deneme 3 3 2007-03-14T12:43:00Z 2007-03-14T12:43:00Z 1 49729 283459 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2362 665 332523 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                                      YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

CİLT: 144

 

48’in­ci Bir­le­şim

10 Ocak 2007 Çar­şam­ba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - YOK­LA­MA­LAR

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ün­lü­te­pe'nin, Af­yon­ka­ra­hi­sar çev­re yo­lu öde­ne­ği­nin ar­tı­rı­la­rak in­şa­atın bir an ön­ce ta­mam­lan­ma­sı­nın böl­ge­de­ki tra­fik ka­za­la­rı­nın azal­tıl­ma­sın­da­ki öne­mi­ne; il­de, ka­ra yol­la­rı böl­ge mü­dür­lü­ğü ku­rul­ma­sı­nın ya­rar­la­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak'ın ce­va­bı

2.- Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han Çö­mez'in, özel­lik­le Irak'ın ku­ze­yin­de ya­şa­nan son si­ya­si ge­liş­me­ler ve Tür­ki­ye'nin bu ko­nu­da iz­le­ye­ce­ği tu­tu­ma iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'nun, Tür­ki­ye ile Su­ri­ye ara­sın­da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ve iş bir­li­ği­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

B) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- İs­pan­ya Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı ve be­ra­be­rin­de­ki par­la­men­to he­ye­ti­nin ül­ke­mi­zi zi­ya­re­ti­nin TBMM Baş­kan­lık Di­va­nın­ca uy­gun bu­lun­du­ğu­na iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1182)

2.- Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak'ın Hin­dis­tan'a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1183)

3.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın Le­ton­ya'ya yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1184)

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212)
(S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147)

4.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278)

5.- 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1268) (S. Sa­yı­sı: 1276)

VI. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, Dün­ya Ban­ka­sı kre­di­li ve­ya hi­be­li pro­je­le­re iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/18149)

*Ek ce­vap

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, ida­ri kad­ro­la­ra ya­pı­lan ata­ma­la­ra,

Sta­tü­le­ri­ne gö­re per­so­nel sa­yı­sı­na,

İliş­kin so­ru­la­rı ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı  Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/19237, 19238)

3.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Emin Şİ­RİN'in, TMSF'nin el koy­du­ğu Ege­bank'a borç­lu bir şir­ke­tin yö­ne­tim ku­ru­lu üye­si­ne iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı  Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/19240)

4.- Niğ­de Mil­let­ve­ki­li Or­han ERAS­LAN'ın, çift­çi­le­rin Ta­rım Kre­di Ko­ope­ra­tif­le­ri­ne olan borç­la­rı­na,

- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Meh­met KÜ­ÇÜ­KA­ŞIK'ın, süt üre­ti­ci­le­ri­ne yö­ne­lik des­tek­le­me­ye,

- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, ida­ri kad­ro­la­ra ya­pı­lan ata­ma­la­ra,

Sta­tü­le­ri­ne gö­re per­so­nel sa­yı­sı­na,

- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za BO­DUR'un, zey­tin di­kim yar­dı­mı­na ve zey­tin sa­ha­la­rı­na,

- Si­nop Mil­let­ve­ki­li En­gin AL­TAY'ın, ec­ri­mi­sil usul­le ta­rım ya­pan çift­çi­le­re,

İliş­kin so­ru­la­rı ve Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di EKER'in ce­va­bı (7/19341, 19342, 19343, 19344, 19345, 19346)

5.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Emin Şİ­RİN'in, TMSF'nin halk­la iliş­ki­ler fa­ali­yet­le­ri­ni yü­rü­ten fir­ma­ya iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı  Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/19641)

6.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li Ta­ci­dar SEY­HAN'ın, doğ­ru­dan ge­lir des­te­ği ve na­ren­ci­ye ih­ra­ca­tı des­te­ği öde­me­le­ri­ne iliş­kin so­ru­su ve Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di EKER'in ce­va­bı (7/19643)

 

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak iki otu­rum yap­tı.

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ne­zir Bü­yük­cen­giz'in ve­fa­tı ne­de­niy­le bir da­ki­ka­lık say­gı du­ru­şun­da bu­lu­nul­du.

Otu­rum Baş­ka­nı ve TBMM Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat Pak­dil, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ne­zir Bü­yük­cen­giz ve es­ki ba­kan­lar­dan Mus­ta­fa Rüş­tü Ta­şar'ın ve­fat­la­rı ne­de­niy­le mer­hum­la­ra Al­lah'tan rah­met ve ya­kın­la­rı­na da baş­sağ­lı­ğı di­le­yen bir ko­nuş­ma yap­tı.

Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ilı­ca­lı'nın, özel­lik­le bay­ram ta­til­le­rin­de mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rı­nın ön­len­me­si ve uy­gu­la­nan yan­lış ula­şım po­li­ti­ka­la­rı­nın dü­zel­til­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re,

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la Kart'ın, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ne­zir Bü­yük­cen­giz'in, tra­fik ka­za­sı so­nu­cu ve­fa­tı ne­de­niy­le, tra­fik gü­ven­li­ği­nin öne­mi­ne,

İliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­la­rı­na Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak ce­vap ver­di.

Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk An­bar­cı­oğ­lu, Ener­ji Haf­ta­sı mü­na­se­be­tiy­le ener­ji­yi, is­raf et­me­den, ve­rim­li ve akıl­lı­ca kul­lan­ma­nın öne­mi­ne ve bu ko­nu­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı bir ko­nuş­ma yap­tı.

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ah­met Işık, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ne­zir Bü­yük­cen­giz'in, İl Sek­re­te­ri Ali Alp'in ve es­ki ba­kan­lar­dan Mus­ta­fa Rüş­tü Ta­şar'ın, ge­çir­dik­le­ri tra­fik ka­za­la­rı so­nu­cun­da ha­yat­la­rı­nı kay­bet­me­le­ri ne­de­niy­le, his­si­ya­tı­nı ifa­de eden bir açık­la­ma­da bu­lun­du.

Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti Cum­hu­ri­yet Mec­li­si Baş­ka­nı Fat­ma Eke­noğ­lu ve be­ra­be­rin­de­ki he­ye­tin ül­ke­mi­zi zi­ya­re­ti­nin TBMM Baş­kan­lık Di­va­nın­ca uy­gun bu­lun­du­ğu­na iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si,

De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ga­zal­cı ve 32 mil­let­ve­ki­li­nin, ya­tı­lı il­köğ­re­tim okul­la­rın­da­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/412),

Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; Mec­lis araş­tır­ma öner­ge­si­nin gün­dem­de­ki ye­ri­ni ala­ca­ğı ve ön­gö­rüş­me­si­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Sağ­lık Ba­ka­nı Re­cep Ak­dağ'ın Bah­reyn'e yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Rem­zi­ye Öz­top­rak'ın da iş­ti­rak et­me­si­nin uy­gun gö­rül­dü­ğü­ne,

Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nı Atil­la Koç'un Hol­lan­da ve İs­veç'e yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne,

İliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­le­ri­nin;

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 22'nci sı­ra­sın­da yer alan 1041 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın bu kıs­mın 6'ncı sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; Ge­nel Ku­ru­lun 10/1/2007 ta­rih­li bir­le­şi­min­de söz­lü so­ru­la­rın gö­rü­şül­me­me­si­ne, 9/1/2007 Sa­lı gün­kü bir­le­şim­de ça­lış­ma sü­re­si­nin, gün­de­min "Ge­nel Gö­rüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ön­gö­rüş­me­ler" kıs­mın­da yer alan (8/28) ve (8/33) esas nu­ma­ra­lı ge­nel gö­rüş­me öner­ge­le­ri­nin öngö­rüş­me­le­ri­nin ta­mam­lan­ma­sı­na ka­dar uza­tıl­ma­sı­na, 10/1/2007 Çar­şam­ba ve 11/1/2007 Per­şem­be gün­le­ri 14.00-20.00 sa­at­le­ri ara­sın­da ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si­ne iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra;

Ka­bul edil­dik­le­ri açık­lan­dı.

Gün­de­min "Söz­lü So­ru­lar" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan (6/920) esas nu­ma­ra­lı so­ru­ya, Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Meh­met Ali Şa­hin,

10'un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan               (6/1009),

14'ün­cü            "              "              (6/1073),

39'un­cu            "              "              (6/1171),

43'ün­cü            "              "              (6/1183),

69'un­cu            "              "              (6/1261),

80'in­ci              "              "              (6/1299),

179'un­cu          "              "              (6/1544),

218'in­ci            "              "              (6/1602),

239'un­cu          "              "              (6/1632),

1088'in­ci          "              "              (6/2487),

1091'in­ci          "              "              (6/2490),

1095'in­ci          "              "              (6/2494),

Esas nu­ma­ra­lı so­ru­la­ra, Çev­re ve Or­man Ba­ka­nı Os­man Pe­pe,

Ce­vap ver­di; (6/920), (6/1183), (6/1261), (6/1299), (6/1544), (6/1602), (6/1632), (6/2487), (6/2490), (6/2494) esas nu­ma­ra­lı so­ru sa­hip­le­ri ce­va­ba kar­şı gö­rüş­le­ri­ni açık­la­dı­lar.

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan                    (6/938),

3'ün­cü              "              "              (6/949),

4'ün­cü              "              "              (6/950),

5'in­ci                "              "              (6/959),

6'ncı                 "              "              (6/971),

7'nci                 "              "              (6/973),

8'in­ci                "              "              (6/993),

9'un­cu              "              "              (6/997),

Esas nu­ma­ra­lı so­ru­lar, il­gi­li ba­kan­lar Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan, er­te­len­di.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Grup Baş­kan­ve­kil­le­ri İz­mir Mil­let­ve­ki­li K. Ke­mal Ana­dol, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ali To­puz ve Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un, Ba­tı Trak­ya Türk azın­lı­ğı­nın için­de bu­lun­du­ğu du­rum (8/28),

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İn­ci Öz­de­mir ve 32 mil­let­ve­ki­li­nin, Ba­tı Trak­ya'da­ki Türk azın­lı­ğın so­run­la­rı ile AB Uyum Ko­mis­yo­nu He­ye­ti­nin böl­ge­de­ki te­mas ve in­ce­le­me­le­ri (8/33),

Ko­nu­sun­da Ana­ya­sa'nın 98 in­ci, İç Tü­zük'ün 102 ve 103'ün­cü mad­de­le­ri uya­rın­ca ge­nel gö­rüş­me açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri­nin, bir­lik­te ya­pı­lan öngö­rüş­me­le­rin­den son­ra, ka­bul edil­me­di­ği açık­lan­dı.

10 Ocak 2007 Çar­şam­ba gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 19.47'de son ve­ril­di.

Nev­zat Pakdil

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Ah­met Küçük

Ha­run Tüfekci

 

Ça­nak­ka­le

Kon­ya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

No.: 61

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

10 Ocak 2007 Çar­şam­ba

Tez­ke­re

1.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li V. Ha­şim Oral'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si (3/1181) (Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yo­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.1.2007)

Ra­por­lar

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Köş­de­re'nin Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/798) (S. Sa­yı­sı: 1279) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

2.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Bü­lent Ba­ra­ta­lı'nın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/991) (S. Sa­yı­sı: 1280) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

3.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/992) (S. Sa­yı­sı: 1281) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

4- Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li Sa­lih Gün'ün Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/993) (S. Sa­yı­sı: 1282) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

5.- Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ali Arı­kan'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1003) (S. Sa­yı­sı: 1283) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

6.- Kı­rık­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Tir­ya­ki'nin Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1016) (S. Sa­yı­sı: 1284) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

7.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç'un Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1023) (S. Sa­yı­sı: 1285) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

8.- To­kat Mil­let­ve­ki­li Fe­ra­mus Şa­hin'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1024) (S. Sa­yı­sı: 1286) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

9.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ça­kır'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1025) (S. Sa­yı­sı: 1287) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

10.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1026) (S. Sa­yı­sı: 1288) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

11.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Den­gir Mir Meh­met Fı­rat'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1027) (S. Sa­yı­sı: 1289) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

12.- Or­du Mil­let­ve­ki­li Eyüp Fat­sa'nın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1055) (S. Sa­yı­sı: 1290) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

13.- Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ta­tar'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1056) (S. Sa­yı­sı: 1291) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

14.- Ha­tay Mil­let­ve­ki­li İs­ma­il Soy­lu'nun Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1057) (S. Sa­yı­sı: 1292) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

15.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Ali Ok­sal'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1061) (S. Sa­yı­sı: 1293) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

16.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1097) (S. Sa­yı­sı: 1294) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

17.- Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ürün'ün Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1098) (S. Sa­yı­sı: 1295) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

18.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Meh­met Se­vi­gen'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1099) (S. Sa­yı­sı: 1296 ) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

19.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Emin Şi­rin'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1100) (S. Sa­yı­sı: 1297) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

20.- Si­nop Mil­let­ve­ki­li Ca­hit Can'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1101) (S. Sa­yı­sı: 1298) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

21.- Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Mah­mut Yıl­dız'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1102) (S. Sa­yı­sı: 1299) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

22.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Rey­han Ba­lan­dı'nın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1103) (S. Sa­yı­sı:1300) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

23.- Kırk­la­re­li Mil­let­ve­ki­li Ya­vuz Al­tı­no­rak'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1106) (S. Sa­yı­sı: 1301 ) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

24.- Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Mah­mut Yıl­dız'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1113) (S. Sa­yı­sı: 1302 ) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

25.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li En­ver Ök­tem'in Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1131) (S. Sa­yı­sı: 1303 ) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

26.- Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Meh­met Yıl­dı­rım'ın Ya­sa­ma Do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın Kal­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Baş­ba­kan­lık Tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Üye­le­rin­den Ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/1110) (S. Sa­yı­sı: 1304 ) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 10.1.2007) (GÜN­DE­ME)

Ya­zı­lı So­ru Öner­ge­le­ri

1.- Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem KI­LIÇ'ın, İtal­ya'ya ger­çek­leş­ti­ri­len bir zi­ya­re­te ve yurt dı­şı se­ya­hat­le­ri­ne iliş­kin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19738) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 13.12.2006)

2.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Baş­ba­kan­lık Özel Ka­lem Mü­dür­lü­ğü­nün har­ca­ma­la­rı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19739) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

3.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, Çu­ku­ro­va Üni­ver­si­te­si­nin kul­lan­dı­ğı bir ala­nın Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­na dev­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19740) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

4.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı­nın kür­taj ile il­gi­li açık­la­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19741) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

5.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, Ada­na'da­ki ula­şım plan­la­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19742) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

6.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, üc­ret­len­dir­me po­li­ti­ka­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19743) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

7.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Baş­ba­kan­lık Ta­kip Ku­ru­lu­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19744) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

8.- Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la KART'ın, Kon­ya Nu­mu­ne Has­ta­ne­sin­de mey­da­na ge­len bir ola­ya iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19745) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

9.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı ÜL­KÜ'nün, ye­rel ba­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19746) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

10.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin GÜ­LER'in, ve­fat eden Türk ha­cı­la­rı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19747) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23/12/2006)

11.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Az­mi ATEŞ'in, şart­lı sa­lı­ver­me ve er­te­le­me ile il­gi­li 4616 sa­yı­lı Ka­nu­nun so­nuç­la­rı­na iliş­kin Ada­let Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19748) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

12.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, ad­li tıp ala­nın­da­ki bi­lir­ki­şi­li­ğe iliş­kin Ada­let Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19749) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

13.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, Ad­li Tıp Ku­ru­mu­nun ya­pı­sı­na ve ya­pı­lan ata­ma­la­ra iliş­kin Ada­let Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19750) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

14.- Os­ma­ni­ye Mil­let­ve­ki­li Ne­ca­ti UZ­DİL'in, bir va­tan­da­şın di­lek­çe­si­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19751) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

15.- Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali ARS­LAN'ın, yan­gın mağ­du­ru or­man köy­lü­le­ri­ne ya­pı­lan yar­dım­la­ra iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19752) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

16.- Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Ha­san ÖREN'in, or­man­lık bir alan­da yü­rü­tü­len bir ma­den­ci­lik fa­ali­ye­ti­nin çev­re­ye et­ki­le­ri­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19753) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

17.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ser­pil YIL­DIZ'ın, İz­mir'de­ki ha­va kir­li­li­ği­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19754) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23/12/2006)

18.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Lok­man AY­VA'nın, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da­ki özür­lü is­tih­da­mı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sın­dan (Meh­met Ali ŞA­HİN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19755) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

19.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Sı­cak Yu­va Vak­fı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sın­dan (Meh­met Ali ŞA­HİN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19756) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

20.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Bay­ram Ali ME­RAL'in, özel­leş­ti­ri­len Türk Te­le­kom'un per­so­ne­li­ne iliş­kin Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sın­dan (Meh­met Ali ŞA­HİN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19757) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

21.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met KAN­DO­ĞAN'ın, mer­mer ih­ra­ca­tı ve it­ha­la­tı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Kür­şad TÜZ­MEN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19758) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

22.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met ER­SİN'in, Çek Cum­hu­ri­ye­ti­ne ih­raç edi­len in­cir­ler­de kan­se­ro­jen mad­de be­lir­len­di­ği id­di­ası­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Kür­şad TÜZ­MEN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19759) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

23.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Tür­kan Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI'nın, ko­ru­ma ve ba­kım al­tın­da­ki ço­cuk­la­ra iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met ÇU­BUK­ÇU) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19760) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

24.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Hak­kı ÜL­KÜ'nün, ko­run­ma­ya muh­taç ço­cuk­la­rın ba­kı­mı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met ÇU­BUK­ÇU) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19761) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

25.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ser­pil YIL­DIZ'ın, ço­cuk yurt­la­rı­nın yö­ne­ti­mi­ne iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met ÇU­BUK­ÇU) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19762) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

26.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil ÜN­LÜ­TE­PE'nin, SHÇEK Af­yon­ka­ra­hi­sar yur­dun­da ka­lan bir öğ­ren­ci­nin ya­şa­dı­ğı olay­la­ra iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met ÇU­BUK­ÇU) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19763) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

27.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met KÜ­ÇÜK'ün, Ça­nak­ka­le'de­ki su­la­ma ya­tı­rım­la­rı­na iliş­kin Ener­ji ve Ta­bii Kay­nak­lar Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19764) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

28.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin ÖZ­CAN'ın, Elek­trik İş­le­ri Etüt İda­re­si Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne alı­nan per­so­nel ile il­gi­li id­di­ala­ra iliş­kin Ener­ji ve Ta­bii Kay­nak­lar Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19765) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

29.- Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han ÇÖ­MEZ'in, Di­yar­ba­kır Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı­nın Lon­dra'da­ki bir ko­nuş­ma­sı­na iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19766) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

30.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, hak­kın­da so­ruş­tur­ma açı­lan be­le­di­ye baş­kan­la­rı­na iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19767) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

31.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Meh­met SE­Vİ­GEN'in, tak­si­ci es­na­fı­nın can ve mal gü­ven­li­ği­ne iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19768) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

32.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal DE­Mİ­REL'in, Bur­sa-Har­man­cık'ta Em­ni­yet Amir­li­ği ku­ru­lup ku­rul­ma­ya­ca­ğı­na iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19769) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

33.- Bur­dur Mil­let­ve­ki­li Ra­ma­zan Ke­rim ÖZ­KAN'ın, Ge­lir İda­re­si Baş­kan­lı­ğı­nın aç­tı­ğı bir sı­na­va iliş­kin Ma­li­ye Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19770) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

34.- Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Zü­he­yir AM­BER'in, Su­ri­ye sı­nı­rın­da­ki ma­yın­lı ara­zi­le­rin te­miz­len­me­si­ne iliş­kin Ma­li­ye Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19771) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23/12/2006)

35.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa GA­ZAL­CI'nın, Açık İl­köğ­re­tim Oku­lu ile Mes­le­ki Açık Öğ­re­tim ve Açık Öğ­re­tim Li­se­le­ri­ne iliş­kin Mil­li Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19772) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

36.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met ER­SİN'in, bir şu­be mü­dü­rü hak­kın­da­ki id­di­ala­ra iliş­kin Mil­li Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19773) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

37.- Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Nu­ri Çİ­LİN­GİR'in, bir öğ­ret­men hak­kın­da­ki id­di­aya iliş­kin Mil­li Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19774) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

38.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li İs­ma­il DE­ĞER­Lİ'nin, An­ka­ra İl Sağ­lık Mü­dü­rü hak­kın­da­ki ba­zı id­di­ala­ra iliş­kin Sağ­lık Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19775) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

39.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li Ke­mal SAĞ'ın, Ada­na'da ya­pı­la­cak bir has­ta­ne­nin yer se­çi­mi­ne iliş­kin Sağ­lık Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19776) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

40.- Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Asım AY­KAN'ın, TESK Ge­nel Baş­ka­nı­nın al­dı­ğı üc­re­te iliş­kin Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19777) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

41.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Stra­te­ji Ge­liş­tir­me Baş­ka­nı hak­kın­da­ki ba­zı id­di­ala­ra iliş­kin Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19778) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

42.- Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han ÇÖ­MEZ'in, it­hal edi­len ba­zı ta­rım ürün­le­ri­ne iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19779) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

43.- Os­ma­ni­ye Mil­let­ve­ki­li Ne­ca­ti UZ­DİL'in, per­so­ne­le ve kre­di kul­la­nan çift­çi­le­re iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19780) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

44.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Or­du Ta­rım İl Mü­dür­lü­ğüy­le il­gi­li ba­zı id­di­ala­ra iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19781) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

45.- An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Na­il KA­MA­CI'nın, An­tal­ya Da­mız­lık Sı­ğır Ye­tiş­ti­ri­ci­le­ri Bir­li­ği­nin ma­li so­run­la­rı­na iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19782) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

46.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mu­zaf­fer R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU'nun, gı­da de­ne­tim­le­ri­ne iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19783) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 23/12/2006)

47.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li N. Ga­ye ER­BA­TUR'un, Ada­na'da­ki ba­zı köy­le­rin de­mir­yo­lu ula­şı­mın­dan fay­da­la­na­ma­ma­sı­na iliş­kin Ulaş­tır­ma Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19784) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

48.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met KÜ­ÇÜK'ün, Ça­nak­ka­le'de­ki de­mir­yo­lu ve de­niz­yo­lu ula­şı­mı ça­lış­ma­la­rı­na iliş­kin Ulaş­tır­ma Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19785) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 21/12/2006)

49.- De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met KAN­DO­ĞAN'ın, Şır­nak-Ulu­de­re'de­ki sel fe­la­ke­ti­ne iliş­kin Ba­yın­dır­lık ve İs­kan Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19786) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

50.- Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Asım AY­KAN'ın, Er­me­nis­tan'da­ki Met­sa­mor Nük­le­er San­tra­li­nin oluş­tur­du­ğu ris­ke iliş­kin Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19787) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

51.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Bih­lun TA­MAY­LI­GİL'in, fi­nans sek­tö­rün­de­ki ya­ban­cı ya­tı­rım­cı pa­yı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sın­dan (Ab­dül­la­tif  ŞE­NER) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19788) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

52.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Bih­lun TA­MAY­LI­GİL'in, si­gor­ta sek­tö­rün­de­ki ya­ban­cı ya­tı­rım­cı pa­yı­na iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ali BA­BA­CAN) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19789) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

53.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ya­kup KE­PE­NEK'in, TRT'de ça­lı­şan ge­çi­ci per­so­ne­le iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Be­şir ATA­LAY) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19790) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

54.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Ah­met ER­SİN'in, Ku­zey Irak-Sü­ley­ma­ni­ye'de ya­pı­lan bir bas­kı­na iliş­kin Mil­li Sa­vun­ma Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19791) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

55.- Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ab­dul­ka­dir ATEŞ'in, tu­rizm sek­tö­rü­nün ba­zı so­run­la­rı­na iliş­kin Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19792) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22/12/2006)

56.- Or­du Mil­let­ve­ki­li İd­ris Sa­mi TAN­DOĞ­DU'nun, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ko­or­di­na­tö­rü­nün ça­lış­ma­la­rı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/19793) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20/12/2006)

Sü­re­si İçin­de Ce­vap­lan­dı­rıl­ma­yan Ya­zı­lı So­ru Öner­ge­si

1.- Ti­yat­ro­la­ra ve Dev­let Ti­yat­ro­la­rı­nın yö­ne­ti­mi­ne iliş­kin Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/18579)

 

 

 

10 Ocak 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.04

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 48'in­ci Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Ko­nuş­ma sü­re­le­ri be­şer da­ki­ka­dır. Hükûmet, bu ko­nuş­ma­la­ra ce­vap ve­re­bi­lir. Hükûme­tin ko­nuş­ma sü­re­si yir­mi da­ki­ka­dır.

Gün­dem dı­şı ilk söz, Af­yon­ka­ra­hi­sar ve çev­re il­ler­de mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rı ile il­gi­li söz is­te­yen, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ün­lü­te­pe'ye ait­tir.

Sa­yın Ün­lü­te­pe, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

IV. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ün­lü­te­pe'nin, Af­yon­ka­ra­hi­sar çev­re yo­lu öde­ne­ği­nin ar­tı­rı­la­rak in­şa­atın bir an ön­ce ta­mam­lan­ma­sı­nın böl­ge­de­ki tra­fik ka­za­la­rı­nın azal­tıl­ma­sın­da­ki öne­mi­ne; il­de, ka­ra yol­la­rı böl­ge mü­dür­lü­ğü ku­rul­ma­sı­nın ya­rar­la­rı­na iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak'ın ce­va­bı

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; son gün­ler­de mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rı ve ka­ra yol­la­rı ko­nu­su üze­rin­de, siz­ler­le dü­şün­ce­mi pay­laş­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Tü­mü­nü­zü say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, uzun bir yıl­ba­şı ve Kur­ban Bay­ra­mı ta­ti­li so­nu­cun­da, De­ğer­li 22'nci Dö­nem Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Ne­zir Bü­yük­cen­giz'i ve da­ha son­ra da ili­miz­de uzun dö­nem ba­kan­lık ya­pan De­ğer­li Mus­ta­fa Ta­şar'ı yi­tir­dik. Ay­rı­ca, ta­til­de 70'e ya­kın yurt­ta­şı­mı­zı da kay­bet­tik. Ön­ce­lik­le, tüm, ha­ya­tı­nı kay­be­den de­ğer­li yurt­taş­la­rı­mı­zın ya­kın­la­rı­na baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum, bu ka­za­lar­da mey­da­na ge­len ya­ra­lan­ma­lar­da ya­ra­la­nan yurt­taş­la­rı­mı­za da acil şi­fa­lar di­li­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ili­miz Af­yon, ka­ra yo­lu ağı ba­kı­mın­dan Kon­ya 3'ün­cü Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ile An­tal­ya 13'ün­cü Böl­ge Mü­dür­lü­ğü­ne bağ­lı­dır. İli­miz­de yak­la­şık 1.025 ki­lo­met­re ci­va­rın­da ka­ra yo­lu ağı bu­lun­mak­ta­dır. Bu yo­lun yak­la­şık 750 ki­lo­met­re­si­ne ya­kı­nı­nın ba­kı­mı Kon­ya 3'ün­cü Böl­ge Mü­dür­lü­ğün­ce, ge­ri­ye ka­lan 280 ki­lo­met­re­lik ye­rin ba­kı­mı da 13'ün­cü Böl­ge Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan, ya­ni An­tal­ya ta­ra­fın­dan ya­pıl­mak­ta­dır.

Bi­lin­di­ği gi­bi, Af­yon­ka­ra­hi­sar, yol­la­rın ke­siş­ti­ği, böl­ge­ler ara­sı ula­şım ola­nak­la­rı­nın ra­hat ol­du­ğu bir il­dir, Gü­ney­do­ğu ve Do­ğu'yu ba­tı­ya, Mar­ma­ra'yı Ak­de­niz'e bağ­la­yan, Ak­de­niz ve Ege'ye açı­lan bir pen­ce­re ko­nu­mun­da­dır. İli­miz­de ha­va ula­şı­mı­nın da bu­lun­ma­dı­ğı göz önü­ne alı­nır­sa, ka­ra yo­lu ula­şı­mı da­ha faz­la bir önem ta­şı­mak­ta­dır.

Af­yon'da, es­ki­den Ka­ra­yol­la­rı böl­ge mü­dür­lü­ğü var­dı. Si­ya­si ne­den­ler­le, da­ha son­ra, bu Ka­ra­yol­la­rı böl­ge mü­dür­lü­ğü kal­dı­rıl­mış­tır. Hiz­me­tin da­ha adil, ve­rim­li ya­pı­la­bil­me­si için, ön­ce­lik­le, Af­yon ili­nin ye­di ko­ca­lı Hür­müz du­ru­mun­dan kur­ta­rıl­ma­sı ve böl­ge mü­dür­lü­ğü­nün ku­rul­ma­sı yö­nün­de ça­ba­lar sarf edil­me­si, Af­yon'da­ki ka­ra yol­la­rı­nın çı­kı­şı açı­sın­dan ya­rar­lı ola­cak­tır ve­ya­hut da bir böl­ge­ye bağ­lan­ma­sın­da çok da­ha ya­rar ola­ca­ğı ka­na­atin­de­yim.

Bu or­tam­da, bir sa­yın ba­ka­nı­mı­zın da ha­ya­tı­nı kay­bet­ti­ği çev­re yo­luy­la il­gi­li dü­şün­ce­le­ri­mi si­zin­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Çev­re yo­lu, 1993 yı­lın­da ya­pı­mı­na baş­lan­mış ve bu­gü­ne ka­dar yüz­de 50'si ta­mam­la­na­bil­miş ve yak­la­şık 2002 yı­lı se­çim­le­rin­den ön­ce fii­len ula­şı­ma açıl­mış olan bir yol­dur. Ye­ter­li öde­nek ay­rıl­ma­ma­sı ve ge­re­ken öne­min ve­ril­me­me­si ne­de­niy­le de hâlâ da­ha ta­mam­la­na­ma­mış­tır. Şim­di, eğer, 2004, 2005 yıl­la­rın­da ay­rı­lan öde­nek­le­ri dik­ka­te alır­sak, bu çev­re yo­lu en az el­li yıl­da ta­mam­la­na­bi­le­cek­tir. O za­man, el­li yıl da­ha bu tür ka­za­lar­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­le­ce­ği­mi­zi göz ar­dı et­me­me­miz ge­rek­ti­ği ka­na­atin­de­yim.

Za­man za­man -dün, Sa­yın Ba­ka­nı­mız da- ge­nel­lik­le ka­ra yol­la­rın­da mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rın­da as­li ku­su­run sü­rü­cü ha­ta­la­rın­da ol­du­ğu be­lir­til­miş­tir. Doğ­ru­dur, ama, sü­rü­cü ha­ta­la­rı bir an­lık bir kar­şı­laş­may­la mey­da­na ge­len olay­lar­dır. Önem­li olan, ka­ra yol­la­rın­da mey­da­na ge­len ha­ta­la­rın önü­ne ge­çe­bil­mek­tir. İş­te, bu çev­re yo­lun­da mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­sın­da Ka­ra­yol­la­rı­nın ha­ta­sı var mı­dır yok mu­dur, bu tar­tı­şı­lı­yor. Ka­ra­yol­la­rı­nın ha­ta­sı var­dır. Eğer o yo­la gir­diy­se­niz, o yo­la Öz­di­lek çev­re­sin­den gir­di­ği­niz­de, o yol üç şe­rit hâlin­de de­vam eder. An­ka­ra kav­şa­ğı­na gel­di­ği­niz­de ani­den tek şe­ri­de dü­şer. Bu­ra­dan, hiç­bir sü­rü­cü­nün, çok dik­kat­li dav­ran­ma­dı­ğı müd­det­çe kur­tul­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. Ni­çin üç şe­rit hâlin­de de­vam edi­yor: Kon­ya'ya bağ­la­ya­cak olan çev­re ka­ra yo­lu­nun ta­mam­lan­ma­ma­sın­dan do­la­yı. Hat­ta, Sa­yın Ba­ka­nı­mız, Af­yon'u, 19 Şu­bat 2006 ta­ri­hin­de zi­ya­ret et­ti­ğin­de, ora­da, Sa­yın Ba­ka­na çev­re yo­lu­nun ta­mam­lan­ma­sı yö­nün­de de­vam­lı is­tek­ler ol­muş, ama, Sa­yın Ba­ka­nı­mız, bu olum­lu çağ­rı­la­ra hiç­bir ya­nıt ver­me­miş­tir.

De­ğer­li Ba­ka­nım, aca­ba, o gün bu ya­nı­tı, o gün bu ikaz­la­rı ye­te­rin­ce in­ce­le­sey­di­niz, dik­kat ve özen gös­ter­sey­di­niz bel­ki bu ka­za ol­ma­ya­cak­tı. Bu ka­za­nın olu­şu­mun­da si­zin Ba­kan ola­rak hiç mi ku­su­ru­nuz yok? Si­zin­le bu­nu pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

İkin­ci bir şey: Pe­ki, bu­ra­da­ki ka­za­nın, bu­ra­da­ki yo­lun du­ru­mu ne­dir? İki kav­şak­tan, Öz­di­lek'ten Af­yon'a doğ­ru ge­lir­ken bir ölüm vi­ra­jı, bir de, An­ka­ra ile bağ­da­şan yol­da da bir vi­raj­la kar­şı kar­şı­ya­yız. Bu yol­da…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ün­lü­te­pe, iki da­ki­ka ve­ri­yo­rum. Lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (De­vam­la) - Ta­mam­la­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ko­nu Af­yon'un en önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri­si­dir. Bu­nun bi­ri­si­ne "ölüm vi­ra­jı" de­ni­lir. Bu­ra­da her gün tra­fik ka­za­la­rı ol­mak­ta­dır ve siz­den ön­ce­ki Sa­yın Ba­kan Er­ge­zen ili­mi­zi zi­ya­ret et­ti­ğin­de ay­nen şöy­le de­miş­tir: "Ölüm de­ğil, bü­rok­ra­si vi­ra­jı." Ya­ni, yo­lu gör­müş­tür 2005 yı­lın­da. O gün­den son­ra bu yol­la il­gi­li hiç­bir ge­liş­me ol­du mu? Ha­yır, hiç­bir ge­liş­me ol­ma­dı. Ay­nen, Ze­ki Er­ge­zen'in dü­şün­ce­le­ri­ni ba­sın­dan oku­yo­rum: "Bu yo­lu içi­me sin­di­re­mi­yo­rum, yol­da ha­ta var." Böl­ge mü­dü­rü­nün açık­la­ma­sı: "Yol­da tek­nik bir ku­sur yok, ama is­tim­lak için ça­lı­şı­yo­ruz." Ne için is­tim­lak için ça­lı­şı­yor­sun? De­mek ki, bir ek­sik­lik var ve böl­ge mü­dü­rü Sa­yın Ba­ka­nı ya­lan­lı­yor. Af­yon­lu­nun bu­ra­da­ki dü­şün­ce­si­ni, ay­nen onu da oku­yo­rum: "Si­ya­set ve bü­rok­ra­si­nin ürü­nü ola­rak Af­yon­ka­ra­hi­sar'a âde­ta ar­ma­ğan edil­miş­tir." O pro­je de­ğiş­ti­ril­miş­tir ve bu ka­za­lar ka­çı­nıl­maz­dır. Ya­rın, baş­ka bi­ri­le­ri de bu ka­za­lar­da ha­ya­tı­nı yi­ti­re­bi­lir­ler.

Bu ne­den­le, ön­ce­lik­le, o pro­je­nin doğ­ru uy­gu­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği ka­na­atin­de­yim ve bir şe­yi da­ha söy­le­mek is­ti­yo­rum: Top­lum­la­rın, ya­ni, dev­le­tin as­li gö­re­vi yurt­taş­la­rı­nı ya­şat­mak­tır. Dev­le­tin as­li gö­re­vi, yurt­taş­la­rı­na iyi ula­şım ola­nak­la­rı­nı ve­re­bil­mek­tir. Ek­sik bir ula­şım ola­na­ğı ver­di­ği­niz­de, Ba­kan­lık ola­rak hiz­met ku­su­ru­nu iş­li­yor­su­nuz ve bu hiz­met ku­su­ru­nu ye­ri­ne ge­tir­me­me­ni­zin so­nu­cu ola­rak da bu ka­za­lar­la kar­şı­la­şa­bi­li­riz ve bun­lar­dan ka­çın­mak da ola­nak­sız­dır. Her yıl bin­ler­ce ki­şi­yi kay­be­di­yo­ruz bu tra­fik ka­za­la­rın­da. Bir­kaç gün, üze­rin­de tar­tı­şı­yo­ruz -bu­gün ol­du­ğu­muz gi­bi- ölen­le­rin ya­kın­la­rı­nın acı­la­rı­nı pay­la­şı­yo­ruz ve da­ha son­ra unu­tup gi­di­yo­ruz, ama, ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin, bu ak­sak­lık­la­rın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ün­lü­te­pe, te­şek­kür cüm­le­ni­zi ala­yım efen­dim lüt­fen.

Bu­yu­run.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, ön­ce­lik­le çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Ben, bu ili­miz­de­ki çev­re yo­lu­nun, ön­ce­lik­le, öde­ne­ği­nin ar­tı­rı­la­rak ta­mam­lan­ma­sı­nı, o yol­da­ki ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­si­ni ve ki­mi­le­ri bu ka­ra yo­lun­da, iş­te, ku­sur var­dır, yok­tur di­yor­sa da, şu­nu söy­lü­yo­rum: Kim ne der­se de­sin, o kav­şak, o vi­raj, o yo­lun bu bö­lü­mü sa­kat­tır, pro­je­ye uy­gun de­ğil­dir. Bu­nun pro­je­ye uy­du­rul­ma­sı ge­rek­mek­te­dir ve bu­ra­da­ki çev­re yo­lu­nun, ön­ce­lik­le, bir an ön­ce ta­mam­lan­ma­sı­nı, ola­nak­lar var­sa, Ka­ra­yol­la­rı Böl­ge Mü­dür­lü­ğü­nün Af­yon'da ku­rul­ma­sı­nı, eğer ku­ru­la­mı­yor­sa, tek böl­ge mü­dür­lü­ğü­ne bağ­la­na­rak, hiz­me­tin akı­şı­nın kon­tro­lü­nün da­ha sağ­lık­lı ola­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum ve tü­mü­nü­zü say­gı ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. Sa­yın Baş­ka­na da gös­ter­di­ği­niz il­gi­den do­la­yı te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­ya Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Sa­yın Fa­ruk Na­fız Özak ce­vap ve­re­cek­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Af­yon­ka­ra­hi­sar ve çev­re il­ler­de mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rı hak­kın­da Sa­yın Ha­lil Ün­lü­te­pe ar­ka­da­şı­mı­zın ko­nuş­ma­sı­na ce­vap ver­mek üze­re hu­zur­la­rı­nız­da­yım. Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Tek­rar, geç­miş bay­ra­mı­nı­zı ve ye­ni yı­lı­nı­zı kut­lu­yo­rum.

Dün, bu ko­nu­da, bu­ra­da, çok se­vi­ye­li ko­nuş­ma­lar ol­du. Ko­nuş­ma­cı­la­ra te­şek­kür edi­yo­rum.

Yal­nız, Ha­lil Bey, dün­kü ko­nuş­ma­la­rı iz­le­me­si­ne rağ­men, bu­gün, bi­raz üs­lu­bu de­ğiş­tir­di. Ken­di­si mil­let­ve­ki­li, ama, sa­nı­rım, hem hâkim hem de sav­cı, üç ta­ne özel­li­ği ta­şı­yor. Bi­zi bu­ra­da suç­lu ilan et­ti. Hem so­ru­yor: "Aca­ba bu­ra­da bir ha­ta var mı­dır?" On­dan son­ra di­yor ki: "Siz suç­lu­su­nuz." Ya­ni, biz, bu­ra­da dün şöy­le de­dik: Çok de­ğer­li in­san­la­rı kay­bet­tik. Bi­zim için köy­lü Ah­met Ağa da çok de­ğer­li­dir, rah­met­li Mus­ta­fa Ta­şar da. Çün­kü, in­sa­nın ne ka­dar de­ğer­li ol­du­ğu­na Ce­na­bı­hak ka­rar ve­rir. Bi­zim için, köy­lü va­tan­da­şı­mız, iş­siz va­tan­da­şı­mız öl­müş­se ay­nı has­sa­si­ye­ti du­ya­rız. Dün, bu­ra­da, biz şu­nu söy­le­dik: Biz, ka­ti­yen "rah­met­li ba­ka­nı­mız, rah­met­li mil­let­ve­ki­li­miz ha­ta­lı­dır, yüz­de 100 ha­ta­lı­dır" di­ye bu­ra­da çık­ma­dık. Bir ga­ze­te­ci bi­ze sor­muş­tu. Biz de de­miş­tik ki, te­şek­kür ede­riz, bi­ze sor­du­nuz, iş­te bu­ra­da ra­por­lar -si­ze de gös­te­re­bi­li­rim- ve üzü­le­rek söy­le­ye­yim, se­kiz­de 8 ha­ta­lı, sü­rü­cü ha­ta­sı. Bu­nu söy­ler­ken, o ha­ta yap­tı, öl­dü… Ama, biz çok üzü­lü­yo­ruz. Ama, ma­ale­sef, biz suç­lan­dı­ğı­mız için, biz, de­lil­siz mahkûmi­yet, de­lil­siz suç­la­ma­ya ve ma­ale­sef if­ti­ra­la­ra kar­şı kal­dı­ğı­mız için mec­bu­ruz ken­di­mi­zi sa­vun­ma­ya Ka­ra­yol­la­rı ola­rak, Ba­kan­lık ola­rak.

Şim­di, bir ke­re, Sa­yın Ha­lil Ün­lü­te­pe şu­nu bil­me­si la­zım: Bu ka­za çev­re yo­lu­nun bi­ten ta­ra­fın­da ol­du. Doğ­ru mu Ha­lil Bey?

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Doğ­ru efen­dim, doğ­ru…

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Ama, bir da­ki­ka… Siz di­yor­su­nuz ki: "Çev­re yo­lu bit­me­di, bit­me­di­ği için ka­za olu­yor." Öy­le bir şey yok. Bi­ten ye­rin­de ol­muş.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Kon­ya çev­re yo­lu ta­mam­lan­ma­dı Sa­yın Ba­ka­nım, 2002'den be­ri.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Bir da­ki­ka…

Bir… İkin­ci­si -re­sim­le­riy­le si­ze gös­te­re­ce­ğim- bu­ra­sı bir yon­ca­dır, kav­şak­tır. Bu­ra­ya gi­riş­te "50 ki­lo­met­re" 400 met­re­den baş­lar, sağ­lı sol­lu; 50-50-50, hı­zı­nı­zı dü­şü­rün di­ye baş­lar ve bu­ra­sı bir vi­raj de­ğil­dir, bu­ra­sı kav­şak­tır, ölüm vi­ra­jı de­ğil­dir. Bir ke­re, bu­nu de­ğiş­ti­re­lim, bu­ra­sı bir kav­şak­tır. Bu­nu an­la­ta­ca­ğım ve ma­ale­sef bu­ra­ya…

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Ba­ka­nım, er­te­si gün de ka­za ol­du ora­da.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Ama, olur, eğer 100 ki­lo­met­rey­le gi­rer­se­niz olur. 100 ki­lo­met­rey­le gi­rer­se­niz ka­za ola­bi­lir.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Ba­kın, şu var: Üç şe­rit hâlin­de ge­li­yor -siz ora­yı gör­dü­nüz- ani­den tek şe­ri­de dü­şü­yor.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Efen­dim, bu­ra­sı vi­raj de­ğil­dir bir ke­re, tek­nik ola­rak bu­ra­sı kav­şak­tır. Bu­nu da izah ede­ce­ğim si­ze. Bu­ra­ya, siz, eğer -50 ki­lo­met­re- 300 met­re­den, iki ta­raf­lı, si­ze hı­zı­nı­zı dü­şü­rün ifa­de­le­ri­ne bak­maz­sa­nız, ma­ale­sef, ka­za ola­bi­lir. Bir ke­re -dün za­ten an­lat­mış­tık- Ka­ra­yol­la­rı­mı­zın ha­ta­sı ola­bi­lir, ama, bu iş­te ha­ta­sı yok­tur. Bu­nu, bu­ra­da­ki ra­por­lar da ka­nıt­la­mak­ta­dır. Bi­zim tes­pit­le­ri­miz… Ora­ya mü­fet­tiş de yol­la­dık; biz, ora­ya ar­ka­daş­la­rı yol­la­dık, tek­rar in­ce­le­me yap­tık. Ga­ze­te­ler şöy­le ya­zı­yor: "Bu­ra­da ba­ri­yer­ler yı­kıl­mış­tır." Ha­yır efen­dim, bu ka­za so­nu­cu yı­kıl­dı. Bu­ra­da yı­kıl­mış ba­ri­yer yok, hep­si sa­pa­sağ­lam­dı. Bun­la­rın tu­ta­nak­la­rı da var. Bu­ra­da ya­tay ve di­key işa­ret­le­me Af­yon'da ne ka­dar ya­pıl­mış, bun­la­rı da an­la­ta­ca­ğım. Mü­sa­ade­niz­le, bir ke­re, Af­yon'da ne yap­tık, ne ya­pı­yo­ruz, an­la­ta­ca­ğım.

Şim­di, 554 ki­lo­met­re­si dev­let yo­lu, 482 ki­lo­met­re­si il yo­lu ol­mak üze­re top­lam 1.036 ki­lo­met­re yol ağın­dan Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ola­rak biz Af­yon­ka­ra­hi­sar'da so­rum­lu­yuz. Bu yol ağı­nın 96 ki­lo­met­re­si as­falt be­ton, 930 ki­lo­met­re­si ise sat­hi kap­la­ma. Yurt ge­ne­lin­de ol­du­ğu gi­bi, her yıl, bu yol ağı­nın nor­mal ba­kım ve kar mü­ca­de­le­si hiz­met­le­ri sü­rek­li ola­rak sür­dü­rül­mek­te. Bu ça­lış­ma­lar kap­sa­mın­da, yıl­da, 20 bin met­re küp ba­kım mal­ze­me­si, 800 ton bi­tüm, 4 bin ton tuz ve ag­re­ga kul­la­nıl­mak­ta­dır. Ya­tay işa­ret­le­me­de de -dün de söy­le­dim- ger­çek­ten re­kor kır­mı­şız son dö­nem­de, ben an­la­ta­yım.

2003'ten ev­vel 7 mil­yon met­re ka­re ya­tay işa­ret ya­pı­lır­ken 2006 yı­lın­da 14 mil­yon met­re ka­re ya­tay işa­ret ya­pıl­mış Tür­ki­ye ge­ne­lin­de. 75 bin met­re ka­re dü­şey işa­ret­le­me var­ken 2003'ten ev­vel, 2006'da 108 bin met­re ka­re dü­şey işa­ret­le­me ya­pıl­mış.

Şim­di, yi­ne, Af­yon'da ne yap­mı­şız: 110 ton bo­ya, 40 ton cam toz kul­la­nıl­mak­ta, 9 bin tra­fik lev­ha­sı­nın da her yıl dört­te 1'i ye­ni­len­mek­te. 1.000 ta­ne lev­ha bu­lun­mak­ta, özel­lik­le işa­ret­le­me­ler için. 2002 yı­lın­da 3 ta­ne Dev­let De­mir­yol­la­rı hem­ze­min ge­çit oto­ma­tik ba­ri­ye­ri ger­çek­leş­tir­miş. 2003 ile 2006 yıl­la­rın­da 3 ta­ne Dev­let De­mir­yol­la­rı hem­ze­min ge­çit, 5 ki­lo­met­re oto kor­ku­luk yap­mı­şız. Af­yon çev­re yo­lu üze­rin­de 3 ta­ne tra­fik baş üs­tü lev­ha­sı koy­mu­şuz, 22 adet kav­şak yak­la­şı­mı­na hız azalt­ma ted­bi­ri koy­mu­şuz, 2 adet kav­şak dü­zen­le­me­si yap­mı­şız, 3 adet sin­ya­li­zas­yon te­si­si ku­rul­muş. Af­yon-San­dık­lı yo­lu Akö­ren kö­yü ge­çi­şi­ne ya­ya alt ge­çi­di ya­pıl­mış. Af­yon ili­mi­zin ana yol­la­rı İs­tan­bul ve An­ka­ra'yı, İz­mir, An­tal­ya gi­bi ta­til yö­re­le­ri­ne bağ­la­dı­ğın­dan yo­ğun tra­fik akı­şı­na ne­den ol­mak­ta ve tra­fi­ğin nor­mal 3 ka­tı­na ka­dar çık­tı­ğı göz­len­mek­te. Af­yon ili sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ka­za ka­ra nok­ta­mız yok. An­cak, ta­şıt tra­fi­ği­nin yo­ğun­lu­ğu­nun ya­nı sı­ra hız­lı ta­şıt kul­la­nı­mı, bu ke­sim­de ger­çek­le­şen tra­fik ka­za­la­rı­nın -hız­lı ta­şıt kul­la­nı­mı- baş­lı­ca ne­de­ni­dir.

Rah­met­li Ta­şar'ın ya­şa­mı­nı yi­tir­di­ği Af­yon­ka­ra­hi­sar Çev­re Yo­lu An­ka­ra Ay­rım Kav­şa­ğı, Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün ya­tı­rım prog­ra­mın­da bu­lu­nan ve ya­pım ça­lış­ma­la­rı sü­ren Af­yon­ka­ra­hi­sar Çev­re Yo­lu'nun bün­ye­sin­de yer al­mak­ta olup tam yon­ca ve fark­lı se­vi­ye­li ola­rak pro­je­len­di­ril­miş­tir. Kav­şa­ğın 2005 yı­lı tra­fik sa­yım­la­rın­da­ki yıl­lık or­ta­la­ma gün­lük tra­fik de­ğe­ri 18 bin ola­rak tes­pit edil­miş­tir. Fark­lı se­vi­ye­li kav­şak­lar, tra­fik yo­ğun­lu­ğu­nun faz­la ol­du­ğu, hem­ze­min kav­şak­la­rın ih­ti­ya­cı kar­şı­la­ya­ma­dı­ğı yer­ler­de, tra­fik gü­ven­li­ği­ni de sağ­la­ya­cak şe­kil­de, ke­sin­ti­siz akış ve­ren, sin­ya­li­zas­yon ge­rek­tir­me­yen kav­şak tür­ler­dir. Ya­ni, bu vi­raj de­ğil­dir, bir kav­şak­tır. Bu­ra­da çok dik­kat­li ol­mak la­zım.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Ba­kan, siz­den ön­ce­ki Ba­ka­nı ya­lan­lı­yor mu­su­nuz, ya­ni Sa­yın Er­ge­zen mi doğ­ru­yu söy­le­mi­yor?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ün­lü­te­pe, lüt­fen efen­dim. Siz ko­nuş­tu­nuz efen­dim.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Er­ge­zen mi doğ­ru söy­le­mi­yor?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ün­lü­te­pe, lüt­fen…

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Söz ko­nu­su kav­şak, ka­ra yol­la­rı stan­dart­la­rın­da pro­je­len­di­ril­miş ve pro­je­si­ne gö­re uy­gu­la­ma­sı ya­pıl­mış­tır.

Kav­şak­lar, yo­lun bir par­ça­sı ol­mak­la bir­lik­te, ba­sın­da yan­sı­dı­ğı gi­bi "ölüm vi­ra­jı" ola­rak yan­lış ad­lan­dı­rıl­mak­ta ve vi­raj ola­rak gö­rül­mek­te­dir. Hâlbu­ki, kav­şak­lar, adı üs­tün­de, yön de­ğiş­tir­me­ler­de­ki fi­zi­ki dü­zen­le­me­ler­dir. Bu nok­ta­lar­da hız yap­mak, sol­la­ma yap­mak, mey­da­na ge­len ka­za­la­rın en bü­yük se­bep­le­ri­dir.

Dö­nüş ko­lu üze­rin­de, 350 met­re ge­ri­de, baş üs­tü (T) kons­trük­si­yon bil­gi lev­ha­sı mev­cut­tur. Bun­la­rın re­sim­le­ri var, si­ze hep gös­te­re­ce­ğim. Ko­lun 230 met­re ge­ri­sin­de ise iki ta­raf­lı "50 ki­lo­met­re" hız tah­dit lev­ha­sı kon­muş­tur; iki ta­ra­fın­da, sa­ğın­da, so­lun­da; baş­ka ta­raf­lar­da tek­tir, bu­ra­da biz iki ta­ne yap­mı­şız, iki ta­raf­ta yap­mı­şız. Tek­rar, sa­ğa teh­li­ke­li vi­raj, T1A lev­ha­sı; de­va­mın­da 65 met­re me­sa­fe­de "50 ki­lo­met­re" hız tah­dit lev­ha­sı, re­füj ba­şı ek lev­ha­sı, T34A kav­şak içi par­mak yön lev­ha­sı, An­ka­ra; de­va­mın­da ise T33B, -ar­dı­şık ola­rak- T33A lev­ha­sı mev­cut­tur. Ka­za ön­ce­si oto kor­ku­luk­lar sağ­lam ola­rak hiz­met ver­mek­te olup ka­za son­ra­sı sa­de­ce ka­za nok­ta­sın­da­ki dik­me ve ray­la­rın tah­rip ol­du­ğu ile il­gi­li ola­rak Af­yon­ka­ra­hi­sar Mu­ha­ke­mat Mü­dür­lü­ğü­ne ye­rin­de tes­pit yap­tı­rıl­mış­tır. Ka­za son­ra­sın­da, tah­rip olan ve ona­rı­mı­na baş­la­nan oto kor­ku­luk­la­rın ye­ri­ne, ge­çi­ci ola­rak, uya­rı­cı ni­te­lik­te plas­tik bi­don­lar yer­leş­ti­ril­miş­tir. Kav­şa­ğın dâhil ol­du­ğu 19 ki­lo­met­re uzun­lu­ğun­da­ki Af­yon­ka­ra­hi­sar Çev­re Yo­lu 2x3 şe­rit­li bö­lün­müş yol ola­rak in­şa edil­mek­te, yo­lun bün­ye­sin­de 2 adet köp­rü­lü kav­şak ile 9 adet hem­ze­min ge­çit ve 10 adet köp­rü yer al­mak­ta­dır. 2006 yı­lı ba­şı­na ka­dar 12,2 ki­lo­met­re­si sat­hi kap­la­ma ola­rak tra­fi­ğe açı­lan pro­je­de yüz­de 67 fi­zi­ki ger­çek­leş­me sağ­lan­mış­tır.

Da­ha dün, Ha­lil Ay­do­ğan Bey'le Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dü­rüy­le otu­rup ko­nuş­tuk Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, bu­ra­nın bir an ev­vel bi­ti­ril­me­si için, ben, ta­li­mat ver­dim.

HA­LİL ÜN­LÜ­TE­PE (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) - Mev­cut imkânla­rı ar­tı­ra­ca­ğız, in­şal­lah bi­ti­re­ce­ğiz; çün­kü, Af­yon, bi­zim için bir ca­zi­be mer­ke­zi­dir, ter­mal tu­riz­mi de Tür­ki­ye'de ve dün­ya­da bir nu­ma­ra ol­muş­tur, ti­ca­re­tiy­le, ih­ra­ca­tıy­la ve da­ha da önem­li­si ha­va­ala­nıy­la -in­şal­lah- be­ra­ber bu­ra­sı bir mer­kez hâli­ne gel­miş­tir ve Af­yon'a, ger­çek­ten, Ka­ra­yol­la­rı ola­rak, Ba­yın­dır­lık Ba­kan­lı­ğı ola­rak, çok önem­li hiz­met­ler yap­mak­ta­yız. 2008 yı­lın­da Kü­tah­ya ay­rım, Kon­ya ay­rım ara­sı­nın da ta­mam­lan­ma­sı plan­lan­mış­tır.

Af­yon­ka­ra­hi­sar'da şun­la­rı şun­la­rı şun­la­rı ya­pı­yo­ruz di­ye bu­ra­da iki say­fa no­tu­muz var. Bun­lar­la, ben, za­ma­nı­nı­zı al­mak is­te­mi­yo­rum. Ama, şu­nu, ben, dün söy­le­dim: Ya­ni, se­nin te­rö­ris­tin be­nim te­rö­ris­tim ol­maz. "Se­nin dö­ne­min­de şu ka­dar te­rör ol­du, iş­te, şe­hi­di­miz ol­du, be­nim dö­ne­mim­de bu ka­dar tra­fik ka­za­sı ol­du." Ama, şu­nu, bak açık­lık­la söy­le­ye­yim, bir da­ha oku­ya­lım, bir da­ha oku­ya­lım: Şim­di, bir ke­re, KÖY­DES'le 2 kat­ril­yon ge­çen yıl köy­le­ri­mi­ze yol ve su yap­tık, 2 kat­ril­yon da bu yıl har­cı­yo­ruz. Bu, cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin en bü­yük pro­je­si­dir. Dün de söy­le­dim "Köy­lü mil­le­tin efen­di­si­dir." di­yen Ulu Ön­de­ri­miz, bu ta­li­ma­tı biz­le­re ver­di. Biz­den ev­vel­ki­ler de bir şey­ler yap­tı­lar, ama, biz, da­ha ço­ğu­nu ya­pı­yo­ruz ve yol ko­nu­sun­da, ger­çek­ten, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de re­kor kır­dık.

