DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 147
65’inci
Birleşim
20 Şubat 2007 Salı
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Avrupa Birliği
ile ilgili yıllık rapora ilişkin gündem dışı açıklaması ve Anavatan
Partisi Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı, CHP İstanbul Milletvekili
Onur Öymen, AK Parti Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun'un grupları
adına ve Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın da şahsı adına konuşmaları
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 25
milletvekilinin, İznik, Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının
araştırılarak bölgede sürdürülebilir gelişme sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/423)
2.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 60 milletvekilinin,
kamu yönetiminde vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini
hukuka aykırı kullandığı, İçişleri Bakanlığı üzerindeki gözetme
ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
görevinin gereklerine aykırı hareket ettiği, bazı asayiş olaylarındaki
tutumuyla suç delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında; Emniyet
Teşkilatında hukuk dışı gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfî uygulamalara
yol açtığı, görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş
olaylarına neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı
asayiş olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda suç delillerine
ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet ettiği iddiasıyla
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/13)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler'in
Gürcistan'a yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1205)
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, 3837 Sayılı
Kanunun Ek 9'uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin (2/895) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/434)
3.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Refik Saydam Aşı-Serum Enstitüsünün Kuruluşuna Dair Kanun Teklifi'nin
(2/67) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/435)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile 1326, 1261, 1275 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde
görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Geçen oturumda Meclisin çalışma saati tamamlandıktan
sonra da çalışmalara devam edildiği ve İç Tüzük ihlali yapıldığı
konusunda
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı: 1308)
4.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Taşıma
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1077) (S. Sayısı: 1023)
5.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1026) (S. Sayısı: 965)
6.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, çocuk
haklarının korunmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19587)
2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, adli
tıp alanındaki bilirkişiliğe ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/19749)
3.- Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Porsuk
Çayı ve Sarıyar Barajı'ndaki çevre sorunlarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19872)
4.- Çanakkkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, silahı
bulunmayan milletvekillerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/19883)
5.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, avukatlık
mesleğini sürdürüp sürdürmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19990)
6.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yetiştirme
yurtlarında uygulanan zorunlu istihdam programına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20039)
7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
özürlülere yönelik bir projenin uygulanmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20052)
8.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Genel
Kurulda görüşülen af niteliği taşıyan kanun tasarı ve tekliflerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili İsmail
ALPTEKİN'in cevabı (7/20826)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum
yaptı.
Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu, dünyada ve
ülkemizdeki iş geliştirme merkezlerinin kuruluş amaçları ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğu İş Geliştirme Merkezleri
Kanun Tasarısı'na ilişkin görüşlerini açıklamak üzere,
Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur, Türk Medeni
Kanunu'nun kabul edilişinin yıl dönümü münasebetiyle, sağlıklı
bir toplumun ön koşulu olan kadın-erkek eşitliğine ve bu eşitliğin
sağlanması için bir komisyon kurulmasının yararlarına ilişkin,
Gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun Milletvekili Ali Temür'ün, devlet destekli
tarım sigortasının fındık üreticisi açısından önemine ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
tarım sigortasıyla ilgili olarak bir açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 24'üncü sırasında yer alan 735 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin, bu kısmın 4'üncü sırasına alınmasına
ilişkin CHP,
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan 1260 sıra sayılı
(10/81, 10/234, 10/286) esas numaralı yaş sebze meyve ve kesme çiçek ile
narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla açılan Meclis
araştırması komisyonu raporunun Genel Kurulun 20/2/2007 Salı günkü
birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi,
Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın (1/1030) (S. Sayısı:
904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair
Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
20 Şubat 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşime 20.21'de son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Ahmet Gökhan
Sarıçam |
Yaşar Tüzün |
|
Kırklareli
|
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Küçük |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 85
16 Şubat 2007 Cuma
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20421) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20422) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20423) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20424) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20425) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20426) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20427) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20428) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20429) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20430) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
12.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20432) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20433) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20434) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20435) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20436) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20437) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20438) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20439) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20440) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20441) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20442)
(Başkanlığa geliş tarihi:
23.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
24.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
26.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20446) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20447) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20448) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20449) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20450)
(Başkanlığa geliş tarihi:
31.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20451) (Başkanlığa geliş tarihi:
32.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20452) (Başkanlığa geliş tarihi:
33.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20453) (Başkanlığa geliş tarihi:
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20454) (Başkanlığa geliş tarihi:
35.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20455) (Başkanlığa geliş tarihi:
36.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
37.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
38.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20458) (Başkanlığa geliş tarihi:
39.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20459) (Başkanlığa geliş tarihi:
40.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20460) (Başkanlığa geliş tarihi:
41.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20461) (Başkanlığa geliş tarihi:
42.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20462) (Başkanlığa geliş tarihi:
43.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20463) (Başkanlığa geliş tarihi:
44.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
45.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20465) (Başkanlığa geliş tarihi:
46.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20466) (Başkanlığa geliş tarihi:
47.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
48.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20468) (Başkanlığa geliş tarihi:
49.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20469) (Başkanlığa geliş tarihi:
50.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20470) (Başkanlığa geliş tarihi:
51.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20471) (Başkanlığa geliş tarihi:
52.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20472) (Başkanlığa geliş tarihi:
53.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20473) (Başkanlığa geliş tarihi:
54.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20474)
(Başkanlığa geliş tarihi:
55.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20475)
(Başkanlığa geliş tarihi:
56.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20476)
(Başkanlığa geliş tarihi:
57.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20477)
(Başkanlığa geliş tarihi:
58.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20478)
(Başkanlığa geliş tarihi:
59.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20479)
(Başkanlığa geliş tarihi:
60.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20480)
(Başkanlığa geliş tarihi:
61.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
62.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
63.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20483)
(Başkanlığa geliş tarihi:
64.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20484)
(Başkanlığa geliş tarihi:
65.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20485)
(Başkanlığa geliş tarihi:
66.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20486)
(Başkanlığa geliş tarihi:
67.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20487)
(Başkanlığa geliş tarihi:
68.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20488)
(Başkanlığa geliş tarihi:
69.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20489)
(Başkanlığa geliş tarihi:
70.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20491)
(Başkanlığa geliş tarihi:
72.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20492)
(Başkanlığa geliş tarihi:
73.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
74.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20494) (Başkanlığa
geliş tarihi:
75.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20495)
(Başkanlığa geliş tarihi:
76.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20496)
(Başkanlığa geliş tarihi:
77.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20497)
(Başkanlığa geliş tarihi:
78.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20498)
(Başkanlığa geliş tarihi:
79.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20499) (Başkanlığa geliş tarihi:
80.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20500) (Başkanlığa geliş tarihi:
81.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20501) (Başkanlığa geliş tarihi:
82.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20502) (Başkanlığa geliş tarihi:
83.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20503) (Başkanlığa geliş tarihi:
84.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20504) (Başkanlığa geliş tarihi:
85.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20505) (Başkanlığa geliş tarihi:
86.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20506) (Başkanlığa geliş tarihi:
87.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20507) (Başkanlığa geliş tarihi:
88.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
89.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20509) (Başkanlığa geliş tarihi:
90.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20510) (Başkanlığa geliş tarihi:
91.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20511) (Başkanlığa geliş tarihi:
92.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20512) (Başkanlığa geliş tarihi:
93.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20513) (Başkanlığa geliş tarihi:
94.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20514) (Başkanlığa geliş tarihi:
95.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20515) (Başkanlığa geliş tarihi:
96.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20516) (Başkanlığa geliş tarihi:
97.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20517) (Başkanlığa geliş tarihi:
98.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20518) (Başkanlığa geliş tarihi:
99.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20519) (Başkanlığa geliş tarihi:
100.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
101.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
102.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
103.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20523) (Başkanlığa geliş tarihi:
104.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20524) (Başkanlığa geliş tarihi:
105.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20525) (Başkanlığa geliş tarihi:
106.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20526) (Başkanlığa geliş tarihi:
107.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20527) (Başkanlığa geliş tarihi:
108.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20528) (Başkanlığa geliş tarihi:
109.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20529) (Başkanlığa geliş tarihi:
110.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20530) (Başkanlığa geliş tarihi:
111.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20531) (Başkanlığa geliş tarihi:
112.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20532) (Başkanlığa geliş tarihi:
113.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20533) (Başkanlığa geliş tarihi:
114.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
115.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20535)
(Başkanlığa geliş tarihi:
116.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20536) (Başkanlığa geliş tarihi:
117.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20537) (Başkanlığa geliş tarihi:
118.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20538) (Başkanlığa geliş tarihi:
119.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20539) (Başkanlığa geliş tarihi:
120.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20540) (Başkanlığa geliş tarihi:
121.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20541)
(Başkanlığa geliş tarihi:
122.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20542) (Başkanlığa geliş tarihi:
123.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20543) (Başkanlığa geliş tarihi:
124.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20544) (Başkanlığa geliş tarihi:
125.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20545) (Başkanlığa geliş tarihi:
126.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
127.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
128.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
129.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20549) (Başkanlığa geliş tarihi:
130.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20550) (Başkanlığa geliş tarihi:
131.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20551) (Başkanlığa geliş tarihi:
132.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20552) (Başkanlığa geliş tarihi:
133.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20553) (Başkanlığa geliş tarihi:
134.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20554) (Başkanlığa geliş tarihi:
135.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20555) (Başkanlığa geliş tarihi:
136.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20556) (Başkanlığa geliş tarihi:
137.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20557) (Başkanlığa geliş tarihi:
138.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20558) (Başkanlığa geliş tarihi:
139.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20559)
(Başkanlığa geliş tarihi:
140.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
141.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20561) (Başkanlığa geliş tarihi:
142.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20562) (Başkanlığa geliş tarihi:
143.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20563) (Başkanlığa geliş tarihi:
144.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20564) (Başkanlığa geliş tarihi:
145.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20565) (Başkanlığa geliş tarihi:
146.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20566) (Başkanlığa geliş tarihi:
147.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20567) (Başkanlığa geliş tarihi:
148.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20568) (Başkanlığa geliş tarihi:
149.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20569) (Başkanlığa geliş tarihi:
150.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20570) (Başkanlığa geliş tarihi:
151.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
152.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
153.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
154.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20574) (Başkanlığa geliş tarihi:
155.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20575) (Başkanlığa geliş tarihi:
156.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20576) (Başkanlığa geliş tarihi:
157.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20577) (Başkanlığa geliş tarihi:
158.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20578) (Başkanlığa geliş tarihi:
159.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20579) (Başkanlığa geliş tarihi:
160.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20580) (Başkanlığa geliş tarihi:
161.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20581) (Başkanlığa geliş tarihi:
162.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20582) (Başkanlığa geliş tarihi:
163.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20583) (Başkanlığa geliş tarihi:
164.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20584) (Başkanlığa geliş tarihi:
165.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
166.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
167.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20587) (Başkanlığa geliş tarihi:
168.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20588) (Başkanlığa geliş tarihi:
169.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20589) (Başkanlığa geliş tarihi:
170.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20590) (Başkanlığa geliş tarihi:
171.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20591) (Başkanlığa geliş tarihi:
172.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20592) (Başkanlığa geliş tarihi:
173.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20593) (Başkanlığa geliş tarihi:
174.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20594) (Başkanlığa geliş tarihi:
175.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
176.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20596) (Başkanlığa geliş tarihi:
177.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20597) (Başkanlığa geliş tarihi:
178.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
179.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20599) (Başkanlığa geliş tarihi:
180.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20600) (Başkanlığa geliş tarihi:
181.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20601) (Başkanlığa geliş tarihi:
182.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20602) (Başkanlığa geliş tarihi:
183.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20603)
(Başkanlığa geliş tarihi:
184.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20604)
(Başkanlığa geliş tarihi:
185.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20605)
(Başkanlığa geliş tarihi:
186.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20606)
(Başkanlığa geliş tarihi:
187.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20607)
(Başkanlığa geliş tarihi:
188.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20608)
(Başkanlığa geliş tarihi:
189.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20609)
(Başkanlığa geliş tarihi:
190.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20610)
(Başkanlığa geliş tarihi:
191.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
192.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
193.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20613)
(Başkanlığa geliş tarihi:
194.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20614)
(Başkanlığa geliş tarihi:
195.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20615)
(Başkanlığa geliş tarihi:
196.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20616)
(Başkanlığa geliş tarihi:
197.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20617)
(Başkanlığa geliş tarihi:
198.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20618)
(Başkanlığa geliş tarihi:
199.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20619)
(Başkanlığa geliş tarihi:
200.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
201.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20621)
(Başkanlığa geliş tarihi:
202.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20622)
(Başkanlığa geliş tarihi:
203.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
204.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20624)
(Başkanlığa geliş tarihi:
205.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20625)
(Başkanlığa geliş tarihi:
206.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20626)
(Başkanlığa geliş tarihi:
207.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20627)
(Başkanlığa geliş tarihi:
208.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20628)
(Başkanlığa geliş tarihi:
209.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20629) (Başkanlığa
geliş tarihi:
210.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20630) (Başkanlığa
geliş tarihi:
211.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20631) (Başkanlığa
geliş tarihi:
212.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20632) (Başkanlığa
geliş tarihi:
213.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20633) (Başkanlığa
geliş tarihi:
214.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20634) (Başkanlığa
geliş tarihi:
215.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20635) (Başkanlığa
geliş tarihi:
216.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20636) (Başkanlığa
geliş tarihi:
217.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20637) (Başkanlığa
geliş tarihi:
218.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
219.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20639) (Başkanlığa
geliş tarihi:
220.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20640) (Başkanlığa
geliş tarihi:
221.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20641) (Başkanlığa
geliş tarihi:
222.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20642) (Başkanlığa
geliş tarihi:
223.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20643) (Başkanlığa
geliş tarihi:
224.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20644) (Başkanlığa
geliş tarihi:
225.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20645) (Başkanlığa
geliş tarihi:
226.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20646) (Başkanlığa
geliş tarihi:
227.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20647) (Başkanlığa
geliş tarihi:
228.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20648) (Başkanlığa
geliş tarihi:
229.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
230.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
231.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20651) (Başkanlığa
geliş tarihi:
232.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
233.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20653) (Başkanlığa
geliş tarihi:
234.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20654) (Başkanlığa
geliş tarihi:
235.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20655) (Başkanlığa
geliş tarihi:
236.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20656) (Başkanlığa
geliş tarihi:
237.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20657) (Başkanlığa
geliş tarihi:
238.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20658) (Başkanlığa
geliş tarihi:
239.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20659) (Başkanlığa
geliş tarihi:
240.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20660) (Başkanlığa
geliş tarihi:
241.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20661) (Başkanlığa
geliş tarihi:
242.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20662) (Başkanlığa
geliş tarihi:
243.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20663) (Başkanlığa
geliş tarihi:
244.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
245.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20665) (Başkanlığa
geliş tarihi:
246.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20666) (Başkanlığa
geliş tarihi:
247.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20667) (Başkanlığa
geliş tarihi:
248.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20668) (Başkanlığa
geliş tarihi:
249.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20669) (Başkanlığa
geliş tarihi:
250.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20670) (Başkanlığa
geliş tarihi:
251.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20671) (Başkanlığa
geliş tarihi:
252.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20672) (Başkanlığa
geliş tarihi:
253.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20673) (Başkanlığa
geliş tarihi:
254.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20674) (Başkanlığa
geliş tarihi:
255.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20675) (Başkanlığa
geliş tarihi:
256.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
257.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
258.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
259.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kilis İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20679) (Başkanlığa geliş tarihi:
260.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Elazığ İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20680) (Başkanlığa geliş tarihi:
261.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20681) (Başkanlığa geliş tarihi:
262.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20682) (Başkanlığa geliş tarihi:
263.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20683) (Başkanlığa geliş tarihi:
264.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20684) (Başkanlığa geliş tarihi:
265.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20685) (Başkanlığa geliş tarihi:
266.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20686) (Başkanlığa geliş tarihi:
267.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20687) (Başkanlığa geliş tarihi:
268.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20688) (Başkanlığa geliş tarihi:
269.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20689) (Başkanlığa geliş tarihi:
270.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20690) (Başkanlığa geliş tarihi:
271.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20691) (Başkanlığa geliş tarihi:
272.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20692) (Başkanlığa geliş tarihi:
273.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20693) (Başkanlığa geliş tarihi:
274.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20694) (Başkanlığa geliş tarihi:
275.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20695)
(Başkanlığa geliş tarihi:
276.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
277.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20697) (Başkanlığa geliş tarihi:
278.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20698) (Başkanlığa geliş tarihi:
279.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
280.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20700) (Başkanlığa geliş tarihi:
281.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20701) (Başkanlığa geliş tarihi:
282.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20702) (Başkanlığa geliş tarihi:
283.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20703) (Başkanlığa geliş tarihi:
284.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20704) (Başkanlığa geliş tarihi:
285.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
286.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
287.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20707) (Başkanlığa geliş tarihi:
288.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20708) (Başkanlığa geliş tarihi:
289.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20709) (Başkanlığa geliş tarihi:
290.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20710) (Başkanlığa geliş tarihi:
291.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20711) (Başkanlığa geliş tarihi:
292.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20712) (Başkanlığa geliş tarihi:
293.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20713) (Başkanlığa geliş tarihi:
294.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
295.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20715) (Başkanlığa geliş tarihi:
296.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20716) (Başkanlığa geliş tarihi:
297.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20717)
(Başkanlığa geliş tarihi:
298.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
299.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
300.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20720) (Başkanlığa geliş tarihi:
301.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20721) (Başkanlığa geliş tarihi:
302.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20722) (Başkanlığa geliş tarihi:
303.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20723) (Başkanlığa geliş tarihi:
304.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20724) (Başkanlığa geliş tarihi:
305.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20725) (Başkanlığa geliş tarihi:
306.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20726) (Başkanlığa geliş tarihi:
307.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20727) (Başkanlığa geliş tarihi:
308.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20728) (Başkanlığa geliş tarihi:
309.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20729) (Başkanlığa geliş tarihi:
310.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
311.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20731) (Başkanlığa geliş tarihi:
312.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20732) (Başkanlığa geliş tarihi:
313.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20733) (Başkanlığa
geliş tarihi:
314.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20734) (Başkanlığa
geliş tarihi:
315.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20735) (Başkanlığa
geliş tarihi:
316.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20736) (Başkanlığa
geliş tarihi:
317.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20737) (Başkanlığa
geliş tarihi:
318.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20738) (Başkanlığa
geliş tarihi:
319.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20739) (Başkanlığa
geliş tarihi:
320.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20740) (Başkanlığa
geliş tarihi:
321.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20741) (Başkanlığa
geliş tarihi:
322.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20742) (Başkanlığa
geliş tarihi:
323.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20743) (Başkanlığa
geliş tarihi:
324.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20744) (Başkanlığa
geliş tarihi:
325.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20745) (Başkanlığa
geliş tarihi:
326.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20746) (Başkanlığa
geliş tarihi:
327.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20747) (Başkanlığa
geliş tarihi:
328.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20748) (Başkanlığa
geliş tarihi:
329.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20749) (Başkanlığa
geliş tarihi:
330.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20750) (Başkanlığa
geliş tarihi:
331.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20751) (Başkanlığa
geliş tarihi:
332.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
333.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
334.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
335.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
336.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20756) (Başkanlığa
geliş tarihi:
337.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20757) (Başkanlığa
geliş tarihi:
No: 86
19 Şubat 2007 Pazartesi
Tasarı
1.-
Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesi ile 2559 ve 2937 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1305)
(Plan ve Bütçe, İçişleri; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2007)
Teklif
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin ve 8 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/952) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.2.2007)
Sözlü Soru Önergesi
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'ta denizcilik
konusunda yükseköğretim programı açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2527) (Başkanlığa geliş tarihi:
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir futbol maçının bilet
fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20758)
(Başkanlığa geliş tarihi:
2.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türk Petrol Kanunundaki bazı düzenlemelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20759) (Başkanlığa geliş
tarihi:
3.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancı mimar ve mühendislere
çalışma izni tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20760) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, TÜPRAŞ'ın bir grup hissesinin satışının
iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20761) (Başkanlığa
geliş tarihi:
5.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı kişilerin mal varlığı ve
vergi bilgilerinin yasadışı sorgulandığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20762) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, derin devlet konusundaki bir sözüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20763) (Başkanlığa geliş
tarihi:
7.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, depremle ilgili projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20764) (Başkanlığa geliş
tarihi:
8.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kırdan kente göçe yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20765)
(Başkanlığa geliş tarihi:
9.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, yürürlükten kaldırılan düzenleyici
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20766) (Başkanlığa
geliş tarihi:
10.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, arıcılığa yönelik yasal düzenleme
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20767) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, bilinmeyen numaralar servisinin
ücretlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20768) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.-
Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, bir köyün isminin değiştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20769) (Başkanlığa geliş
tarihi:
13.-
Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Filyos Serbest Bölgesi Projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20770) (Başkanlığa geliş
tarihi:
14.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, asgari ücretteki net artışa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20771) (Başkanlığa geliş
tarihi:
15.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Emniyet Genel Müdürlüğüne atama
yapılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20772)
(Başkanlığa geliş tarihi:
16.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, doğalgazın fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20773) (Başkanlığa geliş
tarihi:
17.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, benzin ve mazotun fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20774) (Başkanlığa geliş
tarihi:
18.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, fuel-oilin fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20775) (Başkanlığa geliş
tarihi:
19.-
Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, özelleştirme sonucu geçici
olarak çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20776) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'un, bazı görevlere
yapılan atamalara ve atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20777) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde kimyasallar
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20778)
(Başkanlığa geliş tarihi:
22.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Acarkent'teki gayrimenkul sahiplerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20779)
(Başkanlığa geliş tarihi:
23.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, köpeklerin zehirlenerek
öldürülmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20780) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, şahıslar adına tapu çıkartılan
orman arazilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20781) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir'de hava ölçüm cihazı
kurulmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20782) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, petrol boru hattının Ceyhan'da
yol açtığı çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20783) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Suriye'nin Hatay'ı kendi sınırları
içinde gösterdiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/20784) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Çok Taraflı Yatırım Antlaşmasına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/20785) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'nin tanıtımını yaptığı
iddia edilen bir firmaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/20786) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.-
Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/20787) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF yönetimindeki bir televizyon
kanalının araç ve gereçlerinin kullandırılmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/20788) (Başkanlığa geliş tarihi:
32.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özürlü çocukların eğitimine
ve rehabilitasyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20789) (Başkanlığa geliş tarihi:
33.-
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, SHÇEK personeli
ile kayıp çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20790) (Başkanlığa geliş tarihi:
34.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde kadınlara yönelik
düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20791) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
35.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, bir bebeğin koruma altına
alınmaması ile yurt ve yuvaların yönetimine ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20792) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
36.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK yurt ve yuvalarında şiddete
maruz kalan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20793) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
37.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, bir kız yetiştirme yurduyla ilgili
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/20794) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
38.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesince
kurulan bir şirkete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20795) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
39.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un Bursa Kent Meydanı Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20796) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
40.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kemer'de elektrik
hizmeti alamayan bir grup konuta ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20797) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
41.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bir köyün isminin değiştirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20798) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
42.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, turizmdeki tanıtım çalışmalarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20799)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
43.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aspendos Festivali için verilen
bir ihaleye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20800) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
44.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun personelle ilgili bir
iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20801) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
45.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Adıyaman'daki taşımalı
eğitim hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20802) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
46.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir Atatürk Lisesi salonunun
kullanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20803) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
47.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, ilköğretim okullarına zorunlu
yüzme dersi konulmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20804) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
48.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Devlet Kitapları Müdürlüğü
satış merkezlerinin kapatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20805) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
49.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'taki öğrenci
yurdu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20806) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
50.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sağlık göstergelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20807) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/2/2007)
51.-
İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, devralınan sağlık kurum
ve kuruluşları personelinin özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20808) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
52.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Ankara Yüksek İhtisas
Hastanesindeki bir soruşturmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20809) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
53.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, üniversite hastanelerinin
kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20810) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
54.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TSE personeline ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20811) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
55.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, büyük marketlerle ilgili kanun
tasarısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20812) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
56.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TSE'de çalışan bir mühendisin
işe alımıyla ilgili iddiaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20813) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
57.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Finike portakalının
pazarlamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20814) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
58.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarımsal Yayımı Geliştirme
Projesi kapsamında yapılan bir toplantıya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20815) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
59.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Gemlik türü zeytin fidanı
desteklemesinin kaldırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20816) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
60.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Gemlik türü zeytin fidanı
desteklemesinin kaldırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20817) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
61.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, özel tren uygulamasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20818) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
62.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Türk Telekom'un yeni tarife uygulamasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20819) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
63.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, şiddet içeren televizyon
programlarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/20820) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
64.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, şahıslar adına tapu çıkartılan
orman arazilerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20821) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
65.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, İşsizlik Sigortası Fonuna
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20822) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
66.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, borç verilerine ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/20823) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
67.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Çınarcık Barajı inşaatına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20824) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
68.-
İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün, Yargıtay'daki bir tetkik hakimine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/20825) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
69.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Genel Kurulda görüşülen af
niteliği taşıyan kanun tasarı ve tekliflerine ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/20826) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğünün harcamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19739)
2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Çukurova
Üniversitesinin kullandığı bir alanın Sağlık Bakanlığına devrine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19740)
3.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki
ulaşım planlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19742)
4.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Numune
Hastanesinde meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19745)
5.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yerel basına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19746)
6.- İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın, kamu
kurum ve kuruluşlarındaki özürlü istihdamına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/19755)
7.- Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, özelleştirilen
Türk Telekom'un personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/19757)
8.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'deki
sulama yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19764)
9.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğüne alınan personel ile ilgili
iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19765)
10.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanının Londra'daki bir konuşmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19766)
11.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
hakkında soruşturma açılan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19767)
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
taksici esnafının can ve mal güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19768)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Harmancık'ta
Emniyet Amirliği kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19769)
14.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Gelir İdaresi Başkanlığının açtığı bir sınava ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19770)
15.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara
İl Sağlık Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19775)
16.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana'da yapılacak
bir hastanenin yer seçimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19776)
17.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki
bazı köylerin demiryolu ulaşımından faydalanamamasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19784)
18.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'deki
demiryolu ve denizyolu ulaşımı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19785)
19.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Şırnak-Uludere'deki
sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19786)
20.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
finans sektöründeki yabancı yatırımcı payına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/19788)
21.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
turizm sektörünün bazı sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19792)
22.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Terörle Mücadele Koordinatörünün çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19793)
No: 87
20 Şubat 2007 Salı
Tasarılar
1.- Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü İş Konseyi
Uluslararası Sekretaryasının Türkiye'de Yararlanacağı Ayrıcalıklar,
Bağışıklıklar ve Kolaylıklara Dair Kanun Tasarısı (1/1306) (Plan
ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2007)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/1307) (Plan ve Bütçe, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.2.2007)
Teklifler
1.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 46 Milletvekilinin;
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve
233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/953) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.2.2007)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 46
Milletvekilinin; Köy Enstitüleri Sistemini Araştırma Enstitüsü
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/954) (Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2007)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
31.5.2006 Tarih ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 40 ıncı Maddesindeki Cetvele Bir Bent Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/955) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2007)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın;
Devlet Sporculuğu Unvanı Verilmesi ve Sporculara Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun Teklifi (2/956) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.2.2007)
Raporlar
1.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Aydın Milletvekili Mehmet Boztaş ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/798) (S. Sayısı:
1279'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
2.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/991) (S. Sayısı: 1280'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
3.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/992) (S. Sayısı: 1281'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
4.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/993) (S. Sayısı: 1282'ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
5.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1003) (S. Sayısı: 1283'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
6.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1016) ( S. Sayısı: 1284'e
1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
7.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1023)
(S. Sayısı: 1285'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
8.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1024) (S. Sayısı: 1286'ya 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
9.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1025) (S. Sayısı:
1287'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
10.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1026)
(S. Sayısı: 1288'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
11.- Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1027) (S. Sayısı:
1289'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
12.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1055) (S. Sayısı:
1290'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
13.- Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1056) (S. Sayısı:
1291'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
14.- Hatay Milletvekili İsmail Soylu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1057) (S. Sayısı:
1292'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
15.- Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1061) (S. Sayısı: 1293'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
16.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1097)
(S. Sayısı: 1294'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
17.- Konya Milletvekili Halil Ürün'ün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1098) (S. Sayısı:
1295'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1099) (S. Sayısı: 1296'ya
1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
19.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1100) (S. Sayısı:
1297'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
20.- Sinop Milletvekili Cahit Can'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1101) (S. Sayısı:
1298'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
21.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1102) (S. Sayısı: 1299'a 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
22.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'nın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1103) (S. Sayısı:
1300'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
23.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1106) (S. Sayısı: 1301'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
24.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1113) (S. Sayısı: 1302'ye
1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
25.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1131)
(S. Sayısı: 1303'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
26.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1110) (S. Sayısı: 1304'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
27.- Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu ve
23 Milletvekili, Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 48 Milletvekili
ile Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 24 Milletvekilinin, Yaş
Sebze, Meyve ve Kesme Çiçek ile Narenciye Üretimindeki ve İhracatındaki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/81, 234, 286) (S. Sayısı :
1260) (Dağıtma tarihi: 20/2/2007)
28.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin ve 31 Milletvekili
ile Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 30 Milletvekilinin, Kocaeli'nin
Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki Sanayi Atıklarının Çevre
ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
(10/254, 258) (S. Sayısı: 1273)
(Dağıtma tarihi: 20/2/2007)
Meclis Soruşturması
Önergesi
1.-
Antalya Milletvekili Deniz BAYKAL ve 60 Milletvekilinin, kamu yönetiminde
vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini hukuka aykırı
kullandığı, İçişleri Bakanlığı üzerindeki gözetme ve düzeltici
önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek görevinin gereklerine
aykırı hareket ettiği, bazı asayiş olaylarındaki tutumuyla suç
delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet ettiği
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN hakkında; Emniyet Teşkilatında
hukuk dışı gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfi uygulamalara yol
açtığı, görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş olaylarına
neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı asayiş olaylarıyla
ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda suç delillerine ve adil yargılamaya
yönelik hükümlere muhalefet ettiği iddiasıyla İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU hakkında; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun
257, 281 ve 288 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Anayasanın 100
üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/13) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/2/2007) (Dağıtma tarihi: 20/2/2007)
Meclis Araştırması
Önergesi
1.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK ve 25 Milletvekilinin, İznik,
Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının araştırılarak
bölgede sürdürülebilir gelişme sağlanması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/2/2007)
20 Şubat 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'ni açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla,
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Hükûmet adına, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Avrupa
Birliğiyle ilgili yıllık raporunu sunmak üzere İç Tüzük'ün 59'uncu
maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim.
Sayın Bakanın açıklamasından
sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan
milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri,
Hükûmet için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu bulunmayan
milletvekili için beş dakikadır.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Avrupa Birliği ile ilgili yıllık rapora
ilişkin gündem dışı açıklaması ve Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili
Edip Safder Gaydalı, CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, AK Parti
Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun'un grupları adına ve Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın da şahsı adına konuşmaları
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğine üye
ve aday ülkelerin parlamentoları, Avrupa Birliği Komisyonunun
yıllık yasama ve çalışma programı hakkında genel görüşme yoluyla
değerlendirmelerde bulunmaktadırlar. Bildiğiniz gibi, bu değerlendirmelerden
ilkini geçen sene ocak ayında, yine bu Meclis çatısı altında yapmıştık.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanının sükûnet içinde konuşmasını yapması için lütfen itina gösterelim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) -
Bu görüşmeler, Avrupa Birliği Komisyonunun çalışmalarına katkı
yapmakta, üye ve aday ülkelerde, Avrupa Birliğine ilişkin bilgi paylaşımını
sağlamaktadır. Bugünkü gündem dışı konuşmamda, Avrupa Birliği Komisyonunun
2007 yılı yasama ve çalışma programına ilişkin görüşlerimi açıklamak
ve Avrupa Birliğine katılım sürecimizle ilgili yürütmekte olduğumuz
çalışmalar hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Avrupa Birliği, 2007 yılında Roma Antlaşması'nın ellinci yıl dönümünü
kutlayacaktır. Birlik, bugün, küreselleşmenin getirdiği güçlüklerle
baş etmek ve uluslararası alandaki rolünü pekiştirmek başta olmak
üzere, çok önemli sınavlarla karşı karşıyadır. 2007 yılı, Avrupa
Birliğinin geleceğe yönelik kurumsal reformunun hayata geçirilmesi
çabaları bakımından da önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği Komisyonu, 2005 yılında
göreve başlamasını takiben stratejik hedeflerini dört ana alanda
belirlemiştir. Bu alanlar: Bir, refahın artırılması; iki, dayanışmanın
geliştirilmesi; üç, güvenliğin pekiştirilmesi ve dördüncü ve son
olarak da Avrupa'nın küresel bir aktör haline gelmesi şeklinde açıklanmıştır.
Komisyon, Birliğin kurumsal gelişimi
açısından önem taşıyan 2007 yılına ait yasama ve çalışma programını
Ekim 2006'da açıklamıştır. Program bu dört ana hedefi 2007 yılında da,
yine Komisyonun çalışmaları açısından, temel ilkeleri olarak benimsemiştir.
Bu çerçevede, Avrupa Birliği Komisyonu,
refahın artırılması alanında Lizbon Stratejisi temelinde, Avrupa
ekonomilerinin modernizasyonu ve dinamik bir iç pazarın pekiştirilmesini
teşvik edeceğini açıklamıştır. Komisyon, rekabetin dış boyutunun
ilerletilmesi girişimlerini de sürdürecektir. Yine, Stratejik
Enerji Değerlendirmesi Belgesi çerçevesinde, enerji üzerine özel
olarak yoğunlaşılacaktır.
Dayanışmanın geliştirilmesi alanında
Komisyon, Avrupa Birliğindeki sosyal duruma ilişkin kapsamlı bir
değerlendirmede bulunacağını ve Avrupa'nın karşı karşıya olduğu
sosyal sınavlar konusunda yeni bir uzlaşma oluşturulmasını hedefleyeceğini
bildirmiştir. Bu doğrultuda Komisyon, çevrenin korunması, doğal
kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve vatandaşların
sağlığının, büyüme ve istihdamla yakından ilişkili olduğunun altını
çizmiştir.
Yine, Komisyon programında, güvenliğin
pekiştirilmesi için Avrupa çapında ortak gayretlerin gerekli olduğu,
çevre ve sağlık riskleri, bulaşıcı hastalıklar, doğal felaketler
ve terör saldırılarından korunmanın Avrupa Birliği çapında hızlı
ve etkin mekanizmalar gerektirdiğini kaydetmektedir.
Ayrıca, 2007 yılında sınır yönetiminin
ve Schengen bölgesinin geliştirilmesi, yine öncelikli konular
olacaktır.
Avrupa Birliğinin küresel rolünün
güçlendirilmesi bağlamında ise, Komisyon programında, Birliğin
uluslararası alandaki etkinliğinin geliştirilmesinin, sürdürülebilir
kalkınma, küresel çevre sorunları, barış ve istikrar ile rekabet
gibi alanlardaki hedeflerinin gerçekleştirilmesi bakımından gerekli
olduğunun da altını çizmektedir.
Dört ana başlık altında, bu ana hatlarıyla
ele aldığım Avrupa Birliği Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma
programının kapsadığı konuların büyük bölümü Türkiye'yi de yakından
ilgilendirmektedir.
Birliğin öncelikli
hedefleri olarak belirlemiş olduğu konular, Türkiye'nin de geleceğiyle
yakından ilişkilidir. Türkiye, bu sorunların önemli bölümünün karşılanması
bakımından Avrupa Birliğine somut katkılar sağlayabilecek bir
konumdadır. Bu konular, katılım sürecimiz kapsamında, AB'li ortaklarımızla
ele alınmaya devam edilecek, ulusal çıkarlarımız ve katılım sürecimizin
dinamikleri çerçevesinde, ülkemiz, kendi katkılarını ve görüşlerini
Avrupa Birliği tarafıyla paylaşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde önemli gelişmelerin
yaşandığı şu günlerde, her ne kadar siyasi konular gündemi meşgul
etse de, müzakere sürecimiz çerçevesinde hız kazanan teknik çalışmalar
toplumsal refahımız ve ilişkilerimizin geleceği açısından oldukça
önemlidir. Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin sadece siyasi gelişmeler
çerçevesinde değerlendirilmesi, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal
tepkilerin verilmesine de sebep olmaktadır. Oysa, siyasi konjonktür
zaman içerisinde değişebilmektedir. Bu nedenle, müktesebat uyumundan
mali iş birliğine, pek çok alanı kapsayan Türkiye-Avrupa Birliği
ilişkilerinin bu çok yönlü yapısı dikkate alınarak, onurlu ama sağduyulu
bir biçimde yürütülmesi, özellikle içinde bulunduğumuz dönem açısından
büyük önem arz etmektedir. Müzakere sürecinin kendine özgü dinamikleri
kimi zaman farklı noktalara çekilmek istense de, Hükûmetimizin bu
süreçte attığı her adım, Avrupa Birliği üyeliğinin ötesinde, Türkiye'nin
bölgesinde barışa ve istikrara katkıda bulunan, çağdaş ve demokratik
bir refah devleti olması için gerekli, geri dönüşü olmayan adımlardır.
Bu bağlamda, tam üyelik perspektifimizin karşılıklı kazanç ve sorunlara
ortak çözüm bulma ilkesi çerçevesinde şekillendiğinin de altını
özellikle çizmek istiyorum. Önümüzdeki dönemde de Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizde atacağımız her adım, Türkiye'nin menfaatine olacak
adımlardır. Ancak, müzakere sürecinin Avrupa'da siyasi rant peşinde
koşanlar tarafından rehin alınmasına ve bugüne kadar elde ettiğimiz
kazanımlarda geriye gidilmesine de asla izin verilmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçtiğimiz
dört yıl içerisinde çok önemli siyasi reform paketlerini görüşmüştür.
Bu paketler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı kararlarla,
bazen Anayasa değişiklikleri şeklinde, bazen de yeni yasal düzenlemeler
şeklinde tamamlanmıştır. Bu süre içerisinde, bütün bu reformların
ana muhalefet partimiz tarafından da desteklenmesi ve âdeta, Meclisimizin
tek vücut hâlinde bu reformların pek çoğunu gerçekleştirmiş olması,
gerçekten, Türkiye adına, çok sevinilecek bir gelişmedir. Bu reformların
gerçekleştirilmesinde emeği, katkısı olan herkese, ben, özellikle
tekrar teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Türkiye,
3 Ekim 2005 tarihiyle beraber, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerinde
yepyeni bir döneme girdi. Önce, taramalarla başladık çalışmalarımıza
ve Avrupa Birliği müktesebatının tümünü, bir yıl gibi kısa bir süre
içerisinde tümüyle taradık. Bu süre içerisinde, 66 ayrı heyetimiz
görev aldı çalışmalarda ve 2 binin üzerinde arkadaşımız fiilen tarama
çalışmalarında çok çok güzel, faydalı bir çalışma ortaya koydu ve
bu çalışmalar, ilk defa, kurumlarımızın bu kadar birbirine yakınlaştığı
ve ekip ruhunun, ekip çalışması ruhunun da içinde olduğu çalışmalar
oldu.
Yine, ilk defa kurumlarımız,
bu kadar dışa açık bir çalışmanın içerisinde yer aldılar. Özellikle,
Türkiye'de -belki de koalisyon dönemlerinin getirdiği bir sıkıntı
bu- kuruluşlarımız, maalesef, birbirinden oldukça uzak; aradaki
diyalog, iş birliği, çoğu zaman, istediğimiz seviyede, istediğimiz
düzeyde olmuyor. Bizim bu Avrupa Birliği çalışmaları için kurmuş
olduğumuz heyetler, içinde en az, 25, 30, 35 kurumumuzun olduğu,
pek çok kurumumuzun temsil edildiği heyetler. Dolayısıyla bu süreç,
aynı zamanda, tüm kurumlarımızın bir arada, ortak bir hedef yönünde
çalışma alışkanlığını kazanmaları için ve bu konudaki becerilerini,
tecrübelerini artırmaları için de çok çok önemli bir fırsat sunmuş
oldu hepimize.
Hem Avrupa Komisyonu
hem de üye ülkeler, bu çalışmalardan duydukları memnuniyeti ve heyetlerimizin
profesyonelliğini, becerisini, bilgi birikimini çok takdir ettiklerini,
bize, defalarca ilettiler.
Tarama çalışmaları
biter bitmez -bilmiyorum, pek çoğumuz belki farkında değiliz ama-
alt komite çalışmalarımızın turları devam etti. Alt komite çalışmalarında
ne yapıyoruz derseniz; taramada ele aldığımız konuları, Avrupa
Birliği Komisyonuyla tekrar, turlar hâlinde gözden geçiriyoruz. Yani,
bütün fasıllar, tarama yapıldıktan bugüne kadar müktesebat açısından
ne değişiklikler olmuş ve Türkiye bu konularda neler yapmış, bunlar
karşılıklı olarak görüşülüyor, inceleniyor.
Biz, tarama çalışmaları
sırasında sadece çok detaylı bir fotoğraf çekmekle kalmadık, aynı
zamanda, bundan sonra devam edecek olan ve tam üyeliğe kadar devam
edecek olan alt komite çalışmalarıyla, bu fotoğrafın sürekli olarak
güncellenmesini getirecek bir yapının içerisindeyiz aynı zamanda.
Bunu da ben özellikle vurgulamak istiyorum ve bu çalışmalar tüm fasıllarda
devam ediyor. Müzakerelere açılmayacak sekiz fasılda dahi, o fasılları
ilgilendiren konularda dahi alt komite çalışmaları devam edecek
ve ilk turu da, bu şubat ayının sonuna inşallah tamamlıyoruz. Yani,
Türkiye, 3 Ekimden itibaren sadece bir tarama sürecinin tümünü tamamlamadı,
aynı zamanda tarama sonrası bir tur alt komite çalışmasını da, bu
şubat ayı sonu itibarıyla tamamlamış
olacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Türkiye bir yandan bu taramaları
yürütürken, bir yandan da fasılların müzakerelere fiilen açılması
ve kapanmasıyla ilgili çalışmalara da başladı. Hatta geçen yıl haziran
ayında ilk faslın, yani "Bilim ve Araştırma" faslının açılması
ve geçici olarak kapatılması da tamamlanmış oldu.
Bu tarama toplantıları
devam ederken, şu ana kadar, bize, toplam on bir ayrı fasılda çok detaylı
bir tarama raporu gönderildi ve bu rapor Bakanlar Konseyi tarafından
onaylanarak bize geldi. Yani, bir bakıma yirmi beş-yirmi yedi üye ülkenin
onayıyla, ortak kanaatiyle bize bu raporlar iletilmiş oldu.
Bize raporu iletilen
11 fasıldan 6 tanesinde herhangi bir açılış kriteri öngörülmüyor.
Bu 6 fasıldan 1 tanesini, biliyorsunuz, açtık kapattık, "Eğitim
ve Kültür" faslı. Biz müzakere pozisyon belgemizi gönderdik,
fakat bir üye ülkenin farklı siyasi değerlendirmeleri sebebiyle
şu anda Avrupa Birliği kendi ortak pozisyon belgesini oluşturamamış
durumda, ancak, biz, özellikle bu yılın ikinci yarısında o fasılda
da belirli ilerlemeler bekliyoruz.
Yine, bir başka fasılda,
"İşletme ve Sanayi Politikaları" faslında, biz, müzakere
davet mektubumuzu aldık, müzakere pozisyon belgemizi Avrupa Birliği
Komisyonuna ilettik ve bu pozisyon belgemiz hazırlanırken, sadece
çalışmalara katılan tüm kamu kuruluşlarımızın değil, aynı zamanda
otuz iki ayrı sivil toplum kuruluşumuzun da görüşlerini aldık. Hatta,
bu sivil toplum kuruluşlarımızın sadece yazılı görüşlerini almakla
kalmadık, bu kuruluşlarımızı en son toplu bir şekilde bir toplantıya
davet ederek, bu pozisyon belgesi üzerinden tek tek geçtik ve Avrupa
Birliği Komisyonuna iletmiş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin
müzakere pozisyon belgesi hem tüm kamu kuruluşlarının hem de ilgili
tüm sivil toplum kuruluşlarının tam bir mutabakatıyla oluşturulup
teslim edilmiş oldu.
Şu anda, biz, yirmi yedi
üye ülkenin ortak pozisyon belgesini oluşturmasını bekliyoruz ve
hem komisyonunun hem de dönem başkanlığının bize şifahi olarak verdiği
bilgilerde hedeflenen tarihin mart sonu olduğu, yani, mart sonuna
kadar bu faslın resmen açılmasının mümkün olduğu bize bildiriliyor.
Ancak, yirmi yedi ülkenin onayıyla, yirmi yedi ülkenin mutabakatıyla
yürüyen her süreçte, takdir edeceksiniz ki, riskler her zaman var. Tek
bir ülke dahi süreci bir hafta, bir ay, üç ay gibi sürelerde uzatma,
hatta, tamamen bloke etme gücüne sahip. Ancak, bugün itibarıyla, herhangi bir
sıkıntı görmüyoruz.
Yine, Alman dönem başkanlığında, bugüne
kadar üç ayrı fasılda açılış kriteri olmaksızın Türkiye'nin müzakerelere
başlamasıyla ilgili davet mektubumuzu almış durumdayız. Bunlar,
"Ekonomik ve Parasal Politikalar" faslı, "İstatistik"
faslı ve "Mali Kontrol" faslı. Dikkat edecek olursanız, aslında
bu fasıllar, şu son dört yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
ekonomik alanda yapmış olduğu pek çok reformun aynı zamanda yansıdığı
fasıllar. Ekonomik ve Parasal Politikalar diyoruz, İstatistik diyoruz.
Biliyorsunuz, TÜİK'le ilgili yeni bir yasa tasarısı düzenledik;
şu anda TÜİK buna göre yeniden yapılandı ve Avrupa normlarında ve
Eurostat'la paralel bir çalışma ortamına ve çalışma standartlarına
Türkiye İstatistik Kurumu kavuşmuş oldu.
Yine "Mali Kontrol" faslı -hatırlayacak
olursanız- Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Yasa Tasarısı'nı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde hep beraber tartıştık, yasalaştırdık ve o
fasıl da, yine, açılış kriteri olmaksızın müzakerelere açılmaya
hazır durumda. Dönem başkanlığından aldığımız mektuplarla da bu
teyit edilmiş oldu. Bu üç fasılda da, eğer olağanüstü bir gelişme olmazsa,
eğer üye ülkelerin herhangi birinden olumsuz bir tutum, tavırla karşılaşmaz
isek, haziran sonuna kadar da bu üç faslın ayrıca açılması şu an itibarıyla
hedefleniyor, hem Komisyonun hem de Alman dönem başkanlığının niyeti,
çalışmaları bu yönde. Dolayısıyla, biz, bu yılın ilk yarısında,
eğer farklı bir gelişme, olumsuz bir gelişme olmaz ise, toplam dört faslı,
en az dört faslı açmış olmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu on bir tane rapordan bahsettim. On bir ayrı faslın
Komisyon tarafından, üye ülkeler tarafından değerlendirilmesini
içeren bu raporlar bize ulaştı. Altı fasılda -dediğim gibi- açılış
kriteri yok, fakat diğer beş fasılda da açılış kriterleri bize resmen
bildirildi ve biz, bu resmî bildirimleri takip eden günler içerisinde,
derhâl bu konulardaki açılış kriterlerini aşmak için çalışmalarımıza
başladık.
Yine, bu dönemde,
özellikle bu 15 Aralık 2006 kararlarından sonra, sekiz fasılla ilgili
nasıl bir yol izleneceği konusunda bir belirsizlik söz konusu idi.
