Normal deneme 3 3 2007-03-02T08:39:00Z 2007-03-02T08:39:00Z 1 40615 231510 Türkiye Büyük Millet Meclisi 1929 543 271582 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 146       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

63’üncü Bir­le­şim

14 Şubat 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                Say­fa    

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - YOKLAMALAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Kah­ra­man­ma­raş Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yıl­maz­can'ın, Kah­ra­man­ma­raş'ın düş­man iş­ga­lin­den kur­ta­rı­lı­şı­nın 87'nci yıl dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le, ilin, millî mü­ca­de­le dö­ne­min­de gös­ter­di­ği ba­şa­rı­ya iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ve­dat Me­lik'in, Şan­lı­ur­fa'nın Cey­lan­pı­nar il­çe­sin­de­ki ta­rım iş­let­me­sin­de ça­lı­şan iş­çi­le­ri ta­şı­yan kam­yo­nun dev­ril­me­si so­nu­cu 10 ki­şi­nin de­re­de bo­ğu­la­rak ölü­mü­ne ne­den olan ka­za­ya ve ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin so­run­la­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve ­Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di Eker'in ce­va­bı ve Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Yah­ya Ak­man'ın ay­nı ko­nu­da açık­la­ma­sı

3.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Şe­rif Bi­rinç'in, Rus iş­ga­li­ne kar­şı mü­ca­de­le eden Kaf­kas hal­kı­nın li­de­ri İmam Şa­mil'in ölü­mü­nün 136'ncı yıl dö­nü­mü mü­na­sa­be­tiy­le gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

B) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Ko­ca­eli Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Vec­di Gö­nül, Os­man Pe­pe, Nev­zat Do­ğan ve Mu­zaf­fer Baş­top­çu hak­la­rın­da­ki so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ia­de­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1204)

IV. - ÖNE­Rİ­LER

A) Sİ­YA­Sİ PAR­Tİ GRU­BU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- 1273 sı­ra sa­yı­lı Di­lo­va­sı beldesinde sanayi atıklarının yarattığı çevre sorunlarını araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me gü­nü­ne iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si

V. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Gün'ün, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

VI. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247)

VII. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ca­nan ARIT­MAN'ın, bi­li­şim suç­la­rı­na yö­ne­lik dü­zen­le­me ça­lış­ma­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Ada­let Ba­ka­nı Ce­mil Çİ­ÇEK'in ce­va­bı (7/19689)

2.- Si­nop Mil­let­ve­ki­li En­gin AL­TAY'ın, atık tra­fi­ği­ne iliş­kin so­ru­su ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man PE­PE'nin ce­va­bı (7/19871)

3.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa ÖZ­YÜ­REK'in, Fut­bol Fe­de­ras­yo­nu yö­ne­ti­mi­ne iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Meh­met Ali ŞA­HİN'in ce­va­bı (7/20009)

4.- Kırk­la­re­li Mil­let­ve­ki­li Meh­met S. KE­Sİ­MOĞ­LU'nun, ma­hallî ida­re­le­rin de­ne­ti­mi­ne iliş­kin so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN'in ce­va­bı (7/20042)

5.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ya­kup KE­PE­NEK'in, bir da­nış­ma­nı hak­kın­da­ki ba­zı id­di­ala­ra iliş­kin so­ru­su ve Ma­li­ye Ba­ka­nı Ke­mal UNA­KI­TAN'ın ce­va­bı (7/20092)

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

Bir ila Üçün­cü Otu­rum­lar

TBMM Ge­nel ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak dört otu­rum yap­tı.

TBMM Baş­kan­lı­ğın­ca, esas ko­mis­yon ola­rak İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na, ta­li ko­mis­yon­lar ola­rak da Ada­let, Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yon­la­rı­na ha­va­le edi­len, ko­nu­la­rı ba­kı­mın­dan ay­nı ma­hi­yet­te ol­duk­la­rın­dan bir­leş­ti­ri­le­rek gö­rü­şül­me­si­ne ka­rar ve­ril­miş olan Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Cev­det Er­döl ve 18 mil­let­ve­ki­li­nin, Ço­cuk­la­rın Uçu­cu Mad­de­le­rin Za­rar­la­rın­dan Ko­run­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/903); İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz'un, Uçu­cu, Çö­zü­cü ve Ya­pış­tı­rı­cı Mad­de­le­rin Za­rar­la­rın­dan Ço­cuk­la­rın Ko­run­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/921); Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ça­kır'ın, Uçu­cu Mad­de­le­rin Kul­la­nıl­ma­sı­nın De­net­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/922) amaç ve içe­rik açı­sın­dan, esas ko­mis­yon ola­rak ken­di ko­mis­yon­la­rın­da gö­rü­şül­me­si­ne iliş­kin Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; tez­ke­re­de be­lir­ti­len is­tem İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­ca da uy­gun bu­lun­du­ğun­dan, ge­re­ği­nin ye­ri­ne ge­ti­ril­di­ği bil­di­ril­di.

İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı Ül­kü ve 46 mil­let­ve­ki­li­nin, be­le­di­ye­ler ve bağ­lı ku­ru­luş­la­rı­nın iha­le­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak et­kin de­ne­tim yol­la­rı­nın be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/422) Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; öner­ge­nin gün­dem­de­ki ye­ri­ni ala­ca­ğı ve ön gö­rüş­me­si­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı,

9/2/2007 ta­rih­li ge­len kâğıt­lar lis­te­sin­de ya­yım­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan İçiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dül­ka­dir Ak­su hak­kın­da (11/8) esas nu­ma­ra­lı gen­so­ru öner­ge­si­nin gün­de­me alı­nıp alın­ma­ma­sı hu­su­sun­da­ki ön gö­rüş­me­le­ri­nin Ge­nel Ku­ru­lun 13/2/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şi­min­de ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­di­ği,

Açık­lan­dı.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu Adı­na Grup Baş­ka­nı Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Er­kan Mum­cu ile Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu ve Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu'nun, te­rör ve asa­yiş olay­la­rın­da­ki ar­tış ve ah­la­ki çö­kün­tü­ye kar­şı ge­rek­li ön­lem­le­ri ala­ma­dı­ğı, top­lum­da ay­rış­ma ve hu­zur­suz­lu­ğa ne­den ol­du­ğu, KÖY­DES pro­je­si ve ma­hal­li ida­re­le­rin ye­ter­siz de­ne­ti­mi so­nu­cu ka­mu kay­nak­la­rı­nın kul­la­nı­mı­nı tar­tış­ma­lı hâle ge­tir­di­ği id­di­asıy­la İçiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dül­ka­dir Ak­su hak­kın­da Ana­ya­sa'nın 99'un­cu ve İç Tü­zük'ün 106'ncı mad­de­le­ri uya­rın­ca bir gen­so­ru açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si­nin (11/8) gün­de­me alı­nıp alın­ma­ma­sı­na da­ir ön gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­dı; ya­pı­lan oy­la­ma so­nu­cun­da, öner­ge­nin gün­de­me alın­ma­sı­nın ka­bul edil­me­di­ği açık­lan­dı.

Bir­leş­ti­ri­le­rek gö­rü­şül­me­si ka­bul edi­len;

Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Meh­met Nu­ri Say­gun ve 30 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma ko­nu­su­nun (10/351),

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ya­kup Ke­pe­nek ve 59 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma­nın ül­ke­miz­de­ki et­ki­le­ri­nin (10/399),

Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Fat­ma Şa­hin ve 20 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma­nın ne­den ol­du­ğu so­run­la­rın ve oluş­tur­du­ğu ris­kin (10/417),

Araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa'nın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin, ön gö­rüş­me­si­ne bir sü­re de­vam olun­du.

Sa­at 19.56'da top­lan­mak üze­re, üçün­cü otu­ru­ma 19.51'de son ve­ril­di.

Sa­dık Yakut

Baş­kan Ve­ki­li

                               Ah­met Gök­han Sarıçam                                 Ya­şar Tüzün

                                           Kırk­la­re­li                                                  Bi­le­cik

                                          Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

Dör­dün­cü Otu­rum

Bir­leş­ti­ri­le­rek gö­rü­şül­me­si ka­bul edi­len;

Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Meh­met Nu­ri Say­gun ve 30 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma ko­nu­su­nun (10/351),

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ya­kup Ke­pe­nek ve 59 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma­nın ül­ke­miz­de­ki et­ki­le­ri­nin (10/399),

Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Fat­ma Şa­hin ve 20 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­re­sel ısın­ma­nın ne­den ol­du­ğu so­run­la­rın ve oluş­tur­du­ğu ris­kin (10/417);

Araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa'nın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca Mec­lis araş­tır­ma­sı  açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin ön gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam olu­na­rak;

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ek­rem Er­dem ve 106 mil­let­ve­ki­li­nin, Türk­çe­de­ki bo­zul­ma ve ya­ban­cı­laş­ma­nın ne­den­le­ri ile top­lum­sal bir­lik ve be­ra­ber­li­ği­miz üze­rin­de­ki et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa'nın 98'in­ci, İç Tü­zük'ün 104 ve 105'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si­nin (10/365) ya­pı­lan ön gö­rüş­me­le­rin­den son­ra,

Ka­bul edil­dik­le­ri açık­lan­dı.

Ku­ru­la­cak ko­mis­yon­la­rın:

14'er üye­den oluş­ma­sı,

Ça­lış­ma sü­re­le­ri­nin, baş­kan, baş­kan­ve­ki­li, söz­cü ve kâtip üye se­çi­mi ta­ri­hin­den baş­la­mak üze­re 3 ay ol­ma­sı,

Ge­rek­ti­ğin­de An­ka­ra dı­şın­da da ça­lış­ma­la­rı,

Ka­bul edil­di.

14 Şu­bat 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 22.11'de son ve­ril­di.

Nev­zat Pakdil

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Ya­şar Tüzün

Ah­met Gök­han Sarıçam

 

Bi­le­cik

Kırk­la­re­li

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

14 Şu­bat 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.03

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 63'ün­cü Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

II. - Y O K L A M A

BAŞ­KAN - Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Yok­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin oy düğ­me­le­ri­ne ba­sa­rak sa­lon­da bu­lun­duk­la­rı­nı bil­dir­me­le­ri­ni, bu sü­re içe­ri­sin­de elek­tro­nik sis­te­me gi­re­me­yen mil­let­ve­kil­le­ri­nin sa­lon­da ha­zır bu­lu­nan tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu­na rağ­men sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin ise, yok­la­ma pu­su­la­la­rı­nı, gö­rev­li per­so­nel ara­cı­lı­ğıy­la, beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı yok­tur. Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 14.09

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.23

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 63'ün­cü Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

II. - Y O K L A M A

BAŞ­KAN - Bi­raz ön­ce ya­pı­lan ilk yok­la­ma­da top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di elek­tro­nik ci­haz­la tek­rar yok­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

Beş da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce, üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Gün­dem dı­şı ilk söz, Kah­ra­man­ma­raş'ın kur­tu­luş gü­nüy­le il­gi­li söz is­te­yen Kah­ra­man­ma­raş Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yıl­maz­can'a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Yıl­maz­can. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Kah­ra­man­ma­raş Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yıl­maz­can'ın, Kah­ra­man­ma­raş'ın düş­man iş­ga­lin­den kur­ta­rı­lı­şı­nın 87'nci yıl dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le, ilin, millî mü­ca­de­le dö­ne­min­de gös­ter­di­ği ba­şa­rı­ya iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

MEH­MET YIL­MAZ­CAN (Kah­ra­man­ma­raş) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün 14 Şu­bat Sev­gi­li­ler Gü­nü. Ben, bu­gün, 1920'ler­de Ma­raş'ta ya­şa­nan ölüm­süz bir sev­gi­den, va­tan sev­gi­sin­den, bay­rak sev­gi­sin­den, Al­lah'a ka­vuş­ma sev­gi­sin­den bah­set­mek is­ti­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; millî mü­ca­de­le dö­ne­mi, Türk ta­ri­hi­nin önem­li nok­ta­la­rın­dan bi­ri­ni teş­kil eder. Bu dö­nem, mil­le­ti­mi­zin var ol­ma ya da yok ol­ma du­ru­mu­na gel­di­ği çok yön­lü ta­rihî olay­lar zin­ci­ri­dir. Dev­let­le­rin yü­rüt­tük­le­ri po­li­ti­ka­la­rın esa­sı, geç­miş­te­ki ta­rihî olay­lar­da sak­lı­dır. Ta­ri­hi­ni iyi de­ğer­len­di­ren ve on­dan ge­rek­li ders­le­ri alan mil­let­le­rin is­tik­ba­le yö­ne­lik da­ha sağ­lık­lı ka­rar­lar ala­ca­ğı de­ğiş­mez bir ger­çek­tir. Ni­te­kim, bun­dan sek­sen ye­di se­ne ön­ce olan olay­la­rı doğ­ru dü­rüst an­la­yıp, de­ğer­len­di­rip, ge­le­ce­ğe da­ir he­sap­la­rı­mı­zı ya­pa­bil­sey­dik, bu­gün Irak'ta, Ker­kük ve Mu­sul'da olan ha­di­se­le­ri da­ha iyi an­la­ya­bi­lir­dik.

İti­laf dev­let­le­ri, da­ha Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı so­nuç­lan­ma­dan Türk va­ta­nı­nı ara­la­rın­da pay­laş­mak için giz­li an­laş­ma­lar yap­tı­lar. Bu an­laş­ma­lar­da İn­gil­te­re, Su­ri­ye'yle bir­lik­te Ma­raş, An­tep, Ur­fa, Ada­na ve Mu­sul gi­bi Türk vi­la­yet­le­ri­ni Fran­sız­la­ra ver­me­yi va­at et­ti, ken­di­si de Fi­lis­tin ve Me­zo­po­tam­ya'ya sa­hip ola­cak­tı. İn­gil­te­re'nin bu böl­ge­yi Fran­sız­la­ra tek­li­fi­nin ama­cı, Rus­ya ile ara­sın­da tam­pon bir böl­ge oluş­tur­mak­tı. Böy­le­ce, Rus­la­rın gü­ne­ye in­me­si­ne en­gel ola­ca­ğı gi­bi Hin­dis­tan yo­lu­nu da em­ni­ye­te al­mış ola­cak­tı, an­cak, sa­vaş son­ra­sın­da du­rum de­ğiş­ti. Rus­ya'nın sa­vaş­tan çe­kil­me­si ve ken­di iç me­se­le­le­riy­le bo­ğuş­ma­ya baş­la­ma­sı, İn­gil­te­re'ye Or­ta Do­ğu'da da­ha ra­hat ha­re­ket et­me imkânı sağ­la­dı. Bu se­bep­le, giz­li an­laş­ma­lar­da Fran­sa'ya va­at et­ti­ği Mu­sul, Ma­raş, An­tep, Ur­fa ve Ada­na'yı ken­di­si iş­gal et­ti. Ama­cı, Fran­sız­la­ra va­at et­ti­ği Mu­sul böl­ge­si­ni tek­rar el­de et­mek­ti.

Mu­sul, Or­ta Do­ğu'da ku­zey­den gü­ne­ye, do­ğu­dan ba­tı­ya gi­den yol­la­rın kav­şak nok­ta­sın­day­dı, üs­te­lik zen­gin pet­rol ya­tak­la­rı­na da sa­hip­ti. İn­gil­te­re bu­ra­dan ku­ze­ye doğ­ru ra­hat­lık­la Ba­tum ve Ba­kü'de­ki kuv­vet­le­riy­le de te­mas sağ­la­ya­bi­lir­di. Ay­rı­ca, Mu­sul'u al­mak­la, Ba­kü-Mu­sul-Af­ga­nis­tan-Hin­dis­tan hat­tı­nı kon­trol ede­cek ve böy­le­ce, Or­ta As­ya'ya da et­ki ede­cek­ti. Da­ha da önem­li­si, Do­ğu Türk­le­ri ile Ana­do­lu Türk­le­ri ara­sın­da bir set çe­ke­rek, ola­bi­le­cek her­han­gi bir te­ma­sı ön­le­ye­cek­ti. İş­te bu amaç­lar­la, esas­ta ol­ma­ma­sı­na rağ­men Mon­dros Mü­ta­re­ke­si'nin 7'nci mad­de­si­ni se­bep gös­te­re­rek Ma­raş ve di­ğer gü­ney vi­la­yet­le­ri­mi­zi iş­gal et­ti.

İn­gi­liz iş­gal dö­ne­mi ge­nel­lik­le sa­kin geç­ti. Bu­nun se­bep­le­rin­den bi­ri­si, Er­me­ni­le­re faz­la yüz ve­ril­me­miş ol­ma­sı, di­ğe­ri ise İn­gi­liz kuv­vet­le­ri­nin da­ha çok Hint­li ve Mı­sır­lı Müs­lü­man as­ker­ler­den oluş­ma­sıy­dı. İn­gi­liz­ler, Ma­raş'a gel­dik­ten son­ra bu­ra­da ba­rın­ma­nın güç ol­du­ğu­nu an­la­dı­lar. Bu­nun üze­ri­ne İn­gil­te­re, Fran­sa'yla pa­zar­lı­ğa otur­du. Mu­sul'a kar­şı Ma­raş, An­tep ve Ur­fa'yı Fran­sız­la­ra tek­lif et­ti, Fran­sa da bu­nu ka­bul et­ti. Böy­le­ce, 22 Şu­bat 1919'dan 1 Ka­sım 1919'a ka­dar se­kiz ay sü­ren İn­gi­liz iş­gal dö­ne­mi so­na er­di. İn­gi­liz­le­rin çe­ki­lip, ye­ri­ne da­ha çok Er­me­ni­ler­den olu­şan Fran­sız kuv­vet­le­ri­nin gel­me­si, iş­ga­lin ge­çi­ci de­ğil, ka­lı­cı ola­rak ya­pıl­dı­ğı­nı or­ta­ya ko­yu­yor­du.

Ma­raş ha­di­se­le­rin­de yer­li Er­me­ni­ler Fran­sa'nın ya­nın­da yer al­dı, genç­le­ri Fran­sız or­du­su­na gö­nül­lü as­ker ya­zıl­dı. Böy­le­ce, Er­me­ni­ler Fran­sız­la­rın pi­yo­nu hâli­ne gel­di. Özel­lik­le bu­gün Ame­ri­ka'nın on yıl ön­ce Ku­zey Irak'tan Ame­ri­ka'ya gö­tü­rüp ye­tiş­tir­di­ği 5 bin ki­şi­lik lej­yo­ner gü­cüy­le Irak'a dön­me­si gi­bi, o gün de Fran­sa, teh­cir es­na­sın­da Ma­raş ve Zey­tun'dan gö­tür­dü­ğü 3 bin Er­me­ni'yi Fran­sa'da ye­tiş­ti­rip Ma­raş'a iş­gal kuv­ve­ti ola­rak ge­ri ge­tir­di. Olay­la­rın baş­la­ma­sın­da bu Er­me­ni lej­yon gü­cü­nün bü­yük ro­lü ol­du.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Yıl­maz­can.

MEH­MET YIL­MAZ­CAN (De­vam­la) - Fran­sız üni­for­ma­sı al­tın­da­ki Er­me­ni­ler, iş­ga­lin baş­lan­gı­cın­dan iki gün geç­me­den bir Türk ka­dı­nı­na sal­dır­dı­lar. Esas adı Ali olan, imam­lı­ğı­nın ya­nı sı­ra süt­çü­lük de ya­pan Süt­çü İmam, Türk ka­dı­nı­nın na­mu­su­na uza­nan eli kır­dı. Bu olay, Fran­sız iş­ga­li­ne kar­şı koy­ma­nın ilk işa­re­ti idi. İs­tik­lal Sa­va­şı'nda atı­lan ilk kur­şun bu­dur.

Er­me­ni­ler, bu de­fa Türk Bay­ra­ğı­nın asıl­ma­sı­nı ön­le­mek için Fran­sız­la­rı tah­ri­ke baş­la­dı­lar. Fran­sız ku­man­da­nı, bir Er­me­ni kı­zı­nın is­tek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da Ma­raş Ka­le­si'nde­ki Türk Bay­ra­ğı­nı in­dir­te­rek, ye­ri­ne Fran­sız Bay­ra­ğı­nı as­tır­dı. Bu olay, millî ru­hun ga­le­ya­na gel­me­si­ne se­be­bi­yet ver­di. Türk mil­le­ti­ni ayak­ta tu­tan ve bin­ler­ce yıl­dır dev­let­siz bı­rak­ma­yan millî şu­ur, Ma­raş'ta bir kez da­ha ka­nat­lan­dı.

Bu ru­hu teş­kil eden esas iti­ci güç, Türk mil­le­ti­nin inan­cın­dan gel­mek­te­dir. Ka­di­ri Şey­hi Ali Se­zai Efen­di, ca­mi av­lu­sun­da, "Ka­le­sin­de Fran­sız Bay­ra­ğı dal­ga­la­nan bel­de­de cu­ma na­ma­zı kı­lın­ma­sı ca­iz de­ğil­dir." di­ye­rek mü­ca­de­le­nin fi­ti­li­ni ateş­le­di. Mü­te­aki­ben, Rıd­van Ho­ca'nın, Ulu Ca­mi'nin min­be­rin­den ka­le­yi gös­te­re­rek "hâki­mi­yet ol­ma­yan yer­de cu­ma na­ma­zı kı­lın­maz" te­ma­sı­nı iş­le­yen va­azı ne­ti­ce­sin­de Ma­raş­lı, ka­le­ye hü­cum ede­rek Fran­sız Bay­ra­ğı­nı in­dir­di ve tek­rar şan­lı Türk Bay­ra­ğı­nı gön­de­re çek­ti.

Bu­ra­da, iki ger­çek or­ta­ya çı­kı­yor: Bi­rin­ci­si, millî hâki­mi­yet fik­ri­dir. Ta­rih­te, Türk­le­rin bu­gü­ne ka­dar var ol­ma­la­rı ve dev­let kur­ma ko­nu­sun­da­ki tec­rü­be­le­ri­nin se­be­bi bu ül­ke­dir. Dev­let mağ­lup ola­bi­lir, ama, Türk mil­le­ti as­la mağ­lup edi­le­mez. Ni­te­kim, Ma­raş'ın iş­ga­li­ni pro­tes­to için Tür­ki­ye'nin her ta­ra­fın­da ya­pı­lan mi­ting ve pro­tes­to­lar­da, Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı'nda Türk mil­le­ti­nin de­ğil hükûme­tin mağ­lup edil­di­ği di­le ge­ti­ril­di. İkin­ci ola­rak or­ta­ya çı­kan hu­sus, Türk mil­le­ti­nin fi­zi­ki gü­cü­nün ya­nı sı­ra dinî inan­cı­nın ona ver­di­ği di­na­mik güç­tür.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yir­mi iki gün sü­ren çar­pış­ma­la­rın so­nu­cun­da şe­hir kur­ta­rıl­dı. 12 Şu­bat 1920 ta­ri­hin­de, Ma­raş'ta, Fran­sız­la­ra kar­şı bü­yük bir za­fer ka­za­nıl­dı. Bu za­fer, iti­laf dev­let­le­ri­nin Ana­do­lu'da­ki son­la­rı­nın baş­lan­gı­cı ol­muş­tur. Fran­sız­la­ra kar­şı Ma­raş'ta ka­za­nı­lan za­fe­rin millî mü­ca­de­le­nin ka­za­nıl­ma­sın­da bü­yük bir ro­lü ol­muş­tur. Ma­raş'ta el­de edi­len ba­şa­rı, millî mü­ca­de­le­nin ilk kı­vıl­cı­mı ve ilk za­fe­ri­dir. Ma­raş'ta par­la­yan bu kı­vıl­cım bü­tün yur­da ya­yıl­mış ve za­man­la bü­yü­ye­rek düş­ma­nı bir ateş çem­be­ri içi­ne al­mış ve yok et­miş­tir. Ni­te­kim, Ma­raş'ta ka­za­nı­lan za­fe­rin et­ki­le­ri kı­sa za­man­da ken­di­ni gös­ter­miş, ha­re­ket bü­tün gü­ney cep­he­si­ne ya­yıl­mış­tır. Ma­raş'ta el­de edi­len za­fer­de, hal­kın se­bat­la di­ren­me­si bü­yük rol oy­na­dı. Halk, şeh­ri terk et­me­di, teş­ki­lat­lan­dı ve iş­ga­le kar­şı koy­du.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu kür­sü­den, dev­le­ti­mi­zin ku­ru­cu­su Bü­yük Ön­der Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk ve si­lah ar­ka­daş­la­rı baş­ta ol­mak üze­re, Şeyh Ali Se­zai Efen­di'yi, Dok­tor Mus­ta­fa'yı, Ma­raş'ta ka­za­nı­lan bu kah­ra­man­lık des­ta­nı­nın baş­la­tı­cı­sı olan be­yan­na­me­yi "El­bis­tan" adıy­la ya­zan Kı­sa­kü­rek'ler­den Meh­met Ali Bey'i, Kı­lıç Ali Bey'i, As­lan Bey'i, Süt­çü İmam'ı, Rıd­van Ho­ca'yı, Ma­raş Müf­tü­sü Ra­fet Ho­ca'yı, Yu­suf Ça­vuş'u, Ab­dul­lah Ça­vuş'u, Mıl­lıç Nu­ri'yi, Se­nem Ay­şe'yi ve Türk Bay­ra­ğı­nı ka­le bur­cu­na asan On­ba­şı Os­man Er­şen ile bu des­ta­nı ya­zan isim­siz kah­ra­man­la­rı min­net ve rah­met­le yâd edi­yo­rum, ruh­la­rı şad ol­sun.

Bu mü­ca­de­le­de Ma­raş­lı muh­te­şem bir des­tan yaz­dı. Bu ne­cip mil­le­tin or­ta­ya koy­du­ğu millî bir­lik düş­man oyu­nu­nu Ma­raş'ta boz­du ve Türk ta­ri­hi­ne şe­ref­li bir say­fa ek­le­di. Bu­nun so­nu­cu ola­rak, Ma­raş şeh­ri 5 Ni­san 1925 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan "İs­tik­lal Ma­dal­ya­sı" ve 7 Şu­bat 1973'te de is­mi­nin ba­şı­na ver­di­ği "Kah­ra­man"lık­la ödül­len­di­ril­di.

Ma­raş des­ta­nı mil­le­ti­mi­ze kut­lu ol­sun, Tür­ki­ye düş­man­la­rı­na da ib­ret ol­sun. Böy­le gü­zi­de bir şe­hir­de be­ni dün­ya­ya ge­ti­ren ve ba­na Ma­raş­lı­ya hiz­met et­me­yi lüt­fe­den Ce­na­bı Al­lah'a ne ka­dar şük­ret­sem az­dır.

Bu duy­gu­lar­la yü­ce he­ye­ti­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yıl­maz­can.

Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, Şan­lı­ur­fa'nın Cey­lan­pı­nar il­çe­sin­de mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­sıy­la ve ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin so­run­la­rıy­la il­gi­li söz is­te­yen Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ve­dat Me­lik'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Me­lik.

2.- Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ve­dat Me­lik'in, Şan­lı­ur­fa'nın Cey­lan­pı­nar il­çe­sin­de­ki ta­rım iş­let­me­sin­de ça­lı­şan iş­çi­le­ri ta­şı­yan kam­yo­nun dev­ril­me­si so­nu­cu 10 ki­şi­nin de­re­de bo­ğu­la­rak ölü­mü­ne ne­den olan ka­za­ya ve ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin so­run­la­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve­Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di Eker'in ce­va­bı ve Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Yah­ya Ak­man'ın ay­nı ko­nu­da açık­la­ma­sı

MEH­MET VE­DAT ME­LİK (Şan­lı­ur­fa) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Şan­lı­ur­fa'nın Cey­lan­pı­nar il­çe­sin­de­ki ta­rım iş­let­me­sin­de 10 ki­şi­nin ölü­müy­le so­nuç­la­nan ka­za ve ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin so­run­la­rıy­la il­gi­li gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­mek üze­re gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 7 Şu­bat Çar­şam­ba sa­ba­hı çok er­ken sa­at­ler­de, Tür­ki­ye'de mil­yon­lar­ca in­sa­nın sı­cak ya­tak­la­rın­da uyu­du­ğu sı­ra­lar­da, Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­si­ne süt sağ­ma­ya gi­den, ço­ğu ka­dın ve ço­cuk de­ne­cek yaş­ta 43 iş­çi­yi ta­şı­yan kam­yon Cır­cıp De­re­si'ni geç­me­ye ça­lı­şır­ken dev­ri­lir ve için­de­ki iş­çi­ler­den 10'u su­da bo­ğul­mak su­re­tiy­le ha­yat­la­rı­nı kay­be­der­ler. Ce­set­le­rin bü­yük bir kıs­mı, ara­ma ve kur­tar­ma ekip­le­riy­le dal­gıç­lar ta­ra­fın­dan çı­ka­rı­lır. On iki yaş­la­rın­da­ki bir kız ço­cu­ğu­nun ce­se­di ise, olay­dan an­cak iki gün son­ra bir ağa­cın kök­le­ri­ne ta­kıl­mış va­zi­yet­te bu­lu­nur. Baş­ta ölen­le­rin ya­kın­la­rı ol­mak üze­re, bü­tün il­çe hal­kı, el­bet­te ki, böy­le­si­ne top­lu bir ölüm­den do­la­yı bü­yük bir üzün­tü için­de­dir­ler; an­cak, için­de bu­lun­duk­la­rı çağ dı­şı ya­şam ko­şul­la­rı­nı na­sıl ka­der­le­ri­ne bağ­lı­yor­lar­sa, bu ölüm­le­ri de ka­de­re bağ­la­ya­rak acı­la­rı­nı yi­ne iç­le­ri­ne göm­mek zo­run­da kal­mış­lar­dır; çün­kü, baş­ka ça­re­le­ri yok­tur; çün­kü, ken­di seç­tik­le­ri ve­ya ata­dık­la­rı yö­ne­ti­ci­le­ri ta­ra­fın­dan böy­le alış­tı­rıl­mış­lar­dır, ya­şa­dık­la­rı her şe­yin, her olum­suz­lu­ğun on­la­rın ka­de­ri ol­du­ğu ken­di­le­ri­ne söy­len­miş­tir; hat­ta, hâlle­ri­ne şük­ret­me­le­ri ge­rek­ti­ği de söy­len­mek­te­dir. Şans­lı­dır­lar; çün­kü, ken­di mem­le­ket­le­rin­de öl­müş­ler­dir, çok şü­kür ölü­le­ri­ni de bul­muş­lar­dır, da­ha Al­lah'tan ne is­te­mek­te­dir­ler; çün­kü, işin için­de, Es­ki­şe­hir'de Por­suk Çay'ına dü­şüp hiç bu­lun­ma­mak da var­dır, yi­ne Es­ki­şe­hir'de ça­dır için­de ze­hir­le­nip öl­mek, Kır­şe­hir yol­la­rın­da tra­fik ka­za­sın­da ha­ya­tı­nı kay­bet­mek ve­ya Tİ­GEM'in bek­çi­le­ri ta­ra­fın­dan vu­ru­la­rak, fa­ili bel­li, fa­kat fai­lin hak­kın­da iş­lem ya­pıl­ma­dı­ğı için fa­ili meç­hul ci­na­yet­le­re kur­ban git­mek de var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu olay, Cır­cıp De­re­si'nin Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­si için­de­ki bö­lü­mün­de mey­da­na gel­miş­tir. İş­çi­le­ri ta­şı­yan kam­yon, Cır­cıp De­re­si üze­rin­de­ki, adı­na köp­rü di­ye­me­ye­ce­ği­miz, de­re su­la­rı­nın üze­rin­den taş­tı­ğı, üs­tü­ne top­rak atıl­mış bir men­fez­den ge­çer­ken dev­ril­miş ve so­nu­cun­da 10 ki­şi ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir. Bu iş­çi­ler kar­şı­ya ge­çip eğer 1 ton süt sa­ğa­bil­miş ol­sa­lar­dı, top­lam 140 YTL el­de ede­cek­ler­di ki, bu da, ki­şi ba­şı­na yev­mi­ye gün­lük 3,5 YTL'ye eşit­tir. Ya­ni, o gün top­la­nan süt mik­ta­rı 140 li­ray­la çar­pı­la­rak, ça­lı­şan iş­çi­le­re bö­lün­mek su­re­tiy­le bu ra­kam bu­lun­mak­ta­dır. Son iki gü­ne ka­dar hiç­bi­ri­nin si­gor­ta­sı da­hi yok­tu. Kı­sa­ca­sı, ça­lış­tı­rıl­ma ko­şul­la­rı ül­ke­miz­de­ki bir­çok ya­sa­ya ay­kı­rı­dır.

Pe­ki, bu iş­çi­le­ri ça­lış­tı­ran iş­ve­ren kim­dir? De­ğer­li ar­ka­daş­lar, iş­ve­ren her ne ka­dar bir mü­te­ah­hit ola­rak gö­rün­se de, as­lın­da resmî bir ku­rum olan Ta­rım İş­let­me­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­dür. Ka­za­nın ol­du­ğu alan Tİ­GEM'in özel mül­ki­ye­ti için­de­dir; ya­ni, kam­yo­nun geç­me­ye ça­lış­tı­ğı köp­rü­nün Tİ­GEM ta­ra­fın­dan yap­tı­rıl­ma­sı ve iş­çi­le­rin ya­sa­la­rın be­lir­le­di­ği ku­ral­lar için­de ça­lış­tı­rıl­ma­sı ge­re­kir­di; ama, ma­ale­sef, bu ku­ral­la­rın hiç­bi­ri­si­ne ria­yet edil­me­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, ger­çek so­rum­lu Ta­rım İş­let­me­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­dür.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Cey­lan­pı­nar'da­ki bu üzü­cü ka­za ül­ke­miz­de 10 bin­ler­ce ge­çi­ci ta­rım iş­çi­si­nin için­de bu­lun­du­ğu çağ dı­şı, in­san­lık dı­şı ya­şam ko­şul­la­rı­nı bir kez da­ha göz­ler önü­ne ser­mek­te­dir. Beş yıl­lık AK Par­ti ik­ti­da­rı bo­yun­ca ül­ke­miz­de ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin sa­yı­la­rı aza­la­ca­ğı yer­de gi­de­rek art­mak­ta, Tür­ki­ye'nin bir­çok böl­ge­sin­de ça­dır şe­hir­ler çığ gi­bi bü­yü­mek­te­dir. 2002 Ka­sı­mın­da ol­du­ğu gi­bi, bu­gün de özel­lik­le ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin ço­cuk­la­rı hâlâ yı­lın bü­yük bir kıs­mın­da oku­la gi­de­me­mek­te­dir­ler.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Me­lik, bu­yu­run.

MEH­MET VE­DAT ME­LİK (De­vam­la) - 2002 Ka­sı­mın­da ol­du­ğu gi­bi, ya­ni, bu Par­la­men­to se­çil­di­ği sı­ra­da ol­du­ğu gi­bi, ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin ço­cuk­la­rı hâlâ yı­lın bü­yük bir kıs­mın­da oku­la gi­de­me­mek­te­dir­ler. Hükûmet her fır­sat­ta ra­kam­lar ve­re­rek ne ka­dar çok kız ço­cu­ğu­nu oku­la kay­det­tir­di­ği­ni açık­la­mak­ta, ama, sı­ra oku­la de­vam eden ço­cuk sa­yı­sı­na gel­di­ği za­man ce­vap ve­re­me­mek­te­dir.

Cey­lan­pı­nar'da­ki bu ka­za bi­le ül­ke­miz­de in­san ha­ya­tı­nın ne ka­dar ucuz ve önem­siz ol­du­ğu­nun ye­ni ve ba­sit bir ör­ne­ği­dir. Bu olay ne ilk­tir -bu yö­ne­tim an­la­yı­şıy­la- ne de son ola­cak­tır. Bu tür ka­za­la­rı ka­de­re bağ­la­mak, in­san ha­ya­tı­na önem ver­me­mek, so­rum­lu­lu­ğu üze­rin­den at­mak ve va­tan­daş­la­rı­mı­zı önem­se­me­mek­tir. Ül­ke­miz­de ve özel­lik­le Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu'da hâlâ bin­ler­ce in­san çağ­daş ya­şa­mın ge­rek­tir­di­ği as­ga­ri öl­çü­ler olan ba­rın­ma, elek­trik, su, eği­tim gi­bi ola­nak­lar­dan ya­rar­la­na­mı­yor­sa, kim­se­nin, bu ül­ke­nin ge­liş­miş­li­ğin­den söz et­me­ye hak­kı yok­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bi­zim, Cey­lan­pı­nar'da­ki ka­za­da ha­ya­tı­nı kay­be­den­le­re Al­lah'tan rah­met ve ke­der­li ai­le­le­ri­ne baş­sağ­lı­ğı di­le­mek­ten baş­ka da ya­pa­bi­le­ce­ği­miz şey­ler var­dır, yap­mak zo­run­da­yız. Bu ola­yın so­rum­lu­la­rı, ön­ce­lik­le, derhâl or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­lı ve şid­det­le ce­za­lan­dı­rıl­ma­lı. Olay, as­la ört­bas edil­me­me­li­dir. Her za­man sö­zü­nü et­ti­ği­miz hu­kuk dev­le­tin­de, dev­le­ti ko­ru­ma adı­na, ada­le­ti bir ta­ra­fa bı­ra­kıp ma­sum in­san­la­rın hak­la­rı­nı göz ar­dı et­me­me­li­yiz.

Ola­yın üze­rin­den he­nüz bir haf­ta geç­me­me­si­ne rağ­men, şu an­da Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­sin­de ça­lı­şan iş­çi­ler si­gor­ta­sız ola­rak ça­lış­tı­rıl­ma­ya de­vam et­mek­te­dir­ler ve ay­nı şe­kil­de de ta­şın­mak­ta­dır­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 100 mil­yar­lar­ca li­ra­yı ma­kam araç­la­rı­na, ge­rek­siz tö­ren­le­re har­ca­yan bir ül­ke­nin, bir hükûme­tin, bir dev­le­tin ve­ya bir mec­li­sin, ha­ya­tı­nı kay­be­den in­san­la­rın ya­kın­la­rı­na, dul ve ye­tim­le­ri­ne yar­dım eder­ken ha­sis dav­ran­ma­ma­sı ge­re­kir. Cey­lan­pı­nar mağ­dur­la­rı­nın ya­kın­la­rı­na mad­di yar­dım­da bu­lu­nur­ken sa­de­ce kay­ma­kam­lık imkânla­rı ye­ter­li de­ğil­dir. Hükûme­tin bu ko­nu­yu biz­zat çöz­me­si ge­re­kir. Hiç­bi­ri­miz bu can­la­rı ge­ri ge­ti­re­me­yiz, bu in­san­la­rı tek­rar ha­ya­ta ge­ri dön­dü­re­me­yiz; ama, hiç ol­maz­sa, çok kö­tü şart­lar­da, çağ dı­şı şart­lar­da ya­şa­yan bu in­san­la­rın, ayak­la­rı­na ayak­ka­bı da­hi bu­la­ma­yan bu in­san­la­rın ge­ri­de bı­rak­tık­la­rı dul ve ye­tim­le­ri­ni mad­di yön­den tat­min ede­cek çö­züm­ler bu­lun­ma­lı­dır.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­le­rim­le, bu so­ru­na, Cey­lan­pı­nar'da ha­ya­tı­nı kay­be­den in­san­la­rın ya­kın­la­rı­nın so­run­la­rı­na ve ge­nel­de de ta­rım iş­çi­le­ri­nin, ge­çi­ci ta­rım iş­çi­le­ri­nin so­run­la­rı­na, yi­ne faz­la umut­lu ol­ma­ma­ma rağ­men, çö­züm bu­lu­na­ca­ğı umu­duy­la yü­ce Mec­li­si say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Me­lik.

Sa­yın Ak­man, söz ta­le­bi­niz var; ni­çin is­ti­yor­su­nuz?

YAH­YA AK­MAN (Şan­lı­ur­fa) - Ay­nı ko­nuy­la il­gi­li his­si­ya­tı­mı çok kı­sa ola­rak ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Çok kı­sa Sa­yın Ak­man.

Bu­yu­run.

YAH­YA AK­MAN (Şan­lı­ur­fa) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Ben de, Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Ve­dat Me­lik'e, yap­tı­ğı ko­nuş­ma ne­de­niy­le te­şek­kür­le­ri­mi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Ger­çek­ten, geç­ti­ği­miz Çar­şam­ba gü­nü, Ur­fa'mı­zın Cey­lan­pı­nar il­çe­sin­de mü­es­sif bir ka­za mey­da­na gel­di ve bu ka­za ne­ti­ce­sin­de 10 va­tan­da­şı­mız ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Ölen va­tan­daş­la­rı­mı­za Al­lah'tan rah­met di­ler­ken, geç­ti­ği­miz cu­mar­te­si gü­nü Şan­lı­ur­fa mil­let­ve­kil­le­riy­le be­ra­ber top­lu ola­rak, Sa­yın Va­li­miz­le de be­ra­ber, bu ai­le­le­ri zi­ya­re­te git­tik ve ta­zi­yet­te bu­lun­duk. Ay­nı an­da, Sa­yın Va­li­miz, mağ­dur olan in­san­la­ra -ya­nın­da bu­lu­nan Kay­ma­ka­ma da ta­li­mat ver­mek su­re­tiy­le- dev­le­tin ya­pa­bi­le­ce­ği her tür­lü mad­di kat­kı­nın ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği nok­ta­sın­da ta­li­mat ver­di­ler, ay­rı­ca bu­nun ya­nı sı­ra da, ha­di­se­den son­ra ad­li ve ida­ri tah­ki­ka­tın iki ta­raf­lı ola­rak de­vam et­ti­ği ko­nu­sun­da ge­rek bi­ze ge­rek ora­da­ki ka­mu­oyu­na bil­gi­len­dir­me yap­tı­lar.

Ger­çek­ten, ol­ma­ma­sı ge­re­ken, ya­ni doğ­ru­dan doğ­ru­ya ha­ta­lar zin­ci­ri so­nu­cu mey­da­na gel­miş olan bir mü­es­sif ka­za, mağ­dur olan, fa­kir olan va­tan­daş­la­rı­mı­zın ha­ya­tı­nı kay­bet­ti­ği bir ka­za. Böy­le bir ka­za­nın ol­ma­ma­sı­nı ön­ce­lik­le, ta­bii, biz de te­men­ni edi­yo­ruz. Ge­rek­li ted­bir­le­rin alın­ma­sı için de yet­ki­li­le­ri­miz ça­lı­şı­yor­lar.

Dün yi­ne Kı­sas bel­de­miz­de, bu­na ben­zer, in­san ha­ya­tı kay­bı­na se­be­bi­yet ver­me­yen, mad­di ha­sa­ra ne­den olan bir sel fe­la­ke­ti mey­da­na gel­di. Bu, üçün­cü­sü olu­yor, ya­ni son iki ay içe­ri­sin­de Ur­fa'da mey­da­na ge­len. Di­le­rim bir da­ha hem­şeh­ri­le­ri­miz ve Tür­ki­ye'de­ki bü­tün va­tan­daş­la­rı­mız böy­le fe­la­ket­ler­le kar­şı kar­şı­ya kal­maz­lar di­ye his­si­ya­tı­mı ifa­de edi­yo­rum.

Söz ver­di­ği­niz için si­ze de te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­man.

Gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­ya Hükûmet adı­na Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­di Eker ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ve­dat Me­lik'in gün­dem dı­şı yap­tı­ğı ko­nuş­ma­ya ce­vap ver­mek üze­re hu­zur­la­rı­nız­da­yım ve he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ta­rım İş­let­me­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne bağ­lı Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­si­nin ara­zi­si içe­ri­sin­de 7 Şu­bat 2007 ta­ri­hin­de ya­ğan aşı­rı ya­ğış­lar ne­de­niy­le olu­şan sel su­la­rı­nın yük­sel­me­si so­nu­cu, Çır­pı De­re­si ola­rak bi­li­nen yer­de bir elim ka­za mey­da­na gel­miş­tir. İl­çe mer­ke­zin­den yak­la­şık 2 ki­lo­met­re uzak­lık­ta olan ve Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­si ara­zi­sin­de bu­lu­nan ko­yun ağıl­la­rı­na 41 ki­şi­lik bir sa­ğım iş­çi­si gru­bu­nu ta­şı­yan kam­yon sa­at 6.30 su­la­rın­da ka­za ma­hal­li­ne gel­miş, sü­rü­cü ta­ra­fın­dan Çır­pı De­re­si'nde­ki sel su­la­rı­na dik­kat edil­me­den de­re ge­çil­me­ye ça­lı­şıl­mış, an­cak ze­mi­ni gö­rül­me­yen yol­da sel su­la­rı­nın da et­ki­siy­le ara­ba­nın dev­ril­me­si so­nu­cu 10 ki­şi, ma­ale­sef, sel su­la­rı­na ka­pı­la­rak ve­fat et­miş­tir.

Şim­di, ay­nı ye­re ön­ce bir baş­ka kam­yon ge­li­yor, ay­nı amaç­la, ay­nı is­ti­ka­me­te doğ­ru gi­den ve o kam­yo­nun sü­rü­cü­sü sel su­la­rı­nı gö­rüp ge­ri dö­nü­yor. Ya­ni, de­re­yi geç­me­ye te­şeb­büs­te bu­lun­mu­yor, ge­ri dö­nü­yor. Fa­kat, bu ka­za ya­pan ikin­ci kam­yo­nun sü­rü­cü­sü, hem ikaz­la­ra al­dır­mı­yor hem su­yun yük­sek de­biy­le ak­tı­ğı­nı dik­ka­te al­ma­dan, ma­ale­sef, ara­ba­yı sel su­la­rı­nın içe­ri­si­ne, iş­te, "köp­rü­yü ge­çe­rim" di­ye sü­rü­yor ve bu mü­es­sif ka­za mey­da­na ge­li­yor. Eğer al­ter­na­tif yol kul­la­nı­la­bil­se -ki, al­ter­na­tif yol var- 10 ki­lo­met­re ka­dar yo­lu uza­tı­yor, di­ğer ara­ba çün­kü o is­ti­ka­me­te gi­di­yor, bu da ona dik­kat et­me­di­ği için ma­ale­sef bu ka­za mey­da­na ge­li­yor.

Ta­bii, ka­za­yı du­yar duy­maz -ki, sa­ba­hın er­ken sa­at­le­rin­de bi­ze in­ti­kal et­ti böy­le bir mü­es­sif ka­za- ben, hem Ta­rım İş­let­me­le­ri Ge­nel Mü­dü­rü­nü hem iki Ge­nel Mü­dür Mu­avi­ni­ni hem de bir Da­ire Baş­ka­nı­nı derhâl olay ye­ri­ne gön­der­dim, Cey­lan­pı­nar'a ve ge­rek­li yar­dım ve des­te­ğin sağ­lan­ma­sıy­la il­gi­li ora­da­ki İş­let­me Mü­dü­rü­ne de ge­rek­li ta­li­ma­tı ver­dim.

Şim­di, 42 ki­şi var -sü­rü­cü dâhil- kam­yon­da, bun­la­rın 4'ü ken­di imkânla­rıy­la kur­tu­lu­yor, 28 ki­şi kam­yon ka­sa­sı­nın üze­ri­ne çı­ka­rak kur­ta­rıl­ma­yı bek­li­yor, ama, ma­ale­sef 10 ki­şi sel su­la­rı­na ka­pı­lıp ha­ya­tı­nı kay­be­di­yor. Ay­nı gün, ta­bii, hem kay­ma­kam­lı­ğa hem jan­dar­ma­ya hem de di­ğer il­gi­li ku­rum amir­le­ri­ne bil­di­rim­de bu­lu­nu­lu­yor ve Ta­rım İş­let­me­sin­de ça­lı­şan per­so­nel, iş ma­ki­ne­le­riy­le, trak­tör­ler­le, am­bu­lans­lar­la se­fer­ber olup ka­za ye­rin­de va­tan­daş­la­rı­mı­za, ka­za­ze­de­le­re yar­dım­cı ol­mak ga­ye­siy­le ça­lı­şı­yor­lar.