Yi­ne, 1920'ler­de Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk di­yor ki: "Git­ti­ğim yer­de ben­den iki ta­ne önem­li şey is­te­di­ler: Bir, okul; iki, yol." 110 bin ders­lik ya­pı­yor­su­nuz dört yıl­da, her oku­la bil­gi­sa­yar la­bo­ra­tu­va­rı ge­ti­ri­yor­su­nuz, ADSL ge­ti­ri­yor­su­nuz; 6.500 ki­lo­met­re ya­pı­yor­su­nuz dört yıl­da, si­ze ka­dar ya­pıl­mış 4.839 ki­lo­met­re. Bun­la­rın, ar­tık, ya­ni göz ar­dı edil­me­me­si la­zım. "Dub­le yol ya­pıl­dı, ka­za­lar azal­ma­dı." Doğ­ru de­ğil, ka­za­lar çok azal­dı. Gö­nül is­ter ki, bun­la­rı sat­hi kap­la­ma de­ğil, BSK ya­pa­lım. Bu imkânla­rı siz de bi­li­yor­su­nuz. Ge­çen yıl 4 kat­ril­yon faz­la ya­tı­rım yap­tık, bu yıl, in­şal­lah da­ha faz­la ya­pa­ca­ğız ve 2012'de­ki he­de­fi­miz 15 bin ki­lo­met­re BSK yol yap­mak. Bu­nu, hep be­ra­ber, siz­le­rin des­te­ğiy­le ya­pa­ca­ğız in­şal­lah.

Şim­di, hiz­me­te aç­tı­ğı­mız bö­lün­müş yol­lar­da, göz­lem al­tın­da tut­tu­ğu­muz yal­nız­ca 1.200 ki­lo­met­re­lik yol­da, ba­kın, 2005 yı­lın­da el­de edi­len so­nuç­la­ra gö­re, ka­fa ka­fa­ya olan çar­pış­ma­la­rın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı sa­ye­sin­de ölüm­ler­de yüz­de 42 azal­ma olu­yor.

Yi­ne, 2000 yı­lın­da, 608 ta­ne ka­za ka­ra nok­ta­sı var, 2000 yı­lın­da, Tür­ki­ye'de 608 ka­za ka­ra nok­ta­sı var. 2001'de 555'e ini­yor, 2002'de 415'e ini­yor, 2006'da 41'e ini­yor ve on­la­rın da iyi­leş­ti­ril­me­si, şim­di, iha­ley­le de­vam edi­yor. 41'e in­di. Bun­la­rı bi­ti­re­ce­ğiz. Tek­rar, 3 ta­ne, 5 ta­ne çı­ka­cak, yi­ne, on­la­rı da iyi­leş­ti­re­ce­ğiz. Ya­ni, bun­la­ra çok önem ve­ri­yo­ruz. Bi­zim için in­sa­nı­mı­zın ha­ya­tı son de­re­ce önem­li.

Şim­di, göz­le­nen bir grup ka­za ka­ra nok­ta­sı­nın in­ce­len­me­si so­nu­cun­da, ka­za­lar­da yüz­de 75, ölüm­ler­de yüz­de 90, ya­ra­lı­lar­da yüz­de 84 ve mad­di ha­sar ora­nın­da ise yüz­de 75 ora­nın­da azal­ma ol­du­ğu… Ak­lın yo­lu bir. Eğer, ge­liş gi­diş ay­rı olur­sa mut­la­ka azal­ma ola­cak. Ama, ferdî ha­ta olu­yor; gi­di­yor, sü­rat ya­pı­yor, yu­var­la­nı­yor. Ferdî ha­ta­lar ola­bi­lir, ama, ka­fa ka­fa­ya çar­pış­ma, sı­fır nok­ta­sı­na gel­di bu­ra­lar­da ar­tık.

Yi­ne, tra­fik al­tın­da­ki yol­la­rı­mız­da, yıl­da, or­ta­la­ma -bi­raz ev­vel söy­le­dim- 7 mil­yon met­re ka­re ya­tay işa­ret­le­me -ya­ni, çiz­gi- ya­pı­lır­ken, 2006 yı­lın­da bu 14 mil­yon met­re ka­re­ye çık­tı. Yi­ne, 75 bin met­re ka­re dü­şey işa­ret­le­me lev­ha ya­par­ken, 2006 yı­lın­da bu 108 bin met­re ka­re­ye çık­tı.

Yi­ne, oto kor­ku­luk ça­lış­ma­la­rın­da, yıl­lık or­ta­la­ma 10 ki­lo­met­re ya­pı­lır­ken, 2006 yı­lın­da bu 315 ki­lo­met­re­ye çık­tı. 2003-2006 yıl­la­rı ara­sın­da 58 adet oto­ma­tik ba­ri­yer sis­te­mi te­sis edil­di. 2003 yı­lı ön­ce­si, yıl­da or­ta­la­ma 7 bin ki­lo­met­re üst ya­pı ona­rı­mı ya­pı­lır­ken, 2003-2006 yıl­la­rı ara­sın­da 15 bin ki­lo­met­re ya­pıl­dı.

Vel­ha­sıl, bü­tün bun­la­rı an­la­tır­ken şu­ra­ya ge­li­yo­ruz: Özel­lik­le 2005 yı­lın­da 2002 yı­lı­na gö­re araç sa­yı­la­rın­da yüz­de 29 ar­tış ol­muş, ya­ni, re­fah art­mış, in­san­lar yüz­de 29 araç­la­rı­nın sa­yı­sı­nı ar­tır­mış­lar, kul­la­nı­lan yol/ki­lo­met­re de art­mış. İn­sa­nın hem ara­ba­sı var hem re­fa­hı art­mış­sa da­ha çok ge­zi­yor, yüz­de 23 art­mış bu, ama, ölüm ar­tış­la­rın­da­ki oran yüz­de 9 art­mış. İn­şal­lah, bu, yüz­de 1'e, 2'ye iner.

Yi­ne -100 bin ara­ca gö­re dü­şen ölü sa­yı­sı­na gö­re bu ka­za­lar de­ğer­len­di­ri­li­yor- 100 bin ara­ca dü­şen ölü sa­yı­sı 1993'te 123 iken, 2001 yı­lın­da 51, 2005'te 41, 2006'de 35'e düş­müş. İn­şal­lah bu ra­ka­mı aşa­ğı dü­şü­re­ce­ğiz, çün­kü, bu ra­kam Nor­veç'te 11. Bu sa­ye­de, ge­liş­miş ül­ke­ler ile mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de 4-5 kat olan ölü sa­yı­sı 2-2,5 ka­ta ka­dar dü­şü­rül­müş. El­de edi­len bu de­ğer­ler de ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rın olum­lu so­nuç­la­rı.

İn­san ku­su­ru -bu­nun tes­pi­ti­ni biz yap­mı­yo­ruz, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­müz ya­pı­yor, Jan­dar­ma­mız ya­pı­yor- ka­za­lar­da ku­sur oran­la­rı in­ce­len­di­ğin­de, in­san ku­su­ru, ma­ale­sef yüz­de 98. Hâlâ da di­yo­ruz ki biz "90'dan 110'a çı­ka­ra­lım ki­lo­met­re­yi." De­mek ki çı­kar­ma­ma­mız la­zım. Ya­ni bu, ko­mis­yon­da, Ba­yın­dır­lık Ko­mis­yo­nun­da ve­ya iş­te Ulaş­tır­ma Ko­mis­yo­nun­day­sa bu­na dik­kat et­me­miz la­zım. Yüz­de 98… Bu, ta­bii, Av­ru­pa'da da­ha de­ği­şik ba­kı­lı­yor; iş­te, araç ve in­san, araç ve yol bir­leş­ti­ri­li­yor bu da­ha aşa­ğı­la­ra dü­şe­bi­li­yor, ama, biz­de­ki oran bu. Ta­bii, bu tar­tı­şı­la­bi­lir.

Yi­ne, dün, Atil­la Bey de söy­le­miş­ti, 3.500-4.000, yıl­lık ölüm sa­yı­mız, ama, otuz gü­ne bu­nu vu­rur­sa­nız, otuz gü­nü de alır­sa­nız, bu, 7-8 bin­le­re çı­ka­bi­li­yor. Ta­bii, bun­la­rı üzü­le­rek söy­lü­yo­ruz, bun­lar gü­zel ra­kam­lar de­ğil, he­pi­mi­zi üzen ra­kam­lar.

Yi­ne, ta­bii, bu bay­ram­da çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zı kay­bet­tik, ama, bay­ram­la­rı da oran­lar­sak yi­ne de bay­ram­lar­da­ki ka­za­la­ra gö­re dü­şüş­ler var. Gö­nül is­ter ki hiç ol­ma­sın, hiç üzül­me­ye­lim, ama, ma­ale­sef, dün­ya­da da ola­bi­li­yor. Ölü sa­yı­sı iti­ba­rıy­la Av­ru­pa biz­den faz­la, ama, araç sa­yı­sı biz­den faz­la. Onun için or­ta­la­ma­da -ya­ni bir or­ta­la­ma ba­kar­sa­nız- biz ön­de­yiz. Ama, ora­da da ölü sa­yı­sı var, ora­da da tra­fik ka­za­sı var; bu ka­dar eği­ti­me, bu ka­dar gü­ven­li­ğe rağ­men, akıl­lı sis­tem­le­re rağ­men var.

Ben, tek­rar, ta­bii, bu ve­si­ley­le, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li Mil­let­ve­ki­li­miz Ne­zir Bü­yük­cenz­giz'e, De­ğer­li Ba­ka­nı­mız Mus­ta­fa Ta­şar'a, CHP Kon­ya İl Sek­re­te­ri­miz Ali Alp'e Al­lah'tan rah­met di­li­yo­rum. Ta­bii, ya­ra­lı kar­deş­le­ri­miz var. Mus­ta­fa Ta­şar'ın eşi ha­nı­me­fen­di­ye Al­lah'tan sağ­lık di­li­yo­rum, kı­zı­na, ye­ğe­ni­ne sağ­lık di­li­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le tek­rar, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Ve­fat eden­le­re Al­lah'tan rah­met, ya­ra­lı­la­ra acil şi­fa­lar te­men­ni edi­yo­ruz.

Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, Irak'ta­ki ge­liş­me­ler ve Tür­ki­ye'nin yol ha­ri­ta­sıy­la il­gi­li söz is­te­yen, Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han Çö­mez'e ait­tir.

Sa­yın Çö­mez, bu­yu­run efen­dim.

2.- Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han Çö­mez'in, özel­lik­le Irak'ın ku­ze­yin­de ya­şa­nan son si­ya­si ge­liş­me­ler ve Tür­ki­ye'nin bu ko­nu­da iz­le­ye­ce­ği tu­tu­ma iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (Ba­lı­ke­sir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Irak ve özel­lik­le Irak'ın ku­ze­yin­de ya­şa­nan son ge­liş­me­ler­le ala­ka­lı dü­şün­ce­le­ri­mi an­lat­mak üze­re gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bağ­dat'ta dün elim bir uçak ka­za­sın­da ha­ya­tı­nı kay­be­den yurt­taş­la­rı­mı­za Al­lah'tan rah­met, ya­kın­la­rı­na ve tüm Tür­ki­ye'ye baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dik­ta­tör­lük bas­kı­sı al­tın­da yıl­lar­ca ezi­len Irak, bu­gün bir baş­ka dram ya­şı­yor. Şöy­le bir ge­ri dö­nüp ba­ka­lım ne ol­du­ğu­na:

Irak'ın Ku­veyt'i iş­ga­liy­le baş­la­yan ve Bi­rin­ci Kör­fez Sa­va­şı'yla de­vam eden sü­reç, 36'ncı pa­ra­le­lin ku­ze­yin­de uçu­şa ya­sak, gü­ven­li bir böl­ge oluş­tu­rul­ma­sıy­la nok­ta­lan­dı. Ya­ni, bu­gün söz­de Kür­dis­tan ola­rak ta­nım­la­nan özerk böl­ge­den bah­se­di­yo­rum. On yıl­lık bu ilk pe­ri­yo­dun ar­dın­dan, 11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rı ya­şan­dı ve bu kez Irak, des­po­tiz­min ka­le­si ol­du­ğu, nük­le­er ve kim­ya­sal si­lah­la­rı bu­lun­dur­du­ğu ge­rek­çe­siy­le koa­lis­yon güç­le­ri ta­ra­fın­dan iş­gal edil­di. Bu dö­nem­de böl­ge­ye de­mok­ra­si ge­ti­ri­le­ce­ği id­dia edil­di, an­cak, "Bü­yük Or­ta Do­ğu", "Ge­niş­le­tiş­miş Or­ta Do­ğu", "Ye­ni Or­ta Do­ğu Pro­je­si" -adı­na her ne der­se­niz de­yin- böl­ge­ye hu­zur, is­tik­rar, zen­gin­lik de­ğil, yok­luk, se­fa­let, ka­os ve göz­ya­şı ge­tir­di ve bu iş­ga­lin ar­dın­dan Irak'ta tam 650 bin ki­şi ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Irak'ta top­lum­lar, ar­tık ne­re­dey­se bir­bir­le­ri­ne as­la gü­ve­ne­me­ye­cek ka­dar ay­rış­tı­lar ve bir­bir­le­rin­den kop­tu­lar ve her ne ka­dar açık­tan te­laf­fuz edil­me­se de Irak'ta bir Sün­ni-Şii iç sa­va­şı baş­la­dı.

Bağ­dat, Aza­mi­ye ve Ka­zı­mi­ye böl­ge­le­ri­ne ay­rı­lıp, bir yan­dan iç sa­vaş kö­rük­le­nir­ken, öte yan­dan ku­zey­de oluş­tu­ru­lan ve adı­na söz­de Kür­dis­tan de­nen böl­ge özen­le des­tek­len­me­ye baş­lan­dı. Bu es­na­da, zen­gin­lik­le­rin mer­ke­zi Ker­kük'te ise sis­te­ma­tik bir ça­lış­ma baş­la­dı. Ön­ce, Ker­kük'ün nü­fus ida­re­si ve ta­pu da­ire­le­ri ya­kı­lıp, yı­kıl­dı. Tüm ta­rihî, resmî ev­rak­lar yok edil­di. Ar­dın­dan, baş­ta Sü­ley­ma­ni­ye ol­mak üze­re, pek çok Kürt yer­le­şim böl­ge­sin­den mül­te­ci­ler bu­ra­ya ta­şın­dı. Ön­ce, Bir­leş­miş Mil­let­ler gö­ze­ti­min­de­ki kamp­lar­da ba­rın­dı­lar. Son­ra da, ge­nel­lik­le Türk­men­ler­den ka­mu­laş­tı­rı­lan ara­zi­le­re ya­pı­lan top­lu ko­nut­la­ra ge­çi­ril­di­ler. De­ğiş­ti­ri­len bu de­mog­ra­fik ya­pıy­la gi­di­len se­çim­ler­le, şeh­rin yö­ne­ti­mi Kürt­le­re ve­ril­di. 500 bin ci­va­rın­da­ki Kürt mül­te­ci yer­le­şik dü­ze­ne geç­ti ve ar­dın­dan şe­hir­de ya­şa­yan Türk­men­ler ve Arap­lar­dan ruh­sat­sız si­lah­la­rı­nın ta­ma­mı top­lan­ma­ya baş­lan­dı. Peş­mer­ge güç­le­ri ise, bir yan­dan tak­vi­ye edil­di ve si­lah­lar­la des­tek­len­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, tüm bun­la­rı, oku­ya­rak ya da du­ya­rak söy­le­mi­yo­rum, biz­zat, de­fa­lar­ca gi­de­rek, gö­re­rek ya­şa­dı­ğım ve bil­di­ğim şey­le­ri ko­nu­şu­yo­rum. Ne ya­zık ki, biz, Irak ve Ker­kük ger­çe­ği­ni, Ba­ker-Ha­mil­ton Ra­po­ru'ndan oku­yo­ruz; Ker­kük'te­ki teh­li­ke­yi, Ame­ri­ka­lı Se­na­tör McCa­in'in ağ­zın­dan yo­rum­lu­yo­ruz. Oy­sa, bi­zim ar­ka bah­çe­miz olan bu coğ­raf­ya­ya, biz bu ka­dar ırak mı ol­ma­lıy­dık? Mu­sul ve Ker­kük'e, 1960'lı yıl­lar­dan be­ri gi­den bir Türk dev­let baş­ka­nı yok, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den gi­den bir resmî he­yet yok.

Ta­bii, bi­zim nü­fuz ede­me­di­ği­miz bu top­rak­lar, kü­re­sel oyun ku­ru­cu­lar ta­ra­fın­dan ye­ni­den di­zayn edil­me­ye baş­lan­dı. Plan­lı bir ha­zır­lık dö­ne­mi­nin ar­dın­dan, Sad­dam'ın idam edil­me­siy­le bir­lik­te Irak'ta ar­tık ye­ni bir sü­reç baş­la­mış­tır. Bu dö­nem ise ha­sat dö­ne­mi­dir. Sı­ra, pet­rol­le il­gi­li ya­pı­la­cak ta­sar­ruf­la­ra ve ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­ne gel­di. 1972 yı­lın­da millîleş­ti­ri­len Irak pet­rol­le­ri, im­ti­yaz söz­leş­me­le­riy­le ye­ni­den pet­rol şir­ket­le­ri­ne dev­re­di­le­cek. Bu­na da­ir tüm mu­ta­ba­kat­lar sağ­lan­dı. İn­gi­liz ve Ame­ri­kan pet­rol şir­ket­le­ri, bu sü­reç­ten bü­yük kârlar el­de ede­cek­ler. Ar­tık göz­ler Ker­kük re­fe­ran­du­mu­na çev­ril­di.

2007 so­nun­da ya­pıl­ma­sı plan­la­nan re­fe­ran­du­mun so­nuç­la­rı ar­tık şim­di­den bel­li­dir. Bu ko­şul­lar al­tın­da ya­pı­la­cak re­fe­ran­dum, Ker­kük'ün söz­de Kür­dis­tan'a bağ­lan­ma­sıy­la so­nuç­la­na­cak ve bun­da en ufak bir kuş­ku yok.

Ta­bii, yi­ne söy­lü­yo­rum, bu coğ­raf­ya­yı iyi ta­nı­yan ve iyi bi­len bi­ri­si ola­rak söy­lü­yo­rum, bu son per­de, bu top­rak­lar­da as­la hu­zur ge­tir­me­ye­cek. Ne ya­pı­lır­sa ya­pıl­sın, han­gi ted­bir alı­nır­sa alın­sın, Ker­kük'te bir iç sa­vaş ka­çı­nıl­maz ola­cak ve yıl­lar bo­yu bu­nun önü­ne hiç kim­se ge­çe­me­ye­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Irak'ın ku­ze­yi, bi­zim için, ulu­sal gü­ven­li­ği­mi­zi di­rekt ola­rak teh­dit eden bir hü­vi­ye­te bü­rün­müş­tür. Sa­de­ce ye­ni oluş­tu­ru­lan ve­ya oluş­tu­rul­ma­ya ça­lı­şı­lan dü­zen de­ğil ya da sa­vaş ve­ya kao­sun oluş­tur­du­ğu or­tam de­ğil, bu­ra­da yu­va­lan­ma­ya ça­lı­şan ve­ya var­lı­ğı­nı sür­dü­ren PKK'dan da bah­set­mek is­ti­yo­rum.

Dost ve müt­te­fik Ame­ri­ka, bu­gü­ne ka­dar, ne ya­zık ki, bu ya­pı­lan­may­la il­gi­li at­ma­sı ge­re­ken adım­la­rı at­ma­mış­tır.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Hükûmet… Hükûmet, at­ma­yan…

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (De­vam­la) - Ku­ru­lan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ko­or­di­na­tör­lü­ğü…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Çö­mez, bu­yu­run de­vam edin. Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Si­zi teb­rik edi­yo­rum. At­ma­yan, Hükûmet!

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (De­vam­la) - Din­ler­se­niz so­nu­na ka­dar, iyi şey­ler du­ya­cak­sı­nız Hü­se­yin Bey. Lüt­fen, sab­re­din.

Ku­ru­lan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ko­or­di­na­tör­lü­ğü de ras­yo­nel, so­nuç alı­cı ve ka­lı­cı adım­lar at­mak ye­ri­ne, hal­kın umut­la­rı­nı ve meş­gul edil­me­si­ni ko­or­di­ne eden bir ya­pı­ya dö­nüş­müş­tür. Me­rak edi­yo­rum, 11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rın­dan bir gün son­ra NA­TO'nun 5'in­ci mad­de­si­ni iş­le­te­rek Af­ga­nis­tan'a bir­lik gön­de­ril­me­si­ni sağ­la­yan Ame­ri­ka, Ku­zey Irak'ta­ki bö­lü­cü ör­gü­tün adı PKK de­ğil de El Ka­ide ol­say­dı, aca­ba ay­nı şe­yi mi ya­par­dı? Ya­ni, 30 bin ki­şi­yi kat­le­den bö­lü­cü ör­gü­tü emek­li bir ge­ne­ra­li ata­ya­rak mı tas­fi­ye et­me­ye ça­lı­şır­dı? Ben, bir mil­let­ve­ki­li ola­rak bu ku­ru­mun ne yap­tı­ğı­nı ve bu­gü­ne ka­dar han­gi so­nuç­la­rı al­dı­ğı­nı bil­mi­yo­rum, ama, Ku­zey Irak'ı ya­kın­dan ta­nı­yan bi­ri­si ola­rak, ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­le­ri çok iyi bi­li­yo­rum.

Kan­dil Da­ğı'na gi­den tüm yol­lar ke­sil­me­li, PKK'nın göz­cü ku­lü­be­le­ri yok edil­me­li. Te­rör ör­gü­tü­nün özel­lik­le Av­ru­pa mer­kez­li pa­ra kay­nak­la­rı ku­ru­tul­ma­lı ve bu­nun için is­tih­ba­rat pay­la­şı­mı ya­pıl­ma­lı. Te­rör ör­gü­tü­ne gi­den gı­da, mü­him­mat, ilaç ve si­lah yar­dım­la­rı­nın önü ke­sil­me­li. Herhâlde ro­ke­ta­tar­la­rın, Stin­ger fü­ze­le­ri­nin, C4 ve A4 pat­la­yı­cı­la­rı­nın ve di­ğer si­lah­la­rın ör­gü­tün ba­rın­dı­ğı ma­ğa­ra­lar­da, ken­di­le­rin­ce imal edil­di­ği­ni kim­se id­dia et­mi­yor. PKK'nın biz­zat or­ga­ni­ze et­ti­ği uyuş­tu­ru­cu tra­fi­ği -ki, bu Af­ga­nis­tan'dan baş­la­yıp Av­ru­pa'ya ka­dar uza­nı­yor- mut­la­ka en­gel­len­me­li. İn­ter­net, GSM, tel­siz, te­le­fon, tüm ile­ti­şim ağ­la­rı çö­ker­til­me­li ve te­le­viz­yon bağ­lan­tı­la­rı ke­sil­me­li. Dün­ya med­ya­sı önün­de boy gös­te­ren, açık­la­ma­lar ya­pan ör­gü­tün çe­te baş­la­rı tüm ta­lep­le­re rağ­men hâlâ ia­de edil­me­miş­tir. Bun­la­rın ia­de­si derhâl sağ­lan­ma­lı ve tüm is­tih­ba­ri bil­gi­ler za­ma­nın­da ve doğ­ru bir şe­kil­de pay­la­şıl­ma­lı. Ör­gü­tün ara­zi­ye inen ele­man­la­rı hâlen KDP ve KYP'nin ofis­le­rin­den lo­jis­tik des­tek alı­yor, pa­ra te­min edi­yor; has­ta ve ya­ra­lı­la­rı bu ofis­ler ma­ri­fe­tiy­le te­da­vi edi­li­yor ve ken­di­le­ri­ne iş bu­lu­nu­yor. Bun­la­rın mut­la­ka önü­ne ge­çil­me­li, Ta­la­ba­ni ve Bar­za­ni'nin bö­lü­cü ör­güt yö­ne­ti­ci­le­riy­le te­mas­la­rı mut­la­ka ke­sil­me­li. Bir­leş­miş Mil­let­ler ta­ra­fın­dan uzun sü­re des­tek­le­nen Mah­mur Kam­pı, ki, bö­lü­cü ör­gü­tün üye­le­ri hâlâ bu­ra­da ba­rın­mak­ta­dır­lar. Bun­la­rın mut­la­ka Tür­ki­ye'ye ia­de­si sağ­lan­ma­lı.

BAŞ­KAN - Sa­yın Çö­mez, lüt­fen, son cüm­le­ni­zi ala­yım efen­dim.

Bu­yu­run.

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rın hiç­bi­ri­si ger­çek­leş­me­di ve di­li­yo­rum ki önü­müz­de­ki dö­nem­de bun­la­rın ger­çek­leş­me­si için cid­di adım­lar atı­lır.

K. KE­MAL ANADOL (İz­mir) - Geç­ti, da­ha ön­ce ol­ma­lıy­dı.

TUR­HAN ÇÖ­MEZ (De­vam­la) - Söz­le­ri­mi nok­ta­lar­ken, Irak'ın bi­zim için çok özel bir coğ­raf­ya ol­du­ğu­nu bir kez da­ha ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

Ta­rih ba­ğı­mız, din kar­deş­li­ği­miz, kom­şu­lu­ğu­muz, ak­ra­ba­lı­ğı­mız ve or­tak kül­tü­rel de­ğer­le­ri­mi­zin ol­du­ğu bu coğ­raf­ya­ya bi­zim çok ya­kın il­gi­miz ve çok ya­kın bir dost­lu­ğu­muz var­dır.

Tür­ki­ye, Ana­do­lu'nun Türk'leş­me­sin­den iki bu­çuk asır ön­ce Türk dam­ga­sı­nın vu­rul­du­ğu bu coğ­raf­ya­ya çok, ama çok has­sas­tır. Sa­yın Baş­ba­ka­nın dün Ker­kük'le il­gi­li or­ta­ya koy­du­ğu has­sa­si­yet de son de­re­ce önem­li­dir ve mu­ha­tap­la­rın­ca iyi okun­ma­lı­dır.

Bu­ram bu­ram Türk ko­kan, Ana­do­lu ko­kan bu böl­ge­ler yü­re­ği­miz­den bir par­ça­dır ve ora­da atı­la­cak yan­lış adım­lar bi­zi çok, ama çok ra­hat­sız eder.

Ben, bu­gün, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ça­tı­sı al­tın­dan biz­le­ri, Türk­me­ne­li Te­le­viz­yo­nu ma­ri­fe­tiy­le sey­re­den Ker­kük'te­ki bü­tün Türk­men kar­deş­le­ri­mi­ze ku­cak do­lu­su, yü­rek do­lu­su sev­gi­le­ri­mi su­nu­yo­rum ve he­pi­mi­zin yü­re­ği­nin, mu­hab­be­ti­nin, dost­lu­ğu­nun on­lar­la be­ra­ber ol­du­ğu­nu tek­rar ifa­de edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Herhâlde Hü­kü­met bir ya­nıt ve­re­cek­tir bu ko­nuş­ma­ya.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Çö­mez.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, son dö­nem­de Tür­ki­ye ve Su­ri­ye ara­sın­da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ve iş bir­li­ği hak­kın­da söz is­te­yen Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'na ait­tir.

Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu bu­yu­run efen­dim.

3.- Ka­ra­man Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Ça­vu­şoğ­lu'nun, Tür­ki­ye ile Su­ri­ye ara­sın­da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ve iş bir­li­ği­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (Ka­ra­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; esa­sın­da be­nim ya­pa­ca­ğım bu ko­nuş­ma­nın, kıs­men de ol­sa gün­cel­li­ği kay­bol­muş ol­ma­sı­na rağ­men, ara­lık ayı­nın ikin­ci haf­ta­sın­da bir ta­lep­te bu­lun­muş­tum; an­cak, bu­gün kıs­met ol­du. Bu ba­kım­dan ba­zı nok­ta­lar, eğer gü­nü geç­miş­se ku­su­ra bak­ma­yın di­yo­rum, şim­di­den ken­di­le­ri­niz­den özür di­li­yo­rum.

Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız Tay­yip Er­do­ğan Bey'le bir­lik­te 6 Ara­lık 2006 ta­ri­hin­de Su­ri­ye'ye resmî bir ge­zi ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir ve AB kap­sa­mın­da 8-10 Ara­lık 2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da yi­ne Su­ri­ye'de ya­pı­lan ve Su­ri­ye Dost­luk Gru­bu Baş­ka­nı ola­rak be­nim de bi­za­ti­hi ka­tıl­dı­ğım bir top­lan­tı ol­muş­tur.

Ay­rı­ca, 2006 Ma­yıs ayın­da Şam'da "İs­tan­bul Gün­le­ri" adı al­tın­da cid­di ça­lış­ma­lar ya­pıl­mış ve ni­ha­yet­te -bi­raz son­ra de­ta­yı­na gi­re­ce­ğim- 18-23 Ara­lık ta­rih­le­rin­de İs­tan­bul'da "Şam Gün­le­ri" adı al­tın­da iki ül­ke­nin ye­rel yö­ne­tim­le­ri ara­sın­da iş bir­li­ği baş­la­mış, mil­let­le­ri kay­naş­mış, ti­ca­ri alış­ve­riş zu­hur et­miş ve böy­le­ce hem kül­tü­rel hem si­ya­si hem de ti­ca­ri ge­liş­me­ler ol­muş ve son dö­nem­de Tür­ki­ye ve Su­ri­ye ara­sın­da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ve iş bir­li­ği hak­kın­da böy­le­ce bir gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu nok­ta­dan, Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım ve de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ül­ke­miz, bü­tün kom­şu­la­rıy­la, bil­di­ği­miz dış po­li­ti­ka çer­çe­ve­sin­de, iyi iliş­ki­le­ri sür­dür­me­yi pren­sip et­miş­tir. Kom­şu­la­rı­mız­la si­ya­si, ti­ca­ri ve sos­yo­kül­tü­rel iliş­ki­le­ri­mi­zi de ge­liş­ti­re­rek, kom­şu ve dost ül­ke­ler­le hiç prob­lem ol­mak­sı­zın ha­re­ket et­me­yi esas al­mış ve bu at­mos­fer­de, bu böl­ge­de güç­lü ve iti­bar­lı ül­ke ko­nu­mu­mu­zu sür­dür­me­yi, teş­kil et­me­yi ve böy­le­ce böl­ge­nin bir ba­rış de­ni­zi ol­ma­sı­nı şi­ar edin­mi­şiz­dir.

Or­ta Do­ğu, ulus­la­ra­ra­sı po­li­ti­ka­da hep kriz­ler­le anıl­mış­tır. Oy­sa, üç bü­yük di­nin do­ğum ye­ri ola­rak bi­li­nen Or­ta Do­ğu, 19'un­cu yüz­yı­lın so­nun­dan be­ri çok bü­yük si­ya­si is­tik­rar­sız­lık, ka­os ve kriz­ler içe­ri­sin­de­dir. Ya­şa­dı­ğı­mız son Irak sa­va­şı -bi­raz ön­ce de­ğer­li dos­tum bir­ta­kım açık­la­ma­lar yap­tı- bu­nun en bü­yük bir gös­ter­ge­si­dir. Sa­de­ce Irak de­ğil… Ta­bii, Irak de­yin­ce, Ker­kük'te­ki ge­liş­me­le­ri hiç­bir za­man gör­me­mez­lik­ten ge­le­me­yiz ve bu nok­ta­da da, ge­rek­se Türk mil­le­ti ve ge­rek­se de Tür­ki­ye'nin ne ka­dar önem­se­di­ği­ni, bu­ra­da, ben, il­gi­li ma­kam­la­ra ve il­gi­li kim­se­le­re bir ha­tır­lat­ma yap­mak is­ti­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la, Fi­lis­tin, Lüb­nan ve di­ğer ül­ke­ler de is­tik­rar­sız­lı­ğın ve kao­sun eşi­ği­ne ge­ti­ril­miş­tir. An­cak, çok me­rak et­ti­ğim bir hu­sus ise, bu Fi­lis­tin'de dö­nen olay­lar, kim­ler, na­sıl oy­na­dı­ğı­nı bir tür­lü an­la­ya­mı­yo­rum. Bu­nun ce­va­bı­nı hep bir­lik­te ara­ma­mız ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu yüz­den, böl­ge ül­ke­le­ri­nin or­tak ha­re­ke­ti­ne ve iş bir­li­ği­ne şid­det­le ih­ti­yaç var­dır. Kü­re­sel­le­şen dün­ya­da böl­ge­sel iş bir­lik­le­ri git­tik­çe önem ka­zan­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı bir kim­lik ka­zan­dı­ğı gü­nü­müz­de ül­ke­le­rin te­rör kar­şı­sın­da or­tak ha­re­ket et­me­si de son de­re­ce önem arz et­mek­te­dir. Ül­ke­miz açı­sın­dan yıl­lar­ca hem can ve hem de mad­di ka­yıp­lar ver­me­mi­ze ne­den olan bö­lü­cü ör­gü­tün böl­ge­de ba­rın­ma­ma­sı ve fa­ali­yet­te bu­lun­ma­ma­sı için böl­ge ül­ke­le­ri­nin or­tak ça­lış­ma­sı son de­re­ce önem­li­dir. Stra­te­jik dost­la­rı­mız ve­ya­hut da di­ğer AB'li dost­la­rı­mı­zın bu nok­ta­da Tür­ki­ye'ye has­sa­si­yet gös­ter­me­si­ni bu kür­sü­den ben tek­rar du­yur­mak is­ti­yo­rum.

Su­ri­ye ile ül­ke­miz ara­sın­da kı­sa za­man­da te­sis edi­len kar­şı­lık­lı an­la­yış, di­ya­log ve iş bir­li­ği or­ta­mı sa­ye­sin­de, iliş­ki­ler bir­kaç yıl ön­ce­siy­le kı­yas­la­na­ma­ya­cak ka­dar ile­ri bir se­vi­ye­ye gel­miş­tir. Kar­şı­lık­lı üst dü­zey zi­ya­ret­le­rin bu sü­reç­te önem­li bir rol oy­na­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Özel­lik­le ti­ca­ret, eko­no­mi, güm­rük ala­nın­da­ki iş bir­lik­le­ri­nin ya­nı sı­ra, her iki ül­ke­nin be­le­di­ye­le­ri, üni­ver­si­te­le­ri ve si­vil top­lum ku­rum­la­rı ara­sın­da bil­gi ve tek­no­lo­ji trans­fe­ri ya­pı­la­rak kom­şu ve dost iki ül­ke­ye ya­kı­şan se­vi­ye­le­re de ula­şıl­mış­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim.

Su­ri­ye'yle iş bir­li­ği­mi­zin da­ha da ge­liş­ti­ril­me­si, ül­ke­le­ri­mi­zin, halk­la­rı­mı­zın çı­kar­la­rı­nın ya­nı sı­ra, böl­ge­de ba­rış, is­tik­rar ve iş bir­li­ği or­ta­mı­nın güç­len­di­ril­me­si­ne de şüp­he­siz hiz­met ede­cek­tir. Özel­lik­le, Tür­ki­ye ve Su­ri­ye ara­sın­da­ki mev­cut iş bir­li­ği ve di­ya­lo­ğun da­ha da ile­ri­ye gö­tü­rül­me­si yö­nün­de be­le­di­ye­ler, iş dün­ya­sı ve di­ğer alan­lar­da ol­du­ğu gi­bi, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ve Su­ri­ye Halk Mec­li­si ta­ra­fın­dan or­tak­la­şa atı­la­bi­le­cek so­mut adım­la­rın be­lir­len­me­si­ne de imkân sağ­lan­mış ve sağ­la­na­cak­tır da.

Sa­yın Baş­kan ve de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ge­rek iki ül­ke ara­sın­da ge­rek­se de böl­ge­sel iş bir­li­ği­nin kar­şı­lık­lı ola­rak ar­tı­rıl­ma­sı, Ada­na mu­ta­ba­ka­tı çer­çe­ve­sin­de gü­ven­lik iş bir­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı, ener­ji ve do­ğal gaz an­laş­ma­la­rı, or­tak pet­rol ara­ma ve pa­zar­lan­ma­sı, sı­nır ti­ca­re­ti ve ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­sı ile 1 Ocak­tan iti­ba­ren 2007'de dev­re­ye gir­miş ol­ma­sın­dan do­la­yı, ge­liş­me­le­rin, 2,5 mil­ya­rın üze­rin­de ti­ca­ret hac­mi­nin he­def­len­me­si, ye­ni ban­ka şu­be­le­ri­nin açıl­ma­sı ve­ya özel ban­ka­la­ra imkân sağ­lan­ma­sı gi­bi, iki ül­ke ara­sın­da sı­nır ge­çiş­le­ri­nin ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı, Asi Neh­ri'ne bir an ön­ce ba­raj ya­pıl­ma­sı, Dic­le ve Fı­rat'tan adil bir şe­kil­de ya­rar­la­nıl­ma­sı, ma­yın­lı böl­ge­le­rin te­miz­le­ne­rek ta­rı­ma ve tu­riz­me açıl­ma­sı, AB çer­çe­ve­sin­de or­tak stan­dar­di­zas­yon ça­lış­ma­la­rı hız­lı bir şe­kil­de de­vam et­mek­te­dir.

İki ül­ke ara­sın­da sı­nır ve ben­ze­ri ko­nu­la­rın çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­ma­sı, ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­sı­nın im­za­lan­ma­sı, Ga­zi­an­tep'te kon­so­los­lu­ğun açıl­ma­sı, par­la­men­ter­le­ri­mi­zin vi­zey­le uğ­raş­mak­sı­zın sa­de­ce pa­sa­port­la­rıy­la ka­pı­lar­dan geç­me­si mem­nu­ni­yet ve­ri­ci ge­liş­me­ler­dir. An­cak, Sa­yın Ab­rash'ın, Su­ri­ye Halk Mec­li­si Baş­ka­nı­nın ta­le­bi çok dik­ka­te ca­nip­tir. Türk Hükûme­ti­nin ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den çı­kan her ne ka­dar ka­nun var­sa, bu ka­nun­la­rın ken­di­le­ri­ne ulaş­tı­rıl­ma­sı, böy­le­ce, ye­ni ya­pa­cak­la­rı ka­nun­lar­da Tür­ki­ye'nin uy­gu­la­dı­ğı sis­tem­le­ri uy­gu­la­ma ta­le­bin­de bu­lun­ma­la­rı bi­zi son de­re­ce mem­nun et­miş­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ça­vu­şoğ­lu, to­par­la­ma de­ğil de, son cüm­le­le­ri­ni­zi ala­yım efen­dim.

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Son cüm­le­le­rim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

YÜK­SEL ÇA­VU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim efen­dim.

Türk fir­ma­la­rı­nın, ser­best ti­ca­ret an­laş­ma­sı­nın sağ­la­ya­ca­ğı uy­gun imkânlar çer­çe­ve­sin­de, Su­ri­ye üze­rin­den Or­ta Do­ğu ve Af­ri­ka ül­ke­le­rin­de­ki Arap ser­best ti­ca­ret alan­la­rı­na da gi­re­bi­le­ce­ği gi­bi, Arap fir­ma­la­rı­nın da, güm­rük bir­li­ği­ne üye olan Tür­ki­ye üze­rin­den bü­tün Av­ru­pa ül­ke­le­ri­ne gi­re­bil­me­si­ne imkân sağ­la­ya­cak­tır. İki ül­ke ara­sın­da ha­len 700 mil­yon do­la­rı bul­ma­yan ti­ca­ret hac­mi, bu an­laş­ma­nın yü­rür­lü­ğe gir­me­siy­le çok kı­sa za­man­da 1,5 mil­yar ci­va­rın­da, 1 mil­ya­rı aşa­cak nok­ta­ya ge­le­cek­tir.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın bir tez­ke­re­si var­dır; oku­tup bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

B) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- İs­pan­ya Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı ve be­ra­be­rin­de­ki par­la­men­to he­ye­ti­nin ül­ke­mi­zi zi­ya­re­ti­nin TBMM Baş­kan­lık Di­va­nın­ca uy­gun bu­lun­du­ğu­na iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1182)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na

TBMM Baş­kan­lık Di­va­nı­nın 28 Ha­zi­ran 2006 ta­rih ve 113 sa­yı­lı Ka­ra­rı ile İs­pan­ya Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı ve be­ra­be­rin­de­ki par­la­men­to he­ye­ti­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si'nin ko­nu­ğu ola­rak resmî te­mas­lar­da bu­lun­mak üze­re ül­ke­mi­zi zi­ya­re­ti uy­gun bu­lun­muş­tur.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin Dış İliş­ki­le­ri­nin Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da­ki 3620 sa­yı­lı Ka­nun'un 7'nci mad­de­si ge­re­ğin­ce Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nu­lur.

                                                                                                    Bü­lent Arınç

                                                                                      Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

                                                                                                       Baş­ka­nı

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Baş­ba­kan­lı­ğın Ana­ya­sa'nın 82'nci mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş 2 adet tez­ke­re­si var­dır; ay­rı ay­rı oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

2.- Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Özak'ın Hin­dis­tan'a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1183)

08.01.2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fiz Özak'ın, "Bi­rin­ci As­ya-Pa­si­fik Ba­kan­lar Kon­fe­ran­sı"na ka­tıl­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te 13-17 Ara­lık 2006 ta­ri­hin­de Hin­dis­tan'a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı'nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa'nın 82'nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                            Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                      Baş­ba­kan

                                LİS­TE

Meh­met Sa­rı                     Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li

Meh­met Yıl­dı­rım              Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li

Ni­ya­zi Öz­can                    Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum, ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 14.49

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.13

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 48'in­ci Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di tez­ke­re­yi ye­ni­den oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır.

HÜ­SE­YİN EK­MEK­Cİ­OĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, yok ama.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, Mec­li­si ida­re edi­yor­sun, dükkân de­ğil.

BAŞ­KAN - İz­zet Bey, lüt­fen…

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Ol­du­bit­ti olur mu ya, Sa­yın Baş­kan?

BAŞ­KAN - Baş­ba­kan­lı­ğın, Ana­ya­sa'nın 82'nci mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş tez­ke­re­le­ri var­dır; ay­rı ay­rı oku­tup, oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

3.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın Le­ton­ya'ya yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1184)

08/01/2007

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

28-29 Ka­sım 2006 ta­rih­le­rin­de Ri­ga'da ger­çek­leş­ti­ri­len NA­TO Dev­let ve Hü­kü­met Baş­kan­la­rı Zir­ve­si'ne ka­tıl­mak üze­re, bir he­yet­le bir­lik­te Le­ton­ya'ya yap­tı­ğım res­mi zi­ya­re­te ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82'nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                            Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                      Baş­ba­kan

                                LİS­TE

Ege­men Ba­ğış                   İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li

Va­hit Er­dem                     Kı­rık­ka­le Mil­let­ve­ki­li

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nın aran­ma­sı­nı is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Tez­ke­re­yi oy­la­rı­nı­za su­nup, ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım. Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler….

Kâtip üye­ler ken­di ara­la­rın­da ih­ti­laf et­miş­ler­dir, elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pa­ca­ğım.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır, tez­ke­re ka­bul edil­miş­tir.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hükûme­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

4.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

Ge­çen bir­le­şim­de 1'in­ci mad­de­nin oy­la­ma­sın­da ka­lın­mış­tı.

Şim­di, 1'in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum.

MAD­DE 2- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

(x) 1278 S.Sayılı Basmayazı 27/12/2006 tarihli 45'inci Birleşim Tutanağına eklidir.

CHP GRU­BU ADI­NA KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu Par­la­men­to­nun ka­bul ede­ce­ği önem­li ya­sa­lar­dan bi­ri­si ola­cak bu. Bu ya­sa eğer Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin oy­la­rıy­la ka­bul edi­lir ve bir ya­ban­cı şir­ke­te Tür­ki­ye'nin önem­li bir ban­ka­sı da sa­tı­lır­sa ban­ka­lar­da­ki ya­ban­cı­la­rın his­se­si yüz­de 50'ye tır­man­mış ola­cak. Hiç­bir Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­sin­de ol­ma­yan bir ra­kam de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin özel­lik­le ulu­sal kim­li­ği he­men he­men çok önem­li­dir. Bir Fran­sız ban­ka­sı­nın…

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, du­ya­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın ar­ka­daş­lar, lüt­fen ha­ti­bi din­le­ye­lim. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

Bu­yu­run.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bu ka­dar önem­li bir ko­nu­nun özel­lik­le Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si mil­let­ve­kil­le­rin­ce din­len­me­me­si ve bu ko­nu­da ge­tir­di­ği­miz eleş­ti­ri­le­re ya­nıt ve­ril­me­me­si, as­lın­da, Par­la­men­to­nun iş­le­vi­nin Hükûmet ka­na­dın­da ne öl­çü­de ye­ri­ne ge­ti­ril­di­ği­nin de tak­di­ri­ni bi­zi din­le­yen yurt­taş­la­rı­mı­za bı­ra­kı­yo­rum.

Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi ulu­sal kim­li­ği­ni yi­tir­mek üze­re­dir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu­nu ben söy­le­mi­yo­rum. Bu­nu bu ül­ke­de gö­rev ya­pan na­mus­lu bü­rok­rat­lar söy­lü­yor. Bu ül­ke­de gö­rev ya­pan sa­de­ce ka­mu­ya ait bü­rok­rat­lar de­ğil, bu ül­ke­de gö­rev ya­pan, özel sek­tör­de ban­ka­cı­lık ya­pan ge­nel mü­dür­ler söy­lü­yor. Bu ka­dar bü­yük bir sis­te­mi­nin ya­ban­cı­la­rın eli­ne bı­ra­kıl­ma­sı­nın çok cid­di sa­kın­ca­lar do­ğur­du­ğu söy­le­ni­yor.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Özel­leş­tir­me Ya­sa­sı'nda ön­ce bir dü­zen­le­me yap­tı­nız, de­ğer tes­pit ra­kam­la­rı­nın ka­mu­oyu­na açık­lan­ma­sı­nı ge­cik­tir­di­niz. Bu, yap­tı­ğı­nız bi­rin­ci olay.

Ar­ka­sın­dan, önem­li bir şey da­ha yap­tı­nız: Özel­leş­tir­me Ya­sa­sı'nda ba­zı önem­li ku­ru­luş­la­rın özel­leş­ti­ril­me­sin­de al­tın his­se var­dı, ban­ka­cı­lık açı­sın­dan bu­nu da kal­dır­dı­nız. Ne de­mek­tir bu? "Biz sa­ta­lım da kim alır­sa al­sın." Böy­le bir an­la­yış ola­bi­lir mi ar­ka­daş­lar? Böy­le bir an­la­yı­şı, ba­na söy­le­yin, "Al­man­ya'da var, Fran­sa'da var, İtal­ya'da var, Por­te­kiz'de var, İs­pan­ya'da, Ame­ri­ka'da var, Ja­pon­ya'da var" de­yin, söz ve­ri­yo­rum, ben de bu­ra­da çı­kıp si­zin bu an­la­yı­şı­nı­zı sa­vu­na­ca­ğım. O ül­ke­ler yurt­se­ver de­ğil mi, o ül­ke­ler­de ban­ka­cı­lık sis­te­mi yok mu, o ül­ke­le­re de ya­ban­cı ser­ma­ye gel­me­sin di­ye teş­vik ya­sa­la­rı çı­ka­rıl­mı­yor mu?

Ar­ka­daş­lar, na­sıl olur böy­le bir şey? Ba­kın, ben, si­ze, IMF'ye ve­ri­len ni­yet mek­tu­bu­nu açık­la­mak is­ti­yo­rum. En son ni­yet mek­tu­bu, 21'in­ci mad­de: "Özel­leş­tir­me İda­re­si Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­tir­me sü­re­cin­den res­men so­rum­lu kı­lın­mış­tır. De­tay­lı bir tak­vi­mi de içe­re­cek bir iha­le du­yu­ru­su ya­kın ge­le­cek­te ya­pı­la­cak­tır. (Ön ko­şul)" Ön ko­şul, ar­ka­daş­lar. De­vam edi­yor: "Hâli­ha­zır­da ha­zır­la­nan tak­vi­me gö­re, sa­tış iş­le­mi­nin Ma­yıs 2007 so­nu­na ka­dar ta­mam­lan­ma­sı bek­len­mek­te­dir." Bu da ya­pı­sal kri­ter.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, IMF'yle iliş­ki­le­re say­gı gös­te­ri­riz de, IMF'yle tes­li­mi­ye­te say­gı gös­te­re­me­yiz. He­le he­le IMF'ye tes­lim olan bir hükûme­te Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nden hiç­bir yurt­ta­şın say­gı gös­ter­me­me­si­ni is­ti­yo­rum.

Böy­le bir an­la­yış ola­bi­lir mi ar­ka­daş­lar? Ba­kın, ben si­ze bir ban­ka­nın ge­nel mü­dü­rü­nün ko­nuş­ma­sın­dan, yap­tı­ğı açık­la­ma­dan bir bö­lü­mü oku­mak is­ti­yo­rum. Ar­zu eden­ler Ak­si­yon der­gi­si­ne ba­ka­bi­lir­ler: "Ya­ban­cı ban­ka­lar fi­nan­sal kriz dö­nem­le­rin­de iş­le­ri­ni bı­ra­kıp gi­di­yor­lar. Dün­ya­da bu­nun ör­nek­le­ri var. Öl­çek avan­taj­la­rı kul­la­na­rak da­ha ka­li­te­li müş­te­ri­le­re yö­ne­li­yor­lar. Ulu­sal eko­no­mi­nin kü­çük öl­çek­li iş­let­me­le­ri­ne kre­di aç­mak­ta is­tek­siz dav­ra­nı­yor­lar. Kriz dö­nem­le­rin­de kre­di ar­zı­nı sı­nır­lı­yor­lar."

Kim söy­lü­yor bu­nu ar­ka­daş­lar? Bu ül­ke­de ban­ka­lar­dan so­rum­lu bü­rok­rat ar­ka­daş söy­lü­yor bu­nu. Siz­ler­den is­tir­ham edi­yo­rum: Kriz dö­nem­le­rin­de pa­ra­nın han­gi ban­ka­lar­la yurt dı­şı­na çık­tı­ğı­nı öğ­re­ne­bi­lir­si­niz, han­gi ban­ka­lar­la pa­ra­la­rın git­ti­ği­ni öğ­re­ne­bi­lir­si­niz. En yük­sek fa­izi al­mak için de han­gi ban­ka­lar­la bu pa­ra­nın Tür­ki­ye'ye gel­di­ği­ni öğ­re­ne­bi­lir­si­niz. Siz­ler ik­ti­dar mil­let­ve­ki­li­si­niz. Biz­ler bu­nu öğ­re­ne­bi­li­yo­ruz, ama, siz­ler de öğ­re­ne­bi­lir­si­niz. Eko­no­mi­nin kim­le­re ve ne­re­le­re tes­lim edil­di­ği­ni ar­tık bil­me­niz la­zım, gör­me­niz la­zım.

Halk Ban­ka­sı­nı dev­re­di­yor­su­nuz. Ba­kın, dört ta­ne bü­yük ban­ka bu Halk Ban­ka­sı­nın içi­ne dâhil edil­miş­tir. En son Pa­muk­bank­la Halk Ban­ka­sı güç­len­di­ril­miş­tir. Da­ha genç bir kad­ro­ya sa­hip ol­ma­sı sağ­lan­mış­tır. Halk Ban­ka­sı, bu­gün, es­na­fı­mı­zın, sa­natkârı­mı­zın bir an­lam­da te­mi­na­tı­dır; pa­ra alı­yor. Bü­yük ban­ka­la­rın, bü­yük öl­çek­li ban­ka­la­rın kü­çük es­na­fa kre­di aç­mak­ta is­tek­siz dav­ran­dı­ğı­nı bu ül­ke­nin bü­rok­rat­la­rı söy­lü­yor, ban­ka­cı­lık­tan so­rum­lu olan bü­rok­rat­la­rı söy­lü­yor­lar. Ama, bu­na kar­şın, ba­kın, Halk­ban­kın blok sa­tı­şı­na ka­rar ve­ril­di. Yüz­de 49 da de­ğil, yüz­de 99'unun sa­tıl­ma­sı­na ka­rar ve­ril­di.

Çok da­ha önem­li bir ko­nu var ar­ka­daş­lar: Özel­leş­tir­me İda­re­si­nin yap­tı­ğı bü­tün iha­le­ler şa­ibe­li­dir, bü­tün iha­le­ler ka­mu­oyun­da tar­tı­şıl­mış­tır. Halk Ban­ka­sı­nı tes­lim edi­yor­su­nuz Özel­leş­tir­me İda­re­si­ne.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Özel­leş­tir­me İda­re­si, aca­ba, bu ko­nu­da, Halk Ban­ka­sı­nın de­ğer tes­pi­ti­ni ka­mu­oyu­na açık­la­ya­bi­le­cek mi? Pa­muk­ban­kı al­dık­tan son­ra de­ğer tes­pit ra­po­ru­nu ka­mu­oyu­na açık­la­ya­bi­le­cek mi? Açık­la­ya­ma­ya­cak. Kim ala­cak? Alı­cı­sı da aşa­ğı yu­ka­rı bel­li. Bir İs­pan­yol fir­ma­sın­dan söz edi­li­yor. Halk Ban­ka­sı­nın yüz­de 99'unu Tür­ki­ye'de sa­tın ala­cak bir ser­ma­ye gru­bu yok. Kim ala­cak? Ya­ban­cı­lar ala­cak. Bü­tün es­naf, sa­natkâr ka­yıt­la­rın­da tek bil­gi sa­hi­bi ola­cak, en ge­niş bil­gi­ye sa­hip ola­cak.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, böy­le bir ya­pı­yı gö­re­bi­lir mi­si­niz? Ba­kın, ben, si­zin, bu­gün­kü Hür­ri­yet ga­ze­te­sin­de ya­rım say­fa bir ilan var ar­ka­daş­lar, o ila­na dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. Te­le­kom'un özel­leş­ti­ril­me­sin­den son­ra, ba­kın, da­ha, çok kı­sa bir sü­re geç­ti, ve­ri­len ilan:

"1) Türk Te­le­kom'un ye­ni ta­ri­fe­si va­tan­daş­lar için zam de­mek­tir." di­yor. Elek­trik da­ğı­tım iha­le­le­rin­den ni­çin vaz­ge­çil­di­ği­ne de ge­le­ce­ğim bi­raz son­ra, vak­tim olur­sa.

"2) Türk Te­le­kom'un ye­ni ta­ri­fe­si hak­sız re­ka­be­te yol aça­cak­tır." di­yor.

"3) Türk Te­le­kom, Te­le­ko­mü­ni­kas­yon Ku­ru­mu­nun ona­yı­nı al­mak­sı­zın ye­ni ta­ri­fe­si­ni ka­mu­oyu­na du­yur­muş­tur." di­yor.

