DÖNEM: 22 CİLT: 142 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42’nci Birleşim
24 Aralık 2006 Pazar
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271)
A) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ
III. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, yapmış olduğu
konuşmada, bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
3.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
Ordu Milletvekili Cemal Uysal'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
Abdullah Öcalan'ın ziyaretçilerine ve sağlanan imkânlara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/18559)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da
İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesinin kurulması için konulacak
ödeneğe ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/18808)
3.- Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, yeni
il kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/18828)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in
cevabı (7/18893)
5.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Türk işçilerin Kazakistan'da saldırıya uğramasıyla ilgili açıklamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/18895)
6.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, sözleşmeli
öğretmenlerin statüsüne ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (718981)
7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya Öğretmenevinin kullanımına yönelik bir iddiaya ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (718982)
8.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, görevde
yükselme sınavına yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (718984)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari
kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19249)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine
göre personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/19250)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak altı oturum
yaptı.
Bir ila Üçüncü Oturumlar
Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov'un
cenaze törenine katılmak üzere, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül
başkanlığında TBMM üyelerinden oluşan heyetin Türkmenistan'a yapacakları
resmî ziyarete ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı:
1269, 1270, 1271) görüşmelerine devam olunarak;
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu,
Üniversiteler (53 adet),
2007 yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhasapları
ile;
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler (15 adet),
2007 yılı bütçeleri;
Üzerinde bir süre görüşüldü.
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, konuşmasında, Grubuna sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
Saat 17.00'de toplanmak üzere, birleşime 16.46'da
ara verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
Bayram Özçelik |
|
Çanakkale |
Burdur |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Dört ila Altıncı
Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel
ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Millî
Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim
Kurulu,
Üniversiteler (53 Adet),
2007 yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhasapları
ile;
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler (15 adet),
2007 yılı bütçeleri;
Kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 24 Aralık 2006 Pazar günü
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.18'de son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Küçük |
|
Burdur |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Mehmet Daniş |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
24 Aralık 2006 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
11.06
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca, bugün, on beşinci tur görüşmelerini
yapacağız. On beşinci turda, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu,
Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleriyle
Gelir Bütçesi yer almaktadır.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271) (x)
A) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için şifrelerini yazıp
parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp
sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş
olacaktır.
Tur üzerinde görüşmeler bittikten sonra soru sahipleri
ekrandaki sıraya göre sorularını yerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on
dakika içerisinde tamamlanacaktır. Cevap verme işlemi için de on
dakika süre verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği
takdirde, geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
(x) 1269, 1270, 1271 S.
Sayılı Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 15/12/2006 tarihli 33'üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
Şimdi, gelir ve finansman ile ilgili 2'nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
184.242.515.000 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
gelirleri 3.263.692.290 Yeni Türk Lirası öz gelir, 9.288.386.401 Yeni
Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 12.552.078.691 Yeni
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 1.435.179.058 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
net finansmanı 222.734.309 Yeni Türk Lirası,
b) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların net finansmanı 2.000.000 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, on beşinci turda,
grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu: Mustafa Özyürek,
Mersin Milletvekili; Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili;
Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili; Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili;
Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
AK Parti Grubu: Abdullah Erdem Cantimur, Kütahya
Milletvekili; Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili; İlhan Albayrak,
İstanbul Milletvekili; Şemsettin Murat, Elazığ Milletvekili; Gülseren
Topuz, İstanbul Milletvekili.
Anavatan Partisi Grubu: Muhsin Koçyiğit, Diyarbakır
Milletvekili; İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Şahısları adına lehinde: Recep Garip, Adana Milletvekili;
Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili. Tabii, burada, sadece bir kişiye
söz verilecektir.
Aleyhinde: Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bugün
çok yoğun bir çalışma olacağı için, diğer günlerde yaptığımız uygulamalara
devam edeceğiz. Onun için, arkadaşlarımın sürelerini zamanında
bitirmelerini istirham ediyorum. Lütfen, sadece bir dakika dışında
ek süre talebinde bulunmasınlar.
İlk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özyürek, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkanın pek fazla müsamaha etmeyeceği
açıklamasını da dikkate alarak, hızlı bir şekilde belli konulara
değinmeye çalışacağım. Tabii, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde
söylenecek çok fazla söz var, ama on dakikada neler söylenebilir diye
şöyle bir baktığımızda, öncelikle bir iki konunun altını çizmek istiyorum.
Bunlardan birincisi: Bütçe, hepinizin bildiği
gibi, bir yıllık hesapların görüldüğü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
vatandaşlarımız adına iktidardan hesap sorduğu bir dokümandır. Onun için, biz de muhalefet
olarak, burada, iktidardan bir anlamda hesap soruyoruz. Yani, bizim
buradaki konuşmalarımızı vatandaş adına, milletimiz adına bir
hesap sorma olarak değerlendirmenizi rica ediyorum. Şimdi, tabii hesap sorulabilmesi
için, hesapların düzgün, tutarlı bir şekilde ortaya konulması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bütçenin yapılmasıyla
ilgili ve bütçenin diğer konularıyla ilgili 5018 sayılı bir Kanun'u,
bu dönemde, hep beraber çıkardık. Bu Kanun'a göre, bütün harcamaların
ve gelirlerin bütçe içinde gösterilmesi gerekir; ama, ne yazık ki
iktidar, önemli harcamaları bütçe dışına çıkarmaktadır ve böylece,
bütçeye baktığımız zaman, bir yıllık dönemi, hem önümüzdeki dönem
olarak hem geçmiş dönem olarak tam olarak göremiyoruz. Örneğin, çıkarılan
bazı torba yasalarla, önemli harcamalar bütçe dışına çıkarılmaktadır
ve böylece, mali saydamlık bir kenara itilmektedir. Örneğin mahalli
idarelere aktarılan paylar giderler içinde gösterilmemek suretiyle,
her yıl 1,3-1,5 katrilyon civarında harcama bütçe dışına çıkarılmakta
ve böylece, her ay, Sayın Maliye Bakanımız yaptığı basın toplantılarında
"gördünüz mü, bütçemiz fazla veriyor" diyebilmektedir. Oysa,
bütün harcamalar bütçede yer almış olsaydı, bir fazladan bahsetmek
mümkün değildi. Bütçe hesaplarında gösterilmeyen harcamaların
bazıları da, eczanelere ve tedavi kurumlarına olan borçlar ödenmeyerek,
ertesi yıla aktarılmaktadır. Bu, hem bütçe tekniği açısından önemli
sorunlar yaratıyor hem de devletten alacağı olan kuruluşların, kişilerin,
firmaların alacaklarını ertelemiş, onları güç durumda bırakmış
oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu anlamda müteahhitlerin
büyük meblağlara ulaşan alacakları ödenmiyor, ödenmemek suretiyle
de bütçe hesaplarına girmiyor. Eğer,
Sayın Maliye Bakanı buraya geldiğinde, ödenmeyen ve kamu hesaplarında
gösterilmeyen ne kadar hazine borcu, devlet borcu olduğunu söyleyebilirse,
memnun oluruz. Gene bu çerçevede, emeklilere yapılan vergi iadesi
2006 yılından itibaren bütçe dışına çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu ve buna benzer pek çok
uygulamayla mali saydamlık ortadan kaldırılmaktadır. Oysa 5018
sayılı Kanun'u, biz, daha saydam, daha hesap verilebilir, bütün harcamaların
ve gelirlerin yer aldığı bir bütçe yapmak için çıkarmıştık.
Gene Hükûmetin çok övündüğü, üç yıllık bütçe yapıyoruz
anlayışıyla gündeme getirdiği, üç yıllık Orta Vadeli Program ve
Orta Vadeli Mali Plan hazırlanmıştır. Ama ne yazık ki, burada öngörülen,
burada yer alan rakamların 2007 bütçesiyle tutarlı olmadığını görüyoruz.
2007 yılı için Orta Vadeli Mali Plan'da öngörülen bütçe açığı 8,7 katrilyon
iken, 2007 yılı bütçesinde, görüştüğümüz bütçede 16,7 katrilyona
çıkmıştır. Yani, üç yıllık bütçe yapıyoruz, artık önümüzü görüyoruz
diye yola çıktınız, ama daha başlarken, bütçe açığı gibi çok önemli
bir kalemi yüzde 100 artırmış oluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin, her bakanın,
her bakanlığın bütçesinde övündüğü ve Maliye Bakanının da çeşitli
konuşmalarında yer alan KÖYDES ve BELDES harcamaları var. Elbette
biz köylere hizmet götürülmesinden yanayız. O nedenle Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün kaldırılmasına hep karşı çıktık. Şimdi, köylere
daha kolay harcama yapmak suretiyle hizmet götürmeye çalışıyor
Hükûmet. Hizmet götürülmesini takdirle, teşekkürle karşılarız.
Ama, bizim burada üzerinde durduğumuz, bu harcamaların şeffaf bir
şekilde yapılmadığıdır, KÖYDES ve BELDES ihalelerinin eşe dosta,
özellikle AKP yöneticilerine keyfî bir şekilde dağıtıldığıdır. Bizim
itirazımız harcama yönteminedir, bizim itirazımız yolsuzluğadır,
bizim itirazımız usulsüzlüğedir, yoksa hizmet yapılmasına hiç kimse
itiraz etmez, biz de itiraz etmiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, önemli konulardan biri
de AKP'nin kadrolaşmasıdır. Normal memurların sınavla alınması nedeniyle
öyle bir uygulama geliştirildi ki, geçici işçiler, sözleşmeli
personel alınmasına büyük bir ağırlık veriliyor ve burada, ne yazık
ki ciddi şekilde eş dost istihdamı yoluna gidiliyor.
Bu çerçevede, Maliye Bakanlığı gibi önemli bir
bakanlığın, vaktiyle hizmet etmekten onur duyduğum bir bakanlığın
atamalarında belli bir ciddiyetin olmasını hepimiz bekleriz, isteriz,
ama basına da yansıyan bir atama haberi, hepimizi gerçekten üzmüştür.
Dört yıllık hizmeti olan, Bakanın bir özel danışmanı, önce Demir Çelik
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne atanmış, daha sonra orada yeterli
hizmeti olmadığı için alınmış, Denizcilik İşletmesine genel müdür
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, dört yıllık hizmeti olan,
Maliye Bakanlığında daha önce bir hizmeti olan bir kişiyi Bakan
çok sevebilir, Bakan çok takdir edebilir, ama keyfîlik, hele Maliye
Bakanlığında keyfîlik kesinlikle olmamalıdır, çünkü Basın Müşaviri
bir açıklamasında "Bakanımızın tarzı budur. Tanıdığı, kimyasını
bildiği adamları bir yere genel müdür yapar. Bakan Beyin tarzı, çalışma
üslubu bu." diyor. Ee, şimdi, Sayın Başbakan da vücut dilinden
anlayanlarla çalışıyor. Maliye Bakanımız kimyasıyla uyuşandan
anlıyor. Ee, peki, normal vatandaşlara Sayın Bakanımız ve Sayın
Başbakanımızla kimyası uzlaşmayan kimselere Türkiye Cumhuriyeti'nde
çalışma olanağı tanınmayacak mıdır? Bunlar doğru değildir.
Değerli arkadaşlarım, bir de memurlarla ilgili
bir konuya izninizle değinmek istiyorum.
Şimdi, memurlara çok önemli artışlar yapıldığı
hep söylenegeldi. Ama rakamlara baktığımızda, bugün geldiğimiz
noktada 1999 yılındaki düzeyi bile tutturamadığımızı söyleyebilirim.
Değerli arkadaşlarım, 1999 yılında net ele geçen
fiyatlarla baktığımızda, 123 puanlık bir ödeme yapılıyordu. 2005
yılında 115 puanlık ödeme yapılıyor. Yani, reel, net ele geçen ücretlerin
1999 yılıyla 2005, 2006'yı kıyasladığınızda ciddi şekilde düştüğünü
görürsünüz.
Şimdi, Hükûmet, işine geldiği zaman…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Hükûmet, işine geldiği zaman 2002 yılıyla kıyaslıyor.
İşine geldiği zaman başka yıllarla kıyaslıyor. Ama, kıyas yapılacak
yıl normal dönemlerin kıyaslanmasıdır. Çünkü, 2002 yılı 2001 yılı
krizinin etkisinde olan bir yıldır. 1999 yılını, 98 yılını aldığınız
zaman işçilerin, memurların eline geçen ücret bugün o yılların düzeyini
henüz tutmamıştır. O nedenle, burada rakam oyunlarıyla meseleye
bakmak son derece yanlıştır.
Bir diğer önemli noktaya da değinmek istiyorum:
Kamu yatırımları değerli arkadaşlarım, AKP İktidarında ciddi şekilde
düşmüştür. Elbette, enflasyon olan bir ülkede mutlak rakam olarak
her harcama artar, ama, bunun millî gelire oranına baktığınız zaman,
2002'de kamu yatırımlarının millî gelire oranı yüzde 5,8'ken, 2006'da
yüzde 4,5'a, 2007'de de 4,6'ya düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bu da gösteriyor ki,
AKP İktidarı, durmadan vergi alınan, durmadan borç yapılan, buna
karşılık yatırım yapılmayan, cari harcamalarla günlerin geçirildiği,
saydamlıktan uzak bir bütçenin görüşüldüğü bir dönem olmuştur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşımın bıraktığı yerden devam etmek
istiyorum.
Sayın Bakan, AKP İktidarı olarak, son dört yılda,
her kademede yolsuzluklarla, çıkar ve ihale lobileriyle kuşatıldınız.
Özelleştirme vurgunlarına kucak açtınız. İşsizliği bunalım noktalarına
taşıdınız. İşçi, memur ve emeklileri, sürünme ücretlerine mahkûm
ettiniz. Tarımı çökerttiniz, üretimi, reel sektörü, esnaf ve sanatkârları,
KOBİ'leri dışladınız. Yoksulluk ve eşitsizlikleri derinleştirdiniz,
sosyal devleti gerilettiniz. IMF'ye, kent ve faiz rantlarından beslenenlere
âdeta teslim oldunuz. Bu politikalarınızla, yurttaşlarımızı âdeta
ikiye böldünüz; bir yanda bir avuç zengin mutlu azınlık, diğer yanda
giderek sayısı daha da kabaran bir yoksul, mutsuz çoğunluk yarattınız.
Ülkemizin ekonomisinin temel istikrar unsuru olan orta sınıfı
ise âdeta sildiniz, erittiniz, tükettiniz. Bunun sonuçları olarak
bugün 20 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırı altında yaşama tutunmaya
çalışırken 1 milyon yurttaşımız ise açlık sınırları altında yok olmama
savaşı vermektedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Başbakan
geçenlerde "Satın alma gücünüz düştüyse partime sakın oy vermeyin."
diye âdeta siyasi bir şov yapmaya kalktı. Değerli AKP'li milletvekili
arkadaşlarım, dört yıllık iktidarınızda, ekonomi büyürken bundan
sadece rantiyeci ve varlıklı kesimler, üretmeden paradan para kazananlar,
yüksek reel faiz ve düşük kur politikaları ile beslenenler yararlandı.
Buna karşın, işçiler, çiftçiler, memur ve emekliler her geçen gün daha
çok yoksullaştılar. Sağlanan ekonomik büyüme istihdama ve halkın
refahına yansımadı, işsizliğe çare olmadı.
Sayın Başbakana buradan seslenmek istiyorum,
kendisine hatırlatmak istiyorum: Dört yıllık iktidarınızda ücretlilerin
millî gelirden aldığı pay artmadı, aksine, yüzde 2,6 puan geriledi.
İktidarınızdan önceki dört yıllık dönemde ücretlilerin millî gelirden
aldığı pay yılda ortalama yüzde 28,6 iken, iktidar olduğunuz dört
yıllık dönemde yıllık ortalama yüzde 26'ya geriledi. Diğer yandan,
İstatistik Enstitüsünün, TÜİK'in resmî rakamlarına göre imalat sanayisi
işçilerinin ücreti sabit fiyatlarla 1997 yılında 100 iken, -kamu
kesiminde- 2002 yılında 123,3'e çıktı. Sizin iktidarınızda ise artış
durdu ve 2006'da 122,2'ye geriledi. Keza, özel kesimde yoksullaşma daha
da derinleşti, derin oldu. Özel sektör imalat sanayisi işçilerinin
ücreti, sabit fiyatlarla, 1997 yılında 100 iken, iktidarınız öncesi
dört yıllık dönemde, yani, 1999-2002 döneminde ortalama 95,5'a, sizin
döneminizde, yani 2003-2006 döneminde ise 84,4'e büyüdü.
Değerli arkadaşlarım, bu mudur toplumun ezilen
kesimlerin, emekçilerin refahtan pay alması? Yani, bunun tek bir yanıtı
var. IMF'nin emeği bastıran, emeğin üzerine, emek gelirlerini kısmaya
yönelik politikaları dayatan emekçiler ödedi bu dönemde uygulanan
politikaların, IMF ile imzaladığınız niyet mektuplarının... Dört
yıllık iktidar döneminde emekçilerin yoksullaştığını, emek sömürüsünün
daha da derinleştiğini ortaya koyan bu tabloyu, bence, Sayın Başbakan
çok derinden incelemeli, ondan sonra konuşmalıdır.
Bu tablo, esasında, büyük sermayenin neden sizin
iktidarınızdan memnun olduğunu; halkımızı inim inim inleten, ulusal
çıkarlarımıza sırtını dönen iktidarınızdan halkımızın kurtulmasını
sağlayacak, erken seçime büyük sermayenin neden karşı çıktığını
çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik, bugün toplumumuzun
en önemli sorunudur. İktidarınızda işsizler ordusu yılda ortalama
500 bin, dört yılda ise toplam 2 milyon kişi arttı. İktidarınızın ilk
gününden beri işsizlik rakamlarını çarpıtmaktasınız. Zamanım olmadığı
için ayrıntılara inmiyorum. Fakat, bugün, ülkemizde işbaşı yapmaya
hazır olup da iş aramayanlar da dâhil edildiği zaman, en son iki gün evvel
yayınlanan rakamlara göre ülkemizde genelde işsizlik oranı yüzde
16,2; toplam işsiz sayısı ise 4 milyon 460 bindir. Gençler arasındaki
işsizlik oranı Türkiye genelinde bunun asgari 2 katı. Diyarbakır,
Bitlis, Muş, Bayburt, Kastamonu'daki gençler arasında işsizlik oranı
ise yüzde 50'ye yakındır. Bu işsizlik oranları, sadece gelişmiş ülkelerin
değil, tüm gelişmekte olan ülkeler arasında da rekor rakamlardır.
İşsizliğin bu kadar yaygın ve yüksek olduğu bir
ülkede huzurdan, geleceğe umutla bakmaktan, refahtan söz edebilmek
mümkün mü? Ama, nedense, Sayın Başbakan söz edebiliyor. Neoliberal
iç ve dış destekli tarikatlar dayanışmasıyla bugüne kadar sürdürdüğü
iktidarını, bundan sonra da boş laflarla, kandırmacayla yürütebileceğini
zannediyor.