Ta­bii, ya­pı­lan ça­lış­ma­lar so­nu­cun­da -ki, bir­kaç gün sür­dü bü­tün ka­yıp­la­rın bu­lun­ma­sı- so­nuç iti­ba­rıy­la 10 ta­ne va­tan­da­şı­mız ma­ale­sef ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Biz, el­bet­te ki bun­la­ra, ha­ya­tı­nı kay­be­den­le­re Al­lah'tan rah­met di­li­yo­ruz ve ai­le­le­ri­ne baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­ruz.

Ta­bii, ko­nu yar­gı­ya in­ti­kal et­ti ve Cey­lan­pı­nar Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­lı­ğı ta­ra­fın­dan so­ruş­tur­ma baş­la­tıl­dı. Bu­nun dı­şın­da da olay ma­hal­lin­de de­tay­lı bir in­ce­le­me ve so­ruş­tur­ma ya­pıl­dı. Bu­nun dı­şın­da, bi­zim, mağ­dur olan ki­şi­le­re, kay­ma­kam­lık ka­na­lıy­la gı­da ve gi­ye­cek yar­dı­mı, bir­ta­kım acil ih­ti­yaç­la­rın gi­de­ril­me­siy­le il­gi­li ge­rek­li ter­ti­bat alın­dı ve bun­la­ra baş­lan­dı.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ko­nu, ta­bii, ilk ba­kış­ta, san­ki Tİ­GEM'le, Ta­rım İş­let­me­si Mü­dür­lü­ğü­müz­le il­gi­liy­miş gi­bi an­la­şı­lı­yor ve­ya böy­le an­la­tı­lı­yor. Bu doğ­ru de­ğil. Bah­se ko­nu va­tan­daş­la­rı­mız, bir fir­ma­nın, 2001 yı­lın­da, on yıl­lı­ğı­na Ta­rım İş­let­me­si­nin ko­yun­la­rı­nın sü­tü­nü al­mak üze­re söz­leş­me yap­mış. Ya­ni, Ta­rım İş­let­me­si­nin bir müş­te­ri­si bu fir­ma­nın sa­hi­bi. On yıl sü­rey­le Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­sin­de­ki ko­yun­la­rın süt­le­ri­ni alı­yor, ken­di­si sa­ğı­yor ve bu sağ­dı­ğı sü­tü -sa­ğan da ken­di­si­ne ait ol­mak üze­re- gö­tü­rü­yor, fab­ri­ka­sın­da iş­li­yor ve bil­di­ği­miz ka­da­rıy­la, bu­nu ih­raç edi­yor. İşin biz­le bu ma­na­da hiç­bir il­gi­si yok. Bu­ra­da, eğer bir hiz­met alı­mı şek­lin­de her­han­gi bir iş­lem ol­muş ol­say­dı, bu tak­dir­de, biz, iş­let­me ola­rak, bu­ra­da ça­lış­tı­rı­lan iş­çi­le­rin si­gor­ta du­ru­mu­nu, yaş du­ru­mu­nu, ya­sa­la­ra gö­re ça­lış­tı­rı­lıp ça­lış­tı­rıl­ma­dı­ğı hu­su­sun­da da biz söz sa­hi­bi olur­duk ve bu ko­nu­da da ge­rek­li mü­ey­yi­de­le­ri biz uy­gu­lar­dık, ama böy­le bir şey söz ko­nu­su de­ğil. Bu, ta­ma­men bir sa­tış­tır, ya­ni ürün sa­tı­şı­dır ve va­tan­daş da bu ürü­nü sa­tın al­mış biz­den. Ge­ti­ri­yor ken­di­si sa­ğı­yor, alıp ürü­nü gö­tü­rü­yor. Biz­le ola­yın iliş­ki­li bo­yu­tu bu. Do­la­yı­sıy­la, sa­de­ce kul­la­nı­lan yol Ta­rım İş­let­me­si ara­zi­si içe­ri­sin­de. Biz de ora­ya ay­rı­ca mü­fet­tiş gön­der­dik, her ih­ti­ma­le kar­şı, ko­nu de­tay­lı şe­kil­de in­ce­le­nip, ge­re­kir­se ora­da so­ruş­tur­ma­lar ya­pı­lıp, ko­nu­da Ta­rım İş­let­me­siy­le il­gi­li her­han­gi bir ih­mal ve­ya ka­sıt ve­ya her­han­gi bir bu­na ben­zer bir du­rum olup ol­ma­dı­ğı­nı in­ce­le­mek, araş­tır­mak üze­re. Za­ten, fir­ma­nın sa­hi­bi de şu an­da gö­zal­tın­da, tu­tuk­lu ve iş ad­li yö­nüy­le de za­ten in­ce­len­mek­te­dir.

Ta­bii, son de­re­ce­de mü­es­sif bir ka­za, ama baş­ta, ta­bii, gör­dü­ğü de­re­yi dik­ka­te al­ma­dan, uya­rı­la­ra da dik­kat et­me­yen ve ma­ale­sef ken­di­si de ha­ya­tı­nı kay­be­den sü­rü­cü ol­mak üze­re, bu­ra­da bir di­zi, ta­bii, ha­ta ve ih­mal var ve in­şal­lah bir da­ha bu tür olay­lar tek­rar­lan­maz.

Bi­zim de iş­let­me ola­rak, Ta­rım İş­let­me­si ola­rak, za­ten böl­ge in­sa­nı­na dö­nük, ge­rek bun­dan ön­ce­ki ka­za­da, sel fe­la­ke­tin­de ge­rek­se bu olay­da her za­man İş­let­me­miz, İş­let­me Mü­dür­lü­ğü­müz bü­tün imkânıy­la, bü­tün gü­cüy­le böl­ge­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın ya­nın­da ol­muş­tur, hiz­me­tin­de ol­muş­tur, her tür­lü mad­di-ma­ne­vi yar­dı­mı, des­tek hiz­met­le­ri­ni sağ­la­mış­tır. Bun­dan son­ra da bu tür yar­dım ve des­tek­ler el­bet­te ki de­vam ede­cek­tir.

Ben, bir da­ha, bu ka­za se­be­biy­le ha­ya­tı­nı kay­be­den va­tan­daş­la­rı­mı­za Al­lah'tan rah­met di­li­yo­rum, ya­kın­la­rı­na baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum ve bü­tün mil­le­ti­mi­ze geç­miş ol­sun di­yo­rum.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, İmam Şa­mil'in 136'ncı ölüm yıl dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le söz is­te­yen Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Şe­rif Bi­rinç'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Bi­rinç. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

3.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Şe­rif Bi­rinç'in, Rus iş­ga­li­ne kar­şı mü­ca­de­le eden Kaf­kas hal­kı­nın li­de­ri İmam Şa­mil'in ölü­mü­nün 136'ncı yıl dö­nü­mü mü­na­sa­be­tiy­le gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

ŞE­RİF Bİ­RİNÇ (Bur­sa) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; İmam Şa­mil'in 136'ncı ölüm yıl­dö­nü­mü ne­de­niy­le gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Bil­di­ği­niz gi­bi, Kaf­kas­ya, Do­ğu Av­ru­pa ve As­ya'nın Or­ta Do­ğu ve Ön As­ya'ya bağ­lan­tı­sı­nı te­min eden tek ge­çiş nok­ta­sı­dır. Ge­rek coğ­ra­fi ko­nu­mu ge­rek­se yer al­tı, yer üs­tü zen­gin­lik­le­riy­le önem­li bir je­opo­li­tik ve je­ofi­zik du­ru­ma sa­hip­tir. Bu ne­den­le de, ta­rih bo­yun­ca, çe­şit­li dün­ya mil­let­le­ri­nin ve ül­ke­le­ri­nin bu ül­ke­yi ele ge­çir­me ça­lış­ma­la­rı ol­muş­tur.

16'ncı yüz­yıl­dan iti­ba­ren, Ku­zey Kaf­kas­ya, Rus­lar, Os­man­lı­lar ve İran­lı­lar­la ya­kın iliş­ki içi­ne gir­miş­tir. İran­lı­lar­la, özel­lik­le Os­man­lı­lar­la olan iliş­ki­le­ri, ge­nel­lik­le, be­ra­ber ha­re­ket et­me yö­nün­de olur­ken, Rus­lar­la olan iliş­ki­le­ri, ba­zen Rus­lar­la iş bir­li­ği, ge­nel­de de Rus­la­rın ül­ke­yi iş­ga­li­ne kar­şı koy­ma şek­lin­de ge­liş­miş­tir.

Yer­li Kas, Tu­ran, Sa­mi, Ari, Slav kö­kün­den bir sü­rü kav­mi bün­ye­sin­de ba­rın­dı­ran ve kır­kın üze­rin­de di­lin kul­la­nıl­dı­ğı bu ufak ül­ke, ta­rih bo­yun­ca, ül­ke­le­ri­ni iş­gal et­mek is­te­yen dış güç­le­re kar­şı, di­ğer mil­let­le­rin gös­ter­me­di­ği bir mu­ka­ve­met­le kar­şı koy­muş­tur.

19'un­cu yüz­yıl­da, Rus­la­ra, Os­man­lı­la­ra ve İran­lı­la­ra ila­ve ola­rak, böl­ge­nin pet­rol zen­gin­lik­le­ri­nin an­la­şıl­ma­sı üze­ri­ne, baş­ta İn­gi­liz­ler, Al­man­lar, Fran­sız­lar da böl­ge­ye il­gi duy­muş­lar­dır; ama, bun­la­rın böl­ge­ye yer­leş­me yö­nün­de her­han­gi bir ba­şa­rı­sı ol­ma­mış­tır.

Son yıl­lar­da da dün­ya ener­ji kay­nak­la­rı­na ve ener­ji yol­la­rı­na hâkim ol­ma stra­te­ji­si­ni gü­den Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin böl­ge­de hâki­mi­yet kur­ma ça­lış­ma­la­rı mev­cut­tur.

16'ncı yüz­yıl­da, Çar De­li Pet­ro'nun sı­cak de­niz­le­re in­me ve ipek yo­lu­na ulaş­ma is­te­ğiy­le Ku­zey Kaf­kas­ya'ya sal­dır­ma­sıy­la baş­la­yan Kaf­kas-Rus mü­ca­de­le­si tak­ri­ben üç yüz yıl sür­müş­tür. Bu üç yüz yıl için­de, 7-8 mil­yon­luk bir nü­fu­sa sa­hip olan bu ül­ke­de ölen Rus as­ke­ri­nin sa­yı­sı resmî ka­yıt­la­ra gö­re 10 mil­yo­nun üze­rin­de­dir.

Rus iş­ga­li­ne kar­şı mü­ca­de­le eden Kaf­kas hal­kı­nın son yir­mi beş yı­lı­na im­za­sı­nı atan İmam Şa­mil dö­ne­mi­dir. İmam Şa­mil 1826'da İmam Ham­zat'ın şe­ha­de­tiy­le imam­lık ma­ka­mı­na ge­ti­ril­miş ve Çe­çe­nis­tan ile Da­ğıs­tan'da müs­ta­kil bir dev­let kur­muş­tur. Da­ha son­ra di­ğer Kaf­kas ka­vim­le­ri­nin bir­ço­ğu da bu dev­le­te ka­tıl­mış­lar­dır.

İmam Şa­mil, dev­le­ti kur­duk­tan son­ra, mo­dern ge­ril­la teş­ki­la­tı­nı baz alan as­kerî or­ga­ni­zas­yo­nu yap­mış, yar­gı sis­te­mi­ni or­ga­ni­ze et­miş, ba­rut ve si­lah fab­ri­ka­la­rı kur­muş­tur. Yir­mi beş yıl sü­rey­le, tak­ri­ben, üze­ri­ne sal­dı­ran 200 bin ci­va­rın­da­ki Rus as­ke­riy­le mü­ca­de­le et­miş "in­san­la­rın, va­tan ve mil­let inanç­la­rı için ne­ler ya­pa­bi­le­ce­ği­ni, öz­gür­lük is­te­yen in­san­la­rın ne­le­re muk­te­dir ola­bi­le­ce­ği­ni Kaf­kas Dağ­lı­la­rın­dan öğ­ren­me­li­dir" sö­zü­nün söy­len­me­si­ne ve­si­le ol­muş­tur. 1859 yı­lın­da esir düş­müş, bir müd­det son­ra, Çar'dan mü­sa­ade is­te­ye­rek ön­ce İs­tan­bul'a, ora­dan da Me­di­ne'ye gi­dip, Me­di­ne'ye yer­leş­miş­tir. 4 Şu­bat 1871 ta­ri­hin­de Me­di­ne'de ve­fat et­miş ve Cen­net-ül Ba­ki me­zar­lı­ğı­na def­ne­dil­miş­tir.

Şa­mil'in ve­fa­tın­dan son­ra da Rus­la­ra kar­şı Kaf­kas­ya'da­ki mü­ca­de­le beş yıl sür­müş­tür. Son Kaf­kas bir­li­ği­nin -3 bin ki­şi­lik- Tu­ap­se ya­kın­la­rın­da "tes­lim ol­ma­mak üze­re ye­min­le­ri" ve son erin şe­ha­de­ti­ne ka­dar da bu mü­ca­de­le sür­müş­tür. Bu mü­ca­de­le­nin bi­ti­min­den son­ra, tak­ri­ben 1,5 mil­yon ci­va­rın­da­ki Kaf­kas kö­ken­li Os­man­lı top­rak­la­rı­na göç et­miş­tir. Bun­la­rın tak­ri­ben 600 bi­ni de aç­lık ve se­fa­let­ten, has­ta­lık­tan yol­lar­da te­lef ol­muş­tur.

Os­man­lı top­rak­la­rı­na ge­len bu Kaf­kas kö­ken­li­le­rin bir bö­lü­mü Bal­kan­lar­da Ro­man­ya ve Yu­gos­lav­ya top­rak­la­rı­na, bü­yük bö­lü­mü Ana­do­lu'da Mar­ma­ra ve Ege kı­yı­la­rı­na…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Bi­rinç.

ŞE­RİF Bİ­RİNÇ (De­vam­la) - …bir bö­lü­mü de Ür­dün, Fi­lis­tin, Mı­sır gi­bi ül­ke­le­re, bir bö­lü­mü de Sam­sun-Ma­raş hat­tı­na yer­leş­ti­ril­miş­ler­dir.

At­le­tik ya­pı­sı, me­ta­ne­ti, ilmî kud­re­ti, hi­ta­be­ti, as­kerî ve si­vil ida­re­de­ki di­ra­ye­ti ve sar­sıl­maz ima­nı ile et­ra­fı­na gü­ven ve­ren bu ör­nek in­sa­nı ve­fa­tı­nın 136'ncı yı­lın­da rah­met­le anar, he­pi­ni­ze say­gı ve sev­gi­le­ri­mi su­na­rım. (Al­kış­lar)

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (Te­kir­dağ) - İmam Şa­mil mi, Şeyh Şa­mil mi?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Şeyh Şa­mil'le ay­nı mı?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Bi­rinç.

Gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Baş­ba­kan­lı­ğın bir tez­ke­re­si var­dır, oku­tu­yo­rum:

B) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Ko­ca­eli Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Vec­di Gö­nül, Os­man Pe­pe, Nev­zat Do­ğan ve Mu­zaf­fer Baş­top­çu hak­la­rın­da­ki so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ia­de­si­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1204)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

İl­gi: a) 14/05/2003 ta­rih­li ve B.02.0.PPG.0.12.-310/7560 sa­yı­lı ya­zı­mız,

b) Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın 25/01/2007 ta­rih­li ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-1-128-48-2003-3918 sa­yı­lı ya­zı­sı.

298 sa­yı­lı Se­çim­le­rin Te­mel Hü­küm­le­ri ve Seç­men Kü­tük­le­ri Hak­kın­da Ka­nu­na mu­ha­le­fet et­ti­ği id­dia olu­nan Ko­ca­eli Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Vec­di Gö­nül, Os­man Pe­pe, Nev­zat Do­ğan ve Mu­zaf­fer Baş­top­çu hak­la­rın­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı'nın 83'ün­cü mad­de­si uya­rın­ca ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın kal­dı­rı­lıp kal­dı­rıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da il­gi (a) ya­zı­mız ile Baş­kan­lı­ğı­nı­za gön­de­ri­len so­ruş­tur­ma dos­ya­sı­nın ia­de­si ile il­gi­li Ada­let Ba­kan­lı­ğın­dan alı­nan il­gi (b) ya­zı su­re­ti ve ek­le­ri ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                                         Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                                   Baş­ba­kan

BAŞ­KAN - Gün­de­min 141'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan dos­ya Hükûme­te ge­ri ve­ril­miş­tir.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun, İç Tü­zük'ün 19'un­cu mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş bir öne­ri­si var­dır, oku­tu­yo­rum:

IV. - ÖNE­Rİ­LER

A) Sİ­YA­Sİ PAR­Tİ GRU­BU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- 1273 sı­ra sa­yı­lı Di­lo­va­sı beldesinde sanayi atıklarının yarattığı çevre sorunlarını araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me gü­nü­ne iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun, 14.02.2007 Çar­şam­ba gü­nü (Bu­gün) yap­tı­ğı top­lan­tı­sın­da, si­ya­si par­ti grup­la­rı ara­sın­da oy bir­li­ği sağ­la­na­ma­dı­ğın­dan, Gru­bu­mu­zun aşa­ğı­da­ki öne­ri­si­ni İç­tü­zü­ğün 19 un­cu mad­de­si ge­re­ğin­ce Ge­nel Ku­rul'un ona­yı­na su­nul­ma­sı­nı say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

                                                                                                                  Ha­luk Koç

                                                                                                                    Sam­sun

                                                                                                            Grup Baş­kan­ve­ki­li

Öne­ri:

1273 Sı­ra Sa­yı­lı Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­nun; TBMM Ge­nel Ku­ru­lu'nun 20.02.2007 Sa­lı gün­lü bir­le­şim­de gö­rü­şül­me­si öne­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Grup öne­ri­si le­hin­de söz is­te­yen Sa­lih Gün, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Gün. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Gün, sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Di­lo­va­sı'yla il­gi­li Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Grup öne­ri­si üze­ri­ne leh­te söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, bi­zi bu­ra­dan iz­le­yen 75 mil­yo­nun, tüm in­san­lı­ğın Sev­gi­li­ler Gü­nü kut­lu ol­sun di­yo­rum. Fe­ner­bah­çe­ye bu ak­şam ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­li­yor­su­nuz -herhâlde Baş­kan bir iki da­ki­ka ba­na to­le­rans ta­nır- bu­ra­da gün­dem­de olan Di­lo­va­sı araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­nun ça­lış­ma­sın­dan son­ra, bu­ra­da 380 say­fa­lık bir ra­por ha­zır­lan­dı, ama ara­dan ge­çen dört beş ay­dır da­ha hiç­bir şey ya­pıl­ma­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, bu­ra­dan ol­sun ve­ya il­ler­de ol­sun, fab­ri­ka­lar­la il­gi­li, çev­rey­le il­gi­li bir ko­nu­da ko­nuş­ma yap­tı­ğı­mız­da san­ki sa­na­yi­ci­ye kar­şıy­mı­şız gi­bi al­gı­la­nı­yor. Biz -sa­na­yi­ci­nin de, va­tan­da­şın da- çev­re­ye du­yar­lı ol­ma­yan­la­ra, ya­sa­yı çiğ­ne­ye­rek sa­na­yi­ci­lik ya­pan­la­ra kar­şı­yız. On­la­rın ya­sa­ya uy­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz, baş­ka hiç­bir şey de­ğil.

Di­lo­va­sı, bir ke­re, to­poğ­ra­fik ya­pı ola­rak, me­te­oro­lo­jik şart­la­rın ya­nı sı­ra yo­ğun tra­fik yü­kü­nün ol­du­ğu, ge­mi tra­fi­ği­nin ol­du­ğu bir böl­ge­de ku­rul­muş, sa­na­yi ile ko­nu­tun içi içe ol­du­ğu bir böl­ge. Bu­nu mü­te­ad­dit de­fa­lar açık­la­dık. Bu ra­por da ora­da­ki so­run­lar­dan do­la­yı tu­tul­du.

Ka­ba­hat­li kim? Ka­ba­hat­li, bu­gü­ne ka­dar­ki, ora­da bi­na ruh­sa­tı ve­ren ye­rel yö­ne­tim­ler­de, ora­da fab­ri­ka ruh­sa­tı ve­ren, araş­tır­ma ya­pıl­ma­dan, bir mas­ter pla­nı ya­pıl­ma­dan plan ve­ren ba­kan­lık­lar­da. Öy­le bir kar­ma­şık du­rum var ki, Sa­na­yi Ba­kan­lı­ğı ora­da ruh­sat ver­miş, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ruh­sat ver­miş, Bü­yük­şe­hir ruh­sat ver­miş, Di­lo­va­sı Be­le­di­ye­si ruh­sat ver­miş.

Bu bü­yü­me 1987 yı­lın­dan iti­ba­ren baş­lı­yor. 1987 yı­lın­da Di­lo­va­sı'nın nü­fu­su 2.500-3.000 ci­va­rın­da, 14 ta­ne sa­na­yi ku­ru­luş var, 2006 yı­lı­na ka­dar 168 ta­ne sa­na­yi ku­ru­lu­şu ol­muş, nü­fus da 3 bin­den 55 bi­ne çık­mış.

Böy­le, hor­mon­lu gi­bi bü­yü­müş, adı "kan­ser ova­sı" ol­muş bir ye­rin üze­rin­de ça­lış­ma­lar araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ola­rak ya­pıl­dı. Dün ar­ka­da­şı­mın da bah­set­ti­ği gi­bi, her araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­nun ra­po­ru toz­lu raf­la­ra kal­dı­rı­lı­yor herhâlde. Bu­gü­ne ka­dar, Sa­yın Çev­re Ba­ka­nı­mız­dan, bu­ra­da -üç dört se­fer, büt­çe ko­nuş­ma­sın­da, dün­kü ko­nuş­ma­sın­da- bek­ler­dim ki, Di­lo­va­sı'ndan bir ke­li­me et­sin.

Di­lo­va­sı'nda hiç­bir şey ol­ma­dı. Di­lo­va­sı'nda, bir ta­ne de­mir had­de­ha­ne­si, ba­ca fil­tre­si­ni ta­kıp, ye­ni fab­ri­ka­sı­na ta­şın­mak üze­re fab­ri­ka­yı dur­dur­du. Ye­rel yö­ne­ti­ci­ler -Di­lo­va­sı Be­le­di­ye Baş­ka­nı de­ğil- ka­mu yö­ne­ti­ci­le­ri ve Çev­re Ba­kan­lı­ğı­nın be­ya­na­tı: "Fab­ri­ka­yı mü­hür­le­dik." Fab­ri­ka­yı mü­hür­le­me­di­niz, fab­ri­ka­yı, fab­ri­ka, ta­şın­dı­ğın­dan do­la­yı dur­dur­du. Ka­mu­oyu­na, gö­rev yap­mış gi­bi bir ha­ber yan­sıt­ma­nın bir ma­na­sı da yok.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ha­ki­ka­ten, Di­lo­va­sı'nda, şu ra­po­ra gö­re, 29 ta­ne öne­ri var. Bü­yük bo­yut­ta da, İz­mit Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı­nın so­rum­lu­lu­ğu al­tı­na gir­miş du­rum­da.

Çöp de­po­ne ala­nı, cad­de­nin sol ta­ra­fın­dan sağ ta­ra­fı­na ta­şı­nı­lı­yor, vah­şi de­po­la­ma­dan ye­ni bir de­po­ne ala­nı­na ge­çi­li­yor. Yal­nız ve yal­nız çö­pü dök­tü­ğün yer­de­ki ze­mi­nin be­ton dök­me­siy­le so­ru­nu hal­lo­lur mu? Bu­nun şeh­rin içe­ri­sin­den ta­şın­ma­sı ay­nı, çev­re­ye yay­dı­ğı ko­ku ay­nı, ora­da­ki akış de­re­le­re.

Bir ke­re, Di­lo­va­sı'nda­ki or­ga­ni­ze sa­na­yi şart­la­rı oluş­ma­mış­tır. Bu­ra­da, Ba­kan­lık da, bu­na im­za­yı atan­la­rın da hep­si yan­lış yap­mış­tır. Dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de, Di­lo­va­sı gi­bi or­ga­ni­ze sa­na­yi oluş­tuk­tan son­ra im­za­lan­ma­mış­tır. Or­ga­ni­ze ola­yı ne­dir: Fab­ri­ka­sı, arıt­ma­sı, fil­tre­si, çev­re­si bel­li olan plan­lı şe­kil­de ya­pı­laş­ma­dır. Bu­ra­da böy­le bir şey yok. İki ta­ne de­re ge­çi­yor. Or­ga­ni­ze sa­na­yi şart­la­rı­nın oluş­ma­ma­sı­nın bi­rin­ci ne­de­ni. Ko­nut­la fab­ri­ka­lar iç içe. Müm­kün de­ğil. İçe­ri­sin­den hem oto­ban ge­çi­yor hem E-5 ge­çi­yor. Bu­na han­gi ba­kan­lık, im­za­yı na­sıl at­mış? Bu­ra­dan ilan edi­yo­rum. Bu­ra­da­ki ka­mu gö­re­vi­ni kö­tü­ye kul­lan­mış­lar­dır. Is­rar edi­yor­lar­sa da, kö­tü­ye kul­lan­ma­ya de­vam edi­yor­lar.

Söz­de bu­ra­da ted­bir alı­na­cak­tı, bu ra­por­lar­dan son­ra. Şu an­da, fab­ri­ka­la­rın ÇED ra­po­ru alın­mış dol­gu alan­la­rı var. Te­laf­fuz et­me­yi uy­gun bul­mu­yo­rum. Ko­ca­eli mil­let­ve­kil­le­ri de, da­ha ön­ce ora­da gö­rev­li bu­lu­nan mil­let­ve­kil­le­ri de bi­lir­ler. Ora­da 100 dö­nüm, 100 bin met­re­ka­re dol­gu ala­nı­nın, ÇED ra­po­ru alı­nı­yor, 300 dö­nüm bir yer dol­du­ru­lu­yor ve bu­nu… Çev­re Ba­kan­lı­ğı da, çev­re il mü­dür­lü­ğü de uyu­yor ve de­vam edi­yor: "Çev­re kir­li­li­ği ön­le­ne­cek…" Na­sıl ön­le­ne­cek? Ge­mi­den ge­len de­mir hur­da­la­rı, dol­du­rul­muş ala­nın üze­ri­ne de­po­la­nı­yor. Bi­zim­le be­ra­ber Çev­re Ko­mis­yo­nu ola­rak ge­len ar­ka­daş­lar gör­dü. Ara­dan dört ay geç­me­si­ne rağ­men, da­ha, bir dü­zel­me yok. Ora­da­ki fab­ri­ka, ar­sa is­tim­lak ede­rek ve­ya ala­rak bir yer ka­zan­ma sev­da­sın­da de­ğil. Ni­ye pa­ra har­ca­sın? De­ni­zi dol­du­ru­yor, çı­kan hur­da­yı da ora­ya koy­ma­ya de­vam edi­yor. Böy­le bir şey ol­maz.

Hiç­bir fab­ri­ka­nın arıt­ma te­sis­le­ri o gün­den bu­gü­ne kon­trol edil­me­di, ay­nı şe­kil­de de­vam edi­yor. Yal­nız, ora­da, iki ta­ne fab­ri­ka ba­ca fil­tre­si tak­tı, de­mir had­de­ha­ne­si, bü­yük sa­na­yi ku­ru­lu­şu­muz. On­la­ra bu­ra­dan te­şek­kür edi­yo­rum. Ama, di­ğer arıt­ma te­sis­le­ri ne ola­cak?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Yok.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Yok.

Kim­ya­sal de­po­la­ma alan­la­rın­da­ki ko­ku de­vam edi­yor. Yok. De­re ıs­lah ça­lış­ma­sı? Yok. Bu­ra­da­ki, ay­nı tas ay­nı ha­mam. İki ta­ne ba­ca fil­tre­si­nin gör­sel kir­li­li­ği yok et­me­siy­le, ora­da­ki olay ta­mam di­ye, şov yap­ma­ya kim­se­nin hak­kı da yok.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ha­ki­ka­ten, Di­lo­va­sı'nda yüz­de 40 in­san kan­ser­den ölü­yor.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Nor­mal has­ta yok ora­da, hep kan­ser.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Yüz­de 40.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Git­tik, gör­dük.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Dün­ya­da yüz­de 13, Ko­ca­eli mer­kez­de yüz­de 22.

Bu­ra­da, acil ola­rak, Çev­re Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­ri­ne, ora­da bir ekip de­vam­lı ça­lış­ma­lı, bir ta­ra­ma ya­pıl­ma­lı. Ora­ya, ay­rı­ca, çev­re de­ne­tim ma­hallî bü­ro ku­rul­ma­lı, Di­lo­va­sı'na İz­mit'ten ge­le­ne ka­dar; ora­da­ki ört­bas edi­len her şey var.

Şim­di si­ze bir şey da­ha gös­te­re­ce­ğim: Di­lo­va­sı kon­trol al­tın­da zan­ne­di­yor­lar. İs­tan­bul'dan çı­kan top­rak­lar, haf­ri­yat­lar Di­lo­va­sı sı­nır­la­rı­nın he­men ya­nın­da­ki Tav­şan­lı kö­yü­nün or­man ara­zi­si­nin, ha­zi­ne ara­zi­si­nin içe­ri­si­ne dö­kü­lü­yor. Evet, muh­tar kı­ya­me­ti ko­pa­rı­yor.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Be­ni her gün arı­yor.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Jan­dar­ma ge­li­yor, dört ta­ne ara­ba­yı bağ­la­yıp jan­dar­ma­ya gö­tü­rü­yor. Jan­dar­ma­ya gö­tür­dük­ten son­ra İz­mit Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı muh­ta­ra ne di­yor bi­li­yor mu­su­nuz? "Ar­tık bi­zim bo­ru­muz ötü­yor sür eşe­ği­ni Niğ­de'ye" di­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - To­par­la­ya­ca­ğım.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, çok önem­li ko­nu­lar. So­nu­na ka­dar ko­nuş­sun, çok önem­li.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ora­ya dö­ken kam­yo­nun ba­şın­da İZAY­TAŞ'ın de­po­la­ma so­rum­lu­su var. Ne­den? Bir ara­ba­nın dö­küm fi­ya­tı 50 mil­yon li­ra. Bu­nu açık­ça söy­lü­yo­rum: Di­lo­va­sı'nda­ki, Geb­ze'de­ki AKP yö­ne­ti­ci­le­ri pay et­miş du­rum­da­lar.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Ha­yır ha­yır, yok.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - El­le­rin­de kü­çü­cük bir fiş, üç ta­ne­si­ne fiş ke­sil­mi­yor bir ta­ne­si­ne fiş ke­si­li­yor. İş­te bu­ra­da.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Te­es­süf­le­ri­mi­zi bil­di­ri­yo­ruz.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Şu an­da Mec­lis­ten umu­du­nu kes­miş halk, Er­me­ni soy­kı­rı­mı­nı ka­bul et­miş Fran­sız ga­ze­te­le­rin­de umut arı­yor.

Sa­yın Ba­ka­nım, Di­lo­va­sı Fran­sa'ya mek­tup yaz­mış. Tür­ki­ye'de­ki Par­la­men­to­dan hiç­bir za­man umut ke­sil­mez. Bi­ri­le­ri bu­gün yap­mı­yor­sa, bu­nu, al­tı ye­di ay son­ra ya­pa­cak in­san­lar mu­hak­kak ge­le­cek­tir. Bu Di­lo­va­sı baş­lı ba­şı­na bir so­run.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­ra­da­ki Di­lo­va­sı kir­li­li­ği had saf­ha­da, İs­tan­bul'un çöp­lü­ğü ol­mak­tan alı­ko­yun. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, -çi­men­to fab­ri­ka­la­rı­nı ka­pat­mış, de­mir fab­ri­ka­la­rı­nı ka­pat­mış- mo­dern çöp­lü­ğü ol­mak­tan da uzak tu­tun. Di­lo­va­sı or­ga­ni­ze sa­na­yi­si­ni der­hal ip­tal edin. Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Mü­dür­lü­ğü 4 ki­şi­den olu­şu­yor. Dün, be­le­di­ye­le­rin ruh­sat ver­me­di­ği yer­le­re -şu an­da Di­lo­va­sı De­re­si'nin içe­ri­si­ne ba­kar­sa­nız- ye­ni bir de­mir had­de­ha­ne­si ku­ru­lu­yor. Kim onay­la­dı bu­nu? Or­ga­ni­ze sa­na­yi yet­ki­li ol­du­ğu için, be­le­di­ye­ler­den…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Gün.

ALİ KE­MAL DE­VE­Cİ­LER (Ba­lı­ke­sir) - Ba­kan git­ti.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Be­le­di­ye­ler…

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, sa­de­ce te­şek­kür için aça­ca­ğım. Lüt­fen…

Bu­yu­run, te­şek­kür eder mi­si­niz.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ta­mam efen­dim.

Ko­nu­yu be­le­di­ye­ler­den uzak­laş­tı­ra­rak 4 ta­ne sa­na­yi­ci­nin ver­di­ği ka­rar­lar­la, Di­lo­va­sı ve Tür­ki­ye, çev­re kir­li­li­ğin­de, dün­ya­da bir nu­ma­ra ol­ma­ya nam­zet­tir. İn­şal­lah, bun­la­rı du­yup, ora­da ön­lem alı­nır.

Bu­ra­dan, Di­lo­va­sı hal­kı­na da, tüm Tür­ki­ye'ye de say­gı­la­rı­mı, sev­gi­le­ri­mi su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gün.

Öne­ri­nin le­hin­de söz is­te­yen, İz­zet Çe­tin, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Çe­tin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun, Di­lo­va­sı ra­po­ru­nun gö­rü­şül­me­si­ne iliş­kin, gö­rü­şül­me­yen ra­po­ru­nun gün­de­me alın­ma­sı­na iliş­kin, ra­po­run le­hin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bil­di­ği­niz gi­bi, geç­ti­ği­miz yıl, ge­rek şah­sı­mın, ge­rek­se bir ay son­ra, AKP Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Eyüp Ayar ar­ka­da­şı­mı­zın ver­miş ol­du­ğu araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sı­na iliş­kin öne­ri üze­ri­ne bir Di­lo­va­sı ko­mis­yo­nu ku­rul­muş ve Di­lo­va­sı ko­mis­yo­nu geç­ti­ği­miz yıl, ni­san, ma­yıs ay­la­rın­da, yaz ay­la­rın­da, Ko­ca­eli'ye de­fa­lar­ca gi­dip, bir­ta­kım in­ce­le­me­ler­de bu­lun­muş ve ra­po­ru­nu ka­sım ayı içe­ri­sin­de Mec­lis Baş­kan­lı­ğı­na sun­muş ol­ma­sı­na rağ­men, bir ba­kı­ma AKP Hükûme­ti­nin, Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı­mı­zın, il­gi­li­le­rin, yet­ki­li­le­rin, çev­re­ye ne ka­dar du­yar­lı ol­du­ğu­nu gös­ter­me­si açı­sın­dan da il­ginç. Di­lo­va­sı'nda ya­şa­yan­la­rın sağ­lık so­run­la­rı­nın, çev­re so­run­la­rı­nın, çev­re so­run­la­rı­nın, do­ğa so­run­la­rı­nın, su ve de­niz gi­bi or­tak kul­la­nım alan­la­rı­na AKP'nin ba­kan ve Hükûmet üye­le­ri­nin ne ka­dar du­yar­sız kal­dı­ğı­nı or­ta­ya koy­ma­sı açı­sın­dan il­ginç bir du­rum­la kar­şı kar­şı­ya­yız.

Ger­çek­ten, araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sı­na iliş­kin ver­miş ol­du­ğu­muz öne­ri­de be­lirt­ti­ği­miz gi­bi, o böl­ge­de ya­şa­yan­la­rın yüz­de 34'ünün, nor­mal­den 3 kat da­ha faz­la ölüm­le­rin kan­se­re da­ya­lı ol­du­ğu, kü­çü­cük ça­nak gi­bi bir hav­za­da 171 sa­na­yi ku­ru­lu­şu­nun bu­lun­du­ğu­nu, yi­ne, sa­de­ce bi­zim bir mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­ki­li ola­rak de­ğil, Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı­mı­zın da ko­nuş­ma­sın­da işa­ret et­ti­ği gi­bi, 34 fab­ri­ka­nın bir ba­kı­ma "kir­le­ti­ci­lik po­tan­si­ye­li yük­sek ku­ru­luş" ola­rak isim­len­di­ril­di­ği ve bun­la­rın ra­po­ra geç­ti­ği, yi­ne, ko­mis­yon üye­le­ri­nin de­fa­lar­ca git­me­sin­den son­ra yap­mış ol­du­ğu ni­hai de­ğer­len­dir­me ve tes­pit et­tik­le­ri so­run­lar ve kar­şı­lı­ğın­da öne­ri­ler ki "29 so­run, 29 çö­züm" adı al­tın­da ra­por Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne su­nul­du­ğun­da ra­po­run son­la­rın­da yer al­mış ol­ma­sı­na rağ­men, ko­nu­nun hâlâ bu­ra­da ge­niş ve et­raf­lı­ca ko­nu­şul­ma­sın­dan ka­çı­nıl­ma­sı ve ya­pı­lan öne­ri­le­re du­yar­sız ka­lın­ma­sı ger­çek­ten dik­kat çe­ki­ci.

Şim­di, ta­bii, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, bir an ev­vel bu ko­nu­da ha­zır­la­nan ra­po­run Mec­li­sin gün­de­mi­ne in­di­ril­me­si­ni ve alın­ma­sı ge­re­ken öne­ri­le­rin bir an ön­ce alın­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz.

Ta­bii, böy­le bir ko­nu­da, az ev­vel Çev­re Ba­ka­nı­mız bu­ra­da idi; zan­ne­di­yo­rum, bu­nu -bir baş­ka bel­gey­le kar­şı­laş­tı, ko­nuş­ma ta­le­bin­de bu­lun­du, usu­le uy­gun ol­ma­dı­ğı için- din­le­me zah­me­tin­de bi­le bu­lun­ma­yıp, zan­ne­di­yo­rum bu­ra­yı terk et­ti. Bir Çev­re Ba­ka­nı­nın, özel­lik­le dün­ya­nın dik­ka­ti­ni çe­ken, ora­da ya­şa­yan­la­rın her gün "bu­gün ne ola­ca­ğız" di­ye dü­şün­dü­ğü bir böl­ge­ye kar­şı, he­le he­le o böl­ge­nin ba­ka­nıy­sa du­yar­lı ol­ma­sı, bi­zi bu­ra­da sa­bır­la din­le­me­si ge­re­kir­di. Bu­nu da dik­kat­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, o böl­ge de­ğil sa­de­ce Ko­ca­eli il ola­rak bir sa­na­yi ken­ti. Yi­ne ben söy­le­me­ye­ce­ğim, bu­nu Sa­yın Ba­kan da bu ko­mis­yo­nun ku­rul­ma­sı­na iliş­kin öne­ri­sin­de gün­de­me ge­tir­miş­ti. Bu­ra­da, Ko­ca­eli, tek ba­şı­na ima­lat sa­na­yi­si­nin yüz­de 13'ünü kar­şı­la­yan, Tür­ki­ye'de 500 bü­yük sa­na­yi ku­ru­lu­şun­dan 75'ini bağ­rın­da ta­şı­yan ve her za­man sa­na­yi kir­li­li­ğiy­le, çev­re kir­li­li­ğiy­le, ha­va ve su kir­li­li­ğiy­le kar­şı kar­şı­ya olan bir ken­ti­miz. Ama, Di­lo­va­sı özel bir böl­ge. O böl­ge­de, ger­çek­ten, bi­raz ev­vel Sa­lih Gün ar­ka­da­şım da işa­ret et­ti, ra­por­da da çok açık­ça ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rım da ka­tı­la­rak işa­ret et­ti­ler, Di­lo­va­sı'nda or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si ku­rul­ma­dan ön­ce sa­na­yi ya­pı­laş­ma­sı baş­la­mış, bi­la­ha­re or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si ol­ma­sı için yo­ğun ça­ba sarf edil­miş ve za­ru­ri ola­rak Di­lo­va­sı Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Böl­ge­si ku­rul­muş­tur. Ya­ni, ora­ya or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si di­ye­bil­me­nin ola­na­ğı yok­tur. Ora­da­ki sa­na­yi­ci­ler, or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si­nin ni­met­le­rin­den ya­rar­lan­mak için sa­na­yi böl­ge­si iz­ni­ni, si­ya­sal güç, pa­ra­sal güç, nü­fuz kul­la­na­rak al­mış­lar­dır ve öy­le­ce de de­vam et­mek­te­dir­ler.

Geç­ti­ği­miz gün­ler­de, ger­çek­ten, o böl­ge­de, o 34 sa­na­yi ku­ru­lu­şu içe­ri­sin­de is­mi olan bir ku­ru­lu­şun, ga­ze­te­ler­de, ulu­sal ve ye­rel ga­ze­te­ler­de üre­ti­mi­nin dur­du­rul­du­ğu­na iliş­kin bir ha­ber oku­dum. O ha­ber­le il­gi­li ola­rak ben de İn­ter­ne­te gir­dim, yet­ki­li­le­ri, il­gi­li­le­ri kut­la­dım. Ger­çek­ten, bun­dan ev­vel, bu tarz gi­ri­şim­de bu­lu­nan­lar gö­rev yer­le­rin­den ol­du­lar. O böl­ge­de, va­li de­ğiş­tir­mek­le, em­ni­yet mü­dü­rü de­ğiş­tir­mek­le övü­nen sa­na­yi ku­ru­luş­la­rı var. Aca­ba bu da öy­le ol­maz mı di­ye dü­şün­düm. Ta­bii, ola­yın as­lı yi­ne de se­vin­di­ri­ci. Es­ki fab­ri­ka­sı­nın re­ha­bi­li­te edil­me­si, ye­ni­len­me­si müm­kün ol­ma­dı­ğı için ye­ni bir fab­ri­ka ku­ru­yor, es­ki fab­ri­ka­da üre­tim sü­rü­yor, ağus­to­sa ka­dar ken­di­si­ne sü­re ve­ri­li­yor Ço­la­koğ­lu'nun, ağus­tos­ta ek sü­re is­ti­yor, yıl­ba­şı­na ka­dar sü­re uza­tı­lı­yor, yıl­ba­şın­da da "bit­me­di" de­me­si­ne rağ­men, va­li­lik ve ba­kan­lık yet­ki­li­le­ri "ar­tık se­nin uzat­ma sü­ren de bit­ti, biz de bu­nu ka­pa­tı­yo­ruz" de­miş­ler. Ka­pat­tık­tan son­ra, yi­ne de -halk ta­bi­riy­le söy­le­ye­yim- dik dur­ma­ya ça­lı­şı­yor, efe­le­ni­yor, di­yor ki: "Ben za­ten ka­pat­tım, ka­pa­ta­cak­tım, ye­ni fab­ri­ka­mı za­ten aç­mış­tım." Biz, şim­di, bu fab­ri­ka­da de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sa­de­ce bu fab­ri­ka de­ğil, o böl­ge­de­ki fab­ri­ka­la­rın, ger­çek­ten, çok cid­di bir şe­kil­de, Mec­lis ve Hükûmet el ele ve­re­rek, re­ha­bi­li­te edil­me­si­ne ih­ti­yaç var.

Her şey­den ön­ce, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, o böl­ge­de, sa­na­yi de ola­cak, in­san da ya­şa­ya­cak il­ke­sin­den ha­re­ket edi­yo­ruz. Sa­na­yi­leş­me­ye kar­şı de­ği­liz. İn­sa­nın ça­lış­ma­sı­na, ya­şa­ma­sı­na hiç kim­se kar­şı ola­maz. O böl­ge­de, 20 bin­den faz­la iş­çi ça­lı­şı­yor, 40 bin­den faz­la in­san ya­şı­yor, 171 bü­yük sa­na­yi ku­ru­lu­şu var. O böl­ge­ye "or­ga­ni­ze çev­re kat­li­am böl­ge­si" di­ye ya­zı ya­zı­lı­yor, o böl­ge­ye, ga­ze­te­ler "Di­lo­va­sı'nda kan­ser kor­ku­su" di­ye man­şet atı­yor, o böl­ge­ye "göz gö­re gö­re ka­za" di­yor; çün­kü, TEM ve E-5 ora­dan ge­çi­yor, 20'ye ya­kın de­ter­jan fab­ri­ka­sı­nın ha­va­ya uçu­şan par­ti­kül­le­ri­nin o as­fal­tın üze­ri­ne düş­me­siy­le, kü­çü­cük bir çi­sil çi­sil yağ­mur­da, araç­lar kı­zak gi­bi ka­yı­yor ve ka­za­la­ra ne­den olu­yor. De­mir-çe­lik fab­ri­ka­la­rı o böl­ge­de, bo­ya-kim­ya fab­ri­ka­la­rı o böl­ge­de, ka­yıt dı­şı eko­no­mi­nin bü­yük bir bö­lü­mü o böl­ge­de.

Şim­di, ben, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da, o böl­ge­ye git­ti­ği­niz za­man, he­men he­men ba­kan­la­rın ta­ma­mı, bir bi­çim­de ka­ra yo­lu kul­lan­dı­ğın­da ora­dan ge­çi­yor, Di­lo­va­sı ta­be­la­sı­nı gör­dü­ğün­de, de­ni­zin kı­yı­sın­da yük­se­len du­man­la­rı, bu­har­la­rı kar­şı ta­raf­ta tü­ten sim­si­yah ba­ca­la­rı gö­re­bi­li­yor. Biz, ko­mis­yon ola­rak git­tik -ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rım­dan ba­zı­la­rı bu­ra­da, bir­kaç ta­ne­si­ni gö­rü­yo­rum- o gün, Di­lo­va­sı hal­kı bir pan­kart aç­tı: "Di­lo­va­sı bu­gün ter­te­miz." di­ye pan­kart aç­tı­lar. Ger­çek­ten, ön­ce­den, biz, ko­mu­tan­la­rın kış­la tef­ti­şi gi­bi "ge­li­yo­ruz" de­dik, fab­ri­ka­lar üre­ti­mi­ni dur­dur­muş, her ta­raf te­miz, halk mut­lu "Di­lo­va­sı bu­gün ter­te­miz." di­yor. Ger­çek­ten o gün te­miz­di, ama, er­te­si gün te­le­fon ya­ğı­yor "ge­lin, hâli­mi­zi gö­rün." Ha­va kir­li­li­ği ora­da, su kir­li­li­ği ora­da, çev­re kir­li­li­ği ora­da, do­ğa kat­li­amı ora­da.

