deneme 2 2 2007-02-26T07:47:00Z 2007-02-26T07:47:00Z 1 46222 263470 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2195 618 309074 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 146       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

60’ıncı Bir­le­şim

7 Şubat 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ali Din­çer'in, or­gan ba­ğı­şı­nın öne­mi­ne, or­gan nak­li bek­le­yen has­ta­la­rın so­run­la­rı­nın çö­zü­mü için ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Er­tuğ­rul Yal­çın­ba­yır'ın, la­ik dev­let il­ke­si ve la­ik­lik kav­ra­mı­nın an­la­mı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Dev­let Ba­ka­nı Meh­met Ay­dın'ın ce­va­bı

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'ün, ta­rım­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif­le­ri­ne des­tek uy­gu­la­ma­la­rı­nın et­ki­le­ri­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di Eker'in ce­va­bı

B) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- 17/1/2007 ta­rih­li ve 5574 sa­yı­lı Türk Pet­rol Ka­nu­nu'nun ba­zı mad­de­le­ri­nin, bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si (3/1202)

C) ÇE­ŞİT­Lİ İŞ­LER

1.- Ge­nel Ku­ru­lu zi­ya­ret eden İs­pan­ya Tem­sil­ci­ler Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li ve İs­pan­ya-Tür­ki­ye Par­la­men­to­la­ra­ra­sı Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı Ig­na­cio Gil La­za­ro ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­te Baş­kan­lık­ça "Hoş gel­di­niz" de­nil­me­si

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247)

VI. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­lih GÜN'ün, Ya­lo­va'da­ki de­niz dol­gu­su ça­lış­ma­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man PE­PE'nin ce­va­bı (7/19854)

2.- Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Cev­det SEL­Vİ'nin, İs­tan­bul'da SHÇEK'e ait bir ara­zi­nin dev­re­dil­di­ği id­di­ası­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve  Dev­let Ba­ka­nı Ni­met ÇU­BUK­ÇU'nun ce­va­bı (7/19863)

3.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, TE­DAŞ'a elek­trik bor­cu olan ku­rum ve ku­ru­luş­la­ra iliş­kin so­ru­su ve Ma­li­ye Ba­ka­nı Ke­mal UNA­KI­TAN'ın ce­va­bı (7/19888)

4.- Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Ufuk ÖZ­KAN'ın, TBMM 2007 ajan­da­sı­na iliş­kin Mec­lis Baş­ka­nın­dan so­ru­su ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN'in ce­va­bı (7/20041)

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak dört otu­rum yap­tı.

Uşak Mil­let­ve­ki­li Alim Tunç, Dün­ya Kan­ser Haf­ta­sı mü­na­se­be­tiy­le, bu has­ta­lık­la mü­ca­de­le­de er­ken ta­nı­nın öne­mi­ne ve or­gan ba­ğı­şı ko­nu­sun­da kar­şı­la­şı­lan sı­kın­tı­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı bir ko­nuş­ma yap­tı.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Meh­met Se­vi­gen'in, İs­tan­bul baş­ta ol­mak üze­re, An­ka­ra ve İz­mir'de­ki tra­fik ce­za­sı uy­gu­la­ma­la­rı­na ve İs­tan­bul'un tra­fik so­ru­nu­na,

Si­vas Mil­let­ve­ki­li Se­la­mi Uzun'un, ga­ze­te­ci Hrant Dink ci­na­ye­tin­den son­ra ya­şa­nan olay­la­rın ka­mu­oyu­na yan­sı­ma­la­rı­na ve ya­ra­tı­lan bil­gi kir­li­li­ği­nin olum­suz et­ki­le­ri­ne,

İliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­la­rı­na, İçiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dül­ka­dir Ak­su ce­vap ver­di.

Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yurt ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, Bur­sa'nın Ke­les il­çe­sin­de ku­rul­ma­sı dü­şü­nü­len ter­mik san­tral ko­nu­sun­da (10/419),

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Uzun­ka­ya ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, tra­fik ka­za­la­rı­nın ne­den­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak, ön­ce­lik­le ka­ra nok­ta­lar­da ol­mak üze­re ka­ra yol­la­rı gü­ven­li­ği ko­nu­sun­da alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la (10/420),

Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; öner­ge­le­rin gün­dem­de­ki yer­le­ri­ni ala­cak­la­rı ve ön gö­rüş­me­le­ri­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Hır­va­tis­tan Par­la­men­to­su Baş­ka­nı Vla­di­mir Şeks ve be­ra­be­rin­de­ki Par­la­men­to he­ye­ti­nin, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ko­nu­ğu ola­rak, resmî te­mas­lar­da bu­lun­mak üze­re, ül­ke­mi­zi zi­ya­re­ti­nin uy­gun bu­lun­du­ğu­na iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den bir Par­la­men­to he­ye­ti­nin te­mas ve gö­rüş­me­ler­de bu­lun­mak üze­re ABD'ye git­me­si­ne,

İs­veç Par­la­men­to­su Dı­şiş­le­ri Ko­mi­te­si Baş­ka­nı­nın TBMM Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu he­ye­ti­ni İs­veç'e da­ve­ti­ne ica­bet edil­me­si­ne,

İliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­le­ri­nin,

Ge­nel Ku­ru­lun 13/2/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şi­min­de, gün­de­min "Ge­nel Gö­rüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ön­gö­rüş­me­ler" kıs­mı­nın 286'ncı sı­ra­sın­da yer alan (10/351), 338'in­ci sı­ra­sın­da yer alan (10/399) ile 356'ncı sı­ra­sın­da yer alan (10/417) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­le­ri­nin bir­leş­ti­ri­le­rek gö­rü­şül­me­si­ne, bu gö­rüş­me­ler­den son­ra 299'un­cu sı­ra­sın­da yer alan (10/365) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­si­nin gö­rü­şül­me­si­ne ve bu bir­le­şim­de ça­lış­ma sü­re­si­nin (10/365) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­si­nin ön gö­rüş­me­le­ri­nin ta­mam­lan­ma­sı­na ka­dar uza­tıl­ma­sı­na; 13/2/2007 Sa­lı ve 14/2/2007 Çar­şam­ba gün­kü bir­le­şim­le­rin­de söz­lü so­ru­la­rın gö­rü­şül­me­me­si­ne, 14/2/2007 Çar­şam­ba ve 15/2/2007 Per­şem­be gün­le­ri 14.00-20.00 sa­at­le­ri ara­sın­da ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si­ne iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra,

Ka­bul edil­di­ği açık­lan­dı.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş'ın, ko­nuş­ma­sın­da, Gru­bu­na sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la bir açık­la­ma­da bu­lun­du.

Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Ha­run Akın'ın, Zon­gul­dak İlin­de Bey­cu­ma Adın­da Ye­ni Bir İl­çe Ku­rul­ma­sı­na Da­ir (2/701),

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu'nun, Fın­dık Üre­ti­ci­si­nin Ko­run­ma­sı ve Fın­dık İçin Dev­let Po­li­ti­ka­sı Oluş­tu­rul­ma­sı ile İl­gi­li (2/849),

Ka­nun Tek­lif­le­ri­nin İç Tü­zük'ün 37'nci mad­de­si­ne gö­re doğ­ru­dan gün­de­me alın­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­dik­le­ri açık­lan­dı.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den,

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904) gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan,

Er­te­len­di.

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247), gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam olu­na­rak 2'nci mad­de­si­ne ka­dar ka­bul edil­di; 2'nci mad­de üze­rin­de bir sü­re gö­rü­şül­dü.

7 Şu­bat 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 20.01'de son ve­ril­di.

Sa­dık Yakut

Baş­kan Ve­ki­li

 

Ha­run Tüfekci

Türkân Miçooğulları

 

Kon­ya

İz­mir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 79

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

7 Şu­bat 2007 Çar­şam­ba

Cum­hur­baş­ka­nın­ca Ge­ri Gön­de­ri­len Ka­nun

1.- 17.1.2007 Ta­rih­li ve 5574 Sa­yı­lı Türk Pet­rol Ka­nu­nu ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si (1/1301) (Ana­ya­sa ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 6.2.2007)

Tek­lif­ler

1.- Kırk­la­re­li Mil­let­ve­ki­li Meh­met S. Ke­si­moğ­lu ve 43 Mil­let­ve­ki­li­nin; 3201 Sa­yı­lı Em­ni­yet Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu­na Bir Mad­de Ek­len­me­si Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/943) (İçiş­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 31.1.2007)

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in; 12.9.1960 Ta­rih­li ve 80 Sa­yı­lı Ka­nun ile 24.6.1995 Ta­rih­li ve 552 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/944) ( İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 1.2.2007)

3.- Bur­sa Mil­let­ve­kil­le­ri Fa­ruk Çe­lik ve Mus­ta­fa Dün­dar'ın; Top­lu Ko­nut Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/945) (Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 1.2.2007)

4.- Bi­le­cik Mil­let­ve­ki­li Ya­şar Tü­zün'ün; Av­da ve Spor­da Kul­la­nı­lan Tü­fek­ler, Ni­şan Ta­ban­ca­la­rı ve Av Bı­çak­la­rı­nın Ya­pı­mı, Alı­mı, Sa­tı­mı ve Bu­lun­du­rul­ma­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/946) (Ada­let ve İçiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 1.2.2007)

 

7 Şu­bat 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.04

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 60'ın­cı Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

III. - Y O K L A M A

BAŞ­KAN - Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Yok­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin oy düğ­me­le­ri­ne ba­sa­rak sa­lon­da bu­lun­duk­la­rı­nı bil­dir­me­le­ri­ni, bu sü­re içe­ri­sin­de elek­tro­nik sis­te­me gi­re­me­yen mil­let­ve­kil­le­ri­nin sa­lon­da ha­zır bu­lu­nan tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu­na rağ­men sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin ise, yok­la­ma pu­su­la­la­rı­nı, gö­rev­li per­so­nel ara­cı­lı­ğıy­la beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce, üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Gün­dem dı­şı ilk söz, or­gan ba­ğı­şı ko­nu­sun­da ve sağ­lık so­run­la­rıy­la il­gi­li söz is­te­yen, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ali Din­çer'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Din­çer. (Al­kış­lar)

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ali Din­çer'in, or­gan ba­ğı­şı­nın öne­mi­ne, or­gan nak­li bek­le­yen has­ta­la­rın so­run­la­rı­nın çö­zü­mü için ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

ALİ DİN­ÇER (Bur­sa) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; önem­li bir ope­ras­yon­dan son­ra tek­rar ara­nız­da bu­lun­mak be­nim için bü­yük bir mut­lu­luk kay­na­ğı. İn­şal­lah, ben de, he­pi­miz, sağ­lık­lı bir şe­kil­de ül­ke­mi­ze, hal­kı­mı­za bu ya­sa­ma or­ga­nın­da bir­lik­te hiz­met et­me­ye de­vam ede­ce­ğiz. ("İn­şal­lah" ses­le­ri)

Ön­ce­lik­le, ra­hat­sız­lı­ğım sı­ra­sın­da ya­kın il­gi gös­te­ren, baş­ta Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız ol­mak üze­re, Mec­lis Baş­ka­nı­mı­za, Baş­ba­ka­nı­mı­za, Ka­bi­ne üye­le­ri­ne, tüm de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma çok te­şek­kür edi­yo­rum, sağ olun. (Al­kış­lar)

Bir te­şek­kür bor­cum da… Ben, rast­lan­tı ese­ri, 1954'te An­ka­ra'ya gel­di­ğim­de ilk de­fa An­ka­ra Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si Has­ta­ne­si­ne git­miş­tim. Son te­da­vi­le­ri­mi de ora­da ol­dum. Çağ­daş, de­mok­ra­tik, la­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni ku­ran Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk ve ar­ka­daş­la­rı­na ne ka­dar te­şek­kür et­sek az. O mü­es­se­se­le­ri çağ­daş cum­hu­ri­yet ger­çek­leş­tir­di. Ben, o mü­es­se­se­ler­den, dün­ya­da gö­rü­le­bi­le­cek en üst dü­zey sağ­lık hiz­me­ti­ni al­dım; son de­re­ce risk­li bir ope­ras­yo­nu ba­şa­rıy­la ger­çek­leş­tir­di­ler. Tek­rar tek­rar ruh­la­rı şad ol­sun. Be­ni sağ­lı­ğı­ma ka­vuş­tu­ran An­ka­ra Üni­ver­si­te­si dok­tor­la­rı­na da çok te­şek­kür edi­yo­rum, sağ ol­sun­lar.

Şim­di, ta­bii, te­şek­kür et­mek­le bir­lik­te, bu olay üze­ri­ne be­nim üze­ri­me bir gö­rev düş­tü. Dam­dan dü­şen dam­dan dü­şe­nin hâlin­den an­lar mi­sa­li, bi­re bir ya­şa­yın­ca or­gan nak­li ola­yı­nın ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu, ne ka­dar ha­ya­ti öne­mi ha­iz ol­du­ğu­nu da gör­düm.

Ben, 22 Ara­lık­ta ka­ra­ci­ğer nak­li ol­dum. Al­lah rah­met ey­le­sin, or­gan­la­rı­nı al­dı­ğım Ha­san Sa­ka kar­de­şi­mi­ze; onun an­ne­si­ne, ba­ba­sı­na tek­rar te­şek­kür edi­yo­rum. Be­nim ar­kam­dan, yıl­ba­şı ve bay­ram ta­ti­li sü­re­si için­de dur­ma­dı An­ka­ra Üni­ver­si­te­si, 4 ka­ra­ci­ğer nak­li da­ha yap­tı, çok sa­yı­da böb­rek nak­li yap­tı. Hat­ta, Ar­na­vut­luk Hükûme­ti ile Türk Hükûme­ti ara­sın­da ya­pı­lan an­laş­ma ge­re­ği, Ar­na­vut­luk'tan ge­len has­ta­la­rın böb­rek na­kil­le­ri­ni de, 20'ye ya­kın has­ta­nın böb­rek nak­li­ni de yi­ne An­ka­ra Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si yap­tı.

Ço­ğuy­la bir­lik­te ol­duk, ay­nı mekânlar­da ka­lı­yor­duk. Hep­si­nin hikâye­le­ri­ni bi­li­yo­rum. Ka­ra­ci­ğer nak­li olan, on yıl­dır bek­le­yen genç bir kız… Es­ki­şe­hir­li bir emek­li tır şo­fö­rü­nün kı­zı. On yıl­dır bek­le­yen, son gün­le­ri­ni sa­yan bir po­lis me­mu­ru… Yir­mi yıl­dır şe­ker­den ve böb­rek yet­mez­li­ğin­den şikâyet­çi, Kas­ta­mo­nu Def­ter­dar­lı­ğın­da bir müs­tah­dem. Ona, hem böb­rek nak­li hem pan­kre­as nak­li ya­pıl­dı ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de. Trab­zon­lu bir şo­för… Van Be­le­di­ye­sin­de ça­lı­şan Di­yar­ba­kır­lı bir in­şa­at mü­hen­di­si kar­de­şi­miz… Hep­si sı­ra­dan in­san­lar, sa­de in­san­lar, bi­zim in­san­la­rı­mız.

Tür­ki­ye'de or­gan nak­liy­le il­gi­li çok cid­di kad­ro­lar ge­liş­miş, gör­düm. İlk or­gan nak­li­ni ya­pan, ilk ka­ra­ci­ğer nak­li­ni ya­pan An­ka­ra Üni­ver­si­te­si bu ko­nu­da da ön­cü­lük ya­pı­yor, yap­ma­ya de­vam edi­yor. Da­ha baş­ka pek çok, tıp fa­kül­te­si­ne, ih­ti­sas has­ta­ne­si­ne bu kay­nak­tan ele­man ye­tiş­ti­ril­me­si müm­kün, kad­ro­nun zen­gin­leş­ti­ril­me­si müm­kün. Ar­tık Ame­ri­ka'da uzun yıl­lar ça­lış­mış olan, baş­ka ül­ke­ler­de ça­lış­mış olan ba­şa­rı­lı or­gan nak­li cer­rah­la­rı­mız da Tür­ki­ye'ye dö­nü­yor­lar. He­men he­men ço­ğu özel sek­tör­de gö­rev alı­yor. O da ge­rek­li. Çün­kü, imkânı olup da özel sek­tör­de bu or­gan nak­li­ni ola­cak­lar da olur­lar, pa­ra­sı­nı ve­rir­ler. Yurt dı­şın­dan, yi­ne imkânı olan­lar, da­ha uy­gun ko­şul­lar­da, Ba­tı ül­ke­le­ri­ne gi­de­cek­le­ri­ne Tür­ki­ye'ye ge­lir­ler, özel­lik­le kom­şu ül­ke­ler. Yi­ne, bu özel sağ­lık ku­rum­la­rı on­la­ra hiz­met eder; ama, önem­li olan, be­nim or­gan nak­li ol­du­ğum yer­de­ki hiz­met. Si­ze kı­sa bi­lan­ço­yu ver­dim, şöy­le mak­si­mum bir ay­lık bi­lan­ço. Hep­si sa­de va­tan­daş­lar ve böy­le yüz bin­ler­ce in­sa­nı­mız, dar ge­lir­li…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Din­çer, bu­yu­run.

ALİ DİN­ÇER (De­vam­la) - Dar ge­lir­li yüz bin­ler­ce in­sa­nı­mız or­gan nak­li bek­li­yor. 40 bi­ne ya­kın in­sa­nı­mız sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rı­nın gü­ven­ce­siy­le her haf­ta gi­dip böb­rek di­ya­liz ma­ki­ne­si­ne gi­ri­yor­lar, iki de­fa, üç de­fa; bü­yük ezi­yet çe­ki­yor­lar. Bu­nu on yıl­dır, on beş yıl­dır ya­pan­lar var ve bu di­ya­liz sis­te­mi de çok pa­ha­lı. Ya­ni, 40 bi­ne ya­kın, di­ya­li­ze ula­şa­bi­len yurt­ta­şı­mı­zın ma­li­ye­ti, di­ya­liz mas­ra­fı, it­hal mas­ra­fı 1 mil­yar av­ro­dan faz­la. Bir de ula­şa­ma­yan bir o ka­dar yurt­ta­şı­mı­zı dü­şü­nün. Ya­ni, yüz bin­ler­ce in­sa­nı­mı­zı il­gi­len­di­ri­yor. Tür­ki­ye öl­çe­ğin­de bir ül­ke­de yıl­da en az 5-6 bin ka­ra­ci­ğer nak­li ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor; ama, yıl­da top­lam or­gan ba­ğı­şı mik­ta­rı 140'ı geç­mi­yor. Bu so­ru­nun çö­zül­me­si ge­re­ki­yor, hem Tür­ki­ye'de­ki yurt­taş­la­rı­mı­za, in­san­la­rı­mı­za, ih­ti­ya­cı olan­la­ra kat­kı açı­sın­dan, sağ­lık ge­tir­mek açı­sın­dan hem de Tür­ki­ye'nin bir böl­ge gü­cü ola­rak kom­şu ül­ke­le­re bu alan­da hiz­met ve­re­bil­me­si açı­sın­dan. Ar­na­vut­luk'a şim­di An­ka­ra Üni­ver­si­te­si ka­na­lıy­la hiz­met ve­ri­li­yor, iki ül­ke ara­sın­da ya­pı­lan an­laş­may­la. Bu, as­lın­da ço­ğal­tı­la­bi­lir. Bü­tün Bal­kan ül­ke­le­ri, özel­lik­le Ka­ra­de­niz ül­ke­le­ri, Kaf­kas ül­ke­le­ri, Or­ta Do­ğu ül­ke­le­ri, kom­şu ül­ke­ler bi­zim hin­ter­lan­dı­mız­da Tür­ki­ye'nin imkânla­rın­dan ya­rar­la­na­bi­lir­ler. Bu­nun için güç­lü bir or­gan nak­li ku­ru­mu kur­mak ge­re­ki­yor. Bu­nu ya­sa­laş­tır­mak in­şal­lah bi­ze na­sip olur. Bu ku­ru­mun cid­di bir büt­çe­si ol­ma­lı. Özel­lik­le be­yin ölü­mü ger­çek­leş­tik­ten son­ra nak­le­di­le­cek or­gan­la­rın il­gi­li has­ta­ne­den na­kil böl­ge­si­ne ak­ta­rıl­ma­sı bi­le so­run. Bu­nun çö­zü­mü ge­re­kir mer­kezî ola­rak ve ağır­lık­lı ola­rak da, yüz­de 90'ıy­la, bel­ki da­ha faz­la­sıy­la dar ge­lir­li in­san­la­rı­mı­za, imkânı ol­ma­yan in­san­la­rı­mı­za hiz­met eden tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri, özel ih­ti­sas has­ta­ne­le­ri, yük­sek ih­ti­sas has­ta­ne­le­ri, ka­mu ku­rum­la­rı des­tek­len­me­li bu büt­çe­den. Özel sek­tör so­ru­nu çö­ze­bi­lir, ama, bu­ra­da pa­ha­lı bir iş bu, ama yurt dı­şıy­la kı­yas­la­dı­ğı­nız za­man mis­li mis­li ucuz, eko­no­mi­ye ucuz ge­li­yor. Bun­la­rın des­tek­len­me­si ge­re­ki­yor, çün­kü, şu an­da sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rı­nın ver­di­ği pa­ra­lar ye­ter­li de­ğil ve bu ku­ru­mun yö­ne­ti­min­de özel­lik­le or­gan nak­li­ni ya­pan "Ge­nel Cer­ra­hi Uz­man­la­rı Der­ne­ği" gi­bi si­vil top­lum ku­rum­la­rı da yer al­ma­lı.

Bu ku­rum­la bir­lik­te, ta­bii, or­gan ba­ğı­şı ko­nu­su­nu da çöz­mek ge­re­ki­yor. Bu ko­nu­da en ba­şa­rı­lı olan Bel­çi­ka gi­bi, İs­pan­ya gi­bi ül­ke­le­rin mev­zu­atı­nı in­ce­le­me­ye baş­la­dım ben. Bel­çi­ka'da bu iş çok sa­de­leş­ti­ril­miş, ay­nı bi­zim as­ker­lik mü­kel­le­fi­ye­ti­miz gi­bi. As­ke­re gi­de­ce­ği­miz za­man, ne biz­den ne ana­mız­dan ba­ba­mız­dan mu­va­fa­kat is­ten­mi­yor, va­tan gö­re­vi di­yo­ruz, mil­let gö­re­vi di­yo­ruz he­pi­miz gi­di­yo­ruz. Yüz bin­ler­ce in­sa­nı doğ­ru­dan, ya­kın­la­rıy­la bir­lik­te mil­yon­lar­ca yurt­ta­şı­mı­zı il­gi­len­di­ren bu olay­da hal­kı­mı­zın sağ­lı­ğı­nı göz­le­mek, kol­la­mak da bir va­tan gö­re­vi.

Bel­çi­ka mo­de­lin­de ol­du­ğu gi­bi, sa­de­ce or­gan ba­ğı­şı yap­mak is­te­me­yen in­san di­lek­çe ya­zı­yor, baş­vu­ru­yor, onun dı­şın­da­ki­ler, oto­ma­tik, or­gan ba­ğı­şı­nı be­yin ölü­mü ger­çek­leş­ti­ği za­man yap­ma du­ru­mun­da­lar. Böy­le, di­lek­çey­le baş­vu­ran­la­rın sa­yı­sı yüz­de 2; ya­ni, Bel­çi­ka nü­fu­su­nun yüz­de 98'i, be­yin ölü­mü ger­çek­leş­ti­ği za­man or­gan­la­rı­nı ba­ğış­lı­yor ve ora­da ar­tık or­gan ba­ğı­şı gi­bi bir so­run söz ko­nu­su ol­mu­yor, or­gan nak­li­ne ih­ti­ya­cı olan tüm yurt­taş­lar bu or­ga­nı bu­la­bi­li­yor­lar. Bu, son de­re­ce in­sa­ni bir gö­rev, son de­re­ce ül­ke ya­ra­rı­na, in­san­lık ya­ra­rı­na bir iş. Böy­le­si­ne hız­lı yü­rü­yen, et­kin ve sa­de bir sis­te­mi hep bir­lik­te ge­liş­tir­me­miz ve onu kı­sa sü­re için­de ya­sa­laş­tır­ma­mız­da bü­yük ya­rar gö­rü­yo­rum.

Tek­rar… Bü­tün ar­ka­daş­la­rım ya­kın­dan il­gi­len­di­ler, hep­si­nin adı­nı al­dım, fa­kat, ben can pa­za­rın­day­dım, kar­şı­lık ver­mem müm­kün de­ğil­di sağ­lık di­lek­le­ri­ni­ze. Şim­di bir fır­sat bul­dum; tek­rar, siz de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma gös­ter­di­ği­niz ya­kın il­gi­den do­la­yı çok te­şek­kür edi­yo­rum, sağ olun, var olun. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Din­çer.

Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, la­ik dev­let il­ke­si hak­kın­da söz is­te­yen Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Er­tuğ­rul Yal­çın­ba­yır'a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Yal­çın­ba­yır. (Al­kış­lar)

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Er­tuğ­rul Yal­çın­ba­yır'ın, la­ik dev­let il­ke­si ve la­ik­lik kav­ra­mı­nın an­la­mı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Dev­let Ba­ka­nı Meh­met Ay­dın'ın ce­va­bı

ER­TUĞ­RUL YAL­ÇIN­BA­YIR (Bur­sa) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; söz al­dı­ğım ko­nu­ya gir­me­den ön­ce, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li­miz, Mec­lis Baş­kan Ve­ki­li­miz De­ğer­li Ali Din­çer'i ara­mız­da gör­mek­ten son de­re­ce mut­lu ol­du­ğu­mu­zu be­lir­ti­yo­rum, ken­di­le­ri­ne geç­miş ol­sun di­yo­rum, ver­di­ği me­sa­jı da herhâlde tüm mil­le­ti­miz al­mış­tır, ku­rum­la­rı­mız al­mış­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 5 Şu­bat 1937 ta­ri­hin­de, Ma­lat­ya Me­bu­su İs­met İnö­nü ve 153 ar­ka­da­şı­nın ver­miş ol­du­ğu Ana­ya­sa de­ği­şik­lik tek­li­fi Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de gö­rü­şül­dü ve 1924 Ana­ya­sa­sı'nın 2'nci mad­de­si de­ğiş­ti­ril­di ve 2'nci mad­de­ye, o dö­nem tek par­ti olan Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin al­tı oku ve bun­la­rın ara­sın­da da la­ik­lik il­ke­si Ana­ya­sa'ya geç­miş ol­du.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, dev­le­tin la­ik ol­ma­sı il­ke­si üze­ri­ne ku­rul­du. 1921 Ana­ya­sa­sı'na bak­tı­ğı­mız­da, 1924 Ana­ya­sa­sı'na bak­tı­ğı­mız­da ve di­ğer sü­reç­ler­de bir di­zi dev­rim ka­nun­la­rıy­la bu­gün­le­re ge­lin­di. La­ik­lik kav­ra­mı üze­rin­de çok ko­nu­şul­du, bin­ler­ce eser ya­zıl­dı ve hâlâ ko­nu­şu­lu­yor. Böy­le­si­ne önem­li bir ko­nu­nun beş da­ki­ka için­de an­la­tı­la­bil­me­si fev­ka­la­de zor. Bu zor­lu­ğu dik­ka­te ala­rak ve söy­le­dik­le­ri­min ye­ter­siz ol­du­ğu­nu da bi­le­rek aşa­ğı­da­ki hu­sus­la­rı arz et­mek is­ti­yo­rum:

La­ik­lik kav­ra­mı­nın söz­lük an­la­mı üze­rin­de ge­nel­lik­le çok be­lir­gin bir an­laş­maz­lık yok, ama kap­sam ve top­lum­sal uy­gu­la­ma­sı açı­sın­dan çok de­ği­şik yo­rum­la­ra yol aç­tı­ğı göz­le­ni­yor. Ba­tı söz­lük­le­ri la­ik­li­ği ge­nel ola­rak "din ve ruh­ban­lık­la il­gi­si ol­ma­yan" di­ye ta­nım­lar; ama, la­ik­lik, ne di­ne kar­şı bir hu­su­met­tir ne  din­siz­lik­tir ne din düş­man­lı­ğı­dır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) La­ik­lik, dinî de­ğil hu­ku­ki bir kav­ram­dır. Hu­ku­ki açı­dan la­ik­lik -bel­ki kı­sa­ca bun­la­rı aç­mak ge­re­kir- ge­nel ola­rak din iş­le­riy­le dün­ya iş­le­ri­ni ayı­ran bir re­jim­dir. La­ik­lik il­ke­siy­le, di­nin, si­ya­si ve hu­ku­ki bir güç ol­ma­sı en­gel­le­nir. La­ik dev­let, her­ke­sin inan­cı­na say­gı­lı, ama din hu­su­sun­da ta­raf­sız­dır. La­ik­lik, öz­gür­lük ve ba­rı­şın te­mi­na­tı­dır. Böy­le bir il­ke­dir. Öz­gür­lük­ler ve de­mok­ra­si la­ik­lik­le gü­ven­ce al­tı­na alın­mış­tır. La­ik­lik, dev­le­tin din­sel ku­ral­la­ra gö­re ya­pı­lan­dı­rıl­ma­ma­sı­nı, ak­lın ve bi­li­min dev­let ve top­lum ya­şa­mın­da ege­men kı­lın­ma­sı­nı, ka­nun önün­de eşit­li­ği ve bi­re­yin say­gı gör­me­si­ni ön­gö­ren bir ya­şam bi­çi­mi­dir; dev­le­tin, sos­yal, eko­no­mik, si­ya­sal ve hu­kuk­sal te­mel dü­ze­ni­nin kıs­men de ol­sa din ku­ral­la­rı­na da­yan­dı­rıl­ma­ma­sı­dır.

Her ül­ke­ye gö­re la­ik­lik in­ce­len­me­li­dir. 1921-1924 Ana­ya­sa­la­rı, ka­de­me ka­de­me bir­çok dev­rim ka­nun­la­rı­nı çı­ka­ra­rak bu­gün­le­re gel­miş­tir ve Ana­ya­sa'mı­zın baş­lan­gı­cın­da la­ik­lik il­ke­si­nin ge­re­ği, kut­sal din duy­gu­la­rı­nın dev­let iş­le­ri­ne ve po­li­ti­ka­ya ke­sin­lik­le ka­rış­tı­rı­la­ma­ya­ca­ğı ön­gö­rül­müş­tür ve Ana­ya­sa'nın ge­nel esas­la­rı için­de, cum­hu­ri­ye­tin ni­te­lik­le­ri için­de la­ik­lik önem­li bir yer tut­mak­ta­dır ve la­ik­lik il­ke­si, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, de­ğiş­ti­ri­le­me­ye­cek hü­küm­ler ara­sın­da­dır. Dev­le­tin te­mel amaç ve gö­rev­le­ri de cum­hu­ri­ye­ti ve bu­nun ni­te­lik­le­ri­ni ko­ru­mak­tır.

Ka­nun önün­de eşit­lik, de­mok­ra­si­nin vaz­ge­çil­mez il­ke­le­rin­den bi­ri­dir ve bu­ra­ya ba­kıl­dı­ğın­da, her­kes dil, ırk, renk, cin­si­yet, si­ya­si dü­şün­ce, fel­se­fi inanç, din ve mez­hep ve ben­ze­ri se­bep­ler­le ay­rım gö­ze­til­mek­si­zin ka­nun önün­de eşit­tir. Dev­let or­gan­la­rı ve ida­re ma­kam­la­rı bü­tün iş­lem­le­rin­de ka­nun önün­de eşit­lik il­ke­si­ne uy­gun ha­re­ket et­mek zo­run­da­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Yal­çın­ba­yır, bu­yu­run. To­par­lar mı­sı­nız lüt­fen.

ER­TUĞ­RUL YAL­ÇIN­BA­YIR (De­vam­la) - Te­mel hak ve öz­gür­lük­ler­le il­gi­li, te­mel hak­lar ve ödev­ler­le il­gi­li, Ana­ya­sa'ya ba­kıl­dı­ğın­da din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nün yer al­dı­ğı­nı, an­cak, sa­de­ce bu­nun la­ik­lik­le il­gi­li ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­rüz. Bu, la­ik­li­ğin bir un­su­ru­dur. La­ik­lik, sa­de­ce din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nün de­ğil, tüm öz­gür­lük­ler­le il­gi­li­dir, ilin­ti­li­dir ve bun­la­rın da gü­ven­ce­si­dir ve te­mel hak ve öz­gür­lük­ler kul­la­nı­lır­ken, şüp­he­siz ki, la­ik cum­hu­ri­ye­ti or­ta­dan kal­dır­ma­yı amaç­la­yan fa­ali­yet­ler ke­sin­lik­le müm­kün de­ğil­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, özel­lik­le 24'ün­cü mad­de­nin son fık­ra­sı­na ba­kıl­dı­ğın­da, kim­se, dev­le­tin sos­yal, eko­no­mik, si­ya­si ve­ya hu­ku­ki te­mel dü­ze­ni­ni kıs­men de ol­sa din ku­ral­la­rı­na da­yan­dır­ma ve­ya si­ya­si ve­ya ki­şi­sel çı­kar ya­hut nü­fuz sağ­la­ma ama­cıy­la her ne su­ret­le olur­sa ol­sun di­ni ve­ya din duy­gu­la­rı­nı ya­hut din­ce kut­sal sa­yı­lan şey­le­ri is­tis­mar ede­mez, in­kı­lap ka­nun­la­rı da Ana­ya­sa'da özel­lik­le ko­run­muş­tur.

Şüp­he­siz ki bu ku­ral­la­rın yo­ru­mu mah­ke­me­le­re ait olan bir yo­rum­dur. Ka­nun­la­rı biz çı­ka­rı­yo­ruz, yü­rüt­me­ye tev­di edi­yo­ruz, ama yo­rum ko­nu­sun­da mah­ke­me­le­rin ver­miş ol­duk­la­rı ka­rar­lar bi­ze ön­der­lik et­mek­te­dir. Mah­ke­me­le­rin ka­rar­la­rı, sa­de­ce so­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la de­ğil, ge­rek­çe­le­ri iti­ba­rıy­la da bir bü­tün­dür ve bu bü­tün­sel­lik için­de de­ğer­len­di­ril­mek ge­re­kir. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin 2000 yı­lın­da Resmî Ga­ze­te'de ya­yın­la­dı­ğı bir ka­ra­rıy­la da bu ay­rı­ca te­yit edil­miş­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin yar­gıç­la­rı­nın, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin bun­la­ra na­sıl bak­tı­ğı­nı kı­sa­ca ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si yar­gıç­la­rı, ka­rar­la­rın­da, ilk ola­rak, ül­ke­nin ge­çir­di­ği ta­rih­sel de­ne­yim­le­rin so­nu­cun­da la­ik­li­ğin ana­ya­sal bir sta­tü ka­zan­dı­ğı­nı, la­ik­li­ğin de­mok­ra­si­nin te­mel şar­tı ol­du­ğu­nu, din öz­gür­lü­ğü­nün ve ka­nun önün­de eşit­li­ğin te­mi­na­tı­nı oluş­tur­du­ğu­nu be­lirt­miş­tir. La­ik bir dev­let, ya­sa­ma iş­le­mi­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­ken dinî inan­cı ile­ri sü­re­me­mek­te­dir. La­ik­lik, millî ege­men­lik, de­mok­ra­si ve öz­gür­lük ve bi­li­me da­ya­lı olan si­ya­si, sos­yal ve kül­tü­rel ha­ya­tın me­de­ni dü­zen­le­me­si­dir, dü­zen­le­yi­ci­si­dir. La­ik­lik, bi­re­yin dü­şün­ce öz­gür­lü­ğüy­le ki­şi­li­ği­ni is­pat et­me­si­ne ola­nak ta­nı­yan, si­ya­set ve dinî inanç­lar ara­sın­da ay­rım ya­pa­rak din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nü et­ki­li kı­lan il­ke­dir. Di­ne da­ya­lı, dinî dü­şün­ce ve ku­ral­lar­la iş­le­yen top­lum­lar­da si­ya­si ör­güt­len­me­nin ni­te­li­ği dinîdir. La­ik bir re­jim­de, din, si­ya­si rol edin­me­si­ne kar­şı ko­run­mak­ta­dır, yet­ki­li­ler elin­de bir araç de­ğil­dir ve her bi­re­yin ken­di vic­da­nı ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­cek olan say­gı­de­ğer ye­ri­ni mu­ha­fa­za et­mek­te­dir.

Herhâlde, sa­nı­yo­rum ki, bu ko­nu­nun fel­se­fi bo­yu­tu­nu ve uy­gu­la­ma­da­ki yan­sı­ma­la­rı­nı, sa­nı­yo­rum, ko­nuş­ma­mı­za ce­vap ve­re­cek olan Sa­yın Meh­met Ay­dın, yir­mi da­ki­ka­lık ge­niş sü­reç­te da­ha da iyi açık­la­ya­cak­lar­dır.

He­pi­ni­ze sev­gi ve say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yal­çın­ba­yır.

Gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­ya Hükûmet adı­na Dev­let Ba­ka­nı Sa­yın Meh­met Ay­dın ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Ay­dın. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

DEV­LET BA­KA­NI MEH­MET AY­DIN (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Mev­cut Ana­ya­sa'mız, he­pi­mi­zin ga­yet iyi bil­di­ği gi­bi, cum­hu­ri­ye­ti­mi­zi de­mok­ra­tik, la­ik ve sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti ola­rak ta­nım­lı­yor. El­bet­te ki, la­ik­lik, bir hu­kuk il­ke­si ola­rak, cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin bir ba­şa­rı­sı­dır, bu ko­nu­da en ufak bir te­red­düt yok­tur. Ne var ki, bu hu­sus, "la­isi­te" ışı­ğın­da açık­la­na­bi­le­cek ba­zı dü­şün­ce ve uy­gu­la­ma­la­rın ya­kın ve et­kin ta­ri­hi­miz­de ge­ri­le­re git­ti­ği ger­çe­ği­ni bir ta­ra­fa it­me an­la­mı­na gel­mez. La­ik­lik­te önem­li bir an­la­yış ve uy­gu­la­ma ala­nı olan -Sa­yın Yal­çın­ba­yır da bu ko­nu­ya te­mas et­ti- din ve vic­dan hür­ri­ye­ti bi­zim me­de­ni­ye­ti­mi­zin ana kay­nak­la­rın­da var­dır, Sel­çuk­lu'nun, Os­man­lı'nın ta­rihî tec­rü­be­sin­de de var­dır. Bu bağ­lam­da, Os­man­lı mil­let sis­te­mi­ni, di­ğer adıy­la Os­man­lı ba­rış sis­te­mi­ni ha­tır­la­mak ye­ter­li­dir. Bu var ol­ma, ya­kın ve et­kin ta­ri­hi­miz­de çok da­ha be­lir­gin bir hâle gel­miş­tir. Ge­rek Tan­zi­mat ye­ni­leş­me­sin­de ge­rek meş­ru­ti yö­ne­tim tec­rü­be­le­rin­de se­kü­ler alan göz­le gö­rü­lür bir ge­niş­le­me ve zen­gin­leş­me ka­zan­mış­tır. Bu, hu­kuk ala­nın­da ol­muş­tur, iç ve dış si­ya­set ala­nın­da ol­muş­tur, eği­tim ala­nın­da ol­muş­tur, sos­yal ha­yat­ta ol­muş­tur. Ol­muş olan­lar bü­tün­lük arz eden tu­tar­lı bir ya­pı için­de mi ol­muş­tur so­ru­su­na ha­yır di­ye ce­vap ver­me­miz ge­re­ki­yor. Bu­nun tu­tar­lı bir bü­tün­lük için­de ola­bil­me­si, bi­zi cum­hu­ri­ye­te gö­tü­ren pek çok şart­la­rın oluş­ma­sı­na, pek çok imkânın ger­çek­lik ka­zan­ma­sı­na, ger­çek­lik ala­nı­na çık­ma­sı­na ve ne­ti­ce­de Mus­ta­fa Ke­mal'in, Ata­türk'ün bü­yük uf­ku için­de top­la­nan millî ira­de­nin ka­ra­rı­na bağ­lı ol­muş­tur. Ben, hu­zu­ru­nuz­da "Ni­çin la­ik­lik?" ko­nu­su ya­hut so­ru­su­na ce­vap ni­te­li­ğin­de ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğüm bir­kaç nok­ta­yı di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

Bir hu­kuk il­ke­si ola­rak la­ik­lik, ön­ce­lik­le, vic­dan, dinî inanç ve ka­na­at hür­ri­ye­ti­ni -Ana­ya­sa'dan al­dı­ğım te­rim­ler­le ifa­de edi­yo­rum- gü­ven­ce al­tı­na alır. Do­la­yı­sıy­la, te­mel hak ve hür­ri­yet­le­ri ze­de­le­me­mek, dev­le­tin ül­ke­si ve mil­le­tiy­le bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü boz­ma­ya yö­nel­me­mek kay­dıy­la, iba­det, dinî ayin ve tö­ren­le­rin ic­ra­sı da ay­nı şe­kil­de gü­ven­ce al­tı­na alın­mış­tır. "Kim­se, iba­de­te, dinî ayin ve tö­ren­le­re ka­tıl­ma­ya, dinî inanç ve ka­na­at­le­ri­ni açık­la­ma­ya zor­la­na­maz, dinî inanç ve ka­na­at­le­rin­den do­la­yı kı­na­na­maz ve suç­la­na­maz." (Mad­de 24) Ay­nı hak ve hür­ri­yet­ler, dev­le­tin gö­ze­tim ve de­ne­ti­mi al­tın­da yü­rü­tü­len din eği­ti­mi ve öğ­re­ti­mi ko­nu­la­rın­da da ge­çer­li­li­ği­ni ko­rur. Ana­ya­sa'mı­zın 24'ün­cü mad­de­si, öğ­re­tim ile eği­tim ara­sın­da in­ce bir ay­rım ya­par. Din kül­tü­rü ve ah­lak öğ­re­ti­mi­ni -ki, ma­ale­sef çok yan­lış an­la­şı­lan bir ko­nu ol­muş­tur hem yurt için­de hem yurt dı­şın­da- il­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da oku­tu­lan zo­run­lu ders­ler ara­sı­na yer­leş­ti­rir; öte yan­dan, din eği­ti­mi ise, ki­şi­le­rin ken­di is­te­ği­ne, kü­çük­le­rin de ka­nu­ni tem­sil­ci­si­nin ta­le­bi­ne bağ­lı ola­rak for­mü­le edi­lir ve ha­ya­ta ge­ti­ri­lir. Yi­ne ay­nı mad­de, di­nin ve­ya din duy­gu­la­rı­nın ya­hut din­ce kut­sal sa­yı­lan şey­le­rin is­tis­mar edil­me­si­ni ve kö­tü­ye kul­la­nıl­ma­sı­nı da açık­ça, ke­sin­kes ya­sak­lar. Ye­ri gel­miş­ken şu­nu ifa­de ede­yim ki, Ana­ya­sa'mı­zın 24'ün­cü mad­de­si, din eği­ti­mi ko­nu­sun­da çok ge­niş bir alan aç­mak­ta ve çok fark­lı mo­del­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si ve uy­gu­lan­ma­sı­na imkân sağ­la­mak­ta­dır.

İkin­ci ola­rak, la­ik­lik, Tür­ki­ye'nin iki as­ra ya­kın bir sü­re­dir ya­şa­mak­ta ol­du­ğu as­ri­leş­me sü­re­ciy­le de doğ­ru­dan il­gi­li­dir. Ya­kın ve et­kin ta­ri­hi­miz­de, plan­lı, prog­ram­lı bir çağ­daş­laş­ma, ya­ni mo­dern­leş­me pro­je­si "yan­lış din an­la­yış­la­rı­nın ve yo­rum­la­rı­nın et­ki­li ol­ma­dı­ğı bir po­li­tik ala­nın var­lı­ğı"nı ge­rek­li kı­lı­yor­du.

Bu­ra­da si­ze Ata­türk'ün iki ta­rihî ifa­de­si­ni ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum. O şöy­le di­yor­du: "As­ri­leş­me­yi, ya­ni, mo­dern­leş­me­yi kâfir­lik zan­ne­den­le­rin önü­ne geç­mek icap edi­yor. Çün­kü, asıl kâfir­lik on­la­rın bu zan­nı­dır, bu ka­na­ati­dir." Bi­raz ön­ce kul­lan­dı­ğım "yan­lış din an­la­yış ve yo­rum­la­rı" ifa­de­si­nin al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum. Çün­kü, çağ­daş­laş­ma­nın hı­zı­nı ke­sen, di­nin ken­di­si de­ğil, iş­te o yan­lış an­la­yış­lar ve yan­lış yo­rum­lar­dı, di­nin ken­di­si ola­maz­dı. Ata­türk de bu­nu za­ten çok açık­ça ifa­de edi­yor­du: "İs­lam, ak­la, il­me ve fen­ne tam ma­na­sıy­la te­ta­buk et­mek­te­dir. Onun için­dir ki en son din ol­muş­tur ve en kâmil din ol­muş­tur." di­yor­du. Ata­türk'e gö­re, bu­ra­da önem­li olan, din iş­le­ri ile dev­let iş­le­ri­nin açık­ça tef­rik edil­me­siy­di.

Şu­nu he­men ifa­de ede­yim ki, çağ­daş­laş­ma sü­re­cin­de­ki iş­le­viy­le la­ik­lik, zor­la em­po­ze edil­me­yi ön­gö­ren bir kül­tür po­li­ti­ka­sı­nı, ide­olo­jik bir kül­tür plan­la­ma­sı­nı as­la ön­gör­mü­yor. Baş­ka bir ifa­dey­le, kül­tü­rün ne­re­dey­se ta­ma­mı­nın di­nin et­ki­sin­den uzak­laş­tı­rıl­ma­sı la­ik­li­ğe ta­ma­men ters dü­şen bir an­la­yış­tır, bir dü­şün­ce­dir. Hak ve hür­ri­yet­ler ol­ma­dan ve bun­la­ra kar­şı­lık ödev ve so­rum­lu­luk­lar cid­di­ye alın­ma­dan, bü­tün en­gin­li­ği ve zen­gin­li­ğiy­le kül­tür ol­ma­dan mad­di ve ma­ne­vi bo­yut­la­rı içe­ren in­san ki­şi­li­ği ge­li­şe­mez, ol­gun­la­şa­maz. "Mad­di ve ma­ne­vi" söz­le­ri­ni de yi­ne Ana­ya­sa'mız­dan alı­yo­rum. Dev­le­tin te­mel amaç­la­rı (Mad­de 5) sa­yı­lır­ken, in­sa­nın mad­di ve ma­ne­vi var­lı­ğı­nın ge­liş­me­si için ge­rek­li şart­la­rın ha­zır­lan­ma­sı zo­run­lu­lu­ğu açık­ça di­le ge­ti­ri­li­yor. Yi­ne, 15'in­ci mad­de -ik­ti­bas edi­yo­rum- ki­şi­nin mad­di ve ma­ne­vi var­lı­ğı­nın bü­tün­lü­ğü­nün ko­run­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı açık­ça di­le ge­ti­ri­yor. Bu bü­tün­lü­ğü ko­ru­mak, 17'nci mad­de­ye gö­re, in­sa­nın te­mel hak ve hür­ri­yet­le­ri­nin ba­şın­da ge­lir.

Üçün­cü ola­rak: Çağ­daş­laş­ma yo­lun­da ba­şa­rı­lı ol­ma, tu­tar­lı bir millî si­ya­se­ti ge­rek­li kı­lı­yor­du. Millî si­ya­set, millî bü­tün­lük üze­ri­ne otur­mak, millî bü­tün­lü­ğe is­ti­nat et­mek du­ru­mun­day­dı. İş­te, la­ik­lik bu­ra­da da önem­li bir rol oy­na­ya­bi­le­cek gü­ce sa­hip bu­lu­nu­yor. Ma­dem­ki cum­hu­ri­ye­ti ku­ran Türk hal­kı­na, Tür­ki­ye hal­kı­na "Türk mil­le­ti" de­ni­yor ve ma­dem­ki hâki­mi­yet ka­yıt­sız şart­sız mil­le­tin­dir, hal­kın­dır ve ma­dem­ki mil­let, hu­kuk mu­va­ce­he­sin­de dil, din, ırk fark­lı­lı­ğı­na gö­re sı­nıf­lan­dı­rı­la­maz, o hâlde la­ik­lik, bir millîlik bağ­la­mın­da da çok önem­li iş­le­vi olan, an­lam ve de­ğe­ri olan bir ku­ral­dır, bir il­ke­dir.

Son ola­rak, la­ik bir ya­pı için­de, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı gi­bi bir dev­let ku­ru­mu­nun na­sıl ve ni­çin var ol­du­ğu ko­nu­su­na kı­sa­ca de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Bu ko­nu­nun, ge­rek yurt için­de, yi­ne, ge­rek yurt dı­şın­da ba­zı çev­re­ler ta­ra­fın­dan ol­duk­ça zor, hat­ta çok ke­re yan­lış an­la­şıl­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz.

İz­ni­niz­le, ön­ce şu­na işa­ret et­mek is­ti­yo­rum: Din-dev­let iliş­ki­le­ri­ni dü­zen­le­me si­ya­se­ti, po­li­ti­ka­sı, ül­ke­den ül­ke­ye -Ba­tı ül­ke­le­ri dâhil- çok bü­yük çe­şit­li­lik ve fark­lı­lık arz et­mek­te­dir. Bu­ra­da, teo­riy­le pra­tik ara­sın­da­ki iliş­ki­ler dü­ze­nin­de­ki, düz­le­min­de­ki fark­lı­lık­la­ra da dik­kat edil­me­si ge­re­ki­yor. Söz ge­li­mi, İn­gil­te­re te­ori­de la­ik de­ğil­dir, ya­ni dev­let baş­ka­nı ay­nı za­man­da ki­li­se­nin baş­ka­nı­dır. Baş­ba­kan, Cen­ter­bury baş­pis­ko­po­su­nun, hi­ye­rar­şi­nin ba­şın­da bu­lu­nan ki­şi­nin, hat­ta ki­li­se üst dü­ze­yin­de ba­zı ata­ma­la­rın be­lir­len­me­sin­de bi­rin­ci de­re­ce­de yet­ki sa­hi­bi­dir. İn­gil­te­re'de sa­de­ce ki­li­se res­men ta­nın­mak­ta­dır ve me­se­la, ca­mi ve mes­cit gi­bi mekânlar ha­yır ku­rum­la­rı ola­rak kay­da gir­mek­te­dir. Bu­na rağ­men, ka­bul et­mek la­zım ki, pra­tik­te, İn­gil­te­re, din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nün bel­ki de en güç­lü ol­du­ğu ül­ke­ler­den bi­ri­dir. Ya­ni, te­ori ve pra­tik her za­man bir ara­da yü­rü­me­ye­bi­li­yor.

Fran­sa'da, bi­li­yo­ruz yi­ne, bir din dev­le­ti yok­tur ve la­ik­lik ol­duk­ça sı­kı bir bi­çim­de uy­gu­lan­ma­ya ça­lı­şı­lır. Bu­na rağ­men, ora­da da baş­ba­ka­nın kar­di­nal­le­ri Va­ti­kan'a öner­me yet­ki­si var­dır. Baş­ta Sa­yın Sar­kozy ol­mak üze­re pek çok yet­ki­li, dinî ku­rum­la­rın bir kı­sım fa­ali­yet­le­ri­nin dev­let ta­ra­fın­dan des­tek­len­me­si ge­rek­ti­ği­nin mü­za­ke­re­ye açıl­ma­sı hu­su­su üze­rin­de dur­mak­ta­dır. Al­man­ya'da ki­li­se­ye ta­nı­nan pek çok im­ti­yaz­lar var­dır ve yi­ne bi­li­yor­su­nuz, İs­lam, Al­man­ya'da res­men ta­nı­nan bir din de­ğil­dir. İs­veç'te din ile dev­let iliş­ki­si da­ha bir­kaç yıl ön­ce, ta­bir ye­rin­dey­se, gev­şe­til­di, hat­ta on­la­rın ta­bi­riy­le, bo­şan­ma ha­sıl ol­du, va­ki ol­du. Ki­li­se, Nor­veç'te, Da­ni­mar­ka'da, İs­viç­re'de, he­le Po­lon­ya, Yu­na­nis­tan ve İr­lan­da'da bu­gün de ol­duk­ça et­ki­li­dir ve güç­lü­dür. İs­ra­il'in du­ru­mu­nu ise hiç açık­ça zik­ret­me­ye ge­rek yok, di­nin ne ka­dar et­ki­li ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz.

Ki­li­se teş­ki­la­tı­nın, baş­ta Ame­ri­ka ol­mak üze­re pek çok Ba­tı ül­ke­sin­de ana­okul­la­rın­dan baş­la­yıp üni­ver­si­te­le­re ka­dar uza­nan öğ­re­tim ve eği­tim ku­rum­la­rı var­dır, has­ta­ne­le­ri var­dır, öğ­ren­ci yurt­la­rı, Kı­zıl­haç gi­bi yar­dım ku­ru­luş­la­rın­da ki­li­se­nin bü­yük ağır­lı­ğı bu­lun­mak­ta­dır. Doğ­ru, ki­li­se­le­rin ce­ma­at­le­rin­de önem­li azal­ma­lar ol­muş­tur, ama bu, bir ku­rum ola­rak ki­li­se­nin sos­yal ha­yat­ta, si­ya­set­te, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de güç­lü ol­ma­dı­ğı an­la­mı­na gel­me­me­li­dir, böy­le gö­rül­me­me­li­dir. Me­se­la, Hris­ti­yan­lı­ğın Av­ru­pa Ana­ya­sa­sı'nda -Fran­sa'nın, Hol­lan­da'nın red­det­ti­ği, pek çok ül­ke­nin ka­bul et­ti­ği- yer al­ma­sı için ki­li­se, ta­bir ye­rin­dey­se, ge­ce gün­düz fa­ali­yet gös­ter­miş­tir ve böy­le bir du­ru­mun ger­çek­leş­me­me­si için la­ik­lik yan­lı­la­rıy­la li­be­ral çev­re­ler­le bir­lik­te Tür­ki­ye ola­rak uzun ve ha­ki­ka­ten çe­tin bir mü­ca­de­le ver­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

Bü­tün bun­la­rı şu­nun için di­le ge­ti­ri­yo­rum: Tür­ki­ye'de Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı­nın du­ru­mu­nu an­la­ma­nın hiç de zor ol­ma­ma­sı ge­re­kir. Ana­ya­sa'mı­za gö­re, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı ge­nel ida­re için­de yer alan bir ku­rum ola­rak, ik­ti­bas edi­yo­rum: La­ik­lik il­ke­si doğ­rul­tu­sun­da, bü­tün si­ya­si gö­rüş ve dü­şü­nüş­le­rin dı­şın­da ka­la­rak ve -bu­nun al­tı­nın çi­zil­me­si la­zım- mil­let­çe da­ya­nış­ma ve bü­tün­leş­me­yi amaç edi­ne­rek, özel ka­nu­nun­da gös­te­ri­len gö­rev­le­ri ye­ri­ne ge­ti­rir.

