DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT: 143
44’üncü Birleşim
26 Aralık
2006 Salı
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili
Ahmet Çağlayan'ın, İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy'un, ölümünün
70'inci yıl dönümünde, edebiyatçı kişiliğine ve eserlerine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kars Milletvekili
Zeki Karabayır'ın, Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıldönümü münasebetiyle
gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili
Mustafa Ünaldı'nın, Konya Numune Hastanesinde meydana geldiği iddia
edilen ve bazı gazete ve televizyonlarda yayımlanan habere ilişkin
gündem dışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı ve 40 milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/407)
2.- Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı ve 42 milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Malatya Milletvekili
Miraç Akdoğan'ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/427)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Sudan Millî Meclisi Başkanı
Ahmet İbrahim Al Taher'in resmî davetine beraberinde Parlamento
heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1168)
3.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın, Ürdün'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1169)
4.- Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Suriye'ye yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1170)
5.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1171)
6.- Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun'un Pakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1172)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve Genel
Kurulun 4/1/2007 Perşembe günü çalışmamasına ilişkin AK Parti Grubu
önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4. Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1267) (S.Sayısı: 1312)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUN'un, ders kitabı dağıtımındaki aksaklıklara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18809)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yapımına başlanan yurt binası inşaatına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18811)
3.- İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir-Aliağa'da okul alanı olmaktan çıkarılan taşınmaza
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18812)
4.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, hakkında soruşturma açılan personele ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18813)
5.- Muğla Milletvekili
Fahrettin ÜSTÜN'ün, kuş gribine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/18824)
6.- Antalya Milletvekili
Atila EMEK'in, Antalya'daki taşımalı eğitime ve bir köyün okul ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18831)
7.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, TRT Genel Müdür Vekili ile ilgili bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı
(7/18832)
8.- İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin verdiği ihalelere ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18936)
9.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane, Kars, Kilis, Kütahya, Nevşehir, Rize,
Siirt, Şırnak, İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir, Ağrı, Bursa
Büyükşehir, Eskişehir Büyükşehir, Kocaeli Büyükşehir, Konya Büyükşehir,
Sakarya Büyükşehir, Kayseri Büyükşehir, Erzurum Büyükşehir, Antalya
Büyükşehir, Diyarbakır Büyükşehir, Adana Büyükşehir, Samsun Büyükşehir,
Gaziantep Büyükşehir, Mersin Büyükşehir, Aksaray, Amasya, İzmir
Büyükşehir, Bingöl, Bitlis, Bolu, Çankırı, Elazığ, Düzce ve Adıyaman
Belediyelerinin elektrik borcuna ilişkin soruları ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18939, 7/18940, 7/18941, 7/18942, 7/18943,
7/18944, 7/18945, 7/18946, 7/18948, 7/18949, 7/18950, 7/18951, 7/18952,
7/18953, 7/18954, 7/18955, 7/18956, 7/18957, 7/18958, 7/18959, 7/18960,
7/18961, 7/18962, 7/18963, 7/18964, 7/18965, 7/18966, 7/18967, 7/18968,
7/18969, 7/18970, 7/18971, 7/18972, 7/18973)
10.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, üniversite hastanelerinin alacaklarına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18976)
11.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, bir ders kitabının onay süresinin içindeki bir
resmin çıkarılması şartına bağlandığı iddiasına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18978)
12.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, kaynak ve ders kitapları ile yabancı dil öğretmenlerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18980)
13.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, sera gazları salımına ve sel felaketlerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19018)
14.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, Bülent Ecevit'in cenaze töreninde TRT'nin sansür uyguladığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın
cevabı (7/19024)
15.- Mersin Milletvekili
Şefik ZENGİN'in, TRT Çukurova Bölge Müdürlüğüyle ilgili bir soruşturma
raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın
cevabı (7/19030)
16.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, sera etkisi yaratan gaz salımındaki
artışa ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19042)
17.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, tehlikeli atıkların bertarafına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19044)
18.- Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, Bülent Ecevit'in cenaze töreninde TRT'nin sansür uyguladığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı
(7/19053)
19.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, Fransızca dersine ve Fransızca eğitim veren okullara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19094)
20.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Elazığ'ın Alacakaya ilçesinin yeni bir
lise binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/19095)
21.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, kent merkezlerindeki okulların satışına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19097)
22.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, İZAYDAŞ'ın atık kabulüyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19128)
23.- Ordu Milletvekili
Kâzım TÜRKMEN'in, bir çevre düzenleme planına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19129)
24.- Kırşehir
Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, Kırşehir Lisesinde Cumhuriyet
Bayramında bir öğrencinin okuduğu şiire ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19150)
25.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir katılım bankasının bazı ortaklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/19171)
26.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in idari kadrolara yapılan atamalara,
Statülerine göre
personel sayısına,
-Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUN'un, bir imamın görev yerinin değiştirilmesine,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/19251, 7/19252, 7/19253)
27.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, benzin ve mazota yapılan zamlar ile ÖTV artış oranına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19310)
28.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TBMM kararlarına uyulmasının yaptırımına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili İsmail
ALPTEKİN'in cevabı (7/19585)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 19.00'da açılarak üç oturum yaptı
2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli
Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252;
1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmeleri
tamamlandı; elektronik cihazla ayrı ayrı yapılan açık oylamaları
sonucunda, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, bütçenin kabulü nedeniyle Genel Kurula hitaben
teşekkür konuşması yaptı.
Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle;
Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın,
Sivas Milletvekili
Nurettin Sözen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Konuşmalarında, şahıslarına;
Ankara Milletvekili Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında,
Genel Başkanlarına;
Sataştıkları
iddiasıyla,
Birer açıklamada
bulundular.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
1'inci sırasında
bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında
bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
(1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında
bulunan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin
(2/900) (S. Sayısı: 1311), görüşmelerini müteakiben, istem üzerine
elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
26 Aralık 2006 Salı
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.46'da son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Bayram Özçelik |
|
Çanakkale |
Burdur |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Harun Tüfekci |
|
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.: 56
II. - GELEN KÂĞITLAR
26 Aralık 2006 Salı
Raporlar
1.- Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1267) (S. Sayısı:
1312) (Dağıtma tarihi: 26.12.2006) (GÜNDEME)
2.- İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar'ın; Devlet İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (2/902)
(S. Sayısı: 1314) (Dağıtma tarihi: 26.12.2006) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI ve 40 Milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/407) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI ve 42 Milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/12/2006)
26 Aralık 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
İSMET ATALAY (İstanbul)
- Başkan, 40 kişi var içeride!
BAŞKAN - Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 70'inci yıl dönümü
münasebetiyle Uşak Milletvekili Sayın Ahmet Çağlayan'a aittir.
Buyurun Sayın
Çağlayan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Ahmet Çağlayan'ın,
İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy'un, ölümünün 70'inci yıl dönümünde,
edebiyatçı kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ÇAĞLAYAN
(Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mehmet Âkif Ersoy'un
ölümünün 70'inci yılında görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Mehmet Âkif 1873
yılında İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da yine İstanbul'da vefat
etti. Sözü ile özü birbirine uyan, gençliğimize örnek olabilecek
abide şahsiyetlerimizden birisi de Mehmet Âkif'tir. Altmış üç yıllık
ömrünü bir destan gibi yaşadı. En insafsız muhaliflerince bile alkışlandı.
Şair, edebiyatçı, devlet memuru, politikacı, fen adamı, gazeteci
ve eğitimci olarak millete unutulmaz hizmetler verdi. Bağımsızlık,
istiklal, hürriyet tartışılmazlarındandır. Milletine borçlu ve
hayrandır. Millî birlik ve beraberlik en çok arzuladığı idealidir. Gelecekten
ümit kesmek onun için kabul edilmezdir, ona göre alçakça bir ölümdür ve
bunu veciz bir şekilde.
"Atiyi karanlık
görerek azmi bırakmak,
Alçak bir ölüm
varsa, eminim budur ancak." diye ifade edecektir.
Kurtuluş Savaşı'nın
en ümitsiz günlerinde Mustafa Kemal'in önderliğindeki mücadele
için Anadolu'ya geçmiş, sadece milletle birlikte savaşa katılmakla
kalmamış, köy köy, kent kent dolaşarak halkı savaşa teşvik etmiş, isyanların
bastırılmasına katılmış, esaretin korkunç akıbetini anlatmış, bağımsızlık
için verilen savaşa herkesin katılmasını sağlamaya çalışmıştır.
O "Sahipsiz
bir memleketin batması haktır./Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."
diye düşüncelerini dile getirmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Birinci Büyük
Millet Meclisinde Burdur Milletvekili olarak görev yaptı. İstiklal
Marşı için yarışma açıldı. 724 şiir katıldı, hiçbiri istenilen nitelikte
bulunmadı. Âkif, ödül var diye yarışmaya katılmamıştı. Kendisine
Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver rica etti. Ancak, bu
işi milletine parayla yapamayacağını söyleyip, teklifi geri çevirdi.
Ödül meselesine bir şekilde çare bulunacağı teminatı üzerine
yazdığı şiir Mecliste dört defa okunup, ayakta alkışlandı. Alkışlarla
Meclis inlerken, Mehmet Âkif mahcup olmuştu. O, milleti için yaptığı
bir işte alkışlarla gurur duyma cüretini bile kendisine çok gören
birisiydi.
Şiiri 12 Mart
1921'de Meclis tarafından Millî Marş olarak kabul edildi. Ödülü kabul
etmemesi bazılarınca tuhaf karşılanmışsa da, giyecek paltosu dahi
yokken İstiklal Marşı’nı milletimize, ödülünü de kahraman ordumuza
hediye etti. Onun sorumluluk duygusu şöyleydi:
"Kanayan
bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek
için çifte yerim, kamçı yerim!
Adam aldırma da
geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim,
hakkı tutar kaldırırım! "diye… (AK Parti sıralarından alkışlar)
… sorumluluk duygusunun büyüklüğünü ifade eder.
"Kocakarı
ile Ömer" isimli manzum hikâyesinde anne rolünde kadının çocukları
aç, kendisi çaresizdir. "Ömer'e söyleseydin." denildiğinde,
çaresiz de olsa halkın onurunu Kocakarının ağzından öyle güzel
ifade eder ki:
"Gidip de söyleyeyim ha! Dilencilik
yapamam.
Ömer de kim? Benim
ondan kerîm adamdı babam." diyecektir.
İdarecilerin
sorumluluğunu da, yine, en güzel şekliyle ifade eder:
"Kenarı Dicle'de
bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adli ilahî sorar Ömer'den
onu."
Ümidimizin, imanımızın, çilemizin,
vatanseverliğimizin, hürriyet aşkımızın şairidir Âkif. Hürriyete
ve istiklale vurgundur. Bunu, İstiklal Marşı'nda şu dörtlüklerle dile
getirir:
"Ben, ezelden beridir hür yaşadım,
hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım;
Yırtarım dağları,
enginlere sığmam, taşarım."
Ayrıca, vatanı,
onun en büyük fedakârlık yapılacak, yine, değerlerindendir:
"Kim bu cennet
vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak,
toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı,
bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan
beni dünyada cüda." diye bu duygusunu dile getirir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
AHMET ÇAĞLAYAN
(Devamla) - Cumhuriyet tarihimizde taassuba, cehalete, köksüzlüğe
baş kaldırmıştır. Ona göre, eski, eski olduğu için atılmaz, zararlı
ve faydasız olduğu için atılır; yeni de, yeni olduğu için alınmaz,
doğru ve güzel ise alınır.
Değerli milletvekilleri,
o, milletin bütünlüğüne, bunu bozan atalete, tembelliğe, iç çekişme,
sen-ben kavgalarına da karşıdır:
"Girmeden
tefrika bir millete, düşman giremez.
Toplu vurdukça
yürekler, onu top sindiremez." diye duygusunu ifade eder.
Kişinin tüketici
değil, üretici olması gerektiğini söyler:
"Kim kazanmazsa
bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası,
düşmanının maskarası." der.
Âkif hasta yatağındadır.
Ziyaretçilerin konuşmaları esnasında söz İstiklal Marşı'na gelir.
"Yeniden yazılsa." denilir. O, bitkin yatağında doğrulur:
"Allah bir daha bu millete istiklal marşı yazdırmasın."
der; çünkü, istiklalin ve bağımsızlığın ne bedeller, ne sıkıntılar
çekilerek kazanıldığını yaşamıştır. Şehitleri, gazileri, yetimleri, öksüzleri,
dulları, evladını kaybetmiş dedelerin, ninelerin, ana ve bacıların
onlarla birlikte acılarını yaşamıştır. Onun için, Allah böyle acı günleri bir daha göstermesin
demek istemektedir. Hayatı vatan ve millet sevgisinin, bağımsızlık
ve hürriyet aşkının, milleti için fedakârlığın örneği olan İstiklal
Marşı şairimizi ölümünün 70'inci yılında rahmet ve minnetle anıyorum,
Allah gani gani rahmet eylesin.
Onun gibi nice
millet, memleket sevdalılarını, şehitleri ve gazileri de rahmetle
ve minnetle anıyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çağlayan.
Gündemdışı ikinci
söz, Sarıkamış Harekâtı'yla ilgili olmak üzere, Kars Milletvekili
Sayın Zeki Karabayır'a aittir.
Buyurun Sayın
Karabayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın,
Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıldönümü münasebetiyle gündem dışı
konuşması
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün beş dakikalık
kısa bir zaman dilimi içerisinde, tarihimizde çok önemli bir yere
sahip olan, vuku bulduğu dönemlerin şartları altında gizlenmeye
çalışılan, daha sonra yaşanan olağanüstü şartlarda gereği kadar
kavranamayan ve halkımızın büyük bir çoğunluğu tarafından yeterince
bilinmeyen Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıl dönümü münasebetiyle
gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi, 1877-78 tarihlerinde cereyan eden ve 93 Harbi
olarak da bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Kars, Ardahan ve Batum,
Ayastafanos Antlaşması'yla ve Sarıkamış da Berlin Antlaşması'yla
Ruslara verildi. Bu bölgeler kırk yıl boyunca Rusların hâkimiyeti
altında kaldı. Yine, bilindiği gibi, Türkiye, Yavuz ve Midilli olayı
neticesinde 1914 yılında bir anda kendisini Birinci Dünya Harbi
içerisinde buldu. Bu safhadan sonra olaylar hızla gelişmeye başladı.
Savaşın hemen başında, yani 1 Kasım 1914 tarihinden itibaren Rus
Kafkas ordusunun Türk hududuna taarruza başlamasıyla 22 Kasıma
kadar süren Köprüköy ve Azap Muharebeleri başladı. Artık, fiilen
Birinci Dünya Harbi'ne girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu kırk yıllık
Rus esaretine son vermek, Türk topraklarından söküp atmak, Sarıkamış
ve çevresini ana vatan topraklarına katmak üzere, 22 Aralık 1914 tarihinde
Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa komutasında Üçüncü
Orduyla Sarıkamış Harekâtı'na başladı. On yedi gün boyunca devam
eden bu harekât, 5 Ocak 1915'te Sarıkamış önlerinde son buldu.
2.500-3.000 metre yüksekliğinde, her yer 1 metreyi aşan karla kaplı,
engebeli, geçit vermeyen dağlık bir arazi; eksi 35-40 derecede soğuk
ve dondurucu bir hava; sırtında yazlık elbise ve ayağında çarık;
ulaşım, beslenme ve barınma imkânlarından mahrumiyet; buna, bir de
yetersiz sağlık personeli ve hastane eklenince, harekâtın Türk ordusu
açısından ne kadar zor şartlarda cereyan ettiği görülmektedir.
Değerli arkadaşlar,
tüm bu olumsuz şartlara rağmen Köprüköy ve Azap Muharebeleriyle birlikte
otuz beş gün boyunca Erzurum'dan Sarıkamış önlerine kadar devam
eden bu harekâtta, Türk askeri, tarihinin her döneminde olduğu gibi,
çok olumsuz şartlarda bile vatanı uğrunda canını feda etmekten bir
saniye bile geri durmamıştır. Bir kısmı düşman kurşunuyla şehit
olurken, bir kısmı da dondurucu soğuk ve salgın hastalıklar nedeniyle
hayatlarını kaybettiler. Bu harekâtta -çeşitli kaynaklarda- Türk
ordusunun 60 ila 90 bin vatan evladını kaybettiği belirtilmektedir.
İzninizle, yeri
gelmişken, burada, bu konuda bazı çevrelerde yerleşik olan yanlış
bir bilgiyi de düzeltmek istiyorum. O da şudur: Bu harekâtta, sanki,
Türk ordusuna mensup askerlerimizin hepsi düşmana bir kurşun dahi
sıkmadan donarak şehit olmuşlardır. Bu, doğru bir bilgi değildir.
Sözlerimin başında
da ifade ettiğim gibi, Sarıkamış önlerindeki harekât 22 Aralıkta
başlayıp 5 Ocakta sona ermiştir. Yani, çatışmalar tam on yedi gün
sürmüştür. Nitekim, Rus Ordular Başkomutan Vekili General Nikoloski
"Türk askeri, dondurucu soğuğun şiddetinden telefonların bile
işlemediği zamanlarda, iki üç hafta süreyle, devamlı olarak, bir
barınaktan yoksun kaldıkları anlarda bile hiç durmadan muharebe
etmişlerdir." demektedir.
Değerli arkadaşlar,
Sarıkamış, Mehmetçiğin, her şart altında irade, cesaret ve disiplinden
oluşan karakterini nasıl muhafaza ettiğini tarihe altın harflerle
yazdığı bir semboldür. Bu sembolü önceki Genelkurmay Başkanımız
Orgeneral Sayın Hilmi Özkök şöyle ifade ediyor: "Sarıkamış, askerî
açıdan var olma azminin, direncin, mücadelenin, inancın, fedakârlığın
ve her şeyden önemlisi de Türk halkı ve askerinin en zor şartlarda vatanı
için neleri göze alabileceğinin abideleşmiş bir misalidir."
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayın.
ZEKİ KARABAYIR
(Devamla) - Yine, Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt
da mesajında, Türk ulusunun fedakâr evlatlarının, düşmana karşı
parlak bir zafer kazanamadıklarını, ama onların gösterdiği olağanüstü
tahammül ve kararlılıkla "vatan" fikrinin belleklere yerleşmesini
sağladıklarını vurgulamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bizim tarihimizde zaferler kadar acılar da oldukça büyük
yer tutar. Yemen, kızgın çöllerde; Çanakkale, derin sularda; Sarıkamış
da dondurucu soğukta yitip giden Anadolu çocuklarının hikâyesini
barındırır. Türk milleti,
son harpte bilhassa iki yerde tabiat ve imkânsızlıkla mücadele etmiştir:
Çöl ve Sarıkamış. Sarıkamış şehitleri bir güneş aksinin hasretiyle,
Sina şehitleri ise bir su damlasının hasretiyle öldüler. Birinin
güneşi Türk askerlerini bir akar gibi eritti, öbürünün karı da bir
madde gibi dondurdu.
Değerli arkadaşlar,
Osmanlı İmparatorluğu'nun son çocukları hayatta kalarak değil,
ölerek zafer kazanmayı tercih etmişlerdir. Biz o büyük çınarın acımasızca
kesilen kökünden çıkan cumhuriyet dalının nesliyiz. O destanların, dirilişlerin, acıların sahibiyiz.
Hatasıyla, günahıyla sevabıyla biz Osmanlı mirasının sahibiyiz.
Ne yenilgimizi reddederiz ne de zaferlerimizi gölgeleriz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; her yıl aralık ayının son haftasında şehitlerimiz için
anma törenleri düzenlenmiştir. Bu yıl 23-24 Aralıkta düzenlenen törenlere
başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Bülent Arınç,
Turizm ve Kültür Bakanımız Sayın Atilla Koç, milletvekillerimiz ve
Türkiye'nin her yerinden şehit yakınları iştirak ettiler. Başta
Başkanımız ve Bakanımız olmak üzere katılan herkese huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, hepsinin
önünde saygıyla eğiliyorum, onların yaşayan yakınlarına da saygılarımı
sunuyorum ve yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Karabayır.
Üçüncü gündem dışı
konuşma, Konya'daki doktor haberleriyle ilgili olmak üzere, Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı'ya ait.
Buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldı'nın, Konya Numune Hastanesinde meydana geldiği iddia edilen
ve bazı gazete ve televizyonlarda yayımlanan habere ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya'yla ilgili
bir yalan haber üzerine gündem dışı söz aldım, önce herkesi saygıyla
selamlıyorum. Söz verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Konyalı hemşehrilerimizde
fevkalade üzüntü oluşturan, yalan olduğu anlaşılınca üzüntüleri
daha da çok artıran ve öfkelenmelere sebep olan haber, Konya Numune
Hastanesi doktorlarıyla ilgili. Konuyu değerlendirmek, bu konudaki
bilgilerimi, duygularımı, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak,
olayların gerçeği ile yalanının tutanaklara geçmesini istedim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 17 Aralık Konya için önemli bir gün: Şebiarus. Başbakanımız
da 16-17 Aralık günlerinde Konya'da, Karaman'da idi. Açılıştan açılışa
koşuştururken, elimize bir Hürriyet gazetesi tutuşturuldu; sebebi,
çirkin, kasıtlı bir haber, hem de manşetten, iri harflerle veriliyor:
"Testis Diye Çekmediler" Devam sayfasında da aynı şekilde
iri harflerle "Tesettür Faciası" diye verilmiş. Facia olmaya
facia da, yalan haber faciası, gazeteci etiği faciası, basın yoluyla
linç girişimi faciasıdır. Sabah'tan Ergun Babahan'ın tabiriyle
"Hastane üzerinden rejim krizi yaratma çabası gibi bir hava
var."
Haberin veriliş
şeklini ve gerçek olayları incelerseniz görürsünüz ki, kadın doktorların
kişiliğinde, inançlı insanlar, Konya'nın temiz, dindar kimliği, ülkenin
istikrarı hedef seçilmiştir. Haberin iddiasına göre, testislerinden
rahatsız olan hasta, ultrason çekilmek üzere laboratuvara gidiyor,
orada bulunan tesettürlü bayanlar, obje testis olduğu için çekim
yapmıyorlar. Sonuçta, gecikmeden dolayı, hastanın testislerinden
birisi alınıyor. Burada, doğru olan, hasta, testislerinden rahatsız,
ultrason çekimi yapılmıyor ve hasta, testisinin birini kaybediyor.
Kadın doktorlar ve tesettür, hedeflenen amaçlara uygun olarak eklemelerdir.
Bir kere, olay, bir iki gün öncesine ait bir olay değil.
Sayın Bakan da
burada açıklamalarda bulundular. Ben, kendi yönümden, Konyalı yönünden
dillendirmek istiyorum. Hekim arkadaşlardan, başhekimlikten tabip
odasından aldığım bilgiler, hep birbirini teyit ediyor. Diğer medya
organları da haberin yalan olduğunu, belli bir hedefe göre verildiğini
teyit ettiler. Bir kere, olay, mesai saatleri dışında gelişiyor.
Radyologlar, radyasyon izni kullanır, kısa mesai yaparlar. Acil vakalarda,
icaplı olarak, yani davetle çağırılarak nöbetçi görev yaparlar,
nöbetçi olarak bakarlar. O gün, nöbetçi olan bir erkek doktordur.
Acil işareti konulmadığı için, icapçı da çağrılmamıştır. İnceleme
yapan uzman hekimlerin düzenlediği hem Sağlık Müdürlüğüne hem de
Başhekimliğe verilmiş raporlar daha çok patolojik tabloyu ve ameliyat
gerekliliğini değerlendirmektedir. Raporlar elimde, ama, burada
zaman müsait olmadığı için onlardan fazla bahsedemeyeceğim.
Burada yanıltıcı
bir olay da, laboratuvarda doktorlar var, teknisyenler var; hepsi beyaz
gömlekli. On altı yaşında bir hasta akciğer filmi çektiriyor. Akciğer
filmini çeken bir kadın teknisyen -doktor değil- ultrasonu doktor
çeker deyip bırakıyor. Acil işareti olmadığı için de çağrı yapılmıyor.
Çekilmeyen yalnız ultrason da değil, aynı zamanda sintigrafi talebi
var; acil olmadığı için hiçbirisi işleme girmiyor. Sintigrafiyi
zaten hastane içerisinde çekme imkânı yok. Herhâlde tedavi hekimi bu
konularda hastaya ve hasta sahiplerine yeterince bilgi vermemiş,
işte bunlardan dolayı şimdi soruşturma geçiriyor. Durumu araştırması
gereken, gazeteci araştırmadan, muhtemelen de kötü niyetle yalan
haber yapıyor. Yalnız haberle kalınmıyor, bu habere istinaden, aynı
gazetenin ileri gelen bir yazarı alıp sazı eline, döktürüyor ne gelirse
diline. Neler döktürüyor neler, âdeta kin kusuyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Ünaldı.
MUSTAFA ÜNALDI
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu durumu Taha
Kıvanç şöyle değerlendiriyor (20 Aralıktaki köşesinde) hepsini
okumak mümkün değil, sadece katkısı dolayısıyla bir paragraf alacağım:
"Eskiden, basından birileri bir yalan haberle ülkeyi ayağa
kaldırır, kimse itiraz edemediği için de olay doğruymuş gibi milletin
belleğinde yer ederdi. Yalan haberlerle hükûmetler düşürüldü, darbeler
yapıldı. Bu ülkede, artık öyle olmuyor. Haber iki günde paçavraya döndü." Devamı bu mahiyetteki
yorumdur.
En çarpıcı durum,
hastanın babası şair, bu konuyu da şiirle dile getiriyor. Acıyı
çeken, kaybı olan aslında hasta ve hasta sahibi. Ama, bu yalan haber
karşısındaki tutumu bunu şiire dökecek şekilde:
"Bizden selam
olsun Uğur Dündar'a,
Olayları abartmadan
yazmalı.
Kâğıda binip de
atmasın nara,
Dalgaları kabartmadan
yazmalı.
Röportaj yapıp
da açık sözlüce,
Yazısını yayınlayıp
hızlıca,
Saman altı su salıp
da gizlice,
Niyetini debertmeden
yazmalı.
Hipokrat yemini
vardır doktorun,
Hakikate tabi
olmalı yorum,
Kılıflı-kılıfsız
olmaz mı sorun,
Yalanını zıbartmadan
yazmalı.
Hakikati kabul
olsa da acı,
Sinemi delse de
en keskin ucu,
Birileri giyerken
şöhretle tacı,
Onurlara dert etmeden
yazmalı."
Osman Gündoğdu,
hastanın babası.
Bundan sonra söyleyecek
söz yok. Şunu belirtmek istiyorum: "Çamur at izi kalsın" diyenlere
karşı, izi kalmasın diye tutanaklara geçsin istedim bu konuyu.
Selamlar, saygılar
sunarken, Kurban Bayramı'nızı tebrik eder, 2007'nin sizlere, milletimize
ve insanlığa hayır getirmesini dilerim.
Hekim hasta ayrımı
yapar mı yapmaz mı konusunu inşallah başka bir konuşmamda arz ederim.
Tekrar saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ünaldı.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı ve 40 milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/407)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
18 Aralık
2002'de, Ankara Portakal Çiçeği Sokağı'ndaki evinin önünde silahlı
saldırı sonucu öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu'nun katil ya da katilleri
bugüne kadar ortaya çıkarılamamış ve bu acı olay "Faili Meçhul
Cinayet" sayılmıştır.
Dr. Necip Hablemitoğlu,
yazdığı kitaplar ve değişik yerlerde yaptığı konuşmalarda ulusal
çıkarları savunduğu için kimi çevreleri rahatsız etmiştir.
Cinayetin işlenişinden
bugüne değin değişik basın ve yayın organlarında Dr. Necip Hablemitoğlu'nun
yazdıkları ve söylediklerinden dolayı dış güçler tarafından öldürüldüğü
konusunda çeşitli yayınlar yapılmıştır.
Tüm yurttaşlarımızın
vicdanını rahatsız eden bu cinayet, eski ve yeni iddialar doğrultusunda
incelenmeli, kapsamlı çalışmalar yapılarak bu konudaki kuşkular
giderilmelidir. Cinayetin üstünü örten giz perdesi aralanmalıdır.
Olaya karışanlardan hukuk yoluyla hesap sorulmalı, yetkililer
hiç olmazsa bundan sonrası için gerekli önlemleri almalıdır.