Özel­leş­tir­me­de te­mel nok­ta­lar­dan bi­ri­si de, sağ­lık­lı bir re­ka­bet or­ta­mı­nı sağ­la­ya­bil­mek­ti. Yüz­de 50'nin, yüz­de 60'ın, hat­ta Sa­yın Ali Ba­ba­can'a gö­re… "Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­min ta­ma­mı­nın ya­ban­cı­la­ra ve­ril­me­si­nin hiç­bir sa­kın­ca­sı yok­tur." di­yor. Kim bu­nu söy­lü­yor? Türk ha­zi­ne­sin­den so­rum­lu olan ba­kan söy­lü­yor. Ba­na bu şe­kil­de ko­nu­şan Ame­ri­kan ha­zi­ne­sin­den bir ba­kan gös­te­re­bi­lir mi­si­niz? Li­be­ra­liz­min şam­pi­yo­nu olan bir ül­ke­de, bir ba­kan bu­nu söy­le­ye­bi­lir mi? Ama, siz bü­tün bun­la­rı söy­le­ye­bi­li­yor­su­nuz. Kim adı­na söy­lü­yor­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Ba­kan­lar ki­min adı­na ko­nu­şu­yor­lar? Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti adı­na mı ko­nu­şu­yor­lar? Evet, ya­sal ola­rak öy­le. Ama, aca­ba bir an­ket yap­sa­lar, Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin yüz­de 100'ünün ya­ban­cı­la­ra dev­ri­ni kaç ta­ne Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti yurt­ta­şı is­te­ye­cek­tir. Böy­le bir an­la­yı­şı ka­bul et­mi­yo­ruz ar­ka­daş­lar.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Halk Ban­ka­sı­nın ba­şa­rı­lı gö­rev yap­tı­ğı­nı söy­le­dik. Aca­ba Halk Ban­ka­sı yö­ne­ti­ci­le­ri, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si­ni is­ti­yor­lar mı? İki yıl­da özel­le­şe­cek­ti, özel­le­şe­me­di; beş yı­la çı­kar­dı­nız, özel­le­şe­me­di; şim­di, on yı­la çı­ka­rı­yor­su­nuz, IMF da­yat­tı­ğı için.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, IMF'nin des­te­ğiy­le ne­re­ye ka­dar gi­de­cek­si­niz siz? IMF'nin des­te­ğiy­le git­ti­ği­niz gel­di­ği­niz yer bel­li de­ğil mi? 1 mil­yon yok­sul ya­rat­tı­nız IMF'nin des­te­ğiy­le. On­la­ra kö­mür da­ğı­ta­rak, on­la­rın oyu­nu ala­bi­lir­si­niz, ama, bun­lar ger­çek­le­ri or­ta­dan kal­dır­maz ki. Yok­sul­luk ede­bi­ya­tı ya­pa­rak oy al­dı­nız. Ki­me hiz­met edi­yor­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Ya­ban­cı ser­ma­ye­ye hiz­met edi­yor­su­nuz. Gel­sin Ci­ti­bank bu­ra­da ban­ka kur­sun, izin ve­re­lim, teş­vik ve­re­lim, gel­sin kur­sun, is­tih­dam ya­rat­sın, ver­gi de ver­me­sin. Ama, ha­zır, ola­nı sa­tı­yor­su­nuz.

Ba­kın, çok ba­sit bir ör­nek an­la­ta­ca­ğım de­ğer­li ar­ka­daş­lar: Te­le­kom'u 6,5 mil­yar do­la­ra özel­leş­tir­di­niz. Bir mi­ni kriz çık­tı, kri­zin fa­tu­ra­sı ne ol­du bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? Hiç me­rak eden ar­ka­da­şı­mız ol­du mu aca­ba? 18 mil­yar do­lar. Hem Te­le­kom git­ti, üs­tü­ne 9 mil­yar do­lar da pa­ra git­ti ve şim­di, biz, ba­kın, Halk Ban­ka­sı­nı özel­leş­ti­re­ce­ğiz. Bir ya­ban­cı fir­ma ge­le­cek, Halk Ban­ka­sı­nın yüz­de 99'unu ala­cak. Ele­man mı is­tih­dam ede­cek, kü­çük es­na­fa kre­di mi aça­cak? Kü­çük es­na­fı vah­şi ka­pi­ta­liz­min eli­ne tes­lim edi­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız. Bu­yu­run.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (De­vam­la) - Bel­ki ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız di­ye­bi­lir ki: "Efen­dim, KOS­GEB'in kay­nak­la­rı var, KOS­GEB bu ko­nu­da… Kay­nak ya­ra­tı­rız, on­lar kre­di açar­lar." KOS­GEB'in 300 tril­yon­luk kay­na­ğı­nı kes­ti­niz, KOS­GEB şu an­da kı­sır va­zi­yet­te, teş­vik ya­pa­maz va­zi­yet­te, teş­vik ve­re­mez va­zi­yet­te. Pe­ki, o za­man es­naf ve sa­natkârı ne ya­pa­cak­sı­nız? Es­naf ve sa­natkârı bu nok­ta­ya ta­şı­mak, aca­ba, ger­çek­ten, vic­da­nen el kal­dı­rıl­dı­ğı za­man doğ­ru ola­cak mı? Bu­nu hep be­ra­ber sor­gu­la­ma­mız la­zım de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Be­ni din­le­di­ği­niz için he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li ve Grup Baş­kan Ve­ki­li Ömer Abu­şoğ­lu.

Sa­yın Abu­şoğ­lu, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; üze­rin­de tar­tış­tı­ğı­mız ta­sa­rı sa­de­ce Halk Ban­ka­sı de­ğil, ay­nı za­man­da Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li da­ha ön­ce ve­ri­len, da­ha ön­ce ka­nun­la­şan bir ta­sa­rı­nın sü­re­si­nin ta­mam­lan­ma­sı, sü­re­si­nin bit­me­si ve bu sü­re için­de de özel­leş­tir­me­nin ger­çek­leş­me­miş ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la sü­re uza­tı­mıy­la il­gi­li bir ta­sa­rı. Bay­ram­dan ön­ce­ki gö­rüş­me­le­rin­de, ko­nu­nun ge­ne­li ve 1'in­ci mad­dey­le il­gi­li gö­rüş­me­ler­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu ola­rak ko­nu üze­rin­de­ki gö­rüş­le­ri­mi­zi açık­la­dık. Fa­kat, ik­ti­dar par­ti­si­nin o gün­kü otu­rum­da­ki sa­yı­sı iti­ba­rıy­la ye­ter­siz ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la, ben­zer gö­rüş­le­ri bir ke­re da­ha di­le ge­ti­rip, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­nin ko­nu­ya vu­ku­fiy­ye­ti­ni ve ko­nuy­la il­gi­li bil­gi­le­ri­ni ye­ni­den ta­ze­le­me ge­re­ği or­ta­ya çık­tı; çün­kü, ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri, bu ko­nu­yu, sa­de­ce her­han­gi bir ku­ru­mun özel­leş­ti­ril­me­si kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­yor­lar ve bu­ra­dan el­le­ri­ne san­ki bir fır­sat geç­miş, mal bul­muş Mağ­ribî gi­bi Ana­va­tan Par­ti­si­ne sal­dır­ma fır­sa­tı­nı da el­de et­tik­le­ri­ni zan­ne­di­yor­lar.

Evet, bu ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li ta­sa­rı, da­ha ön­ce­ki ka­nun Ana­va­tan Par­ti­si­nin de or­tak ol­du­ğu koa­lis­yon dö­ne­min­de çı­ka­rıl­dı ve bu­ra­dan, ik­ti­dar mil­let­ve­kil­le­ri di­yor ki: Ana­va­tan Par­ti­si özel­leş­tir­me­ye kar­şı mı? Ana­va­tan Par­ti­si özel­leş­tir­me­ye kar­şı de­ğil, ama ser­vet sa­tı­şı­na, millî var­lık­la­rın ya­ban­cı­la­ra sa­tı­şı­na kar­şı. Özel­leş­tir­me söz ko­nu­su ol­du­ğu za­man, özel­leş­tir­me­nin ken­di­ne has bir man­tı­ğı var, ken­di­ne has bir fel­se­fe­si var ve uy­gu­la­ma me­ka­niz­ma­sı var. Bu me­ka­niz­ma­da, o ku­rum özel­leş­ti­ri­lir­ken, ay­nı za­man­da ül­ke eko­no­mi­si­ne en faz­la fay­da­yı sağ­la­ya­cak bir tarz­da özel­leş­ti­ril­me­si ge­re­kir. Bu­ra­da, ik­ti­da­rın özel­leş­tir­me po­li­ti­ka­la­rın­dan bu fay­da­nın şim­di­ye ka­dar or­ta­ya çık­tı­ğı­nı gö­re­mi­yo­ruz.

İkin­ci bir hu­sus: Bu ban­ka blok ola­rak sa­tı­la­cak, ha­zır­lık­lar öy­le ve şim­di­ye ka­dar da her­han­gi bir yer­li ser­ma­ye gru­bu bu ban­ka­nın özel­leş­ti­ril­me­sin­de iha­le­ye gi­re­ce­ği­ni ve ka­tı­la­ca­ğı­nı dek­la­re et­miş, bil­dir­miş de­ğil. Öy­ley­se, bu ban­ka­ya da ya­ban­cı­lar ta­lip ola­cak. El al­tın­dan edin­di­ği­miz bil­gi­le­re gö­re, özel­leş­ti­ri­le­cek grup ve sa­tı­la­cak ül­ke da­hi be­lir­len­miş du­rum­da. Bı­ra­ka­lım bu­nu -de­di­ko­du­dur di­ye­bi­lir­si­niz- ama her hâlükârda, Hükûme­tin po­li­ti­ka­sı ya­ban­cı­la­ra sat­mak nok­ta­sın­da. İş­te, bu nok­ta­da -bi­raz ön­ce Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na ko­nu­şan sa­yın mil­let­ve­ki­li­nin de be­lirt­miş ol­du­ğu gi­bi- ya­ban­cı­la­ra sa­tış ger­çek­leş­ti­ril­di­ğin­de, Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin bü­yük öl­çü­de ya­ban­cı hâki­mi­ye­ti­ne ve ya­ban­cı gü­dü­mü­ne gi­re­ce­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Za­ten, mev­cut ya­pı iti­ba­rıy­la ya­ban­cı­la­ra sa­tı­lan ban­ka­la­rın top­lam ban­ka­cı­lık sis­te­mi içe­ri­sin­de­ki pa­yı ol­duk­ça risk­li, Tür­ki­ye açı­sın­dan, Türk eko­no­mi­si açı­sın­dan ol­duk­ça risk­li bir bo­yu­ta, bir ko­nu­ma gel­di­ği­ni bi­li­yo­ruz. Bu sa­tış­la bir­lik­te bu pay da­ha da bü­yü­ye­cek­tir, da­ha da ar­ta­cak­tır ve Türk fi­nans ke­si­mi içe­ri­sin­de ya­ban­cı­la­rın pa­yı­nın art­mış ol­ma­sı­nın ne an­la­ma gel­di­ği­ni, sa­de­ce biz de­ğil, sa­de­ce mu­ha­le­fet de­ğil, ay­nı za­man­da, ge­çen, bay­ram­dan ön­ce­ki otu­rum­da, sa­yın ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­li de, Sa­yın Yal­çın­taş Ho­ca­mız da biz­zat ifa­de et­ti.

Bi­zim dik­ka­ti çek­mek is­te­di­ği­miz, dik­ka­ti­ni­ze bir ke­re da­ha ge­tir­mek is­te­di­ği­miz hu­sus bu­ra­da, her­han­gi bir ban­ka­nın özel­leş­ti­ril­me­si, bir baş­ka ku­ru­mun özel­leş­ti­ril­me­si­ne ben­ze­mez. Bu ku­rum­lar, fi­nans pi­ya­sa­sın­da fa­ali­yet gös­te­ren ku­rum­lar, ulus­la­ra­ra­sı, çok ulus­lu şir­ket ola­bi­lir, bir tek ül­ke­ye bağ­lı bir ban­ka gru­bu ve­ya fi­nans gru­bu ola­bi­lir. Bu­ra­da önem­li olan, bu ku­rum­la­rın özel­leş­tir­me­si­ni ger­çek­leş­ti­rip iha­le­yi ka­za­nan şir­ket­le­rin, sa­de­ce ken­di po­li­ti­ka­la­rı­nı de­ğil, ay­nı za­man­da ken­di ül­ke­le­ri­nin millî po­li­ti­ka­la­rı­nı, millî çı­kar­la­rı­nı da ta­kip ede­rek, fa­ali­yet gös­ter­dik­le­ri ül­ke­ler­de, millî po­li­ti­ka­la­rı ve millî çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da fa­ali­yet gös­ter­me eği­li­mi­ne gi­re­bil­me­le­ri­dir. Bu ba­kım­dan, ya­ban­cı­lar ban­ka­cı­lık sis­te­mi üze­rin­de pay­la­rı­nı ar­tır­dık­ça, Türk eko­no­mi­si gi­de­rek da­ha faz­la ya­ban­cı gü­dü­mü­ne, da­ha faz­la ya­ban­cı hâki­mi­ye­ti­ne gir­miş ola­cak­tır.

2001 kri­zi­ni, da­ha ha­fı­za­la­rı­mız­da, unut­ma­dık. Bu kri­zin bu ka­dar de­rin ve Türk eko­no­mi­si­ni bu ka­dar kök­lü et­ki­le­miş ol­ma­sı­nın se­bep­le­ri ara­sın­da ya­ban­cı fon­la­rın Tür­ki­ye'ye gi­riş ve çı­kı­şı­nın ne ka­dar et­ki­li ol­du­ğu­nu, ko­nu­ya hâkim olan ki­şi­ler biz­zat ya­kın­dan bil­mek­te­dir. Böy­le­lik­le, her­han­gi bir kriz aşa­ma­sı­na ge­lin­di­ğin­de, Türk eko­no­mi­si her­han­gi bir kriz teh­li­ke­si, kriz teh­di­diy­le kar­şı kar­şı­ya gel­di­ğin­de, bu kriz­le­rin da­ha da de­rin ol­ma­sı, ya­ban­cı ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin eliy­le çok ra­hat bir şe­kil­de ger­çek­leş­ti­ri­le­bi­le­cek­tir. Ken­di -içe­ri­de­ki- ala­ca­ğı­mız ted­bir­ler­le bu kri­zi ha­fif­let­me ve ge­çiş­tir­me imkânı­mız ol­sa bi­le, ya­ban­cı ban­ka­la­rın bu ko­nu­da­ki gös­te­re­cek­le­ri gay­ret ve ça­ba, bu kri­zin de­rin­leş­me­si­ne, kök­leş­me­si­ne ve Türk eko­no­mi­si­nin, âde­ta, bir an­da diz­le­ri­nin üs­tü­ne çök­me­si­ne se­bep ola­cak­tır.

Bir ke­re da­ha söy­le­mek is­ti­yo­ruz: Özel­leş­tir­me, ken­di man­tı­ğı ve ken­di fel­se­fe­si içe­ri­sin­de ger­çek­leş­ti­ri­lir­se ma­kul­dür, ama, bir var­lık sa­tı­şı şek­li­ne dö­nüş­tü­rü­lür­se ve üs­te­lik ya­ban­cı­la­ra sa­tış ön pla­na çı­kar ve ya­ban­cı­la­ra sa­tış ter­cih edi­lir nok­ta­ya ge­le­cek olur­sa, bu­ra­dan do­ğa­cak risk­ler, bu ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sı­na par­mak kal­dı­ra­cak olan AK Par­ti Gru­bu­nun üst­le­ne­me­ye­ce­ği, kal­dı­ra­ma­ya­ca­ğı bir yük şek­li­ne dö­nü­şe­cek­tir. Böy­le­ce, bir ta­rihî so­rum­lu­luk­la bu­gün kar­şı kar­şı­ya­sı­nız.

Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si­ne evet, ama ya­ban­cı­ya sa­tı­şı­na ha­yır. Bu ta­sa­rı ya­sa­laş­tı­ğı za­man, ya­ban­cı­ya sa­tı­şı en­gel­le­ye­cek her­han­gi bir un­sur, her­han­gi bir hu­sus yok­tur. Öy­ley­se, ya­ban­cı­ya sa­tı­şın yo­lu­nu aç­mak üze­re kal­dı­ra­ca­ğı­nız her par­mak, si­zi de ge­le­cek ne­sil­ler ve ço­cuk­la­rı­nız kar­şı­sın­da so­rum­lu du­ru­ma ge­ti­re­cek­tir. Bı­ra­kın mu­ha­le­fet par­ti­si söz­cü­le­ri­ni, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­le­ri­ne ve bu ko­nu­da ken­di içi­niz­de has­sa­si­yet gös­te­ren ar­ka­daş­la­rı­nı­zın se­si­ne ku­lak ve­rin. El­bet­te, Türk eko­no­mi­si için özel­leş­tir­me acil bir hâle gel­miş ola­bi­lir. Hükûme­tin iş ba­şı­na gel­di­ğin­den bu ya­na ger­çek­leş­tir­miş ol­du­ğu po­li­ti­ka­lar­la çı­kar­mış ol­du­ğu borç sto­ku­nun se­vi­ye­si bu tür özel­leş­tir­me­le­ri acil hâle ge­tir­miş ola­bi­lir. İk­ti­da­rı­nı­zın de­va­mı­nı te­min açı­sın­dan bu özel­leş­tir­me çok za­ru­ri ve acil hâle gel­miş ola­bi­lir, ama, bu­nun millî ser­ma­ye özel­leş­tir­me çer­çe­ve­sin­de dü­şü­nül­me­sin­de fay­da var. Bir ke­re da­ha ikaz et­mek gö­re­vi­miz. Bu ta­sa­rı ya­sa­laş­tı­ğı za­man, ya­ban­cı­ya sa­tı­şın önün­de hiç­bir en­gel ol­ma­dı­ğı için, müş­te­ri­si de ha­zır ol­du­ğu için, doğ­ru­dan doğ­ru­ya, Halk Ban­ka­sı ya­ban­cı­ya sa­tı­la­cak­tır.

Bu­ra­dan, Halk Ban­ka­sın­dan bu­gü­ne ka­dar kre­di al­mış kü­çük ve or­ta öl­çek­li iş­let­me sa­hip­le­ri­ne de ses­len­mek is­ti­yo­rum. Ya­rın, özel­leş­ti­ri­le­cek bu ban­ka­nın ka­pı­sın­dan gir­mek­te zor­luk çe­ke­bi­lir­si­niz, bu­ra­dan kre­di te­min et­mek­te zor­luk çe­ke­bi­lir­si­niz. Ha, ta­sa­rı içe­ri­sin­de var, Hükûmet ge­rek­çe­de di­yor ki: Hükûmet, bel­li bir ban­kay­la bu ke­sim­le­re ya­hut des­tek­le­mek is­te­di­ği ke­sim­le­re des­tek­li kre­di­ler ver­mek üze­re ban­ka­lar­la an­laş­ma yo­lu­na gi­de­bi­lir. Bu, çift­çi ola­bi­lir, kü­çük es­naf ola­bi­lir, kü­çük sa­na­yi­ci ola­bi­lir, or­ta öl­çek­li sa­na­yi­ci ola­bi­lir. Ama, her ban­ka­nın ken­di­ne has bir kre­di­len­dir­me, kre­di ver­me po­li­ti­ka­sı var­dır. Ya­ban­cı­la­rın bi­zim has­sa­si­yet­le üze­rin­de dur­du­ğu­muz sek­tör­le­rin ge­liş­ti­ril­me­sin­de ne ka­dar has­sa­si­yet­le du­ra­ca­ğı­nı şim­di­den siz­le­rin tak­dir­le­ri­ne su­nu­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Abu­şoğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - O ba­kım­dan, bu­ra­da kal­dı­ra­ca­ğı­mız par­mak Tür­ki­ye'nin fi­nans ke­si­mi­nin ge­le­ce­ği açı­sın­dan çok önem­li bir iş­lev gö­re­cek­tir ve ve­re­ce­ği­niz oy­la­rı bir ke­re da­ha dü­şü­ne­rek ver­me­ni­zi te­min nok­ta­sın­da bu mad­de­de söz al­dım.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Hükûmet adı­na, Ma­li­ye Ba­ka­nı Sa­yın Ke­mal Una­kı­tan.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li üye­ler; bu­ra­da bir de­ğer­li ar­ka­da­şı­mı­zın ver­miş ol­du­ğu tek­li­fi gö­rü­şü­yo­ruz. Bu tek­lif de özel­leş­tir­mey­le il­gi­li, ya­ni ban­ka­lar­la il­gi­li. Ama, işin esas özel­leş­tir­me po­li­ti­ka­la­rıy­la il­gi­li şim­di­ye ka­dar çok ar­ka­da­şı­mız ko­nuş­ma­lar yap­tı­lar, fi­kir­ler ile­ri sür­dü­ler. Yal­nız, biz gel­di­ği­miz­den be­ri, AK Par­ti hükûmet­le­ri ola­rak, hat­ta gel­me­den de ön­ce bir şe­yi açık­ça be­lir­le­dik: Biz gel­di­ği­miz za­man özel­leş­tir­me ya­pa­ca­ğız, de­dik. Özel­leş­tir­me­yi ni­çin ya­pa­ca­ğız, onu da be­lirt­tik, ama, ben bir ke­re da­ha, mü­sa­ade eder­se­niz, si­zin bil­gi­le­ri­ni­ze bu ko­nu­yu arz et­mek is­ti­yo­rum, bil­gi­le­ri ta­ze­le­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir de­fa, bir ül­ke­nin ge­li­şe­bil­me­si için o ül­ke­de re­ka­be­te da­ya­lı ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin iş­le­me­si la­zım. Re­ka­be­te da­ya­lı ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si­ni eğer siz ül­ke­de iş­le­te­mez­se­niz, o ül­ke­de ge­liş­me ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. İş­te, ba­kın, da­ha ön­ce "De­mir­per­de ge­ri­si" de­di­ği­miz bir blok var­dı, en so­nun­da on­lar da bu iş­ten vaz­geç­ti­ler, git­ti­ler; ne De­mir­per­de kal­dı ne blok­lar kal­dı. Şim­di, her­kes… Çün­kü, ge­li­şen eko­no­mi­le­re bak­tı­ğı­nız za­man, ken­di­si­ni, ken­di hal­kı­nın re­fah se­vi­ye­si­ni yük­selt­miş ül­ke­le­re bak­tı­ğı­nız za­man, ora­da mu­hak­kak su­ret­te tam re­ka­be­te da­ya­lı ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si söz ko­nu­su­dur.

Şim­di, bu­nu yap­mak için, ben bu işin bi­ra­zı­nı ya­pa­rım, bi­ra­zı­nı yap­mam, şu­ra­ya ka­dar ya­pa­rım, şu­ra­ya ka­dar yap­mam, de­di­ği­niz za­man bu iş ol­mu­yor. Oyu­nu ken­di ku­ra­lı­na gö­re kur­ma­nız la­zım. Yok­sa, Tür­ki­ye'ye ge­lip de ne Av­ru­pa Bir­li­ği ne IMF ne baş­ka ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar, şu­nu ya­pa­ca­ğım, bu­nu ya­pa­ca­ğım, bil­mem ne, kim­se da­yat­ma pe­şin­de de­ğil, ama, Tür­ki­ye'nin, ken­di men­fa­at­le­ri­ni ken­di­si­nin dü­şün­me­si la­zım. Tür­ki­ye'nin ken­di men­fa­ati­ni baş­ka hiç kim­se dü­şün­mez, ken­di­sin­den baş­ka hiç kim­se dü­şün­mez. O za­man, şap­ka­yı önü­mü­ze ko­ya­ca­ğız, Tür­ki­ye'nin men­fa­ati ne­re­de, ona ba­ka­ca­ğız ve bir­çok re­form­la­rın ya­pıl­ma­sı la­zım. Ya­pı­sal re­form­lar bir ül­ke için ni­çin la­zım? Bir­çok ba­şa­rı­lar el­de et­tik: Enf­las­yon­da ba­şa­rı el­de edil­di, ka­mu borç­la­rın­da ba­şa­rı el­de edil­di, fa­iz­le­rin in­di­ril­me­sin­de ba­şa­rı el­de edil­di, sü­rek­li bü­yü­me­nin, is­tik­rar­lı bü­yü­me­nin ya­ka­lan­ma­sın­da ba­şa­rı el­de edil­di.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) - Ca­ri açık­lar…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Fa­kat, o ba­şa­rı­la­rın ka­lı­cı ola­bil­me­si için, ya­pı­sal re­form­la­rın mu­hak­kak su­ret­te ya­pıl­ma­sı la­zım. Bu ya­pı­sal re­form­la­rın ba­şın­da da -ha­ni, ver­gi re­for­mu gi­bi, si­gor­ta re­for­mu gi­bi, ban­ka­cı­lık re­for­mu gi­bi, ba­şın­da da- özel­leş­tir­me ge­lir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Eğer biz bu özel­leş­tir­me­yi yap­maz­sak, ka­mu kay­nak­la­rı, da­ha ön­ce ol­du­ğu gi­bi, ma­ale­sef, çok he­der edil­miş olur, kal­kın­ma yo­lun­da de­ğil, kal­kın­ma­ma yo­lun­da kul­la­nıl­mış olur.

Ba­kı­nız, şim­di, bi­zim geç­miş 2000, 2001 kriz­le­rin­de ül­ke ne­re­le­re düş­tü. Ya­ni, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hi­nin en bü­yük kü­çül­me­si­ni gör­dük. 3 bin do­lar­lar­dı, 2.100 do­lar­la­ra ka­dar düş­tü millî ge­lir. Bi­zim bu ge­tir­di­ği­miz eko­no­mik po­li­ti­ka­lar sa­ye­sin­de, ya­pı­sal re­form­lar sa­ye­sin­de, şim­di 5.500 do­lar­la­ra çık­tı millî ge­lir, dört se­ne gi­bi kı­sa bir za­man­da. Mil­let, dev­let ha­ya­tın­da dört se­ne uzun bir za­man de­ğil­dir, ama, de­mek ki dik­kat­li po­li­ti­ka­lar, uy­gun po­li­ti­ka­lar ta­kip eder­se­niz böy­le ba­şa­rı­lar el­de edi­yor­su­nuz.

Şim­di, özel­leş­tir­me bun­lar­dan bir ta­ne­si. Özel­leş­tir­me… Bü­tün ül­ke­ler yap­mış, özel­leş­tir­me­yi yap­mış bi­tir­miş­ler. Hat­ta, o, es­ki­den "De­mir­per­de ge­ri­si" de­di­ği­miz ül­ke­ler de yap­tı bi­tir­di. Biz, şim­di, yir­mi se­ne­den be­ri ko­nu­şu­yo­ruz: Özel­leş­tir­me, özel­leş­tir­me… Bi­zim ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­den ön­ce, ya­pı­la ya­pı­la 8 mil­yar özel­leş­tir­me ya­pıl­dı. Bi­zim za­ma­nı­mız­da, dört se­ne­de sa­de­ce Özel­leş­tir­me İda­re­si 18 mil­yar do­lar yap­tı. Di­ğer ku­ru­luş­la­rı­mı­zı da -TMSF, Ulaş­tır­ma Ba­kan­lı­ğı- kat­tı­ğı­mız za­man 28 mil­yar do­lar­lık özel­leş­tir­me yap­tı bu Hükûmet. Bu özel­leş­tir­me­yi yap­tı­ğın za­man ve­rim­li­lik öy­le sağ­la­nı­yor. Yok­sa, dev­le­te sen süt fab­ri­ka­sı bı­ra­kır­san, dev­let yem fab­ri­ka­sı ya­par­sa, dev­let kâğıt fab­ri­ka­sıy­la, bil­mem, alü­min­yum fab­ri­ka­sıy­la uğ­ra­şır­sa bu iş ol­mu­yor. Dev­let sa­na­yi­ci ola­maz, müm­kün de­ğil. Ta­bı­na ay­kı­rı bir de­fa.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Ban­ka­cı­lık Sa­yın Ba­kan, ban­ka­cı­lık.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ban­ka­cı­lık… Ban­ka­cı­lık da ya­pa­maz dev­let. Ban­ka­cı­lık ya­pa­bil­me­si için… Ba­kı­nız, geç­miş dö­nem­de de­vam­lı ka­mu kay­nak­la­rı­nın kul­la­nıl­ma­sı sı­ra­sın­da su­is­ti­mal­ler ol­muş­tur. Yol­suz­luk­lar ora­da ol­du. Duy­du­nuz mu siz, Ga­ran­ti Ban­ka­sın­da yol­suz­luk ya­pıl­dı, Ak­bank'ta yol­suz­luk ya­pıl­dı, duy­du­nuz mu öy­le bir şey? Ol­maz.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) - Olur Sa­yın Ba­kan, olur.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Özel sek­tör­de ol­maz.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İmar Ban­ka­sı…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Şim­di, ba­kı­nız, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne…

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Sa­yın Ba­kan, yir­mi ta­ne ban­ka var.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Bir da­ki­ka din­le­yin ca­nım. Ben si­zi din­li­yo­rum bü­tün gün. Din­le­yin.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

Sa­yın Ka­ma­cı, lüt­fen…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Şim­di, biz, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­me­ye kal­kı­yo­ruz. Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le de mü­za­ke­re­ler yü­rü­tü­yo­ruz. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne bak­tı­ğı­nız za­man hiç­bir ül­ke­sin­de "bu­ra­da­ki ban­ka­yı ya­ban­cı ban­ka alır, ala­maz, yer­li ban­ka alır" di­ye böy­le bir şey yok, böy­le bir tah­dit yok.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Yüz­de kaç? Yüz­de kaç ban­ka ora­da?

BAŞ­KAN - Sa­yın Arz, lüt­fen efen­dim.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Şim­di, onu söy­lü­yo­rum: Fran­sa'da ka­mu ban­ka­sı sı­fır, yok.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ya­ban­cı kaç, ya­ban­cı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Din­le­yin be­ni. Fran­sa'da yok. İtal­ya'da yok, yok, ka­mu ban­ka­sı yok. İs­veç'te yok, İn­gil­te­re'de ka­mu ban­ka­sı yok, Ame­ri­ka'da yok.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ya­ban­cı ne ka­dar, onu söy­le­yin.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Din­le­yin be­ni. Mek­si­ka'da yok Mek­si­ka'da, Mek­si­ka'da yok. Ba­kın da ge­lin Al­lah aş­kı­na ya­ni. Haa, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­me­ye kal­kı­yo­ruz de­ğil mi? Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ola­ca­ğız. Bu­ra­ya hiç­bir Av­ru­pa… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­mek için Tür­ki­ye'yi sa­ta­lım mı?

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, böy­le bir üs­lup yok.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ya, şu du­ru­ma ba­kın Al­lah aş­kı­na! Ya, bı­ra­kın Al­lah aş­kı­na! Ba­kın şim­di, din­le­yin, dinleyin ger­çek­le­ri ko­nu­şu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­lar, lüt­fen…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Sa­yın Ba­kan, ya­ban­cı pa­yı­nı so­ru­yor­lar, ya­ban­cı pa­yı­nı.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ya­ban­cı pay­la­rı­nı da söy­le Sa­yın Ba­kan, ül­ke­le­rin­ki­ni söy­le.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Şim­di, ya­ban­cı pay­la­rı­nı söy­le­ye­yim, ma­dem öy­le:

Po­lon­ya'da yüz­de 67,6…

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Ya­hu bı­rak Po­lon­ya'yı!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ni­ye bı­ra­ka­yım ca­nım ya­hu? Po­lon­ya bu­gün sen­den ile­ri.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Fran­sa'yı söy­le.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Çe­kos­lo­vak­ya'da yüz­de 94,8 ya­ban­cı pa­yı. Ha, bu­yur…

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Fran­sa'yı söy­le.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Fran­sa'da ne ka­dar, Fran­sa'da?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ma­ca­ris­tan'da yüz­de 80,4…

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Bı­rak ya­hu şim­di!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Fran­sa'da fa­lan za­ten öy­le şart yok ki. İs­te­yen is­te­di­ği­ni alı­yor, is­te­yen is­te­di­ği­ni alı­yor. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Kaç? Kaç?

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ora­nı kaç, ora­nı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Hâlâ, siz, şim­di, ka­mu pa­yı­na "efen­dim, şu ka­dar bı­ra­ka­lım, öte­ye…" Ya­pa­cak­sa­nız ya­pa­cak­sı­nız, yap­ma­ya­cak­sa­nız yap­ma­ya­cak­sı­nız. Bir sis­te­me, ya ina­nır­sı­nız ya inan­maz­sı­nız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Biz, AK Par­ti Hükûme­ti ola­rak bu­na inan­dık ve ya­pı­yo­ruz ar­ka­daş.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Ge­çi­niz bun­la­rı Sa­yın Ba­kan, ge­çi­niz.

MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) - Al­man­ya'da yüz­de 5.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ha, siz ge­lir­si­niz, o za­man özel­leş­tir­me­yi dur­du­rur­su­nuz. Öy­le "ora­yı o ka­dar ya­pa­yım, bu­ra­yı bu ka­dar ya­pa­yım…" Öy­le kı­vır­ma yok ar­ka­daş. Ya ya­par­sın ya yap­maz­sın. Özel­leş­tir­me­ye ya kar­şı­sın­dır ya özel­leş­tir­me­yi is­ter­sin. "O ka­dar is­te­mem de bu ka­dar is­te­rim. Ora­sı­nı is­te­mem, bu­ra­sı­nı is­te­rim." Yok öy­le nu­ma­ra. Ya is­ter­sin ya ya­par­sın. Yok öy­le şey.

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - He­sa­bı­nı ve­re­cek­sin!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, özel­leş­tir­me fev­ka­la­de önem­li­dir.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - IMF'nin ba­ka­nı!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Bir ül­ke­de özel­leş­tir­me ya­pıl­maz­sa o ül­ke ya­pı­sal re­form­la­rı­nı ta­mam­la­ma­mış şek­lin­de ba­kı­lı­yor.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Kan­dır­ma­ca bun­la­rın hep­si.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin ol­ma­dı­ğı or­ta­da olu­yor. De­ğer­len­dir­me­ler çok faz­la. Es­ki­den kal­mış öy­le vah­şi ka­pi­ta­lizm, bil­mem ne gi­bi gö­rüş­le­ri bu­ra­da tek­rar lüt­fen ser­det­me­yin.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - IMF'nin me­mu­ru­sun!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) - Dün­ya ne­re­de, ona bir ba­kın. Sa­ğı­nı­za so­lu­nu­za ba­kın. Uf­ku­nu­zu ge­niş tu­tun. Bu­ra­da dar ka­lıp­lar içe­ri­sin­de Tür­ki­ye'yi kim­se­nin ida­re et­me­ye hak­kı yok­tur. Ba­kı­nız, doğ­ru po­li­ti­ka­lar Tür­ki­ye'yi ne­re­ye ge­tir­di.

Bil­gi­le­ri­ni­ze arz edi­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Ben si­ze say­gı may­gı sun­mu­yo­rum.

NA­İL KA­MA­CI (An­tal­ya) - Si­zin gi­bi dü­şü­nen­ler bu ül­ke­yi bu hâle ge­tir­di Sa­yın Ba­kan.

BAŞ­KAN - Şa­hıs­la­rı adı­na, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven.

Sa­yın Gü­ven? Yok.

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni.

Bu­yu­run Sa­yın Ye­ni. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Sat­mak­la övü­nü­yor­sun. Sat­mak­la ni­ye övü­nü­yor­sun? Bir de yap­tı­ğı­nız­dan bah­se­din Sa­yın Ba­kan.

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Yü­rü­yü­şü­ne bak! Se­ni Yü­ce Di­van ka­pı­sın­da böy­le yü­rü­te­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­yın­dır, lüt­fen…

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Kü­çü­cük Ba­kan!

BAŞ­KAN - Ar­ka­daş­lar… Bir da­ki­ka…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Vak­tim ge­çi­yor Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Şim­di, bu­ra­ya çı­kan ha­tip­le­rin de söz­le­ri­ne dik­kat et­me­si la­zım, ama ik­ti­dar par­ti­sin­den ve­ya ba­kan ve­ya baş­ka bir ki­şi çık­tı­ğı za­man baş­ka bir grup­tan izin ala­cak ve­ya on­lar mü­sa­ade eder­se ko­nu­şa­cak di­ye İç Tü­zük'te fa­lan böy­le bir şey yok. Lüt­fen…

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, eli ce­bin­de du­ru­yor, ni­ye uyar­ma­dı­nız?

BAŞ­KAN - Bu­ra­da eli­ni ce­bi­ne sok­ma­yan kaç ta­ne adam var aca­ba, çı­kın­ca şöy­le bir ba­kın ba­ka­yım. Lüt­fen…

Ar­ka­daş­lar, her bi­ri­mi­zin di­ğe­ri­ne say­gı gös­ter­me­si la­zım.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yal­nız, Sa­yın Ba­kan "şu Gru­bun hâli­ne bak" di­ye Gru­bu kü­çük dü­şü­re­mez.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ana­dol, bi­raz ön­ce Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu ko­nuş­ma­sı sı­ra­sın­da "Bir tek va­tan­daş var mı bu Hükûmet­ten ra­zı?" di­ye bu­ra­da söy­le­di. Her­kes si­ze ta­ham­mül edi­yor, is­tir­ham ede­rim. Ol­maz böy­le bir şey!

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - "Şu Gru­bun hâli­ne bak" di­ye­mez.

BAŞ­KAN - Lüt­fen…

Bu­yu­run Sa­yın Ye­ni.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 4603 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'min yü­rür­lük mad­de­si olan 2'nci mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum ve ön­ce­lik­le mil­le­ti­mi­zin geç­miş Kur­ban Bay­ra­mı'nı ve ye­ni yıl­la­rı­nı da kut­lu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ka­nun tek­li­fim gö­rü­şül­me­ye baş­lan­dı­ğın­da ben yurt dı­şın­day­dım. Bu­nu ba­zı ar­ka­daş­lar gün­de­me ge­tir­miş­ler, ama so­nuç iti­ba­rıy­la ben de ka­nun tek­li­fi­me ye­tiş­miş ol­dum.

Sa­yın Baş­kan, kıy­met­li üye­ler; da­ha ön­ce­den ver­miş ol­du­ğum ka­nun tek­lif­le­rim ile il­gi­li ola­rak muh­te­lif za­man­lar­da hu­zur­la­rı­nız­da söz al­dım ve açık­la­ma­lar­da bu­lun­dum. Bel­ki mes­le­ği­min ban­ka­cı ol­ma­sı ha­se­biy­le bu ko­nuş­ma­la­rı­mın he­men hep­sin­de eko­no­mi­ye, do­la­yı­sıy­la pa­ra­ya ve pa­ra yö­ne­ti­mi­ne atıf­ta bu­lun­dum. Eko­no­mik alan­da kal­kın­mış ve dış ba­ğım­lı­lı­ğı mi­ni­mi­ze edil­miş bir Tür­ki­ye he­de­fi­mi­ze, par­ti­le­ri­miz ne olur­sa ol­sun, öy­le ümit edi­yo­rum ki, hep bir­lik­te üye­si bu­lun­du­ğu­muz bu yü­ce Mec­li­sin ça­tı­sı al­tın­da or­tak ça­ba ve or­tak si­ner­jiy­le ula­şa­bi­le­ce­ğiz. El­bet­te ki, yap­tı­ğı­mız ça­lış­ma­la­rın, şah­sı­mın Ah­met Ye­ni ola­rak gün­de­mi­mi­ze ge­tir­di­ğim tüm bu ya­sa tek­lif­le­ri­min mi­henk ta­şı Tür­ki­ye'dir ve or­tak ge­le­ce­ği­miz­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li üye­ler; ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de 1999 yı­lı so­nu­na ge­lin­di­ğin­de, ka­mu ban­ka­la­rı, be­lir­li sek­tör­le­re ya­pı­lan des­tek­le­me po­li­ti­ka­la­rı­nın te­mel uy­gu­la­yı­cı­sı ko­nu­mu­na ge­ti­ril­miş, di­ğer ta­raf­tan da kârlı­lık ve et­kin­lik il­ke­le­rin­den uzak­laş­tı­rıl­mış­lar­dır. Ka­mu ban­ka­la­rı­nın büt­çe kı­sıt­la­rı se­be­biy­le tah­sil ede­me­di­ği bi­rik­miş gö­rev za­rar­la­rı, ala­cak­la­rı­nın ya­rat­tı­ğı fi­nans­man, li­ki­di­te ih­ti­ya­cı­nın oluş­tur­du­ğu bas­kı, pa­ra pi­ya­sa­la­rın­da or­ta­ya çı­kan yük­sek fa­iz had­le­ri­nin be­lir­le­yi­ci­si ol­muş­tur.

Ka­sım 2000 ve Şu­bat 2001'de ya­şa­nan ma­li kri­zin ar­dın­dan, ma­li sek­tö­rün ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı sü­re­ci baş­la­tıl­mış ve bu bağ­lam­da, ka­mu ban­ka­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ön­ce­lik­le ele alın­mış­tır. Ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma prog­ra­mı, 25/11/2000 ta­rih ve 4603 sa­yı­lı Ka­nun uya­rın­ca, bu ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­si he­de­fi çer­çe­ve­sin­de baş­la­tıl­mış ve ilk adım ola­rak, bu ban­ka­la­rın yö­ne­tim ku­rul­la­rı­na, ka­mu ban­ka­la­rı­nı ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma ve özel­leş­tir­me­ye ha­zır­la­ma yet­ki­si ve­ril­miş­tir.

Di­ğer yan­dan, ta­rım­sal üre­ti­min, es­naf ve sa­natkârla­rın des­tek­len­me­si­ne yö­ne­lik ola­rak dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı uy­gu­la­ma­la­rı, bu­gü­ne ka­dar 4603 sa­yı­lı Ka­nun'a ta­bi ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar ta­ra­fın­dan, 4603 sa­yı­lı Ka­nun'a, büt­çe ka­nu­nu­na ve Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rı­na da­ya­lı ola­rak yü­rü­tül­mek­te­dir. Bu doğ­rul­tu­da, es­naf ve sa­natkârla­ra yö­ne­lik dü­şük fa­iz­li kre­di uy­gu­la­ma­sı­nı ka­mu adı­na Halk Ban­ka­sı, ta­rım­sal kre­di­len­dir­me iş­le­vi­ni de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı ka­mu ni­te­li­ği ola­rak yü­rüt­müş­tür.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 4603 sa­yı­lı Ka­nun'a ta­bi ban­ka­lar, sek­tör­de­ki ban­ka­lar­la re­ka­bet ede­bil­me­le­ri ve çağ­daş ban­ka­cı­lı­ğın ge­rek­le­rin­den olan müş­te­ri odak­lı ve kâr amaç­lı ola­rak fa­ali­yet gös­te­re­bil­me­le­ri ve de­ğer­lik­le­ri­ni ar­tı­ra­bil­me­le­ri için ka­mu ser­ma­ye­li ol­ma­la­rın­dan kay­nak­la­nan kı­sıt­la­ma­la­rı gi­der­mek üze­re ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­mış ve eko­no­mik prog­ra­ma uy­gun bir şe­kil­de özel­leş­tir­me­ye ha­zır hâle gel­me­le­ri söz ko­nu­su ola­bil­miş­tir, an­cak, uy­gu­la­ma­da özel­leş­tir­me sü­re­ci­ni olum­suz et­ki­le­ye­bi­le­cek bir­ta­kım sı­kın­tı­lar da ya­şan­mış­tır.

4603 sa­yı­lı Ka­nun'la ya­pı­lan dü­zen­le­me uya­rın­ca ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma ve his­se sa­tış iş­lem­le­ri için ta­nı­nan beş yıl­lık sü­re 25/11/2005 ta­ri­hin­de so­na er­miş­tir, an­cak, bu sü­reç içe­ri­sin­de 4603 sa­yı­lı Ka­nun'un amaç­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tu­ran ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma sü­re­ci son­lan­dı­rıl­dı­ğı hâlde özel­leş­tir­me sü­re­ci ise he­nüz ta­mam­la­na­ma­mış­tır. Bu ih­ti­yaç doğ­rul­tu­sun­da özel­leş­tir­me sü­re­ci­nin ta­mam­la­na­bil­me­si için, anı­lan Ka­nun'un 2'nci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da yer alan "beş yıl­lık" sü­re­nin uza­tıl­ma­sı ih­ti­ya­cı doğ­muş­tur.

Bu iti­bar­la, bu­gün gün­de­mi­ni­zi oluş­tu­ran ka­nun tek­li­fim­le, 25/11/2000 ta­rih­li ve 4603 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun'un 2'nci mad­de­si­nin iki nu­ma­ra­lı fık­ra­sın­da yer alan "beş yıl" iba­re­si­nin "on yıl" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si hu­su­su­nu de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni­ze sun­muş bu­lun­mak­ta­yım ve bu ko­nu­da des­tek­le­ri­ni­zi ta­lep edi­yo­rum.

Mad­de üze­rin­de­ki söz­le­ri­me son ve­rir­ken, yü­ce Mec­li­sin Baş­kan ve üye­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven.

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1278 sı­ra sa­yı­lı, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni Ar­ka­da­şı­mı­zın, Zi­ra­at Ban­ka­sı ve Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li, da­ha ön­ce ya­pıl­mış ve de­vam ede­cek, ye­ni­le­ne­cek özel­leş­tir­mey­le il­gi­li ka­nun tek­li­fi üze­rin­de, şah­sım üze­ri­ne, 2'nci mad­de üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Özel­leş­tir­me­nin ne an­la­ma gel­di­ği… Yir­mi iki yıl­lık bir se­rü­ven, on üç hükûme­tin il­gi ala­nı için­de olan özel­leş­tir­me­yi AK Par­ti Hükûme­ti gün­de­mi­ne al­mış, de­vam edi­yor. Mil­le­ti­mi­zin, hal­kı­mı­zın men­fa­ati için ge­rek­li­dir. Bu ko­nu­nun yü­rür­lük mad­de­si üze­rin­de faz­la söy­le­ne­cek bir şey yok.

Ka­nu­nun he­pi­mi­ze ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni eder, say­gı­lar su­na­rım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Söy­le­ye­ce­ği­niz hiç­bir şey yok, bu­nun için mi çık­tı­nız!

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Sat­ma­nın ne­re­si hal­kın men­fa­ati­ne!

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz.

Evet, yi­ne ar­ka­daş­la­rı­ma bi­rer da­ki­ka sü­rey­le, sı­ra­sı iti­ba­rıy­la söz ve­re­ce­ğim.

Sa­yın To­run, bu­yu­run efen­dim.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ba­ka­nım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1278 sı­ra sa­yı­lı ka­nun, 4603 sa­yı­lı Ka­nun'un 2'nci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da­ki beş yıl­lık sü­re­nin on yı­la çı­ka­rıl­ma­sı­nı ön­gö­rü­yor. 4603 sa­yı­lı Ka­nun, 15/11/2000 ta­ri­hin­de, Ana­va­tan, DSP ve MHP'nin ik­ti­dar­da bu­lun­du­ğu sı­ra­da çı­ka­rıl­dı. Bu­na gö­re, Zi­ra­at Ban­ka­sı, Halk Ban­ka­sı ve Em­lak Ban­ka­sı ka­nun­la­rın­da de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­nı ve bu ban­ka­la­rın özel­leş­tir­me­ye ha­zır­lan­ma­sı­nı ön­gö­rü­yor­du. Ha­zır­lık sü­re­ci bit­me­di­ği için şim­di bu tek­nik an­lam­da­ki ka­nu­nu çı­ka­rı­yo­ruz.

So­ru­la­rım şun­lar: AK Par­ti­nin ik­ti­da­ra gel­di­ği sı­ra­da bu iki ban­ka­nın gö­rev za­ra­rı ne ka­dar­dı? Bu ka­mu ban­ka­la­rı­nın gö­rev za­rar­la­rın­dan han­gi hü­kü­met­ler so­rum­lu­dur? Bu ban­ka­la­rın gö­rev za­rar­la­rı­nın gi­de­ril­me­si için Ha­zi­ne­den bu dört yıl­lık ik­ti­da­rı­nız dö­ne­min­de ne ka­dar kay­nak ak­tar­dı­nız? Bu ban­ka­lar ka­mu ban­ka­sı ol­ma­say­dı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın To­run.

Sa­yın Ateş.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

4603 sa­yı­lı Ya­sa'yla bir­lik­te yak­la­şık 15 bin per­so­nel, Zi­ra­at Ban­ka­sı ve Halk Ban­ka­sın­dan baş­ka ku­rum­la­ra atan­mış­tır. Bu­nun üze­ri­ne açı­lan da­va­lar­da İda­ri Da­va Da­ire­le­ri Ku­ru­lu, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun bu yet­ki­si­ni, bu çı­kar­mış ol­du­ğu ka­ra­rı dur­dur­muş­tur. Bu­na rağ­men, 3/4/2006 gü­nü ban­ka­la­ra bir teb­li­gat ya­pıl­mış ve bu­na rağ­men ban­ka­lar 2.300 per­so­ne­li gö­re­ve baş­lat­mış­tır, mah­ke­me ka­ra­rı ol­ma­sı­na rağ­men. Şim­di, bu du­rum­da bu tür uy­gu­la­ma­lar bir ke­re de­vam ede­cek mi­dir? Mah­ke­me ka­rar­la­rı ne­den uy­gu­lan­ma­mak­ta­dır? Bun­la­rın ya­nı­tı­nı is­ti­yo­rum.

Bir de bu­nun ya­nın­da, ka­mu ban­ka­la­rı­nın özel­leş­ti­ril­me­si ge­rek­çe­siy­le di­ğer ku­rum­la­ra gön­de­ri­len per­so­ne­lin un­van ve sta­tü kay­bı dı­şın­da hak­la­rı na­sıl te­la­fi edi­le­cek­tir? Bun­la­rı öğ­ren­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ateş.

Sa­yın Sağ…

KE­MAL SAĞ (Ada­na) - Sa­yın Baş­ka­nım, bu Mec­lis­te 30 Ma­yıs gü­nü bir gün­dem dı­şı ko­nuş­ma ile Halk Ban­ka­sı­nın so­ru­nu­nu ben gün­de­me ta­şı­mış­tım, ama, o gün ik­ti­dar par­ti­sin­den bir sa­yın ba­kan çı­kıp da bu ko­nu­ya ce­vap ver­me­di­ği gi­bi, da­ha son­ra bir ya­zı­lı ce­vap da­hi sun­ma­dı­lar. Bu­gün, ben o gün sor­du­ğum bir­kaç so­ru­yu tek­rar et­mek is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım, ara­cı­lı­ğı­nız­la.

1) Geç­mi­şe gö­re bu­gün çok da­ha iyi bir du­rum­da olan Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı ne­den sa­tıl­mak is­ten­mek­te­dir?

2) Ban­ka­nın sa­tıl­ma­sın­dan son­ra, ku­ru­lu­şun­dan bu ya­na ta­rih­sel iş­le­vi olan, es­naf ve sa­natkârlar ile KO­Bİ ku­ru­luş­la­rı­nı fi­nan­sal des­tek­le­me gö­re­vi­ni bun­dan böy­le kim, han­gi ku­ru­luş yü­rü­te­cek­tir?

3) En önem­li­si, bu ban­ka ki­me sa­tı­la­cak­tır? Bu­gün Tür­ki­ye'de ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de ya­ban­cı­la­rın pa­yı yüz­de 25'in üze­ri­ne çık­mış­tır. Bu gi­diş­le…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Sağ.

Sa­yın Tü­tün­cü…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Bi­rin­ci so­rum: Ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de ya­ban­cı pa­yı şu an­da yüz­de 35,5. Dev­let Ba­ka­nı Sa­yın Ba­ba­can sor­du­ğu­muz bir so­ru­ya "Yüz­de 100'ü de ya­ban­cı­la­rın elin­de ola­bi­lir." de­di. Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­mız bu ko­nu­da ne dü­şü­nü­yor? Sis­tem­de ya­ban­cı­laş­ma ora­nı yüz­de 100'e ka­dar ol­sun mu di­yor?

İki: Halk Ban­ka­sı­nın ya da Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­me­si du­ru­mun­da, kâr et­me­yi ve ken­di ulu­sal çı­kar­la­rı­nı ön­ce­lik­le gö­zet­me­yi dü­şün­dü­ğü bi­li­nen ya­ban­cı ser­ma­ye­nin, Tür­ki­ye'nin es­naf ve sa­natkârı­nı ya da çift­çi­si­ni dü­şün­me­si müm­kün mü­dür? Müm­kün­se, ne de­re­ce müm­kün­dür?

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, ge­rek­çe­de, ka­nun tek­li­fi­nin ge­rek­çe­sin­de, çok kı­sa bir bö­lü­mü­nü oku­mak is­ti­yo­rum: "Çağ­daş ban­ka­cı­lı­ğın ge­rek­le­rin­den olan müş­te­ri odak­lı ve kâr amaç­lı ola­rak fa­ali­yet gös­te­re­bil­me­le­ri ve de­ğer­lik­le­ri­ni ar­tı­ra­bil­me­le­ri için ka­mu ser­ma­ye­li ol­ma­la­rın­dan kay­nak­la­nan kı­sıt­la­ma­la­rı gi­der­mek üze­re ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­mış­tır." ifa­de­si var. Bu­ra­da­ki sor­mak is­te­di­ğim şey şu: Kâr eden ku­ru­luş­lar sa­tı­lı­yor, özel­leş­ti­ri­li­yor, ifa­de­si var, eleş­ti­ri­si var. As­lın­da, mef­hu­mu mu­ha­li­fin­den dü­şü­ne­cek olur­sak, za­rar eden ku­ru­luş­la­rın sa­tıl­ma­sı mı esas­tır, yok­sa za­rar eden ku­ru­luş­la­rın kâr eder hâle ge­ti­ri­le­rek mi özel­leş­ti­ril­me­si esas­tır? Özel­leş­me­nin man­tı­ğı, ana un­su­ru ne­dir?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın To­run'un so­ru­su, AK Par­ti ik­ti­da­ra gel­di­ği za­man, bu ban­ka­la­rın gö­rev za­rar­la­rı ne ka­dar­dı, di­ye söy­le­di­niz, ne ka­dar bir pa­ra ak­ta­rıl­ma­sı söz ko­nu­su ol­du? Şim­di, bir de ye­ni, bu AK Par­ti ik­ti­dar­la­rı za­ma­nın­da­ki du­rum ne ol­du, on­la­rı bi­ze so­ru­yor­su­nuz.

Şim­di, o gö­rev za­rar­la­rı ne ka­dar­dı, on­lar, elim­de şu an­da he­men bil­gi­ler yok. Fa­kat, on­la­rı si­ze ya­zı­lı ola­rak ben bil­di­re­yim, ama, şu an­da bir şey söy­le­mem müm­kün de­ğil. Yal­nız, ar­ka­daş­la­rı­mın şu an­da ver­di­ği ba­na no­ta gö­re, Halk Ban­ka­sı ar­tı Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın Ni­san 2004 iti­ba­rıy­la top­lam gö­rev za­ra­rı… Par­don, 2001 so­nu iti­ba­rıy­la gö­rev za­ra­rı, 22,9 kat­ril­yon li­ra.

ALİ CUM­HUR YA­KA (Muğ­la) - Kim ye­miş bun­la­rı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ya­ni, çok ba­şa­rı­lı bir şey ya­pıl­mış, gö­rev za­ra­rı, 22,9 (!)

MEH­MET YIL­DI­RIM (Kas­ta­mo­nu) - Şim­di ne ka­dar? Şim­di yok mu za­rar?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Bun­lar, ta­bii, Ha­zi­ne­den uzun va­de­li kâğıt­lar­la fi­nan­se edil­di. Şim­di, AK Par­ti Hükûme­ti za­ma­nın­da gö­rev za­ra­rı yok. AK Par­ti za­ma­nın­da, yal­nız 2005 yı­lı -Sa­yın Ge­nel Mü­dür­den al­dım şim­di- kârı 1,8 kat­ril­yon li­ra; 1,8 mil­yar YTL kârı ol­du Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın, yal­nız Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın. Halk Ban­ka­sı­nın da ay­nı şe­kil­de, onun da kârı var.