Ba­kın, za­ma­nı­mız el­ver­me­di­ği için oku­ma ola­na­ğım yok. Bu ra­por, Ko­ca­eli-Geb­ze ve Çer­keş­li çöp­lük­le­ri ön ra­po­ru, 20 Ekim 1994'te ha­zır­lan­mış. Bu­ra­da, o za­man or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si yok, sa­na­yi­ci­ler vak­fı var. Va­kıf yet­ki­li­le­ri Di­lo­va­sı'nı öve­rek an­la­tı­yor­lar ve ki­ra­la­nan alan­lar­dan da­ha faz­la ki­ra­ya, sa­na­yi­leş­me­ye izin ve­ril­me­me­si­ni is­ti­yor­lar. Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, o böl­ge­de, in­san­lar hâlâ kuş­ku­lu, hâlâ ne ola­ca­ğı kay­gı­sı­nı ta­şı­yor.

Ko­mis­yon ra­po­ru­na ka­tıl­ma­dı­ğım bir bö­lü­mü, Yıl­dız ve öbür ma­hal­le­mi­zin ta­şın­ma­sı­nı ra­po­ra yaz­dı ar­ka­daş­la­rım, ben de im­za koy­dum ama, işin as­lı şu: San­ki, iki kö­yün ya da iki ma­hal­le­nin ora­dan kal­dı­rıl­ma öne­ri­si, bir ba­kı­ma, Di­lo­va­sı'nda­ki kir­li­li­ği o iki ma­hal­le hal­kı­nın üze­ri­ne yık­mak an­la­mı­na ge­li­yor. Çek­se­niz bi­le -ora­da 50 bin in­san ya­şı­yor- iki ma­hal­le­de ya­şa­yan 1.500 ki­şi bi­le yok. Ya­ni, so­run, iki ma­hal­le­nin ora­dan uzak­laş­tı­rıl­ma­sı so­ru­nu de­ğil, so­run... Biz ger­çek­ten Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­ce­ğiz di­ye, Sa­yın Ba­kan geç­ti­ği­miz gün­ler­de gü­zel bir açık­la­ma yap­tı.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin lüt­fen to­par­la­yı­nız, bu­yu­run.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Şim­di, de­di ki Sa­yın Ba­ka­nı­mız geç­ti­ği­miz gün­ler­de: Ya­ni, 1 in­san için, ge­re­kir­se fab­ri­ka­la­rın tü­mü­nü ka­pa­tı­rım.

Biz Tür­ki­ye'de­ki çev­re mev­zu­atı­nı -kıs­men de­ğil- ta­ma­men uy­gu­la­sak, ora­da­ki fab­ri­ka­la­rın yüz­de 50'si­ni ka­pa­tır­sı­nız. Av­ru­pa Bir­li­ği çev­re mev­zu­atı­nı ta­ma­men uy­gu­la­ya­ca­ğız de­sek, ora­da açık fab­ri­ka kal­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ger­çek­ten Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­ce­ğiz di­yo­ruz. Av­ru­pa Bir­li­ği, he­pi­mi­zin ül­ke ola­rak öz­le­miy­di. Di­ğer or­tak­lar­dan is­ten­me­me­si­ne rağ­men, önü­mü­ze pek çok özel ku­ral koy­du­lar. Bun­la­rı ka­bul et­me­miz müm­kün de­ğil, ama, bun­la­rın içe­ri­sin­de iki ta­ne­si bi­zi top­lum ola­rak ra­hat­sız et­ti: Bi­ri­si Kıb­rıs ko­nu­su, di­ğe­ri Er­me­ni me­se­le­si. On­la­rı Tür­ki­ye aşa­bi­lir Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­bil­mek için, her iki so­run da aşı­la­bi­lir ama aşı­la­maz so­run çev­re so­ru­nu­dur. Çev­re so­ru­nu­nu çöz­me­den, Di­lo­va­sı gi­bi sa­na­yi böl­ge­le­rin­de­ki üre­ti­mi Av­ru­pa stan­dart­la­rı­na ta­şı­ma­dan, Tür­ki­ye için Av­ru­pa Bir­li­ği ha­yal­dir. Bu ger­çe­ği gö­re­lim ar­tık.

O ne­den­le, bir an ön­ce bu Di­lo­va­sı ra­po­ru­nun Mec­li­se in­di­ril­me­si ve Mec­li­sin, yü­rüt­me­ye, bu­ra­dan, alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­ler ko­nu­sun­da güç ver­me­si, des­tek ver­me­si ve ora­da­ki in­san­la­rın ya­rın ne ola­ca­ğım kay­gı­sın­dan uzak bir şe­kil­de ya­şa­ya­bil­me­le­ri­nin sağ­lan­ma­sı ge­re­kir. Bu, ana­ya­sal bir gö­rev, çün­kü Ana­ya­sa'mı­zın 56'ncı mad­de­si çok açık, di­yor ki "Her­kes, sağ­lık­lı ve den­ge­li bir çev­re­de ya­şa­ma hak­kı­na sa­hip­tir. Çev­re­yi ge­liş­tir­mek, çev­re sağ­lı­ğı­nı ko­ru­mak ve çev­re kir­len­me­si­ni ön­le­mek Dev­le­tin ve yurt­taş­la­rın gö­re­vi­dir." En çok da gö­rev Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne dü­şü­yor.

Bu gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­me­ye da­vet edi­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Öne­ri­nin aley­hin­de söz is­te­yen, Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak, araş­tır­ma ko­mis­yon­la­rı ku­ru­yo­ruz, gen­so­ru mü­es­se­se­si­ni ça­lış­tı­rı­yo­ruz, ama, ma­ale­sef, bü­tün bu ça­lış­ma­la­rın ne­ti­ce­si­ni Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak ala­mı­yo­ruz.

Bir ko­mis­yon ku­rul­muş, ra­po­ru­nu ha­zır­la­mış, yak­la­şık beş ay­dan be­ri de bu ra­por, ka­mu­oyu­nun ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­min­de de­ğil. Çok önem­li bir ko­nu. İn­san sağ­lı­ğı­nı çok ya­kın­dan il­gi­len­di­ren bir ko­nu.

Dün, bu­ra­da, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nıy­la il­gi­li ola­rak ve­ri­len bir gen­so­ru­yu gö­rüş­tük. Ama ne ol­du gen­so­ru­da? Sa­yın Ba­kan, bu­ra­ya gel­di, bü­rok­rat­la­rı­nın ha­zır­la­dı­ğı met­ni ka­fa­sı­nı kal­dır­ma­dan bu­ra­da oku­du, ken­din­den hiç­bir cüm­le ila­ve et­me­den, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­nin par­mak­la­rıy­la, gen­so­ru me­se­le­si­nin gün­de­me alın­ma­sı müm­kün ol­ma­dı.

Şim­di, bu da çok önem­li bir ko­nu. Sa­yın Ba­ka­nım… Sa­yın Ba­ka­nım…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, lüt­fen… Kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma hak­kı­nız yok.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ama, şim­di, Sa­yın Ba­ka­nı…

BAŞ­KAN - Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz lüt­fen.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Ba­ka­nı çok ya­kın­dan il­gi­len­di­ren bir ko­nu­da ko­nuş­ma ya­pı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si grup öne­ri­si aley­hin­de söz is­te­di­niz.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Evet, aley­hin­de…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan­la kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma gi­bi bir usul yok.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Efen­dim, Sa­yın Ba­kan… Ba­kı­nız, şu, Mec­li­sin ça­lış­ma ada­bı­na uy­gun mu şu?

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Mec­li­sin ça­lış­ma ada­bı­nı sen­den mi öğ­re­ne­ce­ğiz?

BAŞ­KAN - Lüt­fen, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ge­nel Ku­ru­la hi­tap ede­ce­ğim, ama, kar­şım­da Sa­yın Ba­kan, ayak­ta, bir baş­ka mil­let­ve­ki­li­miz­le ko­nu­şu­yor.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, ona siz ka­rar ve­re­cek de­ğil­si­niz.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız…

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Sen ko­nuş­ma­nı yap. Mil­let­ve­kil­le­ri­ne ko­nu­şu­yor­sun, ba­na ko­nuş­mu­yor­sun.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Siz de mil­let­ve­ki­li­si­niz.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Özel­lik­le ba­na ko­nuş­mu­yor­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, lüt­fen ye­ri­ni­ze otu­rur mu­su­nuz. Lüt­fen Sa­yın Ba­kan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Siz de mil­let­ve­ki­li­si­niz Sa­yın Ba­kan. Çev­re­den bi­rin­ci de­re­ce­de so­rum­lu in­san­sı­nız.

ÇEV­RE VE OR­MAN BA­KA­NI OS­MAN PE­PE (Ko­ca­eli) - Çev­re­yi sen­den öğ­re­ne­cek de­ği­lim ki.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, lüt­fen.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Evet, ben öğ­re­te­ce­ğim. Çev­re­yi, bak si­ze na­sıl öğ­re­te­ce­ğim bi­raz son­ra. Bek­le­yin şu­ra­da, lüt­fen… Bak, na­sıl öğ­re­te­ce­ğim çev­re­yi.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, o şe­kil­de hi­tap ede­mez­si­niz. Dü­zel­tir mi­si­niz lüt­fen.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - La­fı­nı ge­ri al­sın, la­fı­nı.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

BAŞ­KAN - Öne­ri­nin aley­hin­de ko­nu­şa­cak­sa­nız, bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Aley­hin­de ko­nu­şu­yo­rum, evet.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Baş­kan, la­fı­nı ge­ri al­sın. Ne­yi öğ­re­ti­yor­muş? La­fı­nı ge­ri al­sın.

BAŞ­KAN - Dü­zel­tir mi­si­niz sö­zü­nü­zü Sa­yın Kan­do­ğan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - La­fı­nı ge­ri al­sın.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …bir Çev­re Ka­nu­nu'nu ka­bul et­tik ve Türk Ce­za Ka­nu­nu'nda da de­ği­şik­lik yap­tık. Ney­di o de­ği­şik­lik? Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun 181 ve 182'nci mad­de­le­ri­nin 1'in­ci ve 2'nci fık­ra­la­rı­nın yü­rür­lü­ğe gi­riş ta­ri­hi­ni, Ka­nun'un ka­bul edil­me­sin­den iki yıl son­ra ola­rak ka­bul et­tik, bu­ra­da ka­bul et­tik. Ben, o gün çık­tım, de­dim ki, Sa­yın Ba­kan, siz, bir Çev­re Ba­ka­nı ola­rak, Türk Ce­za Ka­nu­nu'nda, çev­re­yi kas­ten ve tak­sir­li ola­rak kir­le­ten­ler­le il­gi­li ola­rak, iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gir­mek üze­re bir mad­de­nin ka­bu­lü­nü be­nim­si­yor­sa­nız, Çev­re Ba­ka­nı ola­rak, ar­tık, o kol­tuk­ta otu­ra­maz­sı­nız de­dim. Bu­ra­da söy­le­dim, tu­ta­nak­lar bu­ra­da, tu­ta­nak­la­rı ya­nım­da ge­tir­dim. Ni­çin? Ni­çin? 181 ve 182'nci mad­de­ler çok açık. Ba­kın, bu­ra­da di­yor ki "İl­gi­li ka­nun­lar­la be­lir­le­nen tek­nik usul­le­re ay­kı­rı ola­rak ve çev­re­ye za­rar ve­re­cek şe­kil­de atık ve­ya ar­tık­la­rı top­ra­ğa, su­ya ve­ya ha­va­ya kas­ten ve­ren ki­şi al­tı ay­dan iki yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rı­lır." Kas­ten… Kas­ten çev­re­ye ve­ren al­tı ay ile iki yıl ara­sın­da ha­pis ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rı­lır. Ne ol­du bu mad­de? Bu mad­de iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gi­ri­yor. O gün öy­le ka­bul edil­di. Dün­ya­nın han­gi ül­ke­sin­de var? Ben, bu­ra­da so­ru­yo­rum. Sa­yın Ba­kan gi­di­yor. Sa­yın Ba­kan gi­di­yor, ba­kı­nız.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Ba­kan gi­di­yor.

Dün­ya­nın han­gi ül­ke­sin­de var ar­ka­daş­lar, so­ru­yo­rum si­ze? Çev­re­yi kas­ten kir­le­ten­ler­le il­gi­li ola­rak, ka­sıt un­su­ru da or­ta­ya ko­nul­muş ol­ma­sı­na rağ­men, bu­nun­la il­gi­li ka­nun iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gi­re­cek. O iki yı­la ka­dar, çev­re­ye kas­ten za­rar ve­ren, atık bı­ra­kan­lar­la il­gi­li bir iş­lem yap­ma­ya­cak­sı­nız. Var­sa dün­ya­nın bir baş­ka ül­ke­sin­de böy­le bir uy­gu­la­ma, ge­lin, bu kür­sü­den söy­le­yin. İş­te, si­zin Çev­re Ba­ka­nı­nın çev­re­ye ba­kı­şı; iş­te, AK Par­ti Gru­bu­nun çev­re­ye ba­kış açı­sı.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Si­ya­se­ti kas­ten kir­le­ten­ler ne ola­cak?

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­top­çu, lüt­fen…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Baş­top­çu, onu si­zin­le he­sap­la­şı­yo­ruz, me­rak et­me. O he­sa­bı sen ve­re­cek­sin, hiç me­rak et­me.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, 182'nci mad­de de ay­nı şe­kil­de "ya­yı­mı ta­ri­hin­den iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gi­rer." Şim­di, ben, o za­man de­dim ki, Sa­yın Ba­kan o kol­tuk­ta otu­ra­maz­sı­nız. Sa­yın Ba­kan "Tür­ki­ye'de 3.200 be­le­di­ye var. O 3.200 be­le­di­yey­le il­gi­li ola­rak -on­la­rın arıt­ma te­sis­le­ri yok- be­le­di­ye baş­kan­la­rı sı­kın­tı­ya gir­me­sin di­ye biz bu­nun yü­rür­lük ta­ri­hi­ni iki yıl son­ra­ya bı­rak­tık." de­di. Şim­di, ben bu­ra­dan Sa­yın Ba­ka­na so­ru­yo­rum -git­ti Sa­yın Ba­kan- şim­di, bu Ka­nun ka­bul edil­di­ği gün­den bu­gü­ne ka­dar bir bu­çuk yıl geç­ti. Tür­ki­ye'de­ki 3.200 be­le­di­ye­den kaç ta­ne­si bu Ka­nun yü­rür­lü­ğe gir­dik­ten son­ra arıt­ma te­si­si yap­tı­ğı­nı, gel­sin, bu kür­sü­den söy­le­sin. Ra­kam ver­sin ba­na, ra­kam ver­sin. Me­se­le, be­le­di­ye me­se­le­si de­ğil­di. Bü­yük ser­ma­ye çev­re­le­ri Sa­yın Ba­ka­nın üze­rin­de bir bas­kı uy­gu­la­dı­lar ve o bas­kı­nın ne­ti­ce­sin­de de bu mad­de­nin yü­rür­lük ta­ri­hi iki yıl er­te­len­di…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Si­ze kim bas­kı uy­gu­la­dı da par­ti de­ğiş­tir­di­niz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …ve o Ka­nun bir yıl ko­mis­yon­da bek­le­di de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Te­mel ka­nun ola­rak gel­di. Bu ka­dar önem­li bir ka­nun idi ise ni­çin bir yıl sü­rey­le o Ka­nun ko­mis­yon­da bek­le­di? Ni­çin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne bir an ön­ce in­di­ril­me­di?

Ba­kın, o Ka­nun'da bir şey da­ha geç­ti: Ka­nun'da ol­ma­ma­sı­na rağ­men ko­mis­yon­da ila­ve edil­di -ko­mis­yon üye­le­ri­ne de söy­lü­yo­rum bu­ra­da- ma­den ara­ma­lar­da ÇED ra­po­ru is­ten­me­si ko­mis­yon­da kal­dı­rıl­dı, kal­dı­rıl­dı. Tür­ki­ye'de ma­den ara­ma­da ÇED ra­po­ru is­te­me­ye­cek­si­niz de han­gi tür fa­ali­yet­ler­de ÇED ra­po­ru is­te­ye­cek­si­niz? Bir de­ğer­li AK Par­ti Mil­let­ve­ki­li, Sa­yın Yal­çın­ba­yır da o gün bir öner­ge ver­di. O gün bir öner­ge ver­di, de­di ki: "Bu tür ara­ma­lar­da ÇED ra­po­ru is­ten­me­si la­zım, yan­lış ya­pı­yor­su­nuz." Si­zin mil­let­ve­ki­li­niz öner­ge ver­di. Si­zin oy­la­rı­nız­la o öner­ge de red­de­dil­di.

Ne ol­du şim­di? Ne ol­du şim­di? Gel­di­ği­miz nok­ta­ya ba­ka­lım. On­dan son­ra Sa­yın Ba­kan va­ril sa­yı­yor, va­ril. Da­ha çok va­ril sa­yar Sa­yın Ba­kan. Siz ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sı­nı iki yıl son­ra­ya bı­ra­kır­sı­nız, ce­za hü­küm­le­ri iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gir­me­si ge­re­kir di­ye bu­ra­dan par­mak kal­dı­rır­sı­nız, on­dan son­ra siz da­ha çok va­ril sa­yar­sı­nız. Sa­yın Ba­kan hâlâ yok. Sa­yın Ba­kan da­ha çok va­ril sa­yar.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Va­ril say­ma­ya git­ti!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, ben o gün öner­ge ver­dim bu­ra­da, ÇED ra­po­ru is­ten­me­siy­le il­gi­li bir öner­ge ver­dim. Sa­yın Ak­de­mir de bu­ra­da, onun da im­za­sı var­dı, bir­lik­te ver­dik o öner­ge­yi. O öner­ge­de de­dik ki, ÇED ra­po­ru is­te­yin, bu yan­lış­tır, dün­ya­nın hiç­bir ül­ke­sin­de böy­le bir uy­gu­la­ma yok­tur de­dik. Gel­dik, bu­ra­da sa­vun­duk, ama, bu­na rağ­men, yi­ne siz­le­rin oy­la­rıy­la, ma­ale­sef, o da ka­bul edil­me­di, red­de­dil­di.

Şim­di, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, son de­re­ce önem­li bir ko­nu gün­dem­de. Ama, ben, bu ba­kış açı­sı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu, bu ba­kış açı­sıy­la ko­mis­yon­la­rın ku­rul­ma­sı­nın, ra­por­la­rın or­ta­ya ko­nul­ma­sı­nın, Tür­ki­ye'de çok, bu ba­kış açı­sın­dan do­la­yı sağ­lık­lı bir ne­ti­ce ver­me­ye­ce­ği­ni dü­şün­dü­ğüm için aley­hin­de ko­nu­şu­yo­rum. İş­te, şu­ra­da, bu dö­ne­min so­na er­me­si­nin son se­kiz ayı­na gir­dik. Mec­li­sin ça­lı­şa­bi­le­ce­ği gün sa­yı­sı sı­nır­lı; iş­te, yak­la­şık el­li gün­lük bir ça­lış­ma, iş gü­nü var Mec­li­sin. Bu ka­dar az bir gün­de, mem­le­ke­ti­miz için, hal­kı­mız için son de­re­ce önem­li olan bu me­se­le­le­rin cid­di bir şe­kil­de ele alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni on­lar­ca kez söy­le­dik, ama, ma­ale­sef, ma­ale­sef din­le­te­me­dik.

Sa­yın Ba­kan di­yor ki: 181'in (4)'ün­cü fık­ra­sı yü­rür­lük­te, on­dan do­la­yı bir sı­kın­tı ol­maz." Şim­di (4)'ün­cü fık­ra­yı oku­yo­rum de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri ba­kı­nız (4)'ün­cü fık­ra­yı oku­yo­rum, (4)'ün­cü fık­ra di­yor ki: "Bir ve ikin­ci fık­ra­lar­da ta­nım­la­nan fi­il­le­rin in­san ve­ya hay­van­lar açı­sın­dan te­da­vi­si zor has­ta­lık­la­rın or­ta­ya çık­ma­sı­na…" Şim­di, in­san­lar için te­da­vi­si zor has­ta­lık­lar or­ta­ya çı­kar­sa 181'in (4)'ün­cü fık­ra­sı yü­rür­lük­tey­miş, iş­lem ya­pa­cak­mış! Şim­di "te­da­vi­si zor has­ta­lık­lar" ne de­mek sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri? Ne de­mek? Dok­tor­la­rı­mız var ara­mız­da.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ben söy­le­ye­yim, kan­ser baş­ta, bir…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Söz is­te­ye­yim, çı­ka­yım an­la­ta­yım.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­da­vi­si zor has­ta­lık. Ar­ka­daş­la­rı­mız söy­lü­yor, ar­tık, ölüm yol­cu­lu­ğu­na çı­kan ve ar­tık, şu an­ki mev­cut tıp imkânla­rıy­la te­da­vi edil­me­si müm­kün ol­ma­yan has­ta­lık­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Lüt­fen to­par­la­yın.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Di­lo­va­sı'nda yüz­de 60 kan­ser.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Yan­lış dok­tor­sa onun da te­da­vi­si zor olu­yor.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ya­ni, şim­di, te­da­vi­si zor bir has­ta­lık or­ta­ya çı­kın­ca, ya­ni va­tan­daş ahi­ret âle­mi­ne yol­cu­lu­ğa çık­ma­ya ha­zır­lan­dı­ğı bir dö­nem­de 181'in (4)'ün­cü fık­ra­sı yü­rür­lük­te ola­cak­mış. Ya öl­mez, sü­rü­nür­se on­lar için ne ola­cak Sa­yın Ba­kan? Ya­ni…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na uy­gu­la­ma­ya­ca­ğız onu.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Baş­top­çu, söz­le­ri­ni­ze dik­kat edin, söz­le­ri­ni­ze dik­kat edin…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na uy­gu­la­ma­ya­ca­ğız!

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­top­çu, lüt­fen…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …söz­le­ri­ni­ze dik­kat edin. Var­sa söy­le­ye­ce­ğin bir söz, bu kür­sü boş, bu kür­sü boş. Ora­dan, ye­ri­niz­den otur­mak­la Üm­met Kan­do­ğan'ı sus­tu­ra­maz­sı­nız siz.

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na çok şey­ler söy­le­dim za­ten.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Be­nim, ba­kın, bü­tün tu­ta­nak­la­rım bu­ra­da.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na ben çok şey­ler söy­le­dim, bi­li­yor­sun.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bu tu­ta­nak­la­rı, ben bun­dan bir bu­çuk yıl ön­ce gel­mi­şim, bu­ra­da bu ko­nuş­ma­la­rı yap­mı­şım…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na ben ne­ler söy­le­dim!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, ben bir bu­çuk, bir bu­çuk yıl ön­ce­ki…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sa­na ben ne­ler söy­le­dim!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bir bu­çuk…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sen söy­le­dik­le­ri­mi­zin hep­si­ni bi­li­yor­sun, yü­re­ğin var­sa, ora­da sa­na söy­le­dik­le­ri­mi söy­le!

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­top­çu, lüt­fen…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bir bu­çuk yıl ön­ce­ki tu­ta­nak­la­rı ge­ti­rip bu tu­ta­nak­la­rı si­zin hu­zu­ru­nuz­da söy­lü­yo­rum. Ben, mü­nec­cim de­ği­lim, ge­le­ce­ği ön­ce­den tah­min eden bi­ri­si de de­ği­lim, ama bu uy­gu­la­ma­lar­la, Tür­ki­ye'de han­gi bir ge­le­ce­ğin bi­zi bek­le­di­ği­ni çok iyi bil­di­ğim için, bu ko­nuş­ma­la­rı gel­miş bu­ra­da yap­mı­şım.

Yü­re­ğin var­sa, ce­sa­re­tin var­sa, bil­gin var­sa -bu ka­nu­nun al­tın­da se­nin de im­zan var, siz­le­rin de im­za­sı var- "bu ka­nu­nun bu mad­de­si­nin iki yıl son­ra yü­rür­lü­ğe gir­me­si doğ­ru­dur" di­yor­san, bu kür­sü si­zin­dir, bu­yu­ru­nuz, ge­li­niz, bu­ra­da açık­la­ma­nı­zı ya­pı­nız.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Ha­di, an­cak gi­der­sin!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ayıp, ayıp, sa­na ya­kı­şı­yor mu?

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Ha­di, an­cak gi­der­sin!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ki­lo­na ya­kı­şı­yor mu se­nin!

BAŞ­KAN - Grup öne­ri­si aley­hin­de söz is­te­yen Eyüp Fat­sa, Or­du Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Fat­sa. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Se­nin o ka­pa­si­ten var mı an­la­ya­cak ka­dar?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Se­nin o ki­lo­na ayıp!

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Yü­re­ğin var mı, yü­re­ğin?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Var, man­gal gi­bi yü­rek var ben­de, man­gal…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, lüt­fen…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - O yü­rek­le ne­ler ya­pıl­dı­ğı­nı da bi­li­yo­ruz biz!

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­top­çu…

Bu­yu­run Sa­yın Fat­sa.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun grup öne­ri­si­nin aley­hin­de söz al­dım, an­cak, aley­hin­de söz al­dım der­ken, bir hu­su­sun da al­tı­nı çi­ze­rek pe­şi­nen ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Bu Di­lo­va­sı'nda­ki kir­li­lik­le il­gi­li araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun Mec­lis Ge­nel Ku­ru­lun­da gö­rü­şül­me­si­ne kar­şı ol­du­ğum için bu­nu söy­le­mi­yo­rum. Bu ve­si­ley­le de Ge­nel Ku­ru­lu ve Baş­kan­lık Di­va­nı­nı say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu bir grup öne­ri­si ge­tir­di, önü­müz­de­ki haf­ta­nın sa­lı gün­kü gün­de­mi­ne Di­lo­va­sı'nda mey­da­na ge­len, sa­na­yi atık­la­rın­dan kay­nak­la­nan kir­li­lik­le­rin araş­tı­rıl­ma­sıy­la ala­ka­lı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­nun ha­zır­la­dı­ğı ra­po­run sa­lı gü­nü gün­de­me alın­ma­sıy­la ala­ka­lı. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Grup yet­ki­li­le­ri­ne ve Grup Baş­kan Ve­kil­le­ri­ne önü­müz­de­ki haf­ta sa­lı gü­nü bu ra­po­ru gün­de­me ala­ca­ğı­mı­zı ifa­de et­tim. Za­ten, şim­di, Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­le­ri­nin de, grup öne­ri­le­ri­nin de içe­ri­ği bu, önü­müz­de­ki haf­ta sa­lı gü­nü gün­de­me alın­sın. Biz de bu­nu ka­bul et­tik, ala­lım ve bu ra­po­run gö­rüş­me­si­ni ya­pa­lım, de­dik. Ama, bu­na rağ­men, grup öne­ri­le­ri­ni, önü­müz­de­ki haf­ta sa­lı gü­nü gün­de­me alı­na­ca­ğı­nı ifa­de et­miş ol­ma­mı­za rağ­men Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­tir­miş ol­ma­la­rı­nı, bir mu­ha­le­fet man­tı­ğı açı­sın­dan, bir mu­ha­le­fet stra­te­ji­si açı­sın­dan ve­ya mu­ha­le­fe­tin ken­di içe­ri­sin­de­ki tu­tar­sız­lı­ğı ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ni gün­de­me alı­na­cak bir ko­nuy­la ala­ka­lı, bu­ra­da, sa­at­ler­ce meş­gul et­me­si­nin man­tı­ğı­nı, doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz an­la­mak­ta zor­la­nı­yo­rum. Bu, iyi ni­yet­li bir yak­la­şım de­ğil­dir. Bu, bu­ra­da, bu ra­po­run gö­rü­şül­me­si­ni ta­lep et­mek­le ala­ka­lı bir has­sa­si­yet de de­ğil­dir. Bu, Mec­lis ça­lış­ma­la­rı­nı ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si kür­sü­sü­nü sa­bo­te et­mek­ten…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Baş­kan!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …ve gö­rüş­me­le­ri en­gel­le­mek­ten baş­ka bir şey de­ğil­dir.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, sa­taş­ma hak­kı do­ğu­yor.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Mü­sa­ade edin.

Sa­yın Baş­kan…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Biz sa­bo­taj­cı de­ği­liz.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Sa­bo­te edi­yor­su­nuz.

Sa­yın Baş­kan…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Al­tı ay­dır ni­ye ge­tir­me­din gün­de­me?

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, Sa­yın Ana­dol, lüt­fen…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Sa­yın Çe­tin, lüt­fen…

Ba­kın, biz, İz­mir mil­let­ve­ki­li­niz­le be­ra­ber Da­nış­ma Ku­ru­lu­na git­tik ve ora­da bu me­se­le­yi tar­tı­şa­ca­ğı­mı­zı, ko­nu­şa­ca­ğı­mı­zı, he­men de ce­va­bı­mı­zı ve­re­ce­ği­mi­zi, söy­le­dik. Sa­yın Ana­dol ve Sa­yın Koç'a ta­lep­le­ri­ni önü­müz­de­ki sa­lı gü­nü -ki, ta­lep de oy­du, önü­müz­de­ki sa­lı gü­nü gün­de­me alın­ma­sıy­dı- gün­de­me ala­ca­ğı­mı­zı söy­le­dik. Bu­na rağ­men önü­müz­de­ki sa­lı gü­nü gün­de­me alın­ma­sı ka­rar­laş­tı­rı­lan bir ko­nuy­la ala­ka­lı grup öne­ri­si­ni Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne ge­tir­mek su­re­tiy­le bu­ra­da za­ma­nı kul­lan­ma­nın -gö­rü­şü­le­cek ya­sa­lar var- ba­na man­tı­ğı­nı Al­lah aş­kı­na bir sağ­du­yu­lu in­san izah et­sin! Bir sağ­du­yu­lu in­san, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bun­dan, izah et­sin!

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, eleş­ti­ri baş­ka, sa­bo­taj­cı­lık­la suç­lan­mak baş­ka!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Lüt­fen Sa­yın Baş­kan… Lüt­fen Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ana­dol, lüt­fen, otu­rur mu­su­nuz.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, ge­çen haf­ta, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu, AK Par­ti Gru­bu ola­rak geç­ti­ği­miz haf­ta­nın ve bu haf­ta­nın ça­lış­ma tak­vi­mi­ni ve ça­lış­ma sa­ati­ni be­ra­ber dü­zen­le­dik. Dün ye­ni­den bir Da­nış­ma Ku­ru­lu yap­tık, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­nun ver­miş ol­du­ğu gen­so­ru­nun ya­sal sü­re içe­ri­sin­de gün­de­me alın­ma­sıy­la ala­ka­lı. Ya­ni, her şe­yi uz­la­şa­rak, an­la­şa­rak ge­tir­dik. Bu ko­nu­da da uz­laş­tık, bu ko­nu­da da uz­laş­tık. Ben, bu man­tı­ğı an­la­mak­ta zor­luk çek­ti­ği­mi ifa­de et­tim. Bu­nu gün­de­me al­ma­ya­ca­ğız, de­me­dik. Do­la­yı­sıy­la, bu, iyi ni­yet­li bir yak­la­şım de­ğil­dir, iyi ni­yet­li bir tu­tum de­ğil­dir. Bu­nu an­la­mak­ta zor­la­nı­yo­ruz, de­dim ve ay­nı nok­ta­da da du­ru­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sa­yın Sa­lih Gün ve Sa­yın İz­zet Çe­tin -Ko­ca­eli mil­let­ve­kil­le­ri- ve Sa­yın Kan­do­ğan, bu Di­lo­va­sı'yla ala­ka­lı ba­zı hu­sus­la­rı gün­de­me ge­tir­di­ler bu­ra­da. Ben, bu ko­nuy­la il­gi­li Sa­yın Gün'e ve Sa­yın Çe­tin'e bir şey sor­mak is­ti­yo­rum hu­zur­la­rı­nız­da: Bu Di­lo­va­sı ve çev­re­sin­de­ki or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­le­ri, Al­lah aş­kı­na, ne za­man ku­rul­du? Ne za­man ku­rul­du? Bi­zim dö­ne­mi­miz­de, AK Par­ti dö­ne­min­de bu böl­ge­de ku­rul­muş bir or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si var mı ve­ya ruh­sat ve­ril­miş, mü­sa­ade edil­miş bir böl­ge, or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si var mı? Yok.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Öy­le bir id­dia yok. AKP kur­du de­dik mi?

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Şim­di, ben, Sa­yın Sa­lih Gün'e…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ni­ye ko­ru­mu­yor­su­nuz den­di, ni­ye kur­du­nuz de­ğil.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Mü­sa­ade edin…

Bu Di­lo­va­sı'nda ku­ru­lan or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si­nin ku­rul­ma­sı dö­ne­min­de siz böl­ge­de be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı­nız. Bu or­ga­ni­ze sa­na­yi­nin ku­ru­lu­şu­nun al­tın­da im­za­nız var mı, yok mu?

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Ben Di­lo­va­sı'nda be­le­di­ye baş­ka­nı de­ğil­dim ki.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Var mı, yok mu? Eğer, bu bir ha­tay­sa ba­kın…

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Ben kom­şu be­le­di­ye idim, kom­şu…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Ba­kın, bu bir ha­tay­sa, bu bir yan­lış­sa ben siz­den bek­ler­dim ki…

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Yan­lış bil­gi­len­dir­me!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …bu yan­lı­şın al­tın­da be­nim de im­zam var, İz­mit­li­ler­den, Di­lo­va­lı­lar­dan, ka­mu­oyun­dan özür di­li­yo­rum, di­ye­bil­me­liy­di­niz. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ben ora­da der­sem, Ayar­lar ma­hal­le­si var ora­da…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Özür di­li­yo­rum di­ye­bil­me­liy­di­niz. Si­zin im­za­nız var Sa­yın Gün… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)   

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, Sa­yın Gün, lüt­fen…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ayar­lar Ma­hal­le­si var ora­da… Ayar da Ko­mis­yon Baş­ka­nıy­dı…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Sa­yın Gün… Sa­yın Gün, bu­nun al­tın­da si­zin im­za­nız var.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Ben kom­şu be­le­di­ye­yim.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - De­di­niz ki, de­di­niz ki…

Mü­sa­ade edin…

De­di­niz ki: "İs­tan­bul'dan ge­len atık­lar bu­ra­lar­da de­po­la­nı­yor ve AK Par­ti­li­ler bun­dan men­fa­at ve rant el­de edi­yor." Bu is­pa­tı ge­rek­ti­rir, bu­nu is­pat ede­cek­si­niz.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Derhâl. İsim ve­re­ce­ğim.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Ama, ben si­ze bir şey sor­mak is­ti­yo­rum bu­ra­da: Siz, bu or­ga­ni­ze sa­na­yi­nin ku­ru­lu­şu­nun al­tı­na im­za atar­ken, aca­ba han­gi ran­tı pay­laş­tı­nız?

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Al­lah Al­lah!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Han­gi ran­tı pay­laş­tı­nız söy­ler mi­si­niz? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, lüt­fen…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Söy­ler mi­si­niz?

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok, im­za yok.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Böy­le bir suç­la­ma ya­pa­maz­sı­nız.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Lüt­fen… Lüt­fen…

De­ğer­li ar­ka­daş­lar "Hiç­bir şey ya­pıl­ma­dı." de­ni­li­yor. Ge­çen iki bu­çuk se­ne içe­ri­sin­de Geb­ze Yük­sek Tek­no­lo­ji Ens­ti­tü­sü…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Fat­sa, mah­cup olur­sun… Ko­mis­yon ra­po­ru bi­le üye­le­re ve­ril­me­den pat­ron­la­ra ve­ril­di.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Mü­sa­ade edin.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Be­ni ko­nuş­tur­ma. Ko­mis­yon üye­le­ri­ne ve­ril­me­den pat­ron­la­ra ve­ril­di o ra­por.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …Ko­ca­eli Üni­ver­si­te­si Çev­re Mü­hen­dis­li­ği, TÜ­Bİ­TAK ve Çev­re Or­man Ba­kan­lı­ğı, iki bu­çuk se­ne içe­ri­sin­de, bu böl­gey­le il­gi­li cid­di ra­por­lar, cid­di ha­zır­lık­lar yap­tı­lar; tes­pit et­tik­le­ri yan­lış­lar­la il­gi­li or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­sin­de­ki fab­ri­ka­la­rı uyar­dı­lar ve on­la­ra ce­za­lar da yaz­dı­lar, uyar­dı­lar.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ra­por bi­ze gel­me­den pat­ron­la­ra git­ti Fat­sa.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Hat­ta, bu böl­ge­de­ki, Tür­ki­ye'nin en bü­yük sa­na­yi­si, de­mir-çe­lik sa­na­yi­si olan bir fab­ri­ka da bu uya­rı­lan­lar ara­sın­day­dı ve fab­ri­ka ka­pa­tıl­ma ka­ra­rı al­dı. Fab­ri­ka yet­ki­li­le­ri ba­kan­lı­ğa gel­di, de­di ki: "Ye­ni fab­ri­ka ku­ru­la­na ka­dar bi­ze bu­ra­da iş­let­me ruh­sa­tı ve­rin, ya­ni, biz fa­ali­yet­le­ri­mi­ze de­vam ede­lim." Bak, bu ruh­sat da, ken­di­le­ri­ne bu mü­sa­ade de ve­ril­me­miş­tir. Sa­yın Çe­tin de, Sa­yın Gün de bun­la­rı bi­li­yor ve önü­müz­de­ki mart, önü­müz­de­ki ay, Geb­ze Di­lo­va­sı Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Böl­ge­si­nin arıt­ma te­sis­le­ri­nin iha­le­si ya­pı­lı­yor. Bü­tün tek­lif­ler alın­dı ve iha­le­ye çı­ka­cak ve te­me­li atı­la­cak. Bu ça­lış­ma­lar­dan, herhâlde, mu­ha­le­fet par­ti­si­ne men­sup Ko­ca­eli mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ha­be­ri var­dır.

Bu ka­dar, ka­mu­oyu­nu, -doğ­ru gi­den, ya­pı­lan ça­lış­ma­lar nok­ta­sın­da, ya­pı­lan bu dü­zen­le­me­ler nok­ta­sın­da- he­le he­le ken­di se­çim böl­ge­si­ni ve ken­di seç­men­le­ri­ni bu ka­dar yan­lış bil­gi­len­dir­me­yi, doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz, bir ye­re ko­ya­mı­yo­rum, bir an­lam da ve­re­mi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, son ola­rak: Çev­rey­le il­gi­li çok şey­ler söy­len­di. Çev­rey­le il­gi­li ce­za­lar, ilk de­fa, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ce­za Ka­nu­nu'na AK Par­ti dö­ne­min­de kon­muş­tur. Çev­re Ka­nu­nu'nu biz çı­kart­tık. Eğer, biz bu ko­nu­da du­yar­sız ol­say­dık, bun­lar­la il­gi­li, Ce­za Ka­nu­nu'na hük­mü koy­maz, Çev­re Ka­nu­nu'nu da çı­kart­maz­dık. Bü­tün bun­la­rı na­sıl yok sa­yar­sı­nız? Na­sıl yok sa­yar­sı­nız ya, böy­le bir şey ola­bi­lir mi! Böy­le bir şey ola­bi­lir mi!

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İki se­ne son­ra yü­rür­lü­ğe gi­re­cek.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Ben, bir şe­yi da­ha söy­le­mek is­ti­yo­rum.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - İki se­ne son­ra, şu an­da yü­rür­lük­te de­ğil.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Efen­dim, bir ar­ka­daş bu­ra­ya çı­kı­yor, iki­de bir, önü­ne ge­le­ne, o kol­tuk­ta otu­ra­maz­sın, o kol­tuk­ta otur­ma, o kol­tuk­ta otur­ma, di­ye it­ham­lar­da bu­lu­nu­yor. Evet, doğ­ru, bu ar­ka­daş sık sık kol­tuk de­ğiş­tir­me­ye alış­tı­ğı için, her­ke­si de öy­le zan­ne­di­yor. Ben, bu­na ce­vap ver­me­ye bi­le de­ğer bul­mu­yo­rum.

Bir di­ğer ko­nu da önü­müz­de­ki cu­mar­te­si gü­nü…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ce­vap ver, ce­vap!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …önü­müz­de­ki cu­mar­te­si gü­nü…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ni­çin iki se­ne son­ra, ce­vap ver!

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı­mız, Di­lo­va­sı'nda…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ce­vap ver, ce­vap!

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, lüt­fen…

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …hal­ka açık bir ba­sın top­lan­tı­sı ya­pa­cak­tır. Ge­çen iki bu­çuk se­ne içe­ri­sin­de, Di­lo­va­sı'yla il­gi­li, böl­ge­de­ki kir­li­lik­le ala­ka­lı ya­pı­lan bü­tün ça­lış­ma­lar hal­ka açık ola­rak ora­da tar­tı­şı­la­cak­tır. Ben, ina­nı­yo­rum ki, böl­ge­nin mu­ha­le­fet par­ti­si­ne men­sup mil­let­ve­kil­le­ri de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Fat­sa.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …öy­le zan­ne­di­yo­rum ki, bu­na il­gi du­yar­lar ve mut­la­ka bu ba­sın top­lan­tı­sı­na ka­tıl­mak su­re­tiy­le, şu kür­sü­de di­le ge­tir­dik­le­ri id­di­ala­rı­nı ken­di seç­men­le­ri önün­de de di­le ge­ti­rir­ler ve ora­da­ki -eğer hak­lı ge­rek­çe­le­ri var­sa- ken­di seç­men­le­ri­ne de ken­di­le­ri­ni ifa­de et­me ve hak­lı­lık­la­rı­nı ifa­de et­me imkânı bu­lur­lar di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Biz, bu ra­po­run gö­rü­şül­me­si­ne kar­şı de­ği­liz, biz de bu­na des­tek ver­dik, biz de bu­na des­tek ver­dik, ama bu ra­po­run gö­rü­şül­me­si ta­le­biy­le il­gi­li…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­lı gü­nü gö­rü­şe­lim. Sa­yın Fat­sa, ha­di sö­zün­de dur, sa­lı gü­nü gö­rü­şe­lim.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - …mu­ha­le­fe­tin tu­tar­sız üs­lu­bu­na kar­şı­yız. Do­la­yı­sıy­la da bu grup öne­ri­si­ne evet oyu ver­me­ye­ce­ğiz.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Fat­sa.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­ka­nım…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­taş­ma var, şah­sı­na, Sa­lih Gün'e sa­taş­tı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, sa­taş­ma ne­de­niy­le söz is­te­di­niz.

Sa­yın Fat­sa ne söy­le­di ki si­ze sa­taş­tı?

Bu­yu­run.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - "İm­zan var" de­di.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Her şe­yi söy­le­di.

BAŞ­KAN - Bir sa­ni­ye sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - "İm­zan var. Ne rant el­de et­ti­niz?" de­di.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Ha­yır!

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - "İm­zan var. Ne rant el­de et­ti­niz?" de­di.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Gün, ye­ni bir sa­taş­ma­ya ma­hal ver­me­den.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­ta­şa­cak çok şey söy­le­di Eyüp Fat­sa, siz din­le­me­di­niz Sa­yın Baş­kan.

V. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Gün'ün, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür ede­rim.

De­ğer­li Baş­ka­nım, siz, ilk ev­ve­la coğ­raf­ya­yı bil­mi­yor­su­nuz. Di­lo­va­sı ile Tav­şan­cıl ay­rı ay­rı be­le­di­ye­ler.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Doğ­ru­dur…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Di­lo­va­sı Or­ga­ni­ze Sa­na­yi bi­rin­ci aşa­ma­sın­da Di­lo­va­sı sı­nır­la­rın­da ku­rul­du. Bi­zim, dı­şa­rı­da­ki bir be­le­di­ye ola­rak, ona mü­da­ha­le et­me hak­kı­mız yok­tu. Bi­ze, si­zin gö­rü­şü­nüz Di­lo­va­sı hak­kın­da ne, di­ye so­rul­maz. Bi­ze so­rul­du­ğun­da, "Bu­ra­ya or­ga­ni­ze sa­na­yi ku­rul­ma­da, si­zin be­le­di­ye açı­sın­dan, si­zi de sı­nır içe­ri­si­ne ala­lım mı?" Biz, ha­yır di­ye ce­vap ver­dik. Ora­da, bi­zim­le il­gi­li im­za, "Di­lo­va­sı'nın ku­rul­ma­sı­nın Tav­şan­cıl için bir mah­zu­ru yok­tur" ifa­de­si­dir. Onu bu­ra­dan…

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Ben de onu söy­lü­yo­rum.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Be­nim otuz beş yıl­lık po­li­tik ha­ya­tım­da, da­ha kim­se ok­ya­nus­ta­ki dam­la ka­dar kir ata­maz­ken, bu kür­sü­den ba­na if­ti­ra at­tı­nız, ya­zık­lar ol­sun! (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Si­ze bir şey da­ha söy­le­ye­yim. Siz bu­nu is­pat ede­mez­si­niz. Bu­ra­da, Ko­ca­eli mil­let­ve­kil­le­ri de be­nim ne ol­du­ğu­mu bi­lir.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ne­sin sen?

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Yal­nız, ben si­ze, is­pat­la yü­küm­lü ol­du­ğu­nuz ko­nu­da, AK Par­ti… Os­man Yıl­maz Ma­hal­le­sin­den Os­man Meh­met Yıl­dı­rım, Jan­dar­ma­ya, dört gün ön­ce Tav­şan­lı kö­yün­de tu­tu­lup bu­ra­da, İZAY­TAŞ'ta Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si­nin adı­na ça­lı­şan bir AK Par­ti­li. Ben is­pat et­tim. Sen ne za­man is­pat ede­cek­sin? (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Ben is­pat et­mi­yo­rum…

Sa­yın Baş­kan…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ay­nı şe­kil­de, söy­le­di…

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, lüt­fen, ye­ni bir…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - …ben, bir da­ki­ka­da is­pat et­tim ve dört ta­ne ara­ba pla­ka­sı si­ze ve­re­bi­li­rim. Jan­dar­ma­da­ki ifa­de­le­ri Geb­ze Jan­dar­ma Ko­mu­tan­lı­ğı­na so­ra­bi­lir­si­niz. Ben, is­pat ede­me­ye­ce­ğim hiç­bir şe­yi bu kür­sü­den söy­le­mem. Ama, po­li­ti­ka ya­pı­yo­rum der­ken, im­za­nız var mı, yok mu gi­bi…

ME­TİN KA­ŞI­KOĞ­LU (Düz­ce) - Ne is­pat et­tin sen? Sen ne de­din?

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Evet, ben ne de­dim, AK Par­ti­li­ler top­rak dök­me­de­ki pa­yı pay­la­şı­yor­lar de­dim.

AY­HAN SE­FER ÜS­TÜN (Sa­kar­ya) - Geç on­la­rı, geç!

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ne de­dim? "Onu is­pat ede­bi­lir mi­si­niz?" de­di, ben bu­ra­dan is­pat et­tim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Lüt­fen, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ora­da­ki sa­na­yi­leş­me otuz beş yıl­dır de­vam edi­yor. Siz, ora­da­ki sa­na­yi­leş­me­nin bü­tün kir­li­li­ğin­den ta­bii ki me­sul de­ğil­si­niz, ama siz ted­bir al­ma­dı­ğı­nız için me­sul­sü­nüz.

Bu­ra­da, iki yıl­dır Di­lo­va­sı ko­nu­şu­lu­yor.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - O yıl­lar­da ne yap­tın? Ne yap­tın?

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Sen ne­re­li­sin, Al­lah aş­kı­na?

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, lüt­fen…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Baş­top­çu bi­lir be­nim ne yap­tı­ğı­mı, Ni­hat Er­gün ne yap­tı­ğı­mı bi­lir. Sen ne yap­tı­ğı­mı ne bi­lir­sin!

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ağ­zı­na ge­le­ni söy­lü­yor­sun, han­gi ted­bi­ri al­dın?

