DÖNEM: 22 CİLT: 143 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
47’nci Birleşim
9 Ocak 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in vefatı
nedeniyle saygı duruşu
B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil'in, Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz ve eski bakanlardan Mustafa Rüştü Taşar'ın vefatları
nedeniyle merhumlara Allah'tan rahmet ve yakınlarına da başsağlığı
dileyen konuşması
C) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın,
özellikle bayram tatillerinde meydana gelen trafik kazalarının
önlenmesi ve uygulanan yanlış ulaşım politikalarının düzeltilmesi
için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz'in, trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle, trafik
güvenliğinin önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı ve Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın aynı konuda açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun,
Enerji Haftası münasebetiyle enerjiyi, israf etmeden, verimli ve
akıllıca kullanmanın önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere
ilişkin gündem dışı konuşması
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin
TBMM Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1178)
2.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Bahreyn'e yaptığı
resmî ziyarete Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'ın da iştirak
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1179)
3.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Hollanda
ve İsveç'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1180)
E) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 32
milletvekilinin, yatılı ilköğretim okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/412)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Türkiye'ye
girişlerinde ABD vatandaşlarının parmak izi ve fotoğraf kaydının
alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/920) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara-Şabanözü
kara yolundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/938)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,
Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/949)
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,
Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/950)
5.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Çin'den yapılan
ithalatın etkilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/959)
6.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa
Büyükşehir Belediyesi mücavir alanından bazı köylerin çıkarılmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/971)
7.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Çin
mallarına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/973)
8.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan
atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/993)
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan
atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/997)
10.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan
atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1009) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
11.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla
iline bağlı köylerdeki inşaat yasağına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1073) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
12.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun
Körfezi'nde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiye ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1171) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
13.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla-Fethiye'de
çevre kirliliğine neden olan batık bir gemiye ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1183) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı
14.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, orman
mühendisleri oda seçimlerine ve Bakanlıkta çalışan işçilere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1261) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
15.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Türk
Ceza Kanunu'nun 181 ve 182'nci maddelerinin yürürlüğüne ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1299) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Çimento
Fabrikasının çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1544) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
17.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, Eber Gölü'ndeki çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1602) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1632) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Gediz
Nehri'ndeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2487) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir'in
Foça-Yenifoça kıyı bölgesinin koruma altına alınmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2490) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
21.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Nif Çayı'ndaki
kirliliğin önlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2494) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, F tipi yüksek
güvenlikli kapalı cezaevlerindeki şartlara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/18562)
2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Akseki-Çınardibi
köyünün imam ihtiyacına,
-Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Mudanya'da
bayram namazında okunan hutbeye,
-Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın
cevabı (7/18721, 18722, 18723)
3.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mut Kaymakamı
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/18764)
4.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, nihai tüketiciye
satılan enerjiden alınan TRT payına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18768)
5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, iç ve dış
borçlanma ile ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN 'ın cevabı (7/18772)
6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kızılayın
hazırlattığı üstün insani hizmet nişanı ve madalyalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/18778)
7.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, D 400 kara
yolundaki köprülerin onarımına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/18779)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın
Orhangazi ilçesi ve Yeniköy beldesi arasındaki yola ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/18780)
9.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Posof-Türkgözü
sınır kapısından mazot ithalatına ve yurt dışına çıkış harcına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/18784)
10.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, BOTAŞ'ın
kamu alacaklarına ve doğal gaz zammına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18786)
11.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, BOTAŞ'ın
alacaklarına ve mali durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18787)
12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BOTAŞ'ın
alacaklarına ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18789)
13.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, doğal
gaz zammına ve BOTAŞ'ın alacaklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18790)
14.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Söğüt
Şenliklerinde yaşanan olaylara yönelik soruşturmaya ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/18794)
15.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, milletvekili
lojmanlarının satışına ve kamu konutlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18803)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Ardanuç
yoluna ayrılacak ödeneğe,
Ardahan'daki iki baraj projesine ayrılacak ödeneğe,
İlişkin Maliye Bakanından soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/18806, 18807)
17.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Bolu
İzzet Baysal ve Köroğlu Devlet Hastanelerindeki bir uygulamaya
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18815)
18.- Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın,
AB'nin genişlemeden sorumlu komiserinin ve Ankara'daki bir Irak'lı
temsilcinin açıklamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/18826)
19.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Çavdır-Bölmepınar köyündeki madencilik faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18834)
20.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa-Mustafakemalpaşa-Ormankadı
Köyündeki hazine arazisinin amaç dışı kullanımına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18835)
21.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediye
şirketlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/18837)
22.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sel
felaketlerinin sebep olduğu zarara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/18840)
23.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
bazı bakanların YİMPAŞ'ın mağaza açılışına katıldıkları iddiasına
ve SPK'nın hazırladığı yasa tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/18842)
24.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, don
afeti mağduru Malatyalı çiftçilerin zararının tazminine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/18845)
25.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da
don ve sel felaketinden zarar gören çiftçilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/18846)
26.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
YİMPAŞ Holdinge ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/18851)
27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SPK'nın
açıkladığı bazı şirket ve holdinglerle ilgisi olan AK Partililere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/18852)
28.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yerli
üretimin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/18868)
29.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
bir bölünmüş yol projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/18875)
30.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Türkiye'nin
Avrupa Parlamentosundaki lobi faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı
(7/18878)
31.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Türk Barış
Gücünün Lübnan'da konuşlandığı bölgede radyoaktif kalıntı olduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL'ün cevabı (7/18881)
32.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
amatör spor kulüplerine ve aldıkları yardımlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/18882)
33.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğal
gaz zammına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18897)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, BOTAŞ'a
borcu bulunan kurum ve kuruluşlara, Kütahya, Erzurum Büyükşehir,
Ankara Büyükşehir, İstanbul Büyükşehir, Kayseri Büyükşehir, Konya
Büyükşehir, Sakarya Büyükşehir, Eskişehir Büyükşehir, Kocaeli
Büyükşehir, Bursa Büyükşehir Belediyelerinin doğal gaz borcuna
ilişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
GÜLER'in cevabı (7/18898, 18899, 18900, 18901, 18902, 18903, 18904, 18905,
18906, 18907, 18908)
35.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, doğal
gaz zammına ve kamu kurumlarının BOTAŞ'a olan borçlarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18910)
36.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Adıyaman
ilindeki petrol üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18911)
37.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Tekirdağ-Çerkezköy'deki
TOKİ konutlarının doğal gaz bağlantısına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18913)
38.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Özel Kalem Müdürlüğü telefonlarından kandil kutlama mesajları
gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/18935)
39.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, üniversite
eğitimini tamamlayan astsubayların derece ilerlemesine ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/18985)
40.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'da
özelleştirilen 112 acil sağlık hizmeti ihalelerine ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18987)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18990)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18991)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18992)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18993)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18994)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18995)
47.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/18996)
48.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir
kanser ilacının temininde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18998)
49.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, organ ve
doku nakline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/19000)
50.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim
Çıraklığı Projesi'ne ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/19001)
51.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
yurt dışında yaşayan vatandaşların ortak olduğu şirketlere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19002)
52.- Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, Kocaeli'de
KOSGEB'e tahsisli bir arazinin devredilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19004)
53.- İzmir Milletvekili Abdürrezzak ERTEN'in, İzmir'in
Güzelbahçe ilçesinden geçen otoyoldaki ücretlendirmeye ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/19016)
54.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara'da
şehit edilen bir başkomiserin cenaze törenine ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/19032)
55.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mersin'in
Evrenli Köyünde mermer ocağı işletilmesine izin verilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
GÜLER'in cevabı (7/19033)
56.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Bandırma-Susurluk
bölünmüş yol çalışmalarına,
- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Elâzığ-Alacakaya kara yolundaki çalışmalara,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/19039,19040)
57.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, sağlıklı
içme suyu imkânı ile çevre bilinci ve duyarlılığına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19041)
58.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Manisa'da
yetiştirilen üzümlerdeki bozulmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19043)
59.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in,
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19045)
60.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, bölücü
terör örgütünün bir yöneticisinin Irak'taki bir televizyon kanalında
röportajının yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/19046)
61.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Jimnastik
Federasyonu genel kurulunun ertelenmesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19049)
62.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
enerji tasarrufuna yönelik bilinçlendirmeye ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/19057)
63.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, doğal
gaz ithalatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19058)
64.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Türkiye-Yunanistan
doğal gaz boru hattı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19059)
65.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Babasultan
Barajına,
Bursa-Nilüfer Barajına,
Bursa-Çınarcık Barajına,
Bursa-Yenişehir-Boğazköy Barajına,
Bursa-İznik Mahmudiye Köyü Göletine,
Bursa-Büyükorhan Gedikler Köyü Göletine,
Bursa-Büyükorhan-Kınık Beldesi Göletine,
Bursa-Orhaneli-Karıncalı Beldesi Göletine,
Bursa-Gemlik-Büyükkumla Köyü Barajına,
Bursa-Karacabey-Gölecik Köyü Barajına,
Bursa-Büyükorhan-Durhasan Köyü Göletine,
Bursa-Orhaneli-Göynükbelen Beldesi Göletine,
Bursa-Nilüfer-Güngören Köyü Göletine,
Bursa-Yenişehir-Çiçeközü Köyü Göletine,
Bursa-Keles-Dağdibi Köyü Göletine,
İlişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19063, 19064, 19065, 19066, 19067, 19068,
19069, 19070, 19071, 19072, 19073, 19074, 19075, 19076, 19077)
66.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir ilacın
temininde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/19101)
67.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir ilacın
temininde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/19102)
68.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in,
Bağ-Kur emeklileri arasındaki maaş farkına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19110)
69.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Kızılayın
yönetimine ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/19113)
70.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kapanan
ve yeni açılan iş yerlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19117)
71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, zeytin
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/19123)
72.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
DSİ'nin özel bir şirkete patlayıcı madde hibe etmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/19125)
73.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, SSK ve
Bağ-Kur prim ödemelerine ve sağlık harcamalarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19126)
74.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yurt
dışında bakan ve milletvekillerinin üstünün ve eşyasının aranmasına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
GÜL'ün cevabı (7/19131)
75.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da
amatör spor faaliyetlerinin mali nedenlerle askıya alındığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/19132)
76.- Erzincan Milletvekili Erol TINASTEPE'nin,
Vakıflar Bankasının emekli maaşı ödemelerinde komisyon kesmesi
ve işletim ücreti almasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19133)
77.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mersin-Anamur
Devlet Hastanesinin tam teşekküllü hastane statüsüne getirilmesine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/19146)
78.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Fatsa-Bolaman'da
fındık depolarında çıkan yangına,
- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, Ordu-Fatsa-Bolaman'da
fındık depolarında çıkan yangına,
- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, TMO fındık
alım merkezi personeline,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/19147, 19148, 19149)
79.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
Elâzığ-Alacakaya yolunun asfaltlanmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/19151)
80.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, sözleşmeli
öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19176)
81.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, asgari
geçim indiriminin kapsamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19177)
82.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
KPSS'ye katılan görme özürlülere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19179)
83.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in,
Kızılayın hazırlattığı madalya ve nişan tasarımıyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/19208)
84.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gaziantep'te
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19209)
85.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Eskişehir'de
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19210)
86.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Antalya'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19211)
87.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Samsun'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19212)
88.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İzmir'de
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19213)
89.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Mersin'de
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19214)
90.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kocaeli'de
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19215)
91.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Konya'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19216)
92.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Diyarbakır'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19217)
93.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adana'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19218)
94.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İstanbul'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı.(7/19219)
95.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ankara'da
kirliliğe maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların işlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19220)
96.-Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
Fırat Nehri ve Keban Baraj Gölündeki kirlenmeye ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19221)
97.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde kiralanan orman arazilerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19222)
98.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
İstanbul-Beykoz'da ormanlık alandaki yapılaşmaya ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19223)
99.- İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, İzmir'de
tehlikeli atıkların bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19224)
100.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir ve
Ege Bölgesi'ndeki tehlikeli atık sorununa ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19226)
101.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kimyasal
atıkların bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/19227)
102.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Urla'da
verilen bir taş ocağı ruhsatıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19228)
103.- Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in,
Suudi Arabistan'da tutuklu Türk vatandaşlarına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı
(7/19233)
104.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Papanın
ziyaretine ve dış ziyaretlerde yöneticilerin karşılaştıkları
davranışlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL'ün cevabı (7/19235)
105.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu
bankalarının Yunanistan'da şube açıp açmayacağına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı.
(7/19239)
106.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari
kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19244)
107.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine
göre personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19245)
108.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006 Kamu
Personeli Seçme Sınavına ve atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/19248)
109.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari
kadrolara yapılan atamalara,
Statülerine göre personel sayısına,
- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
Gümrük Müsteşar Vekili hakkında soruşturma izni istendiği iddiasına,
- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, teknik cihaz,
donanım ve yazılım alımlarına,
Dahilde işleme rejimi kapsamındaki işlemlerin
incelenmesine,
El konulan kaçak eşyalara,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/19259, 19260, 19261,
19262, 19263, 19264)
110.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
Isparta'da yapılan tarımsal sulamaya ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19274)
111.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Garp
Linyitleri İşletmesinin kömür satışıyla ilgili bir iddiaya ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/19283)
112.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
Devlet Opera ve Balesi sanatçılarına yönelik bir yasaklama iddiasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/19306)
113.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya'nın
turistik tanıtımına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/19307)
114.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari
kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/19311)
115.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine
göre personel sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/19312)
116.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, öğretmen
ihtiyacı ile okulların yapım ve onarımına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19323)
117.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, sözleşmeli
öğretmenlerin özlük haklarına ve öğretmen açığına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19326)
118.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, asker
kaçaklarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün
cevabı (7/19330)
119.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
Fransa'dan aşı ithal edileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/19335)
120.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, diyabet
hastalarının yaşadıkları bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/19336)
121.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Van Gölü'nün
kanalizasyon atıklarıyla kirlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19596)
122.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun'da gemi içi asbest temizleme tesisi kurulacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19599)
123.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla
Milli Eğitim Müdürünün yurt dışı gezilerine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19634)
124.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Defterdarının görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19716)
VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/28)
2.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin,
Batı Trakya'daki Türk azınlığın sorunları ile AB Uyum Komisyonu Heyetinin
bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/33)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum
yaptı.
Kütahya Milletvekili Alaettin Güven, bayramlarımızın,
birlik, beraberlik ve sosyal dayanışmayı pekiştirmesinde sağladığı katkıya,
Bolu Milletvekili Mehmet Güner, KÖYDES projesi
çerçevesinde yürütülen hizmetler ile bu proje uygulamalarının genel bir
değerlendirilmesine,
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu, kültür mantarı
yetiştiricilerinin sorunlarına, ucuz konserve mantar ithaline karşı
üreticilerin korunması için alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 40
milletvekilinin, İstanbul Boğazı'nın doğal ve tarihî değerlerinin
sürdürülebilir korunmasını sağlamak için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/411),
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön
görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6'ncı sırasında yer alan 1305
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın bu kısmın 5'inci sırasına alınmasına; 28/12/2006
tarihli birleşimde sözlü soruların görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, bu birleşimde çalışma süresinin 1305 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına ve bu kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra başka kanun tasarı veya teklifinin
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri,
daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:
1147),
4'üncü sırasında bulunan, Samsun Milletvekili Ahmet
Yeni'nin, 15/11/2000 Tarihli ve 4603 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası,
Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/901) (S. Sayısı: 1278)
Kanun Tasarı ve Teklifinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
5'inci sırasına alınan, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu,
Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile Turizmi Teşvik
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
(1/1257) (S. Sayısı: 1305), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan
açık oylama sonucunda, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
9
Ocak 2007
Salı
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.07'de son verildi. |
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
Bilecik
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik |
|
|
Burdur |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 59
II. - GELEN
KÂĞITLAR
8 Ocak 2007
Pazartesi
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, BOTAŞ'ın kamu kurum ve kuruluşlarından
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18765)
2.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yurt dışı gezilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18766)
3.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, ABD'den ithal edilen pirincin genetik
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18771)
4.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, getirilmek istenen konaklama vergisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18774)
5.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Artvin Valisinin bir beyanına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18775)
6.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, YİMPAŞ'ın para hareketleri ile ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18776)
7.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, doğal afet ve imar sorunlarındaki yasal
düzenleme ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18777)
8.-
Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın, iç ve dış borçlara ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/18781)
9.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Hazinenin verdiği teşvik kredilerine ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/18782)
10.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, doğalgaz ve
akaryakıt zamlarına ve BOTAŞ'ın belediyelerden alacaklarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18785)
11.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, belediyelerin
BOTAŞ'a olan borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18788)
12.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
13.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Haşim İşcan
Kültür Merkezine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18792)
14.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, seri
cinayetlerden sonra alınan güvenlik önlemlerine ve ihmal iddialarının
soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18793)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Taşlıdere
Köyü karayoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18795)
16.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, uçak kaçırma
eylemlerine yönelik tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18796)
17.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, yabancılarla
evlenen Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18797)
18.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Aydın-Kuşadası pis
su toplama ve arıtma şebekesi projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18798)
19.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Güzel Sanatlar Genel
Müdürünün aldığı disiplin cezasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18799)
20.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğünün yürürlüğe koyduğu bir yönergeye ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18800)
21.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarında
yapılan bazı idareci atamaları ile ilgili iddialara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18801)
22.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarının
yönetimine ve oyun programlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18802)
23.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, kuş gribine karşı
alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18814)
24.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sağlık harcamalarına
ve SSK'lı hastaların ilaç harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18816)
25.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir projenin saha
koordinatörlüğü kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18817)
26.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
Denizli-Servergazi Devlet Hastanesi Baş-hekiminin bir uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18818)
27.- Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, Artvin Valisinin
bir beyanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18827)
28.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
havalimanlarındaki güvenlik önlemlerinin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18829)
29.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Tosya'daki bir
gölete, bir baraj projesine ve Devrez Çayının ıslahına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18830)
30.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, ANAR ve YİMPAŞ'la
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18833)
31.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, Hatay İlindeki çeşitli
projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18836)
32.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kamu ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18838)
33.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun-Vezirköprü-Kıranalan
Köyündeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18839)
34.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sel
felaketleriyle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18841)
35.- İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, sel felaketleriyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18843)
36.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, sel
felaketleriyle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18844)
37.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, arandığı iddia edilen
YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18847)
38.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AB ile
39.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, eczanelerin
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18849)
40.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sel felaketlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18850)
41.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bir toplantıdaki bazı
ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18853)
42.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Atatürk ve
Cumhuriyet aleyhine yayınlar yaptığı iddia edilen bir internet sitesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18854)
43.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şanlıurfa'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18856)
44.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Diyarbakır'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18857)
45.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18858)
46.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'ta yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18859)
47.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İstanbul'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18860)
48.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Hakkâri'de yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18861)
49.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Mersin'de yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18862)
50.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'de yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18863)
51.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Adıyaman'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18864)
52.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'te yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18865)
53.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tunceli'de yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18866)
54.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Kızkalesi
Beldesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18873)
55.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Türkiye'nin uygun
görülecek AB program ve kurumlarında yer alıp almayacağına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/18877)
56.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB ile
57.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim'in Hazineye
olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/18884)
58.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ülker Grubuyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/18885)
59.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Merkez Bankası
yönetici ve çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/18886)
60.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Eti Maden
İşletmelerine bağlı iki şirkete yapılan atamalara ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18909)
61.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, EGO'nun BOTAŞ'tan
doğalgaz alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18914)
62.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara-Atatürk
Bulvarındaki yol ve köprülü kavşak ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18915)
63.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köylerin
isimlerini belirten tabelalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18916)
64.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam KESİMOĞLU'nun, köye
dönüştürülmesi söz konusu olan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18917)
65.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un,
66.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, basında
yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesiyle ilgili bazı değerlendirmelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18919)
67.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, bir inşaat
şirketinin İstanbul'da yürüttüğü projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18920)
68.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Manavgat-Gaziler
Köyünün su şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18921)
69.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Necip
Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18922)
70.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün hizmet satışlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18923)
71.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, istihbarat
branşından çıkarılan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18924)
72.- Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Ankara-Sincan
Belediyesi yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18925)
73.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Siirt'te KÖYDES
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18926)
74.- Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, araştırma ve ön
inceleme yapılan belediyelere ve soruşturma izinlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18927)
75.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bayan polis
memurlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18928)
76.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, yurt dışına
çıkış ve Türkiye'ye giriş yasağı konulan kişilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18929)
77.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, üniversite
mezunu polis memuru alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18930)
78.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, intihar
79.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Kızkalesi
Beldesinde sel felaketinden etkilenen otel ve motellerin zararının telafisine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18932)
80.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Bölge Devlet
Senfoni Orkestrası Prova Salonunun yıkılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18933)
81.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Alanya
Kalesi Saray Odasının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18934)
82.- Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, vergi denetmen
yardımcısı sözlü sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18977)
83.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, imam hatip ve
anadolu imam hatip liselerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18979)
84.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Şişli Etfal Hastanesi
Başhekimi ile ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18988)
85.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Erzurum'da tahliyesi
planlandığı iddia edilen bir hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18989)
86.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Özürlüler Kanunu
çerçevesinde çıkarılması gereken yönetmeliklere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18999)
87.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, ABD Merkezi
Haberalma Örgütüne ait uçakların Türk hava sahasını kullanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19013)
88.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, THY'deki personel
alımına ve bir uygulamaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19014)
89.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, THY'deki bazı yer hosteslerinin yerlerinin
değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19015)
90.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim Çıraklığı
Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19017)
91.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, boşanmak suretiyle
babası üzerinden emekli maaşı alanların sayısına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19022)
92.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Deriner
Barajı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19023)
93.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, ilaç
ödemelerinin eczanelere gecikmeli yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19025)
94.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, eski olağanüstü hal
bölgesindeki güvenlik görevlilerinin korumalı lojman ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19026)
95.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mersin'in Gülnar
İlçesinde bir vatandaşın işkence gördüğü iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19028)
96.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, ithal
filmlere ve film gösterimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19029)
97.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, cenazelerin yurda
getirilmesindeki prosedüre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19031)
98.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, borç stokuna
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/19050)
99.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, doğrudan yabancı
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/19051)
100.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Başbakanlık Teftiş
Kurulunun TUİK'le ilgili bir inceleme raporuna ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19054)
101.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, tarımsal
sulamada özelleştirme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19060)
102.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, DSİ
yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19061)
103.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, GAP
sulamalarına ayrılan kaynağa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19062)
104.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
105.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çocuk
pornografisi konusunda alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19079)
106.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, bireysel
silahlanmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19080)
107.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, ABD'de kurulu bir
organizasyonun Türkiye'de izinsiz faaliyette bulunduğu iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19081)
108.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'daki bazı
köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19082)
109.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterinin resmi görevlerinden aldığı toplam
ücrete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19083)
110.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin ihale verdiği bir şirketle ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19084)
111.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Mamak Belediyesi
Kültür Merkezinin kiralama ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19085)
112.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
113.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İskenderun'da
meydana gelen sel felaketinde alınan önlemlere ve zararların telafisine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19087)
114.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Türkiye'deki
Dünya kültür mirası listesine girmesi beklenen eserlere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19088)
115.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, KPSS kapsamında ve
dışında yapılan personel alımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19089)
116.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, özel dersanelere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19093)
117.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi Köyü İlköğretim öğrencileriyle ilgili bir iddiaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19096)
118.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhangazi
Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19098)
119.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hastanelerdeki
enfeksiyon vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19099)
120.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki bazı devlet
hastanelerinin bakım ve onarım ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19100)
121.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yapılan atamalara
ve personel ücretlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/19111)
122.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Pursaklar
Belediyesince bir mağazanın kültür merkezi olarak kiralanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19112)
123.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çin'den otobüs
ithaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19114)
124.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, ilaç ücretlerinin
eczanelere ödenmesindeki gecikmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19115)
125.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, asayiş sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19116)
126.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, su ve enerji
politikalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19118)
127.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Cevahir Alışveriş
Merkezinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait hissesinin satışına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19119)
128.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı yurt dışı
ziyaretlerde diplomatik nezaketle bağdaşmayan uygulamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19120)
129.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, bir
televizyon kuruluşu ile ilgili basında yer alan iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19121)
130.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, AK Parti İzmir İl
Gençlik Kollarının düzenlediği konferansta bir akademisyenin yaptığı konuşmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19124)
131.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, tarımda kendi
adına ve hesabına çalışanların sigorta prim keseneklerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19127)
132.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, bölücü terör
örgütünün çıkardığı gazeteye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/19130)
133.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, EGO'nun BOTAŞ'a olan
doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19134)
134.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, DSİ'deki personel
hareketlerine ve hidroelektrik santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19135)
135.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, DSİ'nin özel
bir şirkete patlayıcı madde hibe etmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19136)
136.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Alacakaya
İlçesinin emniyet binası ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19137)
137.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Belediye
Meclisi toplantı salonlarının kamusal alan olup olmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19138)
138.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İl Genel
Meclisi toplantı salonlarının kamusal alan olup olmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19139)
139.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir
okulda Atatürk büstüne yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19140)
140.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'da sebze hali
konusunda belediyeler arasındaki anlaşmazlığa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19141)
141.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Osmangazi
Belediyesinin kamulaştırılan bir binaya yapı kullanım izni verdiği iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19142)
142.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
143.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Alacakaya
İlçesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19144)
144.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, kuş gribi
koordinatörlüğüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19145)
145.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk Telekomu
devralan firmanın taahhütlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19154)
No.: 60
9 Ocak 2007 Salı
Tasarılar
1.-
Tanık Koruma Kanunu Tasarısı (1/1290) (İçişleri, Plan ve Bütçe ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2007)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1291) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekilleri Gülseren Topuz ve Ünal Kacır'ın; Uçucu, Çözücü ve
Yapıştırıcı Maddelerin Zararlarından Çocukların Korunması Hakkında Kanun
Teklifi (2/921) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2007)
2.-
Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın Uçucu Maddelerin Kullanılmasının
Denetlenmesine Dair Kanun Teklifi (2/922) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2007)
3.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 37 Milletvekilinin; 3303 Sayılı Taşkömürü
Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanuna İlave Yapılmak Üzere
Çıkan 4479 Sayılı Kanunun Ek ve Geçici Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve
3303 Sayılı Kanuna Yeni Ek Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/923)
(Sanayi, Ticaret, Enerji Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2006)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 7 Milletvekilinin; 3065 Sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu ile 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa Birer Geçici
Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/924) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2006)
Tezkereler
1.-
Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1176) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2006)
2.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köştere'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1177) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.12.2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI ve 32 Milletvekilinin, yatılı ilköğretim
okullarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/412) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/12/2006)
9 Ocak 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 47'nci Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in vefatı nedeniyle
saygı duruşu
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Kurban Bayramı süresinde bir trafik kazası neticesi vefat eden Konya
Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in aziz hatırası önünde Genel Kurulu
bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil'in, Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz ve eski bakanlardan Mustafa Rüştü Taşar'ın vefatları
nedeniyle merhumlara Allah'tan rahmet ve yakınlarına da başsağlığı
dileyen konuşması
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
geçmiş Kurban Bayramı'nızı ve idrak etmiş olduğumuz yeni yılınızı
tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Biraz önce
saygı duruşuyla yad ettiğimiz Konya Milletvekilimiz Nezir Büyükcengiz
ve eski Bakanlarımızdan Mustafa Taşar Bey'e ve bu süre içerisinde
vefat eden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Allah rahmet eylesin, ruhları
şad olsun.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara
cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, uzun bayram tatillerinde trafikte
yaşananlarla ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'ya aittir.
Sayın Ilıcalı, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Ilıcalı, süreniz beş dakika.
C) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, özellikle bayram
tatillerinde meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi ve uygulanan
yanlış ulaşım politikalarının düzeltilmesi için alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özak'ın cevabı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; uzun bayram tatillerinde trafikte yaşananlar konusunda
konuşmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu konuşmamı
yapmamı sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına teşekkür
ediyor; geçmiş Kurban Bayramı'nızı tebrik ediyor; yeni yılda, sağlık
dolu, başarılı, kazasız günler diliyor ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu konuşmayı yapmamın amacı, Kurban Bayramı tatiline
kadar bu yüce Mecliste 22'nci Dönem milletvekili olarak birlikte görev
yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Sayın Nezir
Büyükcengiz ve eski bakanlarımızdan Sayın Mustafa Taşar'ın da aralarında
bulunduğu 61 vatandaşımızın hayatlarını kaybettiği, 266 vatandaşımızın
da yaralandığı, vatandaşlarımıza başsağlığı dilemek. Camialarına,
özellikle burada Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizin
tekrar başı sağ olsun diyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Ulaşım ve trafik konularında da daha önce uzun yıllar çalışmış bir
kişi olarak bazı hususları bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bizden önceki dönemlerde de, yine üzülerek söyleyecek
olursak, binlerce vatandaşımız ve bu yüce Mecliste görev yapan milletvekillerimizi
trafik kazalarında kaybettik. Gaziantep Milletvekilimiz Mehmet
Bedri İncetahtacı, Aydın Milletvekili Mutlu Menderes, İstanbul
Milletvekili Adnan Kahveci, Kütahya Milletvekili Kadir Görmez,
Aydın Milletvekili Mehmet Özalp, Yılmaz Hocaoğlu, Mümin Gençoğlu,
Kadir Bozkurt, bunun haricinde, bürokrasiden, spordan, Sayın Recep
Yazıcıoğlu, Metin Oktay, Renç Koçibey, Hande Mumcu, daha… Yani, son
on beş yıl içerisinde 30 bin yurttaşımızı bölücü terör olaylarında,
son elli yıl içerisinde yaşadığımız deprem felaketinde 50 bin yurttaşımızı
kaybettik, ama trafik kazalarında, üzülerek, son on yılda kaybedilen
yüz binlere ulaşmaktadır.
Dünyadaki trafik kazasının üzerinden yaklaşık
yüz yıl geçti. İlk kazadan bu yana dünyada tahminen 27 milyon insan
trafik kazalarında hayatını kaybetmiştir. Dünya savaşları hariç
hiçbir savaşta bu kadar insan ölmemiştir. Ülkemizde, her elli beş
dakikada bir vatandaşımızı trafik terörüne kurban etmekteyiz.
Trafik kazalarındaki duruma bir baktığımız zaman,
2005 yılında yaklaşık 570 bin kazada 3.215 vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
123.985 kişi yaralanmış ve neredeyse 1 katrilyona yaklaşan bir maddi
hasar meydana gelmiştir. Bu yılın on bir ayı sonucunda da hemen hemen
durum bu 2005 rakamlarından çok farklı değildir.
Şimdi, Türkiye'deki trafik kazalarına bakıp gelişmiş
olan Avrupa ülkeleriyle mukayese ettiğimiz zaman, elimde alınmış
değişik gelişmiş ülkelere ait kaza sayıları var, ölü sayıları
var, 100 milyon taşıta, yani hem taşıt hem de insanı ifade eden 100 milyon
taşıta göre değerler var. Bir karşılaştırma yaptığımız zaman, işte
bir tane örnek vereyim: 100 milyon taşıt/kilometreye düşen Almanya'daki
ölü sayısı 12 iken, Türkiye'de 43. Yani hangi kriterlere bakarsak bakalım
trafik kazaları yönünden olumsuz bir durumda olduğumuzu görmekteyiz.
Peki, bu trafik kazalarına baktığımız zaman, en
büyük faktör nedir, neden bu kazalar meydana gelmektedir? Bunları
da yine, zamanım çok kısa olduğu için, çok kısa, sadece size şunu
söyleyeyim: Toplam, yani yerleşim yeri, yerleşim dışı ayrımı yapmadan
toplam kazalarda sürücünün payı yüzde 98,14; yayanın payı 1,59. Yani
büyük bir yüzde insan faktörü.
Peki, durum böyle olunca, insan faktörü işin içerisine
girince, bir de konu başlığımız bayram trafiği olduğuna göre, Karayolları
Genel Müdürlüğünden temin ettiğim beş günlük bayram tatilindeki
bazı kesimlere ait trafik değerlerine baktığımız zaman, yine zaman
almamak için, yüzde 300'e artan, yıllık ortalama günlük trafiğe göre
3'e, 4'e katlanan kesimler var. Yani uzun bayram tatilinde trafik artıyor,
kazalarda da sürücü payı fazla olduğu için ne yapıyoruz; çok sayıda
kazaya karışma riski meydana geliyor ve üzücü olaylar meydana geliyor.
Tabii, bu kazalar içerisinde sürücünün en fazla
hata yaptığı nedir, en büyük kusur oranları nedir diye baktığımız
zaman, yüzdelerine de baktığımız zaman, kafa kafaya çarpışmalar
-şehirler arası yollarda- arkadan çarpma, yoldan çıkma.
Tabii, durum böyle olunca…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, bu konular sadece hatırlatma
babındaki mesajlardır. Dolayısıyla, trafik sorunlarını burada
çözmemiz tabii ki mümkün değil. İnşallah Meclisimiz gerekli tedbirleri
alır.
Ben size bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bir dakikada tamamlayamam
Başkanım. Bu çok önemli bir durum.
BAŞKAN - Efendim, onu komisyonlarda tartışırsınız,
anlatırsınız.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Burada en fazla karşılaştığımız
şey kafa kafaya çarpışmalarda hız. Şu diyagramı burada gördüğümüz
zaman; yani, 40 kilometrenin üzerine çıktığınız zaman kaza riskiniz
artıyor. 100 kilometrenin üzerinde kaza riskimiz yüzde 100. Hâlbuki,
40 kilometrenin altında, ister yayaya çarpma olsun, ister yandan
çarpma olsun, ister kafa kafaya çarpışma olsun, kaza riski sıfıra
kadar düşüyor. O zaman, demek ki, en önemli şey insan faktörü,
hız. Bunu ne yapmamız lazım? Çözüm önerisi oluşturmamız lazım. Bir
milletvekili olarak, bu üzücü günde bu konuşmayı yaparken, bize düşecek
görev nedir? Tedbir almamız lazımdır. Ne tedbirler alacağız? Niye
bu kazalar bizde oluyor? Niye gelişmiş ülkelerde bu kadar değil? Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bunların en önemli nedeni, uygulanan
yanlış ulaşım politikalarıdır. Yani, kara yolculukları, yük, kara
yoluyla taşınıyor, yüzde 90'dan fazlası kara yolunda. Diğer ulaşım
sistemlerine ayrılan pay az ve bugün yapılması gereken, Hükûmetimizin
ve Meclisimizin…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Konuşmamı tamamlayamadım.
Hiç değilse, Başkanımız müsaade ederse şunu söyleyeyim: Bize şu anda
düşen en önemli görev… Burada biz yasa çıkarıyoruz, bazı eksiklerini
tamamlamak için 2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu değişikliklere
uğramış. Şu anda da Meclisimizin gündeminde bekleyen bu yasa oldukça
önemli değişiklikler içeriyor. Meclis olarak bu yasanın çıkmasına
katkıda bulunalım. Yollarımızın fiziki standartlarının artması
yönünde katkıda bulunalım. Bölünmüş yollar kafa kafaya çarpmada
önemli mesafedir, sivil havacılık önemli mesafedir, demir yolu
önemli mesafedir. Bunu biz siyaset dışı düşünerek, yani, siyasi
iradenin sorumluluğuna katkıda bulunarak, iktidarıyla muhalefetiyle
bu tip uygulamalara katkıda bulunalım. Bu yasaların bir an önce
çıkmasını sağlayalım bundan önce yaptığımız gibi ve inşallah, bu
üzücü olaylarla karşılaşmayalım diyorum.
Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tekrar herkesi saygılarımla
selamlıyorum. Kazasız, güvenli yollarda yolculuk yapmayı diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz'in vefatı sebebiyle anısına ve trafik güvenliğiyle
ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart'a aittir.
Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz'in, trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle, trafik güvenliğinin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özak'ın cevabı ve Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın aynı
konuda açıklaması
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bayramın son günü elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz milletvekili
arkadaşımız Nezir Büyükcengiz'in anısına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Kurban Bayramı'nın son günü
Güneysınır ilçemizde meydana gelen trafik kazasında değerli milletvekili
arkadaşım Nezir Büyükcengiz ile il sekreteri Ali Alp'i kaybettik. Kaza
sonucunda il yönetiminden İmdat Şen ve İbrahim Çınar isimli arkadaşlarımız
da yaralandılar. Değerli arkadaşlarıma bir kez daha Tanrı'dan rahmet
diliyor, kederli aileleri ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yaralı arkadaşlarıma da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, merhum Büyükcengiz, Cumhuriyet
Halk Partisi ilçe başkanlığı, Sarayönü Belediye Başkanlığı, Konya
il başkanlığı dâhil olmak üzere siyasetin her kademesinde görev
üstlenmiş, görevinin gereklerini başarıyla yerine getirmiş değerli
ve çalışkan bir arkadaşımızdı. Konya ve ülkemiz için ciddi hizmetlerde
bulunmuştur. En verimli ve üretken olacağı bir dönemde ve ani bir şekilde
kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz.
Merhum Ali Alp ise bir siyaset emekçisiydi. Sendikacılığı
ve siyaseti yaşam tarzı olarak benimseyen ve uygulayan bu arkadaşımızın
hizmetleri de unutulmayacaktır. Siyasette yol ve kader arkadaşlığı
yapan her iki arkadaşımı da saygıyla anıyor ve rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, milletvekillerinin
çalışmalarına yönelik olarak, zaman zaman ve maalesef, haksız ve
ön yargılı değerlendirmeler yapıldığını biliyoruz. Milletvekilinin
bütün çalışmasının haftada üç gün yapılan Genel Kurul çalışmalarından
ibaret olduğu, basın tarafından, kamuoyu tarafından zaman zaman
ifade edilir. Oysa -hepimiz çok iyi biliyoruz ve yaşıyoruz- milletvekilliği
mesai tanımayan bir görev alanıdır. Genel Kurul ve komisyon çalışmalarının
dışında, seçmen ve seçim bölgesi çalışmaları ve ziyaretleriyle
birlikte, mesai tanımayan bir süreç söz konusudur; yirmi dört saat
boyunca âdeta teyakkuz gerektiren bir yapı söz konusudur.
Nitekim, değerli arkadaşlarım, her iki arkadaşımız
da bu anlayış çerçevesinde, bayram gününde, vatandaşlar ve örgütle
bir araya gelerek bayramlaşmak ve bölge sorunlarını bir kez daha yerinde
görmek amacıyla bölgeye giderken, bir anlamda görev başındayken ve
görev dolayısıyla bu kazaya maruz kalmışlar ve maalesef, hayatlarını
kaybetmişlerdir. Bu sebeple, yeri gelmişken, kamuoyunu, milletvekillerinin
mesailerine yönelik değerlendirme ve eleştiri yaparken daha insaflı
ve adaletli olmaya davet etme gereğini duyuyorum. Kaza sonrasında,
iktidar grubu dâhil olmak üzere, tüm siyasi parti gruplarının gösterdiği
yakın ilgiye de huzurlarınızda teşekkür etmeyi bir görev kabul
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu acı olay
sebebiyle, ülkemizde çoktan toplumsal bir sorun hâline gelen trafik
sorunu ve güvenliğiyle ilgili gözlemlerimi ve tespitlerimi, izninizle,
Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, trafik kazalarını tartışırken,
hâlen neden "ölüm yolu", "kör nokta", "kara nokta",
"trafik canavarı" gibi soyut ve farazi kavramları kullanıyoruz?
Neden hedef saptırıyor ve devleti yönetenler olarak, bürokratlar
olarak, siyasetçiler olarak, sorumluluğumuzu bertaraf etmeye çalışıyoruz?
Modern, çağdaş ve teknik devlet anlayışında bu tür kavramların söz
konusu olamayacağını neden görmüyoruz? Vatandaşların can ve mal
güvenliğini sağlamanın devletin öncelikli ve vazgeçilmez görevi
olduğunu neden unutuyoruz? Bu konuda maliyet hesaplarının yapılamayacağını,
böyle bir yaklaşımın insan hakları ihlali olduğunu neden göz önüne
almıyoruz? Kara yollarımızın gerek fizik ve gerek teknik olarak
can ve mal güvenliğini tehdit ettiğini, seyahat özgürlüğünün güven
içinde yapılamadığını, bu konunun toplumsal bir travma hâline geldiğini
neden görmezden geliyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) - Ortada bir serbest agrega,
yani mıcır felaketinin bulunduğu sabit olmasına rağmen, neden hemen
bürokratik koruma ve refleks geliştirerek "yüzde yüz sürücü
kusurludur" diyebiliyoruz? Sıcak kaplama yerine neden sathi
kaplamayla yetiniyoruz? "Hizmet kusurunun varlığı" diye
bir kavramın varlığını neden görmezden geliyoruz? Hizmet yetersizliğimizi
kamufle etmek amacıyla neden sorumluluğumuzu gizlemeye kalkıyoruz?
Bu kaçış aynı zamanda bir duyarsızlık anlamına gelmez mi değerli
arkadaşlarım?
Bakın, kaza anı ve sonrasındaki otuz gün içinde
meydana gelen bağlı ölümlerin sayısı -Türkiye için söylüyorum- yıl
itibarıyla 8-9 bin seviyesinde olduğu hâlde, neden ölü sayısını 3
bin ile sınırlama gayreti içine giriyoruz? Kamuoyuna neden yanlış
ve eksik bilgi veriyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Bu tempoyla gidildiği takdirde
ve önlem alınmadığı takdirde 2015-2017 yıllarında her aileden bir kişinin
ölümlü trafik kazasıyla hayatını kaybedeceğini neden öngörmüyoruz?
Akaryakıt ve oto satışlarından katbekat fazlasıyla aldığımız vergilerden
yol ve trafik güvenliği için neden pay ayırmıyoruz?
Çok isabetli bir tercih olan bölünmüş yolları -tekrar
ifade ediyorum- son derece isabetli bir tercih olan bölünmüş yolları
neden güvenli ve standart ölçülerde yapmıyor ve denetimini sağlamıyoruz?
Yol güvenliği, eğitim, denetim ve trafik yönetimi
süreçlerinde sürekliliği olan bir devlet politikasını neden geliştirmiyoruz,
neden ihmal gösteriyoruz?
Altı ayda bir toplanması, koordine sağlaması
ve önlem alması gereken Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu ve Karayolu
Güvenliği Yüksek Kurulu, aradan geçen dört yıla rağmen, neden toplanmıyor
değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkan, hemen bağlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sistem ve anlayışımızı
sorguluyorum. Polemik yapma amacı ve arayışı içinde değilim. Böyle
bir süreçte buna tenezzül de etmem. Trafik güvenliğinin vahametini
ve ciddiyetini anlatmaya çalışıyorum.
Gelin, değerli arkadaşlarım, yeni bir şey yapmamıza
gerek yok, 21'inci Dönem Meclisinin en verimli çalışmalarından birisi
olan Trafik Güvenliği Raporu'nda sözü edilen önerileri, devletin
sürekliliği adına, hayata geçirelim ve bunun takipçisi olalım. Bu
noktada, toplumu hayata geçirelim, Hükûmeti uyaralım değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu değerlendirme ve düşüncelerle
öncelikle Sayın Başkana bu konuşma imkânını tanıdığı için ve gösterdiği
hoşgörü için ayrıca teşekkür ediyorum. Yine, merhum arkadaşlarımla
birlikte bayramda benzer bir kazada hayatını kaybeden eski bakanlardan
Mustafa Taşar'a da Tanrı'dan rahmet ve ailesine başsağlığı diliyor,
tüm vatandaşlarımın geçmiş Kurban Bayramlarını ve yeni yıllarını
kutluyor, yeni yılın Türkiye'yi esenliğe çıkarmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın Işık, Nezir Büyükcengiz'in vefatıyla ilgili
olarak hissiyatını belirtmek istemiştir. Kendisine, yerinden kısa
bir söz vereceğim.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kurban Bayramı'nın ilk gününde, elim bir trafik kazası
sonucunda Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'i
ve il sekreteri Ali Alp'i kaybetmiş bulunuyoruz. Her ikisine de Allah'tan
rahmet diliyorum.
Merhum Büyükcengiz'in siyaset anlayışı, insana
olan saygısını çok yakından bilen bir hemşehrisi olarak ifade etmek
istiyorum; zaman zaman bir araya geldiğimizdeki sohbetlerimizde,
siyasete bakış açısı ve hemşehrilerine olan siyaset üstü özel ilgisi
beni hep etkilemiştir. Hatta, Kurban Bayramı tebrik kartına dahi,
matbu yazıyla değil de el yazısıyla duygularını ifade etmesi ve o
tebrik kartını hâlâ saklıyor olmam, gerçekten, hayatımdaki iz düşümlerinden
bir tanesi olacaktır.
Ben, merhuma, il sekreteri Ali Alp'e ve eski bakanlarımızdan
merhum Taşar'a Allah'tan rahmet diliyorum, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı konuşmalara, Bayındırlık ve İskân Bakanımız
Sayın Nafız Özak cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, hepinizin geçmiş
bayramını kutluyorum. 2007 yılının sizlere, ülkemize, tüm dünyaya
hayırlar getirmesini Cenabıhak'tan diliyorum.
Gerçekten, iki tane değerli arkadaşımız konuştu,
çok seviyeli konuşmalar oldu. Özellikle Atilla Bey'e teşekkür ediyorum
bu üslubundan dolayı. Mustafa Bey'e de katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Hepimiz son derece üzüntü yaşadık. Yalnızca bu
iki değerli insanı kaybettiğimiz için değil, vatandaşlarımızı da
kaybettiğimiz için tabii. Bir tanesi bile, ismini bilmediğimiz
bir vatandaşımız bile, bizim için son derece kutsaldır, son derece
değerlidir. Özellikle Nezir Büyükcengiz Bey'e ve Ali Alp Bey'e Cenabıhak'tan
rahmet diliyorum. Bugün, zaten, CHP İl Başkanımızı da aradım, başsağlığı
diledim.
Gerçekten, üzüntümüz sonsuz. Bayramlaşmadan dönüyor;
çok kutsal bir görevi yerine getirirken dönüşte, maalesef, kaybediyoruz.
Yine, çok değerli Bakanımız, evladını askerde
ziyaret etmiş, mutlulukla dönerken hayatını kaybetmiş, hanımı yaralanmış,
kızı yaralanmış, yeğeni yaralanmış ve o da çok üzücü bir tablo. Hayatta
kalanlara da, inşallah, acil şifalar diliyorum.
Şöyle bir, ulaştırma konumuzu bir incelersek,
sosyal ve ekonomik yaşantısında en önemli konulardan biri ulaştırma.
Ülkelerimizin bulunduğu konuma, topoğrafik yapıya, enerji kaynaklarına,
ekonomik yapısına bağlı olarak kara yolu, deniz yolu, demir yolu,
hava yolu ve boru hatları gibi ulaşım modları arasında bir denge kurulması
gerekiyor. Ülkemizde, maalesef, bu denge kara yolu ulaşımı lehine
değişmiş ve yolcu taşımalarında yüzde 95, yük taşımalarında yüzde
92 oranında kara yoluna yüklenmiştir. Bu durumun doğal bir sonucu
olarak trafik kazaları ülkemiz için çok önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmakta.
Biraz evvel Atilla Bey de söyledi, bu sayı 3.500, 4
bin, 7 bin, 8 bin, işte, otuz gün içerisinde ölenleri katarsanız 7-8
bine çıkabiliyor, bu doğru. Biz bunları Emniyet Genel Müdürlüğü
kayıtlarından alıyoruz.
Ülkemizde meydana gelen kazaların sonucu ortaya
çıkan ölü sayıları gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde 4-5
kat daha fazla. 2005 yılında ülkemizde 100 bin araca düşen ölü sayısı
-ki, bu böyle hesaplanıyor- 41; ama, Norveç'te bu 10. Bu gerçekten hareketle,
ortaya çıkan olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek gayesiyle hep
beraber önemli çalışmalar yapıyoruz, yapacağız. Nasıl, geçen, Sayın
Arıoğlu burada depremle ilgili bize çok güzel bilgiler, tavsiyelerde
bulundu; bu da aynı, bunu da beraber yapmamız lazım, bu hepimizin
sorunu. Bu, bir tek siyasi iktidarın değil gelmiş geçmiş tüm siyasi
iktidarların, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın sorunu. Bunu
hep beraber ortadan kaldırmamız lazım.
Şimdi, kara yolu ulaşımının yükünü azaltmak amacıyla
diğer ulaşım sistemlerinde de önemli kararlar alınmış olup yatırımların
hayata geçirilmesine başlanmış. Ulaşım taleplerinin yoğun olduğu
bölgeler arasında da hızlı tren hatları dâhil demir yolu inşaatları
başlatıldı. Deniz ve hava yolu ulaşımında sağlanan teşviklerle
özellikle yolcu taşıma payları yükseltildi.
Burada, müsaadenizle demir yollarından da bahsetmek
istiyorum, konumuzu biraz ilgilendiriyor. Çünkü, hep şunu söylüyoruz:
"1950'lere kadar şu yapıldı, ondan sonra hiçbir şey yapılmadı."
Özellikle Osmanlı döneminde, 1856-1922 yılları arasında, Osmanlı
İmparatorluğu toprakları içerisinde 8.619 kilometre yol yapmış
Osmanlı, ta Hicaz'a kadar gitmiş. Bunun 4.130 kilometrelik kısmı bizim
ülkemiz sınırları içerisinde. Büyük Önder Atatürk döneminde kurtuluş
mücadelesi yapıldığı, o yoksulluğun, teknolojinin yetersiz olduğu
dönemlerde "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" ifadesinden
hatırlanacağı gibi, 1940'a kadar 3.500 kilometre yeni demir yolu
yapımı gerçekleşti. Bu, büyük bir rakam. 50'den sonraki dönemde ise
ulaşım politikalarında bir kırılma olmuş, demir yolu yerine kara
yolu yatırımlarına ağırlık verilmiş. 2003 yılına kadarki süreçte
demir yoluna verilen yatırım ödeneği yüzde 10'un altında kalmış,
altmış yılda toplam 1.700 kilometre yeni demir yolu hattı yapılmıştır.
Bu, son derece düşük bir rakam. Atatürk dönemini düşünürsek, gerçekten
son derece düşük bir rakam. Bu defa kara yolu tek sistem hâline geliyor.
Bu 2003 yılından sonra, özellikle Ulaştırma Bakanımızın gayretleriyle
-ben, buna, Bütçe Planda da şahidim, sizinle paylaşmak istiyorum-
2002 yılında demir yolu altyapı işleri için 230 trilyon harcanmış,
2003-2006 yılları arasında bu rakam 3 katrilyona çıkarılmış. Gerçekten,
Ulaştırma Bakanımızı huzurlarınızda kutluyorum. Bu bir hükûmet politikası.
Ama, gerçekten son derece önemli işler yapıldı. İstanbul kara yolu
tüp geçişi bunlardan bir tanesi.
Demir yollarıyla ilgili ayrıca sizinle paylaşmak
istediğim bir başka konu daha var, hızlı tren yaygınlaştırılıyor. Ankara-Konya
Hızlı Tren Projesi başlatıldı. İstanbul Marmaray başlatıldı. Yine,
Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas, Afyonkarahisar-İzmir…
İnşallah bu böyle devam ederse, bu yüzde 95'lik oran, yük ve yolcu taşımada,
daha aşağılara inecek.
Yine denizde ne yapıldı? Denizde ÖTV'siz yakıtla
deniz ticareti desteklendi.
Yine, sivil havacılıkta ne yapıldı? Son üç yılda
5 milyon vatandaş ilk defa uçağa bindi. Bu da son derece önemli. 2002
yılında iç hat yolcu trafiği 8 milyon 500 bin iken 2005'te 20 milyon civarına
ulaştı. Velhasıl, bu konu, yalnızca tek taraflı ulaşımdan dört taraflı
ulaşıma doğru işi hep beraber getirmemiz gerekir. Bu bizim Meclisimizin
görevi. Burada, güveni, emniyeti, konforu, hızı, ekonomiyi düşünerek
ve insan hayatını düşünerek bunu yapmak durumundayız.
Ayrıca, KÖYDES'le ilgili yapmakta olduğumuz bir
şey var. Şimdi, gerçekten, bunu, ben, her yerde söylüyorum: Köylüyü
milletin gerçek efendisi yapabilmek için, onun altyapısını hazırlamamız
lazım, yolu getirmemiz lazım, suyu getirmemiz lazım. 2006'da 2 katrilyonluk
bir yatırım yapıldı. Batıya gittiğimiz zaman batıdaki valilerimizle,
kaymakamlarımızla, çok şükür şunu görüyoruz: Yol sorunu çözülmüş,
su sorunu çözülmüş, şimdi kanalizasyon sorununa geçilmiş. Bu bizi
mutlu ediyor, ama Karadeniz'de veya doğuda problemlerimiz devam
ediyor. İnşallah, bu 2007'deki 2 katrilyon lirayla da, önemli bir sorunu,
eksiği çözmeye çalışacağız.
2003 yılı öncesi toplam 1.775 kilometre olan otoyolu
bugün itibarıyla 2.179'a çıkarabildik, yani 400 kilometre daha ilave
edildi. 4.326 kilometre olan bölünmüş yol 10.538'e çıktı, yani dört yılda
6.600 kilometre arttı. Tabii, bu tartışılabilir, neden sathi kaplama,
neden BSK değil? Bunu da söyleyeyim: 2003 yılına kadar, bizim sathi
kaplama 50 bin kilometre yolumuz var, yine BSK'lı 8.652 kilometre yolumuz
var. Yani, 2003 yılına kadarki hükûmetlerimiz, ülkeye hizmet eden
hükûmetler -hepsinden Allah razı olsun, aralarında sizler de varsınız-
sathi kaplamayı bu kadar yapabilmişler. Bu, bir imkân meselesi. 300
bin kilometre köy yolumuz var, 64 bin kilometre devlet ve il yolumuz
var; yapılan bu. Yani, bir yılda bunun hepsini BSK yapmak mümkün değil;
yapabildiğimiz ortada. Hedefimiz şu: Bir kere, kafa kafaya çarpışmayı
önleyelim, duble yol yapalım; ondan sonra, Allah nasip eder para bulursak,
bütçeyi zenginleştirirsek bunların hepsini BSK yapmamız lazım. Yani,
bizim 2012 hedefimiz, 15 bin kilometre yolu BSK yapabilmek. Doğrudur,
sathi kaplamada her yıl yeniden yeniliyorsunuz, yapıyorsunuz,
birtakım sorunlar olabiliyor. İstiap haddini iyileştireceğiz.
20 tonluk araçlar yerine 40 tonluk araçlar üzerinde giderse, buna
hiçbir yol dayanmaz. Burada sorunlarımız var, bu konuda sizi bilgilendirmek
istiyorum.
Şimdi, KÖYDES'i geçtikten sonra, özellikle bu kaza
kara noktalarına gelmek istiyorum.
Kaza kara noktaları: Yol güzergâhlarında belli
bir nedenden dolayı, belli bir kaza türünün yoğunlaştığı ve belirli
bir kritik değeri aştığı kesim veya noktalardaki kaza kara noktalarını
iyileştirme çalışmalarına Hükûmetimiz döneminde hız verildi. Yine,
2000 yılında bizim 608 tane kaza kara noktası var. 608'ini de bitirseniz,
başkaları çıkabiliyor; yani, bu, değişken bir rakamdır. 608, 2001
yılında 555'e düşmüş, 2002'de 415'e düşmüş, 2006'da bu rakam 41'e düşebilmiş;
yani, üç yılda 370 tane kaza kara noktasını iyileştirmişiz. Bunların
da ihaleleri yapıldı, bunlar da inşallah iyileşecek. Şimdi, gözlenen
bir grup… Üç yıl gözleniyor bu kaza kara noktaları, inceleme sonrasında,
kazalarda yüzde 75 azalma oluyor, ölümlerde yüzde 90 azalma oluyor,
yaralılarda yüzde 84 azalma oluyor, maddi hasarlarda ise yüzde 75.
Yine, trafik altındaki yollarımızda, hani, yatay
ve düşey işaretleme nedeniyle, genellikle, bana bağlı olan Karayolları,
yani, bizim Bakanlığımıza bağlı olan Karayolları çok eleştiriliyor;
ama burada bir haksızlık yapılıyor. Bakın, 2000'li yıllarda 7 milyon
metre kare yatay işaretleme yapıyormuşuz, 2006 yılında 14 milyon
metre kare yapmışız. Her yıl ortalama 75 bin metre kare de düşey işaretleme
yapılırken, 2006 yılında bu rakam 108 bin metre kareye çıkmış. Yani,
Karayolları bu konuda, elli altı yıllık deneyimiyle, gerçekten,
elinden gelen gayreti sarf etmekte. Bunların bir kısmı eskiyor, bir
kısmı çalınıyor, bir kısmı kurşunlanıyor. Her yıl yüzde 25'ini de değiştiriyoruz
bunların; bunu da ifade etmek istiyorum.
Yine, yollarımızın demir yollarıyla hemzemin
kesiştiği ve çok sayıda ölümlü kazaların meydana geldiği yerlerde,
2003-2006 yılları arasında 58 tane otomatik bariyer sistemi kurmuşuz.
2003 yılı öncesi yılda 7 bin kilometre üstyapı onarımı yapıyormuşuz,
2003-2006 yılları arasında, her yıl 15 bin kilometre, toplam 45 bin kilometre
BSK ve sathi kaplama çalışması yaptık.
Ülkemizin kara ulaştırma sistemine yüksek standartlı
yol kazandırmak amacıyla çalışmaları uzun yıllar devam eden otoyollarımızdan,
Bursa Çevre Yolu, Birecik-Şanlıurfa arası, Gaziantep Çevre Yolu
tamamlanarak trafiğe açılmış, Gaziantep-Nizip arası, İzmir Çevre
Yolu Girne Kavşağı bağlantısı ve Bolu Dağı geçişi bu ay içinde hizmete
açılacak. Bolu Dağı'nı, inşallah, ayın 23'ünde, İtalyan Başbakanıyla
Sayın Başbakanın huzurlarında açacağız. Bu arada, bayramdan önce,
Bolaman yolunu açtık -orası, biliyorsunuz, büyük sorundu- ve vatandaşımız
oradan rahatlıkla geçebiliyor. Özellikle trafik kazalarında önemli
ölçüde azalmalar oldu. Nizip-Birecik arası, Kemerhisar-Pozantı
arasını da 2007 yılı sonunda hizmete açacağız.
Şimdi, zaman zaman, televizyonlarda -özellikle
bu hafta- çok konuşma oldu: Sen yaptın, ben yaptım... Bunlara girmek
istemiyoruz. Çünkü ben, şuna son derece dikkat ediyorum: Terör şehitleri
üzerinden katiyen siyaset yapmamamız lazım, trafik kazaları üzerinden
de yapmamamız lazım. Senin döneminde bu kadar oldu, benim dönemimde
bu kadar oldu... Gazeteciler bizim aleyhimize yazdılar, bilgili-bilgisiz,
doğru-yanlış. Saygı Öztürk Bey beni aradı, dedi ki: "Karayollarıyla
ilgili yazı yazacağım, bana bilgi verir misin?" Dedim: Size teşekkür
ediyorum, ilk defa bize sorup yazan bir gazeteci gördüm. Bilgiyi
verdim ve üzülerek söylüyorum ki ve çok -maalesef- üzülerek söylüyorum
ki -birkaç defa söyledim- çünkü, Sayın Taşar'ın ve Sayın Nezir Büyükcengiz'in
ailesi üzülürken, kan ağlarken, biz burada, onlar hatalıydı dememiz
son derece yanlış, ama maalesef "sekizde 8 hatalı" dedim
ben. Bunu gazeteler "Faruk Özak 'yüzde 100 hatalı' dedi"...
Ben böyle bir ifade kullanmam. Çünkü, o vatandaşımızı kaybetmişsek,
ailesi üzülürken, ben bu ifadeyi katiyen kullanmam. Bunu söyledim
ve gazetelerde bunlar yanlış yazıldı, çoğunda.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sekizde 8 ile yüzde 100 aynı
şey değil mi zaten Sayın Bakan?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Aynı, aynı, ama soruya cevap verdim. Ben böyle...
AHMET ERSİN (İzmir) - "Sekizde 8" demişsiniz,
"yüzde 100 demedim" diyorsunuz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Ama, Sayın Vekilim, bana sorulan... Gazeteciye söyledim. Yüzde
100 doğru. Ama, ben çıkıp da "o hatalıydı yüzde 100" demem, bu
benim terbiyeme yakışmaz. Çünkü, o değerli insanımızı kaybetmişken,
benim, onun hatasını burada kullanmam doğru değil. Ben onu söylemek
istedim. Doğru, sekizde 8 ile yüzde 100, doğru...
Şimdi, özellikle bu Bolu Dağı geçişi inşaatı tamamlanmış.
Burada da -önemli- 2003 yılına kadar yüzde 45 olan fiziki gerçekleşme,
on yılda; yüzde 55'le, biz bunu dört yılda bitiriyoruz Allah nasip
ederse. Bu kesimde yıllarca, birçok insanımız trafik kazalarında hayatını
kaybetmiş, ayrıca ulaşımda meydana gelen gecikmeler yüzünden büyük
ekonomik kayıplar olmuş iken, Ankara-İstanbul yönünün ocak ayı içerisinde
trafiğe açılmasıyla, yıllarca süren yol beklentisi karşılanacağı
gibi, can ve mal kayıpları da azaltılacak. Aşınma tabakası kaldı,
onu da havanın müsait olduğu bir zamanda yapıp, inşallah, nisanda-mayısta
vatandaşımızın hizmetine açacağız.
Yapılan tüm çalışmalar sonucunda, trafik güvenliğiyle
ilgili önemli sonuçlar elde edilmektedir. 2005 yılında, 2002 yılına
göre araç sayılarında yüzde 29 artış var. Ulaşım miktarlarında yüzde
23 artış var. Yani, kullanılan yol (kilometre) artıyor. Refah arttıkça
vatandaşın aracı da artıyor, kullanılan yol (kilometre) da artıyor.
Bütün bunlara rağmen ölümlerde yüzde 9 azalma var. Gönül ister ki hiç
olmasın, ama maalesef oluyor, bunu hep beraber yaşıyoruz.
100 bin araca düşen ölü sayısıyla mukayese edildiği
zaman, 1993 yılında -buraya dikkat etmenizi istiyorum- 100 bin araçta
123 olan ölü sayısı 2001 yılında 51'e düşmüş, 2005'te 41'e düşmüş, 2006
yılında 35'e düşmüş, inşallah 2007 yılında bu rakam 10'lara, 15'lere
düşer, hep beraber mutlu oluruz. Bu sayede, gelişmiş ülkelerle mukayese
edildiğinde 4-5 kat olan ölü sayısı 2-2,5 kata indirilmiş, bu yapılan
çalışmaların sonucu. Yani duble yol yapıldı, trafik kazaları azalmadı…
Değil, azaldı. Tabii ki daha da azalması hepimizin görevi, ama şu
var: Mutlaka eğitime önem vermemiz lazım. Yüzde 99 çıkıyor Türkiye'de
sürücü hatasının oranı. Yüzde 99! Bu son derece büyük rakam, bunu
azaltmamız gerekiyor.
Trafik kazalarında başlıca etken olan insan,
araç ve yol unsurları göz önüne alındığında, yollardaki iyileştirmenin
yanında insan ve araç faktörlerine yönelik olumlu gelişmelerin de
ortaya konulması durumunda, kazaların azaltılmasına yönelik
önemli faydalar elde edilecektir.
Sürücülerin standart işaretlemeler yanında,
yol yapım, bakım, onarım çalışmalarının olduğu kesimlerde işaret
ve işaretçilere uymaları trafik güvenliği açısından da büyük önem
arz etmektedir. Bu konuda kamu kurumları kendi görevlerini yerine
getirirken, yol kullanıcılarının sorumluluklarını yerine getirmeleri
konusunda bilinçlendirmeleri de önem arz etmektedir.
Hükûmetimizce ülkenin ulaşım altyapısında gerekli
iyileştirmeler yapılırken, yol kullanıcılarının da ulaşım hizmetlerinden
faydalanırken, trafik kuralları başta olmak üzere toplumsal sorumluluklarını
yerine getirirken daha duyarlı hareket etmeleri sonucu, el birliğiyle
bunu en aza indireceğimize ben inanıyorum.
Sayın Atilla Kart Bey'in de söylediklerini, ben,
işte sorumluluklarımız... Tabii ki, burada, can ve mal güvenliğini
vatandaşımızın, korumak, sağlamak bizim görevimizdir; işte, sathi
kaplamadan BSK'ya gitmek görevimizdir; ama, bu, imkân meselesidir. Bunu,
bugüne kadarki hükûmetlerimiz bu kadar başarabilmiş, biz bunu biraz
daha artırabilmişizdir, ama inşallah, faiz yükünden kurtulduğumuz
zaman daha fazla kara yollarına önem vereceğiz. Hatta, şu anda bir
finansman modeli üzerinde çalışıyoruz, "shadow pay" denen
bir şey. Bunu, Maliye Bakanlığıyla biz çalışıyoruz. Başka modeller,
yani, bütçeye para girmeden, yap-işlet-devret gibi bir formül bulup,
bu yolların tümünü, bulduğumuz kaynaklarla, BSK yapıp veya daha çabuk
duble yollar yapıp, nasıl vatandaşımızın hizmetine verebiliriz…
Türkiye para bulabiliyor, düşük faizli, uzun vadeli
para bulabiliyor, ama, ödenek bulmada zorluk çekiyoruz, bütçeye
koymada. Bu teknikleri siz daha iyi biliyorsunuz.
Özellikle bu, akaryakıttan aldıklarımızı yol ve
trafik güvenliği için ayırmamız doğru. Onlarla, biraz evvel anlatmıştım,
neler yapabiliyoruz. Tabii ki, sistem ve anlayışımızı daha iyileştirmemiz
gerekiyor.
Özellikle, bu vesileyle, tekrar, kaybettiğimiz
tüm vatandaşlarımıza, Değerli Bakanımıza, değerli milletvekillerimize,
Değerli İl Sekreterimize Cenabıhak'tan rahmet diliyorum ve giderek
kazalarımızın azalmasını, inşallah, çok çok asgariye inmesini
diliyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum,
sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Biz de Sayın Nezir Büyükcengiz'e ve vefat eden diğer
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz.
Gündem dışı üçüncü söz, Enerji Tasarrufu Haftası
nedeniyle söz isteyen, Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'na
aittir.
Sayın Anbarcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Enerji Haftası
münasebetiyle enerjiyi, israf etmeden, verimli ve akıllıca kullanmanın
önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşması
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enerjinin gereği kadar bilinçli olarak kullanılmasını
sağlamak için her yıl 11 ile 18 Ocak tarihleri arasında kutlanan Enerji
Tasarrufu Haftası dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce Parlamentomuzu, yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum,
geçmiş Kurban Bayramı'nızın ve yeni yılın gerek ülkemiz için gerek
insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Ayrıca, Bayram'da kaybetmiş
olduğumuz eski Bakanımız Sayın Taşar'a ve CHP milletvekilimiz Sayın
Nezir Büyükcengiz'e de Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına da başsağlığı
diliyorum.
Enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş
gücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak,
akıllı kullanmak ve israf etmemektir.
Sayın milletvekilleri, enerji, ülkelerin sosyal
ve ekonomik yönden kalkınabilmesi için oldukça önemlidir. Artan nüfusu
ve teknolojik gelişmeler ile yeni tüketim alışkanlıkları kazanan
ülkemizin enerji talebi de hızla artmaktadır. 2006 yılında tüketime
sunulan 160 milyar kilovat saat olan elektrik tüketimimiz, yıllık
artış oranımızın yüzde 8, yüzde 9 olması durumunda 2007 yılında
yetmeyeceği gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Aynı hızla
devam edersek, 2010 yılında bu açığın yaklaşık 53 milyar kilovat saat
olacağı önümüzde duran bir tablodur.
Bilindiği gibi, Türkiye, enerjide yüzde 70 oranında
dışa bağımlıdır. Dolayısıyla, bu şekilde devam edersek 2020 yılında
bu oranın yüzde 80'lere varması düşünülmektedir. Bu nedenle, yerli
kaynaklara dönmek zorundayız. Bu açığı kapatabilmek için yerli kaynaklarımız
olan termik santrallere, hidrolik santrallere dönmek zorundayız. Hidrolik
santrallerde 2003 yılında 30 milyar kilovat saat olan yıllık üretim
2006'da 38,5 milyar kilovat saate yükselmiştir. Önümüzdeki yıllardan
itibaren bir enerji açığı oluşacağını ve bu açığın doğal gaz ve petrol
gibi dışa bağımlı enerji kaynaklarıyla kapatılamayacağı
aşikârdır.
Enerji tasarrufu, enerji arzının azaltılması veya
kısıtlanması şeklinde düşünülmemelidir. Enerjiyi kontrolsüz ve
bilinçsiz şekilde kullanacak olursak doğal kaynaklarımız hızla tükenebilir,
çevremiz hızla kirlenebilir, enerji için yüksek miktarlarda lüzumsuz
ücret ödemek zorunda kalabiliriz.
1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında
enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme
gelmiştir. Dünyada enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda,
2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı
tahmin edilmektedir. Bu kaynaklar ise ilaç yapımında da hızla önem kazanan
bir durumdur. Türkiye, dünya bor madeni üretiminde de yüzde 64'lerle
dünyada birinci sırada bulunmaktadır. Bunu en iyi şekilde kullanmak
zorundayız.
Türkiye, henüz, kişi başına düşen enerji tüketiminde
dünya standartlarına ulaşmış değildir. Enerji tasarrufu yapmak -daha
az ücret ödemek için faturalarımızda- aile ve ülke bütçeleri için
çok çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık yüzde 70'ini başka
ülkelerden alıyoruz ve maalesef, ödemeyi döviz ile yapıyoruz. Enerjinin
doğru kullanımıyla çok ciddi miktarlarda enerji tasarrufu yapılabilir.
Örneğin, bu konuda okullarımızda, fabrikalarda, iş yerlerinde ve
toplu yaşamın olduğu yerlere yönelik afişlerle, broşürlerle, paneller
ve konferanslarla halkımız bilinçlendirilmeli, üzerimize düşen
vatandaşlık görevimizi hepimiz en iyi şekilde yapmalıyız.