FAH­RET­TİN ÜS­TÜN (Muğ­la) - Onun için mi sa­tı­lı­yor Sa­yın Ba­kan!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Ateş "Ban­ka­lar mah­ke­me ka­ra­rı ol­ma­sı­na rağ­men per­so­nel alı­mı yap­tı, ya­pı­yor, bu­na de­vam edi­le­cek mi?" di­yor. Ha­yır, ben şim­di tek­rar Zi­ra­at Ban­ka­sı­na da sor­dum, mah­ke­me ka­ra­rın­dan son­ra her­han­gi bir per­so­nel alı­mı söz ko­nu­su de­ğil. Onu özel­lik­le be­lir­ti­yo­rum.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Ama al­dı­nız…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - İş­te, Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın Ge­nel Mü­dü­rü bu­ra­da ya­ni.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - 2.300 per­so­nel alın­dı Sa­yın Ba­kan.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ama, is­ter­se­niz ya­zı­lı ola­rak da so­ra­bi­lir­si­niz. Ya­zı­lı ola­rak da ay­rı­ca ce­vap ve­re­bi­li­rim.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Lüt­fen… Yan­lış söy­lü­yor­lar çün­kü.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Sağ bir so­ru sor­du; bir de­fa, bir du­rum tes­pi­ti yap­tık, geç­mi­şe gö­re Halk Ban­ka­sı­nın du­ru­mu da­ha iyi, de­di. Evet, da­ha iyi, çün­kü, da­ha iyi ida­re edi­li­yor, da­ha iyi pren­sip­ler­le ida­re edi­li­yor. Ama, şim­di­ye ka­dar, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ne çık­tıy­sa, bu ban­ka­la­rın ka­mu kay­nak­la­rı­nın kul­la­nıl­ma­sı sı­ra­sın­da sı­kın­tı­lar çık­mış­tır bu mil­le­tin ba­şı­na. İş­te, gö­rev za­ra­rı­nı bi­raz ön­ce açık­la­dım. Ya­ni, di­ğer özel ban­ka­lar­da bu söz ko­nu­su de­ğil.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İmar Ban­ka­sı… Yol­suz­luk ol­ma­dı mı? Ege­bank…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si için, bu­ra­da, bu ka­nun­dan ön­ce bir ka­nun ka­bul et­tik. O ka­nu­na gö­re, Halk Ban­ka­sı, özel­leş­me­si­ne rağ­men, KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si­ne yi­ne de­vam ede­cek­tir. KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si o ban­ka­ya, bu ban­ka­ya bağ­lı da de­ğil. Halk Ban­ka­sı­nın elin­de­ki port­fö­yü öy­le di­ye Halk Ban­ka­sı oto­ma­tik­man ya­pı­yor. Halk Ban­ka­sı­nın KO­Bİ'le­re yap­mış ol­du­ğu des­tek­le­me do­la­yı­sıy­la kay­bı olan fa­izi biz büt­çe­den kar­şı­lı­yo­ruz. Ben han­gi ban­ka­ya onu kar­şı­la­yın de­sem, onu kar­şı­la­ya­cak. Fa­iz kay­bı ol­du­ğu za­man ver­me­si ge­re­ken fa­iz ne, KO­Bİ'le­ri des­tek­le­me­si do­la­yı­sıy­la uğ­ra­dı­ğı fa­iz kay­bı ne, o fa­iz kay­bı­nı biz büt­çe­ye öde­nek ola­rak ko­yu­yo­ruz ve onu büt­çe­den ken­di­le­ri­ne fark ola­rak ödü­yo­ruz; do­la­yı­sıy­la, on­lar da o işi ya­pı­yor­lar. O ki­min elin­de ol­sa, o pa­ra­yı ben ona ver­dik­ten son­ra, fa­iz far­kı­nı ver­dik­ten son­ra her ban­ka bu­nu ya­par. Kal­dı ki, Halk Ban­ka­sı da bu­na de­vam ede­bil­sin di­ye bir ka­nun da çı­kar­dık. Ya­ni, ye­ni, bu yıl­ba­şın­dan ön­ce o ka­nu­nu çı­kar­dık bu­ra­da siz­le­rin oy­la­rıy­la, he­pi­niz bi­li­yor­su­nuz.

Şim­di bu­ra­da, yal­nız "Ki­me sa­tı­la­cak­tır?" la­fı söz ko­nu­su. On­dan do­la­yı ben fev­ka­la­de… Bu­ra­da şart­lar bel­li. Şart­na­me or­ta­ya ko­nu­lu­yor. Bu­ra­ya kim iş­ti­rak eder­se, bu iha­le­yi kim ka­za­na­cak­sa ona sa­tı­la­cak­tır. O ga­yet ta­bii. Ya­ni, bu­nu sor­ma­ya bi­le lü­zum yok.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Adı bel­li, Du­bai şeyh­le­ri!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Hat­ta, biz şim­di­ye ka­dar ol­ma­mış de­re­ce­de şef­faf uy­gu­la­ma­lar ya­pı­yo­ruz. Te­le­viz­yon­lar­dan her­ke­se ilan edi­yo­ruz. Her­kes ora­da saf­ha saf­ha ta­kip edi­yor na­sıl ya­pı­lı­yor bu di­ye.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, te­şek­kür edi­yo­rum. Sü­re­miz dol­du.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır. Öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

T.B.M.M. Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1278 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 2. mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

     Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu                     Mus­ta­fa Öz­yurt                         Enis Tü­tün­cü

                 Ma­lat­ya                                         Bur­sa                                    Te­kir­dağ

                                    İs­met Ata­lay                                   Ha­lil Ak­yüz

                                        İs­tan­bul                                          İs­tan­bul

Mad­de 2 - Bu ya­sa 5/11/2007 ta­ri­hin­den iti­ba­ren yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Hükûmet?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın As­la­noğ­lu, bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Ser­best re­ka­bet­ten bah­se­dil­di. Aca­ba ser­best re­ka­bet, ül­ke­de olan ku­rum­la­rın, yer­li ve ya­ban­cı ban­ka­la­rın dö­vi­zi 1.400 li­ra­dan ge­ti­rip üç yıl son­ra ge­ne ay­nı fi­yat­la, kârı­nı üze­ri­ne ko­ya­rak gön­der­mek ser­best re­ka­bet mi­dir?

Bu ül­ke­de­ki yer­li ban­ka­la­rın bir ma­li­yet­le­ri var. Ama, siz, bas­tı­rıl­mış ku­ru uy­gu­la­ya­cak­sı­nız, ge­len ser­ma­ye­ye da­ha dü­şük kur­dan da­ha son­ra kâr trans­fe­rin­de kul­la­na­cak­sı­nız, bu­nun adı ser­best re­ka­bet ola­cak...

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ulu­sal sa­na­yi, ulu­sal fi­nans sek­tö­rü açı­sın­dan son de­re­ce… Yok­sa, re­ka­bet ol­ma­lı. Kim­se re­ka­bet ol­ma­yan… Bu ül­ke­de ar­tık re­ka­be­ti her­kes ka­bul edi­yor; ama, ay­nı oyun­cu­lar­la, ay­nı ko­şul­lar­da ol­ma­lı ser­best re­ka­bet.

Sa­yın Ba­ka­nım, siz Te­ke­li 1 mil­yar 300 mil­yon do­la­ra sat­ma­dı­nız mı? Sat­ma­dı­nız mı? Pe­ki, da­ha son­ra bu­nu ip­tal et­me­di­niz mi? Siz TÜP­RAŞ'ı yi­ne ay­nı fi­ya­ta sat­ma­dı­nız mı? Bun­lar bu ül­ke­nin de­ğer­le­ri de­ğil miy­di? Pe­ki, dö­nüp hâlâ "Biz ba­şa­rı­lı bir özel­leş­tir­me yap­tık." de­me ce­sa­re­ti­ni na­sıl gös­te­ri­yor­su­nuz, bi­le­mi­yo­rum.

Gö­rev za­ra­rın­dan bah­se­dil­di. Ar­ka­daş­lar, zi­ra­at Ban­ka­sı ve Halk Ban­ka­sı­nın gö­rev­le­ri var­dır. Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın gö­re­vi zi­rai fi­nans­man yap­mak, Halk Ban­ka­sı­nın gö­re­vi es­na­fı ve KO­Bİ'le­ri fi­nan­se et­mek­tir. Aca­ba, es­na­fa ve­ri­len zi­rai kre­di­ler­den do­la­yı bu gö­rev za­rar­la­rı ne ka­dar­dır? Lüt­fen bir­bi­ri­mi­zi kan­dır­ma­ya­lım. Bu gö­rev za­rar­la­rı yük­sek fi­yat­la Ha­zi­ne­yi fi­nan­se et­mek için ve blok ve­ri­len kre­di­ler za­ma­nın­da… Blok yük­sek­ti. Blok ola­rak çok bü­yük ra­kam­lar­la ve­ri­len dü­şük fa­iz­li kre­di­le­ri fi­nan­se et­mek için oluş­tu­rul­muş­tur. Bu gö­rev za­ra­rın­da ne es­na­fın ne köy­lü­nün tek ku­ruş­luk gü­na­hı yok­tur ar­ka­daş­lar.

Bir ke­re, lüt­fen, bu­nu böy­le bi­le­lim. Ta­bii, bu ül­ke­de üre­tim­den ya­na olan her­ke­se say­gı du­ya­rız. Kim üre­tim için bir çi­vi ça­kı­yor­sa, üre­ti­me yö­ne­lik -ya­ban­cı ser­ma­ye olur, yer­li ser­ma­ye olur- her­kes say­gı du­yar; ama, siz ül­ke­nin bir­ta­kım kay­nak­la­rı­nı "ser­best re­ka­bet" adı al­tın­da eğer ge­lip sa­de­ce…

Pe­ki, şu­nu so­ru­yo­rum Sa­yın Ba­ka­nım: "Halk Ban­ka­sı ya­ban­cı­la­ra sa­tıl­ma­ya­cak" di­ye­bi­li­yor mu­su­nuz? "Halk Ban­ka­sı ya­ban­cı­la­ra sa­tıl­ma­ya­cak" di­ye­bi­li­yor mu­su­nuz?

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Si­pa­riş o, ad­re­si de bel­li, Du­bai şeyh­le­ri­ne.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Haa, bu­nu bir ke­re…

Ar­ka­daş­lar, bir ül­ke­de üre­ti­me yö­ne­lik fi­nans­man kay­na­ğı ol­maz­sa, o ül­ke­nin ulu­sal eko­no­mi­si çö­ker. Be­nim ri­cam: Bu ül­ke bi­zim… Bir ta­ne ya­ban­cı ser­ma­ye -son beş yıl­da 60 mil­yar do­lar gel­miş- ba­na söy­le­yin, ili­niz­de ve Tür­ki­ye'de her­han­gi bir üre­tim yap­mak için, ül­ke­de bir şey üret­mek için, ül­ke­de bir kat­ma de­ğer ya­rat­mak için bir tek ku­ruş­luk ya­ban­cı ser­ma­ye gel­miş mi ar­ka­daş­lar?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, sa­de­ce it­ha­la­tın fi­nans­ma­nı­nı ya­pı­yo­ruz ve sa­de­ce bu ya­ban­cı ban­ka­lar, ağır­lık­lı ola­rak kre­di­li kre­di kar­tı fi­nan­se et­me­ye ge­li­yor yüz­de 80 fa­iz al­mak için. Enf­las­yo­nun, ha­ni yüz­de 9 di­yo­ruz ya, yüz­de 10 di­yo­ruz ya, re­el fai­zin yüz­de 12 ol­du­ğu bir ül­ke­de, yüz­de 80, eğer kre­di­li kre­di kar­tı kul­la­nan­lar in­san­la­ra, hâlâ bu ban­ka­lar fa­iz ta­hak­kuk et­ti­ri­yor­sa, bu ban­ka­lar ba­lık­la­ma at­la­ya­rak ge­lir, çün­kü bir yıl­da ge­tir­di­ği pa­ra­yı alıp gi­di­yor ar­ka­daş­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne bu ku­rum­la­rı­mız­dan 15 bin ar­ka­da­şı­mız atıl­dı, 15 bin ar­ka­da­şı­mız baş­ka ku­rum­la­ra gön­de­ril­di. Mah­ke­me ka­ra­rı ol­ma­sı­na rağ­men bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ya­sal hak­la­rı ve­ril­mi­yor. Bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın hep­si pe­ri­şan. Ben has­sa­ten ri­ca edi­yo­rum… O gün­den bu ya­na, uzun sü­re­dir ça­lış­ma­sı­na rağ­men, ma­li açı­dan ve ka­de­me açı­sın­dan tek ku­ruş­luk ve her­han­gi bir ka­de­me at­la­tıl­mak­sı­zın bun­lar, sür­gün ye­ri gi­bi kul­la­nı­lı­yor bu ar­ka­daş­la­rı­mız. Bu ar­ka­daş­la­rı­mız, bu ban­ka­la­ra kö­tü­lük yap­ma­dı, hep­si yıl­lar­ca emek ver­di­ler. Onun için, Hükûme­tin, bu ko­nu­da bir kez da­ha, özel­lik­le bu ban­ka­lar­dan gön­de­ri­len 15 bin ki­şi­nin tek­rar… Bu ül­ke in­sa­nı­dır, bi­zim in­sa­nı­mız­dır, bun­la­rı lüt­fen "bir ta­ra­fa at­tım" gi­bi kul­lan­ma­yın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım, te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın As­la­noğ­lu.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za…

III. - YOK­LA­MA

(CHP sı­ra­la­rın­dan bir grup mil­let­ve­ki­li aya­ğa kalk­tı)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok­la­ma is­ti­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin oy­la­ma­sın­dan ön­ce bir yok­la­ma ta­le­bi var­dır.

Yok­la­ma ta­le­bin­de bu­lu­nan sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin isim­le­ri­ni tes­pit ede­ce­ğim: Ya­şar Tü­zün, Or­han Di­ren, Mus­ta­fa Öz­yurt, Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ke­mal Ana­dol, Mus­ta­fa Öz­yü­rek, Oya Aras­lı, Meh­met Işık, Ati­la Emek, Şev­ket Arz, Ab­dul­ka­dir Ateş, Na­il Ka­ma­cı, Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu, Ali Rı­za Gül­çi­çek, Ufuk Öz­kan, Enis Tü­tün­cü, Ha­lil Tir­ya­ki, Ha­lil Ün­lü­te­pe, Hü­se­yin Ba­yın­dır, Sa­lih Gün, Tun­cay Er­cenk.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, öner­ge­nin oy­la­ma­sın­dan ön­ce yok­la­ma iş­le­mi­ni ger­çek­leş­ti­re­ce­ğim.

Aya­ğa kal­ka­rak isim­le­ri­ni yaz­dır­mış olan mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın sis­te­me gir­me­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma için dört da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum ve yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

4.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (Devam)

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­me­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yü­rek.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­yü­rek. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın ve Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li ta­sa­rı hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tek­lif­le hem Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın hem Halk Ban­ka­sı­nın ya­ban­cı­laş­tı­rıl­ma­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ayak­ta her­kes Sa­yın Baş­kan, du­ya­mı­yo­ruz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Evet, ar­ka­daş­lar, şu sı­ra bir yok­la­ma yok na­sıl ol­sa, ra­hat ra­hat ku­li­se gi­de­bi­lir­ler.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım; lüt­fen…

Bu­yu­run Sa­yın Öz­yü­rek.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Şim­di, bu­ra­da hep "özel­leş­tir­me" di­ye ko­nu­şul­du. As­lın­da, olay, bir ya­ban­cı­laş­tır­ma­dır, çün­kü, iş­te, Sa­yın Ba­kan de­di ki: "Şart­na­me­ye gö­re bu iha­le­ler ya­pı­la­cak. Ki­min ala­ca­ğı­nı biz ön­ce­den ne­re­den bi­le­lim." Ama, yo­ğun ve yay­gın bir söy­len­ti var ki, bu Halk Ban­ka­sı­nı, bir ya­ban­cı ban­ka ge­lip ala­cak; bu­nu her­kes bi­li­yor.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Kim?

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Uzun za­man­dır söy­le­ni­yor. Bir İs­pan­yol fir­ma­sı ol­du­ğu söy­le­ni­yor. İn­şal­lah doğ­ru de­ğil­dir.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ya­ban­cı ala­bi­lir de, han­gi ya­ban­cı, bel­li de­ğil iş­te.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Evet, me­ra­kı­nı­zı da gi­de­re­yim, bir İs­pan­yol ban­ka­sı ala­cak­mış.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Sa­ban­cı de­ğil, ya­ban­cı…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Ney­se, çok ya­ban­cı sa­yıl­maz, Ak­de­niz ül­ke­si.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Sa­ban­cı da alır ca­nım.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ver­mi­yor­su­nuz, ya­ban­cı­ya ve­ri­yor­su­nuz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Pa­ra­yı bas­sın, al­sın.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Ba­kan gel­di, bu­ra­da, özel­leş­tir­me­nin fa­zi­le­ti­ni an­lat­tı. Tür­ki­ye bu tar­tış­ma­la­rı çok ön­ce­le­ri yap­tı de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Özel­leş­tir­me ne­dir, ne de­ğil­dir, na­sıl ol­ma­sı la­zım, bun­la­rın hep­si ya­pıl­dı, ko­nu­şul­du. Ama, özel­leş­ti­ri­le­cek ku­ru­luş­lar var, özel­leş­ti­ril­me­me­si ge­re­ken ku­ru­luş­lar var. Zi­ra­at Ban­ka­sı ve Halk Ban­ka­sı özel­leş­ti­ril­me­me­si ge­re­ken ku­ru­luş­lar­dan­dır; çün­kü, bu ban­ka­lar ih­ti­sas ban­ka­la­rı­dır, ken­di­le­ri­ne ka­nun­la ve­ril­miş çok önem­li gö­rev­ler var­dır ve bu gö­rev­le­ri uzun za­man­dır ba­şa­rıy­la ye­ri­ne ge­tir­miş­ler­dir.

Bu­ra­da gö­rev za­rar­la­rıy­la il­gi­li ko­nu­lar gün­de­me ge­ti­ri­li­yor. Gö­rev za­rar­la­rıy­la, bu ban­ka­la­rın ve bu ban­ka­lar­dan kre­di alan çift­çi­nin, es­na­fın il­gi­si yok­tur. O, büt­çe­yi denk gös­te­re­bil­mek için, büt­çe­den öde­me­si ge­re­ken gö­rev za­rar­la­rı­nı öde­me­yen hükûmet­le­rin öz­rü­dür, ka­ba­ha­ti­dir, yan­lı­şı­dır.

Şim­di, öy­le bir nok­ta­ya ge­lin­di ki, bir mi­ras­ye­di man­tı­ğıy­la el­de avuç­ta ne var­sa te­ker te­ker sa­tı­lı­yor ve bu sa­tış bir ya­pı­sal dö­nü­şüm gi­bi tak­dim edi­li­yor.

Şim­di, ya­pı­sal dö­nü­şüm ne­dir? Siz, ka­yıt dı­şı eko­no­mi­yi ön­le­ye­cek bir ka­nun çı­ka­rır ve ba­şa­rıy­la uy­gu­lar­sa­nız, bu bir ya­pı­sal dö­nü­şüm­dür. Si­zin çı­kar­dı­ğı­nız gi­bi de­ğil, ama ger­çek an­lam­da ça­lı­şan­la­rın hak­kı­nı, hu­ku­ku­nu ko­ru­yan bir sos­yal gü­ven­lik re­form ya­sa­sı­nı çı­ka­rır uy­gu­lar­sa­nız, bu bir ya­pı­sal dö­nü­şüm­dür. Ama, si­zin­ki gi­bi, ça­lı­şan­la­rın hak­kı­nı elin­den alan, so­nuç iti­ba­rıy­la da eli­ni­ze yü­zü­nü­ze bu­laş­tır­dı­ğı­nız o ka­nu­nu çı­kar­mak bir ya­pı­sal dö­nü­şüm de­ğil­dir.

Şim­di, ön­ce­lik­le, bu ban­ka­lar, hem Halk Ban­ka­sı hem Zi­ra­at Ban­ka­sı çift­çi­ye ve es­na­fa hiz­met et­mek üze­re ku­rul­muş çok önem­li ulu­sal ku­ru­luş­la­rı­mız­dır. Bu ku­ru­luş­la­rın za­man za­man yö­ne­ti­min­de so­run­lar ol­muş­tur. Ama, eğer bir ik­ti­dar ora­yı par­ti­zan amaç­lar­la kul­lan­maz­sa, ora­ya eşi­ni dos­tu­nu yer­leş­tir­mek için o ku­ru­luş­la­rı is­tis­mar et­mez­se, bu ku­ru­luş­lar, geç­miş­te de gö­rül­dü­ğü gi­bi, ra­hat ra­hat kâr ede­bi­lir­ler.

Şim­di, kâr eden bir ku­ru­lu­şun, Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın 2005 yı­lı kârı­nın Sa­yın Ba­kan 1,8 kat­ril­yon ol­du­ğu­nu -es­ki ra­kam­la- söy­le­di­ler.

Ne ola­cak bu­nu bir ya­ban­cı sa­tın al­dı­ğı za­man? Bu kârdan ver­gi­yi öde­ye­cek, ver­gi son­ra­sı kârın ta­ma­mı­nı di­ler­se trans­fer ede­bi­le­cek. Es­ki­den ka­mu­ya ka­lan, içe­ri­de ka­lan, ulu­sal olan bir kârı­mız, şim­di bü­tü­nüy­le ya­ban­cı­la­rın eli­ne ge­çe­cek. Bu­nu kârlı­lık­la, bu­nu ras­yo­nel­lik­le izah et­mek müm­kün de­ğil.

Şim­di, özel­leş­tir­me ne­re­de ya­par­sı­nız? Me­se­la, iş­te, ar­tık özel sek­tö­rün çok ba­şa­rıy­la yap­mak­ta ol­du­ğu ayak­ka­bı sa­na­yi­si gi­bi, teks­til sa­na­yi­si gi­bi ko­nu­lar­da özel­leş­tir­me ya­pa­bi­lir­si­niz. Ama, ban­ka­cı­lık gi­bi bü­tü­nüy­le eko­no­mi­yi kon­trol eden bir sis­te­mi ya­ban­cı­la­rın kon­tro­lü­ne ve­re­mez­si­niz. Şu an­da ban­ka­la­rı­mı­zın top­la­mı­nın pa­yı­nın yüz­de 35'i ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­miş­tir. Bu şe­kil­de Halk Ban­ka­sı­nı, di­ğer ba­zı ban­ka­la­rı da özel­leş­tir­di­ği­niz ve do­la­yı­sıy­la ya­ban­cı­laş­tır­dı­ğı­nız za­man yüz­de 50'yi aşan bir pa­yın ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­ti­ği­ni gö­re­cek­si­niz.

Ban­ka sis­te­mi bir eko­no­mi­nin kıl­cal da­mar­la­rı gi­bi­dir. Onu özel­leş­tir­di­ği­niz, onu ya­ban­cı­laş­tır­dı­ğı­nız za­man eko­no­mi­nin tü­mü­nü kon­trol eder­si­niz. Ya­ni, gel­di­ği­miz nok­ta­da ban­ka­lar tü­müy­le ya­ban­cı­la­rın eli­ne ge­çe­cek ve ya­ban­cı­lar bi­zim eko­no­mi­mi­ze bü­tü­nüy­le hâkim ola­cak. Ama, AKP açı­sın­dan bu­nun bir sa­kın­ca­sı yok. Çün­kü, on­lar, ar­tık ser­ma­ye­nin ulu­sa­lı, ulus­la­ra­ra­sı­sı ol­maz, di­yor­lar. Ser­ma­ye ser­ma­ye­dir, kim ki ge­ti­rir pa­ra­yı ya­tı­rır, ban­ka­yı alır gi­der, biz ona bir şey de­me­yiz, di­ye, bu­nu açık se­çik Ali Ba­ba­can Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da ifa­de et­miş­tir.

Oy­sa, di­ğer ge­liş­miş ül­ke­ler bu ko­nu­da böy­le cö­mert dav­ran­mı­yor­lar. Sa­yın Ba­kan ıs­rar­la­ra rağ­men söy­le­me­di ama ben söy­le­ye­yim: Al­man­ya'da ban­ka­cı­lık­ta ya­ban­cı­la­rın pa­yı yüz­de 5'ten iba­ret­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Pek çok ge­liş­miş ül­ke­ler­de bu oran çok da­ha dü­şük. Me­se­la, İtal­ya'da yüz­de 8'dir, İs­pan­ya'da yüz­de 10'dur, Hol­lan­da'da yüz­de 11'dir, Da­ni­mar­ka'da yüz­de 17'dir, Avus­tur­ya ve Fran­sa'da -ki, ge­liş­miş ül­ke­le­rin için­de en yük­sek olan­lar on­lar­dır- yüz­de 19'dan iba­ret­tir. Siz bi­ze, ar­tık, he­nüz ge­liş­me­miş, ge­liş­me­si­ni ta­mam­la­ya­ma­mış ül­ke­ler­den mi­sal ve­rir­se­niz, bu inan­dı­rı­cı ol­maz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Halk Ban­ka­sın­da es­na­fı­mı­zın, Zi­ra­at Ban­ka­sın­da çift­çi­mi­zin bü­tün bil­gi­le­ri de­po­lan­mış­tır. Şim­di bu ban­ka­la­rı ya­ban­cı­laş­tır­dı­ğı­nız za­man, o bil­gi­le­ri de ya­ban­cı­la­rın eli­ne ver­miş ola­cak­sı­nız.

Şim­di, bu ban­ka­lar­da, ban­ka­cı­lık­ta al­tın his­se de ol­mu­yor; çün­kü, bu ko­nu­da bir ka­nun çı­kar­dı­nız, al­tın his­se­yi kal­dır­dı­nız. O ne­den­le, ya­ban­cı bi­ri­si ge­lip al­dı­ğı za­man, Halk Ban­ka­sı bü­tü­nüy­le, ar­tık, ya­ban­cı­nın kon­tro­lün­de ola­cak. Es­na­fa bu­nun kre­di ver­me­si söz ko­nu­su de­ğil.

Sa­yın Ba­kan di­yor ki: "Büt­çe­den ben kay­nak ak­ta­rı­rım, o da kul­lan­dı­rır." Şim­di, bir ih­ti­sas ban­ka­sı ni­çin ku­ru­lu­yor? Dün­ya­nın her ye­rin­de var, sa­de­ce Tür­ki­ye'de de­ğil. Es­naf için ku­rul­muş bir ban­ka­yı siz dev­re­den çı­ka­ra­cak­sı­nız, il­gi­siz bir ban­ka­ya kay­nak ak­tar­mak su­re­tiy­le ona kre­di ver­di­re­cek­si­niz. Bu, ola­cak iş de­ğil.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Baş­ba­ka­nın bir açık­la­ma­sı ol­du, de­di ki: "Se­çim ön­ce­si biz elek­trik da­ğı­tı­mı­nı özel­leş­tir­mek is­te­mi­yo­ruz, çün­kü on­lar zam ya­pa­cak­lar ve bu zam­mın fa­tu­ra­sı da bi­ze çı­ka­cak." Pe­ki, özel­leş­tir­me de­mek bir an­lam­da hal­ka zam ola­rak mı yan­sı­yor? Siz bu ban­ka­la­rı özel­leş­tir­di­ği­niz za­man, ya­ban­cı­laş­tır­dı­ğı­nız za­man, bu­nun kre­di ma­li­yet­le­ri son de­re­ce yük­se­le­cek ve bu­nun fa­tu­ra­sı da hal­ka çı­ka­cak.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­yü­rek, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Onun için, ge­li­niz, bu yan­lış­tan dö­ne­lim, yıl­lar­dır bu ül­ke­nin es­na­fı­na, sa­natkârı­na bü­yük hiz­met ver­miş olan, bu ül­ke­nin çift­çi­si­ne, ta­rım ke­si­mi­ne bü­yük hiz­met­ler ver­miş olan bu ban­ka­la­rı özel­leş­tir­mek­ten vaz­ge­çe­lim, ka­mu­nun de­ne­ti­min­de et­kin bir şe­kil­de ça­lış­ma­la­rı­nı sağ­la­ya­lım ve bu­ra­dan, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na da bir uya­rı yap­mak is­ti­yo­rum: Bu ban­ka­la­rı se­çim ön­ce­si sa­tın al­mak is­te­yen fir­ma­lar, ban­ka­lar, ya­ban­cı­lar he­sap­la­rı­nı çok iyi yap­sın­lar. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rın­da, bu ban­ka­lar özel­leş­ti­ri­lir­se, ya­ban­cı­laş­tı­rı­lır­sa, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si bu ban­ka­la­rı tek­rar ge­ri ala­cak ve ka­mu­ya ka­zan­dı­ra­cak­tır. Bu uya­rı­yı da yap­mak is­ti­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, Grup Baş­kan Ve­ki­li, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li…

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gı ve sev­giy­le se­lam­la­rım.

"Bu­gü­ne ka­dar, özel­leş­tir­me ya­pıl­dı, 28 mil­yar do­lar pa­ra ka­zan­dık." de­di Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı. Ha­yır­lı ol­sun. Bu ara­da, ta­bii, 26 ta­ne ban­ka­dan aşa­ğı yu­ka­rı 14'ünü ya­ban­cı­lar al­dı, sa­tı­lan ban­ka­lar­dan. Ta­bii ki, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de ya­ban­cı ser­ma­ye­ye ih­ti­yaç var­dır. Bi­zim de var­dır ya­ban­cı ser­ma­ye­ye ih­ti­ya­cı­mız. Ama, dü­şü­nün ki, bu 26 ban­ka­dan 14 ta­ne­si­ni ya­ban­cı al­dı­ğı­na gö­re, bu Halk Ban­ka­sı­nı ve Zi­ra­at Ban­ka­sı­nı da ya­ban­cı­la­rın al­ma ola­sı­lı­ğı çok da­ha faz­la.

Ha, bu de­mek de­ğil ki ya­ban­cı ser­ma­ye­nin ül­ke­mi­ze gel­me­si için bir gay­ret sarf et­mi­yo­ruz. El­bet­te ki gel­sin. Gel­sin ya­ban­cı ser­ma­ye de ül­ke­mi­ze ya­tı­rım yap­sın, iş sa­ha­sı aç­sın, aş sa­ha­sı aç­sın, biz de is­tih­dam sa­ha­sı bu­la­lım, iş­siz­le­ri­mi­ze iş bu­la­lım. Bun­dan gü­zel bir şey olur mu?

Pe­ki, ben so­ru­yo­rum şim­di: 28 mil­yar do­lar pa­ra­nın, sa­tı­lan ban­ka­lar­dan ve­ya özel­leş­tir­me­den alı­nan 28 mil­yar do­lar pa­ray­la ül­ke­de han­gi ya­tı­rı­mı yap­tık?

FİK­RET BA­DAZ­LI (An­tal­ya) - Çok.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Han­gi fab­ri­ka­la­rı yap­tık?

Ba­kı­nız, za­ma­nın­da rah­met­li Ata­türk de­di ki: "Halk bun­la­rı ya­pa­maz, bu­na pa­ra­sı yet­mez, şun­la­rı şun­la­rı dev­let yap­sın, son­ra hal­ka ver­sin, ama, biz, onun ye­ri­ne, ye­ni­le­ri­ni ya­pa­lım." Şu Ata­türk'e ba­kın, bu ül­ke­ye ba­kın! Bu ül­ke­nin, geç­miş, Ata­türk'ten son­ra, 1938'den be­ri in­san­la­rı­na ba­kın, aca­ba ne ka­dar ya­tı­rım yap­tı­lar, sat­tık­la­rıy­la ne al­dı­lar? Sa­de­ce bu ik­ti­dar­dan bah­set­mi­yo­rum, geç­miş ik­ti­dar­la­rı da söy­lü­yo­rum. Ama, bu ik­ti­dar ka­dar sa­tan, sat­tı­ğı­nı bor­ca ve­ren, fa­ize ve­ren bir ik­ti­dar gör­me­dim.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, bu Halk Ban­ka­sı ki­me kre­di ve­ri­yor? Es­na­fa, ya­ni KO­Bİ'le­re, kü­çük es­na­fa kre­di ve­ri­yor. Ban­ka­cı­lar çok iyi bi­lir bu­nu, gü­lüm­se­me­le­rin­den de bel­li, ba­zen bü­yük tüc­car­la­ra ve­rir­ler­di, ama, es­na­fın ban­ka­sı bu, kü­çük es­na­fın ban­ka­sı. Onu, bu­nun elin­den alır­san, be­nim es­na­fı­mın, ya­rın te­sa­dü­fen ya­ban­cı­nın eli­ne ge­çer­se -o ya­ban­cı el­bet­te ki kâr et­mek için bu ban­ka­ya al­dı, kâr ede­cek­tir- ya­rın kü­çük es­na­fa mı ve­re­cek kre­di­yi, aca­ba, bü­yük hol­ding­le­re mi ve­re­cek? Ta­bii ki, hol­ding­ler kre­di al­ma­ya­cak mı? Ala­cak ta­bii, ne­den al­ma­sın. Ama, es­naf ne ola­cak? Bu­gün ke­penk ka­pa­tan es­na­fım ne ola­cak? Bu­gün 200 bin es­naf ke­penk ka­pa­mış­sa, ya­rın­lar­da bu 300 bin ola­cak ve­ya es­naf bi­te­cek, bü­yük mar­ket­ler tü­ne­ye­cek; tü­ne­di­ği gi­bi, da­ha faz­la­sı tü­ne­ye­cek.

Ge­le­lim Zi­ra­at Ban­ka­sı­na: Ki­min ban­ka­sı? İs­mi üze­rin­de, Zi­ra­at Ban­ka­sı, çift­çi­nin ban­ka­sı, çift­çi­ye kre­di ve­ren, çift­çi­ye des­tek ve­ren, es­na­fa des­tek ver­me­ye ça­lı­şan bir ban­ka.

Sa­yın Ba­kan de­di ki: "2002'den son­ra ban­ka­la­rı­mız, bu ban­ka­la­rı­mız za­rar et­me­di." Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­na. De­mek ki, is­ten­se bu ban­ka­lar za­rar et­me­ye­bi­li­yor­muş.

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Kim yö­ne­ti­yor?..

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Bi­zim yö­ne­ti­mi­miz­de.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ee, şim­di, et­me­di­ği­ne gö­re, bun­dan son­ra da bu dü­zen de­vam ede­ce­ği­ne gö­re, ya­rın siz gi­der­si­niz biz gel­sek za­rar mı et­ti­re­ce­ğiz bu ban­ka­la­ra?

YAH­YA BAŞ (İs­tan­bul) - Na­sıl ol­sa ge­le­me­ye­cek­si­niz.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ni­ye et­ti­re­lim? Doğ­ru­yu bul­duk­tan son­ra, doğ­ru tek­tir, doğ­ru­yu hiç­bir kim­se şa­şır­maz. Ma­te­ma­tik­te de böy­le­dir bu.

RE­SUL TO­SUN (To­kat) - Par­ti­yi sat­tı­ğı­nız gi­bi ban­ka­yı da sa­tar­sı­nız siz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­lüş­me­ler)

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Şim­di, sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, ora­lar­dan gül­mek ko­lay; ama, ken­di­ni­zi es­na­fın ye­ri­ne ko­yun, zi­ra­at­çı­nın ye­ri­ne ko­yun, çit­çi­nin ye­ri­ne ko­yun da öy­le gül­me­ye ba­kı­nız. Bu­ra­dan siz gü­ler­ken, be­nim köy­lü­mün o kah­ve­den si­ze ne de­di­ği­ni aca­ba bi­li­yor mu­su­nuz? Be­nim ku­lak­la­rım du­yu­yor ne de­di­ği­ni ve his­se­di­yo­rum. Çün­kü, ben, on­la­rın için­den ge­li­yo­rum, o hal­kın için­den ge­li­yo­rum. O halk­la her gün be­ra­be­rim, has­ta­sıy­la be­ra­be­rim, us­ta­sıy­la be­ra­be­rim, es­na­fıy­la be­ra­be­rim, çift­çi­siy­le be­ra­be­rim. Ora­dan ge­li­yo­rum. Ben bir ilim ada­mı, dok­to­rum ama, köy­lü­yüm, o köy­lü­yü çok iyi bi­li­yo­rum. Öy­le, bu­ra­da nu­tuk çek­mek için köy­lü ol­du­ğu­mu söy­le­mi­yo­rum, Gi­re­sun'un kö­yün­de­nim. Ama, bir şey söy­lü­yo­rum: Be­nim es­na­fım ya­nı­yor, be­nim çift­çim ya­nı­yor. Be­nim zi­ra­at­çım ya­nar­ken, bu­ra­nın elin­de kal­mış iki ta­ne ban­ka­yı sat­ma­sak ne olur, kâr et­ti­ği­ne gö­re? Pe­ki, so­ru­yo­rum: Bu 28 mil­yar do­lar­dan kaç ki­lo­met­re de­mir yol­la­rı yap­tı­nız? Ata­türk'ten son­ra, Ata­türk dev­rin­den son­ra 6 ki­lo­met­re de­mir yo­lun­dan son­ra, 1938'den be­ri 10,5 ki­lo­met­re yol ya­pıl­mış, de­mir­yo­lu ya­pıl­mış.

RE­CEP KO­RAL (İs­tan­bul) - Es­ki­şe­hir-İs­tan­bul…

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - "Ya­tır­dım" de ba­na, "şu­ra­la­rı ya­pı­yo­ruz, iş­te de­mir yo­lu­na önem ver­dim, onu ya­pa­ca­ğım" de. "Şu­ra­ya fab­ri­ka yap­tım" de.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Kon­ya-An­ka­ra ara­sı hız­lı tren…

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Yap­tı­nız, An­ka­ra-İs­tan­bul'u gör­dük. Onu ka­rış­tır­ma, onu gör­dük, yü­zü­nü­ze, gö­zü­nü­ze bu­laş­tır­dı­nız.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Kon­ya-An­ka­ra ara­sı hız­lı tren de­vam edi­yor.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ta­bii ki ede­cek. Yap­tı­ğı­nız­da, bu­ra­dan, onun te­şek­kü­rü­nü ede­rim, me­rak et­me­yin. Ama, ya­pın, ya­pın! Bu in­san­la­ra aş bu­lun, aş ve­rin, iş bu­lun, iş! Be­nim in­sa­nım aç­lık­tan üzü­lü­yor. Sen, bu­ra­da, dev­le­tin elin­de kal­mış iki ta­ne ban­ka­sı, gün­ler­dir bu ban­ka­yı "sa­ta­ca­ğım, sa­ta­rım…" Sat, ne ola­cak, onu da sat da bi­tir! Şe­ye ben­zer: Bir ba­ba­nın ma­lı mül­kü do­lu, mi­ras bı­rak­mış ev­la­dı­na, o ev­lat gel­miş, hep­si­ni, üs­tü­ne ka­ta­ca­ğı yer­de, da­ha ge­liş­ti­re­ce­ği yer­de, da­ha mo­dern iş ya­pa­ca­ğı yer­de, ma­lı­nı yü­cel­te­ce­ği yer­de, sat­mış, sat­mış, ye­miş… Ne ol­muş? Müf­lis ol­muş. İş­te, eğer, siz, bu özel­leş­tir­me­yi ge­re­ği gi­bi de­ğer­len­di­re­mez­se­niz, yan­lış yön­de bu al­dı­ğı­nız pa­ra­la­rı har­car­sa­nız, bu ül­ke­yi if­las et­ti­rir­si­niz. Ama, bu ül­ke­yi, be­nim hiç­bir va­tan­da­şı­mın, hiç­bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mın if­las et­tir­mek için bir lük­sü yok­tur, öy­le bir ka­na­ati de yok­tur.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ama, beş se­ne­de sa­ta­ma­dık efen­dim biz bu ban­ka­la­rı, ya, beş se­ne da­ha bu­la­lım, il­la sa­ta­lım de­ğil, il­la bu ban­ka­la­rı, ma­dem beş se­ne­de, da­ha mo­dern­leş­ti­re­lim, da­ha gü­zel­leş­ti­re­lim. Bu­gün­kü kârı­nın 2 mil­yar do­lar ve­ya 1,8 mil­yar do­lar ol­du­ğu­nu söy­le­yen Sa­yın Ba­kan, bu­nu 5 mil­yar do­la­ra çı­ka­ra­lım, hat­ta 10 mil­yar do­la­ra çı­ka­ra­lım. Bu­ra­da if­ti­har­la bu­nu söy­le­yin, ben de, si­ze, ül­kem adı­na, şah­sım adı­na, bu­ra­dan te­şek­kür ede­yim di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı su­nu­yo­rum, hoş­ça ka­lı­nız. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven.

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Te­şek­kür et­mek için mi çı­kı­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar?

BAŞ­KAN - Sa­yın Gü­ven, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edi­niz.

Bu­yu­run.

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Biz, mil­let­çe te­şek­kür et­me­si­ni, bir de özür di­le­me­si­ni be­ce­re­bil­sek çok me­sa­fe ka­te­de­riz. Ben, hep te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1278 sı­ra sa­yı­lı Tek­lif'in yü­rür­lük mad­de­siy­le -kim yü­rü­tür- il­gi­li söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ben, faz­la söz­le­ri­mi uzat­ma­ya­ca­ğım. Bu­ra­da söy­len­miş, bu ko­nu­nun öze­ti olan, hem de bu ko­nu üze­rin­de söz söy­le­me hak­kı en iyi ona ya­kı­şır di­ye dü­şün­dü­ğüm ve kim­dir di­ye bir so­ru so­ra­rak, bir oku­mak is­ti­yo­rum: "Ba­kı­nız, Tür­ki­ye, biz­den ön­ce, tam yir­mi iki yıl özel­leş­tir­me­yi ko­nuş­tu. İş dün­ya­sı, bi­lim adam­la­rı, si­ya­set­çi­ler, ge­ce gün­düz özel­leş­tir­me­yi ko­nuş­tu; mu­ha­le­fet de ko­nuş­tu. Biz­den ön­ce­ki tam 13 hükûme­tin de­ğiş­mez gün­dem mad­de­si ol­du. So­nuç ney­di? Sa­de­ce 8 mil­yar do­lar­lık özel­leş­tir­me ya­pı­la­bil­di ve bu, Özel­leş­tir­me İda­re­si­nin har­ca­ma­la­rı­na bi­le yet­mi­yor­du. Biz, dört yıl­da 18 mil­yar do­lar­lık özel­leş­tir­me ger­çek­leş­tir­dik." sö­zü­nün ki­me ait ol­du­ğu­nu, bu ko­nuy­la ne ka­dar il­gi­li ol­du­ğu­nu si­ze bı­ra­kı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, "dev­let" ke­li­me­si­nin fo­ne­ti­ğiy­le dev­le­tin gö­re­vi ara­sın­da çok gü­zel bir iliş­ki var­dır. Dev­let, oto­ri­te, yö­ne­tir, me­tot, pro­je ha­zır­lar, bi­ri­le­ri de onu uy­gu­lar. İş­te, bu­ra­da, bu ka­nun­la biz, özel­leş­tir­me­yi ya­pa­rak, dev­le­tin as­li gö­re­vi, han­tal­lık­tan kur­tu­la­rak, üre­tim­den vaz­ge­çe­rek, özel te­şeb­bü­se, ya­ni özel ka­bi­li­ye­te ve ye­te­ne­ğe önem ve­re­rek, ül­ke­nin kal­kın­ma­sı­nı sağ­la­yan bir or­ga­niz­ma­dır, bir ya­pı­dır. Bu ka­nun­la, bu özel­li­ği­ni, ulu or­ta, dev­let, gün­de­me ge­ti­re­cek, gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­re­cek.

"Özel­leş­tir­me­den ge­len pa­ra­lar ne­re­ye git­ti?.."

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - IMF'ye…

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (De­vam­la) - KÖY­DES'e 2 kat­ril­yon ay­rıl­dı, har­can­dı; köy­lü­müz gü­lü­yor. 2 kat­ril­yon 300 tril­yon yi­ne ay­rıl­dı, yi­ne yü­zü gü­le­cek mil­le­ti­mi­zin. Öy­ley­se, bu özel­leş­tir­me ya­pıl­ma­lı.

Özel­leş­tir­me, ay­nı za­man­da, mil­le­tin bah­tı­nın ve va­ta­nın gü­zel­leş­me­si­dir di­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni.

Sa­yın Ye­ni, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ka­nun tek­li­fi­min 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, bir kez da­ha yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bi­raz ev­vel CHP söz­cü­sü, CHP ik­ti­da­ra ge­lir­se, özel­leş­ti­ri­len ban­ka­la­rı ge­ri ala­cak­lar­mış… Bu­na kim­le­rin gü­le­ce­ği­ni ben bi­le­mem, ama "köp­rü­yü sat­tır­mam" de­nen zih­ni­ye­tin hâlâ de­ğiş­me­di­ği­ni, hâlâ ye­rin­de dur­du­ğu­nu, hal­kı­mız açık se­çik bir da­ha gör­müş du­rum­da. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu Zi­ra­at Ban­ka­sı, Halk Ban­ka­sı ve Em­lak Ban­ka­sı­nın özel­leş­tir­me ka­nun ça­lış­ma­sı DSP, MHP ve ANAP dö­ne­min­de gün­de­me gel­di ve ka­nun­laş­tı. Ya­ni, san­ki bu­gün özel­leş­ti­ri­le­cek­miş gi­bi ko­nu­şu­lu­yor. O gün ka­rar alan ar­ka­daş­lar içe­ri­sin­de, bu­gün Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ara­sın­da olan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ara­lık 2002-Ara­lık 2006 dö­ne­mi Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si İk­ti­da­rın­da, ban­ka­cı­lı­ğa ba­kış açı­sı­nın de­ğiş­ti­ği ve bu­nun so­nuç­la­rı­nın iz­len­di­ği bir dö­nem ol­muş­tur. Da­ha ve­rim­li ve kârlı bir ya­pı­yı amaç­la­yan bir stra­te­ji yü­rü­tül­müş, re­ka­bet­çi pi­ya­sa­nın için­de ola­bil­mek için, ban­ka­la­rın, mu­ka­ye­se­li ola­rak güç­lü ol­du­ğu alan­la­ra yö­ne­lik po­li­ti­ka­lar üre­til­miş­tir. Di­ğer ta­raf­tan, bu po­li­ti­ka­la­rı des­tek­le­mek üze­re, et­kin bir ak­tif-pa­sif yö­ne­ti­miy­le kâr mar­jı ko­ru­ma­ya ça­lı­şıl­mış, ti­ca­ri ve bi­rey­sel kre­di­le­re can­lı­lık ka­zan­dı­rıl­mış­tır. İh­ti­yaç faz­la­sı gay­ri­men­kul­ler sa­tıl­mış, ay­rı­ca ge­nel gi­der­ler­de önem­li öl­çü­de ta­sar­ruf sağ­lan­mış­tır ki, KİT Ko­mis­yo­nu üye­si ola­rak da bu ban­ka­la­rı de­net­le­di­ği­miz­de, bu­nu açık bir şe­kil­de gö­rü­yo­ruz.

Tüm bun­la­rın ya­nı sı­ra, ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de uy­gu­la­na­ge­len pa­ra ve in­san yö­ne­ti­min­de­ki ve­rim­li­lik, özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da­ki ka­mu ban­ka­la­rı­nın per­for­mans­la­rı­na da yan­sı­tıl­mış, bu­nun ne­ti­ce­sin­de de, ak­tif bü­yük­lük­te el­de edi­len net kâr oran­la­rın­da, ta­rım­sal, ti­ca­ri, bi­rey­sel kre­di­len­dir­me oran­la­rın­da da cid­di ar­tış­la­ra ula­şıl­mış­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da­ki Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın ve Halk Ban­ka­sı­nın per­for­mans­la­rı, kârlı­lık, ve­rim­li­lik ve hiz­met ka­li­te­si ba­kı­mın­dan AK Par­ti dö­ne­min­de böy­le­si­ne önem­li bir oran­da ar­tış gös­ter­miş­ken, ba­zı­la­rı çı­kıp da bu ban­ka­la­rı ne­den sat­tı­ğı­mı­zı el­bet­te so­ra­cak­tır. Hat­ta, da­ha dün ana mu­ha­le­fet li­de­ri Sa­yın Bay­kal, da­ha iha­le sü­re­ci baş­la­ma­mış­ken, Halk Ban­ka­sı­nın alı­cı­sı­nın bel­li ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Sa­yın Bay­kal'dan, bil­di­ği bir şey var­sa, bu Mec­li­sin ça­tı­sı al­tın­da bu­nu açık­la­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Ak­si hâlde, ken­di­si bir­çok in­sa­nı it­ham et­miş, zan al­tın­da bı­rak­mış ola­cak­tır.

Eko­no­mi, ken­di ku­ral­la­rı dâhi­lin­de iş­ler. AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın özel­leş­tir­me po­li­ti­ka­la­rı­nın ne ol­du­ğu ve ik­ti­da­ra gel­di­ğin­de ne­le­ri uy­gu­la­ya­ca­ğı par­ti prog­ra­mı­mız­da ve se­çim be­yan­na­me­miz­de açık­ça be­lir­til­miş­tir. Biz, eko­no­mi ve özel­leş­tir­mey­le il­gi­li prog­ra­mı­mı­zı ta­ah­hüt­le­ri­miz­den sap­ma ol­mak­sı­zın uy­gu­lu­yo­ruz ve so­nu­na ka­dar da uy­gu­la­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz. Bi­zim tek ga­ye­miz, özel­leş­ti­ri­le­cek olan tüm KİT'le­rin en yük­sek de­ğe­rin­de alı­cı bu­la­bil­me­si ve Ha­zi­ne­ye o oran­da kay­nak ak­ta­ra­bil­me­si­dir. Bu dü­şün­cey­le, sa­de­ce özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da­ki ka­mu ban­ka­la­rı­nı de­ğil, sa­tı­la­cak olan tüm KİT'le­ri da­ha ve­rim­li, da­ha ran­tabl ve da­ha ca­zip bir hâle ge­ti­ri­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; par­ti­mi­zin özel­leş­tir­me ko­nu­sun­da­ki ka­rar­lı ça­lış­ma­la­rı ve uy­gu­la­ma­la­rı ne­ti­ce­sin­de, özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da 3, kap­sam ve prog­ram­da 12 ol­mak üze­re top­lam 15 ku­ru­luş bu­lun­mak­ta­dır. Hükûme­ti­mi­zin bu ko­nu­ya yak­la­şı­mı, bir an ön­ce bu uy­gu­la­ma­la­rın ta­mam­lan­ma­sı yö­nün­de­dir.

Özel­leş­tir­me uy­gu­la­ma­la­rı­nın baş­la­tıl­dı­ğı ta­rih­ten bu­gü­ne ka­dar el­de edi­len top­lam tu­tar yak­la­şık 26 mil­yar ABD do­la­rı dü­ze­yin­de­dir. Bu ge­li­rin 17,6 mil­yar ABD do­la­rı­na te­ka­bül eden kıs­mı ise 2003 yı­lın­dan bu ya­na ger­çek­leş­ti­ri­len özel­leş­tir­me uy­gu­la­ma­la­rı ile el­de edil­miş­tir. Bu de­mek­tir ki, yir­mi iki yıl­da ya­pı­lan özel­leş­tir­me uy­gu­la­ma­la­rı­nın üç­te 1'i yir­mi yıl­lık di­lim­de, üç­te 2'lik di­li­mi de son üç yıl­da ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir. Ümit edi­yo­rum ki, ka­nun tek­li­fi­min ya­sa­laş­ma­sıy­la bir­lik­te, bu sü­reç, bi­raz da­ha ge­cik­me­li ol­sa da, Özel­leş­tir­me Yük­sek Ku­ru­lu­nun ka­rar­laş­tır­dı­ğı Ağus­tos 2008'den ön­ce ta­mam­la­na­bi­le­cek­tir.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, bir kez da­ha yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz.

Sa­yın Işık, bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, 2003-2006 ara­sı özel­leş­tir­me­de el­de edi­len, ula­şı­lan ra­kam 17,7 mil­yar do­lar. 1985 ila 2002 yıl­la­rı ara­sın­da ise, on ye­di yıl­da 8 mil­yar do­lar­lık özel­leş­tir­me ger­çek­leş­ti­ril­miş.

Bu bağ­lam­da şu­nu öğ­ren­mek is­ti­yo­rum: Son dö­nem­de ül­ke­mi­zin re­ka­bet gü­cü­nün art­ma­sı ve top­lam eko­no­mi­de­ki ve­rim­li­lik ar­tı­şın­da ve de doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye­nin ül­ke­mi­zi yük­sek oran­da ter­ci­hin­de özel­leş­tir­me­nin kat­kı­sı­nı na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Tü­zün…

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım. Ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­na bir so­rum ola­cak.

Bil­di­ği­niz üze­re, is­tih­da­mın yüz­de 61'ini KO­Bİ'ler sağ­lı­yor. Ya­ni, böy­le­si­ne, iş­çi­lik ora­nı, is­tih­dam ora­nı yük­sek olan KO­Bİ'ler, tüm Tür­ki­ye ge­ne­lin­de kul­la­nı­lan kre­di­le­rin ise yüz­de 3'ünü kul­la­na­bi­li­yor­lar.

Bu ko­nu­da, geç­ti­ği­miz ay içe­ri­sin­de KO­Bİ'ler­le il­gi­li ye­ni bir dü­zen­le­me yap­tık, ka­mu­ya, dev­le­te olan borç­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da. An­cak, KO­Bİ'le­re kay­nak ak­ta­rı­mı ko­nu­sun­da her­han­gi bir ya­pı­lan­ma ya­pıl­ma­dı.

Şim­di, so­rum Sa­yın Ba­ka­na şu: Özel­lik­le Halk Ban­ka­sı ara­cı­lı­ğıy­la KO­Bİ'le­re ye­ni bir kay­nak ak­ta­rı­mı söz ko­nu­su mu? İs­tih­da­mın yüz­de 61'ini sağ­la­yan KO­Bİ'ler eko­no­mik ola­rak çok sı­kın­tı içe­ri­sin­de ve kul­la­nı­lan kre­di ora­nı yüz­de 3 ol­du­ğu için, bu ko­nu­da bir ça­lış­ma­sı var mı Sa­yın Ba­ka­nın?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Gü­ler…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­nı­ma iki ta­ne so­rum var: Bu, bir özel­leş­tir­me mi, ya­ban­cı­laş­tır­ma mı?

İkin­ci­si ise, ba­ba ba­ba sa­ta­bil­di­ği­niz ka­dar sat­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz, ama bu­na rağ­men bor­cu­nuz art­mak­ta. Müf­lis es­naf­tan far­kı­nız ne­dir?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­run…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ba­ka­nım; bi­raz ön­ce sor­du­ğum so­ru­la­ra ver­di­ği­niz ce­vap­ta, 2001 yı­lı iti­ba­rıy­la Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın gö­rev za­ra­rı­nın 21,5 mil­yar do­lar ol­du­ğu­nu söy­le­di­niz. Bu ban­ka­la­rın gö­rev za­ra­rı­nı, ha­zi­ne bo­no­su­nu ka­sa­la­rı­na koy­mak su­re­tiy­le kar­şı­la­ma­say­dı­nız, ba­tan di­ğer ban­ka­lar gi­bi Ta­sar­ruf Mev­du­atı Si­gor­ta Fo­nu­na dev­re­dil­me­le­ri ve do­ğal ola­rak if­las­la­rı­na mı ka­rar ve­ri­le­cek­ti?

Dev­le­ti­miz, AK Par­ti İk­ti­da­rı za­ma­nın­da, yap­tık­la­rı bü­yük za­rar se­be­biy­le, pey­nir, yağ, da­na eti sat­mak­tan vaz­geç­ti. Pa­ra sat­mak ile bun­la­rı sat­mak ara­sın­da ne fark var? Bu­na gö­re, mil­le­tin pa­ra­sı­nı ona bu­na peş­keş çe­kip, adı­nı ban­ka­cı­lık ola­rak koy­mak hâlâ da­ha mı az teh­li­ke­li?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık'ın sor­du­ğu, 2003-2006 yı­lın­da ya­pı­lan özel­leş­tir­me­ler­le ya­hut da AK Par­ti dö­ne­min­de ya­pı­lan -da­ha doğ­ru­su- özel­leş­tir­me­ler ile da­ha ön­ce­ki ya­pı­lan, on ye­di yıl­da­ki özel­leş­tir­me­le­rin far­kı­nı or­ta­ya koy­duk­tan son­ra, Tür­ki­ye'nin eko­no­mi­sin­de­ki iler­le­me­de özel­leş­tir­me­nin kat­kı­sı­nı sor­du.

Ta­bii, ben, da­ha ön­ce Ge­nel Ku­ru­la su­nu­mum­da da bu­nu arz et­tim. Bir de­fa, özel­leş­tir­me, ya­pı­sal bir re­form­dur, ül­ke­nin eko­no­mi­sin­de ya­pı­sal re­form ola­rak ni­te­len­di­ri­lir. Onun için, AK Par­ti ola­rak biz, da­ha hükûme­te gel­me­den ön­ce, Par­ti Prog­ra­mı­mı­za bu­nu yaz­dık. Ya­ni, bu­ra­da, biz, özel­leş­tir­me­le­ri bü­yük çap­ta ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz de­dik.

Eğer bir ül­ke­de özel­leş­tir­me­yi ger­çek­leş­ti­rir­se­niz, o za­man, o ül­ke­de­ki ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­sin­den bah­se­de­bi­lir­si­niz, ser­best re­ka­bet­ten bah­se­de­bi­lir­si­niz. Yok­sa, ba­zı ku­ru­luş­lar dev­le­tin elin­de, ba­zı ku­ru­luş­lar özel sek­tö­rün elin­de; dev­le­tin elin­de olan ku­ru­luş­lar, sü­rek­li su­ret­te, ver­gi alı­nır­ken de ona gö­re dü­şü­nü­lü­yor, efen­dim, güm­rük ver­gi­si alı­nır­ken ona gö­re dü­şü­nü­lü­yor, di­ğer ko­nu­lar­da ona gö­re bir ay­rı­ca­lık ya­pı­lı­yor. Ora­da bir tam re­ka­bet­ten bah­se­di­le­mi­yor.