He­pi­miz bi­li­yo­ruz, din, te­mel­de, öz­de, bir vic­dan me­se­le­si­dir. Ama, yi­ne, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, din, top­lum­sal ha­yat üze­rin­de et­ki­li ol­ma­dan mil­let­çe da­ya­nış­ma ve bü­tün­leş­me­nin ger­çek­leş­me­sin­de de et­ki­li ola­maz, et­ki­li ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. Oy­sa, bu­ra­da zik­re­di­len an­lam­da et­ki­li ol­mak, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı­nın ana­ya­sal so­rum­lu­lu­ğu­dur, ana­ya­sal gö­re­vi­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; cum­hu­ri­ye­ti­miz, de­mok­ra­tik, la­ik ve sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti ola­rak azim ve ka­rar­lı­lık­la Tür­ki­ye'yi bu­gün me­de­ni âlem­de çok önem­li bir ye­re ta­şı­mış­tır. Ge­le­ce­ği­mi­zin te­mi­na­tı ve da­ha par­lak ufuk­la­ra doğ­ru iler­le­me­si cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin akıp gi­den on yıl­lar için­de da­ha güç­len­me­si ve zen­gin­leş­me­siy­le, müm­kün ola­cak­tır.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, ta­rım­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif­le­ri­ne des­tek uy­gu­la­ma­la­rı ile il­gi­li söz is­te­yen Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­gün. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'ün, ta­rım­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif­le­ri­ne des­tek uy­gu­la­ma­la­rı­nın et­ki­le­ri­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di Eker'in ce­va­bı

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ben de söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce, Mec­lis Baş­kan Ve­ki­li­miz Sa­yın Ali Din­çer Bey'e geç­miş ol­sun di­lek­le­ri­mi ile­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, nü­fu­su­nun yüz­de 30'un­dan faz­la­sı ta­rım­dan ge­çi­nen ül­ke­miz­de, ta­rım ke­si­mi, en so­run­lu sek­tör ola­rak gö­rün­mek­te­dir. Yıl­lar­dan be­ri ya­pı­sal dö­nü­şüm­le­rin bir tür­lü ger­çek­leş­ti­ri­le­me­me­si, üre­tim­de ye­ter­li bil­gi ve tek­no­lo­ji­nin kul­la­nı­la­ma­ma­sı, su­la­ma alt­ya­pı­sı­nın ye­ter­siz­li­ği, iş­let­me­le­rin kü­çük­lü­ğü, çift­çi­le­ri­mi­zin ör­güt­le­ne­me­me­si, gir­di­le­rin yük­sek­li­ği gi­bi bir­çok ne­den­ler­den do­la­yı so­run­lar gi­de­rek ağır­laş­mış­tır. Özel­lik­le 57'nci Hükûmet dö­ne­min­de çift­çi­miz, borç­la­rı­nı öde­ye­me­di­ğin­den do­la­yı ha­ciz ve ha­pis kıs­ka­cı­na gir­miş, önem­li gir­di­le­ri­ni kar­şı­la­ya­bil­mek için trak­tö­rü­nü sa­tar hâli­ne gel­miş­tir. An­cak, bi­li­yo­ruz ki, ta­rı­mı kal­kın­dır­ma­dan Tür­ki­ye'yi kal­kın­dır­mak müm­kün de­ğil­dir ve Tür­ki­ye, sa­na­yi ül­ke­si ile ta­rım ül­ke­si ol­mak ara­sın­da bir ter­cih yap­mak zo­run­da da de­ğil­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­mi­zin her alan­da­ki po­tan­si­ye­li­ni ha­re­ke­te ge­çir­me­yi, imkân ve kay­nak­la­rı­nı doğ­ru bi­çim­de kul­lan­ma­yı ken­di­si­ne amaç edi­nen AK Par­ti İk­ti­da­rı, ta­rı­mı ön­ce­lik­li sek­tör ola­rak ilan et­miş­tir. Bu sek­tö­rü ra­hat­lat­mak ama­cıy­la, da­ha ik­ti­da­ra gel­di­ği ilk gün­ler­de 809 bin üre­ti­ci­nin 1,5  kat­ril­yon­luk bor­cu si­lin­miş, ay­rı­ca, üre­ti­ci­nin 1995 yı­lın­dan bu ya­na ta­rım­sal su­la­ma­da kul­la­nı­lan 660 tril­yon­luk ener­ji bor­cu­na ko­lay­lık ge­ti­ril­miş­tir.

Eko­no­mi­de sağ­la­nan gü­ven ve is­tik­rar or­ta­mı­na pa­ra­lel ola­rak ta­rım­sal kre­di fa­iz­le­ri yüz­de 59'dan yüz­de 17,5'a dü­şü­rül­müş ve kul­lan­dı­rı­lan kre­di mik­ta­rı tam 10 kat ar­tı­rıl­mış­tır. 2003, 2004, 2005 yıl­la­rın­da üre­ti­ci­ye top­lam 1 mil­yar 42 mil­yon YTL ma­zot des­te­ği ve­ril­mek su­re­tiy­le, üre­ti­ci­nin ma­zo­tu yüz­de 40 ucuz kul­lan­ma­sı sağ­lan­mış­tır. 2007 yı­lın­da da 492 mil­yon YTL ma­zot des­te­ği öde­ne­cek­tir. Ay­rı­ca, çift­çi­mi­ze kim­ye­vi güb­re des­te­ği ve­ri­le­rek güb­re ma­li­ye­ti­ne yüz­de 20 ora­nın­da kat­kı sağ­lan­mış­tır.

Hay­van­cı­lık des­tek­le­ri­nin 7 kat art­tı­ğı sek­tör, ay­nı za­man­da prim des­tek­le­ri­nin de 4 kat des­tek­len­di­ği sek­tör hâli­ne gel­miş ve bu des­tek­ler­le sek­tör, 2004 ve 2005 yıl­la­rın­da üst üs­te iki yıl po­zi­tif bü­yü­me gös­ter­miş­tir. Yi­ne, bu dö­nem­de ta­rı­mın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya kat­kı­sı yüz­de 73 ar­ta­rak 37,8 mil­yar do­la­ra yük­sel­miş, ta­rı­mın ih­ra­cat pa­yı da 2006 yı­lın­da 10 mil­yar do­la­ra çık­mış­tır. Ay­rı­ca, trak­tör sa­tış­la­rı bu dö­nem­de 5,5 kat art­mış­tır. Bu ra­kam­lar, ta­rım­da "at bi­ne­nin, kı­lıç kul­la­na­nın" de­yi­mi­nin hak­lı­lı­ğı­nı or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ik­ti­da­rı­mı­zın en önem­li des­tek uy­gu­la­ma­la­rın­dan bi­ri­si de, hiç kuş­ku­suz, ta­rım­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif­le­ri des­tek­le­me­le­ri­dir. Ta­rım Ba­kan­lı­ğı, 1990 yı­lın­dan bu ya­na ko­ope­ra­tif­le­rin hay­van­cı­lık pro­je­le­ri­ni des­tek­le­mek­te­dir. An­cak, bu des­tek­ler, ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de ön­ce­siy­le kı­yas­la­na­ma­ya­cak öl­çü­de ar­tı­rıl­mış­tır. 1999-2002 yıl­la­rı ara­sın­da, ya­ni, bir ön­ce­ki hükûmet dö­ne­min­de 187 ko­ope­ra­tif­çi­lik pro­je­si des­tek­len­miş ve top­lam 87 mil­yon YTL kre­di kul­lan­dı­rıl­mış­tır. 2003 yı­lın­da, Sos­yal Yar­dım­laş­ma ve Da­ya­nış­ma Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün bağ­lı ol­du­ğu Dev­let Ba­kan­lı­ğıy­la Ta­rım Ba­kan­lı­ğı ara­sın­da im­za­la­nan pro­to­kol çer­çe­ve­sin­de pro­je uy­gu­la­ma­sı­na hız ve­ril­miş­tir. 2003-2006 yıl­la­rın­da top­lam 895 ko­ope­ra­tif des­tek­len­mek su­re­tiy­le, bu pro­je­le­re top­lam 591 mil­yon YTL kre­di ve­ril­miş­tir. Böy­le­lik­le, ko­ope­ra­tif des­tek­le­ri, bir ön­ce­ki ik­ti­dar­la­ra gö­re 6 kat­tan faz­la ar­tı­rıl­mış­tır. Bu sü­re zar­fın­da 39.394 ai­le­ye 97.488 ge­be dü­ve, yi­ne 6.750 ai­le­ye de 224.900 da­mız­lık ko­yun ve koç ve­ril­miş­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­gün, bu­yu­run.

MEV­LÜT AK­GÜN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Ko­ope­ra­tif­çi­lik des­tek­le­ri sa­de­ce hay­van­cı­lık­la sı­nır­lı ol­ma­yıp, so­ğuk ha­va te­si­si, se­ra­cı­lık gi­bi ta­rım­sal üre­tim sa­ha­la­rı­nı da kap­sa­mak­ta­dır. Uy­gu­la­ma kap­sa­mın­da, Ka­ra­man ili­miz­de de, ön­ce­ki ik­ti­dar­lar dö­ne­min­de sa­de­ce 2 ko­ope­ra­tif des­tek­len­miş­ken, AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de bu sa­yı 6 kat ar­ta­rak 12'ye çık­mış­tır. Hay­van­cı­lık ve ko­ope­ra­tif­çi­lik des­tek­le­me­le­ri­ni çok olum­lu bu­lan üre­ti­ci­le­ri­miz­den bu ko­nu­da ol­duk­ça faz­la ta­lep gel­mek­te­dir. Ba­kan­lı­ğı­mı­zın ko­ope­ra­tif ve hay­van­cı­lık des­tek­le­me büt­çe­si­nin da­ha da ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ko­ope­ra­tif ve hay­van­cı­lık pro­je­le­ri­ne des­tek ve bu ko­nu­da­ki uy­gu­la­ma­yı ba­şa­rıy­la ger­çek­leş­ti­ren baş­ta Baş­ba­ka­nı­mız, Hükûme­ti­miz, Ta­rım Ba­ka­nı­mız, Teş­ki­lat­lan­ma ve Des­tek­le­me Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ça­lı­şan­la­rı, Ka­ra­man Ta­rım İl Mü­dür­lü­ğü ça­lı­şan­la­rı ol­mak üze­re tüm il­gi­li­le­ri teb­rik edi­yo­rum.

Bu duy­gu­la­rım­la, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­gün.

Gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­ya Hükûmet adı­na Ta­rım Ba­ka­nı Meh­di Eker ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Ba­kan so­ru sor­ma­dı za­ten.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Za­ten söy­le­ne­cek­le­ri söy­le­di.

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Söy­le­ne­cek­le­ri söy­le­di, si­zin söy­le­ye­cek­le­ri­ni­zi.

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Bu­gün NTV'yi iz­le­me­den ko­nuş­tu­nuz yal­nız. Trak­tör­le­ri­ni sa­ta­mı­yor çift­çi.

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Çift­çi-köy­lü bit­ti, siz ko­nu­şu­yor­su­nuz!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) -  Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Mev­lüt Ak­gün'ün gün­dem dı­şı yap­tı­ğı ko­nuş­ma­ya ce­vap ver­mek üze­re hu­zur­la­rı­nız­da­yım ve yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Hükûme­ti­miz, kır­sal alan­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın, özel­lik­le ta­rım ve hay­van­cı­lık­la uğ­ra­şan çift­çi­le­ri­mi­zin ha­yat se­vi­ye­le­ri­ni, özel­lik­le eko­no­mik an­lam­da­ki ha­yat se­vi­ye­le­ri­ni, da­ha ve­rim­li bir üre­tim yap­ma­la­rı­nı ve da­ha iyi bir dü­zey­de ya­şam ge­çir­me­le­ri için gö­re­ve gel­di­ği an­dan iti­ba­ren bir se­ri pro­je ha­ya­ta ge­çir­miş­tir. Bun­lar­dan bir ta­ne­si de kır­sal alan­da üre­ti­ci­le­ri­mi­zin, va­tan­daş­la­rı­mı­zın kur­duk­la­rı ta­rım­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif­le­ri­ne ay­rı­lan kay­nak­lar­da­ki ar­tış ve des­tek­le­nen ko­ope­ra­tif sa­yı­sın­da­ki ar­tış­tır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, biz, kır­sal kal­kın­ma ko­ope­ra­tif pro­je­le­rin­de iki kay­na­ğa baş­vu­ru­yo­ruz. Bun­lar­dan bir ta­ne­si ge­nel büt­çe kay­nak­la­rı. Bir de, da­ha ön­ce­den Sos­yal Yar­dım­laş­ma Da­ya­nış­ma Fo­nu'nda­ki kay­nak­la­rın ye­rin­de kul­la­nıl­ma­yıp, büt­çe açık­la­rı­nın ka­pa­tıl­ma­sın­da kul­la­nıl­ma­sı­nın ak­si­ne, Hükûme­ti­miz, Sos­yal Yar­dım­laş­ma Da­ya­nış­ma Fo­nu'nda­ki pa­ra­nın ta­ma­mı­nı ye­rin­de, ama­cın­da kul­lan­dı­ğı gi­bi, ay­rı­ca, ge­nel büt­çe­den de bu­ra­ya trans­fer yap­mak su­re­tiy­le, bu alan­da, kır­sal alan­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­za, özel­lik­le eko­no­mik du­rum­la­rı dü­şük, ya­ni, ge­lir dü­zey­le­ri son de­re­ce dü­şük olan ve yar­dım ya­pıl­ma­sı ge­re­ken va­tan­daş­la­rı­mı­za çe­şit­li şe­kil­ler­de yar­dım­lar sağ­lan­ma­sı­dır.

Bun­lar­dan bir ta­ne­si, yi­ne, Kır­sal Alan­da Sos­yal Des­tek Pro­je­si adı al­tın­da, Sos­yal Yar­dım­laş­ma ve Da­ya­nış­ma­yı Teş­vik Fo­nu'ndan sağ­la­dı­ğı­mız kay­nak­lar­la yap­tı­ğı­mız des­tek­ler­dir.

Bu pro­je­le­rin ama­cı, üre­ti­ci­le­rin imkânla­rı­nı bir­leş­ti­re­rek, eko­no­mik bü­yük­lük­te iş­let­me­ler hâli­ne gel­me­le­ri ve re­ka­bet güç­le­ri­ni ar­tı­rıp, ürün­le­ri­ni da­ha iyi de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni sağ­la­mak­tır. Bun­lar, mer­kezî süt sa­ğım üni­te­li da­mız­lık sı­ğır ye­tiş­ti­ri­ci­li­ği, be­si sı­ğır­cı­lı­ğı, da­mız­lık ko­yun ye­tiş­ti­ri­ci­li­ği, arı­cı­lık ve se­ra­cı­lık, ay­rı­ca, ko­ope­ra­tif­le­rin ge­liş­tir­di­ği özel pro­je­ler ve ta­rım­sal amaç­lı ko­ope­ra­tif­le­rin re­ha­bi­li­tas­yon pro­je­si şek­lin­de ya­pı­lan pro­je ko­nu­la­rı­nın des­tek­len­me­si­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, pro­je kap­sa­mın­da ve­ri­len kre­di­le­rin va­de­le­ri, ilk yı­lı öde­me­siz, ikin­ci yı­lı fa­iz öde­me­li, di­ğer yıl­lar­da da tak­sit ve fa­iz öde­me­li ol­mak üze­re, top­lam ye­di yıl va­de­li ve yüz­de 5 fa­iz­li­dir. Bu yüz­de 5 fa­iz dü­ze­yi­ne, geç­ti­ği­miz yıl ya­pı­lan, yap­tı­ğı­mız bir dü­zen­le­mey­le ge­lin­di. Da­ha ön­ce­den bu tür ko­ope­ra­tif­le­re uy­gu­la­nan kre­di­nin fa­iz ora­nı yüz­de 30'lar se­vi­ye­sin­dey­di. Geç­ti­ği­miz yıl, biz, bü­tün ko­ope­ra­tif kre­di­le­ri­nin fa­iz­le­ri­ni yüz­de 5'e dü­şür­dük ve bu ça­lış­may­la, Tür­ki­ye'de­ki 512 ta­ne ko­ope­ra­tif, ya­ni, bor­cu­nu öde­mek­te olan 512 ko­ope­ra­tif­te 38.800 or­tak ya­rar­lan­mış­tır. Son de­re­ce­de önem­li bir fay­da sağ­la­mış­tır bu ya­pı­lan­dır­ma.

2003-2006 yıl­la­rı­na ait uy­gu­la­ma­lar­da, biz, ge­nel büt­çe­nin imkânla­rıy­la sağ­la­dı­ğı­mız des­tek­ler­de, ko­ope­ra­tif des­tek­le­rin­de, top­lam 377 ko­ope­ra­ti­fe pro­je uy­gu­la­dık ve 286 tril­yon 806 mil­yar li­ra bun­la­ra des­tek sağ­lan­dı.

Ke­za, Kır­sal Alan­da Sos­yal Des­tek Pro­je­si de, yi­ne, bi­zim Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de ha­ya­ta geç­miş bir pro­je­dir ve bu­ra­da da, süt sı­ğır­cı­lı­ğı, ko­yun­cu­luk, se­ra­cı­lık ko­nu­la­rın­da ilk iki yı­lı öde­me­siz, top­lam beş yıl va­de­li ve fa­iz­siz bir kre­di­len­dir­me şek­liy­le, Sos­yal Yar­dım­laş­ma Fo­nu'ndan yar­dım al­ma­ya müs­ta­hak va­tan­daş­la­rı­mı­zın kur­duk­la­rı ko­ope­ra­tif­ler, bu fon­dan des­tek­len­mek­te­dir. Bu­ra­da da, yi­ne, 2003 yı­lın­da Hükûme­ti­miz­le bir­lik­te baş­la­yan bu uy­gu­la­ma­da, 2004'te 176, 2005'te 188, 2006'da 136, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de top­lam 518 ta­ne ko­ope­ra­ti­fe bu­ra­dan des­tek sağ­lan­mış­tır.

Bu­ra­da ko­ope­ra­tif­ler­le il­gi­li mu­ka­ye­se­yi yap­mak için, ta­bii, bu­nun ger­çek­te ne ol­du­ğu­nun da­ha iyi an­la­şıl­ma­sı için bir mu­ka­ye­se yap­mak ge­re­ki­yor. Bi­zim mu­ka­ye­se­miz de, biz­den ön­ce­ki hükûme­tin top­lam sü­re­si­dir. 1999-2002 yıl­la­rı ara­sın­da üç bu­çuk yıl­da uy­gu­la­nan pro­je sa­yı­sı bü­tün ko­ope­ra­tif­ler için 287'dir ve sağ­la­nan des­tek ise o gü­nün pa­ra­sıy­la top­lam 87 tril­yon li­ra, bu­gü­nün pa­ra­sıy­la ise 87 mil­yon YTL'dir. An­cak, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de, bu sa­yı 287'den top­lam 895 ta­ne ko­ope­ra­ti­fe çı­ka­rıl­mış­tır ve 591 tril­yon li­ra des­tek sağ­lan­mış­tır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ve­ri­len bu des­tek­ler­den 128 bin çift­çi ai­le­miz fay­da­lan­mış­tır.

Ta­bii, kır­sal alan­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın bu ko­ope­ra­tif­leş­me su­re­tiy­le bir ara­ya gel­me­le­riy­le yap­tık­la­rı bu fa­ali­yet­le­re des­te­ği bu ka­dar yük­sek dü­zey­de ver­me­mi­zin ya­nın­da, ila­ve ola­rak, biz, kuş­ku­suz, ta­bii, ta­rım ve hay­van­cı­lık­la il­gi­li ye­ni pro­je­le­ri de dev­re­ye koy­duk. Bun­lar­dan bir ta­ne­si kır­sal kal­kın­ma ya­tı­rım­la­rı­nın des­tek­len­me­si­dir. Kır­sal kal­kın­ma des­tek­le­ri kap­sa­mın­da 2006 yı­lı içe­ri­sin­de 1.256 ta­ne pro­je uy­gu­la­dık. Bu pro­je­le­rin her bi­ri­ne yüz­de 50 ora­nın­da hi­be des­te­ği sağ­la­dık. Bun­la­rın ta­ma­mı, eko­no­mik ya­tı­rım­lar ile mo­dern tek­nik­ler­le ya­pı­lan dam­la su­la­ma gi­bi su­la­ma pro­je­le­ri bu kap­sam­da des­tek­len­mek­te­dir. 1.256 adet pro­je uy­gu­lan­dı. 334 tril­yon li­ra bun­la­rın ya­tı­rım tu­ta­rı ve bu­nun ya­rı­sı­nı da biz hi­be ola­rak kar­şı­la­dık. Bu­ra­da da on bin­ler­ce va­tan­da­şı­mı­zın is­tih­da­mı imkân dâhi­li­ne gel­di, yi­ne, kır­sal alan­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın.

Kır­sal alan­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın, üre­ti­ci­le­ri­mi­zin, çift­çi­le­ri­mi­zin ha­yat­la­rı­nı ya­kın­dan il­gi­len­di­ren, üre­ti­mi ve ve­rim­li­li­ği ön­ce­le­yen, yi­ne bu ko­nuy­la il­gi­li bir baş­ka pro­je­de, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ilk de­fa, biz, geç­ti­ği­miz haf­ta, 2.500 zi­ra­at mü­hen­di­si ve ve­te­ri­ner he­kim­den olu­şan bü­yük bir tek­nik ele­man kad­ro­su­nu, Tür­ki­ye'nin 20 bin kö­yü­ne hiz­met ulaş­tı­ra­cak şe­kil­de, bu hiz­met ağı­nı ku­ra­cak şe­kil­de bu­ra­ya biz gö­rev­len­dir­dik.

Bun­lar: 1) Ta­rım Ba­kan­lı­ğın­da ça­lı­şan her­han­gi bir mü­hen­dis­le ve­ya ve­te­ri­ner he­kim­le ay­nı ma­aşı alı­yor­lar.

2) Bun­la­rın im­za yet­ki­le­ri var.

3) Bun­la­rın şu an­da 1.800-1.900'üne, biz, otu­ra­cak­la­rı bü­ro, bir ça­lış­ma ala­nı oluş­tur­duk köy­ler­de. Bun­lar, ge­ce-gün­düz, ora­da, köy­lü­ler­le, çift­çi­ler­le, üre­ti­ci­ler­le bir ara­da, on­la­rın hem ta­rım ve hay­van­cı­lık­la il­gi­li so­run­la­rı­nı çö­ze­cek, on­la­ra da­nış­man­lık ya­pa­cak hem de bu, ge­rek des­tek­le­me­le­rin da­ha et­kin kul­la­nıl­ma­sı, da­ha iyi an­la­tıl­ma­sı ge­rek pro­je­le­rin da­ha iyi ha­zır­lan­ma­sı ve di­ğer ta­rım ve hay­van­cı­lık­la il­gi­li hem üre­tim hem pa­zar­la­ma ko­nu­la­rın­da ken­di­le­ri­ne yar­dım­cı ola­cak 2.500 ki­şi ve ger­çek­te, bu, Tür­ki­ye'de­ki ta­rım­sal ya­yım ve eği­tim ala­nın­da bu­gü­ne ka­dar ya­pıl­mış, atıl­mış en bü­yük adım, en bü­yük ham­le­dir. Çün­kü, ta­rım­sal üre­tim ka­pa­si­te­si olan yir­mi bin köy hiz­met ağı içe­ri­sin­de ve bun­lar, âde­ta, bu­ra­ya, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­za zim­met­len­miş du­rum­da. Bun­lar da bu yıl gö­re­ve baş­la­dı­lar.

Bir di­ğer, üre­tim­le il­gi­li bi­zim yap­tı­ğı­mız, Tür­ki­ye'de yıl­lar­ca sö­zü edi­len ama bir tür­lü ha­ya­ta geç­me­yen bir baş­ka alan şu: Hep üre­tim plan­la­ma­sın­dan, ürün plan­la­ma­sın­dan bah­se­di­lir Tür­ki­ye'de, ama bir tür­lü, ma­ale­sef ha­ya­ta geç­me­di. Onun da bu se­ne biz pi­lot uy­gu­la­ma­sı­nı baş­la­tı­yo­ruz Trak­ya'da, Or­ta Ana­do­lu'da ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si'nde se­çi­len pi­lot il­ler­de Hav­za Baz­lı Ta­rım­sal Üre­ti­min Des­tek­len­me­si Pro­je­si'ni ya­pı­yo­ruz. Ya­ni, des­tek­le­ri, üre­ti­mi plan­la­ya­cak bir ürün plan­la­ma­sı­na ya­ra­ya­cak şe­kil­de, ve­rim­li­lik du­ru­mu­na gö­re bun­la­rı fark­lı­laş­tı­rı­yo­ruz. Ya­ni (A) böl­ge­sin­de bir ürün çok iyi bir şe­kil­de, çok yük­sek ve­rim­li­lik­te üre­ti­li­yor­sa ora­da, o ürü­ne da­ha faz­la des­tek ve­re­ce­ğiz; baş­ka bir böl­ge­de, di­ye­lim o ürü­nün ve­rim­siz ol­du­ğu bir böl­ge­de eğer ürün ye­tiş­ti­ri­li­yor­sa o ürü­ne des­tek ver­me­ye­ce­ğiz ve­ya çok az des­tek ve­re­ce­ğiz. Bu şe­kil­de, des­tek­le­me­le­rin üre­tim plan­la­ma­sın­da kul­la­nıl­ma­sı ve ürün plan­la­ma­sın­da kul­lan­ma­sı uy­gu­la­ma­sı da bu yön­de atıl­mış önem­li bir adım­dır. Bu da yi­ne bu se­ne ha­ya­ta ge­çen bir pro­je.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ben, ta­rım ve hay­van­cı­lık­la il­gi­li bu de­ğer­len­dir­me­yi ya­par­ken, bu­gün, Cey­lan­pı­nar Ta­rım İş­let­me­si sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de, iş­let­me­mi­zin sü­tü­nü sat­tı­ğı bir fir­ma­nın iş­çi­le­ri­nin ge­çir­di­ği bir elim ka­za var. Bu­ra­da, bir­kaç ta­ne va­tan­da­şı­mı­zın, şu ana ka­dar, 2 va­tan­da­şı­mı­zın ma­ale­sef ce­se­di bu­lun­du, 8 va­tan­da­şı­mız ka­yıp, 28 va­tan­da­şı­mız da kur­ta­rıl­mış du­rum­da. Bun­lar açık bir kam­yon­da, sel se­be­biy­le kam­yon­la­rı dev­ri­li­yor ve ora­da kur­tar­ma-ara­ma ça­lış­ma­la­rı de­vam edi­yor.

Ben, hu­zur­la­rı­nız­da, ha­ya­tı­nı kay­be­den va­tan­daş­la­rı­mı­za Al­lah'tan rah­met di­li­yo­rum, ya­kın­la­rı­na baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum ve bir an ön­ce, di­ğer ka­yıp­la­rın da in­şal­lah bu­lu­na­ca­ğı­nı ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Çün­kü, kur­tar­ma ekip­le­ri de bü­tün tek­nik do­na­nım­la­rıy­la bir­lik­te olay ma­hal­lin­de­ler. Ora­da ça­lış­ma­lar ya­pı­lı­yor. Ben, Cey­lan­pı­nar böl­ge­sin­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­za ve tüm mil­le­ti­mi­ze geç­miş ol­sun di­lek­le­ri­mi sun­mak is­ti­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın bir tez­ke­re­si var­dır, oku­tup bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- 17/1/2007 tarihli ve 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun bazı maddelerinin, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1202)

06/02/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

İL­Gİ: 22.01.2007 gün­lü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-6337/20715 sa­yı­lı ya­zı­nız.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu'nca 17.01.2007 gü­nün­de ka­bul edi­len 5574 sa­yı­lı "Türk Pet­rol Ka­nu­nu" in­ce­len­miş­tir.

1- Ya­sa'nın,

- 1. mad­de­sin­de, Ya­sa'nın ama­cı, ül­ke pet­rol kay­nak­la­rı­nın hız­lı, sü­rek­li ve et­ki­li bi­çim­de aran­ma­sı­nı, ge­liş­ti­ril­me­si­ni ve üre­til­me­si­ni sağ­la­mak ola­rak be­lir­le­nir­ken, 07.03.1954 gün­lü, 6326 sa­yı­lı Pet­rol Ya­sa­sı'nın 2. mad­de­sin­de­ki gi­bi, ama­cın ger­çek­leş­ti­ril­me­sin­de ulu­sal çı­kar­la­ra uy­gun ol­ma öl­çü­tü­ne,

- 3. mad­de­sin­de, pet­rol hak­kı­nın el­de edil­me­si için ya­pı­lan baş­vu­ru­nun de­ğer­len­di­ril­me­sin­de, 6326 sa­yı­lı Ya­sa'nın 4. mad­de­sin­de­ki gi­bi, is­te­min ulu­sal çı­kar­la­ra uy­gun ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne,

- Di­ğer mad­de­le­rin­de de, 6326 sa­yı­lı Ya­sa'nın 12 ve 13. mad­de­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi, ulu­sal çı­kar­la­rın na­sıl ko­ru­na­ca­ğı­na iliş­kin ku­ral­la­ra,

yer ve­ril­me­di­ği sap­tan­mış­tır.

Ana­ya­sa'nın 2. mad­de­sin­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin bir hu­kuk dev­le­ti ol­du­ğu be­lir­til­miş­tir.

Ya­sa­la­rın ka­mu ya­ra­rı ama­cıy­la çı­ka­rıl­ma­sı ve uy­gu­la­ma­da ka­mu ya­ra­rı­nın ön­ce­lik­le gö­ze­til­me­si hu­ku­kun ev­ren­sel ku­ral­la­rı­nın ve hu­kuk dev­le­ti il­ke­si­nin ge­re­ği­dir. Ka­mu ya­ra­rı­nın da, ön­ce­lik­le ulu­sal çı­kar­la­rı içer­di­ğin­de kuş­ku bu­lun­ma­mak­ta­dır.

Ana­ya­sa'nın 176. mad­de­sin­de, Ana­ya­sa'nın da­yan­dı­ğı te­mel gö­rüş ve il­ke­le­ri içe­ren Baş­lan­gıç bö­lü­mü­nün Ana­ya­sa met­ni­ne da­hil ol­du­ğu; 2. mad­de­sin­de de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin, Baş­lan­gıç bö­lü­mün­de yer ve­ri­len te­mel il­ke­le­re da­ya­nan bir Dev­let ol­du­ğu vur­gu­lan­mış­tır.

Ana­ya­sa met­ni­ne da­hil olan, te­mel gö­rüş ve il­ke­ler içe­ren Baş­lan­gıç bö­lü­mü­nün be­şin­ci pa­rag­ra­fın­da, hiç­bir et­kin­li­ğin Türk ulu­sal çı­kar­la­rı kar­şı­sın­da ko­run­ma gö­re­me­ye­ce­ği açık­ça be­lir­til­miş­tir.

Ana­ya­sa'nın 11. mad­de­sin­de, Ana­ya­sa ku­ral­la­rı­nın ya­sa­ma, yü­rüt­me, yar­gı or­gan­la­rı­nı, yö­ne­ti­mi, di­ğer ku­ru­luş ve ki­şi­le­ri bağ­la­yan üs­tün ku­ral­lar ol­du­ğu açık­lan­mış­tır.

Üs­tün­lük ve bağ­la­yı­cı­lık özel­li­ği, tüm ana­ya­sal ku­ral­la­rın, bu bağ­lam­da ulu­sal çı­kar­la­rın, uy­gu­la­ma­da yü­rüt­me or­ga­nı ve yö­ne­tim­ce, ön­ce­lik­le ve özen­le gö­ze­til­me­si ge­re­ke­ce­ği­ni gös­ter­mek­te­dir.

Baş­ka bir an­la­tım­la, ulu­sal çı­kar­la­rın ko­ru­na­ca­ğı­nın Ya­sa'da açık­ça dü­zen­len­me­miş ol­ma­sı­nın, Dev­let or­gan­la­rı­nın, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın ve ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin Ana­ya­sa'dan kay­nak­la­nan yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ve gö­rev­le­ri­ni or­ta­dan kal­dır­ma­ya­ca­ğı açık­tır.

Bu or­gan, ku­rum, ku­ru­luş ve gö­rev­li­ler, Ana­ya­sa'nın yu­ka­rı­da açık­la­nan ku­ral­la­rı uya­rın­ca, tüm ey­lem ve iş­lem­le­rin­de ulu­sal çı­kar­la­rı ve ka­mu ya­ra­rı­nı ön­de tut­mak, ko­ru­yup güç­len­dir­mek yü­küm­lü­lü­ğün­de­dir. Pet­rol ve do­ğal­gaz gi­bi stra­te­jik öne­mi çok yük­sek ürün­ler söz­ko­nu­su ol­du­ğun­da bu yü­küm­lü­lü­ğün da­ha da ar­ta­ca­ğı kuş­ku­suz­dur.

İn­ce­le­nen Ya­sa'nın ama­cı­nı dü­zen­le­yen 1. mad­de­si ile baş­vu­ru­la­rın de­ğer­len­di­ril­me­si­ne iliş­kin ku­ral­lar içe­ren 3. mad­de­sin­de, ulu­sal çı­kar­la­rın ko­ru­na­ca­ğı­na iliş­kin açık ku­ral bu­lun­ma­ma­sı, bu ko­nu­da ya­pı­la­cak uy­gu­la­ma­lar­da ulu­sal çı­kar ve ka­mu ya­ra­rı­nın gö­ze­til­me­si zo­run­lu­lu­ğu­nu or­ta­dan kal­dır­ma­mak­ta­dır.

2- Ya­pı­lan in­ce­le­me­de, üre­ti­len pet­rol ve do­ğal­gaz ürün­le­ri­nin ne ka­da­rı­nın ül­ke ge­rek­si­ni­mi için kul­la­nı­la­ca­ğı ne ka­da­rı­nın dış­sa­tım ko­nu­su ya­pı­la­bi­le­ce­ği­nin Ya­sa'da dü­zen­len­me­di­ği gö­rül­müş­tür.

Baş­ka bir an­la­tım­la, Ya­sa'da, ül­ke­miz­de üre­ti­len pet­rol ve do­ğal­ga­zın bir bö­lü­mü­nün, ulu­sal gü­ven­lik ve ulu­sal çı­kar­lar ge­re­ği ül­ke ge­rek­si­ni­mi için ay­rıl­ma­sı­nı zo­run­lu kı­lan bir ku­ra­la yer ve­ril­me­di­ği sap­tan­mış­tır.

Oy­sa, 6326 sa­yı­lı Pet­rol Ya­sa­sı'nın,

- 3. mad­de­si­nin, 28.03.1983 gün­lü, 2808 sa­yı­lı Ya­sa'yla ek­le­nen 42. fık­ra­sın­da, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri'nin, Tür­ki­ye'nin di­ğer ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın, ger­çek ve tü­zel­ki­şi­le­ri­nin, Tür­ki­ye'de­ki tas­fi­ye­ha­ne­le­rin pet­rol tas­fi­ye et­me­le­ri için kul­lan­dık­la­rı pet­rol ile Tür­ki­ye sı­nır­la­rı ve ka­ra­su­la­rı için­de her tür­lü ya­ban­cı ka­ra, de­niz ve ha­va ta­şıt­la­rı­na ve­ri­len pet­ro­lün tü­mü "mem­le­ket ih­ti­ya­cı" ola­rak ta­nım­lan­mış,

- Yi­ne 28.03.1983 gün­lü, 2808 sa­yı­lı Ya­sa'yla de­ği­şik 13. mad­de­si­nin 1. fık­ra­sı­nın bi­rin­ci ben­din­de de, pet­rol hak­kı sa­hip­le­ri­nin, 01 Ocak 1980 gü­nün­den son­ra keş­fet­tik­le­ri pet­rol alan­la­rın­da üret­tik­le­ri ham pet­rol ve do­ğal­ga­zın, ka­ra­da yüz­de 35'ini, de­niz­ler­de yüz­de 45'ini ham ya da ürün ola­rak yurt­dı­şı­na sa­ta­bi­le­cek­le­ri; ge­ri ka­lan tu­tar­lar ile 01 Ocak 1980'den ön­ce bu­lun­muş alan­lar­dan üre­ti­len ham pet­rol ve do­ğal­ga­zın tü­mü­nün ve bun­lar­dan el­de edi­len ürün­le­rin "mem­le­ket ih­ti­ya­cı" için ay­rı­la­ca­ğı be­lir­til­miş­tir.

Ana­ya­sa'nın 168. mad­de­sin­de, do­ğal ser­vet­ler ve kay­nak­la­rın Dev­let'in hü­küm ve ta­sar­ru­fu al­tın­da ol­du­ğu; bun­la­rın aran­ma­sı ve iş­le­til­me­si hak­kı­nın Dev­let'e iliş­kin bu­lun­du­ğu; Dev­let'in bu hak­kı­nı bel­li bir sü­re için ger­çek ve tü­zel­ki­şi­le­re dev­re­de­bi­le­ce­ği; han­gi do­ğal ser­vet ve kay­na­ğın ara­ma ve iş­le­til­me­si­nin, Dev­let'in ger­çek ve tü­zel­ki­şi­ler­le or­tak ola­rak ya da doğ­ru­dan ger­çek ve tü­zel­ki­şi­ler eliy­le ya­pıl­ma­sı­nın ya­sa­nın açık iz­ni­ne bağ­lı ol­du­ğu; bu du­rum­da, ger­çek ve tü­zel­ki­şi­le­rin uy­ma­sı ge­re­ken ko­şul­la­rın, Dev­let'çe ya­pı­la­cak gö­ze­tim ve de­ne­ti­mi­nin yön­tem ve il­ke­le­ri ile yap­tı­rım­la­rın ya­sa­da gös­te­ri­le­ce­ği ku­ra­la bağ­lan­mış­tır.

İn­ce­le­nen Ya­sa'da, Dev­let'in pet­rol ve do­ğal­gaz ara­ma ve iş­let­me hak­kın­dan vaz­ge­çe­rek bu­nu yer­li ya da ya­ban­cı ger­çek ya da tü­zel­ki­şi­ler eliy­le yap­ma ama­cın­da ol­du­ğu an­la­şıl­mak­ta­dır. Du­rum böy­le olun­ca, ül­ke­miz­de üre­ti­len pet­rol ve do­ğal­ga­zın bir kıs­mı­nın ül­ke ge­rek­si­ni­mi için ay­rıl­ma­sı­nın, ulu­sal çı­kar­lar yö­nün­den öne­mi da­ha da be­lir­gin­lik ka­zan­mak­ta­dır.

Pet­rol, dün­ya­nın stra­te­jik de­ğe­re sa­hip en önem­li ürün­le­rin­den bi­ri­dir. Dün­ya­da­ki tüm an­laş­maz­lık­lar, ça­tış­ma­lar ve sa­vaş­lar ener­ji kay­nak­la­rı­na ege­men ola­bil­mek için­dir.

Ana­ya­sa'nın 168. mad­de­siy­le ben­zer ku­ral­lar içe­ren 1961 Ana­ya­sa­sı'nın 130. mad­de­si­nin ge­rek­çe­sin­de, da­ha o yıl­lar­da pet­rol ve do­ğal­ga­zın bü­yük stra­te­jik öne­me sa­hip do­ğal kay­nak­lar ol­du­ğu be­lir­til­miş­tir.

Dün­ya­da­ki ge­liş­me­ler, pet­rol kay­nak­la­rın­da­ki re­zerv­le­rin gi­de­rek azal­ma­sı ve ener­ji kay­nak­la­rı­na olan ge­rek­si­ni­min art­ma­sı pet­ro­lün stra­te­jik öne­mi­ni da­ha da ar­tır­mak­ta­dır.

Ül­ke­miz­de üre­ti­len pet­ro­lün ya­rı­dan faz­la­sı­nın ül­ke ge­rek­si­ni­mi için ay­rıl­ma­sı­na iliş­kin ku­ral, önem­li bir ulus­la­ra­ra­sı ge­liş­me­nin so­nu­cun­da 6326 sa­yı­lı Pet­rol Ya­sa­sı'na ko­nul­muş­tur. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, Kıb­rıs Ba­rış Ha­re­ka­tı sı­ra­sın­da ve son­ra­sın­da, uy­gu­la­nan am­bar­go ne­de­niy­le uçak­la­rı­na ya­kıt bul­mak­ta zor­la­nın­ca, ulu­sal çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak için 28.03.1983 gün­lü, 2808 sa­yı­lı Ya­sa'yla yu­ka­rı­da açık­la­nan dü­zen­le­me­le­ri yap­mak zo­run­lu­lu­ğu­nu duy­muş­tur.

Stra­te­jik öne­mi bu ka­dar yük­sek olan pet­ro­lün, tü­müy­le dış­sa­tım ko­nu­su ya­pı­la­bil­me­si­ni ola­nak­lı kı­lan dü­zen­le­me­le­rin ulu­sal gü­ven­lik yö­nün­den risk ta­şı­dı­ğı or­ta­da­dır.

6326 sa­yı­lı Ya­sa'nın ulu­sal çı­kar­la­rın ko­run­ma­sı baş­lık­lı 5. bö­lü­mün­de yer ve­ri­len 12. mad­de­de, ya­ban­cı dev­let­le­rin doğ­ru­dan ya da do­lay­lı ola­rak yö­ne­ti­min­de et­ki­li ol­duk­la­rı tü­zel­ki­şi­ler ile ya­ban­cı bir dev­let için ya da ya­ban­cı bir dev­let adı­na ha­re­ket eden ki­şi­le­rin,

- Pet­rol hak­kı­na sa­hip ola­ma­ya­cak­la­rı ve pet­rol et­kin­lik­le­rin­de bu­lu­na­ma­ya­cak­la­rı,

- Pet­rol et­kin­lik­le­ri için ge­rek­li ta­şı­nır ya da ta­şın­maz mal edi­ne­me­ye­cek­le­ri ya da bun­lar üze­rin­de hak ve ya­rar sağ­la­ya­ma­ya­cak­la­rı,

- Pet­rol et­kin­li­ği için ge­rek­li te­sis ku­ra­ma­ya­cak­la­rı ve iş­le­te­me­ye­cek­le­ri,

be­lir­til­miş­tir.

İn­ce­le­nen Ya­sa'da, ya­ban­cı dev­let­le­rin doğ­ru­dan ya da do­lay­lı yö­ne­ti­min­de et­ki­li ola­bi­le­cek­le­ri şir­ket­ler ile ya­ban­cı bir dev­let için ya da ya­ban­cı bir dev­let adı­na ha­re­ket eden ki­şi­le­rin ül­ke­miz­de pet­rol et­kin­lik­le­rin­de bu­lun­ma­la­rı, mülk edin­me­le­ri ve te­sis kur­ma­la­rı­nın ya­sak­lan­ma­dı­ğı, böy­le­ce, stra­te­jik öne­me sa­hip bir ürün ko­nu­sun­da ya­ban­cı dev­let­le­rin be­lir­le­yi­ci ol­ma­sı­nın önün­de­ki en­gel­ler kal­dı­rıl­dı­ğı için ulu­sal gü­ven­lik yö­nün­den ya­ra­tı­lan risk da­ha da art­mak­ta­dır.

Ya­sa'da ül­ke ge­rek­si­ni­mi için pay ay­rıl­ma zo­run­lu­lu­ğu­nun ge­ti­ril­me­me­si, ül­ke­yi tü­müy­le ulus­la­ra­ra­sı şir­ket­le­rin ya da ya­ban­cı dev­let­le­rin ka­ra­rı­na bı­rak­mak an­la­mı­na ge­lir ki, bu du­ru­mu ulu­sal gü­ven­lik­le, ulu­sal çı­kar­lar­la ve ka­mu ya­ra­rıy­la bağ­daş­tır­mak ola­nak­sız­dır.

Yurt içi tü­ke­ti­mi kar­şı­la­mak­ta ye­ter­siz olan az sa­yı­da­ki kay­nak­tan el­de edi­len pet­rol ve do­ğal­ga­zın tü­mü­nün yurt dı­şı­na sa­tı­şı­na ola­nak ta­nı­na­rak, da­ha son­ra ül­ke ge­rek­si­ni­mi­nin tü­mü­nün dı­şa­lım yo­luy­la kar­şı­lan­ma­sı­nın ulu­sal ge­li­re ve ül­ke­mi­zin ulus­la­ra­ra­sı kriz dö­nem­le­rin­de­ki ener­ji ge­rek­si­ni­mi­nin gi­de­ril­me­si­ne olum­suz et­ki ya­pa­ca­ğı da açık­tır.

Pet­rol ve do­ğal­gaz üre­tim ve tü­ke­ti­mi­miz­le il­gi­li ve­ri­ler, 6326 sa­yı­lı Ya­sa'nın 13. mad­de­sin­de yer ve­ri­len, pet­rol hak­kı sa­hip­le­ri­ne Tür­ki­ye'de üret­tik­le­ri ham pet­rol ve do­ğal­ga­zın be­lir­li bir bö­lü­mü­nü "mem­le­ket ih­ti­ya­cı"na ayır­mak yü­küm­lü­lü­ğü ge­ti­ren dü­zen­le­me­nin hak­lı ge­rek­çe­si­ni oluş­tur­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, in­ce­le­nen Ya­sa'nın 19. mad­de­si­nin ye­din­ci fık­ra­sı­nın ilk tüm­ce­sin­de, pet­rol üre­ti­ci­si­nin öde­ye­ce­ği Dev­let pa­yı­nın, ku­yu­ba­şı fi­ya­tın­dan he­sap­la­na­ca­ğı be­lir­til­miş­tir. Dev­let'in ge­rek­si­nim duy­du­ğu pet­ro­lün pi­ya­sa fi­ya­tın­dan sa­tı­na­lın­ma­sı zo­run­lu iken, pet­rol üre­ti­ci­le­ri­nin öde­ye­ce­ği Dev­let pa­yı­nın ku­yu­ba­şı fi­ya­tın­dan he­sap­lan­ma­sı ulu­sal çı­kar­lar­la bağ­daş­ma­mak­ta­dır.

Bu ne­den­le, ül­ke­miz­de üre­ti­len ham pet­rol ve do­ğal­ga­zın yurt dı­şı­na sa­tıl­ma­sı­na sı­nır ge­ti­ril­me­si, baş­ka bir de­yiş­le bu üre­ti­min bel­li bir kıs­mı­nın "mem­le­ket ih­ti­ya­cı­na" ay­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da Ya­sa'ya ku­ral ko­nul­ma­sı­nın ya da en azın­dan Ya­sa ile bu ko­nu­da Ba­kan­lar Ku­ru­lu'na, du­ru­mun ge­rek­tir­di­ği ön­lem­le­ri ve ka­rar­la­rı al­ma yet­ki­si ve­ril­me­si­nin ulu­sal çı­kar­la­ra ve ka­mu ya­ra­rı­na da­ha uy­gun dü­şe­ce­ği de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

3- İn­ce­le­nen Ya­sa'nın "Dev­let his­se­si" baş­lık­lı 19. mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da,

" Bir ara­yı­cı ve­ya iş­let­me­ci, tek re­zer­vu­ar ola­rak ta­nım­lan­mış üre­tim sa­ha­sın­dan üret­ti­ği pet­rol­den, aşa­ğı­da be­lir­le­nen di­lim­ler ara­sın­da ay­lık net üre­ti­min gün sa­yı­sı­na bö­lün­me­siy­le bu­lu­nan gün­lük üre­tim mik­tar­la­rı­na gö­re tes­pit edi­len oran­lar­da Dev­let his­se­si öde­mek­le yü­küm­lü­dür. Dev­let his­se­si aşa­ğı­da be­lir­ti­len oran­lar­da­dır:

Ka­ra­lar­da:

        Üre­tim sa­ha­sı ba­zın­da             Üre­tim sa­ha­sı ba­zın­da

          Ham Pet­rol üre­ti­mi                  Do­ğal gaz üre­ti­mi

                (Va­ril/Gün)                             (M3 /Gün)

500'e ka­dar                 % 2       85 000'e ka­dar                    % 3

501-2 000 için            % 4       85 001-340 000 için           % 6

2 001-5 000 için         % 6       340 001-750 000 için         % 8

5 001-10 000 için       % 8       750 001-1 500 000 için    % 10

10 000'den faz­la için % 12       1 500 000'den faz­la için   % 12

De­niz­ler­de:

        Üre­tim sa­ha­sı ba­zın­da             Üre­tim sa­ha­sı ba­zın­da

          Ham Pet­rol üre­ti­mi                  Do­ğal gaz üre­ti­mi

                (Va­ril/Gün)                             (M3 /Gün)

20 000'e ka­dar                % 2         3 300 000'e ka­dar                      % 3

20 001-50 000 için         % 6         3 300 001-8 200 000 için          % 6

50 001-100 000 için       % 8         8 200 001-16 400 000 için        % 8

100 001-150 000 için   % 10         16 400 001-24 600 000 için    % 10

150 000'den faz­la için   % 12         24 600 000'den faz­la için       % 12"

dü­zen­le­me­si­ne yer ve­ril­miş­tir.

Böy­le­ce, üre­tim tu­ta­rı­na bağ­lı ola­rak, ül­ke­miz­de üre­ti­len ham pet­rol­den yüz­de 2-12, do­ğal­gaz­dan yüz­de 3-12 ara­sın­da ka­de­me­len­di­ri­len oran­lar­da Dev­let pa­yı alın­ma­sı ön­gö­rül­müş­tür.

Oy­sa, 6326 sa­yı­lı Pet­rol Ya­sa­sı'nın 78. mad­de­si­nin 1. fık­ra­sın­da, bir ara­yı­cı ya da iş­let­me­ci, ara­ma ya da iş­let­me ala­nın­dan üre­tip de­po­la­dı­ğı pet­ro­lün se­kiz­de bi­ri­ni, ya­ni yüz­de 12,5'unu Dev­let pa­yı ola­rak öde­mek­le yü­küm­lü kı­lın­mış­tır.

İn­ce­le­nen Ya­sa'da ya­pı­lan dü­zen­le­mey­le, pet­ro­lün tü­rü­ne, ye­ri­ne, tu­ta­rı­na, ka­li­te­si­ne ve üre­tim yön­te­mi­ne bağ­lı ola­rak Dev­let pa­yı dü­şü­rül­mek­te­dir. Ya­sa'da, Dev­let pa­yı ora­nı­nın yüz­de 2'ye, hat­ta ki­mi du­rum­lar­da yüz­de 1'e ka­dar dü­şü­rül­me­si­ne ola­nak sağ­lan­mış­tır.

Ya­sa'nın ge­çi­ci 1. mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da da,

"Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce alın­mış ara­ma ve iş­let­me ruh­sat­na­me­le­ri bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ne ta­bi­dir. An­cak, Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce de­niz­ler­de alın­mış ara­ma ve iş­let­me ruh­sat­na­me­le­ri, bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­me­sin­den son­ra ya­pı­la­cak ilk uza­tım ta­ri­hin­den iti­ba­ren bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ne ta­bi­dir.",

de­ni­le­rek, 6326 sa­yı­lı Ya­sa dö­ne­min­de alı­nan ara­ma ve iş­let­me ruh­sat­la­rı­nın da in­ce­le­nen Ya­sa ku­ral­la­rı­na bağ­lı ol­ma­sı sağ­lan­mış­tır.

Dün­ya­da bir­çok ül­ke­de, esa­sen yük­sek olan Dev­let pa­yı­nın da­ha da yu­ka­rı­la­ra çe­kil­me­si için uğ­raş ve­ri­lir­ken, ül­ke­miz­de bu ora­nın yüz­de 2'ye, ki­mi du­rum­lar­da yüz­de 1'e ka­dar dü­şü­rül­me­si hak­lı bir ne­de­ne da­yan­ma­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, pet­rol ve do­ğal­gaz kay­nak­la­rı­na yö­ne­lik re­ka­be­tin yo­ğun­laş­tı­ğı bir dö­nem­de, bu kay­nak­la­rın iş­le­til­me­sin­den alı­nan Dev­let pa­yı­nın dü­şü­rül­me­si­ni ge­rek­çe­len­dir­mek de güç­tür.

Bu ne­den­le, 5574 sa­yı­lı Ya­sa'nın Dev­let pa­yı tu­ta­rı­nın dü­şü­rül­me­si­ne ne­den ola­cak 19. mad­de­sin­de­ki dü­zen­le­me ulu­sal çı­kar­lar ve ka­mu ya­ra­rı ile bağ­daş­ma­mak­ta­dır.

4- İn­ce­le­nen Ya­sa'nın "Dev­let his­se­si" baş­lık­lı 19. mad­de­si'nin son fık­ra­sın­da,

"Ka­ra­lar­da el­de edi­len Dev­let his­se­si­nin % 50'si iş­let­me ruh­sa­tı­nın bu­lun­du­ğu ilin il özel ida­re­si­nin aç­tı­ra­cak­la­rı he­sa­ba ak­ta­rı­lır.",

dü­zen­le­me­si­ne yer ve­ril­miş­tir.

Dü­zen­le­me­de, mad­de­nin ön­ce­ki fık­ra­la­rı uya­rın­ca ka­ra­da­ki üre­tim alan­la­rın­dan el­de edi­len ham pet­rol ve do­ğal­gaz kar­şı­lı­ğı ver­gi da­ire­si­ne ya­tı­rı­lan Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın iş­let­me ruh­sa­tı­nın bu­lun­du­ğu ilin özel ida­re he­sa­bı­na ak­ta­rı­la­ca­ğı ön­gö­rül­mek­te­dir.

22.02.2005 gün­lü, 5302 sa­yı­lı İl Özel İda­re­si Ya­sa­sı ile,

- Te­kil dev­let mo­de­li ye­ri­ne, "ida­ri ve­sa­yet" za­yıf­la­tı­la­rak "ye­rel" ağır­lık­lı dev­let mo­de­li­ne ge­çil­me­si­ne ola­nak sağ­lan­mış,

- Yet­ki ge­niş­li­ği­ne da­ya­nan güç­lü mer­ke­zi yö­ne­tim ye­ri­ne, gö­rev ay­rı­lı­ğı­na da­ya­lı güç­lü ye­rel yö­ne­tim­le­re yer ve­ril­miş,

- İl özel yö­ne­tim­le­ri, ma­li ve ida­ri özerk­li­ğe ka­vuş­tu­ru­la­rak mer­ke­zi yö­ne­ti­min de­ne­tim ve gö­ze­ti­mi kal­dı­rıl­mış ya da za­yıf­la­tıl­mış­tır.

Ana­ya­sa'nın 123. mad­de­sin­de, yö­ne­ti­min,

- Ku­ru­luş ve gö­rev­le­riy­le bir "bü­tün" ol­du­ğu,

- Mer­kez­den yö­ne­tim ve ye­rin­den yö­ne­tim esas­la­rı­na da­yan­dı­ğı,

be­lir­til­miş­tir.

Mer­ke­zi yö­ne­tim, Ana­ya­sa'nın 126., ye­rel yö­ne­tim­ler ise 127. mad­de­le­rin­de dü­zen­len­miş­tir.

126. mad­de­ye gö­re,

- Tür­ki­ye, mer­ke­zi yö­ne­tim ku­ru­lu­şu yö­nün­den coğ­raf­ya du­ru­mu­na, eko­no­mik ko­şul­la­ra ve ka­mu hiz­met­le­ri­nin ge­rek­le­ri­ne gö­re il­le­re, il­ler de di­ğer ka­de­me­li bö­lüm­le­re ay­rıl­mak­ta,

- İl­le­rin yö­ne­ti­mi "yet­ki ge­niş­li­ği" esa­sı­na da­yan­mak­ta­dır.

127. mad­de­ye gö­re de,

- Ye­rel yö­ne­tim­ler, il, be­le­di­ye ya da köy hal­kı­nın ye­rel or­tak ge­rek­si­nim­le­ri­ni kar­şı­la­mak üze­re, ku­ru­luş il­ke­le­ri ya­say­la be­lir­le­nen, ya­sa­da gös­te­ri­len ka­rar or­gan­la­rı seç­men­ler­ce se­çi­le­rek oluş­tu­ru­lan ka­mu tü­zel­ki­şi­le­ri­dir.

