DÖNEM: 22 CİLT: 149 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73’üncü Birleşim
8 Mart 2007 Perşembe
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın Yeşilay
Haftası münasebetiyle, toplumu ve gençleri, alkol, sigara ve uyuşturucu
alışkanlığından korumak amacıyla kurulan Yeşilay Cemiyetinin daha
etkin faaliyette bulunabilmesi için alınması gereken tedbirlere,
Diyanet teşkilatının kuruluşunun yıldönümüne ve Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kuzey Irak'taki
son gelişmelere, terörizme karşı ülkenin birlik ve bütünlüğünün
korunmasının önemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, kadının, sosyal hayatta, düzenleyici
devlet mekanizmalarında daha fazla yer almasının gereğine ilişkin
gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Lübnan'a yaptığı
resmî ziyarete Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin de iştirak etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1222)
IV. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347)
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı: 1342)
5.- Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili
Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine İlişkin
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1075) (S. Sayısı: 1022)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1242) (S. Sayısı: 1338)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1176) (S. Sayısı: 1185)
8.- 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde
Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin
Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1135) (S. Sayısı: 1085)
9.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340)
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, önceki oturumda
soru sorarken söylediği bir sözün yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle
açıklaması
3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Konya
Milletvekili Ahmet Işık'ın açıklamasına karşı, görüşlerini ifade
eden açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'in, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - OYLAMALAR
1.- Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
VII. - SORULAR VE
CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Eğitime
Yüzde Yüz Destek Kampanyasında toplanan kaynağa ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/20025)
2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'da
yapılan başarı değerlendirme sınavına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/20098)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, serbest
bölgelerde uygulanan bazı teşviklerin kaldırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/20341)
4.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Diyanet
İşleri Başkanlığı yurt dışı teşkilatına atanacak personele ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/20374)
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum
yaptı.
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü dolayısıyla gündem dışı bir konuşma yaptı; Anavatan Partisi
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı, CHP Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan, AK Parti İstanbul Milletvekili Güldal Akşit
grupları adına, İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk de şahsı
adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve 42 milletvekilinin,
bölünmüş yol çalışmalarında kalite düzeyinin araştırılarak standardın
sağlanması ve maliyet artışlarının önlenmesi için (10/426),
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt ve 44 milletvekilinin,
eczacılık mesleğindeki sorunların araştırılarak (10/427),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/1300) (S. Sayısı: 1342),
4'üncü sırasında bulunan, Avrupa Patentlerinin
Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair (1/1075)
(S. Sayısı: 1022),
5'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1242) (S. Sayısı: 1338),
6'ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve
Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1176) (S.
Sayısı: 1185),
7'nci sırasında bulunan, 10 Kasım 1972, 23 Ekim
1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık
1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası Sözleşmesine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair (1/1135) (S. Sayısı: 1085),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
8'inci sırasında bulunan, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Emniyet Genel
Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1249) (S. Sayısı: 1344) yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
9'uncu sırasında bulunan, Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1274) (S. Sayısı: 1347) tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak, 2'nci maddesine kadar kabul edildi.
8 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.55'te son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 99
II. - GELEN KÂĞITLAR
8 Mart 2007 Perşembe
Teklif
1.- Diyarbakır Milletvekili İrfan Riza Yazıcıoğlu
ve 7 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/970) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.3.2007)
Raporlar
1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357) (Dağıtma tarihi: 8.3.2007) (GÜNDEME)
2.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım ve 12
Milletvekilinin; Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ve İskan Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/938) (S. Sayısı: 1358)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2007) (GÜNDEME)
8 Mart 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Yeşilay
Haftası münasebetiyle Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya
aittir.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın Yeşilay Haftası münasebetiyle,
toplumu ve gençleri, alkol, sigara ve uyuşturucu alışkanlığından
korumak amacıyla kurulan Yeşilay Cemiyetinin daha etkin faaliyette
bulunabilmesi için alınması gereken tedbirlere, Diyanet teşkilatının
kuruluşunun yıl dönümüne ve Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSA UZUNKAYA (Samsun)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; esasen, bugün Dünya Kadınlar
Günü, 8 Mart 2007. Ancak, içinde bulunduğumuz hafta, hepinizin malumu
olduğu üzere, 1-7 Mart tarihleri Deprem Haftası. Onunla ilgili burada
değerlendirmeler yapıldı. Yine, 1-7 Mart tarihleri arası Yeşilay
Haftası, Muhasebeciler Günü. 3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun
kabul yıl dönümü. Yine, 3 Mart 1924, Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşu. 5 Mart 1920, Yeşilayın kuruluş günü. 6 Mart 1995, Avrupa
Birliğine Türkiye'nin gümrük birliği zaviyesinden katılımı ve yine
6 Mart 1951, bugün, bir vesileyle Millî Eğitim Bakanlığında yapılan
bir programda rahmetle yâd ettiğimiz eski Millî Eğitim Bakanlarımızdan
Tevfik İleri merhumun öncülüğünü yaptığı, 1951, imam-hatip okullarının
açılışı. Az önce ifade ettiğim gibi, 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü.
8-14 Mart tarihleri de bugün başlayan Bilim ve Teknoloji Haftası.
Yine, 12 Mart, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı'nın
1921 yılında kabulü ve Akif'i Anma Haftası. Dolayısıyla, böyle yoğun,
yüklü… Daha ötesini de söylersek, 12 Mart 1971, aynı zamanda bir farklı
darbenin yıl dönümü diyebiliriz ona. Dolayısıyla, ben, bütün bu
olumlu günler vesilesiyle rahmeti rahmana kavuşanları rahmetle,
minnetle yâd ediyor, özellikle üzerinde durmaya çalıştığım Yeşilay
Haftası'nın değerlendirmesini Dünya Kadınlar Günü perspektifinde
de yapmaya çalışacağım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya)
- Sayın Uzunkaya, 12 Mart, olumsuz bir gün.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Evet, zaten öyle söyledik. Yoksa, takdir edecekler herhâlde bu Parlamento
çatısı altında bulunmamalı, varsa da kendilerini yeniden çek etmelidir
diye düşünürüz.
İçerisinde bulunduğumuz
Yeşilay Haftası ve Diyanetin kuruluşunun seneidevriyesi vesilesiyle,
Dünya Kadınlar Günü'nün de yakinen değerlendirilmesinde ihtiyaç
olduğu kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
üzere, başta sigara, her türlü alkollü içki ve uyuşturucu olmak üzere,
toplumun dünü ve bugününü ciddi ahlaki ve ailevi sorunlarla karşı
karşıya getiren ve yarınlarını da tehdit eden bu felaketlerle mücadele
etmek üzere kurulan Yeşilay Cemiyeti, 5 Mart 1920 tarihinden bugüne
ilk ve ortaöğrenim kurumlarında faaliyet göstermiş, toplum içinde
çok olumlu bir yer edinmiştir. Ne garip tecellidir ki, hemen hemen her
yaşta ve her cinsiyette ve her zeminde kullanım alanı bulan bu üçlü
illetle mücadele, Yeşilayın hizmet alanı olan sahanın daralmasına
ve âdeta işlevsiz hâle gelmesine sebep olmuştur.
Daha önce de bir vesileyle
yazıp ifade ettiğim gibi, çağdaşlığın, modernite ve ilericiliğin
sembolü hâline getirilen içki ve sigara kullanımı, neredeyse çocukluk
yaşlarına taşınmış, ilkokul sıralarına kadar giren sigara, taşıdığı
dört bine yakın sağlığı tehdit eden zehrin yanında, uyuşturucu tacirlerinin
doğrudan ilave ettiği uyuşturucuyla beraber okul kapılarında
okul öğrencilerine sunulur hâle gelmiştir.
Resmî ve dostluk yemeklerinin
serlevhası hâline getirilen alkollü içkiler, okul ve mezuniyet merasimlerinin
dahi baş tacı hâline getirilmiş, liseden mezun olurken alkolle tanışmayan
genç sayısı âdeta parmakla gösterilir hâle getirilmiştir.
TV kanallarında yayınlanan
bir kısım film ve senaryolara yansıtıldığı gibi, lise çağındaki
karşı cinsteki gençler, içki ve sigara kullanmayan arkadaşlarını
tahkir edici, aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadeler kullanmaktadırlar.
Bu mantıkla Yeşilayı okullarda bitirmiş, sokaktan etkinliğini
silmiş ve nostaljik bir kurum hâline getirmiş olma endişesini taşıyorum.
Nitekim, Yeşilayın işlev kazanabilmesi için bundan iki sene önce
yüce Parlamentoya verdiğim kanun teklifimin -üzülerek söyleyeyim-
Genel Kurula indirilmemesi de benim açımdan ve Parlamento açısından
bir talihsizlik ve olumsuzluktur -bunu da ifade ediyorum- ki, bu konudan
Sayın Meclis Başkanımızın da yakın bilgisi ve haberi olduğu bir
teklifti.
Resmî yemek ve ziyafetlerin
baş tacı edilen alkollü içkilerin bulunmadığı öyle yemekler olmuştur
ki, postmodern darbelerin gerekçeleri arasında maalesef yer almıştır.
Bu, ne ölçekte sigara, alkollü içki ve uyuşturucudan gençliği ve
geleceği koruma güvencesi olabilir ki, Anayasa'nın 58'inci maddesi
böyle bir hükmü amir olmasına rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, 3 Mart 1924 tarihinde kurulan Diyanet İşleri
Başkanlığı seksen üç yıldır kurumsal olarak anayasal çerçevede görevlerini
ifa etmeye çalışıyor. Elbette sistemin kendi yapısından kaynaklanan
ve kurumun gelişim sürecinde var olan bir kısım iç zaaf ve sorunları
nedeniyle sıkıntıları, hizmet sunumu ve alanı itibarıyla eksikleri
olmuştur. Mevcut imkânlara bakınca, Diyanet teşkilatı kendisine
tahmil edilen görevi yerine getirme hususunda mevcut anayasal kurumlar
arasında en başarılı kurumlar içerisinde bulunmaktadır. Tüm kurum
ve kuruluşlarda olduğu gibi Diyanet teşkilatında da hizmetin götürüldüğü
kitle ile hizmeti kitlelere taşıyacak kadro faktörü çok büyük önem
arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
konuşmanızı lütfen tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)
- 73 milyonluk ülke insanıyla yurt dışında yaşayan ve her bireri küçük
küçük kümeler hâlinde dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca
vatandaşımıza, özgürlüklerine yeni kavuşmuş soydaş ve dindaşımız
olan topluluk ve ülkelere din hizmetinin ulaştırılması, kalitede
ve temel davet metotlarına uygun hizmetin sunumunu yapacak elemanların
yetiştirilmesinde ciddi zorluk var. Bu bakımdan, Diyanetin kendi
elemanlarının yetiştirilmesi, yurt içi ve yurt dışında bu hizmeti
yabancı dile vukufiyeti olan kadrolarla yapabilmesi ve Diyanetin,
artık, özellikle toplum iletişim araçları TV kanallarından toplumun
menfi bilgilendirilmesinin önüne geçilebilmesi için acil bir yasal
düzenlemeyle Diyanete ait bir kanalın, bir televizyon kanalının
mutlaka kurulması gereğini burada vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar
-son cümlemi topluyorum Sayın Başkanım- özellikle bugün, 8 Mart 2007
Dünya Kadınlar Günü. Bu vesileyle, Dünya Kadınlar Günü'nü, onları,
sahibi oldukları tüm değerlerinden uzaklaştıran, haklarını gasbeden,
gözyaşlarının akmasına sebep olanlara ilgisiz kalındığı bir zeminde,
üzülerek söylemek lazımdır ki, Dünya Kadınlar Günü'ne verilmesi gereken
değeri bir hakkın, bihakkın verme konusunda kendimizi sorgulamamız
gerekir. Her biri annemiz, bacımız, kızımız, eşimiz, komşumuz ve hülasa
her şeyimiz ve sebebi varlığımız olan kadınlarımızı, biz, günün
her saati, haftanın, ayın ve yılın her günü minnet, saygı, sevgi ve hayatımız
içindeki rolüne göre ayağının altı öpülesi varlıklar oldukları
için, her an, takdirle yâd ediyoruz. Hazreti Havva'dan bugüne dek annelik
rolünü üstlenmiş tüm anne olan kadınların elini öpüyor, onları minnet
ve saygıyla yâd ediyor, yaradılış erdemini koruyarak, idamei hayat
edenlerini de kemali hürmetle, saygıyla, sizlerle beraber selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Uzunkaya.
Gündem dışı ikinci söz,
terörizm ve Kuzey Irak konusunda olmak üzere, İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Aydın'a aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, Kuzey Irak'taki son gelişmelere,
terörizme karşı ülkenin birlik ve bütünlüğünün korunmasının önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN AYDIN (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, son dönemlerde
-Türkiye'nin temel gündemini oluşturan meselelerden bir tanesidir-
Türkiye'nin bölünmesine kadar varabilen tartışmalar yaşıyoruz.
Aslında, bir realite var ki, Türkiye'nin bölünmesi hiçbir surette
söz konusu değil. Çünkü, Türkiye'deki yapılanma, Türkiye'deki maya,
dünyada bölünen ülkelerin hiçbir tanesiyle, hiçbir surette benzerlik
arz etmemektedir.
Şimdi, ülkemizi bölmeye
çalışan güçlerin kim olduğunu, aşağı yukarı, biliyoruz. Ben, belki,
burada tartışılmayan, bölmekten yana ya da ülkenin gidişatından
zarar görebileceklerin telaffuz edilmeyen kısmına daha çok değinmek
istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
güçlü bir ülke olmasını istemeyen güçlerin kim olduğu ortada, bunu
herkes biliyor. Ama, asıl, Türkiye'de, Türkiye'nin birlik, bütünlüğü
diye yirmi dört saat bağıran, Türkiye'de milliyetçilik kavramını
toplumun temel harcı olarak değerlendiren, ama, milliyetçiliğin
ötesinde, toplumun bütünlüğüne verilen zararlardan söz etmek istiyorum.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
Kuzey Irak'ta bizim kırmızı çizgilerimiz vardı. Yıllar sonra bu kırmızı
çizgilerimizin flulaştığı ortada. Bir devletin kurulması Kuzey
Irak'ta, bizim için kırmızı çizgiydi, ama, bugün Kuzey Irak'ta bir devlet
var, Kuzey Irak'ta bir devlet başkanı var, Kuzey Irak'ta bir bütçe var,
Kuzey Irak'ta işleyen bir mekanizma var. Bütün dünya da bu realiteyi
görüyor, Avrupa görüyor, Amerika görüyor, Arap dünyası görüyor,
ama, Türkiye'de, bu realiteyi, hâlâ, gerçek bir biçimiyle tahlil etmekten
uzak duran, daha çok da biziz.
Türkiye bölünüyor, çünkü,
Türkiye'de bazı kesimler, Türkiye'nin bir parçasını oluşturan insanların
bir kısmını potansiyel düşman olarak görüyor. Türkiye bir sıkıntı
çekiyor, bir sorun çekiyor, çünkü, yirmi dört saat "Türklük"
kelimesini ağzından düşürmeyenlerin, neredeyse "Dünyada
Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur." diyerek, 6 milyar insanın yaşadığı
bir gezegen üzerinde Türkleri yalnızlığa ve hatta Türklerin yalnız
kalmaya mahkûm edilişini kutsi bir düşünce olarak savunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
Irak'ı tanıyoruz, Irak bir devlet, ama, Irak'ın Devlet Başkanını resmen
tanımadığımızı söylemiyoruz, ama fiilen tanımıyoruz. Irak'ın Devlet
Başkanını, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleneksel siyaseti dışında,
dünyada herkes tanıyor. Bizim bu tanımama noktasındaki direncimizin
Türkiye'nin birliğine, beraberliğine nasıl bir faydası var, bugüne
kadar kavramış değilim.
Türkiye'de ve dünyada
bazı realiteler var. On yedi yaşındaki bir çocuğu on sekiz yaşına
çıkartıp büyüten ve onu idam sehpasına gönderen insanlar karşısında
suspus olan, sesini çıkaramayanlar, benim de karşı olduğum, zaten
Türkiye'de işlemesinin de mümkün olmadığı federal sistem gibi bir
düşünce ifade ettiği zaman aslan parçası kesiliyorlar. Türkiye'nin
sahibi bunlar. Türkiye'de yaşayanlar… Bunlardan başka bu ülkeyi seven
kimse yok. Bunlar gibi düşünürseniz eğer vatanseversiniz, bunlar
gibi düşünmezseniz hainsiniz. Bu ülkeyi ya seveceksiniz ya da
terk edeceksiniz. Çünkü, bu ülkeyi sevmek demek, onlar gibi düşünmek
demek, bu ülkeyi sevmek demek, sözüm ona milliyetçi demek. Aslında
milliyetçilik şu: Eğer bir ülke kendi insanını aç bırakmışsa, eğer
bir ülkede milyonlarca işsiz varsa, eğer o ülkenin milliyetçileri
bununla ilgili değillerse onların milliyetçiliği beyhude bir
milliyetçilik. Eğer kendi vatandaşlarınızı Avrupa'nın kapılarında
süründürüyorsanız, eğer kendi vatandaşlarınızın itibarını yükseltmek
için topluma yeni öneriler ve çözümler sunmuyorsanız, eğer kendi vatandaşlarınıza
palavradan "kardeşiz, kan bağımız var" diyor, ama, öte taraftan,
toplumun belli bir kesimine farklı bir duruş sergiliyorsanız, sizin
milliyetçiliğiniz, bir zamanlar meşhur bir siyasetçinin söylediği
gibi, ancak, olsa olsa, patatesten milliyetçilik olur.
Sevgili arkadaşlarım,
milliyetçilik ülkeyi sevmektir, toplumu sevmektir; Türkiye Cumhuriyeti'nin
geleneğinde Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün insanları
algılayabilmektir, kavrayabilmektir, içselleşebilmektir; Türkiye'de
farklı dillerin konuşulmasından, farklı kültürlerin yaşanmasından
rahatsız olamayacak bir öz güveni taşımaktır; Türkiye'de yaşayan,
Türkiye'de doğan bütün insanların bu ülkeyi sevdiği konusunda kendine
inanmaktır. Eğer ülkeyi seviyorsanız, ülkenin sınırlarını korumak
istiyorsanız, ülkenin dünyada büyük bir ülke olması, Akdeniz'de,
Avrasya'da, Orta Doğu'da etkin olmasını istiyorsanız küçük beyinlerinizi
kuma gömmekten vazgeçeceksiniz.
Sizin realiteleriniz
gezegenin realiteleriyle bağdaşmıyorsa, eğer, siz, "Kürt"
denildiğinde "kart", "kurt" diyerek başladıysanız,
bugün gelmiş olduğumuz noktada sözüm ona çağdaş dünyanın dayatmaları
ve baskılarıyla birçok şeyi kabul ettiyseniz, yarınlarda yapılması
gereken projeyi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HASAN AYDIN (Devamla) -
…yine dayatmalarla, zorlamalarla yapmayınız.
Bu ülkenin sahibi biziz.
Bu ülkede birliği ve beraberliği savunması gereken biziz. Buna
çözümleri bulması gereken de biziz. Türkiye'de sorunları çözmek
başka ülkelerden icazet almayı gerektirmez.
Bakınız, ben çok samimi
bir duygumu söyleyeyim: Türkiye'nin nüfusu 73 milyonsa Türkiye'de
bölünmeyi isteyenlerin sayısı binde 1 değildir. Bunu çok iyi biliyorum.
Peki, nasıl oluyor da binde 1 bile olmayan bir kesimi bazı güçler,
teröristler kullanabiliyorlar, güçlenebiliyorlar, gençlerimizi
katledebiliyorlar, şehit edebiliyorlar? Bunu hiç düşündük mü? Hayır,
bunu düşünemedik. Eğer bugüne kadarki klasik devlet siyaseti çizgisiyle
bu sorunu çözebileceğimizi zannediyorsak yanılıyoruz. 140 milyar
dolar para harcamışsınız, 35 bin tane şehit vermişsiniz, hâlâ o noktada
ısrarla, inatla, sorunu çözebilecek bir zavallılıkta yürüyorsunuz.
Bu yol, yol değil. Korkar yol…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızı
lütfen tamamlayın.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım, bugüne kadar izlenen yol, yol değil. Türkiye
Cumhuriyeti'nin büyüklüğüne, asaletine, öz güvenine, şanına yakışır
bir duruşa ihtiyacımız var, yeni çıkışlara, yeni çözümlere ihtiyacımız
var, statükocu düşünceye karşı duruş almaya ihtiyacımız var, tepkileri
göğüslemeye ihtiyacımız var, Türkiye'yi kucaklamak için yirmi beş
yıldır denemiş olduğunuz yöntemlerden vazgeçmeye cesaret etmeye
ihtiyacımız var.
Ben, Dünya Kadınlar Günü'nün
bugününde, yani lafta da olsa, Dünya Kadınlar Günü'nün kadınlar
için ne anlama geldiğini biliyor, onların gününü yine de kutluyorum.
Ama, burada bir kez daha şunu söylemek istiyorum: Bugün Türkiye'yi
çok fazla sevdiğini söyleyenler samimiler, ama Türkiye'nin sevdalısı
olarak doğru bir duruş içinde değiller. Bu ülkede hukuka ihtiyaç
var, bu ülkede özgürlüğe ihtiyaç var. Bu ülkede farklı dillerin,
farklı kültürlerin yaşanmasında mahzur yoktur. Asıl, bu kültürlerin,
farklı dillerin bir araya getirilerek hamur edilememesi problemi
vardır. Ben Türkiye'de yeni bir bakış, yeni bir düşünce ihtiyacına
ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Böyle bir günde bu nedenle söz aldım.
Arkadaşlarım, beni dinlediğiniz
için de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
Gündem dışı üçüncü söz
isteği, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, Malatya Milletvekili
Sayın Süleyman Sarıbaş'a aittir.
Buyurun efendim. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Dünya Kadınlar
Günü münasebetiyle, kadının, sosyal hayatta, düzenleyici devlet
mekanizmalarında daha fazla yer almasının gereğine ilişkin gündem
dışı konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü. Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle şahsım adına gündem dışı
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, eski
İngiltere Başbakanı Thatcher'ın bir sözü var. Diyor ki: "Bir şeyin
konuşulmasını istiyorsanız erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız
kadına gidiniz." Yani, kadınlar yapanlar, kadınlar hayatı yapanlar,
kadınlar yuvayı yapanlar, kadınlar sosyal hayatın düzenleyicileri.
Dolayısıyla, kadınlarımızın, bugün, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle,
Kadınlar Günü'nü kutlamakla başlamak istiyorum sözlerime.
Hep, biz erkekler, lafa
başlarken kadınlar için "onlar bizim bacılarımız, onlar bizim
analarımız, onlar bizim eşlerimiz" diye başlarız. Burada aslında
kadını çok da kutsamayan bir anlayış var. Hayır, onlar bizim... Evet,
statüleri ama, bizim söylemeye hakkımız olmayan şeyler. Onlar, bizim
hayatı birlikte yaşadığımız, dünyayı birlikte yaşadığımız ve beraber
mücadele ettiğimiz, bizimle rekabet eden, bizimle karşılıklı hayatı
paylaşan hemcinslerimiz. Dolayısıyla, onları sadece bacılarımız,
analarımız, eşlerimiz şeklinde çok da statüleştirmeyen ve onları
sadece bizim korumamız altında varlıklar olarak ifade eden anlayışı
değiştirmemiz gerekiyor. Değiştirmemiz gerekiyor, çünkü onlar,
onun ötesinde bir şeyler. Aslında, hayatı veren, hepimizin hayatta
olmasına vesile olan, canlarıyla, bedenleriyle, varlık sebeplerimiz,
sosyal hayatta sosyal barışın temel nüveleri ve bugün Türkiye'de
eğer bir sosyal barış varsa, bu yoksulluğa rağmen, bu kıtlığa rağmen,
bütün bunun altında yatan şey, kadının kişiliği ve kadının fedakârlığıdır,
emeğidir.
Değerli arkadaşlar,
hep kadınlar çeker acıyı. Felaket olur, en büyük acıyı kadınlar çeker;
deprem olur, sel, başka... Terör olur, en büyük feryadı, acıyı kadınlarımız
çeker. Açlık olur, yokluk olur, kıtlık olur, yine en büyük acıyı çeken
kadınlarımızdır. Çünkü, kadın yüreği, ana yüreği hep yaşatmaya,
hep beslemeye, hep daha iyiye odaklandığı için, onlar daha fazla hissederler
acıyı, onlar daha fazla özümserler acıyı.
Değerli arkadaşlar, kadınlarımız
için ne yaptık? Kadınlarımız için, maalesef, şu tabloya baktığımız
zaman -hanımefendi var, onun dışında şu tabloya baktığımız zaman-
Kadınlar Günü'nde şu Mecliste sadece bir hanımefendinin burada olması
bile kadınlarımız için bir şey yapmadığımızın, yapamadığımızın
acı bir örneğidir.
Bakın, bu toplumun
50,5'i -yani, elli buçuğu- kadın olmasına rağmen, bugün, kadınlarımız,
sosyal hayatın, düzenleyici devlet mekanizmasının hemen hemen
hiçbir yerinde yoklar. Dün bir arkadaşımız söyledi. Bir tane müsteşarımız
yok, bir tane generalimiz yok, bir tane üst düzey kadın yöneticimiz
yok. Yargıda kadınlarımız var, o da yargıya siyaset dokunamadığı
için kadınlar orada hak ettiği yere gelmişler. Yani, siyasi hayatın
düzenlediği hiçbir alanda, kadınlarımız, hak ettiği yerde, maalesef,
değiller.
Peki, bunları yapamaz
mıyız, Türk kadını bunları başaramayacak durumda mı? Elbette hayır.
Onların bizlerden çok daha zeki oldukları, verilen görevi çok daha
iyi yaptıkları kanaatini taşıyorum. Tıpkı Thatcher'ın dediği gibi,
bir şeyin yapılmasını istiyorsanız, hakikaten, kadına gidiniz,
çünkü, kadın yapıcıdır.
Bugün, arkadaşlar, sosyal
hayatımızda bu kadar gerginlik varsa, siyasal hayatımızda bu kadar
gerginlik varsa, bu, siyasal hayatımızın da, sosyal hayatımızın
da kadının elinden uzak olduğu içindir. Şu Meclisin yarısı kadın olsaydı,
demokrasi çok daha farklı yerlerde olurdu, Türkiye sosyal hayatı
çok daha farklı yerlerde olurdu, Türkiye'de sosyal barış çok daha farklı
yerlerde olurdu. Ama, Büyük Atatürk çağdaş dünyadan çok daha önceleri
kadınımıza seçme ve seçilme hakkı verdiği hâlde, o günden bugüne,
gerek Siyasi Partiler Yasamızda gerek seçim yasalarımızda pozitif
ayrımcılık adına kadını önceleyen bir anlayışı maalesef sergileyemediğimiz
için, bugün kadınlarımız hak ettikleri yerde değiller.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Biz Anavatan Partisi olarak… Açık ve net söylüyorum: Değerli arkadaşlar,
bugün, ev hanımlarımızın tamamı, çalışan eşlerinden daha fazla
çalışıyorlar. Ancak, çalışan eşlerinin sosyal güvenliği, çalışan
eşlerinin emekliliği olduğu hâlde, ev hanımlarımızın bir sosyal
güvenliği, bir emekliliği yok. Ben öneriyorum:
1) Her çalışan erkek,
eş, sigorta primlerinin bir kısmından fedakârlık yapmak üzere, bir
kısmını da devlet karşılamak üzere, onların evde çalışan eşlerine
de sosyal güvenlik hakkı, emeklilik hakkı getirmek durumundayız.
Bunu yapmak durumundayız, çünkü kadın evde çok daha fazla çalışıyor.
2) Her engelli, bakıma
muhtaç engelli, mutlaka bir kadın tarafından bakılıyor ve mutlaka
bir kadının gayretiyle, mücadelesiyle hayata tutunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)-
Sayın Başkan, son cümlelerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)-
O hâlde, evinde engelli, bakıma muhtaç engelli olan ve buna bakan bütün
kadınlarımıza, bu bakım ücretini devlet olarak, sosyal devlet olarak
vermek durumundayız. Ya bunu vermeliyiz ya da en az haftada iki gün,
üç gün devlet görevlisi elemanlarıyla bu engellilere baktırtmak
durumundayız. Evde engelli olan kadınlarımız, hayatı yaşayamıyorlar.
Evinde engelli olan kadınlarımız bütün ömürlerini o evdeki engelliye
vakfetmek durumunda kalıyorlar. Onlar sokağa çıkamıyorlar, onlar
çarşıya çıkamıyorlar, onlar hayatı yaşamıyorlar. En azından haftada
üç dört gün devlet olarak bir bakıcı görevlendirmek suretiyle, o kadınlarımızın
da hayata tutunmalarını, hayatı yaşamalarını sosyal devlet olarak
sağlamalıyız veya o bakan, o hayatını ona vakfeden kadınlarımıza
mutlaka bir ücret, bir maaş bağlamalı, en azından hayata tutunmalarını
sağlamalıyız diyorum.
Hepinize, bu vesileyle
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri,
yayında teknik bir arıza var, onun için beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.42
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ ( Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Şimdi gündeme geçiyoruz
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Başbakanlığın, Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Lübnan'a yaptığı resmî ziyarete
Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin de iştirak etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1222)
05/03/2007
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte 3 Ocak 2007 tarihinde Lübnan'a yaptığım
resmi ziyarete, Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi 2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 1/7/1976 tarihli
ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası
"Bu Kanun uyarınca yetkili hastanelerden alınan sağlık kurulu
raporları; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından görevlendirilecek
üç uzman hekimden oluşan bir sağlık kurulunca karara bağlanır. İhtiyaç
halinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından aynı usul
ve esaslar dahilinde birden fazla sağlık kurulu oluşturulabilir."
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram
Meral.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
2022 sayılı Yasa'nın 8'inci maddesinde yapılan değişiklikle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gündem maddesine geçmeden,
biraz önce saygıdeğer arkadaşlarımın da konuştukları gibi, bugün
8 Mart Kadınlar Günü, bu güzel günü kutluyorum. Mücadele etmiş, hakkını
elde etmiş ve çağ açmış, geçmişteki o emekçi hanımefendileri ve bugün
onların izinde yürüyen değerli hanımefendileri de huzurunuzda
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu madde üzerindeki değişikliğe
olumlu bakıyoruz. Çünkü, bildiğiniz gibi, birçok yaşlı veya sakat
arkadaşımız, güçsüz arkadaşımız, yani, daha doğrusu bakıma muhtaç
olan vatandaşlarımız heyet raporuyla aylık almaktadırlar. Aslında,
işin özüne bakacak olursak değerli arkadaşlarım, bana verilen bilgiye
bakacak olursak, altmış beş yaş üzerindeki arkadaşlarımıza verilen
aylık 73,5 yeni Türk lirası ve sakatlık oranına göre yüzde 40-yüzde
70 arasındaki sakatlara 147 lira, yüzde 70'in üzerinde olanlara da
220 lira civarında bir aylık bağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bir konunun özellikle üzerinde durmak istiyorum. Genelde Sayın Başbakanımız
olsun, bazı Hükûmet üyeleri olsun, bazı buradaki AK Parti hatipleri
olsun, fert başına düşen millî gelirin 5 bin dolar civarında olduğunu
söylemektedirler. 5 bin doları bugünkü kurla çarpacak olursak değerli
arkadaşlarım, 7 milyar, yani eski adıyla 7 milyar, şimdiki yeni
Türk lirayla 7 bin lira civarındadır. Bakıyoruz ve hep birlikte üzülüyoruz.
