DÖNEM: 22 CİLT: 145 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
54’üncü
Birleşim
24 Ocak 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili İsmail Alptekin'in, eski
Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem'in vefatı dolayısıyla ailesine,
siyaset camiasına ve Genel Kurula başsağlığı dileyen konuşması
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun,
Üniversiteler Arası Kış Oyunlarının 2011 yılında Erzurum'da yapılacak
olmasının önemine ve olimpiyatların, bölgenin gelişmesine yapacağı
katkılara ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in,
hâlen kapalı olan Akçakale Sınır Kapısı'nın yeniden hizmete açılmasının,
yüksek ihracat ve ithalat potansiyeli olan bölgeye sağlayacağı
yararlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı
İmparatorluğu'nun kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada
en uzun süre hâkimiyet kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet
açısından dünya tarihine doğrudan etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
C) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu'na Başkanlıkça "Hoş
geldiniz" denilmesi
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eski Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem'in
vefatı dolayısıyla İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun grupları
adına açıklamaları
2.- İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/1215) (S.
Sayısı: 1230)
VII. - OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısına verilen oyların sonucu
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, hayvancılık
sektöründe enerji fiyatlarındaki farklı uygulamalara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18549)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
kamu personelinin maaş ödemelerini yapan bankaların promosyonlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı
(7/19181)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari
kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/19328)
4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine
göre personel sayısına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
GÖNÜL'ün cevabı (7/19329)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dokuz oturum
yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in,
İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın,
Gazeteci-yazar Hrant Dink'in öldürülmesi nedeniyle
gündem dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Beşir Atalay cevap verdi.
Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu ve 39 milletvekilinin,
orman varlığımıza yönelik sorunların araştırılarak, orman alanlarının
korunması ve geliştirilmesi için (10/415),
Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu ve 27 milletvekilinin,
Uluabat Gölü'ndeki çevre sorunlarının araştırılarak (10/416),
Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 19 milletvekilinin,
küresel ısınmanın neden olduğu sorunların ve oluşturduğu riskin
araştırılarak (10/417),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhurbaşkanı
Leh Kaczynski'ye Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın
(3/1003) (S.Sayısı: 1283),
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin
(3/1016) (S. Sayısı: 1284),
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un (3/1023) (S.Sayısı:
1285),
Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in (3/1024)
(S.Sayısı: 1286),
Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın (3/1025) (S.
Sayısı: 1287),
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in (3/1026, 3/1097,
3/1131) (S.Sayısı: 1288, 1294,1303,)
Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın
(3/1027) (S.Sayısı: 1289),
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın (3/1055) (S. Sayısı:
1290),
Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar'ın (3/1056) (S.Sayısı:
1291),
Hatay Milletvekili İsmail Soylu'nun (3/1057)
(S.Sayısı:1292),
Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın (3/1061) (S.Sayısı:
1293),
Konya Milletvekili Halil Ürün'ün (3/1098) (S.Sayısı:
1295),
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in (3/1099)
(S.Sayısı: 1296),
İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in (3/1100) (S.Sayısı:
1297),
Sinop Milletvekili Cahit Can'ın (3/1101) (S.Sayısı:
1298),
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın (3/1102)
(S.Sayısı: 1299),
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'nın
(3/1103) (S.Sayısı: 1300),
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın
(3/1106) (S.Sayısı: 1301),
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın (3/1113)
(S.Sayısı: 1302),
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın
(3/1110) (S.Sayısı: 1304),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye,
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Ürdün'e,
Yaptıkları resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkerelerinin;
18/1/2007 tarihli 52'nci Birleşimde açılması kabul
edilen Irak'taki gelişmeler konusundaki genel görüşmenin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına; genel
görüşmenin 23/1/2007 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildikleri açıklandı.
Saat 19.15'te toplanmak üzere, dördüncü oturuma
18.04'te son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Yaşar Tüzün |
|
Burdur
|
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Beşinci Oturum
Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 29 milletvekilinin, Irak'taki gelişmeler
ile ülkemizin ve uluslararası toplumun bu ülkenin sorunlarının
çözümüne yapabileceği katkılar (8/36),
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Antalya Milletvekili Deniz
Baykal ile Grup Başkan Vekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, bölücü terör örgütünün Kuzey Irak'taki faaliyetleri ve Kerkük'ün
durumu başta olmak üzere, Irak'taki son gelişmeler (8/37),
Konularında
genel görüşme açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek
görüşmelerine başlandı.
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül tarafından verilen,
Irak'la ilgili gelişmeleri ve içinde bulunduğu durumu ele almak
üzere verilen genel görüşme önergelerinin İç Tüzük'ün 70'inci maddesine
göre, kapalı oturumda görüşülmesine dair önergesi okundu.
Kapalı oturumda:
Yeminli stenograflar ile yeminli görevlilerin
salonda kalmaları hususu ile,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün, Dışişleri Bakanlığını temsilen listede adları bildirilen
görevlilerin de oturuma katılmasına ilişkin önerge,
Saat 19.26'da açık oturuma son verildi.
Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Oturumlar
(Kapalıdır)
Dokuzuncu Oturum
Kapalı oturum konusu görüşmeler tamamlanmış olduğundan,
24 Ocak 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşime saat 00.15'te son verildi.
Bülent Arınç |
|
|
TBMM
Başkanı |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 70
II. - GELEN KÂĞITLAR
24 Ocak 2007 Çarşamba
Raporlar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarıları ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1269, 1/1248) (S. Sayısı:
1322) (Dağıtma tarihi: 24.1.2007) (GÜNDEME)
2.- Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı
ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323) (Dağıtma
tarihi: 24.1.2007) (GÜNDEME)
24 Ocak 2007 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan
önce, 23 Ocak 2007 tarihli 53'üncü Birleşim'de yapılan kapalı oturuma
ait tutanak özetinin İç Tüzük'ün 71'inci maddesine göre okutulabilmesi
için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın milletvekilleri
ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve
yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica
ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek
ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını
ve salonu boşalttıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica
ediyorum.
Kapalı oturuma geçmek üzere Birinci Oturum'u kapatıyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.22
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin kapalı oturumundan sonraki
Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili İsmail Alptekin'in, eski Dışişleri Bakanlarından
İsmail Cem'in vefatı dolayısıyla ailesine, siyaset camiasına ve
Genel Kurula başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türk siyasi hayatımızın
önemli simalarından, eski Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem,
merhum, vefat etmiştir, Allah'ın rahmetine kavuşmuştur. Kendinin,
ülkemizde önemli hizmetleri vardır. Ailesine başsağlığı diliyorum,
siyaset camiasına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
başsağlığı diliyorum ve bu konuda, zannediyorum ki, gruplarımız
hissiyatlarını kısa bir şekilde açıklayacaklardır.
Önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Anadol'a, yerinden, kısa bir söz vereceğim.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eski Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem'in vefatı dolayısıyla
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Bursa Milletvekili Faruk Çelik
ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun grupları adına açıklamaları
CHP GRUBU ADINA K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri, bugün gerçekten, şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına çok büyük üzüntü içinde olduğumuzu yüce
Meclise arz etmek istiyorum. Sayın Başkana da, bu hissiyatımızı
dile getirmek için bize olanak tanıdığı için teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisin değerli üyeleri, bildiğiniz gibi,
merhum İsmail Cem, Parlamentoda uzun yıllar hizmet eden, çoğumuzla
aynı sıraları paylaştığımız bir arkadaşımızdı. Kültür eski Bakanı
ve Dışişleri eski Bakanı olarak da, devletimize, halkımıza büyük
hizmetlerde bulunan çok değerli bir devlet adamıydı. Bu kimliğinden
önce, Türk basın camiasına da başsağlığı dilemek durumundayım;
Türk basın yaşamının çok seçkin bir simasıydı. Değerli bir hukukçu,
özellikle kamu hukuku dalında Türkiye dışında eğitim yapan, değerli
eserleri bulunan bir kişi olmasına karşın, genç yaşlarda âşık olduğu
gazetecilik mesleğini hiç bırakmadan sürdürdü. Hatta, bakanlık
sıfatını taşıdığı, milletvekili kimliğini taşıdığı dönemlerde
bile basından kopamadı, sürekli yazarlığını sürdürdü. Dolayısıyla,
basın yaşamı da gerçekten çok önemli bir değerini kaybetti.
Cumhuriyet Halk Partisine gelince: Bizim, Yeni
Türkiye Partisinin Cumhuriyet Halk Partisine katılma aşamasından
sonra Bilim Platformumuzun başındaydı, Cumhuriyet Halk Partisinin
önümüzdeki seçim için önemli hazırlıklarından sorumluydu. kendisi
gibi çok değerli bilim adamlarıyla, Platformun değerli üyeleriyle
çalışmalarını sürdürüyordu ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ayrıca,
çok önemli bir devlet adamını, parti üyemizi kaybetmenin üzüntüsü
içindeyiz. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine,
tüm Cumhuriyet Halk Partililere, tüm milletvekili arkadaşlarıma
-parti farkı gözetmeksizin- ve halkımıza başsağlığı diliyorum,
tekrar Allah rahmet eylesin diyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Sayın Çelik, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türk siyasetinin renkli siması, diyalog adamı, beyefendi, düşünen,
yazan, topluma faydalı olmayı esas alan bir siyasetçiyi, Sayın İsmail
Cem'i, eski Dışişleri Bakanımızı kaybettik. AK Parti Grubu olarak,
basın camiasına ve özellikle ailesine başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz ve kendisine Allah'tan rahmet dileklerimizi gönderiyoruz.
Gençlik yıllarımızda "İsmail Cem" dediğimiz
zaman "Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi" eseri hep elimizdeydi,
ondan çok şey istifade ettik. O kitap, o eser, Türk gençliğine, gelecek
açısından, ufuk açısından, Türkiye'nin geri kalmışlık tarihini ortaya
koyarak, Türkiye'nin müreffeh ve kalkınmış Türkiye hedefi doğrultusunda
Türk gençliğine çok şeyler kattığına ben inanıyorum.
Bu duygular çerçevesinde, merhuma tekrar Allah'tan
rahmet diliyorum, tüm sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına
tekrar başsağlığı dileklerimizi ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Abuşoğlu.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk siyaseti son aylarda önemli simalarını kaybetti.
Birer siyasetçi olarak bundan derin bir üzüntü duyuyoruz. Elbette,
insanlar baki kalmak üzere bu dünyaya gelmiyorlar. Gelişlerinin
gayesiyle birlikte içinde yaşadıkları topluma da bir nebzecik olsun
hizmet etme imkânı bulabilerek gidiyorlarsa, bundan hem toplum hem
kendileri kârlı çıkıyordur.
Sayın İsmail Cem de bu tür insanlardan birisi. İçinde
yaşadığı topluma en üst düzeyde birtakım hizmetleri yapabilmiş
ve topluma hizmet etmek noktasında değil sadece, aynı zamanda toplumu
yönlendirecek, fikir hayatında birtakım üretkenlikler ve birtakım
katkılarda bulunarak da bu görevini fazlasıyla yerine getirebilmiştir.
"Sayın İsmail Cem" deyince, benim gözümdeki
siyasetçi profili, sakin, dingin bir insan, bir profil; sadece, meseleleri
kendi çerçevesinde değerlendiren, fakat, bunun ötesinde polemiğe
kaçmadan bir siyaset tarzı izleyen bir siyasetçi canlanır. Bu çerçevede,
Sayın İsmail Cem'in bu özelliğinin tüm siyasetçilerimize de örnek
teşkil etmesi, benim bir dileğimdir, bir arzumdur.
Sayın Cem, sadece bir siyasetçi olarak anılmayacak
bundan sonra. Aynı zamanda, bir yazar, bir düşünce adamı, bir fikir
adamı olarak da hatırlanacaktır. Bu özelliği dolayısıyla, verdiği
eserler, bu topluma yaptığı katkılar, bundan sonra da devamlı olarak
hatırlanacak, bundan sonraki nesillere de bazı ışıklar tutabilecektir.
Bu yönüyle dikkate alındığında, kaybımızın önemi, büyüklüğü daha
da ortaya çıkmaktadır.
Sayın Cem'in kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Ölüm elbette acı bir olaydır, kolay kabullenilecek bir olay değildir.
Kalanlara sabır, bu meyanda, ait olduğu, uzun yıllar siyaset yaptığı
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi çevresine de başsağlığı diliyorum.
Mekânı cennet olsun diyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
İlk söz, 2011 yılında Dünya Üniversiteler Arası
Kış Olimpiyatlarının Erzurum'da yapılması ile ilgili olmak üzere,
Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Daloğlu.(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun, Üniversiteler
Arası Kış Oyunlarının 2011 yılında Erzurum'da yapılacak olmasının
önemine ve olimpiyatların, bölgenin gelişmesine yapacağı katkılara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2011 yılında yapılması kararlaştırılan
Üniversiteler Arası Kış Oyunlarının Erzurum'un ev sahipliğinde
gerçekleştirilecek olması üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de önümüzdeki
yıllarda, uluslararası olimpiyat ve Avrupa şampiyonası çerçevesinde
birçok oyun yapılacaktır. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
2007 Karadeniz Spor Oyunları, 2008 ve 2009 UEFA Kupası
finali Türkiye'de yapılacaktır. 2008 yılında On Yedi Yaş Altı Avrupa
Futbol Şampiyonası, 2009 Dünya Liseler Arası Futbol Şampiyonası,
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası ve 2011 Universiade Kış Oyunları
Erzurum'da yapılacaktır.
Kısa adı "FISU" olan Uluslararası Üniversite
Sporları Federasyonu, dünya çapında çeşitli spor dallarını bünyesinde
barındıran, olimpiyatlardan sonra dünyanın en büyük, en prestijli
uluslararası spor organizasyonunu yapan bir kuruldur.
Değerli arkadaşlar, bu Kurul, 1949 yılında kurulmuş
ve 1959 yılından beri Üniversite Spor Oyunları olarak adlandırılan
spor olimpiyatlarını düzenlemektedir. Hatırlarsınız, 2005 yılında
da Yaz Oyunları İzmir'de yapıldı. Şimdi, Erzurum'da yapılacak olan
bu oyunların önemi, Erzurum şehri için ve Türkiye için gerçekten çok
büyük önem arz etmektedir. Şöyle şu fotoğrafta da gördüğünüz gibi,
üç mevsim beyaz Palandöken, gerçekten, bugün dünya standartlarında
pistlere sahip, mekanik tesisleri büyük ölçüde tamamlanmış -bilgilerini
biraz sonra arz edeceğim- ve Türkiye'nin göz bebeği, kış sporlarına
hazır, eksiklerini de önümüzdeki dört yılda fevkalade bir duruma
getireceğimiz bir spor merkezi olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bölgedeki, yani Palandöken
Dağı'ndaki 20 piste bu yıl 2 tane daha eklenerek, 22 tane pist oluşturulmuştur.
Pistlerin 7'si kolay -kayak sporunu
bilen arkadaşlarımız bunu bilirler- 8'i orta düzeyde, 2'si zor, ancak
profesyonellerin kayabildiği ve 6'sı ise doğal pisttir. Bölgenin
2.500 metrelik Ejder Tepesi ve Kapıkaya Tepesi'nden değişik altı
bölgeden kayılarak, zor, kolay, orta ve profesyonellerin kaydığı
değişik pistlerden kayıp aşağıda aynı noktada birleşme ve buluşma
gibi bir doğal güzelliğe ve avantaja da sahip bir pisttir. Bu pistlerin
toplam uzunluğu, ara pistler, ana pistler, 40 kilometredir. Başlı başına
tek bir pistin uzunluğu 13 kilometredir. Her biri uluslararası standartlarda
8 telesiyej, 1 teleski, 1 gondol ve 2 baby lift'ten oluşan mekanik tesisleri
vardır ve saatte 9.500 kişi taşınabilmektedir ve bu sene de Palandöken
Dağı'nda bir doğal göl yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu kış oyunlarının Erzurum'a
alınmasının da gerçekten uzun bir tarihçesi var. 2005 yılında Avusturya'da
yapılan FISU'nun seçiminde Çin'in Harbin şehri kazanmış ve Erzurum
kaybetmişti. Biz, o günlerde çok üzülmekle beraber, Erzurum sivil
toplumu ve Erzurum yerel yöneticileriyle beraber, bu işin burada
bitmeyeceğini, azimle, kararlılıkla çalışmamız gerektiğine
inanmıştık, ama, her şeyin üstünde -bunu sizlerle paylaşmak istiyorum-
bir minnet ve şükran borcumuz vardır. Erzurum'u bu konuda motive
eden Erzurum Valiliğini, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünü, Erzurum
Büyükşehir Belediyesini motive eden, başta Başbakanımıza, şehrim
adına, şahsım adına, ülkem adına teşekkür ediyoruz. Gerçekten geri
kalmışlık kaderini, inşallah, bu oyunlar ve bu ivmeyle aşacağımıza
inanıyoruz. Çok büyük destek verdi ve "Gidin, çalışın, Hükûmet
olarak her türlü yatırımı yapmaya, kaç lira olursa olsun, hazırız…"
Ve nasip olursa inşallah, 300 milyon euroluk bir yatırımla, Hükûmetimiz,
bu işe soyunmuştur.
Yine, bu konuda, hem 2005 yılında hem 2007 yılında,
bizi yalnız bırakmamak bir tarafa , maddi manevi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
…her konuda bizleri destekleyen ve bu olimpiyatların,
o kış oyunlarının yapılacağı yere kadar teşrif eden Devlet Bakanımız
ve Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin Bey'e de teşekkür ediyorum.
İzninizle, burada, bu konuda bize destek veren
kurum ve kuruluşlara bir teşekkürü borç bildiğimden dolayı… Başbakanlık
Tanıtma Fonu, bu oyunların tanıtımında bizlere büyük destek, maddi
destek verdiler, manevi destek verdiler ve biz bunları tanıtma fırsatı
bulduk ki, bu sonucu yakalamış olduk. Bu konuda, Devlet Bakanımız
Sayın Beşir Atalay'a ve özel danışmanı Neşat Kırcalı'ya ve bu konuda,
Sağlık Bakanımıza, Erzurum milletvekili arkadaşlarıma, İstanbul
Ticaret Odası Başkanına, Murat Yalçıntaş Beyefendi'ye ve ekibine,
Erzurum Valiliğine, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığına,
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne, Palandöken Belediye Başkanımıza,
İstanbul'daki Erzurumlular Vakfı ve onun başkanlarına, hassaten
teşekkür etmek istiyorum, bu konuda bizleri yalnız bırakmadıkları
için.
Zamanınızı fazla almayayım, zamanımız da bitti.
İnşallah bu dört yıl içerisinde, 2011 yılına kadar... Tabii Erzurum
kış olduğu için -ben dün de Erzurum'daydım, eksi 20'leri yaşıyoruz
orada- altı ay inşaat yapılmıyor. Bu dört yılı biz -Sayın Başbakan Yardımcım
da burada- iki yıl olarak değerlendiriyoruz, yani iki yıllık bir çalışma
zamanı vardır. İnşallah, Hükûmetimizin manevi ve maddi destekleriyle,
bizlerin de gayretli çalışmalarıyla, iki yıldan daha erken bir zamanda
veya dört yıldan daha erken bir zamanda bu tesislerimizi kış oyunları
standartlarına uygun hâle getirip, 2011 yılında, inşallah hayattaysak
hepimiz -burada oluruz veya olmayız- Erzurum'a da davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.
Hükûmetin söz isteği var.
Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Daloğlu'na teşekkür ediyorum, Türkiye'nin
ve Bakanlığımın, özellikle son yıllarda uluslararası organizasyonlarla
ilgili hangi adımları attığını ve bundan sonra da hangi adımları
atacağını kısaca sizlere izah imkânı sağlamış oldular.
Ancak, konuşmamın başında, bu sabaha karşı kaybettiğimiz
değerli devlet adamı, bu Parlamentoda birlikte de çalıştığımız Sayın
İsmail Cem'in vefatı nedeniyle duyduğum üzüntüyü huzurunuzda ifade
etmek istiyorum. Kendisine Cenabıhak'tan rahmetler diliyorum, ailesine,
yakınlarına ve mensubu bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi camiasına
ve aziz milletimize de başsağlığı diliyorum. Biraz önce hissiyatlarını
bizimle paylaşan grup başkan vekili arkadaşlarımızın da hissiyatlarına,
değerlendirmelerine Hükûmetin bir üyesi olarak aynen katıldığımı
ifade etmek istiyorum. Genç sayılabilecek bir yaşta kaybettiğimizi
düşünüyorum Sayın Cem'i. Tabii ki takdiriilahi. Birçok yönüyle gerçekten
ülkemize, insanımıza hizmet etmeye gayret etmiş, çalışmış bir arkadaşımızdı.
Mekânı cennet olsun.
Değerli arkadaşlarım, dört yılı aşkın bir süredir
spordan sorumlu bir bakan arkadaşınız olarak -birçok organizasyona
talip olduk, bazılarını gerçekleştirdik- bir tespitimi sizlerle
paylaşmak isterim. Bir spor organizasyonunun kendilerine verilmesi
dolayısıyla bir kentin, bir kent halkının bu kadar bu organizasyonu
benimsediğine ilk defa tanık oluyorum. Erzurumlular ve Erzurum
halkı, gerçekten 2011 yılında Erzurum'da yapılacak olan Universiade
Kış Oyunları dolayısıyla öylesine destek verdiler ve bu oyunların
Erzurum'a verilmesi dolayısıyla öylesine bir heyecan duydular
ki, doğrusu bu heyecanı ben de sanki bir Erzurumluymuş gibi yürekten
hissetim. Hâlâ bu heyecan büyük sıcaklığıyla, bütün sıcaklığıyla
devam ediyor.
Peki, nedir bunun sebebi?
Değerli arkadaşlarım, birçok ülke uluslararası
bu tür organizasyonlara talip oluyor. Bunun nedenlerinin başında,
artık çağımızda görülmüştür ki, spor yoluyla tanıtım en etkili tanıtım
yoludur. Ülkeler bütçelerinden tanıtma için paralar ayırırlar.
Hatta, tanıtma fonlarına çok yüksek meblağlı paralar koyarlar. Ama,
bunların bir bölümü dış ülkelerde gazete ve dergilerde o ülkeyi
tanıtmak için ilanlar için kullanılır. Ama, bunun çok azı bir parayla
sporda göstermiş olduğunuz bir başarı, bir sporcunuzun uluslararası
bir yarışta, olimpiyatlarda, dünya şampiyonasında gösterdiği bir
başarı, buraya koyduğunuz paraların fevkinde o ülkeye tanıtım
açısından faydalar sağlar. O nedenle, artık çağımızda ülkeler spor
yoluyla tanıtıma büyük önem veriyorlar. Biz de doğrusu, Hükûmet olarak
spor yoluyla tanıtımı ve uluslararası organizasyonlara talip olmayı
ülkemizin tanıtımı için yararlı gördük ve bu konuda çok ciddi adımlar
attık. Biraz önce Sayın Daloğlu bunların bir kısmını saydılar.
