Normal deneme 2 1 2007-02-20T12:23:00Z 2007-02-20T12:23:00Z 1 47057 268229 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2235 629 314657 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                         CİLT: 145       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

57’n­ci Bir­le­şim

31 Ocak 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                Say­fa    

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - YOKLAMA

IV.- BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Ali Te­mür'ün, ya­kın­da resmî ola­rak hiz­me­te açı­la­cak olan Ka­ra­de­niz sa­hil yo­lu­nun böl­ge­ye sağ­la­ya­ca­ğı ya­rar­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Meh­met Çi­çek'in, mü­ba­rek Mu­har­rem Ayı ve Aşu­re Gü­nü'ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir'in, ay­nı ko­nu­da açık­la­ma­sı

3.- Van Mil­let­ve­ki­li Meh­met Kar­tal'ın, Van-Ka­pı­köy Güm­rü­ğün­de­ki iç güm­rük­le­me için ge­rek­li ha­zır­lık­la­rın ta­mam­la­na­ma­mış ol­ma­sın­dan ve sı­nır ti­ca­ret mer­ke­zin­de­ki alt­ya­pı ve fi­zi­ki şart­la­rın ye­ter­siz­li­ğin­den kay­nak­la­nan sı­kın­tı­lar ile alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

B) TEZ­KE­RELER VE ÖNER­GE­LER

1.- Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dul­lah Gül baş­kan­lı­ğın­da Ar­na­vut­luk'a ya­pı­la­cak resmî zi­ya­re­te re­fa­kat ede­cek Par­la­men­to he­ye­ti­ni oluş­tur­mak üze­re grup­la­rın­ca isim­le­ri bil­di­ri­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1197)

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/925) (S. Sa­yı­sı: 1321)

4.- 23.11.2006 Ta­rih­li ve 5557 Sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1278) (S. Sa­yı­sı: 1313)

5.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247)

VI. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met ER­SİN'in, Ale­vi­ler­le il­gi­li bir ko­nuş­ma­sı­na iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/19905)

2.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ay­şe Gül­sün BİL­GE­HAN'ın, ai­le içi şid­det­le il­gi­li araş­tır­ma­nın so­nuç­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Ni­met ÇU­BUK­ÇU'nun ce­va­bı (7/19901)

3.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ber­han ŞİM­ŞEK'in, şef ata­ma­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19892)

4.- Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man SA­RI­BAŞ'ın, Açı­köğ­re­tim Li­se­si öğ­ren­ci­le­ri­ne yö­ne­lik iş­lem­le­rin ger­çek­leş­ti­ril­me­di­ği id­di­ası­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19891)

5.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa ÖZ­YURT'un, Os­man­ga­zi il­çe­sin­de­ki okul­lar­da kül­tü­rel et­kin­lik­le­rin ya­sak­lan­dı­ğı id­di­ası­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19839)

6.- Kır­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin BA­YIN­DIR'ın, öğ­ret­men­le­rin yol­luk­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19838)

7.- Ya­lova Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem İN­CE'nin, söz­leş­me­li öğ­ret­men­le­rin öz­lük hak­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19837)

8.- Tun­ce­li Mil­let­ve­ki­li Ha­san GÜ­YÜL­DAR'ın, bir ya­tı­lı böl­ge il­köğ­re­tim oku­lun­da mey­da­na ge­len ola­ya iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19834)

9.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin ÖZ­CAN'ın, Kır­gı­zis­tan'dan ya­pı­la­cak olan fa­sul­ye it­ha­la­tı­na,

- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, oyun­cak ih­ra­ca­tı­na,

İliş­kin so­ru­la­rı ve Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad TÜZ­MEN'in ce­va­bı (7/19814, 7/19815)

10.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa ÖZ­YURT'un, ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ih­ti­yaç­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19807)

11.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, oto ye­dek par­ça­sı it­ha­la­tı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad TÜZ­MEN'in ce­va­bı (7/19803)

12.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa GA­ZAL­CI'nın, Açık İl­köğ­re­tim Oku­lu ile Mes­le­ki Açık Öğ­re­tim ve Açık Öğ­re­tim Li­se­le­ri­ne iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin ÇE­LİK'in ce­va­bı (7/19772)

13.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met KAN­DO­ĞAN'ın, mer­mer ih­ra­ca­tı ve it­ha­la­tı­na,

- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met ER­SİN'in, Çek Cum­hu­ri­ye­ti­ne ih­raç edi­len in­cir­ler­de kan­se­ro­jen mad­de be­lir­len­di­ği id­di­ası­na,

İliş­kin so­ru­la­rı ve Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad TÜZ­MEN'in ce­va­bı (7/19758, 7/19759)

14.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver ÖK­TEM'in, ço­cuk­la­rın cin­sel is­tis­ma­rı­na yö­ne­lik id­di­ala­ra iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Dev­let Ba­kan Ni­met ÇU­BUK­ÇU'nun ce­va­bı (7/19160)

15.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver ÖK­TEM'in, in­ter­net­te­ki ço­cuk por­nog­ra­fi­si­ne kar­şı alı­nan ted­bir­le­re iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Ni­met ÇU­BUK­ÇU'nun ce­va­bı (7/19159)

16.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver ÖK­TEM'in, ha­ya­li ih­ra­cat­la il­gi­li dü­zen­le­me ça­lış­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Ada­let Ba­ka­nı Ce­mil Çİ­ÇEK'in ce­va­bı (7/19155)

17.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Emin Şİ­RİN'in, elek­trik da­ğı­tım iha­le­le­ri­ne ve TE­DAŞ'la il­gi­li ba­zı id­di­ala­ra iliş­kin so­ru­su ve Ma­li­ye Ba­ka­nı Ke­mal UNA­KI­TAN'ın ce­va­bı (7/18912)

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak dört otu­rum yap­tı

Kah­ra­man­ma­raş Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yıl­maz­can,

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za Gül­çi­çek,

Mu­har­rem ayı, Aşu­re Gü­nü ve Ker­be­la Ola­yı'na; din ve de­ğer­ler ala­nın­da te­mel or­tak pay­da et­ra­fın­da bir­leş­me ge­re­ği­nin öne­mi­ne iliş­kin gün­dem dı­şı bi­rer ko­nuş­ma yap­tı­lar.

Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Ha­san Ali Çe­lik'in, Pet­rol Pi­ya­sa­sı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun'un uy­gu­la­ma­la­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı­na Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif Şe­ner ce­vap ver­di.

Su­udi Ara­bis­tan-Tür­ki­ye Par­la­men­to­la­ra­ra­sı Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı Dr. Fahd Bin Ja­ber Al-Sham­ri ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­tin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın ko­nu­ğu ola­rak ül­ke­mi­ze resmî zi­ya­ret­te bu­lun­ma­sı­na iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si, Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si He­sap­la­rı­nı İn­ce­le­me Ko­mis­yo­nu­nun, Millî Sa­ray­lar Da­ire Baş­kan­lı­ğı­na bağ­lı millî sa­ray, köşk ve ka­sır­lar­da 26/11/2006-1/12/2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da İç Tü­zük'ün 177 ve mü­te­akip mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce yap­tı­ğı de­ne­tim­le il­gi­li ra­po­ru­nun (5/24) (S. Sa­yı­sı: 1316) bas­tı­rı­lıp üye­le­re da­ğı­tıl­dı­ğı,

Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk An­bar­cı­oğ­lu ve 26 mil­let­ve­ki­li­nin, İz­nik Gö­lü'nde­ki çev­re so­run­la­rı­nın araş­tı­rı­la­rak böl­ge­de sür­dü­rü­le­bi­lir ge­liş­me sağ­lan­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/418);

Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­si­nin gün­dem­de­ki ye­ri­ni ala­ca­ğı ve ön gö­rüş­me­si­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Gün­de­mi­n "Ge­nel Gö­rüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ön­gö­rüş­me­ler" kıs­mı­nın 273'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan (10/339) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis araş­tır­ma­sı öner­ge­si­nin ön gö­rüş­me­si­nin, Ge­nel Ku­ru­lun 30/1/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şi­min­de ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­di­ği;

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 407'nci sı­ra­sın­da yer alan 1321 sı­ra sa­yı­lı İç Tü­zük Tek­li­fi'nin bu kıs­mın 3'ün­cü sı­ra­sı­na, 401'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1313 sı­ra sa­yı­lı ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin 4'ün­cü sı­ra­sı­na, 3'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 5'in­ci sı­ra­sı­na, 388'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1251 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin  6'ncı sı­ra­sı­na, 389'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1253 sı­ra sa­yı­lı ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin 7'nci sı­ra­sı­na, 10'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1308 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 8'in­ci sı­ra­sı­na, 293'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 1023 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 9'un­cu sı­ra­sı­na, 59'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 965 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 10'un­cu sı­ra­sı­na, 400'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 1310  sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 17'nci sı­ra­sı­na, 22'nci sı­ra­sın­da yer alan 1159 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 18'in­ci sı­ra­sı­na, 264'ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 954 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 19'un­cu sı­ra­sı­na, 408'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1322 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 20'nci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; Ge­nel Ku­ru­lun 30/1/2007-6/2/2007 Sa­lı ve 31/1/2007-7/2/2007 Çar­şam­ba gün­kü bir­le­şim­le­rin­de söz­lü so­ru­lar ile di­ğer de­ne­tim ko­nu­la­rı­nın gö­rü­şül­me­me­si­ne, 30/1/2007-6/2/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şim­le­rin­de ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne; 30/1/2007-6/2/2007 Sa­lı gün­le­ri sa­at 20.00'ye ka­dar, 31/1/2007-7/2/2007 Çar­şam­ba ve 1/2/2007-8/2/2007 Per­şem­be gün­le­ri 14.00-20.00 sa­at­le­ri ara­sın­da ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­di­ği;

Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun, 5084 ve 5350 Sa­yı­lı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da (2/577),

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. Kur­tul­mu­şoğ­lu'nun, 2338 Sa­yı­lı Or­gan ve Do­ku Sak­lan­ma­sı ve Nak­li Hak­kın­da Ka­nu­nun 14'ün­cü Mad­de­sin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir (2/158),

Ka­nun Tek­lif­le­ri­nin İç Tü­zük'ün 37'nci mad­de­si­ne gö­re doğ­ru­dan gün­de­me alın­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­dik­le­ri;

Açık­lan­dı.

Ge­nel Ku­ru­lu zi­ya­ret eden Tür­ki­ye-Ara­bis­tan Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­te Baş­kan­lık­ça "Hoş gel­di­niz" de­nil­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den,

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904) gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan,

Er­te­len­di.

3'ün­cü sı­ra­sı­na alı­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi'nin (2/925) (S. Sa­yı­sı: 1321) tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­la­na­rak mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si ka­bul edil­di; 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de bir sü­re gö­rü­şül­dü.

An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Oya Aras­lı, Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt Ak­gün'ün, ko­nuş­ma­sın­da, Par­ti­si­ne sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la bir açık­la­ma­da bu­lun­du.

31 Ocak 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 20.00'de son ve­ril­di.

Nev­zat Pakdil

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Meh­met Daniş

Ah­met Küçük

 

Ça­nak­ka­le

Ça­nak­ka­le

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 75

 

 

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

31 Ocak 2007 Çar­şam­ba

Tek­lif

1.- Sa­kar­ya Mil­let­ve­ki­li Re­cep Yıl­dı­rım ve 12 Mil­let­ve­ki­li­nin; Umu­mi Ha­ya­ta Mü­es­sir Afet­ler Do­la­yı­siy­le Alı­na­cak Ted­bir­ler­le Ya­pı­la­cak Yar­dım­la­ra Da­ir Ka­nun ve İs­kan Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı  Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/938) (Plan ve Büt­çe ile Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 25.1.2007)

Ra­por­lar

1.- Ener­ji Ve­rim­li­li­ği Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li So­ner Ak­soy ve 6 Mil­let­ve­ki­li­nin; Ye­ni­le­ne­bi­lir Ener­ji Kay­nak­la­rı­nın Elek­trik Ener­ji­si Üre­ti­mi Amaç­lı Kul­la­nı­mı­na İliş­kin Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­biî Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1261, 2/854) (S. Sa­yı­sı: 1326) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

2.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Fas Kral­lı­ğı Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ka­ra­yol­la­rı Ula­şı­mı Alt­ya­pı­sı Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ba­yın­dır­lık, İmar ve Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1155) (S. Sa­yı­sı: 1327) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Kon­go Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da As­ke­ri Alan­da Eği­tim, Tek­nik ve Bi­lim­sel İş­bir­li­ği Çer­çe­ve An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1167) (S. Sa­yı­sı: 1328) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

4.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ken­ya Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ti­ca­ret ve Eko­no­mik İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1172) (S. Sa­yı­sı: 1329) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

5.- İl İda­re­si Ka­nu­nu ile Ba­kan­lık­lar ve Bağ­lı Ku­ru­luş­lar­da Ata­ma Usu­lü­ne İliş­kin Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1200) (S. Sa­yı­sı: 1330) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

6.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Fil­di­şi Sa­hi­li (Kot­di­vu­ar)  Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ti­ca­ret An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1275) (S. Sa­yı­sı: 1331) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

7.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Fil­di­şi Sa­hi­li (Kot­di­vu­ar)  Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Eko­no­mik ve Tek­nik İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1276) (S. Sa­yı­sı: 1332) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

8.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ve Gu­ya­na Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ti­ca­ret ve Eko­no­mik İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1281) (S. Sa­yı­sı: 1333) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

9.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile Oman Sul­tan­lı­ğı Ara­sın­da Ti­ca­ri Mü­ba­de­le ve Eko­no­mik, Tek­nik, Bi­lim­sel ve Kül­tü­rel İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1102) (S. Sa­yı­sı: 1334) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

10.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Mo­ri­tan­ya İs­lam Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ti­ca­ret, Eko­no­mik ve Tek­nik İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1127) (S. Sa­yı­sı: 1335) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

11.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ma­da­gas­kar Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ti­ca­ret, Eko­no­mik ve Tek­nik İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı  ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1179) (S. Sa­yı­sı: 1336) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

12.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

13.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Eti­yop­ya Fe­de­ral De­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ge­lir Üze­rin­den Alı­nan Ver­gi­ler­de Çif­te Ver­gi­len­dir­me­yi Ön­le­me An­laş­ma­sı­nın ve Eki Pro­to­ko­lün Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1242) (S. Sa­yı­sı: 1338) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 31.1.2007) (GÜN­DE­ME)

31 Ocak 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.03

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 57'nci Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, ço­ğun­luk yok.

BAŞ­KAN - Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, ço­ğun­luk yok!

BAŞ­KAN - Gün­de­me geç­me­den ön­ce, üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, ço­ğun­luk yok…

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma sü­re­le­ri be­şer da­ki­ka­dır. Hükûmet bu ko­nuş­ma­la­ra ce­vap ve­re­bi­lir. Hükûme­tin ce­vap sü­re­si yir­mi da­ki­ka­dır.

Gün­dem dı­şı ilk söz, Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu'nun böl­ge­ye kat­kı­sı hak­kın­da söz is­te­yen Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Ali Te­mür'e ait­tir.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, yan­lış ya­pı­yor­su­nuz. Ço­ğun­luk ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Te­mür, bu­yu­run efen­dim.

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Ali Te­mür'ün, ya­kın­da resmî ola­rak hiz­me­te açı­la­cak olan Ka­ra­de­niz sa­hil yo­lu­nun böl­ge­ye sağ­la­ya­ca­ğı ya­rar­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

ALİ TE­MÜR (Gi­re­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu'nun resmî açı­lı­şı­nın ya­pı­la­cak ol­ma­sı ne­de­niy­le, yo­lun, Ka­ra­de­niz Böl­gemi­ze ve ül­ke­mi­ze sağ­la­ya­ca­ğı ya­rar­lar ko­nu­sun­da şah­sım adı­na gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ka­ra­de­niz Sa­lih Yo­lu, 542, ki­lo­met­re­lik, iki gi­diş iki dö­nüş dört şe­rit­li ol­mak üze­re pro­je­len­di­ril­miş­tir; son yıl­lar­da uy­gu­la­ma­ya ko­nu­lan en bü­yük in­şa­at pro­je­le­rin­den bir ta­ne­si­dir.

Sam­sun-Sarp Ka­pı­sı ara­sı­nı kap­sa­yan 542 ki­lo­met­re­lik yo­lun ya­pı­mı 1987 yı­lın­da baş­la­mış­tır.

Yol, Sam­sun-Sarp ara­sın­da muh­te­lif uzun­luk­lar­da otuz iki adet tü­nel, yer yer de­niz dol­gu­su, köp­rü­ler ve vi­ya­dük­ler­le ge­çil­miş­tir. Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu, böl­ge in­sa­nı­mız için çok önem­li pro­je­ler­den bir ta­ne­siy­di. Yo­lun geç­ti­ği 6 il mer­ke­zi, 63 il­çe­de top­lam 8 mil­yon va­tan­da­şı­mız ile tüm Do­ğu Ka­ra­de­niz hal­kı, in­sa­nı­mız, yo­lun bir an ön­ce bi­ti­ril­me­si­ni bek­li­yor­du.

Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız, bu önem­li pro­je­nin kı­sa za­man­da ta­mam­lan­ma­sı ve yo­lun hiz­me­te açıl­ma­sı ko­nu­sun­da du­yar­lı ol­muş, ge­rek­li ta­li­mat­la­rı ver­miş­tir.

Sa­hil Yo­lu, Hükûme­ti­miz ta­ra­fın­dan, bi­ti­ril­me­de ön­ce­lik­li pro­je­ler ara­sı­na alın­mış­tır. Bu­gün iti­ba­rıy­la, Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu'muz, 8 ki­lo­met­re­lik kı­sım ha­riç, ta­ma­men bi­ti­ril­miş­tir. Bit­me­yen kı­sım, Gi­re­sun-Ti­re­bo­lu mer­ke­zin­de­ki tü­nel ge­çi­şi, Alap­lı böl­ge­sin­de bir bö­lüm ve Gi­re­sun-Es­pi­ye il­çe­si Gül­bur­nu vi­ya­dü­ğü ça­lış­ma­la­rı hız­lı bir şe­kil­de de­vam et­mek­te­dir.

Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu Pro­je­si'nin, on beş yıl­lık sü­re­de, de­ği­şik ik­ti­dar­lar dö­ne­min­de, 220 ki­lo­met­re­lik, yak­la­şık yüz­de 45'lik bö­lü­mü ya­pı­la­bi­lir­ken; dört yıl­lık AK Par­ti İk­ti­da­rın­da, pro­je­nin yüz­de 55'ini oluş­tu­ran 315 ki­lo­met­re­lik yol bi­ti­ril­miş, eko­no­mi­ye ka­zan­dı­rıl­mış, hal­kı­mı­zın hiz­me­ti­ne su­nul­muş­tur.

Do­ğu Ka­ra­de­niz Böl­ge­mi­zin, Or­du, Gi­re­sun, Trab­zon, Ri­ze ve Art­vin il­le­ri­ne ka­ra yo­luy­la gi­de­cek ve dö­ne­cek va­tan­daş­la­rı­mı­zın en çok şikâyet et­tik­le­ri ve çe­kin­dik­le­ri gü­zergâh, Or­du ili­mi­zin Per­şem­be il­çe­si ile Fat­sa il­çe­le­ri ara­sın­da ka­lan Bo­la­man gü­zergâhı idi. Yak­la­şık 42 ki­lo­met­re olan bu gü­zergâh, yo­lun dar­lı­ğı ve kes­kin vi­raj­lar ne­de­niy­le, bir ba­zen bir bu­çuk sa­at­te zor ge­çi­li­yor­du. Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu Pro­je­si'yle, bu gü­zergâh, 3.820 met­re uzun­lu­ğun­da, Tür­ki­ye'nin en uzun tü­ne­li ile ila­ve 4 tü­nel ile top­lam 4.674 met­re uzun­lu­ğun­da 5 tü­nel, 4.131 met­re uzun­lu­ğun­da 33 köp­rü ve vi­ya­dük­le ge­çil­miş­tir. 42 ki­lo­met­re­lik gü­zergâh, tü­nel­ler ve köp­rü­ler sa­ye­sin­de 27 ki­lo­met­re­ye düş­müş; bir sa­at­te ge­çi­le­bi­len yol, on üç-on beş da­ki­ka­la­ra dü­şü­rül­müş­tür. Böy­le­ce, hem za­man hem de eko­no­mik ola­rak önem­li bir ta­sar­ruf sağ­lan­mış, sa­de­ce yo­lun bu bö­lü­mü­nün eko­no­mi­ye yıl­lık kat­kı­sı­nın 35 mil­yon do­lar ola­ca­ğı he­sap­lan­mış­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu, böl­ge­yi en kı­sa me­sa­fe­den bir­bi­ri­ne bağ­la­ya­cak, ula­şı­mı hız­lan­dı­ra­cak, ma­li­yet­le­ri dü­şü­re­cek, ti­ca­re­ti ve tu­riz­mi can­lan­dı­ra­cak­tır. Bu yö­nüy­le de böl­ge ve ül­ke eko­no­mi­si­ne önem­li kat­kı­lar sağ­la­ya­cak­tır. Şu an­da, Do­ğu Ka­ra­de­niz il­le­ri­ne, yak­la­şık 3 mil­yon tu­rist gel­mek­te­dir. Yo­lun hiz­me­te gir­me­siy­le bu sa­yı­nın kat­la­na­ca­ğı­nı tah­min et­mek­te­yiz. Zi­ra, ula­şı­mın ko­lay­laş­ma­sı, ka­za ris­ki­nin azal­ma­sı, ya­kıt yö­nün­den ta­sar­ruf sağ­lan­ma­sı, böl­ge­ye ara­ba­sıy­la ge­len yer­li ve ya­ban­cı tu­rist­le­rin işi­ni ko­lay­laş­tı­ra­cak, böl­ge­mi­zin tu­rizm ca­zi­be­si­ni ar­tı­ra­cak­tır. Ay­rı­ca, Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu, Tür­ki­ye'nin ve Av­ru­pa'nın Ka­ra­de­niz ko­ri­do­ru üze­rin­den As­ya ül­ke­le­ri­ne bağ­lan­tı­sı­nı ve açı­lı­mı­nı ko­lay­laş­tı­ra­cak, ye­ni ti­ca­ri, eko­no­mik ve kül­tü­rel fır­sat­la­rı ota­ya çı­ka­ra­cak­tır. Bu yö­nüy­le de Sa­hil Yo­lu bü­yük bir önem ta­şı­mak­ta­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Te­mür, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

ALİ TE­MÜR (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Baş­ka­nım.

Böl­ge­miz ve ül­ke­mi­zin As­ya ül­ke­le­ri­ne bağ­lan­tı­sı yö­nün­den son de­re­ce önem­li olan Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu'nun kı­sa sü­re­de ta­mam­lan­ma­sı, AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın far­kı­nı, ba­şa­rı­sı­nı ve hiz­met an­la­yı­şı­nı or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Ka­ra­de­niz Sa­hil Yo­lu, 2007 Mart ayı içe­ri­sin­de, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın ka­tı­lı­mıy­la, bö­lüm bö­lüm resmî açı­lı­şı ya­pı­la­rak hal­kı­mı­zın hiz­me­ti­ne su­nu­la­cak­tır.

Yo­lun ya­pı­mın­da ve bi­ti­ril­me­sin­de kat­kı­sı olan, baş­ta Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız Re­cep Tay­yip Er­do­ğan ol­mak üze­re, tüm Ba­kan­la­rı­mı­za, eme­ği ge­çen tüm si­ya­set­çi­le­ri­mi­ze, bü­rok­rat­la­rı­mı­za, böl­ge hal­kı­mı­za, yo­lun ya­pı­mın­da ve in­şa­atın­da ça­lı­şan iş­çi­le­ri­mi­ze, tek­nik ele­man­la­rı­mı­za ve di­ğer per­so­ne­le te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yor; yo­lun, böl­ge­miz ve ül­ke­miz için ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Te­mür.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ali Bey, yol da­ha bit­me­di yal­nız.

ALİ TE­MÜR (Gi­re­sun) - Bit­ti bit­ti.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ne­re­si bit­ti? Ti­re­bo­lu tü­ne­li ne ol­du, Arak­lı tü­ne­li ne ol­du?

BAŞ­KAN - Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, Mu­har­rem Ayı ve Aşu­re Gü­nü hak­kın­da söz is­te­yen, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Meh­met Çi­çek'e ait­tir.

Sa­yın Çi­çek, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

2.- Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Meh­met Çi­çek'in, mü­ba­rek Mu­har­rem Ayı ve Aşu­re Gü­nü'ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir'in, ay­nı ko­nu­da açık­la­ma­sı

MEH­MET Çİ­ÇEK (Yoz­gat) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Mü­ba­rek Mu­har­rem Ayı­nın siz­le­re sağ­lık ve mut­lu­luk ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum.

Gün­le­ri ve ay­la­rı di­ğer­le­rin­den fark­lı kı­lan şey, için­de mey­da­na ge­len fev­ka­la­de olay­lar­dır. Evet, bu ay mü­ba­rek bir ay, Mu­har­re­min 10'un­cu gü­nü çok müs­tes­na bir gün­dür; çün­kü, bu ay­da, in­san­lık ta­ri­hi için­de çok önem­li olay­lar mey­da­na gel­miş­tir:

Yü­ce Al­lah, cen­net­ten çık­tık­tan son­ra Haz­re­ti Adem'in du­ası­nı bu ay­da ka­bul et­miş, Ara­fat'ta Ce­bel-i Rah­me de­nen te­pe­de Haz­re­ti Hav­va ile bu­luş­ma­la­rı­nı, 10 Mu­har­rem­de bu­luş­ma­la­rı­nı te­min et­miş­tir.

Haz­re­ti Nuh Aley­his­se­lam'ın du­ası ka­bul ol­muş, Tu­fan'dan kur­tu­lu­şu ve ka­ra­ya çı­kı­şı bu­gü­ne rast­la­mış­tır. Böy­le­lik­le, Haz­re­ti Nuh, Tu­fan­dan, Al­lah'a ve ken­di­si­ne ina­nan­lar­la kur­tul­muş, inan­ma­yan­lar su­da bo­ğu­la­rak he­lak ol­muş­lar­dır.

Nem­rut, Haz­re­ti İb­ra­him'i, Mu­har­re­min 10'un­cu gü­nü, Ur­fa'da, ate­şe at­mak is­te­miş, Yü­ce Al­lah, Haz­re­ti İb­ra­him'in du­ası­nı ka­bul et­miş, Nem­rut'un yak­tı­ğı ateş Haz­re­ti İb­ra­him'i yak­ma­mış, kur­tu­lu­şa er­miş­tir.

Haz­re­ti Ya­kup Aley­his­se­lam'ın, oğ­lu Haz­re­ti Yu­suf'a ka­vuş­tu­ğu gün 10 Mu­har­rem gü­nü­dür.

Müs­lü­man­la­rın ilk kıb­legâhı Mes­ci­di Ak­sa'nın kıb­le ola­rak tah­si­si de 10 Mu­har­re­me rast­lar.

Hü­la­sa, Mu­har­rem ayı ve 10 Mu­har­rem, Müs­lü­man­la­rın de­ğer­len­dir­me­le­ri ge­re­ken bir ay­dır.

Mu­har­rem ayı­nın 10'un­cu gü­nü tu­tu­lan oruç, Ra­ma­zan oru­cun­dan son­ra tu­tu­lan en fa­zi­let­li oruç di­ye ni­te­len­di­ril­miş­tir Pey­gam­be­ri­miz ta­ra­fın­dan. Mu­har­rem ayı­nın bi­rin­ci gü­nü hic­ri tak­vi­min yıl­ba­şı ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la, bu ay, da­ha da de­ğer­li hâle gel­mek­te­dir. Ay­rı­ca, Nuh Aley­his­se­lam'ın ge­mi­de bu­lun­dur­du­ğu çe­şit­li mal­ze­me­ler­le yap­tı­ğı, bu­gün adı­na aşu­re tat­lı­sı de­di­ği­miz tat­lı­nın Mu­har­rem Ayı için­de, bu­gün­ler­de ya­pıl­ma­sı ve in­san­la­rın bir­bir­le­ri­ne ik­ram­da bu­lun­ma­la­rı, bu ayı iba­det­le zen­gin­leş­tir­mek­te­dir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, 29 Ocak Pa­zar­te­si Aşu­re Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le, dün, 2 say­gı­de­ğer ar­ka­da­şı­mız, bu­gü­nün ma­na ve ehem­mi­ye­tiy­le il­gi­li ko­nuş­ma yap­tı­lar; si­zi ve mil­le­ti­mi­zi, iki fark­lı pers­pek­tif­ten bil­gi­len­dir­di­ler. İzin ve­rir­se­niz, ben de, Mu­har­rem ayın­da vu­ku bul­muş, İs­lam dün­ya­sın­da­ki 2 mil­ya­ra ya­kın Müs­lü­man'ın acı ve ıs­tı­ra­bı­nın ta­ze­len­di­ği bir ola­ya, Ker­be­la ola­yı­na, bir baş­ka pers­pek­tif­ten bak­ma­nı­zı is­ti­yo­rum.

Pey­gam­ber Efen­di­mi­zin hun­har­ca şe­hit edi­len ci­ğer­pa­re­si, sev­gi­li to­run­la­rı Haz­re­ti Hü­se­yin'le, 70 sa­ha­be­nin şe­ha­de­ti, in­san­lık ta­ri­hi­nin eşi­ne az rast­la­nır vah­şet­le­rin­den­dir. Si­ya­si ih­ti­ras uğ­ru­na pey­gam­ber­le­ri­ni bi­le şe­hit et­me­ye yel­te­nen in­san­lık­tan na­si­bi­ni al­ma­mış vah­şet nu­mu­ne­le­ri, bu se­fer, Pey­gam­be­ri­mi­zin sev­gi­li to­ru­nu ve ai­le­si­ni, ya­ni eh­li­bey­ti­ni seç­miş­ler­dir. Bun­dan do­la­yı, Eme­vi-Ab­ba­si si­ya­si mü­ca­de­le­si­nin ne bo­yut­la­ra var­dı­ğı­nı, ya­şa­nan kat­li­am­lar ve asır­lar­dır de­vam eden sa­vaş­lar bi­ze gös­ter­mek­te­dir. Ker­be­la'da, Haz­re­ti Hü­se­yin'i ve ya­kın­la­rı­nı şe­hit eden vah­şet nu­mu­ne­le­ri, si­ya­si ik­ti­dar­la­rı­nın önün­de en­gel ola­rak gör­dü­ğü şey­le­ri yok ede­rek so­nu­ca gi­de­cek­le­ri­ni gös­ter­mek is­te­miş­ler­dir.

Pey­gam­berimi­zin eşi Haz­re­ti Ay­şe ile Haz­re­ti Ali'yi kar­şı kar­şı­ya ge­ti­ren ve sa­vaş­tı­ran si­ya­si ih­ti­ra­sın ne­ye mal ol­du­ğu­nu asır­lar­ca ya­şa­dık, hâlâ, ya­kın ta­ri­hi­miz­de ya­şa­ma­ya de­vam edi­yo­ruz. Bu­gün Irak'ta, Lüb­nan'da ve İs­lam coğ­raf­ya­sı­nın bir­çok ye­rin­de ya­şa­nan İs­la­mi mez­hep­ler ara­sın­da­ki kat­li­amın to­hum­la­rı taa o dö­nem­de atıl­mış­tı. Bu­gün, Irak'ta, Şii Müs­lü­man­lar Sün­ni Müs­lü­man­la­rı, Sün­ni Müs­lü­man­lar Şii Müs­lü­man­la­rı öl­dü­rü­yor­sa, bu kin ve nef­re­tin to­hum­la­rı, taa o dö­nem­de atı­lan to­hum­lar­dı.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, biz, Ker­be­la ola­yı­nı iyi de­ğer­len­dir­me­li­yiz, mil­let­çe iyi de­ğer­len­dir­me­li­yiz. Biz, ne Eme­vi'yiz ne Ab­ba­si'yiz, biz Türk mil­le­ti­yiz. Biz, Müs­lü­man­lı­ğı Ab­ba­si­ler­den öğ­ren­dik, o gün­den son­ra, hep Haz­re­ti Ali ve eh­li­be­yit ta­raf­ta­rı ol­duk.

Si­ze, ta­rihî bir ger­çe­ği bu­ra­da du­yur­mak is­ti­yo­rum: Ev­ve­la, Eme­vi ve Ab­ba­si mü­ca­de­le­si, dinî bir mü­ca­de­le de­ğil, si­ya­si bir mü­ca­de­le­dir. Türk­ler, Ker­be­la'dan yıl­lar­ca son­ra Müs­lü­man ol­muş­lar­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Çi­çek.

MEH­MET Çİ­ÇEK (De­vam­la) - Türk mil­le­ti ola­rak bi­zim, Haz­re­ti Hü­se­yin'i şe­hit eden kan­lı el­ler­le, hiç­bir dö­nem­de, hiç­bir şe­kil­de il­gi­miz ol­ma­mış­tır. O hâlde, bir­bi­ri­mi­zi, bu kat­li­am­la suç­la­ma­mız doğ­ru de­ğil­dir.

Türk­ler ve Türk­ler ara­cı­lı­ğıy­la Müs­lü­man ol­muş bü­tün Müs­lü­man ül­ke­ler­de­ki Müs­lü­man­lar, tek­rar edi­yo­rum, Türk­ler ve Türk­ler ara­cı­lı­ğıy­la Müs­lü­man ol­muş bü­tün Müs­lü­man ül­ke­ler­de­ki Müs­lü­man­lar, Eme­vi-Ab­ba­si si­ya­si mü­ca­de­le­sin­de, Haz­re­ti Ali ve eh­li­be­yit ta­raf­ta­rı­dır; adı­nı, Mer­van, Ye­zit ko­yan yok­tur; biz­de "Ye­zit" ke­li­me­si en bü­yük kü­für ola­rak ifa­de edil­miş­tir.

İs­lam dün­ya­sın­da, Pey­gam­ber'imiz­den son­ra en faz­la ko­nu­lan isim­ler­den bi­ri Ali, Ha­san'dır, Hü­se­yin'dir. O yet­mez, Ha­san Hü­se­yin is­mi­ni ko­ya­rız. Hat­ta, tek er­kek ço­cu­ğu olan­la­rın ço­cuk­la­rı­na Bi­na­li is­mi­ni koy­duk­la­rı he­pi­miz ta­ra­fın­dan bi­lin­mek­te­dir. Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı­mı­zın adı da Bi­na­li'dir.

Meh­met Ali is­mi, Pey­gam­be­ri­mi­zin is­miy­le Haz­re­ti Ali'nin is­mi­ni bir­leş­ti­re­rek ay­rı bir gü­zel­lik kat­mış­tır. Bü­tün İs­lam dün­ya­sın­da, ca­mi­ler­de, Al­lah, Mu­ham­med lev­ha­la­rı­nın ya­nın­da, di­ğer ha­li­fe­ler­le bir­lik­te, Ali, Ha­san, Hü­se­yin isim­le­ri yer­leş­ti­ril­miş­tir.

O hâlde, Ker­be­la'nın acı­sı­nı bir­lik­te ya­şa­yan Müs­lü­man­la­rın bi­ri Ale­vi, bi­ri Sün­ni di­ye ayırt edi­le­mez. Sün­ni de­mek, Müs­lü­man­la­rın sün­ne­te ta­bi olan­la­rı de­mek­tir. Pey­gam­be­ri­mi­ze ina­nan kim­se­le­rin hep­si Sün­ni'dir. Haz­re­ti Ali ve eh­li­bey­ti se­ven­le­rin hep­si de Ale­vi'dir.

İnanç be­ra­ber­li­ği ol­duk­tan son­ra, farz ve va­cip­le­ri dı­şın­da fark­lı uy­gu­la­ma­lar za­ten hoş gö­rül­müş­tür -ay­rı­ca- ve uy­gu­la­ma fark­lı­lık­la­rı İs­lam'ın zen­gin­li­ği­dir.

Haz­re­ti Ali, İs­lam'ı ilk ka­bul eden ki­şi­dir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çi­çek, iki da­ki­ka­lık ek sü­re­niz ol­du. Lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

MEH­MET Çİ­ÇEK (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Pey­gam­be­ri­mi­zin am­ca­sı­nın oğ­lu­dur, da­ma­dı­dır. Ale­vi, Haz­re­ti Ali'nin so­yun­dan ge­len, onu di­ğer sa­ha­be­ler­den ve di­ğer üç ha­li­fe­den üs­tün tu­tan kim­se­le­re ve­ri­len isim­dir. Bu ta­rif, bü­tün Müs­lü­man­la­rı kap­sar. İs­lam'ın ka­bu­lün­de ve ya­yıl­ma­sın­da üs­tün hiz­met­le­ri olan ki­şi­dir. Bü­tün sa­vaş­la­rın eş­siz kah­ra­ma­nı, ya­şa­dı­ğı sü­re­ce her ko­nu­da Pey­gam­be­ri­mi­zin en ya­kın yar­dım­cı­sı, özel ve dev­let hiz­met­le­rin­de onun yü­kü­nü ta­şı­yan, il­min ka­pı­sı sa­ha­be­dir. Müs­lü­man­la­rın ta­ma­mı Haz­re­ti Ali'yi ve eh­li­bey­ti böy­le bi­lir­ler ve sı­nır­sız hiz­met gös­te­rir­ler.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çi­çek, sa­de­ce bir da­ki­ka ve­ri­yo­rum. Lüt­fen ta­mam­la­yı­nız, sü­re­miz çok geç­ti çün­kü.

Bu­yu­run.

MEH­MET Çİ­ÇEK (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, bi­ti­ri­yo­rum.

O hâlde, olay­la­ra doğ­ru teş­his koy­ma­lı­yız. Ev­ve­la, yan­lış tas­nif­le isim­len­di­ri­len Ale­vi ve Sün­ni'siy­le he­pi­mi­zin Müs­lü­man ol­du­ğu ke­sin­lik­le bi­lin­me­li­dir. Bi­ze, Müs­lü­man­lı­ğı, Haz­re­ti Ali ve ar­ka­daş­la­rı, Re­su­lul­lah'tan gör­dü­ğü şe­kil­de öğ­ret­ti­ler. Ale­vi'nin Sün­ni'yi, Sün­ni'nin Ale­vi'yi İs­lam dı­şı gör­me­si ka­bul edi­le­mez, bu bir if­ti­ra­dır.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, biz, ca­mi­de bir­le­şi­riz, na­maz iba­de­ti­ni ifa ede­riz, bun­lar­dan bi­ri di­ğe­ri­nin al­ter­na­ti­fi de­ğil­dir; ne ce­me­vi ve­ya Mev­le­vi­ha­ne, ca­mi­nin al­ter­na­ti­fi de­ğil­dir. Bu mekânla­rın ta­ma­mı İs­lam'ın kay­na­ğı­na uyu­lup İs­lam'ın öğ­re­til­di­ği yer­ler­dir.

Cüm­le­le­ri­mi böy­le bi­tir­mek is­ti­yo­rum: Do­la­yı­sıy­la, dün ko­nuş­ma ya­pan İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım Say­gı­de­ğer Ali Rı­za Gül­çi­çek "Ker­be­la ola­yı, bi­zim ta­ri­hi­miz­de böy­le olay­la­rın ya­şan­dı­ğı­nı, bi­ze ha­tır­lat­ma­sı ge­re­ken, bel­ki hiç unut­ma­ma­mız, ama, aş­mak için he­pi­mi­zin or­tak gay­ret gös­ter­me­si ge­re­ken ta­rihî bir olay­dır." de­miş­ti. Çok gü­zel bir söz­dür. Bun­dan ib­ret al­mak, ders al­mak su­re­tiy­le, ka­ina­tın efen­di­si Pey­gam­be­ri­miz Mu­ham­med Mus­ta­fa'ya sa­lat ve se­lam ge­ti­ri­yor…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­mış­tır)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çi­çek…

MEH­MET Çİ­ÇEK (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

…Al­lah'ın ku­lu ve onun üm­me­ti ol­mak­tan gu­rur duy­du­ğu­mu­zu ve bü­tün mut­lu­lu­ğu­mu­zu dün­ya­ya hay­kı­rı­yor; onun sev­gi­li ar­ka­da­şı, da­ma­dı Haz­re­ti Ali'yi ve sev­gi­li to­run­la­rı Ha­san ve Haz­re­ti Hü­se­yin'i, on­la­rı dün­ya­ya ge­ti­ren mü­min­le­rin an­ne­si Haz­re­ti Fa­tı­ma­tüz Zeh­ra Va­li­de­mi­zi ve Pey­gam­be­ri­mi­zin say­gı­de­ğer dost ve ar­ka­daş­la­rı­nı rah­met­le anı­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Gü­nün öne­mi­ne bi­na­en bir­kaç cüm­le de ben söy­le­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Çok kı­sa ola­rak söz­le­ri­ni­zi ala­yım Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Mu­har­rem Ayı do­la­yı­sıy­la 10 Mu­har­rem Aşu­ra Gü­nü'nün tüm Müs­lü­man âle­min­de Ale­vi'siy­le, Ca­fe­ri'siy­le, Sün­ni'siy­le in­san­lı­ğa bir kar­deş­lik gü­nü ola­rak anıl­ma­sı­nı öner­mek is­ti­yo­rum. Çün­kü, Ker­be­la'da olan olay, 71 ya­kı­nı ve eh­li­bey­tiy­le, Pey­gam­be­rin eh­li­bey­tiy­le Haz­re­ti Hü­se­yin'e hun­har­ca ve za­lim­ce gös­te­ril­miş olan o ha­re­ket, bu­gün, İs­lam ara­sın­da, Müs­lü­man­lar ara­sın­da çok olum­suz so­nuç­la­ra va­ra­cak nok­ta­ya gel­miş­tir. Bu­gün­den iti­ba­ren, bu yü­ce ça­tı al­tın­da, bu­gü­nün an­la­mı­nın -Sün­ni ol­sun, Ale­vi ol­sun, Ca­fe­ri ol­sun bü­tün Türk va­tan­daş­la­rı­nın- ay­nı an­lam­da, eh­li­bey­te bir me­za­lim ya­pıl­dı­ğı­nı ka­bul ede­cek tarz­da ses­len­di­ril­me­si­ni de­mok­ra­si adı­na önem­li bir ge­liş­me ola­rak ka­bul edi­yo­rum.

An­cak, bu­ra­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si gün­de­min­de bir ke­li­me­nin dü­zel­til­me­si­ni öner­mek is­ti­yo­rum: 10 Mu­har­rem, "Aşu­re Gü­nü" de­ğil­dir, "Aşu­ra Gü­nü"dür. Aşu­re de­mek, tat­lı­nın ik­ram edil­di­ği hoş bir gü­nü ifa­de ede­cek bir an­lam ifa­de edi­yor. O gü­nün "Aşu­re Gü­nü" ola­rak anıl­ma­sı­nın ge­rek­ti­ği­ni tüm bi­lim adam­la­rı ka­bul et­miş­tir. Bu­ra­ya "aşu­re" geç­miş­tir. Bu­nun "Aşu­ra Gü­nü" ola­rak ka­bul edil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni bü­tün Ehlî Sün­net de ka­bul edi­yor, Ca­fe­ri­ler ve Ale­vi­ler de ka­bul edi­yor. O ne­den­le, bu ke­li­me­nin, bun­dan son­ra "Aşu­ra" ola­rak anıl­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Ho­cam.

Bu, Türk Dil Ku­ru­mu­nun bir ko­nu­su. Ben de si­ze şöy­le söy­le­ye­yim: "Ga­la­tı meş­hur be­la­ga­tı fa­sih­ten yeğ­dir" di­ye bir dar­bı­me­se­li­miz var­dır. Onu da bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­yım.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, Van-Ka­pı­köy Güm­rü­ğü Sı­nır Ti­ca­ret Mer­ke­zi ve bu­ra­da ya­şa­nan sı­kın­tı­lar­la il­gi­li söz is­te­yen Van Mil­let­ve­ki­li Meh­met Kar­tal'a ait­tir.

Sa­yın Kar­tal, bu­yu­run efen­dim.

3.- Van Mil­let­ve­ki­li Meh­met Kar­tal'ın, Van-Ka­pı­köy Güm­rü­ğün­de­ki iç güm­rük­le­me için ge­rek­li ha­zır­lık­la­rın ta­mam­la­na­ma­mış ol­ma­sın­dan ve sı­nır ti­ca­ret mer­ke­zin­de­ki alt­ya­pı ve fi­zi­ki şart­la­rın ye­ter­siz­li­ğin­den kay­nak­la­nan sı­kın­tı­lar ile alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Van Güm­rük Sı­nır Ti­ca­ret Mer­ke­zi ve bu­ra­da ya­şa­nan sı­kın­tı­lar­la il­gi­li gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ha­tır­la­na­ca­ğı gi­bi, 24/3/2006 ta­rih ve 26118 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te'de ya­yım­la­na­rak yü­rür­lü­ğe gi­ren 2006/11 sa­yı­lı Baş­ba­kan­lık Ge­nel­ge­si'ne gö­re, ih­ra­cat ve it­ha­la­ta iliş­kin güm­rük iş­lem­le­ri­ni ko­lay­laş­tır­mak ve ka­ra sı­nır ka­pı­la­rın­da ya­şa­nan yo­ğun­luk ve ge­cik­me­le­ri ön­le­mek ama­cıy­la 31/12/2006 ta­ri­hin­den iti­ba­ren ih­ra­cat ve it­ha­la­ta iliş­kin güm­rük iş­lem­le­ri­nin en ya­kın iç güm­rük­te ya­pıl­ma­sı plan­lan­mış­tır.

An­cak, ay­nı Ge­nel­ge'ye gö­re, Güm­rük Müs­te­şar­lı­ğı­nın Tür­ki­ye ge­ne­lin­de it­ha­lat ve ih­ra­cat iş­lem­le­ri­nin iç güm­rük­ler­de ya­pıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak dü­zen­le­me­le­rin 31/12 ta­ri­hi­ne ka­dar ta­mam­lan­ma­sı da plan­lan­mış­tır. Fa­kat, ne ya­zık ki, ev­de­ki he­sap çar­şı­ya uy­ma­mış ve ma­ale­sef, AK Par­ti Hükûme­ti, her alan­da ol­du­ğu gi­bi bu­ra­da da ti­pik bir ba­si­ret­siz­lik ör­ne­ği gös­ter­miş­tir. Bu­nun so­nu­cu ola­rak Van-İran ara­sın­da­ki Ka­pı­köy Sı­nır Ka­pı­sı'nda yir­mi yıl­dan be­ri sü­ren sı­nır ti­ca­re­ti dur­muş­tur. Ya­ni, Hükûmet, ama­cı­na ulaş­mış, bu Ka­pı'nın ge­nel­ge­ler­le ta­ma­men  ka­pan­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Van güm­rü­ğü, ne araç par­kıy­la ne de an­tre­po­la­rıy­la ne de alt­ya­pı­sıy­la iç güm­rük­le­me yap­ma­ya uy­gun­dur. Böl­ge­miz­de kış  ko­şul­la­rı da göz önü­ne alın­dı­ğın­da, va­tan­da­şı ra­hat­lat­mak bir ya­na, güm­rük iş­lem­le­ri biz­zat ezi­ye­te dö­nüş­müş­tür. İç güm­rük­le­me uy­gu­la­ma­sı­na ge­çil­me­den ön­ce fi­zi­ki şart­la­rın da, mut­la­ka, ye­ter­li hâle ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Bu ne­den­le, ko­nu­nun tek­rar göz­den ge­çi­ril­me­si­ni ta­lep et­mek­te­yiz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 2006 yı­lın­da 11 mil­yon do­lar­lık ih­ra­cat ya­pı­lan Ka­pı­köy Sı­nır Ka­pı­sı'nda bir ay­dan be­ri­dir tek bir mal çık­ma­mak­ta­dır. Bir ay­dır mal­la­rı de­po­la­ra yı­ğıl­mış, bek­le­yen ih­ra­cat­çı­la­rın Ka­pı­köy Güm­rük Mü­dür­lü­ğün­den al­dı­ğı ce­vap, 2007 yı­lın­da sı­nır ti­ca­re­ti mer­kez­le­ri kap­sa­mın­da ya­pı­la­cak it­ha­lat ve ih­ra­ca­ta iliş­kin ko­ta­la­rın ken­di­le­ri­ne ulaş­ma­dı­ğı­dır. İt­ha­lat ko­ta­la­rı için bil­gi bek­le­ne­bi­lir. An­cak, dün­ya­nın han­gi ül­ke­sin­de ih­raç mal­la­rı­na ko­ta uy­gu­la­ma­sı var­dır? İh­ra­ca­ta ko­ta ko­nul­ma­sı, se­nin ma­lı­nı is­te­yen müş­te­ri­ye "ben ma­lı­mı sat­mam ar­ka­daş" de­mek­tir. Esa­sen, Tür­ki­ye'de, ih­ra­ca­ta böy­le bir ko­ta uy­gu­la­ma­sı yok­tur, ol­ma­sı, za­ten eş­ya­nın ta­bi­atı­na ay­kı­rı­dır. Hâl böy­ley­ken, Ka­pı­köy Güm­rük Mü­dür­lü­ğü­nün böy­le bir ce­vap ver­me­si han­gi an­la­yış­la açık­la­nır, tak­dir­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

Ko­ta ko­nu­su­na de­ğin­miş­ken, it­ha­lat ko­ta­la­rı ko­nu­sun­da va­tan­daş­lar­dan al­dı­ğım ba­zı şikâyet­le­ri di­le ge­ti­re­ce­ğim. Sı­nır ti­ca­re­tin­den ge­çi­mi­ni sağ­la­yan bin­ler­ce ki­şi, özel­lik­le, it­ha­la­tı­na izin ve­ri­len ürün­le­rin ye­ter­siz­li­ğin­den ya­kın­mak­ta­dır. Dış Ti­ca­ret Müs­te­şar­lı­ğı­nın açık­la­dı­ğı ürün lis­te­si ve ko­ta­lar, hal­kın bek­len­ti­le­rin­den çok uzak­tır. Müs­te­şar­lı­ğın, ürün lis­te­le­ri­ni ve ko­ta­la­rı be­lir­ler­ken, ta­cir­le­rin ve böl­ge hal­kı­nın bek­len­ti­le­ri­ni göz önü­ne al­ma­sı, gü­nü­müz yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın bir ge­re­ği­dir. Dış Ti­ca­ret Müs­te­şar­lı­ğı­nın, bu ko­nu­da ge­rek­li ça­lış­ma­la­rı ya­pa­rak, ürün lis­te­le­rin­de, ko­ta­lar­da, hal­kın bek­len­ti­le­ri­ne ce­vap ve­re­cek ni­te­lik­te ge­niş­le­me­ler yap­ma­sı, böl­ge eko­no­mi­si ve is­tih­dam için bü­yük fay­da­lar ge­ti­re­cek­tir.

Say­gı­de­ğer Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; sü­re­min ye­ter­siz­li­ği ne­de­niy­le, Ka­pı­köy Sı­nır Ti­ca­ret Mer­ke­zi’n­de it­ha­lat-ih­ra­cat es­na­fı­nın ya­şa­dı­ğı so­run­lar ko­nu­sun­da faz­la ay­rın­tı­ya gi­re­mi­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kar­tal, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

MEH­MET KAR­TAL (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

An­cak, eko­no­mi­ye can­lı­lık ge­ti­ren sı­nır ti­ca­re­ti­nin sağ­lık­lı sür­me­si açı­sın­dan ta­le­bi­miz, 2006 yı­lı so­nu­na ka­dar Ka­pı­köy Sı­nır Ka­pı­sı'ndan ya­pı­lan ih­ra­cat ve it­ha­lat iş­lem­le­ri­nin 2007 yı­lın­da ay­nı şe­kil­de sür­dü­rül­me­si, bir ay­dır hiç­bir man­tık ge­rek­çe­si­ne da­yan­ma­dan en­gel­le­nen ih­ra­ca­tın bir an ev­vel ger­çek­leş­ti­ri­le­bil­me­si için ha­re­ke­te ge­çil­me­si ve it­ha­lat ürün lis­te­le­ri­nin ge­niş­le­til­me­si hu­su­su­nun tek­rar göz­den ge­çi­ril­me­si­dir.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken bir ko­nu­ya da­ha de­ğin­mek is­ti­yo­rum: Van-Ed­re­mit il­çe­si­nin ka­das­tro ça­lış­ma­la­rın­da ya­pı­lan ha­ta­la­rın dü­zel­til­me­si için Ta­pu Ka­das­tro Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne, Van-Ed­re­mit muh­tar­la­rıy­la va­tan­daş­la­rı­nın baş­vu­ru­la­rı dik­ka­te alın­ma­mış ola­cak ki, elim­de­ki lis­te­de 100'ü aş­kın muh­tar ve va­tan­daş­la­rın Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne sun­du­ğu­nu ve ça­re­yi bu­ra­da ara­dı­ğı­nı da bil­dir­mek is­ti­yo­rum. Bu ge­rek­çe­le­ri ifa­de et­ti­ğim­de, Ba­kan­lar Ku­ru­lu sı­ra­la­rı­na dö­nüp ba­kı­yo­rum, Ba­kan­lar Ku­ru­lu sı­ra­la­rın­da hiç­bir ba­ka­nı­mız yok. Bu te­men­ni­le­ri­mi­zi, kim­ler ile­te­cek, kim­ler, na­sıl ulaş­tı­ra­cak, onu da me­rak edi­yo­rum.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ba­kan yurt dı­şın­da.

MEH­MET KAR­TAL (De­vam­la) - Ama, bir ba­ka­nı­mız, iki ba­ka­nı­mız… Bun­lar ne za­man ile­ti­le­cek? Bun­la­ra na­sıl ça­re bu­lu­na­cak?

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Za­bıt­lar­da var, biz, ona gön­de­ri­riz.

MEH­MET KAR­TAL (De­vam­la) - Ya­ni, Van hal­kı 6 mil­let­ve­ki­li ver­di AK Par­ti­ye. İna­nın ki, bun­dan son­ra da des­te­ği­ni siz­ler­den çe­ke­cek­tir.

Be­ni din­le­di­ği­niz için te­şek­kür eder, say­gı­lar su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kar­tal.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­yın Ba­ka­nın ce­va­bı­nı si­ze gön­de­re­ce­ğiz Meh­met Bey.

MEH­MET KAR­TAL (Van) - Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın bir tez­ke­re­si var­dır, oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım:

B) TEZ­KE­RELER VE ÖNER­GE­LER

1.- Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dul­lah Gül baş­kan­lı­ğın­da Ar­na­vut­luk'a ya­pı­la­cak resmî zi­ya­re­te re­fa­kat ede­cek Par­la­men­to he­ye­ti­ni oluş­tur­mak üze­re grup­la­rın­ca isim­le­ri bil­di­ri­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1197)

30 Ocak 2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na

Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Sa­yın Ab­dul­lah Gül baş­kan­lı­ğın­da 1-2 Şu­bat 2007 ta­rih­le­rin­de Ar­na­vut­luk'a ger­çek­leş­ti­ri­le­cek res­mi zi­ya­re­te re­fa­kat ede­cek Par­la­men­to he­ye­ti­ni oluş­tur­mak üze­re, Si­ya­si Par­ti Grup­la­rın­ca isim­le­ri bil­di­ri­len Mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin anı­lan zi­ya­re­te ka­tı­lım­la­rı, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nin Dış İliş­ki­le­ri­nin Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da 3620 sa­yı­lı Ka­nun'un 8. Mad­de­si ge­re­ğin­ce Ge­nel Ku­rul'un tas­vip­le­ri­ne su­nu­lur.