Bugün yaşlılara yapılan, o bakımevlerindeki işlem, ilgi, insanlık
dışı bir hareket değerli arkadaşlarım, yani, çok özür dilerim -televizyonlarda
izliyoruz- şu andaki çağımızda, belki hayvanlara öyle bir işlem
yapılmamaktadır, ama, ne yazık ki bugünkü Hükûmetin tutumu, yaşlılara
bakışı, maalesef, insanları bu noktaya getirmiştir.
Yine Sayın Başbakanımız,
birçok konuşmasında, yine 5 bin dolardan bahseder, ama, bir bakıyoruz
ki, üç yıl önce bir hastanede doğum yapmış, çocuk üç yaşına gelmiş,
hastaneden çıkmak için senet vermiş, parayı ödeyememiş, ondan sonra
tutuklanmış değerli arkadaşlarım; cezaevine giderken, bir hayırsever
vatandaşımız elinden tutmuş, onu cezaevi yolundan geri çevirmiş,
ama, ne yazık, Sayın Başbakanımız görmemiş "Benim memleketimde
böyle şey olur mu?" diyor. Senin memleketinde, 73 lirayı almak
için -şehir adı söylemek istemiyorum değerli arkadaşlarım- battaniyeleri
sermiş, Ziraat Bankasının önünde yatıyor, sabaha kadar bekliyor,
"73 lirayı alır mıyım, alamaz mıyım?" değerli arkadaşlarım...
Senin memleketin işte! Sen bunları görmüyor musun Sayın Başbakanım?
(x) 1347 S. Sayılı Basmayazı 7/3/2007 tarihli 72'nci Birleşim Tutanağına
eklidir.
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Önceden
kaç lira alıyorlardı?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben sizin yerinizde olsam, hiç söylemem, beni de söylettirmem. 73
liradan bahsediyorum… Sabaha kadar, o yaşlı insanların, bankanın
önünde, battaniyeleri atmış yatıyor, 73'e muhtaç. Vatandaşı dilenci
ettiniz, dilenci! Yani, üretim yok, herhangi bir yatırım yok ve meydan
okuyorsunuz, "Efendim, IMF'nin borcunu ödedik." Laf atıyorsunuz,
konuşuyorum. Nereden ödediniz? Türkiye'yi satıyorsunuz, IMF'nin
borcunu ödüyorsunuz. Bir yerden para mı kazanıyorsunuz, söyler misiniz
bana?
ÖMER İNAN (Mersin) - Ne
satması...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Türkiye'yi satıyorsunuz, Türkiye'yi! Satıp IMF'nin borcunu ödüyorsunuz.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Senin zihniyetin satar!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Var mı bir yatırım? Var mı bir yatırım?
Yani, değerli arkadaşlarım,
şu özelleştirmeden mütevellit bir bakarsanız, o yaşlı dediğiniz
insanların çalıştığı müesseseleri kimlere hibe ettiğinizin
farkında mısınız? Hangi birini açayım? insaf edin, insaf! Benim gibi
sizin de vicdanınız sızlıyor ama, ne yapacaksınız, yapacağınız
bir şey yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ne yapıyorsunuz? Efendim, yaşlı... Ne yapması lazım? Gelip sizden rica
etmesi lazım. Kime gitmesi lazım? Belediyeye gitmesi lazım. Ne yapacak?
Yarım ton kömür, bir de kuru fasulye, bulgur, bir şeye koyun... Zaten
şirketler kurmuşsunuz, şirketler. Belediyelerinizin kurduğu şirketler
var. Onların kanalıyla, onların eliyle dağıtım yaptırıyorsunuz.
Ondan sonra vatandaş, yaşlı, ne oldu? 73 lira aylık alacak, beklememesi
için, hastanelerde yeni heyetler kurulsun, bir an önce işlemler hızlandırılsın...
Buna bir şey dediğimiz yok ama, değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki
hâle bakın, sizin geldiğiniz noktaya bakın.
Bakıyorum, şimdi, değerli
arkadaşlarım, öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, bir tarafta özgürlükten,
Avrupa Birliği normlarından bahsediyorsunuz, bir taraftan -içinizde
doktorlar da var- önünde durup şifa umduğunuz doktorları, yeri geliyor
polislerinize, yeri geliyor oradaki güvenlik görevlilerinize
talimat veriyorsunuz, onları orada hırpalattırıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Sizin, işte, özgürlük anlayışınız bu. Sizin 8 Mart
Kadınlar Günü'ndeki insanlara bakış açınız da bu. Genç çocuklar geliyor,
hanım kızlar, biz de yol gösteriyoruz "Gidin AK Partideki milletvekili
arkadaşlarımızdan yardım isteyin işe girmek için." diyoruz.
Verdiğiniz, bir sorunun cevabı ne biliyor musunuz? "Hanım kız,
ne işin var senin işte, git evlen, evinde otur, kocana hizmet et."
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Kim diyor bunu?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- İşte, senin milletvekillerin diyor. Adını da söylerim. Söyletme
şimdi burada bana.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Söyle bakalım!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Zihniyetiniz o, zihniyetiniz.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Söyle! Söyle!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Dese ne demese ne? Zihniyetiniz o.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Adını söyle! Adını söyle!
BAŞKAN - Sayın Meral,
siz Genel Kurula hitap edin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, söyle, laf atmasınlar. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Daha, yakın bir tarihte,
şurada, başı bağlıları içeri alıp, modern hanımların kafasını açtıran
siz değil misiniz? Daha dün, dün… Uzakta değil, dün, şurada. Hiç uzağa…
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Biraz edepli ol.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bana edepliliği öğretme. Edepsizin ta Allah'ısın sen! Sen kimsin?
Terbiyesiz herif!
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Sen terbiyesizsin!
BAŞKAN - Sayın Karabayır,
lütfen müdahale etmeyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Senden de edepsizi var! Otur oturduğun yerde. Saygısız!
BAŞKAN - Sayın Meral,
siz, Genel Kurula hitap edin.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Ayıp bir şey ya!...
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Yapamazsın bunu!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Lütfen, rica ediyorum. Ne konuşturuyorsun o zaman onu?
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
O millete gidin.
BAŞKAN - Siz, Genel Kurula
hitap edin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Oturttur onu orada o zaman.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Sabahtan akşama kadar işiniz şov yapmak.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Kes sesini!
BAŞKAN - Sayın Karabayır,
lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sizin…
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Yapamazsın!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Başta senin ruhun o, senin. Ruhunda o yatıyor.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
Yapamazsın onu. Çünkü, bu millet sana izin vermez.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Daha, bu ülkeyi kurtaran Atatürk'e laf söyleyen senin zihniyetindeki
değil mi?
ZEKİ KARABAYIR (Kars) -
O senin zihniyetin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Atatürk'e laf söyleyen, Atatürk'e hakaret eden senin zihniyetin değil
mi? Ne konuşuyorsun o zaman?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Atatürk'e
hakaret eden şerefsizdir.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Senin zihniyetindeki değil mi?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Benim
zihniyetimle uğraşma.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Tamam, ben burada konuşuyorum. Ne gereği var, laf atıyorsun kardeşim.
Ben burada konuşuyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Kimin
sözü?
BAŞKAN - Sayın Kafkas…
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Söyledikleri
baştan sona yalan. Ayıp!
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen, müdahale etmeyin.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Atatürk'e laf söyleyenin de Allah belasını versin! Ona yandaş olanın
da Allah belasını versin! O pis lafı kullananın da Allah belasını
versin!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, o kadar…
BAŞKAN - Ona ben karar veririm.
Siz niye müdahale ediyorsunuz? Var mı öyle bir şey? Öyle bir usul var
mı bizim İç Tüzük'ümüzde?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sizin döneminizde…
BAŞKAN - Sayın Meral,
siz, Genel Kurula…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- …yaşlıları banyoya sokup, hortumla…
BAŞKAN - Bakın, Sayın Meral,
bir dakikanızı rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Bakın, Genel Kurulu
geriyorsunuz. Siz, bir madde üzerinde söz aldınız. Oradan başladınız,
dünyayı dolaşıyorsunuz. Lütfen… Siz tecrübeli bir hatipsiniz, madde
üzerinde konuşun. Genel Kurulu germeyin. Ben de gereğini yapayım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sayın Başkanım, yaşlılarla ilgili konuşmuyor muyuz?
Televizyonlarda izliyoruz,
o yaşlı insanları, büyüklerimizi banyoya sokup hortumla su tutup,
bilmem neyle de etrafını çevirmiyorlar mı? Bu, yalan mı Sayın Başkanım?
Bu, sizin döneminizde olmuyor mu? Yapanlara ne yaptınız? Bunu sormak
benim hakkım değil mi?
BAŞKAN - Efendim, bunu
izah tarzı öyle sataşma şeklinde olmaz ki. Yani, anlatın. Elbette
ki ifade edeceksiniz, ama, bunun da bir üslubu var. Maddeyle ilgili
konuşun.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Sayın Meral, sen devam et.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sayın Başkan, müsaade edin de konuşsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sayın Başkanım, maddeyle ilgili konu şu…
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Ya açıklasın ya da sözünü geri alsın.
BAŞKAN - Şu ana kadar maddeyle
ilgili bir tek cümle söylemediniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Maddenin olumlu olduğunu söyledik. Bağlanan 73 liranın yetersiz
olduğunu söyledik. Yaşlıları dilenciliğe alıştırdınız, odun kömür
için milletin belediyenin kapısı önünde nöbet tuttuğunu söyledik.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Meral,
maddeyle ne ilgisi var bu 73 liranın?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- 73 lirayı almak için bankaların önünde battaniyeleri serip yattıklarını
söyledik. Daha ne söyleyelim, madde nasıl olacaktı bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Başkanım, taraflısınız siz!
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, her nedense, kusura bakmayın, bakınız,
354 milletvekiliniz var, bir yasa çıkıyor burada. Bugün çok önemli
bir gün, bakınız, şöyle saysan 40 kişi yok. Şimdi, orada otursam, karar
yeter sayısı istesem rahatsız oluyorsunuz. Peki, ne yapalım? Sizin
gönlünüze göre benim ne davulum var ne de zurnam var, çalayım da oynayasınız!
Burada gerçekleri konuşuyoruz biz. (CHP sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ne
söyledi de alkışlıyorsunuz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalan mı söylüyor? Doğru söylüyor!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Burada gerçekleri konuşuyoruz. Ne yapmamız lazım yani?
Şimdi, yaşlıların bir
banyoya kapatılıp hortumla su tutulduğunu siz izlemediniz mi değerli
arkadaşlarım?
BAŞKAN - Sayın Meral, rica
ediyorum, ben hiçbir hatibin sözünü kesmek istemiyorum, ama siz ısrar
ediyorsunuz. Lütfen konuya gelin, rica ediyorum.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Seni de öyle yapmak lazım! Sana da öyle yapmak lazım!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ee, ne diyeyim sana? Sana yakışan laf ise… Sana yakıştı mı hiç? Hiç
boyuna posuna, şu kaşına gözüne yakıştı mı? Hiç yakışıyor mu sana?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Öyle istiyorsun ama yapmayacağız! Çok istiyorsun da yapmayacağız!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Beni öyle yapamazsın da, aslında senin kafanı onunla yıkamak lazım,
o pis zihniyetin ortadan kalksın diye!
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Meral.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın konuşmacının konuşmalarındaki ifadelerle
ilgili sataşmayı Grubumuz adına cevaplamak istiyorum müsaade
ederseniz.
BAŞKAN - Değerlendireceğim
Sayın Gündüz. Hatibi çağırdığım için daha sonra değerlendireceğim.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1347 sıra sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'yla ilgili düşüncelerimi anlatmak
üzere Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün
8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızın illaki belirli
günlerde değil, her zaman anılması, her zaman takdir görmesi, her zaman,
annelerimiz, bacılarımız olduğu, kardeşlerimiz olduğunu unutmadan,
bunlara yeteri kadar önemi vermek zorundayız. Bugünün bütün dünya
kadınları için kutlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarken, biz Türkiye'de şu anda ne yapıyoruz?
Kadınlarımıza yeteri kadar önem veriyor muyuz? AKP Hükûmeti döneminde,
kadın istihdamı yüzde 36'dan yüzde 26'ya düşmüştür.
Değerli arkadaşlar,
üst düzey kadın yöneticilerimizin oranı ise yüzde 15'ten yüzde 11'e
düşmüştür. Yirmi beş tane müsteşarlıkta, maalesef, bir tane kadın
müsteşar yoktur. 2006 yılında erkek istihdam olarak Türkiye'de barındırılan,
çalışan insanlar, 2006 yılında bu oran yüzde 63,7'den yüzde 73,3'e çıkmıştır,
ama, maalesef, kadınlarımızda bu oran ise aşağıya çekilmiştir. İşte,
AKP Hükûmetinin kadınlarımıza bakış açısı bu. Eğer, Türkiye'nin yüzde
51'ini kadınlarımız oluşturuyorsa, bunların istihdamıyla, siyasetiyle,
devlet kademelerinde, kurumlarında temsili de bu orana hiç olmazsa
yaklaşık olması gerekir.
Dün gördük işte, kadınlarımıza
Mecliste, şapkasıyla gelen kadınlarımıza tavırlarını gördük.
Bunlar doğru mu? Cumhuriyet kadınlarına bu şekilde, Türkiye Büyük
Millet Meclisine girerken bu şekilde davranılmasını, gerçekten
bu Meclise ve Atatürk'ümüzün kurmuş olduğu bu Meclise gerçekten büyük
bir hakaret diye sayıyoruz.
Değerli arkadaşlar, siyasete
de geldiğinde kadınlarımıza bakıyoruz, yüzde 4,5 milletvekili
olarak. Bugün 3.200 küsur belediye başkanından, maalesef, kadınlarımız
18 tane. 34 bine yakın belediye meclis üyesi olan bu ülkede, maalesef,
yüzde 2,5 kadın temsilcilerimiz var. İşte, bu Meclisimizin ve bu ülkemizdeki
kadına bakış açımızı bu tablolarla göz önüne seriyoruz.
Dün Mecliste, hatta, bizim
Anavatan milletvekili Sayın Balandı konuşurken AKP sıralarında
bir milletvekilimiz, maalesef, konuşmasına müdahale ederek… O zaman,
Mecliste, bakan olarak, Bakanın dışında kaç tane bayan temsilcimiz
vardı? Bakan tek başına oturuyordu orada. Soruyorum sizlere: Gerçekten,
bayanlarımızın, analarımızın o gününde bir tek bakanla orada bakanlar
koltuğunda bulunmasını içinize sindiriyor musunuz? Biz Anavatanlılar
olarak içerimize sindiremedik, sindiremeyiz de bu anlayışı. Zaten,
bakış açınız da belli. Bir köylü vatandaşa Sayın Başbakanın söylediğini
hiç kimse unutmadı: "Ananızı alın da gidin." gibi şeyle. Anaya
bakış açısı bu değil. Analar gerçekten sevgiye, saygıya muhtaç, eli
öpülecek. Onların hiç kimseye, anaların kini yok, düşmanlığı yok,
çocukların hiç kimseye düşmanlığı yok. Hep birbirleriyle ne kadar,
bütün annelere bakın, ne güzel birbirleriyle uzlaşırlar; ama, bizim,
erkekler olarak kadınlara bakış açımızı gözden geçirmeliyiz ve onlara
yeteri kadar değer vermeliyiz.
Değerli arkadaşlar,
yurt dışına giden ve altmış beş yaşındaki vatandaşlarla ilgili alınan
bu paraların gerçekten alınmaması gerekir. 15 YTL ile Türkiye zengin
olmaz. Zengin olunacak şeyler ne, biliyor musunuz? Kurumlar vergisini
düşürmeseydiniz de bu insanlardan da, altmış beş yaş olsun veya yurt
dışına giden insanlardan bu kadar para almanın veya azıcık para almanın
bir anlamı, Türkiye bütçesine katkısı oluyor mu, maliyesine katkısı
oluyor mu? Yaptığınız kırtasiye parası bile 15 YTL'yi geçiyor. Bunları
iyi hesaplamak lazım. Bu vatandaşı yoksulluğa zaten sürüklediniz,
perişanlığa zaten sürüklediniz. Yurt dışına giderken çocuğunun
hasretine dayanamayan yaşlı insanlardan 15 lira almanız gerçekten
sizi vicdanen rahat bırakıyor mu?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Siz 100 dolar yaparken vicdanınız sızlamıyor muydu?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Kaldırsaydın o zaman tümden. Kaldır, destek verelim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bunları bize söylemeyin. Sizin eğer vicdanınız sızlamıyorsa yapabilecek
şeyim yok. Zaten o yoksulluğu her geçen gün arttırdınız. Ondan sonra
da görmemezlikten gelerek insanların üzerine gitmenizin ve tozpembe
göstermenizi bu ülkeye hiç gerek yok.
Biz diyoruz ki, o insanlar
mağdur olmasın. Biz o insanların yanındayız. Siz kimin yanında olduğunuzu
zaten gösteriyorsunuz. Kurumlar vergisini aşağıya çekerek, birilerini
koruyarak, trilyonlarca paraları başkalarının keselerine aktararak
sizler çıkıyorsunuz, yoksulların 15 lirasına tenezzül ediyorsunuz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Kurumlar vergisi vermeyenlerle ilgili…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Kimlerin verdiği belli. Oferlerden kaç lira aldınız?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Ne kadar hak ediyorsa, o kadar…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Yazık size, yazık! Yemek parası bile değil 15 YTL.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, Oferlerden kaç lira aldınız? Dubai şeyhlerinden kaç lira aldınız
ve bunlarla ilgili, Telekom'la ilgili yapmış olduğunuz zamlar bu
vatandaşın cebinden çıkmıyor mu? Yarın vatandaşlar faturalarını
açtıklarında, o sabit ücretleri gördüklerinde sizlere ne diyecekler?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
15 lira için ne diyecekler? 15 lira bulamayan adam yurt dışına çıkar
mı?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sandıkta söyleyecekler, sandıkta!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- 15 lira değil Sayın Milletvekilim. Bir dolmuş parasını bulamayan
ve kilometrelerce yol yürüyen insanlara bakın yahu! Hiç indiniz
mi… O insanlar, inan edin, dolmuş parasını bulamıyor. Siz 15 liradan
bahsediyorsunuz!..
RESUL TOSUN (Tokat) - 65
lira bağlayacağız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, 65 lirayla, Sayın Milletvekilim, acaba çarşıya
gittiğinizde 65 liraya ne verirler? Hiç filelerinize baktınız
mı? Gittiniz mi pazara? Şurada Çankaya Pazarı'na gidin, Ayrancı Pazarı'na
gidin de 65 liraya o file dolduruluyor mu acaba?
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Sizin gibi giderek görmüyoruz, biz her zaman içindeyiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Biz halkın içindeyiz, biz halkız. Halkın sorunlarıyla, biz burada
geldik, sizlere bu halkın şikâyetlerini dile getiriyoruz. İster
dinleyin, ister dinlemeyin. Ama, halk size sandıkta öyle bir laflarını
dinletecekler ki, geldiğiniz bu çoğunluğun, inan edin, geçmişteki
olanlar gibi bu Meclisin de dışında olacaksınız.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Az kaldı… Az kaldı…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Laf atarak yaranamazsınız, sayın yöneticilerinize yaranamazsınız,
sayın yöneticilerinize yaranamazsınız, çünkü, halka karşı suç
işliyorsunuz. Halkın birikimlerini…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Az kaldı…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim, sayın hatip konuşsun, hakkını kullansın.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Yanlış konuşuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
siz de Genel Kurula hitap edin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben, Genel Kurula hitap ediyorum da, vatandaşın
sesini dile getiriyoruz. Vatandaşın sesinden rahatsız olan arkadaşlar,
o vatandaşlara buraya gelirken ne söylediniz, ne vaat ettiniz, neler
söylediniz?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Hiçbir şey.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, söylediniz. Ne söylediniz? Vicdanlarının üzerine ipotek koyarak,
duygularını istismar ederek, "biz, yoksullukla, hırsızlıkla
mücadele edeceğiz" dediniz, Ali Diboları çoğalttınız… Ali Diboları
çoğalttınız ve parti örgütlerinizle… Bir örnek vereyim: İlçe yöneticileriniz
gitmiş, (A) müdürlüğü benden sorumlu, diğer ilçe yöneticisi (B) müdürlüğü
diye, ihalelerle, oradaki tadilatlarla ilgili sorunlara kadar
inmişsiniz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Yalan!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Yalan değil. Mut'a gidin bakın, benim seçim bölgem Mut'a gidin.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Düpedüz yalan!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Acaba, o başhekime yapılan baskılar, diğer taraftan kaymakamın
davranışını bir sorun. Biz, belgelere dayanarak konuşuyoruz.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Sayın Başkan, bu konuşmanın neresi maddeyle ilgili?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Eğer sizin yöneticileriniz gidip de, müdürlükler, "hastanelerin
bütün alışverişiyle ben ilgileneceğim" diyorsa yönetici olarak,
diğeri Orman Müdürlüğüne gidiyor "ben ilgileneceğim" diyorsa,
demek ki, Türkiye'de, maalesef öyle bir örgütlenmenin içerisindesiniz
ki, insanların hem gelecekleriyle hem yiyecekleriyle hem hayatlarıyla
gerçekten eziyet yaparak, kendi keselerinizi doldurmasının dışında
başka bir şey yapmıyorsunuz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Haşa!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bu görünüyor, yaşıyor. O aldığınız ihalelere bakın, geri dönün
de bakın.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Daha dün yaptık ihale, Karayollarıyla ilgili…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- İşte, büyükşehir belediye başkanlarınızdan alınan, İstanbul'da,
buradaki ihalelere bakın. Böyle, kimlere verildi? Dilara ismi…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- İhale canlı yayınlandı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Dilara ismi, o çocuğu öldüren zihniyet…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Dilara'yı hangi zihniyet öldürdü ya?
BAŞKAN - Sayın Özcan, süreniz
bitti, ama, ne yazık ki, 2'nci maddeyle ilgili bir tek cümleye rastlayamadık.
Efendim, ben, bir dakika
sürenizi uzatıyorum. Bu süre içerisinde eğer madde üzerinde konuşursanız
memnun olurum.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Başkanım, istismar ediyor; süre vermeyin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Madde üzerinde Sayın Başkan…
Zaten altmış beş yaşıyla
ilgili bu insanların yurt dışına gittiğinde para almaları, altmış
beş yaşındaki insanların sosyal güvenceleriyle ilgili sorunları,
zaten bunlar bu maddede belli. Biz bütün insanların sorunlarını dile
getiriyoruz. Sadece altmış beş yaşındaki değil, o kanalizasyonlara
düşen çocukların sorunlarından ta ölene kadar emeklilerin sorunlarını
dile getiriyoruz. Bundan rahatsız olmasınlar diyor, bu Hükûmetin
artık insanlarla, gerçekten Türkiye halkını kucaklayan bir yapı
değil, kendi yandaşlarını kucaklayan bir yapı, kadınlara bakış
açısıyla ilgili; ki, bu Kadınlar Günü'nde bunu dile getirdik. Bundan
da rahatsız olmasınlar diyor, yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.
Bütün kadınlarımıza sağlık ve esenlikler diliyoruz, Anavatan Grubu
olarak onların yanında olduğumuzu bir daha belirtiyoruz. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlandı.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Affedersiniz…
İç Tüzük'ün 69'uncu maddesine
göre bir açıklama talebiniz var.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Kısa ve öz…
Sayın Gündüz, bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara Milletvekili
Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten,
bugün çok özel ve önemli bir gün, Dünya Kadınlar Günü. Şimdi, hiç kimse,
burada, biri diğerini kadın düşmanı diye ilan etmeye hakkı yok.
İlan ettiğimiz takdirde, eşlerimizi nereye koyacağız, bacılarımızı
nereye koyacağız, analarımızı nereye koyacağız?
O yüzden, biz, hepimiz,
iktidarıyla muhalefetiyle, millet olarak Anadolu'dan geliyoruz.
Anadolu, anaların dolu olduğu bir yer ve bizim medeniyetimiz ana
yüreği gibi sıcak, şefkatli, müşfik bir medeniyet. Ananın şefkatli
yorganını, bütün aile fertlerinin üzerine sımsıcak sardığı ve böylece
toplumsal bütünlüğümüzü sağladığımız bir medeniyet.
O yüzden, burada, üslubu
beyan aynıyla insandır. O yüzden, kem söz sahibine aittir. Burası
milletin huzuru, milletin mikrofonu, milletin Meclisidir. Burada
hiç kimsenin diğer bir arkadaşa hakaret hakkı yoktur. Ben şahsen,
söylenen lafları özellikle ağzıma almaya utanıyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Çok ağır oldu Hocam.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O yüzden, herkesin fikrini, düşüncesini -konuyla ilgili- açıkça
söylemesinde yarar var, çünkü, barikayı hakikat fikirlerin tartışılmasından
ortaya çıkar; ama, fikir yerine burada biz hakareti, konuyla alakası
olmayan meseleleri gündeme taşıyarak Meclisi germeyelim. Buradaki
gerginlik topluma yansıyor ve toplumda gerginliğe, gerilime ve huzursuzluğa
sebep oluyor. O yüzden, ben Sayın Meral'in sözlerini, özellikle bazı
kelimelerini burada kabul edemeyeceğimizi ve şiddetle kınadığımızı
belirtmek istiyorum. O lafları da aynen ağzıma almaktan da utanıyorum.
O yüzden, değerli arkadaşlar,
kadınlarla ilgili, bakın, "Biz Anadolu medeniyetinden geliyoruz."
derken, bizim kadınlarımız başımızın tacı, gönlümüzün ilacı. O
yüzden, bizim Peygamberimiz cenneti annelerin ayaklarına sermiştir.
Hiç kimsenin Peygamberin verdiği böyle bir hakkı almaya hak ve yetkisi
yoktur. O yüzden ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş. Gelin, analarımıza,
kadınlarımıza, bacılarımıza, kardeşlerimize sahip çıkalım, onları
yüceltelim.
Bununla ilgili pek çok
icraat var. Bu icraatı da, iktidarıyla muhalefetiyle biz burada
bu yasaları yaptık. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kurulduysa,
kadınlarımızın toplumsal hayattaki yerini yüceltmek için yapılmıştır.
Eğer, Anayasa'da kadın ve erkekler için fırsat eşitliği, eşit haklar
getirilmişse, bu Meclisin şanındandır. Ben iktidarıyla muhalefetiyle
bütün milletvekillerimizi böylesine güzel bir konuda duyarlı
davrandıkları ve bunu Anayasa'mıza koydukları için tebrik ediyorum.
Annelerimizin, kadınlarımızın
eli öpülecek kadar saygın, başımızın üzerinde yeri olduğunu beyan
ediyor, hepinize en kalbî sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (Devam)
BAŞKAN - Soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın
Bakana, Hükûmete bir sorum olacak.
Bu yasa maddesi, kamuoyunda,
altmış beş yaş yasası olarak bilinen 2002 sayılı Yasa'nın 8'inci maddesinde
bir değişiklik yapıyor. Bundan yararlanarak, 2002 sayılı Yasa çerçevesinde
yararlanan insanlarımızın sosyal yardım ve sosyal hizmet programlarından
yararlanmakta olduğunu belirtiyoruz. Ancak, Hükûmetin, sosyal yardım
ve sosyal hizmet alanında bir ulusal program oluşturmada, dört buçuk
yıldan bu yana elini kıpırdatmadığını da üzülerek teşhis ediyoruz.
Sorumu soruyorum Sayın
Başkan: Acaba, Sayın Hükûmet, AKP İktidarı, sosyal hizmet ve sosyal
yardım alanında ulusal bir politikanın oluşturulması amacıyla,
ulusal bir politikanın ve modelin oluşturulması için şu anda ne yapmıştır
ve hangi noktada bulunmaktadır?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma, vasıtanızla şu soruyu
yöneltmek istiyorum:
Aslında, TRT 3'ten bizi
izleyen insanlar, belki burada yeni bir harcın ihdası gibi bir tabloyla
karşı karşıyalar. Ben, bunu açıkça sormak istiyorum: Sayın Bakanım,
tasarıyla, 15 YTL'lik yeni bir çıkış harcı mı ihdas ediyorsunuz, yoksa
yeni olmayan, AK Parti İktidarından önce var olan 70 YTL'lik çıkış
harcının 15 YTL'ye düşürülmesi mi söz konusudur? Bunun aydınlatılması
gerekiyor.
İkinci sorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayret bir şey! O, 1'inci maddeyle ilgili…
AHMET IŞIK (Konya) - İkinci
sorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O, 1'inci maddeyle ilgili…
AHMET IŞIK (Konya) - Kes
sesini! Terbiyesiz!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayret bir şey! O 1'inci maddeyle ilgili…
AHMET IŞIK (Konya) -
Kes!.. (CHP ve Anavatan sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Haydaa!
BAŞKAN - Sayın Işık, siz
sorunuzu sorun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O, 1'inci maddeyle ilgili…
BAŞKAN - Siz sorunuzu
sorun lütfen. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir insan
hata yapabilir, yanlışlık yapabilir…
AHMET IŞIK (Konya) - Ne
hatası Sayın Başkan!
BAŞKAN - Ama, böyle bir
davranış da hiç hoş değil.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, sorum çok bilinçli, hata değil.
Çıkan arkadaşlarımız,
sanki yeni bir vergi, çıkış harcı ihdası gibi bir takdim yapıyorlar.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Kürsüden anlat.
AHMET IŞIK (Konya) - Halbuki,
bunun…
BAŞKAN - Efendim, siz soru
sorma hakkınızı kullanın.
AHMET IŞIK (Konya) -
Hükûmete soruyorum: Bu harç yeni bir ihdas mı, yoksa var olan bir harcın
düşürülmesi mi? Bunu soruyorum.
BAŞKAN - Tamam.