Ayrıca, spor yoluyla tanıtım sadece o ülkenin
tanıtımını sağlamıyor, o organizasyonu üstlenen kent veya bölge
ciddi bir tesis kazanma imkânı elde ediyor, birçok tesisi kazanıyor.
Mesela en canlı örneği İzmir'dir. 2005 yılında İzmir'de yapılan Universiade
Yaz Oyunları vesilesiyle, altmış civarında yeni tesise kavuşmuştur,
spor tesisine kavuşmuştur İzmir.
Peki, sonra ne olmuştur? Bakın, sadece bu yıl, sadece
bu yıl, yani 2007 yılında yapılacak dünya çapında birçok organizasyon
-birçok organizasyon dersem abartmış olabilirim- dört tane organizasyon,
İzmir'deki bu potansiyel nedeniyle İzmir'e verilmiş, uluslararası
federasyonlar tarafından.
Mesela nedir bunlar? İşte, bu yılın şubat ayında
Avrupa Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası İzmir'e verilmiş. Yine,
bu yılın mart ayında Dünya Büyükler ve Gençler Okçuluk Şampiyonası
İzmir'e verilmiş. Nisan ayında Avrupa Gençler ve Yıldızlar Eskrim
Şampiyonası İzmir'e verilmiş. Avrupa Genç Bayanlar Hentbol Şampiyonası
ağustos ayında İzmir'e verilmiş.
Peki, başka kentlerimizde yok mu? Tabii ki oralarda da
var. İşte İstanbul'da var. Biliyorsunuz, Formula 1 ve Moto GP yarışmaları
hâlâ İstanbul'da devam ediyor ve ekim ayında da, İstanbul'da, Dünya
Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası.
Ayrıca, şimdi, çok yakın bir zamanda, tıpkı Erzurum
gibi başarılı bir organizasyonu aldığımızı ifade etmek istiyorum.
O nedir? Avrupa Gençlik Olimpiyatlarını Trabzon'da yapmayı başardık,
yani yapacak olmayı, bu organizasyonu almayı başardık. Bu da çok ciddi bir organizasyondur,
bu da 2011'de yapılacaktır. Kırk sekiz ülke katılacaktır. 5 bin civarında
sporcu ve işte, teknik kadro Trabzon'da olacaktır. Tabii ki, Trabzon
da, tesis açısından, sanıyorum, İzmir gibi birçok, yeni tesise de
bu organizasyon sebebiyle sahip olacaktır. Hatta bu yıl, yine Trabzon
1'inci Karadeniz Oyunlarına ev sahipliği yapacaktır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Daha ne olsun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - On bir tane Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü
üyesi ülkenin sporcuları…
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - On iki…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Şu anda katılacağını bildiren on bir de, onun için
diyorum. İnşallah, on ikincisi de olur. On bir ülke katılacağını
söylediği için söylüyorum. 3 bin civarında da sporcu, idareci ve
teknik kadro katılacak.
Ne zaman olacak bu? İşte, bu yılın ağustos ayında
gerçekleşecek. Demek ki, bu tür organizasyonlar, artık Türkiye'ye
verilmeye başlandı. Bunun nedeni nedir? Çünkü, Türkiye'nin dış dünyada
itibarı gittikçe artıyor. Bakın, bunları almak öyle kolay bir şey
değil, çünkü, birçok ülke talip oluyor.
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası finalleri Türkiye'de
yapılacak. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de ve Antalya'da. Tabii, finaller
İstanbul'da olacak. En son finalde 1 oy farkla Fransa'yı geçerek aldık.
Çok ciddi bir yarıştı. Basketbol deyince dünyada ilk sıralarda yer
alan Sırbistan'ı dahi -onlar da talipti- eledik, finalde Fransa ile
yarıştık ve 1 oy farkla aldık. Ancak, bunu almak öyle kolay olmuyor.
Hemen ifade edeyim: Bunun alınmasında, demin saydığım organizasyonun
alınmasında diplomatik temasların ne kadar önemli olduğunu yakinen
biliyorum. Sayın Başbakanımız devreye girmiştir, Dışişleri Bakanımız
devreye girmiştir. Erzurum'la ilgili de böyle olmuştur. Dışişleri
Bakanımıza da ben ayrıca teşekkür ediyorum. Çünkü, bunun alınmasında
-ben yakinen biliyorum, herkes bilmeyebilir- Sayın Abdullah Gül'ün
de büyük katkıları vardır.
Şimdi, tabii, bu organizasyonları almakla iş
bitmiyor, bana göre başlıyor. Çünkü, şimdi Erzurum'dan bahsediyoruz.
Biz, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, işte, buz pateni salonunu
programımıza aldık, ihalesi yapıldı, ihale süreci bitti, temel
atacağız ama, tabii mevsim müsait değil. Belki, hemen kar kalktığında
Erzurum'da ilk tesisimizin temelini atacağız.
Atlama kulesini programımıza aldık. Sanıyorum
bu yılın ortalarına doğru -atlama kulesi, bu kış olimpiyatlarının
ve kış oyunlarının en önemli tesislerinden bir tanesidir- onun da temelini
atacağız. Dört tane daha salona ihtiyacımız var, başka tesislere
ihtiyacımız var; tabii, bir de oyunlar köyüne ihtiyacımız var. Erzurum
Atatürk Üniversitesinin kampüsü içerisinde, ayrıca bir de, ileride
öğrencilerimizin de yararlanabilecekleri bir oyunlar köyünü yapacağız.
Orası da tabii, ileride yurt olarak kullanılacak. Aşağı yukarı biz
FISU'ya 128 milyon dolar olarak bir bütçe sunmuştuk, ama, 150 milyon doları
geçeceğini tahmin ediyorum. Tabii ki bunu devlet olarak, Hükûmet olarak
bizler üstleniyoruz.
Bu organizasyonun alınmasında, biraz önce Sayın
Daloğlu da, Mücahit Bey de ifade etti, tabii, yerel yöneticilerimizin
önemli payı oldu. Sayın Valimizin, Belediye Başkanımızın, Rektörümüzün,
oda başkanlarımızın, İlçe Belediye Başkanının ve üstelik, İstanbul'da
faaliyette bulunan Erzurumlular Vakfının Başkanının ve yöneticilerinin,
federasyon başkanlarımızın çok önemli rolleri oldular.
Gerçekten, bir ekip çalışması sonucunda bu başarıyı
yakaladığımızı ifade etmek istiyorum. Yapacağımız tesisleri
bir plan dahilinde ne zaman yapacağız, hangi ödenekle yapacağız,
bunun bir çalışması gerekiyor. Bu çalışmayı yapacak da bir ekibe
ihtiyaç var. Biz, buna "Hazırlık ve Düzenleme Kurulu" diyoruz.
Hazırlık ve Düzenleme Kurulunda, inşallah, önümüzdeki hafta, yani,
2 Şubat Cuma günü, Sayın Daloğlu, inşallah Erzurum'da olacağım. Bunun
ilk çalışmasını Erzurum Valiliğinde yapacağız, Hazırlık ve Düzenleme
Kurulunu da kuracağız, herkes ne yapacağını bilecek. 2011 yılına
kadar neyi, nasıl, ne zaman yapacağımızı orada belirleyeceğiz ve
takvimi ortaya koymuş olacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sözlerimi, izin verirseniz şöyle tamamlamak istiyorum:
Birkaç gündür, gazetelerde tam sayfa, Erzurum'daki sanayi ve ticaret
odaları başkanları olmak üzere, diğer sivil toplum örgütlerinin
teşekkür ilanlarını görüyorum. Daha bir şey yapmadık, yani, bu teşekkürü
hak edecek bir şey yaptığımız kanaatinde değilim. Biraz da, tabii,
gazeteler de bu ilanlardan dolayı para kazanacaklar, onların rızkına
da mâni olmak istemem, ama, bu konuyu biraz abartıyoruz gibi geliyor
bana, bir tek ilan yeterdi. Şimdi, bakın, üç dört gündür sürekli, bugün
gazetelere baktım, yine bu ilanlar var. Eğer bu kadar paraları varsa,
bu paralar bize lazım, orada tesislerin yapımında da kullanabiliriz,
yani, henüz daha teşekkürü hak etmedik. Ne zaman ki bu tesisler biter,
ne zaman ki İzmir'de olduğu gibi başarıyla bu organizasyonun üstesinden
geliriz, ilgili Uluslararası Federasyon FISU bize teşekkür eder,
gerçekten İzmir'de büyük başarı sağladık. İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Bey ve arkadaşları hep birlikte bir ekip çalışmasını
ortaya koyduk.
Şimdi, FISU Başkanı Sayın Killian en son Torino'daki
toplantıda da dedi ki: "İzmir'deki başarınız bunun alınmasında
en etken rolü oynamıştır, çünkü, Türkler bir söz verdiğinde yerine
getiriyorlar, bunu gördük." (AK Parti sıralarından alkışlar)
İki yüz on günde Halkapınar Spor Salonu bitti, yedi ayda. 10 bin kişilik,
şu anda Türkiye'nin en büyük spor salonudur. İki yüz on günde bitti.
Bana geldiklerinde bunun biteceğini asla düşünmüyorlardı. Ben
dedim ki, biz geceli gündüzlü çalışırız, belediyeyle iktidar hepimiz
el ele veririz, bunları başarırız, dedim. Nitekim, başardık. Hâlâ
örnek olarak gösteriyorlar. İnşallah diğer organizasyonlarda da
aynı başarıyı gösteririz.
Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum. Sayın
Killian'a şunu söylemiştim: İzmir bizim çıraklık organizasyonumuzdu,
Erzurum inşallah ustalık organizasyonumuz olacak demiştim. İnşallah
bunu başarırız. Hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakana.
Gündem dışı ikinci söz, Şanlıurfa Akçakale Sınır
Kapısındaki sorunlarla ilgili olmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mehmet Vedat Melik, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, hâlen kapalı
olan Akçakale Sınır Kapısı'nın yeniden hizmete açılmasının, yüksek
ihracat ve ithalat potansiyeli olan bölgeye sağlayacağı yararlara
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde üç yıldır açılamayan
sınır kapısıyla ilgili olarak görüşlerimi belirtmek üzere gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarken,
bu sabah kaybettiğimiz değerli siyasetçi-gazeteci Sayın İsmail
Cem'e Allah'tan rahmet, hepimize başsağlığı diliyorum. Bu arada, on
dört yıl önce hain bir saldırı sonucu katledilen çok değerli gazeteci
Uğur Mumcu'yla, önümüzdeki günlerde birinci ölüm yıl dönümünde anacağımız
eski genel başkanlarımızdan Sayın Aydın Güven Gürkan'ı da rahmetle
anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa ili, Suriye ile
en uzun sınırı olan ilimizdir. GAP Projesi kapsamındaki sulamaların
188 bin hektarlık bölümü, yani yüzde 85'i de yine bu ilimizdedir. Şanlıurfa'nın
Türkiye-Suriye sınırını teşkil eden Bağdat demir yolu üzerindeki
ilçesi Akçakale'dir. Akçakale, Şanlıurfa il merkezine 52 kilometre
uzaklıkta ve aslında GAP Projesi kapsamındaki Harran Ovası sulamalarının
da idari merkezidir. AK Parti Hükûmeti kabul etse de etmese de cumhuriyet
tarihinin en önemli ve en faydalı projesi GAP Projesidir. Bu projeden
de elde edilen değerler bugüne kadar hiçbir projeden elde edilememiştir.
GAP Projesi çok kapsamlı bir projedir, ama, en önemli ayağı sulamadır.
Çünkü, sulamadan amaçlanan, kısaca, kaliteli, yüksek ürünler elde
ederek, hem Türk sanayisinin ham madde ihtiyacını karşılamak hem
de bu ürünleri bölgede, yerinde işleyerek yanı başındaki Orta Doğu
pazarına bu malları satmaktır. Bunun için de, öncelikle, cumhuriyetin
kuruluş yıllarından beri var olan, ancak daha çok pasavan geçişlerin
veya son yıllarda sınır ticaretinin yapıldığı Akçakale Gümrük Kapısının
(A) grubu gümrük idaresine dönüştürülmesi gerekmekte, dolayısıyla
da, öncelikli olarak bu hizmetleri verebilecek bir idari binanın
yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu amaçla, 600 milyar Türk
lirasına gümrük binası ve bu faaliyetlerin yürütülebilmesi için
gerekli saha düzenlemesi yapılarak 31 Aralık 2003 tarihinde binanın
geçici kabulü yapılmış ve Gümrük Müsteşarlığına devredilmiştir.
Ancak, aradan üç koca yıl geçmesine rağmen çeşitli bahaneler ileri
sürülerek bu kapı, bu gümrük binası hizmete hazır olmasına rağmen
bir türlü açılamamıştır.
Değerli arkadaşlar, gümrük binalarını kimler
yapar? Elbette ki, devlet ve ilgili bakanlık yapar, ama, Akçakale
Sınır Kapısı bu şekilde yaptırılmamıştır. 600 milyarlık yatırım
bedelinin yarısı Gümrük Müsteşarlığınca ödenirken diğer yarısı
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odasıyla birlikte Şanlıurfa Ticaret
Borsası tarafından karşılanmıştır. Yani, 660 milyarın 360 milyar
lirası Urfa tüccarının, esnafının ve çiftçisinin katkılarıyla
gerçekleşmiştir. Ülkemizde böyle bir örnek daha yoktur. Resmî olmayan
kurumlar tarafından yaptırılan gümrük binaları vardır şu anda ülkemizde,
ama bunların hepsi yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmaktadır, yani
amaç hizmetle birlikte kâr etmektir. Ancak, Akçakale Sınır Kapısı'nın
tamamen hizmet amacıyla yaptırılarak Bakanlığın emrine verilmiş
olmasına rağmen bir türlü açılamamasının gerçek nedenlerini bütün
Urfalılar gibi ben de anlayabilmiş değilim.
Değerli arkadaşlar, yeni yapılan gümrük binası
ile Suriye tarafı arasında yeni bir yol yapılması gerekmektedir. Birinci
sorun budur. Bu yolun uzunluğu sadece 250 metredir, eni de 40 metreden
fazla değildir. Ancak, bu yol iki ülke arasındaki mayınlı alandan
geçmektedir. Yani, bu yolun yapılabilmesi için öncelikle 250 metrelik
mesafe içindeki mayınların temizlenmesi gerekmektedir. Peki, mayınlı
alanı kim temizleyecektir? Onu da elbette ki devlet temizleyecektir.
Ama, niçin bugüne kadar temizletilmemiştir? Son bir ayda, Şanlıurfa
Valiliğinin, Genelkurmay Başkanlığıyla bir protokol imzalayarak
bu konuda bir aşama kaydettiğini hepimiz biliyoruz, ama ilgili bakanlık,
yani gümrüklerden sorumlu Bakanlık bu konuyu takip ederek ortaya
çıkacak sorunları çözmeli ve bu kapıyı hiç olmazsa 2007 yılı içinde
hizmete açmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan bütçe görüşmeleri
sırasında kendisine bu konuyla ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Tamam.
Sayın Bakan, bütçe görüşmeleri sırasında bu konuyla
ilgili olarak yönelttiğim soruya cevap verirken Akçakale'de gümrük
kapısı olduğunu ve çimento ihracatı yapıldığını söyleyerek sanki
önemli bir sorun yokmuş imajını verdi gibi.
Değerli milletvekilleri, Akçakale'de şu anda
bir sınır kapısı vardır, ezelden beri vardır, ama nasıl bir kapıdır? Merak
eden milletvekili arkadaşlar, yetkilileri arayarak durumu öğrenebilirler.
Yaklaşık bir yıldır özel izinle çimento ihracatı yapılmaktadır bu
kapıda, ama, bu kapıdan tırlar geçiş yapamaz, çünkü, geçemez, kapıya
sığmaz. Çimento kamyonları ise, ancak manevra yaparak veya çoğu
kez kapıya sürtünerek geçmektedirler. Kapı, ayrıca, akşam saat
17.00'de kapanmaktadır. Personel sayısı da günde 40 aracın muamelesini
dahi yapmaya yeterli değildir.
GAP bölgesinin ve Şanlıurfa'nın ithalat ve ihracat
potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, Akçakale Gümrük Kapısı'nın,
bir an önce, her türlü ithalat, ihracat ve transit işlemlerini görmeye
yetkili gümrük idarelerinin kapsamına alınarak hizmet vermeye
başlaması sağlanmalıdır.
Sayın Bakandan, konuyu ivedilikle ele alarak, en
azından 2007 yılı ortalarında bu sorunu neticelendirmesini bekliyoruz.
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızı tamamlar mısınız,
süreniz geçti.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum… İki
cümle…
Sayın Bakan, Şanlıurfa'ya pastane açılışı yapmak
için değil, Bakanlığına bağlı bir hizmet birimini açmak için gelirse,
hem Şanlıurfalı hemşehrilerimizi mutlu etmiş olur hem de işini yapmış
olmanın huzurunu yaşar diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Melik.
Gündem dışı üçüncü söz isteği, Osmanlı Devleti'nin
kuruluş yıl dönümü münasebetiyle, Sivas Milletvekili Sayın Osman
Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç.
Süreniz beş dakika.
3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada en uzun süre hâkimiyet
kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet açısından dünya
tarihine doğrudan etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
27 Ocak 1299, Türk tarihinin altın sayfalarını teşkil eden Osmanlı
İmparatorluğu'nun kuruluş yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, dün vefat eden eski Dışişleri Bakanımız
ve TRT Genel Müdürlüğü yapmış, gazeteci-yazar İsmail Cem'e Cenabıhak'tan
rahmet, kederli ailelerine, dost ve yakınlarına başsağlığı diliyorum
ve bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
Dünya tarihine yön veren milletlerin biri hiç
şüphesiz Türk milletidir. Milletimiz, tarihin her devrinde, Asya'dan
Avrupa içlerine, Karadeniz'in kuzeyinden Yemen'e, Afrika'ya kadar
geniş bir coğrafyada varlık göstermiş, devletler kurmuş ve dünya siyasetini
yönlendirmişlerdir. Bağımsızlık ruhu, kültürüne, örfüne bağlılık
hissi, tarihten gelen bir ülke ile Türk milleti, her devirde, bulundukları
yerlerde siyasetin içinde olmuş ve siyaseti yönlendirerek devlet
olma becerisini göstermiştir.
1071 Malazgirt zaferinden sonra, Bizans harabeleri
üzerinde Anadolu Selçuklu Devleti ve uygarlığı doğmuştur. Selçuklular
zamanında refah ve istikrarlı bir hayat süren Anadolu'nun huzur dönemi
Moğol istilasına kadar sürmüştür. Moğol istilasıyla birlikte siyasi
istikrar ortadan kalkmış, halk, ağır vergiler ve zulümler altında
ezilmeye başlamıştır.
Batı Anadolu sınırlarında teşekkül eden beylikler
Moğol hâkimiyetine karşı durmuşlardır. Bu beyliklerin başında Osmanlı
Beyliği gelmektedir. Başta Ertuğrul Gazi, ardından oğlu Osman Gazi
ile beylikler genişlemeye başlamıştır. 1302 yılında Osman Bey, Bizans
kuvvetlerini Koyunhisar'da mağlup ederek adını duyurdu. Bundan sonra
Türkmen beylikleri Osman Gazi'nin etrafında toplandılar. Sorumluluğu
üstlenen Osman Gazi istiklalini ilan etti. Böylece devletleşme
gerçekleşti. Artık, aşiretten beyliğe geçen Osmanlı Devleti imparatorluğa
hazırlanıyordu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletler
faziletlerle kurulur. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu bu dönem, gerek
toplumu idare edenlerin gerekse toplumu meydana getiren fertlerin
kahramanlık, yiğitlik, dürüstlük, ilim, kültür, din ve fazilet sahasında
birbirleriyle yarış ettikleri devirdir.
Daha devletin kuruluş aşamasında Büyük Âlim Şeyh
Edebali, damadı Osman Gazi'ye vasiyetinde, "Bizim davamız, kuru
cihangirlik davası değildir." diyerek hepinizin bildiği gibi:
"Ey Oğul, beysin… Bundan sonra, öfke bize, uysallık
sana; güceniklik bize, gönül almak sana; suçlamak bize, katlanmak
sana; âcizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana; geçimsizlikler,
çatışmalar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana; kötü göz, şom ağız,
haksız yorum bize, bağışlama sana.
Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana;
üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Ey Oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek
açmaz. Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.
Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah
celle celâluhu yardımcın olsun."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç kıtada
en uzun hâkimiyet süren bir Türk devleti
olarak Osmanlılar, siyaset ve medeniyet açısından dünya tarihini
doğrudan etkileyen bir devlettir. Din, dil, ırk…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, bir dakikanızı rica ediyorum.
C) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis
Başkanı Fatma Ekenoğlu'na Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın konuğu olarak ülkemizde
bulanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Sayın Fatma
Ekenoğlu Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir.
Kendilerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, bir dakika içerisinde konuşmanızı
tamamlamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada en uzun süre hâkimiyet
kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet açısından dünya
tarihine doğrudan etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
(Devam)
OSMAN KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç kıtada
en uzun hâkimiyet sürdüren bir Türk devleti olarak Osmanlılar, siyaset
ve medeniyet açısından dünya tarihini doğrudan etkileyen bir devlettir.
Din, dil, ırk, mezhep ayrımı gözetmeden bütün insanları kabule hazır
bir devlet, doğal olarak idare biçimini, ayrım gözetmeksizin, insanının
mutluluğu ve refahı üzerine kurmuştur. "İnsanı yaşat ki, devlet
yaşasın" düsturuyla hareket eden Osmanlı sultanları, insan
onuruna yakışmayan her türlü uygulamaya son vererek, gayrimüslim
insanların desteğini kazanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir zamanlar
Osmanlı'nın hâkimiyeti altındaki birçok coğrafyada, bugün, kan
var, gözyaşı var. Hâlbuki, asırlarca bu coğrafyanın insanı, Osmanlı
şemsiyesinin altında, farklı din ve mezhep inancına sahip olarak huzur
içerisinde yaşamışlardır. Osmanlı kültür ve medeniyetini eleştiren
zihniyetler, bugünün insanına, sadece gözyaşı ve zulüm getirmiştir.
Kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Osmanlı'yı yeniden
düşünmeliyiz. Türk devleti, Türkiye Cumhuriyeti, bayrağıyla ilanihaye
devam edecektir. Bugün yapmamız gereken, Osmanlı'nın kazanımlarına,
başarılarına bakarak ders çıkarmalı ve bu birikimi tekrar yorumlayarak
ona sahip çıkmalıyız.
Bu vesileyle, bugün, gurur duyduğumuz bir medeniyet
bırakan ecdadımızı rahmetle anarken, onların bıraktığı mirasla
yarınlara daha emin ulaşmayı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Sayın Bakan, söz istiyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Hayır efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.32
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yeter sayısı efendim…
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım ve maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı bulunamamıştır, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.35
(x) 1147 S. Sayılı
Basmayazı 25/5/2006 tarihli 107'nci Birleşim Tutanağına eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu açıyorum.
