DÖNEM: 22 CİLT: 150 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76’ncı Birleşim
15 Mart 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, 14 Mart
Tıp Bayramı münasebetiyle, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin,
18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün
ülkemiz üzerinde oyun oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden
ders almaları gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, 18 Mart Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde
oyun oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders almaları
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento
heyetinin sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla ilgili temas
ve görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1229)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın,
İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in, konuşmasında, şahsına,
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, konuşmasında, Partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261)
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı: 1342)
5.- 17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu
ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/1301) (S. Sayısı: 1352)
6.- Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin;
Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin; Vergi Usul Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin; Mali Tatil Kanun Teklifi
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/866, 2/692, 2/774, 2/857, 2/864) (S.
Sayısı: 1237)
7.- Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı;
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın;
4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması
ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ve Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/1240, 2/403, 2/644) (S. Sayısı: 1275)
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14
Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik ve 21
Milletvekilinin; 2510 Sayılı İskan Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (2/824, 2/859) (S. Sayısı: 1315)
9.- Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/437) (S. Sayısı: 1150)
10.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
11.- Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonları Raporları (1/988) (S. Sayısı:
922)
12.- Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/1254) (S. Sayısı: 1266)
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı: 1012)
15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı: 1182)
16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1223) (S. Sayısı: 1306)
17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1234) (S. Sayısı: 1310)
VII. - OYLAMALAR
1.- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın,
belediyelerin kadınlara yönelik sosyal etkinliklerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20420)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya,
Ağrı, Aksaray, Adıyaman, Bingöl, Bitlis, Bartın, Düzce, Çankırı, Bursa,
Bolu, Batman, Bayburt, Rize, Karabük, Sakarya, Nevşehir, Siirt, Şırnak,
Kütahya, Kayseri, Kars, Erzurum, Kilis, Gümüşhane ve Elâzığ illerindeki
yatırımlara ilişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/20551, 20552, 20553, 20554, 20555, 20556, 20557, 20558, 20559,
20560, 20561, 20562, 20563, 20564, 20565, 20566, 20567, 20568, 20569, 20570,
20571, 20572, 20573, 20574, 20575, 20576)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray,
Amasya, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın, Elâzığ, Erzurum, Kars,
Gümüşhane, Kütahya, Kilis, Siirt, Sakarya, Karabük, Şırnak, Bayburt,
Kayseri, Batman, Bolu, Bursa, Çankırı, Düzce, Nevşehir ve Rize illerindeki
yatırımlara ilişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/20577, 20578, 20579, 20580, 20581, 20582,
20583, 20584, 20585, 20586, 20587, 20588, 20589, 20590, 20591, 20592, 20593,
20594, 20595, 20596, 20597, 20598, 20599, 20600, 20601, 20602)
4.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
Mersin'de faaliyet gösteren bazı derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20883)
5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, akaryakıt
kaçakçılığı konusundaki bir soruşturmaya ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/20902)
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak sekiz oturum
yaptı.
Birinci ve İkinci
Oturumlar
Antalya Milletvekili Osman Akman'ın,
Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun,
Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün,
14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde
hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmalarına, Sağlık Bakanı
Recep Akdağ cevap verdi.
22/2/2007 tarihli ve 5584 sayılı Enerji Verimliliği
Kanunu'nun bazı maddelerinin Anayasa'nın 89 ve 104'üncü maddelerine göre bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 40
milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona düşerek hayatını
kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/428) Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane
Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Aydın Milletvekili
Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu, Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır Milletvekili
Osman Aslan'ın, (2/970) esas numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi okundu; İçişleri Komisyonunda
bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in bir heyetle birlikte
Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 65'inci sırasında yer alan
(10/106) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi üzerinde bir süre görüşüldü.
Saat 15.50'de toplanmak üzere, ikinci oturuma 15.45'te
son verildi.
Sadık Yakut
Başkan Vekili
Ahmet Gökhan
Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
Üç ila Sekizinci
Oturumlar
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 65'inci sırasında yer alan
(10/106) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisinin görüşmeleri tamamlandı; yapılan oylamadan sonra, kabul edilmedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Muğla Milletvekili Ali
Arslan'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri,
daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü sırasında bulunan, Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1284)
(S. Sayısı: 1340) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açık
oylamadan sonra,
4'üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış bulunan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1245) (S. Sayısı: 1261) görüşmelerine
devam olunarak, ikinci bölüme kadar,
Kabul edildi.
15 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.56'da son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan Vekili
Ahmet Gökhan
Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik
Burdur
Kâtip Üye
No.: 104
II. - GELEN KÂĞITLAR
15 Mart 2007
Perşembe
Rapor
1.- 15.2.2007 Tarihli ve 5581 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/1315) (S. Sayısı: 1361) (Dağıtma tarihi: 15.3.2007) (GÜNDEME)
15 Mart 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, dün
kutlamış olduğumuz 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz isteyen
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'a aittir.
Sayın Özyurt, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle,
sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; dün, 14
Mart, bundan tam yüz seksen yıl önce Osmanlı'da Batılılaşma hareketinin
başladığı günlerde Yeniçerileri kaldıran II. Mahmut, bir yandan
da yeni bir tıp okulu açmayı düşünür ve işte bu modern tıp okulunun
başlangıcı olarak da kabul ettiğimiz Tıphanei Amire ve Cerrahhanei
Amire 14 Mart 1827'de açılmıştır. Ancak, kutladığımız bu kuruluş sevincinin
arkasında üzüntülü bir başlangıç öyküsü olduğunu bilmem biliyor
musunuz. İşte, bu öyküyü ve günümüzdeki sağlık sorunlarını dile
getirmek için söz almış bulunuyorum. Bir gün geç de olsa, Tıp Bayramı'nı
da kutlamış oluyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Birinci Dünya Savaşı'nda, güvenlik nedeniyle Anadolu'dan
göçe zorlanan Ermenilerin yer değiştirmesi sırasında, yani, şu
meşhur tehcir olayı sırasında Ermenilerin zorla öldürülmüş olduğu
gibi ipe sapa gelmez savlar ileri sürülerek, bundan sorumlu tutulan
yöneticilerden birisi de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'dir. İşte,
tıbbiyelinin tavır koyduğu ve ilk kez ortaya çıkıp kendini gösterdiği
hareket, Kemal Bey'in asıldığı gündür arkadaşlar.
Padişah, 8 Ocak 1919'da,
suçluların yargılanması için özel mahkemeler kurdurur ve İngiliz
Generali Calthorpe'un 10 Ocak tarihli raporuna göre de, İngilizlerin
istediği her kişiyi cezalandırmaya hazır olduğunu bildirir. Bu
bağlamda, yurdun değişik yerlerinde sıkıyönetim mahkemeleri kurulur
ve ilk idam cezası da Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'e verilir. 10
Nisan 1919 Perşembe günü akşamı İstanbul Beyazıt Meydanı'nda Kaymakam
Kemal Bey'in asılması ulusal bir yasa dönüşür arkadaşlar. Cenaze,
ailesine verilirken, tıbbiye öğrencileri tarafından "Türklerin
Büyük Şehidi Kemal Bey" yazılı bir çelenkle karşılanır. İkinci
bir Sultanahmet Mitingini andıran, tıbbiyelinin bir araya gelişinin
sergilendiği bu saygı yüklü tören 1919 yılında böyle başlar ve Kurtuluş
Savaşı'ndan sonra da 14 Mart Tıp Bayramı'na dönüşür.
Değerli arkadaşlarım,
çoğumuzun sandığı gibi, 14 Mart, eğlenme günü, hepimizin eğlendiği
bir gün değildir; tam tersine, sağlık sorunlarının enine boyuna tartışıldığı,
geniş kapsamlı bir sağlık platformunun oluştuğu gündür. Dünyanın
hangi gelişmiş ülkesinde, devlet, sağlık hizmeti verme açısından
vatandaşlarını "varsıllar" ve "yoksullar" diye
ikiye ayırmıştır.
Ağırlık merkezi insan
olan bir siyaset kaldıracına dayanak noktası kuşkusuz insan sağlığıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi, insanımızın sağlığı konusunda her zaman
duyarlı bir siyasi parti olmuştur. 1961 tarihli ve 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası Cumhuriyet Halk Partisinin
döneminde çıkmıştır. Ne yazık ki, AKP İktidarında, yerleşmiş, çalışan
kurumlar, hangisi varsa, teker teker yıkılmakta, bunun adına da sağlık
reformu denilmektedir arkadaşlar. Sayıları 6 bine varan sağlık
ocakları ve onların uzantısı olan 12 bin sağlık evleri işlevsiz hâle
getirilmiştir. Aile hekimliği gibi, ne olacağı belli olmayan bir
yola girilmiştir. 100 bine yaklaşan hekim sayımıza karşın, eğitimlerini
nasıl aldığı bilinmeyen, belirsiz ithal hekim yoluna gidilmiştir.
Altı yıl tıp fakültesi,
beş yıl da uzmanlık eğitimi almış anestezi ve reanimasyon uzmanlarının
yerine, iki yıl ön lisans programıyla yetişmiş anestezi teknisyenlerinin
aynı işi görebileceği gibi, kabul edilmesi olanaksız ve tutarsız
davranışlar AKP İktidarında başını almış yürüyor arkadaşlar.
Ele geçirilen üç tır dolusu
sahte, süresi geçmiş ilaçla devlet 15 milyon dolar zarara uğratılmıştır.
Hangi Avrupa Birliği ülkesinde böyle olay vardır arkadaşlar? İthal
hekim peşinde koşacağınıza, hastanede kullanım süresi geçmiş,
çöpe atılan ilaçların takibini yapsanız çok daha işe yaramış olursunuz.
Üç gündür Ankara'da eylem
yapan sağlık çalışanları ne istiyor, lütfen, şunlara bir kulak verin
ve dinleyin.
Değerli arkadaşlarım,
14 Mart Tıp Bayramı, AKP İktidarından kurtulduğu gün kutlanacaktır.
Bütün sağlık çalışanlarının 14 Martını kutluyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyurt.
Gündem dışı ikinci söz,
18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'ye aittir.
Sayın Köşdere, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin, 18 Mart Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde
oyun oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders almaları
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale Deniz
Zaferi'nin 92'nci yılı ve Çanakkale Şehitlerini Anma Günü nedeniyle
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum ve
özellikle Bedir'den günümüze tüm şehitlerin ruhlarına fatihalar
gönderiyoruz.
Şehitlerinin kadrini
bilmeyen insanlar, şehitlerinin şehit oldukları anlamı ve manayı
kavrayamayan toplumlar, Allah göstermesin, ihtiyaç hasıl olduğunda
şehit olmaya insan bulamazlar. Onun için, şehitlerimizin kadrini
bilmemiz lazım. Millî iradenin kubbesi altında, bizi biz yapan, bizi
vatan yapan, bu ülkeyi bize emanet eden şehitlerimizi ve gazilerimizi
rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; Şair Mehmet Âkif'in
"Şu Boğaz harbi nedir?
Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor
dördü beşi" dizeleri, Çanakkale Savaşı'nın en güzel anlatımını
ortaya koyuyor. Bugün, Türk tarihine altın sayfalarla yazılmış,
bir milletin, hürriyet ve bağımsızlık uğruna göstermiş olduğu gündür.
Bugün, Ebedî Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, bütün Mehmetçiklerimizle
birlikte, bir milleti millet yapan unsurların ne olduğunu dünyaya
gösterdiği gündür. Bugün, bir toprak parçası için değil, bir vatan
için, bütün bir neslin, bütün bir milletin nasıl mücadele etmesi gerektiğinin
gösterildiği gündür.
Şairin dediği gibi:
"Vurulup tertemiz
alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab,
ne güneşler batıyor."
Çanakkale'yi geçmek isteyen
yedi düvel üzerimize çullanmıştı. Ancak, hasta adam olarak gördükleri
bir milletin, bu mana ruhuyla, bu anlayış içerisinde yaptığı mücadeleyi
dünya tarihi altın sayfalarla ifade etmektedir.
Bu necip millet Çanakkale
Savaşı'nda 253 bin şehit vermiştir. Bu şehitlerin tek bir hedefi vardır;
vatan, millet ve bayrak. O tarihlerde eğer Çanakkale Savaşı mutlu
bir sonla neticelenmemiş olsaydı ve yine, o tarihte millet gerçek
anlamıyla şahlanmamış olsaydı, düşman İstanbul'a girecek ve böylece
Türkiye Cumhuriyeti belki bu noktalarda olmayacak ve gelemeyecekti.
Vatan, namus ve din müdafaasının
tankla ve topla değil, imanla, kanla, canla yapılabileceğini bütün
dünyaya bir kere daha ispat etmişiz. O nedenle, Çanakkale destanını
doğru okumak, doğru anlamak ve gerekirse Türk insanının nasıl iman
yüklü olduğunu çok iyi bilmek gerekir. Çanakkale Zaferi'ndeki en
büyük silah, iman gücüdür, inançtır. Orada top yoktu, orada silah yoktu,
ama orada Türk askerinde bir iman vardı, bir azim vardı, vatan anlayışı,
millet anlayışı ve şuuru vardı.
Atatürk yurt toprağının
kutlu olduğuna işaret ederken "Türk toprağı! Sen, seni seven
Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını
göster." demiştir.
Şimdi, bugün sayısız
anıtlar yapılabilir, birçok projeler üretilebilir, fakat, doksan
iki yıl önce bu topraklara gömdüklerimizin, asker, aydın, ama gencecik
evlatlarımızın ruhlarını şad edecek olan, bu toprakların hayatiyet
unsurlarının, cumhuriyetin temel niteliklerinin canlı, aktif tutulmasıdır.
Atatürk'ün sınırlandırdığı bu vatan toprakları kutsaldır. Onun üzerinde
dost elleri sıkılır, fakat düşman ayaklarını bastırmamaya azimli
olduğumuzu artık bütün dünya bilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
doğuşuna hız katması, bize eşsiz bir lider sunması açısından Birinci
Dünya Savaşı'na, Çanakkale ruhuna belki çok şey borçluyuz. Büyük savaşlar
tarihte her zaman büyük sonuçlar doğurmuştur. Ancak, bunca yıl sonra,
bizler, bu savaşların Türkler açısından sonuçlarını kabul edemeyenlerin,
akılları, gönülleri 10 Ağustos 1920 Sevr Anlaşması'na takılı kalanların
önümüzde sergiledikleri oyunları görmezden gelemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köşdere,
Çanakkale şehitlerini anmakla ilgili bir konuşma yapan arkadaşımın
sözünü kesmek istemem, ama, siz de, ona göre, uygun davranırsanız…
Buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bizim evlatlarımız, vatanı
için savaştılar, canlarını verdiler. Bize bıraktıkları bu toprakların
kıymeti büyük. Ancak, bu ülkenin, bir zafer sarhoşluğu yaşama lüksü
yoktur. Başımızı kuma gömemeyiz, tarihin yazdıklarına sırtımızı
çeviremeyiz, çünkü, tarihimiz, bu topraklar üzerinde oynanan oyunlar
ile dolu. Dün olduğu gibi bugün de ve gelecekte de, İngilizlerin
görkemli filosunun Boğaz muharebelerinde düştüğü aczi unutup,
yeni bir Çanakkale rüyasının peşinde koşacak olanlar da çıkabilir.
Şüphesiz, o zaman, karşılarında, Türkiye Cumhuriyeti'nin üstün niteliklerle
donatılmış Silahlı Kuvvetlerini bulacaklardır.
Bizler, çok savaş görmüş
bir milletin mensupları olarak, barışın değerini biliyoruz, ama,
barışı, Atatürk'ün işaret ettiği gibi, sadece askerî zaferlerin
bir sonucu olarak değil, ekonomik zaferlerin de sonucu olarak yaşamak
istiyoruz. Günümüz koşullarında, dış tehditlere, baskılara uğramadan
tam bağımsız yaşamanın birinci koşulu budur.
Çanakkale Deniz Zaferi
her yıl artan bir coşkuyla kutlanmakta ve törenlere, her yıl artan
bir ilgiyle, yurdun dört bir tarafından katılmaktadırlar. Artan ilgiye
paralel olarak, Çanakkale Deniz Zaferi'nin daha görkemli kutlanması,
aziz şehitlerimizi daha iyi anmak için her türlü hazırlığı yapmakta
ve gereken özeni göstermekteyiz. Sizi, millî coşkuyu kutlamak ve şehitlerimizi
anmak üzere Çanakkale'ye davet ediyorum.
Bu vesileyle, Çanakkale
Deniz Zaferi'nin 92'nci yıldönümünü derin coşkuyla kutluyor ve Çanakkale
ve Gelibolu Muharebeleri'nde can hesabı yapmadan hayatlarını feda
eden aziz şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum, hepsine Allah'tan
rahmet diliyorum. Başta büyük, Ebedî Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, ülkemizin kurtuluşunda ve bağımsızlığa kavuşmasında
rol alan bütün asker, komutan ve sivil devlet adamları ile bütün vatandaşlarımızı
saygı, minnet ve şükranlarla anıyor, müteveffa bütün şehitlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum.
Çanakkale Savaşları,
Türk tarihinin belki de en önemli savaşıdır. Bugün, özgür olarak yaşadığımız
bu topraklara çok kolay sahip olmadığımızın bilinmesi gerekir.
Allah, bizlere bir daha böyle bir savaş göstermesin diyor, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Köşdere.
Gündem dışı üçüncü söz,
yine, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü münasebetiyle söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'e aittir.
Sayın Ateş, buyurun efendim.(AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin
92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde oyun oynamak
isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders almaları gerektiğine
ilişkin gündem dışı konuşması
AZMİ ATEŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Pazar günü, Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya tarihinde eşi,
benzeri olmayan bu zaferi bize yaşatanları şükranla, rahmetle ve
minnetle anıyoruz, ruhları şad olsun.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamı daha ziyade 18 Mart 1915 tarihinde vuku bulan şanlı Çanakkale
Zaferi'nin altında yatan ruha ve bu ruhun günümüze tuttuğu ışığa
yoğunlaştırmak istiyorum. Ecdadımız bu zaferi, son derece mütevazı
imkânlarıyla, kendisininkiyle mukayese edilemeyecek kadar güçlü
ve çağın en modern silahlarıyla donanımlı olan emperyalistleri denize
dökerek kazanmıştır. Mehmetçik, komutanlarıyla birlikte, vatanı
için, dini için, namusu için, istiklali için hayatını hiçe sayarak
gül bahçesine girercesine "Ya zafer, ya ölüm!" parolasıyla
gülerek şehadete koşmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Mehmetçiğin gülerek şehadete koşmasını, Atatürk şu veciz cümlelerle
ifade ediyor: "Karşılıklı siperler arasındaki mesafemiz sekiz
metre, yani, ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbiri kurtulamamacasına
tamamen şehit oluyorlar. İkinci siperdekiler onların yerine gidiyor.
Fakat, ne kadar özenilecek bir sükûnet ve inançla biliyor musunuz.
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku
bile göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler, ellerinde Kur'an-ı
Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler, kelimeişehadet
getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren,
hayran olunacak ve tebrik edilecek bir örnektir." (AK Parti sıralarından
alkışlar) "Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran
bu yüksek ruhtur."
Değerli milletvekilleri,
bakın, bu yüksek ruhu İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy dizelerinde
nasıl dile getiriyor:
"Cehennem olsa gelen,
göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hakk yoludur,
dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın
harimi namusun,
Meğer ki harbe giden son
nefer şehit olsun.
Şu karşımızdaki mahşer
kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar
donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden
bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa afakı
bir kızıl sarsar,
Değil mi cephemizin sinesinde
iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye
aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir
vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa emin ol bu
cephe sarsılmaz!" (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
aziz milletimiz bu mücadeleyi tek vücut hâlinde, düşmanla göğüs göğse
çarpışarak, itilaf devletlerini tarihte görülmemiş büyük bir hezimete
uğratarak kazanmıştır. Konuşmamın bu noktasında, Balıkesir-Havranlı
Koca Seyit'ten bahsetmeden geçemeyeceğim: İngilizlere ait Ocean
isimli zırhlı gemi, mayınlardan kurtularak, Boğaz'ı ateşe vererek
İstanbul'a doğru seyrediyordu. Seyit Onbaşı, Rumeli Mecidiye Tabyasındaki
ayakta kalan vinci kırılmış tek topun namlusuna 276 kilogram ağırlığındaki
mermiyi bütün varlığıyla Allah'a sığınarak insanüstü bir gayretle
sürmüş ve ancak üçüncü atışında Ocean gemisini batırmasıyla savaşın
seyrini değiştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale Savaşlarında Mehmetçik olağanüstü
kahramanlıklarının yanında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ateş.
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…savaşta yaralanan, yardıma muhtaç düşman askerlerinin bile yardımına
koşmuş, yaralarını sarmış, ateş çemberi altında onları sırtında
emin yerlere taşımış ve hatta, kıt kanaat hayatını sürdürdüğü yiyeceğini,
içeceğini onlarla paylaşmıştır ve böylece, herkese insanlık dersi
vererek dünyayı kendisine hayran bırakmıştır. Aynı zamanda, bu durum,
Mehmetçiğin, savaş meydanlarında bile, Osmanlı'nın kuruluş felsefesinin
temelini oluşturan "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" anlayışına
sahip çıkmasının da bir göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, Mehmetçiğin bu davranışını Avustralya Genel
Valisi ve eski Anzak askeri Lord Casey, nasıl dile getiriyor:
"Savaşın sonunda bizler, o yarımadadan, kahraman Türk milletine
duyduğumuz derin takdirle ayrıldık. Gerçekte biz kaybettik, siz kazandınız.
Fakat, sonucun böyle olması, bizlerde Türk milletine olan hayranlığı
artırmaktan başka bir etki meydana getirmiş değildir. Bir gün yaralılarımızı
Türk siperlerine yakın ve açık bir araziden geçirerek taşıma durumunda
kalmıştık. Beş altı kişilik bir müfreze bu işe giriştiği zaman Türk
siperlerinden hiçbir müdahaleye ya da atışa maruz kalmadı. Türk askerleri
başlarını siperlerinden çıkarmış ve tam bir insanlık anlayışı
içinde onları izlemişlerdi. Sizler kahraman olduğu kadar insan ve
uygar bir milletin evlatlarısınız."
Değerli milletvekilleri,
Çanakkale Savaşlarında Türkler 250 binin üzerinde, düşman kuvvetleri
de bundan daha fazla insan zayiatı vermişlerdir.
Değerli milletvekilleri,
Çanakkale Zaferi'nin dünya ve Türkiye tarihi açısından sayısız etkileri
olmuştur. Burada Türkiye'ye dönük çok önemli birkaçını ifade ederek
konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Her şeyden önce, bu zaferden
dolayı Birinci Dünya Savaşı üç yıl daha fazla sürmüştür. Vatan, millet,
istiklal gibi kutsallarımızı perçinleyerek Millî Mücadele'sinin
kadrosunu meydana getirmiştir. Unutulmamalıdır ki, Türk milleti,
İstiklal Savaşı'nı Çanakkale'nin yüksek morali ve tecrübesiyle kazanmıştır.
Çanakkale cumhuriyetimizin mukaddimesidir. Evet, sevgili milletvekilleri,
Çanakkale cumhuriyetimizin mukaddimesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, dost, düşman…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Sonuç olarak"tan önce Atatürk'e de bir gel, bir de Atatürk'ün
adını an.
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…herkesin, önünde saygıyla, sevgiyle ve takdirle eğildiği…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Atatürk'ün adını bir an.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Bırak Hoca ya, konuşmanın başını dinlemedin mi?
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…cumhuriyetimizi kuran ve bizlere hediye eden bu yüksek ruhu daha
da yüceltmeliyiz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ayıp, yakışmıyor size ya; ayıp yakışmıyor ya, konuşmayı dinlemiyorsunuz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hangimize yakışmıyor? Atatürk'ü ağzına almayanlara yakışmıyor.
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri,
lütfen arkadaşlar… Çanakkale şehitlerimizi anıyoruz, lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ama, bir kere "Atatürk" diyemiyorsunuz.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bunun
için…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ateş.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Söze öyle başladı adam ya. (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ayıptır! Çanakkale… Atatürk yok, cumhuriyet yok!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Ayıptır! Atatürk'ten bahsetmiyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ne konuşuyorsun? Her zaman böyle yapıyorsunuz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Atatürk'ü sizin telkininizle mi ağzımıza alacağız?
BAŞKAN - Sayın Demirbağ…
Lütfen arkadaşlar…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Atatürk sizin malınız mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…. Sayın Demirbağ, oturur musunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Atatürk sizin malınız mı, size mi ait?
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen...
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
Zülfü Bey, Çanakkale'den nasibini alamayanlar, Çanakkale ortamını
bozmaya çalışıyorlar. Üzüntüyle ben de izliyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen bozmaya çalışıyorsun!
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım,
Çanakkale şehitlerinin aziz ruhunu muazzep etmeyelim.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, dost düşman, herkesin
önünde saygıyla, sevgiyle…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
Atatürk olsa…
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen…
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…ve takdirle eğildiği, cumhuriyetimizi kuran…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Atatürk dokundu galiba!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Sen dışarı çık, hava al!
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…ve bizlere hediye eden bu yüksek ruhu daha da yüceltmeliyiz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
On dakika oldu Sayın Başkan…
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bunun
için, öncelikli olarak bir taraftan gençlerimizi, tarihî, kültürel,
inanç değerleriyle donanımlı, eğitimle mücehhez hâle getirirken,
diğer taraftan da insanımızın ekonomik ve sosyal refahını muasır
medeniyetin üstüne çıkarma gayretlerimiz yoğun bir şekilde sürmektedir.
İşte "kökü mazide olan ati" özdeyişinin hayat bulması budur.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Atatürk'ten bahset, Atatürk'ten!
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bu
vesileyle, bu şanlı zaferi bize armağan eden Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını… (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Aferin!
AZMİ ATEŞ (Devamla)
- Mehmetçiği ve başta evlatları
olmak üzere her türlü imkânlarını…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Mecbur kaldın mecbur! Zorla söylettik, zorla!
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
…vatanı için seferber eden ecdadımızı, tekrar, rahmetle, minnetle
ve şükranla anıyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Hepsinin hesabını vereceksiniz, hepsinin hesabını vereceksiniz.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Sayın
Başkana, bu hassas konu dolayısıyla göstermiş olduğu hoşgörü için
teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ateş teşekkür
ederim.
Bizler de Başkanlık olarak
Çanakkale Zaferlerinin Muzaffer Komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere, bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla
anıyoruz.
Sayın milletvekilleri
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin
sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla ilgili temas ve görüşmelerde
bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1229)
14
Mart 2007
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Amerika Birleşik Devletleri
Kongresi'nde gündeme alınma ihtimali bulunan sözde Ermeni soykırımı
konulu yasa tasarılarıyla ilgili olarak ABD Kongresi'nde görüşmelerde
bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir Parlamento heyetinin
ABD'ne gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanun'un 10. Maddesi uyarınca
Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum
ve karar yeter sayısını arayacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
heyetinin Amerika Birleşik Devletleri'ne gitme tezkeresini kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.44
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunup karar
yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf var. Elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Oylama için dört dakika
süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
15.03.2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
15.03.2007 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu'nun 14 Mart 2007 günlü ve 75 inci birleşiminde
okunan ve aynı günlü gelen kâğıtlarda yayınlanan (10/428) Esas Numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un;
15.03.2007 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Mehmet
Ali Özpolat.
Sayın Özpolat, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta küçük Dilara olayı
olmak üzere, Meclis araştırması talebiyle söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün İstanbul karanlık bir kuşatma altında. Suç
kol geziyor. Dakikada sekiz suç işleniyor. Suçlular çalışıyor, iktidar
bakıyor. Kent, çetelerin elinde. Yönetimde tarikatlar, sokakta çeteler
egemen. İşsizlik ve adaletsizlik üreten yönetim anlayışı kenti yaşanmaz
hâle getirmiştir. Hukuksuzluk almış yürümüş. Mağdur değil, suçlu korunuyor.
Mazlum İstanbullu evinden çıkarken yakınlarıyla helalleşiyor.
Sağ salim evine döneceğine kimse güvenemiyor. Çocuklarımız, gençlerimiz,
kadınlarımız, yaşlılarımız tehlikede. Sokaklar ölüm tuzaklarıyla
dolu.
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
birkaç saniye rica ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, salonda çok büyük bir uğultu var, lütfen sükûneti sağlayalım.
Buyurun.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- İstanbullu, özellikle bazı bölgeleri işkence ve eziyet noktaları
olarak adlandırıyor. Kentimiz, mutsuz, güvenlikten yoksun, tedirgin
bir şehir oldu. Kentin göbeğinde, gün ortasında, bir milletvekili
arkadaşımızın çantası gasp edildi. Polis, suçlu peşine düşeceğine
sayın milletvekilimize efelenmeye çalıştı. O memur, elbette o cüreti
İstanbul Emniyet Müdürü'nden alıyor, çünkü İstanbul Emniyet Müdürü
de aynı anlayışta ve kafada. İstanbul elden gidiyor, Cerrah yerinde
duruyor, İçişleri Bakanı yerinde oturuyor. Kapkaç, gasp, hırsızlık,
şiddet, cinayet, açık bırakılan ölüm çukurları, yetkililerin sağlam
dediği ancak ansızın içindekilerin üzerine yıkılıveren evler,
metro kazısı sırasında oluşan ölümler, zarar gören yapılar, tünel
kazılırken çatlayan duvarlar, doğal gaz çalışmaları sırasında
tehlike atlatan mahalleler…
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım,
hem iktidar hem muhalefet sıralarındaki arkadaşlar, eğer sayın
milletvekilini dinlemek istemiyorsanız ayrı!.. Lütfen...
Buyurun Sayın Özpolat.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- …yol kesen eşkıyalar, yol vermeyeni denize atıp öldüren suç makineleri;
onlarca kişinin ölümüne neden olduğu hâlde göz göre göre önlem alınamayan
E-5'teki ölüm bariyerleri, bağlantı noktaları belli olmayan, öylece
yarım bırakılmış atıl ve trajikomik durumdaki üst geçitler; deprem
kapıda beklerken sahip çıkılmayan erken uyarı sistemi, dinlenmeyen
bilim adamları, feshedilen Deprem Konseyi; kaderine terk edilmiş
İstanbul'un 32 ilçesi, imar planları ve yapılaşma koşulları değiştirilerek
yandaşlara açılan yeni rant alanları. Örnekler o kadar ki saymakla
bitmiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul yönetilemiyor, İstanbul talan ediliyor.
İstanbul çığlık çığlığa "imdat" diyor, ama duyan yok. İktidar
rantla ilgilenirken halkı kaderine terk ediyor.
(Konya Milletvekili Ahmet
Işık'a hitaben)
Dinlemiyorsan dışarı
çıkarsın arkadaşım. Bu kadar önemli bir konu konuşuyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özpolat, Genel Kurula hitap ediniz.
AHMET IŞIK (Konya) - Kabalık
yapma! Kendine gel!
BAŞKAN - Sayın Işık, lütfen…
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Terbiyesizlik yapma! Orada oturuyorsun ve konuşuyorsun! Terbiyesiz
adam!
AHMET IŞIK (Konya) - Kabalık
yapma!
BAŞKAN - Sayın Özpolat…
Sayın Özpolat, Genel Kurula hitap ediniz.
AHMET IŞIK (Konya) - Konuşmanı
yap! Bu şekilde ikaz edilmez! Ayıp!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Otur be! Terbiyesiz seni! Sus… Kulağımın dibinde konuşuyorsun!
Terbiyesiz!
AHMET IŞIK (Konya) - Terbiyesiz
sensin! Kabalık yapma!
BAŞKAN - Sayın Işık, lütfen…
Sayın Özpolat, Genel Kurula
hitap ediniz!
AHMET IŞIK (Konya) - Konuşmanı
yap! Konuşmanı yap! (CHP sıralarından "Ne oluyor?", "Ooooo"
sesleri, gürültüler, kürsü önünde toplanmalar; AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Lan bağırma! Sen kim oluyorsun? Çakal! (AK Parti ve CHP sıralarından
ayağa kalkmalar, kürsü önünde toplanmalar, gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Tüuu!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
14.58
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : MEHMET
DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen oturur musunuz.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
kürsüde olan hatip ve dinleyici olan arkadaşlarımızın birbirlerine
olan saygısı, sevgisi, ilgisi devam ettiği müddetçe Genel Kurul çalışmalarımızı
çok rahat bir şekilde sürdüreceğiz. Belki, bazen eksik anladığımız
kelimeler olabilir, yanlış anladığımız cümleler olabilir. Onun
için, millete karşı olduğu gibi, birbirimize karşı da hoşgörülü
davranmaya bütün milletvekili arkadaşlarımı tekrar davet ediyorum.
Buyurun Sayın Özpolat.
(CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, izin verirseniz, çok karıştı, baştan başlayabilir
mi?
BAŞKAN - Başlattım zaten
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sağ olun efendim.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta küçük Dilara olayı
olmak üzere, İstanbul'u kuşatan temel sorunlar hakkında Meclis araştırması
açılması talebiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, İstanbul, karanlık bir kuşatma altında,
suç, kol geziyor, dakikada sekiz suç işleniyor. Suçlular çalışıyor;
iktidar bakıyor. Kent, çetelerin elinde. Yönetimde tarikatlar, sokakta
çeteler egemen. İşsizlik ve adaletsizlik üreten yönetim anlayışı
kenti yaşanmaz hâle getirmiş. Hukuksuzluk almış yürümüş. Mağdur değil,
suçlu korunuyor. Mazlum İstanbullu evinden çıkarken yakınlarıyla
helalleşerek çıkıyor. Sağ salim evine akşam döneceğini bilemiyor.
Çocuklarımız, kadınlarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız tehlikede.
Sokaklar ölüm tuzaklarıyla dolu. İstanbullu, özellikle bazı bölgeleri
işkence ve eziyet noktaları olarak adlandırıyor. Kentimiz, mutsuz,
güvenlikten yoksun, tedirgin bir şehir oldu. Kentin göbeğinde, gün
ortasında, bir milletvekili arkadaşımızın çantası gasp ediliyor.
Polis, suçlunun arkasına düşmesi gerekirken sayın milletvekilimize efeleniyor.
Bu memur elbette bu cüreti emniyet müdüründen alıyor, çünkü, emniyet
müdürü de aynı anlayışta ve aynı kafada.