Dr. Necip Hablemitoğlu
cinayetinin araştırılması, irdelenmesi ve yeni siyasi cinayetlerin
önünün alınabilmesi için Anayasanın 98. maddesine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104. ve 105. maddesine göre Meclis araştırılmasını
dileriz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Gazalcı (Denizli)
2) Mehmet Ziya Yergök (Adana)
3) Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
4) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
5) İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
6) Erdal Karademir (İzmir)
7) Birgen Keleş (İstanbul)
8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
9) Uğur Aksöz (Adana)
10) Harun Akın (Zonguldak)
11) Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Nadir Saraç (Zonguldak
14) Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
15) Osman Özcan (Antalya)
16) Ali Cumhur Yaka (Muğla)
17) Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
18) Gürol Ergin (Muğla)
19) Necati Uzdil (Osmaniye)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Yakup Kepenek (Ankara)
22) Muharrem Kılıç (Malatya)
23) Nail Kamacı (Antalya)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
26) Mehmet Işık (Giresun)
27) Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
28) Abdurrezzak Erten (İzmir)
29) Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
30) Nurettin Sözen (Sivas)
31) Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
32) Yılmaz Kaya (İzmir)
33) Ali Arslan (Muğla)
34) Mehmet Küçükaşık (Bursa)
35) Orhan Eraslan (Niğde)
36) Mehmet Semerci (Aydın)
37) Abdulaziz Yazar (Hatay)
38) Nezir Büyükcengiz (Konya)
39) Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
40) Özlem Çerçioğlu (Aydın)
41) Tuncay Ercenk (Antalya)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı ve 42 milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Denizli başta
olmak üzere ülkemizin başka yerlerinde yaşamını küçük dokumacılıkla
kazanan esnaf büyük sıkıntılar içerisindedir.
Yüzlerce yıldır
yapılan, ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan, küçük dokumacı
esnafının kullandığı iplik, boya gibi girdilerin maliyet fiyatları
sürekli yükselirken ürettikleri ürünlerin fiyatları aynı oranda
artmamıştır.
Birçok küçük dokumacı
son yıllarda maliyeti düşürmek için atık (hurda) iplik kullanmaktadır.
Bu da ürünlerin kalitesini düşürmektedir. Zaten haksız bir dış rekabet,
yanlış bir teşvik uygulamasıyla karşı karşıya kalan esnaf fiyatlarını
yıllardır artırmadığı hâlde ürünlerini yeterince satamamaktadır.
Dokuma pazarlarına çıkardıkları ürünlerini satamadan geri götüren,
pazar yerinin ücretini bile ödemede sıkıntı çeken birçok esnaf
vardır. Fason dokuma yapan küçük dokumacının da ücretleri yaklaşık
dört yıldır artmamıştır. Borç alarak aldığı tezgâhlar yeterince
iş verilmediği için boş kalmaktadır.
Yaşadıkları bu ve benzeri sorunları
yüzünden binlerce dokumacı işini bırakmış, tezgâhını hurdacıya
satmak zorunda kalmıştır. İşini bin bir güçlükle sürdürenler de acilen
önlem alınmazsa yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Küçük dokumacı esnafının emekli
primlerinden kesintinin geçimi için çalışmak zorunda kalan başka
emekliler gibi üç kattan fazla artması bu esnafı daha büyük sıkıntıya
sokmuştur.
Ülke ekonomisine büyük katkı getiren,
döviz sağlayan dokuma ve hazır giyim sektörünün dayanağı, kaynağı
küçük dokumacılıktır. Küçük dokuma esnafının karşılaştıkları
sorunlar acil olarak çözülmezse bundan dokuma ve hazır giyim sektörünün
bütünü, dolayısıyla ülkemiz ekonomisi olumsuz etkilenecektir.
Anayasamızın 2. maddesine göre
Türkiye Cumhuriyeti "sosyal bir hukuk devletidir", 49. maddesine
göre devlet, "çalışma hayatını" geliştirmekle yükümlüdür,
ayrıca 173. maddesinde de esnaf ve sanatkârların korunmasını ve desteklenmesini
öngörmektedir.
Anayasanın bu açık hükümlerine
karşın ne yazık ki devlet bugüne kadar dokumacıyı özellikle küçük
dokumacı esnafının sorunlarını çözecek yeterli adım atmamıştır.
Çalışma koşullarını iyileştirmediği için varolan sorunları daha
da ağırlaşmıştır.
Yüzlerce yıldır sürüp gelen, ülkemiz
ekonomisine katkı sağlayan, on binlerce kişinin geçimini sağladığı
küçük dokumacı esnafının sorunlarını saptamak, bu sorunların çözüm
önerilerini ortaya koymak için Anayasanın 98. maddesine Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddesine göre Meclis
araştırmasını dileriz.
1) Mustafa
Gazalcı (Denizli
2) Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
3) Harun Akın (Zonguldak)
4) V.
Haşim Oral (Denizli)
5) Özlem
Çerçioğlu (Aydın)
6) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
7) Feridun
Fikret Baloğlu (Antalya)
8) Feridun
Ayvazoğlu (Çorum)
9) İdris
Sami Tandoğdu (Ordu)
10) Nezir
Büyükcengiz (Konya)
11)
Uğur Aksöz (Adana)
12) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
13) Nadir
Saraç (Zonguldak)
14)
Tuncay Ercenk (Antalya)
15) Osman
Özcan (Antalya)
16)
Ali Cumhur Yaka (Muğla)
17) Rasim
Çakır (Edirne)
18)
Birgen Keleş (İstanbul)
19) Gürol
Ergin (Muğla)
20) Necati
Uzdil (Osmaniye)
21)
Atila Emek (Antalya)
22) Ahmet
Yılmazkaya (Gaziantep)
23)
Mehmet Ziya Yergök (Adana)
24) Yakup
Kepenek (Ankara)
25) Muharrem
Kılıç (Malatya)
26) Erdal
Karademir (İzmir)
27) Nail
Kamacı (Antalya)
28) Osman
Kaptan (Antalya)
29)
Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
30)
Mehmet Işık (Giresun)
31)
Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
32)
Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
33) Abdurrezzak
Erten (İzmir)
34)
Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
35) Nurettin
Sözen (Sivas)
36) Sıdıka
Sarıbekir (İstanbul)
37) Hasan
Ören (Manisa)
38)
Yılmaz Kaya (İzmir)
39)
Ali Arslan (Muğla)
40)
Mehmet Küçükaşık (Bursa)
41) Orhan
Eraslan (Niğde)
42)
Mehmet Semerci (Aydın)
43)
Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan istifa önergesi vardır,
okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'ın, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/427)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
26.12.2006
Miraç
Akdoğan
Malatya
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın, Sudan Millî Meclisi Başkanı Ahmet İbrahim Al Taher'in resmî
davetine beraberinde Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1168)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Sudan Milli Meclisi Başkanı Ahmed İbrahim Al Taher'in
davetine icap etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Sudan'a
resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6.
maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasa'nın 82'nci
maddesine göre verilmiş dört tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ürdün'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1169)
22/12/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
24-26 Kasım 2006 tarihleri arasında
görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte Ürdün'e yaptığım
resmi ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Karanının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Zafer
Hıdıroğlu Bursa
Milletvekili
Nurettin
Aktaş Gaziantep
Milletvekili
Fehmi
Öztunç Hakkari
Milletvekili
Ali Kemal
Kumkumoğlu İstanbul Milletvekili
Şefik
Zengin Mersin
Milletvekili
Cüneyit
Karabıyık Van Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
4.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1170)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
28 Kasım-1 Aralık 2006 tarihlerinde Suriye'ye yaptığı resmi ziyarete,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet
Güner Bolu Milletvekili
Hasan
Kara Kilis
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İran'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1171)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir
heyetle birlikte 2-3 Aralık 2006 tarihlerinde İran'a yaptığım resmi
ziyarete ekli listedeki adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet
Zekai Özcan Ankara Milletvekili
Ahmet
İnal Batman
Milletvekili
Recep
Özel Isparta
Milletvekili
İdris
Naim Şahin İstanbul
Milletvekili
Muharrem
Eskiyapan Kayseri Milletvekili
Yavuz
Altınorak Kırklareli
Milletvekili
İdris
Sami Tandoğdu Ordu Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Dördüncü tezkereyi okutuyorum:
6.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un Pakistan'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1172)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un,
Lahor'da yapılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Sanayi Bakanları
Üçüncü Toplantısı'na katılmak üzere, bir heyetle birlikte 28-30 Kasım
2006 tarihlerinde Pakistan'a yaptığı resmi ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
İrfan
Gündüz İstanbul
Milletvekili
Sadık
Yakut Kayseri
Milletvekili
Nuri
Çilingir Manisa
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş
bir önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ve Genel Kurulun 4/1/2007 Perşembe günü çalışmamasına
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
26/12/2006 Salı günü (bugün) Danışma
Kurulu toplanamadığından, İçtüzüğün 19'uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Eyüp
Fatsa
Ordu
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 399'uncu sırasında
yer alan 1276 sıra sayılı Geri Gönderme Tezkeresinin bu kısmın 5'inci
sırasına, 389'uncu sırasında yer alan 1254 sıra sayılı Kanun Teklifinin
bu kısmın 6'ncı sırasına, 401'inci sırasında yer alan 1278 sıra sayılı
Kanun Teklifinin bu kısmın 7'nci sırasına, 402'nci sırasında yer
alan 1305 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 8'inci sırasına,
Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 1312 ve 1314
sıra sayılı Tasarı ve Teklifin ise 48 saat geçmeden, bu kısmın 4 ve
12'nci sıralarına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesinin;
Genel Kurulun; 26/12/2006 Salı ve
27/12/2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmemesinin, 26/12/2006 Salı günkü birleşiminde
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin, 28/12/2006 Perşembe
günkü birleşiminde ise sadece sözlü soruların görüşülmesinin;
Genel Kurulun; 26/12/2006 Salı ve
27/12/2006 Çarşamba günleri 15.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesinin;
Genel Kurulun, 4/1/2007 Perşembe
günü çalışmamasının Genel Kurulun onayına sunulması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri lehine, Ordu Milletvekili
Sayın Eyüp Fatsa…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin lehinde söz aldım.
Biraz önce Başkanlık Divanından
da duyurulduğu gibi, Grup önerimiz, bu hafta, yani, 26-27-28 Aralık
2006 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma
saatleri ile gündeminin yeniden düzenlenmesini, 4 Ocak 2007 Perşembe
günü de Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmamasını, ihtiva etmektedir.
Bu çerçeveden olmak üzere de, gündemin
4'üncü sırasına, 1312 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın, yani, Küçük
ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Borçlarının Yeniden Yapılanmasıyla
Alakalı Tasarı'nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin 4'üncü sırasına
alınmasını; 5'inci sıraya, gündemin 399'uncu sırasında yer alan Yüksek
Öğretim Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
alınmasını; 6'ncı sıraya, Samsun Milletvekilimiz Ahmet Yeni'nin Kamu
Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin; 7'nci sıraya, yine, Samsun Milletvekili Sayın
Ahmet Yeni'nin gündemin 401'inci sırasındaki Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası, Türkiye Cumhuriyeti Halk Bankası Anonim Şirketi
ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin alınmasını; 8'inci sıraya,
402'nci sıradaki Fikir ve Sanat Eserleri Kanun Tasarısı'nın alınmasını;
gündemin 12'nci sırasına da, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar'ın
Devlet İhale Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
alınmasını, salı ve çarşamba günü, yani bugün ve yarın Meclisin saat
20.00'ye kadar çalışmasını, sözlü soru ve denetimin yapılmamasını,
perşembe günü saat 19.00'a kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını,
ayrıca, sözlü soru ve denetim yapılması tam gün; bir de, önümüzdeki
hafta perşembe günü, yani 4 Ocak 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmamasını ihtiva etmektedir Grup önerimiz.
Ben, bu bilgileri ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma saat ve gündemini bir kere daha sizlerle
paylaşmak istedim. Bu konuda destek vereceğinize olan inancımla,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Fatsa.
Aleyhte olmak üzere, Sayın Mehmet
Eraslan, Hatay Milletvekili.
Buyurun efendim.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 70'inci
yılında kendisini rahmetle anıyoruz, minnetle anıyoruz.
Kurtuluş mücadelemizin en önemli
tarihlerinden biri olan Sarıkamış Harekâtı, gerçekten, Türk tarihinde
ve dünya tarihinde eşi bulunmayan, ender tarihî olaylardan biridir.
Türk milletinin istiklali, Türkiye'nin ikbali için canlarını hiç
çekinmeden feda eden ve Sarıkamış'ta, dağlarda, soğuğa, düşmana değil
ama, iklime ve soğuğa karşı yenik düşen 90 bin şehidimizi rahmetle
anıyorum, minnetle anıyorum ve onları şükranla yâd ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii
ki, Danışma Kuruluyla ilgili ilk önce bir metin geldi ve o metinden
hemen sonra, yaklaşık bir on-on beş dakika sonra ikinci bir Danışma
Kurulu metni geldi. Birinci Danışma… Birinci -Grup önerisi daha
doğrusu- Grup önerisi ile ikinci Grup önerisi arasındaki fark ne diye
sorarsanız, birinci Grup önerisinde olmayan bir kanun tasarısı
gündemin 6'ncı sırasına alınmak suretiyle, 389'uncu sırada yer alan
1254 sıra sayılı Kanun Teklifi bu kısmın 6'ncı sırasında yer buldu.
Değerli arkadaşlar, yasama faaliyeti
önemli bir faaliyettir. Yasamayı yapar iken milletvekillerinin
katkıları gerçekten çok önemlidir. Ben aslında bugün Meclis TV'nin
yayın yapmasının etik olmadığı kanaatindeyim. Çünkü, vatandaşımız,
milletimiz buradaki parlamenter sayısını görünce hayal kırıklığına
uğrayacaklardır diye düşünüyorum ve bugün, yasamayı, yasama faaliyetini
20, 30 veya en fazla 40 milletvekiliyle yapacağız gibi görünüyor.
Kürsüler, sandalyeler milletvekillerimizin burada olmadığının
en büyük kanıtı olarak karşımızda durmaktadır.
Yasama faaliyetini yaparken,
milletvekillerine hangi gün, hangi kanun tasarısının görüşüleceği
bildirilir ise ve milletvekilleri daha önceden, bir hafta önceden
veya iki hafta önceden hangi kanun teklifinin, hangi kanun tasarısının
hangi gün ve saatte görüşüleceğini bilirlerse, o zaman, milletvekilleri,
ilgili kanun teklifi ve tasarısıyla ilgili hazırlığını yapar,
görüşlerini burada serdetmek üzere daha önceden gelir ve bu yasama
faaliyetine katkı yapma gayreti içerisinde olur. Ama şimdi son on
dakikada 1254 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin alelacele altıncı sıraya
alınması neyi getiriyor? Bu kanunu okuyamamayı getiriyor, bu kanun
tasarısını irdeleyememeyi getiriyor ve sağlıklı bir yasama faaliyetinin
oluşmamasını getiriyor. Bu konuda gruplar, bu konuda grup başkan
vekilleri gündemi belirlerken, çok daha önceden belirlemek suretiyle,
milletvekillerinin görüşlerine bunu arz ederlerse, daha uygun
olur kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, dördüncü
yasama yılı bitti, beşinci yasama yılına girdik ve 2007 bütçesini
yaptık. Bütçe görüşmelerinde çok yoğun tartışmalar oldu, çok yoğun
kutuplaşmalar ve zıtlaşmalar oldu. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemiyle, halkın ve milletimizin, Türkiye'nin, 73 milyon ülke insanının
gündemine baktığımız zaman, gündemlerin örtüşmediğini, Meclisin
gündeminin, iktidarın gündeminin, gerçekten, halkın gündeminden
uzak olduğunu görüyoruz ve buna müşahede ediyoruz.
Bakın, toplumumuzun millî gelir
dağılımındaki adaletsizliği Sayın Bakanımız yazılı soru önergemize
vermiş olduğu cevapta söylüyor: "Türkiye'de toplam gelirden en
yoksul kesim binde 8 pay alıyor." Bakın, bu rakam, Sayın Bakanımızın
yazılı soru önergemize verdiği resmî rakamdır. Türkiye'de toplam
gelirden en yoksul kesim binde 8 pay alıyor, en yüksek kesim ise 20,9
pay alıyor. Gelirde en fazla pay alan dilimde ortalama kişi başı gelir
550 YTL düzeyindeyken, en üst dilimde yer alan ortalama gelir ise
13.447 YTL'dir. 13 milyar 447 milyon nere, 556 milyon nere?
Değerli arkadaşlar, dört yıllık
dönemde Türkiye'nin iç ve dış borç stoku, gerçekten, ekonomimizin ve
milletimizin yakinen takip ettiği bir konudur ve yüzde 55 artarak,
544 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Kişi başına ise, bu oran, bu artış oranı
yüzde 46 dolaylarındadır. 2002 yılında kişi başına borç 5 milyar
280 milyon lirayken, 2006 yılı itibarıyla kişi başına borç stoku 7
milyar 360 milyon dolaylarına gelmiştir. Bu, ekonomimizin, gerçekten,
en önemli, temel sorunlarından biridir ve bu borç yükü her geçen gün
milletimizin sırtında var olmaya devam etmektedir.
Bakın, yine resmî bir rakam veriyorum.
Bu da Sayın Bakanımızın yazılı soru önergemize vermiş olduğu bir
resmî rakamdır. İhracatın ithalatı karşılama oranı, 2002 yılında
yüzde 69,9; 2003 yılında 68,1; 2004 yılında 64,8; 2005 yılında 62,9 ve
2006 yılı sonu itibarıyla yüzde 60 olacağı öngörülmektedir. Yüzde
70'lerden yüzde 60'lara bir düşüş söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, akaryakıt fiyatları
hem KOBİ'lerimizin hem esnafımızın hem diğer kesimimizin çok önemli
girdi maliyetidir. Evet, Türkiye'de petrol çıkmıyor, ama, Avrupa
Birliği ülkelerinde de petrol yok; orada da doğal gaz yok, orada da
petrol yok. Yazılı soru önergemize Sayın Bakanımızın vermiş olduğu
cevaba bakıyoruz, Avrupa Birliği ülkelerinde kurşunsuz benzinin
fiyatı yüzde 13,6 artış göstermiştir, ama, Türkiye'de ise… Onlar da
ithal ediyor enerjiyi, biz de ithal ediyoruz; petrolü biz de ithal
ediyoruz, onlar da ithal ediyor. Ama, onlarda yüzde 13,6 artış gösterirken,
Türkiye'de, maalesef, yüzde 18,2 artış göstermiştir ve girdi maliyetlerini
artıran en önemli unsurun birisi de, enerji fiyatları ve petroldür.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılında
1 milyar 524… 1,5 milyar dolar olan cari işlemler açığı, 2005 yılında
23 milyar doları aşmıştır. 2006 Ocak-Eylül arası 25 milyar dolar olan
cari açığımız, 2005 yılında, Ocak-Eylül arasında 15 milyar dolar idi.
15 milyar dolardan 2006 Ocak - Eylül arası 25 milyar dolara yükseldiğini
görmekteyiz. Yani, yaklaşık cari açıkta artış oranı yüzde 60 oranındadır.
2006 yılı sonu itibarıyla cari açığın 35 milyar dolar düzeyinde olacağı
tahmin edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERASLAN (Devamla) - 2002 yılında,
dış ticaret açığı 15,5 milyar dolar iken, 2005 yılı sonu itibarıyla
33 milyar dolar düzeyine gelmiştir. 2006 ile 2005 yılını kıyaslıyoruz:
2006 yılının Ocak-Eylülü 32 milyar dolar. 2005 yılı Ocak-Eylül arası
24,5 milyar dolar idi. Yaklaşık, yine, dış ticaret açığımızda yüzde
32 oranında artış görülmektedir. 2006 yılı sonu itibarıyla cari
açığın 50 milyar doları aşacağı tahmin edilmektedir.
İç ve dış borç toplamı 230 milyar dolardan
360 milyar dolar düzeyine gelmiştir. Son üç yılda toplam borçta, toplam
iç ve dış borç stokunda 130 milyar dolar artış kendini göstermiştir.
Bu rakamlar, makro ekonomik dengelerin, gerçekten kırılgan, ekonominin
kırılgan olduğunu ve bunların mercek altına alınması gerektiğini,
önlemlerin ve tedbirlerin alınması gerektiğini gösteren en önemli
rakamlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ancak, öneriye gelemediniz
daha. Teşekkür ederim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür
edeyim.
BAŞKAN - Ettiniz teşekkür.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet
Kandoğan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın
Başkan, ben teşekkür edeceğim. Bayram kutlaması yapabilir miyim?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Danışma Kurulu içerisine konmak
suretiyle, gerçekten, bu sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünde bir an önce çözüme kavuşturulması temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlar iken, yüce milletimizin Kurban Bayramı'nı ve yılbaşını
tebrik ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Eraslan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
2007 bütçemizin, milletimize ve memleketimize hayırlara vesile
olmasını da temenni ediyorum.
Yalnız, Sayın Başkanım, şu tablodan
dolayı konuşmakta zorluk çekiyorum. Lütfen, sayın milletvekillerimizin
yerlerine oturmalarını…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Hatibi dinleyelim lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, on günden beri Parlamentoda 2007 bütçesini görüştük
ve yaklaşık 48 saatlik bir süre sonunda normal gündemimize dönüyoruz.
Ama, görünen o ki, normal gündemimize döndüğümüz bugünde, artık,
milletvekillerinin gücünün ve takatinin kalmadığı bu Meclis sıralarının
boş olmasından dolayı çok rahat bir şekilde anlaşılıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Arkadaşlarımız
dışarıda.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
milletvekilim, yani, şimdi "arkadaşlar dışarıda" diyorsunuz.
Arkadaşlarımızın burada olması lazım. Milletvekillerinin çalışmaları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul salonunda olur. Dışarıda milletvekillerinin olması bizleri
bağlamaz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sana ne
ya?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun
için, bakınız, milletvekillerim…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Benim
odamda 20 tane ziyaretçi vardı.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz, Genel
Kurula hitap ediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi,
bakınız, ben, geçen gün yirmi bir saat, bakınız, yirmi bir saat Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan dışarı çıkmamak şartıyla
Meclis çalışmalarında bulundum, yirmi bir saat buradan ayrılmadım
tek başıma… (AK Parti sıralarından "Hepimiz oturduk") sesleri)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Herkes
senin gibi boş değil.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama,
Meclis başkan vekillerimiz bile kaç kez münavebeyle görev yaptılar,
ama, ben yirmi bir saat bu koltukta oturdum, kalkmadan oturdum ve üç saat
aradan sonra tekrar geldim, on dört saat daha, gene, burada oturdum
değerli milletvekilleri. Niçin yapıyorum bunu? Milletvekillerinin
çalışmalarının Meclis Genel Kurulunda olmasını çok iyi bilmiş olmamdan
yapıyorum bunu. Milletvekili burada olacak. Şimdi, biraz sonra karar
yeter sayısı istesek ne yapacaksınız?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Herkes
senin gibi boş milletvekili değil, odamda 20 tane ziyaretçi vardı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
değerli milletvekilleri, şimdi, bu mazeret değil. Mazeretse benim
de mazeretim var, ama, ben, bugün buradayım bakın sayın milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen bütçeyle ilgili olarak,
toplumun çok büyük bir beklentisi vardı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hani,
Doğru Yol Partisi milletvekilleri nerede?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakın,
burada. Doğru Yol Partisi Milletvekili Sayın Eraslan burada. Sayın
Genel Başkanımızın, Meclis çalışmalarına katılma mecburiyeti
yok.
Bakınız, dört milletvekiliyiz,
biri Genel Başkanımız, iki milletvekili Doğru Yol Partisinin, şu
anda, Meclis çalışmalarında burada.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
toplumun bütçe üzerinde çok büyük bir beklentisi vardı. Toplumun bütün
kesimleri, bütçeden kendilerine sağlanabilecek imkânların olup
olmadığını bekliyordu. Ama, toplumumuzun büyük kesimleri, dün,
bu bütçe görüşmelerini izledikten sonra, son derece büyük bir hayal
kırıklığına uğradı. Niye hayal kırıklığına uğradı? Toplumun o
kadar çok meseleleri var ki… Biraz sonra, niçin bu meselelerin gündeme
alınmadığını, niçin aleyhte olduğumu ifade edeceğim.
Şimdi, bakınız, dün, burada, tam
on beş dakika "on beş yıl önce, İstanbul'da, Istıranca göletini,
Lütfi Kırdar Spor Salonunu kim yaptı? Kim temelini attı" kavgası
oldu. Ama, 70 milyon insan, dün, bekliyordu ki, tarım kesimi… Tarım
kesimi bekliyordu ki, 2006 yılı içerisinde çok ciddi manada sıkıntılar
içerisinde olan tarım kesimi, Sayın Başbakanın konuşmalarından
bir müjde bekliyordu. Ama, bakın, tutanaklar yanımda, üç cümle var
tarımla ilgili değerli milletvekilleri. Bir buçuk saat Sayın Başbakan
konuşuyor, sadece üç cümle tarım kesimiyle ilgili. Tarım kesiminde
15 milyon nüfus var değerli milletvekilleri. Tarım kesimi, 2006 yılında
yüzde 1,2 küçülmüş. Onların dertlerinin, problemlerinin çözümünü
bekliyorlardı.
Sayın Başbakan, geçen, konuşmada
da söyledi, ezberlemiş, 2002 yılında 6 bin traktör satılmış, 2006 yılında
38 bin traktör satılmış. Geçen sefer de söyledi.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Kötü
mü?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kötü
değil, keşke 108 bin satılsa.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Güzel
bir şey ya… Yapma Allah'ını seversen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama,
ama, bakın, 2006 yılında, Sayın Başbakan, hem birinci konuşmada hem
ikinci konuşmada traktör örneğini veriyor. Şöyle, bir sayfa da geri
çevirip, 1998 yılında, Türkiye'de satılan traktör sayısını da bir
görseydi, o zaman, o zaman hak verecektim. 1998 yılında, Türkiye'de
48 bin traktör satılmış. Sizin, daha o rakama ulaşabilmeniz için, 10
bin daha traktör satılması lazım ki, 1998 yılı rakamlarına ulaşabileceksiniz.
Bu da gösteriyor ki, siz, tarımda, 1998 yılının çok gerisindesiniz.
Hem ürün fiyatlarında gerisiniz hem de tarıma ayrılan kaynak bakımından
gerisiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) -
Aday olun!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla)
- Alınıp satılıyor Ümmet Bey.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi,
şimdi, bütün millet dün bekledi. Narenciyeyle ilgili, Sayın Başbakan,
ihracatla ilgili bir fon getirir mi getirmez mi, söyler mi söylemez
mi diye bekledi; çeltikçi bekledi, zeytinyağcı bekledi, fındıkçı
bekledi; buğday, pamuk, ayçiçeği, hepsi beklediler dün. Hiçbir şey
yok. Sayın Başbakandan "Istıranca göletini sen mi yaptın, ben
mi yaptım?…" Ya, böyle bir, Mecliste, bütçe görüşmesi olur mu değerli
milletvekilleri? Sayın Başbakan, hâlâ, kendisini, İstanbul Belediye
Başkanı gibi görüyor. Hayır, İstanbul'a hizmetler yapılsın, çoğalsın,
artsın. Ama, siz, bütçede, sadece on altı yıl önceki hizmetlere on
beş dakika ayırır, çiftçi için sadece üç cümle söylerseniz, bu çiftçi,
bunun hesabını sizden sorar.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Bütçe
geçti…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, esnaf kan ağlıyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Ümmet
Bey, gündemle ilgili konuş.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) -
Neyle ilgili konuşuyorsun? Öneriyle ilgili konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet,
geliyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sen
Başbakan olduğunda ne konuşacaksın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte,
bunlar, bugünün gündeminde, Meclisin gündeminde bunlar olmalı,
Meclisin gündeminde tarım olmalı, tarımla ilgili Meclisin gündeminde
bunlar olmalı.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Anadolu
yaklaşımı geliyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Meclisin
gündeminde esnafın problemleri olmalı. Meclisin gündeminde sıkıntı…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - KOBİ'ler…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet,
KOBİ'ler, teşekkür ediyorum. Onun lehinde söz aldım, onu destekliyorum.
KOBİ'leri, o gündemdeki KOBİ'leri destekliyorum, lehinde söz aldım,
söz talebim var. Keşke, onu, dördüncü yılın sonunda, beşinci yılın
içerisinde değil de daha önce getirseydiniz. Benim KOBİ'lerle ilgili
en az yirmi tane konuşmam var burada. KOBİ'lerin içerisinde bulunduğu
durumu anlatan yirmi konuşma yapmışım. Bunlarla ilgili bir çözüm
yolunun bulunmasını istemişim. Keşke, üç yıl önce getirseydiniz,
keşke iki yıl önce getirseydiniz de KOBİ'lerin meselesini bir an önce
çözseydik. Ama, gene teşekkür ediyoruz. Dört buçuk yılın sonunda, nihayet,
KOBİ'ler aklınıza geldi.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Aklımızdan
hiç çıkmadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, KOBİ'ler,
çok ciddi manada sıkıntı içerisindeler değerli milletvekilleri.