1147 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddelere geçilmesini
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Efendim, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan,
oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve beş dakika süre vereceğim.
Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, kimin
adına kullanacağını da açıkça belirterek, imzasıyla Başkanlığa
göndermesini rica ediyorum.
Oylamayı başlatıyorum
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
vardır ve maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KİTLE İMHA SİLAHLARININ YAYILMASININ ÖNLENMESİ
AMAÇLARINA YÖNELİK YARDIM SAĞLANMASININ KOLAYLAŞTIRILMASI
İÇİN
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 14 Haziran 2005 tarihinde Ankara'da imzalanan
''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin
İşbirliğine İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, cihazda bir problem
olduğundan cihazı açamıyoruz, kürsüyü.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.55
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Altıncı Oturumu'nu açıyorum.
1147 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1'inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan,
şahsım adına da konuşacağım, ikisini birleştirir misiniz
Değerli milletvekilleri, Dışişleri eski Bakanımız
ve Cumhuriyet Halk Partisinin parti meclisi üyesi değerli siyaset
adamı, devlet adamı İsmail Cem'i kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz.
Türkiye'nin barışçı dış politikasına ve sol siyasetine yaptığı
katkılarla sosyal demokratların ve halkımızın gönlünde taht kuran
İsmail Cem'i her zaman saygıyla anacağız, ruhu şad olsun.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu anlaşmanın amacı, tasarı gerekçesinde, iş
birliğinin güçlenmesi, kitle imha silahlarının ve sistemlerinin
yasa dışı ticaretinin engellenmesi, caydırılması, güvenliğin
desteklenmesi olarak belirtilmiştir.
İkili anlaşmalar, ülkeler arasında ekonomik,
sosyal, ticari ve siyasi iş birliğini geliştiren önemli araçlardır.
Bu dönemde yapılan anlaşmalarda, Türkiye'nin, politikadaki, özellikle
müzakerelerdeki başarısına gölge düşmüştür. Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde dış politikadaki çizgimiz sapmış ve dış politikamız
zaafa uğramıştır. Türkiye, ikili anlaşmalarda hep kaybeden taraf
olmaya başlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylülden sonra
terörizmle mücadeleye girişmiş, 11 Eylül saldırılarından sonra
da, ABD, birçok ülkeyle bu ikili anlaşmaları yapmaya başlamıştır. Amerika
Birleşik Devletleri, anlaşmalarda kendi çıkarlarını korurken,
bizim ve diğer ülkelerin terörden gördüğü zararı yok saymıştır.
ABD, terör örgütü olan PKK konusunda hiçbir zaman
elini taşın altına koymamıştır. PKK, hâlâ, Kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda,
Türkiye'ye karşı terör eylemlerini sürdürmektedir ve Irak ve ABD,
bu konuda hâlâ daha gözlerini yumup, bu teröre seyirci kalmaktadır.
Dikkat ederseniz, geçenlerde, Amerika Birleşik
Devletleri yetkilisi "Irak'tan çıkarsak Türkiye girer." diyordu.
Aslında bu sözü söylerken, Türkiye'nin, Irak topraklarının bütünlüğüyle
ilgili, Musul'da, Kerkük'te bir yer kapma, bir yer edinmeyle ilgili düşüncesinin
olmadığını Amerika Birleşik Devletleri çok iyi biliyordu, çünkü
bizim, müttefiki olduğumuz ABD'yle ilgili, en önemlisi Irak'la ilgili,
Irak topraklarıyla ilgili hiçbir zaman oraya gidip, orada, komşu ülkemizin
toprakları üzerinde söz sahibi olmayı istememişizdir. Nedir istediğimiz?
İstediğimiz en önemli iki konu vardır: Birincisi, yıllardan bu yana
Türkiye'de terör eylemlerine devam eden PKK'nın Irak topraklarında
barındırılmasının son bulması; ikincisi ise, Kerkük'teki bugün işlenen
yanlış asimile etme politikasının bir an önce durdurulması. Ama
ne yazık ki bu her iki konuda da bize vad edilen, bize söylenen bütün
sözlerin hepsinin de yerine getirilmeyişi ve getirilmemesine
rağmen Adalet ve Kalkınma Partisinin dik duruş sergileyemeyerek
bizi bu konuda mağdur etmesi.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz ki, Irak'a
müdahaleyle ilgili ABD'nin söylediği ve oraya müdahale etmeyle
ilgili kendisini haklı gördüğü konu, Saddam Hüseyin'in başında olduğu
Irak'ta dünyayı ve çevresindeki ülkeleri rahatsız edecek boyutta
kitle imha silahlarının olduğu söylenmişti. Yani oraya müdahaleyi
meşru kılmak için, kitle imha silahlarının olduğu ve kitle imha silahlarından
dolayı da Amerikan askerinin Irak'a girip demokrasi getirmesiyle
ilgili bir söylemle Irak'a girilmişti. Ama ne yazık ki gördüğümüz kadarıyla
Irak'ta kitle imha silahlarıyla ilgili hiçbir şeye rastlanmadı. Amaç
neydi? Amaç, Irak'taki geleceğe dönük ABD'nin çıkarlarıydı, petroldü.
Bu petrolle ilgili gerekli olan çıkarma yapılmış ve Irak'ta şu an iç
savaş devam etmektedir. Tabii, bunun dibinde olan Türkiye buna seyirci
mi kalacaktı? Bakınız, 2003 Marttaki, 1 Mart tezkeresine döndüğümüzde,
işte orada çok önemli bir şey vardı. Onun içerisine Türkiye'nin çekilmesi,
Türkiye topraklarının Amerikan üssü olarak kullanılması, 62 bin
Amerikan askerinin Şırnak'a, Cizre'ye, Silopi'ye, Mardin'e yerleştirilmesi,
helikopterlerin buraya gelmesi… O günün Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri ve içinizdeki değerli arkadaşlarımızla 1 Mart
tezkeresini reddettik. Ne oldu?
Değerli arkadaşlarım, iki yıl ben Dışişleri Komisyonu
üyeliği yaptım. 2003 yılının Temmuz ayında Meclis tatile girerken
58'inci Hükûmetin Başbakanı Sayın Abdullah Gül, daha sonra da Dışişleri
Bakanımız Sayın Abdullah Gül bize bir yemek vermişti. Mart 2003, Haziran sonu
2003. Ben, orada, o samimi toplantı içerisinde kendisine bir şey sormuştum.
"Sayın Dışişleri Bakanım, sizi, 1 Mart tezkeresi geçmediğinde
çok üzüntülü görmüştüm. Gerçekten, 1 Mart tezkeresini olmazsa olmaz,
söz verilmiş gibi düşündünüz ve suratınız anlam yükleyemeyeceğim
kadar kötüydü. Aynı düşüncelerinizi devam ettiriyor musunuz? 1
Martla ilgili düşünceleriniz Meclisten geçmesi gerekli miydi, bu
düşüncenizi devam ettiriyor musunuz?" dediğimde, aşağı yukarı
20-25 kişi varız, bize söylediği şuydu: "Hayır, mutlu oldum."
Gerekçesi… Gerekçesi "Ben yurt dışına gittiğimde benimle devlet
başkanları konuşmazdı veya konuşmak için ben onların yanına giderdim;
ama, 1 Mart tezkeresinden sonra Avrupa'ya gittiğimde bütün liderlerin
hepsi birbirlerinin omuzlarına vurarak benimle konuşmaya başladılar
'Türkiye bunu nasıl başardı? Nasıl yaptı? Bu kadar, dışarıdan Amerika'ya
bağımlı olan Türkiye bunu nasıl gerçekleştirdi' diye." Türkiye'nin
itibarının ve değerinin arttığını söyledi. Hatta, bir şey daha ilave
etti: Avrupa Birliğiyle ilgili, Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin
Avrupa Birliğine girmesiyle ilgili yapılan kamuoyu araştırmalarında
yüzde 15 olduğunu; ama, 1 Mart tezkeresinden sonra bu oranın yüzde
39'a çıktığını, bu iki olayın da Türkiye'nin dik duruşundan, Türkiye
Cumhuriyeti'nin Parlamentosunun dik duruşundan kaynaklandığını
ve Türkiye'nin bir onuru olarak Avrupa ülkeleri arasında saygınlık
kazandığını söylemişti.
Ne yazık ki, o saygınlığı, istenilen düzeyde, istenilen
zaman dilimi içerisinde, Adalet ve Kalkınma Partisi devam ettiremedi.
Şu an geldiğimiz noktada, üzülerek söylüyorum, Amerika'daki yapılan
toplantıda, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasetine danışmanlık
yaparak yön veren bir zatın, o toplantıdaki, AKP'den vazgeçme noktasında
olan Amerika Birleşik Devletleri'nin yetkililerine "Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ı süpürüp delikten atmayın, yarın ihtiyacınız
olur, kullanırsınız." kelimesinin tekzip edilmemesi… Bunun
söylenmediğini basında okumadım. Bu kadar, 1 Martla ilgili saygınlık
konumuna, Türkiye'yi saygın noktaya getiren bu Meclis. Ama, o saygınlık
noktasından, delikten süpürülmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanının
kullanılmasıyla ilgili söylenenleri hazmetmeyi ise bu Mecliste
oturan milletvekillerinin hiçbirinin hazmedeceğine inanmıyorum.
Ama, ne yazık ki, bununla ilgili de bir açıklama yapılmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, dış politikada,
gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisinin dört buçuk yıllık iktidarı
döneminde zafiyet içerisindedir. Her zaman, Avrupa Birliğiyle ilgili,
Kıbrıs'la ilgili, Irak'la ilgili yapılanların Türkiye'nin itibarını
ve Türkiye'nin onurunu zedelediğini ise hepimiz izlemekteyiz ve
görmekteyiz.
Dibimizde olan, Irak'ta olan bu olaylara müdahil
olamama, ne söylenirse onu yapma alışkanlığından Adalet ve Kalkınma
Partisi vazgeçmiş değildir. Geçmiş hükûmetlerin dış politikayla ilgili
izledikleri o düz çizgi, o doğru çizgi, Türkiye Cumhuriyeti'nin
onuruna, saygınlığına yakışan çizgi terk edilmiştir arkadaşlar. Önemli
olan, şimdi sadece müttefik olduğumuz güçler ile bu konu üzerinde
birlikteliği devam ettirmek ve bu güçler ne söyler ise Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti AKP'nin aynen bunları yerine getirdiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu koltuklar hiç kimseye
mülk değil. Bu koltuklarda kimler geldi kimler geçti. Ama, bilin ki,
bu koltuklardan düşüldükten sonra, bu koltuklar terk edildikten sonra
gerçekleri insanlar sizlere söylüyorlar. Şu anki dış politikadaki
kırgınlık, dış politikadaki bu vurdumduymazlık Türkiye'ye bir bedel
ödetiyor. Türkiye bu bedeli ödemeyi hak etmiyor. Türkiye'nin bu bedeli
sizin sayenizde ödememesi gerekli. Kıbrıs konusunda da aynı, Avrupa
Birliğinde de aynı. Ne zaman Türkiye'nin dış politikasıyla ilgili
bir görüş, bir tartışma ortaya çıkmış olsa, hemen, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ılımlı, biat eden ve ne söylenirse yapmaya çalışan düşüncesiyle
karşı karşıya kalıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin Irak'taki
olayı belli, Avrupa Birliği konusu belli ve en son Kıbrıs olayı belli.
Yani, Kıbrıs'ta da aynı yanılgı içerisinde devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, tahmin ediyorum bu yasa
iki üç oldu, geriye çekildi. Bu yasayla ilgili düzenleme yapılacaktı.
Ama, bu yasayla ilgili düzenleme nedense, Türkiye Cumhuriyeti
ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bu ikili anlaşmayla ilgili
düzenleme nedense yapılmadı, yine aynı şekliyle geriye geldi. Peki,
aynı şekliyle geriye gelecekti, bir aya yakın zaman içerisinde neden
bu yasa devamlı ertelendi? Niye -bu yasayı aynı şekliyle getirecektiniz
de- bir ay önce çıkarılmadı?
Bu yasa konusunda muhalefetle iş birliğine gidip
yasayı düzelterek yasayı daha doğru bir şekliyle çıkarmak, bence
ve Cumhuriyet Halk Partililer olarak uygun görülmüştür. Dış politikadaki
itibarımızı ve onurumuzu, Adalet ve Kalkınma Partisinin dört yıllık
icraatı içerisinde, istenilen düzeyde, Türkiye'nin dik duruşunu
sergileyememiştir. Tahmin ediyorum, yapılacak erken seçim veya
2007'nin Kasım ayındaki seçimde, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan
yurttaşlarımızın sandıkta gerekli hesabı soracaklarına inanıyorum.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Aydın… Yok.
İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Efendim, ben feragat ettim.
BAŞKAN - Şırnak Milletvekili Sayın Hakkı Birlik…
Yok.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Yoklama istiyorsunuz.
20 milletvekilini belirleyeceğiz: Sayın Anadol,
Sayın Atalay, Sayın Yıldırım, Sayın Deveciler, Sayın Ören, Sayın Diren,
Sayın Arslan, Sayın Karademir, Sayın Özcan, Sayın Çilingir, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Kaptan, Sayın Ercenk, Sayın Işık, Sayın Boztaş, Sayın
Ayvazoğlu, Sayın Kamacı, Sayın Arz, Sayın Tiryaki, Sayın Yergök.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 20 olmadı mı? Fazla yazmayın.
BAŞKAN - Sayın Özkan.
Evet, bu değerli milletvekillerimiz katılmayacaklar.
Yoklama işlemini başlatacağım ve dört dakika
süre vereceğim.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Kesimoğlu.
Şahsı adına olan süreyi de ekliyorum.
Buyurun Sayın Kesimoğlu.
CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1147 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, dün toprağa verdiğimiz
gazeteci Hrant'ı hunharca bir cinayete kurban verdik. Ayrıca, Türkiye'nin
demokratikleşme sürecinde bir kilometre taşı olan Sayın İsmail
Cem'i bugün kaybettik ve bugün 24 Ocak. Türkiye'nin cesur kalemi, demokrat
kalemi Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü. Bu nedenle, her üçüne ve Türkiye'nin
demokratikleşmesi için canını kaybetmiş tüm demokrasi şehitlerine
rahmet diliyorum. Umuyorum ve diliyorum, bu cinayet son olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bugün, 11 Eylülden sonra
terörizm ve terörizmle mücadele tüm dünya siyasetinin ortak noktasıdır
ve dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri hâline gelmiştir. Ülkemiz,
terör belasını en iyi bilen ülkelerden biridir. Ama, hepimiz biliyoruz
ki, her ülkenin teröre bakışı, onu kavrayışı farklı farklıdır. Terör
anlayışı ve dolayısıyla, terörle mücadele de o ülkenin çıkarlarına
göre şekillenmektedir.
Bakın, 11 Eylülden sonra dünyanın çeşitli yerlerinde
bombalar patlıyor: Madrid'de, Londra'da ve İstanbul'da. Bu saldırılar
Avrupa gazetelerinde yayımlanıyor, terör saldırılarının listeleri
yayınlanıyor, ancak, o listelerde, İstanbul'da gerçekleştirilen
bombalamalar yok. Sanki, ülkemizde böyle bir saldırı olayı yaşanmamış.
Çeşitli ülkelerin güvenlik raporlarında terör örgütleri yayımlanıyor,
PKK, düne kadar o listelerde bile yer almıyordu. Sanki, PKK terör örgütü
değil, sanki, yaptığı eylemler terör eylemi değil.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, Amerika
Birleşik Devletleri sonunda PKK'yı terör örgütleri listesine aldı.
Aldı; ama, almak yetmiyor, bunun gereklerini de yerine getirmek lazım.
Amerika bunu yaptı mı, yapıyor mu? Hayır. Yapmadığı gibi, aksine,
terörist eylemlerde de pay sahibi. Kuzey Irak'taki tutumuyla
PKK'nın ülkemizdeki faaliyetlerini artırmasında pay sahibi.
Sayın milletvekilleri, eğer bu doğru değilse,
Amerika'nın, Irak'ı işgalinden sonra Kuzey Irak'taki PKK varlığına
ilişkin hiçbir şey yapmamasını nasıl açıklayabiliriz? Evet, Amerika,
bizim NATO'da müttefikimiz, yani dost bir ülke. Buna bir sözümüz elbetteki
yok, olamaz da, ama, Irak'ta PKK bürosuyla ABD Temsilciliği yan yana,
her iki bayrak yan yana dalgalanıyor. Bu nasıl müttefiklik, nasıl
bir dostluk bu?
Ayrıca, Amerika'nın, ordumuzun bölgeye müdahalesine
sıcak bakmadığını sık sık duyuyoruz, biliyoruz. Ama, otoritenin
bulunmadığı bir bölgenin oluşmasına ve orada ülkemizin bütünlüğüne
yönelik bir tehdidin ortaya çıkmasına da sessiz ve seyirci kaldığını,
hatta pay sahibi olduğunu biliyoruz.
Sayın milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri'yle
ortaklığımızın terör konusundaki tek somut adımı koordinatörlük
kurumunun oluşturulması olmuştur. Onun da nasıl sonuç verdiği ortadadır.
Ağustos ayında "özel koordinatörlük" diye bir şey oluşturuldu,
ardından, bütün dünyada, terörle mücadelede büyük bir adım atılmış
gibi sunuldu; ama, kamuoyu yanlış yönlendirilmiş oldu, üzerinden
dört ay geçmeden de bunun işe yaramaz bir kurum olduğu açıklaması yapıldı.
İşte, terör konusunda, ABD ile ülkemiz arasındaki
tek somut atılan adım olan kurumun geldiği nokta budur. İyi ki bu noktada
kaldı. Böyle olmamış olsaydı, bir devlet olarak, terör örgütüyle masaya
oturmaya ve terör örgütünü taraf olarak kabul etmeye götürecek
bir kurum da olabilirdi. ABD'nin terörle mücadeleye bakış açısı bu
ve bu bakış açısı çelişkili ve çifte standartçıdır sayın milletvekilleri.
Müttefikimiz Amerika, bizim ve orada yaşayan
Türkmenler için vahim sonuçlar doğurabilecek 2007 Kerkük referandumunun
ertelenmesi isteğimizi desteklemiyor. Bu nasıl müttefikliktir
sayın milletvekilleri? Amerikalı yetkililer, sık sık, Türkiye'nin
Kuzey Irak'a müdahale olasılığından ve bunun ne kadar zararlı olabileceğinden
dem vuruyorlar. Ülkemiz, kendisine ve ulusal bütünlüğüne yönelmiş
büyük bir tehditle karşı karşıyadır sayın milletvekilleri. Kendi
ulusal çıkarları doğrultusunda terörün acı deneyimlerini en acı
şekilde yaşamış bir ülke olarak, bu konuda irademizi göstermek ve
gereken adımları atmak durumundayız. Ama, terörizme, daha doğrusu
başka ülkelerin terörist ilan ettiklerine karşı mücadele için,
Hükûmet, görüştüğümüz anlaşmaya onay veriyor. Peki, bizim terörizme,
halkımızın, ülkemizin canını yakan, acıtan PKK terörüne karşı mücadelemiz
ne olacak? O zaman, müttefik kabul ettiklerimiz bize "dur"
diyecekler. Bu nasıl müttefikliktir? Şimdi, bu noktada, teröre karşı
Amerika ile ortak bir mücadeleye girişilebilir mi? Girişilirse,
bunun ne kadarı bizim yararımıza bir ortaklıktır? Bunun iyi bir ortaklık
olacağı söylenebilir mi? Bence hayır.
Sayın milletvekilleri,
terörün her ülkenin kendi çıkarlarına göre algılanacağını ifade
etmiştim. Bu konuda, yine, Amerika'nın Irak'ı işgalini örnek verebiliriz.
Amerika ne demişti? "Irak'ta nükleer silahlar var, kitle imha silahları
var. Bu, tüm dünya barışı için tehlike getirir. Bu tehdit, öncelikle
Batı uygarlığı için söz konusudur. Bu silahlar terör eylemlerinde
kullanılacaktır." dedi. Dedi mi? Dedi. Ardından ne yaptı?
Irak'ı vurdu ve işgal etti, uluslararası kamuoyunu ikna etmeden ve
Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, o zaman bunları sık sık söyledik. Amerika'nın
Irak'ı işgal etmesinin ahlaki, hukuki ve siyasi bir temeli yoktur,
dedik. Ama, sonuçta, komşumuz olan Irak kan gölüne döndü. Sonradan da
anlaşıldı ki, Irak'ta bir tek dahi nükleer silah ya da kitle imha silahı
yok. Amerika açısından bunun bir önemi yok sayın milletvekilleri.
Bunu nereden anlıyoruz? Amerikan Başkanının açıklamasından. Peki
ne diyor Amerikan Başkanı? "Kitlesel imha silahı bulunmasa
da, Irak'a müdahale etmiş olmaktan dolayı pişman değilim." O
hâlde, ortaya bir başka gerçek çıkıyor: Amerika Irak'ı işgalindeki
iddiasında samimi değil, bölgedeki çıkarları için terörizmi bahane
etmiştir.
Bunun bir başka kanıtı daha var sayın milletvekilleri:
Irak'ta var olduğu iddia edilen ve asla bulunamayan silahlar başka
bir ülkede var, İsrail'de var. Sayın milletvekilleri, siz, Amerika'nın,
İsrail'in elinde bulunan bu silahlara ilişkin bir tepkisini duydunuz
mu? Hayır. O hâlde, ortada büyük bir çifte standart uygulaması söz konusudur.
Irak'ta olmayan kitle imha silahları tehlike oluşturuyor da İsrail'de
var olanlar tehlike oluşturmuyor mu? Irak'ta olmayanı gören Amerika,
İsrail'e gelince: Görmedim, duymadım, söylemedim. Klasik olarak bilinen
üç maymun hikâyesi.
Şimdi, sayın milletvekilleri, ne yapılıyor? İran'da
nükleer silah var iddiaları güçlendiriliyor. Dolayısıyla, kamuoyu
ısındırılmaya çalışılıyor. Ne için? Amerika'nın İran'a müdahalesi
için, bu müdahalenin meşru görülmesi için.
İran, Irak, Suriye bizim komşularımız. Onlara yapılacak
olan müdahaleler doğrudan bizleri de etkileyecektir. Bizim o ülkelerle
ilişkilerimizi sağlıklı bir biçimde korumamız ve geliştirmemiz
gerekir. Ama, biz bugün ne yapıyoruz? Bölge çıkarları için birilerini
terörist ilan edip saldıran Amerika ile çok ciddi sonuçlar doğuracak
iş birliği anlaşmasını tartışıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu, doğru olmayan bir anlaşmadır.
Amerika, nezaketli bir biçimde, çelişkili diyebileceğim çifte
standartçı politikasını bu anlayışla ve bu anlaşmayla bize kabul
ettirmeye çalışıyor.