İkin­ci­si, ban­ka­cı­lık ko­nu­sun­da… Ban­ka­cı­lık ko­nu­sun­da, şu an­da, dev­le­tin ban­ka­la­ra olan... Halk Ban­ka­sı, Zi­ra­at Ban­ka­sın­da­ki ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mız, yö­ne­tim­de bu­lu­nan ar­ka­daş­la­rı­mız fev­ka­la­de fe­dakâra­ne ça­lı­şı­yor­lar, her tür­lü ris­ki üzer­le­ri­ne ala­rak ça­lı­şı­yor­lar. Ne­den? Bir kre­di­yi bir ye­re ve­re­bil­mek için. Ver­mez­sen kim­se bir şey de­mi­yor. Ver­mez­sen "Ni­ye ver­me­din?" di­yen yok. Ama, ve­rir­sen on ta­ne mü­fet­tiş ora­da bek­li­yor, her gün. Her gün ba­kın, gi­din bir ge­nel mü­dür­lü­ğe, efen­dim, BDDK'nın mü­fet­ti­şi, onun mü­fet­ti­şi, bu­nun mü­fet­ti­şi, hep­si ora­da. Bir şey yap­tın mı, o in­ce­le­ni­yor; yap­maz­san bir şey in­ce­len­mi­yor. O du­rum­da o yö­ne­ti­ci na­sıl iş ya­pa­bi­lir? Na­sıl o ris­ki ala­cak? İki­de bir hak­la­rın­da dos­ya, iki­de bir hak­la­rın­da mah­ke­me, iki­de bir so­ruş­tur­ma. Bu şart­lar al­tın­da bu ar­ka­daş­lar gö­rev ya­pı­yor­lar ve bu ka­dar da kârlı du­ru­ma ge­ti­ri­yor­lar. Kârlı du­ru­ma ge­tir­me­le­ri­nin se­be­bi ne? Kârlı du­ru­ma ge­tir­me­le­ri­nin se­be­bi de şu: Ar­tık si­ya­si­le­rin em­rin­den kur­tar­dık ora­la­rı. Es­ki­den otu­ru­yor­lar­dı, "fa­lan ta­nı­dı­ğa şu ka­dar kre­di çı­kar, fiş­man ta­nı­dı­ğa şu ka­dar kre­di çı­kar..."

Bi­raz ön­ce bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım gel­di bu­ra­da. Bi­lir­ki­şi­lik yap­mak için ken­di­si­ni ça­ğır­mış­lar. 11 mil­yon do­lar Halk Ban­ka­sın­dan vak­tin­de bi­ri­si kre­di al­mış. Kre­di­nin kar­şı­lı­ğın­da gös­ter­di­ği te­mi­nat­lar: Ya­lı­na­yak kö­yün­de 100 dö­nüm ara­zi, bil­mem ne­re­sin­de 2 ta­ne da­ire. Be bi­ra­der, top­la top­la top­la 200 bin do­lar et­mez. Kö­yü sat­san o ka­dar et­mez. Ne­den? Çün­kü, o ta­rih­te kim­se si­ya­si ik­ti­dar ve­ya­hut da elin­de bu­lun­du­ran, em­ri ver­miş: "Efen­dim, bu­na kre­di­yi ver." On­la­rı kal­dır­dık biz ar­ka­daş. On­dan do­la­yı kâr edi­yor bu ban­ka­lar.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - YİM­PAŞ'a kim emir ve­ri­yor Sa­yın Ba­kan? Han­gi si­ya­set­çi?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Efen­dim?

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - YİM­PAŞ da ba­tı­yor…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­loğ­lu…

MU­RAT YIL­DI­RIM (Ço­rum) - Ne ala­ka­sı var?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edi­niz.

Bu­yu­run.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ya­ni, şim­di, öy­le bir şey ko­nu­şu­yor­su­nuz ki…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap et­me­ye de­vam edin.

MU­RAT YIL­DI­RIM (Ço­rum) - Ne il­gi­si var? Dam üs­tün­de sak­sa­ğan vur be­li­ne kaz­ma­yı!

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - YİM­PAŞ'ı du­yun­ca ni­ye he­ye­can­la­nı­yor­sun?

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­ya­lım, Sa­yın Ba­ka­nı din­le­ye­lim.

Sa­yın Yıl­dı­rım, Sa­yın Ba­ka­nın ko­nuş­ma­sı en­gel­len­me­sin.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kı­nız, şim­di, bir di­ğer so­ru var­dı: İş­te, KO­Bİ'le­rin kre­di­le­riy­le il­gi­li ola­rak ne ya­pı­yor bu?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, KO­Bİ'le­rin kre­di­le­riy­le il­gi­li ola­rak…

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - YİM­PAŞ'la il­gi­si olan­lar var…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, KO­Bİ'ler bu­gün ucuz kre­di alı­yor­sa, bu ucuz kre­di­yi KO­Bİ'le­re sağ­la­yan Hükûmet­tir, Halk Ban­ka­sı de­ğil­dir. Ara­da­ki fa­iz far­kı­nı Hükûmet ola­rak ödü­yo­ruz biz. Han­gi ban­ka­ya öde­sek o ban­ka KO­Bİ'le­re o kre­di­yi se­ve se­ve ve­re­cek. Aman ba­na ve­rin di­ye ka­pı­da ge­zi­ni­yor­lar hep­si. Kal­dı ki Halk Ban­ka­sı, bu KO­Bİ'le­re bu kre­di­le­re de­vam ede­cek, kim ge­lir­se gel­sin bu­ra­da de­vam ede­cek. Be­nim köy­lüm, be­nim çift­çim di­ye bu­ra­da kar­şı­lık­lı ko­nu­şu­lu­yor. O köy­lü­nün, o çift­çi­nin na­sıl kre­di al­dı­ğı­nı bi­len yok. O ara­da­ki far­kı Hükûmet ola­rak biz ödü­yo­ruz. Han­gi ban­ka ol­sa, Zi­ra­at Ban­ka­sı­na da öder­sek o da öde­ye­cek, Halk Ban­ka­sı­na öder­sek de o da öde­ye­cek, İş Ban­ka­sı­na öder­sek o öde­ye­cek. Bu­nu Hükûmet ya­pı­yor, bu­nun bi­lin­cin­de ola­lım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Sa­yın Ba­ka­nım, ye­ni kay­nak var mı, ye­ni kay­nak?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Eğer çift­çi bu­gün ucuz kre­di alı­yor­sa, bu, Hükûmet ta­ra­fın­dan ve­ri­li­yor. Çift­çi bu­gün, KO­Bİ bu­gün ucuz kre­di alı­yor­sa bu Hükûmet ta­ra­fın­dan ya­pı­lı­yor.

UFUK ÖZ­KAN (Ma­ni­sa) - Çift­çi mi kal­dı, çift­çi mi kal­dı? Tü­tün­cü mü kal­dı, pa­muk­çu mu kal­dı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Hükûme­tin yap­tı­ğı­nı ban­ka­lar­la ka­rış­tır­ma­yın. Ban­kam git­ti, bu iş bit­ti. Bu Hükûmet gi­der­se bu iş bi­ter. Hükûme­te ba­kın, Hükûme­te, Hükûmet ya­pı­yor bu­nu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

UFUK ÖZ­KAN (Ma­ni­sa) - Çift­çi bit­ti Sa­yın Ba­kan, çift­çi bat­tı.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Çift­çi­ye, biz gel­di­ği­miz­de 1,8 mil­yar bü­tün des­tek­le­riy­le, prim­le­riy­le ve­ri­len pa­ra o. Bi­zim za­ma­nı­mız­da ver­di­ği­miz 5 mil­yar… Şe­yi ye­ni ka­bul et­tik da­ha, 2007'yi… 5 mil­yar 250 mil­yon, çift­çi­ye ve­ri­yo­ruz, des­tek ve­ri­yo­ruz.

UFUK ÖZ­KAN (Ma­ni­sa) - Çift­çi sa­da­ka is­te­mi­yor, ürü­nü­nün kar­şı­lı­ğı­nı is­ti­yor.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Ba­yılt­tı­nız, çift­çi ba­yıl­dı.

UFUK ÖZ­KAN (Ma­ni­sa) - Sa­da­ka is­te­mi­yor çift­çi, alın te­ri­ni is­ti­yor.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - So­ru­yo­ruz ya­ni, ara­da­ki far­kı gö­rün. Bu­ra­da çe­şit­li he­sap­lar… "Ya­ban­cı­laş­tır­ma mı, özel­leş­tir­me mi?" De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da bi­raz ön­ce ko­nuş­tum. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne biz mü­za­ke­re edi­yo­ruz, ora­ya gir­mek için mü­za­ke­re edi­yo­ruz. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin hiç­bir ül­ke­sin­de bu ban­ka yal­nız yer­li­ye sa­tı­lır, bu ban­ka yal­nız ya­ban­cı­ya sa­tı­lır di­ye bir hü­küm yok.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Fran­sa, Al­man­ya'da­ki pay, ya­ban­cı pa­yı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Bu­nu bi­lin, bu­nu bi­lin. Han­gi bir­li­ğe gi­re­cek­si­niz? Av­ru­pa Bir­li­ği­ne. Av­ru­pa Bir­li­ği na­sıl, bu­nu bi­lin ya, bir oku­yun, bir ba­kın, bir ge­zin.

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Du­ya­mı­yo­rum, du­ya­mı­yo­rum! Sa­yın Ba­kan, du­ya­mı­yo­rum, bir da­ha söy­ler mi­si­niz!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ba­kı­nız, İtal­ya'da bir ban­ka sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la, Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı, yal­nız yer­li ban­ka­ya da­ir bir ni­yet be­lirt­ti­ği için, gö­rev­den is­ti­fa et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de kal­dı.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - İtal­ya'da ya­ban­cı pa­yı kaç, ban­ka­da?

MUS­TA­FA ER­DO­ĞAN YE­TENÇ (Ma­ni­sa) - Ya, se­ni gö­ren­ler bi­zi al­maz za­ten Av­ru­pa Bir­li­ği­ne!

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, sü­re­miz dol­du. Di­ğer so­ru­la­rı…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Şim­di, ne­re­ye gi­re­ce­ği­mi­ze bir ba­kın, on­la­rın şey­le­ri­ne ba­kın. Bu­ra­la­rı ge­liş­miş ül­ke­ler, ge­liş­me­miş ül­ke­le­ri mi­sal ver­mi­yo­rum ben si­ze.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­ka­nım, sü­re­miz dol­du, is­ter­se­niz ya­zı­lı ce­vap ve­rin.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ol­du.

Pe­ki, te­şek­kür edi­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum.

FE­RA­MUS ŞA­HİN (To­kat) - Ya, bı­rak Baş­kan…

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - So­ru­la­rın hiç­bi­ri­ne ce­vap al­ma­dık.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, bir tek so­ru­yu ya­nıt­la­dı, o da ik­ti­dar par­ti­sin­den; mu­ha­le­fe­tin so­ru­la­rı­na ce­vap ver­me­di.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır. Öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

Bu­yu­run.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1278 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Tek­li­fi­nin 3'ün­cü mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

"Mad­de 3 - Bu Ka­nu­nu Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür."

 

Ab­dul­ka­dir Ateş

 

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

 

Şev­ket Arz

 

Ga­zi­an­tep

 

İs­tan­bul

 

Trab­zon

 

 

Sa­lih Gün

 

Mus­ta­fa Öz­yü­rek

 

 

 

Ko­ca­eli

 

Mer­sin

 

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ SA­BA­HAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Hükûmet?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ateş. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, her şey­den ön­ce, şu özel­leş­tir­me ile ya­ban­cı­laş­tır­ma­yı bi­raz açık­la­mak is­ti­yor­dum, ama, bu öner­ge­nin ge­rek­çe­si şu: Şim­di, ya­ban­cı­laş­tı­rı­yor­su­nuz, hiç ol­maz­sa, ya­ban­cı­laş­tı­rı­lır­ken dev­le­tin hay­si­ye­ti­ni ko­ru­ya­lım di­ye, il­gi­li ba­kan­lık ya­ban­cı­laş­tır­sın di­ye bir öner­ge ver­dim, ama, şim­di, ko­nu­yu bi­raz da­ha aça­lım bu­ra­da.

Sa­yın Ba­kan, şim­di "Özel­leş­tir­me mi, ya­ban­cı­laş­tır­ma mı?" di­yor­su­nuz ve bi­zim söy­lem­le­ri­miz ma­ale­sef çar­pı­tı­lı­yor. Şim­di "özel­leş­tir­me" de­di­ği­miz­de, yer­li ser­ma­ye­nin de bir pa­yı ola­bi­lir, yer­li ser­ma­ye de ola­bi­lir, ama "ya­ban­cı­laş­tır­ma" de­di­ği­niz­de ko­nu çok fark­lı. Şim­di, bak­tı­ğı­nız za­man siz Tür­ki­ye'de­ki sis­te­me, Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin şu an­da yüz­de 36'sı ya­ban­cı­lar ta­ra­fın­dan kon­trol edi­li­yor.

Şim­di, Av­ru­pa'ya bak­tı­ğı­nız­da, ta­bii, Pa­ta­gon­ya'ya ba­kar­sa­nız, Es­ton­ya'ya ba­kar­sa­nız ve­ya İber­ya'ya ba­kar­sa­nız fark­lı ola­bi­lir. Lüt­fen, Tür­ki­ye'yi bu ül­ke­ler­le kar­şı­laş­tır­ma­yı­nız. Bir Es­ton­ya'da yüz­de 100'ü ya­ban­cı­laş­tı­rıl­mış ola­bi­lir bir ban­ka­nın, ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin, ama, Tür­ki­ye'de bu­nu biz is­ti­yor mu­yuz, böy­le bir şe­yi ar­zu­lu­yor mu­yuz? He­le he­le Os­man­lı dö­ne­min­de "Ga­la­ta Ban­ker­li­ği"nden ağ­zı yan­mış bir ül­ke ola­rak bu­nu tas­vip ede­bi­lir mi­yiz? Bu­nun üze­rin­de dü­şü­ne­lim di­ye söy­lü­yo­ruz.

Şim­di, ge­li­yo­rum Av­ru­pa'ya, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne. Evet, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de ser­ma­ye­nin ser­best do­la­şı­mıy­la il­gi­li her­han­gi bir kı­sıt­la­ma yok, ama, Sa­yın Ba­kan, siz bi­li­yor mu­su­nuz, da­ha bir­kaç yıl ön­ce Al­man­ya ve İtal­ya, Av­ru­pa Bir­li­ğin­den, bu ko­nu­da, ya­ni, ban­ka­la­rın ya­ban­cı­laş­tı­rıl­ma­sı ko­nu­suy­la il­gi­li ih­tar al­dı­ğı­nı bi­li­yor mu­su­nuz? Al­man­ya'da, Al­man­ya sa­de­ce ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin yüz­de 5'i ya­ban­cı­la­rın elin­de, İtal­ya'da bu bi­raz çık­mış yüz­de 8'i ve ge­rek İtal­ya ge­rek Al­man­ya el al­tın­dan, ma­sa al­tın­dan ya­ban­cı ser­ma­ye­nin ban­ka­cı­lık sis­te­mi­ne gir­me­siy­le il­gi­li çok cid­di ve uya­nık po­li­ti­ka­lar iz­li­yor. Evet, bir ya­say­la bu­na ha­yır de­mi­yor, ama, ne ya­pı­yor? El al­tın­dan bir­ta­kım dü­zen­le­me­ler­le ya­ban­cı ser­ma­ye­nin ban­ka­cı­lık sis­te­min­de bel­li bir oran­da kal­ma­sı­nı ar­zu­lu­yor. Tür­ki­ye'de biz de bu­nu is­ti­yo­ruz. Biz di­yo­ruz ki, hep bir­lik­te ge­lin ça­lı­şa­lım, ka­rar ve­re­lim, Tür­ki­ye eko­no­mi­si için, Tür­ki­ye ger­çek­le­ri için ya­ban­cı­laş­tır­ma, ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin ya­ban­cı ser­ma­ye pa­yı­nın bir ka­ra­rı­nı ve­re­lim di­yo­ruz. Ona gö­re de, Av­ru­pa'da na­sıl ya­pı­yor­sa bir­ta­kım ül­ke­ler, biz de onu uy­gu­la­ya­lım di­yo­ruz. Lüt­fen, bu­ra­ya ge­lip, CHP'yi özel­leş­tir­me düş­ma­nı ve­sa­ire gi­bi gös­te­re­rek siz ya­par­sı­nız, biz ya­pa­rı­za gi­re­me­yiz.

Şim­di, özel­leş­tir­me­de de bir özel­lik var. Ba­zı ku­rum­lar var ki, stra­te­jik önem­le­ri ne­de­niy­le bun­la­rı ka­mu­da tut­mak zo­run­da­yız. Bu iki ku­rum­dan iki­si bu­gün çı­ka­ra­ca­ğı­mız ve­ya sü­re­si­ni uza­ta­ca­ğı­mız ya­say­la il­gi­li. Bi­ri­si Zi­ra­at Ban­ka­sı, bi­ri­si Halk Ban­ka­sı. Biz di­yo­ruz ki Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, bu iki ban­ka kök­lü ban­ka, Tür­ki­ye'nin, Tür­ki­ye eko­no­mi­si için ve hal­kı­mı­zın ih­ti­yaç­la­rı için ka­mu­nun elin­de kal­ma­sı ve­ya en azın­dan yer­li ser­ma­ye­nin bu­ra­da hâkim ol­ma­sı için önem­li­dir di­yo­ruz.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ge­ri ala­cak mı­sı­nız?

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Doğ­ru olan bu, ama siz bil­mi­yor­su­nuz bu­nu. Bil­me­den bu­ra­ya ge­li­yor­su­nuz, eli­ni­ze ne ya­zı­lı kâğıt ver­diy­se oku­yor­su­nuz.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ge­ri ala­cak mı­sı­nız, ge­ri?

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Yap­ma­yın bu­nu, bu­nu yap­ma­yın. Bu, Tür­ki­ye'nin le­hi­ne bir olay de­ğil­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu­gün, Tür­ki­ye ban­ka­cı­lık sek­tö­rü çok de­ğil, 20-25 mil­yar do­lar­lık eks­tra bir ya­ban­cı ya­tı­rı­mıy­la tü­müy­le ya­ban­cı­la­rın eli­ne ge­çe­bi­le­cek bir du­ru­ma gel­miş­tir. Yüz­de 36 ya­ban­cı pa­yı var. Bu­nun bor­sa­ya ko­ta edi­len­ler, his­se­ler de ka­tıl­dı­ğın­da bu oran da­ha yük­sek. 20-25 mil­yar eks­tra bir ya­tı­rım­la, ya­ban­cı ya­tı­rı­mıy­la ban­ka­cı­lık sis­te­mi­ni kay­bet­mek­le kar­şı kar­şı­ya ka­la­ca­ğız. Bu­nu hiç­bi­ri­mi­zin, içi­miz­de hiç­bi­ri­mi­zin ka­bul ede­bi­le­ce­ği­ni ben zan­net­mi­yo­rum. Bu ne­den­le de akıl­lı ol­mak du­ru­mun­da­yız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu özel­leş­tir­me, ya­ni 4603 sa­yı­lı Ya­sa'nın bir önem­li ko­nu­su da as­lın­da ka­mu ban­ka­la­rın­da mağ­dur edi­len per­so­nel­le il­gi­li, ama za­man ol­ma­dı­ğı için bun­la­rı de­tay­lı tar­tı­şa­mı­yo­ruz. 32 bin per­so­nel, 4603 sa­yı­lı Ya­sa'nın çı­ka­rıl­ma­sıy­la ve uy­gu­la­ma­la­rıy­la mağ­dur edil­miş­tir. Bun­lar mağ­dur du­rum­day­ken…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ateş, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

İda­ri Da­va Da­ire­le­ri Ku­ru­lu­nun 22/12/2005 ta­ri­hin­de ver­miş ol­du­ğu ka­rar var. Bu ka­rar ne? 2004 yı­lın­da çı­ka­rı­lan Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la ka­mu ban­ka­la­rın­da per­so­nel alı­mı­na iliş­kin da­ha ön­ce ge­ti­ril­miş olan sı­nır­la­ma­lar bu Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la kal­dı­rı­lı­yor. Şim­di si­zin dı­şa­rı­da mağ­dur et­ti­ği­niz 32 bin in­san ola­cak, siz ge­le­cek­si­niz, ilan ve­re­cek­si­niz, o ilan­la ban­ka­la­ra, özel­lik­le Halk Ban­ka­sı ile Zi­ra­at Ban­ka­sı­na per­so­nel ala­cak­sı­nız ve bun­la­rın sa­yı­sı da 2.300 ola­cak. Hem bu in­san­la­ra ma­aş öde­ye­cek­si­niz, on­la­ra ya­rar­lı bir gö­rev ver­me­ye­cek­si­niz, bu ban­ka­lar­da tu­ta­cak­sı­nız, fa­kat ay­nı za­man­da da ye­ni per­so­nel de­ne­yim­siz, ban­ka­cı­lık sis­te­mi­ni bil­me­yen per­so­nel ala­cak­sı­nız. Bun­lar ka­bul edi­le­bi­lir uy­gu­la­ma­lar de­ğil­dir. Bu ne­den­le biz di­yo­ruz ki: Bu Ya­sa'nın sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sı­na iliş­kin ve­re­ce­ği­miz ka­ra­rı ye­ni­den göz­den ge­çi­re­lim di­yo­ruz, ar­tı, bu­nun ya­nı sı­ra da eğer bu ka­rar de­vam ede­cek­se Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nu bu işe bu­laş­tır­ma­yın di­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı…

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım, ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 17.11

 

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.26

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 48'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

3'ün­cü mad­de üze­rin­de ve­ri­len öner­ge­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, öner­ge­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum…

III. - YOK­LA­MA

(CHP sı­ra­la­rın­dan bir grup mil­let­ve­ki­li aya­ğa kalk­tı)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok­la­ma is­ti­yo­ruz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Geç­tik Baş­ka­nım!

BAŞ­KAN - Evet, mad­de­nin oy­lan­ma­sın­dan ön­ce yok­la­ma ta­le­bi var­dır.

Ke­mal Ana­dol, Ha­run Akın, Ufuk Öz­kan, Or­han Di­ren, Ra­ma­zan Öz­kan, Yıl­maz Ka­ya, Meh­met Işık, Ali Rı­za Gül­çi­çek, Ab­dul­ka­dir Ateş, Os­man Öz­can, Ali Ke­mal De­ve­ci­ler, Na­il Ka­ma­cı, Mev­lüt As­la­noğ­lu, Mah­mut Du­yan, Mus­ta­fa Öz­yurt, Ya­şar Tü­zün, Se­dat Pe­kel, Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu, Ati­la Emek, Sa­yın Er­ba­tur, Ha­lil Ün­lü­te­pe, Sa­yın Gün, Sa­yın Ke­pe­nek, Sa­yın Gü­yül­dar, Sa­yın Par­lak­yi­ğit.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, yok­la­ma için dört da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum.

İs­mi­ni yaz­mış ol­du­ğu­muz ar­ka­daş­la­rın yok­la­ma­ya gir­me­me­le­ri­ni is­tir­ham edi­yo­rum ve yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır.

V. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

4.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (Devam)

BAŞ­KAN - Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Tü­mü­nün oy­la­ma­sın­dan ön­ce…

Sa­yın Ye­ni, ko­nu­şa­cak mı­sı­nız siz?

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ha­yır Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Aleyh­te, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan.

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan.

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ba­kın, 1994 yı­lın­da, şu­bat ayın­da Te­le­kom'un özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li -Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne baş­vu­ran- şu an ik­ti­dar ka­na­dın­da, ik­ti­dar gru­bu sı­ra­la­rın­da otu­ran mil­let­ve­kil­le­ri ve ik­ti­dar­da şu an ba­kan­lık ya­pan bir­ta­kım isim­ler, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne ip­tal için da­va açı­yor­lar. Te­le­kom, o za­man 19,5 mil­yar do­la­ra özel­leş­ti­ri­li­yor idi.

Ta­bii ki, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne açı­lan da­va ge­rek­çe­sin­de ba­kın ne de­ni­li­yor: "Mon­dros Mü­ta­re­ke­si'yle Os­man­lı Dev­le­ti'nin bü­tün ha­ber­leş­me bi­rim­le­ri­ne el kon­ma­sı, dört yıl­lık ye­nil­giy­le bi­ten bir sa­vaş­tan son­ra ve an­cak iş­gal kuv­vet­le­ri­nin fi­ilî mü­sa­de­re­siy­le ol­muş­ken, bu yet­ki­yi, al­tın tep­si için­de -Te­le­kom'un özel­leş­ti­ril­me­si, ya­ban­cı­la­ra bu yet­ki­yi al­tın tep­si içe­ri­sin­de sun­mak­la eş­de­ğer tu­tu­lu­yor- sun­ma an­la­mı ta­şı­yan bir dü­zen­le­me, ulu­sal ba­ğım­sız­lık­tan bi­le bi­le vaz­geç­me ve sö­mür­ge­leş­me­yi ka­bul et­me -Ba­kın, ulu­sal ba­ğım­sız­lık­tan vaz­geç­me ve sö­mür­ge­leş­me­yi ka­bul et­me- an­la­mı­na ge­lir." Bu, ge­rek­çe­de ya­zı­yor, 94 yı­lın­da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne açı­lan da­va­da. Ve de­vam edi­yor: "Türk mil­le­ti­nin ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ko­ru­mak­la gö­rev­li olan­la­rın, dev­le­tin eko­no­mik ba­ğım­sız­lı­ğı­nı sağ­la­mak üze­re ku­rul­muş dev­let te­kel­le­ri­ni sat­ma­sı­nın, Tür­ki­ye'yi, eko­no­mik, do­la­yı­sıy­la si­ya­sal açı­dan ba­ğım­lı­laş­tı­ra­ca­ğı or­ta­da­dır." Şim­di, mu­ha­le­fet­tey­ken, şu an ik­ti­dar ka­na­dın­da mil­let­ve­kil­li­ği ya­pan, ba­kan­lık ya­pan­lar, 19,5 mil­yar do­la­ra Te­le­kom özel­leş­ti­ri­le­cek iken ve Tür­ki­ye'nin iç bor­cu­nun tü­mü, o za­man, 19,5 mil­yar do­lar iken ve Te­le­kom'un özel­leş­ti­ril­me­siy­le Tür­ki­ye'nin iç bor­cu­nun ta­ma­mı­nın öden­di­ği bir dö­nem­de, bu tür ge­rek­çe­ler­le, özel­leş­tir­me fel­se­fe­si­ne ve man­tı­ğı­na kar­şı çı­kan bir an­la­yı­şın, şu an, Halk Ban­ka­sı­nın sa­tıl­ma­sı­nı çok cid­di ma­na­da des­tek­ler ta­vır içe­ri­si­ne gir­me­si­ni ben tu­tar­lı­lık ola­rak gör­mü­yo­rum.

Ama, biz bu­nu söy­le­mi­yo­ruz. Biz "özel­leş­tir­me ol­ma­lı­dır" di­yo­ruz. Mu­ha­le­fet­te iken bir tür­lü, ik­ti­dar­da iken bir tür­lü ko­nuş­ma­nın an­la­mı yok­tur. Si­ya­set, böy­le ol­maz, böy­le ol­ma­ma­lı­dır; Tür­ki­ye'nin ve ül­ke­nin men­fa­at­le­ri ne ise o yön­de ol­ma­lı­dır.

Kü­re­sel re­ka­be­tin ol­du­ğu bir dö­nem­de ve li­be­ral eko­no­mi­le­rin te­mel esas ola­rak ka­bul edil­di­ği bu dö­nem­de özel­leş­tir­me doğ­ru­dur, özel­leş­tir­me ya­pıl­ma­lı­dır. Dev­let, as­li va­zi­fe­si­ne dön­me­li­dir; as­li va­zi­fe­si­ni ye­ri­ne ge­ti­rir iken mal ve hiz­met üre­ti­min­den uzak­laş­tı­rıl­ma­lı­dır. Ama, Halk Ban­ka­sı sa­tıl­ma­ma­lı­dır.

Sa­yın Ba­ka­nım di­yor ki: "Biz fa­iz far­kı­nı ve­ri­riz." E pe­ki na­sıl an­la­şa­cak­sı­nız? Özel sek­tö­re gir­dik­ten son­ra özel sek­tö­rün ola­cak. Si­zin an­la­şa­ma­ma du­ru­mu­nuz da var, on­lar­la an­la­şa­ma­ma gi­bi bir teh­li­key­le de kar­şı kar­şı­ya ka­la­cak­sı­nız. Ya­ni, no­te­re gi­dip "ne der­sek onu ya­pa­cak­sı­nız" şek­lin­de si­ze bir ta­ah­hüt mü ve­ri­yor­lar? Özel­leş­tir­me­de öy­le bir man­tık olur mu?

Evet, KO­Bİ'ler bu­ra­dan kre­di alı­yor, çift­çi­ler bu­ra­dan kre­di alı­yor; ama, o za­man na­sıl bir hâl ala­ca­ğı ger­çek­ten tar­tı­şı­lır.

Bir eko­no­mik dal­ga­lan­ma­da, ya­ban­cı ban­ka­lar, fon­la­rı­nı, pa­ra­la­rı­nı yurt dı­şı­na ak­tar­ma nok­ta­sın­da çok ra­hat ha­re­ket ede­bi­lir­ler. Bu­nun da ir­de­len­me­si, dü­şü­nül­me­si ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nı­mız di­yor ki: "Ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­sin­de özel­leş­tir­me ya­pa­ca­ğız." Doğ­ru­dur, Tür­ki­ye'de özel­leş­tir­me ya­pıl­ma­lı­dır, man­tık doğ­ru bir man­tık­tır. "Oyu­nu ken­di ku­ral­la­rın­da oy­na­ya­ca­ğız" di­yor. Al­lah aş­kı­na siz­le­re so­ru­yo­rum: Da­ha ön­ce TÜP­RAŞ'ın yüz­de 65,76'sı 1.300 mil­yon do­la­ra sa­tı­lır iken ve yar­gı­dan dö­ner iken, ikin­ci sa­tış­ta TÜP­RAŞ'ın yüz­de 51'lik bir bö­lü­mü 4 mil­yar 140 mil­yon do­la­ra sa­tı­lır­ken doğ­ru bir sa­tış mıy­dı? Doğ­ru bir sa­tış ol­ma­dı­ğı hâlde Sa­yın Ba­ka­nı­mız "kârlı bir sa­tış" de­miş­ti ve bu özel­leş­tir­me man­tı­ğı­nı, Sa­yın Ba­ka­nım siz­le­re so­ru­yo­rum: Bu­na ne ce­vap ve­re­cek­si­niz, bu­na ne di­ye­cek­si­niz, ben çok me­rak edi­yo­rum. Biz­le­ri iz­le­yen yü­ce mil­le­ti­miz de bu­nu çok me­rak edi­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız, bu­yu­run, ek bir da­ki­ka­lık sü­re si­ze.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Ben, bu­ra­da, Pet­rol-İş Sen­di­ka­sı­na te­şek­kür edi­yo­rum, yar­gı­nın du­yar­lı­lı­ğı­na te­şek­kür edi­yo­rum, en az 3,5-4 mil­yar do­lar, bu ip­tal­den, Türk eko­no­mi­si­nin ka­zan­cı ol­muş­tur; her ne ka­dar, Sa­yın Ba­ka­nı­mız "Bu sa­tış doğ­ru bir sa­tış­tır ve kârlı bir sa­tış­tır." de­miş ol­ma­sı­na rağ­men.

Özel­leş­tir­me ya­pıl­ma­lı­dır, ama, özel­leş­tir­me şef­faf ol­ma­lı­dır. Bir şe­yi ve­rir­ken ne za­man ve­re­ce­ği­ni­zi, ne za­man özel­leş­ti­re­ce­ği­ni­zi, Tür­ki­ye'nin sos­yal şart­la­rı, Tür­ki­ye'nin eko­no­mik şart­la­rı, Tür­ki­ye'nin gü­ven­lik şart­la­rı ve ulu­sal şart­la­rı göz önün­de bu­lun­du­ru­la­rak han­gi ku­ru­mun ne za­man özel­leş­ti­ri­le­ce­ği ko­nu­su ma­sa­ya ya­tı­rıl­ma­lı­dır ve ay­rı mü­la­ha­za edil­me­li­dir. Ama, "her şe­yi sa­ta­lım…" İyi, her şe­yi sa­tı­yo­ruz, sa­ta­lım. Borç­la­rı­mız ne olu­yor, ar­tı­yor mu ek­si­li­yor mu? Ar­tı­yor, her ge­çen gün ar­tı­yor. Her şe­yi sa­tı­yo­ruz, gay­ri­men­kul de sa­tı­yo­ruz, KİT'le­ri de sa­tı­yo­ruz, cum­hu­ri­ye­tin ve mil­le­tin ka­za­nım­la­rı­nı sa­tı­yo­ruz; ama, bu mil­let, ar­tık, sa­ta sa­ta hiç­bir ye­re ula­şa­ma­ya­ca­ğı­nın far­kı­na var­mış­tır ve bu nok­ta­da­ki po­li­ti­ka­lar ye­ni­den ir­de­len­me­li ve ye­ni­den ma­sa­ya ya­tı­rıl­ma­lı­dır di­yo­rum, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Tek­lif ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır, ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 5'in­ci sı­ra­da yer alan, 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Mil­li Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

5.- 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1268) (S. Sa­yı­sı: 1276) (x) (xx)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1276 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ka­nu­nun tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yurt, AK Par­ti Gru­bu adı­na Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Ay­dın Du­ma­noğ­lu, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir; şa­hıs­la­rı adı­na, Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan ve Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan.

İlk söz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Öz­yurt'a ait­tir.

Sa­yın Öz­yurt, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ÖZ­YURT (Bur­sa) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1276 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni siz­ler­le pay­laş­mak için söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu bağ­lam­da, he­pi­ni­zi, en iç­ten say­gı­la­rım­la se­lam­la­rım.

   (x) 1276 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

(xx) Kanun’un ilk görüşmeleri 14/11/2006 tarihli 18'inci ve 15/11/2006 tarihli 19'uncu birleşimlerde yapılmıştır.

 

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­le­bil­di­ğim ka­da­rıy­la, Par­la­men­to ta­ri­hin­de bir il­ke im­za atı­yor­su­nuz ve şu an­da bu il­ke ta­nık­lık ya­pı­yor­su­nuz. Çün­kü, 15 ye­ni üni­ver­si­te­nin ku­rul­ma­sı hak­kın­da, ata­na­cak olan rek­tör­ler ko­nu­sun­da­ki ka­nu­nu, Par­la­men­to­muz­da, tam dör­dün­cü kez gö­rü­şü­yo­ruz. Bu da, Hükûme­tin, bu iş­te sa­mi­mi ol­ma­dı­ğı­nı gös­te­ren en be­lir­gin ka­nıt. Eğer, Hükûmet, ger­çek­ten, Tür­ki­ye'de 15 ta­ne ye­ni üni­ver­si­te­yi kur­mak is­te­sey­di, tam bir yıl ön­ce Par­la­men­to­dan geç­miş olan bu ka­nun­la, ön­ce Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dö­nen, son­ra Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ge­ri ge­len, son­ra, tek­rar, bir iki ke­li­me cam­baz­lı­ğıy­la tek­rar bu­ra­ya ge­len ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca tek­rar ge­ri gön­de­ri­len bu ta­sa­rı­yı 4 ke­re gö­rüş­mez­dik ve Hükûmet, so­run üret­mez, çö­züm üre­tir, bir yol bu­lur ve bu üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­nin şim­di­ye ka­dar atan­ma­sı için elin­den ge­len gay­re­ti gös­te­rir­di. Ama gös­ter­me­miş­tir. Tam ter­si­ne, Hükûmet, her se­fe­rin­de bir so­run çı­kar­mış­tır kar­şı­nı­za, her se­fe­rin­de bir so­run üret­miş­tir ve bu­gün de yi­ne bir so­run­la kar­şı kar­şı­ya­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, az ev­vel söy­le­di­ğim gi­bi, tam ke­li­me­nin an­la­mıy­la ke­li­me cam­baz­lı­ğı ya­pıl­mak­ta­dır. Bun­dan ön­ce­ki ta­sa­rı­lar­da, hükûmet ta­sa­rı­sın­da "Baş­ba­kan ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın öne­re­ce­ği ki­şi­ler ara­sın­dan Cum­hur­baş­ka­nın­ca se­çi­lir." de­nil­miş­ti -ara­ya, YÖK çı­ka­rıl­dı­ğı için o tek­rar, ye­ni­den ele alın­dı- YÖK dev­re­ye so­kul­du, ama, bu se­fer de -bi­raz son­ra an­la­ta­ca­ğım- yi­ne bir cam­baz­lık ya­pı­la­rak "YÖK'ü na­sıl dev­re dı­şı bı­ra­kı­rız?", bu­nun çok gü­zel pro­je­si­ni ha­zır­la­dı ar­ka­daş­lar ve hu­zu­ru­nu­za da ge­tir­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu da dört­te 3 ço­ğun­luk­la uz­laş­sın -1 ar­ka­da­şı- seç­sin 6 ki­şi­yi gön­der­sin.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, ku­su­ra bak­ma­yın, laf at­tı­ğı­nız için söy­lü­yo­rum, siz ik­ti­dar­sı­nız, çö­züm üre­tir­si­niz…

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Üret­tik iş­te!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - …so­run ya­rat­maz­sı­nız. Siz, so­run ya­ra­tı­yor­su­nuz. So­run ya­rat­ma­sa­nız, bu ka­nun ta­sa­rı­sı 4 de­fa bu Par­la­men­to­ya, 4 de­fa hu­zur­la­rı­nı­za ge­lir mi? Ya­ni eli­ni­zi vic­da­nı­nı­za ko­yun, söy­le­yin, de­yin ki, biz so­run üret­mi­yo­ruz, çö­züm üre­ti­yo­ruz de­yin. Yap­ma­yın!

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, tar­tış­tı­ğı­mız tek­li­fin, ya­sa­nın 1'in­ci mad­de­si, ya­ni bun­dan tam bir yıl ön­ce, yak­la­şık ola­rak bir yıl ön­ce bu­ra­da gö­rüş­tü­ğü­müz ta­sa­rı­nın 1'in­ci mad­de­si "Bu Ka­nun­la ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ku­ru­cu rek­tör­le­ri, iki yıl için, Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­ka­nın öne­re­ce­ği üç isim ara­sın­dan Cum­hur­baş­ka­nın­ca ata­nır." ku­ra­lı­nı ge­tir­miş­ti.

Anı­lan ya­sa, ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ku­ru­cu rek­tör aday­la­rı­nın Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­ka­nın öner­me­si­ni, üni­ver­si­te­nin bi­lim­sel ve yö­net­sel özerk­li­ğiy­le bağ­daş­ma­dı­ğı için Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nu dev­re dı­şı bı­rak­tı­ğı için, Cum­hur­baş­ka­nın­ca, ön­ce ge­ri­ye gön­de­ril­di ve bu­ra­da tek­rar gö­rüş­tük.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Cum­hur­baş­ka­nı bu­nu ge­ri gön­de­rir­ken, da­ha ön­ce Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, ya­ni, 2547 sa­yı­lı Ka­nun'un bir mad­de­si­ne da­ya­na­rak di­yor ki: "Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nu dev­re dı­şı bı­ra­ka­maz­sı­nız." Bu, Ana­ya­sa mad­de­si, ay­rı­ca onu da söy­le­ye­yim. Ana­ya­sa'ya gö­re de ke­sin hü­küm ol­du­ğu için, rek­tör ata­ma­la­rın­da Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu dev­re dı­şı bı­ra­kı­la­maz. Ama, bu­ra­ya ge­ti­ri­len hükûmet ta­sa­rı­sın­da YÖK dev­re dı­şı bı­ra­kıl­dı­ğı için, Cum­hur­baş­ka­nı, ta­sa­rı­yı ge­ri gön­der­miş­ler­di.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) - Ana­ya­sa'nın han­gi mad­de­si­ne gö­re?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - 131 ve 130, evet...

Şim­di, ar­ka­daş­lar, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­si­ni eğer Sa­yın Ar­ka­da­şım oku­muş ol­say­dı, 89 ve 104'ün­cü mad­de­le­ri uya­rın­ca, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­rek­çe­sin­de bun­lar açık­ça, uzun uzun an­la­tıl­mış­tı, ora­dan oku­ya­bi­lir­ler­di; ama, oku­ma­mış­lar, ben ken­di­le­ri­ne söy­le­ye­yim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nun üze­ri­ne, bu ta­sa­rı­yı, bu­ra­da tek­rar ko­nuş­tuk ve hiç­bir de­ği­şik­lik yap­ma­dan gön­der­dik. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı onay­la­dı ve ar­ka­sın­dan, hem Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı hem de biz Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tür­dük. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de bu­nun böy­le ol­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­yip, ip­tal et­ti ve ip­tal ge­rek­çe­si de önü­nüz­de­dir.

Bu se­fer, Hükûmet, baş­ka bir cam­baz­lık dü­şün­dü, ar­tık, bu­nu Hükûmet ta­sa­rı­sı ola­rak ge­tir­me­ye­lim, de­di. Ne ya­pa­lım? Sa­yın Millî Eği­tim Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın bir tek­li­fi ola­rak kar­şı­mı­za çık­tı. Bu­nu, da­ha ev­vel de söy­le­miş­tim bu­ra­da: Bir üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si ola­rak, Sa­yın Millî Eği­tim Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nın­dan… Üni­ver­si­te özerk­li­ği­ne, ba­na gö­re, tam böy­le bo­dos­la­ma, kar­şı­sın­dan bir dar­be vur­du­ğu için, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı, bu tek­li­fi tek­rar ge­ri­ye gön­der­di, ye­ni­den ge­ri­ye gön­der­di ve ge­ri­ye gön­der­me ge­rek­çe­sin­de de, ne­den gön­der­di­ği­ni, ni­çin bu tek­li­fin geç­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni uzun uzun da an­lat­tı ar­ka­daş­lar.

Şim­di, ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­sin­de, da­ha doğ­ru­su; bu­ra­dan ge­çen tek­lif­te, san­ki, YÖK'ü işin içi­ne ka­tı­yor­muş gi­bi ol­sak da, bu­ra­ya, kü­çü­cük bir yer­leş­tir­me ya­pıl­dı. De­nil­di ki: Aday­la­rın se­çi­min­de Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun dört­te 3 ço­ğun­luk gi­bi, çok yük­sek oran­da bir ni­te­lik­li ço­ğun­luk is­te­di mad­de­de. Bu­nun ola­ma­ya­ca­ğı­nı ve bu dört­te 3 ço­ğun­lu­ğun ko­lay ko­lay sağ­la­na­ma­ya­ca­ğı­nı, Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mız da bi­li­yor­lar, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız da bi­li­yor­lar. Bu­nun böy­le ola­ma­ya­ca­ğı bel­li­dir.

ME­TİN KA­ŞI­KOĞ­LU (Düz­ce) - Sa­bih Ka­na­doğ­lu öy­le söy­le­mi­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (De­vam­la) - Çün­kü, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun kom­po­zis­yo­nu bel­li­dir ar­ka­daş­lar. Yük­se­köğ­re­tim Ge­nel Ku­ru­lu­nun kom­po­zis­yo­nu şöy­le­dir: Üç yer­den üye al­mak­ta­dır. Bi­rin­ci­si Cum­hur­baş­ka­nı­nın ata­dı­ğı 7 üye, ikin­ci­si Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­ru­lun ata­dı­ğı 7 üye, üçün­cü­sü de hükûme­tin ata­dı­ğı 7 üye­dir.

Bu ko­şul­lar­da, hükûmet ta­raf­lı­sı olan, hükûmet ta­ra­fın­dan atan­mış olan üye­le­rin hükûmet gi­bi ha­re­ket ede­cek­le­ri­ni dü­şün­dü sa­yın ik­ti­dar ve de­di­ler ki: Na­sıl ol­sa bun­lar bir ara­ya ge­le­mez­ler ve bu ni­te­lik­li ço­ğun­lu­ğu hiç­bir za­man da bu­la­maz­lar.

İş­te, işin cam­baz­lık ta­ra­fı bu­ra­sı. Bu ya­pı­lın­ca… Eğer, bir ay için­de, YÖK Ge­nel Ku­ru­lu, rek­tör aday­la­rı­nı be­lir­le­yip de Cum­hur­baş­ka­nı­na su­na­maz­sa oto­ma­tik­man YÖK dev­re dı­şı ka­la­cak ve doğ­ru­dan doğ­ru­ya Millî Eği­tim Ba­ka­nı üç ada­yı Cum­hur­baş­ka­nı­nın önü­ne su­na­cak­tır. Böy­le­ce, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu bu iş­te dev­re dı­şı bı­ra­kıl­mış olu­yor. Bu, gü­zel bir cam­baz­lık, teb­rik edi­yo­rum ken­di­le­ri­ni; ha­ki­ka­ten iyi bir cam­baz­lık, iyi bir oyun.

Ama, ya­nıl­dık­la­rı bir ta­raf var. Da­ha ön­ce, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si bu ip­tal ge­rek­çe­si­ni gön­de­rir­ken bun­la­rı uzun uzun an­lat­tı ve Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun dev­re dı­şı kal­dı­ğı hiç­bir ya­sa­nın ge­çer­li ola­ma­ya­ca­ğı­nı açık­ça or­ta­ya koy­du. Siz, bü­tün bu­na rağ­men, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nu dev­re dı­şı bı­ra­ka­rak bu işin ge­çe­ce­ği­ni zan­ne­di­yor­su­nuz. Yi­ne geç­me­ye­cek­tir. Bu­ra­dan geç­se de, biz, bu ya­sa­yı Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tü­re­ce­ğiz ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de bu­nu ip­tal ede­cek.

Şim­di, ar­ka­daş­lar, bu sa­mi­mi ve iç­ten di­le­ği­mi söy­lü­yo­rum: Ha­ki­ka­ten, Hükûmet, bu 15 üni­ver­si­te­nin ku­rul­ma­sı­nı is­te­mi­yor. Ger­çek­ten is­te­mi­yor. İs­te­se, de­di­ğim gi­bi, bir yıl için­de ar­ka­daş­lar bu­na bir çö­züm üre­tir­di. Ne kad­ro ver­miş ne büt­çe­ye ya­tı­rım koy­muş… La­fa gel­di­ği za­man büt­çe­de di­yor ki: "Efen­dim, 500 mil­yar koy­duk." Ar­ka­daş­lar, 500 mil­yar­la An­ka­ra'da, İs­tan­bul'da da­ire ala­mı­yor­su­nuz, ne­re­de üni­ver­si­te aça­cak­sı­nız?

Hükûme­tin is­te­di­ği şu: Be­nim de­di­ğim rek­tör ol­maz­sa o büt­çe­de­ki pa­ra, 500 mil­yar ka­lır, ba­şı­nı­zın ça­re­si­ne ba­kın, der­si­niz. Eğer be­nim de­di­ğim rek­tör olur­sa ha, o za­man ke­se­nin ağ­zı­nı aça­rım. Bu­nu açık söy­le­yin, ni­ye sak­lı­yor­su­nuz? De­yin ki, ar­ka­daş­lar, biz bu 15 üni­ver­si­te­nin açıl­ma­sı­nı is­te­mi­yo­ruz.

Ben, si­ze, şu­ra­da ra­kam­lar ve­re­yim. Ar­ka­daş­lar, bu­nu, da­ha ev­vel büt­çe mü­za­ke­re­le­ri sı­ra­sın­da da söy­le­dim, ama, üzü­lü­yo­rum. Hi­tit Ço­rum Üni­ver­si­te­si: 3.074 öğ­ren­ci­si var, 6 fa­kül­te­si var, 11 mes­lek yük­se­ko­ku­lu var, 1 yük­se­ko­ku­lu var ve 4 ta­ne pro­fe­sö­rü var, 6 ta­ne do­çen­ti var. Gi­re­sun'da, 1 ta­ne pro­fe­sör ve do­çent yok.

HA­SAN AY­DIN (Gi­re­sun) - Var, var.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ney­le açı­yor­su­nuz üni­ver­si­te­yi so­ra­rım si­ze ya? 1 ta­ne pro­fe­sör bu­lu­yor­su­nuz bir yer­den, şu­ra­ya se­ni atı­yo­rum di­yor­su­nuz, on­dan son­ra, ta­mam, pro­fe­sör var di­yor­su­nuz. Bu­nun­la üni­ver­si­te mi olur?

Eğer ik­ti­dar sa­mi­mi ol­sa ar­ka­daş­lar, ön­ce şu kad­ro­la­rı ta­mam­lar, der ki, şu­ra­ya bu kad­ro­yu ve­ri­yo­ruz, bu ka­dar bu­ra­ya ve­ri­yo­ruz ve öğ­re­tim üye­le­ri­ni dol­dur­duk­tan son­ra der ki, ta­mam, biz bu üni­ver­si­te­le­ri aç­mak is­ti­yo­ruz.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Ya­ni, siz Ço­rum'a üni­ver­si­te açıl­ma­sı­na kar­şı mı çı­kı­yor­su­nuz bu du­rum­da?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ha­yır efen­dim, ha­yır Sa­yın Baş­ka­nım.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Herhâlde!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ama, ik­ti­dar kar­şı. Ben, bu­nun sa­mi­mi ol­ma­dı­ğı­na ina­nı­yo­rum. Eğer sa­mi­mi ol­sa, aç­mak is­te­se bu kad­ro­la­rı dol­du­rur; alt­ya­pı­sı­nı ya­par, on­dan son­ra da rek­tör ata­ma­sı­nı da bu ka­dar sü­rün­ce­me­de bı­rak­maz, bu­gü­ne ka­dar bu işi çö­zer. Çöz­me­di­niz. Çöz­me­me­ni­zin ne­de­ni de sa­mi­mi ol­ma­dı­ğı­nız­dan­dır, onu söy­le­ye­yim.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Sa­mi­mi ol­ma­yan siz­si­niz, siz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Sa­mi­mi ol­sa­nız ar­ka­daş­lar, bir şe­yi 4 ke­re bu­ra­ya ge­ti­rir mi­si­niz? Dü­şü­nün bir, ik­ti­dar ola­rak. Ge­lir, der­si­niz ki, ne­dir ha­ta­mız, şu­nu çö­ze­lim, bu­na bir hâl ça­re­si bu­la­lım, bir çö­züm bu­la­lım. Öy­le de­ğil.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Çö­zü­mü ne? Si­ze ve­re­lim, siz çö­zün!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Evi­rip çe­vi­rip ge­ti­ri­yor­su­nuz bu­ra­ya, bu­nu ge­ti­ri­yor­su­nuz kar­şı­mı­za ar­ka­daş­lar.

Ben bu­ra­da, bu üni­ver­si­te­le­rin -açıl­ma­yan- hal­kı­na ses­len­mek is­ti­yo­rum ve o üni­ver­si­te­ler­de oku­yan ço­cuk­la­rın ai­le­le­ri­ne ses­len­mek is­ti­yo­rum. Ger­çek­ten, ik­ti­dar, ora­lar­da üni­ver­si­te açıl­ma­sı­nı is­te­me­mek­te­dir. İs­te­se bu işi çö­zer, bu işi bu­gü­ne ka­dar bal gi­bi bi­ti­rir­di, bi­tir­mek is­te­mi­yor ar­ka­daş­lar.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Yan­lış...

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Yan­lış, doğ­ru, iş­te şey or­ta­da.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Şim­di­ye ka­dar na­sıl­dı, onu bir izah eder mi­si­niz, şim­di­ye ka­dar üni­ver­si­te­le­ri...

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Bur­dur Meh­met Âkif Er­soy Üni­ver­si­te­si ku­rul­du, ta­be­la­sı asıl­dı, ça­lı­şı­yor.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen...

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, bir ye­re ta­be­la­yı as­mak­la üni­ver­si­te ku­rul­maz. Zi­ra­at fa­kül­te­si­nin ta­be­la­sı­nı sök­tü­nüz, ye­ri­ne Bur­dur Meh­met Âkif Er­soy Üni­ver­si­te­si ta­be­la­sı­nı as­tı­nız. Bu­nun­la üni­ver­si­te mi ol­du di­yor­su­nuz? 4 ta­ne pro­fe­sö­rü var Bur­dur'un.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - 11 bin ta­ne öğ­ren­ci­si var.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Evet, 11 bin ta­ne öğ­ren­ci­si var, doğ­ru; ama, 4 ta­ne pro­fe­sö­rü­nüz var, 6 ta­ne do­çen­ti­niz var. Bu­nun­la mı üni­ver­si­te olu­yor­su­nuz? Öğ­ren­ci­yi dol­dur­muş­su­nuz, ne ola­cak? Öğ­ren­ci­yi is­te­di­ği­niz ye­re dol­du­run, eği­ti­mi ver­me­dik­ten son­ra, öğ­re­ti­mi ver­me­dik­ten son­ra, ne­re­si bu­nun üni­ver­si­te?

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Be­ye­fen­di, biz, üni­ver­si­te­le­ri kur­duk, siz ne­yi ko­nu­şu­yor­su­nuz?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Efen­dim?..

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Üni­ver­si­te­le­ri kur­duk.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Üni­ver­si­te­yi kur­du­nuz, ama, rek­tör ata­ya­ma­dı­nız, bir yıl­dır rek­tör ata­ya­ma­dı­nız.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Üni­ver­si­te­ler ku­rul­du.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Efen­dim, üni­ver­si­te ku­ru­lur, ama, rek­tör ata­ma­dık­tan son­ra üni­ver­si­te, üni­ver­si­te ol­maz. Ho­ca­nız yok.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Var, var, ho­ca­mız var.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - 4 ta­ne ho­ca­nız var.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Üni­ver­si­te kur­mak tur­şu kur­ma­ya ben­ze­mez.

MEH­MET S. TE­KE­Lİ­OĞ­LU (İz­mir) - Ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­ni şim­di­ye ka­dar kim atı­yor­du ki, söy­ler mi­si­niz?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, lüt­fen bil­di­ği­niz şey­le­ri söy­le­yin. Üni­ver­si­te, rek­tör­le­ri­ni, üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri­ni ken­di­si se­çer, on­dan son­ra Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­na gi­der ve onu da cum­hur­baş­ka­nı atar. Ana­ya­sa mad­de­si ay­nen şöy­le der.

MEH­MET S. TE­KE­Lİ­OĞ­LU (İz­mir) - O, es­ki üni­ver­si­te­ler için, ye­ni­ler için böy­le bir şey yok.

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) - Ho­cam, sen an­lat, bi­len de ko­nu­şu­yor, bil­me­yen de ko­nu­şu­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Efen­dim, üni­ver­si­te­nin ye­ni­si, es­ki­si ol­maz, üni­ver­si­te üni­ver­si­te­dir.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Ha­yır, bu çok açık.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Hiç öy­le de­ğil. Ana­ya­sa'nın hiç­bir mad­de­sin­de ye­ni üni­ver­si­te­de şöy­le rek­tör se­çi­lir, es­ki­sin­de böy­le se­çi­lir di­ye bir mad­de yok.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Ku­ru­cu rek­tö­rü ko­nu­şu­yo­ruz Ho­cam.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Siz, ca­nı­nı­zın is­te­di­ği­ni yap­mak is­ti­yor­su­nuz, key­fi­ni­zin is­te­di­ği gi­bi...

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Rek­tö­rün na­sıl ata­na­ca­ğı­nı ko­nu­şu­yo­ruz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - ...is­te­di­ği­ni­zi yap­mak is­ti­yor­su­nuz. İs­te­di­ği­niz ka­dar söy­le­yin, kad­ro­laş­mak is­ti­yor­su­nuz, ku­şat­mak is­ti­yor­su­nuz, üni­ver­si­te­le­ri ku­şat­mak is­ti­yor­su­nuz.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Ha­yır, ha­yır...

