DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 146
59’uncu
Birleşim
6 Şubat 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, Dünya Kanser
Haftası münasebetiyle, bu hastalıkla mücadelede erken tanının
önemine ve organ bağışı konusunda karşılaşılan sıkıntılara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul
başta olmak üzere, Ankara ve İzmir'deki trafik cezası uygulamalarına
ve İstanbul'un trafik sorununa ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
3.- Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, gazeteci
Hrant Dink cinayetinden sonra yaşanan olayların kamuoyuna yansımalarına
ve yaratılan bilgi kirliliğinin olumsuz etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir
Şeks ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak, resmî temaslarda bulunmak üzere, ülkemizi
ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1199)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento
heyetinin temas ve görüşmelerde bulunmak üzere ABD'ye gitmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1200)
3.- İsveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının
TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini İsveç'e davetine icabet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1201)
4.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak
İlinde Beycuma Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/701) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/432)
5.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Fındık Üreticisinin Korunması ve Fındık İçin Devlet Politikası
Oluşturulması ile İlgili Kanun Teklifinin (2/849) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/433)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt ve 21 milletvekilinin,
Bursa'nın Keles ilçesinde kurulması düşünülen termik santral konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419)
2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 21 milletvekilinin,
trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak, öncelikle kara
noktalarda olmak üzere kara yolları güvenliği konusunda alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/420)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, konuşmasında, Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin
Midyat'ta iptal edilen TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/18871)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Yunanistan'dan
akaryakıt kaçakçılığı yaptığı iddia edilen firmalarla ilgili soruşturmaya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/19900)
3.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, SSK sigortalılarının
aldıkları raporlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19870)
4.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Dünya
Bankasının vereceği krediye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19869)
5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
TMO'nun alım merkezlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/19856)
6.- Isparta Milletvekili Mehmet Sait ARMAĞAN'ın,
Isparta ilindeki yatırımlara,
Bolu ilindeki yatırımlara,
İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/19831,19832)
7.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik'teki
enerji nakil hatları çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19820)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Kuzey
Irak-Süleymaniye'de yapılan bir baskına ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/19791)
9.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, ithal
edilen bazı tarım ürünlerine,
- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, personele
ve kredi kullanan çiftçilere,
- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu
Tarım İl Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara,
- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinin mali sorunlarına,
- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
gıda denetimlerine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/19779, 19780, 19781, 19782, 19783)
10.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir'deki
hava kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19754)
11.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, ormanlık
bir alanda yürütülen bir madencilik faaliyetinin çevreye etkilerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19753)
12.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, yangın mağduru
orman köylülerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19752)
13.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ücretlendirme
politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19743)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Bir ila Dördüncü Oturumlar
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum
yaptı.
İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, tarihî
eserlerimizin korunmasının, kültür ve kültürel varlıklarımız ile
restorasyon çalışmalarının ehil eller tarafından yapılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç cevap verdi.
Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu, Ağrı ili Tutak
ilçesinde meydana gelen deprem sonrasında yaşananlara ve yapılan
çalışmalara,
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya,
muharrem ayının önemine ve Aşure Günü'ne ilişkin,
Gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Ağrı Milletvekili Naci Aslan, Ağrı-Tutak ilçesinde
meydana gelen depreme ilişkin bir açıklamada bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkmenistan'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın (1/1030) (S. Sayısı:
904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
3'üncü sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair
Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247), görüşmelerine devam olunarak 1'inci maddeye bağlı ek madde
11'e kadar kabul edildi; ek madde 11'in oylanması sırasında Genel Kurulda
karar yeter sayısı olmadığı anlaşıldığından, verilen aradan sonra
ilgili komisyon yetkilileri hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın, 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Kanununun Ek 7 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin (2/855) (S. Sayısı: 1251) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Saat
18.36'da toplanmak üzere, dördüncü oturuma 18.33'te son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale
|
Kırklareli |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
|
Bayram Özçelik |
Mehmet Daniş |
|
Burdur
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Yaşar Tüzün |
|
|
Bilecik |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
Beşinci Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
4'üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Ek 7 nci Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/855) (S. Sayısı:
1251) görüşmeleri tamamlanarak
5'inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderilen
6'ncı
sırasında bulunan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1235) (S. Sayısı: 1308)
Kanun
Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
6 Şubat 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşime 19.20'de son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 76
II. - GELEN KÂĞITLAR
2 Şubat 2007 Cuma
Teklifler
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 39 Milletvekilinin;
Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/939) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2007)
2.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş'ın;
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/940) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.1.2007)
3.- Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün; Damla
Mikro Finans Kuruluşu Anonim Şirketi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
(2/941) (Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.1.2007)
Raporlar
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun;
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/759)
(S. Sayısı: 1339) (Dağıtma tarihi: 2.2.2007) (GÜNDEME)
2.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340) (Dağıtma tarihi:
2.2.2007) (GÜNDEME)
3.- Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler
Tertibi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/1299) (S. Sayısı: 1341) (Dağıtma tarihi: 2.2.2007) (GÜNDEME)
No.: 77
5 Şubat 2007 Pazartesi
Teklif
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/942) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.2.2007)
Rapor
1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı: 1342) (Dağıtma tarihi:
5.2.2007) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, sigaralardaki
nikotin oranının denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2507) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
bir milletvekili hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19906) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2007)
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, TÜPRAŞ
hisselerinin satışının iptaline ve iptal edilen diğer özelleştirme
ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
3.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tedavi
yolluğu ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19908) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
4.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bayram
kutlamasını içeren afişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19909) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bayram kutlamasını
içeren afişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Irak'ta
düşen Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19911) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
7.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
yürütülen mikrokredi projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19912) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
8.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
Meclis Televizyonu yayınlarındaki bazı kesintilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19913) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
9.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, elektrik
dağıtım ihalelerinin iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19914) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
10.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TEKEL'in
özelleştirilen alkollü içki fabrikalarının satışına ve işten çıkarılan
işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19915) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2007)
11.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Kızılay'dan
ödül almasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19916)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
12.- Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Ermeni
tezlerine karşı faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19917) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
13.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19918) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
14.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli
Cezaevinin yetersizliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19919) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
15.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
SSK'nın ilaç stoklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19920) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
16.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
kuruyan göl ve akarsular ile iklim değişikliklerinin bitki örtüsüne
etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19921) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, tehlikeli
atık trafiğine ve bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19922) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
18.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'daki
orman alanlarında yürütülen madencilik faaliyetlerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/19923) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2007)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19924) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce
İlinde kiraya verilen orman arazilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19925) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
21.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Irak'ta düşen Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/19926) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
22.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İstanbul
Fener Rum Patriğinin ekümenik sıfatıyla aldığı bir davete ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/19927) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
23.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
bankaların kredi kartlarını pazarlama yöntemlerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/19928) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
24.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'de
yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
25.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Anadolu
Ajansının bastırdığı takvimlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19930) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
26.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
TRT ve RTÜK'le ilgili bazı konulara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19931) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
27.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
TRT'nin Papanın ülkemizi ziyaretindeki yayınlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19932) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
28.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına mütevelli belirlenmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/19933) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
29.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, doğalgaz
politikasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19934) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
30.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Nilüfer-Kayapa
Beldesindeki taş ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19935) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
31.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'da
verilen madencilik ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19936) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
32.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
olimpik yüzme havuzunun yıkılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
33.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara
Trafik Vakfının bir şirketince yapılan araç çekme işlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
34.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Büyükşehir Belediyesinin bazı yerel gazetelere ambargo koyduğu
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19939) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
35.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
Diyarbakır-Ergani'de yapılan araç kiralama ihalesine ve Ergani
Kaymakamının tayinine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19940) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
36.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir
belediyelerinin bordür ve kaldırım taşlarını yenileme çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19941) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
37.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
cemevleri ile bazı dernek ve vakıfların sayısına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19942) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
38.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir-Ödemiş'e
kaymakam atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19943) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
39.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli Halk Kütüphanesine konulan bir kitaba ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19944) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
40.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Dalaman
Kaymakamının tayini ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19945) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
41.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Gaziantep'teki
bir devekuşu çiftliğinde kaçak elektrik kullanıldığı ve TEDAŞ Bölge
Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19946) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
42.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
gezici kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19947) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
43.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Akdamar
Ermeni Kilisesinin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19948) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
44.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yabancılara
mülk satışının turizm sektörüne etkilerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19949) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
45.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü yönetimine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19950) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
46.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli'deki
bazı yerlerin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi yapılması
çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19951) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
47.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli Halk Kütüphanesine konulan bir kitaba ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19952) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
48.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki
bir ilköğretim okulunda yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19953) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
49.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bir özel eğitim kurumu ile ilgili yazısına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19954) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
50.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
taşımalı eğitim uygulanan okullardaki yemek hizmetine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19955) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
51.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'daki
bir okul müdürünün yurt dışı seyahatine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19956) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
52.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğü yemekhanesinden yararlanan personel olmayan
kişilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19957) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
53.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğü idarecilerinin aldıkları bazı ücret ve
ödenekler ile çalışılan bankaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19958) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
54.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'daki öğretmenlerin
geçici görevlendirmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19959) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
55.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
görevlendirilen ana sınıfı öğretmenlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19960) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köy ilköğretim okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19961) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
57.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı öğretmenlerin sözleşmelerinin
yenilenmemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19962) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
58.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19963) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
59.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Kurum
Tanıtım Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19964) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
60.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir
vakfa ödenmesi gereken eğitim ücretlerinde aksamalar olup olmadığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19965) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
61.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, siyasi
partilere yapılan Hazine yardımı ile ilgili iddialara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19966) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
62.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yabancılara
mülk satışı uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19967) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
63.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir
belediyelerinin borçlarına ve kullandıkları kredilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/19968) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
64.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, yeşil
kartlı hastaların ilaç bedellerinin eczanelere ödenmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/19969) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
65.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
Gaziantep'e havayolu kargo seferleri düzenlenmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19970) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
66.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
eczanelere ilaç bedellerinin ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19971) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
67.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, yeşil
kartlı hastaların ilaç bedelerinin eczanelere ödenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19972) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
68.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, eğitim
personelinin geçici görevlendirilmesi ile ilgili genelgeye
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19973) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
69.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
ilaç bedellerinin eczanelere ödenmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19974) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
70.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
sözleşmeli sağlık personelinin tayin sorununa ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19975) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
71.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
Irak'ta düşen Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19976) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
72.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, teknolojik
yeterliliği tartışmalı uçakların kontrolüne ve uçuş izinlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19977) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
73.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Irak'ta düşen Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19978) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
74.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Ankara-İzmir
hızlı tren proje çalışması olup olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19979) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
75.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk
Telekom hisselerinin satışının sonuçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19980) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
76.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa PTT Başmüdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19981) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
77.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
Irak'ta düşen Türk işçileri taşıyan uçakla ilgili iddialara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19982) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/1/2007)
78.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın
bir köyündeki Diyanet personelinin lojman ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/19983) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
79.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır-Ergani
Müftüsü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/19984) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
80.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, bilboardlara
asılan kurban bayramı kutlama ilanlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19985) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
81.- Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Kıbrıs
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19986)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
82.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın,
cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı iddia edilen bir reklam filmine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19987) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
83.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Yapı
Denetim Kanununun uygulanmasındaki sorunlara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/19988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/1/2007)
84.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
MKEK'nin silah satışına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19989) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
85.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
avukatlık mesleğini sürdürüp sürdürmediğine ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/19990) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
86.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
tarım ve hayvancılık destekleme primlerinin ödenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19991) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2007)
87.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TÜPRAŞ
hisselerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19992) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
88.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Gaziantep'teki
bir devekuşu çiftliğinde kaçak elektrik kullanıldığı iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/19993) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/1/2007)
89.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, üniversitelerin
bilimsel çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19994) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
90.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, üniversitelerde
meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19995) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
91.- Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, bölücü
terör örgütü ile mücadelenin uluslararası hukuk boyutuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19996) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
92.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun Büyükşehir Belediyesindeki bazı personel görevlendirmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19997) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
93.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir milletvekili
ve oğlu hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19998) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
94.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
yurt dışında yaşayan vatandaşlara oy kullanma imkânı sağlanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19999) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
95.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, zihinsel
engellilerin eğitim ve rehabilitasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20000) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
96.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
Aziz Nesin Vakfında kalan bazı çocuklarla ilgili iddialara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/20001) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
97.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, F tipi cezaevlerindeki
bir uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20002) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
98.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye-Irak
ve İngiltere arasında imzalanan 1926 tarihli bir antlaşmaya ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/20003) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
99.- Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in,
Irak'taki gelişmelere yönelik girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/20004) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
100.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu
görevine atanacaklar için yapılan güvenlik soruşturmasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20005) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
101.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
bisikletli kanser kampanyasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20006)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
102.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
yakını hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20007) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
103.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
yakınının göreviyle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/20008) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
104.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
Futbol Federasyonu yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20009)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
105.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, haklarında
soruşturma izni verilen belediye başkanı ve yöneticilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20010) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
106.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Ankara
Atatürk Bulvarındaki katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20011) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2007)
107.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, polis memurlarının
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20012) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
108.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bakanlık
aleyhine açılan tam yargı davalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20013) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
109.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
kurulması planlanan ekmek büfelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20014) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
110.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Ankara
Atatürk Bulvarındaki yol çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20015) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
111.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin
ihalelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20016) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
112.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, proje
aşamasında satılan konutlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20017) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
113.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Türk Telekom'un hisse devri sırasındaki alacak ve borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/20018) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2007)
114.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, TEKEL'in
alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20019) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
115.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, TBMM lojmanlarının
bulunduğu arazinin ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20020) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
116.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfınca verilen
eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20021) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
117.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
bir özel ilköğretim okulu müdürünün görevine son verilmesine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20022) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
118.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, kamu görevlilerinin
bazı disiplin cezalarının affına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20023) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
119.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, 100 Temel
Eseri izinsiz yayımlayan yayınevlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20024) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
120.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Eğitime
% 100 Destek Kampanyasında toplanan kaynağa ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20025) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
121.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
atama yapılmayan idari görevlere ve ders ücretlerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20026) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
122.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
bir tarımsal kalkınma kooperatifinin hayvancılık projesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20027) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
123.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, et destekleme
prim ödemesi yapılacak illere ve Konya Et Balık Kombinasının durumuna
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20028) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
124.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20029) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
125.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun,
Türk Telekom'un yeni tarifelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20030) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
126.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Telekomünikasyon
Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesindeki
şerhin iptaline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20031) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
127.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Karadeniz'deki zehirli varillere ve çevre kirliliğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20032) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
128.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
bisikletli kanser kampanyasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20033) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
129.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, KOBİ'lerin
borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik kanunun uygulamasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20034) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
130.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün,
bir akaryakıt kaçakçılığı iddiasına yönelik işlemlere ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/20035)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
131.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
Afyonkarahisar'ın Hocalar ve Kızılören ilçelerinin banka şubesi
ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/20036) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
132.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, gizli
bir yazının basına dağıtıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/20037) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
133.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, madenciliği
teşvik ve destek kredilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20038) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
134.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yetiştirme
yurtlarında uygulanan zorunlu istihdam programına ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20039) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
135.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
Emekli Sandığı birimlerinin taşınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/20040) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
136.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, TBMM 2007
ajandasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/20041) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2007)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi
1.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, personel
alımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/19794) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
No.: 78
6 Şubat 2007 Salı
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim
kurumlarına eleman yetiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2508) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
2.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim
kurumları personelinin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2509) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
3.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim
gören özürlülerden istenen sağlık raporuna ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2510) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
4.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özürlülere
yönelik evde bakım hizmetine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
sözlü soru önergesi (6/2511) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
5.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, fiziki
çevrenin özürlülerin kullanımına uygun hale getirilmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2512) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
6.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, zorunlu
özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2513) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
7.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özürlüler
için ayrılan özel eğitim gideri ödeneğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2514) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
8.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, sonradan
engelli olanların desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2515) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
9.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, doğuştan
engellilerin desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
sözlü soru önergesi (6/2516) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
10.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, muhtaç
ailelere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi
(6/2517) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
11.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Türkiye
Denizcilik İşletmeleri gemilerine ve limanlarına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2518) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
12.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Iğdır'daki
TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2519)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
13.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, sosyal
güvenlik kapsamında bulunmayan vatandaşlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
mahalli idarelerin denetimine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/20042) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
2.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Muharrem
Orucu konusunda TRT'de program yapılmamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20043) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Irak'ta düşen Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20044) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
4.- Erzurum Milletvekili İbrahim ÖZDOĞAN'ın,
Hrant Dink cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20045) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı
sektörlerdeki ithalat ve ihracat miktarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20046) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
6.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gelişmekte
olan ülkelerin dış ticaret açığı ve cari açıklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20047) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, milli
gelir ve ücretler ile enflasyon hesaplamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20048) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
8.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, bazı
patlayıcı madde ve füzelerin ülkemize girdiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20049) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Hrant Dink
cinayeti soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20050) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
işyerlerini kapatan esnafla ilgili sözlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20051) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
özürlülere yönelik bir projenin uygulamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20052) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
yatırımların azalmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20053) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
AK Parti'nin bir toplantısındaki konuşmasının TRT'de yayımlanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20054) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
14.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Başbakanlık Koruma Müdürlüğü personeline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20055) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
15.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kuraklık
tehlikesine karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20056) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
16.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Merkez
Bankasının iş ilanlarında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
17.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta
Belediyesince satılan Göltaş Çimento hisse senetlerinin kar payı
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20058)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Çekirge
Caddesindeki bazı binaların çökmesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20059) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2007)
19.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Kemer karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20060) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
20.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Alanya karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20061) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
21.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Bolu Dağı Tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20062) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
22.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki su baskınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/20063)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
23.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Yatağan
Termik Santrali çevresindeki radyoaktiviteye ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20064) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
24.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
Türk Şehitliklerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/20065) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
25.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, süresi
içinde cevaplandırılmayan yazılı soru önergelerine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/20066)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
26.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, çocuk
yuvalarından kaçan çocuklara ve çocuk suçluluğuna ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20067) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/1/2007)
27.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
özürlülere yönelik bir projenin uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20068) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
28.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Özürlüler İdaresi eski Başkanvekili ve bir projeyle ilgili iddialara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/20069) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
29.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, akraba
evlilikleri ile erken yaşta ve zorla yapılan evliliklere ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20070)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
30.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, trafik
kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20071) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
31.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa
Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20072) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
32.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
koruma sağlama şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20073) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
33.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
Ankara'nın su ihtiyacı planlamasına ve bir baraj inşaatına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20074) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2007)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Çekirge
Caddesindeki bazı binaların çökmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20075) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
35.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, eğitim
kurumlarındaki yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20076) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
36.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
Hrant Dink cinayeti soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20077) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
37.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
koruma taleplerinin karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20078) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
38.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının katıldığı bir televizyon programına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20079) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
39.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
uyuşturucu suçu işlemlerine ve alınan önlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20080) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
40.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
Valiliğinin bilgi edinme başvurularını karşılamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20081) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
41.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa
Büyükşehir Belediyesince yapılan sebze ve meyve haline ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
42.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karacabey
İlçesine bağlı bir köyün yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20083) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
43.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta'da
engellenen bir anma etkinliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20084) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
44.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Samsun
İline bazı yatırımların yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20085) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
45.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir İl
Kültür ve Turizm Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20086) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2007)
46.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Haşim İşcan Kültür Merkezinde yaşanan elektrik kesintisine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20087) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
47.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Rize'nin termal turizm merkezleri kapsamına alınmamasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20088) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
48.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa
Pamuklu Mensucat Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20089) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
49.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
üniversite hastanelerinin ilaç firmalarına olan borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/20090) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
50.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İstanbul-Zeytinburnu
Limanı ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20091) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
51.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bir
danışmanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20092) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
52.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bazı eğitim verilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20093) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
53.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Şanlıurfa-Siverek'te köy öğretmenleriyle yapıldığı iddia edilen
bir toplantıya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20094) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
54.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
bir lisenin konferans salonunun siyasi parti toplantısı kullanımına
verildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20095) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
55.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
ders kitabı dağıtımına ve eğitimle ilgili bazı konulara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20096) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
56.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20097) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
57.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'da
yapılan başarı değerlendirme sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20098) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
58.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir'deki
bazı hastanelerin hijyen koşullarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20099) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
59.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
İzmir ve ülke genelinde ameliyathane hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20100) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
60.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Tariş
Üzüm Birliğine verilen krediye ve Fiskobirliğin talebine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20101) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/1/2007)
61.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, işten
çıkarılan Isparta halı ve iplik fabrikası işçilerine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20102) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
62.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, projeler
ve diğer çalışmalar ile AB sürecinin etkilerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20103) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2007)
63.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarım
sektörüne aktarılan destekleme kaynağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20104) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2007)
64.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yaşanan sel felaketinde çiftçilerin mağduriyetine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20105) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
65.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
arıcılık kooperatiflerine yapılan desteklemeye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20106) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
66.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk
Telekom'un bazı konulardaki hukuki durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20107) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
67.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Irak'ta düşen
Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20108) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
68.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Açık
Öğretim Fakültesi ilahiyat önlisansının kamu hizmetinde değerlendirilmesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20109) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
69.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
Türk sanayicilerinin Mısır'daki yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/20110) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
70.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, enflasyon
hesaplamasındaki katsayılara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20111) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
71.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Alanya'da verilen maden ocağı ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/20112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
72.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Başbakanın AK Parti'nin bir toplantısındaki konuşmasının TRT'de yayımlanmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/20113) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
73.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çocuk
istismarı konulu dava sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20114) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
74.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20115) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
75.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20116) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
76.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20117) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
77.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20118) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
78.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20119) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
79.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20120) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
80.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20121) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
81.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20122) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
82.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20123) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
83.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20124) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
84.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20125) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
85.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20126) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
86.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bir belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20127) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
87.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bolu
Dağı Tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20128) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
Mustafa ÖZYURT ve 21 Milletvekilinin, Bursa'nın Keles İlçesinde kurulması
düşünülen termik santral konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
2.- Samsun Milletvekili
Musa UZUNKAYA ve 21 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak öncelikle kara noktalarda olmak üzere karayolları
güvenliği konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
6 Şubat 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'ni açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, organ nakli konusunda söz isteyen
Uşak Milletvekili Alim Tunç'a aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Tunç, süreniz beş dakikadır.
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili
Alim Tunç'un, Dünya Kanser Haftası münasebetiyle, bu hastalıkla mücadelede
erken tanının önemine ve organ bağışı konusunda karşılaşılan sıkıntılara
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dünya Kanser Haftası
ve organ bağışı hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2020'li yıllarda, dünyada, her yıl 20 milyon yeni kanser
vakasının ortaya çıkacağı bildiriliyor. Bu vakaların yüzde
75'inin gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde çıkacak olması, daha
başka bir önem arz ediyor.
Türkiye'de, sadece kanser ilaçlarının yan etkilerini
ortadan kaldırmak için her ay 1,5 milyon dolar para harcanmakta.
Değerli arkadaşlar, kanserin ekonomik boyutu
çok yüksektir. Tedavi ilaçlarının çoğunu ithal ediyoruz. Ekonomik
boyutu, sosyal boyutu, sağlık boyutu, her bir boyutu büyük, önemli
sorunları ortaya çıkaran bir hastalık kanser. Bu nedenle, Sağlık
Bakanlığımız, kanseri önlemek ve erken tanıyı sağlamak için KETEM
kısaltmasıyla, Kanseri Erken Tanı ve Teşhis Tedavi Merkezleri
oluşturmuş ve bunu Türkiye'nin 48 ilinde şu anda gerçekleştirmiş bulunmaktadır.
İnşallah, bütün illerimizde gerçekleştirdikten sonra, bu önemli
hastalığın ortadan kaldırılması belki mümkün değil; ama, erken tanı
yöntemiyle de önemli ölçüde engellenmesi ve ekonomik boyutlarının
azaltılması, sosyal boyutlarının azaltılması mümkün olabilir.
Değerli arkadaşlar, tabii ki, sadece Sağlık Bakanlığının
değil, tüm sivil toplum kuruluşlarının, ilgili kurum ve kuruluşların
ve özellikle de medya ve basının önemli katkılarıyla bu erken tanı
ve tedavide toplumun bilinçlenmesi sağlanabilecektir. O nedenle
de, bu kuruluşlara da önemli görevler düşmektedir.
Bu kanserin en önemli nedenlerinden bazılarını
ben size belirtmek istiyorum, ondan sonra da, önemli olan organ bağışıyla
ilgili de bilgiler vermek istiyorum.
Kanserin önemli nedenleri arasında, beslenme
şekli, tütün ve alkol kullanma, genetik yapı, virüsler ve enfeksiyonlar,
radyasyona maruz kalma, hormonlar, zararlı alışkanlıklar, çevre
faktörleri, fiziksel aktivitesizlik ve ilaçlar sayılabilir. Tabii,
bunda önemli olarak sigarayı ön plana çıkarmamız gerekir. Her on üç
saniyede 1 insan sigaradan dünyada ölmekte. Bu, dünya Sağlık Örgütünün
verisi ve akciğer kanserinin de en önemli nedeni sigara.
Yine, hanımlarda birinci sırada meme kanserleri
yer almakta ve bunlarda da, son yıllarda kadınlarda artan sigara bağımlılığı
da kanser risklerini artırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben, bugün, özellikle bir konu
üzerinde daha durmak istiyorum: Bu da, pek çok insanımızın hayatına
mal olan, ülkemizin ekonomisi için de büyük yük oluşturan, yine, organ
nakli ve organ bağışı. Şu anda ülkemizde diyalize giren yaklaşık
40 bin civarında kronik böbrek yetmezliği olan hasta bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, karaciğer ve böbrek bekleyen
1.000'li rakamlara ulaşan hastalarımız var. Yani, demek oluyor ki,
her gün 1 kişi karaciğer ya da kalp beklerken ölmekte. Tabii ki, böbrek
hastalarımızın -haftada üç gün ya da iki gün- haftanın belirli günleri
bir makineye bağlanma şansları var.
Bunun ekonomik boyutuna bakarsak değerli arkadaşlar,
her hastanın beş yıllık maliyeti 300 bin dolar civarında. Bu da, yaklaşık,
beş yılda, 40 bin hasta düşünüldüğünde, 10 milyon doları buluyor.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde organ bağışı ve
organ nakliyle ilgili herhangi bir eğitim sorunu, herhangi bir kültür
sorunu da bulunmamaktadır. Çünkü "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."
anlayışı ve "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi
olur. Bir insanı da yaşatan bütün insanlığı yaşatmış olur." din
görüşüne ve kültürüne sahip bir milletiz. O nedenle de, ülkemizde
organ bağışında, normalde, canlı donör olarak herhangi bir sıkıntı
bulunmamaktadır. Asıl, kadavradan organ bağışıyla ilgili sıkıntı
oluşmaktadır. Bu sıkıntının da, bu kadar, sorunlara duyarlı olan
milletimize rağmen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tunç buyurun.
ALİM TUNÇ (Devamla) -…bunun neden gerçekleşmediği
yönünde bir araştırma yaptığımda şunu gördüm, bu organ bağışında
vatandaşlarımız diyor ki: "Nereye bağışlayacağız? Nasıl olacak?"
Ya da bununla ilgili, aileden nasıl alınacağıyla ilgili, hastaların
komada yatması, yoğun bakımda yattığı yerlerde bunlarla ilgilenen
kişilerin gerekli iletişimi sağlayamaması, yani, organ nakliyle
ilgili koordinasyon sisteminin çok iyi bulunmaması nedeniyle bu
aksaklıkların olduğunu gördüm.
Ülkemizde, özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde,
organ nakliyle ilgili Avrupa standartlarında başarılara imza atmış
kuruluşlarımız var. Organ nakil merkezlerimiz yeterli. Ama, özellikle
bu koordinasyon sisteminin tam bir şeklide gelişmemiş olması nedeniyle
de, ülkemizde canlıdan alınan organ bağışı yeterli, ama, kadavradan
alınan bağış yetersiz olmaktadır.
Bununla ilgili kanun değişikliği Sağlık Bakanlığımızda
hazırlanmakta -bugün de görüştüm- ve bunun bir an önce komisyonumuza
gelip, Genel Kurulumuza gelip ve organ bağışıyla ilgili eksikliklerin
tamamlanarak, ülkemizde de milyarlarca kaynak israfına neden
olan organ bağışıyla gerçekleşebilecek, önlenebilecek bir durumun
ortadan kalkacağını ben umut ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün vatandaşlarımızı
organlarını bağışlamaya davet ediyorum, özellikle, öncelikle de
milletvekillerimiz önde olmak üzere.
Bu duygu ve düşüncelerle, bütün organ bekleyen
vatandaşlarımıza şifa dileklerimi sunuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Gündem dışı ikinci söz, trafik cezası uygulamalarına
ilişkin söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'e aittir.
Buyurun Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul başta olmak
üzere, Ankara ve İzmir'deki trafik cezası uygulamalarına ve İstanbul'un
trafik sorununa ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; önce hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin, demokrasimizin, inançlarımızın
güvencesi olan laikliğimizin Anayasa'mıza girişinin 70'inci yılını
kutluyoruz, hepimize kutlu olsun. Bunu da böylece bugün hatırlayalım
diye düşündüm.
Sevgili arkadaşlarım, İstanbul başta olmak üzere
büyük şehirlerimizde, Ankara, İzmir'de son günlerde ciddi uygulamalar
var. İnsanlarımızı, şoför esnafımızı perişan eden, taksicilerimizi,
minibüsçülerimizi başta, adamdan saymadığımız, ama, bütün canımızı,
malımızı güvendiğimiz minibüsçülerimizi perişan eden farklı uygulamalar
yapılıyor İçişleri Bakanlığımızın personelleri tarafından. Ama,
ondan önce biz onları bırakmışız. Şöyle, İstanbul'a bir dönüp baktığımız
zaman, çocuk yuvalarında tacizler, tecavüzler almış başını gidiyor,
kapkaççılar, gaspçılar, uyuşturucu yaşı 11'e inmiş, okul önlerinde
uyuşturucu satışları almış başını gidiyor; öldürülen taksicilerimiz,
bombalanan yerlerimiz, öldürülen gazetecilerimiz, aydınlarımız,
bunun yanında, yoğun işleri olarak, bu işleri çözemeyen, ciddi, emniyet,
istihbarat müdür yardımcılarımız.
Sayın Başkan...
Sayın Bakanım burada, inşallah, biraz sonra cevap
verecek.