Bakın, tasarının gerekçesinde ne diyor: Kitle
imha silahları ile kastedilen nükleer silahlar, kimyasal silahlar,
biyolojik ve radyolojik silahlar ve füze fırlatma sistemleriyle
bağlantılı çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin endişe verici
ve kötü niyetli son kullanıcıların eline geçmesi ve dolayısıyla
yaygınlaşmasına karşı iş birliğinin ülkemizin yararına olduğu
düşünülmektedir. Peki, bu durumda İsrail ne oluyor, endişe verici
ve kötü niyetli değil mi? O hâlde, İsrail, endişe vermiyor, huzur veriyor
ve iyi niyetli(!)
Sayın milletvekilleri, tasarıda sakıncalı
olan ve rahatsızlık yaratan noktalar var. Mesela, denetim konusu.
Tasarıya göre denetim, Türkiye'ye malzeme ve teçhizat sağlayan
Amerika'ya bırakılıyor. Ne diyor Anlaşma'nın 1'inci maddesinin (d)
bendi: ABD tarafından sağlanacak yardımın miktarı ve türü, Türkiye'nin
ihtiyaç ve gereksinimleri göz önünde bulundurularak Birleşmiş
Milletler tarafından belirlenir. Ayrıca 3'üncü maddede, Birleşik
Devletler temsilcilerine, yardımın sağlandığı ve kullanıldığı
yerde izleme olanağı veriliyor. Bu yönetim mekanizması, Amerikan
birliklerine, bulundukları yerlerde denetleme yetkisi veriyor.
Sayın milletvekilleri, sorarım sizlere: Bunun
kabul edilebilir bir tarafı var mı? Hayır, hayır, hayır. Kendi topraklarımız
üzerindeki egemenlik haklarımızı paylaşmayı bırakın, başka bir
ülkeye terk etmek kabul edilebilir mi? Asla ve asla kabul edilemez.
Bence Anlaşma'nın bu Mecliste kabul edilmemesi için dahi, bu konu
tek başına yeterlidir. Bu Anlaşma, Amerikan makamlarına, Türkiye'nin
devlet anlayışıyla bağdaşmayacak ölçüde yetki vermektedir. Bizi
kaygılandıran en önemli noktalardan biri de budur.
Sayın milletvekilleri, biz, şüphesiz, tüm dünyadaki
nükleer silahlanmaya, kitle imha silahlarının yaygınlaşmasına
karşıyız; İran için de, İsrail için de, bir başka ülke için de. Buna karşı
bir tavır alırız. Ama, bu, bölgemizde Amerika'nın çıkarlarını gerçekleştirmesine,
Amerikan idaresini oluşturmasına yol açacaksa, bu noktada çok dikkatli
davranmak zorundayız. Bu, ulusal bir konudur sayın milletvekilleri.
Bunun iktidarı muhalefeti olmaz ve bu konu iç politikaya malzeme
olmayacak kadar önemli ve derin bir konudur. Gelin, hep birlikte,
tek taraflı iradeyi ortaya koyan bu anlaşmayı bugün reddedelim. Bir
anlaşma, tarafların haklarını eşit olarak garanti altına alan bir
anlaşma olmalıdır, ama burada böyle bir şey yok. Buna fırsat vermeyelim.
Bu Meclis, 1 Mart tezkeresine karşı çıkmış bir Meclistir.
Son bir noktayı da dikkatlerinize sunarak sözlerimi
tamamlamak istiyorum değerli milletvekilleri.
İran'la ilgili gelişmeler ve bütün Orta Doğu'da,
Irak, İran, Lübnan, çok tehlikeli bir noktaya doğru gidiyor. Türkiye
olarak, bu konuda çok dikkatli ve dengeli bir politika izlememiz
gerektiğini düşünüyorum.
Yüce Meclisin güçlü iradesini ortaya koyarak
bu kanun tasarısını reddedeceğine olan inancımla yüce heyetinizi
bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kesimoğlu.
İstanbul Milletvekili Sayın Aydın… Yok.
Şırnak Milletvekili Sayın Birlik… Yok.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama yapılmasını istiyoruz
efendim.
BAŞKAN - Yoklama…
Şimdi, yoklama talep eden 20 üyeyi tespit edeceğiz:
Sayın Anadol, Sayın Atalay, Sayın Yıldırım, Sayın
Tiryaki, Sayın Özcan, Sayın Kamacı, Sayın Çakır, Sayın Oksal, Sayın
Çilingir, Sayın Yazar, Sayın Gazalcı, Sayın Karademir, Sayın Erbatur,
Sayın Ercenk, Sayın Kesimoğlu, Sayın Yergök, Sayın Uzunbay, Sayın
Işık, Sayın Sözen, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Araslı, Sayın Ayvazoğlu.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ayakta olan sayın milletvekilleri,
Sayın Kültür Bakanım, oturur musunuz. Sizin çok ilgi alanınız var
milletvekillerinden, ama oturduğunuz anda sizinle görüşsünler.
Sayın milletvekilleri… Sayın idare amiri, arkadaşlarımız
otursunlar, sizin göreviniz, arkadaşlarımız otursunlar.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika
Birleşik Devletleri arasında nükleer silahların yayılmasının önlenmesiyle
ilgili anlaşma hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda size bazı bilgiler
vermek istiyorum önce. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi
konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar kararlı ve istikrarlı
bir tutum izlediğini biliyorsunuz. Ama, bu anlaşmada bizim dikkatimizi
çeken bazı noktalar oldu. Bunu bilginize getirmek istiyorum.
Şimdi, önce, anlaşmanın gerekçesine bakıyoruz.
Anlaşmanın gerekçesinde, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri
arasında, günümüzün koşullarının doğurduğu çıkar ve amaç birliğinden
bahsediliyor. Gayet tabii ki, Amerika Türkiye'nin müttefikidir,
gayet tabii ki, çıkar ve amaç birliği olması doğaldır, ama, son günlerde
Sayın Başbakanımızın demeçlerini okuyoruz, televizyonlarda dinliyoruz
ve çok ciddi eleştirilerine tanık oluyoruz. "Güya stratejik ortak
olacaktık" diyor, "Amerika'yı eleştiriyorum" diyor. Bütün
bunların ayrıntısına girmeye gerek yok, ama, belli ki, orada ciddi
bazı sorunlarımız var Amerika'yla. Böyle metinleri yazarken, arkadaşlarımızdan
rica ediyoruz, biraz daha dikkatli ve günün koşullarına uygun bir
üslup kullansınlar.
Şimdi, daha önemli bir nokta var, o da şudur: Bu gibi
metinler önümüze geldiği zaman biz isteriz ki, bu metinlerdeki bilgiler
doğru olsun. Eğer bir metinde yanlış bir bilgi varsa, o zaman bunun
mutlaka düzeltilmesi lazım, düzeltilmesi için de komisyona çekilmesi
lazım.
Şimdi, Meclise sunulan metne bakıyoruz -Dışişleri
Komisyonu raporunda da var, bize, Dışişleri Komisyonunda yetkililerin
verdikleri bilgi de bu doğrultudadır- aynen şöyle diyor: "Amerika
Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler arasında yapılmış
bu tip bir anlaşmanın bulunmadığı…" Yani, sadece Türkiye'yle
böyle bir anlaşma yapılıyor NATO ülkeleri arasında, başka NATO ülkeleriyle
yapılmıyor. Şimdi, Amerikan Büyükelçiliği yetkilileri bizi ziyaret
ettiler. Biz bunu çünkü muhalefet şerhimize de koyduk, buna işaret
ettik, bu nasıl iş dedik. Yani, niçin bir tek Türkiye'yle yapılıyor
da, başkasıyla yapılmıyor? Buna işaret ettik. Amerika Birleşik Devletleri
yetkilileri bizi ziyaret ettiler ve biz bunu söylediğimiz zaman
hayretler içinde kaldılar. "Kim söyledi size bunu?" dediler.
Biz dedik: "Devletimizin yetkilileri söyledi." "Hayır"
dediler, "Alakası yok, biz başka NATO ülkeleriyle de yaptık."
Yani, eğer öyleyse, o zaman bu metinde yer alan ifadeler gerçeği yansıtmıyor,
bizim muhalefet şerhimizde de bu bilgilere dayanarak ifade ettiğimiz
bazı görüşlerin de gözden geçirilmesi gerekiyor, ama, bu şunu gösteriyor:
Eğer Amerikalıların dediği gibi gerçekten başka ülkelerle imzalanmışsa,
Dışişleri Komisyonuna yanlış bilgi verilmiştir ve Meclise sunulan
metnin mutlaka düzeltilmesi lazımdır, çünkü, biz, Meclis arşivlerine,
tarihe yanlış bilgilere dayalı bir metin koyduramayız. O bakımdan,
bu gerekçeyle bu metnin geri çekilmesini rica ediyoruz komisyon
tarafından ve bu yanlışlığın düzeltilmesini rica ediyoruz.
Bir başka nokta daha var, o da son derece önemlidir.
Şimdi, biz bu gibi metinlerin görüşülmesi sırasında Dışişleri Komisyonunda
bir şeye çok dikkat ediyoruz. Türkiye ile anlaşma imzaladığımız ülkeler
arasında tam bir eşitlik olmalıdır. Başka bir ülkenin Türk makamlarını
ikinci planda bırakarak karar vereceği, onların tercihlerine Türkiye'nin
riayet edeceği, son kararın hep yabancılara ait olacağı gibi ifadeler
bizim devlet anlayışımıza uygun değildir, anlaşma tekniğine de
uygun değildir. Gayet tabii ki, uluslararası ilişkilerde bir ülke
yardım veriyorsa onun da bir söz hakkı olacaktır, onun da görüşü olacaktır,
bunu makul karşılarız; ama, hep onlar karar verecek, hep biz kabul
edeceğiz anlamını verirsek Türkiye'yi ikinci sınıf bir devlet durumuna
düşürürüz.
Baktık, bu metinde, özellikle metnin 1/d maddesinde
ve 3'üncü maddesinde buna benzer ifadeler var. Bunu Dışişleri Komisyonunda
dile getirdik ve Adalet ve Kalkınma Partisine mensup değerli arkadaşlarımız,
Komisyon Başkanımız da bunu makul karşıladılar ve bunun iyileştirilmesi
için birlikte gayret sarf ettik, Dışişleri Bakanlığına, hatta bizzat
Dışişleri Bakanına bu konudaki görüşlerimizi anlattık. Bizi ziyaret
eden Amerikalı yetkililere de bunu bahsettik, bunu söyledik. Dedik
ki, bu nükleer silahlara karşı, bu silahların yayılmasına karşı
iş birliğine biz ilke olarak karşı değiliz. Gayet tabii ki, bizim
öze ilişkin bazı görüşlerimiz var. Demin arkadaşlarımız da anlattı.
Mevcut Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına
göre, aslında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri
hariç, başka ülkelerin bu silahlara sahip olmaması lazım, ama görüyoruz
ki, Amerika, maalesef, bazı ülkelerin bu silahlara sahip olmasına
göz yumuyor. Buna itiraz ettik. Mesela, Pakistan ile Hindistan'ın bu
silahları üretmesine karşıydı Amerika, fakat, sonra baktık, her
iki ülke de nükleer denemeler yapınca Amerikalılar gittiler, bunlarla
anlaşma imzaladılar. Hindistan'la anlaşma imzaladılar. Pakistan'ın
bu silahları üretmesini içine sindirdi Amerika. Kuzey Kore bu silahlarla
ilgili deneme yaptı. Amerika "Bir daha yaparsanız çok kötü
olur." filan diyerek birinci denemeyi içine sindirdi. Dedik:
Bunlar yanlış şeyler. Bu silahlara sahip başka ülkeler var Orta Doğu'da
-arkadaşlarım söyledi- onu da içinize sindiriyorsunuz. Yani, bu
konuda biz Amerika'dan ilkeli bir tutum bekliyoruz ve Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına uygun bir tutum bekliyoruz,
dedik ve demin söylediğimizi söyledik. Bu anlaşmanın metninde Türkiye'yi
böyle dengesiz, ikinci sınıf, hep Amerika karar verecek, Türkiye kabul
edecek tarzında bir duruma düşürmeyin, dedik. Amerikalılar bunu
makul karşıladılar. "Eğer" dediler, "Mesele buysa bunu
düzeltebiliriz." ve bize, yazılı olarak, bizim istediğimiz
doğrultuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışişleri Komisyonunda
ifade ettiğimiz doğrultuda nasıl düzeltmeler yapılabileceğini
bildirdiler. Metni elimizde. Amerikalılar tarafından bu metne nazaran
yapılabilecek iyileştirme önerileri elimizde. Şimdi, bunu Dışişleri
Bakanlığına söyledik, dedik: Amerika hazır, bizim istediğimiz
doğrultuda bu metni iyileştirmeye hazır. Ve iki toplantı üst üste,
burada, Sayın Dışişleri Komisyonumuzun Başkanının da gayretleriyle
Mecliste bunu görüşmedik, sırf bu iyileştirmeye imkân vermek için. Şimdi,
bakıyoruz, eski metin, yani düzeltilmemiş metnin burada kabulü
için Dışişleri Bakanlığı ısrar ediyor. İnanılır gibi bir şey değil.
Yani, akla aykırı. Hiç bunun örneğini görmedik. Biz buna taraftarız.
Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız da bizimle
aynı görüşte olduklarını ifade ettiler, Amerikalılar da aynı görüşte,
iyileştirme yapacağız, iyileştirmeye izin vermiyor Dışişleri Bakanı,
"Hayır" diyor, "Biz eski ve sizin sakıncalı bulduğunuz
metni geçireceğiz." Şu anda huzurunuza gelen metin iyileştirilmemiş
eski metindir.
Değerli arkadaşlar, bu sözlerimi zabıtlara geçiriyorum.
Bunun başka bir örneğini Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde
bulamazsınız. Böyle bir durum hiç yaşanmadı. Benzeri bir durum oldu,
Japonya'yla bir anlaşmada aynı örnek yaşandı, rica ettik düzeltilmesi
için, Dışişleri de kabul etti, Japonya da kabul etti, metnin düzeltilmiş
şekli geldi, öyle geçirdik Meclisten. Şimdi, metnin düzeltilmesine
izin vermiyor Dışişleri Bakanı. Böyle bir şey olur mu? Ve biz, belki
de olumlu oy vereceğimiz bir anlaşmaya, şimdi sırf bu inat yüzünden
olumsuz oy vermek zorunda kalıyoruz. Böyle şey olur mu? Lütfen… Rica
ediyorum Hükûmet yetkilisine, Komisyon yetkilisine: Lütfen bu anlaşmayı
geri çekiniz, bu Meclisin tarihine böyle kötü bir örnek yapmayalım,
geçirmeyelim, lütfen geri çekiniz. Yani, "bizim çoğunluğumuz
var, akla aykırı da olsa, Türkiye'nin çıkarlarını yeterince göz
önüne almasa bile, biz ne istersek Meclis grubumuzda geçiririz
onu."
Değerli arkadaşlar, siz bir oy makinesi misiniz?
Yani, siz mantığınızla hareket eden insanlar değil misiniz? Biz sizi
öyle görüyoruz. Böyle bir şeye, lütfen, oy vermeyiniz bu metne. Hükûmete
de bu ders olsun. Sizi de böyle bir oy makinesi gibi görmesinler. İşte
metin ortada. Merak eden arkadaşlarımıza teker teker okutabilirim.
Metin burada, Amerikalıların verdiği metin burada, bizim Mecliste
yaptığımız görüşmeler burada. Sırf bir inat uğruna, "Biz Hükûmet
olarak her istediğimizi geçiririz, en makul talebi bile olsa muhalefetin,
reddederiz…" İşte arkadaşlar, hodri meydan! Hodri meydan! Buyurun,
oy verin. Bunları bile bile -Meclis zabıtlarında yarın okuyacak insanlar
bunu- bunu bile bile buyurun, oy verin. Eğer Hükûmet de bu kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öymen, bir dakikanızı rica edebilir
miyim.
Şimdi, şahsı adına, sizden önce, İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Aydın var. Genel Kurulda göremiyorum, yok. Sizin şahsınız
adına söz hakkınız var. Onun için, ben…
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika da fazla vermiş oldum, lütfen
toparlayın efendim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Lütfettiniz, çok teşekkür
ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, iktidar ve muhalefet
partilerinin farklı görüşlerde olması doğaldır, ama, size şunu
ifade ediyorum ki, Dışişleri Komisyonunda biz tam bir uyum içinde çalışıyoruz.
Başka konularda ihtilafımız olabilir, ama, Türkiye'nin temel çıkarlarının
söz konusu olduğu dış politika alanlarında, yurt içinde olsun yurt
dışında olsun, çok yakın bir dayanışma içinde çalışıyoruz, aynı şekilde
Avrupa Uyum Komisyonunda da öyle çalışıyoruz, Karma Parlamento
Komisyonunda da o şekilde çalışıyoruz.
Şimdi, iş birliği yapma imkânımız olan alanlarda,
hele komisyonla birlikte çalışmışsak, görüş birliğine varmışsak,
illa Hükûmetin aksi yönde bir tercihi vardır diye, lütfen, bu uyumu
bozmayalım, bu uyum havasını bozmayalım, iç politikayı dış politika
meselelerine taşımayalım. Yani, bu kadar akla aykırı bir durum
olamaz. Size açıkça ifade ediyorum. Yani, nükleer silahların yayılmasının
ne kadar büyük bir felaket olduğunu biliyoruz, içinde yaşadığımız
bölgede bunun ne kadar büyük sıkıntılar yaratacağını biz de biliyoruz,
bunun önlenmesini, ihtiyacını biz de kabul ediyoruz, bunun için
Türkiye'nin sınır bölgelerine, sınırlarına, sınır kapılarına
hassas bazı aletler konularak geçecek maddelerin denetlenmesi gereğini
biz de kabul ediyoruz. Yani, bu kadar çok konuda mutabakata varmışken
ve oy birliğiyle bir anlaşmayı geçirme imkânı varken ve muhatabımız
olan Amerika'yı da ikna etmişken, şimdi ısrarla, inatla buna karşı
vaziyet almak doğru bir iş midir, akıllı bir iş midir? Sizin insafınıza
ve sağduyunuza hitap ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuda gerçekten
çok sıkıntılı bir durumdayız bölge olarak ve Türkiye olarak. Bazı
ülkelerin bölgede, yeni bazı ülkelerin, bugüne kadar bu silahlara
sahip olmayan ülkelerin bu silahlara sahip olmaları ve kendi nüfuz
bölgelerine de bu silahları taşımaları, sirayet ettirmeleri,
belki de bazı terör örgütlerinin bu silahların sahibi olmalarına
yol açacak gelişmelerin olması, hepimiz için çok ciddi bir kaygı konusudur
ve bu konuda iş birliği yapmak zorundayız Mecliste, en azından Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak tam bir birlik, dayanışma ve görüş birliği
içinde olduğumuzu dünyaya kanıtlamalıyız. Yani, bu kadar hassas
bir konuda iktidarla muhalefetin farklı çizgilerde olduğunu kolay
kolay dünyaya anlatamayız, ama, bize verilen mesaj, ya bizim verdiğimiz
metni kelime kelime kabul edersiniz veya biz sizin en makul önerilerinizi
bile reddederiz. Bu doğru bir mesaj değildir. Meclisteki çoğunluğunu,
rica ediyoruz Hükûmetten, lütfen, istismar etmesin, akla aykırı biçimde
kullanmasın, ülke gerçeklerine, ülke çıkarlarına aykırı biçimde
kullanmasın. Biz bu kadar basit bir konuda anlaşamazsak, ülkemizin
çıkarlarını ilgilendiren daha önemli konulurda nasıl anlaşacağız?
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan, lütfetti,
birkaç dakika bana müsaade etti, ben de sözlerimi, bu konuyla ilgili
sözlerimi burada noktaladıktan sonra, müsaade buyurursanız, çok
değerli devlet adamımız Sayın İsmail Cem'in kaybından duyduğumuz
derin üzüntüyü de dile getirmek istiyorum.
Sayın Cem, gerçekten, Türkiye'nin övünç duyduğu,
Türk devletine Dışişleri Bakanı olarak, parti lideri olarak, gazeteci
olarak, TRT Genel Müdürü olarak çok büyük hizmetler yapmış, araştırıcı
olarak, sanatçı olarak büyük katkılarda bulunmuş çok mümtaz bir şahsiyetti.
Onun eksikliğini her zaman hissedeceğiz. Bu vesileyle, yüce Meclisin
huzurunda ailesine, yakınlarına, çalışma arkadaşlarına, partili
arkadaşlarımıza ve bütün milletimize başsağlığı dileklerimizi
sunmak istiyorum ve şunu da ifade etmek istiyorum ki, bazı ölümler
çok düşündürücüdür. Dün cenazesi kaldırılan Hrant Dink'in ölümü de
çok düşündürücüdür. Çok büyük bir tepki gösterdik o cinayete, fakat
aynı şekilde başka siyasi cinayetlere de aynı kararlılıkla tepki
gösterdik.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle size hatırlatayım,
biz Dışişleri camiası olarak 40 diplomatımızı Ermeni teröristlerin
kurbanı olarak verdik ve o arkadaşlarımızın bazılarının katilleri
hâlâ bulunamamıştır. Rahmetli arkadaşımız Galip Balkar'ın, bir Ermeni
cinayetine uğrayan Galip Balkar'ın cenazesi Türkiye'ye getirildiğinde
on binlerce kişi yoktu sokaklarda, sadece ailesi ve Dışişleri mensupları
vardı. Diğerlerine her türlü saygıyı gösterelim, her türlü tepkiyi
de gösterelim cinayeti işleyenlere, ama başka insanlara, gene cinayetin
kurbanı olan başka insanlara da saygı göstermekte kusur etmeyelim
ve yüksek sesle hep birlikte “hepimiz Galip Balkar'ız”, “hepimiz İsmail
Erez'iz” diye bağırmasını da bilelim.
O bakımdan bu konular tek taraflı hareket etmeyeceğimiz
konulardır. Bu konuda basında bazı emekli büyükelçileri hedef
alan, onları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlemi
söylüyorum.
BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi rica edeyim.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- …bu cinayetin manevi mesulleri gibi gösteren yazıları yüce
Meclisin huzurunda şiddetle kınıyoruz ve sizin huzurunuzda bir
kere daha ifade ediyoruz ki, bunun hesabını soracağız.
Türkiye'nin canını tehlikeye atarak görev yapmış
büyükelçilerini terör suçlularıyla aynı kefeye koyan zihniyet
yargı önünde hesap verecektir. (CHP sıralarından alkışlar) Basın
hürriyeti bu kadar sorumsuzlukla kullanılamaz değerli arkadaşlar.
Bu kadar sorumsuzca kullanamazsınız. Buna karşı çok ciddi tepki
gösteriyoruz ve nefretle reddediyoruz bu iddiaları.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.