- Ye­rel yö­ne­tim­le­rin ku­ru­luş ve gö­rev­le­ri ile yet­ki­le­ri "ye­rin­den yö­ne­tim" il­ke­si­ne uy­gun ola­rak ya­say­la dü­zen­le­ne­cek­tir.

- Mer­ke­zi yö­ne­tim, ye­rel yö­ne­tim­ler üze­rin­de, ye­rel hiz­met­le­rin yö­ne­ti­min bü­tün­lü­ğü il­ke­si­ne uy­gun bi­çim­de yü­rü­tül­me­si, ka­mu gö­rev­le­rin­de bir­li­ğin sağ­lan­ma­sı, top­lum ya­ra­rı­nın ko­run­ma­sı ve ye­rel ge­rek­si­nim­le­rin ge­re­ği gi­bi kar­şı­lan­ma­sı ama­cıy­la, ya­sa­da be­lir­ti­len il­ke ve yön­tem­ler çer­çe­ve­sin­de "ida­ri ve­sa­yet" yet­ki­si­ne sa­hip­tir.

Gö­rül­dü­ğü gi­bi, Ana­ya­sa'da, te­kil dev­let mo­de­li­nin yö­net­sel ör­güt­len­me­de­ki te­mel il­ke­le­ri, "mer­kez­den yö­ne­tim", "ye­rin­den yö­ne­tim" ve bun­la­rı ta­mam­la­yan "ida­re­nin bü­tün­lü­ğü" ola­rak be­lir­len­miş­tir.

Mer­ke­zi yö­ne­tim ve ye­rel yö­ne­tim­ler, Dev­let'in ör­güt­len­me­sin­de hiz­me­ti ve coğ­raf­ya­yı esas ala­rak iki te­mel par­ça­yı oluş­tur­mak­ta­dır. Bu iki par­ça­lı ya­pı­nın yö­net­sel ör­güt­len­me­de fark­lı so­nuç­la­ra yol aç­ma­ma­sı için, Ana­ya­sa'da, ye­rin­den yö­ne­tim, "dev­le­tin ül­ke­si ve ulu­suy­la bö­lün­mez­li­ği" ve "ida­re­nin bü­tün­lü­ğü" il­ke­le­riy­le sı­nır­lan­dı­rıl­mış­tır.

"İda­re­nin bü­tün­lü­ğü" il­ke­si, te­kil dev­let mo­de­lin­de yö­ne­tim ala­nın­da ön­gö­rü­len te­mel il­ke­dir. Bu il­ke, yö­net­sel iş­lev gö­ren ay­rı hu­kuk­sal sta­tü­le­re bağ­lı de­ği­şik ku­ru­luş­la­rın "bir bü­tün" oluş­tur­du­ğu­nu an­lat­mak­ta­dır.

"İda­re­nin bü­tün­lü­ğü", mer­ke­zin de­ne­tim ve gö­ze­ti­mi ile sağ­la­na­bil­mek­te­dir. Ye­rin­den yö­ne­ti­min, Dev­let'in bir­li­ği­ni ve ka­mu hiz­met­le­ri­nin tu­tar­lı­lı­ğı­nı bo­za­bil­me sa­kın­ca­sı, Dev­let ve onu tem­sil eden mer­ke­zi yö­ne­ti­min, ye­rin­den yö­ne­tim ku­ru­luş­la­rı­nın ey­lem ve iş­lem­le­ri­ni de­net­le­me yet­ki­siy­le ön­le­ne­bil­mek­te­dir. Ne var ki, 5302 sa­yı­lı Ya­sa'yla ge­ti­ri­len sis­tem, bu de­ne­ti­min ge­re­ğin­ce ya­pıl­ma­sı­nı en­gel­le­ye­cek içe­rik­te­dir.

5302 sa­yı­lı Ya­sa'yla il özel ida­re­le­ri­ne ta­nı­nan "ma­li ve ida­ri" özerk­lik, mer­ke­zi yö­ne­ti­min de­ne­tim ve gö­ze­tim yet­ki­si­nin za­yıf­la­tıl­ma­sı ye­rel yö­ne­tim­le­ri ol­duk­ça güç­len­dir­miş­tir. Bu­nun ya­nın­da, ki­mi özel ida­re­le­re pet­rol ve do­ğal­gaz üre­ti­min­den alı­nan Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın ak­ta­rıl­ma­sı, ida­re­nin bü­tün­lü­ğü il­ke­siy­le bağ­daş­ma­ya­cak so­nuç­lar do­ğu­ra­cak ni­te­lik­te­dir.

Ay­rı­ca, Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın iş­let­me ruh­sa­tı­nın bu­lun­du­ğu ilin özel ida­re­si­nin he­sa­bı­na ak­ta­rıl­ma­sı, ül­ke kay­na­ğı­nın tüm top­lu­mun çı­ka­rı yö­nün­de kul­la­nıl­ma­sı ye­ri­ne, bir ya da bir­kaç ilin hiz­me­ti­ne su­nul­ma­sı, pet­rol zen­gi­ni il­ler ya­ra­ta­rak böl­ge­sel den­ge­siz­lik­le­ri ar­tı­ra­cak­tır.

Öte yan­dan, pet­rol ve do­ğal­gaz üre­ti­min­den alı­nan Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın iş­let­me ruh­sa­tı­nın bu­lun­du­ğu ilin özel ida­re­si­ne öz­gü­len­me­si, do­ğal kay­nak­lar üze­rin­de­ki böl­ge­ci­lik akım­la­rı­nı bes­le­ye­cek ve te­kil dev­let ya­pı­sı­na za­rar ve­re­cek­tir.

Ül­ke kay­nak­la­rı Ulus'un tü­mü­ne iliş­kin­dir. Ka­ra­da el­de edi­len ve tüm Ulus'a iliş­kin olan pet­rol ve do­ğal­gaz üre­ti­min­den alı­nan Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın, öte­ki böl­ge­le­rin ve il­le­rin ge­rek­si­ni­mi ve Dev­let'in ma­li kay­nak­la­rı­nın, ki­mi ko­şul­lar­la yur­dun tüm böl­ge ve il­le­ri­nin kal­kın­ma­sın­da kul­la­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği gö­zar­dı edi­le­rek, doğ­ru­dan bir ya da bir­kaç ile öz­gü­len­me­si ma­kul ve adil bir çö­züm ola­rak gö­rü­le­mez.

İl­ler ara­sın­da­ki ge­liş­miş­lik fark­la­rı­nın gi­de­ril­me­si ama­cıy­la ge­ti­ri­len et­ki­li özen­dir­me araç­la­rı­nı içe­ren ya­sal dü­zen­le­me­ler bu­lun­du­ğu da gö­ze­ti­le­rek, ka­mu­ya iliş­kin do­ğal zen­gin­lik olan pet­rol ve do­ğal­gaz kay­nak­la­rın­dan el­de edi­len Dev­let pa­yı­nın ya­rı­sı­nın iş­let­me ruh­sa­tı­nın bu­lun­du­ğu ye­rin il özel ida­re­si­ne ak­ta­rıl­ma­sı­nın hak­lı da­ya­na­ğı bu­lun­ma­mak­ta ve bu uy­gu­la­ma ki­mi sa­kın­ca­la­rı da ken­di için­de ta­şı­mak­ta­dır.

Ni­te­kim, ön­gö­rü­len sis­tem­ler ve ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler­le, yur­dun tü­mün­den el­de edi­len ge­lir­ler, ge­li­rin el­de edil­di­ği il ay­rı­mı ya­pıl­ma­dan, tüm il­ler ara­sın­da adil ve öl­çü­lü bi­çim­de da­ğı­tıl­mak­ta­dır.

Kuş­ku­suz bu da­ğı­tım­da, az ge­liş­miş böl­ge­le­rin sos­yo-eko­no­mik ge­liş­miş­lik dü­ze­yi­ni yük­selt­mek ve o böl­ge­ler­de ya­şa­yan yurt­taş­la­rın ya­şam stan­dar­dı­nı iyi­leş­tir­me­ye ön­ce­lik ver­mek Dev­let'in gö­re­vi­dir.

An­cak, di­ğer ge­lir­ler yö­nün­den il ay­rı­mı ya­pıl­maz­ken do­ğal kay­nak­lar­dan el­de edi­len ge­lir­ler söz­ko­nu­su ol­du­ğun­da böy­le bir ay­rı­ma gi­dil­me­si­nin hak­lı bir ge­rek­çe­si ola­maz.

El­de edi­len tüm ge­li­rin, den­ge­li bir bi­çim­de ve ön­ce­lik­ler gö­ze­ti­le­rek bel­li ka­mu hiz­met­le­ri­ne öz­gü­len­me­si yo­luy­la, hem bu hiz­met­le­rin et­kin­lik­le yü­rü­tül­me­si, hem de sağ­lık­lı bir plan­lı kal­kın­ma­nın uy­gu­lan­ma­sı sağ­la­na­bi­le­cek­tir.

Do­ğal kay­nak ge­lir­le­ri­nin bir il ya da böl­ge in­sa­nı­nın de­ğil, Türk top­lu­mu­nun hiz­me­ti­ne su­nul­ma­sı ulu­sal çı­kar­la­rın ge­re­ği­dir. Bu­nun için oluş­tu­ru­la­cak bir fon­dan, ül­ke kal­kın­ma­sı ve hal­kın gö­nen­ci­nin ar­tı­rıl­ma­sı ama­cıy­la tüm il­le­rin bel­li öl­çüt­ler­de ya­rar­lan­dı­rıl­ma­sı­nın en uy­gun yol ola­ca­ğı de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

Ya­yım­lan­ma­sı yu­ka­rı­da açık­la­nan ge­rek­çe­ler­le uy­gun gö­rül­me­yen 5574 sa­yı­lı "Türk Pet­rol Ka­nu­nu", 2., 4., 19. ve ge­çi­ci 1. mad­de­le­ri­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nce bir kez da­ha gö­rü­şül­me­si için, Ana­ya­sa'nın de­ği­şik 89 ve 104. mad­de­le­ri uya­rın­ca ili­şik­te ge­ri gön­de­ril­miş­tir.

                                                                                                            Ah­met Nec­det Se­zer

                                                                                                                Cum­hur­baş­ka­nı

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 15.23

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.37

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 60'ın­cı Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ge­çen bir­le­şim­de, 2'nci mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tı.

Şim­di, söz sı­ra­sı, şah­sı adı­na Se­la­hat­tin Bey­ri­bey, Kars Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Meh­met Çer­çi, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Çer­çi. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si üze­ri­ne şah­sım adı­na hu­zur­la­rı­nı­za gel­dim. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bil­di­ği­niz gi­bi bir haf­ta­dan be­ri bu ya­sa üze­ri­ne ça­lı­şı­yo­ruz, gö­rüş­le­ri­mi­zi mu­ha­le­fet ve ik­ti­dar ola­rak di­le ge­ti­ri­yo­ruz, an­cak 2'nci mad­de­si­ne gel­miş va­zi­yet­te­yiz. Bu­ra­da söz alan çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin, özel­lik­le mu­ha­le­fet par­ti­si­ne men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin gö­rüş­le­ri­ni hep be­ra­ber din­li­yo­ruz. Ma­ale­sef, bu­ra­da, bu ka­nu­nun ama­cı­nı aşan, hat­ta Hükûme­ti­mi­zin sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı­nın dı­şın­da kas­tı aşan söz­ler söy­le­ni­yor. Me­se­la, dün bir ar­ka­da­şı­mız de­di ki: "Ame­ri­ka'ya ben­ze­me­ye ça­lı­şı­yor­su­nuz." Ame­ri­ka'da­ki sağ­lık po­li­ti­ka­la­rın­dan bah­set­ti.

(x) 1247 S. Sayılı Basmayazı 31/1/2007 tarihli 57'nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Yi­ne, bir baş­ka ar­ka­da­şı­mız, çok de­ğer­li Ho­ca­mız, özel­lik­le ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri­nin ve bu­na ay­rı­lan büt­çe­nin son dö­nem­ler­de azal­dı­ğın­dan bah­set­ti. Hat­ta bi­raz da­ha ile­ri gi­de­rek, alt­mış yet­miş se­ne ön­ce Tür­ki­ye'de bu so­run­la­rın çö­zül­dü­ğün­den bah­set­ti. Biz de, yıl­lar­ca bu mes­le­ğe emek ver­miş, bu mes­le­ğin içe­ri­sin­den bi­ri­si ola­rak, bun­lar, ma­ale­sef, hi­la­fı­ha­ki­kat be­yan­lar­dır. İşin doğ­ru­su ne­dir, işin özü ne­dir? Ba­kı­nız, ben si­ze özet­le­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım.

Şim­di, özel­lik­le, Ho­ca­mı­zın de­di­ği gi­bi, ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri Tür­ki­ye'de, özel­lik­le bu­na ay­rı­lan büt­çe art­mış mı­dır azal­mış mı­dır? Ben, vak­ti­min de dar­lı­ğı­nı bi­le­rek çok kı­sa bir bil­gi sun­mak is­ti­yo­rum si­ze.

Şu­ra­da Ba­kan­lı­ğın ha­zır­la­dı­ğı bir lis­te var. Ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri için ay­rı­lan büt­çe de­ğer­li Ho­cam: Yıl 2002, top­lam büt­çe 880 tril­yon, kü­su­ra­tı var. Yıl 2006, 2 kat­ril­yon 193 tril­yon ve­sa­ire, 2007 ise 2,5 kat­ril­yon.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Ay­rıl­mış da ne ka­dar har­can­mış?

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Sa­yın Ho­cam, Sa­yın Ho­cam, ba­kı­nız, bu­ra­da lis­te de­tay­la­rı var, ben si­ze bu­nu ve­re­bi­li­rim.

Yi­ne, bir baş­ka lis­te­den ba­ka­cak olur­sak, sa­de­ce ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­rin­de 2002 yı­lın­dan 2006 yı­lı­na gel­di­ği­miz­de aşı­la­ma ko­nu­sun­da ha­zır­la­nan, ay­rı­lan büt­çe bu­gün 100 tril­yo­nun üze­rin­de. 5 tril­yon­lar­dan alın­mış 100 tril­yo­nu geç­miş. Ya­ni, özet­le şu­nu söy­le­me­ye ça­lı­şı­yo­rum: Son üç-dört yıl­da, Tür­ki­ye'de sağ­lık­ta bü­yük bir dev­ri­mi hep be­ra­ber yap­tık. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ve Hükûme­ti­miz ve onun ar­ka­sın­da Mec­li­sin ver­di­ği des­tek­le, bu­ra­dan çok cid­di ya­sa­lar çı­kar­dık. Yü­rüt­me çok önem­li prog­ra­mı ar­dı ar­dı­na Tür­ki­ye'nin gün­de­mi­ne ge­tir­di. Ma­ale­sef, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız, özel­lik­le sos­yal gü­ven­lik, si­gor­ta de­yin­ce ra­hat­sız olu­yor­lar san­ki. SSK'la­rı bir­leş­tir­dik, bu­ra­da gün­ler­ce iti­raz et­ti­niz.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ama, iti­raz et­mi­şiz, bak ge­ri dön­dü.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Yan­lış de­di­niz, ol­maz de­di­niz ve şu an­da Tür­ki­ye'yi ne­re­ye ge­tir­di­ği­ni hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz. Yi­ne, Sos­yal Gü­ven­lik Ya­sa Ta­sa­rı­sı'nın içe­ri­sin­de on se­kiz ya­şın­dan kü­çük olan­la­rı dev­let gü­ven­ce­si­ne al­dık, ona da iti­raz et­ti­niz.

Bu­gün ge­tir­di­ği­miz ya­sa­da, özel­lik­le, ko­nu­mu­za dö­ne­cek olur­sak, dok­tor­la­rın sı­kın­tı­la­rı­nı bi­li­yor­su­nuz. Özel­lik­le Türk Ce­za Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler­den son­ra ve Has­ta Hak­la­rı Ku­ru­lu, etik ku­rul­lar ku­rul­duk­tan son­ra, dok­tor­la­rın da bir şem­si­ye al­tı­na alın­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu ya­sa, en baş­ta bu­nu ge­ti­ri­yor. Ne­dir o? He­kim olan­lar iyi bi­lir, Mal­prak­tis Ya­sa­sı kı­sa­ca. Ya­ni, he­kim ha­ta­la­rı­na kar­şı, he­kim ar­ka­daş­la­rı­mı­zı bir gü­ven­ce­ye ka­vuş­tur­mak. Bu­nun ne­re­si­ne iti­raz edi­yor­su­nuz?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Pet­ro­le de iti­raz et­miş­tik, din­le­miş­si­niz­dir bi­raz ön­ce.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çer­çi, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Ya­ni, şu­nu söy­ler­se­niz an­la­rım: Bu ya­sa­nın ek­sik yön­le­ri var­dır, şöy­le şöy­le, da­ha iyi ol­ma­sı yö­nün­de ba­zı ila­ve­le­re ge­rek var­dır ve­sa­ire; bu yön­de eğer bir eleş­ti­ri­niz var­sa, hep be­ra­ber din­le­ye­lim, çö­züm yol­la­rı­nı yi­ne be­ra­ber ara­ya­lım. An­cak, bu ya­sa te­pe­den yan­lış­tır, baş­tan aşa­ğı yan­lış­tır, bu man­tık yan­lış­tır, bu he­def yan­lış­tır di­yor­sa­nız, o za­man, siz, Tür­ki­ye'de ya­şa­mı­yor­su­nuz; o za­man, siz, he­kim­le­rin bu an­lam­da­ki so­run­la­rı­nı an­la­ya­mı­yor­su­nuz, pay­la­şa­mı­yor­su­nuz.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Biz sağ­lı­ğı ti­ca­ret ola­rak gör­mü­yo­ruz, ara­mız­da­ki fark o.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Şim­di, ta­bip oda­la­rı­nın eleş­ti­ri­le­ri bi­ze de gel­di, bun­lar bu­ra­da, si­ze de gel­miş­tir. Şim­di, bu, ta­bip oda­sı­nın, özel­lik­le İz­mir'den ge­len şu eleş­ti­ri­nin ne­re­si­ni dü­zel­te­cek­si­niz? Bu­ra­da, he­kim­le­ri ger­çek­ten sa­vu­nan bir cüm­le ya da bir man­tık var mı? Ta­ma­men ön yar­gıy­la, ta­ma­men ide­olo­jiy­le ha­zır­lan­mış bir ya­zı. Ya­ni, bu­na gö­re eğer biz ha­re­ket ede­cek­sek, Tür­ki­ye'de he­kim­le­rin hak­kı­nı bu­na gö­re sa­vu­na­cak­sak vah bi­zim hâli­mi­ze! De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben si­zi…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ta­bip oda­sın­dan bah­se­di­yor­sun.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Ba­kı­nız, bi­zim yap­tı­ğı­mız, sos­yal dev­le­tin ge­re­ği­ni yap­mak. Biz bu­ra­da ne Ame­ri­kan mo­de­li­ni ör­nek alı­yo­ruz ne bir ge­ri kal­mış ül­ke­yi ör­nek alı­yo­ruz. Çağ­daş­lık ney­se, sos­yal dev­let ney­se, dün­ya­da, ge­liş­miş dün­ya­da bun­lar na­sıl çö­zü­lü­yor­sa, ona ben­zer, Tür­ki­ye'ye öz­gü for­mül­le­ri ge­ti­ri­yo­ruz ve he­kim­le­rin ger­çek­ten ya­rın mah­ke­me ka­pı­la­rın­da, hu­kuk önün­de mağ­dur ol­ma­la­rı­nı ön­le­mek için bir çö­züm yo­lu üre­ti­yo­ruz. Bu­nu bü­tün he­kim­ler bek­li­yor, ama, siz ma­ale­sef bu­na kar­şı çı­kı­yor­su­nuz. Bu­nun ne­re­si sos­yal dev­let Al­lah aş­kı­na? Ya­ni, ar­tık, Tür­ki­ye'de sos­yal dev­le­ti sa­vun­mak, sos­yal de­mok­ra­si­yi sa­vun­mak da herhâlde AK Par­ti­ye kal­dı.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Vay hâli­mi­ze!

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Ben, yi­ne, ile­ri­ki mad­de­ler­de ka­nu­nun di­ğer mad­de­le­riy­le il­gi­li söz ala­ca­ğım.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çer­çi.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Yi­ne, ile­ri­ki mad­de­ler­de ben…

BAŞ­KAN - Sa­yın Çer­çi, lüt­fen.

MEH­MET ÇER­Çİ (De­vam­la) - Ta­mam, se­lam­lı­yo­rum Baş­ka­nım.

…siz­le­re yi­ne bil­gi­ler su­na­ca­ğım. Bu ka­nu­nun bel­ki ek­sik­le­ri tar­tı­şı­la­bi­lir, ola­bi­lir; ama, Tür­ki­ye için, he­kim ca­mi­ası için, sağ­lık ca­mi­ası için fay­da­lı ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum, ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Mus­ta­fa Ünal­dı, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ünal­dı. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de şah­si gö­rüş­le­ri­mi arz et­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ön­ce, her­ke­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu­ra­da sağ­lık hiz­met­le­riy­le il­gi­li de­ğer­len­dir­me­ler içe­ri­sin­de­ki yan­lış­lık­la­rı bi­raz ev­vel Meh­met Bey ce­vap­lan­dır­ma­ya ça­lış­tı özet ola­rak. Ben, o ko­nu­la­ra gir­me­den, mad­dey­le il­gi­li bir­kaç cüm­le söy­le­ye­ce­ğim. An­cak, şu­nu vur­gu­la­ma­dan ge­çe­me­ye­ce­ğim: Da­ha ön­ce­den kö­mür yar­dı­mı ya­pıl­maz­ken, şim­di faz­la mik­tar­da kö­mür yar­dı­mı ya­pı­lın­ca, bu­nu, ül­ke­de fa­kir­le­rin ço­ğal­ma­sı şek­lin­de de­ğer­len­di­ren zih­ni­yet, sağ­lık har­ca­ma­la­rın­da­ki ar­tı­şı da ay­nı şe­kil­de de­ğer­len­dir­mek­te­dir. Bu, yan­lış bir oran­la­ma­dır, yan­lış bir de­ğer­len­dir­me­dir, onu vur­gu­lu­yo­rum. Mad­de hak­kın­da­ki gö­rüş­le­ri­mi arz et­mek is­ti­yo­rum.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sen kö­mür yar­dı­mı­nı AKP'nin ka­sa­sın­dan yap­mı­yor­sun, dev­let büt­çe­sin­den ya­pı­yor­sun.

BAŞ­KAN -  Sa­yın Çe­tin, lüt­fen…

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Za­ma­nın­da yap­sa­lar­dı, yi­ne dev­let büt­çe­sin­den ya­pa­cak­lar­dı. Da­ha ev­vel ya­pa­bil­se­ler­di… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri… Ha­ti­bi din­ler mi­si­niz, lüt­fen.

Bu­yu­run Sa­yın Ünal­dı.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Ge­ne­li hak­kın­da gö­rüş­le­ri­mi ifa­de ede­rek söy­le­di­ğim gi­bi, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın sağ­lık hiz­met­le­ri­ni ge­liş­tir­mek için gay­ret­le­ri sür­mek­te­dir. Bun­lar­dan bi­ri­si de, eği­tim hiz­met­le­ri­ni ar­tır­ma ça­ba­sı­dır. Si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le uyum­lu ça­lış­mak­tan bah­se­di­li­yor. El­bet­te, doğ­ru olan bu, si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le uyum­lu ça­lış­mak.  Ben de si­vil top­lum­dan ya­na­yım, ama, Tür­ki­ye'de önem­li sı­kın­tı­lar­dan bi­ri­si de, top­lu­mu tem­sil eden, ger­çek ma­na­da top­lu­mu de­ğer­len­di­ren, top­lu­mu dü­şü­nen si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın oluş­tu­ru­la­ma­ma­sı­dır. Aşı­rı ide­olo­jik ta­vır­lar­la "köp­rü­yü yap­tır­mam" tar­zın­da çı­kış­lar ar­tık çağ dı­şı kal­mış­tır. İn­şal­lah, de­mok­ra­tik ge­liş­me­ler, ger­çek ma­na­da si­vil top­lum ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nı ge­liş­ti­rir, o za­man bu di­lek­le­ri hep be­ra­ber te­laf­fuz ede­riz ve in­şal­lah, onu da ifa­de et­me­ye ça­lı­şı­rız.

He­kim ve uz­man sa­yı­sı yö­nün­den hiz­met ver­mek­te sı­kın­tı­sı olan bir Ba­kan­lı­ğın ye­tiş­miş ele­man üret­me he­ve­sin­den, bu yön­de ted­bir­ler al­ma­sın­dan da­ha nor­mal ne ola­bi­lir? Bu mad­de böy­le bir ar­zu­yu, böy­le bir ça­re ge­liş­tir­me­yi ifa­de et­mek­te­dir.

Sağ­lık eği­ti­min­de has­ta­ne, özel­lik­le eği­tim has­ta­ne­si el­bet­te ki önem ka­za­nır. Bu­ra­lar­da­ki hiz­met kad­ro­la­rı­nın ve ida­ri kad­ro­la­rın ata­ma­la­rı­nı dü­zen­le­yi­ci bir mad­de­dir bu ve bir ih­ti­ya­cı kar­şı­la­mak ça­ba­sın­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır.

Ge­nel an­lam­da des­tek­le­di­ğim bu mad­de, el­bet­te ba­zı yan­lış ifa­de­ler de ta­şı­yor. İn­şal­lah, on­la­rı öner­ge­ler­le dü­zel­te­ce­ğiz, top­lu­ma da­ha ve­rim­li hiz­met­ler su­na­bi­le­cek bir ya­pı­yı oluş­tur­ma gay­re­ti­ni bu­ra­da hep be­ra­ber ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz. Ele­man te­mi­nin­de­ki hâki­mi­ye­ti sağ­la­mak ya­nın­da bir ye­ni ta­vır ge­liş­ti­ri­li­yor bu mad­de­de. Baş­he­kim­lik gi­bi, he­kim­lik­ten uzak ola­rak dü­şü­nü­le­me­yen bir ka­mu yö­ne­ti­mi ma­ka­mı için, he­kim­lik dı­şı ih­ti­yaç­la­rı da gi­der­mek üze­re bu kad­ro­la­ra li­sans, li­san­süs­tü ve dok­to­ra se­vi­ye­sin­de ka­mu yö­ne­ti­mi bil­gi­le­rin­de, ya­ni ka­mu yö­ne­ti­min­de, hu­kuk­ta, iş­let­me­de, ik­ti­sat­ta ça­lış­ma­lar ya­pan kim­se­le­rin de baş­he­kim ola­bil­me­si imkânı sağ­lan­mak­ta­dır. Bu, ge­nel an­lam­da olum­lu­dur, an­cak her ça­lış­ma ya­pa­nın bu alan­da ça­lı­şa­bi­lir ol­ma­sı doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Bu­ra­ya da kri­ter­ler koy­mak ge­re­kir. Yap­tık­la­rı ça­lış­ma­la­rın yal­nız iş­let­me­de dok­to­ra yap­mış ol­mak de­ğil, bu iş­let­me­de yap­tı­ğı dok­to­ra­nın sağ­lık hiz­met­le­ri­ne ve­rim­li bir ça­lış­ma ol­du­ğu­nu da tes­pit ede­cek kri­ter­le­ri yö­net­me­lik­ler­de be­lir­le­mek ge­re­kir di­ye özel­lik­le Ba­kan­lı­ğı­mı­zın bu ko­nu­da­ki dik­ka­ti­ni çek­mek is­ti­yo­rum.

Bir­çok ten­kit ge­ti­ri­li­yor bu mad­dey­le il­gi­li ola­rak. Bun­lar­dan bi­ri­si "şef­le­ri jü­ri se­çe­cek" di­yor. As­lın­da mad­de öy­le dü­zen­len­me­miş. Şef­le­ri jü­ri se­çe­cek. Han­gi şef­le­ri jü­ri se­çe­cek? Da­ha ev­vel aka­de­mik ka­ri­yer yap­mış, do­çent­lik, pro­fe­sör­lük un­van­la­rı­nı nor­mal sis­te­mi içe­ri­sin­de al­mış kim­se­le­rin…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - …atan­ma­sın­da jü­ri se­çi­le­cek. Bu aka­de­mik ka­ri­ye­ri al­ma­mış olan­lar için de sı­nav sis­te­mi ge­ti­ri­li­yor. Bir­ta­kım ar­ka­daş­lar da bu­nun ada­let­siz­lik ol­du­ğu­nu söy­lü­yor, eşit­siz­lik ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Eşit­siz­lik baş­lan­gıç­ta var. Un­va­nı olan ile un­va­nı ol­ma­ya­nın eşit­siz­li­ği sı­nav­la eşit­len­me­ye gi­dil­mek­te­dir. Bu­nun da doğ­ru ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

Bir baş­ka ten­kit… Onu bi­raz ev­vel ifa­de et­tim, yük­sek li­sans, li­sans yap­mış olan­lar­la il­gi­li ifa­de­le­ri­mi söy­le­dim.

Bir hu­su­su özel­lik­le bu­ra­da dik­kat­le vur­gu­la­yıp söz­le­ri­me son ve­re­ce­ğim. Beş yıl son­ra ya­pı­la­cak de­ğer­len­dir­me, bir se­fer­de de­ğer­len­dir­mey­le ka­za­nıl­mış hak­la­rı­nın elin­den alın­ma­sı, ba­na gö­re, çok doğ­ru de­ğil. Bu ko­nu­da ye­ni bir dü­zen­le­me ih­ti­ya­cı ol­du­ğu ka­na­atin­de­yim. Bu ko­nu­da öner­ge de ol­du­ğu du­yu­mu­nu al­dım, in­şal­lah o öner­ge var­dır. Bu­nu bir se­fer­de de­ğil, iki üç se­fer­de, ama da­ha kı­sa ara­lık­lar­la ya­pıp, ha­ki­ka­ten, ve­rim­siz­se bel­ki ge­ri alı­na­bi­lir, ama, ka­za­nıl­mış hak­la­rın ge­ri alın­ma­sı o ka­dar ko­lay ol­ma­ma­lı­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu mad­de­nin de Ba­kan­lık hiz­met­le­ri­ni ge­liş­ti­ri­ci bir mad­de ol­du­ğu­nu, özel­lik­le boş bı­rak­mak­tan, kad­ro­la­rı boş bı­rak­mak­tan kay­nak­la­nan ve­rim­siz­lik­le­ri or­ta­dan kal­dı­ra­ca­ğı­nı vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

Ar­ka­daş­la­rı­mız çağ­daş ve ka­li­te­li yö­ne­tim is­te­dik­le­ri­ni bu­ra­da vur­gu­la­dı­lar. Boş kad­ro­lar­la çağ­daş ve ka­li­te­li yö­ne­tim ol­maz. Ön­ce kad­ro­la­rın dol­ma­sı la­zım, son­ra da o kad­ro­la­rın ka­li­te­li ve ve­rim­li ele­man­lar­la dol­du­rul­ma­sı la­zım.

Bu­nu da vur­gu­la­ya­rak, ta­sa­rı­nın he­pi­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı hiz­met­ler ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ünal­dı.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır, her sa­yın mil­let­ve­ki­li­nin sü­re­si bir da­ki­ka­dır.

Bu­yu­run Sa­yın Işık.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, ye­ni ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­ler­le, eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de uz­man­lık eği­ti­min­de ne gi­bi iyi­leş­me­ler ola­ca­ğı­nı ön­gö­rü­yor­su­nuz, te­mel he­de­fi­niz ne­dir?

İkin­ci so­rum: He­kim açı­ğı ol­du­ğu ko­nu­sun­da ıs­rar­la­rı­nı­za rağ­men ne­den iti­raz­lar söz ko­nu­su­dur, so­run ne­dir?

Üçün­cü so­rum: Eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­ne ye­ni şef, şef yar­dım­cı­sı atan­ma­sı ko­nu­sun­da ka­rar­lı­lık ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir; mev­cut du­rum ye­ter­li de­ğil mi­dir? Pro­fe­sör ve do­çent­le­rin şef, şef yar­dım­cı­sı ola­rak atan­ma­sı sü­re­cin­de ye­ni bir sı­nav dü­zen­le­me­si ön­gö­rü­yor mu­su­nuz?

Son so­rum­sa, dok­tor­la­ra yö­ne­lik zo­run­lu si­gor­ta­lı­lık ko­nu­su­nu di­ğer sağ­lık per­so­ne­li­ne yö­ne­lik teş­mil et­me­yi dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ka­ya…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

So­rum şu: Ya­ban­cı bir ilaç fir­ma­sı­nın Ba­kan­lı­ğı­nı­za ilaç sa­tı­mı sı­ra­sın­da yol­suz­luk yap­tı­ğı id­di­ala­rıy­la açı­lan ce­za da­va­sı­na hâlâ Ba­kan­lı­ğı­nız mü­da­hil sı­fa­tıy­la mü­da­ha­le et­me­miş du­rum­da­dır. Ba­kan­lı­ğı­nız­ca il­gi­li per­so­nel hak­kın­da di­sip­lin so­ruş­tur­ma­sı yap­tır­dı­ğı­nız ve bir za­ra­rın ol­ma­dı­ğı şek­lin­de­ki be­yan­la­rı­nız yar­gı­ya ve de­vam eden da­va­ya açık bir mü­da­ha­le de­ğil mi­dir? Di­sip­lin so­ruş­tur­ma­sı esas alı­na­cak­sa, de­vam eden da­va­nın öne­mi ne­dir? Ola­sı bir za­rar için ve­ril­me­si ge­re­ken mü­da­ha­le di­lek­çe­si­ni ver­me­mek­te­ki ıs­ra­rı­nı­zın ne­de­ni ne­dir? Mü­da­ha­le di­lek­çe­si ve­ril­me­me­si ko­nu­sun­da her­han­gi bir ta­li­ma­tı­nız var mı­dır? Da­va so­nun­da bir za­ra­rın ol­du­ğu­na ka­rar ve­ri­lir­se, bu za­ra­rı şah­sen siz mi kar­şı­la­ya­cak­sı­nız?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ka­ya.

Sa­yın Neş­şar…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Be­nim Ba­ka­na so­rum, ge­çen haf­ta bir AKP mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­zın he­kim mik­ta­rı­nı ar­tır­mak için yap­tı­ğı il­ginç bir öne­riy­le il­gi­li. Ha­tır­la­ya­cak­sı­nız, ar­ka­da­şı­mız -ken­di­si de bu­ra­da otu­ru­yor- ec­za­cı ve diş he­kim­le­ri­ne bi­raz da­ha eği­tim ve­re­lim dok­tor ya­pa­lım, di­yen ge­çen haf­ta çok il­ginç bir öne­ri var­dı. Aca­ba Sa­yın Ba­kan bu­na na­sıl ba­kı­yor? Bu öne­ri­yi baş­ka mes­lek­le­re de yay­gın­laş­tır­ma­yı aca­ba dü­şü­nü­yor mu? Dü­şü­nü­yor­sa, bu mes­lek dal­la­rı han­gi­le­ri ola­bi­lir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Arıt­man…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­yın Ba­ka­nım, ül­ke­miz­de ki­şi ba­şı sağ­lık har­ca­ma­sı 2006 iti­ba­rıy­la kaç do­lar­dır? Bu­na gö­re Av­ru­pa sı­ra­la­ma­sın­da ka­çın­cı sı­ra­da­yız? OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da ka­çın­cı sı­ra­da­yız? Ta­bii bu­nu ilaç ve ayak­tan te­da­vi­ler ha­riç ola­rak so­ru­yo­rum, çün­kü OECD de­ğer­len­dir­me­le­ri de bu doğ­rul­tu­da.

İkin­ci so­rum: Ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya ora­nı 2006 iti­ba­rıy­la yüz­de kaç­tır? Bu­na gö­re Av­ru­pa ve OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da ka­çın­cı sı­ra­da­yız?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Arıt­man.

Sa­yın Çe­tin…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Ba­kan, bu SSK ve dev­let has­ta­ne­le­ri­nin bir­leş­ti­ril­me­sin­den son­ra SSK ile ec­za­cı­lar oda­sı­nın iş ye­ri  he­kim re­çe­te­le­ri­ni onay­la­ma­sı­na iliş­kin bir pro­to­kol­le­ri var. Bu pro­to­kol bir ba­kı­ma ya­sal mı­dır? Ya­ni, ba­zı yer­ler­de ec­za­ne­le­rin ne ka­dar re­çe­te ya­pa­cak­la­rı­na iliş­kin ec­za oda­sı­nın al­mış ol­du­ğu ka­rar hu­ku­ka uy­gun mu­dur? Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ola­rak böy­le­si hak­sız uy­gu­la­ma­la­ra bir bu­çuk yıl­dan bu ya­na ni­çin mü­da­ha­le et­me­di­niz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Çe­tin.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - De­ğer­li Baş­ka­nım te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık, "He­kim açı­ğı ol­du­ğu­nu söy­lü­yor­su­nuz, bu hu­su­sa ni­çin kar­şı çı­kı­lı­yor?" de­di. Bu­nu kar­şı çı­kan­la­ra sor­du­ğu­muz za­man ma­kul bir ce­vap ala­mı­yo­ruz. As­lın­da bu gü­zel bir so­ru. Ya­ni, Tür­ki­ye'de he­kim sa­yı­sı ar­tar­sa bun­dan he­kim­ler mi za­rar gö­re­cek, va­tan­da­şı­mız mı za­rar gö­re­cek? Bu işe kar­şı çı­kan­la­rın bu­nu bir ko­nuş­ma­sı la­zım. Bi­ze gö­re he­kim­ler için de, va­tan­daş­lar için de bu bir za­ru­ret­tir.

Ye­ni ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­ler­le eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­miz­de Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rın­da bir mo­dern tıb­bi nos­yon ile ör­tü­şen uz­man he­kim­le­ri ye­tiş­tir­me ko­nu­sun­da bi­raz da­ha güç­len­mek için bu­nu is­ti­yo­ruz. Ay­rı­ca, Ana­do­lu'da ye­ni eği­tim araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri ku­ru­yo­ruz, do­la­yı­sıy­la sa­yı­yı da ar­tır­ma­mız la­zım. Şöy­le bir şey söy­le­ye­yim, Tür­ki­ye'de 46 adet eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­miz­de 2.400 ta­ne şef ve şef yar­dım­cı­sı var­dır. 54 adet tıp fa­kül­te­sin­de ise 11.300 öğ­re­tim üye­si var­dır. Asis­tan sa­yı­la­rı­mız bir­bi­ri­ne ya­kın. 8.800 asis­tan eği­tim has­ta­ne­le­rin­de var, üni­ver­si­te­ler­de ise 11.500 asis­tan var. Dik­kat edi­lir­se bu­ra­da eği­tim kad­ro­sun­da­ki ki­şi sa­yı­sı­nın 4 mis­lin­den de da­ha faz­la ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir. Evet, üni­ver­si­te­le­ri­miz­de öğ­ren­ci eği­ti­mi de ya­pıl­mak­ta­dır, ama, bu, 4 mis­li faz­la­lı­ğı izah ede­bi­le­cek bir fark ke­sin­lik­le ola­maz. Onun için ye­ni kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­la­rı­na şid­det­le ih­ti­ya­cı­mız var.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Eği­ti­min ka­li­te­si, Sa­yın Ba­kan…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eği­ti­min ka­li­te­sin­den bah­se­di­yor­su­nuz, biz YÖK'ün pro­fe­sör ve do­çent un­va­nı ver­di­ği, sı­nav­la­ra so­ka­rak pro­fe­sör ve do­çent un­va­nı ver­di­ği de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zı eği­tim, araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­miz­de öğ­re­tim üye­si ola­rak, eği­ti­min ele­ma­nı ola­rak is­tih­dam ede­ce­ği­miz za­man bu­na kar­şı çı­kı­yor­su­nuz. Bu­nu an­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Ya­ni üni­ver­si­te­le­ri­miz­de şu an­da öğ­re­tim üye­li­ği ya­pan de­ğer­li pro­fe­sör­le­ri­miz ve do­çent­le­ri­miz­den bah­se­di­yo­rum. Bun­la­rın is­tih­dam edil­me­si­ne bi­le kar­şı çı­kı­yor­su­nuz. Bu­nu ger­çek­ten an­la­mak müm­kün de­ğil. Ka­li­te­li eği­tim di­yor­sak, ora­da­ki faz­la­lı­ğı bi­raz bu ta­ra­fa ak­tar­mak­ta çok bü­yük bir ya­ra­rın ol­du­ğu açık­tır ve bu­ra­da ye­ni bir sı­nav, pro­fe­sör ve do­çent­ler için ay­rı­ca bir sı­nav dü­şün­mü­yo­ruz, çün­kü, bun­lar bir sı­nav­dan ge­çe­rek pro­fe­sör ve do­çent ol­du­lar, ama, bir jü­ri sis­te­miy­le bun­la­rın dos­ya­la­rı­nı in­ce­le­ye­ce­ğiz ve bu­na gö­re ata­ma­la­rı­nı ya­pa­ca­ğız. Bu jü­ri de eği­tim, araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­miz ve üni­ver­si­te­le­ri­miz­de­ki bi­lim adam­la­rın­dan olu­şa­cak.

Zo­run­lu si­gor­ta­nın di­ğer sağ­lık per­so­ne­li için de ge­çer­li ol­ma­sı hu­su­sun­da ön­ce he­kim­ler üze­rin­de, he­kim­ler için ya­pı­lan si­gor­ta­nın so­nuç­la­rı­nı gör­me­miz ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum.

Sa­yın Ka­ya bir da­va­dan bah­set­ti­ler ve bu­na ni­çin mü­da­hil ol­ma­dı­ğı­mız­dan da bah­set­ti­ler. As­lın­da bu­na mü­da­hil ol­ma­sı ge­re­ken­ler mü­da­hil olu­yor­lar. Bu iş, ha­zi­ne avu­kat­la­rı­nın işi­dir. Bu pa­ra­la­rın tah­si­li Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın doğ­ru­dan gö­re­vi de­ğil­dir. Ya­ni, nor­mal hu­ku­ki sü­reç içe­ri­sin­de biz üs­tü­mü­ze dü­şen­le­rin hep­si­ni yap­tık. Da­ha ön­ce de bu kür­sü­ler­den so­rul­du. Sav­cı­nın so­ruş­tur­ma­sı­na esas olan bil­gi­le­ri sav­cı­lı­ğa gön­de­ren de Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­dır. Biz bun­la­rı sav­cı­lı­ğa gön­der­dik. Eğer bu­ra­da, yü­rü­mek­te olan bir da­vay­la il­gi­li bir şey söy­len­me­ye­cek­se, onu sa­de­ce ben de­ğil, siz de söy­le­me­ye­cek­si­niz. Bu, ba­sın­da da ya­zı­lıp çi­zil­me­ye­cek.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Bir şey söy­le­me­dim, ni­ye mü­da­hil ol­mu­yor­su­nuz de­dim.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ba­kın, şöy­le olu­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Hâlâ ol­ma­dı­nız, doğ­ru­yu söy­le­mi­yor­su­nuz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Bu­na dev­let, mü­da­hil ol­ma­sı ge­rek­ti­ği öl­çü­de mü­da­hil ol­muş du­rum­da­dır.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ba­kan­lık ta­raf­tır bu da­va­da.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Hu­ku­kun ge­rek­tir­di­ği sü­reç şu an­da iş­le­mek­te­dir ve ay­rı­ca, il­gi­li fir­ma, ge­ri öde­me ku­rum­la­rı­na bel­li öde­me­ler de yap­mış­tır. Bun­dan son­ra da yi­ne hu­kuk çer­çe­ve­sin­de bu öde­me­le­ri yap­ma­sı te­min edi­le­cek­tir.

As­lın­da, bu­ra­da, si­zin göz­den ırak tut­tu­ğu­nuz bir hu­sus var. Bu bah­set­ti­ği­niz bü­rok­rat­lar, Hükûme­ti­mi­zin ira­de­siy­le bir­lik­te, bir ka­rar­na­me­yi de­ğiş­ti­re­rek ül­ke­mi­ze yıl­da 1 mil­yar do­la­rın üs­tün­de bir ilaç ta­sar­ru­fu kat­kı­sı sağ­la­mış­lar­dır, as­lo­lan bun­lar­dır. Bir fir­ma­nın yan­lış be­ya­nı var­sa eğer, -ba­kın, sü­reç iş­le­di­ği için yan­lış be­ya­nı var da de­mi­yo­rum, hu­ku­ki sü­reç iş­le­di­ği için, yan­lış be­ya­nı var­sa- za­ten hu­kuk bu­nun ne­ti­ce­sin­de ge­re­ke­ni ya­pa­cak­tır.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Bu da­va­da tem­yiz hak­kı­nız ol­ma­ya­cak, mü­da­hil ol­ma­dı­nız. Bu­nu izah et­me­ye ça­lı­şı­yo­rum Sa­yın Ba­ka­nım. Yi­ne ka­ça­mak ce­vap ve­ri­yor­su­nuz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Sa­yın Neş­şar, zan­ne­di­yo­rum, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li­nin… Ec­za­cı­la­rın dok­tor ol­ma­sıy­la il­gi­li bir şey söy­len­di.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, sü­re­niz ta­mam­lan­mış­tır.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ec­za­cı ve diş he­kim­le­ri­nin…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ec­za­cı ve diş he­kim­le­ri­nin… Şu an­da, Ba­kan­lı­ğı­mız­da böy­le bir ça­lış­ma­mız yok.

Sa­yın Arıt­man, ki­şi ba­şı sağ­lık har­ca­ma­la­rı iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye'nin ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nı ve­re­bi­li­rim, çün­kü, cep­ten har­ca­ma­la­rı şu an­da tam bil­mi­yo­ruz, ya­ni, bu­nun araş­tır­ma­sı­nı yap­ma­mız la­zım 2006 ko­nu­sun­da, bun­lar için ön ra­kam­la­rı­mız var. An­cak, Tür­ki­ye, 1999 yı­lın­da 109 do­lar har­car­ken, 2002 yı­lın­da da 137 do­lar har­car­ken, 2006 yı­lın­da 268 do­lar har­ca­mış­tır. Ya­ni, dört yıl içe­ri­sin­de, ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı he­men he­men 2 mis­li­ne çık­mış du­rum­da­dır. Di­ğer de­tay­lar­la il­gi­li hu­sus­la­rı da si­ze ya­zı­lı ola­rak tak­dim ede­lim.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ka­çın­cı sı­ra­da­yız Sa­yın Ba­ka­nım?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - On­la­rı si­ze ya­zı­lı ola­rak tak­dim ede­lim, ama, Sa­yın Arıt­man, ba­kın, bu­ra­da çok önem­li bir şey­den bah­se­di­yo­rum.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­yın Ba­kan, biz bi­li­yo­ruz da siz söy­le­yi­niz, tu­ta­nak­la­ra geç­sin.

BAŞ­KAN - Sa­yın Arıt­man, lüt­fen… So­ru­nu­zu sor­du­nuz, Sa­yın Ba­kan ce­vap ve­ri­yor, lüt­fen…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ben, si­ze çok önem­li bir şey­den bah­se­di­yo­rum ve si­zi de in­sa­fa da­vet edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Bir ül­ke­nin ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı dört yıl­da 2 mis­li­ne çık­mış­tır.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - So­nun­cu sı­ra­da­yız Sa­yın Ba­kan.

BAŞ­KAN - So­ru-ce­vap iş­le­mi ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de üze­rin­de beş adet öner­ge var­dır. Öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­tup, ay­kı­rı­lık­la­rı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

İlk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 2. mad­de­si­nin so­nu­na gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

            Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu                      Yıl­maz Ka­ya                         Se­zai Ön­der

                        Ma­lat­ya                                        İz­mir                                  Sam­sun

                                   Ha­şim Oral                                                Ali Ars­lan

                                      De­niz­li                                                       Muğ­la

"Ay­rı­ca, baş­he­kim­li­ği boş olan has­ta­ne­le­re ön­ce­lik­le ata­ma ya­pı­lır."

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2.Mad­de­si­ne "Bir De­fa­ya Mah­sus ol­mak üze­re en az 10 Yı­lı­nı dol­dur­muş Şef Mua­vin­le­ri Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan ata­nır." fık­ra­sı­nın ek­len­me­si­ni arz ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

                Sü­ley­man Sa­rı­baş              Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu         Meh­met Er­de­mir

                        Ma­lat­ya                                       An­ka­ra                                 Yoz­gat

                              Mu­har­rem Do­ğan                                       Zü­he­yir Am­ber

                                      Mar­din                                                       Ha­tay

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2 in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­dan son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                                Dur­sun Ak­de­mir

                                                                                                          Iğ­dır

"Çağ­daş an­lam­da et­kin bir sağ­lık yö­ne­ti­mi ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­ya­cak yö­ne­ti­ci dok­tor ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­mak üze­re; üni­ver­si­te­le­rin tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri ile eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de tıp­ta yö­ne­tim uz­man­la­rı ye­tiş­tir­mek için "Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­lı­ğı" bi­lim da­lı ve­ya kli­ni­ği oluş­tu­ru­lur. Araş­tır­ma gö­rev­li­si sı­na­vı­na sa­de­ce tıp dok­tor­la­rı baş­vu­ra­bi­lir. Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­lı­ğı­nı al­mış Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­ma­nı do­çent ve pro­fe­sör ta­bip­ler tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri ve di­ğer eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim has­ta­ne­le­rin­de kli­nik şe­fi ol­muş Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­la­rı eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne; Tıp­ta yö­ne­tim uz­man­la­rı ise di­ğer has­ta­ne­le­re ön­ce­lik­li ola­rak baş­ta­bip ve baş­ta­bip yar­dım­cı­sı ola­rak ata­nır­lar. Öner­gey­le ek­le­nen bu son fık­ra­dan ön­ce ge­len fık­ra­la­rın tü­mü­nü kap­sa­ya­cak bir şe­kil­de Yük­sek Öğ­re­nim Ku­ru­mu'nun Ana­ya­sa­da ki ko­nu ile il­gi­li mad­de­le­rin­de­ki yet­ki­le­ri göz önün­de tu­tu­la­rak, or­tak­la­şa ha­zır­la­na­cak bir yö­net­men­lik ile uy­gu­la­ma­sı sağ­la­nır."

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si ile de­ğiş­ti­ril­me­si ön­gö­rü­len 3359 sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'nun ek 1'in­ci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı­nın ve bu fık­ra­dan son­ra gel­mek üze­re ek­le­nen fık­ra­la­rın aşa­ğı­da­ki şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                   Sa­lih Ka­pu­suz                        Sey­fi Ter­zi­ba­şı­oğ­lu                 Tev­hit Ka­ra­ka­ya

                        An­ka­ra                                        Muğ­la                                 Er­zin­can

                                 Ek­rem Er­dem                                        Yek­ta Hay­da­roğ­lu

                                      İs­tan­bul                                                        Van

"Kli­nik şe­fi, kli­nik şef yar­dım­cı­sı, ba­şa­sis­tan ve asis­tan kad­ro­la­rı­na, açık­tan ata­ma iz­ni alın­mak­sı­zın il­gi­li mev­zu­atı çer­çe­ve­sin­de ata­ma ya­pı­lır. Şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca yıl­da bir ya­pı­lır. Bu sı­na­va, tıp­ta uz­man­lık un­va­nı­nı ka­zan­mış, ori­ji­nal bi­lim­sel araş­tır­ma ve ya­yın­lar yap­mış ve Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­rul­ca mer­ke­zi sis­tem­le ha­zır­la­na­cak bir ya­ban­cı dil im­ti­ha­nı­nı ba­şar­mış bu­lu­nan aday­lar, ge­rek­li bel­ge ve ya­yın­lar ile bir­lik­te uz­man­lık ala­nı­nı bil­di­re­rek baş­vu­rur­lar. Ba­kan­lık, uz­man­lık alan­la­rı­nı dik­ka­te ala­rak üç ve­ya beş ki­şi­lik jü­ri teş­kil eder. Bu jü­ri ya­yın­la­rı in­ce­le­yip ada­yı söz­lü ve ge­rek­ti­ğin­de ay­rı­ca uy­gu­la­ma­lı sı­na­va ta­bi tu­tar ve ba­şa­rı­lı olan­la­ra, il­gi­li uz­man­lık ala­nın­da şef ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ba­şa­rı bel­ge­si ve­rir.

Bir eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­si bi­ri­min­de açık bu­lu­nan şef­lik ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı kad­ro­su, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca, is­tek­li­le­rin baş­vur­ma­sı için ilan edi­lir. Şef ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ba­şa­rı bel­ge­si bu­lu­nan­lar ile pro­fe­sör ve­ya do­çent olan aday­lar ilan edi­len kad­ro­ya mü­ra­ca­at eder­ler. Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan, aday­la­rın bi­lim­sel ve eği­tim ye­ter­li­lik­le­ri­ni in­ce­le­mek üze­re, en az bi­ri ata­ma ya­pı­la­cak eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­si dı­şın­dan ol­mak üze­re üç pro­fe­sör ve­ya şef tes­pit edi­lir. Bu pro­fe­sör ve­ya şef­ler, aday­lar hak­kın­da ay­rı ay­rı mü­ta­la­ala­rı­nı Ba­kan­lı­ğa bil­di­rir­ler. Bu mü­ta­la­ala­rın Ba­kan, Müs­te­şar, Sağ­lık Eği­ti­mi Ge­nel Mü­dü­rü, Te­da­vi Hiz­met­le­ri Ge­nel Mü­dü­rü ve Per­so­nel Ge­nel Mü­dü­rü­nün bir­lik­te de­ğer­len­dir­me­si so­nu­cun­da ata­ma ya­pı­lır.

Kal­kın­ma­da ön­ce­lik­li il­ler­de bu­lu­nan eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de ilan edi­len şef kad­ro­la­rı­na en az fii­len beş yıl şef yar­dım­cı­sı ola­rak ça­lış­mış olan­la­rın baş­vu­ru­la­rın­da sı­nav şar­tı aran­maz. Bu ki­şi­ler atan­dı­ğı kad­ro­da beş yıl fii­len ça­lış­ma­dan kal­kın­ma­da ön­ce­lik­li il­ler dı­şın­da­ki il­le­rin şef kad­ro­la­rı­na ata­na­maz­lar.

Ya­pı­la­cak kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ile ba­şa­sis­tan­lık sı­nav­la­rı­na iliş­kin usul ve esas­lar Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve bu Ka­nu­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay için­de yü­rür­lü­ğe ko­nu­lan yö­net­me­lik­le be­lir­le­nir.

Ser­vis ve la­bo­ra­tu­var şef­le­ri ve­ya şef yar­dım­cı­la­rı ile tıp ala­nın­da do­çent ve­ya pro­fe­sör ta­bip­ler eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­ne; uz­man ta­bip­ler ve­ya tıp ala­nın­da dok­to­ra yap­mış ta­bip­ler ve­ya­hut hu­kuk, ka­mu yö­ne­ti­mi, ik­ti­sat, iş­let­me ve sağ­lık yö­ne­ti­mi alan­la­rın­da li­sans, yük­sek li­sans ve­ya dok­to­ra eği­ti­mi al­mış ta­bip­ler di­ğer has­ta­ne­le­re baş­ta­bip ola­rak ata­na­bi­lir­ler."

BAŞ­KAN - En ay­kı­rı öner­ge­yi oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2. mad­de­si­nin Ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

                     Ha­luk Koç                              Mah­mut Du­yan                     İs­ma­il De­ğer­li

                        Sam­sun                                       Mar­din                                 An­ka­ra

                  Meh­met Neş­şar                          Nu­ret­tin Sö­zen                     Sa­mi Tan­doğ­du

                        De­niz­li                                         Si­vas                                     Or­du

                                    Ali Ars­lan                                             Mus­ta­fa Öz­yurt

                                       Muğ­la                                                        Bur­sa

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si üze­rin­de söz is­te­yen, Si­vas Mil­let­ve­ki­li Nu­ret­tin Sö­zen.