AHMET IŞIK (Konya) - İkinci
sorum…
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Bakanım, son üç yılda yurt dışına çıkış yapanlardan, 2003'te yüzde
15, 2004'te yüzde 13 ve 2005'te yüzde 14'ü harç ödemiş bulunmaktadır. Yani,
arzulanan orana ulaşılamamıştır. Çıkış harcının düşük oranda kalmasının
gerekçesi nedir? Yeni uygulamayla vergide adalet ve genellik ilkesi
gerçekleştirilmiş olacak mıdır? Tasarı hayata geçtiğinde, öngörülen
toplam harcı yıllık ne kadar öngörmektesiniz?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Tütüncü,
"Ulusal sosyal program var mı?" diye sordu. Bizim Partinin
Acil Eylem Planı'nda bu var ve nitekim uyguladık. Mesela, bir tek maddesini
söyleyeceğim: Şimdiye kadar, özürlülerle ilgili, ailelere özürlülerin
eğitimi ve bakımı için hiç, masraf karşılığı para ödenmiyordu. Geçen
sene 800 trilyon ödendi, bu sene bütçedeki para 1 katrilyondur. Ben
bir tek maddesini söyleyeyim. Ama, belki, bir bütünlük içerisinde
arzu ediyorsunuz. O, tabii, benim bilebileceğim bir husus değil.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Ben ulusal bir modelden söz ettim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Işık'ın sorusuna vereceğimiz
cevap: Evet, yani 15 lira yeni konmuyor; 70 dolardı, 70 YTL'ye düştü,
şimdi 15'e düşüyor. Ancak, istisnalar kaldırıldığı için… Çok fazla
istisna vardı, sizin de tespit ettiğiniz gibi, ödeyenler 100'ün 14'ü,
15'i gibi rakamlara düşmüştü. Şimdi, miktar düşürülerek, istisnalar
azaltılarak daha fazla gelir elde edilmesi beklenmektedir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Maddeyi…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yeter sayısı…
Yalnız, benim bir şeyim
var Sayın Başkan…
BAŞKAN - Anladım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kısa bir açıklama…
BAŞKAN - Anladım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
ve karar yeter sayısı da arayacağım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Efendim, ondan önce…
BAŞKAN - Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Başka bir oturuma geçeceksiniz ama…
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Size söz vereceğim zaten.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, diğer oturuma geçeceksiniz…
BAŞKAN - Efendim, yerinizden…
Buyurun… Buyurun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kürsüden müsaade edin, sataşma var. ("Kabul etmeyenleri sormadınız"
sesi)
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sordum…
Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ ( Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1347 sıra sayılı Tasarı'nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2'nci maddenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler.
Madde kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık, "İç Tüzük'ün vermiş olduğu
soru sorma hakkını kullanırken işbu müdahaleye yönelik ifadede
bulundum. Hiçbir şahsı hedef almamışımdır" diyor.
Yerinizden kısa bir
açıklama yapacak mısınız.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, önceki oturumda soru sorarken
söylediği bir sözün yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Kesinlikle incitici
beyanım söz konusu değildir. Tutanaklarda görülebilir. Yalnız Tüzük'ten
doğan hakkımı kullanırken yapılan müdahaleye yönelik bir tepkim
olmuştur.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- Hakaret ettin yahu! Ayıp, ayıp!
AHMET IŞIK (Konya) - Ama,
bu tepki asla incitici bir tepki değildir. Bu, reflekssel, sadece
hakkımı korumaya yönelik bir tepkidir. Tutanaklarda da görülebilir.
Yanlış bir anlaşılma varsa, bu noktada özür dilerim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Mesele anlaşılmıştır.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- "Terbiyesiz" dedi.
BAŞKAN - Bu açıklama sizin
için yeterli değilse siz de buyurun, yerinizden kısa bir açıklamada
bulunun.
3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Konya Milletvekili
Ahmet Işık'ın açıklamasına karşı, görüşlerini ifade eden açıklaması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün Dünya Kadınlar Günü.
Biraz önce AK Parti Grup Başkan Vekilimiz Sayın İrfan Gündüz, Meclisin
nasıl çalışması lazım geldiğini, milletvekillerinin birbirlerine
karşı nasıl hitap içerisinde bulunmaları gerektiğini çok veciz
bir şekilde ifade etmeye çalıştılar. Ancak, bu konuşmanın hemen
akabinde, AK Partili bir milletvekilinin bir başka milletvekiline
yapmış olduğu hakareti kabul etmemiz mümkün değildir. Kaldı ki,
bir milletvekili konuşurken, bugüne kadar birçok milletvekili o
konuyla ilgili yerinden bazı açıklamalarda bulunmuştur, benim de
yaptığım budur. Sayın Milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıldığı günden beri muhalefetin soru sorma hakkını elinden almak
maksadıyla oturduğu yerden sorular sormaktadır. Benim itirazım…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Müsaade eder misin.
Benim itirazım, 2'nci
maddeyle ilgili soru sorma sırası geldiğinde, 1'inci maddeyle ilgili
soru sorma hakkının geçtiğini yerimden ifade ettim. Başka bunun dışında
bir şey söylemem söz konusu değildir. O bakımdan, Sayın Milletvekilinin,
bu husus göz önüne alınarak, yapmış olduğu o açıklamanın içerisinde
kullanmış olduğu hakaret sözlerini, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
hepimizin huzurunda geri almasını, sizlerden özellikle istirham
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Biraz önce açıklama
yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Açıklama açık olmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (Devam)
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 16/5/2006 tarihli
ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun:
a) 28 inci maddesinin;
ikinci fıkrasında yer alan, "… sözleşmeli personeline" ibaresi,
"…sözleşmeli personeline, sağlık kurullarında ve fatura ile
reçetelerin incelenmesi işlerinde çalışmak üzere Kurum dışından
görevlendirilen tabiplere", aynı fıkranın ikinci cümlesi;
"sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına dahil
kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına
asaleten veya vekaleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde
fiilen çalışan doktor ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı
%700 olarak uygulanır", üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi
"Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan Kurumca belirlenecek
en fazla beş kişiye ödenecek ücret, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre istihdam
edilenlerin sözleşme ücreti tavanının beş katını, diğer beş kişiye
dört katını, geri kalanlara ise üç katını geçemez ve bunlara bu fıkrada
belirtilen ücret dışında herhangi bir ödeme yapılamaz" şeklinde
değiştirilmiştir.
b) Geçici 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından
mülga kanun hükümlerine göre kullanılır." ibaresi, "yetkileri
Kurum Yönetim Kurulu tarafından ilgili kanunların mülga hükümlerine
göre kullanılır ve bu yetkilerden uygun gördüklerini Başkana veya
ilgili birimlere devredebilir." şeklinde değiştirilmiş ve
beşinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "birinci fıkrada
belirtilen süre sonunda" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ali
Arslan.
Buyurun. (CHP Sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yasa,
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ama, konuyla hiç ilgisi
olmayan, Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili bir madde bu. Bir yanıyla
bu yasayı da bir torba yasa olarak değerlendirebiliriz. Başlığıyla
ilgisi olmayan, Komisyonda sonradan tasarının içine yerleştirilen
bir madde bu.
Değerli arkadaşlarım,
torba yasa deyince akla, tabii, hemen, geçtiğimiz günlerde, bu Mecliste,
iki hafta, üç hafta büyük gerginliklere neden olan, konuyla ilgili
sivil toplum örgütlerinin, Cumhuriyet Halk Partisinin büyük itirazlarına
neden olan torba yasa akla geliyor. Bildiğiniz gibi, o torba yasa
da, şef, şef yardımcılarının atanmaları, hekimlere zorunlu mali
sorumluluk sigortasının getirilmesi, Türkiye'de şimdiye kadar
hiç olmayan yabancı hekimlere çalışma izni verilmesi, anestezi
teknisyenlerinin, anestezi uzmanı yetkileri alması gibi, gerçekten
akla hayale sığmayacak yanlışlıklarla dolu bir torba yasaydı. Büyük
itirazlar ettik. Bildiğiniz gibi, Mecliste çok yoğun tartışmalar
oldu, ancak, ne mutlu -Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, geçtiğimiz
günlerde bu yasanın dört maddesini geri gönderdi- Komisyonda memnuniyetle
gördük ki, Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisteki, bu kürsüdeki büyük
itirazlarına rağmen, geçirdiğiniz o maddeler bugün Komisyonda iktidar
partisinin de katkılarıyla Cumhurbaşkanının itirazları haklı görüldü.
Oysa, Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri aynı, bizim bu kürsüden söylediğimiz
gerekçelerle tıpatıp aynıydı. "Cumhurbaşkanı ne güzel eleştirmiş,
doğru şeyler söylüyor" gerekçesiyle o maddeler geri çekildi.
Değerli arkadaşlarım,
niye bu kadar uğraştırdınız Meclisi? Bu kürsüden, rakamlarla, hesaplar
yaparak, sizleri ikna etmeye çalıştık, ancak, bir yerler size ille
bunu geçirin diye talimat vermişti ve geçirdiniz ama, sevinerek
görüyoruz ki, bugün bu yanlışlıktan geri dönüyorsunuz.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Şimdilik…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan diyor ki: "Şimdilik."
Demek ki arkada başka hesaplar var.
Değerli arkadaşlarım,
ne olabilir o hesaplar? Kamuoyunda bu yasalara olan tepkileri göğüsleyemeyeceğinizi
anladığınız için, öyle görünüyor Sayın Başkanın bu ifadesinden.
Değerli arkadaşlarım,
o kadar gerdiniz ki, bakın, önümüzdeki pazar günü Türk Tabipler Birliği,
Sağlık Emekçileri Sendikası, konuyla ilgili sivil toplum örgütleri
Ankara'da büyük bir beyaz eylem yapacaklar. Bununla ilgili dün Ankara'nın
bütün hastanelerinde referandum yaptılar, çalışmalar yaptılar.
Âdeta arka bahçeniz hâline getirdiğiniz Atatürk Eğitim Hastanesinde,
bu arkadaşlarımız, hekimlerle, sağlık çalışanlarıyla görüşmek
üzere orada bulunan değerli arkadaşlarımız, oradaki özel güvenlik
şirketi elemanları tarafından şiddete maruz kaldılar. Bu kadar
gerdiniz o Yasa'yla ilgili. Ben, hastane yönetiminin o şiddete maruz
kalma olayında masum olduğunu sanmıyorum, mutlaka özel güvenlik
elemanları hastane yönetiminden haberli olarak yaptılar bu işi.
Hastane yönetimini ve bu olayı şiddetle kınıyorum, hastane yönetimi
konusunda da Sağlık Bakanlığının gerekli işlemleri acilen başlatmasını
o arkadaşlarım için, Türkiye'nin esenliği için istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu maddede ne var? Maddede, baktığımızda, "Sağlık kurullarında
ve fatura ile reçetelerin incelenmesi işlerinde çalışmak üzere
Kurum dışından görevlendirilen tabiplere…" Sanıyorum bir
önergeyle buna diş hekimleri ve eczacılar da dâhil edilecek. Yani
siz, sağlığı ticarileştirirseniz, sağlığı anayasal bir hak olmaktan
çıkarıp sadece Türkiye'de değil, dünyanın birçok ülkesinde Dünya
Bankası tarafından önerilen, Dünya Bankası tarafından verilen reçeteye
göre sağlığı anayasal bir hak olmaktan çıkarıp ticari bir işlem
hâline getirirseniz, sonunda da yok efendim reçetenin kontrolü, raporun
kontrolü, tetkiklerin sınırlandırılması gibi birtakım önlemler
alırsınız. Bu konuda da elemanlar yerleştirmeniz lazım. Bu, tamamen
sağlığın ticarileşmesi sonucu ihtiyaç duyulan bir olay.
Değerli arkadaşlarım,
sanıyorum itirazlar var "Yok öyle bir şey" diye. Bakın, geçtiğimiz
günlerde biliyorsunuz hekimlerin tetkik ve reçetelerini kısıtlayan
bir tebliğiniz vardı temmuz ayında çıkardığınız. Danıştaya açılan
dava sonucu, Danıştay bir karar veriyor ve Danıştayın verdiği kararın
ben size son paragrafını okuyorum değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet
Halk Partisine itiraz ediyorsunuz, sivil toplum örgütlerine itiraz
ediyorsunuz, ancak Danıştay kararı bakın ne diyor: "Davalı idarenin
-burada Maliye Bakanlığını kastediyor, ne hikmetse, son dönemde,
sizin döneminizde özellikle sağlıkla ilgili bütün yasal düzenlemeleri
Sağlık Bakanlığı değil Maliye Bakanlığı almaya başladı- son zamanlarda
sağlık harcamalarında tasarrufa gidilmesi amacına yönelik olarak
yürürlüğe konulan ve istikrarlı bir biçimde sürdürülen bu uygulamaların
-sizin yaptıklarınız, çıkardığınız yasaların- Anayasa'nın, cumhuriyetin
temel ilkeleri başlığını taşıyan 2'nci maddesinde yer alan, sosyal
devlet ilkesinden giderek uzaklaşıldığının bir göstergesi olduğunun
ayrıca vurgulanması gerekir." diyor. Değerli arkadaşlarım,
gerçekten de tablo aynen bu.
Erişimi engellemeye
çalışıyorsunuz, ödemeleri geciktirmeye çalışıyorsunuz. Bakın,
geçtiğimiz torba yasa görüşülürken, bu kürsüden eczacıların sorunlarını
dile getirmiştik. Eczacıların, zamanında ödeme yapılamadığı
için sıkıntıda olduğunu, yirmi üç bin eczanenin kapanmakla karşı
karşıya olduğunu dile getirmiştik. Adalet ve Kalkınma Partisinden
bir arkadaşımız "yok öyle bir şey, ben Muğla Eczacılar Odası Başkanıyla
görüştüm, zamanında ödemelerini alıyorlar ufak tefek aksaklıkla."
dedi.
Bakın, geçtiğimiz günlerde
Hürriyet gazetesinde Eczacılar Odası tam sayfa ilan verdi, çoğunuz
okumuşsunuzdur. "İlacınıza ve eczacınıza sahip çıkın" diye
Ankara Eczacılar Odası tam sayfa ilanlar verdi. Bu kürsüye çıkıyorsunuz,
yok öyle bir şey, efendim eczacılar her şeyi zamanında alıyor, sıkıntıları
yok, dile getiriyorsunuz, ancak, insanlar, gerçekleri ancak gazete
ilanları vererek sizlere göstermeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım,
diyorlar ki, biz, kırtasiyeden boğulduk. Gerçekten bir hakkı veriyorsunuz,
o hakkı zamanında alamamaları için bir sürü engeller, kırtasiye,
işte yok "en ucuzunu verecektin", "vatandaştan farkını
alacaksın", "bu tahlil istenir mi?" Bakın, Ankara Üniversitesi,
aylardan beri döner sermaye haklarını çalışanlarına ödemiyor.
Bir hakkı veriyorsunuz, ancak, 60 trilyon alacağı var geri ödeme kurumlarından.
Geri ödeme kurumlarından bu alacağını alamadığı için de doktorlarına,
hemşirelerine, sağlık memurlarına, teknisyenlerine, döner sermaye
gelirlerini ödeyemiyorlar.
Bir hakkı veriyorsunuz,
ondan sonra yok efendim geç öde, biraz daha geciktir ya da kıs, azalt,
teminat paketleri koy, işte tahlillerini kısıtla, tetkiklerini
kısıtla… Bir sürü önlemle, verdiğiniz hakkı da yavaş yavaş geri alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
aslında sağlığın çok reel sorunları var. Bakın, geçtiğimiz torba
yasada ne vardı: Yabancı hekimler. Efendim, Türkiye'deki hekim sayıları
yetersiz, yabancı hekimler getirelim… Biz de iddia etmiştik, hayır,
yeterlidir, dağılımında bozukluk vardır diye. Cumhurbaşkanımız
da gerekçesinde aynen bunu söylüyor. Oysa, Türkiye'de sağlıkta başka
reel sorunlar var. İddia ettiniz Türkiye'deki hekim sayısı Avrupa
Birliği ülkeleri içinde en azdır, OECD ülkelerinde diye. Doğrudur,
en azdır. Çok olması orada sağlık sorunlarının çözüldüğünü göstermez.
Bakın, en büyük sorunlarımızdan
bir tanesi hasta yatağı sayısıdır, hastane sayısıdır. Türkiye'de
çok önemli bir sayıda hasta yatağı eksikliği vardır. Benim bölgem
turizmin merkezlerinden bir bölgedir -Ortaca, Dalaman, Köyceğiz
bölgesi- 100 bin kişiye 120 yatak düşüyor, yani, 10 bin kişiye 12 yatak,
bin kişiye 1,2 yatak düşüyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye ortalamasının
altında.
Bu kürsüden yazılı önergelerle,
sözlü önergelerle defalarca dile getirdim, hâlen o bölgede yatak
sorunu çözülebilmiş değildir.
Bırakın benim bölgemi,
Sayın Bakanın bölgesi… Geçtiğimiz günlerde basına yansıdı, sizler
de okumuşsunuzdur, Erzurum'da Yakutiye Eğitim Hastanesi. Sayın Bakanın
kendi ili. Basına yansıyan ifadelere göre, "günde 500 civarında
hasta bakıyoruz" diyor oranın başhekimi, "kabul etmeme
lüksümüz yok" diyor, "aileler fakir, büyük illere gidemiyorlar"
diyor ve hastalar koridorlarda bakılıyor arkadaşlar.
Böyle bir tablo varken,
Sayın Sağlık Bakanı Erzurum'da önemli bir sağlık merkezi olan Aziziye
Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini şehrin en merkezindeki, rantı en
yüksek yerdeki bu merkezi, oradaki yaygın inanışa göre, başka amaçlarda
kullanılmak için o arazinin, kim bilir… Bir zamanlar Numune Hastanesinde
de böyle bir projeniz vardı biliyorsunuz. Ankara'nın en güzel yeri.
Burayı bir ticaret merkezi hâline getirelim, hastane olmaktan çıkaralım,
ulaşımında büyük sorunlar var gibi gerekçelerle bir ticaret merkezi
hâline getirmeyi planlıyordunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sanıyorum vazgeçildi, iyi de oldu. Ama, aynı tablo Erzurum'da ortaya
çıkıyor. Erzurum Aziziye Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini, depreme
dayanıksızlığı gerekçesiyle yıkıp, bu kadar büyük bir ihtiyaç varken,
başka amaçlarla kullanmaya çalışıyorsunuz. Niye bunları… Aslında
tartışacağımız konular bunlar. Hekim yetiştirilmesi konusunda
YÖK'ü suçluyorsunuz. Kardeşim, hastane yapma konusunda elinizden
tutan mı var, yapın. Bırakın yapmayı, var olanların başka amaçlarla
kullanılması için yasal düzenlemeler, çalışmalar yapıyorsunuz
değerli arkadaşlarım.
Geçtiğimiz yıl, ben, tesadüf,
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde kürsüye çıkmıştım…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sadece
emekçi kadınlar mı?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
…ve bu kürsüden, Urfa'da, SSP'li hastaların sorunlarını, o annelerin
sorunlarını dile getirmiştim. Bakın "rehin kalma yok" diye
caka satıyorsunuz. Siz "efendim, eczacılar alacaklarını alıyor"
diye caka satıyorsunuz; ama, insanlar, gazetelere ilanlar veriyor.
Geçtiğimiz günlerde Mersin'de basına yansıyan bir olay, bildiğiniz
gibi…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
CHP'li onlar.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Daha önce Kırıkkale'de aynı olay yaşanmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
son cümlelerinizi rica edebilir miyim.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
Kırıkkale'de aynı olay
yansımıştı, Mersin'de de aynı olay… Annesi feryat ediyor: "Ya,
yoksulluğumuz nedeniyle neden bizi hapse atıyorsunuz?" Yoksul
olan insanları, hastaneye olan borcunu ödemedi diye -güya rehin
kalma yoktu, hastanede rehin kalmıyor, ama- hapishanede rehin kalıyor
ve özel sektörden başka yardımseverler bu insanları kurtarıyor. Gelin
bunlarla uğraşalım.
Değerli arkadaşlarım,
ben, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nü -ben, bütün kadınların emekçi olduğuna
inanıyorum- kutluyorum. Bu yasanın Türkiye'ye hayırlar getirmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Arslan.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kanunun ismi Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun. Ama, içerisindeki maddelere bakıyoruz,
yine, her zaman olduğu gibi çok farklı kesimleri ilgilendiren maddeler.
Şimdi, bu 3'üncü maddede,
maalesef, kurum içerisinde çalışanlara farklı ücret ödemeleriyle
ilgili bir yanlışlık yapıldığı inancındayım. Eğer durum böyle değilse,
Sayın Bakanım, lütfen, benim konuşmamdan sonra, kurum içerisindekilerle
dışarıdan görevlendirilenler arasında alacakları ücret bakımından
farklılık olmadığını söyleyebiliyorsanız ve doğrusu buysa bu
açıklamanız için teşekkür edeceğim.
Yine, ikinci fıkrasında
ilk beş kişiye ödenecek ücretle ikinci beş kişiye ödenecek ücret,
üçüncü beş kişiye ödenecek ücretlerle ilgili bu farklılıkların sebepleri
nelerdir? Niçin ilk beş kişiye ödenecek ücret ile sonraki ikinci,
üçüncü beş kişiye ödenecek ücretlerin farklı olmasının altında yatan
sebeplerin neler olduğu, lütfen, bu konuyla ilgili bir açıklamanın
yapılması ihtiyacı karşımızda duruyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, ben, bir önceki maddede konuşacaktım. Söz talebim olmasına
rağmen, Sayın Başkan bir unutkanlık dolayısıyla söz veremediklerini
ifade ettiler.
Şimdi, Türkiye'de kişi
başına düşen gelirin 5.300 dolar olduğunu söylüyorsunuz. Şimdi,
Türkiye'de 11 milyon yeşil kartlı var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - 13, 13…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 13'e çıkmış. 13 milyon yeşil kartlı var. 13 milyon yeşil kartlının aylık
gelirlerinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz, aylık gelirleri ne
olanlara yeşil kart verildiği hepimizin malumu, asgari ücretin
üçte 1'i.
Şimdi, bunlar asgari ücretin
üçte 1'ini aldıklarına göre, 13 milyon insanın kişi başına düşen
gelir 5 bin dolardan istifade etmesi mümkün değil. 2,5 milyon resmî,
2,5 milyon gayriresmî 5 milyon işsiz var, 13 milyonun üzerine bunları
ekliyorsunuz, 18 milyon. 15 milyona yakın tarım kesiminde yokluk
ve sefalet içerisinde çalışanlar var, bunların kişi başına gelirlerinin
5 bin dolar olması mümkün değil, bunları ekliyoruz. Türkiye'de emekli
ve şu anda çalışan memurların, SSK, Bağ-Kur emeklilerinin ve fiilen
çalışan memurların kişi başına 5 bin dolar elde etmeleri kesinlikle
söz konusu değil, mümkün değil. Ee, şimdi bütün bunları topluyorsunuz,
65 milyona yakın bir nüfus, bu kadar büyük bir kesim 5.300 dolardan istifade
eden kesim değil. Öyleyse, gelin, bu kürsülerden, bu 5.300 dolar kişi
başına gelir elde eden insanlar kimler Türkiye'de, bir söyleyin arkadaşlar.
Biz de bilelim ki, bu 5.300 dolar kişi başına düşen geliri kimler elde
ediyor Türkiye'de, bunların sayısı kaç kişidir, bunları bir duyalım
sizlerden.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Ya, onlar ortalama arkadaşım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ortalama da, yani, ben sana söylüyorum: Türkiye'de kişi başına
düşen gelir belki 1 milyon kişinin 5.300 dolardır, onun dışında 69
milyon kişinin kişi başına düşen geliri bu değil. Türkiye böyle
bir durumda, Türkiye böyle bir durumda.
Mersin'deki vatandaş
400 YTL'lik hastane borcunu ödeyemediği için hapis yatmak durumunda.
"Sağlıkta dönüşüm, sağlıkta çağ atlama, sağlıkta devrim"
sözlerinin edildiği günümüzde, Mersin'li bir vatandaş 400 YTL'yi ödeyemediği
için hapse girmek durumunda. Türkiye'deki acı gerçekler, acı manzaralar
bunlar. Sizin bahsettiğiniz gibi, Türkiye'de öyle güllük gülistanlık
bir ortam yok.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Beş yılda bir tane mi oldu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, ben, üç günden beri Malatya, Elâzığ, Diyarbakır'daydım, Diyarbakır'dan
geliyorum. Millet kan ağlıyor, millet perişan, millet aç, millet sefil.
Ama, kürsüye geliyorsunuz, bambaşka bir Türkiye anlatıyorsunuz.
Böyle bir Türkiye yok.
Arkadaşlar, çıkın, Anadolu'yu
bir dolaşın, gezin. Pazar günü Konya'daydım, yarın Tokat ve Amasya'ya
gidiyorum. Yok böyle bir Türkiye, sizin bahsettiğiniz Türkiye yok.
Şimdi, eczacılar dün
Elâzığ'da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sen hesaptan anlamıyorsan millet ne yapsın sana? Millî
gelir öyle mi hesaplanır?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Siyaset yapıyorsun, siyaset, başka bir şey yaptığın yok!
BAŞKAN - Buyurun efendim,
siz konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Dün Elâzığ'daydım. Bir eczacı hanımla görüştüm. On birinci aydaki
faturasını alamamış henüz, on birinci aydaki faturası…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Teşekkür ediyorlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Elimde belgesi var, istiyorsanız takdim de edeyim. Siz diyorsunuz
ki: "Eczacılara günü gününe ödeme yapılıyor" veya
"en geç doksan gün içerisinde ödeme yapılıyor."
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Teşekkür ediyorlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Eczacılar feryat ediyor, eczacılar eczanelerine kilit vurmak
üzere, çünkü, ilaç depolarından onlar ilaçlarını peşin parayla veya
kısa vadeyle alıyor. Ama, Elâzığlı bir eczacı hanım, beş aydan beri
faturasını tahsil edemediğini söylüyor. Türkiye'nin acı gerçekleri
bunlar.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Sen tahsildar mısın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Onun için, değerli milletvekilleri, geliniz, bu meselelerle ilgili
-Meclisin çok az çalışma süresi kaldı- geliniz, bu meseleleri çözecek
tedbirleri alalım.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Resul Tosun |
Recep Yıldırım |
|
İstanbul |
Tokat |
Sakarya |
|
Sabri Varan |
Cevdet Erdöl |
Abdullah Çetinkaya |
|
Gümüşhane |
Trabzon |
Konya |
"a) 28 inci maddesinin;
ikinci fıkrasında yer alan, "...sözleşmeli personeline"
ibaresi, "...sözleşmeli personeline, sağlık kurullarında ve
fatura ile reçetelerin incelenmesi işlerinde çalışmak üzere Kurum
dışından görevlendirilen tabiplere", aynı fıkranın ikinci
cümlesi; "sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına
dahil kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına
asaleten veya vekaleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde
fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara yapılacak ek ödemenin
tavanı %700 olarak uygulanır", üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi
"Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan Kurumca belirlenecek
en fazla beş kişiye ödenecek ücret, 14/7/1965 tarihli 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunun 4'üncü maddesinin (B) bendine göre istihdam edilenlerin
sözleşme ücreti tavanının beş katını, diğer beş kişiye dört katını,
geri kalanlara üç katını geçemez ve bunlara bu fıkrada belirtilen
ücret dışında herhangi bir ödeme yapılamaz" ve üçüncü fıkrasının
son cümlesi "Bu şekilde istihdam edilecek personelin, Mühendislik
Fakülteleri veya Fen Edebiyat Fakültelerinin 4 yıllık İstatistik,
Matematik, Fizik Bölümlerinden mezun olmaları ve Yükseköğrenimi
sırasında bilgisayar alanında aldığı derslerde öğrendiği programlama
dillerine ilişkin belge veya Üniversitelerin yada Millî Eğitim Bakanlığının
onaylı bilgisayar kurslarını bitirdiğine ilişkin sertifika sahibi
olması şarttır" şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Değişiklik
ile Kurumların bilgi işlem personeli olarak 657 sayılı Kanun 4/b
maddesi kapsamında istihdam edecekleri kişilerde arayacakları
kriterlerde, Devlet Personel Başkanlığının aradığı şartlara uygun
hale getirilmesi, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilen
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığında çalışan ve deneyim sahibi olmuş
personelin kanunda yazan kriterleri taşımamaları nedeniyle,
Sosyal Güvenlik Kurumunda görev alamayacak olmasından dolayı kişiler
açısından mağduriyet önlenmesi, kurumlarda yürütülmekte olan işlerin
aksamasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çerçeve 4'e bağlı ek 1'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 5502 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"Fatura ve benzeri
belgelerin incelenmesi
EK MADDE 1 - a) Örnekleme
yoluyla inceleme:
Sağlık hizmeti sunan
gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli
işletmelerin hizmet bedeli olarak düzenledikleri ve ödenmek üzere
Kuruma (5502 sayılı Kanunla devredilen kurumlar dahil) gönderdikleri
faturalar, genel sonuçlar verecek şekilde % 5 ilâ % 10 oranında örnekleme
metoduyla incelenir. Bu inceleme sonucunda sağlık hizmeti sunan
gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli
işletmelerin incelenen döneme ait bütün faturalarına uygulanmak
suretiyle ödenecek tutar tespit edilir ve buna göre ödeme yapılır.
Örnekleme yapılarak
fatura incelemesi yöntemini kabul etmeyen gerçek veya tüzel kişiler
ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmeler, bu tercihlerini
hizmet vermeye başlamadan önce ilgili kuruma yazılı olarak bildirir.
Bildirimde bulunulmaması halinde örnekleme yöntemi kabul edilmiş
sayılır. Örnekleme yöntemini kabul eden gerçek veya tüzel kişiler
ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelerin sözleşme
veya ilgili mevzuatı içinde sonuçlandırılamayan alacaklarına
mahsup edilmek üzere incelemesine başlanmamış alacak tutarını
geçmemek üzere Kurum tarafından uygun görülecek oranda avans ödemesi
yapılır. Örnekleme yoluyla tespit edilen hata oranının tüm alacaklara
teşmili sonucunda kalan tutarın ödenmesi dışında sağlık hizmeti
fatura eden gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner
sermayeli işletmelere başka bir ödeme yapılmaz.
Örnekleme yöntemiyle
yapılacak inceleme ve kontrol için kurum dışından tabip görevlendirilebilir.
İhtiyaç halinde, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa
tâbi meslek mensupları ile bağımsız denetim kuruluşlarına da yaptırılabilir.
Örnekleme yoluyla faturası
incelenecek gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner
sermayeli işletmeleri belirlemeye, örnekleme oranını bu kişi
ve işletmeler için birinci fıkrada yer alan oranlar arasında kalmak
kaydıyla farklı oranlarda uygulamaya, fatura inceleme ve kontrolüne
ilişkin diğer usûl ve esasları, Sağlık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının
görüşlerini alarak düzenlemeye Kurum yetkilidir.
b) Elektronik ortamda
inceleme ve saklama:
Kurum, uygun gördüğü
sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine
ait döner sermayeli işletmelerden verdikleri hizmete ilişkin fatura
ve benzeri belgeleri 4/1/1961 sayılı ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
Mükerrer 242 nci maddesine uygun olarak elektronik ortamda düzenlemelerini
ve bunların dayanağı belgelerle birlikte elektronik ortamda göndermelerini
isteyebilir. Bu takdirde ilgililere yapılacak ödemeler bu belgeler
üzerinde yapılacak incelemelere göre sonuçlandırılır. Elektronik
ortamda belge düzenlenmesine, bu belgelerin saklanmak veya incelenmek
üzere Kuruma veya belirleyeceği gerçek veya tüzel kişiler ile kamu
idarelerine ait döner sermayeli işletmelere iletilmesine, bilgi
aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin
usul ve esasları Maliye Bakanlığının görüşlerini alarak belirlemeye
Kurum yetkilidir.