3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylamaya geçildi.
BAŞKAN - Evet, Hükûmetin açıklama yapma talebi
var.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce
kendilerini dinlediğimiz Sayın Öymen, Hükûmetimize çağrıda bulunarak,
bu uluslararası anlaşmayla ilgili kanun tasarısını geri çekmemizi
istediler. Gerekçe olarak da bu anlaşmanın Türkiye'nin çıkarlarıyla
bağdaşmadığını ve Türkiye'nin çıkarlarını göz ardı ettiğini ifade
ettiler. Niçin? Bunu da birkaç cümleyle, bu cümleyi söylerken gerekçelerini
de birkaç cümleyle ortaya koydular. Dediler ki: "Bu anlaşma, yani
Amerika'yla imzalanan sözleşmede Türkiye'nin bu konudaki temel
yaklaşımı açıkça ifade edilmemektedir. Bunu bir eksiklik olarak görüyoruz."
Sonra ne dediler? Dediler ki: "Amerika Birleşik Devletleri NATO
üyesi ülkelerden sadece Türkiye'yle böyle bir anlaşma yapmıştır."
Bunu söylediler. Bir başka şey daha söylediler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Maddedeki ifadeyi tekrarladılar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Bu sözleşme çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin
vereceği malzeme ve teçhizatın denetiminde Amerikan makamlarına
Türkiye'nin genel devlet anlayışıyla bağdaşmayacak ölçüde yetki
verildiği ileri sürülmektedir.
Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım, önce, bu anlaşma
nedir, neyi düzenlemektedir, izin verirseniz kısaca özetlemek istiyorum.
Bu anlaşma, nükleer silahlar konusunda ülkelerin tutumlarını belirleyen
genel bir anlaşma değildir. Bu anlaşma, ülkemizin, nükleer silahların
yanı sıra diğer nükleer patlayıcı aygıtlar, kimyasal silahlar, biyolojik
silahlar ve radyolojik silahların, füze fırlatma sistemlerinin
ve bağlantılı çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin yasa dışı
ticaretinin engellenmesini amaçlamaktadır. Caydırılmasını,
tespit edilmesi ve önlenmesine yönelik olarak ulusal ihracat kontrol
sistemini, kolluk uygulamalarını ve sınır güvenliğini takviyeye
yönelik çabalarının desteklenmesini amaçlamaktadır. Bu özelliğiyle
teknik bir anlaşmadır.
Türkiye, nükleer silahsızlanma konusundaki
tüm uluslararası düzenlemelere taraftır. Bu silahların, bahis konusu
düzenlemelerde tanınan ülkelerin dışında hiçbir ülke tarafından
edinilmesini Türkiye arzu etmemektedir. Diğer yandan, ülkemiz,
dünyanın çeşitli bölgelerinde, bölge ülkelerinin nükleer silahlarından
arındırılmış bölge oluşturma yolundaki girişimlerini desteklemektedir.
En son olarak, değerli arkadaşlarım, Orta Doğu
bölgesinde nükleer silahlardan arındırılmış bölge oluşturulması,
yani, bölgedeki hiçbir ülkenin nükleer silah sahibi olmaması yolundaki
bir karar tasarısı, bizim de desteğimizle, Birleşmiş Milletler Birinci
Komitesince kabul edilmiştir. Türkiye'nin bu konudaki politikası
ilkelidir ve beyan edilmesi gerekli olan her yerde bu açıkça beyan
edilmektedir. Bu anlaşma, demin de ifade ettiğim gibi, teknik bir
yardımlaşma anlaşmasıdır. Deniyor ki, "Sadece, Amerika Birleşik
Devletleri, NATO üyesi olarak bunu sizinle imzalamıştır." Nereye
dayanarak söylüyor Sayın Öymen bunu? Şu elimizdeki rapora dayandı
biraz önce. Ben Komisyonda yoktum, siz Komisyon üyesisiniz. Şimdi,
ben de okudum bunu biraz önce. Bunu kim söylemiş? Bunu kim söylemiş?
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Dışişleri…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Hayır, bakın okuyorum…
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Evet efendim...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - "Komisyon üyeleri tarafından, şu şu şu hususlar
yerine getirilmiştir. Ayrıca, komisyon üyeleri tarafından, Amerika
Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler arasında yapılmış
bu tip bir anlaşma da bulunmadığı…"
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Evet…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Bunu, orada Hükûmeti temsil eden bir bakan söylememiş,
Dışişlerinden gelen arkadaşlar da söylememiş.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Onlar söyledi…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Komisyon üyesi arkadaşlarımdan kim söyledi, bilemiyorum.
Onu Komisyon Başkanına, Komisyon tutanaklarına bakmak lazım.
Peki, gerçek nedir? Gerçek şudur arkadaşlar: Sayın
Öymen, maalesef, Parlamentoyu ve halkımızı yanıltmaktadır. Gerçek
şudur: Amerika Birleşik Devletleri, NATO üyesi ülkelerden Bulgaristan,
Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Litvanya ve Letonya'yla da bu
anlaşmayı yapmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Öymen'in
eski bir Dışişleri Bakanlığı mensubu olarak bunları biliyor olması
lazım. Ben, bildiği kanaatindeyim. Bile bile, buraya gelip sırf
Hükûmeti eleştirebilmek için bunları söylemektedir. Son derece üzgünüm
bu ifadeleri kullandığım için.
Ayrıca, deniyor ki, "Amerika Birleşik Devletleri
bu anlaşmayı tek taraflı uygulayacak, hiç Türkiye'ye sormayacak."
Değerli arkadaşlar, lütfen, siz de tetkik edin. Lütfen, siz de tetkik
edin, inceleyin.
Bakın, "Taraflar ne tür bir yardıma ihtiyaç
duyulduğunu iş birliği hâlinde tespit edecek ve bu yardımın uygulanmasını
kolaylaştıracaklardır."
AHMET IŞIK (Konya) - "Taraflar…" diyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) - "Taraflar…" Lütfen… Niye kamuoyunu yanlış
yönlendirmeye çalışıyorsunuz Sayın Öymen? Elinize ne geçiyor?
Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlerini, bu ülkenin
menfaatlerini, bu halkın menfaatlerini korumada siz ne kadar titizseniz,
biz sizden 1 misli daha fazla titiziz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) O nedenle, bu anlaşmanın ülkemizin
menfaatlerine aykırı hiçbir yönü bulunmamaktadır. Demin yapılan
konuşma sadece politik amaçlarla yapılmış bir konuşmadır.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp!
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Yazıklar olsun Sayın Bakan!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, İç Tüzük'ün
69'uncu maddesine göre Sayın Onur Öymen'e söz hakkı doğmuştur, çünkü,
ileri sürmüş olduğu görüşten başka bir görüş kendisine izafe edilmiştir;
açıklama hakkı vardır, sataşma değil, açıklama.
Çok teşekkür ederim.
SONER AKSOY (Kütahya) - Böyle bir hakkı yok Sayın
Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz olur mu! Açın 69'u
okuyun.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Benim söylediğimin tam
tersini söylüyor. Ben ne dediysem tam tersini söylüyor. Bu kadar olmaz
ki!
BAŞKAN - İç Tüzük'ün 69'uncu maddesine göre, Sayın
Öymen'e, kürsüden kısa bir açıklama için söz hakkı veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
ONUR ÖYMEN (İstanbul)
- Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten çok derin bir üzüntü içindeyim. Sayın Bakanın
benim söylediklerimi ya hiç dinlemediği ya anlamadığı veya bile
bile çarpıttığını görüyorum. Dehşete kapıldım. Ben, onun bana atfettiğinin
tam tersini söyledim bu kürsüde. Biz, Dışişleri Komisyonunda, devleti
temsilen oraya gelen görevlilere şunu sorduk, dedik ki: "Bu anlaşmayı,
bizden başka, Amerika hangi NATO ülkesiyle imzaladı?" Bize
verdikleri cevap: "Hiçbir NATO ülkesiyle imzalamamıştır."
Arkadaşlar bize bunu söylediler. Ve biz onun üzerine… Dışişleri Komisyonunun
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup üyelerinin Meclise gönderdikleri
raporda -işte şurada, 4'üncü sayfayı okuyun- onların imzasıyla giden
raporda, Amerika Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler
arasında yapılmış bu tip bir anlaşma bulunmadığını yazıyor. Kim diyor?
AKP'liler.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan okumamış
orayı.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bunu biz mi icat ettik, biz mi söyledik size?
Biz, Amerikalılara sorduk, dedik ki: "Böyle diyorlar bize, devletin
yetkilileri bize bu bilgiyi veriyor. Bu bilgi doğru mu?" Demin
onu anlattım. Sayın Bakan belki başka bir işle meşguldü. Amerikalılar,
"Hayır, doğru değildir, başka NATO ülkeleriyle imzaladık."
dediler. Ben demin size bunu anlattım. Sayın Bakan şimdi geliyor,
"Hiçbir devlet yetkilisi bunu söylememiş…" Biz mi uydurduk
bunu, biz mi çıkarttık bunu? Bize verilen resmî bilgi buydu. Amerikalılar
"Hayır, doğru değil, başka NATO ülkeleriyle imzalandı."
dediler. Biz de bu kürsüden dedik ki: Devletin arşivine yanlış bilgiyi
sokmayalım, doğrusunu yazalım. Onun için, geri çekin.
Ne diyor? Vay efendim, iç politika yapıyormuş da,
bilmem ne yapıyormuş da, yanıltıyormuş da!.. Bu kadar olamaz! Yani,
istediğiniz gibi polemik yapabilirsiniz ama, gerçekleri bu kadar
saptıramazsınız. Beş dakika önce söylediğim sözlerin tam tersini
söylemişim gibi yapamazsınız. Sayın Bakan, hükûmet olmak sorumluluk
gerektirir. Bu kadarını yapamazsınız. Bu kadar insanı, şu yüce
Mecliste bulunan bu kadar insanı akılsız yerine koyamazsınız. Herkes
benim beş dakika önce ne dediğimi duydu; sizin söylediğinizin tam
tersini söylediğimi duydu. Nasıl gelip de bana, söylemediğim lafları
atfedebilirsiniz? Herhâlde dinlemiyordunuz. Yanınızdaki Dışişleri
Komisyonunun Başkan Yardımcısına sorunuz bakalım, NATO'nun başka
ülkesiyle Amerika'nın bunu imzalamadığını biz mi söylemişiz orada,
devlet yetkilileri mi söylemiş? Belgede yazıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Komisyon Başkanı
söylesin.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Komisyon Başkanı çıksın,
söylesin. Değerli arkadaşımızdır, çok dürüst bir arkadaşımızdır.
Söylesin bakalım, biz mi bunu orada icat etmişiz, yoksa devlet yetkilileri
mi bize söylemiş? Sizin gönlünüz elveriyor mu devletin arşivinde
yanlış bilginin yer almasını?
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Bakan işaret etti.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - İşte, Komisyonun Başkan
Yardımcısı burada, çok değerli arkadaşımdır. O eğer derse ki:
"Bunu devlet yetkilileri söylemedi, muhalefet icat etti."
Ben gerçekten derin bir hayal kırıklığına uğrarım. Senelerdir beraber
çalışıyoruz. Birbirimizi hiç aldatmadık, birbirimize atfen hiç
yalan laf söylemedik. Ben kendisine itimat ederim. Çok dürüst bir arkadaşımızdır,
devlet tecrübesi vardır. Ondan rica ediyorum, lütfen, çıkın, Bakanın
burada gerçekleri söylemediğini açıklayın. Burası ciddi bir yer,
burası yüce Meclisin kürsüsü. Burada kimse kimseye yanlış bilgi
atfedemez.
BAŞKAN - Tamam Sayın Öymen, anlaşılmıştır.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ve hele hele, böyle bizim
iç politika… Yani, muhalefet ağzını açsa, "Devlet lehine hiçbir
şey söyleyemez, ne derse iç politikaya yönelik…" Bu kadar olmaz!
Bu kadar olmaz! Lütfen, hizaya gelin! Lütfen, hizaya gelin ve muhalefete
saygı göstermesini öğrenin!
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Sayın Bakan, Komisyon Başkanı söz istedi, gerekirse
açıklarsınız. Komisyon Başkanına şimdi söz vereyim, onun açıklamaları
yeterli olmazsa, elbette ki açıklarsınız Hükûmet olarak.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun, Komisyon adına Sayın Eyyüp Sanay,
Ankara Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Ankara) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Aslında epeyden beri gündemde olan, ama en son mayıs
ayı sonlarında Meclisteki yeter sayı sebebiyle oylanamayıp bugüne
kalan bir tasarı üzerinde görüşüyoruz. Ancak, burada öncelikli
olarak ifade etmek istediğim hususlar var idi, bu hususlardan ikisini
Sayın Bakanımız açıkladı. Özellikle Türkiye'nin, bu malzemenin girişinde
veya tespitinde müdahil olmayacağı yolundaki düşünce yanlış,
çünkü tarafların ne tür bir yardım ihtiyacı duyacağını birlikte
karara bağlayacakları, sözleşmenin 1'inci maddesinin (c) bendinde
ifade edilmektedir.
İtiraz edilen hususlardan bir diğeri de, Amerika
Birleşik Devletleri'nin veya uzmanlarının, yardım olarak verilen
bu malzemeleri denetlemesi hususudur. Metinlerde, "denetleme
veya teftiş" kavramı geçmiyor "izleme" kavramı geçmektedir.
Bu da şu amaçla konulan bir husustur: Ben bu malzemeleri verdim, acaba,
siz, bu malzemelerle gerçekten kitle imha silahlarının yapımında
kullanılacak malzemelerin geçişini mi denetliyorsunuz ya da bu
malzemeler başka amaçla mı kullanılıyor veya tadîd ediliyor mu? Bu
manada bir izlemedir, doğrudan doğruya gelip bizim orada çalışan
Türk memurlarına bir müdahale değildir. Ancak, eğitimleri, oradaki
memurlarımızın eğitimleri, bu aletlerin kullanımıyla ilgili eğitimleri
ABD uzmanları tarafından yapılacaktır.
Diğer hususa gelince, Sayın Öymen'in ve bizim metinde
geçen hususa gelince: Biz, genellikle, bu görüşmeler sırasında
hep merak ederiz, deriz ki: Bu tür, biraz kritik olursa, hangi ülkeler
bunun altına imza koymuş veya başka ülkelerle bu yapılmış mı, diye
sorarız. Arkadaşlarımız, ilgili, yetkili arkadaşlarımız, o konuda
bizi bilgilendirirler. Buradaki bilgilendirme de bu yönde bir bilgilendirmedir.
Ama, biz, daha sonra yapmış olduğumuz ince bir sorgudan sonra, arkadaşlarımız
yeniden bilgilendirdiler. Sayın Bakanım da biraz önce ifade ettiler.
NATO ülkelerinden Rusya, Letonya gibi ülkelerde böyle bir tip anlaşma
yapıldığına dair bize bilgiler ulaştı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yani yalan mı
söylüyor?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman niye milletvekillerini
kandırıyorsunuz? Komisyon metnine niye yazmadınız? Niye bizi kandırıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Efendim, Komisyonda bu bilgileri biz söylemedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman öyle
söyle.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Ve biz orada sadece…
BAŞKAN - Sayın Sanay, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri, sizin, yerinizden hesap
sormak gibi bir hakkınız yok. (CHP sıralarından "Var. Var.
Var." sesleri)
Hayır, yok. Çıkarsınız konuşursunuz. Oturun lütfen
yerinizde.
Sayın Kılıç…
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben sizi bilgilendiriyorum. Ama,
siz dinlemeyi hâlâ öğrenemediyseniz, o zaman benim diyeceğim bir
şey yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sanay, siz Genel Kurula hitap edin.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Bugüne kadar dinlemesini öğrenmeniz lazımdı. Topluma
saygı nedir, bunu bilmeniz lazım. Bunun dersini vermeye kalkarsam,
acı veririm! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben sadece bilgilendiriyorum. Dedim ki, biz bu
tür anlaşmalarda, sözleşmelerde sorarız bizim önümüze getiren Dışişleri
Bakanlığı mensubu arkadaşlarımıza veya bazen başka bakanlıklardan
da gelir. Deriz ki: "Bu anlaşma başka ülkelerde de yapılmış
mı?" ve bu sözleşme eğer milletlerarasıysa
"Kimler buna imza koymuş?" deriz. Zira, o gün bize verilmiş
olan bilgi bu. Ama, daha sonra görüyoruz ki, bu bilgi, o günkü o bilgi
doğru değil, pek çok ülkeyle de bu tip anlaşma yapılmış, NATO ülkesiyle.
Ben bunu ifade ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Burada imzan var mı Sayın
Başkan Vekili?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Ben bunu ifade ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman öyle
söyle.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Ama, niye müdahale ediyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Niye "Yalan
söylüyor." diyorsunuz?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Ben "Yalan söylüyor." dedim mi?
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, öyle bir şey söylemedi.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Bana bak! Ben öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN - Hiçbir şey söylemedi, Sayın Aslanoğlu.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Haddini bil! Haddini bil, dinlemesini de öğren!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - "Yalan
söylüyor." diyor.
BAŞKAN - Hayır efendim.
Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Sanay.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan
Cumhuriyet Halk Partisine…
BAŞKAN - Efendim, burada konuşan Sayın Bakan değil,
Sayın Komisyon İkinci Başkanı. Bu, Bakanla ilgili kısım ayrı.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bakan söyledi.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan Cumhuriyet
Halk Partisinden özür dilesin.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY
(Devamla) - Ben Komisyonda olup biteni söylüyorum size.
Değerli arkadaşlar, bu sözleşme, üç yıllığına
yapılan bir sözleşmedir. Özellikle bizim ülkemiz, Orta Doğu'daki
hadiseler, bir nevi transit gibi kullanılmaktadır ve zaman zaman
da ülkemiz töhmet altında bırakılmaktadır. Bizim ülkemizden geçmediği
hâlde bazı malzemeler ve mallar sanki bizden geçilmiş gibi dünya kamuoyuna
yansıtılmaktadır. Biz, böylece, bunu sıkı bir denetim altına almak
suretiyle, hem bunların ülkemizden geçmesi engellenecek hem de diğer
yandan ülkemiz bundan böyle bu tip ithamlardan da kurtulmuş olacak. Böyle bir faydası da
var, böyle bir yanı da var.
Diğer yandan, bu sözleşme, üç sene sonunda, altı
ay kala bitmesine, taraflardan herhangi biri, Amerika Birleşik
Devletleri veya Türkiye, altı ay kala bu sözleşmeyi feshettiğini
yazılı bildirirse anlaşma sona eriyor, aksi takdirde kendiliğinden
otomatik bir yıl daha uzamış oluyor. Bu, fevkalade çok fazlaca tartışılacak husus değil.
Burada üzerinde durduğumuz nokta şuydu bizim:
Yani, teftiş, denetim mekanizmasıydı. Bir de, efendim, burada malzemeler
oluşturulurken sadece Amerika Birleşik Devletleri mi ihtiyaçları
oluşturacak, bizimle istişare edecek mi? Biz, metinde bunların her
ikisinin de sağlıklı olduğunu görüyoruz, Türk diplomatlarının veya
bu konuda çalışacak uzmanların Amerika Birleşik Devletleri uzmanlarıyla
birlikte oturup müştereken karar verecekleri kanaati hasıl oldu,
çünkü, metinler bunu ifade ediyor.
Ben, bu açıklamadan sonra yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sanay.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Bakan özür dilesin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan yerinden kısa bir açıklama
yapmak istiyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Şu anda, Sayın Başkanım, komisyon sıralarında
bulunan Dışişleri Bakanlığı yetkilisi arkadaşlarımız, Komisyon
aşamasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'den başka bir
ülkeyle böyle bir anlaşma yapmadığı, şeklinde bir beyanları olmadığını,
ancak ilgili arkadaşların "Bu konuyu araştıralım sonra cevap
veririz." dediklerini bana biraz önce ifade etti.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu metin ne buradaki Sayın
Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Bunu, zabıtlara geçsin ve konuyu takip eden arkadaşlarımız
bilgi sahibi olsunlar diye açıklama ihtiyacını duydum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bir de özür dilerseniz
çok iyi olacak Sayın Bakan.
BAŞKAN - O zaman, mesele Komisyona kalıyor, daha
dikkatli olmaları gerekiyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Altında imzaları var.
BAŞKAN - Rapora geçtiğine göre daha dikkatli olmaları
mutlaka gerekir diye düşünüyoruz Başkanlık olarak.
Evet, şimdi, konuşmalar tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - 3'üncü maddeyi oylarınıza sunacağım.
Yoklama isteği var, ancak Sayın Anadol, daha önceki
yoklama isteklerinde de bu kürsüde bulunduğum zamanlarda, İç Tüzük'ümüzde
çok açık net bir şey yok ama, uzun uygulamalardan görülen şu ki; arka
arkaya istenen yoklamada, Başkan, Genel Kurulda yoklama istendiği
şekilde bir çoğunluğun var olduğu kanaatinde olduğu takdirde ve
de açık oylama yapacağımıza göre, yoklama isteği, bir hakkın çok
da iyi kullanılmadığı kanaatinde olduğumdan, yoklama isteğinizi
işleme koymuyorum. Açık oylama yapacağım zaten.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Boş sıraları görmüyor
musunuz Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN - Efendim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, benim tutumum, uygulamalarla
ve dipnotlarla ilgili.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, hayır; takdire
bağlı değil. Şu işleminiz, şu uygulamanız üzerinde söz istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Açık İç Tüzük, takdir hakkınız
yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yapacağınız
işlem zaten yoklama hükmündedir. İkinci kez bir daha yoklama…
BAŞKAN - Efendim, Sayın Kapusuz, onu ben zaten açıkladım.
Efendim, önce maddeyi oylarınıza sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır efendim, yoklama
istedik.
BAŞKAN - Efendim, benim tutumumda hiçbir hukuka
aykırı yön yok Sayın Anadol, lütfen… Ben, muhalefeti sonsuz bir şekilde
değerlendiriyorum, taleplerini…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, inanıyorum. Bakın…
BAŞKAN - …ama, burada, Başkanlığı da, göre göre,
bak, göre göre, herkesin gördüğü bir şekilde zorlamanın bir esprisi
yok, lütfen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir dakika…
Bu, sizin, zatıalinizin kişisel düşüncesi. Ben Grup Başkan Vekili
olarak bu uygulamayla ilgili tutumunuz hakkında söz isteyince, zatıaliniz
vermek durumundasınız, takdir hakkınız yok, İç Tüzük açık. Eğer böyle
olacaksa, bizim burada durmamıza lüzum yok, Meclis yerine AKP Grubu
karar alır, hiç gerek yok Meclisin toplanmasına, o zaman bırakır gideriz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Daha iyi olur aslında.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne zaman gideceksiniz
Kemal Ağabey?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle bir şey yok. Ha, işinize
geliyor; o zaman Meclis salonuna lüzum yok, Grupta karar verin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Açık oylamada yoklama
istenmez Kemal Bey. Açık oylama, yoklama demektir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Maddeler üzerinde yoklama
yapılıyor şu anda, tümü üzerinde değil.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 3'üncü maddede, tümü değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Açık oylama…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tümünü oylamıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 3'üncü madde oylanıyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşma yok, müzakere
yok…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Niye? Müzakere oldu
şimdi.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bitti işte, bakın işlem
bitti. Oylama peş peşe yapılır.
