DÖNEM: 22 CİLT: 146 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
61’inci Birleşim
8 Şubat 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan'ın,
Kahramanmaraş'ın kurtarılışının 87'nci yıl dönümü münasebetiyle,
ilin, ekonomik alanda kaydettiği ilerlemelere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş'in,
Gaziantep'e "Gazi" unvanı verilişinin 86'ncı yıl dönümü
münasebetiyle, ilin, günümüzde, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda göstermiş olduğu
başarılara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sinop Milletvekili Mustafa Öztürk'ün, ülkemizdeki
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
B) GENSORU, GENEL
GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin,
su kaynakları üzerideki risk ve sorunların araştırılarak sürdürülebilir
yönetimi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/421)
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3 - Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
4.- 26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/1251) (S. Sayısı: 1253)
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, konuşması sırasında
bazı sözlerinin yanlış anlaşılabileceği gerekçesiyle açıklaması
VII. - OYLAMALAR
1.- 26.9.2006 tarihli ve 5545 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresine verilen oyların sonucu
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
sigorta sektöründeki yabancı yatırımcı payına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali BABACAN'ın cevabı
(7/19789)
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum
yaptı.
Bursa Milletvekili Ali Dinçer, organ bağışının
önemine, organ nakli bekleyen hastaların sorunlarının çözümü
için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, laik
devlet ilkesi ve laiklik kavramının anlamına ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, tarımsal
kalkınma kooperatiflerine destek uygulamalarının etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker,
Cevap verdi.
17/1/2007 tarihli ve 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun
bazı maddelerinin, Anayasanın 89 ve 104'üncü maddelerine göre bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Genel Kurulu ziyaret eden İspanya Temsilciler
Meclisi Başkan Vekili ve İspanya-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Ignacio Gil Lazaro ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın (1/1030) (S. Sayısı:
904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair
Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247) görüşmelerine devam olunarak 5'inci maddesine kadar kabul
edildi; 5'inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
8 Şubat 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.58'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkan Vekili
Bayram Özçelik Türkân
Miçooğulları
Burdur İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun Tüfekci
Konya
Kâtip Üye
No.: 80
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Şubat 2007 Perşembe
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20129) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20130) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20131) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20132) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
5.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20133) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
6.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20134) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20135) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
8.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20136) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
9.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20137) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
10.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20138) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20139) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20140) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
13.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20141) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20142) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20143) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20144) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20145) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20146) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20147) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20148) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20149) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
22.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20150) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20151) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20152) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20153) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
26.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20154) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
27.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20155) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20156) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
29.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20157) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
30.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20158) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
31.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20159) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20160) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
33.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20161) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20162) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
35.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20163) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
36.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20164) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20165) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
38.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20166) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
39.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20167) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20168) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20169) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20170) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20171) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20172) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20173) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20174) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
47.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20175) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
48.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20176) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
49.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20177) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
50.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20178) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
51.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20179) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
52.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20180) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
53.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20181) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20182) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
55.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20183) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20184) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20185) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
58.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20186) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
59.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20187) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
60.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20188) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
61.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20189) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
62.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20190) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
63.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20191) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
64.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20192) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
65.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20193) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
66.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20194) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
67.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20195) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
68.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20196) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
69.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20197) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20198) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
71.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20199) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
72.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20200) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
73.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20201) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
74.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20202) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
75.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20203) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
76.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20204) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
77.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20205) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
78.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20206) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
79.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20207) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
80.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20208) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
81.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20209) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
82.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20210) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
83.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20211) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
84.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20212) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
85.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20213) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
86.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20214) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
87.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20215) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
88.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20216) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
89.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20217) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
90.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20218) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
91.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20219) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
92.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20220) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
93.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20221) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
94.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20222) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
95.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20223) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
96.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20224) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
97.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20225) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
98.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20226) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
99.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20227) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
100.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20228) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
101.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20229) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
102.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20230) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
103.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20231) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
104.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20232) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
105.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20233) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
106.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20234) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
107.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20235) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
108.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20236) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
109.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20237) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
110.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20238) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
111.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20239) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
112.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20240) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
113.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20241) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
114.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20242) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
115.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20243) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
116.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20244) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
117.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20245) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
118.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20246) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
119.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20247) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
120.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20248) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
121.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20249) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
122.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20250) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
123.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20251) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
124.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20252) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
125.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20253) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
126.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20254) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
127.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20255) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
128.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20256) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
129.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20257) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
130.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20258) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
131.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20259) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
132.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20260) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
133.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20261) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
134.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20262) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
135.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20263) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
136.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20264) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
137.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20265) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
138.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20266) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
139.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20267) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
140.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20268) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
141.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20269) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
142.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20270) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
143.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20271) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
144.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20272) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
145.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20273) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
146.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20274) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
147.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20275) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
148.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20276) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
149.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20277) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
150.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20278) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
151.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20279) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
152.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20280) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
153.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20281) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
154.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20282) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
155.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20283) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
156.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20284) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
157.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20285) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
158.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20286) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
159.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20287) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
160.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20288) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
161.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20289) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
162.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20290) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
163.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20291) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
164.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20292) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
165.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20293) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
166.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20294) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
167.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20295) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
168.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20296) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
169.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20297) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
170.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20298) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
171.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20299) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
172.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20300) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
173.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20301) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
174.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20302) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
175.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20303) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
176.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20304) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
177.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20305) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
178.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20306) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
179.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20307) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
180.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20308) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
181.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20309) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
182.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20310) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
183.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
184.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
185.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20313) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
186.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20314) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
187.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20315) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
188.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20316) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
189.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20317) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
190.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20318) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
191.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20319) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
192.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20320) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
193.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20321) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
194.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20322) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
195.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20323) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
196.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20324) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
197.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20325) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
198.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20326) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
199.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20327) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
200.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20328) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
201.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20329) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
202.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20330) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
203.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20331) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
204.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20332) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
205.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20333) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
206.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20334) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
Meclis Araştırması
Önergesi
1.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR ve 35 Milletvekilinin,
su kaynakları üzerindeki risk ve sorunların araştırılarak sürdürülebilir
yönetimi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/421) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
8 Şubat 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci
Birleşimi'ni açıyorum.
III. -Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden
kurtuluşunun 87'nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan'a aittir.
Buyurun Sayın Arıkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan'ın, Kahramanmaraş'ın kurtarılışının
87'nci yıl dönümü münasebetiyle, ilin, ekonomik alanda kaydettiği
ilerlemelere ilişkin gündem dışı konuşması
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12 Şubat 2007 tarihinde Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla kutlanacak olan, Kahramanmaraş'ın
düşman işgalinden kurtuluşunun 87'nci yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım.
Kahramanmaraş, seksen yedi yıl önce, 12 Şubat tarihinde
düşman işgalinden kurtuldu.
"Maraş'ın kurtuluşu da kurtuluşunun anılışı
da öbürlerinden farklı. Maraş, kendi kendini kurtardı.
Maraş'ın kurtuluşu sadece bir reaksiyon değildir.
Sütçü İmam'ın süt maşrapasını bırakıp tabancasını doğrulttuğu
yön, sadece Fransız değil, onun arka planındaki mistiksizliktir, fonundaki
metafiziksizliktir.
Süt ve tabanca. İşte, Maraş budur, Anadolu budur.
Maraşlı, bayrak kaleden indirilince cuma namazının kılınamayacağını
bilir. Bayrakla cuma namazı arasındaki alakayı bilir. Bu savaşın
temeli çok sağlamdır, Süleymaniye'nin temeli gibi.
Maraş kurtuluş hareketinin ilk gününde yayınlanan
beyanname, bütün çağdaş istiklal davranışlarının gerekçelerini
aşan bir gerekçeyle çıkar insanlığın karşısına. Ruh çağlarının diliyle,
kelimeleriyle yüklüdür, konuşur bu beyanname. Gözün göremediği
ileriye bitişir ve geride tarihin derinliğine doğru kök salar.
Sütçü İmam ve 'Kalede bayrağımız olmadıkça bu camide size cuma namazı
kıldıramam.' diyen ve bu sözüyle savaşı açan Ulu Cami imamı, o günün
şartlarının Fatih'i ve Selahaddini Eyyübi'sidir.
Savaş başlar ve bitinceye kadar, Ahır Dağlarıyla
yazları kırmızıbiberlerden kıpkırmızı damlı acı Maraş arasında
bir şimşek alışverişidir gider. Yalnız ruhun duvarları içinde geçmiş
gibi tabiatüstü bir savaştır bu. Binlerce olağanüstü oluşların örgüsü.
Maraş'ın savaşını, ben, bir insanın iç savaşına
benzetirim. Saf olanın, içine karışan katışığı barındırmaması.
Maraş bir denizdir, cesedi ve ölüyü hemen dışına atan deniz.
Maraş kurtuluş günlerinde, her mahalle, kendisine
mahsus kıyafeti ve sesiyle, bayrak ve flamalarıyla dalga dalga gelir
ve belediye meydanında toplanır. Ulu Cami'nin hemen önüne. Sonra,
belli bir saatte tam bir susuş olur. Sessizliğin en kabarmış anında
bir alarm verilir. Her mahallenin yiğitleri bütün güçleriyle kalenin
bulunduğu tepeye her yandan koşmaya başlar. Bir yarış. Birkaç dakika
sonra kalenin bayrak direğine beş on kişinin tırmandığı ve direğe
bayrağın çekildiği görülür. Kim bayrağı asmışsa, o yılın kahramanı
odur o yıl Maraş'ta.
Bayrak çekilirken her Maraşlı oraya dönüktür. O
anda Maraşlı bir 'katarsis' arılığı içindedir. Bayrağın direğe çekilişi,
düşmanın çarmıha gerilişi gibidir onun gözünde. O anda Maraşlı
çağdan ve aktüaliteden sıyrılmıştır.
Maraş o anda saf inanışı yaşar, inanmışlığın kendinden
ibaretliğini. Anadolu, 12 Şubat'ta, her yıl bir kere Maraş'ta, ne olabilecekse
onu rüya hâlinde yaşar.
Ve o gece, Türkiye'nin gerçek lâmbası -Alâattin'in
sihirli lâmbası gibi- bir kerecik yanar."
Evet, bu satırların yazarı, büyük şair, 2006 yılı
Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü sahibi Sezai Karakoç'un dediği gibi,
Kahramanmaraş kendi kendini kurtardı.
Sayın milletvekilleri, 21 Ocak 1920 Çarşamba günü
Fransızların makineli tüfek ve top atışlarıyla başlayan o amansız
mücadele yirmi iki gün ve yirmi iki gece sürdü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıkan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
FATİH ARIKAN (Devamla) - Toparlıyorum efendim,
teşekkür ederim.
Savaş, 12 Şubat 1920 günü sabah namazı sularında
sona erdi.
Bütün Kahramanmaraşlılar şehrin merkezinde toplanarak
sevinç göz yaşları içinde birbirlerine sarıldılar, kucaklaştılar.
Acılı günler geride kalmıştı. İnançlı, azimli ve kararlı Kahramanmaraşlı
bu savaşı kazanmış, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü altın
harflerle tarihe geçiren sevincinin bu haklı gururunu yaşıyordu
artık. O günden sonra tüm Kahramanmaraş halkı, her yıl Şubatın 12'sini
bayram olarak kutladı.
Bu millî mücadele, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 13 Nisan 1925'te İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Bu ödül, tüm Kahramanmaraş halkına verildi.
Sayın milletvekilleri, Kahramanmaraş, bugün de
kurtuluş mücadelesini ekonomik alanda vermektedir. Bu mücadeleyi
de kazanacağından hiçbir kuşkumuz yoktur. Nitekim, 1984 yılında
devletin üretim ve ihracata dayalı teşviklerini Kahramanmaraş'ın
müteşebbis insanları doğru kullanarak tekstil sektörüne yoğun
bir şekilde yatırım yaptılar, bu yatırımlarda en son teknolojiyi
kullandılar, teşvik primlerini tamamen yatırıma dönüştürdüler.
İnsanımız, bu teşvikleri kullandığı için ülkemizin gurur kaynağı
oldu. Çıkarılması için benim de yoğun çaba harcadığım 5350 sayılı
Teşvik Yasası, sanayicinin teknolojisini yenilemesi için büyük
bir fırsat olmuştur. Son yapılan yeni Teşvik Yasası düzenlemesiyle
birlikte, ilimizde toplam 2,5 milyar dolarlık yeni yatırım beklenmektedir.
Bu yatırımlarla, üç yıl içerisinde 35 bin kişiye ilave iş imkânı sağlanacaktır.
Artan istihdamla birlikte, bir yandan işsizlik sorunu çözülürken,
diğer yandan da halkın gelir düzeyi ve sosyal standartları yükselecektir.
Teşvik Yasası'nın en önemli yanlarından biri de, şüphesiz, istihdamda
büyük oranda yardımcı olmasıdır. Artan istihdamla birlikte, bir
yandan işsizlik sorunu çözülürken, diğer yandan da halkın gelir ve
sosyal standartları yükselecektir.
Sayın milletvekilleri, şehrimizin yetiştirdiği
önemli yazarlardan Nuri Pakdil, Maraş'ı tanımlarken "teslimiyeti
yalnızca Allah'a teslimiyet bilip, bunu taşına toprağına bir gül
kokusu gibi sindiren mütevekkil kent" der. İşte, Kahramanmaraş
halkı, Kurtuluş Savaşı'nda düşmanın teknik ve maddi gücüne karşı bu
imanla savaşarak bir destan yaratmıştır.
Bu duygularla, Kahramanmaraş'ın kurtuluşunun
87'nci yıl dönümünde aziz şehitlerimizin ruhunu şad eder, tüm hemşehrilerimin
kurtuluş bayramını kutlar, hepinizi saygıyla selamlarım.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
Gündem dışı ikinci söz, Gaziantep'e "Gazi"lik
unvanı verilmesinin 86'ncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş'e aittir.
Buyurun Sayın Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir Ateş'in, Gaziantep'e "Gazi" unvanı verilişinin
86'ncı yıl dönümü münasebetiyle, ilin, günümüzde, ekonomik, sosyal
ve kültürel alanlarda göstermiş olduğu
başarılara ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep'in
kurtuluş günü 25 Aralık 1921. Fakat, 25 Aralık, genellikle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bütçemizin son günü ve oylama günü olduğu
için, o gün, bizler çıkıp, Gaziantep milletvekilleri olarak, kurtuluş
günümüzü kutlama mesajlarımızı veremiyoruz, ama bugün, 8 Şubat
1921, Gaziantep'e Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin "Gazi"lik
unvanını verdiği gün. O günden beri, yani, son seksen altı yıldır,
Antep, isminin başında "Gazi"lik unvanını, şerefle ve şanla
taşımaktadır.
Şimdi, bundan önce, sizlerle, tarihten, biraz daha
gerilere doğru gitmek istiyorum. İşte, bundan seksen altı yıl önce,
Antep'te çok çetin savaşlar oldu. On bir ay boyunca süren bu savaşta,
küçük bir Anadolu kenti, dünyanın en modern silahlarla donatılmış
en büyük ordularından birisine karşı, kanlarıyla destanlar yazdılar.
Onlar silahsızlardı, bir avuçtular, ama vatanperverdiler, yiğittiler,
onurluydular. Onlar Antepliydiler. Bu savaş, onların savaşıydı.
Anteplilerin onur savaşı, Batı'nın her türlü donanımına sahip en
büyük ordusunu olduğu yerde durdurduğu bir savaştı. O zamanlar,
20 bin nüfuslu Antep, bu savaşta 7 bine yakın şehit verdi. Kentte taş
üstünde taş kalmadı. Binalar, evler, iş yerleri, camiler harap oldu.
Top mermileriyle yıkılmadık bir tek minaremiz kalmamıştı o günlerde.
Bugün, Gaziantep camilerinin arkalarındaki şehitlikler, duvarlarındaki
şarapnel izleri o kötü günlerin tanıklarıdır ve birer şeref madalyası
gibi, Gaziantep'imizin yaşlı binalarını süslemektedir. Gaziantep
savunmasına tanık olmuş birçok camimizin arkasındaki mezarlar,
ne bir zamanlar o camileri yaptıranların ne yapanların ne de ermiş
kişilerin mezarlarıdır. Onlar, işgalcilerin toplarıyla, kurşunlarıyla
şehit düşmüş isimsiz yiğitlerimizin mezarlarıdır. Şehit Karayılan'ımız
Şıh Cami'mizin arkasında, şehit Şahin'imiz Esenbek Camisi'nin arkasındaki
şehitliklerde yatmaktadırlar, diğer isimsiz şehitlerimizden farksız,
diğer isimsiz şehitlerimizle birlikte.
Antep savaşları, yiğitlik, örgütlenme, taktik
ve uygulanmış savaş stratejisiyle, haklı olarak dünya harp tarihine
geçmiş bir savaştır. Antep savaşlarının her dakikası, her anı, her
cephesi ulusumuzca ve Ankara tarafından adım adım o günlerde takip
edilmiştir. Kurtuluş Savaşı'mız için bir moral kaynağı olmuş, diğer
bağımsızlık savaşı veren illerimiz için de örnek teşkil etmiştir.
Bu nedenledir ki, Bakanlar Kurulunun 2 Şubat
1921 günkü toplantısında alınan karar doğrultusunda, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 6 Şubat 1921 tarih ve 147 sayılı oturumunda, Antep
livası merkezi olan Antep kasabasının namı Gaziantep'e tahvil olmuştur,
değiştirilmiştir. Bu karar oy birliğiyle ve alkışlarla kabul edilmiş
ve 93 kanun numarasıyla kanunlaşmıştır. 8 Şubat 1921 tarihli Resmî
Gazete'de yayımlanarak, yani seksen altı yıl önce bugün yürürlüğe
girmiştir. İşte o günden bugüne, son seksen altı yıldır Antep, isminin
başındaki "Gazi" unvanını şanla, şerefle taşımaktadır.
O gün Ankara'da, Türkiye Büyük Millet Meclisinde şehrimize "Gazi"lik
unvanı verilirken, Antep, âdeta bir ölü evi gibiydi. Savaş henüz bitmemişti.
On bir ay muhasara altında kalmış, tüm ümitler kırılmış, herkes bitkin,
herkes aç, yuvalar yıkılmış, her evden bir iki şehit çıkmıştı. Halk,
şehidinin, yaralısının başında ağlaşıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ateş, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ (Devamla) - Toparlıyorum.
Antep'in yanan semtlerinde hâlâ dumanlar tütüyordu
o gün. Kim düşünür bu ortamda unvanı, kim düşünür madalyayı! Antepli,
vatanı için, ulusu için, onuru ve namusu için dövüşmüştü, bu savaşı
onun için vermişti. Antepliler aylar sonra duydu kendisine "Gazi"lik
unvanı verildiğini. Öyle ki, "Gazi"lik beratıyla birlikte
verilmesi gereken, fakat, bugüne kadar Gaziantep'e bir türlü ulaşamayan
gazilik madalyası nerede diye bile sormadı ve bugüne kadar da sormamıştı,
çünkü, Gaziantepli biliyordu ki, bu tür unvanlar, bu tür madalyalar
istemekle değil, hak etmekle ancak kazanılırdı. Ama, bugün, artık
Gaziantep'in sabrı taşıyor. Gaziantep, gazilik madalyasını artık
istiyor ve bunu hak ettiğini de bütün dünya biliyor.
Sayın milletvekilleri, Gaziantep savaşından
sonra, aylar geçti, yıllar birbirini takip etti. Gaziantepliler
yıkılan yuvalarını, işyerlerini, okullarını, camilerini yavaş
yavaş onarmaya başladı. Çiftçi, ekemediği tarlasına, bağına, bahçesine
yeniden sahip çıktı, ekmeye, biçmeye başladı. Kapanan kepenkler
birer birer açıldı. Yıkılan atölyeler yeniden üretime geçti. Şehrimizin
her yanında tezgâh ve mekik sesleri yeniden duyulmaya başladı. Zamanla,
tezgâh seslerine, mekik seslerine, çıkrık seslerine türküler eşlik
etmeye başladı. Küçücük atölyeler fabrikalara, fabrikalar giderek
büyüdü entegre üretim tesislerine dönüştü. Küçük işyerleri şirkete,
şirketler holdinglere dönüştü ve Gaziantep bugüne geldi. Gaziantep,
günümüzde, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer birçok alanda göstermiş
olduğu başarılarıyla örnek bir dünya kentine dönüştü. Dünyanın
100'den fazla ülkesine ürettiklerini ihraç edebilen, ülke ihracatına
2,5 milyar dolar civarında katkı yapan bir kent oldu Gaziantep. Bir
zamanlar emperyalist işgalci güçlere karşı silahla mücadele eden
Gaziantep, bugün, aynı güçlere karşı daha çok çalışarak, yaratıcı
gücünü geliştirerek, dayanışmasını güçlendirerek, dünya pazarlarındaki
talep ve talep değişikliklerini yakından izleyerek, daha kalitelisini
daha ucuza üreterek, tüm dış ve iç engellere karşı başarıyla başarılarını
sürdürmeye devam etmekte. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ile aynı unvana sahip olma onuruna erişmiş bir kente de ancak bu yakışırdı.
Gazi kentin gazi evlatlarına yakışan da buydu.
Ama, bugün, Antep'in sorunları var, bugün Antep'in
birçok sorunu var; giderek artan göç, Doğu'dan, Doğu Anadolu'muzdan,
Güneydoğu Anadolu'muzdan gelen göç, aş için, iş için gelen insanlarımız,
maalesef bir sorun olmaya başladı. Yanlış uygulanan teşvik politikası,
Antep'in ayaklarına bir bağ oldu. Yine, ithalata dayalı gelişme politikaları,
ekonomi politikaları, yine Antep ve Antep gibi gelişmekte olan
kentlere, maalesef ayak bağı olmakta devam ediyor. Bu yanlışlıklar,
dışarıya açılma adına ihracatın alabildiğine genişlediği,
Çin'in, Tayvan'ın, Hindistan'ın, Pakistan'ın ve son zamanlarda Mısır'ın
haksız rekabeti, damping uygulamaları, Antep ekonomisini de yaralamaya,
zedelemeye başladı, ama Gaziantepli bunların da altından kalkacaktır,
bu güç günleri de aşacağına inanıyoruz.
Sayın Başkanım, sözlerime son verirken, kentimizin
bu onurlu unvanı almasında canları pahasına savaşan şehitlerimizi
bir kez daha rahmetle anıyorum ve bugünleri bize kazandıran gazilerimize
de şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca, biz Gazianteplilere bu onurlu unvanı
layık gören yüce ulusumuza ve Meclisimize bir kez daha minnetlerimizi
sunarak, taşımaktan şeref duyduğumuz "Gazi"lik unvanını
ve onun bizlere yüklediği sorumluluğun her zaman bilincinde olacağımızın
herkesçe bilinmesini arzu ediyoruz.
Bu vesileyle, tüm halkımızın ve hemşehrilerimizin
bu anlamlı gününü kutlar, saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.
Gündem dışı üçüncü söz, Petrol Kanunu ve ülkemizdeki
enerji kaynakları ile ilgili olarak söz isteyen Sinop Milletvekili
Mustafa Öztürk'e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sinop Milletvekili
Mustafa Öztürk'ün, ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının artırılmasının önemine ilişkin gündem dışı konuşması
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
MUSTAFA ÖZTÜRK (Sinop) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
21'inci yüzyıla girerken, artan nüfus ve sanayileşmeden
kaynaklanan enerji gereksinimi ülkemizin kısıtlı imkânlarıyla
karşılanamamaktadır. Bu süreç içerisinde enerji üretimi ve tüketimi
arasındaki açık hızla büyümektedir. Bunun sonucunda, enerjide dışa
bağımlı bir ülke konumuna gelmekteyiz. Bu sebeple, enerji üretimimizi
kalkınma hızına ve nüfus artışına orantılı olarak her yıl artırmak
zorundayız.
Aynı zamanda, enerjide ithalat bağımlılığını
azaltıp arz güvenliğimizi sağlamak için yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının artırılması, ülkemizin ulusal enerji politikaları
açısından son derece önemlidir. Bundan dolayı, ülkemizin yerli kaynaklarını
ve bugüne kadar bilinen potansiyelimizi mutlaka yatırıma dönüştürmek
suretiyle ülke ekonomisine katmak zorundayız.
Hükûmetimiz, yerli kaynaklarımızın değerlendirilmesiyle
ilgili, hem kamuyu hem de özel sektörü devreye sokarak enerji üretimini
artırmak için, 5346 sayılı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili
Yasa'yı çıkarmıştır. Bu düzenlemeyle rüzgâr, güneş, jeotermal, küçük
su kaynakları potansiyelimiz ekonomiye katılmış olacaktır. Bu
enerji kaynaklarının ucuz ve çevre dostu olması yanı sıra, artan
petrol ve doğal gaz fiyatlarıyla birlikte dışa bağımlılığımızı
azaltacak ve ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.
Elektrik Etüt İdaresi tarafından hazırlanan ülkemizin
rüzgâr haritası sayesinde 40 bin megavatlık rüzgâr kaynaklı enerjinin
var olduğunun ortaya çıkarılması son derece önemlidir. Ayrıca,
hazırlanan rüzgâr haritasının iş dünyasında da olumlu etkiler yaptığı
gözlenmektedir.
Hükûmetimiz, enerji politikalarını, kömür, su,
yenilenebilir enerji, doğal gaz ve nükleer enerji olmak üzere beş
ayak üzerinde planlamakta ve yürütmektedir. Su kaynaklarıyla ilgili,
bizden önceki hükûmetler döneminde ülkemizde gerçekleşen projelerin
toplam kurulu gücü 12.700 megavat olmasına karşın, dönemimizde
ele alınan 13 bin megavat gücündeki 815 projeden 170 adet proje gerçekleşmek
suretiyle, 4.800 megavat ilave güç sağlanmıştır. Jeotermalde ise 14
yerin ihalesi yapılmış olup, jeotermalden elektrik üretimi için çalışmalar
devam etmektedir.
Enerjide yıllık talep artışlarını karşılamak üzere
Bakanlığımız yerli kaynaklarımızı sonuna kadar değerlendirmek
için yaptığı yasal düzenlemeler yanında, ayrıca, enerjide devrim
niteliğinde olan Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı'nı da Meclise
sevk etmiş ve ilgili komisyondan geçmiştir. Bu önemli tasarının kısa
süre içerisinde yasalaşmasını beklemekteyiz.
Yine ülkemiz için zaruret hâline gelmiş olan nükleer
enerji santrallerinin ülkemizde kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı
Hükûmetimiz tarafından Meclise sevk edilmiş, ilgili komisyonlarda
görüşülmeye devam etmektedir. Enerji politikalarımızı oluştururken
esas aldığımız ekonomiklik, çevresel uyumluluk, dışa bağımlılığın
azaltılması, arz güvenliği, kaynak güvenliği, emre amadelik ilkelerine
uygun politikalar takip edilmiş ve uygulanmıştır. Hükûmetimizin
yenilenebilir enerji kaynakları konusunda üzerine düşeni adım adım
yaptığı görülmektedir kamu-özel sektör dayanışmasıyla. 2020 Türkiye'sinde
bu kaynaklarımızı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - …azami ölçüde değerlendirebileceğimize
inanıyor, bütün arkadaşlarımızı, değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sinop Milletvekilimiz Mustafa Öztürk Bey'in konuşmasına
ilavede bulunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, enerji güvenliği, Hükûmetimizin
son derece önem verdiği hayati konulardan bir tanesidir. Özellikle
tüm küresel gelişmeleri de yakından dikkate alarak ayakları yere
basan bir politikayı uygulamaya başladık. Bunun için de enerji sektöründe
bir vizyon oluşturduk. Bunun için…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Petrol Yasası gibi,
Sayın Bakan!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) - Evet, ondan da bahsedeceğim, ondan da bahsedeceğim.
…jeopolitik konumumuzu değerlendiren, dışa bağımlılığı
en az düzeye indiren, enerji verimliliği, üreten ve kullanan, verimli
bir şekilde üretip kullanan, kaynak çeşitliliğine önem veren, yeni
ve yenilenebilir kaynakları öncelikle ele alan, çevreyi de asgari
düzeyde etkileyen, ar-ge çalışmalarıyla yerli teknolojilere
ağırlık veren, rekabeti öne çıkaran, kamu yararı ve tüketici haklarını
koruyan, gözeten, serbest piyasa uygulamaları içinde de kamu ve
özel kesim imkânlarını harekete geçirerek ülke enerji ihtiyaçlarını,
güvenli, sürekli ve en düşük maliyetle karşılayacak bir enerji sektörü
oluşturmayı vizyon olarak edindik.
Tabii, bunları söylerken bunların hepsinin içinin
doldurulması lazım, sadece bir söz olarak değil, uygulamayla da
bunların desteklenmesi lazım. Çünkü, enerjide politikasızlığın
ve kararsızlığın bizlere nelere mal olduğunu hepimiz yaşayarak
gördük. Bu bakımdan gelir gelmez anlaşmaları ele aldık. Onları düzgün
bir hâle, daha uygun bir hâle getirdik. Bunun için de doğal gaz anlaşmaları
birinci öncelikli konumuzdu. "Yap-işlet-devret"ler,
"yap-işlet"ler de buna ilave olarak ele alınan temel konulardı.
Tabii, bunu yaparken önce envanterimizi çıkarttık, neyimiz var,
neyimiz yok. Çünkü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı genellikle
"Enerji Bakanlığı" diye anılıyor. Hâlbuki bir "Tabii
Kaynaklar" kısmı var. Bu tabii kaynaklarda da sularımız, kömürümüz,
jeotermalimiz, petrolümüz, doğal gazımızla birlikte madenlerimiz
bulunmakta. Bunların da çok ciddi olarak bir envanterini çıkarttık.
Mesela bunlardan bir tanesi, hiç daha evvel yapılmayan bir çalışmadır.
Rüzgâr atlasını çıkarttık. Aslında iki-iki buçuk senelik bir çalışmadır
bu ve Türkiye'nin rüzgâr atlası tamamıyla tespit edilmiştir ve burada
çok büyük bir potansiyelin olduğunu görmüş bulunuyoruz. Bölgesel
olarak da bunun detaylarına indik. İletim hatlarıyla da bağlantılarını
kurarak yatırımcılarımızın yapması gereken çalışmaları büyük
ölçüde hazırladık.
Diyelim ki, içinizden biriniz dahi, eğer böyle
bir rüzgâr yatırımına ihtiyaç duyuyorsanız, böyle bir şeye ilgi duyuyorsanız,
size artı-eksi 200 metre hassasiyetle, bulunduğunuz bölgenin detayını
veriyoruz; rüzgâr hızı, esme süreleriyle birlikte, yoğunluğuyla
birlikte size veriyoruz. Bunları daha evvelden özel sektör kendisi
uğraşarak yapıyordu. Biz, bunun uzaydan da kontrollerini yaparak,
İngiltere, İrlanda, Amerika'daki, Kanada'daki çalışmalardan çok
daha modernini oluşturduk ve otuz yıllık da dataları değerlendirdik.
Şimdi, şu anda, rüzgâr enerjisi gibi harikulade
bir kaynağı, yenilenebilir bir kaynağı uygulamaya koyma imkânını
sağladık ve büyük de bir talep var bu noktada ve yatırımcılar bununla
ilgili müracaatlarını yapıyorlar. Lisanslarını alanlar da kazmayı
vurarak başladılar ve yakında da bir 110 megavatlığı devreye alacağız.
Bir öncekini, yazın 30 megavatlığını aldık. Şimdi, bu şekliyle,
rüzgâr enerjisinde önemli bir adımı atmış oluyoruz.
Hidrolik santrallerde de benzer çalışmaları sürdürüyoruz.
Hidrolik santrallerde, bildiğiniz gibi, önce Yenilenebilir Enerji
Yasası'nı çıkardık, sizlerin de değerli katkılarınızla Yasa çıktı.
Bu, devrim niteliğinde bir yasadır; hem destekliyor hem alım garantisi
var hem de aynı zamanda bununla ilgili yatırımları bürokratik açıdan
da biz engelleri kaldırarak hızlandırmaya başladık.
Burada en önemli nokta, hidrolik santrallerde
bilhassa değirmen türü dediğimiz kanal tipi türbinlerle suyu elektriğe
dönüştürmek. Bu bakımdan, bunun TEMSAN'da da on iki ayrı modelini geliştirdik
ve imal ettik -yani, bunlar kâğıt üzerinde değil- imalatını da yaptık.
Yakında kamuoyuna bunu tanıtacağız, duyuracağız ve bunlar değişik
büyüklüklerde. Bunun ayrıca Türkiye'de fabrikasını yabancı teknolojiyle
de kurmayı düşünüyoruz, onların da desteğiyle bir ortak yatırıma
girmeyi düşünüyoruz ve böylece bunların yaklaşık 10 milyar dolarlık
bir piyasası rüzgâr için, su için de 15 milyar dolarlık bir yatırım kapasitesi
var, bir kaynağı var. Dolayısıyla bu türbinlerin, gerek rüzgâr türbini
olsun gerek hidroelektrik, bu kanal türü, değirmen türü türbinler
olsun, bunların eğer Türkiye'de imalatı yapılırsa, rüzgârda en az 10
milyar dolarlık, suda da 15 milyar dolarlık bir piyasa oluşacaktır;
tıpkı doğal gaz sektörü gibi sektör oluşacak, bir inşaat sektörü gibi
sektör oluşacak ve bunlar, aynı zamanda, köylerimizde ve kırsal
alanda istihdam sağlayacak; çünkü, her bir türbin için özel elemanlar
orada çalışacak, teknisyenler çalışacak. Bunlar da verimi artıracak,
aynı zamanda üretimi artıracak çalışmaları böylece oluşturmaya
gayret ediyoruz.