Hatta, Fin dönem başkanlığında, bu fasıllarla ilgili ciddi bir anlaşmazlık,
uzlaşmazlık ortaya çıkmıştı, özellikle Rumların olumsuz tavırları
sebebiyle. Ancak, ocak ayıyla beraber, o kilitlenmiş durumun da şimdi
artık çözülmeye başladığını görüyoruz ve müzakerelere açılmayacak
sekiz fasılda dahi, bize resmen açılış kriterleri bildirilecek.
Bu şu demek: Kıbrıs sorununu
bir bakıma bir kenara koyup, bu sekiz faslın sekizinde de Türkiye
olanca hızıyla çalışmalarına aynen devam etme şansına sahip olacak
ve yine, Avrupa Birliği Komisyonu ile bu sekiz fasılda dahi çalışmalarımız
aksamadan devam edebilecek. Ne zaman ki ileride Kıbrıs'la ilgili
problemler aşılır, Kıbrıs'la ilgili belli bir mutabakat zemini bulunur,
Kıbrıs'la ilgili kapsamlı bir çözüm noktasına ulaşılır, o zaman,
bu, Kıbrıs'la ilgili konular gündemden çıktığı anda, bütün bu fasıllar
topluca, aynı anda açılabilecektir resmen.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, burada, özellikle, 2007 yılıyla beraber Avrupa
Birliği ilişkilerinde yeni bir döneme girmiş olduğumuzu vurgulamak
istiyorum. Neden derseniz, belki de, Aralık 2006'ya kadar, yani, 2006
yılı sonuna kadar, hep, biz, Türkiye'nin Avrupa Birliği için ne zaman
hazır olacağını tartıştık. Türkiye, acaba, bu müzakereleri ne zaman
bitirebilir, uyumu ne zaman sağlayabilir; hep bunu tartıştık. Ancak,
bundan sonraki dönemde görüyoruz ki, asıl tartışacağımız konu, Avrupa
Birliğinin Türkiye için ne zaman hazır hâle geleceği. Avrupa Birliğinin,
Türkiye gibi büyük, bölgesinde ciddi bir güç ve etki sahibi olan bir
ülkeyi ne zaman üye olarak kabul edebilecek olgunluğa ve ortama
ulaşacağı bundan sonraki sürecin zamanlaması açısından belirleyici
olacak.
Yaklaşık iki yıldır
yürüttüğümüz çalışmalar da gösterdi ki, Türkiye, aslında, müktesebata
uyum konusundaki çalışmalarını, müzakereleri tamamlama noktasındaki
çalışmalarını, belki de, beklenenden çok daha kısa bir sürede tamamlayabilecek
birikime, donanıma ve insan kaynakları gücüne sahip. Bu, belki
de, bu çalışmalar sırasında Türkiye'nin beklenenden çok daha iyi
bir performans göstermesi ve aradaki farklılıkları beklenenden
çok daha kısa bir süre içerisinde kapatabilecek güce sahip olduğunun
anlaşılması, aralık kararlarında bir miktar da etkili olmuştur diye
düşünüyoruz açıkçası.
Bizim, bundan sonraki
dönemde, müzakerelerin formal seyriyle, bizim, Türkiye içerisinde
yaptığımız reformların seyrini birbirinden biraz artık ayrı düşünmeye
başlayacağımız bir süreç de olacak. Niye derseniz, herhangi bir faslın
resmen açılması ya da kapanması yarım saatlik bir seremoniden ibaret
aslında, ki, biz bunu, geçtiğimiz yıl haziran ayında, bilim ve araştırma
faslında yaşadık. Yarım saat sürüyor açılış seremonisi, yarım saat
sürüyor kapanış seremonisi. Önemli olan, Türkiye'nin, o fasıllarla
ilgili, o noktaya gelinceye kadar, yani o seremoninin gerçekleştirilmesini
sağlayan noktaya gelinceye kadar elde ettiği mesafe.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
size beş dakikalık ek süre vereceğim, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Biz, bundan sonraki dönemde, fasılların
formal olarak açılıp açılmamasından, kapanıp kapanmamasından bağımsız
olarak, hangi fasılla ilgili ne tür çalışmalar yapacağımızı artık
kendimiz belirlemeye başladık ve 10 Ocakta yaptığımız bir toplantıyla,
Sayın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcımızın Başkanlığında
yaptığımız bir toplantıyla, tüm kamu kuruluşlarımızın, bağımsız
kurumlarımızın, bakanlıklarımızın en üst düzey yöneticilerine
talimat verdik. Dedik ki: Artık, biz, kendi takvimimize göre, kendi
önceliklerimize göre, Avrupa Birliği müktesebatına uyum için ne
yapmamız gerekiyorsa, kendi programımızı kendimiz yapalım, fasılların,
dediğim gibi, formal seyrinden bağımsız olarak ve bu çalışmalar,
taslak hâlinde oluştu. En son geçtiğimiz hafta, son kurumlarımızdan
da taslak çalışmalar geldi ve şimdi bir redaksiyon heyeti bunları
bir araya getirmek için çalışmakta. Bu çalışmaların tamamı bir araya
geldikten sonra, sivil toplum kuruluşlarımızla, yine, kamu kuruluşlarımızla
istişareleri yapılacak ve 2007 ile 2013 arasındaki yedi yıllık dönemde,
Türkiye'nin hangi fasılla ilgili hangi yasal düzenlemeleri yapacağı,
hangi ikincil düzenlemeleri yapacağı, hangi kurumsal reformları
gerçekleştireceğinin çok detaylı bir yol haritasını böylece kamuoyuna
açıklamış olacağız ve bunlar yapılırken de, dediğim gibi, yaparak
hemen istifade edeceğimiz konulara öncelik vereceğiz. O kadar
çok konu var ki, bugün hemen gerçekleştirmekten, zaten hemen bugün
istifade etmeye başlıyoruz, beklememizin anlamı yok. Bizim, diyelim
ki, Fransa'da seçimler var diye ya da Kıbrıs'la ilgili problemler var
diye, çevre konusunda, gıda güvenliği konusunda, sağlık konusunda
beklememizin hiçbir anlamı yok. Eğer "falanca ülkede Türkiye
aleyhtarlığı çok, filanca ülkede şu siyasi lider şu sözü etti Türkiye
aleyhinde" deyip, moralimizi bozup, çevre konusundaki adımlarımızı
geciktiriyorsak, gıda güvenliği konusundaki adımlarımızı geciktiriyorsak,
halkımızın özellikle sağlık alanında çok daha yüksek standartları
yakalamasını geciktiriyorsak, bu, Türkiye'nin lehine değil.
Tabii ki zor konular olacak, zor konular
da önümüze gelecek, fakat, bütün bu konuları, biz, zaman içerisinde
teker teker masaya yatırıp hepsini çözeceğiz. Öyle konular olacak
ki, ne zaman üye olursak ancak o zaman bunları yapabiliriz diyeceğiz.
Bazı konulardaki bizim uygulama tarihimiz eşittir üyelik tarihimizdir
diyeceğiz. Hatta, bazı konularda üyelik tarihi bile yakın gelirse,
sınırlı sayıda konularda, üyelik tarihinden sonra dahi geçiş süreci
talep etme hakkımız olacak.
Kısaca özetleyecek olursak, biz bu süreci,
Türkiye'mizin, Türk insanının, halkımızın lehine nasıl kullanabiliriz,
bu sürecin faydalarından azami şekilde nasıl yararlanabiliriz,
işte, yapacağımız çalışmalar tamamen bu eksende devam edecek. Tabii
ki, Aralık 2006 kararları, Avrupa Birliğinin almış olduğu kararlar
adil değildir. Özellikle sekiz faslın açılmaması, diğer fasılların
kapanmaması sorunun büyüklüğüyle orantısız bir karardır, bunları
biliyoruz. Hatta, bu karar, ilişkilerimizin özü ve ruhuyla da bağdaşmamaktadır,
bunu da biliyoruz. Ancak, şunun da farkında olmamız lazım ki, Avrupa
Birliği de gerçekten karmaşık bir dönemden geçiyor, ciddi bir kafa
karışıklığı söz konusu. Kendi iç problemlerini çözmenin şu anda
mücadelesini veriyorlar, kendi iç sorunlarını aşmanın zorluklarını
yaşıyorlar. On beş üyeden, üye sayısı çıkmış yirmi yediye. Karar verme
mekanizmaları bu hızla, maalesef, gelişememiş. Ortak enerji politikası,
ortak dış politika konusunda, maalesef, mesafeler alınamamış. Avrupa
Birliği rekabet gücünü hızla yitiriyor. Ekonomik büyümeyle ilgili
beklentiler dünya ortalamasının çok çok altında. Sosyal güvenlik
sistemleri özellikle bazı ülkelerde hızla iflasa doğru sürükleniyor.
Bu dönem, Avrupa Birliğinin kendi iç sorunlarını kısa vadede çözebilmesi
için belki de bizim biraz daha toleranslı, sabırlı olmamızı gerektiren
bir dönem.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne toleransı
Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) -
Ancak, bu dönemin geçici olduğunu, orta ve uzun vadede ortamın çok
daha farklı bir ortam olacağı konusunda da, biz, güçlü kanaatlere
sahibiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, biz, bir yandan müzakereler konusunda, fasıllar bazında
teknik ilerlemeleri gerçekleştirirken, öte yandan da, özellikle mali
iş birliği konusunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) -
…yine bilim ve araştırma konusunda, özellikle bu yedinci çerçeve
içerisinde yer alacak bir ülke olarak da önemli mesafeler kaydetmekteyiz
açıkçası.
Biz bu süreç içerisinde, bildiğiniz gibi,
2002'den bu yana yaklaşık 1,2 milyar euroluk bir mali destek paketi
üzerindeki çalışmalarımızı tamamladık. Bu yıldan itibaren yıllık
yaklaşık 500 milyon euroluk yine bir mali destek paketi çerçevesinde
ve katılım öncesi enstrüman dediğimiz bir yapıyla Avrupa Birliğiyle
olan mali iş birliği çalışmalarımızı bütün hızıyla yürütüyoruz.
Yine, yedinci çerçeve içerisinde 50
milyar euroluk, yıllık, daha doğrusu yedi yılın toplamında 50 milyar
euronun üzerinde bir bütçeye sahip olan araştırma fonlarından da istifade
etme hakkına yine sahip oluyor Türkiye. Bu süre, dediğim gibi, özellikle
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olan ülkelerdeki görünürlülüğünün
de arttığı bir dönem oldu. Hepiniz, eminim ki, takip ettiniz, ekim,
kasım, aralık aylarında yirmiyi aşkın üye ülke, özellikle Kıbrıs sorunu
çerçevesinde Türkiye'nin güçlü bir şekilde yanında yer aldı. Avrupa
Birliği basını, belki tarihimizde görülmeyen ölçüde Türkiye'nin
yanında destekleyici bir pozisyon aldı. Fransa'nın en büyük gazetelerinin
başyazarları Türkiye'yle ilgili konularda yine Türkiye'yi destekleyici
pozisyon aldılar ve özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerindeki izolasyonların
26 Nisan 2004'te söz verildiği hâlde hâlâ kaldırılmamış olmasının,
Avrupa Birliğinin kredibilitesine yakışmayacak bir tavır olduğu
konusunda da pek çok dışişleri bakanı, hatta bazı başbakanlar beyanatlarda
bulundular.
Ki, ocak ayıyla beraber
özellikle bu serbest ticaret tüzüğü üzerinde de küçük de olsa mesafeler
kaydedilmeye başlandı. Ki, bu, izolasyonların kalkması açısından
küçük, ama belki sembolik bir gelişme oldu ve ilk defa Rumların da altında
imzası olan bir kararla yirmi yedi ülkenin mutabakatıyla bu konuda
çalışmalara başlanmasına karar verildi. Bu konuda, tabii, yapılacak
bütün çalışmalara özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden yetkililerimizin
ve yine Türkiye Cumhuriyeti'nden yetkililerimizin yoğun bir şekilde
destek vermesi gerektiğini ve bunların tam bir mutabakatla yapılması
gerektiğini, biz, özellikle yaptığımız her görüşmede vurguladık.
Yine, benim geçen hafta
yaptığım Brüksel ziyaretleri çerçevesinde yedi ayrı komisyon üyesiyle
farklı konuları değerlendirdik ve bu toplantıların tümünde de
özellikle hem müzakere sürecine bakış açımızı hem de Kıbrıs'la ilgili
tutumumuzu, konumumuzu üzerine basa basa defalarca vurguladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce Türkiye'nin Avrupa
Birliği sürecinin bir başka perspektifine de kısaca değinmek istiyorum.
Bugün şöyle bir baktığımızda, Fas'tan tutun ta Endonezya'ya kadar,
Ukrayna'dan tutun ta Sudan'a kadarki çok geniş bir coğrafyada Türkiye'nin
katılım süreci çok çok yakından takip ediliyor. Bütün bu ülkelerde
yaşayanlar, Türkiye'nin hem nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman
olan bir ülke olarak hem de demokrasisinin daha iyi işlediği, insan
hakları ve özgürlükler konusunda daha yeni açılımlar yapan bir ülke
olarak yaptıklarımızı çok çok yakından takip ediyorlar. Bir bakıma,
Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu bu olumlu değişim süreci, dönüşüm
süreci, pek çok ülke için de örnek alınması gereken ya da esinlenilmesi
gereken bir süreç aynı zamanda. Ki, yine bu süreç, özellikle sivil
toplum diyaloğu boyutunda ele aldığımızda, Avrupa Birliği ile
Türkiye arasında çok önemli bir diyalog kapısı. Daha iyi iletişim
için, birbirini daha iyi tanımak için de eşsiz bir fırsat penceresi
sunuyor bize bu süreç. Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra, Doğu
ile Batı arasında, İslam ülkeleri ile diğer ülkeler arasında, farklı
kültürler arasında birbirini daha yakından tanıma ihtiyacı çok
çok büyük. İşte, Türkiye, küresel açıdan baktığımızda, böylesine
zor bir dönemde, bu süreçte olmakla, bu süreçte devam ediyor olmakla,
bir bakıma, bu, çok önemli bir iletişim ve diyalog kapısını da sonuna
kadar açık tutmakta.
Bakın, bugüne kadar
tam 47 bin öğrenci, değişim programlarıyla, Türkiye ile Avrupa Birliği
arasında gitti geldi, kısa ya da uzun süreli programlara katıldı. Bu
sayı, 2013 itibarıyla, 380 bine ulaşacak. Yine sivil toplum diyaloğu
çalışmalarımız çerçevesinde, yerel yönetimlerimiz, üniversitelerimiz,
sivil toplum kuruluşlarımız ortak projeler üretecekler. Sadece
bu yıl için ayrılan bütçe, komisyondan ayrılan bütçe, bu iş için, 22
milyon euro sadece sivil toplum diyaloğu için, ki, bizim de ciddi,
tabii, katkılarımız var buna.
Bu işin sonunda varacağımız
nokta ne olursa olsun, üyelik tarihimiz ne olursa olsun, Türkiye'nin
bu sürecin içinde oluyor olması ve bu süreçte sapasağlam devam ediyor
bir ülke olması, açıkçası, Türkiye için, Avrupa Birliği için ve küresel
boyutlarını da düşündüğümüzde tüm bölgemiz için, çok çok kıymetli
bir süreç, Türkiye'ye öngörülebilirlik getiriyor. Bundan beş sene
sonra, on sene sonra nasıl bir Türkiye sorusunun cevabını, işte bu
Avrupa Birliği süreci, çok somut bir şekilde, kati bir şekilde hepimize
veriyor.
Biz inanıyoruz ki,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine katacakları zaman içerisinde fark
edilecek. Türkiye, Avrupa Birliğinin büyüme dinamosu olacak, Türkiye,
Avrupa Birliğine dinamizm getirecek ve rekabet gücünü artıracak,
enerjiyle ilgili sorunlarının giderilmesinde çok çok önemli katkılar
sağlayacak, ancak, bütün bunların daha iyi farkında olunması, daha
iyi anlaşılması için zamana ihtiyaç var ve bizim de önümüzde bu işler
için zaman var.
Sürece sağduyu hâkim
olmak zorunda. Duygusal yaklaşımlardan arındırıp kendimizi, gerçekçi
bir şekilde, rasyonel bir şekilde bu sürecin hem bir hak olduğunun,
zor elde ettiğimiz bir hak olduğunun farkına vararak devam ettirmemiz,
korumamız, ama, öte yandan da attığımız her adımda, bu işten Türkiye'nin
menfaati nedir, menfaatimiz var mı, bu sorgulamayla çalışmalarımıza
devam etmemizde büyük fayda var ve sonuçta bu bir, aynı zamanda, kazan-kazan
ilişkisi. Avrupa'nın ilerideki istikrarına, zaten, belki de tarihin
en büyük barış projesi olan Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin üyeliğiyle
bu barış projesini çok daha farklı bir boyuta taşıyacağını da, yine,
hep beraber görmemizde ve bu sürece katkı vermenin, Türkiye'nin ve
tüm bölgemizin lehine olacağını da ben, tekrar, hatırlatmakta fayda
görüyorum.
Beni dinlediğiniz
için hepinize, tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum.(AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Ama millet hiçbir şey anlamadı Sayın Bakanım sizin anlattıklarınızdan.
Dinlediler, ama, hiçbir şey anlamadılar.
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.
Sayın Gaydalı, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER
GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
AB süreci Parlamento için, Türk toplumu
için olmazsa olmazlardan biri. Bu, geçmiş hükûmetler zamanından beri
de böyle geldi. Sayın Bakan burada bu sunuşu yaparken gönül isterdi
ki, AK Parti Grubu da, bu, AB'ye olan ilgiyi, Türkiye'nin ilgisini kendi
ilgileriyle özdeşleştirsinler ve Sayın Bakanlarını burada yalnız
bırakmayarak dinleme lütfunda bulunsunlar, çünkü Sayın Bakan Babacan
çok sık bu kürsüyü kullanan bakanlarımızdan biri değil. Sayın Bakanın
"background"una baktığımızda,
oldukça parlak bir "background"u var. 1985 yılında Ankara'nın
en güzide okullarından Ankara Kolejini birincilikle bitiriyor,
akabinde 1989 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesini 4 ortalamayla
üniversite birincisi olarak bitiriyor. Bilahare, fulbright bursunu
kazanarak Amerika'ya gidiyor ve MBA'ini de tamamlayarak dönüyor.
Gerçekten kutluyoruz. Hakikaten, başarılı
bir öğrencilik hayatı var, ama keşke bu başarılı öğrencilik hayatı
bu siyasette de devam edebilseydi, biz de çıkıp bir muhalefet milletvekili
olarak bu değerli, cumhuriyet hükûmetimizin bu genç Bakanını burada alkışlama imkânına
sahip olsaydık. Bundan da en çok mutluluğu biz duyardık. Türk halkının
72 milyondan 1'i olarak biz duyardık.
Sayın Bakan, 17 Ocak 2006 Salı günü,
50'nci Birleşimde yine böyle gündem dışı bir konuşma yapmış ve bunda
da gruplara konuşma hakkı doğmuş, akabinde 15 Haziran 2006'da,
116'ncı Birleşimde bir sayın milletvekilinin, Sayın Çetin'in gündem
dışı yaptığı konuşmaya kısa da olsa bir cevap lütfetmiş. Bugün 20
Şubat 2007, tekrar, Sayın Bakan Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirme
ihtiyacı duymuş, yani başmüzakereci olarak bu göreve atandığı 3
Haziran 2005 tarihinden bu yana üçüncü konuşması. Tabii, bunda Sayın
Bakana da haksızlık etmeyelim, genel konjonktür de sadece bakanın
kişiliğinden kaynaklanmıyor. Genel konjonktürün de burada çok önemi
var.
Şimdi, mevcut Hükûmetin bugüne kadarki
AB politikası performansına baktığımızda
şunu görüyoruz: Bu Hükûmet ne yazık ki Türkiye-AB ilişkileri ve müzakere
süreci için kapsamlı bir strateji ve ona uygun bir siyasal iletişim
modeli geliştirme becerisinden, maalesef, yoksundur.
Türkiye, siyasal koordinatları çok
iyi belirlenmiş bir plana sahip olmadığı, süreç içinde sürekli bu
konu üzerinde düşünce ve senaryo üretemediği takdirde ciddi istikrarsızlık
unsurlarıyla yüzleşmek ve bunlarla baş etmekte öngörülmedik sıkıntılar
yaşamak durumunda kalmaktadır.
Hükûmetin dış politika konusundaki deneyimsizliği
ve yetersizliği nedeniyle, Türkiye, AB karşısında müzakere yeteneğinden
ve gücünden yoksun bir ülke hâline gelmiş bulunmaktadır. AB müzakere
sürecinde daha güçlü olabilmemiz için, unutmayalım ki, AB dışı ülkelerle
ve uluslararası birliklerle de ilişkilerimizi güçlü tutmak zorundayız.
Türkiye'nin, global dengeleri dikkate
alarak dünyadaki yer ve rolünü tayin etmesi gereği bir kat daha artmıştır.
Günübirlik politikalar, gündemi belli olmayan seyahatlerle, tutarlı,
etkin ve sağlıklı bir dış politika üretme imkânı maalesef yoktur.
Türkiye'nin uluslararası topluluğun
güçlü, saygın, sözü dinlenir, sözüne kulak verilir bir üyesi olabilmesi
için, iltifat kaynağı olarak milletini gören, gücünü milletinden
alan bir ülke olması şarttır. Bu da incelikli bir diplomasi, kıvrak bir manevra
yeteneği, öngörü ve senaryo üretebilme becerisi ister. Bunları
başarıyla uygulayamazsanız, hiçbir şey elde edemezsiniz. Daha kötüsü,
mevcudu da koruyamaz, zarara girerseniz.
Türkiye, bugün uluslararası
planda zarara uğrayan, elindekileri kullanamayan, elindekileri
hiçbir kazanım olmaksızın tek tek kaybeden bir ülke hâline gelmiş durumdadır
maalesef. Tecrübesizlik, hazırsızlık, donanımsızlık ve vizyonsuzluk,
uluslararası ilişkilerin en büyük düşmanı ve en büyük handikabıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut Sayın Hükûmetin her zaman bir adım önde olma
sevdası sayesinde, Kıbrıs meselesi Türkiye-AB ilişkilerinin belirleyicisi
durumuna gelmiştir. Bir adım önde mantığının son fiyaskosu da Lokmacı
Geçidi örneğidir. Annan Planı'na 2004 yılında "evet" diyen
Türk tarafının uzlaşma isteği açık olarak ortaya konmuşken ve bu duruma
Rumların verdiği "hayır" cevabı ortada iken bir adım daha
uzlaşmacı olduğumuzu gösterelim, Rumlara altın gol atalım sevdasının
son misali Lokmacı Geçidi'nin yıkılmasıdır. Bu girişim, gereksiz
yere Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları arasında gerilim yaratan
ve sonu fiyasko olan bir girişim olarak tarihteki yerini almıştır.
Annan Planı referandumunu
unutacak kadar insafsız olan AB'ye ikide bir bizlerin uzlaşma isteyen
taraf olduğumuzu göstermeye çalışan girişimler sadece zayıflığımızın
göstergesi olmaktadır. Kıbrıs millî davası, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizde ön şart hâline getirilmiş bulunmaktadır. Tecrübesizlik
ve ciddiyet noksanlığı neticesi "Çözümsüzlük çözüm değildir"
sloganıyla yola çıkan sayın iktidar meseleyi büsbütün çözümsüz
hâle getirmeye maalesef muvaffak olmuştur. "Ver kurtul" mesajlı
politikaya, Annan Planı'na sarılmaya engel olmakla itham edilen
Sayın Denktaş'ın elimine edilmesine rağmen mesafe alınamamış,
Hükûmet hatalarıyla içinden çıkılmaz bir kıskaca girilmiş bulunmaktadır.
Sayın Hükûmetin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerindeki ambargoların kaldırılması
haklı talebini 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesinde ileri sürmesi ve
sözlü garantilerin ötesinde yazılı garantileri alması gerekirdi.
Hükûmet, zirvede müzakere tarihi almak uğruna Gümrük Birliği Ek
Protokolü'nü imzalayacağı yazılı beyanında bulunmuş, 29 Temmuz
2005 tarihinde içinde "Kıbrıs Cumhuriyeti" yazılı protokolü
imzalamakla elindeki kuvvetli kozu karşı tarafa maalesef vermiştir.
2004'te gerekli cesareti ve tavrı gösteremeyen Hükûmetin, geri adım
ata ata, sırtı duvara yaslanmış bulunmaktadır. Ek protokolü imzalayıp
taahhüt altına girildikten sonra, AB'nin ve Rumların tanımayı dayatmalarından
kurtulmaya çalışan Sayın Hükûmet, Fin Planı'nın görüşmeleri esnasında,
eş zamanlılık şartından da vazgeçerek "bir limanımızı açalım"
gibi anlamsız bir teklifi ortaya atmak durumunda kalmıştır. Buna
karşın, Rum tarafının duruşu, Sayın Hükûmetin, imzaladığı ek protokole
uymasını talep etmek şeklindedir. Bu, anlamsız tek liman açma teklifi,
yandaş basın vasıtasıyla altın gol olarak lanse edilmiş, ama, neticede
gol Türkiye'nin kalesine girmiştir. 2004 Aralığında AB'ye girildi
bayramı yapanların altın golü de ancak bu kadar olabilirdi zaten.
Bugün AB ilişkilerinde
ne noktadayız? Rölantideyiz. Sayın Hükûmet ne durumda? Seçimler öncesi,
yönetilemez, saklanamaz bir krizin çıkmadığı mutluluğu ve kabulü
içinde. Sekiz başlık askıya alınmış, açılan başlıklar da kapatılamaz
durumda; bu durum 2009'a kadar böyle sürecek ve 2009'da da duruma bir
daha bakılacak. Sekiz başlığın askıya alınmasının sebebi neydi?
Herkesin net olarak bildiği üzere, Rum gemilerine limanlarımızı
açmamamız. 2009'a gelindiğinde limanlarımız Rum gemilerine açılmış
mı olacak? Hayır. Türk milletinin Kıbrıs davasını millî bir dava olarak
gördüğü sürece, hiçbir hükûmetin, istese bile, Güney Kıbrıs Rum yönetimini
tanımaya gidecek bir adım olan limanlarımızı Rum gemilerine açma
girişiminde bulunması asla mümkün olamaz.
Özet olarak, kriz, çözülmek
yerine, ertelenmiş durumdadır. Türkiye'nin "hayır" diyememesi ve bu tavizkâr
politikalarını devam ettirmesi, AB'nin arzuladığıdır. Tam üyelik
perspektifinden yoksun bir adaylığı kabul eden Sayın Hükûmetin, kırmızı
çizgi ve kararlılık yoksunu olduğu, artık, herkes tarafından bilinmektedir.
AB ipine meşruiyet maksadıyla sarılanların o ipi bırakmayacakları
artık açık bir gerçekliktir.
AB'yle ilişkilerimizde
Kıbrıs konusunun bir bahane olarak ortadan kaldırılması şarttır. Yapılması
gereken, Kıbrıs konusu çözülünceye kadar AB'yle ilişkileri dondurup,
Kıbrıs meselesinin Birleşmiş Milletler platformunda çözümünü sağlamaktır.
Görünen de odur ki, artık Kıbrıs'ta tek devletli bir çözümün oluşması
imkânsıza yakın bir ihtimaldedir. Türkiye'nin savunması gereken,
iki devletli bir çözümdür. Aksi, kısım kısım Türkiye'den tavizlerin
isteneceği bir süreç olacaktır. Türkiye'nin bu cesareti mutlaka
göstermesi gerekir.
AB açıkça söylemektedir
ki, Kıbrıs meselesinin nihai çözümü gerçekleşmeden Türkiye'nin
üyeliği hayaldir. O zaman önce Kıbrıs meselesini çözüme kavuşturmak
gerekmektedir. AB için Kıbrıs'ı feda edemeyeceğimize göre, bu gerçeği
dünyanın anlayacağı bir dilde göstermeli, gerekirse AB üyelik sürecinden
vazgeçebileceğimizi… Cesaretli girişimleri de yapmak zorundayız.
Yoksa, her seferinde kriz erteleyerek "benden sonrası Allah kerim"
yaklaşımlı hükûmet politikalarının ne Türkiye'ye ne de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ne bir faydası olamaz.
Türkiye'ye âdeta koloni
gözüyle bakan, her işe karışan, hesap soran Avrupa Birliğine
"dur" demenin zamanı gelmiştir. Sayın Denktaş'a "Git, ülkende
siyaset yap." diyen zihniyetin AB yetkililerinin ve bazı büyükelçilerinin
ülkemizde yaptıkları siyasete sessiz kalmaları da son derece
üzüntü vericidir. Türklerin "hayır" demeyi bildiklerini
muhataplarına hatırlatmak lazım. Sayın Hükûmetin beş seneden beri
takip ettiği "ver kurtul" Kıbrıs politikasıyla, tam teslimiyet
ve tavizlere dayanan Avrupa Birliği politikası maalesef iflas
etmiştir. Yüce Meclisin bir an önce duruma el koyması gerekmektedir.
AB Müzakere Çerçeve
Belgesinin 2'nci maddesinde "Müzakerelerin paylaşılan hedefi,
katılımdır. Bu kabil müzakereler, sonucu önceden garanti edilemeyen
ucu açık süreçlerdir. Birliğin hazmetme kapasitesi de dâhil Kopenhag
Kriterleri tam olarak dikkate alındığında, Türkiye'nin üyelik yükümlülüklerini
yerine getirmediğinin ortaya çıkması hâlinde, Türkiye'nin Avrupa
yapılarına mümkün olan en güçlü bağlarla bağlanması temin edilmelidir."
denilmekteyken "biz üye olmadan da bağlı kalırız" sinyallerini
güçlendiren politikalar ve mesajlar, AB üyeliği önündeki en büyük
engellerdir.
Türkiye'nin üyeliği,
Avrupa Birliği açısından bugüne kadar gündeme gelmiş ülkelerin
tamamından daha farklı ve temel bir tercihi ifade etmektedir.
Avrupa Birliği, Türkiye'nin
üyeliğiyle kendi medeniyet anlayışının sınırlarını çizecektir.
Neticede, Türkiye'nin AB üyeliği, hem Türkiye açısından hem de AB
açısından siyasi bir karardır.
Müzakere sürecini
sadece teknik bir sürece indirgemek doğru olmaz. Eğer karar siyasi
ise, sekiz başlığın askıya alınmasını teknik bir mesele olarak görüp
"sekiz başlık açılmıyor, ama, biz diğer başlıkların görüşmelerini
yapalım ve zaman kazanalım" deme saflığını ifade edenleri anlamakta
da zorlanıyoruz.
İç politik hesaplar üzerinden AB'ye karşı
olan sessizliğimiz, AB'yi yine de Türkiye'ye karşı daha cüretkâr yapmaktadır.
Zaten AB yetkililerini ve özellikle de AB Komisyonu Başkanı Sayın
Barosso, bir süredir, Türkiye'nin üye olması için öngörülen süreyi
on yıldan yirmi yıla çıkarmıştır. İlişkilerin kopmasından korkan
Sayın Hükûmet, her şey gibi, üyelik sürecinin uzamasını da sineye
çekmektedir.
Hükûmete akıl hocalığı yapan kimi çevreler
için sürecin kendisi, sürecin amacı olan üyelikten bile daha önemli
gözükmektedir. Bu süreç, ekonomimiz için IMF çapasının yanında bir
çapa olarak görülüyor, AB'den ekonomik yönetimde disiplin normları,
standartları öğrendiğimiz iddia ediliyor. Bazıları ise, AB'den bu
yolla uygarlık öğrendiğimizi iddia edecek kadar da ileri gidiyorlar.
Sanki müzakere süreci sadece teknik bir mesele ve bu süreçten Türkiye
üye olmasa bile büyük faydalar elde ederek çıkacakmış izlenimi verilmektedir.
Bu arada AB'nin dayatması olan siyasi tavizlerin nelere yol açacağı
da göz ardı edilmemektedir. AB'nin, sürecin kendisine razı görüntüsü
veren bir ülkeyi zamanında üye yapması için bir nedeni yok. Bu yüzden,
Barosso, yirmi yıl sonra bile üyeliğimizin kesin olmadığını söylemekte
hiçbir sakınca görmemiştir.
Başmüzakereci ve Hazineden
sorumlu Sayın Devlet Bakanımız gibi son derece zor ve yoğun mesai
gerektiren, iki şapkayı birden taşıyan Sayın Bakana da takdirlerimi
belirtmek isterim. Ama, bu iki şapkanın birinin yükünü Sayın Bakanın
üzerinden alabilecek bir değerli iktidar partisi mensubunun Sayın
Başbakan tarafından tercih edilmemiş veya bulunamamış olması da
anlaşılabilir bir durum değildir. Sayın Bakanın, iki şapkası sebebiyle,
dış temaslarda yeterli zaman ayıramadığı da açık bir gerçekliktir.
Türkiye'nin ağırlığında uygun bir güvenlik ve dış politika stratejisi
belirleme ve bunu AB üyesi ülkelerle tartışır hâle gelme gereğinin
de farkında olmalıyız.
Sayın Hükûmetin müzakerelerdeki
pazarlık gücünün kaynağı kişisel dostluklar değil, Türkiye'nin büyüklüğü
ve gücü olmalıdır. İç politikaya dönük arada bir efelenmelerle
Türkiye'nin hakkı ve hukuku asla korunamaz. Sayın Hükûmetin millî
söylemleri kullanacağı yerlerde bu söylemlerden uzak durması,
millî söylemleri ve bu duruşu en çok göstermesi gereken 17 Aralık
2004 Brüksel Zirvesi'nde gösteremeyen Sayın Hükûmet, iç siyasette
söylem bazında milliyetçilik yarışına girmiştir. Sayın Hükûmetin
görevi, millî hassasiyetlere yönelik söylemleri iç politikada
kullanmak değil, bu hassasiyetleri gözeten politikaları dış siyasette
savunmaktır. Dış siyasette millî söylemlerden uzak durulacak, ama
iç siyasette kamuoyunun unutkanlığına sığınılarak millî söylemlere
sarılınacak. Bu çelişkili ve parti siyaseti hesaplarına dönük
yaklaşımın milletin derin irfanına yakalanmaması da mümkün değildir.
Devlet kurumları arasında koordinasyon ve uyumu sağlamakla görevli
Sayın Hükûmetin görevini yapmayarak kurumları millete şikâyet etmesi,
Sayın Hükûmetin sorumluluğunu yerine getiremediği gerçeğini ortadan
kaldıramaz ve sorumluluğun göz ardı edilmesine de sebep olamaz. Bu
uyumsuzluk, özellikle dış politikada son derece mahzurlu bir görüntü
arz etmektedir. Bu uyumsuzluğun temelinde yatan, kanımca, sayın iktidar
partisinin dış siyaseti iç siyasette bir enstrüman olarak kullanma
çabasıdır. Bu manzaralar ciddi
bir devlet geleneğine sahip olan Türkiye Cumhuriyeti'ne de yakışmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bulunduğumuz yüce kürsünün arkasında "Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir." yazılıdır. Son senelerde dış
kaynaklı kayıt ve şartların arttığını görmek son derece ıstırap vericidir.
Hükümranlık haklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. İçinde söz sahibi
olmadığımız her türlü uluslararası örgüte karşı -ki, buna AB de
dâhildir- hükümranlık haklarımızı son derece iyi savunmamız gerekiyor.
Atılan her yanlış adımın on yıllara mal olma riski vardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atılan her yanlış
adım, Türkiye'nin geleceğine ipotek koymaktır. Atılan her yanlış
adım, ülkeyi tehlikeli maceralara, tehlikeli kamplara sürüklemektedir.
Oysa, Türkiye, cesaretin ve sorumluluğun ülkesi olma durumundadır.
Süreci yönetecek bilgiden yoksun olmak, hedeflere ve fırsatlara
değil de tehditlere odaklanmak, risk üstlenme cesareti gereken durumlarda
günü kurtarmaya, durumu idare etmeye soyunmak, kritik anlarda
stratejik bakıştan ve öngörüden yoksun bir biçimde, güya cesur, oysa
körce çıkışlar yapmak Türkiye'nin elini gittikçe zayıflatmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni
izolasyondan kurtarmak için çırpınan sayın iktidar, sonunda Türkiye'yi
izole etmiştir. El yordamıyla yürütülen gaflarla, malul, ciddiyetten
uzak dış politikayla ABD'yle aramızdaki mesafe giderek açılmış, NATO'yla
ilişkilerimiz soğumuş, Türk dünyası unutulmuş, inanç eksenli dış temaslara
ağırlık verilmiştir.
Kıbrıs'ta gerileme,
Avrupa Birliği seferinde ricat, Amerika'yla ilişkilerde iflas,
Irak'ta çaresiz, yön tespitinde pusulasız, politikasız bir uygulamanın
sahibi Sayın Hükûmet ne kadar övünse hakkıdır. Çözümsüzlüğü çözüm
olarak görmeyen iktidar, başarısızlığını başarı olarak sunmakta
son derece başarılıdır.
Türkiye'nin dış politikadaki
zorluklarını aşmasının tek yolu, artık milletimizin önüne bir an
önce sandığı getirmektir. Türkiye'nin kabuğunu kırmasını ve dünyayla
entegre olmasını sağlamış olan Anavatan Partisinin AB sürecine
yaptığı katkılar henüz milletimizin hafızasında tazedir. Anavatan
Partisi olarak vurguladığımız Türkiye'nin gücünü…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
Sayın Bakana vermiş olduğum ek sürenin aynısını size verdim ve teşekkür…
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Sayın Başkan, daha sonra uzattınız.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen, bakınız, burada gayet adilane yönetiyorum. Hiç onun için bu
hususta herhangi bir serzenişe falan lüzum yok.
Sayın Gaydalı…
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Hayır efendim, verdiniz. Hayır, lütfen…
BAŞKAN - Lütfen, lütfen
Hanımefendi.
Sayın Milletvekilim,
teşekkür için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun Sayın Gaydalı.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Sizin iyi niyetinizi de istismar etmek istemiyorum Sayın
Başkan.
Yüce heyete en derin
saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
ekranı takip ederseniz, sayın konuşmacılara benim ne kadar süre
verdiğimi gayet yakinen görebilirsiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Onur Öymen.
Sayın Öymen, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Devlet Bakanı Ali
Babacan'ın Avrupa Birliğiyle ilişkiler konusunda verdiği bilgiler
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarla
selamlıyorum.
Sayın Bakanın buradaki konuşmasını
büyük bir dikkatle izledik, büyük bir dikkatle dinledik ve size şunu
bütün samimiyetimle ifade edeyim: Derin bir hayal kırıklığına uğradık.
Sayın Bakanı dinlerseniz, her şey yolunda, her şey beklendiği gibi
yürütülüyor, komiteler toplanıyor, tarama süreci bitti, gelenler
oluyor, gidenler oluyor, hazırlıklarımızı büyük bir hızla yürütüyoruz,
bundan daha iyi bir tablo olamaz. Gerçek ne? Gerçek şu: Türkiye, bugün,
Avrupa Birliğiyle ilişkilerde hiçbir aday ülkenin yaşamadığı bir
krizi yaşıyor.
Değerli arkadaşlar,
hiç kimseyi aldatmayalım, kendimizi de aldatmayalım. Bakınız,
2002 yılında zirve sırasında, Danimarka Dışişleri Bakanının Danimarka
Başbakanıyla yaptığı bir konuşma televizyon kameralarına takıldı.
Orada, Danimarka Dışişleri Bakanı kendi Başbakanına izahat verirken
diyor ki: "Çok büyük bir Avrupa ülkesinin dışişleri bakanıyla
görüştüm, Türkiye'nin üyeliği konusunda bana dedi ki: 'Türkiye'yi
önce uyutacağız, sonra unutacağız.'" Ne yazık ki, şimdi böyle
bir dönemin içinden geçiyoruz.
Sayın Bakan burada
diyor ki, "Bir faslı kapattık." Ne zamandan beri? 3 Ekim 2005
tarihinden bu yana. Kapata kapata bir faslı kapattık. O da -huzurunuzda
üzülerek söyleyeyim- son fasıldır değerli arkadaşlarım. Çünkü, Avrupa
Birliğinin 14-15 Aralık tarihinde aldığı zirve kararına göre, bir
kere daha bu şekilde, bu koşullarda bir faslı kapatmanız mümkün olamayacak
Sayın Bakan, siz de bunu gayet iyi biliyorsunuz. Çünkü, orada -diyor
ki- bu dondurulan sekiz maddenin dışında kalan maddelerin tamamı
için geçici kapatma aşamasına dahi gelmeden Kıbrıs konusunda Avrupa
Birliğinin Türkiye'den beklediği tavizleri Türkiye'nin vermesi
isteniyor. Bunları vermezseniz bir kere daha Avusturya döneminde
teknoloji faslını kapattığınız gibi hiçbir fasıl kapatamayacaksınız.
Bunu çok iyi bilmenizi istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan diyor ki: "Yirmi ülke bizi destekledi Kıbrıs konusunda."
Hayrete düşmemek kabil değil!
Değerli arkadaşlarım,
eğer sadece bir ülke, sadece tek bir ülke Türkiye'yi desteklemiş olsaydı
14-15 Aralık tarihli zirve kararı çıkmazdı, Türkiye hakkında böyle
bir karar Zirveden çıkmazdı. Sayın Bakan da şikâyet ediyor sekiz maddenin
dondurulmasından. Niye çıkmazdı? Çünkü bir tek ülkenin hayır oyu bu
kararı engellemeye yetecekti. Kararlar oy birliğiyle alınıyor. Ama, dost dediğimiz
ülkelerden bir tanesi bile engellememiştir bu kararın çıkmasını,
biliyor musunuz, bir tanesi engellememiştir.
Kıbrıs konusunda karşı
tarafın ne kadar haksız, Türkiye'nin ne kadar haklı olduğunu biz biliyoruz.
Bizim bilmemiz yetmiyor. Karşı tarafa kabul ettirebiliyor musunuz,
ettirebiliyor musunuz?
Şimdi buraya gelip
de biz çalışmalarımızı çok iyi yapıyoruz, çalışkan bir öğrenci gibi
ev ödevimizi yapıyoruz, onu yapıyoruz, bunu yapıyoruz demekle meseleleri
halletsek, biz de sizi alkışlayalım. Mesele
öyle değil.
Bakınız, en son gelişmeyi size söyleyeyim
Kıbrıs'la ilgili olarak: Siz de biliyorsunuz, Kıbrıs kalktı, dedi
ki: "Kıbrıs'ın etrafındaki bütün kara suları bana aittir, bütün
kıta sahanlığı bana aittir, ekonomik bölge bana aittir." Bunun
için gitti, Mısır'la bir anlaşma yaptı, oradaki bitişik bölgeyi paylaştılar
Mısır'la. Lübnan'la da bir anlaşma yaptı, onunla da paylaştılar. Yunanistan'la
da bir anlaşma yaptı, onunla da paylaştılar ve bu paylaştıkları bitişik
bölge, arazi, deniz arazisi ve altındaki madenler, petrol, değerli
sahaların büyük bir bölümü Türkiye'nin ekonomik bölgesiyle kesişiyor.
Yani bizim bölgemizi de alıyor.
Bir kere sizin ne hakkınız var bütün Kıbrıs
adına böyle bir iş yapmaya? Kıbrıs devletini kuran Londra ve Zürih
Anlaşmaları size böyle bir yetki veriyor mu? Vermiyor. Vermiyor. O
devlet, Türklerin ve Rumların ortak devleti olarak kurulmuş. Sizin,
bütün devlet adına böyle bir tasarrufta bulunmaya hakkınız yok ki.
Nasıl bunu yaparsınız? Nasıl bunu yaparsınız?
Norveç ve Çin firmaları, Kıbrıs'ın civarındaki
kıta sahanlığında 8 milyar varil petrol bulmuş, 400 milyar dolar değerinde.
Şimdi "bu petrol benimdir" diyor ve bunu işletmek için ihale
açıyor, Türkiye'nin itirazlarını dikkate bile almıyor. Birkaç gün
önce, 15 Şubat tarihinden itibaren ihale taleplerini
Biz, bir önceki hafta sonu Almanya'daydık
Sayın Genel Başkanımızla birlikte ve orada çok önemli siyasi şahsiyetlerle
görüştük çeşitli partilerden ve bize söyledikleri aynen şudur:
"Beş yıl öncesine nazaran Türkiye'nin üyelik şansı şimdi daha
kötüdür." Beş yıl öncesine nazaran daha kötüdür. Bir şey daha
söylediler: "Almanya'nın iktidarının büyük ortağı Angela Merkel'in
bu seçimleri kazanmasının beş sebebinden, beş temel sebebinden
bir tanesi, Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmasıdır. Türkiye'nin
üyeliğine karşı çıkmasının beş temel sebebinden biri Türkiye ile
Avrupa arasındaki din ve kültür farkıdır."
Ben, birkaç gün önce, geçen cuma günü,
Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla Sayın Başbakanı ziyaret ettim
ve kendisine orada edindiğimiz izlenimleri anlattım. Bütün ayrıntılarını
size anlatarak vaktinizi alacak değilim, ama biliniz ki, görüştüğümüz
şahsiyetler bize Türkiye'nin üyeliği konusunda hiç umut vermediler.
Bunlar içinde Türkiye'nin üyeliğini destekleyenler var. "Ben
şahsen Türkiye'nin üyeliğini destekliyorum, ama, durum son derece
kötüdür." diyor.
Mesela, Avusturya'da yeni bir hükûmet işbaşına
geldi, başında da bir sosyalist parti var. Gusenbauer -Sosyalist Partinin
başkanı- Türkiye'nin üyeliğine kesinlikle karşı. Yani, Hristiyan
demokrat partiler çoğunlukla karşıdır, ama, sosyalist partilerden
de çıkmaya başladı şimdi üyeliğimize engel olanlar, karşı olanlar.
Bize Almanya'da bunu çok açık söylediler. "Avusturya'da hem iktidar
hem muhalefet kesinlikle karşıdır." dediler. Nasıl aşacaksınız?
Fransa'da cumhurbaşkanlığına aday Sarkozy
açıkladı: "Türkiye için tam üyelik olmaz." diyor. Ne olur?
Efendim, bir Akdeniz birliği kuracaklar, Türkiye'yi Avrupa Birliğine
üye yapmayacaklar, Akdeniz birliğine sokacaklar. Bunları niçin anlatmıyorsunuz
Sayın Bakan? Sizin bunları bilmemeniz mümkün mü? Yani, şimdi, şu sırada
Türkiye böyle bir dönemden geçerken, yüce Meclise anlatılacak husus
tarama süreci midir? Kaç komite gitti, kaç komite geldi, bu mudur? Bunları
niçin anlatmıyorsunuz?
Bir şey daha söyleyeyim
size: Şimdiye kadar bütün aday ülkelerin vatandaşları -Türkiye hariç-
üyelik müzakere süreci başladıktan sonra vizesiz seyahat etme
hakkına sahip oldular. Şengen Anlaşmasını imzalayan bütün Avrupa
ülkelerine, Bulgaristan ve Romanya da dâhil olmak üzere hepsi vizesiz
seyahat etti. Bizim vatandaşlarımız edebiliyor mu Sayın Bakan,
edebiliyor mu? Çok iyimser bir tablo çiziyorsunuz, bunu niye anlatmıyorsunuz?
Bu konuda bir girişimde bulundunuz mu? Ne cevap aldınız? Niçin,
hâlâ, bizim vatandaşlarımız, evinin tapusunu, aldığı maaşın bordrosunu
göstermek gibi küçültücü muamelelere maruz kalıyor, yazın sıcağında,
kışın soğuğunda saatlerce konsoloslukların kapısında bekliyor?
Niçin, hiçbir ülkeye böyle bir muamele yapılmadı da bir tek Türk vatandaşlarına
yapıyorlar? Niçin bunları anlatmıyorsunuz? Niçin bunları anlatmıyorsunuz?