Şimdi, keşke, Sayın Başbakan, dün,
buradaki konuşmasında, çiftçiye, köylüye kefil olurum deseydi,
esnafa kefil olurum deseydi, keşke bunu söyleseydi. İşçiye, memura
kefilim deseydi. Ben, bunların, hayat pahalılığı karşısında ezilmemesinin
kefili benim deseydi. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ilk defa,
bir Sayın Başbakan, Türk vatandaşı olmayan birisinin kefili olduğunu
söylüyor ve kefil olduğu insan, Birleşmiş Milletler kararlarında
hakkında son derece olumsuz söylemler bulunan birisi. Sayın Başbakan
onun kefili. Keşke çiftçi… Sabahtan beri arıyor beni çiftçiler,
"keşke bizim kefilimiz olduğunu söylese Sayın Başbakan"
diyorlar.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Grup önerisi
üzerine gel.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu bütçeden insanların beklentisi çok fazlaydı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Bütçe
bitti…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başbakan… İlk defa oluyor. Biz, eskiden, yatırımlar konuşulurdu burada,
barajlar konuşulurdu, fabrikalar konuşulurdu. Ama, dün, Sayın Başbakan,
belediyelerin yaptığı kavşaklardan bahsediyor. Yani, artık, bir
Başbakan, dört buçuk yılın sonunda, mahallî idarelerin, belediyelerin
yapmış olduğu kavşakları bütçe konuşması içerisine yerleştiriyorsa…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ne
alakası var, konuyla ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …ve anlatacak
başka bir şeyi yoksa, bu bütçenin nasıl bir bütçe olduğunu, sizlerin
ve milletin takdirine sunuyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Sayın
Başbakanın konuşmasını anlamamışsın bile!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bakınız, biraz önce sizlere de geldiler, özelleştirme
mağdurları var, size de geldiler. Bakınız, 13 bin kişi bunlar. Bayram
geliyor, bayram… Bunlar feryat ediyorlar, çocuklarına bir elbise
alamamaktan şikâyetçi bunlar. Bu 13 bin kişinin derdini, bu özelleştirme
mağdurlarının derdini ne zaman çözeceksiniz?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Onu
da çözeceğiz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Getirin,
gündemin içerisine bunu da yerleştirin, bu gündemi ben destekleyeyim,
destekleyeyim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Lütfedersin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye
gelmiyor? Niye gelmiyor?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Lütfedersin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye
gelmiyor bunlar? Bunları bekliyor vatandaş.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla)
- Sağlığın önemli!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - On beş
yeni üniversiteyle ilgili bir yılı geçmiş bir kanun hâlâ şu Mecliste,
halledemedik bunu değerli milletvekilleri, hâlâ halledemedik!
Ne zaman hallolacak? Yaptığınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bir dakika
içerisinde konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - On beş
yeni üniversiteyle ilgili çıkan Kanun Sayın Cumhurbaşkanından geri
geldi, aynen geri gönderdiniz; oradan Anayasa Mahkemesine gitti,
iptal edildi, Meclise yine geldi. Kanunu, öyle bir hâle getirdiniz
ki, buradan ikaz ettik sizleri "bakınız, bu on beş üniversite hayata
geçemedi, yapmayın, bu Sayın Cumhurbaşkanından geri gelir" dedik,
geldi yine, yine geldi. Biz, kaçıncı kez bu Kanun'u görüşüyoruz değerli
milletvekilleri? Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saatlerinin,
dakikalarının son derece önemli olduğunu söyleyeceğiz, ama, buna
rağmen, kaçıncı kez aynı Kanun'u burada görüşeceğiz.
O bakımdan, değerli milletvekilleri,
geliniz, toplumun büyük kesimlerinin meselelerini burada görüşelim,
konuşalım, tartışalım, onların meselelerini çözmek için gayret
sarf edelim.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle, bütün
vatandaşlarımızın Kurban Bayramı'nı ve yeni yıllarını gönülden
kutluyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
önerisi üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
AK Parti Grup önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Efendim, kâtip üyeler arasında mutabakat
sağlanamamıştır.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım
ve dört dakika süre vereceğim.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konuları görüşülmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali
Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1267) (S.sayısı:
1312) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1312 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteği
var.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin kanun tasarısının tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarı birkaç gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü ve bugün
de, şu andan itibaren, Genel Kuruldaki görüşmesine başlamış bulunuyoruz.
Kapsam itibarıyla küçük ve orta boy işletmelerin, yani KOBİ'lerin,
mali sisteme, yani bankalara ve benzeri kredi kurumlarına olan
borçlarının yeni bir yapıya kavuşturulmasını amaçlıyor. KOBİ'ler,
gerek 2001 krizinin sonrasında çıkan "İstanbul Yaklaşımı"nın
kapsamına girmemiş olmaları nedeniyle gerek hâlen yaşamakta olduğumuz
ekonomideki bazı problemler, finansman sıkıntıları nedeniyle finansman
güçlüğü içine girmişler ve bunların mali sisteme olan ödemelerinde,
kredi borçlarının geri ödemesinde zaman zaman sorunlar meydana
gelmiştir. Tasarı, bu geri ödeme güçlüğü, kredileri zamanında geri
ödeyemeyen KOBİ'lerin bu kredilerine yeni bir vade sağlanmasını
amaçlıyor.
Sayın Bakanın tasarıya ilişkin
olarak vermiş olduğu bilgilere göre, tasarının kapsamına potansiyel
olarak 40 bin civarında KOBİ girebilecektir ve bu 40 bin civarında
KOBİ'nin mali sisteme yaklaşık 1 milyar YTL tutarında, eski para birimiyle
ifade edecek olursak 1 katrilyon Türk lirası tutarında borcu bulunmaktadır.
Tabii ki, tasarı eğer yasalaşırsa,
bu borcun otomatik olarak yeni bir vadeye kavuşturulmasını sağlamıyor,
sadece alacaklı olan bankaların aralarında anlaşmak suretiyle bu
KOBİ'lere ödeme konusunda biraz kolaylık göstermelerine imkân sağlıyor.
Yani, bir gönüllülük söz konusu burada. Bankalar isterlerse o KOBİ
için anlaşabilecekler ve o KOBİ'nin banka sistemine olan borcuna
yeni bir vade tanıyabileceklerdir. Tabii ki, bu vade tanınırken
faizde indirim söz konusu olabilir, yeni kredilendirme söz konusu
olabilir, belki anaparanın bir kısmından bankanın vazgeçmesi söz
konusu olabilir. Bütün bunlar, tasarının düzenlediği konular.
Ancak, tekrar ifade edeyim ki, tasarı,
gönüllülük esasına dayalıdır. Yani, bankalar KOBİ'lerin borçlarını
yeni bir vadeye bağlama konusunda, KOBİ'lere kolaylık sağlama konusunda
hiçbir zaman bir zorunluluk altında değillerdir. Bunu, özellikle
belirteyim. Dolayısıyla, tasarının kapsamına potansiyel olarak
girmesi mümkün olan 40 bin civarındaki KOBİ, uygulamada fiilen çok
az bir sayıya ulaşabilir, çok az bir sayı bu tasarının kapsamından
yararlanabilir.
Değerli arkadaşlar, banka sistemine
olan borçların yeniden yapılandırılması genellikle krize giren
ekonomilerde kriz sonrası alınan önlemler çerçevesinde uygulamaya
konulmaktadır.
Bunun uygulamasına baktığımızda,
Türkiye'deki ilk uygulamasının 2001 krizinden sonra, 2001 Şubat
ayında yaşadığımız krizden sonra 2002 Ocağında yürürlüğe giren ve
"Finansal Yeniden Yapılandırma Programı" olarak isimlendirilen
4743 sayılı Yasa ile olmuştur.
(x)
1312 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Dünyadaki uygulamalarına baktığımızda,
bunun dünyadaki bilinen ilk uygulamasının, ciddi uygulamasının
İngiltere'de olduğunu görüyoruz. İngiltere'de 70'li yıllardan sonra
yükselen enflasyon ve onunla birlikte ekonomide meydana gelen durgunluk
reel sektörün banka sistemine olan borçlarının ödenmesinde sorunlar
yaratmış ve çıkarılan bir yasayla, İngiltere Merkez Bankasının öncülüğünde,
İngiltere'deki reel sektöre bir kolaylık sağlanmıştır. Buna terminolojide
"Londra Yaklaşımı" denmektedir. Bizim "İstanbul Yaklaşımı"
olarak isimlendirdiğimiz yaklaşımın, uygulamanın bir benzeri İngiltere'de
70'li yıllarda olmuştur ve "Londra Yaklaşımı" ismini almıştır.
Esasen bizdeki uygulamaların da "yaklaşım" adıyla isimlendirilmesi
buradan kaynaklanmaktadır.
Londra Yaklaşımı'nın sonrasında,
hatırlayacaksınız, 1997 yılında Güneydoğu Asya ülkelerinde bir
kriz meydana geldi ve Güneydoğu Asya ülkelerinde meydana gelen
kriz sonrasında o ülkelerin reel sektörü, İngiltere'deki gibi,
bizdeki gibi zora düştü; kredilerini ödemekte zorlandı ve o ülkeler
de kendilerine mahsus uygulamalar geliştirdiler. Tayland, Endonezya,
Malezya, Kore bu ülkelerin başlıcalarıdır. Başka ülkelerde de olmuştur
bu. Meksika'da olmuştur, Japonya'da olmuştur. Her ülke kendi şartlarına
göre bir finansal yeniden yapılandırma programını, bankacılık
sisteminde yaşadıkları kriz sonrasında uygulamaya koymuştur ve
her ülkede bu başka bir isimle anılmıştır.
Dünyadaki bu uygulamalar 2001
kriziyle birlikte bizde de gündeme gelmiştir. 2001 krizini hatırlayacaksınız,
döviz kuru, bir anda yapılan devalüasyon sonrasında olağanüstü
ölçüde değişikliğe uğradı. Türk lirası, büyük ölçüde değer kaybetti
ve bunun sonrasında da bankacılık sisteminde, mali sistemde başlayan
kriz, orayla sınırlı kalmadı, doğal olarak, bütün ekonomiye şamil
oldu, bütün ekonomiyi etkiledi ve mali sistem krizi, daha sonra
bir reel sektör krizine dönüşmeye başladı. Esasen, bankacılık sisteminde
yaşanan krizlerin, reel sektörü, ekonomiyi, ekonomide yer alan işletmeleri
etkilememesi düşünülemez.
Değerli arkadaşlar, o günlerin
belirsizlik ortamında, bir yandan bankacılık sistemi o günkü
hükûmet tarafından düzeltilmeye çalışırken, bir yandan da reel sektörün
banka sistemine olan borçlarının yeni bir vadeye, yeni bir yapıya
kavuşturulması tartışılmaya başlandı. O günlerde, bankacılık
sistemi güçlendirilmeye çalışılırken, gerçekte reel ekonominin
ihtiyaçları bir kenara atıldı maalesef ve bankacılık sistemi, kendi
durumunu kurtarmak, kendi durumunu düzeltebilmek için, açmış olduğu
kredileri geri çağırdı. Bunu hepimiz hatırlayacağız. Açılan kredilerin
sadece bankacılık sistemini düzeltme uğruna geri çağrılıyor olması,
doğal olarak, reel kesimi, kredi açılmış olan işletmeleri olağanüstü
zorda bıraktı. Zaten, faizlerin olağanüstü yükseldiğini hatırlayalım.
Yükselen faizlerle reel ekonominin zora girdiğini düşünelim o
günlerde ve böyle bir ortamda, aynı çerçevede kredilerin de geri
çağrıldığını düşünürsek, reel sektörün ne kadar zorda kaldığını
bilebiliriz ve bu çerçevede, 2002 Ocak ayında, reel sektörün banka
sistemine olan borçlarının yeni bir yapıya kavuşturulması amacıyla,
gerektiğinde faizlerinin silinmesi gerektiğinde anaparadan indirime
gidilmesi suretiyle, yeni bir vadeye bağlanması amacıyla çıkarılan
bu yasaya baktığımızda, yasanın kapsamının aslında geniş tutulduğunu
görürüz. Yani, yasa, kredi açılmış olan ve kredileri, borcunu vadesinde
ödeyemeyen, ödeme güçlüğü çeken bütün işletmeleri kapsamına alıyordu,
ama uygulama öyle olmadı. Uygulamaya baktığımızda, "İstanbul
Yaklaşımı" olarak isimlendirdiğimiz Ocak 2002'deki yasanın kapsamına
toplam 318 firmanın girdiğini görüyoruz. Haziran 2002-Haziran 2005
tarihleri arasındaki uygulamada toplam 318 firmanın bankacılık
sistemine olan yaklaşık 6 milyar dolarlık borcu vadelendirilmiştir.
Alacaklı bankalarla bu firmalar bir araya gelmiş, anlaşmışlar ve bu
borç, 6 milyar dolarlık borç -tam rakamıyla 5 milyar 960 milyon dolar-
yeni bir vadeye bağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, 318 firma bu
uygulamadan yararlanmıştır. 318 firma ve o kredi borcunu dikkate
alırsak, ekonominin gerçekte çok küçük bir kesimini teşkil eden,
oluşturan şirketlerin kapsamdan yararlandığını görüyoruz. 5,9
milyar dolarlık kredi borcunun 5,3 milyar doları büyük ölçekli firmalar
tarafından ödenmek üzere yeni bir yapıya kavuşturulmuştur. 600 milyon
doları da küçük ölçekli firmalar tarafından ödenmek üzere yeni bir
yapıya kavuşturulmuştur.
Değerli arkadaşlar, buradaki,
"İstanbul Yaklaşımı"ndaki küçük ölçekli firmaların bugün
görüşmekte olduğumuz tasarının kapsamak istediği KOBİ'lerden bile
büyük olduğunu unutmayalım.
Değerli arkadaşlar, bu çerçevede
önümüzdeki bu tasarıyı değerlendirirsek, şunları görüyoruz: Birincisi,
kriz 2001 Şubat ayında meydana geldi, 318 firmayı kapsamına alan
"İstanbul Yaklaşımı" 2002 Ocak ayında yürürlüğe girdi. 2005
Haziranına kadar o yasa kapsamında bir uygulama yapıldı. Yıl
2006, 2006 yılı bitiyor, 2007 yılına giriyoruz ve "Anadolu Yaklaşımı
Tasarısı" olarak isimlendireceğimiz bu tasarı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine geldi. Her şeyden önce ifade edeyim ki,
bu, oldukça gecikmiş bir tasarıdır. Neden gecikmiştir? Ekonomimizin
rakamlarına baktığımızda, ekonomideki işletmelerin yüzde
99,5'unun KOBİ tanımına giren işletmeler olduğunu görüyoruz. Esasen,
bütün dünya ülkelerinde KOBİ'ler sayısal olarak o ülke ekonomisindeki
işletmelerin yüzde 95'inin üzerindeki bir sayıyı oluştururlar. Türkiye'de
de bu rakam farklı değil. Türkiye ekonomisinin ölçek olarak gelişmiş
ekonomilerden tabii ki daha küçük olması nedeniyle, KOBİ tanımı
kapsamına giren işletme sayısı çok daha fazla olmaktadır.
Bizdeki KOBİ tanımını Avrupa
Birliğindeki KOBİ tanımıyla kıyasladığımızda, bizdeki KOBİ tanımının,
Avrupa Birliğindeki KOBİ tanımından daha mütevazı olduğunu görürüz.
Avrupa Birliğindeki KOBİ tanımında, cirosu 50 milyon euro ve altında
olan işletmelerin KOBİ tanımında olduğunu görüyoruz. Bizdeki KOBİ
tanımına bakarsak, yıllık çalışan sayısı 250'den az olan ve aynı zamanda
bilanço aktif toplamı veya yıllık cirosu 25 milyon YTL'den az olan işletmelerin
KOBİ tanımına girdiğini görüyoruz.
Tasarı, bu KOBİ tanımına giren
işletmeleri kapsamına alacak şekilde Hükûmet tarafından hazırlanmış
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmişti. Ancak, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerimizle
kapsamın biraz daha genişletilmesi yönündeki önerimiz iktidar
partisi grubunca da benimsendi, Hükûmet tarafından da benimsendi
ve sonuçta KOBİ tanımı, bu yasa uygulamasına mahsus olmak üzere
değiştirildi.
Şimdi, bu yasa uygulamasındaki
tanıma bakarsak, yıllık cirosu 25 milyon YTL'den az olan işletmeler,
istihdam ettiği kişi sayısı ne olursa olsun, bu yasa uygulamasında
KOBİ sayılacak veya aktif toplamı yine 25 milyon YTL'den az olan işletmeler
KOBİ sayılacak. Yine ayrıca, istihdam ettiği kişi sayısı 250'den
az olan işletmeler, cirosu ne olursa olsun -25 milyon YTL'nin üzerinde
olabilir, onun altında olabilir- yine bu tasarı, bu yasa uygulamasında
KOBİ sayılacak, bu KOBİ'lerin banka sistemine olan borçları yeniden
yapılandırılabilecek. Ancak, tekrar ifade edeyim ki, “İstanbul
Yaklaşımı"nda olduğu gibi, “Anadolu Yaklaşımı"nda, yani,
bu tasarı uygulamasında da yine sistem gönüllülük esası üzerine
kuruludur. Bankaların, bu borçları yeniden yapılandırması, yeni
bir vadeye bağlaması konusunda herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Tasarı, yine Plan ve Bütçe Komisyonuna
KOBİ'lerin 31/12/2005 tarihine kadar ödeyemedikleri borçları kapsamına
almışken, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Adalet ve Kalkınma Partisinin birlikte önerileriyle, 31/10/2006 tarihine
kadar olan ve ödenmemiş olan borçların yeniden yapılandırılması
şeklinde düzeltilmiş ve kapsam, KOBİ tanımına paralel olarak, KOBİ
tanımında yapılan değişikliğe paralel olarak ikinci bir şekilde
genişletilmiştir. Bunlar, tasarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
önemli değişikliklerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıdaki bu önemli değişiklikler yanında, bazı sorunları da
sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. KOBİ'lerin, banka sistemine
olan borçları yanında, vergi dairesine, Sosyal Sigortalar Kurumuna
da borçları olabilir. Tasarı, bu konuda genel sistemden ayrılmamıştır.
Yani, 6183 sayılı Yasa'ya göre, vergi ve sigorta prim borçları yirmi
dört aya kadar taksitlendirilebilmektedir. Burada da bu borçların
yirmi dört aya kadar taksitlendirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Buradaki sorun şudur: Tasarı, bu borçların taksitlendirilmesinde
kanuni faiz oranını almıştır. Kanuni faiz oranı, yıllık yüzde
9'dur. Vergi borcunun taksitlendirilmesinde veya sigorta prim borcunun
taksitlendirilmesinde uygulanan faiz oranı ise, yıllık yüzde
24'tür. İlk bakışta, yüzde 9'luk oran yüzde 24'ten düşük olduğu için, tasarının
daha avantajlı olduğu gözükmektedir. Şüphesiz, avantajlıdır faiz
konusunda, ancak, vadenin uzamasına paralel olarak, yüzde 9'luk kanuni
faiz oranı yükselebilmektedir. Çünkü, 3095 sayılı Yasa'nın düzenlediği
kanuni faiz uygulamasında bileşik faiz uygulaması söz konusu
olabildiği için, yüzde 9'luk faiz oranı yirmi dördüncü aya doğru oldukça
yükselebilecektir; bunu önlemek gerekir. Mademki yüzde 9'luk bir
faiz oranı benimsenmiştir, uygulamada bu karışıklığa gitmeye gerek
yok; 6183 sayılı Yasa uygulamasında basit faiz uygulaması vardır,
aynı uygulamayı bu tasarıya koymak gerekir. Bu, bizim, Plan ve Bütçe
Komisyonunda önergeyle önerdiğimiz bir husustu, ancak, orada maalesef
kabul görmedi.
Bu noktada ikinci sorun şudur:
İkinci sorun, KOBİ'lerin vergi borcunun taksitlendirilebilmesi
için vergi dairesine teminat gösterme zorunluluğu vardır, teminat
göstermezse taksitlendirme yapılamaz. Ee, KOBİ'ler zaten borç içerisinde,
borcunu ödeyememiş, mevcut varlıkları bankalar tarafından ipotek
altına alınmış; onların vergi dairesine teminat olarak gösterilmesi
hâlinde vergi dairesinin bunu kabul etme olanağı da yok. O hâlde, bu
yasa uygulamasına mahsus olarak, vergi ve sigorta prim borçlarının
taksitlendirilmesinde teminat aramayalım diye öneriyorum değerli
milletvekilleri. Bu önerimizi Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptık,
ancak, orada kabul görmedi. Bu iki konuya yönelik önergemizi yine
Genel Kurulun takdirine sunacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu vesileyle şu konuya da değinmek istiyorum: Dün, burada, bütçenin
tümü üzerindeki görüşmeler yapılırken, iktidar partisi grubu adına
söz alan bir arkadaşımız, kendi Hükûmetleri döneminde hayat standardı
esasının kaldırıldığını ifade ettiler. Bu, esnafımızı da ilgilendirdiği
için bu tasarı vesilesiyle burada bunu açıklama ihtiyacı duyuyorum.
Çünkü, hayat standardı esası -eğer uygulamada olsaydı- esnafımızı,
KOBİ olarak isimlendirdiğimiz işletmelerin sahiplerini de, eğer
ferdî işletmeyse, onları da çok yakından ilgilendiren bir uygulamadır.
Hatta o kadar iddialı bir cümle kullandı ki konuşmacı arkadaşımız,
"Hayat standardı esasını kaldırma şerefi Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetine aittir." dedi. Ben bunu duyunca, doğrusu çok
üzüldüm. O arkadaşımızın başka açıklamalarını da değerlendirmek
isterdim ama, bu platform buna şu an müsait değil, onlara girmiyorum.
Bütçe konusunda vermiş olduğu rakamların gerçekçi bir değerlendirmeyle
hiçbir ilgisi olmadığını belirtmeliyim. Yani, hem "Bütçeleri
küçülttük Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde." diyeceksiniz
hem küçülen bütçelerden tarıma, personele daha fazla pay verdiğinizi
söyleyeceksiniz. Bu mümkün değil.
Söyleyeceğim konu şudur: Hayat
standardı esası, önceki hükûmet döneminde, yani, AKP öncesindeki
hükûmet döneminde çıkarılan bir yasayla iki yıl için getirilmiştir;
2000 ve 2001 yılları için getirilmiştir değerli arkadaşlar. Yani,
herhangi bir düzenleme yapılmamış olması hâlinde hayat standardı
esası 2001 yılı sonunda kendiliğinden yürürlükten kalkıyordu; zaten
de yürürlükten kalktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Daha önce kim uzattı, hangi hükûmetler uzattı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Sayın Başkan…
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
yaptığı şudur -burada soruyu soran arkadaşımıza da cevap olsun
diye söylüyorum- ilk iktidar olur olmaz Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirmiş olduğunuz bir tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken
vermiş olduğunuz bir önergeyle, yürürlükten kalkmış, süresi bitmiş
olan hayat standardı esasını, yeniden 2002 yılı için ihdas etmek istediniz.
Önerge burada, 2002 yıl sonunda iktidar partisi grubundan iki arkadaşımızın
imzalarını taşıyor. Bir arkadaşımız da burada şu anda. Bunu Plan
ve Bütçe Komisyonunda kabul ettiniz, bizim eleştirimize, ısrarımıza
rağmen kabul ettiniz. O kadar şiddetli gündeme getirdik ki, burada
Plan ve Bütçe Komisyonu o maddeyi geri çekti ve o, bu şekilde, sizin
talebinize, isteminize rağmen yürürlüğe girmemiş oldu. Evet, şimdi…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Daha önceki yıllarda hangi hükûmetler uzattı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Onu söylüyorum işte. Yani, siz, bitmiş olan bir uygulamayı yeniden
getirmek istediniz, bunda başarılı olamadınız. Bunun bir şerefi varsa,
bu bize aittir. Siz, eğer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, son cümlenizi
rica ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Son cümlem Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu kalkmış olan bir uygulamayı, esnafa
vergi getirecek şekilde yeniden gündeme getirip de bundan vazgeçmek
hangi kelimeyle, hangi sıfatla isimlendirilir, doğrusu bilemiyorum.
Polemik uzmanı da değilim, ama bunu isimlendirmeyi ben sizlere bırakıyorum.
Sözlerimi burada bitirirken, tasarının
belirttiğim iki eksiğine rağmen -ki, bu eksiklikleri önergeyle Genel
Kurulun takdirine sunacağız- tasarının lehinde olduğumuzu ve
kabulü yönünde oy kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
Tasarının tümü üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu…
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, hep KOBİ'lerden bahsediyoruz.
Buraya çıktığımızda kalkınmadan bahsederken, her arkadaşım, KOBİ'ler
ne olacak, ne oldu KOBİ'lerin durumu, diye söyleriz. 2001 krizinden
bugüne kadar aşağı yukarı -2001'de olduğuna göre- beş yıl geçti. Bu
yasa doğrudur, ama gecikmiş bir yasadır. Hani, "Gecikmiş adalet,
adalet değildir" denildiği gibi
İktidara soruyorum: Bu ülkede
bu kadar işsiz var iken, bu ülkede bu kadar ekonomik sorun var iken, neden
KOBİ'lerin elinden tutulmadı bugüne kadar? Belli, ortada... Haa,
şimdi, elbette ki Hükûmetin de burada söyleyeceği sözleri olacaktır,
ama, ben şunu söylüyorum: "Bu borçları da iki seneye yayalım"
deniliyor. Doğru, yayalım, ama, yayabilmek için de vergi dairesine
teminat vermemiz lazım. Ee, teminatım olsaydı, zaten bende bir şeyler
olsaydı ben borcumu öderdim. Tabii, bugün, burada, bu bütçeden sonra,
kimsenin de bu yorgunlukta beni dinleyecek veya bizi dinleyecek
hâli de yok, ama, ne yapalım.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Dinliyoruz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Hocam
dinliyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
- Birlikte, öyle de olsa…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kulağımız
sende, dinliyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
-…böyle de olsa bu kanun KOBİ'ler için, esnafımız için, küçük esnafımız
için güzel bir yasa, ama, keşke daha evvelden yapılsaydı çok daha güzel
olurdu. Onun için hep söylüyoruz, diyoruz ki: Türkiye'de işsizlik oranımız
yüzde 9'larda, 9,5'larda. İş sahası
açmamız lazım. İktidarların görevi de iş sahası açmaktır, aş vermektir,
iş vermektir vatandaşa. Dün de söyledim; dün gürültüye geldi. Şöyle
bir düşünsek: Türkiye'de bizim sanayicilerimiz, işverenlerimiz
neden bu ülkeden kaçıyorlar da yurt dışında iş yapmaya kalkıyorlar?
Yani, bunu bilmeyecek, bunu düşünemeyecek bir iktidar var mıdır?
Niye düşünmez anlamam. Niye gönderir Polonya'ya, Romanya'ya, Bulgaristan'a?
Bizim işverenlerimizi, iş adamlarımızı, sanayicilerimizi niye
ülkemizde tutamayız? Evet, niye tutamayız?
Ben, iş sahiplerine, işverenlere
"Kardeşim, niye Türkiye'de durmuyorsunuz da, ülkenizde iş yapmıyorsunuz
da yurt dışına kaçıyorsunuz" diye sorduğumda, aldığım cevap
çok basit, diyor ki orada bana: Buyur sana yer, suyunu, elektriğini
de bedava vereyim, vergiyi de az alayım senden, işçi primlerini de
az alayım, yeter ki sen gel benim memleketime yatırım yap ve bu yatırımın
sonunda da, yatırım yaptığında da benim işsizlerime burada iş bulunsun,
istihdam yaratılsın, benim işsizlerim iş bulsun. Burada biz ne yapıyoruz?
Esnafa elimizden gelen zorluğu gösteriyoruz. Bir işyeri açtığınızda,
ayın 1'inden aşağı yukarı ay sonuna kadar devlete vergi veriyor esnaf.
Tabii ki verecek, kazansın ki verecek, ama kazanması için de esnafa
imkân hazırlayacaksınız.
Ben, şuna inanıyorum: Ülkemizin
hem iş sahasını… İş yapacak insanlarımız çok, hem işsizimiz çok. Bu
ülkeye yatırım yapmak için iş sahiplerine kucak açmak lazım. Onlar,
bizim can damarlarımız, onlar… Bizim vergiyi toplayabilmemiz için
adamın kazanması lazım, o kazandığı anda da beri tarafta da işçim
çalışacak, o da aş yiyecek, o da iş bulmuş olacak.