                                                                                                              Bü­lent Arınç

                                                                                                Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

                                                                                                                 Baş­ka­nı

                     İsim Lis­te­si

Nur Do­ğan To­pa­loğ­lu    An­ka­ra

Fah­ret­tin Poy­raz             Bi­le­cik

Meh­met Emin Tu­tan       Bur­sa

Gök­han Dur­gun             Ha­tay

Hak­kı Ül­kü                     İz­mir

M. Ali Bu­lut                   Kah­ra­man­ma­raş

Mu­har­rem Kı­lıç              Ma­lat­ya

Saf­fet Ben­li                     Mer­sin

Hü­se­yin Öz­can               Mer­sin

Ca­hit Can                        Si­nop

Meh­met Öz­lek                Şan­lı­ur­fa

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ta­mam Sa­yın Koç.

Tez­ke­re­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 14.31

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.39

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 57'nci Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın tez­ke­re­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di, tez­ke­re­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­nup, ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Tez­ke­re­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler...

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Kâtip Üye­ler ara­sın­da ih­ti­laf var­dır, elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pa­ca­ğım.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum ve oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, tez­ke­re ka­bul edil­miş­tir.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, bi­raz son­ra bir oy­la­ma da­ha ya­pı­la­cak­tır; bil­gi­le­ri­ni­ze arz ede­rim.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­ya alı­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/925) (S. Sa­yı­sı: 1321) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon?  Bu­ra­da.

(x) 1321 S. Sayılı Basmayazı 30/01/2007 tarihli 56'ncı Birleşim Tutanağına eklidir.

Baş­kan­lık tem­sil­ci­si? Bu­ra­da.

Ge­çen bir­le­şim­de 1'in­ci mad­de üze­rin­de An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Oya Aras­lı ve ar­ka­daş­la­rı ta­ra­fın­dan ve­ril­miş öner­ge­nin oy­la­ma­sın­da ka­lın­mış­tı. Şim­di, Ko­mis­yo­nu­nun ve Baş­kan­lık tem­sil­ci­si­nin ka­tıl­ma­dı­ğı öner­ge­yi ha­tır­lat­mak için tek­rar oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan TBMM İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi­nin Çer­çe­ve 1 in­ci mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                            Oya Aras­lı (An­ka­ra) ve ar­ka­daş­la­rı

Mad­de 1- 5.3.1973 ta­rih­li ve 584 Ka­rar sa­yı­lı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğü­nün 91 in­ci mad­de­si­nin (a) ve (b) bent­le­ri aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Mad­de 91- a) Bir hu­kuk da­lı­nı sis­te­ma­tik ola­rak bü­tü­nüy­le ve­ya kap­sam­lı ola­rak de­ğiş­ti­re­cek bi­çim­de ge­nel il­ke­le­ri içe­ren ve dü­zen­le­di­ği alan yö­nün­den bü­tün­lü­ğü­nün ve mad­de­le­ri ara­sın­da­ki bağ­lan­tı­la­rın ko­run­ma­sı zo­run­lu­lu­ğu bu­lu­nan ta­sa­rı ve tek­lif­le­rin Ge­nel Ku­rul­da bö­lüm­ler hâlin­de gö­rü­şül­me­si­ne ve her bö­lü­mün en çok 10 mad­de­yi geç­me­mek kay­dıy­la han­gi mad­de­ler­den olu­şa­ca­ğı­na Hü­kü­me­tin, esas ko­mis­yo­nun ve­ya grup­la­rın tek­li­fi, Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun oy bir­li­ği ile öne­ri­si üze­ri­ne Ge­nel Ku­rul­ca ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu tak­dir­de bö­lüm­ler, mad­de­ler okun­mak­sı­zın mad­de­nin gö­rü­şül­me­sin­de­ki usu­le gö­re ay­rı ay­rı gö­rü­şü­lür ve bö­lüm­de­ki mad­de­ler ay­rı ay­rı oy­la­nır.

Mil­let­ve­kil­le­ri, esas ko­mis­yon ve­ya hü­kü­met mad­de­ler üze­rin­de de­ği­şik­lik öner­ge­le­ri ve­re­bi­lir. De­ği­şik­lik öner­ge­le­ri hak­kın­da 87 nci mad­de hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

Bö­lüm­ler üze­rin­de so­ru-ce­vap sü­re­si 30 da­ki­ka ile sı­nır­lı­dır.

81 in­ci mad­de­nin di­ğer hü­küm­le­ri sak­lı­dır.

b) Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun top­la­na­ma­ma­sı ve­ya Da­nış­ma Ku­ru­lun­da oy bir­li­ği sağ­la­na­ma­ma­sı hâlle­rin­de (a) ben­din­de be­lir­ti­len ya­sa­ma yön­te­mi­nin uy­gu­lan­ma­sı için Mec­lis Baş­ka­nı ve­ya si­ya­si par­ti grup­la­rı Ge­nel Ku­ru­la ay­rı ay­rı is­tem su­na­maz­lar."

BAŞ­KAN - Ko­mis­yo­nun ve Baş­kan­lık Tem­sil­ci­si­nin ka­tıl­ma­dı­ğı öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- Bu İç­tü­zük hü­küm­le­ri ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la Kart.

Sa­yın Kart, bu­yu­run.

Sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan tek­li­fin 2'nci mad­de­si üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Gru­bum ve şah­sım adı­na Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, tek­lif­le il­gi­li de­ğer­len­dir­me yap­ma­dan ev­vel, Mec­lis ça­lış­ma­la­rı ve İç Tü­zük de­ği­şik­lik­le­ri sü­re­ci­ni ge­nel ola­rak de­ğer­len­dir­mek is­ti­yo­rum.

22'nci Ya­sa­ma Dö­ne­mi'nde gel­di­ği­miz sü­re­cin, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si­ne ay­kı­rı ol­du­ğu­nu açık ola­rak ve üzün­tüy­le ifa­de edi­yo­rum. Bu dö­nem­de, çok sı­nır­lı bir­kaç olay dı­şın­da Par­la­men­to ola­rak öz­gür ira­de kul­la­nı­la­ma­dı, bel­li bir yön­len­dir­me ve ref­leks ile ya­sa­ma gö­re­vi sür­dü­rül­dü. Ko­mis­yon­la­rı za­ma­na uy­ma­yan, Ge­nel Ku­ru­lu tar­tış­ma­yan, bü­rok­ra­tik ve şeklî bir ya­pı­ya bü­rü­nen, de­ne­tim gö­re­vi­ni hak­kıy­la yap­ma­yan bir ya­sa­ma or­ga­nı sü­re­ci ya­şa­dık. Bu ola­yın, el­bet­te, sis­tem bo­yu­tu var; an­cak, Par­la­men­to ya­pı­sı­nın ira­de­si ve ni­te­li­ği­dir ki sis­tem ya­pı­lan­ma­sın­dan kay­nak­la­nan za­fi­yet ve yön­len­dir­me­le­ri aşa­bi­lir­di, bu müm­kün­dü, bu­nu an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum, ama bu ba­şa­rı­la­ma­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bü­rok­ra­si ve yü­rüt­me or­ga­nı­nın kıs­ka­cın­da olan bir ya­sa­ma or­ga­nı söz ko­nu­su. Par­la­men­ter sis­tem­ler­de de­mok­ra­si­yi or­ta­dan kal­dı­ran, ku­rum­la­rın içi­ni bo­şal­tan ve tah­rip eden se­bep­ler her za­man ce­bir­le ger­çek­leş­ti­ril­mez, hu­kuk kav­ram­la­rı­nın ve ka­mu yet­ki­si­nin ar­dı­na sı­ğı­nı­la­rak da bu sü­reç hız­lan­dı­rı­la­bi­lir. Tür­ki­ye'de bu sü­reç ya­şan­mak­ta­dır, Tür­ki­ye hız­la par­ti dev­le­ti ol­ma­ya git­mek­te­dir.

Bu Hükûmet dö­ne­min­de, par­la­men­ter sis­te­min dı­şı­na çı­kan, AKP Gru­bu­na ve ya­sa­ma or­ga­nı­na bu yol­la ta­hak­küm eden, yar­gı­ya ise do­lay­lı ola­rak ve za­man za­man da doğ­ru­dan mü­da­ha­le eden bir an­la­yış ve sü­re­ci ya­şı­yo­ruz.

Grup top­lan­tı­sın­da mil­let­ve­kil­le­ri­ne "bi­zim sevk et­ti­ği­miz ta­sa­rı­la­rın vir­gü­lü­ne do­kun­ma­ya­cak­sı­nız" di­ye­bi­len Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu ta­li­mat­la­rı­na uyul­du­ğu­nu, üzü­le­rek ve en­di­şey­le gö­rü­yo­ruz. Unut­ma­ya­lım ki de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, de­mok­ra­si­ler­de ik­ti­da­rın gü­cü, ana­ya­sal ku­rum­lar ve hu­kuk il­ke­le­riy­le sı­nır­lı­dır. Mu­ha­le­fe­tin ör­güt­len­me, kür­sü so­rum­suz­lu­ğu ve eleş­ti­ri hak­kı kut­sal olup, mut­la­ka ko­run­ma­sı ge­re­kir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­ya­si ik­ti­dar­la­rın de­mok­ra­si ge­le­ne­ği ve kül­tü­rü­nün ye­ter­siz ol­ma­sı ve bu nok­ta­da sa­mi­mi ol­ma­ma­la­rı -işin pra­ti­ğin­de ifa­de edi­yo­rum- ül­ke­miz­de par­la­men­ter sis­te­min ve­rim­li ve et­kin ça­lış­ma­sı­nı en­gel­le­miş­tir. Ola­yın esa­sı bu nok­ta­da yo­ğun­laş­mak­ta­dır.

Bu tes­pit ve de­ğer­len­dir­me­le­rim­den son­ra, ko­nu­ya gi­ri­yo­rum. Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, te­mel ya­sa kav­ra­mı ve uy­gu­la­ma­sı, de­mok­ra­si­le­rin bir ger­çe­ği­dir. Bu kav­ram, ye­rin­de, za­ma­nın­da, uz­laş­may­la ve is­tis­nai ola­rak uy­gu­lan­ma­sı ge­re­ken özel­lik­le­ri içer­mek­te­dir. Bu kav­ra­mın sı­nır­la­rı ve un­sur­la­rı, ge­rek hu­kuk sis­te­mi­miz­de ve ge­rek dok­trin­de tek­nik ve ob­jek­tif esas­la­ra bağ­lan­ma­mış­tır. Bu ko­nu, uy­gu­la­ma­da tar­tış­ma­lı ol­du­ğu gi­bi, dok­trin­de de tar­tı­şı­lan yön­le­ri var­dır. Me­de­ni Ka­nun, Ce­za Ka­nu­nu, Borç­lar Ka­nu­nu, Ti­ca­ret Ka­nu­nu gi­bi ya­sa­la­rın, ge­nel an­lam­da ve bü­tün­lük için­de dü­zen­len­me­si­ni esas alan bir ya­sa ça­lış­ma­sı­nın te­mel ya­sa kap­sa­mı için­de de­ğer­len­di­ril­me­si ge­rek­ti­ği, açık ve tar­tış­ma­sız­dır. Ni­te­kim, bu sü­re­ci, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ce­za Ka­nu­nu'nda, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu'nda ve bağ­lı olan mev­zu­at dü­zen­le­me­sin­de ya­şa­dık ve mu­ha­le­fe­tin doğ­ru­dan kat­kı­sıy­la, uz­laş­may­la, iki üç gün­lük ça­lış­ma­lar­la, 150 mad­de­lik, 200 mad­de­lik, 300 mad­de­lik bu ta­sa­rı­la­rı, bu tek­lif­le­ri so­nuç­lan­dır­dık de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı hep bir­lik­te yap­tık. An­cak, bu­ra­da ye­ri gel­miş­ken, yi­ne, bir öz eleş­ti­ri yap­ma­mız ge­rek­mek­te­dir. Bu ya­sa­la­rın ko­mis­yon­lar­da ha­zır­lan­ma­sı aşa­ma­sın­da uy­gu­la­nan yol ve yön­tem­le­rin bi­lim­sel ol­ma­ma­sı, ya­sa­ma fa­ali­ye­ti­ne uy­gun ol­ma­ma­sı ve en önem­li­si de sı­kış­tı­rıl­mış bir tak­vim için­de ta­mam­lan­ma­sı se­be­biy­le­dir ki, bir yıl­lık uy­gu­la­ma sü­re­cin­de, beş al­tı kez, de­ği­şik­lik ya­pan ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri, bu Mec­lis, yi­ne, gün­de­mi­ne al­mak zo­run­da kal­dı. Bu­nun sı­kın­tı­sı­nı, en çok, uy­gu­la­yı­cı­lar, yar­gıç, sav­cı ve avu­kat­lar ya­şa­mak­ta­dır. En­di­şe­miz odur ki, asıl sa­kın­ca ve tah­ri­bat­lar de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, iler­le­yen dö­nem­ler­de, da­ha yo­ğun bir şe­kil­de or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Öy­le bir sü­re­ce ge­li­ne­cek­tir ki, te­mel ya­sa ola­rak gö­rü­şü­len bu ya­sa­la­rın, bü­tün ola­rak ve ye­ni­den ele alın­ma­sı zo­run­lu­lu­ğu do­ğa­cak­tır. Salt bu du­rum bi­le, Mec­li­sin, ve­rim­li, et­kin ve öz­gür ira­de­siy­le ça­lış­ma yap­ma­dı­ğı­nı gös­te­ren dra­ma­tik bir tab­lo­dur.

Bu­nun dı­şın­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Hükûme­tin, ül­ke gün­de­mi­ne hâkim ola­ma­ma­sı, ta­sa­rı­la­rın bir bö­lü­mü­nün öz­gür ira­dey­le ha­zır­lan­ma­ma­sı ve Hükûme­tin, za­ma­nı de­ğer­len­di­re­me­me­si ve ni­ha­yet ön­gö­rü­den uzak bir yö­ne­tim an­la­yı­şı­na sa­hip ol­ma­sı se­be­biy­le, Mec­li­se da­yat­ma ya­par­ca­sı­na, te­mel ya­sa kav­ra­mıy­la hiç­bir şe­kil­de il­gi­si ol­ma­yan ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri ay­nı yön­tem­le ya­sa­laş­tır­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Hükûme­tin ye­ter­siz­li­ği ve yö­ne­tim za­fi­ye­ti­nin Mec­li­si iş­lev­siz hâle ge­tir­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Ya­sa­ma or­ga­nı şeklî bir mis­yon üst­le­nir hâle gel­miş­tir. Ola­yın esa­sı bu­dur. Bu­nu ar­tık gör­me­miz ve mil­let­ve­ki­li ola­rak bu nok­ta­da bir öz eleş­ti­ri yap­ma­mız ge­rek­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­ti­ri­len tek­lif­te de (bu İç­tü­zük de­ği­şik­li­ği tek­li­fin­de de) bu an­la­yı­şın ye­ni bir te­za­hü­rü­nü gö­rü­yo­ruz. İki­li, üç­lü bir par­la­men­to ya­pı­sın­da, bir ta­raf­tan Mec­li­sin et­kin ça­lış­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak, di­ğer ta­raf­tan da mu­ha­le­fe­tin se­si­ni kıs­ma­ya­cak bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı müm­kün iken, sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğun ya­rat­tı­ğı da­yat­ma­cı bir an­la­yış­la ha­zır­la­nan bir dü­zen­le­mey­le kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­mu­zu gö­rü­yo­ruz.

Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si'nin son dört yıl için­de, beş yıl için­de­ki ip­tal ge­rek­çe­le­ri­nin ta­ma­mın­da, as­lın­da şu­nu ifa­de edi­yor: De­ği­şik­lik öner­ge­le­ri­ne iliş­kin esas­lar, bi­li­yor­su­nuz 87'nci mad­de­de dü­zen­len­miş­tir. Bu mad­de­nin bi­rin­ci fık­ra­sı­na gö­re, mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lık öner­ge­le­ri dâhil, her mad­de için ye­di öner­ge ve­ri­le­bi­le­ce­ği dü­zen­le­me­si mev­cut­tur. Mad­de mad­de gö­rüş­me­den vaz­ge­çip te­mel ya­sa uy­gu­la­ma­sı­nın ya­pıl­dı­ğı hâller­de de, mil­let­ve­kil­le­ri­nin ira­de ve gö­rü­şü­nü be­lirt­me­si hiç­bir şe­kil­de, özel­lik­le de­ği­şik­li­ğe yö­ne­lik ola­rak ira­de ve gö­rü­şü­nü be­lirt­me­si, hiç­bir şe­kil­de en­gel­len­me­me­li­dir. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin bü­tün ka­rar­la­rın­da bu ko­nu özel­lik­le vur­gu­la­nı­yor. Bu du­rum, mil­let­ve­ki­li­nin var­lık se­be­bi­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ge­ti­ri­len dü­zen­le­mey­le, bu var­lık se­be­bi­ni or­ta­dan kal­dır­mış ve­ya en azın­dan, sı­nır­la­mış olu­yo­ruz.

Hu­zu­ru­nuz­da bir kez da­ha so­ru­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Bu yo­ru­mu, bu de­ğer­len­dir­me­yi ne­den yap­mı­yo­ruz? İki öner­ge esa­sı han­gi öl­çü­ye gö­re ge­ti­ril­miş­tir? Böy­le bir öl­çü var mı­dır or­ta­da? Böy­le bir öl­çü yok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ge­ti­ri­len tek­lif­te de bu ko­nuy­la il­gi­li hiç­bir açık­la­ma yok. 87'nci mad­de­de­ki il­ke­le­re ne­den uyul­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da bir ge­rek­çe hiç­bir şe­kil­de açık­lan­ma­mış du­rum­da­dır.

Bu se­bep­le de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, önem­le ifa­de edi­yo­rum, ina­na­rak ifa­de edi­yo­rum ve bir kez da­ha bu­nu sor­gu­la­ma­nı­zı is­ti­yo­rum: Ya­şa­dı­ğı­mız bu sü­reç, mu­ha­le­fe­tin söz hak­kı­nı bu ça­tı al­tın­da kı­sıt­la­mak için baş­la­tı­lan bu sü­reç, Tür­ki­ye'nin par­ti dev­le­ti ol­ma­sı ve da­ha son­ra da oto­ri­ter ve bas­kı­cı bir yö­ne­ti­me ge­çiş sü­re­ci­nin bir aşa­ma­sı ola­rak ta­rih­te, ma­ale­sef, ye­ri­ni ala­cak­tır.

Bu se­bep­ler­le, bu de­ğer­len­dir­me­ler­le, mil­let­ve­ki­li­nin gö­rev ve yet­ki­le­ri­ni sı­nır­la­yan, Mec­li­si iş­lev­siz hâle ge­ti­ren, Mec­li­si şeklî  bir ko­nu­ma ge­ti­ren, mu­ha­le­fe­tin se­si­ni kıs­ma­ya yö­ne­lik olan bu tek­li­fe mu­ha­le­fet et­ti­ği­mi­zi be­yan edi­yor, Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kart.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan.

Sa­yın Kan­do­ğan, bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İç Tü­zük, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ça­lış­ma usul­le­ri­ni gös­te­ren, âde­ta Mec­li­sin ana­ya­sa­sı hük­mün­de olan önem­li bel­ge­ler­dir. Mec­li­sin da­ha eko­no­mik ça­lış­ma­sı, sü­rat­li ça­lış­ma­sı, ve­ri­mi­nin da­ha da ar­tı­rıl­ma­sı he­def­len­miş. Bun­la­ra çok faz­la bir şey söy­le­mek müm­kün de­ğil, bun­la­ra ka­tı­lı­yo­ruz, ama ikin­ci önem­li ko­nu -ki, bun­lar, özel­lik­le Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ço­ğun­lu­ğun azın­lık­ta olan par­ti­le­re ve­ya mu­ha­le­fe­te kar­şı tu­tu­mu­nu gös­ter­me­si açı­sın­dan fev­ka­la­de önem­li­dir- mu­ha­le­fet hak­kı, kı­sıt­lan­mak, hat­ta yok edil­mek is­te­ni­yor. Mu­ha­le­fet yok farz edi­li­yor. Bir sus­kun Mec­lis ar­zu edi­li­yor.

De­mok­ra­si­ler­de ik­ti­dar­lar mut­la­ka var­dır; ama, önem­li olan mu­ha­le­fet­tir. O re­ji­mi de­mok­ra­tik ya­pan da, mu­ha­le­fe­tin ol­ma­sı­dır; mu­ha­le­fe­tin hak­la­rı­nın açık­ça gös­te­ril­me­si ve o hak­la­rın ko­run­ma­sı­dır. Yok­sa, to­ta­li­ter re­jim­ler­de bir ik­ti­dar so­ru­nu yok za­ten, ama mu­ha­le­fet ne­re­de­dir, han­gi imkânla­ra sa­hip­tir, bun­la­ra bak­ma­mız ge­re­kir.

Yi­ne, de­mok­ra­tik ül­ke­ler­de ve çağ­daş ül­ke­ler­de ka­bul gö­ren çok önem­li bir an­la­yış, mu­ha­le­fe­tin obs­trük­si­yon hak­kı­nın so­nu­na ka­dar ta­nın­ma­sı­dır, ya­ni en­gel­le­me de­ni­len hak mu­ha­le­fe­tin ta­bii hak­kı­dır, do­ğal hak­kı­dır. Bu hak­kı hi­çe say­mak, dün­ya­da de­mok­ra­tik ül­ke­ler­de gö­rül­müş bir key­fi­yet de­ğil­dir. Hat­ta Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde "free bas­ter" de­ni­len bir uy­gu­la­may­la, sa­at­ler bo­yun­ca ko­nuş­mak bi­le müm­kün­dür; ama, hiç­bir Tem­sil­ci­ler Mec­li­si üye­si ve­ya se­na­tö­rün ak­lın­dan, bu hak­kın çok faz­la za­man har­ca­dı­ğı, bu­nun mil­let­ve­kil­le­ri­ne bir lüks ol­du­ğu dü­şün­ce­si geç­me­miş­tir.

Tek­lif bir fe­la­ket­tir. Bu­nun bu­ra­dan geç­me­me­si ge­re­kir. Bu­nu, bu­ra­da oy­lar­ken ve ko­nu­şur­ken, men­sup ol­du­ğu­muz si­ya­si par­ti­le­rin eti­ket­le­ri bir ta­ra­fa, mil­let­ve­ki­li, mil­le­tin ve­ki­li ol­du­ğu­mu­zu dü­şün­me­li­yiz ve mut­la­ka, bir gün, mu­ha­le­fe­tiy­le ik­ti­da­rıy­la, hu­ku­kun da, ada­le­tin de, mu­ha­le­fet hak­la­rı­nın da he­pi­mi­ze la­zım ola­ca­ğı­nın id­ra­ki içe­ri­sin­de ol­ma­lı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, di­ken­siz gül bah­çe­si is­te­mek, sus­kun Mec­lis is­te­mek yan­lış­tır. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, 1920'den bu ya­na mü­za­ke­re usu­lü­nü be­nim­se­miş­tir. Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk dö­ne­min­den bu ya­na, hat­ta ta­sa­rı­la­rın ve tek­lif­le­rin iki­şer de­fa gö­rü­şül­dü­ğü­nü dü­şü­nür­se­niz, harp hâlin­de bi­le mad­de­le­rin mü­za­ke­re­sin­den vaz­ge­çil­me­miş­tir. Şim­di si­ze ne olu­yor ki, 351 ta­ne gü­ve­noy­luk, mu­ha­le­fe­tin 200'ü bi­le bu­la­ma­dı­ğı Mec­lis­te ne­yi­miz­den sı­kıl­dı­nız? Si­ze ne ka­dar güç ge­len iş­ler yap­tık ki, böy­le bir  tek­li­fi Mec­li­se ge­tir­mek cü­re­tin­de bu­lun­du­nuz? El­bet­te, bu tek­lif, âde­ta bir Tak­ri­ri Sükûn Ka­nu­nu gi­bi­dir. Bu­na evet de­mek müm­kün de­ğil­dir. Hiç­bi­ri­miz evet de­me­ye­ce­ğiz. Bu tek­li­fi la­yık ol­du­ğu ye­re hep be­ra­ber gön­de­re­ce­ğiz.

Eğer bir fab­ri­ka­da ol­say­dık, bir fab­ri­ka­nın yö­ne­tim ku­ru­lu baş­ka­nı ve­ya ge­nel mü­dü­rü ol­say­dık, da­ha ne ka­dar çok cı­va­ta üre­ti­le­bi­lir, bir sa­at­te ne ka­dar çok tel çi­vi çe­ki­le­bi­lir di­ye bir he­sap ya­pıl­sa, bir ma­li­yet he­sa­bıy­la ve­ya üre­tim he­sa­bıy­la bu­nu or­ta­ya koy­mak müm­kün. Şöy­le ça­lı­şır­sı­nız, böy­le üre­tim ya­par­sı­nız... Se­ri ima­lat ya­pan fab­ri­ka­da an­cak böy­le bir tek­lif ge­ti­ri­le­bi­lir, ama bu­ra­sı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si. Bu­ra­da ve­rim de ol­ma­lı, üre­tim de ol­ma­lı, ama da­ha ön­ce ka­li­te ol­ma­lı. Her yap­tı­ğı­nı üç gün son­ra de­ğiş­ti­ren, beş gün son­ra "yan­lış yap­tık" de­yip ye­ni re­form­lar ge­ti­ren, on gün son­ra da Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri dö­nen ta­sa­rı ve tek­lif­ler de­ğil; otu­ra­rak, ko­nu­şa­rak, üze­rin­de has­sa­si­yet gös­te­re­rek na­sıl ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni or­ta­ya koy­ma­mız ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, is­tis­mar­lar ola­bi­lir, kö­tü­ye kul­lan­ma­lar ola­bi­lir, ama bu­nun ne ka­da­rı­nın is­tis­mar, ne ka­da­rı­nın kö­tü­ye kul­lan­ma, ne ka­da­rı­nın da en­gel­le­me hak­kı ol­du­ğu­nu Mec­lis Baş­ka­nı ta­yin eder. Bu ka­lıp­lar içe­ri­sin­de her­ke­sin hak­kı var. Önem­li olan, bu hak­kı en gü­zel bi­çim­de kul­lan­mak, yok­sa se­si kes­mek ve­ya to­ta­li­ter bir sis­tem­dey­miş gi­bi böy­le­si­ne bir sus­kun Mec­li­si kar­şı­mı­za ge­tir­mek de­ğil.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da sa­yı­sa­lı ar­tır­ma­nız müm­kün, ama ka­li­te git­tik­çe dü­şe­cek­tir. Bu tek­lif ka­bul edil­di­ği tak­dir­de, Mec­lis çok sa­yı­da bel­ki ka­nun çı­ka­ra­cak, ama hiç­bir şe­yi gö­rüş­me­den çı­kar­mış ola­cak­tır. Mec­lis gö­rüş­me­le­rin­de mü­za­ke­re usu­lü terk edil­mek­te­dir, oto­mas­yo­na gi­dil­mek­te­dir.

Şim­di, mü­za­ke­re et­me­dik, so­ru sor­ma­ya da fır­sat ver­me­di­niz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, ek bir da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Pe­ki, ka­bul oyu­mu­zu ve­ya ret oyu­mu­zu ne­ye gö­re kul­la­na­ca­ğız biz? Ko­nuş­ma­dı­ğı­mız, tar­tış­ma­dı­ğı­mız, mad­de met­nin­den bi­le ha­ber­dar ol­ma­dı­ğı­nız bir ko­nu­da ne­ye gö­re oy kul­la­na­ca­ğız? Yok­sa, bu­nu tek­lif eden ar­ka­daş­la­rı­mız, 550 mil­let­ve­ki­li­nin en azın­dan ken­di­le­ri­ne ait olan kıs­mı­nı, "on­la­rın hiç­bir şey bil­me­si­ne ge­rek yok, on­la­ra kal­dır de­riz kal­dı­rır­lar, in­dir de­riz in­di­rir­ler" mi de­mek is­ti­yor­su­nuz?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben ken­di şah­sım adı­ma böy­le bir zil­le­te ta­ham­mül ede­mem. Bu çok yan­lış­tır. Ko­mis­yon ra­por­la­rı okun­ma­dan bu­ra­da gö­rü­şül­me­ye baş­la­nır­ken, bir de mad­de me­tin­le­ri­ni oku­yup mü­za­ke­re et­me­den oy­la­ma­ya gi­de­bil­me­nin, aca­ba, bu söy­le­di­ğim­den da­ha ha­fif bir şek­li var mı­dır? "Hiç­bir şey bil­me­ni­ze ge­rek yok, tar­tış­ma­nı­za ge­rek yok, siz el kal­dı­rıp in­di­rin." Böy­le bir şe­yi ka­bul et­mek müm­kün de­ğil.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

Sa­yın Baş­ka­nım, son cüm­le­le­rim, mü­sa­ade eder­se­niz…

BAŞ­KAN - Son cüm­le­le­rim di­ye bir şey yok, bir da­ki­ka­lık sü­re­yi uzat­mam.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) -  Son cüm­lem Sa­yın Baş­ka­nım, mü­sa­ade eder­se­niz…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, te­şek­kür ede­rim.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Son, mü­sa­ade eder­se­niz bir cüm­le söy­le­ye­ce­ğim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Şim­di, siz­den son­ra…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ben bir cüm­le söy­le­ye­ce­ğim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run, bir cüm­le­ni­zi ala­yım, bir cüm­le­nin so­nun­da ke­se­ce­ğim yal­nız. Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ben, Üm­met Kan­do­ğan ola­rak, bü­tün ko­nuş­ma­la­rım bu­ra­da, bu­gü­ne ka­dar…

BAŞ­KAN - Pa­rag­raf gi­bi cüm­le ol­ma­sın Sa­yın Kan­do­ğan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …ir­ti­ca­len yap­tım, ama, bu ko­nuş­ma met­ni, nok­ta­sı­na vir­gü­lü­ne do­kun­ma­dan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Sa­yın Bü­lent Arınç'ın ko­nuş­ma­sı­dır.

Siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Kim ha­zır­la­dı onu, kim?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç'ın ko­nuş­ma­sı.

BAŞ­KAN - Şah­sı adı­na, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan…

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­bii ki, bir te­mel ka­nun tut­tur­duk gi­di­yo­ruz. Ko­mis­yon ra­por­la­rı, mad­de­ler cid­di ma­na­da tet­kik edil­me­den, cid­di ma­na­da okun­ma­dan, an­la­şıl­ma­dan, el kal­dır­mak ve el in­dir­mek su­re­tiy­le, ne­ye elin kal­dı­rıl­dı­ğı ve­ya ne­ye elin in­di­ril­di­ğiy­le il­gi­li bir bil­gi ve­ya içe­rik­le il­gi­li bir edi­nim ol­mak­sı­zın ka­nun gö­rüş­me­le­ri de­vam edi­yor. Az ön­ce Sa­yın Üm­met Bey'in de, Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arınç'ın da­ha ön­ce yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­la­rı as­lın­da son de­re­ce doğ­ru. Ben, Sa­yın Mec­lis Baş­ka­nı­mız Bü­lent Arınç Bey'in o ifa­de­le­ri­ne ka­tı­lı­yo­rum ve özel­lik­le ik­ti­dar gru­bu­nun da o ko­nuş­ma met­ni­ne ve o ifa­de­le­re ka­tıl­ma­sı­nı ay­rı­ca te­men­ni edi­yo­rum, ar­zu edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir­çok ka­nun, te­mel ya­sa kri­ter­le­ri­ne uy­ma­dı­ğı hâlde te­mel ya­sa ola­rak gö­rü­şül­müş ve ye­te­rin­ce, ka­nun­lar, mü­za­ke­re edil­me­di­ği için, as­lın­da, hu­ku­ka ay­kı­rı­lı­ğı söz ko­nu­su ol­muş­tur.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ka­nun­lar, top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı­na bi­na­en ya­pı­lır. Hal­kın, ül­ke­nin, Tür­ki­ye'nin ve mil­le­ti­mi­zin ih­ti­yaç­la­rı ney­se o ih­ti­yaç­lar ha­sıl ol­du­ğu için, ona bi­na­en ya­pı­lır, ama, ya­pı­lan ka­nun­lar mut­la­ka hu­ku­ka ve Ana­ya­sa'ya uy­gun ol­mak zo­run­da­dır. Bu­gü­ne ka­dar Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan 53 ka­nun -ka­nun ta­sa­rı­sı ve­ya ka­nun tek­li­fi- tek­rar Mec­li­se ia­de edil­miş­tir ve bu­gü­ne ka­dar -23'ün­cü Dö­nem Par­la­men­to­su için söy­lü­yo­rum- bu dört bu­çuk yıl­lık sü­re­de 18 ka­nun tek­li­fi de ay­rı­ca Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş ve ge­rek­çe­le­ri ya­zıl­ma­sıy­la bir­lik­te, ge­rek­çe­ler de göz önün­de bu­lun­du­rul­mak­sı­zın, ay­nı ka­nun­lar­la il­gi­li ıs­rar hu­ku­ka ay­kı­rı­lık nok­ta­sın­da ma­ale­sef de­vam et­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nu biz gö­rü­yo­ruz. Me­se­la, Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nu'nda gö­rü­yo­ruz. Car­gill ka­nu­nu -ya­ni, ne der­se­niz de­yin bu bir Car­gill ka­nu­nu­dur- Car­gill fir­ma­sı­nın ya­tı­rı­mı­na ola­nak sağ­la­yan bir ça­lış­ma­dır ve bu, hu­kuk ta­ra­fın­dan, Da­nış­tay ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş­tir. İp­tal edil­dik­ten son­ra özel en­düs­tri böl­ge­si ilan edil­miş Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la ve Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rı da yü­rüt­me­yi dur­dur­may­la kar­şı kar­şı­ya kal­mış­tır ve ye­ni­den bir ka­nun dü­zen­le­me­si ya­pıl­mış inat­la. En son, Cum­hur­baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan ve­to edil­miş­tir ve ikin­ci de­fa bu­nu, bun­dan son­ra gö­rüş­me­ye ala­ca­ğız. Pe­ki, bu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin za­ma­nı­nı har­ca­mak de­ğil de ne? Ka­nun­la il­gi­li ko­nuş­ma­ya ge­lin­ce, "Mil­let­ve­ki­li ko­nuş­ma­sın, te­mel ka­nun ola­rak bö­lüm­ler hâlin­de gö­rü­şüp ge­çi­re­lim, el kal­dı­rıp el in­di­re­lim, bi­ti­re­lim." Ama, ka­nun­lar­la il­gi­li, yar­gı or­ga­nı­nın ba­kış açı­sı, Ana­ya­sa'nın ba­kış açı­sı söz ko­nu­su ol­du­ğu za­man, ora­da da, ey­val­lah.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu'nu gö­rü­şe­ce­ğiz. Efen­dim, it­hal, ucuz sağ­lık per­so­ne­li yön­te­mi­ne baş­la­dık. Bu­nun da çok bü­yük tar­tış­ma­la­rı­nı ya­pa­ca­ğız, ama, it­hal, ucuz per­so­nel ve­ya he­kim Tür­ki­ye'nin işi de­ğil­dir, Türk sağ­lık sek­tö­rü­nün işi de­ğil­dir, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın hiç işi de­ğil­dir. İş­te, bu ka­nun­lar tek­rar ia­de edi­le­cek­tir. Ya­sa­ya, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır.

Özel­leş­tir­me­ler­le il­gi­li de­fa­lar­ca bu­ra­da dü­şün­ce­le­ri­mi­zi söy­le­dik. Özel­leş­tir­me­ler, Tür­ki­ye'nin eko­no­mik men­fa­at­le­ri, millî men­fa­at­le­ri göz önün­de bu­lun­du­ru­la­rak ya­pıl­ma­lı­dır uya­rı­la­rın­da, sü­rek­li, bu­ra­da, bu­lun­duk ve ba­kın, çok so­mut bir ör­nek. Çok so­mut, el­le tu­tu­lur bir ör­nek: TÜP­RAŞ'ın yüz­de 65'i 1 mil­yar 300 mil­yon do­la­ra özel­leş­ti­ril­di. Da­nış­tay yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rı al­dı. Da­ha son­ra yüz­de 51'i 4 mil­yar 140 mil­yon do­la­ra sa­tıl­dı ve yar­gı, yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rı al­ma­say­dı, Türk eko­no­mi­si sa­de­ce TÜP­RAŞ'ın özel­leş­ti­ril­me­sin­de 3,5 mil­yar do­lar za­ra­ra uğ­ru­yor­du. So­mut bir ör­nek. Bü­tün Tür­ki­ye bi­li­yor, he­pi­miz bi­li­yo­ruz bu­nu. Ama, bu­nun­la il­gi­li…

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) - Ta­rih kaç, ta­rih?

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Ta­rih 2006 efen­dim, 2006… 1940'lar­dan bah­set­mi­yo­rum, ye­ni ta­rih­ten bah­se­di­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Poy­raz…

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Efen­dim, Teş­vik Ka­nu­nu… Ba­kın, bir ka­nun gel­di, gö­rü­şül­dü. Gö­rü­şül­dü mü? Gö­rü­şül­dü.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Di­ğe­ri 14,76. Bun­dan iki haf­ta ön­ce. "Ne za­man?" di­yor da Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz. Ba­sın­dan da ta­kip ede­mi­yor­sa, bil­mi­yo­rum ama, bun­dan iki haf­ta ön­ce 14,76'yı ip­tal et­ti. Her bir his­se­yi 14 mil­yon 500 bin li­ra­ya sat­tı­nız, yüz­de 10 is­kon­toy­la, iha­le­siz, di­rekt.

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap ede­lim.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, yar­gı bu­nu da ip­tal et­ti ve Ofer gru­bu 14,76'yı yüz­de 10 is­kon­toy­la iha­le­siz, di­rekt al­dı­ğı za­man mil­yon­lar­ca do­lar pa­ra ka­zan­dı. His­se­ler bir haf­ta son­ra 22 bin li­ra ol­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, özel­leş­tir­me­ler­de yan­lış­lık, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­rin­de hu­ku­ka ay­kı­rı­lık. Ee suç kim­de? Suç Cum­hur­baş­ka­nın­da. Suç kim­de? Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­de. Ya­ni, bu ül­ke­de tek doğ­ru ya­pan siz mi­si­niz? Ya­ni, her şey ya­lan, doğ­ru siz mi­si­niz? Bü­tün dün­ya, bü­tün Tür­ki­ye siz­den mi iba­ret? Bu ül­ke­de siz­den baş­ka hiç kim­se yok mu? Ya­ni, bu de­mok­ra­tik de­ğil­dir, si­ya­si etik bu­nu ge­rek­tir­mez. Top­lu­mun men­fa­at­le­ri, ül­ke­nin men­fa­at­le­ri bu de­ğil­dir. İk­ti­da­rın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Da­ha sü­re…

BAŞ­KAN - Ha­yır, ek sü­re­ni­zi ver­dim.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­yim.

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar, te­şek­kür­le­ri fa­lan, bu cüm­le­le­ri bu za­ma­nın içe­ri­sin­de ede­cek­si­niz. Lüt­fen.. Ya­ni, sü­rek­li ola­rak…

Bu­yu­run, te­şek­kür edin.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - İk­ti­da­rın, mu­ha­le­fe­ti da­ha iyi an­la­ma­sı di­le­ğiy­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ağır bir ra­hat­sız­lık ge­çi­rip ame­li­yat­lar son­ra­sı sağ­lı­ğı­na ka­vu­şan, sıh­hat bu­lan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız Sa­yın Ali Din­çer Bey, Mec­li­si­mi­ze gel­miş­ler­dir; ken­di­le­ri­ne hem geç­miş ol­sun di­yo­rum Mec­lis adı­na hem de şi­fa di­li­yo­ruz, dua edi­yo­ruz, hoş gel­di­niz. (Al­kış­lar)

ALİ DİN­ÇER (Bur­sa) - Sağ olun, sağ olun.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de­yi…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yor.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nup ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 15.12

 

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.22

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 57'nci Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1321 sı­ra sa­yı­lı Tek­lif'in gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ye­rin­de, Baş­kan­lık tem­sil­ci­si ar­ka­da­şı­mız ye­rin­de.

Tek­li­fin 2'nci mad­de­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, 2'nci mad­de­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, mad­de ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu İç­tü­zük hü­küm­le­ri Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Ada­na Mil­let­ve­ki­li Uğur Ak­söz.

Sa­yın Ak­söz, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA UĞUR AK­SÖZ (Ada­na) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, ko­nuş­ma­ma baş­la­mak için ar­ka­daş­la­rın otur­ma­la­rı­nı bek­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - Siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin, ben de ar­ka­daş­la­rı­mı ikaz ede­yim Sa­yın Ak­söz.

Evet, ayak­ta­ki ar­ka­daş­la­rı­mız lüt­fen otur­sun­lar.

Sa­yın Ak­söz, bu­yu­run efen­dim.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün ve bu­gün gö­rüş­tü­ğü­müz ko­nu İç Tü­zük ko­nu­su­dur. İç Tü­zük, bi­lin­di­ği üze­re, bu Mec­lis ça­lış­ma­la­rı­nı dü­zen­le­yen, bi­zim ko­nuş­ma­la­rı­mı­zı, ya­sa­la­rı na­sıl çı­ka­ra­ca­ğı­mı­zı ön­gö­ren bir dü­zen­le­me­dir. Bu İç Tü­zük 1973'te ya­pıl­mış, bu­gü­ne ka­dar tam 34 de­fa de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 34 de­fa de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­yan bir iç tü­zük­ten ha­yır ge­lir mi, si­ze so­ru­yo­rum. Böy­le bi­rer mad­dey­le, ya­rım­şar mad­dey­le, bi­rer fık­ray­la İç Tü­zük dü­zel­te­me­yiz. Ge­lin, ma­dem­ki ço­ğun­lu­ğu­nuz var, biz de si­ze des­tek ve­re­lim, şu İç Tü­zük'ü ye­ni­den ela ala­lım, tüm ek­sik­le­ri­ni ta­mam­la­ya­lım. Böy­le, fık­ra fık­ra ya­par­sa­nız, ba­kın, ne olur? 87'nci mad­de­de "öner­ge ye­di adet ve­ri­lir" di­yor, biz 91'de "iki adet" di­yo­ruz. Mad­de­ler ara­sın­da bi­le dü­ze­ni sağ­la­ya­mı­yo­ruz. Bu ba­kım­dan, bu İç Tü­zük'ün ye­ni­den tü­müy­le ele alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni bir ke­re da­ha bu­ra­da be­lir­ti­yo­rum; bu bir.

İki: AKP Gru­bu­nu ben uyar­mak­tan yo­rul­dum, ama bu­gün bir ke­re da­ha uya­rı­yo­rum, Ana­ya­sa'nın 98 ve İç Tü­zük'ün 98'in­ci mad­de­si di­yor ki: "Mil­let­ve­kil­le­ri, hü­kü­me­ti so­ru ile de­net­ler­ler." Bu, Ana­ya­sa'nın em­ri, İç Tü­zük'ün em­ri. Biz bu­ra­da bir yıl­dır so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yo­ruz. AKP Gru­bu­nun ka­ra­rıy­la gö­rüş­mü­yo­ruz, ya­ni AKP Gru­bu so­ru öner­ge­le­ri gö­rü­şül­me­ye­cek­tir di­yor, oy­la­nı­yor ve ge­çi­yor. Şim­di di­ye­bi­lir ki grup­ta­ki ar­ka­daş­la­rı­mız, bu bi­zim hak­kı­mız. Ha­yır, ya­sa­lar­da hak­kın su­is­ti­ma­li di­ye  bir suç var. Ya­sa­lar­da gö­rev ih­ma­li di­ye de bir suç var. Siz bi­zim ana­ya­sal hak­kı­mız olan so­ru öner­ge­le­ri­mi­zi bir yıl­dır bu­ra­ya hiç ge­tir­mez­se­niz, Ana­ya­sa'yı ih­lal et­miş olur­su­nuz. Ha­yır mı di­yor­su­nuz? Pe­ki, Hükûmet­ten düş­tü­ğü­nüz za­man ha­yır mı evet mi hep be­ra­ber gö­re­ce­ğiz; bu bir.

İkin­ci­si, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne do­lay­lı yol­dan, AKP Gru­bu, bu İç Tü­zük'ü fii­len de­ğiş­tir­di. Na­sıl de­ğiş­tir­di? Bi­li­yor­su­nuz, 54'ün­cü mad­de, ça­lış­ma sa­at­le­ri 15.00-19.00 di­yor. Biz ay­lar­dır hep 14.00-20.00 ça­lı­şı­yo­ruz. Bu­na hak­kı­nız yok. Bu da gö­rev ih­ma­li­dir, bu da hak­kın su­is­ti­ma­li­dir. Eğer bu ça­lış­ma sa­at­le­ri si­ze yet­mi­yor­sa o mad­de­yi de­ğiş­ti­rir­si­niz. 14.00-20.00 der­si­niz, 14.00-24.00 der­si­niz, iti­ra­zım yok, ama ora­da 15.00-19.00 ya­zar­ken, siz bu­ra­da her gün 14.00-20.00'yi oy­lar­sa­nız, bu, ya gö­rev ih­ma­li­dir ya hak­kın su­is­ti­ma­li­dir.

Hu­kuk­çu­lar bi­lir, bil­me­yen­ler için söy­lü­yo­rum, me­cel­le­den  be­ri yıl­lar­dır bir hü­küm var­dır, bu­gün­kü Me­de­ni Ka­nun 2'de de var: "Bir hak­kın sırf baş­ka­sı­na za­rar ve­ri­ci kul­la­nı­mı­nı dü­zen hi­ma­ye et­mez, ka­nun hi­ma­ye et­mez." AKP'nin yap­tı­ğı hak­kın su­is­ti­ma­li­dir. Bu­nu şim­di­lik si­zin sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu­nuz hi­ma­ye edi­yor, ama bu ço­ğun­luk git­ti­ği  za­man bu­nun hi­ma­ye edil­me­ye­ce­ği­ni gö­re­ce­ğiz.

Şim­di ge­le­lim 91'in­ci mad­de­ye. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu 91'in­ci mad­de çok is­tis­nai bir mad­de­dir. Tıp­kı ya­sa­la­rı­mız­da olan sı­kı­yö­ne­tim gi­bi, ola­ğa­nüs­tü hâl gi­bi çok is­tis­nai hâller­de kul­la­nı­la­cak bir mad­de­dir. Her an, her gün kul­la­nı­la­cak bir mad­de de­ğil­dir. Sı­kı­yö­ne­ti­mi de­vam­lı uy­gu­lar­sa­nız, o top­lum­da dü­zen ka­lır mı? Ola­ğa­nüs­tü hâl mad­de­si­ni, is­tis­nai bir mad­de olan ola­ğa­nüs­tü hâl mad­de­si­ni sü­rek­li uy­gu­lar­sa­nız top­lum­da ger­gin­lik ol­maz mı? Pe­ki, is­tis­nai mad­de olan 91'in­ci mad­de­yi, ya­ni, te­mel ka­nun­la­rı her yer­de ve her ya­sa­da uy­gu­lar­sa­nız bu­ra­da ger­gin­lik ol­maz mı? Bu­ra­da hu­zur ka­lır mı?

O hâlde, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin şu hük­mü­nü hiç unut­ma­ya­ca­ğız: Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, çok net ola­rak, 2003/30 sa­yı­lı ka­ra­rın­da bu 91'in­ci mad­de için 4 esas ge­tir­miş. Di­yor ki, te­mel ya­sa ola­rak bu Mec­li­se bir ya­sa­yı ge­ti­rir­se­niz, o ya­sa­da şun­la­rı ara­rım di­yor:

1- Be­lir­li­lik ola­cak,

2- Ge­nel­lik ola­cak,

3- So­yut­luk ola­cak,

4- Ön­gö­rü­le­bi­lir­lik ola­cak.

Şim­di, ben yü­ce he­ye­ti­ni­ze so­ru­yo­rum: Han­gi ya­sa te­mel ka­nun­dur, içi­niz­de ön­gö­ren bi­ri­si var mı? Kalk­sın söy­le­sin.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Var.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Söy­le­yin. "Var" di­yen ar­ka­da­şım söy­le­sin, han­gi ya­sa te­mel ka­nun­dur?

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Ye­ri­miz­den söy­le­me­miz ol­maz, da­ha son­ra…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Kür­sü­ye ge­lin­ce söy­ler­sin.

BAŞ­KAN - Sa­yın De­mir­bağ, lüt­fen…

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­da­şım, han­gi ya­sa­nın te­mel ya­sa ol­du­ğu­na… AKP Grup baş­kan ve­kil­le­ri top­la­nı­yor, bu­ra­ya bir öner­ge ge­ti­ri­yor­lar, ho­op, olu­yor te­mel ya­sa.

Bu­nun adı hu­kuk de­ğil, bu­nun adı keyfîlik­tir ve eğer bu Mec­lis ya­sa­la­rı te­mel ya­sa ya­par­ken keyfî dav­ra­nır­sa biz ki­me gü­ve­ne­ce­ğiz?

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Mec­li­sin ka­ra­rı­na say­gı­lı olun.

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, "Mec­li­sin ka­ra­rı­na say­gı­lı olun." di­yor ar­ka­da­şım. Pe­ki, sen de bu kür­sü­de ko­nu­şan mil­let­ve­ki­li­ne say­gı­lı ol. An­la­dı­nız mı? Ko­nuş­mak ko­lay.

Churc­hill de­miş ki: "Laf atan adam ön­ce ze­ki ola­cak." Ze­ki­ce laf ata­cak ve at­tı­ğın laf, at­tı­ğın ku­şa de­ğe­cek. Öy­le pa­lav­ray­la laf atıl­maz ar­ka­daş­lar. Biz bu­ra­da hu­kuk ko­nu­şu­yo­ruz. Hu­kuk ko­nu­şu­yo­ruz.

Ba­kın, te­mel ya­sa­la­rı si­ze söy­lü­yo­rum. Hiç mi vic­dan yok? Ba­kın ba­ka­lım, Da­rü­la­ce­ze mü­es­se­se­si, Or­man Mü­hen­dis­le­ri Ya­sa­sı, Kat Mül­ki­ye­ti Ka­nu­nu… Bun­lar te­mel ya­sa mı?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Vic­dan­la ne il­gi­si var?

UĞUR AK­SÖZ (De­vam­la) - Pe­ki, te­mel ya­sa di­ye ge­tir­me­di­niz mi bu­nu? Han­gi hu­kuk an­la­yı­şıy­la ge­tir­di­niz ar­ka­daş­lar? Ya­ni, bu­nu so­run­ca "Mec­li­sin ka­ra­rı­na say­gı­lı ol." Siz de mu­ha­le­fe­te say­gı­lı olun.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, de­mek ki bun­lar te­mel ya­sa de­ğil. Baş­ka bir şey söy­le­ye­yim: Çe­şit­li Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Tek­li­fi, bu da te­mel ya­say­mış. Çe­şit­li ka­nun­lar, için­de -çor­ba gi­bi- el­li ta­ne ka­nun mad­de­si var, bu da te­mel ya­say­mış. Al­lah aş­kı­na, bu­na ina­nı­yor mu­su­nuz, şu ge­tir­di­ği­ni­ze?

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, te­mel ya­sa ko­nu­su, bu ka­dar ar­tık ay­yu­ka çık­tı. Şu te­mel ya­sa ko­nu­sun­dan, ge­lin, vaz­ge­çin. Ger­çek­ten, hiç­bir şe­kil­de tas­vip edi­le­mez.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu Mec­lis­te, ba­kın, ya­sa­lar var­dır, tü­zük­ler var­dır, ama, bir de ge­le­nek­ler var­dır. Bu Mec­lis ku­rul­du­ğun­dan be­ri, üç ko­nu­da uz­laş­ma var­dır, üç ko­nu­da.

Bir: Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri ko­nu­sun­da. Ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri ko­nu­sun­da mu­ha­le­fet­le uz­laş­ma­ya gir­di­niz, çıt çık­tı mı, prob­lem çık­tı mı? Uz­laş­tık, ge­çir­dik.

İkin­ci­si, İç Tü­zük de­ği­şik­li­ği­dir. İç Tü­zük de­ği­şik­li­ğin­de uz­laş­ma­ya var­mı­yor­su­nuz, var­ma­dı­ğı­nız müd­det­çe de bu prob­lem­ler bit­me­ye­cek­tir.

Üçün­cü uz­laş­ma ge­rek­ti­ren ko­nu, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­dir. Ora­da da uz­laş­ma­ya ya­naş­maz­sa­nız, ya­şar­sak ne­ler ola­ca­ğı­nı hep be­ra­ber gö­re­ce­ğiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şu­nu da söy­le­mek is­ti­yo­rum: Ge­lin, bu İç Tü­zük'ü el bir­li­ğiy­le ye­ni­den ya­za­lım, uz­laş­may­la ye­ni­le­ye­lim, hem bi­ze hem biz­den son­ra­ki par­la­men­to­la­ra ör­nek bir şey ya­pa­lım. Böy­le ya­ma­lı boh­ça gi­bi bi­rer fık­ray­la, iki­şer fık­ray­la yan­lış iş­ler ya­pı­yo­ruz, bun­lar ol­mu­yor; bir. Her şe­yi keyfî te­mel ya­sa yap­ma­yın, bu ol­mu­yor, iki ve şu­nu söy­lü­yo­rum son ola­rak:

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu Par­la­men­to­da ço­ğun­lu­ğa gü­ve­ne­rek her şey ya­pıl­dı, geç­miş­te de ya­pıl­dı, ama, bir müd­det son­ra bu ço­ğun­luk­lar ters dön­dü. On­dan son­ra, ba­kın, bu­ra­ya ge­lip si­ze es­ki tu­ta­nak­la­rı gös­ter­di­ler. Pe­ki, hiç ders al­mı­yor mu­su­nuz? Bü­lent Arınç'ın ko­nuş­ma­sı, Meh­met Ali Şa­hin'in ko­nuş­ma­sı, İs­ma­il Alp­te­kin'in ko­nuş­ma­sı. Üç gün­dür bu­ra­da sal­la­nı­yor bu kâğıt­lar. Si­ze "Mu­ha­le­fet­tey­ken bun­la­rı siz söy­le­di­niz, şim­di ni­ye ya­pı­yor­su­nuz?" di­yor­lar, ge­ne ders al­mı­yor­su­nuz.

O za­man ben si­ze bir şar­kı söy­le­rim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Bel­ki bir gün uya­nır­sı­nız, ama, la­kin va­kit geç­miş ola­cak!