Siz biliyor musunuz
değerli arkadaşlar, bugün başka ülkelerin vatandaşları, mesela
Almanya'da, kendi ülkelerindeki seçimler için oy kullanabiliyor.
Sandıkta, gidiyorlar, orada oy kullanıyorlar. Hırvatlar da kullanıyor,
Sırplar da kullanıyor. Yalnız aday ülkeler değil, öbürleri de kullanıyor.
Bir tek istisnası var: Türkler. Türklere böyle bir hak tanınmıyor.
Yıllardan beri uğraşıyoruz.
Nihayet, bu defa, bizim girişimimiz üzerine Bavyera -o da Bavyera-
İçişleri Bakanı dedi ki: "Eğer Federal Hükûmetten böyle bir teklif
gelirse, ben desteklerim." Bizim girişimimizle. Bu olursa
eğer, belki bu seçimlere yetişecek şekilde, yurt dışındaki vatandaşlarımıza
oy kullanma hakkı tanıyacağız. Ama, bugüne kadar tanımıyorlar, şu
anda da tanımıyorlar. Biz, 1995 yılında Anayasa'mızı değiştirdik
bunu sağlamak için, gerekli yasal değişiklikleri yapamıyoruz,
çünkü, yasayı yapsanız uygulama şansı yok. Biz bunlarla uğraşıyoruz.
Bunları konuşacağız. Bu kürsüye çıktığınız zaman "Efendim,
her şey yolunda, mükemmel. Biz görevimizi çok iyi yapıyoruz. Türkiye'de
her şey çok iyi gidiyor." Gitmiyor arkadaşlar. İşte bunları anlatıyorum.
Eğer aksi yönde bilginiz varsa, kürsü burada, buyurun, gelin söyleyin.
"Reformları çok
iyi yapıyoruz." Değerli arkadaşlar, gerçekten, insan bazen çok
şaşırıyor. "Reformları çok başarılı olarak yürütüyoruz"
diyorsunuz. Açınız, Avrupa Komisyonunun en son yayımladığı Türkiye
ilerleme raporuna bakınız. Orada ne kadar çok eleştiri olduğunu
göreceksiniz, Türkiye'nin, raporları, zamanında, gereği gibi yapmadığı
konusunda. Örnek: Diyor ki "Parlamenterlerin dokunulmazlığını
kaldırın." Demiyor mu Sayın Bakan, demiyor mu?
Şimdi, bunu biz yıllardan
beri söylüyoruz. Sayın Başbakan, geçen seçimden önce kürsüye çıktı,
vaat etti. Avrupa Birliği Komisyonu bunu öneriyor. Niye hâlâ yapmıyorsunuz?
Niye hâlâ milletvekili dokunulmazlığını kaldıracak bir öneriyi
Meclise getiremediniz?
Ne diyor başka? Efendim,
diyor ki: "Hâkim ve savcıların tayin yöntemi hukuka aykırıdır,
demokrasiye aykırıdır. Adalet Bakanının ve Müsteşarının bu tayin
komisyonunda bulunması doğru değildir." Biz de aynı şeyi söylüyoruz
yıllardan beri. Siz bunu yapıyor
musunuz? Tam tersine, Hükûmetin hâkimler üzerindeki rolünü, etkinliğini
artıracak önerilerle Meclisin karşısına geliyorsunuz, Yargıtay
Yasası gibi vesaire. Yani, bunlar olacak şeyler değil. Avrupa Birliğinin
istediğinin tam tersini yapacaksınız, sonra da bu kürsüye çıkacaksınız,
diyeceksiniz ki: "Reform süreci mükemmel yürüyor!"
Şimdi, eğitim faslında -siz de itiraf ediyorsunuz- Fransızlar
itiraz etti. Siz "Fransa" demediniz, ama ben söyleyeyim.
Fransa acaba niçin itiraz ediyor eğitim faslına? Eğitim faslının
açılmasına ne itirazı var?
Şimdi, Sayın Bakan öyle
bir hava yaratıyor ki: "İşte, sekiz maddede problemimiz var,
ama, orada da bir şeyler yapıyoruz, geri kalanlarda pek sorunumuz
yok." Bir cümle sonra diyor ki: "Beş fasılda açılış kriteri
var." Bu ne demektir? Bunu bilmeyenler pek anlamayabilir, ama
ben size söyleyeyim: "Beş fasılda açılış kriteri var." demek,
bu fasıllardan herhangi birinin müzakereye başlaması Türkiye'nin
yerine getireceği bazı koşullara bağlı demek. Diğer adaylara bunu
yaptılar mı? Yapmadılar. Bir tek Türkiye'ye yapıyorlar. İşte biz
onun için itiraz etmiştik, 17 Aralık kararlarına onun için itiraz ettik.
Türkiye için böyle istisnai engeller koydular, hangi aşamada,
Türkiye'yi nasıl engelleriz. İşte bunlar. Bir tanesi de bu açılış
kriteri. Yani, daha müzakereye başlamadan, ben sizinle masaya
oturmak için sizin şu şu şu işleri peşinen yapmanızı beklerim, diyor.
Ee, müzakerede söylesene, müzakere sırasında, görüşürken bunları
ele alalım, yapalım, gerçekleştirelim. Hayır. Daha masaya oturmadan
bunları yapmak istiyor. Niçin? Sizi engelleyecek, geciktirecek
süreci bunun için istiyor.
Şimdi, Sayın Başbakan
diyor ki: "Efendim, almazlarsa da biz ne yaparız? Kopenhag Kriterlerini
Ankara Kriteri yaparız, Maasrtrich Kriterlerini de İstanbul Kriteri
yaparız, yolumuza devam ederiz." İşte, tam söylenmeyecek laf
budur. Niçin? Çünkü, onların, yani, Türkiye'yi üye yapmak istemediklerinin
sizi getirmek istedikleri nokta bu, size tam bunu söyletmek istiyorlar.
Yani, demek istiyorlar ki: "Biz sizi üye yapmasak bile, siz bize
sıkı sıkıya bağlı kalacaksınız." Açıkça yazmış bunu 17 Aralık
kararlarında. "Türkiye Avrupa'ya demirlenecektir" diyor
ve ne demek bu? Avrupa'nın bütün kriterlerini aynen uygulayacağım.
Niye mecbur olacakmışım Türkiye'yi üye yapmazlarsa bu kriterleri
uygulamaya? Kim beni mecbur edebilir? Türkiye'nin çıkarı o zaman
ne yapmayı gerektirirse onu yapacağım. Yani, Türkiye aleyhinde bu
kadar kuvvetli cereyanlar varken kalkıp da "beni üye yapmasanız
bile ben sizin bütün kriterlerinize uyarım" dememiz doğru mu? İnsan
hakları, demokrasi, laiklik falan ayrı. Onları her zaman söylüyoruz.
Bu o değil. Maastricht Kriterlerinin demokrasiyle falan hiç alakası
yok. Maastricht Kriterleri doğrudan
doğruya ekonomik düzenlerle ilgili kriterler. Niçin kendimi bağlayacağım?
Niçin kendimi bağlayacağım? Bunlar, maalesef, çok iyi düşünülmemiş
konulardır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
işin özüne geliyoruz. Geçen hafta içinde, Avrupa Birliğinin büyükelçileri,
Sayın Genel Başkanımızı bir çalışma yemeğine davet ettiler, çalışma
yemeğinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sordular. Sayın
Genel Başkanımız kendilerine aynen şunu söyledi: "Biz -dedi-
ortaklık anlaşmasının imzalandığı 1963 yılından beri Türkiye'nin
Avrupa Birliğine üyeliği için çalışıyoruz. Bizim partimizin politikası
bu. Bu anlaşmayı imzalayan bizim liderimiz, o zamanki genel başkanımız
İsmet İnönü." Şimdi, bizim, biliyorsunuz, 600 sayfalık bir kitabımız
var. Bu konuda beş yıldan beri Genel Başkanımızın, parti sözcülerimizin
söylediği bütün sözler, yaptıkları açıklamalarda bir tek cümle bulamazsınız
ki, Türkiye Avrupa Birliği üyesi olmasın, üyeliğe karşıyız anlamına
gelecek. Basında filan yazılanlara bakmayın, onları ciddiye almayın.
Ama işin gerçeği, bizim politikamız budur. Bunu anlattı. Dedi ki:
"Biz şimdiye kadar hep bu politikayı izledik ve uygulamada da
Türkiye daima ekonomi politikasını tam üyelik doğrultusunda yönlendirdi.
Ama, şimdi görüyoruz ki, yaptığımız temaslardan anlıyoruz ki, Türkiye'yi
tam üye yapma yolunda, şimdi, şu sırada, Avrupa'da bir siyasi irade
yoktur. Yani, Türkiye'yi, görünebilir bir gelecekte Avrupa Birliği
üyesi yapacak bir karar alma havası Avrupa'da hissetmiyoruz."
"Efendim, bugün
yapmayız da yarın yaparız." Bu da yok. "Efendim, bugünkü koşullarda
yapmayız ama, siz bütün koşulları yerine getirirseniz yaparız."
Bunu diyen de yok. Yani, dikkatinizi çekerim, Türkiye'nin Avrupa
Birliği üyeliği konusuna karşı çıkan siyasi liderlerden bir tanesi
bile, bugüne kadar, "eğer Türkiye şunu yaparsa, Kıbrıs'ta bunu
yaparsa, şu koşulları yerine getirirse, biz de tutumumuzu değiştiririz,
Türkiye'yi destekleriz" demedi. Demek ki, bu, koşullara tabi
değil, bağlı değil.
Şimdi, biz sorduk Münih'te
yaptığımız konuşmalarda Avrupa'nın önemli siyasi şahsiyetlerine,
"Peki, niçin karşısınız?" dedik. Bize dediler ki: "Efendim,
ben şahsen karşı değilim, ama, karşı olanların dediği şu -demin söyledim-
'din ve kültür farkı.' İki, Türkiye çok büyük bir ülke, Avrupa Birliğine
üye olursa dengeleri değiştirecek." Şimdi, Avrupa Birliğinin
hoşuna gitsin diye biz küçülemeyiz ki, dinimizi, kültürümüzü değiştiremeyiz
ki. Yani, böyle engeller çıkaracaksanız karşımıza, demek ki üyelik
şansımız hiç yok.
Şimdi, dedik ki kendilerine:
"Bakınız…" Sayın Genel Başkanımız şunu söyledi ki, dedi
ki: "Bakın, eğer bizi tam üye yapacaksanız ve bize makul bir gelecek
için tam üyelik sözü veriyorsanız bizim koşulları yerine getirmemiz
kaydıyla, o zaman, biz, daha önce Avrupa Birliği için verdiğimiz taahhütlerle
bağlı kalırız. Ama, bize derseniz ki 'sizi ne yaparsanız yapın üye
yapmayacağız', onu bugünden söyleyin. O zaman, biz de, daha önce verdiğimiz,
gümrük birliği gibi taahhütleri gözden geçiririz." Niçin? Çünkü,
gümrük birliğinde, mesela, yalnız Avrupa Birliğiyle gümrükleri
kaldırmakla kalmıyoruz sanayi ürünlerinde, Avrupa Birliğinin bütün
dünyaya uyguladığı gümrük tarifelerine, Türkiye, uymayı kabul
ediyor. Düşünebiliyor musunuz, bizim oturmadığımız bir masada
alınan bir kararla, bütün dünya için tarifeler tespit ediliyor her
malda, Çin'den gelen bir mala kaç para gümrük uygulanacak, Japonya'dan
gelen bir mala kaç para gümrük uygulanacak…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- …Kanada'dan, Amerika'dan gelen mala ne kadarlık tarife uygulanacak.
Bunların hepsini Avrupa Birliği kabul ediyor, Türkiye de uyguluyor.
Bizim söz hakkımız bile yok, kimse bize danışmıyor bile. Peki, bunu
niye kabul ettik: Şunun için kabul ettik, dedi Genel Başkan. Dedi ki:
"Biz, Türkiye'ye yakın bir gelecekte, görünebilir bir gelecekte
tam üyelik verileceği için bunu kabul ettik; ama, eğer bizi üye yapmayacağınızı
anlarsak, biz de, müsaade edin, çeşitli ülkelerle ekonomik ve ticari
ilişkilerimizin tarifelerini kendimiz tespit edelim. Bazı ülkelerle
ilişkilerimizi geliştirmek istiyorsak, onlarla gümrük tarifelerimizi
ona göre yaparız." Yani, mesajın özü şu: Bizi üye yapmayacaksanız,
biz kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz, kendi başımızın çaresine
kendimiz bakarız ve Atatürk'ün öngördüğü tam bağımsızlık hedefine
yöneliriz. Bizim mesajımız bu.
Sayın Bakan mali yardımlardan
bahsediyor, Avrupa Birliğinden ne kadar çok yardım alıyormuşuz,
500 milyon euroya çıkmış filan! Değerli arkadaşlar, size bir rakam
vereyim, fazlasını söylemeyeceğim, siz gerisini anlarsınız.
2000 ile 2006 yılları arasındaki dönemde -bunun dört yılı AKP İktidarıdır-
Avrupa Birliğinin Romanya'ya yaptığı yardım 5,1 milyar euro, Avrupa
Birliğinin Bulgaristan'a yaptığı yardım -Bulgaristan Türkiye'nin
yedide 1'i- 2,8 milyar euro, Polonya'ya yaptığı yardım 15,3 milyar euro,
Türkiye'ye yaptığı yardım 1,7 milyar euro. Tablo bu. Sayın Bakan,
iyimserliğinize hayranlık duymamak kabil değil, ama, siz şunu övünülecek
bir tablo olarak söyleyebilir misiniz? Övünülecek bir tablo mudur
bu, Türkiye için? Yapamamışız. Yardım alamıyoruz. Size diyor ki:
"2014 yılına kadar hiçbir şekilde sizi üye yapmayız." diyor o 17 Aralık kararında, çünkü altında
hüküm var…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen,
teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan, son cümlemi söylüyorum.
Diyor ki: "Çünkü,
Avrupa Birliği ekonomik reform yapmadan, Türkiye'yi üye yapamaz."
Yani, siz ağzınızla kuş tutsanız, ne yaparsanız yapın, Avrupa Birliği
ekonomik ölçülerini değiştirmeden, sizi üye yapamaz. Niçin? Çünkü,
size, bugün üye olsanız, vermesi gereken parayı vermeye hazır değil,
onun için.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, bu zihniyetle Avrupa Birliğine giremez. Avrupa'daki bu
koşullar ve Türkiye'deki bu zihniyetle, maalesef, giremez. O zaman,
kendi geleceğimiz için atacağımız adımları şimdiden planlayalım,
Meclis olarak görüşelim. Keşke, Avrupa, Türkiye'yi almaya hazır olsa,
el birliğiyle, tam üyelik için sonuna kadar çalışsak. Ama, bugün gördüğümüz
tablo bu tablo değildir.
Çok teşekkür ediyorum,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Avrupa Birliği yıllık
raporuyla ilgili Hükûmetin gündem dışı açıklaması üzerinde gruplar
adına konuşmalar devam etmektedir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun.
Sayın Alaboyun, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avrupa Birliği yıllık raporlarının görüşülmesiyle
ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, aslında, burada,
biraz daha teknik düzeyde bir rapor hazırlamıştım ama, tabii siyasetin
gereği muhalefetin birtakım eleştirileri de ön plana çıkınca, biraz
hazırlamış olduğum konuşmamın da dışına zaman zaman çıkacağım. O
konuda affınıza sığınıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ben, Avrupa Birliği sürecinde gelinen tarihsel süreci atlamak istiyorum.
Çünkü, 1959 yılından, gelinen nokta, bizde, Ulu Önder Atatürk'ün göstermiş
olduğu muasır medeniyet seviyesine ulaşma noktasıdır. Burada hepimizin
katkısı var. O dönem iktidarda olan partilerin hepsi katkıda bulundu.
Bunu, ben, saygıyla ve şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar,
AK Parti İktidarı döneminde, iktidar ve muhalefetle el birliği
içerisinde, AB'yle ilgili reformlar hızlandırılmış, Kopenhag Kriterlerini
yerine getirme konusunda olumlu adımlar atılarak, 3 Ekim 2005 tarihinde,
müzakerelere başlama tarihi alınmıştır. 17 Aralık 2005'te de müzakerelere
fiilen başlanmıştır. Müzakerelerde nerelerde olduğumuzu, neler
yaptığımızı, Sayın Bakanımız Ali Babacan Bey güzel bir şekilde
izah etmiştir. Fakat, ben, şunu vurgulamak istiyorum: Türkiye'nin
AB ile ilişkilerinin temelini ulusal menfaatlerimiz belirler. Bu
ilişkilerde bizim muhatap aldığımız, AB ile imzalamış olduğumuz
Katılım Ortaklığı Belgesi ve Müzakere Çerçeve Belgesidir. Ne Sarkozy'nin
ne Merkel'in ne de bir Avrupa Parlamentosu milletvekilinin söylediği
bizi bağlamaz. Onların ne söylediği konusunda gerek Hükûmetimiz,
gerek dışişlerimiz gerekli cevapları verirler, gerekli notları
da alırlar. Bunun altını çizmek istiyorum öncelikle.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sizi bağlamaz da, adamlar seni bağlıyor ama.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla)
- Bizi bağlayan, sadece Katılım Ortaklığı Belgesi ve Müzakere
Çerçeve Belgesidir.
TUNCAY ERCENK (
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…
Sayın Ercenk, bakınız, böyle bir hitap
var mı Genel Kurulda? Lütfen…
TUNCAY ERCENK (
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) - Sayın arkadaşlarım,
Avrupa Birliğinde önemli olan, kurumlar ve teknik süreçtir. Siyasi
söylemler konjonktürel, bireyseldir. Onlar, zaman içerisinde yükselen,
zaman içerisinde kaybolan unsurlardır.
Şöyle bir dönün on yıla. 1997 yılında Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimizi kesmedik mi? Ama, on yıl sonra neredeyiz?
Avrupa Birliğiyle müzakere eden ülke konumundayız. O yüzden, siyasi
söylemlere çok takılıp kalmak Türk toplumunun heyecanını kırar,
bunu yapmamamız lazım.
Sayın Safder Gaydalı, Hükûmetimizin izlemiş
olduğu dış politikayla ilgili bazı konulara değindi, ben biraz
ona değinmek istiyorum müsaade ederseniz. Geçmiş dönemlerde, ülkemiz,
dış politika konularında, başta Avrupa Birliğiyle ilişkiler, Kıbrıs
ve bölgesel politikalar olmak üzere, hep başkalarının attıkları
adımlara tepki gösteren politikalarla izlemekteydi. Bilhassa,
otuz yıldır Kıbrıs politikamızı yürüten lider kadroların, 2002 Aralık
ayında Kopenhag'da, 2003 Mart ayında Lahey'de Annan Planı görüşmelerinde
izledikleri tavrın hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs Türklerinin Avrupa
perspektifini riske sokmaları nedeniyle, Hükûmetimizde Kıbrıs konusunda
köklü politika değişikliğine gidilmiştir. Türkiye'nin çözümden
yana olduğu ve çözümsüzlüğün çözüm olmadığı, artık Türkiye'nin
inisiyatif alan bir ülke olduğu ve çözüm konusunda daima bir adım önde
olacağımız, konunun bütün taraflarına açıkça iletilmiştir.
2004 yılının Mart ayında Sayın Başbakanımız
Burgenstock'ta Annan Planı'nı görüşmeye hazır olduğumuzu açıkça
deklare etmiştir. Annan Planı sürecisinde, Hükûmetimizin ve Parlamentomuzun
yapmış olduğu reformlar ve demokratik açılımların önemi asla göz
ardı edilemez. Ancak, bu sürecin hızlı gelişmesinde, Kıbrıs'ta izlediğimiz
akılcı politikaların önemi büyüktür. Bu konuda Sayın Başbakanımıza,
Dışişleri Bakanımıza ve Dışişleri bürokrasisine huzurlarınızda
teşekkür etmek istiyorum.
24 Nisan 2004 tarihinde
Annan Planı'na Türk tarafı olarak "evet" dedik. Arkadaşlar,
bunun Türkiye'ye sağlamış olduğu faydalar nedir, bunun altını çizerek
vurgulamakta yarar var.
24 Nisan 2004 referandumunda
"evet" demekle, Türk tarafı, 1 metre kare toprak vermeden, 1
asker çekmeden, Rum tarafının çözümden yana olmadığını, AB ve ABD
başta olmak üzere tüm dünyaya göstermiştir.
24 Nisan 2004 referandumu
ile Türkiye'nin AB perspektifinin önü açılmıştır, muhtemel bir AB-Türkiye
krizinin önüne geçilmiştir.
Bugüne kadar Türk kesimini
azınlık statüsüne düşürmek isteyen Rum kesimi, AB'nin kendilerine
imzalattığı 10 no'lu Protokol'le Kıbrıs'ta çözümün Birleşmiş Milletler
çerçevesinde olacağını kabul etmiş ve bu protokol, Avrupa Birliğinin
birincil hukuku hâline gelmiştir. 10 no'lu Protokol çerçevesinde,
ilk defa, Kuzey Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların kaldırılması
yolunda Avrupa Birliği girişim başlatmış ve AB tarafından üç tüzük
hazırlanmıştır. Bunlardan biri Yeşil Hat Tüzüğü'dür, diğeri Mali
Yardım Tüzüğü'dür, diğeri de izolasyonların kaldırılmasının temeli
olan Doğrudan Ticaret Tüzüğü'dür.
24 Nisan 2004 tarihine
kadar Türk ordusuna "işgalci" sözü kullanan Avrupalı basın,
o tarihten sonra Türk ordusu hakkında "işgalci ordusu" diye
hiçbir kelime kullanmamıştır. Bu, Türkiye için bir başarıdır.
KKTC'ye, yurt dışından
resmî düzeyde üst düzey yöneticiler daha sık gelmeye başlamıştır. KKTC
yöneticilerinin resmî olarak Amerika Birleşik Devletleri ve AB
yetkililerince kabulü sağlanmıştır.
Rum vatandaşları tarafından
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye aleyhine davalar açılıyordu,
tazminat davaları. Dikkatinizi çekmek istiyorum, bu tazminat davaları
Türkiye'ye açılıyordu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne değil, çünkü
Rumlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımıyordu ve Türkleri
işgalci göstererek bu davayı açıyorlardı. Bu davalar, bildiğiniz
gibi "Loizidou" veyahut da "Arestis" gibi isimler
adında açılan davalardı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye
aleyhine yaklaşık 2 bine yakın tazminat davası beklemekteydi. 24
Nisan 2004 tarihinden sonra, yani, Annan Planı'na "evet" dedikten
sonra, Kuzey Kıbrıs'ta oluşturulan Mal Tazmin ve Takas Komisyonu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından iç hukuk yolu olarak kabul edilerek,
Türkiye aleyhine dava açan insanlara dendi ki: "Kuzey Kıbrıs'a
gidin, önce işinizi Mal Tazmin ve Takas Komisyonuyla çözün, ondan
sonra gelin." Nitekim de Arestis, sadece Mal Tazmin Komisyonunun
belirlediği kadar tazminat alabildi. Bu, Türkiye için bir başarıdır,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için başarıdır. Mal Tazmin Komisyonunun
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edilmesi, bir anlamda,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının da kabul edilmesidir.
Aksi takdirde, eğer Mal Tazmin Komisyonuna gönderilmemiş olsaydı,
zaman içerisinde, Türkiye, 20 ila 40 milyar dolar civarında tazminat
ödemek gibi bir sorunla karşı karşıya olacaktı.
24 Nisan sonrası Kıbrıs'a
olan yatırımın ilgisi arttı arkadaşlar her şeyden önce. Millî gelir,
4 bin dolarlardan 11 bin dolarlar seviyesine yükseldi ve yıllardır,
bilhassa İngiltere'de yerleşik olup da kendi ülkesine dönmemiş
olan Kıbrıslı Türkler, dönmeye başladı, kendi ülkelerinde yatırım
yapmaya başladı. Bu, Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin bir başarısıdır.
İlk defa, Avrupa Parlamentosunda
bir heyet oluşturularak, Kıbrıslı Türkler ile Yüksek Seviyede Temas
Grubu oluşturuldu. Bu Temas Grubu, ilk defa, Avrupa Parlamentosuna,
Kıbrıs Türkleriyle ilgili bir belge sundu. İlk defa, Kıbrıs Türkleriyle
ilgili bir belge Avrupa Parlamentosuna sunuluyor ve -bakın, dikkatinizi
çekmek istiyorum- bu belgede de neler isteniyor: Türkçenin AB'nin
resmî dili olması, 2 Kıbrıslı Türk parlamentere AB'de gözlemci statüsü
verilmesi, Türk ordusu ve Türkiye için kullanılan "işgalci"
cümlesinin bundan sonraki belgelerden çıkarılması, Kıbrıslı öğrencilerin
AB gençlik programları Sokrates, Erasmus'tan yararlandırılması Avrupa
Birliği raporlarına ve kayıtlarına geçirilmiş oldu. Bunlar Türkiye'nin
ve Kuzey ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başarısıdır.
24 Nisan 2004'te Kıbrıs
Türkü'nün "evet" dediği Annan Planı'na, görüşmeleri yürüten
Kıbrıs Türk liderliği, Aralık 2002'de "evet" demiş olsaydı,
Kıbrıs sorunu çoktan çözülmüş olacaktı ve Türkler Avrupa Birliğine
resmen girmiş olacaklardı. Türkiye de Avrupa Birliği sürecinde
Kıbrıs ile uğraşma gereğini duymayacaktı. Bunlar unutulmuş durumda
maalesef.
Değerli arkadaşlar,
tabii, en çok söylenen şeylerden biri, deniyor ki: İşte limanları
açacaksınız; limanları açmak Güney Kıbrıs Rumlarını resmen tanımak
anlamındadır. Kesinlikle böyle bir şey yoktur, bunun altını çizmek
istiyorum.
Ben bu konuda, geçmiş
iktidarlar döneminde olan bazı şeylere dikkatinizi çekmek istiyorum:
18-19 Kasım 1999, yani Clinton'ın bizzat gelip bu kürsüden bu Meclise
hitap ettiği dönem, yani Avrupa Birliği Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının
İstanbul'da toplandığı dönem. Oraya Kıbrıs Rum kesimi lideri Klerides
"Kıbrıs Cumhurbaşkanı" sıfatıyla geldi -İstanbul'da yapılan
bu toplantıda- ve oturdu masaya, masasına da "Kıbrıs Cumhuriyeti"
levhası asıldı. Şimdi Türkiye'de "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti"
levhası asılan bir insanı, böyle yaptık diye, şimdi Klerides'i tüm
Ada'nın temsilcisi veyahut da Rum kesimini tanımış mı olduk? Kesinlikle
böyle bir şey yok. O zaman hiç kimse, tutup da, o zamanki iktidarı,
böyle bir şeyi tanıyorsunuz diye suçlamadı. Hatta ve hatta AGİT toplantısına
Rum kesimi katılırken, biz Denktaş'ı o toplantıya sokamadık. Hafızamızı
bir tazeleyelim o konuyla ilgili.
Boğazlarımızdan Rum
bandıralı gemiler yıllardır geçer, Türk gemileri de onlara kılavuzluk
verir. Bu gemilerin bazen sorunları olur, Türk limanlarına yanaşırlar.
Şimdi biz bunlara, Türk limanlarına yanaştığında "hayır, sana
hizmet veremeyiz, seni tanımıyoruz" mu diyeceğiz? Daha da ötesi,
limanlar 1999 yılına kadar fiilen açıktı, yani, Rum gemilerine fiilen
açıktı. Bu gemiler bizim limanlarımıza gelir, mal alır, mal getirir, mal
götürürdü. Neden limanları biz kapattık? Çünkü, bazı Türk gemileri
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne, Girne Limanı'na uğradıktan sonra
Larnaka Limanı'na uğrayınca, orada bizim Türk kaptanlara eziyet ettiler,
tutuklamaya kalktılar, siz işgal altındaki bir yere gidiyorsunuz,
diye. Aynı yıl, "Uluslararası Güvenlik Yönetim Kodu" diye
anılan bir yönerge yürürlüğe girdi deniz hukukunda ve burada 500
groston ve üzerindeki gemiler için kimlik bildirme zorunluluğu ortaya
çıktı. Bundan dolayı, Türkiye de 500 groston ve üzerindeki gemilerden
kimlik sorduğu zaman, Rum bandıralı gemileri artık kendi limanlarına
sokmamaya kalktı.
Şimdi, bizim imzaladığımız
protokolle ilgili diyorlar ki: Siz limanları açacaksınız. Arkadaşlar,
bu ek protokol, 1963 Anlaşması'nın, Ankara Anlaşması'nın, Avrupa
Birliğine tam üyeliğimizi hedefleyen anlaşmanın bir ek parçası. Bunu
biz kendiliğimizden yapmadık. Deniyor ki: Geçmişte bunlar başka ülkelere
yapılmadı da niye yapılıyor? Geçmişte, başka ülkeler için protokol
istenmemiş olabilir, ama, bunlar, gümrük birliği fiilen uygulandı.
Bunu göz ardı edemeyiz.
Şimdi, bizim Avrupa
Birliğinde gelmiş olduğumuz sürece baktığımız zaman, Türkiye,
her şeyiyle, gelinen noktayla başarılı bir durumdadır arkadaşlar.
Biz, Türk toplumunun bu konudaki hevesini, şevkini kırmak gibi bir
lüksümüz olamaz. Çünkü, Avrupa Birliği sürecinde kurumsal dönüşümler
kalıcı, siyasi söylemler geçicidir. Bunu asla unutmamamız lazım.
Müzakere görüşmelerine karşı tavrımız da daima pozitif olmak zorundadır.
Avrupa Birliğinden gelen her eleştiriye aşırı reaksiyon göstermek
ve AB bize dayatıyor psikolojisine kapılmak, hem AB'nin Türkiye'ye
hem de Türkiye'nin AB'ye olan güvenini sarsmakta, ilişkilerde şüphecilik
ve güvensizlik hâkim kılınmaktadır. Bu gelişmeler, Türk toplumunun tercihleri konusunda
kendine olan öz güveninde duygusal travmalara neden olmaktadır. Gerek
Hükûmet olarak gerek Parlamento olarak bu sürecin çok iyi yönetilmesi
gerekmektedir. Bilhassa AB sürecinin iç politika malzemesi yapılması,
Türk toplumunun AB'ye olan desteğinde azalmalara neden olmaktadır.
AB sürecinin başarıyla yürütülmesinde, iktidarın, muhalefetin
ve bütün kurumların destek ve çabası şarttır. Anayasa'mızın 174'üncü
maddesinde ifade edilen, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesine
çıkarmak, ancak herkesin desteğiyle olur.
Müzakerelerden maksat
karşılıklı pazarlık değildir arkadaşlar. Müzakerelerden maksat,
kurumsal anlamda AB müktesebatının benimsenmesi, yani adapte
edilmesidir. Bu müktesebatın Avrupa Birliği ülkelerinde demokrasiyi,
insan haklarını, fikir ve ifade özgürlüğünü, siyasi ve etik değerleri
geliştirdiğini ve ekonomik refah düzeyini artırdığını, bölgesel
barış ve huzur sağladığını, insan ve çevre merkezli yönetimler
oluşturduğunu anlamamızda yarar vardır. Müktesebatın adaptasyonu
ve uygulaması, ülkemizi zaman içerisinde AB ülkelerinin seviyesine
getireceğinden hiç kuşku yoktur.
Kaldı ki, bu süreçte,
diyelim ki on sene veya beş sene veya sekiz sene -adına ne kadar sene
koyarsanız koyun- sonra varacağımız bir noktada Avrupa Birliğinin
bizi alması veyahut da Türkiye'nin kendi iradesiyle "ben Avrupa
Birliğine girmiyorum" demesini bugünden tartışmak yanlıştır;
çünkü, Türkiye, Avrupa Birliği sürecini tam üyelik olarak yürütmektedir,
resmî belgelerinde bu vardır ve hiçbir resmî belgelerinde de "ayrıcalıklı
ortaklık" gibi bir ifade yoktur, "Türkiye'yi Avrupa Birliğine
almayacağız" diye bir ifade yoktur, bunlar tamamen siyasi dedikodular
ve spekülasyonlardan ibarettir. Bu süreci çok iyi yönetmemizde yarar
vardır diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Alaboyun.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Babacan'ın açıklamalarını
dikkatli bir şekilde dinledim. Şöyle, Avrupa Birliği ile ilgili müzakere
dönemlerinde Avrupa Birliği ile ilgili olarak bu kürsüye gelen Sayın
Başbakanı, sayın bakanları, Sayın Babacan'ı gözlerimin önüne getirdim.
O günlerde kürsüye gelişleri bile bir başkaydı: Omuzlar kalkık,
alınlar dik, sesler kuvvetli, yüksek tonda; ama bugün, Sayın Bakanıma
baktım, omuzlar çökmüş, ses kısılmış, ben bu konuşmayı burada niye
yaparım, niye yapıyorum havası içerisinde kürsüde. Karşıda, daha
önce… Bu koltukları dolduran milletvekilleri var mı diye baktım Sayın
Babacan konuşurken…
AHMET YENİ (Samsun) -
Siz de burada oturuyordunuz o zaman.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 70 milletvekili vardı konuşmanın başlangıcında.
AHMET YENİ (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Daha sonra,
baktım, bu sayı, konuşmanın ortalarında 40'a kadar düştü. Yani, Sayın
Bakan, artık, kendi Grubunu bile heyecanlandıramayan, onlara
olumlu mesaj veremeyen bir konuşma yapmış olması nedeniyle, kendi
Grubu bile dinleme zahmetine katlanmadan bu ceylan derisi koltukları
bırakıp dışarı çıktılar.
Şimdi, Sayın Bakanın
ne söylediklerini de dinledim. Allah aşkına, size sormak istiyorum,
o yaklaşık otuz beş dakikalık konuşmadan aklınızda kalan üç beş cümle
var mı? Varsa, geliniz, buraya, Sayın Bakanın konuşmalarından aklımızda
kalan üç beş cümle var, son derece mutlu olduk, memnun olduk, Türkiye'nin
haklarını, hukuklarını ne kadar büyük ölçüde savunan bir Bakanımız
ve Hükûmetimiz var diye gelin söyleyin.
Şimdi, tam tersine,
Sayın Bakanın konuşmalarını büyük bir endişeyle takip ettim. Dış
politika noktasında çok ciddi yanlışlıklar içerisinde olan bir konuşma
yaptı ve çok vahim bir konuşmaydı. O konuşmanın içerisinde, Avrupa
Birliğiyle sekiz başlığın açılma meselesini, Kıbrıs'la ilgili
şartların olumlu hâle gelmesi, Kıbrıs'la ilgili problemlerin çözülmesine
bağladı Sayın Bakan. Ben de buradan soruyorum: Hani, Kıbrıs meselesi
Avrupa Birliği zemininde ele alınmayacaktı Sayın Bakan? Kıbrıs meselesi,
Birleşmiş Milletler zemininde ele alınması gereken bir konuydu,
ama sizin konuşmanızın içerisinde, Kıbrıs'la ilgili meseleler çözülürse,
sıkıntılar aşılırsa, sekiz başlığın açılmasıyla ilgili olumlu gelişmeler
olduğunu söylüyorsunuz. Bu çok vahim bir hatadır. Hükûmetin, artık,
Kıbrıs meselesini Birleşmiş Milletler zemininde değil, Avrupa
Birliği zemininde görmeye başladığının bir işaretidir ve siz, Fin
Planı'nın üzerine atlayarak, bu meselenin nasıl Avrupa Birliği zemininde
ele alınması gerektiği noktasında Finlilerle uyum içerisinde olduğunuzu
da gösterdiniz. Bu da çok büyük bir vahim hata Sayın Bakanım. O nedenle,
Kıbrıs'la ilgili, Avrupa Birliğiyle görüşürken, çok doğru şeyler
söylemek lazım.
Şimdi, AK Parti Milletvekili
Sayın Alaboyun biraz önce konuştu, kendisini burada göremiyorum…
RECEP KORAL (İstanbul)
- Burada, burada; nasıl göremiyorsun? Gözlerin görmüyor mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Annan Planı'yla ilgili olarak yaptıkları çalışmaları anlattı ve
Kıbrıs'tan bir tek asker çekilmeden, Annan Planı'yla ilgili o hadiseyi
ortaya koydu.
Şimdi, ben buradan Sayın
Milletvekiline sormak istiyorum: Eğer Annan Planı kabul edilmiş olsaydı,
Rum tarafı da bunu kabul etmiş olsaydı, Kıbrıs'tan asker çekilme meselesi
o plan içerisinde var mıydı yok muydu? Cevap verin, var mıydı yok muydu?
Vardı. Belirli aralıklarla, bir plana bağlı olarak Kıbrıs'tan Türk askerinin
çekilmesi söz konusuydu ve "Annan Planı'nın kabul edilmesi Avrupa
Birliğiyle ilişkileri olumlu etkiledi." diyor; ancak, Annan
Planı'nın Türk tarafında kabul edilmesinden sonra Güney Kıbrıs Rum
kesimi tek başına Avrupa Birliğine üye oldu. Eğer, Annan Planı Avrupa
Birliğine adaylık noktasında Türkiye'ye bir katkı sağlayacak idiyse,
Türk tarafının bunu kabul etmesiyle böyle bir kazanım elde edilecek
idiyse, Güney Kıbrıs Rum kesimi, "hayır" diyen kesimin tek
başına Avrupa Birliğine tam üye olmasını nasıl yorumlayacaksınız
Sayın Milletvekilim? Ne söyleyeceksiniz yani bunun karşılığında?
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray)
- Aralık 2002 Kopenhag'a bakın, anlarsınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Bakan, bu Hükûmet Türk siyasi literatürüne bir deyim
kazandırdı: "Kazan-kazan." Şimdi, ben merak ediyorum, bu deyimden
sonra Türkiye olarak dış politika noktasında hangi kazanımlar elde
ettiniz Sayın Bakanım, neler kazandınız? Allah aşkına, bir gelin
anlatın burada, biz de öğrenelim. Karşı taraf ne kazandı, biz ne kazandık,
geliniz, bu kürsüden somut ve net ifadelerle hem bizlere hem de kamuoyuna
bir açıklama yapın.
Şimdi, hatırlayın 17
Aralık gününü, hatırlayın, şöyle bir gözünüzün önüne getirin o günü.
Sayın Başbakanın, otobüsün üzerinde, Kızılay Meydanı'ndaki o hâlini
bir gözlerinizin önüne getirin. Ne oldu arkadaşlar, ne oldu şimdi?
17 Aralığın üzerinden ne kadar zaman geçti? Sayın Başbakan da geldi,
17 Aralık ilerleme raporunun dengeli ve olumlu rapor olduğunu söyledi.
Biz de o gün, "Sayın Başbakan, yanlış söylüyorsunuz; bu rapor dengeli
ve olumlu bir rapor değildir, bu raporun içerisinde 73 milyon Türk vatandaşının
kabul etmeyeceği çok ağır hükümler vardır, milletimizi rencide
edecek ağır hükümler bu ilerleme raporunun içerisinde vardır."
dediğimizde itiraz etmiştiniz. Ancak, beş gün sonra, Hükûmet olarak
Avrupa Birliğine bir nota vermek mecburiyetinde kaldınız. Niçin?
Salim kafayla oturdunuz, ilerleme raporunu bir kez daha gözden geçirdiniz;
onun içerisindeki ağır hükümleri Türk milletine anlatamayacağınız
için nota vermek mecburiyetinde kaldınız.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Avrupa Birliğiyle gelinen nokta hepimizin malumu. Bu noktada
sekiz başlığın açılmaması meselesi söz konusu. Hani, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerde son derece olumlu gelişmeler oluyordu, Avrupa Birliği
ülkeleri Türkiye'yi büyük ölçüde destekliyordu, dış dünyada itibar
artmıştı? Ama, dış dünyada şimdi sizi yeni destekleyenler ortaya
çıktı Sayın Bakanım. Kimdir bu? Kimdir bu yeni destekleyen? Yeni destekleyen,
Barzani. Ne diyor Barzani? "Türkiye'de seçimlerden sonra AK Parti
İktidarının devam etmesini istiyoruz. Eğer AK Parti tek başına gene
iktidar olacak olursa, bizim Türkiye'yle olan ilişkilerimiz bunun
dışındaki hükûmetlere göre çok daha iyi olacak. Bir başka hükûmet gelirse
Türkiye'yle ilişkilerimiz sıkıntıya girer." Bunu kim söylüyor?
Üç gün önce, "Eğer Türkiye Irak'a girerse çiçeklerle karşılamayız."
diyen Barzani söylüyor. Peki o ifadeden sonra sizin bir açıklamanız
oldu mu, Dışişleri Bakanının bir açıklaması oldu mu, Sayın Başbakanın
bir açıklaması oldu mu? Olmadı, olmadı. Şimdi, Barzani, Türkiye'de
AK Parti İktidarının devam etmesini istiyor.
AHMET YENİ (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte, oraya
geliyorum, tam oraya geliyorum Sayın Yeni.
Türk halkı bu noktada Barzani'yle aynı
noktada buluşmaz. Hiç merak etmeyin. Hiç merak etmeyin. Çünkü, o niye
istiyor, biliyor musunuz, o niye istiyor? Şunun için istiyor: Kuzey
Irak'ta veya Irak'ta kırmızı çizgileri olduğunu onlarca kez söyleyen
bir Başbakan, bir Dışişleri Bakanının bütün bu konuşmalarından
sonra Irak'la ilgili hiçbir kırmızı çizginin kalmadığını gördüğü
için gönül rahatlığıyla sizin iktidarınızı destekliyor, gönül rahatlığıyla
destekliyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Gerekirse yaparız, endişe etme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "Çiçeklerle karşılamayız" hitabının muhatabı Türkiye'de
bir başka hükûmet olsaydı, bu sözlerinin karşılığını aynı gün en yüksek
seviyede ve en gür sada ile Barzani'ye bu mesaj verilirdi; ama, bu mesaj
olmadığı için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız, teşekkürünüzle birlikte.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu mesaj AK Parti Hükûmeti tarafından verilmediği için, Barzani'nin,
seçimlerde AK Partinin yeniden Türkiye'de iktidar olmasını arzu
ettiğini ifade eden bir konuşması oldu.
Sayın Bakanım, Annan
Planı'ndan sonra, plan kabul edildiği takdirde izolasyonların kaldırılacağını
hem Sayın Başbakan hem Sayın Dışişleri Bakanı söylememiş miydi? "Annan
Planı'nı biz kabul edersek ertesi günü izolasyonlar kaldırılacaktır."
diye sizler söylediniz. Annan Planı'nın kabul edilmesine bağlı olan
izolasyonlar bugün neyin karşılığında kaldırılacak? Kıbrıs'taki
limanların ve havaalanlarının Güney Kıbrıs Rum kesimine açılması
hâlinde izolasyonların kaldırılacağı söyleniyor. Bakınız, Sayın
Başbakan diyor ki: "Hani" diyor, "Nereden nereye?"
Ben de diyorum ki: "Nereden nereye!" Annan Planı'nda kabul
edilmesi hâlinde kalkacak olan izolasyonlar, ancak Kıbrıs'taki limanların
ve havaalanlarının açılması karşılığında kaldırılma noktasına
gelmişse, biz, bu Hükûmetin dış politikasının başarılı olduğunu,
bu Hükûmetin Avrupa Birliğiyle ilişkilerindeki tutumunun başarılı
olduğunu, Irak'taki gelişmelerle ilgili Hükûmetin icraatlarının
başarılı olduğunu söylememiz mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 25
milletvekilinin, İznik, Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının
araştırılarak bölgede sürdürülebilir gelişme sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/423)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Marmara Bölgesi'nin
en büyük, Türkiye'nin ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü,
Kocasu, (Madra) Çayı, Sığırcı, Mürvetler ve Dutlu dereleri ve yeraltı
sularıyla beslenen ve ortalama 3 m derinliğinde sığ bir ötrofik
gölü olan Manyas Gölü ve Bursa ilinin batısında yer alan, batıya doğru
25 km uzunlukta, kuzey-güney doğrultusunda 160 km2 yüzey alanına sahip
Uluabat Göllerinin karşı karşıya kaldığı kirlenmenin araştırılması,
bu göllerdeki doğal hayatın sürdürülebilir hale getirilmesi ve
bölge halkının eski geçim kaynaklarına yeniden kavuşabilmesi
amacıyla; Anayasanın 98., TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince
"Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızIa arz ederiz.
1) Mehmet Küçükaşık (Bursa)
2) Şevket Arz (Trabzon)
3) Harun Akın (Zonguldak)
4) Kemal Demirel (Bursa)
5) Mustafa Özyurt (Bursa)
6) Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Muharrem Kılıç (Malatya)
9) N. Gaye Erbatur (Adana)
10) Ahmet Sırrı Özbek
(İstanbul)
11) Mesut Değer (Diyarbakır)
12) Bülent Baratalı (İzmir)
13) Feridun Fikret Baloğlu
(Antalya)
14) Feridun Ayvazoğlu
(Çorum)
15) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
16) Orhan Eraslan (Niğde)
17) Nurettin Sözen (Sivas)
18) Gürol Ergin (Muğla)
19) Mehmet Mesut Özakcan
(Aydın)
20) Mehmet Vedat Melik
(Şanlıurfa)
21) Ahmet Ersin (İzmir)
22) Fahrettin Üstün (Muğla)
23) Ali Kemal Deveciler
(Balıkesir)
24) Mehmet Işık (Giresun)
25) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
26) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
Gerekçe:
Uluabat Gölü,
15.04.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak Ramsar
(Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip
Sulak Alanların Korunması) Sözleşmesi Listesine dahil ettirilmiş
ve RAMSAR ALANI olarak ilan edilmiştir. Dolayısıyla, alanın doğal yapısı
ile ekolojik karakterinin korunması uluslararası düzeyde taahhüt
edilmiştir. Ancak şu anda halen; Mustafakemalpaşa Çayı, Güney Marmara
ve Kuzey Ege'nin büyük bir bölümünü drene etmesinden dolayı göle
yüklü miktarda evsel ve endüstriyel atık taşımaktadır. Çevredeki
tarım alanlarından dönen sular da göle girmektedir. Bu kirlilik gölü
ötrafikasyon tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Artan
kirlilik yüzünden gölü Bursa'nın içme suyu kaynağı olarak kullanma
projeleri şimdilik gündemden çıkmıştır. Uluabat gölü, küresel ölçekte
nesli tehlike altındaki küçük karabatak, tepeli pelikan, bıyıklı
sumru ve su samuruna da ev sahipliği yapıyor, Türkiye'nin en geniş
Nilüfer yataklarına sahip bulunuyor. Sucul bitkiler açısından
Türkiye'deki en önemli göllerden biri olan Uluabat'ta, ticari öneme
sahip turna ve sazan başta olmak üzere 21 değişik balık türü ve kerevit
(tatlı su ıstakozu) bulunuyor. Göl çevresi ve havzasında birçok tarihi
ve arkeolojik alan yer alıyor.
İznik Gölü, Marmara
Bölgesinin doğu-batı doğrultusunda peş peşe diziImiş çukur sistemlerinden
Pamukova-İznik-Gemlik Körfezi çöküntü alanı sırasının orta kesimindeki
tektonik kökenli bir çukurun dolması ile oluşmuş olup kabaca elips
biçimindedir. Gölün su toplama alanı 1246 km²'dir. Gölün yağış havzası
çok küçük olduğundan besleyici su kaynakları da o derece küçük ve
sayıca azdır. En önemli akarsuları güneyde Sölöz'de Kocadere, kuzeybatıda
Nadır kaynağı diye bilinen kaynağın beslediği Olukdere, kuzeyde
Kurudere, kuzeydoğuda Karadere ve doğuda İznik ilçesi güneyinde
Kırandere'dir. Göl bundan başka dipteki karstik kaynaklar ve yağmur
suları ile de beslenir. Orhangazi'deki sanayi tesislerinden, çevredeki
yerleşim birimlerinden ve küçük zeytinyağı fabrikalarından göle
arıtılmamış atıklar karışmaktadır. Gölün kirlilik sorununu ele
alan kapsamlı bir çalışma bulunmamakla birlikte, yakın dönemde görülmüş
olan aşırı yosunlaşma ve toplu balık ölümleri, sorunun önemine ve
boyutuna dikkat çekmektedir.