Küresel ısınmanın ve kuraklığın baş gösterdiği
bu dönemlerde artık suyun kıymetini daha iyi kavramaktayız. Dolayısıyla,
enerjide de ve suda da tasarruf için gereken tedbirleri almak zorundayız.
Bir de işin bir başka üzücü boyutu var: Ülkemizde
elektrik kayıp-kaçak oranı bazı illerimizde maalesef yüzde 60, yüzde
70 dolayındadır. Bazı illerimizde de bu oran tek haneli rakamlara,
yani yüzde 5'lere kadar düşmüştür. Kayıp-kaçağın yüksek olduğu illerdeki
açığı kapatmak için kaçağın az olduğu bölgelerdeki EDAŞ'lar, maalesef
bu haksız gideri karşılamak zorunda bırakılmıştır. Basından üzülerek
öğrendiğimize göre, bazı yerlerde kuyuların suları ve ahırdaki
hayvanlar kaçak elektriklerle ısıtılmaktadır. Bu tavrı insani olarak
bulmadığımızı burada belirtmek isterim. Örnek olarak kendi ilim
Bursa'da Uludağ EDAŞ yaklaşık dört yıl içerisinde 210 milyon YTL'yi, yani
eski rakamla 210 trilyonu bu kaçakların ödenmesinde harcayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Hâlbuki, bu 210 milyon YTL'lik bu miktar kendi ilimizde
kalmış olsa, ihracatta İstanbul'dan sonra ikinci sırayı alan Bursa'mızın,
gerek sanayi sektörüne gerekse ülke ekonomisine daha fazla katkıda
bulunacağı açıktır.
Sonuç olarak, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımızın
yanı sıra, halkımızın da enerji tasarrufu konusunda hassas ve teşvik
edici davranması gerekmektedir. Ekonomik üretimin ana unsuru olan
ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize
göre, enerjiyi verimli kullanmak zorundayız.
Enerji Tasarrufu Haftası dolayısıyla, bütün vatandaşlarımızı
sevgiyle, saygıyla selamlarken, en az enerjiyle en çok, en üstün iş
yapmayı öneriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin
TBMM Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1178)
28 Aralık 2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
18 Aralık 2006 tarih ve 123 sayılı Kararı ile, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Dr. Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanun'un 7'nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine
sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır; okutuyorum:
E) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 32 milletvekilinin,
yatılı ilköğretim okullarındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/412)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1739 sayılı "Millî Eğitim Temel Yasası"nın
25. maddesi ve 222 sayılı "İlköğretim ve
Eğitim Yasası"nın 9. maddesi hükümleri gereğince; nüfusu az
ve dağınık olan yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağındaki
çocuklar ile maddi olanaklardan yoksun ailelerin çocuklarına çağdaş
ortamlarda eğitim öğretim vermek amacıyla Yatılı İlköğretim Bölge
Okulu (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulu (PİO) adı altında okullar
açılmıştır. 2006 yılında İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde bir
değişiklik yapılarak bu okullar Yatılı İlköğretim Bölge Okulları
(YİBO) olarak birleştirilmiştir.
2006-2007 öğretim yılında 600 üzerinde YİBO'da 165
bin yatılı, 115 bin gündüzlü olmak üzere 280 binin üzerinde öğrenci
öğrenim görmektedir. Bu okullarda bugün için 112 bin 267 öğretmen,
313 asıl, 274 vekil müdür görev yapmaktadır.
Dağınık yerleşim birimlerinde yaşayan yoksul
halk çocuklarına eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini sağlamak amacıyla
düşünülen YİBO'lar ne yazık ki fiziki alt yapı, öğretmen, ehliyetli
yönetici eksiklikleri nedeniyle birçok olumsuz sorunlar yaşamaktadır.
YİBO'lara atanan öğretmenlerin rehberlik ve danışmanlık
alanlarındaki eksikliklerinin giderilemediği, öğrencilerin
eğitim teknolojilerinden yeterince yararlanamadıkları anlaşılmaktadır.
Ailesinden ayrı yaşayan öğrencilerin derslerinden
arta kalan boş zamanlarında, özellikle kış şartlarının ağır geçtiği
Doğu bölgelerinde Cumartesi ve Pazar günleri okulda kalmaları,
birçok okulda yeterli sosyal etkinlikleri yapacak bir ortamın bulunmaması
kimi sorunlar yaşanmasına yol açmaktadır.
600'ün üzerindeki YİBO'nun yalnızca 166'sında Spor
Salonu vardır.
Birçok YİBO'da revir ve sağlık personeli bulunmamaktadır.
Beslenme yetersizdir. Bu yüzden bu okullarda kimi sağlık sorunları
yaşanmaktadır.
Çoğu zaman YİBO'larda zaten kısa olan 180 eğitim
iş günü bile tamamlanamamaktadır.
Bu ve benzeri sorunlar giderilemediği için YİBO'lardan
umulan başarı elde edilememiştir. Yaşanan kimi disiplin olayları
bu okullara duyulan halk üzerindeki olumlu izlenimleri, güveni
sarsmıştır.
Özellikle Aralık 2006'da Tunceli Mazgirt ilçesi
Akpazar Beldesi'ndeki Hasan Ali Yücel YİBO'da olan olaylar kamuoyunun
büyük tepkisine yol açmıştır.
YİBO'lar ülkemiz koşullarının dayattığı okullardır.
Fiziki altyapı, yönetici eksiklikleri giderilerek, ders programları
değiştirilerek çok daha olumlu sonuçlar alınabilir.
Bu okullarda klasik okulların dışında iş ve sanat
eğitimi ağırlıklı üretici bir eğitim, denetim kadar rehberlik hizmetlerine
ağırlık verilebilir. Eğitim süresi uzatılabilir.
YİBO'ların sorunlarının araştırılması, irdelenmesi
ve yeni üzücü olayların yaşanmaması, çocuklarımızın daha sağlıklı
koşullarda öğrenim görebilmeleri için Anayasanın 98. Maddesine
TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddesine
göre Meclis Araştırılmasını dileriz.
1- Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
2- Vahdet Sinan Yerlikaya |
(Tunceli) |
3- Hasan Güyüldar |
(Tunceli) |
4- Şevket Arz |
(Trabzon) |
5- Gökhan Durgun |
(Hatay) |
6- Türkân Miçooğulları |
(İzmir) |
7-
Abdulkadir Ateş |
( |
8-
Orhan Eraslan |
(Niğde)
|
9-
Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın)
|
10-
Mevlüt Coşkuner |
(Isparta)
|
11-
Yılmaz Kaya |
(İzmir)
|
12- Ufuk Özkan |
(Manisa) |
13- Erdal Karademir |
(İzmir) |
14- Halil Akyüz |
(İstanbul) |
15- Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
16- Mehmet Işık |
(Giresun) |
17- Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
18- Ali Rıza Gülçiçek |
(İstanbul) |
19- Bülent Baratalı |
(İzmir) |
20- Hasan Ören |
(Manisa) |
21- Ayşe Gülsün Bilgehan |
(Ankara) |
22- Muharrem İnce |
(Yalova) |
23- Mehmet Kartal |
(Van) |
24- İdris Sami Tandoğdu |
(Ordu) |
25- Berhan Şimşek |
(İstanbul) |
26- Mehmet Vedat Yücesan |
(Eskişehir) |
27- Şefik Zengin |
(Mersin) |
28- Ahmet Küçük |
(Çanakkale) |
29- Hüseyin Ekmekcioğlu |
(Antalya) |
30- Ali Arslan |
(Muğla) |
31- İzzet Çetin |
(Kocaeli) |
32- Halil Ünlütepe |
(Afyonkarahisar) |
33- Kemal Demirel |
(Bursa) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın Anayasa'nın 82'nci maddesine göre
verilmiş tezkereleri vardır, iki adet. Ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Bahreyn'e yaptığı resmî ziyarete
Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'ın da iştirak etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1179)
27.12.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 25-28 Aralık 2006 tarihlerinde
Bahreyn'e yaptığı resmi ziyarete, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'ın
da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Hollanda ve İsveç'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1180)
29.12.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ye Turizm Bakanı Atilla Koç'un, "İstanbul:
Şehir ve Sultan" Sergisinin açılışını yapmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere 13-15 Aralık 2006 tarihleri arasında Hollanda'ya ve
"Kültürlerin Beşiği Türkiye" adlı etkinliğe katılmak üzere
15-16 Aralık 2006 tarihlerinde İsveç'e yaptığı resmi ziyaretlere,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
|
Başbakan |
|
|
|
LİSTE |
Mermet Çerçi |
|
Manisa Milletvekili |
Ali Cumhur Yaka |
Muğla Milletvekili |
|
Hacı Biner |
|
Van Milletvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 211 Tarihi:
9.1.2007
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler Kısmının 22 nci sırasında yer alan 1041 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasının ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;
Genel Kurulun, 10.1.2007 tarihli Birleşiminde
sözlü soruların görüşülmemesinin;
Genel Kurulun 9.1.2007 Salı günkü (bugün) Birleşiminde
çalışma süresinin Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan (8/28) ve (8/33) Esas Numaralı Genel
Görüşme Önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının;
Genel Kurulun; 10.1.2007 Çarşamba ve 11.1.2007 Perşembe
günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
|
|
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
Salih Kapusuz |
K. Kemal Anadol |
Muzaffer R.Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde,
Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Eraslan.
Süreniz on dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bayram tatilinde trafik kazaları sonucu vefat
eden eski Bakanımız Mustafa Taşar'ı, Konya Milletvekilimiz Nezir
Büyükcengiz'i ve 100'ün üzerinde vatandaşımızı rahmetle anıyorum,
ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bu
vefatlar, bu ölümler, aslında Türkiye'deki kara yollarımızın ne kadar
büyük bir önem içerdiğini, ne kadar büyük önemi haiz olduğunu ve bu
konunun masaya yatırılması gereken en önemli konulardan biri olduğunu
bizlere göstermektedir.
Danışma Kurulunda yine çok önemli bir konu var. O
da, Batı Trakya Türk azınlığının içinde bulunduğu sorunlar, durum,
koşul ve bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi. Evet,
Türkiye Cumhuriyeti devleti hukukun üstün olduğu bir devlettir,
demokratik bir devlettir, güçlü, büyük bir devlettir ve güçlü olan,
büyük olan devletler hem yurt içinde yaşayan vatandaşlarını hem yurt
dışında yaşayan vatandaşlarını korumak, kollamak ve onların haklarını,
demokratik temayüller çerçevesinde, hukuk çerçevesinde muhafaza
etmek durumundadır.
Mesela, Avrupa Birliği ülkelerinde 5 milyon
Türk vatandaşımız yaşamaktadır, diğer taraftan, sadece Almanya'da
3,5 milyon Türk vatandaşımız yaşamaktadır, ama, yurt dışında yaşayan
bu vatandaşlarımızın hem çifte vatandaşlık sorunları var, seçme
ve seçilme konularında büyük sorunları var, eğitim sorunları var,
Türkiye'ye geliş gidişlerde sorunları var ve sosyal hayatta, kültürel
hayatta karşılaştıkları büyük sorunlar var. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuları irdelemesi, görüşmesi ve gerekli olan önlemlerin
en kısa zamanda alınması suretiyle Meclis görevini yerine getirecektir,
buna inanıyoruz. Fakat, Avrupa Birliğinde ve Almanya'da yaşayan
Türk vatandaşlarımızın sorunları, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından daha önce bir komisyon kurulmuş, gönderilmiş, çalışılmış
ve sorunlar irdelenmiş, tetkik edilmiştir, tespit edilmiştir, ama,
bugüne kadar, en ufak bir somut adım atılmamıştır. Batı Trakya'da yaşayan
vatandaşlarımızın, Türk vatandaşlarımızın sorunları görüşülsün,
komisyonlar oluşturulsun, sorunlar tespit edilsin, ama, komisyon raporları
yazıldıktan sonra rafa konulmasın, mutlak surette, acilen, tedbirler,
somut adımlar atılmak suretiyle alınsın talebimizi yeniden yeniliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu yılın, 2007 yılının
ilk Meclis çalışmasını icra ediyoruz ve bu Meclis çalışmasını icra
ederken, 2007 yılının ilk gününde, yine kırk elli milletvekiliyle
Parlamento çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ben, partilerin ve
grupların bu noktadaki hassasiyetlerini, milletvekillerinin
Parlamento çalışmalarına katılmaları noktasındaki hassasiyetlerini
yüce milletimiz adına kendilerinden istirham ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Çok Değerli Başkan;
milletimizin sorunları, hiç olmazsa… Evet, bakın, Türkiye'de bir
şey olmamış değildir, Türkiye'de bir şey yapılmamış değildir, ama,
bardağın dibindeki suya bakarak bardağı tamamen dolu farz edemeyiz.
Mutlaka yapılması gereken, Türkiye'nin temel sorunları, toplumsal
sorunları, bütün haşmetiyle, varlığıyla karşımızda durur iken her
şey güllük gülistanlık, her şey mükemmel diyemeyiz. Bir Danışma Kurulu
var, bu haftaki gündemi belirliyor. Ama, bir milletvekili olarak şunu
talep ediyorum: Artık, Danışma Kurulu yapılırken, milletin temel
sorunlarının Meclisin temel sorunu olarak algılanması ve buraya
getirilmesi gerekmektedir diyorum.
Bakın, eğer, ülkede yaşayan insanımız fakru zaruret
içerisinde yaşıyor ise, gelirsizlik, parasızlık, açlık, sefalet,
işsizlik içerisinde yaşıyor ise, biz, güçlü bir toplum, güçlü bir millet
ve güçlü bir ülke idealini nasıl gerçekleştireceğiz? Ben, bunu sizin
takdirinize sunuyorum.
Belirlenen asgari ücret enflasyon oranında bile
değil ve belirlenen asgari ücret, her geçen yıl, enflasyon karşısında
kaybını, maalesef, her geçen gün yitirmektedir.
2005 Aralıkta belirlenen 380 milyon liralık asgari
ücret bakın 312 kilogram ekmek alırken, 403 milyon lira 2007 yılının
ilk altı ayı için belirlenen asgari ücret 278 kilogram ekmek alabilmektedir.
Daha önce 135 kilogram kuru fasulye alabilen asgari ücret şu anda
128 kilogram kuru fasulye ancak alabilmektedir. Geçen yıl 333 kilogram
makarna alabilen asgari ücret şu an sadece 308 kilogram makarna
alabilmektedir. Geçen yıl 31 kilogram dana eti alabilen asgari ücret,
şu an 403 milyon lira olan asgari ücret sadece 29 kilogram -maalesef-
et alabilmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu asgari ücretle
ve memura yapılan bu zamla hem asgari ücretlinin hem de memurun
-yüzde 5'lik zam öngörülmüş idi memura- bu fiyatla, bu ücretle geçimlerini
temin edebilmeleri, kredi kartlarını ve kredi kartları borçlarını
ödeyebilmeleri, onurlarına, kendi haysiyetlerine yaraşır ve yakışır
bir hayat standardı yaşayabilmeleri mümkün değildir. Bunların iyileştirilmesi
de Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir, siyasi iktidarın
en başta gelen görevlerinden biridir.
Değerli arkadaşlar, bakın, yeni bir yazılı soru
önergesi cevabı geldi Tarım Bakanlığımızdan, onu sizlere iletmek
istiyorum. Bu, büyük bir sorun. Tarım sektörü, Türkiye'de çok önemli,
ekonominin bel kemiği niteliğinde olan bir sektördür, Türkiye'yi
besleyen yediren, içiren ve tarımsal ihtiyaçları karşılayan, ekonomiye
ciddi manada katkı sağlayan çok önemli bir sektördür tarım sektörü.
Sanayi de öyle, tekstilci de öyle, KOBİ'ler de öyle, esnaf ve sanatkârlar
da öyle. Üreten bu kesimlerin daha çok sübvanse edilmesi, desteklenmesi
ve global piyasalarda mücadele edebilecek konuma getirilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, güçlü bir ekonomiden bahsetmek…
Bakın, cari açığımız niye artıyor? 1,5 milyar dolardan
35 milyar dolara; dış ticaret açığı 15,5 milyar dolardan -2002 ile
2006 yıllarını kıyaslıyorum- 45 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Ekonomi…
2002 yılında iç ve dış borç toplamı niteliğinde 230 milyar dolar borcu
var iken, geldiğimiz 2006 yılı sonu itibarıyla iç ve dış borç toplamı
360 milyar dolar düzeyine gelmiştir. Neden? Yatırım, üretim ve ihracat
ekonomisi oluşturulamadığı için, hâlâ borsa-faiz-döviz üçgeninde
bir para sirkülasyonu olduğu için, maalesef, üreten bir Türkiye değiliz.
Üretmediğimiz için de, maalesef, işsizliği ve istihdamı çözemiyoruz.
Bu sorunlar bütün haşmetiyle karşımızda durmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği ülkelerinde
tarımsal üretime ürün bazında yüzde 32 devlet desteği verilir iken…
Bunu Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Bey, yazılı soru önergemize vermiş
olduğu cevapta söylüyor. Yazılı soru önergesinin cevabı da yanımda.
Yüzde 32 devlet desteği var Avrupa Birliği ülkelerinde. Türkiye'de
ise bu destek sadece yüzde 25 dolaylarındadır. "OECD tarafından
yapılan son değerlendirmeye göre" diyor Sayın Bakanımız, AB
ülkelerinde çiftçi başına yapılan destekleme miktarı 304 dolar
iken, Türkiye'de sadece bunun yüzde 37'si oranında bir destek söz konusudur.
Diğer taraftan, OECD ülkelerine göre, Avrupa
Birliği ülkelerinde 2004 itibarıyla işletme başına 15.480 dolar
teşvik verilir iken, Türkiye'de bu rakam 2004 yılında 3.872 dolar,
2005 yılında ise 4.526 dolar. Avrupa Birliğinin kendi tarımcısına,
kendi çiftçisine vermiş olduğu desteğin dörtte 1'i niteliğindedir
verilen destekler.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en büyük sorunlarından
biri de, siyasetin demokratikleşmesidir. Siyaset mutlak surette
demokratikleşmelidir. Bu çok önemlidir.
Bakın, 2002 seçimlerinde, AK Parti, Cumhuriyet
Halk Partisi de, yani bu Seçim Kanunu'nun, bu Siyasî Partiler Kanunu'nun
çok demokratik olmadığını ve bunun revize edilmesi gerektiğini
ve değişikliğe maruz kalması gerektiğini ifade ettiler. Şimdi,
355 milletvekiliyle iktidar olan AK Parti Grubunun Seçim Kanunu'yla
ilgili hazırlıkları yapması gerekmektedir. Ama, bu saatten sonra
"Seçim Kanunu'yla ilgili…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - "…düzenlemeler yapılır
mı?" derseniz, evet, yapılır. Anayasa'nın 67'nci maddesinin
"seçim yasalarında yapılan değişiklikler yürürlük tarihinden
bir yıl sonra uygulanır" hükmü değiştirilerek, Seçim Kanunu'nda
değişiklikler yapılabilir.
Ne yapılmalıdır? Mutlaka tercih sistemi gelmelidir.
AHMET YENİ (Samsun) - Baraj yüzde 5'e mi düşsün?
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Milletimiz sandığa
gittiği zaman "bu milletvekilini ben seçtim, bu benim milletvekilimdir"
demelidir ve demokrasinin gereği budur, toplumsal talep de budur.
Diğer taraftan, her fikrin, her düşüncenin ve her
siyasal akımın Parlamentoda temsil bulması açısından çok önemlidir:
Türkiye milletvekilliği sisteminin getirilmesi gerekmektedir.
Mevcut seçim kanunlarıyla, mevcut Siyasî Partiler
Kanunu'yla, hele hele özellikle mevcut 82 Anayasası'yla Türkiye'nin
bir yere varması mümkün değildir. Millet iradesi eksik kalacaktır
ve bu Türkiye milletvekilliği sisteminin ve özellikle tercih sisteminin
mutlak surette en kısa zamanda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - …Anayasa'nın 67'nci maddesinin
de değiştirilmesiyle hem tercih sisteminin hem de Türkiye milletvekilliği
sisteminin getirilmesi mümkündür. Türkiye'nin büyük sorunları
bunlardır.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür ediniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ve bunların 2007 yılında
irdeleneceği ve Meclis Genel Kurulunda tekrar ele alınacağı kanaatiyle
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kısa süre önce kaybettiğimiz çok değerli Bakanımız
Sayın Mustafa Taşar'a ve Konya Milletvekilimiz Sayın Nezir Büyükcengiz'e
Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugünden itibaren Meclisin
seçimlere kadar yaklaşık altmış günlük bir çalışma süresi kaldı. Eğer
seçimler normal tarihinde yapılacak olursa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak sadece altmış gün daha çalışabileceğiz. Onun için,
son derece sınırlı bir süremiz var. Bu altmış günlük süreyi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak çok iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Ben, özellikle İktidar Partisi Grubundan ve Grup Başkan Vekillerinden
istirham ediyorum: Bu Meclisin altmış günlük çalışma süresi içerisinde
Türkiye'miz için, milletimiz için son derece önemli olan kanun tasarı
ve tekliflerinin mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşınması gerekiyor. Vatandaşlarımızın öncelikle beklediği
çok önemli konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaştırılması
gerekiyor. Onun için, bu altmış günlük süreyi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak çok iyi değerlendirmemiz lazım.
Bu bayram süresince Türkiye'de çok değişik meseleler
tartışıldı, ama, maalesef bu tartışmaların seviyesi ve boyutları
hiç de tasvip etmeyeceğimiz noktalara taşınmaya başlandı. Ben,
özellikle, bir milletvekili olarak, geri kalan bu çalışma süresi
içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni gerginliklerin
ve tartışma ortamının olmaması ve bu süreyi karşılıklı anlayış
ve uzlaşma içerisinde bitirmemiz gerektiği inancındayım. Bu uzlaşmanın
yozlaşmadan bir uzlaşma olması gerektiği inancındayım.
Değerli milletvekilleri, özellikle, Cumhurbaşkanlığı
seçiminin Türkiye için bir tartışma ortamından mutlaka çıkarılması
lazım ve özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanlığı
seçiminde toplantı yeter sayısıyla ilgili meselede ortaya konulan
tartışmanın mutlaka bir an önce bitirilmesi lazım. Artık, milletimiz,
toplumumuz yeni gerginlikler, yeni tartışma konuları istemiyor,
hem Cumhurbaşkanlığı meselesinin hem de genel seçimlerin Türkiye'ye
de bir gerginliğe yol açmadan neticelenmesini istiyor ve Türkiye'deki
seçimlere kadar, maalesef bugünlerde ortaya konulmaya çalışıldığı
gibi, din ve laiklik ekseni üzerinde bir gerginlik ve kutuplaşmayı
da milletimiz tasvip etmiyor. O nedenle, özellikle iktidar partisi
ve ana muhalefet partisini buradan uyarmak istiyorum. Bu dönemi
hepimiz çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu milletin ne cumhuriyetin
değerleriyle ne de laiklikle ne de dinle bir derdi yoktur, bir sıkıntısı,
bir problemi yoktur. Toplumu din ve laiklik ekseni üzerinde gererek,
seçimlere kadar bir kamplaşma ve kutuplaşma içerisine Türkiye'yi
sokmanın Türkiye'ye çok büyük zararları olacağı inancındayım. Türk
ekonomisi çok hassas dengeler üzerine oturmuştur. 2007 yılında yapılacak
hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem de genel seçimin bu hassas ve kırılgan
bir denge üzerine oturan ekonomide ciddi sıkıntılara sebebiyet
verebileceğini düşünüyorum. O nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunan bütün partiler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında
olan bütün partilerin bir konsensüs içerisinde hareket etmelerini
tavsiye ediyorum. Özellikle son günlerde toplumumuzda, maalesef,
büyük bir gerginliğe sebebiyet veren, eşler üzerinden bir tartışma
ortamının yaratılmasının da Türkiye için çok zararlı olduğunu düşünüyor
ve bu noktada da, bütün siyasi partileri, özellikle eşler üzerinden
siyaset yapmama noktasında uyarmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, demin de söyledim, altmış
günlük bir süremiz var, bu altmış günlük süreyi çok iyi değerlendirmemiz
lazım geldiğini bir kez daha ifade ediyorum. Terör meselesini, bu
altmış günlük süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde mutlaka
ciddi bir şekilde ele almamız gerektiği inancındayım. Bu koordinatörlük
meselesinin ciddi bir şekilde masaya yatırılması gerektiği düşüncesindeyim.
Biz, Doğru Yol Partisi olarak, koordinatör meselesinin gündeme
geldiği gün, bu meselenin sağlıklı olmadığını, bu meselenin terör
meselesinde çözüme hiçbir katkı sağlayamayacağını, bir başka ülkenin,
bir başka ülkenin teröristleriyle uğraşamayacağını, koordinatör
atayan ülkelerin, özellikle Irak'ın, kendi iç meselelerini çözmekten
uzak olduğunu, terörü önleme noktasında gayret sarf edecek olan
Irak'ta her gün en az 50-60 kişinin asayişsizlikten dolayı hayatını
kaybettiğini ve bu nedenle, koordinatörlük meselesinin, bu meseleyi
geriye doğru atma, bu meseleyi sürüncemede bırakma noktasında
bir etkisi olacağını ifade ettik ve Doğru Yol Partisi olarak, iktidara
geldiğimiz ilk gün bu meseleyi yırtıp atacağımızı söyledik. Onun
için, geliniz, ne olur, terörle ilgili olarak, bu Meclis kapanmadan,
görev süresini tamamlamadan, terörle ilgili olarak ne yapılması
gerekiyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu noktada üzerimize
düşeni mutlaka yapmamız lazım.
Trafik kazalarıyla ilgili demin değişik konuşmalar
yapıldı, geliniz, bu süre içerisinde bu meseleyle de ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine düşen görevi yerine getirsin
ve 70 milyon insanı derinden üzen bu kazaların sona ermesiyle ilgili
hangi tedbirler alınacaksa, bu Meclis görev süresi dolmadan bu tedbirleri
alsın.
Büyük şehirlerde hırsızlık, gasp, kapkaç gibi,
uyuşturucu ve fuhuş bataklığı gibi meselelerle ilgili olarak da
geliniz hep beraber bu süreyi yine iyi bir şekilde değerlendirelim,
bu meselelerin çözülmesiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yapması gereken görevler varsa onları da hep beraber
yerine getirelim.
Tarımda ciddi sıkıntılar hâlâ devam ediyor. Kırsal
kesimdeki ekonomik durum her geçen gün ciddi manada bozulmaya devam
ediyor. Geliniz, tarımla ilgili meselelerin çözümünde neler yapılması
gerekiyorsa, kalan bu kısa sürede tarım meselesini halledelim.
Geliniz… Esnaf kan ağlıyor. Protesto edilen senetler,
ödenmeyen çeklerden dolayı esnafımız çok ciddi manada sıkıntılar
içerisinde. Geliniz, esnafların meselesini çözecek tedbirleri
alalım. Süpermarketler yasası gündemde bekliyor. Geliniz, süpermarketler
yasasıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu görevi
yerine getirsin, milyonlarca esnafın beklediği bu kanunu bir an
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim.
Ve yine işçiler, memurlar, emekliler, Parlamentoya
gözlerini dikmişler, görev süresi dolmadan kendi meseleleriyle
ilgili biraz daha olumlu adımların atılması noktasında ciddi manada
bir beklenti içerisine girmişler.
Gelir dağılımı adaletsizliği hâlâ korkunç bir şekilde
devam ediyor. Geçen seneye göre en alt yüzde 20'lik gelir grubunda sadece
binde 1 oranında bir iyileşme olması ne o insanları tatmin eder ne
de milletvekilleri olarak bizleri tatmin eder.
Geliniz… İşsizlik meselesi çığ gibi büyümeye
devam ediyor. Bununla ilgili neler yapılması lazım geliyorsa, geliniz
bu meseleleri burada çözelim.
Dolaylı vergiler dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş
ölçüde yüzde 70'ler seviyesinde. İthalat büyük bir patlama içerisinde.
Ara malı ithalatından dolayı Türkiye'deki KOBİ'ler ve ara malı üreten
firmalar son derece ciddi sıkıntılar içerisinde. Onlar da gözlerini
dikmişler bu Parlamentodan bir çözüm bekliyorlar.
Teşvik Yasası… Buradan geçen Teşvik Yasası'nın
dertlere derman olmadığı ve ne işsizliğe ne de bundan faydalananlara
ciddi manada bir katkı sağlamadığı için, geliniz, bu Teşvik Yasası'ndaki
eksiklikleri gözden geçirelim ve bunu düzeltelim.
Konut edindirme yardımı… Vatandaşlarımız büyük
bir sabırsızlıkla konut edindirme yardımıyla ilgili Meclis gündeminde
olan kanun tasarısının bir an önce kanunlaşmasını bekliyor.
Korucular, durumlarının düzeltilmesiyle ilgili,
sosyal güvenlikle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Korucular, uzun bir zamandan
beri, sosyal güvenlik şemsiyesi altına girebilmeyle ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak çalışmaları dört gözle
bekliyorlar.
Özelleştirme mağdurları, her hafta Parlamentoya
gelip, sizlere, bizlere durumlarının ne kadar vahim olduğunu ortaya
koyuyorlar. Geliniz, özelleştirme mağdurlarının durumlarını gündeme
getirelim.
Yolsuzluklarla, yasaklarla, dokunulmazlıklarla
ilgili kamuya vermiş olduğumuz sözlerin gereğini, yine bu Meclis
olarak hep beraber yerine getirelim.
Mecliste sırada bekleyen çok önemli araştırma
önergeleri var. Geliniz, şu altmış günlük süre içerisinde, o araştırma
önergelerini, önem sırasına göre, öncelik sırasına göre gündemimize
alalım ve onları görüşelim.
Şunu söylemek istiyorum değerli milletvekilleri:
Temmuz başına kadar sadece altmış günlük süremiz kaldı. Bu altmış
günü, bütün siyasi partiler olarak, bütün milletvekilleri olarak
çok iyi değerlendirelim ve vatandaşlarımızın beklemiş olduğu tedbirleri
bir an önce alacak çalışmalar içerisinde olalım.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe, gündemin sözlü sorular kısmının 10, 14, 39, 43, 69, 80,
179, 218, 239, 1088, 1091 ve 1095'inci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu talebini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Türkiye'ye girişlerinde
ABD vatandaşlarının parmak izi ve fotoğraf kaydının alınıp alınmayacağına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/920) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Ben cevaplandırayım efendim izin verirseniz.
BAŞKAN - Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Yardımcısı ve
Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül tarafından Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 96. maddeleri gereğince
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 07.01.2004
Muharrem
Kılıç
Malatya
Amerika Birleşik Devletleri Yurtiçi Güvenlik
Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre, vize uygulanan ülkelerden
ABD topraklarına giriş yapacak herkesten parmak izi ve fotoğraf alınarak,
bu insanlar âdeta fişlenmektedirler. Türk vatandaşları da bu gruba
dahil edilmektedir. Daha şimdiden Brezilya, ABD'nin kendi vatandaşlarına
yapacağı bu uygulamanın aynısını kendi ülkelerini ziyaret edecek
olan ABD vatandaşlarına uygulayacaklarını açıklamıştır.
Bu bağlamda;
1. Vatandaşlarımıza karşı yapılan bu uygulamalarla
ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri nezdinde gerekli girişimler
yapılmış mıdır?
2. Yapılacak girişimlere rağmen ABD'nin, ülke sınırlarına
girişte vatandaşlarımıza uygulayacağı parmak izi alma ve fotoğraf
çekme uygulamalarında ısrarcı olması durumunda bizim ülke sınırlarımıza
giriş yapmak isteyen ABD vatandaşlarına da "karşılıklılık ilkesi"
gereğince aynı muamele yapılacak mıdır?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Malatya Milletvekili arkadaşımız Sayın Muharrem
Kılıç'ın, Türkiye'ye girişlerinde Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının
parmak izi ve fotoğraf kaydının alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri
Bakanlığından sormuş olduğu bir soruya cevap vermek için huzurunuzdayım.
Değerli arkadaşlarım, 11 Eylül terör olayları
sonrasında Amerika Birleşik Devletleri vize rejimini eskisine
oranla çok daha katı bir hâle getirmiştir. Bu uygulamanın, zaman zaman,
vatandaşlarımızın, resmî pasaport hamilleri de dâhil olmak üzere,
geç almalarına, hatta, zaman zaman, isim benzerliği gibi nedenlerle
hiç alamamalarına yol açabildiği gözlenmektedir. Dışişleri Bakanlığımızın,
bu konuda, Amerika Birleşik Devletleri makamları nezdindeki temasları
sürmektedir. Ayrıca, vatandaşlarımızdan alınan şikâyetler Dışişleri
Bakanlığınca incelenmekte ve gerektiğinde yazılı, sözlü girişim
konusu yapılmaktadır.
Öte yandan, Amerika Birleşik Devletleri, 2004 tarihinde,
resmî görevle bu ülkeye giden vatandaşlarımız ile 14 yaşından küçük
çocuklar ve 79 yaşından büyük kişiler haricinde, tüm vize müracaatlarından
parmak izi alma uygulamasını başlatmıştır. Söz konusu uygulama
sadece vatandaşlarımıza değil, Amerika Birleşik Devletleri'ne
giriş için vizeye tabi tüm ülkelerin vatandaşlarına uygulanmaktadır.
Resmî pasaport hamillerinin özel ziyaretlerinde de parmak izi uygulamasından
muaf tutulması yönünde yaptığımız girişimlere cevaben, Amerika
Birleşik Devletleri yetkilileri, yasal zorunluluk sebebiyle böyle
bir muafiyet sağlanmasının mümkün olmadığını bildirmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, vize mevzuatımızda -yani
Türkiye'yi kastediyorum- ülkemizin vize mevzuatımızda, yabancı
ülkelere yönelik vize uygulamalarının mütekabiliyet, yani,
karşılıklılık esasına göre düzenlenmesi genel bir ilkedir. Bununla
beraber, vize rejimi belirlenirken, ülkemizin ticari ve ekonomik
çıkarları, tarihî ve sosyal ilişkileri esas alınmakta ve kapsamlı
değerlendirmeler doğrultusunda, Türk vatandaşlarına vize uygulayan
bazı ülkeler vizeden muaf tutulurken, Türk vatandaşlarından vize
istemeyen birtakım ülke vatandaşlarına vize uygulanmaktadır. Esasen,
ülkemiz, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarına da vize uygulamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarına, vizeleri, yurt dışındaki
temsilciliklerimizin yanı sıra, sınırda bandrol tatbiki suretiyle
de verilmektedir. Bununla beraber, ülkemizin vize itası sisteminde,
bu aşamada, parmak izi uygulaması bulunmamaktadır.
Vize müracaatları sırasında fotoğraf istenmesi,
ülkemiz de dâhil, hemen her ülkenin başvurduğu bir uygulamadır. Keza,
uluslararası uygulama çerçevesinde, sadece Amerika Birleşik
Devletleri sınır makamları değil, tüm ülkelerin -ki, Türkiye de
dâhil- sınır makamları, geçerli vizeleri olsa dahi, ülkeye gelen
yabancıları birtakım işlemlere tabi tutabilmektedir. Örneğin,
parmak izi, fotoğraf, beraberindeki nakit para, davetiye, dönüş
bileti veya kalınacak yere ilişkin belge ibrazı gibi.