Burada bizim yapmak istediğimiz şey, ilk başlarda
Türkiye dışa bağımlı, daha çok doğal gaza bağımlı bir enerji politikası
sürdürürken, şimdi yenilenebilir enerjiyle, bunu, suya, rüzgâra,
güneşe, jeotermal enerjiye ve biyomas gibi sahalara ayrıca kaydırdık.
Bunun dışında kömür var tabii. Kömürle ilgili kısmı bambaşka bir
başlık altında uzun uzun anlatmak gerekir; çünkü, kömürde de, biz, daha
evvelden zarar ediyor diye kapatılan, kapısına hatta kilit dahi
vurulmayı düşünmeden terk edilmiş, kovboy filmlerindeki maden ocakları
gibiydi, bunları üretime aldık ve özel sektöre verdik. Bazı yerlerde
sekizde 1'e kadar düştü maliyet, rödovansla bunları çalıştırıyoruz
ve üretim de özellikle derin kuyu türü çalışmalarda, kapalı ocaklardaki
yaptığımız çalışmalarda, burada da üretim 20 kat kadar arttı. Bu rakamları
bilerek, altını çizerek söylüyorum. Böyle bir üretim artışı meydana
geldi ve kömür şu anda tekrar Türkiye'nin gündemine girdi.
Daha evvelden bildiğiniz gibi, kömür, işte kirli,
çevreyi kirleten, hatta biraz da geri sayılan bir teknoloji gibi
kabul edilen enerji türünü Amerika, Almanya, Rusya kullanırken bizler
ihmal etmiştik. Şimdi bunları kullanır duruma geldik ve kömürü, ayrıca
arama faaliyetleriyle yeni rezervleri bulmaya çalışıyoruz. Bunlardan
bir tanesi 800 milyon tonluk bir rezervi bulduk. Bu, bizim için son derece
sevindirici bir kaynaktır. Bugün de size bu vesileyle bir müjdeyi
daha vermek istiyorum. Trakya'da yaptığımız çalışmalarda da gelecek
vaat eden, son derece yüksek rezervler tespit etmiş bulunuyoruz. Bunun
şimdi rezervini netleştirmek, çalışmayı netleştirmek istiyoruz.
Türkiye Petrollerinin daha evvel yaptığı sondajların değerlendirilmesi
sonucunda ortaya çıkan bir kaynaktır bu. Rakam netleşince sizlere
daha net bilgiler verme imkânım olacak.
Bu arada gene yapılan çalışmalar içinde yenilenebilir
enerji kaynağından biyomas üzerinde, -daha evvelden bunlar da konuşulan şeyler değildi- tarım atıkları üzerinde
biyomasla ilgili çalışmaları ele aldık. Bunu da proje bazında netleştiriyoruz.
Netleştiğinde de sizlerle bunu
paylaşacağız. Burada da büyük bir kapasite var. Biyomas… Çünkü,
bunlar çürümeye bırakılan tarımsal atıklardı, hatta bazıları
ahırlarda hayvanların altına serilen ürünlerdi. Karadeniz'de, mesela,
fındık kapsülü bu şekilde kullanılıyor. Bunlardan da enerji elde
etmek üzere çalışmaları sürdürüyoruz.
Bu arada jeotermal, biliyorsunuz jeotermal kaynakları
da yenilenebilir enerji faslından, ele aldık. Burada da ciddi çalışmalar
yaptık ve ihale aşaması şu anda devam ediyor. Sahaları özel sektöre
açtık. Bunlardan 100 santigrat derecenin üzerinde olanların elektrik
üretmek üzere çalışmalarını sürdürüyoruz. Diğerleri de, sıcaklığı
düştükçe bunların, binaların ısıtılmasında, konutların ısıtılmasında,
ayrıca seracılıkta ve termal turizmde kullanmak üzere bunları ihaleye
açtık. Ayrıca da yeni bulduğumuz sahaları da peyderpey gene özel
sektöre devretmeyi düşünüyoruz. Bununla ilgili bulduğumuz kuyuları sizlerle paylaşabiliriz
eğer ilgi duyanlar varsa bölgelerinde. Bilhassa Ege Bölgesi bu yönden
son derece zengin. Hatta orada bazı şehirler şimdi, doğal gaza mı geçelim,
yoksa jeotermalle mi ısıtalım, değerlendirmesini yapıyorlar. Biz
de Elektrik İşleri Etüt İdaresi, MTA olmak üzere, onlara yardım ediyoruz,
bundan sonraki yardıma da hazırız. Jeotermal noktasında, Türkiye'de
çok büyük bir kaynak, çok büyük bir kapasite var. Bunu da değerlendirmek,
tabii ki bizim için aynı zamanda görev ve memnuniyet verici de bir
çalışma. İlgi duyanlara, biz ayrıca teknik yardım da yapıyoruz.
Bunun dışında, özellikle elektrik üretimindeki
artışı da size ayrıca bildirmek istiyorum. Biz… Dört yıl gibi süre
içinde, yüzde 35, elektrik üretimi de arttı, tüketimi de arttı. Bu
noktada, Türkiye'nin, bu, yaklaşık, cumhuriyet dönemindeki bütün
tüketiminin üçte 1'inden daha fazladır, üretimi de aynı şekilde
ve bu elektrik üretimini, giderek bilhassa mevcut santrallerin rehabilitasyonuyla
da verimi artırarak yapıyoruz. Burada, 500 megavatlık bir ilave
kapasiteyi, sadece eski santrallerin yenilenmesiyle elde ettik
ve burada, bu yıl da dâhil olmak üzere, 750 kilometre boru değiştirdik
içinde, tüpleri değiştirdik, yani, bunlar son derece önemli. Bunlar
çürümüştü, patlayan borulardı, bunları da değiştirerek bu verim
artışını sağladık. Kurulu güçteki artış da yüzde 26'dır. Bu yıl, bu,
yüzde 29'a çıkacak. Böylece, biz, sadece mevcut santrallerin verimini
artırarak, rehabilite ederek, modernize ederek, ilave 500 megavatlık
bir kaynağı da böylece sağlamış olduk.
Bunun dışında, yapılan çalışmalarda, bilhassa
ısı tasarrufuyla, enerji tasarrufuyla yapılan çalışmalarla ilgili
de kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çünkü, bunu başardığımız zaman,
yaklaşık iki Atatürk Barajı kârımız olacak, yüzde 30 tasarruf sağlasak
sadece. Mevcudun tasarrufuyla, yüzde 30'luk bir tasarruf sağlasak
iki Atatürk Barajı yapılır. Ayrıca da tabii enerjiyi verimli kullandığımız
takdirde, tasarruflu kullandığımız takdirde, çevreyi daha az kirletmiş
olacağız. Ne yaparsak yapalım, jeotermal, rüzgâr, su gibi kaynaklar
hariç, doğal gaz da olsa, yandığı zaman neticede havaya belli gazlar
çıkıyor. Bunu aza indirmenin en güzel tarafı enerjiyi verimli kullanmak,
ama, bu verimli kullanma, sakın, iki ampulün birini söndürelim de
karanlıkta oturalım şeklinde değil, hepsini aynen yakalım, hatta
biraz daha aydınlık bir ortam meydana gelsin, ama, enerjiyi daha verimli,
etkin kullanalım diye. Bunun için de enerji verimliliği yasası inşallah
yakında çıkacak, çünkü, komisyonlardan geçti, şimdi Genel Kurulda
sıra alacak, bu sırayı aldığı takdirde enerji verimliliği yasası,
ayrıca Yenilenebilir Enerji Yasası'nda yapacağımız değişiklikle
birlikte inşallah buradan da kanunlaşarak çıkarsa, o zaman, biz,
hem inşaat yapımında -özellikle
üç yüz kadar sektörü etkileyecek yeni malzemeler- ayrıca ulaşım
ve ısıtmada büyük avantajlar sağlayacağız, sanayide önemli avantajlar
sağlayacağız. Daha da önemlisi, beyaz eşya gibi, buzdolabı gibi,
çamaşır makinesi gibi, bulaşık makinesi gibi makinelerin yapımında
daha az enerji tüketecek sisteme zorlayacağız. Bunun için de üç yıl
kadar bir süre verilecek. Bu dönüşümü yapanlar, tabii ki, piyasada
büyük avantajlar sağlayacak, biz de enerji tasarrufunda büyük kazançlara
ulaşmış olacağız.
Bu arada, tekrar hidroelektrik santrallerine
eğer dönecek olursak, burada rakam olarak da size birkaç rakam vereyim.
Özel sektör kendi gayretleriyle 815 adet proje geliştirdi, bunun yaklaşık
değeri 13 bin megavattır, ayrıca 170 adedi için ihale yapıldı ve bu
projeler 4.800 megavat kurulu güçte, toplam olarak bakarsak iki Atatürk
Barajı kadar bir yatırım, aslında sessiz sedasız bir şekilde başlatılmış
oldu. Bunun iyi tarafı şu: Biz, enerji yatırımlarında yap-işlet-devret,
yap-işlet gibi daha evvel tartışılan ve epey sıkıntılı yatırım türlerinden,
tamamen, destek, alım garantisi sağlamadan bu yatırımları yapıyoruz.
Dolayısıyla, geleceğimizi, çocuklarımızı, enerji noktasında
birtakım yükümlülüklere zorlamadan bu yatırımları yapıyoruz.
Yoksa, biz de, alım garantisi verirdik, birtakım rakamlarla bunu
teşvik ederdik, bu enerji yatırımlarını birden büyük ölçüde artırabilirdik;
fakat, biz, böyle bir yükümlülüğe girerek geleceğimizi ipotek altına
sokmaksızın bu çalışmaları yapıyoruz, bu çok önemli bir şey. Onun
için, kendi imkânlarımızla projeleri geliştiriyoruz, ihale ediyoruz.
Devlet Su İşleri, geçtiğimiz iki ayda önemli ihaleler yaptı, bir tanesinde
42 proje, ondan sonra 30 ayrı proje; şimdi, bu 30 proje şubat ayının
sonunda bitecek, yeni bir 100'lük paket çıkarıyoruz. Bu 100'lük paketle,
enerji yatırımlarını tabana yayıyoruz, halkımıza yayıyoruz. Burada,
KOBİ'ler büyüklüğünde kişiler devreye girebilir. Her gittiğim yerde
söylüyorum, yirmi kişi, otuz kişi bir araya gelip böyle bir yatırıma
girebilir ve kendi enerjisini üretebilir, dışa bağımlılığımızı
azaltmış oluruz, hem de çevreyi kirletmeden bunları yapmış oluruz.
Hani "Su akar, Türk bakar." lafını artık değiştirmeyi düşünüyoruz
ve bunun için de hedefimiz 2023 yılıydı, 2023 yılını biz on yıl geriye
çektik; 2013 yılında, sularımızı, inşallah, son damlasını da kullanacak
şekilde yatırımlarını başlatmış ve onların bir kısmının da sonuçlarını
almış olarak devreye gireceğiz. Bunun bir ayrı versiyonu da, sulamada
ve içme suyunda kullanmaktır, sadece enerjide değil, onun için de
biz su yönetimi kurduk. Su yönetiminin en güzel tarafı şu: Barajlar
silsilesini bilgisayar ortamında ele aldık, hangi baraj bir diğer
baraja su veriyorsa, ikisinin arz-talep durumuna göre barajları
dengede tutuyoruz. Bu, fevkalade ilginç bir projedir ve memnuniyet
verici bir şey; şurada da gösterebilirim size, burada barajlar
silsile hâlinde gözüküyor, biri diğerine suyu veriyor, öbürü alıyor.
Dolayısıyla, bunların bilgisayar ortamındaki ayarlamalarını,
seviye ayarlarını yaptığımız zaman, suyu daha verimli kullanmış
olacağız. Kendi kendine, otomatik çalışan bir devreyi oluşturuyoruz,
böylece suyu son damlasına kadar kullanmış oluyoruz. Ayrıca da, sulamada
da kapalı borularla, yani açık sulama değil, kanaletlerle değil,
borularla sulama, yağmurlama ve damlamaya geçtik. DSİ'nin bütün yeni
yatırımlarında kapalı sistem kullanılmaktadır. Bunun da ayrı bir
avantajı var.
Diğer yandan, enerji politikamızla ilgili olarak,
petrolle ilgili de bazı çalışmaları size ifade edeyim.
Daha evvelden "mayınlı" diye gidilmeyen
yerlere giriyoruz şimdi ve oralarda petrol aramalarımızı sürdürüyoruz
ve eskiden sekizde 1 ihtimalle, dokuzda 1 ihtimalle bulduğumuz
kuyuları şimdi beşte 5 gibi, altıda 5 gibi oranlarda, çok şükür, buralardan
sonuç alabiliyoruz.
Yalnız, bunu derken, çok büyük bir rezerv beklentisine
sizi sokmamam lazım. Bulduğumuz şeyler, bir Irak, bir Suudi Arabistan
rezervleri gibi değil. Ancak, mütevazı, ama ekonomik. Biz bunları
da bularak kendi kaynaklarımızı devreye sokmak istiyoruz. Özellikle,
denizlerde şimdiye kadar yapılmayan çalışmaları başlattık ve Akçakoca'dan
bu ay, inşallah, ilk gazımızı alacağız, denizden. Yani, bu önemli
bir noktaydı ve oradan ilk gazı alacağız.
Trakya'daki çalışmalarımız gayet iyi gidiyor.
Orada da çalışmaları sürdürüyoruz.
Bu arada, yeni denemelerimiz var. Isparta'da bir
büyük kuyu açacağız 6 bin metre derinliğinde.
Ayrıca Cudi'de çalışmalarımız sürüyor, Cudi Dağı'nın
eteklerinde bir çalışmamız var. Ondan da ay mertebesinde müspet veya
menfi sonuçları alacağımızı düşünüyorum. İnşallah, müspet alırsak
sizlerle de birlikte seviniriz diye düşünüyorum.
Bu çalışmaların içinde en önemli olanları, özellikle
tekrar vurguladığım gibi, Sayın Mustafa Öztürk'ün de bahsettiği yatırımlar,
bizim dönemimizin ve bu Parlamentonun Türkiye Cumhuriyeti'ne en
güzel katkısıdır Yenilenebilir Enerji Yasası ve bu Yasa'nın meyvelerini
de almaya başladık; çünkü, hem çevreyi kirletmeyen hem dışa bağımlı
olmayan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) - … ve bu noktada da, dediğim gibi, enerji konusunu tabana
yayarak, halkımıza mal ederek çalışmayı sürdürüyoruz ve ayrıca
da ben, genel müdürlerimle beraber her vilayeti gezmeye başladım.
Diğer vilayetleri de, Bursa'yı, Malatya'yı, Kayseri'yi, Zonguldak'ı,
daha sayamayacağım bir sürü yeri gezdim. Orada da, genel müdürlerimizle
beraber gidiyoruz, sorunları tartışıyoruz ve yerinde çözüm üretiyoruz,
ayrıca da yatırım konusunda da danışmanlık yapıyoruz. Bu noktada,
yenilenebilir enerji konusunda, kim olursa olsun hiçbir fark gözetmeden
emrinize amadeyiz ve ülkemizin enerji konusunda dışa bağımlılığının
önüne geçmek için bu çalışmaları yapmayı, yapmak zaten görevimiz,
bunu da zevkle yapıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmamasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL
GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Edirne Milletvekili
Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin, su kaynakları üzerideki risk ve
sorunların araştırılarak sürdürülebilir yönetimi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/421)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada ve Türkiye'de küresel ısınmanın bilimsel
kanıtları gün geçtikçe artmaktadır. Küresel ısınmanın ülkemiz
için en büyük tehlikesi kuraklıktır. Son 40 yılda Türkiye, yeraltı
ve yerüstü su kaynaklarının %50'sini kaybetmiştir. Bu nedenle Türkiye'deki
yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve
bu sorunların boyutlarının araştırılarak, çözümleri için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Rasim Çakır (Edirne)
2- Orhan Sür (Balıkesir)
3- Erdal Karademir (İzmir)
4- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
5- Ali Oksal (Mersin)
6- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
8- Atilla Kart (Konya)
9- Yılmaz Kaya (İzmir)
10- Muharrem Kılıç (Malatya)
11- Uğur Aksöz (Adana)
12- İlyas Sezai Önder (Samsun)
13- Tuncay Ercenk (Antalya)
14- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
15- Erol Tınastepe (Erzincan)
16- Sedat Pekel (Balıkesir)
17- Türkân Miçooğulları (İzmir)
18- Bülent Baratalı (İzmir)
19- Nurettin Sözen (Sivas)
20- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
22- Mustafa Özyurt (Bursa)
23- İzzet Çetin (Kocaeli)
24- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
26- Şevket Arz (Trabzon)
27- Atila Emek (Antalya)
28- Mehmet Işık (Giresun)
29- Mehmet Boztaş (Aydın)
30- Hakkı Ülkü (İzmir)
31- Kemal Demirel (Bursa)
32- İsmail Özay (Çanakkale)
33- Kemal Sağ (Adana)
34- Abdulaziz Yazar (Hatay)
35- Mustafa Gazalcı (Denizli)
36- N. Gaye Erbatur (Adana)
Genel Gerekçe
Yerkürede kişi başına 470 000 000 ton su olduğu
bilinmektedir. Bu suyun yüzde 97'si deniz ve okyanuslarda, yüzde
3'ü ise tatlı su kaynaklarında bulunmaktadır. Tatlı su kaynaklarının
ise, yüzde 75''i buzullarda, yüzde 25'i akarsu ve göllerde·bulunur.
Akarsu ve göllerde bulunan suyun büyük çoğunluğu yeraltı sularıdır.
Sonuç olarak, tatlı su kaynaklarının ancak binde
75'i akarsu, göl ve yeraltı suları hâlinde bulunmaktadır. Tüm su kaynaklarının
onbinde 1'i kadarı yerüstü nehir ve göllerde bulunmakta; bu durum,
kişi başına düşen yerüstü su kaynaklarının ancak 47 000 ton olduğunu
göstermektedir. Dünyada bu duruma karşılık, Türkiye'deki yeraltı
ve yerüstü su kaynaklarının durumu da şöyledir:
1998 yılı Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine
göre, Türkiye, kişi başına 3074 metreküp su kapasitesine sahip olmakla
beraber; Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika, Okyanusya ve Asya ortalamalarından
daha aşağı seviyededir. Bu rakam dünya ortalamasında 6918 metreküp/kişidir.
Üstelik Türkiye havzalarında su kaynaklarının
dağılımı, eşitlikten son derece uzaktır. Ülkemizde bulunan 26 nehir
havzasından Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Gediz, Ergene Havzaları,
dördüncü sınıf su niteliğine sahip havzalardır.
Bunun yanında, OECD verilerine göre, 1980-1995
yılları arasında Türkiye'deki toplam potansiyel yeraltı suyu kaynakları
yüzde 27'den yüzde 20'ye düşmüştür.
Türkiye'de toplam uzunluğu 170 bin km olan akarsu
ve 120'den fazla doğal göl bulunmaktadır. Türkiye yüzölçümünün yaklaşık
%11'i göl ve sazlıklarla kaplıdır. Devlet Su İşlerinin 2005 yılı verilerine
göre, ülkemizin tüketilebilir tüm yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli
miktarı; 98 milyar m3 yerüstü ve 14 milyar m3 yeraltı suyu olmak üzere
toplam yıllık 112 milyardır.
2030 yılında nüfusu 80 milyona ulaşacak olan Türkiye,
kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı
çeken bir ülke durumuna gelecektir.
Sonuç olarak, 1980'lere kadar toplam su tüketiminin
yüzde 40'ı yeraltı kaynaklarından karşılanırken, bu rakam, 1980'lerde
yüzde 30'a, 1990'larda ise yüzde 20'lere düşmüştür. Bu düşüşün asıl nedeni,
yeraltı sularının kirlenmesi sebebiyle yararlı kullanımların
azalmasıdır. Bütün bu değerlendirmelerimizin neticesinde ortaya
çıkan tablo, temiz su kaynaklarının tükenmesi ve dünyanın yok olmasına
neden olacak en yakın potansiyel tehlikelerden biri olmasıdır.
Ülkemiz aslında yeraltı ve yerüstü su kaynakları
bakımından çok da zengin bir Ülke değildir. Bu durum, mevcut su kaynaklarımızı
verimli kullanmamız ve onları daha özenle korumamız gerektiğini
bize gösteriyor.
Son 40 yılda sulak alanlarımızın yarısını kaybettik
Kaybettiğimiz sulak alanlar: Amik Gölü, Avlan Gölü,
Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları
Kurumakta olan ve kirlenen sulak alanlar: Tuz Gölü,
Beyşehir Gölü, Bafa Gölü, Eğridir Gölü, Kulu Gölü, Akşehir-Eber Gölleri,
Sultansazlığı
Yeraltı sularımız da hızla tükenmekte olup su seviyesi
endişe verici düzeyde düşmektedir.
Akarsuların çevresinde gelişigüzel kimyasal
gübre ve zirai mücadele ilacı kullanmakta kirliliğe ve su kalitesinin
bozulmasına neden olmaktadır. Trakya'yı boydan boya geçen ve Meriç
Nehri'ne birleşen Ergene Nehri kirlilikten dolayı tarımsal sulamada
dahi kullanılamamaktadır
Yukarıda gerekçesi sunulan sorunların varlığının
ve boyutlarının tespiti ve bunların çözümü hususunda alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi için, Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair
Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3 - Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı:
1247) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 5'inci madde üzerinde soru-cevap
işleminde kalınmıştı. Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır. Soru sorma süresi beş dakikadır.
İlk soru, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Uğur
Neşşar'a aittir.
Sayın Neşşar, buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, Sağlık Bakanı olmadığı için, ben, buradan,
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın yanıt verebileceği bir soru sorayım.
Sayın Bakan, bu yasada…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Böyle bir usul yok efendim.
Sağlıkla ilgili soracaksınız.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sağlıkla ilgili soracağım
tabii, ama, bir dakikamı lütfen yemeyin, hemen soruyorum.
Sayın Bakan, siz ameliyat olsanız günün birinde,
acaba, sizi bir anestezi teknisyeninin uyutmasını mı tercih edersiniz,
yoksa bir anestezi uzmanının uyutmasını mı? Çünkü, bu kanunda, biraz
geriye gidilerek, anestezi teknisyenlerine, yıllardır yapmakta
oldukları, ama yapmamaları gereken bir işlev için daha geniş yasal
zemin hazırlanmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, maddenin son cümlesinde "Askerî
sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler serbest çalışma
yasağına tâbi değildir." ifadesi var. Bununla ilgili bir açıklama
istiyoruz. Bu bir ayrımcılık mı, değil mi?
İkincisi, sağlık il müdür yardımcısı ve başhekim
yardımcıları muayenehane açabilmekte anladığım kadarıyla, başhekimler
ve sağlık il müdürleri bundan yararlanamamaktadır. Buradaki, haksızlık
gibi gözüken bu çelişkiyi ifade eder misiniz?
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Baloğlu… Yok.
Sayın Tandoğdu…
(x) 1247 S. Sayılı Basmayazı 31/1/2007
tarihli 57'nci Birleşim Tutanağına eklidir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanım,
"araştırma hastaneleri" adı altında kurulmuş olan ve kuracak
olduğunuz hastanelerde şef ve şef yardımcılığı atamalarında kliniklerde
birinci şef, ikinci şef, üçüncü şefliği kaldırıp, yönetmeliği değiştirerek,
hepsini bir kombinizasyon altında toplamayı düşünüyorsunuz ve
yapacağınızı söylüyorsunuz. Peki, asistanların durumu, bu birinci
şefe, ikinci şefe, üçüncü şefe ayrılmış olan asistanların durumu ne
olacaktır? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın Tütüncü…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben, aslında, Sayın Sağlık Bakanımızın burada
olacağını düşünerek soru hazırlamıştım ama, sanıyorum yine yanıt
alacağım.
Şöyle: Efendim, Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde,
çok büyük, bir hastanede, eksiklik var. Malkara Hastanesinde ortopedist
yok, nöroloji mütehassısı yok, göz mütehassısı yok. Bu arada, bir
dâhiliye mütehassısımız var. Emin olun, her gün yüzlerce kişi kuyrukta.
Daha önce de taleplerimiz olmuştu. Ben öğrenmek istiyorum, Malkara
Hastanesinin doktor açığı ne zaman kapatılabilir? Net bir yanıt
bekliyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Başka soru yok.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, sorulara yazılı cevap verilecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Önerge vardı Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Madde kabul edilmiştir.
Önerge yok Sayın Neşşar.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1 inci maddesindeki
"ve Türk bulunmak" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Arıtman, süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 6'ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Saygıyla selamlarım.
Şimdi, bu madde, biliyorsunuz, yürürlükte bulunan
Yasa'mızın 1'inci maddesindeki "Türk olmak" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını düzenliyor.
Yasanın gerekçesinde, işte, ülkemizdeki hekim
sayısı yeterli değil, Avrupa'daki ülkeler arasında sonuncu sıradayız,
tıp fakültelerinin bugünkü kapasitesiyle bu açık kapatılamaz,
Avrupa ortalamasına ulaşılamaz savlarıyla, yabancı doktorların
önü açılmalı, deniyor. Şimdi, ülkemiz, hangi konuda Avrupa ülkeleri
arasında sonuncu sırada değil ki. Hemen bir örnek verelim: Bakın,
parlamentolardaki kadın milletvekili oranlarıyla da sonuncu sıradayız,
hem de açık arayla sonuncu sıradayız. Niçin yabancı kadın parlamenter
ithalatının önünü açmıyorsunuz? Latife bir yana, Türk kadınının
siyasete katılımını artırmak için herhangi bir yasal düzenleme
yapmıyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan yok burada bugün. Bu kadar önemli
bir yasa görüşülürken Sağlık Bakanımızı bulamıyoruz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nerede bu Bakan arkadaşlar?
CANAN ARITMAN (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Bakan,
ülkedeki doktor sayısını eksik göstermek için büyük bir çaba içerisinde.
Önce dedi ki: "106 bin hekimden 70 bini hasta muayene ediyor."
Sonra 60 bine indi, sonra 50 bine indi. Şimdi, ben merak ediyorum:
106 bin hekim nereye gitti Sayın Bakan, buharlaştı mı bu kadar hekim?
Bunların, afaki olmayan, rakamsal bir dokümanını sizden rica ediyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan yine bu kürsüden dedi ki:
"Türkiye'deki bu nüfus artış hızıyla, her 100 bin kişiye düşen
doktor sayısını bu hızla artırmamız mümkün değil." Tabii, bu da
doğru değil. Bakın, her yıl nüfusumuz 1 milyon artıyor ve her yıl tıp
fakültelerinden 5 bin hekim mezun oluyor. Buna göre, yıllık nüfus
artışımıza göre 100 bin kişiye 500 hekim düşüyor, 200 kişiye de 1
hekim düşüyor. Bu rakamların AB ortalamasını ikiye katladığını
da size söylemek istiyorum. Bugünden itibaren hiç tıp fakültesi açmasak
dahi, önümüzdeki süreç içerisinde bir hekim açığı olmayacaktır.
Önümüzdeki yirmi yıl içerisinde 100 bin hekim mezun olacaktır.
Şimdi, Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana
Bilim Dalının 2006 araştırmasını size getirdim. Sağlık hizmet kullanımı
araştırmasıdır bu. Keçiören bölgesinde yapılmıştır. Hekime ulaşmanın
en kolay olduğu yerdir. Kamu hastanesi, otuz tane sağlık ocağı, özel
sağlık kuruluşları, hepsi vardır. Bu yapılan araştırmaya göre yıllık
hekime başvuru oranı 4,1; yani, 4 muayene geliyor. İdeal muayenenin
de hekim başına 20 muayene olduğundan yola çıktığımız takdirde,
365 gün, 70 milyondan hesaplayınca, bize 40 bin hekim var. Yani, Sayın
Bakanın ifadesine göre 50 bin hekim bile fazla geliyor. Bu arada,
yine, Sağlık Bakanlığının kendi 2005 yılı istatistiklerine bakacak
olursak, bakın, 1990 ile 2005 arasında on beş yılda hekim sayısı 50 binden
105 bine çıkmış ve 2000'de de 85 bin hekimin çalışmakta olduğu söylenmiş.
Şimdi, nüfus artışımıza bakarsak, bu on beş yıllık süre içerisinde
nüfusumuz yüzde 28 artmış; ama, hekim sayımızın artışı yüzde 100'ün
üstünde. Gerçek hesaplar bunlar.
Şimdi, bizde sorun, sağlık iş gücünün ülkede eşit
ve adil dağılımının olmaması. Batı illerimizde doktor fazlalığı
var, doğu illerimize doktor bulamıyoruz. Tabii, bunun çözümü de
doktor ithal etmek değil.
Yine, önemli bir sorun alanı da sağlık altyapısının
yetersizliğidir. Onun için, Doğu, Güneydoğu Anadolu'ya giden hekimlerimiz
mesleklerini icra etmekte güçlük çekiyorlar, hatta icra edemiyorlar.
Şimdi, bu sizin hayal ettiğiniz o çok iyi yabancı
hekimler, Türkiye'deki bu düşük ücretlere, tıbbi altyapı yetersizliğine,
ilaç, malzeme eksikliği içindeki kamu hastanelerine gelip çalışmazlar,
Hakkâri'ye hiç gelmezler. Ülkemizin o coğrafyasına, ancak, tıp eğitimi
yetersiz, dil bilmez, mesleğini bilmez, 100 dolarlık sözde doktorlar
gelir ve bizim sağlık teknisyenlerimizin eğitimi bile, inanın o
doktorlardan çok daha iyidir.
Siz sayın milletvekillerine sormak istiyorum:
Acaba, kendinizi veya hastanızı Zimbabve'den gelmiş bir doktora muayene
ettirir misiniz? Ettirmezsiniz. Kendinize layık görmediğiniz
bir şeyi niye milletimize layık görüyorsunuz? Bakın, bu ithal ucuz
hekim mantığı sağlıkta telafisi imkânsız neticeler doğurur.
Dünyanın en iyi sağlık kuruluşlarında çalışan
en iyi hekimler Türk hekimleridir. Siz onların ülkeye geri dönüşünü
sağlasanız, zaten bu yasadan "Türk olmak" ibaresini de çıkarmak
zorunda kalmazsınız. Ama, bu şartlara onları dahi getiremiyorsunuz.
İthal ucuz hekim, Türkiye'de hekim enflasyonuna
ve hekim işsizliğine neden olur. Sağlık sisteminin sorunlarının
sorumlusu hekimler değildir. Başarısız hükûmetler başarısızlıklarını
hekime yıkma eğiliminde olur ve asıl sorunları perdelemek için de
yine hekimleri kullanır.
Ülkemizdeki sağlık sistemindeki sorunun nedeninin
doktor azlığı olmadığına dair bir örnek vereyim: Benim ilim İzmir,
Türkiye'nin üçüncü büyük kenti; hiç doktor azlığı yok, fazlası var ve
kamuya ait 66 tane ameliyathane var. Evet, bu, geçen haftaki, İzmir'de
yayımlanan Yeni Asır gazetesinin manşeti: "66'nın 66'sı da kötü."
Yani, bu ameliyathaneler yetersiz, hijyenik değil, tamamı kurallara
uygun değil, doktor ve hastalar tehlike altında.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Canan Hanım, göremedik,
göremedik.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Bu hastanelerde ikide
bir ameliyathane enfeksiyonu çıkıyor, ameliyathaneler kapatılıyor,
hastalar hayatlarını bile kaybediyorlar.
Sayın Bakanım, Türkiye gerçeği bu ve bu, bir bilimsel
araştırmanın neticesi. Yani, gazete haberi olarak da şey yapmayın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Okuyamadık, tekrar
gösterin.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Evet, bu manşet, bir bilimsel
araştırma raporunun gazeteye alınmasıdır.
Evet, bu hastanelerde, dediğim gibi, doktor eksiği
yok, doktor fazlası var. Ama, inanın, pislikten tuvaletlerine bile
giremezsiniz, çünkü, atadığınız yöneticiler, liyakate dayanmayan
kadrolaşmanız, hastanelerimizi hastalar için sağlık tehdidi oluşturan
yerler hâline getirdi ve iflas eden Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın faturasını
da hekimlere çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, İstanbul'da 120 bin kişiye 1 ambulans düşüyor.
Dünya ortalaması 50 bin kişiye 1 ambulanstır. Ambulans var, doktor
var, hemşire var, ama, ambulans şoförü yok. O zaman, doktorun olması
da bir işe yaramıyor.
Şimdi, bu yabancı iyi doktorlar nereye gelecek?
Tabii, yabancı sermayenin kuracağı kâr amaçlı özel hastanelere,
yani, zenginlerin gideceği, fakirlerin ulaşamayacağı yerlere
gelecek. Bir de, tabii, iş yapmayan vakıf, tarikat hastaneleri var.
Onlar da, maliyeti düşürmek için, 100 dolarlık doktorları ucuz iş gücü
olarak getirirler.
Şimdi, böylesine bir ucuz doktor ithalatı, kendi
insanını sevmemek, önemsememektir, kendi hekimlerine haksızlıktır,
onlara güvenmemektir. Zaten, sizde Türk hekimi alerjisi var. Başbakan
ne demişti: "Doktorlara iğne bile yaptırmam." Kendi hekimine
bu kadar güvensizlik gösteren Başbakanı, son rahatsızlığında, balyoz
değil, Türk hekimleri kurtardı. Eğer Türk hekimleri olmasaydı, o
balyoz makam arabasını dağıttığıyla kalırdı.