İstanbul'un sorunları, bu minibüsçü arkadaşlarımızın
sorunlarıyla ilgili İstanbul'da bir komisyon kuruldu sevgili arkadaşlar,
biliyorsunuz, sonra -o komisyona biz de gidiyorduk, İstanbul ulaşım
koordinasyon kurulu- onu lağvettiler, bıraktılar. Arkadan, 4 tane
bakan, kendileri, çözüm için toplantılar yapmaya başladılar trafik
sorunlarıyla ilgili. Fakat, 4 bakan toplantı yaptıktan sonra, zam,
zulüm, arkası gelmeye başladı. Sanki, o 4 tane bakan arkadaşımız
İstanbul'da gidip trafik sorunlarını veyahut da Ankara'da, İstanbul'da
bu sorunları çözmek yerine, arkadan, sahipsiz minibüsçü arkadaşlarımıza,
taksici arkadaşlarımıza, araç kullanan özel arkadaşlarımıza cezalar
gelmeye başladı arkası arkasına, yüzlerce, binlerce. Her muhtarlıkta,
gidiyorsunuz, bakıyorsunuz ki, muhtarlıklarda binlerce ceza, trafik
cezası arkadan yazılma, yani, arkadan vurma insanlarımızı. Arabalara
yetmeyen bu trafik cezaları, onun arkasından da şoförlerin ehliyetlerine
gelmeye başladı. Taksiciye ceza geliyor, taksici gidiyor bakıyor
ki ceza var üç dört tane, şoförü çağırıyor: "Nerede oldu bu ceza?"
diyor. Minibüs Çekmece'de çalışıyor, Çekmece-Bakırköy arasında,
Bağdat Caddesi'nde ceza geliyor; Bakırköy'de çalışıyor, Ümraniye'de
ceza geliyor. Taksici arkadaşım diyor ki: "Ya sen öde ya da
git" diyor şoför arkadaşıma taksi sahibi. Esnaf diyor ki:
"Kardeşim, nerede yazıldı bu cezalar?" Diyor ki: "Efendim,
gerçekten bilmiyorum."
İnanın sevgili arkadaşlarım, bir kısmını aldım,
şöyle -şoför esnafı görsün diye söylüyorum- yüzlerce -bunlar hep ceza
makbuzları- tahmin edemeyeceğiniz, binlerce, böyle, muhtarlıklarda
tebligat yapmayı bekleyen trafik cezaları almış başını gidiyor,
bütün insanlarımız, bütün esnafımız, şoförümüz, minibüsçümüz,
özel araç kullanan arkadaşlarımız bile, hepsi perişanlık içerisinde.
Tabii, bunlar olurken, bu arkadan vurmalar devam
ederken, sırf Maliye Bakanımızın hazinesinin boşluğunu doldurmak
için… Milletvekili arkadaşımız Mevlüt'e 4,5 milyar lira ceza gelmiş.
O da, işte, mahkemeye gitmeye çalışıyor. Minibüsçü arkadaşlarımız
perişan. Onları bıraktım bir tarafa, onların öldürülmesi; GSM istemeleri,
taksicilerin can güvenlikleri için… Bunlar tamamen İçişleri Bakanının
dışında, İçişleri Bakanının, Sayın Başbakanın bünyesinde değil,
sanki bunlar hiç olmamış gibi, Sayın Bakan… Bizim bakanlarımız, bizim
Başbakanımız ne yapıyor biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım? Bizim
bakanlarımız, Başbakanımız, acaba hangimizin çorabındaki yazı
daha düzgün diye birbirleriyle yarış ediyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Önce Maliye Bakanımız o çorap hikâyesini çıkardı, sonra
da arkadan, Başbakan Yardımcımız, daha sonra da Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan.
Sevgili arkadaşlarım, biz çok yoksul bir ülkeyiz.
Oralardan geliyoruz, zengin oluyoruz. Alman Başbakanına gittiği
zaman Sayın Başbakan dedi ki: "Ben geçinemiyorum." Arkadan,
Alman Başbakanı Türkiye'ye geldiği zaman Rolex saatini gösterdi,
100 bin dolar. Rolex değil de, Jaguar zannediyorum, saatinin markasını
gösterdi. Nereden nereye geliyoruz iki ayda. Daha önceden, bizim,
Anadolu'da -Malatyalıyım ben- köyümüze şeker çuvalları gelirdi,
şeker çuvalları… Biz, o şeker çuvallarından, yoksul insanlar… Babalarımız
anlatırdı, dedelerimiz -benim dedem de gazi, Yemen gazisi- anlatırdı,
derdi ki: "Oğlum, o şekerleri yeriz, o şekerlerden de şort dikeriz,
pantolon dikeriz. Arkamızda kalır, 'Tokat Şeker Fabrikası' arkamızda,
iç çamaşırımızın arkasında…" Samimi olarak söylüyorum, bütün
bu uğraşları bırakacağız, yakında, bu bakanlarımızın, başbakanlarımızın,
belki de, böyle marka giydiklerini gazetelerden ve köşe yazılarından
okuyacağız.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Sizin başka işiniz yok, bunları
takip ediyorsunuz.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Başka işimiz yok değil.
Bunları takip ediyoruz. Sizin işiniz de bunları takip etmek.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Siz memleketin işine bakın.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Sayın Başbakanın görevi
değil mi? Bu kadar insan ölüyor, bu kadar ceza yazılıyor.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - İşiniz yok, Başbakanın çorabıyla
uğraşıyorsunuz.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Hiçbirinizin vicdanı
sızlamıyor mu? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sevigen, buyurun.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Hiçbirinizin vicdanı
sızlamıyor mu, ben onu merak ediyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çorapla bunun ne ilgisi
var?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Bir polis öldürüldü
maçta, İtalya'da, yer yerinden oynadı, yer yerinden, günlerce… İnsanlar
katlediliyor, Emniyet Müdürü konuşuyor, odacı konuşuyor, çaycı
konuşuyor. "İşim çok" diye, Emniyet Müdürü "Bu işlere
bakamadım, istihbarat örgütünü yapamadım." diyor, benim çok
sevdiğim Sayın Bakan yerinde oturuyor, ağzını açmıyor. Böyle bir
hükûmet olur mu? Böyle bir hükûmet olur mu? Kim sahip çıkacak bu insanlara?
(CHP sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çorapla bu işin ne ilgisi
var?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Çorabı şunun için söylüyorum:
Yoksulun, fakirin fukaranın… Yani, ne oldum delisi olmamak lazım.
Ne oldum delisi…
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çorapla bunun ne ilgisi
var?
BAŞKAN - Sayın Aykan, lütfen…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Bak, ne oldum delisi
var ya, ne oldum delisi…
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çorapla ne ilgisi var?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Görmemişin bir oğlu
olmuş derler ya, görmemişin bir oğlu… Ne oldum delisi olmamak lazım.
Kimseye kalmıyor, yukarıda Allah var Allah. Yoksulun, fakirin fukaranın
oyunu alarak, gelip burada, o insanların gözüne baka baka "Ben
markalı çorap giyiyorum, sen açlıktan ölürsen öl." demek, hiçbir
başbakana da yakışmaz, bakana da yakışmaz.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yoksulun Başbakanı oldu.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Böyle bir şey söylemedi.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Bu insanlara sahip
çıkmayan insanlar bizim hükûmetimiz değildir. Esnafını, şoförünü,
memurunu unutan, fakirini fukarasını unutan, bunun yanında
"yoksulum" deyip, yüz bin dolarlık saat satan, ayaklarına,
ayakkabılarına, iç çamaşırlarına marka vuranlarla biz çalışmayız,
bizim başbakanımız değil bunlar. Ben bunları söylüyorum. Bunları
söylüyorum, bunlar çok önemli şeyler. Bu yoksul milletin önündeki
şeyler bunlar, çok önemli şeyler sevgili arkadaşlarım. Çok önemli…
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Onlar edebiyatta kaldı, bırak
öyle şeyleri.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Edebiyatta kalmadı. Görsün
fakir fukara, millet görsün, onu anlatmaya çalışıyorum, gerçekleri
görsün, gerçekleri duysun.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Görüyor… Görüyor…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - İnsanlar çözüm bekliyor.
Şoförler, taksiciler öldürülüyor, insanlar diyor ki "Gasp ediliyoruz."
Evleri soyuluyor, dükkânları soyuluyor, hırsızlık almış başını gidiyor.
Emniyet müdürü konuşuyor, odacı konuşuyor.
Sayın Bakanım, gittik Hrant Dink'in cenazesine. Aslan
gibi İçişleri Bakanı, ben çok severim, iyi bir insan. Niye boynu bükük
kalıyor orada? Niye ağzını açıp da bir laf söylemiyor? Arkadaş, bütün
bu cinayetler, Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar hep sizin döneminize
mi tesadüf ediyor? Nedir bunun altında yatan; emniyetin kavgası
mı? İstanbul'daki, Ankara'daki emniyetin birbiriyle kavgası mı? Bunun
kavgası yüzünden, sizin bunlara sahip çıkamamanız yüzünden, bu insanlar
daha kaç defa ölecek Sayın Bakanım? Sıra kime gelecek? Hangi istihbarat
örgütünü sakladınız Allah aşkına? Sıra bana mı gelecek, size mi
gelecek? Hangisine gelecek, hangi arkadaşıma, hangi milletvekili
arkadaşımın sırası, bu emniyet müdürleri görev yaparken, istihbarat
örgütünü sakladıkları için, sıra kime gelecek Sayın Bakanım? Bilelim
de, siz önlem almıyorsanız, siz korumuyorsunuz, bari o insanlar
kendi kendisini korusunlar Sayın Bakanım.
Benim ricam bu sizden sevgili arkadaşlarım, hepiniz
için söylüyorum. Bu istihbarat örgütlerini saklayan insanlar daha
orada duruyorsa, iki tane garibanı alıp kenara koymak bu işi çözmez
Sayın Bakanım. Siz konuşacaksınız, siz ağzı olan, dili olan insansınız.
Siz İçişleri Bakanısınız. (AK Parti sıralarından "Genel Kurula
konuş" sesi)
Ben Sayın Bakanla da konuşurum arkadaş, o Sayın
Bakan, ben de milletvekiliyim, o cevap verecek, siz cevap vermeyeceksiniz.
Bu yoksul milletle fazla oynamayın. Bu fakir fukarayla
fazla oynamayın. Bu fakir fukaranın gururuyla, değerleriyle fazla
oynamayın. Hiç kimseye kalmıyor bu ülke, bilin diye söylüyorum. Hiç
kimseye kalmıyor. Bu ülke hiç kimseye kalmıyor, size de kalmaz. Bir
gün, o sandıkta sizi baş tacı yapanlar, gelir, sandıkta hesabını sorarlar.
O zaman sizi…
ASIM AYKAN (Trabzon) - Dua ediyorlar, dua.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Dua ediyorsa, herkes
eder, merak etmeyin, sizden daha iyi biliyoruz o işleri. O işleri
sizden daha iyi biliyoruz.
Bu bakımdan… Beni dinlediğiniz için hepinizi
sevgi, saygıyla selamlıyorum. Umut ediyorum ki, bu yoksul, bu fakir
fukara millet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Efendim, bir selamlayayım
izin verirseniz.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Bakana konuş.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Bakana konuştum, Bakan
dinledi. Arkadaşlarım "Bize konuş." dedi, size de konuşuyorum.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Demek ki Bakana değilmiş.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Hepinize konuşuyorum
arkadaşlar. Bu, hepimizin sorunu, yalnız bizim sorunumuz değil…
BAŞKAN - Sayın Sevigen, lütfen, karşılıklı konuşmayın.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - …yalnız Cumhuriyet
Halk Partisinin sorunu değil, bu sorun hepimizin sorunu, hepimizin.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum, başarılar
diliyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sevigen.
Gündem dışı konuşmaya, Hükûmet adına İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Sevigen, buyurun, İçişleri Bakanımız konuşuyor.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sağ olun, çok teşekkür
ediyorum. Zaten, Sayın Bakanın konuşacağını biliyordum. Keşke,
burada konuşmasa da kamuoyuna konuşsalardı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Sevigen Bey'in, son günlerde trafik cezaları ve İstanbul
trafiğiyle ilgili ve şoför esnafımızın sorunuyla ilgili yapmış
olduğu konuşma vesilesiyle söz aldım. Ancak, hemen şunu belirteyim
ki, gerçekten önemli bir konu, önemsediğimiz bir konu, üzerinde çok
durduğumuz bir konu. Ancak, Sayın Sevigen, böylesine önemli bir konuyu
gündeme getirmek için buraya gelince, işi, çoraptan, saatten tuttu
ki, o da hiç şık olmadı, o da hiç şık olmadı.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Hepsini konuştuk.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) -
Biz… Çünkü, şoför esnafı, gerçekten, bizim sevdiğimiz ve sorunlarını
çözmek için de çok büyük gayret sarf ettiğimiz bir kesim.
Bakın, ben bu yıl yeni yılı, şoför esnafımızla,
taksi duraklarında kutladım İstanbul'da. Jandarma karakolunda…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Otuz saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Hayır.
…polis karakolunda ve o taksi duraklarında kutladım.
Bu da, kendilerine olan sevgimizi, muhabbetimizi ve sorunlarını
çözme konusunda gösterdiğimiz gayretin bir nişanesidir.
Bakın değerli arkadaşlarım, önce, trafik cezalarıyla
ilgili şunu söyleyeyim: Bildiğiniz gibi, bizim, 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu'nun 116'ncı maddesinde, görevlilerce veya teknik cihazlarla,
trafik kural ihlalinde bulunduğu tespit edilen; ancak, durdurulamaması
veya sürücüsünün tespit edilememesi durumunda araçların tescil
plakalarına göre trafik idari para cezası karar tutanağı düzenleneceği
hüküm altına alınmıştır.
Yine, aynı Kanun'un ek 6'ncı maddesiyle de fahri
trafik müfettişliği ihdas edilmiştir. Bu Yasa bizden çok önce çıkmış
bir yasa. Fahri trafik müfettişlerine de Karayolları Trafik Kanunu'na
göre suç sayılan ve teknik cihazlarla tespiti gerekmeyen bazı fiilleri
işleyenler hakkında tutanak düzenleme yetkisi verilmiştir.
İfade ettiğim şekilde trafik kuralları ihlalinde
bulunan araç sürücülerinin gıyabında yazılan trafik idari para
cezası karar tutanakları -trafik kaydıyla- araç sahibi olarak görülen
kişilere posta yoluyla tebligat yapılmak üzere gönderilmektedir.
Bu tutanaklar, tebliğ işlemini takiben de tahsil ve takibi için ilgili
mal müdürlükleri veya vergi dairesi müdürlüklerine de teslim edilmektedir.
Bu konudaki şikâyetleri Sayın Sevigen'den önce
de esnafın bizzat kendisinden de dinledim. Bu konuyu tekrar arkadaşlarımızla
bir görüşeceğiz ve bildiğiniz gibi bir de henüz Meclisimizin gündeminde
de zaten Karayolları Trafik Yasası görüşülmek üzere.
Değerli arkadaşlar, burada şu gerçeği de ifade
etmeden geçemeyeceğim. Trafik sorunu ülkemizin en önemli gündem
maddelerinden biri olarak yerini korumaktadır -ki, Sayın Sevigen
de burada söyledi, biz de bunu öyle görüyoruz- ve elimizdeki istatistik
veriler de bu duruma işaret etmektedir. Her yıl binlerce insanımız
trafik kazalarında hayatını kaybetmekte, binlercesi de yaralanıp
sakatlanmaktadır. Buna bağlı olarak oluşan maddi ve manevi zararlar
hem millî ekonomiye ve hem de aile ekonomilerine de büyük zarar vermektedir.
Bu nedenle, araç sürücüleri, araçlarını, kanunların belirlediği
hız limitlerinde ve kurallara uygun olarak kullandıkları takdirde,
hem burada ifade edilen trafik para cezalarına konu olmayacaklar
ve hem de kazaların ve kural ihlallerinin oluşturduğu zararlardan
da korunmuş olacaklardır.
Değerli arkadaşlar, kentleşmeyle birlikte bütün
toplumlarda yeni suç türleri ortaya çıkmış ve özellikle metropol
kentlerde taksici esnafa yönelik saldırılar da meydana gelmektedir.
Bu tip sorunları bütünüyle ortadan kaldırmak için, hem taksici insafımızın
ve bağlı oldukları kuruluşların hem de Bakanlığımızın alması gereken
bazı tedbirler de bulunduğunu ve bu konular üzerinde çalıştığımızı
da ifade etmek isterim.
Taksi şoförlerimize yönelen saldırıları asgariye
indirmek amacıyla, güvenlik görevlilerimiz aracılığıyla da çeşitli
tedbirler geliştirilmektedir. Bu önlemlerin bazılarını da burada
ifade etmek istiyorum: Öncelikle, belirli aralıklarla yapılan genel
kontrollerde, gecenin muayyen saatinden sonra seyir hâlindeki araçlar
görevli ekiplerimiz tarafından durdurulup, normal kontrolleri yapılmaktadır.
Tabii ki, bu arada da taksilerin içerisinde şüpheli görülen kişilerin
kimlik kontrolleri yapılmakta ve birçok olayın faili de bu şekilde,
bu önleyici hizmetler sırasında da ortaya çıkarılmaktadır.
Ayrıca, İstanbul'da daha etkili bir güvenlik hizmeti
için, sizlerin de çok iyi bildiğiniz ve adına "MOBESA" dediğimiz
Mobil Elektronik Entegrasyon Sistemini de kurduk ve başta kapkaç,
hırsızlık, gasp gibi asayiş olaylarında vatandaşlarımızı rahatlatacak,
suç ve suçluluğu önleyecek bu projeyi de 2005 yılı Haziran ayında
hizmete soktuk.
Tabii, bu işin, taksici esnafa yönelik saldırıların,
bu işin bir de taksiler üzerinde alınması gereken tedbirler boyutu
vardır. Bu konuda Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik
yapmak suretiyle, trafik komisyonları kararıyla, plaka tahdidi
uygulanan il ve ilçelerde ticari amaç ile çalışan taksi otomobillerine
telsiz veya haberleşme cihazı bulundurması imkânını sağladık. Böylece,
bu sistemi kuran taksici esnafı, herhangi bir olumsuz davranışa ya
da tecavüze maruz kaldığı takdirde süratle polisten yardım isteyebilmektedir.
Yine, öte yandan, ilgili meslek odalarının da katılımıyla,
koruyucu kabin ve alarm sistemi olan iki tedbirin daha üzerinde çalışmalarımız
devam etmektedir. Bu maksatla, Emniyet Genel Müdürlüğümüz Trafik
Hizmetleri Başkanlığı bünyesinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Türk Standartları Enstitüsü, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu,
Otomotiv Sanayi Derneği ve bazı araç üretici firmaların yetkili
teknik personelinin katılımıyla da bir çalışma grubu oluşturduk.
Söz konusu çalışmalardan koruyucu kabin, hâlen
pek çok ülkede başarıyla uygulanan bir sistemdir. Taksici esnafına
yüksek maliyetler yüklemediği ve iyi seviyede caydırıcılık temin
ettiği için, bizim tercihlerimiz arasında da ön sıralarda bu koruyucu
kabin sistemi yer almaktadır.
Alarm sistemi ise, birbirleriyle entegre olmuş
iki yapının ortak hareketine ihtiyaç duyan, yine oldukça etkili
bir güvenlik modelidir. Bu modelde de, ticari taksilere monte edilecek
bir ışıklı uyarıcıyla taksi şoförünün tehlikede olduğu dışarıdan
algılanabilecek, diğer güvenlik sistemiyle tehlike bertaraf edilebilecektir.
Bu sistemlerin yerleşmesi için mevzuat ve altyapı çalışmaları devam
etmektedir. İnşallah, en kısa zaman içerisinde de sonuç alacağımızı
ümit ediyorum, ama şunu da lütfen unutmayalım: Bu sistemleri bünyesinde
bulunduracak taksi otomobillerinin üretimlerini, otomobil üreticilerinin
de kabulü gereklidir. Ayrıca, kabin ve alarm sistemine sahip otomobillerin
maliyetlerinin diğerlerinden farklı olacağını da gözden uzak tutmamak
lazımdır.
Son
zamanlarda, bazı şoför odası esnafı tarafından, GPRS sistemiyle
uydu bağlantılı araç kontrol sistemlerinin araçlara yerleştirilmesi
konusu gündeme getirilmektedir. Bu yöntemle, anılan sistemi üzerinde bulunduran
taksilerin hareketleri de uydu aracılığıyla bir merkezden izlenebilecektir.
Fakat, bu sistemin, ana merkez kuruluşu ile her bir araç için, tabii ki
maliyeti olacağı da şüphesizdir. Bu konuda -bu önemlidir- Türkiye
Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu ile taksici esnafı anlaştığı
takdirde, biz, bu sistem için Karayolları Trafik Yönetmeliği ekindeki
Araçlarda Bulundurulması Gereken Teçhizat ile Bunların Niteliklerini
Gösteren Cetvel'de değişiklik yapma konusuna da açığız, bu değişikliği
yapabilecek durumdayız; yeter ki Türkiye Şoförler ve Otomobilciler
Federasyonu ile taksici esnafı, getirilecek sistemin maliyeti
konusunda mutabakata varsınlar.
Tabii, bir megapol olan İstanbul'a ilişkin bütün
sayısal veriler, bu kentin yönetiminin ve sorunlarının ne denli
büyük olduğunu bize açıkça ifade ediyor. İstanbul'da 18 bine yakın
ticari taksi, yaklaşık 4 bin kilometre uzunluğundaki kent içi yollarda,
bir bakıma kamu hizmeti veriyor. Gece gündüz, kar kış demeden, bu
hizmeti, günün yirmi dört saati boyunca ve kentin her noktasında üretiyor.
Hâl böyle olunca, kimi zaman, ekmeğini kazanmaya çalışan, evine ekmek
götürmekten başka bir amacı olmayan şoför esnafımızı hedef alan hain
saldırılar söz konusu olabiliyor, bazı hainler şoför esnafımızın
canına hiç acımadan kıyabiliyor. Ben, bu vesileyle de hayatını
kaybedenlere, tekrar, Allah'tan rahmet diliyorum. Güvenlik güçlerimiz,
taksici esnafa yapılan bu saldırıları önlemek ve meydana gelen
olayların faillerini yakalamak için yoğun gayret de göstermektedir.
Tekrar ifade etmek istiyorum ki, Hükûmetimiz ve
Bakanlığım da, huzurun tesisi için, her türlü güvenlik önlemlerinin
yanında teknolojiyi kullanmak için hiçbir fedakârlıktan da kaçınmamaktadır.
Benim de bu konuyu büyük bir dikkatle takip ettiğimi ve üzerinde
durduğumu belirtmek istiyor, bu vesileyle yüce heyetinizi, siz
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü söz, son günlerde gelişen güvenlik
olaylarıyla ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Selami Uzun'a
aittir.
Buyurun Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, gazeteci Hrant Dink cinayetinden
sonra yaşanan olayların kamuoyuna yansımalarına ve yaratılan
bilgi kirliliğinin olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
SELAMİ UZUN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
19 Ocak 2007 Cuma günü, Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant
Dink, saat 15.00 sularında, Şişli Halaskargazi Caddesi'nde bulunan
Agos gazetesi önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
20 Ocak 2007 Cumartesi günü, cinayetin katil zanlısı kişi, olaydan
otuz saat gibi kısa süre sonra emniyet güçleri tarafından Samsun'da
yakalandı. 21 Ocak 2007 Pazar günü, cinayetin katil zanlısı İstanbul'a
getirilerek sorguya alındı. Olayla ilgili olarak Trabzon'da gözaltına
alınan 4 kişinin kimlikleri açıklandı, gerekli tutuklama ve işlemler
yapıldı. 23 Ocak 2007 Salı günü Agos gazetesi önünde yapılan tören
ve Meryem Ana Kilisesi'nde gerçekleştirilen dinî törenin ardından
Hrant Dink toprağa verildi.
Öte yandan İçişleri Bakanlığı, ayrıca, Trabzon'da
ve İstanbul'da görülen asayiş olaylarının çok yönlü incelenmesi ve
olaylarda kusur ve ihmal olup olmadığının araştırılması için mülkiye
başmüfettişleri görevlendirdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu menfur
cinayetin hemen ardından koordineli bir çalışmayla, otuz saat gibi
kısa bir zaman içinde olayın faili yakalanmış ve bu olayda yardım ve
ilişki içinde olanlar da yakalanarak adalete teslim edilmiştir.
Emniyet ve adalet, bu tür olaylar karşısında soğukkanlı
bir şekilde olaya yaklaşmış, her türlü bilgi ve belgeyi, gelen ihbarları
değerlendirmiş ve devlete yakışır bir vakurlukla sonuçlara gitmiş
ve gitmektedir.
Bu olay ne gibi yerlere uzanıyorsa, nereye ulaşıyorsa,
Hükûmetimiz bunların takipçisidir. Karanlık odalar, imtiyazlı
alanlar icat etme peşinde olanlarla mücadelemiz devam edecektir. Eğer
kendilerini kanunlardan azade, hukuken bağımsız görenler, hukuk
kurallarına karşı imtiyaz ve kayırma bekleyenler varsa, bunlar büyük
bir yanılgı içindedirler. Kayıt dışı yönetim, kayıt dışı ekonomi,
kayıt dışı güvenlik anlayışı olamaz, olmamalıdır. Hukukun üstünlüğü
ilkesinin zedelenmesine kesinlikle göz yummadık, göz yummayacağız.
Eğer birileri kalkıp ülkeyi ve vatanı kurtarmak adına hukuku ayaklar
altına alıyorsa, orada masum ve göz ardı edilecek bir durumdan söz
edilemez. Hiçbir gerekçe hukuku çiğnemeyi masum gösteremez. Toplumun
birtakım kesimlerinde iyi niyetli olmayan propagandalar neticesinde
gençlerimiz, vatanseverlik zannettikleri histeriye kapılmaktadırlar.
Toplumda demokrasiyi hazmedemeyen ve bunu-basın yayın organlarında
çekinmeden defalarca ifşa eden, kendileri gibi düşünmeyenleri
vatan haini ilan eden kesimlerin propagandaları gençlerimizin zaman
zaman yanlış yollara sapmasına neden olmaktadır. Toplumda demokrasiyi,
insan haklarını, özgürlükleri savunmak, milliyetçilik kisvesi
altında despotizmin, militarizmin propagandasını yapanlarca hedef
gösterilmesine neden olmaktadır.
Uzun yıllardan bu yana ülkemizde kontrollü kaos
ortamı yaratmaya çalışan birtakım güçler, sayısız faili meçhul ve
faili belli cinayetlere imza atmışlardır. Bu cinayetler, nedense,
hep ülke için dış politikada önemli kararlar alınacağı, içeride
önemli adımlar atılacağı dönemlere rast gelmektedir. Hrant Dink cinayeti
de böyle bir ortamda gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde, ihanetle eş
değer bu cinayetler, Türkiye'nin içine kapanık, kendi sorunlarıyla
uğraşır hâle gelmesi için işlenmiştir.
Böyle
bir ortamda, güvenlik güçleri ve yargının soğukkanlılıkla çalıştığı
sırada neden ve kimden geldiği belli olmayan birtakım yalan yanlış
bilgi, resim ve görüntüler, basın-yayın organlarında yer alarak,
âdeta dikkatsizlik örneği verilerek, bilgi kirliliğine yol açmaktadır.
Bilgi kirliliği ise, yargı ve emniyet mercilerinin işlerini
yapmasını âdeta güçleştirmektedir. Bizzat yargı mensubu yetkililerin
açıkladığı gibi, tüm bilgilerin değerlendirildiği, kimseden hiçbir
bilgi ve görüntünün saklanmadığı bir ortamda, âdeta yalancı tanıkların
ve yalan resimlerin ortalıkta cirit atması biraz da sorumsuzluk
örneği teşkil etmekte, bunu yayanlar soruşturmanın sağlıklı yapılmasını
engellemektedirler. Bu yandan, yanlış haberlerin kaynağı olarak
da âdeta devlet birimleri gösterilmekle büyük hata yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzun, buyurun.
SELAMİ UZUN (Devamla) - Bilgi kirliliğine neden
olan birtakım güçlerin de bu olay ve görüntüler sebebiyle birbirleriyle
hesaplaştığı, fakat güvenlik güçlerini kendilerine alet ettikleri
bilinmektedir. Bazı basın mensuplarının âdeta senarist gibi çalıştıkları
ibretle görülmektedir.
Hükûmetimiz, Türkiye'yi bir hukuk devleti olarak
görmek suretiyle, insanların hukukunu koruma bilincine kavuşması
noktasında çalışmalarını sürdürmektedir. Kasten yanlış haber yayarak
gerilim yaratmak isteyenlere karşı toplum olarak daha dikkatli olmak
zorunda olduğumuz herkesin malumudur.
Milleti öne çıkaran, devleti milletin hizmetine
sunan bir anlayışın yerleşmesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzun.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sivas Milletvekilimiz
Sayın Selami Uzun arkadaşımızın, son günlerde yaşanan güvenlik
olaylarının kamuoyuna yansıması konulu yapmış olduğu gündem dışı
konuşma üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce burada da ifade
edildiği gibi, 19 Ocak 2007 tarihinde menfur bir saldırı sonucu gazeteci-yazar
Hrant Dink'in hayatını kaybetmesi, hepimizi derin bir üzüntüye sevk
etmiştir. Bu saldırı, ülkemizin huzur ve istikrarını hedef alan hain
bir saldırıdır. Değişik vesilelerle ifade ettiğim gibi, bu tür hain
saldırılarla bir yere varılması, bir amaca ulaşılması mümkün değildir.
Bu gibi elim hadiselerin bir daha meydana gelmemesi de en büyük temennimizdir.
Bu vesileyle, bir kez daha, değerli gazeteci
Hrant Dink'in ailesine, çalışma arkadaşlarına ve tüm basın camiasına
başsağlığı diliyorum. Burada biraz olsun tesellimiz, katil zanlısının
ve bu tertipte rolü olanların kısa süre içerisinde yakalanıp, adalete
teslim edilmiş olmalarıdır.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu hain
saldırıyı biz, Bakanlar Kurulumuzun toplantısı esnasında öğrendik.
Durumu derhâl Sayın Başbakanımıza intikal ettirdim, toplantıya
ara verdik. Sayın Başbakanımız ile birlikte, gelen bilgiler doğrultusunda
durum değerlendirmesi yaptık ve Sayın Başbakanımızın talimatıyla,
ben ve Adalet Bakanımız hemen İstanbul'a birlikte hareket ettik. İstanbul'a
geldik. Bu olayın akabinde, bu menfur saldırının bütün yönleriyle
ortaya çıkarılması için konuyla ilgili tüm kurumlar arasında gerekli
koordinasyonu sağladık. İstanbul Valiliğimizde Valimiz, cumhuriyet
başsavcılarımız, Emniyet Müdürümüz, Jandarma Komutanımız, diğer
ilgili kurumların yetkilileri hep birlikte bir uyum ve koordinasyon
içerisinde, bu olayın bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi ve çalışmaların
derinleştirilerek ciddi ve titiz bir şekilde olayın aydınlatılmasına
dönük kararlı bir tutum sergilendi ve bu toplantının akabinde de,
İstanbul Valiliğinin önünde hem ben hem Cemil Çiçek, Sayın Çiçek arkadaşım
basın mensuplarına, o ana kadar bize intikal eden ve hukuk çerçevesinde
söyleyebileceklerimizi ifade ettik ve bu menfur saldırıdan kısa
bir süre sonra olay yerini görüntüleyen resmî ve sivil kurumlara
ait kamera kayıtları alındı, görgü şahitlerinin tariflerine uyan
ve kamera kayıtlarında net olarak bulunan katil zanlısının görüntüleri
de, güvenlik güçlerimiz tarafından tespit edilerek, hem görgü tanıkları
hem en yakın görgü tanığı olan Agos gazetesinde çalışanlara da teşhis
ettirildi. Ayrıca, bu arada da, bilgi kirliliğini önlemek amacıyla
bir kriz masası oluşturduk ve zaman zaman, toplanan bilgiler, sadece
İstanbul Valimiz tarafından basın mensuplarımıza, dolayısıyla
kamuoyumuza açıklandı, ama, bu arada, hem ben hem Cemil Çiçek, İstanbul'da
bulunduğumuz bu süre içerisinde, üç veya dört defa da basın aracılığıyla
da kamuoyumuzu bilgilendirdik. Bizim dışımızda da kriz masası
oluşturuldu ve Valimiz, basın mensuplarımızı bilgilendirdi.