Yağma yok Sayın Başbakan, testiyi kırdınız, yükünüzü
aldınız, ya çekip gidiniz ya da erken seçim kararı alınız; halkımızı
ve laik, demokratik cumhuriyetimizi rahatlatınız. Aksi hâlde,
başta gençlerimiz ve emekçilerimiz olmak üzere, ezdiğiniz, umutlarını
tükettiğiniz, üretme, iş kurma, yatırım yapma şevklerini kırdığınız
tüm insanlarımız, sizi hayretle ve ibretle izlemekte olan cumhuriyet
kadınlarımız, yani Anadolu kadınlarımız, bunun hesabını sizden
sandıkta elbet soracaktır.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Bütçe mi konuşuyoruz…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
2007 yılı bütçesi küçük bir bütçedir. Bu bütçe, Türkiye'nin bedenine
dar olan bir bütçedir. Bu bütçe, ülkemizin yaralarını sarmak için,
ülkemizin ekonomisini düzlüğe taşımak için, yarınların çağdaş
sosyoekonomik altyapısını kurmak için, sosyal devlet sorumluluklarını
yerine getirebilmek için yetersiz büyüklükte olan bir bütçedir.
2007 yılı bütçesi, halka hizmet anlayışı kısır olan, sosyal devleti
gerileten bir bütçedir. 2007 yılı bütçesi, bundan evvelki dört bütçenizde
olduğu gibi, öncelikle halkımızı memnun etmek için değil, IMF'yi
memnun etmek için düzenlenmiş, belirli iç ve dış odakların beklentilerini
yerine getirme hedeflerine kilitlenmiş bir bütçedir.
İktidarınızda, toplam devlet harcamaları küçülmüştür,
yani, bütçe kavramı, en geniş tanımıyla, küçülmüştür. Devlet harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında, tüm harcamalar
dâhil edildiği zaman, yüzde 53,5 idi, 2007 bütçesinde ise yüzde
46,9'dur. Oysa, bu oran, Fransa'da yüzde 52,8; İsveç'te yüzde 56,5; Danimarka'da
yüzde 53'tür. Üstelik bu ülkeler Türkiye gibi ağır faiz yükü altında
değillerdir.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Oralarda enflasyonla
mücadele var mı?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım…
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Enflasyonla mücadele…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Oralarda yolsuzluk
da yok.
BAŞKAN - Sayın Karslı, lütfen…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ali Dibolar da yok
oralarda.
Değerli arkadaşlarım, CHP olarak hedefimiz ve
politikamız daha çok yatırım, daha çok kamusal hizmettir. Daha çok
kamu yatırımı yapılmadan, daha çok kamu kesimi sabit sermaye yatırımları
için gerekli ekonomik koşullar yaratılmadan, bunun için gerekli siyasi
irade ortaya konulmadan, 21'inci yüzyılın ileri kilit sektörlerinde
teknolojik yapılanmada atılım sağlanamaz, çağdaş, sosyoekonomik
altyapı kurulamaz, ülkemizin kalkınmada geri kalmış yöreleri
ayağa kaldırılamaz. Bu amaçla, bu nedenle, her yıl gayrisafi millî
hasılanın yüzde 6'sı oranında bir kaynağın, bir kamu kaynağının ekonomik
ve sosyal ve kentsel altyapı ve çevre yatırımları ve teknolojik yapılanma
amacıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - …yatırımlara, bu yöne
tahsis edilmesi gereklidir.
Değerli arkadaşlarım, son dört yıldır Ali Dibolar,
vurguncular, kapkaççılar, üçkâğıtçılar, çıkar amaçlı örgütler ve tarikatlar
ülkesine dönüştük. Dört yıldır kamu ihalelerinde bir vurgun rüzgârı
esmekte. Bir bölüm AKP'liler ile müteahhitlerin Ali Dibolar olarak
tanımlanan vurgun iş birliği dalga dalga ülkemize yayılmaktadır.
Başbakan Tayyip Erdoğan geçen hafta bu kürsüde
bir gazete gösterdi, "İşte Ali Dibo." dedi. Ancak belli ki
bu sözleriyle Tayyip Bey, Ali Dibo yok diyemiyor, aksine, bir anlamda
Ali Diboları ikrar ediyor, kabul ediyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Evet, sizde olduğu gibi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Mecliste var.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
zamanım bitti. Ancak er geç, iktidarımızda,
Kasım 2007'de dokunulmazlıkların kaldırılmasının sözünü bir kez
daha buradan ben veriyorum.
Hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Bir daha burada
olmayacaksınız ki.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı,
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Gelir İdaresi bütçesini görüşüyoruz. Gelir
İdaresi Başkanlığımızın performansını herhâlde önümüzdeki yıl daha
iyi değerlendireceğiz, ama bu yıldan bazı değerlendirmeler yapma
imkânımız var.
Şimdi, ilk önce, bir kere şuna bakalım: Türkiye'de
bir bütçe hazırlanıyor, bu bütçe halkın hangi ihtiyaçlarına yanıt
veriyor? Birinci bakacağımız şey bu. Yani, biz bu bütçelerle gerçekten
toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda mıyız? Toplumun
ihtiyacı ne, bütçenin sunduğu ne? Bakmamız gereken birinci pencere
budur. Buradan baktığımız zaman
görüyoruz ki, bu bütçelerin, IMF bütçesi olmaya devam eden bu bütçelerin
halkın talepleriyle örtüşmesi mümkün değildir. Burada, beşinci
yıldır, beşinci kezdir IMF bütçeleri görüşüyoruz. Bunlar Türkiye
Cumhuriyeti'nin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış bütçeler değillerdir.
Türkiye, AKP İktidarında, geçici bütçeyi de ilk
sayarsak altıncı IMF bütçesini görüşüyor, ilk üç aylık bütçeyi de
sayarsak. Peki…
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - On beşinci …
OĞUZ OYAN (Devamla) - Efendim?
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - On beşinci, yirmi beşinci
IMF bütçesi oluyor, beşinci filan değil.
BAŞKAN - Sayın Karslı, lütfen…
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ha, tamam, biz döneminizdeki
sırayı sayıyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - En az yirmi beşinci
bütçe.
BAŞKAN - Sayın Karslı, lütfen efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Yani, bununla iftihar ediyorsanız
onu da söyleyeyim, IMF bütçeleri
sizinle başlamadı, çok hoşunuza gidecekse onu söyleyeyim. Sizden
önce başladı.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Tabii.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Sizden önce başladı, 98 yılında…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Siz de vardınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Biz yoktuk tabii. Lütfen…
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Kemal Derviş
vardı.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Lütfen, siz sıranız gelince
konuşun.
98 yılında yakından izleme anlaşmasıyla IMF'yle
ilişkiler başlamıştır. Siz iktidara geldiğinizde bunlar 2004 yılında
bitecek idi, bunu 2008 yılına uzatma başarısını gösterdiniz, sizi
kutluyorum.
Türkiye 2000 yılından itibaren IMF cenderesi
içinde bütçeler yapmaktadır. Bu bütçelerde kamu yatırımı yoktur,
en çok kısıtlanan kalem kamu yatırımıdır.
Bu bütçelerde tarıma destek yoktur. Bakınız, bir
yasa çıkardınız, dediniz ki bu yasada geçen sene: "Tarıma destek
yüzde 1'in altına olmayacak." Yani, gayrisafi millî hasıla yüzde
1'in altına bir tarımsal destek olmayacak diye kendi kendinizi de
bağlayan bir düzenleme çıkardınız. Peki ne görüyoruz? Devri iktidarınızda
tarıma olan destekler millî gelirin ortalama binde 7,5'u, yani, yüzde
0,75'i; yani, yüzde 1 olmamıştır. Hazırladığınız 2007 bütçesinde
yüzde 1'i gene tutturamıyorsunuz kendi yasa hükmünüze rağmen, yüzde
0,83'tesiniz. Yani, değerli arkadaşlarım, yüzde 1'i yasa hükmü hâline
getiriyorsunuz, kendi çıkardığınız yasa size dar geliyor, giremiyorsunuz
içine. Böylesine bir anlayışla bir ülke yönetilebilir mi?
"Faizleri azaltıyoruz" dediniz. Geçen
yılın, yani bu içinde bulunduğumuz yılın birtakım uygun koşullarıyla
belli bir noktaya gelindi, fakat, mayıs ve hazirandan sonraki o dış
dünyada olan küçük dalgalanmanın bizde tsunami gibi bir kriz etkisi
yaratmasıyla hâlâ Hazine şu an ortalama yüzde 22-23'lerden borçlanıyor.
Yani, nisan ayında biz yüzde 14 ile borçlanırken, Hazine borçlanırken,
şimdi bunun yüzde 50-55 fazlasıyla yüzde 22-23'ten borçlanıyor. Nominal
faiz bunlar. Reel faiz olarak baktığımızda çok yüksek reel faizler
var. Şu anki borçlanmaların, şu an, bu yılın son aylarındaki borçlanmaların,
önümüzdeki yılın enflasyon beklentilerine göre baktığınızda yüzde
17'lik reel faizlerle borçlanıyorsunuz. Yüzde 17 reel, yani, enflasyon
etkisinden arındırılmış yüzde 17'lik reel faizlerle borçlanıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi yıllardır IMF
bütçeleriyle sıktınız ve dediniz ki: "Biz bununla faizleri düşüreceğiz,
enflasyonu düşüreceğiz." Peki, ne oldu? Nisan ayında enflasyon
belli bir noktadayken, yüzde 7'lerdeyken, birdenbire bunu yüzde
10'lara getirdiniz. Nisan ayında faizler yüzde 14 iken, yüzde
22-23'lere getirdiniz. Yani, şimdi, soruyorum: Bu bütçeyle, eğer bu
bütçelerle, enflasyon, sıkı mali politika enflasyonu düşürecekti
ise niye düşmüyor? Bu bütçelerle daha düşük faizler ve daha az faiz
ödeneği bütçelere konacaksa niye bu gerçekleşmiyor? İlk kez bu
yıl, yıllardır bu cendere içinde faizler azalmıştı bütçede ve şimdi
ilk kez, beşinci yılınızda, faizlerin tekrar arttığı bir döneme giriyoruz,
hem nominal olarak hem nispi olarak, oransal olarak. Yani, sizin bütçenizde,
46 katrilyonluk faiz ödeneği, bu yıl, 2006 için, 2007'de 53 katrilyon
olarak açıklanıyor. Üstelik de 2007 için yüzde 18-19 nominal faizlerle
borçlanacağınız hesabıyla. Eğer bu hesap tutmaz da şu anki trend sürer,
yani, yüzde 22-23 trendi sürerse, sizin faiz hesabınız, 2007'de 60
katrilyonu bulacaktır. Şimdi, siz, bu bütçeyle nasıl iftihar ediyorsunuz?
Nasıl böyle bir bütçeyi, çok fazla sıkıntı duymadan, sıkılmadan diyeyim
isterseniz, buraya getirip savunabiliyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu bütçede, yatırım
gene en az pay alan kalemlerden biri. Türkiye'nin… Bir makine nasıl
yağ olmadan çalışmaz, nasıl bisiklet pedalı döndürmeden gitmezse,
bir ülke de, bir şirket gibi, yatırım olmadan hayat bulamaz, kendini
geliştiremez. Siz, Türkiye'de, bir otoyol, bir konut dışında sanki
başka yatırım talebi yokmuş gibi, bütün yatırımları durdurup, görünür,
halkın gözüne sokabileceğiniz bir iki şeyi öne çıkardınız. Onun dışındaki
bütün yatırımları durduruyorsunuz. Böyle, ülke yönetilmez. Eğer
IMF'ye emanet ediyorsanız ülkeyi, bu ülkeyi IMF'nin programıyla yönetecekseniz,
siz niye seçiliyorsunuz ve iktidara talip oluyorsunuz? Bunu sormak
hakkımızdır. Eğer Türkiye IMF tarafından, Washington üzerinden yönetilecekse,
Ankara Hükûmetinin işi nedir değerli arkadaşlar, işi nedir?
Şimdi, dolayısıyla, burada, bir bütçenin gelir
ve gider rakamlarına baktığımız zaman, burada, bu bütçenin 2006 yılı
bütçesine kıyasla 4 kat fazla açık veren bütçe olduğunu görüyoruz.
Yani, açıkları azalttık diye sevindiğiniz 2006 yılında 4 katrilyona
düşürdük diyorsunuz. Şimdi, 16 katrilyon küsurluk açık ilan ederek
bir bütçe önümüze getiriyorsunuz. Yani, her bakımından, dört yılın,
beşinci yılında başarısızlığın tescilini yapıyorsunuz; bu başarısızlığın,
bu politikaların yeniden çökmesinin, 2001'de çökmüştü, sizin elinizde
bir kez daha çökmesinin tescil edilmesidir.
Gelir bütçesine baktığımız zaman, 188 katrilyonluk
gelirin, işte, 184 genel bütçe gelirleri, bunun 158 katrilyonunun
da vergi gelirleri olduğunu görüyoruz. Burada vergi gelirinde
ciddi bir artış olacağı hesabı var. Üstelik de, özellikle gelir vergisinde
yüzde 27'lik bir artış öngörüyorsunuz. Bunu nasıl yapacaksınız, soruyoruz.
Yani, bunun arkasında, yurttaşa, vatandaşa hangi yeni vergi yükleri
geliyor? Dolaylı vergilerde hangi yükler geliyor? Bakınız, 2006 yılı
bütçesinde sizin bütçe açığınızın düşmesinde iki önemli neden vardı:
Bunlardan bir tanesi Türkiye'deki büyüme ve ithalat temposu; ithalatın
da büyümesi dolayısıyla tahsil ettiğiniz vergiler beklediğinizin
üzerinde oldu, özellikle ithalat üzerinden. İkincisi, bütçede vergi
dışı birtakım gelirler beklentinin dışında oldu; gerek Telekomdan
nakit girişleri gerekse de GSM satışlarından, özelleştirme girişleri
nedeniyle. Bu iki nedenle 13 milyar yeni Türk lirası civarında bir
açık beklentisi 4 milyar yeni Türk lirası dolayına düştü. Ama, şimdi,
buna sevinebilir miyiz? Bunlar bir kerelik gelir artışları. Bundan
sonra ne olacak? 2007'de vatandaşa öngördüğünüz daha iyi bir vergi
politikası değil. Yani, Türkiye'de eğer vergiler ithalat arttığı
için artıyorsa, ben soruyorum, Gelir İdaresi Başkanının bunda başarısı
nerede? Eğer, Türkiye'de dolaylı vergiler yüzde 70'lere ulaşmışsa,
yani şirketler bir anlamda mültezim gibi vergi toplar duruma gelmişse,
diğer yüzde 30'luk doğrudan gelirlerin de önemli bölümü zaten gene
şirketler üzerinden geliyor, yani doğrudan beyanname üzerinden
elinize geçmiyorsa, doğrudan beyannameyle tahsil ettikleriniz
yüzde 5'in altına düşmüşse, soruyorum, bu Gelir İdaresi Başkanlığının
Türkiye'de düzgün bir vergi ve gelir politikası uygulamak açısından
katkıları nerededir? Yani, eğer ülke böyle yönetilecek ise, hani
daha önce söylendiği gibi, Gelir İdaresi Başkanlığına ne gerek
vardır?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de çok ciddi bir
vergi adaletsizliği vardır. Bu vergi adaletsizliğini artıran uygulamalar
yapılmaktadır; çünkü, tüketim üzerinden alınan vergiler, evine tüp
alan vatandaşı, bakkaldan ciklet alan, gofret alan çocuğu vergilendirmektedir.
Gücünüz yetiyorsa, herkesi mali gücüne göre vergilendirin. Gücünüz
yetiyorsa, ödeme gücü olanlardan, artan oranlı gelir vergisini almaya
gayret edin. Kurumlar vergisinde yeni bir oran indirimi yaptınız;
bunun matrahı genişleteceği varsayılıyordu. Peki, geliştirdi
mi? Bakıyorsunuz, kurumlar vergisinde önemli azalışlar gündeme geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Demek ki, burada da bir önemli
başarısızlık söz konusu. Yani, dolaylı dediğimiz, tüketim üzerinden
alınan ve en gayriadil vergi türü olan vergilerle, yüzde 70'lere ulaşmış
bu tür vergilerle yola devam edeceksiniz ve bir Gelir İdaresi Başkanlığının
da burada bir bütçesinden ve başarısından söz edeceğiz. Bu, gerçekten,
Türkiye Cumhuriyeti'nin, önemli maliye birikimine, ta Osmanlı'dan
devraldığımız ve cumhuriyet döneminde getirdiğimiz önemli bütçeleme
ve maliye birikimine yakışmayan bir bütçe ve ödenek teklifidir. Dolayısıyla,
buna "hayır" oyu vereceğimizi buradan bir kez daha belirtiyorum.
Halkımızın yararına olacak bütçeleri yapmak
üzere, umarım, önümüzdeki yıl iktidarda biz olacağız değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Dördüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Oyan Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi bütçesiyle
ilgili konuşmasını yaparken, Gelir İdaresinin performansından
söz etti. Gelir İdaresinin performansını ölçen tek bir ölçü var değerli
arkadaşlar. Zarar eden mükellefler beyanname verdiği zaman,
"Niçin zarar ediyorsun?" diye vergi dairesine çağrılıp,
"Götür bu beyannameyi düzelt, beyanını artır, ondan sonra tekrar
yeni beyannameyle gel." diyen kişi sayısı arttıkça Gelir İdaresinin
performansı da artmış oluyor. Acaba -ben merak ediyorum- Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekillerine bu yönde bir şikâyet gelmiyor
mu? Eğer bu ülkede demokrasi varsa, yasalar uygulanıyorsa -benim
beyanım hazır, veriyorum zaten- istediğiniz zaman inceleme yapabilirsiniz.
Ama, niçin beni çağırıp da, "Bu beyanı götür. Yoksa seni inceleyeceğiz.
Eğer bunu artırmazsan başına gelecekleri düşün…" Böyle bir maliye
yönetimi olabilir mi, böyle bir anlayış olabilir mi? Ama, Türkiye'de
maalesef bu yapılıyor.
İkinci önemli nokta, sıcak paraya teslim olan bir
idare ekonomi yönetiminde başarılı olamaz. Sizler Telekomu özelleştirdiniz.
Ben merak ediyorum, acaba bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilimiz…
Telekom özelleştirildi, belli bir para geldi, sonra bir mini kriz
çıktı, faizler yükseldi, Telekomdan gelen para misliyle tekrar dışarı
gitti. Ne yaptınız siz, ne yaptı Maliye Bakanlığımız? Bu Parlamentoya
bir kanun getirdi, "Ben sıcak paranın aldığı faizleri vergilemeyeceğim."
diye. Bu ne demektir? Sıcak paranın önünde diz çöken bir hükûmet demektir.
Bu anlayış olduğu sürece ekonomide başarılı olamayız. Ekonomide
ipler hep dışarının elinde olacaktır. Şimdi bakın, hem Telekom gitti
hem dünyanın parası gitti ve siz özelleştirme yapıyorsunuz.
Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, İstanbul'da bir
denetim elemanı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin -Park ve Bahçeler-
yaptığı ihalelerle ilgili bir inceleme başlatıyor. İstanbul Büyükşehir
Belediyesinden bilgiler geliyor. Tam incelemeye başlayacak, kendisinin
önüne bir yazı geliyor: "Bu incelemeyi teslim et, geri
ver." Böyle bir anlayış olabilir mi? Kimi kimden koruyorsunuz?