Gelelim gerekçedeki "AB'ye üyelik sürecinde
kişi ve hizmetlerin serbest dolaşımı önündeki engellerin kaldırılması"
amacına. Bu gerekçe de doğru değil. AB'ye üye falan olmadık, olacağımız
da yok zaten. Sonra, olsak dahi, sanki, bizim hekimlerimiz, gidip,
elini kolunu sallayıp, orada çalışacak, mesleğini icra edebilecek
mi? Bu kalıcı derogasyonların, kısıtlamaların altına imzayı
atan sizsiniz. Ne çabuk unuttunuz? Bizim hekimlerimiz gidip orada
çalışamayacak, ama, onlarınki gelip burada çalışacak. Üstelik,
bu yasal düzenlemeyle, sadece AB üyesi ülkeler için değil, dünyanın
bütün ülkeleri için imkân tanıyoruz. Dünyanın her yerindeki hekimler
gelip çalışabilecek. Yani, bu şekilde, siz, dünyaya "bunlardan
enayisi yok" dedirtiyorsunuz.
Şimdi, bakın, AB ülkeleri arasında dahi hekim çalıştırmak
çok ciddi kurallara bağlıdır. Ayrıca, AB Genel Sekreterliğinin
2004'te hazırladığı yasa tasarısında, vatandaşlık koşulunun, ancak
tam üyelik ile birlikte kaldırılabileceği hükmü düzenlenmişti.
AB'nin bizden istemediği bir düzenlemeyi yapıyoruz. Neden? Gerçek
gerekçe: IMF ve Dünya Bankası talimatları doğrultusunda Türk halkının
sağlığını ticarileştirmek ve sağlığımızın sömürülmesinin de
önünü açmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla) - İki dakika efendim…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
bakın, 1900'lü yılların başından itibaren ülkemize "misyoner"
kimliği altında çok sayıda kişiler geldi. Bunlar hem bir yandan misyonerlik
faaliyetlerini yürüttüler ve çoğu da hekimdi bunların, bir yandan
da halka sağlık hizmeti verdiler ve bir yandan da bölücülük faaliyetlerini
örgütlediler. O zaman, bölgesel kalkışmalarda da çok önemli rol oynadılar.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduktan
sonra, milleti bölmeye çalışan bu doktor misyonerleri, bir emriyle,
kulaklarından tuttuğu gibi ülke dışına attı. İşte, bunun içindir
ki, yürürlükteki 1928 tarihli Yasa'mızın ilk maddesi "Türkiye'de
hekimlik yapabilmek için Türk hekimi olma gereğini" düzenler.
Bakın, tek bir tıp fakültesi vardı, İstanbul'da. O
tıp fakültesi ki, birçok sene, son sınıf öğrencilerinin hepsi cephede
şehit olduğu için mezun dahi verememiştir, ama o okuldan yetişen hekimler,
sırtlarında ilaç çantaları, yurdun dört bir yanında milletinin hastalıklarını
tedavi etti, veremini, sıtmasını tedavi etti. O yokluk ve yoksulluk
yıllarında bu ülkenin her tarafına hastaneler, sanatoryumlar, doğumevleri
yapıldı ve o hekimler milletine özveriyle hizmet etti. İşte onun
içindir ki, Atatürk, "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz."
demiştir. Siz, şimdi, hepsinin kemiklerini sızlatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, hep yabancı sermayenin
ısmarladığı sipariş yasaları yapıyorsunuz. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, ülkenin ve milletin yararına olmayan bu yasalardan,
yabancılardan, sipariş yasa yapıcılardan bu ülkeyi kurtarmaya
ahdettik. Bizim amacımız da budur.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen Züheyir Amber, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın Amber.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 1247 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Taslağın 4'üncü maddesiyle, 1219 sayılı Yasa'nın
1'inci maddesindeki "ve Türk bulunmak" ibaresi çıkartılmak
istenmektedir. Bu durumda madde "Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde
tababet icra ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek
için, Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak
şarttır"a dönüşecektir.
Tasarının 7'nci maddesiyle, 1219 sayılı Yasa'nın
4'üncü maddesinin birinci cümlesindeki "izinli Türk hekimlerinin"
ibaresinin, "mezun hekimlerin" olarak değiştirilmek istenmesi
söz konusudur.
Bu değişikliğin gerekçesine baktığımızda, Avrupa
Birliğine tam üyelik sürecinde, kişi ve hizmetlerin serbest dolaşımı
önündeki engellerin kaldırılması amacına uygun olarak Türkiye'de
tababet icra edebilmek için Türk olmak şartının kaldırılması gerektiği
ileri sürülmektedir.
Oysa, arkadaşlar, bu gerekçe doğru değildir. Çünkü,
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, 2004 Ocak ayından itibaren, içinde
hekimlerin de olduğu otomatik tanımaya tabi olan yedi mesleğin
temsilcilerinin de katılımıyla çalışmalar başlatmıştır. Bilindiği
üzere, Avrupa Birliği üyeliğine hazırlık için, mesleki yeterliliklerin
düzenlenmesi ve tanınması hakkında kanun tasarısı taslağı çalışmasına
Türkiye'den Sağlık Bakanlığı temsilcileri de katılmıştır.
Şu anda getirilmekte olan bu tasarı, Avrupa Birliği
Parlamentosunun 11 Mayıs 2005 tarihinde kabul ettiği direktifin
taslak hâlindeki metni çevrilerek oluşturulmuştur. Bu toplantıların
sonuncusu 17/5/2005 tarihinde yapılmıştır. Bu toplantıda, Avrupa
Birliğine üye olan ülkelerin adaylık süreçleri incelenmiş, tam üyelikten
önce mesleklerin icrasında vatandaşlık koşulunun bu ülkelerde
de sorun olduğu tespit edilmiştir. Mesleklerin icrası için aranan
vatandaşlık koşulunun, yasalarından, tam üyelik ile birlikte kaldırıldığı,
Türkiye açısından da böyle bir düzenleme yapılabileceği belirtilmiştir.
63 maddelik çalışmada, Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin vatandaşının
ülkemizde çalışması için hangi eğitimi alması, bu eğitim sonucu
hangi belgelerin aranacağı, bu belgelerin Türkiye'deki yetkili
otoriteler tarafından nasıl incelemeden geçirileceği, bu kişinin,
ülkemizde, meslekle ilgili nasıl bir yükümlülüğe sahip olacağı,
olası hatalı meslek uygulamalarında zararın nasıl karşılanacağı,
yine, bu kişilerin, Türkçeyi, mesleklerini icra edebilecek düzeyde
anlama, konuşma, yazma bilgisine sahip olduklarının resmî bir sınavla
ölçüldüğüne ilişkin belge sahibi olmaları gerektiği gibi ayrıntılı
kurallar yer almaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Avrupa Birliğine
üyelik için, taslakta olduğu gibi, tek taraflı bir biçimde, yabancı
bütün hekimlerin ülkemizde hekimlik yapmasına ilişkin bir düzenleme
gerekli değildir. Aksine, bu konuda, eğitimden yeterliliğe, mesleki
denetim ve gelişimden dil bilgisine kadar bütün süreçleri içine alan,
karşılıklılık esasını içeren detaylı bir düzenleme gerekmektedir.
Vatandaşlık koşulunun da, tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, ancak
tam üyelikle birlikte kaldırılması gerekmektedir. Geçmişte de Sağlık
Bakanlığının 19/11/1998 tarihinde yazdığı yazılarda yer aldığı
üzere, yabancı sermayeyi teşvik kapsamında yabancı hekimler ülkemizde
çalıştırılmak istenmiştir. O tarihte, Sağlık Bakanlığı, yürürlükteki
yasaların buna izin vermediğine ilişkin görüş bildirmiştir. Aslında,
bugün de bu düzenlemenin altında yabancı sermaye isteği yatmaktadır.
Avrupa Birliği için ihtiyaç duyulan düzenleme bu değildir.
Dünya Sağlık Örgütünün 2005 yılında yayımladığı,
Avrupa bölgesinde hekimlerle ilgili düzenleme ve uygulamaları
derlediği iki bölümden oluşan raporunda, Avrupa bölgesindeki her
ülkenin, yabancı hekimlerin ülkede meslek icrasını özel olarak düzenlediği,
temel eğitim ve uzmanlık eğitimine ilişkin kriterleri koyduğu ve
bunların varlığını aradığı, belgeleri yeterli görmeyerek sınav
yönteminin benimsendiği, mesleki gelişimin izlendiği, ülke dilinin
mesleği uygulamaya olanak verecek nitelikte olması gerektiği
konularının üzerinde önemle durulmuştur.
Yine, bu raporda, yabancı hekimlere çalışma izninin
verilmesi aşamasında tabip odalarına önemli yetkilerin verildiği;
yabancı hekimlerin çalışmaya başlamadan önce mesleki belgelerini
meslek odasına vermelerine, mesleki yaptırımlar açısından ülke
meslek örgütünün yetkili kılınmasına ilişkin kuralların olduğu
görülmektedir. Oysa, burada yapılan değişiklik ise, ülkemizde hekim
olarak çalışmak için aranılan vatandaşlık koşulunu kaldırmaktadır.
Bunun dışında, Avrupa ülkelerinde ve dünyanın başka ülkelerinde,
halkın sağlığı ve meslek sahibi insanların haklarının korunması
için öngörülen hiçbir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Gelenlerin mesleki denetimi için meslek örgütüne
tek bir yetki dahi verilmesi, maalesef, düşünülmemektedir. Üstelik
bu uygulama tek taraflıdır. Biz, henüz, Avrupa Birliğine üye olarak
giremediğimiz için, bizim hekimlerimiz de serbest dolaşıma, dolaşım
hakkına sahip olamamakta, ancak bu düzenlemeyle, bize, sadece Avrupa
ülkelerinin değil dünyanın bütün ülkelerinin hekimleri girebilmektedir.
Bu yapılmak istenen de, sanırım, olayı abartarak, kanun kapsamını
genişleterek ucuz ve yetersiz yabancı hekimlerin ülkemizde çalıştırılmak
istenmesidir.
Buradan bir kez daha tekrar etmek istiyorum; Ülkemizde
hekim yetersizliğinin asıl nedeni, kadrosuzluktur. Atanmayı bekleyen
binlerce hekim vatandaşımız vardır. Türk Tabipler Birliğinin Doğu
ve Güneydoğu Bölgelerimizdeki çalışma koşulları ve sosyal şartlar
hakkındaki isteklerini yerine getirmek, Bakanlığa daha ucuza
mal olacaktır. Sağlık Bakanlığı bu şartları sağlarsa, bu tip alelacele
hazırlanmış kanun tekliflerine ve yabancı hekimlere kapı açılmayacaktır.
Birinci basamak sağlık hizmetlerini oturtmuş gelişmiş
ülkelerde, hekimlerin en az yarısı, hatta yarısından fazlası pratisyen
hekimdir. Toplumun temel ihtiyaçlarının yüzde 90'ı birinci basamak
sağlık hizmetiyle yürütülmektedir. Türkiye'de bu oran dörtte 1'dir.
Böyle olunca, hastanelerde kuyruklar oluşuyor. Bakanlık, mevcut sorunlarını
doğru tanımlayamadığı hekimleri doğru istihdam edemediği için,
suni olarak hekim açığının artmasına yol açmaktadır.
Sağlık Bakanımız kendini başarılı bulabilir.
Ancak, hekim meslektaşlarımız, önümüzdeki günlerde, önceden olduğu
gibi, yine sokaklara inerek bu yasayı protesto edecekler.
Sayın Bakan, ülkemiz hekimlerinin sorunlarına
ne kadar yakın olduğunuzu ve çözme gayreti içinde olduğunuzu, sanırım
bu sokaktaki eylemlerden anlayacağız. Ancak, sokaklara çıkacak
olan bizim Türk hekimimiz. Öncelikle onların sorunlarını dinleyip,
hâlletmeniz gerekmiyor mu? Âdeta onlara gözdağı verircesine, böylesine
ciddiyetten uzak bir tasarıyı bu yüce çatı altına getiriyorsunuz.
Sağlık alanında hiç sorun kalmamışçasına, yıllık Bakanlık bütçeniz
küçülmüştür. Bu bütçeyle yeteri kadar sağlık hizmeti verilmeyeceği
ortadadır. Dört yıldır bu bütçeyi artırmaya gücünüz yetmemiştir.
Bakanlık bütçeniz azalırken hiç sesiniz çıkmamış ve sanırım bu yüzden,
ülke hekimlerini böylesine sokağa dökecek kadar bir dayatmayı
buraya getiriyor ve savunuyorsunuz. Bu tutumunuzu, tüm sağlık çalışanları,
diğer vatandaşlarımız gibi, elbette değerlendireceklerdir.
Anavatan Partisi olarak, sağlıktaki tüm bu olumsuzlukları
gözlemlemekteyiz. Vatandaşımızın sağlığı konusunda, bugüne kadar
hiçbir ciddi ve olumlu adım atılmamıştır. Sağlık alanındaki kararların,
önceki dönemlerde alınmış veya Avrupa Birliğinin istediği doğrultuda
uygulanmaya konarak, bunu yenilikmiş gibi gösterme oyununa bir
son verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bitirmek üzereyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Amber.
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Yapılması gereken,
ivedi olarak, Maliye Bakanlığından ek bütçe, doktor ve tıbbi eleman
kadrosu talep edilmeli, ülkemiz geneline bu kadrolar dağıtılmalıdır.
Bu arada, mevcut hekimlerimizin özlük hakları, çalışma ve sosyal
şartları acilen düzeltilmelidir. Bu saydıklarım yapılmalıdır ki,
Sayın Bakan, Bakanlığınız personeli sizi sevebilsin.
Hepinize saygılarımı sunarım, teşekkür ederim.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Sayın
Ünaldı, Sayın Beyribey, Sayın Koç, Sayın Eraslan ve Sayın Kandoğan Genel
Kurulda bulunmamaktadırlar.
On dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben, Sayın Bakanımıza, aracılığınızla, Çorlu
Devlet Hastanesiyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. 225-250
bin nüfus, bir hastanemiz var ve insanlar -az önce, Malkara Hastanesinde
söylediğim gibi- üst üste.
Sorumu soruyorum: Yarım kalmış bir SSK hastanesi
var. Bu SSK hastanesinin, bu, Çorlu'daki sağlık sorununun çözülmesi
için bir an önce devreye sokulması gerekmiyor mu? Ya da başka bir deyişle,
eğer SSK hastanesinin devreye sokulması zor ise, Çorlu'da hızla artan
sağlık hizmeti açığını kapatmak için Bakanlık ne düşünmektedir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan
teşekkür ediyorum.
Sağlık sistemimizi ve doktorları çok yakından
ilgilendiren bir konu tartışılırken, Sayın Bakan burada yoklar.
Benim ona sormak istediğim bir şey vardı, Sayın Bakan aracılığıyla
sormak zorunda kalıyorum. Sağlık Bakanlığı görevine geldiğinden
beri Türk tabiplerinin örgütü olan Türk Tabipler Birliğine hiç uğramış
mıdır? Bir tek kez bir tabip odasını ziyaret etmiş midir? Sağlık çalışanlarının
örgütlerinin -ki, farklı siyasal eğilimde örgütlerdir bunlar, çalışan
örgütleri- hangisini ziyaret etmiştir? Ben bunu öğrenmek istiyorum
ve şunu anlayacağız bunun sonucunda: Sayın Bakan, kendi örgütüyle,
kendi örgütünü oluşturan çalışanlarıyla bağ kurmadan böyle bir
taslak hazırlıyor, getiriyor Meclisin önüne koyuyor ve tartışılırken
de kendisi burada bulunmuyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın Çetin...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ben de -Sayın Bakanımız
burada yok- herhâlde soruma tam olarak yanıt alamayacağım ama, yine
de sormak istiyorum.
Şimdi, özellikle üniversite hastanelerinin alacakları
had safhada, bunlar bir türlü ödenmiyor. Örneğin bizim Kocaeli Üniversitesinin
hastanesinin, şu anda alacaklarından toplam kesinti tutarı 5 trilyondan
fazla. Bu kesintilere bir göz attığımızda, yüzde 15 hazine payı kesiliyor,
yüzde 5 de araştırma fonu kesintisi var, ayrıca yüzde 14 de SSK'nın
gönderdiği bir heyetin oluşturduğu kurul, faturalardan keyfî olarak
kesiyor ve yüzde 30 eksik işlem yapıyor ister istemez, eksik tahsilat
yapıyor üniversite. Yani, 5 trilyon bu hastanenin. Bir başka üniversite
hastanemizin 60 trilyon alacağı var. Yani, üniversite hastanelerinden
kesinti yapılırken ve alacakları kırk beş gün üzerinden ödenirken,
özel hastanelerin alacakları hemen ödeniyor mu, kırk beş gün geciktiriliyor
mu? Onlardan da, oluşturulan komisyon, özel hastanelerin alacaklarından
kesinti yapıyor mu?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Sayın Neşşar...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben, Millî Eğitim Bakanının cevabını çok iyi bildiğine
inandığım bir soru soracağım.
Bu ithal doktor hazırlıklarıyla beraber Türkî
cumhuriyetlerden belirli tarikatların eğitiminden geçmiş, onlar
tarafından okutulmuş 5 bin tane doktorun ülkeye getirilmek için
bekletildiğine dair bir istihbarat aldım. Bu, doğru mudur? Bu tarikatlar
acaba hangileridir? Acaba bu tarikatların listesini sizden yazılı
olarak almam mümkün mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.
Sayın Işık...
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, şu anda Türkiye'de tam teşekküllü
kaç hastane vardır? Bu hastanelerin gerçek anlamda doktor açığı ne
kadardır? Doktor açığının olup olmamasındaki kriter nedir? Subjektif
bir unsur var mı burada? Zira, bir kısım arkadaşlar doktor açığının
olmadığı kanaatinde, sizse bu açığın olduğunu ifade ediyorsunuz.
Buradaki kriter nedir? Açık ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, benim de
sorum olacaktı.
BAŞKAN - Sayın Bakan cevap vermezse, Sayın Tandoğdu,
sıra size gelecek.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkanım, bu sorulara milletvekillerimizin sorma sırasına göre
cevap veriyorum.
Sayın Tütüncü, daha önce Malkara'yla ilgili, şimdi
de Çorlu'yla ilgili bazı sorular sordu. Gerek tabip atamaları gerekse
devlet hastanelerinin özellikle bitirilerek devreye girmesiyle
ilgili olarak Sağlık Bakanlığımız olağanüstü bir çaba içerisindedir.
Yurt sathında, sağlık, her köşeye, en kılcal damara bile götürülmesi
gereken bir devlet hizmetidir. Dolayısıyla, ülke sathında, dengeli
bir şekilde hem doktor dağılımı hem de sağlık hizmeti götürülmeye
çalışılıyor. Bir ili diğer ilden üstün tutmak, bir ili diğer üstün
bir ilin gerisinde tutmak gibi bir şey söz konusu değil. Bu çalışmalar
devam ediyor.
Sayın Bakan Türk Tabipler Birliğinin genel kuruluna
bile gitmiştir, ama, kendisi, belki hangi tabip odasına, hangi vilayetteki
tabip odasına gitmiştir, gitmemiştir, kendisi bunu çok daha iyi bilir.
Üniversite hastanelerinin alacaklarını bir tarafa
bırakıp, özel hastanelere, özel sektöre ait hastanelere öncelik
vermek gibi bir uygulama söz konusu değildir. Maliye Bakanlığının
belli nakit akışı içerisinde, ödeme planı içerisinde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bunları yapmaktadır.
Sayın Neşşar'ın, bu 5 bin, efendim, Türk cumhuriyetlerinde
yetiştirilen işte şu şu vasıftaki insanlar. Doğrusunu isterseniz,
ben bunu duyunca, Sayın Neşşar gerçekten bir soru mu soruyor, yoksa
akşam bize gördüğü bir kâbusu, bir rüyayı mı soruyor, ondan emin değilim.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - "Kabûs" dediğiniz
için teşekkürler Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Işık'ın, Türkiye'deki hastanelerle
ilgili, kaç hastane var, bununla ilgili arkadaşlarımız bir döküm
hazırlıyorlar, bunu size yazılı olarak iletecekler.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Değerli, buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Bakanım, keşke
Sağlık Bakanı olsaydı, Sayın Bakan pek sağlığı umursamadığı için
burada yok. En uzun ve zor eğitimi, en riskli çalışmayı, en az maaşı
hekimler almaktadır. Sayın Bakan "Döner sermayeden 5-6 milyar
maaş alınıyor." diyor. Bu alınan para sosyal haklarının hiçbirisine
yansımıyor. Sayın Bakan, emekli olan, otuz yıl hizmet eden uzman bir hekim
acaba kaç lira alıyor? Bunu açıklar mısınız burada.
BAŞKAN - Sayın Değerli, teşekkür ediyorum.
Sayın Tandoğdu...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Evet, aynı şeyi ben tekrar
etmeyeceğim, Sağlık Bakanının olmasını isterdik, ama, maalesef,
en ciddi konularda, Komisyonda da, burada da bulunmuyor. Bu gayriciddilik
içerisinde Türkiye'nin sağlık politikasının nasıl düzeleceğini
de merak ediyorum, ama sayın ekibi burada, onların avukatlığını
yapmasını da biliyor ayrıyeten, onlar da onun avukatlığını yapacak
herhâlde.
Şimdi, Sayın Bakanıma soruyorum: Avrupa Birliği
Konseyinin 96/29/ Euratom Direktifi'ne göre, radyoloji merkezlerinde
çalışanların, yani röntgen merkezlerinde çalışanların çalışma
saatine önem vermemekte, teknisyenin radyasyona maruz kaldığı süreye,
yani röntgen ışınına maruz kaldığı süreye bakmaktadır. Yani, çektiği
radyolojik filminin miktarına göre ayarlanmaktadır.
Bu teklifin 9'uncu maddesine göre, her radyasyonla,
yani (x) ışınıyla uğraşan görevlinin bir yılda 50 milisivert ve beş
yıl süresi içerisinde de 100 milisivert alması hesaplanmış ve kanunlaştırılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim,
Sayın Değerli'nin sorusuna cevap vereyim.
Sayın Tandoğdu'nun sorusunu tam alamadığım için
ona cevap veremeyeceğim, bir dahaki maddede belki sorarsa cevabı
verilir.
Malumunuz, özellikle, doktorların sosyal haklarının
emekliliğe yansıtılmasıyla ilgili düzenlemeler, bu son Sosyal Güvenlik
Yasası'nın Temmuz'a ertelenmesiyle birlikte ertelenmiş vaziyette.
Sosyal Güvenlik Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle
birlikte doktorlarımız bu sosyal haklardan da yararlanacaklar ve
bunların emekliliğine de yansıyacak.
Arz ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bir sorum var Sayın Bakanımıza.
Kamuoyunun da malumu olduğu üzere, Erzurum'un
Tekman ilçesine bağlı Karlıca Köyü'nde 15 Ocak ile 30 Ocak arasında,
dört çocuk "gripal enfeksiyon nedeniyle öldü" denildi.
Ama, bilemiyoruz, kuş gribi vakası da olabilir. Buna rağmen, bugüne
kadar ihmali olan Erzurum Sağlık İl Müdürü -çünkü, bu bir skandaldır-
hâlâ daha görevinin başında bulunmaktadır.
Acaba, Sağlık İl Müdürü görevden alınacak mıdır?
Yani, bir arkadaşlık, akrabalık uğruna, kitlelerin ölümüne sebebiyet
verme uğruna bir sağlık il müdürünü görevde tutmak ahlaki midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır. Eğer cevap verecekseniz,
çok kısa olursa iyi olur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim,
Tekman'da üst solunum yolu enfeksiyonu sebebiyle vefat eden dört çocuğumuzun
tetkikleri yapılmış, hiç birinde kuş gribi vakasına rastlanmamıştır.
Yani, bu kuş gribini de ulu orta telaffuz etmenin bile çok doğru olmadığı
kanaatindeyim ve oradaki görevlilerin de bu konuyla ilgili, özellikle
İl Sağlık Müdürünün bir ihmali görülmediği için herhangi bir işlem
yapılmamıştır.
Sayın Başkan, arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç Sami
Tandoğdu Mehmet
Neşşar
Samsun Ordu Denizli
Ali Arslan Nurettin
Sözen İsmail
Değerli
Muğla Sivas Ankara
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini açıklamak üzere,
Mehmet Neşşar, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Neşşar. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Önce, Sayın Millî Eğitim Bakanına, tarikatların
Orta Asya'da yetiştirdiği hekimlerin Türkiye'ye yabancı hekim statüsünden
doldurulmakla ilgili konuda "kâbus" kelimesini kullandığını
memnuniyetle burada tutanaklara geçiriyorum. Günün birinde,
umarım, kendisinin ya da Sağlık Bakanının önüne bunu koymak zorunda
kalmayız.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce, Denizli'nin çok saygın bir basın kuruluşundan, DRT. netin
haber sitesinden Muhammet Karaçay isimli bir arkadaşımızın bir yazısını
indirdim, okuyorum. Kaç gündür devam eden bu aile hekimliği pilot uygulamasıyla
ilgili, vatandaşın görüşü; tarafsız basının, bağımsız basının,
hür basının görüşü: "Bugünlerde başarısız bir pilot uygulamayla
gündemdeyiz" diyor Muhammet Karaçay. "Denizli İl Sağlık Müdürü
Doktor Erdoğan Taş, 25 Aralıkta başlayan aile hekimliği eleştirilerine
kulaklarını tıkıyor. Böyle olunca da sürgünler, savrulan hekimlerin
feryatları yükseliyor. Anlatılanlara okuma yazması olmayanlar
bile hak verir. Denizli Tabip Odası Başkanı Doktor Hasan Akşık, uygulamanın
ertelenmesi konusunda çaba harcadı, ama, boşuna kürek çekti gibi
görülebilir. Onun attığı tohumlar gelişip yeşerecektir. Sayın İl
Müdürü Taş, aslında Tabip Odasının desteğini almış olsaydı, başarmaması
için hiçbir neden yoktu." Enteresan… Aynı şeyi dün Bakana kişisel
görüş olarak ben de aktarmıştım.
"Bakanlıktan destek alan İl Müdürü Taş, tepkileri
duymuyor. 10 bin puanlı hekimlerin görev yapacağı bölgelerde 20
bin puanlı hekimler görev yapıyor ve aile hekimliğini seçmeyen
doktorlar göreve başladığı gün sağlık ocağında -dikkat ediniz- hizmetlinin
görev yeri değişiyor." Doktorlar bitti, hizmetlilerin görev yerinin
değiştirilmesi başladı.
"Doktor hastalarına soğuk salonda teşhis
koymayacak ya… Sobanın yakılması ve temizliğin yapılması doktor
ve hemşireye kalıyor ve doktor, önce, sağlık ocağında mikroplarla
savaşıyor. Amaç, doktorları istifa ettirip hastalarından mahrum
bırakmak.
Doktorlar bu ülkede kolay mı yetişiyor? Onları
diyar diyar sürgüne göndermek adalet değildir. Bu adaletsizliğe kulak
tıkayanlara da bir gün kulak tıkanır.
Adalet ve Kalkınma Partisi İl Başkanı Şahin Tin'e
de bu sorunlar iletiliyor. AK Parti İl Başkanı Şahin Tin de buna politik
kulvar uğruna seyirci kalıyorsa, adaletsizliğe çanak tutuyor demektir.
Lütfen, adaletsizliğe, beyaz bayrak sallayın." diye devam ediyor.
Evet sayın milletvekilleri, bu, basının Denizli'den
yükselen sesi. Şimdi, umarım, ithal edilen doktorların bir kısmı da
ileride aile hekimi olarak da tıpkı dün mecburi hizmet kapsamına
alındığı gibi olunmaya devam edilmez.
Şimdi, ithal hekim konusunda birkaç şey de ben eklemek
istiyorum: Bu, çok sefer söylendi, bir kere daha söylenecek, çünkü,
bilinmesi lazım. Başbakanın "150 dolara çalışıyorlar, ucuz
doktor." dedikleri Türki cumhuriyetlerdeki yetişen hekim arkadaşlarımıza bir kere
daha bu kürsüden söyledim, bir kere daha söylüyorum; tutanaklara
da geçsin, Sayın Bakan da duysun diye. O fakültelerin birinden yetişmiş,
son sınıfa geçmiş bir kızımıza sınav yapmış eski bir dekanım ve bu
kız çocuğumuzun, son sınıfa geçmiş kız çocuğumuzun daha kalbin kaç
tane boşluğu olduğunu, daha kalbin dakikada… Ki, çok enteresan,
Komisyon Başkanımız da kardiyolog, çok iyi bileceklerdir. Kalbin
boşluğuna "üç" cevabını aldık Sayın Başkan, kalbin dakikada
atım sayısına da "126 bin" cevabını aldık. Siz, bu doktorları
ucuz diye Türkiye'ye dolduracaksanız eğer, Türkiye insanının kimlerin
ellerine teslim edildiğini de göreceksiniz.
Biraz önce Sayın Bakan yanıt vermedi, "kendinizi
anestezi uzmanına mı uyutursunuz, yoksa anestezi teknisyenine
mi?" diye sorduğum zaman. Şimdi, onu biraz daha genişletiyorum:
Siz, kendinizi, Türkiye'de yetişmiş, Sayın Bakan, bir anestezi teknisyenine
mi uyutursunuz, yoksa Türki cumhuriyetlerde uzman olmuş bir anestezi
uzmanına mı? Daha ötesine gidiyorum: Türki cumhuriyetlerinde
profesör olmuş bir anestezi uzmanına mı emanet edersiniz? Ben burada
itiraf edeyim, söyleyeyim. Ben, Türkiye'de yetişmiş, Anadolu'da çalışan
bir anestezi teknisyenine, kendimi, sizin ithal edeceğiniz doktorlardan
on defa daha fazla güvenerek emanet ederim.
Bu durumda, umarım, sağlık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar, lütfen toparlayınız.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Umarım, sağlık alanında
yapmakta olduklarınızın ülkeyi nereye sürüklemekte olduğunu
düşünürsünüz, bir kez daha düşünürsünüz ve bu anlamsız inattan ve
bu anlamsız kadrolaşma çabalarınızdan geri dönersiniz diyor, yüce
heyeti saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Karar yeter sayısı…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Karar yeter sayısı…
Bu sefer yetiştik.
BAŞKAN - Geçti Sayın Neşşar.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, ben el kaldırdım,
niçin geçmiş olsun?
BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Şimdi isteyin.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Geçen defa da yaptınız.
BAŞKAN - Hayır.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Tarafsızlığınızı kaybetmeyin,
lütfen.
BAŞKAN - Lütfen… Zamanında talep ettiğiniz zaman
her zaman dikkate alıyoruz.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Ağzınızı açtınız, el
kaldırdık.
BAŞKAN - Ama, söyledikten sonra söylüyorsunuz Sayın
Sözen.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Çok rica ederim.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
Arayacağım Sayın Sözen.
…Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.50
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 6'ncı maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 6'ncı maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
6'ncı maddeyi kabul edenler…
Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık
olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7-1219 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine
ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Anestezi teknisyenleri; anestezi uzmanı
veya bunun bulunmadığı hâllerde ameliyatı yapan ilgili uzmanın
gözetiminde ve direktiflerine uygun olarak anestezi iş ve işlemlerini
yaparlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.
Sayın Arıtman, buyurun.
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yasanın 7'nci maddesi üzerine, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, buradan, öncelikle, AKP'li cerrah meslektaşlarıma
sormak istiyorum: Acaba -hiç, ameliyata- ameliyat teknisyeniyle,
anestezi teknisyeniyle ameliyat yaptınız mı? Sizi bilmiyorum ama
ben yaptım, ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Ameliyatta, hastanın
batını açık, yani karnı açık, ameliyatın en riskli yerinde, anestezi
teknisyeninin bir hatası yüzünden hastanın kalbi durduğunda, ameliyatı
bırak, git hastayı reanime et, yani canlandır, ondan sonra git bir daha
tekrar yıkan, ameliyata devam et… Bu ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar,
insanın hayatından, o anda, en az on yıl gider, on yıl gider ve o noktada
hekim, mali sorumluluk, sigorta falan düşünmez; çünkü, tıbbi sorumluluk,
insani sorumluluk, vicdani sorumluluk her şeyin önünde gelir. Bu
zorlukları yaşayarak bilen hekimler olarak diyoruz ki, gelin, böyle
bir yasal düzenlemeyi yapmayın. Bakın -böyle bir düzenleme- hekimlere
de yazıktır, hastalara da yazıktır, günahtır arkadaşlar.
Şimdi, değerli milletvekillerine bir soru daha
sormak istiyorum: Kendinizin veya sevdiklerinizin ameliyatında
anesteziyi bir teknisyenin vermesini ister misiniz? İstemiyorsunuz.
Peki, kendiniz ve aileniz için istemediğiniz bir şeyi nasıl millete
reva görüyorsunuz? Yani, sizinki can da onlarınki değil mi? Bu nasıl
adalet, bu nasıl kalkınma! Herhâlde parti adınızdaki "Adalet"
sizin ilinizdeki bir semtin adıdır ancak. Tabii, bunun, kalkınmayla
da bir alakası olamaz. Adı "Adalet ve Kalkınma" olan, ama ne yazık
ki, bu amaçları taşımayan bir partisiniz. "AB'ye uyum, AB standartları."
deyip duruyorsunuz, bunun neresi AB uyumu? AB ülkelerinde böyle
bir düzenleme yoktur, olması da mümkün değildir. AB'ye üye ülkelerde,
hiçbir anestezi teknisyeni, anestezi mütehassısı olmadan, hastaya
elini bile süremez, bir iğne dahi yapamaz, anesteziyi hiç yapamaz
arkadaşlar.