Manyas (Kuş) gölü, çok
sayıda kuş ve balık türüne ev sahipliği yapan, dünyanın en önemli
sulak alanlarından biridir. 1977' de gölün tümü Yaban Hayatı Koruma
Sahası ilan edilmiş, 1981'de Milli Park ve çevresi SİT Alanı yapılmıştır.
Son olarak 1994 yılında, göl Türkiye'nin ilk beş Ramsar alanından biri
olarak seçilmiştir (sadece 10.200 hektarlık bir bölümü). Kuşcenneti
Milli Parkı, ilk kez 1976'da Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan
milli parkIara verilen "A" sınıfı diploma ile ödüllendirilmiştir.
Gölün karşı karşıya olduğu ciddi bir tehlike, Bandırma'daki ellinin
üzerindeki endüstriyel ve tarımsal tesisten kaynaklanan ve göle
Sığırcı Deresi ile taşınan kirliliktir. Kocaçay da göle endüstriyel
ve evsel atık boşaltmaktadır. Kirliliğin kaynakları, türü ve çözüm
önerileri çok sayıda araştırmayla ortaya konmuştur. Aşırı avlanma,
kerevitte görülen mantar hastalığı, kirlilik ve su düzenine yapılan
müdahaleler sonucunda gölde yakalanan balık miktarı şiddetli
bir düşüş göstermiştir. 1975 yılında 900 ton balık tutulduğu ve bugün
avlanan türlerin birçoğunun ekonomik değerinin düşük olduğu göz
önüne alındığında, çok sayıda balıkçı kooperatifinin kapatılmış
olmasının nedeni anlaşılmaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir Meclis soruşturması
önergesi vardır. Önerge bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, Meclis soruşturması
önergesini okutup, bilgilerinize sunacağım.
2.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 60 milletvekilinin,
kamu yönetiminde vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini
hukuka aykırı kullandığı, İçişleri Bakanlığı üzerindeki gözetme
ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
görevinin gereklerine aykırı hareket ettiği, bazı asayiş olaylarındaki
tutumuyla suç delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında; Emniyet
Teşkilatında hukuk dışı gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfî uygulamalara
yol açtığı, görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş
olaylarına neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı
asayiş olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda suç delillerine
ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet ettiği iddiasıyla
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/13)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hablemitoğlu cinayetinde,
yasa dışı telefon dinleme olaylarında, Kasım 2003 tarihinde İstanbul'da
5 gün arayla meydana gelen terör olaylarında, Cumhuriyet Gazetesi'ne
yapılan saldırılarda, Danıştay saldırısında, Atabeyler operasyonunda,
Rahip Santora cinayetinde, Hizbut Tahrir örgütünün Fatih Camiindeki
eyleminde, İsmailağa Camiindeki linç eyleminde ve Hrant Dink suikastinde;
Olaylar öncesinde
üstlerine düşen yasal görevlerinin gereklerini yapmayan, bu suretle
kamuyu zarara uğratan;
Gerçeğin meydana çıkmasını
engellemek amacıyla, suçun delillerini yok eden, gizleyen ve değiştiren;
Bağlı olarak kovuşturma
aşamasında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs eden;
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu haklarında;
TCK'nun 257/1., 281/1,
2. ve 288 inci maddelerine muhalefetten dolayı, Anayasanın 100 üncü
ve TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis Soruşturması
açılmasına karar verilmesini talep ederiz.
1) Deniz Baykal (Antalya)
2) Önder Sav (Ankara)
3) Ali Topuz (İstanbul)
4) Kemal Anadol (İzmir)
5) Haluk Koç (Samsun)
6) Atilla Kart (Konya)
7) Feridun Baloğlu (Antalya)
8) Feridun Ayvazoğlu
(Çorum)
9) Şefik Zengin (Mersin)
10) Necati Uzdil (Osmaniye)
11) Orhan Sür (Balıkesir)
12) Abdulaziz Yazar (Hatay)
13) Tacidar Seyhan (Adana)
14) Muharrem Kılıç (Malatya)
15) Sedat Pekel (Balıkesir)
16) Nuri Saygun (Tekirdağ)
17) Ziya Yergök (Adana)
18) Engin Altay (Sinop)
19) Uğur Aksöz (Adana)
20) Ali Oksal (Mersin)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Kerim Özkan (Burdur)
23) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
24) Nail Kamacı (Antalya)
25) Rasim Çakır (Edirne)
26) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
27) Nurettin Sözen (Sivas)
28) İzzet Çetin (Kocaeli)
29) Salih Gün (Kocaeli)
30) Mesut Özakcan (Aydın)
31) Akif Hamzaçebi (
32) Tuncay Ercenk (Antalya)
33) Kemal Kılıçdaroğlu
(İstanbul)
34) Türkân Miçooğulları
(İzmir)
35) Erdal Karademir (İzmir)
36) Ahmet Ersin (İzmir)
37) Bülent Baratalı (İzmir)
38) Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
39) A. Sırrı Özbek (İstanbul)
40) Nejat Gencan (Edirne)
41) Zekeriya Akıncı (Ankara)
42) Mesut Değer (Diyarbakır)
43) Emin Koç (Yozgat)
44) Yavuz Altınorak (Kırklareli)
45) Atila Emek (Antalya)
46) Özlem Çerçioğlu (Aydın)
47) Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
48) Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
49) Halil Akyüz (İstanbul)
50) Nevin Gaye Erbatur (Adana)
51) İsmet Çanakcı (Ankara)
52) Mehmet Sevigen (İstanbul)
53) A. Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
54) Mevlüt Çoşkuner (Isparta)
55) Sinan Yerlikaya (Tunceli)
56) Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
57) Mustafa Özyurt (Bursa)
58) M. Erdoğan Yetenç (Manisa)
59) Feramus Şahin (Tokat)
60) Hakkı Ülkü (İzmir)
61) Yakup Kepenek (Ankara)
Gerekçe
Ülkemizde gerek idari
birimlerde ve gerek adli yapılanmada ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Kamu yönetimi, özellikle 59. Hükümet döneminde, etkinliğini ve
verimliliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu konuda, tüm kamu çalışanlarını
kapsayan, kıdem ve liyakat üzerine kurulu adaletli ve teknik bir yapılanmayı
esas alan Kamu Personel Rejimi yapılanması zorunlu hale gelmiştir.
4 yılın sonunda, Hükümetin
bu konudaki vaat ve söylemlerinde samimi olmadığı bariz bir şekilde
ortaya çıkmıştır. Acil Eylem Planında bu yasayı 1 yıl içinde çıkaracağını
söyleyen, TBMM Genel Kurulunda ise sırasıyla 2003 yılı sonu, 2004 yılı
sonu ve nihayet 2007 yılı başında çıkaracağını ifade eden Hükümet'in;
böyle bir amacının olmadığı, amacının sadece örtülü ideolojisi
doğrultusunda kadrolaşmak olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
Kamuoyu yanıltılmıştır. Hükümet'in vaad ve söylemlerinin ciddiyetsizliği
ile yürütmekte oldukları kadrolaşmanın zafiyetini gösteren bir
tablo söz konusudur.
Bu konuda ortaya çıkan
gerçek şudur; 59. Hükümet döneminde, kamu yönetiminde, Cumhuriyet'in
temel niteliklerini değiştirmeyi ve yozlaştırmayı hedef alan bir
kadrolaşma süreci başlamıştır.
Cumhuriyet tarihi
boyunca bu nitelikte ve düzeyde bir kadrolaşma hareketi, hiçbir
siyasi iktidar döneminde gerçekleşmemiştir. Bu hareket, toplumun
barış ve dayanışmaya dayalı yapısını derinden etkileyecek ve bozacak
boyutlara ulaşmıştır. Kadrolaşma hareketi; Başbakanlık düzeyinden,
Başbakanlık Müsteşarlığı ve ilgili Bakanlıklar eliyle yürütülmektedir.
Cemaatlerin ve tarikatların etkisi ve baskısı altında sürdürülen
personel yapılanmasında; vasıfsızlık yanında, zaman zaman farklı
cemaat ve tarikatların, üstünlük sağlama çabalarının yol açtığı
sorunlar ve çelişkiler de yaşanmaktadır.
Alt düzeylerdeki vasıfsız
kadrolaşma alabildiğine sürdürülmüştür.
3719 üst düzey görev
ise; (müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı,
daire başkanı, il müdürü, il müdür yardımcısı gibi), 3.5-4 yıldan bu
yana vekaleten sürdürülmektedir.
Bu yapılanmayı gerçekleştiren
Başbakan'ın; başarısızlıklar, kamu hizmeti verimsizliği ve skandallar
ortaya çıktıktan sonra, "bürokratik oligarşi ve derin devletten"
söz etmesi ve geçmiş Hükümetleri suçlaması, bu gerekçeye sığınmak
istemesi ise; kara mizah olmanın dışında, aslında tam bir hedef saptırma
ve aczin itirafıdır. Devlet adamı sorumluluğu ve ciddiyetiyle de
bağdaştırılmayacak bir durumdur.
Bu yönetim anlayışının,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve konuyla ilgili yargı kararlarına
da aykırı olduğu açıktır. Daha da ötesi; bu tür işlemlerle, Anayasanın
8 ve 10/3. maddeleri de eylemli bir şekilde ihlâl edilmiştir. Bu ihlâl
yoluyla, ehliyet ve kıdeme bakılmadan, Cumhuriyet'in temel niteliklerine
karşı tavır almış kişilerden oluşan belli bir zümre ve sınıfa imtiyaz
tanınmış; bu suretle ayrımcılık yapılmıştır.
Böyle bir sürecin sonunda
ilgili kurumun işlevini kaybetmesi kaçınılmazdır. Kurumların
içi boşalmıştır. Bunun kamu yönetiminde onarılmaz ölçüde tahribat
yarattığı açıktır. Türkiye böylesine zararlı ve tehlikeli bir süreci
yaşamaktadır. Her birimde bunun örnekleri görülmektedir. Kamu yönetiminde, yönetim krizi süreci başlamıştır. Her
alanda bu krizin yarattığı zincirleme ve karmaşık sonuçlar yaşanmaktadır.
Öte yandan; Hükümet
bilgi kirliliği içinde hedef saptırarak, gerçek sorunların ve sorumluların
ortaya çıkmasını ve tartışılmasını engelleme gayretleri içindedir.
Cumhuriyet değerlerine
karşı olan bu vasıfsız kadrolaşma, en çarpıcı şekliyle, Emniyet yapılanmasında
kendisini göstermektedir.
Bu yapılanmayı somut
örnekleriyle daha da açmak gerekmektedir;
Öncelikle ifade ediyoruz;
İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, 4 yıla yakın bir süreden bu yana
gayri yasal bir şekilde sürdürülmektedir.
1700 sayılı Dahiliye
Memurları Kanununun 5/1. maddesine göre; İçişleri Bakanlığı Müsteşarının,
valiler ve evvelce valilik yapmış Genel Müdürler arasından Bakanlığın
teklifi üzerine, müşterek kararname ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla
tayin edileceği ana kural olarak belirlenmiş olmasına rağmen; bu
hüküm açıkça ihlâl edilmiştir. İçişleri Bakanı, 3152 sayılı Yasadaki "görevlendirme" yetkisine dayanarak,
Bakanlığın en üst ve en önemli yerine böylesine "örtülü bir atama"
yapamaz.
Cüretkar ve hukuk tanımaz
bir şekilde Müsteşarlık makamından itibaren hukuk dışı yapılanma
süreci başlamıştır. Şehabettin Harput ile ilgili olarak, valilik
dönemindeki iddiaların dışında, müsteşarlık görevini üstlendiği
dönemde de tarikat ilişkileri ve zikir toplantılarına iştirak ettiğine
dair bilgi ve belgeler kamuoyuna yansımış ve soru önergelerine konu
olmuştur. Bu önergelere hiçbir ciddi ve tatminkar cevap verilmemiştir.
Müsteşar niteliğini taşıyan 100 civarında vali varken, bu kişide
ısrar edilmesi anlamlıdır. Hukuka aykırı ve özel ilişkilere dayalı
bir kamu yönetimi yapılanmasının varlığını gösteren bir durum
söz konusudur.
Keza, Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün de fiili olarak 4 aydan bu yana vekaleten sürdürüldüğünü
yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Peki, Emniyetteki
kadrolaşma ve sonuçları neden bu kadar önemli?
Bunun yarattığı tahribatlar
neden çok ağır sonuçlar yaratmaktadır? Böyle bir yapı içinde,
yargı mekanizmalarının gerçeği tespit etmeleri mümkün müdür?
Bunları somut örnekleriyle
ifade etmek istiyoruz. Teknik dinleme ve istihbarat birimlerindeki
özel ve yoğun kadrolaşma sebebiyledir ki, adi nitelikte ve yerel ölçekte
meydana gelen olayların soruşturulmasındaki karartmanın yanında;
ulusal boyutu olan kritik olaylarda, siyasi iktidarı korumaya ve
gerçekleri gizlemeye, hedef saptırmaya ve karalamaya yönelik
provokasyonlar yaşanmaktadır. Bu sebeple yargılama aşamalarında
da sağlıklı bir sonuca ulaşılamamaktadır. Yargılama faaliyetleri,
sağlıksız bir şekilde gerçekleştirilen hazırlık kovuşturmasına
dayalı olduğu içindir ki, mahkemelerde gerçeğin tespiti çoğu zaman
mümkün olamamaktadır.
Bu yapılanma içinde,
münferit kadrolaşmaları ifade yerine sistemli olarak gerçekleştirilen
bir tablodan söz etmek istiyoruz;
Bilindiği gibi; Polis
Amirliğinde rütbe sıralaması Komiser Yardımcısı, Komiser, Başkomiser,
Emniyet Amiri, 4. Sınıf Emniyet Müdürü, 3. Sınıf Emniyet Müdürü,
2. Sınıf Emniyet Müdürü, 1. Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet
Müdürü şeklindedir. Hiyerarşik bir yapılanma söz konusudur. Silahlı
Kuvvetlerdeki yapılanmaya benzer bir düzenleme vardır.
Teşkilat Yasasında
değişiklik yapan kanunun 55. maddesine göre; bu rütbelere terfiler,
bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere, kıdem
ve liyakata göre yapılır. Kıdem sırası, Emniyet Genel Müdürlüğünce
her yıl Mart ayında topluca teşkilata duyurulur. İlgili kişiler;
çalışma süreleri içindeki başarı ve ceza durumlarına göre puanlandırılmakta
ve terfi ettirilmektedir. Objektif bir ölçü söz konusudur. Bu ölçünün
terfide esas alınması gerektiği açıktır.
Hal böyle olmasına
rağmen; terfi sıralaması yapılırken, bu ilkelere uyulmadığı, kıdem
sıralamasının alt-üst edildiği, hiçbir somut, objektif ve teknik ölçünün
esas alınmadığı; tamamen soyut, sübjektif ve kişisel ölçülerin
esas alındığı görülmektedir.
Bu durum 2003 ve 2005
yıllarına ait 2. sınıftan 1. sınıfa terfii düzenleyen listelerde
bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. 2006 yılı terfilerinde de
benzer tablo söz konusudur.
700 kişiye yaklaşan
2. sınıf emniyet müdürleri kıdem listesinden 80-81 kişinin 1. sınıfa
terfi yapılırken şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır;
7 veya 8 kişi kıdem
listesine uygun bir şekilde terfi etmiştir. 72-73 kişinin tamamı
ise kıdem sıralamasında 150. sıradan sonra yer alan kişilerden oluşmuştur.
Siyasi iktidarların yasal sınırlar içinde takdir yetkileri elbette
olacaktır. Bu yetkinin sınırı bellidir. Buna göre değişik gerekçelerle
kıdem sıralamasının belki 100-110. sırasına kadar olan kişilerin
terfi ettirilmesi söz konusu olabilir. Ancak yukarıda anlatıldığı
şekilde terfi uygulaması yapılmasının hiçbir haklı ve yasal açıklaması
olamaz.
Hrant Dink cinayeti
öncesinde Trabzon Emniyet Müdürü olarak, cinayet tarihinde ise Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapan Ramazan
Akyürek'in de; 2003 yılına ait kıdem listesinde 281. sırada olduğu
halde 81 kişilik 1. sınıf emniyet müdürleri listesine terfi ettirildiğini
önemle vurguluyoruz.
İrticai faaliyette
bulundukları Başbakanlık Takip Kurulu kayıtlarıyla sabit olan 17
kişi için Yüksek Değerlendirme Kurulu özel olarak 2. kez toplanmış
ve bu kişilerin terfileri Mayıs 2003 tarihinde yasaya aykırı olarak
yapılmıştır. Oysa Terfi Yönetmeliğinin 22. maddesine göre, bu Kurul
ancak, Kıdem ve liyakat sıralamasını inceleyebilir, sıralamalar
hakkında öneri yapabilir. Terfi ettirmede herhangi bir yetkileri
yoktur. 21. maddeye göre de, Merkez Değerlendirme Kurulu ancak öneride
bulunabilir.
Olayların gelişiminden,
bu Kurul'ların yetki tecavüzü yaparak, kıdem kitabının dışına çıkarak,
hukuka aykırı ve vasıfsız bir kadrolaşmaya yol açtıkları anlaşılmaktadır.
Bunun bir açıklaması
olabilir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, kişisel ilişkiler ve cemaat dayanışması
içinde kadrolaşmak amacıyla yapılan sistemli bir çalışma söz konusudur.
Tarikat ilişkilerine dayalı olarak oluşturulan bu Cumhuriyet karşıtı
kadrocu cemaat yapılanmasına bir kod adı verilmiştir. Emniyet örgütü
içinde bu kod adı ile anılan gizli bir kadrolaşma süreci yaygın bir
hal almıştır.
Bu aşamada önemle ifade
ediyoruz; din ve vicdan özgürlüğü kapsamında ve felsefi anlamdaki,
tarikat yapılanmasını burada tartışmıyoruz. Konumuz bu değil. Sorun;
bu kavramları ve değerleri istismar ederek, mütedeyyin yurttaşlarımızın
bu değerlerini ve inançlarını kullanarak, devlet yönetiminde egemenlik
sağlaması ve bu kadrolaşmanın yarattığı ve yaratacağı vahim sonuçlardır.
Başka bir anlatımla;
kaygı yaratan sorunlar, Anayasanın 24/son maddesi anlamında; dini
veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar
etme ve kötüye kullanmanın yarattığı ve yaratacağı vahim sonuçlar
noktasında düğümlenmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün
merkez teşkilatı, İstanbul, Ankara, İzmir ile tüm Polis Okulları,
Polis Koleji ve Akademisinin bu kadroların elinde bulunduğu yolunda
ciddi bulgular söz konusudur. Bu kadrolaşmanın doğal sonucu olarak
da, her türlü araştırma ve soruşturma girişiminde bu kadrolar, tedbir
almakta veya aldırmaktadırlar. Kurumun bütününü ve tüzel kimliğini
hedef almadan söylüyoruz; adeta ve maalesef, resmi üniforma giymiş
yasa dışı ve kısmi bir örgütlenme söz konusudur. Delil toplama ve
soruşturma süreçlerine müdahalede bulunulmakta ve yönlendirme
yapılmaktadır.
Hemen ve önemle ifade
ediyoruz; emniyet bünyesinde zor şartlarda, canı pahasına, özveriyle
ve sorumluluk duygusuyla görev yapan, kıdem ve liyakatlerine uygun
bir şekilde hak ederek terfi eden kamu görevlilerimizi, elbette bu
değerlendirmenin dışında tutuyoruz.
Yukarıda sözü edilen
kadrolaşmaya karşı, görev ve sorumluluk anlayışıyla ve kararlı
bir şekilde çalışmalarını sürdüren emniyet mensuplarına destek
verilmesi gereğini yeri gelmişken ifade ediyoruz. Türkiye'yi karanlığa
götürmek isteyen bu kadrocu yapılanmaya karşı; ülkenin birlik ve
bütünlüğüne inanan tüm kamu görevlilerine, bu aşamada önemli görevler
düştüğü açıktır. Emniyet mensuplarının büyük bölümünün bu anlayışla
görev ve sorumluluklarına sahip çıktıklarına inanmak istiyoruz.
Yukarıda sözü edilen
yapılanma sonucunda doğmuş olan tahribat çok ağırdır. Kurumun arşivi
ve istihbaratı yok edilmektedir. İç güvenlik örgütleri kimliğini
ve işlevini kaybetmektedir. Demokratik sisteme bağlılığı sağlayan
yapılanma yerine, Parti Devleti olma ve cemaatleşmeye hizmet
eden bir yapılanma süreci başlamıştır.
Böylece, iç güvenlik birimlerinin sürekliliği ve bilgi akışı
ortadan kaldırılmaktadır. Bu sebepledir ki olaylara müdahale ve
teşhiste zafiyet doğmaktadır. Örgütler arasında bağlantı kurulamamaktadır.
Emniyet içinde doğmuş
olan kaos ve kargaşa, zorunlu olarak hiyerarşik yapıyı zedelemektedir.
Yönetim kademelerinde doğmuş olan bu kaos ve çürüme sebebiyledir
ki, muhtelif güç odakları bilgi kirliliği yaratmakta, kamuoyunu
yanıltmakta, yönlendirme yapmakta ve hukuk dışı eylemlerini rahatlıkla
gerçekleştirmektedirler.
Emniyet, kendi mensuplarıyla
ihtilaflı ve davalı olan bir Kurum haline gelmiştir; özlük hakları,
terfi uygulamaları ve benzeri idari işlemlerden dolayı Genel Müdürlük
ile Kurum mensupları arasında açılan idari davalarda son 4 yıl içinde
katlamalı bir şekilde artış yaşanmıştır.
4 yıl önce kendi mensuplarına
karşı %30 oranında dava kaybeden Emniyet, şimdi ise % 58 oranında davada
haksız çıkmaktadır.
800 kişi civarındaki
1. sınıf Emniyet Müdürü kızakta bekletilmektedir. Kendilerine
hiçbir görev verilmemektedir. Buna karşılık yukarıda ayrıntılı
olarak ifade edildiği üzere, haksız ve yasaya aykırı bir şekilde 1.
sınıfa terfi ettirilen Müdürler hiç vakit geçirilmeksizin İl Emniyet
Müdürü olarak görevlendirilmektedirler.
Kurum bünyesindeki
haksız ve keyfi uygulamalar sebebiyle huzursuzluk had safhaya çıkmış;
kanunu uygulamakla sorumlu olan Polis, Kurum bünyesinde hukuka
muhtaç hale gelmiştir. Tablo budur.
Böyle bir zemin ve yapılanmanın
sonucundadır ki;
Hablemitoğlu cinayetinde,
Yasadışı telefon
dinleme olaylarında,
Kasım 2003 tarihinde
İstanbul'da 2 kez yaşanan terör olaylarında,
Cumhuriyet Gazetesine
yapılan saldırılarda,
Danıştay saldırısında,
Atabeyler operasyonunda,
Rahip Santora cinayetinde,
Hizbut Tahrir örgütünün Fatih Camiindeki
eyleminde,
İsmailağa Camiindeki
linç eyleminde,
Ve nihayet Hrant Dink
suikastinde;
Bilgi kirliliği, hedef
saptırma süreci ve yönlendirmeler yaşanmıştır. Delil toplama süreçlerine
müdahale edilmiştir. Bu süreci Adalet Bakanı doğru ve yerinde bir
değerlendirmeyle "koli basili akıtan çeşmeye" benzetmiştir.
Ancak, üzücü ve düşündürücü olan husus; bu koli basilini akıtan çeşmeyi
kurutması ve yok etmesi gereken Hükümet'in, bu yapılanmayı himaye
etmekten öte; bizzat sorumlusu konumunda olmasıdır.
Atabeyler olarak adlandırılan
operasyonda, evrak henüz Emniyet aşamasındayken ve savcıya ulaşmamışken
Genelkurmay önünde basına servis yapan kamu görevlileri tespit
edilmiş olmasına rağmen, sorumlular hakkında yasal gereği yapılmamış
ve bu konuda kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Oluş şekli ve bulgular,
Emniyet'ten kaynaklanan, bilgi kirliliği yaratmaya, hedef saptırmaya
ve Kurumlararası çatışma yaratmaya yönelik çalışmaların yapıldığını
göstermektedir. Olayın esası bu noktada yoğunlaşmaktadır.
Emniyet yapılanmasındaki
bu süreçten kaynaklanan ve kamuoyuna malolan birkaç olayı irdelemek
istiyoruz;
(1) Merhum Hablemitoğlu;
son çalışmalarında yukarıda sözü edilen kadroların, emniyet içindeki
örgütlenmesini deşifre etmiştir. Ancak bu cinayetin failleri konusunda
kamuoyu hiçbir şekilde aydınlatılmamıştır.
(2) TESEV'in hazırladığı
raporlarda da cemaat örgütlenmelerinin etkili olduğu ortaya
çıkmıştır. TESEV raporunun, merkezi İsviçre' de olduğu bilinen yabancı
bir kuruluşla birlikte hazırlandığı bilinmektedir. Emniyet Genel
Müdürlüğü yetkilileri, sözü edilen rapor içeriğinin kabul edilemez
olduğunu ifade etmişler ise de, raporu hazırlayan bu kişilerin,
Polis Akademisinde eğitim görevini üstlendikleri göz önüne alındığında,
olayın vahameti bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır.
(3) Kasım 2003 tarihinde
İstanbul' da 5 gün arayla meydana gelen ve toplam 55 kişinin hayatını
kaybettiği terör olaylarında ciddi bir istihbarat zaafiyeti ve kopukluğu
yaşanmıştır. İkinci olayın önlenmesi mümkün iken, istihbarat zaafiyeti
sebebiyle bu olay engellenememiştir.
(4) Cumhuriyet Gazetesi
ve Danıştay'a yapılan saldırılarda, teknik takip yapılmamıştır. Bu
yapılmadığı gibi, hem Cumhuriyet Gazetesinin ve hem de Danıştay
Başkanlığı ile 2. Dairenin "koruma ve güvenliğe yönelik"
talepleri açık bir şekilde karşılıksız bırakılmıştır. Valilik ve
Bakanlığın, güvenliğin sağlanması konusunda ihmali aşan ölçüde
sorumsuz davrandıkları ve görevlerini kötüye kullandıkları görülmüştür.
Olay öncesi ve olay aşamasında, Başbakanın doğrudan Danıştay' ı hedef
alan ve Anayasal bir kurum olan Danıştay'ın meşruiyetini sorgulayan
tavır ve beyanları da, kamuoyunun belleğinde tazeliğini ve yerini
korumaktadır.
Cumhuriyet Gazetesine
yönelik saldırılar Başbakan'a hatırlatıldığında, Başbakan'ın
"ne olmuş yani... Biz'e de her gün saldırılar yapılıyor..."
anlamındaki tepkisinin Türkiye'yi getirdiği vahim sonuç ortadadır.
Böylesine keyfi ve sorumsuz yaklaşımlardır ki, bu yoldaki eylem ve
örgütlenmelere cesaret vermiş ve hız kazandırmıştır. R. Tayyip Erdoğan;
Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarının Başbakanı olduğunun
farkında değildir.
Danıştay saldırısında,
halen yurtdışında yaşayan bir tarikat liderinin özyeğeni azmettirici
olarak tutuklandığı hâlde, bağlantılar yönü araştırılmamış ve kamuoyu
bilgilendirilmemiştir.
Danıştayla bağlantılı
kovuşturma sürecinde, Atabeyler adıyla adlandırılan operasyonda
ise tam bir bilgi kirliliği yaşanmıştır. Bu bilgi kirliliğinin kaynağı
ise Emniyet olmuştur. Bunu Adalet Bakanı da bir anlamda itiraf etmek
zorunda kalmıştır. Ancak bu olayın da üstüne gidilmemiş, geçiştirilmiş
ve kamuoyunun gündeminden düşürülmüştür.
(5) Hizbut Tahrir örgütünün
2 Eylül 2005 tarihinde Fatih Camiinde gerçekleştirdiği eylem ibretle
sorgulanmalıdır. Polisin gözü önünde hazırlıklar yapılarak, kürsü
ve mikrofon kullanılarak, Mustafa Kemal Atatürk hedef alınarak ve
şeriat devleti çağrısı yapılarak 1 saat boyunca gösteri yapılmıştır.
Polis, himaye eden ve hoşgörü gösteren bir tavır içinde olayları seyretmiştir.
Neden sonra, kamuoyunun ve CHP Genel Başkanının uyarı ve tepkilerinden
sonra, göstermelik bir yaklaşımla olayın tahkiki cihetine gidilmiştir.
İsmailağa Camiinde
3 Eylül 2006 tarihinde gerçekleştirilen linç eylemi sonrasında
da, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün olaya yaklaşımı devlet yönetimi
adına ibret verici tablolar ortaya koymuştur. Emniyet örgütünün,
failleri kollayıcı ve delilleri karartan bir tavır içinde olduğu
yine kamuoyunun bilgisindedir. Öyle ki, İstanbul Emniyet Müdürü
meydana gelen ölüm olayını "kafanın minbere çarpması" şeklinde
yorumlamış ve kamuoyuna açıklamıştır. Oysa, öldürme, eyleminin
muhtelif kişilerin linç eylemi sonunda gerçekleştiği hem oluş şeklinden
ve hem de adli tıp raporundan anlaşılmıştır. İstanbul Emniyet Müdürü,
gerçeğe aykırı belge düzenleyerek, bir taraftan kamuoyunu yanıltmış,
diğer taraftan da adli mercileri iğfal etmiştir.
Böyle bir yapılanma
ve uygulama içindeki Emniyet ilişkileri mutlaka sorgulanmalı ve
açığa çıkarılmalıdır.
(6) Rahip Santoro cinayeti
de, münferit bir olay gibi değerlendirilmiş, örgüt boyutu yönünden
hiçbir inceleme yapılmamıştır. Failin, perde arkası ve bağlantılarına
girilmemiştir. Oysa, işleniş şekli ve yöntemi itibariyle Hrant
Dink cinayetiyle benzerlikler gösteren bu olayın üstüne derinlemesine
gidilip, örgüt bağlantılarının tespit edilmesi gerekirdi. Bu takdirde,
belki de Hrant Dink cinayeti gerçekleştirilemeyecekti.
(7) Nihayet Hrant Dink
cinayeti;
(a) Trabzon Emniyetinin,
muhbirden aldığı bilgileri İstanbul'a 17 kez ulaştırdığı sabittir.
Bu bilgiler, olay öncesinde Trabzon Emniyet Müdürü olan, olay tarihinde
ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek'in de bilgisindedir.
Öyle ki, bu bilgilere
göre; hem saldırıyı yapacaklar bellidir ve hem de hedef alınan kişi
bellidir.
Ramazan Akyürek'in F
Tipi yapılanma içinde olduğu ve özel bir himayeye mazhar olduğu;
hem sicil dosyasıyla ve hem de Hrant Dink cinayetinin işleyişi süreciyle
anlaşılmaktadır. Ramazan Akyürek'in yardımcısı olan İbrahim Azman'ın
Trabzon'da "Şüpheli İlişkiler" içinde olduğu 3 Şubat 2006 tarihli
yayın organlarına konu olmuştur.
Ramazan Akyürek' in
bu özel konumu sebebiyle ödüllendirilip Emniyet İstihbarat Dairesinin
Başkanı olmasından 1 ay kadar sonra Danıştay saldırısı gerçekleştirilmiştir.
Saldırıdan sonra Atabeyler operasyonunda yaratılan bilgi kirliliği
ve kurumlar arası çatışma ortamı yukarıda ifade edilmiştir.
(b) Bu süreçte üzerinde
önemle durulması gereken bir diğer isim ise, olay öncesinde İstanbul
Emniyet Müdürlüğünün İstihbarat işlerinden sorumlu olan Müdür
Yardımcısı Şammaz Demirtaş'tır. Bu kişi halen Rize Emniyet Müdürüdür.
Bu kişi, 28 Şubat sürecinde de İstihbarat Daire Başkanlığında Şube
Müdürü olarak görev yapmıştır.
Trabzon Emniyetinden
İstanbul'a giden bilgiler, il dışı yazışma prosedürü gereğince
doğrudan Şammaz Demirtaş'a ulaşmaktadır. Adı geçenin paraf ve havalesinden
sonra evraklar Şube Müdürü olan A. İhsan Güler'e ulaşmaktadır.
A. İhsan Güler'e, il
dışından gelen yazışmaların doğrudan intikali söz konusu değildir.
Hâl böyle olmasına
rağmen; Şammaz Demirtaş'ın devre dışı bırakılıp, olayı A. İhsan Güler'in
üstlenmesi üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Yukarıda
anlatımı yapılan kadrolaşma anlayışının doğal sonucu olarak; A.
İhsan Güler, İl Emniyet Müdürü ile İstihbarat Daire Başkanı ve sonuçta
da Hükümet'i korumak amacıyla, kendisini ortaya koymuş ve kendince
sorumluluğu üstlenmiştir.
Keza Şammaz Demirtaş'ın,
Hrant Dink cinayetinden 1 gün sonra İstanbul'a hangi sebeple geldiği
de ayrıca sorgulanması ve üzerinde durulması gereken bir husustur.
Emniyet ve Hükûmet'in,
gerçeklerin ortaya çıkmasından endişe duydukları ve bu süreci engellemek
istedikleri açıkça görülmektedir.
(c) Bu süreç içinde
önemle değerlendirilmesi gereken bir diğer konu da İstanbul Emniyet
Müdürü'nün konumudur.
Celalettin Cerrah henüz
olayla ilgili hiçbir somut bilgiye ve bağlantıya ulaşılmamış iken,
olayı "münferit ve milliyetçi duygularla" işlenmiş bir cinayet
olarak nitelendirmiştir. Aynı Müdür, yukarı da sözü edilen bazı
olaylarda da benzer değerlendirmeleri yapmış, adeta yargı mercileri
yerine geçerek hüküm kurmuştur. İsmailağa Camiindeki linç olayı
değerlendirmesi yukarıda açıklanmıştır.
(d) Soruşturmanın selameti
gerekçesiyle, olay tarihindeki Trabzon Emniyet Müdürü ve Valisinin
görevden alınıp; olayla doğrudan ilişkileri ve sorumlulukları olduğu
bariz bir şekilde ortaya çıkan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin
Cerrah, istihbarat işlerinden sorumlu Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş
ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek yönünden hiçbir işlem
yapılmaması ve buna rağmen soruşturmanın sürdürülmesi;
Başbakan ve İçişleri
Bakanının gerçekleri gizlemek ve ortaya çıkmasını engellemek
amacıyla özel bir gayret ve işbirliği içinde olduklarını göstermektedir.
Bu süreçte, İçişleri Bakanlığı Müsteşarına yönelik olarak da, hiçbir
idari işlemin ve önlemin alınmaması son derece anlamlıdır.
Böyle bir tablo içinde
sağlıklı bir inceleme ve soruşturmanın yapılması söz konusu olamaz.
Salt bu husus dahi; Hükümet'in
gerçekleri ortaya çıkarma noktasında irade ve kararlılığının olmadığını;
kendi sorumluluklarını bertaraf etmek ve gizlemek amacıyla; bilgi
kirliliğinin yaratılmasına göz yumarak, hedef saptırdıklarını
ve Kurumlar arası çatışma ortamı yaratma gayreti içinde olduklarını
göstermektedir.
(e) Katil zanlısı
Ogün'ün fotoğraflarının çekimi aşamasında Emniyet ile Jandarma
arasında yaşanan güven krizi ve ithamlar, yine başlı başına irdelenmesi
gereken bir konudur. Bu aşamada da, bu tür olaylarda Hükümet'in sergilediği
karakteristik ve bilinçli davranış tarzı kendisini göstermektedir.
Kadrolaşmanın yarattığı tahribatı ve kendi başarısızlığını gizlemek
isteyen Hükümet, hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranarak, hedef
saptırma amacıyla kurumları zan altında bırakmaktan kaçınmamaktadır.
(f) Hrant Dink'in İstanbul
Valiliğine çağırılıp, Vali Yardımcısı ve kimlikleri halen açıklık
kazanmayan 2 kişinin huzurunda dinlenmesi olayı, bu süreç içinde
geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu görüşmede Hrant
Dink'e yönelik olarak yapılabilecek eylemlerden dolayı kendisinin
dikkatli olması konusunda bilgilendirildiği resmi çevreler tarafından
ifade edilmektedir. Ancak, oluş şekli ve olayların seyrinden, Hrant
Dink'e yönelik tehdit ve yapılanmalar hakkında bilgi sahibi olan İstanbul
Emniyet Müdürlüğünün üstüne düşen koruma görevini yapmadığı gibi,
Dink'i "ayağını denk al" anlamında, gözdağı verircesine
uyardığı izlenimi ve kanısı doğmaktadır.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün
doğrudan bilgisi dahilinde olan bu sürece ve Trabzon Emniyet Müdürlüğünün
17 kez yaptığı yazışmalara rağmen; olayın bu yönünün tahkik edilmemesi
ve üstüne gidilmemesi, ayrıca üzerinde önemle durulması gereken
bir husustur. Bu fiili duruma ve sürece rağmen; İstanbul Emniyet Müdürünün,
"Bana ihbar ulaşmadı." demesinin, ciddiye alınır hiçbir yönünün
olamayacağı ortadadır.
Ogün Samast ve Yasin
Hayal ilişkilerinden sonra, Yasin Hayal'in muhbir Erhan Tuncel'e yönelik
suçlaması da göz önüne alındığında; ortada resmi birimlerin bilgileri
dahilinde gerçekleşen bir eylemin varlığı sonucuna kaçınılmaz
olarak ulaşılmaktadır.
Olayın bu yönü ve belki
de esası kamuoyunun gözlem ve değerlendirmesinden özenle kaçırılmak
istenilmektedir.
(g) Üzücü ve düşündürücü
olan temel husus;
Saldırı yapılacağı
yolunda ısrarlı ve ciddi ihbarlar yapılmasına, gelişmeler ve seyri
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bilgisinde olmasına rağmen, Hükümet,
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Hrant Dink'e yönelik saldırıyı
önleme noktasında üstüne düşen görevi yapmamıştır.
Saldırıyı yapacak olanlar bellidir.
Hedef alınan kişi bellidir. Olay gizli değildir.
İstanbul Emniyetinin adeta bilgisi dahilinde işlendiği izlenimi
doğmaktadır.
Hrant Dink'in öldürülmesi
eyleminin engellenebileceği açıkça anlaşılmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti'nin Başbakanı, İçişleri Bakanı ve bağlı birimler;
ihmal ölçülerini aşacak bir şekilde, sorumsuz, duyarsız, ehliyetsiz
ve karanlık ilişkileriyle bu sonuca yol açmışlardır.
Sonuç ve Değerlendirme;
(1) Yukarıda sözü
edilen fiiller, Başbakan ve İçişleri Bakanının görevleri sırasında
işlenmiştir. Her ne kadar, R. Tayyip Erdoğan, Hablemitoğlu cinayeti
esnasında Başbakan değil ise de, soruşturma sürecindeki sorumluluğun
devamlılık arzettiği açıktır.
Soruşturma önergesinin
mahiyeti gereği, bu aşamada sübuta yönelik delillerin tümünü
ifade ve tespit etmek mümkün değildir. TBMM Genel Kurulu, soruşturma
açılmasına karar verdiği takdirde, bu deliller tüm unsurlarıyla
ortaya çıkacaktır.
Bu aşamada yukarıda
anlatımı yapılan süreç ve sözü edilen belgelerin içeriğinin, soruşturma
açılmasını gerektirecek nitelikte olduğu tartışmasızdır.
Başbakan yukarıda
anlatımı yapılan 10 olayın tümünde bir şekilde olaya dahil olmuştur.
Olayları yorumlar ve değerlendirirken Emniyet birimlerinin çalışmasına
sahip çıkmış, ancak alınması gereken önlemler konusunda ise duyarsız
ve sorumsuz davranmıştır.
İçişleri Bakanı ise;
bu süreç içinde hiçbir sorumluluğunun gereğini yapmamıştır. Meydana
gelen sonuçlara, işlem ve uygulamalarıyla doğrudan yol açmıştır.
Esasen böylesine niteliksiz,
haksız, yasaya aykırı ve keyfi bir kadrolaşma sürecinin sonucunda
bu tür olayların doğması kaçınılmazdır. Kamu yönetimi sorumluluğunu
en üst düzeyde üstlenen kişilerin böyle bir sonucu öngörmemesi düşünülemez.
Vasıfsız kadrolaşma
ve soruşturma süreçlerindeki bilgi kirliliği ve yetersizlikler
sebebiyledir ki; ülkemizde toplumsal ve kişisel paranoya yaratacak
boyutlarda asayiş sorunu doğmuştur.
Kapkaç, hırsızlık,
gasp, uyuşturucu satışı, çocuk pornosu, sosyal hizmet kurumlarındaki
facialar, adam öldürme gibi suç türlerindeki fâhiş artışlar; yukarıda
sözü edilen politikaların sonucudur.
Terörle mücadelede
de benzer tablo söz konusudur. Hükümet politikalarının öngörüsüzlüğü
ve yetersizliği sebebiyledir ki, bu konuda da vahim gelişmeler yaşanmaktadır.
Böylesine ehil olmayan
kadrolaşma sonucunda, bu tür olayların doğması kaçınılmazdır. Kamu
hizmeti verimliliğini yok eden bu uygulama, Başbakan'ın bilgi ve
talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Bu kadrolaşma
süreçlerinde, Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer'in de özel bir
konumunun olduğu unutulmamalıdır.
Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer'in; Cumhuriyet'in temel niteliklerinin öneminin kalmadığı
ve yerini yeni bir yapıya devretmesi gerektiği yolundaki makalesi
ve bu makaledeki görüş ve düşüncelerinin bugün de arkasında olduğunu
ifade eden açıklamaları ve nihayet bürokrasinin en tepesindeki
konumu ve bağlı olarak Başbakan tarafından özel olarak himaye edildiği
göz önüne alındığında; rejimi hedef alan kadrolaşma konusundaki
fotoğraf, bütün kareleriyle ortaya çıkmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi;
diğer toplumsal olaylarda, iç ve dış sorunlarda olduğu gibi, asayiş
konularındaki vahim gelişmeyi de çok önceden görmüş, bu süreçleri
öngörülü bir şekilde tespit etmiş, Hükümeti uyarmış, alınması gereken
önlemleri en üst düzeyde Sn. Genel Başkan Deniz Baykal dile getirmiştir.
2-2.5 yıl kadar evvel tüm bu sorunları kapsayan Araştırma Önergesi,
Meclis Başkanlığına verilmiş olup, bu önerge Genel Kurul Gündeminin
167. sırasında bekletilmektedir.
Bütün çabalarımıza
rağmen, bu konu kamuoyu ve medya gündeminde yeterince yerini bulmamıştır.
Bu sebeple, kamuoyu ve medyayı, Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik
değerlendirme ve eleştiriler yaparken; adaletli davranmaya ve bu
anlamda özeleştiri yapmaya davet ediyoruz. Bugün konuşulan konular,
3 yıl öncesinden CHP tarafından dile getirilen konulardır.
(2) Başbakan; yürütme
yetkisini, anayasaya ve yasalara aykırı bir şekilde kullanarak
Anayasanın 8. maddesini, belli kişi ve zümreye imtiyaz tanımak suretiyle,
Anayasanın 10/3. maddesini,
İçişleri Bakanının,
görevini Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmesini
gözetleme ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü de yerine
getirmemek suretiyle ayrıca Anayasa'nın 112/3. maddesini ihlâl etmiştir.
(a) Yukarıda 10 ana
başlık altında sıralaması yapılan olaylarda, TCK'nun 257/1. maddesinde
düzenlenen şekilde; görevinin gereklerine aykırı hareket ederek,
kamuyu her anlamda zarara uğramıştır. İhmal boyutlarını aşacak
şekilde bu sonuçların doğmasına yol açmıştır.
İşlenen suçlar nedeniyle,
TCK 257/1. maddeye muhalefetten dolayı soruşturma açılmasına karar
verilmesi gerekmektedir.
(b) Başbakan görevini
kötüye kullanmak suretiyle, yukarıda 10 ana başlık halinde sözü
edilen tüm olaylarda; gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla;
suçun delillerini yok eden, değiştiren, bu delillere ulaşılmasını
engelleyen eylem ve politikalar içinde olmak suretiyle, bir taraftan
da TCK'nun, suçun delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme başlıklı
281/1, 2. maddesine muhalefet etmiştir.
(c) Keza, yukarıda
sözü edilen görevin kötüye kullanılması eylemi, doğal olarak başlatılan
hazırlık soruşturmasını etkilemeye teşebbüs niteliğinde olduğundan,
Başbakan'ın bu eylemi aynı zamanda TCK'nun 288. maddesine de muhalefet
anlamındadır.
(3) İçişleri Bakanı
ise;
(a) Uygulama ve ilişkileriyle,
yine yukarıda 10 ana başlık altında sıralanan olaylarda, görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine
ve kamuda toplumsal kaosun doğmasına, asayişin ihlâline ve kamu yönetiminin
zaafiyetine doğrudan yol açmak suretiyle, TCK'nun 257/1. maddesine
aykırı davranmıştır.
(b) İçişleri Bakanı'nın
bu eylem ve işlemleri aynı zamanda gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek
amacıyla; suçun delillerini yok eden, gizleyen, değiştiren ve bozan
nitelikte olduğundan; TCK'nun 281/1, 2. maddesine muhalefet anlamındadır.
(c) Eylemlerin bütünlüğü
ve amacı değerlendirildiğinde, adli kovuşturma süreçlerini etkilemeye
yönelik olduğu açık olmakla; TCK'nun 288. maddesine de aykırı davranması
söz konusudur.
(4) Yukarıda açıklanan
sebeplerle;
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu haklarında; TCK'nun 257/1, 281/1,
2 ve 288. maddelerine muhalefetten dolayı;
Anayasa'nın 100 ve
TBMM İçtüzüğünün 107. maddeleri uyarınca soruşturma açılmasını
talep etme gereği doğmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Anayasa'nın 100'üncü
maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde
görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin
görüşülme gününe dair öneri birazdan Genel Kurulun onayına sunulacaktır.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler'in
Gürcistan'a yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1205)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Dr. M. Hilmi Güler'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 7-9 Aralık 2006 tarihlerinde Gürcistan'a yaptığı resmi ziyarete
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
20.02.2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
20.02.2007 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Haluk
Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündemi'nin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının, 13 üncü sırasında yer alan 1159 Sıra Sayısının
bu kısmın 3 üncü, 343 üncü sırasında yer alan 1150 Sıra Sayısının bu
kısmın 4 üncü, 406 ncı sırasında yer alan 1326 Sıra Sayısının bu kısmın
5 inci sırasına alınması, Genel Kurul'un, 20.02.2007 Salı günü Saat:
20.00'ye kadar çalışmasını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerinde lehte ilk söz Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan'a aittir.
Sayın Seyhan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
enerji verimliliği kanunu üç yıla yakın bir süredir konuşulan bir
kanun. Bu kanunun, daha önce, bütçe görüşmeleri sırasında, Enerji
Bakanımız Sayın Hilmi Güler tarafından defalarca çıkarılacağını
ve bir an önce yürürlüğe konulacağını kendi ağzından duymuştuk. Ancak,
değerli arkadaşlarım, bu kanun görüşülürken Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sanayi Komisyonunda bizim şöyle bir teklifimiz oldu. Yenilenebilir
enerji kanunu ile enerji verimliliği kanunu birbirinden ayrı ayrıydı.