Yani, İstanbul Belediyesinin yaptığı vergi kaçakçılığı iddialarını
niçin bir denetim elemanına inceletmiyorsunuz? Bunu yapmaya, acaba
kimin ne hakkı vardır? Bana, çıkıp "şu yasaya dayanarak biz bunu
geri istiyoruz" desinler veya "istedik" desinler. Bir
film yapımcısı, televizyondaki dizileri reyting rekorları kıran
bir dizi, bir yapımcı, bunun hesaplarını inceliyorlar, milyarlarca
liralık naylon fatura tespit ediliyor, yine bir yazı: "İncelemeyi
şuraya teslim et." Bu arkadaşımız yazı yazıyor: "Ben daha
işin başındayım, milyarlarca liralık
naylon fatura var -2 katrilyon lira- benim bu incelemeyi sürdürmem
lazım." Yazı geliyor: "Hayır, sen bu incelemeyi iade edeceksin."
Değerli arkadaşlar, ben merak ediyorum: Acaba,
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri bunları bilmiyor mu? Bunun
hesabını sormuyor musunuz? Bakın, ben, burada söylüyorum, Sayın
Bakan isterse belgeleri kendisine de verebilirim: Nasıl oluyor
da kimler, niçin, hangi gerekçeyle korunuyor? Gelir İdaresinin başarısından
söz ediyoruz, Maliye Bakanlığının başarısından söz ediyoruz; bu
olayların olduğu bir ülkede başarıdan söz edilemez, mümkün değil. Saydamlıktan
söz ediyoruz…
Bakın değerli arkadaşlar, özelleştirmeden söz
ettik. Özelleştirme Kanunu'nda bir madde var, aynen okuyorum:
"Değer tespit sonuçları -yani, özelleştirme sonuçları- özelleştirmeden
önce yapılan değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine
ilişkin ihale sonuçlarının onaylanmasını müteakip kamuoyuna duyurulur."
Özelleştirme ihalesi onaylanınca değer tespit sonuçları kamuoyuna
açıklanacak. Kanun böyle. Ben merak ediyorum: Acaba içinizden bir kişi,
özelleştirilen bir kuruluşun değer tespit sonuçlarının ilanını
gördü mü, duydu mu? Böyle bir şey yok, böyle bir şey yapılmadı bile.
Ama, ne yaptınız biliyor musunuz? Bakanlık buraya bir kanun getirdi,
buraya getirdi ve sizlerin oylarıyla geçti. Ne diyor orada:
"Değer tespit sonuçları kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak,
devir sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden
sonra kamuoyuna açıklanır." Bu ne demektir? Ben bunu kamuoyuna
hiç açıklamayacağım. Hani, siz, şeffaflıktan söz ediyordunuz arkadaşlar,
dürüstlükten söz ediyordunuz? Bunun neresi dürüstlük, neresi şeffaflık
değerli arkadaşlar? Siz değer tespit sonuçlarını kamuoyuna açıklamaktan
âciz bir Hükûmetle çalışıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir
Hükûmete muhataptır şu anda. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Tekelin özelleştirilmesini yaptınız.
Bir kanun var değerli arkadaşlar, 2531 sayılı Kanun. Diyor ki:
"Kamuda görev yapan bir kişi, aynı işi yapan bir kuruluşa üç yıl
geçmedikçe geçemez." İçinizde saygıdeğer denetim elemanları
var ve bunlar bu ayrıntıyı çok iyi bilirler. Tekelin özelleştirilmesi
sırasında, Alkollü İçkiler Genel Müdürü özelleştirmeden hemen önce
özelleştirmeyi alacak kuruma genel müdür olarak geçti. Bu ülkede
savcılar var mı? Var. Bunu soruşturan bir savcı var mı? Yok. Niçin? Yargı
bağımsız değil de onun için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne demek ya?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Peki, bu kanun niye
çıktı, niye bu kanunu uygulamıyor kimse? Bu kanunu uygulayabilecek
yüreklilikte bir savcı yok mu bu ülkede? Yok.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Yargıya hakaret ediyorsun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Geliyorum başka
bir şeye. Tekelin içki bölümünü 292 milyon dolara…
Değerli arkadaşlar, ben burada söylüyorum. Eğer
bir savcı arkadaşımız soruşturma açarsa, bir milletvekili, bir parlamenter
olarak bundan ancak şeref duyarım. Dolayısıyla, biz yargıyı eleştireceğiz,
görevini yerine getirmeyen herkesi eleştireceğiz. Hükûmeti eleştiriyorsak,
görevini yerine getirmeyen kişiye de eleştireceğiz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Eleştirmek başka,
hakaret başka şey. (CHP sıralarından "Ne hakareti?" sesleri)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hakaret değil arkadaşlar,
eleştiriyoruz. Hakaret ayrı… Ne benim terbiyem ona yeter ne de benim
gücüm yeter.
Bakın, değerli arkadaşlar, Tekelin alkollü içkiler
bölümünü 292 milyon dolara özelleştirdi, 292 milyon dolar. Kısa bir
süre sonra özelleştirilen bölümün yüzde 90'ı 800 milyon dolara satıldı.
600 milyon dolar arkadaşlar, 600 milyon dolar, ne diyebiliriz biz buna?
Elimizi vicdanımıza koyup düşünmemiz lazım, doğru mu yapıyoruz
biz acaba? TÜPRAŞ…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum, ama bu bütçede bunları söyleyemezsek nerede söyleyeceğiz.
Gemlik Gübre Fabrikası özelleştirildi. Hiçbir
şey okumuyorum, Sayın Turhan Çömez'in açıklamasını okuyorum, sizin
milletvekiliniz: "Önce Sayın Başbakana çok kapsamlı bir rapor
hazırladım. Ne yazık ki, yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen hiçbir geri
dönüş alamadım ne Başbakanlık danışmanlarından ne de ilgili bakanlıktan.
Daha sonra bu dosyayı bir genel başkan yardımcımıza takdim ettim. Aradan
üç ay geçti, sonradan öğrendim ki dosya Genel Merkezde kaybolmuş. En
sonunda kafamda beliren şüpheleri ilgili sayın bakana soru önergesi
olarak sordum, ama bugüne kadar ondan da cevap alamadım."
Yolsuzlukların üzerine inşa edilen bir özelleştirme
politikası olabilir mi arkadaşlar? Kapalı kapılar ardında bir
özelleştirme politikası olabilir mi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını
bu Parlamento korumayacaksa kim koruyacak arkadaşlar? Şuraya geliyoruz,
elimizde dünya kadar belge var, doküman var, yedi buçuk dakikada anlat
diyorlar. Neyi, nasıl anlatacaksınız? Halk, nasıl, neyi bilgilenecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Tek başınıza siz konuşun!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler.
Sayın Deveciler, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık, bir bütçe maratonunun sonuna geldik. Bu,
AKP'nin son bütçesi. İnşallah bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti, insanlarımız,
AKP'ye bir daha iktidar nasip etmez, böyle bütçeleri de AKP'nin hazırlamasına
da zaman yetmez.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Güldürme Allah
aşkına, güldürme!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Plan ve Bütçe Komisyonundan
bugüne kadar aşağı yukarı iki aya yakın bir zaman geçti ve büyük umutlarla
ve yoksullaşmakta olan geniş halk kesimlerinin derdine derman olabilir
ümidiyle başladığımız bütçe çalışmalarının bu yönde hiçbir gelişme
göstermediği bugün artık açık ve net olarak görülmektedir.
Bu bütçede dul ve yetim yok, bu bütçede emekli yok,
işçi yok, memur yok, köylü yok, esnaf yok, çiftçi yok, bu bütçede yatırım
hiç yok. Peki ne var arkadaşlar? Bu bütçede, rantiyecinin faiz ödemelerinin
garantisi var, rantiyeye kaynak aktarımı var, gelir dağılımının
devlet eliyle biraz daha bozulması var, dar gelirlinin yerine rantiyenin
kayırılması var. Bu bütçe bu hâliyle IMF tarafından test edilmiş,
onaylanmış ve Türk halkına sunulmasına izin verilmiş bir bütçedir. Bu
bütçe, rantiyenin faiz ödemelerini garanti altına alan, Türk halkına
vergiden başka bir şey getirmeyen bir bütçedir.
2007 yılı genel bütçe gelirleri, 184,2 milyar YTL
ile merkezî yönetim bütçe gelirlerinin yüzde 97,9'unu oluşturmaktadır.
Buna göre, 26,1 milyar lira olan vergi dışı gelirler, genel bütçe gelirlerinin
yüzde 14,2'sini oluştururken, 158,2 milyar YTL olan vergi gelirlerinin
payı yüzde 85,8'dir. Gelirler içinde bu denli önemli payı olan vergi
gelirlerinin 2007 yılındaki artışı, 2006 gerçekleşme hedeflerine
göre yüzde 14,9 seviyesindedir. Bu artışın, yüzde 4 olan yıl sonu TÜFE
enflasyon değeri, yüzde 5 olan gayrisafi millî hasıla büyümesi düşünüldüğünde,
yüzde 5,2 reel bir artışa tekabül ettiği görülmektedir. Vergi gelirlerinde
hedeflenen bu reel artış oranı, çok kazanandan çok, az kazanandan
az vergi tahsil edilebilme ilkesine göre olsaydı, bu artışı hepimiz
beraberce desteklerdik. Oysa, maalesef, vergiler detaylı olarak
incelendiğinde durum böyle değildir.
Sayın Bakan, Hükûmetiniz, 2007 yılındaki enflasyon
hedefini yüzde 4 olarak tahmin ederken, bütçeye konan 2007 yılı vergilerini
neden 14,9 oranında artırdınız? Neden, hedeflenen enflasyon oranının
4 katı oranında, bu insanlarımıza, bu halkımızın sırtına vergi salıyorsunuz?
2007 yılı vergi gelirleri içinde yüzde 28,7 oranında bir paya sahip
olması beklenen gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergiler içinde,
maalesef, kurumlar vergisinde bir düşüş olacağını bize göstermektedir.
Nitekim, 2006 yılı bütçe hedefinde 12,9 milyar YTL olarak belirtilen
bu miktar, 2007 yılı bütçesinde 11,9 milyar YTL olarak öngörülmektedir.
Bu durum, bize, kurumlar vergisi oranlarının yüzde 10 düşürülürken
bundan murat edilen vergi matrahının genişlemesi amacının gerçekleşmediğini
de açık ve net olarak göstermektedir.
Bu artışın gerçekleşmemiş olmasına karşın kurumlar
vergisi oranlarının düşürülmesi nedeniyle bankacılık gibi finans
kesiminin elde ettiği net vergi kazancı tam 2 milyar YTL'dir. Yani,
kurumlar vergisinde yapılan bu indirimden kimler faydalanmıştır,
biliyor musunuz? Hükûmetinizce yapılan özelleştirmenin neticesi
yabancılara peşkeş çekilen kurumlar, başta Telekom, Tekel, Petrol
Ofisi, finans sektörü ve bankalar faydalanmıştır. Yani, Haririler,
Oferler, yabancı finans kuruluşları, Yunan Alfa Grubu ve Türk holdingi
Doğan Holding faydalanmıştır. O sizi sonuna kadar destekleyen var
ya, medya grubu, işte o faydalanmıştır.
Öte yandan, geçtiğimiz mayıs ve haziran aylarında
yaşanan mini krizin önüne geçilebilmesi için stopaj oranlarının
yapancılar için sıfırlanmasının ve yerliler için de düşürülmesinin
faiz kazançlarından tahsil edilecek vergi gelirlerinde sınırlı
kalınacağı hatırlatıldığında, gelir vergisinde öngörülen yüksek
oranlı artışın, yine, orta gelirli memur, çiftçi, köylü, dul ve yetim,
esnaf ve rantiyeci olmayan kesimler tarafından üstlenileceği burada
gözükmektedir.
Yine, gelirler ve kazançlar üzerinden alınan vergiler
gayriadil biçimde bir gelişme gösterecek şekilde ayarlanarak buradan
tahsil edilmesi öngörülen miktarlara ait hedef üst limitler tespit
edilince, gelirleri artırmanın hükûmet tarafından en iyi yollarından
bir tanesi de toplam gelirler içinde payı yüksek, 43,5 olan dâhilde
alınan mal ve hizmet vergilerini reel olarak artırmak olmuştur.
Nitekim, 2007 yılına ait artış oranı 2006 gerçekleşme
hedefine göre 12,7; 2006 bütçe hedefine göre de yüzde 15,8'dir. Bu
başlık adı altında yer alan en önemli kalemlerin katma değer vergisi
ve özel tüketim vergisi olduğu hatırlandığında, 2007 yılında da
vergide adaletin çarpıtılması anlayışlarına tarafınızdan devam
edileceği görülmektedir.
Nitekim, bu tür anlayışla, 2002 yılında yüzde 66
olan dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki oranı 2007 yılı
bütçesinde yüzde 69 seviyesine çıkmış olacaktır. İşte, Hükûmetinizin
vergideki adaleti ve kalkınma anlayışı da budur.
En önemli vergilerden biri de, dâhilde alınan mal
ve hizmet vergisinin kalemlerinden biri olan özel iletişim vergisidir.
Söz konusu verginin adı geçen başlık içinde 2007 yılı payının yüzde
5,8 olması öngörülmektedir. Buna göre, bu vergideki artış oranının,
2006 gerçekleşme tahminine göre yüzde 9,9; 2006 bütçe hedefine göre
ise yüzde 10,2 artış olması hedeflenmektedir.
Şu hâlde, bir yandan Hükûmetinizin 2007 yılı programında
aynen şöyle diyor: "Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması
ve etkin kullanımıyla bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin hızlandırılması
ve bu yolla ülkemizin rekabet gücünün ve refah düzeyinin artırılmasına
katkı sağlanması temel amaçtır." Özel tüketim vergileriyle ilgili.
Derken, diğer yandan da, özel iletişim vergisinde reel bir artış yapma
çelişkisini yaşayan bir AKP politikaları demetiyle karşı karşıyayız.
Ama, daha da dikkat çeken bir husus, Plan ve Bütçe Komisyonunun Ulaştırma
Bakanlığının bütçe görüşmelerinde, Sayın Bakan, 20/11/2006 tarihinde
aynen şunu diyor: "İletişimdeki vergiler 1999 depreminden sonra
artırıldı ve o süreç devam ediyor. Geçen günlerde, Sayın Başbakanımız,
bizim yaptığımız bir çalışmayı Bakanlar Kuruluna da takdim ettik.
Önümüzdeki 2007'den itibaren iletişimdeki vergi yükünü azaltacak
çalışmalara fiilen başlayacağız." şeklinde ifadenin 2007 yılı
bütçesinde, şu anda görüşmekte olduğumuz 2007 yılı bütçesindeki
hedefleri yalanlamakta olduğu açık ve net olarak gözükmektedir. Programınızda
ve Ulaştırma Bakanının konuşmalarında "artış yok" diyorsunuz,
ama 2007 yılı bütçesine iletişim vergilerinde yüzde 10,2 civarında
bir artış olduğunu görüyoruz. Bu tezat değil midir arkadaşlar?
Programınızda başka şey, Bakanın söylediği başka şey, ama 2007 yılı
bütçesinde farklı şeyler.
2007 yılında vergi gelirlerinin üretimi açısından
dar gelirliyi, emekliyi, ücretliyi, çiftçiyi, esnafı, yoksulu daha
da zorlayacak ve daha da yoksul kılacak biçimde hazırlanan 2007 yılı
bütçesinde vergi dışı gelirlerin 2006 gerçekleşme tahminlerine
göre yüzde 14,3 oranında bir düşüşe işaret etmektedir. Bu düşüşte
en önemli neden, 2006 yılında bir defaya mahsus olmak üzere özelleştirilen
kurumlardan sağlanan gelirlerin 2007 yılı için tahsil edilemeyecek
olmasıdır, vergi dışı gelirlerin düşüşü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Deveciler, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Çünkü, özelleştirme
uygulamalarınızı 2006 yılında bitirdiniz, 2007'de tahsil edemeyeceksiniz.
Tüm bu düşünce ve saptamaların ışığı altında,
2007 yılı bütçesi, gelirleri açısından, ya samimi olmayan ya da geniş
dar gelirli toplum kesimlerine çok ciddi vergi yükümlülükleri getirmeye
yönelik bir bütçedir.
59'uncu AKP Hükûmetinin son bütçesi olan 2007 yılı
bütçesi arkasında ciddi bir gelir dağılımı ihtiyacı bırakacak
olan bütçeler dizisinin sonuncusu olacaktır ve olmalıdır. Yani,
bu bütçe, emeğiyle geçinen işçiye, emekliye, çiftçiye, köylüye, esnafa,
dul ve yetime, yoksula hiçbir şey vermediği gibi, tüm bu kesimlere
yük getiren, vergiyle elindekini avucundakini emen, bu kesimleri
daha da yoksullaştıran, sadece ve sadece -bu bütçe- rantiyeciye
refah getiren son bütçe olma özelliğiyle tarihteki yerini alan bir
bütçe olacaktır.
2007 yılı bütçesine oyum rettir, çünkü, bu bütçede
hiçbir toplumun katmanlarına yer verilmemiştir, aleyhine düzenlemeler
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Başkan, hemen
teşekkür edip bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun, teşekkürünüzü alayım.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sadece ve sadece
faiz ödeme bütçesidir. IMF'nin istediği tarzda bir bütçedir. Onun
için, oyum ret olacaktır.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
AK Parti Grubu adına ilk konuşmacı, Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimur.
Sayın Cantimur, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına Maliye
Bakanlığının 2007 yılı bütçesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçesini görüşmekte olduğumuz
Maliye Bakanlığı, ülkemizde, maliye politikasının hazırlanması
ve uygulanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu Bakanlığın
gerek maliye politikasının belirlenmesinde gerekse uygulamasında
göstereceği performans, sağlam bir mali yapıya sahip olabilmek açısından
hayati önem taşımaktadır.
Bu kapsamda, Maliye Bakanlığı merkezî yönetim
bütçesinin hazırlanması ve uygulanması, harcama ve gelir politikalarının
oluşturulması, devlete ait malların yönetimi, genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin muhasebe hizmetlerinin yürütülmesi, devletin
hukuk danışmanlığı ve muhakemat hizmetlerinin yürütülmesi, kara
para ve yoksullukla mücadele, vergi incelemeleri, iç kontrol ve
muhasebe standartlarının belirlenmesi gibi kamu sektöründe çok
önemli görevleri yerine getirmektedir.
Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin yıllardır içinde
bulunduğu yüksek enflasyon ve reel faiz oranı sorunundan kurtarılması
ve kamu borç stokunun makul düzeylere çekilmesi, makro ekonomik ve
bütçe performansının istenen yüzeye çıkarılması amacıyla son yıllarda
çok önemli çabalar göstermektedir. Gelinen noktada, ekonomik istikrarın
sağlanması ve makro ekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde
Maliye Bakanlığının uyguladığı politikalar önemli rol oynamıştır.
Bu çerçevede, mali disiplinin sağlanması amacıyla gereken bütün
tedbirleri almış ve kaynak harcama dengesinin kurulması yönünde
önemli ilerleme kaydetmiştir.