Tabii, bu paylaşımın neticesinde, zanlının fotoğrafını
basınla paylaşmamız neticesinde, hepinizin bildiği gibi, şahsın
babası, basına yansıyan resimdeki kişinin oğlu olduğunu güvenlik
güçlerine bildirerek, katil zanlısının böylece kimliği, yirmi
dört saat gibi kısa bir süre içerisinde tespit edildi ve güvenlik
güçlerimiz tarafından yürütülen titiz ve kararlı çalışmalar sonucunda
da, katil zanlısı Ogün Samast'ın 20 Ocak 2007 günü İstanbul'dan hareket
eden bir otobüsle Trabzon'a gitmekte olduğu da tespit edildi ve Samsun
Emniyet Müdürlüğüne de bu konuda süratle bilgi verildi. Bunun üzerine,
olaydan otuz iki saat sonra, zanlı Ogün Samast, Samsun Otogarı'nda güvenlik
güçlerimiz tarafından, olayda kullandığı silahıyla birlikte yakalandı.
Tabii, olayın gerçekleşmesinin ilk dakikasından
itibaren, bu menfur saldırının bütün boyutlarıyla aydınlatılması
yönünde Hükûmetimiz, ilgili kurumlarımız, basın-yayın organlarımız
ve vatandaşlarımız kararlı bir tutum sergilemişlerdir. Katil zanlısının
arkasında bulunan, onu yönlendiren ve onunla irtibatlı olan şahısların
da yakalanması, olayın bütün boyutlarıyla ve bağlantılarıyla birlikte
ortaya çıkarılması amacıyla adli makamlarımızın talimatları
çerçevesinde bugüne kadar yürütülen çalışmalarda Trabzon'dan 16,
Samsun'dan 3, İstanbul'dan 7, Bursa'dan 1 olmak üzere toplam 27 kişi gözaltına
alınmış, mahkemeye sevk edilen bu şahıslardan 8'i tutuklanmış, ayrıca
da 61 kişinin de bilgisine başvurulmuştur.
Bununla birlikte, bu cinayetin arkasındaki
ilişkilerin de çok yönlü olarak araştırılmasına da devam edilmektedir.
Yine, Trabzon ilimizde, bu olay üzerine, biz, Trabzon ilimizde bir süredir
meydana gelen ve İstanbul'da Hrant Dink'in öldürülmesiyle de bağlantılı
olarak görülen asayiş olaylarında idarenin ve emniyetin kusur ve
ihmallerinin olup olmadığıyla, tüm bu olaylar zincirinin çok yönlü
incelenmesine ilişkin olarak 2 mülkiye başmüfettişi, 1 polis başmüfettişi
ve 1 jandarma müfettişi de Trabzon ilimizde hemen görevlendirilmiş,
sonrasında da mülkiye başmüfettişlerimiz ayrıca İstanbul ilimizde
ve Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığımızda
da incelemelerine hâlen devam etmektedirler. Soruşturmaların
sağlıklı bir şekilde yürütülmesi maksadıyla, o gün, hemen, Trabzon
Valisi ve Emniyet Müdürü de merkezde görevlendirilmişlerdir.
Bu olaylardan sonra -burada konuşan değerli arkadaşım
da temas ettiler- bazı illerimizde gerçekleştirilen toplantılarla
bu eylem kınanmış, ancak, bazı etkinliklerde de birtakım yasa dışı
örgütlerin provokasyonları da tespit edilmiştir. Ancak, vatandaşlarımız,
provokasyonlara gelmeksizin devlete güven duygusu içerisinde ve
sağduyulu hareket etmişlerdir. Olayın hemen sonrasında zanlı Ogün
Samast ve işbirlikçilerinin güvenlik güçlerimiz tarafından yakalanması
ve adalete teslim edilmiş olması da, halkımızın devletimize olan
haklı güvenini boşa çıkartmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türkiye bir hukuk devletidir. Bütün çalışmalar hukuki zeminde yürütülmektedir.
Hukukun gereği ne ise o yapılmaktadır. Tüm kurum ve kuruluşlarımız
ile vatandaşlarımız büyük bir duyarlılık içerisinde üzerlerine
düşen görevi en iyi şekilde yapmaya devam etmektedirler.
Yine, bildiğiniz gibi, Samsun ilimizde zanlının
yakalanmasından, sonrasında görüntülenmesi ve bunların basın-yayın
organlarına dağıtılması da, akıl ve mantık ölçüleriyle bağdaştırılması
mümkün olmayan ve hiçbir görev tanımı içerisinde kabul edilmesi
söz konusu olmayacak bir uygulamadır. Bu gayriciddi ve kabul edilmesi
mümkün olmayan uygulamaları, birtakım güvenlik personeli, kurum
politikalarıyla bağdaşmayacak bir şekilde gerçekleştirmişlerdir.
Zanlının Samsun ilimizde çekilen bir fotoğrafının önce basın-yayın
organlarında yayımlanmasının hemen akabinde Samsun'la da ilgili
olarak konunun tüm yönleriyle araştırılması için 1 mülkiye müfettişi,
1 jandarma müfettişi ve 1 polis müfettişi de Samsun ilimizde görevlendirilmiştir.
Ayrıca, yine bir görsel medyada bu yan olayların yayınlanmasından
sonra da orada hazır, o fotoğrafla ilgili soruşturmayı yapan bu müfettişlerimiz
bu olaya da el koymuşlar, yapılan süratli bir sorgulama sonunda, müfettişlerin
yaptığı bu idari soruşturma kapsamında, ilk etapta Samsun Emniyet
Müdürlüğümüzden 4 emniyet görevlisi personel derhal görevden
uzaklaştırılmış, 4 jandarma personelinin de jandarmanın uygulamakta
olduğu görev ve yetki yasasına göre derhal yerleri değiştirilmiştir.
Daha sonra bu soruşturmayı devam ettiren müfettişlerce, 1 polis
memurunun daha işten el çektirilmiş, yine 1 jandarma görevlisinin
de yerinin değiştirilmesi gerçekleştirilmiştir.
Tabii, konuyla ilgili soruşturmayı, biraz evvel
de ifade ettiğim gibi, İstanbul'da da sürdüren, Trabzon'da başlayıp
İstanbul, Ankara, belki tekrar Trabzon'a gidecek olan müfettişlerimiz,
İstanbul'da da dün soruşturmayı sürdüren müfettişlerimiz tarafından,
soruşturmanın selameti açısından İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat
Şube Müdürü de 5 Şubat 2007 tarihinde, yani dün akşamüstü görevinden
uzaklaştırılmıştır.
Samsun'da olaya karışan tüm ilgililer hakkında
müfettişlerce başlatılan idari ve disiplin soruşturması devam
ederken ayrıca Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca da başlatılan,
bunlarla ilgili başlatılan adli soruşturma da sürmektedir.
Ben bir kez daha ifade etmeliyim ki, zanlının bahse
konu görüntülerinin çekilmesi ve dağıtılmasını hiçbir görev anlayışıyla
bağdaştırmamız ve kabul etmemiz mümkün değildir. Bu çirkin uygulamalarla
ilgili olarak sürdürülen soruşturma sonucunda hukukun gereği ne
ise o yapılacaktır, hiç kimseye müsamaha gösterilemeyecektir,
kimsenin de gözünün yaşına bakılmayacaktır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
olayın başlangıcından bugüne kadar, cumhuriyet savcılarımız, güvenlik
güçlerimiz ve müfettişlerimizce yapılan tüm çalışmalar, bu çerçevede,
hukuka uygun bir şekilde cereyan etmiştir, gelişmiştir. Hâl böyle
iken, tüm çalışmalar hukuk zemininde yürürken, bizi suskunlukla
eleştirenler de oluyor.
Bildiğiniz
gibi, ben biraz evvel de ifade ettim, konuşulması gereken yerde konuştuk.
Olayın hemen arkasından İstanbul'a gittim. O akşam yaptığımız toplantıdan
sonra, intikal eden ilk bilgilerle, İstanbul ilimizde, Valiliğimizde
basına açıklama yaptım. Ertesi günü sabah, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde
yine açıklama yaptım ve öğlene doğru Emniyet Müdürlüğünden çıkarken
de yine basına açıklama yaptım. Aynı şekilde, Cemil Çiçek arkadaşımın da bir iki
açıklamaları oldu.
Tabii, bütün bunlar soruşturmanın gizliliği kuralını
bozmayacak bir çerçevede kamuoyumuza bu açıklamaları yaptık. Zaman
zaman da basın, konuyla ilgili olarak, biraz evvel bahsettiğim gibi,
kurmuş olduğumuz kriz merkezinde Sayın Valimiz tarafından aydınlatıldı.
Şimdi, bizi eleştirenlere soruyorum: Bilgi kirliliğinin
sorumlusu nasıl ben oluyorum? Biraz evvel de ifade ettiğim gibi,
Türkiye, bir hukuk devletidir. Adli bir olay vuku bulduğunda, cumhuriyet
savcılarımız ve yetkilendirdiği personel dışında soruşturmanın
içeriğine ilişkin bir açıklama yapılabilmesi, bir yorum getirilmesi
kanunen mümkün değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Herkes konuşur o zaman.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Herkes
konuşabilir.
Bakın, ben, yıllarca devletin değişik kademelerinde
görev yapmış ve bu hususları çok iyi bilen bir kişi olarak, görev ve
yetki sınırlarım içerisinde hareket ediyorum.
Arkadaşlar, devlet idaresi dediğimiz sistem,
alelacele, dayanaksız, mesnetsiz, iyice araştırılmadan konu ve
olaylar karşısında yaklaşım göstermeyi değil, bilakis delillerle,
dayanak belgeleriyle hareket eden, kararlı, kesin ve ölçülü davranış
gerektirmektedir. Üzülerek ifade etmek zorundayım ki, bu eleştirileri
getirenlere öncelikle hukukun temel ilkelerini ve içerdiği hükümleri
okumalarını, bir kere daha okumalarını tavsiye ediyorum. Bu eleştirileri
getirenlere İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Aykut Cengiz
Engin iki gün önce yapmış olduğu basın toplantısında bir hukuk dersi
verdi, ancak, bazıları hâlen bu dersi kavramamış olabilirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, özellikle
basın-yayın organlarında, bazı kişilerin olay yerinde bulundukları,
olayla ilgili görüntülerin bir kısmının savcılığa intikal ettirilmediğine
ilişkin haberlere yer verilmiştir, ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız
Sayın Aykut Cengiz Engin, işte, o bahsettiğim, iki gün önce yaptığı
basın toplantısında, ortaya atılan bu iddiaların doğru olmadığını
ve bu iddiaların bilgi kirliliğine yol açtığını açıkça ortaya koymuştur.
Ayrıca, Sayın Engin, soruşturmada emniyetin ilgili birimleriyle
cumhuriyet savcıları arasında büyük bir uyum olduğunu, çalışmaların
emniyet müdürlüğünün ilgili birimleri ve savcılar tarafından büyük
bir dikkat ve uyum içerisinde sürdürüldüğünü, hazırlık soruşturmasının
-burası çok önemli- gizli olduğunu ve soruşturmayla ilgili belge
ve delillerin yayınlanmasının suç teşkil ettiğine dikkat çekmiştir.
Menfur olayla ilgili olarak kamuoyunun gündemine
gelen iddiaların tamamı cumhuriyet savcılarımız tarafından çok
yönlü olarak araştırılırken, olayın hemen akabinde görevlendirilen
müfettişlerimiz de soruşturmalarına devam etmektedirler. Konu
adli organlara intikal ettiğinden bu çerçevenin dışında bir açıklama
yapmak ve yorumda bulunmak hukuk kurallarıyla da bağdaşmaz.
Değerli arkadaşlarım, soruşturma sonrasında
olay tüm yönleriyle aydınlatılacak ve adli organlarca gerekli cezaya,
zanlılar ve azmettiricileri, tertipçiler çarptırılacaktır. Ayrıca
olayla ilgili olarak kimin ihmali ve kusuru varsa ortaya çıkarılacaktır
ve bu kişilere de gerekli ceza verilecektir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siyasi sorumluluk yok mu Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Bu
aşamada soruşturma neticelenmeden güvenlik güçlerimizi yıpratıcı
ve motivasyon kırıcı yorumlara girilmemesi ve gelişmelerin serinkanlı
bir şekilde takip edilmesi de son derece önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Burada şunu da özellikle vurgulamalıyım ki, tüm
güvenlik güçlerimiz, ortak bir amaç için, birliğimizi, beraberliğimizi,
bütünlüğümüzü, asayiş ve güvenliğimizi temin etmek için omuz omuza
canları pahasına görev yapmaktadırlar. Hiç kimse kurumlarımızı
karşı karşıya getirmeye çalışmasın, bundan bir medet ummasın.
Olayları anlamadan, dinlemeden, konuları tahkik
etmeden, olayların ilk heyecanıyla kurumlarımızı incitecek, yıpratacak,
onların görev şevklerini kıracak hareket, yorum ve haberlerden de
uzak durulması gerekmektedir.
Sayın Başkan…
HALUK KOÇ (Samsun) - Servisi kim yaptı Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) -
Araştırılıyor işte, müfettişler onu araştırıyor, tespitler var.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Derin devlet dediğiniz
ne Sayın Bakan?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bu müfettişler bulabilecek
mi?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Bulacaklar.
Sabredin biraz, sabredin.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, siyasi sorumluluk
yok mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olayın bir an önce aydınlatılması
hususunda başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlı
tutum ve talimatlarıyla, Hükûmetimizin de bu konu üzerinde hassasiyeti
büyük bir önem arz etmiştir. Emniyet güçlerimizin yoğun çaba ve gayretiyle
zanlının kimliği yirmi dört saat içerisinde tespit edilmiş ve otuz
iki saat gibi kısa bir süre sonra da güvenlik güçlerimiz tarafından
suç aleti silahı ve azmettiricileriyle birlikte yakalanarak,
adalete teslim edilmişlerdir.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, olay, devlet kurumları
arasında koordinasyon, ahenk ve iş birliği içinde tüm yönleriyle de
soruşturulmaktadır. Olayın arkasında ne vardır? Hangi niyetle yapılmıştır?
Bağlantıları kimlerdir? Bunlar muhakkak ki ortaya çıkarılacaktır.
Cumhuriyet savcılarımız ve güvenlik güçlerimiz
bütün imkân ve kabiliyetlerini kullanarak bu cinayetin gerçek yönlerinin
ortaya çıkarılması için her türlü çabayı göstermektedirler. Bu
tür saldırıları yapanlar ülkemizin barış, birlik ve demokrasi içerisinde
gelişmesini istemeyenlerdir.
Meydana gelen cinayet olayı karşısında vatandaşlarımız,
basınımız, sivil toplum örgütleri, yani toplumumuzun tüm kesimleri
sağduyulu yaklaşım göstermişler ve ülkemizi karıştırmak isteyen
şer odaklarına hak ettikleri dersi vermişlerdir. Bu saldırı, aynı
zamanda ülkemizde sağlanan istikrar ve huzur ortamına karşı da yapılmıştır,
ama, hiç kimsenin, bin bir emekle kurulmaya çalışılan huzur ve güven
ortamını sarsmaya…
İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nerede güven, huzur ortamı?
Sayın Bakanım, güven, huzur nerede?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - …ülkemizin
asırlardır sürdürdüğü barış içerisinde bir arada yaşama tecrübesine
gölge düşürmeye gücü yetmeyecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu gibi olayların, ancak birlik ve beraberlik içerisinde
önlenebileceğine inanıyoruz. Ülkemizin huzuruna ve bölünmez
bütünlüğüne yönelik her türlü olumsuzluğa karşı mücadelede kararlılığımız
sonuna kadar devam edecektir.
Ben, bu vesileyle, bu saldırıyı yoğun çaba ve özverili
çalışmaları sonucu aydınlatan tüm güvenlik güçlerimize ve diğer
ilgililere de huzurlarınızda teşekkür ediyor, siz yüce Meclisimizin
saygıdeğer üyelerini saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Hırvatistan
Parlamentosu Başkanı Vladimir Şeks ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak, resmî temaslarda
bulunmak üzere, ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1199)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 22 Ocak 2007 tarih ve 124 sayılı
Kararı ile, Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Sayın Vladimir Şeks
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince
Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento
heyetinin temas ve görüşmelerde bulunmak üzere ABD'ye gitmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1200)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Amerika Birleşik Devletleri
Kongresi'nde ve ilgili Bakanlıklar ile diğer mercilerle temas ve görüşmelerde
bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir Parlamento heyetinin
ABD'ne gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanun'un 10. Maddesi uyarınca
Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- İsveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının
TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini İsveç'e davetine icabet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1201)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dışişleri Bakanlığının
26 Ocak 2007 tarihli ve 37606 sayılı yazısında, İsveç Parlamentosu
Dışişleri Komitesi Başkanı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu heyetini İsveç'e davet ettiği bildirilmiştir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanun'un 6 ncı Maddesi uyarınca
Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve tezkere kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır. Ayrı
ayrı okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.-
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü, Bursa'nın Keles
ilçesinde sekiz köyü içerisine alan ve on binlerce kiraz ağacının
bulunduğu Kozaağacı Vadisine, bölgede bulunan kömür madenlerini
termik santral kurma şartı ile işletmeye açma girişimlerinde bulunması,
konuya taraf olanlar ile karşı çıkanları bir araya getirmiş, birçok
kişi, kurum ve kuruluş olumlu olumsuz görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaya
başlamıştır.
Bölgede 20 yıldır ihracata yönelik
meyvecilik alanında yatırım yapılmakta ve yetiştirilmekte olan
kiraz, dünyada üçüncü sırayı almış bulunmaktadır. Vadinin içine
aldığı Davutlar, Denizler, Çaycılar, Kayadibi, Durak, Durmuşlar,
Karakaya, Issızören köylerinde yaklaşık 3 bin vatandaşımız yaşamakta,
ayrıca tarımsal üretim nedeniyle de bölge mevsimlik işçi göçü almaktadır.
Bazı sivil toplum kuruluşlarının yaptığı
bilimsel araştırmalarda, termik santralin kurulacağı alanda bulunan
kömür rezervinin ve kalorisinin yeterli olmadığı, mevcut rezerv
ile kurulacak bir santralin ancak 10-12 yıl gibi kısa bir süre çalıştırılabileceği
açıklanmıştır. Santralde kullanılacak kömürün kükürt oranının yüksek
olması nedeniyle 30'u sadece Uludağ'a özel, 145 bitki türünün yok
olacağı, organik tarım alanlarının olumsuz yönde etkileneceği,
bu santralin kurulmasıyla, Uludağ'ın çevresindeki santral sayısının
beş'e çıkacağı ve Uludağ çevresini yok edeceği de, Uludağ Üniversitesi
ve Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık Yardımlaşma ve Kültür
Derneği (Dağ-Der) tarafından bir raporla açıklanmıştır.
Köylerde halkın santral hakkındaki görüşlerine
de başvurulmuş ve köylü ekonomik ve sağlık açısından santralin kurulmasına
karşı çıkmakta ve tarımla uğraşmayı istemektedir. Santralin insan
sağlığına olumsuz etkileri de üzerinde durulması gereken en önemli
konudur. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim
Dalı Başkanlığı 1,5 yıldır sürdürdüğü Bursa Orhaneli Termik Santrali
bölgesinde yaşayan 3 bin insanı Akciğer Solunum Fonksiyon Testinden
geçirmiş ve sonuçta bölge halkının risk altında olduğunu açıklamıştır.
Bölgede yer altı suyu bulunması nedeniyle heyelan ve kayma riskinin
bulunması santralın bu bölgeye kurulmasının riskli olduğu sonucunu
ortaya koymaktadır.
Birçok ülkede bulunmayan güneş, su,
rüzgâr ve jeotermal kaynakların, ülkemizin birçok bölgesinde bol
miktarda bulunması nedeniyle, öncelikle bu kaynakların kullanılmasına
yönelik yatırımlar yapılmalı ve halkın sağlığını koruyan enerji
politikalarına yönelinmelidir.
Uzun süren tartışmalar neticesinde
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Kozağacı Vadisine
termik santral kurulması işi ihalesi yapılmış, 2006 Haziran ayı başında
belli olan ihaleyi alan firma 2 trilyon lira teminat mektubu verdiği
hâlde, Bakanlığa başvurarak ihalenin tasfiyesi talebinde bulunmuştur.
Bakanlık bu aşamalardan sonra yaptığı açıklamalar neticesinde
termik santralin kurulma yerini değiştireceklerini ve ihale şartnamesinde
değişikliklere gidileceğini belirten açıklamalar yapmıştır.
Bursa'nın Keles ilçesinde
sekiz köyü içerisine alan Kozağacı vadisine termik santral kurulması
konusunun, yaşanan yeni gelişmeler nedeniyle iyi bir şekilde araştırılabilmesi
için Anayasanın 98. maddesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
104. ve 105. maddelerine göre Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1- Mustafa Özyurt (Bursa)
2- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
3- Kemal Demirel (Bursa)
4- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
5- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
6- Erdal Karademir (İzmir)
7- Türkân Miçooğulları (İzmir)
8- Bülent Baratalı (İzmir)
9- Abdurrezzak Erten (İzmir)
10- Orhan Eraslan (Niğde)
11- Muharrem Toprak (İzmir)
12- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
13- Yılmaz Kaya (İzmir)
14- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
15- Nurettin Sözen (Sivas)
16- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
17- Rasim Çakır (Edirne)
18- Hasan Ören (Manisa)
19- Ahmet Ersin (İzmir)
20- Birgen Keleş (İstanbul)
21- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
22- Atilla Kart (Konya)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 21 milletvekilinin,
trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak, öncelikle kara
noktalarda olmak üzere kara yolları güvenliği konusunda alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/420)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98, ve
İç Tüzük'ün 104. maddeleri gereği, Türkiye Cumhuriyeti Devlet karayolları
ve bu yollarda geçmişteki kazalar dahil, günümüze kadar devam edegelen
trafik kazalarının ana amilleri ile, yollardaki kara noktaların
yeniden belirlenmesi için bir meclis araştırması açılması arz ederiz.
1- Musa Uzunkaya (Samsun)
2- Ahmet Yeni (Samsun)
3- Sedat Kızılcıklı (Bursa)
4- Abdulmecit Alp (Bursa)
5- Ali Osman Sali (Balıkesir)
6- Mustafa Dündar (Bursa)
7- Ömer Özyılmaz (Erzurum)
8- Mehmet Kaplan (Şanlıurfa)
9- Adem Tatlı (Giresun)
10- Fahri Çakır (Düzce)
11- Ali Küçükaydın (Adana)
12- Reha Denemeç (Ankara)
13- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
14- Alaettin Güven (Kütahya)
15- Mehmet Ceylan (Karabük)
16- Sinan Özkan (Kastamonu)
17- Bekir Bozdağ (Yozgat)
18- Harun Tüfekci (Konya)
19- Abdullah Çetinkaya (Konya)
20- Fahrettin Poyraz (Bilecik)
21- Mehmet Asım Kulak (Bartın)
22- Muharrem Candan (Konya)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, cumhuriyetten önce ve cumhuriyet hükûmetleri döneminde,
kara, deniz ve hava ulaşımının geliştirilmesinde çok büyük katkılar
sağlamıştır.
Osmanlı'nın son zamanları
ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde TCDD'ye gösterilen ilgi ve verilen
önem artırılarak devam ettirilseydi, inanıyoruz ki bugün, ulaşım
sektöründe çok daha farklı ve doğru bir seçenekle iyi bir mesafe katetmiş
olacaktık.
Hâlâ Türkiye'nin toplamda
yüzde 90'ları aşan trafik yükünü çeken, insan ve yük taşımacılığında
açık ara önde olan TCK'nın ciddi manada yeniden elden geçirilmesi,
tercih nispetinin diğer sektörlere kaydırılması önemli bir zorunluluktur.
Üç tarafı denizlerle
çevrili, Marmara Denizi ile iç göllere kıyısı bulunan il, ilçe ve
kasabaların deniz nakliyelerini tercih etmeme sebebi ciddi bir
şekilde araştırma ve incelemeye muhtaçtır.
Keza, Devlet Demir
Yollarının rehabilite edilmesi, ulaşıma imkân tanıyabilecek yeni
hatlarla, mevcut önemli kentlerimizi birbirine bağlayan demir yollarının
"hızlı tren" taşımacılığına elverişli hâle getirilmemesi
geçmiş yıllarımızın çok ciddi kayıplarıdır.
Son zamanlarda ve
özellikle 59. Cumhuriyet Hükûmetinin ortaya koyduğu Acil Eylem Planı
çerçevesinde yapılan çalışmalar, özellikle özel hava yolu şirketlerinin
dinamik bir yapıya kavuşturularak, milyonlarca insanımızın hava
ulaşımından yararlanıyor olması ise takdir konusudur.
Ancak, kara yollarımızın
hâlâ birinci derecede tercih edilen ulaşım imkânı olarak görülmesi,
bu ulaşım sektörünün sorunlarının da devamına katkı sağlamaktadır.
Hâlen 65.000 kilometrelik
kara yolu ağımızın tamamının sağlıklı olduğunu söylemek elbette
mümkün değildir.
58 ve 59. Cumhuriyet
Hükûmetlerinin 15.000 kilometrelik bölünmüş yol projesinin yarıya
yakınının bitirilmesi ve mevcut otobanlar göz önünde bulundurulacak
olursa, yıllara göre hasarlı, yaralamalı ve ölümlü kazalarda ciddi
bir azalış görülmektedir. Elbette bütün bunların arasında son on yılın
sadece Kurban Bayramlarında 1.252 vatandaşımızı trafik kazalarında
kaybetmiş olmanın ürkütücü tablosu bile vicdan sahibi her ülke insanını
dilhun etmektedir.
Son Kurban Bayramında
kaybettiğimiz 48 vatandaşımız arasında CHP Konya Milletvekili
merhum Nezir Büyükcengiz'le, eski bakanlardan merhum Mustafa Taşar'ın
da bulunması fevkalade üzücü olmuş ve dikkatlerini yeniden trafik
kazalarına çekmiştir.
Tüm bu kazaların cereyan
ediş nedenlerini, kara yollarındaki kara noktalar diye adlandırılan
yerlerle , henüz bu ismi taşımayan, ancak sıklıkla kazaların cereyan
ettiği yerlerin bir an önce tespitinin yapılmasında yarar var.
Kaza nedeni noktaların
tespiti, çok acil şekilde iyileştirilmesi, tonajlı araçların şerit
ve yol kullanımındaki hatalı uygulamaları, yeni yol yapımı bölgelerinde,
yoğun ışıklandırma, işaret ve işaretçilerin yetersiz ve dikkatsizliği,
yol yapımında yüklenici firmaların kuralsız yük taşıma, yollara
trafiği felç edecek malzeme ve kayaların dökülmesine sebebiyet
verme, işaretleri zamanında ve yerinde bulundurmama, varsa mevcut
yol kusurlarından doğan kazalar sonucu tazminata maruz bırakılma
konusunda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının sorumlularıyla,
yüklenici müteahhit firmaların sorumluluklarını yerine getirmemesinden
doğan tazminatların ödenme ve takibi.
Tüm bu ve benzeri TCK
ve trafik sorunlarının yakından takibi, çözümüne katkı sağlanması
ve daha güvenli bir seyahat imkânıyla, milletvekillerinin sık sık
trafik kazalarına maruz kalmaları nedeniyle ve varsa çözüm yollarının
araştırılması için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması zaruretinin
hasıl olduğu inancındayız.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
V.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP
Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun, 06.02.2007 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19'uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ali
Topuz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun; 13.02.2007 Salı günkü birleşiminde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının, 286'ncı
sırasında yer alan (10/351), 338'inci sırasında yer alan (10/399) ile
356'ncı sırasında yer alan (10/417) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi, bu görüşmelerden
sonra 299'uncu sırasında yer alan (10/365) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşülmesinin ve bu birleşimde çalışma süresinin
(10/365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar uzatılmasının, 13.02.2007 Salı ve 14.02.2007
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesinin,
14.02.2007 Çarşamba ve 15.02.2007 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisi lehinde söz isteyen Yakup Kepenek, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kepenek, süreniz on dakikadır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
küresel ısınma konusunda verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin
gündeme alınması ve araştırma komisyonu kurulması üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yerkürenin ısınmakta olduğuna ilişkin
görüşler yaklaşık on-on beş yıl öncesine gider. Birleşmiş Milletler,
1988'de, bu konuda İklim Değişikliği Paneli adı altında bir bilimsel
çalışma başlattı. Bu panelin dördüncü raporu geçtiğimiz günlerde
Paris'te 2.500 bilim insanının katılımıyla değerlendirildi. Aynı
günlerden biraz önce İngiliz iktisatçısı Nicholas Stern de kapsamlı
bir iklim değişikliği raporu hazırladı. Her iki raporun ortak noktası
şudur: Eğer hemen önlem alınmaz ise dünyamızı çok büyük doğal yıkımlar,
felaketler beklemektedir. Raporlar bunun bilimsel kanıtı özelliği
taşımaktadır. Bu noktada Paris toplantısı şunu ortaya koyuyor
ki, insanlık için, doğal afet artık kader değildir ya da kader olmayabilir,
çünkü yaşadığımız felaketlerin yüzde 90'a yakın bir bölümünün insan
işi olduğu ve bunun, gene insanların kararlı ve bilinçli uyanışı
ve iş birliğiyle önlenebileceği biçimindedir. Verilere göre,
küresel ısınmanın ana nedeni, enerji üretiminde kömür ve petrol gibi
yakıtların kullanılmasıyla, havanın karbondioksit miktarının
artması ve bundan doğan diğer etkilerdir.