Sayın Enerji Bakanımıza, "Bu kanunları birleştiriyorsunuz,
ancak görüşme süresi gecikirse, hem enerji verimliliğinden dolayı
Türkiye'yi mağdur edersiniz hem de bekleyen yenilenebilir enerji
kanununu ve sektörü son derece sıkıntılı bir duruma sokarsınız."
demiştik. Orada -burada bulunan komisyon üyesi arkadaşlarımız da
hatırlayacaktır- "Mademki siz muhalefet partisi olarak bu kanunların
geçmesinden yanasınız, buradan çıkalım, kendi gruplarımıza gidelim
ve komisyon onayladıktan hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmesi için gruplarımıza isteklerimizi bildirelim."
dedi. Bunu diyen Türkiye'nin Enerji Bakanı, yani tasarının sahibi.
Biz de bunu seve seve kabul ettik. Biz Grubumuza gittik, Sayın Bakan
da Grubuna bir şekilde bu isteğini iletti. Geçen haftaki toplantıda,
toplantılar sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan
Vekili İrfan Gündüz Bey'e bu tasarının görüşülmesinin önemi konusunda
düşüncelerimi anlattım ve kendisi de Cumhuriyet Halk Partisinin
katılması hâlinde öncelikli olarak bu tasarıyı görüşmeye taraf
olduklarını bildirdi. Şimdi, geliyoruz, biz, grup önerisiyle, bu
tasarının öne alınmasını istiyoruz.
Aslında, bu bir uzlaşma
arkadaşlar. Şimdi, inatla mutabakattan kaçarak, inatla uzlaşmadan
kaçarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde nasıl biz kamuoyuna faydalı
olan kanunları çıkarabileceğiz? Hepimiz evlerimizde yaşıyoruz,
iki şey çok önemli: Sosyal olarak Türkiye'nin en büyük ihtiyaç duyduğu
şey hoşgörü kültürüdür. Ama siyasetin de ihtiyaç duyduğu bir başka
şey vardır, bu da uzlaşma kültürüdür. Eğer, siyasette, siz, kendi istediğiniz
konularda dahi uzlaşma kültürünüzü ortaya koyup bir müşterek davranış
biçimi geliştiremiyorsanız, siyaseti bir açmaza doğru sürüklersiniz.
Kaldı ki, iktidar partisi bu uzlaşma kültürünün başını çekmeli.
Hele Bakan öncülük ediyorsa, hele grup başkan vekilleri muhalefetten
böyle bir talepte bulunuyorsa, hele böyle bir istek müşterek olarak
ortaya atılmışsa, neden kaçıyoruz arkadaşlar uzlaşmaktan? Sözü
ben mi verdim? Bakanların üzerinde bir baskı mı yaptık?
Bir de gelelim kanunun
önemine. Sayın Enerji Bakanı her zaman söylüyor. Türkiye'de, arkadaşlar,
ciddi bir sorunumuz var. Sayın Başbakan geçenlerde dedi ki:
"İki Atatürk Barajı kadar, yenilenebilir enerjide yatırım var
bu ülkede, yatırım yapılacak, projeler tamamlandı." Söyleyen
kim? Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı. Peki, madem öyle, siz,
rüzgâr enerjisinde yatırım yapmak için bekleyen, hidrolik santrallerde
yatırım yapmak için bu kanunun çıkmasını bekleyen insanlar bir köşede
dururken, bu kanunun bekletilmesine neden göz yumuyorsunuz? Hani
bu ülkenin elektrik enerjisine ihtiyacı vardı?
Değerli arkadaşlar,
güney sınırından alın, doğuda Türkiye'nin sınırına bakın, bütün ülkeler
Türkiye'den elektrik enerjisi istiyor, her ülke. 200 megavatlık,
Irak'a veriyoruz, onun dışında verdiğimiz bir yer yok. 30 megavat, 40
megavat elektrik enerjisi satımı değildir.
O hâlde, eğer, biz, Türkiye'de,
önce kendi arz güvenliğimiz için elektrik enerjisi yatırımlarının
artmasını istiyorsak, yapacağımız şey, yenilenebilir enerjide
yatırıma dönüşebilecek projelerin desteklenmesini sağlamaktır.
İşte, bu kanunda, her ne kadar, sektörü tamamıyla mutlu etmese de
yenilenebilir enerjinin yarın yatırıma başlayabilmesinin önünü
açacak maddeler var. Eğer, siz, bunları görmezden gelirseniz, sektörün
çektiği sıkıntıyı bir an önce halletmek yerine, o sıkıntıyı sürdürmesine
neden olursunuz.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle, şunu vurgulamak istiyorum: Gerçekten, önümüzdeki yıllar,
elektrik enerjisi konusunda Türkiye'nin gündemini çok meşgul edecek
yıllardır. Biz, eğer, yeni yatırımlara öncelik verecek projeleri
ve siyasal yaklaşımları gündemde tutamazsak, bunu başaramazsak,
Türkiye, önümüzdeki yıllarda bir arz güvenliği tehdidiyle karşı
karşıya kalacaktır. Hele ki, Türkiye, henüz doğal gaz depolarını
tamamlayamamışken, elektrik enerjisi konusunda farklı yatırım ihtiyacı
Türkiye'nin en büyük, en öncelikli gündemi hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar,
sektör, kreditörlerden, bu yasanın çıkmasını bekliyor, özellikle
yenilenebilir enerji sektörü bunu bekliyor. Biz, bu yasayla, 5,5
euro sentin altında yenilenebilir enerjiye ödeme yapılmaz diye,
sektörün kreditörlerden para almasını sağlayacak birtakım eklemeler
yaptık, bunlara bir üst limit de getirdik. Ancak, bu üst limiti de düşünüp
tartışmamız lazım.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi, hem Cumhuriyet Halk Partisiyle uzlaştığı bir konuda görüşlerini
dikkate almıyor, hem de bu yasayı gündeme temel yasa olarak getiriyor.
Değerli arkadaşlar,
bırakın da uzlaştığımız yasa üzerinde, Türkiye'nin bilgilendirilmesi,
bilinçlendirilmesi konusunda müşterek bir katkı koyabilelim. Rahatsızlığınız
neye? Aleyhte söyleyeceğimiz şeylere tahammülünüz yok. Peki, lehte
koyacağımız katkıya tahammülsüzlüğü hangi siyaset bilinci içerisinde
gösteriyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil. Mademki böyle bir yetkiniz
var, mademki bir uzlaşma kültürüyle Türkiye'ye faydalı olabilecek
kanunları çıkaracaksınız, o hâlde, bir iyi niyet gösterin, kaptıkaçtı
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Türkiye'nin tamamını ilgilendiren
bir kanun çıkarmak yerine, birlikte, tartışarak, sektörün finansman
sorununu çözecek, hatta ve hatta, bunların arazilerinin bir an önce
tahsis edilmesini sağlayacak ciddi ayrıntıları, sektörün ormanla,
kıyıyla, araziyle ilgili bütün sorunlarını çözecek ayrıntıları
Genel Kurulda tartışarak ve hatta, müşterek önergelerle Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çözerek Türkiye'nin önünü açmamız lazım.
Mesele şudur: Biz,
Türkiye Cumhuriyeti'nin İç Tüzüğü'nün bize verdiği haktan yararlanmanın
ötesinde, Türkiye'nin bize verdiği yetkiyi olumlu kullanmanın peşindeyiz.
Bu verdiği yetkiyle biz, Enerji Bakanlığımızla ve komisyon üyelerimizle
bu yasanın bir an önce görüşülmesi konusunda mutabakata varmışız.
İlgili bakanın mutabakatını hiçe sayacaksınız, 24 komisyon üyesinin
mutabakatını hiçe sayacaksınız. Peki, neyi dikkate alacaksınız
siz? "Siyasi iradede keyfiyet esastır." diyebilir misiniz?
Özellikle -mesleki disiplinleri de- liyakatini kanıtlamış bu tür
ihtisas komisyonlarının görüşü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
iktidar temsilcileri tarafından dikkate alınmayacaksa Türkiye'de,
sizin için, ehemmiyet verdiğiniz ne olabilir? Bunu düşünüyorum,
ama anlamakta güçlük çekiyorum.
Yapmamız gereken şey
şudur arkadaşlar: Gelin, biz, iktidarıyla muhalefetiyle -burada
komisyon üyesi arkadaşlarım da oturuyor- birlikte kararlaştırdığımız
gibi, ilk olarak, Türkiye'nin ihtiyacı olan yenilenebilir enerjiyi,
enerji tasarrufunu, küçük tesislerin üretime açılabileceği tüm
bilgileri içeren, tüm düzenlemeleri içeren Enerji Verimliliği Kanununu
görüşelim Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Türkiye'nin önüne doğru
dürüst bir anlayışla çıkalım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
bir dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
İktidar ve muhalefet,
siyasi irade koyduğu bir kanuna müşterek sahiplenme duygusuna sahip,
bulundukları pozisyonu siyasete alet etmiyorlar diyebilelim. Ama,
siz, iktidar olarak bunun önüne geçerseniz, hem komisyonlardaki uzlaşmanın
hem burada iktidar ve muhalefet arasındaki uzlaşma kültürünün,
sadece, onu tıkayarak reddedildiğini kabullenmiş olursunuz. Görevimiz,
buradaki uyumla Türkiye'ye, kendi ihtiyacını görebilecek olan kanunları
yasalaştırmak, görüşmek ve toplumu bilinçlendirmektir. İnanıyorum
ki, toplumun bilinç düzeyini buradaki arkadaşlarımın bilinç düzeyi
de destekleyerek, bizim bu önerimize kulak verecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
teşekkür ediyorum.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta burada yapmış olduğum konuşmada, Meclisin tatile gireceği
süreye kadar, Meclisin, yaklaşık elli günlük bir çalışma süresi
kaldığını belirtmiştim. Şimdi, bu elli günlük sürede, iktidar ve muhalefet
bir araya gelip bu dönemde vatandaşların büyük ölçüde bekledikleri
ve bu dönemde çıkarılmasını istedikleri kanunlarla ilgili bir
konsensüs sağlansın ve bu sağlanan konsensüs çerçevesi içerisinde,
Meclisin kapanması gününe kadar, bu ortak tespit edilen kanunların,
tekliflerin, tasarıların görüşülmesini teklif ettim. Ama, ne yazık
ki, iktidar partisine bunu kabul ettirmemiz mümkün olmadı. Elli,
gün, iş günü kalan bir Meclisin bu çalışma süresini, takvimini çok
iyi değerlendirmesi, vatandaşların büyük ölçüde merakla bekledikleri
kanun teklif ve tasarılarının bu Mecliste görüşülmesi ve hayata
geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Ancak, ne yazık ki, bu noktada,
iktidar partisine bu düşüncelerimizi kabul ettirmemiz mümkün olmadı.
Şimdi, bu elli günlük
süre içerisinde neleri görüşebiliriz? Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde olan ve 55 bin muhtarımızı ilgilendiren teklifler Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Geliniz, çalışma süremiz sona
ermeden, 22'nci Dönem bitmeden, bu muhtarlarımızla ilgili getirilen
teklifleri burada görüşelim ve bunları kanunlaştıralım. Konut
edindirme yardımıyla ilgili olarak, on binlerce vatandaşımızın
beklemiş olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan bu kanunu burada görüşelim ve kanunlaştıralım. Süpermarketlerle
ilgili yasayı, geliniz, bu çalışma döneminin sonuna kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirelim, bunu kanunlaştıralım.
Binlerce küçük esnafımızın, bakkalımızın, süpermarketlerle ilgili
kanunun bu dönemde bu Meclisten geçmesi için beklediklerini hepiniz
biliyorsunuz. Sayın Ali Coşkun, kaç kez, bu kürsülerden, küçük esnafımıza
sahip çıkacak olan süpermarketlerle ilgili yasayı kanunlaştıracaklarını
ifade ettiler. İşte, elli günlük çalışma süremiz kaldı. Nerede Sayın
Ali Coşkun süpermarketlerle ilgili tasarı, niçin Meclis gündemine
gelmiyor, bunu görüşmüyoruz?
Dokunulmazlıklarla
ilgili, kaç kez, bu kürsüde bunu dile getirdik. Sayın Başbakan, televizyon
ekranlarında, 70 milyonun huzurunda, kürsü dokunulmazlığı da
dâhil olmak üzere dokunulmazlıkları kaldıracaklarını ifade etti,
millete söz verdi. Geliniz, şu elli gün içerisinde dokunulmazlıklarla
ilgili meseleyi de bu Meclis çözsün.
Korucular, işte, bugün
Mecliste dolaşıyor korucularımız. 55 bin civarında korucularımız
sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmek istiyorlar. Bu konuda,
Doğru Yol Partisi Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Tatar'ın vermiş
olduğu kanun teklifini hâlâ görüşemedik, İç Tüzük 37'ye göre de Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine alamadık. Ama, terörün en yoğun
olduğu dönemlerde korucularımızı dağlara gönderip terör örgütüyle
savaştırıp onların hayatını kaybetmeleri karşısında, onlara
bir vefa borcu olarak, korucularla ilgili bu kanun teklifinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine mutlaka getirilmesi gerekmektedir.
Özelleştirme mağdurları,
her hafta, Mecliste, salonlarda, koridorlarda. Özelleştirme mağduru
olduğunu ifade eden ve devletin şefkatli kanatları altına girmek
isteyen binlerce vatandaşımız Meclis koridorlarında dolaşıyor.
Bugün, Adana'dan, demir yollarında çalışan işçilerimiz Meclis koridorlarında,
kendi dertlerine derman olunması için sizlerden merhamet bekliyor.
Geliniz, bunlarla ilgili düzenlemeleri yapalım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Ümmet Bey, "savaş" kısmını düzeltir misin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Mal bildiriminde bulunulması, yolsuzlukla mücadele, milletvekillerinin
etik değerlere bağlı kalmasıyla ilgili olarak verilmiş olan kanun
teklifleri var. Yani, bunları ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getireceğiz, ne zaman bunları görüşeceğiz?
İşte, çalışma takvimimiz
dolmak üzere. Nisan ayında, Cumhurbaşkanlığı meselesinden dolayı,
Meclisin çalışması büyük ölçüde buna hasrolacak. O nedenle, geliniz,
değerli milletvekillerimiz, değerli iktidar mensupları, muhalefetle
beraber oturunuz, yaklaşık 423 adet komisyonlardan gelen ve Meclisin
gündeminde olan, görüşmemiz gereken hususlar var. Bunların bir bölümü
dokunulmazlık, ama onun dışında önceliği olan konuları birlikte
tespit edelim ve Millet Meclisinin 22'nci Dönem çalışmaları bitmeden,
geliniz, bunları mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
alalım, bunları görüşelim. Birçok konu var, araştırma önergeleri
var, araştırma komisyonları kurulması gereken birçok husus var,
Türk ekonomisiyle ilgili ciddi sıkıntılar var, cari açık, dış ticaret
açığı, işsizlikle ilgili, ithalatın aşırı ölçüde büyümesi ve tarımın
içerisinde bulunduğu çok ciddi problemler, sorunlar… Bunları ne zaman
tartışacağız, ne zaman görüşeceğiz, ne zaman konuşacağız değerli
milletvekilleri?
Bakınız, çok iyi olduğu
söylenen tarım kesimi, çok ciddi manada sıkıntı içerisinde ve dört
sene önceki ürün fiyatlarının altında ürünlerini satan, ancak girdi
fiyatları o güne göre 2 kat artmış olan bir tarım kesimi söz konusu.
Tarım kesiminin meselelerini ne zaman konuşacağız, ne zaman dile
getireceğiz, ne zaman bunların dertlerine derman olacağız? İşte,
doğrudan gelir desteğini döneminizde 16 milyon liradan 10 milyon
liraya indirdiniz, bu dönemde indi.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Başka destekler veriyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu dönemde indi ve 2006 yılının doğrudan gelir destekleri hâlâ
ödenmedi. Ne zaman ödenecek? Çiftçilerimiz her gün bizleri arıyorlar,
bu meselelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesini
istiyorlar. Niçin 16 milyondan 10 milyona indirdiniz doğrudan gelir
desteğini?
KERİM ÖZKUL (Konya) -
16 milyona hangi dönemde çıktı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niçin 2006 yılı destekleri hâlâ ödenmedi? Yağlı tohumlarla ilgili
biraz önce telefonla aradılar, primlerin hâlâ ödenmediğini söylüyorlar;
ne zaman ödenecek, bu primler çiftçilerimize ne zaman verilecek? Çiftçilerimiz,
çok ciddi manada sıkıntı içerisinde. Çiftçilerimizin sıkıntı içerisinde
olmadığını söyleyebilecek içimizde herhangi bir milletvekili
var mı değerli arkadaşlar?
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Hüsrev Kutlu, oradan
"var" diyor. Ben, sizi, Adıyamanlılara havale ediyorum Sayın
Kutlu, ne diyeyim şimdi yani!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Biz de seni Allah'a havale ettik!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız, pamuk primi ödendi mi, buğdaydaki prim ödendi mi,
zeytinyağındaki prim ödendi mi, yağlı tohumlardaki prim ödendi mi? Ödenmedi
arkadaşlar, ödenmedi. Çiftçilerimiz, her gün bizi arıyorlar. Ne zaman
ödenecek? Yani, geliniz, bunları, iktidar ve muhalefet bir araya
gelelim, yani, bunları çözelim arkadaşlar. İşte, bakınız, sekiz
aylık bir çalışma süremiz var. Bunun üç ayını da çıkaracak olursanız,
şurada, beş ay kaldı, beş ay kaldı.
Onun için, ben istiyorum
ki, Sayın Kutlu, iktidar ve muhalefet… Siz, Doğru Yol Partisini, bugün,
4 milletvekili var diye hafife alıyorsunuz, ama siz, Doğru Yol Partisi
eski il başkanlığını yapan birisisiniz. Doğru Yol Partisinin bugün
4 milletvekili olabilir, Mecliste sayısal azlığı olabilir, ama
Türkiye'de siyasi ağırlığının ne kadar büyük olduğunu en iyi bilenlerden
birisi sizsiniz Sayın Kutlu.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Çok iyi biliyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- En iyi bilenlerden birisi sizsiniz, çünkü siz, o partinin il başkanlığını
yapmışsınız. O bakımdan, bugün "Doğru Yol Partisinin 4 milletvekili
vardır." diyerek o cümleleri sarf edebilirsiniz, ama Doğru Yol
Partisinin Türkiye'de siyasi olarak ne kadar büyük bir ağırlığa sahip
olduğunu ve yapılacak ilk seçimlerde oyunu en fazla artıracak
olan partinin Doğru Yol Partisi olduğunu ve Doğru Yol Partisinin,
bugün sizin oturduğunuz bu sıralarda oturacağını sizler de çok iyi
göreceksiniz, milletimiz de çok iyi görecek.
O bakımdan, ben, tekrar
ediyorum -çok az çalışma süresi kaldı- iktidar ve muhalefet, geliniz,
ortak bir noktada buluşalım, birleşelim, en acil çıkması gereken
kanunlar hangileriyse onları ele alalım, onları kanunlaştıralım
ve çalışmalarımız da meyvesini versin diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte, Enis Tütüncü, Tekirdağ
Milletvekili.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkanım, bana atfederek yanlış fikirler söyledi
benim adıma. Bunları düzeltmek için söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN - Değerlendiririz
Sayın Kutlu, oturunuz efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Benim çok iyi bildiğim konularda yanlış fikirler söyledi
efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emniyet Teşkilatı
Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın öncelikle görüşülmesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu yasa tasarısının
öne alınması için, cuma gününden bu yana, cuma sabahından bu yana büyük
bir çaba içindeyiz. Grup başkan vekillerimizden Sayın Haluk Koç, bu
konuda büyük bir çaba içinde oldu ve kendisine bu konuda da söz verildi,
dendi ki, tamam, mortgage yasasından sonra bunu indireceğiz ve görüşeceğiz.
Ama şimdi liste geldi elimize, büyük bir düş kırıklığı içindeyiz, bu
yasa tasarısı listede yok. Bu konuda üzüntülerimizi ifade etmek
istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısı, ülkemizde, hem emniyetin hem
de adaletin sağlanması açısından stratejik önemde olan bazı personelin
özlük haklarıyla ilgili. Söz konusu personel, Emniyet Genel Müdürlüğünde
görev yapan kurbağa adamlar ile pilot ve uçuş teknisyenleridir ve
toplam mevcudu da yaklaşık 200 kişi dolayındadır. Bu personel, yüksek
risk grubunda, yani büyük tehlikeler altında sorumluluklarını yerine
getirmeye çalışıyorlar, ama yıllardır büyük bir mağduriyetin ve
moral bozukluğunun içinde bırakılmış durumdalar. Buna rağmen, kendilerine
verilen her görevi, hiç yüksünmeden, aksatmadan başarıyla yerine
getiriyorlar. Yaşadıkları haksızlığın kendi iç dünyalarında yarattığı
gerilimleri, depremleri olgunca, efendice dengelemesini biliyorlar.
Kan kusuyorlar, ama kızılcık şerbeti içtik diyebiliyorlar, işlerine
daha çok sarılabiliyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, ülkemizde 8 bin kilometrenin üzerinde
bir sahil şeridi bulunuyor, buna yakın büyüklükte de iç sulara sahibiz.
Böylesine büyük bir alanda, polisi, emniyeti ilgilendiren dünya
kadar olay meydana geliyor. Bu olaylarda delillerin toplanması,
suç aletlerinin ve cesetlerin karaya çıkarılması ve böylece olayların
aydınlatılarak mağdur kalanların korunması gibi konular, yetişmiş,
uzmanlaşmış su altı ekiplerine ihtiyaç gösteriyor. Bu ihtiyaç, yakın
zamana kadar amatör sivil balık adamlar tarafından karşılanıyordu.
Ne var ki, değişik ve çok sayıda sorunlar yaşanıyordu. Nihayet, Emniyet
Genel Müdürlüğünce eksikliğin giderilmesi gereği geç de olsa fark
edildi ve 1997'de harekete geçildi.
Bakınız, bu yasa tasarısının
kökü 1997 yılındaki sıkıntılara ve çalışmalara dayanıyor. Gelişmiş
ülke örneklerinden yararlanılarak, polis teşkilatı bünyesinde
su altı ekipleri oluşturulmaya başlandı. Şu anda, 112 kurbağa adam
yetiştirilmiş durumdadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ekipler kolay oluşturulmadı. Önce, yüzme ve
dalmada dayanıklı, yetenekli görülen personel içinde seçmeler yapıldı;
bunlar, basınç odası başta olmak üzere çeşitli fiziksel testlere tabi
tutuldular; su altı hekimliğinin heyet raporu elemelerinden geçirildiler
ve ondan sonra da çok ciddi eğitime tabi tutuldular.
Bakınız, dalış görevinin,
suyun basınç etkisi, kirliliği, soğukluğu, bulanıklığı gibi nedenlerden
dolayı nasıl zor ve büyük risk taşıdığını anlatmaya gerek yok. Nitekim,
2 görevlimiz, iki ayrı olayda yaşamını yitirmiş ve şehit olmuşlardır.
Şehitlerimize, burada, bir daha Allah'tan rahmet ve yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. Ne var ki, şehitlerimizin geride kalan ailesi,
yasal eksiklikler nedeniyle büyük bir mağduriyet içindedir ve emniyet
teşkilatı ve hepimiz, böylesine bir mağduriyete düşürüldükleri
için, gerçekten büyük bir üzüntü içinde olmalıyız. Oysa, benzer sorumluluğu
paylaşan Türk Silahlı Kuvvetlerinin dalgıç ve kurbağa adamları,
yıllardan beri dalış tazminatı alma hakkına sahiptir. İşte, bu yasa,
böylesi bir haksızlığı ve mağduriyeti giderecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öte yandan, bu yasa tasarısıyla, Emniyet Genel
Müdürlüğünde görev yapan uçucu personel açısından iki sorunun çözülmesi
amaçlanmaktadır: Birincisi uçuş tazminatlarıyla ilgilidir. Emniyet
kadrosundaki pilotlar ve diğer uçuş personeli tazminat alamıyorlar.
Neden alamıyorlar? Anımsanacağı üzere, 3160 sayılı Emniyet Teşkilatı
Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu -ki, 1985 yılında yürürlüğe girmişti-
söz konusu personele bu hakkı tanımıştı ve bu hakkı da bu personel
dört yıl kullanmıştı. Ancak, 1989 yılında, ihtiyaç hâlinde takviye
kabilinden sözleşmeli olarak çalıştırılacak personelin de bu haktan
yararlandırılması düşünüldü, yasada değişiklik yapıldı, böylece
sözleşmeli uçucu personele de itibari hizmet hakkı tanındı, ama işte
olanlar bu aşamada oldu. Trajikomik bir olay yaşandı, yazım hatası
yapıldı Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yazım hatası yapıldı
ve emniyet hizmetli uçucu personel kapsam dışı kaldı. Yani, kelimenin
tam anlamıyla, o zaman, kaş yapalım derken göz çıkarıldı. Hata yapılan
yıl 1989, bugün 2007; yani yedi yıldır emniyet kadrosundaki pilotlar
ve diğer uçuş personeli yirmi iki yıl önce elde ettikleri bir hakka
tekrar kavuşmak için bekliyorlar. Bunları daha fazla bekletmeye
hakkımız var mı? Bir hata yapılmış. Yirmi iki yıl önceki bir hakkı tanıyacağız
değerli milletvekilleri.
Sayın Başkan, son olarak,
bu yasa tasarısı, emniyetin uçucu personelinin de karşılaştığı
bir diğer sorunu da çözmeyi amaçlamaktadır. 3160 sayılı Kanun, ülkemizde,
sadece Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde uçuş okulu ve kurslarından
mezun olanların pilot, bu yerlerde fiilen uçuşa başlayanların da pilot
adayı olabileceklerini koşula bağlamıştır. Oysa, bugün Türkiye'de,
Türk Silahlı Kuvvetleri dışında da usulüne uygun pilot yetiştiren
okullar ve kurslar bulunuyor. Örneğin, Anadolu Üniversitesi Havacılık
Yüksekokulu bunlardan biridir. Tasarı, buralardan mezun olacak
emniyet hizmetli pilotların da Emniyet Genel Müdürlüğünde görev
yapmalarına imkân sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte, burada dile getirdiğim bu gerçekler, bu yasa
tasarısının, bir an önce, ivedilikle görüşülmesini kaçınılmaz
kılıyor.
Bunun da ötesinde, burada
dile getirdiğim gerçeklerin de ötesinde, tasarıyı bir bütün hâlinde
ele aldığımızda, değerlendirdiğimizde, Anayasa'nın eşitlik ilkesi,
sosyal devlet ve sosyal adalet anlayışı, ücrette adalet sağlanması
ilkesi Anayasamızın ve yine, Anayasamızdaki uluslararası anlaşmalara
uygunluğun gözetilmesi gibi ilkelerin ışığında konuya yaklaştığımızda,
bu yasa tasarısının bir an önce görüşülüp yasalaştırılması kaçınılmaz
görülüyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin, eğer, başındaki bu
"Adalet" kelimesi gerçekten sizin açınızdan anlamlıysa,
gerçekten sizin açınızdan değerliyse, yıllardan bu yana çok haksız
biçimde, bir mağduriyetin içinde yaşayan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yıllardan bu yana,
son derece haksız bir şekilde, hele hele uçucu personel açısından
baktığımızda, yirmi yıl önce kazanılmış olan bir hakkın, bir yazım
hatası sonucunda kaybedilmesiyle birlikte, yedi yıldan bu yana
bu hakkı yeniden almak için bekleyen insanlarımıza eğer saygı duyuyorsak
ve sizin de, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, adalet açısından, adalet
kavramı açısından samimiyetiniz varsa, bir an önce bu yasa tasarısının
görüşülmesinin kaçınılmaz olduğunu bir daha dikkatlerinize sunuyorum
ve bunu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sizden talep ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde,
Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Sayın Yeni, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunun bugün
yapılan toplantısında gruplar arasında anlaşma sağlanamamıştır.
Gruplar ayrı ayrı öneriler getirmişlerdir; CHP Grubunun getirdiği
önerinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 20 Şubat 2007.
Seçim öncesi son yasama yılı. Meclisin kırk sekiz günlük çalışma süresi
kalmıştır. Çıkarmamız gereken önemli yasalar var. Siyasi ve ekonomik
istikrar sonucu çıkardığımız yasalarla yatırımcının önünü açtık,
halkın refah düzeyini artırdık. Faiz ve enflasyonu düşürdük. Duble
yolları yapmaya devam ediyoruz. Yılan hikâyesine dönen tünelleri
açtık ve açmaya devam ediyoruz. Toplu konut hamlesini bir taraftan
hızlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Bankalar kârlı duruma geldi
bizim çıkardığımız yasalarla, aldığımız tedbirlerle. KÖYDES, BELDES
projeleri ve reformlar devam ediyor. Birçok yasa çıkardık ve halkımızın
refah düzeyini artırdık. Bunları anlatmaya gerçekten vaktimiz
yok, vakit de daraldı, ancak, tabii ki, yapılacak çok işlerimiz var.
Birkaç cümleyle de,
cuma ve cumartesi günleri Samsun'da Millî Eğitim Bakanımız ve Ulaştırma
Bakanımızla yapmış olduğumuz çalışmaları özetlemek istiyorum. Çok
değerli çıkardığımız kanunlar sonucu birçok okul temeli attık,
açılışını yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu, Eğitime Yüzde Yüz
Destek Kampanyasında yaptığımız çalışmalar olmuştur. Diğer taraftan,
Ulaştırma Bakanımızla yapmış olduğumuz çalışmalarda da Terme'de
bir özel sektörün tersane temelini attık, mayıs ayı içerisinde de,
inşallah, Samsun tersanesinin mendirek temelini atacağız hep beraber.
Diğer taraftan, KÖYDES projesi çerçevesinde köylerimizin yollarını,
sularını, bütün problemlerini hallediyoruz. Vaktimiz olsa bunları
size anlatmaya devam edeceğim.
Değerli milletvekilleri,
CHP Grubunun getirmiş olduğu öneri içerisinde bulunan kanun tasarıları,
zaten, AK Partinin önerilerinde mevcut. O bakımdan, bu, CHP'nin getirdiği
önerinin aleyhinde oy kullanmanızı talep ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Evet, grup önerisinin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Araslı, Öztürk,
Özkan, Güyüldar, Sayın Karademir, Sayın Eraslan, Sayın Akın, Sayın
Tütüncü, Sayın Özcan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Kamacı, Sayın Sözen,
Sayın Deveciler, Sayın Altınorak, Sayın Gazalcı, Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Çilingir, Sayın Akıncı, Sayın Ercenk, Sayın Özyürek, Sayın Yıldırım,
Sayın Kaptan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ayağa kalkmış arkadaşların hepsini yazın.
BAŞKAN - Hepsini yazıyorum.
…Sayın Uzdil. Tamam.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, şimdi yoklama yapacağım. Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile 1326, 1261, 1275 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı'na
Danışma Kurulu
20.02.2007 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Sadullah
Ergin
Hatay
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" Kısmının;
13 üncü sırasında yer alan 1159 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 6 ncı sırasına, 421 nci sırasında yer alan 1341 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 406 ncı sırasında yer alan
1326 sıra sayılı Kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 422
nci sırasında yer alan 1342 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
9 uncu sırasına, 293 üncü sırasında yer alan 1022 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 418 inci sırasında yer
alan 1338 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 11 nci sırasına,
417 nci sırasında yer alan 1337 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
12 nci sırasına 420 nci sırasında yer alan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 13 üncü sırasına, 389 uncu sırasında yer alan 1261 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 14 üncü sırasına, 394 üncü sırasında
yer alan 1275 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 15 inci sırasına;
399 uncu sırasında yer alan 1317 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
16 ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi;
20.2.2007 Tarihli gelen
kağıtlar listesinde yayınlanan ve Genel Kurulun 65 inci birleşiminde
okunan Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan ve İçişleri Bakanımız
Sayın Abdülkadir Aksu hakkındaki 9/13 Esas Numaralı Meclis Soruşturması
Önergesinin Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler Kısmının 1. sırasında
yer alması ve soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerinin
27.2.2007 Salı günkü Birleşimde yapılması;
20.2.2007 Tarihinde
(Bugün) dağıtılan ve aynı tarihli gelen kağıtlarda yayınlanan
(10/254, 258) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 1273 Sıra
sayılı raporu ile (10/81, 234, 286) Esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 1260 Sıra sayılı raporunun gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmının 2. ve 3. sırasında yer alması ve görüşmelerinin
27.2.2007 Salı günkü birleşimde yapılması,
Genel Kurulun;
20.2.2007 Salı günü ile 21.2.2007 ve 28.2.2007 Çarşamba günkü Birleşimlerinde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin,
20.2.2007 Salı günkü Birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin;
20.2.2007 Salı günü saat 22.00 ye kadar, 27.2.2007 Salı günü ise 1260 sıra
sayılı Meclis Araştırma Komisyonu Raporunun görüşmelerin bitimine
kadar, 21.2.2007, 28.2.2007 Çarşamba günleri 14.00-22.00 saatleri arasında
ve 22.2.2007, 01.3.2007 Perşembe günleri ise 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi;
1326, 1261, 1275 Sıra
Sayılı Kanun Tasarılarının İçtüzüğün 91. Maddesine göre Temel
Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki
şekliyle olması;
Önerilmiştir.
1326 sıra sayılı Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 15 inci Maddeler |
15 |
2. Bölüm |
16 ila 22 nci maddeler |
14 |
|
(Geçici 1 ila 7 nci maddeler dahil) |
|
|
Toplam Madde Sayısı: |
29 |
1275 sıra sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun
Tasarısı |
|
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 16 ncı Maddeler |
16 |
2. Bölüm |
17 ila 27 nci maddeler |
15 |
|
(Geçici 1 ila 4 üncü maddeler dâhil) |
|
|
Toplam Madde Sayısı |
31 |
1261 sıra sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 14 üncü Maddeler |
14 |
2. Bölüm |
15 ila 22 nci Maddeler |
9 |
|
(Geçici 1 madde dahil) |
|
|
Toplam Madde Sayısı |
23 |
BAŞKAN - Öneri üzerinde,
lehte, şahsı adına Hatay Milletvekili Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın Ergin.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK Parti Grubunun biraz
önce okunan ve huzurlarınıza getirilen Grup önerisine desteklerinizi
bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aleyhte, Ankara Milletvekili
Oya Araslı.
Sayın Araslı, buyurun
efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, daha kürsüye gelmedi, insaf edin!
BAŞKAN - Sayın Koç, on
saniyeyi vereyim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Hocam, konuşma sürenizi erken başlattı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Araslı.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
BAŞKAN - Sayın Araslı,
Sayın Grup Başkan Vekilinin dediği olsun, buyurun efendim konuşmanıza
başlayınız.
OYA ARASLI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun vermiş olduğu önerinin aleyhinde konuşmak üzere
söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu öneri de, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarındaki programsızlığın
en açık göstergelerinden birisi. Hiçbir hafta geçmiyor ki, haftaya
başlarken, milletvekilleri, en azından ilk günü ne görüşeceklerini
bilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına gelmesinler. Her
hafta ve hatta zaman zaman, çoklukla, haftanın her günü biz burada
ne yapacağımızın programını yapıyoruz önce ve sonra, bu programı
belirledikten sonra gecenin geç vakitlerine kadar çalışmalarımızdaki
verim de azalmış bir vaziyette çalışmaya çalışıyoruz ve bu her gün tekrarlanan program tespitleri
milletvekillerini ne yapacağını, neyi görüşeceğini bilemez
bir duruma düşürüyor. Bunun çok doğal sonucu da herkesin takdir edebileceği
gibi, milletvekilinin yasama çalışmalarına katkısının azalması.
Şimdi, ben, bu öneriyi
getiren Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sormak istiyorum: İstenen,
milletvekili katkısının azalması mıdır? İstenen, milletvekili
katkısının veriminin düşmesi midir? Çünkü, yapılan bu iş, sadece
ve sadece bunu sağlamaya yönelik.
Değerli arkadaşlarım,
bizler buraya verimli çalışmak için geldik. Bizler buraya yasama
çalışmalarına katkıda bulunmak için geldik. Ha, bu yapılanın bir
başka izahı da olabilir, Adalet ve Kalkınma Partisi, muhalefeti gafil
avlayarak, görüntüde bir muhalefet yaratıp, onun, yasama çalışmalarına
katkıda bulunmasını engellemek istemektedir. Bilmiyorum akıllarında
bu var mı; ama, eğer akıllarında bu varsa, ben şunu söylemek istiyorum:
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak gafil filan avlanamayız,
çünkü biz her an, her kanun için görüşmeye hazır bir vaziyette buraya
geliyoruz ve burada Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarının yarattığı
birtakım sorunları ortadan kaldırmak, onlara çözüm getirebilmek
için varız. Aç bırakılan insanlarımızın hakkını korumak için buradayız.
Boş tencereden aş çıkarmaya çabalayan kadınlarımızın ıstırabını
sona erdirmek için buradayız. Koltuğunun altında diploması, köşe
dönücülük için değil, evine helal bir lokma ekmek götürebilmek için
iş arayışında bulunan delikanlılarımızın, genç kızlarımızın kanayan
yarasını dindirmek, onların sorunlarına çare bulabilmek için buradayız.
İnim inim inleyen köylümüzün hakkını savunabilmek için buradayız.
Bu yaptıklarınız, bu getirdiğiniz yöntemler, bizim bu görevimizi
yerine getirmemize hiçbir şekilde engel olmayacaktır. Ezilen insanlarımızın
arkasında olacağız, aç insanlarımızın sorununu çözmek için her an
burada bulunacağız, işsizin iş derdini, hastanın hastane sorununu
çözebilmeye bir katkı verebilmek için her zaman burada bulunacağız.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen bu öneriler bir başka imkânı da ortadan kaldırıyor, onu da
burada ifade etmek isterim: Sözlü soru sormak Anayasa'nın milletvekiline
vermiş olduğu bir hak ve bir görevdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevleri arasında Hükûmeti denetlemek de sayılmıştır, ama, ben bakıyorum,
aylardır, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği ve burada Adalet
ve Kalkınma Partisi oylarıyla kabul edilen önerilerde hep sözlü sorular
öteleniyor, bu hafta sözlü soruların görüşülmemesine karar veriliyor.
Bu artık o kadar müzminleşmiş bir oylama hâline geldi ki, bunun anlamının
fiilen milletvekilinin sözlü soru imkânını ortadan kaldırmak olduğunu
rahatlıkla söyleyebiliriz ve bu kadar müzminleşmiş bir uygulama,
artık günlük çalışma programı tespiti olmaktan çıkmaktadır, Anayasa'ya
karşı bir darbe, çok açık bir Anayasa ihlali görünümü almaktadır. Arkadaşlarımın,
burada bu öneriyle yapılan işi bu açıdan çok ciddi olarak değerlendirmelerini
rica ediyorum. Biz, sözlü soruları burada Adalet ve Kalkınma Partisinin
oylarıyla engellemek suretiyle Anayasa'yı ihlal eder konuma gelmek
durumundayız. Bunu çok iyi değerlendirmelerini istiyorum ve bir
başka hususa parmak basmak istiyorum.
Arkadaşlar, burada,
birtakım kanunların temel kanun olarak görüşülmesi öneriliyor. İç
Tüzük'ün 91'inci maddesini açınız ve okuyunuz, 91'inci madde hangi
kanunların temel kanun olarak görüşülmesine imkân tanıyor:
"Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle düzenleyen…"
Bu getirilen kanunlar bir hukuk dalını sistematik olarak mı düzenliyor?
Hayır; bir hukuk dalıyla ilgili değiller, yaşamımızın özel bir alanıyla
ilgililer. Bir hukuk dalını tamamıyla düzenlemek veya kapsamlı
olarak ele almakla alakaları yok bu kanunların. Kişisel veya toplumsal
yaşamın büyük bir bölümünü mü ilgilendiriyorlar? Hayır. Temel kavramları
mı gösteriyorlar? Hayır. Özel kanunlar arasında uygulamada bir
ahenk mi sağlıyorlar? Hayır. Maddeleri arasındaki bağlantıların
kopmasında herhangi bir sakınca mı var, bütünlüğün korunması mı gerekiyor?
Hayır, değerli arkadaşlarım. Öyleyse, bu kanunlar niye temel kanun
olarak görüşülmek üzere öneriliyor? Temel kanun kapısından artık
her kanunun geçirilmeye başlandığını görüyoruz, oylarınızla. Temel
kanun, aslında, kanunun maddeleri arasında bütünlüğün korunması
zaruri olan kanun teklifleri için, kanun tasarıları için uygulanması
gereken bir yöntem, ama, giderek ekspres kanun çıkarmak isteyen iktidar
grubunun, her kanun için, İç Tüzük'ün 91'inci maddesindeki tanıma giren
veya girmeyen her kanun için başvurduğu bir yöntem hâline geldi. Bu
bir İç Tüzük ihlalidir. Bu bir Anayasa'ya aykırı İç Tüzük düzenlemesi
görünümünü almaya başlamıştır. Bunun için, kuşkusuz, Anayasa Mahkemesine
gitme yolları vardır ve bunları kullanmaktan çekinmeyeceğimizi
de, bu uygulamanın bu kadar yaygın bir hâle gelmesi karşısında, burada
söylemekte gereklilik duyuyorum, onun için bu hususu ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
neden çekiniyorsunuz? Milletvekili, niçin, alabildiğine geniş
bir biçimde, herhangi bir kanun maddesi üzerinde en geniş sayıda
önerge vererek, görüşmeleri en yaygın biçimde yaparak o kanunun
yasalaşma sürecine katkıda bulunmasın? Milletvekillerinden mi
korkuyorsunuz? Muhalefetten mi korkuyorsunuz? Bizler, yasa yapımına
katılmak için, en geniş katkıyı vermek için buradayız. Niçin, bu
imkânı, milletvekilleri olarak, muhalefet olarak bizlerden esirgemeye
kalkışıyorsunuz? Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında oturan
milletvekillerinin bireysel olarak yasa yapımına katkı imkânlarını
kısıtlayan temel kanun uygulamasının bu kadar sık gündeme getirilmesine
karşı dururdum; bırakın muhalefet milletvekili olmayı, iktidar
partisinin milletvekili olarak da karşı dururdum. Görüşlerimizi
yasa yapımına intikal ettirebilmek için şu kürsüden başka hangi
imkânımız var değerli arkadaşlarım? Nasıl bu imkânı kurban edebilirsiniz?
Halkın size verdiği görevi gereğince yerine getirmenize imkân tanımayan
bu uygulamaya nasıl evet oyuyla teslim olabilirsiniz? Bunu, benim
aklım ve vicdanım kabul etmiyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla)
- Bitiriyorum.
…sizlerin de kabul etmeyeceğine
güvenerek saygılarımı sunmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
AK Parti Grup önerisinin işleminin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - …uzatılmasını oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ
(
BAŞKAN - Karar yeter sayısını arayacağım.
Çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum:
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; AK Parti Grup önerisi lehinde söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin lehinde oy kullanmanızı
arzu ediyoruz. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde, Samsun Milletvekili
Haluk Koç.
Sayın Koç, buyurun efendim.
HALUK KOÇ (
Değerli arkadaşlarım, sayılı çalışma
günlerinin kaldığı bir takvim içindeyiz. Bu takvim içerisinde genellikle
-ki, bu Parlamentoda ilk defa bulunuyorum ben bu yasama döneminde-
daha önceden bu Parlamentoda bulunan ve değişik yönetici noktalarında
görev yapan arkadaşlarımın çok daha iyi takdir edeceği gibi, çalışma
takviminin sona yaklaştığı dönemlerde, genellikle -yasalaştırma
bakımından söylüyorum- öncelik tanınması istenen yasa tasarı ve
teklifleri ortak bir şekilde değerlendirilir, öncelik verilmek
istenenler bu öncelik sırasına göre -sosyal ihtiyaca göre, sosyal
boyuta göre- gündeme getirilir. Ki, bu yasama döneminin birinci,
ikinci, üçüncü, dördüncü yasama yıllarının bitiminde de aynı diyalog
iki siyasi parti grubu arasında sağlanmıştı.
Değerli arkadaşlarım, cuma gününden
beri, yönetici olan, muhatap arkadaşlarımla olan bazı konuşmalarımı
sizlerle paylaşmak istiyorum. Körü körüne bir dayatma ya da bir engelleme
içinde değiliz. Cuma gününden itibaren kendilerine söylediğim,
siyasi iktidar olarak öncelikle çıkmasını istediğiniz, politikalarınıza
uygun yasa tasarı ve teklifleri olabilir. Bu çok normal bir şey. Bizim
de muhalefet olarak, bizlere sosyal talep olarak iletilen, yapıcı
davranmamız istenen ve bunların öncelikle getirilmesi konusunda
girişimimizi bekleyen birtakım yasa tasarı ve teklifleri var. Ne
kadar mesai süresi kaldıysa, bunların önceliklerini de belirtip
hep beraber bir uzlaşı içerisinde, ama bir dayatma değil -uzlaşıdan
biz hep başka şeyler anlıyoruz- bir uzlaşı içerisinde bunları bir
takvim içerisinde ortaklaşa gündeme getirmek mümkün talebimi
ilettim.
Değerli arkadaşlarım, bunu şunun için
özellikle vurguluyorum; bir örnek vereceğim: Mesela 1150 sıra sayılı
Yasa Tasarısı. Sayın Enis Tütüncü burada dile getirdi, Emniyet Genel
Müdürlüğünde pilot ve su altında dalgıç olarak çalışan 150-200 kadar
arkadaşın, teknik bir hatadan dolayı kaybettikleri bazı özlük haklarının
düzeltilmesine dönük bir kanun tasarısı… Bir tasarıdır, teklif değildir.
Bunun, biz de muhalefet grubu olarak "Ya bunu da, bu kesimin ihtiyacı
olan, talebi olan bu yasa tasarısını da -ki, bundan önceki rahmetli
Ecevit Hükûmetinden kalan bir tasarı- görüşelim. Bunun tümü üzerinde
bir tek milletvekilimiz konunun teknik boyutlarını açıklayacak,
on beş dakikalık bir konuşma yapacak, maddelerinde konuşmayacağız."
dedim. Cuma günü aradım, pazartesi günü tekrar konuştuk, pazartesi
günü sizin idari toplantılarınız bittikten sonra döneceklerini
söylediler ve salı günü tekrar konuştuk.
Değerli arkadaşlarım,
mesai saatinin 15.00-20.00, 14.00-20.00'den değiştirilmemesini ve sizin
öncelikli olduğunuz yasa tasarılarını getirmekte en doğal hakkınız
olduğunu bir kere daha vurguladım. Bunlarda bizim uyum göstermediğimiz,
muhalefet etmek istediğimiz ya da muhalefet etmemiz gereken noktalarda
muhalefet partisi olarak İç Tüzük'ün bize tanıdığı hakkı kullanacağımızı,
ama, siz de siyasi iradenizi yürütmeye bağlı olarak sürdürmek zorunda
olduğunuzu dile getirdim. Ama, bu arada, iki hafta önce çıkan Özürlüler
Yasası'nın bir ek yapan bölümü gibi,
sosyal haklar getiren, değişik toplum kesimlerinin beklentisi
olan kanun tasarılarını da, bu arada, bize de danışarak, bizim de
fikrimizi alarak, bunları da araya serpiştirerek görüşelim dedim.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunlardan sonra "mesai, hayır, 20.00 olmayacak,
22.00…" Peki başka?