BAŞKAN - Sayın Anadol, ben sizin yoklama talebinizi
yerine getireceğim ama sizin takdirinize de bırakıyorum, benim
tutumumda bir haksızlık, adaletsizlik yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama yapıyoruz değil
mi?
BAŞKAN - Lütfen hemen tespitleri yapalım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam.
BAŞKAN - Sayın Anadol, Sayın Öymen, Sayın Yıldırım,
Sayın Özkan, Sayın Kaptan, Sayın Küçükaşık, Sayın Kılıç, Sayın Özcan,
Sayın Akyüz, Sayın Durgun, Sayın Işık, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çilingir,
Sayın Karademir, Sayın Gazalcı, Sayın Üstün, Sayın Kesimoğlu, Sayın
Özay, Sayın Ercenk, Sayın Kaya, Sayın Çorbacıoğlu, Sayın Kepenek,
Sayın Sözen.
Şimdi, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar
var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 280
Kabul : 231
Ret :
49 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın sonuna eklidir.
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Yedinci Oturumu'nu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam
edeceğiz.
4'üncü sırada yer alan, Petrol Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/1215) (S. Sayısı:
1230) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde tasarının maddelerine geçilmesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 1'inci maddeyi okutuyorum:
PETROL PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 2
nci maddesine (20) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki
(21) numaralı, (40) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki
(41) numaralı bentler eklenmiş ve mevcut bentler teselsül ettirilmiştir.
"21) Kaçak petrol;
a) Kurumca belirlenen seviyede ulusal marker
içermeyen akaryakıtı,
b) Yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma
girdiği belgelendirilemeyen veya menşei belli olmayan petrolü
ve petrol ürünlerini,
c) Kurumdan izin alınmadan; akaryakıt haricinde
kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol
ürünlerinden elde edilen akaryakıtı ya da akaryakıta dönüştürmek
maksadıyla kullanılan veya bulundurulan akaryakıt haricinde kalan
solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol
ürünlerini,
d) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa göre kaçak olan petrolü ve petrol ürünlerini,
e) Sıvı veya gaz halindeki hidrokarbonlarla,
hidrokarbon türevi olan yakıtları nakleden boru hatlarından (her
türlü üretim, iletim ve dağıtım hatları dahil) veya bunların depolarından
veya kuyulardan yasalara aykırı şekilde alınan petrolü ve petrol
ürünlerini,"
"41) Teknik düzenleme: Petrolün ve madenî yağın,
ilgili idarî hükümler de dâhil olmak üzere, standartları, ölçüleri,
özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji,
sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi
işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ve uyulması
zorunlu olan her türlü düzenlemeyi,"
BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanının bir isteği mi
var efendim?
(x) 1230 S. Sayılı Basmayazı 17/01/2007 tarihli 51'inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ
VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Efendim, redaksiyonla
alakalı bir not düşmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ
VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Efendim, burada,
"…(20) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (21) numaralı…"
diye ifade var ve ondan sonra teselsül ediliyor ve (40) numaraya atlıyoruz.
O (40) numaranın önüne, "mevcut (40) numaralı bentten" demek
lazım. O "mevcut" kelimesini, oraya ilave edelim mümkünse.
BAŞKAN - Tamam, not alınmıştır.
Teşekkür ederim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ
VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Sedat Uzunbay.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEDAT UZUNBAY (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1230 sıra
sayısıyla bastırılarak dağıtılan Petrol Piyasası Yasası'na ilişkin,
bunda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısının 1'inci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, petrol kaçakçılığını
bugüne kadar cazip hâle getiren, hepinizin bildiği gibi, yüksek
oranlı vergiler. Akaryakıtın litre fiyatı içindeki vergi oranı yaklaşık
yüzde 67 civarında ve akaryakıttan toplanan vergi de toplam vergi
gelirlerimizin yaklaşık yüzde 25'ini oluşturuyor. Araştırma komisyonumuzun
tespit ettiği yıllık ortalama kaçak akaryakıt miktarı yaklaşık
4-4,5 milyon ton civarında. Bu miktardaki kaçak akaryakıttan dolayı
devletin yıllık vergi kaybı, PETDER verilerinden hareketle, 5,1
katrilyon lirayı, diğer bir deyişle 3,6 milyar doları bulmaktadır.
Kısaca, akaryakıt kaçakçılığı sorununun üzerine gidilememesi
nedeniyle Türkiye her gün 14 trilyon lira, diğer bir deyişle, yaklaşık
10 milyon dolar kayba uğruyor. Ayrıca, standart dışı kaçak akaryakıtın
araçlara verdiği zarar da en az 400 trilyon civarında.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, rantın yüksek
olduğu her alanda kaçakçılık vardır. Rantı, ülkemizde de olduğu gibi,
bazen devletin kendisi yaratır. Sigaradan, akaryakıttan alınan
vergileri ölçüsüz artırırsanız kaçakçılığı cazip hâle getirirsiniz.
Akaryakıt kaçakçılığı konusunda dört yıldır hiçbir
şey yapmayan, dolaylı vergileri sürekli artırarak bütçe açıklarını
kapamaya çalışan AKP İktidarı önceki iktidarlardan daha fazla
sorumludur.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, 20 milyon yoksulluk
sınırının altında yaşayan ve 1 milyon da açlık sınırının altında
yaşayan insanımız var. Vatandaşımız, Avrupa'nın ve bölgenin en pahalı
akaryakıtını tüketiyor, vatandaşımız çok mağdur. Türkiye, her gün,
tespit edildiği kadarıyla, 14 trilyon lira vergi kaybına uğruyor. Hazinemiz
de mağdur. Vatandaşımızın en ciddi sorunu hayat pahalılığı ve geçim
sıkıntısıdır. Buna sebep olan en temel nedenlerden biri de pahalı
akaryakıttır. Kötü yönetilen bir ekonominin faturasını, bugüne
kadar, maalesef, halkımız ödemek durumunda bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, komisyonumuz tarafından
tespit edilebildiği kadarıyla, akaryakıt kaçakçılığının yüzde
74,5'i Irak'a kara yoluyla yapılan transit işlemlerinde, yüzde 15'i
dağıtım şirketlerince, yüzde 9'u sınır ticareti yoluyla, yüzde
1'i solvent ve baz yağı ithalinde binde 5'i de dâhilî kabotaj kapsamında
yapılan kaçakçılık biçimlerinden oluşmaktadır.
Ülkemizde, akaryakıt kaçakçılığında başvurulan
yöntemleri ise şu şekilde sınıflandırabiliriz: Ülkemizden transit
geçen gemilerden yapılan kaçakçılık, servis hizmeti veren tekne
ve barçlarla yapılan kaçakçılık, sintine yoluyla yapılan kaçakçılık,
ihraç amaçlı petrolün çeşitli yöntemlerle iç piyasaya sürülmesi
şeklinde yapılan kaçakçılık, solvent, baz yağ ve madenî yağların
akaryakıta karıştırılması ya da bunların birbirleriyle karıştırılması
suretiyle tamamen sahte akaryakıt oluşturulması ve piyasaya sürülmesiyle
yapılan kaçakçılıktır.
Değerli milletvekilleri, Meclisimizde kurulan
araştırma komisyonu ve bu komisyona bilgi veren uzmanlar, konunun
ciddiyetini en ince ayrıntılarına kadar ortaya koymaya çalıştılar
ve sonuç olarak denetim yapanların da mutlaka denetlenmesi gerektiğini,
işin kontrolden çıkmaya başladığını belirterek, ciddi önlemler
alınması gerektiği önerisinde bulundular. Yasa tasarısında, bu
komisyon raporundan bazı önerilerin dikkate alındığını, değerlendirildiğini
memnuniyetle görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı yasalaştığında,
1'inci maddeyle getirilen yeni tanımlarla, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen seviyede
ulusal marker içermeyen akaryakıt ile akaryakıt dışında kalan solvent,
madenî ve baz yağ, asfalt, solvent, nafta ve benzeri petrol ürünlerinden
elde edilen akaryakıt da kaçak petrol kapsamına alınacak.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugüne kadar
tüketilen akaryakıtın içinde beşte 1 oranında katkı maddelerinin
olduğu üniversite raporlarıyla tespit edilmiştir. Bugüne kadar
benzin ve mazota katkı maddesi katılması kaçakçılık suçu sayılmıyordu.
Bu olay, sadece ticarete hile karıştırmak suçunu oluşturuyordu
ve bu yollarda trilyonlarca lira para elde edenler ya basit bir cezayla
ya da basit bir para cezasıyla atlatıyorlardı.
Değerli milletvekilleri, akaryakıt kaçakçılığıyla
uğraşanlar, genellikle paravan kişi veya şirketlerdir. Bunların
çoğu da gümrüksüz akaryakıt işiyle ilgilenmektedir. Yakalandıklarında
trilyonlarca liralık cezalar kesilmesine rağmen, sahiplerinin
işsiz güçsüz ya da hamallık ve çaycılık gibi işlerle uğraşan ve üzerine
kayıtlı hiç mal ve mülk olmayan kişiler olduğu belirleniyor, dolayısıyla
bu cezaların tahsili de mümkün olamıyordu.
Değerli milletvekilleri, dört yılı aşan AKP İktidarının
kaçak akaryakıtla ilgili 2005 sonu itibarıyla, 2005 yılı sonuna kadar
olan dönemini ve bu dönemde gerçekleşen verileri sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu değerlendirmelerimi, motosikletler hariç, tüm motorlu
taşıtları, rafinerilerimizde üretilen petrolü, ithal edilen petrolü
ve ihraç edilen petrolü de dikkate alarak benzin ve motorin değerleri
üzerine yaptım. Önce, 2002 yılına kadar gelen süreç içinde, 2001 ve
2002 yılı verilerini sizlere aktarmak istiyorum.
2001 kriz döneminde taşıt sayısı yüzde 2,5 artarken
akaryakıt tüketimi yüzde 4,8 azalıyor. 2002 yılında ise taşıt sayısı
yüzde 1,6 artarken tüketim yüzde 3,5 oranında artıyor. Kriz sonrasındaki
2000 yılında taşıt sayısı 1,6 artıyor, ama akaryakıt tüketimimiz
3,5 artıyor. Bundan sonra her şey değişmeye başlıyor. 2003 yılında
taşıt sayısı yüzde 2,9 artıyor, tüketim ise sadece binde 3 artıyor.
2004 yılında taşıt sayısı yüzde 15,2 artarken, tüketim ise sadece
10,9 artıyor. 2005 yılında taşıt sayısı 7,62 artarken, tüketim ise
sadece 2,3 artıyor. 2006 yılıyla ilgili verileri henüz toplanmadığı
için bunları size veremiyorum, ancak gelişmeler, daha önceki
2003-2004-2005 yıllarındaki ivmeden çok farklı olmadığı, giderek
arttığı şeklindedir.
Özet olarak, 2003-2004-2005 yıllarına kıyasla taşıt
sayısı yüzde 27,6 artarken, tüketilen akaryakıt ise sadece 13,9 artıyor.
AKP'nin iktidarını kapsayan bu otuz altı aylık sürenin sonunda taşıt
sayıları ve tüketim değerleri temel alınarak yapılan hesaba göre,
yaklaşık 1 milyon taşıt yakıtının
kaçak akaryakıttan temin edildiği bir noktaya gelinmiştir.
Buradan çıkan acı ama gerçek sonuçlar şunlardır
arkadaşlar:
Ülkemizde kaçak akaryakıt kullanımı AKP İktidarı
döneminde sürekli ve daha fazla artarak devam etmektedir.
AKP İktidarı, akaryakıt kaçakçılığının artmasına
seyirci kalmış, bugüne kadar ciddi hiçbir önlem almamıştır.
AKP'nin ilk üç yıllık döneminde sisteme giren 2 taşıttan
1'i yakıtını kaçak akaryakıttan karşılar duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Meclisimiz kararıyla
kurulan ve yaklaşık on dört ay önce raporunu veren, kısa adıyla akaryakıt
kaçakçılığı araştırma komisyonuna üye olan bir arkadaşımız, bu komisyon
raporuyla ilgili olarak Mecliste yapılan görüşmelerde özet olarak
şöyle diyor: Komisyon, bazı eski bakanlar hakkında görevini suistimal,
kişi ve firmalara çıkar sağlamak suçlamasıyla Meclis soruşturması
açılmasını talep etmiştir. Burada dikkat çeken durum, raporda açık
olarak belirtilmemesine karşın, dönemin Dış Ticaret Müsteşarı,
şimdi dış ticaret ve gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Kürşad
Tüzmen hakkında da aynı iddiayla kovuşturma talep edilmesidir, diyor
bu arkadaşımız.
Bu komisyonun başkanı olan milletvekili arkadaşımız
ise "Bu iş organize midir? Bu iş organizedir arkadaşlar, hem de
çok büyük bir organizedir. Bu iş küçük bir organizasyon değil, işin
içinde büyük oyuncular var ve ne yazık ki, bu organizasyon içinde kamuda
çalışan insanlar da var. Bunu da üzülerek söylüyorum." diyor.
AKP İktidarının akaryakıt kaçakçılığının üzerine
bugüne kadar niye, neden ve niçin gidemediğinin sebebi Komisyon
Başkanının bu söyledikleri olsa gerek. Çünkü, bugüne kadar, bu raporla
ilgili olarak ciddi yapılan hiçbir gelişme, bir çalışma da yok.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 30 tonluk
bir tır kaçak akaryakıtta devletin vergi kaybı 40 milyar lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEDAT UZUNBAY (Devamla) - Bütün bunlar biliniyor,
ama, bir türlü çözüm üretilemiyor.
Hortumları kestiğini iddia eden ve fakir fukara,
garip gureba edebiyatı yapan AKP İktidarı, böyle büyük bir olay karşısında
bugüne kadar sonuç alıcı hiçbir çalışma yapmamıştır ve yapamamıştır.
Değerli milletvekilleri, grup olarak desteklediğimiz
bu yasa tasarısı yasalaştığında AKP İktidarının ciddiyetini,
kararlılığını ve uygulamalarını dikkatle izlemeye devam edeceğimizi
belirtiyor, yüce Meclisimizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunbay.
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1230 sıra sayılı Petrol
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
1'inci maddesi hakkında Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle,
bugün kaybettiğimiz, TRT Genel Müdürlüğünden çok iyi tanıdığımız,
Dışişleri Bakanımız, büyük insan, yazar ve siyasetçi İsmail Cem'i
kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Bütün ailesinin, Cumhuriyet
Halk Partisi camiasının ve bütün Türkiye'nin başı sağ olsun ve Allah
rahmet etsin diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün kaybedişimizin
on dördüncü yılı olan büyük yazar hiçbir zaman unutamayacağımız
Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü dolayısıyla saygılarımızı sunuyoruz,
ruhu şad olsun. Bütün ailesinin ve ülkenin acısını paylaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, dün toprağa verilen ve Türk
halkının gerçekten birlikte ve dayanışma içerisinde olduğunu gösteren
ve basına büyük katkıları olan yazar Hrant Dink'i rahmetle anıyoruz
ve Türk insanının, artık, birlikte, barış içerisinde, kardeşlik içerisinde
yaşadığının güzel bir tablosunu hep birlikte gördük.
Eli kanlı katiller, hatırlarsanız ta geçmişten
beri bir sürü olaylar görüldü, ama 1900'lü yılların başından bugüne
kadar 62 tane bilim adamını, yazarı maalesef hunharca katleden katiller,
bugün hâlâ o günkü şevkini koruyor ve bunu, Türkiye'nin birliğine,
dirliğine, insanların kardeşliğine sıkılmış kurşun olarak kabul
ediyoruz. Bu arada, bütün şehitlerimizi, bölücü terör örgütleri
karşısında şehit olan ve elçiliklerimizde şehit edilen, ASALA tarafından
şehit edilen büyükelçilerimizi, yazar ve çizerlerimizi, ayrıca
Mustafa Özbilgin, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy gibi, Çetin Emeç gibi
yazarlarımızı katledenleri bir daha lanetle kınıyor, birlikte
olduğumuzun, Türk milletinin artık tekrar bir Maraş, Çorum, Sivas
olaylarını yaşatmayacağından ders almaları gerekir diye düşünüyor,
tüm şehitlerimizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle petrol dünyanın
en önemli konularından biridir, çünkü enerji ihtiyacı ve tabii kaynaklar
olarak petrolle yan ürünleri yaşamın her alanında bulunmakta ve gördüğümüz
kadarıyla da Türkiye'mizin tamamen dışarıdan bağımlı olarak taşınmakta
olan petrolün kaçakçılığıyla ilgili konuları gözden geçirmemiz
gerekir.
Değerli arkadaşlar, bugün, petrol kaçakçılığı
denildiğinde, en büyük kaçakçılık deniz yoluyla yapılır, yüzde
70'e yakını deniz yoluyla yapılıyor kaçakçılığın. Belki de bu rakam,
çeşitli şeylere göre değişiyor, ama yüzde 90'ı da bulur.
Kaçakçılığın önüne geçmenin yolu, sadece yasalar
ve cezalarla, yasa değiştirerek değil, kaynağına gitmek lazım. Bakanlarımızın
ve hükûmetlerimizin daha duyarlı ve asayiş kuvvetlerimizin daha
güçlü, daha kontrolü altında bulundurması gerekir. Biz "kaçakçılığı
önleyeceğiz" diyoruz ama, kaçakçılık yapanlar belli. Gemileri
kimlerin getirdikleri belli. Kimler tarafından bugün Türkiye'nin
5 katrilyon parasının çarçur edildiği, petrol konusunda çarçur edildiği
belli. O hâlde yapılacak şey, öncelikle yasalar konusunda ve bunun
uygulanması önemli, yasaları çıkarmak değil. Eğer biz yasaları çıkaracaksak,
bunun uygulamasını da hayata geçirmemiz lazım. Sizin, bizim, yani,
gerçekten 73 milyon insanın birikimlerinden çalan bu insanların
kimler olduğu kayıtlarda tespitlidir. O hâlde üzerine gidilmelidir.
Eğer gemilerle getirip kaçakçılık yapılıyorsa,
senede 10 milyar dolar, yaklaşık 10 katrilyon civarında eğer kaçakçılık
varsa, bunun her yıl 5 milyar dolara yakın, hatta 3,5 milyar arasında
değişen bir, Türkiye'ye maliyeti varsa, neden bugüne kadar bekletiliyor?
Neden göz yumuluyor? Her gün görüyoruz ki, insanlar, artık sokaklarda
sıkıntı içerisinde, perişanlık içerisinde, katrilyonlarca paramız
kaçakçıların cebinde.
Sadece petrolde değil kaçakçılık. İşte tütünde,
işte sigarada, daha değişik konularda. Ülkemizde, maalesef milyarlarca
dolar fakir fukaranın cebinden para gitmektedir. Bu paraların önüne
geçmenin yolu gerçek yönetimden, duyarlı yönetimden geçer ve olayların
üzerine gidebilecek bir iradenin hâkim olması gerekir.
Değerli arkadaşlar, senede 25 milyon tona yakın
bir yakıt ithal ediyoruz, harcanıyor ve sonuçta, 11-12 milyar dolara
yakın ise buralara paralar ödeniyor. Bu paraların yarısı kaçakçıların
cebine gidiyor ve maalesef, denetim altında tutamıyoruz. Eğer kayıt
dışı ekonominin üzerine gideceksek, bunları göz önünde bulunduracaksak,
bir kamyonun yedek deposunda gelen kaçak petrollerle uğraşmayalım,
gemilerle gelen, gerçekten, bu, armatörü olsun, bu işin ticaretini
yapan, Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekten kanını emen bu kaynakların
üzerine gitmek zorundayız.
Bugün, petrol için ödediğimiz parayı göz önünde
bulundurduğumuzda, en fazla kullananlardan, biliyorsunuz, köylüler
ve çiftçiler, nakliyatçılar geliyor aklımıza. Eğer bugün en fazla
kullananlar ve hatta, geçmişe göre bu oranlar düşüyorsa, Türkiye'de
kaçakçılık yüzde 90'a da tırmandıysa, vay hâlimize. Eğer bugün bu petrolde
yüzde 74 civarında dolaylı vergi ödüyorsak, sonuçta, bu bizim cebimize
ve dünyanın en pahalı petrol kullanan ve para ödeyen bir ülkesi durumundayız.
Değerli arkadaşlar, bu kaçakçılığı önlemenin
yolu yasalarla değil, bir an önce bu yasaların hayata geçirilmesiyle,
bu iradeyi, hükûmetlerimiz… Geçmişte de hatalar olmuştur, bugünkünün
de hatası vardır, gelecekte de hatalar olmaması için, bir an önce
bu kaçakçılığın önüne geçmeli, her yönüyle kaçakçılığın önüne geçmeliyiz.
Sigarasından, sınır ticaretinden, petrolünden -daha çeşitli- ilacından,
gübresinden, bu konularda duyarlı olmak zorundayız. Eğer petrol konusunda
bir an önce bu yasanın çıkarılması gerekiyorsa, özellikle üreticilerin,
ithal edenlerin ve bu marker konusunda özellikle petrol dağıtıcılarıyla
ilgili daha denetim altında bulundurularak buna daha dikkat etmeliyiz.
Bu marker konusunu bahane ederek bazı petrolcüler eğer eylem yaparlarsa
Türkiye'de de, belki, sıkıntılar, petrol sıkıntısı doğabilir, çünkü,
bazılarının kazançları eğer azalıyorsa, hâliyle direnç göstereceklerdir,
bir bahane arayacaklardır. Bunlara fırsat verilmemesi lazım. Gerek
TÜBİTAK gerekse Enerji Piyasasıyla ilgili gerekse bu dağıtım yapan
şirketlerin daha duyarlı olması gerekir, daha koordineli çalışması
gerekir ve bir an önce de bu yasanın da, çıkan yasanın kurallarına
uymak zorundalar. Zaman kazanarak, kaçakçılığı, her geçen gün bir
şeyler daha kazanalım mantığı içerisinde olan bu firmaların üzerine,
ithalat yapan ve kaçakçılık yapanların üzerine gittiğimizde,
inan edin ki, bunlar, artık, susmak zorunda kalacaktır. Eğer -çok sıkıntı
içerisinde olduğumuzu görüyoruz- Habur'sa, ikinci bir kapı açalım.