Küresel ısınmaya, kömürden enerji üretiminin
katkısı yüzde 24 dolayındadır, ama -sıkı durun- diğer önemli etkenler
de var. Bunların başında, ormanların yok edilmesi gelmektedir, yüzde
18; taşıt yakıtlarından doğan karbondioksit salınımı gelmektedir,
yüzde 14 ve tarımın ve sanayi üretiminin katkısı da ileri boyutlara
ulaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yapılan incelemeler, eğer bu gidiş tersine çevrilmez, önlem alınmaz
ise, deniz seviyesinin, 18 santimetreyle 59 santimetre arasında
yükseleceğini kanıtlamaktadır. Sıcaklık artışı, su kaynaklarının
kurumasına, tarımsal üretimin zarar görmesine, sıcak hava dalgalarının
yaygınlaşmasına ve bunun, daha çok, gelişmekte olan, az gelişmiş,
yoksul ülkeler üzerinde etkilerini göstereceğini ortaya koymaktadır.
Daha doğrusu, küresel ısıtma olayında da eşitlik yoktur. Burada da,
yoksullar, az gelişmişler, gelişmekte olanlar büyük zarar görmektedir.
Yapılması gereken iş, dünya ölçeğinde ve ülke ölçeğinde hemen önlem
almaktır. Bu konuda bugün katlanılacak masrafların yarınki büyük
felaketler dikkate alındığında hiçbir önemi yoktur, yok sayılmalıdır.
Stern Raporu, dünya ulusal gelirinin yüzde 1'inin ayrılmasıyla bu
konuda büyük adımlar atılabileceğini, önlem konusunda ve küresel
ısınmanın etkilerinin en azından durdurulabileceğini ve giderek
yavaşlatılabileceğini ortaya koymaktadır.
Küresel ısınma küresel
bir olgudur. Dolayısıyla çözümü de o düzeyde aranacaktır. Ancak,
üzüntüyle şunu belirteyim: Paris'te toplanan konferansa ülkemizden
-ki orada 2 500 bilim insanı bir araya geldi- İstanbul Teknik Üniversitesinden
bir profesör arkadaşımız Zafer Şen katılmıştı. Başka hiçbir katılım
yoktu ülkemizden. Oysa oraya 130 ülkenin temsilcileri katılmaktaydı.
Dört yıl önceden beri felç ettiğimiz (TÜBİTAK) Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumumuz o günlerde ne yapıyordu dersiniz? Şunu yapıyordu:
Hükûmete Ulusal Deprem Konseyinin ortadan kaldırılmasını öneriyordu.
Bunlar yanlış şeylerdir. Bunlar doğru yaklaşımlar değildir.
Bir başka şey daha yapıldı.
Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri küresel ısınmayı önemsizleştirmek
için ellerinden geleni yapan açıklamalar yapıyorlar ve diyorlar
ki: Gelişmiş ülkelerin, teknoloji satmak için abarttıkları bir oyundan
ibarettir.
Değerli arkadaşlar,
bilimsel gerçekler karşısında duyarsız kalamayız. Ciddiyetsiz ve
tutarsız yaklaşımlarla bunu görmezlikten gelemeyiz. Çernobil olayından
sonra bir bakanın televizyonlarda radyasyonlu çayı içip "bakın,
hiç de radyasyon yokmuş" demesine benzer bir tutumla Hükûmetin
bu konuyu savsaklaması yoluna gidilmemelidir.
Türkiye'nin yapması
gereken iki önemli iş vardır. Bunlardan bir tanesi dünyadaki gelişmeleri,
uluslararası gelişmeleri yakından izlemek, onlara katılmak -iki
bakımdan katılmak, bilim insanlarıyla katılmak, yönetimiyle katılmak-
durumundadır. Türkiye'nin uluslararası düzeydeki gelişmelere
katılmanın, orada etkin olmanın ötesinde, biz de, ulus olarak, burada
çok şey yapabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, geçen hafta sonu açıklanan Paris raporundan sonra, ekonomisini,
teknolojisini, kentleşmesini, çevre anlayışını ve benzeri tarım
politikasını ve benzeri alanlardaki tüm düzenlemelerini, politikalarını
yeniden gözden geçirmek zorundadır, yeniden düzenlemek zorundadır.
Ülkenin göllerinin
kuruduğu, su kaynaklarının kötü kullanımından bu sonuca ulaşıldığı
bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, hiç zaman yitirmeden, bir ulusal
su politikası programının hazırlanması zorunluluğu vardır.
Bunun gibi, enerji
üretimini yeniden ele almak, güneş, su, rüzgâr ve hidrolik kaynakları,
yani, yeniden üretilebilir kaynakları kullanacak yönde geliştirmek
ve az karbon, yüksek verimli teknolojileri uygulamaya sokmak önemli
görevlerimizdendir.
Kuraklık nedeniyle
yaşanılabilecek olan tarımsal üretim düşüşlerine ve gıda eksikliğine
karşı, Türkiye'nin, hiç zaman yitirmeden, bir gıda üretimini ve tarım
programını uygulamaya koyması gerekmektedir.
Ulaştırmayı, demir
ve deniz yolu ulaşımına ağırlık verecek biçimde düzenlemek, kamu
ulaşımını etkinleştirmek, kamu ulaşımı bilincini güçlendirmek,
kamuoyunu bu alanlarda bilinçlendirmek temel görevlerimiz arasında
sayılmalıdır.
Türkiye hızla ormansızlaştırılıyor.
Ormansızlaştırmayı kesinlikle önlemek durumundayız. Eğer önergemiz
kabul edilir de, Meclisimiz bu konuda ayrıntılı araştırmalar yapma
olanağı bulursa, bu konuda yapılabilecek düzenlemeler, yönetimsel
düzenlemeler, yasal düzenlemeler kamuoyunda da tartışılacak, kamuoyunun
bu konudaki bilinci çok daha yükseltilebilecektir.
Aslında, burada vurgulanması
gereken önemli birkaç nokta daha var. Bunlardan bir tanesi şudur: İklim
bilimi dediğimiz, meteoroloji dediğimiz kavramın güçlendirilmesi,
yönetim ve bilim insanı açısından, kurumsal güçlendirme açısından
geliştirilmesine büyük gereksinim vardır. Türkiye, bu konuda,
önemli adımlar atmak zorundadır.
Bu arada şunu da eklememe
izin veriniz: Bu küresel ısınmanın etkileri bölgeden bölgeye, yöreden
yöreye değişmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu nedenle, yüce Meclisimizin
yapacağı bir araştırma, bu konuda da, ülkemizin alt birimleri, bölgeler
arasındaki farklılıkları ortaya koyacak ve konunun, kamuoyunda
çok daha bilinçli, çok daha duyarlı bir biçimde ele alınmasının yollarını
açacaktır diye düşünüyorum.
Çok fazla sorunumuz
var. Biraz önce gündem dışı konuşmalarda da belirtildiği gibi, Meclisin
ele alması gereken çok önemli sorunlar var; güvenlik sorunlarımız
var, başka şeyler var; ama, küresel ısınmayı göz ardı etmek, gelecek
kuşaklara, gelecek nesillere, çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye
bırakma yönünde görevimizi yapmamamız anlamına gelecektir.
Çok geçişli olarak üç
bakanımızın "bir araya geldik, çözüm bulduk, program yaptık"
gibi söylemlerle, demeçlerle ortaya çıkmaları da, Hükûmetimizin,
ne kadar bilimsellikten uzak, alelacele, hazırlıksız, plansız ve
programsız bir biçimde bu konulara yaklaştığının ayrı bir göstergesidir.
O nedenle, özellikle sizden, hepimiz için gerekli olan, duyarlı olmamız
gereken bir konuda Meclis araştırması açılmasına olumlu oy vermenizi
diliyorum. Bu duygularla, verimli bir çalışma yapılacağı umuduyla
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kepenek.
Önerinin lehinde söz
isteyen Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Saygun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz
yüzyılın en önemli sorunlarından birisi hâline gelen küresel ısınma
konusunda Anayasa'mızın 98 ve İç Tüzük'ümüzün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir komisyon kurularak, Meclis araştırması açılması amacıyla
23 Mart 2006 tarihinde talepte bulunmuştum. Bu önergenin görüşülmesine
ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, küresel ısınma ve zararlarına karşı alınabilecek
tedbirlere ilişkin iddialarıma geçmeden önce, "e-mail" yoluyla
bana gelen bir slayt gösterisinin özetini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Slaydın başlığı şu:
"2070 Yılından Gelen Bir Mektup."
"Elli yaşındayım,
ama seksen beş yaşında gösteriyorum. Yeterince su içemediğim için
böbrek sorunları yaşıyorum. Ozon tabakası kalmadığı ve korunamadığımız
için dış görünümümüz dehşet verici bir hâlde. Babam arabasını hortumdan
akan suyla yıkardı. Bunu oğluma anlattığımda 'suyun bu şekilde ziyan
edilebileceğine inanmıyorum' dedi. Eskiden 'suyu duyarlı kullanın,
çevrenizi koruyun' diye uyarılar yapılırdı. Önemsemedik. Şimdi ne yaşanabilir
bir çevre var ne de su kaynakları. Eskiden, yetişmiş birinin günde
en az sekiz bardak su tüketmesi önerilirdi. Şimdi günde yarım bardak
su içme hakkımız var. Su üretilemiyor, ağaç ve sebze yaşatılamıyor.
Bu nedenle oksijen de azaldı ve zekâ kapasitelerimiz çok düştü. Ortalama
insan ömrü otuz beş yıl, yaşanana 'insanca yaşama' derseniz. Hâlâ yeşil
olan ender alanları askerler koruyor. Su, altın ve elmastan çok daha
değerli. Mevsimler 20'nci yüzyılın çevreye veren zararlı uygulamaları
sonucu çok değişti. Çevreye zarar verilmemesi yönündeki uyarıları
dikkate almamanın bedelini şimdi 2070'te ödüyoruz. Oğluma eski
günleri anlatınca 'Baba, şimdi niye su yok, doğa niye artık öyle değil?'
diye soruyor. Boğazım düğümleniyor, kendimi suçlu hissediyorum.
Çünkü, tüm uyarılara ben de çoğunluk gibi kulaklarımı tıkamıştım.
Şimdi evlatlarımız bunun bedelini çok ağır bir biçimde ödüyorlar.
Doğanın bu inanılmaz tahribatı nedeniyle, kısa bir zaman sonra gezegenimizde
yaşamın sona ereceğine inanıyorum artık. Ne kadar çok isterdim geriye
dönüp insanoğluna bunları anlatabilmeyi, henüz gezegenimizi
kurtarma vaktimiz varken."
Evet değerli arkadaşlarım,
henüz gezegenimizi kurtarmaya vaktimiz varken.
Bu önergeyi görüşmekte
olduğumuz şu sıralarda geriye dönüş mümkün, daha her şey bitmedi. Doğayı,
çevreyi, su kaynaklarını ve insanoğlunun geleceğini kurtarabiliriz
ya da en azından bu konuda üzerimize düşenleri yapabiliriz.
Peki, bu küresel ısınma
nedir?
Değerli arkadaşlarım,
insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması
sonucunda dünya yüzeyindeki sıcaklığın artması. Güneşten gelen
ışınlar atmosferi geçerek, yeryüzünü doğalda ısıtıyor, atmosferdeki
birtakım gazlar da bu ışınların bir kısmını tutarak sera görevi yapıyorlar,
böylece ısı kaybını önlüyorlar. Bu, doğal, olması gereken yapı. Ancak,
son zamanlarda, özellikle karbondioksit ve ısı tutan diğer gazların
atmosferdeki yoğunlukları artmaktadır. Bu da, ısı tutma yoğunluğunu
artırmakta ve küresel ısınmaya neden olmaktadır.
Küresel ısınma nedenlerine
bakarsak, enerjinin kullanımı yüzde 49'la en önde gelen küresel
ısınma nedenidir. Bunu yüzde 24'le endüstrileşme, yüzde 14'le ormansızlaşma
ve yüzde 13'le de tarım izlemektedir. Özellikle enerji kullanımında
ve ormanların yok olmasının önüne geçilmesinde, çarpık, organize
edilmemiş sanayileşmenin denetlenmesinde bizlere önemli görevler
düşmektedir.
Bu arada, kendi seçim
bölgem olan Tekirdağ ve Trakya, özellikle bu saydığım nedenlerle,
korkunç bir hızla, susuzluğa ve çevresel yok oluşa sürüklenmektedir.
Eğer Trakya böyle bir tablonun içine sürükleniyorsa, korkarım, Türkiye'nin
tümü, bu inanılmaz, korkunç kâbusa doğru hızlı yol almaktadır.
Eğer gerekli özeni
gösteremezsek neler mi olur?
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın önemli bir bölümü -başta Afrika olmak üzere- çöle dönüşecek,
mercan kayalıklarının yüzde 97'si yok olacak, Grönland'daki buz kütlesi
eriyecek ve önümüzdeki bin yıl içinde deniz seviyesi 7 metre yükselecek.
Ama daha önce, yirmi yıl içinde, bu önümüzdeki yirmi yıl içinde, 40
ila 65 santimlik bir yükselme söz konusu. Bu yükselmeyle, kıyılara
yakın tatlı su kaynakları da tuzlu suya dönüşecek. Dolayısıyla,
kıyı bölgelerimizdeki su kaynaklarımızı da kaybetmiş olacağız.
Kutup ayısı, penguen gibi hayvanların nesli tükenecek.
Isınmayla birlikte
oluşacak hava kirliliği özellikle bitki ve hayvan türlerinin tükenmesine
sebep olacak. İklim değişiklikleriyle birlikte yeryüzünde seller,
doğal afetler inanılmaz bir biçimde artacak. Böylece, bitki varlığı
ve çeşitliliği de azalacak. Aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde
değişiklik olması ve salgın hastalıkların artması da kuvvetle muhtemel.
Değerli milletvekilleri,
bu saydıklarımdan, ülkemiz de, ne yazık ki, önemli oranda nasibini
alacaktır. Önce su kaynaklarımız inanılmaz kayba uğrayacaktır.
2050 yılında, ülkemiz, dünyadaki su fakiri ülkeler içinde ön sıralarda
yer alacaktır. Bitki ve hayvan çeşitliliğimiz çok azalacaktır. Enerji
sıkıntısı yaşanacaktır. Kıyı kesimlerinden iç kesimlere önemli
ve zorunlu bir göç başlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
özetleyerek anlatmaya ve ilginizi çekmeye çalıştığım bu hususlar
inanın bir senaryo değil, geleceğin kaçınılmaz gerçeğinin ta kendisi.
Bunu önlemek amacıyla bir şeyler yapmak zorundayız. Başta İngiltere
olmak üzere birçok ülke bu konularda ciddi çalışmalar yaptılar ve
yapmaya devam ediyorlar.
Konu bir tek İngiltere
veya bir tek Türkiye değildir, konu gezegenimizdir ve hepimiz onun
üzerinde yaşıyoruz. Gelişmeleri izlemek değil yönlendirmek önemlidir.
Bu nedenle, bugün, bu yönde bir çalışma yapmak üzere karar almalı ve
bu yöndeki bir çalışmayı desteklemeliyiz. Atalarımız bize yaşanabilir
bir dünya bıraktılar. Ya biz? Biz gelecek nesillere aynı değerlerde
bir dünya bırakabilecek miyiz?
Dünyanın suyu ısınırken
dünyalılar susmayı yeğliyorlar. Lütfen, bizler bu duyarsız yapının
içinde yer almayalım, susmayalım, sessiz kalmayalım ve üzerimize
düşen görevleri yerine getirelim.
Tüm bu anlattıklarımdan
sonra, yüce Meclisin üyelerinin, bu konuda bir çalışma yapılması
yönünde yapıcı destek vereceklerine inanıyorum. Unutmayın, yaşlı
gezegenimizin kurtuluşunun son umudu, gelecek endişesiyle çözüm
üretmeye çalışanlardır. Gelin, bizler de bu duyarlı ve sorumluluk
sahibi insanlara katılalım.
Değerli arkadaşlarım,
son günlerde Hükûmetimizin bu küresel ısınmaya yönelik birtakım
gayretleri olduğunu gözlemliyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saygun, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Ancak,
bizim getirmiş olduğumuz bu önergelerle birlikte Mecliste oluşacak
olan bir komisyonun, bir yandan Hükûmetin bu ve benzeri çalışmalarına
çok ciddi katkı sunacağı, ama her şeyden önemlisi, önce ülkemizi
sonra dünyayı ciddi, yaşanabilir, sağlıklı hâle getirmek için önemli
araştırmalar yapacağı ve önemli sonuçları ortaya koyacağına inanıyorum
ve tüm yüce Meclisteki görevli arkadaşlarımın bu yöndeki bir çalışmaya
destek vereceklerine olan inancımla hepinize saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saygun.
Öneri üzerinde, aleyhinde söz isteyen
Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
verilen, küresel ısınma noktasında Meclis araştırması önergesinin
öne alınmasına dair Grup önerisi aleyhine söz aldım. Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, küresel ısınma,
elbette, dünyamızı tehdit eden, insanlığımızı tehdit eden ve üzerinde
hakikaten, ciddi olarak düşünmemiz gereken bir mevzu.
Ancak, önerinin neden aleyhindeyim?
Aleyhine olduğuma göre, önerinin şunun için aleyhindeyim: Bu Meclis
gündeminde bekleyen yüzlerce araştırma önergesi, yüzlerce genel
görüşme önergesi var. Şu ana kadar hiçbiri gündeme alınmadı.
Değerli arkadaşlar, mesela, terörle
ilgili verilen araştırma önergesinde, AK Parti Grubu Meclise dahi
girmeyerek, çoğunluğun bulunmasını engellemeye çalıştı. Asayişle
ilgili verdiğimiz araştırma önergeleri, maalesef, bu Mecliste tartışılmadı.
Bu Meclis bir kanun çıkartma makinesi olarak kullanıldı ve ne hazindir
ki, bunu bir övünç meselesi yapanlar daha dün çıktılar, dediler ki:
"Efendim, muhalefet, Meclisi çalıştırmıyor."
Meclisin kapandığı dönemlerde -Meclis
Başkanı dâhil- iktidar çoğunluğu, grup sözcüleri, bütün basına
"Fevkalade çalıştık, beş yüz kanun çıkardık, bu dönemde şöyle
çalıştık, böyle çalıştık, Türkiye Cumhuriyeti'nde, cumhuriyet tarihinde
olmadığı kadar çok kanun çıkardık." diyenler, tam bununla tezat
bir şekilde, döndüler "Muhalefet Meclisi çalıştırmıyor."
demeye başladılar.
Görünen şu: Bu İktidar, beşinci yılına
geldiğinde, devletin bütün kurumlarıyla kavga ettiği gibi, muhalefetle
de kavga etmeyi stratejisinin bir parçası olarak ortaya koydu.
Milletin bütün değerleriyle kavga
edildi: Milliyetçilikle kavga edildi, "derin devlet" denildi,
sorumluluk derin devletin üstüne atıldı; bunlarla mücadele edilemediğini,
geçmişte de edilemediğini, kendilerinin de edemediği noktasında
bir mağduriyet, bir acziyet ortaya kondu. O tutmadı, "Milliyetçilik,
kafatasçılıktır." dendi, bu ülkenin ortak değeri olan, herkesin
ortak değeri olan milliyetçiliğe laf uzatıldı. Ee, tabii, bütün bunlar
milletin önünde oldu ve millet bunlara itibar etmeyince "Canım,
çalışacağız ama, muhalefet Meclisi çalıştırmıyor." noktasına
geldi.
Şimdi buradan söylüyorum: Beş senede
1.100 üzerinde kanun çıkarmışız. Hakikaten, sizin de övündüğünüz
gibi -geçmiş dönemlerdeki Meclislere baktığımız zaman- fevkalade
çok kanun çıkmış; ama, bu ülkenin sorunları da devasa birikmiş, devasa
büyümüş. Yani, şunu anlayamadınız: "Ülke sorunlarını çözmek
kanun çıkartmaktan geçer" mantığının yanlış bir mantık olduğunu,
ülke sorunlarını çözmenin, ülkenin ortak değerlerinde zihniyet
taşımakla hallolacağını bir türlü anlamadınız. Yani, ülkenin
her değeriyle, bu milletin her değeriyle, her parçasıyla ayrı ayrı
kavga ederek, mağduriyet üzerinden, hani vardır ya bazı adamlar vardır
hep böğürlerini tutarlar: "Hastaneden yeni çıktım, yeni ameliyat
oldum aman bana bir sadaka…" Aynen o tip, böğrünüzü tuta tuta
"mağduruz, işte, derin devlet de var" bilmem "muhalefet
de bizi çalıştırmıyor" diye milletten duygu sömürüsüne devam
Değerli arkadaşlar, temel yasa geçirdiniz,
sizden önceki hiçbir dönemde olmayan, 100 maddelik, 50 maddelik kanunları
bu milletin Meclisinden de geçirerek, kimlere, ne hesaplar içerisinde
ve hangi odaklar tarafından hazırlanıp aralarına gizli maddelerin
sıkıştırıldığı kanunları bu milletten gizleyerek geçirdiniz. Çoğunluğunuza
güvenerek, hiçbir şeyi müzakere etmeden, hiçbir şeyi tartışmadan,
ulusal güvenliğimizi tehdit altına sokacak ve millî stratejilerimizi
altüst edecek petrol kanunları geçirdiniz. Başka ne yaptınız? Ne
yaptığınızı söyleyeyim: Türkiye'yi sömüren küresel güçler ve onların
Türkiye'deki yerli işbirlikçilerini tek tek tespit edip özel adamlarınızı
onlara gönderip "ne istiyorsanız vermeye hazırız, yeter ki bizim
iktidarda durmamız için elinizdeki güçleri seferber edin" diye
bir anlayışla her şirkete özel kanun, Cargill'ine özel kanun, BP'sine
özel kanun, POAŞ'ına özel kanun, başkasına özel kanun! Meclisi, bu sömürü
düzeninden faydalananların şahsî emellerine alet olan, olacak kanunları
geçirme makinesi gibi zihniyetle yönetmeye çalıştınız. Şimdi,
geldiğimiz noktada tıkandınız. Söz verdiğiniz yerlere bazı kanunlar
geçemiyor veya Cumhurbaşkanından dönüyor diye onlara şikâyetinizi
arzı endam ediyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Muhalefet, Meclisi çalıştırmıyor."
Dahası var, bir Sayın Bakan, dün, tutuyor, diyor ki: "Ülkede işler
kötü gidiyor diyenler paranoyaktır." Sayın Bakan, biz, muhalefet
olarak "işler kötü gidiyor" diyoruz ve paranoyak da sen kendinsin!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ülkenin ekonomisinden sorumlu değil, kendi ekonomisinden sorumlu
o.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bu ülkenin, dört senede 184 milyar dolarını, rantçılara, faizcilere
faiz olarak ödeyen, yani, devraldığın borç kadar faiz ödeyen, bir o
kadar da borcu artıran ekonomiden sorumlu Bakan sensin. Sensin, bu
ülkede, dünyanın hiçbir tarafında enflasyonun 4 katı reel faiz verilmez
iken, bu ülkede, bu milletin alın terini, kursağından aldığın ekmeği,
reel faiz olarak, enflasyonun 4 katı küresel güçlere ve onun yerli
iş birlikçilerine pay olarak veren sensin. Sensin, onların bu ülkeye
getirdikleri sıcak para karşılığında 66 milyar doları Avrupa Bankalarında
yarım faizlerle tutan ve onlara "işiniz Türkiye'de bir şey olursa,
paranız burada hazır" diyen, onlarla iş birliği yapan da sensin.
Sensin bu ülkenin limanlarını satan, sensin bu ülkenin elektrifikasyonunu,
telekomünikasyonunu, enerjisini… Sensin bu ülkenin ulusal birliği
ve bütünlüğü koruyan, millî stratejileri ayakta tutan, millî kuruluşlarını
peşkeş çeken, sensin. Paranoyak sen misin ben miyim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Şimdi Halkbankı satacaklar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Paranoyak sen misin ben miyim? Eğer, bu noktada hassasiyetleri
olanları "paranoyak" olarak ilan ediyorsan, bu ülkenin 72
milyonu paranoyak. Çünkü, bu ülkenin 72 milyonu, bu ülkenin adım
adım çerçevelendiğini, adım adım kuşatıldığını, başka ülkelerde
savaşla elde edilen enerji kaynaklarının, benim ülkemde, bu Parlamentoda
yasayla pazarlaştırıldığını ve yasayla başkalarına devredildiğini
görmeyecek kadar kör değil bu millet. Bizim de muhalefet olarak görevimiz
kimsenin yasasını falan engellemek değil; ama, yalın ayak, baş açık
bu ülkeyi kimlere peşkeş çektiğinizi anlatmak, bu Anayasa'ya sadakat
yemini etmiş olarak ve bir Türk vatandaşı olarak benim asli görevim.
Bunu anlatmamız zorunuza mı gidiyor? Bunu anlattığımız için mi
"Muhalefet Meclisi tıkıyor." diye hengâme basıyorsunuz.
355 tane çoğunluğunuz var, el kaldırdığınız zaman yirmi dört saat
çalışma kararı alma gücünüz var, alın ve çalıştırın. Muhalefeti
suçlayarak, devletin kurumlarını suçlayarak, devletin kurumlarını
bırakın suçlamayı birbirlerine takarak ülkede huzursuzluğu, ülkeyi
provokasyonlara açık hâle getirmeyi ve bu çatışmadan mağduriyetler
yaratarak bir daha iktidar olacağınızı zannediyorsanız, bu ülkeye
yapacağınız en büyük kötülüktür.
Ben buradan açık ve
net söylüyorum: Bu ülke bu emperyalist emellerden, bu kuşatılmışlıktan,
bu millî çıkarların başkalarına peşkeş çekilmesinden ancak bu İktidardan
kurtulmakla, ulusal birliği ve bütünlüğü sağlayacak, millî çıkarlara
sımsıkı sarılı ve başkalarına taşeronluk yapanlarla iş, menfaat
dağıtarak değil, onları da bu ülkenin evlatları olduğunu hatırlatacak
bir zihniyetle ancak düzlüğe çıkarız. Kurtuluş Savaşı'nda böyle oldu.
Hep söylüyorum, Kurtuluş Savaşı'nı o günün iktidarları, hükûmetleri
yapmadı, Damat Ferit Paşa Hükûmeti yapmadı. Kim yaptı? Atatürk'ün
Amasya Tamimi'nde belirttiği bu milletin kaderine kendisinin el
koyması yaptı.
Ne yapmasını istiyorsunuz
muhalefetin? Müdafaai hukuk cemiyetleri mi kuralım? Meşru Anayasa'dan,
meşru İç Tüzük'ten doğan haklarımızı dahi çok görüyorsanız, bunlardan
vazgeçin, gidin, müdafaai hukuk cemiyetlerine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Geçmişte, bu millet, müdafaai hukuk cemiyetleri kurdu, yine de
kurma gücüne ve kudretine sahiptir. Aklınızı başınıza toplayın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarıbaş.
Önerinin aleyhinde
söz isteyen Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii ki, iktidar grubunun
her hafta vermiş olduğu grup önerisinde sözlü soruların ve denetim
konularının görüşülmemesi ile ilgili ibareyi görme konusunda
alışkanlık hasıl olmuş idi, alışmıştık buna biz. Ama, bugünkü Grup önerisinin
içerisinde salı ve çarşamba günü, bugün ve yarın, yine sözlü soruların
ve denetim konularının görüşülmemesi ibaresini görmeme konusunda
gerçekten büyük bir temenni içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu Grup önerisinde, küresel ısınmanın ve dünyaya, ülkemize bu küresel
ısınmanın etkilerinin araştırılmasıyla ilgili bir önerge var, diğer
taraftan Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın nedenleri ve toplumsal
birlik ve beraberliğimiz üzerindeki etkilerinin araştırılmasıyla
ilgili bir önerge. Tabii ki, bu iki önerge de önemli, bu iki konu da çok
önemli. Hem küresel ısınmayla ilgili mevzu, ülkemizi ve bütün milletimizi
çok yakından ilgilendiriyor, bunun ayrı bir şekilde görüşülmesi…
Diğer taraftan, Türk dilinin, Türkçenin yabancılaşması ve bozulması
karşısında acaba Meclisimizin nasıl bir tedbiri olur? Bu konu da
önemli bir konu, bunun da ayrıca ele alınması gerekli; çünkü, her bir
konu farklı kulvarlarda ve farklı içerikleri ihtiva ediyor ve farklı
ele alınarak, farklı platformlarda değerlendirilmesi gereken iki
Meclis araştırma önergesi ve ikisi de çok önemli. Eğer Grup önerisiyle,
bu kadar önemli olan iki konu, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine geldiyse, bunun haftaya ötelenmesi manasız. Eğer bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisine önerildiyse bu iki önemli konu, bu
iki önemli konu, bugün veya bu hafta, Meclisin çalıştığı herhangi
bir günde pekâlâ ele alınabilir, bununla ilgili önergeler görüşülebilir
ve bir an önce, bizim de çok önemsediğimiz, hem küresel ısınmayla ilgili
hem Türk dilinin bozulması ve yabancılaşmasıyla ilgili mevzular
konuşulur, gerekli olan tedbirlerin alınmasıyla ilgili kararlar
alınır ve dolayısıyla, bu meselenin üzerine de gidilebilirdi düşüncesindeyim.
Peki, önergede çok
önemli bir mevzu var, benim çok dikkatimi çekti. Bakın, özellikle iktidar
grubunun önergesi bu. Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın nedenleriyle
toplumsal birlik ve beraberliğimiz üzerindeki etkilerinin araştırılması.
Evet, Türk dili önemli. Türkçe, hepimizin konuştuğu ortak dilimiz
ve bunun korunması, yaşatılması ve bunun yozlaşmaması için gerekli
olan tedbirlerin alınması çok önemli, ama, toplumsal güvenliğimiz,
toplumsal birlik ve beraberliğimiz üzerinde dilin, toplumsal dilin,
Türk dilinin etkileri vardır, ama, sadece tek etki değildir. Bakın,
bugün, dilin ötesinde, konuştuğumuz lisanın ötesinde, toplumsal
birliğimizi ve toplumsal beraberliğimizi, toplumsal güvenliğimizi
tehdit eden birçok konu mevcuttur ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
toplumsal güvenliğimizi, birlik ve beraberliğimizi etkileyen
toplumsal olayların bir an önce çözüme kavuşturulması cihetinde
adım atması elzemdir, zaruridir. Konumuz sadece o değil ki. Sorunumuz,
Türkiye'nin sorunu, sadece küresel ısınma değil veya ekolojik dengenin
bozulması değil, Türkçenin yabancılaşması ve yozlaştırılması değil,
aynı zamanda, toplumsal güvenliğimizi, birlik ve beraberliğimizi
etkileyen, gençliğimizin içinde bulunduğu durumdur: Gençliğimizin
uyuşturucuyla içli dışlı olmasıdır, okullarda dahi uyuşturucu satılan
duruma Türkiye'nin gelmesidir. Ekonomik yetersizliktir; fakirliktir,
fukaralıktır, işsizliktir, parasızlıktır, gelirsizliktir, geçimsizliktir.
Toplumsal güvenliğimizi, birlik ve beraberliğimizi etkileyen
en önemli konular bunlardır. Sağlık hizmetlerinde yabancı tabiplerin
çalıştırılması suretiyle sağlık sektörünün yabancılaştırılması,
dolayısıyla, toplumsal sağlık hizmetlerinin risk altına alınmasıdır.