Bakın, yenilenebilir
enerji konusunda Sayın Tacidar Seyhan konuştu; Türkiye'de bu sektörün
bu yasa tasarısından beklentilerini dile getirdi, Türkiye'nin
enerji konusunda bu yasadan beklentilerini dile getirdi "Tamamen
yapıcıyız." dedi. Şimdi burada görüyoruz, uzlaşma içinde olduğumuz,
muhalefet şerhimiz olmayan bir kanun tasarısında -açın, bakın-
Enerji Verimliliği Kanunu Tasarısı temel kanun olarak geliyor. Katkı
yapmak istiyoruz, muhalefet yapmıyoruz. Hiç konuşmayalım, hiç kimse
hiçbir şey öğrenmesin… "1'inci madde, 2'nci madde, 3'üncü madde…
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçsin…"
Değerli arkadaşlarım,
bu temel kanun konusundaki dayatmanızın, direnmenizin yanlış olduğunu
defalarca söyledik. Bu böyle olduğu zaman, çok doğaldır ki, yasama
görevinde dışlanan bir grup, hiçbir önerisi iktidar tarafından dikkate
alınmayan bir grup, sadece iktidar partisinin yönetim kurulunun,
o gün neyin, hangi sırada, hangi öncelikle görüşüleceğine karar
vererek size tebliğ etmesine dayanan bir yasama faaliyetine, bizim,
böyle, bir müttefik gibi onay vermemizi bekleyebilir misiniz? Yüksek
sesle soruyorum: Bekleyebilir misiniz?
O zaman, ben çok açık
söylüyorum. Kalan süre içerisinde, Türkiye'yi de bağlayacak olan
çeşitli uluslararası sözleşmelerin, anlaşmaların onaylanmasına
dair kanun tasarıları da dâhil olmak üzere, hemen hemen her gün, bir
sosyal konunun buraya Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi olarak
getirilmesi, artı, bütün uluslararası sözleşmelerin tümünde,
1'inci maddesinde, yürürlük ve yürütme maddelerinde de Cumhuriyet
Halk Partili sözcülerin konuşma hakkını sonuna kadar kullanmaları
yolunu, kullanmamızı istiyor musunuz? Ne kazanacağız, siz ne kazanacaksınız?
Siz ne kazanacaksınız? Haa, "Biz dediğimizi yaptırıyoruz Cumhuriyet
Halk Partisine." Yaptıramıyorsunuz, yaptıramıyorsunuz.
Uzlaşma bu değil değerli
arkadaşlar, uzlaşma bu değil. Bakın, saat 19.00. Zorlama bir oylama
yapacak şimdi Sayın Başkan, belki de İç Tüzük ihlali yapacak.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Hayır, hayır, hiçbir ihlal falan yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Efendim, ben sizinle konuşmuyorum, ben Genel Kurula hitap ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, Genel Kurula da hitap etsen böyle bir şey yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bakın, bir ihlal yapılacak, ben bunu tutanağa geçiriyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Geçir.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Çalışma süresi bittikten sonra, çalışma süresinin uzatılmasına
dair bir öneriyi oya sunacak ve 19.00'da biten çalışma süresi 19.00'dan
sonra yapılacak olan bir oylamayla 22.00'ye kadar uzatılacak.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Uzatıldı o, uzatıldı.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Daha oylanmadı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Galiba farkında değilsin, uzatıldı.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kapusuz, 354 kişi arkanızda, siz, bu şekilde siyaset yaptığınızı
zannediyorsunuz. Çok az kaldı biliyor musunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Onu göreceğiz, sandıkta göreceğiz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Arkanızdaki o kalabalıklar gidecek ve dönüp bakacaksınız
"Nerede hata yaptık, şu muhalefet partisinin bir tek sözünü
dinlemedik, hep bizim dediğimizi onların kabul etmesiyle uzlaşma
tanımına vardık." Bunları düşüneceksiniz Sayın Kapusuz.
Bakın, bir kere daha
tekrar ediyorum değerli arkadaşlarım, aranızda hukukçular var:
Meclisin İç Tüzüğü çok açıktır, bir oylama yapılmadıktan sonra saat
19.00'da çalışma süresi biter. Konunun görüşülmesi için uzatma kararı
aldı Başkan; ama, bu karar süresinin sonunda, saat 19.00'dan sonra İç
Tüzük'e göre normal çalışma saati bittikten sonra çalışmaz. Mesai
saatinin uzatılmasına dönük bir karar oylanacak biraz sonra, ihlal
yapacak, İç Tüzük ihlali yapacak. Şimdiden uyarıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Başkan yapmaz öyle bir şey!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Boşta olacak bundan sonra görüşmeye çalıştığınız kanun tasarıları.
İster uluslararası sözleşmeleri görüşün, ister "mortgage"ı
getirin. Hiçbir şekilde…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- İç Tüzük Meclisin çalışması için düzenleme yapıyor, çalışmamak
için değil, çalışmaması için düzenlemesi yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, bazı arkadaşlar önde, oturdukları yerden bağırıyorlar,
yani kendilerini ifade etmekte sıkıntı çekiyorlar, ben bunu anlamıyorum.
Lütfen, uyarır mısınız
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, bu ihlalin şimdiden yapılacağını söylüyorum. Belki bir usul
tartışmasına gidecek süreç. Bunu da belirtiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yapıcı olduğumuz noktada Mortgage Yasa Tasarısı'nda da yapıcı
olduğumuzu söyledim arkadaşlarıma, sorumlu grup başkan vekiline.
"Bir tek önerge vereceğiz." dedim. "Tümü hakkında, birinci
bölüm, ikinci bölüm konuşmacılarımız olacak ve bu şekilde yapıcı
davranacağız." dedim. "Sektörün beklentileri var. Vergiyle
ilgili birtakım çelişkiler olmasına rağmen, bu uyarılarımızı dile
getirmek için de bölümlerdeki konuşma hakkımızı kullanacağız."
dedim. Ama, siz, temel yasada, enerji verimliliği… Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu Tasarısı, bunun temel yasa getirilmesi, vicdan sahibi milletvekillerini
rahatsız etmiyor mu? Bunların içinden neler geçecek?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Bakın, 31 maddelik
bir kanun tasarısı, temel yasa gelecek, iki kişi konuşacak. Bunun
içinden neler geçecek değerli arkadaşlarım? İstemez misiniz şu
maddelerin üzerinde durulmasını? Herkes, herkes Adalet Komisyonu
üyesi değil. Bunları ayrıntılarıyla bilmiyor ve Türkiye'yi çeşitli
boyutlarda ilgilendiren son derece önemli bir kanun tasarısı, temel
yasa. Hangi hukuk dalını tümüyle ilgilendiren bir kavram var Kaçakçılıkla
Mücadele Kanun Tasarısı'nda? Kaçakçılıkla mücadele temel bir hukuk
dalı mıdır? Ama, Meclisten, bu şekilde kapkaç yaparak kanun çıkartmak
sizin için temel bir hukuk dalı oldu.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - İsteyiniz…
Öneriyi kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, oturumu kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, oturumu kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN -Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, usul hakkında, tutumunuzla ilgili söz istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 63'e göre, usul hakkında…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
sizin talebiniz nedir efendim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- 63'e göre söz almak istiyorum. İç Tüzük hükmü açık efendim. Çalışma
saatleri uzatılmadan saatleri uzatamayız.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
ben, öneri üzerinde, 55'inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca bir
onay aldım. Bu onayda da Genel Kurulun kararı tebeyyün etmiştir.
Ama, siz, benim tutumum hakkında böyle bir talepte bulunuyorsanız
ben size söz hakkı veririm. Ondan
dolayı bir şey yok, endişe etmeyin.
ÖMER ABUŞOĞLU (
BAŞKAN - Tamam efendim.
Benim, geçmişteki uygulamalardan ve
mevcut İç Tüzük'ten anladığım husus budur. Ama, bu hususta itirazınız
devam ediyorsa, sürüyorsa, ben size söz hakkı verebilirim.
Devam ediyor mu Sayın Abuşoğlu?
ÖMER ABUŞOĞLU (
BAŞKAN - Evet, Sayın
Abuşoğlu, tutumumun aleyhinde mi lehinde mi istiyorsunuz?
ÖMER ABUŞOĞLU (
BAŞKAN - Aleyhinde istiyorsunuz.
Sayın Kandoğan, daha sonra da size söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
VI.
- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Geçen oturumda Meclisin çalışma saati tamamlandıktan sonra da çalışmalara devam
edildiği ve İç Tüzük ihlali yapıldığı konusunda
ÖMER ABUŞOĞLU (
Bu tutumunuzdan dolayı
özellikle size teşekkür etmek istiyorum. Sizin tutumunuz aleyhine
konuşmayı istedim ve gönül rahatlığıyla bu yolu açtığınız için
tebrik etmek gerek ve bu tutumunuzdan dolayı da ayrıca teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce AK Parti Grup önerisinin görüşülmesi esnasında Meclisin
normal saati olan yedi saati, süre itibarıyla dolmak üzereydi ve Sayın
Başkan da yapılan işin tamamlanmasına kadar sürenin uzatılmasıyla
ilgili bir Genel Kurul onayı aldı ve bu çerçevede, kürsüde bulunan
hatibin konuşma süresinin tamamlanması ve arkasından da grup önerisinin
oylanmasıyla ilgili olan yapılan işin tamamlanması süreci tamamlanana
kadar süreyi uzattı.
Ama, burada, yoruma
muhtaç bir nokta var, orası da şu: AK Parti Grup önerisinin iki ayrı yönü
var. Birisi, Meclis gündemiyle ilgili olan yönü, gündemin tespitiyle
ilgili olan yönü; ikincisi de çalışma süresinin uzatılmasıyla ilgili
olan yönü. Bir çalışma süresinin uzatılabilmesi için, süre dolmadan
mutlak surette bu uzatılmanın yapılması lazım. Ama, bizim burada
yaptığımız iş, süre bittikten sonra çalışma süresini uzatmak olmuştur.
Burada Sayın Başkanın uygulaması gereken husus bence şudur: Sayın
Başkan, çalışma süresinin uzatımı işi normal mesai saatleri içerisinde
gerçekleştirilmiş gibi çalışma süresinin saat 10'a kadar uzatılma
işlemini başlatmak üzere oturumu açtı ve gündeme devam ediyor. Bu
noktada yapılan hata şu: Elbette, AK Partinin Grup önerisi üzerinde
gündemin tespitiyle ilgili olan hüküm oylanmıştır, kabul edilmiştir
ve Meclisin gündemi tamamlanmıştır, gündemi kesinleşmiştir, ama
ikinci husus olan çalışma süresinin uzatılmasıyla ilgili hüküm
bence burada uygulanmaz. Hukuk mantığı, objektif hukuk kriterleri
açısından değerlendirdiğimiz zaman, çalışma süresinin tamamlanması,
süre uzatımı için geçerli olan zaman dilimi içerisinde yapılmamıştır.
Dolayısıyla, AK Parti Grup önerisinin içerisinde yer alan süre uzatımıyla
ilgili hüküm geçersiz hâle gelmiştir.
Bundan dolayı, Sayın
Başkan, AK Parti Grup önerisini iki ayrı çerçevede, iki ayrı unsur
itibarıyla değerlendirmeye almanız ve gündemle ilgili olan hususun
oylanması ve kabul edilmesi itibarıyla husus gerçekleşmiştir, ama
süre uzatımıyla ilgili hüküm o noktada düşmüştür. Normal çalışma
saatleri içerisinde süre uzatılmadığı için, grup önerisi içerisinde
yer alan o hükmün oylamaya tabi olmaması gerekir. Bu hususu dikkate
alarak…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Saatin kaç olduğuna dikkat edebildiniz mi?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
- Efendim, Sayın Başkan, saatin kaç olması…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Oylama esnasında…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
- Ben, özellikle, saatin kaç olduğu üzerinde duruyorum zaten.
BAŞKAN - Sayın hatibi
dinleyelim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
- Çalışma süresinin uzatılmasıyla ilgili oylama yapıldığı anda,
Meclisin normal çalışma saati tamamlanmıştı. Tamamlanmamış olsaydı,
zaten burada benim bulunmama gerek yoktu, bu usul müzakeresini açmamıza,
talep etmemize gerek yoktu. Normal mesai saatleri içerisinde uzatılmadığı
için, ilave mesai tespit edilmediği için, grup önerisinin içerisindeki
o madde, hüküm itibarıyla artık düşmüştür, hükümsüz kalmıştır o talep.
Eğer, mesai saatleri içerisinde olmuş olsaydı o talebiniz, elbette
Sayın Başkanın oylamaya tabi tutması yerindeydi, ama… Hukukçu
olan arkadaşlar buradaki mantığı gayet iyi anlarlar.
AK Parti Grup önerisinin
iki ayrı unsuru var, iki ayrı unsurdan oluşuyor. Unsurlardan birisi
yerine getirilmiştir, Meclis gündemi tespit edilmiştir, ama, unsurlardan
ikincisi olan çalışma saatlerinin uzatılması hususu hukuk mantığı
çerçevesi içerisinde oylamaya tabi tutulamaz, çünkü, yediyi
aşan bir zaman içerisinde oylamaya tabi tutulmuştur. Dolayısıyla,
Meclisin çalışma saati tamamlandıktan sonra oylandığı için de o husus,
oylama dışında kalması gerekir. Oylanmış olsa bile, bu hükmün uygulanmaması
için gerekli olan davranışı, gerekli olan kararlılığı Sayın Başkanın
göstermesi gerekirdi. Bu kararlılığı göstermediği için de biz, bu
usul hakkındaki tartışmayı istedik.
Bir kere daha, Sayın
Başkanın, hukukçularından, danışmanlarından gerekli görüşü
alıp, bu hususu bir kere daha müzakere etmesi ve konuyu o şekliyle
Sayın Genel Kurulun huzuruna getirmesini talep ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Abuşoğlu.
Evet, lehte, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin.
Sayın Ergin, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük 63'üncü maddeye
göre Meclis Başkan Vekilimizin yaptığı uygulama hakkında usul tartışması
açıldı. Ben, burada, Sayın Başkanın uygulamasının İç Tüzük'e ve hukuka
uygun olduğu düşüncesindeyim. Çünkü, saat 18.55'te, çalışma saati
bitmeden önce, Sayın Başkan, İç Tüzük'ün 55'inci maddesinin ikinci
fıkrası gereğince, Genel Kurulun görüşünü almak suretiyle -şu anda
görüşülmekte olan iş bitinceye kadar- çalışma süresinin uzatılmasını
Genel Kurulun oylarına sunmuştur ve bu oya sunma işlemi Genel Kurulun
çalışma saatleri içerisindedir. Bu, elde görülen iş, AK Parti Grup
önerisidir. Bu grup önerisinin oylanmasıyla beraber, grup önerimizin
içerisinde de bugün itibarıyla saat 22.00'ye kadar çalışmamızın Genel
Kurulun oylarına sunulması vardır ve Genel Kurul saat 22.00'ye kadar
çalışmayı da kabul etmiştir. Dolayısıyla, İç Tüzük 55'inci maddenin
ikinci fıkrası aynen şu hükmü amirdir: "Zorunlu hâllerde, o birleşim
için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek üzere olan işlerin tamamlanması
amacıyla oturumun uzatılmasına Genel Kurulca karar verilebilir.
" 55'inci maddenin ikinci fıkrası bu hükmü amir.
Bu hüküm gereğince,
Başkanlık Divanı, Genel Kurulun onayını almak suretiyle, eldeki
iş bitinceye kadar süreyi uzatmıştır. Eldeki işin içeriği bugünkü
çalışma saatinin saat 22.00'ye kadar uzatılmasını içerdiğinden, şu
anda çalışmaya devam edilmesi İç Tüzük 55'e, genel anlamda hukuka
uygundur diyorum, Başkanlık uygulamasının doğru olduğu düşüncesiyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aleyhte, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilimize usul hakkında bir tartışma açması
ve bizlere söz vermesinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün, saat 15.00'ten
itibaren çalışmaya başladık ve 15.00'ten itibaren de Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurul salonundayım. Saat 19.00'a kadar, bugün,
Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan'ı dinledik. Yirmi dakika konuşması
gerekirken, yaklaşık kırk dakikalık bir sürede konuşmalarını tamamladılar.
Yine, AK Parti Grubu adına konuşan arkadaşımız on dakika konuşması
gerekirken, yaklaşık yirmi dakikalık bir süre konuştu. Bütün bunların
neticesinde, AK Parti Grup önerisinin oylamasına geçilmeden önce,
Meclis Başkan Vekilimiz, AK Parti Grup önerisinin oylaması bitinceye
kadar Meclis çalışmalarına devam etmesi yolunda Genel Kurulun görüşünü
aldı.
Şimdi, ben işin bu safhasına
biraz sonra geleceğim, ancak, bu işlem bittikten sonra, Sayın Meclis
Başkan Vekilimiz on dakika süreyle Meclis çalışmalarına ara verdi.
Ben saatime baktım. Sayın Meclis Başkanı on dakika süreyle çalışmalara
ara verdi, ama, kendileri Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
tam yirmi beşinci dakikada geldiler. Yani, biz çalışmayı istiyoruz,
çalışmadan kaçan bir tarafımız yok, ancak, Sayın Meclis Başkanımız
on dakika ara veriyor, kendileri yirmi beşinci dakikada Meclise
geldiler. Yani, Meclis çalışacaksa, Meclis Başkan Vekilimiz de
dâhil olmak üzere hepimiz kurallara uyalım, çalışma saatlerine sadık
olalım, hep beraber çalışalım. Biz çalışmadan kaçmıyoruz. Bizim
itirazımız, burada bir İç Tüzük ihlali olduğu şeklindeki görüşten
yola çıkarak, Sayın Başkanın tutumu hakkında usul tartışması açılmasını
istedik. Çünkü, değerli milletvekilleri, bakınız, bugüne kadar
bunun örneği varsa… Sayın Meclis Başkanımız "Daha önce örneği
var." dedi. Ben bekliyorum, hangi birleşimde, hangi oturumda
böyle bir olay aynen cereyan etmiş ve cereyan eden bu olay karşısında
da Meclis başkan vekillerimiz aynı uygulamayı ne zaman yapmışlar,
ben merak ediyorum. Varsa böyle bir uygulama ortaya konur.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Demagoji yapıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, değerli milletvekilleri, oradan, yerinden söz atmaya çalışan
bir değerli milletvekili var, ben onu muhatap kabul etmiyorum, muhatabım
sizlersiniz bugün, onu özellikle belirtmek istiyorum.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Çok meraklı değiliz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bu 55'inci madde çok açık. 55'inci madde: "Zorunlu hâllerde,
o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek üzere olan işlerin
tamamlanması amacıyla…"
Şimdi, sona ermek üzere
olan işler nedir? Bugüne kadar bütün uygulamalar, eğer o anda bir konuşma
yapan milletvekili varsa kürsüde ve süreyi de aşması söz konusu
ise, o konuşmanın bitimine kadar süre uzatımı verilebilir. Bu oylanıyor,
bu onlarca kez oldu, ama sadece o konuşmanın bitimine kadar ve birçok
kez de Meclis başkan vekillerimiz, burada, daha beş dakika varken,
on dakika varken ve sırada konuşmak üzere olan milletvekillerimiz
de olmasına rağmen, onlara, yedi-sekiz dakika varken söz vermeyip
"Çalışma süremizin sonuna geldik, bu çalışmalarımızı da bitiremeyeceğimizin
anlaşılması nedeniyle…" sırada konuşma yapmak üzere hazır
bekleyen milletvekili olmasına rağmen, yedi-sekiz dakika, on dakika
öncesinden Meclis çalışmalarına ara verdiği onlarca oturum olmuştur.
Şimdi, buradaki hassas
olan nokta şudur değerli milletvekilleri: Burada, zaten Meclisin
çalışma sürelerinin oylanması söz konusu. Sizin Meclisin çalışma
süresiyle ilgili oylamayı 19.00'dan önce bitirmeniz lazım, çünkü
Meclisin çalışma süresi saat 19.00'da sona eriyor. Sizin, bu oylamayı,
bu çalışmayı 19.00'dan önce bitirmeniz lazım.
Sizin yapacağınız
şey belki burada şu olabilirdi: "Sırada konuşmakta olan milletvekilimizin
konuşması bitinceye kadar çalışma süresini uzatıyorum."
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Meclis başkan vekillerimizin uyduğu, İç Tüzük'ün de
amir hükmü budur. Siz buna uymayacaksınız ve oylamanın sadece ve
sadece çalışma saatleri ve haftalık program olduğunu da göz önüne
alacak olursanız, bunun çok açık bir İç Tüzük ihlali olduğu ayan beyan
orta yerde duruyor. Çünkü, oylanan, Meclisin bugün çalışma süresinin
22.00'ye kadar olan uzatılmasıdır. Yapılan iş, bu nedenle son derece
yanlıştır. Bir usul hatası yapılmıştır. Bir İç Tüzük ihlali yapılmıştır.
Bu İç Tüzük ihlalini de daha önceden, Sayın Başkan Vekilimizi Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili, Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili
ve benim de olduğum bir ortamda uyarmamıza ve ikaz etmemize rağmen,
bununla ilgili örnek olay varsa onu da ortaya koymalarını istememize
rağmen, bu saate kadar, bu konuyla ilgili herhangi bir oturumda böyle
alınmış bir karar olduğu şu ana kadar Genel Kurula sunulamadı.
O bakımdan, değerli
milletvekilleri, çalışalım, çalışmaktan kaçmıyoruz. Ben, işte,
bugün Meclisin kapanış saatine kadar yine buradayım. 15.00'te girdim,
hiç Meclisi terk etmeden, şu ana kadar bütün çalışmalara iştirak ettim
ve yine çalışmaya devam edeceğim.
Benim itirazım, çalışma
sürelerinin 22.00 olması, 24.00 olması değil, burada çok açık bir şekilde
bir İç Tüzük ihlali yapılması ve bugün saat 19.00'a kadar bu görüşmelerin
uzamasının sebebi de, Sayın Ali Babacan'ın yaklaşık kırk dakika süren
ve buradaki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimizin sadece
kırk civarındakinin izlemiş olduğu bir konuşmanın o kadar uzun sürmesi
ve bu nedenle Meclisin çalışma sürelerinin sonuna gelindiğinde,
hâlâ AK Parti Grup önerisinin oylanamamasıdır. Mesele budur.
Ben o bakımdan, bunun
bir İç Tüzük ihlali olduğunu, yapılan işlemin yanlış olduğunu düşünüyor
ve Başkanın tutumunun aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Lehte, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz.
Sayın Kapusuz, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda, bir usul tartışması
açılmış olması hasebiyle de bence çok yerine oturmayan bir tartışma
yapıyoruz. Her şeyden önce, İç Tüzük'te bu tartışma imkânını veren
bir maddenin olmuş olması, bunun her konuda kullanılması anlamına
da gelmemesi lazım. Usul olarak bir yanlışlık söz konusu değil. Elbette,
Meclis çalışmalarını takip eden değerli milletvekillerimiz, bu
görevde bulunan değerli arkadaşlarımız bu konuları biliyor,
ama, halkımız her şeyi bütün detayıyla bilmediği için, belki bir hususun
açıklanmasında yarar var.
Biz, Danışma Kuruluyla
ne yapmak istiyoruz değerli arkadaşlar? Meclisi çalıştırmak istiyoruz.
Meclis, gündemindeki konuları sıralasın, çalışma saatlerini belirlesin
ve asli görevi olan yasama ve denetim görevlerini birlikte yapsın.
Bakınız, bugün birçok
tartışma yapıldı. Özellikle grup önerileri değerlendirilirken,
arkadaşlarımız özellikle AK Parti Grubu önerisinin aleyhinde konuşurken
dikkatimi çekti, hiçbir denetim konusundan bahsedilmedi.
Şöyle, bir bakın, biz,
iki haftalık bir düzenleme yapıyoruz. Yapmış olduğumuz düzenlemeyle
gündemde var olan, bilinen, ön sıradaki kanunların peşine bazı kanunlar
ilave ediyoruz.
Şimdi, biz -biraz önce
arkadaşlarımız da bu konuyla ilgili söylediler- konut finansman
sistemiyle ilgili, futbol müsabakalarının müşterek bahisleriyle
ilgili -ki, yarın, ikinci ve üçüncü lig takımları, bu Anayasa Mahkemesinin
iptalinden dolayı her birimizi ayrı ayrı ziyaret edecekler, hatta
geçtiğimiz hafta ziyaret ettiler- bir tıkanıklık söz konusu olacak.
Ayrıca, enerji verimliliği -ki, lehinde birçok konuşma dinledik-
Radyo Televizyon Kurumuyla ilgili bir arkadaşımızın bir teklifi
var, tek maddelik bir kanun ve benzeri, ihtiyaç hâline gelmiş ve öncelikli
görüşülmesi zaruret hâlini almış bazı düzenlemeleri yapıyoruz.
Peki, bunu yaparken belki şu noktadan Başkanlığın uyarılmasında
veyahut da tenkit edilmesinde yer vardır, o da nedir derseniz şu: Buraya
verilmiş olan önergelerin en aykırısından başlanır. Başından beri
muhalefetin bu talebine bizim Başkanlığımız, üzülerek ifade edelim
ki, biraz daha toleranslı davranıldığı için hep önce onların önergesi
konuşuldu, oylandı, arkasından aykırı önerge olarak iktidarınki
oylandı. Şimdi, eğer tersinden yapılıp doğru bir şey yapılsaydı Sayın
Başkanım, önce AK Partinin önergesi oylanmış olsaydı bu tartışmaların
hiçbirine gerek olmayacaktı, bu kabul edilmiş olunca zaten diğerlerinin
de kabul edilmesine gerek olmayacaktı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Kapusuz, size kalsa muhalefete hiç söz hakkı vermeyeceksiniz.
İç Tüzük denilen bir şey var. Sizin insafınıza kalmadı muhalefet.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Şimdi, peki, olay ne? Olay şu: Efendim, süre bitmek üzereyken 3 tane
arkadaşımız konuşmuş, 4'üncü arkadaşımızın konuşmasının da yarısını
biraz daha geçecek şekliyle süre var. Kısa bir üç veyahut da beş dakika
azami süre için alınacak karar noktasında yönetim de bir Genel Kurula
müracaatta bulunuyor, diyor ki: "Bu süreyi uzatmak istiyorum."
Peki, ne yapıyor? Genel Kurul da yetki veriyor. Evet, bu konuşulan… Belirsiz
bir şey yok. 3 tane şahıs konuşmuş, 3 şahsın konuştuğu, 4'üncü şahıs
konuşurken de bu süre uzatımını Genel Kuruldan alan bir yönetim neyi
yanlış yaptı, ben anlamadım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, sizin sözcünüz konuşmasaydı normal saati içerisinde
yapılabilirdi bu işlem. Asıl siz uzatıyorsunuz çalışma saatini.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakınız, elbette, biz, milletvekili arkadaşlarımızın
kurala, zamana uygun buradaki çalışmalara katkı vermesini bekliyoruz,
ama, zaman zaman buna riayet edilmediğine siz de şahitsiniz. Onun
için "o arkadaş konuşsun, bu arkadaş konuşmasın"dan daha
önemli bir husus var. Biz, burada, milletin vekilleri olarak milletin
meclisinde millete hizmet etme noktasında yasama görevimizi yapmak
durumundayız. Yapmak istediğimiz budur. Meclis çalışsın. Ne yapıyoruz?
Saat sekizde değil de, saat onda… Diğer bir ifadeyle saat 20.00'ye kadar
Meclis çalışsın. Neden? Değerli arkadaşlar, her gün Danışma Kurulu
buraya gelirse, her gün Danışma Kuruluyla şu kadar zaman bununla
vakit geçirilecek olursa, sonuç, bizim de böyle bir adım atmak gibi
mecburiyetimizi orta yere çıkarttı. Yoksa, biz, yürüyen sistem
içerisinde saat 20.00'yi oturtmuştuk, ama, ilave birtakım talepler
ve bazı sebeplerden dolayı da böyle bir şeyle karşılaştık.
Sonuç olarak, şunu
söylemek istiyorum: Başkanlık olarak bu uygulamasında bir usul hatası
yoktur, yaptığı uygulama doğrudur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Başkanlığın tutumu
hakkında lehte ve aleyhte görüşlerini belirterek katkıda bulunan
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başkanlığın bu hususta tutumunda
bir değişiklik yoktur. Bilgilerinize arz ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır. Ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, 3837 Sayılı
Kanunun Ek 9'uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin (2/895) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/434)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
10.11.2006 tarihinde
Başkanlığınıza vermiş olduğum, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek
kabulüne dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde değişiklik yapılması hakkındaki 3837 sayılı Kanunda
değişiklik yapılması ile ilgili, Kanun Teklifim, 2/895 Esas No ile
ilgili komisyona intikal etmiş olup, halen komisyonda beklemektedir.
Kanun teklifinin üç
aylık süreden bu yana komisyon gündeminde beklemesi karşısında,
"Tasarı ve Tekliflerin Esas Komisyonlara havale gününden itibaren
en geç kırkbeş gün içinde sonuçlandırılması gerekir" denilen
TBMM İç Tüzüğünün 37. maddesi gereği adı geçen kanun teklifimin, doğrudan genel kurul gündemine alınmasını
arz ve talep ederim.
Harun
Akın
Zonguldak
BAŞKAN - Önerge sahibi
olarak Sayın Harun Akın.
Buyurun Sayın Akın.
Süreniz beş dakika.
HARUN AKIN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin
isminin Bülent Ecevit Karaelmas Üniversitesi olmasıyla ilgili
vermiş olduğum kanun teklifinin doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
12 Kasım 2006'da, dostları, sevenleri ve Türkiye, bir değerli devlet
adamını sonsuzluğa uğurladı. Dağa taşa ismi yazılan, halkla birlikte
yaşayan, halkın içinden bir şair Başbakanı uğurladık. Hep göründüğü
gibi olan ve olduğu gibi de kabul edilen, siyasi hayatında yaptığı
hizmetlerde doğrularıyla, hatalarıyla, toplumun hoşgörüsüne en
fazla mazhar olan bir özgürlük sevdalısını uğurladık.
Ecevit'i uğurlarken
bir Zonguldak Milletvekili, maden bölgesinin bir insanı ve hatta
Türkiye Taşkömürü Kurumunda işçi olarak çalışmış ve emekli bir işçi
evladı olarak, Ecevit'e Zonguldak'ın bir şekilde sevgisini ortaya
koyması gerektiğini düşündüm. Zonguldak'ta şehrimizin ve bölgemizin
kalkınmasının en büyük ve en önemli kurumu olan Karaelmas Üniversitesinin
isminin başına "Bülent Ecevit" isminin getirilmesinin
çok doğru olacağına inandım. Önce Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'la
paylaştım. Karaelmas Üniversitesi Rektörü Sayın Hocamı aradım ve
Genel Maden İşçileri Sendika Başkanı Çetin Altun'la görüştüm, birçok
Zonguldak'ta ve çevremde bulunan dostlarla görüştüm ve çok olumlu
tepkiler aldıktan sonra bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunduk, bugün de görüşmelerini yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu söylediklerim işin Zonguldak boyutu.
Değerli arkadaşlar,
Bülent Ecevit, 5 kez Zonguldak Milletvekili seçilerek bu yüce çatı
altında görev yapmış, 1960'lı yılların başında işçilerin, özellikle
maden işçilerinin toplu sözleşme, grev gibi sendikal haklarını elde
etmek için çok mücadele vermiş, bu da hiç kolay olmamıştır. Maden işçilerinin
çektiği çileyi bilmeyenlerin o dönemde "Önce sendikalar kurulsun,
bekleyip görelim, sonucuna öyle bakarız." demelerine karşın
Ecevit "Bu yasalar olmazsa olmaz." diye sonuna kadar direnmiş
ve Meclisi ikna etmiştir. Meclise sunduğu teklifle Sendikalar Yasası,
grev ve lokavt hakkı ve işçilere verilen sosyal haklar onun sayesinde
yasalaşmıştır. Çok büyük mücadele ve sıkıntılarla doğaya karşı
savaşan maden işçileri ve Zonguldak halkı, Ecevit'in kendileri
için yaptığı bu mücadeleyi hiçbir zaman unutmamıştır. Bu yüzdendir
ki Zonguldak maden işçileri, kendisini 1965 yılında Zonguldak'a davet
etmişlerdir ve Zonguldak'tan aday olmalarını istemişlerdir. Ecevit'in
Zonguldak yılları böyle başlamıştır ve devam etmiştir.
Bugün hatırlıyorum
da sene 1979, Sayın Ecevit Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Deniz Baykal, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. O dönemde
maden işçisiyle ilgili yapılan toplu sözleşmede işçinin aldığı
ücret, işçiye dağıtılan elbiselik kumaş, hatta sabunlar -belki
çok küçük gelebilir size, ama- otuz yıl geçti, bugün hâlâ Zonguldak'ta
konuşuluyor.
Değerli arkadaşlar,
bu söylediklerim işin Zonguldak boyutu. Bunun yanında, ülkemiz
için de çok değerli bir devlet adamı Ecevit. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu
günden beri birçok değerli devlet adamı yetiştirmiştir. Devlet adamlarına
hak ettiği değeri vermek, o devletin ulusunun onurunu dış ülkelere
karşı yüceltir. Yetiştirdiği değerlere sahip çıkmayan ülkeler,
yok olmaya mahkûmdurlar. Bu yüzden, yetiştirdiği değerleri unutmayıp
onları yaşatan uluslar yeni değerlerin yetişmesine öncülük etmişlerdir.
Bülent Ecevit'in de
Türkiye'nin yetiştirdiği önemli siyaset adamlarından biri olduğu
gerçeği büyük bir çoğunluk tarafından kabul edilmektedir. Beş dönem
Zonguldak'tan milletvekili olarak seçilmesi, Zonguldak'a ve madenciye
verdikleriyle adı Zonguldak ili ve maden işçisiyle özdeşleşmiş
olan Ecevit, Zonguldak halkının kalbinde hep sevgiyle kalmıştır. Bülent
Ecevit'in adını yaşatmak, Zonguldak için önemli olduğu kadar, ülkemize
hizmet eden devlet adamlarına gösterilmesi gereken bir vefa örneği
olarak da önemlidir.
Sözlerimi bitirirken,
Zonguldak ili adına milletvekilliğimizi yapmış, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlığı yapmış Sayın Bülent Ecevit'e, ilime ve ülkeme yaptığı
hizmetler adına şükranlarımı sunuyorum, Allah'tan rahmet diliyorum,
anısı önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar,
son olarak, Ecevit'in Milliyet gazetesinde yazı yazmaya başladığı
yıllara dönmek istiyorum çok kısa. 17 Mart 1965'te Milliyet gazetesinde
Ecevit ilk yazısını Zonguldak'a ve Zonguldak maden işçilerine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
bir devlet adamını anıyorsunuz, sözünüzü kesmeyeyim, ama, biraz
hızlıca sözünüzü tamamlarsanız memnun olurum.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla)
- Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…o unutulmaz satırlara
çok kısa değinmek istiyorum. "Maden ocağına bir kez inmek... Yerin yüzlerce metre
altında, denizin sularından, günden ve geceden derinde, karanlık,
ıslak, soğuk dehlizlerde uzun uzun yürümek... Açık vagonlarla yer altı
tünellerinde kilometrelerce gitmek... Su dolmuş oluklardan sürünerek
geçip, başına taşlar, kömürler yuvarlanarak dimdik yarlardan derinlere
kaymak… Bir madenci fenerinin soluk aydınlığında, tutunulması bile
güç kömür duvarları arasına sıkışmış yatarak kazma vuran insanları
görmek… Her gün değil… Üst üste 30 gün değil… Hayatta bir kez, bir kömür
işçisinin yer altı yaşantısını, yaşamak da değil, sadece görmek,
insanın sobasında yanan kömürle birlikte içinin yanmasına 'Kara
Elmas' denilen, ama bir teki birkaç kuruş etmeyen bir kömür parçasına,
elmasla ölçülemeyecek değerler biçmesine yeter…"
Evet, değerli arkadaşlar,
1965'te Sayın Ecevit'in Milliyet gazetesindeki yazmış olduğu yazıları,
bugün, ben, Zonguldak Milletvekili olarak, sizlere ve tüm Türkiye'ye
seslenmek istiyorum ve maden ocaklarını, maden işçisini, ülkemiz
sanayisinin kalkınması adına verilen doğayla mücadeleyi gelip
görmenizi istiyorum. İnanıyorum ki, Zonguldak'ı o zaman daha iyi
anlayacaksınız ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
getirmiş olduğum kanun teklifine destek vermenizi rica ediyorum.
Cumartesi günü Sayın
Millî Eğitim Bakanımızın bir kanalda, izlediğim kadarıyla,
"Bülent Ecevit isminin bir üniversiteye verilmesini uygun gördüğü"
ifadesini duydum. Bu da, bugün beni daha da umutlandırdı ve Genel Kurulu
saygıyla selamlarken, desteklerinizi tekrar istediğimi ifade
ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Osman Kaptan,
Antalya Milletvekili.
Sayın Kaptan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin
adının Bülent Ecevit Karaelmas Üniversitesi olarak değiştirilmesi
hakkındaki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması için söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım,
ülkemizin değerli devlet ve siyaset adamlarından olan Bülent Ecevit'in
yaşamını yitirmesinden büyük üzüntü duyduk. Kendisine Allah'tan
rahmet dileriz. Siyasal tarihimizin simge kişilerinden birisi
olan Bülent Ecevit, yaşamı boyunca üstlendiği tüm görevlerde etik
değerleri hep ön planda tutmuştur. Dürüstlüğü, nezaketi ve aydın
kimliğiyle Atatürk ilke ve devrimlerine, laik cumhuriyete içtenlikle
bağlılığı; kararlı, cesur düşüncelerinden ödün vermeyen; yazarlığı,
gazeteciliği, şairliği, öz Türkçeyi çok güzel yazan ve konuşan
özellikleriyle unutulmayacak, topluma mal olmuş örnek bir insandı.
Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı olarak yaptığı Kıbrıs Barış Hareketi ve emperyalist
ülkelere karşı gösterdiği haşhaş ekimi direnişi, sosyal demokratların
onurlu dış politikalarının unutulmayacak eylemleriydi. Ecevit'le
ilgili iç ve dış basında da çok güzel övücü sözler yazılmıştır. Dış
basında, sosyal demokrat, solcu, ulusalcı, dürüstlüğüyle saygı gören,
Türkiye'nin laik Müslüman ülke konumunu korumasında duyarlılığı
öne çıkarılırken; iç basında, dolar milyonları olmayan tek başbakan
olduğu belirtilmiştir.
Sayın Rauf Denktaş'ın
"Barış hareketi yapılmamış olsaydı bugün Kıbrıs'ta tek bir Türk kalmamış olacaktı."
demesi, Meclis Başkanımızın "Bülent Ecevit'in adı, milletimizin
hafızasından asla silinmeyecektir." sözü, Bülent Ecevit'in
adının kalıcılığı olan bir kuruma verilerek yaşatılması görüşünü
desteklemektedir. Biz de bu yönde, İnönü'nün, Celal Bayar'ın, Adnan
Menderes'in, Süleyman Demirel'in kendi illerindeki üniversitelere
adlarının verildiği gibi, Bülent Ecevit'in adının da verilmesi
için, beş dönem milletvekilliği yaptığı Zonguldak ilindeki, Zonguldak
Karaelmas Üniversitesinin adının, "Bülent Ecevit Karaelmas
Üniversitesi" olarak değiştirilmesine ilişkin, Zonguldak Milletvekili
Sayın Harun Akın'la birlikte kanun değişiklik teklifi verdik.
Teklifimizin İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
diler, Ecevit'in devlet mezarlığına defnedilmesi konusunda yüce
Meclisin gösterdiği duyarlılığın bu konuda da gösterilmesini
bekler, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
3.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Refik Saydam Aşı-Serum Enstitüsünün Kuruluşuna Dair Kanun Teklifi'nin
(2/67) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/435)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
29/11/2006
3/2/2003 tarihinde komisyona
havale edilmiş olan 2/67 esas numaralı Kanun Teklifim ilgili komisyonda
45 gün içerisinde görüşülmediğinden, kanun teklifimin İçtüzüğün
37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla
arz ederim.
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifim, 1928 yılında 1267 sayılı Kanun ile kurulan ve 1940 yılında
3959 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen Refik Saydam Hıfzıssıhha
Merkez Başkanlığı, 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 39'uncu maddesine göre Sağlık
Bakanlığına bağlı kuruluşudur. Kurum, halk sağlığı hizmetleri
alanında özelikle ülkenin aşı, serum ihtiyacını karşılamak ve ülkede
kullanılan her türlü ilaçların ve biyolojik ürünler gibi maddelerin
kontrolünü yapmak amacıyla kurulmuştur.
Burada, bu tarihî bilgiyi
verdikten sonra, bu kurumun özerk bir kurum olmasını öneriyorum. Aşının,
serumun yurt dışından ithal edilmemesini istiyorum. Eskiden, Hıfzıssıhha
Enstitüsünde çoğu aşı yapılıyordu, ama, bugün, bunların çoğu yapılmıyor,
yurt dışından ithal ediliyor. Bu yurt dışından ithal edilen aşılar ve
serumlara bir yılda ne kadar para verildiğini gözler önüne sermek
istiyorum.
İnsanlar için kullanılan
aşılara 2006 yılında 60 milyon dolar harcanmış. Serum, diğer kan fraksiyonları
ile tadil edilmiş bağışıklık sağlayan ürünler için yine 2006 yılında
297 milyon dolar harcanmış. Ayrıca, veteriner ilaçları için de 15
milyon dolar harcanmış. Yani, bir senede, dışarıya, Türkiye'de yapılması
olanaklı iken, 360 milyon dolar para veriyoruz.
Size bir rakam vermek
istiyorum sevgili arkadaşlarım. Yılan serumunu kimden, hangi ülkeden
alıyoruz biliyor musunuz? Hırvatistan'dan, Mısır'dan, Hindistan'dan
alıyoruz. Biz, bu kadar mı geri bir ülkeyiz? Serumları nereden alıyoruz?
Amerika'dan, Almanya'dan, yine Hindistan'dan alıyoruz, Fransa'nın haricinde.
Sevgili arkadaşlarım,
bu aşıların, kan ürünlerini İrlanda'dan, Almanya'dan, Avusturya'dan
alıyoruz. Serum ürünlerini, yine, gelişmiş ülkelerden alıyoruz.
Peki, şuraya bakınız, çocuk felci aşılarını hangi ülkeden alıyoruz
biliyor musunuz? Sırbistan-Karadağ'dan, Sırbistan'dan, Hindistan'dan,
Hırvatistan'dan… Saymayacağım, ülkelere bakınız… Biz bu ülkelerden
de mi geriyiz? Eğer 15-20 milyon dolar harcasak Hıfzıssıhha Enstitüsüne
biz, reorganizasyon yapsak, çoğu aşıları ülkemizde üretiriz arkadaşlarım.
Ben ülkeme güveniyorum, ben ülkemin insanlarına güveniyorum;
onu üretecek güçte insanlarımız var. Teknolojiyi yerine oturtursak,
bunu donatırsak ne kaybederiz sevgili arkadaşlarım? Dışarıya
vermeyeceğiz paramızı, ülkemizde harcayacağız, ülkemizin kanayan
bir yarasını onaracağız, yol yapacağız bunun yerine, su götüreceğiz,
elektrik götüreceğiz ve insanlarımızın maaşlarını…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - … emekli ve dul yetim insanlarımızın maaşlarını artırırız,
memurlarımızın maaşlarını artırırız, asgari ücreti artırırız;
yurt dışına bu parayı vermeyiz, kendi insanlarımıza hizmet ederiz.
Sevgili arkadaşlarım,
ben sizden çok şey istemiyorum; ben ülkem için istiyorum, ülkemin
ekonomisi için istiyorum, 73 milyon insanın geleceği için istiyorum.
Palyatif tedaviler değil, uzun vadeli hesap yaparak bu Enstitüyü
ülkemize kazandıralım. Eğer bu saydığım ülkelerden ithal ediyorsak
çoğu serumu, aşıyı, o bizim için içler acısı bir durum diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, hoşça kalınız. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ümmet Kandoğan,
Denizli Milletvekili.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kurtulmuşoğlu'nun
konuşmasından sonra iktidar sıralarından da alkışların geldiğini
gördükten sonra, herhâlde bu kanun teklifi doğrudan Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine alınacak. Ben öyle bir kanaate sahip oldum.
Öncelikle Sayın Kurtulmuşoğlu'na
ve bu teklifin altında imzası bulunan bütün milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Çok güzel bir kanun teklifi hazırlanmış. Aşı ve
serum enstitüsünün kurulması isteniyor ve bu sayede ülkemizin
çok büyük miktarlarda döviz tasarrufunun olacağının da söylenmesi…
Böyle bir kanun teklifinin iktidar ve muhalefet tarafından el birliğiyle
gündeme alınmasını gerektiren bir teklif olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu arada, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Murat Başesgioğlu'nu
değişik televizyon kanallarında izleme imkânına sahip oldum. Sayın
Başesgioğlu şunları söylüyordu bugün: "Herkesin her hastaneden
istifade etmesi mümkün değildir. İsteyen istediği hastaneye gidemez."
şeklindeki ifadeleri doğrusu beni büyük ölçüde şaşırttı. Bugüne
kadar Türkiye'de bütün hastaların artık istediği hastaneye -özel
hastaneler de dâhil olmak üzere- gitmesinin önü açıldığı bu kürsülerden
onlarca kez ifade edilmişken, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın
bu konuyla ilgili açıklamasını duyduktan sonra çok derin bir üzüntüye
girdim değerli milletvekilleri. Hani sağlıkta dönüşüm, hani sağlıkta
devrim, hani hastaneler birleştikten sonra bütün hastaneler bütün
hastalara açılmıştı? Demek ki böyle bir şey olmamış; sağlıkta dönüşüm
olmamış, sağlıkta devrim olmamış. Zaten bu hastaneler birleştirilirken
Sayın Murat Başesgioğlu'nun Sayın Sağlık Bakanına ve Sayın Başbakana,
bu konuyla ilgili olarak idari, mali ve hukuki problemlerin ortaya
çıkacağını belirten dokuz sayfalık bir yazısı vardı. Şimdi, bugün
gelinen noktada, böyle bir açıklama, bu sayın Bakanımızdan sâdır olmuşsa,
Türkiye'deki sağlıkta, Sayın Bakanımızın daha önceden işaret ettiği
bu sıkıntılar, demek ki ortaya çıkmaya başlamıştır.
Değerli milletvekilleri,
sağlık hepimizin meselesi. O nedenle, ben demin de söyledim, bir
kez daha söylüyorum; gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan gerekse Başkanlığa sunulan, milletimiz ve memleketimiz için
hayati önemi haiz olan kanunları, gruplar bir araya gelsin, masanın
üzerine yatırsınlar, öncelikli olarak bunları Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirelim ve bunların kanunlaşması için hep
beraber gayret sarf edelim.
Şimdi, sağlıkla ilgili
yeni bir kanunu burada kabul ettik, çok önemli bir kanun olduğu söylendi;
ancak, geçen gün de bahsettim, bunun gerekçesinde, Sayın Başbakanın,
altında imzası olan gerekçede, Türkiye'de sağlıktaki işlerin bahsedildiği
gibi iyi olmadığı, doktorların çok zor şartlar altında çalıştığı,
haftada kırk beş saatlik mesai yaptıkları, bir doktorun ortalama
20 kişiye bakması gerekirken, 100'ün üzerinde kişiye bakmak mecburiyetinde
olduğu ve bu nedenle doktorların hastaları kâmilen muayene etmelerinin
söz konusu olmadığı bizzat Sayın Başbakan tarafından burada ifade
edilmiş ve doktorların dengeli dağılımının olmadığı Sayın Başbakan
tarafından yine bu genel gerekçenin içerisine dercedilmiş. Yani
şimdi dört buçuk yıl sonra sağlıkta bu kadar önemli problemlerin olduğunu
bir Başbakanın altına imza atarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önüne sunmasını çok hayretle, esefle karşılıyorum. Dört buçuk yıldan
beri Türkiye'de sağlık alanında çok büyük atılımlar yapıldığı söylenirken,
bu gerekçelerde bahsedilen hususların, sağlıktaki durumun bu olmadığını,
Türkiye'de sağlığın hâlâ çok ciddi bir problem olarak orta yerde durduğu
ve hâlâ, doktor sayısı bakımından 52'nci sırada olan bir ülke konumunda
bulunduğu çok açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
O bakımdan, bu verilen
kanun teklifi, en azından, aşı ve serum noktasında Türkiye'de çok ciddi
açılımların önünü açacak olan bir kanun teklifidir. Bu nedenle, kanun teklifini
veren arkadaşlara bir kez daha teşekkür ediyorum.