Nitekim, merkezî yönetim bütçe açığının düşürülmesi
ve etkin bir borç yönetimi yürütebilmesi için, gerekli faiz dışı
fazlanın sağlanması konusunda Türkiye, tarihinin en başarılı dönemlerinden
birini geçirmiştir. 2003 yılından bu yana, faiz dışı fazla performansı
istikrarlı bir seyir izlemiş ve program hedefleriyle uyumlu faiz
dışı fazla elde edilmiştir.
Aynı başarı, bütçe açığının azaltılmasında da
gerçekleştirilmiştir. 2003 yılında bütçe açığı 45,2 milyar YTL olarak
hedeflenmişken, gerçekleşme 40,2 milyar YTL olmuş, 2004 yılında 45,8
milyar YTL olarak hedeflenen bütçe açığı, 30,3 milyar YTL olarak gerçekleşmiştir.
2005 yılında ise, bütçe açığı 29,1 milyar YTL olarak hedeflenmişken,
gerçekleşme 8,1 milyar YTL olmuştur.
Bütçe açığının düşürülmesi konusunda gösterilen
olumlu performans 2006 yılında da artarak devam etmiştir. Ocak-Kasım
dönemi itibarıyla merkezî yönetim bütçesi, yirmi üç yıl aradan sonra
ilk defa fazla vermiştir. 2006 yılında 14 milyar YTL olarak hedeflenen
bütçe açığının, yaklaşık 3 milyar YTL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
Aynı şekilde, 2006 yılında kamu gelirlerinin kamu
harcamalarından daha hızlı artması ve mali disiplin ilkesine sıkı
sıkıya bağlı kalınması sonucunda, faiz dışı fazla gerçekleşmesinin
hedefin oldukça üzerine çıkarak 32,3 milyar YTL yerine, yaklaşık
43,2 milyar YTL olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının 2007 yılı gelir bütçesi, gider bütçesi için teklif edilen
ödenek tutarı 46 milyar YTL'dir. Bu ödeneğin yaklaşık yüzde 2'si, söz
konusu Bakanlığın kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılacaktır.
2007 yılı ödenek teklifinin yaklaşık yüzde 98'i, diğer kamu hizmetlerinin
karşılanması amacıyla konulmuştur. Bu ödeneklerin önemli bir kısmı
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına devlet katkısı, genel sağlık
sigortasına devlet katkısı ve faturalı ödemelerin karşılanması,
kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinden il özel
idarelerine devredilen ücret ödemeleri, köylerin içme suyu ve
yol sorununun giderilmesi amacıyla başlatılan KÖYDES projesine,
yine belediyelerin altyapısının desteklenmesi amacıyla başlatılan
BELDES projesi, mahallî idare ve fonların, fon paylarının ödenmesi,
siyasi partilere yardım ve yıl içinde ortaya çıkacak beklenmedik
ihtiyaçların karşılanması amacıyla kullanılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de
2007 gelir bütçesiyle ilgili değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Ülkelerin sağlıklı bir kamu mali yapısına sahip
olabilmeleri için kamu harcamalarını sağlam gelir kaynaklarıyla
finanse etmeleri zorunludur. Geçmişte, kamu gelirlerinin, kopuk
bir şekilde izlenen kamu harcama politikalarının Türkiye'yi hangi
noktalara getirdiği hepimizce malumdur.
Ülkemiz, vergileme alanında kapsamlı bir yeniden
yapılanma süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç içerisinde,
Maliye Bakanlığı, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınıp vergi
tabanının genişletilmesi, vergi sisteminin basitleştirilmesi,
adaletli, ekonomik ve sosyal dengeleri gözeten, özellikle yatırımcılar
için belirsizlikleri ortadan kaldıran düşük oranlı bir vergi sistemine
sahip olunması yolunda gerekli çalışmaları büyük bir hızla gerçekleştirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı
merkezî yönetim bütçe gelirleri, vergi iadeleri hariç, 188,2 milyar
YTL olarak tahmin edilmektedir. Bunun 158,2 milyar YTL'si vergi gelirlerinden
oluşmaktadır. Bu durumda, 2006 yılı gerçekleşme tahminine göre,
2007 yılında merkezî yönetim bütçe gelirleri yaklaşık yüzde 9,3;
vergi gelirleri ise yaklaşık yüzde 15 oranında artış göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
bu bölümünde, AK Parti hükûmete geldikten sonra Maliye Bakanlığınca
gerçekleştirilen bazı önemli faaliyetleri sizlere sunmak istiyorum.
2004 yılından itibaren, merkezî yönetim kapsamındaki
idarelerde, uluslararası standartlarla uyumlu analitik bütçe sınıflandırılmasına
geçildi. Yeni bütçe sınıflandırılması, devlet faaliyetlerinin
ekonomi içerisindeki etkisinin analizine ve uluslararası verilerle
karşılaştırma yapılmasına imkân sağlamaktadır. Yeni bütçe sınıflandırması
ve tahakkuk esaslı muhasebe sistemi, 2006 yılından itibaren mahallî
idareleri de kapsayacak bir şekilde uygulamaya başlandı.
14 Temmuz 2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanun'la, bütçe
disiplininin ve bütçe hakkının güçlendirilmesi amacıyla özel gelir,
özel ödenek uygulamalarına son verildi. Kamu mali yönetim sistemimizi
uluslararası standartlara uygun bir şekilde yapılandıran 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, 2006 yılından itibaren bütün
maddeleriyle yürürlüğe girdi.
Bütçe politikasının tasarlanması ve uygulanmasında
öngörülebilirliği artıracak ve mali disiplini güçlendirecek
çok yıllı bütçe sistemi 2006 yılından itibaren uygulamaya konuldu.
OECD örnekleri dikkate alınarak gelir politikalarının
oluşturulması ve belirlenen politikaların uygulanması, fonksiyonların
ayrı birimler tarafından yerine getirilmesi, uygulama fonksiyonunun
yerine getirilmesinde daha fazla esneklik sağlanması amacıyla
Gelir İdaresi Başkanlığı ve Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü
kuruldu ve yapılanmaları büyük oranda tamamlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Cantimur, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Vergi denetiminin
daha etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla, vergi inceleme birimlerinin
teknolojik altyapısı güçlendirildi ve sektörel incelemelere
ağırlık verildi. Vergi mevzuatının modern bir yapıya kavuşturulması,
vergi sisteminin kalkınmayı ve istihdamı destekleyici fonksiyonunun
güçlendirilmesi amacıyla vergi kanunlarında birçok değişiklik
yapıldı.
Gerek harcama ve gerek vergi sisteminin etkinliğinin
artırılması gerekse görev ve yetki alanına giren politikaların
başarılı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla göstermiş oldukları
özverili çalışmalardan dolayı Maliye Bakanlığı çalışanlarına
ve onların şahsında Sayın Maliye Bakanımıza teşekkür eder, bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diler, hepinizi saygılarımla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz.
Sayın Poyraz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun
2007 yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum adına saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, kamu alımları konusunda saydamlık,
verimlilik ve rekabeti artıran, aynı zamanda hesap verilebilirliği
sağlayan yeni kamu alımları sistemi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nda
düzenlenmiş ve 2003 yılı başından beri de uygulamaya geçilmiş, başlanmıştır.
Ben, bu konuşmamda, Kamu İhale Kurumu'nun işleyişiyle
ilgili genel bir bilgi vermeyi düşünüyordum. Fakat, yine, beklediğimiz
gibi, yine, Kamu İhale Kurumu dendiği zaman veya burada bir konu
konuşulduğu zaman muhalefetteki arkadaşlarımız, konuyu gene
döndürüp dolaştırıp "Ali Dibo" meselesine getirdiler. Artık,
buna bir nokta koymamız gerektiği kanaatindeyim. Bütün konuları
da gerçekliğiyle tartışmak gerektiği kanaatindeyim. Bunu niçin
söylüyorum? Çünkü, hakikaten, bu işten artık, hiçbir suçu olmadığı
hâlde üzülen, mağdur olan insanlarımız var. Bu, siyasi istismar aracı
hâline gelmiş, getirilmiştir.
Bilindiği gibi, Kamu İhale Kanunu'nun 53'üncü
maddesinde, Kamu İhale Kurumunun nasıl işleyeceği açıkça ortaya
konmuş. Orada, Kamu İhale Kurumunun şikâyet üzere itirazen başvuruları
karara bağlayacağı, fakat, bu itirazların sözleşme tarihinden,
sözleşme imzalanmasından sonra dikkate alınmayacağı hükmü ortaya
konmuş. Her ne hikmetse, Kamu İhale Kurumu, kendisine yapılan itirazları,
süresi geçtiği hâlde, sözleşme tarihinden sonra olduğu hâlde, biraz
genişletici bir içtihatla incelemeye almış ve sonuçta da, kamuoyunda
malum olduğu üzere, 145 konu hakkında da, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına
bildirilmek üzere birtakım hususlar tespit etmiş. Fakat, bu 145 konu
gündeme geldiği zaman kamuoyunda öyle bir tartışma yapıldı ki, muhalefet
milletvekilleri bu kürsüye gelip, bu 145 konuyu öyle suistimal ettiler
ki, zannedersiniz ki, 145 konunun 145'inde de, hakikaten atı alan Üsküdar'ı
geçmiş, milletin, garip gurebanın hakkı hukuku çiğnenmiş.
Ben size birkaç tane örnek vereceğim. Bu 145 tane
konu nedir, Kamu İhale Kurumunun aldığı karar kapsamında, isterseniz,
en ilgincinden başlayayım.
Konu şu, diyor ki: "Kamu İhale Bülteni'nde ihale
tarihi 11/1/2006 iken, idari şartnamede 16/1/2006 olarak belirtilmiş.
Bu çelişki giderilmeden ihalenin sonuçlandırılması mevzuata aykırıdır."
Ne demek bu? Şu demek arkadaşlar, kısa ve öz söylüyorum, vaktimiz
az: 11/1 tarihi daha önce çalışma günüyken, Kurban Bayramı'na denk
geldiği için, resmî tatil ilan edildiği için de takip eden ilk iş günü,
ihale, mecburen, yönetmelik maddesi gereği yapılmış. Buna demişiz
ki: Bu mevzuata aykırı. Başka? İhale Yönetmeliği'nin 6'ncı bölümünde…
Veya onu geçeyim, daha enteresan bir hususu söyleyeyim.
4734 sayılı Kanun'un 10'uncu maddesinde istenen
birtakım belgeler var. Bu belgeler nedir? Hepimiz biliyoruz. Yani,
ihaleyi kazanan firma, SSK'ya borcu olmadığını, vergi dairesine
borcu olmadığını, meslekten men edilmediğini, meslek odalarından
birtakım bilgi ve belgelerle ispat etmek durumunda. Arkadaşlar,
burada sırf tarih yanlışlığından veya tarihin farklı yorumlanmasından
dolayı, 145 konunun 101 tanesi için denmiş ki: "Bunlar, usule aykırı."
Hâlbuki…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Peki, ihaleleri kimler
kazanmış?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Söyleyeceğim, onu
da söyleyeceğim.
Hâlbuki, Kamu İhale Kurumu bu 145 konuyla ilgili
olarak karar aldıktan bir hafta sonra, Danıştayın bir kararı var. Kamu
İhale Kurumunun, Ankara Deniz İkmal Komutanlığında SSK primiyle
ilgili olarak borcu olmadığı belgesini getirmediği için ihaleyi
vermediği, sözleşmeyi iptal ettiği ve bir yıl yasaklı hâle getirdiği
firmayla ilgili Danıştay "hayır, bunu bir yıl yasaklı hâle de getiremezsin,
sözleşmeyi de imzalaman gerekir" diyor. Yani, bırakın tarihi,
borcu olan firmayı… Danıştay "hayır, bu, ihalenin asli unsuru
değildir" diyor. Bakın, 101 tane konunun neyle bağlantılı olduğunu
söylüyoruz size.
Peki, başka? Adli sicil belgesinin sözleşme tarihinde
olması gerekiyormuş, beş gün önce hazırlanmış, yani muhtemelen
beş gün içinde bu arkadaşlarımız, ihaleyi alanlar suç işlemiş, ceza
almış olabilirler diye.
Başka? Başka bir örnek de, o kadar küçük rakamlara
girilmiş ki: "155,25 YTL" olması gerekirken, "155,22
YTL" olarak belirlenmiş. Son maddesini okuyorum: "Söz konusu
eksikliğin miktarı itibarıyla azlığı düzeltilmiş hâliyle de ihalenin
sonucunu etkileyen bir aykırılık olmadığı belirlendiğinden, bu
hususun bundan sonraki uygulamalarda daha dikkatli davranılmasını
teminen bildirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir."
Yani, birkaç YTL'lik rakam için, biz, koskoca Kamu İhale Kurumu ve kurumları
çalıştırıyoruz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Bu belge sizin elinize
nereden geçti?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Hangisi?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Kamu İhale Kurumunun...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Eğer, Kamu İhale Kurumunun
web sayfasına girerseniz, Kamu İhale Kurumu kararlarının hepsinin
orada, açık olduğunu görürsünüz, hepsi orada var, oradan temin etmeniz
mümkün, adres orası.
Sonuçta, arkadaşlar, şu tablo çıktı ortaya. Kamu
İhale Kurumunu suçlamayalım burada, çünkü dışarıdan herhangi
bir etkiye, baskıya açık değil, bağımsız bir kurum. Kamuoyunda bu kadar
suistimal edilince, Kamu İhale Kurumu bir açıklama yapmak zorunda
kaldı. Dedi ki arkadaşlar, yani…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kuruluna rağmen
mi?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kurulu kararıyla
mı yapmış o açıklamayı?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - İşte, bakın, burada.
Kamu İhale Kurumunun resmî açıklamasıdır bu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Poyraz, Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kurulunun kararı
yok.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Sonuçta, Kamu İhale
Kurumu şunu diyor: "Basın organlarında inceleme konusu yapılan
bazı hususlarda, ihalenin iptaline ve kararların veriliş şeklinde
birtakım haberler yayılmıştır ve ayrıca, bu işlerle ilgili olarak,
Kamu İhale Kurumunun, cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesine
gerek gördüğü herhangi bir suç tespiti olmamıştır." diyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Zaten o öyle olmuyor,
ilgili Bakanlıklar…
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Şimdi, sizin az önce
söylediğiniz noktaya geleceğim. "Buradaki hususlar, bu kadar
mevzuata aykırı tespit edilmeyen, belge eksikliğinden hareketle
tespit edilen bu hususlar da, yeterli ve mesnet olmaksızın belirli
kişileri zan altında bırakabilecek yanlış bir değerlendirmedir."
diyor. Şunu söylüyor: "Ne kadar, kaç kişi almıştır?" diyor.
Kamu İhale Kurumu diyor ki, rakamları da veriyor:
"1/1/2003-17/2/2006 tarihleri arasında 292 milyon 309 bin 141
YTL'lik alım yapılmış, söz konusu firmaların aldıkları tutar 11 milyon
655 bin 855 YTL." Ki, bu rakamın da toplam alımlar içindeki oranı
sadece ve sadece yüzde 4'tür arkadaşlar…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Zaten örnekleme yapmışlar.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - …kişi olarak baktığınız
zaman. Firma olarak baktığınız zaman ise…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Gerisini incelemedi
ki zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hepsini incelemedi
ki.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Zaten eksiklik orada, biz de onu söylüyoruz.
Eğer bu ihale komisyonları böyle yanlışlıklar yapıyorlarsa, böyle
hatalar yapıyorlarsa, zaten geri kalan bütün işlerde de hata yapması
lazım. Nitekim, az önce bahsettiğim o SSK'yla ilgili hususlar, vergi
prim borcuyla ilgili hususlar, sadece Hatay'da değil, tüm Türkiye'deki
komisyonların yaptığı genel hatalar.
Şimdi onu da geçtik. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Plan Bütçe Komisyonunda, bir firma -ismini vermeyeceğim- esas alarak
Sayıştay Başkanlığına soru soruyor, diyor ki: "Bu firmayla ilgili
olarak herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük var mıdır?" Sayıştay
Başkanının Kemal Beye verdiği cevap burada, teferruatı okumayacağım,
son cümleyi okuyacağım: "Bizim denetimiz alanımız olan hususlarla
ilgili olarak yapılan bu denetimler sonucunda, anılan konu çerçevesinde
değerlendirilmesinde, söz konusu bu işlerle ilgili sorgu ve yargı
raporu konusu yapılmış, tazmin hükmedilmiş veya suç duyurusunda
bulunulmuş herhangi bir işleme rastlanılmamıştır."
Geçiyoruz. Bu bir firmaydı. Daha sonra, Grup Başkan
Vekilimiz Sadullah Bey, söz konusu bütün firmalar ve kişilerle ilgili
olarak, yirmiye yakın ismi Sayıştay Başkanlığına soruyor, diyor
ki: "Bu konularda siz ne yaptınız, herhangi bir suç unsuruna
rastladınız mı? " Niye Sayıştaya soruyor? Çünkü, Kamu İhale Kurumu
sürecin belli kısmını inceliyor, Sayıştay hesapların tümünü, yıl
itibarıyla, yıllar itibarıyla ve bütün şahıslar itibarıyla, firmalar
itibarıyla inceliyor. Burada "Hatay Defterdarlık Muhasebe
Müdürlüğü 2004-2005, Merkez Belediye Saymanlığı 2003-2004-2005, İl
Özel İdaresi 2003-2004-2005..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Poyraz, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - “...Sağlık Kurumları
Saymanlığı 2004-2005, Mustafa Kemal Üniversitesi Döner Sermaye,
Gümrük Saymanlığı, İskenderun, Kırıkhan Belediye Başkanlıkları,
Kırıkhan Mal Müdürlüğü, Payas Belediye Başkanlığı 2003-2004-2005
yıllarıyla ilgili olarak herhangi bir suç unsuruna rastlanmış mıdır?”
diyor, soruyor. El cevap, Genel Sekreter: "Aşağıda isimleri ve
yılları yazılı sayman hesaplarının genel denetim programı kapsamında
denetçilerimiz tarafından yapılan denetimleri sonuçlarının ilgi
yazı ekindeki önergede sözü edilen hususlar çerçevesinde değerlendirilmesi
neticesinde, adı geçen bu kişi ve firmalarla ilgili olarak tazmin
hükmedilmemiş veya suç duyurusunda bulunulmuş herhangi bir karara
rastlanılmamıştır." Buyurun, Sayıştayın üzerine lafınız varsa,
konuşun!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Peki, bu ihaleleri nasıl
paylaşıyorlar, şunu bir anlatsana.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Benim oğlum bina
okur, döner döner gene okur! Siz konuşun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Esas o...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Bakın bu da mahkeme
kararı. Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili suç duyurusunda bulunmuş…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hataylılar kararını
verdi o konuda, halk kararını verdi.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen efendim...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bu
kadar sataşmaya…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Suç duyurusunda bulunulmuş
ve Süleyman Sarıbaş'ın suç duyurusunda, cumhuriyet savcılığı kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Poyraz, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Arkadaşlar, netice
itibarıyla, siz gelip burada istediğiniz kadar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sonuç ne olmuş?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne olmuş? Efendim, anlamadık
Süleyman Sarıbaş'ı.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Söyledi, söyledi.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Arkadaşlar, cumhuriyet
savcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veriyor. Hatta
ve hatta diyor ki: "Toplanan delillerin değerlendirilmesi, ceza
hukuku anlamında fesat karıştırılmış bir ihale bulunmaması, hiç
kimse hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına
ve tebliğ edilecek kimse olmadığı için bunun da tebliğine yer olmadığına."