Bu konunun yeniden irdelenmesi gerekmektedir. Biraz sonra bununla
ilgili -Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'yla ilgili- görüşmelere
devam edeceğiz. Ama, bu kanun düzenlemesinin Türkiye'nin menfaatine,
sağlık personeline, çalışanına, Türk tabiplerine ve Türk halkının
sağlık güvenliğine hiçbir şey getirmeyeceğini buradan ifade etmek
istiyorum.
Diğer taraftan, terörle
ilgili konu... Türkiye'nin, terörden daha önemli bir konusu var
mıdır? Bir zamanlar, terör meselesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülsün derken, birtakım milletvekilleri Genel Kurula girmediler,
kulislerde beklediler. Peki, biz birlik ve beraberliğimizi, ulusal
bütünlüğümüzü, ulusal çıkarlarımızı nasıl koruyacağız? Bu meselelerden
kaçmak suretiyle Türkiye'yi bir yere taşımamız ve insanımıza huzur
dolu aydınlık yarınlar oluşturmamız, temin etmemiz mümkün değildir.
Emeklimizin durumu
belli, memurumuzun durumu belli, esnaf ve sanatkârlarımız gerçekten
sıkıntı içerisindeler; özellikle yılbaşından sonra büyük bir ekonomi
sıkıntısı ve pazar ekonomisinin işlemeyişi sıkıntısıyla çeklerini,
senetlerini ödeyemediler. Ben, geçen gün bu kürsüden de ifade ettim.
Milyonlarca çek ve senedin protesto edildiğini Sayın Bakanımız da
buradan tasdik ettiler, doğruladılar.
Diğer taraftan, KOBİ'lerimizin
içinde bulunduğu durum… Bakın, bütün bunlar toplumsal çıkarlarımız,
birlik ve beraberliğimizi yakından ilgilendiren konulardır. KOBİ'lerimiz
global piyasalarda sürdürülebilir bir yarış modelini elde etme
noktasında değildir ve KOBİ'lerimiz dünya piyasasında, mevcut girdi
maliyetleriyle, yarışacak durumda ve varlıklarını sürdürebilecek
durumda değildir.
Gençliğimizin durumu
belli. Gençliğimiz de yozlaşmaktadır. Gençliğimiz, gerçekten,
millî ve manevi değerleriyle bütünleşmiş bir millî eğitim politikası
görmemektedir, biz de görmemekteyiz.
Diğer taraftan, gençliğin
dağa çıkışının önü alınamamıştır. Sosyoekonomik tedbirler, sosyopsikolojik
tedbirler alınamamıştır. Bölgedeki kamu iktisadi teşebbüsleri
satılmak suretiyle, özelleştirilmek suretiyle istihdam alanları
daraltılmış ve bu gençlik, bölgedeki gençlik PKK terör örgütünün,
maalesef, oyuncağı hâline getirilmiştir. Bu ülkede, yatırım, üretim
ve ihracat, dolayısıyla, istihdam ekonomisi olsun için, gerçekten,
teşvik kanunu yatırımcıya ve KOBİ'lerimize çok ciddi faydalar getirmemiştir
ve birçok ilimizde tek bir yatırım dahi yapılmamıştır. Toplumsal güvenliğimiz,
ulusal çıkarlarımız, birlik ve beraberliğimiz, toplumumuzun var
olan sorunlarının Meclis tarafından araştırılmak suretiyle, bir
an önce gerekli olan tedbirlerin alınmasıyla mümkün olacaktır. Aksi
takdirde, sadece küresel ısınmanın etkileri, sadece Türkçe dilinin
-evet, önemlidir, çok önemlidir, bunlar da ele alınmalıdır, ama- Türkiye
Büyük Millet Meclisinde az önce saydığım ve sürenin bana elverdiği
ölçüde saydığım konuların…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen toparlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- …sürenin bana elverdiği süre içerisinde saymaya çalıştığım mevzuların,
konuların ve toplumumuzun ve toplumsal bazda sektörlerimizin
içinde bulunduğu sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması zaruridir.
Bakın, her şey buradan
göründüğü gibi değildir. Dışarıda, çarşı pazarda, Anadolu'da, tarlada,
arazide, cadde sokakta, mahallede, farklı görüntüler vardır. Ekonomik
sıkıntı yaşayan, kendi onur ve haysiyetine yaraşır ve yakışır bir
hayat standardı yaşamayan, yaşayamayan ve yaşatılamayan bir milletin
birlik ve beraberliğinden söz etmek, mutlu ve bütün ihtiyaçlarını
karşılayacak düzeyde yaşayabilmesi mümkün değildir. Bu tedbirlerin
alınması gerekmektedir. İşsizlik, açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu
artarak devam etmektedir. Suç işleme oranları artmaktadır. Emniyet
Genel Müdürlüğünün verileri bunlardır. Emniyet Genel Müdürlüğü
verileri, her geçen yıl ve her geçen ay suç işleme oranlarının arttığını
bizzat kendileri ifade etmektedirler. İşte Türkiye'nin sorunları
bunlardır.
Türkiye'nin diğer en
büyük sorunu, uluslararası politikada dik ve vakur bir duruş sergilemesidir.
Biz, Kıbrıs konusunda, Kuzey Irak konusunda, Avrupa Birliği konusunda
ve diğer uluslararası ilişkiler konusunda, Türkiye'nin bin yıllık
tecrübesini, Türkiye'nin bin yıllık devlet anlayışını ve millet anlayışını
yaşayarak, özümseyerek gerekli dik duruşu, gerekli vakur duruşu
sergilemekle mükellefiz. Eğer ülkenin birliği ve beraberliğini
düşünüyor isek, ulusal çıkarlarımızı ve uluslararası ilişkilerimizdeki
çıkarlarımızı düşünüyor isek, hiçbir şekilde tavizkâr bir politika…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, teşekkür için…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Hiçbir şekilde, ama hiçbir şekilde tavizkâr politikalar gütmek suretiyle,
Türkiye'yi bir yere taşımamız ve milletimizi aydınlık yarınlara
ve mutlu bir hayata taşımamız mümkün olmayacaktır.
Ben, bu haftaki yasama
görüşmelerinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni eder iken, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gündüz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkanım, Sayın Sarıbaş'ın Grubumuza sataşan sözlerine…
BAŞKAN - Lütfen ayağa
kalkar mısınız Sayın Gündüz.
Buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- 69'a göre, Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Sarıbaş'ın
Grubumuzu rencide eden sözlerine cevap vermek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN - Ne söyledi
Sayın Gündüz, Sayın Sarıbaş ne söyledi?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- "Paranoyak mı" demedi, "siz, kişiye özel kanunlar çıkarıyorsunuz"
mu demedi, neler söylemedi ki.
Bunları cevaplandırmak
istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Sayın Başkan, bir bakalım tutanaklara.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, konuşmasında, Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, CHP Grubu önerisinin
aleyhinde söz almak üzere buraya gelen Anavatan Partisi Grup Başkan
Vekili arkadaşımızın gerçekten Meclis adabına sığmayan üslubuna
cevap vermek üzere söz aldım.
Aslında, dost olacaksanız
bir gün düşman olacakmış gibi dost olun. Düşman da olacaksanız, bir gün
dost olacakmış gibi düşman olun. Yani, bizim ister muhalefet anlayışımızda,
ister iktidar anlayışımızda, bana göre - burada, yüce Meclisin
huzurunda, milletin huzurunda konuşmalar yapılıyor- her birimizin
bu edebi, bu çizgiyi, bu sınırı iyi korumamız gerektiğine inanıyorum.
AK Parti, hiçbir zaman…
Öyle afaki söylemlerle olmaz bu. Kişiye özel hiçbir kanun bu Meclisten
geçmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) O yüzden, sadece, işte
muhalefet etmek için, burada gelip söylemek için, bunları, sırf söylemiş
olmak için iddia etmenin bir anlamı yoktur. İddia edenin ispatı lazım.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Belli, Petrol Kanunu…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Öbür taraftan, şimdi, bakın, bizim dönemimizde hiçbir banka hortumlanmadı.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Yapmayın, etmeyin canım.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Hiçbir banka bizim dönemimizde çökmedi, ama, 21 kişinin Türkiye'de
bu milletin cebinden çalıp götürdüğü 55 milyar doların kimin zamanında
olduğunu herkes iyi düşünmelidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Kaç tanesini içeri attınız?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Bakın, bunların keçisini dahi sattırıyoruz, ama, elimize geçen,
10 milyar dolardır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- İçeride bir tane bankacı yok, bir tane politikacı, tek bir tane bürokrat
yok.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen… Sayın Sarıbaş, lütfen sabredin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Onlarla iş birliği yaptınız.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O yüzden, bakın, değerli arkadaşlar, herkes, ne söylediğine değil,
ne duyacağına da dikkat ederek konuşmalıdır.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Onda o dikkat yok ki.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Öbür taraftan, eğer siz, özelleştirmeyi peşkeş çekme diye telakki
ediyorsanız…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Aynen öyle.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O zaman, Özal'ın kemikleri sizden sızlıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Özal sizin gibi özelleştirme yapmadı.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Servet devri yapmadı.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Sayın Özal, bakın, sizden şikâyet ediyor.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O yüzden, değerli arkadaşlar, bakın, özelleştirme sadece Türkiye'nin
problemi değil. Hatta, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün partilerin
hedefinde bu özelleştirme vardır.
Şimdi, ben size bir misal
vereyim: Telekom'la ilgili özelleştirme, zamanlaması, cep telefonu
yaygınlaşmadan yapılsaydı, 30-35 milyar dolarlık bir ihaleydi, ama,
bunu, bunlar çıktıktan sonra geldi…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Bedava verdiniz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Bugün, yerel sermayenin en yüksek, aynı şartlarda - uluslararası
ihale açıyorsunuz- verdiği fiyat 1 milyar 200 milyon dolar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Satma.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Ama, başka bir firmanın verdiği fiyat, 6 milyar 650 milyon dolar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Satmak zorunda mısınız?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Eğer siz, ya hesap bilmiyorsunuz ya da peşkeş çekmek nedir bilmiyorsunuz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Cirosu ne kadardı?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- O yüzden, bakın, bugün bankalarla ilgili, özel bankaların verdikleri
kredilerden geri dönmeyen kaç tane kredi vardır? Ama, geçmiş dönemlerde
bakın, resmî bankalardan verilen kredilerin hemen hemen yüzde 70'i,
75'i siyaseten verildiği için, kayırmak için verildiği için, kişiye
özel verildiği için, bunların çoğu geri dönmemiş, maalesef, bu milletin
kesesinden bunlar görev zararı diye bilançolara aktarılarak milletin
gözünden saklanmaya çalışılmıştır.
O yüzden, değerli arkadaşlarım,
biz, bu milletin imkânlarını gece gündüz çalışarak ve çok iyi kullanarak,
herkesin varsa eğer bu memleketle ilgili isterse parası isterse
enerjisi isterse bilgisi, bunları bir araya getirerek Türkiye'nin
aydınlık geleceğini inşa etmeye çalışıyoruz. Bugün Türkiye'nin
gerek yurt dışında gerekse yurt içinde hatta ekonomik çevrelerdeki
itibarını gidin sorun, ona göre elinizi vicdanınıza koyun ve karar
verin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Milletin nezdinde?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Öbür taraftan, bakın, siz buraya geldiniz, bir grup önerisinin aleyhinde
konuşmak üzere söz aldınız, ama, her şeyin aleyhinde konuştunuz, yani,
bu… Gelin, gündemin aleyhinde konuşun o zaman.
Bu gündemin iki tane
önemli maddesi var: Bir tanesi küresel ısınma, öbürü hiç gündeme gelmedi.
Bununla ilgili, Fatma Şahin, Antep Milletvekilimiz ve 20 arkadaşı,
Tekirdağ Milletvekilimiz Mehmet Nuri Saygun ve 30 arkadaşı, Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek Hoca'mız ve 60 arkadaşı, küresel
ısınmanın Türkiye'deki yansımaları nelerdir, toplumda meydana gelecek,
geleceğe dönük muhtemel zararlar nedir, bunlarla ilgili… İşte,
Birleşmiş Milletlerin gündeminde bu var, Avrupa Birliğinin gündeminde
bu var. Hele, şu içinde yaşadığımız mevsimde, pek çok… Kış içerisinde
yazı yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
lütfen, sataşma sebebiyle söz aldınız…
Teşekkür ediyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Topluyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
için açıyorum Sayın Gündüz, lütfen.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Bir dakika söz alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gündüz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla)
- Diğer ikinci bir şey de şudur: Türk diliyle ilgili, yine bu globalleşmenin,
global kültürün etkisiyle Türk dilindeki yozlaşmanın, işte, levhalarda,
kitabelerde, vitrinlerde, kullanılan dilde bunun önlenmesiyle
ilgili, Ekrem Erdem ve 106 arkadaşımızın verdiği iki tane araştırma
komisyonu kurulmasıyla ilgili talep, teklif. Onu, biz, önümüzdeki
salı günü görüşmek üzere, CHP'nin Grup önerisi çıkmış, biz buna yürekten
katılıyoruz; böylesine iki önemli konuya bu Meclis el atacak, gerekli
komisyonu kuracak ve gerekli işlemleri de başlatacaktır.
Ben hepinize en kalbî
saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Grup önerisi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak
İlinde Beycuma Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/701) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/432)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
09.02.2006 tarihinde
Başkanlığınıza vermiş olduğum Zonguldak ilinde Beycuma adında yeni
bir ilçe kurulmasına dair kanun teklifim, 2/701 Esas No ile ilgili
komisyona intikal etmiş olup, hâlen komisyonda beklemektedir.
Kanun teklifinin sekiz
ayı aşan bir süreden bu yana komisyon gündeminde beklemesi karşısında
"Tasarı ve Tekliflerin Esas Komisyonlara havale gününden itibaren
en geç kırkbeş gün içinde sonuçlandırılması gerekir" denilen
TBMM İç Tüzüğü'nün 37. maddesi gereği adı geçen kanun teklifimin,
doğrudan genel kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Harun
Akın
Zonguldak
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
teklif sahibi olarak söz isteyen Zonguldak Milletvekili Harun
Akın. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Akın, süreniz
beş dakikadır.
Buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak ili merkez ilçesine
bağlı Beycuma beldesinde ilçe kurulmasıyla ilgili vermiş olduğum
kanun teklifinin doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bundan üç hafta evvel, yine bu yüce çatı altında, yine merkez ilçemize
bağlı Kozlu ve Kilimli beldelerinin ilçe olmasıyla ilgili görüşmeleri
yapmıştık. Başta AKP Zonguldak milletvekilleri arkadaşlarım olmak
üzere, AKP Grubunun destek vermemesiyle kabul edilmemişti. Bugün,
Beycuma beldemizin ilçe olmasıyla ilgili kanun teklifimizi görüşüyoruz.
Beycuma, Kozlu ve Kilimli
gibi, ilçe olmayı çok hak etmiş, çoktan hak etmiş çok önemli bir beldemizdir
değerli arkadaşlar. İl merkezine uzaklığı 29 kilometre olan ve köyleriyle
birlikte nüfusu yaklaşık 30 bini bulan bir yerleşim merkezidir. Geçmiş
yıllarda Karabük ve Bartın'ı Zonguldak'tan ayıran ve il yapan nedenlerden
birisi olan coğrafik koşutlar, Beycuma beldemiz için fazlasıyla mevcuttur.
Beycuma'da yaşayan insanlarımız, kamu hizmetlerine ulaşmak için
kilometrelerce yol katetmektedir. Beycuma beldesine bağlı köylerde
yaşayan vatandaşlar, çok daha zor bir yaşam şartlarıyla baş başadır.
Yani, Beycuma'nın köyünde yaşayan bir emekli vatandaşımız, köylümüz,
bir maaşını alabilmek için veya kamuyla işini görebilmek için, çok
uzun bir yolculukla Beycuma merkezine iniyor ve Beycuma merkezinden
de kilometrelerce yol giderek Zonguldak şehir merkezine ulaşıyor
ve maaş veya kamuyla ilgili işlemlerini yerine getiriyor.
Değerli arkadaşlar,
Beycuma beldesi, nüfusu, idari yapısı, bağlı köyleri, ekonomik
gösterge gibi rakamsal verileriyle ilçe olması gerçeğini ortaya
koymaktadır. Beycuma, 22 köyüyle 28.862 nüfusa sahiptir. Son on yılda,
ekonomik sebeplerden dolayı 8.500 kişi göç etmiştir; değerli arkadaşlar,
bir beldeden 8.500 kişi göç etmiştir.
Beycuma'da 2 ilköğretim
okulu, 1 lise, 2 sağlık ocağı ve bunun yanında birçok kamu kuruluşu
halka hizmet vermektedir. Ayrıca, Zonguldak bölgesinin en önemli
ve en büyük kapalı cezaevi, yani 400 tutuklu ve mahkûm kapasitesi
bulunan tek kapalı cezaevi Beycuma beldesindedir. Kamuda çalışan
565 personeli vardır. Köylerle birlikte 6.584 vatandaşımız emekli,
dul ve yetim maaşı almaktadır. Beldede 646 esnaf hizmet vermekte
olup 14 şirket faaliyeti bulunmaktadır. Bu kapasitesine rağmen,
değerli arkadaşlar, beldede bir tane banka şubesi yoktur.
Değerli arkadaşlar,
sizlere, 30 bin nüfusun yaşadığı bir yerleşim merkezinden bahsediyorum;
400 tutuklu ve mahkûm kapasiteli bir cezaevi olan bir beldeden bahsediyorum;
binlerce emeklisi, çalışanı, yüzlerce esnafı olan bir yerleşim merkezini
anlatıyorum ve bu yerleşim merkezinin bir tane banka şubesi olmadığını
söylüyorum. Daha önceleri bankaları varmış, 3 Kasım seçimlerinden
önce kapatılmış. Tabii ki, AKP döneminde olmamış bu. Ama, 3 Kasım seçimlerinde
hep birlikte oraya gitmişiz, "Bankanız da gelecek, ilçe de yapacağız."
demişiz ve oyları da almışız, ama arkasına dönüp bakmamışız.
Şimdi, Beycuma halkı,
AKP İktidarından hizmet bekliyor, destek bekliyor. Bugün bu teklifimiz
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilirse Beycuma'ya tarihî
bir gün yaşatacağız. Noteri gelecek, bankası gelecek, emeklisi,
dul ve yetimi maaş almak için kilometrelerce yol katetmeyecek. Bu
güzelliği Beycuma'ya çok görmeyelim diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
Beycuma beldesine birçok kez giden bir milletvekiliyim. Tabii ki,
her gittiğimde bu halkın bu talebiyle karşılaşıyorum. Tabii ki, bu
talep sadece bana değil AKP'li arkadaşlarıma da yapılıyor. Seçim
zamanı buralara, işte, gidiliyor siyasiler tarafından "ilçe
yapacağız, bankanız kurulacak" deniliyor ve ondan sonra da
kimse arkasına dönüp bakmıyor.
Belde insanı yaşadığı
toprakları geliştirmek istiyor, başka yörelere göç etmek istemiyor.
8.500 kişi bir beldeden göç eder mi ve insanlar bunu haykırıyor, bizlere
söylüyorlar. Bugün, ilçe yapılmasıyla ilgili teklifimiz bu yüce
çatı altında kabul görürse, gerçekten, belde halkı yeniden heyecanlanacak,
göç duracak, ekonomik kalkınma yeniden başlayacak.
Tüm bu gerçekler ortadayken
Beycuma'nın ilçe olması ve yörenin açılması gerekmektedir. Seçilmiş
insanların görevleri, bizler, siyasetçilerin görevleri, vatandaşlarımızın
haklı gerekçelere dayanan isteklerini yerine getirmektir. Bu
haklı sebepleri görmezlikten gelemeyiz.
AKP'nin Zonguldak Milletvekili
arkadaşım Sayın Fazlı Erdoğan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla)
- … Kozlu ve Kilimli'nin ilçe olmasıyla ilgili görüşmeler yapılırken
burada çok talihsiz bir konuşma yaptı.
Yine burada Zonguldak
AKP arkadaşlarımı göremiyorum, gerçekten çok üzülüyorum. Kozlu
ve Kilimli'nin merkez ilçeleri sınırlarına çok yakın olduğunu söylediler
ve dediler ki "Biz bu ilçeleri büyükşehir yapmak istiyoruz."
Yani, Zonguldak'ı büyükşehir yapmak istiyoruz, dediler ve çok talihsiz
bir konuşma yaptılar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sevgili Fazlı Erdoğan arkadaşıma söylemek istiyorum, Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, yine bu çatı altında, AKP döneminde çıktı. Yani,
büyükşehir belediyesi olabilmesi için, bir ilin nüfus sayısını
750 bine çıkardınız, AKP İktidarı çıkardı. Şimdi, böyle bir 750 bin
sayısı ortadayken, acaba Kozlu'yu, Kilimli'yi, yani Zonguldak'ı büyükşehir
yapabilir miyiz?
Biz de işe tersinden
girerek en azından bu büyük beldelerimizi ilçe yapalım ve büyükşehir
olmanın önünü açalım dedik ve bu konuda, o gün görüşülürken teklif
verdik; ama tekliflerimiz, yani önergelerimiz kabul edilmedi bu yüce
çatı altında.
Şimdi, tabii ki ortada
çok ciddi bir çelişki var. Bunu AK Partili arkadaşlarım Zonguldak'ta
halka nasıl anlatacaklar? Tabii ki hep birlikte izleyeceğiz. Yalnız,
bu çelişkinin hesabı, Zonguldak halkı tarafından, gün gelecek sorulacak
diye düşünüyorum.
Bizi yokuşa sürmenin
hiçbir anlamı yok değerli arkadaşlar. Yürürlükte olan Büyükşehir
Kanunu'na göre Zonguldak'ın büyükşehir olma şansı yok; ama bu ilçe
olmayı hak etmiş beldelerimizin ilçe olma şansları var, mümkün,
ama, Kozlu'yu, Kilimli'yi burada reddettik; bugün, lütfen Beycuma'ya…
Beycuma'nın bu hakkı şu anda devam ediyor. Lütfen, Beycuma'nın ilçe
olma şansını -bugün devam ediyor- lütfen destekleyelim ve bizlere
lütfen köstek olmayın.
Sandık çok yakın bir
zamanda halkın önüne gelecek, hepimiz tekrar destek isteyeceğiz,
Beycuma'ya gideceğiz, siz de gideceksiniz. İşte, bugün fırsat. Beycuma
Belediye Başkanı Hayati arkadaşım, dışarıda arkadaşlarıyla heyecanla
bekliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
teşekkür ediyorum.
HARUN AKIN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim, destek istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Akın.
HARUN AKIN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - İki dakikalık
süre verdim, teşekkür edecektiniz Sayın Akın.
HARUN AKIN (Devamla)
- Teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen…
HARUN AKIN (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sürenizi
verdim Sayın Akın, lütfen.
HARUN AKIN (Devamla)
- Bu uygulamayı bir tek bana yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun, sadece
teşekkür için buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
Sayın Başkanım, yani, bugünkü görüşmelerde bütün arkadaşlar çok
toleranslı konuştu. Ben anlamıyorum yani…
Evet, çok teşekkür ediyorum
değerli arkadaşlar. Bugün, Beycuma'yla ilgili olan teklifimizi,
lütfen, yüce Meclisin huzurlarında sunuyorum. Beycuma halkı televizyonları
başında, Belediye Başkanları, meclis üyeleri burada. Lütfen, Beycuma
halkının bu haklı talebini geri çevirmeyelim ve bu beldemize, bugün,
tarihî bir gün yaşatalım diyorum ve teklifimize lütfen destek olmanızı
diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
bir milletvekili adına, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Harun Akın'ın vermiş olduğu kanun teklifi lehinde
söz aldım. Kendilerine de ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'mizdeki ilçe sayısı 900 civarında, ama, maalesef, bugün
900'e yakın ilçemizin 100 ilçesine yakınında, ilçe kaymakamları,
maalesef, görev yapmıyor, kaymakamlık görevleri vekâletle yürütülüyor
ve yine meslektaşlarımızdan 74 adedi, Türkiye'deki değişik kamu
kurum ve kuruluşlarında istihdam ediliyor, kaymakamlık ve vali
yardımcılığı görevlerinden ayrılıp değişik kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışıyor.
Böyle bir dönemde,
bir milletvekilimizin vermiş olduğu kanun teklifini çok önemsiyorum.
Çünkü, sayın milletvekilimizin de ifade etmiş oldukları gibi, bu
beldede ciddi manada bir ekonomik sıkıntı olduğu çok açık bir gerçek
olarak karşımızda duruyor. Şimdi, bir ilçe kurulmasının, o ilçe
halkına, sosyal yönden, ekonomik yönden, kültürel, eğitim, sağlık,
altyapı, emniyet ve asayiş gibi çok bakımlardan faydası vardır. O
nedenle, 30 bine yaklaşan bir nüfusun yaşadığı bir bölgenin, hele
ille ulaşımının da çok zor olduğunu söyleyen bir milletvekilimizin
bulunduğu bir ortamda, buranın, mutlaka ilçe yapılması gerektiği
gerçeği kendiliğinden ortaya çıkıyor. İnşallah, biraz sonra, hep
beraber, sizlerin de oylarıyla bu beldemizi ilçe yaparız.
Tabii, ilçe olmanın,
öncelikle, o yöredeki asayişi önleyici kolluk kuvvetlerinin de
o bölgede etkin bir şekilde görev yapmasını sağlama noktasında
çok önemli bir görev ifa ediyor. Niçin? Çünkü, ilçe genel idaresinin
başı, öncelikle, önleyici kolluk kuvvetleri açısından birinci derecede
asayişten sorumlu insandır. Biraz önce, Sayın İçişleri Bakanımızı
burada dinledik. Sayın İçişleri Bakanımız, Türkiye'de önleyici
kolluk kuvvetlerinin başı olarak, emniyet ve asayişten birinci derecede
sorumlu insan olarak, işlenen menfur bir cinayetin geçmişten günümüze
fotoğrafını çekti. Biz isterdik ki Sayın İçişleri Bakanımızdan,
niçin bu olay önlenememiştir, önemli olan budur. İçişleri Bakanının
birinci görevi, emniyet ve asayişin sağlanması, önleyici kolluk
görevinin bihakkın yerine getirilmesidir. İçişleri Bakanının
öncelikli görevi budur. Önce, İçişleri Bakanı bunun hesabını verecek.
Niçin, İstanbul'da, güpegündüz bir cinayet işlenmesi noktasında
ilgililerin, yetkililerin, sorumluların bu hesabı vermeleri gerektiğinin
ortaya konulması lazım.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, önergeyle ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, önergeyle…
Sayın Başkanım, siz
de cumhuriyet savcılığı görevinde bulundunuz. Şimdi, bir ilçe kurulacaksa,
o ilçenin başı kaymakamdır ve kaymakamın öncelikli görevi önleyici
kolluk hizmetleridir, o ilçenin asayişinin düzgün olmasının sağlanmasıdır.
Yani, böyle bir ilçe kurulursa, orada önleyici kolluk hizmetleri
çok daha iyi olacak. İnşallah, o beldemiz ilçe olduğunda daha huzurlu
bir kent hâline gelecektir.
Şimdi, bu noktada, Sayın
İçişleri Bakanı, geçen gün basından da takip ettim, kaz partilerinde!
Kazın neresi yenilirse insan sağlığı için iyiymiş, kaz hangi gün yenilirmiş,
kaz yendikten sonra insan fizyolojisindeki etkileri nelermiş,
bunların konuşulduğu ve kaz partisinin yapıldığı bir toplantıda,
saatlerce, İçişleri Bakanı orada bulunuyor. Şimdi, değerli milletvekilleri,
özel hayattır, gider, ama, öncelikli olarak, Türkiye'de asayiş probleminin
bu kadar önem arz ettiği bir dönemde saatlerce bir kaz partisinde
oturan bir İçişleri Bakanını ben kabul edemiyorum. Kabul edemiyorum,
evet. İstanbul'da her gün taksi şoförleri öldürülüyor, bununla ilgili
kaç önerge verdim; "Çalışmalar devam ediyor." Yazıyı göstereyim
size sayın milletvekilleri. Çalışmalar devam ediyormuş! Ee, kaçıncı
şoförün ölmesi gerekiyor bu çalışmaların bitmesi için?
Değerli milletvekilleri,
asayiş meselesi, artık, Türkiye'nin en önemli meselesi. Büyük şehirler
yaşanılmaz hâle geldi; gasp, kapkaç, hırsızlık, soygun, uyuşturucu,
fuhuş… Yani, bunlarla kim ilgilenecek? Bunların tedbirlerini kim
alacak? Sayın İçişleri Bakanı, buraya gelip, bu olayın anatomisini…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, toparlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Bakan geldi, burada, nerede ne olmuş, nasıl olmuş, nasıl yakalanmış,
onları anlatıyor, ama, önemli olan, İçişleri Bakanının, yirmi dört
saat esasına göre çalışıp, bu noktada son derece duyarlı olması,
kendisine bağlı bütün emniyet kuvvetleriyle Türkiye'deki huzur
ve asayişin temin edilmesi noktasında canla başla çalışması gereken
bir bakanlıktır. Bu cinayetle ilgili önceden bilgiler ulaştırılıyor
yetkili mercilere, ilgili mercilere, ama, alınan bir tedbir yok, önleyici
kolluk kuvveti yok. Onun için değerli milletvekilleri, ilçelerin
sayısının artmasının, emniyet ve asayiş noktasından da son derece
önem arz ettiğini düşünüyorum. En azından, o beldelerin, demin de
saymış olduğum özellikleriyle, gelişmesi ve kalkınması gerektiği
inancındayım.
Bu Hükûmet döneminde
bir şey daha yapıldı. Biz "yeni ilçeler kurulsun" derken, ilçelerde,
yeni kurulan ilçelerde, özellikle adliye teşkilatları kapatıldı
değerli milletvekilleri. Benim ilçem Denizli-Babadağ, bir şahitlik
için bir vatandaşımız 40 kilometre bir başka ilçeye gidecek, orada
şahitlik yapacak; bir gününe mal oluyor, değerli milletvekilleri,
bir şahitlik. Ee, niçin kapatıyoruz? Adalet hizmetlerinde üç kuruş
tasarruf edeceğiz diye vatandaşa eziyet çektirilmesini yanlış görüyorum.
Vatandaşlarımız, basit
bir işlem için Beycuma'dan kalkıp, bilmem ne köyünden kalkacak merkez
ilçeye kadar gidecek; bir günü gider değerli milletvekilleri, bir
günü. Geliniz, bu vatandaşlarımıza sahip çıkalım, hizmetleri bu
vatandaşlarımızın ayaklarına götürelim. Ben Beycuma'yı görmedim,
ancak, sayın milletvekilim -anlattıklarında- ilçe olmaya fazlasıyla
layık olan bir belde olduğunu zikrettiler.