Bu konuda, değerli arkadaşlarım, tüm ülkelerin
sınır makamlarının geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Ülkemiz
de, bu takdir yetkisi bağlamında, vize uygulamalarını, şu andaki
mevcut mevzuat çerçevesi içerisinde uygulamaya devam etmektedir.
Malatya Milletvekili arkadaşımız Sayın Muharrem
Kılıç'ın sözlü soru önergesine, bu şekilde, kısaca cevap verme
imkânı buldum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakanım, karşılıklılık
ne durumda? Aynı karşılığı biz uygulamayacak mıyız?
2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara-Şabanözü kara
yolundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/938)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki
bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/949)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki
bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/950)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
5.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Çin'den yapılan ithalatın
etkilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/959)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok
Ertelenmiştir.
6.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa Büyükşehir
Belediyesi mücavir alanından bazı köylerin çıkarılmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/971)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
7.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Çin mallarına karşı
alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/973)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
8.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/993)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/997)
BAŞKAN - Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
10.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1009) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
11.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla iline bağlı köylerdeki
inşaat yasağına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1073) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
12.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun Körfezi'nde
demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiye ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1171) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
13.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla-Fethiye'de çevre
kirliliğine neden olan batık bir gemiye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1183) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
14.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün’ün, orman mühendisleri
oda seçimlerine ve Bakanlıkta çalışan işçilere ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1261) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
15.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Türk Ceza Kanunu'nun
181 ve 182'nci maddelerinin yürürlüğüne ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1299) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Çimento Fabrikasının
çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1544) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı
17.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Eber Gölü'ndeki
çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1602) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, orman yangınlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1632) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Gediz Nehri'ndeki kirliliğe
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2487) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir’in, İzmir'in Foça-Yenifoça
kıyı bölgesinin koruma altına alınmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2490) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı
21.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Nif Çayı'ndaki kirliliğin
önlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2494) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce okumuş
olduğum Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'nin birlikte cevaplandıracağı
10, 14, 39, 43, 69, 80, 179, 218, 239, 1088, 1091 ve 1095'inci sıradaki soruları
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
1- 58. - 59'uncu hükûmetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idari görevlere
her iki hükûmet döneminde vekaleten, tedviren ve görevlendirme ile
kaç atama yapılmıştır?
3- İdari görevlerde bulunan idarecilerden kaçı
başka yerlere görevlendirilmiştir?
Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı
ne kadardır?
4- 58. ve 59. hükûmetler
döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
Muğla ilinde Özel Çevre Koruma Kurumu sınırları
içinde 40 Köy Yerleşim alanı vardır. Bu yerleşim alanlarında 15 yıldan
beri inşaat yasağı vardır. İmar planı yapılıp tasdik edilen yerlerde
de yasak devam etmekte olup; halkın yüzde 50'si kendi tapulu köy arazilerine
inşaat yapmaktan cezalandırılmıştır.
Buna göre,
1. Onaylı imar planı olan Köy Yerleşim Birimlerinde
imar uygulaması (18. Madde) mümkün müdür? Mümkünse ne zaman yapılacaktır?
Yeterli ödenek ayrılmış mıdır?
2. İmar planı yapılmayan Köy Yerleşim Birimlerinde
planlar ne zaman yapılacaktır?
3. Fethiye-Kaya Köyü uluslararası barış köyü olmasına
karşın, iki kurum arasındaki anlaşmazlıktan dolayı imar planı yapılamamıştır.
Bu konunun çözümü mümkün müdür?
4. 15 yıldan bu yana inşaat yapma konusunda eziyet
çeken halkımız bu eziyetten kurtulacak mıdır?
5. 2004 Haziran ayında süresi bitecek olan, Jandarma
Genel Komutanlığı ile yapılan sözleşmenin süresini uzatmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim. 28 Mayıs 2004
Abdulaziz
Yazar
Hatay
1. İskenderun Körfezinde 4 yıldır demirli bulunan,
tehlikeli madde yüklü İspanya Bayraklı ULLA adlı gemi Körfez'de
kirliliğe yol açmış mıdır?
2. 50 yaşındaki geminin çürüme sonucu, tehlikeli
maddenin denize karışmasını engelleyecek tedbirler alınmış mıdır?
3. Geminin Türk karasularından çıkarılması
için girişimde bulunulmuş mudur?
4. Geminin zehirli ve çevre kirliliğine yol açacak
yükünün boşaltılıp imha edilmesi mümkün müdür?
5. Yükün gerçek sahibi ülkeye iadesi neden yapılamamaktadır?
6. Yukarıdaki soruları kapsayan 19.02.2003 tarihinde
Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu'na tevcih ettiğim sözlü soru önergemden
sonra sorunun çözümüyle ilgili ne tür gelişmeler olmuştur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
18 yıl önce içindeki yakıt ile Muğla'nın Fethiye
körfezinde batan Fiorita adlı geminin, içindeki yakıt ve depolarının
çürümesi yüzünden ilçemiz körfezinde bir çevre faciası yaratma
ihtimali her geçen gün artmaktadır.
Buna göre;
1. Bu geminin kaldırılması için bu güne kadar bakanlığınızın
ya da ilgili diğer bakanlıkların ortak veya ayrı bir çalışması olmuş
mudur?
2. Geminin kaldırılması için açıldığı söylenen
ihalenin sonucu ne olmuştur ve böyle bir ihale varsa ihaleyi alan
firma bu güne kadar neden bir girişimde bulunmamıştır?
3. Gemideki çürümenin ve içindeki yakıtın Fethiye
körfezine verdiği zararla ilgili bir bilimsel araştırmanız var mıdır?
Varsa sonuçları nelerdir?
4. Sözü edilen geminin kaldırılmasının maliyeti
ile herhangi bir çevre faciasında Fethiye körfezinin temizlenmesi
maliyetinin birbirine oranı nedir?
5. Akdeniz'in incisi ve tertemiz denizleriyle
gelecekte çok büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Fethiyemizdeki
bu sorunla ilgili bakanlığınızın şu anda bir çalışması ve ileriye
dönük girişimleri var mıdır? Bu çalışmalarınız ve projeleriniz
nelerdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
Sorular:
1- Orman mühendisleri oda seçimlerinde bizzat
taraf olup Orman Mühendisleri Oda Başkanı ve Yönetim Kurulunu baskı
ve dayatmalarla size yakın insanlardan oluşturdunuz mu?
2- Çevre ve Orman Bakanlığında çalışan sendikalı
işçilerin, baskı ve dayatmalarla sendika değiştirmelerine neden
olan idareciler hakkında soruşturma açtınız mı?
3- Geçmiş dönemde 2-B uygulamasına karşı çıkan
bu iki sivil toplum örgütünün yönetici ve üyelerini değiştirmekle
2-B uygulamasını yeniden gündeme taşımak mı istiyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
TCK görüşmeleri sırasında mecliste yapılan tartışmalar
esnasında yasanın 181 ve 182. maddelerinin I.
fıkralarının iki yıl sonra yürürlüğü girmesinin zararları anlatılmaya
çalışıldı. Yasanın çıkmasından hemen sonra basına da yansıyan sahillerimizde
çok vahim olaylar meydana gelmeye başladığı malumunuzdur.
Buna göre;
1. Büyük uğraşlarla ve mücadelelerle mavi bayrak
sahibi olan plajlarımızı nasıl korumayı düşünüyorsunuz?
2. Bodrum-Torba Koyu'nda turistik tesislerin basına
yansıyan "Fosseptik ve atık suları denize verme" olayından
sonra burada ne gibi işlem yapılmıştır?
3. Bu olayda bugüne kadar çevreyi kirletenlere ve
katledenlere yapıldığı gibi, geçiştirilecek midir?
4. Çevre ve Orman Bakanı olarak hapis cezalarının
iki yıl ertelenmesinden sonra istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
5. Bu ertelemenin AB sürecinde görüşmelere
olumsuz yansıyacağı hususunda görüşünüz nedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
İzmir ili gerek turizm alanında ve gerekse kültürel
anlamda önemli şehirlerimizden biridir. Şehrin ortasında bulunan
çimento fabrikasının çevreye saçtığı kimyasal atıkların insan
sağlığını temelden etkilemektedir. AB çevre mevzuatında açıkça
belirtildiği gibi, su ve hava kalitesinin temel insan hakkı olduğu
gibi atık yönetiminin etkinleştirilmesi, endüstriyel kirlilik,
stratejik çevresel değerlendirme, kimyasal atıklar çevreyi ve insan
sağlığını temelden etkilemektedir.
1- Şehrin ortasında kalmış çimento fabrikasının
baca sisteminin günün koşullarına göre filtre sistemi yapılsa dahi
bacadan çıkan kimyasal maddelerin çevre ve insan sağlığına büyük
zararlar verdiği gibi, o bölgede su ve havayı olumsuz bir şekilde
etkilemektedir. Fabrikanın şehir dışına çıkarılması daha gerçekçi
olacağı. Bakanlığınızca, endüstriyel kirliliğe yol açan bu fabrikanın
ıslahı için bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda,
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Halil
Ünlütepe
Afyonkarahisar
1: Afyonkarahisar'ın Bolvadin ilçesinde bulunan
Eber Gölünde son zamanlarda yoğunlaşan balık, kuş ve ördek ölümlerinin
sebebi nedir? Bu konuda bakanlığınızca araştırma yapılmış mıdır?
2: Yakın zamana kadar sazlığı, yüzen adacıkları,
balık avcılığı ve çeşitli kuş türleriyle ünlü olan bu gölün kendi
kaderine bırakılarak bölgedeki ekolojik yaşamı bitirecek kadar
kirletilmesine neden müsaade edilmiştir?
3: Eber Gölü çevresinde yaşayan insanlarımızın
sağlığını ve doğal hayatın korunması konusunda bir çalışma yapılacak
mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Aşağıdaki sunulan sorularımın, Anayasa'nın 98.
ve TBMM İçtüzüğü'nün 96. vd. maddelerine göre Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
08.12.2005
Feridun
F. Baloğlu
Antalya
1- Antalya İlimizde 2003, 2004 ve 2005 yıllarında
kaç orman yangını meydana gelmiştir?
2- Antalya İlimizdeki orman yangınlarındaki
kaybımızın;
a) İlçelere,
b)Yangın alanlarına,
göre dökümü nedir?
3- Yangın nedeniyle kaybedilen orman alanlarında,
Bakanlığınızın bir ağaçlandırma çalışması başlatılmış mıdır?
Bu çalışmaların ilçelere göre kapsam ve uygulama
oranı nedir?
4- Orman yangınları açısından önem taşıyan Akdeniz
Bölgesi'nde ek önleyici önlemler alınması için bir hazırlığınız
var mıdır?
5- Türkiye genelinde toplam orman alanı ne kadardır?
Son 5 yılda yaşan yangınlardan kaybedilen orman alanının miktarı
ne kadardır? Orman yangınlarının çıkış nedenleri nelerdir? Son üç
yılda hangi bölgelerde, ne kadar ağaçlandırma çalışması yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
Gediz Nehri, Gediz Havzası için çok önemli bir ögedir.
Ama, gün geçtikçe Gediz Nehrinin kirliliği artmaktadır. Artık tarım
sektöründe kullanılmayacak duruma gelmiştir. Çevreye zehir saçmaktadır.
1. Gediz Nehrini kirleten Organize Sanayi Bölgeleri
arıtma tesisleri çalıştırılmamaktadır. Arıtma tesislerinin tam
teşekküllü çalıştırılmaları için ne tür önlemler almayı düşünüyorsunuz?
2. Gediz Nehri birkaç ilimizin sınırlarını geçerek
İzmir'de denize dökülüyor. Gediz Nehri en fazla hangi ilimizi kirletiyor?
Tespitleriniz var mı? Varsa önlem almayı düşündünüz mü?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
İzmir ili Foça ilçesinin bölgede özel bir doğa
zenginliği vardır. Deniziyle, doğanın zenginliğiyle şirin bir ilçe
konumundadır. Doğa harikası korunması içinde bazı bölgeler koruma
altına alınmaktadır.
1. Foça-Yeni Foça arasıdaki kıyı kesiminde Akdeniz
foku doğal yaşam ortamının mutlak koruma altında tutulması için
özel bir çalışmanız var mıdır?
2. Bu bölgenin koruma altına alınması için nasıl
bir kaynak oluşturmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
Organize Sanayi Bölgelerindeki arıtma tesislerinin
sağlıklı çalıştırılmamasından Nif Çayının kirlenmesi çevre sağlığını
etkilemektir.
1. Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması
için Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin
işletilmesine özen gösterilmesi için ne tür önlem almayı düşünüyorsunuz?
2. Arıtma tesisini çalıştırmayan fabrika sahiplerinden
parasal cezalar alındı mı? Alındıysa miktarı ne kadardır?
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Sayın Bakan on iki tane soruyu cevaplandıracaktır. Sayın Bakanın,
her soruya beş dakika ayrıldığını düşünürsek, bir saat süre hakkı
vardır. Ama, Sayın Bakanım, sözlü sorular için ayırdığımız süre de
bir saattir. Bunu, takdirlerinize, bilgilerinize arz ediyorum.
Size, şimdi elli dakikalık süre veriyorum.
Soruları cevaplandırmak üzere, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin
Üstün'ün Bakanlığımda yapılan atamalarla alakalı sorusunu cevaplandırıyorum:
Bakanlığımda yapılan toplam personel ataması 9.449 adettir, 38 kişi
vekâleten görevlendirilmiştir. İdari görevlerde, idarecilerden
başka yerlerde görevlendirilen 7 kişi vardır. Zorunlu nedenlerle
113 personel görevinden alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekili Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla'nın köylerindeki inşaat
yasağıyla alakalı sorusunu cevaplıyorum: Özel çevre koruma bölgelerinde
kaçak yapılaşmanın önlenmesi ve vatandaşların mağduriyetlerinin
giderilmesiyle alakalı olarak planlama çalışmaları yapılmaktadır.
Bakanlığımın bağlı kuruluşu olan Özel Çevre Koruma Kurulu marifetiyle,
bölgede, vatandaşlarla karşılıklı olarak toplantılar yapılıp meseleye
ortak aklın eşiğinde, ışığında çözüm üretilmektedir.
Yine, Jandarma Genel Komutanlığıyla alakalı yapılmış
bir protokolün ne zaman bittiği, uzatılıp uzatılmayacağı soruluyor.
Söz konusu protokol, 09/04/2004 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.
Hatay Milletvekili Sayın Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun
Körfezi'nde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiyle alakalı
sormuş oldukları soruyu cevaplıyorum: Geminin mevcut fiziki durumunun,
bazı teknik aksaklıklara karşın, normal olduğu belirtilmiştir. "Geminin
Türk kara sularından çıkarılmasıyla alakalı herhangi bir işlem yapılmış
mıdır?" diye bir soru var. Atık yükün İspanya'ya iadesiyle ilgili
olarak Lafarge Şirketinden 1,5 milyon dolar tahsil edilmiş, bugüne
kadar gemide bulunan 2.200 ton atıktan yüzde 35'i çıkarılmıştır. Bunun
içinde krom 6 dediğimiz 3,1 kilogram -total olarak- tehlikeli atık
vardı. Sadece, geminin cidarlarında taşlaşmış vaziyette olan kısmı
kalmıştır, diğerleri çıkartılmıştır. İçindeki atıklar boşaltıldıktan
sonra bertaraf edilmesi mümkündür. Bu konuyla alakalı, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, TÜBİTAK ve bu konuda uzman olan üniversitelerin
gerekli birimlerinden ve hocalardan, uzmanlardan kurulu heyetin
yapmış olduğu tespitler doğrultusunda, Bakanlığımız konuyu hem
uluslararası boyutuyla hem de kendi millî mevzuatımız açısından takip
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekili Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla Fethiye'de çevre kirliliğine
neden olan batık bir gemiye ilişkin sorusunu cevaplıyorum: 1987 yılında
batan TSS Fiorita isimli Bahama bandıralı yolcu gemisi, çıkarılma
işlemleri için Hazineye devredilmiştir.
Diğer soruların cevabı:
Kirliliği önleyici tedbirler alınmıştır. Söz konusu
geminin çevreye zarar vermeden denizden çıkarma işlemleri yapılabilecektir.
Bu konuyla ilgili olarak yönetmelik çıkarılmış ve Haziran 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün, orman mühendisleri oda seçimlerini
ve Bakanlıkta çalışan işçilerin sendikalarıyla alakalı sormuş
olduğu soruyu cevaplıyorum: Orman Mühendisleri Odası ve işçi sendikaları
seçimlerine, Bakan olarak, Bakanlık olarak taraf olmamız söz konusu
değildir. Çünkü, bu işçilerin, mühendislerin, kendi meslek örgütleri
ve sendikalarını seçme, en demokratik haklarıdır. Bu konuda, kendilerine
-arkadaşlarımızın- herhangi bir baskı yapmamız söz konusu değildir.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - İşçiler Hak-İş'e kendiliğinden
mi geçti?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakanlığımız
müfettişlerince...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan,
sendikalardan istifa ettirdiler o insanları.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - …arkadaşlarımızın
endişelerini, kaygılarını yerinde tetkik etmek için yapılan incelemeler
sonucunda, sendika üyelerine baskı veya dayatma yapıldığına dair
iddiaların asılsız olduğu sonucuna varılmıştır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Asılsız değildir
Sayın Bakan, bizzat istifa ettirdiler.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - 2/B
uygulamasıyla ilgili çalışmalarımızın, Orman Mühendisleri Odası
veyahut da sendika seçimleriyle alakalı herhangi bir ilgi ve alakası
mevcut değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekili Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Türk Ceza Kanunu'nun 181 ve
182'nci maddelerinin yürürlüğe girmesiyle alakalı sormuş oldukları
soruyu cevaplıyorum: Bakanlığımız birimlerince sürekli olarak
denetlenmekte ve taahhütlerini yerine getirmeyenler hakkında
gerekli yasal işlemler yapılmaktadır. Fartur Yatırım Limitet Şirketine
ait otel inşaatının bodrum katında, yer altından döşenen plastik boru
sökülerek deniz bağlantısı iptal edilmiştir, şirkete ve Bodrum Belediye
Başkanlığına idari para cezası uygulanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza
Kanunu'ndaki çevreyle alakalı yapılan düzenlemeler, ilk olarak bizim
Hükûmetimiz zamanında yapılmıştır. 181 ve 182'nci maddelerin tamamının
ertelenmesi söz konusu değildi, bu kamuoyunda yanlış anlaşılan
bir husustu. Yani, 181 ve 182'nci maddelerin birden çok fıkrası var,
fıkraların bir kısmı ertelenmişti, bir kısmı ertelenmemişti, bunun
altının çizilmesinde fayda görüyorum.
Bir başka husus da şudur: Ülkemizde 3.225 belediyenin
ancak 310'unda standartlara uygun kanalizasyon şebekesi, 127 adedinde
de atık su arıtma tesisi mevcuttur. Yasanın ertelenmesinin AB süreciyle
herhangi bir ilgisi ve alakası söz konusu değildir, olumsuz etkisi
de söz konusu değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in İzmir çimento fabrikasının
çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin olarak sormuş
olduğu soruyu cevaplıyorum: Her iki işletmenin de (A) grubu emisyon
izni bulunmaktadır. Çevreye verdiği zararlar tespit edildiğinde
gerekli yasal işlemler yapılacaktır. Ancak, bu fasıldan şunu ifade
etmek istiyorum: Türkiye, çimento, demir-çelik, kimya gibi sektörlerde,
ki, bu sektörler yoğun çevre kirliliği riski taşıyan sektörlerdir…
Bu sektörlerle alakalı olarak Bakanlığımızın çıkartmış olduğu
Çevre Kanunu, yine, çıkartmış olduğumuz yönetmeliklerle konuyu
yakından takip ediyoruz. Maalesef, geçmişte şehirlerimiz küçükken,
şehirlerin yakın mesafede kurulmuş olan çimento fabrikaları, bizim
iktidarımız sürecinde bize ilave kapasite artırımı için geldiklerinde
-ÇED süreciyle alakalı söylüyorum- şehir içerisinde veyahut da şehir
civarında hava kirliliği riski oluşturması söz konusu olabilecek
olan tesislere ruhsat verilmemekte, ÇED verilmemekte, yenilerin
kurulmasına da müsaade edilmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe'nin, Eber Gölü'nde çevre sorunlarıyla
alakalı sorusunu cevaplıyorum: Bölgede, kuş ya da diğer hayvan türleriyle
ilgili hiçbir ölüm vakasına ve anormal bir duruma rastlanılmamıştır.
Çevre Kanunu ve Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde,
gerekli önlemler alınmaktadır. Bölgede yapılacak havza koruma
planıyla, çevresel değerler açısından daha verimli sonuçların
alınması sağlanacaktır. Şu anda bu planın çalışması bitme aşamasına
gelmiştir. Bunun altını da, burada çizmiş oluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya
Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu'nun, orman yangınlarıyla alakalı
sorduğu soruları cevaplıyorum: Antalya ilimizde, 2003, 2004, 2005
yıllarında 715 adet orman yangını meydana gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Hükûmetinin kurulması,
bildiğiniz gibi, 18 Kasım 2002 tarihidir. Bizim güvenoyu aldığımız
tarih, 28 Kasım 2002'dir. 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında, toplam olarak,
orman yangınlarında, Türkiye'nin tamamında kaybetmiş olduğumuz
miktar, değerli arkadaşlar, dört yılın ortalaması 5.200 hektardır.
Bizden önceki on yılın ortalaması 14.200 hektardır. Yani, burada,
Bakanlığımızın çalışanlarının ve sivil toplumun da bu konudaki
vermiş olduğu destek, moral, motivasyon açısından, arkadaşlarımız,
böyle güzel bir başarıya imza atmışlardır.
Sayın milletvekilleri, herkesin şunu çok iyi bilmesini
arzu ediyorum, bu vesileyle, kamuoyunu da bu hususta aydınlatmak
istiyorum: Türkiye'de, yanan orman alanları hiçbir surette yapılaşmaya,
site yapılmasına, özel mülkiyete, tarla yapılmasına, bağ yapılmasına,
herhangi bir şekilde Anayasa'mız ve yasalarımız müsaade etmemektedir.
Anayasa'nın ve yasaların bize vermiş olduğu bu görevi de, benden önceki
bakan arkadaşlarım yerine getirdiği gibi, biz de noksansız olarak
yerine getiriyoruz. 2003, 2004, 2005, 2006 yılları içerisinde yanan
orman alanlarının tamamı ağaçlandırılmıştır. 2006 yılı içerisinde
yanan orman alanlarının tamamının -aynı gün, Balıkesir Ayvalık ilçesinde
başlatmış olduğumuz toplu ağaçlandırma kampanyasıyla tamamının-
ağaçlandırılması söz konusu olmuştur.
Şunu çok rahatlıkla ifade etmek istiyorum ki, biz,
2006 yılı içerisinde, 365 bin hektar ağaçlandırma ve erozyonla mücadele
çalışmasını yaptık. Kaybetmiş olduğumuz orman alanı, orman yangınlarında
kaybetmiş olduğumuz miktar -2006 yılından bahsediyorum- bu sene,
yaz aylarının fevkalade olumsuz hava koşullarına rağmen 7 bin hektar
civarında kalmıştır. Hem 7 bin hektar ağaçlandırdık hem de 365 bin hektar
ağaçlandırma ve erozyon mücadelesi yaptık. 7 bin-360 bin… 50 katından
daha fazlasını da ekstra olarak yaptık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Orman yangınlarıyla alakalı olarak, Akdeniz ve
Ege Bölgesi'ndeki ormanlarımızın çok önemli bir kısmının orman yangın
riskine açık olduğunu biliyoruz. Bu konuyla alakalı helikopter,
uçak, arazöz, iş makinesi takviyelerini yaparak 2007 yazında daha
başarılı bir kampanya yürüteceğimizi, burada, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in Gediz Nehri'ndeki kirlilikle
alakalı soru önergesini cevaplıyorum. Gediz'i etkileyen üç ilimizde
arıtma tesisleri için gerekli adımlar atılmıştır. Uşak'ta 1 tanesi
evsel, 2 tanesi organize sanayi bölgesinde olmak üzere 3 adet arıtma
tesisi tamamlanmıştır. Bunların 3'ü de son üç yıl içerisinde başlamış
ve tamamlanmış olan arıtma tesisleridir. Manisa'da 2 adet arıtma tesisi
de çalışmaktadır.
Ege Bölgesi'yle alakalı olarak şunu söylemek istiyorum
ki, öncelikli olarak Akdeniz, Ege ve Karadeniz Bölgesi'ndeki illerin
atık su arıtma tesislerinin yapılmasıyla alakalı olarak, Bakanlığımız,
kendi sınırlı imkânlarıyla ve diğer bakanlıkların imkânlarını da seferber
ederek bu konuda bir eylem planı yürürlüğe koyduk. Takdir edersiniz
ki, Türkiye'deki bütün illerin, bütün belediyelerin, bir yıl içerisinde
veyahut da birkaç yıl içerisinde bütün atık su arıtma tesislerinin
yapılması söz konusu değildir. Çünkü, bunlar, ciddi maliyetler isteyen
projelerdir. Organize sanayi bölgeleriyle alakalı çok rahatlıkla
şunu söyleyeyim: Çevre Kanunu'ndan doğan yetkimizi kullanıyoruz
ve organize sanayi bölgelerine tanımış olduğumuz süre içerisinde,
bütün organize sanayi bölgeleri, Türkiye'nin tamamında atık su
arıtma tesislerini tamamlayacaktır. Organize sanayi bölgelerinde,
atık su arıtma tesisi yapılmamış olanlara, yapmış olduğumuz yazılı
uyarılarımız var. Ayrıca, atık su arıtma tesisi var, ama, organize
sanayi bölgesi kapasitesi, kuruluş kapasitesi daha önceki öngörülenin
birkaç katına çıktığı için, kurulmuş olan atık su arıtma tesisi, fonksiyonel
olma özelliğini kaybediyor. Sadece teftişte "bizim, işte, bir
arıtma tesisimiz var" demek durumunda oldukları için, oralarda
da gerekli ölçümleri yapıyoruz; hem cezai uygulama yapıyoruz…
Elbette ki, bizim, işimiz gücümüz organize sanayi
bölgelerine, sanayicilere ve hatta belediyelere ceza kesmek değildir.
Biz, meselenin çözümünün nasıl olacağını, organize sanayi bölgesindeki
veyahut da anorganize bölgelerdeki sanayicilerle birlikte Türkiye'nin
dört bir tarafında meslek örgütleriyle veyahut da kurumun temsilcileriyle
Ankara'da veyahut da bölgesel olarak yapmış olduğumuz toplantılarda,
bu meselenin Türkiye'nin çevre sağlığı, insan sağlığı açısından
son derece önemli olduğunu, sürdürülebilir çevre kalitesi açısından
bu işin fevkalade elzem olduğunu ve bununla alakalı Avrupa Birliği
imkânlarının kullanılması, Türkiye'deki bizim Bakanlığımızın
imkânlarının kullanılması, İller Bankasının kredi imkânlarının kullanılması
dâhil, bu konuyla alakalı Hazine, bu konuyla alakalı Devlet Planlama
Teşkilatı, tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Çünkü, bizim hedefimiz şudur: 2014-2015 yıllarına
geldiğimiz zaman, Türkiye, Avrupa Birliğinin giriş standartlarına
erişebilecek adımlarımızı atıyoruz. Avrupa Birliğiyle alakalı
olarak, biz, kendi hedeflerimizi tayin ettik. Bu konuyla alakalı,
yıllık, takribi ne kadar yatırımı Bakanlık olarak ve bütün bakanlıklar
olarak yapabileceğimizi ne kadarını yerel yönetimlerin ne kadarını
da sanayinin yapabileceğini, biz, tarafların, yani, aktörlerle,
bu işin sorumlularıyla tam bir uyum içerisinde, anlayış içerisinde
götürüyoruz. Bunun için, takribi olarak, Türkiye'nin harcaması gereken
rakam -bütün çevre problemlerini AB'nin giriş standartlarına getirebilmesi
için- 30 milyar euroluk bir rakam söz konusudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in, İzmir'in Yenifoça kıyı bölgesinde
koruma altına alınmasıyla alakalı sorusunu cevaplıyorum: Değerli
milletvekilleri, Akdeniz foklarının Akdeniz'de yaşam alanlarından
birisi de bizim Akdeniz ve Ege Bölgesi'dir. Nesli tükenme durumuyla
karşı karşıya kalmış olan fokların, bizim sahillerimizdeki üreme
alanları, yaşama alanları, Özel Çevre Koruma Kurumu marifetiyle,
bizim Bakanlığımızın bu konuda ortaya koymuş olduğu kararlılık
doğrultusunda, buralar "özel korunan alanlar" statüsüne
kavuşturulmuştur. Ülke genelinde beş alan, öncelikli fok koruma
alanı olarak belirlenmiş, bölgenin korunması için tahsis edilen ödenekler
de kullanılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in Nif Çayı'ndaki kirliliğin önlenmesiyle
alakalı sorusunu cevaplıyorum.
Değerli milletvekilleri, en mükemmel kanunu da
çıkarsak, en mükemmel denetleme mekanizmalarını da getirseniz,
bireylerin çevreyle alakalı hassasiyetlerini geliştirmedikçe,
bunu, her bireyin kendi meselesi hâline, kendi derdi hâline getirmedikçe,
"ne yapalım, bunu bakanlık yapsın, ne yapalım, bunu belediye
yapsın, ne yapalım, ödenek gönderilsin" anlayışı sürdüğü müddetçe,
çevreyle alakalı hassasiyetlerimiz, kolektif bilincimiz çağdaş
düzeye erişmedikten sonra Türkiye'nin ne Nif Çayı'nda ne de bir başka
yörede, beldedeki, bölgedeki çevre sorunları elbette ki çözülemez.
Ama burada, bizim işimiz, çıkardığımız kanunları ve yönetmelikleri
kimsenin gözünün yaşına bakmadan uygulamaktır.
İşte, bu fasıldan olmak üzere, Nif Çayı'ndaki durumla
alakalı mahallî çevre kurulu kararları doğrultusunda gerekli önlemler
alınmaktadır. Doğru, bazı sanayi tesislerinin Nif Çayı'na atıklarını
bıraktığını tespit ettik. Onlara da -ki, bu firma sayısı ondur- bir
seferde 307 milyar ceza tatbik ettik.
Şimdi, yeni Çevre Kanunu'nun para cezalarıyla
alakalı sanayicinin pek çok yerde bizim karşımıza çıkarmış olduğu
husus, bu para cezaları son derece ağırdır. Bu para cezaları yetersizdi,
yeni kanunla bunları gerçekten caydırıcı hâle getirdik. Yani, şimdi
Nif Çayı'na, aynı şekilde, atık bırakmak isteyen fabrikaya, bir ceza
tatbik ediyoruz, iki ceza tatbik ediyoruz, devam ederse, ondan sonra
da kapatmaya kadar gidiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınızdan,
ilgi ve alakanızdan dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şu anda
soruları cevaplandırılmış olan arkadaşlarımızdan sisteme girmiş
olanların ekranda isimleri görünen arkadaşlara kısa bir açıklama
için söz vereceğim. Her arkadaşıma vermiş olacağım süre sadece iki
dakikadır. Bunu eşit olarak kullanacağım. Sürenin tamamlanmasına
az bir vakit kaldı. Arkadaşlarımızın mikrofonu otomatik olarak kesileceği
için, konuşmalarını iki dakikaya göre ayarlamalarını istirham
ediyorum.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana da, açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Bu bölgeyle ilgili Akşehir Eber Gölleri Sulak Alan Yönetimi Projesi'ne
de gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Yalnız bu bölgede,
sormuş olduğum sorularda belirttiğim gibi, balık, kuş ve ördek ölümleri
olmaktadır. Bunun kaynağı ise, gün geçtikçe suları çekilen bir göl,
çevredeki sanayi kuruluşlarının atıkları göle gitmektedir, bunlar
ise ölüme sebep olmaktadır. Hâlbuki, burası, RAMSAR Sözleşmesi'ne
göre 33 nolu önemli kuş alanlarından birisidir. Buraya ilgi gösterildiği
anda, bu bölge hem kazanılmış olacak hem civar köylerdeki balıkçılıkla
ve kamışla ilgilenen çiftçilerin bir kazanç kapısı kapatılmamış
olacaktır.
Gösterdiğiniz ilgiye tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanıma, öncelikle sorularımıza cevap
verdiği için çok teşekkür ediyorum, ama, cevapları yeterli bulamadık.
Sayın Bakanım, özellikle, yani, sanki "bizim
dönemimizde yapılmamış da, biz ne yapalım" düşüncesi bence uygun
değildir. Özellikle İzmir'deki çimento fabrikaları çevresine büyük
zarar vermektedir. Yani, kanımca sadece Bakanlığınızın görevi,
yeni açılacak olan tesislere ruhsat vermek değildir. Gerçekten o
çevreye büyük zararlar veren bu tesisin çözümü ne olabilir? Bununla
ilgili çözüm bulmanız gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir sorum ise, Nif Çayı'nın, mesela, kirliliğiyle
ilgili. Özellikle Nif Çayı'nın…
BAŞKAN - Sayın Akdemir, ya mikrofona çok yakın duruyorsunuz
veya uzak duruyorsunuz, çünkü, sesiniz tam anlaşılmıyor buradan.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Evet, buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Diğer bir sorunun cevabı
ise Nif Çayı'yla ilgili. Nif Çayı, şu anda, gerçekten, yani, söylemekle
değildir, orada yağ mı akıyor, katran mı akıyor, ne olduğu belirsiz
sular akmaktadır. O nedenle, büyük zarar vermektedir çevreye, özellikle
canlılara. Sadece orada ceza kesmeyle çözüm olamayacağına inanıyorum.
Diğer, Gediz Nehri de aynı şekildedir. Yani, siz
o kadar basit anlattınız ki Sayın Bakanım, işte, dört tane tesis yapılıyor,
arıtma tesisleri yapılıyor. Dört tane arıtma tesisinin yapılmasıyla
Gediz Nehri kurtulmuyor. Özellikle Menemen Ovası'nın orada, bırak
artık yani canlının, bitkinin dahi hiçbir şekilde yaşamadığını
görüyoruz. Buna da köklü bir çözüm üretilmesi lazım diye düşünüyorum.
Yine, Foça'daki Akdeniz fokuyla ilgili görüşlerinize
yine katılmıyorum. O Akdeniz foku… Oradaki çevre özel koruma belgesi,
sizin döneminizde değil sizden önceki dönemlerde yapılmıştı. Ama,
oradaki bakımla ilgili yeterli bulamıyoruz. Oraya daha fazla bakımla
ilgili ödenek aktarılmasını düşünüyor musunuz diye sormuştum,
bu konuda gerekenin yapılması için.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Sayın Yaka…
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Bakanım, verdiğiniz
bilgiler için teşekkür ederim. Ancak, Özel Çevre Koruma Kurulunun
kontrol ettiği bölgelerdeki köylerde imar durumu, imar planları
hâlâ sıkıntı yaratmaktadır. Bugüne kadar hiçbir köyde imar planı uygulanamamıştır.
2006 yılının temmuz ayında yapılaşma konusu ikinci defa ele alındığında
yeni bir yönetmelikle, biraz rahatlama getirilmesine rağmen, daha
sonra Marmaris'te yapılan "Kırsal Alanda Planlama" adlı toplantıya
ben de katıldım, fakat, bugüne kadar ondan da bir netice alınmadı.