Böyle bir yasal düzenleme üçüncü dünya ülkelerinde
var mıdır bilmiyorum ama insan hayatının değerli olduğu hiçbir ülkede
olmadığını biliyorum. Gerekçede diyorsunuz ki, "Pratikte bu
böyle, yönetmelikte var, yönetmeliğe uygun yasal düzenleme yapıyoruz."
Benim bildiğim kadarıyla yönetmelikler yasalara uygun yapılır,
yasalar yönetmeliklere uydurulmaz. Bu, hukuk dışılıktır, hukukla
alay etmektir, her zaman yaptığınız gibi, hukuku dolanmaktır. Devri
iktidarınızda hukuk sistemimizin de başı döndü.
Yasa tasarısının gerekçesinde, yeni TCK'yla birlikte,
anestezi uzmanının bulunmadığı hâllerde cerrahi müdahalenin yapılmasında
tereddütler yaşandığı, bunu gidermek için de yasal düzenleme yapıldığı
ileri sürülmektedir. Yani, bu ne demek: Ameliyat yapılsın da hastaya
ne olursa; olsun, ölen ölür kalan sağlar bizimdir! Böyle bir anlayış,
olamaz arkadaşlar! Böyle bir anlayış insani değildir, tıbbi değildir,
etik değildir, vicdani değildir. Hekimlerin tereddüt etmelerindeki
asıl etken, altyapı eksikliği, personel yetersizliği, ilaç, malzeme
yetersizliği, kalitesizliği gibi nedenlerle sorunların yaşanması
ve hepsinde de cerrahların sorumlu olmasıdır. Bakın, şu anda bile,
Yüksek Sağlık Şûrasına başvuran dosyaların çoğunluğu anesteziyle
ilgilidir. Bu yeni yasal düzenleme, teknisyen hatası sonucu oluşabilecek
zarardan cerrahın sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır, aksine
bu sorumluluğu artırmaktadır; dolayısıyla da cerrahların tereddütlerini
azaltmayacak, aksine artıracaktır ve anestezi uzmanı olmadan ameliyattan
kaçınma oranını da artıracaktır; hatta, inanın, meslekten uzaklaşmaya,
mesleği bırakmaya bile neden olacaktır.
Bu düzenleme yapılırken, anestezi uzmanı dernekleri
ve cerrahi branş dernekleriyle hiçbir görüşme yapmadınız, onların
görüşlerini almadınız ama almadığınız o görüşleri ben size ileteyim:
Bu yasal düzenlemeye kesinlikle karşıdırlar arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
size, İzmir Tabip Odasınca toplanmış, bu yasanın reddini talep eden,
145 hekimin imzasını taşıyan bir imza sirküleri getirdim. Meslektaşlarımız,
bu torba yasanın yasalaşması durumunda, ülke sağlığı açısından
telafisi imkânsız sonuçlar doğacağı için, itirazlarını imzalarıyla
belgeliyorlar. Ayrıca, çok sayıda da anestezi teknisyeninin de imzası
burada vardır, takdim edebilirim.
Şimdi, Bakanlığın, Mesleki Sorumluluk Sigortası
Genel Şartları Hekim Mesleki Sorumluluk Sigorta Klozu'nun 2'inci
maddesinin ikinci fıkrası, anestezi uzmanı olmadan yapılan genel
anestezi uygulamasından kaynaklanan tazminat taleplerinin teminat
dışı kaldığını da belirtiyor. Hiçbir cerrahtan, insan hayatının
söz konusu olduğu cerrahi operasyonlar sırasında, anestezi gibi
yine insan hayatı açısından çok önemli olan bir uygulamadan da sorumlu
olmasını beklemeye hakkınız yoktur; bu, insan hayatını hiçe saymaktır,
"önce insan" anlayışıyla da asla uyuşmaz. Böyle bir yasal
düzenlemenin, insanımıza, halkımıza yararı olmayacak. Kime yararı
olacak: Sağlık ticareti yapan özel hastanelerin, maliyeti düşürüp
haksız kazanç peşinde olan vakıf ve tarikat hastanelerinin işine
yarayacaktır; onların, anestezi mütehassıslarını tam gün istihdam
etme mecburiyetlerini ortadan kaldıracaktır, ama en önemlisi de
hasta güvenliğini ortadan kaldıracaktır.
Bu düzenlemeyle, özellikle anestezi uzmanının
bulunmadığı taşra bölgelerinde cerrahlar çok büyük zorlukla karşılaşacak,
ama önemli olan, kırsalda, taşrada yaşayan halkımızın, toplumumuzun
yoksul kesimindeki insanlarımızın hayatı riske girecektir.
Ayrıca, bugünkü tıptaki gelişmelere bağlı olarak,
ameliyatların çoğu, regional, yani bölgesel anesteziyle yapılmaktadır.
Tabii, bu tip bir anesteziyi de ancak anestezi uzmanları yapabilir.
Bu yasal düzenlemeyle, anestezi uzmanının bulunmadığı
bir yerde, aslında, anestezi uzmanıyla, regional anestezi alarak,
hiçbir risk almadan olabileceğiniz, mesela, bir hemoroit ameliyatını
-tabii, anestezi uzmanı olmadığı için, anestezi teknisyeniyle ameliyat
olacağınız için- genel anestezi alırsınız ve basit bir hemoroit ameliyatı
için, anestezideki bir hata nedeniyle masada kalıverirsiniz. Bunu,
sizin, bir cerrah olarak dikkatinize sunmak istiyorum.
Ayrıca, acil kabul eden, yoğun bakım servisi olan
sağlık kuruluşlarında mutlaka anestezi uzmanı bulunmalıdır. Çünkü,
acil bakım ve yoğun bakım hizmetlerini ancak anestezi mütehassısları
yapabilir, anestezi teknisyenleri yapamaz.
Bakın, gelişmiş ülkelerde, AB'ye üye ülkelerde,
yoğun bakım ünitesinin olmadığı yerde anestezi uzmanları bile
anestezi veremez. Arkadaşlar, işte, AB kriterleri budur. Sizin, o
kriterler de lafta kalıyor ağzınızda.
Şimdi, bu işin çözümü ne? Gelin, hem üniversitelerde
hem araştırma hastanelerimizde anestezi uzmanı kadrolarını artıralım,
daha çok anestezi mütehassısı yetiştirelim. Zaten, sağlıklı, doğru
bir sağlık politikası, ihtiyaç hissedilen alanlarda daha çok uzman
yetiştirmekten ve bunların ülke genelinde eşit dağılımını yapmaktan
ve sağlık altyapısını da yeterli hâle getirmekten geçer.
Bu ülkede, insanları hekim olduğuna pişmen etmeyin.
Unutmayın ki bir gün, hepinizin, bir hekime ihtiyacı olacaktır. Hekimlerimizi,
hem de üst ihtisas yapmış olanlarını bile, eşinin doğumu için dahi
yeşil kart almak mecburiyetinde bıraktığınızı da unutmayın; onların
diplomalarına el koymayın, onların hekimlik yapmasını, mesleklerini
icra etmelerini engellemeyin. Dünyanın, bu en zor, en uzun eğitimini
alıp en özverili mesleğini fedakârca yapan hekimlerimizin kıymetini
bilin.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, hocasından
asistanına, pratisyeninden uzmanına on binlerce hekim, onların
meslek örgütleri, sendikaları, Türkiye'nin her ilinde, alanlarda,
Türk hekimlerinin başına çuval geçirmeye çalışan bu torba yasaya
itiraz eylemi gerçekleştirdi. Ama, ne yazık ki, AKP olarak, o 10 binlerin
sesini, itirazını duymamakta, anlamamakta kararlısınız. Hekimler
bu itirazlarını, Türk halkının sağlığını, nitelikli sağlık hakkını
korumak için yapıyorlar. Bu torba yasanın yasalaşması durumunda
sağlık ortamı, piyasa ve siyasi kadrolaşmaya teslim edilecek, halkın
nitelikli sağlık hizmeti alması engellenecek, anayasal hak olan
sağlık hakkı da ayaklar altına alınacaktır.
Başbakanın "100-150 dolara çalışacak ucuz yabancı
hekimler var" sözüyle ifade ettiği amaç, bir yandan sağlık piyasasına
ucuz iş gücü oluşturmak, diğer yandan da sağlık pazarını uluslararası
sermayeye açarak halkın sağlığının sömürülmesinin önünü açmaktır.
Hükûmetin amacı, hiçbir şekilde ülke sağlık sisteminin sorunlarını
çözmek değildir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Toparlıyorum.
…başta Dubai şeyhi El Makdum olmak üzere, sağlık
patronlarına kârlılık alanları yaratmaktır. Yani, yine dışarıdan
sipariş bir yasa önümüzdedir. Bu torba yasa, hekimlerin de hastaların
da başına çuval geçirecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkımızı, onun
sağlığını, sağlık hakkını hiçe sayan bu torba yasaya, halk için,
halkla beraber itiraz ediyoruz. Bu millet, torba yasalardan, başına
çuval geçirilmesinden usandı artık. Önümüzdeki ilk seçimde torbaların,
çuvalların sorumlularını sandığa gömecektir….
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Torbaya, torbaya…
CANAN ARITMAN (Devamla) -… ve bir daha da asla, hiç
kimse bu milletin başına çuval geçiremeyecektir.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Sayın Akdemir buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan -1247
sıra sayılı- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 7'nci maddesi üzerine
Anavatan Partisi Grubu adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Türk milletini ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, burada, anestezi
teknisyenlerinin anestezi uzmanı yerine hastaya anestezi verme
konusunda… Görüşülmekte olan bu yasa, bir cerrah olarak benim çok zoruma
gitti. Anestezistlerle otuz iki yıla yakın ameliyathanelerde ameliyat
yapan bir cerrah olarak, anestezinin mükemmel, kutsal bir meslek olduğunu
bilen bir hekim olarak, getirilmiş olan bu yasayı protesto ediyorum.
Dolayısıyla, Sağlık Bakanımız cerrah değil, Müsteşarımız
cerrah değil ama Komisyon Başkanımız -bir kalp cerrahıdır- sanıyorum
kardiyologdur kendisi de, o da cerrah değil. Dolayısıyla, cerrahinin
önemini bilmediklerini, bu yüce kürsüden, 73 milyon Türk milletine
ilan etmek istiyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan cerrah!
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Çünkü, yaratılanın
en kıymetli varlığı olan insan, ameliyat edilirken, ameliyathanede,
sadece ve sadece anestezi kusuruyla ve hatasıyla masada kalır.
Cerrah, ne kadar beceriksiz ve yeteneksiz olursa olsun, hangi büyük
organı hatayla keserse kessin, onu tamir etmek mümkündür, ama bir
anestezistin hatasını ameliyat masasında tamir etmek mümkün değildir.
Dolayısıyla, yetersiz bilgisi olan, sadece teknisyenlik marifeti
olan ve bir işi belli kurallar içinde yapan bir teknisyene uyutacağınız
bir hastanın masadan kalkmamasının bedelini kime ödeteceksiniz,
kim ödeyecek? Cerraha ödetiyorsunuz. İşte bu nedenle protesto ediyorum.
Değerli arkadaşlar, anestezi o kadar önemli bir
işlemdir ki, bir hasta ameliyat edilirken acı duymaması ve ameliyatının
rahat yapılması, cerrahın da yaptığı cerrahi işlemini kusursuz
yerine getirebilmesi, anestezistin, cerraha, hastayı konforlu
bir şekilde teslim etmesiyle mümkündür. Ama, getirilen bu işlemle
kesinlikle bu emniyet ortadan kaldırılmış oluyor.
O nedenle, bir an önce dikkate davet ediyorum bu
yasa teklifini getirenleri. Bu maddenin, değiştirilmesini, kaldırılmasını
öneriyorum ve şu anda kürsüde ben konuşurken -kendimi, ameliyathanede
ameliyat yaptığım hastalar göz önüme geldi, göz önüne getirdim ve-
bir anestezi uzmanının, hastaya anestezi verdikten sonra, onun stabil
şartlarda uyutulmasının devam ettirildiği gibi, bir cerraha, moral
içerisinde, ameliyatı düzgün yapabilmesi için gösterdiği gayret
ve cerraha gösterdiği yardım gözümün önüne geldi.
Buradan, şu anda ameliyathanelerde bu hastaları
uyutan adsız kahraman olan anestezistlere saygılarımı göndermek
istiyorum ve başına gelmeyen hiçbir vatandaşın da anestezistin
önemi nedir bilmediğini, buradan, Türk milletine ve bütün insanlığa
duyurmak istiyorum. Bu kadar önemli, kutsal bir mesleği, bir anestezi
teknisyeninin bir cerrah gözetiminde yapabileceğini önermek ve
bunu bir yasa olarak Türkiye Cumhuriyeti Meclisinden geçirmenin
önemli bir hata, önemli bir beceriksizlik ve yetkisizlik olduğunu
belirtmek istiyorum.
Avrupa Birliğine girmekte olan, bütün çalışmalarını,
programlarını "Avrupa Birliğine gireceğim" diye yapmakta
olan bir Hükûmetin Sağlık Bakanının, bu kadar beceriksizlikle, bu
maddeyi bu yasanın içine koymasını, buradan, Anavatan Partisi Grubu
olarak, bir cerrah olarak eleştirmeyi kendime namuslu bir görev bildiğim
için bunları haykırıyorum buradan.
Değerli arkadaşlarım, ameliyat açısından sadece
cerrah veya anestezistin önemi yok, hasta için de düşününüz. Siz hasta
olsanız, ameliyathanede, bile bile teknisyenin uyuttuğu bir hasta
olmayı ister misiniz? O masaya yatar mısınız? Eğer, milletvekili
olarak sizlerin o masaya yatmamasını düşünüyorsanız, bir vatandaşınızı
o masaya yatırmayı niçin düşünüyorsunuz ve niçin bu yasayı getirdiniz,
buradan geçirecek misiniz? Siz milletvekillerine soruyorum!
Değerli arkadaşlarım, o nedenle, hırsla, inatla
ve ısrarla diyorum ki, bu yasanın bu maddesini değiştirmek gerekiyor.
Eğer, bu devletin, hastane yapıp ameliyat yapacak bir konuma, fizik
mekâna getirdiği bir hastaneye anestezi mütehassısı yetiştiremiyorsa,
o devleti, devletin kurumlarını yöneten hükûmetin beceriksizliğidir.
Dört yılda, bir anestezi uzmanı yetiştirilebilirdi. Geldiğiniz
gün anestezi uzmanı ihtiyacını belirleyip ihtisasa yeteri sayıda
anestezi uzmanı almış olsaydınız, her ameliyathanenizde bugün
bir uzman olabilirdi. Ama, ne yazık ki, "Acil Eylem Planı" dediniz,
üç ay içerisinde sağlık sorunlarını çözüp memleketi rahat ettirecektiniz,
ama hâlâ, Acil Eylem Planı'nın üç aylık uygulaması içindesiniz. O nedenle
eleştirmek istiyorum.
Arkadaşlar, anestezistlik o kadar kolay bir meslek
değildir. Dört yıl, gece gündüz, cerrahla beraber ameliyathanede
hayatı geçiyor. Cerrahlar, ameliyat ettikten sonra servise çıkıyorlar,
hasta sahipleriyle karşılaşıyorlar, psikolojik yönden hasta sahipleriyle
ve açık ortamda kendilerinin moralini düzeltmeleri mümkündür.
Ama, bir anestezi uzmanını düşünün, saatlerce ameliyathanede hastanın
başında ve kimseyle karşılaşıp en azından bir moral düzeltme ortamını
yaratacak bir mekân bulamadıklarından büyük bir moral sıkıntısı
içindeler. Ben bekliyordum ki, buradan, bu getirilen yasayla, anestezi
uzmanlarına kimlik ve kişilik kazandıracak, onların gururunu okşayacak,
onların bu adsız kahramanlığına yeni bir unvan getirecek bir yasa
teklifi gelmiş olsaydı. Ama, ne hazindir ki, anestezi uzmanlarımızı
rencide edecek derecede anestezi teknisyenlerine görevlerini
teslim etmesini bağışlamak istemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, anestezi teknisyenlerine
de buradan bir mesaj göndermek istiyorum. Onlar belli bir konuda verilen
görevi çok fevkalade yapıyorlar. Anestezi uzmanlarının gözetimi
altında mesleklerini uygulayan anestezi teknisyenlerini de buradan
ben övmek istiyorum; onların da aynı şekilde, anestezi uzmanları
gibi gece-gündüz çalışmaları var ama eksik olan şu ki: Bir cerraha sorumluluk
yükleniyor gereksiz yere.
Zaten çıkarılan Malpraktis Yasası'yla, cerrahların
kusurlarından, elinde olmayan kusurlarından bile ceza alacak duruma
getirilen bu yasanın baskısı altında, bir cerraha, aynı zamanda
anestezi sorumluluğunu yüklüyorsunuz. Buna ne hakkınız var? Hangi
hakla bu sorumluluğu yüklüyorsunuz? Onu sormak istiyorum Sağlık
Bakanından.
Değerli arkadaşlar, bir ülkede, İngiltere'de mesela
-ismini vereyim- cerrahlara "sör" deniyor ve Kraliçenin
cerrahlar karşısında saygı duyarak ayağa kalktığı bir ülkeyi örnek
vererek -Türkiye'de, eğer doktor, bu kadar anlamsız şekilde saygısızlık
ortamına itilmek isteniyorsa bir anestezi uzmanının- onun değerinin
yeniden yerine konulmak üzere bu maddenin yasadan çıkarılmasını
öneriyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, anestezi
uzmanları büyük şehirlerde, özellikle, çok özel -hastanesi olan-
hastanelerde bugün kendilerini istihdam etmek üzere bir plan yapmışlardır
ve büyük çoğunluğu da devlet kurumlarındaki hastanelerin anestezi
uzmanına ihtiyaç hissetmesinin nedeni budur. Çünkü, en iyi şekilde
orada kendilerine iş bulabiliyorlar. Ancak, bu yasa çıktıktan sonra
-ki çıkarsa, eğer o talihsizlik olursa- artık, bundan sonra özel hastaneler
anestezi teknisyenleriyle hasta uyutmaya gidecek ve dolayısıyla
ucuza mal olacağı için anestezi teknisyeni, bunu tercih edeceklerdir
ve bu şekilde, sağlık düzeninde alışılmış olan cerrahi ve anestezi
güveni sarsılmış olacak, hastaneye yatan vatandaşlar suç kimde diye
aradığında, cerrahı suçlu bulacaktır. Buna Sağlık Bakanının hakkı
yoktur. Ama, o cerrah, almış olduğu eğitimle, hastasına en iyi şekilde
sağlık hizmetini vermeye, iyi ameliyat yapmaya çalışırken, bu kez,
anestezi uzmanının sorumluluğunu kafasında bulunduracağından
ve aklının bir köşesinde de Malpraktis Yasası'nın yattığı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Aklının bir köşesinde
de anestezi uzmanının mesuliyetini kafasında bulunduran bu cerrah
arkadaşımızın ameliyat sırasında çektiği stresi düşünün. Stres
altında, işini en iyi yapmaya çalışan bir insanın, mutlaka eksiklikleri
olacaktır. Dolayısıyla, Malpraktis Yasası'na çarparak, bu şekilde,
Türk Ceza Kanunu'nun maddeleri arasında sıkışıp kalan hekim, kendisini
suçlu hissedecek ve mesleğini yeterli yapmayacaktır ve bu şekilde,
küçük hastanelerden büyük hastanelere hasta sevk yığınları giderek
çoğalacak ve büyük hastaneler işlemez hâle gelecektir. O nedenle,
bu şekilde, bu konuya -ısrarla ve iddiayla, üzerinde durduğum veçhile-
Sağlık Bakanlığının da dikkatini çekmek istiyorum. Tekrar, yeniden
düşünün.
Bu maddeyle, Türk sağlık sistemine, özellikle cerrahlara
büyük sıkıntılar getireceğini, cerrahlara gelen sıkıntının hastanın
sağlık sistemini bozacağını; yani, hastaların gerçek anlamda, arzulanan
düzeyde sağlık hizmeti alamayacağını ve sağlıklı ameliyat yapılamayacağını,
bu nedenle de başarısız sonuçların ortaya çıkacağını, bir hekim
cerrah olarak uyarıyor ve yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerinde, Komisyon adına Komisyon Başkanı
Cevdet Erdöl, Trabzon Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir yasa üzerinde konuşuyoruz. Burada,
gerçekten, söylenenleri, gerek burada olmayan Sağlık Bakanımız
gerek Sayın Müsteşarımız -ki, cevap vermesi şu anda hukuken mümkün
değil- ve gerek şahsımla ilgili, cerrah olmadığımız için bu konuları
bilmediğimiz ithamıyla karşı karşıya kalarak 73 milyona bizi
şikâyet ettiler. Bizim neyi bilip bilmediğimizi bu milletimiz biliyorlar.
Ama, şunu söyleyeceğim ben Sayın Akdemir, keşke, kendi adınıza, bağımsız
milletvekili olarak seçildiğiniz için kendi adınıza konuşsaydınız.
Vereceğim rakamlarla… Anavatan Partisini de töhmet altında bıraktınız.
Bakınız, siz dediniz ki: "Dört yılda neden anestezi uzman sayısını
artırmadınız?" Siz biliyor musunuz ne kadar artırdığımızı?
Bilmiyorsunuz.
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Yeterince artırmadınız.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Özür diliyorum, bilmiyorsunuz.
Yüzde 100 oranında biz artırmışız anestezi uzmanı
sayısını.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Üniversiteler artırdı,
siz artırmadınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman niye bu maddeye
ihtiyaç duydunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Peki, dört yılda…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yani, şimdi, bırakın…
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen… Sayın milletvekilleri…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dinlemek de bir nezakettir. Dinlemek
de bir nezakettir, hele, bir hanımefendi için… Bakın, bugün, bu Meclise
17 milletvekilinin, bayan milletvekilinin ilk defa girdiği tarihin
yıl dönümüdür; hanımefendiler bunu bilmeleri lazım.
BAŞKAN - Sayın Erdöl, lütfen Genel Kurula hitap
ediniz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - İşte, onun için kadın milletvekilleri
görevini yapıyor. Millet adına karşı çıkıyoruz. Milletin hayatını
hiçe sayan yasal düzenlemeye kadın milletvekili olarak karşı çıkıyorum.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, biz,
dört yıllık iktidarımızda anestezi uzmanı sayısını yüzde 100 artırmışız.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne yaparak artırdınız?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ne yaptın ki yüzde 100 artırıyorsun?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Yani, 1.700'den 3.365'e çıkarılmış.
Fakat, Anavatan Partisi yaklaşık yirmi yıl iktidarda kalmış aralıklı
olarak, ne kadar artırdığını da sizin takdirinize sunuyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sağlık Bakanları
hiç Anavatan Partisinden olmadı.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi, önemli olan konu şudur:
Bizim, Türkiye'de yaklaşık 609 hastanede ameliyathanemiz var; ama,
bu 609 hastanenin 224'ünde anestezi uzmanı yoktur. Bu kadar sağlık
sıkıntısı çeken bir ülkede, tedavi hizmetlerinde bu kadar sıkıntı
çeken bir ülkede, sırf anestezi uzmanı yoktur diye bu ameliyathaneleri
kapatalım mı?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - O sizin mantığınızdır.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ha, o sizin mantığınız, o
sizin mantığınız.
BAŞKAN - Sayın Arıtman…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bir diğer konu ise, biraz önce Neşşar
söylediler, dediler ki: "Ben, yurt dışında, özellikle Türk Cumhuriyetlerindeki
anestezi profesörlerine ameliyat olacağıma, buradaki anestezi
teknisyenlerine ameliyat olabilirim." Öyle değil mi? On beş dakika önce, kayıtlarda
var.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Evet.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Kayıp oranı azalır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dolayısıyla, bir dediğiniz öbürünü
tutsun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Onlar kadar bile
bilmiyorlar dedim.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ölüm riski oranında bir
azalma olur, hepsi o kadar.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi, Dünya Sağlık Örgütünün,
zaten, cerrahın sorumluluğunda, anestezi teknisyenlerinin ameliyat
yaptırabileceklerine dair bir kararı vardır.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Hoca, var mısın yarın anestezi
teknisyeniyle anestezi almaya?
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
hiçbir zaman biz anestezi teknisyenlerimizi küçümsemeyelim, onlar
-ameliyathanelerde yıllardır yapılan bir şeydir- cerrahın kontrolünde
anestezi verirler. Ama, komplike hastaları ne cerrah kabul eder ne
anestezi teknisyeni kabul eder. Komplike hastalar mutlaka anestezi
uzmanının olduğu yerde ameliyat edilir. Bunu cerrahlar da bilir,
anestezi teknisyenleri de, anestezi uzmanları da. Ama, fiilî durum,
Türkiye'de bu yıllardır yapılmaktadır.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bir bademcikten çocuk gider
sonra, komplike değil çünkü!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz, bunu, anestezi uzman sayımızı
artırarak bu açığı kapatmak istiyoruz. Bununla da ilgili verileri
sizlere verdim.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Versin anesteziyi, sapasağlam
insan gitsin!
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şu anda, ben, bu bilgileri sizlere
arz ederek, daha fazla polemiğe girmeden… Bizim artırdığımız sayı
budur, dört yılda yüzde 100…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bu konuşma bir hekime yakışmıyor.
Bu konuşma bir hekime yakışmıyor.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen oturur musunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Tıp yemini etmiş, Hipokrat
yemini etmiş bir hekime bu konuşma yakışmıyor, hiç yakışmıyor.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sana yakışmıyor.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Şov yapıyor!
BAŞKAN - Sayın Erdöl, lütfen Genel Kurula hitap
edin.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Ben, Değerli Başkanım, bugün, söz
almışken tekrar ifade ediyorum: Kadın parlamenterlerin, 17 milletvekilinin
Meclise ilk girdiği gündür, yıldönümüdür. Yarın da…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Canan Hanım gitti, arkasından
konuşma.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, biz hekimler
olarak, hiçbir zaman, hiçbir zaman ama hiçbir zaman, imkânlar olmadığında…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bu maddeyi geri çekin
Başkan. Geri çekin bu maddeyi.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - …anestezi uzmanı olmayan bir yerde,
anestezi teknisyeni de yoksa ameliyat yapmanın taraftarı değiliz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Yapmayın.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Ama anestezi uzmanı yok, cerrah olarak
ameliyat yapacaksınız; komplike olmayan ameliyatlarda, komplike,
karışık olmayan ameliyatlarda, basit ameliyatlarda anestezi teknisyenleri
bunu yıllardır yapıyorlar. Bunun hukuki zemini yoktur, hukuksuz
yapılmaktadır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman odacıya yaptırın
anesteziyi!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Şu anda biz bunu getirerek, önümüzdeki Türk Ceza Kanunu'nda
hekimlerimizin ve anestezi teknisyenlerimizin bir hukuki sorumlulukla
karşılaşmamaları için, altını çiziyorum…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Avrupa Birliğine girişi
engelleyecek bu yasa.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - …bunu hukuki zemine oturtuyoruz,
ama, insanların bunu anlamamak gibi bir sıkıntıları varsa ona diyeceğimiz
bir şey yoktur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdöl.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Tunç,
Uşak Milletvekili.
Sayın Tunç, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkanım, sayın milletvekili
arkadaşlarım; bu kanunun 7'nci maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Komisyon Başkanımız biraz önce izah etti
aslında. Bu konuda, bu ana kadar -buradaki bütün hekim arkadaşlarımız
da, cerrah arkadaşlarımız da, hepimiz biliyoruz- bu ülkede bir mevcut
uygulama var ve bu yasal zemine kavuşturulmak için bu düzenleme yapılıyor.
Yani, Uşak ilimde benim 3 tane anestezi uzmanım var, ama, iki tane büyük
hastanem var, dört tane de ilçemde hastane var. Peki, bugüne kadar
nasıl bu ameliyatlar yapılıyor? Teknisyen arkadaşlar tarafından
yapılıyor. Yani, bunu bilip dururken, buraya, kürsüye çıkıp, vatandaşları
yanıltmak, milletvekillerini yanıltmak, kamuoyunu yanıltmak adına…
Yani, hayret ediyorum arkadaşlara, anlamakta zorluk çekiyorum.
Burada ne anestezi uzmanlarımızı küçümseme ne
teknisyen arkadaşlarımızı küçümseme; bunları yasal çerçeve içinde,
sorumluluklarını yasal çerçeveye oturtmak için… Bundan sonra çıkacak
bu sigorta sistemiyle de, herhangi bir hata durumunda bu hataların
bu arkadaşlarımıza rücu etmemesi adına bu yasal düzenlemeleri
yapıyoruz. Kötü mü yapıyoruz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kötü yapıyorsunuz.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Bence iyi yapıyoruz. Ama, buraya
çıkıp da muhalefet yapmak adına vatandaşlarımızı yanıltmak… Ben
kınıyorum bu arkadaşlarımızı.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Doğruyu söylemek adına
söyledik.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugüne
kadar, hastanelerimizin hepsinde… Örnek verdim: Uşak'ta 3 tane anestezi
uzmanımız var, 23 tane de anestezi teknisyenimiz var. Bir hastanemizde
on tane ameliyathane odası var. Peki, 3 kişi 10 kişiye nasıl anestezi
verebiliyor? Orada da anestezi teknisyenleri anestezi veriyorlar.
Ama, bunu, yasal çerçevede, burada, oturtmamız gerekiyor işte ve
biraz önce Sayın Başkanımız da söyledi, bugün 609 tane, ameliyathanesi
olan hastane var, ülkemizde. Peki, anestezi uzmanı olan, 385 tane.
Türkiye'de, toplam ne kadar anestezi uzmanı var? Değerli arkadaşlar,
sadece 1.163 tane, yani her hastaneye, ortalama olarak düşünürsek,
2 tane düşüyor, yani düşünebiliyor musunuz, Ankara Numune Hastanesinin
2 tane anestezi uzmanıyla idare edilmesini!. Bu mümkün değil. Ben
biraz önce de söyledim. Kendi ilimdeki ilçe hastanelerinin hiçbirinde
anestezi uzmanı yok. Ama, bunlar, anestezi teknisyenleriyle, şu anda,
mevcut olarak devam etmekte zaten; sadece, bunlara, yasal olarak,
bu kanunla düzenleme yapılmış olacak.
Değerli arkadaşlar, biraz önce, ülkemizdeki hekim
yeterliliğiyle ilgili konuşmalar yapıldı. Ben, yani, bunu da anlamakta
güçlük çekiyorum. Bu ülkede, eğer, bu hekimler yeterli ise, niye benim
beş altı tane beldemde hekim yok veya bugüne kadar yapılmış sağlık
ocaklarımızın önemli bir kısmında hekim yok? Bunların bir kısmını
anlıyorum. Daha önceki popülist politikalar nedeniyle, nüfusa
göre yapılmayan sağlık ocaklarımız var. İşte, siyasi, popülist politikalar,
kendi köyüne sağlık ocağı yapmış, bunların bir kısmını anlayabilirim,
ama, şu anda, belde konumunda olan yerlerde de hekim açığımız var.
Bunların bir kısmı da -biraz önce bahsedildi- uzman olarak gidiyor
arkadaşlar. Yılda 4.500 tane hekim mezun oluyor tıp fakültelerinden,
5 binin üzerinde arkadaşlarımız uzmanlık için üniversite veya eğitim
veren hastanelere gidiyor. Peki, bu, 4.500 mü büyük, 5 bin mi büyük?
Biz, bu açığımızı nasıl kapatacağız? Bu arkadaşlara göre 4.500 büyük,
evet.
Değerli arkadaşlar, ben, ileriki maddelerde de
konuşmalarıma devam edeceğim. Şu anda, bu konuda verilen bilgilerin
yeterli olduğunu düşünüyorum ve bu kanunda emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum, ülkemize hayırlı olsun diyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu, Muğla Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Terzibaşıoğlu, buyurun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 1247 sayılı tasarının 7'nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün de söyledim, her işin
başı sağlık, önce sağlık.
Değerli arkadaşlarım, muhalefet milletvekillerinin
de, bu kanun maddelerinin ülke yararına olduğunu bildiklerine
eminim. Ama, buradaki konuşmalar, işi, muhalefet noktasından değerlendirerek
yaptıkları için, ne yazık ki, münazara şekline getirdiler. Yani
"Ben, nasıl bir ifadeyle bu kanun maddelerini, tasarının maddelerini
çürütebilirim..."
Değerli arkadaşlarım, bir arkadaşımız çıkıyor,
burada diyor ki -hesaplar yapıyor kendine göre- ülkenin doktor açığı
olmadığını söylüyor. Yani, hayret doğrusu! Ya yöresini dolaşmıyor
ya halkın içine girmiyor ya doktor talepleriyle ilgili bir talep
gelmiyor ona, çünkü, yapabilecekleri bir şey yok, onun için onlara
talep gelmiyor.
Değerli arkadaşlarım…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hesaba bak…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ben sizi
dinledim -kaç defa kürsüye çıktınız- Değerli Hemşehrim, siz de beni
dinleyeceksiniz. Nezakete davet ediyorum, oradan laf atmayın.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Yasak mı laf atmak?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın, yabancı doktor getirme işi… Yabancı doktor…
İkinci Dünya Savaşı'nda, Almanya'da yaşayan çok değerli Yahudi doktorlar
ülkemize gelmiştir ve çok önemli hizmetler vermişlerdir. Yani, ülkeye
yabancı doktor gelecek, illa ki ucuz doktor mu gelecek?