Ben, bu düşünceyle bu
kanun teklifini destekliyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri,
önerge reddedilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
5.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Fındık Üreticisinin Korunması ve Fındık İçin Devlet Politikası
Oluşturulması ile İlgili Kanun Teklifinin (2/849) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/433)
29/11/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
5/9/2006 tarihinde komisyona
havale edilmiş olan 2/849 esas numaralı Kanun Teklifim ilgili komisyonda
45 gün içerisinde görüşülmediğinden, kanun teklifimin İçtüzüğün
37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla
arz ederim.
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak söz isteyen, Ankara Milletvekili Muzaffer
Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifi nedir?
Yani, bir senedir 8 milyon insan, Karadeniz'de fındık fiyatı nasıl
olacak, fındığın durumu ne olacak, diye uğraştı. Teklifim şu: Fındık
üreticisinin korunması, fındık için devlet politikası oluşturulması,
yani, ulusal bir fındık politikasının oluşturulması, fındığın daha
verimli bir hâle getirilmesi, pazarlanması, depolanması ve fiyatlandırılması
için bir konsey oluşturulması. Arz fazlasının giderilmesi için tedbirler
alınması, kalitenin artırılması için fındık ekim sahalarında kısıtlanmaya
gidilmesi, dağlık ve engebeli arazilerde üreticilerin teşvik
edilmesi ile düzenleme öngörülmektedir. Yani, 8 milyon insan, fındığın
kaderi ne olacak, diye uğraşıp durdu bir senedir.
Bakınız, ne oldu bu
sene: TMO fındığa 3 milyon 800 verdi, FİSKOBİRLİK "4 milyon
800" dedi. Onu da nasıl ödeyeceğini söylüyor: İkinci ayda, yedinci
ayda, beşinci ayda. Tüccar, Giresun'da 3 milyon 375, Akçakoca'da ve
Düzce'de, 3 milyon 300 fiyat verdi.
Düşünebiliyor musunuz,
bakın, bir fındık üreticisi, nereye fındık vereceğini şaşırdı. FİSKOBİRLİK'e
verdi, alamıyor parasını. Beri tarafta "3 milyon 800" dedi
TMO, on beş gün müddetle vermeye çalışıyor. Bu karmaşıklığı gidermek
için, geliniz, bu fındık için bir ulusal politika izleyelim. Onun
için de, eğer ulusal bir politika izlersek, fındığın Türkiye'ye geliri
2 milyar dolardır, yılda. Dünyanın 500 bin ton fındığa ihtiyacı var;
ama, Türkiye bundan daha fazlasını üretiyor. Bir sene oluyor, bir sene
olmuyor; o da ayrı bir mesele.
Fındık üreticilerinden,
Türkiye'den başka, İtalya, İspanya, ve Amerika, baktı ki fındığın kalitesi,
onların, tutmuyor, onlar vazgeçti, yeni fındık üreticileri türedi:
Azerbaycan, Gürcistan ve İran türedi.
Eğer biz fındıkta ulusal
bir politika izlemezsek, şu anda dünya üretiminin yüzde 80'ini elinde
tutan Türkiye gelecekte bu pazarı kaybeder. 2 milyar doların hiçbir
girdisi yok, doğrudan doğruya ülkeye giren para 2 milyar dolar. Bakınız,
dünyaya otomotiv ihraç ediyoruz, başta gelen bir ülkeyiz, Türkiye'ye,
gelirine bakar mısınız ne kadar olduğuna. Bu ithalatın Türkiye'ye
geliri yüzde 20'dir, ama fındığın 2 milyar dolar ülkemize geliri
var. Onun için, fındık arazilerini -bundan evvel de bir kanun vardı-
ovalardan kaldıralım, onun yerine ikinci bir üretim, ne yapılabiliyorsa
onu ovalarda alternatif bir üretim yapalım, engebeli yerlerde fındığın
üretilmesini...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
lütfen toparlayınız, buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum.
…özendirelim. Bu ovalardaki
fındığı söktürmek için de, ovada bulunan fındıkların sökülmesi
için özendirmek mecburiyetindesiniz, alternatif ürünü göstermeniz
yetmez. Mesela, 1 dönüm yerde fındığı sökmeniz için en az 3 milyar para
vermeniz lazım, çünkü, o vatandaşın ikinci ürünü orada yapabilmesi
için.
Türkiye'de üretim fazlasını
eritecek hiçbir şey yok. Öneriyorum: Ordu'da, Giresun'da, Trabzon'da,
Düzce'de çikolata fabrikaları kurun. Fındık fazlasını, bugün, reklamlarda
izliyorsunuz. Fındığı satamadığınız için diyorsunuz ki: "Fındığın
faydaları nelerdir: O, şudur, şudur; ee, tabii, yersen…" Olmadı.
Sevgili arkadaşlarım,
onun için, söylüyorum: Ben, günlük politika yapmam. Bir ulusal fındık
politikası uygulanırsa, bir master planı yapılır ise, hem ülkemizde
8 milyon insanı ilgilendirir hem ülkemiz gelirini artırarak ülkemizin
bir fındık politikası olması lazım diye düşünüyorum. Çünkü, hiçbir
girdisi yok. Doğrudan 2 milyar dolar her yıl ülkemize geliri var.
Ben, bu kanun teklifini
verirken, ülkemin geleceğini düşünerek verdim, ülkemin otuz sene,
kırk sene sonra ne olacağını düşünerek verdim. Karar sizin. İktidar
ne derse o oluyor, ama, Karadeniz insanı da şu anda hepimizi izliyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum, hoşça kalın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Önerge üzerinde, bir
milletvekili adına Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de, 2006 yılında
en fazla konuşulan ürün fındık. Maalesef, 2006 yılında, Hükûmetin, uygulamaya
çalıştığı politikalar ve FİSKOBİRLİK seçimlerine yapmak istediği
müdahaleler neticesinde milyonlarca fındık üreticisinin 2006 yılında
büyük bir mağduriyet içerisine girdiğini hepimiz yakından biliyoruz.
Bir yıl önce çok yüksek fiyatlardan ürününü satan fındık üreticisi,
ne oldu ki, 2006 yılında -bugün fiyatları da aldım, ortalama 3,5 YTL
ve bundan vergisi de düşüldükten sonra, brüt fiyatlardır- daha aşağı
seviyelerde?
Şimdi, dünya üzerinde
fındık üretiminin yaklaşık yüzde 80 civarındaki kesimini Türkiye
sağlıyor. Fındığın dışında hâkim olduğumuz hiç başka bir ürün yok bu
kadar büyük oranda sahip olduğumuz. Fındık, çikolata sanayisinde
kullanılan tek ürün ve alternatifi de yok fındığın. Yani, bu çikolata
sanayisi, çikolata yaptığı sürece mutlaka fındık kullanmak zorunda
ve yüzde 80 hâkim olduğumuz bir üründe, maalesef, fiyat belirleme
noktasında, Hükûmetin büyük yanlışlıklarıyla Karadeniz üreticisi
çok büyük bir darbe aldı.
Şimdi, geçen sene 2
milyar doların üzerinde fındıktan ihracat geliri elde eden bir Türkiye,
bugün 1,4 milyar dolarlar civarında bir ihracat geliri elde etti. Aradaki
600 milyon dolar nereye gitti değerli milletvekilleri, ben size soruyorum?
Kimin cebine girdi 600 milyon dolar? Bu 600 milyon dolar, İtalya'daki,
Almanya'daki çikolata sanayisi sahiplerinin cebine girdi, cebine
girdi.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hans'ın cebine girdi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bunların cebinde şimdi bu 600 milyon dolar. Peki, 2 milyar dolar ihracat
yapmış olsaydık ne olacaktı? Bu gelir de Türk fındık üreticisinin cebine
girecekti. Maalesef, fındıktaki büyük yanlışlıkların faturası
milyonlarca Karadeniz üreticisine çıkmıştır. Bu kadar hâkim olduğumuz
bir üründe, fiyat belirleme noktasındaki büyük yanlışlıklar neticesinde
milyonlarca insan kan ağlamaya devam etmektedir Karadeniz'de. Ordu'da
100 bin kişinin katıldığı bir fındık mitingi niye yapılmıştır? 100
bin fındık üreticisi niçin Ordu meydanında toplanmıştır?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Fındığı niye döktük yola?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, geçen gün bir milletvekilimiz de çıktı, burada diyor ki:
"Trabzon'un kişi başına düşen geliri 4.500 dolar olmuştur."
O bilgiyi nereden aldıysa, o milletvekilimiz gelsin bu kürsüden
söylesin. Gelsin, bu kürsüden desin ki, bu rakam Türkiye İstatistik Kurumunun
rakamıdır. Gelsin, nereden aldıysa bu bilgiyi bu kürsüden söylesin.
Ben, Trabzon'a sekiz sefer gittim, iki yılda sekiz kez Trabzon'a gittim.
Trabzonlu böyle demiyor, Trabzonlu feryat ediyor, Trabzonlu aç, Trabzonlu
işsiz. Trabzon'da ekonomi çöktü. Ben yüzlerce esnaf ziyaret ettim.
Doğru Yol Partisi olarak Trabzon'da bir fındık mitingi yaptık. On binlerce
insan geldi, o gün meydanda feryat etti. Fındıktan dolayı mağduriyet
içerisinde olduklarını haykırdı insanlar. Yani, Karadeniz'in durumu
bu. Benim Ünye Kaymakamlığım var, bir buçuk ay önce Ünye'deydim; vatandaş
feryat ediyor, feryat ediyor vatandaş. Karadeniz halkı kan ağlıyor
değerli milletvekilleri. Onun için, fındığa mutlaka bir çare bulmamız
lazım, mutlaka bir çözüm bulmamız lazım.
Peki, fındık böyle de
diğer ürünlerde durumlar iyi mi? Tütün ne oldu? 650 bin tütün üreticisinden
250 bine düştü. Kan ağlıyor tütün üreticisi.
Buğday üreticisi
dört yıl önce 400 bin liraya sattığı buğdayı 300 bin liraya satamıyor
girdi maliyetleri iki katına artmış olmasına rağmen.
Pamuk… Ege'nin güzel
pamuk tarlaları, maalesef, bu sene boş kaldı değerli milletvekilleri.
Türk çiftçisine vermediğiniz parayı Yunan çiftçisine verip, Yunanistan'dan
pamuk ithal eder hâle getirdiniz Türkiye'yi.
Üzüm ne durumda, üzüm,
narenciye… Gidin Çukurova'ya, ağacın dallarında narenciye. Gidin
bakın… Portakal, mandalina, limon kaça satılıyor, bir gidin bakın.
Zeytin, ayçiçeği, şeker
pancarı, çeltik, fıstık, çay, incir; yani, bunlar Türkiye'nin gerçeği.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Biz
hep gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Zeynep Hanım,
siz, köy deyince İstanbul'u bilirsiniz. Gelin Bakalım, şöyle Anadolu'ya
bir çıkın bakalım, köylerin hâlini bir görün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Biz bütün
Türkiye'yi geziyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, toparlayınız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Domates 5 milyon
lira.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tarımdaki
bu acıklı tabloyu bir halkın içerisine gidin bir görün bakalım. Varsa
isteyen AK Parti milletvekili, sesleniyorum: Yarın,
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Domates 5 milyon
lira.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Domatesin
fiyatı, bu sene, Avrupa'daki ülkelerden… Elbette, daha da yükselsin,
biz itiraz etmeyiz; Avrupa'daki domates üretiminde ciddi sıkıntılar
olmasından kaynaklanan bir durumla domates fiyatları bugünlerde
iyi durumdadır, ona hiç sözüm yok. Ama, bu saydığım ürünlerle ilgili,
gelin deyin ki, Ümmet Bey, sizin söylediğiniz fiyatlar doğru değil,
yanlış söylüyorsunuz, Türkiye'nin gerçeği bu değildir, deyin gelin,
gelin hep beraber… Türkiye'ye 50 bin ton kaçak çay giriyor Sayın Bakanım,
50 bin ton kaçak çay. Başbakan Rizeli, Rizeli bir Başbakanın olduğu
Türkiye'de, Rize'nin tek ürünü çay ve o çayda da 50 bin ton kaçak çay giriyor
Türkiye'ye! Geçen gün gazetede gördüm, bir Sayın Bakanın da evinde
kaçak çay içtiği yazıyor. Doğru mudur değil midir, onu da bilmiyorum.
Yani, bunlar olacak şey değil değerli milletvekilleri. Öncelikle
kendi ürünlerimize sahip çıkacağız. Bu vatandaşlar…
Tarımdan büyük bir kaçış var. Büyük bir
kaçış var tarımdan. Tarım ilk üç çeyrekte yüzde 1,2 küçüldü. Niye küçülüyor
Değerli Milletvekilim? Niçin küçülsün tarım?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sanayileşiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hep beraber
sanayileşelim, ama tarımdan giden bu nüfus ne yapıyor? Sanayide var mı yeni
istihdam alanları?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yarattınız mı yeni istihdam alanları?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Var, var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 1,5 milyon insan tarımdan ayrıldı, bunlar büyük şehirlerde iş mi
bulabiliyor? İş mi bulabiliyor bunlar? Büyük şehirlerin varoşlarında
çok ciddi hayat şartları altında yaşamaya çalışıyor bu insanlar. Peki,
geçmişte tarımdan kaçış yoktu da niçin bu Hükûmet döneminde bu vatandaşlarımız
tarımda, köydeki vatandaşlarımız köyünü, toprağını, arazisini
terk edip gidiyor? Bunun sebeplerini ortaya koymamız lazım. Onun
için sayın milletvekilimizin bu kanun teklifinin ciddi bir şekilde
ele alınıp varsa eksiklikleri, fazlalıkları, yanlışları, burada
düzeltilerek fındıkla ilgili ciddi bir politika belirlenmesinin
faydalı olduğu inancındayım.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Biraz da incirden bahset.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat
ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde,
1'inci maddeye bağlı ek 11'inci maddenin oylanmasında kalınmıştı.
Şimdi, ek 11'inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeye bağlı
ek 12'nci maddeyi okutuyorum:
Para cezası
EK MADDE 12- Bu Kanunda
öngörülen zorunlu malî sorumluluk sigortasını; kendileri yaptırmak
zorunda oldukları hâlde yaptırmayan tabiplere ve çalıştırdıkları
tabipleri sigorta ettirmek zorunda olanlardan, bu sigortayı yaptırmayanlara
sigorta yaptırmadığı süre için ödemesi gereken primin beş katı
idarî para cezası verilir. Bu para cezası, 30.3.2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunundaki usul ve esaslara tabidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında,
sigorta yaptırılmamasından dolayı verilen idarî para cezasından
o kurum ve kuruluşun amiri şahsen sorumludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kemal Kılıçdaroğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
Sayın Kılıçdaroğlu.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmeler öncesinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Gündüz, bir soruyu, daha doğrusu bir eleştiriyi yanıtlarken
"Bu Parlamentodan kişiye özel kanun çıkmamıştır, Adalet ve Kalkınma
Partisi de böyle bir yasayı çıkarmamıştır." dedi; Ama, ben, Sayın
Gündüz'ün hafızası yenilensin diye üç tane örnek vereceğim.
(x) 1247 S. Sayılı Basmayazı 31/1/2007 tarihli 57'nci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Birincisi, iki tane
büyükşehir belediye başkanının davaları Yargıtaya gitmesin diye
buradan özel kanun çıkmıştır.
İkincisi, bir eski siyasal
lider hapse girmesin diye buradan özel yasa çıkmıştır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
- Ama bu herkese şamil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Üçüncüsü de, geçen yasama döneminde, daha geçen hafta
çıkan Cargill yasasıdır; bir özel firmanın korunmasına yöneliktir.
Ben, size çok daha
önemli birisini söyleyeyim. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonundan
geçti, sanıyorum, önümüzdeki günlerde buraya gelecek, bir oyunun
da adını vererek -Bakın Sayın Gündüz, bir oyunun da adını vererek-
2004 yılından itibaren düşük oranlı vergi ödenmesini isteyen bir kanun
da buraya gelecektir. Ben, şunu bir temenni olarak kabul ediyorum:
Keşke, sizin bu eleştirileriniz ve Adalet ve Kalkınma Partisi, hiçbir
şekilde kişiye, kuruma yönelik özel yasa çıkarmasa.
Değerli milletvekilleri,
bu kanunun genel gerekçesinin, yine, bir bölümünü sizlerin dikkatine
sunmak istiyorum. Doktorlar için getirilen sigortayla ilgili olarak
şöyle söyleniyor: Öngörülen sigorta sisteminin ülkemiz bakımından
yeni bir sistem olması açısından, prim tespit sisteminin nasıl çalışacağının
tam olarak tahmin edilememesi yanında, kamuda çalışan tabiplerin
en uygun şartlarda sigorta yaptırılabilmesini teminen Sağlık Bakanlığının
da sigorta şirketleriyle ilgili olarak ihale açmasına izin veriyor.
Burada garip olan şu değerli arkadaşlar: Siz Parlamentoya bir yasa
getiriyorsunuz, getirdiğiniz yasanın sonuçları nedir bilmiyorsunuz.
Sigorta uygulayacaksınız, oranın ne olduğunu bilmiyorsunuz. Mali
yükümlülük sigortası zorunlu, kaç lira yatacağı konusunda bir
tahminde dahi bulunamıyorsunuz ve oturuyorsunuz, gerekçesinde
diyorsunuz ki: Ben buna baktım, bu çok yeni bir sistem, ben bunu bilmiyorum,
nasıl çalışacağını da tam olarak tahmin edemiyorum. Bunu buraya,
Parlamentoya getiriyorsunuz.
Sayın Gündüz, böyle
bir yasa teklifini, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu eğer gerçekten
ciddi, tutarlı, sağlıklı bir grupsa geri gönderir. Sayın Bakan, kusura
bakmayın, bu ülkede aktüerler var, bu ülkede ciddi sigorta eğitimi
veren üniversiteler var, orada ders veren hocalar var, bunun hesabını
yapın, getirin Parlamentoya, biz de burada yasalaştıralım.
Bakın, ben size bir örnek
vereceğim değerli milletvekilleri: Sayın Bakan -burada soru soruldu
kendisine- şu ana kadar, örneğin son iki yılda, son üç yılda, son dört
yılda veya sizin iktidarınız döneminde, ne kadar, hekim hatasından
ötürü tazminat ödedi? Şimdi, bu bir yargı kararı. Bunun yanıtını veremeyen
bir bakanla karşı karşıyayız. Sayın Bakan geçen hafta yanıt vermedi.
Şimdi ben merak ediyorum, acaba Sayın Bakan geçen hafta bu bilgilere
yanıt veremedi, ama, herhâlde böyle bir soru gelir, ben de bu soruya
yanıt vereyim… Neden çok önemli bu? Şunun için çok önemli: Eğer siz bugüne
kadar ödediğiniz tazminatları rakam olarak bilirseniz buna göre
bir hesap yaparsınız. Dersiniz ki: Biz beş yılda şu kadar tazminat
ödedik, dolayısıyla, bunun devlet hazinesine yükü bu kadardır;
ee, biz sigorta dalı yaptığımıza göre buna uygun da bir hesaplama
tekniği geliştirelim. Siz bunu dahi yapamıyorsunuz.
Şimdi, vaka sayısını
da ben merak ediyorum. Öyle ya, hekim hatası sonucunda tazminat
ödenmişse kaç tane dava açılmıştır bu konuda? Bunu da bir öğrenelim,
bakalım Sayın Bakan bu konuda bize bir bilgi verebilecek mi?
Bir diğer önemli nokta
değerli milletvekilleri: Hadi, diyelim ki, bir konuyu Parlamentoya
ciddi bir çalışma yapmadan getiriyorsunuz, nasıl olsa çıkacak diyorsunuz,
bizim 350 milletvekilimiz var ve istediğimiz yasayı da Parlamentodan
geçiririz… Ama, bunu yaparken en azından hukuk nizamı içinde kalmak
lazım, bir hukuk düzeni içinde kalmak lazım, Anayasa'ya düzgün getirmek
lazım.
Bakın, bu Komisyonda
bu yasa görüşülürken Adalet Bakanlığı temsilcisi ne diyor arkadaşlar;
tutanaklardan... Adalet Bakanlığı diyor ki: "Bu kanun, getirilen
düzenleme, Anayasa'da öngörülen sorumluluk hukuku esasını değiştirmekte,
kamu tarafından istihdam edilen tabiplerin eylem ve işlemlerinden
doğan zararlarda, idarenin değil, primleri kamu tarafından ödenen
sigorta şirketleri sorumluluğu esasını benimsemekte -devam ediyor-
ve Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı olacağını
düşünüyoruz." diyor. Kim bunu söylüyor? Türkiye Büyük Millet
Meclisine bu yasa görüşülürken gelen Adalet Bakanlığı temsilcisi
söylüyor.
Şimdi, Adalet Bakanlığı
temsilcisi "Bu, Anayasa'ya aykırıdır." diyor, ama Sayın Bakan
diyor ki: "Hiç önemli değil, ben bu yasayı getiririm, nasıl olsa
çıkarırız." E, ne olacak bu? Anayasa Mahkemesine gidecek, iptal
edilip gelecek. Adalet Bakanlığı bile -ki, bu Hükûmetin bir organıdır-
bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu söylüyorsa, değerli milletvekillerimizin,
oylarını kullanırken, daha tutarlı, daha dikkatli davranacaklarını
umuyorum.
Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri, bir başka önemli konuya daha değineyim. Sayın Bakan
burada konuşma yaparken şunu söylüyor: "Biz vatandaşımızın
ilaca ulaşması için önünü açarken, siz karşı çıktınız."
Sayın Bakan, şu kürsüye
gelip yanıt verin. Siz, "Eczanelere hastalar gitsin, SSK'lılar
da eczanelere gitsin." dediğiniz zaman, şu kürsüye çıkıp da,
"Sayın Bakan, onlar gitmesinler, hayır, eskiden olduğu gibi
kuyruklarda kalsınlar." diyen kimdi? Böyle bir iddiada bulunan
birisi var mıydı?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Vardı, vardı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Vardı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bununla ilgili ben konuştum, bu kürsüde ben konuştum,
ama -çok özür diliyorum tabii- ben, konuştuklarımı, demek ki, yeteri
kadar anlatamamışım. Ya
bende bir sorun var ya sizde bir sorun var.
Bakın, değerli arkadaşlar, Samuelson'un,
meşhur, Nobel iktisat ödülünü alan bir kitabı vardır. O kitapta der ki:
"Güneşe tapılan ülkede ısı kanunları iyi anlaşılamaz." Eğer
muhalefetin her söylediğine belli bir ön yargıyla yaklaşırsanız,
bizim söylediklerimizi zaten anlayamazsınız. Aramızdaki temel
farklılık da bu. Siz dogmaları olduğu gibi kabul ediyorsunuz, biz
de her şeyin sağlıklı eleştirilmesinden yanayız.
Ben, burada, bu kürsüde
açıkça söyledim: "Bir, bunun için yasa çıkarmaya gerek yok, alacağınız
bir Yönetim Kurulu kararıyla bütün hastalar eczanelere gidebilir."
Bu kadar basit. Yasa vardı ortada. Ben bunu söyledim, hâlâ, Sayın Bakan,
çıkmış, bunu söylüyor. Bunu, Sayın Bakan, gidip mahalledeki bir kahvede
söyleseydi, "Olur yani, gider, orada propaganda yapar." derdik,
ama, siz, buraya çıkıp, bizim yüzümüze karşı söylüyorsunuz.
Bir başka önemli nokta:
Efendim, bütün hastanelerin kapısını herkese açarken biz karşı çıkmışız.
Kim karşı çıktı? O kadar garip şeyler var ki değerli arkadaşlar, buraya
gelip söylemlerde bulunurken o kadar yanlış şeyler söyleniyor ki,
doğrusunu isterseniz, ben bile şaşırıp kalıyorum, yahu, başka bir
ülkede mi yaşıyorum, diye.
"Efendim, özel hastaneleri
açtık." Sanki, özel hastaneler bu ülkede hiçbir sigortalıyı kabul
etmiyordu. Sayın Bakan, özel hastanelere sigortalılar gitmese
hepsi iflas ederdi. Nasıl bundan haberiniz yok sizin?
Efendim, yine Sayın
Bakan diyor ki: "Aile hekimliği gibi çağdaş bir sistemi getirdik,
siz karşı çıktınız." Geçen oturumda, burada, hangi konularda
Anayasa Mahkemesine gittiğimizi söyledik. Yanlış yapıyorsunuz,
bir hekimin, yüzde 20'nin üzerinde hasta sevk ettiği zaman aylığını
kesiyorsunuz. Hastayı şantaj aracı hâline getiriyorsunuz. Bu doğru
bir şey mi? Bana söyler misiniz, böyle "bir çağdaş sistem" dediğiniz
hangi ülkede uygulanıyor?
Bakın, Sayın Bakan yine
diyor ki: "Efendim, biz cebinden para ödemeden bu hizmeti de almasını
istiyoruz, siz karşı çıkıyorsunuz." Bakın, bu, Sayın Ali Babacan'la
Sayın Merkez Bankası Başkanının imzaladığı ve IMF'ye taahhüt ettikleri
sözleşme. Sayın Bakanın bilgisi olmayabilir, çünkü, hazineden sorumlu
olmadığı için. Bakın Sayın Bakan, burada ne yazıyor. 12'nci madde,
onu da söyleyeyim de Sayın Bakan dikkat eder: "Sosyal Güvenlik Kurumuna
tabi tedavi ve ilaçlardaki katkı paylarını değiştirme yetkisi veren
yasa tasarısı kasım ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacaktır. Söz konusu tasarının aralık ayı sonuna kadar yasalaşması
beklenmektedir (Yapısal performans kriteri)" Ne anlama geliyor?..
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen toparlayınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bu ne anlama geliyor değerli arkadaşlar? Şu anlama geliyor:
İlaçlardaki katkı payını ve tedaviyle ilgili katkı payını artıracağız
ve bu konuda Kuruma yetki vereceğiz.
Peki, yetkiyi verdiniz
mi? Verdiniz. Hangi yasayla verdiniz? 2007 yılı bütçesinin içine koyarak
verdiniz. Ne yaptınız biliyor musunuz Sayın Bakan? Beş katına kadar,
ilaçlarda katkı payını beş katına kadar ve ayakta tedavilerde beş
katına kadar artırma yetkisi verdiniz. Niye? IMF istedi diye;
ama, gelip burada neler söylüyorsunuz.
Sadece bu mu? Bir şey
daha var. Bakın, yine, "Ayakta tedavide her bir başvuruya yönelik
ödeme sisteminin getirilmesi." Taahhüt ediyorsunuz,
"Ayakta tedaviye her bir başvuru için ödeme sistemi getireceğim."
diyorsunuz. Kürsüye gelip ne diyorsunuz: "Türk halkının ilaca
daha kolay ulaşmasını istiyoruz, sağlık hizmetine daha kolay ulaşmasını
istiyoruz, cebinden para ödemeden bu hizmeti almasını istiyoruz.
Sağlıkta dönüşümün bütün amacı budur."
Peki, Sayın Bakan,
bu, IMF'ye niyet mektubunu biz mi verdik? Bu, IMF'ye niyet mektubunu
başka bir hükûmet mi verdi? Sizin Hükûmetiniz verdi. Peki, Sayın Bakan,
burada söylediğiniz zaman, acaba Sayın Ali Babacan ile hiç temas
kurdunuz mu? Sayın Ali Babacan'a şunu söylemeniz lazımdı: Ben Sağlık
Bakanı olarak şunu şunu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde
taahhüt ettim. Sizin bu niyet mektubunuz benim için geçersizdir diyebiliyor
musunuz? Eğer, onu gelip bu kürsüde söylerseniz, söz veriyorum, burada,
sizi yürekten alkışlayacağım.
Bir başka şey: Sosyal
Güvenlik Yasası'nı buradan geçirdiniz. Reklam olarak da şunu yaptınız:
"Biz, emzirme parasını 1 milyar 124 milyon liraya çıkarıyoruz."
diye ve öyle çıktı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Yeni Şafak gazetesi "Süt parası" diye sekiz sütuna
manşet attı ve bu yasanın lehine. Doğrudur, çok güzel bir uygulamaydı.
Ama, ne oldu biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Sizin oylarınızla
geçen o 2007 Bütçe Kanunu'nda 1 milyar 124 milyon lira olan emzirme parasını
337 milyon liraya düşürdünüz, daha kanun yürürlüğe girmeden. Niçin?
Sayın Bakan, bu toplumda
sağlıklı insanların yetişmesini, herhâlde, Sağlık Bakanı olarak en
çok siz istersiniz, çocukların anne sütü emmesini en çok siz istersiniz.
Peki, nasıl oluyor da, sizin Hükûmetiniz, "1 milyar 124 milyon lira"
diye buradan geçirdiği, Parlamentonun kabul ettiği bir emzirme
ödeneğini 337 milyon liraya indiriyorsunuz? Çünkü, IMF sizden öyle
istiyor da onun için. Sağlığı bize anlatmayın. Sağlığı, gidin,
IMF'ye anlatın, önce onları ikna edin.
Hepinize saygılar
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Züheyir Amber, Hatay Milletvekili.
Sayın Amber, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize
saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının gerekçesinde, kusur nedeniyle zarara uğrayan ilgililerin
zararlarının karşılanmasında sorunlar yaşandığı ve bir an önce
zararlarının karşılanabilmesi, hekimlerin kendilerini güvende
hissetmeleri amacıyla düzenlemenin yapıldığı belirtilmektedir.
Oysa, yapılan düzenlemenin
içinde, sağlık hizmetinin kusurlu verilmesi nedeniyle zarar görenlerin
bir an önce zararlarının karşılanmasına ilişkin hiçbir mekanizma
tarif edilmemektedir. Zarar görenlerin yine mahkemeye gitmesi ve
mahkeme kararıyla zararını tespit ettirip tahsil etmesi söz konusu
olacaktır.
Ülkemizde sağlık hizmetinin
kusurlu verilmesinden kaynaklı tazminat davaları, herkesin bildiği
gibi, ortalama beş ile yedi yıl arasında ancak sonuçlanabilmektedir.
Yani, mahkemeye gidildiği zaman ancak yedi yıl sonra sonuç alınabilmektedir
Türkiye'de ortalama.
Şimdi, bu durumda, bu
düzenlemeyle sigorta şirketleri, beş ile yedi yıl arasında, bu süre
boyunca prim toplayacak, bugün ortaya çıkan tazminat istemlerinin
hüküm altına alınması ve ödenmesi de ancak beş ile yedi yıl sonra ödenebilecektir.
Yani, tazminat isteyen kişi hakkında, onunla ilgili ödenen prim yedi
yıl ödendiği hâlde tazminat ancak yedi yıl sonra ödenebilecektir. Bunun
anlamının ne olduğunu ben burada özellikle ifade etmek istiyorum.
Hastaların zarar görmesini
önemseyen ülkelerde ise, bakıyoruz, hastaların kusur sonucu gördükleri
zararın derhâl ödenmesini sağlamak üzere mahkeme öncesinde uzlaşma
kurulları oluşturulmakta, burada ilgili tarafların temsilcilerinin
yanı sıra hekimlik meslek örgütünün de ciddi bir işlevi olmaktadır.