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ak­söz.

Şah­sı adı­na, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa.

Bu­yu­run Sa­yın Fat­sa. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

EYÜP FAT­SA (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan İç Tü­zük dü­zen­le­me­si­nin 91'in­ci mad­de­si üze­rin­de ve­ya 91'in­ci mad­de­de ya­pı­lan dü­zen­le­me üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­dım, Bu ve­si­ley­le, Ge­nel Ku­ru­lu ve Baş­kan­lık ma­ka­mı­nı say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, İç Tü­zük'ün 91'in­ci mad­de­si te­mel ya­sa dü­zen­le­me­si ya­pı­yor. Dün­den be­ri bu­ra­da ko­nu­şan özel­lik­le mu­ha­le­fet söz­cü­sü mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız, san­ki hiç uy­gu­lan­ma­mış, ya­pıl­ma­mış, bi­lin­me­yen bir şe­yi Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne AK Par­ti Gru­bu keyfî ola­rak ge­ti­ri­yor gi­bi bir gö­rüş or­ta­ya koy­du­lar. Hal­bu­ki, bi­zim Par­la­men­to ge­le­ne­ği­miz­de ve geç­miş­te te­mel ya­sa uy­gu­la­ma­la­rı var­dır. Ya­ni, ge­çen dö­nem ve on­dan ön­ce­ki dö­nem­ler­de bu Par­la­men­to­da gö­rev ya­pan mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın te­mel ya­sa uy­gu­la­ma­la­rı­na şa­hit ol­duk­la­rı­nı bi­li­yo­ruz. Bü­tün ge­liş­miş Ba­tı ül­ke­le­rin­de, par­la­men­ter sis­tem­le yö­ne­ti­len bü­tün ül­ke­ler­de de te­mel ya­sa kav­ra­mı var­dır. Hat­ta, bi­zim ge­tir­miş ol­du­ğu­muz dü­zen­le­me ve uy­gu­la­ma­nın çok da­ha öte­sin­de, ço­ğun­luk­la sa­de­ce gö­rü­şü­le­cek ya­sa­nın tü­mü üze­rin­de gö­rüş­me­ler ya­pı­lı­yor, mad­de­le­ri -bö­lüm­ler hâlin­de bi­le ol­sa- gö­rü­şül­me­den oy­la­na­rak ka­bul edi­li­yor.

Şim­di, ar­ka­daş­la­rı­mız, ik­ti­dar söz­cü­le­ri­nin, bu­gün ik­ti­dar par­ti­si sı­ra­la­rın­da olan mil­let­ve­kil­le­ri­nin -baş­ta Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arınç, Mec­lis Baş­kan Ve­ki­li­miz Sa­yın İs­ma­il Alp­te­kin, Dev­let Ba­ka­nı­mız Sa­yın Meh­met Ali Şa­hin, Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz Sa­yın Sa­lih Ka­pu­suz'un- geç­miş­te te­mel ya­sa dü­zen­le­me­si­ne iti­raz et­tik­le­ri­ni, kar­şı çık­tık­la­rı­nı, do­la­yı­sıy­la, bu­gün ge­ti­ri­len te­mel ya­sa dü­zen­le­me­siy­le geç­miş­te iti­raz et­tik­le­ri­ni inkâr et­tik­le­ri­ni söy­lü­yor­lar. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ön­ce­lik­le, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın iti­raz ge­rek­çe­le­ri­ni, lüt­fen, tu­ta­nak­lar­dan iyi oku­yun. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın iti­raz ge­rek­çe­le­ri­ne uy­gun ola­rak o gün­kü dü­zen­le­me­le­ri ip­tal et­miş­tir. Ne­dir ora­da­ki? Di­yor ki: "Bu te­mel ya­sa­nın bir ta­nı­mı yok." Ar­ka­daş­la­rı­mız ne yap­mış­lar? "Ya, si­zin ge­tir­di­ği­niz bu te­mel ya­sa dü­zen­le­me­sin­de te­mel ya­sa­nın ta­nı­mı yok" de­miş­ler. Ana­ya Mah­ke­me­si de de­miş ki: "Bun­lar doğ­ru söy­lü­yor." Baş­ka ne? "Gö­rüş­me usu­lü ve yön­tem­le­ri bel­li de­ğil…"

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Öner­ge sa­yı­sıy­la il­gi­li var.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Mü­sa­ade edin.

"Gö­rüş­me usu­lü ve yön­tem­le­ri bel­li de­ğil" de­miş­ler. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de ay­nı ge­rek­çe­yi hak­lı bul­muş ve ip­tal et­miş o dü­zen­le­me­le­ri, 91'le il­gi­li dü­zen­le­me­le­ri ve "bu gö­rüş­me­ler­de bir ön­gö­rü­lür­lük yok" de­miş­ler ve bü­tün bu iti­raz­la­rı Ana­ya­sa Mah­ke­me­si dik­ka­te ala­rak ip­tal et­miş. Ya­ni, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın iti­raz­la­rı­nın doğ­ru ol­du­ğu­nu tas­dik et­miş Ana­ya­sa Mah­ke­me­si. Do­la­yı­sıy­la, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın 91'in­ci mad­de­ye iti­raz­la­rı­nı ve iti­raz ge­rek­çe­le­ri­ni ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin bu iti­raz­lar mu­va­ce­he­sin­de ip­tal ge­rek­çe­si­ni, lüt­fen, her­kes doğ­ru oku­sun ve doğ­ru an­lat­sın. Sa­de­ce ko­nuş­muş ol­mak için de­ğil, bu­ra­dan her­ke­sin doğ­ru bil­gi ve doğ­ru be­yan­da bu­lun­ma gi­bi bir so­rum­lu­lu­ğu da var­dır. Bu kür­sü­nün özel­li­ği, bu kür­sü­nün me­ha­be­ti, bu­ra­da ko­nu­şan in­san­la­ra doğ­ru bil­gi ver­me­yi em­re­der.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, 91'in­ci mad­de­de bu dö­nem­de bir dü­zen­le­me yap­tık. Da­ha ön­ce Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ip­tal ge­rek­çe­le­ri dik­ka­te alı­na­rak, 91'in­ci mad­de­ye bir te­mel ya­sa ta­ri­fi ge­tir­dik, gö­rüş­me usul­le­ri tes­pit edil­di, öner­ge­ler­le il­gi­li hü­küm­ler ya­zıl­dı ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, ba­kın, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin Ana­ya­sa Mah­ke­me­si nez­din­de İç Tü­zük'ün 91'in­ci mad­de­si­nin ip­ta­liy­le il­gi­li aç­mış ol­du­ğu da­va­da, te­mel ya­sa­nın ta­ri­fi­ni ka­bul et­ti, red­det­me­di, gö­rüş­me usu­lü­nü ka­bul et­ti, ön­gö­rü­le­bi­lir­li­ği­nin ol­du­ğu­nu ka­bul et­ti; an­cak, bu­ra­da öner­ge sa­yı­sıy­la ala­ka­lı mad­de­nin ta­ma­mı içe­ri­sin­de bir cüm­le­ye iti­raz et­ti ve ip­tal et­ti.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­di ki: "Siz, si­ya­si par­ti grup­la­rı­na men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­nin İç Tü­zük'ün 87'nci mad­de­sin­de­ki öner­ge hak­la­rı­nı kı­sıt­la­ma­yın." Ya­ni, "Bü­tün si­ya­si par­ti grup­la­rı­na men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­nin bi­rer öner­ge ver­me hak­kı­nı ia­de edin, tes­lim edin." de­di. Bi­zim yap­mış ol­du­ğu­muz, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin İç Tü­zük dü­zen­le­me­sin­de­ki, sa­de­ce, öner­ge sa­yı­la­rı­nı, si­ya­si par­ti grup­la­rı­na men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­nin İç Tü­zük'ün 87'nci mad­de­sin­de el­de et­miş ol­du­ğu hak­la­rı kı­sıt­la­ma­yın nok­ta­sın­da­ki gö­rü­şü­nü dik­ka­te ala­rak, bu­ra­da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin iti­raz et­ti­ği, ip­tal et­ti­ği ko­nu­yu dü­zen­li­yo­ruz ve İç Tü­zük'ün 87'nci mad­de­sin­de­ki si­ya­si par­ti grup­la­rı­na ait her mil­let­ve­ki­li­nin bi­rer öner­ge ver­me hak­kı­nı ia­de edi­yo­ruz, dü­zen­li­yo­ruz. Do­la­yı­sıy­la, biz bir İç Tü­zük'te 91'in­ci mad­de dü­zen­le­me­si, İç Tü­zük'te te­mel ya­sa ta­ri­fi ve bu te­mel ya­sa­nın na­sıl gö­rü­şü­le­ce­ğiy­le ala­ka­lı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Cüm­le­mi bi­ti­re­yim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - İç Tü­zük'te bu te­mel ya­sa­nın na­sıl gö­rü­şü­le­ce­ğiy­le ala­ka­lı Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin bir iti­ra­zı ve ip­ta­li de söz ko­nu­su de­ğil­dir. Sa­de­ce, si­ya­si par­ti grup­la­rı­na men­sup mil­let­ve­kil­le­ri­nin kul­la­na­ca­ğı öner­ge sa­yı­sı­nı İç Tü­zük'ün 87'nci mad­de­si­ne uy­gun hâle ge­ti­ri­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu 91'in­ci mad­de dü­zen­le­me­siy­le, te­mel ya­sa dü­zen­le­me­siy­le mu­ha­le­fe­tin se­si­nin kı­sıl­dı­ğı­nı söy­le­mek… Doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz, bu­na ka­tıl­ma­mız müm­kün de­ğil­dir. İş­te, ya­pı­lan araş­tır­ma­lar or­ta­da. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de­ki Mec­lis TV'yi en faz­la kul­la­nan si­ya­si par­ti grup­la­rı mu­ha­le­fet grup­la­rı­dır.

BAŞ­KAN - Sa­yın Fat­sa, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Sa­yın Fat­sa, üçe in­di­ri­li­yor di­ye iti­raz et­ti­niz. Tu­ta­nak­lar­da var. Siz iki­ye in­dir­di­niz.

EYÜP FAT­SA (De­vam­la) - Do­la­yı­sıy­la, ge­rek Ge­nel Ku­rul­da ol­sun ge­rek­se Ge­nel Ku­rul dı­şın­da ol­sun, mu­ha­le­fet bü­tün ko­nuş­ma hak­la­rı­nı so­nu­na ka­dar kul­lan­mış, hat­ta ik­ti­dar­dan da­ha faz­la kul­lan­mış­tır. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da ko­nu­şur­ken her­ke­sin bi­raz da­ha dik­kat­li, her­ke­sin bi­raz da­ha in­saf­lı ve öl­çü­lü ol­ma­sı ge­re­kir di­yor, Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ak­gün? Yok.

Mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Çe­kil­di, siz yok­su­nuz sı­ra­da.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ha­yır efen­dim var Sa­yın Baş­kan, ko­nuş­ma yap­ma­yın­ca…

BAŞ­KAN - Bir ön­ce­ki mad­de­de ko­nuş­tu­nuz.

Şu an­da sı­ra­sı olan Sa­yın Koç, bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ko­nu­şa­cak… Ben­den ön­ce ga­li­ba.

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, dün bu­ra­da…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, her şe­ye iti­raz edip dur­ma­yın.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ha­yır efen­dim, hak­kı­mı arı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Hak­kın yok bu­ra­da.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Bu­yu­run.

BAŞ­KAN - Dün bu­ra­da ya­pıl­dı ve si­zin da­ha ön­ce­ki  mad­de üze­rin­de­ki ko­nuş­ma hak­kı­nız ve­ril­di, ko­nuş­tu­nuz. Öbür mad­de­de bu ol­du, ama Sa­yın Ha­luk Koç ko­nu­şa­cak­sa hak­lı, ama si­zin hak­kı­nız yok, bu­ra­da bel­li­dir.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ben­den ön­ce ver­di, ben­den ön­ce yer alı­yor.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Efen­dim, ku­ra­ya dâhil­se…

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, ba­kı­nız…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ben son­ra­dan ver­dim.

BAŞ­KAN - Efen­dim, şu an­da ko­nuş­ma hak­kı si­zin. Ko­nu­şa­cak mı­sı­nız, ko­nuş­ma­ya­cak mı­sı­nız Sa­yın Koç, is­tir­ham edi­yo­rum.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım.

BAŞ­KAN - Ko­nuş­mu­yor­su­nuz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Evet.

BAŞ­KAN - Ta­mam. (CHP sı­ra­la­rın­dan "Hak­kı­nı dev­re­di­yor" ses­le­ri)

Dev­ret­mek hak­kı. Dev­re­di­yor mu­su­nuz?

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ko­nuş­mu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma­mak ay­rı. Ko­nuş­mu­yor­sa bir şey yok.

Sa­yın Koç, siz ko­nuş­ma hak­kı­nı­zı bu ar­ka­da­şa dev­re­di­yor mu­su­nuz?

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ver­di­niz efen­dim za­ten.

BAŞ­KAN - Ha­yır, ben ver­me­dim, ken­di­li­ğin­den çık­tı. Ben onu ko­nuş­tur­ma­ya­bi­li­rim ya­ni, o ay­rı. Ben ver­me­dim. 

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Mik­ro­fo­nu aç­tı­nız.

BAŞ­KAN - Ha­yır, mik­ro­fo­nu ka­pa­lı.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, işi zo­ra sok­ma, ko­nu­şu­yor iş­te.

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, sa­de­ce beş da­ki­ka, ko­nuş­ma­nız ke­sin­lik­le uza­tıl­ma­ya­cak­tır. Onun için, bu­ra­da hak­sız­lık yok­tur. Da­ha ön­ce­den çe­ki­len ku­ra ne­ti­ce­sin­de ku­ra si­ze çık­ma­mış­tır. 1'in­ci mad­de üze­rin­de ko­nuş­tu­nuz, her mad­de üze­rin­de ko­nu­şa­ca­ğım di­ye de bir hak ve hu­kuk yok­tur, onu be­lir­ti­yo­rum. Mik­ro­fon ke­sil­di­ğin­de ko­nuş­ma­nız bi­te­cek­tir.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; İç Tü­zük de­ği­şik­li­ğiy­le il­gi­li bir tek­li­fi gö­rü­şü­yo­ruz ve bu tek­li­fi gö­rü­şür­ken mu­ha­le­fe­tin se­si­nin na­sıl kı­sıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı­nı an­la­tır­ken Sa­yın Mec­lis Baş­kan Ve­ki­li'nin de mu­ha­le­fe­tin se­si­ni na­sıl kıs­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nın tak­di­ri­ni mil­le­te bı­ra­kı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, bu tek­lif­le il­gi­li ola­rak 4 mil­let­ve­ki­li, ay­nı an­da, ko­nuş­ma için mü­ra­ca­at­ta bu­lun­muş­lar­dır. Bu 4 mil­let­ve­ki­li ara­sın­da ku­ra çe­kil­miş­tir ve ku­ra­da isa­bet eden mil­let­ve­kil­le­rin­den sı­ra­da olan mil­let­ve­ki­li ko­nuş­ma­yın­ca, ay­nı an­da mü­ra­ca­at eden -bir mil­let­ve­ki­li ola­rak- be­nim, oto­ma­tik ola­rak ko­nuş­ma hak­kım doğ­mak­ta­dır. Bu­nu Sa­yın Mec­lis Baş­ka­nı na­sıl böy­le yo­rum­lu­yor, mu­ha­le­fe­tin se­si­ni na­sıl, Üm­met Kan­do­ğan'ın se­si­ni na­sıl kıs­ma­ya ça­lı­şı­yor, an­la­mak müm­kün de­ğil.

Şim­di, bi­raz ön­ce, bu­ra­da, Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Fat­sa üçün­cü da­ki­ka­sı­nı kul­lan­dı, üçün­cü da­ki­ka­sı­nı! Beş da­ki­ka ko­nuş­tu, üç da­ki­ka da­ha siz ora­da söz hak­kı ta­nı­dı­nız. Ama, Üm­met Kan­do­ğan ge­lin­ce "beş da­ki­ka­da se­si­ni ke­se­rim" di­yor. Siz, ora­da, bi­zim oy­la­rı­mız­la otu­ru­yor­su­nuz Sa­yın Baş­kan, hiç­bir ay­rım­cı­lık ya­pa­maz­sı­nız. Bu Mec­li­si ada­let­le, doğ­ru ve hak­ka­ni­yet öl­çü­le­ri içe­ri­sin­de yö­net­mek mec­bu­ri­ye­ti içe­ri­sin­de­si­niz.

BAŞ­KAN - Mad­dey­le il­gi­li ko­nu­şur mu­sun Sa­yın Kan­do­ğan, mad­dey­le il­gi­li ko­nu­şur mu­sun.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ge­li­yo­rum.

Sa­yın Fat­sa mad­dey­le mi il­gi­li ko­nuş­tu Sa­yın Baş­kan?

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, na­sıl ace­ley­le ka­nun­la­rın, tek­lif­le­rin ha­zır­lan­dı­ğı­nı, bak, si­ze gös­te­re­ce­ğim. Şim­di, açın… Eli­niz­de olan var­sa bak­sın. 3'ün­cü mad­de. Oku­yo­rum 3'ün­cü mad­de­yi: "Bu İç­tü­zük hü­küm­le­ri Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan yü­rü­tür." Böy­le bir cüm­le ola­bi­lir mi ar­ka­daş­lar? Olur mu böy­le bir cüm­le? İl­ko­kul bi­rin­ci sı­nı­fı­na gi­den bir ta­le­be böy­le bir cüm­le yaz­maz. İş­te, 5 ta­ne Grup Baş­kan Ve­ki­li yaz­mış­lar, ko­mis­yon­dan geç­miş, il­gi­li­ler bu­ra­da, Mec­lis Baş­ka­nı­mız bu­ra­da, iş­te cüm­le böy­le!

RE­CEP KO­RAL (İs­tan­bul) - Bas­kı ha­ta­sı.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ne de­mek bas­kı ha­ta­sı? Böy­le bir şey ola­bi­lir mi? "Bas­kı ha­ta­sı..." Ha­yır efen­dim, böy­le bir şey ol­maz! İş­te, bu­ra­da. Pe­ki, Ko­mis­yon ne gü­ne du­ru­yor­du, Ko­mis­yon ni­ye dü­zelt­me­di? İş­te, Mec­lis­te­ki ka­nun tek­lif ve ta­sa­rı­la­rı­nın na­sıl gö­rü­şül­dü­ğü­nün açık bir işa­re­ti. Siz mu­ha­le­fe­tin se­si­ni kıs­ma­ya ça­lı­şır­ken, böy­le yan­lış, ha­ta­lı, ek­sik ka­nun­la­rı bu­ra­dan ge­çi­ri­yor­su­nuz.

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı 54 ka­nu­nu ge­ri gön­der­miş de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si fa­ali­ye­te geç­ti­ği gün­den be­ri Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nın­dan bu ka­dar ge­ri dö­nen ka­nun ol­ma­mış. 18 ka­nun Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri dön­müş. Siz, te­mel ka­nun es­pri­si içe­ri­sin­de mu­ha­le­fe­tin se­si­ni kı­sar­sa­nız, mu­ha­le­fe­tin ko­nuş­ma­sı­nı en­gel­ler­se­niz, iş­te, bu­ra­dan ge­çir­di­ği­niz ka­nun­lar hem Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nın­dan hem de Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri dö­ner. Önem­li olan çok ka­nun çı­kar­mak de­ğil, ka­li­te­li ka­nun çı­kar­mak, ve­rim­li ka­nun çı­kar­mak, top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı­na ce­vap ve­re­cek olan ka­nun­la­rı çı­kar­mak. Önem­li olan bu­dur. Yok­sa, bi­raz ön­ce ben, Sa­yın Mec­lis Baş­ka­nı Bü­lent Arınç'ın ko­nuş­ma­sı­nı, nok­ta­sı­na vir­gü­lü­ne do­kun­ma­dan oku­dum bu­ra­da. 2001 yı­lın­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­nın ta­ma­mı­nı da bi­ti­re­me­dim, yap­tı­ğı ko­nuş­ma­yı oku­dum. 1923 yı­lın­da, 1925 yı­lın­da bi­le böy­le uy­gu­la­ma­la­rın ol­ma­dı­ğı­nı Sa­yın Mec­lis Baş­ka­nı Bü­lent Arınç bu kür­sü­den di­le ge­tir­miş­tir. Ne ha­zin­dir ki, Sa­yın Alp­te­kin, ora­da otu­ru­yor, İç Tü­zük de­ği­şik­li­ğiy­le il­gi­li en ağır eleş­ti­ri­le­ri ya­pan mil­let­ve­ki­li sı­fa­tıy­la bu­gün Mec­li­si tem­si­len ora­da otu­ru­yor, Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arınç, Mec­lis Baş­ka­nı sı­fa­tıy­la ora­da otu­ru­yor ve böy­le bir dö­nem­de biz bir İç Tü­zük de­ği­şik­li­ği ya­pı­yo­ruz, son­ra da Sa­yın Fat­sa çı­kı­yor di­yor ki: "Ne var bun­da." Ama, 2003 yı­lın­da ya­pı­lan de­ği­şik­li­ğin na­sıl Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri dön­dü­ğü nok­ta­sın­da da her­han­gi bir dü­şün­ce­si ol­ma­dan, bu­ra­da, gel­di… Çok ya­zık, çok üzü­lü­yo­rum. Ya­ni, bir Grup Baş­kan Ve­ki­li na­sıl böy­le bir ko­nuş­ma­yı ya­pa­bi­li­yor, çok üzü­lü­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım, beş da­ki­ka de­di­niz, ben o beş da­ki­ka­ya uya­ca­ğım, ama, do­kuz ay kal­dı Sa­yın Baş­kan. Do­kuz ay son­ra siz ora­da ol­ma­ya­cak­sı­nız ve Mec­li­si na­sıl yö­net­ti­ği­niz tu­ta­nak­lar­da ömür bo­yu kar­şı­nız­da du­ra­cak.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (DYP, CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Evet, do­kuz ay son­ra­sı­nı şim­di­den tah­min edip ön­gö­rü­süy­le bi­len ar­ka­daş­la­rı­mız var, on­la­ra baş­vu­ru­lur.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Gö­rü­yo­rum, siz ol­ma­ya­cak­sı­nız.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ken­di­si ola­ma­ya­cak bu­ra­lar­da, öy­le be­da­va­dan mil­let­ve­kil­li­ği bir da­ha yok.

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım -Sa­yın Kan­do­ğan da din­le­sin- eğer Ha­luk Koç mu­ha­le­fe­ti tem­sil et­mi­yor­sa Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Grup Baş­kan Ve­ki­li ola­rak, Üm­met Kan­do­ğan o an­lam­da na­sıl tem­sil edi­yor, bil­mi­yo­rum. Ben, bu­ra­da Ha­luk Koç'u ko­nuş­ma­ya da­vet et­tim. Ko­nuş­tum…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Efen­dim, sı­ra be­nim­di.

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sı­ra be­nim.

Ha­yır, böy­le ce­vap ve­re­mez­si­niz.

BAŞ­KAN - Şe­yin içe­ri­sin­de…

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (Te­kir­dağ) - Sa­yın Baş­kan, "ko­nuş­ma" la­fı kö­tü ol­du.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Böy­le hi­tap ede­mez­si­niz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Ben, dü­zel­ti­yo­rum ta­mam, ama, sen öy­le hi­tap et, sen her şe­yi söy­le, ağ­zı­na ge­len ifa­de­le­ri kul­lan, biz­le­re bu­ra­da her tür­lü ifa­de­le­ri kul­lan, ama sa­na gel­di­ği za­man, se­nin ruh­sa­tın var, hiç­bir şey ya­pı­la­maz sa­na; yok böy­le bir şey.

İS­MET ATA­LAY (İs­tan­bul) - "Sen" de­me, "siz" de.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ben si­ze Mec­li­si ada­let­li yö­net­me­ni­zi söy­lü­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ben, bu­ra­da, ana mu­ha­le­fet par­ti­si­nin grup baş­kan ve­ki­li­ne söz ver­dim, ama, o, söz hak­kı­nı si­ze ver­di, ken­di ko­nuş­mak is­te­me­di, o ken­di tak­di­ri­dir. Ama, sen bu­ra­da… Siz -dü­zel­ti­yo­rum- ken­di üs­lu­bu­nuz­la bu­ra­da her is­te­di­ği­niz za­man ko­nuş­ma ola­rak çı­kıp, ko­nuş­ma yap­ma­yı dü­şü­nü­yor­sa­nız, böy­le bir olay yok.

De­min bah­set­ti­ğin hu­sus mat­baa ha­ta­sı­dır, bu­ra­da­ki tu­ta­nak­ta da dü­zel­til­miş­tir, onu da bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

3'ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum:

III. - YOKLAMA

(CHP sı­ra­la­rın­dan bir grup mil­let­ve­ki­li aya­ğa kalk­tı)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Yok­la­ma ya­pıl­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Ta­mam, kal­kın ar­ka­daş­lar.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - 20 ki­şi yok.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ha­yır, 50 ki­şi var Sa­lih bey.

BAŞ­KAN - Sa­kin olun ar­ka­daş­lar.

Sa­yın Koç, Sa­yın Ak­söz, Sa­yın De­ve­ci­ler, Sa­yın Tir­ya­ki, Sa­yın Yıl­maz, Sa­yın Yıl­maz­ka­ya, Sa­yın Ka­ya, Sa­yın Öz­bek, Sa­yın Ateş, Sa­yın Öz­yurt, Sa­yın Çe­tin, Sa­yın Çi­lin­gir, Sa­yın Arz, Sa­yın Ke­pe­nek, Sa­yın Ak­yüz, Sa­yın Ata­lay, Sa­yın Ga­zal­cı, Sa­yın Er­gin, Sa­yın De­ğer­li, Sa­yın Ke­si­moğ­lu, Sa­yın Sö­zen, Sa­yın Ül­kü.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de­nin oy­la­ma­sın­dan ön­ce bir yok­la­ma ta­le­bi var­dır, şim­di bu ta­le­bi ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğim.

Yok­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum.

Ad­la­rı­nı oku­du­ğum sa­yın üye­le­rin yok­la­ma için elek­tro­nik ci­ha­za gir­me­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

3- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­dul­lah Er­gin, Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Ka­pu­suz, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İç­tü­zü­ğün­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da İç­tü­zük Tek­li­fi ve Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/925) (S. Sa­yı­sı: 1321) (Devam)

BAŞ­KAN - 3'ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Tek­li­fin tü­mü­nün oy­lan­ma­sın­dan ön­ce, oyu­nun ren­gi­ni bel­li et­mek üze­re, le­hin­de, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mü­ca­hit Da­loğ­lu.

Sa­yın Da­loğ­lu, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; iki gün­dür gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz İç Tü­zük'le il­gi­li ya­sa tek­li­fi­nin so­nu­na gel­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

Ben, olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi hu­zu­ru­nuz­da be­yan edi­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Da­loğ­lu.

Oyu­nun ren­gi­ni be­lirt­mek üze­re, aley­hin­de, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç.

Sa­yın Koç, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Oyu­nun ren­gi bel­li ya­hu, kıp­kır­mı­zı!

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 86'ncı mad­de çer­çe­ve­sin­de, aleyh­te oy kul­la­na­ca­ğı­mı bil­dir­mek üze­re -il­gi­li mad­de çer­çe­ve­sin­de- söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­min, be­ni, son mad­de­de şa­hıs ko­nuş­ma­sı yap­mak üze­re kür­sü­ye da­vet et­ti­niz. Bir hak­sız­lı­ğın önü­ne geç­mek için be­ni da­vet et­me ta­le­bi­ni­zi ge­ri çe­vir­dim. Şöy­le ki: Siz, otu­rum baş­la­dı­ğın­dan be­ri bi­raz ger­gin­si­niz Sa­yın Baş­kan. Üst üs­te yan­lış­lar ya­pı­yor­su­nuz. Bu yan­lış­la­rı bu son mad­de çer­çe­ve­sin­de na­sıl yap­tı­ğı­nı­zı bir ke­re da­ha, ko­nuş­ma­ya da­vet edi­len ama da­ve­te ica­bet et­me­yen Grup Baş­kan Ve­ki­li ola­rak açık­la­mak zo­run­da­yım.

Şim­di, 2 Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş, 2 ta­ne de Doğ­ru Yol Par­ti­li ar­ka­daş, ay­nı sa­at­te, ay­nı gün, ay­nı ta­rih­te, ay­nı sa­at­te şa­hıs söz­le­ri için mü­ra­ca­at et­miş­ler. Lüt­fen, söz is­te­me pu­su­la­la­rı­na ba­kı­nız. Ay­nı sa­at­te ve 2 ki­şi ko­nu­şa­cak. Bun­lar ara­sın­da ku­ra çe­ki­le­cek, sı­ra­la­ma ya­pı­la­cak. Ben on­lar­dan da­ki­ka son­ra­sı ola­rak mü­ra­ca­at et­mi­şim, be­şin­ci sı­ra­da­yım. Do­la­yı­sıy­la, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­li ikin­ci ar­ka­daş ki­şi­sel söz hak­kı­nı kul­lan­ma­yın­ca, do­ğal bir hak ola­rak Sa­yın Üm­met Kan­do­ğan'a söz ver­me­niz ge­re­ki­yor. Siz onu at­la­ya­rak ba­na söz ve­re­rek yan­lış bir uy­gu­la­ma­da bu­lun­du­nuz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Oyu­nu­zun ren­gi bu mu şim­di Sa­yın Baş­kan, oyu­nu­zun ren­gi bu mu?

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Onun için, hak ye­ri­ni bul­sun di­ye ben o söz ta­le­bi­ni ka­bul et­me­dim ve şim­di söy­lü­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Ka­pu­suz da çok he­ye­can­lı. Si­zin si­nir­li­li­ği­ni­ze, ger­gin­li­ği­ni­ze o da ka­tı­lı­yor ye­rin­den.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ha­yır, ha­yır, de­ğil de, ba­kı­yo­rum, oyu­nu­zun ren­gi­ni an­la­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ya­ni, bir grup baş­kan ve­ki­li­nin, is­te­di­ği her an ko­nuş­ma hak­kı var­ken bu hak­kı­nı ye­rin­den ba­ğı­ra­rak kul­lan­ma­sı hiç uy­gun düş­mü­yor Sa­yın Baş­kan.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ben oyu­nu­zun ren­gi­ni me­rak et­tim de…

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Oyu­mun ren­gi­ni sen çı­kış­ta söy­le­din. "Sen" di­ye hi­tap et­me­ye­yim ben de. Sa­yın Baş­kan­dan esin­len­dim, özür di­le­rim. Siz be­lirt­ti­niz be­nim oyu­mun ren­gi­ni, ben de ama­cı­mı be­lirt­tim, aleyh­te oy kul­la­na­ca­ğı­mı söy­le­dim, ge­rek­çe­le­ri­ni de açık­la­ya­yım.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - An­la­şıl­ma­dı yal­nız.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Çe­liş­ki­ler içe­ri­sin­de bir si­ya­set için­de­si­niz. Sa­yın Eyüp Fat­sa de­min ko­nu­şur­ken, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin "te­mel ka­nun" ta­nım­la­ma­sı­nı ek­sik bul­du­ğu için bu­nun ta­nım­lan­ma­sı ta­le­bi çer­çe­ve­sin­de bu dü­zen­le­me­nin ya­pıl­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Doğ­ru­dur, bu ta­nım­la­ma ya­pıl­dı.

Bi­zim söy­le­mek is­te­di­ği­miz şu, Sa­yın Ak­söz bu­nu çok gü­zel an­lat­tı: "Te­mel ya­sa" ta­nı­mı si­zin uy­gu­la­ma­nız­da o ka­dar muğ­lak ki, hiç­bir ön­gö­rü­le­bi­lir­li­ği yok. Han­gi ka­nu­nun gü­nün bi­rin­de te­mel ya­sa ola­rak ge­ti­ri­le­ce­ği ko­nu­sun­da bir be­lir­siz­lik var. Çün­kü "Te­mel bir hu­kuk da­lı­nı il­gi­len­di­ren" di­ye baş­la­yan 91'in­ci mad­de içe­ri­ği­nin, o an­da­ki si­ya­si or­ta­ma, Par­la­men­to yo­ğun­lu­ğu­na gö­re, bun­lar, ta­ma­men bu ta­nım­lar unu­tu­la­rak, han­gi ka­nun te­mel ya­sa ola­cak? Ca­nım, bu­nu te­mel ya­sa ya­pa­lım. Han­gi ka­nun? Çe­şit­li ka­nun­lar­da de­ği­şik­lik ya­pan ka­nun ta­sa­rı­sı. Çe­şit­li ka­nun­lar­da de­ği­şik­lik ya­pan ka­nun ta­sa­rı­sı de­di­ği­miz za­man, bu, par­la­men­ter de­yim­le, tor­ba ya­sa olu­yor; ya­ni, bir sü­rü ka­nun­da de­ği­şik­lik ya­pan ka­nun ta­sa­rı­sı. Her mad­de­sin­de ay­rı bir ka­nun­da de­ği­şik­lik ya­pı­yor ve bu­nu te­mel ya­sa ola­rak ge­tir­mek si­ya­si tu­tu­mu­nu gös­te­ren bir gru­bu da­ha na­sıl eleş­ti­re­bi­li­riz?

To­hum­cu­luk Ya­sa­sı. To­hum­cu­luk Ya­sa­sı te­mel bir hu­kuk da­lı­nı mı il­gi­len­di­ri­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Ha, ba­zı ko­nu­la­rın ko­nu­şul­ma­ma­sı­nı is­ti­yor­sa­nız, ba­zı te­mel alan­lar­da­ki, si­ya­set alan­la­rın­da­ki ka­nun ta­sa­rı­la­rı­nın mad­de mad­de gö­rü­şü­lüp bu­ra­da tar­tı­şıl­ma­sı­nı is­te­mi­yor­sa­nız, o baş­ka. Ta­rım ko­nu­sun­da­ki çe­kin­ce­ni­zi an­lı­yo­rum. Ta­rım Ba­ka­nı­nın sı­kın­tı­sı­nı da an­lı­yo­rum. Sa­yın Sa­mi Güç­lü bu­ra­day­sa, ken­di­si­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Çok çok çok... Evet, bir ke­re da­ha ken­di­si­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de, ta­rım­la il­gi­li Tür­ki­ye'de ya­şa­nan sı­kın­tı­la­rı bü­tün iyi ni­ye­tiy­le to­le­re et­ti bu­ra­da mu­ha­le­fe­tin söz­le­ri­ni. Ama, şim­di, Ta­rım Ba­ka­nıy­la il­gi­li ne ge­lir­se gel­sin, hep­si­ni te­mel ya­sa yap­mak zo­run­da­sı­nız. Çün­kü, bu­ra­da böy­le bir eleş­ti­ri­ye mu­ha­tap ol­mak is­te­mi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, mu­ha­le­fe­ti ko­nuş­tur­mak zo­run­da­sı­nız. Ben tek­rar et­mi­yo­rum. Sa­yın Alp­te­kin'i üz­mek is­te­mem, Sa­yın Arınç'ı üz­mek is­te­mem. Söz­le­ri çok açık ve net­tir. Mu­ha­le­fet­tey­ken söy­le­dik­le­ri­niz, ik­ti­dar­day­ken bir­bi­ri­ni tut­mu­yor. Bu eleş­ti­ri­yi, hiç ol­maz­sa, öz eleş­ti­ri ola­rak alın.

Bu de­ği­şik­li­ğin aley­hin­de oy kul­la­na­ca­ğı­mı bil­di­ri­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, si­ze de bi­raz sükûnet di­li­yo­rum.

Say­gı­la­rım­la. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç, sükûnet di­le­ye­bi­lir­si­niz, ta­bii, hak­kı­nız­dır. Ama, gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da, si­zin de üs­lu­bu­nuz­la il­gi­li ola­rak, yap­mış ol­du­ğu­nuz ko­nuş­ma­la­rı, siz de, bir kez da­ha ön­ce­den göz­den ge­çi­rir­se­niz, tu­ta­nak­la­ra ba­kar­sa­nız, za­man za­man -eğer bah­set­ti­ği­niz bu hu­sus­lar doğ­ruy­sa- çok da­ha faz­la­sı­nı si­zin ya­şa­dı­ğı­nı­zı da gör­müş ola­cak­sı­nız.

Te­şek­kür ede­rim.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Çok na­zik...

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ben kür­sü­de çok na­zik ko­nu­şu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Koç, te­şek­kür ede­rim.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Mec­lis yö­ne­ti­yor­su­nuz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Siz Mec­lis yö­ne­ti­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Siz­ler­le bir­lik­te yö­ne­ti­yo­ruz Sa­yın Koç. Hep be­ra­ber, grup baş­kan ve­kil­le­ri, di­ğer ar­ka­daş­lar bir­lik­te.

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (Te­kir­dağ) - Sa­na ga­li­ba biz ka­rı­şa­mı­yo­ruz.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Bi­zi pek ka­rış­tır­mı­yor­su­nuz siz. 

BAŞ­KAN - Tek­li­fin tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum:  Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Tek­lif ka­bul edil­miş­tir.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ara ve­rin, din­le­nin bi­raz.

BAŞ­KAN - 4'ün­cü sı­ra­da yer alan, 23/11/2006 Ta­rih­li ve 5557 Sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

4.- 23.11.2006 Ta­rih­li ve 5557 Sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1278) (S. Sa­yı­sı: 1313) (x) (xx)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Ye­rin­de.

Hükûmet? Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1313 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

(x) 1313 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

(xx) Kanun'un ilk görüşmeleri 11/11/2006 ila 23/11/2006 tarihlerindeki 19 ila 23'üncü birleşimlerde yapılmıştır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 23/11/2006 Ta­rih­li ve 5557 Sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun'un 6'ncı mad­de­si, Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­ya­rak, bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re, bu hu­sus­ta gös­te­ri­len ge­rek­çey­le bir­lik­te Baş­kan­lı­ğı­mı­za ge­ri gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa'nın 89'un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da "Cum­hur­baş­ka­nın­ca kıs­men uy­gun bu­lun­ma­ma du­ru­mun­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri gö­rü­şe­bi­lir.", İç Tü­zük'ün 81'in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­da ise "Cum­hur­baş­ka­nın­ca ya­yım­lan­ma­sı kıs­men uy­gun bu­lun­ma­yan ve bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ri gön­de­ri­len ka­nun­la­rın sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne ka­nu­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ma­dan ön­ce Ge­nel Ku­rul­ca gö­rüş­me­siz ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum­da, sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­ler­le il­gi­li gö­rüş­me açı­lır. Ka­nu­nun tü­mü­nün oy­la­ma­sı her hâlde ya­pı­lır." hü­küm­le­ri yer al­mak­ta­dır.

Bu hü­küm­le­re gö­re, ge­ri gön­de­ri­len ka­nu­nun tü­mü­nün ve­ya sa­de­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­na bağ­lı­dır.

Bu ne­den­ler­le, söz ko­nu­su Ka­nun'un sa­de­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­yan 6'ncı mad­de­si­nin gö­rü­şül­me­si­ni Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

6'ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum.

TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

MAD­DE 6- Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nu­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de ek­len­miş­tir.

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 3- 11/10/2004 ta­ri­hin­den ön­ce, ge­rek­li izin­ler alın­ma­dan ta­rım dı­şı amaç­lı kul­la­nı­ma açıl­mış bu­lu­nan ara­zi­le­rin is­te­ni­len amaç­la kul­la­nı­mı için, bu Ka­nu­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­den iti­ba­ren bir yıl içe­ri­sin­de Ba­kan­lı­ğa baş­vu­rul­ma­sı, ha­zır­la­na­cak top­rak ko­ru­ma pro­je­si­ne uyul­ma­sı ve ta­rım dı­şı kul­la­nı­lan ta­rım ara­zi­le­ri­nin her met­re ka­re­si için beş Ye­ni Türk Li­ra­sı öden­me­si şar­tıy­la izin ve­ri­lir.

Söz ko­nu­su ara­zi ve te­sis­le­rin is­te­ni­len amaç­la kul­la­nı­mı için çe­şit­li ku­rum­lar­dan alın­ma­sı ge­rek­li ruh­sat, izin gi­bi iş­lem­ler, Ba­kan­lı­ğa baş­vu­ru ta­ri­hin­den iti­ba­ren 2 yıl içe­ri­sin­de ta­mam­la­nın­ca­ya ka­dar baş­vu­ru sa­hip­le­ri fa­ali­yet­le­ri­ne de­vam eder­ler. Bu sü­re­ler içe­ri­sin­de ge­rek­li izin­le­ri ala­ma­yan­la­rın üre­tim fa­ali­yet­le­ri il­gi­li ida­re­ler­ce dur­du­ru­lur.

Ta­rım ara­zi­si vas­fın­dan çı­ka­rı­lan ara­zi­ler, il­gi­li ku­ru­luş­lar­ca baş­vu­ru sa­hi­bi­nin is­te­ği doğ­rul­tu­sun­da vas­fı­nı de­ğiş­ti­rir."

BAŞ­KAN - 6'ncı mad­de üze­rin­de söz alan üye­le­rin isim­le­ri­ni oku­yo­rum: Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Gü­rol Er­gin, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan, şa­hıs­la­rı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ünal Ka­cır, Ay­dın Mil­let­ve­ki­li Ah­met Er­türk, Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Gü­rol Er­gin, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Gü­rol Er­gin.

Sa­yın Er­gin, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Er­gin, sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA GÜ­ROL ER­GİN (Muğ­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun'un Ana­ya­sa'nın 89'un­cu ve 104'ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir kez da­ha ge­ri gön­de­ril­me­si üze­ri­ne ya­pı­lan bu gö­rüş­me­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­me baş­lar­ken siz­le­ri ve yü­ce Türk ulu­su­nu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ma­ale­sef, bu 22'nci Dö­nem Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de­ki gö­rüş­me­ler­de, ik­ti­dar par­ti­si men­sup­la­rı ola­rak Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Ana­ya­sa'ya uy­gun­luk ko­nu­sun­da hiç­bir ti­tiz­lik gös­ter­me­miş­ler ve bu­nun bir ör­ne­ği­ni de bu Ya­sa'da ver­miş­ler­dir. Bu ya­sa tek­li­fi gö­rü­şü­lür­ken, biz, han­gi açı­lar­dan sa­kın­ca­lı ol­du­ğu­nu be­lirt­ti­ği­miz gi­bi, han­gi açı­lar­dan da Ana­ya­sa'ya uy­gun ol­ma­dı­ğı­nı be­lirt­mek için eli­miz­den ge­len gay­re­ti gös­ter­dik. Ama, ne ya­pa­lım ki, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak siz­ler, biz­le­ri din­le­me­me yo­lu­na git­ti­niz ve şim­di, Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­dan ge­ri dö­nen bir ya­sa tek­li­fiy­le kar­şı kar­şı­ya­yız.

Ya­sa tek­li­fi gel­dik­ten son­ra, il­gi­li ko­mis­yon­da­ki gö­rüş­me­le­ri sı­ra­sın­da ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri, Cum­hur­baş­ka­nı­nın, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lık ge­rek­çe­siy­le Ya­sa'yı ge­ri gön­der­me­si­nin, bu Ya­sa'nın Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı ola­ca­ğı­nı gös­ter­me­ye­ce­ği­ni söy­lü­yor­lar, bu ko­nu­da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ka­rar ve­re­ce­ği­ni ifa­de edi­yor­lar.

Gö­re­ce­ğiz ki, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de, ay­nen biz­le­rin söy­le­di­ği, ay­nen Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ifa­de bu­yur­du­ğu gi­bi, Ya­sa'nın 6'ncı mad­de­si­nin, bu 6'ncı mad­dey­le ge­ti­ri­len ge­çi­ci 3'ün­cü mad­de­nin Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı ol­du­ğu ka­ra­rı­nı ala­cak­tır. Bu­nu hep bir­lik­te gö­re­ce­ğiz.

Ni­çin ala­cak­tır? De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, o gün de söy­le­dik, bu­gün de söy­lü­yo­ruz, bu ya­sa tek­li­fi­nin bu 6'ncı mad­de­si, ke­sin­lik­le, bir tek şir­ke­ti kur­tar­ma ama­cı­na dö­nük­tür.

Sa­yın Ka­ra­pa­şa­oğ­lu, şim­di ora­da, sa­nı­yo­rum, ra­hat­sız olu­yor bu söy­le­mim­den ama, ol­ma­yın. Ben, si­zin adı­nı­zı say­gıy­la bir ke­na­ra ko­yu­yo­rum.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Sağ olun.

GÜ­ROL ER­GİN (De­vam­la) - Ama, bu ge­ti­ri­len tek­li­fin de, ke­sin­lik­le, bir Ame­ri­kan şir­ke­ti­ni, bir ulus üs­tü şir­ke­ti­ni ko­ru­ma, kol­la­ma amaç­lı ol­du­ğu­nu da ifa­de et­me­yi, bu ül­ke­nin bir ev­la­dı ola­rak ken­di­me gö­rev bi­li­yo­rum, bu­nu söy­le­mek du­ru­mun­da­yız. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, ben, bu ya­sa tek­li­fi gö­rü­şül­dü­ğü za­man da söy­le­dim, şim­di de tek­rar et­mek is­ti­yo­rum: Bi­zim Şe­ker Ya­sa­sı'na gö­re, tat­lan­dı­rı­cı üre­ten fir­ma­la­ra bel­li bir kon­ten­jan ta­nı­nı­yor. Ama, Ya­sa'ya öy­le bir mad­de kon­muş ki, bu yüz­de 10 olan ve za­ten yük­sek olan kon­ten­jan bir de Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la yüz­de 50 ar­tı­rı­la­bi­li­yor. He­pi­ni­ze müj­de­yi ve­ri­yo­rum: Üç gün ön­ce bu Hükûmet tat­lan­dı­rı­cı üre­ti­min­de yüz­de 50 kon­ten­jan ar­tı­rı­mı ka­ra­rı­nı al­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rın hep­si bir­bi­riy­le bağ­lan­tı­lı. Hiç bir­bi­ri­mi­zi kan­dır­ma­ya, bir­bi­ri­mi­zi al­dat­ma­ya ça­lış­ma­ya­lım; ama, hep­si­nin üs­tün­de, Türk mil­le­ti­ni al­dat­ma­ya hiç ça­lış­ma­ya­lım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ya­pı­lan açık­tır. Bu ya­pı­lan­la­rın ne an­la­ma gel­di­ği­ni şim­di si­ze, da­ha ön­ce­ki ko­nuş­mam­dan da bir kı­sım alın­tı­lar ya­pa­rak ak­tar­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım.

Siz di­yor­su­nuz ki: "Bu ge­ti­ri­len tek­lif­le 4.500 hek­tar­lık alan­da­ki so­ru­nu or­ta­dan kal­dı­ra­ca­ğız, 20 bin şir­ke­tin so­run­la­rı­nı or­ta­dan kal­dı­ra­ca­ğız."

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, siz, ge­tir­di­ği­niz bu tek­lif­le as­lın­da yal­nız­ca bir Ame­ri­kan şir­ke­ti­ni kur­tar­ma­yı he­def­le­miş bu­lu­nu­yor­su­nuz. Ama, çok ya­zık­tır ki, 20 bin, ama bel­ki 10 bin, bel­ki 3 bin Türk fir­ma­sı­nın adı­nı da bu işe alet edi­yor­su­nuz. Bu son de­re­ce yan­lış bir dü­şün­ce­dir.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ba­kan söz ver­di de onun için Sa­yın Er­gin.

GÜ­ROL ER­GİN (De­vam­la) - Evet.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di ba­kın, si­zin, bu kür­sü­de, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si men­su­bu ar­ka­daş­la­rı­mın, Ta­rım Ba­ka­nı­nın bu kür­sü­de söy­le­dik­le­riy­le Car­gill yö­ne­ti­ci­le­ri­nin söy­le­dik­le­ri ve ga­ze­te­le­re yan­sı­yan söy­lem­ler ta­ma­men bir­bi­riy­le ay­nı, üst üs­te ça­kı­şı­yor, ör­tü­şü­yor.

Ba­kın, 15 Ma­yıs 2006'da Car­gill'in Tür­ki­ye Pro­je Ya­tı­rım Mü­dü­rü ne di­yor: "İçin­de bu­lun­du­ğu­muz du­rum, ya­ni Car­gill'in Tür­ki­ye'de­ki du­ru­mu, baş­ta Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ol­mak üze­re, tüm ulus­la­ra­ra­sı şir­ket­ler ta­ra­fın­dan iz­le­ni­yor. Tüm izin­ler alı­na­rak ya­pı­lan bir ya­tı­rım ya­ban­cı ser­ma­ye düş­man­lı­ğıy­la ka­pa­tıl­mak is­te­ni­yor." Ya­ni, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin sa­yı­sız ba­ğım­sız mah­ke­me­si ve on­la­rın üze­rin­de Da­nış­tay, al­dı­ğı ka­rar­la gü­ya ya­ban­cı ser­ma­ye düş­man­lı­ğı ya­pı­yor. Çok üzü­cü­dür ki, ay­nı söy­lem, bu­ra­da, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­li mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan da de­fa­at­le yi­ne­len­miş­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve çok cid­di ola­rak Tür­ki­ye'ye teh­dit­ler yö­nelt­mek­ten bu şir­ket yet­ki­li­le­ri ka­çın­mı­yor­lar.

Şim­di, yi­ne, ha­tır­la­ma­nı­zı is­ti­yo­rum, o gün­ler­de de söz ko­nu­su yap­tık, ba­kı­nız, Baş­ba­kan­lı­ğı, Car­gill'in ka­rargâhı hâli­ne ge­tir­di­niz. Car­gill tem­sil­ci­siy­le Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı ve il­gi­li il­gi­siz bü­tün ba­kan­lar ora­da top­lan­dı­lar "Car­gill'i na­sıl kur­ta­rı­rız" di­ye ve Baş­ba­kan­lık, Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­na yaz­dı­ğı bir ya­zıy­la "Şöy­le şöy­le ya­par­sa­nız Car­gill'i kur­ta­rı­rız." di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, o Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı ki "Bu­gün Tür­ki­ye'de la­ik­li­ğin ar­tık so­na er­me­si ge­rek­ti­ği­ni, cum­hu­ri­ye­tin son­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, Tür­ki­ye'de mil­li­yet­çi­lik dö­ne­mi­nin geç­ti­ği­ni" söy­le­mek ce­sa­ret ve cü­re­ti­ni gös­te­ri­yor. Ken­di­si­ni, bin­ler­ce kez kı­nı­yo­ruz. Bu­gün, bu­ra­da da kı­nı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) 

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, ba­kı­nız… Tek­rar kı­nı­yo­rum. Ba­kı­nız, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, si­ze, ga­ze­te­le­re yan­sı­yan bir -Mil­li­yet ga­ze­te­si­nin 5 Ekim 2006 ta­rih­li nüs­ha­sın­dan- bil­gi su­na­yım. Di­yor ki: "Edin­di­ği­miz bil­gi­le­re gö­re, Er­do­ğan, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri ge­zi­si­ne çık­ma­dan ön­ce Car­gill ko­nu­sun­da An­ka­ra'da bir di­zi te­mas yap­tı. Şir­ket yet­ki­li­le­riy­le bü­rok­rat­lar, ABD te­mas­la­rın­da gün­de­me ge­le­cek olan Car­gill ko­nu­sun­da çö­züm yo­lu bu­lun­ma­sı için bir ara­ya gel­di. Bu amaç­la ha­zır­la­nan Car­gill dos­ya­sı Er­do­ğan'ın çan­ta­sı­na kon­du. Er­do­ğan, ge­çen cu­mar­te­si, New York'ta, Car­gill yet­ki­li­le­ri­ne, çö­züm için atı­lan adım­la­rı an­lat­tı. Er­do­ğan, gö­rüş­me son­ra­sın­da ABD'den An­ka­ra'ya ta­li­mat ve­re­rek ke­sin çö­züm is­te­di." De­ğer­li ar­ka­daş­lar, olay baş­tan so­na bu­dur, ge­ri­si la­fü­gü­zaf­tır. Ama, siz hâlâ an­la­maz­dan ge­le­cek­se­niz, an­la­maz­dan gel­mek de si­zin do­ğal hak­kı­nız­dır. Bu ko­nu­da da her­han­gi bir şey söy­le­me­miz doğ­ru ol­maz di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di ni­ye Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı? Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı bu­nu net, açık, hiç an­la­ya­ma­ya­cak ka­pa­si­te­de ola­cak­la­rın bi­le an­la­ya­ca­ğı bi­çim­de an­lat­mış; Ana­ya­sa'nın 11'in­ci mad­de­si­ni, Ana­ya­sa'nın 138'in­ci mad­de­si­ni açık açık gös­te­re­rek ni­çin Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı ol­du­ğu­nu söy­le­miş.

Ay­rı­ca, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı, bi­zim gö­zü­müz­den ka­çan bir hu­su­sa da de­ğin­miş. Di­yor ki: "Ya­sa'nın ilk bi­çi­min­de…" Ha­ni şu al­tı ay­lık ve­ri­len sü­re var­dı ve bu sü­re dol­du­ğu için, bu ara­da gi­ri­şim­de bu­lun­ma­dı­ğı için Car­gill, bu so­run­lar çık­tı. "… o ilk bi­çi­min­de bi­le hiç ol­maz­sa, ta­rım­sal bü­tün­lü­ğü boz­ma­ya­cak iş­let­me­ler­den söz edi­li­yor­du. Ge­ti­ri­len tek­lif­te, bu da ora­dan cım­bız­la çe­ki­lip alın­mış­tır." di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yan­lış ya­pı­yor­su­nuz. Bu Mec­lis Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, bu Mec­lis­te Türk ulu­su­nun hak­la­rı sa­vu­nu­lur; bu Mec­lis­te ne bir Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin ne de onun bir şir­ke­ti­nin ne de ulus­la­ra­ra­sı şir­ket­le­rin çı­kar­la­rı as­la sa­vu­nu­la­maz.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Söz­le­ri­mi ta­mam­lar­ken de Sa­yın Ba­ka­nı­ma bir ifa­de­de bu­lu­na­yım.

TAR-GEL di­ye Ta­rım­sal Ya­yı­mı Ge­liş­tir­me Pro­je­si hak­kın­da bir top­lan­tı dü­zen­le­miş­ler, sağ ol­sun­lar ben de da­vet­li­yim.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Er­gin.

GÜ­ROL ER­GİN (De­vam­la) - Be­nim da­vet­li ol­mam çok gü­zel ama, şu­nu da kı­nı­yo­rum: Ba­kan­lı­ğın bü­tün bi­rim­le­ri­ne emir ve ta­li­mat ve­ri­le­rek, bü­tün ça­lı­şan­la­rın, yet­me­di, bü­tün ta­rım­sal ko­ope­ra­tif­le­rin baş­kan­la­rı ara­na­rak, ta­rım­sal ko­ope­ra­tif üye­le­ri­nin bu top­lan­tı­ya mut­la­ka ge­ti­ril­me­si, hat­ta, sa­yı ve­ri­le­rek is­te­ni­yor. Sen­den 500 ki­şi is­ti­yo­rum, de­ni­yor; öbü­rün­den 300 ki­şi. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, emir, ta­li­mat ve ri­cay­la de­ğil, yap­tı­ğı­nız iş­le­rin doğ­ru­lu­ğuy­la, o in­san­lar, ken­di iç­le­rin­den ge­le­rek ora­ya gel­sin­ler. Zor­la­may­la, ta­li­mat­la, kor­ku­ta­rak ge­tir­di­ği­niz in­san­lar­dan si­ze ha­yır gel­mez. Siz­den za­ten on­la­ra hiç­bir ha­yır gel­me­di­ği­ni on­lar za­ten bi­li­yor­lar.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan.

