deneme 2 1 2007-03-30T07:09:00Z 2007-03-30T07:09:00Z 1 53967 307618 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2563 721 360864 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 149       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

72’n­ci Bir­le­şim

7 Mart 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Dev­let Ba­ka­nı Ni­met Çu­buk­çu'nun, 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü do­la­yı­sıy­la gün­dem dı­şı açık­la­ma­sı ve Ana­va­tan Par­ti­si Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Rey­han Ba­lan­dı, CHP An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ay­şe Gül­sün Bil­ge­han ve AK Par­ti İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­dal Ak­şit'in grup­la­rı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ya­şar Nu­ri Öz­türk'ün de şah­sı adı­na ko­nuş­ma­la­rı

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Na­dir Sa­raç ve 42 mil­let­ve­ki­li­nin, bö­lün­müş yol ça­lış­ma­la­rın­da ka­li­te dü­ze­yi­nin araş­tı­rı­la­rak stan­dar­dın sağ­lan­ma­sı ve ma­li­yet ar­tış­la­rı­nın ön­len­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri (10/426)

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yurt ve 44 mil­let­ve­ki­li­nin, ec­za­cı­lık mes­le­ğin­de­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/427)

IV. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1300) (S. Sa­yı­sı: 1342)

4.- Av­ru­pa Pa­tent­le­ri­nin Ve­ril­me­si ile İl­gi­li Söz­leş­me­nin (Av­ru­pa Pa­tent Söz­leş­me­si) De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin An­laş­ma­ya Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1075) (S. Sa­yı­sı: 1022)

5.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Eti­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ge­lir Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın ve Eki Pro­to­ko­lün Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1242) (S. Sa­yı­sı: 1338)

6.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ara­sın­da Ge­lir ve Ser­vet Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1176) (S. Sa­yı­sı: 1185)

7.- 10 Ka­sım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Ta­rih­le­rin­de Ce­nev­re'de Göz­den Ge­çi­ri­len 2 Ara­lık 1961 Ta­rih­li Ye­ni Bit­ki Çe­şit­le­ri­nin Ko­run­ma­sı Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me­si­ne Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1135) (S. Sa­yı­sı: 1085)

8.- Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1249) (S. Sa­yı­sı: 1344)

9.- Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1274) (S. Sa­yı­sı: 1347)

V. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Onur ÖY­MEN'in, İs­tan­bul Fe­ner Rum Pat­ri­ği­nin ekü­me­nik sı­fa­tıy­la al­dı­ğı bir da­ve­te iliş­kin so­ru­su ve Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dul­lah GÜL'ün ce­va­bı (7/19927)

2.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver ÖK­TEM'in, zi­hin­sel en­gel­li­le­rin eği­tim ve re­ha­bi­li­tas­yo­nu­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Ni­met ÇU­BUK­ÇU'nun ce­va­bı (7/20000)

3.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Meh­met U. NEŞ­ŞAR'ın, bi­sik­let­li kan­ser kam­pan­ya­sı­na iliş­kin so­ru­su ve Sağ­lık Ba­ka­nı Re­cep AK­DAĞ'ın ce­va­bı (7/20033)

4.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ber­han ŞİM­ŞEK'in, TSE per­so­ne­li­ne iliş­kin so­ru­su ve Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­ka­nı Ali COŞ­KUN'un ce­va­bı (7/20811)

5.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ber­han ŞİM­ŞEK'in, TSE'de ça­lı­şan bir mü­hen­di­sin işe alı­mıy­la il­gi­li id­di­aya iliş­kin so­ru­su ve Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­ka­nı Ali COŞ­KUN'un ce­va­bı (7/20813)

 

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu 15.00'te açı­la­rak al­tı otu­rum yap­tı.

Ada­na Mil­let­ve­ki­li Ay­han Zey­nep Te­kin Bö­rü'nün, Dep­rem Haf­ta­sı mü­na­se­be­tiy­le, ül­ke­mi­zin fi­zi­ki ya­pı­sı ve ko­nu­mu iti­ba­rıy­la muh­te­mel dep­rem afe­ti­ne kar­şı ha­zır­lık­lı olun­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re,

Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun, son gün­ler­de Ma­lat­ya ve Elâzığ'da mey­da­na ge­len dep­rem­ler ne­de­niy­le, özel­lik­le risk­li böl­ge­ler­de bu­lu­nan or­ta ve ağır ha­sar­lı bi­na­la­rın yı­kı­la­rak dep­re­me da­ya­nık­lı şe­kil­de ye­ni­den ya­pıl­ma­sı­na ve be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı so­run­la­rı­nı gi­de­re­bil­me­le­ri için des­tek­len­me­si­nin öne­mi­ne,

Elâzığ Mil­let­ve­ki­li Ab­dul­ba­ki Tür­koğ­lu'nun, Ma­lat­ya ve Elâzığ'da mey­da­na ge­len dep­rem son­ra­sın­da, özel­lik­le fay hat­tı üze­rin­de bu­lu­nan yer­le­şim yer­le­rin­de­ki ya­pı­lar­da re­ha­bi­li­tas­yon ça­lış­ma­la­rı­na ağır­lık ve­ril­me­si­ne,

İliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­la­rı­na Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak ce­vap ver­di.

Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir 15/2/2007 ta­rih­li ve 5581 sa­yı­lı Ka­nun'un ba­zı mad­de­le­ri­nin Ana­ya­sa'nın 89 ve 104'ün­cü mad­de­le­ri­ne gö­re bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Faz­lı Er­do­ğan hak­kın­da tan­zim edi­len so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ge­ri gön­de­ril­me­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si okun­du; gün­dem­de bu­lu­nan so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın Hükûme­te ge­ri ve­ril­di­ği bil­di­ril­di.

ABD Kon­gre­si'nde, il­gi­li ba­kan­lık­lar­la ve di­ğer mer­ci­ler­le te­mas ve gö­rüş­me­ler­de bu­lun­mak üze­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den bir Par­la­men­to he­ye­ti­nin Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'ne git­me­si­ne,

Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dul­lah Gül baş­kan­lı­ğın­da:

Ma­ke­don­ya Cum­hu­ri­ye­ti'ne,

Fas'a

Ya­pı­la­cak resmî zi­ya­ret­le­re, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de gru­bu bu­lu­nan si­ya­si par­ti­le­rin mil­let­ve­kil­le­rin­den olu­şan bi­rer he­ye­tin ka­tıl­ma­sı­na;

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç'ın, İtal­ya Mec­lis ve Se­na­to Baş­kan­la­rı­nın or­tak da­ve­ti­ne ica­bet­le Flo­ran­sa ve Ro­ma'da dü­zen­le­ne­cek olan Ro­ma Ant­laş­ma­sı'nın 50'nci Yıl Dö­nü­mü Tö­re­ni ve Et­kin­lik­le­ri'ne ka­tıl­mak üze­re İtal­ya'ya resmî zi­ya­ret­te bu­lun­ma­sı­na,

İliş­kin Baş­kan­lık;

Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın Gür­cis­tan'a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık;

Tez­ke­re­le­ri ka­bul edil­di.

Gün­de­min "Ge­nel Gö­rüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ön­gö­rüş­me­ler" kıs­mı­nın 55'in­ci sı­ra­sın­da yer alan (10/94) ile 359'un­cu sı­ra­sın­da yer alan (10/424) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­le­ri­nin ön gö­rüş­me­le­ri­nin Ge­nel Ku­ru­lun 6/3/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şi­min­de ve bir­lik­te ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 353'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 1185 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın bu kıs­mın 8'in­ci, 312'nci sı­ra­sın­da yer alan 1085 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 9'un­cu, 441'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1344 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 10'un­cu, 442'nci sı­ra­sın­da yer alan 1347 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 11'in­ci, 9'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1340 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 12'nci, 10'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1261 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 13'ün­cü, 446'ncı sı­ra­sın­da yer alan 1352 sı­ra sa­yı­lı Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin 14'ün­cü, 30'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1237 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin 15'in­ci, 11'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1275 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 16'ncı, 396'ncı sı­ra­sın­da yer alan 1315 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin 17'nci, 344'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 1150 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 18'in­ci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; Ge­nel Ku­rul'un 6-7, 13-14, 20-21, 27-28 Mart 2007 Sa­lı ve Çar­şam­ba gün­kü bir­le­şim­le­rin­de söz­lü so­ru­lar ile di­ğer de­ne­tim ko­nu­la­rı­nın gö­rü­şül­me­me­si­ne; 6, 13, 20, 27 Mart 2007 Sa­lı gün­le­rin­de­ki bir­le­şim­le­rin­de ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne; 6, 13, 20, 27 Mart 2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şim­le­rin­de 15.00-22.00; 7, 14, 21, 28 Mart 2007 Çar­şam­ba gün­kü bir­le­şim­le­rin­de 14.00-22.00; 8, 15, 22, 29 Mart 2007 Per­şem­be gün­kü bir­le­şim­le­rin­de ise 14.00-20.00 sa­at­le­ri ara­sın­da ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­di.

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu'nun, 5434 Sa­yı­lı Emek­li San­dı­ğı Ka­nu­nu­nun 32 nci Mad­de­si­ne (j) Ben­di Ek­len­me­si ve 657 Sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu'nun 152 nci Mad­de­si­nin "II" Sa­yı­lı Taz­mi­nat­lar Bö­lü­mü­nün, (6) Ada­let Hiz­met­le­ri Taz­mi­na­tı Ben­din­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da (2/400),

Bi­le­cik Mil­let­ve­ki­li Ya­şar Tü­zün'ün, Don Olay­la­rı ve Ku­rak­lık Se­be­biy­le Ürün­le­ri Za­rar Gö­ren Çift­çi­le­rin T.C. Zi­ra­at Ban­ka­sı A.Ş. ve Ta­rım Kre­di Ko­ope­ra­tif­le­rin­den Kul­lan­dık­la­rı Ta­rım­sal Kre­di­le­rin Ge­ri Öden­me­si­nin Er­te­len­me­si­ne İliş­kin (2/850),

Ka­nun Tek­lif­le­ri­nin İç Tü­zük'ün 37'nci mad­de­si­ne gö­re doğ­ru­dan gün­de­me alın­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den,

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904) gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan,

Er­te­len­di.

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik ve 3 Mil­let­ve­ki­li­nin, Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, Be­le­di­ye Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Ma­hallî İda­re Bir­lik­le­ri Ka­nun­la­rın­da (2/911) (S. Sa­yı­sı: 1317),

4'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, İs­tik­lal Ma­dal­ya­sı Ve­ril­miş Bu­lu­nan­la­ra Va­ta­ni Hiz­met Ter­ti­bin­den Şe­ref Ay­lı­ğı Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı; Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Zü­he­yir Am­ber ve 35 Mil­let­ve­ki­li­nin, İs­tik­lal Ma­dal­ya­sı Ve­ril­miş Bu­lu­nan­la­ra Va­ta­ni Hiz­met Ter­ti­bin­den Şe­ref Ay­lı­ğı Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nu­nun 1 ve 2'nci Mad­de­le­ri­nin De­ğiş­ti­ril­me­si Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi; Ada­na Mil­let­ve­ki­li Atil­la Ba­şoğ­lu'nun, 5434 Sa­yı­lı Emek­li San­dı­ğı Ka­nu­nu­nun Bir Mad­de­sin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi; Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ta­tar ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan'ın, 24/2/1968 Ta­rih ve 1005 Sa­yı­lı İs­tik­lal Ma­dal­ya­sı Ve­ril­miş Bu­lu­nan­la­ra Va­ta­ni Hiz­met Ter­ti­bin­den Şe­ref Ay­lı­ğı Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nu­nun 1'in­ci Mad­de­sin­de (1/714, 2/95, 2/161, 2/625) (S. Sa­yı­sı: 1350),

De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri­nin gö­rüş­me­le­ri ta­mam­la­na­rak, ka­bul edil­di.

7 Mart 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 22.28'de son ve­ril­di.

İs­ma­il Alptekin

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Ha­run Tüfekci

Ah­met Küçük

 

Kon­ya

Ça­nak­ka­le

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Ah­met Gök­han Sarıçam

 

 

Kırk­la­re­li

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 98

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

7 Mart 2007 Çar­şam­ba

Ta­sa­rı­lar

1.- Bat­man İli Ha­san­keyf İl­çe­si­nin Mer­ke­zi­nin De­ğiş­ti­ril­me­si Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1316)  (İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 2.3.2007)

2.- Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1317) (Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 2.3.2007)

3.- Ka­mu İda­re, Ku­rum ve Ku­ru­luş­la­rın­da Ge­çi­ci İş Po­zis­yon­la­rın­da Ça­lı­şan­la­rın Sü­rek­li İş­çi Kad­ro­la­rı­na ve­ya Söz­leş­me­li Per­so­nel Sta­tü­sü­ne Ge­çi­ril­me­le­ri, Ge­çi­ci İş­çi Ça­lış­tı­rıl­ma­sı ile Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1318) (İçiş­le­ri; Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 5.3.2007)

Tek­lif­ler

1.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz'un; Ku­ru Sı­kı Ta­bir Edi­len Ses ve Gaz Fi­şe­ği Ata­bi­len Si­lah­lar Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/964) (Ada­let; Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­biî Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji ile İçiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23.2.2007)

2.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met Er­sin ve 41 Mil­let­ve­ki­li­nin; 3218 Sa­yı­lı Ser­best Böl­ge­ler Ka­nu­nu­nun Ge­çi­ci 3. Mad­de­si­nin Yü­rür­lük­ten Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/965) (Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 2.3.2007)

3.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 42 Mil­let­ve­ki­li­nin; Çift­çi Mal­la­rı­nın Ko­run­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/966) (Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 2.3.2007)

4.- Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Meh­met Sa­it Ar­ma­ğan'ın; Yük­sek Öğ­re­nim Kre­di ve Yurt­lar Ku­ru­mu Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/967) (Plan ve Büt­çe ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 5.3.2007)

5.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/968) (İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğı ge­liş ta­ri­hi: 5.3.2007)

6.- Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ha­san Öz­yer'in; Si­ya­si Par­ti­ler Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/969) (Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 2.3.2007)

 

7 Mart 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.05

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Ha­run TÜ­FEK­Cİ( Kon­ya)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 72'nci Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Hükûmet adı­na Dev­let Ba­ka­nı Sa­yın Ni­met Çu­buk­çu'nun, 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü do­la­yı­sıy­la İç Tü­zük'ün 59'un­cu mad­de­si­ne gö­re söz ta­le­bi var­dır. Gün­de­me geç­me­den ön­ce bu ta­le­bi ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğim.

Sa­yın Ba­ka­nın açık­la­ma­sın­dan son­ra, is­tem­le­ri hâlin­de si­ya­si par­ti grup­la­rı­na ve gru­bu bu­lun­ma­yan mil­let­ve­kil­le­rin­den bi­ri­ne söz ve­re­ce­ğim.

Ko­nuş­ma sü­re­le­ri Hükûmet için yir­mi da­ki­ka, si­ya­si par­ti grup­la­rı için on da­ki­ka, gru­bu bu­lun­ma­yan mil­let­ve­kil­le­ri için de beş da­ki­ka­dır.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Dev­let Ba­ka­nı Ni­met Çu­buk­çu'nun, 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü do­la­yı­sıy­la gün­dem dı­şı açık­la­ma­sı ve Ana­va­tan Par­ti­si Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Rey­han Ba­lan­dı, CHP An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ay­şe Gül­sün Bil­ge­han ve AK Par­ti İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­dal Ak­şit'in grup­la­rı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ya­şar Nu­ri Öz­türk'ün de şah­sı adı­na ko­nuş­ma­la­rı

DEV­LET BA­KA­NI Nİ­MET ÇU­BUK­ÇU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ka­dın üye­si ol­mak­tan duy­du­ğum onur ve mut­lu­luk­la tüm ka­dın­la­rı­mı­zın 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü'nü kut­lu­yor, bu­gün yü­ce Mec­li­sin ça­tı­sı al­tın­da şu an­da du­yar­lı­lık gös­te­rip bu­ra­da bu­lu­nan tüm mil­let­ve­kil­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ka­dın­la­rın er­kek­ler­le eşit hak­la­ra sa­hip ol­mak yo­lun­da ver­di­ği mü­ca­de­le­nin tem­silî baş­lan­gı­cı olan 8 Mart 1857'den bu ya­na kuş­ku­suz ka­dın­lar açı­sın­dan çok önem­li iler­le­me­ler kay­de­dil­di ve bu umut ve­ri­ci ge­liş­me­le­ri ya­şa­mak­la be­ra­ber, dün­ya­nın gün­de­min­de ka­dın so­run­la­rı hâlâ ilk sı­ra­lar­da yer al­mak­ta­dır.

Bir­leş­miş Mil­let­le­rin 1977 yı­lın­da 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü ola­rak kut­lan­ma­sı ka­ra­rın­dan bu ya­na ka­dın­la­rın top­lum­sal ya­şa­ma ka­tıl­ma, eşit fır­sat­lar­dan ya­rar­lan­ma is­tek­le­ri ve ka­dın hak­la­rı­nın öne­mi böy­le bir gün­de bir kez da­ha vur­gu­lan­mak­ta­dır.

Ka­dın­la­rın si­ya­si, eko­no­mik, kül­tü­rel ha­ya­ta ka­tı­lı­mı­nı sağ­la­ya­cak tüm hak­lar­dan eşit şe­kil­de er­kek­ler­le ya­rar­lan­ma­la­rı ama­cıy­la ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de ger­çek­leş­ti­ri­len ça­lış­ma­lar, eşit­lik, kal­kın­ma ve ba­rış or­tak he­def­le­ri­nin ül­ke­le­rin gün­de­mi­ne de yer­leş­me­si­ne ne­den ol­muş­tur. Baş­ta Bir­leş­miş Mil­let­ler ol­mak üze­re, pek çok ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­lu­şun bu ça­ba­la­rı bu­gün bir­çok ül­ke­nin ka­tı­lım ve des­te­ğiy­le çok önem­li bir nok­ta­ya ta­şın­mış­tır.

Ül­ke­miz­de ka­dın-er­kek eşit­li­ği­ni sağ­la­ma­ya dö­nük ça­ba­lar her ge­çen gün ar­ta­rak sür­mek­te­dir. Özel­lik­le son yıl­lar­da, sos­yal ta­raf­lar ve yü­ce Mec­li­si­mi­zin say­gı­de­ğer üye­le­ri­nin ça­ba­la­rıy­la, ka­dın-er­kek eşit­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı yo­lun­da, Ana­ya­sa'nın 10'un­cu, 41'in­ci, 66'ncı ve 90'ın­cı mad­de­le­ri de­ği­şik­li­ğiy­le, ka­dın-er­kek eşit­li­ği­nin ya­sal an­lam­da eşit­lik­çi bir gü­ven­ce­ye ka­vuş­ma­sı ve Me­de­ni Ka­nun, Ai­le­nin Ko­run­ma­sı­na Da­ir Ka­nun, ai­le mah­ke­me­le­ri­nin ku­rul­ma­sı, İş Ka­nu­nu, tö­re ci­na­yet­le­riy­le mü­ca­de­le­de en ağır hü­küm­le­rin yer al­dı­ğı ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu gi­bi de­ği­şik­lik­ler, Mec­li­si­mi­zin yüz akı de­ği­şik­lik­ler ol­muş­tur.

An­cak, tüm ül­ke­ler­de ol­du­ğu gi­bi, ka­dın­lar ya­sal an­lam­da eşit hak­la­ra sa­hip ol­sa­lar da bun­la­rın ha­ya­ta ge­çi­ril­me­sin­de hâlâ so­run­lar ya­şan­mak­ta­dır. Top­lum­sal ya­pı içe­ri­sin­de­ki cin­si­yet­çi de­ğer yar­gı­la­rı, ka­dın­la­rın sos­yal ya­şa­ma ait gün­de­lik pra­tik­le­ri, bu hak­lar­dan ya­rar­lan­ma­la­rı­nın önün­de çok cid­di en­gel­ler ola­rak dur­mak­ta­dır. Tür­ki­ye'de ka­dın­la­rın eği­tim ve sağ­lık gi­bi top­lum­sal fır­sat­lar­dan ya­rar­lan­ma, ça­lış­ma ha­ya­tı­na ka­tıl­ma ve sos­yal ha­yat­ta tem­sil­le­ri ko­nu­sun­da ya­şa­nan eşit­siz­lik­le­rin en önem­li so­nuç­la­rın­dan bi­ri­si de eği­tim ala­nın­da ya­şan­mak­ta­dır. Tür­ki­ye'de her­kes, eği­tim hak­kı­na eri­şim­de, ya­sa­lar önün­de, cum­hu­ri­ye­tin ilk gün­le­rin­den bu ya­na eşit­tir, ama, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, cin­si­ye­te da­ya­lı eği­tim eşit­siz­lik­le­ri hâlâ sür­mek­te­dir. Bu eşit­siz du­ru­mu or­ta­dan kal­dır­mak ve 2010 yı­lın­da kız ve er­kek ço­cuk­lar için okul­laş­ma ora­nı­nı yüz­de 100'e ulaş­tır­mak he­de­fi, ül­ke­miz­de bir top­lum­sal se­fer­ber­lik ru­huy­la sür­mek­te­dir. Bu he­de­fe ulaş­mak için, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­mı­zın, ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ve med­ya özel des­te­ğiy­le yü­rüt­tü­ğü Kız Ço­cuk­la­rı­nın Okul­laş­ma­sı­na Des­tek Kam­pan­ya­sı çer­çe­ve­sin­de ül­ke ge­ne­lin­de 222 bin kız ço­cu­ğu eği­ti­me ka­zan­dı­rıl­mış­tır.

Bu ça­lış­ma­la­rın ya­nı sı­ra, eği­ti­min ka­li­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı­na ve kap­sa­mın ge­niş­le­til­me­si­ne yö­ne­lik ça­lış­ma­lar da sür­dü­rül­mek­te­dir. Hâlen yüz­de 82 olan ka­dın okur­ya­zar­lık ora­nı­nın yük­sel­til­me­si ama­cıy­la oku­ma yaz­ma kurs­la­rı açıl­mak­ta ve ha­yat bo­yu eği­tim ama­cıy­la ka­dın­la­rın is­tih­dam edi­le­bi­lir mes­lek grup­la­rı­nı sağ­la­ma­ya yö­ne­lik yay­gın eği­tim­ler göz­den ge­çi­ril­mek­te ve ye­ni­den dü­zen­len­mek­te­dir.

Tür­ki­ye'de, uz­man­lık ge­rek­ti­ren mes­lek­ler­de ka­dın oran­la­rı ol­duk­ça yük­sek­tir. Bu­gün, ül­ke­miz­de, üni­ver­si­te­ler­de­ki öğ­re­tim gö­rev­li­le­rin­de­ki ka­dın ora­nı yüz­de 36'dır, tüm pro­fe­sör­ler içe­ri­sin­de­ki ka­dın ora­nı yüz­de 25, ke­za mi­mar­la­rın yüz­de 31'i, dok­tor ve ope­ra­tör­le­rin yüz­de 29'u, avu­kat­la­rın ise yüz­de 26'sı ka­dın­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ça­lış­ma ha­ya­tın­da ka­dı­nın du­ru­mu­na ba­kıl­dı­ğın­da, dev­le­tin iş gü­cü pi­ya­sa­sı­na gi­riş­te ay­rım­cı­lı­ğı ön­le­ye­cek tüm hu­ku­ki dü­zen­le­me­le­ri de yap­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Ül­ke­miz­de, ça­lış­ma ha­ya­tı­nı dü­zen­le­yen İş Ya­sa­sı'nda 2003 yı­lın­da ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler ile ça­lış­ma ya­şa­mın­da ka­dın-er­kek eşit­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı ala­nın­da önem­li ge­liş­me­ler kay­de­dil­miş­tir. Ka­dın­la­rın iş gü­cü­ne ka­tı­lı­mın­da ya­sal açı­dan her­han­gi bir ay­rım ol­ma­mak­la bir­lik­te, ka­dın­la­rın er­kek­le­rin ge­ri­sin­de ol­du­ğu ve yıl­lar iti­ba­rıy­la, iş gü­cü­ne ka­tı­lım­da son on yıl­da cid­di oran­lar­da düş­me ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. Ka­dın­la­rı­mı­zın sos­yal ve eko­no­mik ge­liş­me­ler­den ya­rar­la­na­bil­me­le­ri ka­dın­la­rın iş gü­cü pi­ya­sa­la­rı­na da eşit ola­rak ka­tı­lım­la­rıy­la müm­kün­dür, çün­kü, ça­lış­ma ya­şa­mı­mız ka­dın­la­rı­mı­za eko­no­mik öz­gür­lük sağ­lar­ken öz gü­ven­le­ri­ni ve top­lum­sal say­gın­lık­la­rı­nı ar­tır­mak­ta, ai­le için­de­ki ko­num­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek­te­dir. Ka­dın­la­rın iş gü­cü­ne ka­tı­lım­la­rı ve is­tih­dam oran­la­rı­nın art­ma­sı­na yö­ne­lik yü­rü­tü­len pro­je­le­rin ka­dın ve er­kek­le­rin iş gü­cü­ne ka­tı­lım oran­la­rı ara­sın­da­ki den­ge­siz­li­ğin gi­de­ril­me­si­ne de kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­na inan­mak­ta­yız. An­cak, ka­dın­la­rın ai­le ya­şa­mın­da­ki so­rum­lu­luk­la­rı on­la­rı ça­lış­ma ha­ya­tın­dan uzak­laş­tır­mak­ta, ça­lış­ma ha­ya­tı­na gi­re­bi­len ka­dın­la­rın da iş­ten ay­rıl­ma­la­rı­na yol aç­mak­ta­dır ve­ya bu top­lum­sal cin­si­yet rol­le­ri, ka­dın­la­rın ka­ri­yer­le­rin­de­ki yük­sel­me­le­rin ve po­tan­si­yel­le­ri­ni or­ta­ya çı­kar­ma­la­rı­nın önün­de çok cid­di bir en­gel oluş­tur­mak­ta­dır.

İş ve ai­le ha­ya­tı­nın uz­laş­tı­rıl­ma­sı için, ka­dın­la­rın ai­le ya­şa­mın­da­ki güç­lük­le­ri­nin, yü­küm­lü­lük­le­rin eş­ler ara­sın­da pay­la­şıl­ma­sı, dev­le­tin des­te­ği bü­yük önem ta­şı­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, ül­ke­miz­de ebe­veyn iz­ni mü­es­se­se­si­nin teş­ki­li ve bu hak­tan, ev­lat edin­me hiz­met­le­rin­den de ya­rar­la­nıl­ma­sı ama­cıy­la Dev­let Me­mur­la­rı ve İş Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik de ta­sa­rı ola­rak TBMM'nin gün­de­min­de­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye'de so­run alan­la­rın­dan, en önem­li­le­rin­den bi­ri­si de ka­dın­la­rın si­ya­set­te ye­te­ri ka­dar tem­sil edi­le­me­me­le­ri­dir. Türk ka­dı­nı si­ya­sal ya­şa­ma 1934 yı­lın­da ka­vuş­muş ve dün­ya­ya bu an­lam­da ön­cü­lük et­miş ol­ma­sı­na rağ­men, bu­gün, bu Par­la­men­to ça­tı­sı al­tın­da 24 ka­dın mil­let­ve­ki­li ola­rak ça­lı­şı­yo­ruz. Şüp­he­siz, bu so­nuç, Türk si­ya­si ha­ya­tın­da ol­ma­sı ge­re­ken dü­ze­yin çok ama çok al­tın­da­dır ve bu ye­ter­siz­li­ğin önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de gi­de­ri­le­ce­ği­ni, ka­dın­la­rı­mı­zın si­ya­set­te ve ka­rar al­ma me­ka­niz­ma­la­rın­da hak et­tik­le­ri gi­bi yük­sek bir oran­da tem­sil ola­na­ğı­na ka­vu­şa­cak­la­rı­nı umu­yo­ruz.

Da­ha ön­ce de bah­set­ti­ğim gi­bi, ya­sal alan­da kay­de­di­len bu çok önem­li de­ği­şik­lik­ler ve ge­liş­me­ler ma­ale­sef tek ba­şı­na ye­ter­li ol­ma­mak­ta­dır. Tüm dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi, ya­sa­lar üze­rin­de ya­pı­lan bü­tün bu dü­zen­le­me­le­rin ha­ya­ta ta­şın­ma­sı, so­kak­ta­ki ka­dı­nın ha­ya­tı­na yan­sı­ma­sı ma­ale­sef za­man alı­yor ve ül­ke­miz­de de olum­suz ve kö­tü ge­le­nek­ler, kö­tü de­ğer yar­gı­la­rın­dan bi­ri ola­rak kar­şı­mı­za çı­kan ka­dı­na yö­ne­lik şid­det, tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri, ka­dın-er­kek eşit­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı­nın sa­de­ce ya­sal mü­ca­de­ley­le ol­ma­ya­ca­ğı­nın en açık ve en uç ör­ne­ği­dir. Ka­dı­na yö­ne­lik şid­det, tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si için, ka­dın­la­rı de­za­van­taj­lı ko­nu­ma iten ge­le­nek­sel yak­la­şım­la­ra kar­şı da ha­re­ke­te geç­me­ye ih­ti­ya­cı­mız var. Bu­nun yön­te­mi ise, ka­dı­na yö­ne­lik du­yar­lı­lı­ğın, far­kın­da­lı­ğın ve bi­lin­cin ar­tı­rıl­ma­sı yo­luy­la top­lum­sal cin­si­yet eşit­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı­dır. Ba­kan­lı­ğım bu amaç­la, ka­dı­na yö­ne­lik şid­det, tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si ko­nu­sun­da tüm il­gi­li ta­raf­la­rın iş bir­li­ği ve kat­kı­la­rıy­la çe­şit­li bi­linç­len­dir­me kam­pan­ya­la­rı, eği­tim­ler, se­mi­ner­ler gi­bi ça­lış­ma­lar ger­çek­leş­tir­mek­te­dir. İz­ni­niz­le si­ze bu ça­lış­ma­la­rın ba­zı­la­rın­dan bah­set­mek is­ti­yo­rum.

25 Ka­sım Ka­dı­na Kar­şı Şid­de­tin Or­ta­dan Kal­dı­rıl­ma­sı Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le Bir­leş­miş Mil­let­ler Nü­fus Fo­nuy­la bir­lik­te yü­rüt­tü­ğü­müz Ka­dı­na Yö­ne­lik Şid­de­te Son Kam­pan­ya­sı, ka­mu ku­rum­la­rı, ye­rel yö­ne­tim­ler, si­vil top­lum ve özel sek­tö­rün iş bir­li­ğiy­le de­vam et­mek­te­dir. Kam­pan­ya çer­çe­ve­sin­de, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın da yer al­dı­ğı bir spot film ha­zır­la­na­rak ulu­sal ve ye­rel te­le­viz­yon ka­nal­la­rın­da gös­te­ri­me su­nul­muş­tur. Tür­ki­ye Gi­yim Sa­na­yi­ci­le­ri Der­ne­ği ve An­ka­ra, İs­tan­bul bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­le­riy­le ya­pı­lan iş bir­li­ği ne­ti­ce­sin­de ka­dı­na yö­ne­lik şid­det ko­nu­sun­da du­yar­lı­lık ve far­kın­da­lık ar­tı­rıl­mış­tır. Bu­gün Par­la­men­to ça­tı­sı al­tın­da da Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le hem Av­ru­pa Kon­se­yi­nin ka­dı­na yö­ne­lik şid­de­ti ön­le­me afiş­le­ri hem de Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün ha­zır­la­mış ol­du­ğu ka­dı­na yö­ne­lik şid­de­ti son­lan­dı­ra­cak afiş­le­rin yer al­ma­sı ko­nu­sun­da gös­ter­di­ği özen ve des­tek için de bu­ra­dan Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arınç'a te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Ay­nı za­man­da, 4320 sa­yı­lı Ai­le­nin Ko­run­ma­sı­na Da­ir Ka­nun'un uy­gu­lan­ma­sın­da­ki ak­sak­lık­la­rın gi­de­ril­me­si ama­cıy­la ya­pı­lan de­ği­şik­lik ta­sa­rı­sı da ta­mam­lan­mış, Ge­nel Ku­rul­da ya­sa­laş­ma sü­re­ci­ne gir­miş­tir.

Şid­det mağ­du­ru ka­dın­lar için ilk adım baş­vu­ru yer­le­ri olan 921 po­lis mer­ke­zi ve 276 ka­ra­kol­da ça­lı­şan yak­la­şık 40 bi­nin üze­rin­de­ki po­li­se, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın men­sup­la­rı­na, ka­dı­na kar­şı şid­det, ai­le içi şid­det ve top­lum­sal cin­si­yet eşit­li­ği, şid­det mağ­dur­la­rı­na yak­la­şım tar­zı gi­bi ko­nu­lar­da far­kın­da­lık ve du­yar­lı­lı­ğı ar­tır­ma­nın, şid­det­le mü­ca­de­le zin­ci­ri­nin önem­li bir hal­ka­sı ol­du­ğu­nu dü­şün­mek­te­yiz. Bu amaç­la, Ba­kan­lı­ğım ve İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ara­sın­da ha­zır­la­nan Ka­dı­na Yö­ne­lik Şid­de­tin Ön­len­me­sin­de Po­li­sin Ro­lü ve Uy­gu­la­na­cak Pro­se­dür­ler Eği­tim Pro­je­si de pro­to­kol ola­rak im­za­lan­mış­tır.

Ay­nı za­man­da, bu dö­nem­de bel­ki de en önem­li ça­lış­ma­lar­dan bi­ri olan 4 Tem­muz 2006 ta­rih­li Baş­ba­kan­lık ge­nel­ge­si de, özel­lik­le ka­dı­na yö­ne­lik şid­det ve tö­re, na­mus ci­na­yet­le­ri ko­nu­sun­da alı­na­cak ön­lem­le­re iliş­kin ko­or­di­nas­yon gö­re­vi­ni, Ba­kan­lı­ğı­ma bağ­lı Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne ver­miş­tir. Söz ko­nu­su ko­or­di­nas­yon gö­re­vi çer­çe­ve­sin­de, Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan üçer ay­lık dö­nem­ler hâlin­de ku­rum­lar ara­sın­da­ki iş bir­li­ği ta­kip edil­mek­te ve yön­len­di­ril­mek­te­dir.

Yi­ne Baş­ba­kan­lık ge­nel­ge­sin­de yer alan ted­bir­ler için­de bu­lu­nan Ka­dı­na Yö­ne­lik Şid­de­ti İz­le­me Ko­mi­te­si­nin ku­rul­ma­sı ça­lış­ma­la­rı, Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan baş­la­tıl­mış, ko­mi­te­nin ilk top­lan­tı­sı 14 Mart 2007 ta­ri­hin­de ger­çek­leş­ti­ri­le­cek­tir. Öte yan­dan, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­mız­la yap­tı­ğı­mız pro­to­kol çer­çe­ve­sin­de, her yıl 420 bin as­ke­ri­miz, ka­dı­na yö­ne­lik şid­det dâhil ol­mak üze­re, kız ço­cuk­la­rı­nın eği­ti­mi, üre­me sağ­lı­ğı gi­bi ko­nu­lar­da "Ka­dı­nın İn­san Hak­la­rı Eği­ti­mi" baş­lı­ğı al­tın­da eği­ti­me ta­bi tu­tul­mak­ta­dır. Ben, bu ça­lış­ma için de Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­mı­za te­şek­kür edi­yo­rum.

2007-2010 yıl­la­rı dö­ne­mi­ni kap­sa­ya­cak, ka­dı­na yö­ne­lik şid­det ve na­mus ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si ama­cıy­la ya­sal ve ku­rum­sal ön­lem­le­ri kap­sa­ya­cak Ulu­sal Ey­lem Pla­nı, Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mak­ta ve üni­ver­si­te­ler, ye­rel yö­ne­tim­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın iş bir­li­ğiy­le 2007 yı­lın­da ta­mam­la­na­cak­tır.

2005-2007 yı­lı Tür­ki­ye-Av­ru­pa Bir­li­ği Ka­tı­lım Ön­ce­si Ma­li İş Bir­li­ği Prog­ra­mı kap­sa­mın­da da, Ka­dı­nın Sta­tü­sü Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­ce, 2007-2008 yıl­la­rı ara­sın­da ger­çek­leş­ti­re­cek olan Top­lum­sal Cin­si­yet Eşit­li­ği­nin Yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı Pro­je­si'dir. Pro­je­nin, ka­dı­na kar­şı ai­le içi şid­det­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da­ki ikin­ci bi­le­şe­ni kap­sa­mın­da ka­dı­na kar­şı şid­de­tin ai­le içi se­bep ve so­nuç­la­rı araş­tı­rı­la­cak ve ni­te­lik ve ni­ce­lik ola­rak or­ta­ya ko­na­cak­tır. Araş­tır­ma bul­gu­la­rı te­me­lin­de, ka­dı­na kar­şı şid­det­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da kap­sam­lı bir ulu­sal ey­lem pla­nı ger­çek­leş­ti­ri­le­cek, de­ği­şim­le­ri iz­le­mek üze­re bir ve­ri ta­ba­nı mo­de­li oluş­tu­ru­la­cak, hiz­met mo­del­le­ri çe­şit­li bi­linç­len­dir­me ve hiz­met içi prog­ram mo­dül­le­ri ger­çek­leş­ti­ri­le­cek­tir. Böy­le­lik­le, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı, ye­rel yö­ne­tim­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ve tüm pay­daş­la­rın ka­dı­na yö­ne­lik ai­le içi şid­de­tin yok edil­me­si­ne da­ir ka­pa­si­te­si güç­len­di­ril­me­si amaç­lan­mak­ta­dır.

Ka­dı­na kar­şı şid­det­le mü­ca­de­le­nin en önem­li par­ça­sı­nı teş­kil eden er­kek­le­rin ko­nu­ya du­yar­lı­lı­ğı­nı ar­tır­mak ama­cıy­la ya­pı­lan ve si­lah al­tın­da­ki er ve er­baş­la­rın eği­ti­mi­ne yö­ne­lik olan yurt­taş­lık sev­gi­si çer­çe­ve­sin­de ver­di­ği­miz eği­tim, sa­de­ce şid­det­le de sı­nır­lı ol­ma­yıp kız ço­cuk­la­rı­nın okul­laş­ma­sı, ka­dın-er­kek cin­si­yet eşit­li­ği, ka­dı­nın in­san hak­la­rı, ka­dı­na yö­ne­lik şid­det, tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si­ne iliş­kin ko­nu­la­rın yer al­dı­ğı eği­tim ma­ter­yal­le­ri, CD ve afiş­le­ri ha­zır­lan­mış­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­miz­de ger­çek­leş­ti­ri­len ile­ri dü­zey­de ya­sal dü­zen­le­me­le­rin ya­şa­ma ge­çi­ril­me­si hâlin­de ül­ke­miz­de­ki ka­dın­la­rın ya­şa­dı­ğı bir­çok so­run bu­gün­den ya­rı­na son de­re­ce önem­li bir aşa­ma kay­de­de­cek ve çö­züm­le­ne­cek­tir. Ka­dın­la­rı­mı­zın eşit hak ve fır­sat­la­ra ula­şa­bil­me­si için top­lu­mun bü­tün alan­la­rı­na eşit bi­rey­ler ola­rak ka­tıl­ma­la­rı te­mel şart­tır. Sür­dü­rü­le­bi­lir kal­kın­ma­nın te­mel he­de­fi olan sos­yal kal­kın­ma ve sos­yal ada­le­tin sağ­lan­ma­sı, yok­sul­lu­ğun or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı an­cak ka­dı­nın sos­yal ve eko­no­mik kal­kın­ma­ya er­kek­ler­le bir­lik­te eşit ola­rak ka­tı­lı­mıy­la müm­kün ola­cak­tır ve bu ça­lış­ma­lar sü­re­cin­de bu dö­nem Par­la­men­to­su, özel­lik­le ka­dı­na yö­ne­lik cin­si­yet eşit­li­ği­ni sağ­la­ma ko­nu­sun­da­ki baş­ta Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri ol­mak üze­re, ka­dın hak­la­rı­nı sa­vu­nan tüm de­ği­şik­lik­ler de bü­tün grup­la­rın olum­lu kat­kı­la­rıy­la çık­mış­tır. Mu­ha­le­fet Par­ti­si Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin ya­nı sı­ra Ana­va­tan Par­ti­si­ne ve AK Par­ti Gru­bu­na, ka­dın hak­la­rı ko­nu­sun­da gös­ter­dik­le­ri bu­gün­kü du­yar­lı­lık­tan do­la­yı te­şek­kür edi­yor, baş­ta Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arınç ol­mak üze­re, Sa­yın Baş­ba­ka­na da ka­dın hak­la­rı ko­nu­sun­da bu­gün ver­dik­le­ri des­tek­ten do­la­yı te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, ül­ke­min ve tüm dün­ya ka­dın­la­rı­nın 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü'nü ye­ni­den kut­lu­yor, bu gü­nün sa­vaş­sız bir dün­ya­da eşit ve umu­da açı­lan bir ka­pı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, tek­rar, 8 Mart­ta, bu­gün ko­nuş­tu­ğu­muz bir­çok so­ru­nu da ko­nuş­ma­ma­yı te­men­ni edi­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Ba­kan.

Grup­lar adı­na söz ve­re­ce­ğim.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Rey­han Ba­lan­dı.

Bu­yu­run efen­dim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA REY­HAN BA­LAN­DI (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Te­şek­kür ede­rim, sağ olun Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü do­la­yı­sıy­la Türk ka­dı­nı­nın top­lum­da­ki ye­ri ve so­run­la­rıy­la il­gi­li, Ana­va­tan Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni be­lirt­mek üze­re söz al­dım. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Dün­ya ka­dın­la­rı­nın uzun yıl­lar­dır hak ara­ma ça­ba­la­rı­nın sim­ge­si hâli­ne ge­len 8 Mar­tı, an­ma, kut­la­ma ya da ha­tır­la­ma gü­nü­ne dö­nüş­tür­me­ye ça­lı­şan an­la­yış­la­rın ko­nu­dan ne ka­dar uzak ol­duk­la­rı­nı baş­ta söy­le­mek la­zım. Da­ha ön­ce de bu kür­sü­den di­le ge­tir­dim, bu­gü­ne ka­dar gö­rül­me­miş bir ço­ğun­luk­la ik­ti­da­ra ge­len Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, ka­dın aday ve ka­dın seç­men­ler sa­ye­sin­de si­ya­set sah­ne­sin­de ye­ri­ni al­dı. Türk ka­dı­nı, ken­di­ni yö­net­me­si ve çi­le­si­nin bit­me­si için Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne yet­ki ver­di. Ara­dan dört yıl­dan faz­la za­man geç­ti. Ben, Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu ge­çen dört yıl içe­ri­sin­de ya­pı­lan yan­lış ic­ra­at­la­rın hiç­bi­ri­si­ni ka­bul et­ti­ği­ne ta­nık ol­ma­dım ka­dın po­li­ti­ka­la­rı dı­şın­da, çün­kü her şey gün gi­bi or­ta­day­dı. Çün­kü, Ne­ne Ha­tun­lar­la, Sa­tı Ka­dın­lar­la, Elif­ler­le, Ha­li­de Edip­ler­le ta­ri­hi­ni yaz­mış Tür­ki­ye'de, te­ca­vü­ze uğ­ra­yıp ai­le mec­li­si­nin ka­ra­rıy­la tö­re ci­na­ye­ti­ne kur­ban gi­den Gül­dün­ya­la­rın dram­la­rı ya­şan­dı. Da­ha dün, ka­pa­ğı ol­ma­yan rö­ga­rın me­zar ol­du­ğu Di­la­ra'nın an­ne­si­nin dra­mı ya­şan­dı, bu­gün de so­rum­lu fir­ma­nın ik­ti­dar par­ti­siy­le bir­ta­kım bağ­lan­tı­la­rı ol­du­ğu ve ay­nı fir­ma­nın, tek­rar 150 mil­yar­lık bir iha­le al­dı­ğı ya­zı­yor ve söy­le­ni­yor.

Da­ha dün, ço­cu­ğu­nun do­ğum borç­la­rı­nı has­ta­ne­ye öde­ye­me­yen an­ne Nu­ri­ye'nin na­sıl hap­se gir­di­ği ger­çe­ği­ni gör­dük. Bu­gün­se, kim bi­lir, yi­ne kaç ka­dın şu an­da ge­çim sı­kın­tı­sıy­la göz­yaş­la­rı­nı içi­ne akı­tı­yor, kaç ka­dın söz­lü ya da fi­zik­sel şid­de­te ma­ruz ka­lı­yor, da­yak yi­yor.

Ya­pı­lan araş­tır­ma­la­ra gö­re, hâlâ hak­la­rı­nın ne­ler ol­du­ğu­nu bil­me­yen pek çok ka­dı­nı­mız var. Öy­le­si­ne bas­tı­rıl­mış­lar ki, İz­mir'de, ge­ce­kon­du semt­le­rin­de yak­la­şık bin ka­dın üze­rin­de ya­pı­lan araş­tır­ma­da, ka­dın­la­rın er­kek­ler­le eşit hak­la­ra sa­hip ol­ma­la­rı­nı bek­le­me­dik­le­ri­ni söy­le­yen ka­dın sa­yı­sı yüz­de 49,9. An­ke­te ka­tı­lan ka­dın­la­rın yüz­de 7,1'i ka­dın­la­rın ba­zı du­rum­lar­da şid­de­ti hak et­tik­le­ri­ni dü­şü­nü­yor. Ka­dın­la­rın yüz­de 67,5'i ken­di is­te­me­di­ği hâlde, sa­de­ce eşi is­ti­yor di­ye ba­zı iş ve ey­lem­ler­de bu­lu­nu­yor. Bu ka­ra tab­lo­ya rağ­men, ge­li­şen tek­no­lo­ji ve ile­ti­şim hı­zı sa­ye­sin­de ka­dın­la­rı­mı­zın hak­la­rı­nın far­kı­na var­ma­la­rı sü­re­ci çok hız­lı bir şe­kil­de ge­li­şi­yor. Hak­sız­lı­ğa, şid­de­te uğ­ra­yan ba­zı ka­dın­la­rı­mı­zın kar­şı du­ruş­la­rı ve bi­linç­len­me­le­ri de çok kı­sa bir za­man di­li­mi içe­ri­sin­de ger­çek­le­şi­yor.

Geç­ti­ği­miz yıl ya­pı­lan bir araş­tır­ma­da, ka­dın­la­rın yüz­de 79'u fi­zik­sel şid­de­te, yüz­de 52'si sö­zel şid­de­te, yüz­de 29'u duy­gu­sal ve yüz­de 18'inin de eko­no­mik şid­de­te ma­ruz kal­dı­ğı be­lir­ti­li­yor.

Tür­ki­ye'de­ki ev­li­lik­le­rin ilk üç yı­lın­da, üni­ver­si­te­li ka­dın­la­rın yüz­de 73'ü, ge­ce­kon­du­da ya­şa­yan ka­dın­la­rın yüz­de 90'ı şid­de­te ma­ruz ka­lı­yor.

En çok da, eko­no­mik sı­kın­tı ve eko­no­mik ba­ğım­lı­lık ka­dın­la­rı­mı­zın ka­na­yan ya­ra­sı. An­ne ken­din­den ön­ce ço­cu­ğu­nu dü­şü­nür, ço­cu­ğu­nu, etiy­le, sü­tüy­le, seb­ze­siy­le bes­le­ye­me­yen an­ne­nin yü­re­ği ya­ra­lı­dır. Onun üze­ri­ne kı­ya­fe­ti­ni ala­ma­yan, ge­re­ği gi­bi oku­la gön­de­re­me­yen an­ne­nin yü­re­ği ya­ra­lı­dır.

Sa­yın Baş­ba­ka­nın, dün­kü grup top­lan­tı­sın­da ka­dın­la­ra yö­ne­lik bir ko­nuş­ma ger­çek­leş­tir­di­ği­ne şa­hit ol­duk. Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin ka­dın­la­ra yö­ne­lik ya­pı­lan grup ko­nuş­ma­sın­da, bir avuç ka­dı­na otur­mak için yer bi­le ve­ril­me­di­ği­ni ak­şam te­le­viz­yon­da, ha­ber­ler­de he­pi­miz iz­le­dik. Bu­gün ise, Ana­va­tan Par­ti­si­nin grup top­lan­tı­sın­da Tür­ki­ye'nin dört bir ya­nın­dan ge­len ka­dın­la­rı­mı­zın na­sıl hak et­tik­le­ri hak ve ön­ce­lik­le­ri­ne, say­gın­lık­la­rı­na özen gös­te­ril­di­ği­ni de bü­tün ka­mu­oyu ve med­ya gö­rün­tü­le­di. Uma­rım ger­çek de­mok­ra­si için han­gi si­ya­si par­ti­le­rin ka­dın po­li­ti­ka­la­rı­na sa­mi­mi­yet­le eğil­dik­le­ri­nin gös­ter­ge­si olan bu tab­lo med­ya­da da mu­ka­ye­se­li ola­rak yer bu­lur ve ki­min ger­çek de­mok­ra­si­den ya­na, ki­min ka­dın hak­la­rı için mü­ca­de­le eden bir si­ya­si par­ti ol­du­ğu hiç ol­maz­sa bu­gün göz­ler önü­ne se­ri­lir.

Sa­yın Baş­ba­kan dün­kü grup top­lan­tı­sın­da ma­ale­sef Türk ka­dı­nı­nı, si­vil top­lum ör­güt­le­ri­ni de ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­rat­tı. "Hay­di kız­lar oku­la" kam­pan­ya­sı­nı po­zi­tif ay­rım­cı­lık yap­tık di­ye gu­rur­la an­la­tan, Ana­ya­sa'ya po­zi­tif ay­rım­cı­lık iba­re­si­ni yer­leş­tir­mek­ten de ıs­rar­la ka­çı­nan Sa­yın Baş­ba­ka­nın, "Mec­li­sin yüz­de 95'i er­kek ama hak­sız­lık et­me­ye­lim, ço­ğu da ma­ço de­ğil" di­ye bir açık­la­ma ya­pan ka­dın­dan so­rum­lu Ba­ka­nı ola­cak el­bet­te. Na­sıl ya­ni? Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ço­ğu de­ğil de bir kıs­mı mı ma­ço Sa­yın Ba­kan? Ne­re­de Sa­yın Ba­kan? Bir kıs­mı mı ma­ço? Pe­ki, bu Mec­lis­te hiç ma­ço mil­let­ve­ki­li yok da, si­ya­set­te ol­ma­yın­ca ka­dın­la­rın so­run­la­rı çö­zül­müş mü olu­yor? Ba­na ka­lır­sa, siz, Baş­ba­ka­nın eşi­ni ya da si­ya­si par­ti li­der­le­ri­nin eş­le­ri­ni dü­şü­ne­ce­ği­ni­ze ve di­li­ni­ze do­la­ya­ca­ğı­nı­za ev ha­nım­la­rı­nın, üni­ver­si­te­li genç kız­la­rı­mı­zın, ça­lı­şan ka­dın­la­rı­mı­zın so­run­la­rı­nı dü­şü­nün ve bun­la­rı yü­re­ği­niz­de his­se­de­rek ko­nu­ya eği­lin. (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Çün­kü, ba­kın, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum çer­çe­ve­sin­de ba­zı ya­sa­lar çı­kar­tı­yo­ruz, ça­lış­ma­lar ya­pı­yo­ruz, an­cak inan­dı­rı­cı ola­mı­yor­su­nuz, ma­ale­sef ye­ter­li ola­mı­yor­su­nuz.

Geç­ti­ği­miz gün…

REM­Zİ­YE ÖZ­TOP­RAK (An­ka­ra) - Uy­du­ru­yor­sun!

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Uy­dur­mu­yo­rum. Ne uy­dur­ma­sı? Her şey göz­ler önün­de ce­re­yan edi­yor. Sa­yın Ba­ka­nın ko­nuş­ma­la­rı ora­da, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ko­nuş­ma­la­rı ora­da…

REM­Zİ­YE ÖZ­TOP­RAK (An­ka­ra) - Sen ne ka­dar ge­li­yor­sun Mec­li­se?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ha­nı­me­fen­di, lüt­fen, din­le­me­ye da­vet edi­yo­rum. Çı­kar bu­ra­da ce­va­bı­nı­zı ve­rir­si­niz. Sa­yın Ba­kan ve­re­mi­yor­sa eğer, siz çı­kar ve­rir­si­niz. (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

REM­Zİ­YE ÖZ­TOP­RAK (An­ka­ra) - Ko­nuy­la il­gi­li ko­nuş­mu­yor­su­nuz.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ba­kın, bu­ra­da Dün­ya Ka­dın Hak­la­rı Gü­nü'nden ko­nu­şu­yo­ruz. Tab­lo or­ta­da! Ne ya­pa­lım ya­ni, gül­lük gü­lis­tan­lık bir tab­lo mu çi­ze­lim?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­lan­dı, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

Siz de mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Lüt­fen… İnan­dı­rı­cı de­ğil­si­niz. İnan­dı­rı­cı de­ğil­si­niz.

Geç­ti­ği­miz gün, ga­ze­te­le­re yan­sı­yan bir fo­toğ­raf var. Bu da ger­çek­le­ri göz­ler önü­ne se­ri­yor. Ön­de Sa­yın Ba­kan Çu­buk­çu, ar­ka­sın­da Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu­nun bü­rok­rat­la­rı. Ka­dın­dan so­rum­lu Ba­kan­lı­ğın bün­ye­sin­de­ki bir bü­rok­rat­lar tab­lo­su ve bu tab­lo­da tek bir ka­dın yok. İş­te, tab­lo bu­dur. (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu yö­ne­ti­ci­ler ara­sın­da hiç­bir ka­dın yok. Bü­tün ba­kan­lık­lar­da bu za­ten böy­le­dir, ama, ka­dın­dan so­rum­lu Ba­kan­lı­ğın bün­ye­sin­de ka­dın bü­rok­rat­la­rın ol­ma­yı­şı, ma­ale­sef, dra­mı göz­ler önü­ne se­ri­yor.

Na­sıl ola­cak da Türk ka­dı­nı­nı, ken­di­si­ne la­yık gö­rü­len ye­re de­ğil de la­yık ol­du­ğu ko­nu­ma ge­ti­re­ce­ğiz? Ön­ce­lik­le yö­ne­tim ka­de­me­sin­de­ki er­kek­ler, er­kek ege­men si­ya­set ya­pı­sı şu­nu ka­bul et­me­li­dir ki, top­lu­mun ya­rı­sın­dan faz­la­sı ken­di­le­ri gi­bi dü­şün­mü­yor, çün­kü on­lar ka­dın. Ka­dın­lar, öğ­re­til­di­ği gi­bi ek­sik de­ğil, ak­si­ne faz­la­dır, sev­gi­de faz­la­dır, şef­kat­te faz­la­dır, mer­ha­met­te, an­la­yış­ta faz­la­dır. De­mok­ra­si, fark­lı­lık­la­rı ka­bul­len­mek de­mek­se, ken­di­si gi­bi ol­ma­yan­la­rı an­la­mak de­mek­se, ka­dın­la­rın ye­ri­ne ka­dın için er­kek­le­rin si­ya­set yap­ma­sı ka­bul edi­le­mez bir du­rum­dur. Bu­gün Tür­ki­ye'de ya­pı­lan, çok er­kek­çe bir si­ya­set. Dev­let ba­ba­nın dev­let ana­ya dö­nüş­me­si ve ana gi­bi hâlden an­la­ma­sı için si­ya­se­tin di­şi­leş­me­si ge­re­ki­yor, ne­re­de ne ka­dar er­kek var­sa ora­da o ka­dar ka­dın ol­ma­sı ge­re­ki­yor. Çün­kü, ömür bo­yu eği­ti­min sü­re­gel­di­ği yer, omuz omu­za, diz di­ze ol­du­ğu­muz yer, ka­dın­la­rın öğ­ret­me­ni ol­du­ğu ai­le ku­ru­mu­dur. İk­ti­dar par­ti­si, ken­di­siy­le çe­li­şen ve par­ti­nin için­de ka­dın mil­let­ve­kil­le­ri­nin de ra­hat­sız ol­du­ğu­nu bil­di­ğim bir ta­vır içe­ri­sin­de.

2002 se­çim­le­rin­de, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, 550 mil­let­ve­ki­li ada­yı içe­ri­sin­de sa­de­ce 31 ta­ne ka­dın aday gös­te­re­bil­di ve bu ka­dın aday­la­rı lis­te­le­rin hep so­nu­na koy­du. Bir ta­ne­si dı­şın­da ta­ma­mı lis­te­le­rin ilk sı­ra­la­rın­da de­ğil­dir.

ALİ YÜK­SEL KA­VUŞ­TU (Ço­rum) - Siz ne­re­den gel­di­niz?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Bu­gün­den iti­ba­ren bu iş kan­dır­ma­ca­dan, laf ka­la­ba­lı­ğın­dan uzak ol­ma­lı. Ka­dın so­run­la­rı­nın çö­zü­mü, ül­ke­yi bir an­da yü­cel­tir ve yük­sel­tir.

DEV­LET BA­KA­NI Nİ­MET ÇU­BUK­ÇU (İs­tan­bul) - Siz hâlâ ay­nı yer­de mi­si­niz?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Si­zin ne­re­de ol­du­ğu­nuz gö­rü­nü­yor Sa­yın Ba­kan.

ALİ YÜK­SEL KA­VUŞ­TU (Ço­rum) - Han­gi par­ti­den gel­di­niz Ha­nı­me­fen­di, han­gi par­ti­den?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ya­ni, ora­dan, ta­mam, laf atı­yor­su­nuz, çok gü­zel de, si­zin ne­re­de ol­du­ğu­nuz, Ana­va­tan Par­ti­si­nin de ne­re­de ol­du­ğu ga­yet net bir şe­kil­de gö­rü­nü­yor. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ YÜK­SEL KA­VUŞ­TU (De­vam­la) - Sen ne­re­den gel­din?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ka­dın so­run­la­rı­nın çö­zü­mü ise, si­ya­set­le, si­ya­set­te tem­sil ora­nı­nın yük­sel­til­me­siy­le müm­kün­dür.

Sa­mi­mi­yet­le bu­ra­dan söy­lü­yo­rum: Hükûme­tin yan­lış eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı ka­dı­nı­mı­zın gö­zün­de mor hal­ka ola­rak or­ta­ya çık­mak­ta­dır. İk­ti­dar par­ti­si her şe­yi id­dia ede­bi­lir, ama, dört-beş yıl­lık ik­ti­dar dö­ne­min­de ka­dın so­run­la­rı­nı çö­ze­bil­dik­le­ri­ni, ka­dı­nın ko­nu­mu­nu yü­cel­tip yük­sel­te­bil­dik­le­ri­ni id­dia ede­mez. Eğer böy­le bir id­di­anız var­sa, bu­nun gös­ter­ge­si or­ta­da­dır. Ana­va­tan Par­ti­si­nin yap­tı­ğı gi­bi ko­yar­sı­nız par­ti tü­zü­ğü­nü­ze… Ma­ale­sef, sa­de­ce yüz­de 30'u… Çün­kü, Si­ya­si Par­ti­ler Ka­nu­nu sa­de­ce bu­na mü­sa­ade edi­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Mec­li­se ta­şı­yan­lar… Ya­zık! Ya­zık!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ek sü­re ver­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim, sağ olun Sa­yın Baş­kan.

On­dan son­ra, Ana­ya­sa'nın 10'un­cu mad­de­si­ne mi ko­ya­cak­sı­nız, bu "po­zi­tif ay­rım­cı­lık" iba­re­si­ni mut­la­ka iliş­ti­rir­si­niz. Onun dı­şın­da söy­le­di­ği­niz hiç­bir şe­yin an­la­mı ve öne­mi yok­tur.

Bir de "ka­dın ve­kil sa­yı­sı­nı ar­tı­ra­ca­ğız" di­yor­su­nuz. Al­lah aş­kı­na, bu dü­şün­ce ya­pı­sıy­la bu­nun müm­kün ol­ma­dı­ğı­nı za­ten bil­mi­yor mu­su­nuz!

Ta­bii, her şey ko­tay­la da bit­mi­yor. Ka­dı­nın dü­şün­ce­le­ri­ni ve ken­di­ni ka­bul et­ti­re­bil­me­si için, par­ti teş­ki­lat­la­rın­da ve ta­ba­nın­da ka­dı­na ba­kış pers­pek­ti­fi­nin ge­niş ol­ma­sı önem­li. Ka­dın­lar, hem say­gın­lı­ğın­dan hem de ka­dın­lı­ğın­dan ödün ver­me­den kat­kı sağ­la­ya­bi­le­ce­ği, emek ve­re­ce­ği si­ya­si gö­rüş için­de yer al­mak is­ter­ler. Bu­nun kar­şı­lı­ğın­da da ma­kam, mev­ki ta­lep­le­ri yok­tur, çün­kü, bu­nun bi­raz da eko­no­mik bir bo­yu­tu var­dır. Biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, ka­dın­la­rın mil­let­ve­ki­li ada­yı ol­du­ğu tak­dir­de aday­lık pa­ra­sı al­tın­da si­ya­si par­ti­le­rin al­dık­la­rı pa­ra­yı al­ma­ya­ca­ğı­mı­zı bu kür­sü­den bir kez da­ha dek­la­re edi­yo­ruz ve tüm mil­le­tin önün­de, Mec­lis kür­sü­sün­den, ka­dı­na ay­rım­cı­lı­ğın her tür­lü­sü­nü ce­za­lan­dı­ra­cak bir ana­ya­sal dü­zen­le­me­yi ge­ti­re­ce­ği­mi­ze söz ve­ri­yo­ruz.

Her ka­dı­na emek­li­lik hak­kı sağ­la­ya­ca­ğı­mız ve sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da pek çok imkân sağ­la­ya­ca­ğı­mı­zı da ve bu­nun da çok müm­kün ol­du­ğu­nu bu­ra­dan be­yan edi­yo­ruz.

Hem tü­zü­ğü­müz­de­ki ko­ta uy­gu­la­ma­sı­nın hem de bah­set­ti­ğim di­ğer uy­gu­la­ma­la­rın hem Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne hem de di­ğer par­ti­le­re ör­nek ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz.

Şim­di, bu ko­ta uy­gu­la­ma­sı­nın ha­ya­ta ge­çi­ril­me­siy­le il­gi­li ça­lış­ma­la­rı­mız var. Biz Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak id­di­ay­la söy­lü­yo­ruz: Eğer bu­ra­ya 350 mil­let­ve­ki­liy­le ge­lir­sek en az 100 ka­dın mil­let­ve­ki­li­ni bu Par­la­men­to gö­re­cek in­şal­lah.

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) - 175 ol­sun, 175.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ta­bii, biz bun­lar­la uğ­ra­şır­ken, Sa­yın Baş­ba­kan ko­nuş­ma­sın­da "ka­dın­la­rın an­ne­lik mis­yo­nu­nun kü­çüm­sen­me­si­ne ra­zı ola­ma­ya­cak­la­rı­nı" söy­ler­ken, ka­dı­nı yal­nız­ca an­ne­lik­le öz­deş­leş­ti­ren bir çer­çe­ve­ye sığ­dır­mış ol­du. Türk top­lu­mun­da Türk ka­dı­nı­nın an­ne­lik mis­yo­nu hiç­bir za­man kü­çüm­sen­mez ve kim­se de bu­na ra­zı ol­maz. Ama, "ka­dın an­ne­dir" söy­le­min­den da­ha ge­niş ba­kış açı­sı­nı Tür­ki­ye ya­ka­la­mak zo­run­da­dır. Ka­dın in­san­dır, üret­mek is­ter; sa­de­ce ço­cuk­la­rı­na de­ğil, ül­ke­si­ne de hiz­met et­mek is­ter. Türk ka­dı­nı ar­tık ka­lıp­la­rı­nı kır­mış­tır. Bu­nun önü­ne ge­çil­me­si de­ğil, ba­şa­rı ışı­ğı gör­dü­ğü­müz her bir ka­dın bi­re­yi teş­vik et­me­miz ge­re­ki­yor. Bu­ra­da ol­ma­yan şey­le­ri var­mış gi­bi gös­ter­mek­le ba­şa­rı el­de ede­me­yiz.

Dün "Ka­dın­la­ra Müj­de" baş­lı­ğı al­tın­da bir­kaç ta­ne ha­ber ve­ril­di. Ka­dın­la­rı­mı­zın ev­ler­de üret­tik­le­ri el iş­le­me­le­rin­den ge­lir ver­gi­si alın­ma­ya­cak­mış, be­le­di­ye­ler ise ev­de el sa­nat­la­rıy­la uğ­ra­şan ka­dın­la­rı­mı­zın ürün­le­ri­ni sat­ma­sı için fes­ti­val­ler­de stant aç­ma­la­rı­na izin ve­re­cek­miş. Ku­su­ra bak­ma­yın, bu tip ba­sit söy­lem­ler, Türk ka­dı­nı­nın, ezi­len, ce­fa çe­ken, yok­sul­luk çe­ken ka­dı­nı­mı­zın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) - Mes­lek edin­me­yi de söy­le­yin Rey­han Ha­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­lan­dı, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın, özet­le­yin. Son söz­le­ri­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - …der­di­ne der­man ol­mak­tan çok, bu söy­lem­ler on­la­rın içi­ni acı­tı­yor, gu­ru­ru­nu ren­ci­de edi­yor. Bun­la­ra dik­kat et­mek la­zım. Bun­lar za­ten var olan şey­ler.

Şim­di, Sa­yın Baş­ba­kan "hay­di genç­ler ev­len­me­ye" di­yor. Lüt­fen, ko­nu­lar­dan bi­ri, ver­gi ia­de­si­nin… İş­te, ver­gi in­di­ri­mi adı al­tın­da bir pa­ra ve­ri­li­yor ve di­yor ki: Hay­di genç­ler… Biz si­ze yıl­da bir de­fa ver­gi ia­de­si ve­ri­yo­ruz -bu­nun da adı de­ğiş­ti- hay­di genç­ler ev­len­me­ye, di­yor. Ya­ni, bu ka­dar top­lum­dan uzak bir ba­kış açı­sı­nı ka­bul et­mek müm­kün de­ğil.