Bir de, Özel Çevre Koruma Kurulu bu konuda çok bölge
kontrol etmesine rağmen, çok yakından ilgilendiğim için biliyorum,
personelde yetersizlik vardır. Gelen konular, bütün imar planları,
belediyelerden, köylerden gelen tüm konular bu Kurul tarafından
cevaplandırıldığı için bazı gecikmeler olmaktadır. Ancak, Kuruldaki
arkadaşların iyi niyetine inanıyorum. Bu planlama konusu… Hâlâ,
Muğla bölgesinde, sadece Özel Çevre Koruma Kurulu içerisindeki
3.500 vatandaşımız şu anda yapılaşmadan cezalıdır. Bunların yüzde
95'i de köylerde yaşayan, bu bölgede yaşayan insanlardır. Bu bölgeyi
korurken vatandaşlarımızı mağdur etmememiz gerekiyor. Buna bir
an önce çözüm bulunması herhâlde sizin de isteğiniz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yaka.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan
teşekkür ediyorum.
Ben, bu soruyu sorarken şunu beklemiştim Sayın
Bakan: Antalya, orman yangınları açısından çok hassas bir bölge. İki
nedenle hassas: Birincisi, arazinin yüksek değeri nedeniyle önem
taşıyor. İkincisi, bir turizm bölgesi. Bu nedenle, orman yangınlarının
getireceği turizm açısından da olumsuzluklar var. Ama, verdiğiniz
yanıtlar bu çerçeveyi tam olarak sunmadı.
Şimdi, Antalya'da -soruyu sorarken üzerinde durduğum
en önemli husus, bu nedenlerin dışında- araç yetersizliği ve personel
yetersizliğiydi. Bu, genel bir yetersizlik olabilir, ama, Antalya'nın
özel şartları daha hassas davranılması gerektiğini düşündürüyor
bana. Bu konuda ek bir önlem alıp almayacağınızı öğrenmek istemiştim.
Çünkü, ben, iki orman yangınına da diğer milletvekili arkadaşlarımla
birlikte gittim, birine Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal da katıldı.
Ormandaki yangının sürdüğü anda gözlemlerimiz oldu. Oradaki personelin
gösterdiği olağanüstü çabayı, özveriyi, yurtseverliği hepimiz
tabii takdir ediyoruz, ama, nihayet insanın gücü sınırlı. Bunu teknik
imkânlarla desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Oysaki, havadan
müdahalede yeterli olunmadığını gördüm. Bu konuda ek bir önlem
alınıp alınmayacağını öğrenmek istemiştim.
İkincisi, 2006'da tüm Türkiye'de yanan ormanlar 7
bin hektarsa, tabii çoktur, üzücüdür, ama, gittikçe azalmakta oluşu
da -sizin ifadenizden anlıyorum- sevindirici bir gelişmedir. Ama,
Antalya bölgesindeki asıl felaketin, yangından daha büyük felaketin
1.500'ü aşan noktadaki taş ocakları olduğunu düşünüyorum. Sizin bu
konuda da duyarlılık göstermenizi bekliyorum, göstereceğinizi
umuyorum. Çünkü, Antalya'nın 1.500 noktasında -hatta 1.500'ü çok aştığı
söyleniyor şu anda- ormanlara yönelik bir taş ocağı tahribatı var.
Bunu da bir arada düşünürsek, Antalya'ya biraz daha özenli yaklaşılması
gerektiğini söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanımın verdiği bilgilerden şunu da sormak
istiyorum: Müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısının
kaçı çevre ve orman konusunda branş sahibidir?
İşçilerin sendika değiştirmeleri sizin zamanınızda
olmamış mıdır?
Ayrıca, Orman Mühendisleri Odası Başkanı -müdahale
edilmediğini söylüyorsunuz- sizin milletvekilinizin bir akrabası
değil midir?
Şu an Muğla'da, özellikle taş ve maden ocaklarında
kesilen çamlardan ve sayısından haberiniz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Öncelikle Sayın Bakana cevabı için teşekkür ediyorum;
ancak, Sayın Bakanın vermiş olduğu cevapları, şahsen, benim sorumun
cevabı olarak ben algılamadım. Ben şöyle sormuştum: Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının ABD'ye giderken parmak izleri ve fotoğraf kayıtlarının
alınması durumunda, Türkiye Cumhuriyeti de aynı uygulamayı Amerika'ya
yapacak mı diye sormuştum. Çünkü, maalesef, özellikle AKP döneminde
uluslararası ilişkilerde gerek ABD'den gerekse Avrupa Birliğinden
gelen bizim vatandaşlarımıza karşı uygulanan yanlış uygulamalar
bir cevap bulamıyor. En basitinden gümrük birliği konusunda da.
Gümrük birliği uygulaması AB'yle sürüyor. Ancak, mallar serbestçe
dolaşıyor, AB ülkelerinin vatandaşları rahatlıkla geliyorlar
bizim ülkemizde ticaret yapıyorlar, mallarını satıyorlar, pazarlıyorlar;
ancak, bizim tüccarlarımız, bizim, mallarını pazarlayacak esnafımız
AB'ye gidebilmek için vize almak zorunda kalıyor. Yani, benim bildiğim,
uluslararası ilişkilerde karşılıklılık esası uygulanması gerekir.
Yani, her şeyi onlar talep edecekler, onlar yapacaklar; ancak, biz
onların yaptıklarına karşı bir cevap veremeyeceğiz! Yani, Türkiye
Cumhuriyeti bu durumda olmamalı, daha onurlu, daha dik bir dış politika
izlememiz gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımızın sorularını ben
cevaplamaya çalıştım; fakat, kendilerine, sorularının cevaplarını
daha tafsilatlı bir şekilde yazılı olarak göndereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ
ŞAHİN (İstanbul) - Aslında, vermiş olduğum cevapta Sayın Milletvekili
Arkadaşımın sorduğu sorunun cevabı vardı. "Biz de Amerikan vatandaşlarına
vize uyguluyoruz." demiştim. Ancak, onların, kendi ülkelerine
gelen diğer ülke vatandaşlarına uygulamış olduğu ve bizce kabul
edilemez bazı uygulamaları, Türkiye olarak biz, ne Amerikan vatandaşlarına
ne başka insanlara uygulamıyoruz. Onlar bir yanlışlık yaparsa,
biz de aynı yanlışlığı yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sözlü
soruların cevaplandırılması işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47'nci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu kısmın 298'inci sırasında
yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda; 313'üncü sırasında yer alan, İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin, Batı Trakya'daki
Türk azınlığın sorunları ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Heyetinin
bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzük'ün 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmesine başlıyoruz.
VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖN GÖRÜŞMELER
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/28)
2.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin,
Batı Trakya'daki Türk azınlığın sorunları ile AB Uyum Komisyonu Heyetinin
bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/33)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Genel görüşme önergeleri, sırasıyla, Genel Kurulun
9/5/2006 tarihli 99'uncu, 30/6/2006 tarihli 123'üncü birleşimlerinde
okunduklarından tekrar okutmuyorum.
İç Tüzük'ümüze göre genel görüşme açılıp açılmaması
hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki
birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine
söz verilecektir.
Konuşma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmişer
dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Hatiplerin konuşma sürelerine itina göstermelerini
istirham ediyorum.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
İlk söz, Hükûmet adına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdullah Gül; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Haluk Koç; Anavatan
Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı; önerge
sahipleri adına, Onur Öymen, İstanbul Milletvekili.
Şu anda Başkanlığımıza intikal edilen konuşma
talepleri bunlardır.
İlk söz, Hükûmet adına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdullah Gül…
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Bakanım, süreniz yirmi dakika.
DIŞİŞLERİ BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH
GÜL (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Batı Trakya Türkleriyle ilgili genel görüşme için söz almış bulunuyorum.
Hükûmetimizin görüşlerini burada ifade edeceğim. Her şeyden önce
böyle bir görüşmeyi talep eden arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
böyle önemli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmasına
fırsat vermiş oldular ve ayrıca, özellikle Cumhuriyet Halk Partisine
teşekkür ediyorum; çünkü, daha önce bu konunun Meclise getirilmesini
arzu etmişlerdi, ricamız üzerine bugüne kalmasını onlar da kabul
ettiler.
Yine, sözlerime başlamadan önce bir üzüntümüzü
de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugünkü uçak kazasında hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, bütün ailelerine
de başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Yunanistan'la
1999 yılında başlatılan diyalog ve iş birliği süreci çerçevesinde
iki ülke arasında çok yönlü ilişkilerin gerçekleştirilmesini amaçlamıştık.
Bu anlayışla, Türkiye ile Yunanistan arasında stratejik ortaklık
ilişkisi geliştirmeyi hedefliyoruz. Nitekim, bu yönde önemli adımlar
da atılmıştır. Enerji, ticaret, bankacılık, turizm, ulaştırma gibi
çok çeşitli sektörlerde bölge barışına ve refahına katkıda bulunacak
iş birliği projelerine imza attık. Bu çabalarımızı sürdürmeye
ve sorunlarımıza diyalog ve iş birliğiyle çözümler üretmeye kararlıyız.
Bugünkü toplantımızı, Batı Trakya Türk azınlığının
haklarının ileri götürülmesi ve hayatlarının iyileştirilmesi
yolunda bir fırsat olarak değerlendirmek gerekir. Bu sebeple, toplantımızda
bu amacın göz önünde tutulması gerektiğini düşünüyorum ve inanıyorum
ki, böyle bir toplantının neticesinde, Batı Trakya'daki Türklerin
çektikleri sıkıntılar daha çok dikkate gelecektir ve onların giderilmesi
yönünde de Yunanistan Hükûmeti üstüne düşenleri daha çok yapacaktır.
Değerli arkadaşlar, burada bir şeyi de ifade etmek
istiyorum: Artık, bugünkü dünyada, ülkeler, sadece benim sorunumla
ben ilgilenirim, başka ülke ilgilenmez diyemez, hele Avrupa Birliği
gibi bir topluluğa üye olmuş olan bir ülkenin sorunları herkes tarafından
yakından ilgilendirilir. Önemli olan, bunların yapıcı bir üslup
içerisinde ele alınması ve bunların yapıcı bir üslup içerisinde
dillendirilmesidir, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmak
istediğimiz de aslında budur.
Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının karşı karşıya
oldukları sorunların çözüme kavuşturulması, Türk-Yunan ilişkileri
gündeminin önemli bir maddesidir. Türk-Yunan diyaloğu, soydaşlarımızın
kişi haklarını ilgilendiren alanlarda yaşadığı bazı sorunların
aşılmasına da yardımcı olmuştur. Ancak, Yunanistan'ın, özellikle
azınlık hakları olarak nitelendirilebilecek alanlarda herhangi
bir açılım yapmaktan kaçındığı bilinmektedir. Yunanistan bazı
adımlar atmışsa da, azınlığımıza eşit eğitim imkânları sağlanması,
seçilmiş müftülerin tanınması, Batı Trakya vakıflarına yönelik
ayrımcı uygulamalara son verilerek, vakıfların yönetimlerinin
azınlığa devredilmesi, azınlığımızın Türk kimliğinin tanınması
ve 19'uncu madde mağduru soydaşlarımızın haklarının iadesi gibi
temel sorunlar hâlen çözüm beklemektedir.
Bir başka deyişle Yunanistan tarafından ilerleme
olarak nitelendirilen unsurlar, özellikle İskeçe, dağlık bölgeyi
kapsayan gezi rejiminin uygulamada ortadan kaldırılması ile
Türk azınlığına yönelik ayrımcı uygulamalardan bazılarına son
verilmesinden ibarettir. 21'inci yüzyılda ve üstelik yirmi beş yıldır
Avrupa Birliği üyesi olan bir ülkede bu uygulamaların, kısıtlamaların
mevcudiyetinin izahı da zordur.
Batı Trakya Türk azınlığı ile ülkemizdeki Rum Ortodoks
azınlığı iki ülke dostluğunun pekiştirilmesinde köprü rolü oynamalıdır.
Azınlığımızı Türkiye ile Yunanistan'ı ayıran değil, birleştiren
bir unsur olarak görüyoruz. Bu nedenle, Yunanistan'dan, soydaşlarımıza
1913 Atina Anlaşması ve 1923 Lozan Anlaşması gibi ikili ve çok taraflı
uluslararası anlaşmalar ile ilgili Avrupa Konseyi sözleşmelerinden
kaynaklanan haklarını tanımasını ve azınlığımıza Avrupa Birliği
normlarına uygun ve Avrupa Birliği standartlarında yaşama koşulları
sağlamasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Yunan hükûmetleri Lozan
Anlaşması'nda kullanılan terminolojiye sığınarak Türk azınlığı
"Müslüman azınlık" olarak nitelendirmekte, kendilerini
"Türk" olarak tanımlamalarına izin vermemekte, bu konuda
yasal engeller çıkarmaktadırlar. 1927 yılında kurulmuş olan ve azınlığın
en eski sivil toplum kuruluşu olan İskeçe Türk Birliği 1984 yılında
başlatılan hukuki süreç neticesinde 1995 yılında Yunan Yargıtayınca
kapatılmıştır. Aynı noktadan hareketle, Rodop Türk Kadınları Kültür
Derneğinin kurulması 2005 yılı içinde, Evros Azınlık Gençleri Derneğinin
kurulması ise 2006 yılında Yunan Yargıtayınca yasaklanmıştır. Ancak,
her üç karar da azınlık tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
taşınmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Batı Trakya'daki
soydaşlarımız, bildiğiniz üzere, kendi dinî liderleri olan müftülerini
kendileri seçmektedirler. 1913 Atina ve 1923 Lozan Anlaşması'ndan
kaynaklanan bu hakkı kullanan soydaşlarımızın, müftülerini seçimle
belirleme hakkı, 1990'lı yılların başından itibaren kendilerinden
alınmıştır. Buna rağmen, İskeçe'de ve Gümülcine'de Batı Trakya Türk
azınlığı tarafından seçilmiş müftüler görev yapmaktadır.
Yunan yönetimlerinin, geçtiğimiz yıllarda seçilmiş
müftüler aleyhinde açmış olduğu ve mahkûmiyetle sonuçlanan davalar
için de, iç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine taşınmış…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica
edebilir miyim.
Arkadaşlar, lütfen… Sayın Bakanımızı dikkatle
dinleyelim sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH
GÜL (Devamla) - …ve Yunanistan beş kez bu davadan mahkûm olmuştur. Söz
konusu davalar, İskeçe ve Gümülcine Müftülerinin dinî bayramlar
ile kutsal günler vesilesiyle yayınladıkları mesajlardan yola çıkarak,
seçilmiş müftülerin, atanmış resmî müftülere rağmen görevi gasbettikleri
gerekçesiyle açılmıştır. Bildiğiniz gibi, Yunanistan tarafından
defalarca hapis cezasına çarptırılan İskeçe Müftüsü Merhum Mehmet
Emin Aga altı ay cezaevinde yatmıştır. Bu vesileyle, Batı Trakya
Türk azınlığının haklı davası için yıllarca yılmadan, korkusuzca
savaşan merhum Müftü Mehmet Emin Aga'yı bir kez daha rahmetle anmak istiyorum.
Yine, bu vesileyle, Batı Trakya davasının büyük kahramanlarından
Sadık Ahmet'i de rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Konseyi Delegeler
Komitesi, geçtiğimiz haftalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
seçilmiş müftüler lehinde verdiği kararı Yunanistan'ın uygulamasını
talep etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına
uygun biçimde hareket etmelerini sağlayacak önlemleri ivedilikle
almalarını talep etmiştir. Bildiğiniz gibi, Yunanistan da Avrupa
Konseyinin bir üyesidir. Dolayısıyla, oradaki Delegeler Komitesinin
bu çağrısına, ümit ediyoruz ki, kısa süre içerisinde uyacaklardır.
9 Eylül 2006 tarihinde vefat eden İskeçe Müftüsü
Mehmet Emin Aga'nın yerine, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu
tarafından alınan karar uyarınca 31 Aralık 2006 günü bayram namazı
öncesinde camilerde yapılan seçimler neticesinde Ahmet Mete seçilmiştir.
Yunanistan'ı, diğer alanlarda olduğu gibi dinî özgürlükler alanında
da yürürlükteki anlaşmalar ile Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi
standartlarına uymaya ve bu meyanda Batı Trakya Türk cemaatinin seçilmiş
müftüsünü tanıyarak, Türk azınlığın arzusu hilafına sürdürdüğü
atanmış müftü uygulamasına son vermeye davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Batı Trakya Türk azınlığı
mensubu olup, Yunan Vatandaşlık Yasası'nın ırkçılık esasına dayalı
19'uncu maddesinin yürürlükte kaldığı 1955-1998 yılları arasında
çoğu soydaşımız olmak üzere on binlerce kişi Yunan vatandaşlığından
çıkartılmışlardır. Bizzat resmî yetkililerin geçmişte yaptıkları
açıklamalara göre bu rakam 50 bin civarındadır, bizim tahminimize
göre de 60 bin civarındadır. Bu soydaşlarımızın bir kısmı Türk vatandaşlığına,
bazıları ise yaşamakta oldukları Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlığına
geçmişlerdir. Ancak, vatansız statüsünde çok sayıda soydaşımız bulunmaktadır.
Hatta, bazı soydaşlarımızın Avrupa Birliği müktesebatı hilafına
başka bir Avrupa Birliği ülkesinde çalışırken Yunan vatandaşlığını
kaybettikleri de tespit edilmiştir.
Vatansız durumdaki soydaşlarımızdan başlamak
üzere, söz konusu maddenin uygulanmasıyla, vatandaşlıktan çıkartılan
ve bu nedenle Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşı olmaktan kaynaklanan
haklarından da yoksun bırakılan soydaşlarımızın Yunan vatandaşlığına
geri alınmaları Yunanistan'ın yükümlülüğüdür. Yunanistan'ın bu
konuda atacağı adımlarla, Avrupa Birliği üyesi bir ülkede hukukun
üstünlüğü ilkesinin geçerli olup olmadığı da sınanmış olacaktır.
Bu itibarla, Yunanistan'ın, son dönemde, hâlen ülkede vatansız statüsünde
yaşamakta olan 41 soydaşımızın vatandaşlığının iade edileceği,
18 başvurunun ise en kısa sürede olumlu biçimde sonuçlandırılacağı
yönündeki açıklamalarını yeterli görmemekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, azınlığın çözüm bekleyen
en önemli sorunlarından biri de eğitim sorunudur. Yunan yönetimleri,
uzun yıllar boyunca göç ettirmeye, göç etmeyenleri ise asimile etmeye
çalıştığı Batı Trakya Türk azınlığını eğitim bakımından da geri bıraktırmaya
çalışmaktadır. Bugün, Batı Trakya azınlık okullarında, mecburi temel
eğitim, Yunanistan'daki dokuz yılın aksine, altı yıldır. Hâlihazırda
nüfusunun yarısı soydaşlardan oluşan Gümülcine'de 1 azınlık ortaokul
ve lise karşılığı 25 Yunan devlet ortaokul ve lisesi, soydaşların
nüfusun yüzde 45'ini oluşturduğu İskeçe'de ise 1 azınlık lisesine
karşın 37 Yunan devlet lisesi bulunmaktadır. Batı Trakya Türk azınlığı
temsilcilerinin söz konusu azınlık okullarının kapasitelerinin
genişletilmesi talebine dahi olumlu yanıt vermedikleri bilinmektedir.
Buna karşılık, Yunan yönetiminin, bu eğitim yılında pilot bölge
olarak Batı Trakya'daki bazı Yunan liselerinde başlatılan seçmeli
Türkçe dersi uygulamasını azınlık eğitiminde bir hamle olarak göstermek
eğilimi içinde olduğu da gözlenmektedir. Ancak, azınlığımızın Yunanistan
Hükûmetinden temel beklentisi, mevcut 2 lisenin imkânlarının geliştirilmesine
ve yeni azınlık okullarının kurulmasına izin vermesidir.
Batı Trakya'daki azınlık okullarında, Yunanistan
tarafından, pedagojik açıdan düzeyi yeterli olmayan, iki yıllık
Selanik Pedagoji Akademisi mezunu, ne Türkçeye ne de Yunancaya
yeterli derecede hâkim olmayan öğretmenlerin görevlendiriliyor
olmaları eğitim düzeyinin düşük olmasının bir başka nedenidir ve
buradaki asıl sebep de, direkt veya dolaylı yoldan oradaki Türk soydaşlarımızın
eğitimlerinin düşük tutulması ve bu şekilde asimile edilmeleridir.
1951 tarihli Türk-Yunan Kültür Anlaşması çerçevesinde
ve mütekabiliyet uyarınca kontenjan öğretmenleri gönderilmekte
ise de, bunların sayısı, İstanbul'da Rum azınlığın sayısının azaldığı
bahanesiyle Yunanistan tarafından on altı olarak sınırlandırılmışlardır.
Yunanistan'ı, hâlihazırda sayıları on binden
fazla olan soydaş öğrenciye, Yunanistan ortalamasıyla eşdeğer düzeyde
azınlık eğitimi sağlamaya davet ediyoruz. Bunun, Lozan Anlaşması'na
ilaveten eğitimde eşit imkân sağlanması prensibinin de bir gereği
olduğunu düşünüyoruz ve ayrıca Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye
de yakıştırmıyoruz.
Esasen, bölgedeki azınlık eğitiminin düzeyinin
düşüklüğü, soydaş öğrencilere, Yunan üniversitelerinde sağlanan
yüzde 5'lik kontenjanın etkin kullanımını engellemekte ve üniversitelere
kaydolan öğrencilerin önemli bir kısmı yükseköğrenimlerini tamamlayamamaktadırlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yüzde 0,5 Sayın Bakan,
DIŞİŞLERİ BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH
GÜL (Devamla) - Hükûmetimiz döneminde, Batı Trakyalı soydaşlarımıza,
ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarında sağlanan eğitim imkânlarının
genişletilmesine yönelik önlemler alınmıştır. Bu alandaki çabalarımız
devam etmektedir. Bu alanda karşılaşılan önemli bir sorun, ülkemiz
üniversitelerinden mezun olan soydaşlarımızın diplomalarının
denkliğinin tanınması konusunda Yunanistan'ın çıkardığı sorunlardır.
Bu nedenle, birçok soydaşımız, meslekleri haricindeki dallarda
çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar ve bu konuda da Yunanistan
ile yoğun bir temas hâlindeyiz.
Değerli arkadaşlar, 1967'de Yunanistan'da askerî
cuntanın iş başına gelmesiyle birlikte, Batı Trakya'daki Osmanlı
döneminden kalma Türk vakıf idarelerinin yönetimi azınlığın elinden
alınmıştır. Aradan geçen kırk yıl içinde, maalesef, bu durum değişmeden,
bugüne kadar devam etmiştir. Batı Trakya'daki Müslüman azınlığa
ait vakıfların ve bunların servetlerinin idaresi ve kullanılmasına
ilişkin 1091 ve 1980 tarihli Vakıflar Yasası, ayrımcı niteliğiyle,
hem Lozan'a hem de uluslararası düzeyde kabul görmüş olan azınlık haklarına
aykırıdır. Yunanistan, Batı Trakya'daki soydaşlarımıza, anlaşmalardan
kaynaklanan azınlık haklarını vermek yükümlülüğü altındadır ve
bu yükümlülüğü gerçekleştirmelerini bekliyoruz.
Ata yadigârı Osmanlı-Türk vakıflarına ait malların,
Yunan yönetimlerince atanmış idareler tarafından kamulaştırma,
vergi borçları gibi bahanelerle daha fazla yağmalanmasının önlenebilmesini
teminen gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda sivil toplum
örgütlerimiz tarafından yürütülen faaliyetler de memnuniyetle
izlenmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Hükûmetimiz,
tüm bu sorunların aşılması yönünde Yunanistan makamları nezdinde
en üst düzeyde girişimlerde bulunmaya devam edecektir. Gerek benim
ziyaretlerim gerek Sayın Başbakanımızın ziyaretleri gerekse diğer
bakan arkadaşlarımızın ziyaretlerindeki önemli konulardan birisi
daima bu olmuştur.
Azınlık sorunlarını Yunanistan'la görüşmeye hazırız.
Bunu, kendilerine daima söylemişizdir. Aynı zamanda, Avrupa Birliği
vatandaşı olan Batı Trakyalı soydaşlarımıza hâlihazırda sağlanmakta
olan azınlık haklarının, Avrupa Birliği standartlarının çok gerisinde
olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Yunanistan'da, Türkiye'de veya üçüncü ülkelerde
yaşamakta olan Batı Trakyalı soydaşlarımızın haklı davalarını
ve taleplerini Batı kamuoyuna duyurabilmeleri için, sivil toplum
örgütlenmelerini etkin biçimde kullanmaları gerektiğini de gözlemliyoruz.
Bu bağlamda, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği
tarafından 16-17 Eylül 2006 tarihinde İstanbul'da düzenlenen V. Batı
Trakya Türkleri Kurultayı, tüm bu sorunların, akademisyenler, soydaş
temsilcileri ve sivil toplum örgütleri tarafından etraflıca ele alınmasına
ve çözüm önerileri üretmesine katkıda bulunmuştur. Bu Kurultayın
ilk defa geniş bir katılımla düzenlenmesinden büyük bir memnuniyet
duyduk. Bildiğiniz gibi Sayın Başbakanımız da ilk defa bu Kurultayın
açılışına katıldılar, Kurultay delegelerine, Hükûmetimizin,
azınlığımıza yönelik güçlü desteğini orada vurguladılar.
Hükûmetimiz döneminde Batı Trakya'ya yönelik üst
düzey ziyaretlerde sağlanan artış, bizlere, soydaşlarımızın sorunlarını
daha iyi anlama imkânı sağlamıştır. Sayın Başbakanımızın Mayıs
2004'te Batı Trakya'ya yaptığı ziyaret elli iki yıl aradan sonra yapılan
ilk üst düzey ziyaret olmuştur.
Sayın Başbakanımız, bölgeye yaptığı bu ziyaret
sayesinde soydaşlarımızı dinlemek ve sorunlarını yerinde gözlemek
imkânını bulmuş ve bunu Yunan makamlarıyla da paylaşmıştır. Bu meyanda,
ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun
2006 yazında, Adalet Bakanı Sayın Çiçek'in Ocak 2006'da yapmış olduğu
ziyaretleri özellikle vurgulamak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH
GÜL (Devamla) - Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Aydın, merhum Aga'nın
cenaze töreni vesilesiyle geçtiğimiz eylül ayında bölgeyi ziyaret
etmiştir. Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Bardakoğlu ise yirmi
üç yıl aradan sonra 2005'te bölgeyi ziyaret ederek ramazan ayında soydaşlarımızla
kucaklaşmıştır. Ben de son olarak 2006 Mayıs ayında, Bursa'da, tüm Balkanlar'daki
soydaş ve göçmen derneklerimizin yönetim kurullarıyla bir toplantı
yaparak bütün bu sorunları ve çözüm yollarını ele almışımdır.
Bunların dışında, Hükûmetimiz döneminde, çeşitli
kurum ve kuruluşlarımız tarafından, Batı Trakya Türk azınlığından
gelen talepler doğrultusunda oluşturulan heyetler aracılığıyla
düzenlenen kültürel faaliyetler ile eğitim amaçlı etkinlikler nitelik
ve nicelik olarak genişletilmiştir. Bölgeye, ayrıca, sorunların
yerinde tespitine yönelik uzman ziyaretleri de gerçekleştirilmektedir.
Türk-Yunan yakınlaşması çerçevesinde, özellikle,
İskeçe Dağlık Bölgesi'ndeki gezi rejiminin kaldırılmış olması Gümülcine
Başkonsolosluğumuzun tüm soydaşlarımıza ulaşmasına ve sorunlarını
daha yakından gözlemleyebilmelerine de imkân sağlamıştır. Batı
Trakyalı soydaşlarımızın maruz kaldıkları insan ve azınlık hakları
ihlalleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT, Avrupa Birliği
ve İslam Konferansı Örgütü gibi uluslararası örgütlerin gündemine
taşıyarak bir Avrupa Birliği ülkesinde AB müktesebatıyla korunduğu
varsayılan azınlığımızın yaşadığı sıkıntıların dünya kamuoyuna
anlatılmasına ihtiyaç vardır. Bu yöndeki çabaları destekliyoruz.
Ayrıca, soydaşlarımızın, ikili ve çok taraflı uluslararası anlaşmalardan
doğan insan ve azınlık haklarını kullanabilmeleri için, uluslararası
yargı mekanizmalarına giderek, daha fazla kullanmak eğiliminde
olduklarını da memnuniyetle görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, Batı Trakya'nın neden Avrupa
Birliğinin en geri kalmış bölgesi olduğu, buna rağmen Yunanistan
genelinde Avrupa Birliği fonlarından yararlanma bakımından neden
en son sırada yer aldığı ve neden hâlâ soydaşlarımızın temel geçim
kaynağının Avrupa Birliği tarafından sübvansiyonuna önümüzdeki
yıllarda tedricen son verilecek olan tütün tarımı olduğu, Yunanistan
makamlarına yönelttiğimiz sorular arasında yer almaktadır.
Bütün bunlar dikkate alındığında, Batı Trakya'daki
soydaşlarımızın bulunduğu bölgelere çok daha fazla maddi yardımların
yapılması, oradaki altyapının geliştirilmesi, Avrupa Birliği
fonlarından, oradaki, Yunanistan vatandaşı olan soydaşlarımızın
çok daha faydalandırılmaları gerekmektedir. Bunun, sadece Yunanistan
tarafından değil, Avrupa Birliği tarafından da gözetilmesi ve
gözlemlenmesi gerekmektedir. Ümit ediyoruz ki, buradaki bu toplantılar
ve bu tartışmalar herkesin gözünü çok daha fazla açacaktır. Bizim
buradaki niyetimiz veya bu tartışmayı buraya taşıyan değerli
milletvekili arkadaşlarımın asıl niyeti de budur. Avrupa Birliğinin
bir bölgesi vardır. Orada yaşayan belli bir soydan gelen insanlar
vardır. Bunlar, sanki Avrupa Birliğinde değilmiş gibi, sanki Avrupa
Birliğine üye olan bir ülkede değilmiş gibi muameleye tabi tutulmaktadırlar.
Dolayısıyla, dikkatlerin buraya çekilmesi ve bu şekilde buradaki
haksızlıkların sona erdirilmesini tabii ki arzu etmekteyiz. Bu,
aynı zamanda Yunanistan'ın da bir şerefidir, çünkü orada yaşayan
bizim soydaşlarımız onların vatandaşıdır, kendi vatandaşlarına
da bir ayrımcılık içerisinde olmamaları gerekir.
Azınlığımızın bölgede müreffeh biçimde varlığına
devam edebilmesi için, eğitim ve ekonomik sorunların ivedilikle çözülmesi
gerektiğinin bilincindeyiz. Bu yöndeki çabalarımıza önümüzdeki
dönemde daha da hız vermeye kararlıyız. Şüphesiz ki, tüm bu sorunların
çözümü yönünde, Batı Trakya Türklerinin seslerini duyurabilmeleri
için, siyasi hayata katılımda karşılaşılan eşitsizliklerin aşılması
da önem arz etmektedir. Bu, aynı zamanda, azınlığın kültürel ve etnik
kimliğinin korunmasının da garantisi olacaktır. Yunanistan'ı, henüz
onaylamamış olmakla beraber, 1997'de imzaladığı Avrupa Konseyi
Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi'ne aykırı uygulamalara
son vererek, her zaman ülkelerinin refahı için çalışan ve sadık birer
Yunan vatandaşı olan soydaşlarımızın refah ve mutluluğu için gereken
önlemleri gecikmeksizin almaya davet ediyoruz. Batı Trakyalı soydaşlarımız,
Yunanistan vatandaşı olmanın sorumlulukları içinde hareket etmektedirler.
Ancak, bu, soydaşlarımızın haklarına sahip çıkmayacakları anlamına
da gelmemelidir, haklarını tabii ki sonuna kadar arayacaklardır
ve kendilerine karşı yapılan haksızlıkların giderilmesi için tabii
ki sonuna kadar mücadele edeceklerdir. Her şeyden önce, Lozan Barış
Anlaşması'yla güvence altına alınan kimliklerini ve azınlık haklarını,
meşru zeminde korumak durumundadırlar.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, Batı Trakya Türk
azınlığına bu anlayışla bakmakta ve meselelerine bu anlayışla
sahip çıkmaktadır. Konuşmamın başında da söylediğim gibi, bu azınlıkları,
yani gerek Yunanistan'daki soydaşlarımızı gerekse Türkiye'deki
Rumları -ki, onlar bizim vatandaşlarımızdır- aslında, her iki ülke
arasındaki diyaloğun gelişmesi, iş birliğinin gelişmesi ve karşılıklı
çıkarın gelişmesi için köprü olarak görüyoruz. Yunanistan'ın da bunu
böyle görmesini temenni ediyoruz ve bu haksızlıkların bir an önce
giderilmesi için gerekli adımları atmalarını kendilerinden bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
ve Grup Başkan Vekili Sayın Haluk Koç.
Sayın Koç, buyurun. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın, genel görüşme önergesinin
verilmesi noktasında öncülük yaptığı için, Cumhuriyet Halk Partisine
dönük iyi niyet ifade eden sözleri için kendisine teşekkür ediyorum.
Ulusal bir konudur. Bu konuda tüm Meclisin, tüm siyasi partilerin
kendi üzerlerine düşen duyarlılık içerisinde konuyu gündeme taşıyacaklarına
inancımı, konuşmama başlamadan önce, belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben mahcup vurgularla konuşmayacağım.
Diplomat değilim. Halkın seçtiği bir milletvekiliyim. Diplomasi
alanında ve Dışişleri Bakanlığında da bir görevim yok. Türkiye'de
bir seçim bölgesinden, halkın oylarıyla seçilen bir milletvekiliyim
ve o seçim bölgesinde, yaklaşık 100 bine yakın, Batı Trakya'dan mübadele
sonunda yerleşen insanların yaşadığı Samsun'dan milletvekiliyim.
Halk gibi konuşacağım. Bazı… Ki, bu kürsüyü çok kullandım, üniversiteden
de alışkınım, heyecanlanma gibi bir duygum yok, ama, bugün heyecanlıyım,
duygularım da biraz daha farklı. Bazı konuların burada gerektiği
şekilde ifade edilmesi şansını iyi kullanmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hemen başlangıçta,
Türk-Yunan dostluğuna inanan bir insan olduğumu da söyleyerek başlamak
istiyorum. Türk-Yunan dostluğuna inanıyorum. Yapay, ilkel korku politikalarının
esiri olmayan insanların her iki ülkede de çok sayıda bulunduğuna
inanıyorum. Her iki ülke de faşist baskı dönemleri geçirdi. Her iki
ülkede de demokrasinin askıya alındığı, kişisel hak ve özgürlüklerin
kısıtlandığı karanlık dönemler yaşandı. Bunlar, tarihin sayfalarında,
bir gerçek. Ama, bugün gelinen noktada, evet, Türk-Yunan dostluğu vardır
-ki, bu sözlerim, Batı Trakya'daki bir basın toplantısından sonra yerel
Batı Trakya medyasında da yer almıştı- ama sorunlar da vardır. Yani,
klişeleşmiş dostluk laflarının önünde durup arkasındaki sorunları
görmeden, bu sorunların nedenleri üzerinde durmadan dostluğun kalıcı
ve uzun vadeli olacağına inanmıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Ege çok farklı bir bölge,
Ege gerçekten çok farklı bir bölge. Tabii, Türk ve Yunan ulusları, ulus
olmadan önce çok önemli bir tarihî geçmişi ortak paylaştılar, zaman
zaman kültür zenginliğini birlikte paylaştılar ve bu işin miladı
Balkan savaşlarıdır. Balkan savaşları, Rumeli'deki -sadece Batı
Trakya değil, Rumeli'deki- Osmanlı döneminde yerleşik olan birçok
insanı -sayısı kesin belli değil, yüz binlerin çok üzerinde, milyonu
bulabilir- yaşadığı topraklardan söküp Anadolu'ya savurdu, attı.