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ali Dibo ölmüş, başları
sağ olsun!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Ben şunu söyleyeyim
arkadaşlar: Siz, çıkın, burada konuşun. Siz çıkın konuşun, bazı sağduyulu
basın organlarının da yazdığı gibi, biz size bunun cevabını, burada,
hukuk çerçevesinde, kanun çerçevesinde tek tek vereceğiz ve Ali Dibo
da aynen bu haberde olduğu gibi de fos çıkmaya mahkûmdur.
Son cümlem şudur Başkanım, müsamahanız için teşekkür
ediyorum.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Kuralsızlık burada
da ortaya çıktı!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bizim konuşmaları
hemen kesiyorsunuz!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Hakikaten ortada
yanlışlar yapan varsa, usulsüzlük yapan varsa, hep birlikte bunun peşine
düşelim diyorum.
Teşekkür ediyorum ve saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, çok taraflı
davranıyorsunuz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Kuralsızlık burada
ortaya çıktı, bir dakika fazla konuştu! Sayın Başkan, ayıp ettiniz,
ayıp!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşan arkadaşlarımızın
hepsi burada, Genel Kurulun içinde, öbür arkadaşlar da burada. Lütfen
arkadaşlar, kulislere çıkın veya arka tarafa geçin, elde belgeler
var, birbirinizle konuşun. Niye böyle birbirimize laf atıyoruz
ki! Buyurun, konuşun. Bizim yapacağımız bir şey yok, herkes konuşsun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, biz birbirimizle
konuşmuyoruz ki, herkese aynı süreyi verin diyoruz, o kadar.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, bakınız, ben teşekkür cümlesi
için açtım, bazı arkadaşlar teşekkür cümlesindeki o süreyi tamamen
kullandı, bazıları kullanmadı. Adaletli davrandığıma vicdanen
de müsterihim, bütün Genel Kurul da buna şahittir. Ama, siz, sürekli
olarak çıkan arkadaşlara laf atıyorsunuz, o da sizin takdiriniz.
AK Parti adına üçüncü konuşmacı, Sayın İlhan Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının
2007 yılı bütçesiyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti
olarak, iktidara gelişimizin ilk günlerinden bu yana siyasette
ve özellikle ekonomide yurt içinde ve yurt dışında sağlam bir istikrar
programı yürütme azim, irade, yetenek ve kararlılığında olduğumuzu
yaptığımız icraatlarla ortaya koymuş bulunmaktayız.
Bizden önce alışılmış bir durum hâline gelen belirsizlik
ortamı, bizim iktidarımız döneminde yerini güven, istikrar ve
umuda bırakmıştır. Toplumda ve piyasalarda sağlanan güven ortamı
ekonomik göstergelere de yansımıştır. Hükûmetimizin bilinçli politika
ve tercihleri, kararlı icraatları ülkemizin genel bütçe performansını
olumlu bir şekilde etkilemiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesine geçmeden önce,
2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin ocak-ekim dönemini kapsayan on
aylık uygulama sonuçlarına kısaca değinmek istiyorum:
2005 yılının ilk on ayı ile 2006 yılının ilk on ayını
mukayese edersek, merkezî yönetim bütçe açığı geçen seneye göre
yüzde 52,1 oranında azalarak 3,7 milyar YTL olmuştur. Ocak-ekim dönemi
itibarıyla konsolide bütçe açığının 2003'te 32,6; 2004'te 24,8;
2005'te ise 7,9 milyar YTL olduğu dikkate alındığında, 2006 yılında
gösterilen bütçe performansındaki iyileşme çok daha net olarak görülecektir.
Ocak-ekim dönemi bütçe açığının yıl sonu gerçekleşme oranı açısından
2006 yılı, 1984 yılından bu yana en iyi performansın gösterildiği
yıl olmuştur. Faiz dışı fazla performansındaki iyileşme de devam
etmiştir. Ocak-ekim 2005 dönemindeki 30,8 milyar YTL olan faiz dışı
fazla tutarı bu yılın aynı döneminde yüzde 19,9 oranında bir artışla
37,1 milyar YTL olarak gerçekleşmiştir.
Söz konusu dönemde merkezî yönetim bütçe giderleri
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,2, merkezî yönetim bütçe gelirleri
ise yüzde 18,7 oranında artış göstermiştir. Bu durum, Hükûmetimizce
kamu harcamalarında kalite ve mali disiplin ilkeleri ve belirlenen
bütçe hedeflerinin esas alınarak bütçe faaliyetlerinin gerçekleştirildiğinin
kanıtıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılının
ilk on ayına ait merkezî yönetim bütçe giderlerini de kısaca incelersek,
en yüksek üç kalemin cari transferler, faiz giderleri ve personel
giderleri olduğu görülmektedir. Yine, aynı dönemin alt düzey harcamalarına
bakarsak, iç borç faiz ödemeleri 34,7 milyar YTL, sosyal güvenlik kurumlarına
yapılan transferler 20,7 milyar YTL, mahallî idareler ve fon payları
11,2 milyar YTL olarak gerçekleşmiştir.
Merkezî yönetim bütçe giderlerinin gerçekleşme
oranında geçen yıla göre ortaya çıkan artış, büyük oranda, yeşil
kart giderleri, SSK'ya yapılan transferler, tarımsal destekleme ödemeleri
ve sermaye transferleri ile Bütçe Kanununun 11 inci maddesi çerçevesinde
tahsil edilen kamu gelirleri karşılığında yapılan harcamalardan
kaynaklanmıştır; ancak, bu gelişmeler ek ödenek ihtiyacı doğurmayacak
ve toplam bütçe ödenekleri içinde kalınacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değinmek
istediğim diğer bir konu ise merkezî yönetim bütçe gelirleridir. Yine,
aynı dönemde 140,5 milyar YTL olarak gerçekleşen merkezî yönetim bütçe
gelirlerinin en yüksek üç kalemi ise, 112,5 milyar YTL'si vergi gelirlerinden,
23,1 YTL'si vergi dışı gelirlerden, 2,7 milyar YTL'si de özel bütçe idarelerinin
öz gelirlerinden oluşmaktadır. Ekim sonu itibarıyla merkezî yönetim
bütçe gelirlerine bakıldığında, yıl sonu bütçe hedefinin yüzde
87,7'sinin bu dönemde tahsil edildiği görülmektedir. Geçen yılın aynı
döneminde söz konusu oranın yüzde 77,6 olduğu dikkate alındığında,
gelir performansında dikkate değer bir artış kaydedildiği ortaya
çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi gelirlerinden
bahsederken, elli yıldır herkesçe konuşulan, fakat, yeniden yapılandırılması
hususunda kimsenin cesaretle üstüne gidemediği etkin bir vergi
idaresi hakkında da konuşmak istiyorum; çünkü, etkin vergi toplama
işi, modern, mükellefleriyle barışık, kısacası etkin bir vergi idaresinin
işidir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir politikasını
adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak, vergi ve diğer gelirleri
en az maliyetle toplamak, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu
sağlamak, mükellef haklarının korunması ve mükellef ile Başkanlık
ilişkilerinin karşılıklı güven esasına dayanması konusunda gerekli
tedbirleri almak, saydamlık, katılımcılık, verimlilik ve mükellef
odaklılık temel ilkelerine göre görev yapmak üzere 5345 sayılı Kanun'la
16/5/2005 tarihinde kurulmuştur.
Vergi gelirlerini artırmanın en önemli araçlarından
birisi de kayıt dışı ekonomiyle mücadeledir. Bununla ilgili, sadece
içinde bulunduğumuz bu dönem değil, Hükûmetimizce, görev başına
geldiğimizden bu yana önemli çalışmalar yapılmış ve yaptırılmıştır.
Biz, vergi barışı uygulamasını getirmek, enflasyon muhasebesini
yürürlüğe koymak ve vergi oranlarındaki önemli indirimleri yapmak
suretiyle mükelleflerimize kayıt altına girme konusunda gerekli
ortamı hazırlamış bulunmaktayız. Artık, kimsenin kayıt dışı işlem
yapmak için hiçbir mazereti kalmamıştır.
Kayıt dışı ekonomiyle mücadelede yaptığımız
reformlardan birisi de TC kimlik numarasının aynı zamanda vergi
numarası olarak kullanılmasıdır. Bu yıl Kasım 2006'dan itibaren, TC
kimlik numarası, aynı zamanda vergi numarası olarak da kullanılmaya
başlanmıştır. Geçtiğimiz dört yıl içerisinde, Hükûmetimiz, mükellefine
etkin ve verimli çalışabilen bir gelir idaresinin yasal altyapısını
oluşturmuştur. Gelir İdaresinin bilgi teknolojilerinden yararlanmak,
mükellefe daha iyi hizmet edebilme ve mükellefini daha iyi takip
edebilmek için, denetleyebilmesi için her türlü imkân sağlanmaktadır.
Mükelleflere elektronik beyanname verme imkânı sağlanmıştır. Mükellefe,
vergisini, vergi dairesine gitmeden kendi bankası aracılıyla ödeme
imkânı sağlanmıştır. Şu anda beyannamelerin yüzde 70'i elektronik
olarak alınmakta. Bu durum, birçok gelişmiş ülkelerin de ilerisindedir.
Mükellef odaklı bir anlayışla yeniden yapılanan
Gelir İdaresi Başkanlığı "mükellef hizmetleri" kavramını
Türk vergi sistemine getirmek, bunu hayata geçirmek suretiyle,
geçtiğimiz bir yıl içerisinde önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Bu
faaliyetlerden bazıları şunlardır: Mükellef haklarını garanti
altına almak amacıyla Mükellef Hakları Bildirgesi yayınlanmış,
mükelleflerin bilgi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla İnternet
sitesi mükellefe bilgi aktarım kanalı hâline gelmiş, en çok bilgi
talep edilen ya da uygulamada en çok tereddüt edilen konularda broşürler hazırlanmış, e-posta bilgilendirme
sistemiyle vergisel değişiklikler sisteme abone olan mükelleflerin
e-posta adreslerine gönderilmeye başlanmıştır; beyanname döneminde
özürlüler ve altmış beş yaş üstü kişilerin evlerinde beyannamelerinin
doldurulması ve alınması konusunda yardım edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir
İdaresi mükellefe hizmet kapasitesinin artırılması yanı sıra,
mükellefini tanıma ve takip etme, denetleme kapasitesinin de artırılması
gerekmektedir. Bunun en basit örneği, mükelleflerden kimden mal aldığı,
kime mal sattığıyla ilgili olarak alınan Ba, Bs formları sayesinde,
naylon fatura düzenleyen ve kullanan mükelleflerin tespit edilmesidir.
Bu çerçevede 5.800 satıcı, 22.500 alıcı incelemeye alınmış, 1.750 inceleme
sonuçlanmış, 1.300 mükellefin sahte belge düzenlediği, 6.359 mükellefin
bu belgeleri kullanarak vergi kaçırdığı tespit edilmiştir. Bu şekilde
düzenlenip kullanılan sahte fatura toplamı 1,7 milyar YTL civarındadır.
Özetle şunları söyleyebilirim ki Ocak-Ekim 2006
döneminde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Albayrak, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İLHAN ALBAYRAK (Devamla) - Ocak-Ekim 2006 döneminde
bütçe giderlerindeki artış oranının bütçe gelirlerindeki artış
oranının altında kalması, bütçe açığındaki düşüş eğiliminin sürmesi
ve faiz dışı fazlada önemli bir performans artışı sağlanması,
Hükûmetimizce hazırlanan bütçe yapısındaki iyileşmenin devam ettiğini
göstermektedir. Tüm bu gerçekleşmelerin temelinde güçlü ve etkin
bir Gelir İdaresi Başkanlığının yer aldığını göz ardı etmemek gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı
Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olması dileğiyle sözlerimi burada noktalarken, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı, Elâzığ
Milletvekili Şemsettin Murat.
Buyurun Sayın Murat. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞEMSETTİN MURAT (Elâzığ) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2007 mali yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Özelleştirme düşüncesi ilk gündeme geldiğinde,
önemli tartışmalara yol açmış ve bu tartışmalar, o günden beri azalarak
da olsa devam etmektedir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında özel teşebbüsün
sermaye birikiminin oldukça yetersiz olması, o gün için devletin
sanayide aktif rol almasını mecburi kılmaktaydı. Bundan dolayı
da o yıllarda önemli sanayi kuruluşları devlet tarafından kurulmuş
ve işletilmiştir. Ancak, ilerleyen tarihlerde, bu işletmelerin
önemli bir kısmı, gelişen teknolojiye ayak uyduramamış, ayrıca iktidarların
siyasi çıkarlarına alet edilmiş, dolayısıyla, ekonomimiz üzerinde
önemli yük oluşturmaya başlamıştır. Gelişen dünya şartlarında devletin
ekonomik ve sınai faaliyetlerden çekilerek, kaynaklarını asli
fonksiyonu olan adalet, savunma, sağlık ve eğitim hizmetlerine kanalize
etmesi gerekmektedir. İşte bu düşünceden hareketle oluşan özelleştirme
fikri, ülkemizde ilk defa 1983 yılından sonra gündeme gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirmeye
ilişkin ilk hukuki düzenleme, 29/2/1984 tarih ve 2983 sayılı Kanun
ile yapılmıştır. Bu Kanun, özelleştirme uygulamalarına ait bir hareket
alanı belirlemiş ve özelleştirmenin kurumsal mekanizmasını oluşturmuştur.
Özelleştirmenin ana gayesini şöyle izah edebiliriz: Devletin ekonomideki
sınai ve ticari rolünün en aza indirilmesi, rekabete dayalı piyasa
ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman
yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl
tasarrufların ekonomiye kazandırılması, dolayısıyla bu yolla
elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına kanalize edilmesi
olarak belirlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1984 yılından
bugüne kadar özelleştirmeyle ilgili birçok kanun ve kanun hükmünde
kararnameler çıkarılmış, zaman zaman Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarının gerekçeleri doğrultusunda yeniden düzenlemeler
yapılmıştır. Ayrıca özelleştirme konusu kapsamında değerlendirilebilecek
8/6/1994 tarih ve 3996 sayılı Kanun ile de yap-işlet-devret modelinin
uygulanabilmesine imkân oluşturulmuştur. 1986 yılından itibaren
hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki
kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla, idare
tarafından bugüne kadar 195 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış
işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan 186'sında hiç kamu payı kalmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hususu
dikkatlerinize sunmak istiyorum. 2002 yılı sonuna kadar yapılan
özelleştirmelerden elde edilen toplam gelir 7 milyar 996 milyon dolar
olmuştur. AK Partinin iktidara gelmesiyle özelleştirme hız kazanmış,
özellikle oluşan güven ve istikrar ortamı nedeniyle de özelleştirilen
varlıklar çok iyi fiyatlarla değerlendirilmiştir. Son dört yılda elde
edilen özelleştirme geliri 18 milyar dolar olmuştur. Özelleştirme
uygulamaları sonucunda elde edilen gelirlerden 2005 yılında 2
milyar 660 milyon dolar, 2006 yılında ise 6 milyar 751 milyon dolar hazine
hesaplarına intikal ettirilmiştir. Özelleştirme programında
olup, ancak, uzun yıllar özelleştirilemeyen Türk Telekom, TÜPRAŞ, Erdemir
gibi önemli kuruluşların özelleştirilmesi de 2005 yılında, yani
AK Parti İktidarında gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti
İktidarı, özelleştirilen kuruluşlarda çalışan personelin ve ailelerinin
mağdur edilmemesine ve özelleştirmelerin toplumun sosyal dengesi
üzerinde olumsuz etkiler oluşturmamasına dikkat etmiştir. Bu amaçla
iktidarımız döneminde Bakanlar Kurulunca yapılan bir düzenlemeyle,
1992 yılından sonra özelleştirme sonucu işine son verilen yaklaşık
21 bin işçi işe yerleştirilerek mağduriyetleri giderilmiştir.
Burada şunu belirtmek
isterim ki, bu 21 bin işçi, şu anda muhalefette bulunan partilerin
iktidarları döneminde özelleştirme sonucu işlerine son verilip
kapıya konulan işçilerdir. Ayrıca, özelleştirmenin istihdam ve
sosyal boyutuna ilişkin çalışmalar çerçevesinde Özelleştirme Sosyal
Destek Projesi oluşturulmuştur. Bu kapsamda İŞKUR ile birlikte uygulanan
program sayesinde 25.634 kişiye eğitim sağlanmış ve 11.710 kişi ayrıca
işe yerleştirilmiştir ve yine bu proje kapsamında KOSGEB ile birlikte
yürütülen program sayesinde İş Geliştirme Merkezi kurulmuş, 414
işletme faaliyete geçmiş ve 1.175 kişiye istihdam imkânı sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
her vesileyle özelleştirmeyle alakalı çok şeyler konuşuldu, konuşuluyor.
Hatta, özelleştirme için burada ifade etmekte zorlandığım "peşkeş"
ifadesi kullanılıyor.
Değerli arkadaşlar, 1992-1997 yılları arasında
-ki, bu dönemde hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Anavatan Partisi
iktidar ortağı olmuşlardır- ÇİTOSAN'a ait sekiz çimento fabrikası
toplam 417 milyon 900 bin dolara satılmıştır. Aynı fabrikaların
Uzan grubundan TMSF'ye intikal etmesi sonucu, TMSF tarafından 2005
yılında 862 milyon 250 bin dolara satılmıştır. İşte, AK Parti farkı
buradadır. Bunu aziz milletimizin dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, burada bütçe üzerinde konuşan
sayın muhalefet milletvekilleri, 2002 yılında AK Parti İktidarına
bırakmış olduklarını unutmuş gözüküyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, 50'nci Hükûmet, DYP-SHP-CHP
koalisyonu ve ülke ekonomik krizde, herkes o yıllarda ne yapacağını
şaşırmış vaziyette. 57'nci Hükûmet, DSP-MHP-ANAP koalisyonu, yine ekonomik
kriz. Bugün gelinen noktada, Allah'a çok şükür, iftiharla her ekonomik
göstergede farklı üstünlükler sağladığımızı belirtmek istiyorum.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Refah ve Doğru
Yol'dan da bahset, madem SHP- DYP diyorsun.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Ondan da bahsedeceğim.
Siz bu Hükûmette bakandınız Sayın Hacaloğlu.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Evet, ama…
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Siz bu Hükûmette bakandınız.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Siz Refah'tan bahsedin. Evet, evet…
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Evveliyatı daha kötü, onları söylemiyorum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Söyle!