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Onlar muayenehane açmadılar.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Yani, böyle bir şey olabilir
mi? Böyle bir şey olamaz arkadaşlar.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Yabancı doktorlar muayenehane
açmadı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Gelen…
Türk doktorları, dünyaya kendisini ispat etmiş…
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Yabancı doktorlar muayenehane
açmadı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Hocam,
ben sizi dinledim, siz beni niye dinlemiyorsunuz?
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ne yaşınıza
yakışıyor, ne kariyerinize yakışıyor, ne siyasi adaba yakışıyor.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Yanlış bilgi veriyorsunuz
yanlış.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Lütfen,
Hocam, lütfen! (AK Parti sıralarından alkışlar)
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Frank, yabancı, muayenehane
açmadı.
BAŞKAN - Sayın Sözen, lütfen…
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Yanlış, temelinden yanlış.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Sözen…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bakın,
İkinci Dünya Savaşı’nda da ülkemize dışardan doktorlar gelmiştir,
hocalar gelmiştir. Büyük Atatürk'ün "Beni Türk hekimlerine emanet
edin." sözü çok doğrudur; ama, büyük Atatürk için de 2 tane Fransız
doktor getirilmiştir. Yani, tıbbın milliyeti mi olur arkadaşlar,
ilmin milliyeti mi olur? (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Neler saçmalıyorsun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Eğer hizmet
edebiliyorsa, hastaya şifa verebiliyorsa… Bunun milliyeti yoktur.
Yıllar önce Almanya'ya onlarca doktorumuz gitti, orada hizmet verdiler
ve hâlâ orada çalışıyorlar.
Biraz önce bir arkadaşımız geldi, dedi ki:
"Bizi Avrupa'ya kabul edecekler mi?" İngiltere'de çalışan
arkadaşlarımız var, Amerika'da çalışan doktor arkadaşlarımız
var. Bunları kale almıyor musunuz?
Lütfen, değerli arkadaşlarım, işi münazara noktasına
getirmeyelim. Sizin de haklı olduğunuz, muhakkak, noktalar vardır.
Şimdi anestezi teknisyenlerine geliyorum. Tabii
ki ülkenin anestezi uzmanlarına ihtiyacı vardır, ama yeterli değildir.
Ben biliyorum, çalıştığım Muğla Sigorta Hastanesinde sekiz dokuz
yıl teknisyenler çalıştı, onlarla ameliyata girildi. Yani, siz bunları
bilmiyor musunuz? En az benim kadar biliyorsunuz. Bildiğiniz hâlde
niye, bunu, burada, gelip de başka türlü söylüyorsunuz? Olmuyor
ama.
Şimdi bakın, bir arkadaşımız çıktı burada, ambulanslardan
dem vurdu. Yüzde 135 artırmışız ambulans hizmetlerini ve bakın…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Şoförü yok, kaskosu
yok.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Şoförü
de var, ambulansı da var…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kaskosu da var!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Hepsi
var.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hep yanlış söylüyorsun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Yanlış
söylemiyorum. Siz istatistiklere inanmıyorsunuz ki.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben yaşadığım şeyi anlatıyorum.
Ben yaşıyorum…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Siz, kendi
istatistiklerinize inanıyorsunuz. Sizin beyninizdeki rakamlar
kendi rakamlarınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hayır…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ben gerçek
rakamları söylüyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ayıp oluyor vallahi,
ayıp oluyor.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Yani,
dört yılda AK Partinin yaptıklarını, sağlık konusunda yaptıklarını
inkâr mı ediyorsunuz? Vatandaş inkâr etmiyor ama, vatandaş inkâr etmiyor,
vatandaş onları görüyor ve takdir ediyor bizi. Yarın seçim sathı
mailinde burada yaptığınız engellemeleri, size, hesap şeklinde
soracak. Siz vereceksiniz onların hesabını.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Engelleyemediğimiz için hesap
soracaklar.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bu kanunun,
bu kanun teklifinin bütün maddeleri yerindedir. Ülkemize yararlı
olacağına inanıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hepinizi göreve davet ediyorum, göreve!
İZZET ÇETİN ( Kocaeli) - Sağduyuya davet ediyorum.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Eksik bilgilerinizi tamamlayın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Terzibaşıoğlu.
Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır. Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, şayet ilgili uzman gözetiminde
ve ilgili direktifleri doğrultusunda, uzmanın, anestezi iş ve işlemlerini
yapamadıkları durumda, hastanelerde, anestezi uzmanı açığı kaç
yılda tamamlanır? Anestezi uzmanının olmadığı yerlerde ameliyat
yapılamadığı durumda oluşacak risk nedir?
Teşekkür ederim.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sanayi Bakanı nereden bilecek?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Neşşar...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, arkadaşlar yine hamasi hamasi konuştular
ama, bilmiyorsunuz deyince de bize sinirleniyorsunuz. Gerçekten
bilmiyor, Sağlık Bakanlığının dünyadan haberi yok. Dünyada, bırakın
anestezi teknisyenine hasta uyutturmayı, artık, tıp fakültelerinde
-ikiniz öğretim üyesisiniz- damardan kan almayı bile doktorlar yapıyor
Sayın Müsteşar ve Sayın Komisyon Başkanı. Anestezinin de a'sını bilmiyorlar.
Çünkü, artık, tek kişinin…
BAŞKAN - Sayın Neşşar, soru sormak için söz aldınız.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Soruyorum, soruyorum,
Sayın Bakan, Sanayi Bakanı cevap verecekler.
Bugün için, bir hastayı, bir tek doktorun bile uyutması
mümkün değildir. Anestezi bir ekip işi hâline gelmiştir. Bırakın bir
teknisyeni, bir doktor bile hasta uyutamaz. Siz, hangi yüzle dünyanın
önüne, anestezi teknisyenine bu yetkiyi vererek çıkacaksınız. Sayın
Bakan? Sorum da bu işte.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakana iki sorum var. Şimdi, anestezi uzmanları
yerine anestezi teknisyenleri -yani anestezi uzmanlarının bulunmadığı
zamanlar- görev yapacaklar. Türkçemizde güzel bir atasözü vardır:
"Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler."
Bu durum Türk milletine bir hakaret değil midir? Türk milletinin hastalığının hiçe sayılması değil midir?
İkinci sorum: Yabancı doktorlar Türkiye'ye gelecekler.
Hastalarla iyi diyalog kurmaları açısından, bu yabancı doktorlara
acaba Türkçe kursu verilecek mi, öğretilecek mi? Bir de bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Şu anda Sağlık Bakanımız yok. Komisyon sıralarında
biraz önce Millî Eğitim Bakanımız vardı ama, şu anda Sanayi Bakanımız
oturdu. Önce, kendilerine sağlıklı bir yaşam temenni ediyorum.
Ancak, günün birinde Sayın Bakanımıza, eşine,
çocuğuna veya bir yakınına bir ameliyat zorunlu hâle gelse, anestezi
uzmanı olmadan böyle bir ameliyata izin verirler mi?
Kendilerine sormak istiyorum: Zorunluluk olabilir
ama, kanun hâline getirilmesini içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaya…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, muhalefet partilerinden konuşma
yapmak için çıkan milletvekillerinin tamamı cerrahtı. Kesinlikle
politika, siyaset içermeyen tamamen teknik konuşmalar yaptılar.
Hatta, ameliyatta kendilerinin, hastaların, anestezi uzmanlarının
ve teknisyenlerin yaşadıklarını, duygularını samimiyetle anlattılar.
Komisyon sırasında oturan Komisyon Temsilcisi
ve biraz önce konuşan iktidar partisi temsilcileri cerrah değildi.
Hükûmeti temsil eden Sayın Bakanımız -Millî Eğitim Bakanı diye yazmıştım,
değişti, Sanayi Bakanı geldi- buna rağmen, bu ısrar niye? Hiç kimse
bilmiyor, sadece siz mi biliyorsunuz? Herkes yanlış biliyor, sadece
doğruyu siz mi biliyorsunuz? Sağlıkla alakanız olmadığı hâlde Sayın
Bakanım -bu yasaya bakış açınızı gösteriyor Hükûmetin- orada oturmaya
hâlâ devam edecek misiniz, komisyon sıralarında?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
İki sorum var. Anestezi eğitimi dört yıl sürdüğüne
göre, Hükûmetiniz işbaşına geldiğinde bu açığı görerek anestezi
eğitimi verseydi, bu açık hâlâ olacak mıydı? Dolayısıyla, uzman eğitimi
konusunda Hükûmetinizin eksiğini şimdi bu yasayla tamamlamak ne
kadar doğru?
İkinci sorum: Almanya'dan gelen doktorlar:
1) Muayenehane açmadılar, özel muayenehane açmadılar.
2) Bir yıl içinde Türkçe öğrendiler.
Aynı uygulamayı, överek sözünü ettiğiniz Almanya'dan
gelen doktorlar meselesinde, 30'lu yıllarda gelen doktorlar için yapılan
uygulamayı bugün de yapacak mısınız?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sorulara
yazılı cevap verilecektir efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Akdemir...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Sanayi Bakanımız
burada olduğu için soruyu ona göre ayarlamıştım, çünkü bir vatandaşın
kendi yazısıyla, SSK'lıların hastanelere randevusu sırasında…
BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen, maddeyle ilgili
soralım.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Aynen, hastayla ilgili
efendim, randevu alacak hasta; hasta randevu alacak ki, hastaneye
gelsin ameliyat olsun.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Telefon numarasını…
SSK'nın herhangi bir hastanesinden ya da bir Sağlık Bakanlığı hastanesinden
"hoş geldiniz" diye… Bir hastanın yazdığı yazı, hastanın el
yazısıyla okuyorum bunu: "1-2-3-4 tuşlayınız diyor, sabahleyin
saat 7'den 24.00'e kadar 1.234 defa tuşladım, sonuç almadım, sonunda
'konferans dolmuştur' dedi."
Bu teknik eksikliği ne zaman düzelteceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, öncelikle bir hususu belirtmek isterim. Sayın Sağlık Bakanımız
bugün Atina'dadır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Doktor pazarlığı mı yapıyor
orada?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Atina
Tıp Fakültesi, bir yıl önceden belirlediği bir tarih olan bugünde,
Sayın Sağlık Bakanına "fahri doktora" unvanı veriyor.
(CHP sıralarından "Ooo" sesleri)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Vallahi az bile veriyorlar,
doktorlar gelecek nasıl olsa!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ve ayrıca
orada, Yunan…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Herkes versin, bütün ülkeler
versin!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Bütün ülkeler versin diyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Demek
ki, Yunan komşularımız sizden daha iyi kıymet biliyor bu konuda.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Doktorlar gelecek nasıl olsa!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hayırlı olsun! Yasayı
bir gün sonraya bıraksaydınız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Size ne zaman verecekler?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Değerli
arkadaşlar, ben… Bir yıl önce…
BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sağlıkla ilgili siz ne zaman
alacaksınız?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Burada
mühim olan Hükûmeti temsil eden bir bakanın oturmasıdır. Sorulara…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sağlık konuşuyoruz Sayın
Bakan, sağlık…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sağlık
konusu, elbette sağlık konusu…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Ee, cevap veremiyorsunuz!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Dün söyledikleri
şeyleri, yine, aynı şeyleri bugün söylüyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bu soruların anlamı o değil…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sizin
amacınız bilgilenmek falan olsa, mesele yok. Neyse…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sorular maddeyi…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Akdemir'in
sorusuna gelince…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - "Yazılı cevap vereceğim..."
İpe un sermeyin...
BAŞKAN - Sayın Çetin…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Akdemir'in
sorusuna gelince: Değerli arkadaşlar, telefonla randevu almak,
bütün medeni ülkelerde, kalkınmış ülkelerde uygulanan bir şeydir,
son derece güzel bir şeydir. Burada herhangi bir aksama olsa… Aksama
olabilir, herhangi bir sistemde aksama olabilir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Tamam, olabilir…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biz Millî
Eğitim Bakanlığı olarak, elektronik sistemle, diyelim ki, öğrencilerin
başvurularını kabul ediyoruz; ama, bazen, aşırı yüklenmeden dolayı
"server"lar kilitlenebiliyor; bu, dünyanın her yerinde olabilecek
bir şeydir ve dolayısıyla, burada bir aksama olmuşsa, bir vatandaşımız
da bu aksamayı zatıalinize iletmişse, vekil olarak, siz, bunu Sağlık
Bakanlığına iletin. Özellikle, hangi hastanede böyle bir şey olmuşsa,
bunun üzerinde durulur. Kaldı ki, orada SSK hastanesi, devlet hastanesi
diye bir kavram yok. Artık, SSK hastaneleri tarihe karıştı. Meselenin
böyle olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunu bildirirseniz, arkadaşlarımız
ilgilenirler.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok aydınlandık!..
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Neşşar, buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Ben, hemen yeri gelmişken,
Sayın Bakana bir soru daha iletmek istiyorum.
Sayın Bakanım, acaba, Atina Tıp Fakültesi ve Atina
Üniversitesi, Sayın Bakanın, bugün konuştuğumuz, anestezi teknisyenlerine
hasta uyutma yetkisi veren bir yasayı geçirmekte olduğunu,
"CV"si içerisinde, biliyorlar mı? O konuda bir bilginiz varsa,
sevinirim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biraz önce,
zatıaliniz, kendiniz, şu kürsüde bir şey söylediniz, dediniz ki:
"Ben, Türk Cumhuriyetlerindeki bir tıp profesörüne, bir tıp profesörü
olan anestezi doktoruna kendimi uyutmaktansa, yani, ona ameliyat
olmaktansa, Türkiye'deki bir anestezi teknisyenini tercih ederim."
dediniz. Biraz önce, Değerli Komisyon Başkanımız da ifade etti, Sayın
Alim Tunç Bey, Uşak Milletvekilimiz, aynı şeyleri söyledi. Türkiye'de,
devlet hastanesi olarak, ameliyathanesi bulunan 609 tane hastane
var. Bunun 224'ünde de, şu anda, anestezi teknisyeni var, ama, anestezi
doktoru, uzmanı yok ve şu anda, anestezi teknisyenleri, fiilî olarak
bu görevi yapmaktadır. Ancak, bu insanlar, yasal bir zemini olmayan
bir iş yapmaktadır. Fiilî bir durum var, fakat bunun yasal altyapısı,
hukuki bir altyapısı yok. Burada, bu yasada bu madde düzenlenerek,
bunun yasal altyapısı düzenleniyor, yerine getiriliyor. Yani,
doktor olarak sizin buna itiraz etmenizi ben anlamıyorum. Neticede
Dünya Sağlık Örgütü de, cerrahların gözetiminde ve denetiminde,
özellikle anestezi teknisyenlerinin bu işi yapabileceğine dair
de raporları var. Bu, dünyada olmayan bir uygulamanın Türkiye'ye
taşınması değil.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Cerrah gözetiminde olmaz,
anestezi uzmanı gözetiminde olur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın... Müsaade
edin.
Biraz önce Sayın Terzibaşıoğlu konuşmasında
ifade etti.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bitiriyorum.
Benim doktorum gidip Amerika'da, Almanya'da, dünyanın
birçok tarafında çalışıyor. Türkiye'de, uzmanlığını almış, bırakın,
bakın...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nasıl çalıştığını biliyor
musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Arkadaşlar,
müsaade edin.
2.316 doktor, yabancı uyruklu olan doktor Türkiye'de
ihtisas yapmış, uzmanlık almış. Bunlar Kuzey Kıbrıs'tan gelen, bunlar
Batı Trakya'dan gelen, dünyanın birçok yerinden gelen insanlardır.
Ama, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı şartı olduğu için, biz bu insanları
burada istihdam edememişiz. Yapılan düzenleme budur. Bunu bu şekilde
abartıp kabartmanızın hiçbir anlamı yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç Sami
Tandoğdu Nurettin
Sözen
Samsun Ordu Sivas
Mehmet Neşşar İsmail
Değerli Ali Arslan
Denizli Ankara Muğla
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini açıklamak üzere,
Sami Tandoğdu, Ordu Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün üçüncü gündür sağlıkla ilgili
yasa üzerinde görüşlerimizi, düşüncelerimizi belirtiyoruz.
Şimdi, Sayın Sağlık Bakanı koltuğunda oturan
Millî Eğitim Bakanının, ondan evvel de oturan Ticaret Bakanının tıbbın
dışında kişi olması, salondaki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli milletvekilleri içerisinde doktor sayısının az olması
nedeniyle, buradaki arkadaşlarıma, kanunun şeklini okuyacağım,
anladıklarını zannetmediğimi düşündüğüm noktayı da açıklamaya
çalışacağım.
Görüşülmekte olan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Sayın Bakanım, acaba, bu kanun
tasarısından bir şeyler anlayabildi mi merak ediyorum. Ben bunu
açıklamak istiyorum, sizlere de açıklamak istiyorum müsaade ederseniz.
Kanun… "Tababet ve Şuabatı San'atlarını"
ne demektir?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Önergeye gel.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Efendim, önergeye geleceğim.
Bu kanunun esasını bilmemiz lazım. Esasını bilmeden, kanunu bilmeden,
kanun hakkında konuşan arkadaşlarımızı, lehte, aleyhte arkadaşlarımızı
ne gerekçeyle dinliyorsunuz çok merak ediyorum.
Buradaki esas konu, bu kanunda, tababet ve şuabatı
sanatlarının, yani, radyoloji uzmanlarının, yani röntgen mütehassıslarının
çalışma esaslarındaki kanun değişikliğinden bahsediyor. Bu kanunun
özü bu. Bununla beraber, buna ilaveten de anestezi uzmanlarının değil,
anestezi uzmanlarının olmadığı yerde, anestezi teknisyenlerinin
görev yapmalarıyla ilgili bir kanun teklifi bu.
Bu kanun teklifinin biz aleyhinde değiliz. Bir
doktor olarak, bunun sıkıntılarını yaşamış ve bu konuda bütün yardımları
yapmaya çalışmış bir kişiyim. Otuz beş yıllık bir doktor olarak, bunu
kendi bölgemde yaşadım. Ama, biraz evvel "laf olsun diye konuşuluyor,
laf olsun diye muhalefet yapılıyor" diye konuşan Muğla Milletvekili
arkadaşımız Seyfi Bey'in buradan uzaklaşmasına cidden üzüldüm.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Sizinki terk edip gitti!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Kendi eline almış olduğu
istatistikleri okuyor, ben ise yaşıyorum.
Diyor ki: "Bizim zamanımızda ambulans yüzde
100 arttı." Ambulans artmıştır, ambulans sayısı yüzde 100 olmasa,
yüzde 10 da olsa artmıştır, ama ambulansların şu anda kaskosu yok,
ambulansların şoför kadrosu yok. Benim Ordu vilayetimde, benim ilçemde,
19 ilçemde, her ilçemde hemen hemen ambulans var, ama şoförü yok. Şoförü
olmadığı için de kaskosu olmayan bu ambulanslar kaza yaptığı zaman
-hasta sahipleri kullanıyor ambulansı, hastanedeki diğer araba
kullanmasını bilen sağlık personeli kullanıyor- bunun hasar tespitinde
cezayı kim ödüyor, maddi cezasını, biliyor musunuz? Kullanan arkadaşlar
ödüyor. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Diyor ki sayın arkadaşımız:
"Konunun çok dışında." Ama, sırf laf olsun diye, Muğla halkına
konuşan bu arkadaşıma üzüldüm.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Geldi, geldi!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bilmiyor konuyu. Giderken
de sizi çağırdım arkanızdan. Buna cevap vermek zorundayım, çünkü
konuyu bilmeden…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sizin kadar
biliyorum!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - "Ben istatistiklere
göre görüşüyorum, konuşuyorum." Ben de size, Ordu'da yaşadığım,
bir doktor olarak yaşadığım sıkıntıyı anlatıyorum. Rica ederim yani…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Daha fazla
biliyorum, sizden fazla biliyorum!
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Şimdi dinleyin! Şimdi
dinleyin! Dinlemeyi şimdi öğrenin!
Şimdi, anestezi teknisyenlerinin ameliyatlarda
yardımcı personel olarak doktor yerine kullanılmasının, esasında
değişmeye uğrayarak, bunların tam kadroyla, güzel bir şekilde,
bir-bir buçuk yılda, ek ilaveyle, tam manasıyla altyapısı hazırlanmış
bir teknisyen olmasını istiyoruz biz. Yoksa, o teknisyenlerin sorumluluklarını
bilen insanlar olduğunu… O teknisyenlerin aleyhinde bir şey konuşmamız
mümkün değil.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Gerekçe, gerekçe!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Peki, Alim Bey, şimdi
oradan konuşuyorsun. Peki, radyoloji teknisyenlerinin niye aleyhindesiniz?
Bir taraftan anestezi teknisyenlerini müdafaa eder pozundasınız,
bu tarafta radyoloji, röntgen teknisyenlerinin de aleyhindesiniz.
Bunu anlamak mümkün değil. Lütfen, bunu izah edin burada.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Aleyhinde değilim!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Doktor olanlar veyahut
da doktorluğun içinden gelmiş olan insanların, sizin gibi konunun
dışında olan arkadaşlara bunu açıklamamız lazım.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Kim aleyhinde? Bu nereden
çıktı?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Peki, anestezi teknisyeninin
siz lehinde konuşuyorsunuz, biz aleyhinde konuşuyormuş pozisyonunda
oluyoruz. Biz diyoruz ki, anestezi teknisyenini tam yetiştirelim
ve görevini tam yapsın, çıkacak olan komplikasyondan ne doktorun başı
ağrısın ne de teknisyenin başı ağrısın.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Tandoğdu, Alim
konuştu, dinlemedin mi?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Konuştu. Ne konuştu
ki. Alim? Hiçbir konuştuğu yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen toparlayınız.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sayın Başkanım, bağlıyorum.
O nedenle, radyoloji teknisyenlerinin de çalışma
mesailerini ve çalışma ortamlarını sağlıklı bir hâle getirdikten
sonra bu yasayı çıkaralım. Bu yasanın altyapısını tam hazırlayalım.
Biz de size yardımcı olalım. Gelin, bu yasayı bir yıl erteleyelim veyahut
altı ay erteleyelim, veyahut da üç ay erteleyelim. Bu kanunu yönetmeliklerle
düzeltemeyiz. Sayın Bakana soruyorum, kendileri burada yok, Atina'da
ama "ben, yönetmelikle hallederim" diyor. Yönetmelikle
bir şeyi düzeltemezsiniz arkadaşlar. Bu kanunu sağlam bir şekilde
çıkaralım. Tembelliğinden kaçınalım. Üzerinde hassasiyetle… Alt
komisyonda görevlendirelim arkadaşlarımızı, üst komisyonda bu
konuları tartıştık zaten ve güzel bir şekilde buraya getirelim ve
çıkaralım. Bu halkımızı bu eziyetten, bu doktorları ve yardımcı
personeli bu sıkıntıdan kurtaralım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, karar
yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım sayın milletvekili.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 7'nci maddesi üzerinde Samsun Milletvekili
Haluk Koç ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- 1219 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci cümlesindeki "izinli Türk hekimlerinin" ibaresi,
"mezun hekimlerin" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Mustafa Özyurt, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özyurt.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
1247 sıra sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Tasarı'nın 8'inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum. Öncelikle
hepinize teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, aslında formel bir konuşma
yapmak istiyordum, düzenli bir konuşma yapmak istiyordum, ama değişik
arkadaşlarımın konuşmasından sonra bundan vazgeçtim. İzin verirseniz,
size bazı yanlışları düzelterek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, otuz sekiz sene…
Sayın Başkanım, şu gürültüyü bir…
Değerli arkadaşlarım, otuz sekiz sene fiilen cerrah
olarak çalıştım.
BAŞKAN - Sayın Özyurt, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu
var, sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır. Lütfen…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
otuz sekiz sene fiilen cerrah olarak çalıştım. "Anestezi teknisyenleri;
anestezi uzmanı veya bunun bulunmadığı hâllerde ameliyatı yapan
ilgili uzmanın gözetiminde ve direktiflerine uygun olarak anestezi
işlemlerini yaparlar." Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar saçma
bir şey olamaz arkadaşlar. Siz, hiç bilmediği bir konuda bir insana
yükümlülük veriyorsunuz. Otuz sekiz sene diyorum, cerrahlık yaptım, bir günden
bir güne dönüp de anesteziste, arkadaşım, nasılsınız dememişimdir,
o bana yol göstermiştir "Hocam, biraz durun, ara verin" veya
"bekleyin" demiştir. Siz, bunu yapmakla, hiç bilmediği bir
konuda bir insana bir yükümlülük yüklüyorsunuz arkadaşlar. Bakın,
bunun -söyleyeyim- hem vicdani sorumluluğundan hem yasal sorumluluğundan
kaçamazsınız ve eğer bir gün böyle bir olay başınıza gelirse "bunu
arkadaşlar söylemişti, ama biz dinlemedik" dersiniz. Böyle bir
şey olmaz arkadaşlar! Hiç bilmediğiniz bir konuda… Arkadaşım kardiyolog,
ama ben, kardiyolog bir arkadaşıma desem ki, sen şu konuda hiç bilmediğin…
Yani, yalnızca altı yıl tıp fakültesi okurken öğrendiğinin dışında,
hiç, yakından ve uzaktan en küçük ilişkisi olmayan bir konuda sorumluluk
yüklüyorsunuz. Bu olmaz arkadaşlar, bunu yapamazsınız! Bu, Anayasa'ya
da aykırıdır, insan haklarına da aykırıdır.
Arkadaşlarımdan bir tanesi dedi ki: "Efendim,
Dünya Sağlık Teşkilatı, anestezi teknisyenine anestezi verdirebilir."
Bir tek koşulla verdirebilirsiniz: Anestezi uzmanının olduğu bir
hastanede, bir ameliyathanede, 10 tane ameliyathane vardır, 2 tane
anestezi uzmanı vardır, bölüşürler anestezi uzmanları, anestezi
teknisyenleri ameliyatta anestezi verebilirler, ama orada bir
anestezi uzmanı vardır. Bunun sorumluluğunu cerraha yükleyemezseniz.
Bu çok büyük bir yanlış olur.
Dediğim gibi, Dünya Sağlık Teşkilatının böyle
bir kararı yoktur. Anestezi uzmanının gözetiminde anestezi verdirebilirsiniz.
Ben, burada, teknisyen arkadaşlarımın çok cefakâr şekilde çalıştıklarını
biliyorum, ama, bu anestezi teknisyenlerinin belli bir sınırdaki
bilgilerine kadar ulaşabilirsiniz. Onun üstündeki bilgi, mutlaka
bir anestezi uzmanının gözetiminde olacaktır. Bunu yapamazsınız
arkadaşlar. Dediğim gibi, oylarınızı kullanırken lütfen dikkatli
kullanın ve Sayın Bakanıma, Sayın Müsteşarıma ve Sayın Komisyon
Başkanıma da söylüyorum, bu teklifi lütfen geri çeksinler. Dünyanın
hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu, geri kalmışlık değil,
geri kalmışlığın da ötesindedir, mağara devrinde bir karardır. Çok
büyük bir yanlış yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, yine, burada, bilmeyen
iki arkadaşım kalktı dedi ki: "Almanya'dan gelen Alman hekimler,
Türkiye'de hekimlik yapmıştır." Bakın, kayıtlara geçmesi için
söylüyorum, Profesör Frank ve Profesör Nissen -biri dâhiliyeci, biri
cerrahtır- Türkiye'de yalnız üniversite öğretim üyesi olmak koşuluyla
gelmişlerdir ve dışarıda hiçbir şekilde, tekrar söylüyorum, hiçbir
şekilde özel hasta muayene etmemişlerdir ve böyle bir yetki verilmemiştir
kendilerine, ancak, konsültasyon olduğu zaman, üç beş tane Türk hekimi
bir araya geldiğinde çağrılmışlar, fikirleri sorulmuştur.
Muğla milletvekili bir arkadaşım burada dedi
ki: "Atatürk için doktor getirildi." İsmen söylüyorum, Profesör
Fissenger getirilmiştir arkadaşlar. Bir Fransız doktorudur, karaciğer
doktorudur Fissenger. Bakanlar Kurulu kararıyla -bir kez, bir defa
gelip- Atatürk'ü muayene etmesi için getirilmiş, Atatürk'ü muayene
etmişler, yine, bir Türk hekimler topluluğunda konsültasyon yapılmış
ve karar açıklanmıştır. Hâlen Atatürk'ün müzesinde bulunan rapor,
Profesör Fissenger'in ve Türk hekimlerinin topluca vermiş olduğu
bir karardır; yoksa, bugüne kadar, hiçbir şekilde, dışarıdan hekim
getirelim, biz hekimlerimizi şöyle yaparız, diye bir şey olmamıştır.
Lütfen, varsa bir şey sorun arkadaşlar; çünkü, bilmediğiniz
konularda konuşuyorsunuz, sonra insanın canı sıkılıyor. Bilmiyorsunuz
ve bilmediğiniz şeylerde de konuşuyorsunuz. Birisi kalkıyor, burada
"Anestezi verebilir…" Hayatında anestezinin ne olduğunu
bilmeyen burada kalkıp konuşuyor. Yapmayın böyle şey arkadaşlar!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Onlar da sağlıkçı ya!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Burası Türk Parlamentosu.
Beyefendi, sağlıkçı dediğiniz, altı sene tıbbiyeye
gelmiş, lütfen, altı sene tıp fakültesine gelmiş, mezun olmuş, pratisyen
olarak çıkmış.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Onlarınki cahil cesareti.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Anestezinin ne olduğunu
bilmeyen, anestezinin a'sını bilmeyen kalkıyor burada, anestezi
vermeye kalkıyor. Olmaz böyle şey. İnsanın canını sıkıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Dediğim gibi, bir arkadaşım kalkıyor "Atatürk'e
doktor çağrılmıştır…" İsmen söylüyorum, Ordinaryüs Profesör
Fissenger çağrılmıştır. Bakanlar Kurulu kararıyla bir kez muayene
etmek koşuluyla çağrılmıştır arkadaşlar.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Öyle, veya
böyle, gelmiş demek ki.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Hayır, Bakanlar Kurulu
kararıyla, tek bir keredir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın hatibe
söz atmayalım sayın milletvekilleri.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bilmediğiniz şeyleri…
Gelmiş burada sanki muayene etmiş. Kalkıyorlar, efendim, Frank burada
hastalar muayene etmişte de şöyle şöyle yapmış. Frank, hasta muayene
etmemiştir ve Frank'ın cenazesi Türk mezarlığına gömülmüştür. Bunu
da bilin.
Değerli arkadaşlarım, dışarıdan hekim getirmekle
bu işin içinden çıkamazsınız. Yanlış şimdi şuradan kaynaklanıyor,
iki ayrı kaynaktan hekim getireceğinizi sanıyorsunuz. İsim vermek
istemiyorum, bir tarafı işte Türki cumhuriyetlerden getireceksiniz,
ucuz doktor olacak. Bir kere bunların Türkiye'de hekimlik yapabilmesi
Yükseköğretim Kurulunun vereceği karara bağlıdır. Denkliği kabul
edilmeyen diplomalarla Türkiye'de doktorluk yaptıramazsınız. Bunu
istediğiniz kadar yasaya yazdırın, ne yaparsanız yapın.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Mesele yok ki o zaman. Niye öyle
konuşuyorsunuz ki? Mesele yok.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ee, o zaman niye yazdırıyorsunuz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ona itiraz
eden yok.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Olmayacak şeyi…Olmayacak
şeyi niye yazdırıyorsunuz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ona itiraz
eden yok.
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Haa, tamam şimdi söyleyin,
esas getirmek istediğiniz kaynak Batı, oradan getireceksiniz, oradan
pahalı doktor gelecek.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Gelmesin.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Pahalı doktorlar durup
dururken gelmez arkadaşlar. Türkiye'ye daha fazla kazanmak için gelecekler,
daha fazla kazanmak için de sizin İç Anadolu'da, Doğu Anadolu'daki
sağlık ocaklarınıza gitmeyecekler.
Gidecekleri yerler belli. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Bursa'daki
büyük hastanelere metropollerin zenginlerini çekmek için geleceklerdir.
Onun için, onunla, biz bu yasayla sağlık sorununu hâllederiz, çözeriz,
diye lütfen avunmayın ve biraz düşünün.
Aslında bu yasa bana göre çelişkilerle dolu.
Bir taraftan diyorsunuz ki, biz Avrupa standartlarına uymak istiyoruz,
işte Avrupa'ya şöyle adım atıyoruz, böyle adım atıyoruz; ondan sonra
da diyorsunuz ki, Sayın Başbakanın deyimiyle "100-150 dolara
biz doktor buluruz, halkımızı muayene ettiririz." Bu mu Avrupa
Birliğine giriş standardınız? Bu mu Avrupa Birliğine girmek için
seçtiğiniz yol?
Millî Eğitim Bakanı buradayken -rahat oldu- onu
hemen söylemek istiyorum, buraya dört defa gelmiş olan Yasa konuşulurken
dedim ki, niçin bu kadroları vermiyorsunuz da bu üniversitedeki
öğretim üyeleri bir an evvel yetişmiyor? Burada isim de verebilirim,
Giresun Üniversitesinde hiç profesör yok, üniversite açtınız, dedim.
Kendisine yazılı bir soru sordum, cevabı geldi. Neden kadro vermediğini
Millî Eğitim Bakanı aynen şöyle açıklıyor, diyor ki: "Üniversitelerin
rektörleri belli olsun, ondan sonra düşünürüz." Bunu söylemiştim
burada, bu kürsüde söyledim "Bizden olursa bu kadroları veririz,
olmazsa vermeyiz." diye. İşte sizin zihniyetiniz, işte düşünceniz
bu arkadaşlar.