Bu­yu­run Sa­yın Sö­zen.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın 2'nci mad­de­si­nin me­tin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı ön­gö­ren öner­ge­miz üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­giy­le, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bi­li­yor­su­nuz, bu ko­nu do­çent­le­rin ve pro­fe­sör­le­rin atan­ma­sı­nın ön­ce Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ge­ri gön­de­ril­me­si, da­ha son­ra Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan yü­rür­lü­ğü­nün dur­du­rul­ma­sı şek­lin­de so­nuç­lan­dı. Ya­ni, ata­ma yön­tem­le­ri Ana­ya­sa'ya uy­gun bu­lun­ma­dı. Bu­na rağ­men Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı bu uya­rı­la­rı dik­ka­te al­ma­dan ata­ma­ya de­vam et­ti. Ya­nıl­mı­yor­sam, 150'ye ya­kın pro­fe­sör ve do­çent do­ğu üni­ver­si­te­le­ri­niz­den -dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­rim- Er­zu­rum'dan, Van'dan, Ela­zığ'dan, do­ğu üni­ver­si­te­le­rin­den ba­tı has­ta­ne­le­ri­ne şef ve şef mu­avi­ni ola­rak atan­dı­lar. Bir ke­re, etik ola­rak Ba­kan­lı­ğın sa­vun­du­ğu te­mel dü­şün­ce­ye ters. Hem faz­la dok­tor ye­tiş­ti­ril­sin de­ni­li­yor hem dok­tor ye­tiş­ti­re­cek ku­rum­lar­dan öğ­re­tim üye­le­ri azal­tı­lı­yor. Üs­te­lik do­ğu­da he­kim az­lı­ğın­dan söz edi­li­yor, do­ğu­dan he­kim­ler ve ho­ca­lar alı­nıp ba­tı­ya ata­nı­yor.

Do­çent ve pro­fe­sör­le­rin atan­ma­sıy­la il­gi­li bu ya­sa dı­şı yön­te­mi gi­der­mek için ye­ni­den bir ta­sa­rı ha­zır­la­nı­yor. Bu­ra­da da, bi­li­yor­su­nuz ki, ba­zı, eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne dö­nüş­tür­me ça­lış­ma­la­rı var. Ba­ka­nın da izah et­ti­ği gi­bi çok şef ve şef yar­dım­cı­sı­na ih­ti­yaç var; ama, ata­ma yet­ki­si Ba­kan­lık­ta ka­la­rak. Ya­ni hiç­bir ya­rış yap­ma­dan, hiç­bir ob­jek­tif ku­ral ve öl­çüt kul­lan­ma­dan ata­ma­ya yö­ne­lik ta­sa­rı met­ni söz ko­nu­su. Yi­ne Ana­ya­sa­dan dö­ne­cek, yi­ne ya­sa­la­ra ve ku­ral­la­ra ay­kı­rı.

Şim­di, dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­rim, do­çent ve pro­fe­sör jü­ri­si ku­ru­lu­yor; ama, her do­çent ve pro­fe­sör için ay­rı bir ra­por ha­zır­la­nı­yor. Ya­ni, ata­na­cak ma­ka­ma yö­ne­lik bi­rin­ci­le­ri sap­ta­mak üze­re bir jü­ri oluş­tu­rul­mu­yor. Oluş­tu­ru­lan jü­ri ra­por­la­rı­nı her öğ­re­tim üye­si için ay­rı ay­rı ve­ri­yor. Bu bir ya­rış de­ğil, bu bir ob­jek­ti­vi­te de­ğil. Bu, sa­de­ce Ge­nel Ku­ru­lu­mu­zu ve hal­kı­mı­zı ya­nılt­ma­ya yö­ne­lik bir yön­tem. Ay­nı şe­kil­de, şef, şef yar­dım­cı­sı, ba­şa­sis­tan­lık için de bir jü­ri ku­ru­lu­yor.

Bi­li­yor­su­nuz, bu ka­za­nı­lan hak­lar İn­gi­liz­ce de­yi­miy­le bir "deg­ree"dir. Ya­ni dün­ya­nın her ye­rin­de FRCS im­ti­han­la­rı var­dır, kon­sül­tan im­ti­han­la­rı var­dır. Bu im­ti­ha­nı ka­za­nan­lar ölün­ce­ye ka­dar bu sı­fat­la ya­şar­lar, bu sı­fat­la­rıy­la da gö­rev ya­pa­cak­la­rı has­ta­ne­le­re baş­vu­rur­lar. Do­la­yı­sıy­la, bir şe­fin, bir şef mu­avi­ni­nin, bir ba­şa­sis­ta­nın bir sı­nav so­nu­cu ka­za­nıl­mış hak­la­rı ge­ri­ye alı­na­maz. Oy­sa ta­sa­rı­da, beş yıl son­ra bi­lim­sel ye­ter­siz­li­ği ve per­for­mans ek­sik­li­ği do­la­yı­sıy­la gö­rev­le­rin­den, bu sı­fat­la­rın­dan so­yut­la­nı­yor ve mü­te­has­sıs he­kim ola­rak ata­nı­yor. Bu, dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de gö­rül­me­miş­tir. Bu­na dev­let ha­ya­tın­da "ten­zi­li rüt­be" de­nir. Hem öz­lük hak­la­rı ba­kı­mın­dan hem onur­sal sı­fat­la­rı ba­kı­mın­dan bu sı­fat­la­rın alın­ma­sı, in­san hak­la­rı­na ay­kı­rı­dır, dev­let yö­ne­ti­mi­ne ay­kı­rı­dır, bü­tün ya­sa­la­ra ay­kı­rı­dır. Onun için, ar­ka­daş­la­rım, bu ya­sa, bu mad­de, hem Ana­ya­sa'ya, da­ha ev­vel­ki hü­küm­ler açı­sın­dan, ya­ni pro­fe­sör ve do­çent­le­rin atan­ma­sı açı­sın­dan Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır hem de şim­di ye­ni ila­ve edi­len şef, şef mu­avi­ni ve ba­şa­sis­tan­la­rın beş yıl son­ra ge­rek­ti­ğin­de bu sı­fat­la­rı­nın el­le­rin­den alın­ma­sı açı­sın­dan Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lık ih­ti­va et­mek­te­dir ve do­la­yı­sıy­la me­tin­den çı­ka­rıl­ma­sı en doğ­ru ha­re­ket ola­cak­tır.

Bu ha­re­ket bir da­yat­ma­dır, da­ha ev­vel on beş üni­ver­si­te­ye rek­tör atan­ma­sın­da gö­rül­dü­ğü gi­bi bu bir da­yat­ma­dır. De­mok­ra­si­ler­de da­yat­may­la olum­lu so­nuç­lar al­mak da müm­kün de­ğil­dir. Be­nim tav­si­yem, ön­ce­lik­le do­çent, pro­fe­sör bir de­ğer­len­dir­me ya­pı­la­bi­lir; şef, şef mu­avi­ni, ba­şa­sis­tan için de­ğer­len­dir­me ya­pı­la­bi­lir. Açı­lan bir kad­ro­ya ata­ma söz ko­nu­suy­sa, ob­jek­tif bir bi­lim­sel ku­rul oluş­tu­ru­lur, hem şef ora­ya baş­vu­ra­bi­lir hem pro­fe­sör, do­çent ora­ya baş­vu­ra­bi­lir, o bi­lim­sel ku­ru­lun yap­tı­ğı ön­ce­lik­ler ve sı­ra­la­ma­ya gö­re de ata­ma ya­pı­lır. Bu sı­ra­la­ma ve ya­rış ya­pıl­ma­dık­ça bi­rey­sel­lik, keyfîlik de­vam ede­cek­tir. Bu bi­rey­sel­lik, keyfîlik de, Ana­ya­sa'mı­zın te­mel hü­küm­le­riy­le bağ­daş­ma­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, öne­ri­miz­le, bu, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı mad­de­nin ta­ma­men çı­kar­tıl­ma­sı­nı ve ye­ni­den bir, Ana­ya­sa'ya uy­gun, ya­sa­la­ra uy­gun bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Sö­zen, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

Do­la­yı­sıy­la, bu öner­ge­miz ka­bul edil­di­ği tak­dir­de, Ana­ya­sa'nın, ya­sa­la­ra ve Ana­ya­sa'ya uy­gun mad­de­nin ye­ni­den ya­zıl­ma­sı müm­kün ola­cak­tır. Bu dü­şün­ce­le­ri­mi sun­dum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum he­pi­ni­ze efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sö­zen.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Neş­şar.

Ay­nı za­man­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Sa­yım, sa­yı sağ­la­nın­ca­ya ka­dar de­vam ede­cek herhâlde Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum, ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.17

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.27

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 60'ın­cı Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 2'nci mad­de­sin­de, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç ve ar­ka­daş­la­rı­nın öner­ge­si­nin oy­lan­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di öner­ge­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır ve öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 2'nci mad­de­si ile de­ğiş­ti­ril­me­si ön­gö­rü­len 3359 sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'nun ek 1'in­ci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı­nın ve bu fık­ra­dan son­ra gel­mek üze­re ek­le­nen fık­ra­la­rın aşa­ğı­da­ki şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                 Sa­lih Ka­pu­suz (An­ka­ra) ve ar­ka­daş­la­rı

"Kli­nik şe­fi, kli­nik şef yar­dım­cı­sı, ba­şa­sis­tan ve asis­tan kad­ro­la­rı­na, açık­tan ata­ma iz­ni alın­mak­sı­zın il­gi­li mev­zu­atı çer­çe­ve­sin­de ata­ma ya­pı­lır. Şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca yıl­da bir ya­pı­lır. Bu sı­na­va, tıp­ta uz­man­lık un­va­nı­nı ka­zan­mış, ori­ji­nal bi­lim­sel araş­tır­ma ve ya­yın­lar yap­mış ve Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­rul­ca mer­ke­zi sis­tem­le ha­zır­la­na­cak bir ya­ban­cı dil im­ti­ha­nı­nı ba­şar­mış bu­lu­nan aday­lar, ge­rek­li bel­ge ve ya­yın­lar ile bir­lik­te uz­man­lık ala­nı­nı bil­di­re­rek baş­vu­rur­lar. Ba­kan­lık, uz­man­lık alan­la­rı­nı dik­ka­te ala­rak üç ve­ya beş ki­şi­lik jü­ri teş­kil eder. Bu jü­ri ya­yın­la­rı in­ce­le­yip ada­yı söz­lü ve ge­rek­ti­ğin­de ay­rı­ca uy­gu­la­ma­lı sı­na­va ta­bi tu­tar ve ba­şa­rı­lı olan­la­ra, il­gi­li uz­man­lık ala­nın­da şef ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ba­şa­rı bel­ge­si ve­rir.

Bir eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­si bi­ri­min­de açık bu­lu­nan şef­lik ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı kad­ro­su, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca, is­tek­li­le­rin baş­vur­ma­sı için ilan edi­lir. Şef ve­ya şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ba­şa­rı bel­ge­si bu­lu­nan­lar ile pro­fe­sör ve­ya do­çent olan aday­lar ilan edi­len kad­ro­ya mü­ra­ca­at eder­ler. Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan, aday­la­rın bi­lim­sel ve eği­tim ye­ter­li­lik­le­ri­ni in­ce­le­mek üze­re, en az bi­ri ata­ma ya­pı­la­cak eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­si dı­şın­dan ol­mak üze­re üç pro­fe­sör ve­ya şef tes­pit edi­lir. Bu pro­fe­sör ve­ya şef­ler, aday­lar hak­kın­da ay­rı ay­rı mü­ta­la­ala­rı­nı Ba­kan­lı­ğa bil­di­rir­ler. Bu mü­ta­la­ala­rın Ba­kan, Müs­te­şar, Sağ­lık Eği­ti­mi Ge­nel Mü­dü­rü, Te­da­vi Hiz­met­le­ri Ge­nel Mü­dü­rü ve Per­so­nel Ge­nel Mü­dü­rü­nün bir­lik­te de­ğer­len­dir­me­si so­nu­cun­da ata­ma ya­pı­lır.

Kal­kın­ma­da ön­ce­lik­li il­ler­de bu­lu­nan eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de ilan edi­len şef kad­ro­la­rı­na en az fii­len beş yıl şef yar­dım­cı­sı ola­rak ça­lış­mış olan­la­rın baş­vu­ru­la­rın­da sı­nav şar­tı aran­maz. Bu ki­şi­ler atan­dı­ğı kad­ro­da beş yıl fii­len ça­lış­ma­dan kal­kın­ma­da ön­ce­lik­li il­ler dı­şın­da­ki il­le­rin şef kad­ro­la­rı­na ata­na­maz­lar.

Ya­pı­la­cak kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­lı­ğı sı­na­vı ile ba­şa­sis­tan­lık sı­nav­la­rı­na iliş­kin usul ve esas­lar Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve bu Ka­nu­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay için­de yü­rür­lü­ğe ko­nu­lan yö­net­me­lik­le be­lir­le­nir.

Ser­vis ve la­bo­ra­tu­var şef­le­ri ve­ya şef yar­dım­cı­la­rı ile tıp ala­nın­da do­çent ve­ya pro­fe­sör ta­bip­ler eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­ne; uz­man ta­bip­ler ve­ya tıp ala­nın­da dok­to­ra yap­mış ta­bip­ler ve­ya­hut hu­kuk, ka­mu yö­ne­ti­mi, ik­ti­sat, iş­let­me ve sağ­lık yö­ne­ti­mi alan­la­rın­da li­sans, yük­sek li­sans ve­ya dok­to­ra eği­ti­mi al­mış ta­bip­ler di­ğer has­ta­ne­le­re baş­ta­bip ola­rak ata­na­bi­lir­ler."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Uy­gun gö­rüş­le tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tı­lı­yo­ruz De­ğer­li Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Öner­ge ile, 20.10.2005 ta­rih ve 5413 sa­yı­lı Ka­nun ile Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de­ki kli­nik şe­fi ve şef yar­dım­cı­sı un­van­lı kad­ro­la­ra ya­pı­la­cak ata­ma­lar­la il­gi­li da­ha ön­ce ya­pıl­mış olan ka­nu­ni dü­zen­le­me­nin Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­ce yü­rür­lü­ğü­nün dur­du­rul­ma­sı­na ka­rar ve­ril­miş ol­ma­sı ve Üni­ver­si­te­le­rin pro­fe­sör­lük ve do­çent­lik kad­ro­la­rı­na ata­ma usu­lü dik­ka­te alı­na­rak, bu kad­ro­la­ra ya­pı­la­cak ata­ma­la­rın da­ha ob­jek­tif ve bi­lim­sel se­vi­ye­ye gö­re ya­pıl­ma­sı­nı te­mi­nen ata­ma­la­ra iliş­kin usul ve esas­la­rın ye­ni­den be­lir­len­me­si amaç­lan­mış­tır. Böy­le­ce, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­nin kli­nik şe­fi ve şef yar­dım­cı­sı kad­ro­la­rı­na ata­ma usu­lü, Üni­ver­si­te­le­rin pro­fe­sör­lük ve do­çent­lik kad­ro­la­rı­na ata­ma usu­lü­ne pa­ra­lel ha­le ge­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI (Devam)

C) ÇE­ŞİT­Lİ İŞ­LER

1.- Ge­nel Ku­ru­lu zi­ya­ret eden İs­pan­ya Tem­sil­ci­ler Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li ve İs­pan­ya-Tür­ki­ye Par­la­men­to­la­ra­ra­sı Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı Ig­na­cio Gil La­za­ro ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­te Baş­kan­lık­ça "Hoş gel­di­niz" de­nil­me­si

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı Sa­yın Meh­met Dül­ger'in ko­nu­ğu ola­rak ül­ke­mi­zi zi­ya­ret et­mek­te olan İs­pan­ya Tem­sil­ci­ler Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li ve İs­pan­ya-Tür­ki­ye Par­la­men­to­la­ra­ra­sı Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı Sa­yın İg­na­cio Gil La­za­ro ve be­ra­be­rin­de­ki he­yet şu an­da Mec­li­si­mi­zi teş­rif et­miş bu­lu­nu­yor­lar. Ken­di­le­ri­ne, yü­ce mil­le­ti­miz ve Mec­li­si­miz adı­na "Hoş gel­di­niz" di­yo­rum. (Al­kış­lar)

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

3.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247) (Devam)

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2 in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­dan son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                                                Dur­sun Ak­de­mir

                                                                                                                          Iğ­dır

" Çağ­daş an­lam­da et­kin bir sağ­lık yö­ne­ti­mi ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­ya­cak yö­ne­ti­ci dok­tor ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­mak üze­re; üni­ver­si­te­le­rin tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri ile eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de tıp­ta yö­ne­tim uz­man­la­rı ye­tiş­tir­mek için "Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­lı­ğı" bi­lim da­lı ve­ya kli­ni­ği oluş­tu­ru­lur. Araş­tır­ma gö­rev­li­si sı­na­vı­na sa­de­ce tıp dok­tor­la­rı baş­vu­ra­bi­lir. Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­lı­ğı­nı al­mış Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­ma­nı do­çent ve pro­fe­sör ta­bip­ler tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri ve di­ğer eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim has­ta­ne­le­rin­de kli­nik şe­fi ol­muş Tıp­ta Yö­ne­tim Uz­man­la­rı eği­tim has­ta­ne­le­ri­ne; Tıp­ta yö­ne­tim uz­man­la­rı ise di­ğer has­ta­ne­le­re ön­ce­lik­li ola­rak baş­ta­bip ve baş­ta­bip yar­dım­cı­sı ola­rak ata­nır­lar. Öner­gey­le ek­le­nen bu son fık­ra­dan ön­ce ge­len fık­ra­la­rın tü­mü­nü kap­sa­ya­cak bir şe­kil­de Yük­sek Öğ­re­nim Ku­ru­mu'nun Ana­ya­sa­da ki ko­nu ile il­gi­li mad­de­le­rin­de­ki yet­ki­le­ri göz önün­de tu­tu­la­rak, or­tak­la­şa ha­zır­la­na­cak bir yö­net­men­lik ile uy­gu­la­ma­sı sağ­la­nır."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz De­ğer­li Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe üze­rin­de ko­nuş­mak is­te­yen Dur­sun Ak­de­mir, Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­de­mir.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu­nun 2'nci mad­de­si­ne ila­ve edil­mek üze­re ver­di­ğim öner­ge üze­ri­ne söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le yü­ce mil­le­ti­mi­zi ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sağ­lık Ba­ka­nı­mız bi­raz ön­ce bu­ra­da ko­nu­şur­ken Tür­ki­ye'nin de­ği­şik yö­re­le­rin­de ye­ni eği­tim has­ta­ne­le­ri aça­ca­ğın­dan söz et­ti. Hâlbu­ki çağ­daş tıp eği­ti­min­de dok­tor­la­rın ve uz­man­la­rın ye­tiş­ti­ri­le­bil­me­si için, ya­ni pra­tis­yen ve uz­man he­kim­le­rin ye­tiş­me­si için tıp fa­kül­te­le­ri­ne ge­rek var­dır ve Tür­ki­ye'nin de ye­ni tıp fa­kül­te­le­ri­nin açıl­ma­sı­na ih­ti­ya­cı var. Du­rum bu iken, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de, araş­tır­ma has­ta­ne­le­rin­de Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın ida­ri or­ga­ni­zas­yo­nu ve eği­ti­min tar­tı­şı­lır bir dü­zey­de sür­dü­rül­me­si de­vam et­ti­ril­mek üze­re ye­ni eği­tim araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­nin açıl­ma­sı­nı, Tür­ki­ye'de dok­tor ye­tiş­tir­mek üze­re eği­tim sis­te­mi­nin da­ha da ka­rı­şa­ca­ğı­nı ve bo­zu­la­ca­ğı­nı be­yan et­mek üze­re öner­ge­me geç­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hız­lı şe­kil­de okun­du öner­ge. Öner­ge­nin, ön­ce, ne ge­tir­di­ği­ni siz de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma an­lat­mak is­ti­yo­rum. Tür­ki­ye'de has­ta mem­nu­ni­ye­ti­nin ol­ma­ma­sı­nın ve sağ­lık­ta eko­no­mik ve­rim­li­li­ğin ol­ma­ma­sı­nın en önem­li ne­den­le­rin­den bi­ri, sağ­lık ku­rum­la­rı­nın pro­fes­yo­nel yö­ne­ti­ci­ler ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­le­me­me­si­dir. Do­la­yı­sıy­la, has­ta mem­nun de­ğil ve eko­no­mik yön­den -ne ka­dar pa­ra har­car­sa­nız har­ca­yın- ve­rim­li­lik or­ta­ya çık­mı­yor.

Ge­tir­di­ğim öner­ge­de… Sa­yın Ba­ka­nı­mı­za, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mı­za ve Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı­na bu öner­ge­yi tak­dim et­ti­ğim­de "ger­çek­ten çok önem­li bir ih­ti­ya­cı kar­şı­la­ya­cak­tır" de­di­ler, ama bu­ra­da Ko­mis­yon Baş­ka­nı da ka­tıl­ma­dı, Sa­yın Ba­kan da ka­tıl­ma­dı. Şim­di bu yü­ce Mec­li­se so­ru­yo­rum: Doğ­ru bu­lu­nan bir şe­yi bir mad­de ola­rak ek­le­mek, aca­ba ik­ti­da­rın han­gi ta­raf­tan gü­cü­nü za­yıf­la­ta­cak ki doğ­ru bir şe­yi ka­bul et­mek­ten kor­ku­yor?

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, öner­ge­de şu ge­ti­ri­li­yor: Tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri­ni, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­ri­ni yö­ne­te­cek baş­he­kim­le­ri ye­tiş­tir­mek üze­re ve sağ­lık mü­dü­rü yap­mak üze­re -ge­rek­ti­ğin­de- "tıp­ta yö­ne­tim uz­man­lı­ğı" di­ye bir bi­lim da­lı oluş­tu­ru­lu­yor. Ay­nı za­man­da, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­rin­de, bu, kli­nik ola­rak ad­lan­dı­rı­lı­yor, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­de bi­lim da­lı ola­rak öner­ge­de bah­se­dil­di. Bu öner­gey­le, eğer Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim has­ta­ne­le­rin­de ve tıp fa­kül­te­si kli­nik­le­rin­de, ay­nen bir ge­nel cer­ra­hi uz­ma­nı ye­tiş­tir­mek üze­re na­sıl bir kli­nik var­sa, bir dâhi­li­ye uz­ma­nı­nı ye­tiş­tir­mek üze­re iç has­ta­lık­la­rı bi­lim da­lı na­sıl var­sa, böy­le­ce, tıp­ta yö­ne­tim uz­ma­nı ye­tiş­ti­ri­len bir bi­lim da­lı ku­ru­lur. Bu bi­lim da­lın­dan eği­til­miş olan tıp fa­kül­te­si­ni bi­tir­miş dok­tor­lar, Tür­ki­ye'nin sağ­lık ku­rum­la­rın­da baş­he­kim olur­lar ve ay­nı za­man­da -bu ku­rum­lar­da sağ­lık mü­dür­lü­ğü­ne de ih­ti­yaç var­dır- Tür­ki­ye'nin sağ­lı­ğı­nın yö­ne­til­me­si için sağ­lık mü­dü­rü olur­lar.

Has­ta­ne­de, ge­nel­lik­le tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­rin­de eği­tim, ço­ğun­luk­la ek­sik­siz sağ­lık eği­ti­mi yü­rü­tü­lü­yor. Ama, iyi yü­rü­tü­le­me­yen, has­ta­ne­le­rin hiz­met yö­ne­ti­mi­nin ye­ter­li ol­ma­yı­şı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­rin­de de ay­nı­dır. Ya­ni, ge­nel cer­rah olan ya da iç has­ta­lık­la­rı uz­ma­nı olan bi­ri­si­nin, ken­di uz­man­lık da­lı­nı bı­ra­ka­rak yö­ne­ti­ci­lik­le uğ­raş­ma­sı, bu uz­ma­nın za­ma­nı­nı bo­şu­na har­ca­ma­sı­dır. O ne­den­le, has­ta­ne­yi iyi yö­net­mek üze­re bir uz­ma­nın ye­tiş­ti­ril­me­si, çağ­daş an­lam­da has­ta mem­nu­ni­ye­ti­ni ve eko­no­mik ve­rim­li­li­ği de ar­tı­ra­cak bir dü­zen oluş­tu­ra­cak­tır ve bu dü­zen içe­ri­sin­de, mil­yar­lar­ca sağ­lı­ğa har­can­mış olan pa­ra­lar da he­de­fi­ne, doğ­ru har­can­mış ola­cak­tır.

Bu ko­nu­da, Sa­yın Ba­ka­nım­dan öğ­ren­mek is­ti­yo­rum. Ken­di­le­ri­ne tak­dim et­ti­ğim­de "Ger­çek­ten iyi bir ye­ni­lik ge­ti­ri­yor." de­miş­ti. Ay­nı za­man­da, Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın fik­ri de oy­du. Aca­ba bu Ge­nel Ku­rul­da ne­den ka­na­ati­ni­zi de­ğiş­tir­di­niz, lüt­fen açık­la­yın, 73 mil­yon Türk mil­le­ti­ne açık­la­yın, bu yü­ce Mec­li­se açık­la­yın, ge­rek­çe­le­ri­ni­zi an­la­mış ola­lım. Ya­ni, ik­ti­dar ol­mak, mu­ha­le­fe­tin doğ­ru söy­le­di­ği­ni de yan­lış…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir, lüt­fen…

Bu­yu­run.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - İk­ti­dar ol­mak, doğ­ru söy­le­di­ği­ni­zi ka­bul et­me­mek an­la­mı­na gel­mez. Mu­ha­le­fet de ol­sa, doğ­ru söy­lü­yor­sa, o za­man ka­bul edin, bu yü­ce mil­let si­zin er­de­mi­ni­zi fark et­sin ve tak­dir et­sin.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, za­ten bu ge­ti­ri­len ya­sa, Ana­ya­sa'nın 11'in­ci ve tek­rar sağ­lık eği­ti­miy­le il­gi­li 131'in­ci mad­de­si­ne te­mel­den ay­kı­rı. Bu öner­gey­le bu ay­kı­rı­lı­ğı da or­ta­dan kal­dı­ra­cak bir gü­zel fi­kir ge­tir­dik. Di­yo­ruz ki, bu mad­de ek­len­sin. Ek­len­dik­ten son­ra da, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­mu ile Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı or­tak­la­şa ola­rak bir yö­net­me­lik yap­sın. Bu yö­net­me­lik­le uy­gu­la­ma ya­pıl­dı­ğın­da, Ana­ya­sa'nın ru­hu­na da uy­gun şe­kil­de ya­sa­nın bu mad­de­si geç­miş olur.

O ne­den­le, bu­ra­da, Hükûme­tin, Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın, bi­re bir ko­nuş­tu­ğu­muz­da çok olum­lu kar­şı­la­dı­ğı bu fik­ri ne­den Ge­nel Ku­rul­da olum­lu gör­me­di­ği­ni… Ta­bii, açık­la­ya­cak­lar­dır. Tat­min ede­cek­se be­ni çok mem­nun ola­ca­ğım, ama, bu ko­nu­nun doğ­ru ol­du­ğu­nu ben be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

Za­ten, Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rın­da, sağ­lık eği­ti­min­de, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı eği­tim has­ta­ne­le­ri­nin tü­mü­nün üni­ver­si­te­le­re bağ­la­na­rak üni­ver­si­te tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­le­ri ya­pıl­ma­sı plan­lan­mış va­zi­yet­te­dir. Bu­nu bir açık­la­mak, ye­ni­lik ola­rak bu­ra­dan ver­mek is­ti­yo­rum. Eğer eği­tim ye­ri, ta­le­be eği­ti­mi, tıp dok­to­ru ye­tiş­ti­ril­me­si ye­ri, uz­man ye­tiş­ti­ril­me­si ye­ri tıp fa­kül­te­si ise, o za­man ne­den bu has­ta­ne­ler tıp fa­kül­te­le­ri­nin eği­tim sa­ha­sı ol­ma­sın?

Bir ye­ni­lik ola­rak da, tıp fa­kül­te­le­ri­ni tıp üni­ver­si­te­le­ri­ne dö­nüş­tür­me ka­nun tek­li­fi ha­zır­la­mış va­zi­yet­te­yim. Şu an­lam­da: Diş­çi­lik, tıp fa­kül­te­si, ec­za­cı­lık, hem­şi­re­lik yük­se­ko­ku­lu­nu bir tıp üni­ver­si­te­si al­tın­da top­lar­sı­nız ve böy­le­ce, sağ­lık­ta eko­no­mik ve­rim­li­lik or­ta­ya çık­tı­ğı gi­bi, has­ta hiz­met­le­rin­de de mem­nu­ni­yet or­ta­ya çı­kar. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir, te­şek­kür edi­yo­rum.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 Sı­ra Sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2. Mad­de­si­ne "Bir De­fa­ya Mah­sus ol­mak üze­re en az 10 Yı­lı­nı dol­dur­muş Şef Mua­vin­le­ri Ba­kan­lık ta­ra­fın­dan ata­nır." fık­ra­sı­nın ek­len­me­si­ni arz ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

                                                                                 Sü­ley­man Sa­rı­baş (Ma­lat­ya) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz De­ğer­li Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si­ni açık­la­mak üze­re, Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Bu Ya­sa 4 de­fa, 5 de­fa Da­nış­tay­dan dön­dü. Se­bep ney­di? İm­ti­han açın şef ve şef mua­vin­le­ri­ne, pro­fe­sör ve do­çent di­rekt ata­ma­yın di­ye, bu­ra­da bir hak­sız­lık olu­yor di­ye 5 de­fa ge­ri gel­di. Şim­di -çak­tır­ma­dan, giz­li­ce, kim­se­nin an­la­ma­ya­ca­ğı şe­kil­de- efen­dim, hem pro­fe­sör hem do­çent ve şef mua­vin­le­ri de im­ti­ha­na gi­rer, ama, ev­rak­la­rı­nı ha­zır­la­mış şe­kil­de jü­ri­ye ve­rir di­yor. Jü­ri kim­ler­den olu­şur? Üç ta­ne Ba­kan­lık­tan il­gi­li şef­ler­den olu­şur.

Sa­yın Ba­ka­nım, üni­ver­si­te­ler­den pro­fe­sör ve do­çent­le­ri ala­ca­ğı­mı­za bir da­ha üni­ver­si­te aç­sak da, on­la­rı ora­lar­da ça­lış­tır­sak da, şu eği­tim has­ta­ne­le­ri­ni ser­best bı­rak­sak da, bun­lar ken­di ye­tiş­tir­dik­le­ri ele­man­la bir­lik­te ça­lış­sa­lar aca­ba ne olur? Se­ne­ler­dir şef mu­avi­ni ola­rak bek­li­yor, on se­ne­si geç­miş, on beş se­ne­dir bek­li­yor, im­ti­han açı­la­cak, ben şef ola­ca­ğım di­ye bek­le­yen ar­ka­daş­la­rım. İm­ti­han açıl­ma­dı. Ben mi aç­ma­dım Sa­yın Ba­ka­nım? On­dan ev­vel aç­ma­dı­lar di­ye­lim. Pe­ki, dört se­ne­dir, beş se­ne­dir siz ni­ye aç­ma­yıp da do­çent ve pro­fe­sör ata­dı­nız, be­ri ta­raf­ta hak­sız­lık ya­rat­tı­nız, bir baş­ka­sı­nın hak­kı­nı ye­dik? Ba­na da söy­lü­yor­sun ta­bii, ya­ni "Bu, Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri dö­ner." Ta­bii dö­ner, Da­nış­tay­dan da dö­ner, Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den de dö­ner. Dö­ner ta­bii. Çün­kü, bir baş­ka­sı­nın hak­kı­nı yi­yo­ruz bu­ra­da. Şim­di "aça­ca­ğım" di­yor­su­nuz, "Şef mua­vin­le­ri­ne de aça­ca­ğız beş se­ne­den son­ra -öner­ge­de- ama, bir şar­tım var: Mec­bu­ri hiz­me­te gön­der­di­ği­miz dok­tor­lar yet­me­di. Ana­do­lu'ya gön­de­re­ce­ğim bun­la­rı, beş se­ne ora­da ka­la­cak­lar, son­ra is­te­dik­le­ri has­ta­ne­ye ta­yin edi­le­bi­le­cek­ler." Yok böy­le bir şey. Sağ­lık­ta bu ka­dar oy­nan­maz. Sağ­lık he­pi­mi­ze la­zım. Bu­gün... Ge­çen­ler­de bu­ra­da söy­le­dim, or­gan nak­li­ni bu ya­sa­ya ek­le­ye­lim de­di­ğim­de, ya­rın bi­ze de la­zım olur, si­ze de de­dim, ama an­la­ma­dan -ni­ye? Ben ge­tir­di­ğim için, mu­ha­le­fet ge­tir­di­ği için- red­det­ti­niz. De­dim ki: Bir gün si­ze de la­zım ola­cak. Asıl la­zım olan ar­ka­da­şım -ken­di­le­ri­ne şi­fa di­li­yo­rum- Ali Din­çer Bey -çün­kü ye­rin­de gör­dü ne ol­du­ğu­nu or­gan nak­li­nin- hem ba­sın top­lan­tı­sı yap­tı hem de gel­di, bu­ra­da or­gan nak­li­nin, or­gan ba­ğı­şı­nın ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu söy­le­di de­ğil mi ar­ka­daş­la­rım? Ni­ye? Ateş düş­tü­ğü ye­ri ya­kar. Ama, bu, de­mek de­ğil ki, si­ze, bi­ze la­zım ol­ma­ya­cak de­mek de­ğil. Ama, siz onu da red­det­ti­niz. Ni­ye et­ti­niz? Bu­nun al­tın­da si­ya­set mi ya­tı­yor­du? O ya­sa­yı ni­ye red­det­ti­niz bu­ra­da? Yi­ne so­ru­yo­rum. Ama, bir gün vic­dan­la­rı­nız onun­la sız­la­ya­cak, o ya­sa­yı red­det­mek­le.

Şim­di bu­ra­da ben yi­ne hak­sız­lı­ğın gi­de­ril­me­si için uğ­ra­şı­yo­rum. Her­kes im­ti­ha­na gir­sin. YÖK im­ti­han aç­sın, do­çen­ti de gir­sin ma­dem, pro­fe­sö­rü de gir­sin, be­nim o on se­ne­lik, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de on beş se­ne­dir şef mu­avi­ni ola­rak bek­le­yip de şef ol­mak is­te­yen dok­tor ar­ka­daş­la­rım da on­lar­la bir­lik­te im­ti­ha­na gir­sin. Ama, gir­sin, hak­sız­lık ya­pıl­ma­sın. Dos­ya­yı ha­zır­la­yıp ge­ti­re­ce­ğim, jü­ri­nin önü­ne ko­ya­ca­ğım. Ki­mi ko­ya­ca­ğım? Pro­fe­sör, do­çent ar­ka­da­şı­mı ko­ya­ca­ğım. Ya, be­nim bu ar­ka­daş­la­rım bi­lim ada­mı.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - On­la­ra ih­ti­ya­cı­mız yok mu? Var ta­bii, el­bet­te ki var. On­lar bi­zim göz be­be­ği­miz, o he­kim­le­rin hep­si be­nim göz be­be­ğim, ama bir mağ­du­ri­ye­ti gi­der­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bu­ra­da mağ­du­ri­yet­lik var. Bu­ra­da, be­nim bu­ra­da söy­le­me­di­ğim ama ço­ğu ar­ka­daş­la­rı­mın söy­le­di­ği… Da­ha, za­ten, ha­ki­ka­ten, Do­ğu'da pro­fe­sör fi­lan kal­ma­dı, hep­si­ni ata­dık. Şim­di de, bı­ra­ka­lım da, bu eği­tim has­ta­ne­le­rin­de­ki­le­re ve ümit bek­le­yen, im­ti­han açıl­sın di­ye bek­le­yen ar­ka­daş­la­rı­ma bir hak ta­nı­ya­lım. Söy­le­di­ğim bu, baş­ka­sı­nın hak­kı yen­me­sin. Eğer suç­sa, eğer yan­lış­sa, Sa­yın Ba­kan, ta­bii ki, bu­ra­da, gel­sin söy­le­sin.

Ni­ye Da­nış­tay­dan de­vam­lı dön­dü? Yan­lış ya­pıl­dı­ğı için dön­dü. Ben de, bir da­ha bu yan­lı­şı yap­ma­yın, yap­ma­ya­lım di­yo­rum, o yan­lı­şı dü­zel­te­lim, hem bu­gü­ne ka­dar hak­sız şe­kil­de şef mua­vin­le­ri­nin hak­kı yen­di­ği için on­la­rın da bir hak­kı­nı ko­ru­ya­lım di­yo­rum. Baş­ka bir şey söy­le­mi­yo­rum ki. Eğer kö­tü bir şey söy­lü­yor­sam hak­lı­sı­nız. Ama, ni­ha­yet söy­le­di bir ar­ka­da­şım. Evet, ne ka­dar şey var­mış? On yıl­lık şef yar­dım­cı­sı sa­yı­sı 220 ta­ney­miş. Bir sa­yın il­gi­li­den al­dım. Ya­ni, bu 220 ta­ne şef yar­dım­cı­sı­nın -on  se­ne­yi geç­miş, on se­ne­yi geç­miş- bun­la­rın gü­na­hı ne?

Onun için, ben, sağ­lık­ta bu ka­dar si­ya­set ya­pıl­ma­sı­nı hiç hoş gör­mü­yo­rum, ka­bul de et­mi­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 2. mad­de­si­nin so­nu­na gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

                                                                                 Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu (Ma­lat­ya) ve ar­ka­daş­la­rı

"Ay­rı­ca, baş­he­kim­li­ği boş olan has­ta­ne­le­re ön­ce­lik­le ata­ma ya­pı­lır."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si­ni açık­la­mak üze­re Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın As­la­noğ­lu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di, Hükûmet bir me­tin tek­lif edi­yor, Ko­mis­yon­da gö­rü­şü­lü­yor, Ko­mis­yon­da sa­at­ler­ce gö­rü­şü­lü­yor, ar­ka­daş­la­rı­mız üze­rin­de mu­ta­ba­kat sağ­lı­yor ve­ya sağ­la­mı­yor ve Ko­mis­yo­nun ka­bul et­ti­ği me­tin yü­ce Mec­li­se ge­li­yor.

Dün­den be­ri, bu 2'nci mad­de, iki gün­dür ko­nu­şu­lu­yor. Han­gi şek­liy­le? Ko­mis­yon­dan ge­len şek­liy­le ko­nu­şu­lu­yor. Ko­mis­yon­da na­sıl ka­bul… Onun le­hin­de ve aley­hin­de ko­nu­şu­lu­yor. Ama, bir öner­ge ve­ri­li­yor, ta­ma­men, Ko­mis­yon­dan ge­len şek­liy­le hiç ala­ka­sı, il­gi­si ol­ma­yan, dün­den be­ri ya­pı­lan ko­nuş­ma­lar­la il­gi­si ol­ma­yan bu öner­ge ka­bul edi­li­yor.

Ha­ki­ka­ten bu ga­rip de­ğil mi de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri? O za­man ne­den bu Mec­li­si ça­lış­tı­rı­yor­su­nuz? Bu 2'nci mad­de­de, dün­den be­ri, bir sü­rü ko­nuş­ma­cı ko­nuş­ma yap­tı, Ko­mis­yon­dan ge­len şek­li üze­rin­de yap­tı, ama bir öner­gey­le… Hiç il­gi­si ol­ma­yan, ala­ka­sı ol­ma­yan bir öner­ge­yi ka­bul et­ti­niz. İşin ga­ri­bi, bir ta­ne Ko­mis­yon üye­si­nin im­za­sı da yok bu­ra­da. De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ha­ki­ka­ten ya­zık edi­yo­ruz. Şim­di, bu baş­he­kim­lik­le il­gi­li bir mad­de. Si­ze iki ta­ne anek­dot an­la­ta­ca­ğım.

Bey­da­ğı Dev­let Has­ta­ne­si var Ma­lat­ya'da. Bu­ra­ya bir baş­he­kim ata­dı­nız. Ya­ni, bu Hükûmet dö­ne­min­de atan­dı. Bu ar­ka­da­şı -ça­lış­tı, ça­ba­la­dı- gö­rev­den al­dı­nız, baş­ka bir baş­he­kim ata­dı­nız. Mah­ke­me­ye git­ti, mah­ke­me­yi ka­zan­dı, tek­rar dön­dü, üç gün son­ra tek­rar al­dı­nız. Ar­ka­daş­lar, ne­dir kri­te­ri­niz? Ba­şa­rı kri­te­ri­niz has­ta mut­lu­lu­ğu mu de­ğil mi, yok­sa baş­ka­la­rı­nın mut­lu­lu­ğu mu? Has­ta mut­lu­lu­ğu­nu dik­ka­te al­mı­yor­sa­nız, aca­ba ki­min mut­lu­lu­ğu­nu dik­ka­te alı­yor­su­nuz? Bu ar­ka­da­şı­mız hır­sız­lık mı yap­tı, na­mus­suz­luk mu yap­tı, şe­ref­siz­lik mi yap­tı? Ma­lat­ya hal­kı­nın, bun­dan da­ha do­ğal, bu­nu bil­me­si ka­dar bir hak­kı yok ar­ka­daş­lar. Al­dın gö­rev­den. Tek­rar mah­ke­me ka­ra­rı ge­li­yor, üç gün… Bir da­ha alı­yor.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­şa­rı kri­te­ri­niz ne­dir? Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın, bir baş­he­ki­min ba­şa­rı kri­te­ri­ni o yö­re hal­kı bil­me­si ge­re­ki­yor. Ya­ni, ne­yin mut­lu­lu­ğu­nu sa­vu­nu­yor­su­nuz?

Si­ze ikin­ci bir anek­dot ve­re­ce­ğim: Pü­tür­ge Dev­let Has­ta­ne­miz var bi­zim. Pü­tür­ge, Ma­lat­ya'nın en, Adı­ya­man ta­ra­fın­da­ki, bi­raz ula­şım so­ru­nu olan il­çe­le­ri­miz­den­dir. Çok bü­yük bir has­ta po­tan­si­ye­li var, çün­kü, tek has­ta­ne. Bu­ra­da, iki yıl­dır bir baş­ta­bip gö­rev ya­pı­yor. Bir bu­çuk yıl ön­ce ora­ya bir uz­man ai­le he­ki­mi de atan­ma­sı­na rağ­men, bu baş­he­ki­mi gö­rev­den al­ma­dı­nız. Ni­ye? Çün­kü, "Ora­da bir uz­man dok­tor var­sa, pra­tis­yen dok­tor baş­he­kim ola­maz." di­yor­su­nuz. Pe­ki, bir bu­çuk yıl­dır bu­nu ni­ye uy­gu­la­ma­dı­nız? Bir bu­çuk yıl geç­miş. Ani bir te­le­fon ka­ra­rı ve Ba­kan­lık­tan, "Gö­rev­den al­dık dün." Pe­ki, ne­dir se­be­bi? Yi­ne, bu ar­ka­da­şı­mız, hır­sız­lık, na­mus­suz­luk ve­ya gö­re­vin­de ba­şa­rı­sız­lık mı yap­mış? Ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? Ora­da­ki bir ec­za­ne­nin el­le­rin­de ilaç ku­pü­rü, da­ha ön­ce bi­ri­le­ri­nin, ki­me ver­di­ği bel­li ol­ma­yan, "bun­la­rı ya­za­cak­sı­nız…" Bun­la­rı yaz­ma­dı­ğı için gö­rev­den alın­dı. Bu­nu da söy­le­yen, il­gi­li baş­he­kim, ar­ka­daş­lar. Bu za­bıt­la­ra geç­me­si için söy­lü­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, Ma­lat­ya Bey­da­ğı Dev­let Has­ta­ne­sin­de gö­rev­den al­dı­ğı­nız baş­he­kim 59 ta­ne in­ce­le­me dos­ya­sı gön­der­di Va­li­li­ğe ve Sağ­lık Mü­dür­lü­ğü­ne. Ara­dan bir ay geç­ti. Bir ta­ne­si hak­kın­da iş­lem yap­tı­nız mı? Ya­pıl­ma­dı ar­ka­daş­lar, bir ta­ne­si hak­kın­da iş­lem ya­pıl­ma­dı. Ba­kan­lık­tan, Sağ­lık Mü­dür­lü­ğü ve Va­li­lik mü­fet­tiş is­te­di, bir ay geç­ti, hâlâ git­me­di ar­ka­daş­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, böy­le, "ben gö­rev­den al­dım, ben yap­tım"la… Ama, al­tın­da ne­ler var, bu­nun or­ta­ya çık­ma­sı la­zım. Kim olur­sa ol­sun. Ben, özel­lik­le tu­ta­nak­la­ra geç­me­si açı­sın­dan, Ma­lat­ya Bey­da­ğı Dev­let Has­ta­ne­sin­de Pü­tür­ge'de ya­şa­nan ola­yı, özel­lik­le bu ko­nuş­ma­yı yap­tım.

De­min, Sa­yın Ali Din­çer Bey bir ko­nuş­ma yap­tı. Ben çok duy­gu­lan­dım. Ma­lat­ya İnö­nü Üni­ver­si­te­si Tur­gut Özal Tıp Mer­ke­zi­ne Su­dan'dan ve Azer­bay­can'dan na­kil yap­mak üze­re bir sü­rü has­ta ge­li­yor, ka­ra­ci­ğer nak­li. Bu­ra­sı bir mer­kez ar­ka­daş­lar, ama ya­ta­ğı ol­ma­dı­ğı için, ama ele­ma­nı ol­ma­dı­ğı için ye­ni ata­nan de­kan yal­va­rı­yor: "Ba­na yar­dım edin. Her gün bir sü­rü has­ta mü­ra­ca­at edi­yor yurt dı­şın­dan, özel­lik­le Su­dan ve Azer­bay­can'dan. Ne olur­su­nuz, şu be­nim kad­ro­mu ve­rin, ebe­mi ve­rin, hem­şi­re­mi ve­rin, sağ­lık me­mu­ru­mu ve­rin. Ne olur­su­nuz, aça­mı­yo­rum ya­tak­la­rı­mı, ba­na bu ya­tak­la­rı­mı aç­tı­rın. Azer­bay­can'dan, Su­dan'dan, dün­ya­nın de­ği­şik yer­le­rin­den bir sü­rü or­gan nak­li yap­tır­mak is­te­yen has­ta­lar ge­li­yor."

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Ama, hâlâ o in­san­lar yal­va­rı­yor, biz bu­ra­da ba­kı­yo­ruz.

Ben, si­zin, he­pi­ni­zin vic­da­nı­na bı­ra­kı­yo­rum. Bir in­san kalk­mış yal­va­rı­yor. Eğer "ben bu­ra­da or­gan nak­li ya­pa­ca­ğım, in­san­lı­ğa fay­da­lı ola­ca­ğım" di­yor­sa, bu­na eğer, ha­ki­ka­ten, bu­ra­da du­yar­sız ka­lı­yor­sak he­pi­ni­zin vic­da­nı­na su­nu­yo­rum.

Say­gı­lar su­na­rım, te­şek­kür ede­rim. (CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ye­ni mad­de ih­da­sı­na da­ir bir öner­ge var­dır. Ma­lum­la­rı ol­du­ğu üze­re, gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı ve­ya tek­li­fe ko­nu ka­nu­nun ko­mis­yon met­nin­de bu­lun­ma­yan, an­cak ta­sa­rı ve­ya tek­lif ile çok ya­kın il­gi­si bu­lu­nan bir mad­de­si­nin de­ğiş­ti­ril­me­si­ni is­te­yen ve ko­mis­yo­nun salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­dı­ğı öner­ge­ler üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me açı­la­ca­ğı, İç Tü­zük'ün 87'nci mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sı hük­mü­dür. Bu ne­den­le, öner­ge­yi oku­tup ko­mis­yo­na so­ra­ca­ğım. Ko­mis­yon öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la, en az 13 üye­siy­le ka­tı­lır­sa öner­ge üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me aça­ca­ğım. Ko­mis­yo­nun salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­ma­ma­sı hâlin­de ise öner­ge­yi iş­lem­den kal­dı­ra­ca­ğım.

Şim­di öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın Çer­çe­ve 2 nci mad­de­sin­den son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki çer­çe­ve 3 ün­cü mad­de­nin ek­len­me­si­ni ve di­ğer mad­de­le­rin bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                   Sa­lih Ka­pu­suz                        Sey­fi Ter­zi­ba­şı­oğ­lu                 Tev­hit Ka­ra­ka­ya

                        An­ka­ra                                        Muğ­la                                 Er­zin­can

                                 Ek­rem Er­dem                                        Yek­ta Hay­da­roğ­lu

                                      İs­tan­bul                                                        Van

"Mad­de 3- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu­nun Ek 5 in­ci mad­de­si­ne aşa­ğı­da­ki fık­ra ek­len­miş­tir."

"Dev­let hiz­me­ti yü­küm­lü­lü­ğü­nü yap­mak­ta olan per­so­nel, bu­lun­duk­la­rı il­de söz­leş­me­li ai­le he­ki­mi ola­rak ça­lı­şa­bi­lir­ler ve­ya ih­ti­yaç ha­lin­de ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­la­rı için gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir­ler. Bu per­so­ne­lin ai­le he­kim­li­ğin­de ge­çen sü­re­le­ri Dev­let hiz­me­ti yü­küm­lü­lü­ğün­den sa­yı­lır. Ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­sı­na ge­çi­len yer­ler­de bu uy­gu­la­ma­dan kay­nak­la­nan ne­den­ler­le bi­rin­ci ba­sa­mak sağ­lık ku­ru­luş­la­rın­da gö­rev ya­pan Dev­let hiz­me­ti yü­küm­lü­sü per­so­ne­lin il için­de gö­rev ye­ri de­ğiş­ti­ri­le­bi­lir."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tı­lı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­mış ol­du­ğun­dan, öner­ge üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me açı­yo­rum.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Sa­yın Baş­kan, şah­sım adı­na ko­nuş­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Söz is­ti­yor­su­nuz.

Sa­yın To­puz, grup adı­na mı is­ti­yor Sa­yın Sö­zen?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) - Grup adı­na Neş­şar ko­nu­şa­cak efen­dim.

BAŞ­KAN - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen, Meh­met Uğur Neş­şar, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Neş­şar. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yi­ne bir bas­kın mad­dey­le, alı­şıl­dı­ğı üze­re, sağ­lık sis­te­min­de bir de­ği­şik­lik yap­ma ça­ba­sı içe­ri­sin­de Sa­yın Ba­kan. Ne­dir? Ai­le he­kim­li­ği için uy­gun olan ki­şi­ler­den -en son De­niz­li ör­ne­ğin­de ya­şan­dı­ğı üze­re- ata­ma­sı müm­kün olan ki­şi­ler­den yüz­de 60'ı-70'i bu uy­gu­la­ma­ya kar­şı çık­tı­ğı için, ai­le he­kim­li­ği sis­te­mi­ne is­te­dik­le­ri gi­bi he­kim bu­la­ma­dık­la­rı için ve dün de de­di­ğim gi­bi, be­lir­li ki­şi­ler dı­şın­da, Türk sağ­lık sis­te­min­de gö­rev alan her­ke­sin Ba­kan­lı­ğın yap­tı­ğı bu uy­gu­la­ma­la­ra kar­şı çık­ma­sın­dan kay­nak­la­nan bir ai­le he­kim­li­ği mah­cu­bi­ye­tin­de he­kim ek­sik­li­ği­ni ta­mam­la­ya­bil­mek için, şim­di zo­run­lu hiz­met ya­pan he­kim­le­rin uz­man­lık da­lı­na ve­sa­ire­ye bak­ma­dan ai­le he­ki­mi ola­rak ça­lış­tı­rı­la­bil­me­si­ne ola­nak ta­nı­yan bir ani ka­nun mad­de­siy­le kar­şı kar­şı­ya­yız.

Şim­di, as­lın­da bu­nun, bir se­ne ön­ce çı­kıp da, mec­bu­ri hiz­me­ti kal­dır­dım, di­ye övü­nen bir ik­ti­da­rın, bir se­ne son­ra mec­bu­ri hiz­me­ti ge­ri ge­tir­di­ğin­de ol­du­ğu gi­bi, ai­le he­kim­li­ği­nin ne bü­yük bir dev­rim­miş ol­du­ğu­nu su­nan bir ik­ti­da­rın, ça­re­siz­lik içe­ri­sin­de, ka­nun­la­ra bas­kın mad­de­ler ek­le­ye­rek, önü­ne ge­len her­ke­si is­te­di­ği ye­re ai­le he­ki­mi di­ye ata­ma­sı­nın al­tı­nı ya­pan bir ka­nun mad­de­si tek­li­fi. Ta­bii, üzün­tü ve­ri­ci bir du­rum­dur.

Ben, müm­kün ol­du­ğu ka­dar, kür­sü­ye çık­tık­ça bel­li ko­nu­la­rın net­leş­ti­ril­me­si… Dün de bi­raz bah­set­tim, Ba­ka­nım da çok kız­dı­ğı için yi­ne di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum, ba­zı söz­le­rim çok ra­hat­sız edi­ci olu­yor sa­nı­yo­rum. Ama, bel­li ko­nu­lar­da­ki bil­gi­siz­lik­le­ri de bu­ra­ya çık­tık­ça gi­der­mek, ta­mam­la­mak, dü­zelt­mek ve yü­ce Mec­li­si ol­du­ğu ka­dar yü­ce Mec­li­sin dı­şın­da da bu ko­nuy­la il­gi­li çev­re­le­re dü­şün­ce­le­ri­mi­zi ak­tar­mak için bir fır­sat ola­rak de­ğer­len­di­ri­yo­rum bu kür­sü­yü.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ai­le he­kim­li­ği­ni üç şe­kil­de ta­nım­la­mak müm­kün­dür. Bun­lar­dan bir ta­ne­si, dün Nu­ret­tin Ho­ca'nın da gü­zel bir şe­kil­de di­le ge­tir­di­ği gi­bi ai­le he­kim­li­ği uz­man­lı­ğı­dır. Ai­le he­kim­li­ği uz­man sa­yı­sı ül­ke­miz­de ye­ter­siz­dir, gi­de­rek sa­yı art­mak­ta bi­le ol­sa. Ai­le he­kim­li­ği uz­man­lı­ğı üze­ri­ne in­şa edil­miş bir ai­le he­kim­li­ği sis­te­mi­ni Tür­ki­ye'de şu an­da oluş­tur­ma­mız müm­kün de­ğil­dir.

İkin­ci bir ta­nım­la­ma, ge­nel­lik­le çok kul­la­nı­lan ve Sa­yın Ba­ka­nın da uy­gu­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı gi­bi, bir özel sağ­lık su­num mo­de­li­nin bi­rin­ci ba­sa­mak he­ki­mi ola­rak ta­nım­la­nan bir ai­le he­kim­li­ği an­la­yı­şı­dır. Bu­ra­da, ki­şi­nin uz­man­lı­ğı­na, bran­şı­na ba­kıl­ma­dan -bir­ta­kım ül­ke­ler­de var bu- ai­le he­kim­li­ği di­ye an­la­şı­lır, bi­rin­ci ba­sa­mak­ta gö­rev­len­di­ri­lir. Ama, esas iti­ba­rıy­la bu uy­gu­la­ma, sağ­lık si­gor­ta­cı­lı­ğı sis­te­mi­ne da­ya­nan -bi­raz son­ra sağ­lık­ta ne­den si­gor­ta­cı­lı­ğın ol­ma­ya­ca­ğı­nı da bu­ra­dan ak­tar­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım- ka­fa ba­şı mu­aye­ne he­sa­bıy­la he­kim­le­re pa­ra öde­nen bir an­la­yış.