Orada her şeylerini bıraktılar, kültürlerini bıraktılar, topraklarını
bıraktılar, mallarını bıraktılar, yaşamlarını bıraktılar, geçmişlerini
bıraktılar, yeni bir hayat için ana vatana geldiler ve biz Türk toplumu
olarak, Anadolu'da yaşayanlar olarak, Türkiye'de yaşayanlar olarak,
göç ne demek, çok iyi bilen bir toplumuz, muhacirlik ne demek, çok iyi
bilen bir toplumuz, mübadele kavramı ne demek, çok iyi bilen bir toplumuz.
Bunun acılarını yaşadık, Anadolu'da sardık. Bizim gönderdiklerimiz
de oldu, onlar da acılar çekti, onlar da sıkıntılar çekti, onlar da
doğdukları yerlerden gittiler ve farklı topraklarda yaşam savaşı
verdiler. Bunlar, tarihin bu iki topluma getirdiği yazgılar.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tabii, iki toplumun
mübadelesinde farklı noktalar var, öncelikle onu söyleyeyim: Genellikle,
Anadolu'dan mübadele sonucunda Yunanistan'a gidenler ticaretle
uğraşan, daha çok kent ve kasaba orijinli, oralarda yerleşik olan insanlardı.
Dolayısıyla, yaşama tutunmaları gittikleri yerlerde de çok daha
kolay oldu. Ama, mübadele sonunda Rumeli'den, Batı Trakya'dan kopup
Anadolu'ya gelen insanlar, tipik bir tarım toplumu insanıydı. Onun
için, yeni geldikleri ana vatanlarında yaşama tutunmaları çok daha
zor oldu. Bu ayırımı yapmak zorundayız. Bunlar için türküler yazıldı,
bunlar için destansı hikâyeler anlatıldı. Bunlar, hâlâ, birçok yerde,
değişik öyküler hâlinde, kuşaktan kuşağa anlatılır durur.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiye ile Yunanistan
arasında tek sorun Batı Trakya sorunu değil, birçok sorun var. Sorun olması da doğaldır. Bu sorunlarla beraber, bu sorunları bilerek, gerçeklerini
bilerek yaşamanın, bu coğrafyada, bu zor coğrafyada yaşamanın da
yollarını bulmak zorundayız. Onun için "dostluk var, ama sorunlar da var"
tezini bir kere daha ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Ege'deki sorunları
hangi merkeze koyarsanız o pencereden bakarsınız. Yunanistan
için Ege, kendi kültürünün beşiği, kendi kültürünün merkezi. Öyle
ki, neredeyse Avrupa Birliği Anayasası'nın girişine ilham olabilecek
bir kültür olarak kendi kültürünü tanımlıyor: Medeniyetin kurucusu,
demokrasinin çıkış yeri. Böyle tanımlıyorlar Helen uygarlığını
ve bizimle ilgili çok değişik -bu coğrafyanın hiçbir coğrafyaya
benzemediğini söylemiştim- çok farklı sorunlar olduğunu bir kere
daha ifade ediyorum.
Şimdi, bakacak olursak, Batı Trakya'da mübadeleyi
geçen sefer çok uzun anlatmıştım, Karasu, İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç,
Karasu'nun öteki tarafında kalan Sarışaban, Kavala, Drama, Selanik
bölgelerini çok iyi anlatmıştım, mübadelenin ne ile ne arasında olduğunu
çok iyi anlatmıştım; ama, orada kendi fikirleri sorulmadan, İskeçe,
Gümülcine ve Dedeağaç'ta yaklaşık 170 bin -150 ile 180 bin arasında
ifade ediliyor- Türk ve Müslüman soydaşımız, kendi rızaları olmadan
o topraklarda, mübadele dışında bırakılarak orada kaldılar, ama,
onlara resmî azınlık statüsü tanıyan uluslararası antlaşmaların
güvencesi altında, ana vatanları Türkiye, devletleri, vatanları
Yunanistan olarak orada yaşamaya devam ettiler. Uzun süre problem
olmadı değerli arkadaşlarım. Zaman zaman arada gerginlikler oldu.
Ne zaman ki Türk-Yunan ilişkileri başka bir siyaset cephesinde sertleşti,
başka bir boyut kazandı, bunun ilk sıkıntısını çeken insanlar Batı
Trakya'daki soydaşlarımız oldu. İstanbul'daki Rum kökenli, Helen
kökenli Türk vatandaşlarına bizim haksızlıklarımız oldu. Bunu
itiraf etmek zorundayız. 6-7 Eylül olaylarını aklıselim içerisinde
değerlendiren hiç kimsenin, böyle bir olayı, böyle bir garabeti
onaylaması beklenemez. Biz, kendi zenginliğimizi kendimiz kaçırdık.
O insanlar da belirli bir şekilde kaçarak göçtüler. Bunlar geride
kaldı. Şimdi geldiğimiz noktada Batı Trakya'da ne oluyor, ona çok iyi
bakmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bunları değerlendirirken,
ben, Doçent Doktor Murat Hatipoğlu'nun bir değerlendirmesini de birlikte
paylaşmak istiyorum, ben de katılıyorum. 2000'li yıllarda -bugün,
Sayın Deniz Baykal da grup konuşmasında bir bölümüne değindi başka
bir açıdan- Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'ın bünyesinde yaşayan
çeşitli etnik toplulukların ve azınlıkların hakları bir yana, varlıklarını
dahi inkâr etme yönünde sistematik bir devlet politikası uygulanıyor.
Evet, dostluk var, ama sorunlar da var. Sorunların en önemlisi bu. Bir
sistematik, devletin yönettiği inkâr politikası, kimlik inkârı politikası.
Sayın milletvekilleri, Batı Trakya'daki Türk ve
Müslüman azınlık, bir resmî statüde azınlıktır, yani ulus devletler
oluştuktan sonra başka bir ulus devletin sınırları içerisinde yaşamak
zorunda kalan, başka bir etnik kökene bağlı olan bir topluluktur -öyle
tarif edeyim- yani, bugün yaratılmaya çalışılan suni azınlıklar
gibi değil, statüsü olmayan azınlıklar gibi değil ya da bir ülkenin
asli kurucu unsurlarının azınlık statüsünde maskelenip bir politika
çerçevesinde dayatıldığı azınlıklar değil, resmî bir azınlıktır.
Şimdi, aynı Yunanistan, başka ülkelerdeki insan
hakları konularına ve etnik sorunlara nasıl yaklaşıyor? Avrupa
Birliği normlarını kendisine şemsiye edinerek yaklaşıyor ve zaman
zaman da kışkırtıcı bir hassasiyet, duyarlılık göstererek konuyu
siyasete taşımaya çalışıyor ve ikili ilişkilerle değil -Sayın Dışişleri
Bakanı burada- bunu Brüksel'e havale ederek, uluslararasılaştırarak
bu sorunları o ülkenin gündemine taşıyor. Yunanistan'ın yaptığı
en büyük hatalardan bir tanesi budur değerli arkadaşlarım. Bu sorun
ikimizin arasındadır ve uluslararası bir temel anlaşmayla da haklar
belirlenmiştir.
Şimdi, yaptıklarını söylüyorum ve Türkiye'nin
önüne bunlar, Avrupa Birliği üyelik sürecinde yapması gereken ev
ödevleri olarak, ek siyasi koşullar olarak çıkarılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir defa, samimi olmak lazım.
Bunu sık sık tekrar ettim, yine tekrar edeceğim: Dostluk var, ama siyasi
gerçekler de var. Bu siyasi gerçekleri söylediğimizde Yunanlı
dostlarımızın hiç kızmamaları lazım, zaman zaman öz eleştiri yapmanın
da erdemine ulaşmaları gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya nasıl
bir konjonktürde? Dünya çok farklı. Tabii, tek kutuplu dünyada şimdi,
biliyorsunuz, etnik kimlik, etnik milliyetçilik, yerellik, yerelcilik,
yöresellik, yöreselcilik kavramları oluşturuluyor ve bunların
içerisi siyaset olarak, sosyolojik olarak doldurulmaya çalışılıyor.
Hani, bir önemli devlet kurumumuzun son raporunda değindiği gibi,
artık ulus devletlerin çağının bittiği noktasında birtakım tehdit
boyutlarını vurguladığı gibi. Kavram bu, dikkat edin. Bunu biz de
yaşadık, yaşıyoruz, bütün ağırlığıyla yaşıyoruz. Bunların amansız
savunucuları var medyada, televizyon bülbülleri var, sabah akşam
açtığınız her kanalda bunun erdemlerini anlatanlar var. Bunu insan
hakları, demokrasi, özgürlükler maskesiyle, makyajıyla süsleyerek
topluma yansıtanlar var.
Şimdi, baktığımız zaman, çok ilginç bir şey var dünyada.
Dünyada, bizim yaşadığımız coğrafyada bunlar öne çıkıyor. Orta Doğu'da
çıkıyor, Türkiye coğrafyasında çıkıyor, Balkanlar'da çıkıyor. Orta
Doğu'da, özellikle Irak özelinde çıkıyor. Türkiye de değişik projelerin
yürüdüğü bir ülke olarak gözüküyor. Peki, İngiltere'de, Fransa'da?
Orada yok. Orada bu yerelcilik, içi siyaseten doldurularak bir ulus
devlet aşındırması henüz yapılmıyor. Dünyanın bu bölgesine reva
görülüyor.
Değerli arkadaşlarım, işte "küreselleşme"
dediğimiz gerçeğin bizi bir arada tutması gereken savunma mekanizmaları,
millî refleksimizi güçlü tutmamız gereken en önemli noktalarından
bir tanesi bu. Bunun içini siyaseten doldurmak zorundayız, bunun
içini güçlü bir şekilde doldurmak zorundayız.
Ben inanmıyorum o televizyon bülbüllerine. Ben
inanmıyorum özel vakıf üniversitelerinin yüksek maaşlı öğretim
üyelerinin sabah akşam Türkiye için biçilen elbisenin terziliğine
soyunmalarına. (CHP sıralarından alkışlar) Ben inanmıyorum, ben
inanmıyorum değerli arkadaşlarım. Ben inanmıyorum, medyalarında
değişik fonların, küresel nimetlerin sofrasından beslenerek eline
kalem kâğıt alıp Türkiye'ye bu rolü biçmeye yola çıkanlara ben inanmıyorum
değerli arkadaşlar.
Bu bir süreçtir. Bunu yaşayacağız, göreceğiz,
ama bir tehlikesi var. O tehlike de şu: Bu çok önemli. Şimdi, bunlara
karşı direnenler yerine, daha uyumcu siyasal aktörler bulunup sahneye
sürülüyor. Direnen aktörler geri planda. Onlar, dinozor, statükocu,
değişime karşı. Ama, daha uyumcu olanlar, daha reformcu olanlar siyasi
aktör olarak el üstünde tutuluyor. Ben inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun çoğunluğu da böylesi bir siyasi aktörlük rolünde
hiçbir zaman gözü olmayan duyarlı arkadaşlarımızdan oluşuyor.
Değerli arkadaşlarım, Batı Trakya'da Türk olmak
çok önemli bir zanaat, çok önemli, zor bir görev, zor bir durum. Etnik
kimliğin inkârı konusunda bir tek örnek anlatayım, etnik kimliğin
inkârı: Beş kere gittim Batı Trakya'ya. Birçok köyü dolaştım, soydaşlarımızla
birlikte oldum. Ağzımı açtığım andan itibaren, yirmi beş yıldır Avrupa
Birliği üyesi olan bir ülkenin polis kameraları eşliğinde… Adı da Kostas. Kostas
yoruldun mu, diye ben soruyordum artık. Kostas, İpsala'dan çıkana
kadar kamerasıyla eşlik ediyor.
Değerli arkadaşlarım, 2004, 2005, 2006 yılında
bir Avrupa Birliği üyesi ülke! Avrupa Birliği hukuku ve -hani demokrasinin
beşiği olan- kendi iç hukuku onu kavrıyor, koruyor. Bir Türk milletvekilinin
kendi soydaşlarının yanında bulunmasından bu kadar tedirgin olan…
Acaba ne söyleyecek, ne söyleyecekler, kimlerle konuşacaklar… Böyle
bir polis devleti manzarası çizmesi ne kadar çağla uyumlu? Bunu takdirlerinize
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, etnik kimliğin inkârına
arkadaşlarımız değindiler. Şimdi, Yunanistan'a göre Lozan Anlaşması
"Müslüman", "gayri Müslüman", "gayrimüslim"
olarak ifadelerinde bulunuyor. Fakat, daha sonraki Yunan mevzuatında
-ki, 1950'lere kadar, 1950'lerde de net bir şekilde- Türk kimliği her
yerde kabul gören bir kimlik. Şimdi, Türk kimliği içerisinde Çingene,
Pomak, Türk ayrımı, ayrı lügatlar hazırlanması, ayrı alfabeler hazırlanması,
ayrı etimolojik araştırmalar, çeşitli farklı bilimsel çalışma gayretleri.
Neden? O kimliği bölmek, o kimliği sulandırmak, o kimliği sayısal
olarak seyreltmek. Amaç bu. Bu, sistemli bir devlet politikasıyla
oluyor. Hiç darılmasın dostlarımız. Bir kere daha tekrar ediyorum:
Dostluk var, ama sorunlar da var. Ama, bu sorunların Yunanistan'daki
aktörleri çok acemi. Toplumun bu çağda, bu çağda dünyanın gözünden
de bunu kaçıramazlar, Türkiye'nin gözünden de bunu kaçıramazlar.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu etnik yapay tanımlamalar
soydaşlar tarafından reddedilmekte. Bunu çok açık bir şekilde söyleyeyim.
Şimdi, baktığınız zaman -geçen sefer bir söz söylemiştim, ah bu çifte
standartlar demiştim- ah bu çifte standartlar! İnsan hakları, özgürlükler,
demokrasi savunucuları, işte size 160 bin, 160 bin kimliğini arayan,
kimliğine sahip çıkmak isteyen, çocuklarının bağlı bulundukları
devletin kurullarına göre çağdaş, eşit eğitim almasını isteyen,
orada yaşamak isteyen, vergisini veren, dinî ve vicdani özgürlüklerini
yerine getirmek isteyen, vakıflarına sahip çıkmak isteyen, vatandaşlık
haklarını kullanmak isteyen, insan hakları peşinde koşan 160 bin
tane insan.
Hani, nerede insan hakları savunucuları Türkiye'de,
demokrasi savunucuları nerede? Niye bu çifte standart? Niye bu
çifte standart? Neredeyse Türkiye'deki kelaynak kuşlarının göç yolları
için yazı kaleme alanlar, yazı kaleme alanlar (CHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar) 160 bin insanın ıstırabını dile getirmek için bir gün olsun
kendi sosyal bilimciliğinizi, kendi toplum önderliğinizi, kendi
akademik sıfatınızı niye öne koyarak bir kelime yazmıyorsunuz,
bir televizyon programına çıkıp konuşmuyor musunuz? Yakışıyor mu
bu? Ve ondan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi, burada, Vakıflar Kanunu
görüşülürken burada mütekabiliyet dediğimizde "Sen, kendi
vatandaşını rehin mi alıyorsun?" diye köşelerinde yazı yazanlar,
özel eğitim kurumları görüşülürken -1940'larda ruhban okulunun kapanması
sürecinde- yabancı uyruklu olup aynı dinî ve etnik kökene bağlı
olanların da bu okullarda eğitim görmesini sağlayacak önergenin
yanlış olduğunu bir fırsat bulup sizlere açıklamak için bu kürsüye
geldiğimizde, ertesi gün bizim için köşelerinde hakaret dolusu
yazı yazanlar, bu 160 bin insanın hakkı hukuku konusunda niye bir
kalem yazmıyorsunuz, niye bir satır yazmıyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, o kadar ucuz değil, saldırabilirler,
kendilerine verilen küresel nimetlerin paylaşılması noktasında
her türlü ifadeyi kullanabilirler, ama, gerçekleri hiçbir zaman
gözlerden uzak tutamazlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
eğitim konusuna, ben, geçen konuşmamda değinmiştim. Kısaca, burada…
Sayın Başkan kısa bir süre bana da tanıyacak herhâlde Sayın Bakandan
sonra. Eğitimle ilgili çok ciddi sorunlar var. Bunları, daha sonra
konuşacak arkadaşlarımız da dile getirecek. Ben daha önceki konuşmalarımda
bunların hepsini buradan ifade ettim. Yani, gerek öğretmenler bakımından
gerek eğitim alan Türk çocukları bakımından çok ciddi sorunlar var. İki
yüz on beş tane Batı Trakya sathına dağılmış toplam ilkokul mevcut. Azınlık
ilkokullarının sayısı her yıl azalma eğilimi gösteriyorlar. Bunun
en önemli nedeni, öğrencisizlik nedeniyle okulların kapanması veya
az öğrencili okulların birleştirilmesi uygulaması. Azınlığa ait
teknik okul veya meslek lisesi yoktur. Devlet teknik okullarına azınlık
öğrencileri kabul edilmemektedir. Devlet tarafından açılan anaokullarında
görevli soydaş öğretmenlerin sayısı yok denecek kadar azdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç, Sayın Bakana vermiş
olduğum ek süreyi size de veriyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu alanda azınlığın kendine özgü eğitim kurum ve
düzenlemelerinin bulunmaması nedeniyle, istihdam garantisi
arayan azınlık gençleri çok büyük sıkıntı çekmekteler.
İskeçe'de -giden milletvekili arkadaşlarımız
da var, geçen sefer de söyledim, bir kere daha söyleyeceğim- Muzaffer
Salihoğlu Azınlık Lisesi var. Eski tütün deposundan bozma, yerin
altında, bodrum katında, kot seviyesinin altında eğitim yapan, iki
katı da ahşap direkler üzerine tutturulmuş bir yapı. Koskoca Yunanistan!
Koskoca Yunanistan değerli arkadaşlarım! Ve yeni bir alanı var okulun
ve o alanda yeni bir okul inşa izni verilmiyor. Evet, evet, Brüksel penceresindekiler,
evet, insan hakları özlemcileri, savunucuları, hadi savunun, gelin
oradaki gençlerin eğitim hakkını savunun, gelin Yunanistan'ın yanlış
yaptığını söyleyin, tashih etmesi için girişimde bulunun. Çıt yok!
Değerli arkadaşlarım, eğitim, biliyorsunuz, ülkede,
Yunanistan'da zorunlu olarak dokuz yılken, azınlık eğitim rejiminin
ihtiyacı karşılayacak düzeyde yeni ortaokul ve liselerle tahkim
edilmesine olanak verilmemektedir. Öğrenci sayısı ilkokulların,
azınlık ilkokullarının öğrenci sayısı süratle azalmaktadır.
Şimdi, yine aynı şekilde, Türkiye formasyonlu
soydaş öğretmen -emekli olanları da katarsanız- süratle azalmaktadır
ve Selanik'teki özel pedagoji akademisinden mezun olan, Türkçeyi
doğru dürüst konuşamayan, yeterli eğitim formasyonu olmayan öğretmenlerin
elinde azınlık gençleri, Türk ve Müslüman gençler, ne doğru dürüst
Türkçe konuşarak ne doğru dürüst Yunanca konuşabilerek mezun edilmekte
ve tütün tarlalarına -o da bitiyor ya- mahkûm edilmek istenmektedir.
Hiçbir yerde sözü yok.
Yüksek eğitim kısmında Sayın Bakan "yüzde
5" dedi, o "yüzde 0,5" olacak. Bu şekilde süremi kullanarak
geçmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, müftülük konusunda çok
kısa söyleyeceklerim var. Şimdi, ben şöyle bir eş değer bir projeksiyon
yapacağım, yansıtma yapacağım.
Şimdi, Yunanistan'daki uygulama… Hiç kanun, tarih,
süre belirtmiyorum, sadece, Türkiye'de biz benzer bir duruma sebep
olsak. Eş değer konumdaki Fener Rum Patriğini Türkiye'nin tayin ettiğini
düşünün. Kendi görev ve yetkilerini aşarak kendini "evrensel",
"ekümenik" ilan etmesini ve bu noktada Türkiye'de siyaset
dâhil bu sürece tepkisiz kalmayıp, gereğinin yapıldığını bir düşünün
bu iddialar karşısında. Batı Trakya'daki soydaşlarımızın hakları
çiğnenirken, patriğin İstanbul'daki Rum azınlık için ve diğer yaratılmaya
çalışılan suni azınlıklar için Avrupa'ya açık bir şekilde jurnal mekanizmasını
çalıştırması noktasında gereken tepkinin verildiğini bir düşünün.
Türkiye'ye vakıflar konusunda AB etiketli -yanlış yaptınız demiştik
o zaman size, gelen iade gerekçesini de biliyorsunuz- bir yasanın
dayatılma aşamasına gelindiğinde, siz kardeşim, Batı Trakya'daki
vakıfların yönetim ve haklarından karşılıklılık ilkesi içinde
hak talebinde bir bulunun bakalım. Demin söylediğim o televizyon
konuşmacıları ve gazete yazarları hemen görevlerini yapmaya
başlayacaklar size karşı. Bu, geriden gelerek, tersten gelerek müftülük
sorununu anlatıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın, bir önemli
nokta: Sene 1948. Patrik Athenegoras. Athenegoras, görev yaptığı
sürede lise seviyesinde olan Heybeliada Ruhban Okulunu, Ortodoks
inancına sahip ülkelerden yabancı uyruklu öğrenciler de getirerek
bu okulu uluslararası bir teoloji fakültesi hâline dönüştürmek
için yoğun çaba sarf etmiş. Sene 1948. 2005 yılının sonunda, özel eğitim
kurumlarına bir önerge ekleyerek aynı din ve etnik kökene bağlı yabancı
uyruklu öğrencilerin Türkiye'deki azınlık okullarında öğrenmesine,
eğitim görmesine olanak sağlayacak bir önergeyi buraya getirdiniz,
uyarılarımızla çektiniz. 1948'deki projelerini 2005 yılında gerçekleştirmiş
olacaklardı. Temel yasa olduğu için bunları değerlendirme fırsatı
olmadı.
Değerli arkadaşlarım, 19'uncu madde, 19'uncu madde
çok acıdır. 19'uncu madde çok acıdır. 19'uncu madde konusunda söyleyeceklerim
çok net, ama, bazı isimler söyleyeceğim: Erol Kaşifoğlu -şu anda dernek
başkanı- Selahattin Yıldız -tam otuz yedi yıldır Batı Trakya'da atalarının
mezarını göremiyor, Yunanistan'a giremiyor- Burhanettin Hakgüder,
Taner Mustafaoğlu -eski başkan- Halit Eren.
Değerli arkadaşlarım, bunlar Avrupa Birliğine
de müracaat ettiler. Evet, evet, çifte standartlar. Bunlar haymatlos,
vatansız. Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? Böyle
bir şey olabilir mi? Bunu nasıl kabul edebiliriz!
Sayın Bakan, ilişkilerimizi tabii ki sürdüreceğiz,
dostluk ilişkilerimizi sürdüreceğiz, ama, Türkiye'nin diplomatik
masada "biz azınlık sorunlarını görüşmeye hazırız" sözü
yeterli değil. Yunanistan nasıl ki "casus belli"yi gerekçe
göstererek Ankara'ya başbakanını, meclis başkanını göndermiyor,
Türkiye diplomatik açıdan çok daha kararlı bir şekilde, Yunanistan'ı
azınlık haklarının geri sağlanması, geri verilmesi konusunda,
uluslararası anlaşmalar çerçevesinden doğan hakların geri verilmesi
konusunda, diplomatik açıdan dik durarak masaya davet edebilir. "Biz
uluslararası konularda masaya davet etmek istiyoruz." Bu çok
diplomatik bir söz kalıyor. Türkiye büyük bir ülkeyse, güçlü bir ülkeyse
mutlaka burada ağırlığını göstermek zorunda.
Değerli arkadaşlarım, daha çok söyleyeceklerim
var, ama, Sayın Başkanın müsamahasını aşmak istemiyorum. Ben şöyle
bitirmek istiyorum: Burada, bu konuda mücadele eden çok soydaşımız
var. Bunlardan bir tanesini özellikle söylemek istiyorum ve bir sözünü,
mahkemedeki bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum: Rahmetli
Doktor Sadık Ahmet. Bakın, 1990 Ocak ayında duruşmadan çıkınca söylediği
şu sözler tarihî önemdedir: "Evet -basına söylüyor- ben bir Türk
olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada
tekrar ediyorum, ben bir Türk'üm ve öyle kalacağım. Bu mesajımla, Batı
Trakya azınlığına sesleniyorum ve Türk olduklarını unutmamalarını
söylüyorum." (Alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç, teşekkür cümlenizi alayım lütfen.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sadık Ahmet'i, 24 Temmuz
1995'te, soru işaretli bir trafik kazasında kaybettik.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Allah rahmet eylesin.
HALUK KOÇ (Devamla) - Allah nur içinde yatırsın.
Mehmet Emin Aga'yı, bir başka mücadele insanını,
bu eylül, geçtiğimiz eylül ayı başında kaybettik. Altı ay hapiste
yattı, şişlendi, dövüldü. Sadece hak aradı, sadece hak aradı. Bir Yunan
vatandaşı olarak, Yunan iç hukukundan ve Avrupa Birliği hukukundan
gelen haklarını aradı.
Daha, çok mücadele insanımız var. Aga'nın yerine
seçilen Ahmet Mete'nin, bir an önce… İşte, Sayın Bakan, lütfen, güçlü
bir ülkenin Dışişleri Bakanı olduğunuzu kanıtlayın, güçlü bir ülkenin
Dışişleri Bakanı olduğunuzu kanıtlayın, Ahmet Mete'nin, yeni seçilen
İskeçe Müftüsü'nün, Yunan makamları tarafından resmen müftü tanınması
için Türkiye'nin gerekli girişimleri yapmasına, lütfen, önayak
olun. Yoksa, Yunanistan'la masaya oturalım, biz hazırız bu konuları
görüşmeye…
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) - …tarzındaki bir ifadeyi, ne
olur, daha güçlü bir ülkenin, tutarlı, inatçı, hakkını arayan bir bakanı
olarak, lütfen, bu konuların tashihi noktasında…
BAŞKAN - Sayın Koç, teşekkürünüzü alabilir miyim
efendim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum,
bir, cümlemi bağlayayım.
BAŞKAN - Lütfen… Sayın Bakana verdiğim süreyi de
bakınız bir buçuk dakika aştınız. İstirham ediyorum…
HALUK KOÇ (Devamla) - Merak etmeyin, ben, Sayın Bakanı
da sizleri de rahatsız edecek bir şeyler söylemiyorum.
BAŞKAN - Hayır…
HALUK KOÇ (Devamla) - Söylemiyorum… Söylemiyorum…
BAŞKAN - Sayın Koç, biz Türklüğümüzden rahatsız
olmayız. Lütfen… İstirham ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan,
bu ulusal bir mesele ya!
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu ulusal bir
konu, burada bir şey söylemiyorum.
BAŞKAN - Ama, sınırsız konuşma yoktur. Şimdi, Sayın Bakana
yedi dakika verdim, siz şu anda dokuz dakikayı buldunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sözlerimi topluyorum zaten
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, istirham ediyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu…
Evet, değerli arkadaşlarım, ben, bir kere daha,
hep beraber seslenmek istiyorum soydaşlarımıza. Gelin, bu sorunu
ilkel bir etnik arayış, bir ilkel milliyetçilik kabında değerlendirmeyelim.
Resmî bir azınlık statüsü olan Türk ve Müslüman kökenli kardeşlerimize,
gönüllerine gönüllerimizi katalım, yüreklerine yüreklerimizi
sokalım, onları hiçbir zaman unutmayalım ve hep birlikte tüm zeminlerde
haykıralım: Batı Trakya'da hak arayan soydaşlarımız, hiçbir zaman
yalnız değilsiniz, Türkiye bütün unsurlarıyla sizin arkanızda.
Saygılarımı sunuyorum Cumhuriyet Halk Partisi
adına ve şahsım adına. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Edip Safder Gaydalı.
Sayın Gaydalı, buyurun efendim. (Anavatan Partisi
ve AK Parti sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER GAYDALI
(Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bugün, Bağdat'ta düşen, Türk işçilerimizin şehit
olmasına vesile olan elim uçak kazasını öğrendik. Burada, hayatlarını
kaybeden Türk işçilerine Allah'tan rahmet diliyoruz. Ayrıca, geçtiğimiz
Kurban Bayramı'nda trafik kazasında yitirdiğimiz tüm vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet diliyoruz. Kabine arkadaşım Sayın Taşar'a ve Sayın
Nezir Büyükcengiz'e de Allah'tan rahmet dileyerek sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti, döneminin en büyük emperyal devletlerine karşı verdiği
bir bağımsızlık savaşı neticesinde kurulmuştur, bölgemizde bulunan
bazı devletler gibi, dönemin emperyal devletlerinin çıkar hesapları
ve lütuflarıyla kurulan devletlerden değildir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin
büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun vârisi olarak tarihsel sorumluluk
alanı Misakımillî sınırlarına hapsedilemez.
Bugünkü genel görüşme konumuz itibarıyla konuşmamı,
Batı Trakya Türklerinin yaşamakta olduğu sorunlar ve bu sorunlar
karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizlerin yapması
gerekenler çerçevesinde sınırlandıracağım.
Bugün Yunanistan sınırları içinde büyük bir çoğunluğu
Batı Trakya'da bulunan yaklaşık 150 bin Müslüman Türk azınlığı yaşamaktadır.
Oysa, Müslüman Türk azınlığının nüfusu, Lozan belgelerine göre,
1923 yılında 129.120 idi. 1923 yılından sonra geçen seksen üç yılda artan
nüfus sadece 20 bin civarındadır. Eğer dışarıdan müdahale olmasaydı
bugün Batı Trakya Türkleri nüfusunun 500 bin dolayında olması beklenirdi.
1923 yılında Batı Trakya Türk nüfusu bölge nüfusunun
yüzde 68'ini teşkil ederken, bugün bölge nüfusunun ancak yüzde 35'ini
teşkil etmektedir. Paralel bir durum Türklerin sahip olduğu arazilerin
oranı bakımından da mevcuttur. 1923'te bölge toprak mülkiyetinin
yüzde 84'üne sahip olan Türk azınlık, bugün bölge toprağının sadece
ve sadece yüzde 20 gibi bir oranına sahiptir.
Yunan idaresi Lozan Anlaşması'nın 45'inci maddesine
dayanarak sadece "Müslüman azınlık" kavramını kullanmakta,
bölgede yaşayan Türklerin etnik kimliğini reddetmektedir. İçinde
"Türk" kelimesi geçen dernekler kapatılmaktadır. Millî kimliğin
inkârı ve millî kimliğin dinî kimlik içinde etkisizleştirilme çabalarına
karşı dikkatli olmak zorundayız. Çünkü, millî devletler millî kimliklerini
yaşattığı sürece var olabilirler. Bu dikkati ülkemiz içinde göstermemizin
yanı sıra, ülkemiz sınırları dışında da yaşamakta olan Türklerin
kimliklerini kaybetmemeleri konusunda da gayret ve çalışma içinde
olmalıyız.
Bugün Yunanistan'da okuryazarlık oranının en düşük
olduğu bölge Batı Trakya bölgesidir. Bu bölgenin cahil bırakılması
bilinçli bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır.
Lozan Anlaşması'na göre kendi eğitim kurumlarını
kurma ve öğretmenini tayin etme hakkı bulunan Batı Trakya Türk toplumu,
bugün bu hakkını kullanamamaktadır.
Yunanistan, azınlıkların eğitim kurumlarını
Din İşleri ve Eğitim Bakanlığına bağlayarak Türk azınlığın kendi
eğitim kurumlarındaki kontrolünü hükûmetin yetkisine almıştır. Türk
toplumunun çağdaş eğitimden yararlanmasını sağlamak amacıyla imzalanan
1953 ve 1968 Türk-Yunan Eğitim Anlaşmaları da uygulanmamaktadır.
İskeçe'de Gümülcine'de ve daha birçok Türk azınlığın
yaşadığı bölgede belki de en büyük sorun eğitimdir. Yunanistan'la
Türkiye arasında 1953 yılında varılan bir mutabakat çerçevesinde
her yıl karşılıklı olarak Batı Trakya ve İstanbul'a 25 öğretmen gönderilmesi
öngörülmüş, daha sonra 1955 yılında öğretmen sayısı 35'e çıkartılmıştır.
Ancak, aradan geçen süre zarfında Yunanistan, Batı
Trakya azınlık okullarına Türkiye'den gönderilecek öğretmen sayısını
resen giderek azaltmış ve sadece 16 öğretmen için vize vermeye başlamıştır.
Batı Trakya Türk azınlığın din, vicdan özgürlükleri
ve hakları Lozan Anlaşması'yla genel olarak düzenlenmiştir. Fakat,
Yunan idaresi, bu hakların kullanımı hususunda devamlı engelleyici
tavırlar içinde olmuştur. Yunan idaresiyle Türk azınlık arasındaki
en belirgin ve somut çalışma konusu, müftülerin seçimidir.
Türk azınlığa, Lozan Anlaşması'yla Yunan idaresinden
bağımsız olarak kendi din işlerini organize etme ve yönetme hakkı
açıkça tanınmıştır; fakat, 1985 yılından bu yana Yunan Hükûmeti Lozan
Anlaşması'nı göz ardı ederek müftüleri doğrudan kendisi atamaya
başlamıştır. 1913 tarihli Atina Anlaşması'yla, Yunanistan'daki
azınlıkların hakları garanti altına alınmıştı ve bu haklar, 1920 tarih
ve 2345 sayılı Yasa'yla Yunan hukuk sisteminin bir parçası hâline getirilmişti.
Yasa'ya göre, Batı Trakya Türk azınlığı dinsel kurumlarını kendi özgür
iradesiyle oluşturmakta ve müftüleri seçim yoluyla görevlendirmekteydi.
1984 yılından itibaren Yunan Hükûmeti, Türk azınlığa danışma gereği
duymadan tek taraflı olarak müftü ataması yapmaya başlamış ve Türk
azınlığa kendi müftülerini seçme hakkı veren 2345 sayılı Yasa'yı
yürürlükten kaldırarak müftülerin atama yoluyla iş başına getirilmesini
öngören 1920 sayılı Yasa'yı yürürlüğe koymuştur. Bu şekilde Atina
Anlaşması'nı da ihlal eden Yunanistan, 590/1977 sayılı Yasa'yla, Yunan
kilisesine tanıdığı metropolitleri, 2456/1920 sayılı Yasa'yla Yahudi
cemaatlerine tanıdığı yöneticilerini ve hahamlarını seçme
hakkını Türk azınlığından esirgeyerek, azınlıklara diğer vatandaşlara
tanınan hakların tamamının tanınacağına dair Lozan Anlaşması'nın
amir 40'ıncı maddesini de ihlal etmektedir. Yunan Hükûmetinin Müslüman
topluluğun müftülerinin atanması konusundaki tutumu, Türk azınlığın
insan haklarının ihlalini gösteren en utanç verici örneklerden birisidir.