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ya, unut­ma­dık Ma­li­ye Ba­ka­nı­nı­zı da… Söy­let­tir­me­yin bu­ra­da.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Sen ne­re­den bi­lir­sin Tav­şan­cıl'ı?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Hiç­bir şey bil­me­di­ği­ni or­ta­ya ko­yu­yor­sun.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Lüt­fen, ora­da otu­rup…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - "Ali Di­bo"la­rı­nı­zı da bi­li­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, te­şek­kür edi­yo­rum.

HA­CI Bİ­NER (Van) - Ah­kam kes­me! Doğ­ru­yu söy­le! Di­lo­va­sı me­se­le­si­ni söy­le!

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gün, ta­mam… Lüt­fen.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ya, ne­re­li­si­niz siz Al­lah aş­kı­na?

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, lüt­fen, te­şek­kür eder mi­si­niz.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, söz ver­di­ği­niz için te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gün. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, ye­rim­den…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Fat­sa. (AK Par­ti ve CHP sı­ra­la­rı ara­sın­da kar­şı­lık­lı laf at­ma­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir sa­ni­ye.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­lih Gün'le il­gi­li "Di­lo­va­sı Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Böl­ge­si ku­ru­lur­ken siz de o böl­ge­de be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı­nız, bu­ra­da or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si ku­rul­ma­sın­da bir mah­zur yok­tur di­ye si­zin de im­za­nız var." de­dim.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Rant de­din.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Mü­sa­ade edin…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Öy­le de­me­din.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Mü­sa­ade edin.

Sa­yın Gün çık­tı, be­nim söy­le­di­ği­mi te­yit et­ti "Evet, ben, bu­ra­da or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si ku­rul­ma­sıy­la ala­ka­lı bir mah­zu­ru yok­tur di­ye des­tek ver­dim…"

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - İm­za at­tım.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - "…im­za ver­dim." de­di, ken­di­si de ifa­de et­ti.

Di­ğer ko­nu: De­di ki: "Efen­dim, şim­di, İs­tan­bul'dan ge­len, çöp, atık­lar, şun­lar, bun­lar, AKP'li­le­re ve­ya AK Par­ti­li­le­re rant el­de edi­yor." De­dim ki: "Eğer bu man­tık­tan ha­re­ket eder­sek, siz de bu or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si­nin böl­ge­de ku­rul­ma­sı­na olur ver­di­niz ve o dö­nem­de böl­ge­de be­le­di­ye baş­ka­nıy­dı­nız. Öy­ley­se siz han­gi ran­tı el­de et­ti­niz?"

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Öy­le de­me­din, ter­cü­me et­me söy­le­di­ği­ni. Öy­le de­me­din. (Gü­rül­tü­ler)

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Be­nim söy­le­di­ğim bu­dur ve Sa­yın Gün de be­nim id­di­ala­rı­mı red­det­me­di, doğ­ru­la­dı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, tu­ta­nak­la­ra geç­miş­tir, te­şek­kür edi­yo­rum.

Öne­ri­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Koç.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, kâtip üye­ler ara­sın­da uyuş­maz­lık ol­du­ğu için elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Oy­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum ve oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, öne­ri red­de­dil­miş­tir.

Bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.06

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.22

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 63'ün­cü Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Şim­di, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

VI. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ge­çen bir­le­şim­de 9'un­cu mad­de ka­bul edil­miş­ti.

Şim­di, ta­sa­rı­nın 9'un­cu mad­de­si­ni 10'un­cu mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 10- 13/12/1983 ta­rih­li ve 181 sa­yı­lı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin 31 in­ci mad­de­si­nin be­şin­ci ve ye­din­ci fık­ra­la­rı aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Ba­kan­lık, ül­ke­nin sağ­lık ile il­gi­li ko­nu­la­rın­da da­nış­ma fonk­si­yo­nu yap­mak üze­re Şu­ra'ya bağ­lı ola­rak da­nış­ma ku­rul­la­rı ve ta­ba­bet şu­be­le­ri sa­nat­la­rı­nı ifa­dan do­ğan ad­li ko­nu­lar­da dos­ya­la­rı in­ce­le­yip Şu­ra'ya sun­mak üze­re ih­ti­sas ko­mis­yon­la­rı oluş­tu­ra­bi­lir. Ku­rul ve Ko­mis­yon Baş­kan­la­rı, Sağ­lık Şu­ra­sı top­lan­tı­la­rı­na ta­bii üye ola­rak ka­tı­lır. Ku­rul üye­le­ri­ne 1593 sa­yı­lı Umu­mi Hıf­zı­sıh­ha Ka­nu­nu­nun 16 ncı mad­de­sin­de tes­pit edi­len hu­zur hak­kı öde­nir.

(x) 1247 S. Sayılı Basmayazı 31/1/2007 tarihli 57'nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Şu­ra'nın, da­nış­ma ku­rul­la­rı­nın ve ih­ti­sas ko­mis­yon­la­rı­nın ça­lış­ma usul ve esas­la­rı Ba­kan­lık­ça ha­zır­la­na­cak yö­ner­ge­de tes­pit edi­lir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Meh­met Neş­şar, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Neş­şar. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ben de ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce 14 Mart Sev­gi­li­ler Gü­nü'nü kut­la­mak is­ti­yo­rum. Se­ven­ler me­sut ol­sun di­yo­rum. Ta­bii, bu­nu der­ken Par­la­men­to­da çok ih­ti­ya­cı­nı his­set­ti­ği­miz bir sev­gi kül­tü­rün­den de kı­sa­ca söz et­mek la­zım, çün­kü, sev­gi kül­tü­rü­nün ol­ma­dı­ğı yer­de gü­zel so­nuç­lar al­mak zor. Ya­ni, bu­nu Al­lah sev­gi­sin­den baş­la­ta­bi­li­riz, va­tan sev­gi­si­ne ge­ti­re­bi­li­riz, mil­let sev­gi­si­ne ge­ti­re­bi­li­riz. Bir de, keş­ke ken­di­si bu­ra­da ol­say­dı Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı­mız, mes­lek­taş sev­gi­si­ne, mes­lek sev­gi­si­ne…

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - İn­san sev­gi­si­ne…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - …aka­de­mis­yen­le­rin sev­gi­si­ne, in­san sev­gi­si­ne -ka­tı­lı­yo­rum, in­san sev­gi­si hep­si­nin ba­şın­da- keş­ke ge­ti­re­bil­sey­dik, o za­man Tür­ki­ye'nin sağ­lık so­run­la­rı dört se­ne­de bu ka­dar için­den çı­kıl­maz bir hâle gel­me­miş olur­du di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di, bu mad­de, Yük­sek Sağ­lık Şûra­sı­na bağ­lı ih­ti­sas ko­mis­yon­la­rı­nı da tü­müy­le Ba­kan­lı­ğın yet­ki­siy­le oluş­tu­ru­la­cak ku­rul­lar ola­rak be­lir­li­yor. İş­te, eğer in­san sev­gi­miz fa­lan ol­say­dı, bel­ki, bu­nu da, da­ha ka­tı­lım­cı, da­ha si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le, mes­lek ku­ru­luş­la­rıy­la bir­lik­te yap­ma şan­sı­nı Ba­kan­lık bul­muş ola­bi­lir­di.

Bir haf­ta­dır, aşa­ğı yu­ka­rı bir haf­ta­yı ge­çen bir sü­re­dir, bu ka­nu­nu ko­nu­şu­yo­ruz. Bu ka­nu­nun et­ra­fın­da bir­çok söz söy­len­di, bir­çok id­di­alar­da bu­lu­nul­du. Ör­ne­ğin, bu it­hal dok­tor ko­nu­sun­da, ya­ban­cı ül­ke­le­rin de çok sa­yı­da dok­to­ru ça­lış­tır­dı­ğı­nı, ora­da da ça­lış­ma­nın çok ko­lay ol­du­ğu fa­lan söy­len­di. Ben, bir iki ta­ne ör­nek ge­tir­dim. Ba­kın, Bre­men'de ça­lış­mak is­ti­yor bir Türk dok­to­ru, Sa­yın Can­kat -so­ya­dı­nı ge­çi­yo­rum- Bre­men Ta­bip Oda­sı di­yor ki: "Si­zi, cer­ra­hi uz­ma­nı ola­rak, cer­ra­hi dok­to­ru ola­rak ka­bul et­tim, ama tek ba­şı­na bu bel­ge, Ber­lin dâhil, Fe­de­ral Al­man Cum­hu­ri­ye­ti'nde dok­tor­luk mes­le­ği­ni yap­ma­nı­za yet­mez. Onun için ay­rı bir uy­gu­la­ma var." Bu, Al­man­ya. Rus­ya'ya gi­de­lim; Rus­ya da, Ay­ten isim­li bir dok­to­run he­kim­li­ği­ni ya­pa­bil­me­si için di­yor ki: "Fa­lan sa­yı­lı dip­lo­ma­nın denk­li­ği ve ge­nel te­ra­pi uz­man­lık ala­nı Rus­ya Fe­de­ras­yo­nu'nda ka­bul gör­müş­tür, onay­lan­mış­tır, ama ça­lı­şa­bil­me­niz ay­rı­ca iz­ne ta­bi­dir."

Ya­ni, Sa­yın Ba­ka­nın söy­le­di­ği gi­bi ve bü­tün ka­pı­la­rı, he­men­ce, bir­ta­kım ya­ban­cı, ye­ter­li­li­ği be­lir­li ol­ma­yan bir­ta­kım dok­tor­la­ra açı­ve­re­ce­ği gi­bi ko­lay de­ğil dün­ya­da. Dün­ya­da, baş­ka bir ül­ke­nin he­ki­mi­ni ka­bul eder­ken her­kes çok cid­di bir in­ce­le­me­den, ir­de­le­me­den ve bü­rok­ra­tik aşa­ma­lar­dan ge­çi­ri­yor. Bu­nu bir ke­na­ra koy­duk.

Ge­çen haf­ta bı­çak pa­ra­sıy­la il­gi­li bir laf et­tim. Çok iti­raz ol­du, bı­çak pa­ra­sı kalk­tı, onun ye­ri­ne iş­te şöy­le böy­le uy­gu­la­ma­lar gel­di di­ye. Ben de bu­ra­da çık­tım, de­dim ki: Ku­rum­lar­da ça­lı­şan he­kim­ler­le özel ku­rum­lar ara­sın­da bağ­lan­tı­lar var ve bu bağ­lan­tı­lar as­lın­da bı­çak pa­ra­sı­nı oluş­tu­ru­yor ve bı­çak pa­ra­sı hem bu ku­ru­luş­la­ra or­tak ba­zı he­kim­le­re hem de bun­lar ara­cı­lı­ğıy­la çok ulus­lu ser­ma­ye­ye gi­di­yor di­ye. İti­raz­lar ol­du. San­ki ben söy­le­me­mi­şim gi­bi, ga­ze­te­le­re man­şet ol­du "Özel has­ta­ne­ler­de kalp oyun­la­rı" di­ye. Bir dok­tor ar­ka­da­şı­mız bu­nu yol­la­mış il­gi­li ga­ze­te­ci­ye ve ken­di­si ya­şa­nan­lar­dan duy­du­ğu utan­cı di­le ge­ti­ri­yor.

Yi­ne ay­nı şe­kil­de, bu utan­ca da­ya­na­ma­yan bir öğ­re­tim üye­si ar­ka­da­şı­mız, üni­ver­si­te­yi terk et­miş, ba­na dün te­le­fon et­ti, de­di ki: "Bak, ki­tap­çı­lar­da şöy­le bir ki­tap var, git al: Sa­tı­lık Has­ta­lık­lar" di­ye. Bu­nu gös­te­re­yim. Özel­lik­le va­tan­daş­la­rı­mı­zın ben bu­ra­dan dik­ka­ti­ne sun­mak is­ti­yo­rum. İn­san­la­rın na­sıl has­ta ol­ma­dık­la­rı hâlde ila­ca ba­ğım­lı hâle ge­ti­ril­dik­le­ri bu ki­tap­ta çok gü­zel an­la­tı­lı­yor. Çok en­te­re­san. İlaç fir­ma­la­rıy­la il­gi­li çok il­ginç ifa­de­ler var. Ya­ni, sağ­lık­lı in­sa­na ilaç kul­lan­dırt­mak­la il­gi­li, ye­ni has­ta­lık pa­zar­la­rı üret­mek­le il­gi­li, nor­mal­le anor­ma­li ayırt et­me­nin bu­la­nık­lı­ğın­da in­san­la­rı kor­ku­ta­rak ilaç­la­ra müp­te­la et­mek­le il­gi­li.

Evet, lüt­fen, ben bu­ra­dan hem par­la­men­ter ar­ka­daş­la­rı­ma hem de bi­zi din­le­yen va­tan­daş­la­rı­mı­za ses­len­mek is­ti­yo­rum: Bu ya­şa­dı­ğı­mız çağ içe­ri­sin­de ma­ale­sef siz­le­re çok ge­rek­siz ve çok lü­zum­suz ilaç tü­ket­ti­ri­yor­lar. Keş­ke bi­zim Sağ­lık Ba­ka­nı­mız oku­ma­yı da sev­sey­di de böy­le ki­tap­la­rı oku­yup çok ulus­lu ser­ma­ye­nin he­men her sun­du­ğu­nun üs­tü­ne at­la­yı­ver­me­sey­di, bi­raz et­ra­fı­na ba­kın­say­dı. Bi­raz, de­di­ğim gi­bi, mes­lek­taş­la­rı­nı sev­sey­di, on­lar da ona bu ko­nu­da yar­dım­cı ola­bi­lir­ler­di.

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - Dok­tor­lar yaz­maz­sa has­ta kul­lan­maz. Dok­tor­lar ya­zı­yor.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Bu­ra­da dok­tor­la­ra da şey var, ay­nı­sı­nı ben söy­le­dim, bi­raz ön­ce gös­ter­dim si­ze. Özel has­ta­ne­ler­de kalp oyun­la­rı­nı oy­na­yan­lar da sis­te­me adap­te ol­muş dok­tor­lar. Bu ilaç­la­rı ya­zan­lar da sis­te­me adap­te ol­muş dok­tor­lar. İş­te, on­la­rı de­ğil de, mem­le­ke­ti­ni se­ven dok­tor­la­rı eğer se­ve­bil­sey­di Sa­yın Ba­kan, o za­man, bun­la­rı ön­le­mek için hep be­ra­ber yol­lar bu­la­bi­lir­dik. Bu­nu siz de bi­li­yor­su­nuz, ec­za­cı ola­rak.

Bir şey da­ha söy­le­dim ge­çen haf­ta. Çok en­te­re­san, ya­ni, gi­de­rek, ba­na da ma­lum ol­du­ğu­na fa­lan fi­lan ina­na­ca­ğım. De­dim ki Sa­yın Ba­ka­na: "Ya, Sa­yın Ba­kan, siz ko­mü­nist mi­si­niz?" Yi­ne, ay­nı ga­ze­te­de "AKP ko­mü­nist bir par­ti mi­dir" di­ye baş­ka bir ya­zı çık­tı, çok en­te­re­san. Eğer, AKP'nin ih­ti­ya­cı­na ge­li­yor­sa, otok­ra­tik yön­tem­ler kul­la­nı­lı­yor. İh­ti­ya­cı­na uy­gun ge­li­yor­sa, da­ha, böy­le, dev­let­çi yön­tem­ler se­çi­li­yor. Ko­nuş­ma­ya ge­lin­ce de, post­mo­dern, li­be­ral söy­lem­ler se­çi­li­yor. O za­man da, in­san hak­la­rın­dan, bi­re­yin öz­gür­lü­ğün­den, bi­re­yin hak­la­rın­dan söz edil­me­ye baş­la­nı­yor. Bu çok en­te­re­san.

Şim­di, bu mad­de­de de, de­di­ğim gi­bi, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın Yük­sek Sağ­lık Şûra­sıy­la il­gi­li alt ko­mis­yon­lar oluş­tu­ru­lu­yor ve bu alt ko­mis­yon­la­ra da, yi­ne, Ba­kan­lı­ğın ata­ya­ca­ğı in­san­lar ge­li­yor. Bu da, is­ter is­te­mez, in­sa­nın ak­lı­na şu­nu ge­ti­ri­yor: Yük­sek Sağ­lık Şûra­sı­na düş­müş ve bu­ra­dan ce­za al­ma­sı muh­te­mel ba­zı yan­daş­lar, ba­zı ayar­la­nan, ön­ce­den be­lir­le­nen al­ter­na­tif­li ko­mis­yon­lar­la, aca­ba, ki­mi­si ak­la­na­cak ki­mi­si ce­za mı ala­cak di­ye. Onun için de­dim si­vil top­lum­la bir­lik­te ol­mak ge­re­ki­yor­du di­ye. Onun için, çok da­ha ob­jek­tif ko­mis­yon­lar oluş­tur­mak ge­rek­ti­ği­ne olan inan­cı­mı di­le ge­tir­dim.

Ta­bii, AKP'nin sağ­lık­la il­gi­li bü­tün po­li­ti­ka­la­rı­nın al­tın­da, bir dö­nü­şüm gös­ter­me­ce­si al­tın­da, bir de­ği­şim vur­gu­su al­tın­da ara­nan şe­yin sa­de­ce ve sa­de­ce kad­ro­la­rın de­ğiş­ti­ril­me­si, sa­de­ce ve sa­de­ce bu kad­ro­la­ra, li­ya­ka­ti­ne ba­kı­lıp ba­kıl­ma­dan, yan­daş­la­rın ge­ti­ril­me­si… Sa­de­ce fa­lan­ca ta­raf­tan, fa­lan­ca ör­güt­ten, fa­lan­ca ta­ri­kat­tan işa­ret alın­dı­ğı için ata­ma­lar ya­pıl­dı­ğı ve bun­la­rın so­nu­cun­da da, sağ­lık sis­te­mi­nin tü­müy­le za­rar gör­dü­ğü da­ha ön­ce de­fa­lar­ca bu­ra­dan vur­gu­lan­dı, bir ke­re da­ha vur­gu­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Ha­tır­la­ya­cak­sı­nız imam­la­rın ga­sil­ha­ne­den alı­nıp has­ta­ne mü­dür­lü­ğü­ne ge­ti­ril­me­si­ni, ha­tır­la­ya­cak­sı­nız ba­zı mil­let­ve­kil­le­ri­nin ya­kın­la­rı­nın has­ta­ne mü­dür­lü­ğü­ne ge­ti­ril­me­si­ni, ha­tır­la­ya­cak­sı­nız -şim­di gö­rün­ce ak­lı­ma gel­di- ba­zı mil­let­ve­kil­le­ri­nin ba­zı has­ta­ne­le­re özel ba­zı iş­lem­ler yap­tır­ma­sı­nı, ha­tır­la­ya­cak­sı­nız bu yan­daş kad­ro­la­rın Ali Di­bo oyun­la­rı­nı. Bun­la­rın hep­si, AKP'nin sağ­lık­la il­gi­li -ma­ale­sef, Re­cep Ak­dağ'ın da bu­nu çok gü­zel be­nim­se­miş ol­du­ğu gö­rü­lü­yor- sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı­na bu şe­kil­de yak­la­şı­mı.

Ge­çen­ler­de AKP Mer­kez Ka­rar ve Yü­rüt­me Ku­ru­lu­nun ör­güt­le­re, be­le­di­ye­le­re gön­der­di­ği bir ge­nel­ge eli­me geç­ti. Ora­da da, Ge­nel Mer­kez… Bu­na çok mem­nun ol­dum, mem­nu­ni­yet­le di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum. Ni­ha­yet AKP Ge­nel Mer­ke­zi de far­kı­na var­mış. Bu be­le­di­ye­le­rin, alı­na­cak ka­rar­lar­da, ya­pı­la­cak iş­ler­de, özel­lik­le ba­zı Ali Di­bo olay­la­rı ör­nek ve­ri­le­rek, şa­ibe­li iş­le­re ka­rış­ma­ma­sı di­le ge­ti­ri­li­yor. Bu ik­ti­da­rın be­şin­ci se­ne­sin­de bu­nu fark ede­bil­miş ol­ma­sı, ben­ce, bu par­ti­nin son de­re­ce iyi­ye doğ­ru git­ti­ği­ni gös­te­ren ör­nek­ler­den bir ta­ne­si.

Ben söz­le­ri­mi bu­ra­da bi­ti­ri­yo­rum. He­pi­ni­ze sev­gi­ler, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Neş­şar, ko­nuş­ma­nız­da 14 Mart Sev­gi­li­ler Gü­nü'nü kut­la­dı­nız; an­cak, 14 Şu­bat ol­du­ğu­nu zan­ne­di­yo­rum.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Dü­zel­ti­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Böy­le­ce dü­zel­miş ol­du; te­şek­kür edi­yo­rum.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - 14 Mart da bir mes­lek­le il­gi­li…

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu; bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ev­vel 14 Şu­bat Dün­ya Sev­gi­li­ler Gü­nü'nü kut­lu­yo­rum, bü­tün in­san­la­ra gü­zel­lik, sev­gi, hoş­gö­rü te­men­ni edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gün­ler­dir, bu­ra­da, 13 mad­de için, sağ­lık ko­nu­su­nu ko­nu­şu­yo­ruz. Ama, mu­ha­le­fet ola­rak biz ko­nu­şu­yo­ruz, ik­ti­dar, hiç de­ğil­se, bu adam­la­rın bi­raz da de­dik­le­rin­de doğ­ru­luk var­dır, o doğ­ru­lar­dan da bir şey­ler ala­lım, bir öner­ge ve­re­lim di­ye de hiç ora­lı ol­ma­dı­lar.

Ne­dir 1'in­ci mad­de? Di­yo­ruz ki, ha­ta­lı uy­gu­la­ma­lar­da, ya­ni, mal­prak­tis için zo­run­lu si­gor­ta ge­ti­re­lim. Doğ­ru. Ya­ni, bir he­kim için, sağ­lık­çı için bun­dan do­ğal bir şey ol­maz. Ama, bu­gü­ne ka­dar, aca­ba, mal­prak­tis'ten -Sağ­lık Ba­ka­nı­na sor­duk- kaç ki­şi ce­za al­dı, kaç ki­şi bu ko­nu­da mah­ke­me­lik ol­du? Ce­vap yok. Her­ke­si si­gor­ta­lı ya­pa­ca­ğız, dö­ner ser­ma­ye­den ve­re­ce­ğiz, ha, ol­maz­sa, de­ni­yor ge­nel büt­çe­den öde­ne­cek.

Bu­ra­da bi­raz -ba­na ka­lır­sa- baş­ka bir şey­ler ko­ku­yor gi­bi ge­li­yor ba­na. Ama, de­ğiş­ti­re­lim, şu­nu şu­nu ko­ya­lım di­ye hiç­bir şey yok.

Şim­di, ge­le­lim rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin ve uz­man­la­rı­nın sa­at­le­ri­nin de­ğiş­ti­ril­me­si­ne. Ta­bii ki, Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rın­da ol­du­ğu­muz­da, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­di­ği­miz­de ba­zı prog­ram ve plan­la­rı­mı­zı on­la­ra gö­re, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gö­re ayar­la­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bun­dan da do­ğal bir şey ol­maz. Ama, biz, şu an­da ne Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­bil­dik, gir­dik ne de rad­yo­lo­ji uz­man­la­rı­nın ve rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin ça­lış­ma şart­la­rı­nı Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uy­dur­muş de­ği­liz, böy­le bir şey yok. Do­zi­met­re­ye gö­re, de­ni­li­yor, ayar­la­ya­ca­ğız on­la­rı, ona gö­re sa­at ve­re­ce­ğiz, şey ve­re­ce­ğiz, sa­ati ona gö­re ayar­lı­yo­ruz. Pe­ki, bir do­zi­met­re alın­dık­tan son­ra, aca­ba o tek­nis­ye­ne ve dok­to­ra, kaç ay son­ra, şu ka­dar doz al­dın di­ye ge­li­yor? Bu­nu bi­li­yor mu­yuz ar­ka­daş­la­rım? Bu­nu ben ya­şa­dım, se­ne­ler­ce ya­şa­dım. Do­zi­met­re­nin bi­ri gi­der, bi­ri ta­kı­lır, ama so­nu­cun ne za­man gel­di­ği bel­li de­ğil. Şim­di çok mu de­ğiş­ti, ya, ül­ke? Şu an­da, kim ne der­se de­sin, rad­yo­lo­ji üni­te­le­ri­nin yüz­de 60'ı Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na uy­ma­mak­ta­dır. Ama, Sa­yın Ba­kan, her şe­yi ra­hat­ça gül­lük gü­lis­tan­lık ya­pıp… Ya­ni, di­yor ki, ben Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­ri­yo­rum, işim gü­cüm be­nim bit­ti, rad­yo­lo­ji uz­man­la­rı­nın ve tek­nis­yen­le­ri­nin ça­lış­ma sa­ati­ni beş sa­at­ten ye­di bu­çu­ğa çı­ka­rı­yo­rum. Ha­yır­lı ol­sun. Ama yan­lış, yan­lış, söy­lü­yo­rum. Bu­gü­ne ka­dar, öl­çüm ne­ti­ce­sin­de rad­yo­lo­ji uz­man­la­rı 50 mi­li­si­vert doz al­dı­ğın­da, ne yap­tık biz rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­na Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­ri­yor­sak, rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni­ne? Se­ni beş yıl­dız­lı, Ulu­dağ'da, Dağ'a gön­de­rip sa­na ora­da bir ay ba­ka­ca­ğım mı de­di­niz bu­gü­ne ka­dar da, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin stan­dart­la­rın­dan bah­se­di­yor­su­nuz bu­ra­da? Şık de­ğil ve yan­lış.

İkin­ci şe­yi söy­lü­yo­rum: Cer­ra­hi uz­man­la­rı­nın em­ri­ne anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­ni ve­ri­yo­ruz. Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, bu da yan­lış­tır. Doğ­ru­su, cer­ra­hi uz­man­la­rı­nın ya­nın­da anes­te­zi uz­man­la­rı­nın ol­ma­sı­dır. Bu­ra­da, sev­gi­li bir ar­ka­da­şım, ho­cam de­di ki: "Ya, ben -ha­ki­ka­ten de öy­le- kıl­cal da­mar­la mı uğ­ra­şa­ca­ğım? Has­ta­nın nab­zı in­di, tan­si­yo­nu çık­tı, onun­la mı uğ­ra­şa­cak cer­ra­hi uz­ma­nı?" Ya­ni, bun­la­rın, gö­rü­nüş­te çok gü­zel gö­rü­nüp, ama, uy­gu­la­ma­da yan­lış ol­du­ğu­nu söy­lü­yo­rum. Doğ­ru­su ne­dir? Anes­te­zi uz­man­la­rı­nın sa­yı­sı­nı ar­tır­mak, on­la­rı TUS im­ti­ha­nın­da özen­dir­mek. Doğ­ru­su bu. Cer­ra­hi uz­ma­nı, ame­li­yat ya­par­ken, has­ta­nın tan­si­yo­nu in­di, çık­tı, nab­zı düş­tü di­ye, onun­la uğ­ra­şır mı? Böy­le bir şey var mı? Bir de ona şey yük­lü­yor­su­nuz. Böy­le bir şey yok. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Pe­ki, Tür­ki­ye'de 110 bi­ne ya­kın dok­tor var. "Türk" la­fı­nı kal­dı­rı­yo­ruz, it­hal dok­tor ge­ti­re­ce­ğiz. Ge­ti­re­lim ta­bii, ek­si­ği­miz var­dır. Pe­ki, ne ka­dar ge­ti­re­cek­sin, ya­ni, bu­nu bir öğ­re­ne­yim. Kaç ta­ne dok­tor ge­ti­re­bi­le­cek­sin? Gel­di, 100 ta­ne dok­tor gel­di. Ne­re­den gel­di? Av­ru­pa Bir­li­ğin­den gel­di. Ne­re­ye ge­le­cek? İs­tan­bul, An­ka­ra, İz­mir'de özel has­ta­ne­le­re ge­lip, pa­ra­sı­nı alıp gi­de­cek. Be­nim Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu'ya, Ka­ra­de­niz'e, İç Ana­do­lu'ya, Ba­tı Ana­do­lu'ya gi­de­cek dok­tor mu ge­le­cek zan­ne­di­yor­su­nuz. Bun­lar yan­lış. Doğ­ru­su ne­dir? Doğ­ru­su­nu söy­lü­yo­rum: İk­ti­dar ku­rum ve ku­ru­luş­lar­la kav­ga et­me­sin. YÖK'le ma­sa­ya otur­sun, bir­lik­te… YÖK bu­ra­da her şe­yiy­le lâyü­sel de­ğil, öy­le bir şey yok. Ne YÖK ne Ba­kan­lık… Ama, iki­si­nin bir­lik­te an­la­şa­bi­le­ce­ği şek­le ge­ti­rip on­la­rı, el­li se­ne­lik, otuz se­ne­lik mas­ter bir plan ya­pı­la­rak, Tür­ki­ye'nin dok­tor ih­ti­ya­cı­nı na­sıl kar­şı­la­rız di­ye, kon­ten­jan­la­rı ona gö­re, bir­bi­riy­le an­la­şa­rak ha­zır­la­ma­la­rı la­zım. Doğ­ru­su bu. 3 bin dok­tor da ge­tir­sen, hiç­bir za­man Tür­ki­ye'nin dok­tor ek­si­ği­ni kar­şı­la­ya­maz­sın böy­le gi­diş­le. Ama, ik­ti­da­rın her şe­yi ku­rum ve ku­ru­luş­lar­la kav­ga et­mek; ol­ma­dı, yan­lış ar­ka­daş­la­rım. İs­ter be­ğe­nir­si­niz be­nim ko­nuş­ma­mı, is­ter be­ğen­mez­si­niz, ama, bir za­man­lar ge­le­cek, bu­ra­ya çı­kan ar­ka­daş­la­rım, bu­gün­ler­de ko­nu­şu­lan her şe­yi ar­şiv­den oku­ya­cak. "Bu adam­lar söy­le­miş­ler, ama bu ik­ti­dar da hiç­bi­ri­ni ka­le al­ma­mış." di­ye­cek­ler.

Ben­ce, ilk işi ik­ti­da­rın, han­gi ku­rum olur­sa ol­sun, o ku­rum­lar­la, ku­ru­luş­lar­la bir kon­sen­süs için­de ça­lış­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­dir di­ye söy­lü­yo­rum. Ben söy­le­rim doğ­ru bil­di­ği­mi. Doğ­ru söy­le­ye­ni do­kuz köy­den sü­rer­ler­miş. Bel­ki si­zin işi­ni­ze gel­me­ye­bi­lir, do­kuz köy­den de sür­se­ler, ama, bu doğ­ru­la­rı, ben bu kür­sü­ye çık­tı­ğım­da, mu­ha­le­fet yap­mak için de­ğil, doğ­ru­yu söy­le­mek için bu­ra­da bu­lu­nu­yo­rum.

Her tür­lü, Tür­ki­ye'nin sağ­lı­ğın­da, her­kes­le, her ko­nu­da otu­rur ma­sa­da ko­nu­şa­bi­li­rim. Çün­kü, ben bu işin mut­fa­ğın­dan ge­li­yo­rum, sağ­lık oca­ğın­dan ge­li­yo­rum, hükûmet ta­bip­li­ğin­den ge­li­yo­rum, baş­he­kim­lik­ten ge­li­yo­rum, sağ­lık mü­dür­lü­ğün­den ge­li­yo­rum, ül­ke­de yap­ma­dı­ğım, sağ­lık­ta, hiç­bir şey yok.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ama, hiç kim­se ne so­ru­yor ne de söy­lü­yor "Ya, bu adam aca­ba doğ­ru mu söy­lü­yor?" Ada­mın bi­ri­ne sor­muş­lar, dam­dan düş­müş, her­kes ba­ğır­mış, o "dok­tor ge­tir" di­yor, o "şu­nu ge­tir, bu­nu ge­tir…" Adam gö­zü­nü açı­yor, di­yor ki: "Bun­la­rın hiç­bi­ri­ne lü­zum yok, siz ba­na dam­dan dü­şen bir adam ge­ti­rin, o be­nim hâlim­den an­lar."

Ee, bu­ra­da, otuz ye­di se­ne­dir bu işi ya­pı­yo­rum. Bir de­fa mı, hiç mi doğ­ru söy­le­me­dim ben bu kür­sü­de? Hiç mi doğ­ru söy­le­me­dim? Ne­den o doğ­ru­lar alın­ma­dı?

Mec­bu­ri hiz­met yan­lış de­dim, söy­le­dim, ge­tir­di­ler. Ça­kı­lı hiz­met yan­lış de­dim. Yan­lı­şı, Sa­yın Ba­kan bu­gün ken­di de di­yor: "Evet, yan­lış ol­du, ya­pa­ma­dık." Ta­bii, ol­maz. Sen, dok­to­ra "ben her de­di­ği­mi yap­tı­rı­rım" di­ye da­ya­tır­san bu işi ya­pa­maz­sın. Ne de­dik? Özen­di­re­lim de­dik, üc­ret ska­la­sı uy­gu­la­ya­lım de­dik. Şim­di di­yor ki ba­na: "Her ne­re­dey­se, bü­tün dok­tor­lar, en azı 5 mil­yar alı­yor, 8-10 mil­yar alı­yor­lar." Şa­şır­dım ben, bu­gün söy­le­di. Yok böy­le bir şey.

"Kuy­ruk­lar kalk­tı" de­ni­yor, "gün ve­ril­mi­yor" de­ni­yor. An­ka­ra'nın gö­be­ğin­de­ki bü­tün has­ta­ne­le­re ba­kın ba­ka­lım. Rad­yo­lo­ji de yir­mi dört sa­at ça­lı­şı­yor, ya­tan has­ta­ya se­kiz gün son­ra­ya gün ve­ri­yor. Ha­ni kuy­ruk­lar kalk­tıy­dı?

Ya­ni, şu­nu söy­lü­yo­rum: Dok­tor­la­rın ça­lış­ma or­ta­mı­nı de­ğiş­tir­mez­se­niz, dok­tor­la­rın öz­lük hak­la­rı­nı de­ğiş­tir­mez­se­niz, bu işi zor­la ya­pa­maz­sı­nız, yap­ma­nız da ola­sı de­ğil.

Ben, bu­gü­ne ka­dar o he­kim­le­rin için­de­yim, bir­lik­te ça­lı­şı­yo­ruz, bir­lik­te gel­dik. He­kim­ler…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Alim Tunç, Uşak Mil­let­ve­ki­li.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Ta­sa­rı­sı'nın 10'un­cu mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yak­la­şık ikin­ci haf­ta­dır bu ka­nun­la­rı çı­kar­mak­la ça­ba sarf edi­yo­ruz; an­cak, bu­ra­da bir şe­yi dü­zelt­mek is­ti­yo­rum. Özel­lik­le mu­ha­le­fet, her çık­tı­ğın­da, iş­te "ucuz he­kim ge­ti­ri­le­cek, ucuz he­kim­lik, he­kim­li­ğin ucuz­lu­ğu…" Şu­nu dü­zelt­mek is­ti­yo­rum: He­kim­le­rin ucu­zu pa­ha­lı­sı ol­maz. He­kim­lik kut­sal bir mes­lek­tir ve bu­nun bu şe­kil­de ren­ci­de edil­me­si­ni kı­nı­yo­rum.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Baş­ba­kan söy­lü­yor, Baş­ba­ka­nın ifa­de­si.

ALİM TUNÇ (De­vam­la) - Siz­le­rin söy­le­me­si… Ben bu­ra­da bu­nu kas­te­di­yo­rum. Siz­ler bu­ra­ya çık­tı­ğı­nız­da "ucuz he­kim, pa­ha­lı he­kim" di­yor­su­nuz. Ben bu­nu be­lirt­mek is­te­dim.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ya­ni, Baş­ba­kan söy­lü­yor nor­mal olu­yor de­ğil mi?

ALİM TUNÇ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii ki, ül­ke­miz­de sağ­lık ça­lı­şan­la­rı ger­çek­ten çok zor şart­lar­da ve bu kut­sal gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­mek­te­ler. Bun­la­rın ça­lış­ma şart­la­rı­nı dü­zen­le­mek, da­ha iyi bir şe­kil­de hem eko­no­mik ko­şul­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek hem öz­lük hak­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek için bu­ra­da­yız. Bu­nun­la il­gi­li de, da­ha ön­ce­ki ko­nuş­mam­da da be­lirt­tim, özel­lik­le ye­ni yü­rür­lü­ğe gi­re­cek ka­nun­la, ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sıy­la bü­tün he­kim ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, bü­tün sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı­nı da, her al­dık­la­rı üc­ret yan­sı­ya­ca­ğı için, bel­ki bu­nu bu şe­kil­de çö­ze­bi­le­ce­ğiz. An­cak, bu­ra­da, özel­lik­le Sa­yın Ba­ka­nı­ma da ilet­tim ve bu­ra­da­ki bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rın da bil­me­si­ni is­ti­yo­rum: Uşak'ta­ki rönt­gen tek­nis­ye­ni ar­ka­daş­lar­la yap­tı­ğı­mız top­lan­tı­da ve Tür­ki­ye'nin her ta­ra­fın­da ça­lı­şan rönt­gen tek­nis­yen­le­ri ger­çek­ten çok iz­be ko­şul­lar­da ve zor şart­lar­da da­ha faz­la şu­aya ma­ruz ka­lan ki­şi­ler. Bu ka­nun yü­rür­lü­ğe gir­dik­ten son­ra, ger­çek­ten Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın bu­gü­ne ka­dar yap­tı­ğı ça­lış­ma­lar­da, özel sek­tör­de ça­lı­şan­la­ra be­lir­li bir stan­dart ge­ti­ri­len, ön­ce­den de ge­ti­ri­len, ama dev­let has­ta­ne­le­rin­de bu stan­dart­lar oluş­ma­dı­ğı için, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı özel­lik­le bu­nun­la il­gi­li çok gü­zel ça­lış­ma­lar­da bu­lun­du ve bu ka­nun çık­tık­tan son­ra özel­lik­le şu­ay­la il­gi­li rönt­gen tek­nis­yen­le­ri­nin şart­la­rı­nı da dü­zelt­me­den bu ka­nun yü­rür­lü­ğe gir­me­sin is­ti­yo­rum ben. Çün­kü, şua alan, şu an­da­ki dü­zen­le­mey­le, ne ka­dar şua alır­sa o ka­dar is­ti­ra­hat ala­cak. Ama, ora­da­ki şart­la­rın dü­zel­til­me­me­si ne­de­niy­le de ne ka­dar şua alı­na­ca­ğı bel­li ol­ma­ya­cak. Çün­kü, has­ta­ne­le­rin bir­leş­me­siy­le de gün­lük rönt­gen çe­kim sa­yı­sı hız­la art­mış­tır. Bi­zim ge­tir­di­ği­miz bu hiz­met­ler­den do­la­yı va­tan­daş­lar çok ra­hat sağ­lık hiz­met­le­ri­ne ka­vuş­tu­ğu için, sağ­lık hiz­met­le­ri­ni ko­lay ala­bil­dik­le­ri için, has­ta­ne­le­ri­mi­zin yü­kü bir kat da­ha art­mış­tır. Böy­le­lik­le, bu­ra­da ça­lı­şan rönt­gen tek­nis­yen­le­ri­mi­zin, rönt­gen uz­man­la­rı­mı­zın da şart­la­rı­nın dü­zel­ti­le­rek bu ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­me­si ge­rek­ti­ği­ni ben dü­şü­nü­yo­rum.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, bu ka­nu­nun ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tunç.

Mad­de üze­rin­de, Ko­mis­yon adı­na Ko­mis­yon Baş­ka­nı Cev­det Er­döl söz is­te­miş­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Er­döl. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Say­gı­de­ğer Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. 14 Şu­bat Sev­gi­li­ler Gü­nü, her ki­min sev­gi­li­si var­sa ona kut­lu ol­sun di­yo­rum.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Sev­gi­li­si ol­ma­yan adam var mı?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ço­cuk­la­rı­mız, to­run­la­rı­mız var.

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu­ra­da, ba­zı söz­ler söy­le­ni­yor. Ben, kı­sa ve öz bir bil­gi arz et­mek is­ti­yo­rum.

Bu­ra­da ar­ka­daş­la­rı­mız ifa­de et­ti­ler: "YÖK ile ma­sa­ya otu­rul­sun." Ya­ni, bu, pa­zar­lık ma­sa­sı de­ğil. Bu­ra­da, üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin ih­ti­yaç­la­rı­nı, el­bet­te ki YÖK be­lir­le­ye­cek, YÖK plan­la­ya­cak, fa­kat, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı da sağ­lık­la il­gi­li plan­la­ma­la­rın ya­pıl­ma­sın­da, ger­çek­ten, na­sıl ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor­sa o şe­kil­de yap­mak üze­re plan­la­ma­sı­nı, el­bet­te ki, YÖK'le ko­nu­şa­rak, YÖK'le gö­rü­şe­rek ya­pı­yor. Fa­kat, bu­ra­da dik­kat edil­me­si ge­re­ken bir hu­sus, ba­kı­nız, anes­te­zi uz­man­la­rıy­la il­gi­li çok söz­ler söy­len­di. İk­ti­da­ra gel­di­ği­miz­den iti­ba­ren, anes­te­zi uz­man­la­rı yak­la­şık 2 ka­tı­na ka­dar çık­mış ol­ma­sı­na rağ­men, has­ta­ne­le­ri­miz­de anes­te­zi uz­ma­nı her has­ta­ne­miz­de ma­ale­sef yok. Ya­ni, or­ta­da, ge­li­nen tab­lo şu: Ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu, he­kim­le­ri­mi­ze cid­di yü­küm­lü­lük­ler ge­ti­ri­yor. En ufak bir lo­kal ame­li­yat yap­tı­ğı za­man bir cer­rah, ya­nın­da, eğer, anes­te­zi uz­ma­nı yok­sa onu ya­pa­ma­ya­cak. O za­man, ame­li­yat­ha­ne­si olup da anes­te­zi uz­ma­nı ol­ma­yan 224 has­ta­ne­yi bi­zim ka­pat­ma­mız ge­re­ki­yor. Bu müm­kün de­ğil. Do­la­yı­sıy­la, komp­li­kas­yon bek­len­me­yen, prob­lem­li ol­ma­yan, ağır va­ka de­di­ği­miz şe­kil­de ol­ma­yan va­ka­la­rı anes­te­zi tek­nis­ye­ni­ne, cer­ra­hın gö­ze­ti­mi al­tın­da yap­ma iz­ni ge­ti­ri­yo­ruz. Bu, mev­cut yö­net­me­lik­te de var za­ten. Fa­kat, biz bu­ra­da hu­ku­ki bir so­rum­lu­luk, hu­ku­ki bir sı­kın­tı ol­ma­sın di­ye bir dü­zen­le­me ya­pı­yo­ruz.

İkin­ci­si, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri ve rad­yo­lo­ji uz­man­la­rıy­la il­gi­li, ça­lış­ma sa­at­le­riy­le il­gi­li çok şey­ler söy­len­di. Bu­ra­da ça­lış­ma saa­tin­den zi­ya­de, alı­nan şua­nın önem­li ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Bir in­san var­dır ki dört sa­at ça­lı­şır, fa­kat çok faz­la şua alır. Bir in­san var­dır, se­kiz sa­at ça­lı­şır, hiç şua al­maz. Bun­la­rı el­bet­te ki denk tut­ma­mak la­zım. Onun için, bü­tün dün­ya­da, mo­dern ül­ke­ler­de na­sıl ya­pı­lı­yor? Do­zi­met­rey­le şua öl­çü­lü­yor. Bu şua­nın öl­çül­me­si için de ge­rek­li do­zi­met­re ve ge­rek­li alt­ya­pı­la­rın bel­ki ek­sik ol­du­ğu yer­ler ola­bi­lir. Bu­nun için de, şah­sen, ha­zır­la­nan bir öner­ge ol­du­ğu­nu bi­li­yo­rum. Bu­nun için al­tı ay­lık bir ha­zır­lık sü­re­si­nin ol­ma­sı ka­na­ati­ni ben de ta­şı­yo­rum. Bir al­tı ay­lık sü­re içe­ri­sin­de ek­sik olan alt­ya­pı ta­mam­lan­sın di­ye, bi­zim de bu gö­rü­şü olum­lu dü­şün­dü­ğü­mü­zü, bu gö­rü­şü des­tek­le­di­ği­mi­zi ifa­de ede­bi­li­rim.

Bir di­ğer ko­nu -bi­raz ön­ce söy­le­dim- anes­te­zi uz­man­la­rı­mız­la… San­ki, bu anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­ne ar­tık anes­te­zi uz­man­lı­ğı bı­ra­kı­lı­yor, anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri ar­tık anes­te­zi uz­ma­nı gi­bi gö­rev ya­pa­cak­lar dü­şün­ce­siy­le bir üzün­tü­le­ri ol­du, biz­le­re de ilet­ti­ler. Sa­yın grup baş­kan ve­kil­le­ri­ne de bil­gi ver­dim. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da da bel­li bir ge­çiş sü­re­si so­nun­da -çün­kü, ye­te­rin­ce anes­te­zi uz­ma­nı yok- ar­tık anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­nin yal­nız ba­şı­na ça­lış­ma­la­rı­nın önü­ne geç­me­miz la­zım. Bu yön­de de, bu ka­nu­nun il­gi­li mad­de­si­nin yü­rür­lük sü­re­si­ni bel­li bir za­man son­ra so­na er­dir­mek üze­re de bir öner­ge var­dır. Bu şe­kil­de de eğer kat­kı ve­re­cek olur­sa­nız, bu­na ka­tı­lır­sa­nız ben de ger­çek­ten mut­lu ola­ca­ğım. Çün­kü, bu ko­nu­ya, ben de, anes­te­zi uz­man­la­rı­nın te­red­düt­le­ri­ne kıs­men he­pi­miz ka­tı­lı­yo­ruz. Bu­nun bel­li bir yü­rür­lük sü­re­si ol­sun, on­dan son­ra yü­rür­lük­ten kalk­sın. Ben de şah­sen bu ka­na­ati des­tek­li­yo­rum.

Bir de denk­lik me­se­le­siy­le, Tür­ki­ye'de ça­lı­şa­cak olan ya­ban­cı he­kim­ler­le il­gi­li çok spe­kü­las­yon ya­pı­lı­yor. Bi­raz ön­ce söy­le­dim, da­ha ön­ce de söy­le­dim…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­re­si spe­kü­las­yon bu­nun ca­nım?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA, VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - "Ya­ni, ge­ri kal­mış ül­ke­ler­den bi­ri­sin­den, bi­ri­si bir dip­lo­ma ala­cak eli­ne, ge­le­cek, elin­de çan­ta gi­de­cek Be­yoğ­lu'nda ça­lı­şa­cak, iş­te ne bi­le­yim Çan­ka­ya'da ça­lı­şa­cak, Do­ğu'ya git­me­ye­cek." Bu in­san­lar ka­mu­da gö­rev ya­pa­ma­ya­cak ar­ka­daş­lar, ka­mu­da gö­rev ya­pa­ma­ya­cak­lar. 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu bu­na en­gel.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Da­ha iyi ya iş­te, özel has­ta­ne­de ça­lı­şır.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - De­mek ki, ser­ma­ye grup­la­rı için bu. Öz­rü ka­ba­ha­tin­den bü­yük!

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İş an­la­şıl­dı!

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA, VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, özel sek­tö­rün şart­la­rı içe­ri­sin­de. Ama, bun­la­rın da ça­lı­şa­bil­me­le­ri için, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan ken­di­le­ri­ne denk­lik bel­ge­si ve­ril­me­si la­zım.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İti­raf bu, iti­raf!

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Öz­rü ka­ba­ha­tin­den bü­yük!