Bir de, Sa­yın Ba­ka­nın bu­nu ya­par­ken ar­ka­sı­na sak­lan­dı­ğı, sak­la­nır­ken de Nus­ret Fi­şek Ho­ca'nın kırk yıl ön­ce­ki ki­ta­bı­na atıf yap­tı­ğı ai­le he­kim­li­ği an­la­yı­şı var­dır. Ai­le he­kim­li­ği an­la­yı­şı, Ba­ka­nın çok gü­zel ak­tar­dı­ğı ve ma­ale­sef, va­tan­daş­la­rı­mı­zın da bu an­la­tı­mın et­ki­siy­le san­ki Ba­kan Bey'in bir ye­ni­lik ge­ti­ri­yor­muş­ça­sı­na sun­du­ğu şe­yin ger­çek­ten ye­ni­lik­miş ol­du­ğu­nu dü­şün­me­si­ne ne­den olan yak­la­şım. Bu, esas iti­ba­rıy­la, sağ­lık ocak­la­rın­da­ki pra­tis­yen he­kim­le­rin taa sos­ya­li­zas­yon çık­tı­ğı za­man­dan be­ri ve taa Nus­ret Ho­ca ki­ta­bı­nı yaz­dı­ğın­dan be­ri yap­tık­la­rı he­kim­lik yak­la­şı­mı­nın bir ta­nım­la­ma­sı­dır. Ya­ni, bir yö­re­de ya­şa­yan in­san­la­rı do­ğu­mun­dan ölüm­le­ri­ne, on­la­rın ço­cuk­luk ça­ğı has­ta­lık­la­rın­dan, aşı­la­ma­la­rın­dan, ko­ru­yu­cu he­kim­lik­le­rin­den o yö­re­de, o ai­le­de ya­şa­yan in­san­la­rı yaş­lı­lık­la­rı­na ka­dar tü­müy­le ta­kip eden, tü­müy­le iz­le­yen ve o yö­re­nin, o ai­le­nin, o çev­re­nin he­ki­mi ola­rak lan­se edi­len bir he­kim­lik an­la­yı­şı­dır ve bu, kırk se­ne ön­ce­den be­ri Tür­ki­ye'de ya­sal ola­rak var­dır. Ya­ni, sağ­lık oca­ğı he­ki­mi­nin gö­rev­le­rin­den bir ta­ne­si, ai­le he­kim­li­ği yap­mak­tır ve ma­ale­sef, kırk se­ne­dir, içe­ri­sin­de "sos­ya­li­zas­yon" ke­li­me­si geç­ti­ği için bu ya­sa uy­gu­lan­ma­dı­ğın­dan ha­ya­ta ge­çi­ri­le­me­miş­tir. Evet, si­zin bu­gün "dev­rim" de­di­ği­ni­zi, 1960 yı­lın­da, üs­te­lik hem aka­de­mik ola­rak ki­ta­bı­nı ya­za­rak hem de ya­sa­sı­nı çı­kar­ta­rak Türk ta­bip­le­ri, Türk ta­bip­le­ri­nin fi­kir ön­der­le­ri or­ta­ya at­mış­tır za­ten. Siz bu­nu özel­leş­tir­me­yi sağ­la­mak ama­cıy­la kul­la­nı­yor­su­nuz ve bu­nun içe­ri­sin­de­ki ai­le kav­ra­mı­nı, bir şe­kil­de is­tis­mar et­miş olu­yor­su­nuz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu ai­le he­kim­li­ği mo­de­li pi­lot ça­lış­ma­sı… Da­ha ön­ce de bu­nu di­le ge­tir­dim, bir pi­lot ça­lış­ma­yı oluş­tur­mak için, bu işi bi­len 3-5 ki­şi, beş-on gün­de bir pi­lot ça­lış­ma­yı ha­zır­la­ya­bi­lir­ler ve ha­zır­la­dık­la­rı pi­lot ça­lış­ma­nın ama­cı, pi­lot ça­lış­ma ya­pıl­dık­tan son­ra or­ta­ya çı­kan so­nuç­la­rın ir­de­le­ne­rek, uy­gu­la­ma­nın ona gö­re plan­la­ma­sı­nı sağ­la­mak­tır ve bu ger­çek­ten ya­pıl­mış­tır, ya­pan ül­ke­ler de var­dır ai­le he­kim­li­ği ko­nu­sun­da pi­lot ça­lış­ma­lar. Bun­la­rın ba­şın­da -bel­ki tek­rar di­le ge­tir­mi­şim­dir bu kür­sü­den- Ka­na­da gel­mek­te­dir. Ka­na­da -bil­di­ği­niz üze­re- hâlâ, es­ki İn­gi­liz mo­de­li­ni uy­gu­la­mak­ta­dır ve yüz­de 85 ti­ca­ret yap­tı­ğı gü­ne­yin­de­ki Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin, Ka­na­da'da­ki sağ­lık sis­te­mi­nin özel­leş­ti­ril­me­si için çok yo­ğun bir bas­kı­sı var­dır. Ka­na­da bu bas­kı­lar so­nu­cun­da, üç de­ği­şik böl­ge­sin­de, üç de­ği­şik pi­lot ça­lış­ma yü­rüt­müş­tür, ger­çek­ten ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­sı da­ha ran­tabl mı­dır, da­ha sür­dü­rü­le­bi­lir mi­dir, da­ha eko­no­mik mi­dir, da­ha uy­gu­la­na­bi­lir mi­dir di­ye ve ma­ale­sef, Ka­na­da, bu­nu çok net bir şe­kil­de, sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nı 2-3 kat ar­tır­dı­ğı­nı gör­müş, bu­nu kay­det­miş ve ona gö­re tu­tu­mu­nu sür­dür­me­ye, es­ki sis­te­mi­ni de­ğiş­tir­me­mek için di­ren­me­ye de­vam et­mek­te­dir.

Şim­di, biz ne yap­tık pi­lot uy­gu­la­ma di­ye? Sağ­lık sis­te­mi­ni dü­zelt­mek is­te­yen bir ida­re­nin ön­ce­lik­le he­def­le­ye­ce­ği yer, sağ­lık hiz­met­le­rin­den ye­te­rin­ce ya­rar­la­na­ma­yan ke­sim­le­rin ön­ce­len­me­si­dir, ama, ba­kı­yor­su­nuz, bi­zim ai­le he­kim­li­ği pi­lot uy­gu­la­ma­mız ön­ce Düz­ce'de baş­lı­yor, ar­ka­sın­dan Tür­ki­ye'nin en çok he­ki­me sa­hip olan, eko­no­mi­si en ge­liş­miş Es­ki­şe­hir, De­niz­li, Sam­sun gi­bi il­le­rin­de, gü­ya üs­tü­ne bir de "pi­lot" ke­li­me­si ya­kış­tı­rı­la­rak, te­pe­den uçak­la in­di­ri­li­yor. Pe­ki, bu pi­lot uy­gu­la­ma ile ben, bu ai­le he­kim­li­ği mo­de­liy­le, ile­ri­de bi­rin­ci ba­sa­mak he­kim­lik hiz­me­ti ve­re­cek­sem, Er­zu­rum'un bir kö­yün­de ya da An­ka­ra'nın he­men bur­nu­nun di­bin­de­ki bir ka­sa­ba­da -da­ha ba­tı­ya gi­de­lim- De­niz­li'nin he­men 30 ki­lo­met­re, 40 ki­lo­met­re dı­şın­da­ki bir ka­sa­ba­da et­kin sağ­lık hiz­me­ti ve­re­bi­le­cek mi­yim? Bu­nun ol­ma­ya­ca­ğı­nı Sa­yın Ba­kan da bi­li­yor, Ba­ka­na ba­kan in­san­lar da bi­li­yor ve va­tan­daş­la­rı­mız, yurt­taş­la­rı­mız da bi­li­yor. En çok da bu­nu dok­tor­la­rı­mız bi­li­yor, ya­ni sağ­lık hiz­me­ti­nin içe­ri­sin­de olan in­san­lar bi­li­yor. O ne­den­le De­niz­li'de kı­ya­met ko­pu­yor. O ne­den­le ben bu­ra­dan bir ke­re da­ha De­niz­li Ta­bip Oda­sı Baş­ka­nı­nı ve De­niz­li ta­bip­le­ri­ni yü­rek­ten ku­cak­la­mak, kut­la­mak is­ti­yo­rum; çok  doğ­ru bir mü­ca­de­le ver­miş­ler­dir, çok ba­şa­rı­lı ol­muş­lar­dır; ıs­tı­ra­ba, bas­kı­ya, zul­me gö­ğüs ger­miş­ler­dir; Ba­ka­nın yak­la­şım­la­rı­na kar­şı dur­muş­lar­dır, dur­ma­ya da de­vam ede­cek­ler­dir. Çün­kü, bu sis­tem, Tür­ki­ye'nin sağ­lık prob­le­mi­ni çö­ze­cek bir sis­tem de­ğil­dir. Sa­yın Ba­kan is­te­di­ği ka­dar, ge­ce ya­rı­la­rın­da ya da ka­nun­la­ra mad­de­ler ek­le­ye­rek, ye­ni hü­küm­ler ge­tir­sin, ai­le he­ki­mi oluş­tur­mak için, is­ter­se -he­nüz uy­gu­la­ma­ya koy­ma­dı­ğı, ama bir AKP'li ec­za­cı ar­ka­da­şı­mı­zın öner­di­ği gi­bi- baş­ka branş­lar­da­ki in­san­la­rı on beş gün­lük kurs­lar­la dok­tor di­ye ilan et­sin, hat­ta ai­le he­ki­mi di­ye ilan et­sin, so­nuç­ta yi­ne so­nuç alı­na­ma­ya­cak­tır. Çün­kü, bu uy­gu­la­nan mo­del, Tür­ki­ye'nin ki­şi­li­ği­ne, bün­ye­si­ne uy­gun bir mo­del de­ğil­dir. Tür­ki­ye'yi Ame­ri­ka'dan yö­ne­te­mez­si­niz. Dün­ya Ban­ka­sı uz­man­la­rı­nın -ay­nı, IMF uz­man­la­rı­nın gel­di­ği gi­bi- Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na ge­lip, şun­la­rı şun­la­rı şun­la­rı yap­mış­sı­nız, bun­lar ek­sik kal­mış, ha­di bun­la­rı da ta­mam­la­yın, de­yip git­me­siy­le Tür­ki­ye'de sağ­lı­ğı de­ğiş­ti­re­mez­si­niz. Tür­ki­ye'de sağ­lı­ğı de­ğiş­ti­re­bil­me­nin yo­lu, Tür­ki­ye'nin ko­şul­la­rı­na gö­re oluş­tu­rul­muş bir mo­del­dir ve bu mo­del, bun­dan kırk se­ne ön­ce oluş­tu­rul­muş, ko­nul­muş...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, bu­yu­run.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

Kırk se­ne ön­ce bu mo­del oluş­tu­rul­muş, kon­muş­tur. Kırk se­ne bo­yun­ca, bu ka­dar ek­si­ği­ne  rağ­men, al­tı bin sağ­lık oca­ğı bo­yu­tu­na çık­mış­tır, 80 bin pra­tis­ye­nin üze­rin­de bir po­tan­si­ye­li­niz var­dır. Bir inat uğ­ru­na, bir "be­nim de­di­ğim ola­cak" uğ­ru­na, dört bu­çuk se­ne­dir yap­tı­ğı­nız bü­tün ça­ba­la­ra rağ­men Tür­ki­ye'de hiç­bir şe­yin de­ğiş­me­di­ği­ni gö­re gö­re bu ka­nun mad­de­si­ni bu­ra­ya ek­le­me­ye ça­lış­mak­la da ai­le he­kim­li­ği­ne hiç­bir kat­kı ge­ti­re­me­ye­cek­si­niz Sa­yın Ba­kan.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Hü­se­yin Gü­ler, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Gü­ler, bu­yu­run.

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ih­das edi­len ka­nun tek­li­fi üze­rin­de Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da, ta­bii, dört bu­çuk yıl­lık bir sis­te­mi mi tar­tış­sak, yok­sa, sağ­lı­ğın sis­tem­siz­li­ği­ni mi tar­tış­sak? İş­te de­lil­ler­den bir ta­ne­si. Mec­li­sin tüm yö­net­me­lik de dâhil ol­mak üze­re her tür­lü ta­sar­ruf hak­kı, her tür­lü gün­de­mi be­lir­le­me hak­kı AKP'nin ira­de­si ol­ma­sı­na kar­şın, iş­te son da­ki­ka­da ih­das edi­len bir mad­de da­ha. Ne­dir? Ka­mu­oyuy­la pay­laş­mak is­ti­yo­ruz sa­de­ce.

Tür­ki­ye'de­ki sağ­lık sis­te­min­de ak­sa­yan bir­çok bo­yut var. De­ve­ye sor­muş­lar "Boy­nun ne­den eğ­ri?" o da de­miş ki, "Ne­rem doğ­ru?" Evet, da­ha ön­ce ça­kı­lı per­so­nel ko­nu­sun­da da ikaz et­miş­tik siz­le­ri bu­ra­da. Bu sü­reç içe­ri­sin­de, bu, yi­ne si­zin ken­di eli­niz­le ge­ti­re­bi­le­ce­ği­niz, ça­kı­lı per­so­ne­lin ha­re­ket ye­te­ne­ği­ne ih­ti­yaç ol­du­ğun­da di­re­ne­me­ye­cek­si­niz, ye­ni bir ka­nun tek­li­fi ge­ti­re­cek­si­niz; onu söy­le­dik. Hak­lı çık­tık. Söz din­le­me­di­niz. Ai­le plan­la­ma­sı ko­nu­sun­da siz­le­ri ikaz et­tik, din­le­me­me­ye özen gös­ter­di­niz. Bu­gün ise, ai­le he­kim­li­ğiy­le be­ra­ber ça­kı­lı per­so­ne­li bu­ra­ya ta­şı­mak ve bu­ra­dan da is­te­ni­len ye­re trans­fer et­me ve­ya nak­li­ni sağ­la­mak gi­bi bir ka­nun tek­li­fi.

Pe­ki, sor­mak la­zım: Tür­ki­ye'de, dört bu­çuk yıl­da, her re­form de­di­ği­niz, dev­rim di­ye ka­mu­oyuy­la pay­laş­tı­ğı­nız ka­nun­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, sis­tem­de­ki tı­ka­nık­lık­la­rı bi­rer bi­rer siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğız.

Ta­bii, ben, bu­ra­dan AKP'li­le­re de­ğil, bu­ra­dan ka­mu vic­da­nı­na ses­len­mek is­ti­yo­rum. Ni­ha­ye­tin­de, has­ta­ne kö­şe­le­rin­de yi­ne kuy­ruk­lar, ni­ha­ye­tin­de, yi­ne has­ta­ne kö­şe­sin­de, özel­lik­le bor­cu öde­ye­me­yen bin­ler­ce va­tan­da­şı­mız, al­tı­na im­za at­tı­ğı çek­ler, se­net­ler kar­şı­lı­ğın­da ha­ciz­le kar­şı kar­şı­ya. Ha­ni Sa­yın Baş­ba­kan da der­di ya "Bir ta­ne se­net tah­sil edi­li­yor­sa, gel­sin biz­den he­sa­bı­nı sor­sun." di­ye, ama, ma­ale­sef…

Ta­bii, sağ­lı­ğın tek ça­tı al­tın­da bir­leş­ti­ril­me­sin­den tu­tun da sos­yal gü­ven­li­ği tek ça­tı al­tın­da bir­leş­ti­rir­ken, bu­gün Bağ-Kur'lu­la­rın hâli pe­ri­şan, ni­ha­ye­tin­de, çün­kü, üç­te 1'i bor­cu­nu öde­ye­mi­yor ve sağ­lık hiz­me­ti­ni ala­mı­yor. Ni­ha­ye­tin­de, yi­ne sağ­lı­ğı tek ça­tı al­tın­da bir­leş­ti­rir­ken, Sa­yın Ba­kan bu­ra­day­ken açık­lar­sa çok se­vi­ne­ce­ğiz, es­ki SSK'da ça­lı­şan baş­ta he­kim, hem­şi­re, ebe gi­bi tüm per­so­ne­lin öz­lük hak­la­rı es­ki­den Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na gö­re da­ha iyiy­di. Şim­di is­yan edi­yor­lar: "Biz Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı bün­ye­si al­tı­na gir­dik, ama bu or­tam içe­ri­sin­de hak­la­rı­mız­dan mah­rum kal­mak­ta­yız. Bu­gün bu hak­la­rı­mı­zın çiğ­nen­mek­te ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz ve bu­ra­da, sen­di­ka­lar ara­cı­lı­ğıy­la biz mah­ke­me sü­re­ci­ni baş­la­tı­yo­ruz." Te­men­ni­miz, dev­le­tin ça­lı­şa­nıy­la, dev­le­tin hal­kıy­la ba­rı­şık ol­du­ğu bir ül­ke öz­le­mi, ha­ya­li içe­ri­sin­de­yiz. Bu doğ­rul­tu­da, Sa­yın Ba­kan bu ko­nu­da bi­zi de ay­dın­la­tır­sa ve bu­ra­da mağ­dur olan sü­reç içe­ri­sin­de­ki tüm ça­lı­şan­la­rı­na da bu­ra­dan bir me­saj ve­rir­se, biz de mem­nu­ni­ye­ti­mi­zi pay­la­şı­rız.

Kı­sa­ca sis­te­min ken­di­si­ne ba­ka­lım. Ai­le he­kim­li­ği. Ra­kam­la­rı iyi kul­la­nı­yor­su­nuz, her alan­da, yön­len­dir­me­yi de, is­te­di­ği­niz ra­kam­la­rı içe­ri­sin­den çı­ka­ra­rak ka­mu­oyu­nu ay­dın­lat­tı­ğı­nı­zı dü­şü­nü­yor­su­nuz ama, bu­nu, ma­ale­sef kul­la­nı­yor­su­nuz.

Şim­di, Sa­yın Ba­kan, lüt­fen, bu­ra­da biz­le­ri ve ka­mu­oyu­nu ay­dın­lat­sın. Bir yer­de baş­la­yan pi­lot uy­gu­la­may­la ai­le plan­la­ma­sı Dün­ya Ban­ka­sı­nın pro­je­si mi de­ğil mi, lüt­fen gel­sin açık­la­sın bi­ze. Dü­ne ka­dar bi­ri­kim­le­ri­mi­zi bir ka­lem­de si­lip at­ma gi­bi bir lük­sü­müz yok. Tür­ki­ye'nin sos­ya­li­zas­yon ko­nu­sun­da­ki, sağ­lık­ta­ki bir bi­ri­ki­mi var, ama, biz, bu­gün Ana­va­tan ola­rak şu­nu söy­lü­yo­ruz, di­yo­ruz ki: Ge­ti­ri­len bu uy­gu­la­ma, Tür­ki­ye yi­ne bir pa­zar pa­yın­dan öte­ye git­me­ye­cek bir an­la­yış, ya­ni Dün­ya Ban­ka­sı­nın ve IMF'in da­yat­tı­ğı bir sü­reç. Bu­gün ül­ke­ye çö­züm mü ge­ti­re­cek? Ha­yır. Ça­kı­lı per­so­nel ko­nu­sun­da -ni­ha­ye­tin­de yüz­de ka­çı et­ki­ler bi­le­mi­yo­rum ama- bu ko­nu­da, ça­kı­lı per­so­nel ka­nu­nu­na dâhil söz­leş­me­li per­so­nel da­hi bu­la­ma­dı­ğı­nız bir sü­re içe­ri­sin­de, iş­te "zo­run­lu hiz­met" adı al­tın­da tek­rar ge­tir­di­niz. Ya, zor­la gü­zel­lik olur mu, ve­rim­li­lik olur mu? Bu ül­ke­nin sı­kın­tı­sı ve­rim­siz­lik. Akıl­sız yö­ne­tim bu ül­ke­nin te­mel so­ru­nu. Biz de di­yo­ruz ki, bun­la­rı çöz­me­nin yo­lu, ve­rim­li­li­ği ar­tı­ra­bi­le­cek teş­vik ko­şul­la­rı­nı ya­ra­ta­lım. Ama, gör­dü­ğü­müz ka­dar, sa­de­ce gü­nü ko­tar­mak… Beş yıl­dır se­va­bıy­la, da­ha çok gü­na­hıy­la bu ül­ke­de­ki tüm ic­ra­at­la­rı­nın be­de­li­ni bu halk öde­mek­te. Ni­ha­ye­tin­de, bi­raz ön­ce not gel­di. Yi­ne, on beş rek­tö­rün atan­ma­sıy­la il­gi­li Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve­to et­miş. Biz, si­zi bu­ra­da ikaz edi­yo­ruz. Dört de­fa gö­rüş­tük, be­şin­ci de­fa herhâlde öm­rü­nüz yet­me­ye­cek ge­tir­mek için. Ya­sa­la­rı zor­la­ma­nın bir an­la­mı yok. Tek ba­şı­na al­dı­ğı­nız bir ço­ğun­lu­ğu ken­di ini­si­ya­ti­fi­niz dâhi­lin­de kul­lan­ma hak­kı­nız yok. Bu ge­tir­di­ği­niz öne­ri de çö­züm de­ğil. Bu ül­ke­nin sağ­lık sis­te­min­de, her ge­çen gün ar­tan yok­sul­lu­ğu ve se­fa­le­ti göz önün­de bu­lun­dur­du­ğum­da, za­ten in­san­lar te­mel an­lam­da sağ­lık­sız.

Her gün övün­dü­ğü­nüz, as­ga­ri üc­re­tin üç­te 1'i ka­dar ge­li­ri olan ye­şil kart ba­ğım­lı­la­rı­nın da­hi -dü­şü­nün bir de­fa bu ül­ke­de­ki kri­te­ri, ra­kam­la­rı- ay­lık 110 mil­yon TL, şim­di­ki 110 YTL'nin al­tın­da ge­li­ri olan­la­ra ver­di­ği­niz ye­şil kart sa­yı­sı her ge­çen gün art­mak­ta.

Sa­yın Baş­ba­kan şu­nu da söy­lü­yor­du: "İs­te­di­ği­niz dok­to­ru se­çe­cek­si­niz." Söy­ler mi­si­niz han­gi ye­şil kart­lı­nın dok­tor seç­me şan­sı var? Bu­ra­dan AKP'li grup baş­kan ve­kil­le­ri ve Sa­yın  Ba­kan açık­la­sın. Di­ğer özel sek­tö­re git­ti­ğin­de kat­kı pa­yı ala­cak­lar. Va­tan­da­şın dol­muş pa­ra­sı yok. Es­ki­den ben SSK acil he­ki­miy­dim. Şöy­le bir has­ta pro­fi­li var­dı: Has­ta­sı olan tak­si­siy­le de ge­le­bi­lir­di. Şim­di, kom­şu­suy­la ge­le­bi­len olu­yor an­cak ya da gel­mi­yor, ka­de­riy­le baş ba­şa.

Kı­sa­ca, sağ­lı­ğın bu ka­dar tı­kan­dı­ğı bir yer­de dört bu­çuk yıl son­ra ge­tir­di­ği­niz bu nok­ta yi­ne çö­züm de­ğil. Ken­di ken­di­niz­le çe­li­şi­yor­su­nuz. Sağ­lık­ta ve­rim­li­li­li­ği de­ğil, ve­rim­siz­li­ği ve­ya gü­nü ko­tar­mak­tan öte­ye git­me­ye­cek bir sü­reç.

Ça­kı­lı per­so­ne­li ai­le he­kim­li­ği sta­tü­süy­le ata­dı­ğı­nız­da ne ola­cak? Söy­ler mi­si­niz, da­ha ön­ce li­se­le­ri üni­ver­si­te­le­re çe­vi­rir­ken, ta­be­la de­ğiş­tir­di­ği­niz­de çö­züm mü bul­du­nuz? Eği­tim­de ka­li­te­yi mi ar­tır­dı­nız? Ama, bu­na kar­şın sağ­lık­ta da ka­li­te yük­sel­mi­yor. Biz de di­yo­ruz ki, bu­gün­kü öner­di­ği­niz bu ka­nun tek­li­fi bu ül­ke­nin sağ­lık so­ru­nu­na der­man de­ğil, tam ter­si­ne, ça­re­siz­li­ğin bir adım da­ha de­rin­leş­me­si­ne se­bep ola­cak­tır.

Bu­gün, bu ka­nun tek­li­fiy­le, ça­kı­lı per­so­nel sta­tü­sün­de olan he­kim­le­ri, özel­lik­le ai­le he­ki­mi sta­tü­süy­le ata­ya­cak­sı­nız. Ya, bu ka­dar plan­sız yo­la çı­kı­lır mı, söy­ler mi­si­niz. Herhâlde, bu ak­sa­yan yön­le­ri dü­zelt­mek Ana­va­tan'a kıs­met ola­cak. Ana­va­tan ik­ti­da­rın­da, gü­nü­bir­lik de­ğil, en az beş yı­lı­nı gö­re­bi­len bir si­ya­set… Ta­bii ki, ka­mu ve özel sek­tör­le be­ra­ber, sağ­lık­ta ve­rim­li­li­ği ar­tı­ra­bi­le­cek bir sü­re­ci ya­şa­mak la­zım.

Bu­gün, dok­to­ru­nu da­hi seç­mek gi­bi, ku­la­ğa çok hoş gö­rü­nen bir söy­lem­le sa­de­ce, sağ­lık has­sas ol­du­ğu için… İki bo­yut var, Türk top­lu­mu­nun en has­sas ol­du­ğu nok­ta; bi­ri sağ­lık, bi­ri eği­tim. Su­is­ti­ma­le de çok açık. Bu ko­nu­da, be­ce­rir­si­niz, siz­le­ri yü­rek­ten kut­lu­yo­ruz. Sa­yın Baş­ba­kan baş­ta ol­mak üze­re, is­te­yen is­te­di­ği has­ta­ne­yi, is­te­yen is­te­di­ği he­ki­mi seç­me öz­gür­lü­ğü var gi­bi, ku­la­ğa çok hoş ge­len… Hâlbu­ki, ka­mu sağ­lı­ğı bu ka­dar lüks ve bu ka­dar müs­rif bo­yu­tuy­la ele alın­ma­ma­lı, kul­la­nıl­ma­ma­lı. Bu­gün, İn­gil­te­re gi­bi ge­liş­miş ül­ke­ler­de da­hi ai­le he­kim­li­ği sor­gu­la­nır­ken, bi­ze da­ya­tı­lan bu, özel­lik­le IMF'in ve Dün­ya Ban­ka­sı­nın da­yat­tı­ğı bu sağ­lık­ta­ki sis­te­mi zor­la­ma­nın ne an­la­mı var? Za­ten, şu­ra­da sü­re­niz al­tı ay kal­dı. Al­tı ay son­ra za­ten bu ül­ke­de ye­ni ik­ti­dar­lar olu­şa­cak­tır ve bu doğ­rul­tu­da, lüt­fen top­lu­mu ger­me­yin, lüt­fen, top­lum içe­ri­sin­de­ki sağ­lık­ta oy­na­ma­yın, göl­ge et­me­yin ih­san is­te­mez mi­sa­li…

AKP'nin ya­rat­tı­ğı tah­ri­bat­lar ye­ter ve bu da bir çö­züm ol­ma­ya­cak­tır. He­le ai­le he­kim­li­ği sta­tü­süy­le be­ra­ber, bir sağ­lık stan­dar­dı yük­se­le­cek ve bu da yi­ne, dı­şa­rı­da özel­lik­le tıb­bi mal­ze­me­ler ko­nu­sun­da, tıb­bi te­si­sat­lar ko­nu­sun­da ba­ğım­lı olan bir ül­ke­yiz. Yi­ne, it­ha­la­ta ba­ğım­lı bir sağ­lık sek­tö­rü. Çün­kü, son on beş yıl­dır, hep sü­rek­li it­ha­la­ta ba­ğım­lı ve da­ha çok gay­ri sarf mal­ze­me­le­riy­le yüz­de 75 sağ­lık gi­de­ri­nin art­tı­ğı bir dö­nem­de, her ge­çen gün per­so­ne­lin as­ga­ri dü­zey­de, ama, en üst dü­zey­de ve­rim­li­li­ğin ya­şan­dı­ğı bir sağ­lık per­so­ne­li­ne lüt­fen bun­la­rı yap­ma­yın.

Her yıl eği­tim­de oy­na­dı­ğı­nız müf­re­da­tı, şim­di, ikin­ci dö­nem­de ge­ne uy­gu­la­ya­cak­sı­nız. Sağ­lık­ta da ay­nı­sı. Sis­te­min bir bü­tün­lü­ğü­nü ele alın lüt­fen. Bu ül­ke­de sis­tem tı­ka­nır­ken sağ­lık­ta pal­ya­tif çö­züm­ler­le gü­nü ko­ta­ra­maz­sı­nız. Bu­ra­da sağ­lık per­so­ne­li­nin da­hi her gün ça­lış­ma ko­şul­la­rı­nın zor­lu­ğu içe­ri­sin­de "Aca­ba ne ola­cak?" der­ken, kay­gıy­la ba­kar­ken, iş­te, ya­ban­cı he­kim­ler ça­lış­tı­rı­lıp ça­lış­tı­rıl­ma­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da kay­gı içe­ri­sin­dey­ken şim­di de fark­lı bir sta­tü. Bu sta­tü içe­ri­sin­de, ai­le he­kim­li­ği­nin han­gi eği­tim prog­ra­mı içe­ri­sin­de bir ih­ti­sas ala­nı olan ai­le he­kim­li­ği sta­tü­süy­le eş de­ğer tu­ta­cak­sı­nız? Ne olur, Tür­ki­ye'nin bir sis­te­mi­ni bir bü­tün ola­rak al­gı­la­yın. Pi­lot­ta­ki tec­rü­be­ni­zi, o za­man, ge­lin, "biz bu­gün baş­la­tı­yo­ruz" di­ye­bi­le­cek yü­re­ği­niz var­sa, bu­yu­run, uy­gu­la­ma si­zin. Gü­cü­nüz de var, ik­ti­dar­sı­nız, bu­gün hükûmet­si­niz, ama, yap­mı­yor­su­nuz, ya­pa­maz­sı­nız da.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Gü­ler.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Kı­sa­ca, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın da­hi bu ül­ke­de sı­kın­tı ya­şar­ken ve bu­gün sta­tü­sü da­hi, içe­ri­ği da­hi tam ola­rak ay­dın­la­tıl­ma­yan bir ko­nu­da ih­das edi­lir­ken -ya­ni, bun­lar, sis­te­ma­tik, gü­nü­bir­lik de­ğil, ko­mis­yon ön­ce­si bü­rok­ra­si ha­zır­lar- ve ko­mis­yon­da ge­niş ele alı­na­bil­di­ği ka­dar tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­kir­ken, son da­ki­ka, Mec­lis­te­ki, Ge­nel Ku­rul­da­ki ço­ğun­lu­ğu­nu­za gü­ve­ne­rek böy­le bir ka­nun tek­li­fi ge­tir­di­niz. Biz, Ana­va­tan ola­rak di­yo­ruz ki, bun­lar çö­züm de­ğil. Ül­ke­de bu­gün ça­lı­şan­la­rın dö­ner ser­ma­ye­si­ni da­hi ala­maz­ken -Mer­sin'im de dâhil ol­mak üze­re Sa­yın Ba­ka­nım- Mer­sin Dev­let Has­ta­ne­sin­de ma­ale­sef dö­ner ser­ma­ye­nin tı­kan­dı­ğı­nı du­yu­yo­ruz ve sis­te­min, özel­lik­le üni­ver­si­te­le­rin ka­mu­da­ki ala­cak­la­rı­nın tah­sil ede­me­di­ği bir ül­ke­de, sağ­lı­ğın bu ka­dar tı­kan­dı­ğı bir yer­de, ben, ka­mu­oyu­na sa­de­ce, içi­niz ra­hat ol­sun, di­yo­rum. AKP'den kur­tu­luş yıl­la­rı az kal­dı, ge­ri­ye dö­nüş az kal­dı. Ül­ke­ye umut, he­ye­can ve inanç ve­re­cek, sis­te­min ka­mu imkânla­rı­nı ve­rim­li kul­la­na­cak bir Ana­va­tan ik­ti­da­rı ge­li­yor ve bu doğ­rul­tu­da bu ka­nun tek­li­fi­nin ça­lı­şan­la­rı­na da pek hu­zur ge­tir­me­ye­ce­ği­ni çok iyi bi­li­yo­ruz, ka­fa­lar ye­ni­den ka­rı­şa­cak. Sa­de­ce bu­ra­da gü­nü ko­tar­ma­ya ça­lı­şıp Dün­ya Ban­ka­sı­nın da­yat­tı­ğı pro­je­le­re "Evet" de­mek­ten öte­ye git­me­yen bir po­li­ti­ka­nız mev­cut. Bu doğ­rul­tu­da ya­pa­ca­ğı­nız tek bir şey var. Lüt­fen oy­na­ma­yın, ye­ter di­yo­ruz ve bu ül­ke­nin sis­te­min içe­ri­sin­de ve­rim­li­li­ği ar­tı­ra­cak, re­ka­be­ti ar­tı­ra­cak bir an­la­yış ol­ma­lı.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Sa­yın Ve­ki­lim, ile­ri gi­de­ce­ğiz, ile­ri! Ge­ri­ye dö­nüş yok ar­tık.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - "Ge­ri­ye dö­nüş yok." di­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ye­ni, lüt­fen… Ha­ti­be söz at­ma­ya­lım ve ye­ri­ni­ze otu­ru­nuz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - İki ile­ri, bir ge­ri. Hep bu­nu bir adım ile­ri ka­bul edi­yor­su­nuz. Ni­ha­ye­tin­de te­mel es­pri­niz o. Ama, bu­na kar­şın, bu ül­ke­nin ka­mu vic­da­nı­na ses­le­ni­yo­ruz ve içi­niz ra­hat ol­sun di­yo­ruz, umut­la­rı­nız bit­me­sin.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.23

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.37

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Tür­kân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 60'ın­cı Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Şim­di, mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Nu­ret­tin Sö­zen, Si­vas Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Sö­zen.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; AKP Grup Baş­ka­nı­nın da im­za­sı­nı ta­şı­yan ve ye­ni bir mad­de ih­da­sı­nı ön­gö­ren tek­lif üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi su­na­ca­ğım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan ne za­man bir ya­sa gel­se, bu Ge­nel Ku­rul­da cid­di de­ği­şik­li­ğe uğ­rar. Anım­sı­yo­rum, bir mad­de­lik ya­sa ta­sa­rı­sı gel­di bu­ra­ya, öner­gey­le bu ya­sa ta­sa­rı­sı de­ğiş­ti­ril­di. Bi­zim si­ya­sal sis­te­mi­miz­de ya­sa ta­sa­rı­la­rı Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rın­dan son­ra ko­mis­yo­na ge­lir, ko­mis­yon­dan son­ra da Ge­nel Ku­ru­la ge­lir. Etik ola­rak, şim­di Sa­yın Ba­ka­na so­ru­yo­rum: Si­zin ih­das et­ti­ği­niz bir mad­de­den di­ğer ba­kan ar­ka­daş­la­rı­nı­zın bil­gi­si var mı, ha­be­ri var mı, ona­yı var mı? Hiç­bi­ri­nin ona­yı yok. Yap­tı­ğı­nız iş yan­lış­tır. Eğer bu­nu sa­de­ce bu ma­su­mi­yet içe­ri­sin­de ya­pı­yor­sa­nız, bu, ile­ri­yi gör­me­mek de­mek­tir, ya­sa ta­sa­rı­sı ha­zır­la­nır­ken özen gös­ter­me­mek de­mek­tir. Eğer bu­nu bir si­ya­si oyun ola­rak ya­pı­yor­sa­nız, bu da cum­hu­ri­yet hükûmet­le­ri­nin ba­kan­la­rı­na ya­kış­maz. Bi­rin­ci me­se­le bu.

İkin­ci me­se­le, zo­run­lu hiz­met. Yi­ne Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı bir hü­küm ge­ti­ri­yor­su­nuz. Zo­run­lu hiz­met, 1980 yı­lı­nın -hep tek­rar­la­ya­ca­ğız bun­la­rı- fa­şist yö­ne­ti­mi­nin sa­de­ce he­kim­ler için ön­gör­dü­ğü zo­run­lu ve zor­la­yı­cı mes­lek ifa et­me uy­gu­la­ma­sı­na ye­ni bir bo­yut ge­ti­ri­yor­su­nuz. Ar­ka­daş­la­rı­mız, dok­tor­lar, ken­di­le­ri­ni ora­da, sağ­lık oca­ğın­da ve­ya dev­let has­ta­ne­sin­de hiz­me­te ha­zır­lar­ken, on­la­rın rı­za­la­rı­nı al­ma­dan, on­la­ra sor­ma­dan ve gö­nül­lü­lük esa­sı­nı da red­de­den bir an­la­yış­la, ye­ni­den ai­le he­kim­li­ğin­de ça­lış­ma­yı ön­gö­rü­yor­su­nuz. Bu, ta­ma­men ku­ral­la­ra ay­kı­rı, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı, çün­kü, her dok­tor ne­re­ye gi­de­ce­ği­ni bi­lir iken, şim­di on­la­ra ye­ni bir gö­rev yap­ma mekânı ve­ya ye­ri ta­yin et­miş olu­yor­su­nuz. Bu da ka­za­nıl­mış hak­la­ra ay­kı­rı.

Bir baş­ka me­se­le: Hep söy­lü­yo­rum, ai­le he­kim­li­ği­ni bel­ki ya­sal kı­la­bil­di­niz, ama hiç­bir za­man hu­ku­ki kı­la­ma­ya­cak­sı­nız; çün­kü, Tür­ki­ye'de ve dün­ya­da ai­le he­kim­li­ği bir ih­ti­sas da­lı­dır. Bu ih­ti­sas da­lın­da bu ih­ti­sas bel­ge­si­ni al­ma­yan, ya­ni, ai­le he­ki­mi uz­ma­nı ol­ma­yan in­san­lar­dan olu­şan bir sis­tem ba­şa­rı­sız­lı­ğa mahkûm ola­cak­tır.

Öner­ge­de­ki bir hu­su­sa da­ha dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­rim. Ora­da, zo­run­lu hiz­me­te gi­de­cek he­kim­ler­den söz edi­yor, mü­te­has­sıs he­kim ile pra­tis­yen he­kim ay­rı­mı yap­mı­yor. Eğer bu­nu bi­le­rek yap­tı­lar­sa, bir rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­nı ai­le he­ki­mi ola­rak ça­lış­tı­ra­bi­lir­ler, bir ka­dın do­ğum­cu­yu, bir göz­cü­yü, bir baş­ka ih­ti­sas ala­nın­da­ki uz­ma­nı da ai­le he­kim­li­ğin­de bu öner­ge­ye da­ya­lı ola­rak ça­lış­tı­ra­bi­lir­ler. Eğer dik­kat­siz­lik­le yap­tı­lar­sa, öner­ge­yi ge­ri alıp, onu hiç ol­maz­sa "pra­tis­yen he­kim­ler" di­ye de­ğiş­tir­sin­ler, dü­zelt­sin­ler. 

Böy­le­si­ne, ai­le he­kim­li­ği­nin ku­ral­la­rı­nı çiğ­ne­ye­rek, zo­run­lu hiz­met mü­es­se­se­si­ni de­je­ne­re ede­rek ve de dev­le­tin si­ya­set yap­ma, ya­sa çı­kar­ma sis­te­mi­ni etik ola­rak bo­za­rak, ya­ni, bir Ba­kan­lar Ku­ru­lu ta­sa­rı­sı­nı sa­de­ce bir ba­ka­nın is­te­ğiy­le ve Sağ­lık Ko­mis­yo­nu­nun ço­ğun­lu­ğu­nun ka­ra­rıy­la mad­de şek­lin­de tek­rar Ge­nel Ku­ru­la ge­tir­mek, etik ola­rak doğ­ru de­ğil­dir, yan­lış­tır, bi­zim üze­rin­de dü­şün­me­mi­zi ve bu ko­nu­da­ki gö­rüş­le­ri­mi­zi oluş­tur­ma­ya da en­gel teş­kil et­mek­te­dir. Bu yüz­den, bu öner­ge­ye kar­şı ol­du­ğu­mu bil­di­ri­yo­rum ve he­pi­ni­zi, ye­ni­den, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sö­zen.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen Meh­met Eras­lan, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ön­ce­lik­le, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­bii ki, ka­nun ta­sa­rı­sı­nı, mad­de­le­ri­ni ve ge­rek­çe­le­ri­ni in­ce­le­di­ğim­de, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ge­rek­çe­sin­de il­ginç ifa­de­le­re, iba­re­le­re denk gel­dim. Bu­nu si­zin­le pay­laş­ma­yı bir borç bi­li­yo­rum, özel­lik­le Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın bu nok­ta­da­ki dik­ka­ti­ni is­tir­ham edi­yo­rum.

Ge­rek­çe­de: "Tıb­bi uy­gu­la­ma­lar­da te­da­vi­nin is­ten­me­yen et­ki­le­ri­nin or­ta­ya çık­ma­sı ve uy­gu­la­nan te­da­vi ile bek­le­nen so­nu­cun el­de edi­le­me­me­si gi­bi du­rum­lar­la (komp­li­kas­yon) kar­şı­la­şıl­mak­ta­dır.

Ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun yü­rür­lü­ğe gir­me­si ve Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın has­ta hak­la­rı uy­gu­la­ma­sın­dan son­ra ta­bip­ler, söz ko­nu­su ne­den­ler­den do­la­yı da­ha faz­la it­ham edil­mek­te­dir. Bu du­rum, ta­bip­le­rin risk­li tıb­bi uy­gu­la­ma­lar­dan ka­çın­ma­sı­na ve ge­rek­li olan te­da­vi­le­ri ih­mal et­me­si­ne yol aça­bil­mek­te­dir." de­ni­li­yor. "Do­la­yı­sıy­la, ta­bip­le­rin per­for­mans­la­rı ve halk sağ­lı­ğı olum­suz et­ki­len­mek­te­dir." de­ni­li­yor, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ge­rek­çe­le­rin­de.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, pe­ki, bun­lar bi­li­ni­yor ise… Sa­yın Ba­ka­nım, is­tir­ham edi­yo­rum siz­den, beş yıl­dan be­ri Sağ­lık Ba­ka­nı­sı­nız ve halk sağ­lı­ğı­nı çok ya­kın­dan il­gi­len­di­ren tes­pit­ler yap­tı­ğı­nı­zı ka­nu­nun ge­rek­çe­sin­de de der­cet­miş­si­niz. Pe­ki, beş yıl­dan be­ri ne­re­dey­di­niz? Beş yıl­dan be­ri bu ted­bir­ler ne­den alın­ma­dı? Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın per­so­nel­le­ri­nin gö­zün­den mi kaç­tı, si­zin mi gö­zü­nüz­den kaç­tı? Eğer, bir per­for­mans ye­ter­siz­li­ği, per­for­mans nok­ta­sın­da­ki bir açık­lık­tan söz edi­yor isek ve halk sağ­lı­ğı­na et­ki­le­ri­nin olum­suz yön­de ola­ca­ğı­nı siz ge­rek­çe­niz­de su­nu­yor ise­niz ve bu­nu bi­rin­ci yıl­da, ikin­ci yıl­da, üçün­cü yıl­da gör­me­diy­se­niz, be­şin­ci yıl­da bu­nu gö­rüp bu­nun ted­bi­ri­ni şim­di al­ma­ya ça­lı­şı­yor ise­niz, ben si­ze te­şek­kür edi­yo­rum.

Ta­bii, ta­bip­ler için zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı doğ­ru bir uy­gu­la­ma­dır. Bu uy­gu­la­ma­nın da ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si ge­re­ki­yor idi, ama be­şin­ci yıl­da de­ğil, bi­rin­ci yıl­da ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si ge­re­ki­yor idi, sağ­lık hiz­me­ti ve­re­cek olan ta­bip­le­ri­mi­zin, dok­tor­la­rı­mı­zın kor­ku­suz­ca yük­sek bir per­for­mans­la  hiz­met ve­re­bil­me­le­ri için.

De­vam edi­yor ge­rek­çe: "Ta­bip­le­rin haf­ta­lık ça­lış­ma sü­re­si kırk beş sa­at ol­du­ğu hâlde, nö­bet­ler­de hiç din­len­me­den otuz al­tı sa­at ça­lış­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır­lar." Ta­bip­le­ri­miz…  "Bir ta­bip için ka­bul edi­len gün­lük has­ta sa­yı­sı 20  ol­du­ğu hâlde, ül­ke­miz­de has­ta yo­ğun­lu­ğu ve ta­bip ye­ter­siz­li­ği se­be­biy­le bir­çok ta­bip gün­de 100 ve üze­ri has­ta­ya bak­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır. Bu ka­dar has­ta­ya tıb­bi ve etik ku­ral­la­rı dik­ka­te ala­rak bak­mak müm­kün de­ğil­dir." Sa­yın Ba­ka­nı­mız söy­lü­yor bu­nu. Bu ka­dar has­ta­ya bak­mak, tıb­bi ve etik ku­ral­la­ra gö­re, ma­ale­sef müm­kün de­ğil­dir, ama bu uy­gu­la­ma­lar -az ön­ce de ifa­de et­tim- bu tes­pit­ler eğer bu­gün ya­pı­lı­yor ise, be­şin­ci yıl­da ya­pı­lı­yor ise, ben bu­nu siz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin ve aziz mil­le­ti­mi­zin tak­di­ri­ne su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, de­vam edi­yor ge­rek­çe­de: "Ül­ke­miz­de­ki ta­bip sa­yı­sı­nın ve da­ğı­lı­mı­nın is­te­ni­len şe­kil­de sağ­lık hiz­me­ti ve­ril­me­si­ne kâfi gel­me­di­ği bi­li­nen bir ger­çek­tir." Eğer da­ğı­lım­da bir so­run var­sa bu­nu çö­ze­cek olan siz­si­niz Sa­yın Ba­ka­nım. Ben bu ül­ke­de ta­bip ye­ter­siz­li­ği­nin ol­du­ğu­nu dü­şün­mü­yo­rum. Bir­çok yer­le yap­mış ol­du­ğum gö­rüş­me­de… Evet, ben he­kim de­ği­lim, ta­bip de­ği­lim, ben ik­ti­sat­çı­yım, ama ge­rek­çe­ni­zi ve ka­nun ge­rek­çe­le­ri­ni­zi, mad­de ge­rek­çe­le­ri­ni­zi oku­yun­ca ak­lı­ma çok fark­lı şey­ler ge­li­yor, çok fark­lı şey­ler dü­şün­me­ye baş­lı­yo­rum.

"Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü -bu­nu koy­muş­su­nuz, siz ken­di­niz söy­lü­yor­su­nuz- ve­ri­le­ri­ne gö­re" de­miş­si­niz, "Av­ru­pa böl­ge­sin­de­ki 52 ül­ke ara­sın­da so­nun­cu sı­ra­da bu­lun­mak­ta­yız." di­yor­su­nuz, ama bu­nun ted­bi­ri­ni, bu­nun ön­le­mi­ni bu­gü­ne ka­dar ala­ma­mış­sı­nız.

 "Ül­ke­miz­de ge­nel ola­rak ta­bip ve özel­lik­le anes­te­zi uz­ma­nı ye­ter­siz­li­ğin­den do­la­yı bir­çok has­ta­ne­de anes­te­zi uz­ma­nı bu­lun­ma­mak­ta­dır." di­yor­su­nuz. "Ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun da yü­rür­lü­ğe gir­me­siy­le bir­lik­te, anes­te­zi uz­ma­nı­nın bu­lun­ma­dı­ğı du­rum­lar­da cer­ra­hi mü­da­ha­le­le­rin ya­pıl­ma­sın­da te­red­düt­ler ya­şan­mak­ta­dır." di­yor­su­nuz. "Bu se­bep­le, il­gi­li uz­ma­nın gö­ze­ti­min­de ve di­rek­tif­le­ri doğ­rul­tu­sun­da anes­te­zi tek­nis­ye­ni­nin iş ve iş­lem ya­pa­bil­me­si­ne ka­nu­ni da­ya­nak oluş­tur­ma­sı ve bu su­ret­le uy­gu­la­ma­da­ki te­red­düt­le­rin gi­de­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir." di­yor­su­nuz. Ne za­man di­yor­su­nuz bu­nu? Be­şin­ci yıl­da di­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nu ka­bul et­mek müm­kün de­ğil. Tıp fa­kül­te­le­ri­nin bu­gün­kü ka­pa­si­te­le­riy­le ta­bip açı­ğı­nın ka­pa­tıl­ma­sı müm­kün de­ğil. Ben bu­na inan­mı­yo­rum, bu­na ka­tıl­mı­yo­rum.

Di­ğer ta­raf­tan, ül­ke­miz­de­ki he­kim sa­yı­sı­nın art­ma­sı­na kat­kı sağ­la­mak için, ya­ban­cı ta­bip­le­rin ül­ke­miz­de ça­lış­ma­la­rı­nın önün­de­ki en­gel­le­ri kal­dır­mak için "Türk ol­ma" şar­tı­nın kal­dı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir… Ya­ban­cı ta­bip­le­rin is­tih­da­mı­na yö­ne­lik bir uy­gu­la­ma baş­la­tı­yor­su­nuz. Pe­ki, bu ya­ban­cı ta­bip­le­rin Tür­ki­ye'de ça­lış­ma…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Ne mah­zu­ru var?

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Ya­ban­cı ta­bip­le­rin Tür­ki­ye'de ça­lış­ma­la­rı­nı te­min et­ti­ği­niz za­man, aca­ba İn­gil­te­re'den, Hol­lan­da'dan, Fran­sa'dan, İtal­ya'dan, Al­man­ya'dan mı siz­le­re dok­tor ge­le­cek? Ben si­ze bu­nu so­ru­yo­rum. Yok­sa, Or­ta Do­ğu ül­ke­le­rin­den, üçün­cü sı­nıf dün­ya ül­ke­le­rin­den 500 do­la­ra, 600 do­la­ra ça­lış­ma­yı ka­bul­len­miş olan dok­tor­la­rı ça­lış­tır­mak su­re­tiy­le halk sağ­lı­ğı, top­lum sağ­lı­ğıy­la oy­na­ma­nın gay­re­ti içe­ri­sin­de mi­si­niz? Bu­nu an­la­mak müm­kün de­ğil.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - 600 de­ğil, 100 do­la­ra…

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın Sa­yın Ba­ka­nım, mec­bu­ri hiz­met uy­gu­la­ma­sı… Al­lah aş­kı­na, so­mut bir şey söy­lü­yo­rum, so­mut bir şey: Mec­bu­ri hiz­met uy­gu­la­ma­sı var­dı. Sa­yın Ba­ka­nı­mız gel­di­ler, za­fer ka­zan­mış ko­mu­tan eda­sıy­la, "De­mok­ra­tik de­ğil­dir. Ta­bip­le­ri­mi­zin boy­nun­da De­mok­le­sin kı­lı­cı gi­bi dur­mak­ta­dır." de­di ve mec­bu­ri hiz­met uy­gu­la­ma­sı­nı kal­dır­mak su­re­tiy­le söz­leş­me­li per­so­nel ata­ma uy­gu­la­ma­sı­na gir­di ve ara­dan iki yıl geç­ti, iki yıl son­ra o ka­nu­nu tek­rar ge­tir­mek zo­run­da kal­dı ve o iki yıl bo­yun­ca 2 bin ta­bip kad­ro­su, dok­tor kad­ro­su boş kal­dı ve boş kal­dık­tan son­ra, ko­mu­tan eda­sıy­la de­ğiş­tir­di­ği ka­nu­nu, iki yıl son­ra, ge­cik­miş ola­rak tek­rar de­ğiş­tir­mek du­ru­mun­da kal­dı.

Efen­dim, Sağ­lık Ba­ka­nı, yaz­boz tah­ta­sı şek­lin­de sağ­lık po­li­ti­ka­sı gü­de­mez, top­lum sağ­lı­ğıy­la oy­na­ya­maz. Bu, ba­si­te, ha­fi­fe alı­na­cak bir şey de­ğil­dir. Sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı­nı­zı oluş­tu­rur­ken önü­nüz­de­ki on yı­lı, yir­mi yı­lı, hat­ta otuz yı­lı gö­re­rek oluş­tur­mak du­ru­mun­da­sı­nız. Ak­si tak­dir­de, cid­di per­for­mans gös­te­ren bir sağ­lık an­la­yı­şı­nı, sağ­lık po­li­ti­ka­sı­nı Tür­ki­ye'de var et­me­niz, hem sağ­lık hiz­me­ti ve­ren­le­ri hem sağ­lık hiz­me­ti alan­la­rı mut­lu kıl­ma­nız müm­kün ol­ma­ya­cak­tır. Ta­bip ol­mak ay­rı bir şey, Sağ­lık Ba­ka­nı ol­mak ay­rı bir şey. Her ta­bip, her he­kim, her pro­fe­sör -Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ic­ra­cı­lık­tır ay­nı za­man­da- Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ya­pa­bi­lir di­ye­me­yiz. Ta­bip ol­mak ay­rı bir şey, Sağ­lık Ba­ka­nı ol­mak ay­rı bir şey. Sağ­lık Ba­ka­nı olup da sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı oluş­tur­mak…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen…

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Sağ­lık Ba­ka­nı olup da top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı­nı gö­re­cek olan, ül­ke­nin ih­ti­yaç­la­rı­nı gö­re­cek olan sağ­lık po­li­ti­ka­la­rı oluş­tu­ra­bil­mek ay­rı bir şey­dir.

Ben, özel­lik­le ya­ban­cı ta­bip­le­rin ça­lış­tı­rıl­ma­sıy­la il­gi­li ko­nu­nun ye­ni­den de­ğer­len­di­ril­me­si, ir­de­len­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum ve yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Eras­lan.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır. So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır.

Sa­yın Ka­ya… Yok.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, dev­let has­ta­ne­le­ri baş­he­kim­le­ri­ni, uz­man he­kim­le­rin ya­nı sı­ra, tıp ala­nın­da dok­to­ra yap­mış ve hu­kuk, ka­mu yö­ne­ti­mi gi­bi alan­lar­da dok­to­ra eği­ti­mi yap­mış ta­bip­le­rin atan­ma­sı, has­ta­ne­le­ri­miz­de­ki sağ­lık hiz­me­ti su­nu­mu­nu na­sıl et­ki­le­ye­cek­tir?