Habur Kapısı'nın dışında da kapı açarak bu ithalatla ilgili, dışarıdan
gelen kaçakçılığı da önleyerek sorunları daha yakın bir zaman içerisinde
çözeceğimize inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, kaçakçılık her yönüyle sıkıntı
içerisinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …bu ülkeyi sıkıntı içerisinde
koyduğu ve yoksullarımızın, yetimlerimizin, fakirlerimizin cebinden
çaldıklarına göz yummayalım. Artık, sokaklarda insanlar gasbediliyorsa,
öldürülüyorsa, binlerce gencimiz suçlu olarak ve onları suça itiliyorsa
yönetimlerin ve yetkililerin daha duyarlı olması gerekir. Biz,
tekrar, yazarlarımızı, çizerlerimizi, aydınlarımızı, insanlarımızı
katleden bir anlayışa, eğer, bunları da görmemezlikten geldiğimizde
taviz vermiş oluruz. Bunların önünü kesmenin yolu bunlara iş ve aş
aramaktan geçer. Eğer, kaçakçılık ve bunun gibi kaçakçılıkla ilgili
bu ülkenin çıkarlarını peşkeş çeken anlayışlar eğer devam edecekse
bu yoksulluğun, bu perişanlığın, bu katillerin önünde duramayız
diyoruz. Ama, bizler, bu konuda daha duyarlı olmalıyız Meclis olarak.
Bu katillerin, bu katil yetişen ve onun arkasındaki güçlerin üzerine
gitmemiz için daha hep birbirimizle, muhalefetiyle iktidarıyla
halkımız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, son cümlenizi, selamlamanız
için açıyorum. Lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
…hep birlikte haykıralım. Biz birlikteyiz, kardeşiz.
Bu ülkenin ve üniter yapısından ödünümüz yoktur diyoruz.
Şehitlerimizi
saygıyla anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Şahısları
adına, Aydın Milletvekili Sayın Semiha Öyüş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın
Öyüş, süreniz beş dakika.
SEMİHA
ÖYÜŞ (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; akaryakıt kaçakçılığı ülkemizde
uzun yıllardır süregelen ve devleti büyük zararlara uğratan bir sorun
durumundadır. Yaklaşık son elli yıldır sınır boylarından ve deniz
yoluyla ülkemize sokulan ve yasa dışı olduğu gibi kayıt dışı olduğu
için de zararları tartışılamayacak kadar büyük olan kaçakçılık
son yirmi sene içinde daha organize bir şekilde yapılmaktadır.
Ülkemizde
önemli miktarda petrol kaçakçılığının yapıldığına ilişkin bilgiler
bulunmaktadır. Bu cümlemi biraz açmak istiyorum. Yüce Meclisimizde
kurulan komisyonun çalışmaları sonunda rakamlarla ifade edilen
kaçak petrol miktarı 2004 yılında 581 olayda 83.111 ton, 2005 yılında
704 olayda 35.217 ton, 2006 yılının ilk üç ayında 8.235 ton olarak tespit
edilmiştir. Ayrıca, raporda, iki yılda tespit edilen kaçağın devletimize
olan zararının faturası 10,7 milyar YTL olarak belirlenmiştir. Yine
ülkemizdeki araç sayısındaki artış oranı 1990-2006 yılları arasında
yüzde 157 iken, oto gazlı araç sayısı hariç olarak, toplam akaryakıt
satışlarındaki artış yüzde 33 seviyesinde kalmıştır. Eldeki verilerden
de anlaşılacağı gibi rakamlar arasındaki oranlar akaryakıt kaçakçılığını
net bir şekilde ortaya çıkarmaktadır. Üniversitelerde yapılan
analiz araştırmalarına göre piyasada satılan akaryakıtın 1/6'sı
bozuk olduğu için, konunun devletimizi ilgilendiren boyutunun
yanı sıra vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren boyutu da vardır.
Çok basit kimyasallarla elde edilen kalitesiz yakıt, herhangi bir
arındırma ünitesinden geçmediğinden standart yakıtlar kalitesinde
olmuyor ve bu durumda birçok otomobilin yolda kalıp arızalanmasına
neden oluyor. Konunun, ülke ekonomisi, sağlanamayan vergi geliri,
araç sahiplerinin otomobillerine verdiği zararın yanında barındırdığı
yüksek orandaki kükürt nedeniyle de insan sağlığına ve çevreye verdiği
zarar göz ardı edilmemelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; petrol piyasasının işleyebilmesi
için petrol kaçakçılığından kaynaklanan haksız rekabetin önlenerek
adil bir rekabet ortamının ve ürün güvenliğinin sağlanması gerektiğinin
ne kadar önemli olduğu ortadadır. Ülkemizde dürüstçe ticaretini
yapıp geçimini sağlayan ticaret erbabı kişilerin haklarını korumak,
onları bu kaçakçılık işleriyle uğraşanlar karşısında zayıf bir
konuma düşürmemek, devletin ve milletin hakkını korumak için bu kanunun
acilen yasalaşması gerekmektedir. Hepimizin bu görevini hakkıyla yerine getireceğine
eminim.
Bu kanunun 1'inci maddesinde yapılan düzenlemeler
ile tanımlamalar yapılmaktadır. Bu bakımdan (a) bendinde kaçak petrol
tanımıyla kurumca belirlenen seviyede ulusal marker içermeyen
akaryakıt, (b) bendinde yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma
girdiği belgelendirilemeyen veya menşesi belli olmayan petrolü
ve petrol ürünlerini, (c) bendinde kurumdan izin alınmadan; akaryakıt
haricinde kalan solvet, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent, nafta ve
benzeri petrol ürünlerinden elde edilen akaryakıtı ya da akaryakıta
dönüştürmek maksadıyla kullanılan veya bulundurulan akaryakıt
haricinde kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve
benzeri petrol ürünleri, (d) bendinde 10 Temmuz 2003 tarih ve 4926 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre kaçak olan petrol ve petrol
ürünleri, (e) bendinde sıvı veya gaz hâlindeki hidrokarbonlarla,
hidrokarbon türevi olan yakıtları nakleden boru hatlarından (her
türlü üretim, iletim ve dağıtım hatları dâhil) veya bunların depolarından
veya kuyulardan yasalara aykırı şekilde alınan petrol ve petrol
ürünleri düzenlenmektedir.
Bu teknik düzenlemeyle, petrolün ve madenî yağın,
ilgili idari hükümler de dâhil olmak üzere, standartları, ölçüleri,
özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji,
sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi
işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ve uyulması
zorunlu olan her türlü düzenleme bu yasayla belirlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) - Kabul edeceğimiz yasayla,
kayıt dışılık ortadan kalkacak, haksız kazanç elde edenlere fırsat
tanınmayacaktır.
Biz AK Parti Grubu olarak, her zaman adaletten, şeffaflıktan,
eşitlikten, dürüstlükten, devletimizden ve milletimizden yana olduğumuzu
ifade ediyoruz.
Bu düzenlemenin, ülkemizde önemli bir eksikliği
gidereceği inancıyla, hayırlı olmasını diliyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öyüş.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Burdur Milletvekili
Sayın Mehmet Alp. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
MEHMET ALP (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 1230 sıra sayılı Petrol Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Ülkemizde önemli miktarda petrol kaçakçılığının
yapıldığına ilişkin tespitler, akaryakıt kaçakçılığı hakkında kurulan
Meclis araştırması komisyonumuzda da görülmüştür. Akaryakıt kaçakçılığının
ülkemiz ekonomisine, insan ve çevre sağlığına verdiği zararlar
araştırılmış ve gereken önlemlerin alınması amacıyla komisyonumuz
bu konuda ayrıntılı bir araştırma yapmıştır. Bugün ise enerji sektörümüzde
önemli bir rahatlama meydana getirecek ve ülkemiz ekonomisine büyük
bir katkı sağlayacak yasa üzerinde görüşme yapmaktayız.
Petrol Piyasası Kanunu Tasarısı'na ihtiyaç duyulmasının
en önemli nedeni, ülkemizde petrol kaçakçılığının çok büyük boyutlara
ulaştığı varsayılmaktadır. Bundan dolayı petrol kaçakçılığı veya
kayıt dışı tüm işlemler ekonomik sonuçlara sebep olup, hukuki ve ahlaki
yönden büyük sonuçlar çıkarmaktadır. Kayıt dışılık bir başka kayıt
dışı sektörün oluşmasına yol açmakta, sonucunda ise haksız rekabete
neden olmaktadır. Kaçakçılıkla ilgili tüm konuların yasal boşluğunun
giderilmesi ve rekabet eşitsizliğini, haksız rekabeti ortadan
kaldırabilmek açısından önemlidir. Ülkemizde uygun faaliyet yapan,
hukuk düzenine uygun faaliyet gösteren işletmeler mağdur olmakta
ve zarar görmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde kaçak petrolle
mücadele yetersiz kalmaktadır. Bunun için de Petrol Piyasası Kanunu
Tasarısı tüm unsurları kapsayacak şekilde yapılmıştır.
1'inci maddeye baktığımız zaman, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu tarafından belirlenen ölçüde ulusal marker içermeyen
akaryakıt "kaçak akaryakıt" sayılacaktır. Kurumdan izin almadan,
akaryakıt haricinde kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, nafta
ve benzeri petrol ürünlerinden elde edilen akaryakıt veya akaryakıta
dönüştürülmek amacıyla kullanılan ya da bulundurulan akaryakıt
haricinde kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, nafta ve benzeri
petrol ürünlerini kapsamaktadır. Yasal yollarla Türkiye'de serbest
dolaşıma girdiği belgelendirilemeyen veya menşesi belli olmayan
petrol ve petrol ürünü aynı şekilde kaçak petrol sayılacaktır. Ayrıca,
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre, kaçak olan petrolü
ve petrol ürünlerini de kaçak petrol olarak tanımlamaktayız.
Kısacası, dağıtıcı lisans sahiplerine bağlı
bayilerindeki işlemler sorumluluk getiriyor, yakalanan petrolün
tasfiyesi hızlanıyor, kaçak petrolle mücadelede etkin bir teşvik
sistemi düzenlemesi geliyor. Böyle bir yasal düzenleme gerekçelerinin
başında olması gereken husus da bu konuda Hükûmetimizin kararlı
olmasıdır.
Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tüm partilerin
ve milletvekillerimizin petrol kaçakçılığıyla mücadele konusunda
göstermiş oldukları kararlılık için teşekkür ediyor, tasarının
tüm milletimize hayırlı olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Alp.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Karar yeter sayısı Sayın
Başkan.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yeter
sayısı…
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.
1230 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 1'inci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, 1'inci maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun
7 nci maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Dağıtıcı lisansı sahipleri, Kurum tarafından
belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak petrol satışının
yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim
sistemi kurar ve uygular."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bizim de katıldığımız,
Türkiye'nin…
BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir dakikanızı rica edebilir
miyim.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bir uğultu
var, Başkanlık Divanı olarak hatibi takipte zorlanıyoruz. Arkadaşlarımız,
lütfen yerlerine otursunlar ve hatibi dinleyelim beraberce.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Genelde katıldığımız bir kanun. Daha önce, geçen
hafta içerisinde yapılan görüşmelerde, değerli arkadaşlarım,
eğer, bu kanun geçen hafta geçmiş olsaydı farklı bir biçimde geçecekti.
Önemli bir kanun hazırladık, bugüne getirdik, ama, bugüne kadar, kanunun,
mantıksal açıdan bir çözümlemeye kavuşturulmuş olmaması da ciddi
bir eksiklik. Bu, neyin eksikliği biliyor musunuz: Bu, kurumlar arasında
iletişim eksikliği, görev ve sorumluluk alanında liyakat sahibi
olmayan insanların görevlendirilmiş olması, zamanında ihale edilememesi,
ihale edildikten sonra TÜBİTAK'ın bu araştırma süresince yeterli
ihtimamı göstermiş olmamasının… Hep birlikte, bu kurumların sıkıntısını
bugün çekiyoruz.
Değerli arkadaşlar, baştan beri söylüyordum, bu
kanunda kaçakçılığın bir tek marker eksikliğine bağlanması yanlış
olabilir, ama, tanımlamada siz yeterli açıklık getireceksiniz değerli
arkadaşlar. Bakın, marker, daha önce de anlattım, bir bardak petrolün
içerisine damlatabileceğiniz, belli oranda, içinde DNA molekülleri
olan çift komponentli bir bileşimdir. Bu bileşim oranı, her litreye
göre bellidir. Marker, TÜBİTAK tarafından üretiliyor ve dağıtılıyor.
Şimdi, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu "Marker'da hiçbir sorun
yok, marker'ı biz iki yerde uygulayacağız." diyor. Dikkat edin arkadaşlar,
eğer bir değişiklik yapacaksanız da bunları göze alarak yapın. "İki
yerde uygulayacağız: Birincisi antrepolarda, petrolün geldiği,
çekildiği antrepolarda, ikincisi de rafineride uygulayacağım.
Yani, ben, marker'ı götürüp benzin istasyonunun deposunda uygulamayacağım.
Buralarda uyguladığım için, oraya dökülecek marker belli, oradan
alacağım ölçümlerin sonucu da tam olacaktır, ancak, insanların
elinde iki üç aylık bir depo var, depolarında mal var. Bu marker, kamyonlarla
taşınıp depoya döküldüğü zaman, depodaki mal marker'sız olduğu
için, kademeli olarak marker'ı yükselecek, ben de zaman içerisinde
bunu kontrol edeceğim." diyor. Bu, işin bir yanı. Neresi diyor?
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Başkanıyla beraber; o gün, Sayın
Günay burada bunu söyledi. Sektör "Burada kristalize olma
var." diyor. Ama, yine, ilgili arkadaşlar diyor ki: "Buradaki
kristalize olma; koruyucu maddeyi süzmeden verdiği için bu marker
kristalize oluyordu. Şimdi, süzüyor, bu da ortadan kalktı."
Şimdi, değerli arkadaşlar, çelişki şu: Bir yandan
TÜBİTAK "Tutturamadık" diyor. Ya, bir ihale 3 defa iptal
edilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu! 3 defa iptal edildi.
TÜBİTAK'a gitti, sekiz aydır uygulanıyor, kanun çıkacak, perşembe
çıksa böyle çıkacaktı. Şimdi deniliyor ki "Buradaki insanların
yüzde 90'ı kaçakçı olur."
Değerli arkadaşlar, uygulamada bir sıkıntı olacağı
kesin, ama, bu anlayışla, biz, bu işi bir yılda da çözemeyiz. Marker
uygulaması bu kadar kolay bir şey değil. Marker'ı en ücra köşeye kadar
uygulayacaksanız, bir kere, sistem olarak hepimiz bir şeyde hemfikir
olalım: Kaçakçılığı önlemek sadece kanunlarla yapılmaz. Özellikle,
petrol kaçakçılığı organize bir iştir. Siz, Gümrüğü, İçişleri Bakanlığını
ve Enerji Bakanlığını organize çalıştıramazsanız, yeni bir devlet
politikası ortaya koymazsanız ve bunun üzerindeki vergileri normal
düzeylere çekemezseniz Türkiye'de siz bu kaçakçılığı önleyemezsiniz
değerli arkadaşlar.
Bakın, bir de, cezalara yönelik ciddi çelişkiler
yaşıyoruz. Birinin elinde bir mazot var. Bu mazot diğer mazotla aynı,
aynı bileşimde, fakat, marker'ı eksik. Vatandaşa diyorsunuz ki,
"Siz kaçak petrol kullanıyorsunuz, altı aydan üç yıla kadar hapsiniz
var, şu kadar para cezası…" Nedir? İçindeki marker eksik. Ama,
bir diğer yandan, elinde mazot var, mazotun içerisinde atık yağ var,
solvent var, hem kullandığı makineyi hem insan hayatını tehdit edecek
ciddi karışımlar var. Eğer siz bu ikisini de aynı kaçak petrol anlayışıyla
cezalandırırsanız ciddi bir adaletsizlik yapmış olursunuz. Bana
göre, eğer ceza verecekseniz, "Marker'ı olmayana şu kadar ceza
verilir." dedikten sonra, "Bileşimde herhangi bir karışım
kullanarak petrolün yapısını değiştirip piyasaya sunanın cezası
yüzde 25 oranında artırılır." diyebilmelisiniz. Aksi takdirde,
bu adaletsizliği nasıl ortadan kaldıracaksınız? Adam, kaçak mazot
getirmeyle aynı ceza alacaksa, yarısının içerisine solventi basar
götürür, "Niye ben bu riski almayayım?" der. Kaçakçının kafasına
koyduğu şey fazla para kazanmak değil mi? Bir deponun yarısını solvent
doldurur, yarısını mazot doldurur. Siz kanuna koyun, "Bileşiminde
herhangi bir farklılık görülürse, herhangi bir kimyasal maddeye
rastlanırsa cezası yüzde 25 olarak artırılır." deyin.
Değerli arkadaşlar, bir geçiş süresi düşünüyorsanız
dahi, bu bir yıl çok uzun bir süredir. Sektörü rahatlatalım, ama, tanımlarda
da rahatlatalım. Sektörde, bir kere, siz kurumlar arasında eş güdümü
sağlamadıktan sonra Türkiye'de bu sorunu çözmeniz mümkün değildir
değerli arkadaşlar.
Şimdi bakın, bir de "Kaçakçılığı önleyeceğiz."
diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bana kulak verirseniz, size,
biraz da nasıl önleyemeyeceğinizi bir başka yönüyle anlatayım. Şimdi,
kim denetleyecek bunu? Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu. EPDK yetkililerine
sorun, idari-mali özerkliği yok, bir. Denetim dairesinde sadece 30
kişi çalışıyor. Siz, 30 kişiyle Türkiye'de kaçak akaryakıtı, petrolü
denetleyebileceğinizi düşünüyor musunuz Allah aşkına! Böyle
bir şey mümkün mü? 30 personelle Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun
Türkiye'de akaryakıt kaçakçılığı denetimi yapması mümkün mü? Böyle
bir şey olur mu, o binada, o çalışma koşullarında? Mümkün mü böyle
bir şey?
Eğer, durum böyle kalacaksa, biz, uygulama açısından,
bunlarla mücadele etmemeyi baştan kabullenmiş sayılırız. Ben isterdim
ki, bu kanun getirildiğinde, onun yedek cetvelinde, istihdam edilecek
teknik elemanların da listesi beraberinde getirilsin, uygulayıcı
personellerin listesi beraber getirilsin. Siz, bu koşullarda, bu
kapasiteyle, bu EPDK'yla, bu kaçak akaryakıt tanımıyla Türkiye'de,
arkadaşlar, kaçağı önleyemezsiniz. Kurumların eş güdümünü eğer
siz -iki buçuk yıl oldu Petrol Piyasası Kanunu çıktığında, iki buçuk
yıl oldu- iki buçuk yıl, TÜBİTAK, Hükûmet ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu arasında bir eş güdüm sağlayamadı iseniz, 30 denetim elemanıyla
EPDK'da, denetim dairesinden siz bu denetimi organize bir biçimde
çıkaramaz, yapamazsınız. TÜBİTAK'ta birtakım insanları eğitip bu
alana seferber etmeniz de yetmez değerli arkadaşlar.
Biz, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun çıkmasından
yanayız, ama, kamuoyunun ve sizin dikkatlerinizi çekiyoruz: Kaçak
akaryakıt tanımından cezalara kadar, hem sektörde hem de kurumsal
yapıda sorun yaratabilecek ciddi eksiklikler var. Bana kalsa, bu
kanunu geri çeker, bir hafta üzerinde çalışır, sonra Genel Kurulun
önüne yeniden getirirdim. Ama, dediğim gibi arkadaşlar, eğer perşembe
günü çıkarsaydınız siz bu kanunu… Sayın Bakan da burada, "hiçbir
değişiklik olmasın" diyordu. Eğer, perşembeden bu çarşambaya
kadar kanunda değişiklik yapma ihtiyacı hasıl olmuşsa, bu kanunun
temelden eksiklikleri var demektir. Bunu, ilgili kurumlarla detaylı
konuşup buralardan zarar görecek sektörü de rahatsız etmeyecek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
…namuslu insanları da hırsız konumuna sokmayacak,
ancak, Türkiye'de akaryakıt tüketimini de sistemli bir konuma oturtacak
bir öneriyle kamuoyunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne
çıkmak zorundayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, kanunun şimdiden
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar, petrol kaçakçılığı
üzerine, Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, işin özüne baktığımızda, bu, sistemin
temel bir sorunu. Tamamıyla bir adli vaka olarak algılanırsa, sadece
kaçakçılık düzeyiyle değerlendirilirse, bu işin sonucunun olmayacağını
bilmenizi istiyorum.
Tabii ki, sözlerime başlamadan önce, başta İsmail
Cem'in ailesine başsağlığı, kendisine Allah'tan rahmet ve geçtiğimiz
hafta kaybettiğimiz Hrant Dink'in de ailesine ve Ermeni camiamıza,
dostlarımıza, buradan başsağlığı diliyorum.
Şimdi, temel sorun nedir diye baktığımızda, sistemin
ta kendisi. Bugün, sistemin üç boyutu var. Petrol, biliyoruz ki, çok uluslu
firmaların cirit attığı alanlardan bir tanesi. Türkiye'de, üretimin
çok zor olduğu bir dönemde dağıtımın daha kârlı olduğu bir süreç yaşıyoruz.
Gerek çok uluslu ve gerekse içimizdeki ulusal bir sermayenin çıkarlarının
ortaklaştığı bir nokta. Biz diyoruz ki, sistemde sorunu cezalarla
caydırmak değil, işin ekonomik boyutuyla yani, yaşam kaynağına bakmak
lazım.
Kaçakçılık neden? Neden AKP döneminde kaçakçılık
bir sektör hâline geldi? Bir düşünün, esrar kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı
gibi birçok kaçakçılığı düşündüğümüzde, biraz, petrol kaçakçılığı
artık bu işin kibarcası, beyefendiliği oluyor. Bu yüzden, diğer kaçakçılıktan
çok petrol kaçakçılığına doğru dönmeye başladı. Çünkü, Türkiye'de,
dolaylı vergilerin yüzde 80 düzeyinde olduğu bir yerde, en büyük
kalemlerden bir tanesi de petrol. Kaçakçılığın teşvik boyutu ekonomik
boyutundan çıkar. Bunun yüzde 80'i vergi olan bir ülkede, böyle bir
kâr marjını düşünün, yüzde 80 beyler. Böyle bir sektör nerede var? Pazarı
da açık, müşterisi de hazır. Pazar sorunu olmayan ve Türkiye'de de,
kaçakçılık sektörünün yüzde 30'a vardığı bir ülkede yaşıyoruz. Dört
buçuk yılda -övündüğünüz nokta- AKP döneminde kaçakçılık sektörünü
geliştirdiniz. Petrol kaçakçılığı da bunların başlarında. Böyle,
küçük sınır kapılarındaki tenekelerle eşek sırtlarındaki yapılan
kaçakçılıktan bahsetmiyoruz. Resmen tankerlerle yapıldı, maalesef
de, Mersin'in bu konuda da yüzde 30 pay aldığı bir ülkemizden bahsediyoruz.
İşin bu boyutunda eğer siz kaçakçılığı önlemek istiyorsanız, işin
ekonomik boyutlarını da göz ardı etmeyeceksiniz.