İstanbul elden gidiyor,
Cerrah yerinde duruyor, İçişleri Bakanı yerinde oturuyor. Kapkaç,
gasp, hırsızlık, şiddet, cinayet, açık bırakılan ölüm çukurları, yetkililerin
"sağlam" dediği, ancak ansızın üzerine yıkılıveren binalar,
metro kazısı sırasında oluşan ölümler, zarar gören yapılar, tünel
kazılırken çatlayan duvarlar, doğal gaz çalışması sırasında tehlikeye
atılan mahalleler, yol kesen eşkıyalar, yol vermeyeni denize atıp
öldüren suç makineleri, onlarca kişinin ölümüne neden olduğu
hâlde göz göre göre önlem alınamayan E-5'teki ölüm bariyerleri, bağlantı
noktaları belli olmayan, öylece yarım bırakılmış, atıl ve trajikomik
durumdaki üst geçitler, deprem kapıda beklerken sahip çıkılmayan
Erken Uyarı Sistemi, dinlenmeyen bilim adamları, feshedilen Deprem
Konseyi, kaderine terk edilen İstanbul'un otuz iki ilçesi, imar planları
ve yapılaşma koşulları değiştirilerek yandaşlara açılan yeni
rant alanları... Örnekler o kadar ki saymakla bitmiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul yönetilemiyor, İstanbul talan ediliyor.
İstanbul, çığlık çığlığa "imdat" diyor, ama duyan yok. İktidar
rantla ilgilenirken halkı kaderine terk ediyor. İstanbul, çıkar
odaklarının elinde oyuncak oldu. 1994'ten bu yana İstanbul'u yöneten
bu anlayış, bu kenti sadece rant kapısı olarak görüyor. Proje yok,
hizmet yok, İstanbul can çekişiyor. İstanbul, siyaset-ticaret-tarikat
şeytan üçgeni tarafından yutulmuş; İstanbul ağa dolanmış balık gibi
çırpınıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küçük Dilara'nın feci şekilde ölümü, dikkatleri
bir kez daha, iktidar odaklarıyla yandaşlık bağı güçlü olduğu için
kentimizi parselleyen müteahhitlere yöneltti. İstanbul bugün,
çekici rant nedeniyle özellikle bu yandaş sermaye gruplarının işgali
altında. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılında açtığı
949 ihalenin 419'u pazarlık usulüyle veriliyor. İhalelerin yüzde
46'sını belediye şirketleri alıyor. İhalelerin şeffaflaşması yönündeki
sesler duyulmuyor bile. Müteahhitlerin verdikleri teminat mektuplarının
yüzde 90'ı Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Asya Finans ve Türkiye Finanstan
sağlanıyor. Bu müteahhit firmalar yandaşlık bağıyla işleri alıyorlar.
Denetim mekanizması olmadığı için taşerona veriyorlar. Örneğin,
12 trilyona alınan ihale 6 trilyona taşerona veriliyor. Taşeronun
yeterliliğini araştıran, denetleyen yok. Firma sahibi Başbakanın
yakını olunca denetim elemanı iş yapamıyor; bu firmalar işleri çoğu
kez zamanında teslim etmiyorlar, eksik yapıyorlar, yanlış yapıyorlar.
İstanbul'un parası heba oluyor. Kimsenin haberi olmuyor, ta ki küçük
Dilara olayındaki gibi işler ters gidene kadar.
İhmaller o denli büyük
ki, gün geliyor masum bir yavrunun canına mal oluyor. İhmal şampiyonlarının
açık bıraktığı bir çukur küçük yavrucuğu annesinin elinden alıp yutuyor.
Bu olay sıradan bir kent kazası değildir. Bu olay simge bir olaydır. Burada
konu belediye ihaleleridir. Tarikat-siyaset-ticaret üçgeni işin
kaymağını götürürken, halkın payına düşen ölüm oluyor, acı oluyor,
eziyet oluyor. Aslında daha önce de aynı ihmaller yüzünden birçok
kişi benzer biçimde hayatını kaybetti, ancak, rögar faciası büyük
tepki yarattı, medya işin üstüne gitti, kirli ilişkiler sorgulanmaya
başladı.
Dilara'yı yutan ihmalin
müteahhidi olan firmanın kerameti de çabuk anlaşıldı. Birlik Vakfı
ve iktidar bağlantısı ortaya çıktı. Birlik Vakfının üyeleri arasında
Başbakan Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Ömer
Dinçer gibi isimlerle birlikte rögar faciasının müteahhidi olan
firmanın sahibi de var.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hangi gazeteden okudun?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Cumhuriyet mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Hatta bu firmalardan birinin avukatı Kadir Topbaş'ın da avukatlığını
yapmış. İlişkiler son derece iç içe geçmiş.
Söz konusu ayrıcalıklı
firma Dilara cinayetinde suçu taşerona attı. Yalan dolan, aymazlık,
sorumluluktan kaçma numaraları derken, kamuoyu bunları yutmadı,
sonunda işin faturası İSKİ Genel Müdürüne kesildi, görevden alındı.
Sanıyorlar ki bu cinayete neden olan kirli ilişkilerin üstü de böylece
örtülecek.
Değerli milletvekilleri,
bu iş böyle kapanmamalıdır, çünkü, Dilara'yı ve İstanbul'u yutan,
kirli çıkar ilişkiler zinciridir. Bu ihmaller zincirinin bir halkası
elbette ki İSKİ Genel Müdürüdür, ama, ondan da öncesi İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı vardır. Sayın Topbaş görevinin gereğini yapmıyor.
Tek bildiği, altyapı eksikliğinden, trafikten, çukurdan şikâyet
eden yurttaşları tıpkı Başbakanın yaptığı gibi azarlamak. Böyle Belediye
Başkanlığı olmaz. İstanbul gibi kozmopolit bir kentin Başkanı gerektiğinde
Başbakandan daha kudretli olmalıdır, ama, bir türlü olamıyor, çünkü,
sorumluluk konusunda en tepede Başbakan Tayyip Erdoğan bulunuyor.
İstanbul'u Sayın Başbakanın
bizzat yönettiği biliniyor. Hangi ihale kime verilecek, ona soruluyor.
Dolayısıyla, İstanbul'un bugün bu hâlde olmasından Sayın Erdoğan
birinci derecede sorumludur. İstanbul'u tarikatçı, şeriatçı,
yandaş firmalara teslim etme eğilimi Sayın Erdoğan'ın Belediye
Başkanı olduğu dönemlerde başlamıştır.
İşin ehli olmayan…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Cumhuriyet ağzıyla konuşup durma, yeter ya!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kaynak, Cumhuriyet Gazetesi mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Merak ediyorsanız, araştırma önergesini kabul ederseniz. Yüreğiniz
sıkıyorsa gelir konuşursunuz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Doğru konuş o zaman.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kabul edin, araştıralım.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Kabul edin o zaman.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen tartışmayalım.
Sayın Özpolat, Genel Kurula
hitap edin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Doğruysa ispat edin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kabul edin…
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar…
Buyurun.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Tarikat-siyaset-ticaret işte bu dönemde palazlanmıştır. Bu sermaye
grupları o dönemde güçlenmeye başlamıştır. Şimdilerde siyaset,
iktidarın olanaklarıyla iyice pervasızlaşmışlardır. Dolayısıyla,
Birlik Vakfının üyesi olan firmalara ve uzantılarına çeşitli ayrıcalıklar
yaratan kişi, Başbakanın ta kendisidir ve Dilara'nın ölümüne giden
yolu açan da Sayın Başbakandan başkası değildir.
Bir kenti yönetmek, bir
ülkeyi yönetmek ciddiyet ve sorumluluk gerektirir. Siyasi iktidarlar
yurttaşlarının can güvenliğinden birinci derecede sorumludurlar.
Bugün bu sorumluluğun gereği yerine getirilmemektedir. Dilara'nın
katili ticaret-siyaset-tarikat şeytan üçgeni ise, onun da sorumlusu
Başbakandır.
Bize göre, İSKİ Genel
Müdürü gitti ama, asıl sorumlular yerinde oturmaktadır. Dolayısıyla,
acilen İstanbul'u bu hâle getiren mekanizmanın sorgulanması ve kırılıp
dağılması gerekmektedir.
Yüce Meclisimiz İstanbul'u
kemirmekte olan karanlık çıkar ilişkilerinin araştırılmasının,
tüm boyutların ortaya çıkarılmasının yolunu mutlaka açmalıdır.
Aksi hâlde, dünya kültür başkenti olacağı söylenen İstanbul'dan geriye
hiçbir şey kalmayacaktır.
İşte tüm bu nedenlerle,
Meclis araştırmasına ilişkin önerimizin kabul edilerek anılan sorgulara
çözüm aranmasının sağlanmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- İkinci sıradaydı benim konuşmam Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
birinci sıradaki arkadaşımız hakkını başka bir arkadaşa devrettiği
için, o bakımdan bir sıralama hatası oldu.
Önerinin aleyhinde, İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hakkında soruşturma istenenlerden, değil mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Arananlardan!
BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partili bir grup milletvekilinin İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki
uygulamalarla ilgili, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yatırım
ve hizmetleriyle ilgili olarak Meclis Başkanlığına sunmuş bulundukları
araştırma önergesinin aleyhinde ve konunun açıklığa kavuşması bakımından
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclis normal gündemini icra etmek üzere çalışırken,
çalışması gerekirken, zaman zaman bu tür araştırma önergeleri, soruşturma
önergeleriyle meşgul edilmek gibi bir uygulamayı yaşamaktayız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek? Anayasal hakkımız değil mi?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Niye meşgul etmek olsun canım?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Bugün, Cumhuriyet Halk Partililerin gündem değiştirmek, hedef
saptırmak amacıyla ortaya koydukları…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Haksızlıkları gündeme getirmek anormal mi oluyor?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- … İstanbul Büyükşehir Belediyesi gerçeğini sizlerle paylaşmak
isterim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Yani, Dilara gündemde değil mi? O ölen çocuk gündemde değil mi, o
Dilara? Yazık değil mi? Hiç mi üzüntü duymuyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Biraz
da dokunulmazlıklara değinelim!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, dinleyelim efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Dokunulmazlık
konunuza değinelim!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Amaçları gerçekleri saptırmak olmakla birlikte, asıl konuya,
asıl gerçeğe müsaadenizle hep beraber bir göz atmamızda büyük fayda
var.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Neyin gerçeği saptırılıyor? Ayıp ya!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Esasen her şerden bazen hayırlar da doğar.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yaptığınız şer zaten, bütün yaptığınız şer!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Otur… Otur…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen efendim, lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) - İnşallah
hayra dönecek.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir Meclis araştırmasına "Şer" demek doğru mu?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan önergenin giriş cümlesinde "On beş yıldır Büyükşehir
Belediye Başkanlığınca yapılan altyapı ihalelerinin yandaş firmalara
verildiği ve belirli bağlantılarla bu ihalelerin gerçekleştirildiği"
gibi, son derece afaki, dayanaksız, desteksiz…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bak, söylerken bile mahcup söylüyorsun bunları.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …ve gerçeklerden uzak bir iddiayla tamamen yüce Meclisi meşgul etme
amacına yönelik bir iddiayla karşı karşıyayız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Öyle "Meşgul etme" deyip durma ya! Ne demek meşgul etmek?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Meşgul etmeyecekseniz konuşmayın, bırakın.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve Türkiye'nin on beş yılı yüce
milletimizin gözünün önündedir. Sadece yüce milletimizin ve Türkiye'nin
değil, dünyanın da gözünün önündedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- İstanbul milletin gözünün önünde, İstanbul'un hâli milletin gözünün
önünde!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Kazansaydınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul… İstanbul… Ah on beş yıl önceki İstanbul! On beş yıl önceki
İstanbul'a başlangıcında bir nazar etmekte büyük fayda var. 1994 yılı,
1993 yılı, 1992 yılı İstanbul'un gerçekten hatırlanmaya değer yıllarıdır.
O günler hatırlanmalı ki, 93, 92, 91 yılları hatırlanmalı ki, 2005,
2004, 95, 96, 97, 98 yıllarının, altın yılların değerini görebilelim,
fark edebilelim. Ben teşekkür ederim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Millet sokağa çıkamıyor, hangi altın yıl? Sokağa çıkılmıyor, sokağa!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul… 1994, 1993 yılı, yani, bundan on dört yıl-on beş yıl önceki
İstanbul'un fotoğrafı…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Hangi altın yılı?
BAŞKAN - Sayın Ergin, Sayın
Akıncı, lütfen efendim…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Arsızlık,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık, hepsi diz boyu.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Bundan on beş yıl önceki İstanbul fotoğrafı: Trafiği keşmekeş,
içinden çıkılmaz; çöpleri kaldırımları, meydanları doldurmuş; su
deseniz, yeni doğan çocuklar, suyun, her gün içilen, yemeklerde kullanılan,
banyoda kullanılan bir madde değil, âdeta insanların kanser gibi
hastalıklardan iyileşmesine vesile olan bir ilaç olduğunu zannettiği
bir İstanbul.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Konuya gel, konuya.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hem adaletten kaçacaklar hem de konuşacaklar.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Dayanak aldığınız, destek aldığınız ve delil olarak ortaya koyduğunuz
medyanın, gaz maskeleri, insanlara solunum maskeleri dağıttığı
bir İstanbul ve İstanbul susuz, İstanbul kirli, İstanbul keşmekeş,
böyle bir İstanbul on beş yıl önce.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Beş beter, beş beter şimdi.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sizden önce İstanbul'da su yok muydu?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- On dört yıl önce, hakikaten bir devrim yaşadı, bir değişim yaşadı
ve o günden sonra İstanbul… (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Talan, vurgun, soygun… Mimarlar Odası Başkanına sorun.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …ve İstanbullu, gerçekten İstanbul'un bir kent olduğunu, İstanbul'un
bir tarih kenti, İstanbul'un bir turizm kenti, İstanbul'un bir yerel
yönetim anlayışıyla, yeni yerel yönetim anlayışıyla yönetilen
bir kent olduğunu fark etti ve fark etmeye devam ediyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- İhale vurgununda devrim yaptınız!
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri…
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul'un imarı için, İstanbul'un inşası için, Türkiye'nin imarı
için, Türkiye'nin inşası için çalışmak gerek, bir şeyler yapmak gerek.
Herhâlde, çalışırken, iş yaparken nasıl çalışıldığını, hangi mekanizmalarla,
hangi kanunlarla çalışıldığını bilememek gibi bir bilgisizliğin
sahibi olan bu imza sahipleri, ihale nedir, İhale Kanunu nedir, nasıl
yapılır, neyle yapılır, bunları bilmeden…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Adaletten kaçıyorsun. Bilgisiz senin gibi olur. Dokunulmazlık zırhına
bürünüyorsun. Sen, bir yargılan bakalım.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen efendim…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yargının önüne çıkın da göreyim sizi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- … şu anda yapmaya çalıştığınız gibi, sataşmalarla, birtakım
asılsız iddialarla İstanbul gerçeğini karalamaya çalışırsanız
bunda başarılı olamazsınız. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yargının önüne çıkın.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Adaletin önüne geçin göreyim. Nereye kadar kaçacağını sanıyorsun?
Önce aklan da gel. Önce aklan.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Çünkü, İstanbul bir gerçektir. İstanbul'un son on dört yılı altın
yıllardır, başarılı yıllardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hepinizin
durumu aynı da onun için alkışlıyorsunuz, alkışlayın.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Belediyesi devletin bir kurumudur, İstanbul Belediyesi
bir kanunsuz örgüt değildir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Aklan da gel!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen aklan da gel! Aklan da gel! Aklan.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Belediyesinde sizin mensubu olduğunuz partinin de yönetimi
olmuştur. O da yine hukuki olarak işbaşına gelmiştir ama, yaptıkları
ortadadır, yapamadıkları da hafızalardadır, hâlâ da gündemdedir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Adaletten kaçılmaz.
NURETTİN SÖZEN (Sivas)
- Dosyalarının hesabını ver.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Belediyesi, tüm devlet kurumlarında olduğu gibi, tüm
devlet kurumları gibi, denetime tabi bir kurumdur. Öyle denetime
tabi ki, şu anda sizin yapmaya çalıştığınızı bundan dört sene öncesinde,
beş sene öncesinde, 98 yılından itibaren, yedi sene öncesinden itibaren,
55, 56, 57 numaralı Cumhuriyet Hükümetlerinin sayın bakanları,
onların emrindeki sayın müfettişler, Sayıştay kurumu…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizin numaranız kaç?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Siz kaç numaradasınız?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Ne demek "56 numaralı Cumhuriyet Hükümeti" yahu?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Bunlar numaracı!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …ve değerli cumhuriyet savcıları, yargı makamları, yandan, alttan,
üstten, arşivden, çapraz, derininden, yüzeyinden, gazete haberlerinden,
Cumhuriyet Halk Partisi merkezli ihbarlardan, andıçlardan, bütün
dedikodulardan, fiskoslardan yola çıkarak…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen bir yargılan önce, yargılan.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …bütün inceliğiyle denetlemişler, incelemişler, ama…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Göster, göster, komisyonda göster.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …bugüne kadar hamdolsun herhangi bir yüz kızartıcı durumu tespit
edememişlerdir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yıl 1997 değil,
2007'deyiz. Siz, hâlâ, 1997'nin, 1995'in defterlerini karıştırarak,
2007'nin gündeminde kendinize bir nefes almaya çalışıyorsanız…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Türk adaletinden kaçan sen değil misin?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …doğrusu, eski defterleri karıştırarak bir yere varamazsanız;
karıştırıla karıştırıla defterlerin sayfaları eskidi artık, eskidi,
eskidi. Yeni şeyler söyleyin, yeni iddialar getirin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Kaldır dokunulmazlığı yahu! Kaldıramıyorsunuz.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dün de bugün de, hamdolsun, milletinin
huzurunda, şehre karşı sorumluluğunun bilincinde, hızla, hizmetlerine,
yatırımlarına devam etmektedir. Altyapı yatırımları, üstyapı
yatırımları, kültür hizmetleri, sağlık hizmetleri, sosyal hizmetler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Çukura düşen çocuklar… Ölen çocuklar…
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …eğitim hizmetleri, her alanda hizmetine devam etmektedir. Hizmet
yapılırken birtakım sıkıntıların olması mümkündür, muhtemeldir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Bu yazıdan haberiniz var mı sizin?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Çalışan insan ve çalışan kadroların bazı eksiklikleri olabilir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Hizmet yapılırken haksızlık, hırsızlık yapılabilir" diyor.
İtiraf bu!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Elinize iki tane gazete kupürü alıp bütün İstanbul Belediyesini,
İstanbul Belediyesinin binlerce yatırımını ve 30 bin küsur çalışanını
töhmet altında bırakacak bir çabadan bir yere varamazsınız, varmanız
da mümkün değildir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Bu yazıdan haberiniz var mı sizin?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Ne kadar yağma, o kadar hırsızlık!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye'deki bütün yerel yönetimler,
özellikle AK Partinin sorumluluğundaki yerel yönetimler, bugün
milletiyle ve şehir halkıyla, şehirlerinin halkıyla bütünleşmiş
vaziyette hizmetlerine doludizgin devam etmektedir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bunlar sizi kıskandırabilir, bunlar sizi rahatsız edebilir,
ama, daha iyisinin nasıl…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bizi kanun kaçakları rahatsız ediyor. Kanun kaçakları
rahatsız ediyor bizi. Herkes yargılansın bir görelim bakalım.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …yapılacağını ortaya koymaya çalışmanız yerine, birtakım iddialarla,
alakasız, asılsız iddialarla yüce Meclisi ve yüce milleti meşgul
etmek çok doğru bir davranış olmasa gerek genel siyasetimiz adına
ve özellikle sizin siyasetiniz adına.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yaptığınız
yanınıza kâr mı kalacak? Yanlışlarınızı söylemeyecek miyiz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Mahkemeye git, mahkemeye!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Birtakım evhamlarla, birtakım duyumlarla iddialarda bulunmak
hiç de yakışmıyor, hiç de sonuç vermiyor doğrusu.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlısı İSKİ Genel Müdürlüğünde
yapıldığı iddia edilen ve gerçekten de yapılmış olan 12 milyon
YTL'lik iki tane iddiayla ilgili olarak bir gazetemizde çıkan haber
üzerine, İSKİ Basın Müdürlüğünün o gazeteye ve tüm kamuoyuna ve
bu vesileyle de sizlere açıklamak durumunda olduğum gerçek şudur:
12 milyon YTL'lik iki tane ihalenin birisi 9,6 milyon YTL'ye, diğeri
de 6 milyon YTL'ye ihale edilmiş -iddiasında- 12 milyon YTL'ye almış
olan her iki müteahhidin üzerinden işler devam etmiştir, devam etmektedir,
ama, durup dururken birileri "Efendim, bu alınmış, falancaya verilmiş…"
Verildiğine dair bir kayıt yok, bir belge yok, bir işaret yok.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Var, var.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Ama, kendi söyler, kendi dinler.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sen iyi bilirsin o işleri.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- İddiayı ortaya koyarsınız, koyuyorsunuz; "Siz uğraşın AK
Partililer, siz uğraşın İstanbul Büyükşehir Belediyesi; bizim görevimiz
iddia etmek, ihbarları aktarmak, ne yaparsanız yapın." Böyle
bir mantık yok. İddia eden, iddiasını ispat etmek durumundadır. İddiasını
ispat edemeyen, belgesini ortaya koyamayan…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dokunulmazlığı kaldırın.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …biraz önceki sayın sözcünün yaptığı gibi, buraya, önüne yazılmış,
kim tarafından yazılmışsa…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …getirilmiş olan bir metni kırık dökük okuyarak iddiada bulunulamaz,
yok böyle bir şey. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Araştıralım.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Kırık dökük iddialarla buraya gelinemez. Hayatında belki İstanbul
gerçeğini bilmeyen, İstanbul'da bir tiyatroya gitmemiş olan, şehir
tiyatrosunun yolunu bilmeyen…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Siz kapatıyorsunuz tiyatroları.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …spor karşılaşmasına gidemeyen, gitmeyen birisi, gelip de burada
İstanbul Belediyesi üzerine nutuk okuyarak…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sen tiyatroya gidiyor musun?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …mektup okuyarak iddiada bulunamaz, bulunmamalıdır. (AK Parti
sıralarından alkışlar) İstanbul Belediyesi, rastgele, bir paragrafla
kötülenebilecek, bir paragrafla araştırma konusu yapılabilecek,
sıradan küçük bir belediye değildir.
BAŞKAN - Sayın Şahin, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- 14 milyon insanın yaşadığı belediyeyle ilgili iddia, biraz daha
ciddi, biraz daha delilli, biraz daha insaflı olmak durumundadır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Açalım araştırmayı, görelim bakalım. Başbakan kendisi
gelsin, seni niye konuşturuyor?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Çalakalem bir paragraf iddiayla İstanbul Belediyesi hakkında
ve İstanbul Belediyesi üzerinden AK Parti hakkında iddia geliştirmek
çok doğru değildir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sana da dokunacaklar.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Yolsuzlukları araştıralım, yoksa aklanırsınız, ne korkuyorsunuz?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Bu, sadece zaman kaybından başka bir şey değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Asıl sizin gibiler bu Meclisin zaman kaybı.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki
uygulamalarla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partili, maşallah,
41 tane imzayı taşıyan…
BAŞKAN - Sayın Şahin, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …araştırma önergesinin, tamamen gerçek dışı, hilafı hakikat…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Araştıralım, ne olacak?
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …ispattan uzak, ispatı namümkün, yani mümkün değil, ispat delilleri
ve gerekçesi olmayan bir hayal iddia, bir ütopya, bir ütopya iddia olduğunu
özellikle belirtmek istiyor ve İstanbul Büyükşehir Belediyesini
ve diğer belediyelerimizin uygulamalarını saatlerce, günlerce
ancak konuşursak anlayabiliriz. Zamanınız varsa İstanbul Büyükşehir
Belediyesini bir özel oturumda görüşebiliriz ya da bunun için…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Araştıralım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hadi kabul edin.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …İstanbul Büyükşehir Belediyesini ziyaret ettiğinizde bir brifing
alabilirsiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hadi kabul edin de araştıralım.
BAŞKAN - Sayın Şahin, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreğin
yetiyorsa "evet" de, evet.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Sayın milletvekilleri…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreğin
yetiyorsa "evet" de.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkındaki bu asılsız…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Ben temizim" diyen "evet" desin.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- …kurusıkı iddia…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kurusıkı senin partinin programı. Ne biçim konuşuyorsun
sen!
BAŞKAN - Sayın Şahin, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Çünkü, yazılan her şey desteksiz, yazılan her şey delilsiz, yazılan
her şey afaki, yazılan her şey, iddia edilen her şey, tabiri caizse,
karnından konuşma. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şahin, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
- Bu tür iddialarla bu Meclis, yüce Meclis meşgul edilmemelidir diyor
ve bu araştırma önergesinin aleyhinde görüşümüzü ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Bırak ispat edelim, bırak!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Korkuyorsun değil mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özpolat.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, sözcü arkadaşımız…
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
konuşmanız sırasında "şeytan üçgeni" ifadeleri dâhil, her
türlü sözler vardı. Bak, dikkat ediniz, metninizi okursanız, orada
vardır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Üçgen de var beşgen de Sayın Başkan!
BAŞKAN - Ama, burada konuşanlara
karşı…
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Ama bir şey…
BAŞKAN - Lütfen okuyun.
Getireyim, bakın hemen.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Ama bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Oturur musunuz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, bir dakika…
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu'na
söz vereyim, lütfen, sonra…
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, bir cümle…
BAŞKAN - Efendim, oturun,
sonra vereceğim, buyurun oturun siz, bakayım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, burada bütün milletvekili arkadaşlarımız irticalen konuşmalarına
veya okuduğu metinlere çok iyi dikkat etsinler. O ifadeleri ben gayet
yakinen duydum. Siz öyle bir ifadeleri uygun buluyor musunuz? Ama
bu Grup saygın bir şekilde dinledi. O bakımdan, her birimizin konuşmalarındaki
içeriğe çok iyi dikkat etmemiz gerekir. Hukuk hepimize lazımdır.
Arz ederim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Mahkemeden kaçanlara da lazım, adaletten kaçanlara da lazım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Hocaya da lazım.
BAŞKAN - Grup önerisinin
lehinde, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; vermiş olduğumuz araştırma
önergesinin sahiplerinden biri olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel eski İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısını dinledik. İddialarda
bulundu, savunmaya çalıştı. Ancak, ben, bir eski kaymakamın
"karnınızdan konuşuyorsunuz" şeklindeki ifadesini gerçekten
yadırgadım. Gerçekten, böyle bir ifadenin, Türkiye devletinde yöneticilik
yapmış bir kişiye yakışmadığını belirtmek istiyorum. Tabiatıyla
haklı, tabiatıyla kendisi o çarkın içindeydi. Tabiatıyla, büyük
bir çabayla, o bataktan kendisini kurtarmaya çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
bir yavruyu kaybettik. O, vesile oldu, keşke olmasaydı.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
- Yavru üzerinden siyaset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Ama, o çerçeve içinde, İstanbul'u konuşuyoruz. Tabii, o yavrunun
rögara düşerek vefatı bir adli olay, ona girmeyeceğim. O konuda takibat
yapılacaktır. Ama, şu bilinmelidir -benden evvel konuşan arkadaşım
da ifade etti- bu, bir kent kazası değildir. Bu olay, kent rantlarını,
büyükşehir ihale vurgunu gelirlerini paylaşmaktan başka gözleri
hiçbir şey görmeyen ilgililerin topluca işledikleri bir cinayettir
arkadaşlar. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul Büyükşehir Belediyesini, milletvekilleri ve siyasetçiler
olarak, yakından izlememiz, değerlendirmemiz lazım. Çünkü, on yılı
aşkın süredir İstanbul Büyükşehir Belediyesinde aynı siyaset iktidar
oldu ve bundan on yılı aşkın süre evvel orada iktidar olanlar, son
beş yıldır, Türkiye'de, Başbakan da dâhil olmak üzere, bakan olarak,
üst düzey bürokrat olarak, milletvekili olarak ve müsteşar olarak
Ankara'da devleti yönetmekteler. İstanbul'da, İstanbul Belediyesinde
o zaman çöreklenmiş olan yapı, bugün devlete taşınmıştır. O bakımdan,
İstanbul'da olanların perde arkasını görmek, gerçekleri ortaya çıkarmak,
bugün, devlet yönetiminde karşı karşıya kaldığımız sorunların da
temelinde neler yattığını anlamamıza yardımcı olacaktır.
Değerli arkadaşlar, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ihalelerinin… Biraz evvel, o dönemde Genel
Sekreter Yardımcılığı yapmış olan Sayın Naim Şahin'in dediği gibi
değil, birçok boyutlarıyla İhale Kanunu'na aykırı uygulamalarla,
içeriden dışarıya sızdırılan bilgilerle, danışıklı dönüşüklü
ihaleler oluşturularak, yönetime yakın olan müteahhitler kayırılarak
ve gizli olması gereken maliyet değerleri içeriden dışarıya taşınarak,
doğal afet koşullarında uygulanması gereken 21/B maddesine göre
yapılması gereken uygulamanın, yani, özel davet üzerine yapılan
uygulamanın yaygınlaştırılarak, doğal afet koşulları olmadan,
sınırsız bir şekilde belirli kişilere iş paylaşımı, dağıtımı sağlamak
üzere ihaleler yapılması. Elimde listeler var, bu tür yapılan ihalelerin
listeleri var. Şimdi zamanım yok; ama, araştırma için eğer izin verirseniz,
kabul ederseniz, burada, ayrıntılarıyla, neyin, nerede, nasıl yapıldığını
hep beraber görürüz.
Değerli arkadaşlarım,
bir hususun çok önemle altını çizmek istiyorum: İstanbul ihalelerinde,
Büyükşehir tarafından yapılan ihalelerde, genellikle büyük bölümüyle
iktidara yakın olan firmalara işler verilmiştir, şu şekliyle, bu
şekliyle verilmiştir. Yüksek fiyatla bu işleri alan firmalar, daha
düşük, belki daha gerçekçi fiyatlarla işi taşeronlara devretmiştir.
Arada oluşan kaynak ne olmuştur? Arada oluşan kaynak, para, bu çürümüş
yönetim anlayışı ve uygulamaları içinde buharlaşmıştır değerli
arkadaşlarım.
Bu tür yapılan işlerden
birkaç örnek vermek istiyorum: Bunlardan birincisi, hepinizin çok
yakından tanıdığı Kalyon firmasına yapılan ihaleler. Zamanım elvermiyor,
bu tür ihalelerin adını tadat etmek istemiyorum; ama, şu biliniyor
ki, Kalyon İnşaat, aldığı işi, kendisine verilen işi daha düşük fiyatla
taşeronlara vermiştir ve arada oluşan kaynak nereye gitmiştir, biraz
sonra hep beraber göreceğiz.
Keza, Ömerli-Dudullu çelik
boru hattı işinde 12 trilyon liraya, bu kapsamda verilen iş 9,6 trilyon
liraya bir başka taşerona verilmiştir.
Zeytinburnu'nda Bimtaş'a
verilen işi -ki, orada, üç kişinin, binanın çökmesiyle ölümüne yol
açılmıştı- keza, kendisi yapmamıştır, taşerona devretmiştir.
Keza, Asya bölgesi birinci
kısım su kanalı inşaatı işini alan firma, kendisine verilen firma,
Güngen İnşaat 12 trilyon liraya almıştır, bir başka firmaya 6 trilyon
liraya devretmiştir.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Öyle bir şey yok, devredilmemiştir.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)
- Yahu, okuduk az önce!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Dilara'nın yaşamını kaybettiği olayda da, ihalede de, keza, alan
firma işi taşeron firmaya devretmiştir.
Değerli arkadaşlar, kısaca,
yüksek bedelle belediyeye yakın belirli müteahhitlere, onlar tarafından
da, düşük, ancak daha gerçekçi bedelle taşeronlara verilen işlerden
yaratılan kaynak, halktan alınan, hazineden soyulan paradır değerli
arkadaşlar.
Bu paralar buharlaşıyor.
Bu buharlaşan para nereye gidiyor, hangi çanağa, kimlerin cebine
gidiyor? İşte, araştırılması gereken, buharlaşan kamu paralarının,
bu soygunun, bu talanın izlerini bulmak için bu araştırma önergesi
verilmiştir. O nedenle bu önergeye "evet" demenizi istiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Yüreği yetenler kabul oyu verir.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, İstanbul Valisi Erol Çakır, 9 Nisan
1999'da, dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit'e "çok gizli"
kayıtlı bir yazı yazıyor. Umarım o dönemin Genel Sekreter Yardımcısı
Naim Şahin görme imkânını bulmuştur.
HAMİT TAŞCI (Ordu) - Bu
yazı yok.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım "Bu yazı yok." denildi.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - O
yazı elinde mi?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yazı elimde! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Dün burada açıklama yapan
Grup Başkan Vekili…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Gazete o, gazete…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
O Vali de yalan söylüyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bütün yazının fotokopisi elimde.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Resmî yazı.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gazete
o, gazete…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Araştıralım…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Dün bu konuda üslupsuz bir şekilde açıklama yapan Grup Başkan Vekili,
kalkıp, hata yaptığını, o sözü geri aldığını burada ifade etmelidir.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Yazıyı
göster.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Ne diyor Vali yazılan yazıda…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Vali hatırlamıyormuş, Vali.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Hatırlamıyor, ama burada yazı. (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
Hiç işi görmemezliğe gelemezsiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- "Yok öyle bir şey" diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Yok, demiyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Bak, dikkat et, bu bile demektir ki, bazı şeyler gayriresmî yollarla
elde ediliyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Vali diyor ki çok gizli yazıda: "Her ay 3-4 trilyon liranın…"
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Özel servis mi yapılıyor size? Size özel servis mi yapılıyor?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Kuru gürültüyle gerçekleri kapatamazsınız değerli arkadaşlarım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Anlaşılıyor, anlaşılıyor. Gizli bir şey sizde olmaz, gizli şey
sizde olmaz. Devletin arşivi sizde olamaz!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- "Her ay 3-4 trilyon liranın partiye yakın firmalar tarafından
Vakıflar Bankasında tutulan havuz hesaplara aktarıldığına…"
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu bile yeterli
suç.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- "…bu hesaplardan da, denetimi imkânsız kılmak için birçok hesapta
dolaştırıldıktan sonra partiye, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Tayyip Erdoğan'a, Akit ve Yeni Şafak gazeteleri ile Kanal
7'ye gittiğine ilişkin duyumlar alıyorum." diyor. (AK Parti sıralarından
"Duyumlar" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Tetikçi! tetikçi!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Evet "duyumlar" diyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
O Vali tetikçi! Tetikçi, tetikçi!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bunu gizli yazıyla…
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
"Duyumlar" nedir?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Araştıralım… Komisyona sizi de alalım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bakınız, yazının tarihi 9 Eylül 1999, İstanbul Valiliği Emniyet
Müdürlüğü.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Yalan söylüyor!.. Yalan söylüyor!..