Bu maddeye uygun olarak
yapılan inceleme ve ödeme 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın İdris
Sami Tandoğdu.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
bu düzenlemeyle sağlık kurumlarının faturalarının istatistiksel
örnekleme yöntemiyle kontrol edilmek istendiği anlaşılmaktadır
ve gerçek de buraya doğru gitmektedir.
İstatistiksel örnekleme
yöntemi, denetim örgütlerinin yaygın olarak kullandıkları çağdaş
denetim tekniklerinden biridir. İstatistiksel örnekleme yöntemi,
hem mali denetimde hem performans denetiminde belli bir kanaate
ulaşmak için kullanılan güvenilir bir sistemdir. Ancak, istatistiksel
örnekleme yönteminin güvenilir bir şekilde kullanılması için yüzde
5 veya yüzde 10 gibi önceden belirlenmiş sabit bir orandan yola çıkmak
yanlıştır, bunun birtakım sakıncaları vardır. Bu yöntemi kullanarak,
yani tüm belgeleri incelemeden, sadece belli bir miktar belge inceleyerek
güvenilir bir kanaate varmak için, bazı belgelerin yüzde 6'sını bazılarının
yüzde 12'sini, bazen yüzde 22'sini bazen yüzde 40 ve yüzde 50'lerini,
bazen de tamamını incelemek gerekir. Bir örnek vermek gerekirse
-gene bölgemden bir örnek vereceğim- 100 çuval fındığı düşünün, 100
çuval fındığın içerisinden yüzde 5'ini, yani 5 çuval fındık üzerinden
birer örnek alarak, o 100 çuval fındık hakkında randımanı kesin olarak
teşhis etmek mümkün değildir. O nedenle, ancak kesin bir neticeye
varmak için, o 100 çuval fındığın içerisinden her birinden birer avuç
-tabiriyle- alınan fındığın kırılan randımanından kesin netice
elde edilebilir. Burada da sistem böyledir. Örneğin, faturalar
gelmiş, 100 tane fatura var. 100 tane faturanın içerisinden 5 tanesini
veyahut da 10 tanesini alıyorsunuz. Almış olduğunuz faturadan,
matematiksel olarak yapılan hesapta bir hata çıktı. Bu hatayı, 95
tane faturaya yüklemek yanlış olur; 10 tane faturada bulmuş olduğunuz
hatayı bütün faturaya yüklemek yanlış olur. Hatta, durum bu vaziyete
gelince, bu tespit edilince, avans da verilmiyor karşı kuruma, paranın
da bir süre ertelenmesine neden oluyor.
Ama, Avrupa'da ve gelişmiş
ülkelerde, bu istatiksel örneklerde, diyelim ki matematiksel hesap
yanlış çıktı. 100 tane faturanın içerisinde 10 tanesinde çıkan bu
eksikliği diğerlerine mal ettiğiniz zaman, oradaki haksızlığı
ortadan kaldıracak tek bir faktör var: Diyeceksiniz ki kuruma
"Bu 100 faturanızın, biz, tamamını inceleyeceğiz. Bu tamamını
inceledikten sonra sizin paranızı vereceğiz." Bu işlem yürürlüğe
girdiği zaman, aynı kurum veyahut da başka kurumlar, faturanın hassasiyetinde
daha çok titiz davranacaklar ve faturanın eksik verilmemesi, matematiksel
hata yapılmamasına özen gösterecekler. Çünkü, bu sefer, ne zaman
kurumun ödeyeceği, ne zaman kurumun tamamını tetkik ettikten sonra
parayı ödeyeceği ortaya çıkmayacaktır. Yani, hassasiyet, burada,
üzerinde durmamız gereken konu, yüzde 5 oranı ve yüzde 10 oranının
sabit olarak tutulmaması, geniş kapsamda hata bulunduğunda dosyanın
veyahut da faturaların tamamının incelenmesi gündeme getirilmelidir.
Bu, bu nedenle, kanun tasarısındaki yüzde 5 ve yüzde 10 oranının,
tasarı metninden çıkarılması veya değişikliğe uğratılması, örneğin,
rakamının artırılması çok önemlidir. Aksi takdirde, bu sefer mağduriyet
çok fazla olacaktır.
Mesela, bu konuyla ilgili,
biraz evvel, sağlıkla ilgili tabip odasının basın toplantısında
bulunmuştum. Tabip odasının temsilcileri, Atatürk Araştırma ve İnceleme
Hastanesindeki tetkiklerini ve incelemelerini yaparken veyahut
da orada bir kamuoyu araştırması yapılması esnasında, hastane personeli,
daha doğrusu korumaları tarafından tartaklandığını duydum ve bu
konuyla ilgili Komisyondaki arkadaşlarımla ve Başkanla da konuştuğumda
çok üzülmüştüm.
Şimdi, sağlık hizmetlerinin
ve sağlık reçetelerinin değerlendirilmesindeki hassasiyeti,
doktorların özlük haklarının ve görev haklarındaki hassasiyetle
de gösterilmesinin öne alınması gerekir.
Şimdi, bundan evvel, gene,
bu konuya hassasiyetle, Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım,
değinmek zorunda kalacağım. Yabancı doktorların, radyoloji teknisyenlerinin,
anestezi uzmanlarının ve hastanedeki birtakım aksamalara neden
olacak olan kanun teklifinin yanlış olduğunu, bu kürsüden, benimle
beraber, AKP milletvekili doktor arkadaşlarımla ve CHP milletvekili
doktor arkadaşlarım, tam on beş gün uğraşarak acı gerçekleri ortaya
koymaya çalıştık. Fakat, nedense değerlendirilmeye alınmadı ve
aynen, bizim bu itirazlarımız ve önerilerimiz gündeme getirilmedi,
yasaya konulmadı. Sivil toplum kuruluşlarının ve tabipler odasının
ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşlerine yer verilmedi. Sayın Cumhurbaşkanımıza
çıktığında, tekrar incelenmesi için geri gönderildi.
Bugün, hakikaten, dört
yıllık zaman içerisinde, Sağlık Komisyonunda, ilk defa, Sayın Cumhurbaşkanımızdan
gelen bu tekrar inceleme kanun teklifini, biz komple olarak, bütün
Komisyondaki arkadaşlarla beraber, kanunu bekletmeye ve durdurmaya
karar aldık. Bu, hakikaten, bizler için onur verici ve gurur verici
bir olaydır. Demek ki, biz, muhalefet ile iktidar, asgari müşterekte,
ülke çıkarına ve toplumda çalışan, kamu sektöründe çalışan ve
özel teşebbüste çalışan insanlar için, gerektiğinde aynı noktada
birleşebiliyoruz. Bu hassasiyeti tüm konularda göstermemiz gerektiğini,
burada, bir defa daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Sayın milletvekilleri,
faturaların istatistiksel örnekleme yöntemiyle seçimine dayalı
olarak yapılacak inceleme ve kontrolünün, ihtiyacı hâlinde, yeminli
mali müşavirlerin yanında kesinlikle bir doktorun, bir eczacının
da bulunması ve bu faturaların incelemesinin, kendi denetimleriyle,
yani üçlü bir kombinasyonla yapılması gerektiğine inanıyorum.
Çünkü, burada mali müşavir, hesaplar üzerinde… Örneğin, bir reçete,
fatura gelmiş bir nöroloji uzmanından. Kaç lira muayene ücreti?
100 milyon lira, 120 milyon lira. O rakama bakar. Ama, bir reçete daha
var ki bu reçetede 820 milyon lira yazıyor. Bu 820 milyon liranın nasıl
olduğuna dair oradaki muhasebeci arkadaşımız anında itiraz edecektir
ve diğer faturalara da bunu yükleyecektir. Hâlbuki, o arkadaşımız,
o doktor arkadaşımız, beyin tomografisi istemiştir, MR istemiştir,
iki yönlü kafa grafisi istemiştir, hastadan bazı tetkikler istemiştir
ve o tetkiklerin neticesinde fatura 820 milyon lira tutmuştur ve
kendi servisinde veyahut da kendi polikliniğinde bunu istemiştir.
Ha, kendi polikliniğinde veyahut da kendi muayenehanesinde bu
tetkikler olmadığı zaman, diğer özel muayenehanelerden veyahut
da kurumlardan istediğinde bu aksaklık ortaya çıkmayabilir. Ama,
çıktığı zaman ne olacaktır? O nedenle, bu raporların, bu faturaların,
bu reçetelerin incelenmesinde, kesin olarak, yalnız yeminli mali
müşavirlerin değil doktorların ve eczacıların da bu denetim içerisinde
bulunmasının şart olduğunu görüyoruz. O zaman, kamu kurumları tarafından
gerçekleşecek denetim faaliyetlerinin özelleştirilmemesi gereken
bir alan olduğunu göreceğiz. Zaten kamusal denetim görevlerinin
özel şirketler aracılığıyla yapılması, dünyada uygulaması çok az
olan bir uygulamadır. O nedenle, bunu özelleştirmeden evvel de, -kamu
görevlilerinden ve dışarıdan da- özelleştirilmiş olan özel kurumdaki
kişilerle beraber yapılmasının, bu istatistiksel örneklemede
çok başarılı olacağı düşüncesindeyim.
Yine, bir başka misal
vermek gerekirse, fatura üzerinde yapılacak olan denetleme ve kontrol,
sadece, faturalarda çarpma, toplama hataları gibi maddi hataların
bulunmasını sağlayacak olan mali müşavirlerin denetimindeki kişilerin,
yeminli doktor veyahut da eczacı olmasını veyahut da -o kadroyu
oluşturmanın sıkıntılarını bildiğim için- mali müşavirlerin özel
teşebbüsten veyahut da kamu sektöründen de alınarak, bir tane de kamu
sektöründen doktor veya eczacıyla, ikili bir kadroyla da ve ikili
mali müşavir ve bir de eczacıyla beraber veyahut da doktorla yapılabileceğini
ortaya koymak gerekir.
Şimdi, sağlık konusundaki
bu ilaç ve özel teşebbüsteki… Daha doğrusu, bu Hükûmet, Sağlıkta Dönüşüm
Programı içerisinde olan, özel hastanelerdeki olayın denetlemesi,
çok büyük problem yaratacaktır. Şimdi, sayın meslektaşlarımın, bu
konudaki hassasiyetlerimizi, bizim hassasiyetlerimizi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla)
- Özel hastanelerdeki denetimin, yalnız faturalar üzerinde değil,
tetkik ve tahliller üzerinde de hassasiyetle durulması gerektiğine
inanıyorum.
Şimdi, birinci basamak
sağlık hizmetlerinin, sağlıklı bir şekilde, güvenilir bir şekilde
işlevini yerine getirememesi üzerine, her rahatsızlığı olan vatandaşımız
hastanelere koşmaktadır. O nedenle, özelde ve resmîde veyahut da
üniversite hastanelerindeki poliklinik sayısı anormal derecede
artış göstermektedir. Sağlık Bakanının, defalarca, bu kürsüye çıkarak,
geçen seneye veyahut da ondan evvelki senelere nazaran hasta bakımındaki
sayı oranlarının çok arttığını Sağlıkta Dönüşüm Programının bir
başarısı olarak göstermeye çalışmasının altında yatan gerçek, birinci
basamak sağlık hizmetlerinin yapılamamasından, güvenilirlik
sağlamamasından kaynaklanmaktadır. O zaman ne oluyor? Vatandaş
bir ayağını çarptığı zaman, bir duvara çarptığında veyahut da düştüğünde,
gideceği ilk yer hastane oluyor. Anlaşmalı olan özel hastaneye gittiği
zaman, yapılacak olan ilk işlem, tomografisi, MR'ı, radyolojik tetkikleri
oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim son cümlelerinizi
rica edeyim.
Açıyorum mikrofonu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla)
- Hemen bağlıyorum Başkanım.
Bu denetimin daha sıkı
bir şekilde ele alınması dileğiyle, bu yasanın düzenlenerek ülkemize
ve sağlık sektörüne hayırlar getirmesini diler, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz
Sayın Tandoğdu.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
4'üncü maddeyle ilgili görüşlerimi anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle, 4'üncü maddeyle
ilgili olarak, gerekçeye baktım. Gerekçede açıkça şöyle zikir var:
"Yapılan inceleme ve kontrollerin, bu kurumların iş yükünü artırması
nedeniyle..." Sayın Başbakanın imzalamış olduğu gerekçe bu.
Kurumların iş yükü artıyormuş. İş yükü arttığı için, örnekleme metoduyla
belgeleri alalım, inceleyelim...
Değerli milletvekilleri,
kurumların iş yükü artıyorsa, eğer kurumlarda bu işi yapacak yeterli
eleman yoksa, bunun yolu o kurumlara yeni eleman takviye edilmesidir,
yeni elemanlarla, yeni kamu görevlileriyle bu hususun önüne geçilmesidir.
Yoksa, yüzde 5 ile 10 arasında örnekleme metoduyla alınacak örnekler
üzerinde yapılan incelemenin kamu yararıyla bir ilgisi yoktur.
Bunun altını çiziyorum ve bu nedenle, bu tasarının, Sayın Cumhurbaşkanından
-kuvvetle muhtemel- geri gelmesi söz konusu olacaktır. Çünkü, getirilen
bu uygulama, kamu yararını ortadan kaldırmaktadır. Kamu yararı,
bütün belgelerin ciddi şekilde incelenmesini gerektirir, o belgeler
üzerinde ciddi çalışmalar yapılmasını gerektirir; varsa bir usulsüzlük,
varsa bir yanlışlık, onlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını
gerektirir. Ama, biz, bu uygulamayla, maalesef, bunun önünü kesiyor,
kapatıyor ve bu uygulamanın neticesinde, Türkiye'de çok ciddi
problemlerin önünü açıyoruz.
O nedenle, geliniz, bu
maddenin Sayın Cumhurbaşkanından geri dönme ihtimalini de göz önüne
alarak, bu maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapalım, hep beraber
bunu sağlayalım.
Eğer eleman eksikliği
varsa bunu dolduralım. Türkiye'de milyonlarca işsiz insan var. 2006
yılı işsizlik rakamları açıklandı, 9,9; dört buçuk yıl önce devraldığınızda
10,3'tü; 0,4 puanlık bir düşüş söz konusu. Ancak, bunun içinde… Türkiye
İstatistik Kurumu açıklama yaptı, 750 bin kişi, altını çiziyorum,
750 bin kişi Türkiye'de iş bulma ümidini kaybettiği için iş aramaktan
vazgeçmiş, bunlar iş aramaktan vazgeçtikleri için, Türkiye İstatistik
Kurumu, bu 750 bin kişiyi işsizler arasında saymıyor. Eğer, bu 750
bin kişiyi de, iş bulma ümidini kaybeden insanları da işsizlik rakamlarının
içerisine dâhil edecek olursanız, bu rakam çok daha büyük rakamlara
ulaşacaktır.
O bakımdan, milyonlarca
işsizin olduğu bir ülkede, trilyonlarca, katrilyonlarca liralık
ödemeyi, örnekleme usulüyle, sadece eleman yokluğuna ve iş yüküne
bağlarsanız, burada, kamu yararını gözetmemiş olursunuz. Bunun
yolu, örnekleme metodu değildir; bunun yolu, daha sıkı denetimdir,
daha sıkı kontroldür.
Şimdi, bu yüzde 5 ve 10
seçmeyle ilgili Sayın Tandoğdu kendi bölgesinin, yöresinin ürünleriyle
ilgili bir kıyaslama yaparak çok güzel bir örnek sundu ve bununla
ilgili getirilen bir düzenleme de kurum dışından mali müşavirlere,
muhasebecilere de bu yetkinin verilmesi. Diğer konuşmacılar da
bahsettiler. Bu, çok teknik bir konudur. Bu teknik konuyu, dışarıdan,
bu işlerle ilgisi olmayan, ama bir denetim organı olan mali müşavirlere
bu yetkinin verilmesi, uygulamada ciddi sıkıntılara sebebiyet
verir. Bu uygulama, eğer, bu şekilde geçer ve kanunlaşırsa yanlış
olacağını Sayın Tandoğdu da söyledi, ben de söylüyorum. Bu düzenleme,
kontrolü değil kontrolsüzlüğü getirecektir, denetimi değil denetimsizliği
getirecektir. Kurumun, bu hususlarla ilgili olarak elindeki yetkilerin
alınması, daraltılması ve bu yetkilerin kurum dışındaki kişi ve
kuruluşlara verilmesini getirecek olan bir uygulamadır.
O nedenle, geliniz, vakit
çok geç olmadan bu maddeyle ilgili olarak, mutlaka, burada bir düzenleme
yapalım. Bu madde, kamu yararını gözeten bir madde değildir, devletin
çıkarlarıyla bağdaşan bir madde değildir.
O nedenle, bunun gözden
geçirilmesini sizlerden istirham ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1347
S. Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile 5502 Sayılı Kanuna
eklenen Ek Madde 1'in (a) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan
"tabip" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve eczacı"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Cevdet Erdöl |
Sabri Varan |
|
İstanbul |
Trabzon |
Gümüşhane |
|
O. Seyfi Terzibaşıoğlu |
Kemalettin Göktaş |
İmdat Sütlüoğlu |
|
Muğla |
Trabzon |
Rize |
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun
görüşle takdirle bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN
(İzmir) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Örnekleme yöntemiyle
yapılacak olan kontrollerde tabiplerin yanı sıra eczacılara da
görev verebilmek amacıyla düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 4, ek madde
1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Ek madde 2'yi okutuyorum:
EK MADDE 2 - Maliye Bakanlığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu ve 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Ödeme Gücü
Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek
Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanuna göre tedavi yardımı
verilen kişilerin sağlık harcamalarını karşılamakla görevli kurumlar;
sağlık yardımlarını karşıladığı sigortalı, iştirakçi, emekli ve
diğer hak sahipleri için Sağlık Bakanlığına bağlı birinci basamak
sağlık kuruluşları tarafından verilecek sağlık hizmetlerini doğrudan
hizmet alımı sözleşmesiyle sağlamaya yetkilidir.
Sağlık Bakanlığı, sözleşmede
belirtilen tutar karşılığında yukarıda belirtilen Kurumların
sağlık yardımlarını karşıladığı kişilere bu basamak ve kuruluşlarda
verilmesi gereken her türlü sağlık hizmetini sunmakla yükümlüdür
ve sözleşmede belirlenen tutar dışında bu Kurumlardan ve sağlık
yardımı sağlanan kişiden ayrıca bir bedel isteyemez.
Sözleşme ile doğrudan
temin edilmesi öngörülen hizmetler için Kurumlara ayrıca fatura
ve dayanağı belge gönderilmez.
Bu basamak kapsamında
sağlık hizmeti verilecek kişileri ve sağlık hizmetlerini belirlemeye,
bu basamaktan ikinci basamak sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak
sevkin usul ve esaslarını belirlemeye, Maliye Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu müştereken yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü.
Sürenizi birleştiriyorum
efendim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
maddeyle ilgili görüşlerime geçmeden önce, Dünya Kadınlar Günü
ile ilgili Gazi Mustafa Kemal'in çok sayıda görüş ve düşüncelerinden
iki tanesini sizinle paylaşmak istiyorum izin verirseniz Sayın
Başkan.
Mustafa Kemal, yurt dışında,
Karlsbad'da, 6 Temmuz 1918'de diyor ki: "Kadın meselesinde cesaretli
olalım. Kuruntuyu bırakalım… Açılsınlar, onların beyinlerini ciddi
ilimler ve fenler ile süsleyelim… Namusu, bilimsel ve sağlıklı biçimde
açıklayalım. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede
önem verelim." 6 Temmuz 1918, Mustafa Kemal. Ve 21 Mart 1923 günü
Konya'da bir konuşmasından alıntı yapmak istiyorum. Yani, cumhuriyetin
ilanından altı ay önce, Konya'da konuşuyor ve konuşmasını da şöyle
bitiriyor: "Bundan dolayı kadınlarımız, hatta erkeklerden
çok daha aydın, çok daha ilim ve kültür sahibi, daha çok bilgili olmak
zorundadırlar."
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ben, 8 Mart Kadınlar Günü'nü bu düşüncelerle kutluyorum
ve kadınlarımızın, Mustafa Kemal'in dünyasındaki yerine, bir an
önce kavuşturulmalarını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ek 2'nci madde, temelde yeşil kart uygulamasıyla
ilgili. Bu maddeye biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu yaklaşıyoruz
ve bu nedenle de madde üzerindeki ayrıntılı düşüncelerimizi burada
ifade etmeyi gerekli görmüyoruz. Ancak, 1'inci madde üzerinde konuşan
2 milletvekili arkadaşımızın -4'üncü madde, çünkü ek, çerçeve madde
şeklinde düşünülmesi gerekiyor- Anayasa Mahkemesinden dönme olasılığı
konusundaki düşüncelerin bu madde çerçevesinde de dikkate alınmasını
bilhassa rica ediyorum.
Şimdi, biz, bu maddenin
ayrıntısı üzerinde konuşmuyoruz, konuşmayacağız dedik, ancak,
yeşil kart uygulamasıyla ilgili bir madde. Bu nedenle, burada,
biz, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki eksiklikleri, ulusal
bir modelin oluşturulmaması konusundaki sorunları ve AKP'nin bu
konudaki yanlışlarını, eksikliklerini dile getirmeyi de görev
biliyoruz. Neden? Çünkü, AKP'nin garip gureba edebiyatının can alıcı
noktası sosyal hizmet ve sosyal yardımlar alanıdır. Ne var ki, burada,
dört buçuk yıldır, ulusal bir modelin oluşturulması için gerekenler
yapılmamıştır, yapılamamıştır. Ayrıca, bu alanda AKP'nin son derece
çarpık ve çağdaş sosyal devlet anlayışına tamamen ters uygulamalarda
bulunduğuna da tanık olduk. Hepimiz biliyoruz; bunlar, kömür yardımları,
gıda paketleri veya erzak yardımları gibi uygulamalardır. Bilinmelidir
ki, sosyal hizmet ve sosyal yardımları almak yurttaşlarımızın temel
bir anayasal hakkıdır ve devletin de böyle yardımlara ihtiyaç duyan
ve talep eden herkese bu yardımları sağlamak anayasal sorumluluğudur,
devletin anayasal görevidir. Ama, AKP ne yapıyor? Dört buçuk yıldan
bu yana, bu yardımları, bir padişah ihsasını çağrıştıran bir anlayışla,
bir lütuf imiş gibi dağıtıyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu anlayışın insan onurunu ve saygınlığını çiğneyen, insan gururunu
temelden sarsan bir uygulama olduğunu ne zaman hep birlikte idrak
edeceğiz, ne zaman anlayacağız?
Bakınız, söylediklerimin
daha iyi anlaşılabilmesi için, sosyal güvenlik hakkı açısından hangi
noktada bulunduğumuzu, bütüncül, yani, makro bir yaklaşımla size
göstermeye çalışayım, çünkü, bu konuda kafaların hayli karışık
olduğu anlaşılıyor.
Ülkemizde sosyal güvenlik
sistemi uygulamaları iki temel alanda götürülmeye çalışılıyor:
Bir tanesi, sosyal sigorta programları, diğeri, sosyal hizmet ve
yardım programları.
Sigorta uygulamaları
iki ana dalda götürülmekte: Uzun vadeli sigorta dalları; yani, yaşlılık,
maluliyet, ölüm sigorta dalları ve kısa vadeli sigorta dalları;
iş kazası, meslek hastalığı, analık, sağlık ve işsizlik sigortası
gibi.
Tüm bu programları AKP
döneminde çıkartılan iki yasayla bir araya getirmeye çalıştık.
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Yasası. Ancak, birleştirmeye çalışırken,
kaş yapalım derken göz çıkardık, hem de çok sayıda göz çıkardık. Örneğin,
bazı çalışanlar için emekliliği imkânsız hâle getirdiniz, mezara taşıdınız
emekliliği. Bu birleştirmeyle öyle gözler çıkardınız ki, çalışmak
zorunda olan emekliler için sosyal destek primini yüzde 10'dan yüzde
33'ün üzerine, yüzde 33,3'e çıkardınız. Sağlık hakkından yararlanmayı
zorlaştırdınız. Sağlığı, parasız olması gereken sağlığı paraya,
acımasız piyasa koşullarına ve özelleştirmeye açık bir konuma taşıdınız.
Şu andaki emeklilere baktığımız anda, çiftçiler, küçük esnaf ve sanatkârlar
başta, çok sayıda SSK'lı, emekli, dul ve yetimin emekli maaşlarının
açlık sınırının oldukça altında seyrettiğini üzülerek görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bunların farkında mıyız, bunu biliyor muyuz? Kaş yapalım derken nasıl
gözler çıkardığımızı biliyor muyuz?
Evet, bu maddenin konusunu
ilgilendiren sosyal hizmet ve sosyal yardımlara gelince: Ülkemizde,
esasen bu alana olan ihtiyacın nasıl hızla artmakta olduğunu görmemiz
lazım. Neden artıyor? Göç ile artıyor, kentleşme ile artıyor, aile
yapısında meydana gelen değişim ve çözülmeyle artıyor, nüfus artışıyla
artıyor, nihayet işsizlik ile artıyor.
Değindiğim bu olumsuzluklar,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yoksulluğun,
hatta yer yer açlığın yaygınlaşmasına neden oluyor.
Peki, AKP dört buçuk yıldan
bu yana bu konuda ne yaptı? Hep birlikte, bizim de desteğimizle,
Özürlüler Yasası'nı çıkardık. Az önce ben bir soru sordum 1'inci maddeyle
ilgili, Hükûmeti temsilen burada bulunan Bakan bundan söz etti. Bunu
biliyoruz, ancak, bizim söylemek istediğimiz, hızla artan ihtiyaç
karşısında, sosyal hizmet ve yardımlar alanında ulusal bir modeli
oluşturma konusunda neler yaptınız? Hiçbir şey yapılmadı. Hiçbir
şey yapılmadı.
Şimdi, bakınız, sosyal
hizmet ve yardımlar alanında hâlâ çok sayıda hizmet dağınık, birbirinden
kopuk ve son derece de yetersiz bir şekilde yapılıyor. İşte, bu kanunun
maddelerinden birini ilgilendiren altmış beş yaş yasası bunlarla
ilgilidir, yeşil kart uygulaması bunlarla ilgilidir, Fak Fuk Fon
uygulaması, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki uygulamalar.
Ama, bunların hepsi, gördüğünüz gibi, bölük pörçük, dağınık, tek elde
toplanmayan, tek otoritede toplanmayan ve ulusal bir sosyal güvenlik
sisteminin bir bölümü olarak bir ulusal model çerçevesinde götürülmeyen
uygulamalardır. Yani, AKP, bu konuda çok ciddi bir eksiklik içindedir.
Bunu kabul etmek durumundayız değerli arkadaşlarım.
Bakınız, sistem olmadığı
için, sistem düşünülmediği için, bu konudaki sistem düşünülmediği
için, şu anda sosyal hizmet ve yardım alanında muhtaç durumdaki kişi
ve grupların tespitinde ortak ölçüt ve standartlar dahi oluşturabilmiş
değildir. Sosyal hizmet ve yardım faaliyeti yürüten kuruluşlara
ait bir ortak veri tabanı da hâlâ yoktur. Bu alanda faaliyet gösteren
çok sayıda kamu kuruluşlarının hem kendi aralarında koordinasyonsuzluk
vardır, yani kopukluk vardır, hem de sosyal sigorta kuruluşlarıyla
ve gönüllü kuruluşlarla da koordinasyon noksanlığı vardır, iş birliği
yeterince geliştirilebilmiş değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, evet, bu görüşlerim ışığında şunu söylemek durumundayım:
AKP olarak siz, garip gureba edebiyatıyla işbaşına geldiniz ve bu
konuda büyük sözler verdiniz. Ancak, dört buçuk yıl sonra, sosyal hizmet
ve sosyal yardım alanında ulusal bir modelin oluşturulması için Özürlüler
Yasası'nın dışında -ki, Özürlüler Yasası'na da biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, biliyorsunuz, sonuna kadar destek verdik- bunun dışında
ciddi hiçbir çaba içinde olmadınız. Bu alandaki sorunları herhâlde
erzak yardımlarıyla, kömür yardımlarıyla, para yardımlarıyla çözmeyi
kendi açınızdan yararlı görüyorsunuz, öyle anlaşılıyor. Böylece,
bu alanı bir oy deposu olarak tekelinizde tutmak istiyorsunuz, bunu
da görüyoruz, ama, bu tekel anlayışınızın bu konuda size bir yarar
sağlamayacağının altını çizmek istiyorum. Çünkü, bu ülkede hem
işsizliği, yoksulluğu ve açlığı artırdınız hem de adaletsizliği
ve haksızlığı artırdınız. Halkımız, sizin kömür ve erzak paketlerinize,
küçük para yardımlarınıza herhâlde itibar etmeyecektir.
Bakınız, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaklaşık bir buçuk ay önce, TÜİK, açlık
ve yoksulluk sınırında yaşayanların sayısının ne olduğu konusunda
geçici açıklamalarda bulundu ve yetkililer, Hükûmet yetkilileri,
hemen bu geçici açıklamalara sahip çıktılar ve dediler ki:
"Türkiye'de açlık sınırının altında yaşayan insanlarımızın
sayısı azalıyor. 900 bin dolayında açlık sınırı altında yaşayan
insanımız vardı, bu sayı 800 bine düştü." Birçok bakan bu konuda
açıklamalarda bulundular ve AKP'nin başarısı olarak bunu ilan ettiler.
Değerli milletvekilleri,
bilmenizi istiyorum, bu hesaplamanın, daha doğrusu bu açıklamanın
altındaki hesaplama nedir biliyor musunuz? Bir kişi günde üç öğün
karnını doyurabilmek için ve üç öğün karnını doyurmak için 2.100 kalori
almak için günde 1 lira 70 kuruşa ihtiyaç duyuyor. Yani düşünebiliyor
musunuz, TÜİK'in "800 bin dolayına düştü açlık sınırında yaşayanların
sayısı" dediği bu açıklamanın altında böyle bir varsayım yatıyor.
Bu açıklamanın altında böyle bir hesap yatıyor. 2 çocuklu 4 kişilik
bir aile, bu hesaba göre, yalnız ve yalnızca gıda masraflarının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Toparlıyorum…
2 çocuklu 4 kişilik bir
aile, her bir birey 2.100 kalori almak için acaba ne kadar file masrafı
yapması gerekiyor? TÜİK diyor ki: "207 YTL." Yani, kişi başı
-az önce söyledim ya- 1 lira 70 kuruş, yeni kuruş.