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Çün­kü, üni­ver­si­te rek­tö­rü ben­den olur­sa be­nim is­te­di­ği­mi ya­par, be­nim is­te­di­ğim ge­nel sek­re­te­ri atar, be­nim is­te­di­ğim kad­ro­laş­ma­yı ya­par di­yor­su­nuz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Ha­yır.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ge­lin, şun­dan vaz­ge­çin, hiç de­ğil­se üni­ver­si­te­yi ser­best bı­ra­kın, üni­ver­si­te özerk bir ku­rum­dur. Ya­rın, öbür gün bun­la­rı önü­nü­ze ge­ti­rir­ler, ko­yar­lar.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Özerk­leş­tir­mek is­ti­yo­ruz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ay­rı­ca, şu­nu söy­le­ye­yim: Ben bir es­ki üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si­yim. Herhâlde, şu ya­şa­dı­ğı­mız, 4 de­fa­dır kar­şı­mı­za ge­len şu­nu, ya­rın, öbür gün, üni­ver­si­te an­la­tı­lır­ken ve­ya par­la­men­to ta­ri­hi an­la­tı­lır­ken söy­le­ye­cek­ler, di­ye­cek­ler ki: "AKP İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, bir ta­sa­rı, bir tek­lif, iki ke­li­me öne, iki ke­li­me ar­ka­ya alı­na­rak, ar­ka­daş­lar, 4 ke­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin hu­zu­ru­na ge­ti­ril­miş­tir."

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Baş­ka ne­yi söy­le­ye­cek­ler Ho­cam?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Bu­nun­la övü­ne­bi­lir­si­niz, bu­nun­la övü­nün.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Baş­ka bir şey da­ha söy­le­ne­cek.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Bu ka­dar fu­zu­li iş­gal et­ti­ği­niz­le, bu ka­dar fu­zu­li bir ik­ti­dar ol­du­ğu­nuz­la övü­ne­bi­lir­si­niz.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) - Ho­cam, baş­ka bir şey da­ha söy­le­ye­cek­ler.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Mu­ha­le­fe­tin, ne ka­dar…

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Mü­sa­ade eder­se­niz, kür­sü bu­ra­sı, ca­nı­nız çek­ti­ği za­man, kal­kar, ge­lir ko­nu­şur­su­nuz. Ben is­te­di­ği­mi söy­le­rim bu­ra­da.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Kür­sü­den doğ­ru­la­rı söy­le­yin, doğ­ru­la­rı. Doğ­ru­la­rı ko­nu­şun kür­sü­den, biz din­le­riz si­zi. Çar­pıt­ma­yın her şe­yi. Her şe­yi çar­pı­tı­yor­su­nuz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Hiç­bir şe­yi çar­pıt­mı­yo­rum ar­ka­daş­lar, hiç­bir şe­yi çar­pıt­mı­yo­rum. Söy­le­ye­yim…

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­yurt…

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Kas­ta­mo­nu: Ba­kın ar­ka­daş­lar, 7.089 öğ­ren­ci­si var, 4 fa­kül­te­si var, 14 bö­lü­mü var, 3 mes­lek yük­se­ko­ku­lu var; 2 ta­ne pro­fe­sö­rü var, 2… Rek­tör ve rek­tör yar­dım­cı­sı ata­ya­ma­ya­cak­sı­nız, 2 ta­ne pro­fe­sö­rü var.

Ri­ze: 5.426 öğ­ren­ci, 5 fa­kül­te, 14 bö­lüm, 1 yük­se­ko­kul, 3 mes­lek yük­se­ko­ku­lu, 2 pro­fe­sör, 4 ta­ne do­çent. Bu­nun­la mı üni­ver­si­te ya­pa­cak­sı­nız? Bu mu üni­ver­si­te şe­yi­niz?

İçi­niz­de üni­ver­si­te oku­yan­lar var­dır, ço­ğun­lu­ğu­nuz… Bir ana bi­lim da­lın­da, ya­ni, es­ki de­yim­le, bir kür­sü­de en az 3-4 ta­ne pro­fe­sör olur. Bir pro­fe­sör iz­ne git­se ye­ri­ne ko­ya­ca­ğı­nız adam yok. Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı, bu­na da, kalk­sa, de­sey­di ki şu­ra­da: "Ben şu ka­dar kad­ro ver­dim, iş­te, bu ka­dar alt­ya­pı aç­tım, üni­ver­si­te­ye şu ka­dar pa­ra tah­sis et­tim, ama, üni­ver­si­te aça­ma­dım." Bu­nu söy­le­ye­bi­lir ve ger­çek­ten, üni­ver­si­te açıl­ma­mış­tır. Kas­ta­mo­nu'da­ki Or­man Fa­kül­te­si­nin ta­be­la­sı sö­kül­müş, üze­ri­ne "Kas­ta­mo­nu Üni­ver­si­te­si" ya­zıl­mış­tır. Bu­nun­la üni­ver­si­te ol­maz. Yap­ma­yın ar­ka­daş­lar, ko­mik olu­yo­ruz!

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) - He­lal ol­sun, bir se­ne­dir en­gel­le­di­niz!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ha, en­gel­le­yen siz­si­niz, biz en­gel­le­me­dik.

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) - Bir se­ne­dir en­gel­le­di­niz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ha­yır… Biz, ya­sal yo­lu seç­tik ve bu­nun­la övü­nü­yo­ruz. Biz, ya­sal, ana­ya­sal hak­kı­mız ney­se onu kul­la­nı­yo­ruz. Siz, eğer, siz ik­ti­dar ol­say­dı­nız ve ger­çek­ten üni­ver­si­te açıl­ma­sı­na ta­raf­tar ol­say­dı­nız, ge­lir­di­niz, bi­zim­le be­ra­ber bu işi çö­zer­dik. Hiç bu­nun için inat­laş­ma­nı­za ge­rek yok.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - İş­te, el kal­dı­rı­yo­ruz.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Bu­nu, ben de­ğil ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'nin en çok sa­tan ga­ze­te­si­nin baş ya­za­rı söy­le­di. Bu bir inat­laş­ma de­ğil, bu bir kö­tü ni­yet. Yü­zü­nü­ze kar­şı söy­le­di, is­ter­se­niz ve­ri­rim. Bu bir inat­laş­ma de­ğil, bu bir kö­tü ni­yet, bu bir sa­mi­mi­yet­siz­lik. Üni­ver­si­tey­le oyun oy­nu­yor­su­nuz, üni­ver­si­tey­le alay edi­yor­su­nuz "Böy­le üni­ver­si­te kur­duk." di­ye.

Ba­kın, bun­lar, bir gün önü­nü­ze ko­nur. Bir gün bun­la­rı an­la­tır­lar, der­ler ki… AKP İk­ti­da­rı­nın yap­mış ol­du­ğu bu ta­sa­rı­nın, bu tek­li­fin 4 ke­re bu­ra­ya gel­me­si, ba­na gö­re zül­dür, ayıp­tır. Bu­nu çö­zer­dik ar­ka­daş­lar ve de­di­ğim gi­bi, şu say­dı­ğım 15 üni­ver­si­te­de oku­yan öğ­ren­ci­ler, ai­le­le­ri ve o şe­hir­de­ki­ler siz­den çö­züm bek­li­yor. Siz çö­züm üret­mi­yor­su­nuz. Siz tı­ka­nık­lık ya­ra­tı­yor­su­nuz. İşi çöz­mü­yor­su­nuz, hep so­run ya­ra­tı­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar…

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - CHP'li ge­nel sek­re­ter ata­nın­ca olu­yor de­ğil mi!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, CHP'li ge­nel sek­re­ter atı­yor di­ye bu­ra­dan laf at­mak ko­lay. CHP'li ge­nel sek­re­ter de­mi­yo­rum ben si­ze, üni­ver­si­te rek­tö­rü ata­yın di­yo­rum. Eğer, üni­ver­si­te rek­tö­rü ile üni­ver­si­te ge­nel sek­re­te­ri­ni ka­rış­tı­rı­yor­sa­nız, si­ze söy­le­ye­cek bir şe­yim yok. Üni­ver­si­te ge­nel sek­re­te­ri ay­rı­dır, üni­ver­si­te rek­tö­rü ay­rı­dır.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Bil­mi­yor­duk, iyi ki, söy­le­di­niz!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Afe­rin, öğ­ren­di­ği­niz için kut­lu­yo­rum si­zi, teb­rik edi­yo­rum, hiç de­ğil­se bu­nu yap­mı­şım. Si­ze bu­nu öğ­re­te­bil­diy­sem ne mut­lu ba­na. Yıl­lar­dır, hiç de­ğil­se, ders an­lat­mak­tan bık­mış­tım, şu­ra­da, bir­kaç ke­li­mey­le si­ze bir şey öğ­ret­tim. Ken­di­mi kut­lu­yo­rum bu ba­kım­dan, teb­rik edi­yo­rum!

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Üni­ver­si­te me­zu­nu ol­ma­dı­ğı­mız için bil­mi­yo­ruz!

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, ge­lin, bu işi po­le­mi­ğe dök­me­yin. Ba­kın, de­di­ğim gi­bi, bu işi po­le­mi­ğe dök­me­yin. Ger­çek­ten sa­mi­mi ol­sa­nız, çöz­mek is­te­se­niz çö­zer­si­niz.

Ba­kın, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu 4 ta­ne üni­ver­si­te­nin rek­tö­rü­nü Cum­hur­baş­ka­nı­na sun­du: Or­du, Te­kir­dağ, Düz­ce ve Uşak ve bu­gün­ler­de, öğ­ren­di­ğim ka­da­rıy­la -bu­gün ve­ya dün- Bur­dur Meh­met Âkif Üni­ver­si­te­si­nin rek­tör ada­yı da Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lun­dan Cum­hur­baş­ka­nı­nın ona­yı­na su­nul­muş­tur.

Ba­kın, ya­vaş ya­vaş bu yol­da yü­rü­yor.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) - Ana­ya­sa'yı çiğ­ni­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ana­ya­sa'ya fa­lan ay­kı­rı de­ğil ar­ka­daş­lar. Cum­hur­baş­ka­nı…

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) - Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ha­yır, efen­dim, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı de­ğil­dir. Cum­hur­baş­ka­nı­nın yet­ki­si, üni­ver­si­te rek­tö­rü­nü seç­mek ve ata­mak­tır. Yal­nız­ca ata­mak de­ğil, yan­lış dü­şü­nü­yor­su­nuz. Ana­ya­sa'yı açın, öy­le ya­zar: "Üni­ver­si­te rek­tö­rü­nü se­çer ve atar." Onun için, Cum­hur­baş­ka­nı­nın önü­ne 2 ta­ne aday ge­ti­re­mez­si­niz. Cum­hur­baş­ka­nı­nın seç­me hak­kı var­dır, on­la­rın ara­sın­dan bi­ri­ni se­çe­cek­tir ve ata­ya­cak­tır. O ba­kım­dan…

FİK­RET BA­DAZ­LI (An­tal­ya) - En az oy ala­nı…

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ve bu­ra­da ar­ka­daş­lar, ge­ti­rip si­ya­si ik­ti­da­rın il­le bu­nun içi­ne gir­me­sin­den ne amaç gü­dü­yor­su­nuz, onu an­la­mı­yo­rum.

SE­RA­CET­TİN KA­RA­YA­ĞIZ (Muş) - Siz ni­ye gi­ri­yor­su­nuz?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, ba­kın, biz, 1946'da üni­ver­si­te özerk­li­ği gel­di­ğin­den be­ri, her za­man, üni­ver­si­te ho­ca­la­rı­mız se­çim­le gel­miş­tir. Bir tek, 12 Ey­lül­den son­ra ge­len dö­nem­de bir ke­sin­ti ol­muş­tur ve onun ar­ka­sın­dan he­men ge­len dö­nem­de hep se­çim­le gel­miş­tir.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - En az oy alan­lar gel­miş­tir.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - En az oy alır, en çok oy alır, o ay­rı; o, Cum­hur­baş­ka­nı­nın hak­kı­dır, ona kim­se bir şey söy­le­ye­mez, o, dev­le­tin ba­şı­dır, en az ola­nı se­çer ve­ya en çok ala­nı se­çer. Seç­me ve ata­ma yet­ki­si onun­dur.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Se­çim yap­ma­dan ata­sın o za­man.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - İs­ter se­çer is­ter seç­mez, ama, de­di­ğim gi­bi, ma­dem ya­sa ona bu hak­kı ver­miş, o da bu­nu kul­la­na­cak­tır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­yurt, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run efen­dim.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, ku­su­ra bak­ma­yın, ar­ka­daş­lar çok faz­la po­le­mi­ğe gir­dik­le­ri için, ben de on­la­rı, bi­raz bil­gi­le­ri art­sın is­te­dim, bu ko­nu­da ek­sik­le­ri­ni ta­mam­la­ma­la­rı­nı is­te­dim.

O ba­kım­dan, ama, şu ka­da­rı­nı söy­le­ye­yim: Bu git­ti­ği­niz yol yan­lış bir yol­dur, er ve­ya geç, bu, Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den dö­ne­cek­tir. Tek­rar, bu­nu, bu­ra­da gö­rü­şe­ce­ğiz. O za­man da eğer Sa­yın Grup Baş­ka­nım ba­na izin ve­rir­se, bu­nu, be­şin­ci de­fa kar­şı­nı­za gel­di­ğim­de söy­le­ye­cek­le­ri­mi söy­le­rim.

Be­ni sa­bır­la din­le­di­ği­niz için he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­rum, sağ olun. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ver­dik git­ti.

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (Bur­sa) - Ders bit­ti.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

AK Par­ti Gru­bu adı­na Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Ay­dın Du­ma­noğ­lu.

Sa­yın Du­ma­noğ­lu, bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA ALİ AY­DIN DU­MA­NOĞ­LU (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­ca 15/11/2006 gü­nü ka­bul edi­len 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa'nın 89 ve 104'ün­cü mad­de­le­ri uya­rın­ca Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re Mec­li­se gön­de­ri­len Ya­sa hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Çok de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de mut­la­ka üni­ver­si­te­ler ku­rul­ma­sı ge­re­kir. Bun­dan son­ra da ye­ni ye­ni üni­ver­si­te­ler ku­ru­la­cak­tır. Şu an­da, ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­ler­le ül­ke­miz­de 68 ta­ne üni­ver­si­te mev­cut­tur.

YA­KUP KE­PE­NEK (An­ka­ra) - Dev­let üni­ver­si­te­si.

ALİ AY­DIN DU­MA­NOĞ­LU (De­vam­la) - Nü­fu­su­mu­zun 73 mil­yon ol­du­ğu­nu dü­şü­nür­sek 1 mil­yon­dan faz­la in­sa­na, ül­ke­miz­de, 1 üni­ver­si­te düş­mek­te­dir. Hâlbu­ki dün­ya or­ta­la­ma­sı­na bak­tı­ğı­mız za­man, dün­ya­da her 500 bin ki­şi­ye or­ta­la­ma 1 üni­ver­si­te düş­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin or­ta­la­ma­sı­na bak­tı­ğı­mız za­man ise, or­ta­la­ma ola­rak her 250 bin nü­fu­sa 1 üni­ver­si­te düş­mek­te­dir. Ama­cı­mız, Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı­na ulaş­mak ol­du­ğu­na gö­re, de­mek ki, ül­ke­miz­de, Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dart­la­rı için da­ha 300'e ula­şan sa­yı­da üni­ver­si­te­le­rin açıl­ma­sı mut­la­ka ge­rek­li­dir. Bi­raz son­ra, bun­la­rın ne­den açıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­ya­ca­ğım, ya­sa­la­rın içe­ri­si­ne gir­me­den ön­ce.

Tür­ki­ye'de, gö­rül­dü­ğü gi­bi, 1 mil­yon­dan faz­la in­sa­na 1 üni­ver­si­te dü­şen üni­ver­si­te­ler sa­ye­sin­de bi­zim üni­ver­si­te­leş­me ora­nı­mız­da da, ge­rek Av­ru­pa Bir­li­ği açı­sın­dan ge­rek­se aka­de­mik ya­yın­lar açı­sın­dan dün­ya stan­dart­la­rı ba­kı­mın­dan ge­ri­lik­ler var­dır.

Ba­kın, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de, Tür­ki­ye'de­ki üni­ver­si­te ya­şın­da olan 5 mil­yon­dan faz­la in­sa­nı­mız var­dır. Hâlbu­ki, bu nü­fu­sun ise sa­de­ce ve sa­de­ce 1 mil­yon 900 bin ki­şi­si üni­ver­si­te­ler­de oku­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, bu oran ise yüz­de 28'ler­de­dir ör­gün eği­tim­de. Hâlbu­ki, çağ­daş dün­ya norm­la­rı­na bak­tı­ğı­mız za­man, Ame­ri­ka'da bu ra­kam yüz­de 82, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de ise yüz­de 55'in üze­rin­de­dir. Bir top­lum­da üni­ver­si­te­leş­me ora­nı, o top­lum için­de­ki di­na­mik­le­rin ha­re­ke­te ge­çi­ril­di­ği bir nok­ta ola­rak ka­bul edil­mek­te­dir. Onun için de, Tür­ki­ye'de­ki üni­ver­si­te­le­rin sa­yı­sı­nın da mut­la­ka, mut­lak su­ret­te ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Di­ğer yan­dan, ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin uy­gun bir eği­tim bi­çi­min­de yö­ne­til­me­si dün­ya­nın her ta­ra­fın­da da tar­tı­şıl­mak­ta­dır. Şu­nu açık­ça gör­mek­te­yiz: Dün­ya­da ku­rul­muş olan üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri ve yö­ne­ti­mi ata­ma bi­çi­mi, da­ha doğ­ru­su bi­zim de ka­nu­nu­mu­zun esa­sın­da olu­şan bu sis­tem, dün­ya açı­sın­dan il­gi­len­di­ği­miz za­man, Ang­lo­sak­son sis­tem­le­rin­de, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin, ge­nel­lik­le ata­may­la gel­di­ği­ni de gör­mek­te­yiz. Hat­ta, dün­ya­nın sa­yı­lı ilk 200 üni­ver­si­te­si­ni de­ğer­len­dir­di­ği­miz za­man, bu üni­ver­si­te­le­rin tü­mü­ne, rek­tör­le­ri­nin, ata­ma yo­luy­la gel­di­ği­ni de gör­mek­te­yiz.

Üni­ver­si­te­le­rin gö­rev­le­rin­den bir ta­ne­si, top­lu­mun bi­lim­sel ya­pı­sı­nı ge­liş­ti­re­rek dün­ya stan­dart­la­rı­na ulaş­mak ol­du­ğu­na gö­re, ül­ke­miz açı­sın­dan da bir de­ğer­len­dir­me ya­par­sak şu­nu gör­mek­te­yiz: 15 bin ci­va­rın­da olan se­ne­lik ya­yın, da­ha doğ­ru­su 7.500 ci­va­rın­da olan se­ne­lik ya­yın son dört se­ne içe­ri­sin­de ar­ta­rak 15 bin ci­va­rı­na ulaş­tı­ğı için de, Tür­ki­ye'de­ki eği­tim, üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin dü­ze­yi, dün­ya stan­dart­la­rı açı­sın­dan, 25'ler­den 19'un­cu sı­ra­la­ra in­miş­tir. Bu da, son dört yıl içe­ri­sin­de­ki, bu ik­ti­da­rın, bel­ki araş­tır­ma ve ge­liş­tir­me­ye yap­mış ol­du­ğu ya­tı­rım­la­rın, 2002'ye gö­re tam 30 kat da­ha ar­tı­rıl­ma­sın­dan kay­nak­lan­mış ol­du­ğu­nu açık ola­rak ifa­de ede­bi­li­riz.

Şim­di, üni­ver­si­te­ler ye­ni ku­ru­la­ca­ğı­na gö­re, sis­tem­le­rin de açık ola­rak be­lir­til­me­si la­zım. 1982'de çı­ka­rıl­mış olan 2547 sa­yı­lı Ya­sa'da, üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­nin atan­ma­sı ta­ma­men Cum­hur­baş­ka­nı­na bı­ra­kıl­mış­tır ve 1982 Ana­ya­sa­sı'nda da ve 1982'de çık­mış olan 2547 sa­yı­lı Ya­sa'da da, YÖK'e, hiç­bir za­man yer ve­ril­me­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin atan­ma­sı, 1982'den 1992'ye ka­dar, ül­ke­miz­de, ta­ma­men Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış­tır; da­ha doğ­ru­su, ata­may­la ya­pıl­mış­tır. Bu, Ana­ya­sa'nın da amir em­ri­dir.

Şim­di, 1992'de çı­kar­tıl­mış olan ye­ni bir dü­zen­le­mey­le -da­ha doğ­ru­su o gün, o se­ne ku­rul­muş olan 21 ta­ne üni­ver­si­te, ilk de­fa ku­rul­muş olan üni­ver­si­te­ler­dir- o yıl çı­kar­tı­lan, 1992'de çı­kar­tıl­mış olan 3826 sa­yı­lı Ya­sa'yla, Üni­ver­si­te Ya­sa­sı'nda bir de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin, ku­rul­muş olan üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin, mev­cut rek­tö­rün da­ve­ti üze­ri­ne, üni­ver­si­te­de­ki pro­fe­sör­ler ara­sın­dan, üni­ver­si­te­de­ki üye­le­rin, üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri­nin, en çok oy alan 6 ki­şi YÖK'e gön­de­ril­miş, YÖK bu­nu 3'e in­dir­miş, bu 3 ki­şi de Cum­hur­baş­ka­nı­na gi­de­rek, bun­la­rın ara­sın­dan, Cum­hur­baş­ka­nı, Ana­ya­sa'nın 130'un­cu mad­de­si­ne gö­re, 3 ta­ne rek­tör ada­yın­dan 1 ta­ne­si­ni se­çe­rek, ata­mış­tır. Ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­ler için bir dü­zen­le­me ya­pı­la­rak... Çün­kü, bu ku­ral, mev­cut ve ge­li­şi­mi­ni ta­mam­la­mış olan üni­ver­si­te­ler için doğ­ruy­du; an­cak, ge­liş­me­si­ni ta­mam­la­ma­mış olan üni­ver­si­te­ler için ya­pı­la­cak olan iş­lem şuy­du: Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan­ca se­çil­miş olan 3 ta­ne aday Cum­hur­baş­ka­nı­na gi­di­yor ve bun­lar­dan 1 ta­ne­si­ni de Cum­hur­baş­ka­nı atı­yor­du. Do­la­yı­sıy­la bu iş­lem, 1992 yı­lın­dan iti­ba­ren gü­nü­mü­ze ka­dar uy­gu­lan­mış olan bir sis­tem­dir ve hiç­bir za­man, bu Ya­sa'nın Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lı­ğı da tar­tı­şıl­ma­mış­tır. Bu Ya­sa'yla, bu­gün Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı ol­du­ğu söy­le­nen bu Ya­sa'yla, o gün 21 ta­ne üni­ver­si­te, da­ha son­ra 2 ta­ne da­ha, ye­ni ku­rul­muş olan Ga­zi­os­man­pa­şa Üni­ver­si­te­si ve Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­le­ri­nin de rek­tör­le­ri ay­nı sis­tem­le atan­mış­tır. Do­la­yı­sıy­la, 23 ta­ne üni­ver­si­te rek­tö­rü Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­ka­nın öne­ri­si üze­ri­ne, 3 aday ara­sın­dan Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan se­çi­le­rek atan­mış­tır ve bu üni­ver­si­te­ler bu­gün ge­liş­miş­ler, hat­ta bu­gün ku­ra­cak ol­du­ğu­muz bu 15 ta­ne üni­ver­si­te­den ba­zı­la­rı o ge­liş­miş olan üni­ver­si­te­le­rin, o gün ku­ru­lan, 1992'de ku­rul­muş olan üni­ver­si­te­le­rin ba­zı fa­kül­te­le­ri­ni de içe­ri­si­ne ala­cak şe­kil­de ku­rul­mak­ta­dır. Da­ha doğ­ru­su, bun­la­rın do­ğur­du­ğu ye­ni üni­ver­si­te­ler içe­ri­sin­de­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, üni­ver­si­te­ler için bir ger­çe­ği iyi bil­mek la­zım; o da şu: Üni­ver­si­te­ler ku­rul­du­ğu se­ne ge­li­şe­mez­ler, ge­liş­me­si de müm­kün de­ğil­dir. Tür­ki­ye'de ilk de­fa 1933'te İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si, 1946'da An­ka­ra Üni­ver­si­te­si ve 1948'de de İs­tan­bul Tek­nik Üni­ver­si­te­si ku­rul­muş­tur. 1955'te de Ka­ra­de­niz Tek­nik Üni­ver­si­te­si ku­rul­muş­tur.

Ba­kın, 1955'te Ka­ra­de­niz Tek­nik Üni­ver­si­te­si ku­ru­lur­ken, bir ta­ne bi­le öğ­re­tim üye­si yok­tu. İs­tan­bul Üni­ver­si­te­sin­den, İs­tan­bul Tek­nik Üni­ver­si­te­sin­den ge­ti­ri­len bi­ri üni­ver­si­te­de rek­tör­lük yap­mış­tır, 9 ta­ne de ida­ri per­so­ne­li var­dı. İki sı­nıf­lı bir il­ko­kul­da 90 ta­ne öğ­ren­ci­siy­le baş­la­mış­tır ve bu­gün gel­di­ği nok­ta­da 3 ta­ne üni­ver­si­te do­ğur­muş ve öğ­ren­ci sa­yı­sı 47 bi­ne ulaş­mış­tır. O gün, da­ha son­ra ku­rul­muş olan Ha­cet­te­pe ve Or­ta Do­ğu Tek­nik Üni­ver­si­te­le­ri­ne, he­pi­miz, bu ül­ke­de "ba­ra­ka üni­ver­si­te­le­ri" den­di­ği­ni de bi­li­yo­ruz. Ama, o üni­ver­si­te­le­rin ho­ca­la­rı da ek­sik­ti, bi­na­la­rı da ek­sik­ti, öğ­re­tim üye­le­ri de ek­sik­ti. Ama, ne ya­zık ki, bu­gün, gün­de­mi­miz­de… Her 2 üni­ver­si­te de ül­ke­mi­zin pır­lan­ta mü­es­se­se­le­rin­den bi­rer ta­ne­si­dir. Onun için, üni­ver­si­te­le­rin ge­liş­me­si ak­şam­dan sa­ba­ha olan bir ge­liş­me de­ğil­dir, en az iki nes­lin üni­ver­si­te üze­rin­den geç­me­si la­zım ki, aka­de­mik ha­yat, aka­de­mik erk­lik ve gö­rüş­ler, aka­de­mik ya­pı ol­gun­lu­ğa ulaş­sın ve sis­te­mi­ne ka­vuş­sun.

Ba­kın, 1955'te ku­rul­muş olan bu Ka­ra­de­niz Tek­nik Üni­ver­si­te­sin­de şu an­da 700'e ya­kın kad­ro var­dır, ama, 1.000'den faz­la öğ­re­tim üye­si ye­ti­şe­rek baş­ka üni­ver­si­te­le­re git­miş­tir. Bu, üni­ver­si­te­le­rin aka­de­mik ele­man ye­tiş­tir­mek için fonk­si­yon­la­rı­nı ne şe­kil­de gör­dü­ğü­ne de ti­pik bir ör­nek­tir. Da­ha son­ra, he­men aka­bin­de ku­rul­muş olan Ata­türk Üni­ver­si­te­sin­de de ay­nı ya­pı­nın ol­du­ğu­nu gör­mek­te­yiz. Bin­ler­ce öğ­re­tim üye­si Ata­türk Üni­ver­si­te­sin­den ay­rı­la­rak çe­şit­li üni­ver­si­te­ler­de ho­ca ol­muş­lar­dır.

Ba­kın, baş­ka bir ti­pik ör­nek da­ha si­ze ver­mek is­ti­yo­rum. 1992 yı­lın­da ku­rul­muş olan üni­ver­si­te­ler­de 7 ta­ne or­man fa­kül­te­si var­dı, 7 ye­ni or­man fa­kül­te­si ve Tür­ki­ye'de de sa­de­ce 2 ta­ne or­man fa­kül­te­si var­dı, bi­ri­si İs­tan­bul Üni­ver­si­te­sin­de, bir ta­ne­si de Ka­ra­de­niz Tek­nik Üni­ver­si­te­sin­de. Bü­tün bu 7 ta­ne fa­kül­te­nin de­kan­la­rı ve di­ğer öğ­re­tim üye­le­ri, bu 2 ta­ne fa­kül­te­miz­den ay­rı­la­rak o üni­ver­si­te­le­re git­miş­ler­dir. Mem­le­ke­tin bir kö­şe­sin­de­ki hiz­met öte­ki kö­şe­sin­de­ki ka­dar kut­sal ol­du­ğu­na ina­nıl­dı­ğı için, bu ar­ka­daş­la­rı­mız bu üni­ver­si­te­le­re git­miş­tir.

Do­la­yı­sıy­la, üni­ver­si­te­le­rin ku­rul­ma­sı hâlin­de he­men ol­gun­lu­ğa ka­vu­şa­cak di­ye bir dü­şün­ce­yi bes­le­mek fev­ka­la­de yan­lış­tır. Bun­dan son­ra da, Tür­ki­ye'de, de­di­ğim gi­bi, hiç de­ğil­se Av­ru­pa norm­la­rı için 300'e ula­şan bir üni­ver­si­te kur­ma­mız la­zım.

Ba­kın, şu­nu göz ar­dı ede­me­yiz: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün, ül­ke­miz­de, evet, 68 ta­ne ye­ni üni­ver­si­te var­dır ve dev­le­ti­mi­zin bun­la­ra ayır­mış ol­du­ğu büt­çe­den pay 6,6 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı­dır.

Ba­zı­la­rı­mız şu­nu di­yor: Üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin imkânı yok. Ama, ge­ri­ye dö­nüp şöy­le bir de­ğer­len­dir­me ya­pa­lım. Üni­ver­si­te­ler­de ye­te­rin­ce yer ol­ma­dı­ğı için, he­men he­men her­kes ço­cu­ğu­nu üni­ver­si­te­ye gön­der­me­den ön­ce kurs­la­ra gön­der­mek­te­dir. Aca­ba, bu kurs­la­ra, üni­ver­si­te­ler­de az yer var di­ye, bu üni­ver­si­te sı­nav­la­rı­nı ka­zan­mak için hal­kın öde­di­ği pa­ra ne ka­dar­dır bi­li­yor mu­su­nuz ar­ka­daş­lar? Tam 8 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı, mak­si­mum ola­rak. Mi­ni­mum baz­da, bu 2,5 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı­dır. Or­ta­la­ma­sı­nı al­sak 5 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı eder ki, bu da, şu an­da dev­le­ti­mi­zin üni­ver­si­te­le­re ayır­mış ol­du­ğu pa­ra­ya he­men he­men denk­tir.

Bun­la­rın da öte­sin­de, 70 bi­ne ya­kın Türk gen­ci baş­ka ül­ke­ler­de eği­tim öğ­re­tim al­mak­ta­dır. Bun­la­rın da her bi­ri­nin or­ta­la­ma ola­rak, eğer 20 bin do­lar har­ca­dı­ğı­nı mi­ni­mum ola­rak dü­şü­nür­sek, bu da 1,4 mil­yar do­lar ya­par ve 2,2 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı­dır bu ve bun­la­rın her iki­si­ni top­lar­sak, gör­dü­ğü­nüz gi­bi, 7,5 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı bir öde­me bu mem­le­ket­ten, va­tan­daş­lar­dan üni­ver­si­te­de­ki ço­cuk­la­rı­na eği­tim öğ­re­tim yap­tır­mak için har­can­mak­ta­dır. Bu pa­ra, şu an­da dev­le­ti­mi­zin üni­ver­si­te­le­re har­ca­mış ol­du­ğu pa­ra­dan da­ha faz­la­dır. Bu­nu gü­zel de­ğer­len­dir­di­ği za­man, mut­la­ka, üni­ver­si­te­le­rin sa­yı­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı için de bü­yük bir kay­nak oluş­tu­ra­ca­ğı da mu­hak­kak­tır.

Di­ğer yan­dan de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, aca­ba, mev­cut olan Ya­sa doğ­ru mu­dur yan­lış mı­dır tar­tış­ma­sı sü­rüp gi­di­yor. Ba­kın, biz, bu ola­ya çö­züm ge­tir­mek için da­ha ön­ce­den kul­la­nıl­mış olan, kul­la­nı­la­ge­len, tam on dört yıl­dır kul­la­nı­la­ge­len bir ya­say­la iş­lem­le­ri­mi­zi yü­rüt­mek is­te­dik, mev­cut olan üni­ver­si­te­le­re rek­tör ata­mak is­te­dik. Ne ya­zık ki, Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den "bu, Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır" di­ye dön­dü. Ge­rek­çe­si de, üni­ver­si­te­le­rin plan­lan­ma­sın­da esas gö­re­vi yük­len­miş olan YÖK'ün bu iş­lem içe­ri­si­ne dâhil ol­ma­ma­sı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, dün­ya stan­dart­la­rı­nı bi­lir­sek so­run­la­rın çö­zül­me­si çok ba­sit. Söy­le­miş ol­du­ğum gi­bi, Ang­lo­sak­son sis­te­min­de se­çim­le üni­ver­si­te rek­tör­le­ri atan­ma­mak­ta­dır. Bu üni­ver­si­te­ler­de özerk­lik yüz­de yüz du­ru­mun­da­dır, kı­ta Av­ru­pa'sın­da­ki üni­ver­si­te­le­re na­za­ran. Ya­ni, se­çim­le rek­tör ge­tir­miş olan üni­ver­si­te­ler kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğı za­man, Ang­lo­sak­son üni­ver­si­te­le­ri, ki, üni­ver­si­te rek­tö­rü ata­may­la gel­mek­te­dir, özerk­lik yüz­de yüz ola­rak ka­bul edil­mek­te­dir.

Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da se­çim sis­te­mi, evet, de­mok­ra­si­de bir sis­tem­dir, ama mut­la­ka da doğ­ru yol de­ğil­dir. Eğer se­çim mut­la­ka doğ­ru ol­say­dı, o za­man, ge­nel mü­dür­le­rin, ge­nel mü­dür­lük­ler­de ça­lı­şan iş­çi­ler ta­ra­fın­dan atan­ma­sı söz ko­nu­su ola­bi­lir­di, ama öy­le bir sis­tem yok­tur. Önem­li olan, se­çi­ci olan ku­ru­lun et­kin ola­rak gö­rev yap­ma­sı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim bu­ra­da ge­tir­miş ol­du­ğu­muz dü­zen­le­me şu­dur: Ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­ni, aday­la­rı­nı, 6 ada­yı YÖK be­lir­le­ye­cek -yal­nız, bu­nu be­lir­ler­ken dört­te 3 ço­ğun­luk ge­re­ki­yor- bir ay içe­ri­sin­de bu aday­la­rı be­lir­le­ye­cek. YÖK'ün be­lir­le­miş ol­du­ğu 6 ta­ne aday ara­sın­dan, Millî Eği­tim Ba­ka­nı bun­la­rı 3'e in­di­re­cek ve bu 3 aday Cum­hur­baş­ka­nı­na gi­dip, Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan, 3 ta­ne­den 1 ta­ne­si se­çi­le­rek ata­na­cak.

Bu­ra­da iti­raz edi­len ko­nu şu: Dört­te 3 ço­ğun­luk ya­sa­la­ra ay­kı­rı­dır. Han­gi ya­sa­ya ay­kı­rı­dır? Ba­kın, 2547 sa­yı­lı Ya­sa'nın 6'ncı mad­de­sin­de, YÖK'ün top­lan­ma­sı için 14 ta­ne üye­nin mev­cut ol­ma­sı ge­re­ki­yor, 21 ta­ne üye­den 14 ta­ne­si. Za­ten, YÖK'ün ya­pı­sın­da, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, 7 ta­ne üye­yi Cum­hur­baş­ka­nı, 7 ta­ne üye­yi Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­rul, 7 ta­ne üye­yi de hükûmet ata­mak­ta­dır. An­cak, eğer Cum­hur­baş­ka­nı­nın 7 ta­ne ata­dı­ğı üni­ver­si­te rek­tör­lük­le­ri, Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­ru­la üni­ver­si­te rek­tö­rü­nün öner­di­ği ada­yı seç­ti­ği­ne gö­re, de­mek ki, Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­rul­da se­çil­miş olan 14 ta­ne aday üze­rin­de de Cum­hur­baş­ka­nı­nın et­ki­si var de­mek­tir. Do­la­yı­sıy­la, 7-7-7'den olu­şan bu yö­ne­ti­min, de­mek ki si­ya­si ik­ti­dar bu­ra­da söz ko­nu­su ol­ma­sın­dan ötü­rü, de­mek ki, üni­ver­si­te­le­rin yö­ne­ti­min­de mut­la­ka si­ya­si oto­ri­te et­ki­si­ni gös­ter­me­si de­mek­tir. Bi­zim ge­tir­miş ol­du­ğu­muz sis­tem­de, YÖK 16 ta­ne üyey­le ka­rar ver­me­si ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eğer bu yan­lış­sa, ne­den biz, sa­de­ce ve sa­de­ce ba­sit ço­ğun­lu­ğa ta­bi ola­rak, da­ya­na­rak se­çim­le­ri­mi­zi yap­mı­yo­ruz, ata­ma­la­rı yap­mı­yo­ruz ve­ya­hut da ka­rar­la­rı ver­mi­yo­ruz? Bi­li­yor­su­nuz, bu Mec­lis­te, sa­de­ce salt ço­ğun­lu­ğun dı­şın­da, üç­te 2 ço­ğun­luk­la da ya­pı­la­cak olan iş­ler var­dır. İş­le­rin öne­mi bu­nu ge­rek­ti­rir. Me­se­la, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi gi­bi; ba­zı du­rum­lar­da 330 mil­let­ve­ki­li ge­rek­li. De­mek, iş­le­rin öne­mi ne­de­niy­le bu mik­tar­lar ar­tı­rı­la­bi­li­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, di­ğer bir ko­nu, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri. Ba­kın, is­te­nen üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin şu an­da­ki ge­liş­miş olan, ku­ru­lu­şu­nu ta­mam­la­mış olan sis­tem­ler üni­ver­si­te­ler­de­ki gi­bi seç­mek­tir. Bu­nun da doğ­ru­lu­ğu çok tar­tı­şı­la­bi­lir. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri se­çi­mi ol­du­ğu za­man bü­tün öğ­re­tim üye­le­ri­ni do­la­şır­lar. Üni­ver­si­te­ler­de, nor­mal bü­yük­lük­te­ki bir üni­ver­si­te­de 130 ta­ne ma­kam var­dır. Ço­ğu ke­re bu ma­kam­lar bu se­çim­ler­de söz ko­nu­su olur ve ba­zı­la­rı da üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­ni aday be­lir­le­me iş­le­min­de, ba­zı­la­rı, ba­kar­sı­nız, 4 ta­ne, 3 ta­ne aday oy­la­rı al­mış, ge­ri­ye ka­lan 6 ta­ne aday ol­ma­sı la­zım, 3 ta­ne de bi­rer oy al­mış… Bun­la­rın ara­sın­dan ku­ra­lar çe­ki­lir, 3 ta­ne bi­rer oy al­mış aday da YÖK'e gi­der. YÖK, is­ter­se, bu 1 ta­ne oy al­mış olan ki­şi­yi, Cum­hur­baş­ka­nı­na, atan­mak ve se­çil­mek üze­re gön­de­re­bi­lir. Bu­nun de­mok­ra­tik yan­la, ka­tı­lım­cı­lık­la ne iliş­ki­si var, ne il­gi­si var? Bu­nu ka­bul et­mek bi­le, ben­ce, bir üni­ver­si­te sis­te­mi için fev­ka­la­de yan­lış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu sis­tem çık­tı­ğı za­man 2547 sa­yı­lı Ya­sa'nın ya­zıl­ma­sın­da çok et­ki­li olan aka­de­mis­yen­ler ve yö­ne­ti­ci­le­rin bir kıs­mı üni­ver­si­te­ler­de­ki gö­re­vin­den ve YÖK'te­ki gö­re­vin­den ay­rıl­mış­lar­dı, bu­nu pro­tes­to et­mek için. Bu, fev­ka­la­de yan­lış bir yol­dur. Se­çim ya üni­ver­si­te­de baş­lar ve bi­ter ve­ya­hut da bit­mez, ata­ma ya­pı­lır. Dün­ya­nın hiç­bir ta­ra­fın­da üni­ver­si­te rek­tör­lük se­çi­mi di­ye 6 ta­ne ada­yın üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri ta­ra­fın­dan be­lir­le­nip YÖK'e gön­de­ril­di­ği hiç­bir sis­tem yok­tur. Ya ata­may­la gel­miş­tir ya­hut da se­çim ora­da bit­miş­tir. Onun için, do­la­yı­sıy­la, bu sis­te­mi be­nim­se­mek fev­ka­la­de yan­lış­tır.

Di­ğer bir ku­rul, YÖK'te­ki aday­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Du­ma­noğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run lüt­fen.

ALİ AY­DIN DU­MA­NOĞ­LU (De­vam­la) - …YÖK Yö­ne­tim Ku­ru­lu­nu oluş­tur­muş olan ki­şi­ler dev­let ta­ra­fın­dan se­çil­miş olan, ge­rek Cum­hur­baş­ka­nı ge­rek Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Ku­rul ge­rek­se de Hükûmet ta­ra­fın­dan se­çil­miş olan ki­şi­ler. Bun­la­rın gö­re­vi YÖK Yö­ne­tim Ku­ru­lu top­lan­tı­la­rı­na ka­tıl­mak­tır. Ben, bun­la­rı… Da­ha az in­san­la ka­tıl­ma yap­mak fev­ka­la­de yan­lış­tır. Bu­nun gö­re­vi bu­dur, gö­rev­li­le­ri­ne bu ve­ril­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, da­ha az adam­la top­lan­tı ya­pıl­sın… 14 ki­şiy­le top­lan­tı ya­pı­lıp 7 ki­şi­nin oyuy­la ka­rar­la­rın ve­ril­me­si ka­dar yan­lış bir şey yok­tur. Bu yan­lış ol­du­ğu için de, ba­kın, 22 ta­ne üni­ver­si­te rek­tö­rü­nün -eğer ga­ze­te­de­ki bil­gi­ler yan­lış de­ğil­se, dü­zen­len­me­miş­se- ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de bir tek bi­le ya­yı­nı ol­ma­yan ki­şi­ler rek­tör ola­rak atan­mış­tır. Bi­lim üre­ten ku­rum­la­rın ba­şı­na sı­fır ya­yı­nı olan ki­şi­ler ata­na­maz, atan­ma­ma­lı­dır.

He­pi­ni­zi say­gıy­la ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir.

Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run efen­dim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1276 sı­ra sa­yı­lı 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi ve mil­le­ti­mi­zi şah­sım ve Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ön­ce­lik­le, bu­gün bu­ra­da gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa ne­dir, bir hikâye­si­ne dö­ne­cek olur­sak; bir yıl­dan faz­la bir za­ma­nı 15 ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­mak üze­re bu Mec­lis har­ca­dı, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı me­sai har­ca­dı, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si me­sai har­ca­dı, ko­mis­yon­lar­da bu ka­dar za­man har­can­dı. Aca­ba bu ya­sa ney­di?

30/12/2005 ta­ri­hin­de ve 5447 sa­yı ile 15 ye­ni üni­ver­si­te ku­rul­ma­sıy­la il­gi­li Ka­nun'un 1'in­ci ge­çi­ci mad­de­sin­de ku­ru­cu rek­tör ata­ma­sı­nın Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan ta­ra­fın­dan Cum­hur­baş­ka­nı­na öne­ril­me­si ve 1 öğ­re­tim üye­si­nin, pro­fe­sö­rün rek­tör ata­ma­sı ko­nu­su idi. 3 ki­şi­den 1'ini Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­cek­ti. Bu ya­sa bu şe­kil­de ge­ti­ri­lin­ce, baş­tan kar­şı olun­muş mu­ha­le­fet ola­rak, bu­nun böy­le ge­ti­ril­me­si­nin so­nuç ver­me­ye­ce­ği söy­len­miş­ti ve ni­te­kim tam on üç ay ol­du, bu ko­nu­yu çö­ze­me­dik.

Bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re Cum­hur­baş­ka­nı­mız ge­ri­ye gön­der­di Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne. Ka­nu­nun, üni­ver­si­te rek­tör­le­ri­nin hükûmet ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­cek aday­lar ara­sın­dan Cum­hur­baş­ka­nın­ca atan­ma­sı­nı dü­zen­le­yen ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si­ni, Cum­hur­baş­ka­nı­mız Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı bul­du ve Mec­li­se ge­ri gön­der­di. Yü­ce Mec­lis de AK Par­ti­nin ço­ğun­lu­ğuy­la, ik­ti­dar gü­cü­ne gü­ve­ne­rek Ana­ya­sa'yı, Cum­hur­baş­ka­nı­nı ve mu­ha­le­fe­ti dik­ka­te al­ma­dan ay­nen ge­ri gön­der­di, 1/3/2006 ta­ri­hin­de ge­ri gön­der­miş ol­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ka­dar uya­rı var, Cum­hur­baş­ka­nı uya­rı­yor ve "Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı" di­yor. Cum­hur­baş­ka­nı­mız, bah­se ko­nu dü­zen­le­me­de Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lı­ğı açık­ça gör­dü­ğü için Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne da­va aç­tı ve açı­lan da­va üze­ri­ne Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de 17/5/2006 ta­ri­hin­de ip­tal et­ti. Biz, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin bu ya­sa­yı ip­tal ede­ce­ği­ni dü­şün­dü­ğü­müz, bil­di­ği­miz için ve da­ha ön­ce Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­ri­ye gön­der­di­ği sı­ra­da, Mec­lis­te gö­rü­şül­dü­ğü sı­ra­da öne­ri­de bu­lun­duk ve o za­man öner­di­ği­miz an rek­tör ata­ma­sıy­la il­gi­li ko­nu şuy­du: YÖK, 6 pro­fe­sör tes­pit eder, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­na bil­di­rir, Baş­ba­kan ya da Millî Eği­tim Ba­ka­nı 3 ta­ne­si­ni se­çer -ki, hükûmet­tir, Millî Eği­tim Ba­ka­nı da se­çe­bi­lir Baş­ba­kan adı­na- Cum­hur­baş­ka­nı­na bil­di­rir ve Cum­hur­baş­ka­nı da bu 3 ki­şi­den bi­ri­si­ni atar­dı. Biz, bu­nu, taa bir yıl ön­ce, on bir ay ön­ce söy­le­dik, fa­kat, dik­ka­te alın­ma­dı. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ip­tal et­me­den ön­ce, ben, bir ka­nun tek­li­fi ver­dim 05/04/2006'da -bu de­min an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğım ka­nun tek­li­fi­ni de, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ip­tal ede­cek- Hükûme­ti uyar­mak ve bir çö­züm ge­tir­mek için­di. Ma­ale­sef, dik­ka­te alın­ma­dı, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ip­tal et­ti, Hükûme­tin inat­laş­ma­sı de­vam et­ti. Bu inat­laş­ma so­nu­cun­da, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ver­miş ol­du­ğu bu ka­ra­rın so­nu­cun­da, 05/11/2006 ta­ri­hin­de ve 5556 sa­yıy­la bir ya­sa çı­ka­rıl­dı, ya­ni, yak­la­şık ola­rak iki bu­çuk ay ka­dar ön­ce.

Bu Ka­nun'da ge­ti­ri­len du­rum ney­di? Ay­nen şöy­le, mad­de­den: "Bu Ka­nun­la ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ku­ru­cu rek­tör­le­ri, iki yıl­lı­ğı­na Yük­se­köğ­re­tim Ge­nel Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan, bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren bir ay için­de üye tam sa­yı­sı­nın ¾ ço­ğun­lu­ğuy­la be­lir­le­ne­cek pro­fe­sör aday­dan; Millî Eği­tim Ba­ka­nın­ca on­beş gün için­de se­çi­le­rek Cum­hur­baş­ka­nı­na üç aday bil­di­ri­lir ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca bun­lar ara­sın­dan bi­ri­si se­çi­lir. Yük­se­köğ­re­tim Ge­nel Ku­ru­lun­ca aday be­lir­le­me iş­le­mi bir ay için­de so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğı tak­dir­de Millî Eği­tim Ba­ka­nı ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­cek üç ku­ru­cu rek­tör ada­yı Cum­hur­baş­ka­nı­na su­nu­lur."

İş­te, tam bu­ra­da sı­kın­tı var. Bir ay içe­ri­sin­de bu­nun ger­çek­leş­ti­ri­le­me­ye­ce­ği ke­sin, da­ha ön­ce söy­len­miş­ti ve do­la­yı­sıy­la, ger­çek­leş­me­ye­cek bir şe­yin üze­rin­de ıs­rar edil­di, ge­çil­di. Hat­ta, ben, o za­man­ki ko­nuş­mam­da, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı Tay­yar Al­tı­ku­laç'a ha­tır­lat­mış­tım ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı­mı­za ha­tır­lat­mış­tım.

Ver­di­ği­miz ka­nun tek­li­fin­de 6 üye­yi, biz, za­ten o za­man öner­miş­tik; ne­den dik­ka­te al­ma­dı­nız? Ve o za­man Ka­nun gö­rü­şü­lür­ken, şu an­da bi­le gö­rü­şü­lür­ken çö­züm ge­ti­re­cek bir ka­nun tek­li­fi üze­rin­de du­rul­mu­yor. Yi­ne, ay­nı şe­kil­de hiç­bir de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­dan ko­mis­yon­dan ge­çi­ril­di ve önü­mü­ze ge­ti­ril­di.

Bu de­ği­şik­lik­le biz ne­le­ri dü­şün­müş­tük? Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun tes­pit ede­ce­ği 6 aday ara­sın­dan Millî Eği­tim Ba­ka­nı ve Baş­ba­ka­nın uy­gun bul­du­ğu 3 ta­ne­si se­çi­li­yor ve bu­nun bi­ri­si Cum­hur­baş­ka­nın­ca rek­tör ya­pı­lı­yor­du ku­ru­cu rek­tör ola­rak. Bu, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan be­lir­le­nen aday se­çi­min­de, da­ha ön­ce ka­mu­oyun­da ya da üni­ver­si­te­ler­de keyfîlik­le aday tes­pi­ti ya­pı­lı­yor şek­lin­de­ki ten­kit­le­ri or­ta­dan kal­dır­mak ve ta­raf­sız bir yak­la­şı­mı hâkim kıl­mak için­di bu öne­ri­miz. Ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin olu­şu­mun­da özel­lik­le eme­ği bu­lu­nan ve il­gi­li bi­rim­le­ri ye­te­rin­ce ta­nı­yan ku­ru­cu üni­ver­si­te­nin kad­ro­lu öğ­re­tim üye­le­ri ara­sın­dan se­çil­me­si öne­ril­miş­ti.

Bu­ra­da­ki amaç şuy­du: Ku­ru­cu üni­ver­si­te­ler eğer ye­ni ku­ru­lan bir üni­ver­si­te­nin fa­kül­te, yük­se­ko­kul ya da ens­ti­tü­le­ri­ni kur­muş­sa, ku­ru­cu üni­ver­si­te­nin öğ­re­tim üye­le­ri­nin rek­tör ol­muş ol­ma­sı, ku­ru­mu da­ha iyi ta­nı­dı­ğın­dan, kı­sa sü­re­de bu üni­ver­si­te­nin ge­li­şi­mi ger­çek­le­şir ve ek­sik­le­ri ta­mam­la­nır şek­lin­de ka­nun tek­li­fi­miz­de ge­rek­çe­le­riy­le var­dı.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ka­nım­ca, ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­ler ile top­lum­da eko­no­mik, sos­yal, kül­tü­rel hak­la­rın ge­li­şi­mi­ni amaç edi­nen ve bu­nun ger­çek­leş­ti­ril­me­si ba­kı­mın­dan top­lu­ma kar­şı so­rum­lu olan si­ya­se­tin -ik­ti­da­rı bu­ra­da kas­tet­mek is­ti­yo­rum- ku­ru­cu rek­tör­le­rin be­lir­len­me­sin­de dev­re dı­şı bı­ra­kıl­ma­sı doğ­ru de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu cüm­le­me dik­kat eder­se­niz, bu­ra­dan şu­nu vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum: De­mok­ra­tik bir sis­tem içe­ri­sin­de se­çim­le ba­şa ge­len bir hükûme­tin hak­kı ol­ma­lı. İş­te, hak­kı ol­ma­lı ne­re­de? O ne­den­le, mu­ha­le­fet mil­let­ve­ki­li ola­rak be­nim öner­di­ğim ya­sa­da di­yor­dum ki: YÖK tes­pit eder, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na bil­di­rir. YÖK'ün tes­pit et­me­si, ya ken­di­si tes­pit eder ya da ku­ru­cu üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri ara­sın­dan o üni­ver­si­te tes­pit eder. İş­te, bu­ra­da Millî Eği­tim Ba­ka­nı­na bil­dir­me­si, üni­ver­si­te­nin tes­pit et­ti­ği 6 aday­dan 3'ünü Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın seç­me­si uy­gun ol­maz mı? Ne­den ken­di kur­du­ğu­muz, şim­di­ye ka­dar bu­gün­le­re ge­len üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin se­çe­ce­ği aday­la­rı Millî Eği­tim Ba­ka­nı ka­bul et­me­sin? Biz, bun­dan ya­na­yız. Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak gö­rü­şü­müz, si­ya­se­tin, so­rum­lu­luk al­tı­na gi­ri­yor­sa, üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­nin ata­ma­sın­da bu şe­kil­de dev­re dı­şı­na bı­ra­kıl­ma­ma­sı, dev­re içi­ne alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­mak üze­re bu ör­ne­ği bu­ra­da ver­dim.

Ama, Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; şim­di­ye ka­dar, bu ku­ru­lan 15 üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­ma ko­nu­sun­da gör­düm ki, ik­ti­dar ka­fa­sı­na koy­du­ğu bir şe­yi yap­ma­ya ça­lı­şı­yor. Doğ­ru ya da yan­lış ola­rak de­ğil, yan­lış olan şey­de de ıs­rar edi­yor, çün­kü da­ha ön­ce ken­di­si tek­lif et­miş­ti, ilk ka­nun­da di­yor­du ki: Baş­ba­kan, Millî Eği­tim Ba­ka­nı, 3 ta­ne­si­ni YÖK'e bil­di­rir. YÖK Cum­hur­baş­ka­nı­na bil­di­rir, ora­dan ata­nır. Öy­le bir tek­lif ge­ti­ril­miş­ti, ge­ri çe­kil­di. Öner­gey­le Sa­yın Tay­yar Al­tı­ku­laç'ın ge­tir­miş ol­du­ğu, şu an­da tar­tış­tı­ğı­mız ka­nun gel­di, o ge­ti­ri­len tek­li­fi de­ğiş­tir­di. Do­la­yı­sıy­la, si­ya­set ge­ne ken­di eli­niz­de dev­re dı­şı edi­li­yor­du. Hal­bu­ki de­mok­ra­tik ül­ke­ler­de si­ya­set so­rum­lu­luk al­tın­da ise, her­han­gi bir ku­ru­ma büt­çe­sin­den ayır­dı­ğı bir ma­li kay­na­ğın o ku­rum­lar ka­na­lıy­la ya da ik­ti­dar ka­na­lıy­la ya da dev­le­tin her­han­gi bir ku­ru­lu ka­na­lıy­la de­net­len­me­si ge­re­kir. Ve­ri­len pa­ra­lar ne­re­ye git­ti? Ama­ca uy­gun kul­la­nıl­dı mı? Ül­ke­nin ge­le­ce­ği­ne bir ge­le­cek ya­tı­rı­mı ol­du mu?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­raz ön­ce ko­nu­şan AKP söz­cü­sü De­ğer­li Ho­ca­mız da bu­ra­da üni­ver­si­te sa­yı­la­rı­nın ye­ter­siz ol­du­ğun­dan söz et­ti­ler. Ben da­ha ön­ce­ki ko­nuş­mam­da ay­nı şe­kil­de söz et­miş, bu­gün Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'ni göz önün­de bu­lun­dur­sa­nız 3 bin ila 4 bin üni­ver­si­te ol­du­ğu­nu söy­le­miş­tik ve Tür­ki­ye'nin de bu ra­kam­lar göz önün­de bu­lun­du­ru­la­cak olur­sa 300 ila 400 üni­ver­si­te­ye sa­hip ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­mış­tık, ama ne­re­de! Dört yıl­dır ik­ti­dar­da­sı­nız, üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si sa­yı­sı­nı ar­tır­mak için han­gi gay­re­ti gös­ter­di­niz? Gös­te­ril­me­di.