Ba­kın, bu­ra­dan ben bir fi­kir su­na­yım: Bu den­li güç­lü bir ik­ti­dar par­ti­si, çok bü­yük mad­di imkânla­ra sa­hip bir ik­ti­dar eğer Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni mua­sır me­de­ni­yet se­vi­ye­si­nin üs­tü­ne ger­çek­ten çı­kar­mak is­ti­yor­sa ne ya­pa­cak bi­li­yor mu­su­nuz: Ön­ce, dul ve ye­tim­den baş­la­mak üze­re, ka­dı­na iş­siz­lik ma­aşı bağ­la­ya­cak, ev­de­ki ka­dı­na da iş­siz­lik ma­aşı bağ­la­ya­cak. Ba­kın o za­man Tür­ki­ye na­sıl sil­ke­le­ni­yor, ka­dın şid­det­ten ve sı­kın­tı­dan o za­man na­sıl kur­tu­la­bi­li­yor. Bu hiç de imkânsız bir şey de­ğil­dir. Dört-beş yıl kay­nak­lar doğ­ru kul­la­nıl­say­dı, böy­le bü­yük bir ül­ke bu­nun al­tın­dan ra­hat­lık­la kal­ka­bi­lir­di ve müt­hiş bir ge­liş­me el­de edi­le­bi­lir­di, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi. Biz hâlâ "di­kiş di­ker­sen sen­den ver­gi al­ma­ya­ca­ğız" de­mek­le ye­ti­ni­yo­ruz, ama ne ya­pa­lım, bu da bir şey­dir.

Ka­dı­na şid­det de­vam edi­yor, tö­re ci­na­yet­le­ri de­vam edi­yor, ga­ze­te ve te­le­viz­yon­lar kon­trol me­ka­niz­ma­la­rı­nı ye­te­rin­ce ça­lış­tır­mı­yor­lar ve bu da za­rar ve­ri­yor. Ama, bun­ca kar­ma­şa, bun­ca ayıp… Millî ve ma­ne­vi de­ğer­ler ve ai­le ya­pı­sı üze­rin­de ayak­ta du­ran Türk top­lu­mun­da de­mek ki bi­ri­le­ri yan­lış ya­pı­yor, suç iş­li­yor, bi­ri­le­ri de has­ta­lık­lı ruh hâliy­le ka­dın­la­rı­mı­za ve genç kız­la­rı­mı­za, do­la­yı­sıy­la top­lu­mun te­mel de­ğer­le­ri­ne za­rar ve­ri­yor.

İn­ter­net te­rö­rü ve ah­lak­sız­lık­la­rın ço­cuk­la­rı­mı­zın kar­şı­sı­na ne za­man ve ne şe­kil­de çı­ka­ca­ğı­nı kes­ti­re­mi­yo­ruz bi­le. Te­rör­de ev­la­dı­nı kay­be­den ana­la­rın ci­ğe­ri ya­nı­yor. Ül­ke­mi­zin dış po­li­ti­ka­lar­da­ki ba­şa­rı­sız­lı­ğı ka­dı­nı­mı­zı doğ­ru­dan doğ­ru­ya et­ki­li­yor. Bu ül­ke bun­la­rı hak et­mi­yor.

Tür­ki­ye'de mev­cut ai­le ya­pı­sı, ka­bul et­mek ge­re­kir ki, hiç de gu­rur du­yu­la­cak bir du­rum­da de­ğil­dir. Ka­dı­nın ver­di­ği ödün­ler­le ayak­ta bir ai­le ka­la­bi­li­yor­sa, ora­da hu­zur, mut­lu­luk, sev­gi­yi ara­mak yer­siz­dir. Ye­ti­şen ço­cuk­lar da prob­lem­li olur.

Ka­dı­na şid­de­tin ön­len­me­si ko­mis­yo­nu­nun ku­rul­ma­sı için be­nim ba­zı mil­let­ve­kil­le­rin­den da­ha ön­ce Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na sun­du­ğum (10/282) sa­yı­lı öner­ge­min di­ğer mil­let­ve­kil­le­ri­nin öner­ge­le­riy­le ne­den bir­leş­ti­ril­me­di­ği­ni sor­dum, sor­dum, ce­vap ala­ma­dım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­lan­dı, ba­kı­nız…

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım, çok kı­sa kal­dı.

BAŞ­KAN - Efen­dim, bi­tir­mi­yor­su­nuz, ben gö­rü­yo­rum.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Çok kı­sa kal­dı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan sü­re­sin­den ön­ce bi­tir­di. Böy­le­si­ne gü­zel bir gün­de ben si­ze mü­da­ha­le et­mek is­te­mem, ama İç Tü­zük'ün amir hük­mü bu. Son cüm­le­le­ri­ni­zi ri­ca edi­yo­rum. Al­tı da­ki­ka ek sü­re ver­dim.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Pe­ki, son cüm­le­le­ri­mi söy­lü­yo­rum ve se­lam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım. Ko­nu­nun öne­mi­ne…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, hoş­gö­rün.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) - Ka­dın­lar yıl­da bir ke­re ko­nu­şu­yor Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Efen­dim, o za­man İç Tü­zük'ü de­ğiş­ti­rin.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) - Si­zin mü­sa­ma­ha­nız ye­ter Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, ko­nu­nun öne­mi­ne bi­na­en gös­ter­miş ol­du­ğu­nuz has­sa­si­ye­te de son de­re­ce te­şek­kür edi­yo­rum.

Efen­dim, he­men ko­nuş­ma­mın so­nun­da bir cüm­ley­le şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­rum: Ka­dı­na şid­det­le il­gi­li, övü­ne övü­ne öl­dü­ğü­müz Av­ru­pa Bir­li­ği uyum ya­sa­la­rı var. Av­ru­pa Bir­li­ği uyum ya­sa­la­rı­nın, ma­ale­sef, uy­gu­la­ma­da çı­kan bir sü­rü boş­luk­la­rı ve yan­lış­lık­la­rı var. Bu­nun için, bun­la­rı or­ta­dan kal­dır­mak için -bu ko­nu­yu da biz­zat ya­şa­mış bi­ri­si ola­rak söy­lü­yo­rum- ka­dı­na şid­det­le il­gi­li da­va­la­rın gö­rül­me­si için, ay­rı­ca ih­ti­sas­laş­mış mah­ke­me­le­rin ku­rul­ma­sı ve gö­rev yap­ma­sı ve bun­la­rın da po­lis­le ve hu­kuk uy­gu­la­yı­cı­la­rı­nın bir an­lam­da bi­linç­len­di­ril­me­si ve bu ko­nu­da eği­tim­den geç­me­le­ri ge­re­ki­yor. Bu da si­ze çö­züm için sa­mi­mi bir öne­ri.

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­li, si­zin Tür­ki­ye'den ha­be­ri­niz yok. Bu de­dik­le­ri­niz baş­la­dı, ya­pı­lı­yor ya! Po­lis eği­ti­mi baş­la­dı ya!

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

Sa­yın Şa­hin, mü­da­ha­le et­me­yin lüt­fen.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Hep­sin­den ha­be­rim var. Hiç­bi­ri ye­ter­li de­ğil ve sa­de­ce söz­de ka­lan, sa­de­ce söz­de ka­lan…

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - Hay­ret bir şey ya!

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Efen­dim, hep­si­ni ta­kip edi­yo­ruz, biz­zat için­de­yiz, ya­şı­yo­ruz. Hiç­bi­ri doğ­ru de­ğil bun­la­rın. Bu söy­le­dik­le­ri­ni­zin hiç­bi­ri doğ­ru de­ğil.

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - 40 bin ta­ne po­lis na­sıl eği­tim ala­cak?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Ba­kın, suç­lu­lar eli­ni ko­lu­nu sal­la­ya sal­la­ya or­ta­da do­la­şı­yor­lar.

BAŞ­KAN - Sa­yın Şa­hin, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Fat­ma Ha­nım, si­zin dün­ya­dan ha­be­ri­niz yok.

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - 40 bin ta­ne po­lis na­sıl eği­tim ala­cak?

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Çık­mış­sı­nız, söy­lü­yor­su­nuz: "Ka­dın an­ne­dir." Pe­ki, şu­nu so­ru­yo­rum ben si­ze…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­lan­dı, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - "Cen­net an­ne­le­rin aya­ğı al­tın­da­dır." der­ken, "Ana­nı da al git." der­ken, pe­ki, an­ne­le­ri ne­re­ye gön­de­ri­yor­su­nuz, siz ba­na onu bir söy­ler mi­si­niz, cen­ne­te mi gön­de­ri­yor­su­nuz? (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­lan­dı, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Dün di­yor ki "Aya­ğı­nı öpe­rim.", bu­gün di­yor ki "Ana­la­rın aya­ğı al­tın­da­dır."

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - Bu ka­dar kü­çül­te­mez­si­niz!

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - Lüt­fen… Siz­ler bu söy­le­di­ği­niz so­run­la­rın sa­mi­mi ola­rak eğer üze­ri­ne git­mez­se­niz…

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - Bu ka­dar kü­çül­te­mez­si­niz!

REY­HAN BA­LAN­DI (De­vam­la) - …Al­lah'ın iz­niy­le, biz­ler ka­dın­la­rı­mı­zın ya­ra­la­rı­na par­mak ba­sa­ca­ğız ve bu so­run­la­rı Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak çö­ze­ce­ğiz di­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­lan­dı.

Sa­yın Ba­lan­dı, şu­nu da bi­lin: Se­kiz da­ki­ka yir­mi sa­ni­ye ek sü­re ver­miş ol­dum. Bu­nu da bi­lin efen­dim.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Baş­kan.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Bil­ge­han'a da on da­ki­ka mü­sa­ma­ha edin.

BAŞ­KAN - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ay­şe Gül­sün Bil­ge­han.

Bu­yu­run Sa­yın Bil­ge­han. (CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA AY­ŞE GÜL­SÜN BİL­GE­HAN (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü ne­de­niy­le, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni sun­mak üze­re söz al­dım. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, baş­ta bü­yük Ata­türk ol­mak üze­re, cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ku­ru­cu­la­rı bun­dan bir asır ön­ce­sin­den, bir ül­ke­nin ge­liş­me­si ve iler­le­me­si­nin ka­dın­la­rın top­lum için­de­ki ko­num­la­rı­na ve et­kin­lik­le­ri­ne bağ­lı ol­duk­la­rı­nı an­la­mış­lar­dı. Hat­ta, bu ek­sik­li­ğin, Os­man­lı Dev­le­ti'nin çö­kü­şü­nü hız­lan­dı­ran ne­den­le­rin ba­şın­da gel­di­ği­ni dü­şün­müş­ler­dir. Bu yüz­den, ka­dın, Ata­türk dev­rim­le­ri­nin te­mel he­de­fi ol­muş­tur.

Cum­hu­ri­ye­tin ilk yıl­la­rın­da ka­dın­la­rı her alan­da, her yer­de gö­rü­yo­ruz ve ka­dın, Türk ka­dı­nı, ge­le­ne­ği­ne, gö­re­ne­ği­ne, inan­cı­na bağ­lı, ama, ay­nı za­man­da çağ­daş de­ğer­le­ri, cum­hu­ri­yet il­ke­le­ri­ni de be­nim­se­yen bir ka­dın­dır. Şe­ri­atın kal­dı­rıl­ma­sı ve ye­ni Me­de­ni Ya­sa­nın ka­bu­lü ile da­ha 1926'da Türk ka­dı­nı, sak­lı kal­dı­ğı ka­fes­le­rin ar­dın­dan, ka­pa­tıl­dı­ğı ha­rem­ler­den çık­mış, er­kek­ler­le eşit hak­la­ra sa­hip bir va­tan­daş kim­li­ği­ni al­mış­tır. Türk ka­dı­nı­nın bun­dan sek­sen bir yıl ön­ce el­de et­ti­ği bo­şan­ma, ve­la­yet ve mal­lar üze­rin­de­ki ve­sa­yet hak­la­rı, çok eş­li­li­ğe son ve­ril­me­si gi­bi dü­zen­le­me­ler, bu­gün bi­le dün­ya­nın pek çok böl­ge­le­rin­de­ki ka­dın­la­rın hâlâ bek­le­di­ği ge­liş­me­ler­dir. Bi­zim 5 Ara­lık 1934'te ka­zan­dı­ğı­mız seç­me ve se­çil­me hak­kı­na ka­vu­şa­bil­mek için İs­viç­re­li ka­dın­lar kırk iki yıl bek­le­di­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çağ­daş­laş­ma sü­re­cin­de dev­rim­le­rin so­nu yok­tur. Bu­gün Türk ka­dı­nı, özel­lik­le Müs­lü­man top­lum­lar ara­sın­da hâlâ ka­dın hak­la­rı­nın en üst dü­zey­de ol­du­ğu bir ko­num­da bu­lu­nu­yor. Ya­sal dü­zen­le­me­ler açı­sın­dan, ger­çek­ten, bi­zim dö­ne­mi­miz­de de önem­li iler­le­me­ler kay­de­dil­di ve bun­la­rı bir­lik­te yap­tık. Bun­dan kı­sa bir sü­re ön­ce, ha­yal bi­le edi­le­me­ye­cek de­ği­şik­lik­ler yap­tı bu Mec­lis. Türk Ce­za Ya­sa­sı'nda­ki, ör­ne­ğin tö­re ci­na­yet­le­ri­ne ha­fif­le­ti­ci ne­den olan mad­de­le­ri te­miz­le­dik. Bu in­san­lık su­çu­nu hâlâ "na­mus ci­na­ye­ti" ola­rak ni­te­le­ye­mi­yo­ruz, ama, "ni­te­lik­li adam öl­dür­me" kap­sa­mı­na ala­bil­dik ve en ağır ce­za­nın ve­ril­me­si­ni sağ­la­dık.

İş ye­rin­de ta­ciz, ev­li­lik içi cin­sel sal­dı­rı­yı suç say­dır­dık ki, bun­lar, ina­nın, he­nüz Av­ru­pa Bir­li­ği ya da Av­ru­pa Kon­se­yi ül­ke­le­ri ara­sın­da, pek ço­ğun­da da­ha ya­pı­la­ma­dı.

İş Ka­nu­nu'nda cin­si­yet ay­rım­cı­lı­ğı, ha­mi­le­lik ne­de­niy­le iş­ten çı­kar­ma­yı ön­le­dik. On al­tı haf­ta­lık do­ğum iz­ni al­dık. AB or­ta­la­ma­sı­nın üze­rin­de­dir.

Ana­ya­sa'nın 10'un­cu ve 41'in­ci mad­de­le­ri de­ğiş­ti.

Bun­dan iki yıl ön­ce, ge­ne bu­ra­da bir ko­nuş­ma yap­mı­şım. O za­man "12 adet" de­mi­şim sı­ğın­ma ev­le­ri­ni, ka­dın sı­ğın­ma ev­le­ri­ni, bu­gün 30'u aş­tı. Hat­ta, ya­rın, An­ka­ra Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı Me­lih Gök­çek'in, bir ka­dın sı­ğın­ma evi aça­ca­ğı­nı bi­li­yo­rum. Ne­re­den ne­re­ye gel­dik de­mek ki. Bun­la­rı na­sıl yap­tık? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Yok, yok, da­ha du­run. Bun­la­rı na­sıl yap­tık? Bun­la­rı ya­pan­lar kar­şı­da, kar­şı­da­ki din­le­yi­ci lo­ca­la­rın­da otu­ru­yor. (Al­kış­lar) Ön­ce­lik­le, du­yar­lı, bi­linç­li, ka­rar­lı ka­dın­la­rın des­te­ğiy­le yap­tık. Bu­gün tem­sil­ci­le­rin­den ba­zı­la­rı­nın ara­mız­da ol­du­ğu si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, ka­dın der­nek­le­ri, ba­sın ku­ru­luş­la­rıy­la bir­lik­te ça­lış­tık. On­la­rın öne­ri­le­ri­nin bü­yük bö­lü­mü­nü ya­sa­laş­tır­dık. Evet, bir­lik­te yap­tık, ik­ti­dar, Hükûmet bir­lik­te yap­tık. Biz, di­ğer mil­let­ve­ki­li, ka­dın mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız­la -24 ka­dın- bir­lik­te ça­lış­tık, ya­pa­bil­di­ği­mi­zi yap­tık, ama, ek­sik­le­ri­miz var. Şim­di sı­ra ya­sal dü­zen­le­me­le­ri ha­ya­ta ge­çir­me­ye gel­di.

Çün­kü, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bü­yü­kan­ne­le­ri­nin to­run­la­rın­dan ile­ri ol­du­ğu tek ül­ke­yiz, ön­ce­lik­le iki alan­da. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bü­yü­kan­ne­le­ri­nin to­run­la­rın­dan ile­ri ol­du­ğu ül­ke­yiz. 1994'te yüz­de 34 olan ka­dı­nın iş gü­cü­ne ka­tı­lım ora­nı, is­tih­da­ma ka­tı­lım ora­nı, bu­gün yüz­de 22. Dün­ya­da baş­ka bir ör­ne­ği yok, baş­ka hiç­bir ül­ke­de bu oran düş­mü­yor. Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de or­ta­la­ma yüz­de 56. Di­ğer ül­ke­ler­den, ya­ni yüz­de 80 ora­nı olan Ku­zey Av­ru­pa ül­ke­le­rin­den, İs­veç'ten, Nor­veç'ten bah­set­mi­yo­rum.

Eko­no­mik öz­gür­lü­ğe eriş­me­den, ka­dın hak­la­rın­dan söz edi­le­mez. Ay­rı­ca, ça­lı­şan o yüz­de 22 ora­nın­da­ki ka­dın­la­rı­mı­zın da ne­re­dey­se ya­rı­sı üc­ret­siz iş­çi. Sen­di­ka­lı ka­dın ora­nı yüz­de 10, ken­di he­sa­bı­na ça­lı­şan ka­dın yüz­de 12. Ka­dın­la­rın yüz­de 80'inin üze­ri­ne ka­yıt­lı bir gay­ri­men­kul ya da araç yok. Ben, as­lın­da, bi­raz da­ha iyi ör­nek­le­ri Sa­yın Ba­ka­nın ver­me­si­ni bek­le­dim. Çün­kü, bu­gün Tür­ki­ye'de, ör­ne­ğin yar­gı­da Da­nış­tay Baş­ka­nı, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı ka­dın, iş ala­nın­da TÜ­Sİ­AD Baş­ka­nı ka­dın. Da­ha pek çok ör­ne­ği­miz var. Pek çok alan­da ka­dın­lar üni­ver­si­te­ler­de, ba­sın­da, baş­ka sek­tör­ler­de yüz­de 30 ora­nın­da tem­sil edi­li­yor­lar, ama, şu­nu da gör­mek ge­re­ki­yor: Ve­ri­ler ka­dı­nın yok­sul ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.

İris Eşit­lik ve Göz­lem Gru­bu­nun ka­mu sek­tö­rün­de yö­ne­ti­ci ka­dın­lar üze­rin­de yap­tı­ğı son araş­tır­ma­ya gö­re, ge­ne 1994'te yüz­de 15,1 olan üst dü­zey yö­ne­ti­ci ora­nı, 2006'da yüz­de 11,8'e in­miş. Baş­ka hiç­bir yer­de böy­le bir şey yok. Ge­ri­le­mi­şiz! Bu­gün, Tür­ki­ye'de tek bir ka­dın müs­te­şa­rı­mız yok, tek bir va­li­miz yok, be­le­di­ye baş­ka­nı­mız yok. Ye­rel yö­ne­tim­ler­de ka­dın tem­sil­ci­ler bin­de­lik oran­lar­da yer alı­yor­lar. Ga­rip olan ne­dir? Ga­rip olan, de­di­ğim gi­bi, bü­yü­kan­ne­ler to­run­la­rın­dan ile­ri du­rum­day­dı­lar. Ya­ni, bir müs­te­şa­rı­mız da­ha es­ki dö­nem­ler­de var­dı, ka­dın va­li­miz var­dı, şim­di yok!

Ay­rı­ca, ça­lı­şan ka­dın­la­rı­mı­za su­nu­lan ola­nak­lar, o yüz­de 22'ye bi­le su­nu­lan ola­nak­lar son de­re­ce kı­sıt­lı. Kreş ve ço­cuk yu­va­la­rı ye­ter­siz. Ai­le için­de iş pay­la­şı­mı çok az. Ka­dın­lar her tür­lü yü­kü ken­di­le­ri ta­şı­mak zo­run­da ka­lı­yor­lar ve ai­le ile iş ara­sın­da bir ter­cih yap­mak zo­run­da bı­ra­kı­lı­yor­lar. Oy­sa, he­def, ar­tık, dün­ya­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu iki ya­şa­mı bağ­daş­tı­ra­bil­mek. Ya­ni, ka­dı­nın hem an­ne hem eş hem de ba­şa­rı­lı bir iş ka­dı­nı ola­bil­me­si. He­def bu. Cum­hu­ri­ye­tin, Ata­türk'ün he­de­fi buy­du.

Ge­le­lim ikin­ci önem­li ko­nu­ya: Par­la­men­to­lar Ara­sı Bir­lik, dün­ya­da ka­dın si­ya­set­çi ora­nı­nın 2006'da yüz­de 17 ar­ta­rak re­kor dü­ze­ye eriş­ti­ği­ni gös­te­ri­yor. Şa­şır­tı­cı de­ğil. Biz bu ka­dın­la­rı her yer­de, siz­ler de her yer­de gö­rü­yor­su­nuz. Bu­gün, ilk de­fa, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde de Tem­sil­ci­ler Mec­li­si Baş­ka­nı bir ka­dın se­çil­di. Ame­ri­ka'da, İs­ra­il'de, Yu­na­nis­tan'da, Avus­tur­ya'da, İn­gil­te­re'de, İs­veç'te dı­şiş­le­ri ba­kan­la­rı ka­dın­lar; hem de böy­le so­run­lu ül­ke­ler­de. İs­ra­il'in Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı bir ka­dın. Av­ru­pa kı­ta­sın­da par­la­men­to­lar­da ka­dın ora­nı yüz­de 19,1; Ame­ri­ka'da yüz­de 16; As­ya'da yüz­de 16,1; Sah­ra al­tı Af­ri­ka'da  yüz­de 16,8; Arap ül­ke­le­rin­de yüz­de 8,6. Ben, ge­çen­ler­de, Mal­ta'da, Av­ru­pa Kon­se­yi adı­na bir top­lan­tı­ya ka­tıl­dım. Ora­da­ki Arap ül­ke­le­ri­nin Arap ka­dın­la­rı­nın, et­kin­lik­le­ri­ni, fa­ali­yet­le­ri­ni, ener­ji­le­ri­ni, ça­lış­ma azim­le­ri­ni, hak­la­rı­nı el­de et­me azim­le­ri­ni gör­düm ve ina­nın ki im­ren­dim. Ba­kın, Arap ül­ke­le­rin­de yüz­de 8,6. Bir ör­nek da­ha ve­ri­yo­rum: Tu­nus'ta yüz­de 23. Biz­de kaç? 4,4. Yo­rum yap­ma­ya ge­rek yok. Se­çil­me hak­kı­mı­zı al­dı­ğı­mız 1934'ten be­ri tam yet­miş üç yıl­lık bir ge­cik­me­miz var ar­ka­daş­lar. Ka­dın­la­rın bu Mec­lis­ten ala­ca­ğı çok. Bir se­çim ön­ce­sin­de, il­gi­li her ke­si­min, ama ön­ce­lik­le ka­dın­la­rın so­rum­lu­luk­la­rı­nın bi­lin­cin­de ol­ma­la­rı­nı bek­li­yo­ruz. Bu ka­de­ri de­ğiş­tir­me­miz la­zım. Tür­ki­ye'ye bu gö­rün­tü ya­kış­mı­yor. Ama, bu zin­ci­ri kı­ra­ma­ma ne­den­le­ri­ni bi­li­yo­ruz. Bun­la­rın ba­şın­da eği­tim ge­li­yor. Bu­gün oku­ma yaz­ma bil­me­yen, hâlâ 5 mil­yon ka­dı­nı­mız var. Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu'da bu oran ne­re­dey­se ka­dın nü­fu­su­nun ya­rı­sı. Ka­dın nü­fu­su­nun ya­rı­sı okur ya­zar de­ğil. Ka­dın­la­rın Tür­ki­ye'de­ki or­ta­la­ma eği­tim sü­re­si -bil­mi­yo­rum bi­li­yor mu­su­nuz-  dört yıl, dört yıl. Üni­ver­si­te me­zu­nu ka­dın­la­rın ora­nı yüz­de 4. OECD'nin yap­tır­dı­ğı bir araş­tır­ma­ya gö­re, çok il­ginç bir oran  "ata­let ora­nı" di­ye bir oran var. Bu ata­let ora­nı, 15 ila 19 yaş­la­rı ara­sın­da­ki kız­lar­da hiç oku­la git­me­yen, ya­ni, ne oku­la gi­den ne de ça­lı­şan kız­la­rın ora­nı­nı be­lir­li­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

AY­ŞE GÜL­SÜN BİL­GE­HAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de 15-19 yaş­la­rı ara­sın­da­ki kız­la­rın yüz­de 44,3'ü ne oku­la gi­di­yor ne işe gi­di­yor, ev­de otu­ru­yor ve za­ten 3 kız­dan 1'i 18 ya­şın al­tın­da ev­le­ni­yor.

Kar­şı­laş­tır­mak için bir ör­nek ve­re­yim: OECD'nin or­ta­la­ma­sı, bu ata­let ora­nı or­ta­la­ma­sı yüz­de 8,2. Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de bu­nun içi­ne 30 ül­ke gi­ri­yor. Ger­çi bi­raz da­ha ge­niş, Ame­ri­ka ve Ja­pon­ya da var. Ney­se, ya­ni bi­zim de üye ol­du­ğu­muz OECD'de or­ta­la­ma yüz­de 8,2; biz­de yüz­de 44,3. Ger­çek­ler bun­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, de­mek ki gö­rü­yo­ruz ki, yü­rür­lük­te­ki ya­sa­la­ra, hat­ta bel­ki iyi ni­yet­le­re rağ­men, uy­gu­la­ma­da is­te­di­ği­miz dü­zey­den çok ge­ri­de­yiz. Ya­sal dü­zen­le­me­le­rin ha­ya­ta ge­çi­ril­me­sin­de önü­mü­ze asır­la­rın ge­tir­di­ği en­gel­ler çı­kı­yor. Bi­li­yo­ruz ki zi­hin­sel de­ği­şim ol­ma­dan eşit­li­ğin sağ­lan­ma­sı çok zor­dur. An­cak, bir se­fer­ber­li­ğin baş­la­ma­sı için de si­ya­si ira­de ge­re­kir. Büt­çe­de kay­nak ol­ma­dık­ça ba­kan­lık ge­nel­ge­le­ri­nin so­nuç ver­me­si bek­le­ne­mez.

Ba­kın, bu­gün, bu so­run­la­rın gö­rü­şül­dü­ğü bir tek gün, Sa­yın Çu­buk­çu, Sa­yın Ba­kan, ka­dın­dan so­rum­lu Dev­let Ba­ka­nı, ne ya­zık ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu bö­lü­mün­de tek ba­şı­na otu­ru­yor. Siz­le­re ba­kı­nız. Ya­ni ne ka­dar az mil­let­ve­ki­li ka­tıl­dı bu otu­ru­ma ve şim­di, ben, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin tem­sil­ci­si ola­rak bu­ra­da söy­le­mek du­ru­mun­da­yım ki, bi­zim ta­raf da­ha ka­la­ba­lık, bi­zim ar­ka­daş­la­rı­mız bu­ra­da­lar (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar), bi­zim Ge­nel Baş­ka­nı­mız ara­mız­da ve gör­dü­ğü­nüz gi­bi, şid­de­te kar­şı baş­la­tı­lan kam­pan­ya­nın sim­ge­si olan be­yaz kur­de­le on­la­rın da ya­ka­la­rın­da, Sa­yın Ba­ka­nın ve be­nim de ya­kam­da.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 27 Ka­sım 2006 gü­nü Mad­rid'de, Tür­ki­ye'nin 1949'dan be­ri üye ol­du­ğu Av­ru­pa Kon­se­yi­nin "Ka­dı­na Yö­ne­lik Ai­le İçi Şid­de­te Son" kam­pan­ya­sı baş­la­tıl­dı. 2006-2008 yıl­la­rı­nı kap­sa­ya­cak dö­nem­de gün­dem­de ka­lan kam­pan­ya­ya 46 ül­ke­nin par­la­men­to­su ka­tı­lı­yor, bi­zim ül­ke­miz de ka­tı­lı­yor ve ben, ge­çen­ler­de, ge­çen ay, bu kam­pan­ya­yı yü­rü­ten Av­ru­pa Kon­se­yi­nin Ka­dın-Er­kek Fır­sat Eşit­li­ği Ko­mis­yo­nu­nun Baş­kan­lı­ğı­na se­çil­dim. An­cak, be­nim bu kam­pan­ya­yı bu Mec­lis­te de yü­rü­te­bil­mem için, bu so­run­la­rı bu Mec­lis­te de di­le ge­ti­re­bil­mem için mu­ha­tap ala­ca­ğım bir ko­mis­yon bi­le yok. Av­ru­pa ül­ke­le­ri­nin hep­sin­de bir eşit­lik ko­mis­yo­nu var, ka­dın-er­kek eşit­li­ği ko­mis­yo­nu var. Yok… Bi­li­yo­rum, biz­den de çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım öner­ge­ler ver­di­ler, siz­den de ver­di­ler, ik­ti­dar par­ti­sin­den de ver­di­ler, ama so­nuç yok. Dört bu­çuk yıl geç­ti, bu Mec­lis­te bir­lik­te­yiz ve bir ka­dın-er­kek eşit­lik ko­mis­yo­nu­muz yok.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ek sü­re ver­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

AY­ŞE GÜL­SÜN BİL­GE­HAN (De­vam­la) - Çok te­şek­kür edi­yo­rum, çün­kü bu ne­den­le bu kam­pan­ya­yı an­lat­mak için baş­ka bir za­man ve baş­ka bir imkân bu­la­ma­ya­ca­ğı­mı dü­şü­nü­yo­rum ve bu Ko­mis­yo­nun Baş­ka­nı ola­rak da bu gö­re­vi Tür­ki­ye'de bi­ri­si­nin yap­ma­sı la­zım, yok­sa ben ken­di ken­di­me Baş­kan ola­rak Tür­ki­ye'nin ha­ne­si­ne bir ek­si koy­mak zo­run­da ka­la­ca­ğım.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ai­le içi şid­det, ül­ke, sı­nıf, eği­tim far­kı gö­zet­me­yen ve bü­tün Av­ru­pa ül­ke­le­ri­ni il­gi­len­di­ren cid­di bir so­run. Ai­le içi şid­det ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz? Ai­le içi şid­det, ka­dı­nın en çok gü­ven duy­ma­sı ge­re­ken yer­de, ken­di evin­de, yu­va­sın­da ve en çok sev­di­ği in­san ta­ra­fın­dan şid­det gör­me­si. Bir in­san­lık so­ru­nu, bir in­san­lık ayı­bı. Bu so­ru­nu ar­tık ai­le içi bir me­se­le ola­rak gör­mek müm­kün de­ğil. İş­te, bu yüz­den, bi­zim de üye ol­du­ğu­muz Av­ru­pa Kon­se­yi, ça­ğı­mı­zın der­di ola­rak gö­rü­len bu ya­ra­ya çö­züm bul­mak, par­la­men­to­lar ara­sın­da bir da­ya­nış­ma sağ­la­mak için, uy­gu­la­ma­la­rı de­net­le­mek için, ye­ni ya­sa­lar çı­ka­ra­bil­mek için bir or­tak ça­lış­ma ka­ra­rı al­dı. Kam­pan­ya kap­sa­mın­da baş­ka ül­ke­ler­de de iki yıl bo­yun­ca çe­şit­li et­kin­lik­ler var. Bu­gün gör­dü­nüz, bu­gün özel bir gün; bir­ta­kım afiş­ler as­tır­dık, bu ko­nu­yu gün­de­me ge­ti­re­cek, siz­le­re çar­pı­cı ge­le­cek bir­ta­kım gör­sel ser­gi­ler sun­ma­ya ça­lış­tık. As­lın­da, bu ser­gi­ler­den bir ta­ne­si, ne ya­zık ki, kı­yı­da kö­şe­de kal­mış bir ka­dın por­tre­le­ri ser­gi­si. Siz­le­ri, o ser­gi­yi de gez­me­ye, iz­le­me­ye da­vet edi­yo­rum. Bu­nun dı­şın­da baş­ka et­kin­lik­le­ri­miz de ola­cak. O et­kin­lik­ler­de, he­pi­ni­ze, bi­rer par­la­men­ter ola­rak çok gö­rev dü­şü­yor, çün­kü, Tür­ki­ye, ai­le içi şid­det ko­nu­sun­da özel bir ko­num­da bu­lu­nu­yor. Ya­sal dü­zey­de ül­ke­miz ge­ne çok ile­ri­de. 1998 yı­lın­da çık­mış bir ya­sa­mız var, ai­le­yi ko­ru­ma ka­nu­nu­muz var. Bu­nun dı­şın­da, ye­ni Be­le­di­ye­ler Ka­nu­nu'nda da nü­fu­su 50 bi­ni aşan be­le­di­ye­ler­de, 50 bi­ni aşan ye­rel yö­ne­tim­ler­de mut­la­ka bir ka­dın sı­ğın­ma evi ku­rul­ma­sı mad­de­si yer alı­yor. An­cak, ül­ke­miz­de ai­le içi şid­det, ya­pı­lan araş­tır­ma­la­ra gö­re, Av­ru­pa Kon­se­yi ül­ke­le­ri içe­ri­sin­de en yük­sek dü­zey­de. Ya­ni, de­ği­şik de­ği­şik araş­tır­ma­lar ya­pı­yo­ruz, ama, ge­ne en yük­sek dü­zey­de çı­kı­yor ve bu ve­ri­ler, yüz­de 34 ile yüz­de 97'ye ka­dar çı­ka­bi­li­yor. Ba­kın, son al­tı yıl­da, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ve­ri­le­ri­ne gö­re, 1.129 tö­re ci­na­ye­ti iş­len­miş Tür­ki­ye'de ve bun­la­rın yüz­de 29'unun ge­rek­çe­si na­mus. Bir in­san­lık su­çu olan tö­re ci­na­yet­le­ri, na­mus ci­na­yet­le­ri ko­nu­sun­da, Av­ru­pa Kon­se­yi ül­ke­le­ri için­de, sa­nık san­dal­ye­sin­de otu­ran tek ül­ke­yiz. Bu­nu ar­tık de­ğiş­tir­me­miz ge­re­ki­yor ve bu­nu ar­tık de­ğiş­tir­mek için, bir­bi­ri­mi­ze ger­çek­ten des­tek ol­ma­mız, bir­bi­ri­mi­zi an­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Bu kam­pan­ya­nın ken­di ül­kem­de de son de­re­ce cid­di bir şe­kil­de yü­rü­ye­ce­ği­ne ve he­pi­ni­zin bu ko­nu­ya dik­kat gös­te­re­ce­ği­ne emi­nim. Bi­li­yor mu­su­nuz, as­lın­da, Ni­met Ha­nım'ın söy­le­di­ği, bir­ta­kım, ger­çek­ten iler­le­me­ler var. Ben bu­ra­ya gel­me­den ön­ce, bir hat var, 183 Alo Şid­det Hat­tı, ora­yı ara­dım, bak­tım iyi ça­lı­şı­yor mu di­ye, ba­na ce­vap ve­re­cek­ler mi, bir so­nuç ala­bi­le­cek mi­yim di­ye ve söy­le­ye­bi­li­rim ki çok iyi bir so­nuç al­dım. He­men te­le­fon açıl­dı, he­men hat açıl­dı ve kar­şı­ma çı­kan ki­şi de -ben ta­bii kim ol­du­ğu­mu söy­le­me­dim, ama, bu ko­nuy­la il­gi­li yar­dım al­mak is­te­di­ği­mi söy­le­dim- ba­na ga­yet olum­lu, iyi bir yak­la­şım­la ne­ler ya­pa­bi­le­ce­ği­mi söy­le­di. De­mek ki ola­bi­li­yor. Ya­ni, bu ko­nu­da, ba­kın, il­le de mu­ha­le­fe­tiz di­ye siz­le­re, si­zin yap­tı­ğı­nız her şe­ye kar­şı ol­mak ge­rek­mi­yor. Ba­kın, ba­zı ko­nu­lar var ki, bun­lar ger­çek­ten bir in­san­lık so­ru­nu, par­ti­le­rin üs­tün­de, si­ya­se­tin üs­tün­de. Onun için, bu ko­nu­lar­da bir­lik­te ça­lış­ma­mız ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Tıp­kı, ba­zı çok önem­li ulus­la­ra­ra­sı ko­nu­lar­da ol­du­ğu gi­bi.

Sa­yın Baş­kan, çok te­şek­kür edi­yo­rum. Ger­çi söy­le­ne­cek çok şey var ama, da­ha faz­la sab­rı­nı­zı da tü­ket­mek is­te­mi­yo­rum. Ne­za­ke­ti­niz­den do­la­yı te­şek­kür edi­yo­rum.

Evet, 8 Mart kut­la­na­cak bir gün de­ğil za­ten. Ama, bu gü­nü anan ve böy­le önem­li bir otu­rum­da bu­ra­ya ge­len siz­le­re, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­ne ve be­nim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­ma... Çün­kü, yüz­de 4,4'lük ka­dın ora­nı­nın tem­sil edil­di­ği bir Mec­lis­te er­kek­le­rin des­te­ği­ni al­ma­dan hiç­bir şey ya­pa­ma­yız ve za­ten Türk ai­le­si­nin ge­le­nek­sel özel­li­ği, ka­dın-er­kek bir­lik­te pek çok de­ğe­re, pek çok çağ­daş uy­gar de­ğe­re sa­hip çık­ma­mız.

Ka­tı­lan bü­tün ar­ka­daş­la­rı­ma te­şek­kür edi­yo­rum ve be­ni din­le­di­ği­niz için de, say­gı­la­rı­mı su­na­rak te­şek­kür­le­ri­mi yi­ne­li­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Bil­ge­han.

AK Par­ti Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Gül­dal Ak­şit.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA GÜL­DAL AK­ŞİT (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü ve­si­le­siy­le, AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, di­ler­se­niz, ön­ce­lik­le bu 8 Mart gü­nü ne­dir, ni­ye anıl­mak­ta­dır ya da kut­la­nıl­mak­ta­dır, kı­sa­ca ta­rih­çe­si­ne de­ğin­mek is­te­rim.

8 Mart 1857'de, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde, teks­til sek­tö­rün­de ça­lı­şan yüz­ler­ce ka­dın, gün­de on beş-on al­tı sa­at sü­ren ça­lış­ma­la­ra kar­şı, on sa­at­lik ça­lış­ma sü­re­si, da­ha iyi iş ko­şul­la­rı ve da­ha iyi üc­ret ta­lep­le­riy­le grev baş­lat­mış­lar­dır. Bu grev sı­ra­sın­da çı­kan olay­lar­da 129 ka­dın, ma­ale­sef, ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir. Ka­dın­lar, bun­dan yak­la­şık el­li yıl son­ra, 8 Mart 1908'de yi­ne yü­rü­yü­şe geç­miş, bu se­fer, el­li yıl ön­ce­ki ta­lep­le­ri­ne ye­ni­le­ri­ni de ek­le­ye­rek, se­kiz sa­at­lik iş gü­nü, oy hak­kı ve ço­cuk eme­ğiy­le il­gi­li ya­sa çı­ka­rıl­ma­sı gi­bi ta­lep­ler öne sür­müş­ler­dir. Bu kez çı­kan olay­lar­da ise 140 ka­dın ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir.

Son­ra­ki yıl­lar­da, 8 Mart 1857 ta­ri­hi ka­dın­la­rın er­kek­ler­le eşit hak­la­ra sa­hip ol­mak için ver­dik­le­ri mü­ca­de­le­nin de baş­lan­gı­cı ka­bul edil­miş, 1977 yı­lın­da Bir­leş­miş Mil­let­le­rin 8 Mart gü­nü­nü "Ka­dın Hak­la­rı İçin Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­nü" ilan et­me­siy­le bu­gün "Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü" ola­rak res­men anıl­ma­ya baş­lan­mış­tır. Ül­ke­miz­de, 8 Mart ta­ri­hi, 1984 yı­lın­dan bu ya­na, her yıl "Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü" ola­rak çe­şit­li et­kin­lik­ler­le anıl­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­şit, bir da­ki­ka­nı­zı ri­ca ede­bi­lir mi­yim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, zan­ne­di­yo­rum siz de far­kın­da­sı­nız, Ge­nel Ku­rul­da cid­di bir uğul­tu var. Ri­ca edi­yo­rum… Çok önem­li bir gü­nün de­ğer­len­dir­me­si­ni ya­pı­yo­ruz. Ar­ka­daş­la­rı­mız ha­ti­bi din­le­sin­ler. Bu­nu ri­ca edi­yo­rum Baş­kan ola­rak.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Han­gi ta­raf ya­pı­yor Sa­yın Baş­kan? Onu da söy­le­yin.

BAŞ­KAN - Bü­tün ar­ka­daş­la­rım­dan ri­ca edi­yo­rum.

Bu­yu­run.

GÜL­DAL AK­ŞİT (De­vam­la) - Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ül­ke­le­rin top­lum­sal cin­si­yet bi­lin­ci­ne ve du­yar­lı­lı­ğı­na ulaş­tı­ğın­da ve ka­dın-er­kek eşit­li­ği­ni her alan­da sağ­la­ya­bil­di­ğin­de çağ­daş bir top­lum ya­pı­sı­na ula­şa­bi­le­ce­ği ar­tık ev­ren­sel bir ka­bul ol­muş­tur. Çağ­daş bir top­lu­mu an­cak bil­gi ve bi­linç dü­ze­yi yük­sek, baş­ka­la­rı­nın hak­la­rı­na say­gı gös­te­ren bi­rey­ler oluş­tu­rup ya­şa­ta­bi­lir. Çağ­daş top­lu­mun vaz­ge­çil­mez ko­şu­lu ise si­ya­sal ya­şam dâhil top­lu­mun bü­tün alan­la­rı­na ka­dın ve er­ke­ğin den­ge­li da­ğı­lı­mı, ka­dın ve er­kek ara­sın­da et­kin bir fır­sat eşit­li­ği­nin ai­le ve ça­lış­ma ya­şa­mı­nı da kap­sa­ya­cak şe­kil­de ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si­dir.

Eşit­lik, kal­kın­ma ve ba­rış, kü­re­sel­le­şen dün­ya­nın ta­lep­le­ri­nin bir­leş­ti­ği en te­mel de­ğer­ler­dir. Tüm dün­ya­da ve ta­bii ki ül­ke­miz­de eşit­lik, kal­kın­ma ve ba­rı­şın sağ­lan­ma­sı için üre­ti­len po­li­ti­ka­lar, bi­ze, bi­ri ol­ma­dan di­ğe­ri­nin ha­yat bu­la­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­mek­te­dir. Bü­tün ulus­la­ra­ra­sı in­san hak­la­rı bel­ge­le­rin­de her­ke­sin in­san hak­la­rı­na ve te­mel öz­gür­lük­le­ri­ne sa­hip ol­du­ğu ve cin­si­ye­te da­ya­lı ay­rım­cı­lı­ğın ka­bul edil­mez­li­ği il­ke­le­ri be­nim­sen­me­si­ne rağ­men, hâlen tüm dün­ya­da ka­dın­la­ra kar­şı ay­rım­cı­lı­ğın mev­cut ol­du­ğu gö­rül­mek­te, bu­nun or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı vaz­ge­çil­mez ola­rak ka­bul edil­mek­te­dir.

Gü­nü­müz­de bir ül­ke­nin ge­liş­miş­lik dü­ze­yi sa­de­ce eko­no­mik gös­ter­ge­ler­le de­ğil, ay­nı za­man­da top­lu­mun sos­yal ve kül­tü­rel ya­pı­sı ve in­sa­ni ge­liş­me öl­çüt­le­riy­le bir­lik­te de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Ül­ke­le­rin kal­kın­mış­lık dü­ze­yi­ne ba­kıl­dı­ğın­da, yük­se­len her uy­gar­lık­ta top­lu­mun her dü­ze­yi­ne ka­dın ve er­ke­ğin eşit ka­tı­lı­mı­nı, öte yan­dan ge­ri kal­mış­lı­ğın ta­ri­hin­de ise ka­dı­nın top­lum­sal ve sos­yal ya­şam­dan dış­lan­mış­lı­ğı­nı gör­mek müm­kün­dür.

Tür­ki­ye'de de ta­ri­hi­miz bo­yun­ca bir­çok güç­lü­ğe kat­la­nan ve bü­yük so­rum­lu­luk­lar üst­le­nen ka­dın­la­rı­mı­zın top­lum­sal ya­şa­ma et­kin bi­çim­de ka­tıl­ma­la­rı ül­ke­mi­zin en bü­yük he­def­le­ri ara­sın­da yer al­mış, bu kap­sam­da ül­ke­miz yıl­lar­dır ka­dın-er­kek eşit­li­ği­ni sağ­la­mak için hem ulu­sal dü­zey­de hem de ulus­la­ra­ra­sı plat­form­da sü­rek­li­lik gös­te­ren ça­lış­ma­lar yü­rüt­müş ve bu alan­da yü­rü­tü­len ulus­la­ra­ra­sı ça­ba­la­ra da her za­man ak­tif bir şe­kil­de ka­tı­la­rak des­tek ol­muş­tur.

Bu çer­çe­ve­de, Tür­ki­ye, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin ka­dın-er­kek eşit­li­ği­ni sağ­la­mak üze­re ka­dın­la­ra kar­şı her tür­lü ay­rım­cı­lı­ğın ön­len­me­si ko­nu­sun­da yap­tı­ğı bir di­zi ulus­la­ra­ra­sı top­lan­tı so­nu­cun­da or­ta­ya çı­kan Bir­leş­miş Mil­let­ler Ka­dın­la­ra Kar­şı Her Tür­lü Ay­rım­cı­lı­ğın Ön­len­me­si Söz­leş­me­si'ni, ya­ni CE­DAV Söz­leş­me­si'ni 1986 yı­lın­da, Ka­dı­nın İn­san Hak­la­rı Bil­dir­ge­si ola­rak da anı­lan CE­DAV İh­ti­ya­ri Pro­to­ko­lü'nü ise 2003 yı­lın­da ül­ke­miz açı­sın­dan yü­rür­lü­ğe sok­muş­tur.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ben, hâlen ak­tif gö­rev ya­pan bir Türk ka­dın si­ya­set­çi­si ola­rak, Tür­ki­ye'nin bu ko­nu­da ka­tet­ti­ği me­sa­fe­ler­den ve bu­gün­kü du­rum­dan siz­le­re kı­sa­ca bah­set­mek is­ti­yo­rum.

Ül­ke­miz­de cum­hu­ri­yet ön­ce­si top­lum­sal ya­şam içe­ri­sin­de çok sı­nır­lı bir şe­kil­de yer alan, ya­sal hak­la­rı yok de­ne­cek ka­dar az olan Türk ka­dı­nı, 1923 yı­lın­da cum­hu­ri­ye­tin ila­nın­dan son­ra ger­çek­le­şen dev­rim­ler­le bir­lik­te, eşit in­san, eşit yurt­taş ola­rak top­lum­da­ki ye­ri­ni al­mış­tır.

1924 yı­lın­da eği­ti­mi tek sis­tem ve tek ça­tı al­tın­da top­la­yan Ka­nun, 1926 yı­lın­da ka­bul edi­len Me­de­ni Ka­nun ve Türk Ce­za Ka­nu­nu ve 1934 yı­lın­da ka­dın­la­ra seç­me ve se­çil­me hak­kı­nı ta­nı­yan Ka­nun ile bir­lik­te Tür­ki­ye kı­sa sü­re­de, ka­dın hak­la­rı, ka­dın-er­kek eşit­li­ği açı­sın­dan dün­ya­nın ile­ri ül­ke­le­ri ara­sı­na gir­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Ka­dı­na yö­ne­lik po­li­ti­ka­lar­da ya­şa­nan de­ği­şi­min önem­li bir yan­sı­ma­sı olan Ana­ya­sa, Me­de­ni Ka­nun, Türk Ce­za Ka­nu­nu, İş Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye­ler Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler­le, ka­dın-er­kek eşit­li­ği ya­sal dü­zey­de sağ­lan­mış­tır.

An­cak, ya­sa­la­rın uy­gu­lan­ma­sı­nın iz­len­me­si so­nu­cun­da or­ta­ya çı­kan de­ği­şik­lik ih­ti­ya­cı ile ha­zır­la­nan iki önem­li ka­nu­na da­ir de­ği­şik­lik ta­sa­rı­sı ise şu an­da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­min­de bu­lun­mak­ta­dır.

Bun­lar­dan bi­ri­si, bü­tün dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi ül­ke­mi­zin de en önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri olan ai­le için­de­ki şid­de­tin ön­len­me­si ama­cıy­la 1998 yı­lın­da çı­ka­rı­lan Ai­le­nin Ko­run­ma­sı­na Da­ir Ka­nun'un uy­gu­lan­ma­sın­da­ki ak­sak­lık­la­rın gi­de­ril­me­si­ni te­mi­nen ha­zır­la­nan de­ği­şik­lik ta­sa­rı­sı tas­la­ğı­dır.

Di­ğe­ri ise, do­ğum izin­le­ri ko­nu­su­na iliş­kin fark­lı sos­yal gü­ven­lik ku­ru­luş­la­rı­na bağ­lı ola­rak ça­lı­şan­lar için ebe­veyn iz­ni ve ev­lat edin­me hâlin­de de bu iz­nin kul­la­nı­la­bil­me­si ama­cıy­la ha­zır­la­nan Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu ve İş Ka­nu­nu'nda de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na da­ir ka­nun ta­sa­rı­sı­dır. Bu iki önem­li ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sın­da, yü­ce Mec­li­si­mi­zin siz de­ğer­li üye­le­ri­nin bü­yük du­yar­lı­lık­la kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­na gö­nül­den inan­mak­ta­yım.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, tüm bu ça­ba­lar­la ama­cı­mız, ka­dın­la­rı­mı­zın iş gü­cü­ne ka­tı­lım­la­rı­nı ar­tır­mak, ge­le­nek­sel ça­lış­ma alan­la­rı dı­şın­da fark­lı sek­tör­de is­tih­da­ma ka­tı­lım dü­zey­le­ri­ni yük­selt­mek, eği­tim imkânla­rın­dan da­ha faz­la ya­rar­lan­ma­la­rı­nı sağ­la­mak, sos­yal gü­ven­lik gös­ter­ge­le­ri­ni iyi­leş­tir­mek, sağ­lık so­run­la­rı­nı azalt­mak ve en önem­li­si bel­ki de, ai­le içi şid­de­tin ön­len­me­si için mü­ca­de­le et­mek­tir. An­cak, ya­sal açı­dan el­de edi­len bu ge­liş­me­ler­le, eşit­lik ko­nu­sun­da ka­dın­la­rın el­de et­miş ol­duk­la­rı ka­za­nım­la­rın oluş­tur­du­ğu avan­taj­lı du­ru­mun ye­ter­li ol­ma­dı­ğı­nın da bi­lin­cin­de­yiz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

GÜL­DAL AK­ŞİT (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim.

Ya­sa­la­rın uy­gu­lan­ma­sı­nı, ka­dın­la­rın gün­de­lik ya­şam­la­rı­nın ay­rım­cı­lık­tan fii­len arın­dı­rıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak ön­lem­ler alın­ma­sı ve ge­rek­li me­ka­niz­ma­la­rın oluş­tu­rul­ma­sı, en önem­li he­def ola­rak önü­müz­de dur­mak­ta­dır. Bi­li­yo­ruz ki, ya­sa­lar­la uy­gu­la­ma ara­sın­da­ki açık­lık sür­dük­çe, ge­le­nek­le­rin ve tö­re­le­rin et­ki­le­ri, ka­dın­la­rın ya­şa­mı üze­rin­de be­lir­le­yi­ci ol­ma­ya de­vam ede­cek­tir.

Ya­sa­la­rın uy­gu­la­ma­la­ra tam ola­rak ge­çi­ril­me­si­ni sağ­la­ma­nın en et­kin yön­te­mi ise top­lum­da bir zi­hin­sel dö­nü­şü­mün sağ­lan­ma­sı­dır. Top­lum­lar­da zi­hin­sel dö­nü­şüm­le­rin çok zor bir sü­reç ol­du­ğu­nu bil­mek­le bir­lik­te, ke­sin­lik­le ümit­siz de­ği­liz.

Hükûme­ti­miz, ya­sa­la­rın iş­ler­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı ve uy­gu­la­ma­la­ra tam ola­rak ge­çi­ri­le­bil­me­si için ça­lış­ma­la­rı ar­tı­ra­rak sür­dür­mek­te­dir. Özel­lik­le kız ço­cuk­la­rı­nın eği­ti­me ka­tı­lım­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı ile ka­dı­na yö­ne­lik şid­det, tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si ko­nu­la­rın­da ça­lış­ma­lar ba­şa­rıy­la sür­dü­rül­mek­te­dir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, eği­tim, her Türk va­tan­da­şı için su­nu­lan zo­run­lu, ya­sal bir hak ve imkândır. Eği­tim­de he­de­fi­miz olan 2010 yı­lı­na ka­dar kız ço­cuk­la­rı­mı­zın okul­laş­ma ora­nı­nı yüz­de 100'e ulaş­tır­mak için Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­mı­zın ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, med­ya ve özel sek­tö­rün des­tek­le­riy­le baş­lat­tı­ğı kız ço­cuk­la­rı­nın okul­laş­ma­sı­na des­tek kam­pan­ya­sı çer­çe­ve­sin­de ül­ke ge­ne­lin­de 220 bin ci­va­rın­da kız ço­cu­ğu eği­tim sis­te­mi­ne ka­zan­dı­rıl­mış bu­lun­mak­ta­dır.

He­pi­ni­zin bil­di­ği üze­re, eği­tim ola­nak­la­rın­dan ya­rar­lan­mış ka­dın­la­rı­mız, ulus­la­ra­ra­sı plat­form­la­rı da kap­sa­ya­cak şe­kil­de önem­li ba­şa­rı­la­ra im­za at­mak­ta­dır­lar. An­cak, Türk ka­dı­nı, si­ya­sal hak­la­rı­na 1934 yı­lın­da ka­vuş­muş ve dün­ya ka­dın­la­rı­na ön­cü­lük et­miş ol­ma­sı­na rağ­men bu­gün Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ka­dın­la­rın 24 mil­let­ve­ki­liy­le tem­sil edi­li­yor ol­ma­sı, Türk si­ya­si ha­ya­tın­da ol­ma­sı ge­re­ken dü­ze­yin çok al­tın­da bir du­ru­mu ifa­de et­mek­te­dir. Bu ye­ter­siz­li­ğin önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de gi­de­ri­le­ce­ği­ne, ka­dın­la­rı­mı­zın si­ya­set­te ve ka­rar me­ka­niz­ma­la­rın­da hak et­tik­le­ri gi­bi yük­sek oran­da tem­sil ola­na­ğı­na ka­vu­şa­cak­la­rı­na ina­nı­yo­ruz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, özel­lik­le tüm dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi ül­ke­miz­de de önem­li bir so­run ala­nı olan olum­suz ge­le­nek­ler ve de­ğer yar­gı­la­rı­nın so­nuç­la­rın­dan bi­ri ola­rak or­ta­ya çı­kan ka­dı­na yö­ne­lik şid­det ile tö­re ve na­mus ci­na­yet­le­ri…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­ya­bi­lir­si­niz, bu­yu­run.

GÜL­DAL AK­ŞİT (De­vam­la) - …ka­dın-er­kek eşit­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı­nın sa­de­ce ya­sa­lar­la müm­kün ola­ma­ya­ca­ğı­na en açık ör­nek­tir. Bu ko­nu­da yü­ce Mec­li­si­miz ile­ri bir adım at­mış, ka­dı­na yö­ne­lik şid­det ve tö­re ci­na­yet­le­ri­nin ön­len­me­si ko­nu­sun­da alı­na­cak ted­bir­le­ri be­lir­le­mek ama­cıy­la 2005 yı­lın­da bir Mec­lis araş­tır­ma ko­mis­yo­nu oluş­tur­muş­tur. Ko­mis­yon, çok ba­şa­rı­lı bir ça­lış­ma ger­çek­leş­ti­rip bu ko­nu­da kap­sam­lı bir ra­por ha­zır­la­mış­tır. Ra­por, Hükûme­ti­miz ta­ra­fın­dan da be­nim­sen­miş, ra­por­da yer alan ted­bir­le­rin ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si için Baş­ba­kan­lık ge­nel­ge­siy­le tüm sos­yal ta­raf­la­ra so­rum­lu­luk ve­ril­miş­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ka­dın­la­rı­mız top­lum­sal ve eko­no­mik ya­şa­mın ay­rıl­maz bir par­ça­sı, üre­ti­min et­kin öge­si­dir. Ül­ke­miz­de her alan­da ba­şa­rı­lı ça­lış­ma­lar ya­pan ka­dın­la­rı­mı­zın sa­yı­sı­nın art­ma­sı övünç kay­na­ğı­mız­dır. Dev­le­tin il­gi­li ku­rum­la­rı­nın ya­nı sı­ra si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın da ka­dın hak­la­rı­nın ge­liş­ti­ril­me­si ve ka­dın­la­rın bi­linç­len­di­ril­me­si ko­nu­sun­da yü­rüt­tük­le­ri ça­lış­ma­lar mut­lu­luk ve­ri­ci­dir. Bu an­lam­da ken­di­le­ri­ne te­şek­kü­rü bir borç bi­li­yo­rum.

Ka­dın­la­rı­mı­zın bi­rey ola­rak ken­di so­run­la­rı­na sa­hip çık­ma­la­rı, er­kek­le­rin bu sü­re­ce dâhil ol­ma­la­rı ve da­ha iyi bir ya­şam dü­ze­yi­ne ulaş­mak için bir­lik­te ça­ba gös­ter­me­le­ri­nin, ge­le­ce­ğin çağ­daş Tür­ki­ye'si­ni kur­ma ça­ba­la­rı­mı­za önem­li kat­kı­lar­da bu­lu­na­ca­ğı­na ina­nı­yo­ruz. Tür­ki­ye'nin çağ­daş­lık sı­na­vı­nı sür­dü­re­bil­me­si için ka­dı­nın top­lum­sal sta­tü­sü­nün güç­len­di­ril­me­si te­mel ön­ce­li­ği­miz ola­rak al­gı­lan­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ta­bii, söy­le­ne­cek çok şey var. An­cak, ben, gü­zel bir te­men­niy­le bu gün­de­ki ko­nuş­ma­mı­zı son­lan­dır­mak is­ti­yo­rum ve kim­se­ye de sa­ta­şa­rak si­ya­set yap­mak is­te­mi­yo­rum böy­le bir gün­de.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ay­rım­cı­lı­ğın ön­len­di­ği, in­san­la­rın eşit­lik il­ke­si çer­çe­ve­sin­de hak ve öz­gür­lük­le­ri­ni adil bi­çim­de kul­lan­dı­ğı, ka­dın­la­rı­mı­zın yö­ne­ti­min her aşa­ma­sın­da da­ha çok tem­sil edil­di­ği bir dün­ya­da ya­şa­mak umu­duy­la, tüm ka­dın­la­rı­mı­zın Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü'nü kut­lu­yor, yü­ce Mec­li­si­mi­zin üye­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Ak­şit.

Şah­sı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ya­şar Nu­ri Öz­türk.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­türk. (Al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gı ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le ka­dın hak­la­rı ve özel­lik­le Türk si­ya­se­tin­de ka­dı­nın du­ru­mu hak­kın­da bir­kaç söz söy­le­ye­ce­ğim. Şah­sım ve Hal­kın Yük­se­li­şi Par­ti­si adı­na he­pi­ni­zi tek­rar se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ev­ve­la içi­min bur­kul­du­ğu­nu söy­le­ye­rek sö­ze baş­la­mak is­ti­yo­rum. 550 ki­şi­lik Par­la­men­to­da ka­dın hak­la­rı ve Türk si­ya­se­tin­de ka­dın­la il­gi­li özel bir otu­rum ya­pı­lı­yor ve sı­ra­lar boş aşa­ğı yu­ka­rı.

HA­RUN AKIN (Zon­gul­dak) - Siz de ilk de­fa ge­li­yor­su­nuz.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ho­cam, siz ço­ğu za­man yok­su­nuz.

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) -  Sı­ra­lar boş böy­le bir gün­de ve ge­nel baş­kan­lar, gör­dü­ğüm ka­da­rıy­la, Sa­yın Bay­kal ve ben­de­niz dı­şın­da bu­ra­da yok­lar. Bu­nu da bu­ra­dan ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ho­cam, siz ara­da bir uğ­ru­yor­su­nuz. 

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Siz kaç de­fa Mec­li­se gel­di­niz, bu­nu söy­ler mi­si­niz? 

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ara­da bir ge­li­yor­su­nuz Ho­cam.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - Ge­nel baş­kan­lar ne ka­dar ge­li­yor­sa, ben, on­lar­dan faz­la ge­li­yo­rum. Lüt­fen… Lüt­fen…

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­türk, bu­yu­run, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ha­ya­tın mut­lu­luk, sev­gi, şef­kat ve mer­ha­met kay­na­ğı­nın ka­dın ol­du­ğu, bü­tün din­le­rin, fel­se­fe­le­rin or­tak ka­bu­lü­dür. İs­lam dün­ya­sın­da da or­tak ka­bul bu­dur. Asır­lar­dır cen­ne­tin ka­dı­nın ayak­la­rı al­tın­da ol­du­ğu söy­le­nir, ya­zı­lır, te­laf­fuz edi­lir, ama, yi­ne asır­lar­dır ka­dı­nın bu söy­le­me yak­la­şan bir ko­nu­ma ge­ti­ril­di­ği­ni gö­re­bil­miş de­ği­liz.

Ata­türk Tür­ki­ye'si­nin ge­tir­di­ği ve kur­du­ğu cum­hu­ri­yet­le, ka­dın, İs­lam dün­ya­sın­da, me­de­ni dün­ya­da ait ol­du­ğu ye­re, hat­ta o yer­den da­ha ile­ri bir nok­ta­ya ta­şın­dı, fa­kat, ne ya­zık ki, son yıl­lar­da bu­ra­dan tek­rar, ka­dın, ge­ri çe­kil­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de ka­dı­nın du­ru­mu, he­men he­pi­mi­zin çok iyi bil­di­ği gi­bi, üzü­cü, kay­gı ve­ri­ci­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben Ka­ra­de­niz­li bir ba­ba­nın ve Do­ğu­lu bir an­ne­nin ço­cu­ğu­yum. Bu iki böl­ge­yi özel­lik­le, ta­bii, Tür­ki­ye'nin di­ğer böl­ge­le­ri­ni de, ama bu­ra­la­rı bi­li­rim. Be­nim do­ğup bü­yü­dü­ğüm yer­ler­de -çok özür di­li­yo­rum- yük hay­van­la­rı­nın yük ta­şı­ya­ma­ya­ca­ğı ara­zi­ler­de yük­ler ka­dın­la­ra ta­şı­tı­lır ve hâlâ bü­yük kıs­mın­da öy­le­dir. Al­tı-ye­di ay­lık ha­mi­le ka­dın­la­rın 40, 50, 60 ki­lo yük­le­rin al­tın­da hiç­bir iti­raz hak­kı ta­şı­ma­dan na­sıl inim inim in­le­dik­le­ri­ni yıl­lar­ca sey­re­de­rek bü­yü­düm.

Bu acı­la­rı ya­şa­dı­ğım için be­nim fi­kir ha­ya­tım ka­dın hak­la­rı ve bu ül­ke­nin ka­dın­la­rı­nın ezil­miş­li­ği­ne kar­şı bü­yük bir mü­ca­de­ley­le geç­ti. İti­raf ede­yim ki, bu mü­ca­de­le­yi da­ha çok din­ci ta­sal­lu­tun ka­dı­nı­mı­za vur­du­ğu pran­ga­la­ra ve yap­tı­ğı kö­tü­lük­le­re kar­şı ver­dim. An­cak, gel­di­ği­miz nok­ta­da şu­nu gör­dük ki, bu dı­şa­rı­da­ki mü­ca­de­le­ler ha­ya­ta geç­mi­yor, mü­ca­de­le­yi bu­ra­da ver­mek la­zım. Bu­ra­da ka­dın me­se­le­si hal­lol­ma­dık­ça dı­şa­rı­da atı­lan nu­tuk­lar es­ki­le­ri gi­bi bo­şa akıp gi­de­cek­tir.

Pe­ki, bu­ra­da ya­pı­la­cak olan ne? Bu­ra­da ya­pı­la­cak olan da nu­tuk at­mak de­ğil. Bu­ra­da ya­pı­la­cak olan, 550 ki­şi­lik Par­la­men­to­nun için­de 24 ka­dın ye­ri­ne, yüz­de 4,5'luk oran ye­ri­ne, nü­fu­su­nun ge­nel nü­fu­sa ora­nı yüz­de 52 olan ka­dın­la­rı, o ora­na yak­la­şır bi­çim­de bu­ra­ya ta­şı­mak­tır.