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA, VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, denk­lik bel­ge­si ol­ma­yan in­san­la­rın…

BAŞ­KAN - Sa­yın Arıt­man, lüt­fen sab­re­din.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - 657 ol­sa yol­lar­sı­nız ora­ya!

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA, VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, bu Sev­gi­li­ler Gü­nü'nde bu ar­ka­daş­la­rı­mı­za bi­raz din­le­me, ne­za­ket der­si herhâlde ver­mek ge­re­ki­yor.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bir he­kim ola­rak bun­la­rı söy­le­mek zo­run­da­yız!

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA, VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, do­la­yı­sıy­la, ya­ni denk­lik bel­ge­si ol­ma­yan hiç­bir kim­se ama hiç­bir kim­se, Tür­ki­ye'de he­kim­lik ya­pa­ma­ya­cak, ya­pa­maz, bun­dan son­ra da ya­pa­ma­ya­cak. Bu­nu ni­ye abar­tı­yor­su­nuz onu an­la­mı­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la, denk­lik bel­ge­si­nin de na­sıl ve­ril­di­ği­ni he­pi­miz bi­li­yo­ruz, bel­li sı­nav­la­rı var, bu sı­nav­lar­dan ge­çer­se ki­şi denk­lik bel­ge­si­ni alır ve Tür­ki­ye'de ça­lı­şır, denk­lik bel­ge­si ala­mı­yor­sa ça­lı­şa­maz. Bu, Türk va­tan­daş­la­rı için de böy­le; ya­ni, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı olup yurt dı­şın­da bir fa­kül­te bi­tir­di­ği­niz­de, tıp fa­kül­te­si­ni bi­tir­di­ği­niz­de, ge­lip Tür­ki­ye'de he­kim­lik ya­pa­maz­sı­nız, Türk va­tan­da­şı ol­sa­nız bi­le ya­pa­maz­sı­nız, mut­la­ka denk­lik bel­ge­si al­mak zo­run­da­sı­nız. Denk­lik bel­ge­si al­dık­tan son­ra, YÖK ta­ra­fın­dan "bu, Tür­ki­ye'de­ki fa­kül­te­le­re denk bir fa­kül­te bi­tir­miş­tir" de­nil­dik­ten son­ra so­run kal­mı­yor. Bu­nun da şart­la­rı bel­li.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tip ko­nu­lar­da, faz­la­ca, hal­kı­mı­zın, mil­le­ti­mi­zin ka­fa­sı­nın bu­lan­dı­rıl­dı­ğı­nı ben dü­şü­nü­yo­rum. Bu ve­si­ley­le açık­la­ma yap­mak ih­ti­ya­cı duy­dum. He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Şe­rif Bi­rinç… Yok.

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç.

Bu­yu­run Sa­yın Koç. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben, bel­ki mad­de­nin dı­şı­na çı­ka­rak, tü­müy­le il­gi­li -bu pa­ket gel­di­ğin­den iti­ba­ren ilk de­fa söz alı­yo­rum, he­kim ol­ma­ma rağ­men- top­lum­da ge­nel bir sı­kın­tı ol­du­ğu­nu -bil­has­sa mes­lek grup­la­rı açı­sın­dan- ben, bir ke­re da­ha, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma, bu ko­nu­yu ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, de­ği­şik şey­ler söy­le­di Ko­mis­yon Baş­ka­nı, bi­zim ar­ka­daş­la­rı­mız de­ği­şik nok­ta­la­ra de­ği­ni­yor­lar. Ya­ni, so­nuç ne bi­li­yor mu­su­nuz bu­ra­da? Ya­ni, ik­ti­da­rın yak­la­şı­mı "ta­mam, si­zin de­dik­le­ri­niz de doğ­ru, mes­lek grup­la­rı­nın di­le ge­tir­di­ği çe­kin­ce­ler, ken­di­le­riy­le il­gi­li be­lirt­tik­le­ri sı­kın­tı­lar da doğ­ru, bun­lar da doğ­ru, ama, önem­li olan, sağ­lık­ta, pi­ya­sa­nın ku­ral­la­rı" di­yen bir so­nuç çı­kı­yor. Ya­ni, ben, ge­çen haf­ta bir bö­lü­mü­nü te­le­viz­yon­dan iz­le­dim -se­çim böl­gem­dey­dim- bir bö­lü­mü­nü, on­dan ön­ce­ki haf­ta bu­ra­da iz­le­dim, ben bu şe­kil­de özet­le­mek is­ti­yo­rum. Evet, he­kim­ler de hak­lı; evet, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı, ko­nuy­la il­gi­li olan­lar da hak­lı, siz de hak­lı­sı­nız, bi­zim bun­la­ra kar­şı çı­kan yö­nü­müz var; ama, ne ya­pa­lım, sağ­lık­ta pi­ya­sa ko­şul­la­rı bu­nu ge­rek­ti­ri­yor te­zi­ne sı­ğı­nan bir son bö­lüm çı­kı­yor or­ta­ya.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, ba­zı nok­ta­la­rı, bil­has­sa son bö­lüm­de, son mad­de­de -eğer bu­gün ye­ti­şir­se- ifa­de et­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım. Bak­tı­ğı­mız za­man, çok de­ği­şik ko­nu­lar­da iti­raz­lar var. Bil­has­sa bu denk­lik kıs­mın­da­ki sü­re­ci ben ifa­de ede­ce­ğim. Bu­nun, bel­ki Sa­yın Baş­ba­ka­nın ba­zı yer­ler­de ifa­de et­ti­ği, hal­ka dö­nük ko­nuş­ma­lar­da, bil­has­sa elin­de me­tin ol­ma­dan yap­tı­ğı, ir­ti­ca­len yap­tı­ğı ko­nuş­ma­lar­da, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­na dö­nük, san­ki bir ça­lış­ma teh­di­diy­miş gi­bi "100-150 do­la­ra biz ucuz he­kim de ge­ti­ri­riz, bu­ra­lar­da ça­lış­tı­rı­rız" gi­bi bir so­nuç çı­kı­yor ama, bu­ra­da bu mad­de­nin, ya­ni ora­da­ki "Türk" iba­re­si­nin çı­kar­tı­lıp ya­ban­cı uy­ruk­lu he­kim ça­lış­tı­ra­bil­me ge­re­ği­nin al­tı şu­dur: Ya­ban­cı sağ­lık zin­cir­le­ri­nin Tür­ki­ye'de­ki sağ­lık pi­ya­sa­sın­da, sağ­lık ya­tı­rım­la­rın­da ça­lış­tı­ra­cak­la­rı, is­tih­dam ede­cek­le­ri ya­ban­cı uy­ruk­lu he­kim­le­ri ge­tir­mek için önü açı­lan bir mad­de­dir. Ya­ni, sağ­lık­ta­ki pi­ya­sa ko­şul­la­rı­nın o bö­lüm­de ta­mam­lan­ma­sı­na dö­nük bir gi­ri­şim­dir bu mad­dey­le il­gi­li olan bö­lüm.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di, bak­tı­ğı­nız za­man, be­nim özel­lik­le de­ğin­mek is­te­di­ğim nok­ta­lar­dan bir ta­ne­si, bu, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de­ki şef, şef yar­dım­cı­lı­ğı kad­ro­la­rı­na sı­nav­sız ola­rak ata­ma ya­pıl­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ıs­ra­rı­nız. Bir hu­kuk dev­le­tin­de ol­du­ğu­mu­zu bi­li­yo­ruz. Bu hu­kuk dev­le­tiy­le tek ba­şı­na sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu, hem de yük­sek fark­la sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu elin­de bu­lun­du­ran bir si­ya­si par­ti ola­rak ve tek ba­şı­na yü­rüt­me or­ga­nı­na sa­hip bir si­ya­si par­ti gru­bu ola­rak, ya­sa­ma or­ga­nın­da za­man za­man, hu­kuk si­zi uyar­sa bi­le, bu­ra­da mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri si­zi uyar­sa bi­le, ya­ni bir si­ya­si inat­laş­ma içe­ri­sin­de, bu sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu­nu­zun ar­ka­sı­na ge­çe­rek, bu­ra­da, yi­ne ip­tal edi­le­bi­le­cek olan, yü­rür­lü­ğü dur­du­ru­la­bi­le­cek olan -hem yük­sek yar­gı sü­re­cin­de hem ida­ri yön­den Da­nış­tay­da- bir­çok nok­ta­yı bil­me­ni­ze rağ­men, vur­gu­lan­ma­sı­na rağ­men bu­ra­da mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri ta­ra­fın­dan ve da­ha ön­ce­ki uy­gu­la­ma­lar bu­nun böy­le ola­ca­ğı­nı si­ze gös­ter­me­si­ne rağ­men, bu ko­nu­da ıs­rar et­me­niz, iş­te bu, par­la­men­ter sis­te­mi ve si­ya­se­te olan gü­ve­ni za­yıf­la­tı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ne olur... Ben bu­nu bir ke­re da­ha söy­le­miş­tim. Sa­yın Mec­lis Baş­ka­nı Bü­lent Arınç her ko­nu­da çok ko­nu­şur, onu bi­li­yo­rum, ama ba­zen de doğ­ru şey­ler söy­ler. O doğ­ru şey­ler­den bir ta­ne­si de, bu­ra­da yap­tı­ğı bir ko­nuş­ma­da mil­let­ve­kil­le­ri­ne, geç­miş dö­ne­min tu­ta­nak­la­rı­nı va­kit bul­duk­ça -eğer il­gi­li bir mil­let­ve­ki­liy­se- iz­le­me­le­ri­ni sa­lık ver­me­siy­di. Ger­çek­ten doğ­ru. Geç­miş dö­ne­me bak­tı­ğı­mız za­man, bu tip hu­kuk dev­le­tiy­le, ya­ni Ana­ya­sa'nın 5'in­ci, 6'ncı, 7'nci, 8'in­ci ve 9'un­cu mad­de­le­rin­de kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si­nin ana­ya­sa sis­te­mi içe­ri­sin­de na­sıl ya­pı­lan­dı­rıl­dı­ğı­nı bil­di­ği­miz için, ora­da, geç­miş dö­nem­ler­de ya­pı­lan si­ya­si inat­la­rın, bil­has­sa hu­kuk dev­le­ti kav­ra­mıy­la ve yar­gı kav­ra­mıy­la çe­li­şen nok­ta­lar­da si­ya­se­ti za­yıf­la­tan, si­ya­set dı­şı çö­züm ara­yan bir­çok oda­ğa san­ki ken­di­le­ri­ne yol açı­lı­yor­muş gi­bi bir bek­len­ti do­ğur­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bun­lar, ya­kın si­ya­si ta­ri­hi­miz­de var.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Bu ha­ta­la­rı ben yap­ma­ma­nı­zı ve bil­has­sa açık, net, hu­kuk­sal ve­ri­ler or­ta­ya kon­du­ğu za­man, evet be­nim sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğum var, bu­nu par­mak he­sa­bıy­la ge­çi­re­bi­li­rim, ama bu ya yük­sek yar­gı­dan ya ida­ri yar­gı­nın yük­sek or­gan­la­rın­dan mut­la­ka dö­ner nok­ta­sı­nı dik­ka­te al­ma­nız ve si­ya­set ku­ru­mu­nu -hep söy­le­di­ğim bir sö­zü yi­ne­le­ye­rek bi­ti­yo­rum- sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu­nu­zu lüt­fen top­lum­sal ço­ğul­cu­luk­la bir­leş­ti­re­rek bir ya­sa­ma gö­re­vi yap­ma­ya şu bü­yük gru­bu yön­len­di­rin di­yo­rum, sevk edin di­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır. So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır.

Sa­yın Tan­doğ­du, bu­yu­run, an­cak, bir da­ki­ka sü­rey­le sı­nır­lı­dır.

Bu­yu­run Sa­yın Tan­doğ­du.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Evet, so­ru­mu… Sa­yın Ba­ka­nım ge­ne yok. Sa­yın Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı­mı ra­hat­sız et­mek is­te­mi­yo­rum. Müs­te­şa­rı­ma so­ru­mun baş­lık­la­rı­nı ver­dik­ten son­ra, ya­zı­lı hâlde ve­re­ce­ğim, ya­zı­lı ce­vap is­te­ye­ce­ğim. Yal­nız, so­ru­mun baş­lık­la­rı­nı bu­ra­da söy­le­mek­te ya­rar gö­rü­yo­rum.

Sa­yın mes­lek­taş­la­rı­mı­zın an­la­ya­ca­ğı şek­liy­le "spaz­mo­tik dis­fo­ni" teş­hi­si ko­nu­lan bir has­ta­ya, ku­lak-bu­run-bo­ğaz­da -ses tel­le­ri­ni il­gi­len­di­ren bir has­ta­lık bu- onun için ya­zı­lan bir bo­toks te­da­vi­si ya­pı­lı­yor­du. Son za­man­lar­da bu bo­toks te­da­vi­si or­ta­dan kal­dı­rıl­mış, ya­ni re­çe­te­ye ya­zıl­ma­sı ya­sak­lan­mış. Bu­nun ne­de­ni­ni, lüt­fen, bu ya­zı­yı ver­di­ğim ki­şi­ye ve biz­le­re ve­rir­se­niz çok mem­nun ola­ca­ğım.

İkin­ci so­rum da, ge­ne, İs­tan­bul'da Gü­her Koç is­min­de bir va­tan­da­şın, has­ta­ne­de­ki bir…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Neş­şar…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. Ben as­lın­da tu­ta­nak­la­ra ge­çir­mek için so­ru­yo­rum.

Şim­di, bu ka­nun gö­rü­şü­lür­ken bir öner­gey­le, zo­run­lu hiz­me­te gi­den he­kim­le­rin söz­leş­me­li ai­le he­ki­mi ola­bil­me­le­ri­nin önü açıl­dı. Ona biz iti­raz et­miş­tik.

Şim­di, ben şöy­le sor­mak is­ti­yo­rum: Be­nim bil­di­ğim ka­da­rıy­la, dev­let me­mur­la­rı zo­run­lu hiz­me­te gön­de­ri­li­yor­lar, ai­le he­kim­le­ri ise söz­leş­me­li per­so­nel. Siz, dev­let me­mu­ru­nu na­sıl, zo­run­lu gö­rev ya­pan dev­let me­mu­ru­nu na­sıl söz­leş­me­li ai­le he­ki­mi ya­pa­cak­sı­nız?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Koç…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sağ­lık Ba­ka­nı öğ­le­ne ka­dar Mec­lis­tey­di, fa­kat öğ­le­den son­ra ken­di­siy­le il­gi­li bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne ka­tıl­mı­yor. Bir prog­ra­mı var­dır herhâlde.

Ben, Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı­na sağ­lık­la il­gi­li bir so­ru sor­ma­ya­ca­ğım, ken­di­siy­le il­gi­li bir so­ru so­ra­yım.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Koç…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - F-35 Pro­je­si'nin ma­li hük­mü ne­dir?

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç… Sa­yın Koç, lüt­fen…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sağ­lık Ba­ka­nı­na da baş­ka bir so­ru so­ra­rız.

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

İki so­rum ola­cak. Bi­rin­ci­si: Ya­ban­cı dok­tor­lar­da YÖK'ten denk­lik alın­ma­sı­nın ya­nı sı­ra il­gi­li ma­kam­lar­dan ça­lış­ma iz­ni al­ma şar­tı da var mı­dır?

Di­ğer bir so­rum ise: Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın sü­rek­li ku­ru­lu olan Yük­sek Sağ­lık Şûra­sı­nın önün­de in­ce­le­me­yi ve gö­rüş bil­dir­me­yi bek­le­yen kaç ad­li dos­ya var­dır? Mad­de­nin ge­rek­çe­si dos­ya faz­la­lı­ğı mı­dır? Dos­ya sa­yı­sı ne ka­dar­dır? Onu al­mak is­ti­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

BAŞ­KAN - Sa­yın Arıt­man…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı­mız bu­ra­da ol­ma­dı­ğı için, nö­bet­çi ba­ka­nı­mı­zın ara­cı­lı­ğıy­la mec­bu­ren Sağ­lık Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­na so­ru­yo­rum.

Tür­ki­ye'de, Ana­do­lu'da, anes­te­zi mü­te­has­sı­sı ol­ma­yan on­lar­ca has­ta­ne­miz­den bi­rin­de, no­ter hu­zu­run­da çe­ki­le­cek ku­ra­da çı­kan bir has­ta­ne­de anes­te­zi tek­nis­ye­niy­le anes­te­zi alır mı­sı­nız?

Sa­yın Baş­kan, ame­li­yat ol­ma­ya­cak­sı­nız, hiç ame­li­yat ris­ki yok, sa­de­ce uyu­yup uya­na­cak­sı­nız. Anes­te­zi dok­to­ru­nun ol­ma­dı­ğı bir has­ta­ne­de, anes­te­zi tek­nis­ye­ni­nin si­ze iki sa­at anes­te­zi ver­me­si­ne ra­zı mı­sı­nız, var mı­sı­nız? He­kim ola­rak bu­nu ce­vap­la­yın.

Ya­ni, şim­di "Sev­gi­li­ler Gü­nü" de­di­niz. Ön­ce in­sa­nı sev­mek la­zım. Mil­le­te re­va gör­dü­ğü­nü­zü aca­ba ken­di­ni­ze ya­pa­bi­le­cek mi­si­niz? Bu­nu so­ru­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Arıt­man.

Sa­yın Öz­do­ğan…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım. Üç so­rum var Sa­yın Ba­ka­na.

Bi­rin­ci so­rum: Ana­va­tan ik­ti­dar­la­rı dö­ne­min­de, Ana­do­lu'da köy­le­re bin­ler­ce sağ­lık oca­ğı ya­pıl­dı. Fa­kat, AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de bun­la­rın ço­ğu ka­pa­tıl­dı, bir kıs­mı da -bu yaz gör­dük- sa­man­lık ya­pıl­mış. Bu sağ­lık ocak­la­rı tek­rar açı­la­cak mı­dır?

İkin­ci so­rum: Dev­let has­ta­ne­le­rin­de ça­lı­şan ec­za­cı­lar bi­rin­ci sı­nıf sağ­lık ele­ma­nı ol­ma­sı­na rağ­men üvey ev­lat mu­ame­le­si gör­mek­te­dir­ler. Öz­lük hak­la­rı­nı iyi­leş­ti­re­cek mi­si­niz ec­za­cı­la­rın?

Üçün­cü so­rum: Dev­let has­ta­ne­le­rin­de hem­şi­re ye­ter­siz­li­ği ne­de­niy­le hem has­ta­lar hem de hem­şi­re­le­ri­miz zor­luk­la kar­şı­laş­mak­ta­dır­lar. Ye­ter­li hem­şi­re al­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­do­ğan.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run. An­cak, Sa­yın Arıt­man Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­na so­ru sor­du­ğu için, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı ce­vap ve­re­bi­lir.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­ka­nım…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ba­kan ara­cı­lı­ğıy­la efen­dim, Ba­kan ara­cı­lı­ğıy­la. Ya­ni, var mı­sın yok mu­sun? Evet ve­ya ha­yır.

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Arıt­man, an­la­şıl­dı.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­ka­nım, Sa­yın Ba­kan Kıb­rıs'ta­ki bir top­lan­tı­ya ka­tıl­mak üze­re da­ha ön­ce­den ta­ah­hüt­te bu­lun­du­ğu için şu an­da bu­ra­da yok­lar. So­ru­la­ra ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğiz. Za­ten, Müs­te­şa­rı­mız da not al­dı. Ve­ri­len so­ru­la­rı da tes­pit et­tik, ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­ri­le­cek­tir.

Arz ede­rim.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Na­sıl oy kul­la­na­ca­ğız Sa­yın Ba­kan?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­yın Ba­kan, bir ya­nı­nız­da dok­tor Müs­te­şar bir ya­nı­nız­da dok­tor Ko­mis­yon Baş­ka­nı, ya­ni, ce­vap ve­re­bi­lir­si­niz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, so­ru-ce­vap de­vam edi­yor.

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, ni­ye ace­le edi­yor­su­nuz? Ek­ran­da gö­rü­nü­yor so­ru so­ran­lar. Şim­di biz beş da­ki­ka­lık sü­re­yi ta­mam­la­ya­ca­ğız.

Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­ka­nım, so­ru­la­rı­mı ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­nı­ma so­ru­yo­rum.

Da­ha çok, muh­taç va­tan­daş­la­rın za­man za­man ara­ya­rak, düş­tük­le­ri sı­kın­tı­lar­la il­gi­li so­ru­lar­dır.

1- Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­rin­de kaç ta­ne he­ma­to­lo­ji bi­ri­mi ya­ta­ğı var? Bu bi­rim­ler­de kaç ya­tak var? Tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­rin­de bu ko­nu­da ya­tak kaç ta­ne­dir? He­ma­to­lo­jik has­ta­la­rın bu ku­rum­la­ra ka­bu­lü­nün or­ga­ni­zas­yo­nu­nu na­sıl ya­pı­yor­su­nuz?

2- Acil has­ta­la­rın yo­ğun ba­kım ser­vis­le­ri­ne ka­bu­lü hak­kın­da Ba­kan­lı­ğı­nı­zın bir or­ga­ni­zas­yo­nu var mı­dır? Çün­kü, cu­mar­te­si­den be­ri, İs­tan­bul'da dört gün­dür ge­zen ve tra­ke­os­to­mi­li bir has­ta­ya bu­gün an­cak yo­ğun ba­kım bu­la­bil­dim.

3- Pre­ma­tü­re ye­ni do­ğan be­bek­le­rin özel ve ka­mu ku­rum­la­rı has­ta­ne­le­ri…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­de­mir.

Sa­yın Ga­zal­cı…

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Sa­yın Ba­kan­dan şun­la­rı öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Bu ya­sa ha­zır­la­nır­ken ta­bip oda­la­rı­nın gö­rüş­le­ri alın­dı mı, eleş­ti­ri­le­ri­ne yer ve­ril­di mi, on­lar dik­ka­te alın­dı mı di­ye so­ru­yo­rum.

Ay­rı­ca, AKP ik­ti­da­ra ge­le­li kaç has­ta­ne sağ­lık oca­ğı­na dö­nüş­tü­rül­müş­tür? Kaç has­ta­ne ya­pıl­mış­tır? Kaç sağ­lık ele­ma­nı bu­gü­ne ka­dar alın­mış­tır?

De­niz­li'de­ki ai­le he­kim­li­ğin­de, 3.500 ki­şi­ye 1 dok­tor düş­tü­ğü söy­le­ni­yor, ama, va­tan­daş­lar, bu 3.500 ki­şi­ye 1 dok­to­run na­sıl ba­ka­ca­ğı­nı bi­ze so­ru­yor­lar. Sa­yın Ba­kan­dan bun­la­rın ya­nıt­la­rı­nı bek­li­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Koç…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben, Sa­yın Ba­ka­na ko­lay­lık ol­sun di­ye ken­di ala­nıy­la il­gi­li sor­dum, ama, şim­di sağ­lık ala­nıy­la so­ra­ca­ğım.

Sa­yın Ba­kan, ai­le he­kim­li­ği sü­re­ci­ne ay­rı­lan pa­ra­nın kay­na­ğı ne­dir, ne­re­den bu­lun­muş­tur? Eğer bir kre­di­tas­yon söz ko­nu­suy­sa yüz­de kaç fa­iz­le, ne­re­den pa­ra alın­mış­tır? Ai­le he­kim­li­ği eği­ti­mi, pi­lot uy­gu­la­ma il­le­rin­de han­gi otel­ler­de ya­pıl­mış­tır? Bu otel­le­re ne ka­dar pa­ra öden­miş­tir? Ai­le he­kim­li­ği eği­ti­mi için Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ve­ya di­ğer ka­mu ku­rum­la­rı­nın te­sis­le­ri ne­den kul­la­nıl­ma­mış­tır? Eği­ti­ci­le­rin hem pa­ra al­dı­ğı hem de eği­tim ba­şı­na pu­an ala­rak di­ğer eş du­rum­da­ki ve­ya baş­ka alan­lar­da­ki eği­tim al­mış he­kim ar­ka­daş­la­rı­nın önü­ne ge­çi­ril­me­si­ni han­gi hu­kuk ve­ya vic­da­na uy­gun bu­lu­yor­su­nuz? Bir eği­ti­mi alan he­kim ai­le he­kim­li­ği­ni des­tek­le­diy­se, di­ğer eği­tim kur­su­na han­gi kri­ter­ler­le he­men eği­ti­ci ola­rak se­çil­miş ve di­ğer mes­lek­taş­la­rın­dan fark­lı ola­rak bin­ler­le ifa­de edi­len hiz­met pu­anı­na hak ka­zan­mış­tır?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Sa­yın Tan­doğ­du…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın yet­ki­li­le­re ge­ne so­ra­ca­ğım. Bil­di­ği­niz gi­bi, ec­za­cı­la­rın du­ru­mu iç açı­cı de­ğil. Bu du­rum­da çok bü­yük sı­kın­tı­la­rı var. Al­tı ye­di ay­dan, se­kiz ay­dan be­ri ilaç pa­ra­la­rı­nı ala­ma­yan ec­za­cı ar­ka­daş­la­rı­mı­zın du­ru­mu çok kö­tü. Bil­has­sa be­nim se­çim böl­gem Fat­sa'da, Or­du'da ve on do­kuz il­çem­de­ki ec­za­cı­la­rın müş­te­rek bir prob­le­mi, sı­kın­tı­sı var. SSK has­ta­la­rı­nın ilaç­la­rın­da re­çe­te­le­ri­ni ver­dik­le­ri za­man "ku­pür düş­tü" di­ye­rek pa­ra­la­rı­nın ke­sil­me­si, "ra­por ek­sik" di­ye­rek ya­zı­lan, öde­nen re­çe­te­ler­den pa­ra­la­rın ke­sil­me­si ve bun­lar­da bil­has­sa büt­çe uy­gu­la­ma­sı­na uy­gun çık­ma­dı­ğı ge­rek­çe­siy­le ba­zı re­çe­te­le­rin öden­me­me­si so­ru­nu­nu na­sıl çö­ze­cek­si­niz ve bu ko­nu­da­ki Tür­ki­ye ge­ne­lin­de­ki ec­za­cı­la­ra lüt­fen yar­dım eli­ni­zi uza­tın. İfa­de­le­ri böy­le ec­za­cı­la­rın. Lüt­fen, yar­dım eli­ni uzat­ma­nı­zı bek­li­yo­rum ve bu ku­pür­le­ri, bu büt­çe uy­gu­la­ma­sı­nın pro­se­dür­le­ri­ni ve ge­ri ge­len re­çe­te­le­ri si­ze ia­de ede­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du.

So­ru-ce­vap iş­le­mi ta­mam­lan­mış­tır, sü­re ta­mam­lan­mış­tır. Sa­yın Ba­kan, zan­ne­di­yo­rum, ya­zı­lı ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Evet, ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 10. mad­de­si­nin Ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

 

Nu­ret­tin Sö­zen

Meh­met Neş­şar

İd­ris Sa­mi Tan­doğ­du

 

Si­vas

De­niz­li

Or­du

 

Ha­lil Tir­ya­ki

Ca­nan Arıt­man

Mus­ta­fa Öz­yurt

 

Kı­rık­ka­le

İz­mir

Bur­sa

 

 

İz­zet Çe­tin

 

 

 

Ko­ca­eli

 

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si­ni açık­la­mak üze­re Sa­mi Tan­doğ­du, Or­du Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Tan­doğ­du. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; bi­raz ev­vel­ki AKP Gru­bu ar­ka­daş­la­rım­dan, dok­tor ar­ka­daş­la­rım­dan, bu ya­say­la il­gi­li özür­le­ri­ni ve ace­le­ci­lik­le­ri­nin açık­la­ma­la­rı ve bu­nun bi­raz er­te­len­me­si­ne da­ir gö­rüş­le­ri­ni be­lirt­tik­le­ri için on­la­ra bu­ra­da çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Ha­ki­ka­ten, bu­ra­da­ki öner­ge­miz­de de be­lirt­ti­ği­miz gi­bi, ya­ban­cı he­kim­le­rin ça­lış­tı­rıl­ma­sı­na iliş­kin bir dü­zen­le­me, id­dia edil­di­ği gi­bi Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye­lik ön­ce­si ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si için or­ta­ya koy­du­ğu bir ko­şul de­ğil. Kal­dı ki, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­riş sü­re­ci­ni ya­şa­yan di­ğer ül­ke­ler için tam üye­lik­ten son­ra ön­gö­rü­len uy­gu­la­ma­la­rın biz üye ol­ma­dan öne ge­ti­ril­me­si­ni an­la­mak müm­kün de­ğil. Esas so­run bu­ra­da. Bu so­ru­nu çöz­mek için, bu ya­sa­nın ge­ri çe­kil­me­si şart­tır.

Ba­kın, bun­la­rı ko­mis­yon­da gö­rüş­tük -sa­yın ko­mis­yon üye­si ar­ka­daş­la­rım da bu­ra­da- ve o ko­mis­yon­da Sa­yın Ba­kan, Sağ­lık Ba­ka­nı ko­mis­yo­nu terk et­ti. "Be­nim Ba­kan­lar Ku­ru­lu top­lan­tım var, gi­di­yo­rum." de­di. Biz de de­dik ki: Ar­ka­daş, ne­re­ye gi­di­yor­su­nuz? Bu çok önem­li bir ya­sa, ya­ban­cı he­kim­le­rin Tür­ki­ye'de ça­lış­tı­rıl­ma­sı.

Şim­di, ba­kın, bir dok­tor ola­rak, otuz beş yıl­lık bir dok­tor ola­rak, ben rad­yo­lo­ji uz­ma­nı ol­du­ğum za­man ba­zı ne­den­ler­le Ame­ri­ka'da ça­lış­ma is­te­ği duy­dum. Kalk­tım, Ame­ri­ka'da Was­hing­ton'da ça­lı­şan bir Fat­sa­lı ağa­be­yi­miz -Al­lah rah­met ey­le­sin- rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­na bir mek­tup yaz­dım. De­dim ki, ben Ame­ri­ka'ya ge­lip ora­da ça­lış­mak is­ti­yo­rum. Mu­aye­ne­ha­ne de­ğil de si­zin ya­nı­nız­da ça­lış­mak is­ti­yo­rum, de­dim. Ba­na ge­len ce­vap şu:

"1) Siz, tek­rar, bu­ra­da, Ame­ri­ka'da tıp fa­kül­te­si me­zu­ni­yet im­ti­ha­nı­na gi­re­cek­si­niz.

2) İh­ti­sas im­ti­ha­nı­na gi­re­cek­si­niz.

3) En gü­zel şe­kil­de İn­gi­liz­ce­yi ko­nu­şa­bi­le­cek bir İn­gi­liz­ce im­ti­ha­nı­na gi­re­cek­si­niz.

4) Mah­ru­mi­yet böl­ge­sin­de ça­lı­şa­cak­sı­nız üç yıl, ora­da ça­lış­tık­tan son­ra, bü­yük şe­hir­ler­de, mer­kez­de ça­lı­şa­bi­lir ona­yı­nı al­dık­tan son­ra Was­hing­ton'da, be­nim ya­nım­da yar­dım­cı dok­tor ola­rak ça­lı­şa­bi­lir­si­niz." de­di.

Şim­di, ar­ka­daş­lar, ya­ban­cı dok­tor­la­rın Tür­ki­ye'ye ge­liş ne­den­le­ri­ni bi­raz ev­vel Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mı­zın… Sağ­lık Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­mı­zın, pro­fe­sör ar­ka­da­şı­mı­zın ko­nu­ya bu ka­dar yü­ze­yel, sa­tıh bak­ma­sı­na çok üzül­düm. "Ne de­mek"miş! "Ge­le­cek­tir, ih­ti­ya­cı var­dır." Ar­ka­daş­lar, biz ge­len dok­to­run, Ame­ri­ka'dan ge­len, Al­man­ya'dan ge­len, İs­viç­re'den ge­len pro­fe­sör dok­tor­la­rın Do­ğu'ya, Gü­ney­do­ğu'ya git­me­ye­ce­ği­ni bi­li­yo­ruz. Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın de­di­ği gi­bi, 100-150 do­la­ra ça­lı­şan Tür­ki dev­let­ler­de­ki dok­tor­la­rın Do­ğu'ya gön­de­ri­le­ce­ği­ni bi­li­yor­duk. O za­ten bi­li­nen bir ger­çek. Ama, o ge­len pro­fe­sör­ler ne ya­pa­cak­lar? Sev­da Te­pe­si'nde ku­ru­la­cak olan bü­yük has­ta­ne­ler, özel has­ta­ne­ler, bu özel has­ta­ne­ler AKP İk­ti­da­rıy­la yan­daş olan ka­pi­ta­list ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, ya­ni ye­şil ser­ma­ye­nin ku­ra­ca­ğı has­ta­ne­ler­de ça­lı­şa­cak dok­tor­lar­dır.

ÖZ­KAN ÖK­SÜZ (Kon­ya) - Ya, yap­ma ya! Bu ka­dar ol­maz ya!

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) - Pa­ra­nın ren­gi ol­maz.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Bir da­ki­ka, bir da­ki­ka.

O dok­tor ar­ka­daş­la­rı­mız, o has­ta­ne, dev­le­tin bü­tün ku­rum­la­rıy­la, SSK, Bağ-Kur, Emek­li San­dı­ğıy­la an­la­şa­cak ve o has­ta­ne­ler de ana ba­ba gü­nü şek­liy­le tek­rar mu­aye­ne­ye baş­la­ya­cak. Pe­ki, o has­ta­ne­ler do­lu, yük­sek ih­ti­sas has­ta­ne­si do­lu, tıp fa­kül­te­si do­lu, biz dok­tor­lar ola­rak mem­le­ke­ti­mi­ze git­ti­ği­miz za­man, biz mil­let­ve­ki­li ola­rak mem­le­ke­ti­mi­ze git­ti­ği­miz­de has­ta­ne­ler do­lu. Ne­den bi­rin­ci de­re­ce ba­sa­mak hiz­met­le­ri­ni tam ma­na­sıy­la yap­mı­yo­ruz? Çün­kü, bi­rin­ci de­re­ce ba­sa­mak hiz­met­le­ri, ya­ni ai­le he­kim­li­ği­ne ge­çiş olan bu ba­sa­ma­ğı gü­ven ve­re­cek şe­kil­de ça­lış­tır­ma­dı­ğı­mız için­dir.

Ben, şim­di ar­ka­daş­la­rı­mı bu­ra­da uya­rı­yo­rum. Al­man­ya'da bi­rin­ci de­re­ce ba­sa­mak hiz­met­le­ri ça­lış­tı­ğı için, Fran­sa'da ça­lış­tı­ğı için has­ta­ne­ler ağ­zı­na ka­dar do­lu de­ğil. Ne­den? Çün­kü, Al­man­ya'da kaç ta­ne sağ­lık oca­ğı var bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? Kaç ta­ne var? 70 bin ta­ne. Fran­sa'da kaç ta­ne var? 68 bin sağ­lık oca­ğı, ya­ni bi­rin­ci de­re­ce ba­sa­mak hiz­me­ti ve­ren ye­ri var. Tür­ki­ye'de kaç ta­ne var? 7 bin ta­ne. Tür­ki­ye'nin nü­fu­su ne? 73 mil­yon. Ben bu­nu Sa­yın Müs­te­şa­rı­ma ve Ba­ka­nı­ma söy­le­di­ğim za­man "biz 24 bin ya­pa­ca­ğız…" Ya­hu kar­de­şim, 24 bin ta­ne sağ­lık oca­ğı­nı, ai­le he­kim­li­ği­ni kur, ya­sa­yı on­dan son­ra çı­kar! Bu ya­sa­yı na­sıl ça­lış­tı­ra­cak­sın, bu in­san­la­ra na­sıl hiz­met ve­re­cek­sin? Ai­le he­kim­li­ği di­yor­su­nuz. Bi­raz ev­vel ar­ka­da­şım İz­zet Bey so­ru hâlin­de sor­du: 3.500 ki­şi­ye na­sıl hiz­met ve­re­cek 1 ta­ne ai­le he­ki­mi? Biz, bu işin için­den gel­mi­şiz ve bu işi dü­zelt­mek için Mec­li­se gir­me­yi üni­ver­si­te yıl­la­rı­mız­da ka­fa­mı­za koy­mu­şuz, biz bu­nu Par­la­men­to­da dü­zel­te­ce­ğiz de­mi­şiz ve onun için bu­ra­da­yız, ama, hiç­bir şey dü­zelt­tir­mi­yor­su­nuz.

Bil­has­sa Sağ­lık Ba­ka­nı­nın dok­tor ol­ma­sı, Sağ­lık Ko­mis­yo­nun­da­ki Baş­ka­nın pro­fe­sör ol­ma­sı ve bi­ze bu ko­nu­da yar­dım­cı ol­ma­ma­sı yü­rek­le­ri­mi­zi acı­tı­yor ar­ka­daş­lar. Bü­tün iç­ten­li­ğim­le söy­lü­yo­rum, bü­tün iç­ten­li­ğim­le, bü­tün sı­kın­tım­la…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, lüt­fen to­par­la­yın.

Bu­yu­run.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin du­ru­mu iç açı­cı, anes­te­zi uz­man­la­rı­nın du­ru­mu iç açı­cı ol­ma­sı için mü­ca­de­le ver­me­miz ge­re­kir­ken, pe­ki, anes­te­zi uz­man­la­rı­nın le­hin­de ko­nu­şu­lu­yor, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin aley­hin­de ko­nu­şu­lu­yor. Bu na­sıl bir olay? Ne de­mek ya­ni, se­kiz sa­at ça­lı­şan rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni var, ça­lış­ma­yan­la­rı var! Do­zi­met­re var.

Bir ör­nek da­ha gös­te­re­yim, bir rad­yo­lo­ji uz­ma­nı ola­rak. Yük­sek İh­ti­sas Has­ta­ne­sin­de de­vam­lı rad­yas­yo­nun al­tın­da tut­muş ol­du­ğu­muz do­zi­met­re­yi hiç rad­yas­yon çe­kil­me­miş bir yer­de­ki do­zi­met­rey­le ölç­tür­dü­ğü­müz­de ne çık­tı bi­li­yor mu­su­nuz? O hiç kul­la­nıl­ma­yan, rad­yas­yon­da kul­la­nıl­ma­yan do­zi­met­re­de en yük­sek doz çık­tı, öbü­rün­de­ki doz sı­fır­dı ve bu do­zi­met­re­yi öl­çe­cek ku­rum, Atom Ener­ji­si Ku­ru­mu da­ha teş­ki­la­tı­nı kur­ma­mış, sis­te­mi­ni kur­ma­mış. Bu­nu, bu sis­te­mi ku­rul­ma­mış olan bir yer­de, siz, rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­nın ve rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni­nin ne ka­dar doz al­dı­ğı­nı ne­re­den bi­le­cek­si­niz? Lüt­fen… Al­lah kor­ku­su var.

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Bu­nu ya­pa­maz­sa Tür­ki­ye, hiç­bir şey ya­pa­maz o za­man.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Bil­me­di­ğin yer­de ko­nuş­ma, bil­me­di­ğin şe­yi ko­nuş­ma, bil­di­ğin şe­yi ko­nuş, gel bu­ra­da ko­nuş.

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Atı­yor­sun, atı­yor­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çer­çi…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Ben, bu­ra­da, ola­yı bel­ge­le­riy­le ko­nu­şu­yo­rum ve Sa­yın Ba­ka­nın da bu­ra­da ol­ma­ma­sı­nı yi­ne esef­le kar­şı­lı­yo­rum. Her gün Hükûme­tin mev­cu­di­ye­ti­ni ko­ru­mak için bir gün Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin Çe­lik, bir gün Sa­na­yi Ba­ka­nı Ali Coş­kun, bir gün Ab­dül­ka­dir Ak­su ve bu­gün de Sa­yın Vec­di Gö­nül. Ya­ni, ayıp­tır, gü­nah­tır! Bu in­san­lar­la bu ka­dar cid­di­yet­siz bir or­tam­da bu Mec­li­sin ça­lış­ma­sı­na göz yum­ma­mız müm­kün de­ğil. Ben otuz beş yıl­lık dok­tor ola­rak bu ya­sa­nın çık­ma­ma­sı için elim­den ge­len her mü­ca­de­le­yi ve­re­ce­ğim ve bu­nun için de siz­den des­tek bek­li­yo­rum. Ver­miş ol­du­ğum mü­ca­de­le ken­dim için de­ğil, o in­san­lar için, o mağ­dur olan ki­şi­ler için. O per­for­mans­tan do­la­yı en çok yo­ru­lan has­ta­ne­ler­de­ki per­so­nel, rad­yo­lo­ji per­so­ne­li­dir, rad­yo­lo­ji dok­tor­la­rı­dır, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­dir. Ge­rek­li ge­rek­siz is­te­nen rönt­gen film­le­ri, to­mog­ra­fi film­le­ri, MR film­le­ri­nin ne­ye mal ol­du­ğu­nu siz­ler de bi­li­yor­su­nuz. Za­ten bu gi­diş­le Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin büt­çe­si sağ­lık har­ca­ma­la­rı­na yet­mez ar­ka­daş­lar.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

II. - YOK­LA­MA

(CHP sı­ra­la­rın­dan bir grup mil­let­ve­ki­li aya­ğa kalk­tı)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok­la­ma is­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Ana­dol.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok­la­ma is­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - An­la­şıl­dı Sa­yın Ana­dol.

Eğer, siz 20 mil­let­ve­ki­li­ni bu­lu­yor­sa­nız, yok­la­ma ya­pa­rız Sa­yın Ana­dol.

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa) - Faz­la­sı var.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - 20 de bu­lu­ruz, 220 de bu­lu­ruz, 320 de bu­lu­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, öner­ge­nin oy­la­ma­sın­da bir yok­la­ma ta­le­bi var­dır, şim­di bu ta­le­bi ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğim, an­cak, yok­la­ma ta­le­bi­ni iş­le­me ko­ya­bil­mem için ayak­ta olup yok­la­ma ta­lep eden mil­let­ve­ki­li sa­yı­sı­nın 20 olup ol­ma­dı­ğı­nı tes­pit ede­ce­ğim.

İsim­ler tu­ta­na­ğa ge­çe­ce­ğin­den, ayak­ta­ki her sa­yın mil­let­ve­ki­lin­den sı­ra­sıy­la isim­le­ri­ni söy­le­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum.

Sa­yın Ana­dol, Sa­yın Er­cenk, Sa­yın Neş­şar, Sa­yın Arıt­man, Sa­yın Çi­lin­gir, Sa­yın As­la­noğ­lu, Sa­yın Eras­lan, Sa­yın Kap­tan, Sa­yın Tan­doğ­du, Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu, Sa­yın Kü­çük, Sa­yın Çe­tin, Sa­yın Öz­kan, Sa­yın Arz, Sa­yın Çor­ba­cı­oğ­lu, Sa­yın Ga­zal­cı, Sa­yın Ül­kü, Sa­yın Gen­can.

Yok­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum.

Ad­la­rı­nı okut­tu­ğum sa­yın üye­le­rin yok­la­ma için elek­tro­nik ci­ha­za gir­me­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247) (Devam)

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

10'un­cu mad­de­yi 11'in­ci mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 11- 181 sa­yı­lı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin ek 3 ün­cü mad­de­sin­de yer alan "üc­ret­le­ri dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lan­mak kay­dıy­la" iba­re­si, "üc­ret­le­ri dö­ner ser­ma­ye­den ve­ya ge­nel büt­çe­den kar­şı­lan­mak üze­re" şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İz­zet Çe­tin, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Çe­tin, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de, 11'in­ci mad­de hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir ba­kıl­dı­ğı za­man, bu mad­de­ye iliş­kin 10'un­cu, ya­ni, 181 sa­yı­lı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun, 20/10/2005 ta­ri­hin­de ek mad­de 3 ola­rak dü­zen­len­miş. Da­ha son­ra, mad­de­ye, 28/6/2006 ta­rih­li 5528 sa­yı­lı Ka­nun'un 3'ün­cü mad­de­siy­le bir ke­li­me da­ha ek­len­miş "nö­bet üc­re­ti öde­nir" di­ye.

Şim­di, bu tor­ba ka­nun­la da ilk cüm­le­ye, yi­ne üç harf­li bir ke­li­me, bir cüm­le ek­len­me­ye ça­lı­şıl­mış, ama, o bi­le ka­nun yap­ma tek­ni­ğin­den ol­duk­ça uzak, ya­ni, bu ka­nu­nu ne ka­dar zor­la­ma, ne ka­dar baş­tan sav­ma ya da an­la­şıl­ma­sı güç hâle ge­ti­re­bil­mek için Ba­kan­lı­ğın ne ka­dar uğ­raş­tı­ğı­nı or­ta­ya koy­ma­ya ye­ti­yor. Ya­ni, ön­ce mad­de­nin bü­tü­nü­ne ba­ka­cak olur­sak, "kad­ro­lu is­tih­da­mın müm­kün ol­ma­dı­ğı hâller­de üc­ret­le­ri dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lan­mak kay­dıy­la" di­ye de­vam edi­yor­du. Şim­di de­ğiş­tir­mi­şiz "üc­ret­le­ri dö­ner ser­ma­ye­den ve­ya ge­nel büt­çe­den kar­şı­lan­mak üze­re..."

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim büt­çe ka­nu­nu­muz­da ge­nel büt­çe di­ye bir kav­ram kal­ma­dı, mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­si ol­du, ya­ni, tek­nik ola­rak bir ke­re bu­nun baş­tan dü­zel­til­me­ye ih­ti­ya­cı var. Haa, bu dü­zen­le­me ne­yi be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor? Ön­ce, dö­ner ser­ma­ye­den üc­ret­le­ri öde­me­ye ge­tir­mi­şiz. Dö­ner ser­ma­ye­le­ri de üni­ver­si­te­ler baş­ta ol­mak üze­re sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nı, ka­mu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mız ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mız öy­le bir kıs­kaç al­tı­na al­mış ki, ar­tık dö­ner ser­ma­ye­den per­so­nel üc­ret­le­ri­ni ve di­ğer gi­der­le­ri kar­şı­la­ya­ma­dık­la­rı için ar­tık bun­dan son­ra ge­nel büt­çe­den de kar­şı­la­na­bi­lir ko­nu­mu­na ge­ti­ril­mek is­te­ni­yor mad­de. Bu dü­zen­le­me bi­le bir iti­raf, ya­ni, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın, baş­ta üni­ver­si­te­le­rin dö­ner ser­ma­ye­le­ri ol­mak üze­re ka­mu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nı çö­kert­tik­le­ri­ni, ar­tık hiz­met üre­te­mez ko­nu­ma ge­tir­dik­le­ri­ni, ama, yi­ne de ka­mu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­na ih­ti­ya­cın var­lı­ğı­nı ve o ne­den­le bu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nın ya­şa­ma­sı ge­rek­ti­ği inan­cı­nı bu­ra­ya yan­sıt­mak ama­cıy­la der­ce­dil­miş bir ke­li­me­den iba­ret.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, he­kim de­ği­lim. Yıl­lar­ca, sen­di­kal alan­da, iş­çi sağ­lı­ğı ve iş gü­ven­li­ği ko­nu­la­rın­da da ça­ba sarf et­tim, ça­lış­tım. De­min­den, bi­zim Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­mız Sa­yın Pro­fe­sör Er­döl'ün bu­ra­da­ki ko­nuş­ma­sı sı­ra­sın­da "Ki­mi in­san var­dır üç sa­at ça­lı­şır rad­yas­yo­na ma­ruz kal­maz, ki­mi­si se­kiz sa­at ça­lı­şır rad­yas­yon alır." söz­cü­ğün­den ger­çek­ten hem üzül­düm hem utanç duy­dum.