Hükûmete tavsiyem: SSK primlerini
yeniden gözden geçiriniz, vergiyi tekrar gözden geçiriniz, vergi
adaletini getiriniz. Hani, hep söylüyoruz ya, ne diyoruz? Efendim
diyoruz, kayıt dışı, vergi… Tabii ki, kayıt dışı olur. Bir insanın
vergiyi vermesi için mutlu olması lazım. "Ben, bu ülkemde para
kazanıyorum, para kazandığıma göre de vergimi vereceğim" demesi
lazım. Bakınız, biz, daha bunu ülkemize, insanlarımıza bu düşünceyi
yerleştiremedik.
Bundan beş altı ay evvel Finlandiya'ya
gittiğimde… Bir arkadaşımın, iş sahibinin hanımı Finlandiyalı,
arkadaşım da orada iş yapıyor. Diyor ki: "Hocam, bir gün eve gittim,
şahane bir masa hazırlanmış. Bugün doğum günüm… Allah, Allah, doğum
günüm değil, çocuğun da doğum günü değil, evlenme yıldönümüm de değil.
Hanıma sordum: -Hanımı Finlandiyalı- Hayrola, nedir bu izzeti ikram?
Ay, sen bilmiyor musun? Nokia bugün ülkemizde 5 milyar dolar kâr etti,
diyor. Onun için ben bu hazırlığı yaptım." Bizim niye ülkemizde
yok böyle şeyler? Neden yok? Adamın kafasına biniyoruz. Hani, var
ya, yetimi büyütmeyeceksin derler. Sanki bizde de böyle. Esnafı,
küçük esnafı bitirelim, her şeyi büyük üç-dört tane iş sahibi holdinglere
bırakalım. Ondan sonra, diyelim ki bizde işsiz var, bizde niye vergi
kaçağı var, bizde niye bunlar olmuyor diye tabii ki düşüneceğiz.
Bugün şunu söylemekte yarar görüyorum:
Sayın Bakanlar Kurulunda ekonomiyle ilgilenen bakanlar her ne kadar
bu işi çok biliyorsa da -ki saygı duyuyorum, çok biliyorlar- biraz
Türkiye'de oturarak bu ekonomiye biraz yardım etsinler. Avrupa Birliğini
hâllettiler, ama benim ülkemde 73 milyon insanın aşa, işe ihtiyacı
var; o büyük bilgilerini, o âlâ bilgilerini Türkiye'ye getirsinler,
Türkiye'ye yatırım yapsınlar, Türk insanının elinden tutsunlar diyorum,
hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşça kalınız. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili
Sayın Muzaffer Baştopçu…
Sayın Baştopçu buradaydı…
Peki, ikinci konuşmacı, şahsı adına,
Ordu Milletvekili…
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Grup adına
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Grup adına söz isteği yok.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Erdoğan
Bey Grup adına konuşacak efendim.
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, Erdoğan
Özegen, Niğde Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERDOĞAN ÖZEGEN
(Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1312 sıra sayılı
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3 Kasım 2002 seçimlerinde büyük Türk milletinin teveccühüne mazhar
olan AK Partimiz, iktidar olur olmaz, Türkiye'nin önünde problem olarak
duran ve yıllardır ihmale uğramış sorunların çözümü için hemen her
konuyu ele almış ve geliştirdiği yeni projelerle tıkanıklıkları
birer birer aşmaya başlamıştır.
Sırası gelmişken, konuyla ilgili
atılan bazı adımları yeniden hatırlatmak istiyorum.
Seçim sonrasında oluşan güçlü siyasi
irade ve disiplin içinde sürdürülen istikrar programının etkisiyle,
belirsizlik, yerini güven ortamına bırakmış, genel ekonomik göstergeler
de iyileşme yoluna girmiştir.
Enflasyon ve faizler düşmüş, büyüme
ve ihracat artmıştır.
Toplumun her kesimiyle barış projeleri,
Hükûmetimiz tarafından uygulamaya konulmuştur.
Vergi barışı projesi hayata geçirilerek,
böylece, hem önemli miktarda gelir elde edilmiş hem de mükellef ile
vergi idaresi arasındaki ihtilaflar giderilmiş, yargı rahatlatılmış,
bu projeyle, 8 katrilyon liralık hazine alacağı yeniden yapılandırılmıştır.
SSK ve Bağ-Kur'a olan prim borçları
yeniden yapılandırılmış, yaklaşık 800 bin sigortalımızın 3,7 katrilyon
liralık prim borcu, bu kapsamda, yeniden yapılandırılarak, çözüme
kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Yine, toplumumuzun büyük bir kesimini
ilgilendiren çiftçi barışı projesiyle, Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerince kullandırılan tarımsal kredi borçları,
yine, Hükûmetimiz tarafından yeniden yapılandırılarak, yaklaşık
700 bin çiftçimizi ilgilendiren 1,5 katrilyon civarındaki borç yapılandırılarak
üç yıl ödeme planına bağlanmış ve ciddi anlamda çiftçilerimiz rahatlatılmıştır.
Yine, çiftçimizin, 95 yılından beri
ödenemez hâle gelen, yüksek faizler sebebiyle, yaklaşık 440 bin tarımsal
sulama abonemizi ilgilendiren 1 katrilyonun üzerindeki enerji
borçları da, yine, yapılandırılarak otuz altı ay süreyle ödenecek
şekle getirilmiş. Ek bir faiz yükü yüklenmeden, anaparasını ödeyen
çiftçilerimiz de, yüzde 15 indirimden faydalanacak şekilde bir düzenleme
olmuştur.
Yine, esnaf ve sanatkârımızın içinde
bulunduğu esnaf kredi kooperatiflerimizin takip oranları yüzde
60'lardan yüzde 200'lere çıkarılmak suretiyle küçük esnafımız kredi
kullanabilir hâle gelmiş ve faizleri düşürülerek, özellikle Halk
Bankasının kullandırdığı kredi miktarları da ciddi oranda artırılmıştır.
Ayrıca, yıllardır memur ve işçilerimizin
alın terinden kesilen, nereye harcandığı ve ne zaman ödendiği belli
olmayan nema ödemeleri, hiçbir taahhüdümüz olmamasına rağmen,
Hükûmetimiz tarafından yaklaşık 13,5 katrilyon liralık bir ödeme yapılmıştır.
Yine, toplumumuzun büyük bir kesimini
ilgilendiren, küçük esnaf ve sanatkârımızı, tüccarımızı ilgilendiren
protestolu çek ve senetlerle ilgili düzenleme de, yine, Hükûmetimiz
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Malî Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Tasarısı
ile, yine, sorunlu başka bir alan için çözüm ortaya konulmaktadır.
Hatırlanacağı üzere, 2000-2001
krizinden etkilenen şirketlerin mali sisteme olan borçlarının yeniden
yapılandırılmasını amaçlayan 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun, kamuoyunda bilindiği şekliyle "İstanbul Yaklaşımı"
olarak Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifiyle yürütülmüştür.
Söz konusu Kanun ile, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar, özel
finans kurumları ve diğer mali kurumlar ile kredi ilişkisi içinde
bulunup finansal darboğaz yaşayan borçluların vadelerinin uzatılması,
kredilerin yenilenmesi, ilave yeni kredi verilmesi, anapara ve
faizlerde indirim yapılması, faizlerden vazgeçilmesi gibi alınacak
tedbirlerle, mali kesime olan geri ödeme kabiliyetlerini yeniden
kazandırmalarına ve katma değer yaratmaya devam etmelerine fırsat
verilmesi amaçlanmıştır.
Söz konusu Kanun Haziran 2002-2005
tarihleri arasında uygulandığı dönemde, 217 büyük, 101 adet küçük ölçekli, toplam 318 firmaya
ait 5 milyar 960 milyon dolar, yaklaşık 9,5 katrilyon TL tutarındaki
kredi yeniden yapılandırılmıştır. Bu tutarın yüzde 92'sine ilişkin
anlaşmalar 2002 ve 2003 yıllarında yapılmış, yeniden yapılandırılan
borçların yaklaşık yüzde 62'si özel bankalara, yüzde 21'i kamu bankalarına,
yüzde 13'ü TMSF ve TMSF bankalarına borçlardan oluşmaktadır.
Yeniden yapılandırılan kredi tutarı
2002 yılı sonu itibarıyla bankacılık sistemindeki toplam brüt kredi
hacminin yaklaşık yüzde 16'sı gibi bir seviyededir. Borcu yapılandırılan
grupların ortalama alacaklı sayısı, 7'si banka, 1'i banka dışı kuruluş
olmak üzere 8'dir. En çok kullanılan yeniden yapılandırma yöntemleri
ise, geri ödeme takviminin yeniden belirlenmesi ve hisse-borç takası
şeklinde olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul Yaklaşımı'nda küçük ölçekli firmalara ait yeniden yapılandırılan
borçların geri ödeme vadesi ise, 1,5 yıl ilâ 11,6 yıl arasında değişmektedir.
Ağırlıklı ortalama vade beş yıl ve ağırlıklı geri ödemesiz dönem ortalaması
ise üç aydır. Bu uygulama ile borçları yeniden yapılandırılan firmaların
piyasalardan yeniden kredi kullanabildikleri, kredi borçlarının
yanı sıra vergi ve sosyal güvenlik yükümlülüklerini ifa edebildiklerini,
istihdam kapasitelerini, ihracatlarını ve bilançolarını büyüttüklerini
görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2000-2001 yıllarında kendini gösteren ekonomik krizlerden en çok etkilenen
diğer bir kesimimiz ise, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerimizdir.
Ancak, yukarıda bahsettiğimiz kanun çerçevesi nedeniyle, KOBİ'ler,
mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
getirilen kolaylıktan yararlanamamıştır.
Muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız
bunun gecikmiş bir yasa olduğunu ifade ettiler, doğrudur. Konuşmamın
başlangıcında, bizim iktidarımızdan önce toplumun geniş bir kesiminin,
içinde, hangi sorunlarla boğuştuğunu kısa başlıklarla özetlemeye
çalıştık. Evet, biz iktidara geldiğimizde toplumumuzun her kesiminde
sıkıntılar ve aşılamayan sorunlarla karşı karşıya kalındığı bir
tabloda iktidar olduğumuzu hatırlatmaya çalıştık. İşte, sırasıyla,
bu istikrar ve güven ortamının getirdiği ekonomideki iyileşmeler,
bankaları direkt ilgilendiren bir yönü olması sebebiyle bu yapılandırmaların,
o dönemde bundan bankaların da etkilendiğini düşündüğümüzde, on
altı tanenin üzerinde bankanın Fon'a devredildiği, birçok bankanın
mali bünyesinin zayıf olduğu bu dönemde, elbette, bütün bu yapılandırmaları
aynı anda yapmanın, gerçekleştirmenin mümkün olmayacağını takdir
edersiniz. Gelen istikrar ortamının ve ekonomideki gelişmelerin,
geldiğimiz noktada bankaların da mali sektörlerini geliştirmesine
sebep olduğu bu dönemde, sırasıyla toplumun bütün bu sorunlarını
yapılandırmaya devam eden Hükûmetimiz, bugün de küçük ve orta ölçekli
KOBİ'lerimizin sorunlarını bu düzenlemeyle ortadan kaldırmayı
hedeflemiştir.
Bu amaçla, söz konusu firmaları
ekonomiye kazandırmak için, İstanbul Yaklaşımı'ndan yola çıkarak,
işte, Anadolu Yaklaşımı uygulamasını, bu Kanunu yüce Meclisin
huzuruna Hükûmetimiz getirmiştir. Ben Hükûmetimize ve bu Kanunun
hazırlanmasında emeği geçenlere tüm küçük işletmeciler ve KOBİ'ler
adına teşekkür ediyor, şükranlarımızı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarıyla, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin
mali sektöre olan borçlarını yeniden yapılandırarak, ülkemizde
faaliyette bulunan bankalar ve diğer mali kurumlardan almış oldukları,
31.10.2006 tarihi itibarıyla bu kuruluşlar nezdinde donuk ya da şüpheli
alacaklar hesabına intikal etmiş kredilerin, finansal yeniden yapılandırma
çerçeve anlaşmaları ve sözleşmeleri ile belirlenecek süre ve koşullarla
kredilerin vadelerini uzatmak, yenilemek, ilave yeni kredi vermek,
anapara veya asli faiz ve temerrüt faizi veya kâr paylarını indirmek
veya bunlardan vazgeçmek gibi alınacak tedbirlerle mali kesime
olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmesi ve istihdama
katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini sağlamayı
amaçlamaktadır Hükûmetimiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarıda, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler,
KOBİ, 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden veya yıllık net satış
hasılatı ya da bilanço aktif toplamı 25 trilyon TL'yi aşmayan işletmeyi
tanımlamaktadır.
BDDK tarafından tasarının yasalaşmasını
müteakip bir ay içerisinde çıkartılacak olan yönetmelik ile belirlenecek
usul ve esaslar dâhilinde yeniden yapılandırılacak olan alacakların
kapsamını belirleyen çerçeve anlaşmaları ve söz konusu anlaşmaları
takiben, iki yıl içerisinde her bir firmayla ayrı ayrı imzalanacak
olan sözleşmelerin önü açılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anadolu Yaklaşımı, işletme sermayesi sıkıntısı olan küçük, orta
ölçekli firmaların ekonomiye kazandırılması için düşündüğümüz
bir girişimdir. 31 Mart 2006 tarihi itibarıyla nakdî kredileri takipteki
alacaklar içerisinde bulunan KOBİ sayısı yaklaşık 39.362 olup, toplam
borç tutarı 1 katrilyon 25 trilyon civarındadır. Tahsilinde kısmi
sorunlar yaşanan ya da yaşanması muhtemel KOBİ'ler de dâhil edildiğinde
sayı 70 bini, tutar ise 1.7 katrilyon TL'yi aşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
yapacağımız düzenleme ile, çerçeve anlaşmaları kapsamında, sözleşmelerin
imzalanması hâlinde, bu sözleşmeleri imzalayan KOBİ'lerden olan
alacaklara ilişkin zaman aşımının sözleşme tarihi itibarıyla kesilmiş
sayılacağı hüküm altına alınmaktadır.
Yine, bu sözleşmeleri imzalamış
olan KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine kadar, vadesi geldiği hâlde ödenmemiş
bulunan elektrik, doğal gaz, telefon veya su kullanımından kaynaklanan
borçları ile vergi daireleri ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan 21/7/1953
tarihli 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
veya tabi oldukları mevzuat hükümlerine göre takip edilen borçları
ile ilgililerin sözleşme tarihinden itibaren iki ay içerisinde
başvurmaları hâlinde, kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle yirmi
dört aya kadar tecil edilmesi düzenlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada özellikle, vergi borçlarıyla ilgili bu kanunun öngördüğü
düzenlemede, bu yapılandırmadan, vergi borçlarından, bu yirmi
dört aylık tecilden faydalanmada istenilen teminat, özellikle bu
konumda olan küçük ve orta ölçekli esnaflarımızın mevcut, içinde
bulunduğu durumu göz önüne aldığımız zaman, bu teminatın verilmesi
ciddi anlamda sıkıntı oluşturacaktır. Onun için, ben, özellikle bu
konuyu dikkate alarak, yeniden burada, vergi dairelerindeki yapılandırmalarda,
vergi borçlarının yapılandırılmasında teminat almaksızın bu yapılandırılmanın
hayata geçirilmesinin, bu anlamda, bu durumda olan esnaf ve sanatkârımızı,
küçük ve orta ölçekli KOBİ işletme sahiplerimizi ciddi anlamda
istifade ettireceği, yararlandıracağı kanaatini taşımaktayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle bu tasarı hangi kesimleri, kimleri ilgilendirmektedir?
İstanbul Yaklaşımı'ndan ve bu tasarıda kapsama giren KOBİ ve küçük
işletme ölçekli işletmelerden, baktığımız zaman, çok ciddi anlamda,
gerek bölgeler olarak gerek sektörel olarak çok önemli sektörleri içermektedir.
Kimler faydalanabiliyor: Gıda
ve hayvan ürünleriyle iştigal edenler, inşaat, dış ticaret sermaye
şirketleri, turizm ve eğlence, finansal kiralama aracılık ve diğer
finansal hizmetler, metal ürünleri ve işlenmiş metal, ambalaj kağıt,
mukavva ürünleri, toptan ticaret, perakende ticaret, tekstil ve
tekstil ürünleri, gemi ve tekne yapımı, çimento hazır beton üretimi,
motorlu araç parça ve aksamı, taşımacılık, depolama ve haberleşme,
plastik ürünleri üretimi, seramik, fayans, karo üretimi, elektronik
ve elektrikli ev aletleri, kara yolu yük taşımacılığı, cam ve cam
ürünleri, diğer imalata yönelik faaliyetler olarak baktığımızda
gerçekten reel sektörün büyük bir kesimini, -bu tür duruma düşen,
sıkıntısı olan küçük ve orta işletmelerdeki- KOBİ'lerimizin tamamını
aşağı yukarı kapsamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, gerçekten, AK Parti İktidarı,
toplumun sorunlu hâle gelen bütün meselelerini bir öncelik sırasına
göre belirlemiş ve dört yıllık iktidarı süresi içerisinde de toplumdaki
bu yaraları birer birer ortadan kaldıracak adımları atmıştır ve
beşinci yılında da bu anlamda yeni adımları da atmaya devam edecektir.
Ben, bu tasarının tüm küçük ve orta
ölçekli işletmelerimize ve KOBİ'lerimize ve reel sektörümüze
hayırlı olmasını temenni ederken, yaklaşmakta olan, tüm halkımızın,
mübarek Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını tebrik ediyor, hepinizi
bu duygularla saygıyla selamlıyor, bu yasanın hayırlı olmasını
temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Özegen.
Hükûmetin söz isteği var; ancak, Sayın
Bakanım, Muzaffer Baştopçu'dan sonra size söz vereceğim.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili
Sayın Muzaffer Baştopçu söz istemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1312 sıra sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı için şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi, 2000-2001
krizlerinden etkilenen şirketlerle ilgili olarak -mali sisteme
olan borçlarının yeniden yapılandırılması- kısa adıyla "İstanbul
Yaklaşımı" olan bir yasa çıkarılmış, 4743 sayılı Mali Sektöre
Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun, bu şekilde dizayn edilmişti ve bu Kanun
da, hepimizin bildiği gibi gene, Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifinde
yürütülmüştü.
Aylardır bütçemizi görüşüyoruz.
Hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Genel Kurulumuzda ayrıntılı görüşmeler
yaptık. Özellikle mali durumumuzda, Türkiye'deki ekonomik koşulların
ne duruma geldiği konusunda, tüm ilgili arkadaşlarımız ayrıntılı
bilgiler verdi. Gördüğümüz odur ki, hem içeride hem dışarıdaki değerlendirmelerle
Türkiye'de her şey iyiye gidiyor. Gayet tabii ki, eleştiriler olacaktır.
Gayet tabii ki, yaptıklarımızın tümünü beğenmeyip, eleştirenler
de olacaktır. Ama, şurası bir gerçektir ki, halkımız bizi çok dikkatli
izliyor, vatandaşlarımız bütün yaptıklarımızı biliyor ve işte,
bugün, burada, KOBİ'lere bu yasanın kanunlaşmasıyla çok önemli bir
armağan da vermiş olacağız.
Biz, İstanbul Yaklaşımı'yla sağladığımız
kanunda, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar, o dönemdeki özel
finans kurumları ve diğer mali kurumlar ile ilgili kredi ilişkisi
içerisinde bulunup finansal darboğaz yaşayan borçluların borçlarının
vadelerinin uzatılması, kredilerinin yenilenmesi, ilave ve yeni
kredi verilmesi, ana para ve faiz indirilmesi gibi çok önemli hususları
değerlendirmeye tutmuş ve bu kapsamda, 318 firmamız 6,2 milyar dolarlık
borçlarını yeniden yapılandırmışlardı.
Bu Yaklaşım'dan yararlanan firmaların
piyasalardan yeniden kredi bulduklarını, kredi borçlarının yanı
sıra, vergi ve sosyal güvenlik yükümlülüklerini yerine getirdiklerini,
istihdam kapasitelerini, ihracatlarını ve bilançolarını da büyüttüklerini
biliyoruz.
Ancak, 2000 yılı sonlarında başlayan
ve 2001 yılı genelinde kendini gösteren ekonomik krizin yarattığı,
maalesef, tahribat, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ)'in
de hâlen zor durumda olduklarına dair bilgileri derleyip toplamamızdan
sonra, bu çerçevede, şimdi de -"Anadolu Yaklaşımı" kısa
adıyla- bu yasa tasarısını burada görüşmekteyiz.
Bu yasa tasarısı kanunlaştığı
andan itibaren yaklaşık, ki, bu KOBİ sayısını şu anda biz 39 bin civarında,
toplam borcu da 1 milyon YTL olarak biliyoruz, ama, tahsilinde kısmi
sorunlar yaşanan ya da bu şekilde olanlar dâhil edildiğinde, bu sayının
70 bin ve toplam tutarın da 1,7 milyar YTL'yi aşacağını tahmin etmekteyiz.
Bu kanunun amacı nedir? Amacı tekrar
kısaca söyleyecek olursak, bu kanunun amacı küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar ve diğer mali
kurumlardan almış oldukları ve 31/10/2006 tarihi itibarıyla, bu kuruluşlar
nezdindeki donuk veya şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş
bulunan kredi borçlarına ilişkin olarak çerçeve anlaşma ve sözleşmelerinin
hazırlanmasıdır.
Gayet tabii ki, Bankalar Birliğinin,
aynı şekilde BDDK'nın, bu kanun kapsamında yapacağı, ki, biz burada
birincil düzenlemeyi yapıyoruz, ikincil düzenlemeyi BDDK yapacaktır
ve inşallah, sıkıntısı olan bütün KOBİ'lerimiz bundan yararlanarak,
önlerinin açılması sağlanmış olacaktır.
Gayet tabii ki, AK Parti Hükûmetimiz,
sorunları genel çerçeve içerisinde hep değerlendirmekte ve özellikle
esnafımızın, bu KOBİ dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin
sorunlarının da çözülmesiyle ilgili, İstanbul Yaklaşımı'nda kapsama
girmeyen sorunların çözülmesiyle ilgili, bu çok önemli çalışmayı
yapmış... Bizler, Plan Bütçe Komisyonunda, hem alt komisyonda bunun
ayrıntılı çalışmasını yaptık hem üst komisyonda ve şu anda da, Genel
Kurulda görüşmekteyiz.
Tabii bu arada, bu konuya katkıda
bulunan, değerli, muhalefetteki, arkadaşlarımızın da çalışmalarının,
ben, bizlere çok önemli ışıklar tuttuğunu belirtmek isterim. Gerçekten
çok ayrıntılı bir çalışma yapıldı ve sizin huzurunuza getirildi.
Şimdi, bu tanımlar kısmında KOBİ
tanımını da bir miktar genişletmiş olduk ve KOBİ'yi şöyle belirledik:
Küçük ve orta büyüklükteki işletme (KOBİ) 250 kişiden az yıllık çalışan
istihdam eden veya yıllık net satış hasılatı ya da bilanço aktif toplamı
25 milyon yeni Türk lirasını aşmayan işletmeleri buraya aldık.
Finansal yeniden yapılandırma
ve çerçeve anlaşmaları, biraz önce belirttiğim gibi, BDDK tarafından
hazırlanacak ve bu kapsamda, finansal yeniden yapılandırma çerçeve
anlaşmaları hükümlerinde, KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine, yani
31 Ekim 2006 tarihine kadar vadesi geldiği hâlde ödenmemiş bulunan
-bu ilave tabii- elektrik, doğal gaz, telefon veya su kullanımından
kaynaklanan borçları da bu kapsamın içerisine alınacaktır.
Yine aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi,
finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmalarına ve bu anlaşmalar
kapsamında borçları gerektiğinde ilave finansman da sağlanmak suretiyle
yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa planına bağlanan borçlularla
yapılacak finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerine taraf
olmaya yetkili kılınmışlardır.
Burada, gene benim önemli bulduğum
bir iki noktayı söylemek istiyorum. Vergi istisnaları ve teşvik
belgelerinde damga vergisi, harçlar bu kapsamdan çıkarılmıştır.
Gider Vergileri Kanunu gereği, 6802, bu Kanun gereği, banka ve sigorta
muamelelerinden muaf tutulmuşlardır. Çerçeve anlaşması ve düzenlenen
sözleşmeler kapsamında kullandırılan krediler ve Kaynak Kullanımı
Destekleme Fonu'ndan ve diğer fonlar ile mali yükümlülüklerden de
istisna edilmişlerdir.
Evet, burada, gerçekten çok önemli
bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu yasa tasarısının, ben, eğer
şöyle bir ana çerçeve üzerinde özetini yapacak olursam, kapsam, dediğim
gibi, genişlemiştir. Evet, sistem gönüllülük esasına dayanmaktadır.
Alacaklı ve borçlu taraflar arasında yapılacak sözleşmelerde, banka
ve diğer mali kurumlar dışında kalanların da katılmışları bu şekilde
sağlanmıştır. Ayrıca, Komisyon çalışmaları sırasında, tasarının
ilk hâlinde olan ve KOBİ'lerin yeniden yapılandırılmasından yararlanan
açısından daraltılan KOBİ tanımı da, yeni düzenleme ve yeni tanımıyla
genişletilmiştir. Burada, sivil toplum örgütlerimizden ilgili
olanlarının hepsinin katılımı sağlanmıştır, hepsinin bu konuda
görüşleri alınmıştır ve ortaya gerçekten çok iyi düzenlenmiş bir tasarı
çıkmıştır.
Ben, bu tasarının, ülkemize, tüm
KOBİ'lerimize ve hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu arada, yaklaşan mübarek Kurban
Bayramı'nızı kutluyor, yeni yılın da hayırlar getirmesini niyaz
ediyorum.
Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baştopçu.
Hükûmet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan 1312 sıra sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Malî
Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bu tasarı, önce
değişik düzeylerde yoğun bir şekilde tartışılmış, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu ilgili tüm taraflarla görüşmek suretiyle taslak
bir metin oluşturmuş ve bu taslak metne istinaden Bakanlar Kurulunda
ayrıntılı bir şekilde gözden geçirilmiş ve bir Hükûmet tasarısı olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Böyle bir tasarının Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmesinin temel nedenlerinden birinin bu
konuda yoğun bir toplumsal talebin
bulunmakta oluşudur. KOBİ'ler ve KOBİ'lerin temsilcisi olan
kuruluşlar, ilgili odalar, oda temsilcileri değişik vesilelerle
daha önce İstanbul Yaklaşımı olarak adlandırılan düzenlemeye paralel
bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğunu ifade etmişlerdir.
Elbette, demokratik süreçte, toplumsal
talepler, siyasal karar organları açısından önemlidir, dikkate
alınması gereken bir husustur ve biz de, Hükûmet olarak, toplumun değişik
kesimlerinden gelen talepleri ve ortaya çıkan beklentileri her
zaman önemsediğimiz için, bu taleplerin karşılanmasına yönelik
olarak mevcut tasarı hazırlanmıştır.
Benden önce söz alan değerli iktidar
ve muhalefet kanadına mensup milletvekillerimiz, konunun ayrıntıları
hakkında yeterli derecede bilgi vermişlerdir. Bu tasarının hangi
ihtiyaçtan doğduğunu, bu tasarıyla hangi düzenlemelerin ortaya
çıkacağını ve KOBİ'lerimizin böyle bir düzenlemeden nasıl yararlanacağını
ayrıntılı bir şekilde anlatmışlardır ve sunmuşlardır.
İşin özeti şudur: İşletme faaliyetlerini
artık sürdüremez hâle gelen KOBİ'lerimiz var, küçük ve orta boy işletmelerimiz
var. Bu duruma gelmelerinin, bu durumu yaşamalarının en önemli nedeni,
2000-2001 yıllarında yaşanmış olan ekonomik krizdir. 2000-2001 yıllarında
ekonomide yaşanan olumsuzluk, yaşanan kriz nedeniyle, Türkiye'de
millî gelir bir anda aşağıya inmiş, pek çok kişi işini kaybetmiş, pek
çok tezgâh kapanmış, bunun da ötesinde, işleyen firmalar, işletmeler,
küçük ve orta boy işletmeler faaliyetlerini sürdüremez hâle gelmişlerdir.