Sa­yın Öz­do­ğan, bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 1313 sı­ra sa­yı­lı, 23/11/2006 Ta­rih­li ve 5557 Sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun, Ana­ya­sa'nın 89'un­cu ve 104'ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce, bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­miş­ti, 6'ncı mad­de­sin­den do­la­yı, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan. Bu­nun üze­ri­ne Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re hu­zu­ru­nuz­da bu­lu­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, aşa­ğı yu­ka­rı, 22'nci Ya­sa­ma Yı­lı dört yı­lı geç­ti, dört yıl üç ay ol­du. Bu sü­re içe­ri­sin­de, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı 54 ka­nu­nu ge­ri gön­der­di.

KE­MA­LET­TİN GÖK­TAŞ (Trab­zon) - Ye­ni Cum­hur­baş­ka­nı gön­der­me­ye­cek, me­rak et­me.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - İn­şal­lah.

...ge­ri gön­der­di ve bun­lar­dan 18 ka­nun da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ni sa­de­ce Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si yö­net­mi­yor, el­bet­te ki bu­ra aziz mil­le­ti­mi­zin ru­hu­dur, bir de dev­le­ti yö­ne­ten or­gan­lar var­dır: Cum­hur­baş­kan­lı­ğı var­dır, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si var­dır. Şim­di, ben, bu­ra­dan Al­lah'a şük­re­di­yo­rum ki, iyi ki bu dö­nem­de Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı gö­rev­dey­di de, böy­le, Türk mil­le­ti­nin aley­hi­ne olan ya­sa­la­rı ge­ri gön­der­miş­tir ve bir kıs­mı da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, bu­ra­da ya­pıl­mak is­te­nen, bu ya­sa tek­li­fi… Bi­zim mil­le­ti­mi­zin ha­ki­ka­ten çok gü­zel has­let­le­rin­den bi­ri­si de, bir olum­suz du­ru­mu bir ke­li­mey­le ifa­de et­me özel­li­ği­dir. Bu­na, Türk ka­mu­oyu "Car­gill ya­sa­sı" de­miş­tir. Car­gill fir­ma­sı ne fir­ma­sı­dır? Bü­tün ka­mu­oyu bi­li­yor ki, Car­gill fir­ma­sı, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin fir­ma­sı­dır. Bu Hükûmet dö­ne­min­de, bı­ra­kın Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin Car­gill fir­ma­sı gi­bi bü­yük bir fir­ma­sı­nın is­te­ği­nin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si, en kü­çük bir fer­di­nin da­hi bu Hükûmet­ten, AK Par­ti Hükûme­tin­den bir ta­le­bi ol­sa, Hükûme­tin de­va­mı için, onun da is­te­ği ye­ri­ne ge­ti­ri­le­cek­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu Ka­nun gö­rü­şü­lür­ken, yi­ne bir mad­de­sin­de, ben, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na çık­mış­tım ve gö­rüş­le­ri­mi an­lat­mış­tım. Bu Ya­sa'nın, ay­nı za­man­da, Türk mil­le­ti­nin çem­be­re alın­ma ya­sa­la­rın­dan bi­ri­si ol­du­ğu gö­rüş­le­ri­mi sun­muş­tum de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Ba­kın, Tür­ki­ye'de top­rak­lar met­re ka­re met­re ka­re, dö­nüm dö­nüm sa­tı­lı­yor; bu­nu, ka­mu­oyu çok ya­ki­nen bil­mek­te­dir. Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu çem­be­re alın­ma ha­re­ket­le­rin­den bi­ri­si de Agos ga­ze­te­si Ge­nel Ya­yın Mü­dü­rü Hrant Dink'in öl­dü­rül­me­si ola­yı ve mil­li­yet­çi­lik ko­nu­sun­da Trab­zon vi­la­ye­ti­mi­zin çok has­sas bir vi­la­yet ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz ve bu­gün, gü­nah ke­çi­si hâli­ne ge­ti­ril­miş­tir. Bu olay ve­si­le­si, do­la­yı­sıy­la, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ne­re­dey­se, bu ül­ke­de "Türk'üm" de­mek suç hâli­ne ge­le­cek­tir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Ba­kı­nız bas­kı un­sur­la­rı­na, bu yo­la doğ­ru gi­di­yo­ruz, fa­kat, bu­na, Türk mil­le­ti, as­la ve ka­ti­yet­le fır­sat ver­me­ye­cek­tir. Bu mil­le­tin bün­ye­sin­de Ku­va­yı­mil­li­ye ru­hu yat­mak­ta­dır. Ge­re­kir­se, ken­di­si­ni tek­rar, ye­ni­den Ku­va­yı­mil­li­ye ru­hu­nu can­lan­dı­ra­rak, bu den­siz­le­re had­di­ni bil­di­re­cek­tir de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Ba­kın, bu­gün ga­ze­te­de bir olay oku­dum. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ku­zey Irak'ta pet­rol araş­tır­ma­la­rı ya­pan Pet Hol­ding Yö­ne­tim Ku­ru­lu Baş­ka­nı Gün­te­kin Kök­sal ne di­yor, ne va­him ke­li­me­ler, cüm­le­ler kul­la­nı­yor? Di­yor ki: "Kür­dis­tan ora­da ku­rul­muş, biz hâlâ ahkâm ke­si­yo­ruz. Bun­dan son­ra ha­di­se­le­rin stra­te­jiy­le hâlle­dil­me­si la­zım; kav­ga, gü­rül­tü, si­lah­la hâlle­di­le­mez." Bu va­him bir du­rum­dur. Ben, Gün­te­kin Kök­sal'ın çiz­me­yi aş­tı­ğı­nı bu­ra­dan söy­le­mek is­ti­yo­rum.

KE­MA­LET­TİN GÖK­TAŞ (Trab­zon) - Afe­rin İb­ra­him Bey.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, çiz­me­yi aş­mış­tır bu­ra­da ve Hükûme­ti de ve bü­tün ka­mu­oyu­nu da, Gün­te­kin Kök­sal'a had­di­ni bil­dir­me­si ko­nu­sun­da, bu­ra­dan suç du­yu­ru­sun­da bu­lu­nu­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu, suç­tur de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu­nu ne­den söy­lü­yo­rum? Bu­nu, Türk mil­le­ti­nin çem­be­re alın­ma ha­di­se­si ol­du­ğu­nu bu­ra­da an­lat­mak için söy­lü­yo­rum.

Ba­kın şim­di, Jo­seph Rals­ton ne di­yor? Di­yor ki: "Tür­ki­ye'yi PKK ile mü­za­ke­re et­me­si için ce­sa­ret­len­dir­me­li­yiz." İş­te, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ko­or­di­na­tör­lü­ğü­ne ge­ti­ri­len Ame­ri­ka­lı Ge­ne­ral bu­nu söy­lü­yor. Ge­li­ne­cek nok­ta bu­dur de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

MUS­TA­FA BAŞ (İs­tan­bul) - Ta­rım­la bu­nun ne il­gi­si var?

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ta­rım­la bu­nun il­gi­si var. Az ön­ce izah et­tim, Türk mil­le­ti çem­be­re alı­nı­yor, izah et­tim. İş­te bun­lar­dan bi­ri­si de Car­gill ya­sa­sı­dır. Bu da bu­nun bir aya­ğı­dır. Olay­la­rı iyi gör­mek la­zım De­ğer­li Mil­let­ve­ki­lim. Ha­di­se bu­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, Tür­ki­ye'de top­rak­la­rı­mız na­sıl sa­tıl­mış? Bu çer­çe­ve­de ba­zı şey­ler söy­le­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz­de tu­riz­min mer­kez­le­ri ola­rak ni­te­le­nen An­tal­ya, Ay­dın, İz­mir ve Muğ­la'da, şu ana ka­dar 41.362 ya­ban­cı 32.635 adet mülk sa­tın al­dı de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu, AK Par­ti Hükûme­ti dö­ne­min­de ol­du. Adet ola­rak ya­ban­cı­la­ra en faz­la mülk sa­tı­şı 14.124 ile An­tal­ya'da olur­ken, bu ili­mi­zi 8.218 ile Muğ­la, 5.744 ile Ay­dın, 4.549 ile de İz­mir iz­le­di.

Kap­la­dı­ğı alan ba­kı­mın­dan ise, ya­ban­cı­lar en faz­la Muğ­la'da yer edin­di. Bu ili­miz­de ya­ban­cı­la­ra sa­tı­lan gay­ri­men­kul­le­rin top­lam bü­yük­lü­ğü 4 mil­yon 742 bin met­re ka­re­ye ulaş­tı de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu, çok va­him ve elem ve­ri­ci bir du­rum­dur. An­tal­ya da, 3 mil­yon 760 bin met­re ka­rey­le bu ili­mi­zi iz­le­di. Ya­ban­cı­lar, İz­mir'de 4 mil­yon 742 bin met­re ka­re, Ay­dın'da da 1 mil­yon 558 bin met­re ka­re­lik yer al­dı de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Tu­ris­tik yö­re­le­re ya­tı­rım­da İn­gi­liz­ler ba­şı çe­ker­ken, 16.436 İn­gi­li­zin dört il­de edin­dik­le­ri ta­şın­maz sa­yı­sı 11.807'yi bu­lu­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Al­man­lar da 9.989 ki­şi ve 8.414 ta­şın­maz ile İn­gi­liz­le­rin ar­dın­da yer alı­yor top­rak alı­mı ba­kı­mın­dan.

Bu ara­da, gay­ri­men­ku­le ya­tı­rım­da İn­gi­liz­ler Muğ­la'yı, Al­man­lar, Hol­lan­da­lı­lar, İr­lan­da­lı­lar ve Nor­veç­li­ler An­tal­ya'yı, Yu­nan­lı­lar ise İz­mir'i ter­cih edi­yor. Şim­di, Yu­nan­lı­la­rın İz­mir'i ter­cih et­me­si son de­re­ce mâni­dar­dır. Bu­nu Türk mil­le­tiy­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, top­rak­lar böy­le hoy­rat­ça sa­tıl­maz, şe­hit kan­la­rıy­la alın­mış­tır, de­de­le­ri­mi­zin kan­la­rıy­la kur­ta­rıl­mış­tır. Ba­kın, şa­ir ne di­yor, he­pi­mi­zin ru­hun­da var­dır bu:

"Bay­rak­la­rı bay­rak ya­pan, üs­tün­de­ki kan­dır;

Top­rak, eğer uğ­run­da ölen var­sa va­tan­dır."

Ama, Sa­yın Baş­ba­kan, afiş mil­li­yet­çi­li­ği ya­pa­rak di­yor ki: "Kur­bam olan ayı­na yıl­dı­zı­na." (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "ağ­zı­na da ya­kış­mı­yor" se­si)  De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nu kim yu­tar?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, mil­li­yet­çi­lik, iş­te, şai­rin bu­ra­da de­di­ği gi­bi, kan­la alı­nan top­rak­la­rın çok ti­tiz bir şe­kil­de ko­run­ma­sı­dır.

Sen ağ­zı­na ya­kı­şa­cak şe­yi 4 Ka­sım­da gö­re­cek­sin. Te­sa­dü­fen mil­let­ve­ki­li ol­dun, bir da­ha ol­ma­ya­cak­sın.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Öz­do­ğan.

Şah­sı adı­na, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Al­tan Ka­ra­pa­şa­oğ­lu, Ünal Ka­cır ken­di­si­ne söz hak­kı­nı dev­ret­ti­ği için.

Bu­yu­run.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Ha­zır­la­dı­ğım, ya­zı­lı ola­rak, si­ze oku­ma­yı dü­şün­dü­ğüm, ge­rek­çey­le il­gi­li, ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­siy­le il­gi­li ha­zır­la­dı­ğım ya­zı­nın ta­ma­mı­nı oku­mam müm­kün de­ğil, an­cak bu­ra­da bir­kaç söy­le­me ce­vap ver­me imkânım var.

Bun­lar­dan bir ta­ne­si şu: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben, bu ya­sa tek­li­fi­ni Şu­bat 2006 ta­ri­hin­de ver­dim. Şu­bat 2006 ta­ri­hin­de bu tek­li­fi ver­me­min ge­rek­çe­si, Geb­ze Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Böl­ge­si'nden bi­ze ya­pı­lan mü­ra­ca­at­lar­dır, da­ha son­ra da di­ğer böl­ge­ler­den gel­miş­tir.

Car­gill'le il­gi­li me­se­le onun­cu ay­da gün­de­me gel­miş­tir. Onun­cu ay­da Car­gill'in ka­pa­tıl­ma­sı de­ğil, Car­gil'le ya­sal yol­lar­la izin ve­ren ida­re­nin ey­lem­le­ri dur­du­rul­muş­tur, ip­tal edil­miş­tir. Ey­lem­le­ri dur­du­ru­lan, ip­tal edi­len Car­gill de, do­la­yı­sıy­la ya­sal bir alt­ya­pı­dan yok­sun kal­mış­tır. Bu ya­sa tek­li­fi gün­dem­de ol­du­ğu için de, ge­lip bu­ra­ya sa­rıl­mış­tır.

Ta­bii, Ana­ya­sa'mı­zın hü­küm­le­ri­ne gö­re, bu mem­le­ket­te ic­ra­yı fa­ali­yet­te bu­lu­nan her tür­lü va­tan­da­şı­mız, her tür­lü ku­rum ve ku­ru­luş, ya­sa­lar­dan eşit oran­da is­ti­fa­de eder­ler. Bu­nun önü­ne geç­me­nin imkânı yok. Bu Ya­sa'da, efen­dim, Car­gil'le bu uy­gu­lan­ma­sın da de­ne­mez, ama be­nim ken­di şah­si ka­na­atim, Car­gill'in da­ha yar­gı­da işi bit­me­miş­tir, da­ha de­vam ede­cek­tir, çün­kü da­va­cı olan­lar Car­gill'in pe­şi­ni bı­rak­maz­lar, bı­rak­mı­yor­lar.

Bu ara­da şu­nu da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ge­rek­çe­de önem­li olan bir­kaç ko­nu­yu gün­de­me ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

5557 sa­yı­lı Ka­nun'un ge­çi­ci 3'ün­cü mad­de­si, 5403 sa­yı­lı Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nım Ka­nu­nu'nun ge­tir­miş ol­du­ğu, Hükûme­tin ta­sa­rı­yı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gön­der­di­ği ta­rih olan 11/10/2004'ten ön­ce izin­siz ola­rak ya­pıl­mış, fa­ali­ye­te geç­miş her tür­lü ya­pı­ya met­re ka­re­si 5 li­ra öde­mek kay­dıy­la ta­rım dı­şı kul­la­nım iz­ni­ni ifa eden ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si­nin 19 Ocak 2006 ta­ri­hin­de son bul­ma­sı ne­de­niy­le baş­vu­ru­da bu­lu­na­ma­mış yak­la­şık 20 bin ci­va­rın­da­ki ta­le­bin so­nuç­lan­dı­rı­la­bil­me­si ve mağ­du­ri­yet­le­rin gi­de­ril­me­si ama­cı­nı ta­şı­mak­ta­dır.

3/7/2005 ta­rih ve 5403 sa­yı­lı Ka­nun'un ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı gö­rül­mez­ken, ay­nı ama­cı ta­şı­yan 5557 sa­yı­lı Ka­nun'un ge­çi­ci 3'ün­cü mad­de­si­nin Cum­hur­baş­ka­nın­ca Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı gö­rü­le­rek, tek­rar gö­rü­şül­mek üze­re ia­de edil­me­si de bi­raz dü­şün­dü­rü­cü­dür.

5403 sa­yı­lı Ka­nun'un ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si­ne is­ti­na­den an­cak 356 adet baş­vu­ru so­nuç­lan­dı­rıl­mış. Bun­lar Ka­nun'dan ya­rar­lan­ma imkânı bul­muş­ken, Ka­nun'un sı­nır­lı sü­re­si ve iyi ta­nı­tı­la­ma­ma­sı ne­de­niy­le za­ma­nın­da ya­pı­la­ma­mış ve­ya so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­mış baş­vu­ru­la­rın ta­mam­lan­ma­sı­na imkân ver­mek ama­cıy­la Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de gün­de­me ge­len 5557 sa­yı­lı Ka­nun'un ge­çi­ci 3'ün­cü mad­de­si­nin de ay­nı ama­ca hi­tap et­ti­ği açık­tır.

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ret ge­rek­çe­si hu­ku­ki da­ya­nak­tan yok­sun­dur ve si­ya­si içe­rik­li­dir. Ne­den si­ya­si içe­rik­li­dir? Bir cum­hur­baş­ka­nı­nın bir fir­ma­yı işa­ret ede­rek bir ya­sa tek­li­fi­ni ia­de et­me­si­nin an­la­mı­nı an­cak si­ya­si­lik­le ifa­de et­mek müm­kün­dür.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, el­bet, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si bu mem­le­ke­tin, bu mil­le­tin, bu ül­ke­nin Mec­li­si­dir. El­bet­te, bu ül­ke için ya­rar­lı, bu ül­ke­nin men­fa­ati­ne ya­sa­lar çı­ka­ra­cak­tır. Ama, bu ya­sa­la­rı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si çı­ka­rır­ken ay­rım yap­ma­sı da müm­kün de­ğil­dir. Fa­lan­ca­ya uy­gu­lan­sın, fi­lan­ca bun­dan ya­rar­lan­ma­sın, de­ni­le­mez. Do­la­yı­sıy­la, ko­nu­yu bi­raz da­ha sa­lim akıl­la de­ğer­len­dir­mek su­re­tiy­le, bu Ya­sa'nın, ger­çek­ten, Tür­ki­ye'de fa­ali­yet gös­te­ren ku­rum ve ku­ru­luş­lar için çı­ka­rıl­mış ol­du­ğu­nu an­la­mak la­zım.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ku­rum ve ku­ru­luş­lar ih­ra­cat ya­par­lar­sa, yap­tık­la­rı ih­ra­ca­tın­da ya­sal da­ya­nak­tan yok­sun ol­duk­la­rı için, mal­la­rı­nı Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­ne gön­de­re­mez­ler. Bu ama­cı da dü­zelt­me­yi ta­sar­lı­yor bu ka­nun tek­li­fi.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­ra­pa­şa­oğ­lu, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, ko­mis­yon­da­ki ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ifa­de­le­rin­den iki ta­ne­si­ni ör­nek ol­sun di­ye oku­yo­rum: "Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mın­dan gel­di­ği­ne gö­re, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır. O hâlde, bu­nun tar­tı­şı­la­cak bir yö­nü yok­tur." Ba­kın, hük­me ba­kın!

Bir baş­ka ar­ka­da­şı­mız: "Ya­ni, bu mad­de üze­rin­de ıs­rar ede­rek, eğer ko­mis­yon bu mad­de­yi ay­nen sür­dü­re­ce­ğiz der­se, biz bu­nu Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tü­rü­rüz, ora­dan da çık­maz ar­ka­daş­lar. Ya­ni, bi­raz akıl­lı ol­mak la­zım." Ba­kın, tav­si­ye­si ne ka­dar en­te­re­san, de­ğil mi? İfa­de­le­ri yar­gı­ya mü­da­ha­le ni­te­li­ği­ni ta­şı­yor. Asıl, yar­gı­ya mü­da­ha­le ni­te­li­ği­ni ta­şı­yan ifa­de­ler bun­lar. Do­la­yı­sıy­la, bi­zim ama­cı­mı­zın yar­gı­ya mü­da­ha­le ni­te­li­ği ta­şı­ma­dı­ğı­nı bil­mek ge­re­kir.

Son­ra, yar­gı ka­ra­rı­nı ver­miş­tir, bu fir­ma ka­pa­tıl­mış­tır yar­gı ka­ra­rıy­la, ama, bir baş­ka yar­gı­nın ka­ra­rıy­la da tek­rar açıl­mış­tır. Bu­ra­da, ya­sa­la­rın, dü­zen­le­me­le­rin yar­gı­ya hiç­bir mü­da­ha­le­si yok­tur. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ya­sa yap­mak­ta, Ana­ya­sa hük­mü ge­re­ğin­ce söz sa­hi­bi­dir, öz­gür­dür.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (De­vam­la) - Ya­sa yap­ma, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin hak­kı­dır. Ha, ya­sa­lar eğer Ana­ya­sa'ya ay­kı­rıy­sa, yar­gı­ya gi­di­lir, yar­gı bu iş­te ka­ra­rı­nı ve­rir, ama, bu­ra­da be­lir­le­nen amaç, Tür­ki­ye'nin ma­lı mül­kü olan, 20 bin, eko­no­mi­de­ki iş­let­me­nin ge­le­ce­ği ve bu iş­let­me­ler­de ça­lı­şan in­san­la­rın ge­le­ce­ği­dir.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yor, bu ya­sa tek­li­fi­nin ay­nen ge­çi­ril­me­si ko­nu­sun­da des­tek­le­ri­ni­zi tek­rar ta­lep edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, Ay­dın Mil­let­ve­ki­li Ah­met Er­türk.

Bu­yu­run Sa­yın Er­türk.

AH­MET ER­TÜRK (Ay­dın) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ya­sa ta­sa­rı­sı, ma­ale­sef, mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri ta­ra­fın­dan san­ki bir Car­gill ya­sa­sı, san­ki bir şir­ke­ti ka­yır­ma ya­sa­sı hâ­li­ne ge­ti­ril­miş­tir. An­cak, he­pi­miz bel­li il­ler­den ge­le­rek Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de bu kut­sal gö­re­vi yap­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. He­pi­mi­zin ilin­de, ge­rek­li izin­le­ri ve mü­sa­ade­le­ri al­ma­dan ku­rul­muş pek çok sa­na­yi te­sis­le­ri ve­ya ta­rım­sal ürün­le­ri iş­le­me te­sis­le­ri var. Bun­la­ra bak­tı­ğı­mız za­man, hiç siz­le­re bir ta­lep gel­mi­yor mu aca­ba bun­lar­dan? "Biz bu te­sis­le­ri­mi­zi ya­sal hâle ge­tir­mek is­ti­yo­ruz, le­gal hâle ge­tir­mek is­ti­yo­ruz; ya­sa­ya ay­kı­rı du­ru­şu olan bu ku­rum­la­rı­mı­zı ­da, ya­sal hâle ge­ti­re­rek le­gal hâlde fa­ali­yet­te bu­lun­mak is­ti­yo­ruz…" Bu ko­nu­da ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı yö­nün­de biz­le­re çok yo­ğun ta­lep­ler ge­li­yor ve ni­te­kim, bu ta­lep­ler­den, kı­sa­cık ben, ba­zı il­ler­den ör­nek ver­mek is­ti­yo­rum.

Ör­ne­ğin, be­nim ilim­de, Ay­dın ilin­de 500'e ya­kın ku­rum var, bu şe­kil­de ya­pıl­mış te­sis­ler var. Bu 500'e ya­kın ku­rum­dan, da­ha ön­ce Mec­li­si­miz­den ge­çip onay­la­nan ve Cum­hur­baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan da ka­bul gö­ren Ya­sa'ya gö­re mü­ra­ca­at et­miş 26 ta­ne ku­ru­luş var. An­cak o ka­da­rı mü­ra­ca­at ede­bil­miş ve bu 26 ku­ru­luş­tan da an­cak 9 ta­ne­si­nin iş­lem­le­ri bi­ti­ri­le­bil­miş, di­ğer ku­rum­la­rın, 15 ta­ne­si­nin iş­lem­le­ri ma­ale­sef bi­ti­ri­le­me­miş. Me­se­la, bir baş­ka ili­miz­de, ör­ne­ğin Ba­lı­ke­sir ili­miz­de mü­ra­ca­at­çı sa­yı­sı 31 ta­ne. Ke­za, An­tal­ya ili­miz­de 350 ta­ne tah­min edi­len fir­ma var, an­cak 230 ta­ne­si mü­ra­ca­at ede­bil­miş. Me­se­la, Af­yon ili­miz­de 200 ta­ne bu şe­kil­de fir­ma ol­du­ğu tah­min edi­li­yor, hiç mü­ra­ca­at da ol­ma­mış.

Onun için, bu­ra­da ya­pı­lan bu ya­sal dü­zen­le­mey­le, ya­sa­ya ay­kı­rı du­ru­şu olan ku­rum­la­ra fay­da ve avan­taj sağ­la­ma de­ğil, izin­siz ku­ru­lan bu te­sis­le­rin top­rak ko­ru­ma pro­je­si­ne uy­gun hâlde iş­lem ve ev­rak­la­rı­nın ta­mam­la­na­bil­me­si için ma­kul bir sü­re ve­ril­me­si gün­dem­de­dir. Bu­nun dı­şın­da, ke­sin­lik­le, ka­yır­ma ve­ya bir avan­taj sağ­la­ma dü­şü­nül­me­me­li­dir. Ta­ma­men izin­siz ku­ru­lan bu te­sis­le­rin, top­rak ko­ru­ma pro­je­si­ne uy­gun hâlde iş­lem ve ev­rak­la­rı­nın ta­mam­la­na­bil­me­si için ve­ri­len sü­re­nin ma­kul ve iş­lem­le­ri­nin ta­mam­la­na­bi­le­ce­ği bir sü­re­ye uza­tıl­ma­sı gün­de­me gel­miş­tir. Çı­kan Ya­sa'yı, da­ha ön­ce çı­kar­dı­ğı­mız Ya­sa'yı Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız onay­la­mış­tır, hiç­bir so­run ya­şan­ma­mış­tır.  Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ona­yıy­la, de­min kı­sa­ca bah­set­me­ye ça­lış­tı­ğım gi­bi, şu an­da 20 bi­ne yak­la­şan bu tip ku­ru­luş­la­rın an­cak 356 ta­ne­si­nin mü­ra­ca­at­la­rı so­nuç­lan­dı­rıl­mış, di­ğer­le­ri­nin iş­lem­le­ri so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğı için bu ya­sa­ya ih­ti­yaç du­yul­muş­tur ve bu ya­sal dü­zen­le­mey­le, Tür­ki­ye'nin ta­rı­mı­nı şe­kil­len­dir­me­ye ça­lı­şan Hükûme­ti­mi­zin bu öne­ri­siy­le ve De­ğer­li Mil­let­ve­ki­li­mi­zin de  bu­gün gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sıy­la be­ra­ber Türk ta­rı­mı­nı ger­çek­ten hak et­ti­ği gü­zel yer­le­re ta­şı­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. İş­te, Li­sans­lı De­po­cu­luk Ka­nu­nu gi­bi, Or­ga­nik Ta­rım Ka­nu­nu gi­bi, Ta­rım Ka­nu­nu gi­bi, bu da, ta­rım­sal bü­tün­lü­ğü­mü­zün en önem­li ham mad­de­si olan top­rak­la­rı­mı­zın üze­rin­de ye­tiş­ti­re­bi­le­ce­ği­miz ara­zi­le­ri­mi­zin ve bu ara­zi­le­ri­miz­de­ki mar­ji­nal özel ara­zi­le­rin ve ye­tiş­ti­ri­le­bi­le­cek olan ürün­le­re gö­re de­ğer­len­di­ri­le­cek nis­pet­ler­de­ki mik­tar­la­rın da de­ğiş­ti­ril­me­si gün­de­me gel­miş­tir. Me­se­la, hep şikâyet et­ti­ği­miz, iş­te "mi­ras öl­çü­süy­le ara­zi­le­ri­miz par­ça­la­nı­yor, ar­tık ta­rım ara­zi­le­ri kü­çü­lü­yor, bu kü­çü­cük ta­rım ara­zi­le­rin­de ve­rim­li ve ran­tabl zi­ra­at yap­mak müm­kün de­ğil­dir" de­ni­li­yor­du. İş­te, bu­gün, bu Ya­sa'yla bu ara­zi nis­pet­le­ri de de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. En az, en kü­çük ara­zi nis­pe­ti 2 hek­ta­ra, se­ra­cı­lık ya­pı­lan yer­ler­de da­ha fark­lı, kü­çük kü­çük nis­pet­le­re ge­ti­ril­mek su­re­tiy­le ara­zi­le­rin bö­lün­me­si ve böy­le­ce, ta­rım ara­zi­le­ri­nin da­ha ve­rim­li hâle gel­me­si­nin önü­ne ge­çil­me­si de imkân ve fır­sat ha­li­ne ge­ti­ril­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır.

Bu Ya­sa önem­li­dir. Çün­kü, bü­rok­ra­tik iş­lem­ler ve izin iş­lem­le­ri uzun sür­dü­ğü için de, böy­le, iki yıl­lık bir izin ve­ril­mek su­re­tiy­le izin­siz ku­ru­lan bu ku­ru­luş­la­rı­mı­zın ya­sal hâle ge­ti­ril­me­si ve böy­le­ce bir men­fa­at kar­şı­lı­ğı dü­şü­nül­me­me­si ge­re­kil­mek­te­dir. Böy­le­ce, ta­rım­sal ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­mız­da ta­rım­sal üre­tim ya­pan çift­çi­le­ri­mi­zin ürün­le­ri­nin de­ğer­len­di­ril­me­si fır­sa­tı ve imkânı da gün­de­me gel­mek­te­dir.

Ya­sa'mı­zın ha­yır­lı ol­ma­sı di­lek­le­rim­le say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ek­ra­na gi­ren ar­ka­daş­la­rı­mız var, gö­rü­yo­rum. So­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pa­ca­ğız, on da­ki­ka sü­rey­le.

Sa­yın Tü­tün­cü, bu­yu­run.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Şim­di, pan­car üre­ti­ci­miz so­ru­yor…

BAŞ­KAN - Sa­yın Tü­tün­cü, yi­ne bir da­ki­ka­lık iş­le­mi­miz de­vam edi­yor. So­ru­nu­zu ona gö­re se­ri so­rar­sa­nız…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Pan­car üre­ti­ci­le­ri­mi­zin bir so­ru­su­nu yö­nel­ti­yo­rum. Ta­bii ki sa­hip­len­dim bu so­ru­yu. Di­yor­lar ki: Bu­ra­da, tat­lan­dı­rı­cı üre­ti­mi ya­pan ya­ban­cı­la­rın çı­ka­rı­nı ko­ru­yor­su­nuz Sa­yın Ba­kan. Aca­ba pan­car üre­ti­ci­le­ri­nin du­ru­mu­nu dü­zelt­mek için ne­ler ya­pa­cak­sı­nız? Bi­rin­ci so­rum.

İkin­ci so­rum: Tür­ki­ye'de en ön­de ge­len -ta­rım­da ta­bii- so­run­lar­dan bir ta­ne­si top­rak top­lu­laş­tı­rıl­ma­sı­nın hız­lı bir bi­çim­de gö­tü­rü­le­me­me­si. Aca­ba Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın kü­çük par­ça­lı ara­zi­le­rin bir­leş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da, bu sü­re­cin hız­lan­dı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da na­sıl bir prog­ra­mı var­dır?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Ga­zal­cı, bu­yu­run.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Sa­yın Ba­kan, bu, Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dö­nen top­rak­la il­gi­li ya­sa… Baş­ka ül­ke­ler­de­ki du­rum­la kar­şı­laş­tır­ma ya­pı­la­bil­di mi? Ya­ni, bu ka­dar kı­sa bir sü­re­de bu top­rak sa­tı­şı… Ör­ne­ğin, Türk­ler, baş­ka ül­ke­ler­de ne ka­dar, bu sü­re için­de mülk al­dı? On­la­rın ya­sa dü­zen­le­me­le­ri ne­dir? Böy­le bir ça­lış­ma­nız ol­du mu Ba­kan­lık­ta? Çün­kü, top­rak, mil­yon­lar­ca yıl­da olu­şan çok de­ğer­li bir üre­tim ara­cı. Bu sa­tış­lar, çok za­man üre­tim dı­şın­da kul­la­nı­lı­yor. Siz Ta­rım Ba­ka­nı­sı­nız, top­rak­la­rı ko­ru­mak­la, çift­çi­yi ko­ru­mak­la, ül­ke­yi ko­ru­mak­la gö­rev­li­si­niz.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ga­zal­cı.

Sa­yın Er­gin, bu­yu­run.

GÜ­ROL ER­GİN (Muğ­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Be­nim de bir iki so­rum var:

Bi­rin­ci­si, bu Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nı­mı Ya­sa­sı'nın 10 un­cu mad­de­si, ara­zi kul­la­nım plan­la­ma­sı ya­pıl­ma­sı­nı amir. Bu ko­nu­da, be­nim bil­di­ğim ka­da­rıy­la, şu ana ka­dar Ta­rım Ba­kan­lı­ğın­da hiç­bir ça­lış­ma ya­pıl­ma­mış­tır. Bu­nun ne­de­ni ne­dir? Şim­di, Car­gill'i kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rı için uzun uğ­raş­lar ve­ril­me­si mi bu­na ne­den ol­muş­tur? Bu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

İkin­ci­si, ben de bu pan­car ko­nu­sun­dan söz ede­ce­ğim. Ma­ale­sef, Tür­ki­ye'de, Şe­ker Ya­sa­sı'ndan son­ra, Türk pan­car üre­ti­ci­le­ri bü­yük sı­kın­tı içi­ne gir­miş­tir ve Ya­sa'da­ki tat­lan­dı­rı­cı üre­ti­ci­le­ri­ne ve­ri­len kon­ten­ja­nı yüz­de 50 ar­tır­ma ve azalt­ma hak­kı, hükûmet­ler ta­ra­fın­dan sü­rek­li ar­tır­ma ola­rak kul­la­nıl­mış­tır. O za­man, "Ya­sa'nın bu mad­de­si­ni de­ğiş­ti­rip yüz­de 15 yap­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?" di­ye so­ru­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Ta­bii, Sa­yın Tü­tün­cü'nün, pan­car üre­ti­ci­le­ri­nin du­ru­mu­nu dü­zelt­mek­le il­gi­li ola­rak sor­du­ğu bir so­ru var. Pan­car üre­ti­ci­le­ri­nin du­ru­mu­nun ge­nel an­lam­da dü­zel­til­me­siy­le il­gi­li, bil­di­ği­niz gi­bi, biz, ta­rım­sal des­tek­le­me­le­ri hem da­ha et­kin ol­ma­sı hem de des­tek mik­ta­rı­nı top­lam­da ar­tır­mak su­re­tiy­le, bun­dan, hem gir­di­ler yö­nün­de hem doğ­ru­dan ge­lir des­te­ği yö­nün­de, biz, pan­car üre­ti­ci­le­ri­ni de, ta­bii, is­ti­fa­de et­ti­ri­yo­ruz ve on­la­rın -bir en­düs­tri bit­ki­si ol­ma­sı ha­se­biy­le- kul­lan­dık­la­rı ge­rek ma­zot ge­rek­se güb­re gi­bi alan baz­lı des­tek­ler­de, biz, en üst li­mit­ten on­la­ra ve­ri­yo­ruz. Bu çer­çe­ve­de, ta­bii, için­de pan­car üre­ti­ci­le­ri­nin de bu­lun­du­ğu çift­çi­le­ri­mi­ze, ni­san ve ha­zi­ran ay­la­rı­nın ilk haf­ta­la­rın­da, top­lam 2 mil­yar 550 mil­yon YTL ma­zot, DGD ve güb­re des­te­ği öde­ne­cek. Bu­nu bu şe­kil­de söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Ara­zi top­lu­laş­tı­rıl­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak da -doğ­ru­su, çok ye­rin­de gör­dü­ğüm bir de­ğin­me- biz, 2003'ten son­ra, ya­ni, Hükûme­ti­mi­zin gö­re­ve gel­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren ara­zi­le­rin top­lu­laş­tı­rıl­ma­sı­na çok önem ver­dik. Bir mu­ka­ye­se ya­par­sak; 1999 ile 2002 ta­rih­le­ri ara­sın­da sa­de­ce 97 bin hek­tar alan­da top­lu­laş­tır­ma ça­lış­ma­la­rı­na baş­lan­dı, hâlbu­ki 2003-2006 dö­ne­min­de 384 bin hek­tar alan­da top­lu­laş­tır­ma ça­lış­ma­sı­na baş­lan­dı ve 2005 yı­lın­da top­lu­laş­tı­rı­lan alan, sa­de­ce bir yıl içe­ri­sin­de top­lu­laş­tı­rı­lan alan mik­ta­rı 175 bin hek­tar. Hâlen de şu an­da 322 bin hek­tar alan­da top­lu­laş­tır­ma ça­lış­ma­sı de­vam edi­yor.

İla­ve ola­rak, yi­ne, bu, şu an­da bir ge­çi­ci mad­de­si­ni gö­rüş­tü­ğü­müz Top­rak Ko­ru­ma ve Ara­zi Kul­la­nım Ka­nu­nu'nun di­ğer bir mad­de­siy­le de, biz, top­lu­laş­tır­ma­yı, ara­zi top­lu­laş­tır­ma­sı­nı ko­lay­laş­tır­mak ga­ye­siy­le, Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­nın uh­de­sin­de bu­lu­nan bir yet­ki­yi, Dev­let Su İş­le­ri gi­bi di­ğer ka­mu ku­ru­luş­la­rı­nın da top­lu­laş­tır­ma yap­ma­la­rı­na imkân sağ­la­mak üze­re on­la­rı da yet­ki­len­di­ri­yo­ruz. Ka­mu­laş­tır­ma yap­ma­dan, ya­ni çok da­ha dü­şük bir ma­li­yet­le ara­zi top­lu­laş­tır­ma­sı yap­ma­la­rı­na imkân sağ­la­ya­cak  bir dü­zen­le­me de bu Ka­nun bün­ye­sin­de bek­li­yor. Eğer bu Ka­nun ya­sa­laş­mış ol­say­dı, bu­gü­ne ka­dar, me­se­la ge­çen bir­kaç haf­ta içe­ri­sin­de, üç dört haf­ta içe­ri­sin­de bu alan­da da me­sa­fe ka­tet­miş olur­duk.

Bir baş­ka hu­sus, yi­ne bu Ka­nun çer­çe­ve­sin­de ön­gör­dü­ğü­müz, bu da ara­zi top­lu­laş­tır­ma­sıy­la il­gi­li. O da şu: Mut­lak ta­rım ara­zi­le­ri­nin par­ça­lan­ma mik­ta­rı­nı, dü­ze­yi­ni biz yüz­de 100 ora­nın­da ar­tır­mak su­re­tiy­le par­ça­lan­ma­sı­nın önü­ne ge­çi­yo­ruz. Bu, mev­cut me­ri mev­zu­at­ta bil­di­ği­niz gi­bi 10 de­kar­dır. Ya­ni, 10 de­kar ala­na ka­dar ta­rım ara­zi­si kü­çü­le­bi­li­yor, par­ça­la­na­bi­li­yor. Bi­zim bu Ka­nun'la ön­gör­dü­ğü­müz bir tek­lif­le, bu, yüz­de 100 ora­nın­da ar­tı­rı­lı­yor ve bö­lü­ne­mez par­sel bü­yük­lü­ğü ta­rım ara­zi­le­rin­de 20 de­ka­ra çı­ka­rı­lı­yor.

Yi­ne, top­lu­laş­tır­ma­ya imkân sağ­la­ya­cak, bu­nu ko­lay­laş­tı­ra­cak ve en önem­li­si par­ça­lan­ma­nın önü­ne geç­mek üze­re, -ki çok ra­di­kal bir ça­lış­ma içe­ri­sin­de­yiz şu an­da- mi­ras hu­ku­kun­da ge­rek­li dü­zen­le­me­le­ri yap­mak su­re­tiy­le, ta­rım ara­zi­le­ri­nin mi­ra­sa ko­nu ol­ma­dan, bu şe­kil­de mi­ras yo­luy­la par­ça­lan­ma­sı­nın önü­ne geç­mek için de ay­rı­ca şu an­da bir ya­sal ça­lış­ma ya­pı­lı­yor ve öy­le zan­ne­di­yo­rum ki bir­kaç haf­ta içe­ri­sin­de Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun gün­de­mi­ne ge­lir. Çün­kü, biz hem üni­ver­si­te­ler­le hem Ada­let Ba­kan­lı­ğıy­la hem İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğıy­la bu ko­nu­da müş­te­rek bir ça­lış­ma yap­tık, bir tas­lak ha­zır­la­dık ve bu şe­kil­de Tür­ki­ye'de ta­rım ara­zi­le­ri­nin mi­ras yo­luy­la par­ça­lan­ma­sı­nın önü­ne de bu mev­zu­at yo­luy­la geç­miş ola­ca­ğız. Çün­kü, bu­ra­da, en önem­li me­se­le, en önem­li so­run bu.

Bu ara­da, top­rak ko­ru­ma ça­lış­ma­la­rı­nın, ara­zi kul­la­nım ça­lış­ma­la­rı­nın dur­du­rul­du­ğu­na ve bu ko­nu­da ça­lış­ma ya­pıl­ma­dı­ğı­na da­ir Sa­yın Er­gin'in bir so­ru­su ol­du, "Bun­lar dur­du mu?" şek­lin­de. Ha­yır, bu dur­ma­dı. Biz bu ça­lış­ma­la­ra de­vam edi­yo­ruz. Ara­zi kul­la­nım plan­la­ma­sı­nın ya­pıl­ma­sı için bir stan­dart oluş­tur­ma ve öl­çek be­lir­le­me ça­lış­ma­la­rı­mız de­vam edi­yor. Do­la­yı­sıy­la, bu ça­lış­ma ya­kın bir ge­le­cek­te ta­mam­la­na­cak ve ta­mam­lan­dı­ğın­da da ül­ke ça­pın­da bu alan­da uy­gu­la­ma­ya ge­çi­le­cek­tir.

Sa­yın Ga­zal­cı'nın bir so­ru­su ol­du. Sa­tış­la, top­rak sa­tı­şıy­la da­ha çok iliş­ki­len­di­ril­di. Ta­bii, geç­ti­ği­miz gün­ler­de bu­ra­da Ge­nel Ku­ru­lun da bil­gi­si­ne su­nul­du. Bu­nun dı­şın­da da ka­mu­oyu­na da açık­lan­dı. Ba­yın­dır­lık Ba­kan­lı­ğı­mız, Tür­ki­ye'de­ki bu ara­zi sa­tış­la­rıy­la, ta­rım ara­zi­le­ri­nin sa­tı­şıy­la il­gi­li ge­rek­li açık­la­ma­la­rı yap­tı. Biz bu çer­çe­ve­de baş­ka ül­ke­ler­de, özel­lik­le bu Ka­nun'la il­gi­li, baş­ka ül­ke­ler­le de mu­ka­ye­se yap­tık, on­la­rın da mev­zu­at­la­rı­nı in­ce­le­dik ve da­ha ön­ce bu Ka­nun yi­ne Ge­nel Ku­rul­da tar­tı­şı­lır­ken, gö­rü­şü­lür­ken de bu so­ru so­rul­muş­tu ve biz, Al­man­ya baş­ta ol­mak üze­re, ba­zı ül­ke­le­rin de sis­tem­le­ri­ni in­ce­le­dik ve bu­ra­lar­da da ben­zer hü­küm­ler ol­du­ğu­nu biz bi­li­yo­ruz. Bun­la­rı da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Pan­car ko­ta­sıy­la il­gi­li bir so­ru so­rul­du. Ben o so­ru­ya ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim; çün­kü, pan­car ko­ta­sıy­la il­gi­li hu­sus, bil­di­ği­niz gi­bi, Sa­na­yi Ba­kan­lı­ğı­mı­zın uh­de­sin­de, ora­dan be­nim bir bil­gi al­mam ge­re­ki­yor. Onu alıp siz­le­re ya­zı­lı ola­rak su­na­ca­ğım.

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, da­ha son­ra gir­di­ği­niz için si­ze söz ve­re­me­dim, ku­su­ra bak­ma­yın.

6'ncı mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 16.53

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.02

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 57'nci Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1313 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun'un gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ye­rin­de, Hükûmet ye­rin­de.

Ka­nun'un 6'ncı mad­de­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, 6'ncı mad­de­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­nup ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ka­nun'un tü­mü­nün oy­la­ma­sın­dan ön­ce İç Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si­ne gö­re oyu­nun ren­gi­ni be­lirt­mek üze­re De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan'ın söz ta­le­bi var­dır, aleyh­te.

Sa­yın Kan­do­ğan bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Da­ha ön­ce bu­ra­da ka­nun­laş­tır­dı­ğı­mız, an­cak, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dö­ne­ce­ği­ni de bu­ra­da söy­le­di­ği­miz bir Ka­nun'u ye­ni­den bir­lik­te gö­rü­şü­yo­ruz. O gün­kü top­lan­tı­da, bi­zim hak­lı eleş­ti­ri­le­ri­mi­ze dik­kat et­miş ol­say­dı­nız, bu­gün, bu Ka­nun'u bir kez da­ha bu­ra­da gö­rüş­me du­ru­mun­da kal­ma­ya­cak­tık.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si bu­ra­da. Sa­de­ce bu tez­ke­re bi­le, dev­le­tin ba­şı­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den ge­çen bir ka­nun­la il­gi­li ola­rak, ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­sin­de "bir ya­ban­cı şir­ket için çı­ka­rı­lan bir ka­nun" di­ye bah­set­me­sin­den do­la­yı, bu sı­ra­lar­da otu­ran mil­let­ve­kil­le­ri­nin bun­dan ra­hat­sız­lık duy­ma­sı ge­re­kir. İş­te ge­rek­çe bu­ra­da. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı di­yor ki: "Özel­lik­le bir ya­ban­cı şir­ket için çı­ka­rıl­mış bir ka­nun." Bu­nu na­sıl içi­ni­ze sin­di­ri­yor­su­nuz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri? Dev­le­tin ba­şı di­yor ki, ey Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de­ki mil­let­ve­kil­le­ri, siz öy­le bir ka­nun çı­kar­mış­sı­nız ki, bu çı­kar­dı­ğı­nız ka­nun Ame­ri­ka­lı bir şir­ket için, şir­ke­te özel bir ka­nun ol­muş di­yor Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı.

İ. SA­Mİ TAN­DO­ĞU (Or­du) - Doğ­ru, ay­nen öy­le.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ve son­ra siz ge­li­yor­su­nuz bu­ra­ya "efen­dim bu Car­gill ya­sa­sı de­ğil­dir" di­yor­su­nuz, ama Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı öy­le söy­le­mi­yor.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Şu­bat ayın­da…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Ka­ra­pa­şa­oğ­lu, siz ora­da di­yor­su­nuz da, işa­ret edi­yor­su­nuz da, pe­ki, siz o ka­nun tek­li­fi­ni şu­bat ayı içe­ri­sin­de ver­di­niz, ka­bul. Pe­ki, ni­ye, Sa­yın Baş­ba­kan­lık­tan çı­kan ya­zı­dan son­ra o ka­nun tek­li­fi gün­de­me gel­di?

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Ha­yır efen­dim… Ha­yır efen­dim…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bir mil­let­ve­ki­li ola­rak, ni­çin bu­nu ge­lip bu kür­sü­den di­le ge­tir­mi­yor­su­nuz? "Ben ka­nun tek­li­fi­mi şu­bat ayı içe­ri­sin­de ver­dim, an­cak, Baş­ba­kan­lık­tan çı­kan ya­zı­dan son­ra bu ka­nun tek­li­fi Mec­li­sin gün­de­mi­ne gel­miş­tir" şek­lin­de ni­ye bir açık­la­ma yap­mı­yor­su­nuz Sa­yın Ka­ra­pa­şa­oğ­lu?

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Da­ha se­nin ko­nuş­man…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ha­yır… Ba­kı­nız, Baş­ba­kan­lık­tan çı­kan bu ya­zı, bu ya­zı bu­ra­da ol­du­ğu sü­re­ce, siz bu­nun he­sa­bı­nı mil­le­te ve­re­mez­si­niz, ve­re­me­ye­cek­si­niz!

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - He­sa­bı ve­ri­riz, me­rak et­me sen.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Çün­kü, Car­gill'in de yet­ki­li­si­nin bu­lun­du­ğu Baş­ba­kan­lık­ta­ki bir top­lan­tı­dan çı­kan ne­ti­ce, böy­le bir ka­nun ha­zır­la­yın, di­yor­lar si­ze ve siz de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de "Ege­men­lik ka­yıt­sız şart­sız mil­le­tin­dir" ya­zı­lı lev­ha­nın önün­de otu­ra­rak ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri, bir özel şir­ket­le il­gi­li bir dü­zen­le­me ya­pı­yor­su­nuz ve ba­sın­da yer al­dı ve o gün­den be­ri tek­zip et­me­di­niz.

MEH­MET AL­TAN KA­RA­PA­ŞA­OĞ­LU (Bur­sa) - Hâlle­de­riz.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ame­ri­ka'nın, Sa­yın Baş­ba­kan nez­din­de, bu Ka­nun'un çı­ka­rıl­ma­sıy­la il­gi­li bas­kı­la­rı ve zor­la­ma­la­rı ol­du­ğu ba­sın­da yer al­dı, bi­raz ön­ce Gü­rol Ho­cam da bu­ra­da oku­du on­la­rı. Hiç­bi­ri­niz çı­kıp da bu­na bir ce­vap ve­re­me­di­niz. Sa­yın Baş­ba­kan, çı­kıp, yok böy­le bir şey, biz ken­di öz­gür ira­de­miz­le, hür ira­de­miz­le böy­le bir ka­nu­nu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­tir­dik di­ye­me­di. Di­ye­mez­se­niz. Ni­ye? Ba­kı­nız, tat­lan­dı­rı­cı ko­ta­la­rı yi­ne ar­tı­rıl­dı. Siz gö­bek­ten bağ­lı­sı­nız o şir­ke­te, bağ­lı­sı­nız. İş­te yüz bin­ler­ce pan­car üre­ti­ci­si ye­ni­den mağ­dur ol­du Sa­yın Ka­ra­pa­şa­oğ­lu, mağ­dur ol­du. Ha­ni Il­gın mey­da­nın­da Sa­yın Baş­ba­kan di­yor­du ki: "Şe­ker pan­ca­rı ko­ta­la­rı ayak­la­rı­mın al­tın­da." Sa­yın Baş­ba­kan söy­le­di bu­nu. Se­çim mey­dan­la­rın­da biz sor­duk Sa­yın Baş­ba­ka­na. Tü­tün ko­ta­la­rıy­la il­gi­li, şe­ker pan­ca­rıy­la il­gi­li va­tan­daş bi­ze so­ru­yor, ne di­ye­lim di­ye sor­du­ğu­muz­da de­di ki bi­ze: "Va­tan­da­şa söy­le­yin, tü­tün ko­ta­la­rı ve şe­ker pan­ca­rı ko­ta­la­rı ayak­la­rı­mı­zın al­tın­da­dır de­yin va­tan­daş­la­ra." Sa­yın Baş­ba­kan bi­ze böy­le ta­li­mat ver­miş­ti o dö­nem­de. Ama, ba­kın, Ba­kan­lar Ku­ru­lu ye­ni bir ka­rar­la tat­lan­dı­rı­cı ko­ta­la­rı­nı ar­tır­dı. Şe­ker pan­ca­rı üre­ti­mi olan yer­ler­den ge­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne ses­le­ni­yo­rum: Siz bun­dan ra­hat­sız­lık duy­mu­yor­su­nuz sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri? Ka­sım ayın­da bu mil­le­tin önü­ne git­me­ye­cek mi­si­niz? Sor­ma­ya­cak mı si­ze şe­ker pan­ca­rı üre­ti­ci­le­ri? 110 bin li­ra­ya sa­tı­lı­yor­du şe­ker pan­ca­rı, şim­di kaç bin li­ra? 89 bin li­ra Sa­yın Mil­let­ve­ki­li. Ama, gir­di fi­yat­la­rı iki­ye kat­la­mış, şe­ker pan­ca­rı fi­yat­la­rı ge­ri gel­miş ve siz Car­gill'i kur­tar­ma uğ­ru­na bi­raz son­ra par­mak­la­rı­nı­zı kal­dı­ra­cak­sı­nız ve böy­le bir şir­ke­tin gay­ri hu­ku­ki…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Böy­le bir şir­ket­le il­gi­li on­lar­ca yar­gı ka­ra­rı­na rağ­men, böy­le bir şir­ke­ti kur­tar­ma uğ­ru­na par­mak­la­rı­nı­zı kal­dı­ra­cak­sı­nız. Ama, bu mil­let o par­mak­la­rı unut­ma­ya­cak. Şe­ker pan­ca­rı üre­ti­ci­le­ri, bu­ra­da kal­kan par­mak­la­rın he­sa­bı­nı se­çim mey­dan­la­rın­da ve san­dık­la­rın­da siz­le­re so­ra­cak.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, oyu­mun ren­gi­nin olum­suz ol­du­ğu­nu be­lir­ti­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - Mil­let si­ze de ova­nın he­sa­bı­nı so­ra­cak!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Biz onun he­sa­bı­nı ve­ri­riz, hiç me­rak et­me!

BAŞ­KAN - Ka­nun'un tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­nun ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 5'in­ci sı­ra­da yer alan, Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

5.- Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1226) (S. Sa­yı­sı: 1247) (x)

(x) 1247 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1247 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li ve Grup Baş­kan Ve­ki­li Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Ars­lan; şa­hıs­la­rı adı­na Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ünal­dı, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ya­şar, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç ve Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan'ın söz ta­lep­le­ri var­dır.

Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, bu­yu­run efen­dim.