Hâlihazırda İskeçe ve Gümülcine'de ikişer müftü
bulunmaktadır. Bunlardan biri, Yunan Hükûmetince, tüm anlaşmalar
hilafına yasa dışı olarak atanmış, diğeri de Türk azınlık mensuplarınca
anlaşmalara uygun olarak, yasal olarak seçilmiş müftüdür. Seçilmiş
müftüler, müteaddit defalar müftü unvanını yazılı olarak kullandıklarından
dolayı "makam sahtekârlığıyla" itham edilmişler ve mahkeme
önüne çıkarılarak hüküm giydirilmişlerdir. Gümülcine Müftüsü İbrahim
Şerif'e karşı yapılan idari işlemlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
düşünce, din ve kanaat özgürlüğüne dair 9'uncu maddesinin ihlali
olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tespit edilmiş
ve Yunan Hükûmeti mahkûm ettirilmiştir.
Türk azınlığın yaşadığı önemli bir sıkıntı kaynağı
da, kendi vakıflarının yönetiminde Lozan Anlaşması'na aykırı olarak
etkin olamamalarıdır. Lozan Anlaşması'nın 40'ıncı maddesi uyarınca,
Batı Trakya Türk azınlığın, giderlerini kendileri karşılamak üzere,
her türlü hayır kurumları, dinsel ve sosyal kurumları ve her türlü
okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek
ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve
dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olmaları
öngörülmüştür. Türk azınlığın bu hakları, uluslararası anlaşmalara
aykırı olarak yapılan çeşitli kanun değişiklikleriyle ve uygulamada
çıkarılan zorluklarla Türk azınlık tarafından kullanılamaz hâle
getirilmiş ve Türk azınlıkların vakıflardaki kontrolü Yunan idaresinin
tasarrufuna bırakılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1955 tarihinde
çıkarılan ve 1998 yılına kadar yürürlükte kalan Yunan Vatandaşlık
Kanunu'nun 19'uncu maddesi, Yunan hükûmetlerinin bölgenin etnik kompozisyonunu
değiştirmek hususunda kullandıkları en önemli araç olmuştur. Bahse
konu bu maddeye göre "Yunan olmayan kökenden bir kişi, geri dönme
niyeti olmaksızın Yunanistan'dan ayrılırsa bu kişinin Yunan vatandaşlığını
yitirdiğine hükmedilebilinir. Bu hüküm, yurt dışında doğmuş ve
oturmakta olan Yunan olmayan etnik kökenli kişilere de uygulanır.
Ana babasından ikisi birden veya hayatta olanı vatandaşlığını yitirmiş
olan reşit olmayan çocuklardan yurt dışında yaşayanlar da vatandaşlığını
yitirmiş olarak ilan edilebilir. Vatandaşlık Konseyinin aynı yönde
alacağı karara dayanarak, bu konuda, İçişleri Bakanı hüküm verir."
denilmektedir.
Batı Trakya Türk azınlığın mensuplarını vatandaşlıktan
çıkarmak için kullanılan bu madde, Yunan vatandaşları arasında etnik
kökenlerini kıstas alarak "Yunan asıllı olanlar ve olmayanlar"
şeklinde ayırım yapmaktaydı. Bu maddeyle vatandaşlıktan ıskat edilenler,
kendilerine bir tebligat dahi yapılmadan, keyfî biçimde vatandaşlıktan
çıkarılmışlardır. Soydaşlarımız, vatandaşlıktan çıkarıldıklarını
sınır kapılarında öğrenmiş, haklarında alınan karara itiraz edebilmeleri
için Yunanistan'a giriş yapmalarına dahi izin verilmemiştir.
Bu şekilde Yunan vatandaşlığı kaybettirilen
soydaşlarımızın sayısının 60 bin civarında bulunduğu tahmin edilmektedir.
11 Haziran 1998 tarihinde, Yunanistan Parlamentosu, Vatandaşlık
Yasası'nın 19'uncu maddesini iptal etmiştir. Bununla birlikte, Yunan
Hükûmeti, binlerce vatansız soydaşımızın beklentilerinin aksine,
yasa iptalinin geriye dönük etkisi olmadığını, yani, vatansız
soydaşlarımızın gasbedilen vatandaşlıklarının iade edilmeyeceğini
açıklamıştır. Irkçı bir zihniyetin ürünü olan böyle bir yasa maddesi,
Avrupa'nın göbeğinde elli üç yıl yürürlükte kalmıştır. Bu kanun yüzünden,
bugün, yaklaşık 6 bin Batı Trakyalı Türk vatansız duruma düşmüştür.
Lozan Anlaşması'nın resmî verilerine göre, Batı
Trakya Türk azınlığı, 1920'lerde toprağın yüzde 84'üne sahipti; ancak,
bu oran, günümüzde yüzde 20'li oranlara düşmüştür. Bunun nedeni, Yunan
Hükûmetinin, Yunan vatandaşlarının bölgeden toprak alması için gösterdiği
kolaylıklar ve ayrılan kotalar, Türk topraklarının kamulaştırılması,
arazilerinin birleştirilmesi uygulaması, Osmanlı toprak dağılımının
ve mülkiyetlerinin tanınmaması ve Sovyetler Birliği'nden getirilen
Yunan göçmenlerin yöreye yerleştirilmesidir. Kamulaştırılmanın
nasıl adil olmayan bir şekilde yapıldığı oranlara bakılarak anlaşılabilir.
Kamulaştırılan arazilerin yüzde 80-90'ı Türklere, sadece yüzde 10
ila 20'si Yunanlılara aittir.
Osmanlı'dan gelen topraklar meselesinde de Yunan
otoritelerinin ayrımcı politikaları göze çarpmaktadır. Devlet
Osmanlı tapusunu eğer söz konusu arazi bir Yunanlı çiftçiye aitse
tanımakta iken, aynı haktan Türk çiftçileri yararlandırılmamaktadır.
Bu şekilde 1974 yılında İskeçe'nin İnhanlı nahiyesindeki 1.800 hektar
arazi Yunan Devlet Malları Konseyi tarafından kamulaştırılmıştır.
Gerekçe ise, üzerindeki sahipliğin 1872 tarihli Osmanlı tapusu dışında
başka bir belgeye dayanmamış olmasıdır.
1990 yılına kadar Türklerin bölgedeki toprakları
üzerindeki hakları önemli ölçüde kısıtlanmıştır. 1938 yılına ait
1366 sayılı Kanun, Batı Trakya'yı sınır bölgesi olarak nitelendirmiş
ve bu bölgedeki toprakların Yunan asıllı olmayanlara satılmasını
yasaklamıştır. Bu konudaki haksız uygulamalar Avrupa Konseyinin
ilgisi buraya çekilene kadar sürmüştür. Konsey, bu uygulamaların
Avrupa Birliğinin insanlarının, hizmetlerin ve sermayenin hareket
özgürlüğü ve aynı zamanda mülkiyet hakkıyla ilgili normlarına aykırı
olduğu yönünde karar almış ve Lüksemburg mahkemesinde dava açmıştır.
Mahkeme de bu uygulamayı Roma Anlaşması'nın 52'nci maddesine aykırı
bulmuştur. Bunun üzerine, Yunanistan, 31 Ağustos 1990'da 1892 sayılı
yeni bir kanunu yürürlüğe koymuştur. Ancak hâlâ eski kanunda olduğu
gibi bölgede toprak alımı için devlet izni gerekmektedir.
Batı Trakya Türklerinin siyasete katılımı ve
siyasi örgütlenmesi hususunda da büyük kısıtlamalar mevcuttur. Batı
Trakya bölgesinde nüfus olarak büyük öneme sahip olan Türk azınlık,
siyasi alanda çok aktif bir çizgi izleyememektedir. Azınlığın yönetime
katılmasını engellemek isteyen Yunanistan, bağımsız azınlık adayların
seçimini çeşitli düzenlemelerle engellemektedir. Bu kapsamda,
1993 yılında getirilen düzenlemeyle, milletvekili seçilebilmek
için, bağımsız adaylar dâhil olmak üzere, tüm adayların ülke genelinde
geçerli oyların yüzde 3'ünü alması öngörülmüştür. Yaklaşık 200 bin
rakamına tekabül eden bu yüzde 3'lük baraj uygulaması, nüfusu 120
bin civarında ve oy kullanacak kişi sayısı 50 bin civarında olan
Türk azınlığın siyasi iradesini engellemeye yönelik bir uygulamadır.
1993'teki genel seçimlerde ilk kez uygulanan baraj
sistemi, beklendiği gibi, bağımsız azınlık adaylarının milletvekili
seçilmelerini engellemiştir. Bu gelişme, azınlık mensuplarının
parlamentoya ancak bir siyasi partinin adayı olarak girmelerini
zorunlu kılmıştır.
Diğer taraftan, Batı Trakya Türk azınlığının siyasi
hayata katılımı yolunda önemli bir adım olan Dostluk Eşitlik ve Barış
Partisi girişimi, parti önderi Doktor Sadık Ahmet kişiliğinde kısa
dönemde ses getirmiş idi. Sadık Ahmet, bağımsız listeden milletvekili
seçildiği 18 Haziran 1989 seçimleri ardından azınlık içindeki etkinliğini
artırmıştır. 13 Eylül 1991 tarihinde kurmuş olduğu Dostluk Eşitlik
ve Barış Partisi aracılığıyla azınlık sorunlarını gündeme getiren
Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995 tarihinde, geçirdiği şüpheli bir trafik
kazası sonucu, maalesef, hayatını kaybetmiştir.
Azınlığın siyasi etkinliğinin azaltılması amacıyla
uygulamaya konulan bir diğer yöntem ise, il, belediye ve nahiyelerin
birleştirilmesi uygulamalarıdır. Mart 1997'de Belediye ve Nahiyelerin
Birleştirilmesi Yasa Tasarısı'yla köy ve nahiyeler birleştirilerek
yeni nahiyeler oluşturulmuş, özellikle azınlığın yaşadığı bazı
köy ve nahiyelerin idari açıdan Yunan nüfusunun ağırlıklı olduğu
köy ve nahiyelerle birleştirilmesi sağlanarak, azınlığın seçilme
şansı bir kez daha kısıtlanmıştır.
Batı Trakya Türklerinin yaşamakta olduğu sıkıntıların
sadece bu kadarla sınırlı olmadığı herkesin malumlarıdır. Batı
Trakya…
Daha sınırlı zamanımız içinde bu kadarlık bir
kısmı ifade etme imkânı bulabildim. Yunanistan'ın uyguladığı politikaları
ve amaçlarını özet olarak bir kez daha belirtmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gaydalı.
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Yunanistan, Türk
azınlığını farklı etnik kökenlere bölerek "homojen olmayan
bir topluluk" olarak tanımlayarak azınlık mensupları arasındaki
birliği parçalamaya çabalamaktadır. Dinî kimliği tanıyıp Türklük
kimliğini tanımayarak soydaşlarımızın Türkiye'yle bağlarının
zayıflatılması hedeflenmektedir. Batı Trakya Türklerinin ekonomik
gelişmesini engelleyerek, sosyal güvenlik ve dayanışmalarını
sarsarak, göçü özendirerek bölgenin tamamen Yunanlaştırılmasına
gayret edilmektedir.
Yine, Batı Trakya'da taşınmaz mal edinimlerini
denetleyerek ve kamulaştırmalar yoluyla Türklerin toprak sahibi
olmalarını engelleyerek esas uğraş alanları çiftçilik olan Türkleri
göçe zorlamaktadırlar.
Yunanistan'ın Avrupa Birliğine girmesinden sonra
Batı Trakya Türkleri bazı haklarını geri kazanarak belli bir rahatlama
sürecine girmiştir. Avrupa Birliği kendi standartlarını Batı
Trakya'ya yerleştirmek için Yunanistan'a baskı yapmaktadır. Fakat,
görülen o ki, Yunanistan, bazı hukuki düzenlemelerini Avrupa
Birliği baskısıyla değiştirmek zorunda kalsa da, uygulamalarıyla,
Türk azınlığı asimile faaliyetlerinden vazgeçmediğini göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı
Trakya meselesi aynı zamanda Türkiye'nin ve Türk milletinin bir davasıdır.
Tarihsel misyonumuz ve soydaşlık bağımız, bizlere, Türkiye Cumhuriyeti'ne,
Batı Trakya Türklerinin yaşadıkları sorunların çözümü ve varlıklarının
devam ettirilebilmesi için ağır sorumluluklar yüklemektedir.
Batı Trakya, bölgenin istikrarı ve Türkiye'nin
güvenliği açısından, Kıbrıs gibi önemli bir konumdadır. Bu bakımdan,
Türkiye, bu davayı her zaman gündemde tutmalı, gerçekleri dünya kamuoyu
önünde sık sık getirmelidir. Şurası hiçbir zaman unutulmamalıdır
ki, Türkiye'nin bu ve benzeri konularda tavizler vererek sonuç alması
mümkün değildir. Zaten, bu sorunların verilen tavizlerin sonucunda
ortaya çıktığı da bir gerçektir.
Batı Trakyalı soydaşlarımızın yaşadıkları ekonomik
sıkıntıların azaltılabilmesi için, Türkiye, Batı Trakya'da mutlaka
bir banka şubesi açmalıdır. Batı Trakya'da üretilen tütün ve pamuğun
alımı yapılmalı, seracılık teşvik edilmelidir. Bölgenin ekonomik
olarak güçlenmesi ve bu sayede ekonomik yetersizlik sebebiyle oluşan
göçlerin önüne geçilebilmesi için, Türkiye'nin, bölgenin üretim ve
ticaretinin canlanması için mümkün olduğunca doğrudan veya şartlara
göre, Türk firmaları aracılığıyla, dolaylı olarak bölge ekonomisini
desteklemesi gerekmektedir.
Batı Trakya'da azınlığın şirketleşmesi teşvik
edilmeli, iş adamlarımızın Yunanistan'la yapacakları ithalat ve
ihracat öncelikle bu şirketler vasıtasıyla yapılmalı ve böylece,
azınlığın ekonomik hayat standartları mutlaka yükseltilmelidir.
Batı Trakyalı soydaşlarımızın eğitimi, hiç şüphesiz,
yaşanan sıkıntıların aşılmasında, uzun vadede belirleyici bir çözüm
olacaktır. Eğitimin iki noktada önemli sonuçları olacaktır: Birincisi
Türk kimliğinin yaşatılması şuurunun gelecek nesillere aktarılabilmesi,
ikincisi de Türk kimliğini kaybetmeden Batı Trakyalı Türklerin etkili
makamlara gelebilmelerinin sağlanmasıdır. Ayrıca, Batı Trakya
Türklerinin davası ancak bu toplum içinden çıkan aydınlarca en iyi
şekilde savunulabilir. Bu bağlamda, Batı Trakyalı Türk gençlere
sağlanan çeşitli burslarla, bu gençlerin Avrupa üniversitelerinde
lisans sonrası eğitim alabilmelerinin imkânlarının sağlanması son
derece faydalı olacaktır. Türk üniversitelerinin ve Batı Trakya
Türklerinin kültürel varlıklarının geleceğe iletilmesi için, Batı
Trakya tarihi, coğrafyası ve kültürel hayatıyla ilgili akademik
çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.
Batı Trakya Türkleri davasının bilimsel bir zeminde
de savunulabilmesi, gerekli lobi çalışmalarına bilimsel desteğin
sağlanabilmesi için Türk üniversitelerinde Yunanca diline, tarihine
vâkıf uzmanlar yetiştirilmesi de son derece faydalı olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin dış Türkler politikasının
kapsamlı ve koordineli olması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu
koordinasyonun bugünkü devlet kurumlarıyla sağlanması imkânsızdır.
Dış Türkler bakanlığının kurulması, Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük
hedeflerini takip edebilmesi için de elzemdir. Elçiliklerimizdeki
müşavirliklerimiz birbirleriyle kopuk ve ortak hedef için kendi
alanlarında hazırlanmış bir programdan yoksundur. Dış Türklerle ilgili
yapılması gerekenler, sadece diplomasi ve iktisadi faaliyetler,
sadece kültürel faaliyetler, sadece eğitim faaliyetleri de değildir.
Lazım olan, bütün bunların genel bir politika çerçevesinde koordine
edilmesi ve yönetilmesidir. Umarım dış Türkler bakanlığının kurulduğunu
görme bahtiyarlığını hep birlikte yaşarız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinize en derin
saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül, bir hususun tutanaklarda
düzeltilmesi için yazılı bir talepte bulunmuştur. Okuyup, arkadaşlarımın
not almasını istirham ediyorum.
"Sayın Başkan, konuşmamda, soydaş öğrencilere
Yunan üniversitelerinde sağlanan yüzde 5'lik kontenjan, dil sürçmesi
olarak yanlış söylenmiştir. Doğrusu binde 5'tir. Tutanaklarda düzeltilmesini
arz ederim." diyor. Arkadaşlarımın bu hususu dikkate almalarını
ben de istirham ediyorum, Sayın Bakanıma da teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son konuşmacı, AK Parti Grubu adına
Bursa Milletvekili Mustafa Dündar.
Sayın Dündar, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Batı Trakya Türk azınlığı hakkında iktidar ve ana muhalefet partilerinin
ortaklaşa vermiş oldukları genel görüşme önergesi üzerine AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama başlamadan önce, Kurban Bayramı'nda
trafik kazasında hayatlarını kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi
Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'e, eski bakanlarımızdan Mustafa
Taşar'a, bu sırada, bugünkü uçak kazasında hayatlarını kaybeden
ve gerek trafik kazası ve gerekse başka nedenlerle ölen vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet, geride kalanlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Yine, bugün Batı Trakya hakkında genel görüşme
yapıyoruz. Bu vesileyle, Batı Trakya'ya hizmeti geçen ve ebediyete
irtihâl edenlere, Sadık Ahmet'e, Mehmet Emin Aga'ya Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Batı Trakya Türkleri
hakkında genel görüşme yapılacağını duyan Batı Trakya Türkleri
ve Batı Trakya dışına göç edenlerin kurmuş oldukları derneklerin
temsilcileri beni arayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu girişiminden
dolayı duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir. Ben de onların
bu duygularını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü Batı
Trakya hakkındaki genel görüşme oturumu tarihî bir olaydır. Şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisini sadece Türkiye değil, Batı Trakya
izlemektedir, Yunanistan'dan dünyanın dört bir yanına göç edenler
izlemektedir. Ben de onlar adına, iki partinin vermiş oldukları
önergelerin sahiplerini ve bu önergenin gündeme alınmasına vesile
olan AK Parti ve CHP Gruplarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Batı Trakya Türk azınlığı gündemli genel görüşme
önergesiyle ilgili yapacağım konuşmama "azınlık" kavramı
üzerinde durarak başlamak istiyorum.
Türkiye'nin Avrupa ile müzakerelerinin en sıkıntılı
konularından biri, hatta başında gelen azınlıklar konusu, ilginçtir
ki, Avrupa Birliğinin kendisi de bu soruna bir çözüm bulabilmiş değildir.
Buna rağmen, yine de Avrupa Birliğinden gelen bazı yetkililerin,
Türkiye'deki azınlıkların statüsünün uluslararası anlaşmalarla
belirlenmiş olmasına rağmen kendi kafalarına göre azınlık üretmek
istemeleri de Türk insanının haklı tepkisine neden olmaktadır.
Azınlık haklarıyla ilgili birçok uluslararası
belge olmasına rağmen azınlık tanımı yapılmamış ve yapılmamış olmasından
dolayı da anlaşmazlığın asıl nedeni de burada oluşmaktadır. Bu konuyla
ilgili olarak Avrupa Birliği kendine, Avrupa Konseyinin oluşturduğu
ilkeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
belgelerini referans almaktadır. Avrupa Birliğinin, azınlık konusunda,
gerek yazılı metinler ve gerekse uygulamalar ile net bir azınlık politikasının
olmadığını görmekteyiz. Fakat, buna rağmen Avrupa'dan gelen parlamenterlerin,
azınlık konusunda, hiçbir yasal ve haklı dayanağı olmayan talepleri
karşısında bizler hep savunma pozisyonunda kalmaktayız. Bizler,
bu konuda, Avrupa Birliği içerisindeki azınlıklar ile ilgili olumsuzlukları
gündeme getirerek azınlıklar konusunda Türkiye'ye karşı ön yargılı
davranılmasının önüne geçmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komitesine göre, o devlette farklı gruplar
varsa ve bunlara azınlık statüsü tanıyıp tanımamak tamamen ulus
devletin yetki alanındadır. Türkiye, Lozan Anlaşması'na göre, gayrimüslim
vatandaşlarının azınlık olduğunu kabul etmiş, bunun dışında Türkiye'de
başka bir azınlık kabul etmemiştir.
Azınlıkların haklarını düzenleyen çeşitli uluslararası
belgeler olmasına rağmen, üzerinde anlaşma sağlanmış bir azınlık
tanımı olmadığını yukarıda belirttim. Herhâlde devletler, egemenlik
haklarının tehlikeye gireceği endişesi içinde kendilerini yükümlülük
altına sokacak evrensel tanımlardan kaçınmışlardır. Bunun sonucu,
bazı devletler, azınlık haklarıyla ilgili uluslararası sözleşme
imzalarken "azınlık" kavramını nasıl tanımladıklarını
ve hangi grupları azınlık olarak kabul ettiklerini belirten beyanlarda
bulunmaktadırlar.
Avrupa Birliği, Avrupa Birliğine katılım için
1993 Kopenhag kriterlerinde azınlık haklarıyla ilgili olarak çerçeve
sözleşmesinin nasıl uygulandığının önemli bir etken olacağını
açıklamıştır. Fakat, Belçika, Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Hollanda
gibi üye ülkeler sözleşmeyi onaylamamış, Danimarka ve daha düşük
bir düzeyde Almanya, çerçeve sözleşmesini bazı sınırlamalar içeren
bildirgeler eklemek koşuluyla onaylamayı kabul etmişlerdir. Bu
durum, eski Avrupa Birliği üyeleri için böyleyken, yeni aday ülkelerden
çerçeve sözleşmesinin imzalanmasının istenmesi, Avrupa Birliği
içerisinde eski ve yeni üyeler arasında çifte standart uygulandığının
açık bir göstergesidir. Bütün aday ülkelerin imzalaması şart koşulan
çerçeve sözleşmesine, Belçika, Fransa, Yunanistan ve Hollanda'nın
dâhil olmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Nitekim, Yunanistan'da
Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının yaşamış olduğu sorunların
temelinde bu çifte uygulamanın olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Dünya çapında insan hakları ve özgürlükler konusunda
gösterilen hassasiyet ve önemin arttığı günümüzde, Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Yunanistan'ın, Avrupa Konseyi
sözleşmelerine taraf olan Yunanistan'ın, 1981 yılından beri Avrupa
Birliği üyesi sıfatını taşıyan Yunanistan'ın, demokrasinin beşiği
olduğu söylenen Yunanistan'ın, bu değerlere, özellikle Batı Trakya
Türk azınlığına karşı gösterdiği tavır düşündürücüdür.
Yunanistan'ın devlet politikası hâline gelen
azınlıklara yönelik etnik arındırma uygulamaları, Yunanistan'ın
azınlığa bakış açısının bir göstergesidir. Bunun en açık örneği
"Türk" kelimesinin kullanılmasında kendini göstermektedir.
"Türk" ibaresi olan "Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği,
Gümülcine Türk Gençler Birliği, İskeçe Türk Birliği" gibi birlikler,
dernekler, isminde "Türk" kelimesi olduğu gerekçesiyle
kapatılmıştır. Yine, adında "Türk" ibaresi yer aldığı için
Rodop İli Türk Kadınlar Kültür Derneğinin kuruluşuna da izin verilmemiştir.
Yine, Evros Azınlık Gençleri Derneğinin de, isminde "azınlık"
kelimesi geçtiği gerekçesiyle tescil edilmediği son gelen haberler
arasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı
Trakya Türklerinin, azınlık oldukları için vatandaşlıktan çıkarıldıklarını
görüyoruz. 1998 yılında yürürlükten kaldırılmış olan Yunan Vatandaşlık
Yasası'nın 19'uncu maddesine ilişkin Avrupa Konseyi Irkçılığı ve
Ayrımcılığı Önleme Komitesinin 27/6/2000 tarihli raporu vardır. Bu
rapor, Yunanistan'a, bu maddeden dolayı mağdur olanlara vatandaşlık
haklarını geri almada kolaylık sağlamasını önermektedir. Yine
aynı komisyonun 8 Haziran 2004 tarihli raporunda ise, söz konusu
maddeye dayanarak, Yunan vatandaşlığından çıkarılanların 60.004
kişi olduğu tespit edilmiştir. Bunlarla ilgili olarak da geriye dönük
mağduriyetleri giderecek Yunanistan, bugüne kadar herhangi bir
düzenleme yapmamıştır. Bununla birlikte, Yunanistan'da yaşayan
az sayıda vatansız kişilerin vatandaşlığa tekrar kabul edilmeleriyle
ilgili yeni gelişme olarak 59 kişinin vatandaşlıklarının iade
edileceği haberlerini almaktayız, fakat, bunun, sorunun çözümü
için yeterli bir gelişme olmadığı da ortadadır.
Vatandaşlıktan ıskat edilenlerin sorunları, sadece
bir ülke vatandaşlığını kaybetmekle sınırlı kalmamaktadır. Iskat
neticesi, bu kişilerin sosyal ve ekonomik çıkarları da ortadan
kaldırılmıştır. Vatandaşlıktan silinmeyle ilgili olarak, Yunanistan'da
yaşamasına veya başka ülke vatandaşlığının alınmasına bakılmaksızın
bu kişilerin vatandaşlık haklarının verilmesi konusu, üzerinde
ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Bu kişilerin vatandaşlıkları
iade edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşmalarda,
kanunlarda çerçevesi belirlenmiş olan Batı Trakya'daki "müftülük"
makamı, kuralların uygulanmamasından dolayı Müslüman Türk toplumunun
kanayan yarasıdır. Batı Trakya'da, müftülük, temel bir müessesedir.
Müftülerin dinî görevleri yanında yargısal görevleri de vardır,
verilen kararlar Yunan makamları tarafından da tanınmaktadır. Lozan
Anlaşması'na göre, Batı Trakya Türklerine, müftülerini özgür iradeleriyle
seçme hakkı tanınmıştır. 1990 yılı sonuna kadar, müftüler, cemaat
tarafından seçilmiştir. Ancak, bu uygulama keyfî bir kararla iptal
edilmiş, Gümülcine ve İskeçe Müftülüklerinin başına Yunanlı yöneticilerin
tayin ettiği ve azınlık tarafından onaylanmayan müftüler getirilmiştir.
Yunan Hükûmeti tarafından haklarında davalar açılan seçilmiş Gümülcine
ve İskeçe Müftülerimiz İbrahim Şerif ve rahmetli Mehmet Emin Aga,
vermiş oldukları hukuk mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
taşımışlar ve görülmekte olan dört dava da seçilmiş müftülerimizin
lehlerine sonuçlanmıştır. Verilen bu kararlar da göstermektedir
ki, Avrupa Birliği vatandaşı olan Batı Trakya Türk azınlığının, başka
alanlarda olduğu gibi, dinî özgürlükler alanında da, temel insan ve
azınlık haklarından mahrum bırakıldıklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Güncel bir konu olarak, Hakk'ın rahmetine kavuşan
İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın yerine Kurban Bayramı'nın birinci
günü seçim yapılmıştır ve bu seçim ile yeni müftü Ahmet Mete olmuştur.
Ahmet Mete'yi yeni görevinde tebrik ediyorum ve kendisine, faziletli
görevinde üstün başarılar diliyorum. Müftülük sorununun çözümünde
de bu yeni seçimin bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Batı Trakya'daki
müftülük konusundaki çift başlılığa son vermek için, Batı Trakya
Müslüman Türk Cemaati tarafından seçilen müftünün tanınmasının,
sorunların çözümü için bir başlangıç olacağını ümit etmekteyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yeni Vakıflar Kanunu Tasarısı görüşülürken,
Avrupa Birliğinin, tüm dikkatlerini Türkiye'deki cemaat vakıflarıyla
ilgili yapılacak düzenlemelere çevirdiği o günün basınındaki
haberlerde yer almıştı. Resmî kayıtlara göre, Lozan Anlaşması imzalandığında,
1920 yılında, Batı Trakya'daki Türk nüfusunun oranı yüzde 65 iken, bu
oran, bugün, yüzde 35'e düşmüştür; toprakların da yüzde 84'ü Türklere
ait iken, şimdi, bu oran, yüzde 25'e gerilemiştir. Lozan Anlaşması'na
göre, Batı Trakya'daki Müslüman Türk Cemaati kendi vakıflarını idare
etme ve yöneticilerini seçme hakkına sahiptir. Buna rağmen, bugün,
vakıflar kendi yönetimini seçememekte ve ehliyetsiz atamalarla
idare edilmektedir. Geçmişte, çeşitli bahanelerle ve satın almalar
yoluyla pek çok vakıf emlaki azınlığın elinden çıkarılmıştır. Bugün,
vergi borcu, faiz ve gecikme tazminatı gibi çeşitli nedenlerle vakıf
mallarına ipotek konulmaktadır. Buna mukabil İstanbul'daki Rum
azınlık ise vakıf yöneticilerini kendileri seçebilmektedir,
azınlık vakıfları taşınmaz mal edinebilmektedirler ve taşınmaz
malları üzerinde tasarrufta bulunabilmektedirler.
Bugün, Batı Trakya'yı konuşuyoruz. "Vakıf
mülkleri" derken, sadece Batı Trakya'daki vakıf mülklerini anlıyoruz;
fakat, tüm Balkanlar'da, azımsanamayacak oranda Türk vakıfları vardır.
Batı Trakya dışında, Yunanistan genelinde Türk vakıfları bulunmaktadır,
fakat, bu vakıflar emlakinin bugünkü durumu meçhuldür.
Batı Trakya'da müftülük ve vakıflar birbiriyle
yakın ilgisi olan kurumlardır. Müftülük ile vakıfları birbirinden
bağımsız değerlendirmek mümkün değildir, iki kurum birbirinin tamamlayıcısıdır.
Yönetim, bu iki kurum için, anlaşmalara aykırı yasalar çıkarmış,
kararlar almıştır. 1980 yılında vakıflar ile ilgili olarak çıkarılan
1091 sayılı Yasa, yine 1990 yılında müftülükler ile ilgili olarak
alınan kararlar hem Lozan Anlaşması'na hem de Atina Anlaşması'na aykırıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı
Trakya'da tarihî eserlerle ilgili olarak da sıkıntılar vardır, birçok
tarihî eser harap vaziyettedir, bakımları yapılmamaktadır. Camilerin
onarılmasına izin verilmemektedir. Türklere ait mezarlıklara da
saygısızca davranılmakta, mezar taşları faili meçhul kişilerce
kırılmaktadır. Şu son iki-üç yıl içerisinde, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Karma Parlamento Komisyonları da, Batı Trakya'ya yapmış oldukları
gezilerde bu durumları tespit etmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı
Trakya Türklerinin en önemli sorunlarının bir diğeri de eğitim konusudur.
Lozan Anlaşması'nın 40'ıncı maddesi, Müslüman Türk azınlığa, masrafları
kendilerine ait olmak üzere, ana dilinde eğitim yapacak öğretim kurumları
kurmak hakkını tanımaktadır. 41'inci maddesi ise, Yunan Hükûmetine,
Müslümanların çoğunlukta bulundukları bölgelerde ilkokul eğitimi
yapacak Türk çocukları için okullar açılmasını öngörmektedir. Oysa
Yunanistan, 1976 ve 1977'de çıkardığı iki kanunla Türk okullarını
kendi gözetimine almış, okullara kendi politikası doğrultusunda
yetiştirdiği Selanik Pedagoji Akademisi mezunu öğretmenleri
atamış, azınlık mensubu formasyonlu öğretmenlere görev vermemiştir.
Eğitim gibi önemli bir konuda çözüm olarak bugün Türkçe dersinin seçmeli
ders olarak okutulması kararı, Batı Trakya'daki eğitim yarasının
kapanmasına merhem olamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı
Trakya Türklerinin bu sorunlarının Avrupa Birliği gündemine getirilmesi
gerekmektedir, bu sorunların uluslararası komisyonlarda gündeme
getirilmesi gerekmektedir. Türkiye'ye dışarıdan birçok yabancı
parlamenter gelmektedir. Aynı şekilde, bu yabancı parlamenterlerin
Batı Trakya'ya gitmeleri de sağlanmalıdır. En son, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Türk Grubu Başkanı Eskişehir Milletvekilimiz
Sayın Murat Mercan'ın misafiri olarak Avrupalı bir parlamenter Türkiye'ye
gelmiş, buradaki azınlıkları incelemiş, fakat, buna mukabil, Batı
Trakya'ya diğer ziyaret gerçekleşmemiştir. Bunu da Batı Trakya insanı,
bir an önce karşılık olarak beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki ülke
arasında var olan bu sorunlara rağmen, son dört yılda, ikili ve Avrupa
Birliği çatısı altında ilişkilerde çok olumlu gelişmeler gözlemlenmektedir.
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan ziyaretleri,
Dışişleri Bakanımızın yaptığı ziyaretler, hükûmetler arası iyi
ilişkiler, iki ülke başbakanlarının diyaloğu, bölgeye Türkiye'den
sık sık yapılan ziyaretler, ekonomik göstergelerin her yıl iyiye
gitmesi ve ticaret hacminin artması olumlu gelişmelerin göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, Batı Trakyalı kardeşlerimiz
öncelikle, ilk defa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının Batı Trakya'yı
ziyaretlerinden ziyadesiyle memnun kalmışlardır. Yine, ilk defa
resmî bir Türk heyeti, 22'nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti
olarak Karma Parlamento Komisyonunun ziyareti, daha sonra Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunun ziyareti onları memnun etmiş ve onlara
heyecan katarak, moral ve destek vermiştir. Hiçbir dönemde Batı
Trakya'ya bu kadar yoğun ziyaret gerçekleşmemiş ve hiçbir dönemde
Batı Trakya konusu bu kadar gündeme gelmemiştir.
İkili ilişkilerin gelişmesi nasıl ki birçok yöne
yansıyorsa, pek tabii ki, Batı Trakya Türklerinin sorunlarının çözümüne
de gelişen ikili ilişkiler katkı sağlayacaktır. Nitekim, dün Yunanistan
basınında yer alan haberlere göre, Yeni Demokrasi Hükûmetinin Batı
Trakya azınlığı hakkında yeni adımlar, yeni açılımlar yapmayı amaçladığını
yazmaktadır. Bu açılımları, iyi ilişkilerin azınlık sorunlarının
çözümüne de yansıyacağı şeklinde yorumlamaktayız ve bu açılımları
olumlu gelişmeler olarak görmekteyiz. Aynı zamanda, bu gelişmeleri
son dört yılda sürdürülen iyi ilişkilerin bir yansıması olarak görmekteyiz.