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yalan siz söylüyorsunuz!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sen yalan söylüyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yalan siz söylüyorsunuz!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sen yalan söylüyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Şimdi, bu dönemde…
İnsan utanır. Arkadaşlarım,
benim Genel Başkanıma böyle şeyler söylense utanırım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sen iftira atıyorsun! İftira atma, iftira atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Ama, lütfen, gerçeği görün, gerçeği görün.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İftira atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Gerçeği görün.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İftira atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Dağıtmıyorum… Dağıtmıyorum…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İftira atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- İftira da atmıyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İftira atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- İftira atıyorsam, kalkar, hesap sorarsınız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Yalan söylüyorsun! İftira atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- On üç yıldır milletvekiliyim, hakkımda bir tane dokunulmazlık
dosyası yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Efendim, dört buçuk dakika diğer arkadaşım konuştu, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim,
söz hakkınızı verdim.
HACI BİNER (Van) - Biraz
da İSKİ'den bahset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Şimdi, burada tutulan hesapların Vakıflar Bankası Şube Müdürü…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- İSKİ'den bahset, İSKİ'den…
HACI BİNER (Van) - Biraz
da İSKİ'den bahset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Şube Müdürü hakkında gazeteler yazı yazdı. Zamanım az olduğu
için o konuya girmiyorum. Şube Müdürü Maksut Serim. Çoğunuz çok iyi
tanırsınız.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Tanımazlar mı!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Biz tanımıyoruz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Naim Bey yakinen tanır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- İki yıl, ağır ceza mahkemesinde, resmî belgeyi tahrif etmek suçundan
hapis cezası almıştır, ancak, Rahşan affı ile kendisi kurtarılmıştır.
Sonra ne olmuştur? Kalkıp, Tayyip Erdoğan Bey, Başbakan olunca kendisini
almış, devletin hazinesine, tahsisatı mestureye, orada bekçi yapmıştır,
yani, ciğeri kediye teslim etmiştir. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Vay
be! Vay be!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Böylesine yozlaşmış bir ilişkiyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, kesinlikle anlamıyoruz,
kesinlikle içimize sindirmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İçinize de sindirin!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu, işin bir bölümü. İkinci bölümü, işin daha
bir perde arkası. Değerli arkadaşım Mehmet Ali Bey değindi. İSKİ'den
son iki yılda altı iş almış olan bu firma, yani Bilal Şahin'in firmasının
sahiplerinin başka tür ilişkileri de olduğunu görüyorum. Bugün
bu salonda olan bir iki arkadaşım da, o gün, o ilişkilere girmişler.
Nedir o? Bir tarikat temelinde, din temelinde oluşturulan bir vakıf.
Ama, vakıf, hangi işler için kurulu bir vakıf? Bu vakıfta Başbakan
Tayyip Erdoğan var, Ömer Dinçer var, Abdülkadir Aksu var, Ali Coşkun
var, Cemil Çiçek var, Korkut Özal var. (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen konuşmanızı bitiriniz. Son bir dakika…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Dahası, Zeki Ergezen var ve Recai Kutan var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, daha önceki konuşmacıyı beş dakika fazla konuşturdunuz!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen oturunuz… Sayın Anadol, oturunuz lütfen…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Beş buçuk dakika fazla konuştu. Çok ayıp, çok!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Ve bu vakıfta, "Birlik Vakfı" adlı bu vakıfta, aynı zamanda,
bu yavrunun yaşamını yitirdiği ihalenin sahibi olan Bilal Şahin
var. Birlik Vakfının, dinci örgütte vakıfların bir anlamda çatısı
olan ve AKP'nin örgütlenmesine temel oluşturan Türkiye Gönüllü Teşekküller
Vakfının kurulmasına da öncülük ettiği bilinmektedir değerli arkadaşlarım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İyi yapmış.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, sizlere sormak istiyorum…
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum, bir dakika içinde.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sizlere sormak istiyorum: Bu durum, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki
ihale vurgunlarının arkasında tarikat-siyaset-ticaret-medya dörtgeninde
şekillenmiş, çıkara dayalı, çürümüş ilişkilerin kanıtı değil de
nedir değerli arkadaşlarım! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Şimdi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
teşekkür cümlenizi alabilir miyim… (CHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
ne oluyor? Otur…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, beş buçuk dakika süre verdiniz!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
oturur musunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Adil yönetim!..
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Beş dakikası daha var!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Oraya verdiğin hakkı buraya da vereceksin; yok öyle!
BAŞKAN - Sayın Ergin, bütün
milletvekillerine laf atarak… Otur lütfen efendim, ben nasıl yöneteceğimi
biliyorum. Oturunuz lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yok öyle!
BAŞKAN - Oturunuz efendim,
oturunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Konuşsun Sayın Başkan, verin süreyi…
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen, burası sınırsız şey değildir; bakınız, teşekkür cümlenizi
alacağım, kapatacağım. Lütfen…
Buyurun efendim.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Hukuk size de gerekir, adil olun.
BAŞKAN - Ben adilim Sayın
Şimşek, lütfen, heyecanlanmayın.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Şimdi, sizlerin vicdanınıza seslenmek istiyorum: Bu ilişkiler,
özellikle son beş yıldır ülke yönetimine ağırlığını koyduğu gözlemlenen
tarikat-ticaret-siyaset sarmalının bir uzantısı değil midir?
Sözlerimi toparlarken;
bağlarken, bu çarpık ilişkiler içinde olan kişiler belki Arap şeyhlerinin
kolunda Sevda Tepesi'ne çıkabilirler; ancak, eğer halkın sağduyusuna
en ufak saygıları varsa, kesinlikle Çankaya tepesine çıkma çabası
içinde olmamalıdırlar! (CHP sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Boş konuşuyorsun, boş!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sizlerden, bu araştırma önergesinin kabul edilerek, burada
"evet" oyu verilerek, burada söyleyemediğimiz gerçeklerin
kamuoyunca ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından anlaşılabilmesi
için de katkı vermenizi diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Onu da hazmedeceksin… Az kaldı, az! Onu da hazmedeceksin…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Niye aleyhinde konuşuyorsun ya? Aleyhinde konuşma kaymakamım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yalnız, konuşmamın başlangıcında, AK Parti Grubu adına konuşan Sayın
İdris Nami Şahin'in konuşmasıyla ilgili bazı eleştirilerim olacak.
Şimdi, Sayın Şahin buraya
geldiler, dediler ki: "Bu verilen Meclis araştırma önergesini,
normal gündemi değiştirme, Genel Kurulu meşgul etme ve Meclis çalışmalarını
engelleme olarak görüyorum." (AK Parti sıralarından "Doğru"
sesleri)
Bir kere, bu anlayışı
şiddetle reddediyorum. Meclis araştırma önergeleri, Anayasa'nın
98'inci maddesinin üçüncü fıkrası ve İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri
esas alınarak yapılan işlemlerdir. Şimdi, bu işlemler, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin herhangi bir konuda bilgi sahibi olması bakımından
yapılan işlemlerdir.
Şimdi, Anayasa'nın ve İç
Tüzük'ün vermiş olduğu bir hakkı, bir iktidar milletvekilinin burada
gelip, Meclis çalışmalarını engelleme olarak görmesi, hem Anayasa'nın
ruhuna aykırı hem de İç Tüzük'ün ruhuna aykırıdır. Öncelikle, bu
durum tespitini yapmak istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, içeriğine katılırsınız
katılmazsınız, kabul edersiniz etmezsiniz, oy verirsiniz veya reddedersiniz…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Aleyhinde konuşacaktı arkadaş, şuna bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …ama, bir sistemi, bir müesseseyi yok farz edemezsiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Neyin aleyhinde konuşuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Meclis çalışmalarını…
Sayın Kapusuz, siz, sesinizi
kesin!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Anlamadım!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz, sesinizi kesin!
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ne biçim konuşuyorsun sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz, sesinizi kesin Sayın Kapusuz, Meclis çalışmalarının nasıl
engellendiğini dün söyledim. Sayın Kapusuz, sizin bir birleşimde
geçmişte 10'un üzerinde karar yeter sayısı isteminiz var. Meclisi
engellemişsiniz! Siz de engellemişsiniz geçmişte! Siz!..(CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ben değil Sayın Başkan, siz cevap vereceksiniz… Sayın Başkan, ne
için söz verdiniz arkadaşa?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz, 10'un üzerinde, bir birleşimde karar yeter sayısı istemişsiniz;
ama, bugün, muhalefet, bir Meclis araştırması istiyor; araştırmanın
neticesinin ne olacağı belli değil, sonucunun ne çıkacağı belli
değil. Ortada, İstanbul'da beş yaşında bir kızın hayatını kaybetmesi
söz konusu.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Duygu sömürüsü yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bütün dünya toplansa, o beş yaşındaki çocuğu geri getirme
imkânı var mı. Yok. Televizyonlarda izlediniz, o baba, kanalizasyon
çukuruna düşen bebeğini, yavrusunu nasıl öpüp kokluyordu, okşuyordu;
görmediniz mi Allah aşkına!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
- Sen de istismar et!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kanalizasyon çukuruna düşen çocuğuna nasıl sarılıyordu, görmediniz
mi! (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhinde konuş!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Görmediniz mi! (AK Parti sıralarından gürültüler) Ama, mesele…
Kimin suçlu olup olmadığı meselesine girmiyorum, adliyenin görevidir;
ama, bu noktada Türkiye Büyük Millet Meclisinin de duruma el koyma
hakkı ve yetkisi yok mudur? Elbette olacaktır. Elbette olacaktır.
Sadece İSKİ Genel Müdürünü görevden almakla meselenin üzerini
örteceğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu, zincirleme
olarak Belediye Başkanına kadar uzanan bir sorumluluğu gerektirir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Başbakana!.. Başbakana!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Şahin dedi ki: "Efendim, o müteahhit firma almış, hâlâ,
iş, onun üzerinde görünüyor." Elbette onun üzerinde görünür Sayın
Şahin; siz, uzun yıllar mülkiye başmüfettişliği yaptınız, elbette,
müteahhit, sorumlu odur, taşerona başka bir şekilde verir. İstanbul
Belediyesinin muhatabı, o ilk ihaleyi alan firmadır, onu resmen
devredemez, onu yapamaz; siz, bunu bilmiyor musunuz Sayın Şahin!
(CHP sıralarından "Biliyor, biliyor" sesleri) Yıllarca
mülkiye başmüfettişliği yaptınız. Sorumluluk firmanındır, belediyenin
muhatabı firmadır, taşeron firma olamaz belediyenin muhatabı.
Şimdi, burada çok enteresan
bir durum daha var: Şimdi, müteahhit firma alıyor ihaleyi 12 trilyona,
9 trilyona başkasına veriyor, 6 trilyona başkasına veriyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hani aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Peki, ben buradan şimdi bütün milletime seslenmek istiyorum…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 12 trilyon liraya alan müteahhit, aşağı yukarı 3 trilyon lira kafadan
kazandı. Taşeron da kazanıyor. Onu alan taşeron kazanmayacak mı? O
da kazanacak. O zaman ben soruyorum İstanbul Belediyesine: Ey İstanbul
Belediyesi, bu ihalenin şartnamesini, keşfini nasıl yaptınız? Hayali
keşifler yapıyorsunuz demek ki. Fakir fukaranın, garip gurebanın
hakkını, işte böyle firmalara, müteahhitlere kaptırıyorsunuz.
Böyle bir konu araştırılmayacak da, bir araştırma komisyonu kurulmayacak
da hangi konuda araştırma komisyonu kurulacak?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Niye aleyhte söz aldın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geliyorum, oraya da geliyorum.
Demek ki, bu keşif, masa
başında, hayali olarak birilerine havadan, bedava para kazandırmak
üzere yapılan bir keşiftir. Bundan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının haberi yok mu? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
bunun hesabını bu millete vermeyecek mi? Meclis araştırma yapmayacak
mı? Niçin buna itiraz ediyorsunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Aleyhe geliyorum.
Niçin itiraz ediyorsunuz,
niçin itiraz ediyorsunuz?
Şimdi, Sayın Şahin çıktı
dedi ki: Türkiye'deki AK Parti belediyeleri vatandaşlarla büyük
bir gönül bağı kurmuş...
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul)
- Evet, evet.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben geliyorum şimdi, gönül bağına geliyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben, Çorum belediye seçimlerinde AK Parti milletvekiliydim, Parti
beni Çorum'da görevlendirdi. Çorum'a gittim, üç gün Çorum'da çalıştım.
Sayın Kavuştu buradaysa, bilmiyorum… Ellinin üzerinde kahve, yüzlerce
esnaf ziyaret ettim, elimde mikrofon on saat Çorum sokaklarında bu
Belediye Başkanına, Meclis üyelerine oy istedim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sen mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, şimdi utanıyorum. Niye utanıyorum? Çünkü, Çorum Belediyesinde
çekler havada uçuşuyor, havada uçuşuyor çekler. (CHP sıralarından
gülüşmeler, alkışlar)
Sonra da Şahin diyor ki:
Bizim belediyelerimiz halkla gönül bağı kurmuş, halkla kucaklaşmış…
Sizin halkla kucaklaşmanız çek alıp vermek için kucaklaşma. (CHP sıralarından
gülüşmeler, alkışlar)
Kucaklaşırken ceplere
çekler bırakılıyor, çekler ve Çorum Belediyesindeki yolsuzluk
mahkeme kararıyla da ortaya çıktı.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
etmezsen şerefsizsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Mahkeme kararıyla ortaya çıktı, yargılandılar, yargılandılar.
Değerli milletvekilleri…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
et!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
et! Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, İstanbul Belediye Başkanı diyor ki…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin
cebine koydular mı o gün orada?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- … İstanbul, güvenilir bir şehir olmaktan çıkmıştır.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin
cebine koydular mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Aslan…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Aslan, şimdi, bakın…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuş!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Lüzumsuz
yere konuşup duruyorsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Söyleyecek bir şeyin varsa, buraya gelir, söylersin.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Söyleyecek şeyin varsa buraya… Kürsü boş. Kürsü, burada, benden
sonra boşalıyor, buraya gelin!
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Aleyhte söz almışsın, aleyhte konuş!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benden sonra boşalıyor, buraya gelin.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki: "İstanbul güvenilir
bir şehir olmaktan çıktı." E, günaydın! Günaydın! Biz de onu söylüyoruz
zaten. İstanbul "gasp, kapkaç, hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu,
imar yolsuzluğu" gibi konulardan dolayı, artık, dünyanın en sıkıntılı
şehirlerinden birisi oldu İstanbul. Biz de onu söylüyoruz. Bu dönemde,
İstanbul, çok ciddi sıkıntılarla, problemlerle karşı karşıya.
Trafikten bahsetti Sayın
Şahin. Beraber gidelim, İstanbul'daki trafik keşmekeşini bir görelim
Allah aşkına ya, bir görelim. Sayın Şahin diyor ki: "Konuşan milletvekili
İstanbul'da bir maça gitti mi?" Böyle bir anlayış olabilir mi ya?
Bu ne kadar basit, ucuz bir anlayış! Yani, İstanbul'da maça gitmeyen
insan İstanbul'la ilgili konuşmayacak!.. Böyle bir mantığı kabul
etmek mümkün mü? Tiyatroya gittin mi İstanbul'da?.. Yani, burada, bu
kadar ciddi mevzu konuşulurken, siz İstanbul hakkında konuşmayı,
tiyatroya, maça gitmeye bağlarsanız, bu, sizin bakış açınızın ne
kadar dar ve kısır olduğunu gösterir. O zaman, hiçbir milletvekilinin
bir başka ilin sorunu ve problemiyle ilgili konuşmaması lazım burada.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Amigo ruhu var onda, amigo ruhu!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İstanbul milletvekili İstanbul'u konuşacak, Trabzon milletvekili
Trabzon'u, başka şehri konuşması mümkün değil. Böyle bir anlayış olmaz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, niye önergenin aleyhinde?.. Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakınız, İç Tüzük'e göre, araştırma komisyonlarının görev süresi
üç ay. Eğer, üç ay içerisinde bitirilemezse, bir ay ek süre ve on beş
günlük bir ilave… Şimdi, nisan ayına gelmişiz. Komisyonun kurulması,
çalışması, bu Meclis dönemine yetişmeyecek, yetişmesi de mümkün
değil. Onun için, sırada bekleyen 300'e yakın bu şekilde araştırma
önergesi duruyor. Ben, onlarca kez bunu burada dile getirdim. Geliniz,
haftanın salı ve çarşamba günleri Meclisin denetim yapması gereken
günler, bu günlerde, en azından bu konuları ele alalım, bu konuları
inceleyelim, araştıralım, komisyonlar kuralım, Meclisin etkinliğini,
Meclisin gücünü artıralım dedim. Siz ne yapıyorsunuz? Bu kadar hayati
önemi haiz olan bir konuda Meclisi devre dışı bırakalım diyorsunuz.
Şimdi, bir taraftan diyorsunuz ki, Meclisi güçlendirmek lazım, Meclisin
güçlü olması lazım… Cumhurbaşkanından kanunlar dönünce eleştiriyorsunuz,
Anayasa Mahkemesinden dönünce eleştiriyorsunuz; ama, Meclisin,
bizzat, bire bir denetim yapması gereken bir konuda da, maalesef,
gelip burada, biraz sonra da oylarınızla reddedeceksiniz. Böyle
bir anlayışla bir yere varmamız mümkün mü değerli milletvekilleri?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Ne yapalım, reddetmeyelim mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hem aleyhte olup hem redde karşı olmak nasıl oluyor, bir anlatsana
onu.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hem aleyhinde hem de reddedeceksin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ben, hangi açıdan aleyhte konuştuğumu
ifade etmeye çalışıyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Sen reddetmiyor musun?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Aynı açıdan reddet…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, hayır… Ama, Meclisin etkisini, yetkisini, denetim gücünü
artırmamız lazım geldiğini söylüyorum.
Benim 600'e yakın verilmiş
soru önergem var, ama, maalesef, büyük çoğunluğunun cevabını alamadım.
Böyle bir Meclisin denetim görevini bihakkın yerine getirdiğini
söyleyebilecek bir milletvekili var mı aranızda?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Verdiğin önergeden haberin yok!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gelen cevaplarda… BOTAŞ'ın EGO'dan alacağını sormuşum Enerji Bakanlığına.
Enerji Bakanlığından cevap geliyor: "Bu, ticari sır niteliğindedir,
mahiyetindedir, üçüncü kişilere bu bilgiyi veremeyiz." Şimdi,
bakınız, Enerji Bakanı, milletvekilini üçüncü kişi olarak görüyor.
Bu Hükûmetin bir Bakanı, milletvekilini üçüncü kişi olarak görüyor.
Bir ticari sırmış, o sırrı milletvekiline veremezmiş!.. Sonra ne
oluyor? İşte EGO'nun trilyonlarca BOTAŞ'a borcu olduğu ortaya çıkıyor.
K.KEMAL ANADOL (İzmir)-
Vatandaştan parasını alıyor…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- EGO vatandaştan parasını peşin alıyor, ama, BOTAŞ'a olan borcunu
ödemiyor. İşte, Meclis buralarda devreye girmeli, Meclis buralarda
etkili olmalı. Bu soru önergesine verilen cevap karşısında bütün
milletvekillerinin ayağa kalkması lazım. İktidar partisi milletvekillerinin
de, milletvekilini "üçüncü kişi" olarak gören zihniyete
karşı buradaki bütün milletvekillerinin de el birliği ve gönül
birliğiyle ayağa kalkıp Enerji Bakanına bunun hesabını sorması
gerektiğine inancımı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
ne konusunda bir söz talebiniz var?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Sözcü, Sayın Hatip burada benim ismimi vererek İstanbul'u
bilmediğimi söyledi.
BAŞKAN - Açıklama yapacaksınız…
Buyurun Sayın Özpolat.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul Milletvekili
İdris Naim Şahin'in, konuşmasında, şahsına, sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum bana söz verdiğiniz için.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben, Sayın Sözcüyü anlıyorum. Çünkü, Sayın İdris Naim Şahin bu çarkın
içinde olan bir insandır; onun için alıngan…(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
lütfen…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Ayıp, ayıp!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Ayıp!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Bir dakika… Dinle!.. Dinle!..
Siz, benim İstanbul'da
bir tiyatroya gitmediğimi, bir futbol maçına gitmediğimi… Evet,
doğru, futbol maçına fazla gitmedim, ama sizin yaşınızın 3 katı tiyatroya
gittim. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT CAN (Sinop) - Onun
için iyi rol yapıyorsun!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Ben, siz o belediyede yokken, beyefendi, ben o belediyede Meclis
Başkan Vekiliydim. Ben, İstanbul İl Başkanlığı yaptım, belediye
meclis üyeliği yaptım, ilçe başkanlığı yaptım. O sokakları adım
adım bilirim.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Buraya da tertemiz geldiniz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Eğer… Bu konuda bana diyebilecek hiçbir sözü, hiç kimsenin olamaz!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bu kürsüye de pırıl pırıl geldiniz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Şimdi, tiyatrodan bahsediyorsunuz değil mi? Bu Gaziosmanpaşa
tiyatrosunu kim kapattı, kimler kapattı? Tiyatroya bu kadar meraklı
olan zatlar!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sen kapattın! Kim kapattı?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Kimler?.. Milletvekili arkadaşlarımız burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
eğer bunların hepsi yalansa, bunlar doğru değilse, yüreğiniz yetiyorsa,
siz de bu Partinin Genel Sekreterisiniz, bu önergeyi kabul edersiniz
veyahut da dokunulmazlıkları kaldırırsınız, gidersiniz yargının
önüne, gelir, aslan gibi konuşursunuz.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Geç, geç!.. Boş konuşuyorsun!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Yoksa, hiç kimse sizi dinlemez. İnandırıcı olmuyorsunuz…
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Geç bunları, geç!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- O küçük Dilara'nın ruhu da, bu önergeye "hayır" diyen, başta
siz olmak üzere, o ruhu sizi boğacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grup Başkan Vekili Sayın Faruk Çelik,
Başkanlığımıza müracaatla, biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili arkadaşlarımızın konuşmaları sırasında, Grup yönetimini
ve Grup şahsiyetini tezyif edici sözler söylendiğini ifade etmiştir.
"İstanbul…"
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bu
nereden çıktı? Çok uyduruk bir gerekçe!
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) - Nasıl hocalık yaptın Allah aşkına!
BAŞKAN - Sayın Ergin, size
göre her şey uyduruk olabilir.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Öyle
bir gerekçe yok…
BAŞKAN - Dinleyin efendim…
Siz, biraz önce konuşan hatiplere de öyle diyordunuz.
"İstanbul Belediyesine
çöreklenmiş yapı, şimdi de Ankara'da, devlete çöreklenmiştir"
ifadesine, ithamına cevap vermek üzere söz istemiştir. Kendisine
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Çelik.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Çelik İstanbul milletvekili mi? Ne yapıyor İstanbul'da?
BAŞKAN - Ben dönüştürmedim…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Siz burada kavga çıkaracaksınız…
BAŞKAN - Sayın Sevigen,
oturur musunuz yerinize… Lütfen…
Buyurunuz efendim, oturunuz.
Sayın Çelik, buyurun
efendim.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kavga çıkaracaksanız bilelim bunu…
BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.
2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu'nun, konuşmasında, Partisine, sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Yanlış yapıyorsun…
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Otur yerine!..
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kes sesini!...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Grubumuza dönük…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…(CHP
ve AK Parti sıralarından gürültüler)
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Yahu, kürsüye çıktık, neden rahatsız oluyorsunuz? Neden rahatsız
oldunuz?
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Otur yerine!
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kes sesini! Utanmıyor musun!
(İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen ile Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın birbirlerinin
üzerine yürümeleri ve CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.10
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER :
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
saygıdeğer arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı
Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Önceki oturumda, AK Parti
Grup Başkan Vekili Sayın Faruk Çelik'e bir izahat vesilesiyle söz vermiştim,
yarıda kalmıştı. Şimdi Sayın Çelik'i tekrar kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Çelik.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Arkadaşlar, yerinde
oturan arkadaşlarımız veya konuşan hatip arkadaşlarımız herhangi
bir sataşmaya, gerilime sebebiyet vermeden, oturumu yönetelim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Bakacağız konuşmasına, ondan sonra...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çelik.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, az önce konuşan
Sayın Kandoğan'ın -tabii, sözü aleyhe almış idi- burada nasıl bir konuşma
yaptığını hepiniz izlediniz, hepimiz izledik. Bunun yorumunu kamuoyu
ve değerli milletvekili arkadaşlarımız yapmaktadırlar. Daha fazla
da konuyu derinleştirmek istemiyorum.
İkinci olarak, burada
İstanbul Belediyesi ve sanat, tiyatro ilişkisi gündeme getirildi.
Şunu ifade edeyim: 1994'ten sonra, gerek Ümraniye Tiyatrosu, Sadabad
Tiyatrosu, Üsküdar Kerem Yılmazer Tiyatrosu, Ümraniye Atakent Tiyatrosu,
Zübeyde Hanım Tiyatrosu gibi birçok sahneler ve tiyatrolar sıfırdan
alınarak inşa edilmiştir ve sanat camiasının, Türk kamuoyunun, milletimizin
hizmetine sunulmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, İstanbul'da
beş tiyatro var idiyse, bu ona çıkarılmıştır, 2 kat artırılmıştır.
Mevcut tiyatrolar da rehabilite edilmiştir.
Sporda, Avrasya Koşusu'nu
hepimiz biliriz. Avrasya Koşusu'na 5 bin kişi, 10 bin kişi civarında
insan katılırdı. 1998 yılında 150 bin kişi Avrasya Koşusu'na katılmıştır.
Şimdi, yüz binler katılıyor. Köprü, artık bu kalabalığı çekmez noktaya
gelmiştir.
Kültürde baktığımız zaman,
kültürde, 2010, bakınız…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Konuya
gel.
FARUK ÇELİK (Devamla)
- Geliyorum.
2010 Avrupa Kültür Başkenti
oluyor İstanbul. 1994 öncesinde bunlar düşünülebilir miydi? Akla
gelir miydi? (AK Parti sıralarından alkışlar) 1994 sonrasında, İstanbul'da
ve Türkiye'deki açılımlar ve atılımlar neticesinde, bugün, Avrupa
Kültür Başkenti şeklinde İstanbul ele alınıyor ve değerlendiriliyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sizin yaptıklarınızla olmuyor ki kardeşim.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, sataşma konusu olan konuya gelmek istiyorum.
Az önce Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşan Sayın Hacaloğlu -bakınız, ifadesine bakınız-
"İstanbul'daki çöreklenme, daha sonra Ankara'ya bir çöreklenme"
şeklinde bir ifade kullandılar. Yıllardır siyasetteler Sayın Hacaloğlu.
Yıllardır Parlamentodasınız, bu ifadeyi nasıl kullandınız, neye
dayandırdınız, doğrusu, anlamakta zorlanıyorum.
İstanbul'da nasıl belediye
başkanı olunur bizim yasalarımızda belli. Demokrasi var ülkede.
Seçime gidersiniz, sandığa gidersiniz, oylar kullanılır. O oylardan
birisi seçilir. Seçilene siz saygı duymuyor musunuz? Saygı duymayacak
mısınız? Ülkede genel seçim olur, o seçimden bir iktidar çıkar. Şimdi,
iktidar AK Parti çıkmışsa, milletimiz tercihini böyle kurmuşsa,
siz buna çöreklenme mi diyorsunuz? Böyle bir demokrasi anlayışı
olabilir mi? Bunu düşündüğüm zaman, doğrusu… Yani, bir gerilimden
yana da değilim, ama sosyal demokrasi anlayışının nereye getirildiği
açısından son derece üzüntü duyuyorum. Burada bunu ifade etmek istiyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Efendim, İstanbul'a gelmeyecekseniz,
İstanbul halkı size oy vermez, gelmezsiniz. 1994'te geliyorsunuz,
1999'da geliyorsunuz, 2004'te seçim oluyor, AK Parti tekrar iktidara
geliyor, Sayın Başbakanın devamı olarak düşünecek olursak. Ee, şimdi,
siz buna saygı duymayacaksanız, bunu demokrasi kültürü içerisinde
hiçbir kaba koymak, değerlendirmek mümkün değildir.
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
- İhalelere gelelim!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
O İstanbul'dur ki, bakınız, unutmayın, Sayın Başbakanımızı, bugün,
yoğun bir şekilde "Çamur at, izi kalsın." anlayışıyla lekelemeye,
AK Partiyi lekelemeye çalışıyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Sayın Başkan, cevap hakkı beş dakika olmaz ki, üç dakika!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
O İstanbul'daki hizmetlerdir ki, Sayın Başbakanımızı Türkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanı noktasına getirmiştir. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Şimdi, konuyla ilgili
olarak da, bakınız, 1999 yılında, Sayın Vali, dönemin Valisi bir yazı
yazmış.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Uydurma, uydurma…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Uydurma değil!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Hayır efendim, bir dakika!
Sayın Vali bir yazı yazmış.
Diyorsunuz ki, bu yazı gizli. Sayın Başbakanımız o günlerde belediye
başkanı değil. Diyorsunuz ki, yazı yazdı. Yazı yazıldı mı? "Yazıldı"
diyorsunuz. Diyorsunuz, yazı gizli. Gizli yazıyı siz nereden biliyorsunuz?
Çok gizli yazıyı siz nereden biliyorsunuz? Nasıl izah edeceksiniz
bunu? Efendim, gizli değil… Arkasından Sayın Hacaloğlu başka bir
cümle söyledi. Dedi ki: "Duyumlarımıza göre."
Duyumlar! Ee, şimdi,
biz, burada, siyaseti duyumlara mı bina edeceğiz, yoksa verilere
mi bina edeceğiz? Burada, geleceksiniz, her konuda…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Emniyet Müdürünün imzası var, Valinin imzası var. Hasan Özdemir'in
imzası var!
SALİH KAPUSUZ Salih (Ankara)
- Ecevit ne yapmış, Ecevit?
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, bu neye benziyor biliyor musunuz? Sayın Hacaloğlu, bak,
bu neye benziyor. Bakın, ben olayın içeriğini size söylüyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, süre yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun, lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - İkaz ettim efendim,
tamamlayacak konuşmasını.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, ben dönsem desem ki, Cumhuriyet Halk Partisinin İş Bankasıyla
ilgisi var. Siz İş Bankasını soydunuz desem…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Diyemezsin
ki!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Müsaade edin, müsaade edin… Ve iddiamı ispat edemesem, bu ne anlam
ifade eder? Hiçbir anlam ifade etmez.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bir de bakalım! Bir de bakalım!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, siz de bunu ispat etmek zorundasınız.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Onu senin ağa baban da diyemez.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Rastgele burada ithamlarla bir yere varamazsınız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Çalana
çırpana denir, yapmayana denmez.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, o dönemde Sayın Ecevit Başbakan.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yapana
denir, yapana, çalana.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Sayın Ecevit Başbakan. 1999, 2000, 2001, 2002 yılları geçiyor, birçok
soruşturma, araştırma yapılıyor, hiçbir şey bulunamıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Maşallah.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Hiç mahkûm olan yok, ortada mahkûm olan da yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O
dokunulmazlıklar niye duruyor, niye?
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Sayın Başbakan cezaevine gönderiliyor, buna rağmen ortaya bir şey
çıkarılamıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Mahkemenin önüne çıkmaya yüreğiniz yok.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, bunlar mesnetsiz iddialar, bakın, mesnetsiz. İleri gitmek istemiyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreği
olan mahkemeye çıkar, yüreği olan adaletin önüne gider.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Son olarak şunu söylüyorum Sayın Başkan, son olarak şunu söylüyorum.
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Çelik, buyurun.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Sivil toplum örgütlerinden burada bahsettiniz. Şimdi, bakınız, çağımız
hangi çağ? Sivil toplum örgütlerinin önemi ortadadır.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Adaletten kaçanın konuşma hakkı olamaz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisine yakın sivil toplum örgütleri olabilir,
AK Partiye yakınlık hisseden sivil toplum örgütleri olabilir, ama,
siz, kalkıp, Türkiye'de meşru, hukuk çerçevesinde hizmet gören sivil
toplum örgütleri arasında ayırım yaparsanız, birilerine bilmem
ne vasıf verirseniz, o zaman da biz dönüp, size yakınlık hissedenlere
cinci mi diyelim? Böyle şey olabilir mi? Ayıp değil mi, yazık değil
mi? Yakışıyor mu bu Parlamentonun mehabetine?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Çok güzel konuşuyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Doğru konuşuyorum, neden rahatsız oluyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bu
ne belagat böyle. Bravo!
BAŞKAN - Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, dün benim yaptığım basın toplantısında da, bu konuyla ilgili
net söyledim. Bakınız, seçim dönemindeyiz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, süre diye bir şey yok mu?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Başkan, bıraksanız sabaha kadar boş boş konuşur. Onu mu dinleyeceğiz?
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Seçim döneminde, partiler birkaç oy fazla almak isteyebilir. Bunun
yolu yöntemi, proje üretmektir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
İşin özüne gel, özüne.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Ve eğer bir yolsuzluk varsa, bunu ortaya belgeli çıkarmaktır, hep beraber
gitmektir. Eğer belgelemiyorsanız, bu bir iftira kampanyasıdır,
buna da kimse pabuç bırakmaz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Önerge onun için.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
AK Parti olarak biz gerekeni yapacağımızı söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - O
önerge onun için. Yüreği yeten evet diyecek. Önerge onun için. Korkmayan,
kaçmayan evet diyecek.
IV. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ne oldu?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başkan, kabul edildi önerge.
BAŞKAN - "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Ne zaman oyladınız Sayın Başkan?
BAŞKAN - Kabul edenler
dedim, kabul etmediniz. Kabul etmeyenler dedim, kabul edilmedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Fırsat kalmadı.
BAŞKAN - Hayır efendim.
Kabul edenler, kabul etmeyenler dedim. İstirham ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Önerge kabul edildi.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Başkan, bir kişi bile duymadı Allah için.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Oylamayı bir daha yapın.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
Sayın Çelik, Sayın Kapusuz oturur musunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Kimse duymadı.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
kabul edenler dedim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Biz duymadık efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar kaçıyorlar.
BAŞKAN - Hayır, arkadaşlar…
Tutanaklara geçti, belli. Sayın Anadol istirham ederim. Efendim,
başka şeylerle meşguller.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Oylamadan kaçırıyorlar.
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım,
lütfen, istirham ederim. Kabul edenler dedim, kabul etmeyenler dedim,
el kaldırmadınız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar Başbakandan madalya alacaklar diye böyle bir şey
olmaz, ayıptır ya!
BAŞKAN - "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Birinci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
İkinci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Üçüncü sırada yer alan
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, geçici 1'inci madde dâhil
15 ilâ 22'nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
dün soru sormak için sisteme girip de kaybolan isimleri okuyorum, bu
arkadaşlarımız Genel Kuruldaysa lütfen sisteme girsinler: Sayın
Fahrettin Üstün, Sayın Ahmet Işık, Sayın Ufuk Özkan, Sayın Muharrem
Kılıç, Sayın Ensar Öğüt, Sayın Hüseyin Bayındır.