Reel sektör de bu finansal krizden büyük darbe ve yara almıştır. Buna
bağlı olarak da, bu dönemde ortaya çıkan sorunlar, büyük bir oranda,
günümüze kadar donuk ve şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş
kredi borçlarını ortaya çıkarmıştır ve bu donuk ve şüpheli hâle gelen
alacaklar hesabına intikal eden krediler, kredi borçları nedeniyle
bu borçların sahibi olan küçük ve orta boy işletmeler, yani, KOBİ'ler
zor durumda kalmışlardır. Hâlen faaliyetlerinde önemli zorluklar
gündeme gelmektedir ve istihdam kapasiteleri düşmüştür, üretim
kapasiteleri düşmüştür. Bunlara bir çözüm bulunması gerekir.
Aynı düşünceler ve yaklaşımlar
içerisinde 2001, 2000 krizlerinin etkisini ortadan kaldırmak maksadıyla
daha önce 4743 sayılı bir yasa çıkarılmıştır. Bu yasa kamuoyunda
İstanbul Yaklaşımı olarak bilinmektedir. Bu yasa çerçevesinde daha
sonra bir yönetmelik hazırlanmıştır. Yasa ve yönetmelik çerçevesinde,
büyük firmaların borçları, kredi borçları bankalara ve diğer finans
kuruluşlarına, mali sisteme olan borçları yeniden yapılandırılmıştır.
318 adet firmaya ait aşağı yukarı 6 milyar dolar tutarında bir kredi
İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde yeniden yapılandırılmıştır. Bu
tutarın yüzde 92'sine ilişkin anlaşmalar 2002 ve 2003 yıllarında bağıtlanmıştır.
Yeniden yapılandırılan borçların yaklaşık yüzde 62'si özel bankalara,
yüzde 21'i kamu bankalarına ve yüzde 13'ü de TMSF ve TMSF bankalarına
olan borçlardan oluşmuştur ve netice itibarıyla, bu İstanbul Yaklaşımı
çerçevesinde yapılan yeniden yapılandırmalarla, büyük ölçekli
firmalara ait yeniden yapılandırılan borçların ödeme vadesi 3 yıl
ile 12,3 yıl arasında değişmiştir. Küçük ölçekli firmalara ait yeniden
yapılandırılan borçların geri ödeme vadesi ise 1,5 ile 11,6 yıl arasında
değişmiştir.
Bu yapılandırmayla birlikte şu
görülmüştür, İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde meydana gelen, yapılan
yeniden yapılandırmayla birlikte şu görülmüştür ki, yeniden borcu
yapılandırılan firmalar yeni kredi imkânlarına kavuşmuşlardır.
Bu, fiilen gözlemlenmiş bir durumdur. Ayrıca, vergi ve sosyal güvenlik
yükümlülüklerini yerine getirebilecek bir performansa ulaşmışlardır.
İstihdam kapasitelerini, ihracatlarını ve bilançolarını büyüttükleri
gözlemlenmiştir.
İstanbul Yaklaşımı dediğimiz bu
yeniden yapılandırma programı ise Haziran 2005 tarihi itibarıyla
sona ermiştir. İstanbul Yaklaşımı'yla ilgili yasada fiilen, hukuken
bir sınır bulunmamakla birlikte, bunun bir iradi sözleşmeye dayanması
nedeniyle fiilen sınır oluşmuştur. Büyük firmalar bu yaklaşımdan
yararlanırken fiilen KOBİ niteliğindeki firmaların bu yaklaşımdan
yararlanmadığı görülmüştür. İşte, Haziran 2005 tarihinde İstanbul
Yaklaşımıyla ilgili uygulamalar tamamlandıktan sonra fiilen de
"KOBİ" dediğimiz işletmelerin bu yaklaşımdan yararlandırılmaması
üzerine bir Anadolu Yaklaşımına ihtiyaç olduğu şeklindeki talepler
gündeme gelmeye, Hükûmete ve ilgililere iletilmeye başlanmıştır.
Bu bakımdan, "Bu, gerekli bir
düzenlemeydi Anadolu Yaklaşımı; ama, geç kalınmıştır, bugünlere
kadar beklenmemeliydi." gibi bir değerlendirmenin çok anlamlı
olduğu kanaatinde değilim. Yani, bir önemli gecikme olduğu görüşünde
değiliz, çünkü, İstanbul Yaklaşımı uygulamalarına bağlı olarak
bunun sonuçlanmasının arkasından ortaya çıkan taleplere istinaden
bu düzenleme yapılmıştır ki, aslında, büyük bir gecikmenin olduğunu
söyleyemeyiz.
Ama, burada özellikle şunu belirtmek
istiyorum: Bir ülkede sermaye piyasalarındaki, finans sektöründeki
hacim ve işleyiş son derecede önemlidir. Sermayeyi büyüten bir ekonomi,
sağlıklı işleyen bir finans sektörünün bulunduğu ekonomi, büyük
bir performansa sahiptir demektir ve bu ekonominin daha büyük atılımları
gerçekleştirme özelliğine sahip olduğunu düşünebiliriz.
2000-2001 krizleri sonrasında ve en son çıkardığımız Bankacılık Yasası,
buna bağlı olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yürürlüğe
soktuğu ikincil mevzuat çerçevesinde Türk bankacılık sektörünün
sağlıklı bir yapıya kavuştuğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Belki
de tarihinde Türk bankacılık sektörü bugünkü kadar güçlü, bugünkü
kadar risklere karşı dayanıklı bir konuma hiç gelmemiştir. Bankacılıkla
ilgili büyüklüklere baktığımızda bunu görmekteyiz. Türk bankacılık
sisteminin toplam büyüklükleri, aktifleri 474 milyar yeni Türk lirası
düzeyine çıkmış bulunmaktadır. Halbuki dört yıl önce bu 217 milyar
yeni Türk lirasıdır. Aktifler içinde menkul kıymetlerin payı azalmaktadır,
yüzde 41'den 34'e düşmüştür. Aktifler içinde kredilerin payı yükselmektedir.
Aktiflerin yüzde 23'ü kredi olarak görünürken şimdi yüzde 44 düzeyine
çıkmış bulunmaktadır. Buna karşılık sorunlu kredilerin aktifler
içerisindeki payı sürekli azalmaktadır ki bu da bir sağlıklı yapı
göstergesidir. Yüzde 4,9 olan sorunlu kredilerin aktifler içerisindeki
payı yüzde 1,7'ye düşmüştür.
Mevduatın krediye dönüşüm oranı
son derecede önemlidir. Türk bankacılık sektörü, daha önce, mevduatı
toplayan, hazineye bunu borç para olarak devreden, ama özel sektöre
fon yapmayan, özel sektöre yönelik fonlamalarda bulunmayan bir fotoğraf
sergilemekte iken artık bu fotoğraf tersine dönmüştür, mevduatı
toplayan ve topladığı mevduatı da özel sektöre kredi olarak aktaran
bir bankacılık sektörü vardır. Nitekim, mevduatın krediye dönüşüm
oranı daha önce yüzde 35 civarında iken yüzde 71 düzeyine çıkmıştır
ki, bunların tamamı olumlu görüntülerdir.
İşte, bu olumlu yapıya rağmen,
krizlerin etkisi ve sonrasındaki dalgaların etkisi altında ve İstanbul
Yaklaşımından yararlanmaması nedeniyle de kendisini toparlama
imkânı ve fırsatı tanınmayan KOBİ'lerin, bu yasayla birlikte ekonomiye
kazandırılması amaçlanmaktadır. Yani, borçlarını ödeyecekler,
yeni kredi imkânları bulacaklar, böylece aksayan mekanizmalar ortadan
kalkmış olacak, bu işletmeler faaliyetlerine başlayacaklar, istihdama
devam edecekler, belki istihdam kapasitelerini artıracaklar.
Böylece, ülkemizdeki hem istihdam düzeyi artmış olacak hem de üretim
düzeyi, millî gelir artmış olacaktır.
Neler getiriliyor tasarıyla?
Pek çok açıdan, değişik boyutlardan bunu tahlil etmek, incelemek
mümkün olabilir, ama, özet itibarıyla söyleyecek olursak, borçları,
yani kredi borçları, bankalara ve diğer mali kurumlara olan kredi
borçları yeniden yapılandırılmak suretiyle ekonomiye kazandırılmaları
mümkün hâle getirilmektedir.
Bu tasarıda, bu kanun tasarısında,
aynı zamanda KOBİ tanımında da 250 kişiden az istihdamı veya yıllık
net satış hasılatı veya bilanço aktif toplamı 25 milyon yeni Türk
lirasını aşmayan işletmeler baz alınmak suretiyle, genel KOBİ tanımındaki
iki unsurdan birini taşıyan firmaların yararlanacağı bir yapı
oluşturulmuştur.
Bir ay içerisinde yasadan sonra
yönetmelik çıkarılacaktır, çerçeve anlaşmalar oluşturulacaktır
ve netice itibarıyla, kredi veren bankalar ve mali kurumlarla borçlu
olan KOBİ'ler bir araya gelecekler, sözleşme imzalayacaklar ve iradi
olarak imzalamış oldukları bu sözleşme çerçevesinde kredi borcu
yeniden yapılandırılmış olacaktır ve bu borca bileşik faiz yürütülmeyecektir.
Borçlar hangi borçlar derseniz,
31/10/2006 tarihine kadar vadesi geldiği hâlde ödenmemiş borçları
kapsamaktadır. Diğer taraftan, kredi borcunu eğer ilgili KOBİ yeniden
yapılandırmışsa, iki ay içerisinde başvurmak koşuluyla bir taraftan
vergi, diğer taraftan SSK'yla ilgili borçları, ayrıca elektrik, doğal
gaz, telefon veya su kullanımından kaynaklanan borçlarının da, aynı
şekilde, yirmi dört aya kadar tecil ettirilmesini sağlayabilecektir.
Böylece, üzerindeki tüm yükleri
belli vadelere yaymak suretiyle ilgili işletme faaliyetlerini
sürdürebilir hâle gelmektedir ve tüm bunlar yapılırken ilave yeni
yüklerin ortaya çıkmaması için de, tüm bu yeniden yapılandırma işlemleri
sırasında yapılacak işlemler ve düzenlenecek kâğıtlara bağlı olarak
alınması gereken damga vergisi, ödenmesi gereken harçlar, 6802 sayılı
Gider Kanunu gereği ödenecek olan banka ve sigorta muameleleri
vergileri veya Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu'ndan ve diğer fonlar
ile mali yükümlülüklerden bu işlemler istisna tutulmaktadır. Çünkü,
bir yükten kurtulup bunun zamana yayılması öngörülürken, bu işlemlere
bağlı olarak damga vergisi, harçlar ve banka ve sigorta muameleleri
vergisi, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu gibi yükümlülüklerin
ilave olarak istenmesi, yeni bazı ilave yükleri gündeme getireceğinden
sistemi zora sokacaktır düşüncesi içerisinde bunların alınmaması
öngörülmüştür. Aynı şekilde, söz konusu istisnalar, yani, damga
vergisinde ve harçlara bağlı Gider Vergisi Kanunu'ndan kaynaklanan
bu istisnalar, yeniden yapılandırma sözleşmelerinin uygulanması
sırasında eğer işletmeler yükümlülüklerini yerine getiremezlerse,
tahsili aşamasında bazı aksamalar olursa, buna bağlı yeni işlemler
yapılırsa, bu işlemleri de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Ana çerçevesi itibarıyla belirttiğim
noktalardan da anlaşılmaktadır ki, bu düzenleme, bazı zor durumda
bulunan küçük ve orta boy işletmelerimizi ekonomiye kazandırma
amacı taşımaktadır. Bu konuda yoğun talepler vardır ve buna bağlı
olarak yapılan değerlendirmelerde de gerçekten kırk bin civarında
olduğu hesaplanan donuk ve şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş
borcu bulunan KOBİ bulunduğuna göre, önemli bir potansiyeli ayağa
kaldırabilecek niteliktedir. Bu kırk bin KOBİ'nin borçlarının toplam
tutarı, yeniden yapılandırılacak olan kredi borçları miktarı fazla
değildir, 1 milyar yeni Türk lirası civarındadır, ama, ilgili KOBİ
sayısının gerçekten önemli bir miktarda olması nedeniyle ekonomik
boyutu yanında aynı zamanda sosyal boyutunun ve etkilerinin de
olduğu düşünülmelidir diyoruz ve yasalaşmasında büyük fayda görüyoruz.
Meclis, bayram ve yılbaşı nedeniyle
tatile girmeden önce böyle bir düzenlemeyi yapmış olmakla ilgili
KOBİ'lerimize bir bayram hediyesi de sunmuş olmaktadır. Kendileri
için, Meclisimiz adına hayırlı olsun diyorum ve hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Şahsı adına son konuşmacı, Ordu
Milletvekili Sayın Cemal Uysal.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1312 sıra sayılı
Kanun üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan, geneli üzerinde
konuşan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, gerek muhalefetten
gerekse iktidardan, tasarının detayı üzerinde bilgi verdiler, en
son konuşmayı yapan Sayın Bakanımız da hem genel manada hem de kanunun
teknik detayları itibarıyla oldukça güzel bilgiler verdiler ve
böylece bu kanunun ne olduğu anlaşıldı.
Ben de şahsım adına söz almıştım,
ama, bu genel konuşmalardan sonra konuşma formatımı biraz değiştirmek
zorunda kaldım. Ben şuraya değinmek istiyorum: Türkiye'de özellikle
bizim uygulanan ekonomi politikası, Hükûmetimiz tarafından, AK
Parti tarafından uygulanmakta olan ekonomi politikasının temel
verilerini ve daha sonra da bu makro-mikro ekonomi, yani, devlet
ekonomisi ile özel sektör ekonomisi arasındaki bazı irtibatlara
değinmek istiyorum.
Şimdi, Hükûmetimizin önceliği,
kalkınmayı, ekonomik büyümeyi özel sektör eliyle yürütmektir. Bunun
için de tabii gerek programlarımızda gerekse bütçelerimizde devletimizin
ekonomi içerisindeki ağırlığının düşürülmesi esas alınmaktadır.
Hacettepe Üniversitesinden Profesör Güneri Akalın bir araştırma
yapmış: Türkiye'de devlet bütçesi, KİT bütçesi, mahallî idareler bütçesi,
fonlar ve vakıflar olarak devletin ekonomideki harcadığı para,
gayrisafi millî hasılanın yüzde 73'ü. Yani, Türkiye, hâlen, bütün
özelleştirmelere rağmen, bütün gayretlere rağmen, yıllardan beri,
devlet ağırlığının çok fazla olduğu bir ekonomi. Tabii, bunu gidermek
için, özel sektörü öne geçirmek için, mademki ana politika rasyonel
bir ekonomi ve özel sektör, tabii, devletin gayrisafi millî hasıla
içerisindeki payı gerek bütçe olarak gerek diğer kalemler olarak
düşecek, efendim, özelleştirme yapılacak, teşvikler verilecek ve
bürokrasi azaltılacak. Bu, gerçekten de Hükûmetimizin temel politikasıdır.
Şimdi, bir tarihî gelişime de bu
vesileyle değinmek istiyorum. Şimdiye kadar arkadaşlarımız çok
güzel şeyler söylediler. Şimdi, makro ekonomi ve mikro ekonomi diye
ekonomiyi ikiye ayırıyoruz. Burada, makro ekonomi dediğimiz ekonomi,
esasında, Maliye, Merkez Bankası ve hazine etrafında dönen bir devlet
ekonomisi. Bunun karşısında da bir mikro ekonomi var. Tarih boyunca,
özellikle neoklasik iktisatçılardan beri, yani yüz, yüz küsur seneden
beri bu iki ekonomi arasında bir çekişme var. Neoklasikler
"önemli olan mikro ekonomidir. Bu, makro ekonomiye hükmeder,
makro ekonomiyi yönlendirir" derlerdi, gerçekten de öyleydi.
1914'lere, 1915'lere kadar, yani Birinci Dünya Harbi'ne kadar devletin
ekonomiden aldığı pay yüzde 5 bile değildi, bu savaş zamanları da
dâhil buna, yüzde 5 bile değildi. Ama, daha sonra, 1929 ekonomik buhranı
ortaya çıktı. İşte, o zaman, Keynes ekonomileriyle birlikte devletin
ekonomideki ağırlığı arttı ve devlet, vatandaşların cebindeki ve
işletmelerin kasalarındaki parayı keşfetti ve bugün, bütün dünyada,
Avrupa'da -Amerika biraz daha az- millî gelirin yüzde 40'ına devlet
sahip oldu ve bunu harcıyor.
Şimdi, böyle bir yapıyla, böyle
bir mali devletle, biz küreselleşmeye geldik. Şimdi, bu defa, makro
ekonomi öne çıktı, yani, devlet bürokrasisi öne çıktı. Derken, bir
küreselleşme ortamına geldik. Küreselleşme ortamında da artık
özel sektör daha öne doğru çıkmaya başladı, makro ekonomi geriye
doğru gitmeye başladı. Buna, tabii ki bürokratların ve devlet görevlilerinin
de büyük tepkisi oldu, bütün dünyada, sadece Türkiye'de değil.
Şimdi, tabii, bunun esasen sinyalleri
vardı, küresel ekonominin. Neden? Vasıtalı vergiler, vasıtasız
vergiler konusu burada çok tartışılıyordu. Eskiden, biz talebeyken,
1960'larda, önemli olan veya adil olan devletin doğrudan doğruya vergi
alması, gelir vergisini alması, kurumlar vergisini alması, yani
vasıtasız vergileri alması. Vasıtalı vergileri aldığı zaman
devlet, daha fazla aldığı zaman, sosyal politika açısından da bu büyük
bir problem teşkil eder, gayriadildir, o bakımdan da gelir vergisini
çok almalı denirdi. Ama, şimdi bakıyorum, bana göre küreselleşmenin
en enteresan yönü, şimdi vasıtalı vergiler çok yükseldi, yüzde
65'lere geldi, vasıtasız vergiler daha… Buradaki maksat şuydu: Yani,
özel sektöre çok daha büyük kaynak bırakma politikasıydı bu. Bizim
Türkiye'de de böyle oldu, bugün değil, yani, aşağı yukarı yirmi-yirmi
beş seneden beri bu böyle ve şimdi, bu defa, tabii küreselleşme tam
oturmamakla birlikte, böyle bir ekonomi gelişmiş oldu.
Özel sektörle kamunun farkı ne,
ona baktığımız zaman, özel sektör tabii kaynakları daha rasyonel
kullanıyor, çünkü, onda kâr-zarar, iflas müeyyidesi var. Yani, kâr
edecek, ya zarar edecek veya iflas edecek. Bu, ekonomide, özellikle
işletmecilikte çok önemli. Yani, bu müeyyide olmadan özel sektörün
ayakta kalması mümkün değil, rasyonel çalışma da buradan ileri geliyor.
Devlette ne var? Devlette maliyet minimizasyonu var, kâr esasına
göre çalışamaz. O zaman da devletin küçülmesi lazım, kaynakları
etkin kullanması lazım ki devlette de maliyet minimizasyonu sağlanmış
olsun. Tabii, 1930'lu yıllarda, vergiler çok artınca, sadece klasik
devlet hizmetlerini artırmadı ülkeler Avrupa'da, bu defa, kalkınmayı
sağlamak için ekonomik işletmeler de kurdular, KİT'ler de kurdular,
derken devlet büyüdü. Ben biliyorum, 1960'lı yıllarda Renault Fransa'da
devletleştirildi. O zaman öyle bir moda vardı, devletleştirme modası
vardı. Şimdi, o geçti. İşte, küreselleşmeyle birlikte özelleştirme
modası gündeme geldi, buna da bütün ülkeler uydular. Bu böyle devam
ediyor. Bunun için önemli olan nedir, özel sektör için veya işte, görüştüğümüz
bugün KOBİ'ler, KİT'ler için önemli olan nedir? Bunlar için önemli olan,
makroekonomik istikrardır. Çok değerli milletvekilleri, buna
"makro ekoloji" de diyebilirsiniz. Yani, nasıl canlılar
tabiatta iyi bir ekolojik ortamda daha güzel hayat yaşarlarsa,
özel işletmeler de, makroekonomik istikrar sağlandığı zaman makroekonomik
ekolojide daha rasyonel, daha kolay çalışırlar, daha rahat çalışırlar.
Bunun sağlanması lazım.
Tabii, 2002'den önceki üçlü koalisyon
hükûmetleri zamanında, maalesef, mali disiplin olmadığı için, devlet
bütçeleri çok açık verdiği için ekonomi büyük bir çıkmaza girdi ve
istikrar bozuldu. İstikrar bozulduğu zaman tabii ki işletmeler de
çok zor durumda kaldılar. Biliyorsunuz, yüz binlerce işyeri kapandı,
yüz binlerce insan işsiz kaldı. Bunun bir kötü tarafı da şuydu: O dönemde,
o üçlü koalisyon döneminde banka sistemi çöktü. Neden çöktü? Çünkü,
mali disiplin kalmayınca, devlet, harcamalarını karşılayacak para
bulamayınca bu defa kamu bankalarına yöneldi. Kamu bankalarını
âdeta bir bütçe gibi kullandı ve böylece -bu bir yılda iki yılda olmadı,
uzun bir süreçte oldu, son zamanlarda, 2000-2001'lerde hızlandı- bir
baktık ki, bu bankaların bütün kaynakları devlet tarafından kullanılmış;
bütün teşvikler, bütün her şey buradan verilmiş. En sonunda, alınan
tedbir sonunda kamu bankalarının 22 milyar dolar borcu konsolide
edildi; bir yerde devlet tahvili verildi ve faizleri vatandaşın
üzerine kaldı. Tabii, özel sektör de sıkıntıda olduğu için o yıllarda,
özel sektör de, özellikle bankası olan holdingler de kendi bankalarının
içine yöneldiler ve böylece, Türkiye'de banka sistemi tam 42 milyar
dolarla battı. Tabii, bu 42 milyar dolar battı. Bir gecede, devlet,
bunlara hazine bonosu verdi, 36 katrilyon olan devletin borcu bir
gecede 122 katrilyona çıktı. İşte bugün bizim bütçeden ödemiş olduğumuz
40 küsur milyar YTL'lik faizler de buradan geliyor. Ama, tabii, AK Parti
iktidara geldikten sonra gerçekten de ekonomi düzlüğe çıktı, mali
istikrar sağlandı ve bu mali istikrarın sağlanması sonunda -Sayın
Bakanımız da ifade etti, ona da değineceğim- özellikle mevduatın
krediye dönüşme oranı yüzde 30-35'lere düştüğü için, özel piyasaya
kaynak arz edilemediği için, kredi arzı olmadığı için, kredi talebi
karşılanamadığı için faizler yükseldi, devlet bütün kredileri ve
fonları bloke etmiş oldu. AK Parti iktidara geldikten sonra çok disiplinli
bir mali yönetim, bütçe açıklarının giderilmesi ve gerçekten de
alınan tedbirlerle ekonomi düzlüğe çıktı, yani mikro - ekonomi
için gerekli olan ekonomik ekoloji, uygun ortam sağlanmış oldu ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CEMAL UYSAL (Devamla) - …böylece,
gerçekten de firmalar ayağa kalktı, ekonomi gerçekten de çok iyi bir
duruma geldi.
Şimdi, tabii, onu bütün hatları
itibarıyla anlatmam mümkün değil, şu anda inkıtaları yaşıyoruz.
Sayın Başkan, tahmin ediyorum, bir dakika verdi bana. Yani, bugün
alınan tedbirler, bugün Anadolu Yaklaşımı çerçevesinde alınan tedbirler
de, özel sektördeki darboğazın giderilmesi için yapılmış olan bir
uygulamadır. Ama, gerçekten de özel sektörün teşvik edilmesi ve bu
gibi darboğazlardan kurtarılması çok önemlidir.
Ben, bu vesileyle -daha söyleyeceğim
çok şey var, ama zaman da daraldı- hepinizi saygıyla selamlarken,
yaklaşmakta olan, birkaç gün sonra idrak edeceğimiz yeni yılınızı,
tüm milletimizin yeni yılını ve Kurban Bayramı'nı kutluyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Uysal.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1312 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 1'inci maddesini okutuyorum:
KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELERİN MALÎ SEKTÖRE
OLAN
BORÇLARININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; küçük
ve orta büyüklükteki işletmelerin, Türkiye'de faaliyette bulunan
bankalar ve diğer malî kurumlardan almış oldukları ve 31/10/2006 tarihi
itibarıyla bu kuruluşlar nezdinde donuk veya şüpheli alacaklar hesabına
intikal etmiş bulunan kredi borçlarına ilişkin olarak, çerçeve anlaşma
ve sözleşmeleri kapsamında;
a) Söz konusu kredi borçlarının
vadelerini uzatmak,
b) Bu işletmelerin kredilerini
yenilemek,
c) İşletmelere ilave yeni kredi
vermek,
ç) Anapara ve/veya asli faiz ve/veya
temerrüt faizi veya kâr paylarını indirmek veya bunlardan vazgeçmek,
d) Anapara, faiz veya kâr payı alacaklarını;
kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, aynî, nakdi ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı
devir veya temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler
karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek,
e) Diğer bankalarla birlikte hareket
ederek protokoller yapmak,
şeklinde alınacak tedbirlerle,
malî kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine
ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini
sağlamaktır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen,
kredileri kısmen veya tamamen iştirake çevirme işlemi, 4603 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanuna
tâbi bankalar ile yönetimi ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen bankalar tarafından yapılamaz.
(3) 30/1/2002 tarihli ve 4743 sayılı
Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun uygulamasından yararlanmış olanlar bu Kanun kapsamına
girmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler.
Süreniz on dakika Sayın Deveciler.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ'lerin) Malî Sektöre Olan Borçlarının
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere
buradayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, KOBİ'ler,
Türk ekonomisi içinde önemli bir yere sahip, önemli bir işleve sahiptirler.
Nitekim, KOBİ Stratejisi Eylem Planı'ndaki veriler ışığında biliyoruz
ki KOBİ'ler, hizmet sektörü de dâhil olmak üzere tüm işletme sayısının
yüzde 99,8'ini, toplam istihdamın yüzde 76,7'sini ve toplam katma değerin
de yüzde 26,5'ini oluşturmaktadır. Bu kapsamda bakıldığında KOBİ'lerin
istihdam ve üretim açısından taşımakta oldukları önem daha da iyi
anlaşılmaktadır.
Ekonomik ve sosyal açıdan bu denli
önemli olan KOBİ'ler, gerçekte günümüzde birçok sorunla boğuşmaktadırlar.
Bu firmalar geleneksel üretim metotlarıyla üretim yapmakta, fakat
birçok alanda yabancı firmalarla rekabet etmek durumunda bırakılmaktadırlar.
Nitekim, AKP Hükûmetinin uyguladığı
YTL'nin aşırı değerlenmesine yönelik politikalar sonucunda ve gerekli
yapısal önlemlerin alınmaması sonucu rekorlar kıran ithalat karşısında,
bu rekabet Türk KOBİ'leri açısından daha da yoğun, hatta aksak bir
hâle gelmiştir.
Her ülke kendi KOBİ'lerini korur
ama, AKP İktidarı, maalesef, buna yönelik iş ortamını ülkemizde
sağlamaktan çok uzak kalmıştır. Bu yapı içinde Türkiye'de KOBİ'ler,
genelde verimsiz üretim metotları ve eski makine, ekipman kullanarak
katma değeri düşük olan alt kalitede ürünlerin üretimiyle meşgul
olmaktadırlar. Bu işletmelerin teknolojik seviyelerinin yükseltilmesinde
yeterince başarılı olunamamıştır. Yeterli kamu mali imkânlarından
yararlanamayan KOBİ'ler, aynı zamanda AB tüketicisine yeterince
hitap edecek biçimde üretim içinde olamamaktadırlar. Bu şartlar altında
Şubat 2001 krizinin getirdiği kur avantajı KOBİ'ler tarafından yeterince
kullanılmadığı gibi, kriz koşullarına dayanamadığı için çok sayıda
işletme, söz konusu krizle birlikte, 2001 yılında kapanmak durumunda
kalmıştır.
AKP İktidarında reel faizler
hâlâ yüksek düzeylerdedir. KOBİ'lere hizmet verecek sermaye piyasası
imkânları da yeterince geliştirilememiştir. Her ne kadar KOBİ'lere
yönelik kredi garantisi, risk sermayesi, yatırım ortaklığı, gayrimenkul
yatırım ortaklığı, KOBİ finans şirketleri, KOBİ'lere yönelik factoring,
leasing şirketleri var olsa da, bunlar sembolik düzeylerde kalmıştır
maalesef. Tabii ki, 2007 bütçesinin hâlen yüksek oranda açık vermesinin
beklendiği bir ortamda, zaten özel işletmelerin piyasadan fon bulma
imkânı yetersiz kalacaktır. Buna bir de, bu konuda gereken uzun vadeli
perspektiften yoksun günlük politikalar eklenince, durum, baskılar
ve aksak rekabet ortamı altında yaşamını sürdürmeye çalışan koskocaman
bir KOBİ sektörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye'deki KOBİ'lerin durumu
ve finansman olanaksızlıkları yoğunken, bugün üzerinde çalıştığımız
kanun tasarısı da, finansal yapıları bozulmuş olan KOBİ'lerin mali
yapılarını güçlendirebilmek amacıyla bugün getirilmektedir.