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Ancak, 2002 yılında bütçe açığının millî gelirin
yüzde 17'sini oluşturduğunu, kamu borç stokunun millî gelirin yüzde
100'ünü aştığını, sadece faiz ödemelerinin millî gelirin yüzde
20'si olduğunu, enflasyonun yüzde 70'lerde, faizlerin yüzde 100'lerde
olduğunu insanımız yaşadı. Bunlar sizlerin iktidar olduğunuz dönemlerdi
ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Murat, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
İnsanımızın akşam yatıp, sabah servetinin yarısını
kaybettiği dönemleri milletimiz unutmadı.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - 57'nci Hükûmetin
bakanları, şu anda sizin bakanlarınız.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Sizler unutturmaya
çalışıyorsunuz, ancak, milletimiz bunları unutmadı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha konuşacak
çok husus var, ama, zamanım dolduğu için fazla konuşamıyorum. O bakımdan,
bu bütçemizin hazırlanmasında emeği geçen değerli bakanlarımız
ve bürokratlar, emeği geçen herkes, Plan Bütçe Komisyonu üyeleri,
herkese teşekkür ediyorum.
Bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlı olması
diliyor, yüce heyetinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 57'nci Hükûmetin
bakanları sizin bakanlarınız, birisi şimdi burada oturuyor işte!
57'nci Hükûmetin Bakanı Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu… Onları niye
söylemiyorsun?
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına beşinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Murat Başesgioğlu,
hepsi… Onları söyleyeceksin.
BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - İçişleri Bakanınız,
Adalet Bakanınız, Çalışma Bakanınız…
AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007…
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Refahyol'u söyle!
Refahyol'un bakanları sizde yine…
BAŞKAN - Sayın Topuz, devam ediniz siz.
Sayın Deveciler, lütfen…
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 yılı gelir bütçesine ilişkin, AK Parti Grubu
adına konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Abdullah Gül
yok muydu o zaman, bakan değil miydi Refahyol'da? Niye söylemiyorsunuz?
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
makro ekonomik istikrar ve kamu maliyesi alanında yaşanan gelişmelere
ilişkin kısa bir değerlendirme yapıp ardından da 2007 gelir bütçesi
bağlamında vergi politikaları ve vergi uygulamaları hakkındaki
görüşlerimi sizlere aktaracağım.
AK Parti hükûmetlerinden önce ve özellikle de 2000
ve 2001 yıllarında, ülkemizde siyasi istikrarın sağlanamaması,
ekonomik istikrar programlarının uygulanmasındaki aksaklıklar
ve kamu mali yapısındaki bozukluklar gibi nedenlerle, ülkemizde
makro ekonomik istikrarda belirgin bir bozulma olmuş ve bu şekilde,
bütçe açıkları, enflasyon, büyüme, tasarruf açığı, dış ödemeler dengesi
açığı gibi ekonomik göstergelerde önemli kötüleşmeler görülmüştür.
2001 yılında, gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 7,5 oranında küçülmüş,
enflasyon yüzde 68,5'a yükselmiş, bütçe açığı sürdürülebilir olmaktan
çıkmıştır.
İşte böyle bir ekonomi devralan AK Parti hükûmetlerinin
iktidarda olduğu son dört yıla ilişkin olarak özet bir değerlendirme
yaptığımızda, geçmiş dört yıl içerisinde uygulanmış olan ekonomik
programları sayesinde, kamu sektöründe mali disiplinin sağlanmış,
enflasyon tek haneli rakamlara indirilmiş, sürdürülebilir bir büyüme
ortamı oluşturulmuş ve diğer ekonomik göstergelerde de belirgin
bir iyileşmenin sağlanmış olduğu görülmektedir.
Bu bağlamda, bazı makroekonomik göstergelerdeki
gelişmelere değinecek olursak, gayrisafi millî hasıladaki büyüme
2003 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde artarak 2005 yılında
hedeflenen büyüme rakamını da aşmış ve yüzde 7,5 düzeyine çıkmıştır.
Bunun sonucunda, gayrisafi millî hasıla 2001 yılında 176,5 milyar
YTL iken, 2005 yılında 2001 yılına göre yaklaşık 3 kat artarak 486,4
milyar YTL'ye ulaşmıştır. Söz konusu makroekonomik istikrarın sağlanmasında
AK Parti hükûmetlerinin sağladığı siyasi istikrardan doğru ekonomik
politikaların hayata geçirilmesine kadar çok sayıda faktör etken
olmuştur. Burada, kamu maliyesi alanında gösterilen performansın
bu makroekonomik istikrarın sağlanmasındaki rolünü özellikle
vurgulamak istiyorum. AK Parti hükûmetleri döneminde titizlikle
uygulanan mali disiplin sayesinde, 2001 yılında yüzde 16,5 olan bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı 2005 yılında, yüzde 3 olarak
belirlenen Maastricht kriterinin çok altında, yüzde 1,7 olarak gerçekleşmiştir.
Kuşkusuz, bu gelişmenin altında yatan en önemli unsurlardan birisi
vergi politikalarına ilişkin alınan kararlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de
size 2007 gelir bütçesi kapsamında, AK Parti hükûmetleri döneminde
ortaya konulan vergi politikaları ve vergi uygulamaları hakkında
bilgi vermek istiyorum. Bildiğiniz üzere bütçeler, devletin bir
yıl içerisinde toplayacağı gelirler ve yapacağı harcamalar aracılığıyla
nasıl bir yeniden dağıtım planlandığını ortaya koyan metinlerdir.
Devletlerin temel fonksiyonlarını yerine getirmek için gelire ihtiyaç
duymaları vergi toplama gerekliliğini doğurmuştur. Vergileme,
zaman içinde, kamu hizmetleri için gerekli kaynağı sağlama yanında,
tasarruf, ekonomik büyümeyi teşvik, gelir dağılımını düzeltme
şeklinde, fiskal olmayan diğer sosyal ve ekonomik amaçlar için de kullanılmaya
başlanmıştır. Dolayısıyla, verginin önemi her dönemde yerini muhafaza
etmiştir. Vergilemeye ilişkin uluslararası gelişmelere bir göz
attığımızda, çoğunlukla vergi rekabeti kaynaklı olmak üzere, vergi
oranlarında bir azalma eğilimi gözlemlenmektedir; ancak, söz konusu
azalmaya rağmen, vergi gelirlerinde bir düşme görülmemektedir. Bu
durum, vergi sisteminin basit, öngörülebilir ve vergi tabanlarını
genişletecek şekilde yapılandırılmasından kaynaklanmaktadır.
Dünyada yaşanan bu gelişmelere paralel olarak,
AK Parti hükûmetleri döneminde vergi sisteminin yapılandırılması
çalışmaları belirli bir strateji çerçevesinde sürdürülerek vergi
mevzuatı ile ilgili önemli politika değişikliklerinde bulunulmuştur.
Bunlardan birincisi, ekonomide güven ortamını sağlayacak vergisel
düzenlemelerin yapılmış olmasıdır. Bu çerçevede, öncelikle, hepinizin
bildiği gibi, 1998 yılında yasalaşmasına rağmen, bugüne kadar ekonomik
gerekçelerle uygulama imkânı bulamayan ve uygulanması da uygun
görülmeyen gelirin tanımıyla ilgili düzenlemeler, ekonomiye
olan olumsuz etkileri, kamuoyunda düzenlemeye olan güvensizlik ve
düzenlemeden beklenen olumlu sonuçların sağlanamayacağı konusunda
varılan genel anlayış çerçevesinde değiştirilmiştir.
Öte yandan, uzlaşma ortamının oluşturulması
için, mükellefler ile idare arasındaki ihtilafları çözmek ve yıllardan
beri birikmiş borç tutarını tahsil edilebilir hâle getirmek için
vergi barışı uygulaması hayata geçirilmiştir. İşte bu yolla, güven
ve istikrar ortamının oluşması sağlanmış ve kamunun da finansmanı
açısından önemli gelir elde edilmiştir.
Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanunu sadeleştirilerek
yeniden yazılmış ve kurumlar vergisi oranı yüzde 30'dan yüzde 20'ye
indirilmiştir. Böylece, tüzel kişiler üzerindeki vergi yükü, yüzde
65'ler seviyesinden, yüzde 35'lere indirilmiş ve Kurumlar Vergisi
Kanunu'na, vergi kayıp ve kaçaklarında daha etkin mücadele için
transfer fiyatlandırması, kontrol edilen yabancı şirket, gibi hükümler
eklenmiştir.
Gelir Vergisi Kanunu'nda, gelir vergisi oranları
ve tarife yapısı yeniden düzenlenmiş; böylece, gelir vergisindeki
dilim sayısı azaltılmış ve üst dilime ilişkin oran yüzde 40'tan yüzde
35'e indirilerek gelir vergisi mükellefleri üzerindeki vergi yükü
önemli ölçüde azaltılmıştır. Burada dikkati çeken husus, dolaysız
vergiler açısından, sistemin sadeleştirilmesi ve basitleştirilmesi
ve yatırımcılar açısından, düşük ve katlanılabilir bir vergi yükünün
sağlanmasıdır.
Enflasyon muhasebesine geçilmesi, gelişmişlik
düzeyi göreceli olarak düşük illerimizde faaliyette bulunan mükelleflere,
gelir vergisi indirimi, sigorta primi desteği, bedelsiz yatırım
arazisi tahsisi, enerji desteği gibi teşvikler sağlanması, katma
değer vergisiyle ilgili olarak, tekstil, sağlık, eğitim ve gıda sektörlerinde
oran indirimine gidilmesi gibi.
Sürdürülebilir bir büyüme ve istihdam artışı
için yatırım ortamının iyileştirilmesini sağlayacak düzenlemeler
de dönemimizde hayata geçirilmiştir. Devlet gelirleri politikasının
plan, program, genel ekonomik politika ve stratejiler çerçevesinde
oluşturulmasına ilişkin çalışmalar yapmak üzere Maliye Bakanlığı
bünyesinde ana hizmet birimi olarak Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü
kurulmuştur. Böylece, devlet gelirleriyle ilgili olarak uygulama
ve politika birimleri birbirinden ayrılmak suretiyle gelir politikalarına
ilişkin kararların alınmasında uzmanlaşmış bir yapı oluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki
dört yılda olduğu gibi, 2007 yılı gelir bütçesiyle ilgili vergi gelirlerinin
tahmin edilmesi sırasında bir yandan uygulanmakta olan ekonomik
program doğrultusunda ihtiyaç duyulan faiz dışı fazla hedefinin,
diğer yandan da yukarıda vurguladığım vergi tabanlarının genişletildiği
adil ve öngörülebilir bir vergi sistemine ilişkin yaklaşımın dikkate
alındığı görülmektedir.
2007 gelir bütçesi kalemlerine detaylı olarak
bakacak olursak, genel bütçe gelirleri, iadeler dahil 200,1 milyar
YTL olarak tahmin edilmiştir. 2006 yılında ise bu miktarın 182,4 milyar
YTL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2006 yılında gerçekleşmesi
beklenilen bu tutar, 149,9 milyar YTL olan 2005 yılı gerçekleşme rakamına
göre yüzde 21,72 oranında bir artışı ifade etmektedir. 2007 yılı gelir
bütçesinde tahmin edilen genel bütçe gelirleri ise, 2006 yılı gerçekleşme
beklentilerine göre yüzde 9,7'lik bir artışa tekabül etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Genel bütçe gelirlerinin en önemli kısmını oluşturan,
iadeler dâhil vergi gelirlerine baktığımızda, 2006 yılında 151,2
milyar YTL seviyelerinde gerçekleşeceği beklenmekte olan bu rakam,
132 milyar YTL olan 2005 yılı gerçekleşme rakamlarına göre yüzde
14,6 oranında bir artışa tekabül etmektedir. Görüşmekte olduğumuz
2007 yılı gelir bütçesi içerisinde ise, vergi gelirlerinin, iadeler
dâhil 173,8 milyar YTL olarak öngörüldüğü dikkate alındığında, vergi
gelirlerinin 2006 yılına göre 2006 yılına göre artış oranının yüzde
14,97 olduğu anlaşılmaktadır. 2006 yılında gerçekleşmesi beklenilen
bazı önemli vergi kalemlerine göz attığımızda, gelir vergisinin
31,2 milyar YTL, kurumlar vergisinin 12,6 milyar YTL, dâhilde alınan
KDV'nin 25,5 milyar YTL, ithalde alınan KDV'nin 25,3 milyar YTL ve özel tüketim
vergisinin de 37 milyar YTL olduğu; 2007 yılı için tahmin edilen vergi
gelirleri kalemleri arasında ise gelir vergisinin 36,9 milyar YTL,
kurumlar vergisinin 14,4 milyar YTL…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, Genel Kurula teşekkürle konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) -…dâhilide alınan
KDV'nin 29,6 milyar YTL, ithalde alınan KDV'nin de 29,5 milyar YTL ve özel
tüketim vergisinin 41,1 milyar YTL hesaplandığı görülmüştür.
Sonuç olarak, kamu alanında yapılan doğru harcamaların
sağlam kaynaklarla finanse edildiğini ülkemiz AK Parti hükûmetleri
sayesinde görmüş ve alınan yapısal tedbirler ve kamu maliyesi alanında
sağlanan disiplin sayesinde ekonomimizin kırılganlığı önemli ölçüde
azalmıştır.
Konuşmama burada son verirken, gelir bütçesinin
devletimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı
sunarım.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Sayın milletvekilleri, saat 14.00'te toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
On beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Komisyon? Yok.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.14
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
On beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
On beşinci tur üzerinde şimdi söz sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'e
aittir.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi iki buçuk dakika. Efendim, ben, yirmi
üçe göre ayarlıyorum, siz, lütfen konuşmanızı ona göre değerlendirin.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken, bir
duruma dikkati çekmek istiyorum: Bugün burada, Maliye Bakanlığının,
devletin bütçesi görüşülüyor, maalesef, Meclis çoğunluğunu elinde
bulunduran AKP'nin şu anda salonda 10 tane üyesi bulunuyor.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Hepsi burada, yan tarafta.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Dolu, dolu…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu da gösteriyor ki,
artık milletvekilleri ve halk da bu bütçelerden bir şey beklemiyor;
gerçekten de öyle. Ben hatırlıyorum, eskiden bütçeler görüşüldüğü
zaman kahveler tıklım tıklım dolardı. Herkes evlerinde televizyon
başında olurdu, milletvekilleri Mecliste olurdu. Çünkü, bu bütçeler
vasıtasıyla, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 35'inin dağıtımı
toplumun çeşitli kesimleri arasında dağıtılırdı ve toplumun çeşitli
kesimleri de bu pastadan pay alabilmek için mücadele içinde olurlardı.
Şu anda bu mücadeleyi veren de yok. Çünkü, bu bütçeler IMF bütçeleri,
toplanan gelirlerin tümü IMF'e gidiyor, halka dağıtılacak bir şey
kalmıyor.
Bunu belirttikten sonra, değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine, Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi
üzerine Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi,
bütçeler, parlamentolar tarafından bakanlar kuruluna bir yıl süreyle,
gelirlerin toplanılmasına izin, giderlerin yapılmasına yetki veren
kanunlardır. Bu kanunlar bir yıllık süreli olup, bu kanunlara göre
harcamalar yapılır, giderler yapılır.
Tabii, bütçe kanunları, ekonomik ve sosyal belge
olarak, içeriğinde birtakım temel ilkeleri de içerirler. Bunlar,
öncelikle bütçelerin doğru olması, inanılır olması, açık, saydam
ve güvenilir olması lazım, ama AKP bütçelerine baktığımız zaman
bunları söyleyemeyiz. Çünkü, AKP'nin bugün beşinci bütçesi yapılıyor,
bugüne kadarki tüm bütçelerinde, başlangıçtaki ödenek rakamlarıyla
bütçe sonundaki gerçekleşme rakamları arasında bazen binde
3.000'leri bulan sapmalar olmuştur. Örneğin, en fazla sapma da, son
dört yılda, cari işlemler açığında olmuştur. Cari işlemler açığı konusunda,
AKP, istikrarsızlığın istikrarını yakalamıştır. Şöyle ki: Cari
işlemler açığında 2003 yılında yüzde 29 sapma, 2004'te yüzde 103,
2005'te yüzde 101 sapma olmuştur. 2006 yılında da 22 milyar dolar olarak
öngörülen cari işlemler açığının şu anda 33 milyar dolara çıkacağı
kesinleşmiş olup, bu sene için de yüzde 51 sapma olacağı kesin durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, sapma, sadece cari işlemler
açığında, diğer kalemlerde değil. Geçen yıl, Sayın Maliye Bakanımız,
2006 yılı bütçesi görüşülürken "Bundan böyle işverenler, kurumlar,
herkes önünü görecek." dedi. Çünkü, bundan böyle üç yıllık orta
vadeli mali plana geçildiğini açıkladı, yani 2006, 2007 ve 2008 yıllarını
içeren üç yıllık orta vadeli mali plan. Ama, ne görüyoruz? Üç yıllık
mali planın daha birinci yılı dolmadan bu planda sapmalar oldu. Örneğin,
bu planda, 2007 yılındaki giderlerin, bütçenin gider kalemlerinin
152 milyar YTL olacağı açıklanmıştı. Oysa, önümüze gelen bütçede
yüzde 35 sapmayla, yani 42 milyar YTL artarak, gider bölümü 204,9 milyar
dolar YTL'ye çıkmıştır.
Sapma, sadece orta vadeli mali planın gider bölümünde
değil, gelir bölümünde de olmuştur. Şöyle ki: 2007 yılı için öngörülen
giderler başlangıçta 156 milyar YTL idi, ama, 17 Ekimde bütçe geldiği
zaman Meclis gündemine, baktık ki, 17 milyar artışla, yüzde 20 artışla,
gelir bölümü 156 milyar YTL'den 173 milyar YTL'ye çıkmış bulunmaktadır.
Demek ki, Maliye Bakanımız, her ne kadar "bu
sene vergi artışı olmayacak" dese de, daha bütçe uygulamasına
geçilmeden 17 katrilyon liralık bir artış geldi.
Bu artış nereden olacak? Başta harçlar, damga vergisi,
motorlu taşıtlar vergisi, dolaylı vergiler… Bunların hepsinde sırayla
olacak. En başta da, AKP'nin halkı ÖTV üzerinden sömürdüğünü söyleyelim
ve ÖTV'nin hem matrahında, kapsamında artış olacak hem de ÖTV kapsamındaki
ürünlerin vergi oranları artacaktır. Bu bakımdan, bu bütçe de vergi
artışlarına gebedir, vergi artışları olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, sapmalar konusunda bir
diğer örneği de, 2006 ve 2007 enflasyon hedeflerinde gösterebiliriz.
Hepimizin bildiği gibi, 2006 yılında, Hükûmet, övünerek, bundan böyle
enflasyon hedeflemesine geçileceğini açıklamıştı ve 2006 yılında
enflasyon hedeflemesine geçildi ve Hükûmetin öngördüğü enflasyon
miktarı da yüzde 5'ti; ama, şu anda gelinen nokta o ki, daha bir yıl dolmadan
Hükûmetin enflasyon hedeflemesi sapmış, şaşmış, yüzde 150, yüzde 100
artmayla, yüzde 5 yerine yüzde 10 olarak çıkacağı kesinleşmiş bulunmaktadır.
Zaten, bunu da Hükûmet kabul ettiği için, 2006 yılında kamu çalışanlarına
enflasyon farkı olarak yüzde 2,18 oranında zam yapmayı kabul etti;
çünkü, maaşlarda erime olmuştu, memurların, kamu çalışanlarının
refah durumunda gerileme olmuştu; en azından bu erimenin durdurulabilmesi
için bunlara yüzde 2,18'lik bir zam gelmesi gündeme geldi.