Hepimizin oylarıyla
gündeme alınmasını sizlerden bekliyor, yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı: 1308)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
4'üncü sırada yer alan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Taşıma
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Taşıma
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1077) (S. Sayısı: 1023)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer
alan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü Kurucu Belgesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1026) (S. Sayısı: 965)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sıraya alınan,
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet burada.
Komisyon raporu 1159
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerinde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
ilk söz, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Mustafa Açıkalın'a
aittir.
Sayın Açıkalın, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(x) 1159 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Konut finansman sistemleri
bireylerin konut ihtiyacının karşılanması açısından kilit öneme
sahip oldukları gibi, inşaat ve finans sektörleriyle ilgili diğer
sektörlerin de gelişmesi açısından son derece önemlidir. Konut finansman
sisteminin sorununun çağdaş finansal yöntemlerle çözümü, ekonomik
kalkınma üzerinde de olumlu etkilerde bulunacaktır. Çağdaş bir konut
finansman sistemi, temelde, sermaye piyasasında uzun vadeli fon
arz eden yatırımcılardan finansal kuruluşlar tarafından toplanan
fonların konut alıcılarına aktarılması modelini ifade etmektedir.
Finansal kuruluşların satın alınan konutlar üzerine konulan ipotekleri
-yani, mortgage- yatırımcılar için bir güvence oluşturacak şekilde
organize etmeleriyle sistemin güvenliği artırılmakta, böylece
de maliyetler düşürülerek verimlilik artırılmaktadır. Bu tip bir
sistemin işlerlik kazanabilmesi, ekonomik altyapıya ilişkin bazı
ön şartların sağlanmış olmasıyla yakından alakalıdır. Konut finansman
sisteminin, genel ekonominin içinde bulunduğu durum göz ardı ederek
oluşturulması elbette mümkün değildir. Sistemin sağlıklı ve verimli
bir şekilde çalışması, enflasyon ve faiz oranlarının istikrarlı
olmasıyla mümkündür. Diğer yandan, sistemin işlerliğinin tek başına
ekonomik ön koşulların yerine getirilmiş olmasıyla sağlanabileceği
de düşünülmemelidir. Hukuki altyapı konusundaki eksiklerin giderilmesi
büyük önem arz etmektedir. Bir ipotek mekanizmasının kurulması, ortaya
çıkabilecek vergi dezavantajlarının ortadan kaldırılması, vergi
teşviklerinin getirilmesi, konut kredileri birincil piyasasının
önünü açacak kredi devrini, ipotek tescilini, ipoteğin paraya çevrilmesini
kolaylaştıracak düzenlemelere gidilmesi ve diğer yandan, gayrimenkul
değerleme faaliyetiyle değerleme uzmanlarına ilişkin uluslararası
standartların kabulü, etkin bir konut finansman sisteminin yürümesi,
işlemesi açısından son derece önemlidir.
Bireyler açısından
bakıldığında, elbette konut yatırımı uzun vadeli bir finansman gerektirmektedir.
Fonların, tasarruf sahiplerinden tüketicilere ulaştırılması ihtiyacına
cevap vermek üzere, dünyada değişik modeller uygulanmıştır. İngiltere'de
uygulanan model mevduata dayalı konut finansman sistemidir. Burada,
mevduat bankaları, hane halklarından topladıkları fonları, mevduat
adı altında topladıkları fonları doğrudan doğruya konut sahiplerine,
tüketicilere iletmektedirler. Bunun yanında, yani mevduat yanında,
bu sistemde, İngiltere sisteminde, bu kuruluşlar, bu mevduat bankaları,
aynı zamanda, diğer taraftan tahvil ve ipoteğe dayalı menkul kıymet
de ihraç etmektedirler.
Bu sistemin alternatifi
olan ipotek bankacılığı sisteminde ise -ki bu yaygın olarak Almanya
ve Danimarka'da uygulanmaktadır- bankalar ihraç ettikleri menkul
kıymetler vasıtasıyla topladıkları fonları konut kredisi olarak
vermektedirler. Bu fonlara, uzun vadeli emeklilik fonları ve sigorta
şirketleri yatırım yapmaktadır.
Son bir kurumsal model,
ikincil konut kredisi piyasalarının oluşturulduğu modeldir. Bu
da yaygın olarak, özellikle Amerikan ipotek merkezleri tarafından
uygulanmaktadır. Bu model, diğer gelişmekte olan ülkeler tarafından
model olarak alınmıştır. Buna örnek Malezya'dır, Kore'dir, Kolombiya'dır.
Bu modelin esası, birincil piyasada verilen konut kredilerinden
doğan alacakların ve risklerin üçüncü kişilere aktarılmasıyla
ikincil konut piyasasının ortaya çıkmasıdır. Bu modelde, krediler,
bu amaçla kurulmuş ikincil piyasa kuruluşlarına devredilmektedir.
Bu kuruluşlar da, aynı şekilde devraldıkları kredilere dayalı
olarak çıkardıkları menkul kıymetler yoluyla finanse etmektedirler.
Bu bilgiler çerçevesinde
konut finansmanının uygulanacağı ülkemize baktığımızda, genel
veriler itibarıyla ülkemizde dünya ortalamasına yakın düzeyde
ev sahipliği bulunmaktadır ki, yüzde 60 mertebesindedir bu ev sahipliği,
kiracılık oranı yüzde 32'dir. Türkiye'deki toplam konut stokunun
yüzde 38'inin inşaat ruhsatı bulunmamaktadır, yüzde 67'sinin yapı
kullanma izni yoktur.
Ülkemizde ipotekli
kredilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2003 yılına kadar yok
denecek mertebedeydi. Oysa, bu oran Amerika Birleşik Devletleri'nde
yüzde 53, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 40'tır.
Konut finansal sistemi
kurulmamasına rağmen, ülkemizdeki iktisadi istikrarın verdiği
güvence sayesinde bankacılık sistemi, finans kuruluşları, bilindiği
üzere, belli bir süreden beri, özellikle 2004 yılında ağırlıklı olarak
konuta finansman sağlamaktadırlar. Mesela, 2004 yılındaki konut
kredileri 2 milyar 631 milyon olmuştur, 2005 yılı Aralık itibarıyla
önemli bir sıçrama gerçekleşmiş 12 milyar 407'ye çıkmış, bugün itibarıyla
da 23 milyar liralık bankacılık sisteminin veya finans kesiminin
konut kredisi kullandırdığını görüyoruz. Bu kredilerin bireysel
krediler içerisindeki, yani konut kredilerinin toplam bireysel
krediler içerisindeki payı yüzde 34'tür; toplam krediler içerisindeki
payı da yüzde 12,5'tur. Bu son verdiğimiz 2006 itibarıyla, konut kredilerinin
gayrisafi millî hasılaya oranı ise yüzde 4'tür. Dolayısıyla,
2002'yle mukayese edildiğinde 2004 yılında 4 puanlık bir mesafe katedilmiştir.
Bu durumda, ülkemizde
zaten finans kesimi konuta kredi verirken neden böyle bir konut finansman
sistemi hakkında kanun tasarısı getirmek ihtiyacı duyulmuştur? Buna,
tabii, bu tasarının ne getirdiğine bakmak suretiyle cevap vermek
mümkündür. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Konut finansman sistemi
hakkındaki bu yasa, bir çerçeve yasa değildir, biraz sonra detaylarını
arz edeceğim üzere konut finansmanına ilişkin muhtelif yasalarda
değişiklik yapmaktadır. Bunlara baktığımızda, başlıca, İcra İflas
Kanunu'nda değişiklik yapmaktadır bu tasarı, ağırlıklı olarak Sermaye
Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapmaktadır, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun'da değişiklik yapmaktadır, önemli ölçüde vergi kanunlarında
değişiklik yapmaktadır; Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu'nda, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nda,
Harçlar Kanunu'nda, Damga Vergisi Kanunu'nda, Katma Değer Vergisi
Kanunu'nda.
Bu çerçevede, bu tasarı
ne getirmektedir? Düzenlediği alanlar itibarıyla genel olarak baktığımızda,
dört alanda düzenleme yaptığını görüyoruz.
Birinci olarak, her
ne kadar, biraz önce arz ettiğim gibi, bankacılık kesimi konuta
kredi vermiş olmakla birlikte, bilindiği üzere, ülkemizdeki bankacılık
kesiminin bu şekilde konut finansmanının kaynağı mevduattır, sermayesidir,
bankaların sermayeleridir. Oysa, ülkemizdeki bankacılık sisteminin
mevduatının ortalama vadesi bir yıldır. Dolayısıyla, konut sisteminin
on yıl, hatta otuz yıla kadar giden bir finansman ihtiyacı içinde olduğu
düşünülürse, mortgage gibi veya konut finansman sistemi gibi bu
tasarının getirdiği bir sistem oluşmadan, bankacılık sisteminin
ilelebet konut sektörünü finanse etmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, buradan,
bu tasarının getirdiği önemli bir düzenlemeye gelmek istiyoruz:
Bu tasarı, ağırlıklı olarak, ipotekli sermaye piyasası araçlarına
ilişkin düzenleme getirmektedir, ipotek finans kuruluşları kurmaktadır,
konut finansmanı ve konut finansman kuruluşlarını düzenlemektedir.
Bu düzenlemelerin birinci derecedeki amacı, bankacılık sisteminin,
konut kesimine, konut alıcılarına, tüketicilere vermiş bulunduğu
kredilerin, sermaye piyasası enstrümanları ve sermaye piyasası
kuruluşları vasıtasıyla, ikincil piyasalara, uzun vadeli yatırım
yapan emeklilik fonları, sigorta fonları gibi ikincil piyasalara aktarılmasını
sağlamak, böylece konut sektörünün ihtiyacı olan uzun vadeli fonları
temin etmektir.
Diğer yandan, bu tasarının
düzenlediği ikinci bir alan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'la
getirilmiş olan düzenlemedir. Elbette ki, bu tasarının veya bu finansmanın
öznesinde tüketici bulunmaktadır. Tüketicinin, hem konut temin
ettiği müteahhitler, yani, inşaat teslim edenler açısından hukukunun
düzenlemesi hem de bu inşaat teslimlerine finansman sağlayan finansman
kuruluşlarıyla olan münasebetlerinin düzenlenmesi ayrıca önem
arz etmektedir.
Diğer bir konu: Konut
finansman sisteminin çalışabilmesi için, bu konut finansman sisteminin
her aşamasında, satış aşamasında, kredilendirme aşamasındaki konutun
değerinin tespiti, bağımsız kişi ve kuruluşlar tarafından tespiti
fevkalade önem arz etmektedir. Burada, tasarı, değerleme şirketleri,
değerleme kuruluşları veya değerleme yapacak uzmanlarla alakalı
düzenleme yapmakta, bunların bir birlik içerisinde, bir birlik çatısı
altında faaliyette bulunmasını düzenlemiş bulunmaktadır. Burada,
bu değerleme uzmanlarının bağımsız çalışmaları, çalışırken yapacakları
değerlemelerin objektif olması, sistemin çalışması bakımından
fevkalade önem arz etmektedir.
Diğer önemli bir konu:
Konut finansmanı kullanıldıktan sonra, herhangi bir şekilde tüketicinin
finansmanı geri ödemesi aşamasında temerrüde düşmesi durumunda,
ipotekli alacağın tahsilinin süratlendirilmesi, sistemin maliyetinin
azaltılması ve işlemesi bakımından da önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çerçevede detaylara baktığımızda, birinci
olarak İcra-İflas Kanunu'nda -biraz önce arz ettiğim, kredinin geri
ödenmesi aşamasında alacağın takibinin süratlendirilmesi bakımından-
düzenlemeler yapılmıştır. Ne yapılmıştır? Birinci olarak, konut
finansmanıyla temin edilmiş, konut finansmanına konu olan bir alacağın
takibinde alacaklı, yani finansman kuruluşu, ister rehnin paraya
çevrilmesine müracaat edecektir, isterse haciz yoluyla alacağını
takip edebilecektir. Oysa mevcut sistemde, yani şu anda İcra-İflas
Kanunu'nun öngördüğü sistemde, ancak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
alacağını takip edebilmektedir. Ülkemizdeki bugüne kadar olan
tatbikat, böyle bir alacağın, yani rehinli alacağın paraya çevrilmesi,
ortalama olarak üç yıl gibi bir zaman almaktadır. Bunlar elbette,
sonuçta kredi maliyetine yansıyacağı için, burada yapılmak istenen
düzenleme, alacaklı açısından, ister rehni paraya çevirmek, isterse
haciz uygulamak suretiyle alacağını, rehinli alacağını süratle
paraya çevirme imkânına kavuşmuş olmaktadır.
Diğer yandan, icraen
satışlarda ihalenin feshini talep ettiği takdirde, talepte bulunduğu
takdirde ödeyeceği para cezası artırılmıştır, yüzde 10'dan yüzde
20'ye çıkarılmıştır. Bu, kötü niyetli borçluların, borçlarını ödemekteki
zorlaştırıcı niyetleri varsa, bundan caydırmak amacıyla getirilmiş
bir ceza artırımıdır. Aynı şekilde, icranın tehiri reddedilmiş,
bunu istinaf mahkemesi nezdinde temyiz etmek istediği takdirde
de burada satışı durdurmak için yatıracağı bedel alacağın yüzde
15'inden yüzde 30'una çıkarılmıştır. Elbette, bu satış bedeli sonucunda,
bu alacağın yarısı alacaklıya ödenecek, diğer yarısı ise borcun kapatılmasında
kullanılacaktır. Borcu kapattıktan sonra artan bir miktar varsa,
bu, tüketiciye iade edilecektir.
Daha önce arz ettiğim
gibi, bu tasarı önemli ölçüde Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik
yapmak suretiyle yeni sermaye piyasasına girecek enstrümanlar
tarif etmekte, kurmakta ve aynı şekilde, yeni finansman kurumları,
kuruluşları, konut finansman kuruluşları ihdas etmektedir.
Burada, ipotekli sermaye
piyasası aracı, birinci olarak, tasarının 7'nci maddesinde tarif
edilmiştir. Bunlar, ipotek teminatlı menkul kıymetler, ipoteğe dayalı
menkul kıymetler, aynı şekilde, ipotek finansman kuruluşları tarafından
çıkarılan hisse senedi dışındaki diğer borçlanma senetleridir
ve konut finansman alacaklarına dayalı olarak çıkarılacak sermaye
piyasası araçları, ipotekli sermaye piyasası araçları olarak tasarıda
tarif edilmiştir.
Konut finansmanı nedir?
Burada özne, konut finansmanı ve konut finansman kuruluşlarıdır.
Tasarıda 12'nci maddeyle tarif edilen konut finansmanı, kişilere
veya tüketicilere konut temin etmek maksadıyla kullandırılan
krediler, finansal kiralama şirketleri tarafından, bilindiği
üzere, finansal kiralama sözleşmeleri veya finansal kiralamalar,
aynı şekilde, mevcut bir konutun teminatı altında alınan krediler
-bunlar da konut finansmanı olarak kabul edilmekte tasarıda- aynı
şekilde, bu kredilerin yeniden finansmanı da konut finansmanı kapsamındadır.
Yani, bir tüketicinin mevcut bir konutunu teminat göstermek suretiyle
konut finansman kuruluşundan kullanacağı krediler de konut finansmanı
olarak tasarıda tarif edilmiştir.
Konut finansman kuruluşları
nelerdir? Konut finansman kuruluşları, elbette birinci öncelikli
olarak -katılım bankaları dâhil- bankalardır, finansal kiralama
şirketleridir, leasing şirketleridir, diğer bir konut finansman kuruluşları
da tüketici finansman şirketleridir.
Tasarı, ipotekli teminat
mektuplarını düzenlemekte, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri düzenlemekte,
Konut Finansman Fonu, Varlık Finansman Fonu altında fonlar kurmakta.
Konut Finansman Fonu ve Varlık Finansman Fonu, bilanço dışı fonlardır,
dolayısıyla bu fonların işleticilerinin sorumlulukları sadece
fon varlığıyla sınırlıdır. Bu konut finansman kurucuları ve varlık
finansman kurucuları, burada mevcut alacaklara dayanarak, ipoteğe
dayalı veya varlığa dayalı menkul kıymetler irat edeceklerdir. Sonuçta,
bu menkul kıymetler kurumsal veya bireysel yatırımcılara arz edilmek
suretiyle, uzun vadeli fon temini imkânı, zincirin halkası tamamlanmış
olmaktadır.
Diğer taraftan, tasarı,
menkul kıymet ihracında, bilanço içi, yani sorumlunun, kurucuların
mal varlığıyla da ilgili olduğu ayrı bir menkul kıymet ihracını düzenleyen
maddeler içermektedir. Bunlara da tasarıda "ipotek teminatlı
menkul kıymetler" denmekte veya "varlık teminatlı menkul
kıymetler" denmektedir. Bunları ihraç edecekler farklıdır, ipotek
teminatlı menkul kıymet ihraç edecek finansman kuruluşları farklıdır,
varlık teminatlı menkul kıymetleri ihraç edecek kurumlar farklıdır.
Bunların detaylarına, gerektiğinde, maddeler konuşulurken girilecektir.
Tasarının başka bir
maddesi, elbette Sermaye Piyasası Kurulunun kayıt ücretini düzenlemektedir.
Burada yeni düzenlemeyle kayıt ücretleri azaltılmış bulunmaktadır.
Biraz önce ifade ettiğim
gibi, konut finansman sisteminde, sistemin işlemesinin her aşamasında,
satışta, kredi açılması aşamasında, konut bedelinin değerlemesi
fevkalade önemlidir. Gerek İcra-İflas Kanunu gerekse söylediğim
aşamalarda konut finansmanı, bundan böyle Sermaye Piyasası tarafından
yetkilendirilmiş, görevlendirilmiş uzmanlar tarafından yerine
getirilecektir. Tasarının bir maddesinde bunun için üç yıllık bir
geçiş süreci öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının getirdiği diğer bir önemli müessese,
ipotek finans kuruluşlarıdır. İpotek finans kuruluşları, konut finansmanından
doğan alacakların devralınması, devredilmesiyle, münhasıran bu
işlerle ve bu şekildeki alacakların, alacaklardan oluşan varlıkların
yönetilmesiyle ilgili olarak faaliyette bulunmak üzere kurulacaktır.
Bunların ödenmiş sermayeleri kalkınma ve yatırım bankaları düzeyinde
olacaktır. Aynı şekilde, kurucularının sahip olacakları nitelikler,
yönetim kurulu üyeleri Bankacılık Kanunu'na tabi olacaktır. Bu
ipotek finans kuruluşları, konut finansman sisteminin işleyişinde
tüketiciyle uzun vadeli fon temin eden yatırımcılar halkası arasında
önemli bir yer tutmaktadır.
İpotek finansman kuruluşlarının
tasfiyesi nasıl yapılacaktır? Tasarıda buna ilişkin düzenlemeler
vardır. Tedrici tasfiyenin Yatırımları Koruma Fonu tarafından
yapılacağına ilişkin düzenlemeler vardır. Aynı şekilde, bu tasfiye
yapılırken tabi olacağı mevzuat, Türk Ticaret Kanunu uygulanmayacağı,
İcra-İflas Kanunu'nun uygulanmayacağı ve diğer kanunların uygulanmayacağına
dair düzenlemeler vardır.
Tasarıda cezalar düzenlenmiştir.
Getirilmiş bulunan standartlı müeyyidelere uyulmadığı takdirde
uygulanacak cezalara ilişkin detaylı….
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun, iki dakikalık
süre veriyorum size.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının önemli
düzenlemelerinden bir tanesi, bugüne kadar kullandırılmış, bankacılık
sektörü tarafından kullandırılmış kredilerin konut finansman sistemi,
yani bu tasarının getirdiği sistem karşısındaki durumu nedir? Burada,
daha önce kullanılmış kredilerin sahipleri, yani tüketiciler
açısından bir tercih kullanma hakkı tanınmıştır. Tasarı yürürlüğe
girdikten itibaren üç ay içerisinde müracaat eden kişiler, tüketiciler,
bu tasarı kapsamında olmadıklarını ifade edebileceklerdir. Bu
üç aylık süre içerisinde müracaat edip, bu kanun kapsamına -bu tasarı
kanunlaştığı takdirde- bu tasarı kapsamına girmediğini beyan etmemişse,
otomatik olarak, bankacılık sisteminden daha önce kullanmış oldukları
krediler konut finansman sistemi çerçevesinde değerlendirilecektir.
Elbette, burada, kişiler
açısından, daha önce sağlamış oldukları kredi şartları ile bu sistemin
getirdiği kredi şartlarını ve diğer müeyyideleri mukayese etmek
suretiyle tercihlerini kullanacaklarını düşünüyoruz.
Tasarı, Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun'da yapmış olduğu değişikliklerle önemli
düzenlemeler ihtiva etmektedir. Beş yıllık ayıplı mala karşı olan
süre bir yıla indirilmiştir. Bunun da önemli amacı, zaten, ayıplı
bir malın ayıbının bir yıl içerisinde tespit edilip ortaya çıkarılacağının
imkânı bulunmuş olması dışında, beş yıl içerisindeki bir sürede, elbette
ki, maliyete yansıyacak riskleri dikkate aldığından, tasarı, buradaki
beş yıllık süreyi yeni düzenlemeyle bir yıla indirmiştir.
Son olarak, vergi kanunlarında
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Buradaki amaç da, konut finansman
maliyetlerini indirmek bakımından, kamu, konut finansmanına
ilişkin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
yirmi iki dakikalık süreniz doldu. Bir dakikalık süre yeter mi size?
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Yeter efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Vergi kanunlarına ilişkin olarak yapılmış olan düzenlemelerin
amacı, konut finansman sisteminin işleyişi aşamasındaki vergilerden
devlet feragat etmektedir. Neden feragat etmektedir? Damga vergisinden
feragat etmektedir, harçlardan feragat etmektedir, KDV'den feragat
etmektedir -elbette, bunların nelere ilişkin olduğu detayları
var, ancak, zamanımın kısalığı sebebiyle bunları arz edemiyorum-
kurumlar vergisinden feragat etmektedir. Bu fonlar, fonların işletilmesinden
elde edilecek kazançlar kurumlar vergisine tabi olmayacaktır.
Sistemin, belli ölçüde,
zaman içerisinde ülkemizdeki konut sektörünün kayda girmesinde,
inşaat sektörünün kayda girmesinde, kaçak yapılaşmanın önlenmesinde
ve inşaat kalitesinin artırılmasında faydalı olacağını ve konut
maliyetinin finansmanının ucuzlayacağını umuyor, tasarının milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Açıkalın.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Açıkalın'a verdiğim gibi, sürenizi şimdiden vereyim, eğer tamamlayamazsanız
bir dakika daha vereceğim; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Konut Finansman Sisteminin Kurulmasına İlişkin
Olarak Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'un
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, Amerika Birleşik
Devletleri başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, bu çerçevede
Avrupa Birliğinin birçok ülkesinde uygulanan konut finansman sisteminin
Türkiye'de de kurulması amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasını düzenlemektedir. Kısa adıyla mortgage olarak isimlendiriliyor.
Mortgage İngilizce bir kelime. Bunun Türkçe karşılığı "ipotekli
konut kredisi"dir. Türk Dil Kurumunun bulmuş olduğu yeni isim
"tutsat." Tutarsa "tutsat"ı kullanacağız, ama, şu
anda ipotekli konut kredisi diyoruz. Bazen, konuşma alışkanlığıyla,
yabancı ülkelerde kullanılan ismiyle mortgage olarak da anılıyor.
İpotekli konut kredisi,
hâlen bizim sistemimizde var olan bir uygulamadır değerli arkadaşlar.
Bugün vatandaşlarımız konut kredisi almak istediğinde bankaya
giderek almak istedikleri konutu ipotek ettirmek suretiyle ve diğer
koşulları da tabii ki sağlayarak konut kredisi alabiliyorlar. Bu
anlamda yeni olan bir şey yoktur. Eskiden işleyen kredi sistemi bu
tasarının yasalaşmasından sonra da yine işlemeye devam edecektir.
O hâlde "Yeni olan nedir?" sorusunu sormak gerekiyor. Kamuoyunda
bu kadar büyük umuda yol açan, kira öder gibi, ama kira bedelini kira
olarak değil de satın alınacak olan evin taksidi olarak ödeyerek ev
sahibi olma umudu yaratan bu tasarı gerçekte neler getiriyor, sistemimize
nasıl katkıları olacak, eskiye kıyasla, mevcuda kıyasla gelecekte
neler değişecek, tüketici, konut alıcısı açısından bugün olumlu,
gelecekte olumsuz olan durumlar var mıdır, bütün bunların üzerinde
durmak gerekiyor. Tasarı gerçekten vatandaşın beklentisini karşılayacak
mıdır?
Bugün bir gazetemiz
"dar gelirliye umut" diyor. "Mortgage yasası çıkıyor,
herkes kira öder gibi ev sahibi olacak." diyor. Böyle bir başlık atmış. Muhtelif
gazetelerde bu başlığı görmek mümkün. Televizyonlarda bu cümlelere
çok sıkça rastlamak mümkün. Gerçekten vatandaşlarımız kira öder gibi
ödemede bulunmak suretiyle ev sahibi olacak mıdır, dar gelirlilerimiz
ev sahibi olacak mıdır, yoksa ev sahibi olmak birçok vatandaşımız
için yine bir hayal olarak mı, bir umut olarak mı kalacaktır, bunların
üzerinde durmak istiyorum.
Birçok vatandaşımız
için, birçok kişi için kendi evini satın almak, oturacağı evi satın
almak yaşamındaki en büyük satın alma faaliyetidir. Genellikle
bu ev satın alınırken bir miktar mutlaka kredi kullanılır, çoğunlukla
kredi kullanılır ve bu kredi karşılığında da alınacak olan ev ipotek
edilir. İşte bu ipotek edilmek suretiyle borçlanılan tutar, borçlanılan
miktar, bu ailenin yaşamındaki en büyük ve en devamlı mali borçlanmasıdır.
Bu borcun düzeyi, bu borcun sözleşme özelliği, bunun koşulları bir
bütün olarak, bütün bu kredileri alt alta topladığımızda bunun ekonomi
üzerinde çok önemli etkileri olur. O nedenle yasal olarak böyle bir
sistemin, böyle bir alanın, konut piyasası alanının, konut kredisi
alanının mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Şu anda yok mu bu yasalar?
Var, ama, yasa bir başka anlayışla, bir başka düzenleme getiriyor.
Yasanın, Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşmeleri sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
iyileştirilmesi için çaba sarf ettik; bazı önerilerimiz kabul gördü.
Şüphesiz, yasa, modern bir finansman tekniğini Türkiye'ye getirmektedir.
Bu anlamda genel olarak olumlu baktığımız, benimsediğimiz bir yasadır,
ancak bunun eksikliklerini de burada sizlere ifade etmek istiyorum.
Bunları da eğer gerçekten düzeltebilirsek, iyileştirebilirsek,
daha iyi bir yasa yapmış oluruz kanaatindeyim.
Gelişmiş ülkelere
baktığımızda, ipotekli konut kredilerinin sistemde çok büyük bir
ağırlığa sahip olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliğini örnek vereceğim.
Avrupa Birliğinde ipotekli konut kredilerinin, Avrupa Birliğinin,
onu oluşturan ülkelerin gayrisafi yurt dışı hasılasına olan oranının
yüzde 45'ler düzeyinde olduğunu görüyoruz. Türkiye'de çok arttı demiş
olmamıza rağmen, konut kredilerinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı, 2006 yıl sonu itibarıyla yüzde 4 düzeyindedir. Yani, Avrupa
Birliğinin onda 1'i kadar değiliz. Bu anlamda, almamız gereken çok
mesafe var.
Türkiye'deki konut
açığını dikkate aldığımızda, köyden kente olan göçü dikkate aldığımızda,
konut açığının giderek, konut ihtiyacının giderek artacağını
dikkate aldığımızda bu piyasanın mutlaka geliştirilmesi gerektiği
ortaya çıkar. Türkiye'nin nüfus artış hızı yıllık yüzde 1,3'tür. Değerli
arkadaşlar, bu, dünya ortalamasına eşit bir nüfus artış hızıdır. Ancak,
daha çarpıcı olan oran kentsel nüfus artış hızıdır, yani Türkiye'de
köyden kente yaşanan göç. Buna baktığımızda, burada yüzde 3,2'lik
bir oranın olduğunu görüyoruz. Tarım sektöründeki nüfusun giderek
azalarak kentlere göçeceğini dikkate alırsak, bu nüfus artışı,
kentte olan talebi, konut talebini mutlaka artıracaktır. Dolayısıyla,
sisteme mutlaka bu konut talebini karşılayacak mekanizmaların
yerleştirilmesi gerektiği ortaya çıkar. Tasarı, bunun bir bölümünü
düzenliyor, kredi yanını düzenliyor, ama, bir de bunun arz yanı var,
üretim yanı var tabii. O da önemlidir. O, bu tasarının konusu değil,
belki zaman olursa ona da değinmek istiyorum.
"Yeni olan nedir?"
diye bir soru ortaya koymuştum tasarıyı anlatabilmek açısından. Mevcut
uygulamada ipotekli konut kredisi var. Gelecekte de bu sistem yine
böyle olacak. Yeni olan şu, değerli arkadaşlar: Mevcut sistemde, bankalar,
topladıkları kaynaklar üzerinden kredileri açarlar. Bu kaynaklar,
birincisi mevduattır, önemli ölçüde mevduattır, ikincisi, işte
çok cüzi olarak sermayedir, üçüncü olarak da yurt dışından sağlamış
oldukları kredilerdir. Ancak, Türkiye'deki mevduatın yapısına
baktığımızda, mevduatın vadesinin ortalama üç ay olduğunu görürüz.
Ortalama üç ay vadeye sahip bir mevduatla, beş yıl, on yıl, yirmi yıl
vadeli konut kredisini bankaların sınırsız olarak açma şansı yoktur.
Bugün belki sistemde bu kredi açılıyor, ama bunun bir sınırı vardır.
Ortalama vadesi üç ay olan mevduata güvenerek, bankalar, çok uzun
vadeli kredi açma olanağına sınırsız bir şekilde sahip değildir.
Tasarının bu noktadaki
özelliği, sisteme yeni kaynakları getirebilecek olmasıdır. Tasarının
düzenleniş amacı, gerçekte getiriliş amacı, prensip olarak budur,
sisteme yeni kaynaklar girecek. Nasıl girecek? O da şöyle: Şu anda
mevcut uygulamada banka, ipotek karşılığı krediyi açar ve işlem
orada biter. Bu ipotek donmuştur, o kredi donmuştur artık, geri ödeme
oldukça tekrar sisteme kaynak girişi olur, ama geri ödemenin çok
uzun yıllar süreceğini dikkate alırsak, o ipotekten bankanın yararlanamaması,
bankanın kaynaklarının zayıflaması gibi, azalması gibi bir sonuç
ortaya çıkar. O hâlde, sisteme yeni kaynakların girmesi gerekir.
Tasarı bunu sağlayacak bir özellikte. O da şudur: Açılan kredi karşılığında
alınan ipotek bir menkul kıymete bağlanmak suretiyle, bir hazine bonosu
gibi, bir hisse senedi gibi -benzetmek açısından, kâğıt olarak benzetmek
açısından söylüyorum, yoksa, hisse senedine benzer bir yanı yok, yani,
ortaklık veren bir yanı yok- bir kâğıda bağlanmak suretiyle bu ipoteğin
tekrar piyasalara sunulması, satılması ve onun karşılığında alınacak
kaynakların tekrar banka sistemine girmesi suretiyle bu kaynaklarla
konut sektörüne yeni kredilerin açılmasıdır. Tasarının temel
özelliği budur değerli arkadaşlar.
Türkiye gibi tasarrufları
az olan, yetersiz olan bir ülkede, tasarruf ihtiyacının olduğu bir
ülkede, kaynak ihtiyacının olduğu bir ülkede, sisteme yeni kaynakların
girmesi mutlaka şarttır. Bütün bu sistemi uygulayan ülkelerde de
ana hareket noktası budur. Sistemin kendi finansmanını kendi kendine sağlaması
gibi bir niyetten, gerekçeden hareket ederler. İyi tasarlanmış bir
konut finansman sistemi, hem bireylerin konut ihtiyacını karşılar
hem de inşaat ve finans sektörlerinin gelişmesine katkıda bulunur.
Tasarıyı bu çerçevede
değerlendirdiğimizde, şu iki başlık altında bir değerlendirme yapmak
istiyorum: Birincisi, tasarı yasalaşırsa mevcut sisteme, mevcut
mali sisteme yeni kaynakların girişini sağlayabilecek bir özelliğe
sahip midir, bunun cevabını vermek gerekiyor. İkincisi, konut alan
için, alacak olan için veya şu anda almış olan için neler getiriyor, neler
eksik, neler yapılmalı? Bu konut finansman sistemini başarıyla uygulayan
ülkelere baktığımızda, onların ortak özelliğinin makroekonomik
istikrar olduğunu görürüz. Bütün ülkelerde ekonomi istikrarlı,
istikrarlı bir büyüme var, sürdürülebilir bir büyüme var.
İstikrarlı ekonominin
temel iki unsuru nedir? Enflasyon tek haneli ve yüzde 5'in altında
değerli arkadaşlar. Yüzde 5'in altında bir enflasyon oranı bu sistemin
başarıyla uygulanabilmesi için şarttır. Yine, buna paralel olarak,
düşük faiz, bu enflasyon oranının birkaç puan üzerinde bir faiz oranı
mutlaka şart.
Türkiye'ye baktığımızda,
ülkemize baktığımızda, birincisi, makroekonomik istikrar açısından
olayı değerlendirdiğimizde şunu görüyoruz: Ne dedik: Enflasyon
tek haneli ve yüzde 5'in altında olmalı. Türkiye'de enflasyon yüzde
5'in altında değil. Yüzde 9,65 geçen yıl sonu enflasyon oranı. Bu yıl sonu hedefi yüzde 4. Eğer yüzde 4
gerçekleşirse, bu, bir şart, yani, bu tasarının başarıyla uygulanması
için bir şart gerçekleşmiş olur, ama gidiş onu göstermiyor. Bu konuya
girmek istemiyorum, bu konuyu tartışmak için oraya gelmiş değilim,
ama göstergeler onu göstermiyor. Neden? İkinci şart dediğim hususu
söyleyerek bunun nedenini de söylemek istiyorum. Ne dedik: Düşük
faiz. Türkiye'deki faizlere baktığımızda, faizler, bugün yapılan
hazine ihalesinde 18,7 düzeyindedir değerli arkadaşlar. İkincil
piyasada bunun bir miktar daha üzerindedir. Yıl sonu enflasyon hedefi
yüzde 4, ama faizler yüzde 18-19'da ise bunun başarılı olma şansı
yok.
Şimdi, konut kredisi
faizlerine bakıyoruz. Konut kredisi faizleri -bankalardan en düşük
olanını almaya çalıştım, bankaları aradım, bilgi aldım- şu anda konut
kredisi faizi aylık yüzde 1,55-1,60
düzeyinde. Bakın, aylık 1,55-1,60 düzeyinde bir konut kredisi faizi
söz konusu değerli arkadaşlar. Biz bu tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüştüğümüz 2006 yılının Nisan ayı sonunda konut kredisi faizi aylık
yüzde 1'in altına inmişti; 0,95'e inmiş olan bir faiz söz konusuydu. Şu
an yüzde 1,55-1,60'lık bir faiz söz konusu. Bu olağanüstü yüksek bir faizdir.
Bu faizle bu sistemin başarıyla uygulanma şansı yoktur. Haa, yasa
çıkmasın mı? Hayır, yasa çıksın tabii ki. Bir yerden başlayalım, ama,
bu faizlerle bu yasanın başarıyla uygulanma olanağı yok.
Dar gelirlinin, orta
gelirlinin de bu faizlerle, bu kredi faizleriyle ev alma şansı yok
veya bir hayli güç. Bakın, örnek vereceğim size: 50 bin YTL'lik bir kredi,
konut kredisi alsa bir vatandaşımız -bir miktar birikimi olduğunu
kabul ediyorum, onun üzerine 50 bin YTL'lik bir kredi ilave edecek- bu
krediyi on yıl vadeli aldığını kabul edelim, aylık ödeyeceği taksit
1.000 YTL düzeyindedir, on yılın sonunda ödeyeceği rakam 120 bin
YTL'dir. Yani, 50 bin YTL anaparaya, on yılda 70 bin YTL faiz ödeyecektir
vatandaşımız bu faizlerle.
Bu yasanın, bu tasarının
faizlere müdahale gibi bir olanağı yok, böyle bir şey olamaz zaten.
Faizleri piyasa belirleyecektir. Dolayısıyla, işin esası olan faiz
oranında, şu anda bu yasayı uygulayabilecek düzeyde değiliz değerli
arkadaşlar. Bu yüzde 1,6'lık faizin yarısına, 0,8'e inmesi hâlinde,
tabii ki bu biraz önce verdiğim rakamlar yarı yarıya inecektir. Bakın,
0,8 bile diğer ülkelere kıyasla yüksek bir orandır, ama, verdiğim örnekle
birlikte değerlendirildiğinde, onun bile olayı ne fark ettirdiğini
görüyoruz. Düşük faiz olmazsa olmaz -yani, enflasyonun bir miktar
üzerinde bir faizi kastediyorum tabii ki- bu yasanın olmazsa olmaz
şartlarından biridir. Şu anda o noktada değiliz.
Konut alan için ne getiriyor
diye bakalım bu yasaya. Durum şudur değerli arkadaşlar: Birincisi,
şu anda konut kredisi alan vatandaşımız borcunu erken ödemek istediğinde,
erken ödeme hâlinde borcunu erken kapatabilir, sorun yok. Tasarı o
noktada neyi getiriyor? Eğer, kredi borçlusu borcunu erken öderse,
ödeyeceği tutarın yüzde 2'si oranında veya yüzde 2'yi aşmamak üzere,
bankanın belirleyeceği oranda bir erken ödeme ücretini ödemek zorunda.
Bu önemli. Sistem, kredide böyle bir maliyet unsurunu getiriyor.
Yine, bağlı kredi dediğimiz
bir olay var. Bağlı kredi şu, değerli arkadaşlar: Bir banka veya konut
finansman kuruluşu tüketiciyi, konut alıcısını belli bir projeye
yönlendirebilir, "şu projeden eğer konut alırsan, ben o projedeki
konut için uygun faizle kredi veriyorum" diyebilir, bunun örnekleri
var. Bankalar bir güven kurumudur. Bankanın bir projenin arkasında
olduğu izlenimi tüketici için son derece önemli. Şu anda, böyle
bir krediyi kullanan vatandaşımız bu krediyi aldıktan sonra, kullandıktan
sonra, konutu aldıktan sonra konutun bir kusurunun ortaya çıkması
hâlinde, yani ayıplı mal olması hâlinde -konutun çatısı aktı, işte
kalorifer sistemi patladı gibi- şu anda bankanın sorumluluğu, müteahhitle,
yapımcıyla ve satıcıyla birlikte beş yıl süreyle sınırlıdır. Yani,
beş yıl süreyle sorumludur banka. Tasarı, bunu bir yıla indirmektedir.
Bunun gerekçeleri açıklanabilir, birçok gerekçe sayılabilir. Bu
bir tüketici kredisi değildir, bu bir yatırım kredisidir, dolayısıyla,
o nedenle diğerleri gibi, satıcı gibi bankanın sorumluluğu beş
yıl olmamalı denilebilir, ama, değerli arkadaşlar, bu beş yıl sorumluluk,
bir yandan da bankayı o projeyi ciddi bir şekilde denetlemeye sevk
eder ve Türkiye'de bankalar, konut piyasasında bu tip kredilerde
olağanüstü ölçüde güvenilir kurumlardır. Bir projenin arkasında
bankanın olması, o projeyi son derece güvenilir kılıyor. Beş yıllık
süreyi o nedenle gözden geçirmeliyiz, bunu düzeltmeliyiz diye düşünüyorum.
Yine, erken ödeme ücretinde…
Şu anda bu erken ödeme ücreti yok, sistem bu şekilde işleyebiliyorsa,
ona rağmen bankalar tüketici kredisinde, konut kredisinde bir yarışa,
rekabete girebiliyorsa, bunu da gözden geçirebiliriz, kaldırabiliriz
diye düşünüyorum.
Tasarı başka neler
getiriyor? Olumlu anlamda bir düzenlemesi, bir vergi teşviki var,
birçok teşviki var, damga vergisi, harç gibi konularda; maliyetleri
düşürmek amacıyla son derece olumlu düzenlemeleri var, bunları
olumlu buluyoruz.
Yine, konut kredisinin
kullanımında ücretlilere yönelik bir vergi teşviki olduğunu görüyoruz.
Olduğunu görüyoruz değil, Hükûmet tasarısında olmayan bir düzenlemeyi,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, iktidar ve muhalefet partileri, oy birliğiyle
oraya koyduk. Madde şunu getiriyor -madde sadece ücretlilere yönelik,
ücret geliri elde edenlere yönelik- "Türkiye'de konutu bulunmayan
bir ücretlinin ilk defa satın alacağı konut nedeniyle kullandığı
kredinin 100 bin YTL'ye kadar olan kısmının faizleri, o ücretlinin
maaşı veya ücreti üzerinden ödeyeceği gelir vergisinden mahsup
edilir." Bu, son derece sınırlı bir vergi teşvikidir, tüm mükellefleri
kapsamıyor. İdeali aslında, herkesi kapsamasıdır, ama, Hükûmetin
bütçe dengeleri yönündeki kaygısını da dikkate alarak, bütçe dengesini
fazla sarsmayacak şekilde bir teşviki tasarıya monte ettik ve bunun
yürürlük tarihi olarak da, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 1/1/2008 tarihi
kabul edildi. Şimdi öyle anlıyorum ki kamuoyunda yapılan tartışmalardan,
Hazineden sorumlu Sayın Bakanın açıklamalarından, bu vergi teşvikinden
vazgeçileceği yönünde bir eğilimi seziyorum. Esasen, bugün ilgili
Başbakan Yardımcısı yasa görüşmesinde yok, Hazineden sorumlu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Burada, burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Hoş geldiniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Siz çıkarken de buradaydım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Buradaydı, iki bakan da buradaydı Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - O zaman, sizden önce diğer Sayın Bakan vardı, ben yanılmışım,
olabilir.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
ikisi de vardı, hem Hazineden sorumlu Bakan vardı, hem Abdüllatif
Şener Bey vardı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Peki. Sayın Bakanın katılmış olmasından, burada bulunmuş
olmasından mutlu oldum tabii, vergi teşviki konusunda kendisi çok
samimi, onu da çok olumlu bulduğunu biliyorum.
Bu, bütçe dengelerini
gözetmiş olan bir teşvik maddesidir. Bunun sistemde yer alması gerektiğini
düşünüyorum. Esasen, talebin düşük olduğu dönemlerde, bu teşvik
çok daha önemli. Talebin çok yüksek olduğu dönemde belki bu teşvike
ihtiyaç duymayabiliriz; talep nasıl olsa çok yüksek, teşvik işe yaramayabilir
diye düşünülebilir. Bakın, geçen mayıs dalgalanmasından önce konut
talebi çok artmıştı; krediye olan talep olağanüstü arttı ve konut
fiyatları olağanüstü yükseldi, hatırlayacaksınız. Örneğin, o ortamda
bir yıl önce 2005 başlarında yüzde 2'lere yakın olan aylık konut kredi
faizi 2006 Mayıs öncesinde, Nisan sonunda yüzde 1'in altına düşmüştü.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
daha önce ek sürenizi vermiştim. Bir dakikalık süre daha veriyorum.
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim. Toparlıyorum Sayın Başkan.
O zaman faizlerdeki
bu indirimden tüketici yararlanamadı. Yani, yararlandı tabii
ama, konut fiyatları 2 katına çıkınca bir şey ifade etmedi. Belki o
ortamda bu vergi teşviki de işe yaramayabilirdi. Ama, özellikle talebin
düşük olduğu, az olduğu dönemde bu vergi teşvikinin sektörü canlandırmak
için Hükûmetin elinde olması gereken bir araç olduğunu düşünüyorum,
onu da olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Tasarı genel olarak
olumludur. Ancak, dar ve orta gelirlinin bu tasarı çıktıktan sonra
hemen bankaya gidip kredi alıp ev alması şeklinde bir durumun olmayacağını
ifade ediyorum. Bu tasarı böyle bir şeyi getirmiyor. Sayın Başbakanın
ve ilgili bazı bakanlarımızın -Sayın Şener'i tenzih ediyorum- bu
konudaki açıklamalarını gerçekçi bulmuyorum. Gerçek olan budur.
Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Hasan Özyer.
Sayın Özyer, buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamuoyunda "mortgage" olarak bilinen Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konut sorununun çözümü bir politika meselesidir. Esasen, Türkiye'de
konuttan önce şehircilik politikasına ihtiyaç vardır. Konut sektörü
için yeterince arsa ve plan üretilmediği için arsadan, gecekondudan
rant üretilmektedir. Rantın, gerçekte arsadan değil, şehircilikten
üretilmesi gerekmektedir.
Planlı bir şehircilik
ile vatandaşlarımızın 40 bin YTL'ye ev sahibi yapılması mümkündür.
Oysa bugün Toplu Konut İdaresi ve belediyeler yapsatçılık yapmaktadırlar.
Bu kurumların asıl işlevi, kamunun şehircilik projelerini hayata
geçirmek olmalıdır.
Görüşmekte olduğumuz
tasarı, bırakın şehir politikalarını, konut politikasının dahi
sadece bir unsurudur. İmardan inşaata, Bayındırlık Bakanlığından
belediyelere, takastan ikinci el piyasaya kadar konunun tüm boyutlarının
dikkate alınması gereği vardır.
Tüm bunları bir politik
bütünlük içinde koordine edip hayata geçirilmesini sağlayacak
olan Hükûmettir. Bu konudaki hazırlığın sadece yasa tasarısından
ibaret olduğu, diğer boyutlara ilişkin kayda değer bir çalışmanın
olmadığı anlaşılmaktadır. Türkiye'nin gerçeklerine uygun olarak
hazırlanmış yapı denetimi, planlama, imar ve afet düzenlemeleri
bütüncül bir anlayışla hayata geçirilmeden piyasayı düzenlemeye
yönelik bu tasarının hiçbir sorunu çözmesi ne yazık ki mümkün değildir.
Buradaki tartışmaların
konunun tüm boyutlarıyla ele alınarak tutarlı bir konut politikası
oluşturmasına katkı sağlamasını temenni ediyorum. "Dünyada
mekân, ahirette iman" diyen bir toplumun taleplerine cevap verme
yükümlülüğüyle karşı karşıya bulunduğumuzu hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de konut sorunu, ekonomik ve sosyal açıdan ele alındığında,
asıl sıkıntının arz talep dengesizliğinden kaynaklandığı görülmektedir.
Konut açığının sebepleri
arasında nüfus artışı, kırsal alanlarda istihdam sorunu nedeniyle
köyden kente göç, adaletsiz ve dengesiz gelir dağılımı, sağlıksız
kentleşme ve kurumsallaşma açısından geri kalmış bir konut finansmanı
sistemi ilk akla gelenlerdir.
Türkiye'de yıllardan
beri süregelen istikrarsız ekonomik iklim, yüksek enflasyon ve reel
faiz oranları uzun vadeli borçlanmayı bir seçenek olmaktan ne yazık
ki çıkarmıştır.