Bununla birlikte, anlaşılamayan
diğer bir husus da, ekonominin çok iyi durumda olmasıyla övünen AKP
İktidarında bu tür bir yeniden yapılanmaya gereksinim duyulunmasıdır.
Bilindiği gibi, İstanbul Yaklaşımı gibi finansal yeniden yapılanma
girişimleri ağır krizler sonrasında gerek duyulan finansal yeniden
yapılanma yöntemleridir ve Türkiye'de de bu amaca yönelik olarak
uygulanmıştır daha evvel. Buna mukabil, önümüzdeki kanun tasarısı
KOBİ'lerin borçlarının yeniden yapılanmasını konu almaktadır.
Bu şartlar altında, AKP Hükûmetinin, ekonominin herkes için iyi olduğu
övünmelerine en iyi cevap yine AKP Hükûmetinizce bugün önümüze getirilen
bu kanun tasarısıdır.
Şartlar bu iktidarın söylediği
gibi iyi olsaydı bu tür bir yeniden yapılandırmaya ihtiyaç da olmazdı.
Zaten AKP sözcüleri ne derlerse desinler, rakamlar, bize, ekonominin
gerçek durumunu vermektedir. Bütçede AKP sözcüleri çok iyimser rakamlar
verdiler.
Kriz nedeniyle 2001 ve 2002 yıllarında
protesto edilen senet miktarı 12,1 milyon adet ve 38 milyar YTL iken,
AKP İktidarının tamamında bu miktarlar sırasıyla 10,3 milyon adet
ve 33,6 milyar YTL'dir. Bu son rakamlar, daha henüz 2006 yılının ekim
ayına kadar olan rakamlardır ve AKP İktidarının tamamının bu çerçevede
Türkiye'nin yaşadığı en derin kriz döneminde yaşanan protestolu
senet seviyesine hem miktar hem de tutar olarak ulaşmasına çok az
bir zaman kalmıştır.
Piyasada küçük ölçekli işletmelerin
yaşayabilmesi için durum bu denli zorken, kanun tasarısının genel
gerekçe kısmında, tasarının amacının artık çok gerilerde kalmış
olan "2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında yaşanan krizler sonrasında
işletme sermayesi yetersizliği çeken KOBİ'lerin ekonomiye kazandırılması"
olarak ifade edilmesi oldukça dikkat çekici bir gerekçedir.
Sayın milletvekilleri, iki ay sonra
krizin altıncı senesini bitireceğiz. Bu krizden etkilenen KOBİ'leri
düşünmek AKP İktidarının yeni mi aklına geldi? Altı yıldan beri aklınız
neredeydi arkadaşlar? Altı yıl evvel çekilen bir kriz, dört buçuk
yıldır iktidardasınız, hadi ilk bir buçuk yıl olmadı, siz geldiniz
iktidara, neden dört buçuk yıldan beri aklınıza gelmedi? Altı yıl
oldu bu krizi yaşayalı.
Bu kriz nedeniyle batan KOBİ'lerin
derdine derman oluyor mu bu tasarı? Zaten çoğu tasfiye oldu, kapattılar.
Peki, şimdi ne olacak? Zaten finansman açısından göreli olarak güçsüz
olan KOBİ'lerin, söz konusu kriz ardından AKP İktidarının son yılına
girilirken hatırlanması manidardır. Halk Bankasını satacak olmanın
mahcubiyetiyle mi bu girişimde bulunuyorsunuz? Peki, ya krizde
batmış olan KOBİ'lere ne yapacaksınız? Onların, batan KOBİ'lerin durumu
ne olacak, onlara ne yapacağız? Giden gitti diyemezsiniz. AKP İktidarı
döneminde kriz benzeri koşulların yaşandığının bir ikrarı olsa
da, bu tasarıyla KOBİ'lere sağlanacak finansal nefes almaya destek
olunmalıdır. Biz de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu yasayı
destekliyoruz. Bununla beraber asıl yapılması gereken, borçların
yeniden yapılandırılması yoluyla değil, yatırım ortamının KOBİ'lerin
yararına olabilecek biçimde düzenlenerek güçlü bir girişimcilik
altyapısının yaratılması olmalıdır. Fakat, bu durum, Türkiye'yi
pazarlayarak avantajın yabancı girişim ve şirketlere geçtiği bir
noktada oldukça zor görülmektedir. Tabii durum böyle olunca da,
Hükûmetin biriken tansiyonun boşaltılması için başvuracağı en iyi
yol, periyodik olarak finansal yeniden yapılanma hamleleridir.
Yalnız, Hükûmet şunu iyi bilmelidir ki: Bu tür hamlelere bir süre sonra
büyük bir bölümü yabancılaştırılacak olan bankacılık sisteminden
de karşı sesler gelmeye başlayacaktır. Türkiye ekonomisinde bu
tür riskler birikirken önümüzdeki kanun tasarısı genel hatları
itibarıyla, 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
Hakkındaki Kanun'un bir benzeridir. Bu kapsamda, İstanbul Yaklaşımı'nın
uygulamalarından edinilen tecrübeleri içermektedir. Bu kapsamda
KOBİ'lerin borçlarının yeniden yapılandırılması günümüz şartlarında
önem arz etmektedir. Bununla birlikte, Hükûmetin dikkat etmesi gereken
husus, bu tür yeniden yapılandırmaların bir kez daha gerekmemesi
için yeterli önlemlerin alınması, yatırım ortamının iyileştirilmesi
yönünde adımlar atmasıdır. Nitekim, daha önce de söylemiş olduğum
gibi önemli olan, KOBİ'lerin rekabet güçlerinin geliştirilebilmesi
amacıyla kapsamlı ve stratejik bir yaklaşıma sahip olmasıdır.
Şimdi, bu yasa neler getiriyor,
bir de ona bakalım, hangileri giriyor, neler girmiyor. Bu yasadan,
küçük ve orta boy büyüklükteki işletmeler, KOBİ'lerin tanımını bu
yasa maddesiyle de değiştirdik. 250 kişiden az -yıllık- istihdam
eden ve yıllık net satış hasılatı 25 trilyon lirayı aşmayan işletmeleri
kapsamaktadır. Yani, yaklaşık 33 bin firmayı kapsamaktadır.
2002 Ocak ayında çıkarılan İstanbul
Yaklaşımı'na girmeyen, yeniden yapılandırılan 318 firma burada
girmemektedir. Peki, 250 kişiden az olan istihdamı bu KOBİ'lere sokuyoruz,
bu yeniden yapılandırmaya sokuyoruz, 25 trilyon lirayı aşmayan
işletmeleri sokuyoruz. Peki, size soruyorum: 250 işçinin üstünde
olan veya cirosu 25 trilyonun üzerinde olan ve 2001 yılında bu krizi
yaşamış olan diğer KOBİ'ler, diğer işletmeler ne olacak arkadaşlar?
Yani, bunları da bir şekilde buna dâhil etmemiz lazım.
Yine, bu yasayla, bu 250 kişinin
üzerindeki işletmeler, vergi dairelerine ödenmeyen, 31/10/2006 tarihine
kadar -vadesi geldiği hâlde- ödenmemiş bulunan elektrik borçlarına,
doğal gaz, telefon, su kullanımından kaynaklanan borçları ile Maliye
Bakanlığına ait vergi daireleri ile sosyal güvenlik kurumlarına
olan borçlarına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) -
…6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulüne tabi olan mevzuat hükümlerine
göre yüzde 9 faiz uygulaması yapılacak ve yirmi dört ay taksitlendirme
yapılacaktır.
Olumlu bir düzenlemedir, ama, burada,
bankalara bir keyfiyet getirilmektedir. Yaklaşık bu 33 bin firmayı
ilgilendiren KOBİ'lerle, banka yönetimleri, istediğiyle, istediği
şekilde faizle anlaşarak, indirim yaparak anlaşma cihetine gidecektir,
istedikleriyle de anlaşmayacaktır. Bankalara keyfiyet getirmektedir.
Bu düşünceler ışığı altında, bu
kanunun KOBİ'lerimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, her ne kadar eksikleri de olsa, bu yasaya KOBİ'ler
açısından destek vereceğimizi söylüyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Deveciler.
Şahsı adına, Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün üzerinde görüşmekte olduğumuz,
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre olan borçlarının
yeniden yapılandırılması. Gerçekten, hem geneli üzerinde grup adına
hem de şahsı adına konuşan değerli arkadaşlarımız bu yasanın ehemmiyeti
ve içeriği hakkında çok güzel bilgiler verdiler. Bu yasa komisyonumuza
geldiğinde, biraz önce değerli arkadaşlarımızın da ifade ettiği
gibi, 39 ila 42 bin arasında sorunlu KOBİ olduğu tespit edildi. Ama,
komisyona geldiğinde yasanın şekli, Sanayi Bakanlığının 2005 yılı
sonundaki yaptığı tanımlama çerçevesindeki KOBİ tanımına uygun
olarak değerlendirmenin sonucuydu. Oradaki KOBİ tanımında
"250 işçi ve 25 milyon YTL'den daha az miktarda ciro yapan müesseseler
KOBİ tanımına girer." şeklinde katı bir ifade vardı. Plan ve Bütçe
Komisyonunda değerli milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
bu yasayı esnek hâle getirdik. Aslında, işin doğrusu da buydu, KOBİ
tanımını esnek hâle getirebilmek. Ben buradan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımıza teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, KOBİ, uzun
yıllardır Türkiye'nin gündeminde olan ve… Her konuşmamızda Türkiye'deki
işletmelerin yüzde 98'i KOBİ'dir diye ifade ediyoruz. Ama, 2005 yılı
sonuna kadar yasa… Sanayi Bakanlığının tanımı yürürlüğe girene
kadar on iki, on üç tane KOBİ tanımı vardı. KOSGEB'in farklı bir KOBİ
tanımı, Türkiye Halk Bankasının farklı bir KOBİ tanımı, İGEME'nin
farklı bir KOBİ tanımı, Eximbankın farklı bir KOBİ tanımı, ilanihaye
diğer kurum ve kuruluşların farklı farklı KOBİ tanımları vardı. Yine,
2005 yılında Sanayi Bakanlığı bütçesi görüşülürken, komisyon üyesi
değerli arkadaşlarımızın KOSGEB'le ilgili verdiği bilgiler çerçevesinde
KOBİ tanımının netleştirilmesi istendi ve KOBİ tanımı tek hâle getirildi.
Eskiden KOBİ tanımı 150 işçiden az çalıştıran müesseseler şeklindeydi.
Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sanayi Bakanlığının yaptığı KOBİ
tanımını, katı olan KOBİ tanımını "veya" şeklinde,
"250 veya 25 milyon YTL'den az ciro yapanlar" şeklinde,
"250 işçiden az, 25 milyon YTL'den az ciro yapan müesseseler, işletmeler"
hâline getirdiğimizde, bu kapsam biraz daha genişlemiş oldu. Öyle
tahmin ediyorum ki, 40 veya 70 bin civarındaki küçük ve orta boy işletme
bu imkândan faydalanacak.
Değerli arkadaşlar, 4743 sayılı
Yasa, Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş. Türkiye, 2000 Eylülünden
itibaren başlayıp, 2000 Kasımında sinyallerini veren ve 19 Şubat
tarihinde başlayıp, 21 Şubat tarihinde, tarihe hakikaten kötü
bir şekilde çizilmiş "21 Şubat krizi" diye söylediğimiz
krizi yaşadı. O günden sonra, bankalar ve işletmeler arasında büyük
problemler çıktı. Çünkü, sistem, banka sisteminin çöküşüyle beraber
büyük bir boyuta ulaştı. Banka sisteminin çöküşü, 4743 sayılı Yasa'nın
ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Fakat, o dönem içerisindeki
banka sisteminin mali yapısı çok güçsüz olduğundan dolayı, bankalar,
en kolayını, en uygununu kendilerine tercih ettiler.
Sayın Bakanım biraz önce ifade ettiler,
318 firma bundan faydalandı. 318 firmanın yapılandırmasına baktığımız
zaman, yüzde 62'si kamu bankası, yüzde 21'i özel banka, yüzde 13'ü
TMSF'ye devredilmiş bankalardan, yani, yüzde 75'i devlet ve devletle
ilişkili olan bankalardan olmuş. 318'in yüzde 75'i... 318'inin yüzde
75'ine baktığımız zaman, hemen hemen 225 civarında, 230 civarında
müessese kamu bankalarıyla barış ilan etmiş, yeniden yapılandırmayı
yapmış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Sayın Elitaş, yüzde 62'si özel banka, onu düzeltin, kamu değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yüzde
62'si...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
… Özel banka, yüzde 21'i kamu bankası.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Hamzaçebi'nin bilgilerine inanıyorum, düzeltiyorum.
Değerli arkadaşlar, yüzde 62 olsa,
yine, buradaki rakam, yaklaşık 180-280 tane firmanın bu yaklaşıma
girmesi.
Şimdi, 4743 sayılı Yasa'nın eksiği
vardı. Eksiği ne?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Hamzaçebi ve diğer arkadaşlarımızın söylediği gibi, bu, ihtiyari,
isteğe bağlı, gönüllülük esas. Kim gönüllü olacak? Önce zor durumdaki
şirket gönüllü olacak, arkasından banka gönüllü olacak veya tersi.
Banka gönüllü olacak, diyecek ki: "Gel ben senin bu borçlarını
yeniden yapılandırayım." Şirkette de, bu şartlar altında olursa
gidecek.
Siz bu gönüllülük esasında eğer
devlet olarak elinizi taşın altına koymazsanız, bankalar bu işe cazip
olarak bakmazlar, gönüllü olmazlar. Bizim bu yasada, bu tasarıda
ortaya koyduğumuz şey, devletin gönüllülüğü, bankaların gönüllü
olmasını cazip hâle getirmek şeklindeki düzenleme.
Değerli arkadaşlar, 2000 yılındaki,
2001, 2002 kriziyle ortaya çıkan bankaların mali yapılarındaki rahatsızlık,
maalesef, onların gönüllü olmalarını da zora sokmuş.
Şimdi, bakınız, şarta bağlı olarak
eğer bankalar gönüllü şekilde bu işletmelerle olan borç yapılandırmasını
yaparlarsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başkanım, bir iki dakika müsaade ederseniz…
BAŞKAN - Son cümlenizi rica ediyorum,
ek süre verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Son cümlelerim.
…bankalar bu gönüllülük esasına
dayanan işlemlerini yapabilirlerse, arkasından kamu da bu işin
içine giriyor. Vergi, resim ve harçlarını istisna yapıyor. Bankalar
anlaşırken, gayrimenkuller veya iştiraklerle ilgili yaptığı muamelelerle
ilgili hiçbir masraf ödemiyorlar. Bunları elden çıkardıkları zaman,
yine masrafsız şekilde elden çıkarmalarına imkân veriyor.
Yine, burada, değerli arkadaşlarım,
enerji ve doğal gaz dağıtımlarıyla ilgili de yasaya bir madde koyduk.
Daha önce -yine Sayın Hamzaçebi onu ifade etmişti- tasarı geldiğinde
yüzde 24'tü. Biz, bunu, Plan Bütçe Komisyonunda, değerli arkadaşlarımızla
beraber, yüzde 9 ve basit faiz olarak söyledik. Sayın Hamzaçebi ona
itiraz etti. Dedi ki: "Bu yüzde 9'u kaldıralım, 6183'te takip esaslarına
baktığımız zaman, bu yüzde 9 ile bileşik faiz uygulanır."
Bileşik faiz uygulanmaması amacıyla
ve kanun koyucu olarak, bu kanunu yorumlayanlara biraz daha yol açmak
açısından, tutanaklara geçmesi babında "6183 sayılı Yasa'daki
basit faiz, bileşik faiz uygulanmayacak şekilde anlaşılır"
diye ifade koyduk.
Yine, her şeye rağmen bir hesaplattık.
BDDK'daki, Kurumdaki arkadaşlarımıza hesaplattık. Dedik ki, yirmi
dört aylık bileşik faizin yıl sonundaki hesabı nedir? 9+9'un yıl sonundaki
hesabı nedir diye hesapladıklarında, 18,81 bileşik faiz oluyor.
Eğer, basit faiz olursa, 9+9, 18 ödeyecek, bileşik faiz olursa, 18,81
şeklinde bir faizle ödeme karşısında kalacak. Pek de önemli bir şey
değil, ihmal edilebilir. Basit faiz, teknik olarak 3095 sayılı Yasa'ya
uygun hâle getirilebilir ya da 6183'te olduğu gibi devam ettirilebilir.
Çünkü, oran çok düşük.
Değerli arkadaşlar, bu yasanın
en büyük, önemli özelliklerinden birisi: Sivil toplum örgütleriyle
uzlaşmak, anlaşmak.
BAŞKAN - Sayın Elitaş, çok geçtiniz…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum
efendim, son cümlem efendim.
Sivil toplum örgütleriyle ilgili.
Aslında, bu yasayı, KOBİ'ler, 40 bin, 70 bin KOBİ dinliyor, ne anlama
geliyor, onu ifade etmeye çalışıyorum.
Sivil toplum örgütleri de buna katkıda bulundular. TOBB temsilcisi Ankara Sanayi Odası
Başkanımız katkıda bulundu. Kayseri'den Sanayi Odasını temsil
eden arkadaşımız katkıda bulundu. Ticaret Odası, Kayseri Sanayi
Odası, borsalardaki arkadaşlarımız katkıda bulundu, tüm Türkiye'deki
sanayi ve ticaret odaları, borsalar, esnaf odaları bu yasaya katkıda
bulundular. Katkıda bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızın,
bu tasarıyı düşünüp, zor durumda olan KOBİ'lerimize bir bayram hediyesi
vermeyi düşünen Hükûmetimize ve gerçekten, çok olumlu katkılarından,
alt komisyon çalışmalarında da katkıda bulunan hem ana muhalefet
hem diğer muhalefet partisindeki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İnşallah, bir bayram hediyesi olarak çıkacak.
Mübarek Kurban Bayramı'nızı tebrik
ediyorum, yeni yılımızın hayırlara vesile olmasını Cenabıhak'tan
niyaz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısının KOBİ'lerimize
ve ülke ekonomimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 2000 ve
2001 yılları Türk ekonomisi için son derece sıkıntılı yıllar olmuştur.
Bu dönemde KOBİ'lerimiz, sanayicilerimiz, toplumun bütün kesimleri
ciddi manada sıkıntı içerisine girmişlerdir.
Tabii, AK Parti Hükûmeti de doğal
olarak böyle bir sıkıntılı dönemin arkasından iktidara gelince,
öncelikli hedefi, enflasyonla mücadeleye vermiştir. Tabii, enflasyonla
mücadele ederken, fiyatların düşmesi gerektiğinden hareketle döviz
fiyatlarının ucuzlaması, Türk parasının aşırı değerlenmesi ve bunun
doğal neticesinde de ithalatın artması ortaya çıkmıştır ve bunun
bir başka yönü, artan ithalatın finansmanını karşılayabilmek
için de dışarıdan sıcak paranın, yabancı paranın gelmesi gerektiği
için, faizler de buna uygun olarak belirli bir seviyeye yükselmiştir.
Şimdi, böyle bir ortamda Türkiye'de
KOBİ'ler ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldılar. Nedir bu sıkıntı?
Türk parasının aşırı değerli olmasından dolayı, ithal ürünler son
derece ucuz hâle geldi. Öyle olunca, Türkiye'deki KOBİ'lerimiz ve sanayicilerimiz
Türkiye'de ürettikleri ara mallarını, döviz fiyatının ucuzlamış
olmasından dolayı yurt dışından ithal eder hâle geldiler ve bunun neticesinde
de Türkiye'de 2005 yılında 81 milyar dolarlık ara malı ithalatı yapıldı.
Şimdi getirilen bu düzenlemeyi,
ben, son derece, gönülden, hazırlayanları kutluyorum. Bir ihtiyaçtan
doğmuştur, geçmişten bugüne kadar sıkıntı içerisinde olanların
dertlerine bir derman olmak için getirilmiştir. Şimdi benim bu noktada,
Sayın Bakanımdan da özellikle bir istirhamım var. Sayın Bakanım 81
milyar dolar, herhâlde ona bakacaksınız galiba. Ben rakamlarda yanılmam,
lütfen, rahatsız olmayın. Şimdi, ben, Sayın Bakanımdan da özellikle
istirham ediyorum. Şimdi, bu 81 milyar dolarlık ara malı, ben Denizliliyim,
şimdi bunun Denizli'ye yansıması şöyle olmuştur arkadaşlar: Denizli
bir tekstil şehri ve Denizli, yıllardan beri tekstildeki güçlü atılımıyla…
Şu anda 1,5 milyar dolar civarında Denizli'de tekstil ihracatı var.
Şimdi döviz ucuzlayınca, ithalat ucuz hâle gelince benim Denizlili
sanayicim ara malını Çin'den, Hindistan'dan, Pakistan'dan getirmeye
başladı. Öyle olunca ne oldu bunun neticesinde? Türkiye'deki ara
malı üreten KOBİ'lerde sıkıntılar başladı.
Şimdi, Sayın Bakanım -bu güzel kanun-
bundan sonra da KOBİ'lerin sıkıntıya girmemesi için bazı tedbirlerin
alınmasında fayda var. Şimdi, bu tedbirlerden bir tanesi Teşvik Kanunu.
Şimdi yine ben Denizli'den örnek vereceğim. Teşvik, sektörel veya
bölgesel olmalı. Getirdiğiniz Teşvik Kanunu'nu ben iyi niyetli kabul
ediyorum, ama, bu iyi niyetinize rağmen Teşvik Kanunu'ndan istenilen
amaca Türkiye'de ulaşılmadı. Geliniz, Sayın Başbakanın da bu konuda
açıklamaları var, Sayın Maliye Bakanının da var, Sayın Ali Coşkun'un
da var, bu Teşvik Kanunu'nu, şöyle, bölgeleri ve sektörleri de içine
alacak şekilde yeniden bir gözden geçirelim.
Bakın, ben bir Denizli milletvekili
olarak sizin huzurlarınızda sanayicilerimiz adına bir söz veriyorum.
Bu Teşvik Kanunu'nu sektörel yaparsanız, biz, Denizli'yi, Denizlili
sanayicilerle beraber bir Denizli daha yaparız Sayın Bakanım. Denizli'nin
ihracatını ikiye katlarız. Bakın, Türkiye'de, şu anda, işsizlikle
ilgili bir sıkıntı var. Bu işsizlikle ilgili sıkıntının giderilmesinde,
teşvikten dolayı, biz Denizli olarak, istihdama da çok büyük katkı
yapma sözünü bir milletvekili olarak veriyorum. Yani, bunları, bu
Teşvik Kanunu.
İki: Yatırım ortamının iyileştirilmesi,
istihdam üzerindeki vergi yükleri, enerji fiyatları, bunları, geliniz
bakınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - İktidarınızın
son dönemi, son on ayı. Sayın Bakanım, geliniz… Ben, bunları hiçbir
siyasi mülahazayla söylemiyorum. Tebrik edeceğim, kutlayacağım.
Bunlar, Türk sanayisinin ihtiyacı olan hususlardır.
Bir diğer konu daha var: Biliyorsunuz,
49 işçinin üzerinde işçi çalıştırmaya başladığınız an sanayicimiz
için ekstradan külfetler geliyor. Ben sanayinin içerisinden gelen
birisiyim, yıllarca dokuma tezgâhlarında çalıştım, evimde dokuma
tezgâhı vardı. Şimdi, bu 49 meselesinden dolayı, bakınız, Türkiye'deki
işletmelerin yaklaşık yüzde 97'si 50 işçinin altında çalıştırıyor.
Şuna da bir el atın Sayın Bakanım, şunu da bir gözden geçirin. Yapılabilecek
bir şey varsa, bunu da yapın. Ben inanıyorum ki, eğer, bunda da bir iyileştirme
sağlanırsa, istihdam noktasında, Türkiye'de, çok ciddi mesafeler
alabiliriz. Ve yine, ucuz dövizden dolayı, ithalatın artmasından
dolayı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, tamamen teknik konuşuyorum.
Şimdi, 688 kalem malda, ithalatında
daha önceden TSE belgesi ve CE belgesi istenirken, son dönemde bu
uygulamadan vazgeçildi. Şimdi, bakın, bugün ulusal basına da yansımış.
Ucuz Çin malları Türkiye'yi işgal etti Sayın Bakanım. En azından bir
TSE belgesi garantisi standartlarında bu malların ithal edilmesiyle
ilgili, ne olur, bir çalışma da orada yapın. Bu konuyla ilgili, şöyle,
gümrüklerimizi biraz daha sıkı tutalım. Niye bunu söylüyorum?
Şundan söylüyorum: Denizli'de Yatağan beldemiz var, bunlar bıçakçıdır,
yüz yıllardan beri bıçakçıdır ve çok kaliteli bıçak üretirler, ama,
bu ucuz Çin malları Türk piyasasına girdikten sonra, Yatağan'daki
benim bıçakçım can çekişiyor. Acıpayam Yeşilyuva, ayakkabı sektöründe
çok ileridir; yüzlerce istihdam sağlayan, binlerce istihdam sağlayan
işyerleri vardır. Bu ucuz Çin mallarından dolayı, bunlarda da bir sıkıntı
var.
Şimdi, bugün, ulusal basında yer
almış. Bursa'dan söylüyorlar. Şimdi, rot başı, rot ve rotil… Şimdi,
rot başında standart aranıyor, ama rot ve rotilde aranmıyormuş. Şimdi,
bunlar da, rot başını, rot ve rotil diye Türkiye'ye getirmeye çalışıyorlarmış
ve gümrüklerden de bu şekilde geçiyor. Öyle olunca ne oluyor? İşte,
ucuz diye kalitesiz Çin malları ülkeye girince, işte Bursa'daki
oto yan sanayisinde çalışan o KOBİ'lerimiz, maalesef, bundan dolayı
sıkıntı içerisine girmeye başlıyor. Onun için, değerli milletvekilleri…
Sayın Bakanım, ben, size güveniyorum,
inanıyorum, bu konuların üzerinde ciddi bir şekilde duracağınızdan
da en küçük bir şüphem yok. Bakınız, ihracatımız arttı diyoruz, artıyor;
ama, ihracatın içerisinde ithal ürünlerin payı yüzde 36,5 olmuş Sayın
Bakanım, yüzde 36,5. Ne yapıyoruz? İşte Denizli örneğinden ben yine
hareket edeyim. Ham bez getiriyoruz yurt dışından. Daha önce, onların
boyamasını ve baskısını Denizli'de yapıyorlardı, şimdi bir adım
daha ileri gittiler, baskılı ve boyalı ham bez getirmeye başladılar.
Şimdi ne oluyor? Benim sanayicim onu alıyor, üzerinde basit bir iki
işlem yapıyor, o bir iki işlemden sonra bunu ihraç ediyor, ihracatımız
85 milyar dolara geliyor, ama ihracatın içerisindeki ithalatın
payı artıyor. İşte, Türkiye'de ihracat artarken, büyüme artarken
işsizlikle mücadele edilememesinin altında yatan sebeplerden
birisi de bu. O bakımdan, bu kanun bir derde derman olacaktır. Geçmişten
günümüze, 2000-2001 yılının sıkıntılarından dolayı ciddi problemlerle
karşı karşıya olanların dertlerine derman olacaktır. Ama, günümüzde
de, KOBİ'lerde, hakikaten ciddi manada sıkıntılar var.
Biz bu pazarları kolay elde etmedik
Sayın Bakanım. Şimdi, yine, Denizli'den söyleyeceğim. Çantalarını
aldılar bu arkadaşlarımız -hepsi de benim yakınlarımdır, Denizli'de
tekstili Babadağlılar yapar, ben Babadağlıyım, yüzde 85'ini Babadağlılar
yapar- yıllarca, Amerika'sına, Japonya'sına, Avustralya'sına, Avrupa'nın
bütün ülkelerine, ellerine çantalarını, aldılar gittiler. Bu pazarları
kolay kazanmadılar bunlar, ama, şimdi, bu pazarlar, acımasız Çin,
Hindistan, Pakistan rekabetinden dolayı kaybedilmek üzere. Niye?
Çin'de işçilik ucuz, enerji ucuz, vergiler düşük ve daha başka imkânlar
sunuyorlar…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, toparlar
mısınız konuşmanızı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerimi…
Onun için, bizler de, gelin, gelin
bu meseleleri masanın üzerine yatıralım değerli milletvekilleri.