Sayın Özkan, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim
ki, böylesine önemli bir yasa tasarısının temel yasa olarak görüşülmesini
ve maddelerinin görüşülmeden genel olarak değerlendirilmesini
anlayabilmiş değiliz. Konu, tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme
olduğuna göre, üzerinde önemle durulması gerektiğine inanıyorum.
Zira, ülkemizde gerçekten de bu desteklemeye büyük bir ihtiyaç hissedilmektedir.
Bugün, kırsal alanda üretim ve yetiştirme faaliyetlerinde bulunan
yüz binlerce kişi, dede, baba, ata mesleği olan işini terk etmekte ve
büyük kentlere göç etmektedir. Çiftçinin ürünü para etmemekte ve
binbir zahmetle ürettiği ürün elinde kalmaktadır. Uygulanan kotalar
nedeniyle bugün çiftçimiz mustarip durumdadır, isyan hâlindedir.
Aracı, üretenden fazla kazanmaktadır. Tarım ve hayvancılık sektörü
bir yangın yerine dönmüştür. Bu yangını söndürmek bizlerin en önemli
görevi olmasına rağmen biz ne yapıyoruz, bunu sıradan bir yasa olarak
görüşüyoruz.
(x) 1261 S. Sayılı Basmayazı 13/3/2007 tarihli 74’üncü Birleşim Tutanağına
eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kırsal kalkınmanın ana ekseni toprak ve su kaynaklarının
korunması, fiziki çevrenin risk faktörü olan afetlere karşı mücadelesidir.
Günümüzde ülke nüfusunun yüzde 50'sinin kırsal alanda yaşadığı düşünülür
ise bu kalabalık nüfusun, toprak, su ve başka doğal kaynaklar üzerinde
yaratacağı baskı ve kontrolsüz kullanım biçimleri sınırlı doğal
kaynakları ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yine bu kalabalık
nüfusun çoğunlukla mühendislik
hizmetlerini görmemiş, yanlış yer seçim kararlarıyla belirlenmiş
alanlarda, kalitesiz yapılarda ikamet etmesi kırsal alanların geleceğine
ilişkin kararlarda afet risklerini önemli kılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısının komisyondaki görüşmelerinde
çekincelerimizi özellikle belirttik, ancak, bunların hiçbiri ciddiye
alınmadı. Sırf bu tasarının kanunlaşması ve çiftçimize, köylümüze
"bakın, sizlerin desteklenmesi için yasa bile çıkarttık"
demiş olmak için bu tasarı Meclis gündemine getirilmiştir. Tasarının
içi boştur.
Değerli arkadaşlarım,
hepiniz, bir vesile olsun bölgenizdeki kırsal alanlarda üretim yapan
çiftçi ve yetiştiricilerimizi ziyaret etmişsinizdir. Bu vatandaşlarımız
arasında hayatından memnun olana rastladınız mı, bilemiyorum. Bugün,
çiftçimiz, köylümüz üretim yapmaya fırsat bulamıyor. Çünkü, gününün
büyük çoğunluğunu mahkeme kapılarında, vergi dairelerinde, kredi
alabilmek için banka şubelerinde geçirmektedir. Artık, bırakın
ileriye dönük planlar yapmayı, günü kurtarma çabasının içine girmiştir.
Borcunu ödemek için, kızını, oğlunu evlendirmek için traktörümü mü
satsam, damızlık ineğimi mi satsam telaşına düşmüştür. Artık devletine
güvenini yitirmiştir. Kimi bu mücadeleyi her ne pahasına olursa
olsun vermekte, kimi de yıllarca sürdürdüğü bu uğraşından vazgeçerek
kentlere göç etmektedir.
Yıllar itibarıyla hayvan
sayılarına baktığımızda hayvancılığımızın bitme noktasına geldiğini
görüyoruz. Ekili, dikili alanlarımız her geçen gün azalıyor. Her
gün daha fazla dışa bağımlı bir hâle geliyoruz. Artık, yetiştiricimize
"sen boşa zahmet edip üretme, ben sade sana destek olamam, senin
ürettiğinden daha ucuzunu, ben senin ürettiğin ürünü zaten ithal
ediyorum" deniliyor. Ülkemiz bir tarım ve hayvancılık ülkesi
olmaktan tamamen uzaklaşıyor. En önemli istihdam kaynağı olan bu
sektör, artık, işsizler ordumuzun en büyük oranını oluşturuyor. Peki,
nereye kadar sürecek bu? Çiftçimizin ve köylümüzün tahammül sınırı
nereye kadar varacak? Bu sınırı zorlamayın.
Değerli arkadaşlarım,
bu sınırı fazla zorlarsanız, bunun altından yıllarca kalkamazsınız.
Kanun görüşmelerimizde telefonlarımız susmuyor. Sorun, sorun sorun.
Her açtığımız telefonda şunu sorun deniyor: Bakın, Kars-Arpaçay-Doğruyol
köyünden Erol Çoban, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kemal Anadol'a açtığı
telefonda "Alacağım doğrudan gelir desteğine ipotek kondu"
diyor, çözüm bekliyor. Yine Çorum'dan Mehmet Aslan, 1994'te başlayıp
2000'de bitmesi gereken Koçhisar Barajı'nın ne zaman biteceğini soruyor.
Benim Burdur'umda da aynı şekilde. Karaçal Barajı'mız 94 yılında temeli
atıldı, yıl 2007, hâlâ küçük ödeneklerle vatandaşımız oyalanıyor,
Karaçal Barajı'nda bir adım atılmış değil. İçme sularımız, göletlerimiz,
kanaletlerimiz yapılmış değil. Vatandaşımız trafolardan su çekmek
istiyor enerji kullanıyor, enerji fiyatlarının ucuzlatılmasını
istiyor, trafolarının güçlendirilmesini istiyor. Sorun yok diyorsunuz,
pembe bir tablo çiziyorsunuz, bunlara inanmak mümkün değil.
Bu yasada amaç, tarımı
ve kırsal kalkınmayı desteklemek için bir kurum oluşturmak, ancak,
vatandaşın bu desteklemelerle kafası karıştıkça karışıyor, çünkü,
her alınan desteklemede vatandaş biraz daha fakirleşiyor, biraz
daha perişan oluyor. Süte 5 kuruş destek mi var, yeme 10 kuruş zam geliyor,
ilaca 20 kuruş zam geliyor. Ete 1 milyon destek mi var? Bakın, TAR-ET diye
bir proje uyguladı Tarım Bakanlığımız, kutluyorum. Türkiye'nin 28
ilinde başlattı, ancak, Türkiye'nin 81 ili var, 53 ilde besi sığırcılığı
yapılamıyor. Destek 15'le 50 baş sığır arasında para veriliyor,
ama, 53 ilde bu destek yok. 1 milyon destek verdiniz kilo başına -geçen
hafta Burdur hayvan pazarındaydım- pazarda alımlarda 1 milyonla 2
milyon arasında fiyat düşüşü oldu, yemde artış oldu. Yemi sizin döneminizde
12 milyon liradan aldığınız çuvalını, şu anda yemin çuvalı 26 milyon
lira. Süt, aldığınız dönemde 508 liraydı, şu anda 470 bin lira. Ucuzladı…
Türkiye'de ne ucuzladı, mazot mu ucuzladı, gübre mi ucuzladı, enerji
mi ucuzladı?
Bakın, değerli arkadaşlarım,
biz mazotun rengini bilmezdik, siz de bilmiyordunuz. Sayın Başbakan
seçim propagandalarında "yeşil mazot" diye bir şey ortaya
attı. Hâlâ Türk çiftçisi yeşil mazotu görmüş değil. Niçin bu yeşil mazotu
göstermiyorsunuz Türk çiftçisine? Mazota destek veriyorum diyorsunuz,
hayâli destek. Bir kere destek verdiniz, 2006'nın destekleri hâlâ verilmedi.
2007'de vereceğiz diyorsunuz. Seçim yaklaştı, nisanda destek var diyorsunuz,
mayısta destek var, haziranda destek var.
Sevgili çiftçi kardeşlerim,
bu desteklere inanmayın. Bunlar seçim rüşveti gibi geliyor sizlere.
Siz bu destekleri 2006 yılında alacaktınız, ne oldu, niye bugünlere
sarktı? Sen traktörünü sattın, tarlanı sattın, düveni sattın borç
ödedin.
Bakın, benim, Burdur'da
tarım krediden kredi alan çiftçilerim… Şurada, sadece iki köye ait
94 tane çiftçimiz kanuni takipte. Bunlar, tarım krediden düşük faizli
kredi aldılar, sera yaptılar, fakat ürünü yetiştiremediler, ürün
para etmedi. 94 tane işçimiz gönderdiğiniz yazıyla kanuni takip,
idari takibe alındı. Bunlar, bir, bu konuda sizlerden bir özveri istiyor;
taksitlendirme istiyor, çünkü, birinci taksiti ödeyemedikleri
için tüm ödemeleri muaccelliyet kaydetti, mal varlıklarına el kondu.
Traktörlerini satıyorlar, ahırlarını satıyorlar, tarlalarını
satıyorlar, fakat alıcı yok. Haraç mezat satılıyor. Buna çözüm üretmeniz
gerekiyor.
Bu desteklemeler, rakamlar
çok güzel. Verilen destekler üreticiye aynen yansımıyor. Kooperatifleri
desteklemediğiniz için, üreticinin üzerine bindikçe biniliyor.
Hizmet bedelleri oldukça fazladır. Bakın, yeni doğan bir buzağıya
kâğıt üzerinden 140 milyon lira destek veriyorsunuz. Üreticinin eline
geçen ise yaptığı masraflar hariç -üretici, bir buzağı desteğini
almak için Ziraat Bankası, tarım kredi, tarım il müdürlüğü, nüfus
dairesi, tapu dolaşıyor- elinde kâğıt var, aldığı para 93 milyon 58
bin lira. Kâğıt üzerinde 140 milyon lira veriyoruz. Yaptığı masraflar,
köyden ile gelişi, ildeki masrafları hariç, bir buzağı desteği
için aldığı sadece hizmet bedeli 42 milyon lira, ama sizin verdiğiniz
para 140 milyon. Vatandaşın eline hak ettiği değer geçmiyor. Bu, sütte
de aynı, yemde de aynı, fiğ desteklemesinde de aynı, yonca desteklemesinde
de aynı.
Bakın, bugün, Türkiye'de
iki tane Türkiye görülüyor; birisi, bankaların, bakanların ve rakamların
Türkiye'si. Bu çok güzel. Bakanların, bankaların ve rakamların Türkiye'si
gayet güzel, pembe tablo, herkesin cebinde 5 bin dolar var, ama, bu dolarlar
nerede, kimde? Bir de gerçekten, köylünün, kasabın, emekçinin, şoförün,
terzinin, berberin, tamircinin, yani esnafın Türkiye'si var. Orada
taraf perişan, yorgun, üzgün, dertli, cinnet geçiriyor, cinayet geçiriyor.
Bakın, son iki hafta içerisinde
Burdur'da bir tanesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Belediyede çalışan bir zabıta memuru dün intihar etti. Ondan önce,
yine, bir belediye çalışanımız intihar etti, bir astsubayımız Diyarbakır'da
intihar etti, bir eczacımızı… Bunlar, cinnet geçiriyor, bu yaptığınız
ekonomik politikalardan sıkıntıya düştüler; kimisi kredi borcunu
ödemiyor, kimisi -yaptığı hatanın bedeli ödeniyor- ancak, canına
kastederek ödüyor. Üzülüyoruz, bağrımız yanıyor, olmasın bunlar
diyoruz, çözüm üretin diyoruz. Bu çözümler üretilmiyor.
Köylü dertli! Biraz önce
de söyledim, sulama amaçlı enerjide indirim istiyor, tarımsal amaçlı
sulamalarda trafoların güçlendirilmesini bekliyor. Kırsal kalkınmaya
yön verecek kamuda çalışan veteriner hekim arkadaşlarımız, ilk
defa Sayın Bakanımızın döneminde "sabrımız tükendi" mitingi
yaptı. Bunların ücretlerinde diğer meslek gruplarından aşağı bir
ücretlendirme politikası uygulanıyor. Onlar, ücretlerinde artış
bekliyor. Çünkü, bu projeyi götürecek olanlar ziraat mühendisleridir,
jeoloji mühendisleridir, veteriner hekimlerdir, veteriner sağlık
teknisyenleridir. Bunları mutlaka ödüllendirmeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Sayın Başkan, sabrınız için çok teşekkür ediyorum. Önergede de konuşmam
var.
Hepinizi, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
nezaketiniz için.
Bölüm üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekili ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Tarım
ve Kırsal Kalkınma Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek istiyorum
ki, kırsal tarımın desteklenmesi noktasında böyle bir kurumun kurulmasına
Anavatan Partisi olarak, elbette, sıcak bakıyoruz ve kanunu destekliyoruz.
Eksiklikleri var mıdır? Elbette vardır, zaman içerisinde, uygulama
içerisinde bu eksiklikler yerine getirilecektir. O bakımdan bir
problemimiz yok.
Ancak, biraz önce Sayın
Çelik konuşurken "İstanbul bir, kültür kenti oldu." dedi.
Daha bundan on-on beş gün önce, Sayın Başbakan, İstanbul'da "İstanbul
köyleşiyor, İstanbul'a vize koymak lazım, İstanbul'a gelenlere 'paran
var mı, işin var mı, yoksa gelme' demek lazım" dedi. Şimdi, ben anlamıyorum,
yani, on beş gün evvel Sayın Başbakan "İstanbul köyleşiyor"
derken, Grup Başkan Vekilinin çıkıp "İstanbul bir kültür şehri
oldu…" Evet, İstanbul bir kültür şehriydi -bugün değil- İstanbul'u
Fatih fethettiğinde de kültür şehriydi, o günden sonra da kültür şehri
olarak kaldı; ama, sizin zamanınızda İstanbul köy oldu. İstanbul,
trafiğiyle mi kültür şehri olacak? İstanbul, kapkaçıyla mı kültür
şehri olacak? İstanbul, hırsızlığıyla mı kültür şehri olacak? İstanbul'da
insanlar sokağa çıkamayınca mı kültür şehri olacak? Bunu anlamak
mümkün değil. Burada bir kararınızı verin, burada bir kararınızı
verin.
Değerli arkadaşlar,
AKP sözcüleri, çıktılar, tarım konusunda, işte, şöyle yaptık, böyle
yaptık… Herhâlde, bundan bir hafta evvel, Mersin Milletvekili Sayın
Ali Er'in bu kürsüde konuşmasını dinlemediler. Sayın Ali Er, meyvecilikle
ilgili bir araştırma komisyonu raporunu sunarken "tarımın sorunları
var" dedi. Tarımın sorunları var zaten. Hangi köye gitseniz, tarımla
uğraşan çiftçilerimiz, köylülerimiz zaten dert yanıyorlar, bunu
görmezlikten gelemeyiz. Şunu yaptık, şuna şu kadar verdik, buna bu
kadar verdik demekle olmuyor arkadaşlar. Bu, verme meselesi falan
değil; tarımın, yapısal sorunları var; tarımın, Türkiye'de uygulanan
politika sorunları var. Türkiye'ye biçilen rol ne? Türkiye'yi ne
görmek istiyor dünya? Ekonomisi yabancılaştırılmış, sanayisi taşeronlaştırılmış,
insanları ucuz iş gücü hâline getirilmiş ve köleleştirilmiş bir
Türkiye istiyor. Siz, istediğiniz kadar destek olmaya kalktık deyin,
laf söyleyin. Bak, 26 tane milyar dolar sahibi var -kimsenin servetine
falan karşı değilim, ama- Japonya'nın ekonomisi bizden 3 kat fazla,
26 tane milyar dolar sahibi yok Japonya'da. Türkiye'de, servet yabancılaştırılarak,
taşeronlaştırılarak belli merkezlere kayıyor, adaletsiz bir gelir
dağılımıyla "Tarıma şunu verdik, bunu verdik…" Ne verdiniz?
204 milyar YTL bütçenizden ne verdiniz tarıma? 4 milyar YTL. Yüzde
kaç? Yüzde 7. Peki, tarımla uğraşan nüfus ne kadar? Yüzde 50. Yüzde
35; ama şehirlerin varoşlarında oturan insanların tamamı tarımla
geçiniyor. Yüzde 50. Şimdi, yüzde 50'ye yüzde 7 vereceksiniz, bütçenin
7'sinden kaynak aktaracaksınız…
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Yüzde 7 değil, binde 7.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- …sonra 6,5 trilyon lira ihaleye bedel atana işi vermeyip 12,5'a verdireceksiniz,
6,5 verene de taşeronluk verdireceksiniz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Yüzde 7 değil, binde 7.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ondan sonra diyeceksiniz ki: "Biz bir düzen kurduk, bu düzen AK
Parti düzeni." Millet de buna inanacak! Millet, size mi inanacak,
cebine mi inanacak? Millet neye inanacak?
Sayın Bakana geçen söyledim.
Adam, hiç o köyde oturmuyor, o kasabada oturmuyor, başka bir kasabada.
Tarım kredi kooperatifi müdürüyle anlaşmış. Daha önce köylünün
ortak müteselsil kefalet senedine, tarım kredi müdürü, ucuna, bir
imza attırarak vermiş 50 ton gübre, "Git sat, yarısı sana yarısı
bana…" Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Biz yapılandırma yaptık,
köylü müracaat etsin." Köylü borçluyu tanımıyor ki! Asil, gelir
yapılandırma yapar. Müteselsil kefilin gidip yapılandırma istemesi
mümkün mü Sayın Bakan? 230 tane icraya verilmiş. Köylü, adamı tanısa
adamı bulacak, adamı alacak. Adam yok ortada. Yani, sizin idarenizin
bir mümessili, memuru sahtekârlık yapmışsa bunun bedelini millete
ödettirmenin, köylüye ödettirmenin bir anlamı var mı?
Komisyon Başkanı,
"66 ton buğday bir traktör…" Nerede? Herhâlde Başak Traktör falandır,
ikinci el Başak Traktör. Nerede? Buğday şimdi 450 bin lira. Köylüden
kaça aldınız? 300 bin lira. Arpa şimdi 400 bin lira? Köylüden kaça aldınız?
230 bin lira.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- 280'e aldı buğdayı.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Köylüdeyken 230 bin lira olan arpa, bugün, tüccarın elinde 400 bin
lira oldu. Bu hangi politikalardan oluyor? Bu, devletin, köylüyü
desteklememe, köylüyü yalnız bırakma, köylüyü güçsüz bırakma… Ha,
köylüyü güçlendirebilir miyiz? Bu IMF politikalarıyla hayır. Bunu,
bir kere, kafanıza yazın arkadaşlar. Bu IMF politikalarıyla, Türkiye,
boyun büken, itaat eden bir ülke olacak. Ne zaman kendi millî politikalarımızı
uygular isek ancak söz söyleyen ve buyruk veren bir ülke oluruz. Yok
böyle bir şey! Böyle bir şeyiniz yok! Çünkü siz, iktidara gelirken
milletin desteğini hâkimiyeti millîyeden, millî meşruiyetten almadığınıza
inanıyoruz. İnanın buna. Aldığınıza inanın, milletin arkanızda
olduğuna inanın ve birilerine bedel ödemek zorunda değilsiniz burada
olmak için. Millete bedel ödeyelim.
Ne yaptınız? Yahudiler
iktidarda tutuyor diye, Yahudiler üzerinden bütün ticareti başkalarına
devrettiniz. Dediğim şu: Türkiye'nin ekonomisini yabancılaştırdınız.
Şimdi yabancılaşan bir ekonomide köylüye ne gider? Taşeronlaşan
bir sanayide KOBİ'lere ne gider? Üretmeyen bir devletin, üretmeyen
bir milletin, bağımsızlığını, millî onurunu, millî haysiyetini ortaya
koyması mümkün mü?
Bütün bunları es geçeceksiniz,
sonra gelip diyeceksiniz: "Efendim, süte de 70 bin lira destek
veriyoruz." Doğru, veriyorsunuz. Ne derdine deva oluyor? Süt
üreticilerine sorun, ne derdine deva oluyor?
Efendim, sanayiciler
geliyormuş, köylerde çiftlikler kuruyormuş. Nasıl kuruyorlar? Köydeki
malını niye veriyor sanayiciye? Çünkü, kendi bir şey üretemiyor,
karnı doymuyor, malını ucuz ucuz satıp şehrin varoşlarına geliyor.
İşte, ondan sonra yankesici oluyor, ondan sonra hırsız oluyor…
Şimdi, Kastamonu'da
adam, destek veriyorsunuz, üç dönüm tarlası var, mısır ekiyor, bir de
fasulye çalı dikiyor, bir tane de ineği var. Üç dönüme destek ne vereceksiniz?
30 bin lira. Şimdi iki çocuğunu okutuyorsa bu adam…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Ne yapacaksın? Ne yapacaksın, onu söyleyeceksin arkadaşım. Bakın…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Adama iş, aş vereceksin, iş, aş. Yabancılara arsa vereceğine, yabancılara
banka vereceğine, yabancılara Türkiye'yi taşeronlaştıracağına
Türkiye'nin servetlerini Türk milletine harcayacaksın. Dört senede
verdiğiniz faiz 184 milyar dolar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Zaten, sizin, sözünüzün başıyla sonu tutmuyor. Düşünce sistemini
koyar mısınız ortaya. Ne söylediğiniz belli değil. Serbest piyasadan
yana mısınız, devletçi politikalardan yana mısınız, neden yanasınız
siz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Biz neden yanayız? Biz millî politikalardan yanayız, millî politikalardan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Adı millî, nedir o? İzah et onu, onu izah et.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Türkiye'yi yabancılaştırmayan, Türkiye'yi taşeronlaştırmayan,
Türkiye'yi başkalarına itaat edip boyun bükmeyen politikalardan
yanayız. Biz, milletten yanayız… Biz milletten yanayız... Biz milletten
yanayız… Siz, milletten yana olduğunuzu seçim meydanlarında söylediniz,
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" dediniz, ama şimdi yürüdüğünüz
kim? Şimdi yürüdüğünüz kim? Kimle yürüyorsunuz? Milletle mi yürüyorsunuz?
Türkiye'de parası olanlara
saygım var. Adamın biri, bir arsaya 800 milyon doları sayacak, -helallühoş
olsun- milletin arsasına sayacak, İstanbul'un değerli arsaları
milyar dolarlar sahiplerinin malı mülkü olacak, ama 26 milyon insan
da ekmek alamayacak! Bu mu adalet? Adalet bu mu ya? Eğer adaletiniz bu
ise eğer vicdanınız bu ise eğer "AK Parti" dediğiniz adalet
ve kalkınma bu ise burada ne kalkınma var ne adalet var, sadece ve sadece
sömürü var. 26 milyon insan sömürülüyor, aç, yoksul, 26 tane milyar
dolar sahibi… Bravo! Necip Fazıl'ın dediği gibi, "Bu taksimi
kurt yapmaz kuzulara şah olsa." Kurt yapmaz bu taksimi, kurt. Anadolu
insanına gidin, bir köyleri gezin Allah aşkına ya! Gezin Allah aşkına!
Kahvede çay parası yok ya, çay parası yok insanların.
METİN KAŞIKOĞLU ( Düzce)
- Eski patronlarına söyle.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ondan sonra "tarımı abat ettik…" İstediğiniz kadar de,
adam elini cebine koymuyor mu, adam derdini bilmiyor mu ya? Adam, sabah,
çocuğuna harçlık veremiyorsa, okulunda okuyan çocuğuna harçlık
gönderemiyorsa, sen istediğin kadar söyle burada, "Verdik de
verdik…" Köylü biliyor. Köylü ağlıyor, ağlıyor. Kastamonu köylüleri
ağladı. Geçen telefon açtılar, ağlıyorlar, "yok" diyor,
"çay param yok. Yaz geldi, ilaç alıp kayısıma atacak param
yok." Kayısısını ilaçlayamıyor, mazotunu alamıyor. Aldı, bütün
bunları borçlandı aldı, ürettiğini ne yapacak? Ürettiğini de satamıyor.
Fındığı aldınız Toprak
Mahsulleri Ofisine, kayısıyı niye almıyorsunuz Sayın Bakanım?
Kayısı da dört sene depoda dayanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- "Devlet kayısıyı ne yapacak?" Fındığı ne yapacak devlet?
Fındığı aldı, iyi yaptı; kayısıyı da alsın. Alsın, devlet, destekçi
olarak yanında bulunsun, piyasa şartlarının oluşmasına köylünün
yanında destek olsun, üreticinin yanında destek… Siz üreticinin yanında
değil, siz tüketicilerin yanındasınız, yani üretip Türkiye'de satan
tüketicilerin yanındasınız.
Bakın, Türkiye'ye gelen
yatırımlara bir bakalım arkadaşlar. Kime geliyor? Bankalara. Ne
için? Kredi vermek için, yüksek faiz alıp gitmek için. Kime geliyor? Büyük
iş merkezlerine. Niye? En üstü Amerikan sinemaları, altında Amerikan
yiyecek mağazaları, onun altında Amerikan marka ve Avrupa marka
giyecekleri, en altta Avrupa'nın ürettiği elektronik mağazaları.
Bütün bunlara geliyor, tüketim pazarlarına geliyor.
Türkiye, tüketici mi
olacak, üretici mi olacak? Türkiye, başkalarının yabancılaştırdığı,
yabancı sermayeyle ekonomisi yabancılaşan, halkı köleleştirilen
ve halkı tüketim bağımlısı hâline getirilen, sömürülen bir millet
oldu.
Şimdi, itaat mı ediyoruz,
boyun mu büküyoruz, söz mü söylüyoruz, buyruk mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
tamamlayınız konuşmanızı lütfen.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- İtaat edip, boyun büken bir ülke hâline getirdiniz.
Bizim dediğimiz şu: Türkiye'yi,
söz söyleyen ve sözü dinlenen bir ülke hâline getirmek istiyorsanız,
önce millî politikalarınızı ortaya koyacaksınız, önce milletten
yana olduğunuzu ortaya koyacaksınız. Çıkıp, çıkıp "borsa şöyle
oldu…" Size ne borsadan kardeşim? Yüzde 80'i yabancıların; size
ne, millete ne?
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına, Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET
BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tarımla ilgili
birçok konuyu konuşurken, buraya gelen konuşmacıların, kendi siyasi
partilerinin kendi görüşlerini ortaya koyarlarken spesifik olarak
ne olduğunu ortaya koymaları çok önemli. Bizim, buradan, dinleyen
çiftçilere, köylülere, kırsal kalkınma alanında yaşayan insanlara
anlatmamız gerekiyor tarım politikasının ne olduğunu.
Biz, şunu yapıyoruz: Bugüne
kadar, Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarım politikasını
ortaya koyacak bir tarım kanunu yoktu ve bu Tarım Kanunu'nu çıkardık.
Bu hukuksal bir altyapı, ama bu bir vizyon ortaya koyuyor. O vizyon
da şu: Biz, 2013 yılına kadar Türkiye'nin tarım politikasının ne olması
gerektiğini ve bundan sonra neler yapacağımızı ortaya koyuyoruz.
Bu, tarım strateji belgesiyle ortaya koyuluyor, Avrupa Birliği
ortak tarım politikası hedefiyle ortaya koyuluyor, destekleme
politikalarıyla ortaya koyuluyor, Tohumculuk Yasamızla ortaya
koyuluyor, Organik Tarım Kanunu Yasa Tasarısı'yla ortaya koyuluyor,
-ki, bunlar daha önce yoktu- Tarım Sigortaları Kanunu'yla ortaya
koyuluyor.
Biz, örneğin, Türkiye'de,
bu Tarım Kanunu ve tarım vizyonu çerçevesinde, Tarım Bakanlığımız
başta olmak üzere, Tarım Komisyonu ve Tarım Bakanlığı bürokratları
şunu yapıyoruz: Ülkemizde, hangi bölgede neyi daha fazla teşvik
etmemiz lazım, nasıl yönlendirmemiz lazım, bu konuda çalışmalar
yapıyoruz. Örneğin, ben, Trakya, Edirne Milletvekiliyim, Trakya'da,
Türkiye'nin yağlı tohumlar açığı nedeniyle ayçiçeğini teşvik ediyoruz,
primi 75 bin liradan 200 bin liraya çıkardık. Yine, hayvan hastalıklarından
ari bölge ilan edildi, hayvancılıkla ilgili desteklemeleri artırıyoruz.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Fındıkta nasıl gidiyor? Fındık politikası nasıl, anlat bakalım.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bir başka bölgede bunun tam tersi olabilecek, örneğin zeytinle ilgili,
zeytinyağıyla ilgili, pamukla ilgili bu tür havza bazında çalışmalar
var.
Biz, buradan, dinleyen
insanlara, sadece, böyle, kavga, gürültü, birbirimize çamur atma
değil de bir şeyi ortaya koyup projelerimizi yarıştırmamız gerekiyor.
Öbür türlü, bizi dinleyenlere biz bir şey veremeyiz. Ama, biz, önemli
yerdeyiz ve büyük sorumluluğumuz var. Buraya gelen konuşmacıları
dinledikten sonra gerçekten şaşırıyoruz. Buradaki, çok basit bir
şey var, tarım politikalarıyla ilgili tabii ki eksikler var, tabii
ki daha iyi olması lazım. Ama, şu da bir gerçek ki, Türkiye'nin genel
ekonomisi ile tarım politikaları birbirine paralellik arz eder,
Türkiye'nin su politikaları ile tarım politikaları paralellik
arz eder.
Bakın, cumhuriyet tarihinde
ne kadar alan sulamaya açılmış, son dört beş yılda ne kadar açılmış? Küresel
ısınmayla beraber yer altı, yer üstü sularına sahip çıkma anlamındaki
politikalarımız önem arz eder. Bunlar bazında ortaya koyulacak ya
da eleştirilecek konular muhakkak var. Bunları ortaya koyup bir somut
öneride bulunmak gerekiyor.
Ama, gerçekten eleştiri
bazında bir eleştiri yapılmak istenirse de o da şudur: Biz, herhangi
bir ilin milletvekili, tarım il müdürlüğüne, hatta bir tarım ilçe
müdürlüğüne giderek, -iktidar ya da muhalefet- o yıl içerisinde,
tarımsal desteklemelerle birlikte, gübrede, mazotta, diğer girdilerde
yapılan zamları ortaya koyduklarında, çok kolay kıyaslamalarla
elde edilen desteklemedeki artışı görecekler. Ben, size çok basit
bir örnek vereyim, ayçiçeği olduğu için, Edirne olduğu için: Biz, dekara
10 milyon DGD veriyoruz, 8,2 milyon gübre artı mazot desteği veriyoruz,
18,2. 200 kilogram ortalama verim, 40 milyon destek; 58,2 milyon, şöyle,
1.000 metre karelik bir alana destek veriyoruz ve 1.000 metre karelik
alana yapılan kuru masraf 58-60 milyon lirayı geçmiyor. Yani, biz,
Tarım Bakanlığımız olarak, Hükûmet olarak, gerçekten, ayçiçeğinde,
1.000 metre kare, 1 dönümlük yere yapılan masrafın tümünü destek
olarak veriyoruz ve buna örnek, dünyada, herhâlde -bilmiyorum ama-
örneğini bulmak gerçekten çok zordur. Bu, güzel bir desteklemedir.
Ama, çeltikte, örneğin 360 bin, tondan… Yine, hububatlarda prim sistemine
ilk kez bu Parlamento döneminde geçtik; örneğin, çeltikte olsun,
buğdayda olsun. Çok basit bir şey, bu da bir politika ve doğru bir şey.
Buğdayda, diyelim ki biz, geçtiğimiz yıl içerisinde 350 trilyon destekleme
vermişsek, 30 bin lira primle, 35 bin lira primle kayıt altına almakla,
340 trilyon da kayıt altından hazineye para girmiş, hatta 20 trilyon
lira, bu politikayla, bir anlamda, devletin kasasına para girebilmiştir.
Bu para, tabii ki hepimizin parası, iktidarın da, muhalefetin de,
köylünün, çiftçinin, tüm ülkenin parası, buna böyle bakmak lazım ve
bu bazda proje geliştirmemiz gerekiyor.
Hayvancılıkla ilgili
yapılan desteklemeler ortada. Tarım, çok zor bir iş, tüm dünyada çok
zor; çünkü, tamamen havaya bağlı, iklim ve toprak koşullarına bağlı
bir olay. Ama biz, burada, çiftçilerimize, şimdiden sonra neler yapacağız,
buradaki muhalefet partisinden bir milletvekili arkadaşımız,
-geldiğimizde- ortaya koyması lazım.
Biz, bu dönemde, Tohumculuk'la,
Organik Tarım Kanunu'yla, Tarım Kanunu'yla Türkiye'nin önümüzdeki
on yıllık tarım politikasını ortaya koyacak vizyonu ve hukuksal
altyapıyı oluşturduk. Örneğin, şimdiden sonra, tohumculukla ilgili,
Türkiye neden Hollanda gibi tohum üretmek üzere tarım yapmasın da
sadece yiyecek, içecek tüketmek amacıyla tarım yapsın?
Burada, artık, 2011 yılında,
İstanbul'da -iki bin beş yüz tane- dünya çapında tüm tohum firmaları
-Tohumculuk Kanunu çıkmasından sonra- bir araya gelerek uluslararası
bir konferans yapacaklar. Türkiye'nin gen merkezi olması, iklim ve
toprak özellikleri nedeniyle, artık, Türkiye'de, yabancı ve özel
sektör bir araya gelip -genetik tohum üreterek dünyaya tohum satmak
için, özel sektörün bu Yasa'yla önü açılmış durumda ve- bunu yapmayı
planlıyorlar ve bu konuda da Antalya'da önemli örnekler var, başarılar
var, bunları daha çok geliştirmemiz lazım.
Buraya gelen muhalefet
milletvekili arkadaşlar… Biz, Organik Tarım Kanunu'nu çıkardıktan
sonra -iktidar olarak tabii ki faydalarını söyleyeceğiz ama- bence
katkıda bulunulması gereken bir başka nokta, Organik Tarım Kanunu'nda,
bu Parlamento döneminde, iktidar-muhalefet, bu Hükûmetin çıkarmış
olduğu bu Yasa'yla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, el emeğine dayalı
-Organik Tarım Kanunu Tasarısı'yla birlikte yüksek olması, virüsten
ari olması nedeniyle- burada, biz, istihdamı da -el emeği olduğu
için- artıracak yeni politikalar geliştirmemiz gerekiyor ve bunun
da hukuksal altyapısını, bu Tarım Bakanlığımız, bu Hükûmetimiz, bu
Parlamento gerçekleştirdi.