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ev­vel he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun de­ği­şik­li­ği hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Evet, bu se­ne, ya­ni bu dört se­ne için­de en çok de­ğiş­ti­ri­len, ko­nu­şu­lan ya­sa­lar­dan bi­ri­si de sağ­lık ya­sa­la­rı. Bun­lar­dan bir ta­ne­si de şim­di yi­ne önü­mü­ze gel­di. Ha­ni meş­hur ka­nun, ya­sa­mız var ya AK Par­ti­nin "Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Ya­sa­sı" di­ye. Ha­ki­ka­ten dö­ne dö­ne bir hâl ol­duk. Ama, dö­nü­yo­ruz dö­nü­yo­ruz, ay­nı yer­de dö­nü­yo­ruz. Bir ar­pa bo­yu iler­le­me­dik. Bu şu­nu gös­te­ri­yor: Sağ­lı­ğın, Tür­ki­ye'de te­mel bir ya­sa ola­rak gö­rü­şül­me­si sa­de­ce bu Ba­kan­lı­ğa ait de­ğil, bu Ba­kan­lık­tan ev­vel de kö­tü idi. Gel­dik ge­le­li hep ya­sa de­ğiş­ti­ri­yo­ruz, ama ya­sa­lar ye­ri­ne otur­mu­yor. Bu­nun se­be­bi, bir sağ­lık po­li­ti­ka­sı­nın ol­ma­yı­şı, sağ­lık­ta dü­zen­li bir po­li­ti­ka­nın ol­ma­yı­şın­dan ge­li­yor. Şim­di, me­se­la, bu­ra­da ba­kı­yo­ruz, "mal­prak­tis" de­ni­len, ya­ni uy­gu­la­ma­da kö­tü uy­gu­la­ma­dan do­la­yı dok­tor­la­rın taz­mi­na­tı­nı öde­ye­me­yi­şi, has­ta hak­la­rı­na ta­nı­nan bir yer­de dok­tor­la­rı si­gor­ta ede­ce­ğiz. Ge­nel­de doğ­ru­dur, ya­ni bu ya­sa­nın, bu dok­tor­la­rın taz­mi­nat­la­rı­nın si­gor­ta edil­me­si, öde­ye­me­me­si hâlle­ri doğ­ru­dur, ama sa­de­ce dok­to­ra çı­kı­yor şu aşa­ma­da. Pe­ki bu yar­dım­cı hiz­met­le­rin ha­ta­sı­nı kim öde­ye­cek ve­ya bun­lar ne­re­de ka­la­cak? Bi­rin­ci ek­sik. Ben ten­ki­ti ya­par­ken ek­si­ği de söy­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim.

Şim­di, bu ya­sa­da di­yo­ruz ki: "Anes­te­zi uz­man­la­rı­nın bu­lun­ma­dı­ğı yer­de anes­te­zi tek­nis­ye­ni­ni o gün­kü ame­li­yat ya­pa­cak cer­ra­hın em­ri­ne ve­re­lim." İlk ba­kış­ta bu da doğ­ru­dur. Ben se­ne­ler­ce baş­he­kim­lik yap­tım. Uz­man yok, anes­te­zi tek­nis­ye­ni var. Cer­ra­hi uz­ma­nı di­yor ki: Ho­cam, tek­nis­yen bu sa­at­te gel­me­di ve­ya bu­nu yap­ma­dı. Bir so­run çı­kı­yor. Bu doğ­ru da, onun için bir cer­ra­hi uz­ma­nı cer­ra­hın em­rin­de ame­li­yat ya­pa­cak o gün­kü tek­nis­ye­nin ol­ma­sı doğ­ru gö­zü­kü­yor ama, asıl doğ­ru olan anes­te­zi uz­ma­nı­nın bu­lun­ma­sı. Bu­nu da ben ya­pa­cak de­ği­lim ki. Anes­te­zi uz­ma­nı­nın ço­ğal­tıl­ma­sı Sağ­lık Ba­ka­nı­nın işi be­nim işim de­ğil. Ya­ni, Tür­ki­ye'de, aşa­ğı yu­ka­rı bi­ne ya­kın anes­te­zi uz­ma­nı var. Beş se­ne­dir so­ru­yo­rum: "Ne­den prog­ra­ma alıp da anes­te­zi uz­ma­nı­nı ço­ğalt­ma­dı­nız?" Ba­na di­ye­cek­ler ki: "Ho­cam, ora­ya mü­ra­ca­at eden yok." Et­tir efen­dim, o da se­nin işin. De­mek ki, ba­zı branş­la­rı özen­dir­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­sin. De­mek ki, la­zım olan branş­la­rı özen­di­re­cek­si­niz.

Şim­di, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­me aşa­ma­sın­da bir de rad­yo­lo­ji­de iyo­ni­zas­yon­da ça­lı­şan per­so­ne­lin ça­lış­ma sa­ati­ni beş­ten ye­di bu­çu­ğa çı­kar­mak is­ti­yo­ruz. Pe­ki, Tür­ki­ye'de has­ta­ne­ler­de­ki rad­yo­lo­ji üni­te­le­ri­nin aca­ba kaç ta­ne­si Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rın­da Sa­yın Ba­kan? Ben söy­lü­yo­rum, yüz­de 30'dan faz­la­sı Av­ru­pa stan­dart­la­rı­na uy­ma­mak­ta­dır Tür­ki­ye'de rönt­gen üni­te­le­ri­nin. Di­yo­ruz ki: "Her se­ne 50 mi­li­si­vert ola­cak beş se­ne­de 100 mi­li­si­ver­ti geç­me­ye­cek." Doğ­ru ama, ne­re­de bu şart­lar? Av­ru­pa stan­dart­la­rın­da. Aca­ba be­nim has­ta­ne­le­ri­min -1.100 kü­sur ta­ne has­ta­ne­niz var- han­gi­si uyu­yor bu şart­la­ra? Kal­dı, kal­dı bu şart­la­rı, ça­lış­ma şart­la­rı­nı uy­gu­la­ma­ya koy­du­nuz da, ha­zır ol­du da rad­yo­lo­ji­de ça­lı­şan per­so­ne­lin beş sa­at­lik me­sa­isi­ni ye­di bu­çuk sa­ate çı­kar­ma mı kal­dı? Her şey Av­ru­pa şart­la­rı­na uy­du da sa­de­ce sa­ate mi kal­dı bu iş? Ha­yır, hiç bun­da kim­se "bu böy­le­dir" de­me yet­ki­si­ne sa­hip de­ğil, sa­hip­se gö­re­lim. Kim ya­pı­yor? Atom Ener­ji­sin­de­ki per­so­nel ya­pı­yor. Bu, Atom Ener­ji­sin­de­ki per­so­ne­lin kaç ta­ne ol­du­ğu­nu, ade­di­ni  bi­li­yor mu­su­nuz bu ko­nuy­la  il­gi­le­nen? Aşa­ğı  yu­ka­rı   35-40'ı geç­mi­yor. Tür­ki­ye'de kaç ta­ne has­ta­ne var? 1.200'e ya­kın has­ta­ne var. 35 ve­ya 40 ki­şi­lik ye­tiş­miş ele­man­la bu­nu na­sıl kon­trol ede­cek­si­niz? Ben­ce, ilk ön­ce he­ki­min ça­lış­ma şart­la­rı­nı dü­zelt­mek la­zım, or­ta­mı dü­zelt­mek la­zım. Av­ru­pa stan­dart­la­rı­na uy­gun bir şart ge­tir­dik­ten son­ra ta­bii ki do­ğal­dır -beş sa­at ça­lış­mak­ta- ye­di bu­çuk sa­at de­ğil ge­re­kir­se se­kiz sa­at de ça­lı­şır be­nim he­ki­mim ve sağ­lık per­so­ne­lim, ama o şart­lar yok. Doğ­ru­dur, hep "Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­me aşa­ma­sın­da" de­yip ya­sa­la­rı çı­ka­rı­yo­ruz da, aca­ba uy­gu­la­ma­sı böy­le olu­yor mu ve­ya uy­gu­la­ma­da böy­le mi? Onun için, bu beş saa­tin de ye­di bu­çuk sa­ate çı­ka­rıl­ma­sı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu bu­ra­da bir de­fa da­ha tek­rar ede­rek söy­lü­yo­rum. Ben, kür­sü­ye çı­kıp "Sa­yın Ba­kan, bu yan­lış, bu yan­lış, o yan­lış" de­mek için bu­ra­da de­ği­lim. Ben yan­lış­la­rın doğ­ru­su­nu söy­lü­yo­rum, bun­lar yan­lış, doğ­ru­su bu­dur di­yo­rum. Eğer, siz, Sağ­lık Ba­ka­nı ola­rak, ge­lir, bu kür­sü­den der­se­niz ki, 1.200 ta­ne has­ta­ne­min rad­yo­lo­ji üni­te­le­ri­nin hep­si Av­ru­pa Bir­li­ği şart­la­rı­na uyu­yor Sa­yın Ho­cam de­di­ğin­de, ben, say­gı du­ya­ca­ğım, bu se­fer de, ge­lip, bu­ra­dan, kür­sü­den di­ye­ce­ğim ki, ben yan­lış bi­li­yor­mu­şum, özür di­le­rim di­ye­ce­ğim Sa­yın Ba­ka­nım. Ama, böy­le de­ğil Sa­yın Ba­kan.

Sa­yın Ba­ka­nım, ya­şı­yo­ruz biz bun­la­rı, için­den ge­li­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Sa­yın Ba­kan din­le­mi­yor ki.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ya­ni, ba­zı ko­nu­lar­da, ben, bu­ra­ya, ek­se­ri­yet­le, bil­me­di­ğim bir ko­nu­da çık­mı­yo­rum. Grup baş­kan ve­ki­li ola­rak bi­le çık­ma­yı sev­mi­yo­rum, ama, bu iş be­nim işim. Bu­nu, he­kim ar­ka­daş­la­rım çok iyi bi­lir­ler. Bu şart­la­rı ye­ri­ne ge­tir­me­den, kur­şun ön­lü­ğü bi­le bu­la­ma­dı­ğı­mız za­man­lar ol­du­ğun­da ve bu oda­da kaç mi­li­si­vert iyo­ni­zas­yon var di­ye öl­çe­cek ale­tim bi­le ol­maz­ken, bu­nu ya­par­sa­nız, iş­te, el, ada­ma gü­ler ve kar­şı çı­kar.

İz­mit'te bir ko­mis­yo­na git­tik, Di­lo­va­sı Ko­mis­yo­nu­na, ora­da -Sa­yın Ba­kan, bun­la­ra dik­kat edi­niz- Atom Ener­ji­sin­den ge­len bir ar­ka­daş, böy­le, mey­dan­da şey tut­tu, ale­ti, ora­da­ki de­mir yı­ğı­nın­da­ki rad­yas­yo­nu öl­çü­yor. Açık ha­va­da, de­mir yı­ğı­nın­da­ki rad­yas­yo­nu öl­çü­yor. Ça­ğır­dım, kim­se­nin ya­nın­da da de­me­dim, ekip­te­ki mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mın ya­nın­da de­me­dim. "Ev­la­dım, sen ne yap­tın şim­di?" de­dim, "rad­yas­yon ölç­tüm" de­di. "Sa­kın bir da­ha bu alet­le bu­ra­ya ge­lip de mil­le­ti kan­dır­ma. Bak, ben rad­yo­lo­ji uz­ma­nı­yım, baş­ka ar­ka­da­şım da var, yan­lış ya­pı­yor­sun" de­dim. Şim­di, sen, Sa­yın Ba­ka­nım, böy­le bir ül­ke­de ya­şı­yo­ruz, tek­no­lo­jik alet­le­ri­miz ge­liş­me­miş, adam­la­rı­mız ye­tiş­me­miş. Bu adam­la­rın ye­di sa­ati­ni ye­di bu­çuk sa­ate çı­kar­dım. Ni­ye çı­ka­rı­yo­rum? Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na uy­sun di­ye çı­ka­rı­yo­rum. Yok böy­le bir şey!

Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na çı­kar­man doğ­ru­dur. Ne za­man doğ­ru­dur? O şart­la­rı uy­gu­lar­sın, dok­to­run ça­lış­ma sa­ati­ni uy­gu­lar­sın, o rad­yo­lo­ji­de ça­lı­şan per­so­ne­lin her tür­lü imkânı­nı ve­rir­si­niz… Es­ki­den süt ve­ri­lir­di, sü­tü de kal­dır­dı­lar, yo­ğur­du da kal­dır­dı­lar. Ney­miş? Her ta­raf dü­zel­miş. Ha­yır, böy­le bir şey yok. Ama böy­le olu­yor.

Sa­yın Ba­kan, ben, bu­ra­ya çık­tı­ğım­da söy­le­di­ğim gi­bi, ilk ön­ce bir he­kim ola­rak yol gös­ter­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim. Sa­yın Ba­kan, dok­to­run ha­ta­sın­dan bah­se­de­rek si­gor­ta çı­ka­rı­yo­ruz; ama, bu Av­ru­pa stan­dart­la­rı di­ye tut­tur­du­ğu­muz sa­ha­da, çağ­da, dok­to­run ilaç yaz­ma­sı­na bi­le ka­rış­ma­ya baş­la­dık Sa­yın Ba­kan ya. Bu ila­cı ya­zar­sın, bu ila­cı yaz­maz­sın di­yor­sun. Eğer yan­lış­sa bu­ra­da­ki dok­tor ar­ka­daş­la­rım söy­le­sin ba­na. Sen bu ila­cı ya­zar­sın, bu ila­cı ya­za­maz­sın di­yor­sun. Bu­nu al­dım, lis­te­den çı­kar­dım di­yor­sun Sa­yın Ba­ka­nım. Böy­le bir şey olur mu? Böy­le bir şey var mı ya­ni? Sen dok­to­run ilaç yaz­ma­sı­na da ka­rı­şır­san, o za­man bu dok­tor ta­bii ki ha­ta ya­par. Ya­rın ame­li­ya­tı­na da ka­rı­şa­cak­sın. Bu ame­li­ya­tı böy­le yap­ma di­ye­cek­sin. Bu, bu­nu gös­te­ri­yor. Böy­le bir şey olur mu? El­bet­te ki o dok­tor ha­ta ya­pa­bi­lir o za­man. Sen dok­to­ra öne­ri­yor­sun, ha­ta yap di­yor­sun. Ni­ye? Ada­mın eli­ne ver­miş­sin dip­lo­ma­yı, önü­ne gel­miş has­ta, di­yor ki, bu ila­cı ya­za­maz­sın. Ni­ye ya­za­maz­sın? Ma­li­ye Ba­ka­nı ve Sağ­lık Ba­ka­nı de­di ki, bu ila­cı ya­za­maz­sın de­di. Var mı dok­to­run böy­le bir şe­yi, var mı?

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Yaz… Yaz…

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Var mı dok­tor­luk­ta, var mı böy­le bir şey?

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Yaz…

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Sen dok­tor­sun, var­sa söy­le, gel bu­ra­dan da söy­le. Ama, bu­nu ya­par­ken dü­şü­ne­ce­ğiz. Ya­ni, de­di­ğim gi­bi, il­la, ben, kö­rü kö­rü­ne, Sa­yın Ba­kan bu yan­lış­tır di­ye­cek adam mı­yım ya? Der mi­yim böy­le bir şey? Ama doğ­ru­la­rı söy­le­ye­ce­ğim ben. Ya­par­sı­nız, yap­maz­sı­nız. Ben söy­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim.

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞOĞ­LU (Muğ­la) - İçe­ri­ği ay­nı on­la­rın, Ho­cam, siz bi­li­yor­su­nuz.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, aşa­ğı  yu­ka­rı bir ilaç fi­ya­tı bi­le dört de­fa de­ğiş­ti bir se­ne­de, ge­çen de söy­le­dim, de­vam­lı dü­şü­rü­yo­ruz, fa­kat, ar­tık, has­ta­ne­ler if­las et­mek üze­re. Ge­ri öde­me ya­pıl­mı­yor. Sa­yın Ba­ka­nım, Ma­li­ye Ba­ka­nıy­la ko­nu­şu­yor mu­su­nuz? Ma­li­ye Ba­ka­nı bu iş­le­ri ayar­la­dı, ver­di eli­ni­ze re­çe­te­yi "Bu­nu yaz­dı­rın, bu­nu yaz­dır­ma­yın dok­to­ru­nu­za." de­di. Ge­ri öde­me­ler aşa­ğı yu­ka­rı beş ay­dır öden­mi­yor Sa­yın Ba­kan. İlaç fi­yat­la­rı da öden­mi­yor, alet fi­yat­la­rı da öden­mi­yor, pa­muk pa­ra­sı bi­le öden­mi­yor. Bu dok­tor na­sıl ça­lı­şa­cak, söy­ler mi­si­niz? El­bet­te ki ha­ta ya­pa­cak. Ben, dok­to­run ha­ta yap­ma­sı­nı is­ter mi­yim? Dok­to­run ha­ta yap­ma­sı­nın ge­ri­ye dö­nü­şü yok­tur. Onun ça­lış­ma stan­dart­la­rı­nı ayar­la­ya­ca­ğız ilk ön­ce Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­ri­yor­sak. Ha­len kırk beş sa­at ça­lı­şı­yor dok­tor­lar. Nor­mal 657'ye ta­bi dev­let me­mur­la­rı kırk sa­at ça­lı­şı­yor, dok­tor­lar kırk beş sa­at ça­lı­şı­yor. Ben bu­nu uy­gu­lu­yo­rum de, bu­nu kırk sa­ate in­di­ri­yo­rum de. Bu dok­tor gün ge­lip yir­mi dört sa­at ça­lış­tı­ğın­da, nö­bet tut­tu­ğun­da, bu nö­be­ti­nin kar­şı­lı­ğın­da şu­nu ya­pı­yo­rum de, ba­şım üs­tün­de ye­rin var. Ben dok­to­ru­ma bu­nu yap­tım de, bu­nu ya­pı­yo­rum de. Ge­ce evin­den, nö­bet­çi, icap­çı dok­to­ru ça­ğı­rır­ken…

BAŞ­KAN - Sa­yın ar­ka­daş­lar, Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, bir sa­ni­ye.

Sa­yın Er­döl, Ko­mis­yon sı­ra­la­rın­dan yük­sek ses­le ko­nu­şul­ma­sın­dan do­la­yı an­la­şıl­mı­yor. Lüt­fen…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, Ba­kan­la ko­nu­şu­lu­yor, hiç­bi­ri­ni din­le­ye­mi­yor­lar. Tek­rar baş­tan al­ma­sın­da fay­da var.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, çok te­şek­kür ede­rim.

Za­ten, Sa­yın Ba­kan din­li­yor, din­le­me­ye ça­lı­şı­yor da­ha doğ­ru­su. İn­şal­lah, ül­ke­miz için iyi olur.

Ama, ben şu­nu söy­lü­yo­rum: Tür­ki­ye'de dok­tor ek­si­ği var. "Türk" ke­li­me­si­ni kal­dı­rıp, Tür­ki­ye'ye it­hal dok­tor ala­ca­ğız. Ta­bii ala­lım. Biz dı­şa­rı­da ça­lış­tı­ğı­mı­za gö­re, on­la­rın da Tür­ki­ye'nin şart­la­rı­na uy­gun ola­rak ça­lış­ma­sı­na ben kar­şı de­ği­lim.

Pe­ki, Sa­yın Ba­kan, şim­di so­ru­yo­rum: 3 bin dok­tor al­dın. Tür­ki­ye         -Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de- 52 ül­ke ara­sın­da 52'nci sı­ra­da, so­nun­cu sı­ra­da ol­du­ğu­na gö­re dok­tor sa­yı­sın­da, 3 bin dok­tor be­nim ne­yi­me ya­ra­ya­cak söy­ler mi­si­niz? Bu, be­nim ül­ke­min dok­tor ek­si­ği­ni gi­de­re­bi­lir mi? Ha­yır, gi­de­re­mez Sa­yın Ba­kan, gi­de­re­mez. O hâlde ne yap­mak la­zım? Hep bu­gü­ne ka­dar söy­le­di­ği­mi tek­rar­lı­yo­rum. Ku­rum ve ku­ru­luş­lar­la bu ül­ke­de kav­ga edil­mez. YÖK'le otu­rur­sun, yir­mi se­ne­lik, otuz se­ne­lik, kırk se­ne­lik pla­nı­nı ya­pa­rak YÖK'ü ça­ğı­rır­sın ma­sa­na, 52'ye ya­kın tıp fa­kül­te­si var, bun­lar­da ta­le­be kon­ten­jan­la­rı­nı ar­tır­ma­nın yol­la­rı­nı arar­sın. YÖK'ün pa­ra­sı­nı kes­mek de­ğil, ilmî ça­lış­ma­sı­nı kes­mek de­ğil me­se­le. Asıl me­se­le, on­la­ra, tıp fa­kül­te­le­ri­ne, üni­ver­si­te­le­re imkân ta­nı­yıp, bu pla­nı uy­gu­la­ya­rak, otuz se­ne son­ra­ki be­nim dok­tor ih­ti­ya­cı­mı kar­şı­la­man la­zım. Ba­kan­lık bu­dur. Ba­kan­lık bu ol­du­ğu gi­bi, plan ve prog­ram dâhi­lin­de bu iş­ler ya­pı­lır. Pal­ya­tif ted­bir­ler­le hiç­bir ye­re gi­de­mez­si­niz. Bü­tün dok­tor­la­rı, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de, eğer, den­ge­li ola­rak da­ğı­ta­bi­lir­se­niz -ki, bu­nun yol­la­rı var­dır. Bu­nun, mec­burî hiz­met de­ğil­dir yol­la­rı; bu­nu özen­dir­me var­dır, bun­la­rın ha­yat şart­la­rı­nı iyi­leş­tir­me var­dır- on­la­rı ya­par­sa­nız, be­nim dok­to­rum, Tür­ki­ye'nin, Türk Bay­ra­ğı'nın dal­ga­lan­dı­ğı her yer­de  dok­to­rum ve sağ­lık per­so­ne­lim ça­lı­şır Sa­yın Ba­kan. Sa­yın Ba­kan, mü­him olan ni­yet, mü­him olan on­la­rın hu­zu­ru­nu sağ­la­mak, on­la­rın ça­lış­ma or­ta­mı­nı sağ­la­mak, git­tik­le­ri yer­ler­de, ara­ba­ya bin­dik­le­rin­de yol­la­rı­nın ke­sil­me­me­si için imkânla­rı ha­zır­la­mak­tır.

Asıl me­se­le, şu­nu söy­lü­yo­rum: El­li iki tıp fa­kül­te­si var. Bu ol­maz, 3 bin­le ol­maz, 3 bin dok­tor­la ol­maz. O gel­sin, biz gi­de­lim mem­le­ke­ti­ne, şart­la­rı­mı­za uy­du­ğun­da o da gel­sin ça­lış­sın, ona kar­şı de­ği­lim. Asıl me­se­le -işi, ya­ni, si­ne­ği öl­dür­mek de­ğil me­se­le- ba­tak­lı­ğı ku­rut­mak.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

İki da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum si­ze.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ba­tak­lı­ğı ku­rut­ma­nın da ça­re­le­ri var. O ça­re­yi… Ba­tak­lı­ğı ku­ru­tur­san kur­tu­lur­sun, yok­sa, siv­ri­si­ne­ği öl­dür­mek­le bir şey ya­pa­maz­sın. O za­man, 3 bin de­ğil, 5 bin de dok­tor al­san, 104 bin dok­to­run -bu­gün 104 bin dok­to­run var­ken- 108 bin ol­sa ne olur, 110 bin ol­sa ne olur, 52'nci sı­ra­da ol­du­ğu­na gö­re? O za­man, söy­lü­yo­rum, ge­lin, yok be­nim­dir, yok ya­rın cum­hur­baş­ka­nı ben­den ol­du­ğun­da ya­sa­lar ge­ri dön­me­ye­cek… Yok böy­le bir şey. Bu, şık bir  ke­li­me de­ğil. Duy­du­ğu­ma çok üzül­düm, ora­dan, bi­raz ön­ce. Bir ar­ka­da­şım "in­şal­lah, Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­dan el­li dört ta­ne ya­sa dön­dü, bun­dan son­ra dön­me­ye­cek." de­di. Ni­ye dön­me­ye­cek? Ora­ya otu­ran kim olur­sa ol­sun, sen­den de­ğil, kim olur­sa ol­sun, ora­ya gel­di­ğin­de, ak­lı­nı, man­tı­ğı­nı kul­lan­dı­ğın­da, bal gi­bi dö­ne­cek, dö­ne­cek. Bu, Tay­yip Er­do­ğan da ol­sa dö­ne­cek. Bu­nu ak­lı­nı­za ko­yun.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ora­sı, çift­lik de­ğil.

MU­ZAF­FER R.KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ama, bu­nu öy­le di­yor­lar. Yan­lış. Yan­lı­şa yan­lış. Yan­lı­şa yan­lış de­di­ği­miz müd­det­çe, ül­ke ola­rak kal­kı­nı­rız biz. Hep bir­lik­te ol­du­ğu­muz­da, ül­ke­mi­zin le­hi­ne olan ne var­sa, onu, hep bir­lik­te yap­tı­ğı­mız müd­det­çe, Tür­ki­ye'de, Tür­ki­ye ola­rak, gu­rur­la yü­rü­ye­bi­li­riz yol­da, so­kak­ta. Has­ta­la­rı­mız, ar­tık, dok­tor­suz­luk­tan, sağ­lık, ilaç­sız­lık­tan, bu­gün ol­du­ğu gi­bi, bun­dan da­ha ile­ri­ye doğ­ru git­me­den, öl­me­me­si­ni is­ti­yo­ruz.

Ben, şu­nu da­ima söy­lü­yo­rum: Kav­gay­la bir ye­re va­rıl­maz, uz­la­şı ol­ma­sı la­zım, uz­la­şıy­la olur her şey.

Bu­gün­den iti­ba­ren, Sa­yın Ba­kan, uz­ma­nı­nı da ala­bil­men için, öğ­ren­ci­yi de faz­la­laş­tı­ra­bil­men için, YÖK'le otu­rup, bu pla­nı, prog­ra­mı yap­ma­nı­zı tav­si­ye edi­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­ZAF­FER R.KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - He­pi­ni­ze te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Ars­lan.

Sa­yın Ars­lan, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1247 sı­ra sa­yı­lı tor­ba ya­sa üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak için hu­zu­ru­nu­za çık­tım. He­pi­ni­zi, ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sağ­lık ala­nın­da­ki bir­çok ya­sa­da dü­zen­le­me ya­pan bir ya­sa­yı gö­rü­şü­yo­ruz. Tor­ba ya­sa de­yin­ce, da­ha ön­ce­ki tor­ba ya­sa­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, için­den çı­kan­la­rı gör­dük­ten son­ra, in­san, aca­ba di­yor, bir kur­naz tüc­car an­la­yı­şıy­la, iyi ya­sa­la­rın içi­ne ko­nu­la­rak ge­çi­ril­me­ye ça­lı­şı­lan, sağ­lık ala­nın­da, ça­lı­şan­lar le­hi­ne, yurt­taş le­hi­ne de­ğil, ar­ka­da, ken­di­le­ri­ne re­çe­te ya­zan ser­ma­ye le­hi­ne bir­ta­kım ya­sal dü­zen­le­me­ler mi ya­pı­la­cak di­ye kuş­kuy­la ba­kı­yor in­san; için­de gü­zel şey­ler var­dır, ama, aca­ba kö­tü pi­rinç­le ka­rış­mış mı­dır bir tüc­car kur­naz­lı­ğı için­de di­ye ba­kı­yor. Da­ha ön­ce, bi­li­yor­su­nuz, ba­zı tor­ba­lar­dan Una­kı­tan af­la­rı fa­lan da çık­mış­tı. Aca­ba böy­le bir tor­ba ya­sa mı­dır di­ye dik­kat­le bak­tı­ğı­nız­da, bu tor­ba öbür tor­ba­lar­dan da­ha kö­tü, bu tor­ba­da iyi mal hiç yok gi­bi ne­re­dey­se.

Sek­tö­rün, sek­tör ça­lı­şan­la­rı­nın, yurt­taş­la­rın iti­raz et­me­di­ği iki mad­de var: Bi­ri­si yü­rüt­me mad­de­si, bi­ri­si yü­rür­lük mad­de­si. Bir de, bir iki kü­çük mad­de var: İş­te, as­kerî has­ta­ne­ler­de ça­lı­şan baş­he­kim­le­rin mu­aye­ne­ha­ne aça­bil­me­si­ne ola­nak sağ­la­yan mad­de -iti­raz yok- bir di­ğe­ri de ele­man te­mi­nin­de güç­lük çe­ki­len böl­ge­de ça­lı­şan­la­ra bir­ta­kım dü­zen­le­me­ler ge­ti­ren mad­de. Di­ğer bü­tün mad­de­le­rin hep­si­ne sek­tör is­yan edi­yor, kar al­tın­da ey­lem ya­pı­yor, hep­si­ne kar­şı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ne­ler var bu tor­ba­da ba­ka­lım: Ön­ce, rad­yo­lo­ji ça­lı­şan­la­rı­nın, uzun­ca yıl­lar­dan be­ri, bi­li­yor­su­nuz, me­sai sü­re­le­ri gün­lük beş sa­at­tir. Çün­kü, iyo­ni­zen rad­yas­yon, in­san sağ­lı­ğı üze­rin­de, sa­de­ce o gün için de­ğil, sa­de­ce ken­di ya­şa­mı için de­ğil, ge­le­cek ne­sil­le­ri­ne de ak­se­de­cek, ge­le­cek ne­sil­le­ri­ni de et­ki­le­ye­cek has­ta­lık­la­ra ne­den olur. O ne­den­le, uzun­ca bir dö­nem­den be­ri, rad­yo­log­lar, rad­yo­lo­ji ça­lı­şan­la­rı gün­lük beş sa­at­lik me­sai ya­par­lar­dı. Şim­di, bu ya­sa­nın içe­ri­sin­de, rad­yo­lo­ji ça­lı­şan­la­rı­nın me­sai sü­re­si­ni ye­di bu­çuk sa­ate çı­ka­ran bir dü­zen­le­me var.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Av­ru­pa Bir­li­ği Ko­mis­yo­nu­nun Eu­ra­tom/96/29 sa­yı­lı Di­rek­ti­fi'nde, ar­tık, iyo­ni­zen rad­yas­yon­da ça­lı­şan­la­rın me­sai sü­re­le­ri­nin kı­sal­tıl­ma­sı ya da uza­tıl­ma­sı, sü­re­ler­le ala­ka­lı de­ğil, ça­lış­ma ko­şul­la­rı, al­dık­la­rı rad­yas­yon­la, iyo­ni­zen rad­yas­yon­la, öl­çüm­le… Tek­no­lo­jik ge­liş­me­ler so­nu­cu, bi­li­yor­su­nuz, Av­ru­pa'da, dün­ya­da, bu alan­da bü­yük ge­liş­me­ler var, 1990'lı yıl­la­rın so­nun­dan iti­ba­ren ken­di alt­ya­pı­sı­nı oluş­tur­muş­lar. Bu tür sağ­lık ku­rum­la­rın­da ça­lı­şan­la­rın, ne ka­dar iyo­ni­zen rad­yas­yon al­dık­la­rı­nı öl­çen, da­ha az mik­tar­da iyo­ni­zen rad­yas­yon al­ma­la­rı için han­gi tek­no­lo­ji­le­ri oluş­tur­ma­lı­yız, ha­va­lan­dır­ma, ko­run­ma ted­bir­le­ri­ni al­ma­lı­yız, bu ça­lış­ma­la­rı yap­mış­lar ve de­miş­ler ki, bu alan­da ça­lı­şan, yıl­da, en çok 50 mi­li­si­vert rad­yas­yon ala­bi­lir; üst üs­te beş yıl­da da, en çok 100 mi­li­si­vert rad­yas­yon ala­bi­lir di­ye bir ku­ral kon­muş ve de­miş­ler ki, ar­tık, me­sa­iyi kı­salt­ma­ya fa­lan ge­rek yok, rad­yas­yo­nu ne ka­dar al­dık­la­rı­nı öl­çe­riz, eğer, faz­la­lık var­sa da ça­lı­şa­nı ko­ru­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de böy­le bir tek­no­lo­ji yok. Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mun­da bu ko­nu­da ça­lı­şa­cak 36 ta­ne uz­man var. Tür­ki­ye'de, rönt­gen ola­rak, rönt­gen mu­aye­ne­ha­ne­si ya da rönt­gen la­bo­ra­tu­va­rı ola­rak kul­la­nı­lan 10 bi­ne ya­kın iş ye­ri var. 36 per­so­nel ile 10 bi­ne ya­kın iş ye­ri­nin, rad­yo­lo­jik… İşin tek­ni­ği yö­nün­den, ora­da faz­la bir ışın­la­ma var mı­dır, per­so­nel, ora­da ça­lı­şan in­san­lar risk al­tın­da mı­dır; bu­nu be­lir­le­mek, bu­gün, Tür­ki­ye'nin için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­lar­la müm­kün de­ğil.

Evet, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de böy­le bir dü­zen­le­me var; ça­lış­ma sü­re­le­riy­le de­ğil, al­dık­la­rı iyo­ni­zen rad­yas­yo­nun mik­ta­rıy­la il­gi­li bir ça­lış­ma esa­sı dü­zen­le­miş­ler. Ama, ba­kın, geç­ti­ği­miz gün­ler­de, An­ka­ra Üni­ver­si­te­sin­de fi­zik bö­lü­mün­de bir do­çent­lik ça­lış­ma­sın­da, ras­ge­le 110 rönt­gen ci­ha­zı se­çil­miş. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ne ka­dar ha­zin­dir ki, ya­rı­sı in­san sağ­lı­ğı için za­rar­lı bu­lun­muş. Şim­di, siz, böy­le bir or­tam­da, efen­dim, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uya­ca­ğız di­ye, rönt­gen ça­lı­şan­la­rı­nın, dok­tor­la­rın, tek­nis­yen­le­rin ça­lış­ma sü­re­le­ri­ni de­ğiş­ti­re­cek­si­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da al­dı­ğı­mız ka­rar, bu­gün ça­lı­şan­la­rın de­ğil, ge­le­cek ne­sil­le­ri, bu­gün, rad­yo­lo­ji işin­de ça­lı­şan dok­tor­la­rın, tek­nis­yen­le­rin, ge­le­cek ne­sil­le­rin­de­ki has­ta­lık­la­ra da ne­den ola­cak­tır. O açı­dan, he­pi­ni­zi, bu ko­nu­da dik­kat­le oy kul­lan­ma­ya da­vet edi­yo­rum.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ge­ni­ne… Ge­ne, ge­ne…

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Ge­le­cek ne­sil­le­ri­ne de in­ti­kal ede­cek­tir, onu söy­lü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şef, şef yar­dım­cı­la­rı so­ru­nu, de­fa­lar­ca, bu ko­nu­da Tür­ki­ye'de tar­tış­ma­lar ol­du bi­li­yor­su­nuz. Geç­ti­ği­miz gün­ler­de bir ya­sa çı­kar­dık. Sek­tör­le il­gi­li her­kes iti­raz et­ti, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si bu­ra­da iti­ra­zı­nı di­le ge­tir­di "Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır yap­tı­ğı­nız, ya­pa­maz­sı­nız." de­dik. Ya­sa çık­tı. Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den dö­ne­ce­ği­ni Sa­yın Ba­kan da bi­li­yor­du. Bi­li­yor­su­nuz, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı ge­ri­ye doğ­ru iş­le­mi­yor. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, ale­la­ce­le, hat­ta, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ip­tal et­ti­ği gün bi­le ata­ma ya­pa­rak, 176 şef, şef yar­dım­cı­sı­nı ata­dı. Hı­zı­nı ala­ma­mış de­mek ki, şim­di, ay­nı ya­sa­yı, baş­ka bir şe­kil­de, ar­ka­dan do­la­na­rak ye­ni­den önü­mü­ze ge­ti­ri­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, kim­dir şef, şef yar­dım­cı­la­rı, eği­tim has­ta­ne­le­rin­de? Sağ­lı­ğı­mı­zı ema­net et­ti­ği­miz dok­tor­la­rı­mı­zı ye­tiş­ti­ren in­san­lar­dır. Siz, eğer, li­ya­ka­te de­ğil, o işi ya­pıp ya­pa­ma­ya­ca­ğı­na de­ğil, sa­da­ka­te ba­ka­rak, bel­ki de -o ko­nu­da­ki ye­ter­siz- ye­ter­li bil­gi­ye, ye­ter­li tec­rü­be­ye, ye­ter­li do­na­nı­ma sa­hip ol­ma­yan bir şef, şef yar­dım­cı­sı­nı, sırf, ken­di par­ti­li­miz, ken­di ide­olo­jik yan­da­şı­mız di­ye atar­sa­nız, bu­gün­kü sağ­lı­ğı­mı­zı de­ğil, sa­de­ce bu­gün­kü­nü de­ğil, ne­sil­ler son­ra­sın­da­ki in­san­la­rın sağ­lık prob­lem­le­ri­ni de ris­ke at­mış ola­ca­ğız. Bu da çok önem­li.

Ba­kın, yar­gı ka­rar­la­rı var bu ko­nu­da, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı var, Da­nış­tay ka­rar­la­rı var. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, ge­tir­di­ği bu şef, şef yar­dım­cı­la­rı­nı ata­ma mad­de­siy­le, da­ha ön­ce ta­mam­la­ya­ma­dı­ğı -176 az gel­di herhâlde- şef, şef yar­dım­cı­sı­nı da­ha çok sa­yı­la­ra çı­kar­ma­ya ça­lı­şı­yor. Bu da ger­çek­ten, ül­ke sağ­lı­ğı için, çok, son de­re­ce önem­li bir mad­de. Eği­tim has­ta­ne­le­ri­ni, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin ar­ka bah­çe­si hâli­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şan uy­gu­la­ma­nın bir so­nu­cu bu.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, bu ya­sa­yı okur­ken ilk dik­ka­ti­mi çe­ken şey­ler­den bir ta­ne­si, ele­man te­mi­nin­de güç­lük çe­ki­len yer­ler­de­ki per­so­ne­lin du­rum­la­rıy­la il­gi­liy­di, se­vin­dim. He­pi­ni­ze ge­li­yor­dur, bi­ze de ge­li­yor, her­kes fer­yat edi­yor "Ya, bu na­sıl? Kö­le gi­bi­yiz bu­ra­da. İş­siz­lik ne­de­niy­le, aç­lık ne­de­niy­le ka­bul et­tik, bel­ki in­sa­fa ge­lir­ler, dü­zel­tir­ler di­ye işe baş­la­dık, ev­len­dik, bi­ri­miz Tür­ki­ye'nin do­ğu­sun­da bi­ri­miz ba­tı­sın­da, as­la bir ara­ya ge­le­mi­yo­ruz" di­ye. Ge­li­yor­dur, siz­le­re de ge­li­yor­dur. Gel­mi­yor mu­dur, ge­li­yor­dur Sa­yın Baş­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Ge­li­yor ge­li­yor" ses­le­ri)

De­dim ki, herhâlde, bu ko­nu­da bir dü­zen­le­me ya­pı­la­cak. Se­vin­dim. Da­ha ön­ce, çün­kü, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da­ki üst dü­zey bü­rok­rat­lar­la da gö­rüş­mem­de bu ko­nu­da bir dü­zen­le­me ya­pı­la­ca­ğı­nı söy­le­miş­ler­di; ama, bu ya­sa­da öy­le bir şey yok.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu yurt­taş­la­rı­mız ken­di­le­ri­ni çok mut­suz his­se­di­yor ger­çek­ten. Bun­la­ra yar­dım­cı ola­lım. Biz, bir ya­sa tek­li­fi ha­zır­la­dık bu ko­nu­da.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Öner­ge ola­rak…

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Siz­ler­den de ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım­dan da des­tek bek­li­yo­rum. Çok zor du­rum­da olan bu yurt­taş­la­rı­mı­zın so­run­la­rı­na hep bir­lik­te ça­re bu­la­lım.

Bu in­san­lar, dü­şü­nün, işe baş­la­dı­ğın­da bekârmış, ev­le­ni­yor, bir ara­ya as­la ge­le­mi­yor­lar. İn­san hak­la­rı­na ay­kı­rı, ger­çek­ten ay­kı­rı. Bu­nu hep bir­lik­te dü­zelt­me­yi umut edi­yo­rum, bu ko­nu­da des­tek­le­ri­ni­zi bek­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı ge­ti­ri­yor bu ya­sa he­kim­le­re. Bu ko­nu­da da he­kim­le­rin bü­yük iti­raz­la­rı var. Zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı ne için ge­ti­ri­li­yor? Mal­prak­tis tıbbî adı. İş­te, tıbbî ha­ta olur­sa, bu­nu, si­gor­ta ka­na­lıy­la, taz­mi­nat da­va­la­rı açı­lır­sa kar­şı­la­mak. Baş­lan­gıç­ta gü­zel gi­bi gö­rü­nü­yor, ih­ti­yaç gi­bi gö­rü­nü­yor. Doğ­ru, ol­ma­sı ge­re­kir, bir­çok ül­ke­de var; ama, bir­çok ül­ke­de, bu, zo­run­lu de­ğil, gö­nül­lü.

Tür­ki­ye'de baş­ka bir şey var di­ğer ül­ke­le­re ila­ve­ten. Ba­kın, ge­rek­çe­de çok en­te­re­san şey­ler var, oku­du­nuz mu bil­mi­yo­rum. Ge­rek­çe­de, zo­run­lu ma­li si­gor­ta­lı­lı­ğın ge­ti­ril­me­siy­le il­gi­li "di­ğer ta­raf­tan, ta­bip­le­rin haf­ta­lık ça­lış­ma sü­re­si kırk beş sa­at­tir ve sık­lık­la, nö­bet­ler­de hiç din­len­me­den otuz al­tı sa­at ça­lış­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır­lar" di­yor. Doğ­ru ger­çek­ten. San­ki, bir şey, sa­vaş anın­da gö­rev ya­pan in­san­lar gi­bi, dok­tor­lar, otuz al­tı sa­at uy­ku­suz du­rak­sız ça­lış­mak zo­run­da ka­lı­yor­lar. "Bu ne­den­le dok­tor­lar ha­ta ya­pa­bi­lir" di­yor Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı. Ya­ni, dok­tor­la­rı otuz al­tı sa­at sü­rek­li ça­lış­tır­ma­mak si­zin eli­niz­de. Bu ko­nu­da bir dü­zen­le­me ya­pın. Eğer böy­le bir şey var­sa bu si­zin ha­ta­nız, bu­nu dü­zelt­mek de si­zin gö­re­vi­niz.

Baş­ka ne di­yor: Ba­kın, bu ko­nu­da da geç­ti­ği­miz gün­ler­de, ge­ne, Da­nış­tay bir ka­rar ver­miş­ti 1 Tem­muz Ge­nel­ge­si­nin ip­ta­liy­le il­gi­li. "Böy­le bir şey ola­maz" di­ye biz de iti­raz et­miş­tik "Yap­ma­yın, sağ­lı­ğı ucuz­lat­ma­ya ça­lış­ma­yın, önem­li olan sağ­lı­ğın ka­li­te­si­dir." de­dik. Ge­rek­çe­de de Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı bu­nu iti­raf edi­yor, böy­le ol­du­ğu­nu.

"Ay­rı­ca, tıb­bi iş­lem­ler­de kul­la­nı­lan mal­ze­me ka­li­te­si ve ilaç­lar da te­da­vi­nin so­nu­cu­na doğ­ru­dan te­sir ede­bil­mek­te­dir." Doğ­ru. Ge­ri öde­me ku­rum­la­rı… Kim bu ge­ri öde­me ku­rum­la­rı? Si­ze bağ­lı olan ku­rum­lar, SSK, Bağ-Kur, Emek­li San­dı­ğı; ya­ni, bu Hükûme­tin yö­net­ti­ği ku­rum­lar. Ken­di ken­di­le­ri mi alı­yor bu ka­ra­rı? Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın, IMF'nin, si­zin ka­rar­la­rı­nız­la alı­yor bu ka­rar­la­rı bu ge­ri öde­me ku­rum­la­rı, siz, bu­nun dı­şın­da de­ğil­si­niz. "Ge­ri öde­me ku­rum­la­rı ise bu ko­nu­da sı­nır­la­ma­lar ge­tir­mek­te -ya­ni, ucuz ilaç, ucuz mal­ze­me kul­lan­sın di­ye bas­kı ya­pı­yor, ucu­za mal et­me­ye ça­lı­şı­yor sağ­lı­ğı- ve ta­bip­le­ri be­lir­li mal­ze­me ve ilaç­la­rı kul­lan­mak zo­run­da bı­rak­mak­ta­dır" di­yor. "Bu ne­den­le dok­tor­lar ha­ta yap­mak­ta­dır" di­yor. "Ya­ni, ha­ta­lı teş­his­ler ko­ya­bil­mek­te, ha­ta­lı te­da­vi­ler ya­pa­bil­mek­te­dir" di­yor. Ya­ni, bu­ra­da, siz, zor­la ucuz ilaç, ucuz mal­ze­me kul­lan­mak zo­run­da bı­rak­tı­ğı­nız he­ki­min ha­ta­sı sa­de­ce he­ki­me mi mal edil­me­li? Bun­da, hükûme­tin ha­ta­sı, dev­le­tin ha­ta­sı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın ha­ta­sı yok mu? O ne ola­cak? Si­zin se­bep ol­du­ğu­nuz et­ken­ler­le he­kim ha­ta ya­par­sa, he­kim taz­mi­nat öde­ye­cek. Böy­le bir şey ola­maz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım!

Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın gö­re­vi, ka­li­te­li, ni­te­lik­li, mal­ze­me­sin­de, ila­cın­da ucu­zu dü­şün­me­den en et­ki­li na­sıl kul­la­na­bi­lir he­kim­ler, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı bu­nu sağ­la­mak­tır. "Ya­ni, sen bun­la­rı yap, ucuz ilaç ver, ucuz mal­ze­me ver. Ha­ta ya­par­san, has­ta­ya za­rar ge­lir­se, has­ta da­va açar­sa, se­nin pri­min­den öde­riz." Böy­le bir an­la­yış, dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de yok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Şim­di, bu­nun da bir an ön­ce dü­zel­til­me­si ge­re­ki­yor de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Baş­ka bir şey: Ba­kın, bu zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sın­da di­yor ki ya­sa­da: "Ya­rı­sı­nı ça­lı­şa­nın dö­ner ser­ma­ye­sin­den alı­rız, ge­ri ka­lan ya­rı­sı­nı da ku­ru­mun dö­ner ser­ma­ye­sin­den alı­rız." Ya­ni, san­ki, ça­lı­şa­na hiç­bir yük ge­tir­mez bu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı, o açı­dan iyi­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, za­ten he­kim­le­ri­mi­ze dü­şük ma­aş ve­ri­yo­ruz. Ken­di­siy­le ay­nı sta­tü­de olan baş­ka mes­lek grup­la­rı­nın al­dı­ğı üc­re­tin ne­re­dey­se ya­rı­sı­nı alı­yor­lar. Biz, an­cak, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­na dö­ner ser­ma­yey­le, iş­te per­for­man­sa da­ya­lı üc­ret­ler­le bir ek ge­lir sağ­la­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. Bun­lar, za­ten, emek­li­lik­le­ri­ne yan­sı­mı­yor. Bu ko­nu­da, ay­rı­ca, bu Mec­li­sin bir dü­zen­le­me yap­ma­ya ben­ce bor­cu bi­le var. "Ee şim­di, siz, kar­de­şim iyi pa­ra alı­yor­su­nuz, ba­kın dö­ner ser­ma­ye­den ne gü­zel pa­ra alı­yor­su­nuz." di­ye ca­ka sa­ta­cak­sı­nız. Şim­di de o dö­ner ser­ma­ye­ye göz di­ke­cek­si­niz. Sağ­lık ça­lı­şan­la­rı, o dö­ner ser­ma­ye­den… Bü­tün has­ta­ne ola­rak -ba­kın baş­ka bir çe­liş­ki de ora­da- bü­tün has­ta­ne, hem­şi­re­si, sağ­lık me­mu­ru, ame­li­yat tek­nis­ye­ni, rad­yo­lo­ji tek­nis­ye­ni, dok­tor, hep bir­lik­te bir dö­ner ser­ma­ye oluş­tu­ru­yo­ruz. On­dan son­ra, o dö­ner ser­ma­ye­den, sa­de­ce dok­tor­la­rın ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı­nı ödü­yo­ruz. Böy­le bir şey ola­bi­lir mi; hep bir­lik­te oluş­tur­du­ğu­muz bir kay­na­ğı, sa­de­ce he­kim­ler kul­la­na­bi­lir mi?

Baş­ka bir şey: "has­ta­ne­den öde­ye­ce­ğiz." Ku­ru­mun ken­di dö­ner ser­ma­ye­sin­den öde­ye­ce­ğiz, ge­ri ka­lan yüz­de 50'si­ni... De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ku­rum­lar ya­tı­rım­la­rı­nı… Siz göz­den çı­kar­dı­nız, has­ta­ne­ler… Ba­kın, bu ko­nu­da za­ten bir şe­yi­niz var, sa­bı­ka­nız var. Geç­ti­ği­miz yıl çı­kar­dı­ğı­nız bir ya­say­la, bu has­ta­ne­le­rin 3,5 kat­ril­yon­luk ala­ca­ğı­na el koy­du­nuz. Son­ra, bu Mec­lis, bu­nun 2 kat­ril­yo­nu­nu ge­ri ve­re­rek dü­zelt­me­ye ça­lış­tı. Za­ten, bu ko­nu­da bir sa­bı­ka­nız var. Şim­di, has­ta­ne­nin dö­ner ser­ma­ye­sin­den dok­tor­la­rın zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı­nı öde­ye­cek­si­niz. Ney­le ya­tı­rım ya­pa­cak, na­sıl tek­no­lo­ji ye­ni­le­ye­cek, na­sıl ba­kım ya­pa­cak, na­sıl çağ­daş tıp norm­la­rı­na ula­şa­cak bu has­ta­ne­ler, eğer, o kay­nak­la­rı he­kim­le­rin zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı­nı öde­mek zo­run­da ka­lır­sa. Evet, he­kim­le­re si­gor­ta ge­ti­ril­me­li, an­cak, bu­nu, dev­let kay­nak­la­rın­dan, dev­le­tin ver­gi­le­rin­den kar­şı­la­ma­lı­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, bu ya­sa­nın en çok ses ge­ti­ren mad­de­si ya­ban­cı he­kim­le­re ça­lış­ma iz­ni ve­ren mad­de. İlk bi­li­yor­su­nuz, Baş­ba­ka­nın "Ben 100-150 do­la­ra Tür­ki dev­let­ler­den he­kim ge­ti­ri­rim. Ni­ye ça­lış­mı­yor­su­nuz, ni­ye git­mi­yor­su­nuz do­ğu­ya kar­de­şim? Ben si­ze mahkûm mu­yum? Gö­rün, ba­kın, iş­te, Tür­ki dev­let­ler­den bir dok­tor ge­ti­re­yim de na­sıl gi­di­yor­su­nuz Hakkâri'ye, Van'a." di­ye teh­di­diy­le baş­la­mış­tı. Kim­se cid­di­ye al­ma­dı, ya 100-150 do­la­ra ge­len dok­tor olur mu aca­ba fa­lan di­ye. Bu­gün, bu ya­sa önü­mü­ze gel­di. Ama, ge­rek­çe­le­ri çok süs­lü, Sa­yın Baş­ba­ka­nın de­di­ği gi­bi de­ğil. Ge­rek­çe­le­re ba­ka­lım: Ge­rek­çe­le­rin şe­yi, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum. İş­te, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­ce­ğiz, Av­ru­pa­lı dok­tor­lar Tür­ki­ye'ye gel­sin, biz ora­ya gi­de­ce­ğiz ya on­lar da bi­ze gel­sin. Doğ­ru. Ama, bu ya­sa, sa­de­ce Av­ru­pa­lı dok­tor­la­rı Tür­ki­ye'ye ça­ğır­mı­yor, bü­tün dün­ya­nın dok­tor­la­rı­nı ça­ğı­rı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Baş­ka? Av­ru­pa Bir­li­ğin­de bu­gün üye olan ül­ke­ler, bu tür mes­lek­le­re, mü­hen­dis­le­re, dok­tor­la­ra ka­pı­la­rı­nı, an­cak Av­ru­pa Bir­li­ği­ne tam üye ol­duk­tan son­ra aç­mış. Bi­zim Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye olup ol­ma­ya­ca­ğı­mız bel­li de­ğil, ka­mu­oyu­nun yüz­de 80'i bi­zi Av­ru­pa Bir­li­ği­ne al­ma­ya­cak­la­rı ka­nı­sın­da, ala­cak­la­rı bel­li de­ğil. Biz, şim­di, sa­de­ce Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uy­mak için he­kim­le­re ka­pı­la­rı­mı­zı so­nu­na ka­dar aça­ca­ğız, dün­ya­nın he­kim­le­ri­ne. Ya al­maz­lar­sa. Ge­lin, eğer böy­le bir şey ya­pa­cak­sak, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­di­ği­miz gün, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin dok­tor­la­rı­na Tür­ki­ye'nin ka­pı­la­rı­nı aça­lım.

Ge­rek­çe bu de­ğil za­ten de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ge­rek­çe: Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Pro­je­si. Ne­dir Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Pro­je­si: Sağ­lı­ğı ti­ca­ri­leş­tir­me, ti­ca­ret hâli­ne ge­tir, alı­nıp sa­tı­lan bir hiz­met hâli­ne ge­tir, ana­ya­sal hak ol­ma­yı boş ver, on­dan son­ra da özel sek­tö­re dev­ret. Şim­di, sağ­lık­ta ti­ca­ri­leş­tir­me­de, ti­ca­ret­te amaç ne, na­sıl ola­cak? Bi­rin­ci ba­sa­ma­ğı ai­le he­kim­le­ri­ne ver, ikin­ci ba­sa­mak­ta da has­ta­ne­le­ri iş­let­me hâli­ne ge­tir.

Ee, iş­let­me… Ba­kın, ben, Türk Dil Ku­ru­mun­dan "iş­let­me"nin an­la­mı­nı bul­dum, ne de­mek "iş­let­me" di­ye, aca­ba bir yan­lış mı ya­pı­yo­rum di­ye. "İş­let­me: Ta­rım, sa­na­yi, ti­ca­ret, ban­ka­cı­lık vb. iş alan­la­rın­da, kâr ama­cıy­la bir ser­ma­ye ya­tı­rı­la­rak ku­ru­lan ku­rum. Bu ku­ru­lu­şu ve­rim­li bir du­ru­ma ge­ti­rip ka­zanç sağ­la­ma yön­te­mi."

Ya­ni, siz, has­ta­ne­le­ri, ka­zanç sağ­la­ma yön­te­mi hâli­ne ge­ti­re­cek­si­niz. Ka­zanç na­sıl sağ­la­nır? Ucuz mal­ze­me kul­la­nır­sı­nız, ucuz iş­çi kul­la­nır­sı­nız, ucuz per­so­nel kul­la­nır­sı­nız. O ne­den­le, ön­ce ya­pa­ca­ğı­nız Tür­ki­ye'de bir he­kim enf­las­yo­nu ya­rat­mak­tır. Ba­kın, en çok söy­le­nen şey­ler­den bir ta­ne­si de "el­li iki ül­ke ara­sın­da en az bi­zim dok­to­ru­muz var."

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ya­lan mı?

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Öy­le gö­rü­nü­yor, ya­lan de­ğil Sa­yın Ba­ka­nım.

Ba­kın, el­li iki ül­ke­de bi­zim üs­tü­müz­de olan ül­ke­le­rin yüz­de 80'i Tür­ki dev­let­le­rin dok­tor­la­rı. İn­gil­te­re bi­zim üç üs­tü­müz­de Sa­yın Ba­kan, ya­lan mı? İn­gil­te­re'nin sağ­lık sis­te­mi Kır­gı­zis­tan'da­ki sağ­lık sis­te­min­den da­ha mı kö­tü, dok­to­ru az di­ye? De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, he­kim sa­yı­sıy­la ala­ka­sı yok. Ay­rı­ca, Sa­yın Ba­ka­nın id­dia et­ti­ği gi­bi, Tür­ki­ye'de he­kim sa­yı­sı ek­sik de de­ğil. Türk Ta­bip­ler Bir­li­ği "ek­sik" de­di di­ye Sa­yın Ba­kan kı­zı­yor.