Şim­di, si­ya­si par­ti­le­rin ve Se­çim Ka­nu­nu'nun bu­na en­gel ol­du­ğu­nu, an­ti­de­mok­ra­tik ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Mü­sa­ade­niz­le, ben bir tab­lo si­ze çi­ze­ce­ğim. Ben bü­tün si­ya­si par­ti lis­te­le­ri­ni Par­ti­mi kur­ma­dan ön­ce tet­kik et­tim. Hiç­bi­rin­de, ka­dın­la­rın ida­ri bi­rim­ler­de­ki ora­nı­nın yüz­de 10'a var­ma­dı­ğı­nı gör­düm. Bu­na en­gel mi var? En­gel yok. Hal­kın Yük­se­li­şi Par­ti­si ola­rak biz bu­nu ku­ru­cu üye­ler lis­te­sin­de yüz­de 26'ya çı­kar­dık, bir ilk.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - Baş­ka­nım…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - Bu­gün iti­ba­rıy­la, ka­dın­la­rın si­ya­si par­ti­le­rin ida­ri bi­rim­le­rin­de oran­la­rı yüz­de 8'i, 9'u geç­mi­yor. Biz bu­nu yüz­de 47'ye çı­kar­dık de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Şim­di, ye­ni bir şey yap­mak la­zım bu se­çi­me gi­der­ken. 26 Şu­bat ak­şa­mı Ka­ra­de­niz TV'de, 27 Şu­bat ak­şa­mı Ha­ber­türk ka­na­lın­da, 2 Mart ak­şa­mı Ka­nal-B te­le­viz­yo­nun­da ve 5 Mart ak­şa­mı yi­ne Ka­ra­de­niz TV'de, di­ğer par­ti­le­ri de da­vet ede­rek bir dek­la­ras­yon hal­kın önü­ne koy­duk. Bu­ra­dan da tek­rar edi­yo­rum hu­zur­la­rı­nız­da: Bu se­çim­de, nü­fu­sun, ge­nel nü­fu­sun ka­dın ora­nı yüz­de 52 kü­sur olan Tür­ki­ye'de, hiç de­ğil­se, mil­let­ve­ki­li lis­te­le­ri­ne yüz­de 40 ora­nın­da ka­dın ko­ya­lım. Biz, bu­nu ya­pa­ca­ğız. Bu­nu, Hal­kın Yük­se­li­şi Par­ti­si ola­rak dek­la­re et­tim, şim­di de tek­rar edi­yo­rum, siz­le­ri de bu­na da­vet edi­yo­rum. Yüz­de 52'yi ya­ka­la­mak he­de­fi­miz ama, yüz­de 40'ı ger­çek­leş­ti­re­lim. Bu­na ne Par­ti­ler Ka­nu­nu en­gel­dir ne Se­çim Ka­nu­nu en­gel­dir. Bu­na en­gel, bir tek zih­ni­yet­tir. O zih­ni­yet dev­ri­mi­nin vü­cut bul­ma­sı için, ba­lı­ğın ba­şı olan -ta­bi­ri ma­zur gö­rün- bu­ra­da, bu işi, mil­le­tin ve ci­ha­nın önü­ne koy­mak la­zım.

Ar­ka­daş­la­rı­mız, ön­ce ko­nu­şan­lar, ka­dın hak­la­rı ba­kı­mın­dan ma­ruz bu­lun­du­ğu­muz sı­kın­tı­la­rı, acı­la­rı, ıs­tı­rap­la­rı, tö­re ci­na­ye­tin­den ka­dın­la­rın eği­tim­den dış­lan­ma­sı­na ka­dar ga­yet gü­zel an­lat­tı­lar, ama, bun­lar yıl­lar­dır an­la­tı­lı­yor. Bu­nun tek çö­zü­mü, bu­ra­da, bu 550 ki­şi­lik yü­ce Mec­li­sin üye­le­ri için­de ka­dın ora­nı­nın yüz­de 52'lik ora­na ya­kın bir dü­ze­ye çı­ka­rıl­ma­sı­dır. O za­man ina­nı­yo­ruz ki, Tür­ki­ye'nin ka­de­ri de de­ği­şe­cek­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - İki-üç cüm­le da­ha mü­sa­ade var mı?

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı lüt­fen ta­mam­la­yın.

YA­ŞAR NU­Rİ ÖZ­TÜRK (De­vam­la) - Ar­ka­daş­la­rı­mız iki­ye kat­la­dı­lar onar da­ki­ka­la­rı­nı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, her şe­ye ka­rı­şan AB, kur­ban­la­rı­mı­zın ke­si­mi­ne, ma­hal­le­ler­de ev­le­ri­mi­zin bo­ya­sı­na ka­dar ka­rı­şan AB, ne hik­met­se, bu ka­dın me­se­le­sin­de cid­di hiç­bir ta­vır ta­kın­ma­mış­tır, cid­di hiç­bir söz söy­le­me­miş­tir; ara sı­ra, böy­le ağ­zı­nın alt ta­raf­la­rın­dan bir iki şey söy­lü­yor, fa­kat, bun­lar­da hiç­bir da­yat­ma ve di­ret­me yok. Ni­çin? Çün­kü, AB'nin he­sa­bı, Tür­ki­ye'nin yü­cel­me­si ve yük­sel­me­si de­ğil, ken­di­le­ri­ne pa­zar ol­ma­sı, hat­ta sö­mür­ge ol­ma­sı için na­sıl bir nok­ta­ya ge­ti­ril­me­si­nin he­sa­bı­dır. Bu işi, Ata­türk Tür­ki­ye'si­nin ço­cuk­la­rı, Ana­do­lu an­ne­le­ri­nin ev­lat­la­rı ya­pa­cak­lar­dır; bu­nu, bu­ra­sı ya­pa­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, söz­le­ri­mi bi­ti­rir­ken, ka­dı­na re­va gö­rü­len hak­sız­lık­la­rın, ka­dı­na re­va gö­rü­len kö­tü­lük­le­rin dur­du­rul­ma­sı­na yö­ne­lik zih­ni­yet dev­ri­min­de üs­tü­mü­ze dü­şe­ni ye­ri­ne ge­tir­mek ümit ve çağ­rı­mı­zı hu­zur­la­rı­nız­da tek­rar­lı­yo­rum ve he­pi­ni­ze, Sa­yın Baş­ka­nı­ma say­gı­la­rı­mı tek­rar ile­ti­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Öz­türk.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin iki öner­ge var­dır, ilk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Na­dir Sa­raç ve 42 mil­let­ve­ki­li­nin, bö­lün­müş yol ça­lış­ma­la­rın­da ka­li­te dü­ze­yi­nin araş­tı­rı­la­rak stan­dar­dın sağ­lan­ma­sı ve ma­li­yet ar­tış­la­rı­nın ön­len­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri (10/426) (x)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Bö­lün­müş yol­la­rın ka­li­te dü­ze­yi­nin be­lir­len­me­si ve bun­dan son­ra ya­pı­la­cak yol ça­lış­ma­la­rın­da stan­dar­dın sağ­la­na­rak ge­rek­siz ma­li­yet ar­tış­la­rı­nın önü­ne ge­çil­me­si­ni te­min et­mek ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğü'nün 104. ve 105. mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı hu­su­sun­da ge­re­ği­nin ya­pıl­ma­sı­nı say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

  1- Na­dir Sa­raç                       (Zon­gul­dak)

  2 - Meh­met Yıl­dı­rım             (Kas­ta­mo­nu)

  3 - Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu    (An­tal­ya)

  4 - Me­sut De­ğer                    (Di­yar­ba­kır)

  5 - Ta­ci­dar Sey­han                (Ada­na)

  6- Ke­mal De­mi­rel                 (Bur­sa)

  7- Ah­met Er­sin                     (İz­mir)

  8- Ve­zir Ak­de­mir                  (İz­mir)

  9- Mus­ta­fa Yıl­maz                (Ga­zi­an­tep)

10- Hak­kı Ül­kü                       (İz­mir)

11- Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu           (Ço­rum)

12- Nu­ret­tin Sö­zen                  (Si­vas)

13- Ah­met Yıl­maz­ka­ya           (Ga­zi­an­tep)

14- Meh­met Kar­tal                  (Van)

15- Meh­met Zi­ya Yer­gök       (Ada­na)

16- Meh­met Par­lak­yi­ğit          (Kah­ra­man­ma­raş)

17- Sı­dı­ka Sa­rı­be­kir                (İs­tan­bul)

18- Meh­met S. Ke­si­moğ­lu      (Kırk­la­re­li)

19- Ali Ok­sal                          (Mer­sin)

20- Yıl­maz Ka­ya                     (İz­mir)

21- Meh­met Kü­çü­ka­şık          (Bur­sa)

22- Türkân Mi­ço­oğul­la­rı         (İz­mir)

23- Ca­nan Arıt­man                 (İz­mir)

24- Bü­lent Ba­ra­ta­lı                  (İz­mir)

(x) (10/426) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin tam metni Tutanağa eklidir.

25- Ufuk Öz­kan                      (Ma­ni­sa)

26- Şev­ket Arz                        (Trab­zon)

27- Hü­se­yin Ba­yın­dır             (Kır­şe­hir)

28- Meh­met Boz­taş                 (Ay­dın)

29- İs­ma­il Özay                      (Ça­nak­ka­le)

30- Se­dat Pe­kel                       (Ba­lı­ke­sir)

31- Meh­met Me­sut Özak­can   (Ay­dın)

32- Er­dal Ka­ra­de­mir               (İz­mir)

33- Uğur Ak­söz                      (Ada­na)

34- Zey­nep Dam­la Gü­rel        (İs­tan­bul)

35- Bih­lun Ta­may­lı­gil             (İs­tan­bul)

36- N. Ga­ye Er­ba­tur               (Ada­na)

37- Oya Aras­lı                        (An­ka­ra)

38- Mev­lüt Coş­ku­ner              (Is­par­ta)

39- Ali Cum­hur Ya­ka             (Muğ­la)

40- Atil­la Kart                         (Kon­ya)

41- Ab­du­la­ziz Ya­zar               (Ha­tay)

42- Mus­ta­fa Ga­zal­cı                (De­niz­li)

43- Ah­met Kü­çük                   (Ça­nak­ka­le)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Özet

Ül­ke­miz­de yük ve yol­cu ta­şı­ma­cı­lı­ğı­nın bü­yük kıs­mı ka­ra­yo­lu ile ger­çek­leş­ti­ril­mek­te­dir. De­niz ve ha­va yol­la­rı­nın son yıl­lar­da ge­li­şim gös­ter­me­si­ne rağ­men ka­ra­yo­luy­la ula­şım, et­kin­li­ği­ni ve ay­rı­ca­lık­lı ko­nu­mu­nu sür­dür­mek­te­dir. Bu­gün ül­ke­mi­zin her ya­nı­na ka­ra­yo­lu ile ra­hat­lık­la ula­şı­la­bil­mek­te­dir. An­cak, gi­de­rek ar­tan araç sa­yı­sı ve bu­nun be­ra­be­rin­de ge­tir­di­ği tra­fik yo­ğun­lu­ğu, mev­cut ka­ra­yol­la­rı­nın ye­ter­siz­li­ği­ni or­ta­ya çı­kar­mış­tır. Özel­lik­le tran­sit yol­lar ar­tık ih­ti­ya­ca ce­vap ve­re­me­ye­cek du­ru­ma gel­miş­tir. 'Bö­lün­müş yol' ya da baş­ka bir ifa­dey­le 'dub­le yol' çö­züm sağ­la­ya­cak se­çe­nek­ler­den bi­ri ola­rak öne çık­mak­ta­dır. Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si'nin ik­ti­da­ra gel­di­ği 2002 yı­lın­da Acil Ey­lem Pla­nı'nda or­ta­ya koy­du­ğu ve önem­li pro­je­ler­den bi­ri ola­rak ta­nıt­tı­ğı bö­lün­müş yol pro­je­si 4 yıl­dır bir­çok mer­kez­de ya­pıl­ma­ya baş­lan­mış­tır. Tür­ki­ye'nin ana aks­la­rı ve tran­sit ko­ri­dor­la­rı in­ce­le­ne­rek, 15 bin ki­lo­met­re yo­lun bö­lün­müş yol ola­rak ya­pıl­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür. Top­lam­da 6800 km. ka­ra­yo­lu bö­lün­müş yol ha­li­ne ge­ti­ril­miş­tir.

Bö­lün­müş yol pro­je­si­nin or­ta­ya atıl­dı­ğı gün­ler­de, yol­la­rın ya­pı­mı biz­zat Sa­yın Baş­ba­kan'ın ifa­de­siy­le "res­mi ku­rum­lar­dan top­la­na­cak ma­ki­ne­ler ve de­re ya­tak­la­rın­da­ki mal­ze­me­ler kul­la­nı­la­rak" ola­ca­ğı şek­lin­dey­di. Bu şe­kil­de oluş­tu­ru­la­cak yol­lar sat­hi kap­la­ma ola­rak tra­fi­ğe açı­la­cak­tı. Hat­ta geç­miş ik­ti­dar­lar dö­ne­min­de iha­le­si ya­pı­lıp ya­pı­mı­na baş­lan­mış olan BSK (Bi­tüm­lü Sı­cak Ka­rı­şım) yol­la­rın­da Sat­hi Kap­la­ma dö­nüş­tü­rül­me­si­ne yö­ne­lik bü­tün Ka­ra­yol­la­rı teş­ki­la­tı­na ge­nel­ge gön­de­ril­miş­ti. Ka­ra­yo­lu üst­ya­pı pro­je­len­dir­me­le­rin­de BSK ve­ya Sat­hi Kap­la­ma bir­bi­ri­nin al­ter­na­ti­fi as­la de­ğil­dir. Bir yol­da pro­je­len­dir­me saf­ha­sın­da tra­fik sa­yım­la­rı vb. kri­ter­le­re gö­re yo­lun üst ya­pı­sı BSK ve­ya Sat­hi Kap­la­ma ola­rak be­lir­le­nir. So­nuç ola­rak bü­rok­ra­tın ve­ya si­ya­si­nin ira­de­si­ne bağ­lı de­ğil­dir.

Dün­ya­da ilk kez AKP ik­ti­da­rı dö­ne­min­de bö­lün­müş yol ya­pı­mı için res­mi ku­rum­la­rın ma­ki­ne par­kı kul­la­nıl­mış­tır. Ve yi­ne ilk kez yol ya­pı­mı, kış ay­la­rı­na bı­ra­kıl­mış­tır. İk­ti­dar par­ti­si­nin gö­re­ve ge­tir­di­ği Ka­ra­yol­la­rı yö­ne­ti­ci­le­ri­nin bir kıs­mı (yol ya­pı­mıy­la il­gi­li olan­lar) bu uy­gu­la­ma­nın doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı, sa­de­ce akar­ya­kıt mas­ra­fı ile yol­la­rın iha­le­si­nin ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ni an­lat­ma­ya ça­lış­tık­la­rı için gö­rev­le­rin­den ay­rıl­mak zo­run­da bı­ra­kıl­mış­lar­dır. Kış şart­la­rın­da ya­pı­lan yol­lar, 2 ay son­ra bo­zul­ma­ya baş­la­dı­ğın­da Sa­yın Baş­ba­kan'ın ve bü­rok­rat­la­rı­nın da­hi­ce fik­ri ter­ke­dil­miş ve yol­lar yi­ne iha­le usu­lü ya­pıl­ma­ya baş­lan­mış­tır. Ne var ki bu kez de komp­le yol iha­le­si yap­mak ye­ri­ne yol­da­ki ima­lat grup­la­rı ay­rı ay­rı iha­le­ye çı­ka­rı­lın­ca sa­nat ya­pı­la­rı, top­lak iş­le­ri, üst­ya­pı gi­bi iş­ler da­ha de­ne­yim­siz, do­na­nım­sız ve bi­ri­kim­siz ki­şi­le­re ve­ril­me­ye baş­lan­mış­tır. Yük­sek ten­zi­lat­lar­la (%70'le­re va­ran) ve tek­nik de­ne­yim­den yok­sun ya­pı­lar ye­ni­den if­las edin­ce so­rum­lu bu­lu­na­ma­mış­tır. Ya­pı­lan bö­lün­müş yol­la­rın önem­li bir bö­lü­mü AKP ik­ti­da­rı­nın ya­pım yön­te­mi­ni ta­rif et­ti­ği yol­lar­dan ol­ma­yıp, 2002 yı­lın­dan ön­ce pro­je­li ola­rak iha­le­si ya­pıl­mış ve ya­pı­mı de­vam eden Bi­tüm­lü Sı­cak Ka­rı­şım yol­la­rı­dır.

Bö­lün­müş yol ya­pıl­ma­sı, can ve mal kay­bı­nı azalt­ma­sı­nın ya­nı sı­ra tra­fik yo­ğun­lu­ğu­na çö­züm ge­tir­me­si ba­kı­mın­dan önem­li­dir. An­cak da­ha da önem­li olan un­sur, yo­lun ka­li­te­li ol­ma­sı­dır. Ka­lı­cı çö­züm­ler ye­ri­ne ge­çi­ci çö­züm­le­ri ter­cih eden AKP hü­kü­me­ti, yol ya­pı­mın­da ka­li­te­yi göz ar­dı et­miş­tir. Yol ya­pı­mın­da en önem­li un­sur olan alt ze­min in­şa­sın­da ka­li­te en aza dü­şü­rül­müş­tür. So­nuç ola­rak bö­lün­müş yol­la­rın bü­yük bir kıs­mın­da ya­pı­mı­nın üze­rin­den 1 yıl da­hi geç­me­den çök­me­ler ve çu­kur­lar oluş­muş­tur. 3,1 mil­yar YTL har­ca­na­rak bö­lün­müş yol­lar ha­li­ne ge­ti­ri­len ka­ra­yol­la­rı­nın çök­me­si ve bu ne­den­le ye­ni­len­mek zo­run­da ka­lın­ma­sı, ma­li­yet­le­ri iki­ye kat­la­mış, kıt ül­ke kay­nak­la­rı­nın ve­rim­siz bir şe­kil­de kul­la­nıl­ma­sı­na yol aç­mış­tır.

Bö­lün­müş yol­la­rın ka­li­te dü­ze­yi­nin be­lir­len­me­si ve bun­dan son­ra ya­pı­la­cak yol ça­lış­ma­la­rın­da stan­dar­dın sağ­la­na­rak ge­rek­siz ma­li­yet ar­tış­la­rı­nın önü­ne ge­çil­me­si­ni te­min et­mek ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğü'nün 104. ve 105. mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı hu­su­sun­da ge­re­ği­nin ya­pıl­ma­sı­nı say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­lur.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, oku­nan öner­ge 500 ke­li­me­den faz­la ol­du­ğu için öze­ti okun­muş­tur. An­cak, tam met­ni tu­ta­nak der­gi­sin­de ya­yım­la­na­cak­tır.

Öner­ge gün­dem­de ye­ri­ni ala­cak ve Mec­lis araş­tır­ma­sı açı­lıp açıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ön gö­rüş­me, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­cak­tır.

Şim­di ikin­ci öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yurt ve 44 mil­let­ve­ki­li­nin, ec­za­cı­lık mes­le­ğin­de­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/427)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın 38 mil­yar do­lar ola­ca­ğı tah­min edi­len ül­ke­miz­de, bu­nun yüz­de 30'unu ilaç har­ca­ma­la­rı­nın ala­ca­ğı tah­min edil­mek­te­dir.  OECD ül­ke­le­ri­ne gö­re ki­şi ba­şı­na ilaç har­ca­ma­sı ba­kı­mın­dan, Tür­ki­ye özel­lik­le Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­ne gö­re ge­ri du­rum­da­dır. SSK ve Ye­şil Kart­lı­la­rın ser­best ec­za­ne­ler­den ilaç alı­mı ne­de­niy­le ön­ce­ki yıl­la­ra gö­re bu oran­da cid­di ar­tış­lar mey­da­na gel­miş­tir.

6197 sa­yı­lı Ec­za­ne­ler ve Ec­za­cı­lık Hiz­met­le­ri Hak­kın­da Ka­nun, ec­za­cı­lık mes­le­ği­nin gün­cel ge­rek­le­ri­ne ya­nıt ver­mek­ten uzak­tır. Ya­sa hak­kın­da uzun sü­re­dir ça­lış­ma­lar yü­rü­ten "Türk Ec­za­cı­lar Bir­li­ği"ne ku­lak ve­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Ec­za­cı­lık tek­nis­yen­le­ri için eği­ti­min zo­run­lu ha­le ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

SSK ve Ye­şil Kart­lı­la­rın ec­za­ne­ler­den ilaç al­ma­ya baş­la­ma­sı, İlaç Fi­yat Ka­rar­na­me­si ile ilaç fi­yat­la­rı­nın düş­müş ol­ma­sı, ilaç­ta KDV oran­la­rı­nın 1 Mart 2004 ta­ri­hin­den iti­ba­ren % 8 ola­rak uy­gu­lan­ma­sı, iyi bir ge­liş­me ol­mak­la be­ra­ber, ilaç ham­mad­de­le­rin­de de KDV ora­nı­nın dü­şü­rül­me­si ge­rek­mek­te­dir.

İlaç alım­la­rın­da ka­mu ku­rum­la­rı­nın, be­lir­le­nen sü­re­ler­de ge­ri öde­me yap­ma­ma­la­rı, ec­za­cı­la­rın fi­nans sı­kın­tı­sı ya­şa­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır. Di­ğer yan­dan, SSK'nın re­çe­te­le­rin bir kıs­mı­nın kon­trol et­tik­ten son­ra ec­za­cı­ya ge­ri gön­der­me­me­si ve­ya re­çe­te ke­sin­ti­si­nin ne­de­ni­ni bil­dir­me­me­si, önem­li bir sı­kın­tı­ya ne­den ol­mak­ta­dır. Re­çe­te kon­trol­le­ri­nin el­le ya­pıl­ma­sın­dan kay­nak­lı ha­ta­lar ve ha­ta­lı re­çe­te­le­rin ia­de edil­me­me­si uy­gu­la­ma­sı­nın ya­rat­tı­ğı ka­yıp­lar ne­de­niy­le ge­ri öde­me ile il­gi­li de bir stan­dart ih­ti­ya­cı­na ge­rek­si­nim du­yul­mak­ta­dır.

Te­da­vi Yar­dı­mı Teb­li­ği ile re­çe­te­ye ya­zım ve ge­ri öde­me ko­şul­la­rı­nın bir­çok for­ma­li­te ge­rek­ti­rir şe­kil­de ya­pıl­ma­sı, bir­çok ila­cın uz­man he­kim ta­ra­fın­dan ya­zıl­ma zo­run­lu­lu­ğu gi­bi uy­gu­la­ma­lar, has­ta­lar açı­sın­dan da so­run­lar ya­rat­mak­ta ve has­ta­la­rın ilaç te­mi­nin­de güç­lük ya­şa­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta­dır. Te­da­vi Yar­dı­mı­na İliş­kin Teb­liğ'in da­ha sa­de ve ba­sit ol­ma­sı uy­gu­la­ma­nın da­ha sağ­lık­lı ve doğ­ru ya­pıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak­tır.

Ge­ri öde­me ko­nu­sun­da ya­şa­nan so­ru­nu çöz­mek için; büt­çe­den sağ­lı­ğa ay­rı­lan pa­yın ar­tı­rıl­ma­sı, ku­rum­la­rın ilaç öde­me­le­ri­ne ay­rı­lan öde­ne­ği ön­ce­lik­ler­den bi­ri ha­li­ne ge­tir­me­si, bor­cu­nu za­ma­nın­da öde­me­si ve za­ma­nın­da öde­ye­mi­yor­sa ec­za­cı­nın geç öde­me­den do­ğan za­ra­rı­nı te­la­fi et­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Ec­za­cı­lar bir yan­dan ilaç fi­yat de­ği­şim­le­ri ve re­çe­te kon­trol­le­ri­nin stan­dart ol­ma­ma­sın­dan kay­nak­lı bü­yük sı­kın­tı­lar ya­şa­mak­ta, di­ğer ta­raf­tan da ka­mu­nun ilaç ta­sar­ru­fu­nun ec­za­cı­lar üze­rin­den ya­pıl­ma­sı gi­bi bir yan­lış yak­la­şı­mın mağ­du­ru ko­nu­mu­na ge­ti­ril­mek­te­dir­ler. İla­cın en bü­yük alı­cı­sı olan ka­mu sek­tö­rü ilaç ıs­kon­to­la­rı­nı her yıl bi­raz da­ha yu­ka­rı­ya çek­me­ye uğ­raş­mak­ta, bu da ec­za­cı­lar açı­sın­dan güç­lük­ler ya­rat­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye'nin eş­de­ğer ilaç kul­la­nı­mı­nı özen­di­ri­ci da­ha ge­niş ted­bir­ler al­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. İlaç­la­rın akıl­cı kul­la­nı­mı ile il­gi­li top­lu­mu bi­linç­len­di­ri­ci fa­ali­yet­ler yü­rüt­mek, hem in­san sağ­lı­ğı hem de ka­mu büt­çe­si­nin ko­run­ma­sı açı­sın­dan çok el­zem bir ko­nu­dur. Bu ko­nu­da ge­rek­li ted­bir­le­rin alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ori­ji­nal ilaç üre­ti­mi için Ar-Ge alt­ya­pı­sı­nın ge­liş­ti­ril­me­si ve ge­rek­li in­san gü­cü­nün eği­ti­mi önem­li ko­nu­lar­dır. Bu ne­den­le Ar-Ge ya­tı­rım­la­rı­nın özel teş­vik kap­sa­mı­na alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ec­za­cı­lık mes­le­ği­nin ül­ke­miz­de bir kar­şı­lı­ğı­nın ol­ma­ma­sı, ec­za­cı­la­rı­mı­zın "ikin­ci sı­nıf va­tan­daş" gi­bi gö­rül­me­si­ne ne­den ol­mak­ta­dır. AB ül­ke­le­ri­nin ço­ğun­da var olan ve her ilaç­ta ku­tu ba­zın­da bir de­ğer­le ifa­de edi­len mes­lek hak­kı­nın, ar­tık ül­ke­miz­de de bir kar­şı­lı­ğı­nın ol­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ka­mu­da ça­lış­mak­ta olan yak­la­şık 1.500 ec­za­cı­nın, bir­çok so­run­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. Has­ta­ne­ler­de ba­şec­za­cı kad­ro­la­rı bu­lun­ma­mak­ta­dır. Ec­za­cı­lık­ta li­san­süs­tü dip­lo­ma­ya sa­hip ec­za­cı­lar ba­şec­za­cı sı­fa­tı­nı kul­la­na­ma­mak­ta ve bu­nun ge­re­ği bir­çok hak­tan ya­rar­la­na­ma­mak­ta­dır­lar. Çe­şit­li ku­rum­lar­da ça­lış­mak­ta olan ec­za­cı­lar ara­sın­da­ki üc­ret eşit­siz­li­ği ha­len de­vam et­mek­te­dir. Sa­de­ce pa­ra­sal ol­ma­mak­la be­ra­ber öz­lük hak­la­rı da ku­rum­dan ku­ru­ma fark­lı­lık gös­ter­mek­te­dir. Ka­mu­da ça­lı­şan ec­za­cı­la­rın de­ne­tim mak­sa­dıy­la dış gö­re­ve çık­ma­la­rı­na rağ­men, har­cı­rah hiz­met­le­rin­den ya­rar­la­na­ma­ma­la­rı da mad­di ka­yıp­la­rı­na ne­den ol­mak­ta­dır.

Ec­za­cı­lık mes­le­ği­nin so­run­la­rı­nın, gü­nü­müz ko­şul­la­rı­na gö­re cid­di bir şe­kil­de araş­tı­rı­la­bil­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98. ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç Tü­zü­ğü'nün 104. ve 105. mad­de­le­ri­ne gö­re Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­nı arz ede­rim.

1- Mus­ta­fa Öz­yurt                   (Bur­sa)

2- Ali Ars­lan                           (Muğ­la)

3- Se­zai Ön­der                        (Sam­sun)

4- Ta­ci­dar Sey­han                   (Ada­na)

5- Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu        (An­tal­ya)

6- Ke­mal De­mi­rel                    (Bur­sa)

7- Me­sut De­ğer                       (Di­yar­ba­kır)

8- Mus­ta­fa Yıl­maz                  (Ga­zi­an­tep)

9- Ah­met Er­sin                        (İz­mir)

10- Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu           (Ço­rum)

11- Hak­kı Ül­kü                       (İz­mir)

12- Nu­ret­tin Sö­zen                  (Si­vas)

13- Ah­met Yıl­maz­ka­ya           (Ga­zi­an­tep)

14- Na­dir Sa­raç                       (Zon­gul­dak)

15- Sı­dı­ka Sa­rı­be­kir                (İs­tan­bul)

16- Meh­met Kar­tal                  (Van)

17- Meh­met S. Ke­si­moğ­lu      (Kırk­la­re­li)

18- Ali Ok­sal                          (Mer­sin)

19- Yıl­maz Ka­ya                     (İz­mir)

20- Meh­met Kü­çü­ka­şık           (Bur­sa)

21- Türkân Mi­ço­oğul­la­rı         (İz­mir)

22- Ca­nan Arıt­man                  (İz­mir)

23- Bü­lent Ba­ra­ta­lı                  (İz­mir)

24- Ufuk Öz­kan                      (Ma­ni­sa)

25- Şev­ket Arz                        (Trab­zon)

26- Hü­se­yin Ba­yın­dır              (Kır­şe­hir)

27- Meh­met Boz­taş                 (Ay­dın)

28- Meh­met Zi­ya Yer­gök        (Ada­na)

29- İs­ma­il Özay                       (Ça­nak­ka­le)

30- Se­dat Pe­kel                       (Ba­lı­ke­sir)

31- Meh­met Me­sut Özak­can   (Ay­dın)

32- Er­dal Ka­ra­de­mir                (İz­mir)

33- Meh­met Par­lak­yi­ğit           (Kah­ra­man­ma­raş)

34- Meh­met Yıl­dı­rım              (Kas­ta­mo­nu)

35- Ve­zir Ak­de­mir                  (İz­mir)

36- Uğur Ak­söz                      (Ada­na)

37- Bih­lun Ta­may­lı­gil             (İs­tan­bul)

38- N. Ga­ye Er­ba­tur                (Ada­na)

39- Oya Aras­lı                        (An­ka­ra)

40- Mev­lüt Coş­ku­ner              (Is­par­ta)

41- Ali Cum­hur Ya­ka             (Muğ­la)

42- Atil­la Kart                         (Kon­ya)

43- Ab­du­la­ziz Ya­zar               (Ha­tay)

44- Mus­ta­fa Ga­zal­cı                (De­niz­li)

45- Ah­met Kü­çük                   (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­lur.

Öner­ge gün­dem­de ye­ri­ni ala­cak ve Mec­lis araş­tır­ma­sı açı­lıp açıl­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ön gö­rüş­me, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 15.39

 

 

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.57

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 72'nci Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

IV. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

3.- Rad­yo ve Te­le­viz­yon­la­rın Ku­ru­luş ve Ya­yın­la­rı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1300) (S. Sa­yı­sı: 1342)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Av­ru­pa Pa­tent­le­ri­nin Ve­ril­me­si ile İl­gi­li Söz­leş­me­nin (Av­ru­pa Pa­tent Söz­leş­me­si) De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin An­laş­ma­ya Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

4.- Av­ru­pa Pa­tent­le­ri­nin Ve­ril­me­si ile İl­gi­li Söz­leş­me­nin (Av­ru­pa Pa­tent Söz­leş­me­si) De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin An­laş­ma­ya Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1075) (S. Sa­yı­sı: 1022)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

5'in­ci sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Eti­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ge­lir Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın ve Eki Pro­to­ko­lün Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

5.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Eti­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ge­lir Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın ve Eki Pro­to­ko­lün Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1242) (S. Sa­yı­sı: 1338)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

6'ncı sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ara­sın­da Ge­lir ve Ser­vet Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

6.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ara­sın­da Ge­lir ve Ser­vet Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1176) (S. Sa­yı­sı: 1185)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

7'nci sı­ra­da yer alan, 10 Ka­sım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Ta­rih­le­rin­de Ce­nev­re'de Göz­den Ge­çi­ri­len 2 Ara­lık 1961 Ta­rih­li Ye­ni Bit­ki Çe­şit­le­ri­nin Ko­run­ma­sı Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me­si­ne Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

7.- 10 Ka­sım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Ta­rih­le­rin­de Ce­nev­re'de Göz­den Ge­çi­ri­len 2 Ara­lık 1961 Ta­rih­li Ye­ni Bit­ki Çe­şit­le­ri­nin Ko­run­ma­sı Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me­si­ne Ka­tıl­ma­mı­zın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1135) (S. Sa­yı­sı: 1085)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

8'in­ci sı­ra­da yer alan, Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

8.- Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1249) (S. Sa­yı­sı: 1344) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Ye­rin­de.

Hükûmet? Ye­rin­de.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1344 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Si­nan Öz­kan, bu­yu­run.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA Sİ­NAN ÖZ­KAN (Kas­ta­mo­nu) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın ge­ne­li üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­dım. Ko­nuş­ma­mın ba­şın­da, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

(x) 1344 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Üze­rin­de gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun ta­sa­rı­sı, 20 bin po­lis me­mu­ru kad­ro­su ih­da­sı­nı ön­gö­ren bir dü­zen­le­me­dir. Bu ta­sa­rı siz­le­rin oy­la­rıy­la ka­bul edi­lip ka­nun­laş­tı­ğın­da, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün per­so­nel sı­kın­tı­sı önem­li öl­çü­de or­ta­dan kal­ka­cak­tır. Bo­şa­lan kad­ro­la­rın dol­du­rul­ma­sı­na ila­ve­ten, 20 bin ye­ni kad­ro­nun önü­müz­de­ki dö­nem içe­ri­sin­de dol­du­rul­ma­sı hem em­ni­yet teş­ki­la­tı­mız­da cid­di bir ra­hat­la­ma sağ­la­ya­cak hem de asa­yi­şin te­mi­ni, suç ve suç­lu­lar­la mü­ca­de­le ko­nu­la­rın­da önem­li bir iler­le­me sağ­lan­ma­sı­na yol aça­cak­tır.

Böy­le bir dü­zen­le­me­ye, ya­ni, po­lis me­mu­ru sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na olan ih­ti­yaç he­pi­mi­zin ma­lu­mu­dur. Zi­ra, ül­ke­mi­zin sos­yal ve eko­no­mik yön­ler­den ge­liş­me­si, ye­ni yer­le­şim bi­rim­le­ri­nin ku­rul­ma­sı, mev­cut yer­le­şim böl­ge­le­rin­de­ki nü­fus ar­tı­şı ve mül­ki ya­pı­lan­ma­da mey­da­na ge­len de­ği­şik­lik­ler­le bir­lik­te, jan­dar­ma so­rum­lu­luk böl­ge­sin­de bu­lu­nan yer­le­şim böl­ge­le­ri­nin po­lis so­rum­lu­luk böl­ge­le­ri­ne dev­re­dil­me­si gi­bi ne­den­ler, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın iş yü­kü­nü ve per­so­nel ih­ti­ya­cı­nı sü­rek­li ar­tır­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu ve­ri­le­ri­ne gö­re 2000 yı­lın­da ül­ke­mi­zin nü­fu­su 67 mil­yon 800 bin iken, bu sa­yı­nın bu­gün 73 mil­yo­na çık­tı­ğı tah­min edil­mek­te­dir. Kent ve kır­sal ke­sim nü­fus de­ği­şim eği­li­mi kent­le­re akış yö­nün­de­dir. 2000 yı­lın­da po­lis böl­ge­sin­de­ki nü­fus yak­la­şık 43 mil­yon 500 bin iken, bu­gün, bu, yüz­de 13,8 ora­nın­da ar­ta­rak, 49 mil­yon 500 bi­ne çık­mış­tır.

Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ül­ke­ler­de or­ta­la­ma 250 ki­şi­ye 1 po­lis düş­mek­tey­ken, ül­ke­miz­de po­lis sa­yı­sı 167 bin olup, 1 po­lis 300 ki­şi­ye hiz­met ver­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na gö­re bu sa­yı­nın ye­ter­siz ol­du­ğu bir ger­çek­tir. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de­ki 250 ki­şi­ye 1 po­lis stan­dar­dı dik­ka­te alın­dı­ğın­da, bu­gün ol­ma­sı ge­re­ken po­lis sa­yı­sı 198 bin, 2009 yı­lın­da 210 bin, 2012 yı­lın­da ise 220 bin şek­lin­de­dir. Ya­ni, bu dü­zen­le­mey­le 20 bin po­lis me­mu­ru kad­ro­su ih­das edi­lip, alın­dı­ğın­da, bu stan­dar­da, bu­gün iti­ba­rıy­la önem­li öl­çü­de yak­laş­mış ola­ca­ğız.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Hükûme­ti­miz, gö­re­ve gel­di­ği ta­rih­ten bu­gü­ne ka­dar her yıl po­lis me­mu­ru sa­yı­sı­nı ar­tır­mış, bu­na dö­nük eği­tim alt­ya­pı­sı­nı kur­ma ko­nu­sun­da önem­li adım­lar at­mış­tır. 2002 yı­lı so­nun­da, ya­ni, AK Par­ti İk­ti­da­rı ba­şın­da ül­ke­miz­de po­lis me­mu­ru sa­yı­sı 155 bin ci­va­rın­da iken, bu­gün, hâli­ha­zır­da bu sa­yı 167 bin­dir. Ya­ni, dört yıl zar­fın­da ül­ke­miz­de po­lis me­mu­ru sa­yı­sı 12 bin art­mış­tır.

Ar­tan per­so­nel açı­ğı­nın kı­sa sü­re­de gi­de­ri­le­bil­me­si ve ide­al per­so­nel sa­yı­la­rı­na ulaş­mak ama­cıy­la, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 2003 yı­lın­da al­dı­ğı bir ka­rar­la, po­lis mes­lek yük­se­ko­ku­lu sa­yı­sı 20'den 27'ye çı­ka­rıl­mış­tır. 2003 yı­lın­da 4.630 me­zun ve­ren po­lis mes­lek yük­se­ko­kul­la­rı, bu­gün 6.367 po­lis me­mu­ru me­zun ve­rir hâle gel­miş­tir.

Em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın po­lis me­mu­ru sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na yö­ne­lik en önem­li ça­lış­ma ise, yi­ne bi­zim dö­ne­mi­miz­de, 26/4/2005 ta­rih ve 5336 sa­yı­lı Ka­nun'la po­lis mes­lek eği­tim mer­ke­zi mü­dür­lük­le­ri­nin açıl­ma­sı­dır. Bu kap­sam­da 9 ta­ne po­lis mes­lek eği­tim mer­ke­zi mü­dür­lü­ğü fa­ali­ye­te geç­miş­tir. 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la bu okul­lar­dan top­lam 7.050 po­lis me­mu­ru me­zun ol­muş, önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de ise yıl­lık or­ta­la­ma 7.500 po­lis me­mu­ru­nun me­zun ol­ma­sı plan­lan­mış­tır.

Üni­ver­si­te­le­rin dört yıl­lık fa­kül­te ve yük­se­ko­kul­la­rın­dan me­zun olan­la­rın baş­vu­ra­bil­di­ği po­lis mes­lek eği­tim mer­ke­zi mü­dür­lük­le­riy­le bir­lik­te em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın ge­nel eği­tim se­vi­ye­sin­de ve ni­te­li­ğin­de cid­di bir ar­tış ya­şan­mak­ta­dır.

Bu­nun ya­nı sı­ra, em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­nin eği­tim se­vi­ye­si­nin yük­sel­til­me­si ama­cıy­la, Ana­do­lu Üni­ver­si­te­si Açık Öğ­re­tim Fa­kül­te­siy­le ya­pı­lan pro­to­kol çer­çe­ve­sin­de em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­nin en az iki yıl­lık ön li­sans prog­ra­mı me­zu­nu ol­ma­sı amaç­lan­mış ve bu­gü­ne ka­dar 87.317 per­so­nel -ki, bu, top­lam per­so­ne­lin yüz­de 48'ine te­ka­bül et­mek­te­dir- prog­ra­ma ka­yıt yap­tır­mış, bun­lar­dan 24.876'sı da me­zun ol­muş­tur.

Em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­nin 2001-2006 yıl­la­rı ara­sın­da­ki eği­tim se­vi­ye­si­ne ba­kıl­dı­ğın­da or­ta­okul ve li­se me­zun­la­rı­nın sa­yı­sı­nın düş­tü­ğü, ön li­sans ve li­sans me­zun­la­rı­nın sa­yı­sın­da da ar­tış ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir.

Bu yıl­lar ara­sın­da, ya­ni 2001-2006 yıl­la­rı ara­sın­da ön li­sans me­zun­la­rı­nın ora­nı yüz­de 7,94'ten yüz­de 38,93'e, li­sans me­zun­la­rı­nın ora­nı ise yüz­de 9'dan yüz­de 16,27'ye yük­sel­miş­tir.

Hü­la­sa, 2003 yı­lın­dan be­ri, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın hem per­so­nel yö­nün­den cid­di şe­kil­de güç­len­di­ril­di­ği hem de per­so­nel ka­li­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı­na dö­nük cid­di adım­la­rın atıl­dı­ğı or­ta­da­dır. Bu ta­sa­rıy­la he­def­le­nen 20 bin ye­ni po­lis me­mu­ru kad­ro­su­nun ih­da­sı ve bu sa­yı­da me­mu­run is­tih­da­mıy­la da, gü­ven­lik hiz­met­le­ri­nin iyi­leş­ti­ril­me­si­ne cid­di kat­kı­da bu­lu­nu­la­cak ve po­lis­le­rin da­ha iyi şart­lar­da hiz­met ver­me­si te­min edi­le­cek­tir.

Gü­nü­müz şart­la­rın­da suç­lar çe­şit­len­miş, suç­la­rın iş­le­ni­şin­de tek­no­lo­ji çok yo­ğun bi­çim­de kul­la­nı­lır ol­muş­tur. İş­te bu nok­ta­da, tek­no­lo­ji­yi kul­la­nan, özel­lik­le bi­li­şim tek­no­lo­ji­si­ni iyi kul­la­nan suç­lu­lar ve or­ga­ni­ze suç ör­güt­le­riy­le mü­ca­de­le et­mek ve bu mü­ca­de­le­yi et­kin şe­kil­de ger­çek­leş­ti­rip ne­ti­ce al­mak için, po­li­si­mi­zin, em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­mi­zin bu tek­no­lo­ji­yi kul­la­na­bi­le­cek ye­ter­li­lik­te eği­til­me­si, per­so­nel ka­li­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı son de­re­ce önem­li­dir. İş­te, suç ve suç­lu­luk­la mü­ca­de­le­de bi­li­şim ve ile­ti­şim tek­no­lo­ji­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sı ve alan hâki­mi­ye­ti­nin sağ­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Bu dört yıl­lık AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, per­so­nel sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı ya­nın­da per­so­nel ka­li­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı­na da en az onun ka­dar önem ve­ril­miş, po­li­sin hiz­met içi eği­tim fa­ali­yet­le­ri ar­tı­rıl­mış, gö­re­viy­le il­gi­li ko­nu­lar­da po­li­si­mi­zin tek­no­lo­ji­yi kul­lan­ma­sı için hem bu­nun alt­ya­pı­sı oluş­tu­rul­muş hem de per­so­nel, bu tek­no­lo­ji­yi kul­la­na­bi­le­cek şe­kil­de ye­tiş­ti­ril­miş­tir.

Bu kap­sam­da, bi­li­şim tek­no­lo­ji­le­ri­ni kul­la­na­rak suç ve suç­lu­lu­ğun azal­tıl­ma­sı ama­cıy­la önem­li pro­je­ler ha­ya­ta ge­çi­ril­miş­tir. İlk ola­rak İs­tan­bul'da uy­gu­la­ma­ya baş­la­nan MO­BE­SE Pro­je­si di­ğer il­le­re de yay­gın­laş­tı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. 2007 yı­lı için­de on al­tı ili­miz­de bu sis­te­min ku­rul­ma­sı he­def­len­mek­te­dir. Suç­la mü­ca­de­le ve suç­lu­la­rın tes­pi­tin­de çok önem­li bir pro­je­dir. Hrant Dink ci­na­ye­ti fa­ili­nin de MO­BE­SE ka­me­ra­la­rı­nın gö­rün­tü­le­ri in­ce­le­ne­rek tes­pit edil­di­ği ha­tır­la­nır­sa bu pro­je­nin öne­mi da­ha iyi an­la­şı­la­bi­lir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şu an Ge­nel Ku­rul­da gö­rüş­tü­ğü­müz ta­sa­rı ile 20 bin ye­ni po­lis me­mu­ru­nun em­ni­yet teş­ki­la­tı saf­la­rı­na ka­tıl­ma­sı­nın, bu yol­la ül­ke­miz­de asa­yiş ve gü­ven­li­ğin da­ha ar­zu­la­nan se­vi­ye­ye çı­ka­rıl­ma­sı­nın yo­lu açıl­mak­ta­dır. Bu şe­kil­de, hem 20 bin ka­dar gen­ci­mi­ze ka­mu­da is­tih­dam imkânı sağ­la­na­cak hem de top­lu­mu­mu­zu hu­zur­suz eden, ra­hat­sız eden, gasp, kap­kaç ve ben­ze­ri suç­lar­la, te­rör­le ve or­ga­ni­ze suç­lar­la da­ha et­kin mü­ca­de­le edi­le­bi­le­cek­tir. Bu­ra­da he­def­le­nen el­bet­te ki bu­dur. An­cak, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şü­le­rek ka­bul edi­len ta­sa­rı­ya ko­mis­yo­nun Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li üye­le­ri mu­ha­le­fet şer­hi koy­muş­lar ve olum­suz oy kul­lan­mış­lar­dır. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın per­so­nel ih­ti­ya­cı bu ka­dar faz­la iken ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri de bu­nu ifa­de edi­yor iken, 20 bin po­lis me­mu­ru kad­ro­su ih­das eden, em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zı güç­len­di­ren, suç ve suç­luy­la mü­ca­de­le­de önem­li bir adım an­la­mı ta­şı­yan ve bu­nun dı­şın­da hiç­bir dü­zen­le­me ge­tir­me­yen böy­le bir ka­nun ta­sa­rı­sı­na ana mu­ha­le­fet par­ti­si­ne men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­nin kar­şı çık­ma­sı­nın al­tın­da ya­tan man­tı­ğı an­la­mak ger­çek­ten çok zor­dur. Ger­çi, mu­ha­le­fet şer­hi okun­du­ğun­da, bu­na da­ir ba­zı sö­züm ona çe­kin­ce­le­ri­ni sa­tır ara­la­rın­da ifa­de et­miş­ler. Şöy­le de­ni­li­yor ay­rı­şık oy ya­zı­sın­da: "AK Par­ti Hükûme­ti, po­lis ata­ma­la­rın­da, cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni de­ğiş­tir­me­yi ve yoz­laş­tır­ma­yı he­def alan bir kad­ro­laş­ma sü­re­ci baş­lat­mış­tır." Bu ifa­de üze­ri­ne söy­le­ne­bi­le­cek tek bir şey ola­bi­lir: El in­saf! Çün­kü, po­lis me­mur­la­rı po­lis mes­lek yük­se­ko­kul­la­rı­na es­ki­den ol­du­ğu gi­bi yi­ne ÖSYM'nin yap­tı­ğı mer­kezî yer­leş­tir­me sı­na­vı, ya­ni üni­ver­si­te sı­na­vı ola­rak bi­li­nen ÖSS sı­na­vın­da alı­nan pu­an­lar esas alı­na­rak ka­bul edil­mek­te, bu­nun ya­nın­da, boy, ki­lo gi­bi mes­le­ğin ge­rek­tir­di­ği bir­ta­kım şart­lar da ta­bii ola­rak aran­mak­ta­dır. Ya­ni, biz­den ön­ce usul ney­se, bi­zim dö­ne­mi­miz­de de usul ay­nen de­vam et­mek­te­dir. Ora­ya alı­nan genç­le­ri­mi­zin hep­si de bu mem­le­ke­tin ev­lat­la­rı­dır. Bi­zim için, ta­şı­dık­la­rı dü­şün­ce, si­ya­si gö­rüş de önem­li de­ğil­dir. Önem­li olan, bun­la­rın dev­let ve mil­let­le­ri­ne bağ­lı­lık­la­rı ve gö­rev­le­ri­nin ge­rek­tir­di­ği ni­te­lik­le­re sa­hip ol­ma­la­rı­dır. Bu­nun öte­sin­de, bi­zim, hiç kim­se­nin ka­fa­sı­nın içiy­le ya da iç dün­ya­sıy­la il­gi­li bir ke­ha­net­te bu­lun­ma gi­bi bir ni­ye­ti­miz yok­tur, ola­maz da. Her yıl alı­nan bin­ler­ce öğ­ren­ci­nin si­ya­si gö­rü­şü­nü tes­pit et­mek de za­ten müm­kün de­ğil­dir. Bu önem­li de de­ğil­dir. Bi­zim için, AK Par­ti için önem­li de­ğil­dir, ama, öy­le an­la­şı­lı­yor ki, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si için bu ga­yet önem­li. Herhâlde, ara­dan on yı­lı aş­kın bir sü­re geç­me­si­ne rağ­men, "Ken­di teş­ki­la­tı­mın men­sup­la­rı­nı al­ma­yıp da fi­lan­ca par­ti­li­le­ri mi ala­cak­tım?" di­ye­bi­len bir Ada­let Ba­ka­nı­nın zih­ni­ye­ti­ni ay­nen ta­şı­ma­ya de­vam edi­yor­lar.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Siz hâlâ prob­lem çık­ma­sı­nı mı is­ti­yor­su­nuz de­ğer­li kar­de­şim?

Sİ­NAN ÖZ­KAN (De­vam­la) - Ama, ar­ka­daş­lar, bu zih­ni­ye­ti, bu an­la­yı­şı terk et­me­mi­zin za­ma­nı gel­di de ge­çi­yor.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sen, sen, sen… Hâlâ prob­lem çı­kar­mak is­ti­yor mu­su­nuz?

Sİ­NAN ÖZ­KAN (De­vam­la) - Bu asıl­sız kad­ro­laş­ma id­di­ala­rı­nı o ka­dar yo­ğun­laş­tır­dı­nız ki,  ta­ma­men ob­jek­tif kri­ter­le­re gö­re…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ger­me­yin! Akıl var, man­tık var. Mu­ta­ba­ka­ta va­rıl­dı. Elin­de­ki ya­zı­yı oku­ya­ca­ğı­na ak­lın­dan ko­nuş!

Sİ­NAN ÖZ­KAN (De­vam­la) - …ya da "ka­mu per­so­ne­li seç­me sı­na­vı" adı ve­ri­len mer­kezî bir sı­nav­la ka­mu­ya alı­nan genç­le­ri­miz de, ar­tık, bi­lin ki, bu asıl­sız id­dia ve is­nat­la­rı­nız­dan ra­hat­sız ol­ma­ya baş­la­dı.

So­ru­yo­rum siz­le­re: Ne de­mek­tir AK Par­ti Hükûme­ti po­lis ata­ma­la­rın­da cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni de­ğiş­tir­me­yi ve­ya yoz­laş­tır­ma­yı he­def alan bir kad­ro­laş­ma sü­re­ci baş­lat­mış­tır? Em­ni­yet teş­ki­la­tı­na bu ik­ti­dar dö­ne­min­de alı­nan­lar cum­hu­ri­yet düş­ma­nı mı­dır? Alı­nır­ken özel ola­rak mı se­çil­miş­tir? He­def­le­ri de­mok­ra­si­yi, la­ik­li­ği, sos­yal hu­kuk dev­le­ti­ni or­ta­dan kal­dır­mak mı­dır?

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ba­na dön de kü­für et, ba­na dön!

Sİ­NAN ÖZ­KAN (De­vam­la) - Böy­le­si­ne, akıl dı­şı, man­tık dı­şı, in­san­la­rı töh­met al­tın­da bı­ra­kan böy­le­si­ne bir id­di­ayı, if­ti­ra­yı sırf si­ya­set yap­ma adı­na na­sıl or­ta­ya atar­sı­nız?

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, mil­le­ti­miz için, mem­le­ke­ti­miz için bu­gün de, ge­le­cek yıl­lar­da da en bü­yük ih­ti­yaç ve de ser­ma­ye hu­zur, hoş­gö­rü ve gü­ven­dir. Bun­la­rı bal­ta­la­ya­cak her tür­lü söy­lem­den, ta­vır ve dav­ra­nış­tan uzak dur­mak da bu ül­ke­nin yö­ne­ti­mi­ne ta­lip olan si­ya­set­çi­le­rin ve özel­lik­le şu kut­lu ça­tı­nın al­tın­da tem­sil gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­ren mil­let­ve­kil­le­ri­nin gö­re­vi­dir, so­rum­lu­lu­ğu­dur.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; em­ni­yet teş­ki­la­tı­mız, bu dö­nem­de, her za­man­kin­den da­ha et­kin ça­lış­ma­la­rı­nı yü­rüt­müş, özel­lik­le uyuş­tu­ru­cu ka­çak­çı­lı­ğı ve or­ga­ni­ze suç­lar­la mü­ca­de­le­de önem­li ba­şa­rı­la­ra im­za at­mış­tır. Ül­ke­mi­zin geç­mi­şi­ne şöy­le bir göz at­tı­ğı­mız­da, ma­ale­sef, ki­min ta­ra­fın­dan, ne amaç­la iş­len­di­ği ilk ba­kış­ta bel­li ol­ma­yan, sa­de­ce ül­ke ba­rı­şı ve hu­zu­ru­nu he­def alan bir se­ri ci­na­ye­tin iş­len­di­ği­ni ve hiç­bi­ri­nin fa­ili­nin da­hi ya­ka­la­na­ma­dı­ğı­nı, ya­ni he­men hep­si­nin fa­ili meç­hul kal­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Son dört yıl­lık dö­ne­me bak­tı­ğı­mız­da ise, yi­ne hu­zur ve is­tik­ra­rı he­def alan bir­ta­kım ha­in sal­dı­rı ve ci­na­yet­le­rin iş­len­di­ği­ni, an­cak, ön­ce­ki­ler­den fark­lı ola­rak, ar­tık, bun­la­rın ya fa­il­le­ri­nin he­men ya­ka­lan­dı­ğı­nı ya da bu men­fur sal­dı­rı­la­rın he­nüz plan­lan­ma saf­ha­sın­da iyi bir is­tih­ba­rat­la tes­pit edi­lip, en­gel­len­di­ği­ni he­pi­miz bi­li­yo­ruz, iz­li­yo­ruz.

Bu nok­ta­da, ül­ke­mi­zin ve mil­le­ti­mi­zin hu­zu­ru ve ge­le­ce­ği üze­rin­de oyun oy­na­mak is­te­yen ve ha­in emel­ler bes­le­yen bir­ta­kım çe­te­le­ri de­şif­re edip, dev­le­ti­mi­ze ve mil­le­ti­mi­ze çok bü­yük hiz­met­ler­de bu­lu­nan em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­za, ben, bu ve­si­ley­le bir ke­re da­ha te­şek­kür edi­yo­rum.

Ne­ti­ce ola­rak: Bu ka­nun ta­sa­rı­sı, 20 bin po­lis me­mu­ru kad­ro­su­nun ih­da­sı­nı ön­gö­ren bir ta­sa­rı­dır. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın per­so­nel açı­ğı­nı gi­der­mek üze­re ha­zır­lan­mış, önem­li bir ih­ti­ya­cı kar­şı­la­ya­cak olan bir dü­zen­le­me­dir. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­mız ve ül­ke­miz için ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Öz­kan.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 1344 sa­yı­lı Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ev­vel, yi­ne, 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü'nü kut­lu­yo­rum.

Yi­ne, bu­ra­da, ben­den ev­vel ko­nu­şan, İk­ti­dar Par­ti­li Mil­let­ve­ki­li Ar­ka­da­şım, mu­ha­le­fet par­ti­si gi­bi ko­nuş­ma­ya baş­la­dı. On­dan son­ra da di­yor­lar ki, "Mu­ha­le­fet bi­zi çok eleş­ti­ri­yor." Mu­ha­le­fet ta­bii ki eleş­ti­re­cek. Ama, ik­ti­dar da bu­ra­da, aca­ba, üzüm mü yi­ye­cek, bağ­cı mı dö­ve­cek, onu an­la­mış de­ği­lim, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­sü­nün. Şık de­ğil­di, onu söy­le­ye­yim. Yan­lış yap­tı. Bu ik­ti­dar par­ti­si yö­ne­ti­mi, bu­ra­ya çı­kan ko­nuş­ma­cı­la­ra çok da­ha dik­kat et­se iyi olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ta­sa­rı­nın ge­nel ge­rek­çe­sin­de, ül­ke­mi­zin sos­yal ve eko­no­mik yön­ler­den ge­liş­me­si, ye­ni yer­le­şim bi­rim­le­ri­nin ku­rul­ma­sı, mev­cut yer­le­şim böl­ge­le­rin­de­ki nü­fus ar­tı­şı ve mül­ki ya­pı­lan­ma­da mey­da­na ge­len de­ği­şik­lik­ler­le bir­lik­te jan­dar­ma so­rum­lu­luk böl­ge­sin­de bu­lu­nan yer­le­şim böl­ge­le­ri­nin po­lis so­rum­lu­luk böl­ge­si­ne dev­re­dil­me­si gi­bi ne­den­ler, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın iş yü­kü­nü ve per­so­nel ih­ti­ya­cı­nı sü­rek­li ar­tır­mak­ta­dır. Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu ve­ri­le­ri­ne gö­re 2000 yı­lın­da ül­ke­mi­zin nü­fu­su 67 mil­yon 800 bin iken, bu sa­yı 72 mil­yon 900 bin ol­du­ğu­na gö­re, 2000 yı­lın­da po­lis böl­ge­sin­de­ki nü­fus yak­la­şık 43 mil­yon 500 bin iken, bu­gün yüz­de 13 ar­ta­rak 49 mil­yon 500 bi­ne çık­tı­ğın­dan bah­se­dil­mek­te­dir.

El­bet­te ki, bu ar­tı­şa pa­ra­lel ola­rak ih­ti­yaç du­yu­lan oran­da po­lis sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı ge­re­kir. An­cak, suç oran­la­rın­da­ki ar­tış, po­lis sa­yı­sı­nın ye­ter­siz­li­ğiy­le açık­la­na­ma­ya­cak şe­kil­de art­mış­tır.

Zi­ra, ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­den an­la­şı­la­ca­ğı üze­re, 2000 yı­lın­dan bu ta­ra­fa, po­lis so­rum­lu­luk ala­nın­da­ki nü­fus ar­tı­şı yüz­de 13,8 art­mış­tır. Bu­na kar­şı­lık, po­lis so­rum­lu­luk ala­nın­da 2000 yı­lın­da top­lam suç sa­yı­sı 286 bin 500 iken, bu sa­yı 2005 so­nun­da 526 bi­ne çık­mış. 2006 yı­lın­da da 783 bin 500'e çık­mış­tır. Yüz­dey­le ifa­de edi­le­cek olur­sa, suç ora­nı 2000 yı­lı­na gö­re 2005 yı­lın­da yüz­de 183, 2006 yı­lın­da ise yüz­de 273 ar­tış gös­ter­miş­tir. Sa­de­ce 2005 yı­lın­dan 2006 yı­lı­na suç sa­yı­sı yüz­de 148 ora­nın­da art­mış­tır. Ül­ke­miz­de kap­kaç ve gasp oran­la­rı çığ gi­bi bü­yü­me­si­ne rağ­men, ya­ka­la­nan sa­nık sa­yı­sın­da bü­yük bir dü­şüş göz­len­me­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, asa­yiş olay­la­rı­nı sırf po­lis ye­ter­siz­li­ği­ne bağ­la­mak, po­lis sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sıy­la su­çun ön­le­ne­bi­le­ce­ği­ni söy­le­mek müm­kün de­ğil­dir. Suç oran­la­rı­nın bu şe­kil­de, as­tro­no­mik bir şe­kil­de art­ma­sı­nın al­tın­da Hükûme­tin uy­gu­la­dı­ğı eko­no­mik po­li­ti­ka­la­rın, va­tan­da­şı aç­lı­ğın ve se­fa­le­tin kıs­ka­cı­na al­ma­sı yat­mak­ta­dır.

Öte yan­dan, po­li­sin sa­yı­sal ola­rak ar­tı­rıl­ma­sı, su­çun ön­len­me­sin­de, asa­yiş ve gü­ven­li­ğin te­mi­nin­de ye­ter­li ol­ma­ya­cak­tır. Po­lis­lik mes­le­ğin­de ka­li­te­nin de ar­tı­rıl­ma­sı­na ih­ti­yaç var­dır. Bu ne­den­le, po­lis­lik mes­le­ği­ne ka­bul­de kad­ro­laş­ma ça­ba­la­rın­dan uzak du­rul­ma­lı, ka­yır­ma­la­rın önü­ne ge­çil­me­li ve ger­çek­ten bu mes­le­ği ic­ra ede­bi­le­cek ki­şi­le­rin mes­le­ğe ka­bul edil­me­le­ri şart­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Çün­kü, po­lis­ler her an suç­lu­lar­la kar­şı kar­şı­ya olan ve de­vam­lı su­ret­te zor şart­lar­da gö­rev ya­pan mes­lek men­sup­la­rı­dır. Bu ne­den­le, eği­tim­le­ri­nin ve psi­ko­lo­ji­le­ri­nin en üst dü­zey­de ol­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Bu ne­den­le, yi­ne, po­lis okul­la­rı­nın per­so­nel ve eği­tim ka­li­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 10/9/2003 ta­rih ve 2003/6120 sa­yı­lı Ka­ra­rıy­la, 20 olan po­lis mes­lek yük­se­ko­ku­lu sa­yı­sı 26'ya çı­ka­rıl­mış­tır. Ay­rı­ca, 3201 sa­yı­lı Em­ni­yet Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan dü­zen­le­mey­le de dört yıl­lık fa­kül­te ve yük­se­ko­kul me­zun­la­rı­nın al­tı ay­lık te­mel eği­ti­me ta­bi tu­tul­mak su­re­tiy­le po­lis ol­ma­la­rı sağ­lan­mış ve bu amaç­la da 6 po­lis mes­lek eği­tim mer­ke­zi ku­rul­muş ve fa­ali­ye­te ge­çi­ril­miş­tir.

14 bin ka­pa­si­te­ye sa­hip mev­cut po­lis mes­lek yük­se­ko­kul­la­rın­dan yıl­da yak­la­şık 6.500'le 7 bin, al­tı ay sü­rey­le po­lis mes­lek eği­tim mer­kez­le­rin­den ise iki dö­nem hâlin­de yıl­da 6.500'le yi­ne 7 bin po­lis ada­yı me­zun ol­mak­ta­dır.

Ge­rek­çe­de, 2007 ve iz­le­yen yıl­lar­da kul­la­nıl­mak üze­re mev­cut kad­ro­la­rı­na ila­ve­ten ek 20 bin po­lis me­mu­ru kad­ro­su­nun ih­das edil­me­si ge­rek­ti­ğin­den bah­se­dil­mek­te. Bu kad­ro­la­rın 2007 ve 2008 yıl­la­rın­da kul­la­nı­la­ca­ğı be­lir­til­mek­te­dir. An­cak, kad­ro plan­la­ma­sı­nın gü­nü­bir­lik de­ğil uzun yıl­la­rı kap­sa­ya­cak şe­kil­de he­sap­la­nıp ya­pıl­ma­sı da­ha uy­gun ola­cak­tır.

Po­lis okul­la­rın­da bir üni­ver­si­te dü­ze­yin­de bi­lim­sel eği­tim ya­pıl­ma­sı imkânsız ol­du­ğun­dan, po­lis me­mur­la­rı­nın po­lis okul­la­rın­da ye­tiş­ti­ril­me­si ye­ri­ne üni­ver­si­te me­zun­la­rı ara­sın­dan se­çil­me­si da­ha doğ­ru bir uy­gu­la­ma ola­cak­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Zi­ra, bü­yük il­le­ri­miz dı­şın­da, po­lis okul­la­rı, po­lis ye­tiş­ti­ren okul­lar­dan çok açıl­dık­la­rı yö­re­ye eko­no­mik kat­kı sağ­la­yan ku­ru­luş­lar ola­rak gö­rül­mek­te ve bu ne­den­le okul­lar­dan ve­rim alı­na­ma­mak­ta­dır. Açı­lan okul­lar­da ye­ter­li ni­te­lik­te öğ­re­tim üye­si bu­lun­ma­dı­ğın­dan cid­di eği­tim ya­pı­la­ma­mak­ta­dır. Em­ni­yet teş­ki­la­tı için­de po­lis okul­la­rı ter­cih edil­me­yen yer ko­nu­mun­da ol­du­ğun­dan bu­ra­la­ra da­ha çok ku­rum için­de de­ğer­len­di­ri­le­me­yen per­so­nel atan­mak­ta­dır. Bu du­rum da po­lis okul­la­rın­da­ki ka­li­te­yi dü­şür­mek­te­dir.