Değerli arkadaşlarım, sapma 2007 yılında da olacak.
2007 yılında Hükûmetin bu bütçeyle önümüze getirdiği enflasyon hedefi
yüzde 4 ve iddia ediyorum ki, ilk dört ayın sonunda bu yüzde 4 enflasyon
hedefi şaşacaktır ve beşinci aydan sonra tekrar telafi edici ek
zamlar gündeme gelecektir. Zaten Hükûmet ne kadar "yüzde 4"
de dese, IMF kendi hedefinde 2007'nin enflasyonunu yüzde 7,1 olarak
açıklamış bulunacaktır.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri;
2007 yılına ilişkin olarak bu bütçeye baktığımız zaman, Hükûmetin
bütçe yönetebilme ve yönettiği bütçeyle ekonomiyi etkilemesi
mümkün değildir; çünkü, bu bütçe esnek bir bütçe değildir. Şöyle ki:
Bu bütçede yüzde 6,5 faiz dışı fazla var, 36 katrilyon lira. Faiz giderleri
için 53 katrilyon, personel giderleri için 43 katrilyon, sosyal güvenlik
açıklarının kapatılması için de 31 katrilyon, toplam 165 katrilyonluk
bir gider yapılması gündemde. Bunların hiçbirinde azaltma yapamazsın,
aktarma yapamazsın, bunları yapmak zorundasın. O zaman ne kalıyor?
Geriye yatırım harcamaları kalıyor. Demek ki, Hükûmet, tasarrufu,
yapsa yapsa, sadece yatırım harcamalarında -kamu sabit sermaye
yatırımlarında bir azaltma- yapacaktır. Bunun da anlamı, ülkemizin
geleceğinden fedakârlık yapmak, yatırımların durması demek, işsizliğin
artması demektir. Bu bakımdan, bu bütçenin esnek olmaması ekonomiyi
etkileme bakımından bir zaaf olarak ortaya çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2007 yılı
bütçesinde personel giderlerindeki artış yüzde 26 oranındadır. Personel
giderlerinde artış olmasına rağmen personel giderlerinin gayrisafi
millî hasılaya oranı düşmektedir. Bu ne demektir? Personel giderleri
artıyor ama, kamu çalışanlarının gelirleri azalıyor, refahlarında
azalma var. O hâlde bu artış neden kaynaklanıyor? Daha önce Bakanımızın
da belirttiği gibi, önümüzdeki günlerde 208 bin kişi -geçici kadroda
çalışan, sözleşmeli kadroda çalışanlar- asıl kadroya, devletin temel
kadrosuna geçirileceklerdir. İşte, personel giderlerindeki artış
bundan. Çünkü, personel giderlerinde artış olmasına rağmen personel
giderlerinin gayrisafi millî hasılaya oranında düşme vardır, bu
düşme de kamu çalışanlarının refahında gerilemeye neden olacaktır.
KESK'in yaptığı araştırmaya göre, yirmi beş Avrupa
Birliği ülkesinde kamu çalışanlarının gayrisafi millî hasıladan
aldığı pay 2005'te yüzde 10,84 iken, bu oran Türkiye'de yüzde 6,5'tur, yani,
Avrupa'dakinin yarısı kadar.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yatırımlarda
da azalmalar devam ediyor. 2006 yılına göre 2007 yılında mal ve hizmet
alımları yüzde 10,2'den 7,6'ya, kamu sabit sermaye yatırımları da
yüzde 7,1'den 5,9'a düşmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bundan önceki bütçeler
gibi, bu bütçe de, IMF'nin gözetim, denetim ve yönlendirmesi sonucu
hazırlanarak yüce Genel Kurulun önüne getirilmiştir. Yani, bu bütçe
de IMF'nin damgasını taşımaktadır.
IMF'nin damgasını taşıdığı bu bütçenin temel
özellikleri: Gittikçe yoksullaşan, halka yüklenen haksız ve adaletsiz
dolaylı vergiler, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının kapatılmasına
ayrılan devasa rakamlar, yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla, rantiyeye
ödenen faiz giderleri, azalan eğitim, sağlık ve kamu sabit sermaye
yatırımları ve hepsinden de öte, IMF'nin garantörlüğünde iç borçların
çevrilebilmesi, dış borçların anapara ve faizleriyle birlikte
hızlı ve güvenilir bir şekilde tahsiline yönelik bir bütçedir. Yani,
bütçede amaç, iç ve dış borçların en iyi şekilde ödenebilmesi, bunun
için bütçede fazlalıklar yaratılması ve bu fazlalıklarla bu borçların
gediğinin kapatılması.
Bize diyorlar ki: 1999'dan beri IMF programları uygulanıyor.
Bu programları uygulayın, bunun sonunda borçlarımız azalacaktır.
Bakalım, gerçekten de son yedi yılda IMF programları uygulanmasına
rağmen, borçlarımız artmış mı azalmış mı, ona bakalım. Çünkü, bu dönemde
borçların ana parasının ödenebilmesi için bütçede bir yüzde 6,5'luk
faiz dışı fazla yaratılıyor.
İkincisi, borçların faiz giderinin ödenebilmesi
için de yine bütçede "faiz ödeneği" adı altında, örneğin bu
sene 53 katrilyon lira para bırakılmıştır. Aynı şekilde, son dört
yılda, özelleştirme gelirleri 18 milyar doları bulmuştur ki, bu geçen
yirmi yıldan daha fazladır. Geçen yirmi yılda özelleştirmeden 8 milyar
gelir elde edilmesine rağmen, dört yıllık AKP'li dönemde, 18 milyar
dolarlık bir özelleştirme geliri elde edilmiştir. Bu gelirler de
borçların geriye kapatılmasında kullanılmıştır. Buna rağmen, bakalım,
borçlar arttı mı azaldı mı, onlara bir bakalım:
Hepimizin bildiği gibi, 2002 yılında iç borç stoku
149 katrilyon, dış borç stokumuz ise 130 milyar dolardır. Gelinen süreç
içerisinde, toplam borç stokunun -iç ve dış borçları birlikte telaffuz
ettiğimiz zaman- 148 milyar dolar arttığını görüyoruz, iç borçlarla
beraber. Demek ki, IMF programlarını uygulamasına rağmen, bütçede
faiz dışı fazla yaratılmasına rağmen, faiz ödenekleri konmasına
rağmen, özelleştirme gelirlerinin tümü borçların ödenmesinde kullanılmasına
rağmen, borçlar azalmamış, aksine artmıştır. Çünkü, bu yapıyla, bu
IMF programlarıyla borçların azalması mümkün değildir. O hâlde, artık,
IMF programlarının sorgulanmasının zamanı gelmiş, geçiyor bile.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, bugün
IMF, Dünya Ticaret Örgütüyle birlikte, gelişmiş Batı ekonomilerinin
dış politikalarını uygulama aracı hâline gelmiştir. IMF, değişik
yapısal sorunları bulunan ülkelerin aynı kuramsal programı uygulamakla,
asıl amacının sorunları çözmek olmadığını, aksine, gelişmekte
olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru kaynak aktarması olduğunu
göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım, IMF politikasını uygulayan
Türk ekonomisinin başlıca ikilemi, büyümenin sürdürülebilmesi,
yurt dışından sürekli sıcak para akımlarının gelmesine bağlı. Bu
da yüksek faiz sunma gerekliliğini doğurmaktadır. Yüksek faizler
de kamunun borç yükünü ağırlaştırmaktadır. Bu bakımdan, istediğimiz
kadar bütçenin tümünü borçların ödenmesinde kullanalım, bu yüksek
reel faizlerden dolayı devamlı borçlarımız artmakta ve bütçe,
borçlara tutsak olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ithalatımız artıyor, ihracatımız
artıyor, Hükûmet, devamlı, ihracattaki artışla övünüyor. Ama, ithalattaki
artış ihracattaki artıştan daha fazla olduğundan, cari işlemler
açığı da giderek fazlalaşmakta ve kriz sinyalleri vermektedir ve
son dört yılda ekonomide büyüme olduğunu söylemesine rağmen
Hükûmet, bu büyüme, halkın yaşam gücüne yansımamıştır. Halk, haklı olarak soruyor:
"Evet, ekonomi büyüyor da ben neden büyümüyorum, benim refah düzeyim
neden gelişmiyor?" Çünkü, Türkiye'deki büyüme fakirleştiren
büyümedir; çünkü, bu büyüme ithalata dayalı bir büyümedir, dış
mallara talep yaratan büyümedir,
dış ülkelerdeki fabrikaların çalışmasını sağlayan, dış ülkelerdeki
işsizlerin iş bulmasını sağlayan bir büyümedir, içerideki üretimi,
istihdamı, yatırımı, ihracatı artırmayan bir büyümedir, yani fakirleştiren
büyümedir. Adı üzerinde, büyüme "fakirleştirme" olunca
bundan da kimseye bir şey kalmaz, bölüşecek bir şey olmaz. Bu bakımdan,
işsizlik, her ne kadar, TÜİK "9-10" dese de bugün gerçek işsizlik
oranı genel olarak yüzde 15 civarında. Eğitimli işsizlik yüzde
26'da, bölgesel işsizlik de yüzde 40'lar civarında bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün ekonominin
yönetimi dış dinamiklere bırakılmıştır. Çünkü, borsanın yüzde
65'i, hazine bonosu, devlet tahvillerinin yüzde 35'i, bankacılık
sektörünün yüzde 35'i dış dinamiklerin elindedir. Yani, dış dinamikler
istediği zaman Türkiye'de yirmi dört saat içerisinde kriz çıkarabilir.
Türkiye'den 10 milyar dolar parayı çektiği zaman bu kırılgan ekonomi
buna dayanamaz her an krize girme durumuna gelir. Bu bakımdan, önemli
olan dış dinamikler değil ülkeyi iç dinamiklerin yönetmesi, iç dinamiklerin
ekonomiye fayda sağlamasıdır, ona egemen olmasıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; enflasyon
farkı memurlara henüz verilmedi, herhâlde önümüzdeki sene verilecek.
Sayın Maliye Bakanımız, 2007 yılında, memurlara yüzde 4+4 ve 3+3
oranında zam yapılacağını söyledi, yani yüzde 7. Ama, açıklamasında,
bu zam oranını yüzde 7 değil de yüzde 13 olarak deklare etti. Matematik
olarak, ben, bir türlü, 4+4'ün nasıl 12 ettiği yahut da 3+3'ün nasıl 12
ettiğini bilemedim. Sayın Maliye Bakanımız bunu açıklarsa sevinirim.
Herhâlde, Sayın Maliye Bakanımız, 2006 yılında memurlara verilecek
2,18'lik telafi edici zammı, yani 2006'ya ilişkin maaşlardaki, telafi
etmek için, getirilecek zammı da bir sonraki yıl, 2007 ücret artışı
olarak, maaş artışı olarak öngörüyor, bundan dolayı böyle yüksek
çıkıyor. Bunun nedenini öğrenmek istiyoruz?
Sayın Bakanım, emeklilerin, işçi ve Emekli Sandığı
emeklilerinin 2002 yılından kalan maaş farkları vardı. Bunlar mahkemelere
gittiler, bunları kazandılar. Bugüne kadar emekli işçilerin bu maaş
farkları ödenmedi. İnşallah, bu bütçeyle bunun ödemesini bulursunuz.
Maaşlardaki azalma 1999 yılına göre yüzde 22'yi bulmuştur. Bu sene
yüzde 7 zam yapsak bile, asgari yüzde 15 yıpranma vardır, yeniden
bir yüzde 15 zam yapmak gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; AKP iktidar
olduktan sonra, Sayın Başbakanımız üç yıl bir şey beklemeyin, üç yıldan
sonra durumumuz düzelecek… Ama, şu anda dördüncü yıla geçtik. Maalesef
hiçbir şey olmadı. Sayın Başbakanın sevdiği çay ve simit hesabını
versek bile, bunun böyle olduğunu göreceğiz. Çünkü, 2002 yılından
2006 yılına göre simit fiyatları yüzde 133, çaya da yüzde 105 zam geldi.
Yani, ikisi de zamlandı. Oysa, öngörülen enflasyon, bu dört yılda,
gerçekleşen 58, Hükûmetin hedeflediği enflasyonsa yüzde 8'di. Demek
ki, çay ve simide göre de bu zam gelmiştir. Bu, refah artışı olmamıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; halk, şunu
söylüyor: Hükûmet, enflasyon düştü diyor. Fakat, bu düşük enflasyondan
ben bir türlü faydalanamıyorum, benim satın alma gücüme yansımıyor.
Yani, çarşı pazara yansımıyor. Elbette yansımaz, çünkü, enflasyon
hesaplama yöntemi yanlıştır. İlgili ilgisiz 762 tane kalem enflasyon
hesaplamasında dikkate alınıyor. Oysa, o kadar fazla kalemi bir
araya getirmeye gerek yok. Sadece akaryakıt giderleri, temel gıda,
enerji giderleri, ulaşım giderleri, giyim ve kira giderleri gibi
temel kıstasları esas alırsak, çarşı pazar enflasyonu doğru çıkar. Ama,
siz, bu enflasyon hesaplamasına halkın hayatında bir kez dahi kullanmadığı
tel örgü, at nalı, kontak lens, keçiboynuzu, pinpon topu, sönmüş kireç
gibi unsurları eklerseniz, halkın enflasyonu ile hükûmetin enflasyonu
birbirini tutmaz. Bugün Türkiye'de iki tane enflasyon vardır: Bir,
halkın gerçek enflasyonu, ikincisi, Hükûmetin cici enflasyonu. Hükûmetin
cici enflasyonu, keçiboynuzu ve sönmüş kireç enflasyonudur. Halkın
gerçek enflasyonu ise, çarşı pazara yansıyan, temel gıdaya yansıyan,
kiralara yansıyan, mazota, gübreye yansıyan, ekmeğe, süte yansıyan
enflasyon oranıdır. Bu bakımdan, inanıyoruz ki, bu gerçek enflasyon
hesaplamaları yapılarak, maaşlardaki, temel gıdalardaki erimeler
giderilir ve halkın yaşam gücü esaslı bir şekilde artış yapılarak
iyileştirilir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabii, gelir
bölümüne fazla süre kalmadı. Sadece gelirle ilgili olarak şunu
söyleyeceğim şu aşamada: Maliye Bakanımız, geçen sene "Ben yabancı-yerli
tanımam. Bütün menkul sermaye iratlarından, faiz gelirlerinden
yüzde 15 vergi alacağım." dedi. Kendisini kutladık, tebrik ettik,
gerçekten de olması gereken buydu. Ama, Maliye Bakanımızın erkekliği
ancak altı ay devam edebildi. Altı ay sonra, maalesef, bu sözünden
vazgeçti. Çünkü, yabancılara uygulanan faiz oranlarını sıfıra
indirdi, yerlilerden ise yüzde 10 almaya devam ediyor. Yani, altı
ay içerisinde geri dönüş olmuştur. İnanıyoruz ki, yerli-yabancı demeden
herkesten aynı oranda alınsın yahut da hiç kimseden alınmasın.
Bugün yıllık 4 milyar asgari ücret alan asgari ücretliden
yüzde 15 oranında vergi alıyoruz, ama, 2005 yılında 304 milyar, 2006
yılında 407 milyarlık faiz gelirlerinden vergi almıyoruz. Adalet
bunun neresinde, size sormak istiyorum. Yani, asgari ücretin yıllık
4 milyarından yüzde 15 vergi al, ama, bir faiz geliri elde eden kişinin
407 milyar lirasını vergi dışında tut. Bunun düzeltilmesi gerekiyor
ve asgari ücretten vergi alınmaması gerekiyor. Aslında, öyle bir
vaadiniz de vardı, maalesef, o vaadinizi yerine getiremediniz,
asgari ücretten vergi almaya devam ediyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; esnaflarımız
zor durumdadır. Özellikle istihdam üzerindeki yüzde 75'lere varan
aşırı yükler onları canından bezdirmiştir. Bunları ödeyemeyen esnafın
çoğu kepenklerini kapatmakta, geçen sene 2 milyon kişi, esnafımız
dükkânını kapatarak işine son vermiştir. Devam edenler de senet protestolarıyla
uğraşmaktadır. Örnek aldığınız 2002 yılında ayda 43.500 senet protesto
edilirken, bugün ayda 93 bin senet protesto edilmektedir. Yani, protesto
edilen senet sayısında yüzde 90, yüzde 100'ün üzerinde bir artış vardır.
Çiftçilerimizin durumu da iyi değildir. "Çiftçiler
vergi ödemiyor" diyenler yalan söylüyorlar, çünkü çiftçi kullandığı
mazotun üzerinden yüzde 70, gübrenin üzerinden yüzde 70, ilacın üzerinden
yüzde 70 vergi ödüyor. Ondan sonra, çiftçilere diyoruz ki: "Sen,
gel, Avrupa Birliği çiftçisiyle rekabet et." Nasıl rekabet edecek?
Avrupa Birliği ülkeleri, kendi çiftçilerine vergisiz temel ihtiyaç
maddelerini veriyor, gübresini veriyor, ilacını veriyor ve bir
de, ona, telafi edici "garanti fiyat" adı altında belli bir
fiyat veriyor. Türkiye'de ne bir garanti edici fiyat var… Üstüne üstlük,
çiftçiden bir de yüzde 70 oranında vergi alınıyor, bunun iadesi de
yapılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkanım,
herhâlde sürem yetmedi. İnşallah bundan sonraki bölümlerde, gerekirse
maddeler üzerinde açıklarız.
Sözlerime son verirken, 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin başta Maliye Bakanlığı, ülkemiz ve tüm ulusumuza hayırlar
getirmesini diliyor, yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koçyiğit.
Anavatan Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı,
Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
2007 yılı bütçesi Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
üzerinde Anavatan Partisi Grubunun fikirlerini, görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızda buluyorum. Hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hükûmetler
ve hükûmettikleri dönemler, toplumlar üzerinde iz bırakırlar. Değerli
milletvekilleri, bir soru sorulsa ve denilse ki: "58'inci ve
59'uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin icraatlarına damgasını vuran
iz hangisi olmuştur?" Bu soruya verilecek cevaplar içinde en
vurucu olanı şu olacaktır ki, AK Parti Hükûmeti, cumhuriyet tarihimizin
en pervasız, en kontrolsüz, gözlerden uzak ve gizli kapaklı özelleştirmelerine
imza atmıştır.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme öylesine
bir siyasi meseledir ki, bu konuda
istismar yapan ve kendini çok akıllı zannederek toplumu ve onun kurumlarını
baypas eden hiç kimse ve hiçbir parti, bunun sonuçlarından dolayı hesap
vermekten kaçamamıştır ve bundan sonra da kaçamayacaktır. Özelleştirme,
çünkü, bir ulusun ekonomik millî varlığının, doğru, açık, hesap verebilir
ve millî varlıkta stratejik kayıplara yol açmaktan şiddetle imtina
eden bir sorumluluk duygusunu gerektirmektedir. Ülke ekonomisini yönetmek
ticaret değildir. Ülke ekonomisi, şirketlerin el değiştirmesi değildir.
Ülke ekonomisi "babalar gibi satarım" bezirgânlığı ve devlet
terbiyesi görmemişliği de hiç değildir.