Ba­kın, geç­ti­ği­miz gün ko­mis­yon­da­ki ya­pı­lan bir top­lan­tı­da, Sa­yın Nev­zat Do­ğan -bu­ra­da mı bil­mi­yo­rum- çok gü­zel bir laf et­ti. "Ra­kam­lar ya­lan söy­le­me­ye­ce­ği­ne gö­re bu bir ger­çek." di­yor. Ya­ni, ger­çek­ten, ra­kam­lar ken­di­le­ri ya­lan söy­le­mi­yor, ama, ra­kam­lar­la oy­na­nır­sa or­ta­ya bü­yük ya­lan­lar çı­kı­yor. Ben ra­kam­lar­la oy­na­ma­mak için, kar­to­na bir şey­ler yaz­dım, ge­tir­dim, he­pi­niz gö­rün. Cep te­le­fon­la­rı he­sap ma­ki­ne­si hâli­ne ge­li­yor, yan­lı­şım var­sa da dü­zel­tin.

Ba­kın ar­ka­daş­lar, Sa­yın Ba­ka­nın ifa­de­si­ne gö­re, 2006 yı­lın­da, Tür­ki­ye'de, 330 mil­yon has­ta ol­muş. 330 mil­yon ki­şi has­ta­lık ne­de­niy­le dok­to­ra mü­ra­ca­at et­miş. Doğ­ru mu Sa­yın Ba­kan?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ba­ka­nım din­le ya! Çok gü­zel şey­ler ko­nu­şu­yor.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Din­li­yo­rum, çok iyi din­li­yo­rum.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de 106 mil­yon… 106 bin…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­re­de din­li­yor­sun, ora­da ko­nu­şu­yor­sun…

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Din­le­me­sin o, ben kar­ton­la gös­te­rin­ce an­la­ya­cak­tır.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ben çok iyi din­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du… Sa­yın Ba­kan… Lüt­fen…

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, Tür­ki­ye'de 106 bin dok­tor var.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Önem­li, çok önem­li bir ko­nu…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Sen­den mi öğ­re­ne­ce­ğim din­le­me­yi!

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - 70 bi­ni kli­nis­yen, ya­ni, has­ta mu­aye­ne eden dok­tor. Has­ta mu­aye­ne et­me­yen dok­tor­lar da var -iş­te, ana­to­mi uz­ma­nı­dır, da­ha baş­ka dal­lar­da­dır, iş­te, bi­zim gi­bi mil­let­ve­ki­li­dir fa­lan- ama, has­ta mu­aye­ne eden 70 bin dok­tor var. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kın, 330 mil­yon has­ta…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (İz­mir) - Baş­kan, on da­ki­ka da­ha ve­rin.

BAŞ­KAN - Efen­dim…

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (İz­mir) - On da­ki­ka da­ha…

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Ben kar­ton­dan da gös­te­ri­rim, mik­ro­fo­nun açık ol­ma­sı şart de­ğil.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ars­lan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - 330 mil­yon has­ta­yı, 70 bin, has­ta mu­aye­ne eden dok­to­ra bö­ler­se­niz, 4.714 has­ta dü­şü­yor bir dok­to­ra bir yıl­da. Ya­ni, 70 bin dok­tor, 330 mil­yon has­ta­yı mu­aye­ne et­ti­ğin­de, or­ta­la­ma, bir dok­to­ra, bir yıl­da 4.714 has­ta dü­şü­yor.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bir yı­lı yir­mi gün­den mi he­sap­lı­yor­su­nuz?

BAŞ­KAN - Sa­yın Tunç…

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Bak, he­sap­la­ya­ca­ğız şim­di, kar­to­nun ikin­ci­si var Sa­yın Tunç, bi­raz sab­ret. Bir yıl­da 4.714 has­ta ba­kı­yor. De­ğer­li Ar­ka­da­şım, ben üşen­me­dim, he­sap­la­dım, her­ke­sin de şe­yi­dir...

İş­te haf­ta, so­nu ta­til­le­ri, yıl­ba­şı, bay­ram­lar (Kur­ban Bay­ra­mı, Şe­ker Bay­ra­mı, Ra­ma­zan Bay­ra­mı) hep­si­ni top­la­dı­ğı­nız­da, 230 gün -ki, bi­li­yor­su­nuz dok­tor­lar nö­bet de tu­tar­lar, ge­rek­çe­de yaz­dı­ğı­nız gi­bi, ba­ya­ğı, vah­şet dü­ze­yin­de nö­bet tu­tar­lar- nö­bet­le­ri fa­lan say­mı­yo­rum, 230 resmî iş gü­nün­de ça­lı­şı­yor dok­tor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 4.714 has­ta var­dı bi­li­yor­su­nuz, 4.714 has­ta­yı 230 gü­ne bö­ler­se­niz, çı­kan sa­yı 20'dir. İs­ter­se­niz, ken­di­niz ye­ni­den he­sap­la­yın.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Doğ­ru, he­sa­bı ben yap­tım.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Doğ­ru mu­dur he­sap?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Doğ­ru, doğ­ru.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Evet .

Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ya­sa­nın ge­rek­çe­sin­de de Sa­yın Ba­kan di­yor ki: "Ke­za, ge­nel ola­rak bir ta­bip için ka­bul edi­len gün­lük has­ta sa­yı­sı 20'dir."

ALİM TUNÇ (Uşak) - Üni­ver­si­te­le­ri de ko­yu­yor mu­sun içi­ne?

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Bak, 106 bi­ni 70 bi­ne dü­şür­düm Sa­yın Tunç, 106 bi­ni 70 bi­ne dü­şür­düm.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri ile dev­let has­ta­ne­le­ri­nin has­ta sa­yı­sı ay­nı de­ğil.

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de yan­lış olan he­kim sa­yı­sı de­ğil­dir, he­ki­min az­lı­ğı de­ğil­dir. Ola­bi­lir bel­ki. Ba­kın, se­ne­de, 5 bin ci­va­rın­da, 4.500 ci­va­rın­da dok­tor me­zun edi­yo­ruz tıp fa­kül­te­le­rin­den. Var­sa bi­le ufak te­fek bir açık, bir iki yıl­da, bel­ki bu se­ne ka­pan­mış ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, önem­li olan da­ğı­lım yan­lış­lı­ğı­dır. Ba­ka­nın de­di­ği doğ­ru, ba­zı dok­tor­lar 100 has­ta­ya ba­kı­yor, hiç has­ta­ya bak­ma­yan dok­tor­lar var Sa­yın Tunç'un iti­raz et­ti­ği gi­bi. Ama...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bağ­lı­yo­rum.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - İki da­ki­ka da­ha…

BAŞ­KAN - Ha­yır, ya­ni sı­nır­sız bir şey yok. Ben, iki da­ki­ka­lık sü­re­si­ni ver­dim.

Sa­yın Ars­lan, sa­de­ce bir da­ki­ka­lık sü­re da­ha ve­re­yim.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - İki da­ki­ka da­ha ver Sa­yın Baş­kan. Ce­bin­den mi ve­ri­yor­sun...

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Şim­di, ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, önem­li olan, he­kim da­ğı­lı­mın­da­ki bo­zuk­luk­tur Tür­ki­ye'de, dü­zel­te­me­di­ği­niz o. Tür­ki­ye'nin so­ru­nu, he­ki­min sa­yı­sın­da de­ğil he­ki­min da­ğı­lı­mın­da­dır, bü­tün dik­ka­ti­ni­zi ora­ya ver­me­li­si­niz. Yok­sa, za­ten dı­şa­rı­dan he­kim ge­tir­me­nin ge­rek­çe­si sa­yı az­lı­ğı de­ğil, ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye, siz­den, bu ka­pı­yı aç­ma­nı­zı is­ti­yor. 1998 yı­lın­da -ya­nıl­mı­yor­sam- böy­le bir gi­ri­şim­de bu­lun­muş­lar, Ba­kan­lık red­det­miş. Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye­nin, sağ­lık­ta­ki bü­yük Tür­ki­ye pas­ta­sı­na göz dik­me­si so­nu­cu, dı­şa­rı­dan ya­ban­cı dok­tor ge­tir­mek is­te­me­si­dir, sa­yı­yı ço­ğal­tıp he­kim eme­ği­ni ucuz­lat­mak is­te­me­si­dir. Asıl ge­rek­çe bu­dur. O ne­den­le "be­ni Türk dok­tor­la­rı­na ema­net edi­niz" di­yen Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk'ün ke­mik­le­ri­ni sız­lat­ma­ya­lım.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bra­vo!

ALİ ARS­LAN (De­vam­la) - Dok­tor­la­rın ba­şı­na ge­çi­ril­me­ye ça­lı­şı­lan bu tor­ba ya­sa­yı, bu Mec­lis red­det­me­li­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.58

 

 

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 18.09

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 57'nci Bir­le­şi­mi'nin Be­şin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1247 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na Muş Mil­let­ve­ki­li Me­de­ni Yıl­maz.

Sa­yın Yıl­maz, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA ME­DE­Nİ YIL­MAZ (Muş) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1226 esas nu­ma­ra­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın ge­ne­li üze­rin­de Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­me baş­lar­ken şah­sım ve Gru­bum adı­na yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ka­nun­da­ki de­ği­şik­lik­le il­gi­li ko­nu­la­ra geç­me­den ön­ce, dört yı­lı aş­kın sü­re­dir AK Par­ti ik­ti­da­rı dö­ne­min­de sağ­lık ala­nın­da ya­pı­lan ça­lış­ma­lar­la il­gi­li bir­kaç ko­nu­nun al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum.

Siz­le­rin de ta­kip et­ti­ği­niz gi­bi, AK Par­ti hükûmet­le­ri dö­ne­min­de, her alan­da ol­du­ğu gi­bi, sağ­lık ala­nın­da da dört yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de bu sü­re­ye sığ­ma­ya­cak ka­dar çok bü­yük de­ği­şik­lik­ler ger­çek­leş­ti­ril­di. Sis­tem ve zih­ni­yet­te dev­rim ya­pıl­dı. Sağ­lık­ta De­ği­şim ve Dö­nü­şüm Pro­je­si ile bir yan­dan has­ta­ne­ler tek ça­tı al­tın­da top­la­nır­ken, bu­nun­la be­ra­ber fark­lı sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rı­na men­sup va­tan­daş­la­rı­mı­zın al­dı­ğı sağ­lık hiz­me­tin­de­ki stan­dart fark­lı­lık­la­rı or­ta­dan kal­dı­rıl­dı. Bir baş­ka ifa­dey­le, sağ­lık hiz­met­le­rin­de norm ve stan­dart bir­li­ği sağ­la­nır­ken, va­tan­daş­la­rın al­dı­ğı sağ­lık hiz­met­le­rin­de­ki ada­let­siz uy­gu­la­ma­la­ra son ve­ril­di. Bir yan­dan, ye­şil kart­lı va­tan­daş­la­rı­mı­zın ayak­ta te­da­vi­le­rin­de re­çe­te be­del­le­ri, or­tez, pro­tez, göz­lük gi­bi sağ­lık gi­der­le­ri ya­pı­lan ya­sal dü­zen­le­me­ler­le kar­şı­la­nır­ken, di­ğer yan­dan, SSK'lı­la­rın ilaç çi­le­si­ne son ve­ril­di. Özel sağ­lık ku­rum­la­rı sis­te­min içi­ne çe­ki­le­rek, sağ­lık ala­nın­da ül­ke kay­nak­la­rı­nın da­ha ve­rim­li kul­la­nıl­ma­sı sağ­lan­dı. Bir yan­dan, ai­le he­kim­li­ği uy­gu­la­ma­sı­na ge­çi­lir­ken, di­ğer ta­raf­tan, ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı ve sos­yal gü­ven­lik ku­rum­la­rı­nın tek ça­tı al­tın­da bir­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pıl­dı. An­cak, ta­kip et­ti­ği­niz gi­bi, Ana­ya­sa Mah­ke­me­mi­zin ip­tal ka­ra­rı ne­de­niy­le bu ko­nu­da ge­cik­me ya­şan­dı.

Has­ta­ne­le­ri­mi­zin fi­zi­ki mekânla­rı uy­gun ve çağ­daş hâle ge­ti­ri­lir­ken, do­na­nım yö­nün­den ek­sik­le­ri hız­la gi­de­ril­di. He­kim sa­yı­sı ka­dar po­lik­li­nik oda­sı açı­lır­ken, he­kim seç­me hak­kı­na ge­çil­me­si uy­gu­la­ma­la­rı­na baş­lan­dı. Dört yıl­da, mu­aye­ne oda­sı sa­yı­sı yüz­de 145 ar­tı­rıl­dı. Has­ta­ne­le­ri­miz­de, sağ­lık ocak­la­rı­mız­da, sağ­lık ev­le­ri­miz­de he­kim ve yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li açı­ğı­nı ka­pat­mak ve yurt ge­ne­lin­de den­ge­li da­ğı­lı­mı­nı sağ­la­mak üze­re ge­rek­li ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pı­la­rak, ka­rar­lı uy­gu­la­ma­lar­la hız­la çö­zü­mü­ne gi­dil­di. Bu­ra­da bir ör­nek ver­mek is­te­rim: En kö­tü du­rum­da olan ili­miz­de, uz­man he­kim­de, he­kim ba­şı­na dü­şen nü­fus 2002'de 24.228 iken, 2006'da bu ra­kam 6.188'e dü­şü­rül­müş­tür. Bu ör­nek­te de gör­dü­ğü­müz gi­bi, sağ­lık per­so­ne­li­mi­zin, özel­lik­le he­kim­le­ri­mi­zin yurt ge­ne­lin­de den­ge­li da­ğı­lı­mı­nı sağ­la­mak ko­nu­sun­da çok önem­li ça­lış­ma­lar yü­rü­tül­dü. Bir yan­dan ilaç­lar­da KDV oran­la­rı dü­şü­rü­lür­ken, bu­nun­la be­ra­ber, ilaç fi­yat­la­rı­nın tes­pi­tin­de ye­ni dü­zen­le­me­ler­le fi­yat­la­rın bü­yük oran­da düş­me­si ger­çek­leş­ti­ril­di. Bu uy­gu­la­may­la, ilaç fi­yat­la­rın­da yüz­de 1 ile yüz­de 80 ora­nın­da dü­şüş­ler sağ­lan­dı ve bu yol­la ül­ke eko­no­mi­si­ne bir yıl­da yak­la­şık 1 mil­yar do­lar kat­kı sağ­lan­dı, ta­sar­ruf sağ­lan­dı.

Bü­tün bun­lar ya­pı­lır­ken, ko­ru­yu­cu he­kim­lik­le il­gi­li ça­lış­ma­lar ta­bii ki ih­mal edil­me­di. Bu ko­nu­da da, di­ğer alan­lar­da ol­du­ğu gi­bi çok önem­li ça­lış­ma­lar ya­pıl­dı ve bu ça­lış­ma­la­ra hız ve­ril­di. Aşı­la­ma ça­lış­ma­la­rı bu alan­da hız­lan­dı­rı­la­rak cid­di­yet­le ta­ki­bi ya­pıl­dı. Yurt ge­ne­lin­de aşı­la­ma oran­la­rı yüz­de 93'e çı­ka­rıl­dı. Ke­za, be­bek­ler­de üc­ret­siz de­mir ve D vi­ta­mi­ni te­mi­ni­nin ya­nı sı­ra, ge­be ve ye­ni do­ğan­lar­da pe­ri­yo­dik kon­trol­ler, sos­yal yar­dım­lar ve na­kit trans­fer­le­riy­le özen­di­ril­di. Hâlen her yıl 1 mil­yon be­be­ği­mi­ze üc­ret­siz D vi­ta­mi­ni ve de­mir imkânı sağ­la­nı­yor.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 112 acil is­tas­yon­la­rı­nın sa­yı­sı da hız­la ar­tı­rıl­dı ve ta­bii ki am­bu­lans sa­yı­la­rı da bu­nun­la be­ra­ber art­tı. Am­bu­lans­lar­da üc­ret öde­me­le­ri kal­dı­rıl­dı. Kar üs­tü am­bu­lans­lar 2007 yı­lı ba­şın­da ilk de­fa ül­ke­miz­de hiz­me­te so­kul­du ve yi­ne 2007 yı­lı içe­ri­sin­de bir ilk ola­rak ha­va am­bu­lans sis­te­mi­nin ku­rul­ma­sı ça­lış­ma­la­rı baş­la­tıl­dı.

Di­ya­liz ci­haz­la­rı­nın sa­yı­sı yüz­de 63 ora­nın­da ar­tı­rıl­dı. İl­çe­le­ri­miz­de di­ya­liz üni­te­le­ri­nin ça­lış­ma­la­rı hız­lan­dı­rıl­dı. He­def­le­nen, 2007 yı­lı içe­ri­sin­de bü­tün il­çe dev­let has­ta­ne­le­ri­miz­de di­ya­liz üni­te­le­ri­nin ku­rul­ma­sı ve böy­le­ce has­ta­la­rı­mı­zın ye­rin­de di­ya­liz hiz­me­ti al­ma­la­rı­nın sağ­lan­ma­sı.

Yi­ne, bir yan­dan, has­ta hak­la­rı bi­rim­le­ri has­ta­ne­le­ri­miz­de hız­la ku­ru­lur­ken, di­ğer ta­raf­tan, hiz­met ede­nin ödül­len­di­ril­di­ği bir sis­tem olan per­for­man­sa da­ya­lı ek öde­me sis­tem­le­ri oluş­tu­rul­du ve bu sis­tem­le he­kim­le­ri­mi­zin full ti­me ça­lış­ma­la­rı teş­vik edil­di. Ta­bii, bun­lar, bu dört yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de sağ­lık­ta de­ği­şim ve dö­nü­şüm pro­je­si içe­ri­sin­de ya­pı­lan, sa­de­ce bir­kaç baş­lık al­tın­da özet­le­di­ği­miz ko­nu­lar.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; sağ­lık­ta de­ği­şim ve dö­nü­şüm de­vam edi­yor. Hâlâ ya­pı­la­cak çok iş var, hâlâ alı­na­cak çok me­sa­fe var. Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sı bir­kaç ye­ni dü­zen­le­me ge­ti­ri­yor. Bun­lar­dan bir ta­ne­si zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ta­bip­lik, doğ­ru­dan in­san ha­ya­tı­nı ko­nu al­dı­ğı için çok dik­kat ve öz­ve­ri ge­rek­ti­ren bir mes­lek­tir, ma­lu­mu­nuz. Ay­nı za­man­da, sü­rek­li ge­li­şen, de­ği­şen ve ye­ni­le­nen di­na­mik bir mes­lek­tir. Mes­le­ğin ic­ra­sı sı­ra­sın­da teş­his ve te­da­vi uy­gu­la­ma­la­rı ço­ğu za­man risk­ler içer­mek­te ve ba­zen bek­le­nen so­nu­cun el­de edi­le­me­me­si gi­bi du­rum­lar­la, komp­li­kas­yon­lar­la kar­şı­la­şı­la­bil­mek­te­dir.

Ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu'nun yü­rür­lü­ğe gir­me­si ve Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın has­ta hak­la­rı uy­gu­la­ma­la­rı­nı baş­lat­ma­sın­dan iti­ba­ren, ta­bip­ler, sö­zü edi­len du­rum­lar­la kar­şı­laş­tık­la­rın­da da­ha faz­la it­ham edil­mek­te­dir­ler. Özel­lik­le komp­li­kas­yon ile mal­prak­tis, ya­ni tıb­bi kö­tü uy­gu­la­ma ara­sın­da­ki ayı­rı­mın halk nez­din­de an­la­şı­la­ma­ma­sı, ta­bip­le­rin risk­li tıb­bi uy­gu­la­ma­lar­dan ka­çın­ma­sı­na, böy­le­ce, esas ge­rek­li olan te­da­vi­le­ri ih­mal et­me­si­ne yol aça­bil­mek­te­dir. Bu du­rum, ta­bip­le­rin ça­lış­ma per­for­mans­la­rı­nı ve sağ­lık hiz­met­le­ri­ni, do­la­yı­sıy­la da halk sağ­lı­ğı ça­lış­ma­la­rı­nı olum­suz et­ki­le­ye­bil­mek­te­dir.

Ana­ya­sa'mı­zın 129'un­cu mad­de­si­nin be­şin­ci fık­ra­sı, me­mur­lar ve di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin yet­ki­le­ri­ni kul­la­nır­ken iş­le­dik­le­ri ku­sur­lar­dan do­ğan taz­mi­nat da­va­la­rı­nın ken­di­le­ri­ne rü­cu edil­mek kay­dıy­la ve ka­nu­nun gös­ter­di­ği şe­kil ve şart­la­ra uy­gun ola­rak an­cak ida­re aley­hi­ne açı­la­bi­le­ce­ği hük­mü­nü amir olup, bu ana ku­ra­la gö­re de ka­mu­da gö­rev­li sağ­lık per­so­ne­li­nin fi­il­le­riy­le or­ta­ya çı­kan za­rar­lar­dan do­la­yı taz­mi­nat ta­lep­li da­va­lar an­cak ida­re aley­hi­ne açı­la­bil­mek­te­dir. Ka­mu dı­şın­da gö­rev ya­pan sağ­lık per­so­ne­li­nin hiz­met ku­sur­la­rı se­be­biy­le ver­dik­le­ri za­rar­la­rın taz­mi­ni için ise, borç­lar hu­ku­ku­nun ge­nel il­ke­le­ri mu­va­ce­he­sin­de ad­li yar­gı­da taz­mi­nat da­va­sı açı­la­bil­mek­te­dir. An­cak, uy­gu­la­ma­da hük­mo­lu­nan taz­mi­nat­la­rın öden­me­sin­de güç­lük­ler or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Ger­çek­ten, hük­mo­lu­nan taz­mi­nat mik­ta­rı­nın yük­sek ol­ma­sı du­ru­mun­da ku­sur­lu ki­şi­nin bu taz­mi­na­tı öde­me gü­cü­nün yet­me­di­ği hâller sık­ça gün­de­me gel­mek­te­dir. Bu se­bep­le, taz­mi­nat öden­me­sin­de ya­şa­nan zor­luk­la­rı or­ta­dan kal­dı­ra­rak il­gi­li­le­rin hak­la­rı­na da­ha ça­buk ve tam ola­rak ka­vuş­ma­la­rı­nı sağ­la­mak, or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek prob­lem­le­rin as­ga­ri­ye in­di­ril­me­si ve çö­züm­le­ri­nin  hız­lan­dı­rıl­ma­sıy­la il­gi­li­le­rin hak­la­rı­nın te­mi­nat al­tı­na alın­ma­sı­nı sağ­la­mak zo­run­lu­lu­ğu bu­lun­mak­ta­dır.

Di­ğer ta­raf­tan, ta­bip­le­rin de böy­le bir si­gor­ta şem­si­ye­si al­tın­da ken­di­le­ri­ni da­ha gü­ven­de his­se­de­cek­le­ri ve hiz­met mo­ti­vas­yon­la­rı­nın yük­se­le­ce­ği açık­tır. Bu mo­ti­vas­yon­la bir­lik­te, si­gor­ta sis­te­mi­nin bü­tün ku­ral­la­rıy­la yü­rü­me­ye baş­la­ma­sı oto­kon­tro­lü de ge­ti­re­cek ve böy­le­ce, bir yan­dan va­tan­daş­la­rı­mı­zın ve ta­bip­le­rin gü­ven­ce se­vi­ye­le­ri yük­se­lir­ken bir yan­dan da sağ­lık hiz­met­le­rin­de ka­li­te­nin yük­sel­me­si sağ­la­na­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­sa­rıy­la ge­ti­ri­len ikin­ci dü­zen­le­me, iyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yo­na ma­ruz ka­lan per­so­ne­lin ça­lış­ma şart­la­rı­nın ye­ni­den dü­zen­len­me­si ve bu ko­nu­da Av­ru­pa Bir­li­ğin­de­ki kri­ter­le­re uyum sağ­lan­ma­sıy­la il­gi­li­dir. İyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yon ile teş­his ve te­da­vi ve­ya araş­tır­ma­nın ya­pıl­dı­ğı yer­ler ile iş ve­ya iş­lem­ler­de ça­lı­şan per­so­ne­lin ça­lış­ma sa­at­le­ri ba­kı­mın­dan son yıl­lar­da uy­gu­la­ma­da pek çok prob­lem­le kar­şı­la­şı­la­bil­mek­te­dir. Bu­nun se­be­bi, 3153 sa­yı­lı Ka­nun'a is­ti­na­den çı­ka­rı­lan ve 1939 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gi­ren ve o gü­nün tek­nik şart­la­rı­na gö­re ha­zır­la­nan Rad­yo­lo­ji, Ra­di­yom ve Elek­trik­le Te­da­vi Mü­es­se­se­le­ri Hak­kın­da Ni­zam­na­me'de fii­len beş sa­at ça­lış­ma şar­tı ge­ti­ril­miş ol­ma­sı­dır.

Av­ru­pa Bir­li­ği Kon­se­yi­nin 96/29 Eu­ra­tom Di­rek­ti­fi, doğ­ru­dan ça­lış­ma sa­ati dü­zen­le­me­si­ne yer ver­me­mek­te, bu­nun ye­ri­ne rad­yas­yo­na ma­ruz kal­ma kri­te­ri­ni esas al­mak­ta­dır. Bu Di­rek­tif'in 9'un­cu mad­de­sin­de, rad­yas­yo­na ma­ruz ka­lan­lar için et­ki­li do­zun her bir yıl­da mak­si­mum 50 mi­li­si­vert, bir­bi­ri­ni iz­le­yen beş yıl­lık sü­re­de ise 100 mi­li­si­vert ol­du­ğu ka­rar­laş­tı­rıl­mış­tır.

Av­ru­pa Bir­li­ğin­den esas alı­nan bu dü­zen­le­me­ye uy­gun ola­rak, iyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yon ile teş­his, te­da­vi ve araş­tır­ma­nın ya­pıl­dı­ğı yer­ler ile bu iş ve­ya iş­lem­ler­de ça­lı­şan per­so­ne­lin, tıb­ben ka­bul gö­ren rad­yas­yon do­zu li­mit­le­ri için­de ça­lış­tı­rıl­ma­sı, bu li­mit­le­rin ise Av­ru­pa Bir­li­ği kri­ter­le­ri esas alı­na­rak Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca dü­zen­len­me­si yet­ki­si ve­ri­li­yor.

Ta­sa­rıy­la ge­ti­ri­len bir di­ğer dü­zen­le­me ise, ül­ke­miz­de ya­ban­cı uy­ruk­lu he­kim­le­rin ça­lış­ma­la­rı­na imkân ve­ren, bu ko­nu­da­ki ya­sal en­gel­le­ri kal­dı­ran de­ği­şik­lik­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­miz­de ta­bip sa­yı­sı­nın ve da­ğı­lı­mı­nın is­te­ni­len şe­kil­de sağ­lık hiz­me­ti ve­ril­me­si­ne kâfi gel­me­di­ği bi­li­nen bir ger­çek­tir. Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü ve­ri­le­ri­ne gö­re, hâlen ül­ke­miz, ta­bip sa­yı­sı ba­kı­mın­dan, Av­ru­pa böl­ge­sin­de­ki 52 ül­ke ara­sın­da so­nun­cu sı­ra­da bu­lun­mak­ta­dır. Tıp fa­kül­te­le­ri­nin bu­gün­kü ka­pa­si­te­siy­le ül­ke­miz­de ta­bip açı­ğı­nın ka­pa­tıl­ma­sı ve Av­ru­pa or­ta­la­ma­sı­na ula­şıl­ma­sı da müm­kün bu­lun­ma­mak­ta­dır. Di­ğer ta­raf­tan, ül­ke­miz sağ­lık hiz­met­le­ri­ne ve tıp bi­li­mi­ne kat­kı sağ­la­ya­cak ya­ban­cı ta­bip­le­rin ül­ke­miz­de sağ­lık hiz­me­ti ve­re­bil­me­le­ri de me­ri mev­zu­atı­mı­za gö­re müm­kün de­ğil­dir.

Ül­ke­miz­de­ki he­kim sa­yı­sı­nın art­ma­sı­na kat­kı sağ­la­mak, ba­şa­rı­lı ya­ban­cı ta­bip­le­rin ül­ke­miz­de ça­lış­ma­la­rı­nın önün­de­ki en­gel­le­ri kal­dır­mak ve Av­ru­pa Bir­li­ği­ne tam üye­lik sü­re­cin­de ki­şi ve hiz­met­le­rin ser­best do­la­şı­mı önün­de­ki en­gel­le­rin kal­dı­rıl­ma­sı ama­cı­na uy­gun ola­rak Tür­ki­ye'de ta­ba­bet ic­ra ede­bil­mek için Türk ol­ma şar­tı­nın kal­dı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ül­ke­miz­de­ki he­kim sa­yı­sı ye­ter­siz­li­ği­ni bi­raz da­ha aç­mak için ör­nek ver­mek ge­re­kir­se, 100 bin ki­şi­ye dü­şen he­kim sa­yı­sı ba­kı­mın­dan, İtal­ya'da 100 bin ki­şi­ye 618, Yu­na­nis­tan'da 450, Bel­çi­ka'da 420, Ka­za­kis­tan'da 365, Es­ton­ya'da 315, Av­ru­pa Bir­li­ği or­ta­la­ma­sı 278, Ta­ci­kis­tan'da 202 iken, bu ra­kam Tür­ki­ye'de sa­de­ce 140'tır.

Nü­fu­su­mu­za oran­la he­kim sa­yı­mı­zın ye­ter­siz­li­ği se­be­biy­le, he­kim­le­ri­miz, Av­ru­pa­lı mes­lek­taş­la­rı­na gö­re 4-5 mis­li has­ta bak­mak zo­run­da kal­mak­ta ve has­ta­la­rı­na ye­ter­li za­man ayı­ra­ma­mak­ta­dır. İh­ti­yaç duy­du­ğu­muz sa­yı­da he­kim­le­ri­mi­zin ye­tiş­me­si­ni bek­ler­ken sağ­lık hiz­me­ti­ni dur­dur­mak, bek­let­mek el­bet­te müm­kün de­ğil­dir.

Ay­rı­ca, Tür­ki­ye'de öğ­re­nim ya­pan, ih­ti­sa­sı­nı bi­tir­miş çok sa­yı­da ya­ban­cı uy­ruk­lu he­kim var­dır. Bun­lar, tıp tah­si­li­ni ül­ke­miz­de yap­mış­lar­dır, di­li­mi­zi bi­li­yor­lar ve bü­tün öğ­re­nim­le­ri­ni ih­ti­sas­la­rıy­la be­ra­ber Tür­ki­ye'de yap­mış­lar­dır, ama, Tür­ki­ye'de ya­sal en­gel­ler yü­zün­den ça­lış­ma imkânı bu­la­ma­mak­ta­lar.

Ta­sa­rı­da­ki dü­zen­le­me­nin, izah et­me­ye ça­lış­tı­ğım ih­ti­yaç­la­rı gi­der­me­ye yö­ne­lik ge­rek­li bir de­ği­şik­lik ol­du­ğu ka­na­atin­de­yim.

Bi­raz ön­ce ko­nu­şan de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de he­kim sa­yı­sı­nın as­lın­da ye­ter­li ol­du­ğu­nu, ama, he­kim da­ğı­lı­mın­da­ki dü­zen­siz­lik ve bo­zuk­luk yü­zün­den bu­nun böy­le bir gö­rün­tü ver­di­ği­ni ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­lar. Bun­la­rı dört yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de çok sık­ça ko­nuş­tuk. He­kim da­ğı­lı­mın­da­ki den­ge­siz­lik­le­ri gi­der­mek için, bi­raz ön­ce de söy­le­me­ye ça­lış­tım, çok önem­li de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­dı, ama, her de­ği­şik­lik ya­pı­lır­ken bu de­ği­şik­lik­le­re çok çe­şit­li ge­rek­çe­ler­le kar­şı çı­kıl­dı, bu­nun ye­ri­ne ne­yin doğ­ru ol­du­ğu da çok iyi ifa­de edi­le­me­di.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, sağ­lık hiz­me­ti, siz­ler de çok iyi bi­li­yor­su­nuz, er­te­len­me­si, za­ma­na bı­ra­kıl­ma­sı, ge­cik­ti­ril­me­si müm­kün ol­ma­yan, çok acil, çok hız­lı çö­züm­ler ge­rek­ti­ren, bu çö­züm­le­re ih­ti­yaç du­yu­lan bir hiz­met yo­lu­dur. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da, çok hız­lı dav­ran­mak, mev­cut yol­la­rı ve imkânla­rı so­nu­na ka­dar zor­la­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bu, ül­ke­mi­ze, top­lu­mu­mu­za, in­san­la­rı­mı­za ver­mek zo­run­da ol­du­ğu­muz, Ana­ya­sa'nın em­ret­ti­ği bir gö­rev­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da, kar­şı çı­kar­ken de ar­gü­man­la­rı çok ye­rin­de ve doğ­ru kul­lan­mak mec­bu­ri­ye­ti, ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet ola­rak he­pi­miz için var­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun ta­sa­rı­sıy­la ge­ti­ril­mek is­te­nen dör­dün­cü bir de­ği­şik­lik ise, ya­tak­lı te­da­vi ku­rum­la­rın­da anes­te­zi uz­ma­nı­nın bu­lun­ma­dı­ğı hâller­de ame­li­yat­ha­ne so­rum­lu­su uz­ma­nı­nın so­rum­lu­lu­ğu al­tın­da ve­ya ame­li­ya­tı ya­pan uz­ma­nın di­rek­tif­le­ri doğ­rul­tu­sun­da anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­nin iş ve iş­lem ya­pa­bil­me­si­ne ka­nu­ni da­ya­nak oluş­tu­rul­ma­sı ve bu su­ret­le, uy­gu­la­ma­da­ki te­red­düt­le­rin gi­de­ril­me­si­ne yö­ne­lik bir dü­zen­le­me­dir.

Ül­ke­miz­de anes­te­zi uz­man­la­rı­nın sa­yı ola­rak ye­ter­siz­li­ği bi­li­nen bir ger­çek­tir, do­la­yı­sıy­la böy­le bir dü­zen­le­me­ye ih­ti­yaç du­yul­muş­tur. Hâlen ül­ke­miz­de ame­li­yat­ha­ne­si olan 609 has­ta­ne­mi­zin 212'sin­de anes­te­zi uz­ma­nı  bu­lun­ma­mak­ta­dır. Tak­dir eder­si­niz ki, bu­ra­da anes­te­zi uz­ma­nı bu­lu­na­ma­dı­ğı için ame­li­yat­la­rı bek­let­mek ve­ya yap­ma­mak gi­bi bir lük­sü­müz el­bet­te ola­maz. Kal­dı ki, geç­miş­ten bu uy­gu­la­ma­lar za­ten ya­pı­lı­yor­du. Bu ya­pı­lır­ken de, ça­lı­şan per­so­nel ya­sal bir gü­ven­ce al­tın­da ol­ma­dı­ğı için bel­li risk­ler ta­şı­yor­du. Ge­ti­ri­len dü­zen­le­me, bu risk­le­ri or­ta­dan kal­dır­mak, ça­lı­şan per­so­ne­lin da­ha gü­ven­li bir or­tam­da bu gö­re­vi ifa et­me­si­ni te­min et­mek­le il­gi­li­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­le­rin, ül­ke­mi­ze, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­za ve bü­tün yurt­taş­la­rı­mı­za ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, Gru­bum ve şah­sım adı­na yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Yıl­maz.

Şah­sı adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ünal­dı.

Sa­yın Ünal­dı, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1247 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı hak­kın­da şah­si gö­rüş­le­ri­mi arz et­mek, bu ko­nu­da dü­şün­dük­le­ri­mi siz­ler­le pay­laş­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ön­ce he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Hiz­met­ler­de­ki ge­liş­me­ler ve bu­nun pa­ra­le­lin­de Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­riş­le il­gi­li en­teg­ras­yon ça­lış­ma­la­rı ve bun­la­rın or­ta­ya çı­kar­dı­ğı ih­ti­yaç­lar, bu tarz­da mev­zu­at de­ği­şik­lik­le­ri­ni za­ru­ri hâle ge­tir­miş­tir. Bu ta­sa­rı, bu za­ru­re­te ce­vap ver­mek için or­ta­ya ko­nul­muş­tur.

Bi­lin­di­ği gi­bi, has­ta­ne­le­ri­miz­de has­ta hak­la­rıy­la il­gi­li bi­rim­ler oluş­tu­rul­muş, üni­te­ler ku­rul­muş, has­ta­la­rı­mı­zın ken­di­le­ri­ne te­da­vi uy­gu­la­nır­ken hem mu­ame­le ba­kı­mın­dan hem te­da­vi yön­tem­le­ri ba­kı­mın­dan ken­di­le­ri­ne sağ­lan­mış olan hak­la­rın ne­ler ol­du­ğu öğ­re­til­me­ye, an­la­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta, şim­di­ye ka­dar bil­me­dik­le­ri bir­çok hu­su­su has­ta­la­rı­mız öğ­ren­miş hâle gel­mek­te­dir­ler. Do­la­yı­sıy­la, bu­nun ya­nın­da, hak­lı ve­ya hak­sız, bir­ta­kım id­di­ala­rı da ile­ri sür­me imkânı­na ka­vuş­mak­ta­dır­lar. Ken­di hak­la­rı­na sa­hip çık­mak için nor­mal bir yol ol­du­ğu gi­bi, yan­lış yo­rum­la­ma­lar­dan kay­nak­la­nan, yan­lış ta­vır­lar­dan kay­nak­la­nan hak­sız id­di­alar da pekâlâ or­ta­ya çı­ka­bil­mek­te­dir.

Bu­nun pa­ra­le­lin­de, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, Türk Ce­za Ka­nu­nu'nda önem­li de­ği­şik­lik­ler yap­tık. Bu de­ği­şik­lik­ler­den bir kıs­mı he­kim­le­re so­rum­lu­luk­lar yük­le­mek­te­dir. He­kim­ler, hak­lı ve­ya hak­sız ola­bi­lir, ma­li so­rum­lu­luk­lar­la kar­şı kar­şı­ya kal­mak­ta­dır­lar. Al­tın­dan kal­ka­bi­le­cek­le­ri mik­tar­da ola­bi­le­ce­ği gi­bi, al­tın­dan kal­ka­ma­ya­cak­la­rı mik­tar­lar­da ma­li so­rum­lu­luk­lar­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­le­cek­le­ri, en azın­dan za­man içe­ri­sin­de da­ha da ge­liş­me­ler ola­bi­le­ce­ği an­la­şıl­mak­ta­dır.

He­ki­me is­nat edi­len suç­la­ma­lar kar­şı­sın­da onu yal­nız bı­rak­ma­mak için bir si­gor­ta sis­te­mi­ne ih­ti­yaç ol­du­ğu da bir va­kı­adır. İş­te, bu ta­sa­rı, bu iki yön­lü ge­liş­me­le­ri den­ge­le­mek üze­re bir si­gor­ta sis­te­mi kur­ma­yı da or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Bu, bir ih­ti­yaç­tır. Bu ih­ti­ya­cı kar­şı­la­mak için adım at­ma­ya za­ru­ret var­dır. Za­ru­re­ti gi­der­mek için ça­lış­ma­nın so­nu­cu­dur bu ta­sa­rı.

Ar­ka­daş­la­rı­mız, fark­lı yön­ler­den ten­kit­ler ge­tir­di­ler. On­la­rın da hak­lı ol­du­ğu ta­raf­lar el­bet­te ki var, ama "Bo­ğaz Köp­rü­sü'nü yap­tır­mam" di­yen zih­ni­ye­tin yan­sı­ma­sı olan id­di­alar da var.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Hâlâ ne­re­de­sin Al­lah aş­kı­na! Hâlâ ne­re­de­sin!

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Onun için…

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Ho­cam, hâlâ ne­re­de­sin! Otuz yıl ön­ce­si­ne gi­di­yor­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen, ha­ti­be mü­da­ha­le et­me­ye­lim, ko­nuş­sun efen­dim.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Hak­lı ol­du­ğu­nu­zu söy­lü­yo­ruz, hak­lı ol­du­ğu­nuz ta­ra­fı da söy­lü­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Çı­kıp ce­vap ve­rin, kür­sü her­ke­se açık efen­dim.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Ya­ni, hep­si­ni ka­bul et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de mi­yiz?

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ünal­dı.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Baş­kan, olur mu?

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Bir yan­da, o tarz­da de­ğer­len­dir­me­ler var. Bir yan­da, ha­ki­ka­ten, ta­sa­rı­nın ten­kit edil­me­si ge­re­ken, yan­lış so­nuç­lar ve­re­bi­le­cek yön­le­ri­ni de söy­le­yen ifa­de­ler de kul­la­nıl­mış­tır. Ni­ye, il­la, ya­ni her şe­yi si­zin gi­bi de­ğer­len­dir­mek mec­bu­ri­ye­tin­de mi­yiz? Ben ken­di dü­şün­ce­le­ri­mi söy­lü­yo­rum, şah­si dü­şün­ce­le­ri­mi arz et­mek için söz al­dım, onu söy­lü­yo­rum.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ama, bil­me­yen­le­ri ya­nıl­tı­yor­su­nuz.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Bu, sağ­lık hiz­me­ti­nin ta­bi­atın­da var, ya­ni, ten­kit edi­len hu­sus­la­rın ol­ma­sı, ba­na gö­re çok anor­mal de­ğil, eş­ya­nın ta­bi­atı­na uy­gun­dur, ama, hak­sız­lık yap­ma­mak ge­re­kir, onu özel­lik­le söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Dün­ya Sağ­lık Teş­ki­la­tı­nın sağ­lık ta­ri­fi­ni ele alır­sak, "ru­hen, be­de­nen ve sos­yal ola­rak tam bir iyi­lik hâli­dir" di­yor. Bu ta­ri­fi, hiç­bir mem­le­ket­te, hiç­bir ül­ke­de, dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de mü­kem­mel bir şe­kil­de ya­ka­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Ama, gü­zel bir ta­rif­tir, he­def gös­te­ren bir ta­rif­tir, yol açan bir ta­rif­tir, hiz­met bü­yü­ten bir ta­rif­tir, Türk'ün Kı­zı­lel­ma'sı gi­bi bir şey. Ya­ni, bu ta­ri­fe gö­re in­san sağ­lık­lı do­ğa­cak, sağ­lık­lı ge­li­şe­cek, sağ­lık­lı ai­le ha­ya­tı ku­ra­cak, sağ­lık­lı ya­şa­ya­cak, sağ­lık­lı bes­le­ne­cek, sağ­lık­lı bir or­tam­da ça­lı­şa­cak, sağ­lık­lı ola­rak yaş­la­na­cak. Ta­bii, bu ara­da, ya­ra­dı­lı­şın ger­çe­ği ola­rak mut­lak bir ger­çek olan ölüm­le kar­şı­laş­tı­ğın­da, bu ölü­mün se­be­bi sağ­lık sis­te­mi­nin bo­zuk­lu­ğun­dan kay­nak­lan­ma­ya­cak, sağ­lık hiz­me­ti­nin ve­ril­me­sin­de­ki ek­sik­lik­ler­den kay­nak­lan­ma­ya­cak, in­san ha­ya­tı­nın… Ölüm­süz­lük, in­san ar­zu ede­bi­lir, ama, hiç kim­se inkâr ede­mez ki, her fâni ölü­mü ta­da­cak­tır. Şa­ir "Ha­yat­tan can­lı ölüm." di­yor. Onun için, bu ka­dar ger­çek olan bir şey­le kar­şı­la­şır­ken de, ölü­mün se­be­bi sis­te­min ek­sik­li­ği ol­ma­ya­cak, sis­te­min ha­ta­sı ol­ma­ya­cak. Bu, Dün­ya Sağ­lık Teş­ki­la­tı­nın yap­tı­ğı ta­ri­fin bir ger­çe­ği, de­di­ğim gi­bi Türk'ün Kı­zı­lel­ma'sı­na ben­zer, da­ima ile­ri­ye gö­tür­me­si ge­re­ken bir şey. Ne ka­dar iyi hiz­met ve­rir­se­niz, da­ha ile­ri­si­ni dü­şün­mek ge­re­kir, da­ha gü­ze­li­ni dü­şün­mek ge­re­kir. Onun için, ek­sik­lik­le­ri söy­le­me­yi, ta­rif et­me­yi kı­na­mı­yo­rum, ak­si­ne tak­dir edi­yo­rum. El­bet­te,  ben de söy­le­ye­ce­ğim ba­zı şey­le­ri ye­ri gel­di­ği za­man ve in­şal­lah, Ba­ka­nı­mı­zın, Ko­mis­yo­nu­mu­zun da ıt­tı­la­sı­na arz ede­ce­ğiz, dü­zelt­me imkânı­nı da hep be­ra­ber bu­ra­da ara­ya­ca­ğız in­şal­lah.

Ge­liş­me­le­ri, ta­bii, inkâr et­me­mek ge­re­kir. Fark­lı­lık­la­rı, gü­zel­lik­le­ri, iyi­lik­le­ri, hiz­met­le­ri de inkâr et­mek yan­lış olur. Kuy­ruk­la­rı unut­ma­dık, ran­de­vu­la­rı unut­ma­dık, ilaç al­ma­da­ki sı­kın­tı­la­rı unut­ma­dık.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - De­ği­şen bir şey yok Sa­yın Ve­ki­lim. Kuy­ruk­lar de­vam ya­ni.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bit­ti mi?

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Bit­ti de­mi­yo­rum. Alı­nan me­sa­fe­ye, ha­ni "ne­re­den ne­re­ye" de­ni­len me­sa­fe­ye ba­kar­sa­nız, onu al­gı­la­ya­bi­lir­si­niz zan­ne­di­yo­rum.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Sa­ba­hın 5'in­de baş­lı­yor­du, şim­di 3'ün­de baş­lı­yor!

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - SSK has­ta­ne­si­nin di­bin­de otu­rup da mu­aye­ne ola­ma­yan bir me­mu­ru, dev­let has­ta­ne­si­nin di­bin­de otu­rup da mu­aye­ne ola­ma­yan bir iş­çi­yi dü­şü­nün. Şim­di ay­nı du­rum­da mı?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ay­nı, ay­nı, hiç fark et­mi­yor.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Şef­kat gör­me­de, il­gi gör­me­de de ay­nı şey­le­ri söy­le­ye­bi­li­riz. Onun için "ne­re­den ne­re­ye" sö­zü­nü hep söy­le­ye­ce­ğiz, bit­ti de­me­ye­ce­ğiz, Kı­zı­lel­ma'nın pe­şin­de koş­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz in­şal­lah.

Şim­di, iyon­laş­tı­rı­cı rad­yas­yon, in­san sağ­lı­ğı­nı teh­dit eden en önem­li et­ken­ler­den bi­ri­si­dir, sa­vaş­ta da kul­la­nıl­mak­ta­dır, ba­rış amaç­lı ola­rak da kul­la­nıl­mak­ta­dır. Ba­rış amaç­lı kul­la­nır­ken el­bet­te on­dan is­ti­fa­de edi­yo­ruz, ama za­rar da gö­rü­yo­ruz; has­ta­la­rı­mı­za da, per­so­ne­li­mi­ze de bun­dan za­rar gel­mek­te­dir. Ne var ki, teş­his­te en önem­li kat­kı­yı sağ­la­yan bir araç ol­du­ğu için on­dan vaz­ge­çe­mi­yo­ruz. Bu­nun za­rar­la­rı­nı ön­le­mek du­ru­mun­da­yız, za­rar­la­rı ön­le­mek için ted­bir­ler dü­şü­nü­le­bi­lir. Biz, da­ha ev­vel, me­sai kı­sıt­la­ma­sı­nı dü­şün­mü­şüz. Av­ru­pa Bir­li­ği ise, do­zi­met­rey­le be­lir­le­me sis­te­mi­ni be­nim­se­miş. İki­si­nin de ken­di­ne gö­re doğ­ru olan ta­ra­fı var, yan­lış olan ta­ra­fı var; ama, bi­lim­sel tes­pit, doğ­ru tes­pit, herhâlde do­zi­met­rey­le tes­pit­tir. Ama, ne var ki, mes­lek­taş­la­rı­mız­dan iti­raz­lar var: "Çer­no­bil'le, Ame­ri­ka'da­ki nük­le­er san­tral­ler ay­nı de­ğil. Bu na­sıl ay­nı de­ğil­se, bi­zim kul­lan­dı­ğı­mız rönt­gen ci­haz­la­rıy­la Av­ru­pa'da­ki rönt­gen ci­haz­la­rı da ay­nı de­ğil." di­yor­lar. Onun için, ben da­ha tek­rar­la­ya­ca­ğım bel­ki, ama, he­men şim­di­den Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın ıt­tı­la­sı­na arz edi­yo­rum, yü­rür­lük ba­kı­mın­dan bi­raz sü­re ta­nın­ma­sı, en azın­dan dü­zen­le­me­ler ba­kı­mın­dan, bu ko­nu­da bu­nun de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bu ko­nu­da böy­le­si­ne bir ih­ti­ya­cı var.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Çok gü­zel, çok doğ­ru.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bra­vo.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) -Ne­den? Zırh­la­ma de­ni­len bir bi­lim­sel or­ga­ni­zas­yon var. Işı­nın za­ra­rı­nı ön­le­mek için zırh­la­ma sis­te­mi­nin iyi ku­rul­muş ol­ma­sı ge­re­kir, eğer es­ki alet­ler kul­la­nı­lı­yor­sa, bu zırh­la­ma ye­ter­li ol­ma­ya­bi­lir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız; bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Has­ta­la­rı­mı­za da za­rar ve­rir, ça­lı­şan­la­rı­mı­za, ora­da da­ha çok bu­lun­duk­la­rı için, her za­man ora­da dur­duk­la­rı için za­rar ve­re­bi­lir. Bu­nu özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

Ta­bip sa­yı­sı­nın ye­ter­li ol­du­ğu­nu kim söy­le­ye­bi­lir ki? Bu yön­den de ted­bir al­ma­ya ih­ti­yaç var­dır. Bu iki yön­den; ya­ni, hem ça­lı­şan, dı­şa­rı­dan ge­le­cek olan­la­ra yol aç­mak hem Av­ru­pa Bir­li­ği­nin in­san do­la­şı­mı­nı, fert do­la­şı­mı­nı sağ­la­yan uy­gu­la­ma­la­rı­na uyum­lu hâle ge­tir­mek için bu­na ih­ti­yaç var­dır hem de ken­di fa­kül­te­le­ri­miz­den me­zun et­ti­ği­miz, ama, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı ol­ma­yan in­san­la­rı­mı­zın ka­çak du­ru­mun­dan kur­tul­ma­sı için bir za­ru­ret­tir.

İda­ri gö­rev­ler­de mu­aye­ne­ha­ne ça­lış­tı­rıl­ma­ma­sı has­ta sa­hip­le­ri­nin en çok se­vin­dik­le­ri hu­sus­lar­dan bi­ri­si­dir. Bu, Hükûme­ti­mi­zin önem­li uy­gu­la­ma­la­rın­dan bi­ri­si­dir; ama, as­kerî sta­tü­de bi­raz fark­lı­lık ol­du­ğu için ona da uy­gu­la­ma içe­ri­sin­de ay­rı­ca­lık ge­ti­ren bir hü­küm bu­ra­da ge­ti­ril­mek­te­dir.

Anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­nin, anes­te­zi uz­man­la­rı­nın ye­ter­siz­li­ğin­den kay­nak­la­nan ge­çi­ci kul­la­nı­mı var­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ünal­dı, ko­nuş­ma­nı­zı lüt­fen ta­mam­la­yı­nız. Sa­yın Ba­kan ko­nu­şa­cak.

Bu­yu­run efen­dim.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ba­ka­nın ko­nuş­ma­sı be­nim sü­re­me dâhil ol­maz.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Doğ­ru şey­ler söy­lü­yor.

BAŞ­KAN - Ha­yır efen­dim, şöy­le: Ek za­man ver­dim de onun için. Po­li­ti­ka­la­rın bir kıs­mı­nı da Sa­yın Ba­kan izah ede­cek an­la­mın­da söy­le­dim.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - Ta­mam, te­şek­kür edi­yo­rum an­la­yı­şı­nı­za Sa­yın Baş­ka­nım. 

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - En önem­li ek­sik­lik ne, bi­li­yor mu­su­nuz? Vic­dan ra­ha­tı­nı be­den ra­ha­tı­na ter­cih eden in­san.

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Doğ­ru… Doğ­ru…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Biz de onu bek­li­yo­ruz siz­den.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (De­vam­la) - He­le he­le he­kim olan in­san… İn­şal­lah onu da Kı­zı­lel­ma gi­bi ta­kip ede­ce­ğiz.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le söz­le­ri­me son ve­rir­ken, he­pi­ni­ze ve hal­kı­mı­za sağ­lık­lı ve mut­lu ömür­ler di­li­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ünal­dı.

Hükûmet adı­na, Sağ­lık Ba­ka­nı Re­cep Ak­dağ.

Sa­yın Ak­dağ, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Say­gı­de­ğer Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ba­zı ka­nun ve ka­nun hük­mün­de ka­rar­na­me­ler­de de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na da­ir bir ka­nun ta­sa­rı­sı gö­rü­şü­yo­ruz. Bu ta­sa­rıy­la, sağ­lık hiz­met­le­ri­miz açı­sın­dan, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı'mız­la il­gi­li bir­çok pra­tik nok­ta­yı çöz­müş ola­ca­ğız ve va­tan­daş­la­rı­mı­za ver­di­ği­miz sağ­lık hiz­me­ti­nin ka­li­te­sin­de de yük­sel­me sağ­lan­mış ola­cak inan­cıy­la bu ta­sa­rı­yı hu­zu­ru­nu­za ge­tir­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rı­da, he­kim­le­ri­mi­ze ma­li bir si­gor­ta yü­küm­lü­lü­ğü ge­ti­ri­yo­ruz ve bu­nu ge­ti­rir­ken de, ka­mu­da ça­lı­şan he­kim­le­re, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mız­da ça­lı­şan he­kim­le­re bu si­gor­ta­yı yap­tı­rır­ken, has­ta­ne­nin ve­ya di­ğer sağ­lık ku­ru­lu­şu­nun dö­ner ser­ma­ye­sin­den bu si­gor­ta­nın ya­rı mik­ta­rı­nı ödü­yo­ruz, ge­ri ka­lan ya­rı mik­ta­rı­nı da he­kim­le­ri­mi­zin ken­di­le­ri­nin öde­me­le­ri­ni is­ti­yo­ruz.