Değerli milletvekilleri,
burası Zimbabve mi, burası Bangladeş mi, burası Kongo mu? Buralarda
dahi 1 lira 70 kuruşa bir insan günde üç öğün 2.100 kalori alacak şekilde
karnını doyurabilir mi? Yani, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir
hesabı Türkiye'de nasıl varsayabilirsiniz? Ve böyle bir hesaba dayanan
bir veriyi nasıl cumhuriyet hükûmeti bakanları çıkıp "Açlık sınırında
yaşayanlar 900 bin kişiydi 800 bin kişiye düştü." diye ilan edebilir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
son cümlenizi rica ediyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Teşekkür edeceğim.
O nedenle, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, bu yasa maddesini destekliyoruz, ama,
ulusal sosyal güvenlik ve sosyal yardım, sosyal hizmet modellerinde
bir ulusal sistemin oluşturulmamasının sıkıntısını çekiyoruz,
çekeceğiz. Bu sıkıntıyı, böyle kömür paraları ve erzak yardımlarıyla
da kolay kolay dengeleyebileceğinizi sanmıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Sayın Başkan size ve tüm milletvekilleri hepinize en iyi dileklerimi,
sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
çerçeve 4'üncü maddenin ek madde 2'si üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Ek madde 2'yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, çerçeve 4'üncü
maddenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 5- (1) 29/6/2001 tarihli
ve 4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 21/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 34 üncü maddesi ve 26/12/2006 tarihli ve
5565 sayılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 30 uncu maddesinin
10, 13 ve 14 numaralı fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, bu yasa yurt dışına
çıkış harçlarının indirilmesi. Tabii, niçin insanlar yurt dışına
çıkar? Neden çıkar? Kimler çıkabiliyor? Ben, biraz, bu konu üzerinde
durmak istiyorum.
Tabii, herkes çıkabiliyor
mu? Vize veren devletler, acaba, insanlarımıza nasıl vize veriyor?
Türkiye'de bir vize zulmü var mı, yok mu?
Ameliyat olan kızını,
komada olan kızını görmeye giden, görmek isteyen insanlara vize
verilmiyor ve işin kolayına kaçılıyor. Orada çalışan insanlar
var, benim annem gelecek diyor, benim babam gelecek diyor, beni görmeye
gelecek diyor, ama, her nedense, burada, olmadık sorular soruluyor.
Artık, yedi ceddi, tüm bankalardaki hesapları, tüm tapuları, her
şeyi istiyorlar. Bir insan onuru vardır. Orada…
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Kim istiyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Büyükelçilikler istiyor beyefendi.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Kim soruyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Vize veren büyükelçilikler soruyor.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Vize verenler mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Evet, vize verenleri söylüyorum.
Şimdi…
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Bu kanunun vizeyle ilgisi var mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Beyefendi, beni dinlerseniz, Türk halkı, bir vize zulmüyle
karşı karşıya, bunu anlatıyorum. Eğer siz bilmiyorsanız, benim insanlarım
bu zulümle karşı karşıya. Her gün benim başıma geliyor.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Tamam da, vizeyle ilgisi yok bu kanunun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Vizeyle ilgisi var efendim. Bu maddeyle ilgisi var, harç
ve vize. Kimler harç veriyor? Vizesi olmayan insanlar yurt dışına
çıkamıyor.
Şimdi, yedi ceddinden,
evi, tapusu, banka hesapları, her şeyi soruluyor. Yaa, kardeşim, sorun,
ama onurla sorun, ama ciddiyetle sorun. Orada kızı oturuyor, orada
damadı oturuyor, bu insanlar orada iş yapıyor. Eğer bir insanın annesi
babası oraya gidiyorsa, sen bu insana vize niye vermiyorsun? Orada
oturan insan, eğer girip çıkmıyorsa, en kolay hesap soracağın kişiler,
orada yıllardır çalışan insanlarımız var. Sen anneni babanı getirdin,
neden çıkarmıyorsun diye hesabını orada sorun, ama, insanlarımıza
burada zulüm uygulamayın. Ben, bu konu üzerinde durmak istiyorum.
Türk insanının seyahat
özgürlüğünü kimsenin kısıtlamaya hakkı yoktur arkadaşlar. Onuruyla
yurt dışındaki bir işi için, onuruyla yurt dışındaki çoluğunu çocuğunu
görmeye gitmek isteyen insanlara vize zulmü uyguluyorsunuz. Sabahın
beşinde oradaki kuyrukları ben görüyorum. Bunun adı zulümdür. Türk
insanının onuruyla kimsenin oynamaya hakkı yoktur. Demokrasi adına,
insan hakları adına ahkâm kesen bu kurumlar, burada uyguladığı zulmün
adı nedir? Bunun adı demokrasi mi? Bunun adı insan haklarına saygı
mıdır? Ben, bir kez daha, bu kürsüden bunu dile getirmek istiyorum.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Haklısın…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bak, bir taraftan, çok teşekkür ediyorum, haklısın diyor.
Özellikle, Dışişleri
Bakanlığının bu ülkelerle görüşerek, Türk insanına uygulanan bu
zulmü, bu ağır faturayı biraz da kendileri uğraşsın, biraz da sorumluluğu
kendileri alsın, hiç sorumluluk almadan… Oradaki insanlarımızın
akrabalarına, görmek için bayrama gidiyor, torunu doğmuş torununu
görmeye gidiyor, "Gelemezsin" diyor. Bunun adı ne insan haklarıdır
ne demokrasidir. Bunun adı düpedüz zulümdür.
Bilgilerinize sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Aslanoğlu.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir önerge var.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Musa Uzunkaya |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Samsun |
İstanbul |
|
Alaattin Büyükkaya |
İmdat Sütlüoğlu |
|
|
İstanbul |
Rize |
|
"Yürürlükten kaldırılan
hükümler
Madde 5- (1) 29/6/2001 tarihli
ve 4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
(2) 21/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 34 üncü maddesi ve 26/12/2006 tarihli ve
5565 sayılı 2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun 30 uncu maddesinin
10, 13 ve 14 numaralı fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu efendim?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN
(İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının 1 inci
maddesiyle düzenlenen yurt dışına çıkış harcı ile yürürlükten kaldırılan
4705 sayılı Kanunun eş zamanlı olarak uygulamaya konması amacıyla
söz konusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1'inci maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin, İç Tüzük'ün 89'uncu maddesine göre
bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebin gereğini yerine getirecektir.
Şimdi 6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesi yayımını
takip eden aybaşında,
b) 2, 3, 4 ve 5 inci maddeleri
1/1/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeleri ise
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği yok.
Madde üzerinde bir önerge
var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine
"1 inci maddesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile 5
inci maddesinin 1 inci fıkrası" ibaresinin eklenmesini, (b)
bendinin aşağıdaki şekilde ve (c) bendindeki "maddeleri"
ibaresinin "hükümleri" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Erdoğan Özegen |
Recep Yıldırım |
|
İstanbul |
Niğde |
Sakarya |
|
Mustafa Tuna |
Nusret Bayraktar |
|
|
Ankara |
İstanbul |
|
"b) 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi ile 4 üncü maddesi ve 5 inci (5565 sayılı
2007 Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 30 uncu maddesinin 10 ve 13 numaralı
fıkralarına ilişkin hükümler hariç) maddesinin 2 nci fıkrası
1/1/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN
(İzmir) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının 1 inci
maddesiyle düzenlenen yurt dışına çıkış harcı ile yürürlükten kaldırılan
4705 sayılı Kanunun eş zamanlı olarak uygulamaya konması amacıyla
söz konusu değişiklik önerilmektedir.
Öte yandan, 2022 sayılı
Kanun çerçevesinde aylık talebinde bulunanların sağlık raporlarını
incelemekle görevlendirilen sağlık kurulu sayısının artırılması
konusunda Bütçe Kanununda yapılan düzenleme, kendi Kanununa taşınırken,
Bütçe Kanunundaki hükmün yürürlükten kaldırılması ile yeni getirilen
düzenlemenin yürürlüğe girmesinin eş zamanlı olarak sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Enis Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Şahsım üzerine de vardı Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Şahsınızla ilgili
yok burada.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Vardı efendim. Takdirinize bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, bu yasa tasarısı Meclise sunulduğunda,
kapsamı sadece yurt dışı çıkış harçlarıyla ilgiliydi. Ancak, Plan
ve Bütçe Komisyonunda tasarıya yeni maddeler eklendi ve bu maddelerin
de gerçekten bazı uygulamalardaki sıkıntıların aşılması nedeniyle
yararlı maddeler olduğunu biz burada ifade ettik ve olumlu görüşlerimizi
dile getirdik.
Şimdi, yasa tasarısının
özü, esası, amacı, isminden de anlaşıldığı gibi, yurt dışı çıkış
harçlarıyla ilgili.
Bakınız, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yurt dışına çıkış harcı uygulaması
ne zaman getirildi, hangi amaçla getirildi ve ne kadar bir süre için
düşünüldü ilk önce?
Şimdi, bu uygulama,
2001 krizinin ülkemize hediyelerinden, acı hediyelerinden biridir.
Biliyoruz, önceki hükûmet zamanında, yani rahmetli Ecevit Hükûmeti
zamanında ekonomik kriz bütçeye öylesine olumsuz yansımıştı ki,
bu olumsuzluğun etkilerini en aza indirebilmek için nerelerden
acaba kaynak bulabiliriz diye bir arayış içine girildi ve bu çerçevede
bu uygulama -ayrıntısına girmeyeyim- götürülmeye başlandı.
Daha sonra, bu Yasa'ya
tepkiler doğunca, tepkileri en aza indirmek için Yasa'nın muafiyetlerle
kapsamının daraltıldığına tanık olduk ve öyle istisnalar tanındı
ki, son derece küçük bir nüfus kitlesi üzerinde bu harç kaldı. Devletin
resmî belgelerinden öğreniyoruz ki, 2003, 2004 ve 2005 yılları itibarıyla
yurt dışına çıkış yapanların ancak yüzde 13'ü, yüzde 14'ü, en fazla
da yüzde 15'i harç pulundan yararlanmış, daha doğrusu harç pulu ödeme
mecburiyetinde kalmış, yüzde 85'i, yüzde 86'sı, yüzde 87'si muaf olmuş.
Neden?
Değerli arkadaşlarım,
yani sıkıntı var. Olağanüstü bir geçiş döneminin sıkıntısını aşmak
için böyle hini hacette geçici olarak düşünülmüş bir uygulama ve
tepkiler nedeniyle muafiyetler, muafiyetler, muafiyetler ve neredeyse
son derece az bir nüfus kitlesinin üzerinde kalmış.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, bu uygulama, bir çeşit kelle vergisi uygulaması
şeklinde ele alınmalıdır, öyle düşünülmelidir. Bunu birçok maliye
uzmanı -ben maliyeci değilim- bu şekilde niteliyorlar. Nitekim
dün de bazı arkadaşlarımız bu şekilde bunu nitelediler, kelle vergisi.
Şimdi, AKP'nin ne yapması
gerekiyordu? AKP'nin bu vergiyi kaldırması gerekiyordu. Dün burada
1'inci madde üzerinde bir soru sordum Sayın Bakana ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımız, asıl yasanın sahibi olması gereken Bakan burada
idi. Gerçi, asıl Maliye Bakanı, ama Müsteşar oturuyor.
Aa, burada, gelmiş Sayın
Bakan, teşekkür ederim. Çünkü, düzenlemelerle beraber ağırlık belirli
ölçüde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına geçti.
Ben sordum, dedim ki Sayın
Bakana: Acaba bu uygulama dünyanın hangi ülkesinde var? Bana şu şekilde
yanıt verildi… Affedersiniz, Sayın Bakan yoktu da, siz çıkmıştınız,
galiba başka bir bakanımız vardı, Millî Savunma Bakanımız, evet, size
vekâleten oturuyordu. Dediler ki: "Yani, benzer uygulamalar
var, ama, işte, diğer ülkelerde de benzer uygulamalar var." Ee,
yok! Yani, İngiltere kendi insanından yurt dışına çıkarken, Fransa
kendi insanından yurt dışına çıkarken böyle bir şey almıyor. Oradaki
uygulama oralara turist olarak gelenlere ayakbastı parası gibi
uygulamalar. Böyle bir uygulamayı ben dünyanın hiçbir ülkesinde,
bilemiyorum, yok. 15 YTL'ye düşürülmüş ve dün, yine, bu konuda ben
bir soru sordum, dedim ki: "Ne kadar bir gelir düşünüyorsunuz?"
Maliye Müsteşarımız, yanlış anımsamıyorsam, bilgilendirdi Sayın
Bakanımızı. Sanırım 2006 yılında ya da 2005 yılında 95 trilyonluk
bir gelir gelmiş ve yüzde 10'luk bir artış bekleniyormuş. Çünkü, 15
YTL olunca tabana yayılacak, o istisnalar da ortadan kalkacağı
için, daraltıldığı için daha doğrusu, yüzde 10'luk bir artış… Yani,
demek ki, 105 trilyonluk bir gelir bekleniyor.
Yani, hiç yakıştıramadım;
böyle bir uygulama yok. Yani, dünyanın sıradan birtakım ülkelerine
bizim insanımız vizesiz giremiyor. Kırmızı pasaportlu giren insanlara
dahi, milletvekillerine dahi bin bir zorluk çıkarılıyor; Hükûmet
bu konuda gereken girişimleri yapmaktan âciz, ama, bir bakıyoruz,
kendi vatandaşının yurt dışına çıkması anında kelle vergisini öngörüyor.
Ne diyelim? Adaletin bu mu ey AKP? Adaletin bu mu ey AKP? Demek ki bu!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, bunun kaldırılması gerekiyor. Bir daha
düşüncelerimizi ifade ediyorum, kaldırılması gerekiyor. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz iktidara geldiğimizde -ki, geleceğimize
inanıyorum- bunu kaldıracağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla ilgili ek maddeler olması
nedeniyle az önce ek 2'nci madde üzerindeki konuşmamda TÜİK'in açlık
sınırı altında yaşayanlarla ilgili geçici açıklamalarının kısa
bir tahlilini yaptım. Şimdi, elimde 2006 işsizlik rakamları var, TÜİK
işsizlik rakamları.
Bakınız, burada da, yıllardan
bu yana bu kürsüde ve komisyonlarda bir gerçeği size anlatmaya çalışıyoruz.
Türkiye'deki, TÜİK ve dolayısıyla Hükûmetin kullandığı bu işsizlik
rakamları gerçeği yansıtmıyor; çünkü, Türkiye'de Avrupa Birliğindeki
-örneğin İngiltere'deki, örneğin Almanya'daki- iş gücü piyasası
varmış gibi kabul ediliyor, oradaki istihdam dokusu varmış gibi kabul
ediliyor. Yani, böyle bir şeyi düşünmek mümkün mü? Orada, yurt dışındaki
o gelişmiş ülkelerde toplam nüfus içinde tarımın payı yüzde 2'lerde,
yüzde 3'lerde, bizde hâlâ üçte 1. Böyle farklı bir yapı var. Kadın istihdamı
çok kayıt dışı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği gözlükleriyle, standartlarıyla
iş gücü piyasasına bakıp o gözlüklerle işsizlik aramaktan artık
vazgeçelim. Bakınız, yüzde 9,9 oranındaki bir işsizliğin 2006 yılında
yaşandığı resmen açıklandı.
Değerli arkadaşlarım,
2 milyon 442 bin kişi; lütfen, bu yüzde 9,9 işsizlik oranı eğer doğru
ise…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- …bizim işsizlik sorunumuz Fransa'nın, örneğin Almanya'nın, örneğin
İtalya'nın işsizlik sorunundan daha düşük oranda demektir. Yapmayınız,
böyle bir şey olabilir mi? Yüzde 8,8'di bundan önce, Almanya'da yüzde
9,7; Fransa'da öyle. Yani, bizim, eğer işsizlik sorunumuz, oransal
olarak söylüyorum, mutlak olarak da Hükûmetin iddia ettiği gibi ise,
yani Almanya'dan, yani Fransa'dan, yani Avrupa Birliğinin güçlü ekonomilerinden,
Almanya'dan daha düşük oranda ise, biz, boşu boşuna yıllardan bu yana
işsizlik sorununu abartmış oluyoruz. Öyle olmuyor muyuz?
Ben şunu anımsıyorum:
AKP, seçim meydanlarında ve hatta hükûmeti kurduktan sonraki ilk günlerde,
burada AKP sözcüleri 10 milyon işsizden söz ediyordu, ne oldu bunlar,
buharlaştı mı? Buharlaştı mı? İşsizlik konusunda ciddi olalım. İşsizlik
konusunda gerçeği görelim ve gereğini yapalım. Bizim düzeltmelerimize
göre işsizlik yüzde 20'dir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Son sözümü söyleyeceğim, teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
Bakınız, bizim, yine TÜİK
rakamlarından hareketle yaptığımız düzeltilmiş hesaba göre işsizlik
oranı, 2006 ortalaması itibarıyla yüzde 20,1'dir. Yani, 2 milyon 442
bin kişi değil, 5 milyon 415 bin kişidir. Yani, her 10 kişiden 1 kişi
işsiz değil, Türkiye'de her 10 kişiden en az 2 kişi işsizdir. Öyle sanıyorum
ki, işsizlik konusunda bizim yıllardan bu yana anlatmaya çalıştığımız
ve az önceki konuşmamda da dile getirdiğim açlık ve yoksulluk sınırlarının
altında yaşayan gerçek ihtiyaç sahibi kişilerin miktarı açısından,
az önce ve yıllardan beri anlattıklarımız bir gün sizce de görülür
ve gereği yapılabilir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasa tasarısının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Sayın Başkan,
size ve milletvekilleri, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun, Hükûmetin görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki
görüşünü okutuyorum:
Danışma Kurulu Önerisi
No: 216 Tarihi:
8.3.2007
Görüşülmekte olan 1347
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesinin;
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
AK Parti Grubu Başkan Vekili |
|
CHP Grubu Başkan Vekili |
|
İrfan Gündüz |
|
Haluk Koç |
|
|
Anavatan Partisi Grubu Başkan Vekili |
|
|
|
Ömer Abuşoğlu |
|
BAŞKAN - Danışma Kururunun
görüşü bilgilerinize sunulur.
Şimdi Hükûmetin istemini
okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1347
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin teknik bir düzeltme
nedeniyle yeniden görüşülmesini İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre
arz ve talep ederim.
Vecdi
Gönül
Millî
Savunma Bakanı
BAŞKAN - Hükûmetin istemini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bu durumda tasarının
1'inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz isteği?
Yok.
Madde üzerinde iki önerge
vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1347
Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"(10) Bu madde uyarınca
alınan harçlar 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesinin
(f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılır."
|
İrfan Gündüz |
Fikret Badazlı |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Antalya |
İstanbul |
|
Cemal Uysal |
Eyüp Fatsa |
|
|
Ordu |
Ordu |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Çıkış
tarihi itibarıyla son bir yılda altı aydan fazla yurt dışında ikamet
edenler" ibaresinin "Çıkış tarihi itibarıyla yurt dışında
oturma izni bulunanlar" şeklinde değiştirilmesini; beşinci,
altıncı ve yedinci fıkralarının madde metninden çıkarılmasını;
dördüncü ve dokuzuncu fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Ünal Kacır |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
Sabri Varan |
Recep Yıldırım |
Resul Tosun |
|
Gümüşhane |
Sakarya |
Tokat |
"(4) Harcın beyan ve
ödenmesinden sorumlu tutulan gerçek ve tüzel kişiler, tahsil ettikleri
harcı gelir veya kurumlar vergisi bakımından bağlı oldukları vergi
dairesine bir beyannameyle bildirmek ve üç gün içinde ödemekle yükümlüdürler."
"(9) Gelir İdaresi
Başkanlığı; harcın tahsilat şeklini belirlemeye, harca tabi işlemlere
taraf olanları harcın ödenmesinden sorumlu tutmaya, harca ilişkin
beyan dönemlerini tahsilat tutarına bağlı olarak onbeş günlük, aylık
veya üçer aylık dönemler itibarıyla tespit etmeye, harcın iadesi
ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir."
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önerge bu, bunu işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Yapılan değişiklikle
çıkış tarihi itibarıyla yurt dışında oturma izni olanların yurt dışına
çıkış harcından muaf tutulması önerilmekte, toplu taşıma araçlarıyla
yurt dışına çıkışlarda biletin düzenlenmesi sırasında ya da münferit
çıkışlarda oturma iznine ilişkin belge ibrazı ile otomatik olarak
muafiyetin uygulanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, harcın yalnızca
bilet bedeli ile birlikte tahsil edilmesinin doğurabileceği sıkıntılar
dikkate alınarak harcın tahsilat şeklini belirlemeye, harca tabi
işlemlere taraf olanları harcın ödenmesinden sorumlu tutmaya, harca
ilişkin beyan dönemlerini tahsilat tutarına bağlı olarak onbeş
günlük, aylık veya üçer aylık dönemler itibarıyla tespit etmeye,
harcın iadesi ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve
esasları belirleme konularında İdareye yetki verilmek suretiyle
uygulamanın kolaylaştırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1347
Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"(10) Bu madde uyarınca
alınan harçlar 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesinin
(f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılır."
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun
görüşümüzle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
4705 sayılı Kanuna göre
Yurt Dışı Çıkış Harçları Toplu Konut İdaresi gelirleri arasında
yer almaktadır. 4705 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılması nedeniyle
bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1'inci maddeyi
kabul edilen bu iki önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, yasa tasarısının
tümünün oylamasından önce, oyunun rengini açıklamak üzere, İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre, lehte, Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer
Baştopçu... Yok.
Aleyhte olmak üzere Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Getirilen kanun tasarısının
bazı maddelerinin son derece olumlu olduğunu; ancak, yaptığım konuşmalarda
da bahsetmiş olduğum gibi, 3'üncü ve 4'üncü maddelerinin -özellikle
3'üncü maddenin Anayasa'nın eşitlik ilkesine, 4'üncü maddenin de kamu
yararına uygun olmaması nedeniyle- gözden geçirilmesini, yeniden
müzakere edilmesini, Genel Kurulda bir düzenleme yapılmasını istemiştim;
ancak, gelen hâliyle, şekliyle kanunlaştığı için -tutanaklara geçirtmek
düşüncesiyle- 3'üncü ve 4'üncü maddelerin bu nedenlerle Sayın Cumhurbaşkanından
geri gelme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu ifade etmek
için aleyhte söz aldım.
1'inci madde, yurt dışına
çıkış harcı, son derece uygundur.
2'nci maddede altmış beş
yaşla ilgili düzenleme son derece uygundur.
Yeşil kartlarla ilgili
düzenleme son derece uygundur. O noktalarda kanunu tasvip ettiğimi;
ancak, 3'üncü ve 4'üncü maddelerle ilgili görüşlerimi zikretmek
düşüncesiyle huzurlarınıza geldiğimi ifade ediyorum.
Yalnız, burada bir hususu
daha belirtmek istiyorum: Biliyorsunuz, altmış beş yaşını doldurmuş
muhtaç, güçsüz ve kimsesizlerle ilgili ilk kanun Adalet Partisi döneminde
çıkartılmıştır. Geçmişte bu uygulamayı Türk halkının hizmetine
sunan iktidar Adalet Partisi İktidarıdır. Yine, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfının kuruluşu rahmetli Özal'ın döneminde bu Meclisten
geçen bir kanundur. Yeşil kartlarla ilgili kanun da, yine, Doğru Yol
Partisi İktidarı döneminde çıkartılan ve hayata geçirilen bir
kanundur.
Şimdi, gelip buraya, bu
kanunlarda küçük iyileştirmeler yaptıktan sonra, bütün bu güzelliklerin,
bu düzenlemelerin sadece bu iktidar döneminde yapıldığını söylemenin
doğru ve haklı olmadığını ifade etmek istiyorum.
Öncelikle altmış beş
yaşla ilgili kanunu getirenlere, bu Meclisten geçirenlere teşekkür
edeceksiniz, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfını bu Meclisten
geçirenlere ve kanunlaştıranlara teşekkür edeceksiniz, yeşil
kartlarla ilgili kanunları bu Meclisten geçirenlere, kabul edenlere
ve uygulamaya sokanlara teşekkür edeceksiniz, ondan sonra, gelip,
bunlarla ilgili düzenlemeleri, halkın menfaatine olan düzenlemeleri
burada savunacaksınız. Sanki bunlar ilk defa bu dönemde hayata geçiriliyormuş
gibi, sanki ilk defa fakir fukaraya bu dönemde yardım yapılıyormuş
gibi bir düşünce içerisine girerseniz bu yanlıştır.
Yeşil kartlılara ilaçlar
konusunda bu dönemde çıkartılan kanun iyi, güzel bir kanundur. Ancak,
geçmiş dönemde de, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları yeşil
kartlıların ilaçlarını alma noktasında hep o fakir fukaranın yanında
olmuştur. İlaç bedelleri geçmişte de sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıfları tarafından karşılanmıştır. Hiçbir vatandaşımız fakirliğinden
dolayı ilaç alamama gibi bir durumla karşı karşıya kalmamıştır.
Ama, son dönemde getirilen düzenlemeyle bunlar daha güzel ve düzenli
hâle getirilmiştir. Biz, ona teşekkür ediyoruz. Ama, geçmişi inkârın,
geçmişi reddin son derece yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum.
Ben buradan, özellikle bu altmış beş yaşı ilk defa hayata geçiren
Türkiye Büyük Millet Meclisinin o dönemki milletvekillerine ve
iktidarına, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını ilk defa
bu Mecliste kabul edip hayata geçiren o dönemin iktidarı ve milletvekillerine
ve yeşil kartla ilgili uygulamayı ilk defa bu Mecliste hayata geçiren
milletvekillerime ve dönemin hükûmetlerine ve iktidarlarına da
bir teşekkür borcumuzun olduğunu ifade ediyor ve bu dönemde de getirilen
düzenlemelerle ilgili hususlara da, bu kanunlara oy veren milletvekillerine
teşekkür de bir borçtur, vicdani bir borçtur, onu da ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı'nın yapılan açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 237
Kabul : 217
Ret : 16
Çekimser : 4 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
(X) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın sonuna eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
4'üncü sırada yer alan,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1300) (S. Sayısı: 1342)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan,
Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa
Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa
Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1075) (S. Sayısı: 1022)
BAŞKAN - Komisyon?
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1242) (S. Sayısı: 1338)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Kurulu
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar
Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1176) (S. Sayısı: 1185)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8'inci sırada yer alan,
10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de Gözden
Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması
Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
8.- 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de
Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması
Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1135) (S. Sayısı: 1085)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer alan,
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
9.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284)
(S. Sayısı: 1340) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1340 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA İNCİ
ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Dünya Kadınlar Günü.
Tüm kadınlarımın ve dünya kadınlarının bu güzel gününü kutluyor,
hak ettiğimiz yere en kısa zamanda ulaşmayı diliyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri, ülkemizde, karşılığı nakit olmak üzere şans oyunları
tertip etme yetkisi, çeşitli kanunlarla üç ayrı kurum ve kuruluşa
verilmiş bulunmaktadır. Bunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüdür.
İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
at yarışları yapma ve bu yarışlar üzerinde, memleketin neresinde
olursa olsun müşterek bahisler tertip etme hak ve salahiyetini, 21
Kasım 1993 tarihinden itibaren yirmi yıl süreyle Türkiye Jokey Kulübüne,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ise futbol müsabakalarında müşterek
bahisler tertibi ve yürütülmesi hak ve salahiyet yetkisini Spor
Toto Teşkilat Müdürlüğüne devretmişlerdir.
Şans oyunları hasılatı
üzerinden, mevcut uygulamaya göre, hazineye, katma değer vergisi,
şans oyunları vergisi, belediye eğlence vergisi ödenmekte, Savunma
Sanayii Destekleme Fonu'na, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna,
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Oyunları Hazırlık
ve Düzenleme Kuruluna muhtelif mevzuatla belirlenen oranlarda
kaynak aktarımı yapılmakta, oyunları tertip eden kurum ve kuruluşlara
kendi mevzuatlarıyla belirlenen oranda pay verilmektedir. Değişik
zamanlarda ve kaynağın bir gün ortadan kalkabileceği hiç düşünülmeden
çıkarılan yasalarla, şans oyunu hasılatı üzerinden alınan vergiler
ile kurum ve kuruluşlara yapılan aktarımlar zamanla artırılmış,
bu da, iştirakçilere ödenen ikramiyelerin giderek azalmasına neden
olmuştur. Bu durum, şans oyunlarına olan talebin, maalesef, hiçbir
verginin ve denetimin söz konusu olmadığı İnternet ve benzeri sanal
ortamlar üzerinden ağırlıklı olarak yurt dışı orijinli olarak oynatılan
kumar ve benzeri yasa dışı oyunlara yönelinmesine yol açmıştır.
Vergi ve aktarımların matrahları ve bu matrahlara uygulanan oran
veya maktu tutarlar, şans oyunlarını
(x) 1340 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
tertip eden kurum ve kuruluşlara
göre farklılık göstermektedir. Bunun nedeni, hasılat üzerinden
alınan vergiler ile çeşitli kurum ve kuruluşlara kaynak aktarımını
düzenleyen çeşitli kanunların farklı zamanlarda yürürlüğe girmesidir.
Ayrıca, mevzuattaki
düzenlemelerden dolayı, bazı oyun hasılatları üzerinden bu vergiler
alınmamakta veya aktarımlar yapılmamaktadır. Kurum ve kuruluşlarca,
oyun türleri itibarıyla farklı ikramiye verilebilmekte, bu da iştirakçilere
ödenecek ikramiye tutarı veya oranını belirleyen yasal bir düzenleme
olmamasından kaynaklanmaktadır. Bundan da kamuya aktarılan kaynak
tutarları etkilenmekte, kurum ve kuruluşlar arasında haksız rekabet
oluşmaktadır.
Bu kanunla çeşitli mevzuat
hükümlerine son verilerek vergilendirme ve kaynak aktarımı tek
çatı altına alınmakta, dağınık ve çok karmaşık yöntem ve hesaplama
şekillerine son verilerek kolay anlaşılabilir yeni bir hesaplama
metodu getirilmekte, şans oyunları hasılatı üzerinden alınan oldukça
yüksek vergiler ile kaynak aktarım oranları aşağı seviyelere çekilerek
talihlilerin alacağı ikramiyeyi artırmak suretiyle illegal
oyunlara yönelen talebin yasal şans oyunlarına yönlendirilmesi,
kurum ve kuruluşların kamuya aktaracakları kaynakların artırılması
ve güvenceye alınmasıyla rasyonel bir yönetimin teşvik edilmesi
amaçlanmıştır. Böylece, kolay ve basit bir uygulama, kamuya aktarılacak
kaynakların sürdürülebilirliği, hizmet sunan kurum ve kuruluşların
etkinliği ve verimliliğinin artırılması mümkün olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu noktada biraz atçılık sektöründen söz etmek
istiyorum. Sektör diyorum, tabii, bunu artık bilinçli olarak kullanıyorum.