Yanlış... Şuradan dönebilirsiniz. Bakın, dediğim
gibi sağlık çok önemli bir konudur. Lütfen oylarınızı verirken dikkatle
düşünün. Kendiniz için olmayacak şeyi, hiçbirinizin bir anestezi
teknisyenine anestezi verdirmeyi istemeyeceğinizi adım gibi biliyorum,
hem kendinize hem çocuklarınıza hem yakınlarınıza verdirmeyeceğinizi
biliyorum. Ondan sonra da bunun yükümlülüğünü bir cerraha yükleyeceksiniz.
Farz edin ameliyatta hasta öldü. Anestezi teknisyeni
mi çıkıp dışarıda söyleyecek "Hastanız öldü." diye? Yoo,
cerrah çıkacak. "Kusura bakmayın, hastanızı kaybettik."
Ee, suçlu kim? Anestezi teknisyeni. Suç kime yükleniyor? Cerraha.
Böyle iş olmaz. 21'inci yüzyılda, arkadaşlar, birinin yaptığını
başka birine yükleyemezsiniz. Gelin, şunu düzeltin. Deyin ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyurt, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Anestezi uzmanının olmadığı yerde, anestezi
teknisyeni tek başına anestezi veremez arkadaşlar. Röntgen uzmanının
olmadığı yerde, röntgen teknisyeni tek başına röntgen çekip değerlendiremez
arkadaşlar. Lütfen bunları düzeltin.
Dediğim gibi, fakülteye bir taraftan girip öbür
taraftan çıkmakla, her şeyi bildiğini zannetmesin arkadaşlarım.
Onun için bazı şeyleri kabullenin. Olmayacak şeylere de amin demeyin.
Ben size yol gösteriyorum. İşte, burada arkadaşlarım
söylediler, falanca geldi, filanca geldi... Kayıtlara geçmesi
için bunu özellikle ismen söylüyorum bu profesörleri. Bu profesörler
Türkiye'de çalışmamışlardır.
Yine, arkadaşlarımdan bir tanesi kalktı burada
dedi ki: "Bizim hekimlerimiz Amerika'ya gidiyor, orada çalışıyor."
Amerika'da ECFMG, dil sınavını geçmeden, FLEX sınavını geçmeden sizi
hastanenin kapısından bile geçirmezler arkadaşlar. Böyle, biz tutmuşuz
"Gelin, bizim memleketimizde çalışın." diyeceksiniz. O
kadar kolay değil. Bunu kimse kabul etmez. Evvela Sayın Cumhurbaşkanı
kabul etmeyecektir, onu söyleyeyim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Sayın Özdoğan, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım;
1247 sayılı Yasa Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım, 8'inci maddede. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aziz milletimizin, büyük
milletimizin hakikaten büyük sorunları var, önemli yasaların çıkması
gerekiyor. Fakat, bu yüce Meclisin çatısı altında, Genel Kurula
baktığımız zaman, aşağı yukarı otuz kadar sayın milletvekilinin
olduğunu görüyoruz. Hakikaten, bu, içler acısı bir durumdur.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Biraz önce karar yeter
sayısı istediniz, bulundu.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bugün, basında da
okuduk, Sayın Başbakan, bu hafta yaptığı grup toplantısında, basına
kapalı grup toplantısında, sayın milletvekillerini, AK Parti milletvekillerini
uyarıyor…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …şurada az bir zaman
kaldı…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan… Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu, hakikaten ayıp
oluyor. Bu, Türk milletine hakaret oluyor. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
sık sık…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kendisini bizim
Genel Başkanımız mı zannediyor Sayın Başkan?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …sık sık karar yeter
sayısı isteniyor, milletimiz de dertlerine çözüm bekliyor.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Daha bir dakika
evvel karar yeter sayısı vardı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - "Hakaret" kelimesi
var Başkan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada konuşmaya geçmeden önce, tabii, konunun içerisinde
geçtiği için değinmek istiyorum. Bundan önceki maddede, bir Cumhuriyet
Halk Partili sayın milletvekilimizin, işte, yerinden, Sağlık Bakanının
nerede olduğunu sorduğunda, Sayın Sağlık Bakanının şu anda yerinde
oturan Sayın Millî Eğitim Bakanı, Yunanistan'da olduğunu söyledi,
kendisine Yunanistan'da bir üniversite tarafından doktora payesi
verilmiş ve akabinde buna Cumhuriyet Halk Partililer itiraz edince,
Sayın Millî Eğitim Bakanı dediler ki: "Yunanistan sizden daha
fazla değer veriyor." diyor.
Burada, değerli arkadaşlar, bir küçültme var.
Türkçeyi hepimiz iyi biliriz, anlamını çok iyi biliriz. Aslına bakarsanız,
değerli arkadaşlar, bana böyle bir doktora payesi verilse Yunanistan
tarafından, ben bunu bir zül olarak kabul ederim. Neden mi? Bakınız,
Orhan Pamuk'a Türk milletine hakaret ettiği "Türkler 1 milyon
Ermeni'yi öldürmüştür, 30 bin Kürt'ü öldürmüştür." dediği için
Nobel Edebiyat Ödülü verildi. Bu bir züldür. Bu da, benim kanaatimce, aynı bir şeylerden
bir şeydir.
ASIM AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, bunları Meclis
tutanaklarına geçirtme.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yani, hakikaten, Sayın Millî Eğitim Bakanının
bu şekilde cevap vermesini normal karşılamıyorum değerli arkadaşlar.
Bu böyle.
ASIM AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey…
MEHMET KURT (Samsun) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakın, bir şey söylemek
istiyorum. Bunlar önemlidir, tarihimizde de vardır. II. Abdülhamit
Han, önemli kararlar vereceği zaman Rus elçisini çağırıyor, ne diyorsa
aksini yapıyor. Ben, bunu bu şekilde anlarım değerli arkadaşlar.
Bu böyle.
Şimdi, bu görüştüğümüz maddede, görüşeceğimiz
maddede "izinli Türk hekimleri"nin yerine "mezun hekimler"
ibaresi getiriliyor değerli arkadaşlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, yanlışları Meclis
tutanaklarına geçirtiyorsun!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakınız bir şeyi anlatmak
istiyorum. Bu, bütün milletimizde böyledir; bir insan bir avukat
aradığı zaman, bir hekim aradığı zaman, yakınına, eşine dostuna,
arkadaşına sorar: "İyi bir hekim tanıyor musunuz? İyi bir dâhiliyeci
tanıyor musunuz? İyi bir çocuk uzmanı tanıyor musunuz?" Neden
değerli arkadaşlar? Bakın, hasta psikolojisidir. Hasta, hekimiyle
hissî ve duygusal bir bağlantı kurar. Şu da kesindir ki, bütün milletlerde
böyledir, her millet kendi milletinden olan hekimine muayene olmak
istiyor. Şimdi, burada, AK Parti sayın milletvekili, zannediyorum
Sayın Alim Tunç, çıktı, işte Almanya'da, Amerika Birleşik Devletleri'nde
yabancı hekim çalıştırıldığından bahsetti. Değerli arkadaşlar,
Almanya'da Türk hekimi filan, yabancı hekim çalıştırmazlar. Amerika
Birleşik Devletleri'nin de sosyolojik yapısı çok farklıdır, orada
yüzden fazla etnik grup yaşıyor ve az önce, Cumhuriyet Halk Partisi
sayın milletvekilinin dediği gibi, orada yabancı dili, önemli sınavları
vermedikten sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde kimseye doktorluk
yaptırmazlar.
Şimdi, Atatürk, hakikaten -bunu, bu yasa tasarısının
görüşülmesi münasebetiyle herkes hemen hemen söyledi- "Beni
Türk hekimlerine emanet ediniz." demiş. Bunu, böyle, sıradan
söylenmiş bir vecize olarak anlamayalım değerli arkadaşlar; hiçbir
insan, temelde, yabancı bir hekime katiyetle güvenmez. Şimdi, diyelim
ki bu yasa tasarısı kanunlaştıktan sonra, ki oylarınızla kanunlaşacak,
bunu fark ediyoruz, ama, zannediyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri döndürülecektir. Neden geri döndürülecektir? Bundan önceki
maddede, anestezi uzmanlarının yerine anestezi teknisyenlerini
-bulunmadığı yerde- koyuyorsunuz ve bunlar görev yapacak. Bunu,
Sayın Cumhurbaşkanının kabul etmesi mümkün değildir. Bu, bilime
ve bilim etiğine uygun değildir. Bu, hem anestezi uzmanlarına hakarettir
hem bütün hekimlere hakarettir ve bu, aynı zamanda, aziz milletimizi,
büyük milletimizi hafife almak anlamına geliyor. Değerli arkadaşlar,
bunu bu şekilde söylemek istiyorum.
Şimdi, hekim meselesini hâlletmeden önce şunu
düşünmek lazım. Türkiye'mizde, önemli oranda, tabii cumhuriyet tarihimiz
içerisinde çok sayıda değerli hekimlerimiz yetişti, fakat, bu
Hükûmet döneminde değerli hekimlerimiz rantabl bir şekilde çalıştırılamadı.
Bakınız, ben eczacıyım, şundan dolayı biliyorum: Bilhassa sağlık
ocaklarında hekimlerimiz rantabl bir şekilde çalıştırılmıyor.
Bir sağlık ocağında 7-8 tane hekim bulunuyor, fakat, bunlar nöbetleşe
olarak görevlerini yapıyorlar, diğerleri de oturuyor arkadaşlar.
Bir defa, bu açıdan hekim meselesini bir hâlletmek lazım ve rantabl
bir hâle getirmek lazım, bunu hâlletmeden, yabancı hekimle, şu bu filan
değil…
Değerli arkadaşlar, dün de ben bir konuşma yaptım
burada. Benim konuşmamdan sonra, bir değerli meslektaşım, Sayın Ahmet
Yaşar Bey çıktı bana cevap verdi ve hâlâ daha -Türkçede güzel bir atasözümüz
vardır- "Odunumun parası." dedi, "İlla da eczacılardan
doktor yapacağız." dedi. Ben dün dedim ki değerli arkadaşlar:
Bu, eczacılara hakarettir.
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Ne hakareti?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayın Ahmet Yaşar,
hakarettir. Ne okudun? Soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Dün bir iki dersi söyledin.
Farmasötik kimya okumadın mı, farmakoloji okumadın mı, farmasötik
botanik yoğun bir şekilde okumadın mı?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen Genel Kurula hitap
eder misiniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın… Ve bitki kimyası olan farmakognozi okumadın mı? Peki, bunlar
tıp fakültesinde okutuluyor mu? Ortak ders ne var?
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Okunsun işte.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunda ortak ders ne
var okuduğun senin? Bir dönem anatomi okudun, bir dönem fizyoloji
okudun. Peki, anatomi atlasından haberin var mı? Bununla hekim olabilir
misin sen? Yazık! Yazık!
Bakın, dün de söyledim; eczacılık mesleği, kendine
mahsus özgün bir bilim dalıdır. Bunu bir defa küçük düşüremezsiniz.
Bu, hem eczacılara hakarettir hem de doktorlara yapılan bir hakarettir.
Ne kendi meslektaşlarıma hakareti kabul ederim ne de değerli hekimlerimize
yapılan hakareti asla ve katiyetle kabul etmem.
Sizin belli ki uzun yıllar eczacılık yaptığınız
yok. Eczacı demek, sadece eczanede ilaç satmak anlamına mı geliyor?
Eczacının, evveliyatla, ilaç fabrikalarında ilaç yapan bir meslek
erbabı olduğunu bilmiyor musun? Farmasötik teknoloji dört dönem
okumadın mı Sayın Ahmet Yaşar? Yazık! Yazık!
Bakın, bir şey daha söylemek istiyorum. Bu vesileyle
Anavatan Partisini de küçük gösterdi. Aslında meyveli ağaç taşlanır.
Sizin AK Partinin oylarının tek haneli rakamlara doğru yuvarlandığını,
düştüğünü siz biliyor musunuz? Siz boşuna avunuyorsunuz, boşuna
avunuyorsunuz. Kendinizi hâlâ daha yeşilli, güzel, sinemaskop rüyada
farz ediyorsunuz. Yazık! Bu ilkel düşüncelerle Türkiye'deki hekim
açığını asla ve katiyetle kapatamazsınız. Bunu buradan bu şekilde…
Vaktim de doluyor. İnşallah bir dahaki maddenin birisinde de bu konuyu
tekrar ele almak istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Tunç,
Uşak Milletvekili.
Buyurun Sayın Tunç.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1247 sayılı Yasanın 8'inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce değerli konuşmacıları
dinledikten sonra şöyle bir düşündüm: Türkiye Cumhuriyeti devletinde
yaşıyoruz ve burada meslek olarak hekimlik yapanlar ve sürekli olarak
bu hizmeti alan insanlarımız var. Ben, bu konuşmacı arkadaşların,
belki mesleğini yapmış olabilirler ama, hiç hasta olarak sabahı beklemediklerini,
hiç hasta yakınlarıyla beraber ıstırap çekmediklerini düşünüyorum.
Eğer öyle çekmiş olsalardı bu konuşmaları yapmazlardı. Ülkenin
gerçeklerini, ülkenin sıkıntılarını zaten bugüne kadar çözebilmiş
olsalardı bu iktidarlar, bize sıra gelmezdi, biz bunları yapmak zorunda
kalmazdık.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hasbelkader geldiniz.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Bu ülkenin sorunlarını ancak
AK Parti İktidarı çözer.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Dört yıl oldu, neyi çözdünüz?
ALİM TUNÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi,
bugüne kadar, şu anda uygulamada anestezi teknisyenleri olsun,
röntgen uzmanları olsun ve bir keşmekeşlik; sağlıkta, sağlık çalışanlarının
sıkıntıları ve bundan hizmet alan insanların sıkıntıları biz gelmeden
önce had safhadaydı. Biz neyi değiştirdik, ne yaptık:
Bir kere, öncelikle tek çatı altında topladık
sağlığı, sizlerin karşı çıkmasına rağmen, muhalefetin karşı çıkmasına
rağmen. Kim kazançlı çıktı? Çalışanlar kazançlı çıktı, vatandaşlarımız
kazançlı çıktı. Neden mi? Döner sermayeyle, performansa bağlı çalışmayla,
hekimlerimiz bugüne kadar kırk yıldır almadıkları ekonomik olarak
iyiliği aldılar.
YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır)- Vatandaştan alıyor parayı.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Peki diyorlar ki, bunlar emekliliğine
yansımıyor. Doğru. Sosyal Güvenlik Kanunu, yeni çıkardığımız kanun
yürürlüğe girdiğinde aldıkları her ücret emekliliklerine yansıyacak,
çözüm burada.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Vazgeç milletvekili maaşından,
doktor maaşı al, otur!
ALİM TUNÇ (Devamla) - Siz dinlemesini öğrenin hanımefendi.
Hiç size yakışmıyor. Ben, sizi hep dinledim burada. Hiç yakışmıyor.
Değerli arkadaşlar, bugün, bu ülkede doktorlar
bir günde yetişmiyor, yirmi iki yıl, en az yirmi iki yıl çalışması gerekiyor
ve ülkemizde bir gerçek var ki, anestezi uzmanı sayısı yetersiz.
Ben şunu da belirtmek istiyorum: Bugüne kadar,
cumhuriyet tarihi döneminde 2002 yılına kadar anestezi uzman sayısı
ne kadar, biliyor musunuz arkadaşlar? 1.700 civarında. 2002'den
2006'ya kadar olan dönemde ise 3.365 kişi yetişmiş.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Siz mi yetiştirdiniz onları?
Ne yaptınız yani?
ALİM TUNÇ (Devamla) - Hayır. Sağlık Bakanlığına
Yükseköğretim Kurumunun istediği bütün talepler, anesteziyle ilgili,
uzmanlıkla ilgili bütün talepler aynı onların istediği şekilde
verildiği için bu yetişti.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Daha çoğunu verin de teknisyene
gerek kalmasın.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen…
ALİM TUNÇ (Devamla) - Ama, kapasite bu kadar, kapasite
maalesef bu kadar. İşte olmuyor, bütün güzellikler bir arada olmuyor,
keşke olsa. O kapasite daha fazla olsa da, daha fazla tıp fakülteleri
olsa da, daha fazla eğitim kurumları olsa da, daha fazla eğitim hastaneleri
olsa da bunlar verilse ve bu anestezi teknisyenleri değil de anestezi
uzmanları bu görevleri yapsalar, biz de bunu istiyoruz. Ama, şu anda
mevcut bir durum var.
Değerli arkadaşlar, bir fıkra var, hepinizin çok
iyi bildiği bir fıkra. İşte, balonla seyahat eden bir kişi daha sonra
sıkıntıya düşüyor ve duruyor. Diyor ki: "Sen kimsin? Ben neredeyim?"
diyor ve devam ediyor: "Ben bildim, siz profesörsünüz." diyor.
"Nereden bildin?" diyor. "Söylediklerinizin hepsi doğru,
ama işime yaramıyor." Şimdi, burada da konuşulanların hepsi
doğru, ama işimize yaramıyor. Hastalar kuyruklarda beklemesin, sabaha
kadar acı içinde kıvranmasın, bir an önce bunlara çözüm bulalım. Yine, cerrahlarımız sıkıntıya düşmesin,
onların sorumluluklarını en azından sigortayla karşılayalım. Yani,
herhangi kişi sıkıntıya düşmesin burada.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yabancı sermayeye para
kazandırmak, gerçeği bu. Yabancı sigorta şirketlerine para kazandırmak,
yaptığınız bu. Ne hekim ne hasta umurunuzda değil.
ALİ TUNÇ (Devamla) - Ama, en önemlisi de vatandaşlarımız
sağlık hizmetlerini rahat bir şekilde alsınlar. Burada hiç kimse
üzülmesin. Bizim istediğimiz, bizim yapmaya çalıştığımız kanun
bu zaten. Ama, bugüne kadar sadece hekimlik yapmışsa, hastaların
yakınlarıyla, hastalıklarla, halkla iç içe olmadıkça bu sıkıntıları
bilme şansı olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tunç, lütfen…
Buyurun.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Sadece muayenehaneden hastaneye,
hastaneden muayenehaneye gitmiş insanlar bu ıstırapları, bu sıkıntıları
bilemeyebilir, doğrudur. Ancak, bugüne kadar sıkıntıları bir bir
çözüyoruz. Şu ana kadar yaptıklarımızı, hekimlerimizin, sağlık
personelinin döner sermayeden kazandıklarını, 1980'den bu tarafa
hiçbir hükûmet verememiştir. Hep eskiyle, 1960'larla hep övünülüyor.
Biz de övünüyoruz, 1960'larda rahmetli Nusret Fişek bu ülkeye bir yenilik
getirmiştir, ama ondan sonra gelenler bir tuğla koyamamış ki, işte
biz koyuyoruz. O görev bize nasip oldu.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ayıp, ayıp!
Sataşma var efendim, sataşma var. Sataşma var. Profesör
arkadaşlarımıza sataşma var. Bir akademik unvana sataşma var. Akademik
unvana sataşma var.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın meslektaşımız,
profesörlük titrinin…
CANAN ARITMAN (İzmir) - Akademik unvana sataşma
var efendim.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen, bir oturun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Profesörlük mesleğinin,
profesörlük titrinin bir işe yaramadığını bir fıkrayla anlatmaya
çalıştı. Tüm profesörlere ve profesörlük titrine yöneltilen bu
yanlışın düzeltilmesini rica ediyorum ve bu nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN - Tutanaklara geçmiştir Sayın Akdemir,
buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Önce ben söz istedim
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen oturur musunuz Sayın Neşşar.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ama, kendisine ders veren
profesörlerin titrini inkâr eden hekimi ben buradan telin ediyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8'inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa listesindeki 52
ülke arasında Türkiye, nüfusa oranla hekim sayısı itibarıyla son
sırada yer alıyor. Hekime ihtiyaç duyulan yerlerde açılan 1.000 uzman
kadrosu için 200 hekim başvuruyor. Türkiye'deki hekim dağılımında
olağanüstü bir dengesizliği ortadan kaldırmak için yoğun çalışmalar
içerisindeyiz. Ankara'da 648 kişiye, Hakkâri'de 11.850 kişiye 1 uzman
hekim düşüyor, ülke ortalaması ise 1.446. Pratisyen hekim dağılımı
da daha iyi değil. Mesela, Ağrı'da oran 7.135 kişiye 1 pratisyen iken,
İzmir'de 1.775 kişiye 1, Türkiye ortalaması ise pratisyen hekimde
2.676. Türkiye'de yaklaşık 100 bin hekim var. Tıp fakülteleri her yıl
4.500 tane mezun veriyor. Yabancı doktor uygulamasına ise Avrupa
Birliğiyle uyum yasaları gereği geçilecek ve Brüksel'de yapılan
Tarama Toplantısı'nda gündeme gelmiş oluyor. 100 bin kişiye düşen
hekim sayısı İtalya'da 563 iken, Türkiye'de 123. Uygulama aynı zamanda
hekim açığının giderilmesine de katkı sağlayacak. Yabancılara
istihdam kapısının açılması diğer meslek gruplarını da kapsıyor.
Ayrıca, uygulamayla, beyin göçünün tersine çevrilmesi de amaçlanmıştır.
Türkiye'deki tıp fakültelerinde öğrenim gören
yabancılar daha şanslı görünüyor. Hâlihazırda okuyan yabancı uyruklu
öğrenci sayısı Türkiye'de 15 bin civarında. Bunların çoğunluğu Orta
Asya Türk cumhuriyetleri kökenli ve yaklaşık ise tıp fakültelerimizde
3 bin tane yabancı öğrencimiz var. Sağlık Bakanımız kamuoyuna bir
konuyu taşıyorsa, bu konu itinayla müzakere edilerek verimli bir
sonuca varılmalıdır. Bu ülkenin Sağlık Bakanı diyor ki: "Doktor
sayısı eksik." O hâlde, alternatif çözüm yollarıyla bu konunun
aydınlığa kavuşturulması gerekiyor.
Hekim sayısı yeterli olmayınca, aktif çalışan
hekimlerimizin de üzerindeki yük artmış oluyor. Bu konuda hekim camiası
yoğun bir mesaiyle karşı karşıya gelmektedir, bu da sağlık hizmetlerinde
insanlarımızın mağduriyetine zemin oluşturmaktadır. İnsan sağlığını
istismara götürecek tüm yolların ortadan kaldırılması gerekiyor.
Dikkat edilirse, doktorların performansa göre ödemelerle gelirleri
artınca, çoğu, muayenehanelerini kapattılar. Bu, aslında, sessizce
gerçekleşen büyük bir değişimdir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kamacı…
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, Türkiye'nin
1995 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye diğer ülkelerle imzaladığı
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması'nın taraf ülkelerin iç politikalarıyla
ilgili gerektirdiği en önemli taahhüt, kamu hizmetlerinin serbestleşmesi,
başka bir ifadeyle, özelleştirilmesi ve uluslararası rekabet ortamına
açılmasıdır. Yani, böylelikle, devletin, savunma ve güvenlik gibi
tam kamusal hizmetlerin dışındaki yarı kamusal ve özel hizmetleri
piyasaya açılacaktır. Aynen özel sektörün ürettiği mal ve hizmetler
gibi fiyatlandırılıp sunulacaktır. Bu bir taahhüttür. Bu çerçevede,
sağlık hizmetlerinin fiyatlandırılması kamusal tercihlere göre
mi, yoksa, piyasa koşullarına göre mi yapılacaktır? Eğer, piyasa
koşullarına göre yapılacaksa, bu durum, Anayasa'mızda devletimizin
temel niteliklerinden birisi sayılan sosyal devlet ilkesiyle ne
derece bağdaşmaktadır?
2006 yılı sonu itibarıyla, Dünya Ticaret Örgütü
nezdinde sağlık hizmetleri başlığında sunduğumuz taahhütler nelerdir?
Bu taahhütlerin kazanımlarının ve götürülerinin neler olacağı
Bakanlık tarafından değerlendirilmiş midir?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.
Sayın Kaya…
YILMAZ KAYA (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sağlıkla ilgili sorduğumuz sorulara,
tabii ki, Sağlık Bakanı olmadığı için yazılı cevap vereceğini söylediği
için, yazılı olmayan şekilde cevap verecek bir soru sormayı düşünüyorum.
İzmir'in simgelerinden olan Atatürk Lisesinin
400 kişilik bir salonu AKP İzmir İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı
Hakan Yıldız'a aylık 15 bin YTL'ye kiralanmış ve daha önce kültürel
ve sanatsal gösteri ve toplantıların yapıldığı bu salon, artık,
AKP'nin toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu olaydan haberiniz
var mı?
İzmir'le özdeşleşmiş olan bu okulun siyasi parti
toplantılarına tahsis edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Velilerin
çok büyük tepki gösterdiği bu olaya müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?
Bu arada, Batman-Gercüş'e bağlı Boğazköy'de kuş gribi
vakası tespit edilmiştir. Biraz önce haber geldi. Sağlık Bakanının
yerinde oturduğunuz için, oraya gitmeyi ve herhangi bir önlem almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Geçen ay Antalya'da sağlık ocaklarına ziyarette
bulunduk, milletvekili arkadaşlarımla. Otuza yakın sağlık ocağına
gittik, otuzunun da yapısı farklıydı. Hiçbirisi birbirine benzemiyor.
Daha doğrusu birbirine benzeyen iki tane sağlık ocağı yok. Sağlık
Bakanlığı, sağlık ocaklarını bir standarda kavuşturma yönünde bir
çalışma yapıyor mu? Birincisi bu.
İkincisi de, sağlık ocaklarını doktorsuz bırakmak
yerine, hiç yapmasalar daha iyi olmayacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın Neşşar…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: İthal hekimlerin
özel sektörde çalıştırılacağı dile getiriliyor. Daha önce de Başbakanın
dediği gibi, özel sektörde bu Orta Asya'dan gelecek hekimler 100-150
dolara çalışırlar ifadesi var. Bir de tabii, ülkemizde hastaların
hekime ulaşmada zorluk çektiği bölgeler daha çok kırsal ve doğuya
doğru olan bölgelerimiz, mahrumiyet bölgelerimiz. Şimdi, özel sektörde
ucuza çalışacak bir hekimin doğuda çalışmak yerine İstanbul'da çalışmayacağını,
Ankara'da çalışmayacağını… Yani, özel sektörün de doğal olarak işine
gelir, ucuza çalıştıracak hekim bulmuştur hastanesinde. Bunu acaba
nasıl garanti edecekler? Onu çok merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, Bakanımıza
kısa üç sorum var:
1- Tıbbi etik kurallarına göre, Türkiye'de, bir
hekimin kaç hastaya bakması gerekiyor?
2- Özellikle hematoloji hastaları… Hemen hemen
her gün, bana, sıkıntı içinde telefon açan hasta sahipleri var. Hematoloji
kliniklerinde yer olmadığından yakınıyorlar. Sağlık Bakanlığının
kaç tane hematoloji kliniği var? Bu sıkıntıyı ne zaman giderecekler?
3- Yoğun bakım hastaları özellikle sıkıntı içinde.
Yine, hekim olmamız dolayısıyla sürekli arıyorlar. Yoğun bakım
kliniklerinde ya da birimlerinde hastalara yer yoktur. Bu eksiklikleri
ne zaman tamamlayacaklar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Tandoğdu…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanımın yazılı
olarak bu cevabı vermesini isteyeceğim, çünkü, kendi konusunun
çok dışında.
Avrupa'da, gelişmiş ülkelerde, radyoloji teknisyenlerinin,
yani, röntgen teknisyenlerinin bir günde 50-60 tane hastanın filmini
çekmesi mümkün değilken, bizim ülkemizde 100-150 tane röntgen filmi
çeken teknisyenlerimiz var. Avrupa ülkelerinden misal vermek gerekirse:
İngiltere'de bir yılda bir röntgen teknisyeni 3.048, Hollanda'da
3.330, Almanya'da 2.711, Fransa'da bir röntgen teknisyeni yılda 2.857
hastanın filmini çekerken, Türkiye'de bir röntgen teknisyeni 12.500
hastanın filmini çekmektedir. Bu röntgen teknisyenlerinin yaşamlarıyla,
gelecekleriyle ilgili ne gibi tedbirler almayı, ne gibi sevindirici
önlemler, tasarılar ortaya koymayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Kamacı, sormuş olduğu soruda, özellikle
tıp alanındaki fiyatların kamusal tercihlere göre mi, yoksa piyasa
şartlarına göre mi belirlendiğini ifade etti. Şüphesiz ki, piyasa
şartları bir etkendir; ancak, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
ve diğer kuruluşlarla birlikte bu fiyatlar belirleniyor. Bu fiyatların
sadece serbest piyasa şartlarında, diğer malların fiyatları gibi
veya hizmetlerin fiyatları gibi serbest bırakılması söz konusu
değil; bunlar, Sağlık Bakanlığının kontrolü altında yapılıyor.
Sayın Kaya'nın İzmir'deki bir liseyle ilgili sorduğu
soruya konumuzla ilgili olmadığı için cevap vermiyorum; ama, kendisine
hususi olarak cevap verebilirim; orada bir anormallik yok.
Sayın Baloğlu'nun sorduğu "Efendim, bu sağlık
ocaklarını doktorsuz bırakma yerine, hiç yapmasalar daha iyi değil
mi?" sorusuna şunu söyleyeyim: Günümüze kadar -bu, okullar
için de böyledir, sağlık ocakları için de böyledir, sağlık evleri
için de böyledir, hatta, devlet hastaneleri için de böyledir- bir bakıyorsunuz,
3 bin nüfusu olan, 2 bin nüfusu olan bir yere tam teşekküllü hastane
yapılmış, ameliyathaneler açılmış; fakat, o fiili olarak çalışmıyor,
çalıştırılması da mümkün değil.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sağlık ocakları
çok alt birim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Popülist
yatırımların Türkiye'yi getirdiği nokta budur Sayın Baloğlu. Bizim
Hükûmetimiz bunu asla tasvip etmemektedir. Bizim dönemimizde bir
yere sağlık ocağı yapılmışsa, bir yere gün hastanesi veya hastane
yapılmışsa, bu, mutlaka, gerekli olduğu için ve çalıştırılacağı
için yapılmıştır. Bizim dönemimizde bu tür bir popülist yatırım söz
konusu değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Erzurum-Tekman'da
var efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şimdi,
diğer taraftan, Sayın Akdemir'in sorduğu, hematoloji laboratuvarı
kaç tanedir? Bunu yazılı olarak arkadaşlar bildirilebilirler.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Kliniği soruyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Klinik
olarak, hematoloji kliniği.
Sayın Tandoğdu "Türkiye'deki bir radyoloji
teknisyeni günde şu kadar insanın filmini çekmektedir." dedi
ve Avrupa Birliği ülkelerinden
de örnekler verdi. Değerli arkadaşlar, burada, yine arkadaşlarımızın
verdiği bilgilere göre, bir radyoloji teknisyeninin günde kaç kişinin
filmini çektiğinden ziyade, aldığı radyasyon dozu önemlidir, dozimetre
diye bir şey vardır. Bir radyoloji teknisyeni eğer bu dozimetreyi
doldurmuşsa ona film çektirilmemektedir; ama, kendi kriterlerimizi,
kendi şartlarımızı Avrupa Birliği ülkeleriyle mukayese ettiğimiz
zaman, unutmayın ki, biz bu şartlara ulaşmaya, bu seviyeye ulaşmaya
çalışıyoruz. Türkiye'nin kalkınmış bir ülke değil, kalkınmakta
olan bir ülke olduğunu göz ardı etmeyelim. Sağlık sisteminde, sağlık
sektöründe de böyledir, eğitim sektöründe de böyledir, bütün alanlarda
böyledir; tarımda da böyledir, hayvancılıkta da böyledir. Şimdi,
bir Avrupalı çiftçi bir hektar başına ne kadar ürün alıyor, benim ülkem
ne kadar alıyor? Onlar tarımsal mekanizasyona ne kadar geçmiş, biz
ne kadar geçmişiz? Ama, bizim hedefimiz onların standartlarını yakalamak,
standartların üzerine çıkma gayretidir. Hükûmetimizin yapmaya çalıştığı
da, değerli milletvekilleri, budur.
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakanım, kuş gribiyle
ilgili cevap vermediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Özür dilerim
Sayın Başkan, şu kuş gribiyle ilgili olarak…
Tarım Bakanımız bu konuyla ilgili gerekli açıklamayı
yaptı. Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ekipleri Batman'ın Gercüş
ilçesinde meseleyi takip etmektedirler. İlçe, özellikle bu kuş
gribinin görüldüğü yerler karantinaya alınmıştır. Mesele Hükûmetimizin
yetkililerinin kontrolündedir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, Türk hekimleri olağanüstü bir çalışma
sergilemektedir. Bundan dolayı onları kutluyorum.
Üniversite hastaneleri, Emekli Sandığı,
Bağ-Kur, SSK'lılara bakmaktadır. Ancak, Bağ-Kur hastaları ödeme yaptıktan
sonra taburcu edilmektedir. Üniversite hastanelerinin alacakları
parayı Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden tahsil edip, hastaları ücret almadan
taburcu etmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda çok büyük bir infial
vardır.