Son so­rum: Ai­le he­kim­li­ği sis­te­mi­nin pi­lot böl­ge­ler­de­ki el­de edi­len so­nuç­la­rı­na bak­tı­ğı­mız­da, 2007'de teş­mil edil­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Kaç il­de bu ge­niş­le­mek­te­dir? Sek­sen bir ili kap­sa­ma­sın­da­ki ön­gö­rü sü­re­niz ne­dir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Arıt­man…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­yın Ba­ka­nım, bu ai­le he­kim­li­ği ko­nu­sun­da, mes­lek­taş­la­rı­mız gö­nül­lü de­ğil­ler, siz on­la­rı zor­lu­yor­su­nuz. Za­ten, sis­te­me alı­yor­su­nuz, bu­lu­yor­su­nuz, ama, he­kim­ler, bu­nun halk sağ­lı­ğı için doğ­ru bir çö­züm ol­ma­dı­ğı gö­rü­şün­de­ler. Ba­kın, beş yıl­dız­lı otel­ler­de top­lan­tı­lar ya­pı­yor­su­nuz, ai­le he­kim­li­ği eği­ti­ci­le­ri­ne hem pa­ra ve­rip hem de eği­tim ba­şı­na 10 bin pu­ana ka­dar va­ran pu­an­lar ve­ri­yor­su­nuz ve bu du­rum­da, baş­ka alan­lar­da eği­tim al­mış mes­lek­taş­la­rı­nın önü­ne ge­çil­me­si­ne ne­den olu­yor­su­nuz ve di­ğer mes­lek­taş­la­rın­dan fark­lı ola­rak bin­ler­le ifa­de edi­len hiz­met pu­anı­na hak ka­za­nıl­dı­ğı için de, bu ko­nu­da mes­lek ör­güt­le­ri ta­ra­fın­dan geç­ti­ği­miz cu­ma gü­nü iti­ba­rıy­la tek­rar mah­ke­me­ye ve­ril­miş ol­du­nuz.

Şim­di, Sa­yın Ba­ka­nım, ba­kın, bi­rin­ci ba­sa­mak sağ­lık hiz­met­le­ri­ne he­kim­ler gö­nül­lü, se­ve­rek gi­dip ve se­ve se­ve ül­ke­si­ne, mil­le­ti­ne hiz­met eder­ken, dü­şün­dü­nüz mü aca­ba, ni­çin ai­le he­kim­li­ği sis­te­mi­ne bu işin uz­ma­nı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Arıt­man.

Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu…

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Tür­ki­ye'de, bir­çok ke­sim gi­bi, ge­çim sı­kın­tı­sı­nı dok­tor­la­rı­mız da ya­şa­mak­ta­dır. Bu­gün, bir pra­tis­yen dok­tor or­ta­la­ma 750 YTL al­mak­ta­dır, bir pro­fe­sör ma­aşı ise yak­la­şık 1.500 YTL'dir. Ya­pı­lan araş­tır­ma­la­ra gö­re dok­tor­la­rın yak­la­şık yüz­de 75'i ikin­ci bir yer­de ça­lış­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır. Bu du­rum göz önü­ne alın­dı­ğın­da, dok­tor­la­rı­mı­zın üc­ret­le­rin­de emek­li­lik­le­ri­ne de yan­sı­ya­cak bir ar­tış yap­mak için Ba­kan­lı­ğı­nız­ca bir ça­lış­ma ya­pıl­mak­ta mı­dır?

Ba­kan­lı­ğı­nız­ca ai­le plan­la­ma­sı hiz­met­le­ri as­kı­ya alın­mış mı­dır? Ai­le plan­la­ma­sı an­la­yı­şı­nız ne­dir?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu.

Sa­yın Ak­de­mir…

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Ba­ka­nı­ma so­ru­yo­rum, iki so­rum var: Dö­ner ser­ma­ye­den, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ve tıp fa­kül­te­le­ri has­ta­ne­le­rin­de he­kim­ler fay­da­lan­dı­ğı hâlde be­le­di­ye has­ta­ne­le­rin­de fay­da­lan­mı­yor­lar; ni­çin? Ne za­man fay­da­la­na­cak­lar?

İkin­ci so­rum: Has­ta­ne­le­re öde­me­ler ko­nu­sun­da bü­yük sı­kın­tı var. An­ka­ra'nın mer­ke­zin­de eği­tim has­ta­ne­si­nin baş­he­ki­miy­le ko­nuş­tum, An­ka­ra Tıp Fa­kül­te­si Has­ta­ne­si De­ka­nıy­la gö­rüş­tüm ve Ha­cet­te­pe­nin bir lis­te­si var elim­de. Her üç has­ta­ne­de, ala­cak­la­rı­nı ala­ma­dık­la­rın­dan iş­le­rin yü­rü­me­di­ği ve has­ta­ne­de zor şart­lar al­tın­da sağ­lı­ğın yü­rü­tül­dü­ğü söy­le­ni­yor. Şu an­da, Ha­cet­te­pe­nin lis­te­sin­de 70 mil­yon 919 bin YTL ala­ca­ğı var ve bu ala­cak­la­rı­nın 14 mil­yo­nu Emek­li San­dı­ğın­dan, 10 mil­yon 824 bi­ni SSK'dan ve Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan 4 mil­yon 429 bin ve ge­ne Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan 3 mil­yon 204 bin. Ne­den bor­cu­nu­zu öde­mi­yor­su­nuz?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­de­mir.

Sa­yın Tü­tün­cü…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ben, ge­çen haf­ta Sa­yın Ba­ka­nı­mı­za üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin sı­kın­tı­la­rıy­la il­gi­li so­ru­lar sor­muş­tum, fa­kat ge­rek­li ya­nı­tı ala­ma­dım, üzü­le­rek söy­lü­yo­rum; şim­di, bir so­ru da­ha sor­mak is­ti­yo­rum ay­nı çer­çe­ve­de.

Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin ya­tı­rım büt­çe­le­ri sı­fır­lan­mış du­rum­da­dır. Bu­na gö­re, tıp fa­kül­te­le­ri­nin ala­cak­la­rı öden­mez ise -ki top­lam 1 mil­yar YTL'yi geç­miş­tir- bu has­ta­ne­ler, ye­ni tek­no­lo­ji­nin zo­run­lu kıl­dı­ğı ya­tı­rım­la­rı ya­pa­ma­ya­cak­lar­dır; ni­te­kim, ba­zı has­ta­ne­ler­de ame­li­yat­la­rın ya­pı­la­ma­ma­sı teh­li­ke­si or­ta­ya çık­mış­tır, çık­mak­ta­dır; ge­çen haf­ta İb­ni Si­na Has­ta­ne­sin­de bir ame­li­yat ya­pıl­ma­mış­tır. Sa­yın Ba­ka­nı­mız, so­ru­nun çö­zü­mü için acil ola­rak ne­ler ya­pıl­ma­sı­nı dü­şü­nü­yor­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim efen­dim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tü­tün­cü.

So­ru sor­ma sü­re­si ta­mam­lan­mış­tır.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­ka­nım, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık'ın so­ru­su­na ce­va­ben, dev­let has­ta­ne­le­ri­nin baş­he­kim­lik­le­ri­ni, bel­li alan­lar­da, iş­let­me ve ben­ze­ri alan­lar­da dok­to­ra yap­mış pra­tis­yen he­kim­le­rin de yap­ma­sı­na aç­mak, kuş­ku­suz ki, bu alan­da eği­tim gör­müş ki­şi­le­rin önü­nü aç­mak açı­sın­dan çok ya­rar­lı so­nuç­lar do­ğu­ra­cak­tır.

Ai­le he­kim­li­ği sis­te­min­de, pi­lot böl­ge ola­rak, bu­gü­ne ka­dar do­kuz şe­hir­de uy­gu­la­ma­ya baş­la­dık. 2007 yı­lı içe­ri­sin­de bu­nu yir­mi­ye ta­mam­la­ma­yı ve da­ha son­ra da ka­nu­nu ye­ni­den göz­den ge­çi­re­rek yo­lu­mu­za de­vam et­me­yi dü­şü­nü­yo­ruz. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın za­man za­man ifa­de et­ti­ği gi­bi, so­nuç­ta bir pi­lot ça­lış­ma ya­pı­yo­ruz. Yal­nız, ko­nu­şu­lur­ken, ba­zı ko­nuş­ma­cı­lar ko­nuş­ma­la­rı­nı ya­par­ken, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ai­le he­kim­li­ğiy­le il­gi­li ola­rak as­lın­da bir­ta­kım yan­lış ifa­de­ler­de bu­lun­du­lar. Şu­nu net ola­rak ifa­de et­mem la­zım: Ai­le he­kim­li­ği ile sos­ya­li­zas­yon ara­sın­da ben­zer­lik­ler var, fark­lar var. Fark­la­rın en önem­li­si, sos­ya­li­zas­yon­da bi­re­yin, va­tan­da­şın, yurt­ta­şın he­ki­mi­ni seç­me hak­kı ol­ma­ma­sı­na rağ­men, ai­le he­kim­li­ğin­de yurt­ta­şın ken­di he­ki­mi­ni seç­me hak­kı­nın ol­ma­sı­dır. Siz bu­na kar­şı mı çı­kı­yor­su­nuz? Ben bu­na ger­çek­ten hay­ret edi­yo­rum. Ba­kın, bu çok te­mel bir fark­lı­lık ve çok önem­li bir fark­lı­lık. Çün­kü, sos­ya­li­zas­yo­nun man­tı­ğı bu­dur.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Zor­la gön­der­di­ğin dok­to­ru seç­mek zo­run­da ka­la­cak­lar.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ar­ka­daş­lar, ora­dan laf ata­cak­sa­nız ko­nu­şa­ma­yız.

Bir böl­ge­de­ki in­san­la­rı siz bel­li bir he­ki­me mec­bur tu­tu­yor­su­nuz. Evet, eğer bu işi gö­nül­lü ya­pan ki­şi bu­la­ma­mış­sak, yüz­de 20 oran­la­rı­nı, yüz­de 15 oran­la­rı­nı geç­mi­yor bu ve özel­lik­le de pe­ri­fer­de geç­mi­yor. Ca­nan Ha­nım da bir so­ru sor­du: "Aca­ba ni­çin he­kim­le­rin bir kıs­mı bu­nu ter­cih et­mi­yor?" O ka­dar ba­sit ki, bir hak­ka­ni­yet öl­çü­sü içe­ri­sin­de, şe­hir mer­ke­zin­de de­ğil de pe­ri­fer­de ça­lış­ma­sı ge­re­ki­yor­sa, is­te­mi­yor bu­nu; şe­hir­de otur­mak is­ti­yor da onun için.

Bah­set­ti­ği­niz bu eği­tim ve­ren ki­şi­ler­le il­gi­li pu­an­lar­da­ki prob­le­mi ben fark et­tim. Bu hu­sus­ta­ki uya­rı­nız çok hak­lı ve bu­nun­la il­gi­li ar­ka­daş­la­rı­ma da ta­li­mat ver­dim, bu­nu dü­zelt­ti­ri­yo­ruz.

Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu pra­tis­yen dok­tor­la­rın ay­lık ka­zanç­la­rı­nın 750 YTL ol­du­ğun­dan bah­set­ti. Bu çok yan­lış bir bil­gi. Hem ma­aş­la­rı bun­dan yük­sek hem de ek öde­me or­ta­la­ma­la­rıy­la pra­tis­yen he­kim­le­ri­mi­zin yıl­lık/ay­lık ka­zanç­la­rı bu­nun çok çok üs­tün­de. Emek­li­lik­le il­gi­li hu­sus­ta da as­lın­da ya­sa­yı yap­tık. Ana­ya­sa Mah­ke­me­miz­ce ba­zı mad­de­le­ri ip­tal edi­len ve bu se­bep­le yü­rür­lü­ğü tem­muz ayı­na er­te­len­miş olan Sos­yal Gü­ven­lik Ya­sa­sı'nda, ek öde­me­ler de dâhil ol­mak üze­re, ça­lı­şan bir ki­şi­nin bü­tün ka­zanç­la­rı, ay­lık ka­zanç­la­rı­nın emek­li­lik ke­se­ne­ği­ne sa­yıl­ma­sı ve so­nuç­ta emek­li­lik ma­aşı­na yan­sı­ma­sı ön­gö­rül­müş­tü. Bu­nu önü­müz­de­ki gün­ler­de yi­ne yü­ce Mec­li­si­miz­le bir­lik­te çö­ze­ce­ği­mi­ze ina­nı­yo­rum.

Ba­kan­lı­ğı­mız­ca ai­le plan­la­ma­sı ça­lış­ma­la­rı as­kı­ya alın­ma­mış­tır. Ai­le plan­la­ma­sı ça­lış­ma­la­rı­nı üre­me sağ­lı­ğı al­tın­da dü­şün­mek la­zım. Bir ra­kam ve­re­yim yal­nız­ca: Biz­den ön­ce­ki dört yıl­da bu şe­kil­de hiz­met al­mış çift sa­yı­sı 12 mil­yon ki­şi iken, bi­zim dö­ne­mi­miz­de­ki dört yıl­da 18 mil­yon ki­şi ol­muş­tur, özel­lik­le de risk­li böl­ge­ler­de ça­lı­şı­yo­ruz.

"Dö­ner ser­ma­ye­den be­le­di­ye has­ta­ne­le­ri ya­rar­la­na­bi­lir mi, ne za­man ya­rar­la­nır?" de­di Sa­yın Ak­de­mir.

Bu ko­nu üze­rin­de Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mız be­le­di­ye­le­ri­miz­le ça­lı­şı­yor. Ko­nu bi­raz da on­lar­la ala­ka­lı.

Bu has­ta­ne­le­re öde­me­ler­le il­gi­li me­se­le­ye ge­lin­ce: De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yıl son­la­rın­da öde­nek sı­kın­tı­sı za­man za­man çe­ki­le­bil­mek­te­dir. An­cak, ocak, şu­bat ve mart ay­la­rı iti­ba­rıy­la -yü­ce Mec­li­sin hu­zu­run­da Ma­li­ye Ba­ka­nı­mı­za, Ça­lış­ma Ba­ka­nı­mı­za da te­şek­kür et­me­li­yim- ala­cak­la­rı­mı­zı, borç­la­rı­mı­zı öde­ye­cek öl­çü­ler­de al­dık, alı­yo­ruz ve prob­lem­le­ri­mi­zi çöz­müş du­rum­da­yız.

Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz­le il­gi­li hu­sus­ta, hem Sa­yın Ak­de­mir'in hem Sa­yın Tü­tün­cü'nün da­ha ön­ce de so­ru­lan so­ru­la­ra ben­zer so­ru­la­rı var. Şu­nu net ola­rak yü­ce Mec­li­sin hu­zu­run­da Türk ka­mu­oyu­na bir ke­re da­ha ilan et­miş olu­yo­rum: Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­ri­nin ta­hak­kuk­la­rın­dan yıl­lık tah­si­lat oran­la­rı yüz­de 70 ci­va­rın­da­dır, 2005 ve 2006'da. Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­mi­zin ta­hak­kuk­la­rın­dan tah­si­lat oran­la­rı yüz­de 70'in çok çok üs­tün­de­dir. Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz­de­ki ve­rim­li­lik so­ru­nu­nu çöz­me­den, ve­rim­li­lik prob­le­mi­ni çöz­me­den bu me­se­le­yi çöz­mek de ko­lay gö­rün­me­mek­te­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. As­lın­da, bü­tün dö­ner ser­ma­ye­li ku­ru­luş­la­rın ka­nun­la­rın­da şu var: Yıl so­nun­da pa­ra ar­tır­mış ol­sa­lar bi­le bun­lar ha­zi­ne­ye gi­der. Do­la­yı­sıy­la, san­ki dev­le­tin üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­ni, dev­le­tin de­ğil­miş de baş­ka bir ye­rin­miş gi­bi dü­şün­mek, bu şe­kil­de me­se­le­yi gün­de­me ge­tir­mek yan­lış­tır. So­nuç­ta, dev­le­tin ku­rum­la­rı­nın yi­ne dev­le­tin has­ta­ne­le­ri­ne il­gi­li borç­la­rı var­dır ve bun­lar mut­la­ka bir­lik­te çö­zü­lür, çö­zü­le­bi­lir.

Şu­nu da söy­le­di Sa­yın Tü­tün­cü: "Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin ya­tı­rım büt­çe­le­ri sı­fır­lan­mış­tır." Böy­le bir şey ke­sin­lik­le yok. Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­mi­ze, geç­miş yıl­lar­da ol­du­ğu gi­bi, son yıl­lar­da da cid­di ya­tı­rım büt­çe­le­ri tah­sis edil­mek­te­dir.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum.

Oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 2'nci mad­de­sin­den son­ra gel­mek üze­re ka­nun met­ni­ne ek­len­mek is­te­nen 3'ün­cü mad­de­nin (ye­ni) aşa­ğı­da­ki gi­bi de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                      Ali Ars­lan                              Ca­nan Arıt­man                     Meh­met Neş­şar

                         Muğ­la                                         İz­mir                                   De­niz­li

                                Nu­ret­tin Sö­zen                                           Yıl­maz Ka­ya

                                        Si­vas                                                         İz­mir

"Mad­de 3 - Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu­nun Ek 5'in­ci mad­de­si­ne aşa­ğı­da­ki fık­ra ek­len­miş­tir."

Dev­let hiz­me­ti yü­küm­lü­lü­ğü­nü yap­mak­ta olan per­so­nel, ken­di is­tem­le­ri ha­lin­de bu­lun­duk­la­rı il­de söz­leş­me­li ai­le he­ki­mi ola­rak ça­lı­şa­bi­lir­ler."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz De­ğer­li Baş­kan.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si­ni açık­la­mak üze­re Ali Ars­lan, Muğ­la Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ars­lan.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu tor­ba ya­sa­ya son an­da ila­ve edi­len… Da­ha ön­ce tor­ba ya­sa­da­ki, ne­re­dey­se bü­tün mad­de­le­re iti­ra­zı­mız ol­du­ğu­nu bu kür­sü­den be­lirt­miş­tik. Be­te­rin de be­te­ri var­mış an­la­yı­şıy­la, bu tor­ba­nın içi­ne baş­ka yi­ne sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın, he­kim­le­rin bü­yük iti­ra­zı­na ne­den olan bir mad­de ila­ve edil­miş olu­yor. Ne­dir bu? Ge­rek­çe­si de çok gü­zel şe­kil­de açık­lan­mış: Ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­sın­da her­han­gi bir güç­lük­le kar­şı­laş­ma­dan uy­gu­la­na­bil­me­si için.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sağ­lık­la il­gi­li bu Mec­lis­ten çı­kar­dı­ğı­nız bir­çok ya­sa, ko­nuy­la il­gi­li ça­lı­şan­la­rın, yurt­taş­la­rı­mı­zın, bi­zim, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin, di­ğer mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin, bi­zi bı­ra­kın, yar­gı or­gan­la­rı­nın, Cum­hur­baş­ka­nı­nın…

Yar­gı or­gan­la­rı bık­tı si­zin çı­kar­dı­ğı­nız ya­sa­la­rı de­fa­lar­ca ge­ri gön­der­mek­ten. Ba­kın, rek­tör ata­ma­la­rıy­la il­gi­li bi­raz ön­ce te­le­fon­la­rı­mı­za ge­len me­saj, yi­ne ip­tal ka­ra­rı var.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sa­nı­yo­rum, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve Da­nış­tay da­ire­le­ri, ar­tık, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan ge­len da­va­la­rı gö­rüş­mek­ten yo­rul­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şef, şef yar­dım­cı­la­rıy­la il­gi­li bi­li­yor­su­nuz da­ha ön­ce bir dü­zen­le­me yap­tı­nız, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si dur­dur­du. Bu ara­da, 176 şef, şef yar­dım­cı­sı­nı ata­dı­nız.

2'nci mad­de­de gö­rüş­tük -dün­den be­ri gö­rü­şü­yo­ruz- son da­ki­ka­da o mad­de­yi ta­ma­men çı­ka­rı­yor­su­nuz, ye­ni bir mad­de ila­ve edi­yor­su­nuz. Yi­ne, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı­nı dik­ka­te al­ma­dan ha­zır­lan­mış bir mad­de. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si -siz de bi­li­yor­su­nuz bu­nu, Sa­yın Ba­kan da bi­li­yor- yi­ne dur­du­ra­cak, ama, siz, bu ara­da, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rın­da ge­ri dö­nüş ol­ma­dı­ğı için, ken­di yan­daş­la­rı­nı­zın -li­ya­ka­te bak­ma­dan, sa­da­ka­te ba­ka­rak- ata­ma­la­rı­nı ya­pa­cak­sı­nız; yap­tı­ğı­nız da ya­nı­nı­za kâr ka­la­cak sa­nı­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ayıp, ger­çek­ten ayıp, bu Mec­li­se ya­zık!

Şim­di, baş­ka bir uy­gu­la­ma, sağ­lık­ta dö­nü­şüm… Bi­li­yor­su­nuz ik­ti­da­ra gel­di­ği­niz­den be­ri uy­gu­la­ma ko­nu­sun­da çok he­ves­li ol­du­ğu­nuz bir pro­je. Sa­nı­yo­rum bu dö­nem -2002-2007 yıl­la­rı ara­sı- sağ­lık­ta dö­nü­şüm de­ğil de, sağ­lık­ta fa­ci­anın ol­du­ğu yıl­lar ola­rak Türk sağ­lık ta­ri­hi­ne ge­çe­cek­tir.

Şim­di, ne­dir sağ­lık­ta dö­nü­şüm? De­fa­lar­ca bu kür­sü­den an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz, siz­ler de bi­li­yor­su­nuz, sağ­lık­ta dö­nü­şü­mün ama­cı şu: Ana­ya­sal bir hak olan sağ­lı­ğı, bir ti­ca­ri hiz­met hâli­ne ge­ti­rip alış­ve­riş ya­pı­lan, pa­ra ka­za­nı­lan, dev­le­tin so­rum­lu­lu­ğun­da ol­ma­yan, sa­de­ce dev­le­tin gö­ze­ti­min­de olan bir alan hâli­ne ge­tir­mek. Sağ­lık­ta dö­nü­şü­mün bi­rin­ci ba­sa­mak­ta­ki ti­ca­ri ku­rum­la­rı ai­le he­kim­le­ri, ikin­ci ba­sa­mak­ta­ki ti­ca­ri ku­rum­la­rı da has­ta­ne iş­let­me­le­ri. Bu ya­sa­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler­de söy­le­dim; bu­nu yap­tı­nız bi­le za­ten. Ba­zı has­ta­ne­le­ri­miz "iş­let­me" di­ye ta­be­la as­tı­lar. Ya­rın bu ai­le he­kim­le­ri de ai­le he­kim­li­ği iş­let­me­si di­ye ta­be­la asa­cak­lar­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ai­le he­kim­li­ği­ni çok süs­lü püs­lü laf­lar­la an­la­tı­yor­su­nuz, in­san­lar da "ger­çek­ten ne gü­zel ya, dok­to­ru­muz ola­cak, dok­tor seç­me öz­gür­lü­ğü­müz ola­cak…" Sa­yın Ba­kan di­yor ki: "Sos­ya­li­zas­yon­dan far­kı dok­tor seç­me öz­gür­lü­ğü­dür." Ya, na­sıl bir dok­tor seç­me öz­gür­lü­ğü? Ba­kın -zor­la, bu mad­dey­le- şim­di gö­rüş­tü­ğü­müz mad­dey­le ai­le he­kim­li­ği­ne geç­mek is­te­me­yen, ai­le he­kim­li­ğin­de ça­lış­mak is­te­me­yen, pe­ri­fer­de ya da mer­kez­de ça­lış­mak… De­niz­li'de 290 ci­va­rın­da he­kim, mer­kez­de de ol­sa ai­le he­kim­li­ğin­de gö­rev yap­mak is­te­me­di­ler. Şim­di, ora­la­ra zor­la he­kim gön­de­re­cek­si­niz. Ee, zor­la gön­der­di­ği­niz he­ki­mi de yurt­taş­la­rı­mız se­çe­cek. Şim­di, bu, yurt­taş­la­ra he­kim seç­me öz­gür­lü­ğü ve­ren bir ya­sa mı ol­muş olu­yor?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir söz var bi­li­yor­su­nuz, bu kür­sü­den da­ha ön­ce de söy­le­dim: "Zeh­ri te­ne­ke ku­pa için­de sun­maz­lar." Pa­rıl­tı­lı laf­lar­la, iş­te, her­kes ne gü­zel is­te­di­ği dok­to­ra gi­de­cek, hiç sı­kın­tı çek­me­ye­cek, sevk­le­ri ola­cak, be­da­va ola­cak…

Ba­kın, ai­le he­kim­li­ği, bu­gün, ba­şa­rı­lı ol­sun di­ye, ai­le he­kim­li­ği­ne yurt­taş­la­rın iti­raz­la­rı ol­ma­sın di­ye üc­ret­siz ger­çek­ten, ama, ya­rın, ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sıy­la bir­lik­te… Ba­kın, ai­le he­kim­li­ği­nin pa­ra­sal kay­na­ğı­nı ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sın­dan kar­şı­la­ya­cak­sı­nız. Ai­le he­kim­li­ği­ni ya da di­ğer sağ­lık hiz­met­le­ri­ni gö­rü­şür­ken ar­ka ta­raf­ta­ki ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı­nı mut­la­ka da dü­şün­mek la­zım. Ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sın­da bir gün pri­mi­ni ya­tır­ma­yan yurt­taş, bı­ra­kın yurt­ta­şı, eşi ve ço­cu­ğu bi­rin­ci ba­sa­mak sağ­lık hiz­me­tin­den ya­rar­la­na­ma­ya­cak, ai­le he­kim­li­ği hiz­met­le­rin­den ya­rar­la­na­ma­ya­cak. Bu­gün gü­zel gi­bi gö­rü­nü­yor…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ars­lan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Ba­kın, Düz­ce'de bir pi­lot uy­gu­la­ma ya­pıl­dı. Düz­ce, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, An­ka­ra'ya çok ya­kın ve kü­çük bir ili­miz. En uzak köy­le­ri mer­ke­ze ne­re­dey­se bir sa­at­lik me­sa­fe­de, çok ya­kın, bir ula­şım prob­le­mi yok. Ay­rı­ca, kü­çük ol­du­ğu için An­ka­ra'dan yön­len­di­ril­me­si, han­gi alan­da ne sı­kın­tı­lar var­sa An­ka­ra'dan gi­de­ril­me­si çok ba­sit olan bir ili­miz. Pre­pi­lot uy­gu­la­ma­ya dön­dü son­ra pi­lot uy­gu­la­ma. Pi­lot uy­gu­la­ma ne­dir? Ora­da ek­sik­le­ri, yan­lış­la­rı, ha­ta­la­rı ne­dir, göz­le­mek.

Ba­kın, Düz­ce'de­ki pi­lot uy­gu­la­may­la il­gi­li han­gi ak­sak­lık­lar ol­du hâlâ Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan cid­di bir açık­la­ma yok. Ba­şa­rı­lı ol­du­ğu­nuz söy­le­ni­yor, ba­şa­rı­lı ol­du­ğu­nu­zu ka­bul edip bü­tün Tür­ki­ye'ye uy­gu­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. De­niz­li'de­ki dok­tor­lar is­yan edi­yor "Biz, bu­nu yap­mak is­te­mi­yo­ruz, böy­le bir vah­şe­tin içi­ne gir­mek is­te­mi­yo­ruz." di­ye. Sırf De­niz­li'de­ki dok­tor­la­rın ai­le he­kim­li­ğin­de gö­rev al­mak is­te­me­le­rin­de­ki di­ren­ci kır­mak için böy­le bir ya­sa­yı çı­ka­rı­yor­su­nuz. Bu, ger­çek­ten, tor­ba ya­sa­nın içi, da­ha ön­ce­ki hâli­ni, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz hâli­ni ara­tır hâle gel­di. Tor­ba­yı dol­dur­duk­ça dol­du­ru­yor­su­nuz sağ­lık ala­nın­da, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın, yurt­taş­la­rı­mı­zın sı­kın­tı­ya gi­re­ce­ği ya­sa­lar­la… Ama, bir gün ge­le­cek, bu alan­da, sağ­lı­ğın, dev­le­tin ana­ya­sal gö­re­vi ol­du­ğu­nu ha­tır­la­yan ik­ti­dar­lar ge­le­cek ve bu­ra­dan, bu, si­zin bu­gün çı­kar­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nız, bu­gün ale­la­ce­le çı­kar­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nız ya­sa­la­rı mut­la­ka hal­kın ya­ra­rı­na, ça­lı­şan­la­rın ya­ra­rı­na, si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin de gö­rüş­le­ri­ni ala­rak, da­ha dü­zen­li hâlde ya­sa­lar çı­ka­ra­cak­tır di­ye umu­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ars­lan.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, he­nüz bir şey söy­le­me­dim ben.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Söy­le­ye­cek­si­niz.

BAŞ­KAN - Ara­ya­ca­ğım Sa­yın Neş­şar.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, kâtip üye­ler ara­sın­da an­laş­maz­lık ol­du­ğu için elek­tro­nik sis­tem­le oy­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi 4'ün­cü mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4- 31/12/1980 ta­rih­li ve 2368 sa­yı­lı Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nu­nun 2 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 2-  Ka­mu sağ­lık hiz­met­le­rin­de ça­lı­şan  per­so­ne­lin haf­ta­lık ka­nunî ça­lış­ma sü­re­si 45 sa­at, 4 ün­cü mad­de­de ta­nın­mış olan hak­tan ya­rar­la­nan­lar için ise 40 sa­at­tir. Per­so­ne­lin gün­lük ça­lış­ma sa­at­le­ri, 657 ve 926 sa­yı­lı ka­nun­lar­da­ki hü­küm­le­re gö­re tes­pit edi­lir. An­cak, bu per­so­nel­den iyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yon ile teş­his, te­da­vi ve­ya araş­tır­ma­nın ya­pıl­dı­ğı yer­ler ile bu iş ve­ya iş­lem­ler­de ça­lı­şan per­so­nel, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca çı­ka­rı­la­cak yö­net­me­lik­te be­lir­le­nen rad­yas­yon do­zu li­mit­le­ri için­de ça­lış­tı­rı­la­bi­lir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ali Ars­lan, Muğ­la Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ars­lan, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ar­tık, ara­ya gi­ren baş­ka ila­ve mad­de­ler­le sı­ra­la­rı de­ğiş­ti, gö­rü­şül­mek­te olan -4'ün­cü mad­de ga­li­ba- 4'ün­cü mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tor­ba ya­sa­da, rad­yo­lo­ji ala­nın­da ça­lı­şan dok­tor­la­rı­mı­zın, rönt­gen uz­man­la­rı­mı­zın, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin bü­yük iti­raz­la­rı­na ne­den olan bir mad­de bu. Bil­di­ği­niz gi­bi, bu alan­da ça­lı­şan mes­lek­taş­la­rı­mız, tek­nis­yen­le­ri­miz ha­yat si­gor­ta­sı yap­tı­rır­ken bi­le, risk­le­ri ne­de­niy­le nor­mal yurt­ta­şa gö­re (2) kat da­ha prim öde­mek zo­run­da ka­lan… Sa­de­ce ken­di ha­yat­la­rı de­ğil, iyo­ni­zan rad­yas­yo­nun et­ki­le­ri so­nu­cu, ge­le­cek ne­sil­le­rin­de de or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek has­ta­lık­la­ra ya­ka­lan­ma ris­ki olan yurt­taş­la­rı­mız bun­lar. Da­ha ön­ce­ki ya­sa­la­ra gö­re gün­de beş sa­at me­sai ya­pı­yor­lar­dı. Şim­di, bu ge­ti­ri­len ye­ni dü­zen­le­mey­le gün­de ye­di bu­çuk sa­at ça­lış­mak zo­run­da ka­la­cak­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ne­re­den çık­tı, böy­le bir ih­ti­yaç ne­re­den doğ­du? Bil­di­ği­niz gi­bi, ar­tık, he­kim­le­re, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­na dü­şük ma­aş­lar ve­ri­yor­su­nuz. Bi­raz ön­ce An­tal­ya mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım "Ma­aş­la­rı dü­şük dok­tor­la­rı­mı­zın." di­ye iti­raz et­tik­le­rin­de, Sa­yın Ba­kan ce­vap ver­di "Ha­yır, dü­şük de­ğil yük­sek." di­ye. Söy­le­di­ği ra­kam­lar çok kü­çük, bir mik­tar da faz­la­lı­ğı var. Ger­çek­ten, bu ça­lı­şan­la­rı­mı­zın çıp­lak ma­aş­la­rı çok dü­şük ve emek­li­lik­le­ri­ne yan­sı­mı­yor. Emek­li­lik­le­ri­ne yan­sı­yan hak­ka­ni­yet­li bir üc­re­tin mut­la­ka bu alan­da ça­lı­şan he­kim­le­ri­mi­ze, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­za ve­ril­me­si ge­re­ki­yor. Ay­nı sta­tü­de ça­lı­şan baş­ka mes­lek grup­la­rın­da­ki in­san­lar­dan çok da­ha dü­şük emek­li ma­aşı alı­yor bu in­san­lar.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Ba­kan söz ver­di.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Ha­ni ne­re­de? Dört bu­çuk yı­lı geç­ti ik­ti­da­rı­nız, hâlâ bu ko­nu­da bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış de­ğil. Ne ya­pı­yor­su­nuz onun ye­ri­ne? Per­for­man­sa da­ya­lı… Ne ka­dar çok ça­lı­şır­san ne ka­dar çok tah­lil ya­par­san ne ka­dar çok has­ta ba­kar­san o ka­dar prim ve­re­ce­ğim sa­na, dö­ner ser­ma­ye­den pay ala­cak­sın. Bu se­fer de, ba­kın, bu alan­da, rad­yo­lo­ji ala­nın­da öy­le bir ge­liş­me ol­muş ki, ik­ti­da­rı­nız sı­ra­sın­da rad­yo­lo­ji ala­nın­da ya­pı­lan tet­kik sa­yı­sı yüz­de 200 art­mış. Bir bö­lü­mü bun­la­rın ge­rek­siz. Sa­de­ce has­ta­ne­nin dö­ner ser­ma­ye ge­lir­le­ri­ni ar­tır­mak için ya­pı­lan tah­lil­ler, tet­kik­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, za­ten, bu ko­nu­da, özel­lik­le rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­li­ği ko­nu­sun­da Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­riy­le ara­mız­da uçu­rum­lar var. Tet­kik sa­yı­sı art­tık­ça da bu ko­nu­da­ki ele­man ek­sik­li­ği da­ha çok his­se­dil­me­ye baş­lan­dı. Şim­di, bu alan­da ça­lı­şan mes­lek­taş­la­rı­mı­zın, bu alan­da ça­lı­şan dok­tor­la­rın, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri­nin me­sai sü­re­le­ri­ni uza­ta­rak bu açı­ğı ka­pat­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. Ama, ge­rek­çe öy­le de­ğil. Mad­de­nin ge­rek­çe­si­ne bak­tı­ğı­nız­da, ge­rek­çe kut­sal bir ge­rek­çe, ge­rek­çe bi­lim­sel bir ge­rek­çe, ge­rek­çe Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum için ya­pı­lan bir ge­rek­çe gi­bi, di­ğer mad­de­ler­de ol­du­ğu gi­bi. Me­se­la, ya­ban­cı he­kim­le­rin ça­lış­ma­sı ko­nu­sun­da da ge­rek­çe­niz Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum. An­cak, bu­ra­da­ki ge­rek­çe de, yi­ne, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin norm­la­rı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Av­ru­pa Kon­se­yi­nin Eu­ra­tom/96/29 sa­yı­lı Yö­ner­ge­si'yle, ar­tık, bu alan­da, iyo­ni­zan rad­yas­yon ala­nın­da ça­lı­şan­la­rın me­sai sü­re­le­ri­ne de­ğil, ça­lış­tık­la­rı sü­re­ce al­dık­la­rı iyo­ni­zan rad­yas­yon mik­ta­rı­na gö­re ça­lış­ma esa­sı dü­zen­len­miş. Di­yor ki di­rek­tif­te: Bir yıl­da en çok 50 mi­li­si­vert, üst üs­te beş yıl­da da 100 mi­li­si­vert iyo­ni­zan rad­yas­yon ala­bi­lir­ler, da­ha faz­la­sı­nı ala­maz­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Av­ru­pa Bir­li­ği bu ko­nu­da alt­ya­pı­sı­nı ön­ce­den ha­zır­la­mış. 28 Ha­zi­ran 1997'den 30 Ma­yıs 2000'e ka­dar, iş yer­le­rin­de­ki za­rar­lı rad­yas­yo­nu en­gel­le­mek için, ge­rek­li alt­ya­pı­la­rı dü­zen­le­miş­ler. Bu dü­zen­le­me­den son­ra da an­cak böy­le bir uy­gu­la­ma­ya geç­me ka­ra­rı al­mış­lar.

Pe­ki, biz­de­ki gö­rü­nüm bu mu­dur? Biz­de Av­ru­pa Bir­li­ğin­de­ki gi­bi rad­yo­lo­ji iş­yer­le­ri, iyo­ni­zan rad­yas­yon ih­ti­va eden iş­yer­le­ri, rönt­gen la­bo­ra­tu­var­la­rı, rönt­gen mu­aye­ne­le­ri Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rın­da mı?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, An­ka­ra Fen Fa­kül­te­si Fi­zik Bö­lü­mü rast­ge­le 110 te­si­si in­ce­le­miş. Ya­pı­lan in­ce­le­me­nin so­nu­cun­da, sağ­lı­ğa za­rar­lı rad­yas­yon ya­yan, ora­da ça­lı­şan­la­rın ha­yat­la­rı­nı teh­li­ke­ye atan ci­haz sa­yı­sı yüz­de 50'nin üs­tün­de. Sa­yın Ba­kan di­yor ki: "TA­EK'in ön araş­tır­ma yap­ma­dı­ğı çok az sa­yı­da la­bo­ra­tu­var kal­dı."

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin di­rek­tif­le­rin­de, el­bet­te ilk açı­lış sı­ra­sın­da­ki in­ce­le­me­ler önem­li. An­cak, onun ta­ki­bi de ge­re­ki­yor. Pe­ri­yo­dik ola­rak, ora­da ça­lı­şan­la­rın sağ­lık du­rum­la­rı, ora­da­ki rönt­gen ci­haz­la­rı­nın ka­çak ya­pıp yap­ma­dı­ğı, ha­va­lan­dır­ma­sı­nın doğ­ru ça­lı­şıp ça­lış­ma­dı­ğı, iyo­ni­zan rad­yas­yon ya­yıp yay­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da da pe­ri­yo­dik tet­kik­ler, tah­lil­ler, in­ce­le­me­ler ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu ko­nu­da çok cid­di, he­nüz Tür­ki­ye'de ger­çek­leş­ti­ri­le­me­miş ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Ba­kın, bu­nu de­net­le­mek­le gö­rev­li ku­rum, Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mu (TA­EK) di­yor ki: "Ben­de 36 per­so­nel var bu işi ya­pa­cak." Tür­ki­ye'de­ki rad­yo­lo­ji üni­te­si sa­yı­sı do­kuz bi­nin üs­tün­de, on bin­le­re ya­kın.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 36 per­so­nel­le, bu pe­ri­yo­dik mu­aye­ne­le­rin, pe­ri­yo­dik kon­trol­le­rin ya­pıl­ma­sı, bu ci­haz­la­rın za­rar­lı iyo­ni­zan rad­yas­yon ya­yıp yay­ma­dık­la­rı­nın kon­trol edil­me­si müm­kün de­ğil. Ken­di­le­ri de bu­nu iti­raf edi­yor. An­cak, Sa­yın Ba­kan, bu­ra­da "Ben TA­EK'le gö­rüş­tüm, böy­le bir şey yok." de­di. Ne ka­dar ina­nı­rız bil­mi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, Av­ru­pa'da bir rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni gün­de 20-25 has­ta­ya ba­kı­yor ve 50 ila 60 şut­luk rönt­gen çe­ki­yor. Tür­ki­ye'de bir rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni gün­de 75 has­ta­ya ba­kı­yor ve 250 şut­luk rönt­gen çe­ki­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ara­da müt­hiş bir fark var. Ger­çek­ten sa­yı­sal ye­ter­siz­li­ği­miz he­kim­ler ara­sın­da yok, ama, rad­yo­lo­ji tek­nis­yen­le­ri ko­nu­sun­da müt­hiş bir ek­sik­li­ği­miz var. Bu­nun bir an ön­ce ta­mam­lan­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu ko­nu­da ne ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor­sa, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın, mev­cut olan­la­rı da­ha çok ça­lış­tı­ra­rak de­ğil, mev­cut olan­la­rın sağ­lık­la­rı­nı ko­ru­ya­rak, mev­cut olan­la­rı çağ­daş ça­lış­ma norm­la­rı için­de ça­lış­tı­ra­rak, ye­ni anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri, rad­yo­lo­ji uz­man­la­rı­nın ye­tiş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da bir an ön­ce ted­bir­ler al­ma­sı ge­re­ki­yor. Ama, ben ina­nı­yo­rum ki, çı­kar­dı­ğı­nız böy­le bir ya­say­la, rad­yo­lo­ji ala­nın­da ça­lı­şan­la­rın ha­yat­la­rı­nı teh­li­ke­ye atan, sağ­lık­la­rı­nı teh­li­ke­ye atan, sa­de­ce ken­di­le­ri­nin de­ğil, ken­di­sin­den son­ra ge­le­cek ne­sil­le­rin de sağ­lık­la­rı­nı teh­li­ke­ye atan böy­le bir mes­le­ğin ele­man­la­rı­nı ço­ğalt­mak, bu ya­sa­dan son­ra zor­la­şa­cak­tır. Çün­kü, her­kes de bi­li­yor ki, ar­tık, ha­yat­la­rı teh­li­ke­de­dir. Böy­le bir mes­le­ği se­çe­cek ce­sa­ret­te yurt­ta­şı­mız var mı­dır yok mu­dur bil­mi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, ya­pı­lan araş­tır­ma­la­ra gö­re, do­zi­met­rey­le, bu ça­lı­şan­la­rın, ne ka­dar iyo­ni­zan rad­yas­yon al­dık­la­rı tes­pit edi­li­yor. Do­zi­met­re­nin dört­te 1'i ye­ter­siz, var olan do­zi­met­re­nin ne ka­dar sağ­lam ol­du­ğu, ne ka­dar gü­ve­ni­lir ol­du­ğu tar­tı­şı­lı­yor, ay­rı­ca, dört­te 1'in­de do­zi­met­re yok. Ana­do­lu'dan -bi­len ar­ka­daş­la­rı­mız var­dır mes­lek­ten- alay­lı ye­ti­şen­ler var, ka­yıt­lı ol­ma­yan­lar var, rönt­gen tek­nis­ye­ni ola­rak ça­lı­şan­lar, bun­lar­da do­zi­met­re kon­tro­lü fa­lan ya­pıl­mı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, kur­şun ön­lük bu mes­le­ğin ol­maz­sa ol­maz­la­rın­dan­dır, yüz­de 15'in­de kur­şun ön­lük yok. Bı­ra­kın di­ğer tek­nik, da­ha mo­dern ül­ke­ler­de gö­rü­len di­ğer ted­bir­le­ri, kla­sik, ol­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler bi­le he­nüz tam ola­rak alın­mış de­ğil.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­zim ci­haz­la­rı­mı­za ge­lin­ce, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de­ki ci­haz­la­rın en yaş­lı­sı beş ya­şın­da, ama, biz­de, âde­ta, bu alan­da, Av­ru­pa'nın çöp­lü­ğü hâli­ne gel­dik. İkin­ci el ci­haz­lar Av­ru­pa'dan ge­tir­ti­li­yor ve ma­ale­sef de, kon­tro­lün tam ola­rak ya­pı­la­bil­di­ği ko­nu­sun­da top­lu­mun bü­yük en­di­şe­si var. Bu alan­da ça­lı­şan­lar da ya­pıl­ma­dı­ğı­nı id­dia edi­yor­lar Ba­ka­nı­mı­zın ter­si­ne.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ars­lan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sırf bi­ri­le­ri­ne, ser­ma­ye­ye hiz­met et­mek uğ­ru­na böy­le bir ya­sa çı­kar­dı­ğı­mız­da, be­nim ak­lı­ma hız­lı tren fa­ci­ası ge­li­yor. Tür­ki­ye'nin alt­ya­pı­sı ha­zır­lan­ma­dan, bu ko­nu­da rad­yo­lo­ji la­bo­ra­tu­var­la­rı ge­rek­li tek­nik alt­ya­pı­ya ka­vuş­tu­rul­ma­dan, sırf, hız­lı tren gi­bi… Hız­lı tre­ni ge­ti­re­ce­ğiz, zor­la ge­ti­re­ce­ğiz, iş­te, beş sa­at­te, üç sa­at­te İs­tan­bul'a gi­de­ce­ğiz di­ye uy­gu­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nız hız­lı tren ka­za­sı so­nu­cu, bi­li­yor­su­nuz, 36 yurt­ta­şı­mız ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­ti. Ama, bu ya­sa, bı­ra­kın 36 yurt­ta­şı­mı­zı, bu alan­da ça­lı­şan bü­tün yurt­taş­la­rı­mı­zın, bü­tün mes­lek­taş­la­rı­mı­zın ha­ya­tı­nı risk al­tı­na atan bir uy­gu­la­ma­dır.

Ge­lin şöy­le bir uy­gu­la­ma ya­pa­lım: Ön­ce bu alan­da hiz­met gö­ren rad­yo­lo­ji mu­aye­ne­le­ri­nin, has­ta­ne­de­ki la­bo­ra­tu­var­la­rın, rönt­gen la­bo­ra­tu­var­la­rı­nın tek­nik alt­ya­pı­sı­nın ge­liş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da ken­di­le­ri­ne bir za­man ve­re­lim. Ön­ce bu­nu ha­zır­la­ya­lım, bu ko­nu­da ge­rek­li ça­lış­ma­la­rı bu alan­da her­kes yap­sın, kon­trol­le­ri­ni ya­pa­cak in­san iş gü­cü­nü oluş­tu­ra­lım, Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mu­nu bu ko­nu­da ye­ter­li hâle ge­ti­re­lim, on­dan son­ra da, eğer ger­çek­ten ge­rek­liy­se, şim­di söy­le­di­ği­niz, ge­çir­mek is­te­di­ği­niz ya­sa­yı, hep bir­lik­te, el bir­li­ğiy­le ge­çi­re­lim. Bu­nu yap­ma­dan ale­la­ce­le böy­le bir ka­nu­nun ge­çi­ril­me­si, ben­ce, tren fa­ci­asın­dan da­ha bü­yük bir fa­ci­aya ne­den ola­cak­tır.

Bu in­san­lar bi­ze gön­der­dik­le­ri elek­tro­nik pos­ta­lar­da di­yor ki: "Eğer bu ya­sa böy­le ge­çer­se, iki eli­miz bu Mec­lis­te bu ya­sa­ya 'evet' di­yen mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin ya­ka­sın­da­dır, bu­nu unut­ma­yın."

Bu duy­gu­lar­la, he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ars­lan.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ev­vel he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Evet, üç gün­dür bu ya­sa üze­rin­de ko­nu­şu­yo­ruz. Ama, bir şey var: "Mu­ha­le­fet ne ka­dar ko­nu­şur­sa ko­nuş­sun biz de­di­ği­mi­zi ya­pa­rız." An­la­dık, ya­pa­cak­sı­nız da, ama, bu sağ­lık. Bu he­pi­mi­ze la­zım. Bu bir fir­ma­yı ka­yır­mak de­ğil, bir iş sa­hi­bi­nin işi­ne  en­gel ol­mak de­ğil, bu ko­nu 73 mil­yon in­sa­nı il­gi­len­di­ri­yor.

Doğ­ru, dok­tor ha­ta­sın­dan, el­bet­te ki si­gor­ta­lı ya­par­sak, di­yo­ruz "mağ­dur olan­la­rın mağ­du­ri­ye­ti­ni kar­şı­la­mak için si­gor­ta sis­te­mi ge­tir­dik…" Doğ­ru, ge­ti­re­lim, iyi. Han­gi şart­lar­da? Dok­to­ru han­gi şart­lar­da ça­lış­tı­rı­yo­ruz? Dok­to­run bü­tün ça­lış­ma şart­la­rı gü­zel­di de, dok­tor bi­le­rek mi ha­ta yap­tı? Ya­par mı? Ha­yır.

Evet, ne de­dik: Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­rer­ken, Av­ru­pa Bir­li­ği aşa­ma­sın­da, biz, ba­zı ya­sa­la­rı­mı­zı da ona uy­gu­la­ya­lım. Pe­ki, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de ça­lı­şan he­kim­le­rin ve­ya sağ­lık per­so­ne­li­nin ça­lış­ma şart­la­rı­nı bu­ra­ya ge­ti­re­bil­dik mi, ül­ke­mi­ze ge­ti­re­bil­dik mi? Rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­nın ve­ya tek­nis­yen­le­ri­nin ça­lış­ma sa­ati­ni Av­ru­pa stan­dart­la­rı­na uy­du­ra­lım di­ye beş sa­ati ye­di sa­ate çı­ka­ra­lım, ye­di bu­çuk sa­ate. Ge­tir Av­ru­pa'yı bu­ra­ya. El­bet­te ya­pa­lım. Bu­na kim­se kar­şı çı­kar mı?

Şim­di, "it­hal dok­tor" de­di­niz, tor­ba kad­roy­la bir­lik­te. Aca­ba, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­den Tür­ki­ye'ye ça­lış­mak için, İs­veç'ten mi dok­tor ge­le­cek, Fran­sa'dan mı ge­le­cek, Al­man­ya'dan mı ge­le­cek, yok­sa Tür­ki dev­let­le­rin­den mi ge­le­cek? On­lar, za­ten ben­den çok da­ha ge­ri­de­ler he­kim­lik­te.

Pe­ki, ben, o za­man öne­ri­yo­rum: Ya­ni, 3 bin ta­ne dok­tor gel­di­ği­ni dü­şün, gel­mez ya… O za­man, söy­lü­yo­rum; üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­den he­kim­le­ri alt­mış ye­di ya­şın­da ayır­mı­yor mu­yuz, on­la­rı yet­mi­şe ka­dar ça­lış­tı­ra­lım.

DUR­DU MEH­MET KAS­TAL (Os­ma­ni­ye) - Yet­miş ya­şın­da­ki adam na­sıl ça­lış­sın?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Dev­let has­ta­ne­le­rin­de alt­mış beş ya­şın­da emek­li et­mi­yor mu­yuz, on­la­rı ça­ğı­ra­lım. İş­te, si­zin dok­tor ek­si­ği­ni­zi ta­mam­la­ya­yım bu­ra­da ben.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - De Ba­key sek­sen se­kiz ya­şın­da, ame­li­yat ya­pı­yor.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ne it­hal dok­to­ra lü­zum ka­lır, ken­di adam­la­rın, ken­di pro­fe­sör­le­rin ge­lir, ça­lı­şır. Bu bir öne­ri. İl­la hep ten­kit mi ede­ce­ği­mi zan­ne­di­yor­su­nuz, öne­ri­de bu­lu­nu­yo­rum.

Şim­di, ha­va am­bu­lans­la­rı­nı ge­liş­ti­re­lim di­yo­ruz, has­ta­la­ra da­ha er­ken ula­şıp il­gi­li yer­le­re gön­de­re­lim di­yo­ruz. Onun için de di­yo­rum ki, dev­let has­ta­ne­le­ri­nin ve­ya üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin -bun­dan son­ra ya­pı­la­cak­la­ra ol­sun- bah­çe­le­ri­ni, am­bu­lans, ya­ni he­li­kop­ter ine­cek şek­le ge­ti­re­lim. Ha­ni di­yor­su­nuz ya mu­ha­le­fet hep ten­kit edi­yor; iş­te, yol gös­te­ri­yo­rum si­ze, bu­nu böy­le ya­pa­lım. Bu­gün­kü şart­lar­da da has­ta­ne bah­çe­le­rin­de -eğer uy­gun ise, de­ğil­se- on­la­rın ze­min­le­ri­ni ha­zır­la­ya­lım.

Ba­kı­nız -bu bir du­yum, doğ­ru ol­du­ğu­na ben inan­mı­yo­rum- ya­kın­da bir he­li­kop­ter ki­ra­la­ma­sı ola­cak, ha­va am­bu­lan­sı. Vi­la­ye­ti­ni siz bi­lir­si­niz. Aşa­ğı yu­ka­rı, iki se­ne­lik ki­ra bir he­li­kop­ter ala­cak şe­kil­de. Ben, bu ül­ke­me, ül­ke­min, ken­di­si­nin ol­ma­sı­nı is­ti­yo­rum. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, ki­ra­la­ma­sın lüt­fen, he­li­kop­te­ri sa­tın al­sın; iki ta­ne al­sın, üç ta­ne al­sın, sa­tın al­sın.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di söy­le­di­ğim, bel­ki, bu­gün için si­ze ters ge­le­bi­lir. Ama, unut­ma­yı­nız ki, ki­min ne za­man yol­da tra­fik ka­za­sı ge­çi­re­ce­ği­ni hiç kim­se ga­ran­ti ede­mez. Onu ora­dan alıp ge­tir­mek için ha­va am­bu­lan­sı­na ih­ti­yaç var­dır. Ama, ben di­yo­rum ki, bu­nu sa­tın ala­lım, ki­ra­la­ma­ya­lım. Ben bu­nu söy­lü­yo­rum.

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Fi­ya­tı kaç pa­ra, ki­ra­sı kaç pa­ra Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ba­zı şey­le­re pa­ra bu­lu­yo­ruz da he­li­kop­ter­le­re öy­le gü­zel bu­lu­ruz ki… O be­nim in­sa­nı­mın en la­yık ol­du­ğu bir va­sı­ta, en la­zım ol­du­ğu bir va­sı­ta. Bu da sa­de­ce, de­di­ğim gi­bi, dok­tor Kur­tul­mu­şoğ­lu'na la­zım de­ğil, 73 mil­yon in­sa­na la­zım.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Ki­ra­la­mak da­ha ucu­za ge­li­yor.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Onun sağ­lı­ğı de­ğil, he­pi­mi­zin…

Has­ta ola­na ka­dar hiç­bi­ri­miz dok­to­ru umur­sa­ma­yız; aman, pa­ram var, pa­ram­la is­te­di­ğim dok­to­ra gi­de­rim, der­si­niz. Ama, iş öy­le de­ğil; bir, has­ta ol­du­ğu­nuz­da, o dok­to­ra düş­tü­ğü­nüz­de  "aman dok­tor be­ni kur­tar" di­ye ba­ğı­rı­yo­ruz de­ğil mi, he­pi­miz "aman ne olur ba­na bir ça­re bul" di­ye söy­lü­yo­ruz.

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Doğ­ru ağa­bey, doğ­ru.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - O za­man, kar­de­şim, ni­ye ben bu dok­tor­la­rı­mı küs­tü­re­yim, ni­ye bun­la­rın in­san­ca ça­lı­şa­bi­le­ce­ği imkânı ver­me­ye­lim.

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Ve­re­lim.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ne­den ver­me­ye­lim. Ça­kı­lı kad­ro de­yip ya­pa­ma­dı­ğı­mız işi… Şim­di, tek­rar ge­ri dön­dük. Ben si­ze "ça­kı­lı kad­ro yap­ma­yın. Ya­pa­maz­sı­nız, yan­lış ya­par­sı­nız" de­dim, "özen­di­rin" de­dim, "özen­di­ri­ci bir üc­ret ska­la­sı uy­gu­lar­sa­nız Tür­ki­ye'nin her ta­ra­fı­na is­te­di­ği­niz şe­kil­de dok­tor bu­lur­su­nuz" de­dim. Yi­ne söy­lü­yo­rum: Bu pal­ya­tif ted­bir­le­ri bı­ra­kın, te­mel­den sö­ke­lim, te­mel­den bu işi hal­le­de­lim.

Tek­rar söy­lü­yo­rum, eğer Tür­ki­ye'de sağ­lı­ğı bir ra­yı­na oturt­tu­ra­maz­sak, dev­let po­li­ti­ka­sı ya­pa­maz­sak, her ge­len ba­kan ken­di­ne gö­re böy­le bir şey­ler uy­du­rur. Dok­tor­da kad­ro­cu­luk olur mu, dok­to­run be­nim, se­ni­ni olur mu; bu biz­den­dir, bu siz­den­dir di­ye bir dok­tor ta­yin edi­lir mi?