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Sen ko­nu­yu bil­mi­yor­sun…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen ko­nu­yu bil­mi­yor­sun ki, ne ko­nu­şu­yor­sun?

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Ya­ni, bi­zim Göl­cük Ter­sa­ne­sin­de ka­li­te kon­trol ve ka­lib­ras­yon atöl­ye­le­ri var­dır.

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Be­nim ko­nuş­tu­ğum atöl­ye de­ğil ki!

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Ora­da rad­yas­yon oda­sı var­dır. Rad­yas­yo­na ta­bi olan ça­lı­şan­lar yıl­da bir­kaç kez kon­tro­le gi­der­ler ve o oda kur­şun­la izo­le edil­miş­tir, sı­van­mış­tır. Ora­da­ki in­san­la­rın he­men he­men ta­ma­mı rad­yas­yo­na ma­ruz ka­lan iş­ler­de ça­lış­tık­la­rı için da­ha iti­ba­ri hiz­met­ten ya­rar­la­nır­lar. Dün­ya­da pek çok ül­ke­de de, rad­yas­yo­na ve bu tip rad­yo­ak­tif ışın­la­ra ta­bi ça­lı­şan­lar er­ken emek­li edi­lir­ler ve on­lar, o tür ça­lı­şan­lar, ça­lış­tık­la­rı sü­re­nin dı­şın­da baş­ka hiç­bir iş­te ça­lış­tı­rı­la­maz­lar. Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü­nün de dü­zen­le­me­le­ri bu yön­de iken, biz, bu­ra­da, bu tür ça­lış­ma sü­re­le­ri­ni uza­ta­rak, bir ba­kı­ma da bir sağ­lık­çı ola­rak Sa­yın Er­döl de Sa­yın Ba­ka­nın suç or­tak­lı­ğı­na iş­ti­rak et­miş olu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, son ay­lar­da, bir­çok tıp fa­kül­te­si de­ka­nı ve­ya has­ta­ne baş­he­kim­le­ri­nin de ay­rın­tı­la­rıy­la açık­la­dı­ğı ve bir­çok ga­ze­te­de çı­kan ha­ber­le­re gö­re, he­men her­ke­sin, he­pi­mi­zin de bil­di­ği gi­bi, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin hep­si hal­kın bi­lim­sel ve in­san­cıl, ya­ni gü­ven­li sağ­lık hiz­me­ti al­ma­sı­nın ya­nın­da bu has­ta­ne­le­rin te­mel amaç­la­rın­dan olan öğ­ren­ci ve asis­tan eği­ti­mi­ni de olum­suz et­ki­le­yen bir ma­li kri­zin içi­ne sü­rük­len­di­ler. Şim­di, bu kri­ze çö­züm bu­la­bil­mek için, ger­çek­le­rin iyi ni­yet­le bu mad­de için­de tar­tı­şıl­ma­sı, an­la­şıl­ma­sı ge­re­kir. Ne­den üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz çö­ker­til­di? Ni­çin üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz­de per­so­nel ek­sik­li­ği, ta­şe­ro­na iha­le edi­len bir­ta­kım hiz­met­le­ri iha­le yön­te­miy­le alan mü­te­ah­hit­ler­den kar­şı­la­nı­yor? Yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li ya­nın­da, sek­re­ter­lik hiz­met­le­ri de, di­ğer has­ta­ne per­so­ne­li de ta­şe­ron fir­ma­la­rın iş­çi­le­ri içe­ri­sin­den se­çil­me­ye mec­bur bı­ra­kı­lı­yor. Bu ko­nu ger­çek­ten ir­de­len­di­ğin­de gö­rü­le­cek­tir ki, AKP İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­de­ki ma­li kriz, bu has­ta­ne­le­rin kö­tü yö­ne­til­me­sin­den de­ğil, si­ya­sal ik­ti­da­rın, üni­ver­si­te­ler­le ve özel­lik­le de üni­ver­si­te has­ta­ne­le­riy­le has­ma­ne tu­tu­mun­dan kay­nak­la­nan bir da­yat­ma so­nu­cun­da­dır; bu­nu her­kes gö­rü­yor.

Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri, eği­tim ve araş­tır­ma ama­cıy­la ku­rul­muş, bu te­mel gö­rev­le­rin ya­nı sı­ra, yük­sek ni­te­lik­li, ya­ni üçün­cü ba­sa­mak sağ­lık hiz­me­ti ve­ren ku­ru­luş­lar­dır. Bu has­ta­ne­ler, hem bi­rin­ci ve ikin­ci ba­sa­mak sağ­lık hiz­me­ti su­nan ku­rum­lar­da çö­züm­le­ne­me­yen komp­li­ke so­run­la­rı hal­le­den, do­la­yı­sıy­la da­ha yük­sek ma­li­yet­li sağ­lık hiz­me­ti üre­ten, hem de bu hiz­me­ti her­ke­sin gü­ven­li ala­bil­me­si­ni ga­ran­ti eden ku­ru­luş­lar­dır. Özel has­ta­ne­ci­li­ği teş­vik et­me­ni­ze rağ­men, özel has­ta­ne­ler­le ka­mu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­nı, özel­lik­le üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­ni eşit tut­ma­ma­nı­za rağ­men Hükûmet ola­rak, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz, hâlâ hal­kı­mı­zın bi­rin­ci de­re­ce­de ter­cih et­ti­ği sağ­lık ku­ru­luş­la­rı ol­ma­ya de­vam et­mek­te­dir; ama, bu­nun ya­nın­da, gö­rül­dü­ğü gi­bi, ya­ni ba­kı­la­cak olur­sa, bu has­ta­ne­ler bü­yük bir kıs­kaç al­tın­da. Ör­nek ola­rak ve­ri­yo­rum, bi­zim Ko­ca­eli Üni­ver­si­te­si Has­ta­ne­miz­de -ken­di se­çim böl­gem­de- he­men he­men bü­tün üni­ver­si­te has­ta­ne­ler­de ol­du­ğu gi­bi, ön­ce re­çe­te­ler­den yüz­de 15 ke­si­li­yor, ar­ka­sın­dan yüz­de 5 araş­tır­ma fo­nu ke­si­li­yor, bu da yet­mi­yor, yıl so­nun­da yüz­de 1 ora­nın­da Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu için ke­sin­ti ya­pı­lı­yor. Sa­de­ce bu yüz­de 1'lik ke­sin­ti­yi dü­şü­ne­cek olur­sa­nız, ya­ni ver­gi ola­rak ka­bul ede­cek ol­sa­nız, Ko­ca­eli Üni­ver­si­te­si Has­ta­ne­si yıl­da 16 tril­yon ver­gi öde­yen, bel­ki de, Ko­ca­eli'de­ki en bü­yük ku­rum­lar­dan bi­ri ko­nu­mu­na ge­le­cek. Ya­ni, has­ta­ne­le­rin yü­kü ar­tar­ken, ya­yım­la­nan ge­nel­ge­ler­le bir de ek yük­ler bi­ni­yor. Ya­ni, bu has­ta­ne­ler­de, öğ­re­tim üye­le­ri ve asis­tan­lar dı­şın­da bü­tün per­so­nel ih­ti­yaç­la­rı­nı dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lı­yor­lar. Tıp fa­kül­te­si ya­tı­rım büt­çe­si­nin kal­dı­rıl­ma­sı, asis­tan­la­rın nö­bet üc­ret­le­ri­nin dö­ner ser­ma­ye­den öde­til­me­si gi­bi ek yük­ler de dü­şü­nü­le­cek olur­sa, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­ni el­bet­te ge­nel büt­çe­den fi­nan­se et­mek bir zo­run­lu­luk hâli­ne ge­li­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu da yet­mi­yor, ne ya­pı­yor Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı: Ya­yım­la­dı­ğı bir ge­nel­gey­le ba­zı has­ta­ne­le­rin büt­çe uy­gu­la­ma ta­li­ma­tıy­la uy­gun ola­rak al­dık­la­rı bir­ta­kım hiz­met­le­rin be­del­le­ri­ni dü­şü­rü­yor. Ör­ne­ğin, büt­çe uy­gu­la­ma ta­li­ma­tı fi­yat­la­rı­nın son iki yıl­da de­vam­lı bir şe­kil­de dü­şü­rül­dü­ğü­ne… Aç­lık kan şe­ke­ri 2 YTL'den 1,1 YTL'ye, he­mog­ram tet­ki­ki 15 YTL'den 3,3 YTL'ye dü­şü­rü­le­rek has­ta­ne ge­lir­le­ri de bas­tı­rı­lı­yor ve do­la­yı­sıy­la, has­ta­ne­ler hiz­met üre­te­mez ko­nu­ma ge­ti­ril­mek su­re­tiy­le özel has­ta­ne­ci­lik teş­vik edi­li­yor.

Bir baş­ka acı nok­ta, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu has­ta­ne­le­ri­miz hiz­met su­num­la­rın­dan do­la­yı, hiz­met ver­me­le­ri­nin kar­şı­lı­ğı ken­di­le­ri­ne ge­len fa­tu­ra­lar, eğer si­gor­ta­lıy­sa, Sos­yal Si­gor­ta­lar Ku­ru­mu­na ta­bi ise, Sos­yal Si­gor­ta­lar Ku­ru­mu da ora­ya bir ko­mis­yon kur­muş, "sen bu­nu yük­sek tut­muş­sun­dur" di­ye ken­di ku­ru­mu­na, ya­ni, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti içe­ri­sin­de ku­rum­lar bir­bi­ri­ne gü­ven­mi­yor, bir ku­ru­mun kes­miş ol­du­ğu bir fa­tu­ra­ya di­ğer bir ku­rum ko­mis­yon­la oto­ma­tik in­di­rim uy­gu­lu­yor. Bu in­di­rim­le de, sa­de­ce Ko­ca­eli Üni­ver­si­te­si­nin şu an­da ala­ca­ğı pa­ra mik­ta­rı 4,8 tril­yon. Ay­nı şe­kil­de, bir baş­ka üni­ver­si­te has­ta­ne­mi­zin bu tarz ke­sin­ti­le­ri top­la­mı 16 tril­yon. Ay­rı­ca, bun­la­rın sun­duk­la­rı hiz­met­le­rin be­del­le­ri kırk beş gün ge­cik­me­li öde­nir­ken, özel has­ta­ne­le­re pey­der­pey, pe­şin ola­rak öde­ni­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, bu­yu­run.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Bu da ye­ter­li ol­mu­yor, ay­rı­ca, de­min söy­le­di­ğim yüz­de 15 ko­mis­yon ke­sin­ti­si, ya­ni, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin yap­mış ol­du­ğu fa­tu­ra­lar­dan, de­min söy­le­di­ğim yüz­de 15'lik ve yüz­de 5'lik fo­nun dı­şın­da ar­tı bir yüz­de 11 ila 15 ara­sın­da oto­ma­tik ke­sin­ti ya­pı­lı­yor. Bu ke­sin­ti ora­nı dev­let has­ta­ne­le­rin­de yüz­de 2'yi 3'ü geç­mez­ken, özel has­ta­ne­ler­de de he­men he­men yok. Ör­ne­ğin, İz­mit'te­ki özel has­ta­ne­le­re ba­kar­sa­nız -isim­le­ri­ni açık­ça söy­le­ye­bi­li­rim- o has­ta­ne­ler­de ke­sin­ti ya­pıl­mı­yor.

Yi­ne bu­ra­da, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz ya­nı ba­şı­mız­da. Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı, per­so­nel gi­der­le­ri­ni da­hi öde­ye­me­me­le­ri için elin­den ge­le­ni ya­pı­yor, Sağ­lık Ba­ka­nı da sey­re­di­yor. Ta­bii, ay­nı Hükûmet içe­ri­sin­de iki ba­kan­lık. Özel has­ta­ne­ler bu ka­dar ko­ru­nur­ken, bu ka­dar teş­vik edi­lir­ken, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­ne bu has­ma­ne tu­tu­mu an­la­ya­bil­me­nin ola­na­ğı yok.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ül­ke bi­zim. Ger­çek­ten, bel­ki, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın en iyi dü­zen­le­me­le­rin­den bi­ri bu mad­de­de. Hiç ol­maz­sa has­ta­ne­le­ri ver­gi öte­le­mek için Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ka­pı­sın­dan ya da borç bul­mak için ban­ka­lar­dan fa­iz­le pa­ra arar ko­nu­mu­na dü­şür­mek­ten kur­ta­ran, ge­nel büt­çe­den de bu­nun öden­me­si­ne fır­sat ve­ren bir dü­zen­le­me. Ya­ni, be­nim AKP'li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma ve Hükûme­te bu­ra­dan uya­rım: Bu ka­mu sağ­lık ku­ru­luş­la­rı ya­rın siz­den son­ra da bu ül­ke­ye la­zım. Ya­ni, bu ka­dar tah­rip et­me­yi­niz, bu ka­dar yıp­rat­ma­yı­nız. Bu has­ta­ne­le­rin sı­kın­tı­la­rı­nın, so­run­la­rı­nın bi­rin­ci de­re­ce­de Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın dü­rüst ve has­ta­ne­le­ri bir baş­ka ül­ke­nin ku­rum­la­rı gi­bi gör­me an­la­yı­şın­dan ve Hükûme­ti­ni­zin de üni­ver­si­te­ler­le olan kav­ga­sın­dan kur­tul­ma­sıy­la çö­zü­le­ce­ği­ne ina­nı­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Zü­he­yir Am­ber.

Bu­yu­run Sa­yın Am­ber. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ZÜ­HE­YİR AM­BER (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi üze­ri­ne, Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İk­ti­dar ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve "it­hal he­kim" gün­de­miy­le bu yü­ce ça­tı al­tı­na ta­şı­nan tor­ba ya­sa ta­sa­rı­sı, ül­ke­mi­zi, ni­te­li­ği de­net­le­ne­me­yen ve cid­di sağ­lık skan­dal­la­rı­na yol aça­cak he­kim­ler­le dol­du­ra­cak­tır. Bu­nun ya­nı sı­ra, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de Tür­ki­ye ta­ri­hi­nin en bü­yük ve en teh­li­ke­li kad­ro­laş­ma­sı­na yol aça­cak­tır bu olay. Bin­ler­ce he­kim mes­lek­ta­şım ve baş­ta Türk Ta­bip­le­ri Bir­li­ği ol­mak üze­re, bir­çok sağ­lık ör­gü­tün­ce eleş­ti­ri­len bu ya­sa ta­sa­rı­sı, tüm eleş­ti­ri­le­re rağ­men, AK Par­ti Gru­bun­ca inat­la Mec­lis­ten ge­çi­ril­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır.

Bu­ra­dan tüm mes­lek­taş­la­rı­ma ve il­gi­li si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­na du­yu­ru­da bu­lun­mak is­ti­yo­rum: Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, bu tor­ba ya­sa­yı des­tek­le­mi­yo­ruz. Çün­kü, it­hal he­kim gün­de­mi­ne otur­tu­lan bu ya­sa ta­sa­rı­sı, as­lın­da, sağ­lık ala­nın­da cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin en bü­yük kad­ro­laş­ma ha­rekâtı­na ze­min ha­zır­la­ma­nın göz­ler­den ka­çı­rıl­mak is­ten­me­si­dir.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Ya­ban­cı dok­tor da mı atan­ma­sın?

ZÜ­HE­YİR AM­BER (De­vam­la) - Ül­ke­miz sağ­lık hiz­met­le­ri­nin çok önem­li kıs­mı­nı sırt­la­yan ve ay­nı za­man­da bin­ler­ce asis­ta­nı­mı­zın eği­til­di­ği eği­tim has­ta­ne­le­ri, bu ik­ti­dar dö­ne­min­de, özel il­gi gö­ren sağ­lık ku­rum­la­rı­nın ba­şın­da gel­mek­te­dir.

Bu­gün bu­ra­da gö­rü­şül­mek­te olan tor­ba ya­sa içe­ri­sin­de, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'nun ek 1'in­ci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da de­ği­şik­li­ğe gi­di­le­rek, "Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de­ki kli­nik şe­fi ve şef yar­dım­cı­lı­ğı kad­ro­la­rı­na il­gi­li dal­da uz­man olan pro­fe­sör ve do­çent­ler­le il­gi­li dal uz­man ta­bip­le­ri ara­sın­dan Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan ata­ma ya­pı­lır." mad­de­si ge­ti­ril­mek­te ve keyfî kad­ro­laş­ma­nın ze­mi­ni ha­zır­lan­mak­ta­dır. Dü­şü­nü­len bu de­ği­şik­lik­le, dü­zen­le­me­nin, tü­zük ye­ri­ne yö­net­me­lik­le ya­pıl­ma­sı esa­sı be­nim­sen­mek­te­dir. Böy­le­ce, Da­nış­tay 1. Da­ire­si­nin in­ce­le­me­sin­den geç­me­si ve ta­raf­la­rın gö­rüş­le­ri­nin alın­ma­sı­na iliş­kin zo­run­lu­luk or­ta­dan kal­dı­rıl­mak­ta­dır. Eği­tim has­ta­ne­le­ri­miz­de, baş­ta asis­tan eği­ti­mi ol­mak üze­re, kli­nik­le­rin tüm so­rum­lu­lu­ğu­nu üst­le­nen şef ve şef yar­dım­cı­la­rı­nın atan­ma­sı bu dö­nem­de özel ola­rak bir so­run hâli­ne ge­ti­ril­miş du­rum­da­dır.

Tıp­ta Uz­man­lık Tü­zü­ğü'nde ta­nım­lan­ma­sı ge­re­ken ku­ral­lar­la ya­pı­la­cak de­mok­ra­tik ve hak­ka­ni­yet­li bir se­çim­le şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı ata­ma­la­rı ya­pı­la­bi­le­cek iken, ıs­rar­la bu kad­ro­la­rın boş bı­ra­kıl­ma­sı dü­şün­dü­rü­cü­dür. Hükûmet ol­du­ğun­dan bu ya­na her ko­nu­da iş bi­ti­ri­ci­li­ğiy­le övü­nen ik­ti­dar, yıl­lar­dır bir­çok ku­rum­da yap­tı­ğı gi­bi, bu kad­ro­la­ra vekâle­ten ata­ma ya­pa­rak, hak­ka­ni­ye­te da­ya­lı bir se­çim yap­mak­tan ıs­rar­la ka­çın­mak­ta­dır.

Bi­lin­di­ği üze­re Ba­kan­lık, gö­rü­şül­mek­te olan tor­ba ya­sa ta­sa­rı­sın­da bir kez da­ha gün­de­me ge­tir­di­ği eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri kli­nik şef­li­ği­ne do­çent ve pro­fe­sör un­va­nı­na sa­hip olan­la­rın Ba­kan ta­ra­fın­dan atan­ma­sı­nı ön­gö­ren dü­zen­le­me­ler ön­ce­le­ri yö­net­me­lik de­ği­şik­li­ğiy­le ya­pıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tı. Bu yö­net­me­lik­ler hak­kın­da yar­gı ta­ra­fın­dan ve­ri­len ip­tal ka­rar­la­rı üze­ri­ne, 2005 yı­lın­da bu kez ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­mış, ön­ce Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ve­to edil­miş, ay­nen ka­bu­lü üze­ri­ne, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan, 5413 sa­yı­lı Ka­nun'un 6'ncı mad­de­siy­le 7/5/1987 ta­rih ve 3359 sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'na ek­le­nen hük­mün yü­rür­lü­ğü­nün dur­du­rul­ma­sı­na ka­rar ve­ril­miş­tir. Bu ara­da 2005 yı­lın­da­ki bu hu­kuk­sal du­ru­ma rağ­men, iki yüz ci­va­rın­da ata­ma çok kı­sa sü­re­de, kad­ro­lar ilan edil­me­den ve hiç­bir ob­jek­tif de­ğer­len­dir­me kri­te­ri be­lir­len­me­den Ba­kan ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış­tır. Hat­ta, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rı­nın açık­lan­dı­ğı ta­rih­te de ata­ma­lar ya­pıl­ma­ya de­vam edil­miş ve hâlen de bu ata­ma­lar ge­ri alın­ma­mış­tır.

Te­la­fi­si çok zor ola­cak ve so­nuç­la­rı­nı bir sü­re son­ra yı­kı­cı ola­rak ya­şa­ya­ca­ğı­mız uy­gu­la­ma­la­ra im­za atan Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın gi­de­ra­yak kad­ro­laş­ma te­la­şı­na gir­miş ol­ma­sı kim­se­yi şa­şırt­ma­ma­lı­dır. Bu ne­den­le, Mec­lis gün­de­mi­ne ta­şı­nan tor­ba ya­sa ta­sa­rı­sıy­la yıl­lar­ca boş bı­ra­kı­lan ve ye­ni açı­lan­lar­la sa­yı­la­rı bi­ni bu­lan şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı kad­ro­la­rı­na yan­daş­la­rı­nı ata­ya­bil­mek için, baş­ta Ana­ya­sa ol­mak üze­re hu­ku­kun çiğ­nen­me­sin­den im­ti­na edil­mez­ken, bu alan­da yıl­lar­ca emek har­ca­yan, bi­lim­sel ya­yın ya­pan ve bu kad­ro­la­ra ata­na­bil­mek için hak­ka­ni­yet­li bir sı­nav açıl­ma­sı­nı bek­le­yen bin­ler­ce uz­ma­nın eme­ği de yok sa­yıl­ma­ma­lı­dır.

Eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne do­çent ve pro­fe­sör­le­ri sı­nav­sız şef ve şef yar­dım­cı­sı ola­rak ata­ya­rak, li­ya­ka­ti de­ğil sa­da­ka­ti esas ala­ca­ğı­nı gös­te­ren Hükûmet, ay­nı ta­sa­rıy­la, beş yı­lı­nı dol­dur­muş mev­cut şef ve şef yar­dım­cı­la­rı­na da ken­di­si­nin sap­ta­ya­ca­ğı jü­ri­ler­le sı­nav yap­ma­yı ön­gör­mek­te­dir. Ba­kan­lı­ğın bu ko­nu­da­ki geç­miş uy­gu­la­ma­la­rı, elin­de­ki bu yet­ki­ler­le mev­cut şef ve şef yar­dım­cı­la­rı üze­rin­de de De­mok­le­sin kı­lı­cı­nı do­laş­tı­ra­ca­ğı­nı ve ken­di an­la­yı­şın­da ol­ma­yan­la­rın sü­re­le­ri­ni uza­tıp uzat­ma­mak­ta keyfî dav­ra­na­bi­le­ce­ği­ni gös­ter­mek­te­dir. Bu tu­tum, eşit­li­ğe, hak­ka­ni­ye­te ay­kı­rı ol­du­ğu gi­bi, Ana­ya­sa'nın 131'in­ci mad­de­si­ni de yok say­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de kad­ro­laş­ma te­la­şın­da­ki Hükûme­tin, bun­la­rın dı­şın­da ka­lan has­ta­ne ve sağ­lık ku­rum­la­rın­da bam­baş­ka bir yön­tem uy­gu­la­dı­ğı bi­lin­mek­te­dir. Ta­ma­mı­nı da­ha son­ra özerk­leş­tir­mek, dev­ret­mek, sat­mak üze­re iş­let­me hâli­ne ge­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı di­ğer dev­let has­ta­ne­le­ri­ni bi­rer pi­ya­sa ar­gü­ma­nı hâli­ne ge­ti­re­bil­mek ve özel sağ­lık pi­ya­sa­sı­nı ge­liş­ti­re­bil­mek ama­cıy­la, Hükûme­tin, pi­ya­sa­nın ge­rek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ni­te­li­ği önem­se­me­den he­kim sa­yı­sı­nı ar­tır­ma ça­ba­sı için­de ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir.

İt­hal he­kim gi­ri­şi­mi, ül­ke­miz­de yıl­lar­ca bin bir emek­le ula­şı­lan tıp eği­ti­min­de­ki dü­ze­yi dü­şü­re­cek bir gi­ri­şim­dir. Esa­sen, ko­nu, Türk ol­ma­yan he­kim­le­rin ül­ke­miz­de hiz­met ve­rip ver­me­me­si de­ğil­dir, il­gi­li çev­re­le­rin de kar­şı ol­du­ğu ko­nu bu de­ğil­dir. Esas so­run, dün­ya­da be­lir­li bir dü­ze­ye ta­şı­nan ül­ke­miz tıp eği­ti­mi­nin tüm de­ğer­le­ri yok sa­yı­la­rak, bir­çok ül­ke­den, ni­te­li­ği tar­tış­ma­lı bir bi­çim­de, 100 ile 150 do­la­ra he­kim ge­tir­ti­le­ce­ği­nin, Baş­ba­kan­lık gi­bi çok yet­ki­li ağız­lar­ca ifa­de edi­le­bil­miş ol­ma­sı­dır. Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, bu ko­nu­da cid­di bir de­ne­tim ya­pı­la­ma­ya­ca­ğı ve stan­dart be­lir­le­ne­me­ye­ce­ği­ne da­ir kay­gı­la­rı­mı­zı ka­mu­oyuy­la pay­laş­mak is­ti­yo­ruz.

Yi­ne, bu tor­ba ya­sa­da, he­kim­le­ri ve has­ta­la­rı si­gor­ta fir­ma­la­rı­nın in­sa­fı­na terk ede­cek olan mad­de­ler ile rad­yo­lo­ji ça­lı­şan­la­rı­nın ça­lış­ma sü­re­le­ri­nin uza­tıl­ma­sı­na ve anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­nin yet­ki­le­ri­ne da­ir mad­de­le­rin bir ara­ya ko­nul­muş ol­ma­sı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın ko­nu­lar­la ne ka­dar il­gi­li ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir! Bir­bi­rin­den önem­li bu ka­dar ko­nu­nun bir tor­ba içi­ne ko­nup ka­rış­tı­rı­la­rak ka­mu­oyu­nun gün­de­min­den ka­çı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­ma­sı­nı ka­bul et­me­miz müm­kün de­ğil­dir.

AK Par­ti Gru­bu ak­lı­se­lim mil­let­ve­kil­le­ri­nin, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­nun ve il­gi­li çev­re­le­rin bu hak­lı eleş­ti­ri­le­ri­ne ka­tı­la­rak, ko­nu­la­rın öne­mi­ne uy­gun ka­rar ala­ca­ğı­nı ve sağ­lık or­ta­mı­mı­zın ge­le­ce­ği­ni tah­rip ede­bi­le­cek bu ta­sa­rı­yı red­de­ce­ği­ni umu­yo­ruz.

He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Am­ber.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen, Ağ­rı Mil­let­ve­ki­li Ke­rim Yıl­dız.

Bu­yu­run Sa­yın Yıl­dız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (Ağ­rı) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 11'in­ci mad­de­si hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Ta­sa­rı­nın bu mad­de­siy­le, söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li is­tih­da­mıy­la il­gi­li ola­rak, 181 sa­yı­lı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me'nin ek 3'ün­cü mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ön­gö­rül­mek­te­dir.

Bi­lin­di­ği üze­re, sağ­lık hiz­me­ti su­nu­mun­da per­so­nel sı­kın­tı­sı­nı aşa­bil­mek için söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li uy­gu­la­ma­sı­na ge­çil­miş­ti. Bu per­so­ne­lin üc­ret­le­ri­nin dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lan­ma­sı esa­sı ge­ti­ril­miş­se de dö­ner ser­ma­ye ge­lir­le­ri­nin sa­bit ol­ma­ma­sı se­be­biy­le za­man için­de öde­me ko­nu­sun­da sı­kın­tı­lar­la kar­şı­la­şıl­mış­tır. Bun­dan do­la­yı söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li­nin ge­rek­ti­ğin­de üc­ret­le­ri­nin ge­nel büt­çe­den de kar­şı­lan­ma­sı­nı te­min ede­cek bir de­ği­şik­li­ğe gi­dil­me­si hiz­met ge­rek­le­ri ba­kı­mın­dan zo­run­lu hâle gel­miş­tir. Bu dü­zen­le­mey­le mah­ru­mi­yet böl­ge­le­ri­ne ata­ma­la­rı ya­pı­lan söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li­nin ma­aş öde­me­le­rin­de olu­şa­bi­le­cek ak­sa­ma­lar or­ta­dan kal­dı­rıl­mış ola­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; sağ­lık, ha­ya­tı­mı­zın te­mel ya­pı ta­şı­dır. Al­dı­ğı­mız her ne­fes­te, at­tı­ğı­mız her adım­da, bü­tün bir ömür­de sağ­lık de­ğiş­mez pay­da­mız­dır. Öy­le ki, ha­ya­tın bü­tün de­ğiş­ken­le­ri bu te­mel ya­pı­nın için­de sak­lı­dır. Bir ömür bo­yu ya­şa­dı­ğı­mız her de­tay bu de­ğiş­mez pay­da­ya gö­re he­sap­la­nır. Hükûme­ti­miz her alan­da ol­du­ğu gi­bi sağ­lık po­li­ti­ka­sı­nın mer­ke­zi­ne de in­sa­nı koy­muş­tur. Her ne ya­par­sak ya­pa­lım ön­ce in­san di­ye­rek yo­la çı­kı­yor, in­sa­nı ya­şat ki dev­let ya­şa­sın fel­se­fe­siy­le in­sa­nı­mı­zın adı­na önem­li hiz­met­ler ger­çek­leş­ti­ri­yo­ruz. İn­sa­nın en te­mel hak­kı ya­şa­mak, ya­şa­ma­nın en gü­ze­li de sağ­lık­lı ya­şa­mak­tır; çün­kü, ha­yat­ta­ki en bü­yük zen­gin­lik sağ­lık­tır. Ger­çek­ten de sağ­lık­lı bi­rey­ler­den oluş­ma­yan bir top­lum­da in­sa­nın mad­di ve ma­ne­vi var­lı­ğı­nın ge­liş­ti­ril­me­sin­den, re­fah­tan, hu­zur­dan ve mut­lu­luk­tan bah­set­mek müm­kün de­ğil­dir.

AK Par­ti, hem se­çim ön­ce­si hal­kı­mı­za ver­di­ği sö­zün ge­re­ği hem de hal­kı­mı­zın ver­di­ği si­ya­si des­te­ğin far­kın­da ola­rak sağ­lık ala­nın­da bek­le­me­ye ta­ham­mül kal­ma­dı­ğı­na ina­na­rak bi­lim­sel, dün­ya stan­dart­la­rı­na uy­gun, ay­nı za­man­da ül­ke ger­çek­le­ri­ni de gö­ze­te­rek önem­li adım­lar at­mış, re­form­lar yap­mış ve yap­ma­ya da de­vam ede­cek­tir.

AK Par­ti ola­rak ama­cı­mız, Tür­ki­ye'de ya­şa­yan va­tan­da­şın ya­şam ka­li­te­si­ni yük­selt­mek, bu­nun için, ül­ke­nin imkânla­rı­nı kul­lan­mak ve kay­nak­la­rın hak­ka­ni­ye­te uy­gun bir şe­kil­de da­ğı­lı­mı­nı sağ­la­mak­tır. Bu ne­den­le, yıl­lar­dır hal­kı­mı­zın er­te­len­miş ta­lep­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek, bu­nu ya­par­ken de, en kı­sa za­man­da, en ve­rim­li çö­züm yo­lu­nu bul­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

Bu çer­çe­ve­de, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı, sağ­lık ala­nı­nın ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ni sağ­la­ma yo­lun­da atıl­mış çok önem­li bir adım­dır. Bu prog­ra­mın ama­cı, her alan­da ol­du­ğu gi­bi, sağ­lık ala­nın­da da va­tan­daş­la­rı­mı­zın ya­şam ka­li­te­si­ni yük­selt­mek ve sağ­lı­ğı­nı gü­ven­ce al­tı­na al­mak­tır. Va­tan­da­şın ya­şam hak­kı­nın ve sağ­lık­lı bir ha­yat sür­dür­me­si­nin gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı, sos­yal dev­let an­la­yı­şı­nın te­mel gös­ter­ge­le­rin­den bir ta­ne­si­dir.

İn­sa­na hiz­me­ti her şe­yin üze­rin­de tu­tan bir ik­ti­dar ola­rak, sağ­lık­la il­gi­li ih­ti­yaç­la­rın ne ka­dar vaz­ge­çil­mez ol­du­ğu­nun far­kın­da­yız. Bu ih­ti­yaç­la­rı hak­kıy­la kar­şı­la­ya­bil­mek için, sağ­lık sis­te­mi­mi­zi ve ül­ke­mi­zin ge­nel sağ­lık gös­ter­ge­le­ri­ni çağ­daş se­vi­ye­ye çı­kar­mak için, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı'nı ha­ya­ta ge­çir­dik. Bu prog­ram­la, yıl­lar­dır bi­ri­ken so­run­la­ra neş­ter vu­rul­muş, ada­let, eşit­lik, hak­ka­ni­yet ve ve­rim­li­lik esas­la­rı­na gö­re, ko­lay eri­şi­lir, gü­ler yüz­lü, hız­lı ve ka­li­te­li sağ­lık hiz­me­ti ve­ril­me­ye baş­lan­mış­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Yıl­dız, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (De­vam­la) - İlaç fi­yat­la­rı ucuz­la­mış, has­ta­ne­ler bü­tün va­tan­daş­la­rı­mı­za açıl­mış, has­ta hak­la­rı ge­liş­ti­ril­miş, sağ­lık­lı bir top­lum için ka­rar­lı adım­lar atıl­mış­tır.

Da­ha et­kin ve ve­rim­li sağ­lık hiz­me­ti sun­ma­yı amaç­la­yan bu de­ği­şik­lik­le­rin ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yıl­dız.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.57

 

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 18.19

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Ah­met Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 63'ün­cü Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 11'in­ci mad­de­si üze­rin­de şa­hıs­la­rı adı­na ikin­ci söz Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven'e ait­tir.

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 11'in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ta­bip­lik, doğ­ru­dan in­san ha­ya­tı­nı ko­nu alan ve çok ti­tiz­lik, dik­kat ve öz­ve­ri ge­rek­ti­ren bir mes­lek. Ta­rih bo­yun­ca, ta­bip­lik, bil­ge­lik­le eş tu­tu­lup, iti­bar­lı bir mes­lek ola­gel­miş­tir. Ta­bip­li­ğin il­gi sa­ha­sı olan sağ­lık, in­san ya­şa­mı­nın en önem­li ko­nu­la­rın­dan­dır. AK Par­ti­nin de öy­le. AK Par­ti İk­ti­da­rı, Tür­ki­ye'nin sağ­lık so­run­la­rı­na neş­ter vu­ra­rak, sağ­lı­ğı sağ­lı­ğa ka­vuş­tur­du ve sağ­lık hiz­met­le­ri­nin ka­li­te­si­ni yük­selt­ti. AK Par­ti İk­ti­da­rıy­la, mil­le­ti­miz, en gür se­siy­le "bü­tün has­ta­ne­ler be­nim" de­me fır­sa­tı­nı ya­ka­la­dı. Has­ta ve has­ta­ne ay­rı­mı son bul­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AK Par­ti İk­ti­da­rı an­ne ve ço­cuk ölüm ora­nı­nı bin­de 20'nin al­tı­na in­dir­mek için pek çok pro­je­yi ha­ya­ta ge­çir­di ve SSK'lı ve ye­şil kart­lı va­tan­daş­la­rı­mı­za ilaç­la­rı­nı di­le­dik­le­ri ec­za­ne­den al­ma ko­lay­lı­ğı­nı sağ­la­dı. 6.300 olan mu­aye­ne oda sa­yı­sı­nı 6.700 ye­ni mu­aye­ne oda sa­yı­sı ila­ve­siy­le ar­tı­ra­rak 13 bi­ne çı­kar­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ül­ke­miz­de 618 am­bu­lans sa­yı­sı 1.471'e çı­ka­rı­la­rak, am­bu­lans hiz­met­le­rin­den üc­ret alın­ma­sı kal­dı­rıl­dı. He­kim­le­ri­mi­zin yüz­de 55'inin tam za­man­lı ola­rak ka­mu­da ça­lış­ma­la­rı sağ­lan­dı. Has­ta ve ce­na­ze re­hin ola­yı ta­ri­he ka­rış­tı.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sıy­la sağ­lık sis­te­mi­mi­zin iş­le­yi­şin­de gö­rü­len ba­zı önem­li ak­sak­lık­la­rın gi­de­ril­me­si he­def­len­miş­tir. Ge­nel ola­rak, bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la, he­kim­le­re zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı ge­ti­ril­me­si, ya­ban­cı he­kim­le­rin ül­ke­miz­de ça­lı­şa­bil­me imkânı­na ka­vuş­ma­sı, rad­yas­yon­la ça­lı­şı­lan iş­ler­de Av­ru­pa Bir­li­ği­nin bi­lim­sel stan­dart­la­rı­na ula­şıl­ma­sı…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bi­zim­ki bi­lim­sel de­ğil mi? Hay­ret ya!

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (De­vam­la) - …tıp­ta uz­man­lık eği­ti­miy­le il­gi­li ye­ni dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­sı, söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li­nin ça­lış­ma­la­rın­da gö­rü­len ak­sak­lık­la­rın gi­de­ril­me­si amaç­lan­mış­tır.

Bi­lin­di­ği gi­bi, sağ­lık hiz­me­ti su­nu­mun­da per­so­nel sı­kın­tı­sı­nı aşa­bil­mek için söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li uy­gu­la­ma­sı­na ge­çil­miş­ti. Bu per­so­ne­lin üc­ret­le­ri­nin dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lan­ma­sı esa­sı ge­ti­ril­miş­se de, dö­ner ser­ma­ye ge­lir­le­ri­nin sa­bit ol­ma­ma­sı ne­de­niy­le za­man için­de ma­aş öde­me ko­nu­sun­da sı­kın­tı­lar ya­şan­mak­ta­dır. Bu ne­den­ler­le, söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li­nin üc­re­ti­nin ge­rek­ti­ğin­de ge­nel büt­çe­den de kar­şı­la­na­bil­me­si zo­run­lu­luk hâli­ne gel­miş­tir. Böy­le­ce, hiz­met ge­rek­le­ri ba­kı­mın­dan ya­pı­lan bu dü­zen­le­mey­le ya­şa­nan sı­kın­tı­lar gi­de­ril­miş ola­cak­tır.

Bu dü­zen­le­me­nin ül­ke­mi­ze, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­na ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı di­ler, yü­ce Mec­li­si­mi­ze ve de­ğer­li mil­le­ti­mi­ze se­lam ve say­gı­lar su­na­rım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ven.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır. Her sa­yın mil­let­ve­ki­li­nin so­ru sor­ma sü­re­si ise bir da­ki­kay­la sı­nır­lan­dı­rıl­mış­tır.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

So­rum şöy­le: Son dört bu­çuk yıl­da, kır­sal böl­ge­ye kaç dok­tor, hem­şi­re, ebe ve sağ­lık tek­nis­ye­ni atan­mış­tır Sa­yın Ba­ka­nım? Ata­nan uz­man he­kim­ler baş­ta ol­mak üze­re, pra­tis­yen he­kim, hem­şi­re, ebe ve sağ­lık tek­nis­yen­le­ri­nin üc­ret­le­ri dört bu­çuk yıl ön­ce­si­ne oran­la yıl­lık ne ka­dar art­mış­tır?

Bir di­ğer so­rum: Per­so­nel ata­ma­la­rın­da­ki yön­tem ne­dir? Şa­ibe­ler or­ta­dan kal­dı­rı­la­bil­miş mi­dir? Per­so­nel na­kil­le­rin­de ob­jek­tif bir esas var mı­dır?

Son so­rum: Sağ­lık hiz­me­ti su­nu­mun­da per­so­nel sı­kın­tı­sı­nı aşa­bil­mek için söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li uy­gu­la­ma­sı­na ge­çi­le­rek, bu per­so­ne­lin üc­ret­le­ri­nin dö­ner ser­ma­ye­den kar­şı­lan­ma­sı esa­sı ge­ti­ril­miş­ti. Ye­ni dü­zen­le­mey­le ya­pıl­mak is­te­nen şey ne­dir? Öde­me­ler­de­ki is­tik­rar mı­dır, yok­sa ye­ni bir üc­ret iyi­leş­ti­ril­me­si mi ge­ti­ril­mek­te­dir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Tunç…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Sa­yın Ba­ka­nım, özel­lik­le rönt­gen tek­nis­yen­le­riy­le il­gi­li mev­zu­at­ta nö­bet tut­tu­ru­la­ma­ma­sı söz ko­nu­su. An­cak, pra­tik uy­gu­la­ma­da bu ar­ka­daş­la­rı­mız nö­bet tut­mak­ta­lar ve acil­de ça­lış­ma­lar yap­mak­ta­lar. An­cak, bu mev­zu­at ge­re­ği dö­ner ser­ma­ye­den ye­te­ri ka­dar ya­rar­la­na­ma­dık­la­rı… Bu­nun­la il­gi­li bir dü­zen­le­me ya­pa­cak mı­sı­nız?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tunç.

Sa­yın Neş­şar…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ben, Sa­yın Ba­ka­nın ce­vap­la­ya­bi­le­ce­ği, sağ­lık­la il­gi­li bir so­ru ha­zır­la­dım.

Sa­yın Ba­ka­nım, bi­li­yor­su­nuz, AKP Gru­bu adı­na çı­kan söz­cü­ler sis­te­ma­tik bir de­zen­for­mas­yon ça­lış­ma­sı için­de­ler, ya­ni, on­la­rın bu­ra­dan va­tan­da­şa söy­le­dik­le­ri şey­ler­le ger­çek­ler bir­bi­ri­ne uy­mu­yor. Siz, aca­ba, bir gün, teb­di­li kı­ya­fet ya­pıp -Sa­vun­ma Ba­ka­nı ola­rak da ola­bi­lir, ya­ni, il­la Sağ­lık Ba­ka­nı ol­mak ge­rek­mez- şöy­le bir has­ta­ne­le­re gi­dip du­ru­mu göz­le­me­yi dü­şü­nür mü­sü­nüz?

Bu so­ru­ya ce­vap ve­rir­se­niz çok se­vi­ni­rim.

Te­şek­kür­ler.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Yıl­dı­rım…

MEH­MET YIL­DI­RIM (Kas­ta­mo­nu) - Sa­yın Baş­ka­nım, Sa­yın Ba­ka­nı­ma bir­kaç so­rum var.

Kas­ta­mo­nu mer­kez­de 6 No'lu Sağ­lık Oca­ğı­nı pa­zar gü­nü hiz­me­te aç­tık. An­cak, il­çe, bel­de ve böl­ge mer­kez­le­ri­miz­de, sağ­lık ocak­la­rın­da, ge­rek mekân ve ge­rek­se sağ­lık ele­ma­nı ba­kı­mın­dan ka­na­ma de­vam edi­yor. Kas­ta­mo­nu-Taş­köp­rü-Ala­tar­la (Ger­meç), Mer­kez-Kaş­çı­lar, Mer­kez-Ak­ka­ya, Taş­köp­rü-Çift­lik ve Kö­çek­li, Ci­de-Toy­gar­lı, Da­day-Se­lal­maz ve Ci­de-İl­yas­bey sağ­lık mer­kez­le­ri­ne ve Do­ğan­yurt mer­kez­de sağ­lık ocak­la­rı­na ye­ter­li sağ­lık per­so­ne­li­ni ne za­man ve­re­cek­si­niz? Bu sağ­lık ocak­la­rı da mekânsal ola­rak ye­ter­siz­dir. Ne za­man ger­çek­leş­ti­re­cek­si­niz?

Ala­tar­la (Ger­meç) Sağ­lık Oca­ğı­nın ar­sa­sı Hü­se­yin Yıl­dı­rım ve Sey­fi Em­re ta­ra­fın­dan hi­be edil­miş­tir. Ne za­man ye­ni­si­ni ya­pa­cak­sı­nız?

Bi­rin­ci ba­sa­mak sağ­lık olu­şu­mu­nu Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dar­dı­na ne za­man ge­ti­re­cek­si­niz?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yıl­dı­rım.

Sa­yın Kan­do­ğan…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Bir ön­ce­ki mad­de­de, AK Par­ti Uşak Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Alim Tunç, "ucuz dok­tor-pa­ha­lı dok­tor" ta­nım­la­ma­sı­nın mu­ha­le­fet mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­dı­ğı­nı ve bu ta­nım­la­ma­nın dok­tor­la­rı ren­ci­de et­ti­ği­ni ifa­de et­miş­ti. Mu­ha­le­fet mil­let­ve­kil­le­ri de bu ta­nım­la­ma­nın ilk de­fa Sa­yın Baş­ba­kan ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye'nin gün­de­mi­ne ge­ti­ril­di­ği­ni ve 100-150 do­la­ra dok­tor ge­ti­rir, ça­lış­tı­rır ifa­de­le­ri­ni kul­lan­dı­ğı­nı söy­le­miş­ler­di. Ben Sa­yın Ba­ka­nım­dan öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Sa­yın Baş­ba­kan bu ifa­de­yi kul­lan­mış mı­dır? Eğer kul­lan­mış­sa, Sa­yın Alim Tunç'un ifa­de­le­riy­le, bu, dok­tor­luk mes­le­ği­ni ren­ci­de eden bir ta­nım­la­ma mı­dır?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Ba­ka­nım, bu so­ru­yu si­zin şah­sı­nız­da­ki, cid­di­ye­ti­niz­de­ki, has­sa­si­ye­ti­niz­de­ki, gö­rü­nü­şü­nüz­de­ki sa­mi­mi­ye­ti­ni­ze gü­ve­ne­rek si­ze so­ru­yo­rum ve siz­den bu ce­va­bı bek­li­yo­rum, çün­kü, Sağ­lık Ba­ka­nın­dan bu ko­nu­da ye­ter­li ce­vap­la­rı ala­ma­dı­ğım için.

Dev­let has­ta­ne­le­rin­de ve SSK has­ta­ne­le­rin­de spe­si­yal has­ta­lık­lar­da, ör­ne­ğin tü­mö­ral ve­ya­hut da her­han­gi bir or­ga­nın spe­si­yal has­ta­lı­ğın­da, ken­di­le­ri­nin te­da­vi ede­me­di­ği va­ka­lar üni­ver­si­te­le­re sevk edi­li­yor. Üni­ver­si­te­ye sevk edi­len bu has­ta­lar SSK'lı, Bağ-Kur'lu ve ye­şil kart­lı ise, ka­pı­dan içe­ri­ye gi­riş­le­ri çok zor olu­yor ve pe­şin pa­ray­la te­da­vi­le­ri ya­pı­lı­yor. Eğer pe­şin pa­ra­la­rı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan kapa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­ka­nım, so­ru­lar ta­bii çok iha­ta­lı ve tek­nik. Bu se­bep­le, Sa­yın Müs­te­şa­rı­mız da ge­rek­li not­la­rı al­dı…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Be­nim­ki tek­nik de­ğil Sa­yın Ba­kan.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Teb­di­li kı­ya­fet, ta­bii, tek­nik de­ğil. Ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğiz efen­dim. Ay­rı­ca, za­bıt­la­rı da al­mak su­re­tiy­le ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğiz.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın Öz­kan…

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­kan, son gün­ler­de Bur­dur'da, Is­par­ta'da, An­tal­ya'da, An­ka­ra'da üni­ver­si­te, dev­let ve özel has­ta­ne­ler­de has­ta zi­ya­ret­le­rin­de bu­lun­dum. Ge­rek özel ge­rek­se dev­let ge­rek­se üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­de in­san­lar omuz omu­za, kuy­ruk­lar­da. Ül­ke­miz­de has­ta­lık­lar­da bir ar­tış ol­du­ğu ma­lu­mu­nuz­dur. Bu ar­tı­şın ne­de­ni, eko­no­mi­de­ki bo­zuk­luk­tan mı­dır, bes­len­me ye­ter­siz­li­ğin­den mi­dir, ko­ru­yu­cu he­kim­lik­te­ki vur­dum­duy­maz­lık­tan mı­dır, yok­sa dok­tor, ebe ve hem­şi­re ye­ter­siz­li­ğin­den mi­dir? Açık­lar­sa­nız se­vi­ni­rim.