Hatta, bugün Numune Hastanesindeydim. Numune
Hastanesindeki doluluk, diğer hastanelerden, Hacettepeden, üniversite
hastanelerinden çok fazla, çok büyük bir yığılma var, sadece
Bağ-Kur'a baktığı için. Bunu üniversite hastanelerine yaymayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı yasa tasarısının
8. maddesindeki "mezun hekimlerin" ibaresinin, "Türkçe
bildiği YÖK tarafından onanmış mezun hekimlerin" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Mehmet Neşşar Ali
Arslan R. Kerim Özkan
Denizli Muğla Burdur
Yılmaz Kaya Haşim
Oral Canan Arıtman
İzmir Denizli İzmir
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247
Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Sami
Tandoğdu Nurettin
Sözen
Samsun Ordu Sivas
Ali Arslan İsmail
Değerli Mehmet Neşşar
Muğla Ankara Denizli
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Ali Arslan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu torba yasadaki en
önemli maddelerden bir tanesi bu ve maalesef, görüyoruz ki, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu bu konuda son derece ısrarcı, Türk sağlık
sisteminin yabancı hekimlere de açılması konusunda kararlı gibi
görünüyor. Hatta, yaptığımız eleştiriler, rakamlarla anlatmaya
çalıştıklarımız bile anlaşılmamış gibi görünüyor.
Ben, bu yasanın tümü üzerinde
görüşme yaparken, daha iyi anlaşılsın diye, kartona yazarak rakamları
anlatmaya çalışmıştım, bazı arkadaşlarım anlamamışlar. Şimdi,
vakit yetersizliği nedeniyle aynı hesaplara yeniden girmeyeceğim,
ancak, o konuşmamda, Türkiye'de 70 bin klinisyenin olduğunu, 230
gün çalışma esasından hesapladığımızda, 330 milyon hastaya böldüğümüzde
hekim başına 20 hasta düştüğünü ve bunun yeterli olduğunu, zaten
gerekçede de bunun yazdığını kanıtlamıştım. Hâlâ anlamayan arkadaşlar
var. Sanıyorum, Muğla milletvekili arkadaşlarım da başında geliyor.
Neyse, hemşehrim. Ben ona müsait bir zamanda anlatırım tekrar, anlar.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bunun böyle olduğunu herkes biliyor, yeterli olduğunu
biliyor sayının. Dağılımda eksiklik olduğunu biz de söylüyoruz
zaten. Dağılımdaki problemi çözmek de zaten sizin göreviniz, asıl
yapacağınız şey bu, ama, kanunun gerekçesindeki, yok Avrupa Birliği,
yok Türkiye'deki hekim yetersizliği değil. Gerekçeler bunlar. Gerekçe,
uluslararası sermayeye Türkiye'deki sağlık pastasını açmak. Başka
bir gerekçesi yok. Bu yasanın gizli gerekçesi budur değerli arkadaşlarım.
Bakın, tabii, gizli gerekçe
bu olunca herkes Cumhuriyet Halk Partisinin haklı itirazlarına itiraz
ediyor. Yok öyle değil de, efendim, rakamlar yanlış da… Bakın, Sayın
Sağlık Bakanı benden sonra söz aldı tümü üzerinde görüşürken, dedi
ki: "Ali Arslan 70 bini yanlış söyledi."
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ben bu 70 bini nereden buldum, nasıl çıkardım? Ben, Sağlık Bakanlığında
en üstte oturan, bu rakamlara çok kolay ulaşan bir arkadaşınız değilim.
Ben, bu rakamı, Sayın Sağlık Bakanının geçen yıl -belki, içinizde, o
Kongrede olan arkadaşlarınız var- Türk Eczacıları Birliği Kongresindeki
sözlerinden buldum 70 bini. Bakın, tutanakları okuyorum değerli
arkadaşlarım.
Türk Eczacıları Birliği
kongresinde Sayın Sağlık Bakanının yaptığı konuşma çok enteresan.
Yani, insan büyük üzüntü duyuyor. Diyor ki Sayın Sağlık Bakanı Türk
Eczacıları Birliği kongresinde, 400'e yakın eczacının gözünün
içine baka baka: "300 bin hasta var." 2005 yılı için söylüyor
bunu. "Yaklaşık 60 bin uygulayıcı hekim bunları tedavi ediyor."
diyor ve hesaplar yapıyor ve "eksik" diyor.
Şimdi, bakın, geçen sene
Sayın Bakan bu konuşmayı yaptığında daha 4.500 hekim tıp fakültesini
bitirmemişti. 70 bini bulurken ben, Sayın Bakanın bu konuşmasından
yaptım. Sayın Bakan diyor ki: "Hayır, 70 bin değil." Ee, kaç
bin? 50 bin. 50 bin üzerinden hesap yapıyor. Bir yıl önce 60 bin üzerinden
hesap yapan Sağlık Bakanı, bir yıl sonra 50 bin üzerinden hesap yapıyor.
Değerli arkadaşlarım,
yani, yazık. Nerede bu 10 bin hekim, 15 bin hekim? Bakın, Sayın Bakanın
hesabına göre bir yorum yapalım: Türkiye'de 106 bin hekim var değerli
arkadaşlarım. 106 bin hekimin 56 bini yan gelip yatıyor ya da hasta
bakmadan duruyorsa, sadece 50 bini hasta muayene ediyorsa, o Sağlık
Bakanına yazıklar olsun!
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, büyük üzüntü duyuyorum. Türkiye'deki sağlık pastasını
bu kadar hevesle, yabancı sermayeye açma konusundaki hevesinizi,
inanın, anlarken üzüntü duyuyorum. Gerçekten yazıklar olsun!
Değerli arkadaşlarım…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Önergeye gel.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Önerge bu. Bu madde bu yasadan kalksın diyoruz. Böyle bir uygulama
olamaz diyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu yasa ne zaman çıkmış? Çok üzüntü verici; 1928 yılında. 1219 sayılı
Yasa, 1928 yılında, ülkedeki doktor sayısı parmakla sayılacak kadar
azken çıkmış, en çok doktora ihtiyacımız olduğu sırada çıkmış. Bu
ülkeyi kuranlar, Çanakkale'de, Dumlupınar'da şehit olanlar, bu ülke
için canlarını verenler, 1928 yılında sizden daha mı az milletini
seviyorlardı da, 1928 yılında çıkardıkları bir yasaya, "Türk
hekimlerinden başka bir ülkenin vatandaşı bu ülkede doktorluk yapamaz"
demişler. Allah aşkına, yapmayın! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım…
AHMET YAŞAR (Aksaray) -
Türk hekimleri yapıyor başka yerlerde.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Kim yapıyor?
BAŞKAN - Sayın Yaşar…
AHMET YAŞAR (Aksaray) -
Yapıyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Amerika vatandaşı olmadan, Alman vatandaşı olmadan, o ülkenin
green kartlarını almadan hangi doktor o ülkede doktorluk yapıyor?
Bilmeden konuşuyorsunuz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Devam et…
Nerede yapıyorlarmış?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, siz zaten, bence, bu görüşmelerin yıldızısınız.
Mucize çözümler, mucit macit çözümleriyle Türkiye'nin sağlık sorunlarına
çözümler bulmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
nedir bu yabancı hayranlığı? Bakın, Kabotaj Kanunu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen toparlayın.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Türkiye'nin gemisi yokken bu ülkeyi kuranlar 1920'lerde demişler
ki: "Türkiye'nin kara sularında Türklerden başka kimse denizcilik
yapamaz, balık avlayamaz."
Şimdi, komisyonlarda
görüşülüyor, Türkiye'nin denizlerini yabancıların balık avlamasına
açıyoruz. Bakın, geçtiğimiz günlerde çıkardığınız bir yasayla, yabancılara
petrol arama izinleri veriyoruz. Başka? Bankalarımızı yabancılara
satıyoruz, topraklarımızı yabancılara satıyoruz. Allah aşkına,
yapmayın değerli arkadaşlarım. Yani, sizin bu yabancı hayranlığınız
-yabancılarla iç içe olduğunun tarihte saptandı- son dönemde hain
ilan edilen Osmanlı padişahlarında bile yok. Ne olursunuz, ne olursunuz…
Siz, bu sözleri vererek bu koltuklara geldiniz. Yabancılara satacağız
her şeyi, Türkiye'yi yabancı doktorlara açacağız, topraklarımızı
satacağız… Böyle mi dediniz? "IMF'ye karşı mücadele edeceğiz"
diye gelmediniz mi? Ne olursunuz, bir şöyle silkelenelim. Yani,
1928 yılında bu koltuklarda oturan insanlarla bir de kendinizi yan
yana koyun. Aynı insanlar mısınız? Gerçekten, sizi anlamakta güçlük
çekiyorum. Dilerim, önümüzdeki seçimler, bu yanlışlıkların düzeltme
şansının bulunduğu bir dönem olur.
Ben, bu duygularla hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Arslan.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Neşşar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Aynı zamanda karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 8'inci maddesi
üzerinde Samsun Milletvekili Haluk Koç ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247
sıra sayılı yasa tasarısının 8. maddesindeki "mezun hekimlerin"
ibaresinin, "Türkçe bildiği YÖK tarafından onanmış mezun hekimlerin"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Neşşar (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Mehmet Neşşar, Denizli Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, AKP sıralarında
oturan arkadaşlar "profesör" deyince, bizim hanım evladı
falan olduğumuzu zannettiler zannediyorum. Önce, bir onu düzeltelim.
Ben, hastasının… Yani, ömrünün yarısı Anadolu'da sigorta hastanelerinde
geçmiş, deminden beri söylediklerimizin hepsini, hademesinden
hemşiresine kadar yapılan her işi kendi başına yapmış, ondan sonra
en verimli zamanında muayenehane kapatmayı göze alacak kadar kabadayı
-birazdan kabadayılığa da geleceğiz- ve kendisine rüşvet olarak
rektör yardımcılıkları teklif edilirken üniversiteyi bırakacak
kadar da kendine ve düşüncelerine sağlam, sadık bir insanım. Burada,
ne hiçbir zaman profesörlüğümün arkasına saklandım... Sadece bu
meslekte de doktor olduğum için övündüm. Ama, şimdi, şunu da söylemek
gerekiyor ki: Bir, bizim geleneğimizde, en azından hocaya saygı
vardır. Bizim geleneğimizde, en azından, "bana bir kelime öğretenin
kulu, kölesi olacağım" diyebilmiştir padişahlarımız, sultanlarımız.
Buraya çıkıp da, öğretim üyelerinin söyledikleri bazı lafların
altında kalınca, bunu hakaret etme bahanesi yapacak kadar bir düzey
değişikliğine çekmeyi anlamak mümkün değildir. Buna saygı duymak
da mümkün değildir.
Şimdi, bir de Atatürkçülükle
ilgili bir şey söyleyeceğim. Maalesef, bu yasa görüşülürken, Atatürk'ün
hastalığının son döneminde bir yabancı doktor getirtilmesini,
Türkiye'ye ithal doktor getirtmeye, bahane, kılıf, kalkan yapmaya
kalkan arkadaşlarımız oldu. Şimdi, bunu da esefle karşılıyorum,
üzüntüyle karşılıyorum ve iki gündür karşılıklı bir şeyler birbirlerine
iade edilip duruyor. Bu sıralardan bize doğru çok edilen bir laf var
biliyorsunuz. Bunu, Sayın Millî Eğitim Bakanımız da çok severek kullanıyorlar:
"Atatürkçüler vardır, Atatürkçü geçinenler vardır, bir de Atatürk'ten
geçinenler vardır" lafı. Ben, onun arkasına "bir de Atatürk'ü
sömürenler vardır" diye ilave ederek, bu lafları söyleyen arkadaşlarımıza
iade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim şu kabadayılık
konusuna: Yani, kibar olduğumuza…
BAŞKAN - Sayın Neşşar…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Gerekçeyi anlatıyorum efendim. Şimdi, Türkçe kelimeler kullanarak
gerekçeyi anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan. Neyse, Sayın Başkanı
da çok fazla üzmeyelim.
Gerçekten, bu yasada
her şey var, ama Türkçe, yani Türkiye'ye de gelecek hekimin, çalışacak
hekimin Türkçe konuşması maalesef yok ve Türkçe konuşmasının bir
şekilde belgelenmiş olması bu yasanın hiçbir yerinde yok.
Sınav var, sınav "bilimsel
yeterlilik" diye geçiyor. Birazdan ilgili maddede o konuda
da düşündüklerimizi söyleyeceğiz.
Yani, her şeyin sınavını
yapacaksınız, jüriler oluşturacaksınız. Jürileri oluştururken,
ilgili şeflerden oluşturacaksınız, tıp alanındaki profesörlerden
oluşturacaksınız. Bunu yaptığınız zaman, besbelli ki, mesleki yeterlilikle
ilgili bir sınav yapacaksınız. Ama, bu yasanın hiçbir yerinde, kişinin
Türkçe bildiğinin, Türkçe konuşabildiğinin sınandığını gösteren
hiçbir madde yok.
Şimdi, biraz önce, yine
bu işi yaşayarak görmüş profesörler -onlarla ben övünüyorum- dile
getirdiler ki, yabancı ülkelerde çalışmak isterseniz, orada birtakım
sınavlara girersiniz. O sınavlar da sabahtan akşama kadar süren
sınavlardır. Bunların lisan bölümünde de bir kaset koyarlar, koydukları
kaseti dinlersiniz. Duyduğunuzu, dinlediğinizi anlayıp anlamadığınızı
anlayacak kadar size sınav yaparlar, ona göre ülkelerine alırlar.
Kaldı ki, gittiğiniz ülkede konuşamazsanız yine size iş vermezler,
yine sizi geri gönderirler. Siz, Türk insanıyla Türkçe konuşamayacaksanız,
Türk insanının dertlerini dinleyemeyecekseniz, o zaman Türkiye'de
doktorluk yapamazsınız. Bunun için, yani, bunun böyle olduğunu bilmek
için profesör olmaya da gerek yoktur, pratisyen bile olmanız gerekmez;
hasta olsanız, bilirsiniz ki, doktor, eğer ne olduğunuzu anlamıyorsa,
ne dediğinizi anlamıyorsa, size herhangi bir şekilde yardımcı
olamayacaktır. Onun için, bu çok önemli gördüğüm, önemsediğim bir maddedir.
Lütfen, bir şekilde, Türkiye'de yabancı olup da Türkiye'ye doktorluk
yapmak için gelecek insanların Türkçe bildiklerinin belgelenmesini
sağlayınız. Bunu kanuna bir şekilde ekleyiniz diyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- 1219 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 9- Eğitim kurumlarına
eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına
ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını
belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde
asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri
belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili
görüşler vermek, uzmanların tıbbi gelişmeleri izlemesini sağlayıcı
inceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığının
sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.
Tıpta Uzmanlık Kurulu;
a) Bakanlık Müsteşarı,
ilgili genel müdür ve 1. Hukuk Müşaviri,
b) Biri diş tabibi olmak
üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği beş,
c) Dört tıp fakültesinden
ve bir diş hekimliği fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer,
ç) Gülhane Askeri Tıp
Akademisi ve Fakültesinin seçeceği bir,
d) Türk Tabipleri Birliğinin
seçeceği bir,
e) Türk Diş Hekimleri
Birliğinin seçeceği bir,
üyeden oluşur.
Kurumlar, seçecekleri
asıl üye sayısı kadar yedek üye de belirler.
Kurula seçilecek asıl
ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinik veya
laboratuar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır.
Üyelerin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.
Kurul, Bakanlığın daveti
üzerine yılda en az iki kez toplanır. Kurula Bakanlık Müsteşarı veya
yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek başkan vekili
başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstü
toplanır.
Kurul, üyelerin üçte
ikisinin katılımı ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisi
yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi
de yalnızca diş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara
katılabilirler ve kendi meslek alanları ile ilgili konularda oy
kullanırlar. Kararlar oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği hâlinde
başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların
eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin toplantılarda katılanların
en az üçte iki çoğunluğu ile karar alınması şarttır.
Kurul toplantılarına
üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği düşer.
Kurulun çalışma usul ve
esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması
ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca
hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle
düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin
uygulanmasına devam edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Denizli Milletvekili
Mehmet Neşşar.
Buyurun Sayın Neşşar.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
da çok önemli maddelerden bir tanesi. Bazı şeyleri okuyacağım için
şimdiden özür diliyorum, çünkü, tutanaklara, bazı yasa maddelerinin
ve bilgilerin net bir şekilde geçmesi gerekiyor.
Şimdi, bu maddeyle, tıpta
uzmanlık ile ilgili işler, yapılması gereken işler, kanunla çıkarılacak
bir tüzük düzeyinden, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılacak bir
yönetmelik düzeyine indirgenmek isteniyor.
İki, Tıpta Uzmanlık Kurulu
da, tümüyle, Sağlık Bakanlığının güdümünde bir Kurul hâline, bir yapı
hâline getirilmek isteniyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bu değişiklikler, Sağlık Bakanlığının -başta Bakanı olmak üzere-
AB konusundaki samimiyetsizliğini ortaya koyuyor, çok net bir şekilde;
hukuk konusundaki aymazlığını ortaya koyuyor; akademik dünya ve
sivil toplumu yok saydığını ortaya koyuyor; katılımcı demokrasi
değil, tümüyle dogmatik bir otokratik
yapı peşinde olduğunu ortaya koyuyor ve amacın kadrolaşma
olduğu da buradan net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Şimdi, bu söylediklerimin
altını doldurmak istiyorum. Önce, AB'yle ilgili söyleyeyim. Avrupa
Birliğiyle ilgili, 15 Nisan 2003 tarihli 4847 sayılı Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu Kanunu ile Türkiye'deki mevzuatın AB mevzuatına uyumunun
takibi yasa düzeyinde kabul edilmiştir, yani yasal olarak biz kendimizi
AB'yi takip edeceğimize bağlamışız.
Peki AB ne diyor bu konuda?
AB Uzmanlar Komitesinin 93/16/EEC Direktifi'nin 24'üncü maddesinde
yapılan değişiklikle, tıp uzmanlığıyla ilgili, her ülkede bir ulusal
otorite belirlenmesi öngörülüyor ve bu otoritenin, meslek kuruluşları
ve üniversitelerden oluşan yetkin bir heyetle, ulusal bir yeterlilik
kurulu veya meslek örgütleri temsilcilerinin danışmanlık yaptığı
bir Hükûmet kuruluşunun kombinasyonu olması öngörülmektedir. Yani,
Bakanlar Kurulu ile çıkmış, Sağlık Bakanlığı yetkisinde bir yönetmelikle
yürütülen dar bir yapı yerine, tarafların, yani akademik dünyanın,
sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ve Bakanlığın
temsil edildiği bir yapıyı öngörüyor AB Komisyonu.
Şimdi, bu bilgiler ve bu
kanunu yan yana koyduğumuz zaman, Sağlık Bakanının vizyonunun, maalesef,
Pursaklar'dan öteye geçemediği açıklıkla ortaya konmuş oluyor.
Gelelim bizim hukukumuza.
2547 sayılı YÖK Yasası'nın 3 (t) bendinde,
tıp uzmanlığının bir yükseköğretim olduğu açıkça belirtiliyor.
Anayasa'nın 131'inci maddesinde, Yükseköğretim Kurulunun, tıpta
uzmanlık eğitiminden sorumlu olduğu vurgulanıyor. Yine Anayasa'nın
177'nci maddesinin (e) bendi -1982 Anayasası'ndan bahsediyoruz- Anayasa'dan
önce çıkmış yasaların hükmünü yok sayıyor. Yani, siz istediğiniz
kadar değiştirseniz de, sizin 1219 sayılı Yasa'ya dayanarak, 1982
Anayasası'nı delmek amacıyla yaptığınız girişimler, aslında, Anayasa'ya
peşinen aykırı oluyor. Ayrıca, yeni çıkartılacak yasaların da
1982 Anayasası'na uyumlu olarak çıkartılması öngörülüyor. Bu da,
demin dediğim gibi, istediğiniz kadar 1219'u değiştirin, Anayasa'yla
uyuşmadığı sürece, yani tıpta uzmanlığı Yükseköğretim Kurulunun
yetkisinden aldığınız sürece, Anayasa'yla bağdaşmayacağınızı
açık açık söylüyor.
6023 sayılı Yasa, hekimlik
mesleğiyle ilgili konularda kamu kurumu niteliğindeki meslek
örgütü olan Türk Tabipler Birliğini yetkili kılıyor. Yani, Türk Tabipler
Birliği de tıpkı YÖK gibi tıpta uzmanlık eğitiminde yetkili kamu
kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Bunu da altını çizerek
belirtiyoruz.
Bu doğrultuda giderek,
yani, bunlar daha önce, şimdi, Bakanlığın… Hep diyorsunuz ya, biz
devrimciyiz, yeni şeyler yapıyorsunuz. Aslında, hep eskileri cilalayıp
cilalayıp sunuyorsunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Geriye gidiyoruz, geriye.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bu, daha önce denenmiş, yani, bu yollarla 1219'u değiştirerek 1982
Anayasası'nı delmek, tıpta uzmanlık konusunda daha önce de denenmiş.
Ama, Danıştay 8. Daire, kararıyla, tıpta uzmanlıkta, Sağlık Bakanlığının
tek başına değil Yükseköğretim Kurulu, Türk Tabipler Birliğinin
eşit katılımıyla birlikte çıkartılacak kanun kuvvetindeki bir tüzükle
-yanlış söylemeyeyim diye dikkat ediyorum- bir Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'yle
yürütülmesi gerektiğini söylüyor bu işlemlerin.
Şimdi, bütün bunları
üst üste koyduğunuz zaman, kaç gündür burada bağıra çağıra konuştuğumuz
bu kanun, peşinen, tıpkı 170 küsur tane şefi atadığınız kanunda olduğu
gibi, önce Köşk'ten dönecektir, arkasından Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilecektir. Bunu bile bile, Bakanlık, yine o şefleri atadığı
dönemde olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin reddedeceği kararı
aldığı güne kadar geçecek süreye oynayarak bu kanunu çıkarmaktadır.
Bu, açıkça, Sağlık Bakanlığındaki, bizim hep ısrarla üzerinde durduğumuz,
olmamasını temenni ettiğimiz, sağlık ve eğitimde ve adalette siyaset
ve siyasi kadrolaşmanın olmaması gereğinin altını çizdiğimiz
kadroların oluştuğunu gösteriyor. Maalesef, dün, Sayın Komisyon
Başkanı arada sırada sosyal demokratları atadıklarını da dile getirdi.
Saygı duyuyorum kendisine, ama, maalesef, arada sırada, hakikaten,
bilimsel olarak, yetkinliği olarak, yetkinlik adına bu konumları
hak eden insanları da ya da inançları sizin gibi olmayan bazı insanları
da, maalesef töhmet altında bırakıyor. Bu, son derece yanlış, son derece
olmaması gereken bir çabadır.
"Sağlıkta Dönüşüm"
diye ortaya atılan ve her birisini tek tek irdeleyebileceğimiz
ve hiçbirisinin hiçbir şeyi değiştirmediğini aslında hepimizin
bildiği, ama son derece pahalı birtakım yayınlarla, Bakanın çok güzel
kullandığı vücut diliyle, o babacan çocuk doktorunda olan sevecen
ifadesiyle aktardığı gibi, sunulanların arkasında, aslında, gerçekte
yapılan bir şey olmadığı, gerçekte amacın, tıpkı millî eğitimde olduğu
gibi, tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi, devletin kadrolarının belirli
çizgideki insanlar tarafından doldurulmasına maske olarak, doldurulmasına
kamuflaj olarak kullanılan yaptırımlar olduğunu biliyoruz ve bu,
her gün daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Yapılan birçok işlemlerin
yasaya aykırı olduğu, Sağlık Bakanlığı etrafında dönen dolaşan
bazı dedikoduların, burada yaşananların ısrarla yürütülmekte
olduğu, söz gelimi, eğer kadrolaşma amacımız yoksa, neden hâlâ Teftiş
Kurulu Başkanlığına Cumhurbaşkanının atayacağı bir isim bulmuyoruz
da, ısrarla belli bir görüşe yakın olduğu bilinen insanları getiriyoruz
ya da neden çok sevdiğim, hakikaten saygı duyduğum Müsteşarımı -gazetelerde,
mahkemelerde dolaşıp duran bir sürü olaylarla ilgili çıkan birtakım
suçlamaların, birtakım cezaların duyulmasıyla duyduğu ezikliği
de tahmin ediyorum- buna mahkûm ediyoruz da, kendisini bir parça dinlendirmiyoruz,
niye illa Necdet Ünüvar bu göreve devam etmek zorundadır diye ısrar
ediyoruz, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu yapılanlar Türkiye'de sağlık sistemine bir katkı getirmemektedir.
İyi niyetli olduğunu birçoğunun bildiğimiz birçok arkadaşımıza
zarar da vermektedir. Ama, esas, en fazla Türkiye'deki sağlık sektörüne
zarar vermektedir. Türkiye'de sağlık sektöründe herhangi bir iyileşme
olmamıştır. İstediğiniz kadar yanıltıcı rakamlar vermeye çalışın,
biraz önce istatistiklerden bahsedildi. Yine, akademik dünyadan
vereceğim, ama bir zamanlar ortada dolaşan bir kitapçık vardı TÜBİTAK
basımlarından "İnsanları İstatistiklerle Nasıl Kandırırsınız"
diye.
İstatistiklerle nasıl
oynandığını çok iyi biliyoruz. Anketlerle nasıl oynandığını da
çok iyi biliyoruz. Anketlerin önceden ve sonradan neleri gösterdiğini
de çok iyi biliyoruz. Anketlerin, Kızılcahamam'da yapılan toplantılarda
partiyi bir arada tutmak için kullanıldığını da çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla, bütün bunların sonucunda, sürem de bitti, daha fazla
da kimseye sataşmak niyetinde değilim, ama bu yapılanların…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bu yapılanların sağlık adına, sağlık sisteminde bir ilerleme yapmak
adına değil, yeni açılacak çok sayıda hastaneye çok sayıda yandaşı
yerleştirerek, bu insanlara da aslında kötülük ederek, sağlık sistemimizi
onulmaz bir sıkıntının içine sokmayı hedeflediğini, bu kararmış,
gözü kara kadrolaşma çılgınlığının ülkeye hiçbir şey getirmeyeceğini,
sağlık sektörüne hiçbir iyilik getirmeyeceğini dile getiriyor,
hepinizi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın Akdemir.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun
9'uncu maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına görüşmek üzere
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Türk milletini, siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının 9'uncu maddesiyle 1219 sayılı Kanun'un Tıpta Uzmanlık Kurulu
oluşturduğu kesin olarak ortada. Aslında, bu Kurul Tıpta Uzmanlık
Tüzüğü'nde de var olan bir düzenlemeydi; ancak, gerek bugüne kadar
Tıpta Uzmanlık Kurulunun yasal bir altyapıya kavuşturulamamış
olması gerekse 1982 Anayasası'na aykırı olarak bir yükseköğretim
faaliyeti olmasına rağmen, bazı yasalarda, tıpta uzmanlık eğitiminde
Sağlık Bakanlığına ciddi yetkiler tanınması, bu sorunu bir sağlık
hizmetleri sorunu olmanın yanında, aynı zamanda bir hukuk sorunu
hâline getirmiştir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının bu maddesi, Tıpta Uzmanlık Kuruluna önemli yetki ve görevler
vermektedir. Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim
yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlaması,
uzmanlık ana dallarının rotasyonlarının belirlenmesi, uzmanlık
sınav jürilerini tespit etmek gibi, sağlık hizmetlerine ilişkin
akademik ağırlıklı ciddi yetkiler Kurulun görevleri arasında sayılmaktadır.
Aynı şekilde, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel
değerlendirmelerinin yapılması için fakültelerin seçilmesi,
tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücüyle ilgili görüşler vermesi,
uzmanların tıbbi gelişmeleri izleyici inceleme ve araştırmalar
yapması konularında bu Kurul görevli kılınmıştır.
Değerli arkadaşlar,
dikkat edilirse, Tıpta Uzmanlık Kurulunun kullandığı yetkiler Yükseköğretim
Kurumunun faaliyet alanına girmektedir, bağlanmaktadır. Dolayısıyla,
ülkemizde tıpta uzmanlık, cumhuriyetin ilk yıllarında yürürlüğe
konulan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanun'da genel hatlarıyla düzenlenmiştir. Değişikliğe ihtiyaç
vardır, ancak, bu, yasal çerçevesinin çok iyi çizilmesi şartıyla yapılması
gerekir.
En son olarak, 2002 tarihli
Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'nde birçok maddelerin iptal istemiyle bir dava
açılmış, Danıştay 8. Dairesi, 19/11/2003 tarih ve 2002'ye 3784 esas sayılı
kararıyla Tıpta Uzmanlık Kurulu gibi sürekli bir kurulun Bakanlık
Kanunu'nda veya diğer kanunlarda gösterilmesi kaydıyla bir yasal
düzenleme getirmiştir. Doğal olarak, yüksek yargı kararı gereğince
kamu hizmetinin yürütülmesi ve verimliliği açısından böyle bir
kurula ihtiyaç duyulması hâlinde Tıpta Uzmanlık Kurulunun yasal
bir altyapıya kavuşturulması zorunlu olmuştur. Ancak, ülkemizde
sağlık hizmetlerinin daha iyi verilmesi ve uzmanlık eğitiminin arzu
edilen noktaya ulaştırılması bakımından yapılanların yeterli olmadığı
da açıkça ortada durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıdaki düzenlemede yeterli bulmadığım husus, Tıpta Uzmanlık
Kurulu ile Başkanlığa verilen geniş yetkilerin Anayasa'ya açıkça
uygun olmadığıdır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3'üncü
maddesiyle tıpta uzmanlık eğitiminin lisansüstü bir yükseköğretim
olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Yine, 2547 sayılı Kanun'dan sonra
yürürlüğe giren 1982 Anayasası'nın 131'inci maddesini ise yükseköğretim
düzenlemek ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetin yön vermek
hususunda yetkiler Yükseköğretim Kuruluna verilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Yükseköğretim Kanunu'nun 3'üncü maddesindeki tıpta uzmanlığın
Sağlık Bakanlığınca düzenlenen esaslara göre yürütüleceğine
ilişkin düzenleme ise yine Anayasa'nın yükseköğretimle ilgili hükümlerine
açıkça aykırı düşmektedir. Anayasa'nın yükseköğretim kurumlarına
ve faaliyetlerine ilişkin düzenlemeleri ortada dururken biz bunu
görmezlikten gelemeyiz.
Son olarak, Anayasa Mahkemesinin
on beş yeni kurulan üniversitenin kurucu rektörlerinin atanmasına
ilişkin düzenlemeyi iptal ederken ortaya koyduğu gerçekler de yükseköğretim
faaliyetine bakış açısını ortaya koymaktadır ve dolayısıyla,
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 130 ve 131'inci maddelerini esas alarak
karar vermektedir. Bilimsel özerkliğe vurgu yapılmakta ve aksine yapılan
düzenlemeler de iptal edilmektedir. O hâlde, siz, AK Partili milletvekillerinin
kanunsuz iş yapmasını sürdürmesini arzu eder misiniz?
Gelin, burada dikkatli
olalım arkadaşlar. Bir gün kanunsuzluk yapanlara "Neden kanunsuzluk
yaptınız, Anayasa'ya neden aykırı davrandınız?" diye soru soranlar
çıkabilir. Onun için, sizi, Anayasa'ya uygun kanunlar çıkarmaya davet
ediyorum.
Görüldüğü üzere, tıpta
uzmanlık eğitimiyle ilgili düzenleme yetkisinin Sağlık Bakanlığına
bırakılması, tek başına hukuken mümkün değildir. Bu bakımdan, bu
konuda yasal değişiklik yapılması gerekliliği ortadadır, yani,
Anayasa'nın değiştirilmesi ve Anayasa'ya uygun kanunların çıkarılması
konusunda.
Değerli arkadaşlar,
Alim Bey ayrılmadan…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Buradayım,
komisyondayım…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- …Alim Bey'in profesörlerle ilgili söylemiş olduğu sözleri açıklayarak
konuşmama devam edeceğim. Kalkınca, onun için… Sona Bekletmiştim.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hocaları
hakkını helal etmeyecek ona.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Doktor Alim Bey kendisi bir doktordur ve fıkrasını anlattığı, düşüncelerinin
doğru olduğunu, ama, işe yaramadığını söylediği profesörler tarafından
kendisine doktor diploması verilmiştir. Dolayısıyla, hocalarını
kırdığını buradan kendisine hatırlatmak istiyorum ve bu kürsüden
yapmış olduğu hatayı düzelteceğine inanıyorum. Biz, meslektaşlar,
etik kurallar içerisinde davranmayı kendimizin mesleki kılavuzu
olarak biliyoruz. O nedenle, bu kılavuzu kullanmasını kendisine
öneriyorum.
Değerli arkadaşlar,
esas bu tasarıyla Tıpta Uzmanlık Kurulu kanunla tamamlanıyor. Dolayısıyla,
sadece kanunla getirilen bu yetki Anayasa'ya aykırı olduğu için
de tekrar Cumhurbaşkanlığından ve Anayasa'dan geri dönecektir. O
nedenle, dikkatlerinizin yeniden size yol gösterici olmasını,
sağduyunun hâkim olmasını ve Anayasa'ya aykırı bir kanun yapılmamasını
tekrar dikkatlerinize sunuyorum.
Ayrıca, bir muhalefet
milletvekili olarak, akademisyen bir hekim olarak, sağlık hizmetleriyle
ilgili düşüncelerimi ortaya koyarken etik kuralları ön plana çıkarıcı
bir tavır içinde olduğumu buradan sizlere hatırlatmak istiyorum.
Değerli Hükûmet mensuplarına
da düşen görev ise, muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin iyi niyetle
yaptığı görüşleri ve ortaya koyduğu doğru fikirleri değerlendirmelerini
ve faydalanmalarını Türk milleti adına bekliyorum. Biz, Türk milleti
adına burada konuşuyoruz ve milletimizin isteği doğrultusunda
doğru şeylerin kabul edilmesi de Hükûmetin başta gelen görevlerindendir.