Üni­ver­si­te­le­rin en önem­li özel­lik­le­rin­den bi­ri­si ken­di öğ­re­tim üye­le­ri­ni ve yar­dım­cı­la­rı­nı ken­di­le­ri­nin ye­tiş­tir­me­si­dir. Oy­sa, po­lis aka­de­mi­si ken­di öğ­re­tim ele­man­la­rı­nı ye­tiş­ti­re­me­mek­te­dir. Bu ne­den­le po­lis aka­de­mi­si­nin YÖK ile iliş­ki­len­di­ri­le­rek ken­di öğ­re­tim ele­man­la­rı­nı ye­tiş­ti­ren bir ku­rum hâli­ne ge­ti­ril­me­sin­de bü­yük fay­da dü­şü­nü­yo­rum. Öte yan­dan, po­lis­le­rin öz­lük hak­la­rı da yap­tık­la­rı zor gö­rev­le oran­tı­lı de­ğil­dir. Po­lis­ler, ge­çim­le­ri­ni sağ­la­ya­cak du­rum­da de­ğil­ler­dir. Bu­gün, 9'un­cu de­re­ce­nin 2'nci ka­de­me­sin­de­ki bir po­lis me­mu­ru, 1.194 YTL ci­va­rın­da ay­lık ala­bil­mek­te­dir. Haf­ta so­nu, ge­ce, gün­düz, bay­ram, ta­til de­me­den ça­lış­mak ve en faz­la me­sai yap­mak zo­run­da olan em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­nin, bu fe­dakârca ça­lış­ma­la­rı­nın kar­şı­lı­ğı­nı ala­ma­dık­la­rı her­kes ta­ra­fın­dan bi­lin­mek­te ve ka­bul edil­mek­te­dir. Özel­lik­le  bü­yük şe­hir­ler­de gö­rev ya­pan po­lis­le­ri­mi­zin, bu üc­ret­ler­le, bı­ra­kın gö­nül ra­hat­lı­ğıy­la gö­rev yap­ma­la­rı­nı, ha­yat­la­rı­nı sağ­lık­lı bir şe­kil­de de­vam et­ti­re­bil­me­le­ri için bi­le ye­ter­li de­ğil­dir. Bu ne­den­le, po­lis­le­rin üc­ret­le­rin­de aci­len iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­lı ve bü­yük şe­hir­ler­de gö­rev ya­pan po­lis­le­re ise bü­yük şe­hir taz­mi­na­tı öden­me­li­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bu­gün, po­lis­ler, bü­yük şe­hir­le­re ta­yi­ni­ni yap­tır­mak is­te­mi­yor­lar. Ay­rı­ca, ki­ra­da otu­ran­la­ra ki­ra yar­dı­mı ya­pıl­ma­lı­dır. Bu iyi­leş­tir­me­ler aci­len ha­ya­ta ge­çi­ril­me­li ve bü­tün me­mur­la­rın da ay­nı şe­kil­de iyi­leş­tir­me­ler­den ya­rar­lan­ma­la­rı­nı sa­lık edi­yo­rum. Emek­li ay­lık­la­rı­nın dü­şük ol­ma­sı ne­de­niy­le, po­lis­ler fii­len emek­li ol­ma­mak­ta­dır­lar. Hu­ku­ken emek­li ol­sa­lar bi­le, emek­li ma­aş­la­rı ha­yat­la­rı­nı de­vam et­tir­me­le­ri­ne imkân ta­nı­ma­dı­ğın­dan ve bi­ri­kim­le­ri de ol­ma­dı­ğın­dan baş­ka iş­ler­de ça­lış­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır­lar. Ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de 250 ki­şi­ye 1 po­lis düş­tü­ğü, biz­de ise 3 bin ki­şi­ye 1 po­lis düş­tü­ğün­den ba­his­le, po­lis sa­yı­sı­nın Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na ge­ti­ril­me­si ge­rek­ti­ğin­den bah­se­dil­mek­te­dir. Ay­nı stan­dart­la­rın, po­lis­le­rin öz­lük ve sos­yal hak­la­rı ile ça­lış­ma şart­la­rı­nın da gö­ze­til­me­si ge­rek­mek­te­dir. Oy­sa, va­tan­da­şa kül­fet yük­le­nir­ken, Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­nı da­ya­tan Hükûmet, ma­ale­sef, va­tan­da­şın fay­da­la­na­ca­ğı hu­sus­lar­da Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­nı gör­mez­den gel­mek­te­dir. Po­lis­le­rin, ge­re­ği gi­bi gö­rev­le­ri­ni ifa ede­bil­me­le­ri için, öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li so­run­la­rın aci­len çö­züm­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Bi­lin­di­ği üze­re, yar­dım­cı kol­luk kuv­ve­ti ola­rak çar­şı ve ma­hal­le bek­çi­le­ri­miz de em­ni­yet teş­ki­la­tı­na bağ­lı ola­rak gö­rev yap­mak­ta­dır. Bu­ra­da şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­rum: Tür­ki­ye'de şu an­da 6.100 kü­sur ta­ne bek­çi bu­lun­mak­ta­dır. Bek­çi­ler, ha­ki­ka­ten, po­lis­le­re yar­dım­cı olu­yor­du. Ge­ce­le­ri ma­hal­le­ler­de hiç­bir şey yap­ma­sa, dü­dük ça­la­rak do­la­şıp, bek­çi bu­ra­da di­ye evin­de da­ha ra­hat uyu­ya­bi­li­yor­lar­dı. Hükûme­te tav­si­yem, bu bek­çi­lik ka­nu­nu­nu tek­rar göz­den ge­çi­rip, tek­rar bu bek­çi­le­ri­mi­zi, ya­ni ço­cuk­la­rın bek­çi am­ca­la­rı­nı ge­ri is­ti­yo­rum.

Evet, şim­di po­lis­le­rin du­ru­mu bu, kad­ro alın­ma­sı da doğ­ru, on­da bir şe­yi­miz yok. Fa­kat, Hükûme­tin söy­le­di­ği gi­bi "enf­las­yo­nu dur­dur­dum" de­yip, de­vam­lı bu­ra­da be­yan et­tik­le­ri­ne gö­re, son­ra ben ba­kı­yo­rum hal­kı­mın ce­bi­ne, ken­di ce­bi­me, pa­ra yok.

Ta­bii, po­lis­le­rin… 250 ki­şi­ye Av­ru­pa Bir­li­ğin­de 1 po­lis düş­tü­ğü­ne gö­re ül­ke­miz­de de ol­sun, doğ­ru­dur. Ama, po­lis sa­yı­sı­nı ar­tır­mak­la suç­lu sa­yı­sı­nı aşa­ğı­ya in­di­re­me­dik ki. Ne kap­ka­çı in­dir­dik ne hır­sız­lı­ğı in­dir­dik. Bu­nu ni­ye ya­pa­ma­dık? Bu­nu sor­mak is­ti­yo­rum ik­ti­da­ra. Elin­de her şey var: Po­li­sin var, bek­çin var, em­ni­yet mü­dür­le­rin var, ge­nel mü­dür­le­rin var, va­li­le­rin var, bu­nu ni­ye ya­pa­mı­yor­su­nuz?

Nas­red­din Ho­ca'nın hel­va yi­ye­si gel­miş, ama al­ma­ya pa­ra­sı yok. Bak­ka­la gi­der, der ki "Bak­kal efen­di, unun var mı?" "Var." "Ya­ğın var mı?" "Var." "Şe­ke­rin var mı?" "Var." O za­man, "Bak­kal efen­di ni­ye hel­va ya­pıp ye­mi­yor­sun?" di­ye so­rar. Ben de şim­di so­ru­yo­rum: -20 bin kad­ro­yu da ve­re­ce­ğiz- Po­lis kad­ro­muz var, bek­çi kad­ro­muz da az da ol­sa var,  mü­dür­le­ri­miz  var,  Ge­nel Mü­dü­rü­müz de gel­di -ha­yır­lı ol­sun, beş ay son­ra da ol­sa gel­di- va­li­le­ri­miz de var, pe­ki ne­den bu ka­dar, suç ora­nı art­tı? Bu­ra­da bir ters­lik var, bu­ra­da bir ters­lik var. Bu ters­lik de yö­ne­tim­den ge­li­yor, baş­tan ge­li­yor.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Hel­va­cı iyi de­ğil, hel­va­cı!

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Eğer her şe­yi­miz ta­mam­sa ne­den bu suç ora­nı­nın art­tı­ğı­nı ben an­la­mış de­ği­lim.

Ta­bii, Sa­yın Baş­ba­kan AKP'nin se­çim va­at­le­ri­ni sı­ra­la­mış:

1) As­ga­ri üc­re­tin ver­gi­si dü­şü­rü­lüp iş­çi­nin eli­ne ge­çen as­ga­ri üc­ret ar­tı­rı­la­cak.

2) Yok­sul­luk ta­rih ola­cak, ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 10 bin do­lar ola­cak.

3) İş­siz­lik ma­aşı iki­ye kat­la­na­cak, iş­siz­lik ma­aşı al­ma şart­la­rı ko­lay­laş­tı­rı­la­cak.

4) 4 ço­cu­ğu olan as­ga­ri üc­ret­li­le­rin maa­şın­dan ver­gi ke­sin­ti­si ya­pıl­ma­ya­cak.

5) Ka­mu­da ça­lı­şan 215 bin ge­çi­ci iş­çi kad­ro­ya ge­çi­ri­le­cek.

6) Ka­mu ku­rum­la­rı­na 100 bin me­mur alı­mı ya­pı­la­cak.

7) Alı­nan ye­ni öğ­ret­men­le­re ek ola­rak 35 bin öğ­ret­men da­ha alı­na­cak.

Ee Sa­yın Baş­ba­kan, sor­maz­lar mı ada­ma, beş se­ne­dir ne yap­tı­nız da, bun­la­rı yap­ma­dı­nız da tam se­çim ari­fe­sin­de "se­çim ya­tı­rı­mı" de­mez­ler mi ada­ma? Şık de­ğil Sa­yın Baş­ba­ka­nım, bun­lar şık de­ğil. Bu­nun, se­çim ya­tı­rı­mı ol­du­ğu, se­çim va­adi ol­du­ğu gü­pe­gün­düz or­ta­da de­ğil mi sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım?

ALA­AT­TİN BÜ­YÜK­KA­YA (İs­tan­bul) - Hal­kın ya­ra­rı­na mı, de­ğil mi?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ben so­ru­yo­rum: Bun­la­ra ta­bii ki ih­ti­yaç var­dı, bun­la­rın ya­pıl­ma­sı be­ni mut­lu eder, baş­ka hiç­bir şey yap­maz, ama dört se­ne­dir ne­re­dey­di­niz? Ben de bu­nu so­ra­rım. O za­man, Sa­yın Baş­ba­ka­nım, şık de­ğil bu söy­le­dik­le­ri­niz, di­ğer si­ya­si par­ti­le­re hak­sız­lık yap­mış olu­yor­su­nuz. Böy­le bir şey ol­maz. De­mok­ra­si­ler­de bun­lar, se­çim ya­tı­rı­mı ola­rak gün­de­me çık­tı­ğın­da, bir baş­ka­la­rı­nı in­ci­tir, yan­lış­tır. Bu­nu söy­lü­yo­rum, bu yan­lış­lı­ğı yap­ma­yı­nız. Bu yan­lış­lı­ğı, se­çim ya­tı­rı­mı ola­rak yap­tı­ğı­nı­zı dü­şü­nü­yo­rum. Elin ada­mı hem sor­maz mı -bir in­sa­nın yap­tık­la­rı, ya­pa­cak­la­rı­nın te­mi­na­tı­dır- ya­rın, si­ze, kür­sü­de sor­ma­ya­cak­lar mı bu­nu Dok­tor Kur­tul­mu­şoğ­lu'nun sor­du­ğu gi­bi. Sen dört se­ne­dir yap­ma­dın bu­nu da şim­di mi ak­lı­nı­za gel­di, di­ye sor­duk­la­rın­da bi­le, be­nim, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin 72 mil­yon in­sa­nı­nın Baş­ba­ka­nı­na böy­le bir so­ru so­rul­ma­sı be­ni bi­le in­ci­tir.

RE­CEP GA­RİP (Ada­na) - İn­saf, in­saf!

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bu­ra­da si­ya­set yap­mı­yo­rum, be­ni bi­le in­ci­tir. Dört se­ne­dir yap­ma­dın bu işi de se­çim se­ne­si­ne mi bı­rak­tın, di­ye sor­duk­la­rın­da, o, be­ni bi­le in­ci­tir; çün­kü, Baş­ba­kan si­zin Baş­ba­ka­nı­nız de­ğil, Baş­ba­kan 73 mil­yon in­sa­nın Baş­ba­ka­nı, ben de on­lar­dan bir ta­ne­si ol­du­ğu­ma gö­re, be­ni de in­ci­tir o söy­le­nen laf, şık de­ğil.

Şim­di, ikin­ci bir me­se­le: De­ni­yor ki "İş­siz­li­ği azalt­tık." Ba­ka­lım azal­mış mı: 1996'da iş­siz­lik 6,3; 1997'de 7,2; 1998'de 6,7; 1999'da 7,4; 2000 Eki­min­de 6,5; 2001 Eki­min­de 8,4; 2002 Eki­min­de 10,3; 2003 Eki­min­de 10,5; 2004 Eki­min­de 10,3; 2005 Eki­min­de 10,3; 2006 Eki­min­de 9,9.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Bun­lar ka­yıt­lı olan, hiç mü­ra­ca­at et­me­yen­ler var.

RE­CEP GA­RİP (Ada­na) - 2 mil­yon genç iş bul­du, 2 mil­yon...

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ya­ni "İş­siz­li­ği in­dir­dim." der­ken de bu, ada­mı gül­dü­rür; bu, in­san­la­rı gül­dü­rür. Ma­hal­lem­de­ki iş­siz­le­ri dü­şü­nü­yo­rum, üni­ver­si­te me­zu­nu iş­siz­le­ri dü­şü­nü­yo­rum, so­kak­ta ge­zen li­se me­zun­la­rı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Ba­kı­yo­rum, bun­la­rın hep­si iş­siz. Ama "İş­siz­li­ği dü­şür­düm." de­di­ği­niz­de bi­le, iş­te, bu­gün­kü ga­ze­te­de ve­ri­len ve­ri bu­ra­da. Ne­re­yi dü­şür­dü­nüz?

RE­CEP GA­RİP (Ada­na) - Yan­lış bil­gi­ler, yan­lış...

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Evet, doğ­ru­dur, in­san­lar ne­re­ye düş­tü bi­li­yor mu­su­nuz?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Be­le­di­ye­le­rin yar­dım­la­rı­na düş­tü. İş­te bu­nu yap­tı­nız, bu­nun için düş­tü. Böy­le gö­rü­yor­su­nuz. Be­nim va­tan­da­şı­mı, be­le­di­ye­nin ka­pı­la­rın­da, ak­şam­la­rı bir kap sı­cak ye­mek al­sın di­ye, ora­ya dü­şür­dü­nüz. Ben ol­say­dım ik­ti­dar­da, on­la­ra ba­lık ye­me­si­ni de­ğil, ba­lık tut­ma­sı­nı öğ­re­tir­dim. İk­ti­da­rın gö­re­vi bu­dur. İk­ti­dar, iş­siz­le­re iş bul­mak­tır, aş­sız­la­ra aş bul­mak­tır. Ama bu­ra­ya ge­lip de "İş­siz­li­ği dü­şür­düm." de­mek, ba­na pek doğ­ru gel­mi­yor; ki, bu­nu ben­den du­yu­yor­su­nuz, ben, mu­ha­le­fet yap­mak için söy­le­mi­yo­rum. Ge­li­niz, mu­ha­le­fet-ik­ti­dar de­me­den, bu ül­ke­mi­zin in­san­la­rı­na na­sıl aş bu­la­ca­ğız, na­sıl iş bu­la­ca­ğız, na­sıl so­kak­ta yü­rü­me­le­ri la­zım, hu­zur için­de ya­şa­ma­la­rı için, ev­le­rin­de ra­hat uyu­ya­bil­me­le­ri için ne yap­mak la­zım­sa, onu, hep bir­lik­te ya­pa­lım di­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar ve sev­gi­ler su­nu­yo­rum. Hoş­ça ka­lı­nız. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ali Ke­mal De­ve­ci­ler. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar )

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ KE­MAL DE­VE­Cİ­LER (Ba­lı­ke­sir) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Ge­nel Kad­ro Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, tü­mü üze­rin­de söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Son dö­nem­ler­de, asa­yiş ala­nın­da Tür­ki­ye'de cid­di so­run­lar ya­şan­ma­ya baş­lan­mış­tır. Bun­da, el­bet­te, te­mel amil­ler­den bi­ri AKP ta­ra­fın­dan iz­le­nen ve ar­tık mey­ve­le­ri­ni ve­ren eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı­dır. İş­siz­li­ğin bir tür­lü  in­di­ri­le­me­di­ği, eko­no­mik bü­yü­me­nin bü­yük ser­ma­ye­da­ra, ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­ya ve ya­ban­cı ül­ke­le­rin iş­le­ri­ne ya­ra­dı­ğı eko­no­mik po­li­ti­ka uy­gu­la­ma­la­rı so­nu­cu hu­zur­suz­luk art­mış, kap­kaç art­mış, hır­sız­lık âde­ta bir en­düs­tri hâli­ne gel­miş­tir. Ni­te­kim, 2005 yı­lı­nın ta­ma­mın­da 197.996 adet şah­sa kar­şı iş­le­nen asa­yiş suç­la­rı­nın, 2006 yı­lı­nın ilk do­kuz ayın­da 244.119'a yük­sel­di­ği gö­rül­mek­te­dir. Öte yan­dan, ay­nı dö­nem iti­ba­rıy­la, ma­la kar­şı iş­le­nen asa­yiş suç­la­rı­nın sa­yı­sı 289.765'ten 354.269'a çık­mış­tır.

AKP İk­ti­da­rı dö­ne­min­de ar­tan yok­sul­luk, ar­tan göç, çar­pık şe­hir­leş­me­nin son aşa­ma­sı­na ulaş­ma­sı, ar­tan şe­hir rant­la­rı­nın yan­daş­la­ra pay edil­me­si ne­de­niy­le, Türk top­lu­mu ken­di­ni bir cen­de­re­nin için­de sı­kış­mış gi­bi his­set­mek­te ve bun­dan çı­kış yo­lu bu­la­ma­mak­ta­dır. Bu­nun bir yan­sı­ma­sı ola­rak şid­de­te eği­lim­li di­zi­ler, ko­nu­lar top­lum ta­ra­fın­dan ta­lep edil­mek­te ve top­lum, da­ha faz­la şid­de­tin kıs­ka­cı­na AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de gir­mek­te­dir.

21'in­ci yüz­yıl­da, bu den­li ge­liş­miş tek­no­lo­ji­nin in­sa­nın em­rin­de ol­du­ğu bir dö­nem­de, ak­lın ışı­ğın­da yü­rün­me­siy­le doğ­ru­nun ve hu­zu­run bu­lu­na­bi­le­ce­ği bir çağ­da, bu ka­dar çok in­san, şid­de­tin mağ­du­ru ol­du­ğu­nu, hak­la­rın ih­lal edil­di­ği­ni ve ça­re­siz­li­ğin pen­çe­sin­de kıv­ran­dı­ğı­nı his­set­me­me­li­dir. Bu­nun ön­le­mi­ni al­mak­la mü­kel­lef olan­lar ik­ti­da­rı elin­de tu­tan­lar­dır.

İk­ti­dar, sa­nal dün­ya­da ya­şa­ya­rak her­kes­le bir­lik­te ken­di­ni kan­dır­ma­ya ça­lış­ma ye­ri de­ğil­dir. İk­ti­dar, so­run­la­rı doğ­ru tes­pit ede­rek on­la­ra çö­züm bul­ma ye­ri­dir. Fa­kat, ma­ale­sef, AKP Hükûme­ti, IMF gi­bi top­lum­sal ko­nu­lar­da ken­di­si­ne yol gös­te­re­bi­le­cek bir baş­ka ulus­la­ra­ra­sı ku­rum ol­ma­dı­ğı için, bu ko­nu­yu her­han­gi bir po­li­ti­ka üret­me­den ken­di hâli­ne bı­rak­mış­tır. Ya­ni, as­lın­da, AKP Hükûme­ti­nin her ko­nu­da­ki li­be­ral po­li­ti­ka­sı­nın ar­dın­da ya­tan te­mel ne­den, ön­gö­rü­süz­lük ve po­li­ti­ka üre­te­me­mek­ten kay­nak­la­nan acz­dir. Bu şek­liy­le Hükûmet, li­te­ra­tü­re, gü­ven­lik ko­nu­sun­da da "bı­ra­kı­nız yap­sın­lar, bı­ra­kı­nız ça­lış­sın­lar" fik­ri­ya­tı­nı ta­nıt­mış­tır.

AKP Hükûme­ti­nin ba­şın­da­ki­ler, bir da­ha bu ik­ti­da­rı bu­la­ma­ya­cak­la­rı­nı çok iyi bil­mek­te­dir­ler. Bu yıl ta­mam­lan­ma­dan, AKP, ik­ti­dar­da­ki gün­le­ri­ni has­ret­le yâd eden bir par­ti ola­cak­tır. Bu ne­den­le de Hükûmet, Tür­ki­ye'nin ku­rum­la­rı­nı bir ta­ra­fa bı­rak­mış, za­ten hiç ya­pa­ma­dı­ğı uzun dö­nem­li po­li­ti­ka üret­me­nin fik­ri­ni da­hi terk et­miş, se­çim için ka­nun çı­kar­ma­ya, bu ara­da da ik­ti­dar­dan ne ala­bi­lir­se onu al­ma­ya hız ver­miş­tir. Bu tav­rın, bi­ri­ken so­run­lar­la il­gi­li ya­pı­cı bir ya­nı var mı­dır?

Hükûme­tin, em­ni­yet teş­ki­la­tı­na çağ­daş yak­la­şı­mı, bu­gün, kap­kaç, hır­sız­lık, gasp ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mun­da­ki utanç ve­ri­ci tab­lo­lar, or­ta de­re­ce­li okul­lar­da öğ­ren­ci­le­re, öğ­ret­men­le­re ve yö­ne­ti­ci­le­re yö­ne­lik sal­dı­rı­lar bir­lik­te de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de şöy­le bir tab­lo­nun or­ta­ya çık­tı­ğı­nı gör­mek­te­yiz: Sos­yo­eko­no­mik po­li­ti­ka­la­rın ya­rat­tı­ğı ada­let­siz­lik ve bu­nun do­ğur­du­ğu çö­zül­me­ler em­ni­yet teş­ki­la­tın­da­ki ni­te­lik­siz kad­ro­laş­may­la bü­tün­le­şin­ce, Tür­ki­ye, cid­di bir asa­yiş so­ru­nuy­la ya­şa­ma­ya baş­la­mış­tır. Bu­nun so­mut gös­ter­ge­si AKP dö­ne­min­de ya­pı­lan ter­fi­ler­dir. Po­lis­te, bi­rim amir­le­ri­nin 2003 ve 2005 yı­lı ter­fi­le­rin­de ob­jek­tif dav­ra­nıl­ma­mış, kı­dem sı­ra­la­ma­sın­da ilk 100'de yer alan po­lis­ler­den an­cak yüz­de 7'si ter­fi et­ti­ri­lir­ken, di­ğer ter­fi­ler ağır­lık­lı ola­rak kı­dem sı­ra­sı 250 ve üs­tü olan­la­rın içe­ri­sin­den se­çil­miş­tir. Bu­nun akıl ve man­tık­la açık­la­nır bir yö­nü yok­tur. Bu ter­cih, açık­ça, po­li­sin si­ya­sal­laş­tı­rıl­ma­sı an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Açık­ça ifa­de et­mek ge­re­kir­se, AKP Hükûme­ti, po­lis ata­ma­la­rın­da cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni de­ğiş­tir­me­yi ve yoz­laş­tır­ma­yı he­def alan bir kad­ro­laş­ma sü­re­ci baş­lat­mış­tır.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; iş­te, bu­gün, üze­rin­de gö­rüş­me­ler­de bu­lun­du­ğu­muz ta­sa­rı­da da, Hükûmet ta­ra­fın­dan 20 bin ek kad­ro ta­le­bin­de bu­lu­nul­mak­ta­dır. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, bu­nu, bu kad­ro ve­ril­me­si­ni des­tek­li­yo­ruz. Ama, her şey­den ev­vel, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın bü­yük so­run­la­rı­na da de­ğin­mek ge­re­kir, ön­ce de bun­la­rın çö­zül­me­si ge­re­kir. İş, ar­tık, sa­de­ce kad­ro so­ru­nu ola­yı­nı aş­mış­tır, çok­tan aş­mış­tır. Gü­ven­lik­le il­gi­li so­run­la­ra, em­ni­yet per­so­ne­li­nin öz­lük hak­la­rı da ele alı­na­cak şe­kil­de, kap­sam­lı bir şe­kil­de yak­laş­mak ge­rek­mek­te­dir. Fa­kat, ma­ale­sef, Hükûmet, bu­nu, sa­de­ce kad­ro me­se­le­si­ne in­dir­mek­te­dir. Ba­kı­yo­ruz, 3 mad­de­lik bir ya­sa -as­lın­da 1 mad­de­lik, 2 ta­ne­si yü­rür­lük ve yü­rüt­me mad­de­si- bu­ra­da, sa­de­ce, kad­ro so­ru­nu­na eğil­mek­te­dir. Bu da yan­lış­tır.

Em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın en bü­yük so­ru­nu, en risk­li mes­lek grup­la­rı ara­sın­da ve ba­şın­da yer al­ma­sı­na, çok stres­li or­tam­lar­da gö­rev yap­ma­sı­na rağ­men, ge­rek ça­lı­şır­ken al­mış ol­duk­la­rı ma­aş ve ge­rek­se emek­li ol­duk­la­rın­da el­le­ri­ne ge­çen top­lu ik­ra­mi­ye ile emek­li ma­aş­la­rı son de­re­ce ye­ter­siz­dir. Bu­gün iti­ba­rıy­la, otuz yıl­lık fi­ilî hiz­me­ti bu­lu­nan li­se me­zu­nu, 6/2 de­re­ce­li bir po­lis me­mu­ru ay­da 1.400 YTL ma­aş al­mak­ta; emek­li ol­ma­sı hâlin­de 25.976 YTL emek­li ik­ra­mi­ye­si ve 887 YTL emek­li ma­aşı bağ­lan­mak­ta­dır.

Yi­ne, otuz yıl­lık fi­ilî hiz­met­te bu­lu­nan 1/4 de­re­ce­li li­se me­zu­nu bir baş ko­mi­se­rin şu an­da ay­lık ma­aşı 1.491 YTL olup emek­li ol­du­ğun­da ala­ca­ğı ik­ra­mi­ye 26.594 YTL ve emek­li ma­aşı da, ne ya­zık ki, üç­te 2 ora­nın­da, 906 YTL'dir.

Otuz yıl­lık fi­ilî hiz­me­ti bu­lu­nan bi­rin­ci sı­nıf em­ni­yet mü­dü­rü­nün or­ta­la­ma ma­aşı 2.200 YTL olup emek­li ik­ra­mi­ye­le­ri 40.890 YTL ci­va­rın­da ve emek­li ay­lık­la­rı da 1.712 YTL ci­va­rın­da­dır. Bun­da da üç­te 2 ci­va­rın­da emek­li olun­ca ma­aş al­mak­ta­dır.

Ben­ze­ri gü­ven­lik hiz­me­ti ifa eden jan­dar­ma ve si­lah­lı kuv­vet­ler men­sup­la­rı­nın ya­nın­da, ba­zı mes­lek grup­la­rın­da emek­li ik­ra­mi­ye­le­ri­nin em­ni­yet men­sup­la­rı­nın çok üze­rin­de ol­ma­sı, mev­cut ma­aş ve emek­li ay­lık­la­rı­nın da ay­nı şe­kil­de yük­sek ol­ma­sı ger­çe­ğin­den ha­re­ket­le, ül­ke­nin asa­yiş ve iç gü­ven­li­ğiy­le il­gi­li çok te­mel, vaz­ge­çil­mez ve er­te­le­ne­mez bir gö­rev ifa eden em­ni­yet men­sup­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı­nın ve eko­no­mik so­run­la­rı­nın çö­zü­mü için on yıl­lar­dan be­ri sü­re­ge­len ve bir tür­lü bi­ti­ri­le­me­yen iyi­leş­tir­me ça­lış­ma­la­rı­nın, ar­tık, ku­ru va­at ol­mak­tan çı­ka­rı­lıp ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si, ma­aşa ve emek­li­li­ğe yan­sı­yan ve şu an­da son de­re­ce dü­şük olan taz­mi­nat ve kat­sa­yı­la­rın ar­tı­rı­la­rak gü­nün şart­la­rı­na ve ya­şam stan­dart­la­rı­na uy­gun hâle ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. İn­şal­lah, önü­müz­de­ki ya­pı­la­cak olan se­çim­ler­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si kad­ro­la­rı bu ko­nu­yu çok iyi bil­mek­te­dir ve ilk ya­pa­ca­ğı­mız ic­ra­at­la­rın ba­şın­da da, em­ni­yet men­sup­la­rı­na ya­şa­na­bi­lir bir üc­ret ver­mek ola­cak­tır, uy­gun bir se­vi­ye­ye ge­tir­mek ola­cak­tır.

Yi­ne, ül­ke­miz­de, gün­lük se­kiz ve haf­ta­lık kırk sa­at olan me­sa­inin bü­yük bir bö­lü­mü­nün, her­han­gi bir hiz­met ifa et­mek­si­zin sa­de­ce otur­mak­la eş de­ğer tu­tul­du­ğu bir tab­lo­da, haf­ta­da yet­miş beş sa­at ve ak­tif ola­rak gö­rev ya­pan ve 2005 yı­lı he­sap­la­ma­la­rıy­la, bir yıl­da, Tür­ki­ye'de­ki or­ta­la­ma me­mur me­sa­isin­den iki ay on gün, ya­ni yet­miş gün faz­la me­sai ya­pan em­ni­yet teş­ki­la­tı men­sup­la­rı­na, stan­dart ola­rak ve or­ta­la­ma, ay­da 170 YTL ola­rak yan­sı­tı­lan faz­la me­sai üc­re­ti ye­ri­ne, ya­sal ça­lış­ma saa­tin­den faz­la ça­lı­şı­lan her saa­tin he­sap­la­na­rak ma­aşa yan­sı­tı­la­ca­ğı bir üc­ret po­li­ti­ka­sı aci­len ge­ti­ril­me­li­dir.

Po­li­sin as­li gö­re­vi, suç iş­len­me­si­ni ön­le­mek ve iş­len­miş suç­la­rın fa­il­le­ri­ni ya­ka­la­ya­rak ada­le­te tes­lim et­mek­tir. Bu­nun ya­nın­da, pa­sa­port, ruh­sat, eh­li­yet tes­cil bel­ge­si ver­mek gi­bi gö­rev­ler de ifa­de edil­mek­te­dir. Dev­let me­mu­ru ol­mak­tan baş­ka özel bir eği­tim ge­rek­tir­me­yen bu hiz­met­ler, der­hal ve der­hal po­lis­ten alın­ma­lı­dır. Ya­kın bir ta­ri­he ka­dar, der­nek­le­rin ta­ki­bi ve ruh­sat iş­lem­le­ri po­lis ta­ra­fın­dan ya­pıl­mak­tay­ken, bu ko­nu­da isa­bet­li bir ka­rar ve­ri­le­rek, ar­tık, der­nek­le­rin ve ruh­sat iş­lem­le­ri­nin po­lis­le il­gi­si kal­ma­mış­tır. Ay­nı uy­gu­la­ma­nın pa­sa­port, tra­fik tes­cil, eh­li­yet gi­bi iş­lem­ler ko­nu­sun­da da ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te, po­li­sin bü­ro hiz­met­le­ri en aza in­di­ril­me­li, ni­ce­li­ği ar­tı­rıl­mak ye­ri­ne ni­te­li­ği ar­tı­rıl­ma­lı, po­li­sin ka­li­te­si, po­li­sin ve­ri­mi ve te­mel iş­le­vi ar­tı­rıl­ma­lı­dır.

Em­ni­yet teş­ki­la­tın­da gö­rev­li per­so­ne­lin ge­lir­le­rin­de re­el ola­rak, yıl­la­ra gö­re azal­ma ol­mak­ta­dır. Ağır ça­lış­ma şart­la­rı­na, risk­li hiz­met gru­bun­da ol­ma­sı­na ve di­ğer ben­ze­ri ku­rum­la­rın ça­lı­şan­la­rı­na gö­re üc­ret den­ge­siz­li­ği­nin aci­len gi­de­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Mev­cut büt­çe kı­sıt­la­ma­la­rı ne­de­niy­le, em­ni­yet teş­ki­la­tın­da gö­rev­li per­so­ne­lin ge­çi­ci gö­rev yol­lu­ğu, te­da­vi gi­der­le­ri ve emek­li olan­la­rın sü­rek­li gö­rev yol­luk­la­rı, ço­ğu za­man, ay­lar­ca son­ra öden­di­ği için, per­so­ne­lin yay­gın bir şe­kil­de mağ­du­ri­ye­ti­ne yol aç­mak­ta­dır. Ço­ğu il­çe­le­ri­miz­de, hâlâ, gö­rev yol­luk­la­rı­nın, ge­çi­ci gö­rev yol­luk­la­rı­nın öden­me­di­ği, 2006 yı­lın­da öden­me­di­ği il­çe­le­ri­miz bu­lun­mak­ta­dır. Ben, Sa­yın Ba­kan­dan -ger­çi, ken­di­si yok bu­ra­da, ama sa­yın em­ni­yet teş­ki­la­tı men­sup­la­rı var- bu gi­bi ra­kam­la­rın, aci­len, en kı­sa za­man­da öden­me­si­ni is­ti­yo­rum. Bu söz ko­nu­su har­ca­ma ka­lem­le­ri baş­ta ol­mak üze­re per­so­ne­lin mağ­du­ri­ye­ti­ne ve hiz­met ve­ri­mi­nin düş­me­si­ne yol açan ben­ze­ri kı­sıt­la­ma­lar aci­len kal­dı­rıl­ma­lı­dır. Za­ten, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın, Baş­ba­kan­lı­ğın ge­nel ta­sar­ruf ted­bir­le­ri çer­çe­ve­sin­de, di­ğer ku­rum­lar­la eşit mu­ame­le­ye ta­bi tu­tul­ma­sı ta­ma­men abes­tir, ken­di bin­di­ği­miz da­lı kes­mek­le eş de­ğer­de­dir.

Öte yan­dan, bir­çok ku­rum­da cid­di bir şe­kil­de yü­rü­tül­mek­te olan dö­ner ser­ma­ye uy­gu­la­ma­sı, ben­zer bi­çim­de em­ni­yet teş­ki­la­tın­da da uy­gu­la­na­rak, po­li­sin va­tan­da­şa ver­miş ol­du­ğu hiz­met­ler­den -pa­sa­port, ruh­sat, tes­cil bel­ge­si ver­mek gi­bi iş­lem­ler­den- dev­le­te ge­lir kay­de­di­len meb­la­ğın be­lir­li bir ora­nı­nın Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü büt­çe­si­ne ak­ta­rıl­ma­sı ve bu pay­lar­dan da mev­cut büt­çe­ye des­tek ve­ril­me­si sağ­lan­ma­lı­dır.

Em­ni­yet hiz­met­le­ri sı­nı­fın­da gö­rev ya­pan po­lis me­mur­la­rı­nın kad­ro, de­re­ce iler­le­me­le­ri­nin üçün­cü kad­ro de­re­ce­siy­le sı­nıf­lan­dı­rıl­ma­yıp öğ­re­nim du­ru­mu iti­ba­rıy­la bi­rin­ci kad­ro de­re­ce­si­ne dü­şü­rül­me­si­ni sağ­la­ya­cak ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­lı­dır. Fii­len ça­lı­şan­la­rın emek­li ol­duk­la­rın­da al­dık­la­rı emek­li ma­aş­la­rı, fii­len ça­lış­tık­la­rın­da al­dık­la­rı ma­aş­la­rın üç­te 2'si­ne in­mek­te­dir; üç­te 1'i ke­sil­mek­te­dir, üç­te 2'si­ne in­mek­te­dir. Özel­lik­le, bü­yük şe­hir­ler­de, tu­rizm böl­ge­le­rin­de, nü­fus ha­re­ket­le­ri­nin çok faz­la ol­du­ğu yer­ler­de po­lis sa­yı­mız Av­ru­pa ül­ke­le­riy­le kı­yas­la­na­ma­ya­cak ka­dar az­dır. So­nuç­ta, po­lis, fi­zikî ola­rak bu mekânlar­da yok­tur. Ay­rı­ca, po­li­sin araç, ge­reç, ben­zin gi­bi önem­li so­run­la­rı da hâlâ de­vam et­mek­te­dir. Bun­lar da yıl­lar­dan be­ri ka­na­yan ya­ra gi­bi de­vam et­mek­te­dir. Hâlâ bun­la­ra bir çö­züm bu­lu­na­ma­mış­tır. Hem po­lis­ten gö­rev yap­ma­sı­nı is­te­ye­ce­ğiz va­tan­daş­lar ola­rak, halk ola­rak, dev­let ola­rak hem de po­li­sin gö­rev yap­ma­sı için ge­rek­li te­mi­ni yap­ma­ya­ca­ğız.

Son yıl­lar­da, ül­ke­miz­de, po­li­se kar­şı mü­es­sir fi­il, gö­re­vi en­gel­le­me, fi­ilî güç kul­lan­ma, darp, ce­bir, gö­re­vin ya­pıl­ma­sı­nı en­gel­le­me, ha­ka­ret, teh­dit ve söv­me şek­lin­de ni­te­len­di­ri­le­bi­le­cek suç­lar­da be­lir­gin bir ar­tış göz­len­mek­te­dir. Bu ve ben­ze­ri fi­il­le­ri iş­le­yen ki­şi­le­rin he­men ta­ma­mı­nın, mah­ke­me­ye bi­le çı­ka­rıl­ma­dan sav­cı­lık­lar­ca ser­best bı­ra­kıl­ma­sı, po­li­sin dev­le­ti ve ka­nun hâki­mi­ye­ti­ni tem­sil gü­cü­nü za­yıf­lat­mak­ta; hiç­bir Av­ru­pa ül­ke­sin­de ve de­mok­ra­tik top­lum­da ör­ne­ği gö­rü­le­me­yen tab­lo­la­rın gün­de­lik ha­ya­tın sı­ra­dan bir par­ça­sı gi­bi al­gı­lan­ma­sı da ne ya­zık ki yay­gın­laş­mak­ta­dır.

Son dö­nem­de, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu ve Türk Ce­za Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler ile Po­lis Va­zi­fe ve Se­la­hi­yet Ka­nu­nu'nda bir­ta­kım çe­liş­ki­ler or­ta­ya çık­mış­tır. Bu­nun so­nu­cun­da, em­ni­yet teş­ki­la­tı, su­çun ön­len­me­si­ne dö­nük yap­tı­rım­la­rın­da son de­re­ce kı­sıt­lan­mış bir du­rum­da­dır. Bu ne­den­le, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın suç­la mü­ca­de­le ini­si­ya­ti­fin­de ge­ri­le­me­ler oluş­muş ve po­li­sin ha­re­ket imkânı da­ral­tıl­mış­tır. So­nuç­ta, kar­şı­mı­za, ön­le­yi­ci güç­le­rin bu­dan­mış ol­du­ğu bir em­ni­yet teş­ki­la­tı, su­ça ve suç­lu­ya mü­da­ha­le­de ge­ri bı­rak­tı­rıl­mış bir po­lis ve pat­la­yan bir suç ora­nı bu­lun­mak­ta­dır. Ge­ce eve hır­sız gi­ri­yor, ge­ce po­lis bu­nu ya­ka­lı­yor, sa­ba­ha ge­ti­ri­yor, göz al­tı­na alı­yor, sav­cı­lı­ğa çı­ka­rı­yor ve sav­cı­lık bu hır­sız­la­rı sa­lı­yor. Ya­ni, bu­nun gi­bi bir sü­rü suç, TCK'da ve Ce­za Mu­ha­ke­me­le­ri Ka­nu­nu'nda bu şe­kil­de dö­nüş­tü­rül­müş­tür ve po­li­sin de mu­ka­ve­met gü­cü azal­tıl­mış­tır. Bu­nun, tek­rar, ya­pı­la­cak olan dü­zen­le­me­ler­le es­ki du­ru­mu­na ka­vuş­tu­rul­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu­ra­da, po­lis gö­rev ya­pa­maz du­ru­ma gel­miş­tir, va­tan­daş da mağ­dur du­rum­da­dır. Bu­nun ön­len­me­si ge­rek­mek­te­dir. Ya­ni, bu ne­den­le, so­run, Po­lis Va­zi­fe ve Sa­la­hi­yet­le­ri Ka­nu­nu'nda dü­zen­le­me yap­mak dâhil ol­mak üze­re kap­sam­lı bir yak­la­şı­ma ih­ti­yaç duy­mak­ta­dır. Bu ih­ti­yaç var­dır, ama AKP'nin bu­nu ya­pa­cak za­ma­nı da kal­ma­mış­tır, ar­tık, se­çim gel­miş­tir. Dört bu­çuk yı­lı, beş yı­lı bo­şa he­ba et­ti­niz.

İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın so­rum­lu­lu­ğu­nun en önem­li ve en ön­ce­lik­li kıs­mı, iç gü­ven­lik­le il­gi­li gö­rev­le­ri­dir. Ulu­su­mu­zun, top­lu­mu­mu­zun öz­gün ya­pı­sı ile ül­ke­mi­zin ay­rı­ca­lık­lı ko­nu­mu, iç gü­ven­lik ala­nın­da çok özel du­yar­lı­lık­la­rın ve zor­luk­la­rın da kay­na­ğı­dır. Bu du­yar­lı­lık ve zor­luk­la­rın gi­de­rek yük­sel­mek­te ol­du­ğu­nu da bil­mek­te­yiz. Bu ne­den­le, iç gü­ven­lik, ka­mu dü­zen an­la­yı­şı­mı­zı ve ör­gü­tü­mü­zü bu yük­se­li­şe uy­gun ola­rak sü­rek­li ge­liş­tir­mek ve çağ­daş­laş­tır­mak zo­run­da­yız.

Po­lis eği­ti­min­de, üni­ver­si­te, yük­se­köğ­re­ti­min he­def alın­ma­sı önem­li bir aşa­ma­dır. An­cak, asıl önem­li olan, öğ­ren­ci­nin ne için eği­til­di­ği­dir. Çün­kü, eği­tim bir üre­tim­dir, in­san odak­lı bir üre­tim­dir. Po­lis­lik, sa­de­ce me­sai sa­at­le­rin­de ya­pı­lan sı­ra­dan bir iş de­ğil, bir kim­lik­tir, bir ki­şi­lik­tir, ah­lak­tır, in­san sev­gi­si­dir.

Po­li­si çağ­daş, de­mok­ra­tik top­lu­mun hu­zur, gü­ven ve mut­lu­lu­ğu­nu sağ­la­ya­cak po­lis ola­rak eğit­me­li­yiz. He­de­fi­miz, dü­rüst, ça­lış­kan, ce­sur, adil, sa­bır­lı, gü­ve­ni­lir, gü­ler yüz­lü, ay­dın­lık yüz­lü po­lis mo­de­li ol­ma­lı­dır. Eği­tim prog­ra­mı da bu tip po­lis üret­me­ye el­ve­riş­li ol­ma­lı­dır.

Çağ­daş gü­ven­lik ör­gü­tü ve kav­ra­mı, ar­tık, ya­sak­la­rın, şid­de­tin, zor ve zor­la­ma­nın sim­ge­si de­ğil, öz­gür­lük­le­rin, hak­lı­lık­la­rın, hu­kuk dev­le­ti­nin, la­ik de­mok­ra­tik cum­hu­ri­ye­tin ve top­lum­sal esen­li­ğin gü­ven­ce­si ol­ma­lı­dır.

Bu­nun­la bir­lik­te, po­li­sin eği­ti­mi hu­su­sun­da da Mec­lis İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'ndan da an­la­dı­ğı­mız gi­bi, cid­di so­run­lar bu­lun­mak­ta­dır. Bu ra­por­la, po­lis okul­la­rı­nın bir üni­ver­si­te dü­ze­yin­de bi­lim­sel eği­tim ve­re­bil­me­si­nin ola­nak­sız ol­du­ğu, bü­yük il­ler ha­ri­cin­de po­lis okul­la­rı­nın du­rum­la­rı hak­kın­da çar­pı­cı sap­ta­ma­lar ya­pıl­mak­ta­dır. Üzü­cü olan, bu du­ru­mun ye­ni bir şey ol­ma­dı­ğı­dır. Ne ya­zık ki, işin eği­tim ya­nı­na ya hiç dik­kat edil­me­miş ya da hiç önem­sen­me­miş ve bu­gün­le­re ge­lin­miş­tir. Di­ğer bir de­yiş­le, Hükûme­tin is­te­di­ği kad­roy­la bu işin aşı­la­ma­ya­cak de­re­ce­de bü­yük bir so­run hâli­ni al­mış ol­ma­sı­dır. Ya­ni, az ev­vel­den be­ri söy­le­mek­te ol­du­ğum gi­bi, sa­de­ce em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın so­ru­nu, ül­ke­nin so­ru­nu, po­li­sin so­ru­nu kad­ro so­ru­nu de­ğil­dir.

Tüm bun­lar yet­mez­miş gi­bi, AKP Hükûme­ti her fır­sat çık­tı­ğın­da ku­rum­lar ara­sın­da an­laş­maz­lık­lar or­ta­ya çık­ma­sı­nı kö­rük­le­mek­te, bun­la­rı so­rum­lu bir ik­ti­dar gi­bi ön­ce­den çö­ze­me­mek­te, tüm so­run­la­rın ka­mu­oyu­nun önü­ne dö­kül­me­si­ne izin ver­mek­te­dir. Bu du­rum, za­ten bi­ri­ken so­run­lar ne­de­niy­le bu­nal­mış olan hal­kı­mı­zı da­ha da üz­mek­te ve te­dir­gin et­mek­te­dir ve ne ya­zık ki, hâlen, ik­ti­da­rın ak­lı­nın ba­şı­na gel­di­ği­ne da­ir en ufak bir ema­re de yok­tur.

Türk-İş'in mart ayı ba­şın­da yap­mış ol­du­ğu son he­sap­la­ma­la­ra gö­re, ül­ke­miz­de aç­lık sı­nı­rı­nın 628 YTL'ye, yok­sul­luk sı­nı­rı­nın ise 2.045 YTL'ye ulaş­tı­ğı, is­tih­da­mın ya­rı­ya ya­kın bir kıs­mı­nın ka­yıt dı­şı ol­du­ğu, biz­zat Ça­lış­ma Ba­ka­nı­nın kon­trol­le­ri ar­tır­ma­la­rı hâlin­de iş­siz­li­ğin bü­yü­ye­ce­ği­ne da­ir ifa­de­le­ri­nin ga­ze­te­le­re yan­sı­dı­ğı, ka­yıt dı­şı­lık­ta hiç­bir iler­le­me sağ­la­na­ma­dı­ğı­nın eko­no­mi­den so­rum­lu Ba­kan Sa­yın Ali Ba­ba­can ta­ra­fın­dan ya­ban­cı­la­ra iti­raf edil­di­ği, Çin bor­sa­sın­da ya­şa­nan dal­ga­nın ge­lip en şid­det­li şek­liy­le Türk pi­ya­sa­la­rı­na vur­du­ğu ve eko­no­mi­de, tüm uya­rı­la­rı­mı­za rağ­men, bu ka­dar risk bi­rik­miş­ken, bun­la­rın re­ali­ze ol­ma­ma­sı için, Hükûmet, ge­liş­me­le­re sa­de­ce se­yir­ci kal­mak­ta ol­du­ğu gi­bi, gü­ven­lik ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın so­run­la­rı­nı da ta­ma­men ken­di hâli­ne bı­rak­mış bu­lun­mak­ta­dır.

Ney­se ki, hiç­bir ko­nu­da ba­si­ret sa­hi­bi ol­ma­yan AKP İk­ti­da­rı­nın san­dık­ta ka­la­ca­ğı gün­ler yak­laş­mak­ta­dır, hal­kı­mı­zın bu ik­ti­dar­dan kur­tu­la­ca­ğı gün­ler de yak­laş­mak­ta­dır. CHP, ik­ti­da­rı, so­run­la­rı­mı­za hak et­ti­ği bi­çim­de yak­la­şıp ele al­mak için bek­le­mek­te­dir. Bu­nun için, hal­kı­mız, sa­de­ce, san­dı­ğın ken­di önü­ne ge­ti­ri­le­ce­ği gü­nü de sa­bır­sız­lık­la bek­le­mek­te­dir. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rı­nın da, tüm bu so­run­la­rın, tüm bu çö­züm­le­rin aşı­la­ca­ğı bir ik­ti­dar ola­ca­ğı­nı, bu­ra­da, hu­zur­la­rı­nız­da söy­lü­yo­rum. He­pi­ni­ze say­gı­lar ve sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın De­ve­ci­ler.

Şah­sı adı­na, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­luk Koç.

Bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın bu bö­lü­mün­de, şah­sım adı­na söz al­dım.

As­lın­da, ko­nuş­ma­ya ni­ye­tim yok­tu. Önem­li bir ku­ru­mu­mu­zun bir kad­ro ih­ti­ya­cı­nın gi­de­ril­di­ği bir ka­nun ta­sa­rı­sı. Bu ko­nu­da ay­rı­şık oy ya­zı­sı da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li üye­le­rin. Si­ya­si ik­ti­da­rın, em­ni­yet teş­ki­la­tıy­la il­gi­li uy­gu­la­ma­la­rı ko­nu­sun­da bir­ta­kım çe­kin­ce­le­ri­ni, mu­ha­le­fe­tin te­mel gö­rev­le­ri içe­ri­sin­de tes­pit ede­rek ora­ya dü­şür­me­le­ri, ora­ya yaz­ma­la­rı ka­dar do­ğal bir şey yok.

Kad­ro ih­ti­ya­cı ay­rı, top­lum­da­ki ih­ti­yaç ay­rı, bi­zim, mu­ha­le­fet par­ti­si ola­rak, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın bu dö­nem içe­ri­sin­de­ki ya­pı­lan­ma­sıy­la il­gi­li, bu dö­nem içe­ri­sin­de­ki kad­ro­laş­ma id­di­ala­rı­mız­la il­gi­li tes­pit­le­ri­miz ay­rı. Bun­la­rı bir­bi­rin­den ayırt ede­cek ka­dar si­ya­si uf­ka sa­hi­biz, bi­lin­ce sa­hi­biz.

Şim­di, bun­la­rı, mu­ha­le­fet ya­zı­sın­da, ay­rı­şık oy ya­zı­sın­da be­lir­te­ce­ğiz, bun­la­rı söy­le­ye­ce­ğiz. Kad­ro ve­ril­me­si­nin önün­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­sü­nün ifa­de et­ti­ği gi­bi, em­ni­yet teş­ki­la­tı­na kar­şı­dır, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın şu­ra­sı­na şu­dur… Böy­le, bir­ta­kım, ne­re­den ko­nu­şul­du­ğu bel­li ol­ma­yan cüm­le­ler­le, mu­ha­le­fet par­ti­si­ne dö­nük bir­ta­kım suç­la­ma­lar di­le ge­ti­rir­se­niz, bu­nun ce­va­bı­nı da bu kür­sü­den, uy­gun bir li­san­la al­mak du­ru­mun­da­sı­nız. Söy­le­dik­le­ri­miz çok net ve açık.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, Ser­ver Ta­nil­li, tav­si­ye ede­rim… Za­man za­man ba­zı ya­zar­la­rı­mı­zı, ba­zı dü­şü­nür­le­ri­mi­zi söy­lü­yo­rum. Yüz­yı­lı her­kes fark­lı ta­rif edi­yor, ay­dın­lar da fark­lı ta­rif edi­yor, ama, yüz­yıl, bu yüz­yıl, Baş­kan Bush'un bir sa­vaş yüz­yı­lı ola­rak ilan et­me­sin­den son­ra çok fark­lı bir kav­ra­ma gir­di. Şim­di, Ser­ver Ta­nil­li ba­kın ne di­yor: "Bu yüz­yıl ne­ler ha­zır­lı­yor in­san­lı­ğa? Ne­ler bek­li­yor bi­zi?" Dün­ya­mı­zın yağ­ma­lan­dı­ğı­nı söy­lü­yor. Tür­ki­ye de bu dün­ya­nın için­de. Biz, Tür­ki­ye'de­ki ba­zı po­li­ti­ka­lar­la da Tür­ki­ye'de bir yağ­ma dü­ze­ni­nin sür­dü­rül­dü­ğü­nü id­dia edi­yo­ruz. Baş­ka? İn­san­la­rın hız­la ço­ğal­dı­ğı­nı ve kent­le­rin has­ta­lık­lı bir bü­yü­yüş içi­ne gir­di­ği­ni söy­lü­yor. Doğ­ru, Tür­ki­ye'yi il­gi­len­di­ren bo­yut­la­rı da var bu­nun. Bu­nun, ka­pi­ta­liz­min kü­re­sel­leş­me­yi de ar­ka­sı­na ala­rak ye­ni bir fe­tih ça­ğı­na gir­di­ği­ni söy­lü­yor. Bu­nu Baş­kan Bush ilan edi­yor ve uy­gu­lu­yor da, Af­ga­nis­tan'dan Irak'a ka­dar uy­gu­lu­yor da. Ya­rın baş­ka coğ­raf­ya­lar­da ne­ler plan­la­dık­la­rı bel­li de­ğil; bun­lar uy­gu­la­nı­yor. On­dan son­ra, eşit­siz­lik­ler hem dün­ya­da hem ül­ke­de diz bo­yu ve de­mok­ra­si fi­kir ola­rak bel­ki ka­zan­dı ama, pi­ya­sa­nın dik­ta­tör­lü­ğü ku­rul­muş­tur, di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, med­ya­nın -da­ha dün gö­rü­şül­dü, ifa­de et­tik- fi­kir­le­ri sap­tır­dı­ğı, ken­di çı­kar, ti­ca­ri iliş­ki­le­ri­ni ön pla­na al­dı­ğı bir Tür­ki­ye'de, ka­dın so­run­la­rı­nın, bu­gün tar­tış­tı­ğı­mız gi­bi, hâlâ çö­züm­le­ne­me­di­ği bir Tür­ki­ye'de, nü­fus ar­tış hı­zı­nın hâlâ dün­ya or­ta­la­ma­sı­nın üs­tün­de ol­du­ğu bir Tür­ki­ye'de, nü­fus de­ği­şi­mi­nin kent­ler­de çok fark­lı get­to­lar ya­rat­tı­ğı bir Tür­ki­ye'de, suç­lu­luk oran­la­rı­nın, suç­lu­luk şe­kil­le­ri­nin, suç ya­pı­la­rı­nın, ge­li­şen tek­no­lo­jiy­le suç­lu­luk ve suç ör­güt­le­ri kav­ram­la­rı­nın bo­yut de­ğiş­tir­di­ği dün­ya­mız­da em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın ta­bii ki so­run­la­rı var­dır, ta­bii ki so­run­la­rı ola­cak­tır, eği­ti­min­den ça­lış­ma ko­şul­la­rı­na ka­dar. Ee, bun­la­rı bu Par­la­men­to­da, bu kür­sü­de, bu ko­mis­yon­lar­da di­le ge­tir­me­ye­ce­ğiz, ne­re­de di­le ge­ti­re­ce­ğiz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Şim­di an­la­dı­nız mı far­kı? Kad­ro so­ru­nu ay­rı, so­run­lar ay­rı. Ba­kın, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı ol­say­dı keş­ke, tek­rar böy­le bir fır­sat geç­ti­ği için çok mut­lu­yum. Ge­çen se­ne, 8 Şu­bat 2006 ta­ri­hin­de, bu­ra­ya şu ka­dar dos­yay­la çık­tım ve 1983'ten iti­ba­ren, Sa­yın Ab­dül­ka­dir Ak­su'nun İçiş­le­ri Ba­ka­nı ol­ma so­rum­lu­lu­ğu­nu ta­şı­dı­ğı dö­nem­le­rin tüm ko­nuş­ma­la­rı­nı ve bu dö­nem­de, 58 ve 59'un­cu Hükûmet­ler­de İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı so­rum­lu­lu­ğu­nu ta­şı­dı­ğı dö­nem­ler­de, ko­mis­yon­lar­da ve Ge­nel Ku­rul­da, büt­çe ko­nuş­ma­la­rı dâhil, yap­tı­ğı ko­nuş­ma­la­rın bü­tün tu­ta­nak­la­rı­nı çı­kart­tım ve söy­le­di­ğim, sor­du­ğum so­ru­lar var, ifa­de et­tim, ta­nı­dım. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın, dev­le­tin hal­ka dö­nük yü­zü ol­du­ğu­nu o za­man da vur­gu­la­mı­şım şim­di de vur­gu­lu­yo­rum. De­mok­ra­tik bir dev­let ya­pı­sın­da, po­lis teş­ki­la­tı­nın, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın mut­la­ka bu norm­la­ra gö­re ya­pı­la­na­rak, eği­ti­min­den gö­rev ala­nı­na ka­dar tüm nok­ta­lar­da do­na­tı­la­rak gö­rev yap­ma­sı, sa­de­ce be­nim de­ğil, bu Par­la­men­to kür­sü­sün­de, mil­let­ve­kil­li­ği gö­re­vi­ne baş­lar­ken, cum­hu­ri­ye­tin te­mel il­ke­le­ri üze­ri­ne, ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü üze­ri­ne ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı üze­ri­ne ye­min eden tüm mil­let­ve­kil­le­ri­nin or­tak di­le­ği­dir de­mi­şim. Var mı bir iti­ra­zı­nız? Bun­la­rı di­le ge­tir­me­ye­lim mi? Bu­ra­da­ki bu ye­min üze­ri­ne bu gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­me du­ru­mun­da olan mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­nin bu tes­pit­le­ri­ni, mu­ha­le­fet şer­hi ola­rak, bir ka­nun ta­sa­rı­sı gö­rü­şü­lür­ken, bu­ra­da gö­rev ola­rak bun­la­rı der­cet­me­le­ri­ne ni­ye tep­ki gös­te­ri­yor­su­nuz? Bun­la­rı di­le ge­tir­me­ye­lim mi?

Son­ra, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın, Sa­yın Ba­ka­nın de­fa­at­le söz ver­me­si­ne rağ­men, öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li, çok çe­şit­li so­run­lar al­tın­da po­lis ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, em­ni­yet men­su­bu gö­rev­li­le­rin ezil­di­ği­ni söy­le­mek ve bun­la­rı tek­rar et­mek, ve­ri­len bü­tün söz­le­re rağ­men -ve­ri­len bü­tün söz­le­ri ta­rih ola­rak tu­ta­nak ola­rak si­ze ge­ti­ri­le­bi­li­rim- bu­na rağ­men, dört bu­çuk yı­lın so­nun­da hâlâ ik­ti­dar ta­ra­fın­dan bun­la­rın gi­de­ril­me­si, bun­la­rın ta­mir edil­me­si, bun­la­rın sağ­lan­ma­sı ko­nu­sun­da bir adım atıl­ma­dı­ğı­nı söy­le­mek ni­ye si­zi bu ka­dar hid­det­len­di­ri­yor Sa­yın Ve­ki­lim? Ya­zık de­ğil mi? Ya­zık de­ğil mi? Bun­la­rı söy­le­me­ye­cek mi mu­ha­le­fet? Söy­le­me­ye­cek mi? Yap­ma­yın! Bu­ra­da söy­le­mi­şiz, "Po­lis­ler emek­li ol­ma­ya kor­ku­yor­lar." de­dim. Bi­rin­ci sı­nıf bir em­ni­yet ami­ri emek­li ol­ma­ya kor­ku­yor. Bu ya­şı­na ka­dar dev­le­te hiz­met et­miş, ge­re­kir­se ca­nı­nı si­per et­miş, ye­di ka­nı bo­zuk so­kak­ta­ki her tür­lü mik­rop­la uğ­raş­mış, bu ül­ke­ye kar­şı si­lah sı­kan in­san­la uğ­raş­mış. O in­san emek­li ol­ma­ya kor­ku­yor. Ne­den? Emek­li ol­du­ğun­da, ta­şı­dı­ğı o üni­for­ma­nın ai­le­si­ni ve ken­di­si­ni ge­çin­di­re­cek bir emek­li ma­aşı ver­me­di­ği­ni söy­lü­yo­ruz. "Bun­la­rı dü­zel­te­ce­ğiz." de­di­niz. Bu ka­dar za­man geç­ti ve hâlâ bun­la­rı mu­ha­le­fet söy­le­di­ği za­man mu­ha­le­fe­te kı­za­cak­sı­nız.

SAB­Rİ VA­RAN (Gü­müş­ha­ne) - Si­nir­len­me Ho­cam, si­nir­len­me!

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Kad­roy­la il­gi­si yok, si­nir­len­mi­yo­rum, si­nir­len­mi­yo­rum, ba­zı hak­sız­lık­la­rı gi­der­me­ye ça­lı­şı­yo­rum.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Siz ni­ye yap­ma­dı­nız?

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - İn­şal­lah ya­pa­rız, biz ya­pa­rız. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da ve­ri­len söz­ler var. Ben si­zin ye­ri­niz­de ol­sam Ak­bu­lut, bu tür ko­nuş­ma­lar sı­ra­sın­da hiç ha­ti­be söz at­mam. Çün­kü, ha­ti­be söz at­tık­ça si­zin adı­nı­za bu­ra­da zik­re­di­le­rek bir ce­vap ve­ri­lir­se bu hak­sız­lı­ğa uğ­ra­yan in­san­lar­la doğ­ru­dan siz mu­ha­tap hâle ge­lir­si­niz. Be­nim si­ze öne­rim, lüt­fen, sa­kin din­le­yin.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di ba­kın, hep söy­le­dik. Bu­ra­da -çok ba­sit- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Emek­li San­dı­ğı­nın 68'in­ci mad­de­sin­de ma­kam ve tem­sil taz­mi­na­tı­nın emek­li­ye yan­sı­tı­la­bil­me­si için iki yıl­lık ça­lış­ma şar­tı ge­ti­ril­miş. 2000 yı­lın­da, va­zi­fe ma­lul­le­ri ki, bun­la­rın için­de bir­çok şe­hi­di­miz de var -bir ke­re da­ha bu ara­da hep­si­nin ru­hu­nu şad ede­rek söy­lü­yo­rum- bu şe­hit­le­ri­mi­zin dul ve ye­tim­le­ri­nin mağ­dur edil­me­me­si için bun­lar­da iki yıl­lık şar­tın aran­ma­ma­sı yö­nün­de de­ği­şik­lik ya­pıl­mış, an­cak, ken­di ira­de­si dı­şın­da yaş had­di ne­de­niy­le emek­li edi­len­ler bu kap­sam­da de­ğer­len­di­ril­me­miş. Ha­di ge­lin dü­zel­te­lim. Da­ha var: "657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu'nda di­ğer mes­lek sı­nıf­la­rı­nın ta­ma­mı­na ya­kın bö­lü­mü­ne 8'in­ci de­re­ce­den iti­ba­ren ek gös­ter­ge ve­ril­me­si­ne rağ­men, em­ni­yet hiz­met­le­ri sı­nı­fı per­so­ne­li­ne 4'ün­cü de­re­ce­den iti­ba­ren ek gös­ter­ge ve­ril­me­si, mev­cut ek gös­ter­ge pu­an­la­rı­nın da di­ğer ka­mu per­so­ne­li­ne oran­la da­ha dü­şük tu­tul­ma­sı Ana­ya­sa'nın eşit­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı de­ğil mi Sa­yın Ak­su?" di­ye sor­mu­şuz. Sor­ma­ya­lım mı? Da­ha de­vam edi­yor… Da­ha de­vam edi­yor… Da­ha de­vam edi­yor: "Grev­li, top­lu söz­leş­me­li sen­di­kal hak" de­mi­şiz. Ni­ye po­li­si ayı­rı­yo­ruz? Ha­di bı­ra­kın po­li­si, di­ğer ka­mu ça­lı­şan­la­rı­na böy­le en de­mok­ra­tik hak­kı ver­me­mi­şiz. Po­li­se de bu­nu ve­re­lim, ge­lin. Ge­lin, bü­tün ka­mu ça­lı­şan­la­rı­na ve­re­lim. Dört bu­çuk yıl geç­ti; grev­li, top­lu söz­leş­me­li sen­di­kal hak ka­mu ça­lı­şan­la­rı­na. Var mı gü­cü­nüz? Yok… Yok… Sa­de­ce po­lis­ler bağ­la­mın­da söy­le­mi­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, emek­li­lik ko­nu­su­na de­ğin­dim, söy­le­dim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, kad­ro­yu ve­re­lim, kad­ro ko­nu­sun­da bir sı­kın­tı­mız yok. Em­ni­yet içe­ri­sin­de­ki sı­kın­tı­la­rı­mı­zı di­le ge­ti­re­ce­ğiz. Em­ni­yet içe­ri­sin­de yük­sel­me nok­ta­sın­da olup da şu an­da li­ya­kat­le­riy­le, gö­rev si­cil­le­riy­le hak et­tik­le­ri yük­sel­me­yi al­ma­yan em­ni­yet teş­ki­la­tı men­sup­la­rı­nın uğ­ra­dı­ğı hak­sız­lık­la­rı di­le ge­ti­re­ce­ğiz, bun­la­rı vur­gu­la­ya­ca­ğız ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın bir si­ya­sal­laş­ma­ya ta­bi tu­tul­ma­ma­sı­nın al­tı­nı önem­le bir ke­re da­ha çi­ze­ce­ğiz. De­mok­ra­si di­ye­ce­ğiz, hu­kuk dev­le­ti di­ye­ce­ğiz, gü­ler yüz­lü po­lis di­ye­ce­ğiz, de­mok­ra­tik bir ya­pı di­ye­ce­ğiz ve on­dan son­ra da her tür­lü (F) ti­pin­den bil­mem ne ti­pi­ne ka­dar ör­güt­len­me­nin önü­nü aça­ca­ğız ve on­dan son­ra bun­lar tes­pit edil­di­ğin­de de, efen­dim, geç­miş dö­nem­de de siz bu­nu yap­mış­sı­nız, bu­nu yap­mış­sı­nız, gi­bi bir­ta­kım suç­la­ma­la­rı da bu­ra­da ko­nu­şa­ca­ğız. Bun­lar şık de­ğil!

Evet, ye­ni kad­ro­la­rın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum; ama, bu so­run­la­rın, ik­ti­da­rı­nı­zın dört bu­çu­ğun­cu yı­lın­da hâlâ gi­de­ril­me­miş ol­du­ğu­nun al­tı­nı çi­zi­yo­rum ve eğer var­sa gü­cü­nüz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ha­zır… Var­sa gü­cü­nüz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ha­zır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ge­lin, beş yıl­dır ver­di­ği­niz söz­le­rin, bir ya­sa ta­sa­rı­sı, ha­di ta­sa­rı­yı da bı­ra­kın, Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li­miz Mu­har­rem Bey var, es­ki em­ni­yet mü­dü­rü, bir ya­sa tek­li­fi ha­zır­la­sın -ha­zır­la­tı­yor­su­nuz ya mil­let­ve­kil­le­ri­ne- şu bah­set­ti­ği­miz öz­lük hak­la­rı­nın hep­si­ni ge­ti­rin, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak anın­da des­tek ve­re­lim ve em­ni­yet men­su­bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li bu kan­gren­leş­miş so­run­la­rı­nı ar­tık bu kür­sü­de çö­ze­lim.

He­pi­ni­ze, şah­sım ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Koç.

Şah­sı adı­na, Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem Toz­çö­ken.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­HAR­REM TOZ­ÇÖ­KEN (Es­ki­şe­hir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu­gü­ne ka­dar kür­sü­den, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın so­run­la­rı­nı ve çö­züm yol­la­rı­nı, ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le di­le ge­tir­me­ye ça­lış­tık. Doğ­ru­su, iti­raf edi­yo­rum, bu­gün, biz­den ön­ce ko­nu­şan mu­ha­le­fe­te men­sup mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız da, çok gü­zel şe­kil­de di­le ge­tir­di­ler. Ben, ken­di­le­ri­ne te­şek­kür edi­yo­rum.