Çok te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­kan.

Sa­yın Gü­ler… Yok.

Sa­yın Arıt­man… Sa­yın Arıt­man, so­ru so­ra­cak mı­sı­nız?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Te­le­fon­la ko­nu­şu­yor.

BAŞ­KAN - Ön­ce, is­ter­se­niz, bir te­le­fon ko­nuş­ma­nı­zı bi­ti­rin.

Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Arıt­man.

Sa­yın Kaf­kas…

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) - Sa­yın Baş­ka­nım, ara­cı­lı­ğı­nız­la, Sa­yın Ba­ka­nı­ma şu so­ru­la­rı yö­nelt­mek is­ti­yo­rum: Bil­di­ği­niz gi­bi, SSK has­ta­ne­le­ri­nin Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na dev­ri, hal­kı­mı­zın ha­ya­tın­da bü­yük ko­lay­lık­lar sağ­la­mış­tır. Ge­çen yıl­ki ve­ri­le­re bak­tı­ğı­mız za­man, SSK'lı has­ta­la­rın mu­aye­ne sa­yı­sı 62 mil­yon­du. 62 mil­yon­dan 93 mil­yo­na çık­mış­tır. Aca­ba, bu yıl bu sa­yı da bir ar­tış var mı­dır? Çün­kü, bu ar­tış şu­nu gös­ter­mek­te­dir: SSK'lı has­ta­la­rın, bu­gü­ne ka­dar, sağ­lık hiz­met­le­rin­den ya­rar­lan­ma ko­nu­sun­da sı­kın­tı­la­rı var­dı, ya­rar­la­na­mı­yor­lar­dı. Şim­di sağ­lık hiz­met­le­ri­nin ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı, on­la­rın da­ha faz­la mu­aye­ne ol­ma imkânı­nı sağ­la­mış­tır. Ge­çen yıl­ki ar­tış, yüz­de 50 ar­tış da bu­nu gös­ter­mek­te­dir.

Ay­rı­ca, baş­ka di­ğer so­rum da şu­dur: Ma­lu­mu­nuz ol­du­ğu üze­re, 57'nci Hükûmet…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kaf­kas

Sa­yın Çer­çi…

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Sa­yın Baş­ka­nım, ara­cı­lı­ğı­nız­la, Sa­yın Ba­ka­nı­ma sor­mak is­ti­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, bil­di­ği­niz gi­bi, Tür­ki­ye'de ye­ni bir fi­nans­man yön­te­miy­le, ye­ni bir sis­tem­le, böl­ge has­ta­ne­le­ri ku­rul­ma­sı pro­je­si gün­de­mi­miz­de. Bil­di­ğim ka­da­rıy­la, Tür­ki­ye'de, yak­la­şık yir­mi iki vi­la­yet­te bu has­ta­ne­ler ku­ru­la­cak ve ye­ni bir an­la­yış­la, ye­ni bir iş­let­me mo­de­liy­le ve fi­nans­man mo­de­liy­le ha­ya­ta ge­çe­cek. Ma­ni­sa da, bil­di­ğim ka­da­rıy­la, bu has­ta­ne­le­rin içe­ri­sin­de var. Bu pro­je­yi bu se­ne ha­ya­ta ge­çi­re­bi­lir mi­yiz ve Ma­ni­sa'ya bu­nu ka­zan­dı­ra­bi­lir mi­yiz? Bi­rin­ci so­rum bu.

İkin­ci­si: Yi­ne, bil­di­ği­niz gi­bi, Tür­ki­ye'de ye­ni bir mo­del olan ai­le he­kim­li­ği ya­vaş ya­vaş ge­niş­le­ti­li­yor. En son on vi­la­yet, son­ra da­ha da ge­niş­le­di. Ma­ni­sa da bu pro­je­nin içe­ri­si­ne ka­tıl­mak is­ti­yor. Bu ko­nu­da…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çer­çi.

Sa­yın As­la­noğ­lu…

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Ba­ka­nım, ge­çen ko­nuş­mam­da da be­lirt­tim, Ma­lat­ya Bey­da­ğı Dev­let Has­ta­ne­sin­de 59 dos­ya­sı olan bir baş­he­ki­mi tek­rar ata­dı­nız. Bu dos­ya­lar hak­kın­da hiç­bir in­ce­le­me baş­lat­tı­nız mı, il­gi­li bir mü­fet­tiş gön­der­di­niz mi? Tüm bun­lar­dan son­ra ay­nı baş­he­ki­mi tek­rar gö­re­ve ata­dı­nız. Her­han­gi bir iş­lem yap­tı­nız mı?

Yi­ne, Pö­tür­ge Dev­let Has­ta­ne­sin­de, yi­ne bu­ra­da yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da, ora­da­ki ec­za­ne­nin ve baş­he­ki­min ara­sın­da­ki so­run­dan do­la­yı baş­he­ki­mi gö­rev­den al­dı­nız. Bu yap­tı­ğım ih­bar ne­de­niy­le her­han­gi bir iş­lem baş­lat­tı­nız mı?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

Sa­yın Ba­loğ­lu…

So­ru-ce­vap iş­le­mi ta­mam­lan­mış­tır, Sa­yın Ba­kan so­ru­la­ra ya­zı­lı ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim, evet.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 11'in­ci mad­de­si­nin Ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

 

Nu­ret­tin Sö­zen

Meh­met Neş­şar

İd­ris Sa­mi Tan­doğ­du

 

Si­vas

De­niz­li

Or­du

 

İz­zet Çe­tin

Ca­nan Arıt­man

Mus­ta­fa Öz­yurt

 

Ko­ca­eli

İz­mir

Bur­sa

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si üze­rin­de söz is­te­yen, Sa­mi Tan­doğ­du, Or­du Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Tan­doğ­du.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; şim­di, bi­raz ev­vel Sa­yın Ba­ka­na, so­ru­mu, ya­rı­da kal­dı­ğı için bu­ra­da bi­tir­mek is­ti­yo­rum.

Biz mil­let­ve­kil­le­ri böl­ge­miz­den ge­len has­ta­lar­la il­gi­li, dok­tor ola­lım, ol­ma­ya­lım, ha­ki­ka­ten on­la­rı has­ta­ne­le­re ye­tiş­tir­mek, has­ta­ne­de­ki dok­tor ar­ka­daş­la­rı­mı­za mu­aye­ne et­tir­mek, has­ta­ne­le­re ya­tır­mak bir mil­let­ve­ki­li için en zor so­run­lar­dan, en zor prob­lem­ler­den bi­ri­dir. Sağ ol­sun­lar dok­tor ar­ka­daş­la­rı­mız, mil­let­ve­ki­li olan ar­ka­daş­la­rı­mı­za ge­rek­li olan to­le­rans­la­rı, ön­ce­lik­le­ri ta­nı­yor­lar, on­la­ra, bu­ra­da, tüm mes­lek­taş­la­rı­mı­za te­şek­kü­rü bir borç bi­li­yo­rum.

Şim­di, yal­nız, böl­ge­miz­de, sek­sen bir vi­la­ye­ti­mi­zin her­han­gi bir il­çe­sin­de ve­ya­hut da vi­la­ye­tin­de, so­ru­nu çö­zü­le­me­yen, has­ta­ne­ler­den ce­vap ala­ma­dı­ğı­mız, te­da­vi ede­me­dik­le­ri va­ka­lar bu­ra­ya ge­li­yor. Bun­la­rın ba­şın­da da kan­ser­li va­ka­lar ve­ya­hut da spe­si­yal has­ta­lık­lar ağır­lık­lı olu­yor. Bu ge­len va­tan­daş­la­rı­mız, Bağ-Kur'lu, SSK'lı ve ye­şil kart­lı olu­yor. Dev­let has­ta­ne­le­rin­de ve SSK has­ta­ne­le­rin­de te­da­vi­si ol­ma­yan bu has­ta­lar üni­ver­si­te­le­re ya­tı­rıl­mak is­ten­di­ğin­de ve­ya­hut üni­ver­si­te­ye te­da­vi edil­me­ye gö­tü­rül­dü­ğün­de, ma­ale­sef, ma­ale­sef, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri bu has­ta­la­rı ka­bul et­mi­yor. Tek şart­la ka­bul edi­yor, te­da­vi üc­ret­le­ri­ni pe­şin öde­me ko­şu­luy­la.

Ar­ka­daş­lar, bu has­ta­lık­lar spe­si­yal has­ta­lık­lar ol­duk­la­rı için, özel has­ta­lık­lar ol­duk­la­rı için, ma­li­yet­le­ri çok pa­ha­lı, ilaç­la­rı çok pa­ha­lı. Te­da­vi hiz­met­le­ri­nin ve­ri­le­bil­me­si için, ku­rum da, bu ilaç­la­rı, pe­şin ola­rak ödü­yor, pe­şin ola­rak alı­yor. Ya­ni, ör­ne­ğin, as­ga­ri 70 mil­yar, 80 mil­yar, 60 mil­yar -es­ki pa­ray­la söy­lü­yo­rum- tu­tan va­ka­lar olu­yor. Pe­ki, bu va­tan­daş­la­rı­mız bu pa­ra­yı na­sıl öde­ye­cek? Üni­ver­si­te­le­rin yet­ki­li kol­la­rı­na, de­ka­nı­na git­ti­ği­miz­de, has­ta­ne baş­he­kim­le­ri­ne git­ti­ği­miz­de, ku­rum­la­rı­na borç­la­rı­nın öden­me­di­ği­ni söy­le­dik­le­ri için, ken­di­le­ri­ne her­han­gi bir şey­de, her­han­gi bir ri­ca­da bu­lun­ma­mız müm­kün de­ğil. Bu çık­maz­lı­ğı or­ta­dan kal­dır­ma­nız la­zım.

Sa­yın Ba­ka­nı­ma -ken­di­si bu­ra­da yok. Şu an­da Kıb­rıs'ta­lar- bu­ra­dan Kıb­rıs'a ses­le­ni­yo­rum, yet­ki­li Müs­te­şar ar­ka­da­şı­ma söy­lü­yo­rum, Sa­yın Vec­di Gö­nül'e -bi­raz ev­vel­ki ko­nuş­ma­mın ba­şın­da söy­le­di­ğim gi­bi- cid­di­ye­ti­ne ve sa­mi­mi­ye­ti­ne gü­ve­ne­rek, bu­ra­dan ken­di­le­ri­ne, has­sa­ten bu va­tan­daş­la­rı­mı­zın ve biz­le­rin ri­ca­sı­nı ka­bul et­me­si­ni is­ti­yo­rum. Bu sı­kın­tı­dan na­sıl kur­tu­la­ca­ğız?

Şim­di, çok önem­li bir ko­nu da­ha: Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın, ar­tık, sağ­lık­ta dö­nü­şüm­le mey­da­na ge­tir­miş ol­du­ğu "dev­rim" söz­le­rin­den yo­rul­duk. "Sağ­lık­ta dö­nü­şüm" di­ye bir prog­ram var. Bu prog­ram­da, ha­ki­ka­ten, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin de prog­ra­mın­da olan ve be­nim de, şah­sen, dok­tor ola­rak, bu Mec­lis kür­sü­le­rin­de bu­nun mü­ca­de­le­si­ni ve­re­ce­ği­mi, se­çim kür­sü­le­rin­den, da­ha mil­let­ve­ki­li ol­ma­dan ver­di­ğim sö­zü Sağ­lık Ba­ka­nı ye­ri­ne ge­tir­di. Ne yap­tı? SSK has­ta­ne­le­ri­ni, dev­let has­ta­ne­le­ri­ni bir ça­tı al­tın­da top­la­dı. Ken­di­si­ni teb­rik edi­yo­rum, ha­ki­ka­ten teb­rik et­tim. Ama, kar­de­şim bun­dan baş­ka ne yap­tı, çok me­rak edi­yo­rum.

Lüt­fen, ya­ni, de­vam­lı, bul­gur pi­la­vı gi­bi, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın hiz­met­le­ri­ni, SSK'yı, Bağ-Kur'u bir­leş­tir­dik, SSK'yı, dev­let has­ta­ne­le­ri­ni bir­leş­tir­dik. Yet­ti, yo­rul­duk ar­tık.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Çok önem­li.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Bu re­for­mu, bu dev­ri­mi ka­bul edi­yo­ruz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­nun dı­şın­da ne yap­tı­nız? Şim­di, söz­le­ri­mi is­tis­mar et­me­yin lüt­fen. Al­kı­şı­nı­za te­şek­kür ede­rim.

Ama, gel­ge­le­lim, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı şu­ra­da alt­mış ye­di say­fa­lık prog­ra­mı­nı oku­du. Aşıy­la gir­di, aşıy­la çı­kart­tı. Ken­di­si de ço­cuk uz­ma­nı ya, baş­ka bir şey bil­mi­yor adam­ca­ğız.

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) - Ço­cuk­lar ge­le­ce­ği­miz­dir.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Şim­di, bir kar­di­yo­lo­ji va­ka­sı­nın ne ol­du­ğu­nu, an­ji­yo­nun ne ol­du­ğu­nu, an­ji­yo­da stent tak­ma­nın ne ol­du­ğu­nu, ucuz stent ile pa­ha­lı sten­tin ne ol­du­ğu­nu…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Onu Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız bi­li­yor.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Stent ta­kı­lı­yor 200 do­lar­lık, stent ta­kı­lı­yor 5 bin do­lar­lık. Pe­ki, va­tan­daş­lar ara­sın­da­ki bu far­kı ney­le öl­çü­yor, ney­le öl­çü­lü­yor? Ne ta­kıl­dı­ğı bel­li de­ğil.

Pe­ki, si­ze bir şey da­ha söy­le­ye­ce­ğim, lüt­fen sı­kı du­run: Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, üni­ver­si­te ve dev­let has­ta­ne­le­ri­ne 14 Ka­sım 2006 ta­ri­hin­de bir ge­nel­ge gön­de­ri­yor. Bu ge­nel­ge­de di­yor ki: "Yurt dı­şın­dan ge­ti­ri­le­rek ge­rek ül­ke­miz­de bu­lu­nan ilaç­la­rın pros­pek­tü­sün­de ya­zı­lı olan ko­nu­la­rın dı­şın­da ilaç­la­rın kul­la­nıl­ma­sı ya­sak­tır." Çok yan­lış bir uy­gu­la­ma­yı uy­gu­la­dı­ğı­nı bu­ra­da gö­rü­yo­ruz ve bu ko­nu­nun al­tın­da­ki ne­yin ara­dı­ğı­nı, ne­re­ye men­fa­at sağ­la­dı­ğı­nı da çok me­rak edi­yo­rum.

Tür­ki­ye'de "Al­tu­zan" adıy­la bi­li­nen bir ilaç, ya­ni, ma­ku­la bo­zuk­luk­la­rı­nı, göz­de­ki "sa­rı nok­ta" has­ta­lı­ğı de­di­ği­miz bu has­ta­lık­ta kul­la­nı­lan bu…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, lüt­fen to­par­la­yın.

İ.SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, lüt­fen bu­nu bi­ti­re­ne ka­dar izin­le­ri­ni­zi, mü­sa­ade­le­ri­ni­zi bek­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - İki da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du, bu sü­re içe­ri­sin­de ta­mam­la­yın.

Bu­yu­run.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Şim­di, bu ilaç, as­lın­da ka­lın ba­ğır­sak kan­se­rin­de kul­la­nı­lan bir ilaç. Ame­ri­ka'da ve Av­ru­pa'da­ki has­ta­ne­ler­de pro­fe­sör­ler, ora­da­ki ya­yın­lar­da, tıb­bi ya­yın­lar­da bu ila­cın göz has­ta­lı­ğı­na, ya­ni sa­rı nok­ta has­ta­lı­ğı­na da iyi gel­di­ği­ni tes­pit et­miş­ler ve kul­la­nı­yor­lar. Bu ila­cın ma­li­ye­ti 50 mil­yon li­ra. Bü­tün üni­ver­si­te­le­re ve bü­tün has­ta­ne­le­re, 14 Ka­sım 2006 ta­ri­hin­de, bu eş de­ğer ila­cın kul­la­nıl­ma­ma­sıy­la il­gi­li bir ge­nel­ge gön­de­ril­di, özel iz­ne ta­bi ol­du­ğu söy­len­di. Ha, bu­nun ye­ri­ne ne kul­la­na­cak­sı­nız? İki ta­ne, is­mi­ni ver­me­me ge­rek yok, iki fir­ma­nın iki ila­cı­nı kul­la­na­cak­sı­nız di­yor, bu­nun ha­ri­cin­de bu ila­cı ya­za­maz­sı­nız di­yor. Pe­ki, bu ilaç­lar kaç li­ra? Kaç li­ra bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? Bir ilaç 1,5 mil­yar li­ra. Pe­ki, Tür­ki­ye'de­ki sar­fi­ya­tı ne? Bir yıl­lık sar­fi­ya­tı 2,5 mil­yar do­lar.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın yap­mış ol­du­ğu hiz­met­le­rin dı­şın­da, ya­yın­la­mış ol­du­ğu ge­nel­ge­ler­de mem­le­ke­te sok­muş ol­du­ğu, Tür­ki­ye büt­çe­si­ne sok­muş ol­du­ğu za­ra­rı he­sap et­me­niz la­zım. "Be­nim Sağ­lık Ba­ka­nım en iyi­si­dir" di­ye­rek, de­vam­lı ola­rak Sağ­lık Ba­ka­nı­nı ta­nı­mı­yor­su­nuz, hiz­met­le­ri­ni bil­mi­yor­su­nuz, bil­me­di­ği­niz için, sa­de­ce onun ağ­zın­dan din­le­di­ği­niz için onu hak­lı gö­rü­yor­su­nuz. Şu ana ka­dar yap­mış ol­du­ğu hiz­met­ler­de bir ta­ne dev­ri­mi var: O da, SSK ile dev­let has­ta­ne­le­ri­ni bir­leş­tir­me­si­dir. Onun dı­şın­da yap­mış ol­du­ğu bü­tün hiz­met­ler ek­sik ve yan­lış­tır.

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) - Ama siz ona da kar­şı çık­mış­tı­nız!

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Şim­di, "bu ya­sa­lar çı­kar­ken si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rın­dan gö­rüş al­dım" di­yor. Bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mız, bü­tün si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ha­ki­ka­ten gö­rüş­le­ri­ni bil­dir­di­ler ve ba­na da gel­di­ler. Bu ka­nun­lar­da, bu çı­ka­rı­lan ka­nun­lar­da bu gö­rüş­le­re bir sa­tır yer ve­ril­me­miş. Na­sıl bir ön gö­rüş al­ma, na­sıl bir gö­rüş al­ma? Bu­nu de­ğer­len­dir­me­miz müm­kün de­ğil. Ken­di oku­yor, ken­di ya­zı­yor, hiç­bir za­man mu­ha­le­fe­tin sö­zü­ne ve mu­ha­le­fe­tin içe­ri­sin­de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Ana­dol.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın söz ta­le­bi var­dır.

Bu­yu­run Sa­yın Baş­kan.

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Sa­yın Baş­ka­nım "ge­nel büt­çe­den" iba­re­si­nin "mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­sin­den" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ede­rim efen­dim.

BAŞ­KAN - Not alın­mış­tır Sa­yın Baş­kan.

Dü­zel­til­miş hâliy­le mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

11'in­ci mad­de­yi 12'nci mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 12- 10/7/2003 ta­rih­li ve 4924 sa­yı­lı Ele­man Te­mi­nin­de Güç­lük Çe­ki­len Yer­ler­de Söz­leş­me­li Sağ­lık Per­so­ne­li Ça­lış­tı­rıl­ma­sı ile Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nu­nun 3 ün­cü mad­de­si­nin üçün­cü fık­ra­sı­na bi­rin­ci cüm­le­den son­ra gel­mek üze­re, "An­cak, söz­leş­me­li per­so­nel po­zis­yon­la­rı­nın bu­lun­du­ğu hiz­met bi­rim­le­ri­nin, bir­leş­me, ni­te­lik de­ğiş­tir­me ve­ya isim de­ğiş­tir­me gi­bi ne­den­ler­le de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­ma­sı ha­lin­de bu de­ği­şik­lik­ler, il için­de ol­ma­sı kay­dıy­la, yıl­da en faz­la iki kez Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı aran­mak­sı­zın Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı vi­ze­siy­le ya­pı­la­bi­lir." cüm­le­si ek­len­miş ve dör­dün­cü fık­ra­sı­nın ikin­ci cüm­le­si "An­cak söz­leş­me­li per­so­nel; dep­rem, yan­gın, su bas­kı­nı, yer kay­ma­sı, çığ ve ben­ze­ri afet­ler, sı­kı­yö­ne­tim, ola­ğa­nüs­tü hal, se­fer­ber­lik ve sa­vaş ha­li ile yıl­da bir ayı geç­me­yen hiz­met içi eği­tim ça­lış­ma­la­rı es­na­sın­da, ta­bip ve hem­şi­re­ler di­ya­liz eği­ti­mi ama­cıy­la en faz­la bir de­fa ve top­lam üç ayı geç­me­mek üze­re ve bu sü­re­nin dört ka­tı mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­sü ola­rak ça­lış­ma­yı ta­ah­hüt et­mek kay­dıy­la, po­zis­yo­nu­nun tah­sis edil­di­ği yer dı­şın­da­ki bi­rim­ler­de ge­çi­ci ola­rak gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir." şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li İz­zet Çe­tin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 12'nci mad­de­si üze­ri­ne Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne bu -da­ha ev­vel- 4924 sa­yı­lı Ka­nun'da ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le, 2003 yı­lın­da Mec­lis­te ya­pı­lan bir de­ği­şik­lik­le, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı per­so­ne­li­ni, bir ba­kı­ma, 20'lik çi­viy­le, git­ti­ği ye­re çak­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız bir mad­dey­di. Şim­di onun üze­rin­de bir­ta­kım de­ği­şik­lik­ler ya­pı­lı­yor ama, o de­ği­şik­lik­le­re geç­me­den ön­ce, ben, bir ko­nu­ya açık­lık ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

Bi­raz ev­vel, ko­nuş­ma­cı ar­ka­da­şım Sa­yın Tan­doğ­du, bir dil sürç­me­si ol­sa ge­rek, has­ta­ne­le­rin bir­leş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin söy­le­di­ği cüm­le­yi al­kış­lar­la kar­şı­la­dı­nız. Bir mah­cu­bi­ye­tin ifa­de­si, bir mah­cup­lu­ğun, bir ezil­miş­li­ğin ifa­de­si, yan­sı­ma­sı idi al­kış­la­rı­nız. Çün­kü, has­ta­ne­le­rin bir­leş­ti­ril­me­si po­li­ti­ka­sı ay­rı bir şey, Ana­ya­sa'mı­zın 56'ncı mad­de­sin­de ya­zı­lı olan, has­ta­ne­le­rin tek el­den yö­ne­til­me­si po­li­ti­ka­sı fark­lı bir şey.

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) - Ara­nız­da an­la­şın.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Sa­yın Ka­cır din­le, din­le. Ben sa­na izah ede­ce­ğim, din­le.

Kal­dı ki, eğer has­ta­ne­le­rin bir­leş­ti­ril­me­si po­li­ti­ka­sı doğ­ru bir po­li­ti­ka ol­sa, bir ke­re, Ba­kan­lar Ku­ru­lu içe­ri­sin­de bir it­ti­fak olur­du. Ça­lış­ma Ba­ka­nı, do­kuz say­fa­lık bir mek­tup­la, bu­nun ne ka­dar yan­lış ol­du­ğu­nu Baş­ba­ka­na yaz­maz, bu­nun Dün­ya Ban­ka­sıy­la im­za­la­nan ikin­ci faz kre­di an­laş­ma­sı so­nu­cun­da Hükûme­ti­ni­ze da­ya­tı­lan bir da­yat­ma so­nu­cun­da ger­çek­leş­ti­ril­di­ği­ni ya­zı­lı me­tin hâli­ne ge­tir­mez idi. Bu­nu siz­le­re bir ha­tır­lat­ma­yı gö­rev bil­dim.

İkin­ci ko­nu, yi­ne bu ko­nu­da de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, bel­ki de AKP hükûmet­le­ri­nin en in­saf­sız, en acı­ma­sız yak­laş­tı­ğı ko­nu, ça­lı­şan­la­ra yö­ne­lik tu­tu­mu­nuz. Bir yan­dan, Mec­lis­te sa­yı­la­rı 1.000'in üze­rin­de, Mec­lis­te, Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de bi­le sa­yı­la­rı 1.000'i bu­lan, 1.000'i aşan ve top­lam­da 15-20 bi­ni bu­lan 4/C'lik­ler, di­ğer ta­raf­tan, yi­ne, 657 Sa­yı­lı Ya­sa'nın içe­ri­sin­de 4/B'ye gö­re ça­lı­şan­lar var iken, şim­di bu ka­nun­la 4924 sa­yı­lı Ka­nun'un 3'ün­cü mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ön­gö­rü­yor­su­nuz. Bu de­ği­şik­li­ğin ne­ler ih­ti­va et­ti­ği­ni si­ze ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

Ba­kı­nız, 2003 yı­lın­da, 3'ün­cü mad­de­de, ilk pa­rag­ra­fın­da de­dik ki: "657 Sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu ile di­ğer ka­nun­la­rın söz­leş­me­li per­so­nel ça­lış­tı­rıl­ma­sı hak­kın­da­ki hü­küm­le­ri­ne bağ­lı ol­mak­sı­zın, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan vi­ze edil­miş po­zis­yon­lar­da ba­kan ona­yıy­la söz­leş­me­li per­so­nel is­tih­dam ede­bi­lir." Ya­ni, di­ğer söz­leş­me­li­lik­ten fark­lı, 657 4/B'den fark­lı, 657 4/C'den fark­lı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı per­so­ne­li için özel bir söz­leş­me­li­lik. De­vam edi­yor: "Söz­leş­me­li per­so­nel sa­yı­sı hiz­me­te du­yu­lan ih­ti­yaç­ta­ki de­ğiş­me­ler dik­ka­te alı­na­rak yıl­da bir kez ol­mak kay­dıy­la, Dev­let Per­so­nel Baş­kan­lı­ğı ile Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın gö­rü­şü ve Ba­kan­lı­ğın tek­li­fi üze­ri­ne Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca ye­ni­den be­lir­le­ne­bi­lir." De­vam edi­yo­ruz, her ta­ra­fı­nı oku­ma­ya­ca­ğım el­bet­te, çok uzun bir mad­de, bu­ra­sı çok önem­li: "Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan bi­rim­ler iti­ba­rıy­la vi­ze edil­miş po­zis­yon­lar­da is­tih­dam edi­le­cek per­so­nel; po­zis­yo­nu­nun tah­sis edil­di­ği yer dı­şın­da­ki bi­rim­ler­de sü­rek­li ola­rak gö­rev­len­di­ri­le­mez ve ça­lış­tı­rı­la­maz."

Şim­di, bu­ra­da is­tis­na hü­küm koy­mu­şuz, ye­ni hü­küm: "An­cak söz­leş­me­li per­so­nel; dep­rem, yan­gın, su bas­kı­nı, yer kay­ma­sı, çığ ve ben­zer afet­ler, sı­kı­yö­ne­tim, ola­ğa­nüs­tü hâl, se­fer­ber­lik ve sa­vaş hâli ile yıl­da bir ayı geç­me­yen hiz­met içi eği­tim ça­lış­ma­la­rı es­na­sın­da, ta­bip ve hem­şi­re­ler di­ya­liz eği­ti­mi ama­cıy­la en faz­la bir de­fa ve top­lam üç ayı geç­me­mek üze­re ve bu sü­re­nin dört ka­tı mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­sü ola­rak ça­lış­ma­yı ta­ah­hüt et­mek kay­dıy­la, po­zis­yo­nu­nun tah­sis edil­di­ği yer dı­şın­da­ki bi­rim­ler­de ge­çi­ci ola­rak gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir."

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, bir ke­re, her şey­den ön­ce ka­bul edi­le­mez bir öne­ri. Ta­bip ve hem­şi­re­le­rin hem tıb­ben ken­di­le­ri­ni ge­liş­tir­me­le­ri­ne, bi­lim­sel ola­rak ken­di­le­ri­ni ye­tiş­tir­me­le­ri­ne en­gel bir dü­zen­le­me hem Ana­ya­sa'nın pek çok hük­mü­ne ay­kı­rı bir dü­zen­le­me. Mad­de­nin özü de Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim Ana­ya­sa'mız 10'un­cu mad­de­sin­de: "Her­kes, dil, ırk, renk, cin­si­yet, si­ya­si dü­şün­ce, fel­se­fi inanç, din, mez­hep ve ben­ze­ri se­bep­ler­le ayı­rım gö­ze­til­mek­si­zin ka­nun önün­de eşit­tir." der.

Yi­ne, ay­nı 10'un­cu mad­de­nin son fık­ra­sın­da: "Dev­let or­gan­la­rı ve ida­re ma­kam­la­rı bü­tün iş­lem­le­rin­de ka­nun önün­de eşit­lik il­ke­si­ne uy­gun ola­rak ha­re­ket et­mek zo­run­da­dır­lar." di­yor.

Ana­ya­sa'mı­zın 41'in­ci mad­de­si, ai­le­nin ko­run­ma­sı­na iliş­kin: "Dev­let, ai­le­nin hu­zur ve re­fa­hı ile özel­lik­le ana­nın ve ço­cuk­la­rın ko­run­ma­sı ve ai­le plan­la­ma­sı­nın öğ­re­ti­mi ile uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak için ge­rek­li ted­bir­le­ri alır, teş­ki­la­tı ku­rar."

Yi­ne 55'in­ci mad­de­si: "Üc­ret eme­ğin kar­şı­lı­ğı­dır. Dev­let, ça­lı­şan­la­rın yap­tık­la­rı işe uy­gun ada­let­li bir üc­ret el­de et­me­le­ri için ge­re­ke­ni ya­par." di­yor.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­raz ev­vel de söy­le­dim, 2003 yı­lın­da çı­kar­dı­ğı­mız bu Ya­sa ile dev­let me­mur­la­rı­nı, özel­lik­le Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ça­lı­şan­la­rı­nı mec­bu­ri bı­rak­tık. Ne­re­de? Ön­ce, do­ğu ve gü­ney­do­ğu il­le­rin­de ele­man bu­lu­na­mı­yor, sağ­lık per­so­ne­li gön­de­re­mi­yo­ruz di­ye­rek bir ac­zi­ni­zi or­ta­ya koy­du­nuz, şim­di, ora­ya gi­den per­so­nel, ev­li­lik dâhil -ai­le­le­rin ko­run­ma­sı­nı bir ke­na­ra bı­ra­kı­yor­su­nuz- hiç­bir şe­kil­de ta­yin edi­le­mi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kı­nız, 2003 yı­lın­da bu­nu yap­tık­tan son­ra, 2004 yı­lın­da 11 bin, 2005 yı­lın­da 4 bin, top­lam­da 15 bin yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li, söy­le­di­ğim sta­tü­de is­tih­dam edi­yor­su­nuz.

Şim­di, bu per­so­nel, çok açık­ça siz­le­re de pek çok mek­tup gön­de­ri­yor. Eli­miz­de dün­ya ka­dar mek­tup var. Di­yor­lar ki… Me­se­la, bu­ra­da, bir ta­ne­sin­den çok kı­sa bir bö­lüm oku­ya­ca­ğım: "Sa­yın ve­ki­lim, biz­ler 12/1/2004 ta­ri­hin­de 4924'e ve 657'ye ta­bi söz­leş­me­li per­so­nel ola­rak gö­re­ve baş­la­dık. O ta­rih­ten bu ya­na eşin­den ay­rı ya­şa­yan per­so­nel sa­yı­sı gi­de­rek art­mış­tır. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, bu bağ­lam­da per­so­ne­li­nin ai­le bü­tün­lü­ğü­nü boz­muş­tur. Ay­rı­ca, bu per­so­nel git­tik­le­ri bir­çok yer­de 'siz söz­leş­me­li­si­niz' di­ye­rek hor gö­rül­müş ve her za­man ezil­miş­tir. Biz­ler sı­na­va gir­dik ve ka­zan­dık. Ba­kan­lık bi­ze kal­kıp da de­me­di ki, söz­leş­me­li olun, is­ter kad­ro­lu. Üç ku­ruş faz­la pa­ra ve­ri­yo­rum si­ze di­ye­ne ka­dar al­sın ver­di­ği pa­ra­yı." di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir baş­ka mek­tup, yi­ne "4924 sa­yı­lı Ka­nun'la söz­leş­me­li sağ­lık ele­ma­nı ola­rak ça­lış­mak­ta­yım. Ül­ke imkânla­rı göz önün­de bu­lun­du­rul­du­ğun­da kar­şı­mı­za çı­kan iş imkânı­nı de­ğer­len­dir­dik. Fa­kat, za­man içe­ri­sin­de, ça­lı­şa­nı in­san gi­bi ça­lış­tır­mak­tan zi­ya­de, kö­le gi­bi ça­lış­tır­ma, kad­ro­lu­nun git­me­di­ği yer­de ke­li­me oyu­nuy­la 657 ile ay­nı pa­ray­la ça­lış­tır­ma, öz­lük hak­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek­ten zi­ya­de kö­tü­leş­tir­me gi­bi gay­ri­hu­ku­ki ge­liş­me­le­rin far­kı­na var­dık. Kı­sa­ca­sı, in­san gi­bi mu­ame­le gör­mek ve 657'nin hak­la­rı­na sa­hip ol­mak için kad­ro is­ti­yo­ruz." di­yor.

Şim­di, siz, bu da yet­mi­yor, ye­ni bir dü­zen­le­me ge­ti­ri­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, ül­ke­miz­de -ger­çek­ten bü­yük bir coğ­raf­ya- 72 mil­yon nü­fu­su­muz var. 2 mil­yon 700 bin ci­va­rın­da me­mu­ru­muz var, ka­mu ça­lı­şa­nı­mız var.

Şim­di, bi­zim mev­cut sis­te­mi­miz­de, ça­lı­şan­la­rın han­gi­le­ri­nin me­mur… Ya­ni, dev­le­tin asıl iş­le­ri­ni ya­pan ka­mu gö­rev­li­si­dir di­ye me­mu­ru ta­nım­la­mı­şız. 4/B'de söz­leş­me­li per­so­ne­li, is­tis­na ça­lış­tır­ma bi­çi­mi ola­rak, te­mi­nin­de güç­lük çe­ki­len per­so­ne­li söz­leş­me­li ya­pa­bi­le­cek di­ye dü­zen­le­me ge­tir­mi­şiz. Ge­çi­ci per­so­ne­li­miz var, bir de iş­çi­le­ri­miz var.

Şim­di, siz, üç yıl­dan bu ya­na "ka­mu per­so­nel re­for­mu ya­pa­ca­ğız. Per­so­nel re­ji­mi ya­sa­sı­nı çı­ka­ra­ca­ğız" de­di­niz. Ka­mu Yö­ne­ti­mi Te­mel Ka­nu­nu di­ye bil­di­ği­miz Ka­nun'un gö­rüş­me­le­rin­den son­ra, he­men ge­ti­re­cek­ti­niz, hâlâ ge­ti­re­cek­si­niz. Çün­kü, bu ko­nu­da doğ­ru yap­ma­dı­ğı­nı­zı siz de bi­li­yor­su­nuz. Si­ze bun­lar da­ya­tı­lı­yor.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Bir­leş­miş Mil­let­ler­de, Dün­ya Ban­ka­sın­da, As­ya Kal­kın­ma Ban­ka­sın­da da­nış­man ola­rak ça­lış­mış, Cam­brid­ge Üni­ver­si­te­sin­de eko­no­mist Ha Jo­on Cha­ang bir ma­ka­le­sin­de di­yor ki: "Çok açık­ça bu ge­le­nek­sel gö­rü­şün ak­si­ne ta­rihî ger­çek şu­dur ki, zen­gin ül­ke­ler, şim­di­ler­de ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re da­yat­tık­la­rı po­li­ti­ka­la­rı uy­gu­la­ya­rak kal­kın­ma­dı­lar." Ak­lı­nı­zın ka­fa­sı­na ko­yu­nuz. Si­ze da­ya­tı­lan po­li­ti­ka­lar, si­zin Mec­lis gün­de­mi­ne ge­tir­di­ği­niz po­li­ti­ka­la­rı si­ze da­ya­tan­lar, ken­di ül­ke­sin­de hiç­bir za­man uy­gu­la­ma­dı­lar.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, lüt­fen to­par­la­yın.

İZ­ZET ÇE­TİN (De­vam­la) - Ak­lı­nı­zı ba­şı­nı­za alı­nız. Siz­den son­ra ge­len ik­ti­dar­la­rın işi­ni zor­laş­tır­ma­yın, ül­ke­nin ça­lı­şa­nı­nı dev­le­ti­ne küs­tür­me­yin. Dev­let içe­ri­sin­de­ki ça­lı­şan­la­rı, 657 4/B'li­le­ri bi­le Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğın­da ay­rı, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­da ay­rı, baş­ka ba­kan­lık­ta ay­rı, Ma­li­ye Ba­ka­nı vi­ze ver­mez­se ya da, iş­te, kurs, dep­rem, yan­gın, sel ol­sa bi­le, eş du­ru­mu, ço­cuk­la­rı has­ta ol­sa bi­le ta­yin edi­le­mez di­ye, bi­ri­si­ni ce­za­lan­dır­ma amaç­lı Edir­ne'de, di­ğe­ri­ni Hakkâri'de gö­rev­len­di­rip, in­ti­kam al­ma duy­gu­suy­la, per­so­ne­li dev­le­te küs­tür­me­yin.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı per­so­ne­li­ne, di­ğer ba­kan­lık­lar­da­ki per­so­nel­den da­ha çok iti­mat gös­ter­mek ge­re­kir. Bir ata­sö­zü var: "Hâkim ile he­ki­min işi­ne ka­rı­şıl­maz." Ama, siz, hâkim­le­ri de, he­kim­le­ri de, bu dev­le­te ve gö­rev­le­ri­ne küs­tü­rü­yor­su­nuz. Yap­ma­yın! Dev­le­te ya­zık, mil­le­te ya­zık. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, bu dü­zen­le­me Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı bir dü­zen­le­me. El­bet­te, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bu­nu de­ğer­len­di­re­ce­ğiz, bel­ki Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tü­re­ce­ğiz, bel­ki yi­ne ip­tal edi­le­cek. Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı, Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı do­ğu­da, gü­ney­do­ğu­da, ba­tı­da, yur­dun dört bir ya­nın­da per­so­nel is­tih­dam ede­bi­li­yor da, eğer Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı acz içe­ri­si­ne düş­müş­se, o ba­kan­lı­ğı terk et­sin, bu ku­ral­la­rı uy­gu­la­ya­bi­le­cek bir ba­kan gel­sin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bir ba­kan gel­sin, onu düz­gün­ce yap­sın. Bu, ya­pı­la­bi­lir bir iş. Ya­ni, sek­sen yıl­lık cum­hu­ri­ye­ti­miz­de bu ya­pıl­mış bu­gü­ne ka­dar, bu Sağ­lık Ba­ka­nı­na ka­dar, ama, bu­gün ol­mu­yor, ya­pı­la­mı­yor, ac­ze dü­şül­müş, çi­viy­le, zap­tu­rapt al­tı­na al­mak gi­bi, sağ­lık per­so­ne­li­ni bağ­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. Bu ayıp da si­ze ye­ter.

Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Dur­sun Ak­de­mir, Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'nun 13'ün­cü mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na yü­ce Mec­li­si ve siz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, üçün­cü haf­ta içe­ri­sin­de­dir, bu ka­nu­nu gö­rü­şü­yo­ruz. Ger­çek­ten sağ­lı­ğın emek­tar ele­ma­nı olup da ara­mız­da olan mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, he­men he­men hem mu­ha­le­fet hem ik­ti­dar mil­let­ve­kil­le­ri sağ­lı­ğın so­run­la­rı­nı bu­ra­ya ta­şı­dı­lar ve çö­zül­me­si ge­re­ken so­run­la­rın ol­du­ğu­nu he­pi­miz ka­bul edi­yo­ruz, ama, ma­ale­sef, ara­dan ge­çen dört yı­la rağ­men -be­şin­ci yı­lın içe­ri­sin­de­yiz- tüm id­di­ala­ra rağ­men sağ­lık­ta kö­tü­lük­ler, olum­suz­luk­lar, ye­ter­siz­lik­ler de­vam edip du­ru­yor. Tür­ki­ye'nin sağ­lık sis­te­mi­ni dü­zelt­mek id­di­asıy­la or­ta­ya ge­ti­ri­len ka­nun­la­rın bir kıs­mı Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ve­to edil­di, bir kıs­mı da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan ip­tal edil­di, bu­ra­da kar­şı­mız­da du­ru­yor.

Ge­çen haf­ta­ki ko­nuş­mam­da eği­tim has­ta­ne­le­rin­de­ki şef ve şef yar­dım­cı­la­rı­nın atan­ma­sı ko­nu­sun­da do­çent ve pro­fe­sör­le­rin sı­nav­sız atan­ma­sı­nı olum­lu bul­muş, uz­man he­kim­le­rin de bel­li bir sı­nav­dan geç­tik­ten son­ra bu ata­ma­nın ya­pıl­ma­sı­nın de­mok­ra­si adı­na, eşit­lik il­ke­si adı­na uy­gun ol­du­ğu­nu söy­le­miş­tim. An­cak, ora­da bir şey be­lirt­miş­tim: Bir jü­ri ta­ra­fın­dan bu pro­fe­sör ve do­çent­le­rin atan­ma­sın­da, da­ha ön­ce ge­ti­ri­len yö­net­me­lik­ler­le ata­na­rak, hak­kı olan ya da ol­ma­ya­nın, sa­de­ce Ba­ka­nın ya da Ba­kan­lı­ğın gö­rev­li­le­ri­nin yet­ki­sin­de bı­ra­kıl­mış ol­ma­sı­nın ge­tir­miş ol­du­ğu hak­sız­lık­lar ol­du­ğu­nu be­yan et­mek is­ti­yo­rum.

Bir ör­nek ve­re­ce­ğim: Baş­he­kim­lik yap­tı­ğım has­ta­ne­de -isim de ver­mek is­ti­yo­rum- göz kli­ni­ğin­de do­çent ol­du­ğu hâlde ve -Tür­ki­ye'de re­ti­na ko­nu­sun­da- şu an­da ba­sın­da çok önem­li ya­zar­la­rın gö­zü­nü te­da­vi et­ti­ği hâlde kli­nik şef­li­ği­ne atan­ma­mış, ama baş­ka bir üni­ver­si­te­den bir öğ­re­tim üye­si ora­ya atan­mış­tı. İda­re mah­ke­me­si­ne ver­miş du­rum­da olan bu göz kli­nik şe­fi ada­yı -Ok­mey­da­nı Has­ta­ne­si, isim de, yer de ver­mek is­ti­yo­rum- on beş yıl ora­da kli­nik şef yar­dım­cı­lı­ğı yap­tı­ğı hâlde bu ma­ka­ma uy­gun gö­rül­me­miş, ver­miş ol­du­ğu ida­re mah­ke­me­nin so­nuç­la­rı­nın olum­lu çı­ka­ca­ğı bel­li ol­du­ğu için o kad­ro­ya ata­nan öğ­re­tim üye­si, ken­di­si, ge­ri git­mek du­ru­mun­da kal­mış­tı. İş­te, bu ka­nun çık­tı­ğın­da, o za­man ben Sa­yın Ba­ka­nı­ma sor­muş­tum -şu an­da bu­ra­da yok- aca­ba han­gi kri­ter­le bu­ra­ya ata­ma ya­pa­cak­sı­nız di­ye sor­muş ve bir ce­vap ala­ma­mış­tım. Do­la­yı­sıy­la, Cum­hur­baş­ka­nı­mız da ay­nı ge­rek­çey­le bu ka­nu­nu ge­ri­ye gön­der­di.

Şim­di, gü­zel, bir jü­ri ta­ra­fın­dan atan­ma­sı is­te­ni­yor. Jü­ri­nin 3 ta­ne­si Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın eği­tim has­ta­ne­si kli­nik şef­le­rin­den ola­cak, 2 ta­ne­si de üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri ara­sın­dan se­çi­le­cek. Bun­lar na­sıl se­çi­le­cek aca­ba? Bel­li nok­ta­lar­da isim be­lir­le­ne­rek mi se­çi­le­cek, yok­sa bel­li ku­ral­lar dâhi­lin­de ya da ku­ra usu­lüy­le ya da mer­kezî bir sis­tem­le ya­pı­la­cak, bi­lim­sel kri­ter­ler or­ta­ya ko­na­cak ki­şi­ler, öğ­re­tim üye­le­ri ara­sın­dan mı se­çi­le­cek? Ben, şim­di, ik­ti­dar men­su­bu ar­ka­daş­la­ra so­ru­yo­rum: De­min ver­di­ğim ör­nek­ten yo­la çı­ka­rak, eli­ni­zi vic­da­nı­nı­za ko­yar­sa­nız, ben­den ya­na olan, be­nim dü­şün­dü­ğüm jü­ri üye­si­ni ben seç­me­ye­cek mi­yim ba­kan ola­rak? So­ru­yo­rum, Ba­ka­nı­mız bu­ra­da ol­say­dı ce­vap ve­re­cek­ti, ama ko­mis­yon baş­ka­nın­dan sor­mak du­ru­mun­da­yım, Sa­yın Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nım­dan da so­ra­yım. İk­ti­dar, ta­bii, ken­di­si­ne ya­kın ola­nı seç­mek du­ru­mun­da ka­la­cak. Öy­le bir jü­ri se­çil­sin ki ik­ti­dar de­ğiş­ti­ği hâlde o jü­ri­nin ka­ra­rı­nı et­ki­le­ye­cek bir ma­kam ve mer­ci ol­ma­sın. Ar­zu et­ti­ği­miz, bu­ra­da, hak­kın, hu­ku­kun, ada­le­tin tam te­cel­li et­miş ol­ma­sı­dır. Ama, ma­ale­sef, olum­lu bir ha­re­ket ol­ma­sı­na rağ­men tek­rar olum­suz­luk­la so­nuç­la­na­cak ve za­ten Ana­ya­sa'nın 130'un­cu, 131'in­ci ve 11'in­ci mad­de­si­ne ay­kı­rı ol­du­ğu için bu ge­ti­ri­len ya­sa­nın tüm mad­de­le­ri, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan tek­rar ip­tal edi­le­cek. Yan­lış­ta ıs­rar et­me­nin an­la­mı yok.

O za­man, ge­lin, Ana­ya­sa'da­ki mad­de­le­ri de uy­gun şe­kil­de de­ğiş­ti­re­lim, bu se­fer, eği­tim­de önem­li rol oy­na­yan ve Tür­ki­ye'de eği­tim ku­rum­la­rı­nın ge­liş­me­si­ni sağ­la­yan üni­ver­si­te­le­re de yet­ki ve­re­lim, üni­ver­si­te­ler­le Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı or­tak­la­şa bu ata­ma­yı ger­çek­leş­tir­sin, Ana­ya­sa'ya da uy­gun­lu­ğu düş­sün ve ge­tir­di­ği­niz ka­nun­lar sü­rün­ce­me­de kal­ma­sın; bu mil­le­tin dar ge­lir­le­riy­le ku­rul­muş olan bu yü­ce Mec­li­sin me­sa­isi bo­şu­na har­can­ma­sın, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mı­nın me­sa­isi ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin me­sa­isi lü­zum­suz ye­re har­can­mış ol­ma­sın.