Bu­gün 30 bi­nin üze­rin­de, Tür­ki­ye'de, öğ­re­tim üye­si var. 2010 yı­lın­da ih­ti­ya­cı­mız tam 50 bi­nin üze­rin­de­dir. 2015 yı­lın­da bu ih­ti­yaç 75 bi­ne yak­la­şı­yor. Eğer Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­cek ve Av­ru­pa Bir­li­ği dü­ze­yin­de ül­ke­nin üni­ver­si­ter ya­pı­sı­nı ge­liş­ti­re­cek­sek, bu sa­yı­ya ih­ti­ya­cı­mız var.

Şu an­da aca­ba genç kad­ro kaç ta­ne­dir? Do­çent ve­ya pro­fe­sör ada­yı ya da yar­dım­cı do­çent ada­yı kaç ta­ne dok­to­ra­lı üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si ada­yı var? Sa­yı ye­ter­li de­ğil­dir. Ta­bii, bu sa­yı­la­rın bir an ön­ce kar­şı­lan­ma­sı ge­re­kir, ama, bu­na rağ­men 15 üni­ver­si­te­nin ku­ru­lu­şun­da biz de mu­ha­le­fet ola­rak des­tek ver­dik. Hat­ta, ku­rul­muş olan bu 15 üni­ver­si­te­nin 2'si be­nim ver­di­ğim ka­nun tek­li­fiy­le ku­rul­muş­tur, ama, siz ik­ti­dar ola­rak, bir yıl­da 15 rek­tö­rü ata­ya­ma­dı­nız ve ata­ya­cak ya­sa­yı çı­ka­ra­ma­dı­nız. Bu ne­den­le, bu­ra­dan, Türk mil­le­ti­ne AKP'yi şikâyet edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu bi­lim­sel özerk­lik ko­nu­su -Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ge­rek­çe­sin­de ile­ri sür­dü­ğü- ger­çek­ten üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir ko­nu­dur. Üni­ver­si­te, ger­çek an­lam­da fi­kir­le­rin hür ve ser­best­çe tar­tı­şıl­dı­ğı, hat­ta, ay­kı­rı fi­kir­le­rin or­ta­ya atı­la­rak, doğ­ru­la­rı bul­mak üze­re fi­kir ça­tış­ma­la­rı­nın ya­ra­tıl­ma­sı ge­re­ken, fi­kir fır­tı­na­la­rı­nın ya­ra­tıl­ma­sı ge­re­ken or­tam­dır, ama, bu­gün üni­ver­si­te­ler­de emir ko­mu­ta zin­ci­ri içe­ri­sin­de ba­zı iş­ler gi­di­yor.

YÖK Ya­sa­sı'nın ten­kit edi­le­cek ya­nı çok­tur ve de­ğiş­ti­ril­me­si için AK Par­ti ola­rak siz se­çim mey­dan­la­rın­da söz ver­miş­ti­niz, YÖK'te re­form ya­pa­cak­tı­nız. Ama, ma­ale­sef, gel­di­niz, ça­lış­ma­ya baş­la­dı­nız, ara­dan dört yıl geç­ti, de­ğil üni­ver­si­te­de re­form yap­mak, ye­ni üni­ver­si­te -ya­sa­sı- ku­ra­bil­mek, 15 üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­ma ko­nu­sun­da tı­kan­dı­nız. Bu­nu, ka­mu­oyu­na, hal­ka na­sıl an­la­tır­sı­nız?

O ne­den­le, mu­ha­le­fe­tin de si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin Ana­ya­sa'sı­nı da ve Cum­hur­baş­ka­nı­nın da uya­rı­la­rı­nı dik­ka­te al­mak ve yan­lış­ta ıs­rar et­me­mek ge­re­ki­yor. Bu­gün, bu­ra­da, sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu­nuz­la, baş­tan be­ri yan­lış ola­rak üze­rin­de ıs­rar et­ti­ği­niz gö­rüş­te ıs­rar et­me­ni­zin an­la­mı yok­tur. Ge­lin, dört­te 3 ço­ğun­lu­ğu bu­ra­dan kal­dır­dı­ğı­nız an­da, be­nim de ver­miş ol­du­ğum ka­nun tek­li­fi de he­men he­men eş an­lam­da­dır, sa­de­ce, ben, dört yıl­lık bir sü­re öner­miş olu­yo­rum. Bu­ra­da­ki dört yıl­lık sü­re­yi öner­miş ol­ma­mın ne­de­ni de şu­dur: Ku­rul­mak­ta olan bir ku­rum, ge­li­şi­mi­ni ta­mam­la­ya­bil­mek için, yö­ne­ti­ci­si­nin sü­rek­li ol­ma­sı ge­re­kir. İki yıl sü­re içe­ri­sin­de, ek­sik bı­ra­ka­rak ay­rıl­mak du­ru­mun­da ka­la­cak bir rek­tör, o dört yıl­lık sü­re­yi de ek­le­ye­lim, dört­te 3 ora­nın­da­ki ço­ğun­lu­ğu or­ta­dan kal­dı­ra­lım ve ku­ru­cu üni­ver­si­te­le­rin öğ­re­tim üye­le­ri ara­sın­dan da aday­lar be­lir­le­ye­rek bu rek­tör­le­rin ata­ma­sı­nı sağ­la­ya­lım.

Ya­ni, zin­cir, hal­ka gü­zel ku­rul­muş olu­yor, üni­ver­si­te dev­re­ye gi­ri­yor, ku­ran üni­ver­si­te. Hükûmet, si­ya­si so­rum­lu­luk al­mış, eko­no­mik des­tek ve­ri­yor, üni­ver­si­te­le­rin sa­yı­sı­nı ço­ğalt­mak zo­run­da, öğ­re­tim üye­le­ri­nin sa­yı­sı­nı ye­tiş­tir­mek üze­re üni­ver­si­te­le­re imkân, kay­nak ayır­mak zo­run­da. Bu­ra­da, so­rum­lu­luk alan hükûme­te de YÖK'ün tes­pit et­ti­ği 6 aday­dan 3 ta­ne seç­me hak­kı­nı ver­mek, yi­ği­din hak­kı­nı ver­mek­tir, hükûme­tin hak­kı da o ol­sun. Ama, Cum­hur­baş­ka­nı­mız da bu se­çi­len 3 pro­fe­sö­rün ara­sın­dan 1 ta­ne­si­ni de ku­ru­cu rek­tör ola­rak seç­sin ve dört yıl kal­sın baş­ta. Böy­le olun­ca, ku­rul­mak­ta olan üni­ver­si­te­ler ge­li­şi­mi­ni ta­mam­la­ya­cak­tır ve tek­rar­lı­yo­rum, inat­ta fay­da yok­tur, inat­ta faz­la di­ren­me­nin bu ül­ke­ye fay­da ge­tir­me­ye­ce­ği ke­sin­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­ra­da, bi­lin­di­ği gi­bi, bu tek­lif­te, ku­ru­lan 15 üni­ver­si­te­nin ku­ru­cu rek­tör­le­ri­nin -YÖK dâhil edil­miş ol­sa da- ka­rar al­ma­sı­nı zor­laş­tı­ra­cak dü­zen­le­me­ler var için­de; bu dört­te 3 ora­nın­da­ki oran. Sa­yın Ho­cam 3/4'ü sa­vun­du; az ka­tı­lım ola­rak se­çim sağ­lan­mış ola­cak, ama, bu­ra­da, di­ğer ta­raf­tan, mu­ha­le­fet ola­rak ben de di­yo­rum ki, Hükûmet, YÖK teş­ki­lat­lan­ma­sın­da, sa­yı­sıy­la ağır­lık den­ge ku­ra­rak ata­ma­yı en­gel­le­ye­cek­tir, do­la­yı­sıy­la iş as­kı­da ka­la­cak ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı­na dö­ne­cek, Millî Eği­tim Ba­ka­nı­nın ka­ra­rıy­la atan­mış ola­cak. Ee, bu­ra­da da hak­ka­ni­yet ol­mu­yor. O za­man, si­ya­set tam an­la­mıy­la üni­ver­si­te­ye hâkim ol­du­ğun­da üni­ver­si­te­de o özerk tar­tış­ma, hür tar­tış­ma, bi­lim­sel araş­tır­ma­yı or­ta­ya çı­kar­ma öz­gür­lü­ğü, ser­best­li­ği ve ce­sa­re­ti or­ta­dan kalk­mış olu­yor. O ne­den­le, bu öne­ri­nin dik­ka­te alın­ma­sı­nı ben tek­lif et­mek is­ti­yo­rum.

Ay­rı­ca, da­ha önem­li­si, da­ha ön­ce ver­di­ğim bir tek­lif­ten açık­ça ya­rar­lan­dı­ğı hâlde Hükûmet, Millî Eği­tim Ba­ka­nı çı­kıp bu kür­sü­den açık­ça de­me­li ki, böy­le bir tek­lif var­dı, Ko­mis­yon Baş­ka­nı bi­ze gön­der­di, ama, biz bun­dan fay­da­lan­dık ya da fay­da­lan­ma­dık. Bu ko­nuş­mam­da bir ce­vap bek­li­yo­rum Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan.

Za­man aşı­rı de­re­ce­de kay­bol­muş­tur. Hükûmet ola­rak, dört yıl­lık ik­ti­da­rı­nız dö­ne­min­de za­ma­nı iyi yö­ne­te­me­di­niz. Za­ma­nın iyi yö­ne­ti­le­me­me­si, ül­ke­nin ge­le­ce­ği­ne ha­zır­lık yap­ma­sı ge­re­ken genç nes­lin ye­tiş­ti­ril­me­sin­de bü­yük ek­sik­li­ği­niz ne­de­niy­le, öğ­re­tim üye­si açı­ğı­nın… Ye­ni ku­rul­mak­ta olan üni­ver­si­te­le­re yet­me­ye­ce­ği gi­bi, bun­dan son­ra ku­rul­ma­sı ge­re­ken, gi­de­rek sa­yı­la­rı ar­tı­rı­la­rak ku­rul­ma­sı ge­re­ken üni­ver­si­te­le­re de ha­zır­lık ya­pıl­ma­dı­ğın­dan, bu ek­sik­lik içe­ri­sin­de, Hükûmet ola­rak ba­şı­nı­zı eli­ni­zin ara­sı­na ko­yup dü­şün­me­niz ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­rer­ken önem­li bir so­run ola­rak önü­müz­de du­ru­yor. Yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rı­nın özerk­li­ği ve aka­de­mik öz­gür­lük hak­kın­da­ki Li­ma Bil­dir­ge­si'ni bu­ra­da tek­rar ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum. İn­san Hak­la­rı Ev­ren­sel Be­yan­na­me­si'nin 40'ın­cı yıl­dö­nü­mün­de Dün­ya Üni­ver­si­te Ser­vi­si bir açık­la­ma yap­tı. Bu açık­la­ma­da üni­ver­si­te ve aka­de­mik ku­ru­luş­lar o ül­ke in­san­la­rı­nın eko­no­mik, sos­yal, kül­tü­rel, te­mel ve po­li­tik hak­la­rı­nın ya­şa­ma ge­çi­ril­me­si­ni ta­kip et­mek­le yü­küm­lü kı­lın­mış­tır. Do­la­yı­sıy­la, bu ko­nu­nun çö­zü­me ka­vuş­tu­ru­la­bil­me­si için bir an ön­ce, söy­le­di­ğim an­lam­da ge­tir­di­ği­miz ka­nun tek­li­fi­nin dik­ka­te alın­ma­sı… Çün­kü, Cum­hur­baş­ka­nı­na gi­der­se tek­rar Mec­li­se ge­ri gön­de­ri­le­cek ve za­man yi­ne he­ba ola­cak­tır.

O ne­den­le, ge­tir­miş ol­du­ğum ka­nun tek­li­fi­min de Yü­ce Mec­lis ta­ra­fın­dan bu ya­sa tek­li­fiy­le be­ra­ber de­ğer­len­di­ri­le­rek ye­ni­den göz­den ge­çi­ril­me­si ve za­man kay­bı­nın en­gel­len­me­si adı­na, ka­nun tek­li­fi­min des­tek­len­me­si­ni yü­ce he­ye­ti­niz­den bek­li­yor, Türk mil­le­ti­ni ve yü­ce Mec­li­si, siz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ak­de­mir.

Şah­sı adı­na Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Ala­et­tin Gü­ven.

Sa­yın Gü­ven, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALA­ET­TİN GÜ­VEN (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1276 sı­ra sa­yı­lı, Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­lat Ka­nu­nu ve Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu üze­ri­ne şah­si gö­rüş­le­ri­mi açık­la­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; üni­ver­si­te­ler, Or­ta Çağ­da, Do­ğu ve İs­lam dün­ya­sın­da, da­ha son­ra Ba­tı'da top­lum­sal ge­liş­me­nin, me­de­ni­ye­tin ve kül­tü­rün ge­liş­me­sin­de önem­li gö­rev­ler üst­le­nen ku­rum­lar ola­gel­miş­tir. Üni­ver­si­te­ler, ku­rul­ma­sıy­la, hem Do­ğu hem de Ba­tı'da sos­yal, eko­no­mik ge­liş­me­ler­le be­ra­ber ye­ni tek­no­lo­ji­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı­nı, bel­li bir re­fah dü­ze­yi­ne ula­şıl­ma­sı­nı, ke­şif­le­ri ve bi­lim­sel dev­rim­le­ri do­ğur­muş­tur.

Ül­ke­miz­de var olan üni­ver­si­te­le­re ila­ve ola­rak ye­ni üni­ver­si­te­ler ku­rul­ma­sı, bi­lim­sel ve tek­no­lo­jik ge­liş­me için zo­run­lu­luk­tur. Ye­ni bir eği­tim yu­va­sı açıl­ma­sı, bu ala­na ya­tı­rım ya­pıl­ma­sı ge­le­ce­ğe ya­pı­la­cak en önem­li ya­tı­rım­dır.

Ül­ke­miz­de ye­ni üni­ver­si­te­le­rin ku­rul­ma­sı ko­nu­sun­da her­kes -ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le- ama her­kes hem­fi­kir­dir; Tür­ki­ye'de mev­cut üni­ver­si­te sa­yı­sı­nın az ol­du­ğu ve mut­lak su­ret­te ye­ni üni­ver­si­te­ler açıl­ma­sı ko­nu­sun­da da bir­lik ve be­ra­ber­lik için­de ça­lış­mak­ta­dır.

Ül­ke­miz­de 2006-2007 eği­tim-öğ­re­tim yı­lın­da 68'i dev­let, 25'i va­kıf ol­mak üze­re 93 üni­ver­si­te bu­lun­mak­ta­dır. Üni­ver­si­te­le­ri­miz­de 12 bi­ne yak­la­şan pro­fe­sör, 6 bi­ne yak­la­şan do­çent, 15 bi­ne yak­la­şan yar­dım­cı do­çent ol­mak üze­re 32 bin öğ­re­tim üye­si gö­rev yap­mak­ta­dır.

Yi­ne ül­ke­miz­de, 2006 yı­lın­da ÖSS sı­na­vı­na gi­ren 1 mil­yon 730 bin 850 gen­ci­mi­zin 1 mil­yon 327 bin 980'i açık­ta kal­mış­tır. Ya­ni, her 100 öğ­ren­ci­den sa­de­ce 4'ü üni­ver­si­te­li ola­bil­miş. Üni­ver­si­te ka­pı­la­rın­da yı­ğıl­ma­yı or­ta­dan kal­dı­ra­bil­mek için ye­ni üni­ver­si­te­le­rin ku­rul­ma­sı ka­çı­nıl­maz ol­muş­tur.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; üni­ver­si­te, top­lu­mun te­mel taş­la­rın­dan bi­ri­dir, en önem­li­le­rin­den­dir. İn­san için be­yin ney­se, top­lum için üni­ver­si­te odur. Top­lu­mun ha­fı­za­sı, id­ra­ki, mu­ha­ke­me­si ve esa­sı üni­ver­si­te­de do­ğar, üni­ver­si­te­de ge­li­şir, ora­da bü­yür ve ora­da bes­le­ne­rek ya­şar.

Zihnî ha­ya­tın bi­ri­cik kay­na­ğı olan üni­ver­si­te­ler, dü­şün­ce­nin yu­va­lan­dı­ğı mekânlar­dır. Bi­lim ola­rak üni­ver­si­te­de do­ğan zi­hin ve­ri­le­ri, top­lu­mun bü­tün kat­man­la­rı­na dü­şün­ce ola­rak ya­yı­lır. Üni­ver­si­te, top­lum­da mey­da­na ge­len dü­şün­ce­le­ri bi­li­min ge­liş­me­si için kül­tür ala­nı ola­rak ka­bul eder. Dü­şü­nür­ler, top­lu­mu aşan, üni­ver­si­te­nin de aşı­rı çe­kin­gen­li­ği ve ku­ral­cı­lı­ğıy­la hür ufuk­la­rı­nı bağ­la­ma­yan bü­yük ye­te­nek­ler­dir. Üni­ver­si­te, ih­ti­sas­la ki­şi­li­ğin, ah­lak ve ide­aliz­min, dün­ya­yı bi­lip an­la­ma­nın ve yö­net­me­nin yol­la­rı­nı ara­yan­la­rın oda­ğı ol­du­ğu gi­bi, geç­miş­ten ge­lip ge­le­ce­ğe gi­den bin yıl­lık bi­lim oca­ğı ol­ma bi­lin­ci­nin ma­ya­lan­dı­ğı bir yer ol­ma özel­li­ğin­de­dir de, hep öy­le ol­muş­tur.

Üni­ver­si­te­nin iç hür­ri­ye­ti­ni kay­bet­me­me­si ve yoz­laş­ma­ma­sı için li­ya­kat­li ve eh­li­yet­li öğ­re­tim gö­rev­li­le­ri­ne ih­ti­yaç var­dır. Bel­ki, bu­gün, üni­ver­si­te­nin en bü­yük aç­maz­la­rın­dan bi­ri in­san un­su­ru­na da­ya­lı ka­li­te yok­sul­lu­ğu ol­sa ge­rek. Üni­ver­si­te­ler, her şey­den ön­ce ama­cı­nı iyi tes­pit et­me­li­dir. Bu­nun için bir yan­dan dev­le­tin ve top­lu­mun ih­ti­ya­cı olan uz­man ki­şi­le­ri ye­tiş­ti­rir­ken, bir yan­dan da ye­tiş­ti­ren­le­ri ye­tiş­tir­mek, öbür yan­dan da bi­lim yap­mak üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin üç esas­lı gö­re­vi­dir.

Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Tür­ki­ye, ül­ke­miz genç ve di­na­mik bir nü­fu­sa sa­hip­tir. Okul ön­ce­si ilk, or­ta, yük­sek ve yay­gın eği­tim­de 19 mil­yo­na ya­kın öğ­ren­ci­miz var. AK Par­ti­nin ik­ti­da­rı bo­yun­ca en ön­ce­lik­li me­se­le­si hep eği­tim ol­muş­tur, öy­le ol­ma­ya de­vam ede­cek­tir, çün­kü, ada­le­tin, kal­kın­ma­nın ve ge­liş­me­nin te­me­lin­de eği­tim; hak­sız­lı­ğın, ge­ri kal­mış­lı­ğın te­me­lin­de ise ce­ha­let ve yan­lış eği­tim var­dır. AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın te­mel he­def­le­ri ara­sın­da olan in­san mer­kez­li, top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı­na ve çağ­daş uy­gar­lık ge­rek­le­ri­ne uy­gun eği­tim sis­te­mi­nin ger­çek­leş­me­si yo­lun­da bü­yük iler­le­me­ler kay­de­dil­miş­tir. AK Par­ti, ik­ti­da­rı bo­yun­ca ge­nel büt­çe­den en bü­yük pa­yı Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na ayır­mış­tır. 2007 yı­lın­da büt­çe­den Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na 21 mil­yar YTL, YÖK'e -Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­mu­na- 6 mil­yar YTL öde­nek ay­rıl­mış­tır. 1961-62 öğ­re­tim yı­lın­da 1.700 öğ­ren­ci­ye öğ­re­nim kre­di­si ver­mek­tey­ken, bu­gün bu sa­yı 800 bi­ne ulaş­mış­tır. Ay­rı­ca öğ­ren­ci­le­ri­mi­zin ia­şe­le­ri­ni ve ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­mak üze­re, 2002 yı­lın­da 45 YTL olan burs ve öğ­re­nim kre­di­si ay­lık mik­ta­rı, 2007 yı­lın­da 150 YTL'ye yük­sel­ti­le­rek yüz­de 233'lük bir ar­tış sağ­lan­mış­tır ve ye­ni ku­ru­la­cak üni­ver­si­te­le­re bu ka­nun­la be­lir­le­nen şart­lar­da yö­ne­ti­ci­le­rin atan­ma­sıy­la eği­tim ve öğ­re­ti­me bü­yük kat­kı sağ­la­na­cak ka­na­at­le­ri­mi siz­ler­le pay­la­şır­ken, say­gı ve se­lam­la­rı­mı ile­ti­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Gü­ven.

Şah­sı adı­na ikin­ci ko­nuş­ma­cı Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ.

Sa­yın Boz­dağ, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si ve esa­sın­da da bu tez­ke­re­nin müs­te­ni­di olan Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rı üze­rin­de şah­si gö­rüş­le­ri­mi açık­la­mak üze­re söz al­dım.

Şim­di, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rı ve Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ge­ri gön­der­me ge­rek­çe­le­ri bir­lik­te in­ce­len­di­ği tak­dir­de, or­ta­da Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı bir yo­ru­mun, Ana­ya­sa'ya rağ­men ya­pıl­mış bir de­ğer­len­dir­me­nin ol­du­ğu tar­tış­ma­sız­dır ben­ce. Ne­den?

Bir: Ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ku­ru­cu rek­tör­le­ri­nin atan­ma­sıy­la il­gi­li Ana­ya­sa'da hiç­bir hü­küm yok­tur, hiç­bir hü­küm yok­tur. Pe­ki, 2547 sa­yı­lı Ya­sa'da bir hü­küm var mı­dır? Ora­da da her­han­gi bir hü­küm yok­tur. Ana­ya­sa'da ol­ma­yan bir hük­me müs­te­ni­den böy­le­si bir de­ğer­len­dir­me­yi Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın yap­ma­sı ve­ya Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin de­ğer­len­dir­me­sin­de esas al­ma­sı, Ana­ya­sa'nın 153'ün­cü mad­de­si­ne ay­kı­rı­lık da teş­kil eder, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si açı­sın­dan.

Ba­kın, Ana­ya­sa'nın 130'un­cu mad­de­si di­yor ki: "Yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rı­nın ku­ru­luş ve or­gan­la­rı ile iş­le­yiş­le­ri, bun­la­rın atan­ma­la­rı esas ve usul­le­ri ka­nun­la dü­zen­le­nir." Ana­ya­sa bu­nu söy­le­miş mi? Ar­ka­sın­dan, bu­nun­la kal­ma­mış Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, ba­kın, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si de di­yor ki: "Ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­ler­de gö­rev­de bu­lu­nan rek­tö­rün söz ko­nu­su ol­ma­ma­sı ve 2547 sa­yı­lı Ya­sa'nın 13'ün­cü mad­de­sin­de yer alan ku­ral­lar çer­çe­ve­sin­de rek­tör aday­la­rın­da ara­na­cak şart­lar ve ben­ze­ri ko­nu­lar­da mad­di ve hu­ku­ki imkânsız­lık ne­de­niy­le, bu ko­nu­da Mec­lis dü­zen­le­me ya­pa­bi­lir ise de…" di­yor ve bu boş­lu­ğu dol­dur­mak için Mec­li­sin dü­zen­le­me ya­pa­bi­le­ce­ği­ni Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ip­tal ka­ra­rın­da ka­bul et­miş. Pe­ki, Ana­ya­sa'ya ba­kı­yor­su­nuz, Cum­hur­baş­ka­nı­nın üni­ver­si­te­nin rek­tör­le­ri­ni seç­me ve ata­ma yet­ki­si­ni dü­zen­le­yen hük­mü­ne bak­tı­ğı­nız­da ve di­ğer­le­riy­le be­ra­ber de­ğer­len­dir­di­ği­niz­de ne çı­kı­yor or­ta­ya? Cum­hur­baş­ka­nı­nın seç­me ve ata­ma­sı dı­şın­da, Ana­ya­sa'da, rek­tör­le­rin, hem ku­rul­muş hem de ye­ni ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ata­ma­sıy­la il­gi­li hiç­bir hü­küm yok. Sa­de­ce 2547 sa­yı­lı Ya­sa var, ora­nın da 13'ün­cü mad­de­si var. Pe­ki, Ana­ya­sa ne di­yor? Ana­ya­sa'nın il­gi­li mad­de­si di­yor ki: "Ka­nun­la be­lir­ti­len usul ve esas­lar çer­çe­ve­sin­de ata­ma iş­le­mi­ni… Cum­hur­baş­ka­nı se­çer ve ger­çek­leş­ti­rir." Pe­ki, bu­nun ara­sın­da, YÖK'ün dev­re­de ol­du­ğu ve­ya baş­ka bi­ri­le­ri­nin dev­re­de ol­du­ğu bir sis­tem­den Ana­ya­sa bah­se­di­yor mu? Bah­set­mi­yor. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si bah­se­di­yor mu? Bah­set­mi­yor. Bu alan ki­me ait? Ya­sa ko­yu­cu­ya ait. Ya­sa ko­yu­cu bu tak­dir hak­kı­nı kul­lan­mış mı? Kul­lan­mış ve ya­sa­yı dü­zen­le­miş. Cum­hur­baş­ka­nı­nın se­çe­ce­ği rek­tör aday­la­rı­nın na­sıl be­lir­le­ne­ce­ği­ni dü­zen­le­miş mi? Dü­zen­le­miş. Bu­ra­da Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­lık var mı? Yok. Ne var? Ana­ya­sa'ya uyum var.

Pe­ki, bu­ra­da ikin­ci bir so­ru so­ru­yo­rum, o da şu: YÖK'ün dev­re­de ol­ma­sı­nı dü­zen­le­yen açık bir hü­küm Ana­ya­sa'da var mı? Zi­ra, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si di­yor ki: "Bu boş­lu­ğu dol­dur­mak ya­sa ko­yu­cu­nun gö­re­vi­dir. An­cak bu boş­lu­ğu dol­du­rur­ken rek­tör­le­rin atan­ma­sıy­la il­gi­li ko­nu­da YÖK'ün dev­re dı­şı bı­ra­kıl­ma­sı Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı­dır." di­yor, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ka­ra­rı.

Ben şim­di Ana­ya­sa'yı oku­dum, il­gi­li bö­lüm­le­ri. Arı­yo­rum, arı­yo­rum, ne­re­de bu ya­zı­yor? Han­gi mad­de­de ya­zı­yor? Ne­re­sin­de ya­zı­yor? Ku­ru­cu rek­tör­le­rin ata­ma­sın­da YÖK'ün dev­re­de ol­ma­sı­nı ön­gö­ren bir dü­zen­le­me var mı?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (Bur­sa) - Var.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - Yok. Ba­kın, onu sa­de­ce ben söy­le­mi­yo­rum, bu, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rın­da da söy­le­ni­yor. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si di­yor ki: "Bu ko­nu­da her ne ka­dar Ana­ya­sa'da bir hü­küm yok­sa da ya­sa ko­yu­cu­nun rek­tör ata­ma­sın­da YÖK'ü dev­re dı­şı bı­rak­ma­sı Ana­ya­sa'yla bağ­daş­maz." Ne­re­den çı­kar­dık bu­nu? Bu yo­ru­mu ne­re­den çı­kar­dık? Ona ba­kı­yo­ruz, o yo­rum ne­re­den çı­kı­yor? Ana­ya­sa'nın bi­lim­sel özerk­lik­le il­gi­li dü­zen­le­me­si­nin içe­ri­sin­den çı­ka­rı­lı­yor. Di­yor ki Ana­ya­sa: "Üni­ver­si­te­ler ka­mu tü­zel ki­şi­li­ği­ne ve bi­lim­sel özerk­li­ğe sa­hip­tir." Bu bi­lim­sel özerk­li­ğin içe­ri­sin­de de ne var­dır di­yor Ana­ya­sa Mah­ke­me­si? Rek­tör­le­rin ata­ma­sın­da YÖK'ün dev­re­de ol­ma­sı var­dır di­yor. Ne­den? Çün­kü bu bu­nun ge­re­ği­dir di­yor.

Ben şim­di ba­kı­yo­rum, ne­re­den çı­ka­rı­lı­yor bu­ra­da? Bi­lim­sel özerk­lik… Ana­ya­sa Mah­ke­me­si on­dan bah­se­di­yor ama ida­ri özerk­lik­ten bah­set­mi­yor. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın yo­ru­mun­da da, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin yo­ru­mun­da da ida­ri özerk­lik var. Ge­rek­çe­yi oku­yo­rum 1982 Ana­ya­sa­sı'nın, ora­da yok. Mad­de­ye ba­kı­yo­rum, Ana­ya­sa mad­de­le­ri­ne, ora­da da yok. Şim­di, ba­kı­yo­rum, bu­ra­dan özerk­lik çı­ka­rı­lı­yor. Na­sıl çı­ka­rı­lı­yor, ben onu an­la­ma­dım.

1961 Ana­ya­sa­sı'nın 120'nci mad­de­sin­de ida­ri özerk­lik var, 1982 Ana­ya­sa­sı'nda yok. Unu­tul­muş mu? De­ğil, ha­yır. Ya­sa ko­yu­cu böy­le ter­cih et­miş. Ar­ka­sın­dan yi­ne Ana­ya­sa'nın il­gi­li mad­de­sin­de di­yor ki: "Üni­ver­si­te­ler dev­le­tin gö­ze­tim ve de­ne­ti­mi al­tın­da fa­ali­yet­te bu­lu­nur." Hem Ana­ya­sa bu­nu söy­le­ye­cek hem de siz, bu­ra­dan, kal­kıp ida­ri özerk­lik çı­ka­ra­cak­sı­nız; çık­maz bu. Ha, ben ida­ri özerk­lik­ten ya­na­yım; ama, yo­rum­la, zor­la­may­la, Ana­ya­sa'yı ter­sin­den oku­may­la bu­ra­dan ida­ri özerk­lik çık­maz.

Bi­lim­sel özerk­li­ğe bak­mak la­zım. Ana­ya­sa'da bi­lim­sel özerk­lik de yok. Ne var? Bi­lim­sel özerk­li­ğin adı var. Ken­di var mı? Ken­di ta­til­de, yok. Şu an­da da yok. Ne­den yok? Ba­kın, Ana­ya­sa ne yap­mış: Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nu kur­muş, üni­ver­si­te­le­ri zap­tu­rapt al­tı­na al­ma­yı ona gö­rev ver­miş. Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu ka­rar ve­ri­yor; şu­ra­da ne ola­cak, bu­ra­da ne ola­cak, kim na­sıl ge­le­cek, kim na­sıl gi­de­cek, han­gi ki­tap­lar, han­gi müf­re­dat­lar na­sıl oku­tu­la­cak, na­sıl ses­len­di­ri­le­cek, bun­la­rın dü­ze­ni­ni ya­pı­yor. Bir de­fa, hür ve gür bir or­tam­da bi­lim­sel özerk­li­ğin üni­ver­si­te­ler­de ya­şa­dı­ğı­nı söy­le­me­nin imkânı yok. Da­ha ge­çen­ler­de, bir üni­ver­si­te­miz­de, bir pro­fe­sör, ka­na­ati­ni açık­la­dı di­ye işin­den ol­du. Siz, in­san­la­rın aka­de­mik ge­le­cek­le­ri­ni ön ka­bul­ler­le ön­ler­se­niz, sen be­nim ar­zu et­ti­ğim gi­bi de­ğil­dir di­ye en­gel­ler­se­niz, gü­ven­mez­se­niz, önü­nü tı­kar­sa­nız, bi­lim­sel özerk­li­ği kat­le­der­si­niz. Bu­gün, bi­zim ge­lip bu­nu tar­tış­ma­mız la­zım. Bi­lim­sel özerk­li­ği üni­ver­si­te­le­re ve­re­cek sis­te­mi biz na­sıl ku­ra­rız, bu­nun üze­rin­de dur­ma­mız la­zım. Ama, biz, he­nüz Ana­ya­sa bi­lim­sel özerk­li­ği tam ver­me­miş, ida­ri özerk­lik yok; hem onun ya­nı­na ida­ri özerk­li­ği ko­yu­yo­ruz, bi­lim­sel özerk­li­ğin içe­ri­sin­de de bu­nu çı­ka­rı­yo­ruz. Ön­ce, bir, bi­lim­sel özerk­li­ği ge­ti­rip ko­ya­lım.

Pe­ki, ne var? Ora­da bir il­ginç hu­sus da­ha var, o da şu: De­ni­li­yor ki: "Üni­ver­si­te­nin, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun se­çe­ce­ği rek­tör aday­la­rı­nı dört­te 3 ço­ğun­luk­la ata­ma­sı Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı. Bu, işi güç­leş­ti­rir, zor­laş­tı­rır, imkânsız­laş­tı­rır." Ar­ka­sın­dan, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı da di­yor ki: "Bu ko­nu­da­ki ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı be­lir­le­mek her ne ka­dar ya­sa ko­yu­cu­nun tak­di­rin­de ise…" Ana­ya­sa'da yer al­ma­yan bir­ta­kım ge­nel hu­ku­ki kri­ter­ler ko­ya­rak, ya­sa ko­yu­cu­nun tak­dir yet­ki­si­ne mü­da­ha­le edi­yor. "Sen bu­nu tak­dir ede­mez­sin." Ya, biz şim­di­ye ka­dar ne di­yo­ruz? Di­yo­ruz ki, bun­la­rı, da­ha faz­la in­san­lar bir ara­ya gel­sin, seç­sin, uz­laş­sın, kay­naş­sın, kö­tü mü olur? Şim­di, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun üye­le­ri­ni kim atı­yor? Ta­ma­mı­nı Cum­hur­baş­ka­nı atı­yor, ta­ma­mı­nı. Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun seç­ti­ği üye­le­ri de Cum­hur­baş­ka­nı onay­la­maz­sa ata­mı­yor. Ora­da bu­lu­nan üye­le­rin ta­ma­mı bu ül­ke­nin üni­ver­si­te­le­rin­de ka­ri­yer yap­mış, bü­tün sı­nav­la­rı aşa aşa gel­miş, al­nı­nın te­riy­le pro­fe­sör­lü­ğü, ora­yı hak et­miş in­san­lar. Siz, on­la­rın bir kıs­mı­na gü­ve­ne­cek­si­niz, bir baş­ka­sı­na gü­ven­me­ye­cek­si­niz. "Ben sa­na gü­ven­mi­yo­rum…" "Biz ve öte­ki­ler…" Bu ba­kı­şı, bi­zim, Ana­ya­sa yo­ru­mu­na yan­sıt­ma­mız, ana­ya­sal de­ğer­len­dir­me­nin içi­ne koy­ma­mız yan­lış. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Öte yan­dan, ba­kın, bir baş­ka ga­ra­bet: "Efen­dim, Ba­ka­nın dev­re­de ol­ma­sı yan­lış…"

Ya­hu, bu Ba­kan kim? Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin ba­ka­nı de­ğil mi Millî Eği­tim Ba­ka­nı?

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Öbü­rü kim? Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin Baş­ka­nı.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - Ara­da ol­ma­sı­nın ne sa­kın­ca­sı var? Di­yor ki: "Böy­le olur­sa üni­ver­si­te­ler si­ya­se­te terk edil­miş olur."

Pe­ki, de­ğer­li dost­la­rım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben, yi­ne, Ana­ya­sa'ya ba­kı­yo­rum, dön­düm oku­yo­rum. He­pi­mi­zin oku­ma­sı la­zım. Di­yor ki… Ba­kan­lar Ku­ru­lu Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­na üye atar di­yor mu? Di­yor. 2547 sa­yı­lı Ya­sa da bu­nun na­sıl ola­ca­ğı­nı dü­zen­li­yor mu? Dü­zen­li­yor. Ba­kan­lar Ku­ru­lu si­ya­si bir or­ga­ni­zas­yo­nun so­mut şek­li de­ğil mi? Evet. O za­man Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­na üye atar­ken si­ya­set ka­rış­mı­yor mu? Ka­rı­şı­yor. Pe­ki, ne­den bi­lim­sel özerk­lik, ida­ri özerk­lik ze­de­len­mi­yor?

Öte yan­dan, ben, yi­ne an­la­ma­dım. Bu Ana­ya­sa yi­ne bu­ra­da du­ru­yor, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si yi­ne ora­da du­ru­yor, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız yi­ne ay­nı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bir da­ha oku… Bir da­ha oku…

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) - Bir da­ha oku… Bir da­ha oku…

BAŞ­KAN - Sa­yın Boz­dağ, mik­ro­fon ka­pan­dı, 1 da­ki­ka­lık sü­re ve­ri­yo­rum, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız lüt­fen, te­şek­kür edi­niz.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - 1992 yı­lın­da 22 üni­ver­si­te, 1995'te de baş­ka üni­ver­si­te­ler ku­rul­du. O za­man DYP-SHP Hükûme­ti var­dı. O za­man on­la­rı Millî Eği­tim Ba­ka­nı, Baş­ba­ka­nın öne­ri­siy­le Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı bu ata­ma­yı yap­tı­ğın­da bi­lim­sel özerk­lik, ida­ri özerk­lik ta­til­de miy­di? Ana­ya­sa te­da­vül­den mi kalk­mış­tı? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Cum­hur­baş­ka­nı­nın ve­to yet­ki­si yok muy­du? Ne­den on­lar atar­ken mü­bah, AK Par­ti böy­le bir ta­sar­ruf yap­tı­ğı za­man mü­bah de­ğil?

MUS­TA­FA ÖZ­YURT (Bur­sa) - Zih­ni­yet far­kı var.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - Ba­kın, bu­ra­da bir hu­su­sun al­tı­nı çi­zip, hu­zur­la­rı­nız­dan ay­rıl­mak is­ti­yo­rum. O da şu: Ana­ya­sa Mah­ke­me­si bu ko­nu­da ka­rar ve­rir­ken, ver­di­ği ka­rar­da… Ka­ra­rı eleş­tir­me hak­kım var. Di­yor ki Ana­ya­sa'nın 153'ün­cü mad­de­si: Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı Resmî Ga­ze­te'de he­men ya­yım­la­nır, her­ke­si bağ­lar. Ya­sa­ma, yü­rüt­me, yar­gı, her­ke­si bağ­lar, amen­na. Ama, Ana­ya­sa'nın 153'ün­cü mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı bir baş­ka hü­küm da­ha söy­lü­yor, di­yor ki: "Ana­ya­sa Mah­ke­me­si bir ka­nun ve­ya ka­nun hük­mün­de ka­rar­na­me­nin ta­ma­mı­nı ve­ya bir hük­mü­nü ip­tal eder­ken…"

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­bul edil­di)

BAŞ­KAN - Sa­yın Boz­dağ…

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - Bir cüm­le Sa­yın Baş­ka­nım, son cüm­lem.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run, bir cüm­le.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - An­la­şıl­sın di­ye, uy­gun gö­rür­se­niz.

"…ka­nun ko­yu­cu gi­bi ha­re­ket­le, ye­ni bir uy­gu­la­ma­ya yol aça­cak bi­çim­de hü­küm te­sis ede­mez."

Bu ka­rar, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ka­ra­rı, ka­nun ko­yu­cu gi­bi ha­re­ket­le, Ana­ya­sa'da, rek­tör ata­ma­sın­da YÖK'ün dev­re­de ol­ma­ma­sı­na rağ­men YÖK'ü dev­re­ye so­ka­rak ye­ni bir uy­gu­la­ma­ya esas teş­kil ede­cek şe­kil­de ve­ril­miş bir ka­rar­dır, Ana­ya­sa'nın 153'ün­cü mad­de­sin­de­ki be­lir­le­me­ye ve sı­nır­la­ma­ya da ay­kı­rı­dır.

BAŞ­KAN - Sa­yın Boz­dağ, te­şek­kür ede­bi­lir mi­yim si­ze.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - Ya­pı­lan dü­zen­le­me Ana­ya­sa'ya uy­gun­dur.

Ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Boz­dağ, te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.01

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 19.06

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 48'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1276 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun'un gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Şim­di Ka­nun'un tü­mü üze­rin­de so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pa­ca­ğız.

Sa­yın Ateş? Yok.

Ka­nun'un tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır. Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

YÜK­SE­KÖĞ­RE­TİM KU­RUM­LA­RI TEŞ­Kİ­LA­TI KA­NU­NU, YÜK­SE­KÖĞ­RE­TİM KA­NU­NU,

KA­MU MALÎ YÖ­NE­Tİ­Mİ VE KON­TROL KA­NU­NU, TEL­SİZ KA­NU­NU İLE 78 VE 190

SA­YI­LI KA­NUN HÜK­MÜN­DE KA­RAR­NA­ME­LER­DE DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI

HAK­KIN­DA KA­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN

Ka­nun No. 5556                                                                            Ka­bul Ta­ri­hi: 15/11/2006

MAD­DE 1- 1/3/2006 ta­rih­li ve 5467 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Malî Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nu­nun ge­çi­ci 1 in­ci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­miş­tir.

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 1- Bu Ka­nun­la ku­ru­lan üni­ver­si­te­le­rin ku­ru­cu rek­tör­le­ri, iki yıl­lı­ğı­na Yük­se­köğ­re­tim Ge­nel Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan, bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren bir ay için­de üye tam sa­yı­sı­nın ¾ ço­ğun­lu­ğuy­la be­lir­le­ne­cek al­tı pro­fe­sör aday­dan; Millî Eği­tim Ba­ka­nın­ca on­beş gün için­de se­çi­le­rek Cum­hur­baş­ka­nı­na su­nu­lan üç aday ara­sın­dan Cum­hur­baş­ka­nın­ca se­çi­lir ve ata­nır. Yük­se­köğ­re­tim Ge­nel Ku­ru­lun­ca aday be­lir­le­me iş­le­mi bir ay için­de so­nuç­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğı tak­dir­de Millî Eği­tim Ba­ka­nı ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­cek üç ku­ru­cu rek­tör ada­yı Cum­hur­baş­ka­nı­na su­nu­lur."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen En­gin Al­tay, Si­nop Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Al­tay, bu­yu­run.

Sa­yın Al­tay, sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA EN­GİN AL­TAY (Si­nop) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce­lik­le, bu­gün, ça­lı­şan ga­ze­te­ci­le­ri­mi­zin gü­nü ve bay­ra­mı. Bü­tün ça­lı­şan ga­ze­te­ci­le­ri­mi­zin, bu an­lam­lı gü­nü­nü kut­lu­yor, ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ne acı­dır ki, cum­hu­ri­ye­tin Par­la­men­to­sun­da, Ata­türk'ün kur­du­ğu, Ulu­sal Kur­tu­luş Sa­va­şı'mı­zı yö­ne­ten Par­la­men­to­da Ata­türk'e ha­ka­re­te "ka­na­at açık­la­ma­sı­dır" di­ye­bi­len bir par­la­men­ter­le gö­rev ya­pı­yo­ruz. Bun­dan üzün­tü du­yu­yo­rum, hi­cap du­yu­yo­rum. Bu­nu, yü­ce he­ye­ti­mi­ze üzün­tüy­le bil­di­ri­yo­rum. Bu mem­le­ket­te Ata­türk'e ha­ka­ret et­mek "ka­na­at açık­la­ma­sı­dır" di­ye ge­çiş­ti­ri­le­mez. Bu­nu, bu Par­la­men­to­nun bir üye­si ya­pı­yor­sa, ona da bu­nu hiç ya­kış­tı­ra­mı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; yı­lan hikâye­si­ne dö­nen bir ka­nu­nu gö­rü­şü­yo­ruz. Ka­nu­nu gö­rüş­me­den ön­ce, Hükûme­ti­ni­zin ve Par­ti­ni­zin ıs­rar­la inat­laş­tı­ğı, ar­tık bir­bir­le­ri­ni ta­nı­ma­ma nok­ta­sı­na ge­tir­di­ği Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­luy­la il­gi­li de ben de bir iki şey söy­le­mek is­ti­yo­rum. He­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu, 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın ge­tir­di­ği Ana­ya­sa'nın bir ürü­nü­dür. Bir va­kı­adır, doğ­ru­dur. Üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin bi­lim­sel, aka­de­mik, yö­net­sel özerk­li­ği­nin önün­de bir bü­yük sı­kın­tı­dır, doğ­ru­dur ve o gü­nün şart­la­rın­da, 12 Ey­lül şart­la­rın­da, ci­ci ço­cuk­lar ye­tiş­tir­mek üze­re, tek tip, pro­to­tip in­san ye­tiş­tir­mek üze­re te­sis edil­miş bir ku­rum­dur, doğ­ru­dur. Sa­yın Doğ­ra­ma­cı ve Sağ­lam dö­nem­le­rin­de bu ik­li­mi da­ha ağır his­se­di­len Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu, Gü­rüz ve Te­ziç dö­nem­le­rin­de bu ik­lim­den her ne ka­dar bir par­ça kur­tul­ma­ya ça­lış­mış­sa da, bu 12 Ey­lül ik­li­min­den Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun bü­tü­nüy­le kur­tul­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün de­ğil­dir.

Ki­şi­sel ola­rak şu­nu da söy­le­ye­yim, bu cüm­lem ki­şi­sel­dir, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun An­ka­ra Üni­ver­si­te­siy­le ara­sın­da ya­şa­nan­la­rı ben, bir eği­tim­ci ola­rak ka­bul ede­mi­yo­rum, doğ­ru bul­mu­yo­rum. An­ka­ra Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si, An­ka­ra'nın ve Tür­ki­ye'nin re­fe­ran­sı­dır, bir gü­zi­de ku­ru­luş­tur. An­ka­ra Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si De­kan­lı­ğı­na, ge­le­nek­le­re ve ku­ral­la­ra ay­kı­rı ola­rak ya­pı­lan ata­ma ka­bul edi­le­mez. Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun An­ka­ra Üni­ver­si­te­si­nin ve onun Tıp Fa­kül­te­si­nin uyum­lu ik­li­mi­ni boz­ma­ya yet­ki­si ola­bi­lir, ama hak­kı yok­tur. YÖK'ün tu­tu­mu kar­şı­sın­da üni­ver­si­te ca­mi­ası­nın, yüz­ler­ce üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si­nin du­yar­lı tep­ki­si­ni, YÖK üye­le­ri­nin bir an ön­ce dik­ka­te al­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Mec­li­si­miz 30 Ara­lık 2005'te, bu­ra­da, 15 ili­mi­ze ye­ni üni­ver­si­te ka­zan­dır­ma­ya yö­ne­lik bir ka­nun çı­kar­dı. 30 Ara­lık 2005, bu­gün 10 Ocak 2007. "De­mir­bank ha­yır­lı iş­ler di­ler." di­ye bir rek­lam var­dı, si­ze de ha­yır­lı iş­ler! Bir yıl on ay geç­ti ve bu yü­ce Par­la­men­to ve onun için­den çık­mış Hükûmet, si­ya­si ira­de, 15 ye­ni üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­mak için hu­ku­ki bir sü­reç ve yol bu­la­ma­dı. Sü­reç ve yol bul­mak şöy­le dur­sun, bu Hükûmet ve AKP Gru­bu, Ana­ya­sa'yla, ana­ya­sal ku­rum­lar­la inat­laş­ma­yı ve di­diş­me­yi sür­dür­dü. Bu üni­ver­si­te­le­ri ku­rar­ken ge­tir­di­ği­niz şe­kil­de "Hükûme­tin öne­re­ce­ği 3 aday ara­sın­dan 1'ini Cum­hur­baş­ka­nı ata­sın." de­di­niz, si­ze de­dik ki: Ol­maz, yan­lış­tır, doğ­ru de­ğil­dir. Cum­hur­baş­ka­nı ge­ri gön­der­di. İna­dı­nız­da ıs­rar et­ti­niz. Ola­yı bir ha­tır­la­ya­lım, unu­tan ar­ka­daş­la­rı­mız var, bir yı­lı aş­kın bir ola­yı ko­nu­şu­yo­ruz. Ye­ni­den ıs­rar et­ti­niz, ge­ne ol­maz de­dik, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si du­va­rı­na çarp­tı­nız ve hu­kuk­suz­lu­ğu­nu­zu ken­di­niz tes­cil et­ti­niz.

Da­ha son­ra… Bu yap­tık­la­rı­nız üni­ver­si­te­le­rin bi­lim­sel ve yö­net­sel özerk­li­ği­ne ay­kı­rıy­dı. Ana­ya­sa'da YÖK'le il­gi­li bir ta­nım­la­ma var. Bi­raz ön­ce bir ar­ka­da­şı­mız Ana­ya­sa'yı öy­le bir yo­rum­la­dı ki, ben­ce ters­ten oku­du. Ana­ya­sa böy­le yo­rum­lan­maz. Ve ina­dı­nı­zı ıs­rar­la sür­dür­dü­nüz. Bir ka­nun tek­li­fi ge­tir­di­niz. Ka­nun tek­li­fi­ni, bu­ra­da yan­lış­lı­ğı­nı gö­rüp, apar to­par bir öner­gey­le de­ğiş­tir­di­niz ve bu ge­tir­di­ği­niz ilk ka­nun tek­li­fi dev­let pro­to­ko­lü­ne uy­maz de­dik, ne­re­dey­se Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nı YÖK'e bağ­lı­yor­du­nuz. Ay­nı otu­rum için­de bu tra­jik yan­lış­tan dön­dü­nüz ve bu de­fa, çok etik ol­ma­yan, çok ah­la­ki ol­ma­yan bir tek­lif­le Mec­li­sin hu­zu­ru­na gel­di­niz: YÖK 6 ada­yı be­lir­le­ye­cek dört­te 3 ço­ğun­luk­la ve Millî Eği­tim bu­nu 3'e in­di­rip Köşk'e gön­de­re­cek. Hiç uy­maz de­dik, bu­nun adı şark kur­naz­lı­ğı­dır de­dik, ge­ne din­le­me­di­niz, ge­ne git­ti ve bu da Köşk'ten ge­ri dön­dü.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 2547 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ya­sa­sı'nın 6'ncı mad­de­si­nin (b) fık­ra­sı­nın son ben­di ge­nel ku­rul top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı­nın 14, ka­rar­la­rın da ka­tı­lan­la­rın oy çok­lu­ğuy­la alı­na­ca­ğı­nı ka­ra­ra bağ­la­mış­ken, siz bu­ra­da -bir sü­rü de içi­niz­de ana­ya­sa­cı var, hu­kuk­çu var- ka­nu­na ay­kı­rı ka­nun ya­pı­yor­su­nuz. Bu ge­tir­di­ği­ni­zin tam adı bu­dur. Bu, ka­nu­na ay­kı­rı ka­nun­dur. Böy­le bir şey ol­maz. Bu yan­lış­tır.

ME­TİN KA­ŞI­KOĞ­LU (Düz­ce) - Ka­nu­na ay­kı­rı ka­nun ol­maz.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di, ka­nun­suz ka­nun­la önü­mü­ze gel­di­niz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ka­nun­lar Ana­ya­sa'ya ay­kı­rı ol­maz.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Dört­te 3 ço­ğun­luk­la Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun aday be­lir­le­me­si­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı bir re­ali­te. Bu­nu, hiç­bir şey ol­maz­sa ora­da­ki üye da­ğı­lı­mı bel­li­dir. YÖK'ü tı­ka­ya­cak­sı­nız, bir ay sü­re. Teh­dit: İşi­ne ge­li­yor­sa 16 ki­şiy­le uz­laş, an­laş. Ee, yok­sa? Ben hal­le­de­rim. Dev­let yö­ne­ti­min­de böy­le bir şey ola­bi­lir mi? Dün­ya­nın han­gi ül­ke­sin­de ana­ya­sal ku­ru­luş­lar ara­sın­da böy­le til­ki kur­naz­lı­ğıy­la iş gö­rü­lür, iş gö­tü­rü­lür? Bu ayıp­tır, ayıp! Bu ayıp­tır!

ME­TİN KA­ŞI­KOĞ­LU (Düz­ce) - Sa­bih Ka­na­doğ­lu'na so­ra­cak­sın onu!

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di, Tür­ki­ye'nin han­gi yük­sek ku­ru­lun­da, han­gi özerk ku­ru­lun­da dört­te 3 şar­tı var. Bu Ka­nun ge­çen gö­rü­şü­lür­ken söy­le­dim. Şim­di, bu Par­la­men­to salt ço­ğun­luk­la Cum­hur­baş­ka­nı se­çe­cek ve bu­nu ıs­rar­la, inat­la sa­vu­nu­yor­su­nuz. So­nuç­la­rı ay­rı.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Bu inat de­ğil, azim!

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - So­nuç­la­rı ay­rı. Bi­li­yo­ruz az­mi­ni­zi! Ni­ye­ti­ni­zi de bi­li­yo­ruz, me­rak et­me­yin! So­nuç­la­rı ay­rı.

MEH­MET BE­ŞİR HA­Mİ­Dİ (Mar­din) - Ni­yet oku­yu­cu­su mu­sun?

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di, bu Par­la­men­to­da…

Kim o "Ni­yet oku­yu­cu­su mu­sun?" di­yen? Kim o?

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­tay, lüt­fen…

MEH­MET BE­ŞİR HA­Mİ­Dİ (Mar­din) - Ben, ben.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Oku­ya­yım mı şun­la­rı, oku­ya­yım mı?

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­tay, lüt­fen… Sa­yın Al­tay… Sa­yın Al­tay…

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Oku­ya­yım mı? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "oku, oku." ses­le­ri)

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Şim­di, bu Par­la­men­to­da Tür­ki­ye'nin ye­di yı­lı­na dam­ga­sı­nı vu­ra­cak Cum­hur­baş­ka­nı­nı salt ço­ğun­luk­la se­çe­cek­si­niz, YÖK'e de di­ye­cek­si­niz ki: Dört­te 3'le se­çi­yor­san seç. İna­nın ah­la­ki de­ğil­dir. Edep sı­nır­la­rı­nın üze­rin­de­dir bu tek­lif bu şek­liy­le.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Edep der­si mi ve­re­cek­sin bu­ra­da!

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Evet, öy­le­dir! Öy­le­dir! Öy­le­dir!

Biz, bu­ra­da, çok do­ğal ola­rak art ni­yet arı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­tay, bir sa­ni­ye.

Sa­yın Al­tay, si­zi Tü­zük ge­re­ği te­miz bir dil­le ko­nuş­ma­ya da­vet edi­yo­rum. Lüt­fen…

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, bu­ra­sı Mec­li­sin kür­sü­sü. El­bet­te te­miz bir dil­le ko­nuş­tu­ğu­mu ben zan­ne­di­yo­rum. Bu Ka­nun etik de­ğil di­yo­rum.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Se­nin ko­nuş­man da etik de­ğil.

FAT­MA ŞA­HİN (Ga­zi­an­tep) - Ha­ka­ret edi­yor­sun sen de!

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­tay, Mec­lis kür­sü­sün­de ha­ka­ret et­me hak­kı yok hiç­bir sa­yın mil­let­ve­ki­li­nin.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Ben bu Ka­nun'un etik ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yo­rum Sa­yın Baş­kan. Bu be­nim dü­şün­cem. Ben bu­nu bu­ra­da söy­le­ye­me­ye­cek­sem, Si­nop hal­kı be­ni bu­ra­ya ni­ye gön­der­di? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Böy­le şey olur mu?

Şim­di, ba­kın, hu­kuk­çu ol­ma­ya ge­rek yok…

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - …bu Ka­nun'u bu­ra­dan ge­çi­re­cek­si­niz ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den dö­ne­cek.