Şim­di bu­ra­da ko­nu­şan de­ğer­li ar­ka­daş­lar, he­kim­le­ri­mi­zin dö­ner ser­ma­ye­le­rin­den bu­nun bir kıs­mı­nın, ya­rı­sı­nın öde­til­me­si­nin san­ki çok bü­yük bir mik­tar ola­ca­ğın­dan bah­set­ti­ler. Şöy­le ifa­de ede­yim: Uz­man he­kim­le­ri­miz ve pra­tis­yen he­kim­le­ri­miz, bi­zim dö­ne­mi­miz­de, geç­miş dö­nem­ler­le hiç kı­yas­lan­ma­ya­cak öl­çü­de bü­yük mik­tar­lar­da ek öde­me­ler al­ma imkânı­na sa­hip ol­du­lar ve bu ara­da da, böy­le bir si­gor­ta­la­ma­nın yıl­lık de­ğe­ri, var­sa­ya­lım ki 200 YTL ocak­tır; bu­nun 100 YTL'si­ni biz dö­ner ser­ma­ye­den öde­ye­ce­ğiz, 100 YTL'si­ni de de­ğer­li he­kim ar­ka­da­şım ken­di dö­ner ser­ma­ye­sin­den öde­ye­cek. Ya­ni bun­lar kü­çük mik­tar­lar.

As­lın­da, mev­cut ka­nun­la­rı­mı­za gö­re, her­han­gi bir ku­sur ol­du­ğu za­man, bir tıb­bi ku­sur ol­du­ğu za­man bir ka­mu sağ­lık ku­ru­lu­şun­da, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, bu ku­sur ön­ce­lik­le ida­re­ye ge­lir ve ida­re bu­nun­la il­gi­li taz­mi­na­tı öde­dik­ten son­ra bu taz­mi­nat ku­su­ru iş­le­yen he­ki­me rü­cu eder. Şim­di biz bu­ra­da he­kim ar­ka­daş­la­rı­mı­za çok bü­yük bir imkân ge­tir­miş olu­yo­ruz. Ya­ni bir he­kim dü­şü­nün ki, bir ku­su­run­dan do­la­yı… He­kim­lik ya­par­ken ku­sur­lu dav­ran­ma­mak müm­kün de­ğil­dir. Ta­bii ki biz he­kim­ler çok dik­kat­li ça­lı­şı­rız; ama, so­nuç­ta be­şer­dir, sis­tem içe­ri­sin­de bir yan­lış ya­pı­la­bi­lir, dün­ya­nın her ye­rin­de de bu böy­le­dir. Bu­nun taz­mi­na­tı, şu an­da­ki mev­cut ka­nun­la­rı­mı­za gö­re, bu ku­su­ru iş­le­yen he­ki­me rü­cu et­mek­te­dir. Di­ye­lim ki, 20 bin YTL bir taz­mi­na­ta hük­me­dil­di, 50 bin YTL bir taz­mi­na­ta hük­me­dil­di. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nu bir he­kim na­sıl öde­sin? Do­la­yı­sıy­la, bu si­gor­ta­la­may­la, he­kim­le­ri­mi­zin şu an­da risk­li ol­duk­la­rı bir hu­sus­ta ken­di­le­ri­ne yar­dım­cı ol­muş olu­yo­ruz. Yap­tı­ğı­mız mad­de­nin tek­nik an­la­mı ta­ma­men bu­dur, baş­ka hiç­bir an­la­mı yok­tur. Bu­nun dı­şın­da­ki yo­rum­lar, sa­de­ce şah­si yo­rum­lar­dan iba­ret­tir ve as­lın­da, doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, önem­li bir kıs­mı da ger­çe­ği yan­sıt­ma­mak­ta idi.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bil­di­ği­niz gi­bi, kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­sı ata­mak üze­ri­ne bir ka­nun yap­mış­tık, yü­ce Mec­li­si­miz böy­le bir ka­nun yap­tı. Bu ka­nun­la il­gi­li uy­gu­la­ma­la­rı ya­par­ken Ana­ya­sa Mah­ke­me­miz de, ka­nu­nun il­gi­li bu mad­de­si­ne yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rı ver­di. Şim­di, hep, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ip­tal et­ti­ği bir hü­küm­den bah­se­di­li­yor, as­lın­da ip­tal edil­miş bir hü­küm de yok, bir yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rı var. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın bu yü­rüt­me­yi dur­dur­ma için Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gi­der­ken or­ta­ya koy­du­ğu ba­zı ge­rek­çe­ler var­dı. Şim­di, biz, bu ge­rek­çe­le­ri de dik­ka­te ala­rak pra­tik an­lam­da ka­nu­nu ye­ni­den dü­zen­li­yo­ruz. As­lın­da, dik­kat­le göz­den ge­çi­ril­miş ol­sa şu ga­yet ra­hat­lık­la gö­rü­le­cek­tir: Üni­ver­si­te­le­ri­miz­de do­çent ve pro­fe­sör ata­ma­la­rı han­gi usul ve esas­lar­la ya­pı­lı­yor­sa, kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­sı ata­ma­la­rı­nı ola­bil­di­ğin­ce bu esas­la­ra ben­zer bi­çim­de ya­pa­cak bir uy­gu­la­ma ge­tir­dik. Ya­ni, bu iş­le il­gi­li, üni­ver­si­te­ler­le il­gi­li ka­nun göz­den ge­çi­ri­lir­se, bu hu­sus­ta­ki has­sa­si­ye­ti­miz de dik­ka­ti­ni­ze gel­miş ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, ta­sa­rı­nın bu mad­de­siy­le il­gi­li fark­lı yo­rum­lar yap­mak da doğ­ru de­ğil. Biz, eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri­mi­zi kuv­vet­len­dir­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Ay­rı­ca, Ana­do­lu'da ye­ni eği­tim ve araş­tır­ma has­ta­ne­le­ri kur­ma­mız la­zım. Sa­de­ce üç bü­yük şe­hir­de­ki has­ta­ne­ler­le bu iş ol­mu­yor. Do­la­yı­sıy­la, ye­ni kli­nik şef ve şef yar­dım­cı­sı ata­mak açı­sın­dan böy­le bir usu­lü ka­nun hâli­ne ge­tir­me­miz ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, rad­yas­yon­la il­gi­le­nen sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın me­sai sa­at­le­ri­nin, gün­lük me­sai sa­ati olan, nor­mal, di­ğer sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nın me­sai sa­ati­ne yük­sel­til­me­siy­le il­gi­li bir mad­de ge­ti­ri­yo­ruz. Şu­nu açık­ça ifa­de et­me­li­yim ki, bu­ra­da me­sai sa­ati­nin bu­gü­ne ka­dar beş sa­at­le kı­sıt­lan­mış ol­ma­sı as­lın­da rad­yas­yon­la bir­lik­te ça­lı­şan sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­nı ko­ru­mu­yor. Bu­ra­da da ko­ru­ma, yi­ne, bu iş­le il­gi­li olan­la­rın bi­le­ce­ği gi­bi, do­zi­met­re de­di­ği­miz, rad­yas­yo­nu öl­çen ci­haz­la­rı ki­şi­nin ken­di­siy­le bir­lik­te ta­şı­ma­sıy­la ya­pı­lı­yor. Yok­sa, bir in­san, bir sa­at­te de çok bü­yük rad­yas­yon ala­bi­lir, iki sa­at­te de çok bü­yük rad­yas­yon ala­bi­lir. Do­la­yı­sıy­la, ki­şi­nin yıl­lık ne ka­dar rad­yas­yon do­zu ala­ca­ğı önem­li, üs­te­lik, bu­na ila­ve­ten, beş yıl­da top­lam ala­ca­ğı rad­yas­yon do­zu önem­li. Şim­di, biz, mev­cut ka­nun­la nor­mal ça­lış­ma sü­re­le­ri­ni ge­ti­rir­ken, rad­yas­yon do­zuy­la il­gi­li di­ğer hü­küm­le­ri el­bet­te ko­ru­yo­ruz. Şim­di, de­ni­yor ki: "Efen­dim, Tür­ki­ye'de­ki, iş­te, ci­haz­lar ye­ter­siz ve­ya bu iş­le il­gi­li mekânlar­da uy­gun­suz­luk var." Bu­na ka­tıl­mak müm­kün de­ğil­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­den?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Ba­kı­nız, ül­ke­miz­de mev­cut rad­yo­lo­jik ci­haz­la­rın bu­gün yüz­de 70'e ya­kı­nı ruh­sat­lı­dır. Pe­ki, bu yüz­de 70'lik ruh­sat­lı ci­ha­zın aca­ba ne ka­da­rı biz­den ön­ce ruh­sat­lan­mış, ne ka­da­rı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mız dö­ne­min­de, dört yıl­lık Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de ruh­sat al­mış? Bü­tün resmî ku­rum­lar­da­ki li­sans­lı rad­yo­lo­jik ci­ha­zın yüz­de 86'sı son dört yıl­da ruh­sat al­mış­tır. Yan­lış duy­ma­dı­nız. Biz, Hükûmet ola­rak bu me­se­le­ye bu ka­dar önem ve­ri­yo­ruz, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ola­rak bu işi TA­EK'le bir­lik­te bu ka­dar dik­kat­le ta­kip edi­yo­ruz. Özel sek­tör­de­ki li­sans­lı ci­haz­la­rın da yüz­de 80'i son dört yıl­da li­sans al­mış­tır. Bu ci­haz­lar biz­den ön­ce de ül­ke­de var­dı ve bu ruh­sat­lan­dır­ma sü­re­ci Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mu­nun in­san kay­nak­la­rı ve imkânla­rı çer­çe­ve­sin­de hız­la yü­rü­tül­mek­te­dir, çok kı­sa bir za­man içe­ri­sin­de de Tür­ki­ye'de ruh­sat­sız her­han­gi bir ci­haz ve­ya hiz­met ve­ren alan kal­ma­ya­cak­tır. An­cak, bu ruh­sat­sız yer­le­rin de ne­re­ler ol­du­ğu­nu ko­nuş­mak la­zım. Ya­ni, ön­ce­lik­le ne­re­den baş­la­dık işe? Şu an­da ruh­sa­tı ol­ma­yan iş­let­me­le­rin bü­yük ço­ğun­lu­ğu çe­kim sa­yı­la­rı dü­şük olan kü­çük has­ta­ne­ler­dir ve­ya iş­te, kü­çük mer­kez­ler­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu hu­sus­ta çok bü­yük bir me­sa­fe al­mış du­rum­da­yız.

Pe­ki, bir ki­şi­nin ala­ca­ğı do­zu na­sıl ta­kip et­mek la­zım? Bu bel­li­dir, bu­nun ulus­la­ra­ra­sı kri­ter­le­ri var. Biz de bu kri­ter­le­re uyu­yo­ruz. Yıl­da 50 mi­li­si­ver­ti geç­me­me­li­dir bu doz. Beş yıl­lık top­lam doz da 100 mi­li­si­ver­ti geç­me­me­li­dir. Ya­ni, bir yıl­da 50'yi ge­çe­bi­lir, ama, top­lam­da, de­mek ki, ge­ri ka­lan dört yıl­da da bir 50 da­ha ala­bi­lir eğer 50'yi geç­miş­se. Beş yıl için or­ta­la­ma­sı bu­nun 20 mi­li­si­vert ol­mak­ta­dır.

Şim­di, ben, bu­ra­ya gel­me­den Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­muy­la gö­rüş­tüm, çün­kü on­lar sü­rek­li ta­kip edi­yor­lar in­san­la­rın ne ka­dar rad­yas­yon al­dı­ğı­nı. El­bet­te, bü­tün in­san­la­rı­mı­zın sağ­lı­ğı bi­zim için ne ka­dar önem­liy­se on­la­ra hiz­met ve­ren sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­zın bu hu­sus­ta­ki sağ­lı­ğı da çok çok önem­li­dir. Bir ta­raf­tan… Hiz­met ve­ren, fe­dakârlık­la hiz­met ve­ren sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­zın el­bet­te sağ­lı­ğı­nı ko­ru­ya­ca­ğız ve Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mu, beş yıl­lık sü­re­ler iti­ba­rıy­la, ka­yıt­la­rın­da bu do­zu aş­mış her­han­gi bir kim­se­nin ol­ma­dı­ğı­nı ba­na ifa­de et­miş­tir. Tek­rar­lı­yo­rum; ya­ni, doz li­mi­ti­ni aş­mış, beş yıl­lık sü­re­ler iti­ba­rıy­la, bir sağ­lık ça­lı­şa­nı­nın, bir rad­yas­yon ça­lı­şa­nı­nın Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­mun­da böy­le bir kay­dı yok.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Do­zi­met­re yan­lış­lı­ğın­dan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu, çok net.

Şim­di, do­la­yı­sıy­la, ger­çek­ler böy­le­si­ne or­ta­day­ken ve gü­nü­müz­de, ar­tık, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, rad­yas­yon­la il­gi­le­nen de­ğer­li sağ­lık ça­lı­şan­la­rı yal­nız­ca rad­yas­yon al­dık­la­rı alan­lar­da ça­lış­mı­yor­lar. Ör­ne­ğin, ul­tra­so­nog­ra­fiy­le ça­lı­şı­yor­lar­sa hiç rad­yas­yon al­mı­yor­lar, bir MR'la ça­lı­şı­yor­lar­sa, yi­ne rad­yas­yon al­mı­yor­lar. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da önem­li olan, ki­şi­sel ola­rak bir ki­şi­nin ne ka­dar doz al­dı­ğı­nın dik­kat­le ta­kip edil­me­si­dir. Ha­ki­ka­ten, bu an­lam­da son yıl­lar­da bir­lik­te Tür­ki­ye Atom Ener­ji­si Ku­ru­muy­la çok ya­rar­lı ça­lış­ma­lar yap­tık ve bü­tün bu do­zi­met­re so­nuç­la­rı­nın elek­tro­nik yol­la ka­yıt al­tı­na alın­ma­sı ve ana­liz edil­me­si için de cid­di bir me­sa­fe al­mış bu­lun­mak­ta­yız. Açık­ça ifa­de et­mek is­te­rim ki bu yü­ce kür­sü­den, biz, ta­bii ki, sağ­lık ça­lı­şan­la­rı­mı­zın sıh­ha­ti­ni dü­şü­nü­yo­ruz, bun­dan son­ra da has­sa­si­yet­le on­la­rın sağ­lık­la­rı­nı ta­kip ede­ce­ğiz. Ama, bü­tün dün­ya bu­nu böy­le ya­par­ken, Av­ru­pa ül­ke­le­ri bu­nu böy­le ya­par­ken, 1930'lar­da­ki bir ka­nu­na ta­kı­lıp kal­ma­yı da doğ­ru­su ya­dır­gı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ya­ban­cı ta­bip­le­rin Tür­ki­ye'de ça­lış­ma me­se­le­si­ne ge­lin­ce: Şim­di, Tür­ki­ye'de hep dok­tor sa­yı­sı­nın ek­sik ol­du­ğun­dan biz bah­se­di­yo­ruz, bu­nu, bir Sağ­lık Ba­ka­nı ola­rak ka­mu­oyu­nun gün­de­mi­ne bu ka­dar yo­ğun­luk­ta ta­şı­yan ilk ki­şi be­nim ve ma­ale­sef, 80'li yıl­lar­dan iti­ba­ren, ben tıb­bi­ye­ye in­ti­sap et­ti­ğim ilk yıl­lar­dan iti­ba­ren, her 14 Mart Tıp Bay­ra­mı ön­ce­lik­li ol­mak üze­re, Tür­ki­ye'de he­kim sa­yı­sı­nın faz­la­lı­ğın­dan bi­ri­le­ri bah­se­der ve yi­ne üzü­le­rek ifa­de et­me­li­yim ki, Türk Ta­bip­ler Bir­li­ği, 2006'nın son­la­rın­da ya­yım­la­dı­ğı bir ra­por­da da "Tür­ki­ye'de tıp fa­kül­te­si öğ­ren­ci sa­yı­sı aci­len azal­tıl­ma­lı­dır." di­ye ta­rihî bir yan­lı­şı bir ke­re da­ha ifa­de et­miş­tir.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - O da onun bir gö­rü­şü, o gö­rü­şü bu­ra­dan sa­vu­na­maz­sı­nız ki ya­ni.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, bu kür­sü­den bi­raz ön­ce ba­zı he­sap­la­ma­lar ya­pıl­dı, böy­le, yü­ce mil­le­te bir­ta­kım ra­kam­lar fa­lan gös­te­ril­di. Ta­bii, bu he­sap­la­rı ya­pan de­ğer­li ar­ka­da­şım, as­lın­da, bu işin sağ­lık oto­ri­te­si ola­rak bi­zim­le ge­lip ön­ce­den gö­rüş­sey­di, yü­ce Mec­li­sin önün­de böy­le bir yan­lış yap­maz­dı. Ya­ni, bu tab­lo­la­rın yan­lış­lı­ğı, sa­de­ce Mec­lis za­bıt­la­rın­da kal­ma­ya­cak, va­tan­da­şın ha­fı­za­sın­da da ka­la­cak. Şim­di ben an­la­ta­ca­ğım, o tab­lo­la­rı gös­te­ren de­ğer­li ar­ka­da­şım da bu­nu gö­re­cek, siz­ler de mü­kem­mel bir bi­çim­de an­la­ya­cak­sı­nız.

70 bin kli­nis­ye­nin, ya­ni has­ta mu­aye­ne eden he­ki­min has­ta mu­aye­ne et­ti­ğin­den ve top­lam mu­aye­ne edi­len sa­yı da bu­na bö­lü­nün­ce, gün­de 20 ki­şi, or­ta­la­ma, has­ta ba­ka­ca­ğın­dan bah­se­dil­di. Şim­di bu he­sa­bı ya­pan ar­ka­da­şı­mız bel­li ki ha­ya­tın­da çok faz­la he­sap yap­ma­mış. 70 bin ki­şi­nin, 70 bin kli­nis­ye­nin baş­ka hiç­bir iş yap­ma­dan sa­de­ce has­ta mu­aye­ne et­ti­ği­ni zan­ne­di­yor. Böy­le bir şey müm­kün mü de­ğer­li ar­ka­daş­lar?

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - 36 bin...

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - He­kim­ler ame­li­yat ya­par­lar, he­kim­ler has­ta vi­zi­ti ya­par­lar, he­kim­ler ke­mik ili­ği mu­aye­ne­si ya­par­lar, he­kim­ler pe­ri­fe­rik yay­ma­ya ba­kar­lar, he­kim­ler baş­ka bir sü­rü iş ya­par­lar, çev­re sağ­lı­ğı hiz­met­le­ri gö­rür­ler, ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri gö­rür­ler, ad­li hiz­met­ler gö­rür­ler. Do­la­yı­sıy­la, ba­kın, bü­tün bu he­sap­la­rı biz ya­pı­yo­ruz. Bu he­sap­la­ma­la­rı yap­tı­ğı­nız za­man 100 bin he­kim­den ay­nı an­da ke­sit­sel ola­rak 1 gün­de has­ta mu­aye­ne­siy­le il­gi­le­ne­bi­le­cek he­kim sa­yı­sı Tür­ki­ye'de 50 bin ci­va­rın­da­dır.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Ge­çen se­ne Ec­za­cı­lar Bir­li­ği top­lan­tı­sın­da ken­di­niz ver­di­niz bu ra­kam­la­rı.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Bu sa­yı­yı, bu 70 bin sa­yı­sı­nı, as­lın­da, di­ğer, özel­lik­le ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­rin­de ça­lı­şan pra­tis­yen he­kim ar­ka­daş­la­rı­mı­zın di­ğer iş­lem­le­riy­le bir­lik­te dü­şün­dü­ğü­nüz­de bu sa­yı 50 bin­le­rin de al­tı­na düş­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, gün­de 1 he­ki­me or­ta­la­ma dü­şen iş yü­kü 40 has­ta­ya ka­dar çık­mak­ta­dır. Pe­ki, 40 has­ta aca­ba nor­mal bir ra­kam mı? Ta­bii ki nor­mal bir ra­kam de­ğil.

Şim­di bu­ra­da he­kim­le­rin den­ge­li den­ge­siz da­ğı­lı­mın­dan bah­se­dil­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, ben­de de ba­zı gra­fik­ler var. Şu gra­fik­te, bel­ki bu bi­raz kü­çük, Mec­lis­ten ta­kip eden ar­ka­daş­la­rım ye­te­rin­ce gö­re­me­ye­bi­lir­ler ama mut­la­ka bu va­tan­da­şı­mı­zın gö­re­ce­ği bi­çim­de de yan­sı­ya­cak­tır. Bu­ra­da si­yah ve­ya la­ci­vert gi­bi uzak­tan gö­rü­nen eğ­ri, Tür­ki­ye'de he­kim­le­rin, uz­man he­kim­le­rin, biz gel­di­ği­miz za­man, 2002 yı­lın­da­ki da­ğı­lım eğ­ri­si­dir. Ara­da­ki çar­pık­lı­ğı gö­rü­yor­su­nuz de­ğil mi? Bi­ri­si alt uç­tay­ken, bi­ri­si çok üst uç­ta, ya­ni 1'e 14 fark var. Oy­sa şim­di­ki eğ­ri, ba­kın, alt­ta gör­dü­ğü­nüz kır­mı­zı eğ­ri­dir. Biz bu den­ge­yi sağ­la­dık. Bu­nun için çok gay­ret gös­ter­mek ge­rek­ti, açık söy­le­ye­yim. Bu­nun için çok il­ke­li dav­ran­mak ge­rek­ti. Bu­nun için, bü­tün bu­ra­da­ki, Mec­lis­te­ki ar­ka­daş­la­rım, ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le, bu­nu, bu dört yıl içe­ri­sin­de hep bir­lik­te ya­şa­dık. Bu­nun için, bü­tün ta­lep­le­re, bir AK Par­ti Hükûme­ti ola­rak, il­ke­li bir şe­kil­de, ka­rar­lı bir bi­çim­de, bir sis­tem­le ce­vap ver­mek ge­re­ki­yor­du ve biz bu­nu yap­tık, bu­nu da sağ­la­dık. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hin­de he­kim­le­rin bu den­li düz­gün da­ğı­tıl­dı­ğı ilk dö­ne­mi ya­şı­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­lar. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Baş­he­kim­ler de öy­le mi Sa­yın Ba­kan?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Şim­di, şu ıs­rar­dan, ar­tık, lüt­fen, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri, Türk Ta­bip­ler Bir­li­ği, ben­zer çev­re­ler vaz­geç­sin. Tür­ki­ye'de he­kim sa­yı­sı ye­ter­li de­ğil ar­ka­daş­lar. Ya­ni, bu­na ye­ter­li di­yen­ler, ger­çek­ten, ta­rihî bir ha­ta ya­pı­yor­lar.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - He­sap or­ta­da.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Kim de­miş onu?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Ne ka­dar er­ken dö­ner­ler­se, ken­di­le­ri için o ka­dar ha­yır­lı olur. Çün­kü, bu­nu söy­le­dik­çe, bu Mec­lis kür­sü­sün­de bu ha­ta tek­rar­lan­dık­ça -de­fa­lar­ca tek­rar­la­dı­nız- bun­dan ge­ri­ye dön­me şan­sı­nız aza­lı­yor. Bu­nu yap­ma­yın de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Dört yıl­da 20 bin dok­tor me­zun ol­du, ne­re­de bun­lar?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CAP AK­DAĞ (De­vam­la) - Şim­di, o ka­dar en­te­re­san­dır ki, Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü­nün Av­ru­pa böl­ge­sin­de 52 ül­ke var. Bu 52 ül­ke­den biz so­nun­cu­yuz, so­nun­cuy­duk; şim­di, Ar­na­vut­luk'un önü­ne geç­mi­şiz de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ko­ru­yu­cu he­kim­lik­te de so­nun­cu­sun Sa­yın Ba­kan, ora­da ne yap­tın?

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ana ve ço­cuk ölüm­le­rin­de de so­nun­cu­yuz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la ) - 53 ül­ke ol­du Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ bö­lün­dü­ğü için. Biz şim­di 52'nci ül­ke ol­mu­şuz.

Efen­dim, İn­gi­liz­le­rin de dok­tor sa­yı­sı az­mış. Doğ­ru, az. Onun için­dir ki, İn­gi­liz­ler Hin­dis­tan'dan, Pa­kis­tan'dan, hat­ta, Tür­ki­ye'den sağ­lık hiz­me­ti al­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar şim­di.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ta­ci­kis­tan'dan ni­ye dok­tor ge­ti­ri­yor­su­nuz?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Onun için sağ­lık hiz­me­ti al­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. İn­gi­liz­le­rin bu­gün için­de ol­du­ğu sı­kın­tı­yı biz Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ola­rak ya­şa­mak zo­run­da mı­yız ar­ka­daş­lar? Ben hal­kı­ma bu­nu re­va gö­re­mem. Siz ana mu­ha­le­fet par­ti­si ola­rak bu­nu re­va gö­re­bi­lir­si­niz; ben, ne hal­kı­ma ne de bu ül­ke­nin he­kim­le­ri­ne bu­nu re­va gö­re­mem. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu iş, he­kim­le­re de bü­yük bir hak­sız­lık. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Ya­ban­cı dok­tor­lar…

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen, Sa­yın Ba­ka­nı din­le­ye­lim.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de­ki he­kim ye­ter­siz­li­ği he­kim­le­re de bü­yük bir hak­sız­lık.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Sa­yın Ba­kan da Ge­nel Ku­ru­la hi­tap et­sin Sa­yın Baş­kan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Ben, yir­mi yıl he­kim­lik yap­tım.

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Mes­lek­taş­la­rı­nı suç­la­yan ilk Ba­kan­sı­nız.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Siz, şim­di, bu ka­dar has­ta ka­la­ba­lı­ğı­nı, bu ka­dar in­sa­nı…

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - He­kim­ler si­zi çok se­vi­yor!

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Bı­çak pa­ra­sı…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - …he­kim­le­rin kar­şı­sı­na çı­ka­rır­sa­nız, el­bet­te he­ki­min de işi zor­la­şır.

Şim­di, ora­dan laf atı­yor: "Bı­çak pa­ra­sı." Yok muy­du bı­çak pa­ra­sı, inkâr mı edi­yor­su­nuz? (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Kalk­tı mı? Kalk­tı mı? Kalk­tı mı Sa­yın Ba­kan?

NU­RET­TİN SÖ­ZEN (Si­vas) - Mes­lek­taş­la­rı­nı jur­nal edi­yor­sun.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­zim na­za­rı­mız­da, açık söy­lü­yo­rum şu Mec­lis kür­sü­sün­den…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, bir beş sa­ni­ye­ni­zi ri­ca edi­yo­rum. Sa­yın Ba­ka­nım… Sa­yın Ba­ka­nım…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Bi­zim na­za­rı­mız­da…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­dağ…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Bu­yu­run Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Bir beş sa­ni­ye­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da bir­bir­le­ri­ne ho­ca­lık yap­mış, öğ­re­tim üye­li­ği yap­mış olan dok­tor ar­ka­daş­la­rı­mız­dan, hat­ta pro­fe­sör olup di­ğer pro­fe­sör­le­re öğ­re­tim üye­li­ği yap­mış olan­lar var. Ken­di ara­nız­da ko­nu­şa­bi­lir­si­niz bu­nu, baş­ka mah­fil­de, Sağ­lık Ko­mis­yo­nun­da ko­nu­şa­bi­lir­si­niz. Şu an­da Sa­yın Ba­ka­nı din­le­ye­lim, ça­lış­ma­la­rı­mı­zı de­vam et­ti­re­lim. Lüt­fen sükûne­ti av­det et­ti­re­lim.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Da­ya­na­bi­li­yor mu­yuz Baş­ka­nım!

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, ken­di ara­nız­da ko­nu­şu­nuz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Sa­yın Ba­kan Ge­nel Ku­ru­la hi­tap et­sin Sa­yın Baş­kan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Yü­ce Mec­li­si­mi­zin de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bi­zim na­za­rı­mız­da he­ki­min kıy­me­ti çok bü­yük­tür, sağ­lık ça­lı­şa­nın kıy­me­ti çok bü­yük­tür. On­lar bi­zim için aziz­dir.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bel­li olu­yor!

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - He­kim­ler so­kak­ta!

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Ama, açık söy­lü­yo­rum, açık söy­lü­yo­rum: Her­han­gi bir ki­şi, sı­fa­tı ne olur­sa ol­sun, in­san sağ­lı­ğı­nı is­tis­mar et­me­ye ça­lı­şır­sa…

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Ba­kan, he­kim­ler Kı­zı­lay'a çı­kı­yor, Kı­zı­lay'a!

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) -…in­san sağ­lı­ğı­nın üs­tün­den ti­ca­ri ka­zanç el­de et­me­ye ça­lı­şır­sa biz bun­da yo­kuz. Biz bun­da ol­ma­dı­ğı­mız için­dir ki, he­kim­le­ri­miz­le bir­lik­te, şu son dört yıl­da, ses­siz­ce, mü­kem­mel bir de­ği­şi­mi ger­çek­leş­tir­dik.

Ba­kı­nız, biz hükûme­te gel­di­ği­miz­de, bu ül­ke­de he­kim­le­rin yüz­de 90'ının mu­aye­ne­ha­ne­si var­dı…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Yok, abar­tı­lı bir ra­kam.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - …ve he­kim­le­re de çok dü­şük üc­ret­ler ve­ri­li­yor­du. Âde­ta şu söy­le­ni­yor­du he­kim­le­re: Biz, ka­mu ola­rak, dev­let ola­rak si­ze pa­ra öde­ye­mi­yo­ruz, gü­cü­müz yet­mi­yor. O za­man, gi­din, siz, bu­nu va­tan­daş­tan bir şe­kil­de al­ma­nın yo­lu­nu bu­lun. Ve sis­tem yıl­lar­ca böy­le yü­rü­dü. Bu­nu siz de çok iyi bi­li­yor­su­nuz. Ama, ba­kın, bu­gün, he­kim­le­ri­mi­zin, bu ül­ke­nin he­kim­le­ri­nin yüz­de 57'si -bir ka­nun fa­lan ge­tir­me­dik, bir zor­la­ma da yap­ma­dık- mu­aye­ne­ha­ne­le­ri­ni gö­nül­lü ola­rak ka­pa­dı­lar. Ni­çin ka­pa­tı­yor­lar? Çün­kü, ar­tık, sos­yal dev­let man­tı­ğıy­la AK Par­ti hükûmet­le­ri, 58'in­ci ve 59'un­cu Hükûmet­ler he­ki­mi­nin de al­nı­nın te­ri­ni ödü­yor…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Mu­aye­ne­ha­ne ka­pat­ma­nın onun­la hiç ala­ka­sı yok.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - …sağ­lık ça­lı­şa­nı­nın da al­nı­nın te­ri­ni ödü­yor ve iş­te bu mu­aye­ne­ha­ne­ler yüz­de 60'a ya­kın oran­da ka­pan­dı.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Bun­la­rı AB'yle mu­ka­ye­se et­ti­niz mi Sa­yın Ba­kan? AB'de­ki dok­tor ne alı­yor, bi­zim dok­tor­la­rı­mız ne alı­yor?

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, halk bü­tün bu sü­re içe­ri­sin­de ya­şa­nan­la­rı ya­şa­dı. Bu Mec­lis kür­sü­sü bu dört yıl içe­ri­sin­de çok gü­zel tec­rü­be­ler ge­çir­di.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - O 7 ki­şi var ya, on­lar…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Biz va­tan­da­şı­mı­zın ila­ca ulaş­ma­sı  için önü­nü açar­ken de siz kar­şı çık­tı­nız, biz va­tan­da­şı­mı­za ai­le he­kim­li­ği gi­bi bir çağ­daş sis­te­mi ge­tir­di­ği­miz­de de siz kar­şı çık­tı­nız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Biz has­ta­ne­le­ri, bü­tün va­tan­daş­la­rı­mı­za has­ta­ne­le­rin ka­pı­sı­nı açar­ken de siz kar­şı çık­tı­nız. Şim­di bu de­ği­şik­lik­le­re de kar­şı çı­kı­yor­su­nuz, ama, yan­lış ya­pı­yor­su­nuz. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ha­yır, çık­ma­dık, çık­ma­dık. Ona kar­şı çık­ma­dık, ha­yır. Çık­tı­ğı­mız var, çık­ma­dı­ğı­mız var; ka­bul et­ti­ği­miz var, et­me­di­ği­miz var.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, ül­ke, sağ­lık­ta cid­di ya­pı­sal bir dö­nü­şü­mü ger­çek­leş­tir­di. Biz si­zin bü­tün kat­kı­la­rı­nı­za açı­ğız, ten­kit­le­ri­ni­ze de açı­ğız. Ama, önem­li olan, yap­mak is­te­di­ği­mi­zin mil­le­te doğ­ru an­la­tıl­ma­sı­dır.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Evet, doğ­ru!

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Biz, şu aziz mil­le­tin, Türk hal­kı­nın ila­ca da­ha ko­lay ulaş­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz, sağ­lık hiz­me­ti­ne da­ha ko­lay ulaş­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz, ce­bin­den pa­ra öde­me­den bu hiz­me­ti al­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Sağ­lık­ta dö­nü­şü­mün bü­tün ama­cı bu­dur.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Tam ter­si, ya­şa­nan­lar bu­nun tam ter­si.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Şim­di, bu­ra­dan "tam ter­si" di­ye, yi­ne, ora­dan -bir âdet ya laf at­mak- laf atan de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım var.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ya­ni, Sa­yın Ba­kan, ya­şa­nan­lar bel­li.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Ba­kı­nız de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­rim, 2002 yı­lın­da, 2000'li yıl­lar­da ya­pı­lan bir bü­yük araş­tır­ma­mız var, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mı­zın ulus­la­ra­ra­sı ba­zı ku­ru­luş­lar­la yap­tı­ğı bir ça­lış­ma var. Türk hal­kı­nın cep­ten sağ­lık har­ca­ma­la­rı, 2000'li yıl­lar­da, biz hükûme­te gel­me­den ön­ce yüz­de 33'ler, 34'ler ci­va­rın­da. Şim­di, bu mik­tar yüz­de 20'le­re ge­ri­le­di. Ne an­la­ma ge­li­yor bu, bu ne an­la­ma ge­li­yor? İş­te mu­aye­ne­ha­ne­ye pa­ra öde­mez­se­niz, iş­te ila­cı­nı­zı ra­hat alır­sa­nız, iş­te si­zin özel sek­tör­den bi­le hiz­met al­ma­nı­zın önü­nü hükûmet­ler açar­sa ce­bi­niz­den da­ha az pa­ra har­car­sı­nız.

Ba­kın, li­te­ra­tü­rü bir ka­rış­tı­rın, gö­re­cek­si­niz ki bu­gün dün­ya­da cep­ten sağ­lık har­ca­ma­sı­nın en az ol­du­ğu ül­ke­ler­den bi­ri Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti hâli­ne gel­miş­tir. Biz AK Par­ti Hükûmet­le­ri ola­rak bu­nun­la if­ti­har edi­yo­ruz ve bu hu­sus­ta­ki ça­lış­ma­la­rı­mı­za da de­vam ede­ce­ğiz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - İn­gil­te­re'dir, İn­gil­te­re'dir. Ha­yır, doğ­ru de­ğil bu. Yüz­de 98'ini ka­mu kar­şı­lar. İn­gil­te­re'de sağ­lık hiz­met­le­ri­nin yüz­de 98'ini ka­mu kar­şı­lı­yor. Bu doğ­ru de­ğil, bu an­lat­tı­ğı­nız.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (De­vam­la) - Yü­ce Mec­li­si­mi­zin de­ğer­li üye­le­ri, bü­tün bu ger­çek­ler ışı­ğın­da, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­na ve­re­ce­ği­niz des­tek­ten do­la­yı, şim­di­den he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ba­şa­rı­lar di­li­yo­ruz Sa­yın Ba­kan, ba­şa­rı­lar di­li­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, kı­sa bir sö­züm var ye­rim­den, mü­sa­ade eder­se­niz.

BAŞ­KAN - Ney­le il­gi­li efen­dim?

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Has­ta üc­ret­le­riy­le il­gi­li.

BAŞ­KAN - Efen­dim, bi­raz son­ra so­ru sor­ma hak­kı­nız var Sa­yın Ak­de­mir, o za­man so­rar­sı­nız.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Ko­nu­ya açık­lık ge­ti­re­cek.

BAŞ­KAN - Efen­dim, o za­man açık­lık ge­ti­rin lüt­fen, is­tir­ham ede­yim, de­vam ede­lim şu ça­lış­ma­la­rı­mı­za.

Evet, şah­sı adı­na, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ya­şar.

Sa­yın Ya­şar, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li, şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi, en kalbî duy­gu­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu ka­nun­la il­gi­li, bi­raz ön­ce, Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı­mız, kap­sam­lı bir açık­la­ma yap­tı. Ben, as­lın­da, bu ka­nun­la il­gi­li bir­kaç hu­sus üze­rin­de şah­si dü­şün­ce­le­ri­mi yü­ce he­ye­ti­ni­ze ak­tar­mak is­ti­yo­rum.

Bu ka­nun, tıp ala­nın­da, te­da­vi ala­nın­da sı­kın­tı çe­ki­len on-on bir ta­ne ko­nu­yu çö­zü­me ulaş­tır­mak ama­cıy­la ha­zır­lan­mış, ta­bi­ri ca­iz­se, bir tor­ba ka­nun. Bu­ra­da, ta­bii, önem­li ek­sik­lik­le­ri gi­der­mek ama­cıy­la ya­pıl­mış. Bun­lar­dan en önem­li­si, he­kim­le­re zo­run­lu ma­li so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı ge­ti­ril­me­si...

İ.SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ah­met Bey, bu rad­yas­yon bu tor­ba­ya gir­mez, bu rad­yas­yon, bu tor­ba­ya gir­mez. Rad­yas­yon vi­ta­min de­ğil.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­mi Bey, an­la­ta­yım.

Ya­ban­cı he­kim­le­re ül­ke­miz­de ça­lı­şa­bil­me imkânı sağ­lan­ma­sı, rad­yas­yon­la ça­lı­şan iş­ler­de Av­ru­pa Bir­li­ği­nin bi­lim­sel stan­dart­la­rı­na ula­şıl­ma­sı, tıp­ta uz­man­lık eği­ti­miy­le il­gi­li ola­rak Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve Da­nış­ta­yın ka­rar­la­rı ve gö­rüş­le­ri dik­ka­te alı­na­rak ye­ni­den dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı, Yük­sek Sağ­lık Şûra­sı­nın ad­li iş­le­ri­nin ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı su­re­tiy­le yar­gı sü­re­ci­nin kı­sal­tıl­ma­sı, söz­leş­me­li sağ­lık per­so­ne­li­nin ça­lış­ma­la­rın­da gö­rü­len ki­mi ak­sak­lık­la­rın hal­le­dil­me­si gi­bi hu­sus­lar bu ta­sa­rı­da gö­rü­şü­le­cek.

Bu­ra­da en önem­li­si, ta­bii, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, he­kim­le­rin mal­ze­me­si, her şey­den ön­ce in­san sağ­lı­ğı, in­san ve onun sağ­lı­ğı, do­la­yı­sıy­la in­san ha­ya­tı. Bu yüz­den­dir ki, en çok dik­kat ge­rek­ti­ren, en çok öz­ve­ri ge­rek­ti­ren bir mes­lek­tir he­kim­lik. He­kim­le­ri­mi­zin ba­şı­na za­man za­man de­ği­şik komp­li­kas­yon­lar gel­miş­tir, gel­me­ye de de­vam ede­cek­tir. He­kim, ge­rek me­di­kal te­da­vi es­na­sın­da ge­rek­se cer­ra­hi mü­da­ha­le es­na­sın­da, hiç­bir ku­su­ru ol­mak­sı­zın, çe­şit­li tat­sız olay­lar­la kar­şı­la­şa­bil­mek­te­dir. Bu, za­man za­man her he­ki­min ba­şı­na ge­le­bil­mek­te­dir. Me­se­la, yap­tı­ğı bir iğ­ney­le… Ki, biz bu­nu çok ya­şa­dık. Me­se­la, bir Pe­na­dur iğ­ne­yi -Dok­tor Alim Bey gü­lü­yor- yıl­lar­dır yap­tı­ran bir has­ta­nın, yi­ne Pe­na­dur iğ­ne­si­ni alıp dok­to­ra gö­tür­dü­ğün­de anaf­lak­tik şo­ka gi­rip öl­dü­ğü­nü ya­şa­dık, gör­dük. Do­la­yı­sıy­la, ta­bii, bu has­ta hak­la­rı­nın ar­tık da­ha ge­liş­miş dü­ze­ye ulaş­ma­sı, has­ta­la­ra ve­ri­len yet­ki­ler­den do­la­yı, in­san­lar, bu tip ha­di­se­le­ri da­ha da çok bü­yü­te­rek, abar­ta­rak mah­ke­me­le­re ta­şı­mak­ta ve he­kim­le­ri zor du­rum­da bı­rak­mak­ta.

Bu ba­kım­dan, he­kim­le­rin, ger­çek­ten, si­gor­ta kap­sa­mı­na alın­ma­sı, bu tip şey­ler­den do­la­yı mad­di za­rar­la­ra uğ­ra­ma­ma­sı son de­re­ce önem­li bir olay ve he­kim­le­ri ko­ru­ya­ca­ğı­nı ve he­kim­le­rin da­ha ce­sa­ret­le te­da­vi ola­nak­la­rı­nı kul­la­na­cak­la­rı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Ger­çek­ten, çe­şit­li risk­ler­den kaç­mak is­te­yen he­kim­ler, ar­tık, böy­le önem­li du­rum­lar­da te­da­vi­yi ak­sa­ta­bi­li­yor­lar­dı da. Bu ve­si­ley­le, hiç ol­maz­sa, da­ha sağ­lık­lı bir şe­kil­de te­da­vi­le­ri­ne de­vam ede­cek­ler di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu­ra­da, ta­bii, bu­nun dı­şın­da en önem­li hu­sus­lar­dan bir ta­ne­si, ül­ke­miz­de­ki he­kim açı­ğı­nı gi­de­re­bil­mek için ya­pıl­mış bir ya­sa. Bu, dün­ya­nın bir­çok ye­rin­de var, ama, Tür­ki­ye'de, her ne­den­se, bu, çok spe­kü­las­yon ko­nu­su ol­du. Sa­de­ce, 1928'de -yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam- çı­ka­rı­lan 1219 sa­yı­lı Ya­sa'yla, Türk va­tan­da­şı ol­ma­yan­la­ra he­kim­lik hak­kı ta­nın­mı­yor Tür­ki­ye'de. Hal­bu­ki, bi­zim he­kim­le­ri­miz gi­dip, çok çe­şit­li ül­ke­ler­de he­kim­lik ya­pa­bi­li­yor­lar, hem ken­di ad­la­rı­na ça­lı­şa­bi­li­yor­lar hem ka­mu ku­ru­luş­la­rın­da ça­lı­şa­bi­li­yor­lar. As­lın­da, bu ya­sa de­ği­şik­li­ğiy­le, Tür­ki­ye'de, en azın­dan Tür­ki­ye'de­ki üni­ver­si­te­ler­de oku­muş, Tür­ki­ye'de­ki tıp fa­kül­te­le­rin­de oku­muş dok­tor­la­rın da önü açıl­mış olu­yor. Me­se­la, ge­li­yor, di­ye­lim, bir baş­ka ül­ke­den, Tür­ki­ye'de tıp fa­kül­te­si bi­ti­ren ar­ka­da­şı­mız, Türk uy­ru­ğu ta­şı­ma­dı­ğı için, fa­kül­te­yi Tür­ki­ye'de oku­ma­sı­na rağ­men, bu ar­ka­da­şı­mız Tür­ki­ye'de he­kim­lik ya­pa­mı­yor. Bir ke­re bu­nun önü açıl­mış olu­yor. Ay­nı za­man­da, efen­dim iş­te ucuz he­kim­ler ge­le­cek ve­ya bil­gi do­na­nı­mı ye­ter­siz he­kim­ler ge­lir en­di­şe­si hâkim, gün­ler­dir Tür­ki­ye'de bu tar­tı­şı­lı­yor. Hal­bu­ki, bu­ra­da, çok açık ve net bir şe­kil­de -Ko­mis­yon­da da tar­tı­şıl­dı bu- denk­li­ği ka­bul edil­me­yen, üni­ver­si­te ta­ra­fın­dan, YÖK ta­ra­fın­dan denk­li­ği ka­bul edil­me­yen bir dok­to­run Tür­ki­ye'de ça­lış­ma şan­sı yok. Bir ke­re, ön­ce, Tür­ki­ye'de ça­lı­şa­bil­me­si için, YÖK'ün üni­ver­si­te dip­lo­ma­sı­nın denk­li­ği­ni ka­bul ede­bil­me­si la­zım. Bu son de­re­ce önem­li. O za­man, ne­den te­red­düt edi­yo­ruz? Eğer, ger­çek­ten, bu ar­ka­daş, bu ge­len he­kim, Tür­ki­ye'de­ki tıp fa­kül­te­le­ri­nin stan­dar­dın­da ise, YÖK bu­nun dü­ze­yi­ni ka­bul et­miş­se, Tür­ki­ye'de de ra­hat­lık­la ça­lı­şa­bi­lir. Bu, ne­re­li olur­sa ol­sun hiç önem­li de­ğil. Önem­li olan bil­gi­si­nin, bi­ri­ki­mi­nin ye­ter­li ol­ma­sı. Bu ba­kım­dan, ba­na gö­re çok önem­li bir ta­sa­rı bu. Fa­kat, çok bü­yük he­kim­ler ge­le­cek mi bu ya­say­la? Ben, şah­sen bu­na, ta­bii, çok ka­tıl­mı­yo­rum. Ya­ni, çok bü­yük oran­da, aman gi­de­lim, Tür­ki­ye'de önü­müz açıl­dı, gi­de­lim de bu­ra­da biz de he­kim­lik ya­pa­lım, pa­ra ka­za­na­lım ve­ya Türk ka­mu sağ­lı­ğı­na hiz­met ede­lim de­me­ye­cek­ler. Ama, bir yer­de, ta­bii, hem he­kim açı­ğın­dan bah­se­di­yo­ruz hem de bu tür uy­gu­la­ma­la­rın ya­pıl­ma­ma­sın­dan bah­se­di­yo­ruz. He­kim açı­ğı var mı yok mu, bil­mi­yo­rum. Ar­ka­daş­lar, bi­raz ön­ce, Sa­yın Ba­ka­nı­mız ko­nu­şur­ken, bi­zim di­ğer söz­cü­le­ri­miz ko­nu­şur­ken iti­raz edi­yor­lar. Ya­ni, ni­ye iti­raz edi­yor­su­nuz, kö­ye, ken­te git­mi­yor mu­su­nuz, ken­di has­ta­ne­le­ri­niz­de­ki he­kim kad­ro­la­rı ta­mam mı bi­le­mi­yo­rum, ama, be­nim ilim­de, şah­sen, sü­rek­li her alan­da açık var, hem pra­tis­yen he­kim­de hem uz­man he­kim­de. Di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mız­la ko­nuş­tu­ğu­muz­da da ay­nı şe­kil­de, he­kim açı­ğı var. Bi­raz ön­ce Sa­yın Ba­ka­nı­mız da­ğı­lı­mı da gös­ter­di. As­lın­da, ba­kın, Per­so­nel Ge­nel Mü­dü­rü­müz de bu­ra­da otu­ru­yor. Ger­çek­ten, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da da­ha ön­ce­ki dö­nem­le­re gö­re çok cid­di bir per­so­nel ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ge­ti­ril­di ve ger­çek­ten hiç­bir şe­kil­de si­ya­si ta­vas­su­tun et­ki­li ol­ma­dı­ğı bir ta­yin me­ka­niz­ma­sı ku­rul­du ilk de­fa. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da biz bun­dan ön­ce­ki dö­nem­le­ri de çok iyi bi­li­yo­ruz, ta­yin­le­rin na­sıl ya­pıl­dı­ğı­nı da çok iyi bi­li­yo­ruz, kü­me­len­me­le­rin na­sıl ol­du­ğu­nu da çok iyi bi­li­yo­ruz, ama, şim­di, hiç­bir şe­kil­de, hiç­bir yer­de kü­me­len­me de yok, yı­ğıl­ma da yok ve tor­pil­le ora­ya gel­me de yok. Ar­ka­daş­lar, her böl­ge…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - O da var Ah­met Bey.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Yok efen­dim. Adil bir şe­kil­de böl­ge­le­re ay­rıl­dı. Alt ya­pı­lar, üst ya­pı­lar var, efen­dim, dok­tor­la­rın, per­so­nel­le­rin pu­an­la­rı var. Ya­ni, biz, üç dört se­ne­dir ta­kip edi­yo­ruz bu­nu.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ben de ta­kip edi­yo­rum, ben de gö­rü­yo­rum.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Hiç­bir şe­kil­de, ar­tık, Ba­ka­nı­mı­zın da­hi, Per­so­nel Ge­nel Mü­dü­rü­mü­zün da­hi bir dok­to­ru ta­yin ede­cek -ina­nın ba­na- yet­ki­si ve sa­la­hi­ye­ti yok. Bu hâle ge­ti­ril­di. Bu şe­kil­de. Hat­ta, ben Sa­yın Ge­nel Mü­dü­rü bir­kaç ke­re de ger­çek­ten uyar­dım bu ko­nu­da. Hiç ol­maz­sa ken­din bi­raz­cık ve­ya Sa­yın Ba­ka­na bi­raz­cık yet­ki bı­rak­say­dın da biz de hiç ol­maz­sa ba­zı çok önem­li ko­nu­lar­da dok­tor­la­rın ye­ri­ni de­ğiş­ti­re­bil­sey­dik di­ye, ama, ne ya­zık ki, ken­di­le­ri­nin bi­le bir ta­ne dok­to­ru ta­yin et­me şans­la­rı yok. Yö­net­me­lik­le­re uy­gun bir şe­kil­de ta­yin­ler ya­pı­lı­yor ar­ka­daş­lar, ama, bu­na rağ­men Tür­ki­ye'de he­kim açı­ğı de­vam edi­yor.

Ba­kın, şim­di, ben bir şey üze­rin­de ça­lı­şı­yo­rum. Onu bu­ra­da bu ve­si­ley­le arz et­mek is­ti­yo­rum ve özel­lik­le de ka­mu­oyuy­la da pay­la­şa­lım bu­nu.

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - Bay­ram Bey ora­dan "Ben ya­pı­yo­rum." di­yor.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Bay­ram "Ben ya­pı­yo­rum ta­yin, ba­na gel­sin." di­yor.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Şim­di, ar­ka­daş­lar, si­zi an­la­mak­ta zor­la­nı­yo­rum. Ger­çek­ten önem­li bir ko­nu üze­rin­de ko­nu­şu­yo­ruz. Ya­ni, ne­den laf atı­yor­su­nuz, bil­mi­yo­rum.

RA­MA­ZAN KE­RİM ÖZ­KAN (Bur­dur) - Laf at­mı­yo­ruz, dok­tor ek­si­ği­mi­zi be­lir­ti­yo­ruz.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Ba­kın, şim­di söy­le­ye­ce­ğim şey çok önem­li. Şim­di, Tür­ki­ye'de, ba­kın, on beş ta­ne üni­ver­si­te kur­duk. Üni­ver­si­te ku­ru­lu­şun­da da o za­man git­tik, biz, ko­mis­yon­da, tıp fa­kül­te­le­ri­nin ila­ve edil­me­si için mü­ca­de­le et­tik, ama, ba­şa­ra­ma­dık. De­di­ler ki: "Üni­ver­si­te ku­rul­duk­tan son­ra, üni­ver­si­te kon­sey­le­ri is­ter­se tıp fa­kül­te­si kur­sun." Tür­ki­ye'nin şid­det­le ila­ve tıp fa­kül­te­le­ri­ne ih­ti­ya­cı var. Bu bir. Bir ke­re, bu­nu her­kes ka­bul et­me­si la­zım. Tür­ki­ye'de 5 bin ta­ne he­kim me­zun olu­yor. 5 bin ta­ne he­ki­min bir­kaç bin ta­ne­si as­ke­re gi­di­yor, bir­kaç bin ta­ne­si ça­lış­mı­yor, bir­kaç bin ta­ne­si ve­ya bir­kaç yüz ta­ne­si yurt dı­şı­na ih­ti­sa­sa gi­di­yor, bir­kaç ta­ne­si TUS sı­na­vıy­la ih­ti­sa­sa gi­ri­yor ve bi­zim gön­de­re­ce­ği­miz, ala­na gön­de­re­ce­ği­miz, kö­ye gön­de­re­ce­ği­miz pra­tis­yen he­kim kal­mı­yor. Onun için, tıp fa­kül­te­si­ni ive­di­lik­le ço­ğalt­ma­mız la­zım bu ül­ke­de. Bu bir.

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Öner­ge ver­dim, tek­lif et­tim, ni­ye ka­bul et­me­di­niz?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - İkin­ci­si: Ba­kın, tıp fa­kül­te­si­ni ço­ğalt­mak, beş yıl, al­tı yıl gi­bi bek­le­mek, Tür­ki­ye'nin al­tı-ye­di yıl bek­le­mek gi­bi sab­rı ve ta­ham­mü­lü de yok ba­na gö­re. Ben bu­nun için al­ter­na­tif bir po­li­ti­ka üre­til­me­si, al­ter­na­tif bir çö­züm bu­lun­ma­sı için Sa­yın Ba­ka­nı­mız­la, Ko­mis­yo­nu­muz­la da ko­nuş­tum ve ba­zı öğ­re­tim üye­si ar­ka­daş­la­rı­mız­la da bu ko­nu­da ça­lı­yo­ruz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ya­şar, bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de bu­gün ih­ti­ya­cın dı­şın­da ec­za­cı faz­la­lı­ğı var. Ec­za­cı­la­rı be­lir­li bir sü­re eği­ti­me ta­bi tu­ta­rak, ec­za­cı­lık fa­kül­te­sin­de gör­me­di­ği ders­le­ri, tıp fa­kül­te­sin­de­ki -da­ha doğ­ru­su- oku­tu­lan ders­le­ri kı­sa sü­re­de ala­rak… Ba­kın, kı­sa sü­re­de on­la­rı te­la­fi ede­rek -yan­lış an­la­şıl­ma­sın- tıp fa­kül­te­sin­de ne oku­nu­yor­sa on­la­rın hep­si­ni ye­ni bir eği­tim­le, iki yıl­lık, iki bu­çuk yıl­lık, ge­re­kir­se üç yıl­lık bir eği­tim­le ala­rak ec­za­cı­la­rın ve diş he­kim­le­ri­nin, is­te­yen diş he­kim­le­ri­nin çok kı­sa sü­re­de sağ­lık sek­tö­rü­ne ka­zan­dı­rı­la­ca­ğı­nı, on­la­rın pra­tis­yen he­kim ve­ya ai­le he­ki­mi ola­rak me­zun edi­le­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa) - Ka­sap mı ye­tiş­ti­re­ce­ğiz? Böy­le şey olur mu?