Do­la­yı­sıy­la, bu­nu da ge­tir­me­ye­ce­ği­ni­zi bi­li­yo­rum, ama söy­le­mek bi­zim gö­re­vi­miz, ka­yıt­la­ra ge­çir­mek bi­zim gö­re­vi­miz. Ya­rın, ge­ne hak­lı çık­tı­ğı­mız­da, al­nı­mız açık bu kür­sü­ye ge­lip di­ye­lim ki, biz söy­le­dik yap­ma­dı­nız, iş­te ek­si­ği­niz bu­dur, iş­te ik­ti­dar ola­rak sa­de­ce be­nim söy­le­di­ğim doğ­ru­dur, di­ye­rek id­dia et­me­ni­zin de­mok­ra­siy­le ve hu­kuk­la bağ­da­şır ya­nı ol­ma­dı­ğı­nı an­la­mış olun.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, bu­ra­da ben bir kli­nik şef­li­ği yap­mış, baş­he­kim­lik yap­mış bi­ri­si ola­rak, bu kli­nik şef ata­ma­la­rı­nın ki­şi­nin ini­si­ya­ti­fi­ne bağ­lı ol­du­ğu­nun be­nim üze­rim­de uy­gu­lan­dı­ğı­nı ör­nek ve­re­rek bu ya­sa­nın bu şe­kil­de uy­gu­lan­ma­sı­nın ya­pıl­ma­ma­sı­nı ar­zu edi­yo­rum ve yü­ce mil­le­te bu­ra­dan hay­kır­mak is­ti­yo­rum. Ben bir has­ta­ne­nin baş­he­ki­miy­dim, üni­ver­si­te­den gö­rev­len­dir­me ola­rak has­ta­ne baş­he­kim­li­ği­ni ya­par­ken kli­nik şef­li­ği­ne pro­fe­sör­le­rin atan­ma­sı Ba­kan yet­ki­siy­le ol­du­ğu için ben de mü­ra­ca­at et­tim, ben atan­ma­dım o kad­ro­ya; an­cak, ben, hu­kuk­ta hak­kı­mı ara­dım, ida­re mah­ke­me­si­ne git­tim, ida­re mah­ke­me­si ka­na­lıy­la, ör­ne­ği ol­du­ğu için mah­ke­me ka­rar ver­di ve ben, kli­nik şef­li­ği­ne atan­dım. İş­te, bu­ra­dan, üze­rim­de ya­pı­lan bir hak­sız­lı­ğın bun­dan son­ra baş­ka in­san­la­ra ya­pıl­ma­ma­sı­nı ör­nek ala­sı­nız di­ye ben ör­nek ver­mek is­ti­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nı ta­nı­yo­rum, ça­lış­kan­dır, doğ­ru­dur, dü­rüst­lü­ğün­den şüp­hem yok, ama, uy­gu­la­ma­da, ken­din­den ya­na ol­ma­yan bi­ri­ne de fır­sat ver­me­ye­ce­ği­ni de bi­li­yo­ruz.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Sa­vun­ma Ba­ka­nı­nı mı söy­lü­yor­su­nuz?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Efen­dim, Sağ­lık Ba­ka­nı di­yo­rum. Ta­bii, tu­ta­nak­la­ra geç­ti, ken­di­si oku­ya­cak­lar­dır. Ken­di­si­ni tak­dir ede­rim. Tak­dir et­mem, onun yan­lış bir şey­ler yap­ma­ya­ca­ğı an­la­mı­na gel­mez.

Ma­ale­sef, ta­raf­lı dav­ran­mak, bu ik­ti­da­rın da -geç­miş ik­ti­dar­lar­da ya­pıl­dı­ğı gi­bi- en önem­li me­zi­yet­le­rin­den bi­ri­si­dir. Eğer ül­ke­de hak­sız­lık ve hu­kuk­suz­lu­ğun or­ta­dan kalk­ma­sı­nı is­ti­yor­sak, sa­yı­nız ne olur­sa ol­sun ço­ğun­lu­ğu­nuz ne olur­sa ol­sun, hu­ku­ka ve ada­le­te uy­mak, hu­ku­kun ge­rek­tir­di­ği çer­çe­ve içe­ri­sin­de ve hak­kın da doğ­ru so­nuç­lar ve­re­cek şe­kil­de, ga­le­be ça­la­cak şe­kil­de ve­ril­me­si­ni sağ­la­ya­cak bir ik­ti­da­ra yü­rü­tür­se­niz, o za­man, ger­çek­ten, hak­lı bir iş yap­tı­nız di­ye­cek olur bu mil­let. Ama, gö­rü­yo­rum ki, yan­lış­ta ıs­rar edi­yor­su­nuz. Bu yan­lış­ta ıs­rar et­me­nin ge­le­cek­te ye­ni yan­lış­lar ge­ti­re­ce­ği­nin far­kın­da ol­ma­nı­zı… İçin­den gel­di­ğim ke­si­min sı­kın­tı­la­rı­nı iyi bi­le­rek söy­lü­yo­rum ki, dok­tor­luk mes­le­ği­nin kut­sal bir mes­lek ol­du­ğu­nu, bu­ra­da otu­ran he­pi­ni­zin dok­to­ra ih­ti­ya­cı ol­du­ğu­nu ve git­ti­ğin­de dok­tor­la­rın ne ka­dar fe­dakârca ça­lış­tı­ğı­nı gör­dü­ğü­nü­zü bi­li­yo­rum ve eli­ni­zi vic­da­nı­nı­za ko­yar­sa­nız, bu mes­lek­taş­la­rı­mı­zın hak­kı­nı, ay­rı­ca, va­sıf­sız di­ye say­dı­ğı­nız sağ­lık­ta yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li­nin de ne ka­dar fe­dakârca ça­lış­tı­ğı­nı bi­li­yor­su­nuz. Ama, sağ­lık­ta, te­miz­lik şir­ke­tin­de ça­lış­tı­ra­rak sağ­lık ele­ma­nı ola­rak de­ğer­len­dir­mek -han­gi hu­kuk­ta- Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­der­ken, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de var mı­dır? Va­sıf­sız bir per­so­nel ola­rak alı­nı­yor, sos­yal hak­lar ta­nın­ma­dan, bir hem­şi­re­yi te­miz­lik şir­ke­tin­den ça­lış­tı­ra­rak, tek­rar, hem­şi­re ola­rak de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz. Bu, in­san hak­la­rı­nın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ak­de­mir.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Söy­le­ne­cek çok şey var.

Ben, bi­raz ön­ce ko­nuş­tu­ğum mad­de üze­rin­de bir nok­ta ye­rin­den kal­dı­rı­la­rak iki vir­gül­le o mad­de­nin dü­zel­ti­le­ce­ği­ni işa­ret et­tim. Ba­na, bir öner­gey­le bu mad­de­nin de­ğiş­ti­ri­lip dü­zel­ti­le­ce­ği­ni söy­le­di ko­mis­yon. Do­la­yı­sıy­la, bir nok­tay­la an­la­mı de­ğiş­ti­ri­le­cek ka­dar ka­nun ha­zır­lar­ken dik­kat­siz dav­ra­nıl­ma­sı­nı da, bir ça­lış­ma­da ek­sik­lik ola­rak be­yan et­mek is­ti­yor ve 13'ün­cü mad­de­nin be­nim de işa­ret et­ti­ğim şek­lin­de dü­zel­til­me­si­ni arz edi­yor, yü­ce Mec­li­se say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­de­mir.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ke­rim Yıl­dız, Ağ­rı Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Yıl­dız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (Ağ­rı) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 12'nci mad­de­si hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

AK Par­ti dö­ne­min­de cid­di re­form­lar ya­pıl­dı. AK Par­ti Hükûme­ti dö­ne­min­de, sağ­lık hiz­met­le­rin­de norm ve stan­dart bir­li­ği sağ­la­nır­ken va­tan­daş­la­rın al­dı­ğı sağ­lık hiz­met­le­rin­de­ki ada­let­siz uy­gu­la­ma­la­ra son ve­ril­di. Bir yan­dan ye­şil kart­lı va­tan­daş­la­rı­mı­zın ayak­ta te­da­vi­le­rin­de re­çe­te be­del­le­ri, or­tez, pro­tez ve göz­lük gi­bi sağ­lık gi­der­le­ri kar­şı­la­nır­ken di­ğer ta­raf­tan SSK'lı­la­rın ilaç kuy­ru­ğu çi­le­si­ne son ve­ril­di. Özel sağ­lık ku­rum­la­rı sis­te­min içi­ne çe­ki­le­rek sağ­lık ala­nın­da ül­ke kay­nak­la­rı­nın da­ha ve­rim­li kul­la­nıl­ma­sı sağ­lan­dı. Ka­mu has­ta­ne­le­ri Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ça­tı­sı al­tın­da bir­leş­ti­ril­di. Has­ta­ne­ler­de baş­la­tı­lan per­for­man­sa da­ya­lı ek öde­me uy­gu­la­ma­sıy­la per­so­nel mo­ti­vas­yo­nu ve ve­rim­li­lik­te iyi­leş­me­ler sağ­lan­dı. Mo­dern ve ve­rim­li bir sağ­lık hiz­me­ti su­nu­mu­nu sağ­la­ya­cak ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­la­rı baş­la­tıl­dı.

Sağ­lık ala­nın­da yap­tı­ğı­mız hiz­met­le­ri en ba­riz şe­kil­de or­ta­ya ko­ya­bil­mek için, 2002 ve 2006 yıl­la­rı ara­sı­nı kap­sa­yan ba­zı bil­gi­le­ri kar­şı­laş­tı­ra­rak ver­mek is­ti­yo­rum.

Ül­ke­miz­de, 2002 yı­lın­da, 481 acil 112 is­tas­yo­nu var­ken, bu­gün, bu sa­yı 1.175'e çık­mış­tır. Acil 112 is­tas­yon­la­rın­da­ki am­bu­lans sa­yı­sı 618'den 1.471'e; sağ­lık ocak­la­rın­da mu­aye­ne oda sa­yı­sı 6.300'den, 13.500'e; sağ­lık ocak­la­rın­da ya­pı­lan mu­aye­ne sa­yı­sı 65 mil­yon­dan, 115 mil­yo­na; Tür­ki­ye'de aşı­la­ma ora­nı yüz­de 78'den, yüz­de 93'e çık­mış­tır. Sağ­lık ocak­la­rın­dan has­ta­ne­le­re sevk ora­nı yüz­de 20'den, yüz­de 9'a düş­müş­tür. Bu, sağ­lık ocak­la­rı­nın alt­ya­pı­sı ve in­san kay­nak­la­rı güç­len­di­ri­le­rek sağ­lan­mış­tır. Has­ta­ne­ler­de ise mu­aye­ne oda sa­yı­sı 6.700'den, 16.500'e; has­ta­ne­ler­de ya­pı­lan mu­aye­ne sa­yı­sı 110 mil­yon­dan, 195 mil­yo­na çık­mış­tır. Mu­aye­ne sa­yı­sı art­tı­ğı hâlde he­kim ba­şı­na dü­şen has­ta sa­yı­sın­da yüz­de 25'lik azal­ma ol­muş­tur. Ay­rı­ca, Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­le­ri­miz­de, 2002 yı­lın­da 4 bin pra­tis­yen he­kim gö­rev ya­par­ken, bu­gün bu sa­yı 5 bi­ne çık­mış­tır. Ay­nı böl­ge­de, 2002'de 1.800 uz­man he­kim gö­rev ya­par­ken, bu­gün, bu sa­yı 3 bi­ni aş­mış du­rum­da­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; sağ­lık hiz­met­le­ri ba­kı­mın­dan 2002'de ol­duk­ça ge­ri du­rum­da olan se­çim böl­gem Ağ­rı ilin­de de önem­li ge­liş­me­ler ol­muş­tur. 2002 yı­lın­da am­bu­lans sa­yı­sı 7 iken, bu­gün 33 nor­mal am­bu­lans, 3 ta­ne 4x4 kar üs­tü pa­let­li am­bu­lans ol­mak üze­re 36 am­bu­lans fa­al ola­rak hiz­met ver­mek­te­dir.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Şo­fö­rü yok, ça­lış­mı­yor.

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (De­vam­la) - İli­miz­de uz­man he­kim sa­yı­sı 39 iken, bu­gün 87'ye çık­mış­tır. Pra­tis­yen he­kim sa­yı­sı 52'den 174'e, sağ­lık ocak­la­rın­da mu­aye­ne sa­yı­sı 176 bin­den 368 bi­ne çık­mış­tır. Aşı­la­ma ora­nı yüz­de 58'den yüz­de 83'e…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Ba­kan aşı işin­den iyi an­lı­yor(!)

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (De­vam­la) - …has­ta­ne­ler­de ya­pı­lan mu­aye­ne sa­yı­sı 394 bin­den 1 mil­yon 23 bi­ne çık­mış­tır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Evet, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı ha­ki­ka­ten bir re­form ve bir dev­rim.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ol­du­ğu yer­de dö­nü­yor.

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (De­vam­la) - Az ön­ce Sa­yın Ho­ca­mız Sa­mi Tan­doğ­du gü­zel bir şey söy­le­di: "Evet, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı bir re­form ve bir dev­rim­dir. Bu­nu ka­bul edi­yo­ruz." de­di­ler. Ken­di­si­ne te­şek­kür edi­yo­rum ve bu ça­lış­ma­la­rı­mız, re­form­la il­gi­li ça­lış­ma­la­rı­mız ay­nı hız­la de­vam ede­cek­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Be­nim söz­le­ri­mi yan­lış an­la­mış­sın.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Yıl­dız.

MEH­MET KE­RİM YIL­DIZ (De­vam­la) - Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, bu ka­nu­nun ül­ke­mi­ze ve sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­na ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yıl­dız.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen, Agâh Kaf­kas, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kaf­kas.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın ar­ka­da­şın be­nim üze­rim­de­ki ko­nuş­ma­sı­nı dü­zelt­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kaf­kas, bir sa­ni­ye…

Bu­yu­run Sa­yın Tan­doğ­du.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Te­şek­kü­rü­mü ve ko­nuş­ma­mı yan­lış an­la­dı­ğı ve sap­tır­dı­ğı için, bu ko­nu­da açık­la­ma yap­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Lüt­fen otu­rur mu­su­nuz Sa­yın Tan­doğ­du.

Bu­yu­run Sa­yın Kaf­kas.

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şah­sım adı­na yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum ve bu kı­sa sü­re­yi, bir­kaç ko­nu­nun al­tı­nı çi­ze­rek ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum.

Bi­rin­ci­si: San­ki, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ya­sa­lar gö­rü­şü­lür­ken, ka­nun­lar gö­rü­şü­lür­ken, bu­gü­ne ka­dar­ki Mec­lis tea­mül­le­ri içe­ri­sin­de, bü­tün ya­sa­lar gö­rü­şü­lür­ken il­gi­li ba­kan­lar bu­lun­muş. Bu, te­mel tea­mül­dür ve her za­man da ba­kan­lar bu ko­nu­da özen gös­ter­mek­te­dir.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Kaç­tı, kaç­tı! İki haf­ta­dır yok, kaç­tı!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - An­cak, dev­let­te bir de­vam­lı­lık var­dır, dev­let­te bir de­vam­lı­lık var­dır.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - İki haf­ta­dır yok! İki haf­ta­dır yok!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Sa­yın Ba­kan, ge­çen haf­ta, Yu­na­nis­tan'da bir resmî top­lan­tı­ya git­miş­tir, mec­bur­dur, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler… Bu­ra­da­ki her­han­gi bir ba­ka­nı­mız vekâlet ede­bi­lir. Bu­gün de Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti'nde, da­ha ön­ce iki de­fa er­te­le­di­ği ve ar­tık ora­da prog­ram­lar ya­pıl­mış, Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti'nde sağ­lık hiz­met­le­ri­ne ve­ri­le­cek des­tek­le­rin dü­zen­len­me­siy­le il­gi­li bir resmî zi­ya­re­ti…

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Haf­ta so­nu­na denk ge­tir­sey­di.

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Bu resmî zi­ya­re­te Sa­yın Ba­ka­nın git­me­yip de terk et­me­si­nin ne an­la­mı var? Bu­ra­da ya­sa­ma fa­ali­ye­ti­ni yü­ce Mec­li­si­miz sür­dü­rü­yor.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Kaç­tı­ğı­nı ka­bul edi­yor mu­su­nuz?

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Bu ya­sa­ma fa­ali­ye­ti­ni sür­dü­rür­ken de ge­re­ken hiç­bir açık­lık yok.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Kaç­tı! Kaç­tı!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - So­ru­la­rı­nı­zın ce­va­bı­nın ya­zı­lı ola­rak ve­ri­le­ce­ği de söy­le­ni­yor, hiç­bir şey açık de­ğil­dir.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Kaf­kas, ha­tır­lar­sa­nız, ko­mis­yon­da da kaç­mış­tı.

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Bu­nu, her mad­de­de…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ko­mis­yon­da da kaç­mış bak!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - …her mad­de­de bir ke­re bir ke­re da­ha söy­lü­yor ol­ma­nın bir an­la­mı yok ya­ni. Sağ­lık Ba­ka­nı ol­sa bu­ra­da ne ola­cak, ol­ma­sa bu­ra­da ne ola­cak?

BAŞ­KAN - Sa­yın Kaf­kas, lüt­fen, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz.

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Ben, onu yap­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir baş­ka ko­nu da…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ko­mis­yon­da da yok­tu. Sağ­lık Ba­ka­nı, bu ya­sa gö­rü­şü­lür­ken ka­çı­yor de­vam­lı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du…

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - …bir baş­ka ko­nu da, yü­ce he­ye­ti­ni­zin ve aziz mil­le­ti­min dik­ka­ti­ni çek­mek is­te­di­ğim bir baş­ka ko­nu da sağ­lık hiz­met­le­rin­de…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­at bi­re ka­dar Mec­lis'te, bir­den son­ra yok…

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - …sağ­lık hiz­met­le­rin­de mec­bu­ri hiz­met ya da söz­leş­me­li zo­run­lu ça­lış­ma hiz­me­ti­nin, san­ki, ilk de­fa AK Par­ti İk­ti­da­rı ta­ra­fın­dan ge­ti­ril­miş gi­bi bu­ra­da özel­lik­le al­tı­nı çi­ze­rek tak­dim edil­miş ol­ma­sı, ger­çek­le­rin bi­raz doğ­ru ola­rak ifa­de edil­me­di­ği an­la­mı­na ge­li­yor. Doğ­ru­dur, biz, mec­bu­ri hiz­me­ti kal­dı­rıp in­san­la­rın gö­nül­lü­lük te­me­lin­de bu ül­ke­nin bü­tün coğ­raf­ya­sın­da hiz­met et­me­le­ri­ni amaç­la­dık, an­cak gör­dük ki, Do­ğu, Gü­ney­do­ğu, Do­ğu Ka­ra­de­niz gi­bi ül­ke­mi­zin bü­yük bir…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - O za­man da yan­lış iş­li­yor ama…

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, ya­ni, be­nim ko­nuş­ma imkânım kal­mı­yor.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, lüt­fen…

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Sa­yın Tan­doğ­du'nun bu alış­kan­lı­ğı, bi­zi ko­nuş­mak­tan me­ne­di­yor Sa­yın Baş­ka­nım.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Öy­le bir alış­kan­lı­ğım yok!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kaf­kas.

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Sa­nı­yo­rum, sü­re­me ila­ve eder­si­niz.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - O, kö­tü alış­kan­lık­la­rı­nı bı­rak­tı!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Te­mel hak­tır ça­lış­ma hak­kı, in­san­la­rın öz­gür­ce, di­le­dik­le­ri yer­de hiz­met et­me­si te­mel bir hak­tır. An­cak, on­dan da­ha önem­li olan bir hak var­dır ki, her akıl sa­hi­bi­nin ka­bul ede­ce­ği, in­san­la­rın ya­şa­ma hak­kı­dır, in­san­la­rın te­da­vi ol­ma hak­kı­dır ve siz, has­tay­la dok­to­ru bu­luş­tur­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Siz, has­tay­la dok­to­ru de­ğil, tek­nis­yen­le dok­to­ru bu­luş­tu­ru­yor­su­nuz!

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Bu ül­ke­yi yö­ne­ten, bu ül­ke­yi yö­net­me id­di­asın­da olan, bu ül­ke­de si­ya­set ya­pan her­ke­sin te­mel he­def ola­rak has­ta­yı dok­tor­la bu­luş­tur­mak, has­ta­nın te­da­vi hak­kı­nı so­nu­na ka­dar kul­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak gi­bi bir te­mel gö­re­vi var­dır. Onun için, bu hak­kı, has­ta­nın te­da­vi ol­ma­sı… İn­sa­nın ya­şam hak­kı gör­mez­lik­ten ge­li­ne­rek sa­de­ce ça­lış­ma ko­şul­la­rı de­ni­li­yor ki, bu ça­lış­ma ko­şul­la­rın­da da, cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin hiç­bir dö­ne­min­de ol­ma­dı­ğı ka­dar, mec­bu­ri hiz­met­te ve zo­run­lu is­tih­da­ma mu­ha­tap olan in­san­la­ra öz­lük hak­la­rı, cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin hiç­bir dö­ne­min­de ol­ma­dı­ğı ka­dar iyi şart­lar su­nul­muş­tur, iyi imkânlar, iyi ko­şul­lar su­nul­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır. Onun için, bu­nu gör­mez­lik­ten ge­le­me­yiz.

Dil sürç­me­si de ol­sa, za­man za­man ger­çek­le­ri ka­bul edi­yor ola­bi­lir­si­niz. Ba­kın, bir ger­çe­ğin da­ha al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum. 57'nci Hükûmet dö­ne­min­de 39.185 ta­ne dok­tor, sağ­lık hiz­met­li­si, ebe hem­şi­re, ya­ni sağ­lık ça­lı­şa­nı alın­mış­tır. Bi­zim ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, dört yıl içe­ri­sin­de alı­nan dok­tor, he­kim, hem­şi­re sa­yı­sı 61.362'dir. Ya­ni, ne­re­dey­se onun 2 ka­tı­dır. İk­ti­da­rı­mı­zın son yı­lın­da, be­şin­ci ya­sa­ma yı­lın­da da bu sa­yı­nın cid­di oran­da ar­tı­rı­la­ca­ğı­nın şim­di­den, bu­ra­da, al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum. Ya­ni, sağ­lı­ğın, sağ­lık­ta­ki hiz­met­le­rin da­ha sağ­lık­lı bir ya­pı­ya ka­vuş­ma­sı ko­nu­sun­da Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı ger­çek­ten müt­hiş mey­ve­le­ri­ni ver­miş­tir. Her şe­yi eleş­ti­ri­yor ola­bi­lir­si­niz, ama, dün, sa­de­ce SSK has­ta­ne­le­ri­nin bod­rum ka­tın­da­ki ec­za­ne­den sağ­lık hiz­me­ti­ni alan in­san­la­rın, bu­gün, öz­gür­ce, her ta­raf­tan, bü­tün is­te­di­ği has­ta­ne­den sağ­lık hiz­me­ti­ni al­dı­ğı­nı ve bun­dan çok mut­lu ol­du­ğu­nu bi­li­yor ol­ma­lı­sı­nız.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ya­ni, an­lat­tık­la­rı­nı­za ken­di­niz de inan­mı­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

AGÂH KAF­KAS (De­vam­la) - Söz­le­ri­mi ta­mam­lar­ken, Sa­yın Baş­ka­nım, bir şe­yin al­tı­nı da­ha çiz­mek is­ti­yo­rum ki, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Tür­ki­ye'de ve­ri­len sağ­lık hiz­met­le­ri­nin yüz­de 80 ci­va­rı­nı ger­çek­leş­tir­mek­te­dir; di­ğe­ri­ni, iş­te, üni­ver­si­te­ler ve sa­ir ku­ru­luş­lar ger­çek­leş­tir­mek­te­dir. An­cak, bu­ra­da bir şey da­ha var­dır ki, Tür­ki­ye'de­ki sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın, dok­tor­la­rın an­cak yüz­de 60 ci­va­rı­nı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı is­tih­dam et­mek­te­dir. Ya­ni, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Tür­ki­ye'de­ki sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın yüz­de 60'ıy­la, Tür­ki­ye'de­ki sağ­lık hiz­met­le­ri­nin yüz­de 80'ini­ni ba­şa­rıy­la ifa et­mek­te­dir. Bu­nu ger­çek­leş­ti­rir­ken de ma­ale­sef, in­san­la­rı­mı­zın dok­to­ru aya­ğı­na gö­tür­mek adı­na ba­zı dü­zen­le­me­ler yap­mak zo­run­da­sı­nız di­yo­rum.

Tür­ki­ye'nin sağ­lı­ğı dün­den da­ha iyi­dir, ya­rın da­ha iyi ola­cak­tır di­yor, her­ke­se say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - San­dık­ta gö­re­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kaf­kas.

Mad­de üze­rin­de so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın Öz­can…

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­nı­ma… Kli­nik şef­le­ri­nin, pro­fe­sör ve do­çent­le­rin atan­ma­la­rı do­ğal, ama, uz­man ve uz­man yar­dım­cı­la­rı­nın atan­ma­sı­nın Ba­kan­lık ka­na­lıy­la de­ğil de, tıp uz­man ku­ru­lun­ca ya­pıl­ma­sı uy­gun de­ğil mi­dir?

Boş kad­ro­la­rın ön­ce­den ilan edil­me­si doğ­ru de­ğil mi­dir?

Üçün­cü­sü ise ya­ban­cı ül­ke­ler­den ge­len dok­tor­lar, denk­lik, uz­man­lık ve Türk­çe im­ti­han­la­rı­na ta­bi tu­tu­lu­yor mu?

Dör­dün­cü bir so­rum ise he­kim­le­rin öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li ola­rak, per­for­mans ek üc­ret­le­ri­nin de bu öz­lük hak­la­rı­na ila­ve edil­me­si ge­rek­mez mi di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­can.

Sa­yın Kan­do­ğan…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Bi­raz ön­ce Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın bir açık­la­ma­sı­nı din­le­dik. Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı, yurt dı­şın­dan Tür­ki­ye'ye ge­le­cek olan dok­tor­la­rın ka­mu­da de­ğil özel sek­tör­de ça­lı­şa­cak­la­rı­nı ifa­de et­ti. Ama, ka­nun­da, ge­ti­ril­me ge­rek­çe­sin­de, Tür­ki­ye'de­ki he­kim ih­ti­ya­cı­nın ka­mu­da ol­du­ğu­nu, özel sek­tör­de bir he­kim açı­ğı ol­ma­dı­ğı­nı bil­di­ği­mi­ze gö­re, ge­ti­ri­len ge­rek­çey­le, gös­te­ri­len ge­rek­çey­le, ya­pı­lan bu açık­la­ma­nın bir çe­liş­ki ya­rat­tı­ğı­na ina­nı­yor mu Sa­yın Ba­ka­nım? Onu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kan­do­ğan.

Sa­yın Neş­şar...

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ko­mis­yon Baş­ka­nı da ya­nım­day­ken ona sor­mak is­ti­yo­rum. Şim­di, di­yor ki Ko­mis­yon Baş­ka­nı anes­te­zi tek­nis­yen­le­riy­le il­gi­li ola­rak: "Eğer biz bu ya­sa­yı çı­kar­maz­sak Tür­ki­ye'de 224 ta­ne has­ta­ne ka­pa­na­cak." Şim­di, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı, göz var izan var, bu 224 ta­ne has­ta­ne bu­gü­ne ka­dar ni­ye ka­pan­ma­dı? Bu za­ma­na ka­dar o has­ta­ne­ler yi­ne o anes­te­zi tek­nis­yen­le­riy­le gi­di­yor­du. Siz bu ka­nu­nu ge­ti­rin­ce ne de­ği­şe­cek? Ne de­ği­şe­ce­ği­ni ben si­ze söy­le­ye­yim: Siz, sa­de­ce, usu­lü­ne uy­gun ol­ma­yan bir uy­gu­la­ma­yı ya­sal hâle ge­tir­miş ola­cak­sı­nız; ya­ni, siz, anes­te­zi tek­nis­ye­ni­ne yet­ki ve­re­rek, anes­te­zi uz­ma­nı­nı, uz­man­lı­ğı­nı bir ke­na­ra itip tek­nis­yen dü­ze­yi­ne bu­nu in­dir­miş ola­cak­sı­nız. Bu­gü­ne ka­dar bu bun­suz yü­rü­dü. Bun­dan son­ra da böy­le yü­rü­sey­di ne de­ği­şe­cek­ti? Ne­re­den çık­tı bu ih­ti­yaç? Kim söy­le­di si­ze, bu ka­nu­na bu mad­de­yi ko­yun da çı­ka­rı­ve­rin, di­ye?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du...

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sıy­la, he­ki­min ha­ta­sı ne­de­niy­le mağ­dur olan has­ta­la­rın ta­lep et­tik­le­ri taz­mi­nat­la­rın si­gor­ta ka­na­lıy­la kar­şı­lan­ma­sı be­nim­sen­miş­tir. Ya­say­la, tıb­bi hiz­met­le­rin ka­li­te­si­nin yük­sel­til­me­si, var­sa sağ­lık per­so­ne­li­nin eği­tim ek­si­ği­nin gi­de­ril­me­si ye­ri­ne, yan­lış­lı­ğın­dan do­la­yı mağ­dur ola­cak­la­rın ta­lep et­tik­le­ri taz­mi­nat­la­rın na­sıl öde­ne­ce­ği hak­kın­da ka­rar­lar hük­me bağ­lan­mış­tır. Bu­na gö­re, Yük­sek Sağ­lık Ku­ru­lu­na, bu doğ­rul­tu­da, şu ana ka­dar top­lam kaç dos­ya gel­miş­tir? Bun­la­rın ne ka­da­rı ye­rin­de bu­lun­muş ve mah­ke­me­le­re in­ti­kal et­miş­tir? Bir yıl­da, bu an­lam­da öde­nen taz­mi­nat ne ka­dar­dır? Bir yıl­da, bu yol­la si­gor­ta şir­ket­le­ri­ne öde­ne­cek prim mik­ta­rı ne ka­dar­dır? Ön­gö­rü­len bu sis­tem, bir an­lam­da, si­gor­ta şir­ket­le­ri­ne kay­nak ak­tar­mak an­la­mı­na gel­mez mi?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tan­doğ­du.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, Tür­ki­ye'nin he­kim ih­ti­ya­cı göz önü­ne alı­nıp tıp eği­ti­mi­nin ka­li­te­si dü­şü­rül­me­den mev­cut tıp fa­kül­te­le­ri­nin öğ­ren­ci ka­pa­si­te­si­nin ar­tı­rıl­ma­sı ve ye­ni tıp fa­kül­te­le­ri açıl­ma­sı ko­nu­sun­da­ki dü­şün­ce­niz ne­dir?

Di­ğer so­rum: TUS sı­na­vı ile son dört yıl­da pra­tis­yen he­kim­lik­ten asis­tan­lı­ğa geç­me imkânı ve­ri­len­le­rin sa­yı­sı, bir ön­ce­ki yı­la gö­re ne ka­dar art­mış­tır?

Mah­ru­mi­yet se­be­biy­le yıl­lar­dır sağ­lık per­so­ne­li gön­de­ri­le­me­yen sağ­lık te­sis­le­ri­mi­ze kaç söz­leş­me­li sağ­lık ça­lı­şa­nı ta­yin edil­miş­tir? Bu böl­ge­ler­de ça­lış­ma­ya yük­sek üc­ret­ler öde­ne­rek teş­vik edil­me­si­ne rağ­men pra­tis­yen he­kim ve özel­lik­le uz­man he­kim is­tih­da­mı açı­sın­dan ar­zu­la­nan sa­yı­ya ula­şı­la­ma­ma­sı­nın se­be­bi ne­dir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğim.

Arz ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de üze­rin­de iki adet öner­ge var­dır. Öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­ta­ca­ğım, son­ra ay­kı­rı­lık­la­rı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 12. mad­de­sin­de yer alan "gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki cüm­le­nin ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

"Eş du­ru­mun­dan ta­yin­ler, 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu hü­küm­le­ri­ne ta­bi­dir."

 

Ha­luk Koç

Ali Ars­lan

Nu­ret­tin Sö­zen

 

 

Sam­sun

 

Muğ­la

Si­vas

 

Sa­mi Tan­doğ­du

İs­ma­il De­ğer­li

Mus­ta­fa Öz­yurt

 

 

Or­du

An­ka­ra

Bur­sa

 

 

 

Meh­met Neş­şar

 

 

 

 

De­niz­li

 

 

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 12. mad­de­si­nin so­nun­da­ki "şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir" ifa­de­sin­den ön­ce aşa­ğı­da­ki ifa­de­nin ek­len­me­si­ni arz ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la

 

Mus­ta­fa Öz­yurt

Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu

Nu­ret­tin Sö­zen

 

Bur­sa

Ma­lat­ya

Si­vas

 

Sı­dı­ka Sa­rı­be­kir

Sa­mi Tan­doğ­du

 

 

İs­tan­bul

Or­du

 

Mad­de 11- "Ken­di­si, eşi ve ço­cuk­la­rı­nın sağ­lık ku­ru­lu ra­po­ru ile tes­pit edi­len ra­hat­sız­lık­la­rı­nın bu­lun­du­ğu yer­de te­da­vi imkânla­rı yok­sa te­da­vi­si ya­pı­la­bi­le­cek mer­kez­ler­de gö­rev­len­di­ri­lir."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Sa­yın Baş­ka­nım, sağ­lık ku­ru­lu ra­por­la­rı­nı, ar­tık, tek im­za­lı he­kim ra­por­la­rı şek­lin­de de ve­re­bil­di­ği­miz­den…

BAŞ­KAN - Sa­yın Baş­kan, ka­tı­lı­yor mu­su­nuz, ka­tıl­mı­yor mu­su­nuz?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Bu öner­ge­ye ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (Ko­ca­eli) - Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın As­la­noğ­lu.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Bu öner­ge, in­sa­ni bir öner­ge. Ya­ni, özel­lik­le söz­leş­me­li ebe, hem­şi­re ve di­ğer sağ­lık per­so­ne­li… Muş'un Var­to il­çe­si­nin bir kö­yün­de­ki bir ha­nım, söz­leş­me­li hem­şi­re ve­ya ebe, ço­cu­ğu lö­se­mi. Bu­ra­da, bu ço­cu­ğu­nu te­da­vi et­tir­me imkânı var mı ar­ka­daş­lar? Fa­kat, söz­leş­me­li di­ye ve nok­ta ta­yin di­ye bu ha­nı­me­fen­di­yi hiç­bir ye­re al­mı­yor­su­nuz. Şim­di, ço­cu­ğu lö­se­mi, ya­ni bu­nun in­sa­ni bo­yu­tuy­la, eğer… Bu ço­cu­ğu te­da­vi et­ti­re­cek ora­da bir mer­kez yok­tur, sü­rek­li dok­to­ra git­me­si la­zım, sü­rek­li te­da­vi ol­ma­sı la­zım. Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı ve Sa­yın Ba­ka­nım kar­şı çık­tı­lar. Ya­ni, ha­ki­ka­ten, ne­den kar­şı çık­tık­la­rı­nı…

Ben, ora­da, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na ko­lay­lık ol­sun di­ye, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı böy­le bir du­rum­da sağ­lık ku­ru­lu ra­po­ruy­la, bir dok­tor, sa­de­ce dok­tor ra­po­ruy­la de­ğil, sağ­lık ku­ru­lu ra­po­ruy­la… Eğer, ha­ki­ka­ten, o mer­kez­de te­da­vi imkânı ol­ma­yan in­san­lar var­sa, bu in­san­lar, ge­çi­ci gö­rev­le, bel­li bir sü­re te­da­vi­nin ya­pı­la­ca­ğı mer­kez­ler­de gö­rev­len­di­ri­lir, di­yo­rum.

Ar­ka­daş­lar, is­te­di­ğim in­sa­ni bir şey, ya­ni ben, baş­ka bir şey is­te­mi­yo­rum. Bu­gün, o hem­şi­re­nin ba­şı­na, ya­rın si­zin ya­kı­nı­nız olan bir hem­şi­re­nin ba­şı­na ge­le­bi­lir. Bu­ra­da, ki­min oğ­lu ki­min kı­zı... Böy­le bir öner­ge­ye kar­şı çık­ma­ya, ha­ki­ka­ten, in­sa­ni bo­yu­tuy­la uta­nı­yo­rum.

Bun­lar in­san, bun­la­rın da ço­cuk­la­rı var. Bu ço­cuk­la­rın te­da­vi­ye ih­ti­ya­cı var. Ama, ha­yır, sen, zor­la bu­ra­da ka­la­cak­sın, zor­la bu mer­kez­de ka­la­cak­sın, de­yip eğer bu in­sa­nı ço­cu­ğu­nu kay­bet­mek­le kar­şı kar­şı­ya ge­ti­rir­se­niz, bu­na Al­lah da ra­zı ol­maz, kul da ra­zı ol­maz. Onun için, bu­ra­da Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın eli­ne bir… Böy­le du­rum­lar­da, ma­dem­ki bu mad­de de­ğiş­ti­ri­li­yor, sırf sağ­lık ku­ru­lu ra­po­ru di­yo­rum ar­ka­daş­lar ve ço­cuk, eşi ve­ya ken­di­si, bak­mak­la yü­küm­lü ol­du­ğu ki­şi­ler için, ay­rı­ca, bel­li bir sü­re, te­da­vi sü­re­sin­ce baş­ka bir mer­kez­de gö­rev­len­dir di­yo­rum. Söy­le­di­ği­miz bu. Ama, her ne­den­se, Ko­mis­yon ve Sa­yın Ba­kan kar­şı çı­kı­yor.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu­nu si­zin tak­di­ri­ni­ze bı­ra­kı­yo­rum, bu in­sa­ni duy­gu­yu he­pi­ni­zin vic­da­nı­na bı­ra­kı­yo­rum. He­pi­mi­zin ço­luk ço­cu­ğu var.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ikin­ci olay, yi­ne söy­le­me­den ge­çe­me­ye­ce­ğim, in­san­la­rı ayır­mak bi­zim için bir ayıp­tır. Mec­lis­te bir kad­ro­lu per­so­nel var, bir de on beş yıl­dır, on ye­di yıl­dır ça­lı­şan ge­çi­ci per­so­nel var. Kad­ro­lu per­so­nel, Mec­lis has­ta­ne­sin­den, gi­dip, her tür­lü imkândan ya­rar­la­nı­yor. Ge­çi­ci per­so­nel ço­cu­ğu­nu bu­ra­ya ge­ti­re­mi­yor. Mec­lis­te ça­lı­şan po­lis ar­ka­daş­la­rı­mız bu hiz­met­ten ya­rar­la­nı­yor. He­pi­ni­zin da­nış­ma­nı, sek­re­te­ri var. On beş yıl­dır, on ye­di yıl­dır ça­lı­şan­lar var bu­ra­da ar­ka­daş­lar. Ya­ni, ço­cu­ğu­nu bir dok­to­ra gö­tü­re­cek­se, eğer Mec­lis­te bu­lu­nan bir has­ta­ne­den ya­rar­la­na­mı­yor­sa, ben bu­nun se­be­bi­ni an­la­mak­ta güç­lük çe­ki­yo­rum. Yi­ne, ay­nı ki­şi­ler özel has­ta­ne­le­re gi­di­yor­lar -kad­ro­lu olan­lar- hiç­bir fark öde­mi­yor, fa­kat, ge­çi­ci per­so­nel di­ye, ge­çi­ci sta­tü­de olan­lar gi­di­yor, on­lar has­ta­ne­le­re yüz­de 50 fark ödü­yor.

Ar­ka­daş­lar, biz in­san­la­rı ayı­ra­ma­yız, hep­si ay­nı işi ya­pı­yor. O za­man, ya Mec­lis­te tüm ça­lı­şan­la­rı kad­ro­lu ya­pın ya­hut in­san­la­rı ayır­ma­yın. Ha­ki­ka­ten, bu ko­nu, be­nim için bir yüz ka­ra­sı. Ya­ni, bu­ra­da in­san­la­rı ayı­rı­yo­ruz. Ar­ka­daş­lar, in­san­la­rı ayır­ma­yın. On ye­di yıl da emek ve­ri­yor. Bun­la­rın kad­ro­lu per­so­nel­den hiç­bir far­kı yok­tur.

Ta­bii, yi­ne, bir baş­ka olay: Özel­lik­le ebe, hem­şi­re­ler­de, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­de, kad­ro sı­kın­tı­sı ne­de­niy­le, be­yi İz­mit'te me­mur, eşi Van'da üni­ver­si­te has­ta­ne­sin­de. Ta­bii, o üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri, kad­ro ve­ril­me­di­ği için, hiç­bir hem­şi­re­si­ni bı­rak­mak is­te­mi­yor. On­lar da hak­lı…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ye­ri­ne ko­ya­mı­yor.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Çün­kü, ye­ri­ne ko­ya­mı­yor ar­ka­daş­lar. Tüm dün­ya­da "ai­le bir­li­ği" di­ye bir kav­ram var­dır; bu kav­ra­mı… Ço­cuk­la­rı İz­mit'te oku­yor. Van'dan Ko­ca­eli'ye -bu­gün ba­na gel­di- haf­ta­da bir gün git­mek ve­ya be­yi haf­ta­da bir gün Van'a git­mek zo­run­da ka­lı­yor. Lüt­fen, bu in­san­la­ra bu çi­le­yi çek­tir­me­ye­lim.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum, te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

II. - YOK­LA­MA

(CHP sı­ra­la­rın­dan bir grup mil­let­ve­ki­li aya­ğa kalk­tı)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, yok­la­ma is­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım, an­cak bir yok­la­ma ta­le­bi var­dır.

Şim­di, bu ta­le­bi ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğim, an­cak yok­la­ma ta­le­bi­ni iş­le­me ko­ya­bil­mem için, ayak­ta olup yok­la­ma ta­lep eden mil­let­ve­ki­li sa­yı­sı­nın 20 olup ol­ma­dı­ğı­nı tes­pit ede­ce­ğim.

Sa­yın Ana­dol, Sa­yın Tan­doğ­du, Sa­yın Neş­şar, Sa­yın Arıt­man, Sa­yın Gül­çi­çek, Sa­yın Yü­ce­san, Sa­yın Ars­lan, Sa­yın Arz, Sa­yın Gün, Sa­yın Ar­tan­taş, Sa­yın Çor­ba­cı­oğ­lu, Sa­yın Er­cenk, Sa­yın Ak­de­mir, Sa­yın Öz­yurt, Sa­yın Ün­lü­te­pe, Sa­yın Mi­ço­oğul­la­rı, Sa­yın Ba­ra­ta­lı, Sa­yın Ba­yın­dır, Sa­yın Er­sin, Sa­yın Sö­zen.

Yok­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum.

Ad­la­rı­nı oku­du­ğum sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin yok­la­ma için elek­tro­nik ci­ha­za gir­me­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum ve yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di pu­su­la gön­de­ren sa­yın üye­le­rin sa­lon­da olup ol­ma­dık­la­rı­nı ara­ya­ca­ğım.

Sa­yın Gür­soy Erol…

Sa­yın Fah­ri Kes­kin…

Sa­yın Mah­mut Kap­lan…

Sa­yın Yük­sel Ka­vuş­tu…

Sa­yın Os­man As­lan…

Sa­yın So­ner Ak­soy… (CHP sı­ra­la­rın­dan "Yok" ses­le­ri)

Sa­yın Cen­giz Kap­ta­noğ­lu… (CHP sı­ra­la­rın­dan "Ayıp" ses­le­ri)

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

YÜ­CEL AR­TAN­TAŞ (Iğ­dır) - Çok ayıp ya­ni.

BAŞ­KAN - Sa­yın İl­han Al­bay­rak…

YÜ­CEL AR­TAN­TAŞ (Iğ­dır) - Ne ka­dar ayıp ya!

BAŞ­KAN - Sa­yın Faz­lı Er­do­ğan…

Sa­yın Ah­met İnal… (CHP sı­ra­la­rın­dan "Yok" ses­le­ri)

Sa­yın Ni­hat Eri…

Sa­yın Ha­lil Ay­do­ğan…

Sa­yın Va­hit Er­dem… (CHP sı­ra­la­rın­dan "Yok" ses­le­ri)

Sa­yın Meh­met Fa­ruk Bay­rak…

YÜ­CEL AR­TAN­TAŞ (Iğ­dır) - Ar­ka­daş­lar, ha­ki­ka­ten çok ayıp!

BAŞ­KAN - Sa­yın Fa­ruk Ko­ca…

Sa­yın Meh­met Öz­yol…

Sa­yın Yük­sel Coş­kun­yü­rek… (CHP sı­ra­la­rın­dan "Yok" ses­le­ri)

Sa­yın Mev­lüt Ak­gün…

Sa­yın Re­cep Özel…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Yok…

BAŞ­KAN - Sa­yın Rem­zi­ye Öz­top­rak… Bu­ra­da.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, on beş gün ara ver!

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bu ayıp ye­ter ona.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ne­zir Na­sı­roğ­lu…

Sa­yın Mus­ta­fa Zey­dan…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Kim ver­di bun­la­rı Sa­yın Baş­kan?

BAŞ­KAN - Sa­yın Yah­ya Baş…

Sa­yın Mah­fuz Gü­ler…

Sa­yın Nu­ret­tin Ak­taş…

Sa­yın Ma­li­ki Ej­der Ar­vas…

Sa­yın İb­ra­him Hak­kı Bir­lik…

Sa­yın Tev­fik Ak­bak…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Bun­la­rı kim gön­de­ri­yor Al­lah aş­kı­na?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ha­san Ka­ra…

Sa­yın Za­fer Hı­dı­roğ­lu…

Sa­yın Meh­met Cey­lan…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Tu­ta­nak­la­ra ge­çi­yor… Ayıp ya!

BAŞ­KAN - Sa­yın Vec­di Gö­nül… Bu­ra­da.

Sa­yın Ah­met İnal…

Sa­yın Cü­ne­yit Ka­ra­bı­yık…

Sa­yın Bur­han Kı­lıç…

Sa­yın Or­han Taş…

Sa­yın Ha­lil Ürün…

Sa­yın Ha­san Ay­dın…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Mec­li­sin say­gın­lı­ğı­na göl­ge dü­şü­yor.

BAŞ­KAN - Sa­yın Sü­ley­man Tur­gut…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Mec­li­sin say­gın­lı­ğı­na göl­ge dü­şü­yor. Tu­ta­nak­la­ra ge­çi­yor.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Baş­ka­nım, bu­nu şah­sı­ma ha­ka­ret ka­bul edi­yo­rum, ko­nuş­mak is­ti­yo­rum.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­ka­nım, bun­la­rı ce­za­lan­dır­ma­ya­cak mı­sı­nız?

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, lüt­fen otu­ru­nuz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­mız yok­tur. Ara ver­sek bi­le, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­ya­ca­ğın­dan ve ça­lış­ma sü­re­miz de ta­mam­lan­dı­ğın­dan, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 15 Şu­bat 2007 Per­şem­be gü­nü sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.42