Ta­bii, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın so­run­la­rı  şim­di de­ğil, ön­ce­den be­ri de­vam edip ge­len so­run­lar­dır. Ger­çek­ten ol­duk­ça so­run var­dır. Ama bu­ra­da, mu­ha­le­fe­tin içe­ri­sin­de, ba­kan­lık yap­mış çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­miz var­dır, yi­ne ba­ğım­sız mil­let­ve­kil­le­ri­miz­den de İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı yap­mış olan mil­let­ve­kil­le­ri­miz var­dır. Bu 22'nci Dö­nem mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin, hep be­ra­ber, özel­lik­le po­li­sin eko­no­mik du­ru­mu­nu iyi­leş­tir­mek için yıl­lar­dan be­ri ilk de­fa 140+40… Po­lis ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ifa­de et­ti­ği gi­bi, onu el bir­li­ğiy­le, eko­no­mik du­rum­la­rı­nı, bir neb­ze ol­sun iyi­leş­tir­me­ye ça­lış­tık. Yi­ne ay­nı şe­kil­de, yi­ne siz­le­rin de kat­kı­la­rıy­la, emek­li olan po­lis­le­ri­mi­ze de bu­nu şa­mil kı­la­rak 100 mil­yon li­ra gi­bi, sey­ya­nen bir ek üc­ret ila­ve et­tik.

Yi­ne, bek­çi­le­ri­miz­le il­gi­li ola­rak da, yıl­lar­dan be­ri, bi­li­yor­su­nuz, özel­lik­le bek­çi­le­ri­miz emek­li ol­duk­la­rın­da si­lah ruh­sat­la­rın­dan sa­de va­tan­daş gi­bi harç alı­nı­yor­du. Bek­çi­le­ri­miz­den si­lah ruh­sat­la­rı için harç alın­ma­ma­sı yi­ne, hep be­ra­ber, siz­le­rin de kat­kı­la­rıy­la ka­rar­laş­tı­rıl­dı ve ka­nun­laş­tı.

Yi­ne, bu cüm­le­den ol­mak üze­re -bek­çi­le­ri­miz­le il­gi­li ola­rak- özel­lik­le bek­çi­le­ri­miz, po­lis­le­ri­miz gi­bi ay­nı gö­re­vi ya­pı­yor­lar ve ay­nı gö­re­vi yap­ma­la­rı­na rağ­men yar­dım­cı hiz­met­ler sı­nı­fın­da gö­rev ifa edi­yor­lar. Yi­ne, in­şal­lah, ümit edi­yo­rum ki, bu 22'nci Dö­nem­de -ya­ni bi­zim dö­ne­mi­miz­de- bu da em­ni­yet hiz­met­le­ri sı­nı­fın­da yer ala­rak… On­lar­da da, çok de­ğer­li bek­çi­le­ri­miz de, şu an­da es­ki­den ol­du­ğu gi­bi, il­ko­kul me­zu­nu de­ğil, hat­ta, li­se me­zu­nu de­ğil, üni­ver­si­te me­zu­nu du­ru­mu­na gel­miş­ler­dir.

Yi­ne, 22'nci Dö­nem­de, özel­lik­le Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de de, şu­nu da ka­bul et­mek ge­re­kir: Po­lis­le­ri­mi­zin eği­tim se­vi­ye­le­rin­de ol­duk­ça yük­se­liş­ler ol­muş­tur. Bu­nu, bi­raz ön­ce, ben­den ön­ce­ki ar­ka­daş­la­rı­mız ifa­de et­ti­ler.

Yi­ne, Türk po­lis teş­ki­la­tı, hiz­met alı­mı­na gi­ren ko­nu­lar­da mo­dern ve bi­lim­sel me­tot ve yön­tem­le­ri kul­lan­ma­da POL­NET Pro­je­si'ni ha­ya­ta ge­çir­miş­tir. Ay­nı şe­kil­de, özel­lik­le POL­NET uy­gu­la­ma­la­rıy­la des­tek­le­nen kent gü­ven­lik sis­te­mi MO­BE­SE Pro­je­si'yle il­gi­li ça­lış­ma­lar da de­vam et­mek­te­dir.

De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; uyuş­tu­ru­cuy­la mü­ca­de­le­de tüm Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­nin top­lam mü­ca­de­le­si­ne eşit se­vi­ye­de, ta­ma­mı­na eşit se­vi­ye­de… Özel­lik­le, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın uyuş­tu­ru­cuy­la mü­ca­de­le­si göz ka­maş­tır­mak­ta­dır. Bu, tüm Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ta­ra­fın­dan da te­yit edil­mek­te­dir.

Yi­ne, si­lah ka­çak­çı­lı­ğıy­la mü­ca­de­le­de suç ör­güt­le­ri­nin tüm üye­le­ri­nin de­şif­re edi­le­rek ya­ka­lan­ma­sı bu dö­nem­de sağ­lan­mış, Türk po­li­si bu ko­nu­da da ina­nıl­maz ba­şa­rı­la­ra im­za at­mış­tır.

Ba­kın, 2002 ve 2006 yıl­la­rı ara­sın­da, özel­lik­le te­rör­le mü­ca­de­le­de ba­şa­rı­lı bir dö­nem de ge­çi­ril­di­ği­ni söy­le­mek is­ti­yo­rum. Te­rör ör­güt­le­ri­ne yö­ne­lik ya­pı­lan 6.255 ope­ras­yon­da 23.950 sağ, 70 ya­ra­lı, 595 te­rö­rist ölü, 1.307 adet de uzun nam­lu­lu si­lah ele ge­çi­ril­miş, 427 adet ta­ban­ca ve 2.380 adet bom­ba ele ge­çi­ril­miş­tir. Türk po­li­si, özel­lik­le in­san hak­la­rı ih­lal­le­ri ko­nu­sun­da da sı­fır to­le­rans­la ça­lış­mak­ta­dır. Bu­nu da bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; siz­le­rin de kat­kı­sıy­la in­şal­lah bu ta­sa­rı ka­nun­laş­tı­ğın­da, po­li­si­miz, emek­li olan­la­rın ye­ri­ne bir ta­ze güç­le ça­lı­şa­cak­tır.

Ben, eme­ği ge­çen tüm mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Toz­çö­ken.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, tü­mü üze­rin­de­ki ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­dı.

Şim­di, so­ru-ce­vap kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz. Yir­mi da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de so­ru-ce­vap iş­le­mi­ni ya­pa­ca­ğız.

İlk so­ru Sa­yın Koç…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sor­ma­ya­ca­ğım efen­dim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Tü­tün­cü…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ül­ke­miz­de kap­kaç ve gasp olay­la­rı oran­sal ola­rak hız­la ar­tı­yor, bu­na kar­şı­lık ya­ka­lan­ma et­kin­lik­le­ri ay­nı oran­da art­mı­yor. Bu du­rum dik­ka­te alı­na­rak, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın et­kin­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı için, kad­ro sa­yı­sı­nın öte­sin­de, ne gi­bi acil ön­lem­ler dü­şü­nül­mek­te­dir? Bi­rin­ci so­rum bu Sa­yın Baş­ka­nım.

İkin­ci so­rum: Po­li­sin öz­lük hak­la­rı­nı Sa­yın Ba­kan­lık ye­ter­li bu­lu­yor mu? Özel­lik­le ça­lı­şı­lan dö­nem­de­ki ma­aş mik­ta­rıy­la, emek­li­lik dö­ne­min­de­ki ma­aş mik­ta­rı ara­sın­da­ki bü­yük far­kın ka­pa­tıl­ma­sı için, na­sıl, ne za­man, ne gi­bi dü­zen­le­me­ler dü­şü­nül­mek­te­dir?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Yıl­dı­rım, se­si­niz Kas­ta­mo­nu'dan du­yu­lu­yor.

MEH­MET YIL­DI­RIM (Kas­ta­mo­nu) - Du­yul­sun di­ye ba­ğı­rı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Efen­dim bi­raz sa­kin ola­lım.

Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Işık, bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum. Va­sı­ta­nız­la Sa­yın Ba­ka­nı­ma şu so­ru­yu yö­nelt­mek is­ti­yo­rum:

Sa­yın Ba­ka­nım, emek­li olan po­lis­le­ri­mi­ze 2006 yı­lın­da 100 YTL'lik bir kat­kı sağ­la­mış­tık. Bu­na ila­ve­ten, hâli­ha­zır gö­rev­de olan po­lis­le­ri­mi­ze, 100 YTL, 40 YTL ar­tı bir 40 YTL kat­kı sağ­la­mış­tık TÜ­FE far­kı­nın dı­şın­da. Di­ğer me­mur­la­rı­mı­zın emek­li ol­ma­sı hâlin­de, al­dık­la­rı maa­şın yüz­de 70'i emek­li ma­aş­la­rı­na yan­sı­mak­ta, ama, ma­ale­sef, po­lis emek­li­le­ri­mi­zin emek­li­lik du­ru­mun­day­sa ma­aş­la­rı­nın yüz­de 45-50 ci­va­rın­da bir kıs­mı yan­sı­mak­ta emek­li ma­aş­la­rı­na. Bu­ra­da­ki so­run, ta­yın be­de­li, faz­la ça­lış­ma üc­re­ti gi­bi yan öde­me­le­rin emek­li­lik­te ol­ma­ma­sı. Ama, şu da bir ger­çek ki, ha­yat stan­dar­dı bir an­da ya­rı ya­rı­ya düş­me­si, ger­çek­ten po­lis emek­li­le­ri­mi­ze sos­yal ha­yat­la­rın­da sı­kın­tı­la­rı da be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor ve top­lum­da­ki ko­num­la­rı ger­çek­ten iç açı­cı de­ğil. 2006'da ol­du­ğu gi­bi, 2007'de de, özel­lik­le emek­li po­lis­le­ri­mi­ze ve de­vam­la da hâli­ha­zır po­lis­le­ri­mi­ze 100 YTL'lik gi­bi bir kat­kı dü­şü­nül­mek­te mi­dir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, bu so­ru­la­rın ce­va­bı­nı ya­zı­lı ola­rak ve­re­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

BAY­RAM ALİ ME­RAL (An­ka­ra) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı, Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­le­re ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tır.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.20

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.32

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 72'nci Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1344 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

Hükûmet ve Ko­mis­yon ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­nin oy­lan­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di, ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­le­re ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

GE­NEL KAD­RO VE USU­LÜ HAK­KIN­DA KA­NUN HÜK­MÜN­DE KA­RAR­NA­ME­NİN

EKİ CET­VEL­LE­RİN EM­Nİ­YET GE­NEL MÜ­DÜR­LÜ­ĞÜ­NE AİT BÖ­LÜ­MÜN­DE

DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün taş­ra teş­ki­lâ­tın­da kul­la­nıl­mak üze­re ek­li lis­te­de yer alan kad­ro­lar ih­das edi­le­rek 190 sa­yı­lı Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin eki (I) sa­yı­lı cet­ve­lin il­gi­li bö­lü­mü­ne ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hü­se­yin Öz­can, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1344 sı­ra sa­yı­lı Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin Eki Cet­vel­le­rin Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne Ait Bö­lü­mün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri -bu ya­sa­ya geç­me­den ön­ce- dün Mer­sin'de ya­şa­nan fa­ci­ayı gör­dü­nüz. Ger­çek­ten, bu, Hükûme­tin, sağ­lık ko­nu­sun­da ne ka­dar du­yar­lı(!) ol­du­ğu­nun bir ifa­de­si­dir. Mer­sin'de 6 ki­şi­lik bir ai­le­nin, son ço­cu­ğu­nun do­ğu­mun­da se­zar­yen pa­ra­sı­nı öde­me­di­ği için, be­yi, eşi ve ço­cu­ğuy­la hap­se atıl­dı­ğı­nı gör­dü­nüz de­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­le­viz­yon­lar gös­ter­di, gör­dü­nüz. Bir de, o ço­cuk­la­rın, ev­de ka­lan ço­cuk­la­rın, on ya­şın­da­ki, al­tı ya­şın­da­ki, dört ya­şın­da­ki ve iki ya­şın­da­ki ço­cuk­la­rın du­ru­mu­nu gör­dü­nüz. Si­zin, AK Par­ti ola­rak, sağ­lı­ğa ba­kış açı­nız bu mu? Söy­ler mi­si­niz, bir in­sa­nın do­ğum­da se­zar­yen pa­ra­sı­nı öde­me­di­ği için hap­se­dil­di­ği­ni, hem de eşi­nin, ai­le­si­nin ve ku­ca­ğın­da kü­çük ço­cu­ğu­nun hap­se git­ti­ği­ni dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de gör­dü­nüz mü, şa­hit ol­du­nuz mu? Ama, şa­hit ol­duk Tür­ki­ye'de, AK Par­ti­nin sağ­lı­ğa ba­kış açı­sı­nı da her­kes gör­dü.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­lar, ger­çek­ten yü­rek­ler acı­sı, yü­rek­ler acı­sı. O in­sa­nın o çır­pı­nı­şı, ağ­la­yı­şı, o mağ­dur olu­şu­nun ne­de­ni ne­dir ar­ka­daş­lar? Ne­den öde­me­di? Ne­den öde­mi­yor bu in­san­lar borç­la­rı­nı?

RE­SUL TO­SUN (To­kat) - Ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı­nın ve­to edil­me­si­dir se­be­bi. Ya­sa çı­kar­tıl­dı, on se­kiz ya­şı­na ka­dar her­kes dev­let gü­ven­ce­si al­tın­da­dır di­ye.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­rin.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, ya­şa­dı, va­tan­daş gör­dü, se­nin ba­na an­lat­man bir şe­yi de­ğiş­tir­mez ki.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­can, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

Sa­yın To­sun, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­ye­lim.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Bun­la­rı ör­te­mez­si­niz, gü­ne­şi bal­çık­la sı­va­ma­ya kalk­ma­yın.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün, AK Par­ti Gru­bun­dan çık­tı­ğın­da bir grup va­tan­da­şın o po­lis me­mur­la­rı­na kar­şı dav­ra­nı­şı­nı gör­dü­nüz. Ne­re­dey­se adam­la­rın üze­ri­ne yü­rü­ye­cek. Bir kıs­mı di­yor ki, ya­ka nu­ma­ra­sıy­la fa­lan il­gi­li… Ko­şuş­ma­lar ya­pı­yor­lar. Doğ­ru şey mi? Geç­miş­te bir si­ya­si par­ti­nin mil­let­ve­ki­li yap­mış­tı, po­li­si döv­müş­tü. Şim­di, ar­tık, on­lar­dan ga­li­ba ör­nek al­dı­nız. Ar­tık, Gru­bu­nu­za ge­len in­san­la­rın ora­da­ki em­ni­yet gö­rev­li­le­ri­ne kar­şı dav­ra­nı­şı­nı da, biz­ler, Ana­va­tan Par­ti­si ve sağ­du­yu­lu olan in­san­lar ya­dır­ga­dık. Ama, o tür dav­ra­nış­la­rı siz­ler­den de ba­zı­la­rı­nı­zın ya­dır­ga­ya­ca­ğı­na emi­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, hep toz­pem­be gös­ter­di­niz. Tab­lo­ya ba­kı­yo­ruz, ger­çek­ten, şu­ra­da, ma­la kar­şı iş­le­nen suç­lar 2006 yı­lın­da 463.827. Suç oran­la­rın­dan, ör­ne­ğin yan­ke­si­ci­lik­ten bah­se­de­lim: 18.556'dan 27.612'ye çık­mış. Hır­sız­lık­lar 35.060'tan 64.166'ya çık­mış.

Top­lam ola­rak gör­dü­ğü­müz tab­lo… Bu ül­ke­de bu in­san­lar ni­ye hır­sız­lık ya­pı­yor, ni­ye yan­ke­si­ci­lik ya­pı­yor, ne­den suç iş­li­yor? İr­de­le­di­ği­miz­de, bu­nun al­tın­da­ki ya­tan ger­çek, iş­siz­lik, pe­ri­şan­lık, yok­sul­luk. Ha­ni yok­sul­lu­ğa ça­re bu­la­cak­tı­nız, yok­sul­lu­ğu kal­dı­ra­cak­tı­nız, yol­suz­lu­ğu kal­dı­ra­cak­tı­nız, hay­di bu­yu­run. Bu in­san­lar du­rup du­rur­ken bu suç­la­rı ne için iş­le­miş? Bu, sa­de­ce ma­la kar­şı iş­le­nen suç. Bu, si­zin bu beş yıl­lık Hükûme­ti­niz dö­ne­min­de kar­ne­ni­zin ne ka­dar, böy­le, düz­gün ol­du­ğu­nun bir ifa­de­si!

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şah­sa kar­şı iş­le­nen suç­la­rın top­la­mı ise, 2005'te 196.380, 2006'da ise 319.675. Dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, ne­den olu­yor bun­lar, ne­den suç iş­li­yor­lar? İn­san­lar du­rup du­rur­ken suç iş­ler mi? El­bet­te iş­le­mez. Bun­la­rın ne­de­ni iş­siz­lik­tir. Her ne ka­dar iş­siz­li­ği yüz­de 10'lar ci­va­rın­da da gös­ter­se­niz, çok in­san ar­tık iş bul­mak­tan umu­du­nu kes­ti­ği için gi­dip de iş­çi bul­ma ku­rum­la­rı­na, iş bul­ma ku­rum­la­rı­na uğ­ra­mı­yor. Ar­tık, umu­du­nu kes­miş siz­den. Çün­kü, si­zin ça­re ol­ma­dı­ğı­nı­zı gör­müş, o in­san­lar, ai­le­si­nin üze­ri­ne yük ola­rak, var gü­cüy­le, fe­dakârca gün­le­ri­ni ge­çi­ri­yor­lar. Ama, o gün­ler ge­le­cek ki bir gün, bir gün ge­le­cek ki, siz­le­rin, geç­miş­te­ki olan­lar gi­bi, bu­nun he­sa­bı­nı da­ha ağır öde­ye­ce­ği­ni­ze emi­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de po­lis­ler bu ka­dar alı­yor­du, ama Tür­ki­ye'de po­lis­ler ne alı­yor? 20 bin kad­ro­ya kar­şı de­ği­liz, el­bet­te ol­sun, bu­lun­sun. Bu beş yıl­dan be­ri ni­ye bek­let­ti­niz bu­gü­ne ka­dar bu kad­ro­la­rı, so­ru­yo­rum? Bu in­san­la­rın, on se­kiz sa­at, yir­mi sa­at ça­lı­şan po­lis me­mur­la­rı­nın al­dı­ğı ne? Emek­li­lik yaş­la­rı­nı dol­dur­du­ğu hâlde emek­li ol­ma­ma­la­rı­nın ama­cı ne­dir de­ğer­li ar­ka­daş­lar? El­bet­te ki, ge­çim ve eko­no­mik sı­kın­tı­dır, onun için.

Bü­yük şe­hir­ler­den po­lis me­mur­la­rı, me­mur­lar ka­çı­yor. Ni­ye ka­çı­yor hiç sor­du­nuz mu?

SE­LA­Mİ UZUN (Si­vas) - Bü­yük şe­hir­ler­den ka­çan ma­çan yok.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Bu in­san­lar bü­yük şe­hir­ler­den ni­ye ka­çı­yor?

SE­LA­Mİ UZUN (Si­vas) - Hiç ka­çan ma­çan yok.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Ki­ra pa­ra­sı öde­ye­mi­yor, dol­muş pa­ra­sı öde­ye­mi­yor, ço­cuk­la­rı­nı oku­ta­mı­yor. Ya­ka­cak pa­ra­sı­nı öde­ye­me­ye­cek ka­dar bir sü­rü me­mu­ru­muz var. Bun­la­rı gör­mü­yor mu­su­nuz?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­lar or­ta­day­ken -bu in­san­lar- po­lis me­mur­la­rı­mı­zın, el­bet­te ki, öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li, emek­li­lik­le­riy­le il­gi­li, me­sa­ile­riy­le il­gi­li ko­nu­la­rın dü­zel­til­me­sin­de ya­rar var. Biz des­tek­çi­yiz. Her za­man da, her gel­di­ği­miz­de sa­vu­nu­yo­ruz. Bu in­san­lar -ca­nı­nı- fe­dakârca, ge­ce gün­düz de­me­den, hır­sı­za kar­şı, soy­gun­cu­ya kar­şı, yol­suz­lu­ğa kar­şı mü­ca­de­le ve­ri­yor­lar. Dev­le­te hiz­met edi­yor­lar, va­tan­da­şa hiz­met edi­yor­lar. Bun­la­rın al­mış ol­du­ğu pa­ra­la­rı, aca­ba, siz, Av­ru­pa Bir­li­ği po­lis­le­ri bu ka­dar… Av­ru­pa Bir­li­ğin­de alı­nan, em­ni­yet güç­le­ri­nin al­dı­ğı pa­ra­yı hiç he­sap­la­dı­nız mı? Hep "Şu ka­dar po­lis la­zım..." Ne­den bu­gü­ne ka­dar, beş yıl­dan be­ri 20 bin po­li­si al­ma­dı­nız da, bu­gün se­çim ya­tı­rı­mı ola­rak ken­di­ni­ze bir pa­ye çı­ka­rı­yor­su­nuz? Bu­gü­ne ka­dar al­say­dı­nız. Ne­den bu in­san­lar... Ma­dem­ki bu ka­dar ih­ti­yaç var, 20 bi­nin üze­rin­de, 30 bi­nin üze­rin­de da­ha po­li­se ih­ti­yaç var­sa, hiç dur­ma­dan alay­dı­nız. IMF ve­ya­hut da Av­ru­pa Bir­li­ği­nin yet­ki­li­le­ri ge­li­yor: "Aman ha al­ma­yın, per­so­ne­li çı­ka­rın." On­la­ra uy­du­nuz ve bu­gün de gö­rü­lü­yor ki, bu açık­lar, Tür­ki­ye'de ger­çek­ten za­ru­ri ih­ti­yaç­lar ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Alır­ken de ger­çek­ten hiz­met gö­re­bi­le­cek, her yö­nüy­le bu ül­ke­nin in­san­la­rı­na fe­dakârlık ya­pa­bi­le­cek, ça­lış­ma­sıy­la, bi­lin­ciy­le, kül­tü­rüy­le, hal­kın hiz­me­ti­ne ken­di­ni ada­yan ar­ka­daş­la­rın alın­ma­sın­da ya­rar var. Hiç­bir za­man için de bu­na kar­şı ol­ma­yız. Ama alır­ken de ken­di yan­daş­la­rı­nız­la il­gi­li bir se­çim ya­par­sa­nız, Türk em­ni­ye­ti­ne si­ya­se­ti ka­rış­tır­mış olur­su­nuz ki, o da çok bü­yük yan­lış olur. Eğer siz bu­gün po­li­si­mi­zin ve­ya­hut da mü­dü­rü­mü­zün ter­fi­le­ri ko­nu­sun­da hâlâ ta­raf tu­tu­yor­sa­nız, eğer ala­ca­ğı­nız bu kad­ro­lar­da da ta­raf tu­tar­sa­nız, çok bü­yük yan­lı­şın içe­ri­si­ne iyi­ce gö­mü­lür­sü­nüz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, po­li­sin öz­lük hak­la­rı­nı, gü­ven­ce­si­ni -da­ha ar­tır­ma­nın yo­lu­nu- el­bet­te ki, bir an ön­ce ted­bir alıp, ar­tır­mak zo­run­da­yız. Ca­nıy­la, her yö­nüy­le gö­ğüs ge­ren bu in­san­la­rın eğer ka­fa­sın­da aç­lık prob­le­mi var­sa, bu in­san, eve gi­der­ken de, işe gi­der­ken de, gö­rev ya­par­ken de, bir ta­raf­ta hır­sız ve yol­suz­la uğ­ra­şır­ken, bir ta­raf­ta da -evin­de pa­ra bek­le­yen- su pa­ra­sı­nı, elek­trik pa­ra­sı­nı ve bak­ka­la olan bor­cu­nu he­sap ya­par­sa, bu in­san ye­te­ri ka­dar mo­ti­ve ol­maz ve ça­lış­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ga­ze­te­ler­de, geç­miş­te de, bu­gün de hâlâ, kre­di kart­la­rın­dan do­la­yı bu po­lis me­mur­la­rı­mı­zın, me­mur­la­rı­mı­zın sı­kın­tı­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz, in­ti­har eden­ler de ol­du. Ev eş­ya­la­rı ic­ra­lar­da sa­tı­lan po­lis ar­ka­daş­la­rı­mız, me­mur ar­ka­daş­la­rı­mız da bin­ler­ce. Ne­den evin­de­ki eş­ya­sı­nı ic­ra­ya gön­der­sin? De­mek ki, ge­çi­ne­mi­yor. Eğer ge­çi­ne­mi­yor­sa ted­bir al­mak zo­run­da­yız, bu in­san­la­rı da­ha do­yu­ru­cu, da­ha bes­le­yi­ci, ger­çek­ten, da­ha çağ­daş, Av­ru­pa Bir­li­ği se­vi­ye­sin­de sos­yal gü­ven­ce­ye… Öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li, emek­li­lik hak­la­rıy­la il­gi­li ko­nu­lar­da ya­sa­la­rı bir an ön­ce çı­kar­ma­lı­yız ve on­la­rı da, bey­nin­de­ki, ru­hun­da­ki ve psi­ko­lo­jik ola­rak sı­kın­tı içe­ri­sin­de ol­duk­la­rı şey­ler­den uzak tut­ma­lı­yız.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Baş­ka­nım, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ço­cuk­lu­ğu­muz­da bek­çi­le­ri­miz var­dı, ha­tır­lar­sı­nız. O bek­çi da­yı­lar ba­zen kü­çük ço­cuk­la­rı­mı­zı kor­ku­tur­du, ama, her se­fe­rin­de ses­le­ri so­kak­lar­dan ge­lir­di. Bu bek­çi­le­ri­mi­zin, bu­gün, Tür­ki­ye'de, 6 bi­nin üze­rin­de bek­çi va­tan­da­şı­mı­zın sos­yal gü­ven­ce­le­riy­le il­gi­li, öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­le­rin bir an ön­ce ya­pıl­ma­sı, ge­re­kir­se de… Ki, biz Ana­va­tan Gru­bu ola­rak, özel­lik­le bek­çi­lik mü­es­se­se­si­nin tek­rar ku­rul­ma­sıy­la il­gi­li bir ya­sa tek­li­fi ha­zır­la­dık, ya­kın­da Mec­li­se ge­ti­re­ce­ğiz ve bu bek­çi­le­ri­mi­zin, tek­rar, geç­miş­te olan o dü­dük ses­le­ri­ne has­ret kal­dı­ğı­mı­zı söy­lü­yo­ruz.

Bü­tün alı­na­cak me­mur­la­rı­mı­za ve mev­cut olan po­lis me­mur­la­rı­mı­za, em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­za ve bu gö­re­vi ya­pan bü­tün me­mur­la­rı­mı­za, gö­rev­li­le­ri­mi­ze sağ­lık ve afi­yet­ler di­le­ye­rek…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Son cüm­le­le­ri­ni­zi ala­bi­lir mi­yim Sa­yın Öz­can.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Bu ya­sa­nın bü­tün ça­lı­şan­la­rı­mı­za ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yor, sağ­lık ve esen­lik­ler di­li­yo­rum.

Sağ olun. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­can.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Bi­le­cik Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ya­şar Tü­zün. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run efen­dim.

CHP GRU­BU ADI­NA YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nuş­ma­ma baş­lar­ken, ön­ce­lik­le, ye­ni ata­nan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dü­rü­müz Sa­yın Oğuz Ka­ğan Kök­sal'a ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum. Bu­gü­ne ka­dar ya­pı­la­ma­yan­la­rı, ek­sik­lik­le­ri, bu ça­lış­ma dö­ne­min­de, ala­ca­ğı bir­ta­kım ra­di­kal ka­rar­lar­la ger­çek­leş­ti­rir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün, ken­di­mi­zi, ai­le­mi­zi ve bu­lun­du­ğu­muz or­ta­mı gü­ven­de his­se­di­yor­sak, bu­nu, gün­de en az on iki sa­at ile yir­mi sa­at ara­sı ça­lı­şan ve me­sai ya­pan, el­bet­te ki, po­lis teş­ki­la­tı­mı­za borç­lu­yuz. An­cak, "em­ni­yet teş­ki­la­tı per­so­ne­li­nin öz­lük hak­la­rı so­ru­nu­nun hâlâ de­vam et­ti­ği ve de­vam et­mek­le kal­ma­yıp, her ge­çen gün so­run­la­rın çığ gi­bi bü­yü­dü­ğü" ifa­de­le­ri ko­mis­yon­lar­da ve ko­mis­yon ra­por­la­rın­da yer al­mak­ta­dır.

İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da kul­la­nı­lan bu ifa­de­ler, AKP İk­ti­da­rı­nın, po­lis teş­ki­la­tı­na ba­kış açı­sı­nı gös­ter­mek­te­dir. AKP İk­ti­da­rı­nın kad­ro­laş­ma hır­sı po­lis teş­ki­la­tı­nın so­run­la­rı­nı unut­tur­muş, so­run­la­rın göz ar­dı edil­me­si­ne ne­den ol­muş­tur. Yak­la­şık beş yıl­dır ik­ti­dar­da olan AKP'nin, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın so­run­la­rı­nı çöz­me­miş ol­ma­sı, ger­çek­ten, çok acı bir du­rum­dur.

Yi­ne, İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'na gö­re, ül­ke­miz­de kap­kaç ve gasp olay­la­rı sa­yı­sal oran­da hız­la ar­tış ol­ma­sı­na rağ­men, ya­ka­la­nan suç­lu sa­yı­sın­da bir dü­şüş göz­len­me­mek­te­dir. Bu du­rum, va­tan­da­şı­mı­zın em­ni­yet teş­ki­la­tı­na kar­şı, ma­ale­sef, gü­ve­ni­ni sars­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, po­lis­lik bir mo­ral mes­le­ği­dir. Ge­ce gün­düz de­me­yen, cu­mar­te­si pa­zar bil­me­yen, bay­ram sey­ra­nı unut­muş po­li­si­mi­zin va­tan­da­şa kar­şı zor du­rum­da bı­ra­kıl­ma­ma­sı ge­re­kir.

Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 1'in­ci mad­de­sin­de, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün gö­rev­le­ri­ni da­ha et­kin bir şe­kil­de ye­ri­ne ge­ti­re­bil­me­si için taş­ra teş­ki­lat­la­rın­da ça­lış­tı­rıl­mak üze­re 20 bin kad­ro ih­das edil­mek­te­dir.

Şim­di, bu­ra­dan siz­le­re so­ru­yo­rum: Bu alı­na­cak olan 20 bin kad­ro­yu ne­re­de eği­te­cek­si­niz? Po­lis okul­la­rın­da, de­ğil mi? Pe­ki, ge­rek Ge­nel Ku­rul­da ge­rek­se ko­mis­yon­lar­da "po­lis okul­la­rı­nın eği­ti­mi ye­ter­siz" di­yen siz­ler de­ğil mi­si­niz? Siz de­ğil mi­si­niz "po­li­si­mi­zin bi­lim­sel eği­tim­den geç­me­si ge­re­kir" di­yen? Bi­lim­sel eği­tim­den geç­miş po­lis­le­ri­mi­zin top­lum­sal olay­lar­da da­ha ba­şa­rı­lı ol­du­ğu­nu söy­le­yen siz­ler de­ğil mi­si­niz? Bu­nun ya­nı sı­ra, po­lis okul­la­rı­mı­zın bi­lim­sel eği­tim ko­nu­sun­da ye­ter­siz ol­du­ğu­nu söy­le­yen yi­ne siz­ler­si­niz.

Bu ne­den­le, "kad­ro ih­da­sıy­la bir­lik­te po­lis okul­la­rı­nın şart­la­rı­nı iyi­leş­ti­re­lim, bi­lim­sel eği­tim ya­pa­lım" di­yen, el­bet­te, biz­le­riz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, po­lis okul­la­rı­nın du­rum­la­rı or­ta­da. Gö­rev alan po­lis­le­ri­mi­zin du­ru­mu fark­lı de­ğil. Sos­yal ve eko­no­mik so­run­la­rın al­tın­da ma­ale­sef ezil­miş du­rum­da­dır­lar. Bu­gün, mes­le­ğe ye­ni baş­la­yan bir po­lis me­mu­ru 800 YTL ma­aş alı­yor. Ör­ne­ğin, se­kiz yıl gö­rev ya­pan bir po­li­sin eli­ne ay­da sa­de­ce 912 YTL ge­çi­yor. Bu ma­aş­la­ra yan öde­me­ler ek­len­se de, özel­lik­le, bü­yük şe­hir­ler­de ya­şa­yan po­lis me­mur­la­rı, ka­zanç­la­rıy­la ha­yat­la­rı­nı de­vam et­ti­re­me­mek­te­dir­ler. Ör­ne­ğin, İs­tan­bul'da 28 bin po­lis gö­rev ya­pı­yor; ama, bu­na kar­şı­lık, sa­de­ce 4.200 po­lis loj­ma­nı bu­lun­mak­ta­dır. Mev­cut loj­man­la­rın 850 ta­ne­si is­tih­ba­rat ve te­rör gi­bi has­sas bi­rim­ler­de ça­lı­şan per­so­ne­le tah­sis edi­li­yor. Ya­ni, ge­ri­ye ka­lan 24 bin po­lis ki­ra­da otu­ru­yor. İs­tan­bul'da alt ve or­ta sı­nıf bir da­ire fi­ya­tı­nın 400 mil­yon ile 1 mil­yar li­ra ara­sın­da de­ğiş­ti­ği­ne ba­ka­cak olur­sak, ma­aşı­nın ya­rı­sı ger­çek­ten ki­ra­ya git­mek­te­dir. Ka­la­nı da te­le­fon, elek­trik, akar­ya­kıt ve su gi­bi har­ca­ma­la­ra git­ti­ğin­de, po­li­si­mi­zin elin­de hiç­bir pa­ra kal­ma­mak­ta­dır. El­bet­te, ken­di­si aç ol­du­ğu gi­bi ço­luk ço­cu­ğu da ma­ale­sef aç kal­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ver­me­den al­mak Al­lah'a mah­sus­tur. Ve­rin ki, ve­re­lim ki, Hükûmet ola­rak ge­rek­li des­te­ği, mad­di ve ma­ne­vi ola­rak kat­kı ve­rin ki, biz de em­ni­yet teş­ki­la­tı­mız­dan ve po­lis­le­ri­miz­den kar­şı­lı­ğı­nı is­te­ye­lim. Ba­kı­nız, 4'ün­cü sı­nıf bir em­ni­yet mü­dü­rü ar­ka­da­şı­mız, 1.400 YTL ma­aş alı­yor, il em­ni­yet mü­dür­lü­ğün­de ça­lı­şan bir ar­ka­da­şı­mız da 1.800 YTL ma­aş alı­yor. Bir ili ema­net et­ti­ği­niz il em­ni­yet mü­dü­rü ile… İlin jan­dar­ma açı­sın­dan asa­yi­şi­ni ema­net et­ti­ği­niz bir alay ko­mu­ta­nı 2.875 li­ra ma­aş alı­yor. Ya­ni, ay­nı il­de gö­rev ya­pan bir il em­ni­yet mü­dü­rüy­le bir il jan­dar­ma alay ko­mu­ta­nı ara­sın­da tam ta­mı­na 1.000 li­ra, ya­ni di­ğer ra­kam­la 1 mil­yar Türk li­ra­sı fark ol­mak­ta­dır. Bu fark­lı­lı­ğın en kı­sa za­man­da gi­de­ril­me­si için ge­rek­li ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı ko­nu­sun­da bir kez da­ha il­gi­li ik­ti­dar par­ti­si­ni ve il­gi­li Ba­kan­lı­ğı uya­rı­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, emek­li­lik­te de du­rum fark­lı de­ğil. Ça­lı­şır­ken maa­şın bü­yük bir bö­lü­mü me­sai, ta­yın be­de­li, yol üc­re­ti gi­bi, gü­ven­lik taz­mi­na­tı gi­bi ek öden­ti­ler­den oluş­tu­ğu için dü­şük te­mel ma­aş­tan ke­si­len emek­li­lik öden­ti­si emek­li ma­aş­la­rı­nın da dü­şük kal­ma­sı­nı ge­ti­ri­yor. Özel­lik­le, son ay­lar­da ve son yıl­lar­da bak­tı­ğı­mız­da, bir­çok po­lis in­ti­har­la­rı po­li­si­mi­zin ça­lış­ma ko­şul­la­rı ve eko­no­mik sı­kın­tı­la­rı­nı göz­ler önü­ne se­ri­yor.

Yi­ne, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­mü­zün, 1992-2006 yıl­la­rı ara­sın­da ya­şa­nan 380 po­lis in­ti­ha­rı üze­ri­ne yap­tı­ğı araş­tır­ma­da, so­ru­nun te­me­lin­de üc­ret ye­ter­siz­li­ği ve ça­lış­ma şart­la­rı­nın ağır­lı­ğı­nın yat­tı­ğı or­ta­ya ko­nu­lu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz­ler Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bu ya­sa­ya as­la kar­şı de­ği­liz; an­cak, ya­sa­nın çık­ma­sıy­la bir­lik­te, 20 bin kad­ro­nun ve­ril­me­siy­le bir­lik­te, bu­nun eko­no­mik, sos­yal açı­dan ye­ter­siz ol­du­ğu­nu söy­le­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Po­li­si­miz­den, em­ni­ye­ti­miz­den de Ana­ya­sa'mı­za, baş­ta Ana­ya­sa'mı­za, cum­hu­ri­ye­ti­mi­ze sa­hip çı­kan bir po­lis teş­ki­la­tı is­ti­yo­ruz. Dev­le­ti­mi­zin po­li­si­mi­ze ver­miş ol­du­ğu bu üni­for­ma­yı, bu ta­ban­ca­yı hal­ka kar­şı kul­la­nan de­ğil, hal­kın ya­nın­da olan, hal­kın so­run­la­rı­nı çö­zen, onu, ona yar­dım­cı ol­mak an­la­yı­şı adı al­tın­da kul­la­nıl­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz ve di­yo­ruz ki em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­za, "Ön­ce in­san. İn­sa­nı ya­şat ki dev­let ya­şa­sın." fel­se­fe­sin­den ay­rıl­ma­ma­la­rı­nı te­men­ni edi­yo­ruz. İn­sa­nı­mı­za, ge­rek­li yar­dı­mı, ge­rek­li ko­lay­lı­ğı ve ge­rek­li kat­kı­yı ver­me­si­ni te­men­ni edi­yo­ruz. Özel­lik­le, top­lum­sal olay­lar­da gör­dü­ğü­müz po­li­si­mi­zin bu kış­kır­tı­cı tav­rın­dan en kı­sa za­man­da uzak­laş­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz. O gö­rü­nen, bu­gü­ne ka­dar gö­rü­nen, te­le­viz­yon­la­rı­mız­da, ga­ze­te­le­ri­miz­de gö­rü­nen o fo­toğ­raf­la­rın bir da­ha gö­rün­me­me­si­ni te­men­ni edi­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz­ler, ko­nu­şan Tür­ki­ye'yi ko­ru­yor…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Evet, po­li­si­miz, ko­nu­şan Tür­ki­ye'yi ko­ru­yor. Ama, ken­di­le­ri ko­nu­şan Tür­ki­ye'yi ko­rur­ken, ma­ale­sef ken­di­le­ri de ko­nu­şa­mı­yor. Si­vil top­lum li­der­le­ri­nin ko­nuş­ma gü­ven­li­ği­ni sağ­la­yan po­lis­ler, me­mur ol­ma­la­rın­dan do­la­yı ken­di so­run­la­rı hak­kın­da ma­ale­sef ko­nu­şa­mı­yor­lar. O ne­den­le, 20 bin kad­ro­nun ih­da­sın­da, po­li­si­mi­zin ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zın bu so­run­la­rı­nı göz ar­dı et­me­den, sos­yal ve öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li ça­lış­ma­la­rın en kı­sa za­man­da ta­mam­lan­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz ve di­yo­ruz ki, sa­yı­sal ye­ter­li­lik ya­nın­da ni­te­lik­sel ye­ter­li­lik ol­ma­lı­dır. Ya­ni, 20 bin kad­ro­ya ih­ti­yaç var­sa, el­bet­te ve­re­lim, 50 bin kad­ro­ya ih­ti­yaç var­sa ve­re­lim. Ama, bu, sa­yı­sal ye­ter­li­lik ol­ma­ma­lı, bu, ça­lı­şan, ye­ni baş­la­ya­cak, gö­re­ve baş­la­ya­cak olan po­lis ar­ka­daş­la­rı­mız­da ge­rek­li…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (De­vam­la) - Son cüm­lem.

BAŞ­KAN - Son cüm­le­le­ri­ni­zi ala­bi­lir mi­yim.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (De­vam­la) -  …ni­te­lik­sel ye­ter­li­li­ğin de ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz.

Bu ka­nu­nu­mu­zun, baş­ta po­lis teş­ki­la­tı­mı­za, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­mü­ze ve ül­ke­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la bir kez da­ha se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tü­zün.

Şah­sı adı­na, Si­vas Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Se­la­mi Uzun. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run efen­dim.

SE­LA­Mİ UZUN (Si­vas) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; kı­sa­ca, bu ka­nun, em­ni­yet hiz­met­le­ri sı­nı­fı­na 20 bin kad­ro ih­das edil­me­si­dir. El­bet­te ge­rek­li­dir ve sa­yı­sal ola­rak ve di­ğer ge­rek­çe­le­ri var­dır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, hu­kuk dev­le­ti üç sü­tun üze­ri­ne in­şa edi­lir: İn­san hak­la­rı­nın ger­çek­leş­ti­ril­me­si, ada­le­tin sağ­lan­ma­sı, gü­ven­li­ğin te­min edil­me­si­dir.

Ül­ke­sin­de top­lum hâlin­de ya­şa­ma­nın ilk ve vaz­ge­çil­mez şar­tı olan gü­ven­li­ği ve sos­yal dü­ze­ni sağ­la­ya­ma­mış olan dev­le­te hu­kuk dev­le­ti de­ne­mez. Bir hu­kuk dev­le­ti­nin var­lık se­be­bi, in­san hak­la­rı­na da­ya­lı, adil ve gü­ven­li top­lum­sal bir dü­zen kur­mak ve bu­nu ke­sin­ti­siz bir şe­kil­de sür­dür­mek­tir.

Hu­kuk dev­le­ti­nin bir baş­ka yö­nü, ey­lem ve iş­lem­le­rin­de öl­çü­lü, ya­ni oran­tı­lı dav­ra­nan dev­let ol­ma­sı­dır. Oto­ri­te ile hür­ri­yet bir­bir­le­ri­ne ters dü­şen kav­ram­lar gi­bi gö­rün­mek­te­dir. Ama, öl­çü­lü bir oto­ri­te ol­ma­dan hür­ri­yet­le­rin sağ­lan­ma­sı as­la müm­kün ola­maz. Top­lum­da­ki her fert hür­ri­yet­le­ri­ni ken­di­si be­lir­le­me­ye kal­kar­sa, kim­se hür ola­maz. İş­te, ha­ya­tı­mı­zın bu nok­ta­sın­da po­lis ve di­ğer em­ni­yet güç­le­ri­ne bü­yük iş düş­mek­te­dir.

Po­li­sin gö­rev­le­ri, va­tan­da­şın ha­ya­tı­na, in­san­la­rın mal var­lı­ğı­na ve ka­mu­nun dü­ze­ni­ne yö­ne­lik teh­li­ke­le­rin ber­ta­raf edil­me­si ve son­ra­sın­da­ki hiz­met­le­ri­dir. Va­tan­da­şın ya­şa­mı, mal var­lı­ğı ve onu­ru ba­kı­mın­dan teh­li­ke ne ka­dar bü­yük­se, ön­le­me yet­ki­le­ri de o ka­dar bü­yük ol­ma­lı­dır. Te­mel hak­lar teh­li­ke­ye dü­şer­se mü­da­ha­le ge­re­kir.

Po­li­sin en önem­li gö­rev­le­rin­den bir ta­ne­si, öz­gür­lü­ğün ve gü­ven­li­ğin den­ge­len­me­si­dir. Po­lis, gö­rev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­ken ya­sa­lar ve yet­ki­ler­le sı­nır­lan­dı­rıl­mış­tır. Po­lis, yet­ki­le­ri­ni kul­la­nır­ken ya­sa­la­ra da­ya­nır. Ya­sa­lar, özel­lik­le te­mel hak­lar ko­nu­sun­da po­li­sin yet­ki­le­ri­ni ay­rın­tı­lı bir şe­kil­de be­lirt­me­li­dir ki, po­lis hem yet­ki­le­ri­nin sı­nı­rı­nı bil­sin hem de töh­met al­tın­da kal­ma­sın. Po­lis, yet­ki­le­ri­ni kul­la­nır­ken sa­yı­sal ola­rak da ye­ter­li ol­ma­lı­dır. Az sa­yı­da gö­rev­li­ye çok iş ve­ril­me­si ül­ke ger­çe­ğiy­le ters düş­mek­te­dir. Bu­gün, po­li­si­miz, ge­rek ka­ra­kol­lar­da ge­rek di­ğer yer­ler­de son de­re­ce ağır şart­lar­da hiz­met ver­mek­te­dir. Bu da on­la­rın iş ve ev dü­zen­le­rin­de hu­zur­suz­lu­ğa yol aç­mak­ta­dır. Bu­gü­nün büt­çe imkânla­rıy­la, bel­ki, an­cak el­le­ri­ne ge­çen pa­ra ai­le­le­ri­ni ge­çin­di­re­bi­li­yor. Bu­nu ka­bul et­me­miz ge­re­kir. Po­li­si­mi­zin al­mış ol­du­ğu üc­ret, yap­tı­ğı iş­le oran­tı­lı de­ğil, ye­ter­siz du­rum­da­dır. Bu­gün, 72 mil­yon nü­fu­sun 50 mil­yo­nu po­lis böl­ge­sin­de ya­şa­mak­ta­dır. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de 250 ki­şi­ye 1 po­lis dü­şe­cek şe­kil­de ve­ri­len em­ni­yet hiz­met­le­ri, biz­de 300 ki­şi­ye 1 po­lis dü­şe­cek şe­kil­de sür­dü­rül­mek­te­dir.

Bu­gün, em­ni­yet hiz­met­le­ri­nin ke­sin­ti­siz sür­dü­rü­le­bil­me­si için sa­yı­ca ye­ter­li ol­ma­nın ya­nın­da, bo­şa­lan kad­ro­la­rın da sü­rat­le dol­du­rul­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu amaç­la, 27 po­lis mes­lek yük­se­ko­ku­lu­mu­zun ya­nın­da, dört yıl­lık fa­kül­te me­zun­la­rı­nın alı­nıp al­tı ay­lık te­mel eği­ti­me ta­bi tu­tul­duk­la­rı 14 bin ka­pa­si­te­li 9 eği­tim mer­ke­zi bu­lun­mak­ta­dır. Bun­lar da yıl­da iki dö­nem hâlin­de hiz­met ver­mek­te­dir. Bi­li­yor­su­nuz, ge­çen yıl­lar­da, de­ği­şik fa­kül­te­ler­den me­zun olan genç­le­ri­mi­ze po­lis okul­la­rın­da al­tı ay­lık te­mel eği­tim ve­ri­le­rek po­lis ol­ma­la­rı sağ­lan­mış ve çok isa­bet­li ol­muş­tur. Hal­kın içe­ri­sin­den gel­miş hem de ye­ter­li eği­ti­mi al­mış genç­ler kı­sa sü­re­de po­lis teş­ki­la­tı­nı be­nim­se­ye­rek ve­rim­li hiz­met­ler­de bu­lun­mak­ta­dır­lar. Böy­le­ce, po­li­sin halk­tan ve si­vil ha­ya­tın ger­çek­le­rin­den uzak kal­ma­dan va­tan­da­şa da­ha iyi hiz­met ve­re­bi­le­ce­ği gö­rül­müş­tür.

Ge­ce ve gün­düz, ta­til­de ve bay­ram­da ke­sin­ti­siz hiz­met ve­ren em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­zı mad­di ve ma­ne­vi ola­rak sa­yı­sal ve araç ge­reç teç­hi­za­tıy­la, tek­no­lo­jiy­le do­nat­mak, des­tek­le­mek, on­la­rın mo­ral­le­ri­ni ve ça­lış­ma ka­pa­si­te­le­ri­ni en üst dü­zey­de tut­mak gö­re­vi­miz ol­ma­lı­dır. Ek­sik olan ne var­sa, çı­ka­rı­la­cak ya­sa­lar ney­se, Mec­lis gö­rev ba­şın­da­dır. Bu amaç­la, ar­tan per­so­nel açı­ğı­nın kı­sa sü­re­de gi­de­ri­le­bil­me­si ve ide­al per­so­nel sa­yı­la­rı­na ulaş­mak ama­cıy­la, 2003 yı­lın­da po­lis mes­lek yük­se­ko­ku­lu sa­yı­sı 27'ye çı­ka­rıl­mış­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

SE­LA­Mİ UZUN (De­vam­la) - 2003 yı­lın­da ha­zır­la­nan yir­mi yıl­lık per­so­nel pro­jek­si­yon­la­rı­na gö­re, 2006 yı­lın­da 198 bin po­lis ol­ma­sı ge­re­kir­ken, bu sa­yı 166 bin­de kal­mış­tır. Onun için, bu ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sı ve uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­sı hâlin­de bu açı­ğın bü­yük öl­çü­de gi­de­ri­le­ce­ği açık­tır. Po­lis sa­yı­sı­nın ide­al ra­ka­ma ulaş­ma­sı hâlin­de, hem gü­ven­lik hiz­met­le­ri­nin iyi­leş­ti­ril­me­si­ne kat­kı­da bu­lu­na­ca­ğı hem de po­lis­le­rin me­sai sa­at­le­ri­nin ma­kul öl­çü­le­re çe­ki­le­ce­ği ma­lu­mu­nuz­dur.

Gö­re­vi ba­şın­da can ve­ren gü­ven­lik men­sup­la­rı ve po­lis­le­ri­mi­zi rah­met­le anı­yo­rum. Ye­ni ata­nan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dü­rü­ne ba­şa­rı­lar di­li­yor, teb­rik edi­yo­rum. Ge­ce gün­düz de­me­den, gö­re­vi ba­şın­da hal­kı­mı­zın can ve ma­lı­nı ko­ru­yan em­ni­yet ca­mi­ası­nın fe­dakâr fert­le­ri­ne ba­şa­rı­lar di­li­yor, say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Uzun.

Şah­sı adı­na ikin­ci ko­nuş­ma­cı, Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem Toz­çö­ken... Yok.

Üçün­cü ko­nuş­ma­cı, İz­mir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hak­kı Ül­kü. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run efen­dim.

HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu üye­si ol­ma­mız ne­de­niy­le, da­ha ön­ce, çe­şit­li ne­den­ler­le, po­lis­ler­le il­gi­li ko­nuş­ma­lar yap­mış­tık, ama, bu­gün, bu­ra­da, Ko­mis­yon üye­si ola­rak bi­zim ar­ka­daş­la­rı­mız­dan kim­se ko­nuş­ma­dı­ğı için, beş da­ki­ka­lı­ğı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce­lik­le po­lis­lik mes­le­ği, kı­de­me, ka­ri­ye­re, de­ne­yi­me da­ya­lı bir mes­lek­tir. Bu­nun si­ya­sal­laş­ma­ma­sı la­zım­dır. Şu an­da, ki­mi ar­ka­daş­la­rı­mı­za gö­re 166 bin, baş­ka gö­rüş­le­re gö­re de 180 bin ci­va­rın­da bir po­li­si­miz var, 20 bin da­ha po­lis alı­na­cak. O ön­gö­rü­lü­yor ve ya­sa o ne­den­le gün­de­mi­miz­de. Ama, ül­ke­miz­de, ge­rek şah­sa ge­rek­se ma­la kar­şı iş­le­nen suç­lar azal­mı­yor, azal­mak ye­ri­ne, üs­te­lik, ar­tı­yor. On­lar­la il­gi­li ra­kam­la­ra ba­kıl­dı­ğın­da, şah­sa kar­şı iş­le­nen suç­lar -kas­ten adam öl­dür­me­den ır­za geç­me­ye, zim­met­ten in­san ti­ca­re­ti­ne ka­dar- 2005 yı­lın­da 196 bin, 2006 yı­lın­da 319 bin, ma­la kar­şı olan suç­lar­da­ki is­ta­tis­tik­ler de 2005 yı­lın­da 289 bin, 2006 yı­lın­da da 460 kü­sur bin ola­rak ye­ri­ni alı­yor.

Şim­di, de­mek olu­yor ki, sa­de­ce po­lis al­mak, po­lis ade­di­ni sa­yı­sal ola­rak ço­ğalt­mak so­run­la­rı çöz­me­ye yet­mi­yor. De­ni­li­yor ki: Av­ru­pa'da 250 ki­şi­ye 1 po­lis dü­şü­yor, biz­de de 300 ki­şi­ye. Ola­bi­lir. Bu­nun için ya­pı­la­cak dü­zen­le­me­yi ta­bii ki des­tek­li­yo­ruz. Her ne ka­dar bi­zim ay­rı­şık gö­rü­şü­müz ol­muş ol­sa bi­le, te­mel­de des­tek­li­yo­ruz.

An­cak, si­ze önem­li bir şey söy­le­mek is­ti­yo­rum. Po­lis mes­lek yük­se­ko­kul­la­rı, şim­di­ye ka­dar­ki iş­lev­le­riy­le, yap­mış ol­duk­la­rı hiz­met­le­riy­le, bel­ki bel­li öl­çü­de fay­da­lı ol­muş­tur. Ama, son 2005 yı­lın­da 10 bin ki­şi­lik bir kad­ro­nun Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na git­tik­ten son­ra tek­rar ge­ri gel­me­sin­de bir öl­çüt var­dı. De­ni­li­yor­du ki: "Bu­ra­da bir ada­let­siz­lik var. O ne­den­le, dört yıl­lık yük­se­ko­kul ve fa­kül­te bi­ti­ren­ler de bu­na dâhil ol­ma­lı." O ni­yet­le de, ger­çek­ten, dâhil edi­le­rek çok sa­yı­da ki­şi­ler bu sı­nav­la­ra gir­di­ler,  ba­şa­rı­lı da ol­du­lar. Za­ten KPSS sı­na­vı­na da gir­mek şar­tı var­dı ve böy­le­ce fa­kül­te ve yük­se­ko­kul bi­ti­ren­ler­den bir­çok po­lis alın­dı. Bun­lar al­tı ay­lık bir eği­ti­me ta­bi tu­tul­du­lar,  al­tı ay­lık eği­tim­den son­ra da po­lis­lik yap­ma­ya baş­la­dı­lar, ba­ya­ğı da fay­da­lı ol­du­lar. Şu an­da, bel­ki, po­lis teş­ki­la­tı içe­ri­sin­de en fay­da­lı olan ke­sim, hat­ta en ob­jek­tif dav­ra­nan ke­sim bun­lar ol­du. O ne­den­le, be­nim bu­ra­dan bir öne­rim ola­cak: Po­lis mes­lek yük­se­ko­kul­la­rı -26 ya da 27 ta­ne var- za­man içe­ri­sin­de gi­de­rek ka­pa­tıl­ma­lı ve bun­la­rın ye­ri­ne, her yıl 1,5 mil­yon ci­va­rın­da ki­şi­nin üni­ver­si­te­ye gi­riş sı­nav­la­rı­na gir­di­ği­ni ha­tır­lar­sak, bu­ra­dan me­zun olan ki­şi­ler­den yi­ne eği­ti­me ta­bi tu­tu­la­rak alı­na­cak olan in­san­lar­la, alı­na­cak olan genç­ler­le hem po­li­sin ka­li­te­si yük­sel­miş olur hem de o al­tı ay­lık eği­tim­den son­ra da Tür­ki­ye'nin yüz akı ola­bi­le­cek olan em­ni­yet men­sup­la­rı­nın Tür­ki­ye'nin dört bir ta­ra­fın­da gö­rev yap­ma­sı sağ­la­na­bi­lir.

Em­ni­yet ör­gü­tü­nün tem­sil­ci­si, ta­bii ki, hükûmet­ler de­ğil. Em­ni­yet ör­gü­tü tem­sil edi­lir­ken, bi­zim an­la­yı­şı­mı­za gö­re, de­mok­ra­si­ler­de bu iş sen­di­kal ör­güt­len­mey­le olur.

Ba­kın, ör­güt­süz­lük po­li­si­mi­zi ne hâle ge­ti­ri­yor: Bu­gün, Sa­bah ga­ze­te­si­nin An­ka­ra ila­ve­sin­de bir em­ni­yet es­ki men­su­bu "Po­li­sin Hâli" di­ye bir ya­zı yaz­mış ve ora­da ba­zı öne­ri­ler­de bu­lu­nu­yor, ya­kın­ma­lar ya­pı­yor. İş­te, 1950 yı­lın­da po­lis ol­du­ğu­nu be­lir­ti­yor. O gün­kü ma­aşı­nı söy­lü­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

Son za­man­lar­da po­li­se çok faz­la yük­len­me­ler ol­du­ğu ne­de­niy­le bir di­zi şikâyet­ler­de bu­lu­nu­yor. Ama, esas olan, önem­li olan bu­ra­da, ba­zı öne­ri­ler­de bu­lu­nur­ken, bu öne­ri­le­ri ör­güt­sel an­lam­da de­ğil de ken­di inan­dı­ğı an­lam­da ya­pı­yor. Me­se­la, di­yor ki:

"Po­lis va­sı­ta­la­rı ye­ni­len­me­li, ay­nı mar­ka ol­ma­lı.

Esas önem­li is­te­ği­miz, po­li­sin kı­ya­fe­ti­nin derhâl de­ğiş­ti­ril­me­si. Ne­de­ni­ne ge­lin­ce: Be­le­di­ye za­bı­ta­sı, her tür­lü gü­ven­lik teş­ki­lat­la­rı, ge­rek po­lis el­bi­se­si­ni ge­rek­se po­lis ar­ma­la­rı­nı per­va­sız­ca ta­şı­mak­ta­lar. Bir mi­sal, 'Te­le­viz­yon ka­nal­la­rın­dan bi­rin­de pa­zar­cıy­la po­lis ka­pış­tı.' di­yor. Ba­kı­yor­su­nuz, bun­la­rın po­lis­le ala­ka­sı yok, za­bı­ta me­mur­la­rı.

Ne­ti­ce­de, po­lis şe­hir­dir, po­lis gü­ven­ce­dir, po­lis is­tik­bal­dir.

Po­lis kar­deş­le­rim, sa­kın ola iki şe­ye da­yan­ma­yın: Bi­ri­si adam, bi­ri­si ağaç.

Çün­kü bun­la­rın bi­ri ölür, bi­ri ku­rur."

Gü­zel, an­cak, ta­bii, ör­güt­süz, iyi ni­yet­le ya­zıl­mış bir ser­ze­niş bu. Oy­sa po­lis­le­re de­mok­ra­tik hak ve öz­gür­lük ko­nu­sun­da sen­di­ka kur­ma hak­kı ve­ril­miş ol­sa, bü­tün bun­la­rı bir tek po­li­sin…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ül­kü, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

HAK­KI ÜL­KÜ (De­vam­la) - …ser­ze­ni­şi ola­rak de­ğil de, tüm po­lis teş­ki­la­tı­nın ör­güt­lü bir bi­çim­de ses­le­ri­ni yük­selt­me­siy­le, o sen­di­kal hak­la­ra ka­vuş­tuk­tan son­ra za­ten ken­di­le­ri ge­re­ği­ni ya­par, o hak­la­rı­nı alır­lar. Do­la­yı­sıy­la, hak­la­rı­nı alan po­lis, hem Ba­tı stan­dart­la­rın­da gö­rev yap­mış olur hem şikâyet­ler aza­lır hem de gi­de­rek de­min say­ma­ya ça­lış­tı­ğım, o hem ma­la kar­şı hem in­sa­na kar­şı olan suç­lar­da da azal­ma olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum ve 20 bin po­lis kad­ro­su­nun ha­yır­lı ol­ma­sı di­le­ğiy­le, İz­mir Va­li­mi­zin bu­ra­ya ge­le­rek, An­ka­ra'ya ge­le­rek Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü gö­re­vi­ne atan­ma­sı­nı -biz ken­di­si­ni çok sev­di­ği­miz­den do­la­yı- mem­nu­ni­yet­le kar­şı­lı­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Ül­kü.

Mad­de üze­rin­de ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, so­ru-ce­vap fas­lı­na ge­çi­yo­ruz.

Bu­yu­run Sa­yın Tü­tün­cü.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Be­nim ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Hükûme­te iki so­rum ola­cak. Bi­rin­ci­si: Po­lis­te bi­rim amir­le­ri­nin 2003 ve 2005 yı­lı ter­fi­le­rin­de ob­jek­tif dav­ra­nıl­ma­dı­ğı, kı­dem sı­ra­la­ma­sın­da ilk 100'de yer alan po­lis­ler­den an­cak 7'si­nin ter­fi et­ti­ril­di­ği, di­ğer ter­fi­ler­de ise ağır­lık­lı ola­rak, kı­dem sı­ra­sı 250 ve son­ra­sın­da olan­lar­dan se­çil­di­ği id­dia edil­mek­te­dir. Bu id­dia ne de­re­ce doğ­ru­dur? Bu id­di­anın doğ­ru­luk pa­yı yük­sek ise, böy­le­si bir ter­cih, po­li­sin açık­ça Hükûme­tin em­rin­de si­ya­sal­laş­tı­rıl­mış ola­ca­ğı an­la­mı­na gel­mi­yor mu? Bi­rin­ci so­rum bu.

İkin­ci so­ru­yu so­ru­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım:

Po­lis­lik ay­nı za­man­da bir mo­ral des­te­ği­dir, bu­nu bi­li­yo­ruz. Ne var ki, AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de po­lis­le­rin ge­rek­li mo­ral des­te­ği­ni bu­la­ma­dık­la­rı ve ba­zı olay­lar­da sa­hip­siz bı­ra­kıl­dık­la­rı göz­len­miş­tir. Bu çer­çe­ve­de, po­lis­lik mes­le­ği­nin son yıl­lar­da cid­di bir imaj kay­bı­na uğ­ra­dı­ğı ile­ri sü­rül­mek­te­dir. Göz be­be­ği gi­bi ko­ru­ma­mız ge­re­ken po­lis­le­ri­mi­zin… So­ru­yo­rum: Göz be­be­ği gi­bi ko­ru­ma­mız ge­re­ken, esir­ge­me­miz ge­re­ken po­lis­le­ri­mi­zin mo­ral­le­ri­nin yük­sel­til­me­si ve eroz­yo­na uğ­ra­tıl­mış olan imaj­la­rı­nın yük­sel­til­me­si, dü­zel­til­me­si için, Ba­kan­lı­ğı­nız­ca na­sıl bir pro­je ve na­sıl bir po­li­ti­ka ön­gö­rül­mek­te­dir?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Işık, bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben de Sa­yın Ba­ka­nı­ma şu so­ru­yu yö­nelt­mek is­ti­yo­rum:

Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de 250 ki­şi­ye, Sa­yın Ba­ka­nım, 1 po­lis düş­mek­te­dir. Tür­ki­ye bu stan­dar­dın ne­re­sin­de ve bu stan­dar­dı ya­ka­ma sü­re­sin­de­ki ön­gö­rü­nüz ne­dir?

Ay­rı­ca, mes­lek içi eği­tim prog­ram­la­rı ya­pıl­mak­ta mı­dır? İçe­rik ola­rak bun­lar­dan bah­set­me­niz müm­kün mü?

Son ola­rak, po­lis­le­ri­miz faz­la ça­lış­ma me­sa­isi ola­rak mak­tu üc­ret al­mak­ta­dır­lar. Bu mak­tu üc­ret de 178 YTL ol­mak­ta­dır, ama, biz bi­li­yo­ruz ki di­ğer dev­let me­mur­la­rı­nın faz­la me­sai üc­ret kri­ter­le­ri fark­lı­dır. Bu­nun­la il­gi­li bir dü­zen­le­me söz ko­nu­su mu­dur?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­kan, ya­zı­lı mı ce­vap ve­ri­yor­su­nuz?

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Ha­yır, söz­lü ce­vap ve­re­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Sa­yın Enis Tü­tün­cü Bey'in so­ru­su da­ha ev­vel­den de gün­de­me Sa­yın Kart ta­ra­fın­dan da gel­miş. Ya­zı­lı ola­rak o za­man da ifa­de et­tim. Böy­le bir şey va­rit de­ğil. Ya­ni, bu, ilk 100'e gi­ren hak­kın­da, ter­fi me­se­le­siy­le il­gi­li o id­di­alar va­rit de­ğil.

Bu, ay­rı­ca, mo­ral­le il­gi­li ge­niş kap­sam­lı ça­lış­ma­la­rı, o kıs­mı, si­ze ya­zı­lı ola­rak de­tay­lı bil­gi ve­ri­le­cek.