Dünyada, zira, atçılığa bir sektör gözüyle bakılmakta, bir sektör
olarak kabul edilmekte. Neden sektör, dünyada? Çünkü, olağanüstü
bir istihdam alanı olarak görülmekte. Neden böyle düşünülüyor? Müthiş
bir iş alanı açma imkânı var. Bundan dolayı dünya bunu böyle kabul ediyor.
Sonra, tarım alanında olağanüstü katkılar sağlayan bir sektörden
söz ediyoruz. Benim kendi ülkemde -eğer size bir küçük örnek verecek
olursam, tarım alanına doğrudan nasıl bir destek sağladığına belki
sizler de ikna olursunuz diye düşünüyorum- 100 bin tonun üzerinde
tarımsal ürün alınmakta bu alanda. Bu, Türkiye şartlarında fevkalade
önemli ve de bunda şöyle de bir imkân getiriyoruz: Bir kısmı avans olmak
üzere ödeniyor ve neredeyse peşin bir alım gerçekleştiriliyor. Şimdi,
ne kadar çok çiftçimize bir hizmet verdiğini düşünürsek, burada atçılığın
da tarımsal boyutta ne kadar önemli işlev gördüğünü görmekteyiz.
Devletten hiçbir destek
görmediği hâlde -ki bunun altını çizerek söylüyorum atçılık sektörü
için- atçılarımız zamanlarını harcayarak, emeklerini harcayarak,
ceplerinden paralarını harcayarak, devletten bir kuruş destek almadan
ne tür şeyler yapıyor, sizlerle bunu bir paylaşmak istiyorum. 30 bini
doğrudan, 10 bini dolaylı -ki, buna ben tarımsal alanı hiç katmadan
söylüyorum- 40 bin kişiye iş imkânı sağlıyor. Öyle bir iş imkânı ki, bunun
10 binin üzerindeki kısmı Doğu ve Güneydoğu'da hiçbir işi olmayan
vatandaşlarıma ait. Şimdi, bölgede terör örgütlerinin kimleri
kandırmaya yönelik hareketler içerisinde olduğuna bakarsak, bu
iş imkânının ne kadar önemli bir imkân olduğunu herhâlde hepimiz görürüz
diye düşünüyorum. Kaldı ki, 300 bin kişinin buradan doğrudan aş sağladığı
da hepimizin malumu.
Ayrıca, savunma sanayisine
çok ciddi bir kaynak yaratılmakta, sağladığı bu ciddi kaynak ile ülke
savunmamız bir anlamda büyük ivmeler kazanmakta. Dün hepinizin
elindeydi, burada ajans bültenlerinde gördük; Savunma Sanayimiz
yeni bir ihale açıyor, fevkalade gurur duyacağımız bir ihale. İşte,
düşündüm: Yani, atçı olarak şahsen ben kendim ne yapıyorum? Bu noktada
beni gururlandıran bir olayın içerisinde olduğumu gördüm. Zannediyorum,
bu yasayla beraber vereceğiniz destek sizleri de gururlandıracaktır.
Yükseköğrenim yapmakta
olan çocuklarımız var biliyorsunuz. Buradan çok ciddi bir kaynak
Kredi ve Yurtlar Kurumuna gidiyor. Maddi imkânları yerinde olmayan
vatandaşlarımızın çocukları kredi alma… Ki, bütün müracaat edenlere,
biliyorsunuz, kredi veriyoruz ve 1/1/2007'den itibaren ciddi de rakamlara
ulaştı. Bu kaynağın temelinde, yine atçılık sektörü var. Yine, bu
çocuklarımız barınma imkânı bulamayabiliyorlar. Bu barınma
imkânlarını da yurtlar yapmak suretiyle Kredi ve Yurtlar Kurumumuz
hallediyor, bu sorunlarını gideriyor. İşte, bunun altında yatan
da yine atçılık sektörü.
Değerli arkadaşlarım,
Çocuk Esirgeme Kurumunu artık herhâlde hiçbirinizle konuşmanın da
bir gereği yok. Bu, hepimizin zaten elimizden geldiğince destek olmamız
gereken bir kurum. Atçılık sektörü, en fazla da buna önem veriyor ve
bu yasada da ciddi bir değişiklikle, Çocuk Esirgeme Kurumu ciddi
manada destek buluyor. Bu da benim için fevkalade önemli bir konu.
Türkiye'nin tanıtımından
yapılacak olimpiyat oyunlarına kadar her alanda kaynak olarak atçılık
sektörü var kısacası.
Yalnız, bunları yaparken
atçılık sektörünün, tabii, ayakta kalması çok önemli. Ne yazık ki
biz, şu anda bunu çok olumsuz bir noktada yaşıyoruz. Dünyanın hiçbir
ülkesinde yüzde 68 gibi adaletsiz bir kesinti yok ve olamaz. Dünya
geneline baktığınız zaman, atçılık sektöründen kesinti, ki, dünyada
bunun rakamı 120 milyar euro, at satışı sadece 10 milyon euro. Bu rakamlarla
konuştuğumuz bir sektörde bizde yüzde 68'lik bir kesinti, ama, dünyada
yüzde 15 ila 30 arası genel, ki, yüzde 15'in altında da var. Ayrıca, bununla
da yetinmiyorlar, yeniden, bu kesintileri, bir şekilde atçılığa
döndürüyorlar. Yani, dünya devletleri, diğer gelişmiş ülkeler,
acaba hiç mi bir şey bilmiyorlar da bizim gibi yüzde 68'ini almıyorlar?
Bu noktada durup düşündüğümüz zaman, altındaki gerçekleri
herhâlde çok daha iyi görürüz diye düşünüyorum.
Ülkemizde, ayrıca, boyutu
şimdiye kadar çok da ortaya çıkmayan, ama bundan sonrasında çıkacağına
inandığım başka alanlar var. Örneğin, turizm alanı. Bir Dubai'ye gidiyorsunuz,
Dubai'de benim özlediğim bir turist tipi görüyorum. Nedir bu turist
tipi? Siz, bir mağazaya giriyorsunuz -genelde bizim ülkemizde böyle-
3-5 kuruşluk bir şeyin alındığını görüyorsunuz, ama, Dubai'de giriyorsunuz,
bir Amerikalı turist, oraya yarışları izlemek üzere gelmiş bir Amerikalı
turist -ki, ben bunu orada yaşadım- 150 bin dolarlık bir kolyeyi alıp
çıkabiliyor. O ülkeye bıraktığı dövize bakınız. Balinalar gibi
yan yana yatan kruvaziyer gemiler görüyorum, içerisinde bir sürü
zengin, varlıklı turist. Bunlardır o ülkeye asıl dövizi bırakacak
olan. Benim özlediğim turist tipi budur. Ben bunun bir şekilde İstanbul'da
gerçekleşmesini istiyorum. Eğer ben bunu İstanbul'da gerçekleştirme
imkânı bulursam, biliyorum ki benim ülkeme çok ciddi bir döviz kaynağı
oluşturacak. Dolayısıyla, bu alan fevkalade önemli.
Ülkemizde 3'ü Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına ait devlet harası, yaklaşık 250 tane de özel
hara mevcut. Buralarda binlerce, binlerce insan istihdam ediliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sizlere anlatmaya çalıştığım gerçekler, benim,
sektörün çok yakından tanıdığı ve benim de içerisinde bulunduğum
bir kişi olarak sizlerle paylaşmak istediğim gerçekler. Üç yıldır
ben bu yasanın mücadelesini veriyorum. Bu yasanın mücadelesini
verirken hedefim neydi, amacım neydi? Benim ülkem daha fazla buradan
kaynak sağlayabilsin, benim kurum ve kuruluşlarım buradan daha büyük
kaynak sağlayabilsin. Çünkü, atçılık sektöründe yüzde 68 kesinti
nedeniyle, en zor yılında -2006 yılında- bile 600 trilyona yakın bir
kaynak aktardı. Ben diyorum ki, bu sektörün önü açılmalı, bu sektörün
önü açılır ise bu 1 milyar dolarlara varmalı. Ben IMF'den 300-500 milyon
beklerken, kendi iç dinamiğim olan atçılığı neden harekete geçirmem
yıllardır? Gerçekten bunu merak ediyorum. Umuyorum bu anlattıklarımdan
sonra sizler de bu noktada biraz daha düşünür ve bundan sonra, belki
bir yasal düzenlemeyle -ki, Sayın Bakanımla bu konuyu da konuştuk-
çok daha farklı noktalara gelmesini sağlarız diye umut ediyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Hepimiz atçı oluruz, merak etmeyin.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla)
- Umarım olursunuz, çünkü, hatırlayacaksınız, hepimizin kökünde
kökeninde Türklük var ve Türklerin ilk duyduğu seslerin at kişnemeleri
ve atların nal sesi olduğunu unutmayacağınızı umut ediyorum.
Kimsenin hiç kuşkusu olmasın
ki, asıl hedeflerimizden bir tanesi de illegal oyunlar. Bu illegal
oyunlar ciddi şekilde can yakıyor değerli arkadaşlarım, hepimize
sıkıntı veriyor. Maliye Bakanlığımız da, İçişleri Bakanlığımız
da konuya son derece vâkıf. Hakikaten, şu anda legal oyunlar boyutunda
bir illegal oyun var ve burada çek-senet imzalatılarak insanların
çok canı yakılıyor. Bizler arzu ediyoruz ki, artık, bu, devlet kontrolünde
olsun. Bizler istiyoruz ki, insanların imzaladığı senetlerle,
çeklerle evleri, arsaları, arazileri, her şeyleri ellerinden
alınmasın. Ama, bugün bulunduğumuz nokta budur. Bunun önüne geçebilmek
için, bu ve bunun gibi daha başka yasaların geçmesi gerekmektedir.
Bu noktaya da ben dikkatlerinizi çekiyorum.
Hepinize, beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum.
Bu arada, emeği geçen
Cumhuriyet Halk Partisine, Anavatan Partisine ve Doğru Yol Partisine
de çok teşekkür ediyorum.
Tekrar saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şans
Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ama, sözlerime başlamadan evvel,
öncelikle, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor,
ülkemizde kadınlarımızın gerek bürokraside gerekse siyaset ve
politikada hak ettikleri yere gelmelerini ve daha fazla kadınımıza
görev verilmesini temenni ediyorum. Tüm kadınlarımıza sevgi ve
saygılarımı ve yüce Meclise de sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Ülkemizde şans oyunları
sektörü çok rağbet gören, bu nedenle de önemli miktarda hasılat yaratma
kapasitesine sahip bir sektördür. Nitekim, sektörün bu hasılat yaratma
kapasitesinin farkına varan kimi çevreler hiçbir verginin ve denetimin
söz konusu olmadığı İnternet ve benzeri sanal ortamlarda illegal
biçimde bu hasılata ortak olmaktadır. Bu şekilde, bir yandan şans
oyunları ile ilgili bir kayıt dışılık oluşturulmakta, diğer yandan
da bu tür oyunların devlet eliyle yönlendirilmesi prensibi zarar
görmektedir.
Nitekim, bazı sanayi
ve ticaret odalarımızca yapılan araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde
yaklaşık 1,5 milyon kişinin İnternet ortamı üzerinden yasa dışı
olarak oynatılan şans oyunu, müşterek bahislere iştirak ettikleri
ve bu oyunlara bir yılda ödedikleri tutarın milyonlarca dolara
ulaştığı hesaplanmaktadır.
Şans oyunlarının hasılatından
Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumuna, Tanıtma Fonu'na, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme
Kuruluna ve tabii, bugüne kadar da belediyelere kaynak aktarılmaktadır,
ama, bu yasayla belediyelere aktarılan kaynak şu anda kesilmektedir.
Bununla ilgili önergelerimiz var. İnşallah, belediyelerin gasbedilen
bu gelir kaynağı da yasanın nihayetinde yasaya konulacağını tahmin
ediyorum, ümit ediyorum. Tüm bu aktarımlardan sonra, oyunları tertip
eden kuruluşlara da belirlenmiş oranlar nispetinde pay verilmektedir.
Şans oyunları hasılatından yapılan bu aktarımların farklılıklar
arz etmesinin yanı sıra, hâlen uygulanan sistemde düzenlenen şans
oyunlarının ödeyecekleri ikramiye tutarlarını ya da oranlarını
belirleyen herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. Bu nedenle, oyun
türleri itibarıyla verilen ikramiyeler de farklılaşmaktadır.
Şans oyunları hasılatından yapılan bu aktarımların farklar arz etmesinin
yanı sıra, hâlen uygulanan sistemde düzenlenen şans oyunlarının
ödeyecekleri ikramiye tutarlarını ya da oranlarını belirleyen
herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. Bu nedenle, oyun türleri itibarıyla
verilen ikramiyelerde de farklılıklar olmaktadır.
Tüm bu hususlar nedeniyle
şans oyunlarının bir bütün olarak ele alınması ve sektörün rasyonel
işlemesini ve basitliğini sağlamak üzere yeni bir düzenleme yapılması
gereği çoktan beri bulunmaktaydı. Bu düşüncelerle tasarı ilk kez
önümüze geldiğinde umutlanmış ve sevinmiştik. Bu şekilde sistem basitleştirilecek,
izlemesi kolay hâle getirilebilecek ve tek bir metin üzerinden takibi
mümkün olabilecekti. Bu umudumuza karşılık, tasarının Plan ve Bütçe
Komisyonundan Genel Kurula indiği hâliyle metin önemli eksiklikler
içermektedir. Ne yazık ki, diğer bir deyişle, tasarı aslında hâlen
düzeltilmeye de muhtaçtır. Her şeyden önce tasarının gerekçesinde
amaçladığı söylenen bazı hususların metne yansımadığı durumlar
mevcuttur. Nedir bunlar?
Tasarının gerekçesinde,
şans oyunlarına olan talebin, hiçbir verginin ve denetimin söz konusu
olmadığı İnternet ve benzeri sanal ortamlar üzerinden oynatılan
illegal oyunlara yönelmekte olduğu ifade edilmekte ve tasarıda
oluşturulan sistemle, kamuya intikal eden kaynakların sürdürülebilir
bir şekilde güvenceye bağlanmasının sağlanmış olacağı söylenmektedir.
Gerekçede ön plana çıkarılan amacın çok güzel olmasına rağmen, tasarı,
sadece şans oyunlarında zaten var olan sistemi yeniden düzenlemektedir.
Yani, İnternet üzerinden kanun dışı oynatılarak halkımızdan toplanan
paralar, yine bu kanunun kapsamı dışında kalmaktadır. Her ne kadar
2004 yılı Nisan ayından bu yana iddaa oyunu, bayi terminalleri ve İnternet
sitelerinde oynatılmakta olduğundan ötürü yurt dışı kaynaklı illegal
sitelerle belirli bir düzeyde rekabet edilebiliyor olsa da, maalesef,
kaçak tutarı, konuşmamın başında söylediğim kadar yüksek düzeylerdedir
hâlâ. Bu hâlâ önlenememiştir.
Bu çerçevede değerlendirildiğinde,
tasarı, zaten var olan sisteme bir düzenleme getirmektedir. Fakat
bu düzenleme, kayıp ve kaçağı sistem içine almayı amaçlamamaktadır.
Şu hâlde, elimizdeki düzenleme nasıl olacak da, tasarıda buna ilişkin
bir hüküm yokken, İnternet'te şans oyunları oynatan yabancı sitelere
kaynak aktarılmasını ve bu surette yurt içindeki şans oyunları havuzunda
yer alması gereken kaynağın dışarıya kaptırılmasını engelleyecektir?
Bu husus gerekçede yer
aldığı hâlde tasarıya konulmayan bir husustur ve var olan kaynak havuzunun
artırılmasını engellemektedir. Ama Hükûmet, her konuda olduğu gibi,
yabancılara karşı burada da başı öne eğik tavrını korumaya kararlıysa,
o başkadır tabii ki.
Tasarının gerekçesinde
belirtilen amaçlar şunlardır; bunlardan bahsetmek istiyorum: Vergilendirme
ve kaynak aktarımının tek çatı altında konsolide edilmesi. Şans
oyunları hasılatının aynı matrah tanımları üzerinden vergilendirilmesi.
Şans oyunu üzerinden alınan yüksek vergilerin aşağı seviyelere çekilerek,
daha fazla ikramiye verilmesi. Kamuya daha fazla tutarda kaynak
aktarımının sağlanması. Kurum ve kuruluşların kamuya aktaracakları
kaynakların güvenceye alınarak, rasyonel bir yönetimin teşvik
edilmesi.
Sayın milletvekilleri,
tasarıda belirtilen bu amaçları göz önüne aldığımızda, bunların
tamamının şans oyunları hasılatından kamuya kaynak aktarılmasına
yönelik amaçlar olduğunu görmekteyiz. Hatta sisteme ait "rasyonel"
sözcüğü bile kaynak aktarımı amaçlı kullanılmaktadır. Yani,
Hükûmetin amacı, ne şans oyunları gibi yüksek kaynak yaratma gücüne
sahip bir sektörü modern bir yönetim anlayışına göre rasyonelleştirmek
ne de yasa dışı oyunları engellemektir. Hükûmetin bu tasarıyla düşüncesi
açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu hesap, halkımızın oynadığı şans oyunları
sonucunda sistemden kamu kesimine ne kadar kaynak aktarırız hesabıdır,
daha fazlası değildir. Yani, kanun dışılığı azaltalım da gelirler
artsın ya da sistem nasıl daha iyi işler konuları, maalesef, Hükûmeti
aşan konularmış gibi görünüyordur. Zaten, Hükûmet, sistemin etkinliğini
düşünüyor olsaydı, şans oyunlarının değişik kurumlar arasında pay
edilmesini engeller ve bu sistemin tek çatı altında toplanmasını
sağlardı.
Sosyal güvenlikte tüm
anayasal engellere rağmen tek çatı uygulamasına geçilme takıntısına
sahip olan Hükûmet, burada aynı yöntemi benimsememe yönünde de aynı
kararlılığı göstermiştir. Bunun aslında bir çelişki olduğunun
yargısını halkımıza bırakıyorum.
Tasarının 4'üncü maddesi,
şans oyunlarına bir takvim yılı içinde ödenecek ortalama ikramiyeyi
hasılatlara belirli oranlarda bağlamaktır. Bu, sisteme bir belirlilik
kazandırılması açısından olumlu bir yaklaşımdır. Öte yandan, yatırım
ve işletme giderlerine ilişkin olmak üzere, yine hasılatların belirli
oranlarına bağlı olarak sınırlamalar getirilmektedir. Bunun da
olumlu olduğu düşünülebilir, fakat, burada dikkat çeken husus,
5'inci maddenin, Bakanlar Kurulunu, oranlar açısından, her bir kurum
ve kuruluş için ayrı ayrı belirlemeye yetkili kılmasıdır. Bu, kurumlar
arasında farklı uygulamalara neden olacak bir durumdur ve şans oyunları
oynatma lisansı olan kurumların arasındaki eşitliğin, dolayısıyla
sistemin etkinliğinin bozulmasına neden olabilecektir.
Tasarının 6'ncı maddesiyle
"şans oyunları vergisi" adı altında bir verginin tanımlanması
ve bunun oranının belirlenmesi önemlidir. Bununla birlikte, vergi
oranlarının, futbol müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde
yüzde 5, at yarışlarında yüzde 7, millî piyango ve diğer şans oyunlarında
yüzde 10 olarak farklı biçimde belirleniyor olması, gerçekte belirtilen
vergilendirme ve kaynak aktarımının konsolide edilmesi amacına
uygun değildir. Bu farklı vergilendirme anlayışı kurumlar arası
rekabet açısından uygun mudur? Eğer sistem tek çatı altında toplanmış
olsaydı, bu mümkün olabilecek miydi?
İddaa'dan aktarılan paylar
Türk sporuna önemli katkılarda bulunmaktadır. Buradan aktarılacak
payların amatör takımlara ve futbol haricindeki diğer amatör sporlara
da yaygınlaştırılması, Türk sporunun desteklenmesi açısından çok
önemlidir. Umalım da, tek çatı altında toplanamayan sistemde iddaa
oyununun hasılatı düşmesin. Aksi takdirde, Türk futbolu için bu denli
önemli bir destek olan oyun, işlevini yerine getirmekten uzaklaşır.
Öte yandan, Türkiye Jokey
Kulübü, son dört yılda müşterek bahislerden elde etmekte olduğu payın
giderlerini karşılayamamasından ötürü sürekli zarar etmektedir.
Geçen yılki zararı 60 trilyon lira civarındadır. Bu dönemde sadece
zorunlu yatırımlar yapılmış olmasına ve cari giderlerin karşılanmasına
karşın, 2006 yılı sonunda Türkiye Jokey Kulübünün bilanço nakit tutarı
2 milyon YTL seviyesine düşmüştür. Bu hâliyle, 2007 yılının ilk çeyreğinden
itibaren, Türkiye Jokey Kulübünün yasal sorumluluğu olan vergi ve
fonları karşılamasında sorunlar oluşacaktır. Yarış ikramiyelerinin
ödenmesindeki sıkıntılar nedeniyle şu an atçılık sektörü durma
riskiyle karşı karşıya gelmiştir. Bu sorunun aşılabilmesi için yarış
atı yetiştiriciliğini özendiren politikaların izlenmesi gerekmektedir
Hükûmet tarafından. Saf kan at üretimi, at ticareti ve ihracatı artırılmalı,
dünyadaki örneklere benzer biçimde at satış merkezlerinin kurulmasına
Hükûmet tarafından hız verilmelidir. Bu kapsamda, Tarım Bakanlığı,
at yetiştiriciliği konusunda daha nitelikli politikalar oluşturulmasından
ve bunun izlenmesinden sorumludur. Bu çerçevede, kendisi bir kamu
kurumu olmasa da kamusal bir hizmet veren Türkiye Jokey Kulübü, zaman
zaman, uygulamalar açısından denetlenmeli ve bu denetleme sonuçları
kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Şans oyunları sisteminin
tek çatı altında birleştirilmemesinin pratikteki bir diğer sonucu
da bayilerin değişik kurumların bürokrasileriyle boğuşmasıdır.
Dolayısıyla, bu tür bir sistemin tasarıya getirilmemiş olması,
bu açıdan da etkinliğe aykırıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
bu alandaki bürokrasiyi, şans oyunları sistemini tek çatı altında
toplayarak ve bayilik hakkı almış olan vatandaşların yetkili makamlarla
ilişkisini en aza indirmek suretiyle bürokrasiyi azaltarak işe
başlayacağız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının 7'nci maddesinde yer alan kamu paylarının dağıtımına
ilişkin şu anki uygulama, şans oyunları sonucu elde edilen hasılattan,
yasalara göre belirlenen oranlarda, yine yasaların öngördüğü tutarlarda
çeşitli kamu kurumlarına kaynak aktarılması şeklindedir. Tasarıyla
bu uygulamaya son verilmekte, bunun yerine, kurumlara şans oyunları
vergisinden verilecek pay Maliye Bakanlığının takdirine bırakılmaktadır
bu yasayla. Bu uygulama, ilgili kurumların gelirlerinde ciddi düşüşe
veya oynamalara yol açabilir. Bu nedenle, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu ile Kredi Yurtlar Kurumu başta olmak üzere bazı kurumların
gelir düzeylerini güvence altına alacak düzenlemelere, vereceğimiz
önergelerle, tasarıda yer verilmelidir. Tasarının bu yöndeki belirsizliklerini
gidermek için Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiğimiz önerge, maalesef,
kabul edilmemiştir.
Yine, tasarıya komisyon
görüşmeleri sırasında eklenen geçici 5'inci maddeyle, Bakanlar
Kurulu kararıyla bedeli Millî Piyango İdaresi bütçesinden karşılanmak
üzere Türkiye'nin tanıtımına yönelik olarak spor ve kültürel tesisler
yapılabilecektir. Spor ve kültürel tesislerin yapılacağı yer ile
bu tesislerin işletilmesine ve ihalesine ilişkin usul ve esaslar
da yine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecektir.
Düzenlemenin son derece
sakıncalı olduğunu bir kez daha burada tüm milletimizin huzurunda
tekrar etmek istiyorum. Düzenlemeyle, Millî Piyango İdaresi amacı
dışında bir işlevle görevlendirilmektedir. Normal olarak maddede
sayılan hizmetlerin ilgili kurumların bütçesinden yapılacak harcamalarla
yapılması gerekir. Bu harcamalar kamu yönetiminin tabi olduğu
esaslara ve bu madde çerçevesinde Kamu İhale Kurumu hükümlerine
tabidir. Maddeyle, harcamaların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanunu gibi kanunlar yanında
Kamu İhale Kanunu'na da tabi olmaması öngörülmektedir.
Düzenleme son derece
sakıncalıdır. Çünkü, AKP Hükûmetinin şeffaflıktan kaçmasının, bir
şeyleri gizlemeye çalışma uygulamalarının bir tekrarıdır. Bırakın
halk ne yaptığımızı denetim vasıtasıyla görsün. Bu kadar kapalı
kapılar arkasına saklanmayalım artık.
Tasarının 11'inci maddesi
uyarınca, belediyeler şans oyunları sisteminden yapılan kamu payı
dağıtımı dışında bırakılarak gelir kaybına uğratılmaktadır. Tasarıyla,
şans oyunları hasılatından bugüne kadar belediyelere ödenen paylara
son verilmektedir. Oysa, bugün, belediyelerin kaynak yetersizliğiyle
karşı karşıya oldukları bir gerçektir ve bununla ilgili Hükûmetin
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş olduğu Belediye Gelirleri
Yasası da mevcuttur.
Bu konuyla ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bir önergemiz vardır. Önergemiz kabul edildiği
takdirde, belediyelerimiz bu hak mahrumiyetinden kurtarılmış
olacaktır. Bununla ilgili AKP Grubunun da bir önergesi olduğunu öğrendim.
İnşallah, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp Türkiye Büyük Millet
Meclisine görüşülmesi için gönderilen kanun metninde belediyeler
aleyhine kaldırılan bu maddelerin tekrar ekleneceğini ümit ediyorum.
Gelelim tasarının geçici
4'üncü maddesine. En can alıcı madde bu maddedir. Bu madde bir af niteliğinde;
iddaa'yı oynatan bir özel şirkete, bir kuruma af getirmektedir. Bilindiği
gibi bilet bedeli üzerinden yüzde 10 oranında şans oyunları vergisi
alınması gerekirken, bilet bedeli üzerinden yüzde 3 oranında vergi
alınması nedeniyle uğranılan vergi zararı 200 trilyon liraya yakındır.
İşte tasarının geçici 4'üncü maddesi, 2004'ten başlamak üzere
"iddaa" adlı müşterek bahis oyununu daha farklı bir vergileme
rejimine tabi tutmak istemektedir. Bu durum, gerçekte devletin
vergiden zararını affetmeye yönelik bir hüküm içermektedir ve ayrıca
düşük vergi uygulaması sonucu devletin bundan ettiği zararın affedilmeye
çalışılması, oyun sistemi işleten ve aynı zamanda başbayilik yapan
firmaya da haksız kazanç sağlanması anlamına gelmektedir. Bir konunun
vergilendirilmesine ilişkin olarak uygulamada bir ihtilaf ya da
yorum farklılığı varsa, bunun çözüm yeri yasama organı değildir,
bunun çözüm yeri yargı mercileridir.
Düzenleme, kanunların
genelliği ilkesine aykırı olduğu gibi, Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki
"Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
hükmüne da aykırıdır. Ayrıca, kamu yararı olmayan bir hükmün geçmişe
şamil olması da düşünülemez. Böyle bir düzenlemenin hukuk devletinde
de yeri yoktur. Bu nedenle de tasarıdan mutlaka çıkarılması gerekmektedir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
Plan Bütçe Komisyonu üyeleri olarak, tasarının Plan Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi sırasında, geçici 4'üncü maddenin yasa metninden çıkartılmasını
savunduk. Burada bir yanlışlığın yapıldığını, bir Anayasa'ya aykırılığın
söz konusu olduğunu ve devletin 200 trilyon liraya yakın bir zarara
uğratılacağını, bir kişi lehine, bir zümre lehine uğratılacağını
söylemiştik, fakat ne yazık ki kabul ettiremedik taleplerimizi.
Ama, son bir gelişme de bununla ilgili… Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun,
geçici 4'üncü maddenin tasarı metninden çıkartılmasıyla ilgili
bir önergemiz vardır, 200 trilyon liralık kaybedilen vergi zayiinin
hazinemize irat kaydedilmesi yönünde. Bununla ilgili son bir gelişme
vardır. Sayın Bakan, spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin,
duyarlı bir davranış göstermiştir geç de olsa, Cumhuriyet Halk Partisinin
Plan ve Bütçe Komisyonunda getirmiş olduğu öneriyle, yanlışlığın
düzeltilmesi yönünde bir adım atmıştır. Bunun beyan edilmiş olması
Sayın Bakan tarafından, bizim için önemlidir, yanlıştan dönülmesi
de bir erdemdir. Sayın Bakanı, CHP Grubunun haksızlığın giderilmesi
yönündeki duyarlılığını dikkate almasından dolayı tebrik ediyorum,
kendisine teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan -Sayın Maliye
Bakanımız yok burada ama, Sayın Tarım Bakanımız var- şimdi burada
soruyorum: Bu firma kimdir? Yani, bu firmayı biz biliyoruz da kamuoyuna
açıklanması lazım ve niçin firma korunmak istenmektedir? Bu konuyu
inceleyen gelirler kontrolörünün niçin inceleme sonrası tutanak
tutması dahi engellenmiştir? Bunun açıklığa kavuşmasını ve Sayın
Maliye Bakanı tarafından bunun kamuoyuna açıklanmasını talep
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şans oyunlarına ait kurulması gereken yeni sistemin
ana hatlarını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sizlere açıklamış
bulunmaktayım. Eleştiri noktalarım, aynı zamanda gelecek seçimlerden
sonraki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı tarafından sisteme ait
atılacak adımların bir ifadesidir. Biz, şans oyunları sistemini tek
çatı altında toplamak suretiyle rasyonelleştirerek, şans oyunlarının
tahsilatını artıracağız ve bayileri bürokrasiyle daha az muhatap
kılacağız ve de çok müşkül durumda bulunan, maddi olanaksızlıklar
neticesi varlıklarını sürdürmekte zorlanan ve bulunduğu yörelerde
birkaç kişinin sırtına maddi ve manevi olarak yük olan amatör spor
branşları ve amatör spor kulüplerinin de maddi olarak daha fazla faydalanabileceği
bir duruma getireceğiz şans oyunlarını.
Yasanın ülkemize, halkımıza
ve spor kulüplerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Deveciler.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1340 sıra sayılı, Şans Oyunları Hasılatından Alınan
Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı'nın
geneli üzerinde Anavatan Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü. Ben de bir iki söz söylemek istiyorum. Geçen sene
de zannediyorum aynı duyguları paylaşmıştım.