Biz, artık, bir adım ileri
bakmamız lazım. Dünyadaki organik tarım piyasasında yüzde 1'lik,
yüzde 2'lik ekonomik paya sahibiz ve potansiyelimiz var. Bunlar anlamında
proje ortaya koymamız çok önemli. Bu Parlamento döneminde, biz,
Hükûmetimiz gerçekten bunları başardı, önemli kanunlar çıktı, desteklemelerde
önemli artışlar oldu. Biz, artık, popülizmden uzak ve ben inanıyorum
ki, inşallah, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gibi Türkiye'de de
iki partili sistem önümüzdeki parlamento döneminde devam eder ve
Türkiye'nin, tarımda olduğu gibi, sağlıkta, eğitimde toparlanmasının
ötesinde, önü daha da açılır ve daha iyi şeyler yaparız. Buraya gelen
konuşmacıların, biraz daha, partilerinin, kendi siyasi görüşlerini
proje bazında ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum.
Ben, kendi şahsım adına,
Grubumun tarım politikalarıyla ilgili genel bir perspektif çizmek
için söz aldım.
Hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Aydın Milletvekili
Ahmet Ertürk.
Buyurun Sayın Ertürk.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; karamsarlık ve kötümserlik
bizim kaderimiz olmamalıdır. Burada konuşan çok değerli hatipler,
insanlarımıza ve bilhassa üreten çiftçilerimize, bir karamsarlık,
bir kötümserlik tablosu çizerek, insanlarımızın ve ülkemizin geleceğini
de karartmamalıdır.
Çiftçimiz kendini yeniliyor
ve çiftçimiz kendini geliştiriyor. Ancak, bazı siyasetçiler, maalesef,
kendilerini geliştiremiyor, kendilerini yenileyemiyor, hâlâ,
geçmiş zamanlardaki tarımsal desteklemeleri -kendilerine göre
olması gereken, tütünün alınıp yakılabileceği veya pek çok ürünlerin
değerlendirilmesinde devletin aşırı müdahaleci olabileceği politikaları-
sürdürmeye çalışıyorlar. Bunlar doğru değildir. Artık, dünyada,
tarım, sertifikalı tohum, sertifikalı fidan, toprak analizi gibi
yeniliklerle kendini geliştiriyor ve Türk tarımı da, Türk çiftçisi
de kendini bu yeniliklerden ayrık tutmuyor.
Projeli ve programlı,
planlı politikalarla ancak tarımımızı hak ettiğimiz güzel yerlere
taşımaya çalışıyoruz ve dört yıldan beri, bu politikalarla, gerçekten,
üretimde patlamalar yaşanıyor. Bugün, mısır ithal eden ülkemiz, artık,
mısır ithal etmiyor. Hayvancılık sektörünün temel girdisi olan mısırı
Türk çiftçisi üretebiliyor ve eder fiyattan da satabiliyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Daha yeni 300 bin ton kota verdiniz. Neden 300 bin ton mısır ithal ediyorsunuz
o zaman? Toprak Mahsulleri Ofisine 300 bin ton kota verdiniz.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
- Bir eksiğimiz var değerli arkadaşlarım: Bizler, maalesef, proje
yapmayı çok sevmiyoruz, proje yapmayı kendimize biraz da külfet sayıyoruz.
Pek çok yapmamız gereken yatırımları da, projesizlikten, isabetli
ve rantabl şekilde yapamıyoruz. Mesela, görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısında da söz konusu olan Avrupa Birliği desteklemelerinden,
geçmiş senelerde 2 milyar euroya yakın bir kaynağı kullanamadık.
Elbette proje yapmalıyız.
Bu yasayla kurulacak kurumlar, projelere bakacak, onay ve olur verecek,
takip edecek ve de sonuçlandıracaktır. Bu projelerden ve düzenlemelerden,
çiftçilerimiz, çiftçi kuruluşlarımız, kooperatiflerimiz, tarım
birliklerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız yararlanacaktır.
Kırsalda yaşayan insanlarımızın
refahını artırmak, yol, su, kanalizasyon, zirai faaliyet, tarım
ürünleri çeşitlilikleri ve ürünlerin, iyi tarım, HACCP ile hijyen
şartlarda üretiminin değerlendirilmesiyle, bu proje, gerçekten,
Türk tarımını bir nokta daha ileriye taşımakta bir fırsat, bir basamak
olacaktır.
Ayrıca, planlı üretime
yönlendirmesi, havza ıslahı ve tarımsal üretimin planlanması gibi
öngörüler de bu proje ve bu yasa tasarısıyla, projelerin içerisinde
öngörülmektedir.
Sayın Başbakanımız diyor
ki: "Tarımı kalkındırmadan Türkiye'yi kalkındıramayız."
Bu çok önemli bir laftır, çok önemli bir sözdür ve çok önemli bir öngörüdür.
Onun için, Hükûmetimiz, bu hedefi kolayca yakalamanın, bu hedefe
ulaşmanın yolunu, hedeflenen Avrupa Birliği kaynaklarıyla, ülkemizin
millî kaynaklarını ve çiftçilerimizin katılımlarını, birlikte
ve beraberce en rasyonel şekilde kullanımını ve böylece devamını
önermektedir. Hem "Tarım kötü yönetiliyor." diyorsunuz
hem de getirilen kurallara, kaidelere
ve yeniliklere karşı çıkıyorsunuz.
Kurulacak olan bu kurumla,
tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması ve paketlenmesine
yönelik projeler; tarımsal kuruluşların mevcut altyapı tesislerinin
rehabilitasyonu, kapasite artırımı ve teknoloji yenilenmesine
yönelik yatırımlar; yatırıma başlanılmış, ancak, yarım kalmış veya
kısmen yapılmış yatırımların tamamlanma fırsatları, alternatif
enerji kaynaklarını kullanan seraların yapımı ve yapımının teşviki,
basınçlı sulamalar, makine ekipman alımlarının desteklenmesi gibi
teknoloji kullanımına yönelik teşvikler ve hibeler ile programlanan
diğer ödevler ve bu projelerin sonuçlandırılması da bugün görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla Türk tarımının ve Türkiye'nin gündemine
gelmektedir.
Hayırlı olması dileklerimizle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Konya Milletvekili
Abdullah Çetinkaya.
Buyurun Sayın Çetinkaya.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ÇETİNKAYA
(Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kırsal kalkınma, kırsal alanda yaşayan özellikle
düşük gelire sahip insanların hayat standartlarının yükseltilmesi,
gelir düzeylerinin artırılması ve bunun için gerekli eğitim, altyapı
ve buna benzer bütün faaliyetlerin projelendirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu konuda ülkemizde bugüne
kadar birtakım çalışmalar yürütülmüş, kırsal kalkınma projeleri
uygulanmıştır. İktidarımız döneminde uygulamaya konulan ve cumhuriyet
tarihinin en önemli kalkınma projesi olan KÖYDES projesiyle, içme
suyu ve yolu bulunmayan köylerin içme suyuna ve yollara kavuşturulması
amaçlanmıştır.
Bu proje kapsamında, suyu
bulunmayan toplam 13.157 köye içme suyu götürülmesi, mevcut 100 bin
kilometre asfalt, 2.037 kilometre beton yolun bakım, onarım ve iyileştirilmesi
hedeflenmektedir.
2005 ve 2006 yıllarında
bu hedeflerin büyük bölümü gerçekleştirilmiş olup, 2007 yılı sonunda
susuz ve yolsuz köy kalmayacaktır. Dolayısıyla, köylümüz, bizim
Hükûmetimiz döneminde medeniyetle buluşmuş, suyuyla, yoluyla,
elektriğiyle insanca yaşam şartlarına kavuşmuştur.
Yine, Hükûmetimiz döneminde
tarım ve hayvancılık destekleri önceki dönemlere göre bir hayli
artırılmıştır. Bu konuda rakamlara fazla girmek istemiyorum. Çünkü,
bu konuya, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, diğer arkadaşlarımız
yeterince değinmişlerdir.
Değerli arkadaşlar,
Türk tarımı büyük bir gelişme içerisindedir. 2001-2002 döneminde yaşanan
krizlerin etkisini üzerinden atmış, artık, çiftçimiz kaliteli,
raf ömrü ve ekonomik değeri yüksek, damak tadına hitap eden, örneğin,
bodur elma, kiraz, nar, vişne gibi ürünlere yönelmiştir. Bugün, diğer
sektörlerde faaliyet gösteren, sermaye birikimi olan iş adamlarımız
bile, tarım sektöründeki gelişmeler nedeniyle hayvancılık, meyvecilik
ve seracılık sektörlerine büyük ölçüde yatırım yapmaya başlamışlardır.
Yağlı bitkilerde Hükûmetimizin
verdiği büyük desteklerden sonra, Türk çiftçisi hububata alternatif
olarak mısır, kanola, fiğ gibi yağlı tohumların üretimine yönelmiş
ve yıllardır ithal etmekte olduğumuz mısırda, artık, Türkiye'nin
ihtiyacı Türk çiftçisi tarafından karşılanmaya başlanmıştır.
Bildiğiniz gibi, buğday
üretiminde yıllardır Türkiye ihtiyacından fazla ürettiği hâlde,
kaliteli buğday üretemediği için, ekmeklik yapımında dışarıdan
buğday ithal etmekteydi. Ama, Hükûmetimiz süne ve kımılla verdiği
mücadeleden sonra, artık, Türkiye, kaliteli buğday ihtiyacının
tamamını kendi temin eder hâle gelmiş ve buğday ithalatına son vermiştir.
2005 yılında Türkiye dünyada un ihraç eden ülkeler arasında birinci
sıraya yükselmiştir.
Hükûmetimiz, damlama sulama
sistemine verdiği yüzde 50'ye varan desteklerle de, Türk çiftçisi
çok kısa zamanda vahşi sulamadan vazgeçip, damlama sulamaya yönelecektir.
Bu da hem verimliliği artıracak hem de toprağın çoraklaşmasını önleyecek
ve mevcut kaynaklarla daha fazla tarım alanının sulanmasına imkân
sağlayacaktır.
AK Parti İktidarından
önce Türkiye'nin tarımsal değeri 21,8 milyar dolar iken, bu rakam
2005 yılında yüzde 73 artışla 38 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rakam,
tarıma verdiğimiz desteklerin sonucudur.
2004 yılında toplam 4
milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatımız, 2006 yılı sonunda 9
milyar doları aşarak son dört yılda 2,5 kata yakın artmıştır.
Evet, Türk tarımı büyüme
sürecine girmiştir. 2002'de 6 bin traktör satılırken, 2006'da 40 bine
yakın traktör satılmıştır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- 97'de?
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
- Çiftçimiz, bu 40 bine yakın traktörü…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetinkaya, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
- …dün burada konuşulduğu gibi, borçlarını ödemek için değil, tarımdan
kazandıkları paranın gücüyle ekipmanlarını yenilemek için almıştır.
Bu traktörler, gayet modern, kimisi dörtçeker, güçlü, içine toz almayan,
hatta içinde müzik sistemi ve kliması bulunan traktörlerdir. Çiftçilerimiz,
köylümüz hesabını gayet iyi bilir. Süt alıp yoğurt borcuna girmez.
Tarım sektörüne gerekli
önem ve destek verilirse, bu sektör, getireceği döviz girdisi bakımından
turizm sektörünün de önüne geçecek bir potansiyele sahiptir. Yani,
yılda 20-30 milyar dolarları aşan bir ihracat sağlanabilecektir.
Türk çiftçisini yönlendirme
açısından, Tarım Bakanlığımıza, ziraat odalarımıza, sivil toplum
kuruluşlarına ve tarımla ilgili bütün kuruluşlara büyük görev
düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetinkaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı ile kurulacak
olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, ileride Avrupa
Birliğine üyelikle beraber, Avrupa Birliği fonları ve devlet desteğiyle
tarımsal kırsal kalkınmaya yönelik tüm destekleri yöneten bir ödemeler
kurumu hâline dönüşecektir.
Kanunun, ülkemize hayırlı
ve uğurlu olması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Dün sisteme girmiş olan arkadaşlarımız vardı; öncelikli olarak onlara
söz vereceğim.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakandan şunu öğrenmek
istiyorum: İlk kez iktidarınız döneminde beş yıllık fakülte mezunu
olan veteriner hekim meslektaşlarım, dört yıllık fakülte mezunlarından
daha az maaş alma durumunda kalmıştır. Bunu ne zaman düzelteceksiniz?
İkinci sorum: Yeni Çevre
Kanunuyla balık çiftlikleri ne olacak? Balık çiftliklerinin bulunduğu
bölgelerde alınan numunelerde tahlil sonuçları nedir? Balık çiftliklerinin
kaldırılması sonucunda Bodrum-İkizada bir medya patronuna mı verilecek?
Balık çiftliklerinin kaldırılması sonucunda Salih Adası, İsrailli
iki işadamına mı verilecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla şu soruları
yöneltmek istiyorum Sayın Bakana: Programın iyi anlatılması için
neler yapılacaktır, çiftçilere nasıl duyurulacaktır Sayın Bakanım?
İki: Yasa tasarısı, başkaca
ülkelerin kanunlarından tercüme edilerek mi hazırlanmıştır, yoksa
sıfırdan mı hazırlanmıştır?
Üçüncüsü: Kurum personelinin
eğitimi ne şekilde gerçekleştirilecektir? Projeler AB Komisyonuna
gönderilecek midir?
Son olarak, kurumun ulusal
akreditasyonu ve AB akreditasyonu ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakandan şu sorularımın
cevabını rica ediyorum: Sulama elektrik borcu olan kaç çiftçimiz
var? Bunların bir dökümü var mı? Sulama elektrik borcu yüzünden çiftçilerimizin,
köylülerimizin evlerinin elektrikleri kesiliyor; bunu, Bakanlık
olarak doğru buluyor musunuz?
Avrupa Birliği ülkelerindeki
çiftçilerin kullandığı mazotun litresi kaç YTL'dir? Bizde, sözde
destek verdiğiniz mazotun çiftçiye gelişi kaç YTL'dir, bununla ilgili
bir rakam verebilir misiniz?
Dışarıdan tütün ithalatı
var mıdır? Tütün için ne kadar para ödüyoruz? Bunun da cevabını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Ensar Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Kars, Ardahan,
Ağrı, Mardin, Erzurum ve İzmir, 11 tane ile yem bitkisi parası ödenmedi.
Şimdi, hakikaten, kasım
ayında ödenmesi gereken yem bitkisi parası şu ana kadar ödenmediği
için, kara kışta yedi sekiz ay karlar altında kalan bölgede çiftçilerimiz,
köylülerimiz perişan durumda. Kasım ayında kilosu 150 bin lira
olan samanın kilosu bugün 400 bin liraya çıktı, saman da bulamıyorlar
ve hakikaten çok mağdur durumda. Demin Ağrı'daki arkadaşım Naci
Bey'le de konuştum, orada da perişan durumda, Ağrı da perişan durumda.
Şu anda Ardahan'da müfettişler var; ama, -Ardahan'daki müfettişler
tamamlamadı- karın altında yem bitkisinin ekilip ekilmediğini nasıl
kontrol edecekler bunu bir türlü anlayamıyorum. Ama, ben sizden istirham
ediyorum, talimat vererek, Ardahan başta olmak üzere ve diğer bu 11 ile
ödenmeyen yem bedellerinin ödemesini ne zaman yapacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen
yıl hububat fiyatları açıklanırken "Çiftçiye prim" dediniz;
buğdaya 35 kuruş, arpaya 25 kuruş… Size bunu çeşitli defalar hatırlattık;
ama, Kurban Bayramı'ndan önce ödeyeceğinizi söylediniz. Aradan üç
ay geçti, üç aydır, daha, bölgem olan Kırşehir'de, ilçelerinde bir kısım
aldı, bir kısım almadı. Sayın Bakan, ne zaman ödeyeceksiniz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ekmekcioğlu...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorularım kooperatif
destekleriyle ilgili olacaktır.
Birinci sorum: Bakanlığa,
kaç kooperatif, AKP döneminde, kredi-proje talebiyle müracaat etmiştir?
İkinci sorum: Kaçı kredi
aldı, kaçı proje aldı? Kredilendirmede mevzuattaki yazılı kriterlere
uyuldu mu? Puanı düşük olduğu hâlde kredi ve proje alan var mıdır?
Üçüncü sorum: Kredi proje
alan kooperatiflerde projeye uymayan kullanımlar oldu mu? Hakkında
ne gibi uygulamalar yapıldı?
Dördüncü sorum: Proje
alan kooperatiflerin denetimi yapılıyor mu? Denetim hangi aşamalarda
yapılıyor? Tespit edilen olumsuzluklar nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu Tekel'le
ve tüccarla sözleşmeli tütün üretimi yapanlar, enflasyon farkı onlara
ödenecek mi? Böyle bir beklenti içindeler, tütün üreticisi bekliyor.
Ayrıca, tütün üreticisi maliyetinin altında tütünü satıyor, yüzde
2 stopaj vergisi alınıyor bunlardan. Bu vergiyi kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Şaraplık üzümler için,
şaraba yüzde 118'in üzerinde bir ÖTV vergisi konuldu son olarak. Bu
ÖTV de kaldırılacak mı? Üzüm üreticisi, dolayısıyla desteklenecek
mi diyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Bakan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'yla
yeniden düzenlenen toprak alanları, özellikle sera alanlarında
0,3 hektar olarak düzenlenmiştir. Ancak, bunun ötesindeki kısımlara
Ziraat Bankasından kredi verilmemektedir. Bir üretici sera kurmak
için, özellikle hisseli tapularda çok zorluk çekmektedir. Bu anlamda,
hisseli tapuların kullanılmasında, tarım ilçe müdürlükleri tapulara
bir yazı göndererek, bunların ipotek altına alınıp Ziraat Bankasından
kredi alınmasını sağlamak mümkün olabilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Tandoğdu…
İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, 2007 yılının
Mart ayının sonlarına gelmek üzereyiz, fındık fiyatlarında hâlen bir
yükselme görülmemektedir. Şu anda, Karadeniz Bölgesi'nde fındık
köylüsü 2007 fındığının fiyatını konuşmakta, tartışmaktayken,
2006 fındık fiyatlarının yükselmemesinin nedenini, acaba, TMO fındık
satıyor mu, FİSKOBİRLİK satıyor mu fındık? Siz, tabii ki
"Yok." diyeceksiniz. Ama, lütfen burada, bu Mecliste, bu köylünün,
bu vatandaşın bu Meclisinde, bunun nedenlerini lütfen buradan net
bir şekilde açıklayın. Fındık fiyatlarının neden 2.800'de, 2.900'de
kaldığını açıklamanızı… Lütfen, sizden hassaten, bölge insanlarının
ricasını dile getiriyorum, sizden cevabını bekliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi Rize'den aradılar
telefonla. Çayda destekleme prim bedeli olan 88 trilyonun ödenmesi
için, ÇAYKUR 14 Şubatta Tarım Bakanlığına bütün hesapları hazırlayıp
göndermiş. Aradan bir ayı aşkın süre geçtiği hâlde, bu 88 trilyon bir
türlü ödenmiyor ve Rize'deki çay üreticileri de bu nedenle çok
şikâyetçiler. Sayın Bakan, bu konuya eğilebilir misiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Fahrettin Üstün'ün,
veteriner hekimlerin maaşıyla ilgili bir sorusu var. Tabii, yan
ödeme kararnamesinde, 2006 yılında, orada diğer mesleklerle aradaki
farkın düzeltilmesine dönük bir miktar iyileştirme yapıldı. Ama,
mühendislerle arada oluşan farkla ilgili de şu anda bir çalışma yapılıyor.
İkincisi, balık çiftlikleriyle
ilgili olarak sordu. Tabii, balık çiftliklerinin geleceği, yeni
Çevre Kanunu ve belirlenen yeni standartlar çerçevesinde, Türkiye'de
elbette balık çiftlikleri varlığını sürdürecek, ki, biz, Hükûmet
olarak, ilk defa bizim Hükûmetimiz döneminde, Türkiye'de, diğer birçok
alanda olduğu gibi balıkçılık konusunda da desteği biz başlattık,
balık üretimine destek veriyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'deki balıkçılık
sektörünün geliştirilmesinde de çok önemli bir motivasyon görevi
üstlenmiştir ödediğimiz destekler, özellikle kültür balıkçılığında.
Bu, elbette ki devam edecek. Ama, bizim bakış açımız şu: Bize göre, balıkçılık
ile turizm birbirinin rakibi değil, birbirinin tamamlayıcısıdır.
Elbette ki, tabii çevre standartlarını uygulayacağız, mevcut balık
çiftlikleri içerisinde çevre standartlarına uymayan varsa, ki bunlar
sürekli bir şekilde denetleniyor, bunlar ya yeni alanlara taşınmak
suretiyle veya eğer kuralları, kaideleri bunlar ihlal ediyorlarsa
onlarla ilgili zaten gerekli yasal işlem yapılıyor, bundan sonra
da devam edecektir.
Onun dışında, bir spekülatif,
şahsa verilecek mi vesaire gibi birtakım şeyler söyledi. Onlar bizim
hem konumuzun dışında hem de biz o tür şahıslara dönük herhangi bir
şey yapamayız. Ne işlemler gerekiyorsa hukuk çerçevesinde Türkiye'deki
bütün vatandaşlar aynı durumdan istifade eder, onlara yapılır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Kayda düşülmesi bakımından söyledim Sayın Bakan, ileride hatırlatmak
için.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Işık'ın sorusuna gelince: Bu
programın iyi anlatılması için neler yapıldığı hususunda bir sorusu
oldu.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Onu yazılı verirsiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Buna dair eğitimlerin nasıl yapılacağı
ve akreditasyonun ne zaman olacağı hususunda soruları oldu.
Programın iyi anlatılabilmesini
temin için zaten, Kurum, kendisi, hem desteklerini hem mekanizmasını
ve bundan yararlanacak olan vatandaşların ne şekilde bundan istifade
edeceğini kamuoyuna duyurmakla görevli. Hâlihazırda da zaten
biz, çeşitli yayın organlarıyla, bu tür faaliyetleri, kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi çerçevesinde -ki, iki yıllık bir
programdır, bu da, yine, ilk defa, Hükûmetimiz tarafından hayata geçirilmiş
bir program- bu çerçevede, zaten biz, duyuruyoruz. Bunun dışında,
tabii, el broşürleri, kitapçık, afiş vesaire diğer görsel, yazılı
malzemelerle faaliyet yapılıyor.
Yasanın hazırlanmasında
başka ülkelerden bir aktarma olup olmadığı yönünde bir sorusu oldu
yine Sayın Işık'ın. Bu, bütünüyle Türkiye'nin, yani, ülkemizin gerçekleri
ve ihtiyaçları dikkate alınarak bu yasa tasarısı hazırlandı. Ulusal
Ajans gibi -daha önce devreye giren- Türkiye'de AB kaynaklı programları
yürüten kurumların kanunlarından yararlanılarak, bu konuda, onlardan
da yararlanıldı. Bütün kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları
ve özel sektör temsilcilerinin görüşleri, bu yasa hazırlanırken
değerlendirildi.
Projelerin değerlendirilmesinde
de kırsal kalkınma programında yer alan proje seçim kriterlerine göre
değerlendirme yapılacak. Burada, Proje Seçim Komisyonu olacak ve
o Seçim Komisyonu bunları seçecek ve ayrıca, Kurum tarafından bunlar
onaylanacak.
Akreditasyonla ilgili
olarak da, kanunun yürürlüğe girmesini müteakiben, altı ay içerisinde,
akreditasyonla ilgili yönetmelikler hazırlanmış olacak. Kurumun
akreditasyonu, bu amaçla yürütülen proje kapsamında sağlanacak
ve 2008 yılı ortalarında bu tamamlanmış olacak.
Bunun dışında, Sayın Özkan
bir soru sordu: Sulama, elektrik borcu var mı diye, kaç kişinin. Bunlarla
ilgili, tabii bir de tütünle ilgili sorular; bunlar teknik, hazırlanması
gereken cevaplar. Dolayısıyla, onları bilahare, yazılı olarak
vereceğim.
Sayın Baloğlu'nun çay
primlerinin ödenmesiyle ilgili bir sorusu oldu. Çay desteği -budama
primi desteği- mayıs ayında ödenecek. Bizim ödeme takvimimiz, programımız
budur. Geçen sene de zaten mayıs ayında ödendi. Mayıs ayında, 94 milyon
YTL olarak bu ödenecek. Ekim ayında, ayrıca bir 44 milyon YTL ve aralık
ayında da 12 milyon ödeme yapılacak. Tabii, daha sonra ödenecek olan
miktarlar budamayla ilgili kısmı. Normalde, prim, mayıs ayında ve
94 milyon YTL olarak ödenecek.
Sayın Ensar Öğüt'ün sorusu
oldu. Tabii, on bir tane vilayette bir inceleme yapılıyor, şikâyetler
üzerine. Bunları biz bir an önce tamamlayacağız. Siz geçen gün de
söylediniz, işte "kar altında bu inceleme yapılır mı?.."
Evet, yapılır. Çünkü, esasen burada aslolan şu: Dosya üzerinde bize
gelen birtakım şikâyetler var, dosyalarda birtakım problemler olduğu
yönünde. İncelemeler dosyalar üzerinde, evraklar yönü ile inceleniyor.
Onlar tamamlandığında da, biz, ona göre yapacağız.
Sayın Başkan, süre dolduğu
için, ben, diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gelir ve Giderler
Gelir ve giderler ile yönetilecek hesaplar
MADDE 15-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261
Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasının
c bendi "Taşınır mal ve hizmet alım giderleri" şeklinde değiştirilmiştir.
Necati Uzdil R.
Kerim Özkan M. Vedat
Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Mehmet Işık Hüseyin
Ekmekcioğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Antalya Malatya
Osman Özcan Fahrettin Üstün
Antalya Muğla
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Işık, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zamanın kısalığı dolayısıyla, kanunun isminden bahsetmeden geçiyorum.
15'inci maddede, bu kanunla
yıllık olarak alınan 150 milyon euro ve genel bütçeden gelen paralarla,
kaynakla gayrimenkul alınması öngörülüyor. Bunun büyük bir yanlışlık
olduğunu düşünüyorum, çünkü, devletin sürekli gayrimenkuller
satmakta olduğunu bildiğimize göre, yeni gayrimenkuller alınması
için bir kaynağın kullanılmasının amacı dışında kullanım olacağını
burada özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kanunun diğer maddeleri üzerinde değerli arkadaşlar yeteri kadar
konuştular. Ben, o konulara girmeden, burada, özellikle AKP sözcülerinin
tarımla ilgili konuşmalarında çizdiği tabloyu merakla ve dikkatle
izledim, hayretle izledim.
Şimdi, kendi seçim bölgemin,
Giresun'un durumunu sizlere arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kısaca Giresun hakkında bilgi vereceğim. Giresun'un 524 bin nüfusu
var. Giresun'un tipik bir tarıma dayalı ekonomisi var, yani, esnafımızın
da köylümüzün de geçimi fındıktan. Fındık olmadığı veya para etmediği
zaman, orada büyük bir çöküntü yaşanıyor.
Arazi sarp, toprak sığ,
iklim yağışlı. Ekolojik bakımdan yapılan incelemelerde, ekonomik
bakımdan alternatif bir ürün ortaya konamadı. Aile başına düşen
arazi miktarı 10-12 dekar civarında. Dekarda ürünün iyi olduğu yıllarda
100 kilogram alınabiliyor. Şimdi geçim zorluğu içinde olan halkımızın
tek ürünü olan fındıkta oynanan oyunlarla perişan duruma düşmüş durumda,
feryat etmektedir. Köylü şehre inememekte, esnaf kepengini kapatacak
durumda veya içindeki sermayeyi bitirme noktasında. Bu tasarının
görüşülmesi sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin
çizdiği tabloyla hiç bağdaşmayan bir durum yaşıyoruz.
Arkadaşlar, fındıkta
yaşanan oyunu kısaca bir özetlemek istiyorum, çok konuştuk bunu
ama, bir daha özetlemek istiyorum. 2004 yılında don olunca, fındık olmadı
ve fındığın gerçek fiyatını öğrenmiş olduk. Gerçek fiyatı 6-6,5 milyon
liradan alındı ve satıldı. Bunlarla ilgili ihracat rakamlarını
da ayrıca vereceğim. Sonra, 2005 yılında, FİSKOBİRLİK 6,5-7 milyon
lira ilan etti, ama bu fiyattan da ihracat yapıldı. Rakamları vereceğim.
Sonra, FİSKOBİRLİK piyasada nâzım rol oynamaya başlayınca, önce
ilan ettiği 7 milyon liralık fiyat, bütün AKP milletvekilleri tarafından
benimsendi.
HASAN AYDIN (Giresun) -
Biz benimsemedik!
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Lütfen, lütfen… Zamanım dar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Ve ne olduysa ondan sonra oldu; FİSKOBİRLİK nâzım rol oynamaya, piyasada
istikrarı sağlamaya başlayınca bir rahatsızlık başladı, FİSKOBİRLİK'i
ele geçirme işlemine başvuruldu, milletvekilleriyle, eski bakanlarla
kongreye dâhil olundu, fakat başarısız çıkınca da FİSKOBİRLİK'in kaderi
ve fındık üreticisinin kaderi değişti.
Şu anda, hiç sebep yokken,
Sayın Başbakan, 2006 yılının Mayıs ayında, Giresun'daki kongrede
FİSKOBİRLİK'e sahip çıkmayacağını ilan etti. Fındık 4,5 milyon liraydı
serbest piyasada o aşamada. FİSKOBİRLİK'le bütün oynamalara rağmen,
4,5 milyon liraydı, 3,5'a düştü. Geldi, Ordu il kongresinde konuştu,
2,5 milyon liraya düştü. Şu anda 3 milyon lira.
Değerli arkadaşlarım,
köye gidemez duruma gelince AKP'li arkadaşlar, esnaf arasına giremez
duruma gelince ve gerçekten de nahoş olaylar yaşanmaya başlanınca,
Hükûmet bir şeyler yapma ihtiyacı duydu. Siz ölümü gördünüz dedi, sizi
hastalığa razı edeyim; TMO'yu devreye soktu ve bunun sonucunda da,
3 milyon 600 bin lira netle Giresun kalitesi fındığı almaya başladılar,
ama, fındık hâlen 3 milyon lira civarında.
Fındıkta oynanan oyunları
muhtelif defalar Meclisin gündemine taşıdık. Kısaca kesmeye çalışıyorum,
kusura bakmayınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
4 milyondan yüzde 5 düşersen kaç oluyor?
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Bir dakika arkadaşım, sonra konuşuruz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Laf atma. Fındıkçının anası ağlamış. Sen ne anlarsın fındıktan ya?
BAŞKAN - Sayın Işık, buyurun
efendim, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Sayın Başkan, lütfen müdahale ettirmeyin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sen ne anlarsın fındıktan?
BAŞKAN - Sayın Arz, Sayın
Kaşıkoğlu…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Dağda fındık yok ki. Dağlı ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın
Arz, bu fındık meselesi büyük meseledir, kolay halledilmez. Sayın
Işık'a söz verelim.
Buyurun Sayın Işık.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Mehmet ağabey, gelsinler Karadeniz'de dolaşsınlar, dolaşsınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Işık, bu
arada süreniz doldu. Ben size bir dakikalık ek süre vereyim, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Fındıkta Hükûmetin danışmanı durumunda olan bir arkadaşımız, bir
danışman, hepinizin de ismini bildiği, sıkça da burada telaffuz
edilen bir danışman, Alman Hükûmetinden liyakat şildi aldı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hizmet ettiği için!
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Liyakat şildi aldı, Almanya ile Türkiye arasında ticareti geliştirdiği
için. Nedir bu geliştirme? 1 milyar dolar, üreticinin cebinden alındı,
Avrupa'daki sanayi ülkelerinin cebine kondu. Şimdi, biz 150 milyon
euro için burada kanun çıkarıyoruz. 1 milyar dolar, yıllık, alındı,
Avrupa Birliğine bağlandı, gönderildi, bunun 200 milyon eurosunu,
150 milyon eurosunu geri almaya çalışıyoruz. Bu büyük bir çelişki,
büyük bir aymazlık.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, size, resmî rakamları vereceğim. Bakınız, kısaca konuşuyorum:
2005 yılında ihracat 1 milyar 554…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Işık, bu
son uzatmada konuşmanızı tamamlar mısınız, buyurun efendim.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım, lütfen…
HASAN ANĞI (Konya) -
2002 fiyatlarını da söylesene.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
2006 yılında ihracat geliri 1 milyar 952 milyon, ihracat fiyatı kilo
başına 8 dolar 16 sent. Şimdi, 778 milyon dolar ihracat gelirimiz
var, 404 dolar 75 sent; yani, yarı yarıya düşmüş durumda ihracatımız
bu fındık politikası yüzünden. Kim zarar etti? Üretici zarar etti,
devlet döviz gelirinden zarar etti. Dış ticaret açığını konuşuyoruz,
cari açığı konuşuyoruz, ama, 1 milyar dolar üreticinin cebinden
alındı, gelişmiş sanayi ülkelerine ve ona aracılık yapan kişilerin
cebine aktarıldı.
Şimdi, bunun sonucunda
Giresun ne oldu? Giresun, sosyal, ekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından
47'nci sıradan 66'ncı sıraya düştü. İlçeleri söylüyorum: Görele
202'nci sıradaymış, 318'inci sıraya düşmüş. Bulancak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Işık, ikinci
uzatmamız da tamamlandı.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Teşekkür etsin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Etsin efendim,
etsin, ben bir şey demiyorum.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Fındık konuşulmaya başlayınca nedense hiç müsamaha kalmıyor bu
Mecliste.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye)
- Sayın Başkan…
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Müsaade edin. Ben de acele ediyorum zaten yetiştirmeye.
Değerli arkadaşlarım,
şu apaçık görülüyor: Türkiye, ihracatında, fındık ihracatında 1
milyar dolar zarar etmiştir. 252 trilyon lira dondan meydana gelen
zarar hâlen ödenmemiştir. Sayın Bakana soruyorum. Maliye Bakanımız
da burada. Bu 252 trilyon zarar niçin ödenmiyor? Ama, söyleyeyim,
açık ve net söyleyeyim, yok saymaya, unutturmaya çalışıyorsunuz.
Bunun sonucu 4 Kasımdaki seçimde unutulmaktır, yok sayılmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
15'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Program
ve Destekleri
Genel hükümler
MADDE 16-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261
Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin 3. fıkrasında
kamu ibaresinden sonra gelen "ya da özel sektör" ibaresi çıkarılmıştır.
Necati Uzdil R.
Kerim Özkan M. Vedat
Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin Ekmekcioğlu Osman Özcan Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Antalya Antalya Malatya
Fahrettin Üstün Mehmet
Işık
Muğla Giresun
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
siz mi konuşacaksınız ayakta bulunduğunuza göre?