Sa­yın Işık'ın so­ru­suy­la il­gi­li ola­rak da, 296 ki­şi­ye 1 po­lis düş­mek­te, 2014 yı­lın­da da bu 250'ye 1 ola­cak. Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de de böy­le bir ça­lış­ma sür­dü­rü­lü­yor.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de üze­rin­de so­ru-ce­vap bö­lü­mü de ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, 1'in­ci mad­de­yi ek­li cet­vel­le bir­lik­te oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ah­met Kü­çük. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ge­nel Kad­ro Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin ek­li cet­vel­le­ri­nin ge­nel mü­dür­lü­ğü­ne ait bö­lü­mün­de de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na da­ir 1344 sı­ra sa­yı­lı ka­nun hak­kın­da şah­sım ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­gün, bu­ra­da, çok önem­li bir ko­nu­yu, çok önem­li bir so­ru­nu, bir ka­nun çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­di­ri­yo­ruz, gö­rü­şü­yo­ruz, gö­rüş alış­ve­ri­şin­de bu­lu­nu­yo­ruz. İn­san­la­rın bu dün­ya­da mut­lu ol­ma­sı­nın, hu­zur­lu ya­şa­ma­sı­nın ve bu hu­zu­ru­nun, ya­şam­dan ke­yif al­ma­sı­nın te­mel, en önem­li ne­den­le­rin­den bi­ri olan gü­ven­lik so­ru­nu­mu­zu ir­de­le­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Bu dün­ya­da ya­şa­ma­nın, el­bet­te, bi­rin­ci so­run, ya­şa­mak için, ön­ce­lik­le in­san­la­rın kar­nı­nı do­yu­ra­bil­me­le­ri, ya­şam­la­rı­nı de­vam et­ti­re­bi­le­cek ak­ti­vi­te­ler­de bu­lu­na­bil­me­le­ri ve en önem­li­si de bu­nu hu­zur­lu ve gü­ven­li bir or­tam­da ya­pa­bil­me­le­ri­dir. Bu hu­zur­lu ve gü­ven­li or­ta­mı sağ­la­ya­bil­mek adı­na, yıl­lar içe­ri­sin­de, ev­rim içe­ri­sin­de, in­san­lar, dev­let di­ye bir ku­rum ve me­ka­niz­ma oluş­tur­muş­lar ve bu dev­le­tin dış gü­ven­lik ve iç gü­ven­lik so­run­la­rı­nı hal­let­mek­le il­gi­li de yüz­yıl­lar içe­ri­sin­de ku­rum­lar ya­rat­mış­lar, ku­rum­lar oluş­tur­muş­lar. Ön­ce­lik­le, ta­bii, dış gü­ven­li­ği­miz­le il­gi­li ku­ru­mu­muz, or­du­muz. Bi­zim ül­ke­miz­de kom­şu­la­rı­mı­za, çev­re­mi­ze, dün­ya­da ba­ğım­sız, hür ya­şa­ya­bil­me­nin ko­şu­lu ola­rak or­du­mu­zu oluş­tur­mu­şuz. İç gü­ven­li­ği­mi­zi sağ­la­mak, gün­cel ya­şa­mı­mız­da mut­lu­lu­ğu­mu­zu da­im tut­mak adı­na da, bir, or­du­mu­zun içe­ri­sin­de kır­sal böl­ge­ler­de gü­ven­li­ği­mi­zi sağ­la­mak üze­re jan­dar­ma teş­ki­la­tı­nı oluş­tur­mu­şuz ve bu­nun ya­nın­da kent­sel alan­lar­da da gü­ven­li­ği­mi­zi sağ­la­mak, hu­zur­lu ya­şa­mak adı­na da po­lis teş­ki­la­tı­mı­zı oluş­tur­mu­şuz. Yüz otuz beş yı­lı aş­kın bir geç­mi­şe sa­hip olan po­lis teş­ki­la­tı­nın bu­gün hâlâ tar­tı­şı­lı­yor ol­ma­sı ve üze­rin­de bir sü­rü spe­kü­las­yo­nun ya­pı­lı­yor ol­ma­sı da, ma­ale­sef, po­lis teş­ki­la­tı­nın ku­rum­sal­laş­ma adı­na ye­te­ri ka­dar gö­ze­til­me­di­ği, esir­gen­me­di­ği ve si­ya­se­te alet edil­di­ği yo­lun­da­ki ka­na­at­le­ri­mi­zi ar­tır­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, iç gü­ven­lik ve in­san­la­rın iç gü­ven­lik kay­gı­la­rı el­bet­te çok önem­li. He­le Tür­ki­ye gi­bi eko­no­mik ge­liş­me­si­ni tam ta­mam­la­ma­mış ve millî ge­li­ri­ni çok ar­tı­ra­ma­mış, el­de et­ti­ği ge­li­ri alı­nan si­ya­si ka­rar­lar ne­de­niy­le iyi pay­laş­tı­ra­ma­mış ve top­lum ke­sim­le­ri ara­sın­da­ki ge­lir da­ğı­lı­mı uçu­ru­mu­nun bu ka­dar faz­la ol­du­ğu, dün­ya­nın en bo­zuk ül­ke­le­rin­den bi­ri ol­du­ğu ül­ke­ler­de, ta­bii ki, iç gü­ven­lik so­ru­nu eko­no­mi­ye da­ya­lı ola­rak da­ha da ar­tar, da­ha da önem­li olur.

Bi­raz ön­ce, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ar­ka­daş­la­rı­mız çe­şit­li ke­re­ler ifa­de et­ti­ler, Av­ru­pa'da, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de or­ta­la­ma 250 ki­şi­ye 1 po­lis dü­şer­ken Tür­ki­ye'de 300 ki­şi­ye dü­şü­yor di­ye. Şim­di, as­lın­da, bu, ilk ba­kıl­dı­ğın­da çok kö­tü bir ra­kam de­ğil gi­bi. Ya­ni, bir­çok ra­kam­da biz Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­riy­le da­ha bü­yük ko­puk­luk­lar ya­şı­yor­ken po­lis sa­yı­sın­da bu­na yak­laş­mış ol­ma­mız san­ki iyi bir du­rum gi­bi gö­rü­ne­bi­lir, ama, öy­le de­ğil. Çün­kü, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­nin or­ta­la­ma millî ge­li­ri 20 bin do­lar­la­rın üze­rin­dey­se ve in­san­lar ge­le­cek kay­gı­sı ve bu­gün kay­gı­sı, ya­şam kay­gı­sı ya­şa­mı­yor­sa ve iş gü­ven­ce­le­ri var­sa, el­bet­te suç iş­le­me­ye me­yil­le­ri da­ha az olur ve do­la­yı­sıy­la, da­ha az po­lis­le da­ha çok gü­ven­lik sağ­la­ma imkânı­nız olur. Ama, Tür­ki­ye gi­bi, hem hız­lı bir nü­fus, de­mog­ra­fik ya­pı de­ği­şik­li­ği­nin ya­şan­dı­ğı, ya­ni, kent­le­re doğ­ru kır­sal ke­sim­den hız­lı bir gö­çün ya­şan­dı­ğı ve bü­yük bir ev­ril­me­nin ya­şan­dı­ğı bu sü­reç­te -ki, ha­tır­lı­yo­ruz he­pi­miz, 70'li yıl­lar­da yüz­de 30 kent­ler­de, yüz­de 70 köy­ler­de olan nü­fus bu­gün tam ter­si bir tab­lo hâli­ne gel­me­ye baş­la­dı- çok kı­sa sü­re­de ya­şa­nan bu yo­ğun göç, el­bet­te ki, kent­ler­de­ki do­ku de­ği­şik­li­ği, uyum­suz­luk, iş bu­la­ma­ma, iş­siz­lik ve bu­lu­nan iş­ler­de alı­nan ye­ter­siz üc­ret­ler, ge­lir da­ğı­lı­mı bo­zuk­luk­la­rı, hep­si bir ara­ya gel­di­ğin­de, el­bet­te çok de­ği­şik prob­lem­ler­le bi­zi kar­şı kar­şı­ya bı­rak­mak­ta, tek­no­lo­ji­nin ge­li­şi­miy­le bir­lik­te de, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi de­ği­şik suç un­sur­la­rı or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, ben­ce, bu ko­nu­da Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le 250-300'den zi­ya­de, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gö­re bel­ki da­ha çok gü­ven­lik ku­ru­mu üye­si­ni, ya­ni po­li­si biz ba­rın­dır­mak zo­run­da­yız di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Do­la­yı­sıy­la, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir de, ta­bii, bu ül­ke, 1980'den bu ya­na coğ­raf­ya­sı­nın önem­li bir böl­ge­sin­de çok cid­di bir sı­kın­tı ya­şı­yor ve dü­şük yo­ğun­luk­lu iç sa­vaş di­ye ad­lan­dı­rı­lan böy­le bir mü­ca­de­le ya­şa­nı­yor ve bu­ra­da köy­ler bo­şal­tı­lı­yor, ora­da­ki in­san­lar mut­suz ve hu­zur­suz olu­yor ve bu­ra­lar­dan özel­lik­le kent­le­re doğ­ru kon­trol­süz, önü alı­na­ma­yan bir nü­fus ha­re­ke­ti olu­şu­yor­sa, el­bet­te, de­ği­şik, Tür­ki­ye'ye has suç şe­kil­le­ri or­ta­ya çı­kı­yor ve do­la­yı­sıy­la, bu suç şe­kil­le­riy­le de uğ­raş­mak için bu­na gö­re bir po­lis ör­gü­tü­nü kur­mak ve mut­la­ka çok cid­di bir şe­kil­de or­ga­ni­ze et­mek la­zım­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, çağ­daş bir dev­let­te ku­rum­sal ol­mak, ku­rum­sal­lık esas­tır. Meş­hur bir söz var­dır: Bir ül­ke­de kış­la­ya, oku­la, has­ta­ne­ye si­ya­se­ti sok­ma­ya­cak­sı­nız. Ta­bii bir de ka­ra­ko­la sok­ma­ya­cak­sı­nız. Ka­ra­kol da çok önem­li de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Çün­kü, ka­ra­kol­lar he­pi­mi­zin ve he­pi­mi­zin gü­ven­li­ği on­la­ra bağ­lı. Ge­ce­le­ri­miz, gün­düz­le­ri­miz ve ya­şa­mı­mız­da­ki her şey on­lar­dan so­ru­lu­yor. Alış­ve­ri­şi­miz­de­ki dü­zen­li­lik, ala­ca­ğı­mı­zın gü­ven­ce­si ve hu­zur­lu ve mut­lu ya­şa­mı­mı­zın se­be­bi on­lar. Do­la­yı­sıy­la, po­li­si, mut­la­ka bu ko­nu­da çok esir­ge­mek ve ku­rum­sal bir ya­pı­ya ka­vuş­tur­mak la­zım.

Ben, her yer­de çok sık ör­nek ve­ri­rim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu­gü­ne ka­dar ba­na, hiç­bir ast­su­bay, be­ni kı­dem­li baş­ça­vuş yap di­ye gel­me­di. Si­ze gel­di mi hiç? Or­du­dan böy­le bir tor­pil ta­le­biy­le, be­ni mü­dür yap, alay ko­mu­ta­nı yap, ta­bur ko­mu­ta­nı yap di­ye bir ta­lep­le kar­şı­laş­tı­nız mı? Ne gü­zel de­ğil mi? Hiç böy­le bir sı­kın­tı­mız yok. Çün­kü, or­du­muz ger­çek bir ku­rum­sal bir kim­li­ğe ka­vuş­muş ve do­la­yı­sıy­la bu ko­nu­da bir sı­kın­tı yok. Ama, ay­nı sı­kın­tı­yı ne­den baş­ka ku­rum­lar­da du­yu­yo­ruz, ne­den po­lis­te böy­le bir sı­kın­tı var? Der­hal bu ko­nu­da, ben­ce, ku­rum­sal bir ya­pı­yı oturt­ma­lı ve po­li­si de en az or­du ka­dar gü­ve­ni­len, hal­kın gü­ven duy­du­ğu bir ya­pı­ya, si­ya­si mü­da­ha­le­ler­den uzak bir ya­pı­ya ka­vuş­tur­ma­mız la­zım. Ke­sin­lik­le bu ko­nu­da ge­rek­li adım­la­rı at­ma­lı­yız.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şap­ka­mı­zı önü­mü­ze ko­ya­lım. De­min, ger­çi, her ne ka­dar Sa­yın Ba­kan de­miş­se de ilk 100 ki­şi­de, ya­ni 7 ki­şi­nin ka­de­me­si­nin ar­tı­rıl­dı­ğı, di­ğer­le­ri­nin 250'den son­ra­sı için ge­çer­li ol­du­ğu sö­zü­nü ifa­de et­miş­se de bu boş bir laf de­ğil. Ba­kın, bu­gün, po­lis­lik, bir de­fa, mo­ral mes­le­ği­dir, di­sip­lin mes­le­ği­dir ve hi­ye­rar­şik bir mes­lek­tir. Ya­ni, kı­de­min, efen­dim, bil­gi­nin ve say­gı­nın çok bü­yük öne­mi var­dır. Eğer siz o hi­ye­rar­şik say­gı üze­ri­ne ku­ru­lu hi­ye­rar­şik ya­pı­yı ku­ra­maz­sa­nız, bu­nu bo­zar­sa­nız, mü­da­ha­le eder­se­niz, hak et­me­ye­ni hak et­me­di­ği bir ye­re ge­ti­rir­se­niz po­li­sin mo­ral de­ğer­le­ri­ni sı­fır­lar­sı­nız ve di­sip­li­ni­ni bo­zar­sı­nız.

Ba­kın, şim­di, bu­gün, ma­ale­sef, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, po­li­sin için­de, ar­tık, na­sıl bir kad­ro­laş­ma­dan zi­ya­de, han­gi ta­ri­ka­tın po­lis üze­rin­de ege­men ol­du­ğu tar­tış­ma­sı ya­pıl­mak­ta­dır. Me­se­la…

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Yap­ma Al­lah aş­kı­na!

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - Ma­ale­sef öy­le.

Hat­ta, bu­gün, dış bir ül­ke­de ika­met et­mek­te olan ve bir ce­ma­at li­de­ri olan ya­pı­nın po­lis üze­rin­de ege­men bir kad­ro­laş­ma, ege­men bir yö­ne­tim ya­pı­sı­na sa­hip ol­du­ğu id­di­ala­rı çok cid­di­dir.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Yap­ma Ah­met Bey!

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - Bu­nu po­lis­ler­den du­yu­yo­ruz, po­lis­ler­den, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ta­bii ki, po­lis ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ta­ma­mı bu ko­nu­da ku­sur­lu fa­lan de­ğil, mü­da­ha­le eden­ler ku­sur­lu­dur, ik­ti­dar ku­sur­lu­dur. Bu­ra­da de­di­ğim ku­rum­sal ya­pı­yı kur­sak ve hak eden hak et­ti­ği za­man­da, hak et­ti­ği yö­ne­tim me­ka­niz­ma­la­rı­na ge­le­bil­se ve bu ko­nu­da hiç­bir si­ya­si mü­da­ha­le­nin ol­ma­ya­ca­ğı hi­ye­rar­şik bir ya­pı ku­rul­sa, o za­man böy­le bir du­rum­la kar­şı­la­şır mı­yız?

El­bet­te ki, 20 bin po­lis ge­rek­li­dir ve alın­ma­lı­dır, ama, bu 20 bin po­lis alın­ma­dan ön­ce, bu­gün mut­suz po­lis­le­ri­mi­zin ara­sı­na 20 bin mut­suz in­sa­nı da­ha kat­ma­ma­lı­yız. Po­li­sin mev­cut, bir de­fa, öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­le­ri ar­ka­daş­la­rım tek­nik ola­rak de­fa­lar­ca di­le ge­tir­di­ler. Der­hal bu ya­pı­yı dü­zelt­me­li ve on­la­rı mut­lu ve hu­zur­lu ya­şam ko­şul­la­rı­na mut­la­ka ka­vuş­tur­ma­lı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ar­ka­daş­la­rım, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li ar­ka­daş­la­rım çok de­ği­şik şe­kil­ler­de ifa­de et­ti­ler öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li so­run­la­rı, ama, ba­na ulaş­tı­rı­lan bir so­ru­nu ben söy­le­ye­yim: Me­se­la, üni­ver­si­te me­zu­nu po­lis me­mu­ru, 1'in­ci de­re­ce­ye düş­me­si­ne rağ­men, ek gös­ter­ge 657'ye gö­re 3.200 ol­ma­sı ge­re­kir­ken 2.290 ek gös­ter­ge­de ka­lı­yor­muş. Bu bel­ki bir de­tay hak­sız­lık, ama, bü­tün bu hak­sız­lık­lar sis­te­me olan, si­ya­se­te olan, si­ya­set­çi­ye olan…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - …dev­le­tin yö­ne­ti­mi­ne olan, po­li­sin gü­ve­ni­ni azalt­mak­ta ve do­la­yı­sıy­la, ma­ale­sef, sı­kın­tı­la­rın de­va­mı­na se­bep ol­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, po­lis­ler çok önem­li­dir, çok önem­li bir ku­rum po­lis­lik teş­ki­la­tı ve mut­la­ka bu teş­ki­la­tın özen­le ko­ru­nup esir­gen­me­si, öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si, ça­lış­ma şart­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si la­zım. Bu ko­nu­da, Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz, net bir şe­kil­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin çö­zü­mü­nü söy­le­miş­tir. Po­lis­ler en kı­sa za­man­da sen­di­kal hak­la­ra ka­vuş­tu­rul­ma­lı­dır ve bu za­man içe­ri­sin­de mut­la­ka, ge­re­kir­se grev­li, top­lu söz­leş­me­li bir sen­di­kal hak ol­ma­lı­dır. Bu­nun yo­lu bu­dur. Çağ­daş ül­ke­ler na­sıl çöz­düy­se öy­le çö­ze­ce­ğiz ar­ka­daş­lar. Hem Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­ce­ğiz hem me­mur­la­rı­mı­za gü­ven­me­ye­ce­ğiz, bir­ta­kım hak­la­rı on­lar­dan esir­ge­ye­ce­ğiz. Böy­le bir şey yok. Ya­ni, ca­nı­mı­zın is­te­di­ği­ni is­te­di­ği­miz ka­dar ala­rak Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­si, çağ­daş dün­ya­nın par­ça­sı ola­ma­yız. Mut­la­ka o yol­lar­dan ge­çe­rek ge­re­ği­ni yap­ma­lı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben söz­le­ri­me son ve­rir­ken, po­lis­lik mes­le­ği­ni bu ül­ke­nin bir­li­ği­ni, bü­tün­lü­ğü­nü, de­va­mı­nı sa­vun­mak adı­na, bu ül­ke­de in­san­la­rın mut­lu ya­şa­ma­sı adı­na mü­ca­de­le eder­ken şe­hit düş­müş tüm po­lis me­mur­la­rı­mı­zı say­gıy­la anı­yo­rum, ön­le­rin­de eği­li­yo­rum. Bu ko­nu­da ga­zi ol­muş, uzuv­la­rı­nı kay­bet­miş de­ğer­li po­lis ar­ka­daş­la­rı­mı­za, gü­ven­lik gö­rev­li­si ar­ka­daş­la­rı­mı­za geç­miş ol­sun di­lek­le­ri­mi ile­ti­yo­rum ve ül­ke ola­rak, bu ül­ke­nin Par­la­men­to­su ola­rak, Türk mil­le­ti adı­na hep­si­ne sev­gi ve say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. Ye­ni gö­re­ve baş­la­yan, çok geç, al­tı ay­dır bir tür­lü atan­ma­yan ve ye­ni ata­nan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dü­rü ar­ka­da­şı­mız, es­ki İz­mir Va­li­si Oğuz Ka­ğan Kök­sal'a da ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum ve po­lis teş­ki­la­tı­nın lü­zum­suz tar­tış­ma­la­rın dı­şın­da tu­tul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni bir kez da­ha ifa­de edi­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kü­çük.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hü­se­yin Gü­ler.

Bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar; Em­ni­yet Teş­ki­la­tı­nın Uçuş Hiz­met­le­ri Taz­mi­nat Ka­nu­nu'nda de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı üze­ri­ne Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da bu­ra­da­ki ko­nu­şul­ma­sı ge­re­ken tek bo­yu­tuy­la bir ra­kam me­se­le­si de­ğil, ya­ni, ni­te­lik­ten uzak bir ni­ce­lik kav­ra­mı de­ğil. Bu yüz­den, em­ni­ye­te bir top­yekûn bak­ma ih­ti­ya­cı du­yu­yo­ruz. Evet, bi­raz ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­lar da söy­le­di: Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün al­tı ay­dır boş kal­ma­sı ve ni­ha­ye­tin­de dün atan­ma­sı. Ta­bii ki, ata­nan İz­mir'in Va­li­si Sa­yın Oğuz Ka­ğan Kök­sal'a ba­şa­rı­lar di­li­yo­ruz. As­lın­da bu hi­ye­rar­şi­nin ta­ri­hi bel­liy­di. Em­ni­yet Ge­nel Mü­dü­rü­nün yaş had­din­den emek­li­lik sü­re­ci bel­li. Bu­nu Hükûmet ma­ale­sef ön­gö­rü­de bu­lu­na­ma­mış­tır, son­ra da bi­rey­le­rin kav­ga­sı­na gir­miş­tir. Ta­bii ki bu, em­ni­yet teş­ki­la­tın­da ça­tış­ma­la­ra, sı­kın­tı­la­ra yol aç­ma­sı­na se­bep ol­muş­tur. Bu yüz­den AKP'nin ön­gö­rü­sü ma­ale­sef bu ko­nu­da da yok­sun­dur.

Evet, ba­kı­yo­ruz em­ni­yet teş­ki­la­tın­da­ki sı­kın­tı­la­rı hep be­ra­ber pay­la­şı­yo­ruz. As­lın­da bu­ra­da han­gi kit­le­yi, han­gi köy­lü­yü, çift­çi­yi, me­mu­ru di­le ge­tir­se­niz hep sı­kın­tı. Bu­gün de ni­ha­ye­tin­de em­ni­yet teş­ki­la­tın­da­ki ra­kam­sal ek­sik­li­ği vur­gu­la­dık. As­lın­da bu­ra­da bi­raz da em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın gö­rev alan­la­rı­nı kap­sa­mak la­zım. Yak­la­şık, Tür­ki­ye nü­fu­su­nun yüz­de 67'si­nin gü­ven­lik ve di­ğer so­rum­lu­luk­la­rı­nı pay­la­şan bir em­ni­yet teş­ki­la­tı, yüz­de 67. Yak­la­şık 180 bin em­ni­yet per­so­ne­li; bu­nun, 166 bi­ni po­lis me­mu­ru, 14 bi­ni ida­ri, ya­ni em­ni­yet ami­ri sta­tü­sün­de, kü­çük de ol­sa 6.200'ü bek­çi sta­tü­sün­de. Böy­le bir ya­pı­yı dü­şün­dü­ğü­müz za­man nü­fu­sun yüz­de 67'si bü­yük bir ra­kam ar­ka­daş­lar.

İkin­ci­si, gö­rev ala­nı. Böy­le bir gö­rev ala­nı di­ye bir şey yok. Sa­nat­sal prog­ram­lar ya­pı­lı­yor, sa­nat­çı­lar da­vet edi­lir, gü­ven­li­ği em­ni­ye­te. Spor mü­sa­ba­ka­la­rı ya­pı­lı­yor, özel­lik­le fut­bol maç­la­rı, gö­rev em­ni­ye­te. Ni­ha­ye­tin­de, em­ni­ye­tin ka­mu gö­re­vi dı­şın­da ya­pı­lan eks­tra gö­rev­le­re bak­tı­ğı­mız­da, ola­ğa­nüs­tü an­gar­ya­lar­la do­na­tım­lı ve em­ni­ye­tin en bü­yük sı­kın­tı­sı bu. Gö­re­vi­ni ya­par­ken, so­rum­lu­lu­ğu­nu ve gö­re­vi­ni bil­mek is­ter. Son de­re­ce hak­lı. He­pi­mi­zin bel­li gö­rev­le­ri var­dır, so­rum­lu­luk­la­rı var­dır ve ni­ha­ye­tin­de, ya­sal alt­ya­pı­sı var, ama ya­şa­mın her ala­nı­na mü­da­ha­le ede­bi­le­cek em­ni­yet ya­pı­sı. İş­te, kom­şu­muz; kom­şu­muz ra­hat­sız et­se em­ni­ye­te, ka­ra­ko­la; hır­sız­lık ol­sa ka­ra­ko­la. Ya­ni, her tür­lü can, mal gü­ven­li­ği ve hu­kuk­la, dev­let­le halk ara­sın­da­ki ilk köp­rü, en  çok bun­la­rın  ba­şın­da da ka­ra­kol­lar ge­lir ve bu ka­ra­kol­la­rın da­ha sağ­lık­lı gö­rev ve hiz­met ya­pa­bil­me­si için… Ta­bii ki öz­lük hak­la­rı önem­li bir kav­ram, sa­de­ce bu­nu ma­aş ola­rak al­gı­la­mı­yo­ruz. Em­ni­yet teş­ki­la­tın­da­ki ar­ka­daş­lar da bu­nun al­tı­nı çi­zi­yor, öz­ve­ri­de bu­lu­nu­yor za­ten.

Me­sai kav­ra­mı… Ne­dir bil­mez me­sai kav­ra­mı. Al­lah aş­kı­na söy­ler mi­si­niz, on se­kiz sa­at, yir­mi dört sa­at ça­lı­şan em­ni­yet per­so­ne­li var. Or­ta­la­ma ça­lış­ma ko­nu­sun­da­ki bu me­sa­ide­ki sı­kın­tı baş­ta bi­rey­sel ve son­ra da ai­le­sel ça­tış­ma­la­ra doğ­ru dön­mek­te.

Evet, gö­rev alan­la­rı… Ni­ha­ye­tin­de jan­dar­ma­nın mü­ca­vir alan­da­ki gö­re­vi em­ni­yet teş­ki­la­tı­na ve­ril­di­ğin­de üze­ri­ne bir yük da­ha art­mak­ta. Biz­ce en önem­li un­sur­lar­dan bi­ri­si, ba­zı böl­ge­ler­de­ki de­mog­ra­fi, ya­ni, nü­fus akı­şı­nın ya­zın, kı­şın ko­şul­la­rı­na gö­re de­ğiş­ti­ğin­de yi­ne sı­kın­tı had saf­ha­da.

Bu ka­dar öz­ve­riy­le ça­lı­şan em­ni­yet teş­ki­la­tı baş­ta ol­mak üze­re, dü­ne ka­dar kıs­men da­ha ra­hat­ken her ge­çen gün sı­kın­tı­ya gi­ren, ya­ni kı­sa­ca, kre­di kar­tıy­la vic­da­nı ara­sın­da sı­kı­şan bir kit­le. Her ge­çen gün eko­no­mik an­lam­da sı­kın­tı­nın had saf­ha­da ya­şan­dı­ğı bir kit­le.

Bu yüz­den, Tür­ki­ye'nin te­mel so­ru­nu, sis­tem so­ru­nu ve bu sis­tem­de em­ni­yet teş­ki­la­tı­nı da sa­yı­sal an­lam­da gör­me­yin ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın sı­kın­tı­la­rı… Biz di­yo­ruz ki, her ge­çen gün bü­yük şe­hir­ler ar­tık po­lis me­mu­ruy­la dol­mak üze­re, sür­gün böl­ge­si ola­rak al­gı­lan­mak­ta. Ya­ni, ken­di can ve mal gü­ven­li­ği­ne… Ge­çen­ler­de yi­ne Mer­sin'de ya­şa­dık, bri­fing­ler al­dık ve bu ko­nu­da em­ni­yet per­so­ne­li­nin sı­kın­tı­la­rı­nı gör­dük ve ken­di­le­ri de da­ha hu­zur­lu bir ile ta­yin is­ter.

Biz de di­yo­ruz ki, Tür­ki­ye ya­şan­maz de­ğil, bü­yük şe­hir­ler ya­şan­maz şe­hir­ler de­ğil. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­na gü­ve­ne­ce­ğiz ve ona gö­rev ver­di­ği­miz gi­bi, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı da pay­la­şa­ca­ğız hu­ku­kun içe­ri­sin­de, yar­gı­nın içe­ri­sin­de, çün­kü, biz sos­yal dev­let ve hu­kuk dev­le­ti­yiz ve ulus­la­ra­ra­sı de­di­ği­miz Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rın­da ha­re­ket ye­te­ne­ği­ni de ve­re­ce­ğiz. Sa­de­ce il­kel ko­şul­lar­da ça­lış­ma­sın is­ti­yo­ruz!

Sa­de­ce can ve mal gü­ven­li­ği… Gü­nü­müz­de ge­li­şen bi­li­şim ça­ğın­da, ge­li­şen tek­no­lo­jik çağ­da, eğer siz, çe­te­ler­le ça­tış­mak ve on­lar­la baş et­mek is­ti­yor­sa­nız, en azın­dan on­la­rın bir adım ge­ri­sin­de ola­cak­sı­nız. Ak­si tak­dir­de çe­te­ler, maf­ya­lar ve te­rör ör­güt­le­ri, bu­gün­kü ya­pı­lan tek­no­lo­jik alt­ya­pı­sı ta­bii ki az da kü­çüm­se­ne­me­ye­cek bir or­tam­da. Biz de di­yo­ruz ki, em­ni­ye­tin bir ai­le sı­cak­lı­ğı içe­ri­sin­de, kar­şı­lık­lı di­sip­lin adı al­tın­da, ama, bu di­sip­lin as­la des­po­tiz­me var­ma­dan, bi­ri­le­ri­nin iki du­da­ğı ara­sın­da de­ğil, ça­lı­şan özel­lik­le po­lis me­mu­ru­nun ta­bii ki öz­lük hak­la­rın­da iş gü­ven­ce­si, öz­lük hak­la­rın­da ma­aş; öz­lük hak­la­rı de­yin­ce ak­lı­mı­za me­sai sa­ati, öz­lük hak­la­rı de­yin­ce gö­rev ala­nı, bun­lar bir bü­tün­dür ve po­li­si­mi­ze her tür­lü imkânlar ta­nın­ma­lı. O ka­ra­kol­lar, sı­kın­tı­nın ad­re­si de­ğil hal­kın bu­luş­tu­ğu ad­res­ler ol­ma­lı. Ama, gö­rü­yo­ruz ki, bu­gün­ler­de de yar­gı­ya düş­müş, özel­lik­le bu­ra­da al­tı­nı çiz­mek­te fay­da var, ka­ra­kol­lar­da ar­tık CMUK'a bağ­lı avu­kat is­ten­me­di­ği ha­be­ri, bil­gi­si gel­di bi­ze. Yak­la­şık beş bu­çuk yı­lın üze­rin­de, bir ya­sa dı­şı suç­la it­ham edi­len hü­küm­lü­ler ve­ya ka­ra­kol­da tu­tuk­lu­lar, avu­kat ba­ro­lar­dan is­te­me­mek­te. Bu, cid­di an­lam­da za­fi­yet an­la­mı çık­mak­ta. Ya­ni, bu, ta­bii ki, em­ni­ye­tin so­ru­nu de­ğil ama, Hükûme­ti­ni­zin taa, so­ru­nu ve bu ül­ke­de yar­gı­yı da bir bü­tün ola­rak al­mak la­zım.

Ta­bii ki, ka­ra­kol­da ve­rim­li­li­ği ar­tı­ra­bil­me­nin yo­lu, baş­ta ken­di için­de ba­rı­şık ve hu­zur or­ta­mı ya­rat­mak zo­run­da­yız. Ama, gö­rü­yo­ruz ki, ya­şa­nı­lan sı­kın­tı o ka­dar had saf­ha­da ki, o stres ve o ger­gin­lik, da­ha çok, ma­ale­sef, em­ni­ye­ti­miz­le, hal­kı­mız­la, kıs­men fark­lı or­tam­lar­da kar­şı­laş­tı­ğın­da kı­vıl­cım ola­rak al­gı­la­nı­yor. Biz de di­yo­ruz ki, bu ka­dar öz­ve­riy­le ça­lı­şan bir per­so­ne­le, bu ka­dar öz­ve­riy­le ça­lı­şan em­ni­yet teş­ki­la­tı­na, dün­ya stan­dart­la­rı­nın, en azın­dan Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­nın ta­nın­ma­sı ve ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ge­re­kir ve mo­bil ol­ma­lı, ha­re­ket­li ol­ma­lı, sa­de­ce ka­ra­kol gi­bi sa­bit bir nok­ta de­ğil, onun can ve mal gü­ven­li­ği­nin sağ­la­na­bil­me­si için de bü­yük şe­hir­ler­de özel­lik­le, biz­zat, ar­tan hır­sız­lık ve gasp olay­la­rı­nı da göz önün­de bu­lun­dur­du­ğu­muz­da, em­ni­ye­tin de ar­tık bu ko­nu­da cid­di do­na­nım­lar­la do­na­tıl­ma­sı.

Hiz­met içi eği­tim, ta­bii ki, her ge­çen gün stan­dart yük­se­li­yor. Baş­ta yük­se­ko­kul ve­ya üni­ver­si­te ça­ğın­da ar­tık alı­nan em­ni­yet teş­ki­la­tın­da eği­tim stan­dar­dı yük­sel­mek­te. Bu, cid­di bir ka­za­nım. Hiz­met içi eği­tim fak­tör­le­riy­le be­ra­ber em­ni­yet sı­nı­fın­da yü­rü­ye­bil­me­si için hi­ye­rar­şi ve özel­lik­le de ter­fi ede­bil­me­si için bun­la­rın önü­nün açıl­ma­sı la­zım. Ta­bii ki, te­mel pren­sip bu ter­fi­ler­de li­ya­kat ol­ma­lı, ama, gö­rü­yo­rum ki, AKP her yer­de, her za­man söy­ler "Biz se­çim po­li­ti­ka­sı uy­gu­la­mı­yo­ruz." der. Ee, bun­lar da on­lar­dan bir ta­ne­si. Ya­ni, dört yıl­dır, beş yıl­dır bu ül­ke­nin po­lis ih­ti­ya­cı­nın ol­du­ğu­nu bil­mi­yor muy­du­nuz? Da­ha ön­ce, 10 bin po­lis me­mu­ru­nun kad­ro ata­ma­sı için çık­tı, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ge­ri gön­de­ril­di. Ee, bir da­ha gön­der­sey­di­niz, ıs­rar­cı ol­say­dı­nız, ama, al­tı­nız­da­ki ni­yet fark­lı bi­raz. Ama, ina­nı­yo­rum ki, em­ni­yet teş­ki­la­tı bu sağ­du­yuy­la, alet ol­ma­ya­cak ve bu oyun­la­ra prim ver­me­ye­cek. Biz de di­yo­ruz ki, em­ni­yet bu ül­ke­nin can ve mal gü­ven­li­ği ko­nu­sun­da cid­di an­lam­da ya­şa­dı­ğı sı­kın­tı­yı baş ba­şa ya­şı­yor ve em­ni­yet teş­ki­la­tın­da ya­şa­nan cin­net di­ye­bi­le­ce­ği­miz sı­kın­tı­lar da göz ar­dı edil­me­me­li. Ni­ha­ye­tin­de -bi­zim, Mec­lis­te ça­lı­şan po­lis me­mur­la­rın­dan bir ta­ne­si in­ti­har et­ti­ğin­de- nor­ma­lin­de su­ça ka­rış­ma ora­nı ne ka­dar dü­şük de ol­sa, her ge­çen gün bu­nun önü alın­ma­lı; özel­lik­le halk­la iliş­ki­ler içe­ri­sin­de cid­di, sa­mi­mi, sağ­lık­lı iliş­ki­le­rin ge­liş­me­si için, çün­kü, o da ni­ha­ye­tin­de bu top­lu­mun bir bi­re­yi, ni­ha­ye­tin­de po­li­si­miz de in­sa­nı­mız, bu top­lu­mun bir par­ça­sı; ta­bii ki, halk­la ku­ra­ca­ğı di­ya­log­lar sağ­lık­lı ol­ma­lı, ça­lış­ma or­ta­mı -gün­de on se­kiz sa­at za­man ayı­rı­yor- stres, ger­gin­lik, en ufak bir olay kı­vıl­cım ola­rak al­gı­la­nı­yor. Bu yüz­den, em­ni­yet per­so­ne­li­mi­ze ve­ri­le­cek her tür­lü, ça­lış­ma ko­şul­la­rı­nı baş­ta iyi­leş­tir­mek üze­re… Özel­lik­le de, ta­bii ki, bu ar­tan so­rum­lu­luk ve gö­re­vin ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı la­zım. Bu­nun al­tı çok net çi­zil­me­li. Te­ker te­ker bas­tı­rı­yo­ruz ar­ka­sın­dan. Biz, Ana­va­tan ola­rak di­yo­ruz ki, ya­pa­ca­ğı­nız her olum­lu adım­da ya­nı­nız­da­yız. Bu ko­nu­da da ya­nı­nız­da­yız. Biz Ana­va­tan ola­rak hep ya­pı­cı dav­ran­dık, ya­pı­cı da dav­ran­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz, ama, siz­ler de se­çim po­li­ti­ka­sı­nı bi­re bir ha­ya­ta…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Şim­di, ta­bii ki, söy­le­ne­cek çok söz­ler var, bu ka­nu­nun em­ni­yet ca­mi­ası­na bir kat­kı­da bu­lun­ma­sı­nı bek­li­yo­ruz, ama, ifa­de et­ti­ği­miz gi­bi, sa­de sa­yı­sal bir ra­kam ola­rak de­ğil, ay­nı an­da da ça­lı­şan tüm ter­fi… Özel­lik­le, hâlâ vekâle­ten yö­ne­ti­len il em­ni­yet mü­dür­lük­le­ri var ve bun­la­rın bir an ön­ce asa­le­ten atan­ma­sı ge­rek­mek­te. Bun­lar­dan bir ta­ne­si de bi­zim Mer­sin'imiz. Mer­sin gi­bi, cid­di, koz­mo­po­lit di­ye­bi­le­ce­ği­miz, sev­gi­nin, kar­deş­li­ğin her ge­çen gün öz­lem­le aran­dı­ğı bir ili­miz­de, em­ni­yet teş­ki­la­tı­nın böy­le vekâle­ten yö­ne­til­me­si ba­na gö­re bir sı­kın­tı. Di­ğer il­ler­de de ol­du­ğu­nu duy­duk ve biz de di­yo­ruz ki, em­ni­ye­ti­mi­ze gü­ve­ne­lim ve em­ni­yet mü­dür­le­ri­mi­ze de, bu vekâlet an­la­yı­şın­dan çok on­la­ra as­li gö­rev­ler ve­re­lim ve ça­lış­ma ha­ya­tın­da ba­rı­şı, ça­lış­ma ha­ya­tın­da ve­rim­li­li­ği öne çı­kar­ta­lım. Em­ni­yet teş­ki­la­tı­mı­za bu ka­nu­nun… Ta­bii ki, 20 bin gen­ci­mi­zin em­ni­yet teş­ki­la­tın­da gö­rev al­ma­sı bek­le­ni­yor ve bir an ön­ce pra­tik şe­kil­de uy­gu­la­nıp, özel­lik­le eği­tim se­vi­ye­si yük­sek bir do­na­nım­la…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Efen­dim, ek sü­re ver­dim, son cüm­le­le­ri­ni­zi ri­ca ede­yim.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum sab­rı­nız­dan do­la­yı.

Ama­cı­mız, em­ni­yet per­so­ne­li­mi­ze, baş­ta öz­lük hak­la­rı ol­mak üze­re tüm ça­lış­ma ko­şul­la­rı­nın da­ha olum­lu şe­kil­de ge­ti­ril­me­si­ni di­li­yo­ruz ve bu ka­nu­nun ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı di­le­ğiy­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Gü­ler.

Şah­sı adı­na, Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem Toz­çö­ken.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­HAR­REM TOZ­ÇÖ­KEN (Es­ki­şe­hir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ben bi­raz ön­ce söz al­mış­tım, özel­lik­le bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ka­nun­laş­ma­sı­nın ge­rek ik­ti­dar ge­rek mu­ha­le­fet mil­let­ve­kil­le­riy­le be­ra­ber ola­ca­ğı­nı ifa­de et­miş­tim. Ben, kat­kı­da bu­lu­nan, kat­kı­da bu­lu­na­cak olan ar­ka­daş­la­rı­mı­za da hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum. Ka­nun ta­sa­rı­sı ka­nun­laş­tı­ğın­da, tek­rar ifa­de edi­yo­rum, özel­lik­le emek­li olan po­lis­le­ri­miz­den son­ra, ye­ni bir kan­la, ye­ni bir he­ye­can­la ye­ni po­lis­le­ri­miz gö­re­ve baş­la­ya­cak­tır di­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, tek­rar he­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Toz­çö­ken.

Şah­sı adı­na, Si­vas Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Se­la­mi Uzun... Yok.

Şah­sı adı­na, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu.

Bu­yu­run efen­dim.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Bu ül­ke­nin bir­lik be­ra­ber­li­ği için bü­yük bir mü­ca­de­le ör­ne­ği ve­ren kol­luk kuv­vet­le­ri­mi­ze ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum, rah­met­li olan­la­ra Tan­rı'dan rah­met di­li­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ta­bii, bu ya­sa­yı gö­rü­şür­ken… Ta­bii, dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin va­tan­da­şın em­ni­ye­ti­ni te­sis et­me­si ka­dar do­ğal bir şey yok­tur. Bu, hu­kuk dev­le­ti­nin te­mel bir il­ke­si­dir. Va­tan­da­şın em­ni­ye­ti­ni dev­le­tin jan­dar­ma­sı ve po­li­si te­sis eder. An­cak, bir kez da­ha di­le ge­ti­ri­yo­rum (Çok şikâyet et­tim; ama, kim­se bu ko­nu­da bir adım at­ma­dı.) bu ül­ke­de za­ma­nın­da te­sis edil­miş 70 bin ta­ne köy ko­ru­cu­su var. Bun­lar bir in­san, ön­ce. Bir sos­yal dev­let, ya­ni, in­sa­ni an­la­yış­la… 70 bin köy ko­ru­cu­su var ar­ka­daş­lar. Bu in­san­lar yak­la­şık yir­mi yıl­dır gö­rev ya­pı­yor. Yi­ne söy­lü­yo­rum: Be­nim şah­si an­la­yı­şım, dev­le­tin sos­yal gü­ven­li­ği­ni sağ­la­ya­cak, dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­dir. An­cak, in­sa­ni bo­yu­tuy­la, 70 bin ta­ne in­san, bun­lar pe­ri­şan. Yir­mi yıl­dır hiz­met edi­yor­lar. Dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de dev­le­tin ve­ya özel sek­tö­rün ça­lış­tır­dı­ğı ve ma­aş öde­di­ği bir ki­şi­nin sos­yal gü­ven­li­ği ol­maz mı ar­ka­daş­lar?

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Dev­let ka­çak ça­lış­tı­rı­yor, ka­çak.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün­ya­nın bir ye­rin­de, özel sek­tör­de sos­yal gü­ven­li­ği ol­ma­yan bir ki­şi ça­lış­tı­rı­lı­yor­sa, sos­yal gü­ven­li­ği yok­sa en ağır ce­za­yı ve­ri­yor­lar. Dev­let adam ça­lış­tı­rı­yor, dev­let ma­aş ve­ri­yor, "sen ko­ru­cum­sun" di­yor, "al sa­na ma­aş" di­yor. Pe­ki, bu adam­la­rı dev­let ka­çak ça­lış­tı­rı­yor, ka­çak, ar­ka­daş­lar! Sos­yal bir dev­let ka­çak adam ça­lış­tı­rır mı sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri? Dev­let res­men ka­çak­çı­lık ya­pı­yor. Bu adam­la­rı sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu şem­si­ye­si al­tı­na al­ma­dan…

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, in­san­lık açı­sın­dan bir ya­ra­dır bu. Ben ge­ne ih­bar edi­yo­rum (Han­gi ba­ka­nım var, bil­mi­yo­rum. Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nım bu­ra­day­dı, ona ih­bar et­tim.) İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ka­çak iş­çi ça­lış­tı­rı­yor. Bu­nun adı ne­dir de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri? Bun­lar in­san. Yir­mi yıl emek ver­miş. Et­me­yin, tut­ma­yın. Bun­lar­la il­gi­li, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı, ara­lık ayın­da büt­çe ko­nuş­ma­la­rı sı­ra­sın­da... Ben bu­nu da­ha ön­ce bir kez da­ha di­le ge­tir­miş­tim, ay­nen ce­va­bı şu idi: "Ha­zır­lık ya­pı­yo­ruz, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na ge­ti­re­ce­ğiz." Ama, da­ha son­ra ise baş­ka bir ce­va­bın­da, böy­le bir ça­lış­ma­nın ol­ma­dı­ğı söy­len­di.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, sos­yal dev­let, 70 bin ki­şi­nin sos­yal gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak zo­run­da­dır. O za­man, bun­la­rı ça­lış­tır­ma­yın. Eğer ça­lış­tı­rı­yor­sa­nız, sos­yal gü­ven­li­ği dev­let ola­rak yap­mak zo­run­da­sı­nız. Sos­yal gü­ven­li­ği­ni… Ör­ne­ğin, in­san­la­rı muh­tar ya­pı­yor­su­nuz, muh­tar ol­du di­ye "Sen mec­bu­ren Bağ-Kur'lu ola­cak­sın." di­yor­su­nuz. Se­çim­le ge­len in­san, se­çim­le! Ve­ya 250 ki­lo tü­tün eki­yor, 250 ki­lo tü­tün eken in­sa­na, mec­bu­ren tü­tü­nü­nü Te­ke­le tes­lim et­ti­ği için, "Ar­ka­daş, ön­ce Bağ-Kur'lu ol gel." de­di­niz ve şim­di bun­la­rın hep­si borç­lu, bun­la­rın hep­si yıl­da 250 ki­lo tü­tün ar­ka­daş­lar ve as­ga­ri ba­sa­mak­tan bun­la­rı si­gor­ta yap­tı­lar, on-on beş yıl­dır 250 ki­lo tü­tün eken­le­rin -şu an­da tü­tün de kal­ma­dı- on yıl­lık, on beş yıl­lık borç­la­rı var. Şim­di o tü­tün eki­ci­le­ri­nin her bi­ri­nin 25 mil­yar Bağ-Kur'a bor­cu var.

Şim­di, bir ta­raf­ta, "sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­le­ri" di­yo­ruz, ama bu ül­ke­de sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na alın­ma­yan, se­nin ma­aş ver­di­ğin 70 bin ki­şi var. Bu­nun adı ne hak­tır ne ada­let. Ben, he­pi­ni­zin vic­dan­la­rı­na su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın As­la­noğ­lu.

Mad­de üze­rin­de ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

So­ru-ce­vap bö­lü­mü­ne ge­çi­yo­rum.

Bu­yu­run Sa­yın Tü­tün­cü.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Efen­dim, ben iki so­ru so­ra­ca­ğım -Sa­yın Baş­kan, ara­cı­lı­ğı­nız­la- an­cak so­ru­la­ra geç­me­den ön­ce, bun­dan ön­ce­ki dö­nem­de, mad­de­de da­ha doğ­ru­su, sor­du­ğum bir so­ru­ya, Sa­yın Ba­kan "Bu so­ru­da­ki id­dia ta­ma­men yan­lış­tır." şek­lin­de ya­nıt ver­di, ya­ni ter­fi­ler­le il­gi­li. Ben, ne de­re­ce doğ­ru­dur, de­dim. Ta­ma­men, kül­li­yen mi yan­lış? Bu ko­nu­da Sa­yın Ba­ka­nın be­ni ay­dın­lat­ma­sı­nı ri­ca edi­yo­rum. Ya­ni ter­fi­ler, 2003 ve 2004 yı­lı ter­fi­le­ri tam an­la­mıy­la, hak­kıy­la mı ya­pıl­mış­tır? Bu id­di­alar kül­li­yen yan­lış mı­dır? Doğ­ru­luk pa­yı hiç yok mu­dur? Za­bıt­la­ra ge­çi­ri­yo­rum, o çer­çe­ve­de ya­nıt ve­ril­me­si­ni is­ti­yo­rum.

Şim­di, Sa­yın Baş­kan, şöy­le so­ru­mu so­ru­yo­rum izin ve­rir­se­niz: He­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, bü­yük şe­hir­ler­de olay­la­ra er­ken mü­da­ha­le ede­bi­le­cek ha­re­ket ka­bi­li­ye­ti yük­sek ekip­ler oluş­tu­rul­ma­sı ya­şam­sal önem­de. Özel­lik­le hız­lı kent­leş­me ve va­roş­lar­da­ki yok­sul­luk, bü­yük kent­ler­de­ki asa­yiş­siz­li­ği ön pla­na çı­kar­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, ha­re­ket ka­bi­li­ye­ti yük­sek ekip­le­rin ar­tı­rıl­ma­sı ya­şam­sal önem­de gö­rül­me­li­dir. Aca­ba, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın, bu ko­nu­da na­sıl bir pro­je­si ve prog­ra­mı var­dır ha­re­ket ka­bi­li­ye­ti yük­sek ekip­le­rin gü­cü­nün ar­tı­rıl­ma­sı açı­sın­dan?

İkin­ci so­rum Sa­yın Baş­kan: Açı­lan po­lis okul­la­rın­da ye­ter­li ve ni­te­lik­li öğ­re­tim üye­si­nin bu­lun­ma­dı­ğı ve bu ne­den­le cid­di bir eği­ti­min ya­pı­la­ma­dı­ğı ile­ri sü­rül­mek­te­dir ve bu­na da­ya­na­rak Po­lis Aka­de­mi­si­nin YÖK ile iliş­ki­len­di­ri­le­rek ken­di öğ­re­tim ele­ma­nı­nı ye­tiş­ti­ren üni­ver­si­te hâli­ne ge­ti­ril­me­si ge­re­ği üze­rin­de du­rul­mak­ta­dır. Bu ko­nu­da İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın her­han­gi bir ça­lış­ma­sı var mı­dır? Bu ko­nu­da Sa­yın Ba­kan­lı­ğın bi­zi ay­dın­lat­ma­sı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Öz­can, bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Kı­sa ve öz olur­sa… Baş­ka ar­ka­daş­lar da var.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Evet, kı­sa ve öz.

Bu­gün vekâle­ten em­ni­yet mü­dür­lük­le­ri­ne ba­kan ve em­ni­yet amir­lik­le­ri­ne ba­kan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ger­çek­ten em­ni­yet mü­dür­lü­ğü ya­pa­bi­le­cek bir ka­pa­si­te­de ve li­ya­kat­te ol­ma­dı­ğın­dan mı, yok­sa si­ya­si ola­rak dav­ra­nıl­dı­ğın­dan mı bir sü­rü mü­dür ve ami­ri­miz vekâle­ten gö­rev­de bu­lun­mak­ta­dır? Bu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

İkin­ci­si: Sa­yın Baş­kan, bu bek­çi­le­rin ba­şa­rı­lı olan­la­rın po­lis­li­ğe ter­fi­si ko­nu­sun­da ça­lış­ma­lar var mı? Böy­le bir dü­şün­ce­le­ri­niz ge­li­şe­bi­lir mi?

Üçün­cü­sü de: Bek­çi­lik mü­es­se­se­si tek­rar can­la­na­cak mı­dır?

Bun­la­rı sor­mak is­te­dim. Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­can.

Sa­yın Öz­do­ğan…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

İki so­rum var Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Hükûme­te.

Bi­rin­ci so­rum, çok ya­lın bir so­ru: On yıl­lık, 2 ço­cuk­lu bir po­lis me­mu­ru ne ka­dar ma­aş al­mak­ta­dır ve vic­da­nı­nı­za gö­re, bu ma­aş ken­di­si­ne yet­mek­te mi­dir? Aç­lık sı­nı­rı al­tın­da mı, yok­sa yok­sul­luk sı­nı­rı al­tın­da mı ya­şa­mak­ta­dır?

İkin­ci so­rum: Er­zu­rum'da her za­man PKK te­rö­rü po­tan­si­yel bir teh­li­ke al­tın­da­dır. Bu­na rağ­men, Er­zu­rum em­ni­ye­tin­de 80 kü­sur mo­del araç­lar bu­lun­mak­ta­dır. Bun­la­rı de­ğiş­tir­me­yi, ye­ni­le­me­yi dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­do­ğan.

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­ma­ni­ye) - Cüm­le­yi tek­rar et­sin Sa­yın Baş­kan. PKK po­tan­si­yel teh­li­ke al­tın­da mı?

BAŞ­KAN - Sa­yın To­sun…

RE­SUL TO­SUN (To­kat) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan. Ara­cı­lı­ğı­nız­la Ba­kan­lı­ğı­mı­za bir so­ru yö­nelt­mek is­ti­yo­rum, şöy­le ki:

Bi­lin­di­ği gi­bi, dün­ya­da at­lı po­lis bir hay­li ge­liş­miş va­zi­yet­te ve 1 at­lı po­li­sin 50 çe­vik kuv­vet po­li­si­ne denk ol­du­ğu da top­lum­sal olay­lar­da bi­li­nen bir ger­çek. Bi­zim çe­vik kuv­vet bün­ye­miz­de An­ka­ra'da at­lı bir po­lis bi­ri­mi­nin ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz, ama, ta­rihî bir kent olan İs­tan­bul'umuz­da ne­den bir at­lı po­lis bi­ri­mi ku­rul­mu­yor? Bu­nu sor­mak, öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

Ay­rı­ca, An­ka­ra'da­ki at­lı bir­li­ğin fi­zi­ki imkânla­rı­nın ge­liş­ti­ril­me­si hu­su­sun­da ya­pı­lan ha­zır­lık­lar ne­ler­dir?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın To­sun.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Tü­tün­cü'yle il­gi­li ola­rak: Ba­na ve­ri­len bil­gi­de ben ıs­rar edi­yo­rum, ama ik­na ol­ma­dı­lar­sa ta­bii ki ya­zı­lı ola­rak ken­di­le­ri­ne ifa­de ede­ce­ğiz. Onun dı­şın­da "Açı­lan okul­lar­da ye­ter­li ni­te­lik­ler var mı?" di­ye sor­du­lar. Be­nim al­dı­ğım bil­gi­ye gö­re ga­yet ta­bii var ve Po­lis Aka­de­mi­si YÖK'e bağ­lı ola­rak ça­lı­şı­yor, hem mas­ter hem dok­to­ra ya­pı­lı­yor ve ken­di öğ­re­tim üye­le­riy­le ça­lış­ma­la­rı sür­dü­rü­yor­lar.

Sa­yın Öz­can'ın so­ru­su: Bek­çi­lik kad­ro­su yok, ya­ni bun­dan son­ra ol­ma­ya­cak, bo­şa­lan kad­ro­lar da po­li­se çev­ri­li­yor.

İb­ra­him Öz­do­ğan Bey'le il­gi­li ola­rak da: Es­ki araç­lar ta­bii ki ye­ni­le­ne­cek, ama bu­nun­la il­gi­li de­tay­lı ra­ka­mı ya­zı­lı ola­rak si­ze ifa­de ede­lim.

Sa­yın To­sun'un so­ru­suy­la il­gi­li: At­lı bir­lik­ler An­ka­ra'da var, İs­tan­bul'da yok; bun­lar da ih­ti­ya­ca gö­re, il­le­rin ih­ti­ya­cı­na gö­re dü­zen­le­ni­yor, İs­tan­bul'da şu an­da bu­na ge­rek ol­ma­dı­ğı ay­rı­ca bil­di­ril­di.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Sa­yın Ba­kan, em­ni­yet mü­dür­lük­le­ri­ne vekâle­ten ba­kan­lar­la il­gi­li...

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Ona ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

2'nci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Sa­lih Gün. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, ye­ni ata­nan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dü­rü­müz Oğuz Ka­ğan'a gö­re­vin­de ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum.

8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü ol­ma­sı ve­si­le­siy­le, bü­tün ka­dın­la­rı­mı­zın gü­nü­nü kut­lu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ili­miz Kan­dı­ra il­çe­sin­de iki gün ön­ce bir tra­fik ka­za­sın­da Kan­dı­ra Kay­ma­ka­mı­mı­zı kay­bet­tik. Kan­dı­ra hal­kı­na, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ca­mi­ası­na baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum, ge­ri­de ka­lan­la­ra Al­lah'tan uzun ömür di­li­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­mi­zin iç gü­ven­li­ği­ni ve hu­zu­ru­nu sağ­la­yan, halk ta­bi­riy­le ma­lı­nı, ca­nı­nı, na­mu­su­nu ema­net et­ti­ği­miz bu ca­mi­anın işi­nin son yıl­lar­da ne ka­dar zor ol­du­ğu­nu va­tan­daş­lar ve yet­ki­li­ler gör­mek­te ve du­yar­lı her­ke­sin tak­dir­le kar­şı­la­dı­ğı bir gö­rev yap­tık­la­rı­nın id­ra­ki içe­ri­sin­de­ler. Po­lis okul­la­rı­mız art­mak­ta, po­lis eği­ti­mi­ne son yıl­lar­da da­ha çok önem ve­ril­mek­te. Ta­bii, bu eği­tim, ih­ti­ya­cın ne ka­dar ge­rek­li ol­du­ğu­nu ka­mu­oyu­na da yan­sıt­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, po­lis kad­ro­la­rı­nı ne ka­dar yük­sel­tir­se­niz yük­sel­tin, ne ka­dar eği­tim ve­rir­se­niz ve­rin, şu­ra­da­ki bu­gün da­ğı­tı­lan ka­nun mad­de­si­nin 12'nci say­fa­sın­da­ki, iş­le­nen, 26 ta­ne mad­de­de sı­ra­lan­mış, ma­la kar­şı iş­len­miş suç­lar var. 2005 yı­lın­da 289 bin, 2006 yı­lın­da 463 bin. Yüz­de 50, suç ora­nı bir yıl­da art­mış. Bu­ra­da şah­sa kar­şı iş­le­nen suç­lar var. Bu da 196 bin­den 319 bi­ne çık­mış. Bu da he­men he­men yüz­de 50'ye va­ran bir ar­tış.

Suç­lar ar­tar­ken ne­le­ri araş­tı­rı­yo­ruz? Bu ül­ke­de yok­sul­luk var­sa, iş­siz­lik var­sa, çift­çi­nin so­ru­nu var­sa, me­mu­run al­dı­ğı ye­tiş­mi­yor­sa, bu mem­le­ket­te suç ora­nı ken­di­li­ğin­den ar­tar. Bu­nun için ne ka­dar çok po­lis ya­par­sa­nız ya­pın, ye­tiş­ti­rir­se­niz ye­tiş­ti­rin, bu suç­lar bun­la­rın ted­bi­ri­ni al­ma­dı­ğı­nız sü­re­ce de­vam ede­cek­tir. Ya­rın ad­li­ye bi­na­la­rı­nı faz­la­laş­tı­ra­cak­sı­nız, ha­pis­ha­ne­le­ri ço­ğal­ta­cak­sı­nız. Bu­ra­da­ki çö­züm po­li­si ço­ğalt­mak de­ğil. Ta­bii ki bu­gün ih­ti­ya­cı­mız 20 bin­dir, 30 bin­dir, bun­lar atan­ma­lı, ye­rin­de bir ka­rar­dır, ama bu­na ne­den olan un­sur­la­rı gör­mez­lik­ten gel­di­ği­niz sü­re­ce bu ül­ke­de so­run­lar de­vam ede­cek, po­lis ih­ti­ya­cı de­vam­lı ih­ti­yaç hâli­ne gel­me­ye de­vam ede­cek­tir.

Po­lis kad­ro­la­rı ne ka­dar… Po­li­sin me­sa­iye baş­la­ma sa­ati var­dır. Ama, me­sai sa­ati bel­li­dir, me­sai bi­ti­mi ikin­ci bir em­re ka­dar­dır. Po­lis sa­bah­le­yin se­kiz­de iş­ba­şı ya­par, ma­ale­sef, po­li­sin pay­dos sa­ati ikin­ci bir em­re ka­dar­dır. Tra­fik ka­za­sı­nı po­lis­le ber­ta­raf et­mek is­ter­si­niz; maç­ta sa­ha dı­şı gü­ven­lik, po­lis; mi­ting, po­lis; grev, gös­te­ri yü­rü­yü­şü, po­lis; me­sai sa­ati mef­hu­mu dü­şü­nül­me­den ko­şuş­tu­ru­lan po­lis­tir. Ka­ra­kol bek­çi­si­nin, bu ül­ke­de, ma­hal­le­de nö­bet tu­tar­ken, ma­hal­le­den ma­hal­le­ye dü­dü­ğü­ne say­gı du­yu­lan bir ül­ke­de, ne acı­dır ki, po­lis, ka­mu bi­na­la­rı­nın önün­de, ağır si­lah­lar­la nö­bet tut­mak­ta­dır. Ku­ral­la­rın, ya­sa­la­rın, in­san hak­la­rı­nın çiğ­nen­di­ği, eko­no­mik ola­rak top­lu­mun fa­kir­leş­ti­ği, hal­kı­mı­zın ya­sal ve ya­sa dı­şı tep­ki­le­ri­nin kar­şı­sın­da hep po­lis var­dır. Bu yo­ğun tem­po­da ça­lış­ma sü­re­si de, bi­raz ön­ce bah­set­ti­ğim gi­bi, de­vam­lı ikin­ci bir em­re ka­dar­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; her ko­nu­da, her ku­ru­mun, her va­tan­da­şın gö­rev bek­le­di­ği bu in­san­lar na­sıl ya­şar­lar? Al­dık­la­rı ma­aş, in­san­ca ya­şa­ya­bi­le­cek­le­ri bir ma­aş mı­dır, hiç dü­şün­dük mü? 23 Şu­bat 2006 ta­ri­hin­de, bir yıl ön­ce, Sa­yın Baş­ba­ka­na, bir AKP'li, es­ki em­ni­yet mü­dü­rü­müz bir mek­tup yaz­mış­tır. De­mek ki, ar­tık -bu ca­mi­anın içe­ri­sin­den gel­di­ği için- bu­ra­ya ka­dar gel­miş, ca­nı­na tak et­miş­tir, vic­da­nen so­rum­lu­lu­ğu­nu his­set­miş­tir. Bu­nu bu­gün bu­ra­da her­kes di­le ge­tir­di. Bir yıl ön­ce Ya­lo­va Mil­let­ve­ki­li­miz de bu­nu bil­dir­miş.

1992-2006 yıl­la­rı ara­sın­da 380 po­li­si­miz in­ti­har et­miş­tir. Hat­ta, in­ti­har eden po­lis­le­ri­miz­den bir ta­ne­si de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de gö­rev yap­mak­tay­dı. Po­li­sin in­ti­har ne­den­le­ri ara­sın­da, ru­hi bu­na­lım, eko­no­mik sı­kın­tı­lar, ai­le­vi ne­den­ler baş­ta gel­mek­te­dir.

Ta­yin­le­ri çık­tı­ğı il­de, il­çe­de ki­ra so­run­la­rı, ço­cuk­la­rı­nın eği­tim so­run­la­rı, sos­yal ve eko­no­mik uyum­suz­lu­ğu or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Eko­no­mik sı­kın­tı açık se­çik ken­di­ni bel­li et­mek­te­dir. Bu­ra­da, bü­tün ar­ka­daş­lar da bun­dan bah­set­ti­ler.

Araş­tır­ma­lar gös­te­ri­yor ki, yük­sek bir yüz­de ora­nın­da, po­lis ai­le­le­ri­nin kre­di bor­cu var­dır. Bu tür eko­no­mik sı­kın­tı­lar içe­ri­sin­de, stres­le ba­şa çık­ma­ya ça­lı­şan, onu­ru ve gu­ru­ruy­la ya­şa­mak is­te­yen bu in­san­la­rın psi­ko­lo­jik bu­na­lı­mı te­tik­len­mek­te­dir. Üc­ret­ler, ya­pı­lan iş­le oran­tı­lı de­ğil­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ge­rek özel sek­tör­de ge­rek­se ka­mu­da ça­lı­şı­lan faz­la me­sai üc­re­te ta­bi­dir. An­cak, po­li­si­mi­zin me­sai üc­ret­le­ri öden­me­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği eşi­ğin­de ol­du­ğu­nu söy­le­yen Hükûmet, za­man za­man yir­mi sa­ati aşan, po­li­se ni­ye aca­ba me­sai hak­kı­nı ver­me­mek­te­dir?

Ba­kan­lık po­lis­le­rin ya­şam şart­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek ko­nu­sun­da ne ya­pı­yor? Ba­kan­lık hiç­bir şey yap­ma­mak­ta­dır. So­run ka­de­ri­ne terk edil­mek­te­dir. Böy­le onur­lu bir gö­re­vi yap­mak­ta olan in­san­la­rın ka­de­ri­ne terk edil­me­si, yok sa­yıl­ma­sı iç­ler açı­sı­dır. Mu­ha­le­fet ola­rak, ik­ti­dar ola­rak, he­pi­miz, ko­nuş­ma­cı­la­rın hep­si, bu­gün, bu ko­nu­yu di­le ge­tir­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, po­lis alı­mın­da da, bi­raz ön­ce ar­ka­daş­la­rım da bah­set­ti, bir­ta­kım olum­suz du­yum­lar, sı­nav­lar­da bel­li ke­sim­le­re men­sup şa­hıs­la­ra sı­nav ka­zan­dı­rıl­dı­ğı du­yum­la­rı var­dır. Po­lis okul­la­rı­na öğ­ren­ci alı­nır­ken bel­li ke­sim­le­re ya­kın in­san­la­ra ön­ce­lik ve­ril­me­sin. Po­lis he­pi­mi­zin po­li­si­dir. Kad­ro­lar bel­li ke­sim­le­re ya­kın in­san­la­ra ve­ri­lir­se, bu­ra­da, ya­rın, uyum­suz­luk baş­lar.

Ta­yin ve ter­fi­ler­de, tor­pil­le­rin, hu­su­me­tin, sür­gün­le­rin bit­me­si la­zım. Ba­tı­dan do­ğu­ya, do­ğu­dan ba­tı­ya ta­yin­ler­de ada­let gö­ze­til­me­li.

Ma­aş­lar iyi­leş­ti­ril­me­li, me­sa­ile­ri ve­ril­me­li.

Loj­man, gü­ven­lik, sos­yal imkânlar ar­tı­rıl­ma­lı.

İs­tan­bul'da 28 bin ci­va­rın­da po­lis gö­rev yap­mak­ta­dır. 4.200 ta­ne po­li­sin loj­ma­nı var­dır. 24 bin ta­ne po­li­si­miz ne ya­pı­yor di­ye… Ek bir üc­ret ve­ril­mek­te mi­dir? Lüt­fen, bu imkânla­rı eşit şe­kil­de ver­me­ye gay­ret gös­te­re­lim.

Po­li­se psi­ko­lo­jik yar­dım ya­pıl­mak­ta­dır. Psi­ko­lo­jik yar­dım­dan ön­ce eko­no­mik yar­dım dü­şü­nül­me­li­dir.

Po­li­sin dev­le­tin po­li­si ol­ma­sı, he­pi­mi­zin po­li­si ol­ma­sı için, ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le he­pi­miz bir­lik, be­ra­ber­lik içe­ri­sin­de ol­mak zo­run­da­yız.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Çok te­şek­kür ede­rim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, tek tip po­lis oluş­tu­rul­mak is­te­ni­lir­se, bu tarz yak­la­şım­lar teh­li­ke­li­dir. İle­ri­yi gö­re­mez. De­mok­ra­si­ler­de çe­şit­li­lik var­dır. Çok renk­li­lik­ten kork­ma­ya­lım. Bel­li bir fik­re men­sup po­lis ye­ri­ne, her dü­şün­ce­den, in­sa­nı an­la­ya­bi­le­cek bir teş­ki­la­tı oluş­tur­ma­ya gay­ret ede­lim.