Ge­çen, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nım açık­la­mış, Mec­li­sin da­ki­ka­sı şu ka­dar li­ra di­ye, Sa­yın Al­tı­ku­laç. Ya­zık de­ğil mi? Bir yıl on ay­dır, bir yıl on ay­dır bu cum­hu­ri­yet, bu dev­let, bu Hükûmet, bu Par­la­men­to kur­du­ğu 15 ta­ne üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­ma­nın şek­li­ni or­ta­ya ko­ya­ma­dı. Bu, Par­la­men­to­nun bir ek­sik­li­ği de­ğil mi­dir? Çı­kar ka­nu­nu, git hu­kuk du­va­rı­na çarp, dön ge­ri, inat, bir da­ha… Bu, doğ­ru de­ğil­dir. De­mok­ra­si, bir uz­la­şı re­ji­mi­dir, bir uz­la­şı kül­tü­rü­dür. Bu­nun te­sis et­me­si la­zım. Bu inat ni­ye­dir! Ya­ni, se­kiz ya­şın­da­ki ço­cu­ğa bu ta­sa­rı­yı gös­ter­se­niz "hoş de­ğil" der. Dört­te 3 ço­ğun­luk­lar, bil­mem ne­ler, bir ay­lık sü­re tah­dit­le­ri… Ee, olay bu. Ge­tir­di­ği­niz bu­dur. Bi­zim de bu­nu ye­me­mi­zi mi bek­li­yor­su­nuz? Ya­ni, bu ül­ke­de hâlâ… Çok şü­kür, bu ül­ke hâlâ hu­kuk dev­le­ti­dir. Bu dev­le­tin ni­te­lik­le­ri, ya­pı­sı, cum­hu­ri­ye­tin ku­rul­du­ğu gün onu ku­ran­la­rın dü­şün­dü­ğü gi­bi­dir ve şüp­he­siz, öy­le de ka­la­cak­tır. Ama ben di­yo­rum ki, ben di­yo­rum ki: Bu ina­da ge­rek yok. Bu işin doğ­ru­su var.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­tay, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Bu işin doğ­ru­su bel­li­dir. Bu ina­da ge­rek yok­tur. Ya Ana­ya­sa'nın 130 ve 131'in­ci mad­de­le­ri­ni de­ğiş­ti­rir­si­niz ve is­te­di­ği­niz gi­bi bu işi di­zayn eder­si­niz ya da bu Ana­ya­sa'ya uya­cak­sı­nız. Bu iki­si­nin dı­şın­da baş­ka bir se­çe­ne­ği­niz yok, baş­ka bir yo­lu­nuz yok. Kos­ko­ca par­ti­nin, ik­ti­dar par­ti­si­nin say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri­si­niz ve 15 il, üni­ver­si­te ku­rul­du di­ye Ara­lık 2005'te se­vinç na­ra­la­rı atan 15 il hal­kı da siz­den hu­ku­ka uy­gun bir iş ya­pa­rak bu işi dü­zelt­me­ni­zi is­ti­yor. Siz, gü­ya 2005'te 15 üni­ver­si­te kur­du­nuz, 2006'da da be­nim se­çim böl­gem Si­nop'un da dâhil ol­du­ğu 10 il­de da­ha üni­ver­si­te ku­ra­cak­tı­nız. 2006 bit­ti, 2007'den bir ayı bi­tir­dik, siz kur­duk­la­rı­nı­za rek­tör ata­ya­ma­dı­nız. Bu doğ­ru de­ğil­dir.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ata­ya­ca­ğız.

EN­GİN AL­TAY (De­vam­la) - Si­zi sağ­du­yu­ya da­vet edi­yo­rum, ak­lı­nı­zı ba­şı­nı­za alın.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Al­tay.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Hü­se­yin Gü­ler, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Gü­ler, bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar; Ka­nun üze­ri­ne Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da, ko­nu­şu­lan şe­ye çok ge­rek de yok. Yak­la­şık bir yıl bir ay be­ce­re­me­di­ği­niz bir YÖK Ka­nu­nu'nun bir par­ça­sı olan 15 üni­ver­si­te­ye rek­tör ata­ma­sı­nın, ma­ale­sef, sı­kın­tı­sı­nı ya­şı­yo­ruz. Şim­di, eğer bu ül­ke­de 1,5 mil­yo­nun üze­rin­de, yak­la­şık 1 mil­yon 800 bin öğ­ren­ci­nin ya­şa­dı­ğı sı­kın­tı da üni­ver­si­te­ler ka­pı­la­rın­da du­rur­ken, 15 üni­ver­si­tey­le ha­yal­le­ri­ni kur­dur­du­ğu­nuz o öğ­ren­ci­le­re da­yat­tı­ğı­nız bu sı­kın­tı­yı an­la­mak­ta zor­luk çek­mi­yo­ruz, çün­kü, ina­dı­nız inat.

Biz de di­yo­ruz ki: Bu ül­ke­nin te­mel so­ru­nu bu 15 üni­ver­si­te­nin rek­tö­rü­nü ata­mak de­ğil. Asıl so­run, YÖK so­ru­nu. Siz de şikâyet et­ti­niz, ama, ne adım at­tı­nız? Ora­da dur. İşin şov kıs­mı­na ge­lin­ce, işin gös­te­riş kıs­mı­na ge­lin­ce "va­rız" di­yor­su­nuz. Bu ül­ke­nin te­mel so­ru­nu, YÖK so­ru­nu­nun, tek­rar, çağ­daş ül­ke­le­re ya­kı­şa­cak, de­mok­ra­tik bir üni­ver­si­te­nin alt ya­pı­sı­nı ya­ra­ta­cak ye­ni­den bir YÖK re­for­mu. Ama, YÖK'ün na­sıl kur­ban edil­di­ği­ni ta­rih unut­ma­ya­cak­tır. Bu yüz­den de, bi­lim­sel­lik­ten uzak, özerk­lik­ten uzak, ma­li ve ida­ri özerk­lik­ten uzak bir üni­ver­si­te ya­pı­sı­nın 15 rek­tö­rü­nü ata­sa­nız ne ola­cak, ne çö­züm­le­nir! Siz bu­ra­ya li­se aç­mı­yor­su­nuz, bu­ra­ya bak­kal dükkânı aç­mı­yor­su­nuz. Eğer bu ül­ke­de sis­tem­le ba­rı­şık ve sis­te­min ken­di özerk ya­pı­sı içe­ri­sin­de so­ru­nu çöz­mek ve uz­la­şı kül­tü­rü­nü da­yat­mak­sa, bu­na say­gı du­ya­rız, biz de "evet" de­riz Ana­va­tan ola­rak, ama, ni­ye­ti­niz, ama­cı­nız üzüm ye­mek de­ğil, bağ­cı­yı döv­mek. 15 üni­ver­si­te­de, ya­kın­da da se­çim sü­re­ci içe­ri­sin­de, o git­ti­ği­niz böl­ge­ler­de üni­ver­si­te­le­ri­ni biz kur­duk di­ye övü­ne­cek­si­niz. Ama, rek­tör­le­rin atan­ma­ma­sı­nın he­sa­bı­nı na­sıl ve­re­cek­si­niz? Ta­bii ki, bu ül­ke­de an­la­ta­ca­ğı­nız çok şey de yok as­lın­da. Sa­de­ce kul­la­na­ca­ğı­nız iki üç un­sur var.

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) - Ora­lar da…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - İna­nın yok. Soh­be­ti­ni ya­pa­rız hep be­ra­ber, ku­lis­te de ya­pa­rız. Bu ül­ke, he­sa­bı­nı da siz­den so­ra­cak. Eğer YÖK re­for­mu­nu bu ül­ke­ye… Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek bir ço­ğun­luk­ta ol­ma­nı­za rağ­men bu ko­nu­da bir ta­ne sa­mi­mi adı­mı­nı­zı gör­me­di bu top­lum. Bun­la­rın unu­tu­la­ca­ğı­nı mı zan­ne­di­yor­su­nuz?

Ta­bii ki ni­ye­ti­niz, üni­ver­si­te­ler­de, sa­de­ce, sı­ra­dan, sor­gu­la­ma­yan, üret­me­yen ve da­ha çok bi­at eden bir üni­ver­si­te ya­pı­sı­na sa­de­ce hiz­met et­mek. Ne ola­cak 15 üni­ver­si­te­nin rek­tö­rü­nü ata­mak­la? Kad­ro­la­şa­ca­ğı­nı­zı mı zan­ne­di­yor­su­nuz? 15 üni­ver­si­te­de, ta­bii ki, bu­gün sis­tem içe­ri­sin­de ni­ye­ti­niz kad­ro­laş­mak. Hat­ta, ba­zen bu işin do­zu­nu da aş­mış, par­ti dev­le­ti­ne doğ­ru yö­nel­di­ği­ni­zin de gös­ter­ge­si or­ta­da. Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu…

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - Hiç ya­kış­mı­yor val­la­hi si­ze.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ha­tır­la­yın. Yok ca­nım, ha­tır­la­ta­ca­ğım si­ze. Ha­yır, ha­tır­la­ta­lım. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin sü­re­ci­ni siz ken­di par­ti bi­na­nız­da, ge­nel mer­ke­zi­niz­de yap­ma­dı­nız mı? Ne­ye ni­yet? "Biz ik­ti­dar par­ti­si­yiz, is­te­di­ği­miz yer­de ya­pa­rız." Ni­yet o.

Kı­sa­ca, sis­te­mi ger­me­ye ni­ye­ti­niz ol­ma­ma­lı. Bu ül­ke­nin uz­la­şı­ya, sağ­du­yu­ya ih­ti­yaç ol­du­ğu bir dö­nem. Önü­müz­de Cum­hur­baş­kan­lı­ğı gi­bi bir se­çim sü­re­cin­de si­zin kar­şı­nız­da da da­yat­ma­lar var. Üç­te 2 ço­ğun­luk… Bu ne per­hiz, bu ne la­ha­na tur­şu­su. Sa­mi­mi­ye­te da­vet edi­yo­ruz. Bir ta­raf­ta öy­le, öbür ta­raf­ta "ha­yır, biz se­çe­riz" der­se­niz, bu çe­liş­ki­ni­zi kim­se­ye an­la­ta­maz­sı­nız. O za­man dü­ze­nin ger­gin­leş­me­si­ne bir ve­si­le olur­su­nuz. Bu ül­ke­nin kay­be­de­ce­ği ne za­ma­nı ne de mad­di imkânı var. İş­te, her şey or­ta­da. Ya­pa­bil­di­ği­niz sü­reç bel­li. Üni­ver­si­te­le­re, mad­di an­lam­da, ola­nak dı­şı ko­şul­lar içe­ri­sin­de, sa­de­ce li­se ba­zın­da eği­tim sü­re­ci­ne kat­kı­da bu­lu­na­cak­sı­nız, on­dan son­ra üni­ver­si­te de­yip işin ha­va­sı­nı ata­cak­sı­nız. Yap­ma­yın.

Bu­gün dün­ya­da­ki ilk 500 üni­ver­si­te içe­ri­sin­de bir ta­ne Türk üni­ver­si­te­si­nin ol­ma­dı­ğı­nı bi­li­yor mu­su­nuz?

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Biz bi­li­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Beş yıl­dır ik­ti­dar­da­sı­nız, bu ko­nu­da ne yap­tı­nız? Me­se­le ora­da. İşe ge­lin­ce, işin sor­gu­la­ma­sı­na… Ad­res, ik­ti­dar­sı­nız. Her alan­da ik­ti­dar­sı­nız. Bu­nu bi­ri­le­ri­nin ha­tır­lat­ma­sı ge­rek­mi­yor. Tür­ki­ye'de­ki özerk­li­ğin ya­pı­sı­nı çö­ze­cek­se­niz bu­yu­run, Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek ço­ğun­lu­ğu ver­di bu halk. Ni­ye de­ğer­len­dir­me­di­niz? YÖK'ü kal­dı­rın, ye­ni­den bir re­form ya­pın… Ora­ya ge­lin­ce du­run. Çün­kü, kul­la­na­ca­ğı­nız bir ar­ka bah­çe var. Se­çim dö­ne­min­de de on­la­rı kul­la­na­cak­sı­nız.

Ta­bii ki, AK Par­ti­li yıl­lar ka­yıp yıl­la­rı. He­pi­miz bun­dan bi­lin­çal­tı­mı­za ka­zı­dık. Tür­ki­ye'nin ya­şa­dı­ğı ge­rek üni­ver­si­te so­run­la­rı açı­sın­dan ba­kı­yo­ruz. 150 YTL'ye çı­kart­tı­ğı­nız öğ­ren­ci burs­la­rı. Pe­ki harç­la­rı kaç pa­ra­ya çı­kart­tı­ğı­nı­zı ha­tır­la­tır mı­sı­nız? As­ga­ri üc­re­tin, yok­sul­lu­ğun, se­fa­le­tin ne ol­du­ğu­nu ben­den iyi bi­lir­si­niz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Onun için de kre­di ve­ri­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - 150 YTL'yle kaç öğ­ren­ci­ye kre­di ve­ri­yor­su­nuz Sa­yın Alim Tunç, açık­lar mı­sı­nız bu­ra­da?

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - İs­te­yen her öğ­ren­ci­ye harç kre­di­si ve­ri­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Yap­ma­yın ya!

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Harç kre­di­si is­te­yen her­ke­se ve­ri­li­yor.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ben si­ze, ba­na baş­vu­ran, üni­ver­si­te­de burs ala­ma­yan öğ­ren­ci­le­rin lis­te­si­ni ge­ti­ri­yo­rum, lüt­fen çö­zün. O za­man ben si­zi yü­rek­ten al­kış­la­ya­ca­ğım. Lis­te­ler var biz­de. Lis­te var.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Her is­te­yen harç kre­di­si alı­yor.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Harç, ta­bii borç­lan­ma, harç. Türk'üm, doğ­ru­yum, borç­lu­yum. Üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si­ni şim­di­den borç­lan­dı­rın, doğ­ru.

Amaç, ar­ka­daş­lar, sis­te­mi tü­mün­den ak­sa­yan yön­le­riy­le… Ta­bii ki üni­ver­si­te­ler de bun­dan pa­yı­nı al­mak­ta. Üni­ver­si­te ge­rek sa­na­yi ve ge­rek­se top­lum­sal sü­re­cin için­de bir ko­puk­luk dö­ne­mi­ni ya­şı­yor. He­pi­miz hem­fi­ki­riz. Ama, bu ko­nu­da si­zi sağ­du­yu­ya, sa­mi­mi­ye­te da­vet et­tik. Beş yıl bo­yun­ca hiç­bir adım, so­mut bir adım ko­nu­sun­da at­ma­dı­nız. Bu­ra­da, has­sas olan ko­nu­lar dâhil ol­mak üze­re, en ufak bir sağ­lık­lı, ül­ke­yi hu­zu­ra ka­vu­şa… Ve ak­lın ve bi­li­me hiz­met ede­cek bir ze­min ya­rat­ma­dı­nız. Ha, ta­bii ki 15 ta­ne üni­ver­si­te­nin rek­tö­rü… Bu dör­dün­cü ko­nuş­ma­mız, dör­dün­cü. Ge­ne ge­le­cek, o za­man da sü­re­niz yet­me­ye­cek ar­ka­daş­lar, sü­re­niz. Bir da­ha bu ya­sa­yı çı­kar­ma­ya sü­re­niz yet­me­ye­cek.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Siz ol­ma­ya­cak­sı­nız, ama mil­let­ve­kil­le­ri ola­cak.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Evet, biz Ana­va­tan ola­rak, üni­ver­si­te öğ­ren­ci­le­ri baş­ta ol­mak üze­re YÖK'ün re­for­mun­dan ya­na­yız.

İkin­ci­si: Üni­ver­si­te­nin te­mel olan so­run­la­rın­dan bi­ri üni­ver­si­te­de sı­nav­lar­da ve özel­lik­le üni­ver­si­te­de­ki ÖSS sı­na­vı­nın kal­dı­rıl­ma­sın­dan ya­na­yız. Eği­tim­de eşit­lik, re­ka­bet ve ve­rim­li­li­ğin önü­nü aç­mak için va­rız Ana­va­tan ola­rak. Ama, bu ko­nu­da da siz­ler AKP ola­rak üni­ver­si­te genç­li­ği­ne ver­di­ği­niz de­ğer or­ta­da. Bu ko­nu­da net bir, so­mut bir adım at­ma­dı­nız. Yurt so­ru­nu had saf­ha­da, öğ­re­tim ele­ma­nı so­ru­nu had saf­ha­da. Al­lah aş­kı­na so­rar mı­sı­nız, göç yo­lun­da dü­ze­lir man­tı­ğın­dan ne za­man kur­tu­la­cak­sı­nız? Al­lah akıl ver­miş, fi­kir ver­miş, bi­ri­le­ri­nin tec­rü­be­le­rin­den ni­ye fay­da­lan­mı­yor­su­nuz? Göç yo­lun­da dü­ze­lir, kla­sik bir man­tık, ama sağ­lık­lı bir man­tık de­ğil. Bu­na rağ­men yi­ne de ders al­mı­yor­su­nuz. Çün­kü, dör­dün­cü gö­rüş­me­miz. Bu ül­ke­de yar­gı­nın, bu ül­ke­de di­ğer ku­rum­la­rın var­lı­ğı­nı göz ar­dı et­ti­niz. "Biz Ana­ya­sa'yı de­ğiş­ti­re­cek ço­ğun­luk­ta­yız, biz bil­di­ği­mi­zi oku­ruz" ma­sa­lı­na herhâlde ken­di­niz de inan­dı­nız, ama gör­dük ki, bu ka­nun yi­ne du­va­ra tos­la­ya­cak, yi­ne tos­la­ya­cak.

İş­te, re­form di­ye sat­tı­ğı­nız ka­mu­oyu­na ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı ve özel­lik­le ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı ko­nu­sun­da yap­tı­ğı­nız or­ta­da yi­ne. Ne ol­du? İna­nın, yar­gı si­ze hiz­met edi­yor. Eğer o ak­sak­lık­lar or­ta­ya çık­sa, halk, tüm çıp­lak­lı­ğıy­la bu olum­suz­luk­la­rı da­ha net gö­re­cek­tir ve ge­nel sağ­lık si­gor­ta­sı­nı da iş­te 1 Tem­mu­za ka­dar er­te­le­di­niz, onu da er­te­le­ye­cek­si­niz tek­rar. Ya­ni, ya­sa­yı bi­le ya­par­ken, siz­le­re di­rek­tif­ler ve­ren­ler, siz­le­re gö­rev ve­ren­ler, özel­lik­le bü­rok­ra­si de dâhil ol­mak üze­re, IMF de dâhil ol­mak üze­re, bun­la­rı da­hi be­ce­re­me­di­niz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - "Be­ce­re­me­di­niz" de­ğil "ba­şa­ra­ma­dı­nız." Doğ­ru Türk­çe…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ha­yır, be­ce­re­me­di­niz. Ba­şa­rı, bir bil­gi is­ter, bir viz­yon is­ter, bir id­dia is­ter ve en­gel…

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ba­şa­ra­ma­dı­nız…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ne var en­gel, ba­şa­ra­ma­ya­ca­ğı­nız en­gel? İk­ti­dar­sı­nız ar­ka­daş­lar, ik­ti­dar. Önü­nüz­de ya­sal en­gel­ler var­sa, bu­ra­da za­ten sağ­du­yuy­la ya­nı­nız­da­yız.

İkin­ci­si: Av­ru­pa Bir­li­ği, IMF ve dış güç­ler de dâhil ol­mak üze­re, hep ya­nı­nız­day­dı. Ne ol­du? Si­ze bu­ra­da bin­ler­ce ör­ne­ği­ni sa­ya­ca­ğı­mız bir sü­reç var, ama, şu üni­ver­si­te ko­nu­sun­da ya­pa­ma­dı­nız ya da bi­le­mi­yo­rum, yü­re­ği­niz mi yet­me­di, yok­sa bi­ri­le­ri ta­li­mat mı ver­me­di, yok­sa hiç mi ni­ye­ti­niz ol­ma­dı bu üni­ver­si­te re­for­mu ko­nu­sun­da, YÖK re­for­mu ko­nu­sun­da. Şu­ra­ya ge­lip dim­dik du­ruş gös­ter­sey­di­niz, biz de si­zin ya­nı­nız­da ol­say­dık Ana­va­tan ola­rak…

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Hep öy­le de­di­ği­niz­de, son­ra­dan bo­şa çı­kı­yor.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Evet, bir so­mut adım atın da… On­dan son­ra bu hal­kı ger­mek­ten uzak du­run. Ye­ni­den ku­rum­lar ara­sı bir ger­gin­lik, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ger­gin­li­ği… Bu hal­kı ger­me­ye ne ih­ti­ya­cı­nız var ar­ka­daş­lar? Bu ül­ke­nin so­run­la­rı yet­mez mi? Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­cin­de du­va­ra tos­la­dı­nız, Kıb­rıs ko­nu­sun­da -Kıb­rıs bur­nu­muz di­bin­de- ve ka­der bir­lik­te­li­ği yap­tı­ğı­mız bir Kıb­rıs ko­nu­sun­da yi­ne du­va­ra tos­la­dı­nız. Irak…

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Han­gi du­va­ra tos­la­dık?

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - O du­var gö­rün­mez du­var de­ğil, o hal­kın du­va­rı; eni so­nu si­ze ha­tır­la­ta­cak, ken­di­ni­ze ge­lin di­ye­cek. O dört göz­le me­rak et­ti­ği se­çim san­dı­ğı­nı halk dört göz­le bek­li­yor.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ge­çen se­çim­de tos­la­dı­ğı­nız…

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ge­ri­ye sa­yım baş­la­dı, ge­ri­ye sa­yım. Biz, Ana­va­tan ola­rak, net ola­rak söy­le­dik: Bu ül­ke­nin sağ­du­yu­ya, ak­la, man­tı­ğa hiz­met et­me­si ge­re­ken bir par­la­men­to­ya ih­ti­yaç var. Ge­re­kir­se öz­ve­riy­le uz­la­şıy­la, ge­re­kir­se sağ­du­yuy­la bu ül­ke­nin tüm te­mel so­run­la­rın­da, ina­nı­yo­ruz ki Ana­va­tan ola­rak biz üze­ri­mi­ze dü­şe­ni ya­pa­ca­ğız.

Te­mel bir nok­ta da, YÖK re­for­mu.

2) Üni­ver­si­te sı­nav­la­rı­nın kal­dı­rıl­ma­sı.

3) Eği­tim­de eşit­lik.

4) Re­ka­be­tin ve ve­rim­li­li­ğin ol­du­ğu bir eği­tim an­la­yı­şı.

So­ra­rım si­ze, Tür­ki­ye'de hâlâ üni­ver­si­te genç­li­ği­nin ya­rın­lar hak­kın­da ne­ler dü­şün­dü­ğü­nü hiç me­rak et­ti­niz mi? Tür­ki­ye'nin…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Gü­ler, lüt­fen, to­par­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Üni­ver­si­te genç­li­ği de­di­ği­miz bi­zim genç­li­ği­miz, en ve­rim­li, en avan­taj­lı ol­du­ğu­muz genç­lik bi­le, Tür­ki­ye için ya­rın­la­rın­da çok ke­re na­dir ve yi­ne dı­şa­rı be­yin gö­çü, yi­ne dı­şa­rı­da ha­yal­ler kur­ma ve siz AKP ola­rak bu ha­yal­le­ri ka­rart­tı­nız, ama, biz di­yo­ruz ki Ana­va­tan ola­rak, me­rak et­me­yin, ge­ri­ye sa­yım baş­la­dı, AKP'den kur­tu­luş yıl­la­rı, kur­tu­luş gü­nü az, az kal­dı. Bu doğ­rul­tu­da, bu he­ye­can ve inanç­la be­ra­ber hal­kın sağ­du­yu­su or­ta­da. İna­nı­yo­rum ki biz Ana­va­tan ola­rak ge­re­ke­ni ya­pa­ca­ğız, hal­kın tak­di­riy­le kar­şı kar­şı­ya ge­le­ce­ğiz, ama, siz AKP'nin yüz­de 70'i gel­me­ye­cek­si­niz. On­dan hem­fi­ki­rim, yüz­de 70'i; ama, biz Ana­va­tan ola­rak yüz­de yüz ge­le­ce­ğiz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Si­zin git­ti­ği­niz ye­re gel­me­ye­ce­ğiz, bu ko­nu­da en­di­şe­niz ol­ma­sın.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ve bu ül­ke­de net ola­rak söy­lü­yo­ruz, ül­ke­nin so­run­la­rı­nın çö­zü­mü çok ko­lay ve çö­züm­süz de­ğil. Lüt­fen ül­ke­yi ger­me­yin ve bu ku­rum­lar ara­sı kav­ga­dan me­det um­ma­yın. Ül­ke­nin sağ­du­yu­ya ve hoş­gö­rü­ye ih­ti­yaç ol­du­ğu bir dö­nem­dir ve bu doğ­rul­tu­da, biz Ana­va­tan ola­rak, her tür­lü ya­sal ze­min­de ka­mu ya­ra­rı­na, ül­ke­min men­fa­ati doğ­rul­tu­sun­da hiz­met et­me­ye ha­zı­rız.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) - Rü­ya âle­min­de ko­nu­şu­yor­sun.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gü­ler.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ha­san Ay­dın, Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ay­dın, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka­dır.

HA­SAN AY­DIN (Gi­re­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun tek­li­fi üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nu üze­rin­de, ka­nun üze­rin­de, ka­nun tek­li­fi üze­rin­de eni­ne bo­yu­na ko­nu­şul­du, tar­tı­şıl­dı. Ben çok faz­la ko­nuş­mak is­te­mi­yo­rum, vak­ti­ni­zi de al­mak is­te­mi­yo­rum. An­cak, ilim­de üni­ver­si­te ku­rul­muş bir mil­let­ve­ki­li ola­rak Gi­re­sun so­kak­la­rın­da do­la­şır­ken va­tan­daş ba­na şu­nu so­ru­yor: "Mil­let­ve­ki­li, Ha­san Bey, 1992 yı­lın­da 24 ta­ne üni­ver­si­te ku­rul­muş, bu­nun rek­tör­le­ri­ni o za­ma­nın hükûme­ti ata­mış. Pe­ki, o za­man­dan bu ta­ra­fa Ana­ya­sa'da bir de­ği­şik­lik ol­du mu? Ka­nun­lar­da bir de­ği­şik­lik ol­du mu? Ana­ya­sa'nın 130 ve 131'in­de bir de­ği­şik­lik ol­du mu? Yok­sa, bu­nu, bi­ri­le­ri keyfî ola­rak en­gel­li­yor mu?" di­ye so­ru­yor. Ben de ce­vap ola­rak faz­la bir şey bu­la­mı­yo­rum ve di­yo­rum ki, bu işi en­gel­li­yen­le­rin ce­za­sı san­dık­ta ve­ri­le­cek­se san­dık­ta ve­ri­le­cek, vic­dan­lar­da ce­za­lan­dı­rı­la­cak­sa vic­dan­lar­da ce­za­lan­dı­rı­la­cak. Va­tan­daş bu de­ğer­len­dir­me­mi­ze de ka­tı­lı­yor.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Gi­re­sun'da fın­dık so­ru­yor­lar­dır, fın­dık.

HA­SAN AY­DIN (De­vam­la) - Va­tan­daş bir baş­ka ko­nu da­ha so­ru­yor ba­na, di­yor ki: "Pe­ki, 6 ta­ne pro­fe­sör öne­ri­le­cek YÖK ta­ra­fın­dan. Bu pro­fe­sör­ler baş­ka ül­ke­ler­den mi ge­ti­ri­le­cek…"

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) - Ha­san Bey, köy­ler­de ne so­ru­yor­lar si­ze?

HA­SAN AY­DIN (De­vam­la) - "…yok­sa bu in­san­la­rın her­han­gi bir sa­kın­ca­sı mı var, yok­sa bu in­san­la­ra pro­fe­sör­lük ve­ril­miş de pe­ki bu işi hak et­me­miş­ler mi?" di­ye ba­na va­tan­daş so­ru­yor. Ben yi­ne bu­na ce­vap bu­la­mı­yo­rum (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan "Bra­vo" ses­le­ri, al­kış­lar) ve di­yo­rum ki: De­ğer­li va­tan­daş­la­rım, bu in­san­lar, bu ül­ke­nin üni­ver­si­te­le­rin­de eği­tim öğ­re­tim gör­müş­ler ve pro­fe­sör­lük un­va­nı­nı al­mış­lar, ama ba­zı ka­fa­lar­da ve­him­ler var, ba­zı ka­fa­la­rın ar­ka­sın­da art ni­yet­ler var. Do­la­yı­sıy­la bu­nun için en­gel­le­ni­yor, di­yo­rum va­tan­daş­la­rı­ma.

Ay­rı­ca, bi­raz ön­ce, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si söz­cü­sü bu­ra­da ko­nu­şur­ken şu­nu söy­lü­yor: "Üni­ver­si­te ku­rul­ma­sı­nı AK Par­ti İk­ti­da­rı en­gel­li­yor, mil­let­ve­kil­le­ri en­gel­li­yor." Bu­nun ka­dar yan­lış bir de­ğer­len­dir­me ol­maz, çün­kü üni­ver­si­te­ler 16 Mart 2006 ta­ri­hin­de Resmî Ga­ze­te'de ya­yım­lan­dı, ku­rul­du. An­cak, rek­tör­le­rin atan­ma­dı­ğı­nı hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz, fa­kat, iş­lev­ler de­vam edi­yor, çün­kü -yi­ne YÖK'ün iş­gü­zar­lı­ğı di­ye­lim- ted­vi­ren bir gö­rev­len­dir­me ya­pıl­dı: 3 ta­ne üni­ver­si­te­ye 1 ta­ne rek­tör… Şim­di, işin ko­la­yı­nı bul­duk, bun­dan son­ra 3 ta­ne ile ya da 4 ta­ne ile 1 va­li ata­ya­lım, işi ko­lay­ca çö­züm­le­ye­lim, bu man­tık­la eğer bu ko­nu­ya yak­la­şır­sak de­ğer­li kar­deş­le­rim.

Yi­ne bir baş­ka de­ğer­len­dir­me: "Gi­re­sun Üni­ver­si­te­si­nin hiç pro­fe­sö­rü yok." De­ğer­li kar­deş­le­rim, doğ­ru de­ğil. 6 ta­ne pro­fe­sör Gi­re­sun Üni­ver­si­te­sin­de gö­rev ya­pı­yor ve bir ta­raf­tan -bi­raz ön­ce be­lir­til­di­ği gi­bi- 4 ta­ne üni­ver­si­te­nin rek­tö­rü gö­re­ve atan­dı­ğı gi­bi, bir ta­raf­tan da ye­ni rek­tör­le­ri gö­re­ve ata­may­la il­gi­li ça­lış­ma­lar da bir ta­raf­tan de­vam edi­yor. 6 ta­ne pro­fe­sör var Gi­re­sun Üni­ver­si­te­sin­de, 1 ta­ne do­çent dok­tor var, 32 ta­ne yar­dım­cı do­çent dok­tor var, 7 ta­ne ye­ni gö­re­ve baş­la­ya­cak yar­dım­cı do­çent ar­ka­da­şı­mız var, ay­rı­ca, önü­müz­de­ki gün­ler­de pro­fe­sör, do­çent, yar­dım­cı do­çent ata­ma­sıy­la il­gi­li ilan­la­ra da çı­kı­la­cak.

Bu­ra­da ek­sik olan bir şey var. Ne­dir o ek­sik olan şey? İş­ler bi­raz ağır ve ak­sak yü­rü­yor. İş­ler er­te­len­di ve bu­nun sı­kın­tı­sı­nı da üni­ver­si­te­ler ku­ru­lur­ken bay­ram ya­pan 15 il­de­ki in­san­la­rı­mız ya­şı­yor. Do­la­yı­sıy­la, bu iş­te bir en­gel ol­ma­dı­ğı­nı bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mız izah et­ti­ği gi­bi, ben de ay­nı dü­şün­ce­ler içe­ri­sin­de­yim ve bi­zim yap­tı­ğı­mız şey Ana­ya­sa'ya uy­gun­dur ve bu­nun bir an ön­ce çö­züm­len­me­si ge­re­kir di­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ay­dın, lüt­fen to­par­la­yın.

HA­SAN AY­DIN (De­vam­la) - Bu işin ge­cik­me­si­nin, ül­ke­miz üni­ver­si­te­le­ri­ne, 15 ta­ne ye­ni üni­ver­si­te­ye çok bü­yük sı­kın­tı­lar do­ğur­du­ğu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum…

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Ha­san Bey, fın­dık­çı­lar­la ko­nu­şa­bi­li­yor mu­sun?

HA­SAN AY­DIN (De­vam­la) - …ve in­şal­lah, kı­sa sü­re içe­ri­sin­de Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız bu ka­nun tek­li­fi­ni onay­lar ve üni­ver­si­te­le­ri­miz iş­ler­li­ğe ka­vu­şur di­ye dü­şü­nü­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ay­dın.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Alim Tunç, Uşak Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Tunç. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 5/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Ka­nu­nu'nun 1'in­ci mad­de­si üze­ri­ne, şah­sım adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Yü­ce he­ye­ti say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir­çok ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­ti. Ben de ku­ru­lan 15 üni­ver­si­te­den bi­ri olan Uşak Üni­ver­si­te­si, Uşak ili­nin mil­let­ve­ki­li ola­rak, bu ko­nu­da şah­sım adı­na gö­rüş­le­ri­mi bil­dir­mek is­ti­yo­rum.

Üni­ver­si­te­ler, bir il­de ge­liş­me­yi, eği­ti­mi, kül­tü­rü ve sos­yal ya­şan­tı­yı ge­liş­ti­ren, gü­zel­leş­ti­ren ve il­le­rin ve ül­ke­nin ge­liş­me­sin­de önem­li yer tu­tan eği­tim öğ­re­tim ku­rum­la­rı­dır. Ta­bii ki, ba­zı ko­nuş­ma­cı­la­rın söy­le­di­ği gi­bi, ba­zı ül­ke­ler­de bu sa­yı­lar bin­ler­le ifa­de edi­lir­ken, bi­zim ül­ke­miz­de he­nüz da­ha yü­ze ula­şa­ma­ma­sı bü­yük üzün­tü ver­mek­te­dir. An­cak, bu­nun se­be­bi, şu an için 15 üni­ver­si­te­yi kur­muş ol­ma­mı­za rağ­men, rek­tö­rün­de bu ka­dar ça­ba sarf eder­ken, sü­re ge­çer­ken, 10 ye­ni üni­ver­si­te­nin ku­rul­ma­sıy­la il­gi­li, 15 Ka­sım­da ya­nıl­mı­yor­sam, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın YÖK'e yaz­dı­ğı ya­zı­ya hâlâ ce­vap ve­ril­me­me­si… Bu 10 ili­mi­zi de ben şöy­le bir ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: Ka­ra­man, Ağ­rı, Si­nop, Si­irt, Nev­şe­hir, Ka­ra­bük, Ki­lis, Çan­kı­rı, Art­vin ve Bi­le­cik. 14 Ka­sım­da, bu­ra­lar­da üni­ver­si­te ku­rul­ma­sıy­la il­gi­li Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın YÖK'e ya­zı­sı var, he­nüz da­ha bir ce­vap ve­ril­miş de­ğil.

Yi­ne, ba­zı üni­ver­si­te­le­ri­miz­de pro­fe­sör­ler, do­çent­ler, ye­te­ri ka­dar öğ­re­tim üye­si ol­ma­dı­ğı söy­le­ni­yor. Ben, bu­na da ka­tıl­mı­yo­rum, çün­kü, eğer amaç üzüm ye­mek ol­say­dı, şim­di­ye ka­dar, bu­ra­da, öğ­re­tim üye­le­ri ek­sik olan­lar çok ra­hat ta­mam­la­na­bi­lir­di. Uşak'ta 6 ta­ne pro­fe­sör var, 4 ta­ne do­çent dok­tor var, 52 ta­ne de yar­dım­cı do­çent var ve 90'ın üze­rin­de öğ­re­tim üye­si var. Bi­zim Uşak ili­miz bel­ki di­ğer il­le­re gö­re bi­raz da­ha şans­lı, ama, bü­tün 15 ta­ne üni­ver­si­te­miz as­lın­da bu şan­sa sa­hip ola­bi­lir, amaç üzüm ye­mek­se eğer. YÖK bu ko­nu­da ge­rek­li ça­lış­ma­la­rı, gi­ri­şim­le­ri ya­par­sa, çok ra­hat­lık­la bu­nun üs­te­sin­den ge­li­ne­ce­ği inan­cın­da­yım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne, üni­ver­si­te­ler­de ya­pı­lan -ben he­kim ol­du­ğum için- Tıp­ta Uz­man­lık Sı­na­vı di­ye bir sı­nav­la, bu­gü­ne ka­dar, öğ­re­tim üye­si ola­cak ar­ka­daş­lar, uz­man­lık ya­pa­cak ar­ka­daş­lar, aka­de­mis­yen ola­cak ar­ka­daş­lar çok ra­hat­lık­la, mer­kezî sı­nav­la, hiç­bir ada­let­siz du­rum ol­ma­dan, ra­hat­lık­la kad­ro­la­rı­nı al­mak­ta­dır. As­lın­da, tüm üni­ver­si­te­ler­de, tüm fa­kül­te­ler­de, tüm bi­rim­ler­de bu öne­ri­le­bi­lir ve hep­si mer­kezî sı­nav­la ya­pı­la­rak bu kad­ro­laş­ma­lar da ön­le­ne­bi­lir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, yi­ne, bir söz­cü de­di ki "Ana­ya­sa'yı ters­ten oku­yor­su­nuz." Val­la­hi Ana­ya­sa'yı amu­da kal­ka­rak oku­yan bir baş­sav­cı­nın söz­le­ri­nin ar­ka­sı­na sa­rı­la­rak, onu sa­vu­na­rak ge­len ar­ka­daş­la­rı­mı­za, ben bu ifa­de­le­ri­ni ya­dır­ga­dı­ğı­mı söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Yi­ne, bir ta­raf­tan "İh­ti­lal Ana­ya­sa­sı" di­ye­cek­si­niz, öbür ta­raf­tan da "Aman, bu YÖK Ya­sa­sı de­ğiş­me­sin" di­ye­rek ona sa­rı­la­cak­sı­nız! Ben bun­la­rı an­la­mak­ta zor­luk çe­ki­yo­rum, va­tan­da­şı­mız da zor­luk çe­ki­yor.

Yi­ne, YÖK Ya­sa­sı'nı siz ha­zır­la­yıp ge­ti­rin, biz des­tek çı­ka­lım de­dik, ona da "ha­yır" de­di­niz. Biz ha­zır­la­ya­lım, des­tek çı­kın; "Ha­yır, is­te­me­zük" fel­se­fe­si!

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Biz evet de­dik Alim­ci­ğim, ka­rış­tır­ma­ya­lım.

ALİM TUNÇ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, son ola­rak, ben, söz­le­ri­mi şöy­le ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum, da­ha ön­ce de söy­le­miş­tim. Yi­ne, söz­cü "Si­zin ne de­mek is­te­di­ği­ni­zi, ni­ye­ti­ni­zi ben bi­li­yo­rum, ni­ye­ti­ni­zi ben oku­ya­bi­li­yo­rum." di­yor. Ben, bu ül­ke­de, bu ik­ti­da­rın hal­kın de­dik­le­ri­ni ya­pa­rak, hal­kın is­tek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­rek ik­ti­dar­da ka­la­ca­ğı­na, bun­dan son­ra da ka­la­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum, ama, bu ül­ke­de, ni­yet oku­yu­cu­lu­ğu ya­pan­la­ra halk as­la bu ik­ti­da­rı gös­ter­me­ye­cek­tir.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. Ye­ni üni­ver­si­te­le­ri­miz, in­şal­lah rek­tör­le­ri­miz de ha­yır­lı ol­sun di­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Tunç.

Mad­de üze­rin­de on da­ki­ka sü­rey­le so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır. So­ru sor­ma sü­re­si beş da­ki­ka­dır.

Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Millî Eği­tim Ba­ka­nı­na ara­cı­lı­ğı­nız­la so­ru­la­rı­mı so­ru­yo­rum.

1) Hükûmet ola­rak 2010 yı­lı­na ka­dar kaç öğ­re­tim üye­si ye­tiş­tir­me­yi plan­la­dı­nız?

2) Be­yin gö­çü Tür­ki­ye'de ge­le­ce­ği­mi­zi teh­dit eden önem­li bir ol­gu­dur. Be­yin gö­çü­nü en­gel­le­mek için yap­tı­ğı­nız plan­lar ne­ler­dir?

3) Araş­tır­ma gö­rev­li­le­ri­ne, yar­dım­cı do­çent­le­re, do­çent­le­re ve pro­fe­sör­le­re ve di­ğer üni­ver­si­te per­so­ne­li­ne ma­aş ve öz­lük hak­la­rı ko­nu­sun­da han­gi iyi­leş­tir­me­le­ri ge­tir­me­yi dü­şü­nü­yor­su­nuz?

4) Üni­ver­si­te­ye öğ­re­tim üye­si ada­yı ha­zır­la­mak için or­ta­öğ­re­tim ku­rum­la­rın­da ge­tir­di­ği­niz teş­vik­ler ne­ler­dir?

5) Iğ­dır Zi­ra­at Fa­kül­te­si Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la ku­rul­du. Şim­di­ye ka­dar kad­ro ve öde­nek ko­nu­sun­da bir ge­liş­me ol­ma­dı. Ne za­man kad­ro ve öde­nek ver­me­yi dü­şü­nü­yor­su­nuz?

Ay­rı­ca, üni­ver­si­te­ler­de tu­tu­lu bu­lu­nan kad­ro­la­rı ne za­man…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ateş, bu­yu­run.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­na sa­mi­mi ola­rak sor­mak is­ti­yo­rum. Dör­dün­cü ke­re­dir bu ko­nu­yu biz bu­ra­da tar­tı­şı­yo­ruz. Eğer cid­den bu 15 üni­ver­si­te­nin bir an ön­ce fa­ali­ye­te geç­me­si is­te­ni­li­yor­sa, bu inat ni­ye? Bir.

İkin­ci­si: Eğer Cum­hur­baş­ka­nıy­la bir mü­ca­de­le­niz var­sa, bu mü­ca­de­le­yi baş­ka plat­form­da yap­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz? Bi­rin­ci so­rum bu.

İkin­ci so­rum: 12/12/2006 ta­ri­hin­de 3910 sa­yı­lı bir teb­liğ gön­der­di­niz, bir ya­zı gön­der­di­niz bü­tün ku­rum­la­ra ve bu ku­rum­la­rı­nı­zın, okul­la­rın, ça­lı­şan­la­rın ma­aş ve di­ğer öde­me­le­ri­nin ban­ka­lar ara­cı­lı­ğıy­la ya­pı­la­bil­me­si için ma­aş öde­me pro­to­kol­le­ri dü­zen­len­me­si is­ten­di. Bu pro­to­ko­le gö­re, ban­ka­la­rın, ya­pı­lan ma­aş öde­me­le­ri­nin dı­şın­da ku­rum­la­ra "pro­mos­yon" adı al­tın­da ay­ni ve nakdî ek mad­di imkânlar sun­ma­sı is­ten­mek­te­dir. Bu uy­gu­la­ma­ya iliş­kin da­yan­dı­ğı­nız ya­sal bir dü­zen­le­me var mı­dır? Bir. Var ise bu ya­sal dü­zen­le­me ne şe­kil­de iş­le­mek­te­dir? İki.

Üçün­cü so­rum…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ateş, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Coş­ku­noğ­lu, bu­yu­run.

OS­MAN COŞ­KU­NOĞ­LU (Uşak) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ara­cı­lı­ğı­nız­la Sa­yın Ba­ka­na… 15 Ka­sım 2006'da tek­rar bu Ya­sa gö­rü­şü­lür­ken ve yü­rüt­me mad­de­si sı­ra­sın­da bir so­ru sor­muş­tum. Ger­çek­ten bu Ya­sa'yı yü­rüt­me­ye ko­ya­bi­le­ce­ği­ni­zi zan­ne­di­yor mu­su­nuz? Ve ar­ka­sın­dan ge­cik­me­le­ri na­sıl sa­vu­na­bi­li­yor­su­nuz? Za­ten dört yıl ge­cik­miş bir du­rum­la kar­şı kar­şı­ya­yız, ör­ne­ğin Uşak Üni­ver­si­te­si söz ko­nu­su olun­ca.

O za­man Sa­yın Ba­kan ya­sa­ma­nın gö­re­vi… "Biz yü­rüt­mek için gay­ret gös­te­ri­yo­ruz, siz yü­rüt­me­mek için gay­ret gös­te­ri­yor­su­nuz. Bu tav­rı da mil­le­tin fe­ra­se­ti­ne ha­va­le edi­yo­rum." de­miş­ti­niz. Mil­le­tin fe­ra­se­ti­ni sırf "rek­tö­rü biz ata­ya­ca­ğız" şek­lin­de­ki ka­rar­lı di­ye­yim, ben da­ha ki­bar bir te­rim kul­la­na­yım, ka­rar­lı bir dav­ra­nı­şın halk­ta­ki, mil­let­te­ki tep­ki­si­ni ben ölç­tüm, siz de öl­çe­bil­di­niz mi? Bir.

İki: TÜ­Bİ­TAK, ay­nı ka­rar­lı dav­ra­nış di­ye­yim yi­ne, ay­nı ka­rar­lı dav­ra­nış so­nu­cu da­va eh­li­ye­ti ol­ma­yan bir ku­rum du­ru­mu­na düş­tü ve…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın As­la­noğ­lu, bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Ba­ka­nım, iki yıl­dır şöy­le di­yor­su­nuz: "Mev­cut üni­ver­si­te­le­rin kad­ro­la­rın­da ça­lı­şı­yo­ruz, derhâl ge­ti­re­ce­ğiz." Ar­tık ben bu­nu in­san­la­ra an­lat­mak­ta zor­la­nı­yo­rum. Bir: De­min­den be­ri vic­dan… Ba­zı ka­fa­lar­da baş­ka he­sap­lar var. Aca­ba han­gi vic­dan? Ma­lat­ya İnö­nü Üni­ver­si­te­si­nin si­zin Ba­kan­lı­ğı­nı­zın, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın, Dev­let Per­so­nel Da­ire­si­nin olu­ru, Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun olu­ru, her şey ol­ma­sı­na rağ­men, iki yıl­dır hep bi­zi kan­dı­rı­yor­su­nuz. "Ge­tir­dik, ge­ti­re­ce­ğiz." Di­ğer üni­ver­si­te­ler­le il­gi­li kad­ro ka­nu­nu ge­ti­re­cek mi­si­niz, yok­sa si­zin ki­ta­bı­nız­da Ma­lat­ya İnö­nü Üni­ver­si­te­si ka­fa­nız­dan si­lin­miş mi­dir?

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN- Sa­yın As­la­noğ­lu, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Sa­yın Ak­de­mir'in "2010 yı­lı­na ka­dar kaç öğ­re­tim üye­si ye­tiş­tir­me­yi dü­şü­nü­yor­su­nuz?" şek­lin­de bir so­ru­su var.

Ma­lu­mu­nuz, bü­tün üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin bün­ye­sin­de araş­tır­ma gö­rev­li­si kad­ro­la­rı var­dır ve bu araş­tır­ma gö­rev­li­si kad­ro­la­rı, öğ­re­tim üye­si ye­tiş­ti­ril­mek üze­re üni­ver­si­te­le­re tah­sis edi­lir. Ana­ya­sal ola­rak ve 2547 sa­yı­lı Ya­sa'ya gö­re, öğ­re­tim üye­si -as­lın­da- ye­tiş­tir­me işi, bi­rin­ci de­re­ce­de, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun ve yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rı­nın işi­dir. Biz bu ko­nu­da, ge­rek per­so­nel ge­rek­se fi­nans ola­rak ge­rek­li her tür­lü des­te­ği ver­dik, bun­dan son­ra da ver­me­ye de­vam edi­yo­ruz.

Ba­kın, sa­de­ce, bi­raz ön­ce "da­va eh­li­ye­ti­ni yi­tir­miş" di­ye ni­te­len­dir­di­ği, Sa­yın Ateş'in ni­te­len­dir­di­ği TÜ­Bİ­TAK, 5.200 öğ­ren­ci­ye mas­ter ve dok­to­ra yap­tır­mak üze­re burs ve­ri­yor de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Burs ne ka­dar bi­li­yor mu­su­nuz? Mas­ter öğ­ren­ci­si­ne 1.250 YTL, dok­to­ra öğ­ren­ci­si­ne 1.500 YTL burs ve­ri­yor TÜ­Bİ­TAK, 5.200 öğ­ren­ci­ye.

Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı, yurt dı­şı­na her yıl 1.000 öğ­ren­ci gön­de­re­rek, yurt dı­şın­da mas­ter ve dok­to­ra eği­ti­mi yap­tır­mak üze­re 2006 yı­lın­da bir prog­ram baş­lat­tı, 2007 ve mü­te­akip yıl­lar­da de­vam ede­cek ve bu, 5 bin ki­şi­yi ye­tiş­tir­me­ye yö­ne­lik­tir.

Bir ta­raf­tan üni­ver­si­te­le­rin bün­ye­sin­de­ki araş­tır­ma gö­rev­li­si kad­ro­la­rı, bir ta­raf­tan TÜ­Bİ­TAK'ın ye­tiş­tir­dik­le­ri, burs ver­dik­le­ri, bir ta­raf­tan Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın yurt dı­şı­na gön­der­dik­le­riy­le bir­lik­te, as­lın­da, bu ül­ke­de, cid­di an­lam­da bir öğ­re­tim üye­si ye­tiş­tir­me gay­re­ti, fa­ali­ye­ti var.

Bi­raz ön­ce de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım da ifa­de et­ti­ler. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, hiç­bir üni­ver­si­te ku­rul­du­ğu gün ve­ya er­te­si yıl Har­vard ol­maz. Ha­cet­te­pe Üni­ver­si­te­si, bi­raz ön­ce de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım söy­le­di­ler, Or­ta Do­ğu Tek­nik Üni­ver­si­te­si ku­rul­du­ğu za­man "ba­ra­ka üni­ver­si­te­si" di­ye ala­ya alın­dı­lar.

Şim­di, be­nim an­la­ma­dı­ğım bir şey var. Bu­ra­da ar­ka­daş­la­rı­mı­zın üze­rin­de dur­du­ğu bir hu­sus var: "Efen­dim, otuz gün­de YÖK an­laş­ma sağ­la­ya­maz­sa Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na ge­çe­cek. Bu baş­tan bi­li­ni­yor­du." de­ni­yor.

Ba­kın, ben si­ze çok ben­zer bir em­sal ka­rar söy­le­ye­yim: 832 sa­yı­lı Sa­yış­tay Ka­nu­nu'na gö­re, bil­di­ği­niz gi­bi, Sa­yış­tay Ge­nel Ku­ru­lu, ek­sik olan üye­lik­le­ri­nin se­çi­mi­ni yap­mak üze­re, bi­li­yor­su­nuz, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­na 4 üye gön­de­rir, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu 2'ye in­di­rir ve Ge­nel Ku­ru­la 2 ki­şi ge­lir. Eğer Sa­yış­tay Ge­nel Ku­ru­lu otuz iş gü­nü içe­ri­sin­de bu­nu ya­pa­maz­sa bü­tün yet­ki Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­na ge­çi­yor. Da­ha ön­ce san­ki em­sa­li ol­ma­yan hu­kuk dı­şı bir şey­miş gi­bi bu­ra­da an­la­tıl­dı. Bu­nu ya­dır­ga­dı­ğı­mı ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di, be­yin gö­çü me­se­le­si­ne ge­lin­ce de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Biz, as­lın­da yurt dı­şı­na gön­der­di­ği­miz öğ­ren­ci­le­rin Tür­ki­ye'ye dön­me­si­ni ar­zu­lu­yo­ruz. Ama, yurt dı­şı­na gön­der­di­ği­miz öğ­ren­ci­le­rin bir kıs­mı yurt dı­şın­da­ki üni­ver­si­te­ler­de öğ­re­tim üye­li­ği bu­lup ka­lı­yor­lar­sa, on­lar, dev­le­ti­mi­zin ken­di­le­ri­ne ver­miş ol­du­ğu bur­su, ver­miş ol­du­ğu bü­tün pa­ra­yı ya­sal fai­ziy­le bir­lik­te ge­ri ve­ri­yor­lar. Ama, bi­zim bü­tün ça­ba­mız, on­la­rı Tür­ki­ye'ye ge­tir­mek; üni­ver­si­te­le­ri­miz­de eğer ger­çek­ten aka­de­mik özerk­lik or­ta­mı oluş­tu­ra­bi­lir­sek, o be­yin gö­çü­nü de ön­le­miş olu­ruz.

"Öğ­re­tim üye­le­ri­nin öz­lük hak­la­rın­da na­sıl iyi­leş­tir­me­ler yap­tı­nız?" Bu sü­reç içe­ri­sin­de bu­nu he­pi­niz iz­le­di­niz, gör­dü­nüz. Ya­pı­lan, öğ­re­tim üye­le­ri­ne, dev­let me­mur­la­rı­na ve her ke­si­me ya­pı­lan iyi­leş­tir­me­ler or­ta­da­dır. Bun­la­rın de­tay­la­rı­na gir­mek is­te­mi­yo­rum.

Sa­yın Ateş'in bi­raz ön­ce ifa­de et­ti­ği şey: De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz, 15 üni­ver­si­te­yi, bu Hükûmet ken­di ira­de­siy­le kur­muş­tur ve bun­lar ku­rul­muş­tur. Şu an­da fi­ili ola­rak bu il­le­ri­miz­de, 15 vi­la­ye­ti­miz­de bu üni­ver­si­te­ler ku­rul­muş­tur. Da­ha ge­çen­ler­de 1.150 kad­ro kul­la­nıl­mak üze­re bu üni­ver­si­te­le­ri­mi­ze gön­de­ril­miş­tir. Top­lam 31 bin kad­ro tah­sis edil­miş­tir bu­ra­la­ra. Ay­rı­ca, pro­fe­sör ve do­çent kad­ro­la­rı ke­sin­lik­le her­han­gi bir iz­ne ta­bi ol­ma­dan ata­na­bi­le­cek du­rum­da­dır. Bun­lar bi­li­ni­yor. "Pro­fe­sör yok" di­ye ar­ka­daş­la­rı­mız ıs­rar edi­yor­lar.

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Ba­kan, za­man bi­ti­yor, öz­lük hak­la­rı?

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Af­fe­der­si­niz, pro­fe­sör atan­dı da, pro­fe­sör da­vet et­ti­niz, ila­nı ver­di­niz de bu­na mâni olan mı ol­du? Bu­nun önün­de her­han­gi bir en­gel söz ko­nu­su de­ğil ki.

Bir baş­ka şey: Bu pro­mos­yon­lar­la il­gi­li ola­rak, biz gön­der­di­ği­miz ge­nel­ge­de, bu pro­mos­yon­la­rın han­gi yet­ki­ye ve han­gi ya­sa­ya da­ya­lı ol­du­ğu­nu da ifa­de et­tik Sa­yın Ateş. De­dik ki… Bu­gü­ne ka­dar hep na­sıl ya­pı­lı­yor­du? Hep­si ku­ru­ma ka­lı­yor­du. Biz de­dik ki:"Yüz­de 70'ini öğ­ret­men­le­re, eği­tim ça­lı­şan­la­rı­na ve­rin, yüz­de 30'unu da eği­tim­de kul­lan­mak üze­re har­ca­yın." de­dik. Bun­da bir anor­mal­lik yok.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Han­gi hu­ku­ka da­yan­dı­nız Sa­yın Ba­kan?

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Sa­yın Coş­ku­noğ­lu'nun so­ru­su­na ge­lin­ce: "Dört yıl­lık bir ge­cik­me­niz var Uşak Üni­ver­si­te­siy­le il­gi­li ola­rak." Siz, tec­rü­be­li bir si­ya­set­çi­si­niz. Bu­gü­ne ka­dar Uşak'ta bir üni­ver­si­te kur­ma işi­ni, si­zin or­ta­ğı ol­du­ğu­nuz, des­tek ver­di­ği­niz hü­kü­met­ler ni­çin yap­ma­dı? Uşak'a üni­ver­si­te­yi AK Par­ti Hükûme­ti kur­muş­tur.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Ne za­man or­tak? Kim­le or­tak ol­duk?

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Uşak'a üni­ver­si­te­yi AK Par­ti Hükûme­ti kur­muş­tur. Bu­nu bil­me­ni­zi is­ti­yo­ruz.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Biz de des­tek ver­dik Sa­yın Ba­kan.

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Di­ğer ta­raf­tan, di­ğer ta­raf­tan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, sü­re ta­mam­lan­dı.

Bu­yu­run, son söz­le­ri­ni­zi ala­lım.

MİLLÎ EĞİ­TİM BA­KA­NI HÜ­SE­YİN ÇE­LİK (Van) - Ce­va­bı­nı ve­re­me­di­ğim ar­ka­daş­la­rı­mı­za da ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğiz.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, sü­re­miz ta­mam­lan­dı­ğı için, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için 11 Ocak 2007 Per­şem­be gü­nü sa­at 14.00'te top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.53