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
"kamu" ibaresinden sonra gelen "ya da özel sektör"
ibaresinin kaldırılmasını talep ediyoruz. Çünkü, kamu tüzel kişiliği
niteliğindeki bu kurumun özel sektöre denetlendirilmesinin sakıncalı
olduğunu düşünüyoruz.
Şöyle ki: Bakın, geçenlerde
Burdur'da Sağlık Bakanımızın ziyaretinde bir pankart açıldı. Doktor
Vedat Oruç, pankartında "Doktor, hasta, eczacı el ele verdik, performans
adına devleti soyuyoruz." dedi. Bakan Akdağ'dan cevap hemen geldi.
"Arkadaş devleti soyuyormuş, hemen soruşturma açalım." dedi
ve talimat şu anda yerine getiriliyor. Aynı durum Sayın Tarım Bakanımızın
başına gelse, talimatı özel sektöre mi verecek, yoksa kamu müfettişlerine
mi verecek? Bu yasayla özel sektöre bu işi devrediyoruz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Pankartı okusana…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Pankartta aynen bunu söylüyor: "Doktor, hasta, eczacı el ele
verdik, performans adına devleti soyuyoruz." Tarım Bakanlığında
buna benzer bir yolsuzluk oldu, bir kooperatifte. Vatandaş da pankartını
açtı: "Biz kooperatif olarak, kooperatif, tarım il müdürlüğü,
ziraat müdürlüğü el ele verdik, devleti soyuyoruz." dedi. Bu
konuda yaklaşık 750 milyon euro olup beş yılda bir para dağıtımına
yön vereceğiz bu yasayla. Bu pankartı açtı, Sayın Tarım Bakanımız,
bu konuda "özel sektör gel, bu konuyu araştır" mı diyecek?
Özel sektör her zaman devlete gebedir. Bununla biz, özel sektörün buradan
çıkartılmasını, devletin sıcak elinin, hukuk elinin bu konuya el
atmasını istiyoruz. Çekincemiz bu yöndedir.
Değerli arkadaşlarım,
size bir fıkrayla bu konuyu anlatmak istiyorum. Hiçbir zaman kümes
tilkiye emanet edilmez. Ormanların kralı aslan bir gün görev taksimi
yapıyor, görev taksiminde kümese sıra gelince "kümesin nöbetçiliğini
tilki kardeş yapsın." diyor. Tilki kardeş o anda hemen söze karışıyor,
diyor: "Ben bu nöbeti tutamam, benim ayaklarım çıplak." Hemen
kral dönüyor, geyiğe görev veriyor. Diğer görev taksimleri yapılıyor,
tilki görevin gittiğini anlayınca diyor ki: "Sayın aslan kardeş,
sayın kralım, demin tatlı bir yârenlik etmiştin, o iş ne oldu?" Hemen
aslan dönüyor, "Sen görevi kabul etmedin, ayakların çıplakmış,
ben görevi başkasına verdim." diyor. Özel sektöre verirseniz
kümese tilkiyi bekçilik yaptırmış olursunuz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Özel sektör tilki mi!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Anlayana, davul, zurna, saz; anlamayana az… (AK Parti sıralarından
"Sivrisinek saz" sesleri)
Sivrisinek az…
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Ters oldu Ramazan, ters.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Özele karşı mısınız?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın, Tarım Bakanlığı fidan dikimi için
destek veriyor, çok güzel, tebrik ediyoruz. Ama 10 dönüm. Ben bir köylü
çocuğuyum, köyde de kuvvetli arazisi olanlardan birisiyiz, arazimizin
toplamı da 250 dönüm, ama hiçbir mercide -kuvvetliyiz güya- hiçbir
tanesi 10 dönüm değil. Bu destekten yararlanmak istiyoruz, fakat 7
dönüm, 8 dönüm, 6 dönüm. Burada bir düzenleme yapıp bunu 5 dönüme
veya 4 dönüme indirmeniz gerekiyor bu destekten yararlanması
için. Türkiye'de araziler bölük. Sizin de bölgelerinizde bunu yaşıyorsunuz.
Bunu yapın, biz sizi uyarıyoruz. Yapmazsanız verdiğiniz desteklerden
kimse yararlanmıyor. Doktora tezi gibi destekleriniz. Destekleriniz
çok güzel, ama bundan yararlanan yok. Üniversite mezunu bir çocuğu
bu iş için ayıracaksınız; tarım il müdürlüğü, ziraat odası, nüfus,
tapu, bunların arasında, çocuk, mekik dokuyacak ki bu destekleri
alabilsin, bunun dışında destek yok. Onun için üretici diyor ki:
"Biz destekten vazgeçtik, sadece mazotumuzdaki ÖTV'yi kaldırsın
devlet, biz her şeye razıyız." Siz doktora tezi gibi, gayet güzel,
tarım il müdürlüğünde eline alıyor adam, fakat, bu desteklerden gereği
gibi yararlanılmıyor. Bu desteği siz mazota verin, bu parayı mazota
verin, bakın, çiftçi neler üretiyor, neler yapıyor bir görün.
Bakın, şeker fabrikalarında
pancar üreticisine avans olarak şeker verilir. Değerli arkadaşlar,
üretene veriyorsunuz, iki çuval, üç çuval şeker veriyorsunuz. Diyelim
sezon başında şekerin çuvalı 20 bin lira, pancar parasını aldığında
şekerin çuvalına o üreticimiz 54 milyon lira ödemek zorunda kalıyor.
Üreticiden faiz alıyorsunuz. Tarım kredilerde faizler çok yüksek;
az diyorsunuz, 18'lerden bahsediliyor, 24'e geliyor. Sadece avukatlık
ücretleri yüzde 12, icra takibine girdiği an. Bunları düzenleyin
diyoruz. Çiftçi adına söylüyoruz bunları. Bu para normal dağıtılsın
çiftçi bayram eder, ama, bunları dağıtamıyorsunuz, beceremiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrıca, çiftçimiz pancar
küspesi, pancar posası ve melası alırken güçlüklerle karşılaşıyor.
Bunların koordinasyonunu ziraat odalarına bırakınız, aksi
hâlde, küspe çukurlarında birbirilerine giriyorlar, kafalarını,
kollarını, kendilerini yaralıyorlar, çok acı olaylarla karşılaşıyoruz.
Bunu ziraat odasına bırakın. Ziraat odası bu işi koordine etsin.
Sizi uyarıyoruz.
(Y) türü belge çıkardınız.
Şu anda benim Burdur'da taşıyıcı kooperatifleriyle tarımsal amaçlı
kooperatifler karşı karşıya geldi. Köylerimize, her köyümüze, en
az on tane köyümüze 5'er milyar ceza yazıldı. EPDK mazot sattığı
için köylerimize 57'şer milyar ceza yazdı. "Bu cezaları seçimlerde
adaylardan alacağız." diyor köylülerimiz, şu anda ödeme yapamıyorlar.
Bunlar sizleri bekliyor. Onun için sizleri uyarıyoruz. Bu işleri çözün.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği desteklerinin
programlanması
MADDE 17-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261
Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin 1. ve 2.
fıkralarında geçen Bakanlık ibaresi, "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu" olarak değiştirilmiştir.
Necati Uzdil R.
Kerim Özkan M. Vedat
Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin Ekmekcioğlu Osman Özcan Fahrettin
Üstün
Antalya Antalya Muğla
Mehmet Işık Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün. (CHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1261 sıra sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 17'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
geçen "Bakanlık" ibaresinin "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu" olarak değiştirilmesi
hakkındaki önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda bu yasa görüşülürken, bizim, bir
alt komisyonun kurulup bu yasanın daha sağlıklı çıkması yönünde teşebbüslerimiz
oldu, maalesef, kabul ettiremedik ve tasarı bu şekliyle geldi, ama
verilen önergelerden de gördüğümüz üzere gerçekten bu kanunun o Komisyondan
çıkış şeklinin doğru olmadığı görülmüştür.
"Değişik zamanlarda
AB ilerleme raporlarında -muhalefet şerhimizi okuyorum- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının idari yapısının AB tarafından finanse
edilen projelerin etkili bir şekilde uygulanmasında yeterli olmadığı
ifadeleri ile Bakanlık içinde sorumlulukların paylaşımı konusundaki
karışıklık ve eksiklikler vurgulanmış olmasına karşın getirilen
tasarıda da aynı karışıklık ve eksiklikler tarafımızca tespit
edilmiştir.
Tasarıda Kurumun idari
ve mali yazılı olmasına karşın, özerklik Türk Dil Kurumu sözlüğüne
göre 'Etki ve baskı altında kalmayarak özgür karar almak' anlamına
gelmektedir. Oysa 14 üncü maddeye göre Kurum başkanının bakanın
önerisi ile atanması ve Kuruma aktarılacak yerli kaynağın bakanlıkça
tespiti idari ve mali özerkliği ortadan kaldırmaktadır." Muhalefet
gerekçemizde bunu söylemişiz, ama, hâlâ arkadaşlar direnmekte
inat ediyorlar.
Evvelki günkü, Sayın Bakanın
buradaki konuşmasından sonra Kırşehir'in Mucur-Karacalı köyünden
Bekir Çavuş aradı. Diyor ki: "Sayın Bakanın hiçbir dediğine
inanmıyorum." Önergelerle ilgili de söylediği gerçekten trajikomiktir
değerli arkadaşlarım. Diyor ki: "Dört yıldır önerge veriyorsunuz.
Soruluyor Komisyona: 'Katılıyor musunuz?' 'Hayır.' Hükûmete soruluyor:
'Katılıyor musunuz?' 'Hayır.'" Diyor ki: "Dört yıldır neye
katıldınız?"
Bugün yine enteresan
bir telefon aldım. Artvin ilinin Borçka ilçesinin Demirciler köyünden
İkram Güneş… Bir yaşında yaralı bir ceylanı buluyor, on bir gün tedavi
ettiriyor, on bir gün kalkamıyor, daha sonra kalkıyor. Evcilleşiyor,
bahçesinde geziyor. Doğaya bıraktığı hâlde tekrar geliyor. Çevre
ve Orman Bakanlığı yetkilileri gidiyor, üç yıl önce 3 milyar 250
bin lira para cezası kesiyor. Bu para bugün 6 milyar küsur olmuş. Hazine
avukatı da krediyle aldığı arabaya el koyacağını söylüyor.
"Ülkede sorun yok, her şey güllük gülistanlık." diyorsunuz
da umarım buna bir çözüm bulursunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne öneriyorsun ona çözüm olarak?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- O çözümü, ben önergeyle ilgili konuşmam bittikten sonra size söylerim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne öneriyorsunuz?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Siz de buraya çıktığınız zaman başka konuşmalarda bırakıp gitmek
zorunda kalıyorsunuz Sayın Kacır.
BAŞKAN - Sayın Kacır…
Sayın Üstün, Genel Kurula
hitap edin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Münferit olaylar bunlar.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, ülkede her şey güllük gülistanlık deniyor.
Dalaman birinci sınıf tarım arazisi, 34 bin dönüm… Nasıl oldu da bu
birinci sınıf tarım arazisi vasfı değiştirilerek Turizm Bakanlığına
verildi ve bu arazi kime verilecek?
Türkiye'de her şey güllük
gülistanlık diyorsunuz. Çiftçi memnun diyorsunuz. 2002 yılında 1
kilogram gübrenin fiyatı 179 bin lirayken, 2006'da 439 bin lira olmuş.
Yine, mazot iktidara geldiğinizde 1 milyon 98 bin lirayken, şu an 2
milyon 350 bin lira olmuş. Buğday 2002 yılında 267 bin 500 lirayken, şu
an 380 binlerde, ki, bu çoğu yerde de düşük. Pancar 2002 yılında 74 bin
liraya satılırken, bugün 89 bin lira. Ortalama artışları: Gübrede
yüzde 144, mazotta yüzde 146, buğdayda yüzde 42, pancarda yüzde 20.
Bu mu güllük gülistanlık Türkiye?
Sanki, sizin döneminizde,
içilen bir bardak çayın fiyatı yüzde 58 oranında artmadı! Üniversite
öğrencisinin harç bedeli yüzde 73 oranında artırılmadı! Ortalama
bir kitabın fiyatı döneminizde yüzde 83 artmadı! Sizin döneminizde,
2002'de, yem fiyatları, 50 kilogramlık bir yemin çuvalı 11-12 milyon
iken bugün 25-26 milyon. Süt 2001'de 400-450 bin civarında iken şu an Köyceğiz'de
320 bin lira. 2006 sonunda et fiyatı 8 milyonlarda gezerken, kilogramı
2001'de 8 milyon 500 bin liraydı. Yine, 2001'de pamuk üreticisi 1 milyon
240 bin liraya pamuk satarken, bu sezon 840 bin liraya sattı. Geçen
yıl zeytinyağının kilosu 6 milyon iken, bugün 3 milyon 200 bin liradan,
çiftçi, zeytinyağını satmak zorunda kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Narenciye üreticisi perişan, şeker pancarı üreticisi perişan, tütün üreticisi perişan, fındık üreticisi
perişan. Sizin döneminizde Türkiye'de ürettirmediğiniz tütünü
ve pamuğu, gittiniz Yunanistan'dan satın aldınız.
OECD rakamlarına göre
tarım destekleri şöyle, tarım destekleri böyle diyorsunuz.
1997-1998 döneminde gayrisafi millî hasılanın yüzde 3,6'sı tarım desteklerine
ayrılırken, 2007'de yüzde 1 bile değil, binde 83. Sizin döneminizde
traktör satışlarının 40 binleri bulduğunu söylediniz. Oysa,
1997-1998 döneminde Türkiye'deki traktör satışları 54 binler civarındaydı.
Sizin döneminizde her
şey güllük gülistanlık! Pamukova'da hızlandırılmış tren projesiyle
39 kişi hayatını başka bir dönemde mi kaybetti? Halktan kuş gribi
gizlenerek, çocuklarımızın ölümü başka bir iktidar döneminde mi
oldu? Kırım Kongo Ateşli Humması nedeniyle son üç yıldır 43 vatandaşımızın
ölümü başka bir iktidar döneminde mi oldu?
Teşekkür eder, geçici
1'inci madde üzerinde tekrar görüşlerimi dile getireceğimi belirtir,
saygılarımı sunarım. (CHP alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kurumun sorumlulukları
MADDE 18-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Dış denetim
MADDE 19-
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261
Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 19. maddesi "Kurumun
dış denetimi Sayıştay tarafından gerçekleştirilir" şeklinde
değiştirilmiştir.
Necati Uzdil R.
Kerim Özkan M. Vedat
Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin Ekmekcioğlu Osman Özcan Fahrettin
Üstün
Antalya Antalya Muğla
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Işık
Malatya Giresun
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Özkan,
siz mi konuşacaksınız?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Evet.
BAŞKAN - Manisa Milletvekili
Ufuk Özkan.
Buyurun Sayın Özkan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime Sayın Bakanın iki gün önceki sözleriyle, bir cümlesiyle
başlamak istiyorum. Sayın Bakan aynen şunu ifade ediyor, diyor ki,
tutanaklardan okuyorum: "Ne zaman bu yüce Mecliste tarımla ilgili
bir mevzuat, bir kanun görüşülmeye başlansa, maalesef, muhalefet
etme telaşıyla, her yapılana illa muhalefet etme endişesiyle
gerçekler çarpıtılmakta ve kamuoyu yanlış bir şekilde bilgilendirilmektedir."
Değerli arkadaşlarım,
bu cümlenin içinden dört tane şeyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Bir; biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, ana muhalefet partisi olarak bir telaş içinde değiliz,
ama, sizlerin gidici olduğunuz burada belli oldu, bir telaşa kapıldığınızı
görüyorum.
Endişe etme konusunda:
Bizim endişe edecek hiçbir şeyimiz yok, çünkü, hesap soracak noktaya
biz geleceğiz, hesap sorulacak sizsiniz, endişe duymakta da haklısınız.
Gerçekleri çarpıtmaktan
ve yanlış bir şekilde bilgilendirmekten bahsediyor Sayın Bakan. Bu
konuda da -dört buçuk yıldır- hiç kimse elinize su dökemez, müthiş
bir aldatmaca, müthiş bir kandırmacayla ve süslü laflarla, maalesef,
toplumu etkilemeye çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
ben size gerçeklerden bahsedeyim. Anadolu'nun çeşitli yerlerini
geziyorum, bölgemin karış karış bütün köylerini gezmeye çalışıyorum.
Köylümüzü, bırakın şehre inmeyi, kasabaya inmeyi, köyün kahvesine
çıkacak noktadan bile uzaklaştırdınız; köylümüz, köyündeki kahveye
çıkamaz oldu. Köylümüzü şehirden gelecek, Sosyal Yardımlaşma Vakfından
gelecek yardımlara muhtaç edecek noktaya, hatta, şehirden köye kömür
getirecek noktaya indirdiniz. Kasaba pazarlarımız bomboş; köylerimiz,
kasabaya, ürettiği ürünü satmaya getiremez oldular yaptığınız
yanlış uygulamalardan dolayı. Köylümüzü, maalesef, sadaka isteyecek,
sadaka alacak duruma düşürdünüz.
Bundan üç hafta önce Demirci-Selendi
arasında Esenyurt beldesinde çiftçilerimizin tankerden 2,5 litrelik
pet şişeye mazot aldıklarını görmek bana acı verdi. İnanın, bu çiftçilerimizin
hepsinin daha önceki dönemlerde evlerinde tankerleri vardı, tankları
vardı. Bunlara mazot alan insanlar bugün traktörlerine değil, pet şişenin
içine mazot alacak duruma düştüler. Yazık, utanın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yolda mazot bitince biz de öyle yapıyoruz bazen!
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Değil, o, yolda değil, köyün içinde; üç tane üreticimiz 2,5 litrelik
pet şişeye mazot alıyor. Yazıklar olsun!
(Gürültüler) Ben gördüm, yaşadım. Demirci-Esenyurt…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
- Yolda kalmıştır yolda.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ben mazotçuyum, ben bilirim neyin ne olduğunu,
yolda kalanın da ne olduğunu bilirim, hiç merak etmeyin.
Geçen yıl 1 milyon 700
bin kişi tarımdan ayrıldı. Bunu anlatan Sayın Bakan bunu bir övünç
kaynağı olarak söylüyor. Niye ayrıldı 1 milyon 700 bin kişi tarımdan?
Tütünün para etmediği, pancarın para etmediği, pamuğun para etmediği,
üzümün para etmediği memlekette, tarımcı, köylü köyünde barınamadığı,
tarlasında duramadığı müddetçe siz bu insanları tutabilir misiniz
tarımda? Ama, gelin görün ki, köyden şehre inen vatandaşlarımızın,
gençlerimizin dördü beşi bir araya gelerek çok kötü şartlar altında
çalışma ve çok kötü şartlar altında yaşama kavgası veriyor. Köyden
analarının babalarının gönderdikleri yiyecekler, içecekler olmasa
o çocuklarımız, o gençlerimiz oralarda perişan olacaklar.
Çok övündüğünüz, Sayın
Başbakanın çok övündüğü bir traktör satışı var, bu traktör satışlarını
bir merak edin de gidin bakın bakalım, bu insanlar traktörleri niye
satıyorlar ve niye bu kadar traktör satışı çoğalmış? İnsanlar borçlarını
ödeyebilmek için, edepli insanlar, namuslu insanlar, arlı insanlar
borçlu yaşamayı sevmedikleri için, borcunu ödeyebilmek için borçsuz
traktörünü satıyor, o traktörün parasının yarısıyla borcunu ödüyor,
yarısıyla elli aylık, altmış aylık tekrar borçlanarak köylümüzü
borçlu bir yapının içine maalesef itiyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sattığı traktörü kim alıyor?
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, iktidarınız süresince dört buçuk yıldır Avrupa
Birliği fonlarından, Dünya Bankası fonlarından kime, ne faydanız
oldu? Gelin Manisa'nın köylerinde, gelin Kütahya'nın köylerinde,
Türkiye'nin, Anadolu'nun köylerinde şu köylümüz faydalandı deyin.
Bir araştırın bakalım altından köylümüz mü çıkacak, yoksa AKP'nin
yandaşları mı çıkacak? Her yerde olduğu gibi, burada da partizanlığı
en ön noktada tutuyorsunuz.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Faydalanana yandaş dersen…
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Kırsal anlayışınız da farklı zaten. Bu kanunun adı "Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme..." Sizin kırsal anlayışınız nedir, tarım
anlayışınız nedir merak ediyorum. Köylü kalmamış, tarım kalmamış,
kırsal alan kalmamış, siz tarımdan ve kırsal alanı kalkındırmaktan
bahsediyorsunuz. Bu fonlardan dört buçuk yıl içinde kime ne verdiğinize
bir bakınız.
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, her şeyin bittiği bir noktayı yaşıyoruz;
ama, bitti, az kaldı. Sizler köylümüzü bitirdiniz; ama, süreniz de
bitti. Cumhuriyet Halk Partisi ilk seçimlerde iktidara gelecek,
üretecek, ürettiğini sattıracak, satan insan da kazanacak. Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında köylümüzün de yüzü gülecek.
Değerli arkadaşlarım,
önerge üzerinde şunu söylemek istiyorum: "Kurumun dış denetimi
Sayıştay tarafından gerçekleştirilir" diye, sadece bir cümlelik
önergemiz var. AKP milletvekillerinin denetimden kaçmayacağını
umut ediyorum. Bu denetimin, dış denetimin Sayıştay tarafından gerçekleştirilmesi
önergemize destek vereceğinizi umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20'nci maddeyi okutuyorum.
Yönetmelik:
MADDE 20.-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1 -
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261
Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1. maddesi tasarı
metninden çıkarılmıştır.
Necati Uzdil M.Vedat
Melik Hüseyin Ekmekcioğlu
Osmaniye Şanlıurfa Antalya
Osman Özcan R.
Kerim Özkan Fahrettin
Üstün
Antalya Burdur Muğla
Mehmet Işık Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Üstün buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
bu önergede de… Yine "kadrolaşma, kadrolaşma" deniyor. Bu
kadrolaşmanın da en bariz örneğini bu maddeyle görüyoruz. Bu maddenin
kaldırılıp tekrar KPSS sınavı ve diğer sınavlarda yarışan çocuklarımızın,
o kadar işsiz çocuklarımızın mağduriyetini önleyeceğini düşünüyoruz.
Şimdi, AKP İktidarı döneminde
o kadar balonlar çıktı ki, bunlardan birisi, Kırsal Alanda Sosyal
Destek Projesi. Sanki, bunu siz, Mandrake'nin, o sihirbaz Mandrake'nin
şapkasından çıkardınız, Türkiye'de bilinmiyordu, uygulanmıyordu!
Bununla ilgili benim projelerim de oldu zamanında tarım teşkilatında
çalışırken. Vatandaşa yutturmaya çalışıyorsunuz, ama Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Fonu'ndan, hayvancılık projeleriyle ilgili desteklemeler
yapıldı.
İkinci olarak, "Bin
Köye Bin Tarımcı" dediniz. Tarım Bakanlığının elli binin üzerindeki
personeline hakaret ettiniz ve şu an o Bin Köye Bin Tarımcı Projesi'nin
sonucunda gelen maillerden bazılarını okumak istiyorum size:
"Üç aydır ücret alamayan
tarım gönüllüleri var. Sorunlarımız: Ücret dengesizliği, hak edişlerin
zamanında alınamaması, hak edişlerden ele geçen net miktarın azlığı…"
Bakın, kesintiler toplamı 570 YTL olan bir tarım danışmanının kesintiler
düşüldükten sonra eline geçen net aylık ücret 370 YTL, asgari ücretin
altında. Dört yıllık, beş yıllık fakülte mezununun düştüğü durum.
Sözleşmeli personel çalıştırıp tekrar orada çalışacak insanları
bu konuma düşürecekseniz, o kuruluşu hiç kurmayın, o kuruluştaki
insanları hiç çalıştırmayın daha iyi.
Bakın, tarım gönüllülerinin
derdi saymakla bitmiyor. Diyorlar ki: "Sosyal haklarımız yok,
izin yok; belediye başkanı, muhtar sorun, ilçe tarım sorun, il müdürlüğü
sorun, özel idare sorun, köye hizmet götürme birliği sorun; maliye
sorun, Bağ-Kur sorun, muhasebe sorun, katkı payı sorun; barınma yeri
sorun, su sorun, elektrik sorun, günün yirmi dört saati sorun." Sayın
Bakanın takdirlerine sunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım
ikide birde buraya gelip "İşte, bizim dönemimizde süt üretimi
bu kadar arttı, süt üretimimiz 2,5 milyon ton arttı." söylemleriyle
karşı karşıya geliyoruz. Benim mesleğim veteriner hekimlik. Bunu
bana yutturamazsınız. Kime yutturursunuz bilmem, ama ben bunu yutmam.
Sayın Bakanın 2007 bütçe
konuşması. 2007 bütçe konuşmasında suni tohumlamalarla ilgili
rakamlar veriyor. "2002 yılında tohumlanan hayvan sayısı 624
bin baş. Bunun yüzde 20'sini fire kabul edersek, 400 binin üzerinde
yavru eder. Bunun 250 binini dişi kabul edelim, tohumlama sonucunda
iki yıl geçecek, 2004'te bunlar yavrulamaya başlayacak. 2003'te 1 milyon
diyelim, yaptı 1 milyon 250 bin. 1 milyon 250 bin inekle 2,5 milyon ton
süt üretimini siz nasıl gerçekleştirdiniz?
Geçenlerde, değerli
Grup Başkan Vekili elinde haritayla buraya çıktı "İşte, biz,
Türkiye'de şu projeyi yapıyoruz, Türkiye'de bu projeyi yapıyoruz.
Şunları bitirdik, şunlar devam ediyor." dedi. Bakın, kendisinden
rica ettim Muğla'yla ilgili… Eşen-Konak 1976'da başlamış, devam ediyor.
Milas 1991'de başlamış, devam ediyor. Yatağan-Bayır Barajı ve sulaması
94'te başlamış, devam ediyor. Muğla-Köyceğiz-Toparlar 2006'da başlamış,
2007'de bitirilmiş, küçük bir beldemiz olduğu için. Bodrum Yarımadası
İçme Suyu. Ülkemizin göz bebeği, turizmin göz bebeği ve milyarlarca
dolar kazandıran bir ilçemiz. 2004'te içme suyu programa alınmış,
2010'da bitirilmesi düşünülüyor, bir tek çivi dahi çakılmış değil.
Yine, o haritada şunu
gördüm: Marmaris dere ıslahı. Marmaris Belediye Başkanımızı aradım,
dedim ki: "Sayın Başkanım, Marmaris'te -sık gelip gidiyoruz- ben
böyle bir dere ıslahı görmedim Devlet Su İşlerinin yaptığı, sizin
gördüğünüz, bizim bilmediğimiz bir şey var mı?" "Hayır"
dedi. Sayın grup başkan vekilimizle kendisini konuşturdum, olmadığını
söyledi. Bugün gelen belgede de gördüğümüz üzere yok. Yani, rakamlarla
oynamak kolay. İstediğiniz yerde istediğiniz rakamlarla oynayabiliyorsunuz.
Sizleri kutluyorum, tebrik ediyorum. Bunun yanında, sütte olduğu
gibi, rakamlar kolayca şişirilebiliyor, ama, biraz önce, ben konuştuktan
sonra bir sürü çiftçi arkadaşım aradı. Diyorlar ki: Bu destekler nereye
gidiyor? Biz niye kahvehaneye çıkamıyoruz? Niye kahvehanede çaylarımızı
veresiye yazdırıyoruz? Bu önergemizi kabul etmenizi diliyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Hem sizleri kadrolaşma iddiasından kurtarır. Bakın, dün Ordu Milletvekilimiz
de söyledi, Ordu İl Sağlık Müdürlüğünde bir imamın hızlı yükselişini,
doktorların tayinini, nasıl tayin ettiğini hepimiz biliyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Tamamen yalan.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Hem bu kadrolaşmadan kurtulun ve bu önergemize oy verin, destek çıkın
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 21-
BAŞKAN - 21'inci maddeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 22-
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine
göre, lehte, oyunun rengini belirtmek üzere, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
1261 sayılı Kanun Tasarısı'nın
lehinde oyumu kullanacağımı ifade etmek istiyorum. Bu kanun, çıkması
gereken bir kanun. Ancak, bu kanun hayata geçtikten sonra Türkiye'deki
tarımın bir anda ihya olacağı, canlanacağı, çiftçilerimizin son
derece iyi şartlar içerisinde olacağı şeklindeki bir görüşün de
yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum.
Tarımla ilgili çok şey
söylendi, çok şey konuşuldu. Şimdi, ben, burada, Sayın Bakanımız buradayken,
tarımın çok iyi olduğunu iddia ediyorsa, çiftçilerimizin çok iyi
şartlarda yaşadığını söylüyorsa, çiftçilerin gelirlerinin son
derece iyi olduğunu ifade ediyorsa, AK Parti Hükûmeti döneminde
çiftçilerin ihya olduğunu söylüyorsa… Sayın Bakanım, size bir teklifim
var. Siz bakansınız, ili siz seçin, muhalefetten de birer milletvekili,
bizleri alın, hangi ili istiyorsanız, hangi ile gitmek istiyorsanız,
çiftçilerimizle, köylülerimizle bire bir nerede görüşmek istiyorsanız,
biz sizinle beraber bütün illere gelmeye hazırız. Fındık diyorsanız
Karadeniz'e gidelim, Karadeniz'deki fındık üreticisinin bu dönemde
nereden nereye geldiğini hep beraber yerinde tespit edelim. Pamuk
diyorsanız Ege'ye, Çukurova'ya, Güneydoğu'ya gidelim. Dört yıl önce
1 milyon 100 bin liraya satılan pamuğun bugün nerelerde fiyatının
olduğunu, Türk çiftçisine vermediğiniz parayı Yunanistan'dan pamuk
ithal ederek Yunan çiftçisine verdiğinizi yerinde birlikte görelim.
Üzüm diyorsanız Ege'ye, Manisa'ya, Denizli'ye beraber gidelim. Oradaki
üzüm üreticisinin ne kadar ciddi sıkıntılar içerisinde olduğunu
birlikte görelim. İncir diyorsanız Aydın'a gitmeye hazırım. Tütün
diyorsanız Denizli'ye, Manisa'ya, Samsun'a, Tokat'a, Burdur-Bucak'a
hazırım. Ne zaman isterseniz Sayın Bakanım. Ben sizden tarih bekliyorum.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sarımsakta durum çok iyi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 650 bin tütün üreticisinin bugün 150 bin kişiye nasıl düştüğünü o
illerde, çıplak gözümüzle birlikte görelim diyorum.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Çok iyi, Bakanın büyük katkısı var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Narenciye bölgesine gidelim diyorsanız, Adana'ya, Mersin'e, Hatay'a,
Osmaniye'ye gitmeye hazırım. Ne zaman emrediyorsanız, birlikte,
beraber gidelim. Narenciye üreticisinin, narenciyeyi ağaçların
başlarında, dallarında nasıl bıraktığını birlikte görelim. Çeltik
üreticisi iyi diyorsanız, Trakya'ya gidelim, Çorum'a gidelim. Çeltik
üreticisinin bu dönemde nasıl mağdur olduğunu çeltik üreticileriyle
bire bir görüşerek yerinde görelim. Ayçiçeği diyorsanız, Trakya'ya
gitmeye hazırım. Ne zaman istiyorsanız Trakya'ya, Edirne'ye beraber
gidelim, ayçiçeği üreticisinin eğer sizin söylediğiniz gibi mutlu
ve müreffeh olduğunu iddia ediyorsanız, ben yarın sabah hazırım.
Zeytinyağı diyorsanız, Aydın'a, Manisa'ya, Balıkesir'e, Bursa'ya
gitmeye hazırım. Zeytin üreticileri dört gözle sizi bekliyor Sayın
Bakanım. Üreticinin ne durumda olduğunu geçen seneki zeytinyağı
fiyatlarıyla bu seneki zeytinyağı fiyatlarını çiftçinin huzurunda
karşılaştırmaya hazırım. Şeker pancarı diyorsanız, Konya, Afyon,
Amasya, Tokat; yarın sabah yola çıkmaya hazırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Kastamonu de.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geçen hafta Amasya, Tokat'taydım. Şeker pancarı üreticisi kan ağlıyor
Sayın Bakanım, kan ağlıyor. Geçmişte 110 bin liraya kadar satılan
şeker pancarı bugün 80 bin liralar seviyelerinde. Ama girdi fiyatları
2'ye katlamış. Bütün çiftçi, köylü kan ağlıyor. Fıstık diyorsanız Osmaniye'ye
gidelim, fıstık diyorsanız Şanlıurfa'ya, Gaziantep'e beraber gidelim.
Bakın, Şanlıurfa Milletvekili
burada, diyor ki "ben de hazırım Ümmet Bey, yarın sabah yola çıkmaya
Sayın Bakanla ben de hazırım" diyor.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)
- Hazırız, hazırız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben de gelmek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Bakanım, bakınız, bütün milletvekillerimiz gelmek istiyor.
Eğer çiftçi iyiyse, köylü
iyiyse, tekrar ediyorum Sayın Bakanım, ne zaman, hangi bölgeye, hangi
ile gitmek istiyorsanız, ili, bölgeyi siz seçin, ben her an sizlerle
beraberim.
Şimdi, traktör satışlarıyla
ilgili çok şey söylendi. Sayın Bakanım, sizin imzanızla gelen, işte,
resmî… 1997 yılında 49.274 traktör satılmış, 1998 yılında 48.568 traktör
satılmış, şimdi satılan traktör 40 bin, onunla övünüyorsunuz; daha
1997, 1998 seviyesine ulaşamamışsınız Sayın Bakanım. Siz neyle avunuyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
Vatandaşımız kan ağlıyor.
İşte, gübre fiyatları elimde. 2002 yılında amonyum sülfat 190 bin,
şimdi 340 bin; üre 260 bin, şimdi 700 bin; DAP 385 bin, şimdi 650 bin; kompoze
gübre 270 bin, şimdi 490 bin. Bütün rakamlar girdi fiyatlarının ikiye
katladığını, ama, ürün fiyatlarının 2002'nin de altında olduğunu
gösteriyor. Böyle bir tablo karşısında, çiftçinin, köylünün iyi olduğunu
söyleyebilecek bir tek kişi varsa, buyurun, hodri meydan. Sizlerle
beraber, tekrar ediyorum, Türkiye'nin her bölgesine, her iline gitmeye
hazır olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oyunun rengini belirtmek
üzere, aleyhte, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Ülkü, buyurun
efendim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1261 sıra sayılı Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Yasası'nın son bölümünde oyumun rengini belli etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz almamın nedeni, 26
Eylül 2006 tarihinde, Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart'la
birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğumuz
bir araştırma önergesiyle ilgilidir.