DUR­DU MEH­MET KAS­TAL (Os­ma­ni­ye) - Var mı öy­le bir şey?

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bir has­ta­ya ba­kar­ken -biz ye­min et­tik, biz- hiç­bir he­ki­min, has­ta­sı­nın ren­gi­ne, şek­li­ne, cin­si­ye­ti­ne bak­ma ola­sı­lı­ğı var mı? Her­ke­se bak­mak mec­bu­ri­ye­tin­de. Eğer, bu göz­le, bu göz­le, biz, ba­kan­lık ola­rak, bu he­kim­le­ri ça­lış­tır­ma­ya baş­lar­sak, çok şe­yi hal­le­de­riz sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu, be­nim, otuz ye­di se­ne­lik he­kim­lik tec­rü­bem­den söy­lü­yo­rum ve hep yö­ne­ti­ci­lik yap­tım. Ama, ben, bu Sa­yın Ba­ka­na bi­re bir de söy­lü­yo­rum. Ya­ni, "bu bi­zim ada­mı­mız, kad­ro yok­sa sağ­lık mü­dü­rü ya­pa­lım, mü­dür mu­avi­ni ya­pa­lım, has­ta­ne baş­he­kim mua­vin­le­ri­ni ço­ğal­ta­lım." Ha­yır, ha­yır ol­maz öy­le şey! Ol­maz, yan­lış­tır! He­kim ye­tiş­ti­re­ce­ğiz, he­ki­mi iyi ye­tiş­ti­re­ce­ğiz, o he­ki­mi iyi şart­lar­da ça­lış­tı­ra­ca­ğız, o he­kim­ler­den va­zi­fe is­te­ye­ce­ğiz, ama o şart­la­rı­nı te­min ede­ce­ğiz.

 Sa­yın Ba­kan, bel­ki du­yu­lur di­ye söy­lü­yo­rum: "Her has­ta­ne­ye has­ta gi­der" di­yor­sun. Ha­yır, Bağ-Kur'lu­la­rı hiç­bir üni­ver­si­te has­ta­ne­si ka­bul et­mi­yor, SSK'yı da key­fi­ne gö­re. Özel has­ta­ne­ler di­yor ki, "Ba­kar­ken şu ka­dar faz­la pa­ra alı­rım." Üni­ver­si­te has­ta­ne­si di­yor ki, "Ho­ca­ya mu­aye­ne ola­cak­san, 100 mil­yon faz­la pa­ra öde­ye­cek­sin." Ha­ni her­ke­se açık­tı, ka­pı­la­rı­mız her­ke­se açık de­ğil miy­di? Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, öy­le de­mi­yor mu­yuz, açık de­mi­yor mu­yuz?

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Yok öy­le şey. Yok, yok…

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Açık fa­lan de­ğil, her ta­raf ka­pa­lı.

Şim­di, bir dok­to­ra…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - …"sen bu ila­cı ya­zar­sın, ya­za­maz­sın" de­nir mi böy­le bir şey bir he­ki­me ya, bir he­ki­me bu de­nir mi? Bu has­ta­na, has­ta­yı… O an­da kar­şı­laş­tı­ğın has­tay­la sen­sin, baş­ka­sı de­ğil ki, Ma­li­ye Ba­ka­nı da de­ğil kar­şı kar­şı­ya olan, dok­tor; Ma­li­ye Ba­ka­nı de­ğil dok­tor bu, kar­şı­sı­na al­dı­ğı has­ta­ya ba­ka­cak, bu ilaç da­ha kı­sa za­man­da se­ni iyi­leş­ti­rir ve­ya te­da­vi­ne iyi ge­lir, de­di­ğin­de -ha­yır, eş de­ğer­li­lik var­mış- "bu­nu ya­za­cak­sın…" Se­ne­de de dört de­fa Ma­li­ye Ba­ka­nı di­yor ki, "Sağ­lık Ba­ka­nı, dik­kat et, bun­la­rı bun­la­rı öde­ye­mem, bun­la­rı yaz­dır­ma dok­tor­la­rı­na." di­yor. Pe­ki, şim­di so­ru­yo­rum: Elim­de bir tü­men has­ta­ne ala­cak­la­rı var, üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­nin, özel has­ta­ne­le­rin ala­cak­la­rı var. Ne­den bu ge­ri öde­me­ler ya­pıl­mı­yor? Her se­ne, her ta­raf gül­lük gü­lis­tan­lık­tı, her şe­yi hal­le­di­yor­duk! Beş ay­dır öde­me yok. Dev­let has­ta­ne­le­rin­de ba­zen ve­ri­yor­lar, ve­ri­yor­su­nuz. Se­be­bi ne bi­li­yor mu­sun? Dö­ner ser­ma­ye­le­ri­ni al­sın di­ye ve­ri­yor­su­nuz; ama, di­ğer­le­rin­de yok Sa­yın Ba­kan, yok.

Elim­de Ha­cet­te­pe­nin var -iş­te, bi­raz ön­ce ar­ka­daş­la­rım da söy­le­di- 70 mil­yon ala­cak pa­ra­sı var. Bu ada­ma… Has­ta­ne­le­rin pa­ra­sı­nı öde­mez­sen, bu has­ta­ne na­sıl has­ta­sı­na ya­ra­yış­lı ola­cak, na­sıl sarf mal­ze­me­le­ri­ni ala­cak, na­sıl has­ta­sı­na ye­mek ye­di­re­cek?

Ya­ni, şai­rin bir la­fı var: "Dert çok, hem­dert yok." di­yor. Sağ­lık da ha­ki­ka­ten öy­le. Ku­su­ra bak­ma­yın, si­zi sev­mem ay­rı şey, ger­çek­le­ri söy­le­mem ay­rı şey ve onu ya­şı­yo­rum.

Ge­lin, bu sağ­lık­ta bir şey ya­pı­lır­ken doğ­ru dü­rüst ya­pıl­sın. Sa­kın ola ki si­ya­set­çi ar­ka­daş­la­rım, dok­tor söy­le­di git­ti, biz kal­dı­ra­lım par­ma­ğı­mı­zı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, lüt­fen…

Te­şek­kür için açı­yo­rum.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Onun için, ben doğ­ru bil­di­ği­mi her za­man söy­le­ye­ce­ğim. Çün­kü, ben -bel­ki de bu­ra­da, si­zin gi­bi de­vam­lı, el­li se­ne, yüz se­ne bu­ra­da dur­ma­ya­ca­ğım- so­kak­ta do­la­şır­ken ra­hat do­laş­mak is­ti­yo­rum, vic­da­nen ra­hat et­mek is­ti­yo­rum. Ben za­ma­nın­da söy­le­dim.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Biz el­li se­ne bu­ra­da mı ka­la­ca­ğız?

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - İn­sa­nın öm­rü yet­mez

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Siz, öy­le zan­ne­di­yor­su­nuz, bu­ra­da­ki­ler de hep böy­le zan­ne­di­yor­lar­dı, ama şim­di yok­lar. Ba­kın, ben ger­çek­çi bir ada­mım. Si­ya­set­te hiç­bir şe­ye gü­ve­nil­mez, -si­ya­se­ti unut­ma­yın- si­ya­set, hiç­bir za­man kim­se­ye yâr ol­ma­mış­tır, ömür bo­yu da ora­da kim­se si­ya­set yap­maz. Asıl si­ya­set, bu­ra­da doğ­ru­la­rı yap­tı­ğın­da, so­ka­ğa çık­tı­ğın­da, mil­let­ve­kil­li­ğin­den de ay­rıl­dı­ğın­da, ba­kan­lık­tan da ay­rıl­dı­ğın­da "ben, bun­la­rı yap­tım" di­ye­bil­mek, ra­hat yü­rü­ye­bil­mek­tir.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum, hoş­ça ka­lı­nız. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Mus­ta­fa Ünal­dı, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Ünal­dı, bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın 3'ün­cü mad­de­si, ye­ni şek­liy­le 4'ün­cü mad­de­si üze­rin­de şah­si gö­rüş­le­ri­mi arz et­mek, ba­zı mes­lek­taş tek­lif­le­ri­ni di­le ge­tir­mek üze­re söz al­dım. Ön­ce, her­ke­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Söz­le­ri­min ba­şın­da bir hu­su­su özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Bu kür­sü­den ko­nu­şur­ken de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi­zi doğ­ru yap­ma­mız, ya­rın­la­ra da doğ­ru is­ti­ka­met ver­me­miz ge­re­kir. O ka­dar çok yan­lış şey­ler söy­le­ni­yor ki, in­san şa­şır­ma­mak­ta te­red­düt edi­yor. Şim­di, ta­bii, din­le­yi­ci­ler de ya­nıl­tı­lı­yor bu­ra­dan. Bi­raz ev­vel bir mad­de ek­le­dik. Mad­de ek­len­me­si, Hükûme­te kar­şı bir hak­sız­lık, ba­kan­la­ra kar­şı hak­sız­lık ola­rak te­lak­ki edil­di ve böy­le söy­len­di bu­ra­da. Hâlbu­ki, bü­tün mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, bir ki­şi ola­rak, bir im­zay­la ka­nun tek­li­fi ver­me hak­kı var­dır; onu da ko­mis­yo­nun gö­rüş­me, bu­ra­da Mec­li­sin ka­bul et­me du­ru­mu var­dır. Ni­te­kim, o mad­de de…

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Ka­nun ta­sa­rı­sı bu, ka­nun ta­sa­rı­sı!

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Ka­nun tek­li­fi ta­bii. Bir ki­şi ka­nun tek­li­fi ya­pa­bi­lir.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Bu, ka­nun tek­li­fi de­ğil, ka­nun ta­sa­rı­sı, bil­mi­yor­su­nuz!

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Bu­ra­da mad­de tek­li­fi ka­nun tek­li­fin­den da­ha ağır bir şey mi? Onun için, mil­le­ti ya­nılt­ma­mak la­zım, bu kür­sü­de söy­le­nen söz­le­ri doğ­ru ola­rak te­laf­fuz et­mek la­zım.

Mad­dey­le il­gi­li ol­ma­yan bir baş­ka hu­su­su da­ha söy­le­mek is­ti­yo­rum mad­de­nin için­de geç­ti­ği için. Şu kırk beş sa­at me­se­le­si. De­ni­yor ki, "Sağ­lık ça­lı­şan­la­rı kırk beş sa­at haf­ta­lık me­sai ya­par­lar." Ni­ye di­ğer per­so­nel kırk sa­at ya­par da sağ­lık ça­lı­şan­la­rı kırk beş sa­at ya­par, bu­nun iza­hı yok, ka­nu­na bağ­lan­mış çün­kü. Pe­ki, sağ­lık hiz­me­ti ko­lay bir hiz­met mi? Ris­ki ol­ma­yan bir hiz­met mi? Hâlbu­ki, baş­ka ka­nun­lar­da, ak­si­ne, ağır ve yıp­ra­tı­cı bir hiz­met ola­rak ta­rif edil­mek­te­dir. Öy­ley­se, bu kırk beş sa­at ko­nu­su­nu da Ba­kan­lı­ğı­mız de­ğer­len­dir­me­li­dir, en azın­dan, beş sa­at­lik faz­la me­sa­inin hak­kı bu ça­lı­şan­la­ra ve­ril­me­li­dir. Bu­nu, bir kö­le dü­ze­ni an­la­yı­şın­dan uzak tut­mak ge­re­kir di­ye, özel­lik­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Hiz­met­ler­de­ki ge­liş­me­ler ve Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­riş, en­teg­ras­yon ça­lış­ma­la­rı, bir ih­ti­ya­cı or­ta­ya ko­yu­yor. Bu gö­rüş­tü­ğü­müz mad­de de bu ih­ti­ya­ca ce­vap ver­mek üze­re dü­zen­len­miş, an­cak -ge­ne­li hak­kın­da gö­rüş­mem sı­ra­sın­da da ıs­rar­la söy­le­dim- bu mad­dey­le il­gi­li en­teg­ras­yon o ka­dar ko­lay de­ğil. Ön­ce, bir tek­no­lo­ji me­se­le­si. Onun için, ben­ce, bu mad­de­yi dü­zen­le­me­ye ih­ti­yaç var; ama, yü­rür­lü­ğün ace­le edil­me­sin­de sa­kın­ca var di­ye dü­şü­nü­yo­rum, yü­rür­lük mad­de­sin­de bir dü­zen­le­me­ye ih­ti­yaç var di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Onu da, özel­lik­le, bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Ya­ni, şu­nu sor­mak la­zım: Şu an­da, do­zi­met­re, bir­çok has­ta­ne­miz­de, ça­lı­şan­la­rın ya­ka­sın­da ta­kı­lı, bir yer­de ta­kı­lı du­ru­yor. Pe­ki, ne iş­lem gö­rü­yor? Öl­çüm­ler ne ka­dar ya­pı­la­bi­li­yor? Şim­di­ye ka­dar, Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ko­mis­yo­nu ki­mi uyar­mış, ki­min do­zu­nun aş­tı­ğı­nı be­lirt­miş? Bu ko­nu­lar­da ye­ter­li bil­gi yok. Öy­ley­se, bu iyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yon­la mu­ha­tap olan, onun­la kar­şı kar­şı­ya ka­lan gö­rev­li­le­ri­mi­zi, hiz­met­li­le­ri­mi­zi ko­ru­mak ba­kı­mın­dan, bi­raz da­ha ih­ti­yat­lı dav­ran­mak, ka­za­nıl­mış hak­la­rı­nı el­le­rin­den al­ma­mak, ama bu ya­sa­laş­ma­yı mut­la­ka da yap­mak la­zım, bu uyum ça­lış­ma­sı­nı mut­la­ka yap­mak la­zım. Ge­çiş için, mad­de­de ge­çen un­su­run özel­lik­le­rin­den do­la­yı sü­re­ye ih­ti­yaç var­dır di­ye özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

Keş­ke, imkân ol­sa da bu rad­yas­yo­na mu­ha­tap ol­ma­dan ele­man­la­rı­mız ça­lış­sa, kim­se bu rad­yas­yo­na mu­ha­tap ol­ma­sa, ama ih­ti­yaç var. Na­sıl sa­vaş şart­la­rın­da teh­li­ke­li bir ışın­sa bu, ba­rış şart­la­rın­da da kul­la­nı­yo­ruz, ama kul­la­nı­lan or­tam­da in­sa­nı­mı­zı teh­dit edi­yor. Ba­zen, az doz­lar bi­le teh­li­ke­li, za­rar­lar ve­re­bi­li­yor. Bu, tıb­bi ya­yın­lar­da mev­cut­tur. Bu­nu özel­lik­le be­lirt­mek, ta­le­bi­mi, mes­lek­taş­la­rı­mın ta­le­bi ola­rak Sa­yın Ba­ka­na ve Ko­mis­yo­nu­mu­za arz et­mek is­ti­yo­rum.

Atom Ener­ji­si­nin ça­lış­ma­la­rı çok yük­lü, ya­ni ye­ter­li se­vi­ye­de ce­vap ve­re­bi­le­ce­ği, kı­sa za­man­da ce­vap ve­re­bi­le­ce­ği ka­na­atin­de de­ği­lim. Ta­bii, bi­raz uzun sü­re ev­vel...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben, bi­yo­kim­ya­sal alan­da, ya­ni bi­yo­kim­ya­sal hor­mon tah­lil­le­rin­de rad­yo­ak­ti­vi­tey­le ça­lış­tım. Uzun za­man bek­le­dim, ge­len ol­ma­dı ruh­sat ver­mek için. Biz ça­lış­ma­ya de­vam et­tik, ama mü­ra­ca­atı­mı­zı da yap­tık za­ma­nın­da, gel­me­di. Ma­ale­sef, Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ko­mis­yo­nu­nun böy­le bir ya­vaş­lı­ğı var. Bu­nu bir çır­pı­da dü­zelt­mek, he­men he­men müm­kün de­ğil­dir di­ye, onu özel­lik­le bu­ra­da ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum. Ta­bii, yal­nız ora­ya ait de­ğil ku­sur, mekânla­rı da doğ­ru de­ğer­len­dir­mek la­zım. İz­be ve bod­rum yer­ler­de, çok ke­re ha­va­lan­dı­rıl­ma­yan or­tam­lar­da bu sis­tem­le­rin ku­rul­du­ğu­nu he­pi­mi­zi bi­li­yo­ruz ve gö­rü­yo­ruz. En mo­dern bi­na­lar­da bi­le, çok ke­re bu kuy­tu yer­ler, iz­be yer­ler ter­cih edi­li­yor, ha­va­lan­dır­ma sis­tem­le­ri de iş­te, gü­nün şart­la­rı­na gö­re ne ola­bi­lir­se onun­la ya­pıl­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Yal­nız rönt­gen çe­ken­ler de­ğil, o or­tam­da ça­lı­şıp rönt­gen­le uğ­raş­ma­dı­ğı hâlde, ul­tra­son çe­ki­yor ama o or­tam­da bu­lu­nu­yor, o ça­lı­şan­la­rı­mız bi­le bu risk­le kar­şı kar­şı­ya olu­yor. Onun için, do­zi­met­re ala­nı­nın da as­lın­da, ge­niş­le­til­me­si ge­re­kir. O mu­hit­te ça­lı­şan, ya­kın mu­hit­te olan­la­ra da bu do­zi­met­re­ler­den te­min et­mek ge­re­kir. Bu­nu, her hâlde yö­net­me­lik­ler­le fa­lan or­ta­ya koy­mak ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Özel sağ­lık ku­ru­luş­la­rın­da, şim­di hâli­ha­zır­da uy­gu­la­ma­lar­da hiç­bir şey ol­ma­dı­ğı, ko­ru­yu­cu hiç­bir ted­bi­rin ol­ma­dı­ğı, me­sai sı­nır­la­ma­sı­nın da ol­ma­dı­ğı söy­le­ni­yor ve ben de öy­le bi­li­yo­rum şah­sen. Bu­nu da na­sıl has­ta­ne­ler­de bir ça­tı ge­niş­let­me­si yap­mı­şız, bü­tün sağ­lık sis­te­mi­ni bir­leş­tir­me­ye ça­lış­mış­sak, özel olan­la­rı da bu mad­de­nin içe­ri­si­ne zik­re­de­rek, her­ke­si ay­nı şart­lar­da kon­trol al­tı­na, ko­ru­ma al­tı­na al­mak ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Ta­bii, Sa­yın Ba­ka­nı­mız, ge­çen­ler­de bu­ra­da açık­la­ma­lar­da bu­lun­du­lar şu ka­dar ruh­sat ver­dik, şu ka­dar sa­yı­da ge­liş­me­yi sağ­la­dık di­ye…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, lüt­fen…

Te­şek­kür için açı­yo­rum Sa­yın Ünal­dı.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - El­bet­te ki, Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın açık­la­ma­la­rı­nı ka­bul edi­yo­ruz ama, ne var ki, tek­nik ge­liş­me­ler­de ne ka­dar hız­lı ol­du­ğu­muz, ne ka­dar adap­te ola­bil­di­ği­miz, en­teg­re ola­bil­di­ği­miz de he­pi­miz ta­ra­fın­dan bi­li­ni­yor. Çok hız­lı ge­liş­me pa­to­lo­jik so­nuç ve­re­bi­lir, kan­ser gi­bi, ak­ro­me­ga­li gi­bi.

Onun için, ben­ce, top­lu­mun ge­liş­me imkânla­rı­nı, ge­liş­me is­ti­dat­la­rı­nı kon­trol et­mek, uy­gun ze­min, bi­lim­sel ze­min ve ye­ter­li alt­ya­pı or­ta­mın­da bu ge­çi­şi sağ­la­mak ge­re­kir di­yo­rum. Onun için, sü­re, sü­re, sü­re di­yo­rum. En az bir yıl yü­rür­lük sü­re­si, ya­sa­ma de­ğil. Ya­sa­ma­yı ya­pa­lım, ka­nu­nu ko­ya­lım, ama, yü­rür­lük sü­re­sin­de, iyi ge­liş­me­le­rin, doğ­ru ge­liş­me­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı için bir za­man ve ze­min yok­la­ma­sı ya­pa­lım di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Di­le­ği­miz, bu ko­nu­da Av­ru­pa stan­dar­la­rı­nı müm­kün mer­te­be ya­ka­la­mak­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ünal­dı.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Bir cüm­lem var Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Lüt­fen, Sa­yın Ünal­dı, ikin­ci de­fa uzat­ma sü­re­si ver­dim ben si­ze.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Te­şek­kür­den ön­ce bir cüm­le söy­le­ye­ce­ğim.

Bi­lin­di­ği gi­bi de­ğer­li ar­ka­daş­lar…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, lüt­fen te­şek­kür eder mi­si­niz.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Ta­mam.

Bi­lin­di­ği gi­bi, Av­ru­pa, emek­li­lik­ten son­ra da kon­trol al­tı­na al­mak­ta­dır ça­lı­şan­la­rı­nı. Ben, bu­nu da ha­tır­la­tı­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­na mü­sa­ma­ha­sın­dan do­la­yı te­şek­kür edi­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ünal­dı.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen, Sey­fi Ter­zi­ba­şı­oğ­lu, Muğ­la Mil­let­ve­ki­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın 4'ün­cü mad­de­sin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum ve her işin ba­şı sağ­lık, ön­ce sağ­lık di­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu mad­de­de vur­gu­lan­mak is­te­nen, 1937 yı­lın­da çı­ka­rı­lan 3153 sa­yı­lı Rad­yo­lo­ji, Ra­di­yom ve Elek­trik­le Te­da­vi ve Di­ğer Fiz­yo­te­ra­pi Mü­es­se­se­le­ri Hak­kın­da Ka­nun'a is­ti­na­den ha­zır­la­nıp 1939 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gi­ren ve o gü­nün tek­nik şart­la­rı­na gö­re ha­zır­la­nan, Rad­yo­lo­ji, Rad­yom ve Elek­trik­le Te­da­vi Mü­es­se­se­le­ri Hak­kın­da Ni­zam­na­me ve bu ka­bil iş­ler­de ça­lı­şan per­so­nel için beş sa­at ça­lış­ma şar­tı ge­ti­ril­miş­ti.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gü­nü­müz­de tek­no­lo­ji o gün­den bu gü­ne çok ge­liş­miş, me­se­la o gün adı bi­le du­yul­ma­yan MR ci­ha­zı kul­la­nıl­ma­ya baş­lan­mış, ge­ne gü­nü­müz­de o gün adı sa­nı du­yul­ma­yan, hiç akıl­da ol­ma­yan ul­tra­so­nog­ra­fi ci­ha­zı kul­la­nıl­ma­ya baş­la­mış­tır. He­kim ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bil­di­ği gi­bi, bu ci­haz­lar rad­yas­yon neş­ret­mez. Ta­bii, bir­çok ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da söz alır­ken şu­nu söy­le­di­ler, özel­lik­le bir ar­ka­da­şı­mı­zın söy­le­di­ği söz ga­ri­bi­me git­ti: "Biz, mu­ha­le­fet ola­rak, bu 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı'nın bü­tün mad­de­le­ri­ne kar­şı­yız." de­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ül­ke he­pi­mi­zin. Bu yü­ce Mec­lis, bu ga­zi Mec­lis ül­ke­nin men­fa­at­le­ri için ça­lı­şı­yor. Ben şu­nu ka­bul ede­mi­yo­rum: Bü­tün mad­de­le­ri­ne kar­şı  ol­mak son de­re­ce yan­lış. De­mek ki, var­sa­yım­lar­la ha­re­ket edi­li­yor ve bu­ra­ya iyi ni­yet­le ge­lin­mi­yor.

Ay­rı­ca, yi­ne bir he­kim ar­ka­da­şım de­di ki: "Per­for­man­sa da­ya­lı pu­anı­nı ar­tır­ma­ya yö­ne­lik, dok­tor ve tek­nis­yen ar­ka­daş­lar ge­rek­siz ye­re tet­kik is­ti­yor­lar." De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hiç­bir he­kim, hiç­bir Türk he­ki­mi ge­rek­siz ye­re tet­kik is­te­mez. Ben bu­na inan­mı­yo­rum. Bu­nu da bu­ra­dan dü­zelt­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Ünal­dı ho­ca­mı­zın te­red­düt­le­ri­ne kıs­men ka­tı­lı­yo­rum. Evet, rad­yas­yon çok önem­li. Bu mad­de­nin uy­gu­la­ma aşa­ma­sı­na ge­lin­me­den ön­ce bir yü­rür­lük mad­de­si ila­ve edi­le­rek, Tür­ki­ye'de­ki şart­la­rın ve do­zi­met­re­le­rin iyi ça­lı­şır du­ru­ma ge­ti­ril­me­sin­de çok önem­li ya­rar var.

Yal­nız, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, beş sa­at için­de, bir rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­nın ve­ya bir tek­nis­ye­nin bir­çok rönt­gen çe­ke­rek, rönt­gen oda­sı­na gi­re­rek ışın al­ma­sı mı önem­li, yok­sa ye­di sa­at için­de be­lir­li sa­yı­da rönt­gen çek­me­si ve be­lir­li ışın al­ma­sı mı önem­li? Ben­ce, do­zi­met­re­ye dön­mek son de­re­ce ye­rin­de, hem he­kim için hem tek­nis­yen için son de­re­ce ya­rar­lı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, iki ar­ka­da­şım bu­ra­da söz ala­rak de­di­ler ki, "Tür­ki­ye'de he­kim açı­ğı­nın ol­du­ğu­na biz inan­mı­yo­ruz." Hat­ta bir ar­ka­da­şı­mız elin­de bil­gi­len­dir­me kar­to­nuy­la çı­ka­rak -bu­nu, iş­te, çarp­mış, böl­müş- şu ka­dar has­ta dü­şü­yor, bun­lar, has­ta­lar böy­le de­ğer­len­di­ri­lir­se şu şe­kil­de mu­aye­ne edi­lir­ler­se dok­tor ba­şı­na şu ka­dar has­ta dü­şer, do­la­yı­sıy­la Tür­ki­ye'nin he­kim açı­ğı yok­tur de­nil­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, herhâlde, bu ar­ka­daş­la­rım yö­re­le­rin­de do­laş­mı­yor­lar, va­tan­da­şı din­le­mi­yor­lar, Ana­do­lu'dan ses din­le­mi­yor­lar. Ben, git­ti­ğim her yer­de şu­nu gö­rü­yo­rum: Ben­den dok­tor is­ti­yor­lar, ben­den ebe is­ti­yor­lar.

Şim­di, mec­bu­ri hiz­me­ti kal­dı­ra­lım, ya­ban­cı dok­tor ge­tir­me­ye­lim, üni­ver­si­te­ler­de­ki kad­ro­la­rı ar­tır­ma­ya­lım. Pe­ki, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, böy­le olun­ca, ül­ke­nin dok­tor açı­ğı­nı na­sıl ka­pa­ta­ca­ğız aca­ba?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ter­zi­ba­şı­oğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ko­nu­la­ra hep bir­lik­te, iyi ni­yet­le, mu­ha­le­fe­tiy­le ik­ti­da­rıy­la ya­pı­cı ola­rak eğil­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz, çün­kü, hal­kı­mı­zın sağ­lı­ğı çok önem­li. Ay­rı­ca, bu­gü­ne ka­dar, dört yı­lı geç­ti­ği­miz ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, ha­ki­ka­ten, ik­ti­da­rı­mız ve Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mız Tür­ki­ye'de çok iyi iş­ler yap­tı, bun­la­rın da de­vam ede­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum.

He­pi­ni­zi, tek­rar say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ter­zi­ba­şı­oğ­lu.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır.

Sa­yın Işık, bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­kan­dan şu hu­su­su öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Sa­yın Ba­ka­nım, rad­yas­yo­na ma­ruz rad­yo­log ha­ri­ci branş­lar­da ça­lı­şan he­kim­ler, ör­ne­ğin, an­ji­yog­ra­fi ya­pan kar­di­yo­log­lar için her­han­gi bir dü­zen­le­me söz ko­nu­su mu­dur? Ay­rı­ca, dü­zen­le­me­nin per­for­mans ve ve­rim­li­li­ğe et­ki­si­ni yo­rum­lar mı­sı­nız.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu…

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­na iki so­rum var: Ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya ora­nı 2006 yı­lı iti­ba­rıy­la yüz­de kaç­tır? Bu­na gö­re, Av­ru­pa ve OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da ka­çın­cı sı­ra­da­yız?

İkin­ci so­rum: Has­ta­ne­ler­de yo­ğun has­ta yü­küy­le kar­şı kar­şı­ya olan ça­lı­şan­lar ara­sın­da hem­şi­re­ler de yer al­mak­ta­dır. Hem­şi­re­le­ri­miz haf­ta­da yak­la­şık yet­miş sa­at hiz­met ver­mek­te­dir­ler. Hem­şi­re­le­ri­mi­zin gö­rev yü­kü­nü azalt­mak için ye­ni per­so­nel al­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu.

Sa­yın Ka­ya…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Bi­raz ön­ce sor­du­ğum so­ru­ya Sa­yın Ba­kan tam net ce­vap ver­me­di­ği için tek­rar ba­zı kı­sım­la­rı sor­mak is­ti­yo­rum. De­ne­tim, so­ru, so­ru öner­ge­si olun­ca, Sa­yın Ba­kan ve Ka­bi­ne­de­ki di­ğer sa­yın ba­kan­lar he­men si­nir­le­ni­yor­lar. Hâlbu­ki, mil­let­ve­kil­le­ri­nin de­ne­tim gö­re­vi de var­dır, onu ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz.

Ba­kan­lı­ğı­nız­da yap­tır­dı­ğı­nız di­sip­lin so­ruş­tur­ma­sı so­nu­cu, Ba­kan­lı­ğı­nız­da ça­lı­şan me­mur­lar o so­ruş­tur­ma­dan be­ra­at et­miş­ler­dir. Hâlbu­ki, aley­hin­de da­va de­vam eden şir­ke­tin yet­ki­li­le­ri ko­nu­sun­da o Di­sip­lin Ku­ru­lu bir ka­rar ver­me­miş­tir. O da­va­da ta­raf ol­ma yet­ki­si­nin Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da ol­du­ğu ko­nu­sun­da, id­dia edi­yo­rum, mü­da­ha­le di­lek­çe­si ver­me­me ne­de­ni­niz ne­dir, muh­te­mel za­rar için ve­ril­me­si ge­re­kir­ken? Ya­ni, bir za­ra­rın ke­sin­leş­me­si ge­rek­mi­yor, muh­te­mel za­rar. Ve­ri­lir­se ne ka­dar ve ta­li­ma­tı­nız var mı di­ye özel­lik­le so­ru­yo­rum, ve­ril­me­me ko­nu­sun­da.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ka­ya.

Sa­yın Neş­şar…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­nın he­kim ve üni­ver­si­te­le­re kar­şı bir hu­su­me­ti var, bu­nu ga­yet iyi bi­li­yo­ruz. Bu bı­çak pa­ra­sı­nı da, yıl­lar­dır Sa­yın Ba­kan he­kim­le­re kar­şı bir si­lah ola­rak kul­lan­mak­ta­dır, ya­ni, he­kim­le­re kar­şı bir bı­çak ola­rak kul­lan­mak­ta­dır. Şim­di, biz, bı­çak pa­ra­sı de­yin­ce, ki­şi­nin sağ­lık hiz­me­ti al­mak için öde­mek zo­run­da ol­du­ğu pa­ra­dan bah­se­di­yo­ruz. Şim­di, va­tan­daş so­ru­yor, ben de so­ru­yo­rum, di­yo­rum ki: Es­ki­den dok­to­ra ödü­yor­lar­dı, şim­di özel sağ­lık ku­ru­luş­la­rı­na ödü­yor­lar. Es­ki­den dok­to­ra öde­dik­le­ri za­man Tür­ki­ye'de ka­lı­yor­du, şim­di çok ulus­lu bü­yük ser­ma­ye­ye gi­di­yor. Sa­yın Ba­kan, ne de­ğiş­ti bı­çak pa­ra­sın­da, ba­na bir an­la­ta­bi­lir mi­si­niz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Ba­loğ­lu…

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben, Sa­yın Ba­ka­na şu­nu sor­mak is­ti­yo­rum: Si­vil top­lum ör­güt­le­ri de­mok­ra­si­ler­de çok önem­li yer tu­tu­yor­lar. Türk ta­bip­le­ri­nin mer­kez ör­gü­tü var, Türk Ta­bip­ler Bir­li­ği ve ta­bip oda­la­rı var. Bu ya­say­la il­gi­li çok yo­ğun eleş­ti­ri­ler ge­li­yor bi­ze, mil­let­ve­kil­le­ri­ne. Ben, Sa­yın Ba­ka­nın bun­la­rı hiç dik­ka­te al­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­rum. Han­gi ge­rek­çey­le dik­ka­te al­mı­yor­su­nuz Sa­yın Ba­kan bu iti­raz­la­rı?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­loğ­lu.

Baş­ka so­ru yok.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) -  Sa­yın Baş­ka­nım, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık'ın so­ru­su­na ce­va­ben şu­nu ifa­de ede­yim: Rad­yas­yon­la doğ­ru­dan ma­ru­zi­yet  hâlin­de rad­yo­lo­ji uz­ma­nı ve­ya rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni ol­ma­sa da, ki­şi­ler ay­nı hak­la­ra sa­hip olu­yor­lar. Me­se­la, bir kar­di­yo­log an­ji­yog­ra­fi ya­pı­yor­sa ay­nı hak­la­ra sa­hip.

Ye­ri gel­miş­ken bu­ra­da bir ke­re da­ha ifa­de et­mek is­te­rim ki, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bi­zim için in­sa­nı­mı­zın sağ­lı­ğı çok önem­li ol­du­ğu gi­bi, kuş­ku­suz, yi­ne in­sa­nı­mı­zın için­de in­sa­nı­mı­za hiz­met ve­ren sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın da sağ­lı­ğı çok önem­li­dir.

Şim­di, Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mun­dan al­dı­ğım bil­gi­le­ri bir ke­re da­ha söy­lü­yo­rum: 3.434 ki­şi üze­rin­de, ka­yıt­la­ra şu ana ka­dar ge­çil­miş olan 3.434 ki­şi -2006 için ko­nu­şu­yo­rum- üze­rin­de­ki ça­lış­ma­nın so­nu­cu şöy­le: 9 ki­şi yıl­lık 20 mi­li­si­vert -te­laf­fu­zu zor bir ifa­de- li­mi­ti aş­mış olan 9 ki­şi var ve as­lın­da, beş yıl­lık li­mi­te bak­mak la­zım. Ya­ni, beş yıl­da 100'ü aş­ma­dık­ça bun­lar bu­gün­kü mev­cut bi­lim­sel ka­ide­le­re ve Av­ru­pa Bir­li­ği norm­la­rı­na gö­re teh­li­ke­li sı­nır­lar de­ğil.

Şun­dan her­kes emin ol­ma­lı­dır: Sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­zın, rad­yas­yon­la il­gi­le­nen sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­zın sağ­lı­ğı­nı, ka­nu­nun bu mad­de­si ya­pıl­dık­tan son­ra da bü­yük bir özen­le ko­ru­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz, es­ki­den ol­du­ğun­dan çok da­ha bü­yük bir özen­le ko­ru­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz. Çün­kü, bu­ra­da önem­li olan, ki­şi­nin al­dı­ğı doz­dur. O doz li­mit­le­ri­ni aş­ma­ma­sı hu­su­sun­da, bir ki­şi­nin, ge­rek­li ted­bir­le­ri alır­sa­nız her­han­gi bir prob­lem ol­ma­ya­cak­tır.

Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu, ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la için­de­ki ora­nı­nı ba­na sor­du­lar. Bir de, hem­şi­re­le­rin gö­rev yo­ğun­lu­ğuy­la il­gi­li bir so­ru sor­du­lar. Doğ­ru, hem­şi­re­le­ri­mi­zin iş yer­le­rin­de­ki iş yo­ğun­luk­la­rı çok faz­la, nö­bet­le­ri de faz­la. Şöy­le bir şey ol­du geç­ti­ği­miz dört yıl içe­ri­sin­de: Biz­den ön­ce­ki dört yıl­da sağ­lık ça­lı­şa­nı ola­rak is­tih­dam edi­len ye­ni per­so­nel sa­yı­sı 39 bin ki­şi­dir. Dö­ne­mi­miz­de bu sa­yı 61 bin ki­şi ol­du. İçin­de bu­lun­du­ğu­muz yıl, 2007'de de çok önem­li mik­tar­da sağ­lık ça­lı­şa­nı is­tih­dam ede­ce­ğiz.

Yal­nız, Sa­yın Ek­mek­ci­oğ­lu, şöy­le bir so­ru­nu­muz var, hem­şi­re açı­sın­dan da ebe açı­sın­dan da: Ar­tık, bu per­so­ne­li de, he­kim­ler gi­bi, is­tih­dam ede­cek sa­yı­da bul­mak­ta bü­yük zor­luk çe­ki­yo­ruz. Ba­kı­nız, Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu'da, Or­ta Ana­do­lu'da ebe ge­rek­ti­ren, kır­sal­da ebe ge­rek­ti­ren bir­çok ili­miz­de ih­ti­ya­cı­mız olan ebe sa­yı­sı­na ula­şa­mı­yo­ruz, kad­ro aç­tı­ğı­mız hâlde. Do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye'de bu sağ­lık ça­lı­şa­nı, sağ­lık per­so­ne­li is­tih­da­mı için ge­rek­li sa­yı­la­ra mut­la­ka ulaş­mak zo­run­da­yız. Bu hu­sus­ta da en bü­yük gö­rev yi­ne YÖK'e düş­mek­te­dir, çün­kü bu sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nı on­lar ye­tiş­ti­re­cek­ler. Ya­ni, bir ana­ya­sal gö­rev ve ana­ya­sal so­rum­lu­luk ola­rak bu YÖK'ün üze­rin­de­dir.

Gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la için­de ka­mu sağ­lık har­ca­ma­la­rıy­la il­gi­li 2006 ra­kam­la­rı­nı si­ze ya­zı­lı ola­rak ve­re­lim. Ar­ka­daş­la­rım şim­di ve­re­me­di­ler ba­na.

Sa­yın Ka­ya, so­ru­la­ra si­nir­len­di­ği­mi ifa­de et­ti­ler. De­ğer­li Mil­let­ve­ki­lim, si­nir­len­mi­yo­rum, hiç si­nir­len­mi­yo­rum hem de. En ta­bii hak­kı­dır yü­ce Mec­li­sin bu so­ru­la­rı sor­mak. Biz de si­ze eli­miz­den gel­di­ği ka­dar ce­vap ve­re­ce­ğiz.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Doğ­ru.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Şöy­le bir şey söy­le­ye­yim: Bu bah­set­ti­ği­miz da­va, ilaç­la il­gi­li da­va­da, ye­ni Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu'na gö­re, ce­za da­va­la­rın­da şah­si hak ile­ri sü­rü­le­mi­yor, ya­ni ce­za da­va­sıy­la il­gi­li ola­rak biz za­ten mü­da­hil ola­mı­yo­ruz. An­cak, bu müs­pet suç­lar­dan do­la­yı ka­mu za­ra­rı­nın tes­pit ve taz­mi­ni ya­pı­lı­yor ve bu­nun­la il­gi­li ola­rak da ge­rek­li ku­rum­lar, Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı­mız, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mız ge­ri öde­me ku­rum­la­rı ola­rak me­se­le­yi ta­kip edi­yor­lar, biz de on­la­ra ge­rek­li bil­gi­le­ri ile­ti­yo­ruz.

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) - Şah­si da­va­yı kal­dı­ran da si­zin Hükûme­ti­niz Sa­yın Ba­kan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ay­rı­ca, ha­zi­ne avu­kat­la­rı­mız da bu da­va­la­rı ta­kip edi­yor­lar.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ta­kip et­mi­yor­lar.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ni­te­kim, bu fir­ma­lar­dan 1,8 mil­yon eu­ro­luk bir öde­me de bu teb­li­gat­lar­la, mah­ke­me so­nuç­la­rı da bek­len­me­den, şu ana ka­dar tah­sil edil­miş du­rum­da­dır.

Çok net ola­rak so­ru­nu­za ce­vap ve­ri­yo­rum: "Bu iş­le­ri ta­kip et­me­yin" di­ye bir ta­li­ma­tım ol­ma­dı­ğı gi­bi, ta­kip edil­me­si hu­su­sun­da da ar­ka­daş­la­rı­ma ge­rek­li has­sa­si­yet­le ta­li­mat­la­rı ver­miş du­rum­da­yım.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Me­rak et­ti­ğim ko­nu bu idi, te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, sü­re ta­mam­lan­mış­tır.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Sa­yın Neş­şar, he­kim ve üni­ver­si­te­le­re hu­su­met için­de ol­du­ğum­dan bah­set­ti­niz, "bu­nu bi­li­yo­ruz" de­di­niz. Si­ze bir ke­re da­ha bu sö­zü de ia­de edi­yo­rum, bu "hu­su­met" ke­li­me­si­ni. Be­nim için, he­kim­ler, kut­sal in­san­lar­dır. Bu he­kim­le­ri­mi­zi ye­tiş­ti­ren üni­ver­si­te­le­ri­miz de bu ül­ke­nin en gü­zi­de ku­rum­la­rı­dır. Onun için, bu "hu­su­met" ke­li­me­si­ni, ben, şah­sı­nı­za ia­de edi­yo­rum.

Bı­çak pa­ra­sı ko­nu­su­na ge­lin­ce, han­gi çok ulus­lu şir­ket­le­re gi­di­yor­muş? Tür­ki­ye'de çok ulus­lu şir­ket­le­re ait özel has­ta­ne­ler mi var­mış; bu­nu çok me­rak et­tim. Si­zin ez­ber­le­di­ği­niz ba­zı cüm­le­ler var…

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Ha­yal gö­rü­yor, ha­yal!

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - O cüm­le­ler ger­çek­le­ri yan­sıt­mı­yor. Ben, si­ze şu­nu söy­le­ye­yim: Şu an­da, Tür­ki­ye'de ka­mu­nun, ka­mu ge­ri öde­me ku­rum­la­rı­nın al­dı­ğı hiz­me­tin yüz­de 90'ını Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­le­ri ver­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da özel sek­tö­rün pa­yı hâlâ çok kü­çük. Önem­li olan, va­tan­da­şı­mı­zın dün ce­bin­den mu­aye­ne­ha­ne­le­re ve­ya baş­ka ad­res­le­re ver­mek zo­run­da kal­dı­ğı pa­ra­yı bu­gün ver­me­me­si­dir. Bu­nu bü­yük öl­çü­de ger­çek­leş­tir­dik. "Bu­nu sı­fı­ra in­dir­di­niz mi?" der­se­niz, ha­yır, he­nüz sı­fı­ra in­dir­dik di­ye­me­yiz, ama, ça­lış­ma­la­rı­mı­za bu yön­de, va­tan­da­şı­mı­zı ra­hat­la­tı­cı yön­de de­vam ede­ce­ğiz.

Te­şek­kür edi­yo­rum De­ğer­li Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, oku­tup iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 4. mad­de­si­nin ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

                     Ha­luk Koç                               İs­ma­il De­ğer­li                      Nu­ret­tin Sö­zen

                        Sam­sun                                      An­ka­ra                                   Si­vas

                      Ali Ars­lan                              Sa­mi Tan­doğ­du                    Mus­ta­fa Öz­yurt

                         Muğ­la                                         Or­du                                    Bur­sa

                                                                    Meh­met Neş­şar

                                                                           De­niz­li

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK, Aİ­LE, ÇA­LIŞ­MA VE SOS­YAL İŞ­LER KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ka­tıl­mı­yo­ruz De­ğer­li Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si­ni açık­la­mak üze­re Meh­met Neş­şar, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Neş­şar, bu­yu­run.

Sa­yın Neş­şar, bu­gün çok he­ye­can­lı­sı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­kan, si­ze de he­ye­ca­nı­nı­zı ia­de edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­kan­la biz, sü­rek­li, kar­şı­lık­lı, bir­bi­ri­mi­ze hu­su­met­ler ia­de edip du­ru­yo­ruz. Bu gü­zel bir di­ya­log ya­rat­tı, ho­şu­ma gi­di­yor.

Şim­di, ha­ki­ka­ten si­nir­le­ni­yor Sa­yın Ba­kan. Doğ­ru söy­le­mi­yor­su­nuz di­yo­rum, kı­zı­yor.

Şim­di, Tür­ki­ye'de çok ulus­lu ser­ma­ye­ye na­sıl gi­di­yor? Bir şe­yi ez­ber­le­me­dik Sa­yın Ba­kan, oku­yo­ruz. Sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın yüz­de 60'ı ila­ca gi­di­yor ve bu ila­ca gi­den pa­ra­nın da yüz­de 60'ın­dan faz­la­sı, her yıl da ar­ta­rak, çok ulus­lu bü­yük ilaç fir­ma­la­rı­na gi­di­yor. Şim­di, bu açık se­çik…

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Bı­çak pa­ra­sıy­la ne il­gi­si var?

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Ben sağ­lık har­ca­ma­la­rın­dan bah­se­di­yo­rum.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - "Bı­çak pa­ra­sı" de­di­niz.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Sağ­lık har­ca­ma­la­rın­dan bah­se­di­yo­rum.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - İn­saf ya­ni.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­bu­lut, lüt­fen…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Şim­di, bu­ra­dan şu­ra­ya ge­çe­ce­ğim. Şim­di, yi­ne, bir baş­ka ko­nu var. De­min Sa­yın Ba­kan sos­ya­li­zas­yon­la ai­le he­kim­li­ğin­den bah­se­der­ken "Ai­le he­kim­li­ği­nin far­kı, sos­ya­li­zas­yon­dan far­kı, has­ta seç­me öz­gür­lü­ğü­dür." de­di. Ya­ni, Sa­yın Ba­kan, bu da doğ­ru de­ğil, baş­ka bir ke­li­me kul­la­na­ca­ğım yi­ne si­nir­le­ne­cek­si­niz.

Şim­di, de­di­niz ki ilk se­ne, biz, bir­ta­kım in­san­la­ra di­ye­ce­ğiz ki, siz gi­din ken­di­ni­ze 2 bin ta­ne has­ta bağ­la­yın, on­dan son­ra on­la­ra kar­şı­lık biz si­ze pa­ra öde­ye­lim fa­lan… Ar­ka­sın­dan, şim­di, gi­di­yor­su­nuz, sos­ya­li­zas­yo­nu eleş­tir­di­ği­niz yer­ler­de, pi­lot pro­je yap­tı­ğı­nız yer­ler­de, gi­di­yor­su­nuz nü­fu­su bö­lü­yor­su­nuz, ora­da, bi­raz ön­ce ge­çir­di­ği­niz ka­nun­la, zo­run­lu hiz­met­le dok­tor­la­ra "ai­le he­ki­mi ola­cak­sın" di­ye da­ya­tı­yor­su­nuz, ol­ma­yan­la­rı ora­dan ora­ya sü­rü­yor­su­nuz, on­dan son­ra bu dok­tor­la­ra di­yor­su­nuz ki, sa­na şu­ra­yı bağ­la­dım, sa­na bu­ra­yı bağ­la­dım. Al­lah aş­kı­na, bu­nun ne­re­sin­de dok­tor seç­me öz­gür­lü­ğü var? Ya­ni, bir­bi­ri­mi­zi kan­dır­ma­ya­lım. Ga­rip bir su­nuş içe­ri­sin­de Türk sağ­lık sis­te­mi­ni baş­tan aşa­ğı de­ğiş­ti­ri­yor­su­nuz.

Ha, hep bir şey­ler ez­ber­le­miş­si­niz fa­lan de­di­niz. Si­zin alı­şık ol­du­ğu­nuz, bi­zim, ya­ni, ta­bip oda­sı ağ­zıy­la ya da di­ğer sen­di­ka­la­rın ağ­zıy­la de­ğil de, si­zin sev­di­ği­niz ta­raf­tan, ya­ni, sa­na­yi oda­la­rı­nın, TÜ­Sİ­AD'ın ağ­zıy­la söy­le­ye­yim, De­niz­li Sa­na­yi Oda­sı Baş­ka­nı­nın 5 Ekim­de mil­let­ve­kil­le­ri­ne yol­la­dı­ğı mek­tup, ai­le he­kim­li­ği pi­lot uy­gu­la­ma­sı ile il­gi­li. "So­run­la­rın de­rin­le­me­si­ne in­ce­len­me­di­ği an­la­şıl­mak­ta­dır. Kül­fet yük­le­ye­rek sa­na­yi­ci­le­rin mas­raf­la­rı­nı ar­tır­dı­ğı or­ta­ya çık­mış­tır. Alış­tı­ğı­mız ace­le dü­zen­le­me alış­kan­lı­ğı­nın de­vam et­ti­ği­ni bu­ra­da da göz­lem­li­yo­ruz. So­run­lar gö­rül­dük­çe dü­zen­le­me­ler ya­pı­lır man­tı­ğı­nın bu­ra­da da mev­cut ol­du­ğu­nu ve an­cak, sos­yal dü­zen ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Pi­lot uy­gu­la­ma­ya alı­na­cak olan De­niz­li ve di­ğer do­kuz ilin bu ko­nu­da, ne ya­zık ki, de­ne­me tah­ta­sı ola­ca­ğı­nı ve bu il­ler­de­ki ku­rum ve ça­lı­şan­la­rın hay­li sı­kın­tı­lı gün­ler ya­şa­ya­ca­ğı­nı tah­min ede­bi­li­yo­ruz."

Şim­di, sa­na­yi­ci­si şikâyet­çi, dok­to­ru şikâyet­çi, hal­kı şikâyet­çi, bir tek bu sı­ra­da otu­ran ar­ka­daş­la­rı­mız bu iş­ten çok mem­nun ve biz bu­nu söy­le­di­ği­miz za­man… Ya­ni, ku­su­ra bak­ma­yın Sa­yın Ba­kan, siz Tür­ki­ye'nin ko­şul­la­rı­nı bil­mi­yor­su­nuz. Dün­ya Ban­ka­sın­dan ge­lip -is­ter­se­niz on­la­rı da ge­ti­re­yim, ara­lık­ta si­zin önü­nü­ze koy­duk­la­rı, odam­da var- "bun­la­rı ya­pa­cak­sı­nız" di­yor­lar. Siz de yap­maz­sa­nız, üç ay son­ra ge­li­yor­lar "ni­ye yap­ma­dın bun­la­rı, dü­zelt" di­ye ge­ri gi­di­yor­lar, tıp­kı IMF'nin yap­tı­ğı gi­bi. Bu­nu de­di­ği­miz za­man kı­zı­yor­su­nuz. Bu­ra­ya ge­lip on­dan son­ra ba­na bir sü­rü laf söy­lü­yor­su­nuz, ama ma­ale­sef de­dik­le­ri­miz doğ­ru. Tür­ki­ye, si­zin bil­di­ği­niz Tür­ki­ye de­ğil. Tür­ki­ye, Ame­ri­ka'dan da yö­ne­ti­le­mez. Tür­ki­ye'de ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­la­rı da doğ­ru de­ğil­dir.

Şu bı­çak pa­ra­sı­na da ge­ri dö­ne­yim. Tür­ki­ye'de bı­çak pa­ra­sı bir mik­tar azal­mış ola­bi­lir, ama sis­te­min içe­ri­sin­den bir­ta­kım ki­şi­le­rin rant sağ­la­ma­sı sis­te­mi, ki, biz bu­na bı­çak pa­ra­sı di­yo­ruz, il­la­ki mu­aye­ne­ha­ne­de dok­to­ra ve­ri­len pa­ra de­ğil­dir. Si­zin sis­te­mi­ni­ze gö­re, mu­aye­ne­ha­ne­si­ni ka­pat­mış, gü­ya ka­pat­mış, has­ta­ne­de dö­ner ser­ma­ye­den ge­çi­mi­ni sağ­la­dı­ğı var­sa­yı­lan in­san­la­rın bir­ta­kım özel ku­ru­luş­lar­la yap­tı­ğı an­laş­ma­lar de­vam et­mek­te­dir. Ka­çak yü­rü­tü­len mu­aye­ne­ha­ne­ler de­vam et­mek­te­dir. Ha, bir mik­tar yol al­mış ol­ma­nı­za ben hiç iti­raz et­mi­yo­rum, ama bı­çak pa­ra­sı­nı, he­kim­le­rin üze­ri­ne, sa­de­ce ve sa­de­ce he­kim­le­ri kö­tü­le­mek için kul­la­nı­lan bir ara­cı hâli­ne ge­ti­rir­se­niz, o za­man ben de çı­kar bu­ra­dan de­rim ki, siz he­kim­le­re kar­şı hu­su­met için­de­si­niz. Her iki la­fı­nız­dan bir ta­ne­si, üni­ver­si­te­de­ki ve­rim­li­li­ğin ne ka­dar dü­şük ol­du­ğu olur­sa, iki la­fı­nız­dan bir ta­ne­si üni­ver­si­te­de­ki kay­nak­la­rın kı­sıl­ma­sı olur­sa, ol­du­ğu­nu inkâr ede ede olur­sa, o za­man ben si­ze üni­ver­si­te­ler­le hu­su­met için­de­si­niz de­rim.

Siz çı­kıp, is­te­di­ği­niz za­man YÖK'ün ar­ka­sı­na…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar lüt­fen…

Bu­yu­run.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - He­ye­ca­nı­mı hoş­gö­rün, ku­su­ra bak­ma­yın Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Şim­di, is­te­di­ği­niz za­man YÖK'ün ar­ka­sı­na sı­ğı­nı­yor­su­nuz, di­yor­su­nuz ki: "Biz, iş­te, bu şef ola­rak ata­ya­ca­ğı­mız in­san­la­rın, YÖK ta­ra­fın­dan üni­ver­si­te do­çen­ti, pro­fe­sö­rü un­va­nı ol­muş olan­la­rı­nın bu un­van­la­rı­na ba­ka­rak se­çi­yo­ruz." Ar­ka­sın­dan ni­ye Da­nış­ta­yın, Ana­ya­sa­nın ka­rar­la­rı var­ken, jü­ri­le­rin oluş­tu­rul­ma­sı­nı da YÖK'e bı­rak­mı­yor­su­nuz da bir­ta­kım do­lam­baç­lı yol­lar­la, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ve­re­ce­ği ka­ra­ra ka­dar ge­çen sü­re­ye oy­na­ya­rak, şu ka­dar şef ata­mak için, YÖK'ü bay­pas et­mek için kul­la­nı­yor­su­nuz?

Sa­yın Ba­kan, sa­mi­mi­yet­siz­li­ği­niz -ku­su­ra bak­ma­yın, bu­na da kı­za­cak­sı­nız- ma­ale­sef gö­rü­lü­yor. Ge­lin, ba­rış, uz­laş­ma sağ­la­ya­lım. Bi­ti­re­lim hu­su­met­le­rin hep­si­ni. Ge­lin, bi­lim ne di­yor­sa onu ya­pa­lım. Ge­lin, mah­ke­me­ler ne di­yor­sa onu ya­pa­lım. Ge­lin, ne Yük­sek Öğ­re­tim Ku­ru­lu­nu     -Ku­ru­mu de­ğil­dir, onu da dü­zel­te­yim- ne Türk Ta­bip­ler Bir­li­ği­ni ne sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nı dış­la­ma­ya­lım. Hep be­ra­ber, bir ara­ya ge­le­rek… Çün­kü, bir ara­ya gel­me­den, he­kim­le­rin des­te­ği­ni al­ma­dan hiç­bir şe­yi çö­ze­mez­si­niz. Eğer, he­kim­le­rin des­te­ği­ni bu ai­le he­kim­li­ği pro­je­sin­de al­mış ol­say­dı­nız, şim­di çok­tan çö­zül­müş­tü bu pro­je. Onun için, ge­lin, bir ke­re da­ha ba­rış tek­lif edi­yo­rum, uz­laş­ma tek­lif edi­yo­rum. Ge­lin can­lar bir ola­lım, bi­li­min de­di­ği­ni ya­pa­lım, hu­ku­kun de­di­ği­ni ya­pa­lım.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Ki­min adı­na tek­lif edi­yor­sun?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı… Geç mi kal­dım?