Böylece, zararların yargıya yansımadan kısa sürede karşılanması
olanağı getirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bir de hekimler yönünden bu durumu irdelememiz gerekirse, sigorta
şirketleri tarafından belirlenecek primlerin hâlihazırda ek ödemenin
yapıldığı döner sermaye gelirlerinden ödenmesi ve kendilerine
kusur nedeniyle tazminat talebi yöneltilen hekimlerin primlerinin
artırılmasıyla artan primlerin maaşlarından kesilmesine yönelik
düzenlemeler, hekimlerin gelirlerinde, sigorta şirketi ve idarenin
temsilcilerinin kararlarıyla kesinti yapılmasına olanak vermektedir.
Bu düzenleme, öncelikle, Anayasa'nın "kamu görevlilerinin maaş
ve özlük haklarının kanunla belirlenmesi" ilkesine aykırı
düşmektedir. Öte yandan, bu sistemin uygulandığı Amerika Birleşik
Devletleri'nde, kendilerine kusur nedeniyle tazminat istemi yöneltilmeyen
hekimlerde bile, yıllık sigorta prim tutarlarının, hekimin yıllık
gelirini aştığı gözlenmektedir. Bu uygulamanın, Amerika Birleşik
Devletleri'nde, sağlık hizmetini, hekimleri ve hastaları olumsuz
etkilediği gibi, artık tartışılmaz bir biçimde bu etkinin olduğu
kabul edilmektedir. Sigorta sisteminin, sağlık sistemindeki hataları
düzeltmediği gibi, hastalar lehine sonuçlar doğurmadığı da yaşanmış
ve tespit edilmiş bir gerçektir.
Taslakta kabul edilen
sigorta sistemi, sadece hekimlerin mesleki kusurlarından kaynaklı
zararları karşılayacaktır. Oysa, hastanın zarar görmesinin kaynağı,
büyük oranda, altyapı eksikliği, personel eksikliği, kötü çalışma
koşulları, uygun olmayan malzeme kullanımı, yeterli olmayan ve
yenilenmeyen eğitim olmaktadır. Bu durumda, sağlık işletmesinden
ya da sistemden kaynaklanan sorunlarda, hastaların zararlarının
karşılanması nasıl olacaktır? Yoksa "bu durumun bir önemi
yok" mu denilecektir?
Kamu sağlık kuruluşlarına
karşı sağlık hizmetinin kötü verilmesinden kaynaklı tazminat dava
sayısı, bu davalarda hastalar lehine hükmedilen tazminat miktarları
konusunda hiçbir istatistiki veri gerekçede yer almadığı gibi,
ülkemizde bu anlamda toplanıp değerlendirilmiş bir veri kaynağı
da, maalesef bulunmamaktadır. Kamuda çalışan on binlerce hekim
için ödenecek sigorta prim miktarının ne olacağı da gerekçede yer
bulmamıştır. Kamusal kaynaklar, sigorta şirketlerine
"prim" adı altında aktarılacak ve bu nedenle de ne sağlık
hizmeti iyileşecek ne de hastalara fayda sağlanacaktır.
Ayrıca, birçok Avrupa
ülkesinde, mesleki sorumluluk sigortası zorunlu değil, gönüllüdür.
Üstelik sigortacılar tarafından bütün uzmanlık dallarına ait hekimlik
uygulamalarının tamamı sigorta teminatı kapsamına alınmadığı
gibi, birçok uygulama için de ek prim istenilmektedir. Bu durumda,
teminat kapsamına alınmayan hekimlik uygulamalarıyla ilgili
olası hasta zararları ne olacaktır? İlave primler hekimlerin maaşlarından
mı kesilecektir? Taslakta, bu sorular düşünülmediği için yanıt da
bulmak olanaklı değildir.
Oysa, Türk Tabipleri
Birliğinin de benimsediği mesleki sorumluluk sigortasının, ortaya
çıkan mesleki uygulama hatalarını azaltıcı, sağlık hizmetinin niteliğini
artırıcı bir etkisinin olmadığı, sağlık hizmet sunumu sonrasında
açılan davaları sayısal olarak artırdığı, primlerin yüksekliği
sebebiyle hekimlerin gelirlerini azaltıcı etkisinin yanı sıra
hekimleri riskli hizmetleri sunmaktan kaçınmaya sevk ettiği, olası
riskin azaltılması amacıyla çok sayıda tetkike başvurulması eğiliminin
artması sebebiyle hizmetin pahalılaşmasına sebep olduğu, bu nedenle
toplumsal yarar açısından uygun olmadığı görülecektir.
Değerli arkadaşlar,
sağlık hizmeti sunumunda zarar gören insanların zararlarının çok
hızlı bir biçimde, yıllar süren davalara gerek kalmaksızın karşılanması
gerekir. Bunun ulusal ölçekte bir organizasyonla, kusur, komplikasyon
ayrımı olmaksızın ve hekim ile hasta karşı karşıya getirilmeksizin
sağlanması, ancak, bunun yanı sıra en önemli unsurun, tespit edilen
tıbbi uygulama hatalarının sebeplerinin araştırılması ve elde
edilen bilgilerin, hataların önüne geçilmesi için kullanılacak
bir organizasyonun yapılandırılmasıyla ancak gerçekleşebilir.
Bu çerçevede çalışmalar
yapılmaksızın, yalnızca mesleki sorumluluk sigortası uygulamasının
getirilmesi, sorunu görmezden gelen, sorunun nedenlerini ortadan
kaldırarak çözümü sağlamak yerine yalnızca sonuçlarıyla uğraşılmasına
ve toplumsal kaynakların yanlış kullanımına neden olacaktır.
Anavatan Partisi olarak,
bu yasanın, ilgili tüm kesimlerin onayı alınacak şekilde yeniden
gözden geçirilerek görüşülmesini talep etmekteyiz. Bu yüce çatı
altından çıkacak kanunlar vatandaşımızı bir kaosa, bir muammaya
değil, memnuniyete götürmelidir.
Hepinize saygılarımı
sunarım, teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Amber
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Temür, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Temür.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ TEMÜR (Giresun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1247 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesinin ek 12'nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
doktorluk, doğrudan insan hayatını konu alan bir meslek olduğu için
dikkat ve özveri gerektirmektedir. Çok önemli olan bu meslek, tanı
ve tedavi açısından büyük riskler taşımaktadır. Hemen her tür tıbbi
uygulamanın birtakım zorlukları vardır. Uygulama, bu zorluklar
göze alınarak, yarar-zarar dengesi gözetilerek yapılmaktadır. Doktorlarımızın
hastaya müdahalesinde yanlış teşhis ve tedavi, özen eksikliği,
teknik donanım eksikliği ve bunun gibi nedenlerden dolayı doktor
hatası oluşabilmekte ve hastalar zarar görebilmektedir. Dünya Tabipleri
Birliği de, 1992 yılında, 44'üncü Genel Kurulunda, yanlış uygulamalardan
dolayı doktor hatası oluşabileceğini kabul etmiştir. Doktor hataları,
ülkemizde de sık sık duyulmakta, medya ve kamuoyunun gündemine gelmektedir.
Doktor hatasından doğan zararların telafisi çok zordur. Zira, insanın
canına veya vücudunun herhangi bir organına verilen zararı hiçbir
şeyle telafi edemeyiz. Ancak, zarar gören bir hasta ve hasta yakınının
da hakkını araması gayet doğaldır. Tıbbi uygulamada bir doktor hatası
olmuş ise, bunun mutlaka bir karşılığı olmalıdır. Araştırmalar dikkate
alınır ve ülkemizde her 30 doktordan 1'inin doktor hatası iddiasıyla
şikâyet edildiği düşünülürse, zorunlu mali sorumluluk sigortasının
doktorlar için ne derece önem arz ettiği ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
sigorta, tıbbi uygulamadan dolayı hastaya verilecek zararın teminat
altına alınmasını, kamunun, hastanın, hasta yakınlarının ve doktorların
güvence altına alınmasını sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerde sorumluluk
sigortalarının -hemen hemen hepsinde- zorunlu olduğu, hatta, sigorta
yaptırılmadan çalışma izni verilmediği düşünüldüğünde, doktorlar
için zorunlu mali sorumluluk sigortasının ne derece önemli olduğu
ortaya çıkmaktadır. Şurası unutulmamalıdır ki, zorunlu mali sorumluluk
sigortası, doktorların bir sigorta şemsiyesi altında kendilerini
daha güvende hissetmelerini sağlayacak, hizmet motivasyonlarının
yükselmesine katkı yapacak ve Anayasa'mızın 129'uncu maddesine göre
kamu görevlilerinin hizmet kusurlarından doğan tazminat davaları
nedeniyle hazinenin ve en önemlisi doktorlarımızın zarar görmesini
engelleyecektir.
Ek 12'nci madde, zorunlu
mali sorumluluk sigortasını kendileri veya çalıştıkları kurum
tarafından yaptıracak olanların, bu sigortayı yaptırmamaları durumunda
karşılaşacakları cezai müeyyideleri hükme bağlamaktadır. Bu tasarının
kanunlaşmasıyla, sigorta süresi içinde sigorta yaptırmayanlara,
ödenmesi gereken primin beş katı idari para cezası verileceği, kamu
kuruluşunda çalışan doktorların sigortalanmaması durumunda da
o kurumun amirinin sorumlu tutulacağı ve verilecek para cezasından
da kurumun amirinin şahsen sorumlu olacağı hükme bağlanmaktadır.
Şurası muhakkaktır
ki, kanun yapıcılar en iyi kanunları yapabilirler; ancak, bunun düzenli
bir şekilde uygulanması, uygulayıcıların duyarlılığına bağlıdır.
Bu kanunun, ülkemizin, bilimsel, sosyal ve kültürel açıdan en iyi yetişmiş
kesimine hitap ettiği düşünülürse, uygulamadan dolayı cezai müeyyidelerin
de gündeme gelmeyeceği aşikârdır.
Kanunun hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Temür.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili.
Buyurun Sayın Özçelik.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
ek 12'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık, hayatımızın
en temel yapı taşı. Aldığımız her nefeste, attığımız her adımda, bütün
ömürde, sağlık değişmez paydamız. Öyle ki, hayatın bütün değişkenleri,
bu temel yapının içinde saklıdır.
Hayatımızın değişmezi
olan sağlıkta, hep birlikte, yeni ve heyecanlı adımlar atmaya başladık.
Dönüşüm ve değişimler zordur. Dönüşüm, yerleşik olanı rahatsız
eder; değişim, alışılmış olanı terk etmeye zorlar. Zor ve güçlüklerle
dolu bir atılımı yapmayı göze almakla, şimdi yaşamakta olduğumuz
birçok önemli problemi çözmeyi amaçlıyoruz.
Dönüşüm ve değişimi
göze almakla, hayatımızın temel yapısı olan sağlık sektörünü daha
sağlam bir sisteme kavuşturmayı amaçlıyoruz. Sağlıkta Dönüşüm
Programı, sağlık sektöründe şimdiye kadar çözülmemiş, çözülmedikçe
büyümüş, bu nedenle de asla değiştirilemez olarak algılanan sorunlara,
yeni bir bakışla çözüm bulmayı amaçlıyoruz. Sağlık sistemindeki
sorunların tek çözümü finansal değildir. Sorunların çözümü için
zihniyet değişimine de ihtiyaç bulunmaktadır.
İnsanımızın hak ettiği
sağlık hizmetini alabilmesi için yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Tabii
ki, bunu, Anayasa'mızın 56'ncı maddesinde tarif edilen ve 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlığımızın uhdesine verilen
kutsal bir görev olarak telakki ediyoruz. Biz, sağlık hizmetlerinin
sunumunda popülist davranmayı veya palyatif birtakım çözümlerle
sorunları geçiştirmeyi tercih etmiyoruz, var olan problemleri görmezden
gelmiyoruz. On yılların yetim alanı olan sağlıkta yapılamayanları
gündeme getirip dövünerek, kendimizi de avutmak düşüncesinde değiliz.
Bütün bunların yerine, bir yandan, acil müdahalelerle sorunlara
neşter atarken, diğer yandan, insan odaklı bir sağlık sistemi oluşturma
yolunu da seçmiş bulunuyoruz.
Öncelikle, sağlık sorunlarımızı
çözmeye yönelik sistematik bir program ortaya koyduk ve bu programın
adını da "Sağlıkta Dönüşüm" koyduk. Sağlık hizmetlerinde
zihniyet değişimini esas alan ve önce insan diyen Hükûmetimizin önceliklerine
uygun olarak hazırladığımız bu Program, sadece bugünümüzü değil
yarınımızı da olumlu yönde ciddi biçimde etkileyecek bir programdır.
Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nın uzun bir çalışma takvimi gerektirdiğini ve altyapı çalışmalarının
çok ciddi ve uzun soluklu gayretlere ihtiyacı olduğunu biliyoruz.
Kısa süreli bu göstermelik siyasi beklentilere girmeden, yolumuza
gayretle, samimiyetle devam ediyoruz; çünkü, sağlık sistemimizi
rehabilite ve modernize etme, kaynaklarımızı verimli kullanma,
her vatandaşımıza etkili, hızlı ve adil sağlık hizmeti sunma hedefimize
bu Program'la ulaşacağımızı biliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla hekimlerimize mali bir sigorta yükümlülüğü
getirerek, yıllardır beklenen ve görevlerini yaparken hekimlerimizin
kafalarını çok meşgul eden ve bu konulardaki soruları ve sorunları
ortadan kaldırmış oluyoruz. Hastanenin veya diğer sağlık kuruluşlarının
döner sermayesinden bu sigortanın yarısını ödemiş olacak, diğer
yarısını hekimler kendileri ödeyecek.
Zorlama yorumlarla,
bu uygulamada hekimlerin avantajı olmayacağı, büyük maddi külfet
getireceği ifade edilmeye çalışılıyor. Ama, şu da bir gerçek ki, iktidarımız
döneminde hekimlerin geçmiş dönemlere göre çok büyük ek ödemelere
sahip olduklarını da görüyoruz. Hekimlerimizin, büyük bir özenle
hizmet verirken, kusurlu olmakla da karşı karşıya geldikleri görülebilmektedir.
Bu kusurlar önce idareye sonra hekime geçince, hekimlerimiz sıkıntılı
günler yaşamaktaydı. Bu tasarı, hekimleri daha rahat ve kendilerine
daha çok öz güvenle işlerini yapmaya sevk edecektir, büyük bir imkân
getirilmiştir.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özçelik.
Madde üzerinde başka
söz talebi yok.
On dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi bir dakikayla sınırlıdır.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sağlık, toplumu doğrudan etkilemektedir. Her işin başında
önce sağlık gelir. İktidarınızda, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının
Burdur'a gelişinde zorluk çekilmektedir. Yine iktidarınızda,
olumsuz tavırlar takınan sağlık yöneticilerinin yüzünden, hekimlerin
çalışmak istediği iller arasında Burdur tercih edilemez il konumuna
gelmiştir. Burdur'da, hasta haklarını, yasaları dürüstçe yerine
getiren kamu hekimleri tehdit altındadır. Basına kısmen yansıyan
tehdit olaylarına bakınca, yönetim zafiyeti olduğu görülmektedir.
Konuyla ilgili yargı süreci, mülki idare ve adliye tarafından başlatılmıştır.
Süreç devam etmektedir; ancak, ilde yürütülen soruşturmanın
akıbeti kamuoyunda ve sivil toplum örgütlerinde merak konusudur.
Bilgi edinme hakkından yararlanmak istenmektedir.
Sağlık Bakanı olarak
-sivil toplum örgütlerinden aldığım soruyu size yöneltiyorum-
Burdur başta olmak üzere, Isparta, Antalya, Antalya Atatürk, Eğirdir,
Afyon-Dinar, Finike, Kumluca'da kurumunuzca oluşturulacak tarafsız
bir soruşturma ekibini görevlendirip bölgeye göndermeyi düşünüyor
musunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Bakanım, Türkiye'de yapılmasını planladığınız sağlık kampüsü
tesisleri için, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinden yatırımcı
arıyorsunuz, doktor aradığınızı söylüyorsunuz. AB ülkelerinden
yatırımcı ve doktor aramayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Yine Suudi
Arabistan Sağlık Bakanı Hamad Al-Manaa, sizden, Sağlık Bakanlığından
doktor istiyor. Göndermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Sayın Neşşar.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vatandaş soruyor Sayın
Bakana, Denizli'den İsmail Aslan, işçi emeklisi ve diyor ki:
"Sayın Bakan 'herkes hastanelerden eşit yararlanıyor' diyor,
fakat Emekli Sandığı emeklileri istediği hastaneye giderken, SSK
emeklileri gidemiyorlar." diyor ve soruyor "Neden?"
diye.
İstanbul'dan bir doktor
soruyor "Diğer yüksekokul mezunları 6.000 ek gösterge alırken
neden doktorlar hâlâ 3.600 alıyor?" diye.
Karadeniz'den bir eczacı
diyor ki: "Bakan doğru söylemiyor 'eczacılar paralarını alıyor'
derken. Bir elimde alamadığım paraların listesi, ötekisinde borçlarımı
nasıl taksitlendiririm diye uğraşıyorum." diyor.
"Sağlık Bakanı
gerçekten doktor mu?" diye sorulan bir soru var, onu geçiyorum.
"Eskiden bıçak
parasını doktora veriyorduk" diyor vatandaş "şimdi, hastaneler
ve özel sağlık kurumlarına ödüyoruz. Ne değişti yani…"
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bodur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
- Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
Burada Sayın Bakanı
dinlediğim zamanla seçim çevremdeki hastanelerde yaptığım ziyaretler
sırasında hangi durumun gerçek olduğu noktasında bayağı şaşkınlık
yaşıyorum. Çünkü, her hastanede kuyruk bekleyen yurttaşlarımıza
gittiğimizde, bu Bakanlığın ilaçlarla ilgili uygulamalarından
yakınmalara tanık oluyoruz.
Örneğin, kolesterol
ölçümü sonucunda kolesterol ilacının verilmesi, kemik erimesi
ölçümü sonucunda kemik erimesi ilacının verilmesi gibi uygulamalardan
vatandaş büyük yakınmalar içerisinde. Bir limit koymuşlar, o limitin
birazcık aşağısında dahi olsa hekimler ilaç yazmaktan sakınıyorlar,
korkuyorlar.
Bu uygulamalara devam
edilecek mi? Örneğin, kemik erimesi ilacı alan bir hastanın hastanedeki
bana yakınması şöyleydi: "Ben bu ilacı almasam, zaten benim ölçümüm
o noktada çıkmayacak."
BAŞKAN - Sayın Bodur,
teşekkür ediyorum.
Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Sayın Bakanım, bu ulusal anne ölümleri çalışmasıyla anne ölümlerinin
28,5'a, 100 bin canlı doğumda 28,5'a indiğini söylediniz. Yalnız,
ben, bu konuyla ilgili kitabınızı da inceledim. Burada, ancak,
ölümlerin yüzde 70'inin bildirildiğini yazıyor açıklıkla. O zaman,
tabii, bir projeksiyon yaparsak yüzde 100'e doğru, anne ölüm oranı,
100 bin canlı doğumda 40,7'dir. Yani, değişen bir şey yoktur.
Bu arada, doğu Karadeniz
ve kuzeydoğu Anadolu'da 68,3 gibi çok yüksek bir rakam söz konusudur.
Nasıl açıklıyorsunuz bunu?
Biliyorsunuz, Dünya
Sağlık Örgütünün esas önemsediği rakam, değerlendirme, yaşam boyu
anne ölüm riskidir. Bizde bu 1/570 iken, Avrupa'da 1/2.400'dür. Bu değerle
de Avrupa sonuncusuyuz, yani en kötü durumdayız. Bakın, 1990'da 100
bin canlı doğumda…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
teşekkür ediyorum.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan, Burdur'da
sağlıkta bir yönetim zaafı olduğundan bahsetti ve "Bölgeye bir
araştırma ekibi gönderecek misiniz?" dedi. Sayın Özkan'ın elinde
objektif birtakım bilgiler varsa, lütfen bunları bana iletsin. O objektif
bilgiler çerçevesinde, Teftiş Kurulumuza değerlendirterek gerekeni
yaparız.
Sayın Tandoğdu
"Suudi Arabistan'dan yatırımcı ve doktor arıyorsunuz. Acaba, AB
ülkelerinden, Avrupa'dan da arıyor musunuz?" dedi.
Sayın Tandoğdu, aslında,
özellikle kamu-özel ortaklığı çalışmaları ve bu bahsettiğiniz sağlık
kompleksleriyle ilgili olarak birçok Avrupalı yatırımcıyla görüştük.
Bunların içinde İngiliz, Alman, İspanyol ve İtalyan yatırımcılar
var. Bu arada, Körfez'den yatırımcılarla da görüştük. Bu çok tabii
bir şeydir. Bütün bu kamu-özel ortaklığıyla ilgili projeler, mevzuatına
göre ihaleler yoluyla, şeffaf bir biçimde yapılacaktır. Önemli olan, bu yeni
yapılacak sağlık kampüslerini vatandaşımızın hizmetine sunmak.
Suudi Arabistan bizden
doktor da istedi, hemşire de istedi, diğer Körfez ülkeleri de istiyor.
Aslında, benim doktor gönderme gibi bir yetkim falan yok. Türkiye'deki
doktorlar kendi hür iradeleriyle, istedikleri ülkelerde çalışıyorlar.
İşte, biz de bugün, başka ülkelerde yetişmiş doktorların da, yine
hür iradeleriyle Türkiye'de çalışmalarının önünü açmaya çalışıyoruz.
Eğer, Suudi Arabistan veya başka bir ülke çok yüksek ücretlerle hekim
veya hemşire çalıştırmak üzere Türkiye'den talepte bulunurlarsa
bizim ihtiyacımızın daha da artacağı aşikârdır.
Sayın Neşşar, SSK emeklileri
eskiden yanı başlarındaki sağlık ocağına da gidemezdiler. Sayın
Neşşar burada değil herhâlde, soruyu sordu ama.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Buradayım.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Evet. Eskiden yanı başlarındaki sağlık ocağına
da gidemezlerdi. Siz bunu çok iyi biliyorsunuz.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Ben, vatandaşın sorusunu iletiyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Soruyu siz sordunuz sonuçta, "Vatandaş sordu."
diyorsunuz ama.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- "Gidemiyorum." diyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Yanı başlarındaki devlet hastanesine de gidemezlerdi.
Âdeta bunların aralarında Berlin duvarları vardı. Biz onları yıktık.
Eksik başka şeyler varsa onları da yarın düzeltebilecek olan yine
AK Parti hükûmetleri olacaktır. Bunu size açıkça ifade edeyim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- CHP düzeltecek, siz değil. İktidar CHP, siz muhalefet.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Bakın, bu sizin sorunuzda da bir kere daha ifade
ettiğiniz tırnak içindeki bu bıçak parası meselesi çok önemli bir
meseledir. Türkiye'de bugün sağlık hizmetlerinin çok büyük kısmını
Sağlık Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşları veriyor. Yani, her
ne kadar özel sektörden geri ödeme kurumlarımız, sosyal güvenlik kurumlarımız
hizmet alıyorsa da, her ne kadar üniversitelerimiz vatandaşımıza
hizmet veriyorsa da üniversite hastanelerimizde, hizmet yükünün
çok büyük kısmı Sağlık Bakanlığının hastaneleri veya diğer kuruluşları
üzerindedir. Dolayısıyla, muayenehane hekimliğinin yüzde 90'lardan
yüzde 40'lara gerilemiş olmasının ne anlama geldiğini vatandaşımız
çok iyi biliyor, bunu çünkü yaşıyor.
Bakın, çok basit bir
şey anlatacağım ben size. Basit, ama, vatandaş için bu çok önemli. Gümüşhane'den
Erzurum'a giden bir vatandaşımız, yolda bizim saha koordinatörlerimizden
birinin aracına biniyor. Tanımıyor, bilmiyor ve şöyle bir olay anlatıyor,
diyor ki: "Ben, Aşkale'nin bir köyünden Numune Hastanesinde eşimi
ameliyat ettirdim. Gidiş ve gelişte dört tane dolmuş parası ödedim,
Aşkale'ye, Aşkale'den de Erzurum'a. Beş sene önce de ağabeyimin hanımını
ameliyat ettirmiştik, bir çift öküz sattık." Türkiye'de bu dönemi
bitirdik biz. Bununla, Türkiye Cumhuriyeti olarak, ben de, siz de,
hepimiz iftihar etmeliyiz. Eğer bunun bakiyeleri, kalıntıları,
tortuları varsa hâlâ bu ülkede, onu da yine sizlerle birlikte, el
birliği ederek ülkenin üzerinden kaldıracağız.
Sayın Bodur, kolesterol
ilaçları, kemik erimesiyle ilgili ilaçların belli ölçümlerle verildiğinden
bahsettiniz. Bu husustaki kararları, Türkiye'de, konusunda yetkin
bilim adamları veriyor. Bu bilim adamları zaman zaman görüşlerini
de değiştirebiliyorlar uygulamayı takip ederek. Nitekim, kolesterolle
ilgili uygulamalar, sizin bu söylediğiniz uygulamalar kısa bir
müddet uygulandı ve daha sonra bunlardan vazgeçildi. Kemik erimesiyle
ilgili uygulamalar da böyle.
Sayın Bodur, eskiden
vatandaşımız ilaca hiç ulaşamıyordu. Bakın, biz…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Yahu Sayın Bakanım, nerede? Yok öyle bir olay.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Ben size şimdi rakam söyleyeceğim. Milyon rakamlar
çok önemlidir.
Türkiye'de kamunun…
BAŞKAN - Sayın Bakan…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Siz geldiniz Sağlık Bakanlığı faaliyete geçti yani!
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen…
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Her şey sizinle başladı yani! Olur mu öyle şey canım!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Türkiye'de 2002 yılında
700 milyon kutu ilaç kullanılmışken, kamu 700 milyon kutu ilacın parasını
ödemişken 2006'da bu sayı 1 milyar 260 milyon olmuştur.
Sayın Arıtman'ın verdiği
rakamda da şöyle bir şey var: Yüzde 70 bildirim var, ama, Sayın Arıtman,
bu size bahsettiğimiz yüz binde 28,5'lar saha araştırmasının sonuçlarıdır,
bildirimlerin sonuçları değil. Bunun detaylarını bilahare görüşebiliriz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Burada çok açık yazıyor efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Saha araştırmasının sonuçları. Bildirimler yüzde
70 olmuştur, ama, saha araştırması yüzde 100'ü yansıtan bir rakamdır…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - …ve biliyorsunuz, bunu Hacettepeyle birlikte çalıştık.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığının eskiden beri bu uyguladığı ana
ölümleriyle ilgili…
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Yani, lütfen okuyunuz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1247 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı "Para
cezası" başlıklı ek 12. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mahmut Duyan |
İsmail Değerli |
|
Samsun |
Mardin |
Ankara |
|
Nurettin Sözen |
Sami Tandoğdu |
Mehmet Neşşar |
|
Sivas |
Ordu |
Denizli |
|
Ali Arslan |
Mustafa Özyurt |
|
|
Muğla |
Bursa |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Bayram Özçelik
arkadaşımız tipik bir AKP'li kibriyle, biraz da tepeden bakarak, bize
de böyle "hadi sizi gidi statükocular" diyerek, bakarak
ne kadar büyük dönüşüm yaptığınızı ve ne kadar büyük bir devrimci
olduğunuzu falan anlattı. Şimdi, ben izninizle, "Sağlıkta Dönüşüm"
adı altında uygulamaya çalıştığınız sağlığın özelleşmesi, liberalleşmesiyle
ilgili birkaç rakam vermek istiyorum ve bu rakamlar üzerinden de yorum
yapmak istiyorum.
Öncelikle şunu vereyim:
Örnek aldığınız ve benzemeye çalıştığınız Amerika Birleşik Devletlerinde,
siz iktidara geldiğiniz zaman 30 milyon insan sigorta kapsamı dışındaydı,
siz daha gitmeden bu rakam 47 milyona çıktı. Bush, seçimden sonraki
değişim programını açıklamaya çalışırken, yani iktidara bağlı
kalmaya çalışırken sağlıkta da çaresizce bazı hesaplar yapıp vatandaşlarının
önüne öyle çıkıyor. Bu rakamlar da o zaman yapılan araştırmalarda
çıktı.
Şimdi, Türkiye'ye gelelim.
Dün özel hastanelerle ilgili bir araştırma yayınlandı. Türkiye'de
308 tane özel hastane olduğu söyleniyor. Bunların yüzde 44,2'si İstanbul'da.
Yani, bu demektir ki ta 83'ten beri başlayan sağlığın özelleştirilmesi,
liberalleştirilmesi politikasının Anadolu'ya, sağlığa erişimde
sıkıntı olan bölgelere sağlık hizmeti ulaştırmak adına yaptığı hiçbir
şey yok. İkinci sırada, çok enteresan, yüzde 5,5 İzmir, yüzde 5,2 Ankara,
4,9 Antalya geliyor. Yani, eğer biraz daha Orta Anadolu'ya falan gidersek
demek ki özelleşmenin sağlık hizmetine kattığı hiçbir katkı bulunmamaktadır.
İkincisi, yapılan
araştırmada, bu özel hastanelerin toplam yıllık poliklinik sayısının
13,5 milyon olduğu dile getiriliyor. Eğer bunu Sağlık Bakanlığının
300 milyonlara varan rakamıyla oranlarsanız, bu, yüzde 4-4,5-5 gibi
bir rakama denk geliyor, ama, özel sağlık kuruluşlarının götürdüğü
paraya bakarsanız, bu sağlık bütçesinin yarısını, hatta yarısından
fazlasını buluyor. Bunu verdiği hizmete oranla 10 misli pahalı diye
değerlendirirsek, iki sonuç çıkarabiliriz bundan. Bir, özel sağlık
kuruluşları, olağanüstü savurgan hizmet vermektedir. Birinci çıktı
bu olabilir. İkinci çıktı ise, kamu hastanelerindeki sağlık hizmeti
kalitesinin düşüklüğü, aslında, gereğinin onda 1'i ödenek almış
olmalarından kaynaklanmaktadır sonucu çıkıyor.
Hangi açıdan bakarsanız
bakın… Biraz önce Sayın Bakan da söyledi, dedi ki: "Hizmetin çok
büyük kısmını Sağlık Bakanlığı hastaneleri vermektedir." Ortaya
koymaya ve uygulamaya çalıştığınız sistem, hiçbir şekilde Türkiye'nin
hiçbir sağlık sorununa çözüm getirmeye yönelik bir sistem değildir.