Bu araştırma önergesinde,
Türkiye'nin bir doğal felaketle karşı karşıya kalabileceğinden,
susuzluğun baş gösterdiğinden, bu kuraklığın giderek, öncelikle
Konya Ovası'nda, bir çok riski de ortaya çıkaracağından, Akşehir Gölü'nün
tamamen kuruyacağından bahsetmiştik. Ancak, bu kuraklaşma ve çölleşmenin
izlenmesi, bu konuda Meclis araştırması açılması yönünde herhangi
bir girişim olmadı, herhangi bir komisyon kurulmadı ve bu tehlike
bizi beklemektedir hâlen. Bu nedenle söz almıştım.
Bunu belirttikten sonra,
arkadaşlarımızın da ısrarla ve defalarca belirttiği gibi… Tarım
girdi fiyatlarının ne kadar arttığını biraz önce arkadaşımız tek
tek söyledi. Ama, özellikle, ben, traktör üzerinde durmak istiyorum.
Zira, ben de bir çiftçi ailesinden geliyorum, çiftçi çocuğuyum, kardeşim
hâlen de çiftçilik yapmaktadır.
Şimdi, öyle bir manzara
var ki, sahiden 40 bin traktörün satıldığı ve bu traktörlerin de çiftçiler
tarafından kullanıldığı zannediliyor. Bu, çok yanlış, yani, kendim
olayın içerisinde olduğum için yanlış olduğunu belirtiyorum. Yani,
yalan demeye dilim varmıyor, yanlış diyorum. Zira, ikinci el traktör
geçen yıl 12-13 milyar liraya satılırken, şu anda 7-8 milyar liraya
alıcı bulmuyor. Çünkü, köylünün alım gücü bitmiş, tükenmişler. Yeni
traktörler 35-50 milyar arası, ama alan yok. Alan kimler biliyor musunuz?
Eski traktörünü 7-8 milyar liraya verip ve karşılığında da borca
girip ya Ziraat Bankasını kefil yaparak veya Tarım Kredi Kooperatifleri
Merkez Birliğinin şubesini kefil yaparak alıyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Şimdi bunu nasıl ödeyecek?
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Şimdi, bu alınan traktörün üç yıl içerisinde parasının ödenmesi lazım.
Tabii, bunu ödeyemeyecek, dolayısıyla icra yoluyla satılacak veya
onu da bir başkasına satmış olacak ve günlük ihtiyacını karşılayacak.
Çünkü, çocuğunu evlendirecek, belki çocuğunu okula gönderecek,
belki de daha önceki borçlarını namus belasına ödemek durumunda
kalacak. Dolayısıyla, bir iki yılımı atlatayım diye, bu şekilde
çiftçinin yaşam zorluğu var ve galiba, siz bunun farkındasınız. Farkında
mısınız bilmiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, dikkatle dinliyorum, merak etmeyin. Ama, özellikle
münferit olayları genellemenizi de dikkatle takip ediyorum, nasıl
genellemişsiniz.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Yalnız, farkında olmadığınızı görüyorum, dolayısıyla üzülüyorum
tabii.
Tarım fiyatlarının geçen
yılki bu yılki kıyaslamasında da yine -biz kendimiz üzüm ve pamukla
iştigal ettiğimiz için en iyi biliyorum- üzümün geçen yılki fiyatıyla
şu aya kadar olan çekirdeksiz kuru üzüm fiyatının karşılaştırılması
aynı; geçen yıl da 1 milyon 100 bin civarındaydı, bu yıl da öyle. Pamuk
geçen yıl 800 bin liraydı, bu yıl 700 bin lira. Bunlar hep çiftçilerimizi
düşündüren, zora sokan ve gerçekten de iktidarın da düşünmesi gereken…
Ama ne yazık ki düşünülmeyen bir durumda çiftçimiz, çok zor durumda.
Ama, şunu gayet iyi yapıyorsunuz,
gayet iyi biliyorsunuz ve size verilen reçete de o doğrultuda zaten.
Sizin yaptığınız şudur: Köylü nüfusunun azaltılması -bilerek, isteyerek-
köylünün aç bırakılarak kentlere doğru yönlendirilmesi ve kentlerde
de gecekondu, varoş dediğimiz yerlere yerleştirip buralarda da
sağlıksız kentleşmenin oluşturulması. Bu, âdeta bir temel politikanız
şekline dönüşmüştür. İnşallah, bu politikalardan kısa zamanda
kurtulacağız.
Ben seçimin yapılacağı
günleri dört gözle beklemekteyim ve bir an önce sizin muhalefete
düşmenizi, bizim de iktidar olmamızı bekliyoruz.
Bu düşüncelerle saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Hep beraber göreceğiz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Hakkı Bey, temenniyle olsa iş kolay da halkın oyu ne olacak? Temenniyle
olmaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika
süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 240
Kabul : 205
Ret : 35
(x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, kısa bir teşekkür
konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; biraz önce değerli oylarınızla kabul edilen tasarıyla
Türkiye'de tarım ve kırsal kalkınma ile ilgili bir kurum kurulmuş oldu.
Bu kurumla, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik için müzakere
sürecinde, katılım öncesindeki mali yardım programından Türkiye'nin,
yani Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün fonlardan istifade etme
imkânı doğmuş oldu. Burada beş tane bileşen var Avrupa Birliğinin
katılım öncesi mali yardım programları çerçevesinde. Bunlardan
bir tanesi, geçiş
yardımı ve kurumsal yapılanma.
2007-2010 tarihleri
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
arasında 946 milyon avro,
toplam, burada bir fon var. Bölgesel ve sınır ötesi iş birliğiyle ilgili
34 milyon avro, bölgesel kalkınmayla ilgili 762 milyon avro, insan
kaynaklarının geliştirilmesiyle ilgili 222 milyon avro, kırsal
kalkınmayla ilgili 290 milyon avro ve toplamda 2 milyar 256 milyon
avroluk kaynak, Türk çiftçisi ve Türk kırsal alanında yaşayan köylülerin
istifade edebileceği bir kaynaktır. Bu kaynak, öncelikle kullanımıyla
ilgili. Ben, bunun hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bu kurulacak olan kurum Türkiye'de ilk defa kuruluyor ve bu hem kırsal
alandaki yatırımları teşvik edecek, kırsal alandaki birçok projenin
kabul edilip hayata geçmesine yardımcı olacak ve böylece istihdam
imkânı yaratılmış olacaktır.
Bu da, tabii, bizim esasen
başından beri Hükûmet olarak kırsal kalkınmaya verdiğimiz önem ile
bu alandaki hedeflerimizin gerçekleştirilmesine katkı sağlayacak,
destek verecek bir uygulama olacak. Bundan, çiftçiler, üretici örgütleri,
sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşlarının proje yapma
imkânları artacak, öyle bir kapasiteleri gelişecek. Tarım ve kırsal
alanda nüfusun gelir düzeyi yükselecek ve kuşkusuz, bütün bunlar
yaşam şartlarının iyileştirilmesine önemli katkı sağlamış olacaktır.
Tabii ki, yeni iş imkânları burada yine bizim için son derecede önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben iki gün önceki konuşmamda söylemiştim. Tabii,
gerçekten tarımla ilgili olarak konuşulduğunda, maalesef, biraz
hesapsız konuşuluyor. Yani, rakamlar birbirini tutmuyor, gerçekler
çarpıtılıyor ve bunların hepsini de, tabii, cevaplandırma imkânı
da olmuyor. Ama, gerçekten çok çarpıcı olması açısından, sadece size
iki örnek vereceğim. Biraz önceki konuşmalar açısından bunun, tabii,
tutanaklara geçmesi gerekiyor. Onun için sizlerin de, Türk milletinin
temsilcileri olarak yüce Meclisin üyelerinin de bilgilenmesi gerekiyor.
Bakın, bir arkadaşımız
demin dedi ki, TARGEL projesiyle ilgili, bu tarım danışmanlarının…
BAŞKAN - Sayın Bakanım…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, bir cümle…
BAŞKAN - Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …300 milyon maaş aldıklarını söyledi.
Hâlbuki, bu arkadaşlar 1 milyon 233 bin 700 TL maaş alıyor bu arkadaşlar.
Yani, gerçekte bu doğru değil, bu rakamlar doğru değil, çarpıtılıyor.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Doğrusu ne?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Sayın Bakan, size verebilirim belgeyi, belge burada.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bir arkadaşımız dedi ki: "Sertifikalı
fidan desteğinden kimse faydalanmıyor." Sertifikalı fidan
desteğinden 2006 yılında 77 milyon YTL biz ödeme yaptık, yani 77 trilyon
lira ödeme yaptık. Bu rakamları söylerken, lütfen, Türk milletinin
bizi dinlediğini de bilelim ve yanlış bilgilendirme yapmayalım.
Ben yine söylüyorum; Bu, muhalefet telaşından kaynaklanıyor.
Ben, bu kanunun hazırlanmasında,
tartışmalarında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kanunun hepimiz
için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de kanunun milletimiz
için hayırlar getirmesini diliyoruz, çiftçimize hayırlı olmasını
diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
18.44
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu
açıyorum.
4'üncü sırada yer alan,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1300) (S. Sayısı: 1342)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan,
17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- 17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1301) (S. Sayısı: 1352)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
6'ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin;
Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin; Vergi Usul Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin; Mali Tatil Kanun Teklifi
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin;
Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin; Vergi Usul Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin; Mali Tatil Kanun Teklifi
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/866, 2/692, 2/774, 2/857, 2/864) (S.
Sayısı: 1237) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1237 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
(x) 1237 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz mali tatille ilgili kanun teklifi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu görüşmekte olduğumuz Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna dayanak
olan Balıkesir Milletvekilimiz Ali Kemal Deveciler, Bursa Milletvekilimiz
Sedat Kızılcıklı, Kütahya Milletvekilimiz Abdullah Cantimur ve
Kocaeli Milletvekilimiz Eyüp Ayar ile benim, Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek olarak arkadaşlarımızla birlikte verdiğimiz mali
tatille ilgili kanun teklifleri Plan ve Bütçe Komisyonunda birleştirilerek
bir uzlaşmaya varılmıştır.
Tabii, bütün arkadaşlarımızın
kanun tekliflerinde farklı unsurlar vardı. Benim arkadaşlarımla
birlikte verdiğim kanun teklifinde, biz, ağustos ayı boyunca, 3568
sayılı Kanun'a tabi serbest muhasebecilerin, serbest muhasebeci
mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin ve elbette mükelleflerin
ve elbette onlarla birlikte bürosunda çalışanların tatil yapmasını
öngördük. Bizim önerimiz bir aydı, fakat arkadaşlarımızın önerisi
yirmi gündü. Yirmi gün üzerinde bir mutabakata vardık ve önünüze
gelmiş olan, bugün dikkatinize, oylarınıza sunulan -Plan ve Bütçe
Komisyonu- yirmi gün olarak getirilmektedir.
Bu kısaca nereden çıktı?
Öncelikle şunu söyleyeyim ki değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir uygulama yoktur. Ama, bu uygulamayı, biz, uluslararası
çok çeşitli toplantılarda anlattık. Öyle umuyorum ki, kısa bir süre
sonra, bizden, Türkiye'deki uygulamadan esinlenmek suretiyle pek
çok ülke mali tatil uygulamasına başlayacaktır. Yani, hep dışarıdan,
başka ülkelerden alırız ya, bu sefer başka ülkeler bizden bu uygulamayı
alacaklardır.
Şimdi, 1990 yılında TÜRMOB,
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler
Odaları Birliği kurulmuştu. 1992'den itibaren, ben on bir yıl o kuruluşun
Genel Başkanlığını yaptım. Arkadaşlarımızla birlikte, hep bir mali
tatil hayali gördük. Çünkü, tam yaz ayları boyunca teftişe giden inceleme
elemanları, tatile gitmiş olan mali müşaviri, muhasebeciyi, yeminli
mali müşaviri hemen çağırıyor, işte "Mükellefin defter ve belgelerini
getir, inceleme başlatacağım." diyor. Bu nedenle de, meslek
mensupları huzur içinde bir tatil yapma olanağı bulamıyorlardı.
Şimdi, bu kanun tasarısı oylarınızla kabul edildiği takdirde, yirmi
gün boyunca herhangi bir mükellefin defter ve belgeleri inceleme
maksadıyla istenemeyecek. O nedenle de, yirmi gün süreyle, yani 1
Temmuz ile 20 Temmuz arasındaki yirmi günlük süreyle, hem mükellefler
hem de mali müşavirler bir inceleme korkusu, kuşkusu taşımadan tatil
yapma olanağı bulacaklar. Tabii, bu süreye rastlayan vergi beyannameleri,
diğer vergi ödevlerinin süreleri de yedi gün daha uzamak suretiyle
yirmi yedinci gün verilecektir. Böylesine önemli bir düzenleme yapılmış
olmaktadır.
Şimdi, bu düzenlemenin
hayata geçirilmesi, gerçekten sosyal açıdan, Anayasa'mızda insanların
tatil hakkının tanınması açısından yerinde olmuştur. Biliyorsunuz,
Türkiye'de hâkimler ve savcılar daha önce kırk beş gün tatil yapıyorlardı,
adli tatil vardı, şimdi o adli tatil otuz güne inmiştir. Hâkimler,
savcılar otuz gün tatil yaparken, mali müşavirler, muhasebeciler
ve yeminli mali müşavirler de yirmi gün tatil yapma olanağına sahip
olacaklardır. Elbette, bu tatil bir zorunlu tatil değildir, yani
bir muhasebeci "Böyle bir kanun çıktı" diye bürosunu kapatmak
zorunda değildir. Bu, onun tatil yapmasını kolaylaştıran, tatile
çıktığı zaman, işte "vergi incelemesi yapılacak mı, vergi dairesinden
bir bilgi istenecek mi?" diye kuşkuya kapılmadan yirmi gün tatil
yapma fırsatı tanıyan bir düzenlemedir. Yoksa, diğer bildiğimiz
memurların tatili gibi bir zorunlu, mecburi tatil değildir.
Değerli arkadaşlarım,
3568 sayılı Yasa'ya göre ruhsat almış olan serbest muhasebeciler,
serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler,
gerçekten, Türkiye'de, kayıt düzeninin yükünü taşıyan insanlardır.
Özellikle küçük ve orta boy işletmelerde, ne yazık ki mükellefler,
konularla yeteri kadar ilgilenmezler. Faturanın temininden onların
kayıtlara geçirilmesi ve mali tabloların hazırlanmasına kadar
bütün aşamalarda bu meslek mensupları çalışmaktadırlar. Onun için
de… Ayrıca, çok sorumlu bir iştir. İmzalarını attıkları andan itibaren,
Vergi Usul Kanunu'nun 227'nci maddesine göre, imzayı atan meslek mensubu,
mükellefle birlikte, müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bazı
arkadaşlarımdan şöyle şikâyetler, zaman zaman alırım: "Çok fazla
para kazanıyorlar, doğru dürüst iş yapmıyorlar." diye. Öyle değildir
değerli arkadaşlarım. Elbette, her meslekte, o mesleğin hakkını
verenler de vardır, biraz dalga geçenler de vardır, ama, büyük çoğunluk,
bu mesleğin hakkını veren insanlardır. Çok yorucu bir iştir, iğneyle
kuyu kazmaktır ve ayrıca, son derece sorumludur, yani, imzayı attığınız
beyannamede eğer bir hata, bir yanlış varsa, mükellefle birlikte,
müştereken ve müteselsilen sorumlusunuz. Onun için, bu meslek camiası
-ki, ruhsatlı meslek mensubu 70 binlere ulaşmaktadır- bu meslek mensupları,
eğer tasvibiniz, katkınız, oyunuz olumlu olursa, bir tatil yapma olanağı
bulacaklardır.
Ben, bu konunun buraya
kadar gelmiş olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum. 1992 yılında
ilk kez bu konuyu gündeme getirdiğimizde, o zaman benim yardımcılığımı
yapan, daha sonra, bir önceki Parlamentoda bulunan ve bakanlık da
yapmış olan Masum Türker'i de, burada, şükranla anmak istiyorum.
Onunla birlikte bunu gündeme taşıdık, arkadaşlarımıza anlatmaya
çalıştık. Önce, biraz hafif gülümsemeyle filan karşılandı ama, daha
sonra, bütün odalarımız, örgütlerimiz, meslek mensuplarımız kabul
etti. Daha sonra, bütün arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifleri
birleştirildi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün üyelerimizin
tasvibiyle buraya geldi. Çok teşekkür ediyorum, grup başkan vekillerimiz
de, bugün, bu sıkışık anda, bu konumuzu gündeme aldılar. İnşallah,
sizin oylarınızla da, biraz sonra kanun kabul edilmiş olacak ve bütün
meslek camiası, mükellefler ve en önemlisi, bundan sonra vergi dairesinde
çalışanlar da, gene 1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında rahat bir şekilde tatil yapma olanağını
bulacaklardır.
Ben, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur.
Sayın Cantimur, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1237 sıra sayılı Bülent Gedikli ve 17 arkadaşının Mali Tatil İhdas
Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerine AK Parti Grubunun görüşlerini
ifade için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhasebecilik mesleği, 1 Haziran 1989 tarihinde
3568 sayılı Kanun ile statüye kavuşmuştur. Kanun'un 2'nci maddesinde
mesleğin konusu tanımlanmıştır. Bu maddede, genel kabul görmüş muhasebe
prensipleri ve ilgili mevzuat gereğince, gerçek ve tüzel kişilere
ait teşebbüs ve işletmelerin defterlerini tutmak, bilanço, kâr-zarar
tablosu ve beyannamelerini düzenlemek, muhasebe sistemlerini
kurmak ve geliştirmek, muhasebe, finans, mali mevzuat ve bunların
uygulamalarıyla ilgili işlerini yapmak, belgelere dayanarak
inceleme, tahlil, denetim yapmak, rapor düzenlemek, bilirkişilik
yapmak, tasdik işlerini yapmak…
Mesleğin kuruluşunu
açıklayan 2'nci maddeyi incelediğimiz zaman, meslek mensuplarının
ne kadar önemli bir görevi ifa ettiği anlaşılacaktır.
Mali müşavirlik mesleğinin
sorunları bitmiş midir? Elbette bitmemiştir. Ancak, şunu açık ve
net olarak ifade edebiliriz ki, en hızlı gelişen, en çok talep edilen
bir meslek hâline gelmiştir. 1989'dan bugüne kadar 25 bin serbest muhasebeci,
37 bin serbest muhasebeci, mali müşavir, 3.625 yeminli mali müşavir
ve bunların bürolarında çalışanlarla beraber 500 bin kişinin bu
meslekten geçimlerini sağladığını burada ifade edebiliriz. İşte
bu yüzden, bu meslek örgütü, ülkemizde en etkin bir meslek örgütü
hâline gelmiştir.
Bu meslek mensupları,
devlet ile mükellef arasında köprü vazifesi görerek de kutsal bir
görevi yerine getirmektedir. Bu meslek, mesai mevhumu olmayan bir
meslektir. Vekillik öncesinde yirmi üç yıllık meslek hayatımda, bu
meslek hayatımın on yılında günde on saat, on iki saat çalışan bir
meslek mensubu olarak, açık ve net olarak bunu ifade edebilirim.
Meslek mensuplarının
doldurdukları bildirim ve beyannamelerin belli süreleri vardır.
Vergi dairelerine verilen 21 çeşit beyanname vardır. Sosyal Sigortalara
8, Çalışma Bakanlığına 5, İş Kanunu ve Sendikalar Kanunu gereğince
verilmesi gereken birçok beyanname ve bildirim söz konusudur. İşte,
bu beyan ve bildirimlerin hepsi meslek mensubunun elinden geçmektedir.
Meslek mensuplarımız bu iş takibi altında ezilmekte ve tatil yapmaya
zamanları bile olamamaktadır. İşte bu kanun teklifiyle, vefakâr,
cefakâr, zaman zaman sabahlara kadar çalışan bu meslek mensuplarına
nefes aldırmak için, bu Mali Tatil Kanun Teklifi yüce Meclisin huzuruna
gelmiştir.
Kanun teklifiyle yapmak
istediğimiz, mükelleflerin beyan, bildirim ve ödeme yükümlülüklerinin
kaldırılması değil, belli bir süre ertelenmesidir. Mali tatil sonunda
ek bir beyan ve ödeme süresi verilmek suretiyle, yine mükellefler
bu yükümlülüklerini yerine getireceklerdir. Mali tatil sadece
meslek mensuplarına bir tatil getirmemektedir, aynı zamanda vergi
dairesi çalışanlarına, vergi mükelleflerimize de bu süre içerisinde
tatil imkânı sağlamış olacaktır.
Kanun teklifinin içeriğine
kısaca değinmek gerekirse:
Bu kanun teklifiyle her
yıl temmuz ayının 1'inden 20'sine kadar mali tatil süresi olacaktır.
Son günü mali tatile
rastlayan aşağıdaki süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten
itibaren yedi gün uzatılmış sayılmaktadır.
Beyana dayalı tarhiyatta
kanuni süresinde verilmesi gereken beyannamelerin verilme süreleri,
ikmalen, resen veya idarece yapılan tarhiyatta vadesi mali tatile
rastlayan vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin
ödeme süreleri, tarh edilen vergilere ve/veya cezalarda indirim
hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılacak başvurulara ilişkin
süreler, devamlı bilgi verme yükümlülükleri kapsamında verilmesi
gereken bilgilerin verilmesine ilişkin süreler yedi gün uzamış sayılmaktadır.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre, belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri,
bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma
süreleri mali tatil süresince işlemeyecektir. Belirtilen süreler,
mali tatilin bitiminden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Mali tatil süresince,
inceleme amacıyla defter ve belgelerin ibrazı talep edilemeyecektir,
mükellefin iş yerinde inceleme yapılamayacaktır.
Mali tatil süresi içerisinde
yapılan tebligat işlemlerinde süre, mali tatilin son gününden itibaren
işlemeye başlayacaktır.
Mali tatile rastlayan
kanuni ve idari süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten
itibaren, yedinci günün mesai saati bitiminde sona ermiş sayılacaktır.
Beyana dayanan ve beyanname
verme süresi mali tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde ödeme süresi,
beyanname verme süresinin son gününden itibaren, üçüncü günün mesai
saati bitimine kadar uzamış sayılacaktır.
Ayrıca, haziran ayının
son günü tatile rastlarsa, mali tatil, ilk mesai gününden itibaren
başlayacaktır.
Gümrük idareleri, il
özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen
vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak mali tatil uygulanmayacaktır.
Yine, iş kazası ve meslek
hastalığı hallerinde mali tatilden yararlanılamayacaktır. Zira,
iş kazası ve meslek hastalığı acil işler sınıfına girmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Sendikalar Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Kanunu, Bağ-Kur
Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre işverenlerin yapmakla
yükümlü olduğu beyan, bildirim ve ödemeler, 1'inci maddede belirtilen
süreler kadar ertelenmektedir.
Bu kanun teklifiyle
önemli bir husus da kanunumuza girmiş bulunmaktadır. Mükelleflerin
mali açıdan ödev ve sorumluluğu vardır. Bu kanunla "mükellef
hakkı" diye bir kavram da mevzuatımıza girmiş bulunmaktadır.
Mali tatilin kamu hizmetlerini
aksatacağına dair bazı görüşler olabilir, nakit sıkıntısına düşüleceğine
dair bazı sıkıntılar olabilir. Değerli arkadaşlar, bu konuda gerekli
çalışmalar yapılmıştır, ne nakit sıkıntısının olması veya ne de
kamu hizmetlerinin aksaması mümkün değildir.
Ülkemizin en önemli sorunlarından
bir tanesi kayıt dışılıktır. Kayıt dışılık ile mücadelede meslek
mensuplarının katkıları göz ardı edilemez. Gelir İdaresi ile yapılacak
iş birliği ile meslek mensupları, kayıt dışı mücadelede daha fazla
katkı verebilirler.
Meslek mensuplarımızın
elbette ki diğer sorunları da vardır. Örneğin, 10'dan fazla işçi çalıştıran
iş yerlerinin, her ay İŞKUR'a giriş çıkış bildirimi vermeleri, ayrıca
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ek-1 (giriş), ek-2 (çıkış)
bildirimlerinde bulunmaları, ayrıca SSK'ya her ay prim belgesi vermeleri,
yani aynı bilgileri her ay üç kuruma ayrı ayrı vermeleri, gerçekten
mükerrer bir olaydır. Bu üç kuruma aynı bilgilerin verilmesi yerine,
sadece SSK'ya aylık sigorta ve prim belgesi verilmek suretiyle ve
diğer iki kurumun da buradan bu bilgileri alması sayesinde, elbette
ki meslek mensuplarımızın iş yükü azaltılmış olabilir.
Yine, meslek mensuplarımızın
en çok sıkıntı yaşadığı bir konu vardır. Bu da, vergi kanunlarımızdaki
hizmetin teslimi hususunda açıklık olmayışıdır. Bu konuda, Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik
yapılmak suretiyle hizmetin teslimine daha açık bir hüküm getirilmelidir.
Diğer taraftan, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu'nun 227'nci mükerrer maddesinin uygulaması Gelir
İdaresi tarafından daha iyi takip edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; meslek mensuplarımız, vergi mükelleflerinin
devlete olan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde vefakâr ve
cefakâr çalışmalar yapmaktadırlar. Bakınız, vergi barışının uygulanmasında
meslek mensuplarımızın çok ciddi katkıları olmuştur.
Yine, sigorta ve Bağ-Kur
Kanunu barışı getirildiğinde meslek mensuplarımızın yine çok
ciddi katkıları olmuştur.
Yine, Maliye Bakanlığımız,
bütün meslek mensuplarını maliye camiasının bir ferdi olarak görmektedir.
Yine, bu AK Parti Hükûmeti
döneminde meslek mensuplarına katkı sağlayan birkaç konuya değindikten
sonra sözlerime son vermek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türk lirasından altı sıfır atılması, meslek mensubuna
muhasebe kayıtlarında ve belgelerde kolaylık sağlamıştır.
Yıllardan beri TÜRMOB
tarafından ve meslek mensupları tarafından talep edilen enflasyon
muhasebesi, yine, AK Parti Hükûmeti döneminde yürürlüğe girmiştir.
Yine, bu dönemde vergi
beyannameleri elektronik ortamda verilmeye başlanarak, vergi dairesine
gidip gelme gibi bir külfetten kurtulunmuş ve meslek mensupları veya
mükellefler, iş yerlerinden, bürolarından vergi beyannamelerini
verebilir hâle gelmiştir.
Yine, SSK'ya verilen aylık
sigorta prim belgesi de elektronik ortamda SSK'ya gitmeden verilir
hâle gelmiştir.
Yine, şirket kuruluşlarında
"Meslek Mensupları Bilgi Formu" istenmek suretiyle de, kayıt
dışılığın önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Yine, bundan on beş-yirmi
gün evvel vergi beyanname sürelerinin de uzatılması sayesinde
meslek mensuplarımıza daha rahat bir çalışma ortamı yaratıldığını
ifade edebiliriz.
Yine, yakında Meclis
gündemine gelecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'yla, mali
müşavirlere ve yeminli mali müşavirlere denetçilik yetki ve görevi
verilmesi öngörülmektedir.
Yine, kamu denetimiyle
ilgili yürütülmekte olan yasa çalışmalarında da, yine, mali müşavirlere
yeni görevler verilmesi planlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin Parlamentoya gelmesinde
çok ciddi katkıları olan Sayın Başbakanımıza, Çok Değerli Maliye Bakanımıza,
tüm milletvekillerimize, özellikle, yine bunu takip eden TÜRMOB Genel
Başkanımıza ve bu konuda katkı sağlayacak herkese çok teşekkür
ediyorum ve bu kanun teklifinin meslek camiasına ve vergi mükelleflerine
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Cantimur.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Süleyman
Sarıbaş, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mali Tatil Kanun Teklifi
üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Biz de Anavatan Partisi
olarak, 1 Ağustos 1989 tarihinde 3468 sayılı Mali Müşavirler ve Muhasebeciler
Yasası'nı çıkartan bir parti olarak, mali tatil ihdas edilmesi hakkındaki
kanunu destekliyoruz. Hakikaten, bu meslek sahibi arkadaşlarımızın,
bir yıl boyunca çok yoğun, bazen on iki-on üç saat, mükelleflerin işine
göre on beş saat çalıştıklarını yakinen bilen biriyim.
Tabii, adli tatil hukukta
vardı. Bunun sebebi, adli tatilde, yaz aylarında köylerdeki vatandaşlarımızın,
şehirde adliyelere, davalarına iş güç sebebiyle gelememeleri
nedeniyle hakikaten haklı bir gerekçeyle konulmuştu. Bu kanun teklifinin
de gerekçelerinin tamamı haklıdır; çünkü, her ay tek bir mükellef
için yirmi birin üzerinde, yirmi ikinin üzerinde beyanname düzenlemek
zorunda olan meslek mensuplarının ve onların yanında çalışanların,
aynı zamanda bu beyannameleri kabul eden, kayda giren vergi dairesi
çalışanlarımızın bir tatil yapma hakları en tabii haklarıdır, insanlık
hakkıdır. Zaten Anayasa'mız angaryayı yasaklamıştır, on iki ay tatilsiz
çalışma, bir noktada da angaryadır. Dolayısıyla, bu kanun teklifini
destekliyorum.
Ancak, kanun teklifiyle
beraber, bugün, şu saatte iş yerlerini kapatmış, evine gitmek üzere
olan esnaflarımızın sorunlarına değinmeden de geçmek mümkün değildir.
Bu sene, TÜİK kayıtlarına
göre, 1 milyon küsur bin senet protesto olmuştur. 450 binin, 500 binin
üzerinde çek, maalesef, yazılmıştır. Yani, esnafımız, çekleri yazılan,
senetleri protesto edilen bir duruma gelmiştir. 5 milyon esnafımızın
-iki-iki buçuk sene evvel bir sicil affı çıkmasına rağmen- bugün, hemen
hemen yüzde 60'ının, yüzde 70'inin tekrar senedi protesto edilmiş, çekinin
arkası yazılmış; dolayısıyla, Merkez Bankası sicilinde kara listeye
alınmış duruma gelmiştir.
Tabii, uygulanan ekonomik
ve mali politikalar, piyasanın darlığı yüzünden, maalesef, esnafımız,
gün olup satış yapamadan kepengini kapatmak, dükkânını kapatmak zorunda
kalmıştır. Bu rakamlara baktığımız zaman, şu saatlerde günlük 4
bin esnafımız senedinin protesto hüznüyle veya çekinin arkasının
yazılma hüznüyle evine gitmektedir. Bu şu demektir: Esnaf ailelerinden
4 bin aile bu gece uykusuz kalacaktır. Bunları rahatlatmamız lazım.
En azından bir sicil affıyla, tekrar, ticari hayatta kredi alabilir
duruma mutlaka getirmemiz lazım.
Her esnafımız için aylık
yirmi bir beyanname düzenlendiğine göre, yirmi bir gün de ödeme demektir.
Yirmi bir gün ödeme yapmak, devletin kurumlarına ödeme yapmak zorunda
olan esnafımız, bunun dışında, elektrik parası, su parası, telefon
parası, çocuğunun okul harçlığı, bütün bunları aklımıza getirdiğimiz
zaman, yaklaşık ayda otuz-otuz beş ödemeyle muhatap olmaktadır. Aylık
otuz beş ödemeye muhatap olmak demek, bazı günler çift ödeme yapmak
demek. Bir de hele siftah yapamamışsa, kazanç sağlayamamışsa, senedi
protesto olmuşsa, artık onun ticari hayattaki itibarı zedelenmişse,
yeniden evine güler yüzle gitmesini sağlamak bu devletin en tabii
borcudur.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Bu yasanın muhasebecilerimize,
mali müşavirlerimize, tüm TÜRMOB üyelerine hayırlı, uğurlu olmasını
ve devletimizin, bir an evvel bu meslek sahiplerinin çok yoğun iş gücünü
azaltacak çalışmalar neticesinde, her mükellefi tek bir beyanla,
bütün ticari faaliyetlerini, sosyal faaliyetlerini, istihdam faaliyetlerini
tek bir beyannameyle bildireceği bir merkezî beyanname merkezinin
kurulmasını ve her mükellefin ayda sadece bir tek beyannameyle bütün
meselelerini çözdüğü, İş Kanunu'na göre, SSK Kanunu'na göre, Belediyeler
Kanunu'na göre, Vergi Usul Kanunu'na göre vermek zorunda olduğu bütün
beyannameleri tek bir beyannameyle elektronik ortamda verebilecekleri
günlerin gelmesini; bu konuda çalışmaların yapılması gerektiğini
düşünüyorum. Böyle olsaydı, bu meslek sahibi arkadaşlarımız da,
mükelleflerimiz de… Çünkü, esnafın parasızlığını ve yoksulluğunu
da bu meslek sahipleri omuzlamış durumda. Bugün beyannamem var, para
gönder… Siftah etmedim diyen esnafın muhasebecisine, mali müşavirine
ağlayan esnafın gözyaşlarını avutmak da bu meslek sahiplerinin maalesef
omuzlarında kalmakta. Esnafın durumunu en iyi bilenler bu arkadaşlarımız.
Esnafın acısını paylaşan, yoksulluğunu paylaşan, derdini paylaşan,
cezasını paylaşan da bu meslek mensubu arkadaşlarımız. Dolayısıyla,
tatil onların en tabii hakkı, insanlık hakkı. Dolayısıyla, ben, bu
kanunun bütün milletimize, bütün mükelleflerimize, vergi dairesinde
çalışan bütün memur arkadaşlarımıza ve muhasebecilerimize, mali
müşavirlerimize hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Tüm emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. Hayırlı günler diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
Şahsı adına, Bursa Milletvekili
Sedat Kızılcıklı.
Sayın Kızılcıklı, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Vazgeç, vazgeç.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1237 sıra sayılı
Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, kürsüye gelirken,
değerli arkadaşlarımdan bazıları "kısa konuş" ya da
"hiç konuşma" dediler. Kendilerine teşekkür ediyorum;
ama, bu, bizim mesleğimiz için, gerçekten, çok önemli bir yasa. Ben de
bu meslek mensubu bir milletvekili olduğum için, kısaca, görüşlerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
1989 yılında çıkan 3568 sayılı serbest muhasebecilik, serbest muhasebeci
mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerle ilgili Yasa, gerçekten,
bizim mesleğimize, eskisine göre daha fazla bir saygınlık kazandırmıştır,
daha fazla bir güvenilirlik kazandırmıştır ve bizim mesleğimize
olumlu yönde çok büyük katkıları vardır. Ancak, bu Yasa'nın, belki de
eksik kalan bir tarafını ya da o gün çok arzu edilen, hayal edilen bir
tarafını bugün, inşallah, bu Meclisteki meslektaş milletvekillerimiz
ve diğer milletvekillerimizin katılımıyla, grupların uzlaşmasıyla
çözmüş olacağız.