BAŞ­KAN - Geç­ti Sa­yın Neş­şar. Bun­ca he­ye­ca­nı­nız yet­me­di.

Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "geç kal­dın" ses­le­ri.) Bu se­fer geç kal­ma­dım Sa­yın Baş­kan. Bu se­fer geç kal­ma­dım.

BAŞ­KAN - Geç kal­dı­nız Sa­yın Neş­şar.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ha­yır, bu se­fer geç kal­ma­dım.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Geç kal­ma­dı.

BAŞ­KAN - Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.17

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 19.22

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir), Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 60'ın­cı Bir­le­şi­mi'nin Be­şin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

5'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 5- 2368 sa­yı­lı Ka­nu­nun 4 ün­cü mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 4- 1 in­ci mad­de kap­sa­mı­na gi­ren per­so­nel­den, özel ka­nun­la­rı­na gö­re mes­lek ve sa­nat­la­rı­nı ser­best ola­rak ic­ra et­me hak ve yet­ki­si­ne sa­hip olan­lar is­te­dik­le­ri tak­dir­de 1 in­ci mad­de­de ön­gö­rü­len taz­mi­nat hak­kın­dan ya­rar­lan­ma­mak şar­tı ile me­sai sa­at­le­ri dı­şın­da ser­best ola­rak ça­lı­şa­bi­lir­ler. Bun­la­ra iş güç­lü­ğü, iş ris­ki ve te­mi­nin­de­ki güç­lük zam­la­rı ve­ya bu ma­hi­yet­te­ki zam­lar öden­mez. An­cak, il sağ­lık mü­dür­lü­ğü ve baş­he­kim­lik gö­re­vi­ni yü­rü­ten­ler ser­best ola­rak ça­lı­şa­maz­lar. As­kerî sağ­lık ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da gö­rev ya­pan baş­he­kim­ler ser­best ça­lış­ma ya­sa­ğı­na tâbi de­ğil­dir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen, Meh­met Neş­şar, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li…

Sa­yın Neş­şar, bu­yu­run.

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Şim­di, bu mad­de üze­rin­de ko­nu­şur­ken, yi­ne de­min­ki kal­dı­ğı­mız yer­den kıs­men de­vam edi­yor ola­ca­ğız. Ama, he­kim­le­rin dö­ner ser­ma­ye­le­ri­ni al­dık­la­rı­nı, gi­de­rek mu­aye­ne­ha­ne sa­yı­sı­nın azal­dı­ğı­nı Sa­yın Ba­kan sık­lık­la di­le ge­ti­ri­yor. Ken­di­si­ne bir so­ru öner­ge­si yö­nelt­miş­tim, 7/17791 sı­ray­la. Ora­da, de­min kıs­men bah­set­ti­ğim ku­rum­lar­da ça­lı­şan ki­şi­le­rin, he­kim­le­rin, yö­ne­ti­ci sta­tü­sün­de ça­lı­şan ki­şi­le­rin özel sağ­lık ku­ru­luş­la­rıy­la olan iliş­ki­le­ri­ni sor­muş­tum. Sa­yı ne­dir, hiç bu ko­nu­yu araş­tır­ma ge­re­ği­ni duy­du­nuz mu, de­miş­tim. Al­dı­ğım ce­vap Sa­yın Ba­ka­nın her za­man söy­le­di­ği doğ­rul­tu­da; biz şu ta­rih­te şu­nu yap­tı­ğı­mız­dan iti­ba­ren in­san­lar mu­aye­ne­ha­ne­le­ri­ni ka­pat­tı­lar, es­ki­den he­kim­le­ri­mi­zin yüz­de 11'i tam za­man­lı ça­lış­mak­ta iken, şim­di yüz­de 56'sı tam za­man­lı ça­lış­mak­ta­dır, di­ye. Şim­di, ta­bii, bu böy­le ola­bi­lir, ama, bi­li­nen ger­çek­ler var ki, bu da bi­ze de­ği­şik ka­nal­lar­dan in­ti­kal et­mek­te­dir. Ka­mu ile özel sağ­lık ku­ru­luş­la­rı ara­sın­da­ki bağ­lan­tı, ki, bu­nu da Sa­yın Ba­kan inkâr et­me­ye­cek­tir, zan­net­mi­yo­rum, öte­den be­ri var, bu to­mog­ra­fi ci­haz­la­rıy­la bir­lik­te baş­la­dı, şim­di bir­çok baş­ka ci­haz­la bir­lik­te de­vam edi­yor. Ka­mu­da ça­lı­şan he­kim­ler­le bu he­kim­le­rin or­tak ol­duk­la­rı ba­zı sağ­lık ku­ru­luş­la­rı ara­sın­da­ki iliş­ki­ler, has­ta tra­fi­ği -bu da bir çe­şit bı­çak pa­ra­sı do­ğal ola­rak, be­nim an­la­yı­şı­ma gö­re- de­vam et­mek­te­dir ve bu gi­de­rek art­mış­tır.

Şim­di, dün bir ra­kam ver­dim, ül­ke­de 308 ta­ne özel sağ­lık ku­ru­lu­şu var ve bun­lar sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın yüz­de 60'ını gö­tü­rü­yor­lar di­ye ya da yüz­de 50'si­ni ya da yüz­de 40'ını di­ye­lim, fark et­mez. Ya­ni, ne­ti­ce­de, ver­dik­le­ri hiz­me­te oran­la 10 mis­li pa­ra tü­ke­ti­yor­lar as­ga­ri­sin­den. Şim­di, bu ara­da bir pas­laş­ma var, bir ile­ti­şim var ve va­tan­da­şın ce­bin­de­ki pa­ra­yı çok ulus­lu şir­ket­le­re ak­ta­ran yol da bu, ay­nı za­man­da bir kıs­mı­nı da ara­cı olan he­kim­le­rin ce­bi­ne ak­ta­ran yol da bu.

Do­la­yı­sıy­la, hem de­min­ki ko­nuş­ma­yı, bi­raz he­ye­can­lan­dı­ğım ko­nuş­ma­yı bi­raz da­ha to­par­la­ya­rak hem de bu mad­dey­le bağ­lan­tı­la­ya­rak de­vam eder­sek, Tür­ki­ye'de sağ­lık sek­tö­rü üze­rin­den hak­sız ka­zanç sağ­lan­ma­sı ve bu­nun sağ­lık sek­tö­rün­de gö­rev ya­pan he­kim­le­rin de ce­bi­ne git­me­si uy­gu­la­ma­sı sü­re­ci bu Hükûmet, bu ik­ti­dar za­ma­nın­da de­ğiş­me­miş­tir, sağ­lık har­ca­ma­la­rıy­la bir­lik­te, ak­si­ne art­mış­tır. O hâlde, bu me­ka­niz­ma­yı or­ta­dan kal­dı­ra­cak bir yak­la­şı­ma, bir çö­zü­me ih­ti­yaç var­dır. Şim­di, bi­raz ön­ce "ba­rış sağ­la­ya­lım" de­dik, on­dan son­ra, ara­da Sa­yın Ba­kan­la, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nıy­la da bir­bi­ri­mi­ze il­ti­fat­lar et­tik, o çiz­gi­de bi­raz da­ha yu­mu­şak bir ha­vay­la gö­tü­rür­sek… As­lın­da, bir­ta­kım şey­le­rin de­ğiş­ti­ril­me ar­zu­su içe­ri­sin­de olun­du­ğu­nu his­se­di­yo­rum, bu ko­nu­da bir iti­ra­zım yok; ama, bu ar­zu­nun ye­ter­li ol­du­ğu­na, bu ar­zu­nun ol­ma­sıy­la sis­te­min çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ne inan­mı­yo­rum. Ger­çek­ten, bi­raz ön­ce bir ar­ka­da­şı­mız yi­ne çık­tı "sos­yal de­mok­rat­lık bi­ze ka­la­cak" fa­lan gi­bi laf­lar et­ti. Ger­çek­ten "in­san için", "halk için", "halk­la be­ra­ber" gi­bi ke­li­me­le­ri kul­la­na­bil­mek için, bu­nu his­set­mek, bu­nu ya­şa­mak la­zım ve bir­lik­te ol­mak la­zım.

Şim­di, Sa­yın Ba­ka­nın iş­ba­şı­na gel­di­ği gün­den be­ri, bir, YÖK'le -o ge­nel an­lam­da AKP'nin çiz­gi­si­dir- Yük­se­köğ­re­tim­le; iki, üni­ver­si­te­ler­le; üç, Türk Ta­bip­le­ri Bir­li­ği sağ­lık emek­çi­le­riy­le gi­de­rek tır­ma­nan, bir tür­lü uz­laş­ma nok­ta­sı­na ge­ti­ri­le­me­yen bir iliş­ki­si var. Şim­di, Sa­yın Ba­kan, bir ko­nu­da dev­rim ya­pa­bil­me­niz için, çö­züm bu­la­bil­me­niz için in­san­la­rı ya­nı­nı­za al­ma­nız ge­re­kir. Dün ya da ev­vel­ki gün bir baş­ka ar­ka­da­şı­mız da çok gü­zel di­le ge­tir­di, Mus­ta­fa Ke­mal, dev­ri­mi, va­tan­daş­la, halk­la bir­lik­te yap­mış­tır. Dün­ya­da sis­tem­le­ri de­ğiş­ti­ren, ül­ke­le­rin yön­le­ri­ni de­ğiş­ti­ren olay­la­rın tü­mü, va­tan­daş­la­rı, bi­rey­le­ri ya­nı­nı­za ala­bi­lir­se­niz sağ­la­na­bil­miş­tir. On­la­rı bir­ta­kım dog­ma­lar­la ik­na ede­bi­lir­si­niz bir sü­re, bir­ta­kım kor­ku­lar­la on­la­rı bir ara­da tut­ma­ya ça­lı­şa­bi­lir­si­niz, bir­ta­kım şe­kil şart­la­rıy­la in­san­la­rı bir ta­kım hâli­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şa­bi­lir­si­niz, ama, so­nuç ala­bil­mek için, o in­san­la­rın yü­rek­le­ri­ni ve ka­tı­lım­la­rı­nı sağ­la­mak zo­run­da­sı­nız. Tür­ki­ye'de sağ­lık sis­te­mi­ni çö­ze­me­di­niz, çö­ze­me­ye­cek­si­niz, ama, her kim çö­ze­cek­se -ki, biz ola­ca­ğı­mı­zı umut edi­yo­ruz önü­müz­de­ki se­çim­den son­ra- mut­la­ka ve mut­la­ka… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­lüş­me­ler)

Gül­me­yin… Ba­kın, en azın­dan si­zin bu "Ec­za­cı­la­rı, dok­tor­la­rı bi­raz da­ha eği­te­lim de dok­tor ya­pa­lım." öne­ri­niz­den da­ha man­tık­lı bir şey söy­lü­yo­rum.

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - On beş gün de­ğil yal­nız.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - En az on­dan bi­raz da­ha man­tık­lı bir şey söy­lü­yo­rum. Ec­za­cı ol­du­ğu­nu­zu bi­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, lüt­fen kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­yın.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - En azın­dan şu­nu bi­li­yo­rum ki dok­tor ola­rak, bi­raz da­ha eği­ti­lir­sem ben­den bir ec­za­cı ya­ra­ta­maz­sı­nız. Ben tıp pro­fe­sö­rü ol­muş­sam, bel­ki bi­raz da faz­la oku­muş sa­yı­lı­rım ama, bi­raz da­ha be­ni eği­tir­se­niz ben ec­za­cı ola­mam; bi­raz da­ha eği­tir­se­niz, ör­ne­ğin, ve­te­ri­ner ola­mam, diş he­ki­mi de ola­mam, ye­ni baş­tan baş­la­mam ge­re­kir. Onun için, en azın­dan be­nim fan­te­zi­le­rim di­ye­yim, be­nim bek­len­ti­le­rim si­zin­kin­den çok da­ha ger­çek­çi. Onun için, umut edi­yo­rum ki, önü­müz­de­ki se­çim­den son­ra biz ola­ca­ğız.

Çı­kış yo­lu, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nı ve sağ­lık emek­çi­le­ri­ni ve he­kim­le­ri baş­ta ol­mak üze­re ya­nı­nı­za ala­bil­mek­tir, aka­de­mis­yen­le­ri ya­nı­nı­za ala­bil­mek­tir.

Si­zin şikâyet et­ti­ği­niz bir­çok şey­den ben de şikâyet edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan. Has­ta­ne­ler­den ben de şikâyet edi­yo­rum. Çok şü­kür, bir he­kim ola­rak… De­min, dok­tor­lu­ğu bı­ra­kıp mil­let­ve­ki­li ol­ma­mı öner­di Sa­yın Ba­kan. Ken­di­si­ne say­gı du­yu­yo­rum, te­şek­kür edi­yo­rum. Ama, mil­let­ve­ki­li ola­bil­me­ye dö­nüş­mek­te­ki be­nim en bü­yük avan­ta­jım, yir­mi kü­sur se­ne hiz­met ver­di­ğim böl­ge­de­ki has­ta­la­rı­mın ba­na sa­hip çık­ma­sı, des­tek ol­ma­sıy­dı. Çün­kü, ben on­la­rı hiç­bir za­man üz­me­miş­tim, hiç­bir za­man in­cit­me­miş­tim. On­lar da be­ni yü­celt­ti­ler, bu­gün bu kür­sü­ye ge­tir­di­ler.

İn­san­la­rı ya­nı­nı­za ala­bi­li­yor­sa­nız Sa­yın Ba­kan, o za­man so­nuç alır­sı­nız. Dok­tor­la­rı ya­nı­nı­za ala­ma­dı­ğı­nız sü­re­ce, sağ­lık emek­çi­le­ri­ni ya­nı­nı­za ala­ma­dı­ğı­nız sü­re­ce bu mü­ca­de­le­yi ka­zan­ma­nız müm­kün de­ğil­dir. Hiç kim­se, hiç­bir ör­güt, hiç­bir grup mü­kem­mel de­ğil­dir. Aka­de­mik dün­ya­da­ki in­san­la­rın da bir­çok de­fekt­le­ri var­dır, YÖK'ün de bir­çok de­fek­ti var. YÖK'le il­gi­li bi­zim de çok bü­yük sı­kın­tı­la­rı­mız ol­du­ğu­nu de­fa­lar­ca di­le ge­tir­mi­şiz­dir. Bir ke­re de Mec­lis kür­sü­sün­den söy­le­miş ola­yım, ben de asa­le­ti ve­ril­me­di­ği için üni­ver­si­te­den ay­rıl­mış bir YÖK'ze­de­yim. Ama, bu, bir kö­tü­yü ye­ni bir kö­tüy­le de­ğiş­tir­mek an­la­mı­na gel­mez. O kö­tü­yü ge­liş­tir­mek, iyi­ye ge­tir­mek, iyi­ye gö­tür­mek la­zım. Onu yap­mak için de üni­ver­si­te­de­ki aka­de­mis­yen­le­rin, on­la­rın, bi­ri­kim­le­ri­ne, tec­rü­be­le­ri­ne, bil­gi­le­ri­ne ih­ti­ya­cı­mız var, dok­tor­la­rın bil­gi­le­ri­ne ih­ti­ya­cı­mız var. Eğer Türk Ta­bip­le­ri Bir­li­ği­nin ba­zı uy­gu­la­ma­la­rın­dan hoş­nut de­ğil­sek, on­lar­la inat­laş­mak ye­ri­ne, bel­ki, on­lar­la bir­lik­te ola­rak kar­şı­lık­lı bir­bi­ri­mi­zi dö­nüş­tür­mek söz ko­nu­su ola­bi­lir­di. Bu­nun ola­bil­me­si için de in­sa­nın sa­de­ce ve yal­nız sağ­lık sis­te­mi­ni dü­şü­nü­yor ol­ma­sı ge­re­kir. O za­man da ben si­ze di­ye­ce­ğim ki, sa­de­ce po­li­ti­ka­cı, sa­de­ce bir AKP ba­ka­nı ola­rak de­ğil, bi­raz da bu kim­lik­le­ri­niz­den arı­na­rak, o ko­nu­ma ve o imkânla­rı eli­ne ge­çir­miş bir dok­tor, bir sağ­lık­çı gi­bi dü­şün­sey­di­niz bun­la­rı çö­ze­bi­lir­di­niz; ama, ma­ale­sef, ba­zı ko­nu­lar­da­ki aşa­ma­dı­ğı­nız -ba­na gö­re- ön yar­gı­la­rı­nız, ba­zı, geç­miş­ten ge­len kır­gın­lık­la­rı­nız di­ye­lim -en yu­mu­şak ifa­de­siy­le- yü­zün­den bu sis­te­mi dö­nüş­tü­re­bil­me şan­sı­nı -bu­nu sa­de­ce si­ze söy­le­mi­yo­rum, bü­tün AKP'ye söy­lü­yo­rum- ma­ale­sef yi­tir­miş gö­rü­nü­yo­ruz.

Bir şey da­ha var, onu da vur­gu­la­mam la­zım: Hep, za­man za­man eleş­ti­ri­yo­rum ben bu­ra­da, AKP söz­cü­le­ri­nin, bu post­mo­dern, ul­tra­li­be­ral, iş­te, bu de­vir­ler geç­ti söy­lem­le­ri­ni. Ben siz­ler­den bi­raz da­ha dün­ya­ya dik­kat­le bak­ma­nı­zı ri­ca ede­ce­ğim. Dün­ya­da­ki bu ul­tra­li­be­ral, post­mo­dern dö­nem ya­vaş ya­vaş dün­ya­yı yok et­me­ye baş­la­mış­tır. Dün­ya bu­na ken­di­ne gö­re tep­ki­ler ver­me­ye baş­la­mış­tır. Gü­ney Ame­ri­ka'dan baş­la­yan bir baş­ka dal­ga var.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, lüt­fen…

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Bel­ki Gü­ney Ame­ri­ka'da­ki son sos­ya­list de­ği­şi­min ara­yı­şı bir çı­kış de­ğil­dir; ama, bir ara­yış­tır. En azın­dan Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ön­der­li­ğin­de­ki bu vah­şi ka­pi­ta­liz­min dün­ya­yı mut­lu et­me­di­ği, ya­vaş ya­vaş gö­rül­mek­te­dir, en azın­dan bu­nu gös­ter­me­si ba­kı­mın­dan önem­li­dir. Do­la­yı­sıy­la, ger­çek­ten, ar­tık ik­ti­dar ol­mak is­ti­yor­sak, bir, va­tan­da­şı ya­nı­mı­za al­mak zo­run­da­yız, va­tan­daş­la bir­lik­te ol­mak zo­run­da­yız; iki, re­ka­bet ede­me­yen­le­rin de dü­şü­nül­dü­ğü bir sis­tem pe­şin­de git­mek zo­run­da­yız. Sağ­lık da bu­nun en ba­şın­da ge­len ör­nek­le­rin­den bir ta­ne­si­dir. Sağ­lık pi­ya­sa­lan­dı­rı­la­maz Sa­yın Ba­kan. Fır­sat olur­sa, ilk fır­sat­ta si­ze, ne­den sağ­lı­ğın si­gor­ta­la­na­ma­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­mi de ak­ta­ra­ca­ğım.

Yü­ce he­ye­ti say­gı­lar­la se­lam­lı­yo­rum be­ni din­le­dik­le­ri için. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Neş­şar.

Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­do­ğan.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 5'in­ci mad­de­sin­de söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sağ­lık sis­te­mi­mi­zin, ha­ki­ka­ten çok bü­yük so­run­la­rı var. Bu so­run­lar öy­le bir nok­ta­ya gel­miş ki… Ge­çen haf­ta, çok de­ğer­li bir mes­lek­ta­şım, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Ah­met Ya­şar, ec­za­cı­lar­dan dok­tor yap­mak is­ti­yor. Ben de bir ec­za­cı ola­rak ba­zı his­si­yat­la­rı­mı bu­ra­da ak­tar­mak is­ti­yo­rum. Sa­yın Pro­fe­sör Neş­şar'ın fi­kir­le­ri­ne ta­ma­men ka­tı­lı­yo­rum, ay­nı çer­çe­ve­de bir­kaç söz söy­le­ye­cek­tim.

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - Ol­maz mı di­yor­sun?

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bu, Sa­yın Ah­met Ya­şar'ın ec­za­cı­la­rı dok­tor yap­ma ha­di­se­si, ha­ki­ka­ten ec­za­cı­la­ra ha­ka­ret­ten baş­ka bir şey de­ğil­dir. Sa­yın Ah­met Ya­şar, ec­za­cı­lık fa­kül­te­sin­de ne­ler oku­du­ğu­nu­zu ne ça­buk unut­tu­nuz. Ec­za­cı­dan dok­tor ola­ma­ya­ca­ğı gi­bi dok­tor­dan da ec­za­cı as­la ve ka­ti­yet­le ol­maz. Hem ec­za­cı­la­ra ha­ka­ret et­miş­tir hem de diş he­kim­le­ri­ne ha­ka­ret et­miş­tir.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Da­va aç, da­va.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sa­yın Ah­met Ya­şar, ba­kın, bir şey söy­le­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan… Sa­yın Öz­do­ğan…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Siz, Al­lah'ını­zı se­ver­se­niz, ec­za­cı­lık fa­kül­te­sin­de yı­ğın­la far­ma­so­tik kim­ya oku­ma­dı­nız mı, yı­ğın­la far­ma­ko­lo­ji oku­ma­dı­nız mı? Tıp adı­na ne oku­du­nuz?

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Sa­yın Baş­ka­nım, böy­le, kah­ve­ha­ne ko­nuş­ma­sı gi­bi Mec­lis ko­nuş­ma­sı ol­maz ki.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ha­ka­ret et­me­yin.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Za­ten ka­mu­oyun­da ec­za­cı­lar bir kı­sım kit­le­ler ta­ra­fın­dan ya­rım dok­tor ola­rak ad­de­di­li­yor. Ec­za­cı­lık öz­gün bir mes­lek­tir, ba­ğım­sız, bü­yük bir mes­lek­tir. Bu fi­kir­le­ri­ni­zi ha­ki­ka­ten ec­za­cı­lı­ğa bir ha­ka­ret ola­rak ka­bul edi­yo­rum. Ec­za­cı­dan dok­tor ol­ma­dı­ğı gi­bi, dok­tor­dan da iki se­ne, üç se­ne oku­mak­la ec­za­cı as­la ve ka­ti­yet­le ol­maz. Bir de­fa, bu­nu dü­zelt­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce­lik­le, Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı­nın ge­çen haf­ta per­şem­be gü­nü yap­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­mın ar­dın­dan bu kür­sü­den ba­na ce­va­ben di­le ge­tir­miş ol­du­ğu bir hu­su­sa da­ir önem­li bir no­tum var. Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı, Er­zu­rum'un Kar­lı­ca kö­yün­de ha­ya­tı­nı kay­be­den 4 kü­çük ço­cu­ğun du­ru­mu­nu ele al­mış ol­mam ne­de­niy­le "Böy­le ko­nu­la­rın üze­rin­den si­ya­set yap­ma­yın, ayıp olu­yor." de­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, si­ya­set, tam da bu ko­nu­lar üze­rin­den ya­pı­lır. Si­ya­se­tin ko­nu­su in­san­dır, in­san ya­şa­mı­dır, va­tan­daş ya­şa­mı­nın gü­ven­ce­si, ka­li­te­si ve re­fa­hı­dır. Bir Sağ­lık Ba­ka­nı için de si­ya­se­tin ko­nu­su­nun en baş­ta ha­ya­tı­nı kay­be­den va­tan­daş­lar ol­ma­sı ge­re­kir nor­mal­de, de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Ül­ke­mi­zin köy­le­rin­de kö­tü ba­kım şart­la­rı, dok­tor­suz­luk ve sağ­lık oca­ğı ye­ter­siz­li­ği ne­de­niy­le 4 kü­çük ço­cuk on beş gün bo­yun­ca ara­lık­lar­la ha­ya­tı­nı kay­bet­tiy­se, tam on beş gün bo­yun­ca kim­se­nin bu ço­cuk­lar­dan ha­be­ri ol­ma­dıy­sa ve Sağ­lık Ba­ka­nı için bu si­ya­set ko­nu­su ol­mu­yor­sa, si­ya­se­ti­miz için teh­li­ke çan­la­rı ça­lı­yor de­mek­tir de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Sağ­lık Ba­ka­nı­nın ilk ev­ve­la ve her şey­den ön­ce an­la­ma­sı ge­re­ken bu­dur de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu­nu an­la­ma­dan sağ­lık si­ya­set­çi­si ol­ma­nın bu ül­ke­ye bir ya­ra­rı­nın ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. Ay­rı­ca, "ayıp" şek­lin­de ifa­de­ler­le, yü­ce Mec­li­sin kür­sü­sü­nün in­sa­nı­mı­zın so­run­la­rı­nı di­le ge­ti­ren mil­le­tin ve­kil­le­ri­ne kar­şı bir bas­kı ara­cı ola­rak kul­la­nıl­ma­ya ça­lı­şıl­ma­sı de­mok­ra­tik tu­tum­la­rın sı­nır­la­rı­nın dı­şın­da­ki bir tu­tum­dur ve yü­ce Mec­lis mil­le­tin dert­le­ri­ni di­le ge­tir­me­de ih­ti­yaç duy­du­ğu­muz de­mok­ra­si ça­tı­sı­nı bi­ze çok şü­kür ver­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu­nu ehem­mi­yet­le kay­det­mek is­ti­yo­rum ki, 3 Ka­sım 2002 se­çim­le­rin­den bu­gü­ne ka­dar ge­çen sü­re­de ül­ke­mi­zin te­mel sağ­lık hiz­met­le­ri­nin ka­te­go­rik ola­rak iyi­leş­ti­ril­me­si yö­nün­de bir me­sa­fe kay­de­dil­me­miş­tir. Hükûme­tin, ön­ce­den prog­ram­lan­mış Av­ru­pa Bir­li­ği uyum pa­ket­le­ri­ni Mec­lis­ten ge­çir­me dı­şın­da ino­va­tif ve ül­ke­ye iv­me ka­tı­cı öz­gün bir kat­kı­sı ma­ale­sef ola­ma­mış­tır. Sağ­lık ko­nu­la­rı, Av­ru­pa Bir­li­ği pa­ket­le­rin­de, en azın­dan hâli­ha­zır­da sos­yal içe­rik­le­ri iti­ba­rıy­la yer tut­ma­dı­ğı için, sağ­lık, Hükûme­tin en ro­ta­sız, is­tek­siz ve gay­ret­siz ol­du­ğu alan­lar­dan bi­ri­si­dir. Bı­ra­kı­nız ge­liş­miş ül­ke­le­rin halk­la­rı­na sun­du­ğu gü­ven­lik­li ve fe­rah sağ­lık sis­tem­le­ri­ni, Tür­ki­ye'de, hal­ka hâlen sağ­lık hiz­met­le­ri­nin te­mel ko­ru­yu­cu­lu­ğu da­hi su­nu­la­ma­mak­ta­dır. Sağ­lık sis­te­mi­nin te­mel ko­ru­yu­cu­lu­ğu­nun en önem­li ayak­la­rın­dan bi­ri­si olan has­ta­ne­leş­me ala­nın­da Hükûmet ve Sağ­lık Ba­ka­nı çok ba­şa­rı­sız ol­muş­tur ma­ale­sef. Göç alan bü­yük şe­hir­ler­de has­ta­ne­ler bun­dan on-on beş se­ne ön­ce­si­nin se­vi­ye­sin­den bir mi­lim öte­ye geç­me­miş­tir. Nü­fus ar­tı­şı ve -da­hi- pat­la­ma­sı­na ma­ruz ka­lan şe­hir­le­ri­mi­zin has­ta­ne alt­ya­pı­la­rın­da bu Hükûme­tin ve Sağ­lık Ba­ka­nı­nın kay­det­miş ol­du­ğu bir iler­le­me mev­cut de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu vur­gu­ya bil­has­sa önem at­fe­di­yo­rum, çün­kü, Tür­ki­ye'nin Av­ru­pa Bir­li­ği­ne en­teg­ras­yon yo­lun­da al­mış ol­du­ğu çok önem­li ve zor vi­raj­lar­dan son­ra ik­ti­da­ra gel­miş olan bu Hükûme­tin, es­ki­ye na­za­ran da­ha ko­lay olan bu dö­nem­de, bu ka­dar vur­dum­duy­maz, ra­hat ve mi­ras­ye­di bir tu­tum için­de ola­bil­me­si­ni en baş­ta hak­ka­ni­yet ve ada­let duy­gu­suy­la hiç­bir şe­kil­de bağ­daş­tı­ra­mı­yo­rum. AK Par­ti Hükûme­ti­nin sağ­lık sis­te­min­den an­la­dı­ğı tek bir şey var as­lın­da: Sağ­lı­ğı dev­let­ten müm­kün mer­te­be uzak­laş­tır­mak.

Has­ta­ne üze­ri­ne bir has­ta­ne koy­ma­yan bu Hükûmet dö­ne­min­de, dev­let has­ta­ne­le­ri, sü­rek­li bir ce­za­lan­dı­rıl­ma ve itil­me du­ru­mu içe­ri­sin­de da­yan­ma­ya ve ayak­ta kal­ma­ya ça­lış­mak­la meş­gul du­rum­da­dır.

Ba­kı­nız, yüz­ler­ce ör­nek­ten bir ta­ne­si­ni an­lat­mak is­ti­yo­rum. Do­ğu Ka­ra­de­niz Böl­ge­si'nin en önem­li ve tek gu­atr has­ta­ne­si per­so­nel ye­ter­siz­li­ği yü­zün­den ge­rek­li hiz­me­ti ve­re­mi­yor. Ka­ra­de­niz'de gu­atr has­ta­lık­la­rı­nın yay­gın­lı­ğı ma­lum­dur. Bu ne­den­le, yak­la­şık yir­mi yıl ön­ce dev­let has­ta­ne­si ola­rak açı­la­rak 1998'de ya­pı­lan dü­zen­le­me so­nun­da, böl­ge­de tek ol­ma özel­li­ğiy­le önem­li bir ko­num­da bu­lu­nan Fın­dık­lı Böl­ge Gu­atr Araş­tır­ma ve Te­da­vi Mer­ke­zi, per­so­nel­siz­lik ne­de­niy­le sı­kın­tı­lı gün­ler ya­şı­yor. Uz­man dok­to­ra rast­la­ma­nın bü­yük bir mut­lu­luk ha­di­se­si ol­du­ğu has­ta­ne­de, gö­rev ya­pan pra­tis­yen he­kim­ler ise, acil ser­vis hiz­me­ti ver­me­ye ça­lı­şı­yor. Es­ki bi­na­sın­da­ki ye­ter­siz­lik­ler yü­zün­den böl­ge hal­kın­dan top­la­nan yar­dım ve ba­ğış­lar­la ye­ni ve mo­dern bir bi­na­ya ka­vuş­tu­ru­lan gu­atr has­ta­ne­si, ön­ce­ki yıl, Sa­yın Baş­ba­kan Er­do­ğan'ın da ka­tıl­dı­ğı bir tö­ren­le ye­ni­den dü­zen­le­ne­rek hiz­me­te açıl­dı. Has­ta­ne­nin açı­lı­şı ne­de­niy­le 3 uz­man dok­tor atan­dı. An­cak, kı­sa bir sü­re son­ra, hem bu dok­tor­lar hem de da­ha son­ra ata­ma­sı ya­pı­lan 2 uz­man dok­tor gö­rev­le­rin­den ay­rıl­dı. Böl­ge­de­ki si­vil top­lum ör­güt­le­rin­den ge­len bil­gi­le­re gö­re, bu­nun se­be­bi, has­ta­ne yö­ne­ti­min­de hü­küm sü­ren kad­ro­cu ve si­ya­si tu­tum­lar­dır.

Böl­ge­den ve çok çe­şit­li ka­nal­lar­dan ba­na ula­şan bil­gi­ler şu­nu gös­ter­mek­te­dir: AK Par­ti Hükûme­ti dö­ne­min­de­ki kad­ro­laş­ma ve si­ya­si bas­kı­lar, ka­mu ala­nın­da ça­lı­şan­la­rın hiz­met şev­ki­ni kır­mak­ta­dır. Teh­dit ve sür­gün­ler­le ça­lı­şan­la­rın yıl­dı­rıl­dı­ğı, iha­le ta­kip­çi­li­ği ve rant el­de et­me ça­ba­la­rı­nın yo­ğun­laş­tı­ğı gö­rül­mek­te­dir. Per­so­nel yok­lu­ğu yü­zün­den has­ta­ne­de mu­aye­ne ol­ma­yan yö­re hal­kı, çev­re il ve il­çe­le­re git­mek­te­dir. Yak­la­şık yir­mi yıl­dır hiz­met ve­ren bu has­ta­ne­de es­ki­den ame­li­yat ya­pı­lıp, bü­tün böl­ge in­sa­nı­na hiz­met ve­ri­lir­ken, böy­le­si­ne önem­li bir mer­kez bu Hükûmet dö­ne­min­de dok­tor­suz bı­ra­kıl­mış­tır. Bu Hükûme­tin ve bir sa­yın ba­ka­nın gö­re­vi hal­kın sağ­lı­ğa ulaş­ma­sı sü­re­ci­nin her aşa­ma­sı­nı kon­trol et­mek ve çok gü­zel yö­net­mek­tir. Hü­la­sa, sağ­lık­ta dev­rim yap­tık di­yen­ler es­ki­den iş­le­ye­ni iş­le­mez hâle ge­ti­re­rek ola­nı da dar­ma­da­ğın et­ti­ler.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, hiç­bir kim­se sa­de­ce ken­di ak­lı­nı be­ğe­ne­rek gü­zel iş­ler mey­da­na ge­ti­re­mez. "Al­çak dağ­la­rı ben ya­rat­tım" ha­va­sıy­la da he­le bu iş­ler hiç ol­mu­yor. Ken­di­ne ya­pı­lan eleş­ti­ri ve öne­ri­le­re ki­bir­le kar­şı­lık ver­mek kıy­me­ti har­bi­ye­si ol­ma­yan bir tu­tum­dur. Hem de ki­bir­le ba­kan­la­rı biz de bir nok­ta­dan da­ha kü­çük gö­rü­rüz. Zi­ra, ki­bir­li bir in­sa­nı kü­çük gör­mek be­nim inan­cı­mın ge­re­ği­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu olum­suz­luk­la­rı gör­mü­yor­sa­nız, çık­tı­ğı­nız ilk so­kak­ta 10 va­tan­da­şa bu sağ­lık sis­te­mi­ni bir so­run, dert­le­ri­ni din­le­yin.

Has­ta­ne­leş­me­de­ki mu­az­zam ye­ter­siz­lik ve has­ta­ne ağı­nın ar­tan nü­fus ve ih­ti­ya­ca uy­gun ola­rak ge­niş­le­til­me­me­si tüm Tür­ki­ye'nin her nok­ta­sın­da en ana so­run­la­rın ba­şın­da gel­mek­te­dir. Bu­nun ya­nı sı­ra Hükûmet mev­cut has­ta­ne­le­rin ko­num­la­rıy­la çok en­te­re­san bir bi­çim­de uğ­raş­mak­ta­dır. Hükûmet, ör­ne­ğin, İs­tan­bul'da ge­lir ge­ti­re­cek böl­ge­ler­de­ki has­ta­ne­le­ri şe­hir dı­şı­na ta­şı­ma­yı bel­ki de plan­lı­yor. İs­tan­bul'da Ko­şu­yo­lu Kalp ve Da­mar Has­ta­lık­la­rı Has­ta­ne­si Kar­tal'a, Şiş­li Et­fal Eği­tim ve Araş­tır­ma Has­ta­ne­si Sey­ran­te­pe'ye, İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si Has­ta­ne­si Kü­çük­çek­me­ce böl­ge­si­ne ta­şın­mak is­te­ni­yor. Hükûmet, bu­na se­bep ola­rak has­ta­ne­le­rin tek­no­lo­jik ye­ter­siz­lik­le­ri­ni gös­ter­mek­te­dir. An­cak biz­ce bu­nun ger­çek se­be­bi bu böl­ge­le­ri bü­yük alış­ve­riş mer­kez­le­ri­ne dö­nüş­tür­me ni­ye­tin­den baş­ka bir şey de­ğil­dir. Ni­te­kim, Sa­yın Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın, 2005 yı­lın­da, Acı­ba­dem Koz­ya­ta­ğı Has­ta­ne­si­nin açı­lı­şın­da, has­ta­ne sa­hi­bi Meh­met Ali Ay­dın­lar'a "Sa­na Şiş­li Et­fa­li ve­re­lim, bir de yer gös­te­re­lim, ora­da mo­dern bir has­ta­ne yap, Et­fa­li de is­ter has­ta­ne yap is­ter alış­ve­riş mer­ke­zi yap." de­me­si, ran­ta mü­sa­it alan­lar­da bu­lu­nan has­ta­ne­le­rin alış­ve­riş mer­ke­zi­ne dö­nüş­tü­rül­mek is­ten­di­ği­ni çok açık bir bi­çim­de gös­ter­mek­te­dir. Bir şeh­rin için­de­ki has­ta­ne­le­ri şe­hir dı­şı­na ta­şı­mak kim­se­nin ak­lı­na gel­me­miş­ti, ne bu ül­ke­de ne de baş­ka bir yer­de, AK Par­ti Hükûme­ti ge­lin­ce­ye ka­dar.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­do­ğan.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ah­met Ya­şar, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ya­şar, ay­rı­ca, sa­taş­ma ne­de­niy­le söz ta­le­bi­niz var­dı, ama, ben, Sa­yın Öz­do­ğan'ın ko­nuş­ma­sı­nı din­le­dim ve her­han­gi bir sa­taş­ma un­su­ru gö­re­me­dim.

Bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sa­yı­lı ya­say­la il­gi­li ola­rak, 5'in­ci mad­dey­le il­gi­li ola­rak şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi en iç­ten duy­gu­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, dört yı­lı aş­kın sü­re­dir, AK Par­ti Hükûme­ti, yıl­lar­dır üze­rin­de du­rul­ma­mış, ih­mal edil­miş ko­nu­la­rı bi­rer bi­rer re­for­me ede­rek, ye­ni­den ya­sa­laş­tır­mak­ta­dır.

Şim­di, bu­gün de yap­tı­ğı­mız ya­say­la il­gi­li, çok önem­li ça­lış­ma­lar, dü­zen­le­me­ler yap­mak­ta­yız. Ama, ne ya­zık ki, bu re­form­la­ra ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, özel­lik­le mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin çok şid­det­li tep­ki­le­ri ol­mak­ta­dır. Üzü­le­rek ifa­de edi­yo­rum, ger­çek­ten, Türk top­lu­mu, re­form­la­rı, bu­ra­da si­ya­set ya­pan­lar­dan çok da­ha iyi al­gı­la­mak­ta ve çok da­ha ça­buk ka­bul­len­mek­te­dir. Bu­nu ne­re­den an­lı­yor­su­nuz? Çün­kü, ya­pı­lan re­form­la­rı top­lu­mun ge­niş ke­sim­le­ri eğer ka­bul edi­yor ise, ona tep­ki gös­ter­mi­yor ise, bu, re­for­mun doğ­ru ol­du­ğu­nu gös­te­rir. Evet, sağ­lık ala­nın­da da çok cid­di re­form­lar yap­tık, çok önem­li re­form­lar yap­tık, bun­la­ra da kar­şı çık­tı­nız. Has­ta­ne­le­rin bir­leş­me­si­ne kar­şı çık­tı­nız. Ye­şil kart­lı has­ta­la­ra ilaç ve­ril­me­si­ne, ser­best ec­za­ne­ler­den ilaç al­ma­sı­na kar­şı çık­tı­nız. SSK'lı has­ta­la­rın ser­best ec­za­ne­ler­den ilaç al­ma­la­rı­na kar­şı çık­tı­nız. Ai­le he­kim­li­ği­ne kar­şı çı­kı­yor­su­nuz. Her şe­ye kar­şı çı­kı­yor­su­nuz. Biz de di­yo­ruz ki, bu ül­ke sek­sen beş yıl­dır böy­le yö­ne­ti­li­yor. Giy­dir­di­ği­niz ce­ket dar ge­li­yor. Ar­tık bu ce­ke­tin ka­lı­bı­nı de­ğiş­tir­me­miz la­zım. Ye­ni dü­zen­le­me­ler yap­ma­mız la­zım.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Si­zin ik­ti­da­rı­nız ce­ket bi­le ver­me­di. Ne ce­ke­ti ya?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ha­yır, ol­maz di­yor­su­nuz. Ol­maz, ama ül­ke de bir ye­re gi­de­mi­yor ar­ka­daş­lar. Ba­kın, 1960'lı yıl­lar­da bi­zim­le be­ra­ber olan bir­çok ül­ke, me­se­la İs­pan­ya, me­se­la Por­te­kiz bu­gün ne­re­ler­de, biz hâlâ ne­re­de­yiz. On­la­rın, 1960'lı yıl­lar­da 380 do­lar ci­va­rın­da­ki millî ha­sı­la­sı, o gün bi­zim de o ka­dar­dı, ama, biz, hâlâ 5 bin do­lar­lar­da sey­re­der­ken, on­lar 15 bin, 20 bin do­lar­lar­da.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - El­li yıl­dır sağ ik­ti­dar­lar yö­ne­ti­yor bu ül­ke­yi, si­zin ara­nız­da on­lar.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, be­ni din­le, bak, çok önem­li bir şey söy­lü­yo­rum.

Ba­kın, si­ya­set yap­mak adı­na, bu­ra­da ya­pı­lan re­form­la­ra di­ren­mek ka­dar yan­lış bir şey yok.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ne re­for­mu ya, ne re­for­mu?

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Re­for­mun r'si yok.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Türk top­lu­mu­na ha­ka­ret edi­yor­su­nuz. Türk top­lu­mu, ina­nın ba­na, siz­den yir­mi yıl ön­de yü­rü­yor.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Yap­ma ya, ne­re­de re­form?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Köy­de­ki ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız bi­le siz­den yir­mi yıl ön­de yü­rü­yor, yir­mi yıl. Yir­mi yıl ön­de yü­rü­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Yan­lış ya­pı­yor­su­nuz.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Re­for­mun r'si yok. Ha­ya­tı­nız­da re­form gör­me­miş­si­niz.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ben hep dü­şü­nü­yor­dum, Al­lah için, ya, ha­ki­ka­ten, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ana mu­ha­le­fet par­ti­si, ne­den aca­ba iv­me­si yük­sel­mi­yor, oy po­tan­si­ye­li art­mı­yor di­ye.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Si­zin ha­ya­li­niz o, ha­ya­li­niz; ken­di­ni­ze ba­kın, bi­rin­ci par­ti Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ama, ba­kın, bu kür­sü im­ti­han kür­sü­sü. Bu kür­sü­yü yü­ce mil­let, ina­nın ba­na, en üc­ra kö­şe­ler­de bi­le din­li­yor. İb­ra­him Öz­do­ğan'ın ko­nuş­ma­sı­nı da din­li­yor, si­zin ko­nuş­ma­la­rı­nı­zı da din­li­yor ve ka­fa­sın­da bir mu­ha­ke­me ya­pı­yor "Bu par­ti ne­yi sa­vu­nu­yor, ben bu par­ti­nin sa­vun­du­ğu fi­kir­ler doğ­rul­tu­sun­da bu par­ti­ye oy ver­sem be­nim ül­ke­mi ne­re­ye gö­tü­rür?"

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Siz­den iyi ye­re gö­tü­rür.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la)-  Ba­kı­yor ki, es­ki şey­le­ri söy­lü­yor­su­nuz, top­lum siz­den yir­mi yıl ön­de, bu­nun için de si­ze oy ver­mi­yor. Onun için iv­me­niz yük­sel­mi­yor. Onun için par­ti­niz… Ana­va­tan Par­ti­si za­ten yok, ol­ma­ya da ni­ye­ti yok bu ka­fay­la. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si de 25'ler­den in­miş­si­niz 16'la­ra, 17'le­re. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Hay­di, se­çi­me gi­de­lim ma­dem!

ZÜ­HE­YİR AM­BER (Ha­tay) - Ne di­yor bu?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Şim­di, ba­kın, ben bir şey söy­le­dim…

ZÜ­HE­YİR AM­BER (Ha­tay) - Ayıp edi­yor­sun!.. Kı­nı­yo­rum se­ni!.. Çok ayıp…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ben bir şey söy­le­dim. Bu, Hükûme­tin ta­sa­rı­sı fa­lan fi­lan de­ğil. Ben de­dim ki ge­çen haf­ta­ki ko­nuş­mam­da, ar­ka­daş­lar, de­dim…

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Esas köy­ler­de söy­le, köy­le­re gi­de­mi­yor­su­nuz siz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­loğ­lu, lüt­fen…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ne söy­le­di­ği­mi bil­me­den sü­rek­li mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz. Ben ne söy­le­ye­ce­ğim Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, bir din­le­yin.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Köy­le­re gi­de­lim köy­le­re, hay­di gel!

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Laf atı­yor­su­nuz, ben ne söy­le­ye­ce­ğim?

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Gel gi­de­lim be­ra­ber bir kah­ve­ye, bir ba­kın…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ama sü­rek­li bu­nu yap­tı­ğı­nız için, bak, sü­rek­li bu­nu yap­tı­ğı­nız için, üzü­le­rek söy­lü­yo­rum, par­ti­ni­ze za­rar ve­ri­yor­su­nuz, par­ti­ni­ze za­rar ve­ri­yor­su­nuz.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, ba­na pro­pa­gan­da yap­ma, halk bun­la­rı ye­mi­yor!

ZÜ­HE­YİR AM­BER (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, sus­tur­man la­zım bu­nu. Bi­ze sa­ta­şı­yor.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ver­me­ye de de­vam edin.

Ba­kın, ben bir şey söy­le­dim, bu­ra­da ge­çen haf­ta bir şey söy­le­dim... (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) De­dim ki: "Ec­za­cı­la­rı, tıp fa­kül­te­sin­de oku­du­ğu, ama ec­za­cı­lık­ta oku­ma­dı­ğı ders­le­ri de ala­rak, on­la­rın ta­ma­mı­nı oku­ya­rak bun­la­rı dok­tor ya­pa­lım." Ba­kın, bu­nu şu­nun için söy­le­dim, açık­lı­yo­rum: Ne ya­zık ki, kos­ko­ca pro­fe­sö­rü­müz de iyi an­la­ya­ma­mış, çün­kü iyi din­le­mi­yor­su­nuz. Sa­yın Öz­do­ğan da iyi din­le­me­miş.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - An­la­dık, an­la­dık!..

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ba­kın, dört yıl ec­za­cı­lık fa­kül­te­si­ni oku­ya­rak, im­ti­han­la­ra gir­miş…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ya­zık sa­na!..

BAŞ­KAN - Sa­yın Ya­şar, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız. İs­ter­se­niz, Sa­yın Ya­şar, bu iki da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de de mad­de­den bah­se­der­se­niz…

Bu­yu­run.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - …ve tıp fa­kül­te­si­ne de­vam et­miş, tıp fa­kül­te­si­ni bi­tir­miş dok­tor ec­za­cı ar­ka­daş­la­rı­mız var.

Sa­yın Neş­şar, be­nim söy­le­mek is­te­di­ğim şu: Tıp fa­kül­te­sin­de ne ka­dar ders var­sa, ec­za­cı­nın oku­ma­dı­ğı ders­le­ri tek­rar oku­ma­sı şar­tı kay­dıy­la. Bu­nu de­dim, za­ma­nı kı­sal­tır. Ne­den? Li­se me­zu­nu, li­se­den me­zun ol­muş bir ço­cuk, tıp fa­kül­te­si­ne baş­la­dı­ğı za­man, bi­rin­ci sı­nıf­ta, ikin­ci sı­nıf­ta, üçün­cü sı­nıf­ta ala­ca­ğı eği­tim­le, ec­za­lık fa­kül­te­si­ni bi­tir­miş, ec­za­cı­lık nos­yo­nu­na ka­vuş­muş bir in­sa­nın o sı­ra­lar­da otur­du­ğun­da ala­ca­ğı eği­tim, kav­ra­ma ka­bi­li­ye­ti denk mi­dir? Bi­ri beş se­ne­de alır, al­tı se­ne­de alır, öbü­rü iki se­ne­de, iki bu­çuk se­ne­de bu­nu ta­mam­lar de­dim. On beş gün­de de­me­dim. Si­zin zih­ni­ye­ti­niz, yıl­lar ön­ce, su­lan­dı­rıl­mış eği­tim­le öğ­ret­men yap­tı, bu ül­ke­yi mah­vet­ti­niz. Evet, bu ül­ke­yi mah­vet­ti­niz. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Pe­ri­şan et­ti­niz ül­ke­yi…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Öy­le de­me­dim ben.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Hâlâ ko­nu­şu­yor!..

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - İs­te­yen ec­za­cı ar­ka­daş­la­rı­mız…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sağ­lık Ba­ka­nı ka­bul et­mi­yor se­nin bu gö­rü­şü­nü.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - …mes­lek­taş­la­rı­mız bir sı­na­va ta­bi tu­tu­lur…

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ya­zık, ya­zık!

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ayıp, ayıp!

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - …tıp fa­kül­te­sin­de fark ders­le­ri­ni ver­mek üze­re. Üni­ver­si­te­ler de böy­le bir prog­ram açar, iki yıl, üç yıl bu ar­ka­da­şı­mız bu prog­ra­mı ta­mam­lar ve he­kim dip­lo­ma­sı alır.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bü­tün ders­ler fark­lı.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Bu­nu ni­çin söy­le­dim? Şu an­da ih­ti­ya­ca ce­vap ve­re­cek sa­yı­da ec­za­cı var, ama, ih­ti­ya­ca ce­vap ver­me­ye­cek bir he­kim sa­yı­sı var.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Doğ­ru de­ğil, doğ­ru de­ğil.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Tıp fa­kül­te­si… Tıp fa­kül­te­si­ni açı­yor… Tıp fa­kül­te­si açıl­mı­yor ve­ya açıl­sa bi­le öğ­ren­ci sa­yı­sı sü­rek­li dü­şü­yor. Tıp fa­kül­te­si­ni bi­ti­ren ar­ka­daş­lar bu TUS sı­nav­la­rı­na gi­ri­yor. Be­nim söy­le­mek is­te­di­ğim bu. Bu­nu an­la­mı­yor­su­nuz. "On beş gün" fa­lan ta­bi­ri­ni kul­lan­ma­dım ben.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Çok ko­mik, yi­ne de ko­mik.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - İyi din­le­yin, on­dan son­ra ce­vap ve­rin.

Ba­kın, dün de ar­ka­daş­lar, Sa­yın Nu­ret­tin Sö­zen bir şey söy­le­di. Ger­çek­ten çok yan­lış. Sa­yın Ba­ka­nı­mız "Ec­za­cı­lar du­ru­mun­dan mem­nun." de­di. Evet, ec­za­cı­lar du­ru­mun­dan çok mem­nun. Efen­dim, ni­ye yü­rü­yor­lar o za­man? Ba­kın, kaç ta­ne ec­za­cı oda­sı, on dört ta­ne ec­za­cı oda­sı yü­rü­müş İs­tan­bul'da, mi­tin­ge ka­tıl­mış. Kırk ye­di ta­ne ec­za­cı oda­sı var Tür­ki­ye'de. Bu­nun otuz üç ta­ne­si ka­tıl­ma­mış.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Öl­çü mü olu­yor bu?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Baş­ka­nım, ta­mam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ya­şar, lüt­fen…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, na­sıl ol­sa bit­ti prog­ram, ar­tık bir şey ya­pa­ma­ya­ca­ğız.

BAŞ­KAN - Za­ten, ko­nuş­ma­nız mad­dey­le ve ko­nuy­la il­gi­li de­ğil.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Te­şek­kür için açı­yo­rum Sa­yın Ya­şar, lüt­fen…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, na­sıl ol­sa bit­ti sü­re de onun için. Ya­ni…

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, olur mu? Bun­la­rı git­sin köy­ler­de an­lat­sın gi­de­bi­li­yor­sa.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür için açı­yo­rum Sa­yın Ya­şar.

Bu­yu­run.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­taş­ma var Sa­yın Baş­kan.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­taş­ma var ba­na da.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ec­za­cı­lar du­rum­dan ga­yet mem­nun. O ec­za­cı­lar de­di­ler ki, 6197 sa­yı­lı Ya­sa'yı ge­ti­rin de de­ğiş­ti­rin. Biz onun­la uğ­ra­şı­yo­ruz. O ya­sa tas­la­ğı ha­zır, in­şal­lah onu de­ğiş­ti­re­ce­ğiz, onu is­ti­yor­lar ec­za­cı­lar. Ec­za­cı­la­rın ne is­te­di­ği­ni bil­me­den, bu­ra­da, kal­kıp top­lu­mu ya­nılt­mak ka­dar yan­lış bir şey yok, ben onu an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Ec­za­cı­lar bi­raz son­ra ağ­la­ma­ya baş­la­ya­cak­lar. Ec­za­ne zin­cir­le­ri açı­lır­sa ağ­la­ma­ya baş­la­ya­cak­lar. Mec­li­sin kar­şı­sın­da­ki ec­za­ne­ye git…

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ay­nı za­man­da, ec­za­cı­lar o gün ye­şil kart­tan… Evet, ye­şil kart­ta­ki ala­cak­la­rı­nı ala­ma­mış­lar­dı. Öden­di ar­ka­daş­lar, on­lar da ta­ma­men öden­di.

Ba­kın, top­lu­mu yan­lış bil­gi­len­dir­me­yin.

Şim­di, 5'in­ci mad­dey­le il­gi­li bir cüm­le söy­le­ye­ce­ğim. Bu ya­sa­da baş­ta­bip­ler, bi­li­yor­su­nuz, mu­aye­ne­ha­ne aça­mı­yor­lar. Ama, as­kerî has­ta­ne­ler­de­ki baş­ta­bip­le­ri­miz be­lir­li bir hi­ye­rar­şik dü­zen içe­ri­sin­de baş­ta­bip ola­bil­dik­le­ri için, bun­lar­da mu­aye­ne­ha­ne­le­ri­ni ka­pat­ma zo­run­lu­lu­ğu­nu kal­dı­rı­yor bu ya­sa. Ba­na gö­re doğ­ru bir ya­sa, çok isa­bet­li bir ya­sa. Ger­çek­ten on­lar­da "ben bu gö­re­vi ka­bul et­mi­yo­rum" gi­bi bir an­la­yış yok. Bir hi­ye­rar­şik ya­pı var. Onun için, on­la­rı bu ya­say­la, baş­ta­bip ol­duk­la­rı za­man mu­aye­ne­ha­ne ka­pat­ma zo­run­lu­lu­ğu­nu kal­dı­rı­yor.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ya­şar.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen, Rem­zi­ye Öz­top­rak... Yok.

Ha­luk Koç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li... Yok.

Meh­met Eras­lan, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li... Yok.

Üm­met Kan­do­ğan... Yok.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ça­lış­ma sü­re­miz ta­mam­lan­dı­ğı için, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 8 Şu­bat 2007 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.58