Bu ülke hepimizin, bu memleket hepimizin, işsizlik hepimizin problemi,
ihracat hepimizin problemi, Türkiye'nin bir Türkiye daha olması
hepimizin arzusu, isteği. Onun için, 355 kişilik de bir büyük grubunuz,
çoğunluğunuz var, istediğiniz kanunları buradan geçirecek güç
ve kudrettesiniz, bizler de sizlere destek olalım. Memleketin, milletimizin
gelişmesi, kalkınması noktasında, önünü açacak, ufkunu açacak,
dünya ülkeleriyle rekabet edecek ortama getirecek olan bu düzenlemeleri
yapmaya çalışırsanız, bizler de, elimizden geldiğince sizlerin
destekçisi olacağımızı ifade ediyor; bu kanun tasarısının, ülkemize
hayırlara vesile olmasını diliyorum, emeğe geçen herkese teşekkür
ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, 1'inci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Banka: 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde geçen banka tanımını,
b) Birlik: Türkiye Bankalar Birliği
ve/veya Türkiye Katılım Bankaları Birliğini,
c) Çerçeve Anlaşmaları: Bu Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca imzalanacak
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını,
ç) Diğer malî kurumlar: Ana faaliyet
konuları para ve sermaye piyasaları olan ve bu konularda kendi
özel mevzuatı uyarınca alınan izin ve ruhsat ile faaliyet gösteren kurumlardan,
finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansman
şirketleri ve varlık yönetim şirketleri ile Kredi Garanti Fonu İşletme
ve Araştırma A.Ş.'yi,
d) Kurul: Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunu,
e) Küçük ve orta büyüklükteki işletme
(KOBİ): İki yüz elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden veya yıllık
net satış hasılatı ya da bilanço aktif toplamı yirmibeş milyon Yeni
Türk Lirasını aşmayan işletmeleri,
f) Sözleşme: Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları kapsamında yapılan finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerini,
ifade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan.
Buyurun Sayın Yücesan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali
Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Maddeyle ilgili konuşmama
başlamadan önce, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, finansal
darboğaz içindeki KOBİ'lerin nefes almasını sağlamak üzere getirilen
bu kanun tasarısını görüşmekteyiz. Kanun tasarısıyla, KOBİ'lerin,
alacaklı kuruluşlarca uygun görülecek makul bir süreç içerisinde
ve koşullarda, kredilerinin vadelerini uzatmak, almış oldukları
kredileri yenilemek, ilave yeni kredi vermek gibi tedbirlerle, mali
kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri
sağlanmaya çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
tasarısını olumlu bulduğumu belirtmek isterim. Dünyada rekabet
şartları, küreselleşmenin de etkisiyle hızla değişmektedir. Değişime
ayak uyduramayan ülkeler ve ülke işletmeleri etkinliklerini kaybetmekte
ve giderek dışa bağımlı bir görünüm sergilemektedirler. Bunun önüne
geçebilmek için, ülkeler, sanayi ve ekonomi politikalarını, sanayilerinin
ve işletmelerinin rekabet gücünü, verimliliğini artıracak yönde
belirlemektedirler.
Değerli arkadaşlarım, amaç istikrarlı
bir biçimde büyümeyi gerçekleştirmektir. Bu çerçevede, gerek yerli
ve yabancı yatırımcılar ve işletmeler gerekse yabancı firmalara
yönelik olan yatırım ve iş yapmanın önündeki engellerin kaldırılması
öncelikli hedefleridir.
Değerli arkadaşlarım, küreselleşen
dünyayla bütünleşmede ve dış pazarlara açılmada, KOBİ'ler, esnek
yapılarıyla ön plana çıkmakta ve önemlerini daha da artırmaktadır.
KOBİ'ler, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri
olup ülkemizin sosyoekonomik gelişmesi açısından çok büyük bir öneme
sahiptirler, fakat, ülkemizdeki gidişata baktığımız zaman, ekonomik
büyümenin ana unsuru olan KOBİ'ler, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır,
ihmal edilmişlerdir. Bugüne kadar harikalar yaratmakta olan,
"Anadolu kaplanları" olarak isimlendirilen KOBİ'lerimiz,
giderek, rekabet güçlerini kaybetmektedirler.
Ülkemizde işletmelerin yüzde
98'i KOBİ'lerden meydana gelmektedir. Türkiye ekonomisinde yaratılan
katma değerin yüzde 30'unu, toplam istihdamın yüzde 60'ını KOBİ'ler
omuzlamaktadırlar.
Sadece ekonomik yaşamda değil,
sosyal yaşamda da önemli işlevler üstlenmektedirler. Bölgeler arası
kalkınmada dengelerin bozulmasını önleyici bir role sahiptirler.
Gelir dağılımına olumlu etkileri olup, ferdî tasarrufları teşvik
eder, yönlendirir ve hareketlendirir. Büyük sanayi işletmelerinin
vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısıdırlar.
KOBİ'ler, ülkemiz için önemli sorunlardan
biri olan işsizliği azaltma özelliğine de sahiptirler. Bu nedenle
gerçekten desteklenmesi gereken kurumlardır. İstikrarlı büyümenin
geliştirilmesine ve değişen dünya koşullarına olumlu katkılar
sağlayacak olan işletmelerimiz KOBİ'lerdir. Bu işletmelerimize
çok daha fazla kaynak ayırmamız gerekmektedir.
KOBİ'lerimizin, ülkemizin ekonomik
ve sosyal yapısında çok önemli yerleri olmasına rağmen, birçok da
sorunları bulunmaktadır. KOBİ'lerimiz, büyük rakamlara ulaşmış
ithalatın baskısı altındadırlar. Her ne kadar, Hükûmet "ihracatımız
arttı" dese de, ne yazık ki, bizim ihracatımızın önemli bir kısmı
ithalatla karşılanmaktadır. Yani, ihraç ettiğimiz malların içinde
ithal girdileri büyük bir paya ulaşmıştır. Türk lirasındaki aşırı
değerlendirme, ihracatçımızın ve KOBİ'lerimizin nispi fiyat avantajını
erozyona uğratmaktadır. Bu durum, özellikle ara malı ithalat talebini
kamçılamaktadır. Üretim, istihdam ve büyük ölçüde cari işlemler
açığı da bu politikadan olumsuz etkilenmektedir. Düşük kur, hammadde
ithalatını artırırken, içeride ise, kendi üreticimiz için, iş yapamaz
durumuna getirmiş bulunmaktadır. İhracatın içindeki ara malların
ve tüketim mallarının payı artarken, sermaye ve yatırım malları
ithalatının payını düşürmüştür. İthalatın yüzde 83,7'si ara malları
ve tüketim mallarından oluşmaktadır.
Ekonomimizin büyümesine rağmen
işsizliğin neden azalmadığı da bu verilerle açık ve net olarak ortaya
çıkmaktadır. Ülkemiz, önemli miktarda ara malı ithal etmeden ihracat
yapmayan bir ekonomik yapı içerisine girmiş durumdadır. Türkiye,
daha çok ithalatı özendirmektedir. Düşük kur politikası ve alınmayan
idari önlemler, KOBİ'lerin, yatırım yapmasını, üretim yapmasını
engellemekte, ayrıca, ihracatın caydırılmasına yol açmaktadır.
İthalatın patlamasıyla KOBİ'lerin zayıflamasına, fabrikaların
kapasitelerini azaltmalarına veya kapanmalarına yol açmaktadır.
Ekonomimiz, giderek daha kırılgan bir yapıya bürünmektedir.
KOBİ'leri etkileyen bir diğer
önemli husus, değerli arkadaşlarım, enerji fiyatlarıdır. Enerjiyi,
rekabet ettiğimiz ülkelerdeki işletmelere göre, en pahalı kullanan
biziz değerli arkadaşlarım. Sanayicilerimiz, işletmelerimizin
üzerindeki durdukları ve her platformda dile getirdikleri enerji
fiyatlarının düşürülmesine yönelik herhangi bir girişim, bugüne
kadar, olmamıştır değerli arkadaşlarım.
Dikkatinizi çekmek istiyorum:
Elektrik üzerinden, 4628 sayılı Yasa'ya aykırı olarak, yüzde 2'lik
bir TRT payı alınmaktadır. Üstelik, TRT payı üzerinden yüzde 18 tutarında
KDV alınmaktadır. Bir kere, bu alınan pay 4628 sayılı Yasa'ya aykırıdır.
TRT'nin gelir-giderlerini düzenleyeceğiz diye, işletmelerimiz,
rekabet gücünü azaltmaktadır. KOBİ'lere destek vermemiz, onları
avantajlı duruma getirmemiz gerekirken, elektrik maliyetlerinin
piyasa dışında bir etkenle artırılması kabul edilemez değerli arkadaşlarım.
En kısa zamanda, elektrik fiyatlarına eklenen TRT payı, belediye
vergisi başta olmak üzere, fiyatları artıran maliyet unsurlarının
ayıklanması, enerji maliyetlerinin rekabet edilen ülke fiyatlarına
çekilmesi gerekmektedir.
Burada, KOBİ'ler, ekonomimiz, kalkınmamızın
gözbebeği diyoruz, ama, onlara gereken desteği vermiyoruz. İşte,
borçlarını yapılandırıyoruz denilecek. Değerli milletvekilleri,
KOBİ'lerin borçlarının yapılandırılması olumludur, ancak, bu yapılandırma
neticesinde, KOBİ'lerin yapılandırma taksitlerini ödeyebilmeleri
önemlidir, bir daha borç içerisine düşmemeleri önemlidir. Bunu sağlayacak
önlemleri alabiliyor muyuz değerli arkadaşlarım? Her şey eskisi
gibi, şartlar onların aleyhine. "Zamanı gelince bir tane daha
yapılandırma kanunu çıkarırız" mı diyorsunuz veya bu, son derece
yanlış bir yaklaşım tarzıdır.
Değerli arkadaşlarım, 21'inci
yüzyıl bilgi çağıdır. Sanayileşme devrimini kaçırmış olan ülkemizin,
bilgi çağını yakalaması gerekmektedir. Bilgi toplumu sürecinde,
işletmelerimizi, KOBİ'lerimizi ar-ge çalışmalarıyla hızlandırmaya
teşvik ederek onları teknolojik ürünler üretmeye yönlendirmeliyiz.
Türkiye'nin sanayileşmesi ve kalkınması açısından, ulusal sanayimizin
önünü açmalıyız. Bir plan ve program çerçevesinde, hammadde ve ara
malı üreten sanayilerin gelişmesini desteklemeliyiz.
Burada tekrar yinelemek istiyorum:
Sanayicimiz, dünyanın en pahalı ikinci enerjisini kullanmaktadır.
İstihdamdan en yüksek vergi alınan ve prim kesintisi yapılan ülkelerin
başında Türkiye gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) -
Ülkemizde, kayıt dışılığı arttırıyor, bu, haksız rekabete neden
oluyor. Bunlarla ilgili önlemlerin acilen alınması gerekmektedir.
KOBİ'lere hak ettikleri değer verilmeli, zorluklar yaratan etmenler
iyileştirilmelidir. KOBİ'ler, özellikle finansal açıdan desteklenip
onlara çeşitli vergiler, çeşitli vergi kolaylıkları sağlanmalıdır.
KOBİ'lere yönelik, bugüne kadar gösterilen üvey evlat muamelesine
son verilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yücesan.
Şahsı adına, Nevşehir Milletvekili
Sayın Osman Seyfi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN SEYFİ (Nevşehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin
bildiği gibi, Türkiye, 2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında büyük bir
kriz yaşamıştır. Şüphesiz, bundan etkilenmeyen hemen hemen kimse
kalmadığı gibi, en fazla ekonomimiz etkilenmiş ve ekonominin içerisindeki
işletmeler etkilenmiştir. Bunların, tekrar, ekonomiye kazandırılmasında çok büyük faydalar olduğu hepimizin
malumudur. Sadece bu tasarı, her ne kadar "KOBİ'lerin ekonomiye
kazandırılması" şeklinde ifade edilmişse de, başta burada çalışanlar olmak üzere, vergi alacağını
tahsil edemeyen devlet, primlerini tahsil edemeyen çeşitli sosyal
güvenlik kurumları, buralarda çalışan işçiler ve buralara, elektrik,
su, doğalgaz -vesaire gibi- temin eden kurumlar da, bu işletmeler
tekrar ekonomiye kazandırıldıklarında, alacaklarını tahsil etme
imkânına kavuşacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, ben, burada,
benden önceki konuşan arkadaşlarım, bu kanunun amacı, gayeleri
vesaire üzerinde fazla durmayacağım. 2'nci madde üzerinde biraz
durmak istiyorum, zaten, sözü de bunun için aldım. 2'nci maddenin başlığı
"Tanımlar"dır. Burada, çeşitli tanımlar yapılmaktadır:
Banka, birlik, çerçeve anlaşmaları, mali kurumlar, kurul, vesaire
gibi. Burada üzerinde duracağımız (e) fıkrasındaki "küçük ve
orta büyüklükteki işletme." Her ne kadar, burada, tanım olarak
ifade edilmişse de aslında, tanımdan da öteye, bu kanundan yararlanma
şartları bir noktada düzenlenmiştir. Nedir bu şartlar? 250 kişiden
az çalışma, istihdam edeni olacak. Yani, burada, azami şartlar tespit
edilmiş, asgari şartlar tespit edilmemiştir, asgari bir sınır yoktur.
Bunlardan ayrı olarak veya faydalanmak için, birincisi 250 kişiden
az çalışanı olacak veyahut yıllık net satış hasılatı 25 milyon yeni
Türk liradan az olacak veyahut aktif bilançosu, yine, 25 milyon
YTL'den az olacak. Yani, burada, üç şartın bir arada bulunmasına gerek
yok. Bu şartlardan herhangi birisini haiz olan bir işletme, bu kanunun
getirdiği imkânlardan faydalanabilecektir.
Gerçekten -biraz önce, benden önce
konuşan arkadaşlarca ifade edildi- faydalı bir kanundur. Hatta, biraz
gecikerek yapıldığı söyleniliyor. Gerçekten bir gecikme vardır,
ama, bu da devletin imkânlarıyla kısıtlı bir durumdur.
Gerek mali sektörümüz gerekse
devletimiz, yeni yeni imkânlara kavuşup yeni sermaye birikimleri
ancak temin ettiğinde, bu faydalı işleri de ve KOBİ'lere yardımı
düzenleyen bu kanunu da gündeme getirmiş bulunmaktadır.
Memleketimize, milletimize ve
KOBİ'ler için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Yakalaşan gerek
Kurban Bayramı'nın gerekse yeni yılın bütün milletimize hayırlı
ve uğurlu olmasını temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Seyfi.
İkinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Ünal Kacır.
Buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sanayisi gelişmiş ülkelerde, imalat sektöründe faaliyet gösteren
büyük işletmeler, uzmanlık isteyen her alanda üretim yapmamakta,
uzmanlık gerektiren parçaları yan sanayiden sağlayarak üretim maliyetlerini
düşürmekte ve dolayısıyla, rekabet güçlerini artırmaktadırlar.
Bu oluşumda küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin konumu önem kazanmakta olup bu anlamda, KOBİ'ler, büyük
sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısı
olarak ön plana çıkmaktadırlar. Aslında, uluslararası rekabet gücü
de büyük işletmeler ile küçük işletmeler arası sağlanacak entegrasyona
bağlıdır. Bunların yapısı, ülke ekonomisi ve sanayinin geleceği
açısından da önem arz etmektedir.
KOBİ'ler, çok yönlü olmaları, değişen
ekonomik şartlara ve teknolojik gelişmelere kolayca uyum sağlamaları
ve atıl kapasite oranını en aza indirmeleri nedeniyle, serbest piyasa
ekonomisi içinde avantajlı durumda olmaktadırlar. Bundan dolayı,
KOBİ'lere önem veren yönetimimiz, Hükûmetimiz, Meclisimiz, KOBİ'lere
desteğini sürdürmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2002 genel sanayi
ve iş yeri sayımı birinci aşama geçici sonuçlarına göre, ülkemizde
1 milyon 720 bin 598 işletme vardır, bunlardan yüzde 99'u, yani 1 milyon
717 bin 401'i KOBİ'dir. Bu sayının içerisinde 246.899 imalat sanayisinde
faaliyet gösteren KOBİ'miz vardır. Toplam istihdamın yüzde 32'sini
teşkil ettiği -2002 rakamlarıyla söylüyorum- ortadadır. Tabii, daha
sonra yapılan ve bu yasayla yapılan tanımdaki değişlikle, bu sayının
daha da fazla olduğu ortadadır.
İşte bu yasayla, görüşmekte olduğumuz
tasarısıyla, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre
olan borçları yeniden yapılandırılarak, ülkemizde faaliyette bulunan
bankalar ve diğer mali kurumlardan almış oldukları ve 31/10/2006 tarihi
itibarıyla bu kuruluşlar nezdinde donuk ya da şüpheli alacaklar hesabına
intikal etmiş kredilerin finansal yeniden yapılandırma çerçeve
anlaşmaları ve bu sözleşmeyle belirlenecek süre ve koşullarla
kredilerinin vadelerini uzatmak, yenilemek, ilave yeni kredi vermek,
ana para ve/veya asli faiz ve/veya temerrüt faizi veya kâr paylarını
indirmek veya bunlardan vazgeçmek gibi alınacak tedbirlerle mali
kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine
ve istihdama katkıya devam etmelerine imkân vermesi amaçlanmaktadır.
Bu şekilde, en azından, 40 bin civarında KOBİ'nin 1 katrilyonun üzerindeki
borçları yeniden yapılandırılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, KOBİ'lere verilen
desteklerle ilgili olarak da rakamlar vermek istiyorum: 2002 yılında,
KOBİ'lere 7 trilyon destek verilmiş, 2003 yılında, biz gelmişiz, 123
trilyon 678 milyara çıkarmışız ve 2004 yılında 144 trilyona çıkarmışız.
Bütün bu desteklerin, yaklaşık yüzde 40'ı hibe desteklerdir, yüzde
60'ı da geri ödemeli desteklerdir.
Şimdi, son günlerde, Halk Bankasının
özelleştirilmesi gündemde olduğundan, artık, esnaflar bu kredileri
nereden alacaklar, esnaflara kredi veren bankayı da özelleştiriyorsunuz
diye tenkitler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
ilk bakışta, hakikaten, esnafa kim kredi verecek diye düşünüldüğünde,
Halk Bankası neden kredi vermeye devam etmesin ki özelleştiği takdirde
veya görev farklı bir bankaya verildiğinde, o bankalar niçin esnafa
kredi vermesinler ki? Çünkü, piyasa faizleri ile esnafa verilen
kredi arasındaki farkı -biz, dünkü belirlediğimiz bütçe yasasında
belirtmişiz, oraya koymuşuz- aradaki farkı hazine karşıladıktan
sonra, her banka bu kredileri verecektir. Dolayısıyla, esnafa kredi
verilmesinin azalacağı şeklindeki görüşler, bu açıdan yanlıştır.
Evet, vaktim sınırlı olduğu için
sözlerimi burada kesiyorum.
Hepinizin ve aziz milletimizin
Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum ve yeni yılda sağlık, sıhhat ve mutluluklar
diliyorum.
Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kacır.
2'nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Finansal yeniden yapılandırma çerçeve
anlaşmaları
MADDE 3- (1) Bankalar ile diğer
malî kurumların ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile Tasfiye Hâlinde
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin alacakları; Birlik tarafından
hazırlanacak, alacaklı kurumların yetkili temsilcilerince imzalanacak
ve onaylama ve kabule ilişkin genel şartları Kurul tarafından bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay içerisinde çıkarılacak yönetmelikte
gösterilecek olan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları
kapsamında ve bu Anlaşmaların Kurul tarafından onaylandığı tarihten
itibaren iki yıllık bir süre içinde finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine bağlanmak şartıyla gerektiğinde, ihtiyaç duyacakları
makina-ekipmanın teminine yönelik bunların rehni karşılığı kredi
kullandırımı da dahil olmak üzere, ilave finansman sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılabilir
veya yeni itfa planlarına bağlanabilir.
(2) Gerektiğinde ilave finansman
da sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılacak veya yeni bir itfa
planına bağlanacak alacakların kapsamı; borçluların nitelikleri,
asgari tutar ve şartları ve alacaklılar ile borçlular arasında ayrı
ayrı imzalanacak finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerinin
asgari unsurları birinci fıkradaki usulle saptanan Finansal Yeniden
Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarıyla belirlenir. Finansal Yeniden
Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını imzalamayanlar tarafından
yapılacak sözleşme ve işlemler için bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
(3) Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları
hükümleri kapsamında düzenlenecek finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerini
imzalamış KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine kadar vadesi geldiği
hâlde ödenmemiş bulunan; elektrik, doğalgaz, telefon veya su kullanımından kaynaklanan borçları ile Maliye Bakanlığına
bağlı vergi daireleri ile sosyal güvenlik kurumlarına olan ve
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun veya tâbi oldukları mevzuat hükümlerine göre takip edilen borçları, ilgililerin sözleşme tarihinden itibaren iki ay
içinde başvurmaları hâlinde, kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle yirmidört aya kadar tecil edilebilir.
(4) Alacaklı ve borçlu taraflar
arasında imzalanacak finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerine
bankalar ve diğer malî kurumlar dışında kalan alacaklılar da taraf
sıfatıyla katılabilir.
(5) Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Anonim Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi, Finansal
Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarına
ve bu Anlaşmalar kapsamında borçları gerektiğinde ilave finansman
da sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa
planına bağlanan borçlularla yapılacak finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine taraf olmaya yetkilidir.
(6) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
ve Tasfiye Hâlinde Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi, Finansal
Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarına
ve bu Anlaşmalar kapsamında borçlu KOBİ'lerle yapılacak finansal
yeniden yapılandırma sözleşmelerine ilave finansman sağlamamak kaydıyla taraf
olabilirler.
(7) Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları kapsamında finansal yeniden yapılandırma
sözleşmesi imzalandığı takdirde, bu sözleşmeleri imzalayan KOBİ'lerden
olan alacaklara ilişkin zamanaşımı, sözleşme tarihi itibarıyla
kesilmiş sayılır.
(8) Alacaklı banka ya da diğer malî
kurumlar tarafından bu Kanun kapsamındaki kredilere, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni
Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna dayanılarak bileşik faiz
yürütülemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Tokat Milletvekili
Sayın Ziya Diren, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Planı ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Gerçekten, 18 Kasım 2005'te Resmî Gazete'de
yayımlanan yönetmeliğe göre, KOBİ'lerin tanımı, nitelikleri ve
sınıflandırılması sarahate kavuşturulmuştur. Bunu, memnuniyetle
karşılıyoruz. Bu arada, İstanbul Yaklaşımı'yla birtakım KOBİ'lerimizin
sorunları çözülmüş olmasına karşın, sivil toplum örgütlerinden
gelen talepler karşısında "Anadolu Yaklaşımı" adı altında
yeni bir yaklaşımla, bu sorunları çözmek üzere bir karar vermiş bulunuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki görüşleri de, baştan söyleyeyim,
olumludur. Bu konuya sonuna kadar destek veriyoruz.
Avrupa Birliğinde KOBİ tanımı
biraz daha değişik. Orada, işçi sayılarını biraz sınıflamışlar
bizdeki global tarife karşı. Ancak, tabii, bu sarahate kavuşmanın,
ülkemizde var olan beş altı farklı tanımı tek deyim altında toplamasını
da memnuniyetle karşılıyoruz.
Yine, Türkiye'mizdeki işletme sayıları
yaklaşık 1 milyon 720 bin. Bunların içerisinde, işte 10 personelden
250'ye kadar personel çalıştıran, sayımızda, büyük çoğunluğu oluşturuyor.
Ancak, 150 ila 250 kişi arasında istihdam yaratan işletmelerimizin
sayısının binde 2 olduğunu da bu arada, üzülerek ifade etmek istiyorum.
Yine, imalat sanayisindeki işletme
sayıları açısından bakacak olursak da, KOSGEB kapsamındaki KOBİ
sayımızın yaklaşık 245 bin civarında olduğunu, bunlarınsa, yine,
100 personelden 250'ye kadar kişi çalıştıran KOBİ sayısının da
3.600 civarında olduğunu, ama 245 binin içerisinde çok büyük bir
oran teşkil etmediğini de yine üzülerek görebiliyoruz. Bu, KOBİ'lerimizin
yeteri kadar güçlü olmadığını da ifade eden rakamlar olarak karşımıza
çıkıyor.
Yine, işletmelerin hukuki yapısına
göre dağılımlarına da bir bakacak olursak, bunların kurumsallaşmış,
limitet ve anonim şirket tüzel kişiliği altında kurumsallaşmış
miktarı yüzde 15-yüzde 16 civarında ki, bunu olumlu bir rakam olarak
söyleyebiliriz.
Sektörler bazında bakacak olursak,
ticaret, imalat sanayisi, inşaat, otel, lokanta, ulaştırma, sosyal
hizmetler olarak yaklaşık 1 milyon 720 bin girişim var. Bunlar arasında özellikle
2000-2001 krizinde perişan olmuş ciddi bir taahhüt sektörü de var ki,
inşallah, bunlar da, bu çıkaracağımız yasadan faydalanmak suretiyle,
ülkemize katkılarına devam ederler.
KOBİ'lerimizin ülke ekonomisindeki
yerini de karşılaştırmalı olarak inceleyecek olursak, yaklaşık,
Türkiye'mizde, tüm işletmeler içerisindeki KOBİ'lerimizin toplam
işletme sayısındaki rakamının yüzde 98, yani dünya ortalamasına
neredeyse eşit düzeyde olduğunu da yine memnuniyetle görüyoruz.
Çünkü, KOBİ'ler gerçekten ekonominin motorları, lokomotifleri;
ancak, istihdam içerisindeki paylarının yaklaşık yüzde 76,7 olması
Avrupa ortalamasının çok daha üzerinde olduğunu gösteriyor. Hem
KOBİ sayımız fazla hem istihdam sayımız, oranımız daha yüksek. Dolayısıyla,
KOBİ'lerimizdeki birim/kişi başına düşen üretim maliyetlerindeki
artış, burada aşağı yukarı ortaya çıkıyor ki, bu da KOBİ'lerimizin
rekabet kabiliyetini büyük ölçüde azaltıyor.
Yine, yatırımlar içindeki payları,
katma değer içerisindeki payları da değerlendirilebilir; ama,
bunların içerisinde en dikkat çekenlerden bir tanesi, Amerika Birleşik
Devletleri'nde KOBİ'lerin kredilerden aldığı pay yüzde 42,7, Japonya'da
yüzde 50, Fransa'da yüzde 29, Güney Kore'de yüzde 47. Ancak, Türkiye'mizde
KOBİ'lerin bu kredilerden aldığı payın yüzde 5 gibi çok küçük bir rakam
olduğunu da görüyoruz.
Bilindiği gibi, 1974 yılında Basel-1
kriterleri tespit edilmiş ve ülke merkez bankalarının oluşturduğu
uluslararası bir kuruluş 1988 yılında Basel-1 kararlarıyla bankaların
uyması gereken standartları ortaya koymuştur. Mali piyasaların
gelişmesiyle ve karmaşıklaşmasıyla Basel-1 yetersiz kalmış ve
2007 yılından itibaren uygulanmak üzere yeni standartlar içeren Basel-2
kararları devreye sokulmuştur. Bu kararlara göre, bundan sonra
bankalarla KOBİ'ler arasındaki ilişkiler farklı bir şekilde düzenlenecektir.
Basel-2 düzenlemesi KOBİ'leri
çok yakından ilgilendirmekte ve bu düzenlemeyle tüm firmalar bankalardan
aynı maliyetle kredi kullanamamakta, burada kredilendirme notu
devreye girmektedir. Örneğin, dokuz gruplama yapılacak olursa -a,
b, c ve her harfte üç grup- yaklaşık 9 puan gibi, azalan veya artan bir
faizle bunlar da değerlendirilmiş olabilir.
KOBİ'lerimizin derecelendirme
notunu yükselttirebilmek için de KOBİ'lerde kurumsallaşmanın sağlanması,
ana faaliyet konusuna yoğunlaştırılması, uluslararası kabul görmüş
standartlarda mali tabloların hazırlanması, finansal enstrümanlar
kullanılarak faaliyet risklerinin yok edilmesi, risk yönetimiyle
ilgili nitelikli eleman istihdamına önem verilmesi ve KOBİ'lerin
sermayelerinin güçlendirilmesi böylece sağlanmış olabilir diye
düşünüyorum.