Bu ka­nu­nun po­li­si­mi­ze, ül­ke­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gün.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de üze­rin­de ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

So­ru-ce­vap bö­lü­mü­ne ge­çi­yo­ruz.

Bu­yu­run Sa­yın Gü­ler.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

İki ta­ne so­rum var.

Bi­rin­ci­si: Em­ni­yet ile jan­dar­ma ara­sın­da­ki gü­ven­lik ko­nu­sun­da, bir eş gü­düm ve ko­or­di­nas­yon ko­nu­sun­da da­ha üst dü­zey­de ve­rim­li­li­ği ar­tır­mak için bir ça­lış­ma­nız var mı?

Yi­ne, ay­nı şe­kil­de, ay­nı gü­ven­lik ko­nu­sun­da gö­rev alan em­ni­yet ile jan­dar­ma ara­sın­da­ki özel­lik­le öz­lük hak­la­rın­da­ki far­kı… Jan­dar­ma­nın as­la dü­şü­rül­me­si­ni is­te­mi­yo­ruz. Em­ni­yet mü­dü­rü­nün jan­dar­ma ko­mu­ta­nı ve­ya bir po­lis me­mu­ru­nun, baş­ko­mi­se­rin bir baş­ça­vuş ma­aşı dü­ze­yi­ne çı­kar­tıl­ma­sı… Çün­kü, AKP'nin yap­tı­ğı, da­ha çok, eşit­li­ği sağ­lar­ken alt ze­min­ler­de dü­şü­nür­ler de. Bu ara­da, bu se­fer, kaş ya­pa­lım der­ken göz çı­kar­ma­ya­lım.

İkin­ci so­ru­muz: Yi­ne, em­ni­ye­tin ko­nu­sun­da­ki, em­ni­yet ile is­tih­dam ara­sın­da, da­ha doğ­ru­su em­ni­ye­tin gö­rev kap­sa­mı içe­ri­sin­de ye­ni­den bir ya­pı­lan­dır­ma gi­bi bir ge­nel­ge ve­ya yö­net­me­lik gi­bi bir ça­lış­ma­sı var mı?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ler.

Sa­yın Öz­do­ğan, bu­yu­run.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Dört so­rum var Sa­yın Hükûme­te.

Bi­rin­ci so­rum: Po­li­si­mi­zin me­sai üc­ret­le­ri ne­den öden­mi­yor? Bu, Ana­ya­sa'mı­za gö­re, an­gar­ya, gö­rev ola­rak suç de­ğil mi­dir? Me­sai üc­ret­le­ri­ni ne za­man öde­ye­cek­si­niz?

İkin­ci so­rum: Ar­tan ka­dın sü­rü­cü ora­nı­na gö­re ye­ter­li sa­yı­da, hat­ta yok de­ne­cek de­re­ce­de ba­yan tra­fik po­li­si var­dır. Ba­yan tra­fik po­lis­le­ri­nin sa­yı­sı­nı ar­tır­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Üçün­cü so­rum: İs­tan­bul'da suç oran­la­rı hay­li yük­sel­miş­tir. Bu­na gö­re po­lis sa­yı­sı­nı ar­tır­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Dör­dün­cü so­rum: Er­zu­rum'da­ki Sa­na­yi Ma­hal­le­si'nde­ki Sa­na­yi Ka­ra­ko­lu­nun gö­re­vi so­na er­di­ril­miş­tir bir sü­re­den be­ri, ka­pa­tıl­mış­tır. Suç ora­nı da bu­ra­da çok yük­sek­tir, Sa­na­yi Ma­hal­le­si'nde. Bu Ka­ra­ko­lu tek­rar aç­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­do­ğan.

Sa­yın Tü­tün­cü, bu­yu­run.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Po­lis­le­ri­mi­zin yüz­de ka­çı her­han­gi bir loj­man­da otur­mak­ta­dır? Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de loj­man ih­ti­ya­cı­nın, loj­man ta­le­bi­nin yüz­de ka­çı kar­şı­lan­mak­ta­dır? Loj­man ta­le­bin­de­ki açı­ğın kar­şı­lan­ma­sı için na­sıl bir plan­la­ma ve prog­ram­la­ma ön­gö­rül­mek­te­dir?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

ENER­Jİ VE TA­Bİİ KAY­NAK­LAR BA­KA­NI MEH­MET HİL­Mİ GÜ­LER (Or­du) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Gü­ler'in so­ru­su­na ce­vap: Ga­yet ta­bii ki, em­ni­yet ve jan­dar­ma ara­sın­da va­li­le­rin eş gü­dü­mün­de ga­yet uyum­lu bir or­tam var­dır ve bu eş gü­düm ga­yet iyi bir şe­kil­de sür­mek­te­dir.

Öz­lük hak­kı far­kı ko­nu­sun­da ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğiz.

Sa­yın İb­ra­him Öz­do­ğan'la il­gi­li ola­rak da: Me­sai üc­ret­le­ri öde­ni­yor, mak­tu ola­rak öde­ni­yor ve 178 li­ra ola­rak.

Ba­yan-er­kek di­ye tra­fik po­li­si ay­rı­mı yok. Do­la­yı­sıy­la, bu so­ru­nu­zun ce­va­bı: Bir ay­rım ol­ma­dı­ğı için de ih­ti­ya­ca gö­re, ge­rek­li­li­ğe gö­re ayar­la­nı­yor.

Er­zu­rum Sa­na­yi Ma­hal­le­si'yle il­gi­li ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğiz.

Sa­yın Tü­tün­cü'nün so­ru­suy­la il­gi­li ola­rak da -loj­man ta­le­bi­nin kar­şı­lan­ma­sı nok­ta­sın­da, fark açı­sın­dan söy­lü­yo­rum- TO­Kİ'yle özel bir ça­lış­ma var. 7 bin ci­va­rın­da bir in­şa­at -da­ire açı­sın­dan- söz ko­nu­su. Bun­lar da TO­Kİ ta­ra­fın­dan in­şa edi­lip ih­ti­ya­ca kar­şı em­ni­ye­te dev­re­di­le­cek.

Di­ğer so­ru­la­rı­nı­zı, var­sa, on­la­rı da ya­zı­lı ola­rak ce­vap­lan­dı­ra­ca­ğız.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

3'ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır. Ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, sa­at 20.00'de top­lan­mak üze­re bir­le­şi­me ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.11

 

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 20.08

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 72'nci Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

9'un­cu sı­ra­da yer alan, Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

9.- Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1274) (S. Sa­yı­sı: 1347) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1347 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ala­at­tin Bü­yük­ka­ya.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA ALA­AT­TİN BÜ­YÜK­KA­YA (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ka­nun ile Çe­şit­li Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı için AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce, yü­ce Mec­li­si­mi­zin siz de­ğer­li üye­le­ri­ni şah­sım ve AK Par­ti Gru­bu adı­na say­gıy­la se­lam­la­rım.

Çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı­nın ön­ce, ta­sa­rı­ya gir­me­den ön­ce kı­sa bir ta­rih­çe­si­ne de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Ne za­man baş­la­dı bu uy­gu­la­ma? Bu uy­gu­la­ma, ilk de­fa, 1978 yı­lın­da Ece­vit Hükûme­ti dö­ne­min­de baş­la­mış, dış se­ya­hat har­ca­ma­la­rı ver­gi­si adı al­tın­da ve o ta­rih­ten iti­ba­ren, ta 1984 yı­lı­na ka­dar yurt dı­şı­na çı­kan her­kes­ten 100 do­lar alın­mış. 1984 yı­lın­da, Özal Hükûme­ti dö­ne­min­de, bu ko­nut fo­nu ku­rul­muş, Tür­ki­ye'de ko­nut me­se­le­si­nin çö­zü­mü için. Bu harç da, bu ver­gi de, ko­nut fo­nu­nun kay­nak­la­rı ara­sı­na alın­mış, ama, yurt dı­şı­na, ge­ne, çı­kar­ken, o har­cın öden­me­si­ne de­vam edil­miş. Fa­kat, kay­nak dev­le­tin di­ğer har­ca­ma­la­rı içi­ne de­ğil, doğ­ru­dan doğ­ru­ya ko­nut ya­pı­mı­na tah­sis edil­miş. Son­ra 1996 gel­miş. 1996 ta­ri­hin­de de, bu uy­gu­la­ma­nın ta­ma­mı­na son ve­ril­miş. Son­ra, ar­tık, in­san­lar ra­hat­la­dım der­ken, 12/7/2001 ta­ri­hin­de, tek­rar -ki, Ece­vit İk­ti­da­rın­da, koa­lis­yon­da, Baş­ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de- 50 do­lar kar­şı­lı­ğın­da harç alı­na­cak şe­kil­de bu uy­gu­la­ma­ya tek­rar baş­lan­mış.

Evet, bu uy­gu­la­ma, da­ha son­ra, 1/3/2002 ta­ri­hin­de, 70 YTL ola­rak (Bu­gün­kü pa­ray­la 70 mil­yon li­ra) Türk li­ra­sı­na en­deks­len­miş ve pul şek­lin­de pa­sa­por­ta ya­pış­tı­rı­la­rak ve­ya mak­buz kar­şı­lı­ğın­da bu ver­gi tah­sil edi­le­rek, bu­gün­le­re ge­lin­miş.

Ge­ne, bi­zim ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de de, 30/12/2004 ta­ri­hin­de, Top­lu Ko­nut İda­re­si ku­rul­du bi­li­yor­su­nuz, bu har­cın, ge­ne, doğ­ru­dan doğ­ru­ya ko­nu­ta tah­si­si için, ko­nut ya­pı­mı­na tah­si­si için, ka­nu­na hü­küm ek­len­miş ve o gün­den son­ra da, ya­ni, 2005 ve 2006 yıl­la­rın­da da bu­ra­dan el­de edi­len ge­lir doğ­ru­dan doğ­ru­ya top­lu ko­nut ya­pı­mın­da kul­la­nıl­mış. Evet, ta­rih­çe bu. Efen­dim, şu se­bep­le, bu se­bep­le, ama, bu harç bu­gü­ne ka­dar bu ta­rihî ge­liş­me için­de de­vam et­miş.

(x) 1347 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Pe­ki, bu­ra­dan aca­ba ne al­mı­şız, ne ka­dar ka­zan­cı­mız ol­muş, bir de ona bak­mak­ta fay­da var, çün­kü, özel­lik­le 2001 uy­gu­la­ma­sın­dan son­ra de­vam eden uy­gu­la­ma­la­rın hep­sin­de o ka­dar çok mu­afi­yet­ler ge­ti­ril­miş ki ve me­se­la sa­de­ce -ön­ce, is­ter­se­niz, ne alı­na­ca­ğın­dan ön­ce onu da söy­le­ye­yim- uy­gu­la­ma­da sa­de­ce bu ko­nut fo­nu­nu öde­yen­ler 2003 yı­lın­da yüz­de 15, 2004 yı­lın­da yüz­de 13, 2005 yı­lın­da yüz­de 14, 2006'da -ra­kam­lar bel­li ol­ma­mak­la bir­lik­te- aşa­ğı yu­ka­rı bu oran­lar­da ol­du­ğu gö­rü­lü­yor; ya­ni, yüz­de 76, yüz­de 85'i, 86'sı öde­me­miş, sa­de­ce kü­çük bir grup öde­miş.

El­de edi­len ge­lir­ler de şu: 2001 yı­lın­da 21 mil­yon YTL, bu­gün­kü pa­ray­la, 2002'de 61 mil­yon YTL, 2003'te 65, 2004'te 67 mil­yon, 2005'te 79, 2006'da ise yak­la­şık 100 mil­yon YTL'lik bu­ra­dan bir kay­nak or­ta­ya çık­mış ve 2005, 2006 doğ­ru­dan doğ­ru­ya ko­nut fo­nu­na ak­ta­rıl­dı­ğı için, aşa­ğı yu­ka­rı da, kü­çük, hal­ka dö­nük ko­nut ba­kı­mın­dan da 6 bin ci­va­rın­da da da­ire­nin ya­pıl­dı­ğı gö­rü­lü­yor. Ama, ya­ni, uy­gu­la­ma çok da­ral­dı­ğı, mu­afi­yet­ler bu ka­dar ol­du­ğu için… Bir de nor­mal va­tan­daş gi­di­yor, ka­pı­dan gi­re­ce­ği za­man, bi­le­ti­ni al­mış, her şe­yi al­mış, ka­pı­dan çı­ka­cak, di­yor­lar ki: "Pu­lun var mı?" O, gi­di­yor pul al­mak için, mak­bu­zu­nu ya­tır­ma­mış, tam ka­pı­dan uça­ğı ka­çı­ran­lar… Herhâlde ha­va­ala­nın­da­ki olan bi­te­ni de he­pi­miz, ço­ğu­muz ya­şa­mış ve bi­li­riz. Do­la­yı­sıy­la, bu iş, hem bu ka­dar dar bir çer­çe­ve içe­ri­sin­de uy­gu­lan­mış hem de bü­yük bir çi­le­ye dö­nüş­müş. As­lın­da, adil ol­ma­yan bir tab­lo da bu­gü­ne ka­dar ge­liş­miş. Pe­ki, biz ne yap­mak is­ti­yo­ruz? Şim­di, bir, ye­ni bir dü­zen­le­me ge­ti­ri­yo­ruz. Biz, bu ge­liş­me­yi ne­re­ye ge­ti­ri­yo­ruz?

Bir ke­re, bu ka­nun­la 70 YTL olan har­cı 15 YTL'ye in­di­ri­yo­ruz. Bi­rin­ci yap­tı­ğı­mız dü­zen­le­me bu. 15 YTL'nin ne ma­na­ya gel­di­ği­ni söy­le­me­me ge­rek yok. Herhâlde Ulus'a tak­siy­le git­mek is­ter­se­niz 15 YTL ci­va­rın­da. Bir ke­re ol­duk­ça aşa­ğı bir ra­ka­ma in­di­ril­miş du­rum­da. İn­san­la­ra yük ol­mak­tan bü­yük öl­çü­de çı­ka­rıl­dı.

Ay­rı­ca, mu­afi­yet­ler kal­dı­rı­lı­yor. Baş­ba­kan­san da, Cum­hur­baş­ka­nıy­san da, ba­kan­san da, mil­let­ve­ki­liy­sen de, ka­mu gö­rev­li­siy­sen de, kim olur­san ol, bi­let alıp yurt dı­şı­na se­ya­hat edi­yor­san bu har­cı öde­mek du­ru­mun­da­sın. Sa­de­ce kim­ler öde­me­ye­cek? Ye­di ya­şın­dan kü­çük ço­cuk­lar ve bir yıl­da al­tı ay­dan faz­la yurt dı­şın­da ika­met eden­ler. Bir de, ka­ra, de­niz, ha­va ula­şım araç­la­rı­nı kul­la­nan mü­ret­te­bat öde­me­ye­cek. Onun dı­şın­da her­kes bu ka­nu­nun kap­sa­mın­da. Pe­ki, es­ki bü­rok­ra­si de­vam ede­cek mi? Ha­yır, et­me­ye­cek. Çün­kü, es­ki­den doğ­ru­dan doğ­ru­ya se­ya­ha­te gi­den bu pa­ra­yı di­rekt öde­mek zo­run­day­ken şim­di bi­let üc­re­ti­ne dâhil edi­yo­ruz. Ya­ni, bi­let alır­ken, bi­li­yor­su­nuz alan ver­gi­le­ri var, bir­çok ver­gi­le­ri za­ten tah­sil edi­yor on­lar biz­den. Bi­let üc­re­ti sa­de­ce ta­şı­ma üc­re­ti de­ğil, onun için­de bir­çok ver­gi­ler var. Bun­lar ara­sı­na ko­nu­lu­yor. Böy­le­ce bü­rok­ra­si de or­ta­dan kal­dı­rıl­mış olu­yor ve in­san­lar ra­hat bir şe­kil­de, hu­zur­lu bir şe­kil­de bi­le­ti­ni al­dık­tan son­ra uçup gi­de­bi­le­cek. Ha, 15 li­ra bir pa­ra öde­ye­cek, ama, ar­tık bü­rok­ra­si­den uzak ve ver­gi­yi öde­ye­cek ki­şi de bi­le­ti ke­sen ku­rum, il­gi­li ver­gi da­ire­si­ne ayın on be­şi­ne ka­dar be­yan ede­cek ve ta­kip eden üç iş gü­nün­de de bu pa­ra­yı öde­mek du­ru­mun­da. Böy­le­ce, AK Par­ti İk­ti­da­rın­da, Tür­ki­ye'nin ba­şı­na dert olan bir me­se­le­yi de hal­kı­mı­zı ra­hat­la­tı­cı şe­kil­de çö­zü­me ka­vuş­tur­muş ola­ca­ğız.

Pe­ki, baş­ka bir so­ru­yu da sor­mak­ta fay­da var. Bi­zim yap­tı­ğı­mız dü­zen­le­mey­le, aca­ba… Bi­raz ön­ce söy­le­dim, or­ta­la­ma yüz­de 14'ü, 15'i hal­kı­mı­zın, bu ver­gi­yi, yurt dı­şı­na se­ya­hat eden­le­rin -ki, yıl­da or­ta­la­ma 7 mil­yon in­san se­ya­hat edi­yor- yüz­de 14'ü, 15'i ödü­yor­du. Pe­ki, bu uy­gu­la­may­la da­ha az mı ge­lir el­de ede­ce­ğiz? Ha­yır. Sa­de­ce 2006'da­ki sa­yı­nın sa­bit ol­du­ğu­nu dü­şün­sek bi­le aşa­ğı yu­ka­rı 105 ile 110 mil­yon YTL ge­lir el­de ede­ce­ğiz, ya­ni geç­miş­te­kin­den da­ha yük­sek ge­lir el­de ede­ce­ğiz. Sa­yı art­tık­ça da­ima da­ha yük­sek ge­lir el­de edi­le­cek. Ya­ni, kı­sa­ca şey ya­par­sak, or­ta­la­ma, bir fa­ki­re ya­pı­lan bir da­ire­nin -bun­lar­da çün­kü ar­sa be­de­li ol­mu­yor- 25 bin li­ra ci­va­rın­da bir ma­li­ye­ti ol­du­ğu dü­şü­nü­lür­se, yıl­da 4 bin ai­le de bu sa­ye­de ev sa­hi­bi ya­pıl­mış ola­cak.

Evet, ko­nu bu ve bu şe­kil­de sa­nı­yo­rum ki hem hal­kı­mız ra­hat­la­tıl­mış hem de ül­ke­miz­de­ki bir ih­ti­ya­cı, fa­ki­rin, fu­ka­ra­nın ev sa­hi­bi ya­pıl­ma­sı yö­nün­de de bir prob­lem ve yar­dım­cı olun­muş ola­cak. Evet, bu yurt dı­şı har­cıy­la il­gi­li ko­nu böy­le.

Bu ka­nun­la sa­de­ce bu ko­nu­yu da çöz­mü­yo­ruz. Ge­ne Tür­ki­ye için önem­li olan bir­çok me­se­le­yi de çö­zü­yo­ruz. Bi­li­yor­su­nuz, ge­ne ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, 2005 yı­lın­da, özür­lü­le­rin ma­aş al­ma­sıy­la il­gi­li bir kap­sam ge­niş­le­til­me­si ya­pıl­dı. Ya­ni ça­lı­şa­ma­ya­cak, bir hiz­met üre­te­me­ye­cek du­rum­da olan özür­lü­ler de 2022 sa­yı­lı Ka­nun'a ta­bi tu­tu­la­rak alt­mış beş ya­şı­nı dol­dur­muş güç­süz­le­rin ka­nun hü­küm­le­rin­den ya­rar­lan­ma­sı imkânı ge­ti­ril­miş­ti, an­cak, bu işin, bu maa­şın bağ­la­na­bil­me­si için sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­muz­da -ki, üç ki­şi­den olu­şan, bir uz­man he­kim­den olu­şan bir grup- bir ku­rul ra­por ve­ri­yor­du, ama, tek bir ku­rul­du bu. Ta­bii, sa­yı ço­ğa­lın­ca, bu ku­ru­la mü­ra­ca­at eden­le­rin sa­yı­sı ar­tın­ca, bu ku­rul ih­ti­ya­cı kar­şı­la­ya­maz hâle gel­miş­ti ve bü­yük sı­kın­tı­lar do­ğu­yor­du, ge­cik­me­ler olu­yor­du. İş­te, bu ge­tir­di­ği­miz ye­ni dü­zen­le­mey­le, bu ku­ru­lun sa­yı­sı­nı ar­tı­rı­yo­ruz, ar­tır­ma yet­ki­si­ni ve­ri­yo­ruz bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la. Böy­le­ce, ora­da­ki in­san­la­rı­mı­zın da he­men hız­la iş­lem­le­ri­nin gö­rü­lüp emek­li ma­aş­la­rı­nın, ay­lık bağ­lan­ma­sı­nın yo­lu­nu da aç­mış ola­ca­ğız. Ta­bii, sos­yal ol­mak, hal­kın ta­lep­le­ri­ni kar­şı­la­ma­nın bu de­mek ol­du­ğu­nu söy­le­me­mi­ze ge­rek yok.

Evet, mad­de 3'te ise, bi­li­yor­su­nuz, yi­ne bi­zim ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de Tür­ki­ye çok bü­yük bir dev­rim yap­tı sağ­lık hiz­me­tin­de; bü­tün has­ta­ne­le­ri in­san­la­rın hiz­me­ti­ne aç­tı, bü­tün ec­za­ne­ler­den in­san­lar ilaç alır hâle gel­di. Bu aca­ba iki yıl ön­ce, üç yıl ön­ce de­nil­sey­di ki, ya, böy­le bir şey ola­cak Tür­ki­ye'de, kim­se inan­maz­dı, ama, bu ol­du. Ta­bii ki, bu uy­gu­la­ma içe­ri­sin­de ba­zı ak­sa­yan nok­ta­lar da olu­yor, ama, biz bir komp­leks için­de de­ği­liz, ak­sa­yan bir nok­ta var­sa, bu­nu çöz­mek de yi­ne bi­zim işi­miz.

Ha, ne ya­pı­yo­ruz? Şim­di, bu, bir ke­re re­çe­te­le­rin, fa­tu­ra­la­rın in­ce­len­me­si sı­ra­sın­da ta­bii ki da­ha faz­la dok­tor ve ec­za­cı­ya ih­ti­yaç var; baş­ka ku­rum­lar­dan ge­li­yor. Bun­la­rın, baş­ka ku­rum­lar­dan bu iş için gö­rev­len­di­ri­le­cek­le­rin, 3'ün­cü mad­dey­le öz­lük hak­la­rı­nı dü­zen­li­yo­ruz. Böy­le­ce, on­la­rın bir za­ra­ra uğ­ra­ma­ma­sı­nı da sağ­la­mış olu­yo­ruz.

4'ün­cü mad­dey­le ise, bu in­ce­le­me­ler ya­pı­lı­yor fa­tu­ra­lar­da, mak­buz­lar­da, fa­kat, bun­lar bin­ler­ce, on bin­ler­ce, mil­yon­lar­ca ev­rak. Bu­ra­da bü­tün dün­ya­da ka­bul edil­miş bir usul var­dır, ör­nek­le­me me­to­du. İş­te bu usu­lü ge­ti­ri­yo­ruz ek mad­de 1'le. Di­yo­ruz ki, sağ­lık hiz­me­ti su­nan ger­çek ve tü­zel ki­şi­le­re, ka­mu ida­re­le­ri­ne ait dö­ner ser­ma­ye­li iş­let­me­le­rin hiz­met be­de­li -ya­ni, fa­tu­ra­la­rı, mak­buz­la­rı- yüz­de 5 ve 10 ora­nın­da ör­nek­le­me me­to­duy­la in­ce­le­ne­rek, ge­ne­li hak­kın­da so­nuç ve­re­cek bir ka­na­ate ulaş­mak. Çün­kü, bu­gün ne­yi şikâyet edi­yor ec­za­cı­la­rı­mız, ku­rum­la­rı­mız di­yor ki, bu işin al­tın­dan kal­kın, pa­ra­mız geç ka­lı­yor. Ni­ye? Çün­kü, bu­nun hep­si­ni in­ce­le­me­ye kal­kın­ca, bu­nun al­tın­dan ço­ğu za­man ger­çek­ten kal­kı­la­mı­yor. Dün­ya­da da ka­bul edil­miş bir usul var­dır. Bir ör­nek­le­me me­to­du. İş­te bu me­to­du bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la uy­gu­la­ma­ya ge­ti­ri­yo­ruz ve di­yo­ruz ki, yüz­de 5'iy­le yüz­de 10'u ora­nın­da ör­nek­le­ye­rek se­çe­ce­ğiz, in­ce­le­ye­ce­ğiz, eğer bun­lar­da bir prob­lem yok­sa, ta­ma­mı hak­kın­da da prob­lem yok­tur de­yip onun iş­le­mi­ni bi­ti­re­ce­ğiz. Eğer, ku­rum­lar, ben ör­nek­le­me me­to­du­nu is­te­mi­yo­rum, be­nim ta­ma­mı­nı in­ce­le der­se, biz bu­na da ha­yır de­mi­yo­ruz; ama, böy­le bir ta­le­bi yok­sa, ör­nek­le­me me­to­du­nu da ka­bul et­miş sa­yı­yo­ruz.

Ay­rı­ca, ör­nek­le­me yön­te­mi­nin için­de, ku­rum dı­şın­dan da ta­bip gö­rev­len­dir­me yet­ki­si ve­ri­yo­ruz bu mad­dey­le.

Ay­rı­ca, baş­ka bir şey da­ha ya­pı­yo­ruz: 3568 sa­yı­lı Ser­best Mu­ha­se­be­ci­lik, Ser­best Mu­ha­se­be­ci Ma­li Mü­şa­vir­lik ve Ye­min­li Ma­li Mü­şa­vir­lik Ka­nu­nu'na ta­bi mes­lek me­mur­la­rın­dan da ya­rar­lan­ma, de­ne­tim ku­rum­la­rın­dan da ya­rar­lan­ma imkânı ge­ti­ri­yo­ruz. Bu ko­nu­da­ki dü­zen­le­me­yi, ta­bii ki il­gi­li ku­rum, Sağ­lık ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın gö­rü­şü­nü ala­rak ya­pa­cak.

Ay­rı­ca, ben­ce, baş­ka bir çağ­daş bir dü­zen­le­me da­ha ya­pı­yo­ruz: Elek­tro­nik or­tam­da bu bil­gi­le­ri al­ma, bu bil­gi­le­ri sak­la­ma ve on­la­rın da kon­tro­lü­nü yap­ma ko­nu­sun­da da yet­ki ve­ri­yo­ruz. Böy­le­ce, iş­lem­ler­de kâğı­dı, bü­rok­ra­si­yi de or­ta­dan kal­dır­ma­yı amaç­lı­yo­ruz.

Ge­ne bu ka­nu­nu­muz­la, ek 2'nci mad­de­de ise, ye­şil kart sa­hip­le­ri için de Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı ku­ru­luş­lar­dan ya­rar­lan­mak ko­nu­sun­da Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­na söz­leş­me yap­ma yet­ki­si ve­ri­yo­ruz. Böy­le­ce, ye­şil kart­lı­la­rın da hu­ku­ku­nu ko­ru­mak, on­la­rın da fark­lı bir mu­ame­le­ye ta­bi ol­ma­la­rı­nı ön­le­mek is­ti­yo­ruz.

Evet, ge­ti­ri­len ye­ni­lik­ler bun­lar. AK Par­ti İk­ti­da­rı da­ima bu ül­ke­de in­san­la­rı­nın sı­kın­tı­la­rı­nı azalt­mak, on­la­rın mut­lu­lu­ğu­nu sağ­la­mak için hiz­met yap­tı. Za­ten böy­le ol­du­ğu için­dir de hiç­bir ik­ti­da­ra na­sip ol­ma­yan, ik­ti­dar­day­ken oy­la­rı sü­rek­li ar­tan bir par­ti ol­duk. Oy­la­rı sü­rek­li ar­tan  bir par­ti ola­rak hal­kın te­vec­cü­hü­nü ka­za­nı­yo­ruz. Bu­nu, se­çim mey­dan­la­rın­da da, san­dık önü­mü­ze ko­nul­du­ğu za­man da hep be­ra­ber gö­re­ce­ğiz.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Bu­na ce­vap ver­mek ge­re­kir Sa­yın Ve­ki­lim!

ALA­AT­TİN BÜ­YÜK­KA­YA (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, AK Par­ti hem beş yıl­da…

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, ce­vap hak­kı­mı­zı kul­la­na­ca­ğız!

ALA­AT­TİN BÜ­YÜK­KA­YA (De­vam­la) - …ka­nu­ni sü­re­si içe­ri­sin­de se­çim ya­pan ilk hükûmet, ilk par­ti hem de ik­ti­dar­day­ken oy­la­rı yük­se­len, hal­kın te­vec­cü­hü ar­tan bir par­ti ve hükûmet.

Do­la­yı­sıy­la, bu dü­zen­le­me­ler­le hal­kı­mı­zın bü­yük bir ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­mış ol­duk, ola­ca­ğız ve bu dü­zen­le­me­le­rin mil­le­ti­mi­ze, ül­ke­mi­ze ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum ve bu ka­nu­nun ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen­le­re ve Hükûme­ti­mi­ze de te­şek­kür edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, ya­rın, 8 Mart Ka­dın­lar Gü­nü. Ül­ke­miz ka­dın­la­rı­nın da ka­dın­lar gü­nü­nü bu­gün­den kut­lu­yo­rum, on­la­ra sağ­lık, hu­zur ve hep gü­zel gün­ler di­li­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım, te­şek­kür edi­yo­rum.  (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Bü­yük­ka­ya.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hü­se­yin Gü­ler.

Bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar, Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Ka­nu­nu üze­ri­ne, Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Evet, ön­ce iki ta­ne iyi ni­ye­ti­mi siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum:

Bi­rin­ci­si, bi­raz ön­ce ku­lis­te Ana­mur mu­zu da­ğı­tan Boz­ya­zı­lı ve Ana­mur­lu üre­ti­ci­le­re te­şek­kür edi­yo­rum. El­le­ri­ne sağ­lık, ta­dı da­ma­ğı­mız­da kal­dı ve bu­ra­dan da hal­kı­mız­dan muz tü­ke­tir­ken ulus­la­ra­ra­sı de­ğil, yer­li muz tü­ket­me­si­ni bu­ra­dan ri­ca­da bu­lu­nu­yo­ruz.

İkin­ci­si ise, yi­ne, ya­rın 8 Mart Dün­ya Ka­dın­lar Gü­nü ve­si­le­siy­le o çi­le­keş ka­dın­la­rı­mı­zın, çi­le­keş ana­la­rı­mı­zın gü­nü­nü kut­lu­yo­rum ve sü­rek­li biz Ana­va­tan ola­rak yan­la­rın­da ol­du­ğu­mu­zu bil­me­le­ri­ni is­ti­yo­ruz.

Evet, yurt dı­şı çı­kış har­cı ko­nu­sun­da… As­lın­da, bi­raz bir şey ak­lı­ma gel­di, bu ka­nu­nu çı­kar­tır­ken Sa­yın Baş­ba­kan­dan izin al­dı­nız mı bi­le­mi­yo­rum. En çok yurt dı­şı­na çı­kan kim? Sa­yın Baş­ba­kan. Ne ka­dar he­sap öde­ye­ce­ği­ni he­sap­la­dı­nız mı?

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) - Al­dık, al­dık…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Yaa, me­se­le ora­da.

Gö­nül ta­bii ki is­ter ki -bun­lar işin es­pri­si- bu ka­nun­da bu harç­lar komp­le kalk­sın. Kriz dö­nem­le­rin­de ya­ra­tı­lan bu tür ver­gi­ler, hâlâ si­zin ik­ti­dar dö­ne­mi­niz­de de ma­ale­sef ge­niş­le­ti­li­yor.

Se­çim dö­ne­min­de 70 YTL'yi 15 YTL'ye dü­şür­dü­ğü­nü­zü söy­le­ye­cek­si­niz, ama, kap­sa­mı ge­niş­le­te­cek­si­niz. Bi­raz ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı ar­ka­da­şı­mız da pay­laş­tı "Bi­zim top­la­dı­ğı­mız ver­gi­ler düş­me­ye­cek." de­di. 80 mil­yon YTL, ya­ni, es­ki pa­ray­la 80 tril­yon… Ya­ni, bu sa­yı da­ha da yük­se­le­cek, an­la­şıl­dı. Do­lay­lı ver­gi­ler­le bu hal­kın ce­bin­den eli­ni­zi çek­me­ye­cek­si­niz.

Son de­re­ce do­ğal olan, dün­ya­nın kü­çül­dü­ğü bir yer­de, bu tür, harç­lar­la, ver­gi adı al­tın­da do­lay­lı ver­gi­ler­le mil­le­tin ce­bin­den al­ma­yı da hâlâ be­nim­si­yor­su­nuz, son de­re­ce ra­hat­sı­nız.

İkin­ci­si, ba­kı­yo­ruz…

YEK­TA HAY­DA­ROĞ­LU (Van) - 70 YTL'ydi.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Evet, 70 YTL'ydi. Beş yıl­dır ni­ye al­ma­dı­nız?

YEK­TA HAY­DA­ROĞ­LU (Van) - Yıl­lar­dır alı­nı­yor.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - İş­te, se­çim ya­tı­rı­mı. Bir de "Se­çim po­li­ti­ka­la­rı uy­gu­la­mı­yo­ruz." di­yor­su­nuz ve ni­ha­ye­tin­de… Bu­nun adı­na ne de­nir? Se­çim ya­tı­rı­mı de­ğil de ne de­nir?

AH­MET RI­ZA ACAR (Ay­dın) - Ya­tı­rım ya­tı­rım­dır.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Evet, ya­tı­rım ya­tı­rım­dır. Hak­lı­sı­nız. Bu halk bu rüş­vet­le­re al­dır­ma­ya­cak. Bu hal­kı­mız ge­re­ken en iyi şe­kil­de siz­le­re ce­vap ve­re­cek. Sa­yın Ala­at­tin Bey "ik­ti­dar dö­ne­min­de oy ora­nı­mız ar­tı­yor" de­di. Ben, ken­di­si­ni, ha­ki­ka­ten hay­ret­le kar­şı­la­dım. İn­şal­lah, o hal­kın ara­sın­da do­la­şı­yor­dur. O hal­kım da he­sap so­ra­cak gü­nü dört göz­le me­rak edi­yor, siz­le­ri na­sıl ku­cak­la­yıp öpe­ce­ği­ni(!) dört göz­le me­rak edi­yor; 4 Ka­sım mı olur, ön­ce­si mi olur, hiç fark et­mez, si­zi dört göz­le bek­li­yor. Çün­kü, ka­mu­oyu­nun ne­ler çek­ti­ği­ni, na­sıl sı­kın­tı­lar ve ıs­tı­rap­lar içe­ri­sin­de ya­şa­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Siz de hal­kın ara­sı­na gi­de­me­di­ği­niz gi­bi, sa­de­ce bu­ra­lar­da, ken­di dün­ya­nız­da her ge­çen gün oyun art­tı­ğı­nı söy­lü­yor­su­nuz. Bu­na ken­di­niz de inan­mı­yor­su­nuz, ama böy­le, ken­di­ni­zi ka­mu­oyu­na -biz al­ter­na­tif­si­ziz der gi­bi ka­mu­oyu­na- sü­rek­li, de­zen­for­mas­yon de­di­ği­miz bil­gi bom­bar­dı­ma­nı­na de­vam edi­yor­su­nuz. Ama, bu halk, da­ha ön­ce, geç­mi­şin­de, DSP'ye oy ver­di, yüz­de 19 oy­la, son­ra­ki mem­nu­ni­yet­siz­li­ği kar­şı­sın­da yüz­de 1'le­re dü­şür­dü; ke­za, MHP için de ay­nı­sı, yüz­de 19'lar­dan, yi­ne yüz­de 8,5'la­ra dü­şür­dü. Siz, herhâlde, ders de al­mı­yor­su­nuz. Ken­di­ni­zi, sü­rek­li, ik­ti­dar dün­ya­sın­da gö­rü­yor­su­nuz. Ama, gö­rü­ne­cek ki, o, si­ze ge­re­ken si­ya­sal me­sa­jı ve­re­cek.

Evet, har­cı­rah de­dik. Bu pa­ra­lar, 80 tril­yon top­la­nı­yor, herhâlde, büt­çe­ye ge­lir ola­rak ya­zı­lı­yor. Baş­ka han­gi amaç­la kul­la­nı­lı­yor? Hal­kı­mın han­gi re­fah dü­ze­yi için kat­kı­da bu­lu­nu­yor? Ama, gör­dü­ğüm ka­dar, TO­Kİ'yle be­ra­ber ko­nut, TO­Kİ'nin ya­rat­tı­ğı, za­ten baş­ta:

1) Mü­te­ah­hit­le­rin if­las et­ti­ği bir sis­tem,

2) Yüz­de 20 hal­kı­mın yok­sul ol­du­ğu ve bu­nun da bel­ge­si olan ye­şil kart­lı in­san­la­rı­mı­zın sü­rek­li, her ge­çen gün sa­yı­sı ar­tan, 13-14 mil­yo­na ula­şan ye­şil kart­lar -Sa­yın Ba­ka­nım da bu­ra­da, bu ko­nu­da bi­zi ay­dın­la­tır­sa se­vi­ne­ce­ğim- ve bu ko­nu­da… Bun­lar ney­le ko­nut ala­cak? Ama, ko­nut da ala­ma­ya­cak. Yi­ne, ikin­ci ko­nut ola­rak TO­Kİ'de kul­la­nı­la­cak ve­ya si­zin ara­cı­lı­ğı­nız­la da­ha çok yan­daş­lar di­ye­bi­le­ce­ği­miz mü­te­ah­hit gru­bu­na alt­ya­pı ya­ra­ta­cak­sı­nız, ze­min. Be­le­di­ye-TO­Kİ iş bir­li­ği ve ar­dın­dan rant.

Evet, yi­ne ay­nı şe­kil­de, kriz­ler dö­ne­min­de çı­kar­tı­lan bu ver­gi­yi, da­ha sür­dü­rü­le­bi­lir ve sü­rek­li hâle ge­tir­di­niz. Bu­gün, si­ze sor­mak is­te­rim, iki ta­ne mu­afi­yet var, bi­ri, ye­di yaş al­tı. Pe­ki, sos­yal hu­kuk dev­le­ti olan ve Tür­ki­ye'de sos­yal gü­ven­lik ve yar­dı­ma muh­taç olan bir sü­rü yurt­taş­la­rı­mız var, on­la­rı da mu­afi­yet­ten esir­ge­di­niz. Ye­şil kart ba­ğım­lı­sı­nın yurt dı­şı­na çık­ma hak­kı yok, de­ğil mi; alt­mış beş yaş yu­ka­rı­sı­nın çık­ma hak­kı yok, de­ğil mi? Dü­şün­me­di­niz ve dü­şün­me­ye de ni­ye­ti­niz yok. Biz, Ana­va­tan ola­rak, bu­nun kal­dı­rıl­ma­sın­dan ya­na­yız şu an­da ve bu ko­nu­da da ge­lir­le­rin, Tür­ki­ye'de ka­za­nan­dan, do­lay­lı ver­gi­ler­den de­ğil ka­za­nan­dan ve si­zin dö­ne­mi­niz­de, her ge­çen gün, bu ora­nın yüz­de 73'le­rin üze­ri­ne çık­tı­ğı­nı bi­li­yo­ruz ve bu ül­ke­ye ver­gi ver­me­si ge­re­ken­ler bu ül­ke­ye borç ve­ri­yor ve ya­rat­tı­ğı­nız bir sah­te cen­net di­ye­ce­ği­miz ve bu­nun be­de­li­ni de hal­kın öde­di­ği­ni çok iyi bi­li­yo­ruz.

Evet, bi­raz ön­ce, Sa­yın İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li­miz Ala­at­tin Bey sağ­lık­ta re­form­dan bah­set­ti. Da­ha iki üç gün ön­ce Mer­sin'de ya­şa­nan ola­yı, herhâlde ha­fı­za­nız za­yıf de­ğil­dir, ha­tır­lı­yor­su­nuz­dur. "Sos­yal gü­ven­li­ği tek ça­tı al­tın­da bu­lun­dur­duk, iş­te, ne ya­pa­lım Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ip­tal et­ti." Ee, biz si­zi za­ma­nın­da uyar­ma­dık mı? Ne­re­dey­di­niz? Bir yü­rüt­me ta­ri­hi be­lir­li­yor­su­nuz, al­tı ay ka­la, beş ay ka­la bu ka­nun­la­rı çı­kar­ma ih­ti­ya­cı du­yu­yor­su­nuz. Ön­gö­rü­nüz yok muy­du ar­ka­daş­lar? Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek ço­ğun­lu­ğu­nuz yok muy­du? Bu hal­kım, ce­za­ev­le­ri­ni hak mı edi­yor? En kut­sal olan sağ­lık hak­la­rın­dan mah­rum mu ka­la­cak? Sa­yın Baş­ba­kan slo­gan­lar­la söy­lü­yor­du "Her­kes is­te­di­ği dok­to­ru se­çe­cek." Bı­ra­kın dok­tor seç­me­yi, has­ta­ne­yi…

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Ha­pis­ha­ne­yi se­çi­yor­lar!

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Haa, ha­pis­ha­ne­yi seç­me hak­kı var mı, onu sor­mak la­zım; doğ­ru, hak­lı­sı­nız. Bun­dan son­ra ha­pis­ha­ne­yi seç­me hak­kı ola­cak sa­ye­niz­de, çün­kü in­san­la­rı­mız, en kut­sal sos­yal hu­kuk dev­le­tin­de sağ­lık­tan do­la­yı mahkûm ola­bi­li­yor bor­cu­nu öde­me­di­ğin­den do­la­yı. Bu­nun­la övü­ne­bi­lir­si­niz, doğ­ru, hak­lı­sı­nız!

Her şey­den önem­li­si, ge­lir da­ğı­lı­mı sü­rek­li bo­zul­mak­ta. Ben, Sa­yın Ba­ka­nım bu­ra­day­ken bir  şey sor­mak is­ti­yo­rum. Sağ­lı­ğı tek ça­tı al­tın­da bir­leş­ti­re­lim di­ye, re­form adı al­tın­da sun­du­ğu­nuz dö­nem­de, SSK'da­ki -es­ki sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mun­da­ki- has­ta­ne­ler­den Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na ge­çen per­so­ne­lin öz­lük hak­la­rı­nın na­sıl yi­ti­ril­di­ği­ni bi­lir mi­si­niz ar­ka­daş­lar? Şu an­da, geç­mi­şin­de, ge­rek dö­ner ser­ma­ye ve­ya çe­şit­li ad­lar al­tın­da, öz­lük hak­la­rın­da bu­gün Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da sı­kın­tı­lar­la baş ba­şa. Bu­nun çö­zü­mü için, Sa­yın Ba­ka­nım, ne yap­tı­nız Sağ­lık Ba­kan­lı­ğıy­la? Bir is­ti­şa­re… Sa­de­ce, tüm per­so­nel ar­tık Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın, bi­zi il­gi­len­dir­mi­yor, mu di­yor­su­nuz? Ça­lı­şan­lar mut­suz. Her ge­çen gün, dö­ner ser­ma­ye­nin şim­di­ki ver­miş ol­du­ğu sı­kın­tıy­sa çok net. Bi­lir mi­si­niz, he­kim ar­ka­daş­la­rı­mız ve dö­ner ser­ma­yey­le ça­lı­şan sağ­lık per­so­ne­li yıl­lık iz­ni­ni kul­la­na­maz hâle gel­di. Ni­ye? "Per­for­mans kri­te­ri" adı al­tın­da al­dı­ğı dö­ner ser­ma­ye­yi sü­rek­li ala­bil­me­si için ça­lış­ma­sı la­zım; ak­si tak­dir­de, bu çark dön­mü­yor. İn­san­la­rı­mı­zı bu hâle ge­tir­di­niz, ça­lı­şan­la­rı­mı­zı bu hâle ge­tir­di­niz ve za­ten emek­li­lik gi­bi di­ğer hak­lar­dan mah­rum kal­mış. Biz de di­yo­ruz ki, ya­şa­nı­lan, ge­rek sağ­lık ve ge­rek­se iş dün­ya­sı açı­sın­dan bak­tı­ğı­mız­da, sü­rek­li ar­tan sı­kın­tı­yı hep do­lay­lı ver­gi­ler­le el­de et­me­ye de­vam edi­yor­su­nuz.

Pe­ki, bu­gün, bu ka­nun sü­re­ci­ne bak­tı­ğı­mız­da, içe­ri­sin­de -yi­ne di­ğer ka­nun­lar­la bir­lik­te ele al­dı­ğı­mız­da- kü­çük bir de­tay var. Ge­rek ilaç ve ge­rek­se fa­tu­ra öde­me­le­riy­le il­gi­li kur­du­ğu­nuz ko­mis­yon­la­ra dı­şa­rı­dan he­kim ata­ya­cak­sı­nız ve ek kat sa­yı­yı yüz­de 700 ka­dar ar­tı­ra­cak­sı­nız. Ya­ni, kı­sa­ca, yan­daş­la­rı­nı­zı o grup­la­ra ça­ğı­ra­cak­sı­nız ve ora­da ek yüz­de 700 öde­me… Pe­ki, söy­ler mi­si­niz, bu, se­çim rüş­ve­ti de­ğil de ne­dir söy­ler mi­si­niz? Ama, ta­bii ki, gör­dü­ğü­müz ka­dar, sa­de­ce be­lir­li kü­çük bir azın­lı­ğa ver­di­ği­niz bu hak­lar kar­şı­sın­da, sa­de­ce… Par­ti­zan­lık mı di­ye­lim, kad­ro­laş­ma mı di­ye­lim, yok­sa… Ter­cih­ler na­sıl ya­pı­lı­yor bi­le­mi­yo­rum, ama gör­dü­ğüm tek şey var, her ge­çen gün, ça­lış­ma ha­ya­tı­nı da sı­kın­tı­lar içe­ri­sin­de boğ­du­nuz. İs­tih­dam ko­nu­sun­da ya­rat­tı­ğı­nız bu çe­liş­ki ve han­di­ka­ba da bak­tı­ğı­mız­da, Tür­ki­ye'nin ya­şa­dı­ğı sı­kın­tı, her ge­çen gün, kı­sır dön­gü­ye doğ­ru gi­di­yor.

İna­nı­yo­rum ki, hal­kım bu­ra­da sağ­du­yuy­la ya­nıt ve­re­cek; AKP'den bir kur­tu­luş gü­nü­nün, dört göz­le, ge­ri­ye bir sa­yım dö­ne­mi­ne baş­la­dı. Siz, is­ter Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­den son­ra bu ül­ke­yi er­ken ge­nel se­çim sü­re­ci­ne so­kun ya da nor­mal za­man­da, 4 Ka­sım­da ya­pın, hiç fark et­mez; bu hal­kı­mız si­ze san­dık­ta he­sap so­ra­cak, çok net; umut­suz­lu­ğun he­sa­bı­nı, bu ha­yal kı­rık­lı­ğı­nın, bu ka­ram­sar­lı­ğın he­sa­bı­nı siz­den so­ra­cak. Ama, her ge­çen gün ger­gin­lik­ten bir me­det umar hâle gel­di­niz. Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek ço­ğun­luk­ta­ki ik­ti­da­rı­nız dö­ne­min­de, Sa­yın Baş­ba­kan sü­rek­li ku­rum­lar­la kav­ga­lı. Ne olu­yor söy­ler mi­si­niz? Ku­rum­lar­la kav­ga­lı. Bir baş­ba­kan ku­rum­lar­la kav­ga et­mez; ge­rek­ti­ğin­de her tür­lü alt­ya­pı­sı­nı ya­ra­tır ve ge­rek­ti­ğin­de ko­or­di­nas­yo­nu sağ­lar. Ama, siz­le­rin, ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nız üze­ri­ne sa­de­ce bir gü­nah ke­çi­si ve­ya ma­ze­ret ola­rak al­gı­la­ya­bi­le­ce­ği­niz, top­lu­mu ger­mek­ten öte­ye git­ti­ği­niz bir si­ya­si an­la­yı­şı­nız yok. Bu­ra­da YÖK, as­ker, sa­ya­ca­ğım bir sü­rü ku­rum­lar var; bu ko­nu­lar­da kav­ga ki­me ya­rar, bu hal­kı­ma ya­rar mı?

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı dö­ne­mi… Tür­ki­ye'ye ma­li­ye­ti ne­dir, hiç he­sap­la­dı­nız mı? Yüz­de 1, yüz­de 2… Her ge­çen gün, dün­ya­nın en bü­yük re­el fa­izi­ni ve­ren bir ül­ke ola­rak, bu­nun­la so­yul­mak­tan, sö­mü­rül­mek­ten övünç mü du­ya­ca­ğız? Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın sü­re­ci bel­li. Sa­yın Baş­ba­kan, aday sü­re­ci­nin son anı­na ka­dar açık­la­ma­ma­yı dü­şü­nü­yor. Ne ola­cak? Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek ço­ğun­lu­ğu­nuz var. Bir şüp­he­niz mi var? Bu ül­ke­yi ni­ye ge­ri­yor­su­nuz?

Evet, biz Ana­va­tan ola­rak şu­nu söy­le­dik: Hal­ka gü­ve­ne­lim, halk seç­sin ar­tık. Çün­kü, bi­rey­ler­le kav­ga­mız yok. So­run bi­rey­sel de de­ğil, ku­rum­sal. Bu ül­ke­de sis­tem so­ru­nu var, de­dik. Ama, siz halk­tan kaç­tı­nız. Bu halk da bun­la­rı unut­ma­ya­cak. Si­ze bir beş yıl di­ye ha­va­le et­ti­ği şey­de tek şey var: Cum­hur­baş­ka­nı ol­ma, de­mek.

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - Ka­nun­la ne ala­ka­sı var bun­la­rın?

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Bu or­tam içe­ri­sin­de top­lu­mu ger­mek­le ya­ra­ta­ca­ğı­nız tek şey var: Fi­nans kay­nak­la­rı­nı do­lay­lı ver­gi­ler­le top­lar­sı­nız Sa­yın Ve­ki­lim, yüz­de 73'le­re da­yan­dı. Bir cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­nin Tür­ki­ye'ye ma­li­ye­ti­nin he­sa­bı­nı yap­tı­nız mı? Yap­ma ni­ye­tin­de yok­su­nuz; çün­kü "Duy­ma­dım, bil­mi­yo­rum, vic­da­nen ra­ha­tım!" Bir de gör­mez­lik­ten ge­lir­sen, bu iş­ler böy­le gi­der. Al gü­lüm ver gü­lüm! Bu ül­ke­nin be­de­li­ni siz­ler de­ğil, hal­kım ödü­yor; kul­lan­dı­ğı te­le­fon­dan, kul­lan­dı­ğı ben­zi­nin­den, iç­ti­ği si­ga­ra­sın­dan, tü­ket­ti­ği her tür­lü ver­gi­den.

Bu ül­ke, si­zin dö­ne­mi­niz­de 184 mil­yar do­lar fa­iz öde­di. Bu pa­ra­lar ne­re­ye git­ti, söy­ler mi­si­niz bi­ze?

Pe­ki, sor­mak is­ti­yo­ruz: Bu ver­gi­ler ül­kem­den ta­sar­ruf de­ğil, hal­kı­mın kur­sa­ğın­dan ta­sar­ru­fuy­la el­de edil­di. Ama, ta­bii ki, böy­le bir kav­ga­nız ve ni­ye­ti­niz yok ve eli­ni­zi hâlâ bu hal­kın ce­bin­den çek­me­mek için ça­ba sarf edi­yor­su­nuz. Bu ka­nun da onu gös­te­ri­yor.

Biz, Ana­va­tan ola­rak, ül­ke­miz­de, ve­rim­li­li­ği ve be­re­ke­ti ve re­ka­be­ti sağ­la­ya­bi­le­cek, özel­lik­le ge­lir ge­ti­ren­den ver­gi­si­ni ala­bi­le­cek bir sis­tem, eko­no­mik bir sis­tem. "Do­lay­lı ver­gi­ler" adı al­tın­da ya­ra­tı­lan ve dün­ya­da en yük­sek, Tür­ki­ye'de, top­la­nan bir ül­ke ko­nu­mun­da kal­dık. Bu­nun sı­kın­tı­la­rı­nı tüm hal­kım hep çe­ki­yor. Bu se­çim dö­ne­mi­nin ya­tı­rım­la­rı ola­rak al­gı­lı­yor­su­nuz. Hal­kı­mız saf mı zan­ne­di­yor­su­nuz bi­le­mi­yo­rum, ama hal­kım bun­la­rı ye­me­ye­cek ve ge­re­ken si­ya­sal me­sa­jı da se­çim san­dık­la­rı­na net ola­rak, siz hiç far­kı­na da­hi var­ma­dan… Si­ze tek ri­cam, gi­de­ra­yak, bu hal­ka iyi­lik­ler ya­pın. Ge­lin, bir öner­gey­le, bu ka­nun­da, bu yurt dı­şı çı­kış har­cı ko­nu­sun­da ver­gi­yi kal­dı­ra­lım; geç­sin va­tan­da­şım, dün­ya­yı gez­sin. Ha­ni dün­ya kü­çük­tü? Dün­yay­la en­teg­ras­yon sağ­lan­sın. Ama, 80 mil­yon YTL… Ha­tır­la­rız, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı, özel­lik­le yurt dı­şın­dan ge­len ran­ti­ye­ci­ye, özel­lik­le bor­sa­da ve tah­vil­de ver­gi ala­lım der­ken, "ya­hu bir şey de­ğil, 3 mil­yon YTL, bir şey ol­maz…" San­ki ce­bin­den ver­miş! Sa­yın Ba­kan, on­lar­dan esir­ge­me­di­niz. Pe­ki, bun­la­rı hal­kım­dan ni­ye esir­gi­yor­su­nuz?

Hiç de ni­ye­ti­niz yok. An­la­şıl­dı, hal­kın sır­tın­dan, hal­kın ce­bin­den eli­ni­zi çek­me­ye­cek­si­niz. Biz, her vur­du­ğu­muz bir sü­reç­te, bu ka­nu­nun, ül­kem adı­na, çok da net ola­rak söy­lü­yo­rum, ya­kış­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­ruz. Ta­ma­mıy­la kal­dı­rıl­ma­sın­dan ya­na­yız yurt dı­şı har­cın ve bu ko­nu­da, üs­te­lik de TO­Kİ gi­bi ku­rum­la­ra yö­nelt­ti­ği­niz ve ka­mu­nun ko­nut so­ru­nu­nu çöz­dü­ğü­nü­zü zan­net­ti­ği­niz TO­Kİ'nin yap­tı­ğı şu ana ka­dar ko­nut­la­ra bir ba­kın. Han­gi hal­kım ne ka­dar al­mış, yok­sa TO­Kİ'nin elin­de ko­nut­lar mı kal­dı? Bir he­sa­bı­nı ya­pın lüt­fen.

Ver­gi­le­ri, bu ka­dar çar­çur et­me lük­sü­ne sa­hip de­ğil­si­niz, da­ha ve­rim­li alan­lar­da kul­la­nın. Ama, si­zin -açık ve net ola­rak söy­lü­yo­ruz- hal­kı­mı­za ve­re­ce­ği­niz çok bir şey ol­ma­dı­ğın­dan do­la­yı se­çim stra­te­ji­le­ri ka­bul edi­yor­su­nuz bu tür ya­sa­lar­da. İş­te 70 mil­yon TL'den 15 YTL'ye dü­şür­me­ye, "hal­kım, bak se­ni dü­şü­nü­yo­rum" der gi­bi dü­şü­nü­yor­su­nuz; ama ala­nı ge­niş­let­ti­ği­niz­den do­la­yı, da­ha ge­niş kit­le­ye mal ede­rek, bu do­lay­lı ver­gi­le­ri al­ma­ya de­vam ede­cek­si­niz.

Evet, AKP İk­ti­da­rı­nın son yıl­la­rı­nı ve son gün­le­ri­ni, ge­ri­ye dö­nüş ola­rak say­ma­ya de­vam eden bu hal­kım, ina­nı­yo­rum ki, bu ya­pı­lan­la­rı unut­ma­ya­cak­tır. Bu ka­nu­nun hal­kı­ma fay­da ge­tir­me­ye­ce­ği­ni ve bu­nun se­çim rüş­ve­ti ola­rak al­gı­la­ma­sı­nı bek­li­yo­rum. Bu ko­nu­da, ina­nı­yo­rum ki hal­kım, siz­le­ri de, biz­le­ri de hep be­ra­ber iz­li­yor ve bu­nun se­çim stra­te­ji­si ve tak­ti­ği gi­bi al­gı­la­mak­tan öte­ye fark­lı bir an­la­yı­şa da sa­hip ol­ma­dı­ğı­nı iyi bi­li­yo­ruz.

Söy­le­ne­cek çok söz var. As­lın­da, Tür­ki­ye'nin te­mel so­run­la­rı o ka­dar çok bü­yük­ken, bu tür, har­cı­rah gi­bi te­me­li ol­ma­yan, ama ül­kem­de sı­kın­tı ya­ra­tan ka­nun­la­rı, hâlâ, ön­ce­lik­miş gi­bi ge­tir­me­ni­ze şaş­ma­mak müm­kün de­ğil. Tür­ki­ye'de­ki is­tih­dam so­ru­nu­nun önün­de­ki ver­gi­le­rin kal­dı­rıl­ma­sı ge­re­ken bir dö­nem­de ve iş dün­ya­sı­nın dün­ya ile re­ka­bet ede­bi­le­cek -baş­ta ener­ji, is­tih­dam, sos­yal, özel­lik­le de SSK gi­bi- prim­le­rin da­ha ko­lay ve re­ka­be­te uy­gun ola­bi­le­cek şe­kil­de ol­ma­sı­nı bek­ler­ken, siz ise, do­lay­lı ver­gi­le­ri ta­ma­mıy­la ge­niş­let­me­yi ma­ri­fet zan­ne­di­yor­su­nuz ve bu ko­nu­da da bu ka­nun­la­rın Tür­ki­ye'nin te­mel ih­ti­yaç­la­rı ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­ruz. Asıl önem­li olan, bu ih­ti­yaç­la­rı bir an ön­ce öne alıp gi­de­ra­yak bu hal­ka bir iyi­lik ya­pın. Hal­kı­mız da, gi­de­ra­yak -AKP ile il­gi­li ola­rak- "iyiy­di" de­sin. Bu si­zin hay­rı­nı­za olur. Ama öy­le bir ni­ye­ti­ni­zin ol­ma­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz.

IMF do­la­şıp du­ru­yor. Ne ka­dar on­dan izin alır­sa­nız, ka­nun­la­rı ge­ti­ri­yor­su­nuz ve IMF'ten beş yıl­da kur­ta­ra­ma­dı­nız bu ül­ke­yi, kur­tar­ma­ya da ni­ye­ti­niz yok. Hâlâ de­vam ede­cek­si­niz, hâlâ bir­lik­te­li­ğe de­vam ede­cek­si­niz.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Oy­la­rı ar­tı­yor mu, ek­si­li­yor mu?

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Si­zin, "IMF'e, iş­te, bor­cu­muz düş­tü" di­ye ka­mu­oyu­na Sa­yın Baş­ba­ka­nın açık­la­dı­ğı gi­bi… En ucuz kre­di­yi dü­şür­dü­nüz. Tür­ki­ye'de yüz­de 19,5 en az, bu­gün­ler­de yüz­de 20 ci­va­rın­da olan iç tah­vil borç­la­rı­nın dün­ya­nın en bü­yük re­el fa­iz ol­du­ğu­nu unu­tu­yor­su­nuz herhâlde, hal­kı da bu ko­nu­da saf ka­bul edi­yor­su­nuz. IMF'in ver­miş ol­du­ğu kre­di oran­la­rı bel­li, Lİ­BOR + fa­iz oran­la­rı bel­li; ama bu­na rağ­men, IMF'ten kur­tul­ma gi­bi der­di­niz yok ve bu ül­ke­de IMF'i dış­la­ya­cak olan, IMF'le ip­le­ri ko­pa­rıp bu ül­ke­nin ken­di ayak­la­rı üze­rin­de, eko­no­mik an­lam­da, si­ya­sal an­lam­da ve dış po­li­ti­ka­sın­da da ken­di­ne gü­ve­nen ve ulus­la­ra­ra­sı ör­nek ola­bi­le­cek, li­der ola­bi­le­cek bir Tür­ki­ye'nin öz­le­mi içe­ri­sin­de­yiz ve bu ko­nu­da da Ana­va­tan ola­rak biz bu­nu ba­şa­ra­ca­ğı­mı­za ina­nı­yo­ruz. Hal­kı­mız da bi­ze gü­ven­sin, bi­ze des­tek ver­sin ve yap­tı­ğı­mız­da, bu sü­reç içe­ri­sin­de, bu ka­nu­nun çok da top­lu­mun ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­ma­dı­ğı­nı bi­li­yor…

Ta­bii ki, ço­ğun­lu­ğu­nu­zun ver­miş ol­du­ğu şey­ler­le, hiç tar­tış­ma­dan, bu ka­nu­nun geç­me­si­ni sağ­la­ya­cak­sı­nız ve bu şe­kil­de de yo­lu­nu­za de­vam ede­cek­si­niz. Ama, hal­kı­mız 4 Ka­sım­da si­zi öy­le bir şa­mar oğ­la­nı­na çe­vi­re­cek ki, di­ğer si­ya­si par­ti­ler­den ders al­ma­dı­ğı­nız gi­bi, si­zin de ka­de­ri­niz öy­le ola­cak ve AKP'den bu ül­ke kur­tu­la­cak­tır en ya­kın za­man­da.

Bu­ra­da siz­ler ve si­zin ara­cı­lı­ğı­nız­la da hal­kı­ma say­gı­lar ve sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ler.

Tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Öz­yü­rek.

Bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı­nın esas mad­de­si, bu yurt dı­şı­na çı­kış har­cıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­dir. Onun dı­şın­da da ufak te­fek ba­zı dü­zen­le­me­ler var.

Şim­di, bu yurt dı­şı­na çı­kış har­cı ne za­man ve han­gi mak­sat­la ko­nul­muş­tur, ona bir ba­ka­lım. Bu, 1970'li yıl­lar­da, Tür­ki­ye'nin bü­yük dö­viz sı­kın­tı­sı çek­ti­ği bir dö­nem­de, yurt dı­şı­na çı­kış­la­rı cay­dır­mak ve bu yol­la bi­raz dö­viz ta­sar­ru­fu ede­bil­mek ama­cıy­la ko­nul­muş bir ka­nun­du. Ama, ne ya­zık ki bu ver­gi öy­le bir yer­leş­ti ki, hiç­bir ik­ti­dar bun­dan vaz­ge­çe­mez hâle gel­di. Adı za­man za­man de­ğiş­ti, ama ni­te­li­ği hep ay­nı kal­dı; kim ki yurt dı­şı­na çı­kı­yor bir ver­gi öde­sin, ya­ni bir kel­le ver­gi­si öde­sin. Bu­nun adı bir "kel­le ver­gi­si" dir, ama bü­tün kel­le­ler­den al­mı­yor­su­nuz da yurt dı­şı­na çı­kan­la­rın kel­le­sin­den alı­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, il­kel bir ver­gi­dir; bu, çağ dı­şı bir harç­tır. O ne­den­le, hâlâ, mo­dern, çağ­daş ol­ma id­di­asın­da bu­lu­nan bir par­ti­nin bu ta­sa­rıy­la yü­ce Mec­li­sin önü­ne gel­miş ol­ma­sı, ger­çek­ten hü­zün ve­ri­ci bir tab­lo­dur. Şim­di, han­gi ül­ke­de yurt dı­şı­na çı­kan­lar­dan böy­le harç alı­nı­yor? Böy­le bir şey ol­maz!

Şim­di, 70'ler­de baş­la­yan bu uy­gu­la­ma, 2001'de, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı şek­lin­de de­vam et­ti. O za­man dış se­ya­hat har­ca­ma­la­rı ver­gi­siy­di, ilk, 70'ler­de. Ön­ce 50 do­lar ki­şi ba­şı­na, kel­le ba­şı­na ala­lım de­ni­li­yor­du; son­ra bu­nu o gün­kü kur­la de­ğer­len­dir­di­ler, 70 YTL, o za­man­ki pa­ray­la 70 mil­yon li­ra al­ma­ya baş­la­dı­lar. Fa­kat, bu yurt dı­şı­na çı­kış har­cı­nı dü­zen­le­yen Ka­nun'da, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na ve­ri­len bir dü­zen­le­me yet­ki­si var­dı. Ba­kan­lar Ku­ru­lu, di­le­di­ği grup­la­rı Ka­nun kap­sa­mı dı­şı­na ala­bi­li­yor­du. Bu mak­sat­la, ön­ce, on beş grup, bu ver­gi­den, bu harç­tan mu­af tu­tul­muş­tu; ar­ka­sın­dan, gi­de­rek yir­mi üç gru­ba çı­ka­rıl­dı. Ya­ni, çı­kan­la­rın ço­ğu ver­gi ver­mez hâle gel­miş­ti. İş­te, bir sü­rü de for­ma­li­te; gi­de­cek­si­niz, eği­tim gö­rü­yor­sa­nız, eği­tim gör­dü­ğü­nüz ku­rum­dan ala­cak­sı­nız, bil­mem, iş için gi­di­yor­sa­nız, si­zi gö­rev­len­di­ren ku­rum­dan ala­cak­sı­nız; bit­mez, tü­ken­mez bir bü­rok­ra­si.

Şim­di Hükûmet di­yor ki bu ta­sa­rı­sıy­la, iş­te, es­ki sis­tem­de çok mu­afi­yet­ler fi­lan var­dı, is­te­di­ğim ver­gi­yi ala­mı­yo­rum, is­te­di­ğim ha­sı­la­tı top­la­ya­mı­yo­rum; öy­ley­se, bun­la­rı bi­raz aşa­ğı çe­ke­yim, ama şu mu­afi­yet­le­ri de bir azal­ta­yım di­ye­rek 15 YTL'ye in­di­ri­yor. Ama, bu­ra­da, be­nim üze­rin­de dur­ma­ya ça­lış­tı­ğım, bu mik­tar de­ğil, bu­nun ni­te­li­ği. Ya­ni, bu, bi­raz ön­ce de söy­le­di­ğim gi­bi, bir il­kel ver­gi­dir, çağ dı­şı bir ver­gi­dir, bir kel­le ver­gi­si­dir. Ar­tık, AB'ye aday olan bir ül­ke­nin, ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­ada id­dia sa­hi­bi olan bir ül­ke­nin, hâlâ, yurt dı­şı­na çı­kan va­tan­daş­la­rın­dan harç al­ma­ya kalk­ma­sı, ger­çek­ten çok hü­zün ve­ri­ci bir tab­lo­dur.