Tabii, buraya nasıl geldik?
Öncelikle, meslektaşlar arasındaki uzlaşma ve işbirliği sayesinde
geldik. Yine, Maliye Bakanlığımız, TÜRMOB, Meclis arasındaki uzlaşma
ve uyum sayesinde geldik.
Arkadaşlar, şunu bilmek
lazım ki, muhasebeciler, işletmelerin her şeyleridir. Bakın, bir
işletme sahibi, ailesiyle paylaşmadığı, kardeşleriyle paylaşmadığı
bilgileri muhasebecisiyle paylaşmak durumundadır. Yatırım kararlarını
alırken, ilk danıştıkları insan muhasebecileridir.
Yine, Türkiye'nin önemli
bir probleminden bahsediyoruz. En büyük problemlerden birisinin
kayıt dışı olduğunu biliyoruz. Bu konuda, gerçekten, Maliye Bakanlığımızın
çok uzun yıllardır süren mücadelesi var. Ancak, bu mücadeleye de,
serbest muhasebecilerin, mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin
çok olumlu katkılar sağladığını hepimiz biliyoruz.
Bakın, 2001 yılı vergi
gelirlerimiz yaklaşık 40 trilyonlar civarlarındaydı; ama, 2006 yılı
sonu vergi gelirlerimiz yaklaşık 140 trilyonlar civarlarına geldi.
Dolayısıyla, bu olumlu gelişmede, muhakkak, Maliye Bakanlığımızın
önemli adımları ve çalışmaları vardır; ancak, bizim meslektaşlarımızın
da bu konudaki çalışmaları göz ardı edilmemelidir diye düşünüyorum.
Meslektaşlarımızın yoğunluğundan
benden önceki konuşmacılarımızın hepsi bahsetti. Gerçekten çok
yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Çok karışık işlerle ve devlet-bürokrasi
arasında mükelleflerin çok rahat bir şekilde çalışması ortamını
sağlamaya çalışıyoruz; ama, bunların bütün yükü bizim meslektaşlarımıza
biniyor ve o insanların hiç zamanı kalmıyor, ayın bütün günlerinde
sürekli çalışmak ve üretmek durumunda kalıyorlar, beyannameleri
yetiştirmek durumunda kalıyorlar. Dolayısıyla, bu yoğunluğun
içerisinde, bir yirmi günlük tatili, meslektaşlarımız, çoktan hak
etti diye düşünüyorum.
Tabii, bu arada Maliye
Bakanlığımız da çok yoğun çalışmalar içerisinde. Bu yasa teklifinin
o tarafına da bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bu, sadece serbest
muhasebecilere ya da mali müşavirlere bir tatil imkânı getirmeyecek,
belki de Maliye Bakanlığında çalışan A'dan Z'ye bütün personele
de, hiç olmazsa, o süreler içerisinde daha rahat düşünme, daha rahat
tatil yapma ve daha rahat üretme imkânı getirecek. İşin o boyutuna
da baktığımız zaman, kesinlikle, Maliye Bakanlığının da yoğunluğunu,
yirmi günlüğüne de olsa, üzerlerinden alacak bir yasa teklifi olarak
düşünüyorum.
Yine, bu kanunun, devletin
nakit akışını değiştirmeden, bozmadan ayarlandığını buradan bütün
arkadaşlarımıza ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunu söylemeye
çalışıyorum: Meclisimiz bu yasayı çıkarmakla, sadece Türkiye'deki
meslektaşlarımıza tatil imkânı getirmiyor, aynı zamanda, bütün
dünyaya örnek teşkil ediyor. Dolayısıyla, ben, bu Mecliste bulunmaktan
büyük bir onur ve gurur duyduğumu bir kez daha ifade ediyorum. Katkı
verecek herkese teşekkür ediyorum.
Yine, Sayın Başbakanımıza,
Maliye Bakanlığımıza, TÜRMOB'umuza ve meslektaş milletvekillerimize,
Anavatan Partisinde, CHP'de ve AK Partide olan tüm meslektaş milletvekillerimize
çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kızılcıklı.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler.
Buyurun Sayın Deveciler.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; televizyonları başında
bizleri heyecanla izleyen tüm meslektaşlarım; hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
2007 yılı merkezî yönetim
bütçe gelirlerinin yüzde 85'i vergi gelirlerinden oluşmaktadır.
Bu vergi gelirlerinin beyannameyle düzenlenmesinde, tüm evrakların
kayıt altına alınmasında, defterlerin işlenmesinde, çıkan vergilerin
tahakkukunun yapılması ve vergilerin tahsilatının yapılmasında
ve vergi dairelerine yatırtılmasında, mükelleflerin başta Maliye
Bakanlığı olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla olan ilişkilerinin
yürütülmesinde, diğer çeşitli yasal yükümlülüklerin tam zamanında
yerine getirilmesinde 3568 sayılı Kanun'a göre yetki almış meslek
mensupları çok önemli rol oynamaktadırlar.
Elde edilecek tüm gelirlerin
beyan edilmesi ve bu gelirlerin ödenmesi, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına
verilmesi, gereken beyan ve bildirimlerin düzenlenmesi, çeşitli
yasal yükümlülüklerin tam ve zamanında yerine getirilmesi ve ortaya
çıkabilecek olan tüm anlaşmazlıkların çözümü gibi ciddi ve önemli
işlemlerin, ilgili yasada bu meslektaşlarca yapılacağı belirtilmiş
bulunmaktadır.
3568 sayılı Yasa'da sayılan
meslek mensupları, mükelleflerin vergiyle ilgili tüm işlerini,
gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi, özel tüketim
vergisi, gümrük vergileri ve mevzuattan kaynaklanan diğer vergilerini,
Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve iş yasaları mevzuatlarından,
sendika yasalarından kaynaklanan işlemlerini, mükelleflerin
gümrük ve kambiyo, dış ticaret mevzuatlarından kaynaklanan işlemlerini
takip ederken yoğun bir iş temposu ve iş stresi üzerinde yaşamak zorunda
kalmaktadırlar. Meslek mensupları personeli başta olmak üzere,
başta 3568 sayılı Meslek Yasası'nda belirtilen, sayılan işler olmak
üzere, çeşitli yasalar nedeniyle meydana çıkan güncel, mali ve ekonomiyle
ilgili işler nedeniyle yoğun ve yorucu iş temposuyla uğraşmakta
ve çalışmakta, ruhen ve bedenen yorulmakta ve kendilerine ayrılan
bir tatil zamanı olmadığından dolayı da yeterince dinlenememektedirler.
Bu durum, muhasebe işlemlerinin, mali işlemlerin ve diğer çeşitli
işlerin verimini düşürmekte, düzenli olarak yürütülmesini engellemekte,
ülke ekonomisine ve sosyal hayata olumsuz etkiler yapmaktadır.
Hepimizin bildiği gibi,
bugüne, benim de içinde bulunduğum ve kanun teklifi vermiş olduğum
uzun bir mücadele sonucu gelinmiştir ve ancak bu şekilde, zorlaya
zorlaya, bugün bu mali tatil konusunu görüşmekteyiz.
Anayasa'mızın da belirttiği
üzere, devlet, çalışma hayatının standartlarını yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek ve çalışma barışını sağlamak, çalışmayı
desteklemek ve çalışanları korumak için gerekli tedbirleri almak
zorundadır. Ayrıca, dinlenmenin her çalışanın hakkı olduğu da Anayasa'mızca
açıkça belirtilmiştir. Söz konusu mali tatil uygulamasıyla, başta
Maliye Bakanlığı olmak üzere, Sosyal Sigortalar Kurumu, çeşitli
kamu kurum ve kuruluşları ile 3568 sayılı Yasa'da belirtilen meslek
mensupları, vergi dairesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları
bu sürelerde tatil yapabilecek olup (1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında),
çalışmaların daha düzenli ve daha verimli olması da sağlanacaktır.
Tatil süresinin 1 Temmuz
ile 20 Temmuz arasında olmak üzere belirlenmesi sebebiyle de mevcut
işlerde herhangi bir gecikme olmayacak, hizmetlerin aksaması ile
durması gibi bir durum ortaya çıkmayacak, asgari düzeyde belirlenecek
olan nöbetçi personeller vasıtasıyla, yasal işlemlerin ve düzenlemelerin
devam etmesi sağlanmış olacaktır.
Ülke ekonomimizin temel
taşlarından olan ve bütçe gelirlerimizin 2007 yılında yüzde 85'ini
teşkil eden vergi gelirlerimizin tahakkuk ve tahsilatını yapan
kutsal meslek mensuplarına, adliye mensuplarına yıllardan beri
verilen adli tatil hakkı, artık, mali tatil hakkı olarak verilmesinin
zamanı çoktan gelmiştir ve geçmiştir de. Bu hakkın kazanılabilmesi
için şu an görüşmekte olduğumuz mali tatil ilanıyla ilgili yasanın
Meclisimizce kabul edilmesi gerekmektedir.
Uzun bir süreç yaşadık
ve en son 9-10 Ekim 2004 tarihinde yapılan TÜRMOB Genel Kurulunda gerek
Başbakan Tayyip Erdoğan ve gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanımız Deniz Baykal'ın vermiş olduğu sözler neticesinde, meslek
mensuplarına mali tatil sözü vermişlerdir; ama açıkça resmen tatil
ilan etmelerine rağmen, ne yazık ki, iki buçuk sene sonra ancak bu yasa
buraya gelmiştir.
Üzerinde müzakereleri
sürdürdüğümüz teklif gerçekten önemli bir tekliftir. Çünkü, bir meslek
grubunun üzerinde yıllardan beri süren bir baskının hafifletilmesine
yöneliktir. Burada, 72 bin meslek mensubu, 14 bin stajyer ve 550 bine
yakın da büro çalışanının, toplam 640 bin kişinin hakkından bahsetmekteyiz.
Bu, çalışanlar, mükelleflerin sadece Maliye Bakanlığıyla ilgili
değil; fakat, aynı zamanda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik
Kurumuyla ilgili işlemlerini de yerine getirmekte ve ciddi bir
zaman baskısı altında çalışmaktadırlar. Bu gerçekten meslek mensupları
için çok yıpratıcı bir tempodur.
Türkiye'de meslek mensuplarının
eğitim durumu dikkate alındığında, toplam meslek mensupları içinde,
lisans düzeyinde üniversite mezunları yüzde 62,7, lise ve dengi
okul mezunları yüzde 21,7 ve ön lisans diplomalılar yüzde 9,1 oranında
sahiptir. Ayrıca, lisansüstü eğitim sahibi oranı da yüzde 2,34'tür.
Muhasebe mesleğinin,
ciddiyet, dikkat ve özveri gerektiriyor oluşuyla birlikte, günlük
çalışma sürelerinin de uzun olması, bu mesleği tercih edenlerin
sağlık yapılarını da etkilemektedir. Meslek mensuplarının yılda
on iki ay ve bazı haftalarda ise bütün hafta boyunca çalışmak zorunda
olmaları da kendi sağlıkları açısından önemli bir sorundur.
Benim de meslek mensubu
olmaktan, bir serbest muhasebeci, mali müşavir olarak, mutluluk
duyduğum, gurur duyduğum, bu mesleğin daha iyiye gitmesi, vergi sistemimizin
daha kaliteli bir yapıya ulaşabilmesi açısından önemlidir.
Buna mukabil, yapılan
bir ankette, meslek mensuplarının yüzde 59'unun, başka bir iş fırsatı
olması hâlinde mesleklerini bırakabileceği de görülmektedir.
Bu durum, sadece mesleğin geleceği açısından son derece endişe verici
bir değerlendirme olmakla kalmayıp, aynı zamanda, vergi sisteminin
iyi işlemesi açısından da bir risktir. İşte bu nedenle, mali tatil
uygulaması, yetişmiş şekilde kadronun korunabilmesi için alınması
gereken tedbirlerden biri olarak görülmelidir yüce Meclis tarafından
ve bu şekilde değerlendirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye'nin vergi sisteminin düzelmesini istiyorsak, adı bilinmeyen
neferlerimizin, yani serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci
mali müşavir ve yeminli mali müşavirlik sektörünün çalışanlarını
verimli kılmalıyız, onların bu meslekten kaçma isteklerini yenmeliyiz.
Bu mali tatil teklifi, bu yönde atılan önemli bir adımdır. Geç de olsa,
artık, bu sektöre iki buçuk yıl önce verilmiş olan, gerek Başbakan gerekse
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı tarafından, her iki lider tarafından
verilmiş olan sözlerin tutulma zamanı gelmiş olmalıdır; zaman geçmiştir
bile aslında.
Mali Tatil Kanunu'nun,
başta TÜRMOB camiası olmak üzere, tüm serbest muhasebeci, serbest
muhasebeci mali müşavir, yeminli mali müşavir mensuplarına, meslektaşlarımıza,
vergi dairelerinde çalışan memurlarımıza, Sosyal Güvenlik Kurumu
personeline hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve bu yasada katkı
koyan ve oylarınızla bu yasayı destekleyecek olan tüm milletvekillerimize
de, huzurlarınızda, 72 bin meslek mensubu ve 640 bine tamamlanan çalışan
adına teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
MALİ TATİL İHDAS
EDİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) Her yıl temmuz
ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanır.
(2) Son günü malî tatile
rastlayan aşağıda belirtilen süreler, tatilin son gününü izleyen
tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır:
a) Beyana dayalı tarhiyatta,
kanuni süresinde verilmesi gereken beyannamelerin verilme süreleri,
b) İkmalen, re'sen veya
idarece yapılan tarhiyatta, vadesi malî tatile rastlayan vergi,
resim ve harçlar ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme
süresi,
c) Tarh edilen vergilere
ve/veya kesilen cezalara karşı uzlaşma talep etme veya cezada indirim
hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılacak başvurulara ilişkin
süreler,
d) Devamlı bilgi verme
hükümleri kapsamında verilmesi gereken bilgilerin verilmesine
ilişkin süreler.
(3) Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri,
bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma
süreleri malî tatil süresince işlemez. Belirtilen süreler malî
tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.
(4) Mahkeme kararı veya
Cumhuriyet Savcılıklarının talebi üzerine ya da Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre yapılan aramalı incelemeler hariç olmak üzere,
malî tatil süresince inceleme amacıyla defter ve belgelerin ibrazı
talep edilemez, mükellefin işyerinde incelemeye başlanılmaz.
(5) Tatil süresince,
vergi ve ceza ihbarnameleri ile mahsup taleplerine yönelik olanlar
hariç, bilgi isteme talepleri mükelleflere, vergi ve ceza sorumlularına
bildirilmez. Ancak tatil süresi içinde gerçekleşen tebligat işlemlerinde
süre, malî tatilin son gününden itibaren işlemeye başlar.
(6) Malî tatilin sona
erdiği günü izleyen yedi gün içinde biten bu madde kapsamındaki kanuni
ve idari süreler, malî tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren
yedinci günün mesai saati bitiminde sona ermiş sayılır.
(7) Gümrük idareleri,
il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen
vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak malî tatil uygulanmaz.
(8) Beyana dayanan ve
beyanname verme süresi malî tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde
ödeme süresi (aynı ay içerisinde kalmak kaydıyla), uzayan beyanname
verme süresinin son gününden itibaren üçüncü günün mesai saati bitimine
kadar uzamış sayılır.
(9) Maliye Bakanı, malî
tatil uygulaması nedeniyle süre verilecek iş ve işlemlerin kapsamı
ile malî tatil uygulamasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali
Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih Kapusuz Mahfuz
Güler Fatih Arıkan
Ankara Bingöl Kahramanmaraş
Nükhet Hotar Göksel Abdullah Erdem Cantimur
İzmir Kütahya
"Haziran ayının son
gününün tatil günü olması halinde, mali tatil, Temmuz ayının ilk iş
gününü takip eden günden başlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 506 sayılı Kanuna
tabi özel sektör işverenleri, çalıştırdıkları sigortalılara
ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerini ve bu bölgelere göre oluşan
prim tutarlarını ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar olan sürede
yerine getirmek zorundadırlar. Uygulamada da, işverenlerin büyük bir bölümü ödeme
yükümlülüklerini ayın son birkaç günü içinde yerine getirmektedirler.
Dolayısıyla Haziran ayının son gününün tatile rast gelmesi halinde,
beyan ve ödemeler mali tatilin sonuna kalacağından Kurum bu süre
içerisinde yapmakla yükümlü olduğu emekli aylığı ödemeleri ile
sağlık ödemelerinin finansmanında sıkıntı ile karşılaşacaktır.
Bu nedenle Haziran ayının son gününün tatile rast gelmesi halinde
Haziran ayı sonuna kadar yerine getirilmesi gereken beyan, bildirim
ve ödeme yükümlülüklerinin mali tatil öncesinde yerine getirilmesini
sağlayacak şekilde değişiklik yapılması öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Malî tatil ilan edilen döneme rastlayan
tarihlerde 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu,
25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa göre yapılması gereken beyan, bildirim
ve ödemeler ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda yer alan hizmet akdine bağlı olmaksızın
kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ve hizmet akdi ile işçi
çalıştıran işverenlerin yapmakla yükümlü olduğu beyan, bildirim
ve ödemeler, 1 inci maddede
belirtilen süreler kadar ertelenir.
(2) Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esasları düzenlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
yetkilidir. Bu Kanunun 1 inci maddesinde Maliye Bakanına tanınan
yetki bu maddenin uygulanmasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
tarafından kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali
Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Mahfuz
Güler Fatih Arıkan
Ankara Bingöl Kahramanmaraş
Abdullah Erdem Cantimur Nükhet Hotar Göksel
Kütahya İzmir
"(1) Mali tatil ilan
edilen döneme rastlayan tarihlerde 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı
Sendikalar Kanunu, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu ve 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununa göre işverenlerce
yapılması gereken, iş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri dışında
kalan beyan, bildirim ve ödemeler, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ile 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların,
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi işverenlerin,
17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununa tabi sigortalıların yapmakla yükümlü olduğu iş kazası
ve meslek hastalığı bildirimleri dışında beyan, bildirim ve ödemeler,
1 inci maddede belirtilen süreler kadar ertelenir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 1/1/2007 tarihinde
yürürlüğe girecek olan 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi
1/7/2007 tarihine ertelendiğinden, bu Kanunla yürürlükten kaldırılması
öngörülen ilgili Kanunlar hâlen uygulamada olduğundan ve 5510 sayılı
Kanunda da söz konusu Kanunlara atıf bulunduğundan madde bu yönden
değiştirilmiştir. Yine, Kurumlara büyük mali külfet getiren iş kazası
ve meslek hastalığı olaylarına Kurumun zamanında müdahale edebilmesi
için bu nitelikteki bildirimlerin mali tatil kapsamı dışında bırakılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun,
1/1/2007 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali
Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz İsmail
Özgün Yahya Akman
Ankara Balıkesir Şanlıurfa
Fatih Arıkan Alaettin
Güven Mehmet Ceylan
Kahramanmaraş Kütahya Karabük
Eyüp
Ayar
Kocaeli
Madde 3- "Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN - Komisyon, önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Teklif, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Mali müşavirlerimize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
7'nci sırada yer alan Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı; Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın;
4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması
ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ve Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu
Raporu.
7.- Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı; Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın; 4926 Sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Van Milletvekili Yekta
Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi
ile İlgili Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1240, 2/403,
2/644) (S. Sayısı: 1275)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ve 14 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Vedat Melik ve 21 Milletvekilinin; 2510 Sayılı İskân Kanununa
Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu.
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14 Milletvekili
ile Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik ve 21 Milletvekilinin;
2510 Sayılı İskan Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/824,
2/859) (S. Sayısı: 1315)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer alan,
Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları.
9.- Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/437) (S. Sayısı: 1150)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları.
10.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11'inci sırada yer alan,
Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları.
11.- Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile İçişleri Komisyonları Raporları (1/988) (S. Sayısı: 922)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12'nci sırada yer alan,
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu.
12.- Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu
(1/1254) (S. Sayısı: 1266)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13'üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14'üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı: 1012)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
15'inci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu.
15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1132) (S. Sayısı: 1182)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
16'ncı sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti Arasında Batum
Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında
Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1223) (S. Sayısı: 1306) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 1306 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
Sayın Çorbacıoğlu, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma süresini dikkate
alarak çok kısa bir konuşma yapacağım.
Değerli milletvekilleri,
1991 yılında bağımsızlığını kazanan ve ondan sonraki süreçte, şu
anda en iyi komşumuz durumunda görünen Gürcistan'la ilgili çok önemli
bir anlaşma, Türkiye ve Gürcistan arasında anlaşma imzalandı. Bu
anlaşmayla şu anda onaylanmasını istediğimiz konu, Batum Havaalanı'nın
iç havaalanı olarak kullanılmasına ilişkin bir düzenleme.
Şimdi, öncelikle, Gürcistan'la
ilgili çok kısa bilgiler vermek isterim, Gürcistan'la olan ilişkimiz
açısından. Gürcistan'da yapılan bir kamuoyu araştırmasında, dört tane
komşusu olan Gürcistan'da -dört ülkeyle komşudur- vatandaşa sorulan
soruda "en çok sevdiğiniz komşularınız hangi ülkedir" sorusuna,
yüzde 85, "Türkiye" olarak Gürcistan halkı tercihini kullanmıştır.
Halk olarak, Türk halkı ve Gürcistan halkı arasında tarihsel ilişkileri
de gösteren güzel bir oran.
(x) 1306 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Bunun yanında, yine Gürcistan
Hükûmetinin 2005 yılı Ulusal Güvenlik Kopsepti'nde Türkiye'den bahsederken,
Türkiye'yi şu şekilde niteliyor: "Stratejik ortak." Yani,
uluslararası ilişkide, sanıyorum, bundan daha öteye bir niteleme
yoktur.
Gürcistan'la aramızdaki
ekonomik ilişkiler, bağımsızlığı kazandıktan sonra hızla gelişmekte.
Bugün, 2006 yılı itibarıyla, yani geçtiğimiz yıl itibarıyla, ithalat-ihracat
kapasitemiz 700 milyon dolar civarında. Hedefimiz 2 milyar dolar
civarına çıkmaktır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu havaalanını "TAV" dediğimiz, ismi TAV olan bir inşaat
grubu, TAV-Urban ortaklığı, Tiflis ve Batum Havaalanı'nın yapımını
üstlenmiştir. Bunlar yap-işle-devret modeli olarak yapılmakta. Yaklaşık
28,5 milyon dolar olarak öngörülen Batum Havaalanı 31 milyon dolara
mal olmaktadır.
Ben, tam bir hafta önce
bölgede Gürcistan'a giderek havaalanında yaptığım incelemede,
yetkililerden ve Başkonsolosluğumdan aldığım incelemelere göre
bir problem olmadığı, çok olağanüstü hava koşulları olmadığı takdirde,
nisan ayı içerisinde bu havaalanı bitecektir, hizmete açılacaktır.
6 Mayısta Acaristan'ın, Acara Özerk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı
gününe bu açılışı yapma düşüncesi var. Belki, Gürcistan'ın bağımsızlık
günü olan 26 Mayısa da uzayabilir, ama, 6 Mayısta, umarım, hep beraber
bu havaalanının açılışını sağlarız.
Böylelikle, bu havaalanı
ile Artvin'in ulaşım sorununa çok önemli bir çözüm getiriyoruz. Artvin'de
havaalanı yapmak isteseniz dahi havaalanı yapacak yer yok, o kadar
engebeli bir arazi ve oradaki yaşamın zorluğunu da dikkate aldığımızda,
bu havaalanının yapımından önemli bir fayda sağlamış olacağız.
Yalnız, bu kanunun çıkmasından
sonra en kısa sürede, havaalanı işlemlerinin, terminal işlemlerinin
yapılabilmesi için öngörülen Hopa ilçesindeki limanda terminal
binasının en kısa sürede tamamlanması, yapılması lazım. Bu konuda
yetkilileri, ben, bir kez daha bu kürsüden uyarmak istiyorum.
Bir de, yani, tabii ki
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu anlaşmaya ve Artvin Milletvekili
olarak sonuna kadar bu anlaşmanın arkasındayız. Ancak, siyaset yapıyoruz
diye demiyorum, ama bir eleştiriyi de yapmak istiyorum.
Sıra sayısına bakarsanız
değerli arkadaşlar, gerekçe kısmında, taraflar arasında Haziran
2005'ten bu yana yapılan görüşmeler sonucu bu havaalanıyla ilgili
anlaşma yapılmıştır deniyor. Oysaki, bu süreç, 1992 yılında başlamıştır.
Yani, herkesin hakkını vermek açısından buradaki eksikliği gidermek
istiyorum. Doğru Yol-SHP İktidarı döneminde, hatta, o zamanki Turizm
Bakanı, şu anda Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olan Sayın Abdulkadir
Ateş Turizm Bakanıyken bu süreç başlamış. Bunun o tarihte başladığını,
bu konuyla ilgili, ben, Adalet ve Kalkınma Partisi Ulaştırma Bakanına
sorduğum soru önergesinde, zaten cevap olarak burada yazmış. Yani,
bu İktidar, bu Hükûmet de cevabını vermiş. 16-17 Temmuz 1992'de başlamış,
1998'de incelemeler falan. Bunu da bir hakkın teslimi açısından, bugüne
kadar 1992'den sonraki hükûmetlerin de hakkını teslim edelim.
Bu havaalanının bu şekilde
kullanılmasına emek veren, gereğini yapan herkese teşekkürlerimi
sunuyorum, Artvin adına teşekkürlerimi özellikle sunuyorum, çünkü
bu havaalanından en çok Artvinliler yararlanacaktır.
Bu düşünceyle, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
AK Parti Grubu adına Artvin
Milletvekili Orhan Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN
YILDIZ (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1306 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Hükûmeti arasında Batum
Uluslararası Havalimanı'nın ortak kullanılmasına ilişkin uluslararası
anlaşmayla ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bu anlaşma çok önemli bir anlaşma, özellikle de ilimiz için çok önemli
bir anlaşma. Çünkü bizim ilimizde coğrafi koşullar nedeniyle, maalesef,
havaalanı yapmak son derece zor, çünkü gerçekten oldukça engebeli
bir araziye sahip ilimiz. Özellikle söylemek istiyorum ki, Batum Havaalanı'nın
ortak kullanımı da yaklaşık yirmi yıldan beri Artvin'de konuşulan
bir şey ve siyasetçilerden de istenilen bir şey. Ve bunu, bugüne kadar
bütün siyasetçiler gündeme getirdi, ama bizim dışımızda hiç kimse
yapmaya muvaffak olamamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Değerli Milletvekili
Arkadaşım "hakkın teslimi" diyor da, 1992'de bir şey başlamış,
1992-2007… On beş sene geçmiş. Eğer, o mantıkla bu yapılabiliyor olsaydı,
herhâlde bir on beş sene değil, bir kırk beş sene daha beklememiz gerekirdi.
Haa, bu nasıl oldu? Bu, Sayın Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın
gayretli çalışmaları sonucunda oldu. Ben takip edemedim, ama
herhâlde son üç dört yıl içerisinde en azından Sayın Başbakanımız olsun,
Dışişleri Bakanımız olsun, Kürşad Tüzmen Bakanımız olsun, 3-4 kere
Gürcistan'a ziyaret yaptılar; sürekli, ülkemizin problemleri ve
bölgemizin problemlerini konuştular. Bu gayretli çalışmaların
ürünüdür bu, başka bir şey değil. Ben onun için, özellikle, Sayın Başbakanımıza,
Sayın Dışişleri Bakanımıza teşekkür ediyorum. Bu, kolay bir şey değil.
Bu anlaşmaları imzalamak da o kadar kolay bir şey değil, çünkü, dış
işlerinde sürecin nasıl olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz, öyle
kolay olmuyor ve bunu, bizim Hükûmetimiz başardı ve hayırlı olsun.
Bizim bölgemiz açısından
da bu, son derece önemli. Bizim bölgemizin, Artvin, Rize, Trabzon illerinin
kalkınması açısından da son derece önemli bir anlaşmadır, ama, bir
şeye katılıyorum: Bu anlaşmadan, tabii, özellikle, en fazla, Artvin
ili faydalanacaktır. Artvinli hemşehrilerimiz bunu özlemle bekliyordu,
onlar için de hayırlı olsun diyorum.
Ne getirecektir bu anlaşma:
Artık, Batum Havaalanı, bir iç hat terminali olarak kullanılacaktır.
Trabzon'dan, Ankara'dan, İstanbul'dan Artvin'e gitmek isteyen hemşehrilerimiz
veya Rize'nin yakın ilçelerindeki hemşehrilerimiz, Batum Havaalanı'ndan
da yararlanarak, çok kısa bir süre içerisinde Artvin'e gelebileceklerdir.
Bu, Artvin'in ekonomisine, turizmine, son derece olumlu etki yapacaktır.
Tabii, söyleyecek çok
şey var, ama, ben bakışlarınızdan anlıyorum -fazla uzatmayın diye- hepinize teşekkür
ediyorum, Hükûmetimize bir kere daha teşekkür ediyorum. Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA
BATUM ULUSLARARASI
HAVALİMANININ ORTAK KULLANILMASINA DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- 14 Mart 2006 tarihinde
Tiflis'te imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakikalık
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bir oylama daha yapacağız. Onun için, tahmin ediyorum
beş dakikalık süre sekizden sonra olacaktır. İkinci uluslararası
anlaşmanın sonucu alınıncaya kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti Arasında Batum
Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın yapılan
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 186
Kabul : 186 (x)
Sayın milletvekilleri,
17'nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Gürcistan
Hükûmeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1234) (S. Sayısı: 1310) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1310 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
Sayın Kepenek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1310 sıra sayılı
Tasarı üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Batum Havaalanı ve Gürcistan
konusunda söz almamın iki nedeni var: Bunlardan bir tanesi, benim
doğum yerim Artvin'e çok yakın, 100 metre mesafede yakın. İkincisi
de, ben, AGİT Parlamenterler Asamblesinde, Gürcistan üzerinde çalışan
bir komisyonun Türkiye'den tek üyesiyim. O nedenle bu konuda konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, önce
şunu söyleyeyim: Bu anlaşma, Uluslararası Havacılık Sözleşmesinin
onayı, bizim açımızdan, ülkemiz açısından, ekonomimiz açısından
çok önemlidir, ama buna gelmeden iki önemli hususun, noktanın daha
altını çizmek istiyorum.
Bunlardan biri şudur:
Bu haftayı biz 12 Mart ile başlattık, İstiklal Marşı'mızın onayı üzerinde
çalıştık, ama 12 Martın ülkemiz açısından iki ayrı noktada daha önemi
vardır.
Bunlardan bir tanesi şudur:
12 Mart 1947'de, tam altmış yıl önce, Truman Doktrini yürürlüğe girdi.
Truman Doktrini, soğuk savaşın ilk adımıdır ve soğuk savaşın ilk adımının
atılmasıyladır ki, Türkiye, soğuk savaşın tam sınır ülkesi olarak
bundan çok zarar görmüştür. Nasıl zarar görmüştür?
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1310 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İşte, zararlardan bir
tanesi de şudur: Bu anlaşma, Chicago Uluslararası Sözleşmesi Aralık
1944'te çıktığı hâlde ve Gürcistan bize bu kadar yakın olduğu hâlde,
soğuk savaş nedeniyle, Türkiye ile Gürcistan, bu tarihlere kadar,
yakın yıllara kadar, bir araya gelip ekonomilerini güçlendirmek,
barış, dostluk ve kardeşlik içinde bir arada yaşamak olanağını bulamamışlardır.
Aslında, soğuk savaşla
başlayan dönemin 12 Mart bağlantılı bir başka yıkımı daha var -keşke
bunları bu hafta konuşabilseydik- o da 12 Mart 1971'dir. 12 Mart
1971'de, Türkiye'nin demokratikleşme süreci tam anlamıyla tersine
çevrilmiştir. Türkiye'nin o zaman sahip olduğu en demokratik, katılımcı,
ileri Anayasası, 1961 Anayasası, 12 Mart 1971 askerî hareketi sonrasında
budanmış, temel hak ve özgürlükleriyle, ekonomik ve sosyal haklarıyla
ve özellikle de yargı bağımsızlığı yönleriyle, 30'dan fazla maddesi
değiştirilerek, o Anayasa kuşa çevrilmiştir, budanmıştır. Türkiye,
o 12 Martın izlerini, 12 Eylülle sürdürmüş ve hâlâ daha sürdürmektedir
ve o kayıp devam etmektedir. Çok isterdim ki, bunu da bu hafta konuşabilseydik.
Bunu şunun için söylüyorum: Hatırlarsanız, 12 Martta, haşhaş ekimi
dolayısıyla, bir Amerikan parmağı olduğu da bilinmektedir.
Şimdi, konumuza geliyorum,
soğuk savaşı ve olanı biteni bir tarafa bırakarak konumuza geliyorum.
Bu anlaşma, her iki ülkenin halklarının ekonomilerinin gelişmesinde
barış, dostluk ve kardeşlik içinde daha güçlü ve refah içinde yaşamalarına
katkı yapacak diye düşünüyorum. Yakın yıllarda sivil havacılığın
ülkemizde gelişmekte olması buna büyük bir katkı yapacaktır diye
düşünüyorum.
Bir noktanın daha altını
çizmekte yarar var: Hükûmetimizce 2005 yılında hazırlanan Ulaştırma
Master Planı, henüz, Genel Kurulda ele alınıp görüşülmemiştir. Bunu
Genel Kurulda konuşsaydık, muhalefetin de katkısını alırdınız ve
ülkemizin ulaştırmasının gelişmesi yönünde çok daha sağlıklı
adımlar atılırdı diye düşünüyorum.
Bu çerçevede son olarak
şunu söyleyeyim: Bu sözleşmenin imzalanmasıyla, hem ülkemizin
ekonomik yönden güçlenmesi, gelişmesi büyük bir ivme kazanacak
hem de ulaşımı gerçekten zor olan Doğu Karadeniz halkına yeni bir
ulaşım olanağı sağlanmış olacaktır.
Bunun, her ülkenin halkları
için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, katkılarınız için hepinize,
dinlediğiniz için, teşekkür ediyorum, saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, daha önce pusula gönderip sonra sisteme giren üye
arkadaşlarımız, lütfen bizi ikaz etsinler, çünkü o pusulalar daha
sonra sayılıp düşülüyor. Herhangi bir yanlışlığa sebebiyet vermeyelim
arkadaşlarımız açısından.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA
HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- 5 Ekim 2005 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Gürcistan Hükûmeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı'nın (S. Sayısı: 1310) açık oylama sonucu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 208 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Gürcistan Cumhuriyeti'ne
hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma süremiz dolmuştur. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Mart 2007
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri televizyonları
başında izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.09
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.