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Bu ko­nu­da da çe­şit­li te­mas­lar­da da bu­lun­dum. Her­kes de sı­cak ba­kı­yor bu­na, ama, böy­le bir ta­sa­rı­nın ha­zır­lan­ma­sı ve bu­nun ma­li bo­yu­tu­nun iyi he­sap­lan­ma­sı la­zım. Bu­nu yap­tı­ğı­mız tak­dir­de, Tür­ki­ye'de iki-üç yıl içe­ri­sin­de bel­ki sis­te­me 10-15 bin ta­ne ila­ve he­kim ka­ta­bi­li­riz di­ye dü­şü­nü­yo­rum ve bu­nu çok önem­si­yo­rum. Za­ma­nım kal­ma­dı­ğı için, di­ğer mad­dey­le il­gi­li…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ya­şar, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - AK Par­ti­ye kay­do­lan­la­ra da tıp dip­lo­ma­sı ve­re­lim.

AH­MET YA­ŞAR (De­vam­la) - Sa­yın Ho­cam… Sa­yın Ho­cam… Ba­kı­nız, Sa­yın Ho­cam, mes­lek ta­as­su­bu­nu bir ye­re bı­rak­ma­mız la­zım. Tıp fa­kül­te­si açıl­sın di­yo­ruz, dok­tor­lar aya­ğa kal­kı­yor. Ec­za­cı­lar dok­tor ol­sun di­yo­ruz, dok­tor­lar aya­ğa kal­kı­yor. Ya­hu, uz­man­laş­ma faz­la­laş­sın, TUS sı­nav­la­rı­nın önü­nü aça­lım di­yo­ruz yi­ne dok­tor­lar aya­ğa kal­kı­yor. Şu mes­lek ta­as­su­bu­nu bı­ra­kın. Bu ül­ke­nin he­kim­le­re ih­ti­ya­cı var.

He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ya­şar.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de yir­mi da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz.

Sa­yın Tan­doğ­du, bu­yu­run efen­dim.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Sa­yın Ba­ka­nı­ma so­ra­ca­ğım bi­rin­ci so­ru, dok­tor ye­ter­siz­li­ğin­den, o ne­den­le de it­hal dok­to­ra ve dı­şa­rı­dan dok­tor ge­tir­mey­le çö­ze­ce­ği­ni söy­le­yen Sa­yın Ba­ka­na: Dört yıl­lık AKP İk­ti­da­rı es­na­sın­da 20 bin dok­to­ru­muz me­zun ol­muş­tur. Bu 20 bin dok­tor ne­re­de­dir? Ne­re­ye git­miş­ler­dir? Tür­ki­ye'de ne ka­da­rı ça­lış­mış­tır, ne ka­da­rı Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı bün­ye­sin­de­dir?

İkin­ci so­rum: Mu­aye­ne­ha­ne­le­rin ka­pa­tıl­ma­sı ola­yı­nı, içe­rik­li ola­rak, doğ­ru bir şe­kil­de, ko­nu­nun dı­şın­da olan ar­ka­daş­la­rı­mı­za an­lat­ma­sı­nı is­ti­yo­rum. Ne­den ka­pat­mış­lar­dır? Bu­nun ne­de­ni dok­tor­luk­tan.. Ya­ni, ay­rıl­dık­tan son­ra dok­tor­lu­ğu yap­ma­mış­lar mı­dır, özel has­ta­ne­ler­de mi ça­lış­mış­lar­dır, ay­nı has­ta­ne­de gö­rev­le­ri­ne de­vam mı et­miş­ler­dir?

Bir de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Öz­yurt, bu­yu­run efen­dim.

Sa­yın Öz­yurt? Yok.

Sa­yın Çe­tin, bu­yu­run.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Ba­ka­nım, iki so­rum ola­cak si­ze. Bi­rin­ci­si: Tas­lak­ta ka­bul edi­len si­gor­ta sis­te­mi, sa­de­ce he­kim­le­rin mes­le­ki ku­sur­la­rın­dan kay­nak­lı za­rar­la­rı­nı kar­şı­la­ya­ca­ğı üze­ri­ne kur­gu­lan­mış. Oy­sa, has­ta­nın za­rar gör­me­si­nin kay­na­ğı, bü­yük oran­da alt­ya­pı ek­sik­li­ği, per­so­nel ek­sik­li­ği, kö­tü ça­lış­ma ko­şul­la­rı, uy­gun ol­ma­yan mal­ze­me kul­la­nı­mı, ye­ter­li ol­ma­yan ve ye­ni­le­me­yen eği­tim sa­yı­la­bi­lir.

Şim­di, bu­ra­da, çok açık­ça "Anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri, anes­te­zi uz­ma­nı ve­ya bu­nun bu­lun­ma­dı­ğı hâller­de, ame­li­yat ya­pan il­gi­li uz­ma­nın yö­ne­ti­min­de, onun di­rek­tif­le­ri­ne uy­gun ola­rak anes­te­zi iş ve iş­lem­le­ri­ni ya­par." de­di­niz. Ge­rek­çe ola­rak da "za­ten ya­pı­yor­lar" di­ye açık­la­dı­nız.

Bir baş­ka ta­sa­rı­nız­da da hem­şi­re açı­ğı­nı ebe­ler­den kar­şı­la­ma yo­lu­na git­ti­niz. Oy­sa, bek­le­nen, bun­la­rın ken­di branş­la­rın­da üni­ver­si­te­ler­de, tıp fa­kül­te­le­rin­de ye­tiş­ti­ril­me­si ol­ma­lıy­dı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı) 

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - So­ru­yu so­ra­ma­dık Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Efen­dim, ge­rek­çe­yi sun­ma­dan so­ru­nu­zu sor­say­dı­nız va­kit ye­ti­şir­di.

Bu­yu­run Sa­yın Neş­şar.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Mec­li­sin iş­le­yi­şi ko­nu­sun­da Mec­li­si de pe­ri­şan edi­yor­su­nuz Sa­yın Baş­kan. Bir da­ki­ka­da so­ru ta­bii ki so­rul­maz.

BAŞ­KAN - So­ru­lur efen­dim, so­ran­lar için bir da­ki­ka çok za­man­dır.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Na­sıl so­ru­lur?

BAŞ­KAN - Lüt­fen Sa­yın Neş­şar, bu­yu­run efen­dim.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Ba­ka­na şu­nu sor­mak…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ken­di ken­di­ni­ze ku­ral ko­yu­yor­su­nuz.  İş­let­me­ye­cek­se­niz Mec­li­si, ay­rı ko­nu. Bü­tün ku­rum­la­rı böy­le de­je­ne­re edi­yor­su­nuz, son­ra da ne is­ti­yor­su­nuz di­ye kar­şı çı­kı­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, bu­ra­da bu uy­gu­la­ma­yı yak­la­şık iki ay­dır ya­pı­yo­ruz, hiç iti­raz fa­lan yok.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Bir da­ki­ka­da so­ru so­ru­lur mu?

BAŞ­KAN - Ama, siz ta­sa­rı­lar­dan bah­se­der­se­niz… 

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ka­mu­da­ki per­so­nel ta­yi­ni­ni…

BAŞ­KAN - Tar­tış­ma­ya­lım Sa­yın Çe­tin, lüt­fen… Bu­ra­da hiç­bir hak­sız­lık yok. Bü­tün ar­ka­daş­la­ra eşit mu­ame­le var. Lüt­fen, ken­di ken­di­ni­ze…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ken­di ken­di­ne hü­küm ih­das edi­yor­sun.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çe­tin, hak­sız­lık yok kar­de­şim, her­ke­se bir da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum. Ne­yi tar­tı­şı­yor­su­nuz siz, an­la­mı­yo­rum ben ya!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Key­fi­ne gö­re…

BAŞ­KAN - Ne­yi tar­tı­şı­yor­su­nuz ya, ne­yi tar­tı­şı­yor­sun sen? Al­lah Al­lah!

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Ama­cın, Mec­li­sin ça­lış­ma dü­ze­ni­ni ber­bat et­mek!

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, bu­yu­run efen­dim.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN - Sa­yın Neş­şar, si­zin ye­ri­ni­zi tes­pit edip, bir son­ra­ki şey­de si­ze tek­rar sü­re ve­re­ce­ğim.

Sa­yın De­ğer­li, bu­yu­run efen­dim.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Şim­di mi ve­re­cek­si­niz?

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, tıp fa­kül­te­sin­den me­zun olan ye­ni bir dok­to­run ma­aşı ne ka­dar­dır şu an, ye­ni uz­man olan bir he­ki­min dö­ner ser­ma­ye­si ol­ma­yan yer­ler­de al­dı­ğı üc­ret ne ka­dar­dır?

2) Sa­na­tor­yum­lar­da ya­tan has­ta­lar, ak­tif ola­rak mü­ra­ca­at edip tes­pi­ti ya­pı­lan, ya­tan has­ta­lar kaç gün ya­tı­rıl­mak­ta­dır?

3) Per­for­mans kri­ter­le­ri­ni bu has­ta­ne­ler­de na­sıl uy­gu­lu­yor­su­nuz?

4) Yıl­lık tü­ber­kü­lo­za ya­ka­la­nan has­ta sa­yı­sı Tür­ki­ye'de ne ka­dar­dır? 2005 yı­lın­da kaç ki­şi ak­tif tü­ber­kü­lo­za ya­ka­lan­mış, yüz­de ka­çı re­zis­tans ka­zan­mış, yüz­de ka­çı te­da­vi­ye alın­mış­tır?

5) Zo­run­lu te­da­vi uy­gu­lan­mak­ta mı­dır, uy­gu­lan­ma­mak­ta mı­dır?

6) Dö­ner ser­ma­ye­den prim alan kli­nik şef­le­ri…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın De­ğer­li, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Neş­şar, mik­ro­fo­nu­nuz açık, bu­yu­run efen­dim.

MEH­MET UĞUR NEŞ­ŞAR (De­niz­li) - Sa­yın Ba­kan, bu ge­ri öde­me ku­rum­la­rı­nın ge­tir­di­ği kı­sıt­la­ma­lar ne­de­niy­le bir­ta­kım he­kim­ler adı­na risk­ler oluş­tu­ğu­nu söy­lü­yor­su­nuz. Bu­nu bu ge­rek­çe­ye ya­zar­ken aca­ba hiç dü­şün­dü­nüz mü ya da hiç si­zi uya­ran ol­du mu? Bu­ra­da iti­raf edi­yor­su­nuz, di­yor­su­nuz ki: "Bi­zim ruh­sat ver­di­ği­miz mal­ze­me­ler ve bi­zim kı­sıt­la­dı­ğı­mız ge­ri öde­me lis­te­le­riy­le dok­tor­lar risk al­tın­da kal­mak­ta­dır." Bu­nu hiç dü­şün­dü­nüz mü?

İki: O za­man risk ya­ra­tan ve has­ta sağ­lı­ğı­nı teh­dit eden mal­ze­me­ye ni­ye ruh­sat ve­ri­yor­su­nuz? Bu ilaç­la­ra ni­ye ruh­sat ve­ri­yor­su­nuz? Bun­la­rı ve­rir­ken hiç araş­tır­mı­yor mu­su­nuz ya da ge­ri öde­me lis­te­le­ri­ni oluş­tu­rur­ken, has­ta­la­ra ve dok­tor­la­ra risk oluş­tu­ra­cak tarz­da lis­te­le­rin oluş­tu­rul­ma­sı­na na­sıl göz yu­mu­yor­su­nuz Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğın­da?

Son ola­rak da, aca­ba ba­zı lis­te­le­re ilaç­la­rın ya da mal­ze­me­le­rin gi­riş çı­kış­la­rın­da, ör­ne­ğin, en­dok­rin pro­fe­sö­rü olan bir müs­te­şa­rın ol­du­ğu yer­de bir za­yıf­la­ma ila­cı­nın bir gi­rip bir çık­ma­sın­dan aca­ba hiç ra­hat­sız­lık…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Neş­şar.

Sa­yın Tü­tün­cü, bu­yu­run.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­nı­mız he­ki­min ye­ter­siz­li­ğin­den söz edi­yor, yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li­nin ye­ter­li olup ol­ma­dı­ğı ko­nu­su hep es ge­çi­li­yor. Aca­ba, Tür­ki­ye'de han­gi alan­lar­da yar­dım­cı sağ­lık per­so­ne­li ye­ter­siz­li­ği var­dır ve bu ko­nu­da Sa­yın Ba­kan­lık na­sıl bir po­li­ti­ka dü­şün­mek­te­dir?

İkin­ci so­rum: Sos­yal dev­let man­tı­ğıy­la he­ki­min de al­nı­nın te­ri­nin kar­şı­lı­ğı­nın ve­ril­di­ği­ni Sa­yın Ba­kan ifa­de edi­yor. Sa­yın Ba­ka­nım, siz bi­rin­ci ka­de­me sağ­lık hiz­me­ti­ne pa­ra­yı sok­tu­nuz. Bu­nun sos­yal dev­let an­la­yı­şıy­la bağ­da­şır yö­nü ne­dir? Bu­nu açık­la­ma­nı­zı ri­ca edi­yo­rum.

Üçün­cü so­rum: Ya­ban­cı he­kim ça­lış­tı­rıl­ma­sın­da han­gi ül­ke­yi mo­del ola­rak, ör­nek ola­rak alı­yor­su­nuz?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın As­la­noğ­lu.

Tek­rar mik­ro­fo­nu aç­tı­ra­lım, o ara­da Sa­yın Ak­de­mir'e söz ve­re­yim ben.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­de­mir.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­nı­ma iki so­rum var.

Bi­raz ön­ce, Sa­yın Ba­kan, sos­yal dev­let il­ke­sin­den bah­se­der­ken, va­tan­da­şın ce­bin­den da­ha az pa­ra­nın har­can­dı­ğı­nı söy­le­di. Tam o sı­ra­da, Ko­ca­eli-Yu­va­cık'tan  bir va­tan­daş te­le­fon aç­tı, si­gor­ta­lı bir va­tan­daş. Bir tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­si­ne, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­sin­de ye­ter­li ci­haz ol­ma­dı­ğı için sevk edil­di­ği­ni, ya­pıl­ma­sı ge­re­ken tet­kik ve film için ek 1.400 YTL pa­ra is­ten­di­ği­ni ifa­de et­ti­ler. Eğer sos­yal gü­ven­ce­si bu va­tan­da­şın tam ise ve ku­ru­mu da, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­nın bir has­ta­ne­si de sevk et­ti­ği­ne gö­re ne­den ek üc­ret is­te­ni­yor? Bu ek üc­re­ti va­tan­daş ce­bin­den mi öde­ye­cek, yok­sa Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı has­ta­ne­si mi öde­ye­cek?

İki: Dok­tor sa­yı­sı ko­nu­sun­da Sa­yın Ba­ka­nın ifa­de et­ti­ği Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­nin top­lam or­ta­la­ma­sın­da millî ge­lir ne ka­dar­dır?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın As­la­noğ­lu, bu­yu­run, mik­ro­fo­nu­nuz açık.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Ba­ka­nım, siz bu Hükûme­tin sağ­lık­tan so­rum­lu bir Ba­ka­nı­sı­nız. Ta­bii üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri de bu ül­ke­miz­de çok önem­li, sağ­lık­la il­gi­li bü­yük ku­rum­lar­dır. Si­ze di­rekt ola­rak bağ­lı ol­ma­sa da, bu üni­ver­si­te­le­ri­miz has­ta­ne­le­ri­nin so­run­la­rı­nı gi­der­me­ye, on­dan da so­rum­lu, Hükûme­tin bir ba­ka­nı­sı­nız.

Siz, Ma­lat­ya İnö­nü Üni­ver­si­te­si­ni yak­la­şık iki ay ön­ce zi­ya­ret et­ti­niz. Bu üni­ver­si­te­de açıl­ma­yan ame­li­yat­ha­ne­ler, açıl­ma­yan ya­tak­lar, açıl­ma­yan po­lik­li­nik­ler, açıl­ma­yan di­ğer ser­vis­ler… Hükûme­tin bir ba­ka­nı ola­rak si­ze di­rekt bağ­lı ol­ma­sa da bu­ra­da gör­dü­ğü­nüz man­za­ra­nın çö­zü­mü için aca­ba Ba­kan­lar Ku­ru­lu nez­din­de te­mas­ta bu­lun­du­nuz mu? Ve bu üni­ver­si­te­de­ki has­ta­la­rı­mı­zın pe­ri­şan hâli­ni siz di­rekt gör­dü­nüz. Si­zin vic­da­nı­nı­za so­ru­yo­rum: Bu üni­ver­si­te­ye kad­ro, beş yıl­dır kad­ro ver­mi­yor­su­nuz. Bu üni­ver­si­te bi­zim has­ta­ne­miz de­ğil mi? Bu üni­ver­si­te­de bi­zim has­ta­la­rı­mız yat­mı­yor mu?

İkin­ci so­rum: Tür­ki­ye'de it­hal edi­len sağ­lık mal­ze­me­si…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Bir tek ar­ka­da­şı­mız kal­dı, Sa­yın Işık; ona da söz ve­re­yim, son­ra Sa­yın Ba­ka­na ve­re­ce­ğim.

Sa­yın Işık, bu­yu­run efen­dim.

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­na faz­la bir so­ru so­ra­cak de­ği­lim, kı­sa bir so­rum var. Da­ha ön­ce bu­ra­da ko­nu­şan AKP söz­cü­sü ar­ka­da­şı­mız "Ye­ni tıp fa­kül­te­le­ri açıl­ma­sı ge­re­ki­yor." de­di. Ye­ni üni­ver­si­te­le­rin ku­rul­ma­sı aşa­ma­sın­da Gi­re­sun Üni­ver­si­te­si ku­ru­lur­ken bir tıp fa­kül­te­si­nin de ora­ya açıl­ma­sı­nı bir öner­gey­le bu­ra­da öner­dim -Ko­mis­yon­da ve Ge­nel Ku­rul­da- ama, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın kar­şı çı­kı­şıy­la ve AKP Gru­bu­nun oy­la­rıy­la red­de­dil­di. Bu tu­tu­mu na­sıl gö­rü­yor­su­nuz, na­sıl yo­rum­lu­yor­su­nuz? O söz­cüy­le, o gün­kü, bu­gün­kü tu­tu­mu na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - De­ğer­li Baş­ka­nım, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Tan­doğ­du, yi­ne dok­tor ek­sik­li­ği me­se­le­si­ni gün­de­me ge­ti­re­rek "Tür­ki­ye'de 20 bin ki­şi me­zun ol­du. Dört yıl­da bun­lar ne ol­du?" de­di.

De­ğer­li Tan­doğ­du, her yıl sis­tem­den or­ta­la­ma 2.500 ci­va­rın­da he­kim ay­rıl­mak­ta­dır. Bun­la­rın için­de, ve­fat eden­ler var, emek­li olan­lar var, az sa­yı­da da ol­sa baş­ka bir işe gi­den­ler var. Do­la­yı­sıy­la, yıl­da 10 bi­ne ya­kın bir he­kim an­cak is­tih­dam edi­le­bil­mek­te­dir Tür­ki­ye'de, dört yıl­da. Bun­la­rın çok önem­li bir bö­lü­mü -ra­kam­lar net ola­rak yok, si­ze bi­la­ha­re ve­ri­rim- Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da is­tih­dam edil­miş­tir.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ye­ni me­zun Sa­yın Ba­kan, ye­ni me­zun­lar­dan bah­se­di­yo­ruz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - De­ğer­li Mil­let­ve­ki­lim…

BAŞ­KAN - Sa­yın Tan­doğ­du, lüt­fen efen­dim, lüt­fen…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - …20 bin ki­şi me­zun olu­yor, ama, mev­cut ha­vuz­dan da ay­rı­lan­lar var, bu ka­dar ba­sit bu ya­ni.

Şim­di, Tür­ki­ye'de­ki nü­fus ar­tı­şıy­la bir­lik­te bu­nu mü­ta­laa et­ti­ği­niz za­man, as­lın­da Tür­ki­ye'de her 100 bin ki­şi­ye dü­şen dok­tor sa­yı­sı­nı biz bu hız­la hiç ar­tı­ra­ma­ya­ca­ğız, çün­kü, nü­fu­su­muz da ar­tı­yor. Şim­di, bu­ra­da­ki önem­li me­se­le… Ni­çin biz şu­nu an­la­ma­mak­ta di­re­ni­yo­ruz: Av­ru­pa or­ta­la­ma­sı­nın ya­rı­sı ka­dar he­kim var, Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü­nün Av­ru­pa böl­ge­sin­de so­nun­cu­yuz. Ne­yi tar­tı­şı­yo­ruz, ıs­rar­la ne­yi tar­tış­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz; ben, doğ­ru­su bu­nu an­la­ya­mı­yo­rum.

Mu­aye­ne­ha­ne­ler ne­den ka­pa­tıl­dı? Çün­kü, biz, şu­nu söy­le­dik, de­dik ki: Mu­aye­ne­ha­ne­si­ni ka­pa­tıp ka­mu­da tam gün ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­za, biz yük­sek ek öde­me­ler ya­pa­ca­ğız, ve­re­ce­ğiz. Bu­nu da ger­çek­leş­tir­dik. Do­la­yı­sıy­la, ka­mu­da ça­lı­şan de­ğer­li mes­lek­taş­la­rı­mız, he­kim ar­ka­daş­la­rı­mız…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Per­for­man­sa gö­re…

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - …çok önem­li bir bö­lü­mü, per­for­mans ek öde­me­le­rin­den do­la­yı, dün va­tan­daş­tan mu­aye­ne­ha­ne­sin­de ala­rak ço­luk ço­cu­ğu­nun na­fa­ka­sı­nı ka­zan­ma­ya ça­lış­tı­ğı sis­tem­den vaz­geç­ti, gö­nül­lü ola­rak gel­di, tam gün ça­lış­ma­ya baş­la­dı. Biz de dev­let ola­rak, sos­yal dev­le­tin ge­re­ği ola­rak on­la­ra ek öde­me­ler ver­dik. Bu­nun için mu­aye­ne­ha­ne­le­ri­ni ka­pat­tı­lar.

Sa­yın Çe­tin, mes­le­ki ku­su­run asıl se­bep­le­ri­nin, ya­ni, bir kı­sım se­bep­le­ri­nin alt­ya­pı­dan ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti­ler. Za­ten, alt­ya­pı­dan ve­ya baş­ka bir se­bep­ten do­la­yı bir za­rar gör­müş­se va­tan­daş, bu, hiç­bir za­man he­ki­me rü­cu et­mez, o ku­ru­ma rü­cu eder. Do­la­yı­sıy­la, bu­nun için bir si­gor­ta yap­ma­ya lü­zum yok, ku­rum­la­rın bu­nu öde­me­ye gü­cü var. Evet, o da si­gor­ta­la­na­bi­lir, ku­rum da is­ti­yor­sa bel­ki si­gor­ta­lar, ama, bu­ra­da mak­sat he­ki­mi mağ­dur et­me­mek­tir, he­ki­mi yük­sek taz­mi­nat­la­ra mahkûm et­me­mek­tir. Onun için, biz, bu uy­gu­la­ma­yı ge­tir­miş ol­duk.

Anes­te­zi tek­nis­yen­le­ri­nin anes­te­zist yok­lu­ğun­da hiz­met ede­bil­me­le­ri için ka­nu­na mad­de ko­yu­şu­mu­zun se­be­bi, şu an­da fi­ilî ola­rak de­vam eden, yö­net­me­lik­te de olan bu du­ru­mun bir ka­nun hük­mü hâli­ne ge­ti­ril­me­si­dir, ama, şu­nu da ifa­de et­me­li­yim ki, son dört yıl içe­ri­sin­de anes­te­zist sa­yı­mız­da çok bü­yük bir ar­tış ol­du. Sa­de­ce Sağ­lık  Ba­kan­lı­ğın­da ça­lı­şan anes­te­zist sa­yı­sı 2 mis­li­ne çık­tı. Do­la­yı­sıy­la, biz, bu­ra­da, anes­te­zist sa­yı­sı­nı ar­tı­ra­ca­ğız. Ümit edi­yo­rum ki, önü­müz­de­ki bir beş se­ne içe­ri­sin­de, hiç­bir anes­te­zi tek­nis­ye­ni, tek ba­şı­na, bu şe­kil­de, anes­te­zist ol­ma­dan anes­te­zi ver­mek zo­run­da, in­şal­lah, kal­ma­ya­cak­tır.

Sa­yın Neş­şar ge­ri öde­me ku­rum­la­rı kı­sıt­la­ma­la­rıy­la ala­ka­lı bir so­ru sor­du. Bu, ta­rihî bir sü­reç Sa­yın Neş­şar, bu ye­ni bir şey de­ğil. Bu ku­rum­la­rın bir  kül­tü­rü var. Biz, bu kül­tü­rü bir  ta­raf­tan de­ğiş­ti­ri­yo­ruz, va­tan­da­şın le­hi­ne de­ğiş­ti­ri­yo­ruz, hem Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mız­la hem Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı­mız­la çok olum­lu ça­lış­ma­lar yap­tık, geç­miş­le kı­yas­lan­ma­ya­cak ka­dar da iyi­leş­tir­me­le­ri­miz var. Bun­dan son­ra da bu iyi­leş­tir­me­ler de­vam ede­cek, ama, bu sü­reç içe­ri­sin­de, her­han­gi bir se­bep­le va­tan­daş bir sı­kın­tı çek­miş­se, bu­nun he­ki­min üze­ri­ne rü­cu et­me­me­si için de bu si­gor­ta­la­ma­yı ge­tir­miş du­rum­da­yız.

Sa­yın De­ğer­li "Dö­ner ser­ma­ye­si ol­ma­yan uz­ma­nın üc­re­ti ne­dir?" de­di. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da dö­ner ser­ma­ye­si ol­ma­yan bir uz­man fa­lan yok. Bi­zim Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mı­zın bü­tün ku­ru­luş­la­rın­da dö­ner ser­ma­ye ek öde­me­le­ri ya­pıl­mak­ta­dır ve dö­ner ser­ma­ye­ler­le be­ra­ber bir uz­ma­nı ör­nek ve­rir­sek, Tür­ki­ye'de­ki ay­lık or­ta­la­ma 5 bin YTL'yi bul­muş­tur. Ay­lık or­ta­la­ma­yı söy­lü­yo­rum ben si­ze.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (An­ka­ra) - Sa­yın Ba­kan, bir yan­lış­lık var bun­da.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Hiç­bir yan­lış­lık yok Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim. Bun­lar ka­mu­nun resmî ra­kam­la­rı­dır.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (An­ka­ra) - Ney­se, ben kür­sü­den söy­le­ye­ce­ğim bi­raz­dan.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ben, si­ze, lüt­fe­dip ge­lir­se­niz, de­tay­la­rı­nı da bi­la­ha­re izah ede­bi­li­rim.

Bu tü­ber­kü­loz­la il­gi­li sor­du­ğu­nuz so­ru­lar açı­sın­dan da en önem­li hu­sus şu: Tü­ber­kü­lo­zu ka­yıt al­tı­na ala­bil­mek la­zım. İlk de­fa dö­ne­mi­miz­de tü­ber­kü­loz­lu has­ta­lar cid­di öl­çü­de ka­yıt al­tı­na alı­na­bil­mek­te­dir. As­lın­da, Tür­ki­ye'de tü­ber­kü­loz sa­yı­sı son yıl­lar­da geç­miş yıl­lar­dan çok fark­lı de­ğil, ama, Dün­ya Sağ­lık Ör­gü­tü­nün ön­gör­dü­ğü ka­yıt­lı has­ta sa­yı­sı art­mak­ta­dır ve bi­li­yor­su­nuz, doğ­ru­dan gö­ze­tim al­tın­da te­da­vi­ye baş­la­dık, şu an­da, 12 bin ka­yıt­lı has­ta­mı­zın 9 bi­ni doğ­ru­dan gö­ze­tim al­tın­da­dır, yıl so­nu­na ka­dar da yüz­de 90'la­rın üze­ri­ne, doğ­ru­dan gö­ze­tim­de, in­şal­lah çık­ma­yı dü­şü­nü­yo­ruz. Tür­ki­ye'de, yıl­lık 200 ci­va­rın­da di­renç­li va­ka çık­mak­ta­dır, bun­la­rı da çok dik­kat­li bir bi­çim­de il­gi­li uz­man ar­ka­daş­la­rı­mız ta­kip edi­yor­lar.

Sa­yın Tü­tün­cü di­ğer sağ­lık per­so­ne­li­nin ye­ter­li olup ol­ma­dı­ğı­nı sor­du­lar. Özel­lik­le hem­şi­re açı­sın­dan cid­di açı­ğı­mız var, ama ebe açı­sın­dan da du­ru­mu­muz ol­duk­ça iyi ve Tür­ki­ye'de bu ger­çek, fi­ilî ola­rak, ebe­le­rin çok bü­yük bir kıs­mı­nın yıl­lar­dır has­ta­ne­ler­de baş­ka gö­rev­ler­de ve­ya sağ­lık ocak­la­rın­da baş­ka gö­rev­ler­de ça­lış­tı­rıl­ma­sıy­la de­vam edi­yor; do­la­yı­sıy­la, Hem­şi­re­lik Ka­nu­nu'nda ya­pa­ca­ğı­mız bir de­ği­şik­lik­le, bu an­lam­da, ebe­le­rin de önü­nü bi­raz aç­mış ola­ca­ğız.

Evet, hem­şi­re­ler baş­ta ol­mak üze­re di­ğer sağ­lık ça­lı­şan­la­rın­da da ek­sik var; ama, Sa­yın Tü­tün­cü, bu­ra­da­ki so­ru­nu çö­ze­cek ku­rum, Yük­se­köğ­re­nim Ku­ru­mu­dur ve biz Yük­se­köğ­re­nim Ku­ru­mu­na bu du­ru­mu ya­zıy­la da ilet­tik, ile­ti­yo­ruz, gö­rüş­me­ler­de bu­lun­duk, gö­rüş­me­ler­de bu­lu­na­ca­ğız; Ku­rum da, ken­di yet­ki ve so­rum­lu­lu­ğu­nu ana­ya­sal çer­çe­ve­si açı­sın­dan ge­rek­ti­ği gi­bi kul­lan­ma­lı­dır ve bu yü­ce Mec­lis de bu hu­sus­ta bi­ze des­tek ol­ma­lı­dır.

Sos­yal dev­let an­la­yı­şı­mız­da, bi­rin­ci ka­de­me­ye bir pa­ra fa­lan sok­tu­ğu­muz yok; ya­ni, ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri­nin hep­si Tür­ki­ye'de üc­ret­siz ve­ri­li­yor. Üs­te­lik, ai­le he­kim­li­ği­ne baş­lı­yo­ruz ve bi­li­yor­su­nuz, ai­le he­kim­li­ğin­de bu iş­ler ta­ma­men üc­ret­siz.

Ya­ban­cı ül­ke­de he­kim ça­lış­ma­sın­da han­gi ül­ke mo­del­dir? Av­ru­pa­lı ül­ke­le­rin he­men he­men hep­si. Bu ül­ke­ler, ken­di mev­zu­at­la­rı çer­çe­ve­sin­de, denk­lik ver­dik­le­ri he­kim­le­rin ül­ke­le­rin­de ça­lış­ma­la­rı­na imkân ver­mek­te­dir­ler, bi­zim de ni­ye­ti­miz odur.

Sa­yın Ak­de­mir, bir tıp fa­kül­te­si has­ta­ne­si ek 1.400 li­ra is­te­miş­se -bi­li­yor­su­nuz, tıp fa­kül­te­le­ri has­ta­ne­le­ri Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mı­za bağ­lı de­ğil­dir- lüt­fen, bu va­tan­da­şı­mı­zın bi­ze ulaş­ma­sı­nı sağ­la­yın, biz me­se­le­nin ta­kip­çi­si ola­lım. Ne­dir, ni­çin is­ten­di­ği­ni ben de bil­mi­yo­rum.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Ama, sos­yal gü­ven­ce dâhi­lin­de mi­dir ora­da­ki mas­raf? Onu sor­dum.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Şöy­le söy­le­ye­yim: Tür­ki­ye'de si­gor­ta­lı has­ta­la­rın, yok­sul­lar dâhil ol­mak üze­re, ye­şil kart­lı­lar dâhil ol­mak üze­re, si­gor­ta çer­çe­ve­si, bir­çok Av­ru­pa ül­ke­sin­den de ge­niş­tir, o hu­sus­ta bir sı­kın­tı­mız yok. Ama, prob­lem ney­se, lüt­fen siz ba­na ile­tir­se­niz ben onun ta­ki­bi­ni ya­pa­ca­ğım.

"Av­ru­pa­lı ül­ke­ler­de millî ge­lir ne ka­dar?" Ta­bii ki biz­den çok yük­sek. Ama, Sa­yın Ak­de­mir, millî ge­lir dü­şük di­ye in­san­lar da­ha az has­ta­lan­mı­yor­lar ya­ni.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - So­ru­mu ta­mam­la­ya­ma­dım.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Onun için, bu­ra­da millî ge­lir dü­şük ol­sa da, yük­sek ol­sa da siz ye­ter­li he­kim sa­yı­sı­nı bir sos­yal dev­let ola­rak bu­lun­du­ra­cak­sı­nız ve in­san­la­rı bu şe­kil­de te­da­vi ede­cek­si­niz.

Sa­yın As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­siy­le il­gi­li ola­rak bir so­ru sor­du­nuz. Üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin as­lın­da hiz­met­le­riy­le ala­ka­lı du­ru­mu ge­niş ko­nuş­mak la­zım. Sa­de­ce şu­nu ifa­de ede­bi­li­rim. Bu, Ma­lat­ya'ya has bir du­rum da de­ğil As­la­noğ­lu. Tür­ki­ye'de üni­ver­si­te has­ta­ne­le­ri­miz ma­ale­sef çok ve­rim­li ça­lı­şa­ma­mak­ta­dır­lar has­ta sa­yı­la­rı iti­ba­rıy­la. Şöy­le söy­le­ye­yim ben si­ze: 20 bi­ne ya­kın dok­to­run ça­lış­tı­ğı üni­ver­si­te has­ta­ne­le­rin­de yıl­da mu­aye­ne edi­len has­ta sa­yı­sı 11 mil­yon ci­va­rın­da­dır. Bu, as­lın­da, ha­ni he­kim­le­re şu ka­dar has­ta dü­şü­yor, gün­de bu ka­dar has­ta dü­şü­yor he­sap­la­rı ya­pı­lır­ken de dik­ka­te alın­ma­sı ge­re­ken bir hu­sus­tur. Ama, üni­ver­si­te­le­ri­miz­de is­tih­dam edi­le­cek he­kim dı­şı per­so­nel ko­nu­sun­da Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mı­za ge­rek­li gi­ri­şim­le­ri ben yap­tım. Üni­ver­si­te­le­ri­miz de, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı da bu hu­sus­ta gö­rüş­me­ler­de bu­lu­nu­yor­lar bu gi­ri­şim­ler­den son­ra.

Mü­sa­ade eder­se­niz, it­hal edi­len sağ­lık mal­ze­me­si­nin mik­ta­rı­nı si­ze ya­zı­lı ola­rak ve­re­yim. Şu an­da mik­ta­rı söy­le­ye­me­ye­ce­ğim.

Sa­yın Işık'ın ifa­de et­ti­ği Gi­re­sun'a ait bir tıp fa­kül­te­si ta­le­bi­nin kar­şı­lan­ma­sı hu­su­sun­da da… Sa­yın Işık, kuş­ku­suz, bu iş­le il­gi­li hem YÖK'ün hem Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın bir­ta­kım kıs­tas­la­rı var. Bu kıs­tas­lar çer­çe­ve­sin­de bu kıs­tas­la­rı en çok kar­şı­la­yan şe­hir­ler­den baş­la­mak üze­re bu­nu ger­çek­leş­tir­mek la­zım. Ya­rın Gi­re­sun da bu kıs­tas­la­rı kar­şı­lar­sa…

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Sa­yın Ba­ka­nım, Gi­re­sun'da­ki alt­ya­pı­nın çok ha­zır ol­du­ğu­nu siz iyi bi­li­yor­su­nuz.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Ha­yır, böy­le bir şey var­sa ya­rın Gi­re­sun'da da bu ku­ru­la­bi­lir, ni­çin ku­rul­ma­sın. Ama, söy­le­di­ğim gi­bi, bu bir­ta­kım kıs­tas­lar­la il­gi­li.

Yü­ce Mec­li­si­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nup ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi ve ek 9'un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

BA­ZI KA­NUN VE KA­NUN HÜK­MÜN­DE KA­RAR­NA­ME­LER­DE

DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 7/5/1987 ta­rih­li ve 3359 sa­yı­lı Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu­na aşa­ğı­da­ki  Ek mad­de­ler ek­len­miş­tir.

"Zo­run­lu malî so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı

EK MAD­DE 9- Tıbbî hiz­met­ler­den kay­nak­la­nan her tür­lü taz­mi­nat ta­lep­le­ri­nin kar­şı­lan­ma­sı­nı te­mi­nen;

a) Ser­best ola­rak mes­le­ği­ni ic­ra eden ta­bip­ler ken­di­le­ri için,

b) Per­so­ne­lin kat­kı­sıy­la el­de edi­len dö­ner ser­ma­ye ge­lir­le­rin­den per­so­ne­le öde­me ya­pı­lan ka­mu­ya ait dö­ner ser­ma­ye­li sağ­lık ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ile özel hu­kuk ki­şi­le­ri­ne ait sağ­lık ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ça­lış­tır­dık­la­rı ta­bip­ler için,

zo­run­lu malî so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı yap­tır­mak zo­run­da­dır.

(b) ben­di kap­sa­mın­da­ki ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da gö­rev ya­pan ta­bip­ler için ça­lış­tık­la­rı ku­rum ve ku­ru­luş­ça yap­tı­rı­lan si­gor­ta, il­gi­li ta­bi­bin mes­le­ği­ni ser­best ola­rak ic­ra et­me­si hâli­ni kap­sa­maz.

Sağ­lık ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da ça­lı­şan ta­bip­le­rin zo­run­lu malî so­rum­lu­luk si­gor­ta­sı­nın yap­tı­rıl­ma­sın­dan, il­gi­li­nin ça­lış­tı­ğı sağ­lık ku­rum ve ku­ru­lu­şu­nun ami­ri bi­rin­ci de­re­ce­de so­rum­lu­dur.

Bu Ka­nun­la ge­ti­ri­len zo­run­lu si­gor­ta kap­sa­mın­da­ki bil­fi­il ve­ya hâl se­be­bi ile si­gor­ta yap­tı­ra­nın taz­mi­na­ta mahkûm edil­me­si hâlin­de; si­gor­ta ya­pan, zo­run­lu malî so­rum­lu­luk si­gor­ta­sın­da ön­gö­rü­len sı­nır­lar için­de taz­mi­na­tı doğ­ru­dan za­rar gö­re­ne öder.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li İs­ma­il De­ğer­li.

Sa­yın De­ğer­li, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın De­ğer­li, sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; Sağ­lık Hiz­met­le­ri Te­mel Ka­nu­nu, Sağ­lık Per­so­ne­li­nin Taz­mi­nat ve Ça­lış­ma Esas­la­rı­na Da­ir Ka­nun ile Ta­ba­bet ve Şu­aba­tı San'at­la­rı­nın Tar­zı İc­ra­sı­na Da­ir Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 1'in­ci mad­de­si­ne ek 9'un­cu mad­de üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce mü­ba­rek mu­har­rem ayın­da şe­hit edi­len Eh­li­be­yi­tin ma­ne­vi hu­zu­run­da say­gıy­la eği­lir ve bun­dan böy­le İs­la­mi âle­mi bir­bi­ri­ne kır­dı­ran, bö­len, hak­sız­lık ya­pan­la­rı da nef­ret­le kı­na­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yıl­lar­dır bu­ra­da Sa­yın Ba­ka­nı iz­li­yo­ruz, din­li­yo­ruz. Sa­yın Sağ­lık Ba­ka­nı­mız, bu kür­sü­ye çık­tı­ğı za­man her şe­yi toz­pem­be gös­te­ri­yor. Sağ­lık so­run­la­rı ta­ma­men çö­zül­müş, has­ta­ne­ler­de kuy­ruk­lar bit­miş, ec­za­ne­de kuy­ruk­lar bit­miş, has­ta her is­te­di­ği ila­cı bu­lu­yor, is­te­di­ği dok­to­ra mu­aye­ne ola­bi­li­yor, is­te­di­ği ye­re gi­de­bi­li­yor, hiç kuy­ruk yok! Ya­ni, ger­çek­ten, dok­tor ol­ma­sam, An­ka­ra'da yıl­lar­ca ça­lı­şan bi­ri ol­ma­sam, üni­ver­si­te­le­ri bil­me­sem, dev­let has­ta­ne­le­ri­ni, si­gor­ta has­ta­ne­le­ri­ni bil­me­sem ben de ina­na­ca­ğım. Ya­ni, dı­şa­rı­da­ki dok­tor ar­ka­daş­la­rın yüz­de 70'i, Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın asıl mes­le­ği­nin dok­tor­luk ol­du­ğu­nu val­la­hi bil­mi­yor­lar. Çün­kü, sağ­lı­ğı bu ka­dar bil­me­yen, ça­lı­şan per­so­ne­li­nin, ça­lı­şan dok­tor­la­rın sos­yal hak­kı­nı bu ka­dar bu­da­yan, hak­la­rı­nı ver­me­yen, sı­kın­tı ya­şa­tan, di­le­di­ği gi­bi, di­le­di­ği şe­kil­de ta­yin­le­ri­ni ya­pan ken­di­si de­ğil­miş gi­bi. Has­ta­ne­le­ri herhâlde hiç bil­mi­yor Sa­yın Ba­ka­nı­mız. Sa­yın Ba­ka­nım, gör­dü­ğün o has­ta­ne­ler­de sed­ye yok, sed­ye. Sed­ye­yi bi­lir mi­si­niz siz? Si­gor­ta has­ta­ne­si­ne gi­di­yo­ruz, üze­ri­ne has­ta ya­tı­ra­cak sed­ye bu­la­mı­yor; dok­tor, üs­tün­de otu­ra­cak san­dal­ye bu­la­mı­yor, bil­gi­sa­yar­la­rı doğ­ru dü­rüst ça­lış­mı­yor, not tu­ta­cak per­so­ne­li yok, ma­sa­sı­nı si­le­cek, hiz­met ede­cek in­san bu­la­mı­yor; na­sıl bu ka­dar toz­pem­be siz gös­te­ri­yor­su­nuz bu­nu? Tür­ki­ye'de bu ka­dar dok­tor ek­sik­se eğer, ha­ki­ka­ten 100-150 do­la­ra da dok­tor ça­lış­tır­ma­yı be­ce­re­bi­li­yor­sa­nız, bir tıp fa­kül­te­si me­zu­nu­nun, tıp fa­kül­te­sin­de oku­yan bir ta­le­be­nin dev­le­te yıl­lık ma­li­ye­ti yak­la­şık 100 mil­yar li­ra. O za­man bu ka­dar pa­ha­lı bir hiz­met ise bu ve siz de dı­şa­rı­dan 100-150 do­la­ra dok­tor bu­la­bi­li­yor­sa­nız, o za­man ka­pa­tın bu tıp fa­kül­te­le­ri­ni. Ni­ye bu tıp fa­kül­te­le­ri­ni açık bı­ra­kı­yor­su­nuz? Ni­ye bu ka­dar emek ve­ri­yor­su­nuz? Çün­kü, bu, hem ora­ya ço­cu­ğu­nu gön­de­ren va­tan­da­şı­mı­za bü­yük bir yük hem de ger­çek­ten dev­le­te bü­yük bir yük. Ne­re­den çı­ka­rı­yor­su­nuz siz bu her şe­yi toz­pem­be gös­ter­me­yi?

Siz da­ha ön­ce de çık­tı­nız "Mec­bu­ri hiz­me­ti kal­dı­rı­yo­ruz, mec­bu­ri hiz­met şöy­le kö­tü­dür, böy­le kö­tü­dür. Bu, sö­zü bi­le edi­le­me­ye­cek bir du­rum­dur." di­ye bu­ra­da bir sü­rü nu­tuk­lar at­tı­nız. Ama, ara­dan bir yıl geç­me­den mec­bu­ri hiz­me­ti tek­rar zo­run­lu hâle ge­tir­di­niz. O za­man da böy­le her şe­yi ger­çek­ten yağ­la­dı­nız bal­la­dı­nız. Ya­ni, mil­le­ti de kan­dı­rı­yor­su­nuz. Al­lah aş­kı­na, mil­le­ti kan­dı­rı­yor­su­nuz ama, bu­ra­da dün­ya ka­dar dok­tor var, dok­tor­la­rı kan­dı­ra­maz­sı­nız siz. Has­ta­ne­le­rin hâli pe­ri­şan. Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Pro­je­si… Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Pro­je­si de­ğil, sağ­lık­ta çö­küş pro­je­si baş­la­mış­tır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Va­tan­daş pe­ri­şan­dır bu ko­nu­da. Siz ne­den bah­se­di­yor­su­nuz?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de hiç­bir şey zo­run­lu de­ğil­dir. Siz, öğ­ret­me­ne zo­run­lu hiz­met ge­ti­ri­yor mu­su­nuz? Siz, baş­ka mes­lek grup­la­rı­na zo­run­lu hiz­met ge­ti­ri­yor mu­su­nuz?

AH­MET YA­ŞAR (Ak­sa­ray) - Var var, öğ­ret­me­ne de var.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Siz, baş­ka in­san­la­ra da yi­ne böy­le, mec­bu­ri şu­nu ya­pa­cak­sın, di­ye­bi­li­yor mu­su­nuz? Bu, in­san hak­la­rı­na ay­kı­rı, is­te­yen ka­bul eder is­te­me­yen et­mez.

Sa­yın Ba­kan, siz, ön­ce, ça­lı­şan per­so­ne­li­ni­zin ça­lış­ma or­ta­mı­nı dü­zen­le­ye­cek­si­niz. Siz bu mes­le­ği özen­di­re­cek­si­niz. Ben da­ha ön­ce­ki bir ko­nuş­mam­da, dok­tor­la­ra kız ver­mi­yor­lar, de­dim; ba­na gül­dü­nüz. Ger­çek­ten dok­tor­la­ra kız bi­le ver­mi­yor­lar. Bir uz­man he­ki­min al­dı­ğı ma­aş 1,5 mil­yar ci­va­rın­da, bir asis­ta­nın al­dı­ğı pa­ra 900 mil­yon ci­va­rın­da. Bu al­tı se­ne, ye­di se­ne eği­tim gö­rü­yor bir in­san. Al­lah aş­kı­na han­gi bir uz­man he­kim 5 mil­yar, 6 mil­yar, 7 mil­yar dö­ner ser­ma­ye­den alı­yor? Sa­yın Ba­kan, Nu­mu­ne Has­ta­ne­sin­de­ki asis­ta­nın hâli­ni bir gö­rün.

Kli­nik şef­le­ri alı­yor bey­ler. Sa­ba­ha ka­dar nö­bet tu­tan o he­kim, nö­bet tu­tan o asis­tan, kli­nik şe­fi­nin mat­bu kâğı­dı­nı koy­muş önü­ne, san­ki o ça­lı­şı­yor­muş gi­bi im­za ba­sıl­mış, üs­tü dol­du­ru­lu­yor, pa­ra­yı kli­nik şef­le­ri alı­yor. Pe­ki, kaç ta­ne kli­nik şe­fi bu pa­ra­yı alı­yor? Ora­da­ki asis­tan ne alı­yor? Ay­da 500 mil­yon, 600 mil­yon, 700 mil­yon li­ra pa­ra alı­yor. Na­sıl olu­yor da böy­le 6 mil­yar, 7 mil­yar… Biz, hiç bil­mi­yor mu­yuz? Biz, bu ül­ke­de ya­şa­mı­yor mu­yuz? Ne­re­de gö­rül­müş böy­le?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, öy­le bir sis­tem ge­ti­ri­yor­su­nuz ki, ser­best ça­lı­şan he­kim si­gor­ta­la­sın ken­di­si­ni. Ger­çek­ten iyi bir şey, ama, ön­ce bu­nun alt­ya­pı­sı­nı ha­zır­la­ya­cak­sı­nız. Ser­best olan he­kim is­ter­se si­gor­ta yap­tı­rır, is­te­mez­se yap­maz, sa­na ne! Bir zo­run­lu­lu­ğu mu var il­la bu in­san ken­di­ni si­gor­ta yap­tır­sın? İs­ter­se ya­par. Sen, ara­ba­nı is­ter­sen si­gor­ta ya­par­sın, is­te­mez­sen yap­maz­sın. Ka­za yap­tı­ğın za­man da pa­ra­sı­nı ce­bin­den öder­sin. Bir ke­re…

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Zo­run­lu tra­fik si­gor­ta­sı var.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - O zo­run­lu tra­fik si­gor­ta­sı ay­rı­dır ar­ka­daş, o ay­rı bir ko­nu. Siz, bu­nu ge­ti­rin, doğ­ru bir şey, ama, sa­de­ce dok­to­ra de­ğil; ora­da­ki tek­nis­yen ne ola­cak­tır, ora­da­ki hem­şi­re ne ola­cak­tır?

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Mağ­dur ola­nın pa­ra­sı­nı kim ve­re­cek, mağ­dur ola­nın? İmkânı yok­sa si­gor­ta ve­re­cek.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Mağ­dur ola­nın pa­ra­sı­nı, tı­pış tı­pış, o ha­ta­yı iş­le­yen dok­tor, ma­lı­nı, mül­kü­nü sa­tar onu da öder. Bu­nun baş­ka bir yo­lu yok.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, özel ya­sa­lar­la ku­rul­muş olan özel sek­tör, si­gor­ta­yı yi­ne zo­run­lu ge­ti­ri­yor­su­nuz, ser­best ça­lı­şa­na zo­run­lu ge­ti­ri­yor­su­nuz. Ser­best ça­lı­şan ken­di­si…

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Çağ­daş­lık bu, çağ­daş­lık.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Hiç iti­ra­zım yok, onun alt­ya­pı­sı­nı ha­zır­la­mak la­zım ön­ce.

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Tüm dün­ya­da var.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, özel sek­tör ken­di­si si­gor­ta­la­ya­cak ve si­gor­ta prim­le­ri­ni öde­ye­cek, ser­best ça­lı­şan ken­di­si öde­ye­cek, si­gor­ta prim­le­ri­ni öde­ye­cek. Doğ­ru, hiç iti­ra­zım yok. Ka­mu ku­ru­mun­da ça­lı­şan ar­ka­daş da, yüz­de 50'si­ni dö­ner ser­ma­ye­den öde­ye­cek, yüz­de 50'si­ni de ce­bin­den öde­ye­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, o dö­ner ser­ma­ye­den her dok­tor öy­le 3 mil­yar, 5 mil­yar pa­ra ala­bi­li­yor mu aca­ba?

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Alı­yor, alı­yor.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Pe­ki, taz­mi­nat gel­di, siz bu taz­mi­na­tın ta­ba­nı, ta­va­nı, ko­yu­yor mu­su­nuz sı­nır? Ta­van şu ka­dar, ta­ban şu ka­dar, di­ye bir sı­nır ge­ti­ri­yor mu­su­nuz? Bu­nu da ge­tir­mi­yor­su­nuz.

Pe­ki, mah­ke­me­ler uzun sü­re sür­dü, mad­di taz­mi­na­tın bir for­mü­lü var­dır, o mad­di taz­mi­nat stan­dart­tır, ma­ne­vi taz­mi­na­tı ne ya­pa­cak­sı­nız? Ma­ne­vi taz­mi­nat, bir hâkim ve­ri­yor 5 mil­yar, öbür hâkim ve­ri­yor 50 mil­yar, yıl­lar­ca da bu sü­rü­yor.

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - Hâkim­le­rin su­çu.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Bir he­sap­la­rı­nı, fa­iz­le­ri­ni he­sap­la­dı­ğı­nız za­man ne ola­cak bu? Mah­ke­me­ler beş se­ne sü­rü­yor. Pe­ki, si­gor­ta, bir hu­dut koy­du­nuz, faz­la prim ne ola­cak? Faz­la­sı­nı kim öde­ye­cek? Pri­mi koy­du­nuz, bir hu­dut koy­du­nuz 50 mil­yar, tut­tu 300 mil­yar. Dok­to­run dö­ner ser­ma­ye­de ka­zan­dı­ğı o ka­dar pa­ra var mı aca­ba? Na­sıl öde­ye­cek dok­tor? Ka­mu bu­nu öde­di.

MEH­MET ÇER­Çİ (Ma­ni­sa) - İş­te, si­gor­ta öde­ye­cek.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - Pe­ki, dok­tor bu­nu…

Efen­dim, si­gor­ta, hu­dut ge­ti­ri­yor­sun sen, ona gö­re prim ko­yu­yor­sun. 300 mil­yar gel­di, si­gor­ta 50 mil­yar öde­di, üs­tü na­sıl ola­cak? Ka­mu bu­nu ce­bin­den öde­di, pe­ki, son­ra da dok­to­ra rü­cu et­ti. Dok­to­run, bı­ra­kın siz dö­ner ser­ma­ye­den al­dı­ğı pa­ra, dok­tor bü­tün eks­tra ma­aşı­nı da ver­se onu kar­şı­la­ya­ma­ya­cak. Ma­aşı­nı ver­se za­ten kar­şı­la­maz, ma­lı­nı mül­kü­nü sat­mak zo­run­da­dır. Bu­nun bir alt­ya­pı­sı ha­zır­lan­ma­dan, bu­nun ter­ti­bi, dü­ze­ni ya­pıl­ma­dan ne ola­cak­tır?

Pe­ki, ben si­ze so­ru­yo­rum yi­ne. Risk­li mes­lek grup­la­rı var­dır, da­ha çok cer­rah­lar­da bu sı­kın­tı var, be­yin cer­rah­la­rı, kalp cer­ra­hı, di­ğer ge­nel cer­rah­lar­da, ya­ni cer­ra­hi ola­rak ça­lı­şan­lar­da bu risk var; cil­di­ye­ci­nin öde­di­ği prim ne­re­ye gi­de­cek? Dâhi­li­ye­ci­nin öde­di­ği ve­ya­hut da öbür rönt­gen­ci­nin öde­di­ği, risk ta­şı­ma­yan grup­la­rın öde­di­ği prim ne ola­cak? Bu va­tan­daş ni­ye bo­şu­na si­gor­ta­ya pa­ra öde­sin?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın De­ğer­li, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run efen­dim.

İS­MA­İL DE­ĞER­Lİ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bun­dan son­ra­ki mad­de­de yi­ne be­nim ko­nuş­ma hak­kım var. Ben ora­da de­va­mı­nı sağ­la­ya­ca­ğım.

He­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın De­ğer­li.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, şu an­da grup­lar adı­na ko­nuş­ma ta­lep­le­ri var. İkin­ci bir ko­nuş­ma­cı için de sü­re­miz ye­ter­li de­ğil. Bü­tün bun­la­rı dik­ka­te ala­rak, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 1 Şu­bat 2007 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum. He­pi­ni­ze ve bi­zi iz­le­yen va­tan­daş­la­rı­mı­za ha­yır­lı ak­şam­lar di­li­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.53