Zamanında, ben, daha önce, bunu bu kürsüden bir kere daha söyledim:
Bütün sağ iktidarlara dayattılar -Dünya Bankası- Süleyman Demirel'e
de dayattılar, kabul etmedi; baktı "bu, bu ülkede olmaz" dedi,
geçiştirdi. Özal'dan beri olan sağ iktidarlar "yapıyoruz, yapacağız,
edeceğiz" dediler geçiştirdiler ve fakat, AKP İktidarı, büyük
bir -kusura bakmayın- cahil cesaretiyle, bu sağlıkta özelleştirmenin
üzerine atladı. Dolayısıyla, bugün, sağlık alanında bütün hekimlerin,
yani, sadece Türk Tabipler Birliği değil, sadece akademik dünya da
değil, AKP yandaşı olmayan ya da AKP'den nemalanmayan, yani, bir
AKP'li komisyon başkanının arkadaşı olduğu için Yüksek İhtisas Hastanesindeki
bir kardiyoloji şefi kaydırılıp yerine getirilen bir başka şef olmayan
insanların tümü, AKP'nin yaptığı "Sağlıkta Dönüşüm" adında
yaptığı uygulamaların hiçbirisini onaylamamaktadır Türkiye'de.
Demin, geçen gün yine
söyledi Sayın Bakan. Bolu'da çok başarılı olduğunu söylediği aile
hekimliği uygulamalarına, o Halk Sağlığı Uzmanları Derneğini,
maalesef, kendisine alternatif kabul etmiyor, maalesef, onların
görüşlerine itibar etmiyor, ama, 50'den fazla halk sağlığı hocasının
ya da büyük kısmı halk sağlığı hocası olan 50'den fazla hekimin gidip
de yaptığı incelemeleri Sayın Bakan dikkate bile almadan aile hekimliğinde
ne kadar başarılı olduğunu söylemeye cüret edebiliyor diyelim,
o şekilde bağlayayım sözlerimi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Neşşar.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Daha konuşacağız, rakamlarla ve de vatandaşın oylarıyla konuşacağız.
Sayın Bakanın büyük bir öz güvenle neden bir dahaki seçimden sonra
yine iktidar başında olacağını sandığını ve niye bazı uygulamaları
bu varsayımla yaptığını da önümüzdeki konuşmalarda dile getireceğim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Ek 12'nci maddeyi…
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri,
maddenin oylamasında bir yoklama talebi vardır. Şimdi bu talebi
yerine getireceğim, ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem
için, ayakta olup yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının
20 olup olmadığını tespit edeceğim.
İsimler tutanağa geçeceğinden,
ayaktaki her sayın milletvekilinin sırasıyla isimlerini söylemesini
rica ediyorum.
Sayın Koç, Sayın Arıtman,
Sayın Tandoğdu, Sayın Neşşar, Sayın Gülçiçek, Sayın Özkan, Sayın Akyüz,
Sayın Şahin, Sayın Oral, Sayın Çilingir, Sayın Bodur, Sayın Kaya, Sayın
Koç, Sayın Ayvazoğlu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Üstün, Sayın Ercenk,
Sayın Yetenç, Sayın Sözen, Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için üç dakika süre veriyorum. Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/1226) (S. Sayısı: 1247) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi ek maddeler
ve kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati :19.20
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Klinik şefi, klinik
şef yardımcısı, başasistan ve asistan kadrolarına, açıktan atama
izni alınmaksızın ilgili mevzuatı çerçevesinde atama yapılır. Sağlık
Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi ve şef
yardımcılığı kadrolarına, ilgili dalda uzman olan profesör ve doçentler
ile ilgili dal uzman tabipleri arasından Bakanlık tarafından atama
yapılır. Profesör ve doçentler, Bakanlıkça ilan edilen kadrolar
için, gerekli belge, bilimsel çalışma ve yayınları ile birlikte Bakanlığa
başvururlar. Bakanlık, ilgili dalda üçü eğitim ve araştırma hastaneleri
klinik şeflerinden ve ikisi de üniversite öğretim üyelerinden olmak
üzere beş kişilik bir jüri teşkil eder. İlgili dalda yeteri kadar
şef veya öğretim üyesi bulunmadığı taktirde jüri en yakın daldaki
şef veya öğretim üyelerinden tamamlanır. Jüri, adayların bilimsel
çalışma ve yayınlarını inceler ve her bir aday için rapor düzenler. Bu
raporlar ışığında Bakanlıkça belirlenen en uygun adaylar klinik şefi
ve şef yardımcılığı kadrolarına atanırlar. Profesör ve doçent unvanına
sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve şef yardımcılığı ve
başasistan kadrolarına atanmalarında yapılan sınavlarda başarılı
olmaları şartı aranır.
Klinik şefi, şef yardımcılığı
ve başasistan kadrolarına atananlar beş yıllık sürelerde bilimsel
ve performans kriterleri bakımından Bakanlıkça değerlendirilirler.
Bu değerlendirme sonucunda bilimsel ve performans bakımından yeterli
görülenler bu görevlere yeniden atanırlar.Yeterli görülmeyenler
ise uzmanlık kadrolarına nakledilirler. Yapılacak klinik şefi,
şef yardımcılığı ve başasistan sınavları, profesör ve doçentlerden
yapılacak atamaların değerlendirilme kriterleri ile bilimsel ve
performans kriterlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından
hazırlanan ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Servis ve laboratuar
şefleri veya şef yardımcıları ile tıp alanında doçent veya profesör
tabipler eğitim ve araştırma hastanelerine; uzman tabipler veya
tıp alanında doktora yapmış tabipler veyahut hukuk, kamu yönetimi,
iktisat, işletme ve sağlık yönetimi alanlarında lisans, yüksek lisans
veya doktora eğitimi almış tabipler diğer hastanelere baştabip
olarak atanabilirler."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Sayın Akdemir, süreniz
on dakikadır.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu
Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına
görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygılarla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuya girmeden önce, gündem dışı konuşmada da Türkiye'de organ
nakli konusunda bir konuşma yapılmıştı. Türk milletinin, halkımızın
duyarlılığını artırmak adına, organ bağışının üzerinde durulması
gerektiğini vurguluyor ve bugün görüşülmekte olan Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu'nun sağlık mensuplarını ilgilendirmesi dolayısıyla,
Türkiye'de çalışan tüm doktorları, hemşireleri, sağlık memurlarını,
eczacıları, diş hekimlerini ve tüm yardımcı sağlık personelini
buradan selamlamak istiyorum ve Türkiye'de, yüce Mecliste Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına oturan ve Başkan Yardımcısı
Sayın Ali Dinçer'e organ naklini, karaciğer organ naklini Türkiye'de
gerçekleştiren genel cerrahi hekimine buradan teşekkürlerimi
sunmak istiyorum, çünkü, sağlık mensuplarının, bu kanun Meclis Genel
Kuruluna geldikten beri, genellikle olumsuz yanları, bıçak paraları
ve sağlıkta yetersizlikleri sanki doktorlardan, hemşirelerden
kaynaklanıyormuş gibi bir kanı verilmeye çalışıldı. Bu kanıyı düzeltme
adına, Sayın Ali Dinçer'e buradan teşekkür ediyorum; Atatürk "Beni
Türk hekimlerine emanet edin." demişti ve Atatürk'ün tavsiyesini
tutarak, kendisini Türk hekimlerine emanet etti ve dünyanın çağdaş
ülkelerinde yapılması gerçekten zor bir operasyonla sağlığına kavuşturuldu.
O nedenle, hem ekibi kutluyor ve Sayın Ali Dinçer'e sağlık diliyorum,
kendisine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir sağlık kuruluşunda hastanın ilk hastaneye girip kaydolduktan
sonra başlayarak, kliniği terk edene kadar olan tüm bürokratik ve
tıbbi işlemlerin modern sağlık hizmetlerinde çok özel bir yeri vardır.
Tabiplerin eğitimi ve tıbbi işlemlerde kullanılan malzeme ve ilaçların
kalitesi ve tedavide istenilen sonuca ulaşılması bakımından kuşkusuz
çok önemlidir. Kaynakların verimli kullanılarak halkımızın sağlığının
korunması bakımından iyi hekim ve kaliteli malzeme kadar diğer
önemli bir unsur da hastanelerin yönetim biçimidir. Hastanelerde
kaliteli, çağdaş yönetim anlayışının yerleştirilmesi ve kaynakların
verimli kullanılması, kanımca, yerleşik bürokratik yapının dışına
çıkılarak üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir konudur. Bilindiği
üzere, Anayasa Mahkemesi, Sağlık Bakanlığının klinik şef ve şef yardımcısı
atamasına ilişkin düzenlemeyle ilgili yürürlüğü durdurma kararı
vermiştir. Hafızalarımızı yoklarsak, 1999 yılından bu yana, Sağlık
Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinin klinik şef ve şef yardımcılığına
doçent ve profesörler arasından Bakan yetkisiyle atamanın sağlanması
amacıyla birçok sayıda yönetmelik değişikliği yapılmış, ancak,
bu yönetmelikler yargı tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine,
AKP Hükûmeti 2005 yılında yasal düzenleme yoluna gitmiştir; fakat,
bu yasa teklifinin Anayasa'ya aykırı olduğu tarafımızdan da Meclis
Genel Kurulunda uyarıldığı hâlde, tüm ısrarlarımıza rağmen,
Hükûmet bu tasarıyı Mecliste yasalaştırmıştır. Cumhurbaşkanımızın
veto etmesi, bizim, konu üzerinde ısrarlı olduğumuzun haklılığını
göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in Yasa'yı veto etmesi sonrasında
da, 20 Ekim 2005 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde uyarmamıza
rağmen, bu Yasa'nın veto edilmesi, ayrıca, Hükûmetin, konuya, muhalefetin
uyarılarına dikkat etmemesinin güzel örneğidir.
Sayın Bakanın bir kadroya
birden çok sayıda profesör ve doçentin başvurması hâlinde tercihini
kimden yana koyacağını bizzat sormuş, tercih yapılmasını gerektirecek
kriterlerin olmasını ısrarla önermiştik. Uyarıları dikkate almayan
Bakanlık, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğuna
dayanarak yasayı yasalaştırdı. Bu kez, Anayasa Mahkemesi,
12/12/2005 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu arada, ilan
verilmeden ve herhangi bir belirleyici kriter konup açıklanmadan,
Sağlık Bakanlığı, eğitim ve araştırma hastaneleri şefliklerine
atamayı sürdürdü. Bu şefler, bildiğiniz gibi, insanlar üzerinde
tıbbi ve cerrahi işlemleri yetkiyle uygulayacak hekim yetiştiren
kişilerdir.
Değerli arkadaşlar,
insanı şaşırtan diğer bir taraf, Anayasa Mahkemesi Yasa'nın uygulanmasını
durdurma kararını açıkladığı hâlde atamaların yapılması ve sürdürülmesi
anlam ifade ediyor. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi esastan karar
vermediği için gerekçesini şu anda bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı eğitim
hastanelerinde görev yapan uzman ve başasistanların atamalarıyla
ilgili olarak da Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı verdiği,
kamuoyunun da bilgisi dâhilindedir.
Değerli arkadaşlar,
görüldüğü üzere, Hükûmet, sayısal çoğunluğuna güvenerek hassas
bir konuda, aynen on beş üniversiteye rektör ataması konusunda
uyarmamıza rağmen dikkate almadığı gibi, burada da dikkate almamış
ve yine Anayasa'ya çarparak tekrar Meclise gelmiş ve aylardan beri
Meclisi işgal eder hâle gelmiştir. Hükûmet olmak, meseleleri sorun
yumağı hâline getirme değil, muhalefet, sivil toplum örgütleri ve
iktidarıyla uyumlu olarak yasa çıkarmak ve topluma hizmet etmektir.
Böyle olunca da, Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde hizmetin
aksamasına vesile olmuştur.
Şimdi bugün burada,
tabii, tasarının çerçeve 2'nci maddesini inceleyecek olursak
-2'nci madde üzerine konuşacağım ben- Anayasa Mahkemesinin, biraz
da -daha önce söylediğim gibi- 12/12/2005 tarihinde ve 2005/23 karar
sayıyla yürürlüğü durdurma kararı nedeniyle bir değişiklik yapılmaya
çalışılmaktadır. Değişiklikle getirilen Sağlık Bakanlığı eğitim
ve araştırma hastanelerinde klinik şef ve şef yardımcılığı atamalarında
jüri oluşturulması ve bilimsel yeterliğin atamalarda dikkate
alınmasını iyi bir gelişme olarak görüyorum; ama, yeterli bulmuyorum.
Daha önce söylediğimiz hâlde, hatadan dönmek de bir avantajdır. Dolayısıyla,
hatadan döndükleri için Sayın Bakanı kutluyorum; ama, keşke bu kadar
zaman kaybına vesile olmasalardı.
Değerli arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesinin verdiği karar, yürürlüğün durdurulması kararıdır.
Yürürlüğün durdurulması kararında hukuka aykırılığın gerekçesi
açık olarak belirtilmediğinden, düzenlemeye, hangi yönleriyle hukuka
aykırı olduğunu şu anda bilmediğimizi açıklamıştım.
Sağlık Hizmetleri Kanunu'nda
değişiklik yapılmasını getiren bu tasarının, Cumhurbaşkanının
veto ettiği, Anayasanın yürütmesini durdurduğu Kanun'dan tek farkı,
bilimsel çalışma ve yayınları inceleyecek bir jüri oluşturmasıdır.
Bunun dışında kriterler olmadığı için, bu da, ayrıca eksiklikler
getirecektir ve birtakım yanlı uygulamalara vesile olabilecektir.
O nedenle, Anayasa'nın ruhuna aykırı düşeceği gene açık olarak burada
karşımıza çıkmaktadır.
Klinik şef, şef yardımcısı
ve başasistanın ayrıca beş yılda bir bilimsel ve performans kriterleri
bakımından Bakanlıkça değerlendirilmesi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
buyurun.
Lütfen toparlar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Olur Sayın Başkan, tamamlayayım.
… ayrıca değerlendirmeye
uygun görülmesi olumlu karşılanabilir. Ancak, buradaki bu olumluluğu,
hangi yöneticiler tarafından, ne zaman, hangi şartlarda yapılacağına
bağlıdır. Dolayısıyla, özerk ve bağımsız davranabilecek jürilerin
oluşturulması, bu konuda, sorunu çözecek bir yol olabilir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, hastane yönetiminde klinik şef ve şef yardımcılığının bu önemine
binaen, konunun ayrıca diğer taraftan hastanelerin yönetiminin
ülkede sağlık sisteminin yetersiz olmasına önemli katkı sağladığını
iddia ediyoruz ve bu konuda ben bir önerge verdim. Hastanelerin yönetsel
formasyona sahip hekimler tarafından yönetilmesini sağlamak üzere
verdiğim önergede, tıp fakültesini bitiren bir doktora, aynen genel
cerrahi uzmanı ve dâhiliye uzmanı gibi, tıpta yönetim uzmanlığı
dalı oluşturulmasını önergemde ortaya koymak istedim. Eğer bu uzmanlık
dalı oluşturulursa, hastanede başhekimliği ve sağlık müdürlükleri,
dolayısıyla, tıp doktorluğu yönetim uzmanlığını almış kişiler tarafından
yönetilecek ve sağlıkta hasta memnuniyeti ve verimlilik ön plana
çıkarılacaktır.
Biraz sonra konuşmamda
önergemi açıklamaya çalışacağım. Şimdi, klinik şef, şef yardımcılığı
konusunda Sağlık Bakanlığının getirdiği bu kanuna önergeyi eklerken,
Anayasa'daki aykırılığı ortadan kaldırmak üzere de üniversitelerin,
yani YÖK'ün devreye sokularak, bir yönetmelikle konunun çözümlenmesi
meseleyi hâlledecektir.
Sözlerimi tamamlarken
siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlarım. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Nurettin Sözen, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Sözen.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1247 sıra sayılı
Yasa Tasarısı'nın 2'nci maddesine ilişkin görüşlerimi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına sunuyorum. Sunuşumdan evvel, hepinizi,
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de sağlık sektöründeki temel sorun, kaynakların yetersizliği
yanında mevcut kaynakların da etkin kullanılmamasıdır. Bu etkinsizlik,
sigorta hastanelerinin devri, ilaç politikaları, sağlık hizmetlerinin
sunumundaki önceliklendirme sorunları ile israfa değin yol almaktadır.
Toplam kamu sağlık harcamaları
1999'dan başlayarak sürekli artmaktadır. Örneğin, 1999'da gayrisafi
millî hasılanın yüzde 3,2'si iken, 2004 yılında bu oran yüzde 5'i aşmıştır.
Ancak, bu kaynak artırılmasına karşın izlenen kötü sağlık politikaları
dolayısıyla istenen sonuçlara ulaşılamamaktadır, sağlık hizmetinde
kalite gittikçe düşmektedir. Örneğin, koruyucu sağlık hizmetleriyle
ilgili harcamalar düşmektedir. AKP döneminde koruyucu sağlık harcamalarının
toplam sağlık harcamaları içindeki oranı yüzde 3,5'lardan yüzde
1,3'lere kadar düşmüştür.
Yine, 2003'te kişi başına
sağlık harcaması dünya ortalamasının altındadır, 234 dolar; 192
ülkenin ortalaması ise 424 dolardır. OECD ve AB ülkeleri arasında
bu bakımdan sonuncu sıradayız. Yine, bu ülkeler arasında, halk sağlığı
harcamaları bakımından sonuncuyuz. 1999'da kişi başına 5 dolar,
2003'te 4,8 dolar.
Konuşmamın bu bölümünde,
Sağlık Bakanının geçen oturumda yaptığı konuşmalara ilişkin düşüncelerimi
söyleyeceğim. Bunlardan bir tanesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin
ücretsiz olduğu sözüdür; bu doğru bir söz değildir. Çünkü, bugünkü
sistemde birinci basamak hizmetleri için sağlık sigortası yoluyla
ödenti yapılmaktadır. Sağlık sigortalarının da gerek isteğe bağlı
sigorta yoluyla gerek prim ödeyerek gerekse katkı payı ödeyerek
bir ücrete dayandığı açıktır.
İkinci önemli konu,
doktor sayısıyla ilgilidir. Bilindiği gibi, 100 bin doktor sayısına
karşılık yılda 5 bin doktor yetişmektedir. Yani, dört yılda 20 bin
doktor yetişmektedir. Sağlık Bakanımız, bir soru üzerine, bunun yarısının
nüfus artışı dolayısıyla dikkate alınmaması gerektiğini söylemektedir.
Yanlış hesap yapmıştır, her zaman olduğu gibi özen göstermemektedir
bu tasarıları hazırlarken. Dört yıllık AKP İktidarı döneminin nüfus
artışı hesaplandığı zaman 5,1 rakamı çıkmaktadır, yüzde 5,1'dir. Yüzde
20 doktor artışı var, buna karşılık nüfus artışı sadece yüzde
5,1'dir. Yani, dört yılda 15 bin doktor fazlamız vardır ve bu gidişle,
kendisinin iddia ettiği doktor açığı kısa bir süre içerisinde kapatılacaktır.
Üçüncü, çok daha acı
olan bir şey, üniversiteyle devlet hastanelerinin kıyaslanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
bir söz var, orman dermiş ki: "Beni mahvedenin sapı benden olmasa."
Şimdi, Sağlık Bakanımız öğretim üyesi, Müsteşarı öğretim üyesi,
Komisyon Başkanımız öğretim üyesi. Bir üniversitenin devlet hastanesinden
farklı işlevleri var; üniversite öğrenci yetiştirir, üniversite
araştırma yapar, üniversite yayın yapar. Dahası da var: Diğer hastanelerde
yapılamayan, doku nakli gibi, organ nakli gibi, kanser tedavisi gibi,
radyoterapi gibi, zor, güç ve pahalı sağlık hizmetlerini üniversite
yapar. Dolayısıyla, üniversiteyle devlet hastanesini kıyaslamak,
elmayla armudu kıyaslamak gibi bir şey. Üniversitelerin verim sorunu
olduğunu defalarca söyleyerek bir üniversite hocasının, üniversiteyi,
halk önünde, kamuoyu önünde küçük duruma düşürmeye çalışma gayreti,
hem yanlıştır hem doğru değildir; etik de değildir, doğru da değildir.
Şimdi, bir de Sağlık
Bakanlığının, iktidarı döneminde yaptıklarına göz atalım. Hiçbir
mesleğe, hizmet grubuna uygulanmayan, bilindiği gibi, zorunlu
hizmet, büyük tantanalarla, büyük kahramanlıklarla yürürlükten
kaldırılmış, altı ay sonra, 1980 faşist yönetimin yasası daha ağır
koşullarda yeniden getirilmiştir. Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde
Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılmasına İlişkin Yasa ile,
yirmi dört ilde 21.675 sözleşmeli sağlık personeli alınmıştır. Bu
alanda başarılı olmadığını, Sağlık Bakanı, muhtelif vesilelerle
açıklamıştır.
Memurların, emeklilerin,
yeşil kartlıların, ilaç, protez gereksinmelerinin listesi her gün
yeni değişikliklere uğramaktadır ve Sağlık Bakanlığı bu değişikliğin
sorumlusu olarak da Maliye Bakanlığını göstermektedir. İki gün evvel
yayınlanan bir genelgeyle, reçetelerde sadece birer kutu ilaç yazılacağı
bildirilmiştir. Toplumumuzdaki belli yaştaki tansiyon hastalarının,
şeker hastalarının, kronik hastaların bu genelge karşısında nasıl
hareket edebileceği, ne gibi çilelerle karşılaşacağını artık
siz tahmin edin.
Değerli arkadaşlarım,
hastaların ilaca kolayca ulaştığını söylemiştir, eczacıların
çok mutlu olduğunu ifade etmiştir değişik vesilelerle. Biliyor
musunuz ki, eczacılık tarihimizde, cumhuriyet tarihimizde ilk
defa Sağlık Bakanlığı ve Hükûmet, eczacılar tarafından miting yapılmak
suretiyle protesto edilmiştir. Eğer çok mutluysa eczacılar… Burada
eczacı arkadaşlarım var. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa Eczacı
Odalarının organize ettiği bir mitingdir bu. Buradaki eczacı arkadaşlarımın
bu mitingden haberi olmadığı anlaşılıyor, mutluluklarını ifade
ediyorlar. Buna şaşmamak mümkün değildir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Karadeniz kan ağlıyor.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, personel atamalarıyla
ilgili yargı kararını uygulamadığı için hapse mahkûm oldu. Daha
önceki bir konuşmamda daha söylemiştim. Bu mahkûm olan Müsteşar değildir,
mahkûm olan Bakandır, siyaset adamıdır. Çünkü, Müsteşar, Bakandan
farklı ve Bakanın izni olmadan bir tasarrufta bulunamaz. Bir bakanlık
düşünün ki Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyor, bir bakanlık
düşünün ki Danıştay kararlarını uygulamıyor, bir bakanlık düşünün
ki mahkeme kararlarına uymuyor; bu Bakanlığın adı Sağlık Bakanlığıdır
ve maalesef, son derece üzücüdür.
Değerli arkadaşlarım,
diğer kentlerimize göre daha az sağlık sorunu olan, Türkiye'nin en
küçük ve şirin kenti olan Düzce'de aile hekimliğinin pilot uygulaması
yapıldı. Bir şey söyleyeyim de hayretler içinde kalın. Düzce'de bir
araya getirilen 104 hekimden sadece 1 tanesi aile hekimi uzmanıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu uygulamanız belki yasaldır, ama hukuki
değildir. Çünkü, Türkiye kanunlarına göre, dünyada olduğu gibi
aile hekimliği bir uzmanlık dalıdır. Bu uzmanlık dalını tamamlamayan,
yani aile hekimi olmayan bir hekimle, aile hekimliği uygulaması
yapamazsınız. Kaldı ki, pratisyen hekim arkadaşlarımıza da hiçbir
kurs yapılmamıştır. Bir haftalık, sadece yönetim tekniği öğretilen
kurs yapılmıştır; ne bir mesleki kurs yapılmıştır ne de planlanmıştır.
Bu, böyle gidiyor. Bu, belki yasaldır, ama hukuki değildir; tıbbi bakımdan,
etik bakımdan doğru değildir. Böyle bir yönteme geçmek için yeterli
sayıda aile hekimine sahip olmamız gerekiyor.
Kısacası, "bıçak
parası" söylemleriyle meslektaşlarımızı halk nezdinde aşağılamaktan
çekinmeyen, meslek odalarının, sendikaların, birliklerin iş birliği
ve katılımcılığını ciddiye almayan, yöneticilerine gerekli ilgi
ve sevgiyi, saygıyı göstermeyen Sayın Bakanın bu çelişkilere ve
başarısızlıklara düşmesi çok doğaldır.
Değerli arkadaşlarım,
konuyla ilgili olarak, 2'nci maddenin konusuyla ilgili olarak, bildiğiniz
gibi, Cumhurbaşkanı Yasa'yı Meclise geri gönderiyor, Sağlık Bakanlığı
buna rağmen atamaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesi atamayla ilgili
Yasa maddelerinin uygulamasını durduruyor, buna rağmen…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sözen,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Teşekkür ederim efendim.
Sağlık Bakanlığı, yine
kanunsuz olarak, Anayasa'ya aykırı olarak, profesör ve doçentleri
hiçbir seçime tabi tutmadan, hiçbir yarışa tabi tutmadan atamaya
devam ediyor. Doğu'da doktor azalmış, öğretim üyesi azalmış önemli değil,
önemli olan kadrolaşmanın tamamlanmasıdır.
Doğu ve Güneydoğu'daki
doktor açığı için neler yapılması gerektiğini düşünürken, cumhuriyetimizin
yakın tarihine bakmak gerekiyor. Bundan altmış yetmiş yıl önce, üstelik
çağımızın temel ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak, bu açığı
doktorlarla kapatmayı dönemin yöneticileri başarmıştır. Sadece
demokratik yöntemler olan özendirme ve ödüllendirme yöntemleri o
dönemde kullanılmıştır. Sağlık Bakanımızın uzun süre görev yaptığı
Atatürk Üniversitesi kurulduğunda, asistanları, batıdaki üniversite
asistanlarının 3 katı maaş alırdı, lojmanları vardı, Amerika'ya
gönderilirdi asistanlar ve de batı üniversitelerinde beş yılda doçent
sınavına girilirken, bu Üniversitemizde, Atatürk Üniversitesinde
iki yılda doçent sınavına girilirdi. Atatürk Üniversitesinin bugünkü
düzeyi, işte bu özendirme yöntemleriyle sağlanmıştır. Bunu her zaman
yapmak mümkün, her zaman yapmak mümkün.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, doçent ve profesör atama işine gelmek istiyorum. Profesör ve
doçentlerin atanmasıyla ilgili Bakanlığa verilen yetki, tamamen
takdiri ve bu nedenle keyfîliğe dairdir. Danıştayın 5. Dairesinin
iptal ettiği Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nin kuralları bu atamada
da kullanılarak Danıştayın kararlarına da karşı çıkılmıştır. Uzman
doktor, şeflik, şef muavinliği ve başasistanlık için sınava tabi tutulurken,
profesör ve doçent için sınav söz konusu değildir; bu da Anayasa'nın
eşitlik ilkesine aykırıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Sözen,
lütfen… Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Ayrıca, uzman doktor atanmasında sınavda başarılı olmak dışında
başkaca koşul olmaması, usul ve esasların yönetmeliğe bırakılması
da idareye belirsiz bir takdir yetkisi tanımıştır; bu da Anayasa'ya
aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın diğer bölümünü başka maddeler içinde söyleyeceğim.
Sizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sözen.
Hükûmet adına, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri;
konuşmamı kısa tutacağım, çünkü, çalışma saatimiz bitiyor.
Bu kürsüden, biraz önce,
AK Parti Hükûmetimizin, 58'inci ve 59'uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin
sağlıkta yaptığı güzel işler, sağlık alanında verdiği mükemmel hizmetler
için "cahil cesaretiyle bu işler yapılmıştır" gibi bir ifade
kullanıldı. Bir defa, bu ifadeyi, ben, bu ifadenin sahibine aynen
iade ediyorum. O, kendi cahil cesaretinin farkında olmalıdır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bu yakıştı!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Vatandaşımız, neyin yapıldığını, kendisine hangi
hizmetlerin verildiğini çok iyi biliyor ve bunun karşılığını da,
arkamızda sonuna kadar durarak gösteriyor. Bu sene seçimler var,
orada da herkes boyunun ölçüsünü alacak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- İnşallah, inşallah!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yine bu kürsüden...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Seni göremeyeceğiz o zaman.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Herhâlde gözleriniz bozuluyor. Göz doktoruna gidersiniz, görürsünüz!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Yine, bu kürsüden, hukuk adına çok yanlış laflar konuşuldu.
Bakınız değerli arkadaşlarım,
hükûmetlerimiz döneminde, sağlık hizmetleriyle ilgili olarak on
sekiz kanuni düzenleme yaptık ve burada 136 madde -birlikte- yapmışız.
136 madde, çok fazla değil. Yani, biz bu kadar işi, ekonomik bir biçimde,
az sayıda kanun maddesiyle bu noktalara getirdik ve bu 136 maddeden,
Anayasa Mahkemesince yalnızca 2 maddeyle ilgili olarak kısmi yürütmeyi
durdurma kararları gelmiştir, 1 madde için de yürütmeyi durdurma
kararı gelmiştir, 136 maddeden. Ama ne hikmetse, biz burada yasa yaparken,
yüce Mecliste bu çalışmaları yaparken, ana muhalefet partimizin
sayın milletvekilleri, grup sözcüleri, hemen hemen yaptığımız her
yasa için "Bu, Anayasa'ya aykırı, Anayasa'dan dönecek." falan
demişlerdir. Tutanaklara döndüğümüz zaman, birçok madde için bunların
konuşulduğunu göreceğiz. Bakın, 136 maddede, 2 maddede kısmen, 1
maddenin de bütününe yürütmeyi durdurma verilmiştir.
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Ama bu, kesin dönecek Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Sağlık Bakanlığı olarak ve Hükûmet olarak, bugüne
kadar, bu konuda çok dikkatliyiz. Bugün de, yaptığımız uygulamalar,
yine hukuk çerçevesinde olacaktır.
Yine bu kürsüden, bir
sayın milletvekili çıkıp, kendisine cevap veremeyeceğini bile
bile, Sağlık Bakanlığının Müsteşarıyla ilgili, yargıda kesinleşmemiş
olan bir dava için yorum yapmaktadır. Bunu da hukuk adına çok yanlış
bulduğumu, aslında, bunun, hukuk kültürüyle, hukuk etiğiyle bağdaşmadığını
o sayın milletvekilime hatırlatmak isterim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Siz her şeyi biliyorsunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bundan böyle de Sağlık Bakanlığımız,
siz değerli Meclisimizin, değerli milletvekillerimizin, yüce
Meclisimizin desteğiyle, halkımızın sağlık hizmetlerini daha kaliteli
hâle getirmek için, halkımıza daha mükemmel sağlık hizmeti vermek
için Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı uygulamaya devam edecektir.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Hukuku biliyor, radyolojiyi biliyor, doktorluğu biliyor, her
şeyi biliyor; fındığı bilmiyor, fındığı bilse işi bitirecek! Ayrıca,
Müsteşarın avukatlığını yapmaya da gerek yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlandığı için, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 7 Şubat 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.01