Kredi kullanarak konut
sahibi olmak isteyenlere uygun ödeme şartları sunulamadığı için
orta ve dar gelirli kesimler konut almak için kendi tasarruf ve
imkânlarını zorlamak mecburiyetinde kalmışlardır.
Sonuçta ortaya çıkan
manzara şu olmuştur: Bugün ülkemizde mevcut konutların yarısından
fazlası ruhsatsızdır. Ev sahipliği oranı yüzde 60'lar düzeyindedir.
Özellikle büyük şehirlerin önemli bölümü kaçak yapılaşma ve plansız
kentleşmenin ürünü ucube yerler hâline dönüşmüştür. Küçük yerleşim
birimlerindeki konutların büyük çoğunluğu da düşük standartlıdır.
Kaçak ve ruhsatsız olmanın ötesinde mevcut konutların yarıya yakınının
tamirata ve tadilata, yani, iyileştirmeye ihtiyacı bulunmaktadır.
Deprem tehlikesiyle birlikte değerlendirildiğinde, ülkemizde
konut alanı kelimenin tam anlamıyla bir facia görünümündedir. Bugün
800 bine yakın konut açığı bulunmakta, ayrıca, her yıl 300 bin ilave
konut ihtiyacı doğmaktadır. Mevcut konutların büyük bölümünün düşük
standartlı ve yirmi yaşın üzerinde olması, konut açığını sürekli
artıran unsurlardan biridir.
Sonuç itibarıyla,
bir yandan mevcut konutların yenilenmesi ve nitelikli konutlarla
değiştirilmesi, bir yandan da yeni konut üretimi ihtiyacıyla karşı
karşıya bulunuyoruz. Son yıllarda bu doğrultuda bir hareketlilik
başlamış, ancak, bu da kontrolsüz ve bilinçsiz bir yönelim şeklinde
ortaya çıkmıştır.
Düşük faizli gibi gözüken,
ancak, kısıtlı vadeleri ve şartlarıyla tüketicileri sıkıntılara
sokan krediler sebebiyle konut fiyatlarının olağanüstü yükseldiği
bir dönem yaşadık. Sigorta şirketlerinin toplam aktiflerinin 10
milyar YTL olduğu ülkemizde konut kredileri 15 milyar doları bulmuştur.
Kredilerin geri ödenmeme oranı da yüzde 17'ye ulaşmıştır. On milyarlarca
YTL'lik bir risk ortaya çıktıktan sonra asıl olması gereken işi, yani,
konut finansmanı sistemini kurmaya çalışıyoruz. Oysa, bu sistemin
yıllar önce kurulup hayata geçirilmesi gerekiyordu.
Sistemin gecikmesinin
yol açtığı kayıp sadece ülke içiyle sınırlı değildir. Biz yasayı
Meclise getirmeden, Bulgaristan ve Hırvatistan gerekli düzenlemeleri
yaparak mortgage sistemini kurmuşlardır. Böyle olunca, Türkiye'den
konut alacak Avrupalılar tercihlerini bu ülkelere kaydırmışlardır.
Bu da, ülkemizin yüz milyonlarca YTL'lik bir kaynaktan mahrum kalması
anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu sistem, iki yüz yılı aşkın bir süredir dünyanın çeşitli ülkelerinde
kısmi farklılıklarla da olsa uygulanmaktadır. Sistem, konut edinmeyi
kolaylaştırdığı gibi, yapı kalitesinin yükselmesine, şehir plancılığının
etkin bir noktaya gelmesine, mülkiyetin ve alışverişlerin kayıt
altına alınmasına da büyük bir katkı sağlamaktadır.
Dünyada uygulanan
konut finansman sistemleri incelendiğinde temel olarak iki model
karşımıza çıkmaktadır. Birincisi, konut finansmanının ipoteğe
dayalı menkul kıymetlerle finanse edildiği Amerikan modelidir. İkincisi
ise özellikle Almanya ve Danimarka'da başarılı bir şekilde uygulanan
ipotek bankaları modelidir.
Amerika'daki sistem
üç ana piyasadan oluşmaktadır. Bunların ilki, bireylere ve konut
yapan şirketlere doğrudan konut kredisi kullandıran ve sayıları
10 bini bulan kurumlardır. İkincisi, bunlara fon girişi sağlayan
Fannie Mae ve Freddie Mac isimli konut kredisi portföyü satın alan kuruşlardır.
Üçüncüsü, Fannie Mae ve Freddie Mac kuruluşlarının fon kaynağı olan
sermaye piyasalarıdır, yani Wall Street'tir. Ayrıca, Amerikan sisteminde
konut kredilerinin faizlerinin vergiden düşülmesi de çok önemli
bir husustur. Öte yandan, Almanya'da Pfandbrief modeli, Danimarka'da
ipotek bonoları ve sigortası ön plandadır.
Güney Afrika'da konut
finansmanı kuruluşları banka dışı bir kredi kuruluşu olarak kurulmuştur.
Hindistan'da da benzer bir yapı konut finansmanını sağlamaktadır.
Hong Kong ve Meksika'da ise sistem özel sektör kredi kuruluşlarına
ipotek sigortası hizmeti veren kamu kuruluşları üzerine kurulmuştur.
Görüldüğü gibi, iki
model ana eksen olmakla birlikte hiçbir ülkenin konut finansman istemi
diğerinin aynısı değildir, her ülke kendi ihtiyaçları doğrultusunda
bir model geliştirmiştir. Sadece sistemde değil uygulamada da ciddi
farklılıklar vardır. Örneğin, Kanada'da dört beş yıl vadeli mortgage
kredileri daha çok kullanılırken İngiltere'de seksen yıl ve hatta
daha uzun vadede krediler söz konusudur.
Amerika ve Avrupa'da
yaşayan insanların neredeyse tamamına yakını mortgage olarak adlandırılan
bu model sayesinde ev sahibi olmuşlardır. Gelişmekte olan ülkelerde
de etkin bir sistem olarak işlerliğini sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
mortgage bir inşaat finansman modeli değil, vatandaşın konut edinmesini
sağlayan bir sistemdir. Modelin başarıyla uygulanabilmesi için
aylık ödemelerin gelirin dörtte 1'i civarında olması gerekmektedir.
Kredi tutarının evin değerine oranı da yüzde 70-80'ler düzeyinde olmalıdır.
Sistemin etkinliği açısından fonlama maliyetiyle tüketicinin
kullandığı kredinin faiz farkının makul bir düzeyi aşmaması şarttır.
Gelişmiş ülkelerde konut kredilerinin gayrisafi millî hasılaya
oranları oldukça yüksektir. Örneğin, Avrupa Birliğinde bu oran yüzde
43, Amerika'da yüzde 53'tür. Bu oran ülkemizde ise yakın zamana kadar
sıfır düzeyindeydi. Son yıllarda konut kredilerinde yaşanan patlama
sebebiyle bu oran yüzde 4'e yaklaşmıştır. Elbette, ülkemizdeki kadar
yüksek faiz oranlarıyla, gayrisafi millî hasılaya, biraz önce verdiğim
örneklerle orantılanabilecek düzeyde konut kredisi kullanılmasını
beklemek gerçekçi değildir. Bankaların, geçtiğimiz yıl yüzde 1'e
kadar düşmüşken verdiği krediler, şimdilerde yüzde 1,5'un üzerinde
faizle verdikleri krediler, konut finansmanı sisteminin ürünü değildir.
Bu kredilerin vadeleri ve şartları, tamamen farklı bir yaklaşımın
sonucudur.
Konut kredilerinin
ödeme tutarları, özellikle orta ve düşük gelir grubu açısından çok
afaki rakamları ifade etmektedir. Ayda 700-1.500 YTL arası ücret
alan memurların maaşı kadar, hatta daha fazla aylık ödemesi olan konut
kredisini kullanmasını beklemek mantıklı değildir. TOKİ'nin, geçtiğimiz
yıllarda, Ankara'da, güya kamu çalışanlarına yönelik bir konut
projesini, aylık 2.000-2.500 YTL ödemeli olarak pazarlamaya çalıştığını
biliyoruz.
Sonuçta, Türkiye'de
konut üretiminin ve satışının kurumsal finansman yöntemleriyle
yapılması alışkanlığının ve dolayısıyla bunun altyapısının bulunmadığı
açıktır.
Görüşmekte olduğumuz
ipotekli konut finansman sistemiyle, özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın
da yanlış bir beklentiye sokulmaması gerekmektedir. Çünkü, bu sistemin,
en azından, ilk etapta dar gelirliler için, öyle, söylenildiği gibi
ayda birkaç yüz YTL'lik ödemelerle ev sahibi olma imkânı getirmesi
mümkün değildir. Örneğin, Ankara ve İstanbul gibi şehirlerimizde,
ortalama bir ev almak için yaklaşık 150 bin YTL'lik kaynağa ihtiyaç vardır. Bu kaynağın
mortgage sisteminde otuz yıl vadeli olarak kullanılması hâlinde,
mevcut faizlerle aylık ödemesi 2.700 YTL civarında olacaktır. Otuz
yılın sonunda ödenen bir ödeme 1 milyon YTL'yi bulacaktır. Çalışanlara
maaşlarının dörtte 1'i kadar ödemeyle kredi verileceği düşünüldüğünde,
bu rakamı ancak 10 bin YTL'nin üzerinde ücret alan bir kişinin kullanabileceği
ortaya çıkmaktadır. Bu da, ücretli çalışanların değil, nispeten
daha yüksek gelir elde eden kesimlerin ulaşabileceği bir rakamdır.
Nitekim, son yıllardaki konut satışlarında, özellikle özel sektör
projelerinde ağırlığın lüks sayılabilecek nitelikli konutlardan
yana olduğu görülmüştür. Sosyal konut kapsamında yapılan küçük hacimli
ve düşük maliyetli konutların satışı diğerlerine göre çok daha
zor olmuştur. Bunda, sosyal konut projelerinde Türk halkının aile
yapısı ve alışkanlıklarının göz önünde tutulmaması kadar, düşük
ve orta gelirli kesimlerin alım gücünün yetersizliği büyük rol oynamıştır.
Dolayısıyla, hangi sistemi getirirseniz getirin, öncelikle yapmanız
gereken, düşük gelir grubuna mensup kesimlerin alım güçlerini artırmaktır.
Yani, rahmetli Özal'ın "orta direk" diye ifade ettiği kesimin
toplam içindeki oranını yükseltmektir. Ancak bu sağlandıktan sonra,
dar gelirli kesimlerin altından kalkabilecekleri taksitlerle ev
sahibi olmalarından söz edilebilir.
Değerli milletvekilleri,
ipotekli konut finansman sistemi, özü itibarıyla konut talebini
destekleyen bir finansman sistemidir. Türkiye'nin şartlarında bu
modelin sadece konut alıcılarını değil, arz cephesini oluşturan
kesimleri de dikkate alması gerekmektedir. Sistemin sağlıklı bir
şekilde işlemesi ve artan talebin konut fiyatlarında aşırı değerlenme
yaratmaması için konut arzı da desteklenmelidir.
Özellikle büyük şehirlerde,
yeterli ve ucuz konut üretimi konusunda hâlâ ciddi sıkıntılar bulunduğu
bir gerçektir. Belediyeler, şehrin yakın çevresinde konut üretimine
uygun çok büyük alanlar bulunduğu hâlde, buralarda gerekli imar çalışmalarını
geciktirmektedirler. Bu da dar alanlarda çok yüksek arsa maliyetlerinin
oluşmasına sebep olmaktadır. Bir yandan imarlı alanlardaki arsa fiyatları
artarken, diğer tarafta imar geçmesi beklenen alanlardaki arazi fiyatları
da normalin çok üzerinde rakamlara çıkabilmektedir.
Sonuçta ortaya, konut
yapmak için arsa bulamayan yüz binlerce kişi ve binlerce kooperatifin
bir yanda, konut üretimine uygun on binlerce, yüz binlerce dönüm alanın
atıl olarak diğer yanda beklediği çarpık bir görüntü çıkmaktadır. Küçük
bir kesime rant kazandırmak uğruna insanların konut hayallerini
sürekli daha uzak geleceklere ertelemenin manası yoktur. Bunun
için konut arsası üretimi belediyelerin keyfine bırakılmamalıdır.
Bu konuda, en azından başlangıçta yeterli arsa üretimini sağlayacak
şekilde gerekli önlemlerin alınması şarttır.
Toplu Konut İdaresi,
belediyeler ve Maliye Bakanlığı, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün,
arsa maliyetlerini azaltmak üzere kamu arazilerini kullanıma
sunmaları gerekmektedir. Bu kurumlar, konut yapımına elverişli,
altyapısı hazır arsa stokunun artırılmasına yönelik çalışmalara
derhâl başlamalıdır. Böylece, hem orta vadede emlak fiyatlarının
aşırı artışının önüne geçilecek hem de ucuz sosyal konutların yapımının
yolu açılarak düşük gelirli vatandaşların nispeten kolay konut sahibi
olması kolaylaştırılacaktır. Bu önlemler alınmadığı takdirde,
konut finansmanı için ayrılan kaynağın önemli bir bölümü arsa finansmanına
gidecektir. Bu kaynağın bir bölümü de vergi, harç gibi giderler adı
altında kamuya aktarılacaktır. Bu da konut maliyetini artıran
bir diğer önemli unsurdur.
Değerli milletvekilleri,
sadece konut finansman sistemi kuruldu diye kaçak yapılaşmanın
ve niteliksiz konut üretiminin durması mümkün değildir. İnsanların
yaklaşık 25-30 bin YTL'ye evinin inşaatını tamamladığı bir yerde,
bir o kadar arsa maliyeti, bir o kadar da resmî kurumlara çeşitli adlar
altında ödeme yapmak zorunda kalacağı bir ortamda sadece uzun vadeli
finansman imkânının çözüm olmayacağı açıktır.
Öte yandan, konut sektöründeki
kıpırdanma, inşaat sektörünün tüm girdilerinin çok ciddi artışlarına
da yol açmıştır. Sadece banka kredilerinin canlanmasıyla böylesine
bir fiyat artışı yaşanması, yarın konut finansman sisteminin işlemeye
başlamasıyla ortaya çıkacak talebi inşaat sektörünün kaldıramayacağı
sonucunu ortaya çıkarmaktadır. İthalata ilişkin düzenlemeler
ve inşaat malzemeleri üretimine yönelik teşvikler başta olmak
üzere, sorunun kısa sürede çözümüne yönelik projeler geliştirilmelidir.
Bunlara ilave olarak, arsa bedeli ve belediyelerin aldıkları paraların
konut üretimi üzerindeki maliyetinin azaltılması konusunda hazırlık
yapılmalıdır.
Öte yandan, konut yapmak
da tek başına anlamlı değildir. Konutun bulunduğu bölgenin yolu,
suyu, elektriği, kaldırımı, okulu, sağlık birimi, alışveriş yerleri,
ulaşımı gibi sorunların da çözümü gerekmektedir. Bugün, Ankara
ve İstanbul başta olmak üzere birçok yerde, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
tarafından yapılıp sahiplerine teslim edilen konut bölgelerinde
yol ve ulaşım gibi ciddi altyapı sorunları yaşanmaktadır.
Türkiye, acı bir konut
kooperatifçiliği tecrübesi yaşamıştır. Elbette, başarılı örnekleri
vardır, ama çoğu konut kooperatifi üyelerinin dişlerinden tırnaklarından
artırdıkları aidatları yıllarca topladığı hâlde sonuçta konutlar
ya hiç tamamlanmamış ya da çok düşük nitelikli yapılar ortaya çıkmıştır.
Yapsat denen sistemle edinilen konutların büyük bölümü de kısa sürede
âdeta dökülmüş ve sürekli tamirat, tadilat gerektirmiştir. Proje
üzerinden konut satışı yapılan sistemin mağdur ettiği pek çok insan
bulunmaktadır. İnsanların parayı ödedikleri muhatapları ile fiilen
işi yürüten muhatapları farklı olabilmekte, bu da pek çok soruna ve
sıkıntıya yol açmaktadır. Hukuki boşluklar ve yargının yavaş işlemesi
sebebiyle, halk arasında "paranızla rezil olmanız" denen
olay, pek çok kişinin başına gelmektedir. Bunun için, en az konut finansmanı
kadar önemli olan bir diğer konu da bu çerçevede getirilecek standartlar
ve elbette bunların gerçek anlamda uygulanmasıdır. Tüm bunları
söylerken, sektörün çoğunluğunu oluşturan ve işini hakkıyla yapan
kişi ve kuruluşları müstesna tuttuğumu, bir kez daha, açıkça belirtmek
isterim.
Değerli milletvekilleri,
konut finansman sistemi, finans sektöründe de bir derinliğe ve genişlemeye
yol açacaktır. Sistem, finans sektörünün istikrar beklentisine cevap
vererek, bu alandaki aktörlerin çok uzun vadelerde önlerini görebilmelerini
sağlayacaktır, çünkü, bankalar, verdikleri krediler karşılığında
topladıkları ipotekleri piyasalarda satarak, uzun vadeli taze
kaynak yaratacaklardır.
Ülkemizin en önemli
sıkıntısı olan enflasyon ve yüksek faiz sorunu, başarılı ve uygulanabilir
bir konut finansman sisteminin kurulmasına engel değildir. En büyük
tehdit, reel faizlerin yüksekliğidir. Buna karşılık, eğer yasal
altyapı yeterince sağlam değilse, yani taraflara gerekli güveni
vermiyorsa, düşük enflasyon ve düşük faizli ortamlarda dahi mortgage
piyasası başarısız kalabilmektedir. Sistem iyi uygulanmazsa,
ekonomik krizlere yol açma potansiyelini de bünyesinde barındırmaktadır.
1980'li yıllarda, Amerika'da reel faizler yüzde 2'den yüzde 3'e çıkınca
ortaya çıkan 500 milyar dolarlık fark, pek çok konut finansmanı kuruluşunun
iflasına yol açmıştır. Son Asya krizinde en çok zarar gören Endonezya
ve Tayland gibi ülkelerin ortak özelliği, bankacılık sistemlerinin
büyük oranda mortgage kredisine
dayalı olmasıdır. Zaten Asya krizini tetikleyen de bu sistemin
çökmesi olmuştur.
Mortgage, sonuçta
üretime dönüşecek olan bir kredi sistemi değil, bireylerin tasarruflarına
dayalı bir borçlandırma yöntemidir. Mevcut düzenlemeye göre, sisteme
girip de borcunu ödeyemeyenin durumu fevkalade kötü olacaktır. Ödememenin
sigortası yoktur, yani, herhangi bir şekilde ödeme güçlüğüne düşen
tüketiciyi korumaya, ona zaman kazandırıp yardımcı olmaya yönelik
hiçbir mekanizma yoktur. Sistem, tümüyle finansmanı sağlayanın
riskini, konutu olabildiği kadar hızlı şekilde nakde çevirerek
asgariye indirme üzerine kuruludur. Tüketici borcunu ödemekte
gecikir ya da ödemez ise, krediyi veren kuruluş ya da banka, ipotek
altında bulunan gayrimenkulü, dört ay gibi kısa bir süre içerisinde
satışını yaptırıp nakde dönüştürme hakkına sahiptir. Sistem hedeflenen
düzeyde işlemeye başladığında, ülkenin gayrisafi millî hasılasının
önemli bir bölümünü içine alacaktır. Kriz durumunda, geçmişte az veya
çok nakit imkânı olan, en azından borcu olmadığı için sıkıntıyı nispeten
hafif atlatan milyonlarca insan, bu defa yüz binlerce YTL'lik borç yüküyle
karşı karşıya kalacaktır. Finans kuruluşları da, geri ödemesi duracağı
için, bir anda kucaklarında, kriz ortamı sebebiyle yeni alıcılara
pazarlamakta zorlanacakları çok ciddi miktarda bir konut stoku bulacaklardır.
2001 krizinde araç kredilerinde yaşanan sıkıntının çok büyük çaplı
bir biçimi bu sistemde yaşanabilir.
Dolayısıyla, sistem
kurulurken, tüketicilerin geri ödemede karşılaşabilecekleri
sıkıntıların da hesaba katılarak, bu yönde bir emniyet mekanizmasının
kurulması gerekmektedir. Mortgage uygulanan ülkelerin bir bölümü,
bunu sigorta sistemi yoluyla çözmüşlerdir. Ülkemizde bu durum öngörülebilir
bir tehlikedir. Üstelik Türk ekonomisi, krizlere karşı verdiği aşırı
tepkiyle, bu potansiyeli diğer ülkelerden çok daha fazla bünyesinde
barındırmaktadır. Sistemdeki bu eksiğin en kısa sürede giderilmesi
gerekmektedir.
Öte yandan, mortgage
sistemi aynı zamanda, ekonomideki milyarlarca dolarlık ölü sermayeyi
aktif hâle getirecek bir mekanizmadır. Bu sistem sayesinde ev sahibi
olan kişiler, ihtiyaç duydukları evlerini ipotek ettirerek, bankalardan
kolaylıkla yeni kredi temin edebileceklerdir. Tamamen ölü sermaye
olan gayrimenkuller, böylece, üretim ve istihdama katkı sağlayacak
bir yatırıma dönüşebilecektir. Dolayısıyla, sistemin devreye
girmesinin finans piyasalarındaki etkisi sadece mortgage kredileriyle
sınırlı kalmayacaktır. Bu durum, sektörde hem bir derinliğe hem de
kriz çıkması hâlinde çok daha büyük bir tehlikeye yol açacaktır. Uygulamada
tüm bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarıyla, Türkiye Değerleme Uzmanları
Birliği de kurulmaktadır. Yani, yeni bir meslek kuruluşu oluşturulmaktadır.
Bu çatı altında birçok meslek kuruluşuna ilişkin tasarı görüşülmüştür.
Bunların hepsi de çok ayrıntılı hükümlere sahip müstakil düzenleme
olarak gelmiştir. Burada yapılan ise, kısa bir düzenlemeyle kamu
kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu oluşturulmasıdır. Gayrimenkul
değerleme lisansına sahip olanların bu birliğe üye olması zorunlu
tutulmaktadır. Böylesine bir yaklaşımla, Anayasa'da tarifi yapılan
nitelikte bir meslek kuruluşu kurulması mümkün değildir. Bu meslek
birliğine ihtiyaç olabilir, itirazımız buna değildir; itirazımız,
böylesine önemli bir konunun, tüm detaylarıyla hazırlanmış bağımsız
bir düzenleme olarak değil, çeşitli kanunlarda değişiklik yapan
bir tasarı içinde ele alınmış olmasınadır. Kurulmak istenen sistemin
en kritik unsurlarından birini oluşturan bu meslek birliğinin işlevine
uygun titizlikle ele alınması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
konut finansmanı sisteminin en çok tartışılan unsurlarından biri
değişken faiz ve erken ödemedeki ceza uygulamasıdır. Değişken faizde
Merkez Bankası endeksleri esas alındığı için bankaların herhangi
bir riskleri bulunmamaktadır. Buna karşılık, sabit faizde, tüketici,
herhangi bir sebeple borcunu erken ödemek isterse yüzde 2'lik bir
fark ödemesi yapmak zorunda kalacaktır, yani banka, tüketiciden,
hak etmediği ve karşılığında hiçbir şey yapmadığı bir faiz tahsil
etmektedir. Bu, tüketici haklarına aykırı bir düzenlemedir. Türkiye
gibi aile dayanışmasının yüksek olduğu, dolayısıyla, insanların
her an normal ücretleri dışında kaynak bulma imkânı yakalayabileceği
bir ülkede borcun erken ödenmesine yüzde 2'yi geçmeyecek oranda ilave
ödeme şartı getirilmesi ciddi sıkıntılara yol açacaktır. Ayrıca,
tüketici, bir başka yerden daha uygun şartlarda kredi bulsa dahi,
ilave ödeme şartı sebebiyle bundan yararlanamayacaktır. Dolayısıyla,
bu, gerçek anlamda rekabet şartlarının oluşmasını da engelleyen
bir düzenlemedir. Bu itirazlar göz önünde bulundurularak, konunun
yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu çerçevede bir başka
sıkıntı da inşaatı tamamlanmamış konutlar için alınacak kredilerin
akıbetine ilişkindir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖZYER (Devamla)
- Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyer.
HASAN ÖZYER (Devamla)
- Bu şekilde, kredi kullanılarak yapılan bir inşaatın müteahhidi,
ekonomik kriz veya başka herhangi bir sebeple, konutu tamamlayamaz
ise hem tüketicilerin hem de kredi kuruluşlarının ciddi bir mağduriyeti
ortaya çıkacaktır. Çünkü, bu durumda, ortada, tüketici ile müteahhit
arasında sözleşme dışında hiçbir garanti belgesi bulunmamaktadır.
Bu belgenin de inşaatı tamamlama kabiliyetini kaybetmiş bir müteahhidin
durumu açısından, sistemi garanti altına almaya yönelik bir anlam
taşımayacağı açıktır.
Dolayısıyla, sadece
konut sahibi olmak isteyen tüketicilerin değil, konut inşa eden
kişi ve kuruluşların da finansmanına imkân verecek ilave mekanizmalar
kurulması gerekmektedir. Böylece, tüketiciler, inşaatı tamamlanmış,
dolayısıyla riski kalmamış konutları alma imkânına kavuşacaklardır
ve sistem bu tehditten kurtulmuş olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
eksiklerine rağmen konut finansmanı sisteminin kuruluşunun ülkemiz
için çok hayırlı bir adım olduğuna inanıyoruz, hatta geç kalmış bir
tasarıdır. Burada ifade edilen konuların, şu anda değilse bile,
en kısa sürede ilgili kurumlar ve Hükûmet tarafından değerlendirilerek,
ilave düzenlemelerin bir an önce çıkarılmasını temenni ediyorum.
Bu düşüncelerle, konut
finansmanı sisteminin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
her şeyden önce, konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına ilişkin bu kanun tasarısı üzerinde Hükûmet
adına görüşlerimizi bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlk vurgulamak istediğim
nokta şudur: Bu tasarı, Türk mali sisteminin en büyük reformlarından
biri olacaktır. Herhangi bir yasal düzenlemeden öte, konut edinmeyle
bağlantılı bir kredilendirme mekanizmasının devreye sokulmasından
öte, doğrudan doğruya Türk mali sistemini derinden etkileyecek
bir büyük reforma, bu tasarı kanunlaştığı takdirde, imza atmış olacağız.
Nedir bu tasarı? İsmi,
Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı olarak geçmekle birlikte, kamuoyunda
"mortgage sistemi" olarak bilinen sistem, bu kanunla birlikte
Türkiye'de yürürlüğe girmiş olacaktır.
Bildiğiniz gibi, bu,
yeni bir sistem değil. Dünyanın hem gelişmiş ülkelerinde hem de gelişmekte
olan ülkelerinde çok yaygın bir şekilde uygulanan ve hayatın bir
parçası hâline gelmiş bulunan bu sistem, maalesef, yıllardır Türkiye'de
uygulama imkânı bulamamıştır. Geçmişte, hiçbir hükûmet döneminde
böyle bir yasal düzenleme yapılmaya teşebbüs edilmemiştir, Meclise
kadar intikal ettirilip komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülememiştir.
Her şeyden önce, böyle
bir düzenleme için ekonomik iklimin, ortamın müsait olması lazımdı,
buna bağlı olarak bazı mekanizmaların geliştirilmiş olması gerekmekteydi.
Bu koşullar yerine gelmediği için, ülkede uygun atmosfer ortaya
çıkmadığı için, daha önceki hükûmetler döneminde mortgage sisteminin
yürürlüğe girmesi, yasalaştırılması da mümkün olmamıştır. Ancak,
son yıllarda, Hükûmetimizin uygulamış olduğu istikrar programları
neticesinde, sürdürülebilir yüksek bir büyüme oranına ulaşılmıştır.
Enflasyon, yirmi iki yıl aradan sonra, son üç yıldır tek rakamlı hanelere
düşürülmüştür. Bankacılık sektöründe, finans piyasalarında çok
olumlu gelişmeler ortaya çıkmıştır. Tüm bunlara bağlı olarak da yeni
bir mekanizmanın bu tasarıyla devreye sokulması gerekli görülmüştür.
Bu yasalaştığı takdirde,
vatandaşlarımızın mortgage sistemi çerçevesinde konut kredileri
almaları imkân dâhiline girecektir. Ancak, bu düzenlemeyi, sadece
ev almada, konut edinmede bir kolaylık olarak değerlendirmek, bunun
dışındaki boyutlarını ve etkisini yok saymak, bu yasayla ne yaptığımızın
iyi anlaşılmasını engelleyecektir. Bu bakımdan, bu yasayla Türkiye'de
nasıl radikal bir dönüşümün yaşanacağının bir bütün olarak ortaya
konulması gerekmektedir ki, bu konuşmamda, ana başlıklar hâlinde,
ana çerçeve hâlinde bunları anlatmaya çalışacağım.
Birincisi, kamuoyunun
yaygın bir şekilde anladığı ve algıladığı gibi, bu yürürlüğe girdiği
takdirde, konut edinmek isteyen vatandaşlarımız ev sahibi olacaklardır,
konut edinmeyle ilgili kendi mali güçlerini aşan bir finansman
imkânına sahip olacaklardır. Mekanizma gayet basittir, sade bir mekanizması
vardır, bugünkü konut kredilerine benzer bir niteliğe sahiptir. Önce,
gidecekler, sahip olmak istedikleri konutu belirleyeceklerdir.
Bu konutun, eski bir konut, ikinci, üçüncü el bir konut olmasıyla yeni
bir konut olması arasında hiçbir fark yoktur. Beğenecekler, fiyatını
belirleyeceklerdir ve bunu satın alabilmek için, belli bir miktar
peşin, kendileri tarafından, -ödeyebilecekleri paraları varsa-
kalan kısmını da bankadan kredi olarak temin edeceklerdir.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yoksa, Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Hiç parası olmayan, tamamını
kredi olarak alamayacaktır. Dolayısıyla, belli bir miktar -bu kanunda
düzenlenmemiştir, ama ikincil mevzuatla bunlar belirlenecektir-
örneğin, 100 bin yeni Türk lirası değerinde bir konutu edinmek istiyorsa,
beğenmişse, örneğin yüzde 20'si, 25'i tutarında bir miktar kendisi
tarafından karşılanacaktır; kalan tutar, yani 75-80 bin yeni Türk
lirası tutarında, gidecektir, herhangi bir bankadan veya diğer finansman
kuruluşlarından kredi alacaktır ve bununla bu konutu peşin fiyatına
ve peşin olarak satın alacaktır, içine girip yerleşecektir, otururken
de almış olduğu krediyi taksitler hâlinde ödeyeceklerdir.
Burada önemli olan
nokta şudur: İlk bakışta, mekanizma, şu andaki konut kredilerinden
farklı görülmüyor. Mevcut konut kredisi de aynı şekilde işliyor.
Bankadan kredisini alıyorsunuz ve gidiyorsunuz, bir konuta sahip
oluyorsunuz. Ancak, şunu bilmemiz gerekiyor: Şu anda, bankalar, konut
kredisi olarak verdikleri parayı finanse edebilmek için, ya topladıkları
mevduatı kullanıyorlar veya yurt dışından sendikasyon kredileri
alıyorlar veya yine yurt dışında yaptıkları swap işlemlerini kullanmaktadırlar.
Bu durumda ise mevduatın vadesi çok kısa olduğu için, kısa vadeli
mevduatla çok uzun vadeli kredi vermeye kalktıkları takdirde, böyle
bir durumda vade uyumsuzluğu ortaya çıktığı için faiz oranları yüksek
olarak belirlenmektedir ve kaynaklar da mevduata bağlı olarak sınırlanmaktadır.
Sendikasyon kredileri ve yurt dışında yaptıkları swap işlemleriyle
kaynak oluşturdukları takdirde ise bu durumda vade yine uzun olabilir;
bu takdirde, vade uyumsuzluğu ortaya çıkmayabilir, ama kur riski
ortaya çıkabilir. Her iki durumda ise ekonomide dalgalanma meydana
geldiğinde, mevduatın faizi de yurt dışından sağlayacakları kaynakların
faizleri de maliyetleri de daha yüksek oranlarda belirleneceği
için, yükseleceği için burada kullandırdıkları kredilerin faizleri
de yükselecektir. Nitekim, mayıs-haziran dalgalanmalarından sonra
konut kredilerindeki faizlerin yükselmesinin ana nedeni budur. Hâlbuki,
mortgage devreye girdiğinde, bankalar, kredi verdikleri konuta
ipotek uygulayacaklardır ve bu ipotekler menkul kıymete dönüştürülmek
suretiyle, uzun vadeli tahvillere dönüştürülmek suretiyle menkul
kıymetler borsalarında işlem göreceklerdir. Böylece, riski olmayan,
daha sağlam ve dalgalanmalar karşısında daha istikrarlı ve kaynak
açısından daha güvenilir, faiz etkisi olmayan bir kaynağa sahip
olacaklardır ki, bu durum, bankaların konut kredisi verme güçlerini,
kaynak miktarlarını sürekli yüksek düzeyde gerçekleştirmelerine
imkân sağlayacaktır ve faizleri de aşağıya doğru çekecektir.
Bakın, dört beş yıl önce 460 milyon yeni Türk lirası olan konut
kredilerinin hacmi 22 milyar yeni Türk lirasına çıkmıştır. Ancak,
bankalar, sadece mevduatı, sadece sendikasyon kredilerini ve
swap işlemlerini bu kredilerin kaynağı olarak görüyor olsalardı,
konut kredilerinin miktarının 22 milyar yeni Türk lirasına çıkabileceğini
düşünmek pek yerinde olmaz. Mortgage'la ilgili bir düzenleme var.
Bu düzenleme yasalaştığı takdirde,
şu andaki konut kredilerinin de bu yeni sisteme, yeni konut edinme
sistemine, yani mortgage sistemine dönüştürüleceği bilindiği
için şu andaki konut kredileri sürdürülmektedir. Bunun sürdürülebilen
ve hayatın bir parçası hâline dönüşebilmesi için, sadece 2007 yılına
ait bir mekanizma olarak değil, bundan on yıl, yirmi yıl sonra da devam
eden, kalıcı ve hayatın bir parçası hâline dönüşmüş mekanizma olarak
varlığını sürdürebilmesi için, işte, bu mortgage'la ilgili düzenlemeye
ihtiyaç vardır ve böylece, bununla birlikte bu ülkede yaşayan herkes,
bu ülkede doğan herkes ve burada yaşamayı amaçlayan, planlayan herkes,
hayatının bir parçası olarak, nasıl konut edineceğiyle ilgili bir
bilgilenme içerisinde olacaktır, bir garanti içerisinde olacaktır,
kendisini planlayabilecektir ve hayatın bir parçası hâline dönüşecektir
bu. Birinci faydası budur.
İkinci faydası ise:
Bu sistemin devreye girmesiyle birlikte, artık, konutlar imar planına
uygun yapılmaya başlayacaktır ve imar mevzuatına da uygun konutlar
üretilecektir. Daha doğrusu, insanımız, imar mevzuatına uygun,
sağlam konutlarda oturacaktır. Bir doğal afet karşısında acaba oturduğum
konut güvenilir mi, değil mi endişesi taşımayacaktır, çünkü ilgili
gayrimenkul uzmanları, konut satın alınmadan önce onun inşaat mevzuatına
uygun bir yapı olup olmadığı konusunda inceleme yapacaklardır. Dolayısıyla,
müteahhitlik sektörüne ciddiyet gelecektir, inşaat mevzuatına
uyma konusunda teşvik edici bir mekanizma devreye sokulacaktır. Bu,
aynı zamanda, imar mevzuatına uygun olmayan, şehirlerin düzenini
bozan konutların da sistemden yararlanmasını engelleyeceği için
kentlerimiz daha düzenli olacaktır, daha yaşanabilir olacaktır,
kentlerimizin güzelleşmesine katkı sağlayacak bir yeni mekanizma
devreye girmiş olacaktır. Bu da sistemin getireceği ikinci büyük
faydadır.
Üçüncüsü ise: Bu sistemin
devreye girmesiyle birlikte, sadece inşaat sektöründe değil, ekonomimiz
büyük ölçüde kayıt altına alınmış olacaktır. Bu nasıl olacak? Bir kere,
ekonominin kayıt altına alınması inşaat sektörüyle birlikte başlayacaktır
bu sistemde. Çünkü, bir konutu satın alacağınız zaman bununla ilgili
değerlemeler yapılacağı için, bu değerlemelere göre belli bir
oranda kredi verileceği için, alınan kredi miktarı konutun değeri
için bir referans, bir belirleyici nokta hâline dönüşecektir. Dolayısıyla,
mortgage kredisiyle konut edinenler, bunun değerini, gerek tapuda
gerekse emlak beyannamelerinde daha düşük beyan edemeyeceklerdir,
gerçek değeriyle beyan edeceklerdir. Gerçek beyanla değerlendirildiği
takdirde, beyanlar gerçek değeri üzerinden yapıldığı takdirde, tüketicinin
vergi oranlarının artacağını düşünmemek lazım. Sistem gerçek beyan
düzeyine ulaştığı takdirde, vergi oranları daha ileriki bir aşamada
düşürülebilir. Ama, bunun asıl etkisi inşaatı yapanlara, inşaat
sektörüyle uğraşanlara olacaktır. Nasıl olacaktır? İnşaatı yapanlar,
müteahhitler, neticede konutlarını tamamladıktan sonra, bunun
gerçek değeriyle beyan edileceğini, kendi hesapları açısından da
hasılatların gerçek değeriyle tespit edileceğini bildikleri
için inşaat süresi ile tüm kullandıkları malzemeleri gerçek değeriyle
ve miktarıyla defterlerine kaydedeceklerdir. Çünkü, daha düşük
değerle, faturasız belgelerle inşaatı tamamladıkları takdirde,
hasılat gerçek değeri üzerinden tespit edileceği için ortaya büyük
kârlar çıkacaktır, daha yüksek vergiler ödeyeceklerdir ve bu durumdan
zarar göreceklerdir. Zarar görmemek için, inşaatın her safhasında
faturalı giriş yapacaklardır; çalıştırdıkları, istihdam ettikleri
kişileri resmî kayıtlar üzerinden beyan edeceklerdir Sosyal Sigortalar
Kurumuna, tüm maliyetlerini gerçek miktarıyla belirleyeceklerdir
ve böylece, hasılat ile maliyetleri arasındaki fark, gerçek gelirlerini
ortaya çıkaracaktır. Kayıtsız çalıştıkları takdirde, ödeyecekleri
vergi ve ortaya çıkacak gelirleri çok yüksek olacaktır, bundan zarar
göreceklerdir.
Böyle olunca, ilk planda
inşaat sektörü kayıt altına alınmış olacaktır; ama bu, zincirleme,
tüm sektörleri etkileyecektir. Çünkü, inşaat sektörü iki yüzün
üzerinde, belki iki yüz elli civarında malzeme kullanmaktadır; sadece
demir, çimento kullanmıyor, sadece cam ve kereste kullanmıyor, mutfak
malzemelerinden, banyo malzemelerine varıncaya kadar yüzlerce
malzemeyi kullanan bir sektördür ve bunların hepsi faturalarıyla
ilgili sektörlerden veya ilgili satıcılardan alınacağı için, tüm
bu malzemeler zincirleme kayıt altına girmiş olacaktır ve böylece,
Türkiye'de kayıt dışı sektörün ortaya çıktığı olumsuzluklar, büyük
ölçüde, mortgage sistemiyle birlikte ortadan kaldırılmaya başlayacaktır
ve mekanizma işledikçe, yaygınlaştıkça, etkisini dalga dalga diğer
sektörlere yaydıkça, ekonomimiz, artık, kayıt dışı bir ekonomi olmaktan
çıkacak, kayıtlı bir ekonomi hâline dönüşecektir.
Daha önce akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili düzenlememiz de aynı şekilde kayıt dışılıkla
mücadelenin bir parçası olarak aynı zamanda getirilmişti. Bu sistem
onu da tamamlamış olacağı için, artık, kaçakçılık, kayıt dışılık,
vergi kaçakçılığı gibi kavramlar yavaş yavaş azalmaya, en azından
hacim itibarıyla azalmaya başlamış olacaktır.
Bu sistemin, yani,
mortgage sisteminin dördüncü bir faydası ise ekonomik büyümeye
olacaktır. Çünkü, inşaat sektörü, bildiğiniz gibi, ekonominin lokomotif
bir sektörüdür. Bu sektörde ortaya çıkacak canlanma ekonominin tamamını
etkilemektedir. Nitekim, son üç yılda ekonomimizde yaşanan yüksek
büyüme oranlarında inşaat sektöründeki canlanmanın büyük etkisi
vardır. Son iki yılda inşaat sektörümüz, yıllık yüzde 20'nin üzerinde
büyümüştür ve bu da toplam genel ekonomik büyümeyi son derecede
olumlu bir şekilde etkilemiştir.
İnşaat sektöründeki
talep artışı, inşaat sektöründeki büyümeyi ortaya çıkaracak. İnşaat
sektörünün kullanmış olduğu iki yüzün üzerindeki malzemenin büyük
çoğunluğunun üretimi ise Türkiye'de yapılmaktadır. İnşaat sektörü,
bizde, ithalata dayalı bir sektör değildir. İnşaat sektörü yerli
bir sektördür, inşaat sektörünün kullanmış olduğu malzemeler de
yerlidir; demirden, çimentodan, camdan, keresteden fayanslara varıncaya
kadar bütün kullanılan malzemeler yerli malzemeler olduğu için,
zincirleme, sanayimizi harekete geçirecektir.
İnşaat sektörünün
bir başka özelliği var, Türkiye'de istihdam katsayısı en yüksek olan
sektör inşaat sektörüdür. Dolayısıyla, inşaat sektörü, sadece
büyümeye olumlu etki yapmayacak, aynı zamanda işsizliğin azaltılmasına
da olumlu etki yapacaktır. İstihdam katsayısı 4'tür ve bu oranda,
Türkiye'de istihdamı olumlu etkileyen başka bir sektör yoktur. Böylece,
bir taraftan işsizliği azaltırken, diğer taraftan da ekonomik büyümeyi
artırmış olacaktır.
Demek ki, vatandaşlarımızın
ev sahibi, konut sahibi olmasını sağlayacak bir sistem ve kalıcı
bir sistem, gelecekle ilgili vatandaşlarımızın umudunu devamlı
canlı tutacak bir sistem. İkincisi,
inşaatların, konutların imar planlarına uygun ve imar mevzuatına
uygun yapılmasını sağlayacak, şehirlerimizin güzelleşmesine
yol açacak bir sistem. Üçüncüsü, ekonomik büyümeyi ve istihdamı artıracak
bir sistem. Dördüncüsü, kayıt dışılığı ortadan kaldıracak, ekonomide
kayıtlı bir dönemi başlatacak ve bunu hızlandıracak bir sistemdir.
Ama, tüm bunların ötesinde, bu sistemin en büyük etkisi de finans sektörünedir.
Finans sektörüne, ülkemizdeki sermaye geliştirme arayışlarımıza
büyük katkı sağlayacak bir mekanizmadır.
Bir ülkenin kalkınmış,
büyük bir ekonomi olması ile büyümemiş bir ekonomi olması arasındaki
en büyük fark sermaye yaratabilme kabiliyetidir. Eğer, bir ekonomi
sermayesini büyütebiliyorsa, sermayesini artırabiliyorsa,
sermaye yaratma kapasitesi ve kabiliyeti varsa, bu ekonomi hızla
büyüyen bir ekonomi hâline, kalkınan bir ekonomi hâline dönüşebilir;
ama sermayesini büyütme kabiliyeti yoksa bir ekonominin, onun,
hiçbir zaman gelişmiş ekonomiler arasında yer alabilme ihtimali
dahi yoktur.
Peki, nasıl olacak bu
iş? İşte, değişik mekanizmaları devreye sokacaksınız. Amerika
Birleşik Devletleri'ne bakın, orada ortaya çıkan kredilendirme
sisteminin, sermayelendirme sisteminin yarıdan fazlası gayrimenkul
ipoteğine dayalı olarak geliştirilmektedir. Türkiye'de gayrimenkul
ipoteği veya gayrimenkul teminatı bir kredi hacmi oluşturamamaktadır.
Bunun iki sebebi var: Birincisi, bunu sağlayacak, bunu dinamik bir
unsur hâline dönüştürecek bir mekanizma yoktur. Biz mortgage'la bu
mekanizmayı, bu sistemi kuruyoruz ve Türkiye'deki gayrimenkullere
dayalı bir kredi hacmi patlaması meydana gelecektir. Sermayeyi
büyütme dediğimiz şey bu. İkincisi ise, Türkiye'de gayrimenkuller,
yıllardır kadastro dışı oluşmuştur. Kadastrosu olmayan gayrimenkuller,
-arazimizin kadastrosu yok, araziler üzerinde ihtilaflar var. Bu
yapısı itibarıyla da kadastro sistemi olmadığı için, arazi, gayrimenkul-
bir kredi mekanizması veya bir kredi teminatı hâline dönüşememiştir.
Hükûmetimizin en temel
faaliyetlerinden biri, Türkiye'de kadastronun tamamlanmasıdır.
2007 yılında da Türkiye'deki kadastro tamamlanacaktır. Ama, dört
yıl önceki rakamlara baktığımızda, Türkiye'deki kadastro yüzde
10'un altındadır. Büyük bir ana proje olarak kabul edilmiştir, Türkiye'nin
dört bir yanında, kadastro faaliyetleri büyük bir heyecanla…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
çalışma süremizin tamamlanmasına beş dakika kaldı. Eğer, beş dakika
içinde tamamlarsanız problem yok, yoksa, bitimine kadar onayını
alayım Genel Kurulun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bitireceğimi zannediyorum,
ama ihtiyaten alabilirsiniz.
BAŞKAN - Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan konuşmasını tamamlayıncaya
kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Sağ olun.
Dolayısıyla, Türkiye'de
Hükûmetimiz döneminde yapılan, en temel, radikal dönüşümü sağlayacak
en önemli faaliyetlerden biri kadastro çalışmalarının büyük bir
hızla devam etmekte oluşudur. Böylece, Türkiye'de gayrimenkul teminatına
dayalı kredi hacminin artırılmasına bu kadastro çalışmaları büyük
katkı sağlayacaktır.
İkinci temel mekanizma
ise, gayrimenkul teminatına dayalı kredi hacmini artıracak ikinci
temel mekanizma ise bu mortgage sistemidir; çünkü, bu sisteme göre,
ilgililer bankadan krediyi alacaklar, konutlarını satın alacaklar,
satın almış oldukları konutlar üzerine banka vermiş olduğu krediye
karşılık olarak ipotek uygulayacaktır ve bu konut ipotekleri bir
tahvile dönüştürülecek, menkul kıymete dönüştürülecek ve İstanbul
Menkul Kıymetler Borsasında işlem görecektir. Böylece, borsada yeni
bir enstrüman devreye girecektir, borsanın işlem hacmi artacaktır,
borsanın aynı şekilde derinliği artacaktır.
Bu arada, özellikle,
kurumsal yabancı yatırımcılar Türkiye'de büyük yatırımlar yapacaklardır.
Buna bağlı olarak da Türkiye'de sermaye hacminde bir büyük patlama
meydana gelecektir. Sermaye hacminin artması demek, sermayenin
artması demek, Türkiye'nin iyi yolda olması demektir, büyüme, kalkınma,
gelişmiş ülkeler arasında yer alma iradesi ve mücadelesi demektir,
heyecanı demektir. İşte, mortgage, böylesine köklü bir değişimi,
böylesine köklü bir dönüşümü ortaya çıkaracak bir sistemdir. Onun
için, konuşmama başlarken söylediğim ilk cümleyi tekrar ediyorum:
Bu sistemle birlikte, Türk mali sisteminin en büyük reformlarından
birine, Türkiye, 59'uncu Cumhuriyet Hükûmeti döneminde imzasını
atmış olacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
tam çalışma saatimiz de tamamlandı.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Şubat
2007 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.00