Tasarının 9'uncu maddesindeki,
Sağlık Bakanlığına âdeta tek başına yetki veren bu düzenleme ya
Cumhurbaşkanlığından geri dönecektir ya da Anayasa Mahkemesi iptal
edecektir. O hâlde getirdiğimiz çözüm önerilerini dikkate alınız.
Daha önce almadınız, kanunlar iptal edildi ve Anayasa Mahkemesi
tarafından geri gönderildi ya da Cumhurbaşkanı veto etti, size
tekrar değerlendirmek üzere geri gönderdi. Bu sefer o hataya düşmeyin,
anayasal bir değişikliğe giderek bu yasanın da anayasal kanunlar
çerçevesinde düzenlenmesini sağlayın.
Bu hatırlatmaları yaptıktan
sonra, siz yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerine
saygılar sunuyor, sizlere teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Madde üzerinde Komisyon
adına Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl, Trabzon Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Erdöl.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada bir karışıklığa,
kavram kargaşalığına meydan vermemek için izahta bulunmam gerekiyor.
Malumunuz, 2547 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesindeki uzmanlık eğitiminin
yükseköğretim olduğu yazılı. Doğrudur, fakat, burada, aynen okuyorum:
"Tıpta Uzmanlık: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından
düzenlenen esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına belirli
alanlarda özel yetenek ve yetki sağlamayı amaçlayan bir yükseköğretimdir."
Yani, dolayısıyla, buradaki esasları belirlemeye Sağlık Bakanlığı
yetkili ve Sağlık Bakanlığı…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Mahkeme içtihatları var Sayın Başkan, mahkeme içtihatları var…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bu meyanda
tüzük dört yıldan beri çıkmamaktadır arkadaşlar ve tüzükle ilgili
Danıştayın vermiş olduğu kararı da okuyayım ben sizlere, tutanaklara
geçmesi bakımından. Danıştay 1. Dairenin esas 2005/534, karar numarası
2006/545. Özetle "Bu kurulun da -yani, tıpta uzmanlık kurulunun-
oluşumu ve görevleri itibarıyla sürekli kurul niteliğinde olacağı
dikkate alındığında yargı kararları uyarınca yasal bir düzenleme
yapılarak kurulması gerektiği…" Yani, yasal bir düzenleme gerekiyor.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Kurul için yasal…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz de Danıştayın
bu önerisi doğrultusunda bu yasal düzenlemeyi yapıyoruz.
Katkı verdiğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Erdöl.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Remziye Öztoprak, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztoprak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 9'uncu
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu önemli kanun üzerindeki
uzun konuşmalar neticesinde, son maddelerine gelmiş bulunuyoruz.
9'uncu madde, 1219 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesindeki değişiklik
üzerinedir ve bu değişiklikle 10'uncu madde, tıpta uzmanlık konusuna
açıklık getirmektedir.
Tıpta Uzmanlık Kurulu,
bu Kurulun görevleri: Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi
ve kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlar, uzmanlık ana
dallarının rotasyonlarını belirler, uzmanlık sınavı jürilerini
tespit eder, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmelerini
yapacak fakülteleri belirler, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan
gücü hakkında görüş bildirir, uzmanların tıbbi gelişmeleri izlemesini
sağlayıcı çalışmalar yapar.
Bu Kurulun üyeleri ise;
Sağlık Bakanlığı, eğitim hastaneleri, tıp fakülteleri, Gülhane
Askeri Tıp Akademisi, Türk Tabipler Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliğinden
seçilecek; müsteşar, genel müdür, hukuk müşaviri, tabip ve diş hekimlerinden
oluşur. Seçilen asil ve yedek üyeler üç yıllık süre için seçilir. Bakanlık
davetiyle yılda 2 kez toplanan Kurul, olağanüstü toplantı da yapabilir.
Kuruldaki diş hekimleri, diş hekimliğiyle ilgili toplantılara
katılır ve orada oy kullanır. Kurulun çalışma usul ve esasları Sağlık
Bakanlığının hazırladığı yönetmelikle düzenlenir.
Maddeyi, ana hatlarıyla
böyle tanıtabiliriz.
Bu yasa, tümüyle çok
önemli bir yasadır. Hasta ve hekim haklarının bu yasayla daha iyi korunacağı
açıkça görülmektedir. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin kalitesi
daha da artacaktır. Halkımız, bu Hükûmetin sağlıkta yaptıklarını
görmektedir; hastaneler tek çatı altında toplanırken sosyal güvenlik
kurumlarının da tek çatı altında toplanmasını ve genel sağlık sigortası
uygulamasını beklemektedir; SSK'lı vatandaşlarımızın ilaç çilesine
son verildiğini, yeşil kartlı vatandaşlarımızın ilaç ve tedavisinden
başka, ortez, protez ve gözlük bedellerini bile alabildiğini de görmekte
ve bu memnuniyetini her platformda dile getirmektedir. Daha bunun
gibi pek çok hizmeti de halkımız görmekte ve bu yasa tasarısının kabulü
ile pek çok soruna çözüm getirilmiş olacak ve sağlıkta önemli bir adım
daha atılmış olacaktır.
Yasa tasarısının yasalaştığı
andan itibaren hayırlı olmasını diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öztoprak.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Ali Temür, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Temür.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ TEMÜR (Giresun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın 9'uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin sağlık politikalarını
dünyadaki gelişmelerden ayrı tutmak mümkün değildir; gerek teknolojik
gerekse nitelik bakımından bu gelişmeleri yakından takip etme zorunluluğumuz
vardır. Dolayısıyla, yapısal değişimleri gerçekleştirirken tüm
bunları göz önünde bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu,
sağlıkta yürütülen personel politikalarını da kapsamaktadır.
Tüm kurumlarımızda olduğu gibi sağlık sektöründe de hem kamu hem
de özel sektörümüz bu gelişmelerin bizzat içerisinde olmalıdır.
Rekabete açık bir yapının oluşturulması, sağlıkta niteliği artıracağı
gibi, ekonomik anlamda da önemli tasarruflar sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu
anlamda, görüşülmekte olan kanun tasarısının 9'uncu maddesi yürürlük
maddesi olup getirilen sigorta sisteminin altyapı çalışmalarının
hazırlanması için, bu kanunun 1'inci maddesiyle 7/5/1987 tarihli ve
3359 sayılı Kanun'a ilave olunan maddelerin, ek 9'uncu maddesinin
son fıkrası hariç olmak üzere, 1/1/2007 tarihinde, diğer maddelerin
ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
Yine, 9'uncu maddeyle,
1219 sayılı Kanun'un 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi
öngörülmüştür: Yapılan bu değişiklikle, eğitim kurumlarına eğitim
yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin
teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını
belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde
asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri
belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücüyle ilgili
görüşler vermek, uzmanların tıbbi gelişmeleri izlemesini sağlayıcı
inceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığının
sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.
Bu konuyla ilgili kimi
hususları biraz açmak istiyorum. Kurumların seçecekleri asıl üye
sayısı kadar yedek üye belirlemeleri esasa bağlanmıştır. Kurula
seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç
yıllık klinik veya laboratuvar şefi veya profesör unvanına sahip
bulunmaları şartı getirilmiştir. Üyelerin görev süreleri üç yıl
olarak belirlenmiş, süresi biten üyelerin tekrar seçilmelerine
imkân sağlanmıştır. Ayrıca, Kurul, Bakanlığın daveti üzerine yılda
en az iki kez toplanır. Kurula, Bakanlık Müsteşarı veya yapılacak
ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek başkan vekili başkanlık
eder. Kurul, üyelerden en az 5'inin teklifiyle olağanüstü toplanır.
Kurul, üyelerin üçte 2'sinin katılımıyla toplanır. Türk Tabipleri
Birliği temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri
Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleriyle ilgili konuların
görüşüleceği toplantılara katılabilirler ve kendi meslek alanlarıyla
ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlar oy çokluğuyla alınır.
Oyların eşitliği hâlinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış
sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin
toplantılarda katılanların en az üçte 2 çoğunluğuyla karar alınması
şarttır. Kurul toplantılarına üst üste 2 kez mazeretsiz olarak katılmayanların
üyeliği düşmüş sayılır. Kurulun çalışma usul ve esaslarıyla ilgili
diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması, uzmanlık eğitimiyle
ilgili diğer usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar
Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle düzenlenir. Bu
yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut düzenlemelerin
uygulanmasına devam edilir.
Bu düzenlemeler, elbette,
sağlıkta daha verimli hizmetlerin ortaya konulmasını amaçlamaktadır.
Başarılı sonuçlar elde edebilmek için, kurumlarda yönetim ve organizasyonun
önemi, günümüzde, daha çok ön plana çıkmaktadır. Hastanelerin birleştirilmesinin
ardından ortaya çıkan kimi sıkıntılar, bu anlamda, kısa sürede
aşılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Temür.
ALİ TEMÜR (Devamla) -
Bu, aynı zamanda, yönetim ve organizasyonda gösterilen başarı,
performansın bir sonucudur.
Değerli arkadaşlar,
dünyanın, gelişen teknolojiler sayesinde küçük bir köye dönüştüğü
gerçeğini göz ardı edemeyiz. Kurumlarımızın, zaman içinde, hem içte
hem de dışarıda rekabete açık, nitelik bakımından güçlü ve başarılı
bir noktaya taşınması, mevcut durumun gelişerek, büyüyerek geleceğe
aktarılması her zaman vazgeçilmez bir zarurettir. Bu bakımdan, yönetim
anlayışının ve çalışanların özlük haklarının iyileştirilmesi,
uluslararası rekabete açılması, kuşkusuz, bu anlamda önemli bir
vizyondur.
Hasta turizminin gelişmesine
de önemli katkılar sağlayacağını umarak, bu yasanın ülkemize ve
halkımıza hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Temür.
Buyurun Sayın Tunç, bir
şey söyleyeceksiniz galiba.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın
Başkan, profesörlerle ilgili sözümün yanlış anlaşıldığını düşünüyorum,
bir açıklama yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tunç, yerinizden
kısa bir açıklama lütfen.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, konuşması sırasında bazı sözlerinin
yanlış anlaşılabileceği gerekçesiyle açıklaması
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce konuşmamda
profesörlerle ilgili bir fıkra anlatmıştım ben ve bunu bazı arkadaşlarımız
yanlış anladılar herhâlde. Burada, profesörleri kastettiğimde, bilimsel
olarak bilgilerinin çok fazla olduğunu ama şu an için o bilgileri
kullanmada sıkıntı yaşandığını, ülke gerçekleriyle örtüşmediğini,
bu sıkıntıları ortadan kaldırabilmek için bu kanuni düzenlemenin
yapılması gerektiğini söylemiştim. Ben -yanlış anlaşılma oldu,
yoksa profesörlerimizi, hocalarımızı hep saygıyla, sevgiyle anıyoruz-
bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tunç.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3 - Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma
Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Vazgeçtim ilgili bakan olmadığı için.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kamacı…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Başkan, Antalya Kumluca'da yaklaşık on iki yıl süren hastane
inşaatından sonra açılan hastane yüz yataklı olup bu hastane Sayın
Başbakanın açılışıyla gerçekleştirildi. Ancak, bu hastane bölge
hastanesi gibi olmasına rağmen, bugün kardiyoloji, nöroloji, beyin,
cilt doktorlarının hiçbirisi yoktur, Antalya'dan gelip gitmekte.
Aynı şekilde, tahlil laboratuvarı çok iyi çalışmamakta, diyaliz
merkezi bu konuda yetersiz olmakta o bölgeye göre. Yine aynı şekilde,
Akseki'de, diyaliz makinesi halk tarafından alınmış ve hastaneye
bağışlanmış, ancak bu hastanedeki diyalizle ilgili Manavgat'tan
doktor gitmekte iki gün boyunca. Yalnız, son dönemlerde Akseki'de artan
diyaliz hastalarından dolayı bu doktor yetmemektedir. Bu anlamda,
Akseki'ye diyalizle ilgili bir doktor ataması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kamacı.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, yabancı
olmakla birlikte, Türkiye'de tıp fakültesini bitirmiş, diploma almış
doktorlarla birlikte, yine Türkiye'de uzmanlığını tamamlayarak
uzmanlık diploması almış yaklaşık 2 500 civarında doktor mevcuttur.
Bu doktorların yeterliliğine yönelik bir itirazi kayıt olmadığı
kanaatindeyim. Fakat, diğer taraftan, kendi ülkesinde ya da başka
bir ülkede doktorluk unvanını almış yabancı doktorların yeterliliğine
yönelik, maalesef, bir kısım değerlendirmeler yapılmaktadır. Tasarı
yasalaştığında, yabancı doktorlar YÖK'ten yeterlilik almadan mı
Türkiye'de doktorluk yapabileceklerdir, yoksa YÖK'ün yeterliliği
şart mıdır? YÖK'ün yeterliliği şartsa yeterlilik kriterleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Arıtman…
CANAN ARITMAN (İzmir)
-Teşekkür ederim.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
Ülkemizde, 2006 yılı sonu itibarıyla, sağlık ocağı personel doluluk
oranı nedir? Hekim açısından, hemşireler ve ebeler olarak ve yüzde
olarak soruyorum.
Bunun dışında, Sağlık
Bakanlığı bünyesindeki yataklı tedavi kurumlarında 10 bin kişiye
düşen yatak sayısını soruyorum, Türkiye geneli olarak ve Doğu Anadolu
olarak soruyorum ve 10 bin kişiye düşen yatak sayısı itibarıyla,
Avrupa sıralamasında kaçıncı sıradayız diye soruyorum.
Ebesi olmayan sağlıkevi
sayısını, hem Türkiye geneli olarak bir de Doğu Anadolu örneği olarak
soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Hükûmete birkaç sorum var.
Birinci sorum: Devletten
alacakları yüzünden, eczacılar, ekonomik bakımdan son derece zor
şartlar altında bulunmaktadırlar. Eczacılarımızın, serbest çalışan
eczacılarımızın ilaç paralarını ne zaman ödeyeceksiniz?
İkinci sorum: Modern çağın
şartlarına uygun olarak bir eczacılık yasa tasarısını Meclisin
gündemine ne zaman getireceksiniz?
Üçüncü sorum: Devlet hastanelerindeki
çok yoğun miktarlara ulaşan eczacı kadrolarını ne zaman dolduracaksınız?
Son sorum: Hâlâ Anadolu'nun
birçok yöresinde sahte diş hekimleri görev başında. Bunlarla etkin
mücadeleyi ne zaman yapacaksınız? Diş hekimlerimizi bu beladan
ne zaman kurtaracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Sayın Neşşar… Yok.
Sayın Tandoğdu... Yok.
Sayın Yaşar, buyurun.
AHMET YAŞAR (Aksaray) -
Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.
Bildiğiniz gibi eczacılar,
beş yıllık fakülte eğitiminden sonra bu unvanı almaktadır ve sağlık
sektöründe halk sağlığına hizmet eden temel sağlık elemanıdır; hastanın
en yakın sağlık danışmanıdır, fakültede aldığı eğitimin tamamı
tıpla, sağlıkla ilgili derslerdir, ağırlıklı olarak da ilaç eğitimi
alırlar. Tıp fakültesiyle aldıkları ortak dersler olduğu gibi, hiç
almadıkları dersler de vardır. Hiç almadığı dersleri yeniden alarak
tıp fakültesi diploması almasının bir mahzuru var mıdır? Siz, aynı
zamanda Millî Eğitim Bakanı olduğunuz için, konu sizi de yakından
ilgilendiriyor. Ayrıca, isteyen eczacı bu fark derslerini alarak,
eczacı unvanının yanında, ilaveten, doktor unvanı da alırsa bu durum
eczacılara hakaret sayılır mı? Bir milletvekilimiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Yaşar.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kamacı'nın
Kumluca Bölge Araştırma Hastanesiyle ilgili sorusunu arkadaşlarımız
not aldılar. Buradaki eksikliklerle ilgili olarak, eğer, gerçekten
bir eksiklik varsa bunu giderecekler.
Konya Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Işık Bey'in, özellikle, yurt dışından gelecek olan doktorların
yeterlilik alarak mı gelecekleri yoksa yeterlilik almadan doğrudan
mı geleceklerine dair sorusuna cevap veriyorum. Şüphesiz ki, yeterlilik
sahibi olanlar Türkiye'de çalışabilecek, bu yeterliliği de Yükseköğretim
Kurulu verecek. Yükseköğretim Kurulu, bu yeterliliği verirken
de Türkiye'deki bir doktorun sahip olması gereken şartlar ve vasıflar
neyse bu şartları ve vasıfları haiz olması lazım; yani denklik olması
lazım, aldığı derslerde, aldığı ihtisasta bu denklik şüphesiz ki
aranmaktadır.
Bu sağlık ocaklarındaki
personelle ilgili, arkadaşlarımız, bunun uzun boylu dökümlerini
çıkarıp ilgili milletvekili arkadaşlarımıza verecekler.
Sayın Özdoğan'ın eczacıların
alacaklarıyla ilgili sorusuna şöyle diyeyim: Bu konuda, aslında,
çok ciddi bir problem yok. Sürekli olarak, bu eczacılarımızın alacakları,
belli periyotlarla, bir sıra dâhilinde ödenmektedir, günü, saati
geldiği zaman ödenmektedir. Bu konuda, aslında ciddi bir problem
söz konusu değildir.
Ben, Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz, bundan önce yine bir değerli milletvekili arkadaşımızın,
özellikle şahsımın adını da vererek, söylediği bir hususa açıklık
getirmek istiyorum. Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt, bu
kürsüden -ben tutanaklardan okuyorum yanlış bir şey söylememek
için- aynen şu ifadeleri kullandı, dedi ki: "Giresun Üniversitesinde
hiç profesör yok, üniversite açtınız dedim. Kendisine yazılı bir
soru sordum, cevabı geldi. Neden kadro vermediğini Millî Eğitim Bakanı
aynen şöyle açıklıyor, -ben sorusuna öyle cevap vermişim- diyor ki:
'Üniversitelerin rektörleri belli olsun, ondan sonra düşünürüz.
Bunu söylemiştim burada, bu kürsüde söyledim 'bizden olursa bu kadroları
veririz, olmazsa vermeyiz.' diye. İşte sizin zihniyetiniz, işte
düşünceniz bu arkadaşlar." diye AK Parti Grubuna hitap ediyor.
Değerli Başkanım, benim
kendisine gönderdiğim yazıda verdiğim cevabı da sizlere arz etmek
istiyorum. Profesör unvanını taşıyan bir arkadaşımızın böyle
bir çarpıtma yapmasını, doğrusunu isterseniz, kendisine yakıştıramadım.
Güya ben demişim ki "Bu rektörler atansın, ondan sonra da düşünürüz.
Bu, bizden olursa veririz, bizden olmazsa vermeyiz." Ben, bu ilgili
bölümü yüce Parlamentonun dikkatlerine arz ediyorum.
Cevap aynen şöyle:
"Yeni kurulan üniversitelere bağlanan yükseköğretim kurumlarının
kadroları, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, bu üniversitelere
devredilmiştir. Kamu hizmetlerinin aksatılmadan sürdürülmesini
temin etmek amacıyla, 2006 Malî Yılı Bütçe Kanunu'nun 3'üncü maddesi
uyarınca, söz konusu on beş üniversiteye tahsis edilen açıktan atama
izinlerinin, kadro ve pozisyon itibarıyla dağıtmak üzere, Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığına bildirilmesi ise yeni üniversite rektörlerinin
atanmasına ilişkin yasal sürecin sonuçlanmasını müteakip yapılacaktır."
1.150 kadro üniversitelerimize, özellikle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi tarafından KPSS'ye göre merkezden atanan 1.150 kadro da üniversitelerimize
dağıtılmıştır, kullanmış durumdalar. Profesör ve doçent kadrolarında
da zaten bir sınırlama yok.
Şimdi, bir profesör, gelip
burada, benim kendisine verdiğim bu cevabı, hiç ilgisi olmadığı
şekilde -burada- eğer yorumlayarak, çarpıtarak ifade ederse, buna
sadece teessüf ederim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bir saat önce,
bir soruma yanıt verirken, geçmişte sağlık ocaklarının bir bölümünün
popülist gerekçelerle açıldığını, popülist nedenlerle açıldığını
söylemişti. Evet, buna bir miktar katılmak mümkün. Ama, dört yıldır süren
bir iktidar döneminde, Sayın Bakan, bu sağlık ocaklarına, popülist
amaçlarla da açılmış olsa, hâlâ doktor bulmakta zorlanılmasını nasıl
kabul edebiliriz?
Bakın, ben size bir örnek
vermek istiyorum: Türkiye'nin en gelişmiş kentlerinden biri olduğu
söylenen, illerinden biri olduğu söylenen ve çok fazla yatırım yapıldığı
için övünülerek bahsedilen -iktidarınız döneminde- Antalya'nın
en büyük, en zengin ilçelerinden Demre'de, Devlet Hastanesinde, başhekim
dışında uzman hekim yok efendim. Yani, bunu nasıl izah edeceksiniz?
Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Süre tamamlanmıştır.
Sayın Bakan yazılı cevap
vereceklerdir.
Madde üzerinde iki adet
önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247
sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 9 uncu maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 1219 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına,
"fakülteleri" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ve eğitim
hastanelerini" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Seyfi
Terzibaşıoğlu Tevhit
Karakaya
Ankara Muğla Erzincan
Ekrem Erdem Yekta Haydaroğlu
İstanbul Van
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247
Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Sami
Tandoğdu Ali Arslan
Samsun Ordu Muğla
Nurettin Sözen Mehmet
Neşşar Mustafa Özyurt
Sivas Denizli Bursa
İsmail
Değerli
Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Topuz, gerekçeyi
okutuyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Canan Arıtman konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
sizin imzanız yok önergede.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tıpta uzmanlık konusunda
Anayasal kurumları ve meslek örgütlerini dışlayan, bu konudaki
yargı kararlarını dikkate almayan, sadece siyasi iktidarı belirleyici
kılmayı amaçladığından, 8. maddenin Tasarı metninden çıkarılması
doğru olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247
sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 9 uncu maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 1219 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına,
"fakülteleri" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ve eğitim
hastanelerini" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı ülkelerde asistanlık
yapanların bilimsel değerlendirmelerinin fakültelerin yanı sıra
eğitim hastanelerinde de yapılabilmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu
açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan,
26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- 26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1251) (S. Sayısı: 1253) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 1253 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
26/9/2006 Tarihli ve 5545 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun
12'nci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek
üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza
geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89'uncu maddesinin
ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama
durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan
maddeleri görüşebilir."
İç Tüzük'ün 81'inci maddesinin
son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin
görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca
görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan
maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün oylaması her
hâlde yapılır" hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri
gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun
bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu
Kanun'un sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 12'nci maddesinin
görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12'nci maddeyi okutuyorum:
ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI KANUNU
Malî hükümler
MADDE 12- Kurumlar, faaliyetlerini
sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler. Ancak, Türk Millî Eğitiminin
amaçları doğrultusunda eğitimin kalitesini yükseltmek, gelişmelerine
fırsat ve imkân verecek yatırımlar ve hizmetler yapmak üzere gelir
sağlayabilirler.
(x) 1253 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Okulların su, doğal gaz
ve elektrik ücretlendirilmesi, resmî okullara uygulanan tarife
üzerinden uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi yok.
Şahsı adına söz isteyen
Ömer Özyılmaz, Erzurum Milletvekili.
Sayın Özyılmaz… Yok.
Recep Garip, Adana Milletvekili…
Yok.
Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Daha önceki, görüşülen
kanun üzerinde şahsi olarak söz taleplerim vardı. Ancak, o söz taleplerim…
Daha önce -benden önce- müracaat edenler olması nedeniyle, konuşma
fırsatını elde edemedim. Yalnız, gördüğüm manzara şu: 1247 sayılı
Kanun Tasarısı'nın, herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da çıkmasını
arzu etmiyor, istemiyor ki, ikinci kez bu görüşmeleri yarıda kesiyoruz,
bir başka kanunu görüşmeye başlıyoruz. Şimdi, bu kanunun son derece
önemli olduğunu zikrettiniz, Türkiye'de sağlıkta devrim olduğunu
söylediniz. Ancak, ikinci kez bu kanun tasarısının görüşülmesini
bırakıyoruz, kesiyoruz, bir başka kanunu görüşmeye başlıyoruz.
Görüştüğümüz kanun da…
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Onlar da önemli ama.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Görüştüğümüz kanun da, dört buçuk ay önce burada görüşülüp, kabul
edilen ancak, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bir kanun. O zaman,
çıktık, dedik ki: "Yanlış yapıyorsunuz. Bu, Sayın Cumhurbaşkanından
geri gelir." O maddeyle ilgili konuşuldu, burada söylendi ve
Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderdi. Şimdi, dört buçuk ay sonra, yeniden,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen ve bizler tarafından
burada ikaz edilmesine rağmen, sizlerin parmaklarıyla burada kabul
edilen bir kanun tekrar önümüzde. Ha, bu sefer ne olmuş? Sayın Cumhurbaşkanının
ikazları nazarıdikkate alınmış, Sayın Cumhurbaşkanının önerisi
doğrultusunda bir düzenleme yapılmış. Nihayet, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu, bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanının ikazlarını dinler
hâle gelmiş. Ancak, dün, Anayasa Mahkemesi on beş yeni üniversite kurulmasıyla
ilgili olarak, geçici rektör atamalarıyla ilgili, dördüncü kez görüştüğümüz
ve sizlerin oylarıyla kabul edilen bir kanunu iptal etti, yürürlüğünü
durdurdu değerli milletvekilleri.
Şimdi, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız burada, kendilerine sormak istiyorum: İçiniz rahat mı
Sayın Bakanım şimdi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Çok rahat.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "Çok rahat" diyorsanız, benim size söyleyecek bir şeyim
yok. Ben, Millî Eğitim Bakanı olsam, benim getirdiğim, benim desteklediğim
bir kanun teklifi, tasarısı iki
kez Sayın Cumhurbaşkanından, iki kez de Anayasa Mahkemesinden iptal
edilip geri geliyor ve burada bu ikazlar yapılıyorsa, bir Millî Eğitim
Bakanı olarak bundan zül duymanız lazım Sayın Bakanım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Millî Eğitim Bakanı olamazsın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz de diyorsunuz ki: "Benim içim rahattır." Sizin içiniz
rahatsa, milletin içi rahat değil Sayın Bakan. On beş aydan beri o illerdeki
vatandaşlarımız üniversitelerin hayata geçmesini bekliyor. Sizin
inadınız, sizin kaprislerinizden dolayı…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Seksen yıldır neredeydiniz!
BAŞKAN - Sayın Bilen,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, sizin inadınız, sizin kaprislerinizden dolayı…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Seksen yıldır neredeydiniz! Niye o zaman yapılmamış?
BAŞKAN - Sayın Bilen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …on beş üniversiteye hâlâ bir rektör atanamamış ve o üniversiteler
hayata geçmemiştir değerli milletvekilleri. Bunun hesabını nasıl
vereceksiniz? Nasıl vereceksiniz bunun hesabını?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Doğru Yol…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Mesele, Doğru Yol, AK Parti meselesi değil Değerli Milletvekili.
Burada söylendi.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Niye o zaman…
BAŞKAN - Sayın Bilen,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Dünyanın hiçbir parlamentosunda -varsa getir Sayın Bilen- bir kanun
dört kez görüşülmemiştir. Varsa ikinci bir örneği, getirin burada
söyleyin. Böyle bir parlamento çalışması olmaz değerli milletvekilleri,
böyle bir parlamento çalışması olmaz!
Sayın Millî Eğitim Bakanının
YÖK'le kavgasından, inatlığından dolayı ve sayın grup başkan vekilinin
de alelacele hazırladığı bir önerge ve kanun teklifiyle geliyorsunuz
buraya ve onun neticesinde, işte, bakınız, on beş üniversite hâlâ
hayata geçmedi.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ü mü savunuyorsun?
BAŞKAN - Sayın Bilen,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz gidin bugün Giresun'a, Rize'ye, Düzce'ye, Tekirdağ'a, Adıyaman'a,
gidin oralara…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ü mü savunuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben YÖK'ü savunmuyorum, burada elli kez söyledim Sayın Bilen. Sen
takip etmiyorsun Ümmet Kandoğan'ın konuşmalarını.
Gücünüz yetiyorsa, buyurun,
biz destek olacağız, Anayasa değişikliği… Bak, Anavatan dedi ki:
"Biz destek oluyoruz, getirin." Getirin, Anavatan destek
oluyor. Acil Eylem Planı'nızda, altı ay ile on iki ay arasında YÖK'ü yeniden
yapılandıracağız diye millete söz verdiniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yapacağız onu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niçin sözünüzün arkasında… Ne zaman yapacaksın?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yeri geldiğinde yapacağız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ne zaman yapacaksın? Altı ayın kalmış şurada, altı ayın kalmış.
Önemli olan iktidar olmak değil, muktedir olmaktır Sayın Bilen, muktedir
olmaktır.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Getiriniz, getiriniz o kanunla ilgili Anayasa değişikliğini,
bakın Anavatan Partisi de elli kez söyledi, "destekliyoruz"
dedi, biz de destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen toparlayınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- YÖK'ün yeniden yapılanmasıyla ilgili olarak biz de hazırız. Acil Eylem
Planı'nda verdiğiniz sözün arkasında durun, arkasında durun!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapıldı
mı yapılmadı mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- YÖK'le kavga ederek, kurumlarla kavga ederek bir yere varılamayacağı,
işte, çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapıldı
mı yapılmadı mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İşte ne oldu? Çorum milletvekilimiz,
ben o zaman konuştuğumda itiraz ediyordu, "yok, olmaz öyle bir
şey" diyordu, Çorum üniversitesi hayata geçti mi sayın milletvekili?
(AK Parti sıralarından "Geçti, geçti" sesleri)
Hayır, geçmedi efendim.
Kanun çıktı, daha rektör, geçici rektör atayamadan nasıl faaliyete
geçiyor? Nasıl faaliyete geçiyor?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Kıskanma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bu anlayışla, bu zihniyetle hiçbir yere
varamayacağınızı bütün milletimiz görmüştür. O bakımdan, ben, en
azından bugünkü bu Kanun'la ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanının
önerisine uygun bir şekilde davranarak bunu buraya getirmenize
ayrıca teşekkür ediyorum.
Yalnız, burada bir husus
dikkatimi çekti. Komisyonda şöyle diyor, bakınız: "Bu düzenlemenin,
özünde özel öğretim kurumlarını teşvik etmek amacıyla getirildiği,
ancak beklenen faydanın sağlanamayacağı öngörüldüğü raporda
ifade edilmiştir." Siz, aslanlar gibi bu Kanun'u savunuyordunuz,
şimdi diyorsunuz ki, getirilen bu düzenlemeyle beklenen faydanın
sağlanamayacağı görülmüştür. Günaydın! Dört buçuk ay sonra bunu
gördüyseniz, sizlere teessüf ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kürsü burada, bak, kürsü burada, burada söyleyin!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen… Sayın Kandoğan…
Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Sayın Bakanımıza
bir sorum olacak. Daha önceki maddede "Bakanlık kurumlardan
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde hizmet satın
alabilir" ibaresi var idi. Bu ibare, Cumhurbaşkanımızın geri
gönderme gerekçesi çerçevesinde ortadan kaldırılmıştır. Şimdi,
soruyorum ben: Sayın Bakanımız, bu ibarenin ısrarlı bir şekilde yasa
tasarısında yer alma gerekçesi ne idi? Bizi bir daha aydınlatmasını
rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, bu Yasa görüşülürken, bu gerekçeyi
ben detaylı bir şekilde izah ettim, gerekçesini de söyledim. Sayın
Milletvekilimiz bunu tutanaklardan alıp, inceleyebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, geçen dört
yıllık süreçte, yaklaşık 32 sektörde, Çin malları ülkemizde kabul
gördü, ekonomiyi bitirdi, ekonomiyi allak bullak etti. Yasada yaptığımız
değişiklikle "izinli Türk hekimlerinin" ibaresini kaldırıyor,
yerine "mezun hekimlerin" ibaresini kullanıyorsunuz. Buna
göre, 33'üncü sektör olarak, Çin hekimlerini de Türkiye'de kullanmayı
düşünüyor musunuz? Bu anlayışla, sağlığın biteceğine inanıyor
musunuz? Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Beni Türk hekimlerine
teslim ediniz." ifadesini niçin unuttunuz?
BAŞKAN - Sayın Özkan,
sorduğunuz soru maddeyle ilgili değil.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkanım, demin de aynı şey oldu. "Yazılı cevap
verecek." dediniz…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Efendim, bildiğiniz gibi, temel sağlık kanunundaki yapılan
değişikliklerle ilgili görüşmelerimiz sona erdi. Belki, Değerli
Milletvekilimiz, beni yine burada gördüğü için, sonradan da Genel
Kurula geldiği için, hâlâ o kanunun görüşüldüğünü zannediyor.
Biz, Özel Öğretim Kurumları Yasası'nı görüşüyoruz Değerli Milletvekilim,
bunu hatırlatırım. Konuyla ilgisi yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
12'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oyunun rengini belli etmek
üzere, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince, aleyhte olmak üzere, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Kanun'un tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 26/9/2006 Tarihli
ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Anayasa’nın 89’uncu
ve 104’üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu'nun oy sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 191
Kabul : 189
Ret : 2 (x)
Böylece, kanun yasalaşmıştır.
Alınan karar gereğince, küresel ısınmanın araştırılması
konusundaki (10/351, 399 ve 417) esas numaralı Meclis araştırması
önergeleri ile Türkçedeki bozulmanın nedenleri ve etkileri konusundaki
(10/365) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerini
yapmak için, 13 Şubat 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.56
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın sonuna eklidir.