Bu süreçle, gelinen bu noktayla, soydaşlarımızın
sorunlarının Avrupa Birliği normlarına uygun bir şekilde çözüme
kavuşturulacağı kanaatini taşıyoruz.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle genel görüşmenin
ülkemize, Batı Trakya Türklerine hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Dündar, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar
adına görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, önerge sahipleri adına,
birinci imza sahipleri olarak veya yetkili olarak konuşacak iki
konuşmacı vardır.
Önerge sahipleri adına konuşacak arkadaşlara
da, konuşma süreleriyle ilgili olarak üç dakika ek süre vereceğimi
şimdiden ilan ediyorum kendilerine.
İlk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Onur Öymen.
Sayın Öymen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Batı Trakya Türklerinin durumu konusunda bir genel
görüşme yapma önerisini biz defalarca gündeme getirmiştik. Bugün,
nihayet bu önerimizin Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından da benimsenmiş
olmasını memnuniyetle karşılıyoruz, çünkü, biz, Batı Trakya Türklerinin
sorununu bir millî dava olarak görüyoruz, iktidarla muhalefetin
bu konuda görüş birliği içinde, dayanışma içinde olmasının ülkemizin
çıkarları açısından özel bir önem taşıdığına inanıyoruz.
Bu vesileyle, Batı Trakya Türklerinin haklarının
yılmaz savunucusu, rahmetli Gümülcine Milletvekili Sadık Ahmet'in
değerli eşi Işık Ahmet'in de bu toplantıyı izlediğini biliyoruz,
kendisine saygılar sunuyoruz; aynı zamanda Batı Trakya derneklerinin
yöneticilerini de selamlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, benden önceki çok değerli
konuşmacılar ve Sayın Dışişleri Bakanımız, Batı Trakya sorunlarının
pek çok yönünü anlattılar, onları tekrarlamak istemiyorum, onların
anlattığını tekrarlamak istemiyorum; yalnız bir hususa dikkat
çekmek istiyorum: Batı Trakya meselesi Yunanistan'ın sadece Batı
Trakya'ya özgü bir yaklaşımından kaynaklanmıyor. Batı Trakya meselesi,
Yunanistan'ın genel olarak azınlıklar konusundaki olumsuz politikasının
bir ürünüdür.
Bizim sorunumuz, yalnız Batı Trakya'da değil -başka
vesilelerle de söyledik- On İki Adalar'da yaşayan soydaşlarımız da
aynı sıkıntıyı çekiyor. Rodos'ta 3 bin soydaşımız var, bunların yedi
tane Türk okulu vardı, bugün bir tane yok. Acaba, niçin yok? Acaba, niçin
yok? Çünkü, bunların varlığını, bir azınlığın varlığını Yunanistan
içine sindiremiyor.
Değerli arkadaşlar, acaba, sadece Türk azınlığıyla
mı ilgilidir bu sorunlar? Hayır, değildir. Bu sorunlar, aynı zamanda,
başka kökenden gelen Yunan vatandaşları için de vardır. Mesela, Makedon
kökenli vatandaşlarına da Yunanistan aynı kısıtlayıcı politikaları
uygulamaktadır.
Makedonlar, Florina kentinde 8 Ekim 1995 yılında
bir siyasi parti kurdular, "Gökkuşağı Partisi" diye. Sonra
ne oldu? Sonra şu oldu: Size Helsinki Federasyonu raporundan bir
cümle okuyayım: "14 Eylül 1995 tarihinde Gökkuşağı Partisinin
Florina'daki merkezi tamamen yakılmıştır." Ondan bir gün önce,
belediye başkanlığının öncülüğünde polis ve bir grup Yunanlı partinin
tabelasını sökmüşlerdir. Bu şiddet eylemine başvuranlar hakkında
hiçbir soruşturma açılmamış, parti kuranlar hakkında Yunanistan'da
bölücülük yaptıkları için soruşturma açılmıştır. Bunlar Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gitmişlerdir, Yunanistan'ı mahkûm ettirmişlerdir,
ama Yunanistan, politikasını değiştirmemiştir.
İşte, bizim Batı Trakya'daki sıkıntılarımız sadece
oradaki Türklere yönelik davranışlardan kaynaklanmıyor. Yunanistan'ın
genel olarak azınlıklara tahammül etmeyen politikasından kaynaklanıyor.
Çünkü, Yunanistan'da bir Mevlânâ yetişmemiştir, bir Yunus Emre yoktur,
Yunanistan'da hoşgörü kültürü yoktur; bundan kaynaklanıyor. Düşünebiliyor
musunuz, oradaki bir din adamını, bir müftüyü sırf halkın seçtiği
müftü olarak görevini yapmaya çalıştığı için yargılıyorsunuz,
hapse atıyorsunuz! Bu müftü gidiyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine,
dört kere Yunanistan'ı mahkûm ettiriyor, politikanızı değiştirmiyorsunuz.
Biz gittik Batı Trakya'ya değerli arkadaşlarım,
AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Gittik, baktık, bazı köylerde
Osmanlılardan kalma camiler yıkılmış ve tamirine izin verilmiyor.
Belediye Başkanına gittik, sosyal demokrat belediye başkanı. Dedik
ki "Niye izin vermiyorsunuz?" "Bizim yetkimiz yok, Atina'ya
gidin" dediler. Atina'ya gittik, bizzat Yunan Dışişleri Bakanıyla
konuştuk AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Anlattık, camilerin
durumu böyle dedik, vakıfların durumu şöyle, bunların iyileştirilmesini
istiyoruz… Bize, resmen "yapamayız" dedi, "yapamayız"
dedi. Sayın Dışişleri Bakanımıza, Sayın Başbakanımıza bakarsanız,
onlar oldukça iyimser ifadelerde bulunuyorlar: "Türk-Yunan
dostluğu gelişiyor, bundan yararlanarak Batı Trakya Türklerinin
durumunu iyileştireceğiz." Sizin gözünüzün içine baka baka,
Yunanistan Dışişleri Bakanı bunu yapmayacaklarını söylüyor, daha
ne cevap istiyorsunuz?
Müftünüzü çalıştırmazlar, caminizi tamir ettirmezler,
çocuklarınızın eğitimine izin vermezler. 15 tane Türk öğretmen,
Türkiye'de eğitilmiş 15 öğretmen 220 okulda eğitim verecek; bu mümkün
müdür? Lozan'daki kontenjanın bile ancak yarısını veriyor size.
Siz ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapamıyorsunuz, hiçbir şey yapamıyorsunuz.
Peki, orada öğretmen mi yok? Var. Türkiye'de eğitilmiş 75 tane öğretmen,
bugün, Batı Trakya'da işsiz olarak oturuyor; çalıştırmıyorlar, izin
vermiyorlar. Değerli arkadaşlarım anlattı, daha ne söyleyeyim!
Yani, o kadar çok örnek var ki, değerli arkadaşlarım, bunları size
anlatmak bu süreye sığmayacak, ama, şunu size söyleyeyim: Biz hep
Lozan'dan bahsediyoruz. Lozan'ın bir 16 sayılı Eki var. Lozan'ın 16 sayılı
Eki'nde, 10 Ağustos 1920 yılında Yunanistan'la yapılan bir anlaşmadan
bahsediyor. O anlaşma, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'yla Yunanistan
tarafından imzalanmıştır ve bu anlaşma, oradaki Müslümanlardan
sadece Müslüman olarak değil, Türk ve Bulgarlar olarak bahsediyor. Yunanistan
diyor ki: "Uluslararası anlaşmalarda Türk'ten bahis yok, ben onları
Müslüman olarak…" Hayır arkadaş! O anlaşmada "Türk" olarak
bahsediyor bunlardan, biliyor musunuz? Bunu da uygulamıyor, bunu
da uygulamıyor. Sayın Bakana rica ediyorum, bu konuyla yakından
ilgilenirse, mutlaka bu anlaşmanın izini de bulacaktır ve o anlaşmayla
Yunanistan'ın neleri üstlendiğini de görecektir.
Şimdi, uluslararası anlaşmaları dinlemiyor,
hiçbir eleştiriye de olumlu cevap vermiyor ve biz, hâlâ, iyimser bir
şekilde diyoruz ki: "Biz bu işleri, işte, Yunanistan'la ilişkileri
geliştirerek hallederiz." Edemeyiz. Ne yapacağız? O zaman hakkınızı
arayacaksınız. Türkiye'den en küçük bir şikâyeti olsa Yunanistan,
ne yapıyor? Dünyayı ayağa kaldırıyor, ne Avrupa Konseyini bırakıyor
ne Avrupa Birliğini bırakıyor ne Birleşmiş Milletleri ne Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatını, her yerde Türkiye'yi en ağır şekilde
suçluyor. Siz ne yapıyorsunuz? Bir toplantıda gidip de şunları açıkça
eleştirdiğinizi duymadık. Bir kere söyleyin şunu. Gidin, Sayın Dışişleri
Bakanı, sizden rica ediyoruz, bir kere gidin, burada söylediklerinizi
-fazlasını istemiyoruz- şurada söylediklerinizi gidin Avrupa
Konseyinin kürsüsünden söyleyin bakalım, bir kere gidin söyleyin.
(CHP sıralarından alkışlar) Sayın Başbakan gitti Avrupa Konseyine,
büyük bir fırsattı. Bunların konuşulacağı yer Avrupa Konseyi. Biz
de oradaydık; merakla bekledik, bakalım, Batı Trakya Türkleri için
ne diyecek, bir kelime söylemedi.
Medeniyetleri buluşturacakmışız! İnşallah buluştururuz,
ama daha acil sorunumuz var. Orada 150 bin insan sizden medet umuyor, sizden destek
bekliyor; bunu yapamıyoruz, maalesef. Yani, dinî konularda, insani
konularda hiç kimseye söz bırakmıyoruz, camimiz yıkılmış, camimizi
tamir ettiremiyoruz. Dört buçuk senedir iktidardasınız, niçin İskeçe'nin
Yenice bucağındaki camiyi tamir ettiremediniz? Niçin yaptıramadınız?
Niçin bunu bir mesele hâline getiremediniz? Niçin yabancı basını
çağırıp bir basın toplantısı yapamadınız? Niçin gidip Türk gazetecilerini
o caminin yanında oturtup gösteremediniz oradaki gerçekleri, niçin?
Bütün politikamız, hep yumuşak davranmak, hep
alttan almak, hep uzlaşır görünmek. Bu yolla, değerli arkadaşlarım,
dünyada başarı kazanmış tek bir ülke yoktur. Siz, İstanbul'daki Rumlara
her türlü imkânı tanıyacaksınız, yetinmeyecekler, her gün başınıza
kakacaklar: Onu da istiyoruz, bunu da istiyoruz. Sonunda ne olacak? Sayın
Bakan söyledi: "Biz, onların kendi patriklerini seçmesine izin
veriyoruz." Buna karşılık patrik ne yapıyor? Size söyleyeyim,
ne yapıyor: 22 Ocak tarihinde davet edilmiştir Avrupa Konseyine,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde ekümenik patrik sıfatıyla
konuşacak, haberiniz var mı bundan? Bunu duydunuz mu hiç? Peki, bizim
Hükûmetimiz ne yaptı bunu engellemek için? Bunu Hükûmet duymamış olabilir
mi? Ne yaptınız? Lozan'dan beri izlediğimiz bütün politikaları
yerle bir edecek bir yaklaşımla, ekümenik sıfatıyla çıkacak Avrupa
Konseyinin kürsüsünde konuşacak ve biz de bunu içimize sindireceğiz,
öyle mi? Niçin tepki gösteremiyorsunuz? Nedir? Sizi tepki göstermekten
alıkoyan nedir? Nedir?
Kıbrıs'taki duruma bakın, aynı şey. Efendim, Sayın
Başbakan, Grup toplantısında söylüyor, biz de çok memnun olduk,
"Hiçbir şekilde karşılıksız adım atmayacağız." diyor. Çok
güzel. Ne oldu şimdi? Lokmacı barikatında, ne aldık karşılığında
da yıkıyoruz köprüyü? Hiçbir şey alamadık. Karşı taraf barikatını
yıktı mı? Yıkmadı. Siz niye yapıyorsunuz bunu? Efendim, dünya bize
sempatik dermiş, dünya bizi çok beğenirmiş, çok severmiş…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öymen, üç dakikalık ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Yani, sadece dünyadan beğeni kazanmak için tek
taraflı taviz veriyorsunuz, sonra da çıkıyorsunuz diyorsunuz ki:
"Biz karşılıksız hiçbir şey yapmıyoruz." Hangisi doğru?
Daha vahimi var, daha vahimi var: Kıbrıs'taki Başpiskopos
Hıristomos'u oradaki din işleri başkanı Türk kesimine davet ediyor.
Kimdir bu davet ettiği adam? Davet ettiği adam, basına, resmen
"Biz, Kıbrıslı Türklerle birlikte ortak düşmanımıza karşı savaşacağız."
diyor. Ortak düşman Türkiye. Düşünebiliyor musunuz, "Türkiye
düşman" diyen, açıkça "düşman" diyen bir adamı siz davet
ediyorsunuz Kıbrıs Türk kesimine! Türkiye'nin tepkisi ne oldu buna,
duydunuz mu? Hükûmetin tepkisi ne oldu buna, duyanınız var mı? Yok.
Bereket, adam dedi ki: "Ben sınırı geçerken pasaport göstermem,
yok, kuzeydeki bütün kiliseleri kendi denetimimiz altına alacağız"
filan da, son dakikada iptal edildi. Yoksa, bizimki gidecek karşıya,
karşıdaki de Türk kesimine gelecek. Şu işe bakın! Lokmacı barikatı
işinde Hükûmetin tutumu nedir? "Kıbrıslı Türklerin bileceği iştir..."
Böyle şey olur mu? Böyle bir şey olabilir mi? "Kıbrıslı Türklerin
bileceği iştir." diyebilir misiniz? Yani, böyle bir şeyi nasıl
diyebilirsiniz? Sizin hiç mi politikanız yok? Askerle görüştüreceğiz
KKTC Cumhurbaşkanını, anlaşsınlar, uzlaşsınlar... Peki, siyaseten
siz ne diyeceksiniz? Niçin Meclise getirmiyorsunuz? Niçin bunun
siyasi boyutunu görüşmüyoruz?
Değerli arkadaşlarım, daha bir ay geçmedi, Kıbrıslı
Rumların baskıları ve entrikalarıyla, Avrupa Birliği, Türkiye'ye,
tarihte hiçbir ülkeye yapmadığı kadar ağır bir muamele yaptı, ağır
bir ceza verdi. Biz de bekliyoruz, bakalım, şimdi Türk Hükûmetinin buna
tepkisi ne olacak diye. Bir de baktık ki, meğerse, tepkimiz, Rumlara
daha yakınlaşmak olacakmış! Rumları içimize nasıl sokarız, bir sokak
daha açsak, efendim, işte, bizim çarşımızdan alışveriş yapsalar,
acaba, dünya bize daha sıcak bakar mı, bizi daha sempatik görür mü…
Değerli arkadaşlar, gerçekten, bunu çok büyük
bir acıyla söylüyorum, çok büyük bir ıstırap çekerek söylüyorum: Bunun
bir tek izahı vardır, bir tek kelimesi vardır, o da, aşağılık kompleksidir.
Size kötülük yapan, baskı yapan, eziyet yapan, bütün dünyayı aleyhinize
ayaklandıran bir ülkeye karşı yakınlaşacaksınız! Türkiye'ye mesafe
koyacaksınız, Türkiye'yle ihtilaflarınızı basına da anlatacaksınız,
açıklayacaksınız; ama, Rumlara yakınlaşmak isteyeceksiniz! Böyle
bir şey olabilir mi? Böyle bir politika olabilir mi? Gerekçesi nedir?
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Böyle bir kelime de olmaz
ama…
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ben bunu yapanlara söylüyorum,
size söylemiyorum; sizin bu konudaki duyarlılığınızı biliyorum
değerli arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Kıbrıs
konusunda ne kadar duyarlı olduğunu biliyorum; ama, eğer, siz, böyle
bir ortamda, Kıbrıslı Rumlar bu kadar kötülük yapmışken Türkiye'ye,
siz onlara yakınlaşmak için politika üretirseniz, bunun kelimesini
siz bana söyleyebilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, son cümlelerinizi alayım. Son
defa açıyorum mikrofonu.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Dünyada pozisyonumuz iyi
olacakmış, herkes bizi beğenecekmiş… Böyle dış politika olur mu?
Sayın Başbakan ne diyor: "Karşılıksız adım atmayız."
Nedir karşılığı Lokmacı barikatında attığınız adımın? Ne aldınız
karşılığında? Adam size diyor ki: "Bayrağınızı da indireceksiniz,
askerinizi de çekeceksiniz." Siz verdikçe daha fazlasını istiyor.
Değerli arkadaşlarım, şunun için bütün bunları
söylüyorum: Batı Trakya millî davadır, Kıbrıs da millî davadır. Biz,
bu konuda, Hükûmetin, Türkiye'nin çıkarlarını, haysiyetini, soydaşlarımızın
haklarını savunmak için atacağı her kararlı adımın arkasında olacağız.
Bu millî davadır, sizinle beraber olacağız; yeter ki bu adımı atın,
yeter ki "aşağıdan alarak, uzlaşıcı tavır izleyerek bu işleri
çözeriz" anlayışından kurtulun.
Sayın Başbakan ne diyor? Basında çıktı: "Batı
Trakya Türklerine tavsiye ediyorum, Yunan vatandaşı olduğunuzu
söylemekten çekinmeyin."
Değerli arkadaşlarım, bu mudur bizim mesajımız?
Bunu mu söyleyeceğiz biz? Bir Yunan Başbakanı söylüyor mu İstanbul'daki
Rumlara Türk vatandaşı olduğunuzu söylemekten çekinmeyin diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ederim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Önerge sahipleri adına son konuşmacı İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir.
Sayın Özdemir, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Özdemir, sürenizi peşin ilave edeyim, konuşmanızı
ortasında kesmeyeyim.
Buyurun efendim.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batı Trakya'daki Müslüman Türk azınlığın sorunlarını
içeren görüşmelere başladık. Önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Konya Milletvekilimiz
Sayın Nezir Büyükcengiz'e ve eski bakanımız Sayın Mustafa Taşar'a
Allah'tan rahmet, geride kalanlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmalarıma, sözlerime
sizlerle Yunanistan ziyaretimiz sırasında yaşadığımız trajikomik
bir olayı paylaşarak başlamak istiyorum.
Atina'da Sayın Bakoyanni'yle başlayan ziyaretlerimizin
ardından heyet olarak Atina'dan ayrıldık. Uçağımız havalandı. Kısa
bir süre sonra uçakta bir anons duyduk: "Havadan fotoğraf çekilmesi
yasaktır." diyordu. Bizler, Sayın Yakış yanımda oturuyordu, şaşırdık
ne demek istiyorlar. Fakat uçakta bir gülüşme oldu. Bir süre sonra
olay unutuldu. Dedeağaç üzerine geldik. Uçağımız inişte. Bir anons daha:
"Havadan havaalanının fotoğrafının çekilmesi yasaktır."
Şimdi, bunu anlamak gerçekten benim açımdan çok
zor, sanıyorum arkadaşlarımız açısından da çok zor oldu. İletişim
çağı diye bir çağ yaşıyoruz. Google'dan girdiğiniz zaman, havaalanında
yürüyen yolcunun ayakkabısının rengini kahverengi mi siyah mı diye
görürsünüz. Şimdi, bunun bize yapıldığı çok açık ve netti, çünkü,
uçağa bizim bindiğimiz biliniyordu. VIP olarak uçağa alınmıştık.
Uçakta kimler olduğunu, bir önceki dönemin Dışişleri Bakanının
ve iki komisyon başkanı ile heyetin bulunduğunu biliyorlardı. Yolcuların
da bize söylediği şu oldu: "Bunlar size bir baskı unsuru oluşturmak
istiyor, değilse, yıllardan beri bu anons uçaklarda yapılmıyor."
Şimdi, ben buradan hareketle önce bunu anlattım
ki… Benim orada soydaşlarım… Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili
olarak söylüyorum, bana bu baskı uçakta yapılmaya başlanıyorsa,
yıllardan beri, benim soydaşlarım, acaba, Batı Trakya'da ne yaşıyordu,
bunun anlaşılması açısından bunu öncelikle ifade etmek istedim.
Batı Trakya'da Türkiye ile Yunanistan arasında
imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele Anlaşması uyarınca, İstanbul'daki
Rumlar ile birlikte mübadele dışı bırakılan ve bugün sayıları 150
bin civarında olan bir Türk azınlık bulunmaktadır. Bu Türk azınlığın
sorunlarının geniş bir şekilde ele alınması ve değerlendirilmesi
amacıyla bugün burada gerçekleştirmekte olduğumuz görüşmeyi,
her yönüyle tarihî bir oturum ve Batı Trakyalı soydaşlarımıza her
zaman verdiğimiz büyük önemin bir başka göstergesi olarak gördüğümü
belirtmek istiyorum.
Batı Trakya'nın Lozan Antlaşması'yla resmen Yunanistan'a
bırakıldığı günden beri, Batı Trakya Türk azınlığını Türkiye'nin
Yunan topraklarındaki uzantısı olarak gören Yunan yönetimleri,
azınlığı, potansiyel bir tehdit olarak değerlendirmişler, bu çerçevede
şekillendirdikleri azınlık politikalarıyla da, Batı Trakya'daki
Türk nüfusu göçe zorlamak, bu mümkün olmadığı takdirde de Türk toplumunu
asimile etmek hedeflerini gütmüşlerdir.
Batı Trakya Türk azınlığı 1920'li yıllarda Batı
Trakya nüfusunun yüzde 65'ini oluştururken, azınlığın, anlaşmalardan
kaynaklanan azınlık haklarını, Yunanistan Anayasası ve Yunan iç
mevzuatından doğan vatandaşlık haklarını ve taraf olduğu uluslararası
antlaşmaları ihlal ederek uygulayageldiği, göçe zorlama, baskı,
sindirme ve eritme politikaları sonucunda, günümüzde bu oran yüzde
30-35'lere gerilemiştir. Durum başlangıçtaki gibi olsaydı, bugün,
Batı Trakya'da nüfus 700-800 bin civarında olacaktı.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu olarak 2006 yılı
13-17 Haziran tarihleri arasında Atina ve Batı Trakya'ya beş günlük
bir ziyaret gerçekleştirdik. Atina'da Dışişleri Bakanı Sayın Bakoyanni
dahil Yunan makamlarıyla başlayan görüşmelerimiz, Batı Trakya'da
yine Yunan makamları ile öğretmeni, din adamı, kadını, erkeği, köylüsü,
kentlisi her kesimden çok sayıda soydaşımızla devam etti. En ücra
dağ köylerine kadar çıktık, soydaşlarımızla görüştük. Gösterdikleri
misafirperverlik için tüm soydaşlarımıza buradan teşekkür ediyorum.
Azınlığın bugünkü en temel mücadele alanlarının
başında kimlik sorununun geldiği malumdur. Komşumuz Yunanistan
bölgedeki azınlığın Türk kimliğini inkârı temel bir politika olarak
benimsemiştir. Batı Trakya'da bütün sorunların temelinde esasen
bu inkârcı politikalar bulunmaktadır. Azınlığın kendi kendini tanımlama
hakkından mahrum bırakılma olgusu, önemli bir azınlık sorunu olarak
varlığını korumaktadır.
Batı Trakya'da hâlen isminde "Türk" kelimesi
bulunan derneklerin resmî faaliyetlerine izin verilmemekte ve
azınlığın Türk azınlığı olduğu ısrarla reddedilmektedir. Ayrıca,
azınlığın etnik kimliğini inkâr politikasının uzun vadede uygulanamayacağının
anlaşılması üzerine başlatılan ve Batı Trakya'daki çoğunluk mensupları
tarafından da destek gören Türk azınlığı Türk, Pomak ve Çingene olarak
üçe bölme eğilimini destekleyici faaliyetler de hâlen devam etmektedir.
Bunların ne denli boş gayretler olduğunu, bizzat
bölgede görmekten duyduğum memnuniyetimi burada ifade etmek istiyorum.
Kendileriyle gurur duyduğum soydaşlarım Türk olmanın ne anlama
geldiğini sadece Yunanistan'a değil tüm dünyaya da anlatıyor ve
esasen de bir efsane yazıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yunan yönetimi
Lozan Antlaşması'nda "Türk azınlık" ifadesinin bulunmadığını
ileri sürerek Batı Trakya Türk azınlığını Müslüman azınlık olarak
tanımlamaktadır. Antlaşma'nın doğrudan ilgili maddelerinde
"Müslüman" tabiri kullanılmışsa da, yine Antlaşma'da yer
alan diğer hükümlerde geçen "Türk" sıfatından ve ayrıca Konferans
tutanaklarında yer alan beyanlardan, mübadele dışı bırakılan Batı
Trakya azınlığı mensuplarının Türk oldukları açıkça anlaşılmaktadır.
Kaldı ki, Türklük tanımlaması etnik, Müslümanlık tanımlaması ise
dinî bir gruplandırmadır ve birbirlerine aykırı olmaları da mümkün
değildir. Bir başka ifadeyle, azınlık kendisini hem Müslüman hem de
Türk olarak, pek tabii ki, tanımlayabilir.
1960'lı yıllara kadar azınlığı Türk kabul eden,
azınlık okullarına "Türk okulları" diyen Mareşal Papagos
kanunları Yunanistan'a değil başka bir ülkeye mi aittir? Savaşı müteakiben
nüfus değişimi için Türk-Yunan karma komisyonlarınca verilen ve
"etabli" olarak adlandırılan belgelerde azınlık fertleri
"Türk" olarak nitelendirilmişken, bugünkü tablo ve mevcut
uygulamalar nasıl açıklanabilecektir?
Değerli milletvekilleri, 1974 sonrasında Türk
dernek ve birliklerinin tabelalarının sökülmeleriyle yoğunluk
kazanan Türk kimliğini inkâr bugün hâlâ sürmektedir. Okulların tabelalarından
Türk kelimesinin nasıl kazandığını yerinde gördük, geldik. Azınlığın
en güçlü ve şanlı örgütlenmelerinden biri olan ve isimlerindeki
Türk sözcüğünden dolayı kapatılmış olan İskeçe Türk Birliği ile Rodop
İli Türk Kadınları Kültür Derneği dosyaları, bugün iç hukuk yolları
tamamlandığından dolayı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmıştır.
Bununla birlikte, söz konusu davaların sonucu
ne olursa olsun, Batı Trakya'nın dışında, dağında, ovasında, köyünde,
kentinde, tabelaları Yunan yetkililerce indirilmiş olsa da, İskeçe
Türk Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Gümülcine Türk
Gençler Birliği gibi, canlı, dinamik ve şerefli derneklerinde Türk
kimliğine sahip çıkan ve bunun mücadelesini bütün imkânlarıyla yapan
azınlığın Türklüğünü hiçbir kararın değiştiremeyeceği ve kimliğini
elinden alamayacağı da şüphesizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dinî yaşam,
azınlığımızın maruz kaldığı baskıların içinde en dikkat çekicilerinden
birisidir. Yunan yönetimleri azınlığın arzusu hilafına müftüler
atamaktadır. Azınlığımız ise, seçtiği müftülerin bu makama gelmesini
istemekte, devletin atadığı kukla müftüleri tanımamaktadır. Yunan
yönetimi seçilmiş müftülere her türlü baskıyı uygulamakta zerrece
sakınca görmemektedir. Yunan devleti bir kiliseye papaz atayamadığı
hâlde, azınlığa müftü atama hakkını kendinde görebilmektedir. Hristiyan
bir valinin Müslüman bir azınlığa müftü ataması, soruyorum, dünyanın
hangi ülkesinde mevcuttur? Geçtiğimiz yıllarda inşasına izin verilmediği
için Koyunköylü soydaşlarımızın uzun müddet bir depoda ibadetlerini
yapmak zorunda kaldıklarını unutmuş değiliz. Türk çocuklara temel
dinî bilgiler öğreten kurslar ise, ne yazık ki, ticari merkezlermiş
gibi, ağır vergi cezalarına çarptırılmaktadır.
Ziyaret programımız sırasında, vefatından kısa
süre önce görme imkânı bulmaktan mutlu olduğum ve rahmetle andığım
İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın yüz ayı aşkın hapse mahkûm edildiğini,
bunun önemli bir bölümünü, insanlık dışı baskılar altında, bizzat
hapiste geçirdiğini biliyoruz. Aynı şekilde, Gümülcine Müftüsü
Sayın İbrahim Şerif ve diğer din adamlarımız da ağır baskılara maruz
kalmışlardır. Hepsine buradan saygılarımı iletiyor, yeni seçilen
İskeçe Müftüsü Sayın Ahmet Mete'yi gönülden kutluyor, hayırlı hizmetler
vermesini diliyorum.
Aynı şekilde, ata yadigârı Türk vakıflarının yönetiminin,
bizzat azınlık mensuplarının deyimiyle, kukla yöneticilerin elinde
ve işgal altında tutulduğunu görmekteyiz. Bu vakıfların ne durumda
oldukları, hangilerinin ne şekilde dağıtıldığı, israf edildiği
ise bilinmemektedir.
1913 Atina Antlaşması'yla ilgili bölüm ve protokolleriyle
başlayan süreç içinde, 1920 tarih 2345 sayılı Kanunname ile azınlığın
dinî ve vakıflar alanındaki temel haklarının Yunan iç hukukuna yansıtıldığını
biliyoruz. Ancak, 1980 tarih 1091 sayılı Kanun, özetle, azınlık vakıflarını
yok etmeyi hedeflemektedir. 1990 tarih 1920 sayılı Yasa ise azınlığın
dinî özerkliğine indirilen büyük bir darbedir.
Azınlık bütün bu düzenlemelere kesin tepki vermiş,
karşı çıkmıştır. Türk azınlığın bu konudaki isteği açıktır. Müftülükler,
vakıflar gibi azınlık için büyük önem arz eden alanlarda taleplerinin
dikkate alınmasını, gerekli hukuki düzenlemelerin, çağın gerektirdiği
ihtiyaçlar da dikkate alınarak yapılmasını istemektedir. Ne yazık
ki, bu taleplere yapıcı bir cevap gelmemiştir. Bu nedenle, sorunlar,
gerginlikler ve azınlığın hak ihlalleri bütün ciddiyetiyle hâlâ
sürmektedir.
Bir başka büyük sorun kültür ve tarih mirasımız
alanındadır. Osmanlı-Türk eserleri, yangınlar, kundaklamalar, yıkılmalar
veya restorasyon yapılmaması gibi nedenlerle tarihten silinmek
istenmektedir. Yangınların, kundaklamaların sorumluları, nedense,
hiç yakalanamamaktadır. Yolu İskeçe ve Yenice'ye düşenlere bölgedeki
camilerin içler acısı durumlarını görmelerini tavsiye ediyorum.
Çok önemli sorunlardan birisi de eğitim alanında
yaşanmaktadır. Son yıllarda sağlanan birtakım iyileşmelere karşın,
Batı Trakya Türk azınlığı mensubu öğrencilerinin Türkçe'yi ve Yunanca'yı
iyi bilmediklerini ve eğitimlerinin yetersiz olması nedeniyle, Avrupa
Birliği ve Yunanistan'ın ikinci sınıf vatandaşları olarak yetişmeye
devam ettikleri yadsınamaz bir gerçektir.
Yunanistan'da mecburi temel eğitim süresinin dokuz
yıl olmasına karşın, her yıl altı yıllık azınlık ilkokullarından mezun
olan yaklaşık bin azınlık çocuğunun eğitimini sürdürebileceği sadece
iki azınlık ortaokulunun bulunması -ki, bunlar Gümülcine ve İskeçe'dedir-
ve bu okulların dershane ve öğretmen kapasitesinin yetersizliği
nedeniyle, bu okullara kayıtlarını yaptıramayan öğrenciler Yunan
devlet ortaokullarında okumaya veya tahsil için Türkiye'ye gitmeye
zorlanmaktadırlar. Ayrıca, okulların durumunu görmenizi isterim,
içler acısı.
Azınlık liselerinden mezun olan soydaş öğrenciler
için üniversiteye girişte tanınan binde 5 özel kontenjan ise, gerek
azınlık ilkokullarında gerek azınlık ortaokul ve liselerinde son
derece düşük nitelikli Yunanlı öğretmenlerin görev yapmaya devam
etmeleri nedeniyle Türk azınlık mensuplarının Yunanistan'da yükseköğrenim
yapabilme konusunda karşılaştıkları sorunları çözememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, ek bir dakika süre daha
veriyorum size, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Diğer konulara giremeyeceğim,
vaktimin olmamasından, ama, Sayın Bakanım yeterince anlattı diye
düşünüyorum, onun için, o kısımları geçeceğim.
Yalnız 19'uncu madde mağdurlarını konuşmak istiyorum.
Yunan Vatandaşlık Yasası'nın ırkçı 19'uncu maddesi yürürlükten kaldırılmadan
önce, söz konusu madde uyarınca, Yunan vatandaşlığından ıskat edilen,
yani çıkarılan vatandaşlar, soydaşlar mağduriyetlerini hâlâ yaşamaya
devam ediyorlar. 1998 yılında geriye yürümeksizin yasa iptal oluyor,
ancak, tabii bu yasada garip olan bir şey var. "Yurt dışında"
diyorlar, ancak bizim gittiğimizde öğrendiğimiz şey şu: Yunanistan'da
Yunan vatandaşı olarak askerliğini yapan bir Türk genci vatandaşlıktan
çıkarılıyor ve soruyor, diyor ki: Eğer ben vatandaş değil idiysem nasıl
askerlik yaptım? Eğer askerlik yapıyorduysam nasıl vatandaşlıktan….
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum,
son cümlem.
BAŞKAN - Sayın Özdemir, son cümleniz, teşekkür
cümlenizi alayım lütfen efendim.
Son sayfayı buldunuz mu efendim? Buyurun. Lütfen,
son cümlenizi, teşekkür cümlenizi alıyorum.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Tamam.
Sayın Başkanım, ben aslında çok daha…
BAŞKAN - Efendim, herkese aynı muameleyi yapıyorum.
Bakınız, bana daha önce on beş dakika demiştiniz, şu anda on beşinci
dakikayı kullanıyorsunuz, lütfen.
Buyurun.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Artık, bundan sonrasında
söyleyeceğim fazla bir şey kalmadı zannediyorum ama, şunun bilinmesini
istiyorum: Batı Trakya'daki soydaşlarımız sahipsiz değildir, onların
Türkiye gibi bir sahibi vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Gümülcine'de, İskeçe'de parmağı kanayan bir soydaşımın acısını
ben buradan hissederim, biz buradan hissederiz diyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - İnci Hanım, sizin hissedeceğinizden
hiç kuşkumuz yok, Hükûmet hissetsin.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hepimiz hissederiz.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
genel görüşme önergeleri üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Genel görüşme açılmasını kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu ya?
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulca
görüşmeleri yeterli görülmüş ve genel görüşme açılması kabul edilmemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu arkadaşlar?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne oldu?
BAŞKAN - Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu arkadaşlar?
BAŞKAN - …10 Ocak 2007 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum, teşekkür ediyorum.
Kapanma Saati:
19.47