Siz, Türkiye'de gelir dağılımını kurumlar vergisinden
çok dolaylı vergilere yöneltirseniz, işe de sürekli vergi yüklerseniz,
övündüğünüz nokta bu. Kaçakçılık da her geçen gün hızla yükselen bir
pazar ve bu toplumu kaçakçılık gibi bir imtiyazlı gruplar oluşturdunuz.
Biraz önce kaçakçılık sektöründen hemen bir telefon geldi, dediler
ki, Türkiye'deki sigara kaçakçılığı… "Emniyetin önünde satılıyor"
dediler. Düşünün bu kadar vahametin boyutunu. Yani, üretmeden tüketmek.
Üretmenin zorluğunu, girdilerin rekabetteki sıkıntısını hep beraber
biliyoruz. O zaman hazır lokmadan imtiyazlı gruplar elde edilmek.
Bu ülkede kaçakçılığın resmî boyutlardaki rakamı
belli, 10 milyar dolar civarındaki bir pastadan bahsediyoruz, küçük,
birkaç kişinin yaptığı bir işten değil, 10 milyar dolar. Bu kadar tatlı
bir lokmanın olduğu yerde tabii ki, gerek küresel ve gerekse ulusal
ölçekli büyük firmaların da işin içerisinde olduğu bir süreç yaşanıyor.
Bunun çözümü son derece basit: Ulusal marker. Bu, işin sadece bir boyutu.
Ulusal marker'ı dört buçuk yılda maalesef pratik hayata dökemediniz.
Üç defa ihale yapıldı, ihale iptal edildi ve arkasından daha çok TÜBİTAK
gibi bir bilimsel bir kurumda, bunu da beceremediniz.
Peki, böyle bir ortamda, söyler misiniz, kaçakçılığı
önleyeceğinizi düşünüyor musunuz? Siz de inanmıyorsunuz, ama, buna
karşın bir şeyler yapmak için mücadele ediyorsunuz. Çıkarların çatıştığı
yerde, tavırlar, bu ülkenin millî menfaatleri doğrultusunda alınır
ve Türkiye'deki tüm enerji kaynaklarına baktığımızda dünyanın en
pahalı petrolünü tüketmemizin kaynaklarından bir tanesi de petrol
kaçakçılığıdır. Gerek tarımda ve gerekse endüstriyel alanda, sanayide
rekabetin yapılamadığı bir dönem yaşıyoruz. Ha, küçük bir azınlık,
bir zümre yarattınız petrol zengini. Daha doğrusu, petrol zengini,
üreticisi olur, ama, dolaşımdan dolayı petrol sürecinde zenginleşen
bir sektör yarattınız. Yaklaşık 28 dağıtım firması ve 5 bine yakın
bir bayinin olduğu bir pazar payını düşünün, böyle bir ortamda, denetimden
yoksun. Niye? Enerji Piyasası Üst Kurumu 30 tane elemanıyla denetleyecek.
Adama gülerler "nasıl becereceksin" diye.
İkincisi: Yasal zeminde yaratılan enerji dağıtımının
üzerindeki özellikle bu cezalar -bir derecede seçim dönemindeyiz-
belirli medya devinin önünde silah olarak kullanılıyor. Bu da sizin
eseriniz. Bakıyorsun, dört buçuk yıldır hayata geçirmediğiniz,
vergi kaçakçılığıyla suçladığınız ve dağıtımdaki yaşanan sıkıntıları
göz önünde bulundurduğunuzda, ceza kısmı seçim dönemine denk geliyor,
bu ne tesadüf! Baskı aracı olarak kullanıyorsunuz yasaları, kendi
amaçlarınız doğrultusunda. Böyle olunca da, sizin enerji piyasasındaki
attığınız bu adımların altında sadece günü kotarmak ve maalesef
baskı aracı olarak kullanmak… Bunları silah olarak kullanıyorsunuz.
Bu yüzden de, enerji sektörünün… Bu kadar, sıkıntı yaratılan bu ülkemizde,
rekabetten ve verimlilikten yoksun, daha çok tüketen bir pazarda,
hazır alıcısı olan bir konumda… Daha çok yüzde 80 vergilerin kaçak
olarak toplandığı bir pazar. Yani, rekabetin olmadığı aslında, verimliliğin
olmadığı bir sektör.
Buna karşın, çözüm önerileri çok basit. Gelin,
Türkiye'deki vergi düzenlemesini yeniden yapın. O zaman, kaçakçılık,
cazip koşuldan, asgarî düzeye iner.
İkincisi, tabii ki, petrol denetimi ve dağıtımı
esnasındaki mekanizmalarınızı artırın. Cezalar uygulanacak
şekilde olsun, silah olarak kullanılmasın. Böyle bir ortamda, Türkiye'deki
petrolün yaşattığı sıkıntı, ülke ekonomisine kaybı belli, bu tüm
toplumun sırtında birer kambur ve bunun faturasını Türk halkı ödemekte,
73 milyon insan. Buradaki toplanan vergiler de Türkiye'nin yine sırtında
bir kambur, çok uluslu firmalara, maalesef, sömürülen bir ülke konumunda
faize giden para. Böyle bir kısır döngü, böyle bir ucube.
Dört buçuk yılda yaptığınız nedir, gelin, burada
açıklayınız.
Sizin, Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunlukta
olmanıza karşın, AKP iktidarına bakıyorum; burada sadece Meclisi
çalıştıracak çoğunluğu bulmakta zorlanıyorsunuz. Bir de kamuoyuna,
işte, biz Meclisin süresini beş yıl uzattık gibi… Bazen arkadaşlara
soruyorum: AKP, yoruldunuz mu? Ampul mü patladı?
RECEP KORAL (İstanbul) - Yoklama yaptık her maddede.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Hep yoklama. İşte, buna
nitelik değil, nicelik denir, sayısal varlığınız. Buna rağmen bulmakta
zorlanıyorsunuz ve bu ülkede, Türkiye'nin temel sorunlarını çözmeniz
gereken bir dönemde, bu ülkede…
RECEP
KORAL (İstanbul) - Meclis kapansaydı konuşamayacaktın sen.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) - Meclis kapanacak ve bu halk seçim gününü dört gözle
merak ediyor. Artık, her geçen gün ıstırap içerisinde yaşadığı günlerin
hesabını dört gözle… Yani, geriye sayış dönemi başladı. AKP'li yıllardan
kurtuluş dönemi başladı ve bu halkın sağduyusuna, sabrına minnettarız.
İnanıyoruz ki, bu ülkemizde, sıkıntılardan çok, her geçen gün can ve
mal güvenliğinin olmadığı, rekabetin ve verimliliğin olmadığı
bir ülkede günü kotarmak ve evine sadece gitmekte bile sıkıntı duyan
bir toplumsal psikolojiyi düşünüyorum, toplumsal hastalık seviyesinde.
Toplumun yüzde 70'i streste, yüzde 30'u depresyonda. Eseriniz bu.
13
milyon yeşil kart bağımlısıyla övündüğünüz, bunun bana göre resmî
adı "resmî dilenci belgesi" diyebileceğimiz bir belge. 13
milyon… Her geçen gün de sayısı artan bir süreçte. Ama buna karşın,
Türk toplumunu her geçen gün iaşeye bağımlı bir kitleler hâlinde yetiştirdiniz.
Ben buradan halkıma seslenmek istiyorum: Umutlarınız
bitmesin, hayalleriniz sönmesin. Yapılacak süreçte AKP'ye hesap
soracağınız günü dört gözle beklediğinizi biliyoruz, çok kısa
kaldı ve seçim sandığından hesabını soracağınızı da biliyoruz. Ama
çözümün ise, adresin Anavatan olduğunu halkımız sağduyuyla değerlendirsin.
Başta Genel Başkan Erkan Mumcu'yla başlayan bir Anavatan siyasi politikalarında
ve ekonomik politikalarında yapacağı icraatları nettir. Böyle
olunca, Petrol Kanunu da dâhil olmak üzere, Türkiye'nin temel enerji
sorununu, böyle günü yaparmış gibi görünüyorsunuz. Dört buçuk yılda
yaşanılan sıkıntının Türkiye'ye maliyeti maalesef 20 milyar doların
üzerinde. Böyle bir rakamı Türk halkına ödetmeye hakkınız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Kısaca, umutların bitmediği, evimize rahatlıkla,
huzur içerisinde gidebileceğimiz, sevginin, kardeşliğin, barışın
özlemi içerisinde olan bir Türkiye'nin özlemi çok kısa sürede gerçekleşecek
ve inanıyorum ki, bu AKP'den kurtuluş gününü bu ülke bayram ilan edecek.
Temennimiz o. Bu halkın arasına girip sorun, inşallah sizden memnundurlar
da oy vereceklerdir. Ama ayaklarınız yere basmıyor. Buna halkımız
gereken hesabı soracaktır. Temennimiz, bu ülkenin çözümsüz olmadığı,
alternatifsiz olmadığı, umutların sönmediği bir ülke özlemiyle,
bu kanunun kısmen de olsa sorunu çözmesine katkı göstereceğini
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Madde üzerinde şahsı adına Zonguldak Milletvekili
Sayın Fazlı Erdoğan…
Şahsı adına, Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çakır.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 2'nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuştuğumuz mesele, hiç şüphesiz,
petrol meselesi, Türkiye'de ve dünyada birçok olaylara sebep olan
ve yüksek rakamlara sâri bu sektör, hiç şüphesiz, ülkemizde de, kaçakçılık
noktasında oldukça dikkatleri çekmekte.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, ülkemizde
tükettiğimiz petrolün yüzde 92'sini dışarıdan ithal ediyoruz, yüzde
8'ini ancak üretebiliyoruz. Dolayısıyla, bir yılda bu ülke petrole
29 milyar dolar para ödüyor. Ancak, böyle devasa bir sektörün, hiç
şüphesiz, kaçakçılığı da oldukça yüksek rakamlara sâri. 5 katrilyon
mesabesinde, bu ülkede, yılda, kaçakçılık yapıldığı, akaryakıt
kaçakçılığından ülkenin para kaybettiğinde herkes hemfikir. Ancak,
önlenmesine ilişkin birtakım kanuni düzenlemeleri de süratle
yapma durumundayız.
Değerli arkadaşlar, hiç şüphesiz, konuşulduğu
üzere, marker uygulaması, ulusal marker uygulaması, kaçakçılığı
uygulamak adına belki en önemli etkenlerden bir tanesi. Ancak, tek
başına marker uygulamasının yetmeyeceğini de hiç şüphesiz bilmemiz
lazım. Çünkü, akaryakıt kaçakçılığını önlemek için nereden geldiğimizi
de bilmek lazım. Eğer, hafızalarımızı şöyle bir yoklarsak, yakın
geçmişte, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001 hatta 2002'lerin yarılarına kadar,
bu ülkede, kaçak mazot, ucuz mazot gibi, neredeyse resmî literatürde
yer almıştı. Bu da gayet masum ve makul bir zemin üzerine oturtulmuş,
sınır ticareti kavramı ve kapsamı içerisinde, o sınır ticareti
sınırları aşmış, sınırların ötesine, hatta, Asya'dan Avrupa'ya,
Trakya'dan Anadolu yakasına dahi geçer hâle gelmiş idi. Dolayısıyla,
o günlerden bugünlere geldiğimizde, bu kaçakçılığın mutlaka önlenmesine
ilişkin tedbirleri de almak hiç şüphesiz kaçınılmaz oldu. Ancak,
baktığımızda, kaçakçılığı nasıl önleyelim, kim bunun sorumlusu
denildiğinde, neredeyse beş-altı tane bakanlık karşımıza çıkıyor.
Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı
hiç şüphesiz bunların temel resmî birimleri. Ancak, bu kontrolleri
kimin yapacağına ilişkin bu kanuni düzenlemeleri bir an evvel hayata
geçirmek de Hükûmetimizin görevi.
Bu kürsüden, hiçbir şey yapılmadığına ilişkin de
çokça şeyler söylendi. Ancak, birçok şey bu Hükûmetimiz zamanında yapıldı,
bunu kabul edelim. Belki zamanlaması, zaman geç işledi, ancak, takdir
edersiniz ki, lisans meselesi… Bu ülkede yaklaşık 12.500 bayi, yani
istasyon var. Beyaz bayraklı diye tabir edilen bayiler vardı. Kaçakçılığın
devasa kısmı, ilgili arkadaşlar bilir, beyaz bayraklı diye tanımladığımız,
hiç bağımlılığı olmayan, daha doğrusu herhangi bir dağıtım şirketinin
bayisi olmayan bu 2.500 bayi üzerinden pekâlâ yapılabilmekteydi. İşte,
lisans meselesiyle, lisans mecburiyetiyle, bu yasal düzenlemeyle
tüm bayilerin lisans alma, dağıtım şirketlerinin lisans alma mecburiyetini
getirdik. Bu da ciddi bir adımdı.
Değerli arkadaşlar, onun da tamamlanmadığını
maalesef görmekteyiz. Ancak, lisans meselesi, biliyorsunuz, dağıtıcı
şirketin bayisi olması, bayiliği olması meselesi. O nedenle, bir denetim
mekanizması da zaten sistemin ve sektörün kendi içinde var. Her dağıtım
şirketi kendi malını tanıyabilmekte. Kendi bayisini de kendi aralarındaki
ticari sözleşmeler… İstasyon sahibinin tapu vermesiyle birlikte,
intifa haklarıyla birlikte belli bir açıdan zaten dağıtım şirketleri
bayilerini belli bir ölçüde denetleyebiliyor. Ancak, ulusal marker
bu denetimi bence çok daha kuvvetli hâle getirecek.
Ancak, şuna da dikkat çekmek istiyorum değerli
arkadaşlar bu kısa zaman diliminde: Biliyorsunuz, aldığımız tüm
bu tedbirler, bir şekilde yurt içine girmiş, değişik yollardan girmiş
akaryakıtın nasıl yasaklı hâlden kurtulmasına ilişkin. Önemli olan mesele,
bence temel meselelerden bir tanesi şu: Kaçak akaryakıt, yurt içine,
yurt dışından evvela o noktalardan girmemeli. Çünkü, girdikten sonra
bu kadar çok binlerce ton akaryakıt herhâlde banyo yapmak için, duş almak
için kullanılmaz. Bu akaryakıt bir şekilde sektörü zorlayacağı
için, evvela sınırlardan girmemesi lazım.
Bir:
Karadan giriyor. Ancak, nasıl giriyor? Karadan Doğu ve Güneydoğu'da
özellikle -şimdi bu pek moda olmadı- at ve katır sırtındaki yüklerle
geliyordu. Ancak, şimdi daha fazla kamyon depolarıyla, yüksek hacimli kamyon
depolarıyla bir şekilde, yani…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) - …yüksek hacimli kamyon depolarıyla
giriyor. Ama, en önemli giriş şekli deniz yoluyla değerli arkadaşlar.
Binlerce ton, deniz yoluyla giriyor. Biliyorsunuz, deniz yollarından
girmesi, çok yüksek tonajlı gemilerle girmesi, tabii ki rantı da
çok yüksek… Ancak, burada, hiç şüphesiz, kolluk kuvvetlerinin, denizde
kara sularının güvenliği, sınır geçişleri, hiç şüphesiz karadan
da sınır geçişleriyle alakalı kontrol mekanizmalarının çok etkin
bir şekilde çalışması mecburiyeti vardır.
Binlerce ton, bu gemilerle transit götürmesi gerektiği
yükleri, ÖTV'den muaf kendi depolarına aldıkları mazotları da bir
şekilde satmaları neticesinde, o karadan geçişleri gölgede bırakacak
büyük boyuttaki kaçakçılık maalesef deniz yoluyla yapılmakta. O
nedenle değerli arkadaşlar, denetim mekanizması her hâliyle, az
evvel isimlerini saydığım tüm başlıkları ihtiva eden resmî kurumlar
tarafından etkin bir biçimde yapılmalı. Uygulanması için hiç şüphesiz
insan unsuru çok önemli. Mutlaka kanunlar gerektiği şekilde uygulanmalı
ve kaçakçılık minimum seviyeye indirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakır, son cümleleriniz için açtım.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bir konuya da bir cümleyle
işaret etmek istiyorum. Bunların ötesinde, en tehlikeli bir yolu
da var ki, solvent dediğimiz, boya sanayisinde kullanılan o maddenin
baz ihtiva eden baz yağlarının ve madensel yağlardan üretilen petroldür
ki, en tehlikelisi de budur. Çünkü, bunun patlayıcı ve parlayıcı
özelliği vardır. Motorların canına okur, en tehlikelisi de budur. Dolayısıyla,
bunların ithalatına ilişkin yaptırımlar etkin hâle getirilmeli
sektörün de canını yakmadan.
Ama, dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu ihtiyaç
maddelerinin 3-3,5 kat ithal edildiğini de mutlaka bilmek gerekir
diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.
Buyurun efendim.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, defalarca,
Meclis İç Tüzüğü'nün zaman zaman suistimaline ilişkin ifadeler söylendi.
Tabii ki, ben, hiçbir milletvekilinin, Meclis İç Tüzüğü'ne sığınarak
Meclis İç Tüzüğü'nü suistimal edeceğini düşünmüyorum; ama, iktidar
grubunun grup adına daha uzun bir süre konuşma imkânı var iken, kanunun
tümü üzerinde yirmi dakika ve kanunun maddeleri üzerinde onar dakika
grubu adına konuşma imkânı var iken, ama, bütün kanun teklifleri, kanun
tasarıları görüşülür iken, iktidar grubu sözcülerinin, milletvekillerinin,
grubu adına değil de, şahsı adına söz almalarını ve grubu olmayan
milletvekillerinin veya bağımsız olan milletvekillerinin kanunla
ilgili fikirlerini, düşüncelerini burada ifade etmemeleri doğrultusunda
yapılan bu engellemenin çok demokratik ve çok hakkaniyet ölçülerine
bağdaşır bir tavır olmadığını öncelikle ifade etmek istiyorum. Daha
önce, şahısları adına konuşmaları bağımsız milletvekillerine
veya grubu olmayan milletvekillerine bırakırlar idi siyasetçiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir teamülü var idi. Fakat,
bir tek seslilik olsun, farklı görüşler ifade edilmesin amacıyla bu
engellemelerin bundan sonra olmayacağını, olmaması gerektiğini
en azından, buradan ifade etmek istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısını
hep beraber destekliyoruz. Ben de, şahsım adına, bu kanun tasarısına
olumlu oy vereceğimi, kabul oyu vereceğimi öncelikle ifade etmek
istiyorum ve gerçekten, gerek vergi kaçakçılığı ve ekonomiye etkileri
gerekse çevreye verdiği zarar göz önünde bulundurulduğunda, akaryakıt
kaçakçılığının Türk ekonomisine, maliyemize ve toplumumuza ne
kadar büyük zararlar getirdiğini hepimiz biliyoruz.
Kanunda ise, hangi yıl kaç fiil işlenmiş ve hangi
yılda kaç ton, akaryakıt kaçakçılığıyla mücadelede yakalandığı
ifade edilmiştir. Tabii ki, bu rakamlar önemli rakamlardır ve bu rakamlarla
beraber, özellikle ülkemizde 1990 yılından 2005 yılına kadar -her
geçen gün- araç sayısının yüzde 157 oranında artmış olmasına karşın,
2005 yılındaki toplam benzin satışlarının 1990 yılına göre daha gerilerde
olduğu gerçeğini önümüze koyduğumuz zaman, akaryakıt kaçakçılığının
gerek deniz yoluyla gerek gümrükler, gümrük kapılarımız aracılığıyla
sürekli devam ettiği gerçeğini kanunun gerekçesinde görüyoruz.
Şimdi, bu kadar önemli bir mevzu, çevreye etkileri
var, maliyeye etkileri var, ekonomiye etkileri var, Türkiye'ye etkileri
var, haksız bir kazanç ve haksız bir rekabete yol açan bir fiili beşinci
yılda izlemişiz. Sadece izlemek suretiyle, yetinmişiz.
Değerli arkadaşlar, kanun tasarısı 25/6/2006 tarihinde,
yani, bundan sekiz ay önce Başbakanlık tarafından, Başbakanımız
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş bir tasarıdır
ve bu tasarı, Türkiye ekonomisi ve Türkiye açısından çok önemli bir
tasarı olduğu hâlde, sekiz aydan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde
neden bekledi, niçin bekledi? Bu önemli bir konudur. Evet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bu kanun tasarısı akaryakıt
kaçakçılığına ciddi cezai müeyyideler getirmektedir, para cezaları
getirmektedir; ama, bununla beraber yine akaryakıt kaçakçılığı
noktasında alınması gereken tedbirler vardır. Ulusal marker yöntemi
doğru bir yöntemdir ve uygulanmalıdır; ama, onun dışında, akaryakıttan
yüzde 75 oranında alınan vergiler düşünülmelidir. Hem yurt içi hem
de uluslararası taşımacılık yapan hem de tarım sektörünün, özellikle
en önemli girdi kalemi olan akaryakıt fiyatları ve sanayide kullanıldığını
da düşünür isek, sanayi de çok ciddi manada yatırımcıyı da, üreticiyi
de, ciddi manada ilgilendiren bu akaryakıt fiyatlarının yeniden
gözden geçirilmesi ve yüzde 75'e varan vergilerin indirilmesi suretiyle
kaçakçılığı cazip hâlden çıkarma metodunu uygulamak gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, son cümlelerinizi rica
edeceğim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Aksi takdirde, bu fiyatlar var olduğu müddetçe,
bu vergi oranlarının yüksekliği ve akaryakıt fiyatlarındaki, Avrupa
Birliği ve ABD'nin 4 misli, 5 misli daha pahalı olan bu fiyatlar var
olduğu müddetçe, bu kaçakçılık devam edecektir ve etkin bir şekilde
mücadelenin, fiyatların aşağı indirilmesiyle mümkün olacağını
ifade ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/1215 esas sayılı Petrol Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 inci
maddesinin Tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Sadullah Ergin |
|
Selami Uzun |
|
Zülfü Demirbağ |
|
|
Hatay |
|
Sivas |
|
Elâzığ |
|
|
Alaettin Güven |
|
Maliki Ejder Arvas |
|
|
|
Kütahya |
|
Van |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ
VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF
ŞENER (Sivas) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum efendim.
Gerekçe:
1/1215 esas sayılı Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi, dağıtım şirketlerine
bayilerini denetleme konusunda kamusal görevler yüklemektedir.
Oysa, kamusal denetim ancak kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılabilir. Bu nedenle, söz konusu düzenlemenin Tasarıdan çıkartılması
teklif edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yeter
sayısı…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 19.36
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Dokuzuncu Oturumu'nu açıyorum.
1230 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesi üzerindeki önergenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 19.41
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54'üncü Birleşimi'nin Onuncu Oturumu'nu açıyorum.
1230 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesi üzerindeki önergenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, üçüncü kez karar yeter sayısı
bulunamamıştır. Bu nedenle, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2007 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati:19.42