Ancak, KOBİ'lerimizin bu küreselleşen
dünyadaki diğer ülkelerin KOBİ'leriyle rekabet ortamında eşit
şartlarda mutlaka güreşmesi lazım; ancak, Türkiye'mizde, maalesef,
faizlerin çok yüksek oluşu burada en büyük engel olarak karşımıza
çıkıyor. Yine, faiz yüksekliği ve düşük kur uygulamasıyla kıskaç
arasına girmiş bu finansal destekteki zorunluluklar, KOBİ'lerimizin,
maliyetlerini düşürmekteki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor.
Bankalarımızın da bu noktada, biraz
daha faizler konusunda ülkenin çıkarlarını gözetici oranları
tespit etmesinde büyük yararlar var, olacaktır diye düşünüyorum.
Yine, KOBİ'lerin bu finansal sorunlarını
çözme anlamında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında birkaç KOBİ'miz
işlem görmekle beraber, bunların, mutlaka, ihtisaslaşmış bir borsaya
da ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bir KOBİ borsaları kuruluşu
anlamında bir çalışma yaparsak, bunun da onların kendilerine güvenlerinin
artması, kendilerini ikinci sınıf görmemeleri anlamında çok katkısı
ve yararı olacağını düşünüyorum.
Yine, bu KOBİ borsasına katılacak
firmaların vergi avantajlarıyla desteklenmesi ve kayıt dışı çalışma
eğilimlerinin önüne geçilmesi de çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
Yine, Türkiye'mizde ihracat yapan
işletmelerin illere göre dağılımına baktığımızda, İstanbul'da
yüzde 55,4'le en büyük oranla yerleşmiş olduğunu, maalesef, görüyoruz.
Bu tablodan hareketle, bugün nüfus
ve sanayi tesislerinin yoğunlaşmasından dolayı İstanbul'un düştüğü
durumun daha da kötü hâle gelmemesi için Orta Anadolu ve doğuya kaydırılması
için özendirici ve yönlendirici teşvik desteklemelerinin de mutlaka
planlanması gereklidir diye düşünüyorum.
Yine, rekabet gücü bakımından,
küresel rekabet sıralaması yapılmış Dünya Ekonomik Forumu'nda.
Burada da Türkiye'miz, maalesef, 80 küsur ülke arasında 52'nci sırada,
KOBİ'lerimiz, geliyor.
Yine, KOBİ'lerimiz, Avrupa Birliği
ülkelerinde ar-ge çalışmalarına ve teknolojik gelişmelerine verilen
destekle geri dönüşsüz olarak işletme desteklerinin gayrisafi
millî hasılaya oranı Avrupa'da binde 2,5 Türkiye'mizde ise, maalesef,
bu oran, hâlen 6 rakamlarındadır ki, bu manada da KOBİ'lerimizin mutlaka
desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hazır, BDDK Başkanımız da buradayken
bankalarla ilgili bir konuyu da dile getirmeden geçemeyeceğim.
Bakınız, bugün, alışveriş yapmaya
gittiğimizde hepimizin cebinde, en az kazanandan en çok kazanana
kadar birkaç tane kredi kartı var. Bu kredi kartları, maalesef, insanlarımızı
şuursuzca bir tüketim ortamına sürüklemekte ve borç içerisine
sokmaktadır.
Yine, ülkemizde, özellikle toplu
konut yapımının hızlandırılması ve bireysel kredilerin, özellikle
otomobil alımıyla ilgili kredilerin çok kolayca verilmesi suretiyle
halkımız bu manada da ciddi bir borçlanma içerisine sokulmuş ve insanlarımız
sadece bu borçlarını öderken temel ihtiyaç maddelerini dahi temin
edemez noktaya gelmişlerdir. Bu noktada da bu kredi kartlarındaki,
nasıl söyleyeyim, kolay harcamanın bir şekilde önüne geçilmek suretiyle
insanlarımızın da daha huzur içerisinde, kazandıklarını daha
planlı olarak harcamalarının sağlanmasına özen gösterilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Yine, bu ticarethanelerde, gittiğimizde
hepimiz görüyoruz, her kasada mutlaka on-on beş tane post makinesi
var ki, bu makinelerin her birisi 300 dolara Türkiyemize geliyor.
Bunlar yurt dışından ithal edildiğine ve 1 milyon 750 bin, yaklaşık,
işletme olduğuna göre, her birinde beşer tane cihaz olduğunu düşünecek
olursak, burada çok büyük bir paranın yurt dışına sadece bu makinelerin
temini için gönderildiğini görüyoruz. Bu noktada da mutlaka bankalar
arası bir ortak yönetimle bu makinelerin mutlaka daha az sayıya
indirilmesi memleketimize büyük tasarruflar sağlayacaktır diye
düşünüyorum.
Çok yakında, birkaç gün içerisinde
idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramı'nızın kutlu ve mutlu olmasını
diliyorum, yeni yılın başarılarla ve sevgilerle dolu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Diren.
Şahsı adına, Muğla Milletvekili
Sayın Seyfi Terzibaşıoğlu…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bütçe
kanununun çıkmasında, son iki gün, muhalefetiyle iktidarıyla, fasılasız
kırk saat çalışan arkadaşlarımı, buradan, şahsım adına yürekten
kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım, gene, yaklaşmakta
olan Kurban Bayramı'nızı tebrik ediyorum. Yeni yılın hepinize, başarılar,
hayırlar ve sağlıklı bir yıl getirmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun
hazırlanıp, bu kanun metninin, tasarının hazırlanıp buraya getirilmesinin
ana sebebi nedir? Bunun ana sebebi değerli arkadaşlarım, hepinizin
bildiği gibi, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleridir şüphesiz. Eğer o
krizler olmasaydı, bu kanunların, bu tasarıların hiçbirine ihtiyacımız
olmayacaktı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Olacak,
olacak, bundan sonra da olacak.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, hatırladığınız gibi, o günlerde, esnafa,
KOBİ yöneticilerine, şirket yöneticilerine, bankalardan birer
tebligat geldi. En geç on beş gün içinde bankaya olan kredi borçlarını
sıfırlamaları yazıyordu gelen bu tebliğlerde ve Türkiye, ne yazık
ki, o günlerde, bir gecede yüzde 8.500 gibi afaki bir faiz uygulamasına
tabi tutuldu. Bankalar, vatandaşların kendi hesaplarındaki paraları
veremez duruma düştüler ve insanlar, döviz bürolarının önünde kuyruğa
girdiler, oradaki elektronik fiyat levhalarının önünden ayrılmaz
oldular.
Değerli arkadaşlarım, konuşmalarını
yapan birkaç arkadaşımız dedi ki: "Bu kanun, bu tasarı, bugüne
kadar gecikmiştir." Evet, hakikaten gecikmiştir; ama, takdir
edersiniz ki, AK Parti iktidara geldiğinde, Türkiye'de -biz bu kelimeleri
kullanmak istemiyoruz, ama- ne yazık ki, çok kötü bir ekonomik tablo
vardı. İşte, biz, Ziraat Bankasındaki vatandaşın borçlarını, Tarım
Kredi borçlarını, elektrik borçlarını ve vergi barışını, SSK,
Bağ-Kur borçlarını yeniden yapılandırdık. KOBİ borçları, ne yazık
ki, bugüne kadar sarkmıştı. İşte, şimdi, bunun için de, yeni getirdiğimiz
tasarıyla, neredeyse Türkiye'deki bütün işletmelerin takibe
alınmış borçlarını yeniden yapılandırıyoruz.
Bu madde neyi kapsıyor değerli arkadaşlarım?
Eğer, takibe alınmış borcu varsa bir işletmenin, bir KOBİ'nin, o, bu
borçlardan dolayı temerrüde düşmüşse, ki düşmüş oluyor, bu temerrüt
faizleri kaldırılıyor, yüzde 9 resmî faiz uygulanmaya başlıyor,
bankayla aralarında bir anlaşma yapılıyor ve borçlar, anapara, artı
o güne kadar olan kanuni faiz, yirmi dört aya yayılıyor. Ayrıca,
elektrik, su, doğal gaz borcu var ise, talep ettiği takdirde, bu da yirmi
dört aya yayılıyor. Yani, bununla birlikte şunu temin etmiş oluyoruz:
Tarımıyla, esnafıyla, Bağ-Kur'lusuyla, işletmecisiyle herkese
dört yıl içinde elimizi uzatıp, bu yaşadığımız, cumhuriyet tarihinin
en acı ekonomik krizinin yaralarını bu şekilde sarmış olacağız değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce
konuşmasını yapan değerli milletvekili arkadaşım da, kredi kartlarıyla
ilgili konuya temas ettiler. Değerli arkadaşlarım, kredi kartı,
asla ve asla para demek değildir. Kredi kartı, cebimizde taşıdığımız,
bankada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Kredi kartı, bankada olan hesabımızdaki
parayı yahut da alacağımız maaşı bir ay önceden harcamamızı temin
eden bir karttır. Ama, hesabını insanlar bilemezse, tabii ki ipin ucu
kaçar ve ondan sonra, devletin kapısına gelirler, yalvarırlar. Biz
bunu da, biliyorsunuz, bir ölçüde çözdük. Kredi kartlarıyla ilgili
kanunu da çıkardık. Zannederim, özellikle, dün fikirlerini belirten
bir arkadaşım, bu konuda, herhâlde hatırlayamadı, -evvelsi gün- defalarca
söyledi bunu; buradan da, hatırlatmakta yarar görüyorum diyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan;
kanunun ülkemize, KOBİ'lere hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Terzibaşıoğlu.
İkinci konuşmacı, Kars Milletvekili
Sayın Selahattin Beyribey.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 1312 sıra sayılı KOBİ'lerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği
gibi, 2000-2001 yılındaki krizden etkilenen KOBİ'lerle ilgili
"İstanbul Yaklaşımı" adı altında çıkarılan, tamamen gönüllülük
esasına dayalı olarak, Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifiyle,
borçların yeniden yapılandırılmasına gidilmiş, İstanbul'daki
birçok KOBİ'nin ayakta kalmaları ve devamlılığı sağlanmıştır.
Anadolu'da bulunan KOBİ'lerin çoğu
ise, 2000 ve 2001 yılları krizinden çıkamamışlar, bugün, birçoğu kapanmış,
birçoğu ise kapanma noktasına gelmiştir. Anadolu'daki bu KOBİ'lerin
tekrar ayakta durmaları, ekonomik varlıklarının devam ettirilmesi
gerekmektedir. Bunun için Hükûmetimiz, KOBİ'lerin mevcut borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç duymuştur ve özellikle makine-ekipman
teminine yönelik kredi kullanım kolaylığı ve ilave işletme için
finansman sağlanması suretiyle bu KOBİ'lerin faal hâle gelmelerini
sağlamak ve ekonomiye kazandırmak için, alacaklılarla borçlular
arasında, yeniden bir yapısal ekonomik düzenlemeye gidilmiştir.
Bu kanunun 3'üncü maddesiyle, bankalar
ve Tasarruf Mevduatı Fonu kanalıyla, borçların iki yıl içerisinde
yeniden yapılanması sağlanmaktadır. Ayrıca, Maliye Bakanlığımıza
olan vergi borçları, kanunun çıkış tarihinden itibaren iki yıl süreyle
taksitlendirilmekte ve bunun için de iki aylık bir müracaat zamanı
verilmektedir.
Özellikle, yine, KOBİ'lerin elektrik,
doğal gaz, telefon ve su borçları, sözleşme tarihinden itibaren üç
ay içerisinde başvurmaları hâlinde yeniden yapılandırılmaktadır.
Bankaların dışında diğer kamu kuruluşlarından
kredi kullanan ve kredilerin geri ödenmesinde finansal güçlük taşıyan
borçluların borçları yeniden yapılandırılacaktır. Borçların vadelerinin
uzatılması, faiz oranlarında değişiklik yapılması, kredi yenilenmesi,
ilave kredi verilmesi, borçlara ait bileşik faiz uygulanmasına
son verilmesi sağlanacaktır.
Bu düzenlemeyle, darboğazda olan
KOBİ'lerin rahat bir nefes alacağına olan inancımı ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, tüm vatandaşlarımın
ve sizlerin yeni yılını ve mübarek Kurban Bayramı'nı kutluyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Beyribey.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Küçük ve
Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun" Tasarısının 3'üncü maddesinin
(3) numaralı fıkrasına "…başvurmaları hâlinde," ifadesinden
sonra gelmek üzere "teminat aranmaksızın" ibaresinin eklenmesini
ve fıkranın sonuna "Bu kapsamdaki borçlar nedeniyle daha önce
uygulanmış hacizler, yapılan ödemelere paralel olarak kaldırılır."
hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Erdoğan Özegen A. Kemal Deveciler
Trabzon Niğde Balıkesir
Ünal Kacır Yaşar Tüzün Mehmet Soydan
İstanbul Bilecik Hatay
M. Vedat Yücesan A. Gökhan Sarıçam Sadullah Ergin
Eskişehir Kırklareli Hatay
Mustafa Elitaş Mehmet Daniş Taner Yıldız
Kayseri Çanakkale Kayseri
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor
mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teminat şartı aranması hâlinde
söz konusu tecil müessesesinin kanundan beklendiği şekliyle uygulanmasının
mümkün bulunmadığı, gerekli faydanın elde edilebilmesini teminen
teminat şartının aranmamasının gerektiği düşünülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Vergi istisnaları ve teşvik belgeleri
MADDE 4- (1) Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları hükümleri kapsamında düzenlenecek finansal
yeniden yapılandırma sözleşmeleri ve bu sözleşmeler kapsamında
yapılacak işlemlerle ilgili olarak aşağıdaki hükümler uygulanır.
a) Çerçeve anlaşmalar ile sözleşmeler
ve bunların belirlediği esaslar uyarınca yapılacak işlemler ve düzenlenecek
kâğıtlar 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre
ödenecek damga vergisi ve 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa
göre ödenecek harçlardan,
b) Çerçeve anlaşmalar ve sözleşmeler
uyarınca alacaklı bankalar tarafından her ne nam altında olursa olsun
tahsil edilecek tutarlar 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri
Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,
c) Çerçeve anlaşması ve düzenlenen
sözleşmeler kapsamında kullandırılan krediler kaynak kullanımı
destekleme fonundan,
ve diğer fonlar ile malî yükümlülüklerden
istisna edilir.
(2) İstisna, alacaklı kuruluşların
çerçeve anlaşması ve düzenlenen sözleşmeler uyarınca edindikleri
varlıkları elden çıkardıkları hallerde de uygulanır.
(3) İstisna uygulaması, sözleşme
hükümlerinin borçlu KOBİ'ler tarafından yerine getirilememesi
veya getirilmemesi hallerinde alacağın hukuki yollardan tahsili
aşamalarında ödenmesi gereken vergi, resim ve harçlar açısından da
geçerlidir.
(4) 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
karşılık ayrılmış olan kısımlar hariç olmak üzere, sözleşme hükümleri
uyarınca tahsilinden vazgeçilen alacak tutarları Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre alacaklı için değersiz alacak, borçlu için ise vazgeçilen
alacak olarak dikkate alınır.
(5) Sözleşme ile uygulamaya konulan
işlemlerin gerçekleşmemesi hâlinde dahi, uygulanmış olan vergi,
resim ve harç istisnaları geri alınmaz.
(6) Finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine göre borçları yeniden yapılandırılan ve yeni bir
itfa planına bağlanan borçlu KOBİ'ler tarafından alınmış olan teşvik
belgelerinin süreleri ile ihracat taahhüt süreleri, sözleşmeler
ile belirlenen süreler kadar uzatılmış sayılır.
(7) Bu madde kapsamındaki istisnalara
ilişkin olarak KOBİ'lere uygulanacak müeyyidelerden bankalara
rücu edilecekler için, yeniden yapılandırmaya konu borç tutarının
yüzde beşinin ödenmemiş olması şartı aranır.
(8) Kredilerin teminatlarının
ya da alacaklı malî kurum tarafından iştirak olarak edinilecek KOBİ'nin
varlık ve yükümlülüklerinin gerçeğe uygun değerine ilişkin değerleme,
borçlu tarafından talep edilmesi durumunda, Kurulca ya da Sermaye
Piyasası Kurulunca değerleme yapmaya yetkilendirilmiş kişi veya
kuruluşlar tarafından yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal
Deveciler...
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremiz bitmek üzere olduğundan, Sayın Deveciler'in konuşması bitinceye
kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, tasarının görüşülmesi bitinceye
kadar uzatamaz mıyız?
BAŞKAN - Uzatamayız, konuşmalar
var efendim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta
Büyüklükteki İşletmelerin Malî Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı olumlu bir girişim olmakla
beraber, daha önceki konuşmamda da belirttiğim gibi -yine de aynen
söylüyorum- çok geç kalmış bir tasarıdır. Maalesef, geçtiğimiz krizlerde
ölen ölmüş, batan batmış, giden gitmiş, biz, şimdi ise, AKP İktidarının
uygulamaları sonucunda zor duruma düşen, ortada olmayan KOBİ'lerin
borçlarını yeniden yapılandırmak üzere toplanmış bulunmaktayız.
Bir kısmı kayıpta.
Tasarının bu maddesiyle ilgili
almış olduğum söz vesilesiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sahip oldukları öneme ve dinamik
yapıya karşın KOBİ'ler, AKP İktidarı döneminde uygulanan politikalar
sonucu, çarpık rekabete uyum sağlamakta güçlük çekmekte ve üretimde
hak ettikleri noktadan, oldukça, şu anda uzakta bulunmaktadırlar.
Bu kapsamda KOBİ'lerin piyasa ekonomisi içinde kalınarak ciddi biçimde
desteklenmeleri zorunluluğu belirmektedir.
Ölçek itibarıyla gelişme ihtiyacı
içinde bulunan KOBİ'lerin, her şeyden önce teknik bilgi ve beceri seviyeleri,
bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim imkânları ve bu teknolojilerin
sağladığı avantajlardan faydalanma kabiliyetleri sınırlıdır.
Bu durum ise, yaratılan katma değerin düşük olmasına neden olmaktadır.
Nitekim, son dönemde yapılan bazı çalışmalar, Türk ekonomisinde
bir birim üretim artışına karşı sağlanan katma değer artışının düşme
eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bakınız, nasıl, iş bulmaktan
ümidini kesen insanlarımızın, bu umutsuzlukları nedeniyle iş gücüne
katılım oranı Türkiye'de düşmekteyse, KOBİ'lerimiz de benzer bir sürece
sokulmamalıdır. Yani, yaptıkları üretim karşısında kazandıkları
değer yeterince yüksek olmazsa, insanların iş yapmaları için hiçbir
neden kalmayacaktır. Diğer bir deyişle, iş gücüne katılımdaki gerileme
gibi teşebbüs isteğinde bir gerileme yaratılmamalıdır. Oysa, bugünkü
ekonomik şartlar ve izlenen ekonomi politikaları altında böyle bir risk yoktur denemez ve bu riskin üstesinden
gelinebilmesi, kapsamlı politikalar geliştirilmesi yoluyla
mümkündür ancak. Sözünü ettiğim teşebbüs gücünden çekilme riski
ise, piyasadaki büyük ölçekli şirketlerin konsantrasyonunun artmasına,
sektörlerin daha büyük ve yabancı şirketlerin hâkimiyetine girmesine
ve Türk ekonomisinin önemli bir avantajı olan KOBİ'lerin kapanmasına
neden olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, AKP
Hükûmeti tarafından izlenen politikalar, ölçek ekonomileri açısından
rekabet etmekte güçlük çeken küçük ölçekli işletmeleri daha da
zor durumda bırakmaktadır. Nitekim, gerekli yapısal önlemlerin
alınmaması sonucu, ithalatın bu denli yüksek olup rekorlar kırması
ve katma değer yaratılması hususunda çalan alarm zilleri, az önce
de değinmeye çalıştığım gibi, Türk ekonomisinde en çok KOBİ'leri
ilgilendirmektedir. KOBİ'leri etkisi altına almış olan bu ağır baskıların
aşılabilmesi için uygun iş ortamının oluşturulması ve finansman
imkânlarının çeşitlendirilerek artırılması da özel önem arz etmektedir.
Bu bağlamda, KOBİ'lere yönelik
kredi programları, başta Halk Bankası olmak üzere, kamu ve meslek kuruluşlarının
katkılarıyla devam ederken, dış kaynaklı fon kullanımıyla da piyasadaki
fon hacminin genişletilmesine çalışılmaktadır. Bu kapsamda, KOBİ'ler
için kredi garanti mekanizmasının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
ihtiyacı devam etmektedir. Nitekim, Eylül 2006 dönemi için bakıldığında,
10,1 milyar YTL olan Halk Bankası kredi toplamı içinde KOBİ'lere açılan
kredi miktarı 2,3 milyar YTL'dir. KOBİ'ler açısından finansman imkânlarının
geliştirilmesi ihtiyacı hâlen bu denli yoğunken, Türk bankacılık
sisteminde Basel-2 prensiplerinin uygulanmaya başlayacağı 2008
yılı başından itibaren, KOBİ'lerin kredi kullanmaları hususunda
daha farklı ve onları daha da zorlayıcı yeni bir dönem başlayacaktır,
ne yazık ki.
Türk ekonomisi için bu denli önemli
olan KOBİ'lerin finansman olanaklarının ve rekabet güçlerinin geliştirilmesi
açısından önemli bir araç olan Türkiye Halk Bankası, maalesef, tüm kesimlerin
muhalefetlerine rağmen AKP İktidarı tarafından satılmaya çalışılmaktadır.
Bakınız değerli milletvekilleri,
aynen, sizlere 27 Kasım 2006 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde
Sayın Ali Babacan'ın sözlerini aktarmak istiyorum. Aynen, Ali Babacan
şöyle diyor: "Halk Bankası tarafından 2003 yılından beri sürdürülmekte
olan esnaf ve sanatkârlara düşük faizli kredi verilmesi uygulamasına
2006 yılında da devam edilmiştir. 20 Kasım 2006 tarihi itibarıyla esnaf
kredilerinin bakiyesi 2,3 milyar YTL'dir. Söz konusu dönem itibarıyla
düşük faizli kredi desteğinden 251.421 esnaf faydalanmıştır."
Yine devam ediyor Ali Babacan: "Kamu bankaları hazineye yük olmaktan
çıkarılmış, başarılı performansları sayesinde kâr elde eden ve kamu
maliyesine pozitif katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulmuştur.
2003-2005 döneminde, Ziraat ve Halk Bankası 6,2 milyar YTL'si temettü,
3,9 milyar YTL'si ise kurumlar vergisi olmak üzere, kamu maliyesine
tam -iki bankanın getirdiği rakam, bütçeye katkısı- 10,1 milyar YTL
tutarında katkı sağlamıştır. Düşünün ki bu bankalarımız daha üç
dört yıl öncesine kadar zarar eden, sürekli likidite darlığı çeken
ve hazineden, ancak, verilen desteklerle ayakta kalabilen bankalar
iken, bugün tam tersine, sadece üç yıl içerisinde hazineye toplam
10 milyar YTL, yani, 10 katrilyon geri kaynak aktarma gücüne ulaşmıştır."
Sayın milletvekilleri, bunu, ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanı Babacan söylüyor. Her iki bankanın üç yıllık
katkısı 10 katrilyon lira bütçeye. Ama, şimdi, biz, Halk Bankasını,
esnaflara, KOBİ'lere destek veren, yıllardan beri esnaf bankası
olarak adı geçen bu Halk Bankasını özelleştirmeye çalışıyoruz ve
de kâr eden bir kuruluş olmasına rağmen ve göreceğiz, banka satımında,
bu üç yılda Türkiye ekonomisine getirmiş olduğu payın da, katkının
da altında bu banka satılacaktır. Bunu burada söylüyorum. İnşallah,
özelleştirmeden sonra ben yanılmam.
Sayın milletvekilleri, bizzat Sayın
Bakan bu sözleri… Halk Bankasının artık hazineye yük olmaktan çıkartıldığını,
bu bankanın sağladığı finansman desteğinin küçük ölçekli işletmeler
açısından ne denli yaygın ve önemli olduğunu bu sözleriyle açıkça
ifade etmektedir.
Nitekim, toplam mevduat bankalarının
-6.611 adet- yurt içi şube sayısının 586 adedi, yani yüzde 10'a yakını
Türkiye Halk Bankası şubeleri tarafından oluşturulmaktadır. Özel
mevduat bankalarının şube sayılarıyla karşılaştırıldığında,
Türkiye Halk Bankasının şube sayısı, dördüncü yaygın ağı temsil etmektedir.
Az önce de söylediğim gibi, Türkiye'de
finansman imkânları açısından da, diğer konularda olduğu biçimde
sıkışmış olan KOBİ'ler için önemli bir kaynak kullanım imkânı olan ve
erişim açısından yaygın bir ağa sahip olan Türkiye Halk Bankasının
özelleştirilmesi, KOBİ'lerin önemli bir dayanağını ortadan kaldırma
sonucunu verecektir. Bu noktada hiçbir uyarıya kulak asmayan AKP
İktidarının, KOBİ'lere daha fazla zarar vermemek için, hiç değilse
Türkiye Halk Bankasının esnafın kendisine satılması hususunda
özen göstermesini buradan temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, burada
çalışma yapıyoruz, ama ekonomide riskler de diğer yandan birikmeye
devam ediyor. Bakınız, Türk özel sektörünün yabancı para cinsinden
borçları artmaktadır, hem de ciddi bir biçimde artmaktadır. 2002 yılında
44,5 milyar dolar olan özel sektörün dış borç stoku, 2006 yılının ikinci
çeyreği itibarıyla 111 milyar dolar seviyesindedir. Yani, 66,5 milyar
dolarlık bir borç artışı söz konusudur özel sektör açısından. Detayı
hakkında kesin bir rakam söyleyemesek de, biliyoruz ki, özel sektörün
açık pozisyon seviyesi de artmaktadır.
Öte yandan, her ne kadar iktidar
sözcüleri bunun hilafına savlar ileri sürseler de dolarizasyon
2006 yılında artışa geçmiştir. Sadece YTL ve döviz cinsinden mevduatları
kapsayan M2 (Y) para arzı, yer alan döviz tevdiat hesapları göz önüne
alındığında, son, 2005 yılı sonundan 2006 yılı Kasım ayına dek geçen
sürede bu kapsamdaki DTH'lar 10,7 milyar dolar artmış. Bu kapsamdaki
döviz tevdiat mevduat hesaplarının M2 para arzı tanıtım, YTL mevduatlarını
kapsayan para arzı tanıtımı içindeki payı ise yüzde 49,9'dan yüzde
55 seviyelerine ulaşmıştır.
Yani, sözün özü şudur: Sayın milletvekilleri,
özel sektör dolarize olmakta ve bir yandan da yabancı para pozisyonlarını
açmaktadır. Bunlardan ilki, 2005 yılı sonuna kadar tesis edilmeye
başlayan YTL'ye güvenin azalmakta olduğunu, diğeri ise, 2006 yılı Mayıs, Haziran aylarında
yaşanan dalgalanmaya benzer bir durum olması hâlinde, öncelikle
özel kesimin, sonra da bankacılık kesimiyle birlikte tüm Türkiye
ekonomisinin maruz kalabileceği risklerde artış olduğunu göstermektedir.
Nitekim, gelişen bu sürece ilişkin gereken uyarılar, Merkez Bankası
Başkanı tarafından da yapılmıştır.
Ekonomiyi ve KOBİ'leri tehdit edebilecek
riskler bu denli ciddiyet kazanma eğiliminde iken, görüşmekte olduğumuz
Anadolu Yaklaşımı uygulamasının tekrar önümüze gelmemesi için,
Hükûmetten beklenen ciddi bir politika değişikliğidir.
Bugün, reel kurun değerli olması,
Çin'den gelen ucuz ithal malları, Avrupa KOBİ'leriyle rekabet, yetersiz
finansman olanakları, yüksek reel faizler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) -
…makroekonomik riskler, Türk ekonomisi için vazgeçilmez önemde olan
KOBİ'lerin güçlendirilebilmesi için yeni politikalara ihtiyaç
duyulmaktadır. Üzerinde çalıştığımız, bugün görüşmekte olduğumuz
bu kanun tasarısı, artık son aşamada uygulanan bir araçtır. Önemli
olan, KOBİ'leri topyekûn güçlendirecek politikalarla, bu aşamaya
gelmelerini önlemektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
kanunun KOBİ'lerimize hayırlı olmasını diler, tüm vatandaşlarımızın
Kurban Bayramı'nı kutlar, yeni yılda mutluluklar, esenlikler dilerken,
inşallah, halkımız için 2007 yılının AKP İktidarından kurtuluş yılı
olmasını temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Deveciler.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Çalışma süremiz de dolmuş olduğundan,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 27 Aralık 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.