Şim­di, bu­ra­ya ge­len söz­cü­ler, sa­yın ba­kan­la­rı­mız, her ko­nuş­ma­la­rın­da, Tür­ki­ye'yi ne­re­den ne­re­ye ge­tir­dik­le­ri­ni hep an­la­tır­lar, Tür­ki­ye çok bü­yük ge­liş­me­ler gös­ter­di der­ler; ama Tür­ki­ye'yi, hâlâ, kel­le ver­gi­si­ne muh­taç bir ül­ke ol­mak­tan kur­ta­ra­ma­dı­lar. Bu ta­sa­rı­nın an­la­mı bu­dur. Bu ta­sa­rı­yı, eğer… Ar­tık, biz… Bir ara çok cid­di şe­kil­de bu dü­şü­nül­müş­tü, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı -zan­ne­di­yo­rum Me­sut Yıl­maz'ın Baş­ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de de cid­di şe­kil­de dü­şü­nül­müş­tü- kal­dı­rı­la­cak­tı. Bu­nu, şim­di, biz bek­ler­dik ki, bu ka­dar id­di­alı bir par­ti, ar­tık, ben bu ka­dar kü­çük ver­gi­ye muh­taç de­ği­lim, ben kel­le ver­gi­si al­mam, ben çağ dı­şı ver­gi al­mam; ben, çağ­daş yön­tem­ler­le ge­lir üze­rin­den ver­gi alı­rım, ku­rum ka­zanç­la­rı üze­rin­den ver­gi alı­rım de­sin ve bu il­kel ver­gi­yi kal­dır­sın. Ama, bu­nu ya­pa­ma­dı­ğı­nız an­la­şı­lı­yor.

Son­ra, bu­nun top­lam ha­sı­la­tı­na ba­kı­yo­ruz, es­ki harç 94 mil­yon YTL. Bu ne­dir ki? Ya­ni, top­lam büt­çe ge­lir­le­ri için­de, top­lam büt­çe gi­der­le­ri için­de bu ne­dir ki? Bu ka­dar kü­çük meb­la­ğa hâlâ muh­taç ol­mak ve in­san­la­rı ezi­yet al­tın­da tut­mak ger­çek­ten son de­re­ce yan­lış­tır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ta­bii, is­tis­na­la­rı fi­lan kal­dı­rı­yo­ruz, mu­afi­yet­le­ri kal­dı­rı­yo­ruz, mik­ta­rı dü­şür­dü­ğü­müz için her­kes­ten alı­yo­ruz, di­yor­su­nuz da yurt dı­şı­na te­da­vi ama­cıy­la gi­den­den de ver­gi al­mak, harç al­mak ola­cak bir iş mi­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Za­ten, yurt dı­şı­na te­da­vi­ye gi­den in­san­la­rın bir kıs­mı çok zen­gin­dir -bel­ki Tür­ki­ye'de bi­le te­da­vi ola­cak has­ta­lık ne­de­niy­le yurt dı­şı­na gi­di­yor ola­bi­lir- ama bir kıs­mı Tür­ki­ye'de ça­re­si ol­ma­dı­ğı için ne­si var ne­si yok sa­ta­rak, sa­va­rak yurt dı­şı­na gi­den in­san­lar­dan, bir de re­fa­kat­çi­siy­le be­ra­ber gi­den in­san­dan harç al­mak, bu da yan­lış­tır. Eğer bir is­tis­na ge­ti­ri­le­cek­se -bu­ra­da, iş­te, ye­di ya­şın­dan kü­çük­ler fi­lan di­ye ba­zı is­tis­na­lar var- bu­ra­ya, has­ta­lık ne­de­niy­le, dok­tor ra­po­ru­na bağ­lı ola­rak yurt dı­şı­na gön­de­ri­len­ler­den de bu ver­gi­yi, bu har­cı al­ma­mak doğ­ru olur.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ver­gi­nin so­rum­lu­su kim di­ye ba­kı­yo­ruz. Bu ver­gi­nin so­rum­lu­su, yurt dı­şı­na gi­den­ler için bi­le­ti ke­sen­ler, acen­te­ler. Şim­di, bel­ki ko­lay­lık di­ye dü­şün­dü­nüz, ama ver­gi gü­ven­li­ği açı­sın­dan önem­li bir so­run ya­rat­tı­ğı­nı­zın bil­mi­yo­rum far­kın­da mı­sı­nız.

Tür­ki­ye'de, bu se­ya­hat acen­te­le­ri­nin, tu­rizm­de tur dü­zen­le­yen fir­ma­la­rın sık sık ka­pan­dı­ğı­nı, bat­tı­ğı­nı hep du­ya­rız. Hat­ta, bir ara çok flaş olan, adı çok du­yu­lan fir­ma­la­rın, bir sü­re son­ra or­ta­dan kay­bol­du­ğu­nu, bat­tı­ğı­nı, hat­ta, top­la­dı­ğı pa­ra­lar­la kay­bol­du­ğu­nu hep du­ya­rız.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Ka­yıt dı­şı!

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Şim­di, bu çı­kış harç­la­rı­nı, bi­le­ti ke­sen acen­te­ler top­la­ya­cak ve so­rum­lu ola­rak on­lar be­yan ede­cek­ler. Kor­ka­rım ki, ço­ğu kez, bu pa­ra­lar top­la­na­cak­tır, ama ma­li­ye­ye, ha­zi­ne­ye ya­tı­rıl­ma­ya­cak­tır. Böy­le bir risk ol­du­ğu­nu, ver­gi tah­si­la­tı açı­sın­dan önem­li bir so­run­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­ca­ğı­mı­zı da bu­ra­dan be­lirt­me­yi bir gö­rev ola­rak söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ta­sa­rı­da, ge­ne ön­gör­dü­ğü­nüz dü­zen­le­me­ler­den bi­ri de, iş­te, sağ­lık ku­rum­la­rı­nın sa­tın al­dı­ğı sağ­lık mal­ze­me­le­ri, ilaç, di­ğer şey­le­rin fa­tu­ra­la­rı­nın de­ne­ti­miy­le il­gi­li bir ör­nek­le­me yön­te­mi ola­bi­lir di­yor­su­nuz. Ola­bi­lir ta­bii, bü­tün fa­tu­ra­la­rı de­net­le­mek müm­kün ol­ma­dı­ğı­na gö­re, iyi se­çil­miş bir ör­nek­le­mey­le de ay­nı so­nu­ca va­ra­bi­lir­si­niz ve bu­ra­da da 3568 sa­yı­lı Ya­sa'ya gö­re ruh­sat al­mış ser­best mu­ha­se­be­ci­ye, ser­best mu­ha­se­be­ci ma­li mü­şa­vi­re ve ye­min­li ma­li mü­şa­vi­re de bu gö­rev­le­rin ve­ri­le­bi­le­ce­ği ko­nu­sun­da­ki dü­zen­le­me­yi mem­nu­ni­yet­le kar­şı­la­dı­ğı­mı ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Bü­yük­ka­ya -ga­li­ba ay­rıl­dı, ko­nuş­ma­sı­nın so­nu­na ye­tiş­tim- di­yor ki…

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Kom­şu­su ola­rak ben va­rım.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Evet, Sa­yın Ha­lil Ay­do­ğan, tem­sil­ci­si ola­rak bu­ra­da otur­du­ğu­nu söy­lü­yor. Bi­zim Mec­li­si­miz­de pek vekâlet mü­es­se­si yok, sa­de­ce ba­kan­lar bir­bi­ri­ne vekâlet edi­yor; mil­let­ve­kil­le­ri­nin bir­bi­ri­ne vekâlet et­me­si ne ya­zık ki yok. Ama, siz ak­ta­ra­bi­lir­si­niz, on­dan emi­nim.

Şim­di "İk­ti­dar­day­ken oyu­nu ar­tı­ran tek par­ti Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­dir." de­di. Ta­bii, fi­ya­ka­lı bir laf. Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eğer, ye­rel se­çim so­nuç­la­rı­nı kas­te­di­yor­sa­nız, da­ha ön­ce, Ana­va­tan Par­ti­si de ge­nel se­çim ba­şa­rı­sın­dan son­ra ye­rel se­çim yap­tı­ğın­da, ye­rel se­çim­de oyu­nu ar­tır­mış­tı. Bu, ge­nel bir ku­ral­dır. Kim ik­ti­da­rı ele ge­çir­miş­se, hal­kı­mız, "ya, bun­lar ik­ti­dar­da, be­le­di­ye­le­ri­mi­ze bi­raz kay­nak ak­ta­rır­lar, yol ya­pı­lır, su ge­lir fi­lan…" ni­ye­tiy­le oy­la­rı­nı ve­rir­ler, ama hiç­bir şe­yin de­ğiş­me­di­ği­ni de ya­şa­ya­rak gö­rür­ler. Ama, böy­le bir psi­ko­lo­ji var­dır. Siz de o şe­kil­de ye­rel se­çim­ler­de oyu­nu­zu ar­tır­dı­nız. Ama, oyu­nuz ik­ti­dar­da art­ma­ya de­vam et­miş ol­say­dı, biz, iki kez er­ken ge­nel se­çim is­te­dik. Bi­rin­ci­sin­de de­dik ki ge­li­niz, şu Ka­sım 2006'da -bu­gü­ne ka­dar hiç­bir par­la­men­to dört yıl­dan faz­la iş­ba­şın­da kal­ma­mış- şu se­çi­mi ye­ni­le­ye­lim. "Ha­yır" de­di Sa­yın Baş­ba­kan "biz, beş se­ne gi­de­ce­ğiz." Son­ra, bu cum­hur­baş­kan­lı­ğı tar­tış­ma­la­rı bü­yük so­run ya­ra­tı­yor, bir ka­osa doğ­ru gi­de­bi­li­riz; ge­li­niz, bu­nu de­mok­ra­tik bir şe­kil­de çö­ze­lim, ni­san ayın­da er­ken ge­nel se­çim ya­pa­lım, ye­ni par­la­men­to ye­ni cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­sin ve ha­zi­ran ayın­dan iti­ba­ren de se­çim tar­tış­ma­la­rı­nı ta­mam­la­yıp yo­lu­mu­za de­vam ede­lim, de­dik, ge­ne is­te­me­di­niz. Ya­ni, ik­ti­dar­day­ken oyu ar­tan bir par­ti, önü­ne ge­len böy­le bir fır­sa­tı te­per mi? Ya­par se­çi­mi­ni, alır so­nuç­la­rı­nı, dört se­ne, beş se­ne da­ha ik­ti­dar­da ka­lır. Siz de bi­li­yor­su­nuz ki, oyu­nu­zun art­ma­sı di­ye bir şey söz ko­nu­su de­ğil. Çün­kü…

Val­la­hi, köy­le­re kaç mil­let­ve­ki­li gi­di­yor bil­mi­yo­rum, ama köy­le­re gi­dip me­se­la, na­ren­ci­ye ko­nu­su­nu ko­nu­şan mil­let­ve­ki­li­ni­ze rast­la­mı­yo­rum; köy­le­re gi­dip buğ­day me­se­le­si­ni tar­tı­şa­na rast­la­mı­yo­rum, köy­le­re gi­dip fın­dık üre­ti­ci­siy­le tar­tı­şan mil­let­ve­ki­li­ni­ze rast­la­mı­yo­rum. Ama, bu­ra­da ge­niş bir Gru­bu­nuz var, bir­bi­ri­ni­zin mo­ra­li­ni dü­zel­te­rek "biz çok iyi gi­di­yo­ruz" di­ye… Ma­şal­lah, bir de ge­le­nek yer­leş­tir­di­niz, grup top­lan­tı sa­lo­nu­nu stad­yu­ma çe­vir­di­niz. Baş­ba­ka­na müt­hiş al­kış­lar, kı­ya­met­ler, bin­di­ril­miş kı­ta­lar… On­lar da herhâlde her­ke­sin mo­ra­li­ni dü­zel­ti­yor. Ooo, müt­hiş; al­dı ba­şı­nı gi­di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, her par­ti, bı­ra­kı­nız grup top­lan­tı­sı­nı, spor sa­lon­la­rı­nı dol­du­ra­cak ka­dar din­le­yi­ci… Dik­kat edin, hiç, yüz­de ya­rım oy alan par­ti­le­rin bi­le gi­di­niz ku­rul­tay­la­rı­na, müt­hiş ka­la­ba­lık olur. Onun için, ha­zır top­lan­mış ka­la­ba­lık­lar si­zi ya­nılt­ma­sın. Esas, san­dık önü­mü­ze gel­di­ğin­de hep be­ra­ber so­nuç­la­rı gö­re­ce­ğiz.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Baş­ba­kan dün grup­ta bir ko­nuş­ma yap­tı, bu ver­gi ia­de­si­ni kal­dı­rıp onun ye­ri­ne as­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi­ni ge­ti­ren -ge­çen­ler­de bu­ra­da ka­bul et­ti­ği­miz- ka­nun­la il­gi­li müt­hiş gü­zel şey­ler söy­le­di.

Şim­di, bu­nu din­le­yen in­san­lar… Me­se­la, 2007 yı­lın­da ver­gi ia­de­si ala­cak mı üc­ret­li­ler di­ye ka­nu­na ba­kı­yo­ruz. Di­yor ki: "Üc­ret­li­le­re ver­gi ia­de­siy­le il­gi­li ka­nun 1/1/2007'den iti­ba­ren yü­rür­lük­ten kalk­mış­tır." Ta­mam, 2007 yı­lın­da üc­ret­li­le­re ver­gi ia­de­si ya­pıl­ma­ya­ca­ğı­nı ora­da gö­rü­yo­ruz, bu­ra­dan geç­ti. Pe­ki di­yo­ruz, ye­ri­ne ne gel­di? As­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi gel­di. Aca­ba di­yo­ruz, 2007 yı­lın­da üc­ret­li­ler as­ga­ri ge­çim in­di­ri­min­den ya­rar­la­na­cak mı? Yi­ne ka­nu­na ba­kı­yo­ruz, di­yor ki: "As­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi uy­gu­la­ma­sı­na 1/1/2008'den iti­ba­ren baş­la­nır."

Ya­ni, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2007 yı­lın­da üc­ret­li­ler ne ver­gi ia­de­si ala­cak­lar ne de as­ga­ri ge­çim in­di­ri­min­den ya­rar­la­na­cak­lar. Ya­ni, 2007 yı­lın­da üc­ret­li­le­rin ver­gi ia­de­si gü­me git­mek­te­dir ve ye­ni ge­ti­ri­len as­ga­ri ge­çim in­di­ri­min­den üc­ret­li­ler ya­rar­la­na­ma­mak­ta­dır.

Bu­ra­da öner­ge ver­miş­tik, hiç yok­sa as­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi­ni 1/1/2007'den iti­ba­ren baş­la­ta­lım di­ye, o ve­si­ley­le de ko­nuş­muş­tum, ge­ne si­zin oy­la­rı­nız­la red­de­dil­miş­ti. Sa­yın Baş­ba­kan, me­se­la, bun­dan hiç bah­set­mi­yor. Di­yor ki: "Her­kes ev­len­sin, da­ha çok as­ga­ri ge­çim in­di­rim­den ya­rar­lan­sın; da­ha çok ço­cuk yap­sın, as­ga­ri ge­çim in­di­ri­min­den ya­rar­lan­sın." Ta­bii, ev­le­ne­cek­le­ri eş­le­ri­nin de işi­nin ol­ma­ma­sı la­zım, bir avan­taj sağ­la­ya­cak­sa ça­lış­ma­yan eş. Ee, za­ten, Al­lah'a şü­kür, AKP dö­ne­min­de ka­dın­la­rın iş gü­cü­ne ka­tıl­ma ora­nı hız­lı bir şe­kil­de düş­müş­tür. Bu­gün, ya­rın kut­la­ya­ca­ğı­mız Ka­dın­lar Gü­nü ne­de­niy­le bu­ra­da ra­kam­lar da açık­lan­dı. Ger­çek­ten, AKP dö­ne­min­de ka­dın­la­rın iş gü­cü­ne ka­tıl­ma ora­nı, ya­ni, ka­dın­la­rın ça­lış­mak is­te­yen­ler ve ça­lı­şan­la­rın ora­nı hız­la azal­mak­ta­dır. O ne­den­le de Sa­yın Baş­ba­kan on­la­ra çö­zü­mü­nü bul­muş, di­yor ki: "Gi­di­niz, işi ol­ma­yan, hiç­bir yer­de ça­lı­şa­ma­ya­cak, ça­lış­ma­ya­cak kim­se­ler­le ev­le­ni­niz, bi­raz da­ha az ver­gi öde­yi­niz." Yıl­da 100-150 mil­yon li­ra da­ha faz­la ver­gi avan­ta­jı sağ­la­mak için aca­ba in­san­lar ev­le­nir mi? Bir kol­tuk herhâlde 200-250 mil­yon­dur. Ya­ni, Sa­yın Baş­ba­kan, o ev­le­ne­cek­le­re bir de şöy­le kre­di fi­lan ve­re­ce­ği­ni va­at et­se ev­li­li­ği teş­vik et­me­si­nin bir an­la­mı ola­bi­lir.

Şim­di, bu ko­nu­lar ge­ne bu­ra­da an­la­tıl­dı, Sa­yın Baş­ba­kan da an­lat­tı, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da da ko­nuş­tuk. İş­te, evin­de eriş­te ya­pan ha­nım­lar, be­le­di­ye­nin gös­ter­di­ği yer­ler­de o eriş­te­le­ri fa­lan sa­tar­lar­sa, ver­gi ver­me­ye­cek­ler. Bu da bü­yük bir -ka­dın­la­ra dö­nük- po­li­ti­ka ola­rak an­la­tı­lı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu, "es­naf mu­afi­ye­ti" de­di­ği­miz, kü­çük es­naf­tan ver­gi alın­ma­ma­sı me­se­le­si. Siz, han­gi es­naf­tan, kü­çük es­naf­tan, sey­yar es­naf­tan ne ka­dar ver­gi alı­nı­yor ki, şim­di "ona biz mu­afi­yet ta­nı­dık" di­ye bu­nu bü­yük bir rek­lam şek­lin­de su­nu­yor­su­nuz? Ne­den­se, Sa­yın Baş­ba­kan, bu ko­nu­lar­da çok ek­sik bil­gi­len­di­ri­li­yor, yan­lış bil­gi­len­di­ri­li­yor ve ken­di­si­ni de he­men böy­le kap­tı­rı­yor.

Ge­çen­ler­de, 2006 yı­lı büt­çe so­nuç­la­rı­nı -herhâlde, ben hiç ha­tır­la­mı­yo­rum her­han­gi bir baş­ba­ka­nın büt­çe so­nuç­la­rı­nı açık­la­ma­sı­nı- "Otuz Yı­lın Per­for­man­sı" di­ye açık­la­dı­lar. Ben de "Otuz Yı­lın Pa­lav­ra­sı" di­ye bir ba­sın top­lan­tı­sı yap­tım.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Şim­di, 2006 yı­lın­da 4 kat­ril­yon açık ver­miş­ti. Böy­le açık­la­dı Sa­yın Baş­ba­kan, "bü­yük bir per­for­mans" ola­rak. Ben, ra­kam ra­kam ba­sın top­lan­tı­sın­da da açık­la­dım, hiç kim­se­den de bir ce­vap gel­me­di. 17 kat­ril­yon li­ra­dır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2006 yı­lı­nın açı­ğı 17 kat­ril­yon li­ra­dır. Onun için Baş­ba­ka­nın bu­nu 4 kat­ril­yon li­ra gi­bi gös­ter­me­si al­dı­ğı yan­lış bil­gi­ye da­yan­mak­ta­dır. Bir şe­yi ha­lı­nın al­tın­dan bir ye­re doğ­ru sü­pü­rür­sü­nüz, ama so­nun­da bir yer­den çı­kar. Ni­te­kim, 2007 yı­lı Ocak büt­çe so­nuç­la­rı da 6 kat­ril­yon açık ola­rak or­ta­ya çık­tı. Pe­ki, Ocak 2006 so­nuç­la­rı­nı ne Ma­li­ye Ba­ka­nı ne Baş­ba­ka­nın bir ba­sın top­lan­tı­sı yap­tı­ğı­na ben ta­nık ol­ma­dım. Böy­le bir, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın ba­sın açık­la­ma­sı şek­lin­de du­yu­rul­du, çün­kü, ora­da bü­yük ba­şa­rı­sız­lık var.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - 2006 yı­lın­da ka­muf­le edil­miş­ti açık­lar, giz­len­miş­ti, şim­di on­lar ya­vaş ya­vaş or­ta­ya çı­kı­yor.

O ba­kım­dan, ko­nuş­tu­ğu­muz ko­nu­lar ra­ka­ma da­ya­lı ko­nu­lar, ko­nuş­tu­ğu­muz ko­nu­lar bir­bi­ri­mi­zi al­dat­ma­ma­mız ge­re­ken ko­nu­lar. Ra­kam­la­rı, bil­gi­le­ri doğ­ru ve­re­lim. Yo­rum ya­par­ken, her­kes bir ucun­dan, fark­lı bir şe­kil­de de­ğer­len­di­re­bi­lir, ama, ar­tık biz Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın açık­la­dı­ğı büt­çe ra­kam­la­rı­na gü­ven­mek is­ti­yo­ruz, ar­tık biz Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu­nun açık­la­dı­ğı ve­ri­le­re, bil­gi­le­re gü­ven­mek is­ti­yo­ruz. Ama, bu­ra­lar­da bir oy­na­ma, ka­muf­laj, gü­zel­leş­tir­me ya­pıl­dı­ğı za­man Tür­ki­ye'de doğ­ru de­ğer­len­dir­me yap­ma imkânı kal­maz. Bu da he­pi­miz için çok kö­tü olur, çok yan­lış de­ğer­len­dir­me­ler ya­pa­rız.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­yü­rek, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) -  To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

O ba­kım­dan, biz, dev­let ku­rum­la­rı­nın, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın, Plan­la­ma­nın ve Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu­nun açık­la­dı­ğı ra­kam­la­rın doğ­ru ol­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz, bun­la­ra gü­ven­mek is­ti­yo­ruz. Bu nok­ta­da­ki ka­muf­laj­la­rı, bu nok­ta­da­ki çar­pıt­ma­la­rı bü­yük bir üzün­tüy­le kar­şı­lı­yo­ruz.

Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­se say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­yü­rek.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.09

 

 

 

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.21

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 72'nci Bir­le­şi­mi'nin Be­şin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1347 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Hükûmet ve Ko­mis­yon ye­rin­de.

Şim­di, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­zaf­fer Baş­top­çu.

Bu­yu­run efen­dim.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Vaz­geç­tim.

BAŞ­KAN - Edir­ne Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Nec­det Bu­dak. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run efen­dim.

NEC­DET BU­DAK (Edir­ne) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1347 sa­yı­lı Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da söz al­ma­yı dü­şün­mü­yor­dum, an­cak, Edir­ne mil­let­ve­ki­li ola­rak, özel­lik­le dört ta­ne sı­nır ka­pı­sı olan Edir­ne'yi sı­nır ti­ca­re­ti ba­kı­mın­dan çok ya­kın­dan il­gi­len­dir­di­ği için söz al­dım. Edir­ne'de, özel­lik­le Yu­na­nis­tan'a, Bul­ga­ris­tan'a ken­di iş adam­la­rı­mı­zın, gi­riş çı­kış­lar­da bu har­cın yük­sek ol­ma­sı ne­de­niy­le, Edir­ne mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze, Ma­li­ye Ba­ka­nı­mı­za ve güm­rük­ler­den so­rum­lu Dev­let Ba­ka­nı­mı­za bu ko­nu­da çok yo­ğun bir ta­lep­le­ri ol­muş­tu. Bu ta­lep­le­rin di­ğer sı­nır il­le­rin­de­ki mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin de kat­kı­sıy­la bir­lik­te de­ğer­len­di­ri­lip, bir ya­sa tas­la­ğı hâli­ne ge­lip, bu ola­yın çö­zül­me­sin­den do­la­yı bir sı­nır ili mil­let­ve­ki­li ola­rak mem­nu­ni­ye­ti­mi di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

Özel­lik­le, bi­zim Edir­ne'de, geç­ti­ği­miz yıl­lar­da açı­lan, 2004 yı­lın­da açı­lan Ham­za­bey­li Sı­nır Ka­pı­sı da, yi­ne ka­ra ve de­niz ara­cı­lı­ğıy­la yük ta­şı­yan araç­la­rın mü­ret­te­ba­tın­dan yi­ne harç alın­ma­ma­sı ba­kı­mın­dan da yi­ne ay­rı bir önem arz edi­yor. Ta­bii, bu­ra­da ko­nuş­ma­cı­lar da di­le ge­tir­di­ler, 2 Mer­sin mil­let­ve­ki­li­miz. Bu­ra­da bi­zim grup­tan da Mer­sin mil­let­ve­kil­le­ri­miz, özel­lik­le Ana­mur ve Boz­ya­zı'dan ge­len AK Par­ti il­çe teş­ki­lat­la­rı­nın bu ak­şam mil­let­ve­kil­le­ri­ne ik­ram et­ti­ği Ana­mur mu­zuy­la il­gi­li te­şek­kür et­me­mi is­te­di­ler. Bu ara­da, onu da Mer­sin mil­let­ve­kil­le­ri­miz adı­na ger­çek­leş­ti­ri­yo­rum.

Ta­bii, 70 mil­yon­dan 15 mil­yo­na gel­me­si, hat­ta kal­dı­rıl­ma­sı çok gü­zel bir şey, an­cak, 78 yı­lın­dan bu ya­na ka­dar uy­gu­la­nan bir uy­gu­la­ma. Ta­bii, bu­gü­ne ka­dar, bi­raz ön­ce­ki mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­nin de ko­nuş­ma­la­rın­da di­le ge­tir­dik­le­ri gi­bi, as­lın­da, çağ­daş, sos­yal dev­let an­la­yı­şı ba­kı­mın­dan bu ver­gi­yi dik­ka­te al­dı­ğı­mız­da, dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi, hiç ol­ma­ma­sı­nı ar­zu ede­riz. Uzun yıl­lar­dır, 70 mil­yon, hat­ta 50 do­lar uy­gu­la­ma­sı­nın en azın­dan 15 mil­yo­na çe­kil­me­si ger­çek­ten se­vin­di­ri­ci. Ben, gö­nül is­ter ki di­yo­rum, millî ge­lir 2.500 do­lar­dan 5 bin do­la­ra, 10 bin do­la­ra ge­lir ve  10 bin do­la­ra gel­di­ğin­de özel­lik­le millî ge­lir art­tık­ça, Tür­ki­ye zen­gin­leş­tik­çe, yi­ne Tür­ki­ye'nin ka­sa­la­rı­nın de­lik­le­ri ka­pan­dık­ça bu tür ver­gi­le­rin ya­vaş ya­vaş önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de ta­ma­men kal­ka­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Bu­nun ba­sa­mak ba­sa­mak ola­ca­ğı inan­cın­da­yım.

Ay­rı­ca, şu­nu da söy­le­mek ge­re­ki­yor: Baş­ba­ka­nı­mız­dan bi­le bu ver­gi­nin alın­ma­sı çok önem­li. Çün­kü, 100 ki­şi­den 11'i bu­nu ödü­yor­muş ve bu­ra­da Hükûme­ti­mi­zin po­li­ti­ka­sı ta­ba­na yay­mak ve bu ta­ba­na ya­ya­rak bir eşit­lik, ka­nun­lar önün­de her­ke­sin eşit bir şe­kil­de fay­da­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak. Ör­ne­ğin, ya­pı­lan he­sap­la­ra gö­re, ay­nı çı­kış­la 8 mil­yon 250 bin ki­şi­den 15 YTL al­dı­ğı­mız­da 123 mil­yon ya­par ki, şu an­da­ki alı­nan 79 mil­yon YTL. Bu ba­kım­dan da önem­li.

Yi­ne, bir baş­ka öne­mi, sos­yal ada­let an­la­yı­şı ba­kı­mın­dan… Bu­ra­dan ge­len pa­ra­nın Top­lu Ko­nut İda­re­si ta­ra­fın­dan ih­ti­yaç sa­hip­le­ri­ne ev ka­zan­dır­mak adı­na, yıl­da yak­la­şık 4 bin ki­şi­ye, bir an­lam­da ek­mek  ver­mek de­mek. Ev de­mek, çün­kü, ek­mek de­mek. Bu an­lam­da, bu fay­da­nın da önem­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

Yi­ne, ken­di ilim­den ör­nek ve­re­cek olur­sam. İp­sa­la'da, Ke­şan'da, Edir­ne'de, Ye­ni­mu­ha­cir'de, Uzun­köp­rü'de sos­yal an­lam­da ih­ti­ya­cı olan fa­kir­le­re, yok­sul kent pro­je­le­riy­le, fa­kir kent pro­je­le­riy­le, top­lu ko­nut ça­lış­ma­la­rıy­la hiz­met ve­ril­me­si, bu­ra­dan ge­len pa­ra­lar­la sağ­la­nı­yor.

O ne­den­le, ben, bu ya­sa­nın, ül­ke­miz için ge­rek­li, fay­da­lı bir ya­sa ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­rum. Za­ten bü­tün ik­ti­dar-mu­ha­le­fet de bu an­lam­da an­laş­mış du­rum­da. Tür­ki­ye'nin millî ge­li­ri art­tık­ça ver­gi­ler­de­ki yük aza­la­cak. Bu­nun da top­lu­ma sos­yal an­lam­da çok bü­yük fay­da­lar ge­ti­re­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Ben, da­ha faz­la vak­ti­ni­zi al­ma­mak için, Edir­ne­li­ler adı­na, sı­nır ili­mi­zin ta­lep­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ger­çek­le­şen bu ta­sa­rı­nın ül­ke­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. Say­gı ve sev­gi­le­ri­mi su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Bu­dak.

Şim­di, so­ru-ce­vap kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

Efen­dim, Sa­yın Tü­tün­cü, bu­yu­run.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. Ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­na ba­zı so­ru­lar yö­nelt­mek is­ti­yo­rum.

Bi­rin­ci­si: Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı, ki, bu­nu biz "kel­le ver­gi­si" ola­rak ni­te­li­yo­ruz. Bu kel­le ver­gi­si dün­ya­da han­gi ül­ke­de uy­gu­la­nı­yor? Bi­rin­ci so­rum bu.

İkin­ci­si: Dört bu­çuk yıl­dan bu ya­na bu kel­le ver­gi­si alı­nı­yor, do­ku­za beş ka­la, ya­ni ik­ti­da­rı­nı­zın so­nun­da böy­le bir dü­zen­le­me yap­ma­ya ne­den ge­rek gör­dü­nüz?

Üçün­cü so­rum ise, mev­cut uy­gu­la­ma­nın 70-75 tril­yon li­ra­lık bir ge­lir ge­tir­di­ği­ni, ye­ni dü­zen­le­me­nin ise da­ha faz­la bir ge­lir sağ­la­ya­ca­ğı­nı, az ön­ce AKP'den bir söz­cü ar­ka­da­şı­mız ifa­de et­ti. Ger­çek ge­lir, bu uy­gu­la­ma­dan son­ra ne ka­dar tah­min edil­mek­te­dir? Da­ha iyi an­la­şıl­ma­sı için yi­ne­li­yo­rum Sa­yın Baş­kan, izin ve­rir­se­niz: Şu an­da­ki mev­cut uy­gu­la­ma­da ne ka­dar ge­lir var­dır ve ya­sa de­ği­şik­li­ğin­den son­ra ge­lir ar­tı­şı ne ka­dar bek­len­mek­te­dir?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Işık, bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Ba­ka­nım, çı­kış har­cı ne za­man­dan be­ri alın­mak­ta­dır? Yıl­lık or­ta­la­ma­sı ne ka­dar­dır? Baş­lan­gıç ta­ri­hi ne­dir? Mik­tar ne ka­dar­dır? Şu an­ki ya­say­la 15 YTL'ye dü­şü­rü­lü­yor; bu­ra­dan el­de edi­len ge­lir ne­re­ye ak­ta­rı­la­cak? Bu­gü­ne ka­dar el­de edi­len ge­lir ne­re­ye ak­ta­rı­lı­yor­du? En önem­li­si, bu­gün­den iti­ba­ren, ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sın­dan iti­ba­ren han­gi fo­na ak­ta­rı­la­cak?

Te­şek­kür ede­rim, sağ olun.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL GÜ­VEN­LİK BA­KA­NI MU­RAT BA­ŞES­Gİ­OĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım. So­ru so­ran de­ğer­li Tü­tün­cü'ye ve Sa­yın Işık'a da çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık'ın so­ru­su­nu ce­vap­la­mak is­ti­yo­rum ön­ce­lik­le. 2001 yı­lın­da ma­lum uy­gu­la­ma baş­la­mış bu­lun­mak­ta­dır. Son iki yıl­da, 2005 yı­lın­da 79,5 mil­yon YTL ya­hut da 79,5 tril­yon, 2006 yı­lın­da da 94,7 mil­yon YTL yurt dı­şı çı­kış har­cı tah­si­la­tı ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir. Bu son iki yıl­da ger­çek­leş­ti­ri­len bu tah­si­lat, doğ­ru­dan doğ­ru­ya TO­Kİ'ye dev­re­dil­miş­tir. Ge­lir du­ru­mu dü­şük va­tan­daş­la­rı­mı­zın ko­nut sa­hi­bi ol­ma­sı­na yar­dım­cı ol­mak ama­cıy­la, iki yı­lın, 2005 ve 2006  yı­lı­nın tah­si­lat­la­rı TO­Kİ'ye dev­re­dil­miş ve ora­da kul­la­nıl­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür.

Şim­di, Sa­yın Tü­tün­cü'nün so­ru­su­na bu­ra­dan geç­mek is­ti­yo­rum. 2006 yı­lın­da 94,7 mil­yon YTL… Yüz­de 10'luk bir ar­tış ön­gö­rül­mek­te­dir, ya­ni, 100 mil­yon YTL'yi ge­çe­cek bir tah­si­lat ön­gö­rül­mek­te­dir.

"Baş­ka ül­ke­ler­de ör­ne­ği var mı?" Baş­ka ül­ke­ler­de tam bi­zim­ki­ne ben­zer bir ör­nek ol­ma­ya­bi­lir, ama, ço­ğu ül­ke­de de ha­va­alan­la­rın­da bu­na ben­zer harç­lar alın­dı­ğı ma­lum­dur.

Bu­ra­da, ta­bii, "Ne­den son da­ki­ka­da bu ka­nu­nu çı­kar­ma ih­ti­ya­cı du­yul­du?" Ha­yır, da­ha ya­sa­ma fa­ali­yet­le­ri­miz de­vam edi­yor. Mec­li­si­miz, son da­ki­ka­ya ka­dar el­bet­te ya­sa­ma gö­re­vi­ni yap­ma has­sa­si­ye­ti içe­ri­sin­de ola­cak. Bu­ra­da va­tan­daş­la­rı­mı­zın le­hi­ne bir du­rum söz ko­nu­su. Ko­nuş­ma­cı­lar da ifa­de et­ti­ler, 70 YTL olan yurt dı­şı har­cı 15 YTL'ye in­di­ril­mek­te­dir. Ay­rı­ca, yir­mi üç mu­afi­yet kal­dı­rıl­mak­ta bir­kaç is­tis­na dı­şın­da, her­kes bu ge­nel uy­gu­la­ma­ya ta­bi ola­cak­tır. İşin bü­rok­ra­si­si de son de­re­ce ha­fif­le­til­mek­te­dir. Bi­let ve mak­buz su­re­tiy­le de bu harç­la­rın tah­si­la­tı da­ha ko­lay­laş­tı­rı­la­cak, va­tan­da­şa da­ha ko­lay­lık sağ­la­na­cak­tır.

Evet, te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

YURT DI­ŞI­NA ÇI­KIŞ HAR­CI HAK­KIN­DA KA­NUN İLE ÇE­ŞİT­Lİ KA­NUN­LAR­DA

DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI HAK­KIN­DA KA­NUN TA­SA­RI­SI

Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı

MAD­DE 1- (1) Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti pa­sa­por­tu ile yurt dı­şı­na çı­kış ya­pan­lar­dan çı­kış ba­şı­na 15 YTL harç alı­nır.

(2) Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı­nın mü­kel­le­fi, yurt dı­şı­na çı­kış ya­pan ki­şi­ler­dir.

(3) Çı­kış ta­ri­hi iti­ba­rıy­la son bir yıl­da al­tı ay­dan faz­la yurt dı­şın­da ika­met eden­ler ve 7 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış olan­lar ile yurt dı­şı­na ti­ca­ri amaç­la se­fer ya­pan ka­ra, de­niz, ha­va ve de­mir­yo­lu top­lu ta­şı­ma ve yük ta­şı­ma araç­la­rı­nın mü­ret­te­ba­tın­dan yurt dı­şı­na çı­kış har­cı alın­maz.

(4) Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı; ka­ra, de­niz, ha­va ve de­mir­yo­lu top­lu ta­şı­ma araç­la­rı ile ger­çek­leş­ti­ri­len çı­kış­lar­da bi­le­tin dü­zen­len­di­ği an­da ve bi­let üze­rin­de ay­rı­ca gös­te­ril­mek su­re­tiy­le bi­le­ti dü­zen­le­yen­ler ta­ra­fın­dan tah­sil edi­lir. Harç tah­si­la­tı­nı ya­pan ger­çek ya da tü­zel ki­şi­ler bu şe­kil­de tah­sil et­tik­le­ri har­cı, ge­lir ve­ya ku­rum­lar ver­gi­si ba­kı­mın­dan bağ­lı ol­duk­la­rı ver­gi da­ire­si­ne bir be­yan­na­me ile bil­dir­mek ve be­yan­na­me ver­me sü­re­si­ni ta­kip eden üç gün için­de öde­mek­le yü­küm­lü­dür­ler. Be­yan­na­me­ler, her ayın bir ila on­be­şin­ci ve onal­tı ila so­nun­cu gün­le­ri­ne ait iki dö­nem için ay­rı ay­rı dü­zen­le­nir ve her ayın on­be­şin­ci ve so­nun­cu gü­nü­nü ta­kip eden ye­di gün için­de il­gi­li ver­gi da­ire­si­ne ve­ri­lir.

(5) Yurt dı­şın­da dü­zen­le­nen bi­let­le­re iliş­kin ver­gi so­rum­lu­lu­ğu, ta­şı­ma­yı ya­pan fir­ma­la­ra ait­tir.

(6) Bi­le­tin çı­kış ya­pıl­ma­dan ön­ce ip­tal edil­me­si du­ru­mun­da, tah­sil edi­len harç ia­de edi­lir.

(7) Bi­let dü­zen­len­me­yen du­rum­lar­da harç, mak­buz mu­ka­bi­li tah­sil edi­lir.

(8) Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ne gö­re öde­nen harç, kat­ma de­ğer ver­gi­si mat­ra­hı­nın he­sa­bın­da dik­ka­te alın­maz.

(9) Ge­lir İda­re­si Baş­kan­lı­ğı; har­ca ta­bi iş­lem­le­re ta­raf olan­la­rı ver­gi­nin öden­me­sin­den so­rum­lu tut­ma­ya, har­ca iliş­kin be­yan dö­nem­le­ri­ni, tah­si­lat tu­ta­rı­na bağ­lı ola­rak, ay­lık ya da üçer ay­lık dö­nem­ler iti­ba­rıy­la tes­pit et­me­ye, har­cın ia­de­si­ne ve mak­buz mu­ka­bi­li tah­si­li­ne iliş­kin usul ve esas­lar ile bu mad­de­nin uy­gu­lan­ma­sı­na iliş­kin di­ğer usul ve esas­la­rı be­lir­le­me­ye yet­ki­li­dir.

BAŞ­KAN -  Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Abu­şoğ­lu. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi, par­tim adı­na say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da bu mad­de üze­rin­de ko­nuş­mak ar­zum, ko­nuş­mak ta­le­bim söz ko­nu­su de­ğil­di, ama, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­le­ri­nin bu­ra­da di­le ge­tir­dik­le­ri gö­rüş­ler doğ­rul­tu­sun­da mut­lak su­ret­te ba­zı hu­sus­la­rı açık­lı­ğa ka­vuş­tur­mak ve özel­lik­le de si­zi hal­ka şikâyet et­mek üze­re bu­ra­da­yım. Si­zi hal­ka şikâyet et­mek üze­re bu­ra­da­yım, ni­çin? Ben söy­le­mi­yo­rum, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­sü Sa­yın Bu­dak söy­le­di: "Bu ye­ni dü­zen­le­mey­le, es­ki­den 75 mil­yon top­lu­yor­duk, şim­di 125 mil­yon top­lar hâle gel­dik." İn­sa­fı­nız ku­ru­sun de­sem ye­ri. Bir ta­raf­tan iş­siz­lik, bir ta­raf­tan ge­lir da­ğı­lı­mı ada­let­siz­li­ği, bir ta­raf­tan 17 mil­yon sa­yı­sı­na va­ran ye­şil kart, bir ta­raf­tan da­ğı­tı­lan kö­mür, bir ta­raf­tan da­ğı­tı­lan er­zak -hal­kı­mız bun­la­ra muh­taç- bir ta­raf­tan da es­ki­den 75 mil­yon top­lar­ken, şim­di 125 mil­yon li­ra top­la­ma­ya yö­ne­lik bir ver­gi dü­zen­le­me­si. Bu mu ada­let? Bu mu "Ada­let ve Kal­kın­ma"nın için­de­ki ada­let an­la­yı­şı­nız? Ay­rı­ca, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­le­ri şu­nu ifa­de edi­yor: "Ki­şi ba­şı­na ge­lir 2.500 do­lar­dan 5 bin do­la­ra, 5 bin do­lar­dan da 10 bin do­la­ra çı­kın­ca bu ver­gi­ler ya­vaş ya­vaş kal­ka­cak." Bu ver­gi­le­rin özü ve esa­sı ne­dir, ön­ce­lik­le ona ba­ka­lım.

Ben­den ön­ce ko­nu­şan ge­rek Ana­va­tan Par­ti­si ve ge­rek­se de CHP söz­cü­sü ifa­de et­ti, bu ver­gi, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı ve­ya yurt dı­şı­na çı­kış ver­gi­si adı al­tın­da za­man za­man uy­gu­la­nan bu ver­gi­nin esa­sı, eko­no­mik kriz dö­nem­le­rin­de dö­viz kri­zi­ne, dış öde­me güç­lü­ğü­ne dü­şen ül­ke­nin yurt dı­şı­na dö­viz çı­kış­la­rı­nı kı­sıt­la­mak ve sı­nır­lan­dır­mak ve bir de yurt dı­şı­na çı­kan var­lık­lı ki­şi­ler­den ge­lir el­de et­mek üze­re dü­zen­le­di­ği ve uy­gu­la­dı­ğı bir ver­gi.

İlk uy­gu­la­ma­ya kon­du­ğu yıl 78'den bu ya­na Tür­ki­ye'de zen­gin­leş­me apa­çık ve ba­riz, or­ta­da. 78'den bu ya­na bu ver­gi­nin kal­dı­rıl­ma­sı ge­re­kir­ken, si­zin ik­ti­da­rı­nız sa­ye­sin­de bu ver­gi gi­de­rek yay­gın­laş­tı­rı­lı­yor. Es­ki­den ver­gi mü­kel­le­fi ol­ma­yan ki­şi de ar­tık ver­gi mü­kel­le­fi ko­nu­mu­na ge­ti­ri­li­yor. Bu mu ver­gi ada­le­ti?

Za­ten, hal­kı­mız dün­ya­da dü­şük ge­lir grup­la­rın­dan. En yük­sek dü­zey­de ver­gi alan ül­ke­le­rin ba­şın­da ge­li­yo­ruz. Bu yet­mi­yor­muş gi­bi bir de Al­man­ya'da­ki oğ­lu­nun, kı­zı­nın, to­ru­nu­nun has­re­tiy­le ya­şa­yan ve Al­man­ya'ya has­bel­ka­der bir se­ya­hat imkânı bu­lan ki­şi­den siz tu­tup 15 YTL de ila­ve bir ver­gi ala­cak­sı­nız.

Ha­ni ül­ke zen­gin­le­şi­yor­du si­zin sa­ye­niz­de! 2.500 do­lar­dan, ki­şi ba­şı­na ge­lir, 5 bin do­la­ra çık­mış­tı! Ha­ni eko­no­mik kriz gi­de­rek Tür­ki­ye'den uzak­la­şı­yor­du! Öy­ley­se, kriz dö­nem­le­rin­de ko­nan bu ver­gi­yi siz ni­çin hâlâ yay­gın­laş­tır­mak ve hal­kın ce­bin­den al­dı­ğı­nız pa­ra­yı 75'ten 125'e çı­ka­ra­cak bir uy­gu­la­ma­yı ni­çin ge­ti­ri­yor­su­nuz? Bı­ra­kı­nız ol­du­ğu yer­de kal­sın, 75 mil­yon li­ra öde­me­ye de­vam et­sin.

Siz, yet­mi­yor­muş gi­bi bu 75 mil­yon li­ra, var­lık­lı ki­şi­le­rin öde­di­ği bu 75 mil­yon li­ra­yı gö­rev ge­re­ği yurt dı­şı­na çı­kan me­mur­dan da ala­cak­sı­nız, te­da­vi için yurt dı­şı­na gi­de­cek has­ta­dan da ala­cak­sı­nız. Vel­ha­sıl "kel­le ver­gi­si" adı al­tın­da­ki bu ver­gi­yi, "öde­me gü­cü var mı yok mu"su­na bak­ma­dan her önü­nü­ze ge­len­den bu­nu ala­cak­sı­nız.

Üs­te­lik de bu ver­gi­nin so­rum­lu­su kim? Yurt dı­şı­na se­ya­ha­ti dü­zen­le­yen, yurt dı­şı­na se­ya­ha­te ara­cı­lık eden acen­te­ler, bi­let ke­sen­ler. Siz, dev­le­te ge­lir ol­sun di­ye top­la­dı­ğı­nız bu ver­gi­nin, iki üç ay­lık -muh­te­me­len- dö­nem­ler hâlin­de ma­li­ye­ye öden­me­si­ni sağ­la­ya­cak­sı­nız ve bu iki üç ay­lık dö­nem içe­ri­sin­de de mut­lak su­ret­te bun­la­rın fi­nans­ma­nı­nı sağ­la­ya­cak. Bun­la­rı di­le ge­tir­me­ye­lim mi, bu yan­lış­la­rı?

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) - Ge­tir­din, ta­mam, Al­lah ra­zı ol­sun!

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bu halk, ver­gi öde­mek­ten bık­tı. Ma­li­ye Ba­ka­nı, kal­kıp her ko­nuş­ma­sın­da di­yor ki: "Biz, ver­gi tah­si­la­tı­nı ar­tır­dık." Bu­gü­ne ka­dar, dün­ya­nın hiç­bir ül­ke­sin­de, ver­gi tah­si­la­tı­nı, ver­gi ge­lir­le­ri­ni ar­tır­dı­ğı­nı, gi­de­rek ver­gi­le­ri ağır­laş­tır­dı­ğı­nı, üze­ri­ne ba­sa ba­sa, bir hü­ner­miş gi­bi, if­ti­har ede­rek söy­le­yen bir Ma­li­ye Ba­ka­nı sa­de­ce biz­de var.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Bas­kı ve teh­dit­le alı­yor­lar za­ten.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ye­ter ar­tık, bu mil­le­tin ver­gi di­ye…

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Ver­gi­ler azal­dı.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - …yurt dı­şı­na çı­kış ver­gi­si adı al­tın­da, kat­ma de­ğer ver­gi­si adı al­tın­da ver­gi­ler, ne­re­si azal­dı? Bul­gur­dan hâlâ yüz­de 8 kat­ma de­ğer ver­gi­si alı­yor­su­nuz.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - İlaç­ta kaç?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Al­lah'tan kor­kun, bul­gu­ru kim yi­yor? Ma­dem dü­şü­re­cek­si­niz, ma­dem ver­gi­le­ri in­di­ri­yor­su­nuz, in­di­rin ba­ka­lım şu bul­gur­da­ki KDV'yi yüz­de 1'e, fa­kir fu­ka­ra se­vin­sin.

Nİ­YA­Zİ PAK­YÜ­REK (Bur­sa) - Bir da­ha­ki se­fe­re.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - 1 mil­yon li­ra­ya al­dı­ğı bul­gu­ru 900 bi­ne alır hâle gel­sin.

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Ge­le­cek… Ge­le­cek…

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Al­nı­nı­zı ka­rış­la­rım si­zin, ama, ya­pa­maz­sı­nız. Si­zin li­te­ra­tü­rü­nüz­de, si­zin lü­ga­ti­niz­de, fa­ki­re kat­kı ya­pa­cak her­han­gi bir uy­gu­la­ma söz ko­nu­su de­ğil. Sa­de­ce ne ya­par­sı­nız bi­li­yor mu­su­nuz, ku­rum­lar ver­gi­si­ni, üç­te 1 ora­nın­da, yüz­de 30 ora­nın­da in­di­rir­si­niz. Ki­me ya­rar bu? Ha­ri­ri'ye ya­rar.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Zen­gi­ne…

ALİ KE­MAL DE­VE­Cİ­LER (Ba­lı­ke­sir) - Ofer'e ya­rar, Ofer'e!

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­le­kom'u sat­tı­nız, ar­ka­sın­dan, Ha­ri­ri'ye yıl­da 500 mil­yon YTL ila­ve ge­lir imkânı sağ­la­ya­cak ku­rum­lar ver­gi­si dü­zen­le­me­si yap­tı­nız. Ben mi yap­tım bu­nu, mu­ha­le­fet mi yap­tı, mu­ha­le­fe­tin tek­li­fi üze­ri­ne mi yap­tı­nız? Ama, Ha­ri­ri'ye, sen al Türk Te­le­kom'u, biz sa­na na­sıl ol­sa ver­gi in­di­ri­mi­ni uy­gu­la­ya­ca­ğız iki ay son­ra de­di­niz ve Ha­ri­ri'nin öde­di­ği, Te­le­kom'a öde­di­ği pa­ra­nın ta­ma­mı­nı, her yıl 500 mil­yon li­ra ona ye­ni ila­ve ge­lir imkânı sağ­la­ya­rak on se­ne­de amor­ti et­me imkânı sağ­la­dı­nız.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Ev te­le­fon­la­rı­na zam yap­tı­lar za­ten.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­le­kom'dan söz açıl­mış­ken, söy­le­ye­cek o ka­dar çok şey var ki! Sa­bit üc­ret me­se­le­si. Yurt içi, yurt dı­şı te­le­fon gö­rüş­me­le­ri­nin ay­nı fi­ya­ta in­di­ril­me­si. Gü­ya siz ne yap­tı­nız? Özel­leş­tir­di­niz, re­ka­be­te açık hâle ge­tir­di­niz; sa­tın alan ya­ban­cı­lar da Türk mil­le­ti­nin ce­bin­den her se­fe­rin­de bi­raz da­ha al­mak, bi­raz da­ha ka­çır­mak nok­ta­sın­da bir­bir­le­riy­le ya­rı­şır hâle gel­di­ler. Bu mu si­zin ada­le­ti­niz? Bu mu si­zin öğ­re­ne­gel­di­ği­niz? Adil dü­zen­den öğ­ren­di­ği­niz ada­let an­la­yı­şı bu mu?

Sa­yın Er­ba­kan Ho­ca'nın si­zin bu uy­gu­la­ma­la­rı­nı­zı gör­dük­çe içi cız edi­yor­dur, si­ze si­ya­set nok­ta­sın­da, na­sıl olup da bu ica­ze­ti ver­di­ği nok­ta­sın­da herhâlde piş­man­lık du­yu­yor­dur.

AB­DUL­LAH ER­DEM CAN­Tİ­MUR (Kü­tah­ya) - Ana­va­tan Par­ti­si­nin koy­du­ğu ver­gi­le­ri AK Par­ti  in­di­ri­yor.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - O ba­kım­dan, ön­ce­lik­le, adil ol­mak nok­ta­sın­da, top­lu­mun her ke­si­mi­ne ada­let­le yak­laş­mak nok­ta­sın­da­ki il­ke­den ve pren­sip­ten ta­viz ver­me­yi­niz. Ak­si tak­dir­de, bu mil­le­tin geç­miş ik­ti­dar­la­ra yap­tı­ğı gi­bi si­ze de vu­ra­ca­ğı şa­mar, si­zin fe­le­ği­ni­zin şaş­ma­sı­na ye­ter­li ola­cak­tır. Geç­miş ik­ti­dar­la­ra ve­ri­len ders­ten ye­te­ri ka­dar ders çı­kar­ma­yan­lar…

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) - Şa­ma­rı vur­dun, ye­ter!

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - …geç­miş ik­ti­dar­lar­dan da­ha kö­tü, da­ha re­zil du­ru­ma düş­me­ye müs­ta­hak­tır der, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Abu­şoğ­lu.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Ada­na Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ke­mal Sağ.

Bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL SAĞ (Ada­na) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1347 sı­ra sa­yı­lı Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ko­nuş­ma­ma baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; özel­lik­le son za­man­lar­da AKP Hükûme­ti­nin ha­zır­la­ya­rak Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne sun­du­ğu ta­sa­rı­la­rın ge­nel ge­rek­çe­le­ri­ni oku­ma­nın bi­le, gün­dem­de ne­yin tar­tı­şı­la­ca­ğı­nı ve so­nu­ca bağ­la­na­rak ka­nun­la­şa­ca­ğı­nı bil­mek açı­sın­dan son de­re­ce öğ­re­ti­ci ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Zi­ra, AKP Hükûme­ti­nin hal­ka rağ­men sür­dür­dü­ğü po­li­ti­ka­la­rın tek tek ka­nun­lar ba­zın­da so­mut­laş­tı­ğı ve mız­ra­ğın çu­va­la sığ­ma­dı­ğı yer­ler, ge­nel­lik­le Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­la­rın ge­nel ge­rek­çe­le­ri ol­mak­ta­dır. İş­te, üze­rin­de ko­nuş­mak­ta ol­du­ğu­muz Yurt Dı­şı­na Çı­kış Har­cı Hak­kın­da Ya­sa Ta­sa­rı­sı da bun­lar­dan bi­ri­si du­ru­mun­da­dır.

Sa­yın Baş­ka­nım, ko­nuş­mam mı ge­re­ki­yor, din­le­mem mi ge­re­ki­yor aca­ba?

BAŞ­KAN - Sa­yın Sağ, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

Ar­ka­daş­lar, Sa­yın Ha­ti­bi din­le­ye­lim. Doğ­ru, Ge­nel Ku­rul­da uğul­tu var.

KE­MAL SAĞ (De­vam­la) - Ge­nel­de ko­nuş­ma­cı­la­rı din­le­se­ler bel­ki ba­zı şey­le­ri öğ­ren­me şan­sı­nı ya­ka­la­ya­cak­lar, ama, din­le­me­mek­te ıs­rar edi­yor­lar.

Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı hak­kın­da Hükûmet ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ka­nun­laş­ma­sı hâlin­de, 70 YTL olan yurt dı­şı çı­kış har­cı 15 YTL'ye in­di­ril­miş ola­cak­tır. Bil­di­ği­niz gi­bi, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı­nın ta­ri­hi 70'le­re ka­dar uza­nır. O yıl­lar­da, dış se­ya­hat har­ca­ma­la­rı ver­gi­si uy­gu­lan­mak­tay­dı. 80'li yıl­lar­da bu ver­gi kal­dı­rıl­dı ve ye­ri­ne Top­lu Ko­nut Fo­nu ge­ti­ril­di. 2001 yı­lı­na ka­dar de­vam eden bu uy­gu­la­ma, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı uy­gu­la­ma­sıy­la son bul­du. Hâli­ha­zır­da, yurt dı­şı­na çı­kış har­cı, yurt dı­şı­na çı­kış ka­pı­la­rın­da bu­lu­nan güm­rük say­man­lık­la­rın­ca, say­man­lık bu­lun­ma­yan yer­ler­de ise Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü men­sup­la­rın­ca, say­man mu­te­met­le­ri adı­na tah­sil edil­mek­te­dir. Mev­cut uy­gu­la­ma­da, yurt dı­şı­na çı­kış har­cın­dan mu­af tu­tu­la­cak olan­lar Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca be­lir­len­mek­te­dir. Baş­lan­gıç­ta on beş ko­nu­da mu­afi­yet dü­şü­nül­müş iken, bu­gün bu mu­afi­yet sa­yı­sı yir­mi üçe çı­ka­rıl­mış­tır. Son üç yı­lın ve­ri­le­ri in­ce­len­di­ğin­de, pa­sa­port­la yurt dı­şı­na çı­kış ya­pan­lar­dan yak­la­şık ola­rak 2003 yı­lın­da yüz­de 15'inin, 2004 yı­lın­da yüz­de 13'ünün ve 2005 yı­lın­da yüz­de 14'ünün bu har­cı öde­di­ği, yurt dı­şı­na çı­kan in­san­la­rın or­ta­la­ma yüz­de 85'inin ise bu har­cı öde­me­di­ği gö­rül­mek­te­dir.

Harç tu­ta­rı­nın nis­pe­ten yük­sek be­lir­len­miş ol­ma­sı, öde­me pro­se­dü­rün­de ya­şa­nan so­run­lar ile mu­afi­yet uy­gu­la­ma­sı ve bü­rok­ra­tik iş­lem­ler do­la­yı­sıy­la ya­şa­nan olum­suz­luk­lar, ya­sa­nın göz­den ge­çi­ril­me­si ve ye­ni dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı­nı şart kıl­mış­tır. Bu dü­zen­le­mey­le, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti pa­sa­por­tu ta­şı­yan ve yurt dı­şı­na çı­kış ya­pan­lar söz ko­nu­su har­cın mü­kel­le­fi ola­cak­lar ve yurt dı­şı­na her çı­kış için 15 YTL öde­ye­cek­ler­dir. Yurt dı­şı­na çı­kan­lar bu har­cın mü­kel­le­fi ola­cak­tır. Çı­kış ta­ri­hi iti­ba­rıy­la son bir yıl­da al­tı ay­dan faz­la yurt dı­şın­da ika­met eden­ler ve ye­di ya­şı­nı dol­dur­ma­mış olan­lar ile yurt dı­şı­na ti­ca­ri amaç­la se­fer ya­pan ka­ra, de­niz, ha­va ve de­mir yo­lu top­lu ta­şı­ma ve yük ta­şı­ma araç­la­rı­nın mü­ret­te­ba­tın­dan bu harç alın­ma­ya­cak­tır.

Yurt dı­şı­na çı­kış har­cı, ka­ra, de­niz, ha­va ve de­mir yo­lu top­lu ta­şı­ma araç­la­rıy­la ger­çek­leş­ti­ri­len çı­kış­lar­da bi­le­tin dü­zen­len­di­ği an­da ve bi­let üze­rin­de ay­rı­ca gös­te­ril­mek üze­re bi­le­ti dü­zen­le­yen­ler ta­ra­fın­dan tah­sil edi­le­cek­tir. Tah­si­lat­lar, be­yan­na­mey­le, bağ­lı bu­lu­nu­lan ver­gi da­ire­si­ne be­yan edi­lip öde­ne­cek­tir. Yurt dı­şı­na gö­rev­li ola­rak çı­kan ka­mu gö­rev­li­le­ri­ne ise bu harç dev­let ta­ra­fın­dan öde­ne­cek. "Alın­ma­ya­cak." de­ni­li­yor ama, as­lın­da alı­na­cak, ama, dev­let ta­ra­fın­dan tek­rar öde­ne­cek­tir.

Bu hu­sus­lar es­ki ve ye­ni dü­zen­le­me­le­rin mu­ka­ye­se­siy­le or­ta­ya çı­kan so­nuç­lar­dır. Ama, ge­nel ge­rek­çe ile mad­de ge­rek­çe­si­nin kar­şı­laş­tı­rı­la­rak da­ha ya­kın­dan ba­kıl­ma­sı hâlin­de, as­lın­da, bu dü­zen­le­me­nin harç tu­ta­rı­nın in­di­ril­me­si yo­luy­la harç öde­mek du­ru­mun­da olan yurt­taş­la­rı­mız le­hi­ne bir hü­küm içe­ri­yor gi­bi gö­rün­me­si­ne rağ­men, mu­afi­yet sı­nır­la­rı­nın cid­di bi­çim­de da­ral­tı­la­rak harç ge­lir­le­ri­nin ar­tı­rıl­ma­sı­nı he­def­le­di­ği açık­tır. Hükûmet bu dü­zen­le­me ile uy­gu­la­ma­nın dı­şın­da bı­rak­tı­ğı ki­mi yurt­taş­la­rı bir baş­ka dü­zen­le­me ile uy­gu­la­ma kap­sa­mı­na al­mak­ta­dır, hep­si bu.

Oy­sa, gö­nül is­ter­di ki, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne tam üye­lik yo­lun­da iler­le­yen ül­ke­miz, Bir­lik üye­si ül­ke­ler­le ay­nı doğ­rul­tu­da bir dü­zen­le­me ya­pa­rak ken­di yurt­taş­la­rın­dan bu har­cı tah­sil et­me­sin. Yi­ne, gö­nül is­ter­di ki, Ana­ya­sa'mı­zın 23'ün­cü mad­de­sin­de "Yer­leş­me ve se­ya­hat hür­ri­ye­ti" baş­lı­ğı ile dü­zen­len­miş olan ve sa­de­ce va­tan­daş­lık öde­vi ya da ce­za so­ruş­tur­ma­sı ve­ya ko­vuş­tur­ma­sı se­be­biy­le hiç­bir şe­kil­de sı­nır­lan­ma­ya­ca­ğı be­lir­ti­len va­tan­da­şın yurt dı­şı­na çık­ma hür­ri­ye­ti­nin ma­li se­bep­le de ol­sa sı­nır­la­na­ma­ya­ca­ğı bir dü­zen­le­me ya­pıl­sın ve gö­nül is­ter­di ki, Ba­tı­lı ül­ke yurt­taş­la­rın­dan uy­gar ve mo­dern bir ya­şa­mı gör­me ve is­te­me ba­kı­mın­dan hiç­bir ek­si­ği ol­ma­yan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin say­gın yurt­taş­la­rı, sa­de­ce yurt dı­şı­na çı­kı­yor ve bu is­tek­le­ri­ne uy­gun bir se­ya­hat ter­ci­hin­de bu­lu­nu­yor di­ye har­ca ta­bi bir mü­kel­lef -ta­bir bi­raz ka­ba, ama, ma­zur gö­rür­se­niz- "yo­lu­na­cak kaz" gi­bi de­ğer­len­di­ril­me­sin. Ya­ni, gö­nül is­ter­di ki, ar­tık bu harç­lar ta­ma­men kal­dı­rıl­sın ve va­tan­da­şı­mız bu ezi­yet­ten kur­tul­sun.

Pe­ki, siz ne di­yor­du­nuz? "Eko­no­mi her yön­den iyi du­rum­da" de­mi­yor muy­du­nuz? "Millî ge­lir şöy­le art­tı, enf­las­yon şöy­le düş­tü, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la şöy­le art­tı" de­mi­yor muy­du­nuz? "Büt­çe ar­tık açık de­ğil faz­la ve­ri­yor" de­mi­yor muy­du­nuz? Va­tan­daş, han­gi sö­zü­nü­ze ina­na­ca­ğı­nı şa­şı­rı­yor doğ­ru­su. Eğer, bu söz­le­ri­niz doğ­ruy­sa, yurt dı­şı har­cı­nı ne­den ta­ma­men kal­dır­mı­yor­su­nuz? Eğer, söz­le­ri­niz doğ­ru de­ğil­se, bu har­cın mik­ta­rı­nı ne­den azal­tı­yor­su­nuz, söy­ler mi­si­niz?

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Kal­dır­sak ona da iti­raz ede­cek­si­niz.

KE­MAL SAĞ (De­vam­la) - İza­ha­tı siz ya­pın be­ye­fen­di.

Son bir so­ruy­la ko­nuş­ma­mı ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu harç za­ma­nın­da ne­den 70 YTL ola­rak alı­nı­yor­du ve şim­di ne­den 15 YTL? Ne­den 25 de­ğil de, 15 ve­ya baş­ka bir ra­kam de­ğil? Aca­ba, bu ra­ka­mı ne­ye gö­re he­sap et­ti­niz, ben me­rak edi­yo­rum doğ­ru­su. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

70 do­lar alan biz de­ği­liz be­ye­fen­di. İn­şal­lah ge­lir­sek, ne ala­ca­ğı­mı­zı gö­rür­sü­nüz.

Söz­le­ri­mi ta­mam­lar­ken, AKP Hükûme­ti­nin mü­kel­lef yap­tı­ğı bi­rey­le­rin, yi­ne ve ye­ni­den Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin say­gın yurt­taş­la­rı ol­du­ğu­nu ha­tır­la­dı­ğı ya­rın­lar te­men­ni eder­ken, tüm ka­dın­la­rı­mı­zın ya­rın­ki Ka­dın­lar Gü­nü'nü en iç­ten di­lek­le­rim­le kut­lu­yor, on­la­ra mut­lu­luk ve esen­lik­ler di­li­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Sağ.

Mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler.. Ka­bul et­me­yen­ler…  Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ça­lış­ma sü­re­mi­zin bit­me­si­ne çok az bir za­man kal­mış­tır.  Bu ne­den­le, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni…

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ SA­BA­HAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Öner­ge var­dı.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Mad­de oy­lan­dı Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Mad­de ka­bul edil­di ya­ni, öner­ge gel­me­di bi­ze.

Tek­ri­ri mü­za­ke­re ta­le­bi­niz ola­bi­lir, çün­kü ben oy­la­dım. Ba­na gel­miş bir öner­ge yok.

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ SA­BA­HAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Sa­yın Baş­kan, bu siz­den bi­ze gel­di.

BAŞ­KAN - Ben­den gel­me­di.

Ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 8 Mart 2007 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

İyi ge­ce­ler di­li­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.55