Değerli arkadaşlar, bütün
semavi ve kitabi dinlerde en büyük hedef, inananların cennete gitmesidir
ve kadınlarımıza en büyük değeri veren de dünya yüzünde Allah'ın
Peygamberinden başkası değildir ve "Cennet kadınların ayakları
altındadır." buyurarak, kadınımıza en büyük değeri, taltifi
vermiştir. Bu duyguyla, ben de bütün kadınların, Türk kadınlarının
ve dünya kadınlarının Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve hepsine mutluluklar
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, az
önce konuşan -1340 sıra sayılı Tasarı'da- Cumhuriyet Halk Partisi
adına Değerli Ali Kemal Deveciler çok haklı gerekçeler sundu, ben
onlara katılıyorum ve konuşmama başlamadan önce bir hakkın tespitini
yapmak durumundayım. Hakikaten AK Parti İstanbul Milletvekili Sayın
İnci Özdemir'i de dinledim, çok güzel konuştular ve hakkın tespiti
de bu. Bu tasarının bu şekilde gelişmesinde ve çıkmasında -biraz
sonra çıkacak zannediyorum- ve ayrıyeten atçılığın adam gibi bir
sektör olmasında Türkiye'de ve atçılık yarışlarının bir düzene sokulmasında
İstanbul Milletvekilimiz Sayın İnci Özdemir'in en büyük katkıları
olmuştur, bu konuda kendisine teşekkür ediyorum. Hakikaten yıllardan
beri mücadele veriyor ve takdir ediyorum, teşekkür ediyorum kendilerine.
Ancak, ben, Hükûmete genel şans oyunları üzerinde bir politik eleştiride
bulunmak istiyorum, konuşmam bunun üzerine olacaktır.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz
yoğun ve işsiz bir genç nüfusun sahibidir. Genç nüfusumuz, esasında,
ülkemiz için büyük bir şans ve gurur kaynağı olmakla beraber, gençlerimize
eğitim ve istihdam sağlanmadığı için, gençlerimizin büyük bir bölümü
hayatlarının baharına ufuksuz, yönsüz, korumasız ve umutsuz bir biçimde
başlamaktadır. AK Parti Hükûmeti döneminde, genç nüfusun istihdam
sorununun çözümünde ve yaşamlarında yön belirlemelerinde toplumsal
yardım konusunda kaydedilmiş bir merhale de maalesef söz konusu değildir.
Eğitim sistemine entegrasyon
ve istihdam alanında herhangi bir perspektifin sahibi olmayan gençlerimiz,
kolayca şans oyunlarıyla vakit öldürme ve kumar batağına saplanabilmektedirler.
Ülkemizde çok yaygın bir ağa sahip olan İnternet kafeler gençlerimizin
İnternet üzeri kumar ve şans oyunu tuzağına düşmesinde aracı olmaktadırlar.
Bakınız Ankara Ticaret Odasının hazırladığı "Sanal Tuzak: İnternet
Kumarhaneleri" raporuna göre, bu raporda şöyle geçiyor:
"Türkiye'de sanal kumarhane bağımlılığı gün geçtikçe artmaktadır.
İlk aşamada bedava kumar oynatan siteler daha sonra gençleri kumarın
pençesine düşürmektedir." Raporda, yaşam kalitesinin bir göstergesi
olan bilgisayar ve İnternet'in yararlarının yanı sıra birçok zararının
da bulunduğu belirtilirken, sanal kumarın tıpkı alkol, uyuşturucu
gibi bir bağımlılık, bir tür hastalık olduğuna ve Türkiye'de bu hastalığa
yakalananların sayısının giderek arttığına dikkat çekmektedir.
Yine rapora göre, Türkiye'de
8 milyon bilgisayar, buna bağlı olarak 6,2 milyon İnternet kullanıcısı
bulunuyor. Hanelerin yüzde 7'sinde İnternet erişimi mevcut. Bilgisayar
sahibi olanların çoğunluğu genç ve İnternet kullanıyor. Türkiye
İstatistik Kurumuna göre kullanıcıların yüzde 41'i iş yeri, yüzde
41'i İnternet kafe ve yüzde 32'si İnternet'e erişiyor.
Ülkemizde kumarhane
yasak, ancak, milyonlarca Türk bir tıklamayla kolayca sanal kumarhanenin
kapılarından giriyor. Evde ya da İnternet kafede oturup yalnız ya
da arkadaşlarıyla, zaman zaman da ebeveynleriyle sanal kumarhanenin
kapısını tıklayan gençlerimiz yirmibir, rulet, poker gibi oyunlar
oynayabiliyor veya dünyanın dört bir yanındaki futbol, basketbol,
at yarışı, boks, tenis maçları için iddiaya girebiliyor. Bunlar vahim
durum arkadaşlar.
Kumar sitelerinin büyük
çoğunluğu yurt dışı kaynaklı, ancak, Türk pazarının büyüklüğü yabancı
bahis ve kumar şirketlerinin iştahını kabartıyor. Siteler birbiri
ardına Türkçeye geçiyor. Türkçe bahis ya da kumar oynatan sitelerin
sayısı artık yüzlerle ifade ediliyor. Türkiye'de İnternet üzerinden
kumar ve bahis oynayanların sayısı 1,5 milyonu buluyor. Vahim bir
durum arkadaşlarım.
Millî Piyango İdaresine
göre Türkiye'de on-line gazinoların yıllık cirosu 1 milyar dolara
ulaşmış durumda. İngilizlerin Türkiye'de yaptığı bir araştırmaya
göre ise bu rakam 5 milyar doları buluyor. Üstelik bu paradan vergi
de ödenmiyor. Havale, kredi kartı gibi yollarla ciddi miktarda bir
para yurt dışına transfer oluyor. Kumar oynayanlara ve bahisçilere
ulaşmak ve ödeme ağından faydalanmak için sanal post karşılığı Türk
bankalarına 10 milyon dolar ücret önerileri götüren şirketlerin
olması Türkiye'deki kumar pazarının ulaştığı boyutu gözler önüne
sermeye yetiyor.
Rapora göre yine, değerli
arkadaşlar, yeni kumar bağımlılarının yüzde 75'ini sanal ortamda
kumar oynayanlar oluşturuyor. Bağımlılar arasında bayanlar ve çocuklar
başı çekiyor. Birkaç kez bedava kumar oynayan gençler, sonunda paralı
kumarın pençesine düşmekten kurtulamıyor.
Raporda, çoğu ailenin
sanal kumarın bir bağımlılık ve hastalık olduğunu bilmedikleri
belirtiliyor. Bu da çok vahim bir durum. Bedava oyunların bağımlılık
yaparak kumar hastalığına dönüşebileceğini düşünmeyen ebeveynlerin
çocuklarının bu sitelerde dolaşmasına izin verdiklerine, kimi
zaman birlikte oynadıklarına da dikkat çekiliyor raporda. Bazı
siteler, on sekiz yaşın altındaki çocukları kabul etmediğini söylüyor,
ancak, tıpkı sigara paketlerinin üzerindeki yazılan yasak gibi
bunlar da göstermelik oluyor.
Şimdi, Sayın Başbakan
ve Hükûmet, İnternet kafe kontrolünden ve gençleri korumadan, son derece,
çok büyük laflarla söz etti geçtiğimiz senelerde, ama, bunun altı
boş çıktı değerli arkadaşlar. Durum ortada ve çok rica ediyorum, Sayın
Başbakan ve Hükûmet, gençleri İnternet kafelerden koruyoruz, gibi
şeyler söylemesin, bunun tatbikatını gerçekleştirsin.
Değerli arkadaşlar, siyasi
ihmalin getirdiği ve ortada olan tablo, en azından kabul edilsin ve
bu alanı fena hâlde ıskaladık, denilsin, yani, kabahat kabul edilsin.
Balonlarla ve şişirme laflarla sorunlar çözülmüyor ve Hükûmetten,
en azından, ıskalanmış işleri itiraf etmenin siyasi sorumluluğunu
ve etiğini beklemek de en tabii hakkımızdır.
Değerli arkadaşlar,
devlet tarafından da yasal olarak oynatılan şans oyunları bağımlılık
yapmaktadır ve uzmanlara göre, kumarhanelerin yerini alan şans
oyunları, alkol, sigara ve uyuşturucu gibi tedavi gerektiren hastalıklardır.
Hemen her köşe başında gördüğümüz büfelerde oynatılan şans oyunları,
kumar oynama merkezleri hâline gelmiş bulunmaktadır. İddaa, at yarışı,
sayısal loto, şans topu, on numara, spor toto ve spor loto gibi oyunlar,
kumarhanelerin bulunmadığı ülkemizde bu görevi görmektedirler.
Türkiye'de, özellikle futbola duyulan yakın ilgi "iddaa"
adlı oyunun oynanmasını artırmaktadır. Bu tür oyunların sınırsız
bir şekilde reklamı ve propagandası yapılmakta ve gençlerin kafasında
meşru ve çekici bir zemine oturmasına sebep olmaktadır. Açıktır
ki, bu gidişatı başka bir yöne çevirmek için çok acil önlemlerin alınması
şarttır. Şans oyunları merkezlerinin karşısına, kültürel, sportif
ve sosyal eğlence merkezleriyle çıkılması gerekmektedir acilen.
Ülkemizde durum artık öyle bir hâl almıştır ki, tiyatroya, sinemaya
gidecek genç kalmayacaktır neredeyse. Hükûmet, gençlerimizi korumaya
yönelik maalesef hiçbir önlem almamış ve hiçbir sosyal proje gerçekleştirmemiştir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
sanal kumarın yaygınlaşmasına imkân sağlayan en önemli olgu, İnternet
kullanımı konusunda halkımızın ve gençlerimizin korumasız bırakılmasıdır.
Sınırsız İnternet kullanıcılığında çocukların kullanım oranı giderek
artmaktadır. Artık, ilköğretim öğrencileri de İnternet'e giriyor.
Birçok ailede İnternet'ten dolayı sorunlar oluşmaya başladı. Çocukların
odalarına konulan ve sınırsız bağlanma imkânı olan İnternet dünyası
çocukların ve gençlerin dünyalarını altüst ediyor, her türlü gayriahlaki
siteye kolaylıkla ulaşılabiliyor, kontrolsüz chat yapılabiliyor.
Sapık ilişkilerin normalmiş gibi resmedildiği birçok site, yeni
ergenlik çağına girmiş çocukları cinsel yönden tahrik ediyor. Ödev
konusunu ararken bir çocuk, rastgele çıkabilecek herhangi bir uygunsuz
site çocuğun yenilerine gitmesine de açılan bir pencere oluyor ve
teşvik ediyor.
İnternet'te en çok kumar,
porno, e-posta ile rahatsız edilme, bilgisayara virüs bulaştırma
olayları dikkat çekiyor.
Şimdi, çocukların İnternet'te
dolaşırken karşılaştıkları riskleri ve buna tepkilerini tespit
etmeyi amaçlayan bir kuruluşun "İnternet-Çocuk Risk Algılama"
adlı araştırmasına göre, çocukların yüzde 27'si denetimsiz olarak
İnternet'te dolaşabiliyor. Türkiye'de ise bu oranın çok daha yüksek
olduğu bildiriliyor. Geleceğimiz için tehlike çanları çalıyor
demektir bu durumdan dolayı.
Türkiye'de yasaklandığı
için İnternet'e taşınan kumarhaneler birçok siteye reklam vererek,
yeni müşteriler buluyorlar. "Çarkıfelek" tabir edilen, televizyonlardan
aşina olunan renkli oyun alanları reklamlarda kullanılarak ziyaretçiden
tıklanması isteniyor. Bağımlılarına zahmetsiz kumar oynama ortamı
sunan sanal kumarhaneler, yeni bağımlılar üretmek için çırpınıyor.
Sivil toplum kuruluşları tarafından da bu felakete zaman zaman
dikkat çekiliyor, ancak, alınan etkin siyasi önlemler söz konusu
olmayınca, yapılan uyarılar maalesef havada kalıyor. Milyonlarca
Türk evladı, sanal kumarhanenin kapılarını tıklayarak giriyor.
Evde ya da İnternet kafede oturup, yalnız ya da arkadaşlarıyla, zaman
zaman da ebeveynleriyle sanal kumarhanenin kapısını tıklayan
gençlerimiz, çocuklarımız, insanlarımız, yirmibir, rulet, poker
gibi oyunlar oynayabiliyor. Bunlar, değerli arkadaşlar, hakikaten
son derece tehlikeli gelişmelerdir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, kadınlarımızda da maalesef bu kumarhanelere gitme oranı
yüksek, gençlerimize ve erkeklere nazaran az ama… Çocuklar ise bu
işe merakla başlıyor ilk önce yapılan araştırmaya göre. Birkaç kez
bedava kumar oynayan gençler, sonunda, paralı kumarın pençesine
düşmekten kendisini kurtaramıyor. Bedava oyunların bağımlılık
yaparak kumar hastalığına dönüşebileceğini düşünemeyen ebeveynlerin,
çocuklarının bu sitelerde dolaşımına izin verdiklerine, kimi zaman
birlikte oynadıklarına, ayrıca, bu kuruluşun raporunda rastlanıyor.
Değerli arkadaşlar,
2006'da Türkiye'de şans oyunlarına ayrılan para rekor düzeye çıkmıştır.
Ülkemizde, millî piyangodan spor totoya, iddaa'dan at yarışlarına
kadar birçok şans oyunu insanların umudu olmaya devam ediyor. Şans
oyunlarına saatte 532 milyar 991 milyon lira yatırıldığı hesaplanırken,
Millî Piyango, Spor Toto ve Jokey Kulübünün cirosu da her yıl katlanarak
artıyor. Türk insanı şans oyunlarına ayda 389 trilyon 83 milyar 333
milyon lira, günde 12 trilyon 791 milyar 781 milyon lira yatırdı. Şans
oyunları yelpazesine her gün bir yenisi ekleniyor. Spor toto, iddaa,
loto, on numara, at yarışları, piyango gibi şans oyunları, işsizliğin
artarak devam ettiği ülkemizde, başta gençlerin gelecek planlarının
da âdeta bir parçası olmaya başladı. Geçen yıl Millî Piyango İdaresi
1 milyar 150 milyon YTL, Spor Toto 2 milyar 58 milyon YTL, Jokey Kulübü
de 1 milyar 461 milyon YTL'yle, üç kurumun toplam cirosu 4 milyar 669
milyon YTL'ye ulaştı. ANKA'nın yaptığı hesaplamaya göre, Türk insanı
saatte 532 milyon… Az önce bu rakamları söyledim değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, hepimiz
aynı gemide yaşıyoruz. Bunlar son derece tehlikeli gelişmelerdir.
Peki, AK Parti Hükûmeti şimdi de kumar ve bahis piyasasını vergilendirmeyi
kendisine birinci siyasi iş olarak seçtiğine göre, bu duruma ne
demeli? AK Partiden, geldiği çizgi itibarıyla, toplumda kumar ve
bahis oyunlarını azaltmaya ve gençlerimizi bu illetlerden koruyacak
siyasi projeler için yasama beklenirdi aslında; ama, maalesef bunu
göremedik. Ne diyeceğiz? AK Parti artık olumsuz düzene uydu diyeceğiz.
Hatta, o kadar uydu ki, insanın parmak ısırası geliyor. Yeni nesiller
neredeyse kumar ve bahis oyunlarıyla yetişecek hâle gelmişken, AK
Parti, bahis ve kumar düzeninin vergilendirilmesini de kendine
asli bir iş ediniyor.
Değerli arkadaşlar, kumar
ve şans oyunları çocuklarımızı azami derecede tehdit ediyor. Bazı
çocuk sitelerinde bile kumar reklamları yayınlanıyor. Rant pastasının
büyüklüğü ve İnternet konusundaki yasal boşluklar kumar sitelerinin
sanal alemde istedikleri gibi at koşturmalarına neden oluyor. Bazı
siteler şifreli ve üye sistemiyle çalışırken, bazıları ise, çocukların
dahi rahatlıkla girip oyun oynayabilecekleri şekilde tasarlanmış.
İnternet'teki kumar siteleri, bazı haber portalları da dâhil olmak
üzere her tarafa kök salmış durumda. Çocukların oyun sitelerine kadar
sızan bu siteler ülkemizdeki İnternet kullanımındaki şuursuzluktan
da yararlanarak, bir yandan parayı topluyor, bir yandan da kumarbaz
bir neslin yetişmesine neden oluyor.
Herhangi bir araştırma
için İnternet'e girdiğinizde karşınıza çıkan oyun siteleri insanları
oturduğu yerden para kazanmaya davet ediyor. Bazı bankalar ise bu
sitelerle anlaşmalı olarak müşterilerine sanal kart düzenleyerek
kullanımı artırmaya gayret ediyor.
İnternet'te kumar oynayan
bilgisayar kullanıcılarının büyük bir çoğunluğunu da maalesef
kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
Gibraltar, Hollanda Antilleri,
Güney Afrika, Dominik Cumhuriyeti, Cebelitarık, Grenada, Güney
Kıbrıs gibi ülkelerde kurulan şirketler ortalama 100 bin dolar ödeyerek
lisans alıyorlar.
Konuyla ilgili düzenleme
yapılamadığı için, kumar siteleri çocukların yaygın olarak kullandığı
oyun sitelerine de reklam verebiliyor. Oysa, ülkemizde, Turizmi
Teşvik Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkında 05/06/1997 tarihli
ve 4266 sayılı Kanun'la "casino"lar kapatılarak kumar oynatmak
yasaklandı. O dönemde ülke ekonomisine büyük zarar vereceği yolunda
eleştirilere maruz kalan bu uygulama, aynı zamanda, ailenin korunması
ve kara parayla mücadele için de kaçınılmaz bir zorunluluk gereği
çıkartılmıştı. Oysa bugün, kumar oynamak ve oynatmak yasak olduğu
hâlde, İnternet'te sınır tanımaz bir şekilde ağlarını ören sanal kumar,
bırakın yetişkinleri, çocukları bile ağlarına düşürebiliyor,
değil mi Sayın Can kardeşim?
Millî Piyango İdaresinin
tespitlerine göre, İnternet'te oyun oynanan 6 bini aşkın site bulunuyor.
Belirlenen sitelerden 2.700'ü kendisini doğrudan kumar sitesi,
2.137'si de casino olarak tanımlıyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bilgisayarların bilinçsiz olarak kullanılmasının
risk oluşturduğu en önemli grup çocuklar. İnternet oyun ortamında savaşmayı
ve şiddeti sürekli makul bulmaya alışan çocuklar, şimdi de kumar oynamayı,
maalesef makul görüyorlar; çok tehlikeli bir gelişme.
Sanal kumarla mücadele
edebilmek için gerekli yasal düzenlemeler ülkemizde mevcut değildir.
AK Parti Hükûmeti, mevcut kumar ve şans oyunu sistemini vergilendirme
yasasıyla uğraşırken, sanal ortamda çocuklarımızı ve ailelerimizi
tehdit eden kumarla mücadele için acaba hiç kafasını yormuyor mu?
İnternet suçlarının önlenmesi
ve cezalandırılmasıyla ilgili kanunlar var; fakat, bu, daha çok telif
hakları ve İnternet üzerinden dolandırıcılık gibi konuları düzenlemektedir.
Teknolojinin bugün itibarıyla geldiği en son nokta olan İnternet,
uçsuz bucaksız bir dünyayı temsil ediyor ve İnternet, yüzyılların
belki de en önemli icadı olarak insanoğluna müthiş hizmetler veriyor,
inanılmaz ufuklar açıyor, ama aynı zamanda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bir dakika daha izin verirseniz…
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, aynı
zamanda İnternet'i insanlar için tehlikeli bir dünya hâline getirmeye
çalışan insanlar, gruplar, mihraklar var. Yasa koyucunun, vatandaşı
bu tehlikelerden koruyucu düzenlemeleri acilen yapması gerekmektedir,
gelecek neslimiz için. Biz Anavatan Partisi olarak, aile ve çocuklarımızı
İnternet üzeri kumara karşı koruyucu bir yasama sürecine her an
destek vermeye hazırız; lakin, siyasi gücü ve siyasi topu elinde
tutan Hükûmetin şu anda ajandasında öyle bir konu, maalesef yoktur.
Ülkemizde kumar ve bahis
oyunlarının artmasının bir nedeni de, değerli arkadaşlar, yoksulluktaki
artıştır. İş bulma ve hayatını normal yollardan kazanma umudunu tüketmiş
vatandaş kolayca bu oyun ağlarının içine düşmektedir. Hükûmet ise
her şeyi bir yana bırakmış, kumar piyasasını düzenlemekle meşguldür.
Ben de burada, maalesef, Hükûmetten böyle bir durum beklemezdim. Buradan
kendilerine "Kolay gelsin!" diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdoğan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu
açıyorum.
1340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde
şahısları adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç… Yok.
Muğla Milletvekili Sayın
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu… Yok.
Şırnak Milletvekili Sayın
İbrahim Hakkı Birlik… Yok.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kanunun ismi şans oyunları.
Böyle bir kanunu görüşüyoruz ve şu anda Meclis Genel Kurulunda 25
AK Partili milletvekili var.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Nereden biliyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Saydım Sayın Sıvacıoğlu, saydım, milletvekili sayısını saydım.
354 kişilik Meclis grubundan, şu anda Mecliste sadece 25 milletvekili
var. Şimdi, bunu yorumlamaya çalışıyorum. Acaba diyorum, bu şans
oyunlarıyla ilgili kanundan rahatsızlık mı duydu milletvekilleri?
Onun için mi Meclis Genel Kuruluna gelmiyorlar? Bu kanun görüşülürken,
biraz sonra kalkacak parmaklarla karar yeter sayısı nasıl bulunacak?
Nasıl çıkacak bu kanun bu Meclisten?
İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize)
- Çıkar, çıkar…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "Çıkar" diyorsanız, biraz sonra göreceğiz, tümü üzerinde
oylama yapılırken bakacağız kaç milletvekilinin parmağı kalkacak,
kaç milletvekili tümünün oylamasında maddelere geçilmesini kabul
edecek, biraz sonra göreceğiz.
Şimdi, benim söylemek
istediğim şu: Şimdi, Sayın Başbakanın altına imza attığı bir gerekçe
var. Şimdi, bu gerekçeyi dikkatle okudum ve kaderin ne garip cilvesidir
ki, böyle bir tasarının altında Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
imzası var. Şimdi, ben şöyle düşünüyorum: Bu kanun tasarısını, sizler
muhalefette olsaydınız, bir başka iktidar Meclis çoğunluğuna sahip
olsaydı, aynı kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş
olsaydı, acaba AK Parti milletvekilleri olarak bu kanunla ilgili
neler söylerdiniz? İnanın çok merak ediyorum. Çok merak ediyorum ve
öyle inanıyorum ki, bu Meclisten bu kanun çok zor geçerdi. Çok zor geçerdi.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Yapmayın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, evet. Şimdi, niye zor geçeceğine geleceğim.
Şimdi, Sayın Başbakanın
altında imzası olan gerekçede bakıyoruz ki, "İştirakçilere
ödenen ikramiyeler giderek azalmış." diyor Sayın Başbakan. Yani,
diyor ki: "Biz ikramiyeleri artıracağız, vatandaşın önüne
bir miktar daha fazla ikramiye koyacağız, vatandaş da o büyük ikramiye
artışını gördükten sonra daha fazla şans oyunları oynayacak."
Sayın Başbakan bunu söylüyor.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Hayır, o amaçlı değil.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, burada, gerekçe burada. Okuyorum, gerekçeden okuyorum:
"İştirakçilere ödenen ikramiyeler giderek azalmıştır."
Bakınız, devam ediyor: "Dağıtılacak ikramiye tutarlarındaki
artış sayesinde şans oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak
kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması."
Sayın Özdemir, siz bu kanunu
çok iyi biliyorsunuz. İşte gerekçe burada. Var mı buna itirazınız,
gerekçeye?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Var… Ona değil...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, gerekçede, bakınız ne diyor: "Dağıtılacak ikramiye tutarlarındaki
artış sayesinde şans oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak
kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması."
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Orada kastedilen illegal oyunların legal hâle gelmesi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz bütçeyi de işte böyle denkleştiriyorsunuz. İşte, bütçeyi de
böyle denkleştiriyorsunuz. Fakir fukaranın ümidini artırıyorsunuz,
onun önüne daha fazla ikramiye koyarak o vatandaşın cebinde ne var
ne yoksa onu bir şekilde aktarma. Başka türlü bunu yorumlayamazsınız.
İşte, bunun yorumlanması bu.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Var, başka yorumu var. Amaç, illegal oyunların önüne geçmek.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi ben size bir şey soracağım: Şu iddaa bayilerinin önüne bir
gidin, millî piyango bayilerinin önüne gidin, spor toto bayilerinin
önüne gidin, hiç o bayilerin önünde sizin o bahsettiğiniz kişi başı
millî geliri 5.300 doların üzerinde olan insanlar var mı? Var mı Allah
aşkına? Bir gidin. AK Partililere sesleniyorum: Bir gidin bakalım,
o bayilerin önüne bir gidin; maddi durumu iyi, kişi başına geliri
Türkiye ortalamasını bulmuş olan insanları o bayilerin önünde görüyor
musunuz siz? O bayilerin önünde fakir fukara var. O bayilerin önünde,
akşam evine ekmek götürmekte zorlanan, acaba bu şans oyunlarıyla
bir miktar bir şeyler kazanabilir miyim diyen insanlar var.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- At yarışları falan hep zengin oyunu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Ben bu gerekçeye karşıyım. Bakınız,
ben bu gerekçeye karşıyım. Bu gerekçeyle bu kanunu Meclisin gündemine
getirmenize karşıyım. Benim itirazım buna. Siz diyorsunuz ki, ben
size dağıtılacak ikramiyeyi artırıyorum ey vatandaş, sen de daha
fazla şans oyunu oyna. Ben buna karşıyım Sayın Milletvekilim. Bu yanlış,
bu gerekçe yanlış.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Fakir fukaranın oynadığı değil, zengin oyunudur.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Şans oyunları, at yarışları, kumar, hep zengin oyunudur.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz, o zaman, şöyle at yarışlarına bir gidin bakalım Sayın Keskin,
iddaa bayilerinin önüne bir gidin, spor toto bayilerinin önüne bir
gidin, maddi durumu iyi olan kaç kişi var orada? Kaç kişi var? Yok. Siz
oynuyor musunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Oynamıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, siz oynamıyorsunuz. Niye oynamıyorsunuz? Çünkü, sizin maddi
durumunuz iyi, sizin gelecek endişeniz yok. Bir istikbal beklentisi
yok. Onun için, ama, o fakir fukara bir şey bekliyor ki, bu iddaa'dan bana
da bir şey çıkar mı?
Şimdi, bu mantık yanlış.
Bu mantığın yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. Siz çıkın, tamam,
bunu biz zapturapt altına almak lazımdır, bunun düzenlenmesi gerekiyor,
belli bir kıstas içerisine alınması gerekiyor; bunlara itirazım
yok. Bunu böyle söyleyin. Ama, bu gerekçenin altına, hele hele, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ın böyle bir gerekçenin altına imza atmasına
hayret ediyorum. Bu yanlış değerli milletvekilleri. Benim anlatmaya
çalıştığım bu.
Toplum her geçen gün fakirleşiyor,
yoksullaşıyor. Çıkın bir Anadolu'ya şöyle. Çıkın, ilçelere, beldelere,
köylere bir gidin arkadaşlar. Tarım bitmiş, çiftçi yok olmuş, ürünleri
para etmiyor.
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) -
Biz gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Milletvekilim, siz, Tarım Komisyonu Başkanısınız, hangi
ürün…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) -
Gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gel buraya, gel, gel buraya, biraz sonra çık, hangi ürün geçmişe göre
daha iyi, daha fazla kazanç elde…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) -
Tarımı konuşmuyoruz. Bizim konuştuğumuz şans oyunları. Ne alakası
var?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Söyle, buğdayda mı? Buğdayda mı var daha iyi durum, pamukta mı var,
narenciyede mi var, tütünde mi var, üzümde mi var, kayısıda mı var,
incirde mi var, fındıkta mı var, fıstıkta mı var? Gelin buraya arkadaşlar,
gelin söyleyin, söyleyin. Vatandaşın bu…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
siz maddeye gelin efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İşte maddeye geliyorum, maddenin dışında mı benim…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) -
Konuya gel.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Konuya gel, konuya.
BAŞKAN - Maddeden ayrıldınız,
başka şeylere…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, vatandaş perişan, vatandaş artık ümidini şans oyunlarına
bağlamış, onu anlatmaya çalışıyorum. Türkiye'nin realitesi bu.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Hiç ilgisi yok.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde oynanıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben ona itiraz etmiyorum. Dünyanın her yerinde böyle oyunlar oynanıyor.
Benim itirazım ona değil. Benim itirazım, anlamak istemiyorsunuz,
benim itirazım, siz, vatandaşın önüne biraz daha para koyuyorsunuz,
bak diyorsunuz, ikramiyeleri artırıyorum, ey vatandaş, sen şans
oyunlarını daha fazla oyna diyorsun, benim itirazım buna. Benim
reddettiğim husus bu. Bunu kabul ediyorsanız, bu doğruysa, bu gerekçe
doğruysa, buyurun, parmaklarınızı kaldırın, oy verin. Benim itirazım
buna.
Tekrar ediyorum: Türkiye'deki
insanların umudu her geçen gün azalıyor. Umudu azalan insanlar bu
tür oyunlara yönelmeye başlarlar. Öyle aileler biliyoruz ki, öyle
insanlar biliyoruz ki, gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında
görüyorsunuz. Yani, bu durumun tasvip edilecek bir yanı var mı?
Esnaf… 2002 yılında 500
bin senet protesto edilmiş, 857 trilyon lira tutarı. 2006 yılında 1
milyonun üzerinde, 4 katrilyon liraya çıkan senet protesto edilmiş.
Esnaf perişan, işçi perişan.
İşçi, memur enflasyonun
altında ezilmemenin mücadelesini yapıyor. Ancak enflasyon, o da
resmî enflasyon kadar maaşlarında bir düzelme yapmaya çalışıyorsunuz;
ama, günlük hayattaki enflasyon çok daha farklı; o, resmî enflasyonun
üzerinde. Hayat şartları zorlaştı. İşçiyi ve memuru da resmî enflasyona
karşı ayakta tutabilmenin imkânlarını, yollarını ancak verebilmeye
çalışıyorsunuz. Böyle bir ortamda, böyle bir durumda, siz, bu gerekçeyle
milletin huzuruna çıkarsanız, benim buna itirazım olur.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Sayın Başkanım, ismim zikredilerek söylendi bazı şeyler, söz hakkı
istiyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Doğru, doğru…
BAŞKAN - Bir dakika efendim.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan… Yok.
Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Sayın Özdemir, bir açıklama
mı yapmak istiyorsunuz? Yerinizden, buyurun; mikrofonu açıyorum.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'in, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, Sayın
Ümmet Kandoğan burada bir noktaya haksız bir şekilde müdahalede
bulundu. Sayın Başbakanımın adını da kullanarak, dağıtılacak ikramiyenin
artışı konusunda bir yanlış yönlendirme yaptı. İkramiye artışından,
aslında, burada, bambaşka bir şey kastediliyor. Herhâlde arkadaşım
benim konuşmama da yeterince dikkat etmemiş olmalı ki, ben bunun
altını çizerek söyledim, illegal oyunlardı burada amaç, onların
önüne geçebilmekti.
Şimdi, siz, bu kadar yüksek
vergilerle, farklı şans oyunları oynatan kurumlar arasındaki adaletsizlikle
bu söylediğimiz illegal oyunları önleme şansına sahip değilsiniz.
Ben bir şey söyledim, dedim ki: Şu anda legal olarak oynanan oyunlar
kadar illegal oyun oynanıyor. Bu, ciddi bir tespitin sonucudur. Bu,
herhangi, rastgele söylenmiş bir söz değildi, ama, Sayın Vekilim
herhâlde bu konuya dikkat etmemiş olmalı. İllegal oyunları biz legal
hâle getirmeye çalışıyoruz.
Merdiven altı dediğimiz
oyunlardan söz ettik, burada insanlara çek, senet imzalatıldığından
söz ettik. Sanıyorum, bunlar da Sayın Milletvekilimizin dikkatinden
kaçmış olmalı.
Burada ana amaç, bu yanlış
durumu ortadan kaldırabilmektir. Eğer biz fakirliğe bir çare gibi
düşünüyor olsaydık, o zaman dünyada farklı şeyleri görmezden gelmemiz
lazım. Fransa'da bugün 250'nin üzerinde hipodrom ve yarış var, benim
ülkemde 7 tane.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ona itiraz eden yok ki!
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Fransa'nın gelişmiş bir ülke olmadığını ya da yoksul olduğunu söylemek
mümkün müdür?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, ona itiraz eden yok ki!
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Demek ki konu veya amaç bu değil.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Bu, dünyanın dört bir yanında yapılan ciddi incelemelerin sonucunda
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın Özdemir,
mesele anlaşılmıştır, teşekkür ederim.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Bu noktaya dikkat çekmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, böyle bir usul yok, bir sataşma yok, bulunduğu yerden
bir milletvekiline söz veriyorsunuz. (AK Parti sıralarından
"var var" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
oturur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, bir sataşma yok, herhangi bir şey yok.
BAŞKAN - Lütfen, Başkanlık
Divanına bir akıl vermeyin, buyurun oturun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hangi sıfatla Sayın Milletvekilinin bir açıklama yapmasına izin
verdiniz? Bahsedip ne dedim? Hakaret mi var, bir sataşma mı var?
BAŞKAN - Efendim, isminden
bahsederek burada açıklama yaptınız, o da açıklıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O zaman ben de bir konuşma yapmak istiyorum…
BAŞKAN - Yanlış bir şey
mi açıklıyor yani?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- …ben de cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Size cevap veriyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben de cevap vereyim ona.
BAŞKAN - Ne cevap vereceksiniz?
Oturun efendim yerinize…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yerimden… Müsaade edin… Açın mikrofonu ben de cevap vereyim. Böyle
usul olur mu Sayın Başkan?
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
9.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284)
(S. Sayısı: 1340) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum…
Değerli arkadaşlar,
kendi lehimize, kendimize hoş gelen konuya evet, hoş gelmediği zaman
hayır, Başkanın tutumu yanlış, demek yanlıştır. Biz tarafsızız.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, hangi sıfatla söz verdiniz efendim?
BAŞKAN - Efendim, açıklama
yapma 69'a göre gayet açık. Açıklama yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben de açıklama yapmak istiyorum, benim de ismim zikredildi.
BAŞKAN - Sizin konuşmanıza
karşı açıklama yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben de Sayın Milletvekilinin bu konuşması üzerine açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Efendim, lütfen…
Yerinden her zaman bir milletvekili kısa açıklama yapabilir. Tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben de açıklama yapacağım, ben de talepte bulunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Böyle bir anlayış olabilir mi?
BAŞKAN - 1'inci maddeyi
okutuyorum:
ŞANS OYUNLARI HASILATINDAN ALINAN VERGİ, FON VE PAYLARIN
DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Kanunun
amacı; 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanun ve 7258 sayılı Futbol
Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun ile 320
sayılı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip edilen şans oyunlarından
elde edilen hasılatın tâbi tutulacağı esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz
Kaya.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
1340 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, bu yasa tasarısının
gerekçesini ben de biraz okumaya devam edeceğim. Şimdi, gerekçede
şöyle bir ifade dikkatimi çekti: Şans oyunu hasılatı üzerinden alınan
vergiler ile çeşitli kurum ve kuruluşlara yapılan aktarımların
zamanla artırılmasından dolayı iştirakçilere ödenen payların
azaldığından, bu nedenle, ikramiyelerin, bu payların artırılması
amaçlanarak bu tasarının getirilmesi düşünülmüş, daha doğrusu
getirilme nedenlerinden bir tanesi de bu olarak belirtilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, iştirakçilere ödenen paylar, ikramiyeler azaldığı için
de sanal ortamdaki illegal sitelerde kumar oynatılmaya başlandığı
ve talebin, yönelimin bu sitelere doğru akmaya başladığı belirtilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ben bunu okuyunca kendi kendime düşündüm, dedim ki: "Acaba,
Hükûmetin, bu konuda, illegal olarak kumar oynatan siteleri kapatma
yetkisi var mı yok mu?" Bunu düşünürken gazetede bir haber gördüm.
Hemen onu göstereyim. Bir sitenin yasaklandığı haberi. Demek ki,
Hükûmetin, bu konuda -tabii ki, mahkeme kararı olmak kaydıyla- bu siteleri
yasaklama yetkisinin olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Bu gerekçeyle
böyle bir yasa tasarısı hazırlanamaz diye düşünüyorum.
Gerekçedeki diğer ifadeye
geldiğimizde, iştirakçilere ödenen ikramiyelerin azalması nedeniyle
bu tasarının getirildiğinden bahsediliyor ve bu oyunlara, şans
oyunlarına ilginin azaldığından bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
elimde, Millî Piyango İdaresi sitesinden aldığım veriler var. 2001
yılından 2005 yılına, 2006 yılına kadar bu oyunlara olan ilgi devamlı
artmış, rakamsal olarak da bu sitedeki veriler bunu desteklemektedir.
Örneğin, 2001 yılında 103,153 milyar TL iken, 2005 yılında 258,047 milyar
TL'ye çıkmış iştirakçilerin şans oyunlarına ödediği paralar.
Tabii, aklımıza şu da
gelebilir: "Dolar olarak acaba düştü mü?" diye. 2001 yılında
71 milyon dolar iken iştirakçilerin bu oyunlara ödediği paralar,
2005 yılında 192 milyon dolardır. Demek ki, böyle bir gerekçe, havada
kalan bir gerekçedir. Bu gerekçeyle yasa hazırlanmasını da doğru
bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Komisyonda, Plan Bütçe Komisyonu üyesi Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız özellikle bir noktaya itiraz ettiler, bir maddeye
itiraz ettiler. Bu yasayla ne getirilmek isteniyor, ondan da kısaca
bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belediyelere ödenen payların kalkmasına neden olan bir yasadır
bu. Bu rakam da 2006 yılında 56 milyon YTL'dir, belediyelere ödenen
paylar, bu oyunlardan alınan gelirler üzerinden ödenen paylar. Yani,
ciddi bir rakamdır. Belediyelerimizin durumları bellidir. Bir sürü
yatırımlarını parasızlık nedeniyle yapamamaktadırlar. Bir de
bu 56 milyon YTL'yi biz keser isek, belediyelerin durumu çok daha zor
olacaktır.
Yine, itiraz edilen maddelerden
bir tanesi, bu yasa tasarısıyla bir kuruluşa gizli af sağlanarak
vergi borçlarının ödenmesi getirilmektedir, ödenmesi sağlanmaktadır
bu tasarı ile. Bunu da belirtmekte fayda görüyorum.
Yine, bir başka madde,
bu şans oyunlarından sağlanan gelirler üzerinden kamuya aktarılan
payların, önce hazineye gelir kaydedilmesi ve daha sonra bu kamu
kuruluşlarına aktarılıyor olması, bizim için, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu için çok sakıncalı bulunarak, bu maddeye de itiraz
edilmiştir.
Yine, Millî Piyango İdaresine,
Bakanlar Kurulunun talimatıyla bazı yatırımlar yapma yetkisi verilmekte,
ancak, bu yatırımların yapılması sırasında, kamu denetiminin bu
yatırımları denetlemesi, bu yetkisi ortadan kaldırılmakta, örneğin
bu yatırımlar yapılırken, Kamu İhale Kanunu'na ve Danıştay Kanunu'na
tabi olma durumu da ortadan kaldırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, gerekçede yazan bir hususu özellikle belirtmek istiyorum:
Bu tasarı ile, ödenecek ikramiyelerin, tahsil edilen bedellerin
yüzde 40'ından az, yüzde 59'undan fazla olamayacağı hükmü getirilmektedir.
Oysaki, yine, baktığımızda, kazı-kazan oyununda, 2005'te ödenen ikramiye
bedeli yüzde 57,88; şans topunda yüzde 50, hemen kazanda yüzde 57,88;
millî piyangoda ise yüzde 60'tır. Buna rağmen, sanki yüzde 40'tan az
bir bedel ikramiye olarak ödeniyormuş gibi gösterilerek, ödenecek
ikramiyenin, aksine, yüzde 40 olarak belirlenmesi yetkisi de bu
tasarıyla verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bir de vergi oranlarının çeşitliliğinden, kalemlerin fazlalığından
bahsedilmesine rağmen, mevcut yasada iki oran var iken, ne hikmetse,
komisyonda bu tasarıya üç tane oran konulmuştur: Yüzde 5, yüzde 7
ve yüzde 10.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Sayın Kandoğan da bahsetti. Tabii, evet, gerçekten bu
oyunları oynatan bayilerin önünde müthiş uzun kuyruklar oluşmakta.
Bu neden kaynaklanmakta: Artık, toplumumuzdaki bireylerin çalışarak
işlerini devam ettirerek kendilerini ve geleceklerini kurtarmak
imkânı ve olanağı görmediklerinden, bireysel kurtulma çabaları
içine girdiklerinden bu oyunlara bel bağladıkları görülmektedir.
Artık, toplumumuzdaki katmanlar, sınıflar o kadar yoksul hâle gelmişlerdir
ki, dediğim gibi, bu bireysel kurtulma dışında geleceğe yönelik
bir umut taşımamaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
geçen gün bir haber dikkatimi çekti, İzmir, Milliyet Ege'de, bakın,
size de göstereyim: Bir bina yıkılıyor. Burası İzmir'in göbeği,
Bornova ilçesi. Bir bina yıkılıyor ve yıkım makinesi çalışmaktayken,
"bir parça tahta için" demiş genç bir gazeteci arkadaşımız.
Kadınlarımız, gününü kutladığımız kadınlarımız, elleri öpülesi,
saygı duyduğumuz kadınlarımız, makine çalışırken, makinenin altında,
tekerleklerin altında, yıkılan binadan çıkan tahta parçalarını
toplamak için uğraşmaktalar.
Değerli arkadaşlarım,
işte, toplumumuz, kadınlarımız bu durumda. Biraz önce, daha doğrusu
dün özel gündemde Sayın Bakan Nimet Çubukçu kadınlarımızla ilgili
güzel sözler söylerken acaba bunları hiç düşündü mü? Bakın, kadınlarımız
bu durumda.
Değerli arkadaşlarım,
toplumun bütün kesimleri bu durumda. Şimdi size sorarsak, AKP Grubuna
sorarsak öyle bir şey yok, bunların hepsi hayal. Ama, ben diyorum ki,
kadınlarımızı, toplumumuzdaki değişik kesimleri bu duruma getirenlere
yazıklar olsun diyorum. Siz getirmediyseniz size gelmiyor lafım.
Zaten öyle diyeceksiniz. Ama, toplumu, kadınlarımızı bu duruma
getirenlere yazıklar olsun diyorum ve ayrıca bütün bunlar olurken
sanki böyle bir şey yokmuş gibi, ülke güllük gülistanlıkmış gibi göstermeye,
özellikle o konuda güllük gülistanlıkmış gibi göstermeye gayret
edenlere de daha fazla yazıklar olsun diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kaya.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı, Şans Oyunları Hasılatından Alınan
Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın
1'inci maddesi üzerine Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ülkemizde
karşılığı nakit olmak üzere, şans oyunları tertip etme yetkisi çeşitli
kanunlarla üç ayrı kurum ve kuruluşa verilmiş bulunmaktadır. Bunlar,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve
Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğüdür.
Mevzuatla tanınan yetkiyle
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, at yarışları yapma ve müşterek bahisler
tertip etme yetkisini Türkiye Jokey Kulübüne, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü de futbol müsabakalarında müşterek bahisler tertip etme
yetkisini Spor Toto Teşkilat Müdürlüğüne devretmişlerdir.
Hâlihazırda şans oyunları
hasılatı üzerinden, hazineye, katma değer vergisi, şans oyunları
vergisi ve belediye eğlence vergisi ödenmekte, Savunma Sanayii
Destekleme Fonu'na, Tanıtma Fonu'na, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Oyunları
Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna kaynak aktarmaktadır.
Oyunları tertip eden kurum
ve kuruluşlara kendi mevzuatlarıyla belirlenen oranda pay verilmektedir.
Şans oyunları üzerinden alınan bu kesintiler nedeniyle, iştirakçilere
dağıtılan ikramiyelerin azalması nedeniyle, resmî şans oyunlarına
ilgi giderek azalmakta, buna karşı vergi ve denetimin söz konusu
olmadığı korsan bahislere ve İnternet ortamına, yine denetimsiz
ve yabancı kaynaklı kumar ve bahis oyunlarına rağbet artmaktadır.
Örnek verilecek olursa, Türkiye Jokey Kulübü, müşterek bahis hasılatından
sağladığı gelirin yüzde 65'i çeşitli isimler altında alınan vergi
ve fonlara gitmektedir. Bu kesinti oranının dünyada başkaca bir örneği
bulunmamaktadır. Bu oranlar, Japonya'da yüzde 27, İngiltere'de yüzde
19, ABD'de yüzde 21, Fransa'da yüzde 28 oranı olmak üzere, ikinci sıra
olarak da yer alan yüzde 30'la Arjantin gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında,
önümüze gelen yasa tasarısı olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak,
yasa tasarısı yeni kaynak yaratmamakta, sadece mevcut kaynakların
dağılımını içermektedir. Yurt dışında şans oyunları, millî piyango,
genellikle tek çatı altında sürdürülmektedir. Oysa, bu yasa tasarısıyla,
Jokey Kulübü, Spor Toto Genel Müdürlüğü, Millî Piyango Genel Müdürlüğü,
ayrı ayrı varlıklarını devam ettirmektedirler. Yasal düzenlemeler
yapılmasına rağmen, şans oyunlarını olumsuz yönde etkileyen, genelde
İnternet üzerinden oynanan şans oyunlarını engellemeye yönelik
herhangi bir önlem getirmemiştir. Şans oyunlarından elde edilen gelirlerin
kurumlar arasında dağılımı kanunla yapılırken, bundan böyle yetki
Bakanlar Kuruluna bırakılarak bütçeye ödenek kaydedilmekte, daha
sonra kurumlar arası dağıtım Maliye Bakanlığı yetkisiyle yapılmaktadır.
Bu, bir yandan kurum gelirlerinin azalmasına bir yandan da belirsizliğe
neden olmaktadır. Belediyeler, kamu payı dağılımı dışında bırakılarak
gelir kaybına uğramaktadırlar. Belediye gelirleri yasası çıkmadan
böyle bir düzenlemenin yapılması, belediye hizmetlerini olumsuz
yönde etkileyecektir.
Yasa tasarısının geçici
1'inci maddesinde, kanunun 5'inci maddesinde öngörülen yatırım
ve işletme giderleri azami oranları, şans oyunlarını düzenleyen
değişik kurumlar arasında farklılıklar eşitsizliğe neden olmaktadır.
En azından, geçici 1'inci maddenin son cümlesine göre ibaresinden
sonra gelen "320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip
edilen şans oyunları için % 18 olarak uygulanır." hükmü çıkarılarak,
Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, yatırım işletme giderlerinden
meydana gelecek yüzde 2 gelir kaybının ortadan kaldırılarak, kanunun
5'inci maddesindeki yüzde 20'lik yatırım işletme giderlerinin
esas alınması daha uygun olacaktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malum olduğu üzere, resmî şans oyunları, toplumdaki
şans oyunlarına olan eğilimin yasal yollardan karşılanması amacına
yöneliktir. Devlet bu eğilimi karşılayarak, vatandaşın illegal
yollara giderek mağdur olmasını önlemekle yükümlüdür. Şans oyunları…
Devletin, vatandaşı şans oyunlarına yönelterek gelir elde etmesini
sağlamak amacı olmamalıdır. Özellikle nüfusun büyük çoğunluğunun
yoksulluk sınırının altında yaşadığını herkes biliyor. Eğer, yoksulluk
sınırının çemberinden kurtulacaksa, bu şans oyunlarına yönelmenin
bir anlamı yoktur.
Biliyorsunuz, şans oyunlarını,
vatandaş geleceğini bu şans oyunlarına bağlayarak "Acaba, kısa
zamanda ben bir para kazanır da zengin olabilir miyim." hayali
içerisinde bulunuyor ve sonuçta da bütün varlıklarını kaybeden
bir sürü insanlar var.
Baktığımızda, hatta,
Türkiye'de bile kumar oynamayıp, yurt dışına gidip, Kıbrıs'ta ve başka
devletlerde kumar oynayan ve onu bir özenti hâline getiren bir sürü
vatandaşlarımız var ve bunu görüyoruz ve duyuyoruz. Çok insan, evini,
yuvasını bu şeylerle, bu hayalî şeylerle yıkarak mağdur olmuştur.
Eğer, biz, bu şans oyunlarını… Bu insanlar bu kadar mağduriyet durumuna
geldiyse, demek ki, herkes mağdur olmuş durumda. Görüyorsun işçisi
mağdur, köylüsü mağdur, çiftçisi, her yönüyle, memuru… Bu mağduriyetler,
acaba bir umut olur mu diye baktığımızda, spor toto bayilerinin önünde
veyahut da at yarışının veyahut da diğer tarafta lotoyla ilgili
yarışların peşindeler. Bu insanların bu kadar özenti içerisinde
olmasının sebebi ise, sadece yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların
"bir an önce acaba ben de kurtulur muyum" diye bir hayalin peşinde
koştuklarını görüyoruz. Sadece bu şans oyunlarının Türkiye'de legal
olarak değil illegal çalışanları ve hiç emek vermeden kazanç içerisinde
olan bir sürü bu oyunları tertipleyen kurumlar ve kişiler vardır.
Bunların üzerine de kararlılıkla gidilmesinde yarar var. Eğer, bu
özentiyi daha fazla şey yaptığımızda, çocuklarımızı ve geleceğimizi
bir bataklığın içerisine sürüklemiş oluruz.
Değerli arkadaşlar,
şans oyunlarında, eğer gerçekten bu kadar gelir konusunda yüzde 65'e
varan bir vergilendirme varsa, dünyaya baktığımızda arada yüzde
100'e yakın bir fark var. Hâliyle, ne yapacak? Bu kurumlarda çalışan
ve buralarda bu işleri yapan arkadaşlarımız gelirleri azaldığında,
hâliyle, çalışmalarında da gerileme olacaktır, gelirde de gerileme
olacaktır. Bizler, bu şans oyunlarının bu şekilde kumar şekline dönüştürüldüğünü
gördüğümüzde, Hükûmet olarak ve yetkililer olarak tedbir almak zorundayız.
Eğer bir hobi hâlinde yapacaklarsa buna saygımız sonsuz, ama bunu
bir gelir kaynağı olarak görüp bir hayal peşinde koşarlarsa, hâliyle,
mağduriyetler diz boyu çoğalmaya devam edecektir.
Değerli arkadaşlar,
şansını niye bağlıyor bu insanlar? Elbette, yoksulluğun canına
tak dediğini, sıkıntının had safhada olduğunu, köylünün artık mağdur
olduğunu, çiftçinin mağdur olduğunu, memurun mağdur olduğunu… Çocuklarımızın,
özellikle İnternet kanalıyla öğrenmiş oldukları kumar oyunlarını
tekrar kendileri de bu hayal peşinde koşarak oynadıklarını aileler
de görüyor, biz de görüyoruz. Öncelikle, bu çocuklarımızı kültüre
ağırlıklı, eğitime ağırlıklı… Bu oyunların sonuçta felaket getirebileceğini
televizyon ve yazılı basın kanalıyla bu insanların, bu çocukların
beynine yerleştirdiğimizde, inan edin ki, bu şans oyunlarına olan
rağbet azalacaktır. Fazla zamanınızı almadan, bu şans oyunlarının
bir an önce gözden geçirilerek, hayaller peşinde koşan ve İnternet
kanalıyla dış ülkelerde bile oynayan insanları uyarmamız gerekir
diye düşünüyoruz. Yasal düzenlemelerin de ona göre değerlendirilmesi
gerekir.
Bu yasanın, ülkemize,
halkımıza hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın İnci Özdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı yasanın
1'inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ben, çok kısa bir iki şey söyleyeceğim. Biraz önce, oturduğum yerden
açıklamaya çalıştım ama, tabii, bu yasanın altına Sayın Başbakanım
imzayı koyarken -bunu hiçbir yere çekmeyelim- ülkenin gerçeklerinden
hareket etmektedir, dünyanın gerçeklerinden hareket etmektedir.
Siz, bir ülkenin başbakanını, dünyanın gerçeklerinden farklı düşünmeye
sevk edemezsiniz. Bu, fevkalade yanlış bir şeydir. Eğer, insanlar,
kendi bilinçleri dışında bir şeyler yapıyorlarsa, bunu, getirip,
bu ülkenin Başbakanına bağlamak gibi bir yanlış içerisine girmemek
lazım.
Biraz önce anlatmaya
çalıştım, yüzde 68 gibi bir kesinti var sektörde ve bu sektör, ayakta,
bu şekilde duramaz dedim. Tarım sektörüne verdiği destekten söz ettim.
Diğer alanlardaki bir sürü düzenlemeden söz ettim. Bunları hiç göz
önüne almadan, siz, getirip, yoksulluktan kurtulmanın yolu olarak
eğer bunu göstermeye çalışırsanız fevkalade büyük bir yanlış içinde
olursunuz. Bunu benim kabul edebilmem mümkün değil, çünkü, bildiğim
birçok gerçek var, belki sizlerin bilmediği gerçekler. Bu şans oyunlarından
bahsediyoruz da, bunun ne kadarı, örneğin atçılıkta hangi boyuttadır?
Yüzde 70'inin o kadar küçük rakamlarla oynandığını biliyor musunuz
bilmiyorum. Yani, bu itirazı koyarken, insanların sadece bu sebeple
gitmediğini, bir hobi olarak, bir at sevgisiyle, atların yarışını
izlemek amacıyla yaptığını ve bu arada, belki de bir heyecanı beraberinde
yaşamak istediğini niye hiç düşünmüyoruz bilmiyorum. Bir Fransa
örneğini verdim, bir Amerika'yı verdim, bir Japonya'nın yoksulluğundan
söz edilebilir mi bilmiyorum, ama, ciro 25 milyar eurodur. Yani, bunları
düşündüğünüz zaman, bunu yoksullukla bağdaştırmanın mümkün olmadığını
söylemek istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdemir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan,
1'inci maddede bir düzeltme yapılması gerekiyor.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yasanın isminin
değişmesi, şöyle olması lazım: "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun" olarak değişmesi
lazım.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Daha önce niye değiştirmediniz?
BAŞKAN - Yani, eski adı,
bu ifade ettiğiniz adla değiştirdik...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Evet.
BAŞKAN - Bu not alınmıştır,
oylama bu şekilde yapılacaktır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Diğer maddelerde
de var, düzeltilmesi gereken...
BAŞKAN - Tamam, siz o konularda
bize hatırlatırsınız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Peki, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir önceki
konuşmamdan sonra, Meclis Başkanımızın uygulamış olduğu ve bugüne
kadar örneği görülmemiş bir uygulamayı yanlış bulduğumu ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Şimdi, Sayın Özdemir'i
ben tekrar dinledim, demin de dinledim. Şimdi, ben, ne okuduğumu anlayan
birisiyim. Şimdi, buradaki yazılan metinde, Sayın Başbakan, çok
açık ve net bir şekilde... Hiçbir yere çekmeye çalışmayın, cümle burada,
aynen, bir kez daha okumak istiyorum: "Dağıtılacak ikramiye
tutarlarındaki artış sayesinde şans oyunlarına olan talebin mevcudun
üzerine çıkartılarak kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının
sağlanması." Bunun altında Sayın Başbakanın imzası var. Diyor
ki: Biz daha fazla ikramiye vererek, daha fazla insanın bu oyunları
oynamasına imkân sağlayacağız, dolayısıyla, kamu daha fazla gelir
elde edecek.
Bakınız, son cümle de enteresan:
"Kamuya intikal eden kaynakların sürdürülebilir bir şekilde
güvenceye bağlanması sağlanmış olacaktır." Bu geliri bir güvenceye
bağlıyoruz diyor. Bu güvence kamu için düzenli bir şekilde devam
edecektir. Bu miktarı artırmakla olacaktır bu. Eğer sizin söylediğiniz
gibi ise…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Aynen öyle…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sanal ortamda oynanan kumarların önüne geçmek istiyor iseniz, bu
kanunda bununla ilgili bir tedbir var mı? Var mı bir tedbir?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Var… Var…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Varsa, o zaman, buyurun, gelin söyleyin.
Sadece dağıtılacak ikramiyeyi
artırmakla bunun önüne geçemezsiniz. Kaldı ki, sizin söylediğiniz
gerekçe… Biraz önce bir sayın milletvekili, burada, geldi söyledi.
2001 yılından itibaren şans oyunlarına harcanan para, her yıl, artarak
devam etmiş, yani, oyunlarda bir azalma yok, hasılatınızda bir azalma
yok. Yani, bu gerekçeniz yanlış. Ben, bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Bu yanlış gerekçeyle milletin huzuruna çıkmayın. Şans oyunlarını
zapturapt altına almak istiyoruz deyin, dağıtımda belli esaslar
getirmek istiyoruz deyin, belli bir düzeni sağlamak istiyoruz deyin,
ama, vatandaşa ben daha fazla para vereceğim, daha fazla ikramiye
dağıtacağım ve dolayısıyla, elde edilecek hasılatım daha çok olacak
diye çıkarsanız, bu yanlış. Hiçbir başbakan, dünyanın hiçbir ülkesinde
hiçbir başbakan vatandaşlarına ben size daha fazla ikramiye vereceğim,
siz şans oyunlarını daha fazla oynayın demez. Benim itirazım buna. Yanlışlık
burada.
Sayın Özdemir, bakınız,
bir de geçici 4'üncü madde var.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Başbakan Amerika'dayken bu kanun görüşülüyordu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geçici 4'üncü madde var. Ben, burada AK Parti milletvekillerine
seslenmek istiyorum. Allah aşkına, şu geçici 4'üncü maddeyi okuyunuz.
Okuyunuz, geçici 4'üncü madde ne diyor. Sonra da burada parmak kaldırıyorsunuz.
Geçici 4'üncü madde…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Geçici 4'üncü maddeyle ilgili önergemiz var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geçici 4'üncü madde 1/1/2004 tarihinden önce makabline şamil olmak
üzere bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu düzenlemeyle kimlere, hangi
imkânlar sağlıyorsunuz?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Geri çektik.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, önerge verip geri… Ama, bunu muhalefet dile getirmeseydi,
muhalefet şerhi koymasaydı bunu getirecek miydiniz? İşte, burada,
Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhi var.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Olabilir…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O muhalefet şerhini gördükten sonra, konuşmacılar da buraya gelip
söyledikten sonra "efendim, önerge veriyoruz, önergeyle düzelteceğiz..."
İtiraz edilmeseydi, muhalefet şerhi konulmasaydı, bu kürsülerden
bu dile getirilmeseydi, bunu, buradan geçirmeyecek miydiniz, bunu
buradan geçirmeyecek miydiniz?
Komisyonda nasıl geçti?
Komisyonda geçerken AK Partililerin oylarıyla geçmedi mi? Kaç yüz
trilyon lirayı bir geçici maddeyle kimlere verdiğinizin vicdani
muhasebesini niye yapmıyorsunuz? Niçin bu muhasebeyi yapmıyorsunuz?
Millet sizi bunun için mi bu koltuklara gönderdi? Millet size bunun
için mi bu iktidarı verdi? Bir kalemde, bir geçici maddeyle yüzlerce
trilyon liralık bir vergi borcunu bir kalemde silip atmak için mi bu
koltuklara sizi gönderdi?
Değerli milletvekilleri,
okuyunuz lütfen, okuyunuz, ek geçici 4'üncü maddeyi okuyunuz. Bunun
altına imza atan Komisyondaki AK Partililerden de AK Parti milletvekilleri
lütfen hesap sorunuz.
Bu duygularla sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Kandoğan şahsı adına söz alıp kürsüye geldiğinde, henüz konuşmasının
başında, Meclis Başkanının biraz önce Sayın İnci Özdemir'e verdiği
sözün İç Tüzük'e ve teamüllere aykırı olduğunu ifade etti. Başkanlık
Divanı, Anayasa ve İç Tüzük'e göre hareket ediyor; bir de bütün dünya
parlamentolarında, geleneklere göre, parlamenter teamüllere göre
hareket ediyoruz. Bunun dışında yaptığımız bir şey olursa bu hoş olmaz.
Kaldı ki, Sayın Kandoğan,
İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesinin dördüncü fıkrasını okusaydı -ki, biliyor,
çünkü o dördüncü fıkraya göre ben kendisine birçok kere söz verdim-
ben, bu sözü, İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre
verdim. Herhangi bir, İç Tüzük'e aykırı işlem yoktur.
Bu hususu Genel Kurulun
bilgilerine arz ediyorum ve 1'inci maddeyi, biraz önce Komisyon
Başkanının yaptığı düzeltme doğrultusunda oylarınıza sunuyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN- Karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin Altıncı Oturumu'nu
açıyorum.
1340 sıra sayılı Tasarı'nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1'inci maddenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Evet, şimdi elektronik
cihazla oylama yapacağım -kâtip üyeler arasında anlaşma sağlanamadı-
üç dakika da süre vereceğim.
Sayın milletvekilleri,
pusulayla oy kullanan sayın milletvekillerinin Genel Kuruldan ayrılmamalarını
rica ediyorum, çünkü ismen arayacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı bulunamamıştır. Bu durumda karar yeter sayısının
bulunamayacağı Başkanlıkça düşünülmektedir. Çalışma süremizin
de bitmesine az bir süre kalmıştır.
Bu nedenle, alınan karar
gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
13 Mart 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.48