Kamuya ait birtakım varlıklarda özelleştirme olması
veya bazı alanların yabancı sermayeye açılması, üyesi olmaya çalıştığımız
Avrupa Birliğinin de serbest piyasa ekonomisi prensibi çerçevesinde,
elbette ki, iyi seçilmek ve anlamlı olmak kaydıyla mümkündür. Ancak,
yüce Meclisin değerli üyeleri, sizleri temin ederim ki, Avrupa Birliği
ülkelerinde, Türk Telekomun muadilleri olan ulusal telekomünikasyon
şirketlerini özelleştiren pek kimseyi bulamazsınız. Alman devleti
Alman telekomünikasyonunu asla satmaz, zarar etse de satmaz; zarar
ediyorsa ehlileştirir, reforme eder, yeni ekonomi yöntemleriyle
akılcılaştırır, yönetimi revize eder, yeni yönetimler bulur, ama
asla satmaz. Fransa, Fransa'nın millî telekomünikasyonunu da asla
satmaz. Telekomünikasyon alanında mevcut ulusal bir sistemi elden
çıkarmak ancak ve ancak bezirgân ve devlet olmak nedir, ülke olmak nedir
bilmeyenlere mahsus bir özelliktir, bu nedenle, çağımızda.
Değerli arkadaşlar, bezirgânlıkla devlet ve millet
olmanın arasındaki sınırı başka emsallerden izlemek isteyenlere
şimdi bir örnek vermek istiyorum: 2005 senesinde, Amerikan Pepsi Co
firması Fransız Danone şirketine talip oldu. Ermeni Soykırım Yasası'ndan
sonra çocuklarımıza veya torunlarımıza hâlâ bir Danone pudingi
alıyor muyuz bunu bilmem ama, Danone, birçok dünya ülkelerinde tüketicinin
tanıdığı bir süt mamulleri şirketidir.
Amerikan Pepsi Co firmasının Fransa'nın Danonesine
talip olması üzerine, Fransız Hükûmeti 2005'in Eylül ayında toplandı
ve belli stratejik Fransız markalarının korumaya alınması yönünde
siyasi bir adım atılmasına karar verdi.
Amerikan Pepsi Co firması Fransa'nın Danonesini
alsaydı, Fransız halkı fakirleşecek miydi? Asla. Amerikan Pepsi Co
firması Fransa'yı istila mı edecekti? Yine asla.
Ama, yüce Türk Meclisinin üyeleri, şunu demek istiyorum:
Bir ülkenin millî ekonomik varlıklarına sadece parasal faktörlerin
gözlüğüyle bakılamaz. Milletlerin ekonomik varlıkları, hem stratejik
olarak toplumsallığın maddi temeli ama hem de bir milletin duygu bütünlüğünün
özelliğinin temelidir. Milletinin ve devletinin adına saygı duyan
siyasetçiler, ekonomik varlıklarını her şeyden önce bu anlayışla
ele alır ve buna uygun davranırlar.
Yoksa, her şeyi satabiliriz. İstiyorsanız İstanbul
Boğazı köprülerini de satabiliriz, alanlar da işletmeyi bilir. Devlet
Demiryollarını da satabiliriz, bunları da alanlar elbette ki çok
iyi işletir, ama, o zaman, bir Türk milleti ve devletinden değil, başka
bir şeyden bahsetmek zorunda kalırsınız bir gün. Her hükûmet için, ekonomide
özelleştirmelerde verilecek veya verilmeyecek vizenin kıstası,
yukarıda anlatmaya çalıştığım duyguyu taşıyor olması veya olmamasında
gizlidir.
Değerli arkadaşlar, dünyadaki bütün özelleştirmeler
incelenmiştir. Şu inkâr edilemez bir şekilde görülmektedir ki, önce
serbestleşme olmadan özelleştirme olmaz. Serbestleşme de piyasada
rekabetin olması için yeterli değildir. Piyasa düzenini koruyabilecek
güçte düzenleyici bir kuruluş gereklidir. Türkiye'de serbestleşme
henüz tamamlanmamıştır. Serbest piyasa ekonomisinin işlerliğinin
önünü açmakta beceri gösteremeyen bu Hükûmet ise, özelleştirme adına
ülkenin temel stratejik kurumlarını elden çıkarmak yolunu seçmiştir
maalesef. Yabancı sermaye çekmekle meşgul olan Hükûmet, yabancı sermayeyi
yeni yatırım alanlarına değil, oluşmuş, birikmiş millî servet kaynaklarına
çekmeyi bir marifet saymıştır.
Bugün Türkiye'de, Türk Telekom gibi yeni bir sistemin
oluşması için lazım olan para en azından 25 milyar dolar civarındadır
değerli arkadaşlar. Oysa, Türk Telekom, stratejik bir varlıktı ve
iletişim ağları bir ülke ekonomisinin de sinir ağlarıdır. Bir ülkenin
bilgi toplumu stratejisinin ilk maddelerinden biri Telekom sektörü
hakkında olmak zorundadır. Bir ülke tüm yurttaşlarına, sadece büyük
şehirlere değil, ücra köylerine de kolay, ucuz iletişim imkânı sunmak
zorundadır. Telekom, doğal tekel tanımına uyan bir sektördür. Düzenleyici
yapı, doğal tekel olan kaynaklara rakiplerin kolay ve makul ücretle
erişimini sağlayarak, rekabetin yaşamasına şans vermelidir. Telekom
sektöründe yapılması gereken bu özelleştirme değil, serbestleşmenin
sağlanmasıydı oysaki. Serbest piyasa ekonomisini kamu mallarını
bezirgân gibi satmak gibi zanneden AK Parti Hükûmetinin bu toplumda
bıraktığı sadece bu bezirgânlık politikası değildir değerli arkadaşlarım.
Bakınız, örnek vermek istiyorum: Balıkesir'de
SEKA'dan başlayalım. Balıkesir SEKA kâğıt fabrikasının bu Hükûmet
tarafından açılan ihalesine bir tek firma katıldı. Bu bir tek firma
neydi, kimdi değerli arkadaşlar? Sayın Başbakanın dünürü Sadık Albayrak'ın
akrabası bir başka Albayrak.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, optiğe dikkatle
bakar mısınız lütfen. Türkiye adına istirham ediyorum, mutlaka bunu
beyninizde bir kontrol edin. Bir ülkede bir kamu malı ihaleye açılıyor,
bu ihalede bir tek talip var ve o talip, Sayın Başbakanın, dünürü tarafından
yakını.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Hiç ilgisi yok.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunda, hukuken bir
suç olması mı gerekli illa?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yanlış efendim, yanlış bilgi
veriyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu, her türlü kanun
maddesinin ötesinde, siyasi etik açısından yeterince berbat bir optik
değil midir?
ASIM AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, yanlış bilgi veriyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ve değerli arkadaşlar,
bu ihale, Danıştay tarafından iptal edilmiştir.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yanlış bilgi veriyorsun İbrahim
Bey, yanlış.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Özelleştirme İdaresi
Başkanı, bu ihale nedeniyle, Hükûmetin vize vermemesine rağmen, Danıştay
Cumhuriyet Başsavcısının ısrarlı talebi üzerine yargılanmaktadır
ve başka bir pencere açıyorum, 59'uncu Cumhuriyet Hükûmetinden ve AK
Parti Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler'e ve Kiler Şirketler
Grubuna geliyorum.
AK Parti Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler'in
ve kardeşlerinin şirketi Atlas Alışveriş Hizmetler ve Gıda Sanayii
Ticaret Limitet Şirketi, özelleştirilmesinin üzerinden sekiz gün
geçtikten sonra Kütahya Şeker Fabrikasına ortak oldu. İhaleye girerek,
Kütahya Şeker Fabrikasının yüzde 56'sını 21,4 milyon dolara satın
alan Torunlar Gıda, Özelleştirme İdaresiyle sözleşme imzalandıktan
sekiz gün sonra hisselerinin yüzde 28'ini Kiler Grubuna ait şirkete
devretti. Bu bir Ali cambaz oyunu değil midir?
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Yok…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
AK Partili Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara'da yaşayan 370
bin aileye yardım paketleri dağıtmak için bir ihale açtı. İhaleyi kim
aldı? 28 trilyon 300 milyar liraya, AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler'in şirketi olan Kiler Grubu aldı.
Değerli arkadaşlar, hâlihazırda, TCK'da kanun
maddelerinin alanına girmese de, siyaset mevkisi ve gücünün para
ile bu kirli karışımına geçit verecek bir toplum ahlakı var mıdır? Bu
tablo bir gün sorgulanmayacak mıdır? AK Parti Hükûmeti, mensuplarının
kirli optiğinin yanı sıra, Türk yargısını çok meşgul eden hükûmet olarak
da anılacaktır hep.
Bugün 24 Aralık Pazar ve bu Hükûmet son yargı kararını
22 Aralık Cuma günü aldı. Danıştay, 22 Aralık Cuma günü TCDD'ye ait İskenderun
Limanı'nın otuz altı yıl özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkarılmasına
ilişkin karar ve ihaleyi sonuçlandıran ihale komisyonu kararını
iptal etti. Bu Hükûmetin aldığı ihale kararları yargının çeperine
bu kadar sıklıkla çarpıyorsa, o Hükûmetin siyasi kararlarının da
çarpması gereken toplumsal ve siyasi bir çeperin de olmaması asla
ve katiyetle düşünülemez, değerli arkadaşlarım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, özelleştirmelerden
ve AK Parti Hükûmetinden söz edip de, Sayın Recep Erdoğan 3 Kasım 2002
seçimlerine katılamayınca, yerine koyduğu ve bunun üzerine yıllardır
yüzünden eksik olmayan sakalını bir gecede kesen Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'dan bahsetmemek asla olmaz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ayıp değil mi yani?
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nelerle uğraşıyorsun
ya!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Uğraşacak başka bir
şey bulamadın, bunlara mı taktın?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Babalar gibi
satarım." sözünün şerefini alnında taşımakta olan Maliye Bakanımızın
oğlu Abdullah Unakıtan adına kurduğu AB Gıda Şirketi, babası Bakan
olduktan sonra hızla para kazanmaya başladı. Birinci hamle 2003 yılında
gerçekleşti. Oğul Unakıtan 4.400 ton mısır getirtti dışarıdan. Bu sırada
gümrük vergisi yüzde 20'ydi. Oğul Unakıtan mısır aldıktan dört gün sonra
gümrük vergisi önce yüzde 45'e, sonra yüzde 70'e yükseltildi. Böylece,
gümrük vergisinde Abdullah Unakıtan yüzde 50 dolayında bir avantaj
sağlamış oldu. Ne güzel bir tesadüf değil mi? Diyelim ki, bu iş tesadüf,
fakat, başkaları da var. Abdullah Unakıtan, sıvı yumurta diye bir
yumurta icat etti ve işe bakın ki, bu yumurtaların reklamı televizyonlara
girince, daha önce yüzde 18 olan katma değer vergisi yüzde 8'e düşürüldü.
Her şeyin sıvısı yüzde 18'de kaldı, ama, Unakıtan'ın oğlu Abdullah
Bey'in imal ettiği sıvı yumurta yüzde 8'e indi. Toplumda bunlardan
bahsedilmeye başlanınca da Kemal Bey'in koruyucusu Sayın Başbakan
Erdoğan öfkeleniyor ve bunu ele alanlara "edepsizler" diye
konuşuyor. AK Partili milletvekillerine de "Kemal Bey'e sahip
çıkın." diye emir veriyor.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kemal Abi, Kemal Abi'si o!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Galataport ihalesini
alan ve bu Hükûmet zamanında Türk kamuoyunun en çok tanıdığı simalar
arasına giren Sami Ofer'le olan hikâyesi ise hiç silinmeyecek izler
hanesinde bulunuyor Sayın Maliye Bakanının. Eski bir başbakanı
ihaleye katılacak kişilerle ihaleden bir gün önce görüşmesi sebebiyle
Yüce Divana yollayan AK Parti Hükûmetine mensup Sayın Maliye Bakanı,
Galataport ihalesini alan Sami Ofer'le ihaleden altı ay önce görüşüyor.
Sizce ne görüşüyorlardı sayın milletvekili arkadaşlarım? Geyik
muhabbeti mi yapıyorlardı? Mesela, birlikte İstanbul'un mehtaplı
bir gecesinde gökyüzündeki kutup yıldızlarına bakıp "ah azizim,
şu şehrin güzelliğine bak" mı diyorlardı birbirlerine?
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Aslan hemşehrim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu mesele, derinlikli
bir siyasi hesaplaşmanın meselesi olmaya bu oturumdan sonra da elbette
devam edecektir.
Bu anlattıklarım, değerli arkadaşlarım, sadece
örnektir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Erzurum seninle gurur
duyuyor, Erzurum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu Hükûmetin icracı
bakanlarının çoğu, yakın gelecekte elbette ki millet namına Yüce
Divanda yargılanacaklardır. Hatta, bu mesele öyle bir meseledir ki Hükûmetin
neredeyse…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Biraz yüzünüz kızarsın,
Allah aşkına! Niye gülüyorsunuz!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Aynaya bak, sen kendine
bak!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Siz kendinize bakın!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hatta, arkadaşlar,
bu mesele öyle bir meselesidir ki Hükûmetin neredeyse resmî yayın
organı konumunda olan bir gazetenin köşe yazarlarından Sayın Fehmi
Koru, bakın, bu Hükûmeti özelleştirmeler konusunda nasıl uyarmıştır?
Bakın, Fehmi Koru'dan alıntılar yapıyorum. Fehmi Koru şöyle anlatıyor:
"Özelleştirmeye bütünüyle karşı, ya da satılan malla çıkar
ilişkisi bulunan kişilerin konuya olumsuz yaklaşımları işitmezden
gelinebilir. Ancak, bazı görüşleri ön yargıyla geçersiz saymak,
ya da her eleştiriye bir kulp takmak da doğru değildir." Devam ediyor
Sayın Fehmi Koru: "Galataport ihalesine bu açıdan yaklaştığımızda,
toplumu rahatsız edecek pek çok özellikle karşılaşabiliyoruz. Rahmi
Koç'a, 'Ödeme planının bu kadar uzun vadeli olduğunu bilseydik, grup
olarak biz de katılırdık' dedirten ihale şartlarındaki belirsizlik
olağanüstü dikkat çekici." diyor Fehmi Koru ve Fehmi Koru devam
ediyor değerli arkadaşlar: "Kamu malının üzerine titremek ve
yapılan tasarrufların 'şaibesiz' olmasına titizlenmek çoktandır
hasret kaldığımız özellikler. Geçen dönemlerde yapılan ihalelere
fesat karıştırdıkları iddiasıyla şu anda Yüce Divanda bir başbakan
ve birkaç bakan yargılanmıyor mu?" diyor Sayın Fehmi Koru.
Değerli arkadaşlar, içinden alıntılar yaptığım
Sayın Fehmi Koru'nun bu yazısı, bu Hükûmete en yakınları eliyle yapılmış
bir Yüce Divan uyarısından başka bir şey değildir. En yakınlarından
Yüce Divan uyarısı alan bu Hükûmetin, uğraştığı kurumlardan birisi
de Kamu İhale Kurumudur. Kamu İhale Kurumunu ihaleleri zorlaştırıcı
mekanizmalar oluşturmakla ve hakikate hiç uymayan bir şekilde,
ihalelerde sadece fiyatı dikkate almak, kaliteye önem atfetmemekle
suçlayan bu Hükûmetin Hatay'daki yolsuzlukları aklayan organlarının
yüzünü kızartan Kamu İhale Kurumu olmuştur.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Bak bak, burada yazıyor…
Ezbere konuşma!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hatay'da gerçekleşmiş
ihalelerin ağırlıklı kısmında usulsüzlük saptayan Kamu İhale Kurumu,
aynı zamanda, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılan okul ihalelerindeki
usulsüzlükleri 2005'in Kasım ayında belgeleyen kuruluşumuz, bir
önemli kuruluşumuz olmuştur. Kamu İhale Kurumunun bu tespiti ve
Başbakanlığa gönderdiği rapor, Hükûmet tarafından sümen altı edilmiş
ve 2005'in Kasım ayından beri bu konuda hiçbir netice alınmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi birazdan bitireceğim.
Yalnız, şunun altını çizmek isterim ki, bir hükûmetin özelleştirmeler
konusunda doğru bir çizgiye sahip olması için, önce bir damarının
olması gerekir. Bu Hükûmette olmayan işte bu damardır. Bu Hükûmetin
ar damarı çatlamıştır. Ülke damarı, ülke için akan damardır. Yani, buna
ne denir? Millî damar denir.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Yazıklar olsun!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun yetimin
hakkını yiyene! (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
Yazıklar olsun yetimin hakkını yiyerek cehennem ateşine gidecek
olanlara! Ben bunun için uğraşıyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Cayır cayır yanacaklar.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu Hükûmet yetmiş dokuz
ülkeden et ithalatı yapan bir hükûmettir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hepsi cehennemde yanacak.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Avrupalı ülke halkları
bırakın yetmiş dokuz ülkeden et ithal etmeyi, komşu ülkelerden gelen
domuz etini dahi yemezler.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - O nedenle, Almanya, Fransa gibi ülkelerdeki
marketler et satışı promosyonlarında bu Fransa'nın domuz eti veya
bu Almanya'nın domuz eti şeklinde reklam yaparlar arkadaşlar, çünkü,
et aynı zamanda ulusal bir tadın adıdır, çünkü, yemek yemek ve et yemek
de bir ülkeye ait olmanın adı ve duygusudur aynı zamanda değerli arkadaşlar.
Allah bu duyguyu bizdeki Hükûmete de nasip etsin diyerek, sözlerimi
tamamlamadan önce birkaç hususa daha değinmek istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Maalesef
dördüncü seneyi geçtik bu Hükûmet döneminde, hâlâ Sayın Maliye Bakanı
yerinde oturmaktadır.
MEDENİ YILMAZ (Muş) - Nereye gidecek?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sebebi nedir? Sebebi
Sayın Başbakandır. Çünkü, atalarımız bir şey demişlerdir: "Söyle
arkadaşını ne olduğunu söyleyeyim." değerli arkadaşlar.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Niye sen AK Partiden geldin?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ey aziz milletim, ey
aziz milletimin fertleri…
RECEP GARİP (Adana) - Erzurum'a nasıl gidiyorsun,
Erzurum'a?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …Sayın Kemal Unakıtan
siyasete sakalını keserek adım attı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Kestiği naylon faturaların
hesabı kapanmadan Maliye Bakanı oldu. Bakanlığını ilgilendiren
her kanuna kendisi veya yakınlarıyla ilgili bir madde sıkıştırmayla
ünlendi. "Her şeyi satarım.", "Sattıysam ben sattım. Ne
var bunda?", "Bizim çocuklar ne yesin?" gibi veciz sözleri
ve özel aflarıyla kısa zamanda AK Partinin sembolü hâline geldi.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Çocukları mısır yiyor, mısır.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Patlamış mısır
yiyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ofer görüşmelerindeki
hüneriyle ününe ün kattı. Sayın Başbakanın "Kemal Abi'si"
tam da namına uygun olarak korunup kollandı.
Sayın Kemal Unakıtan, kaçak villaları, oğluna
kurdurduğu şirketler ve bu şirketlere sağlanan özel vergi indirimleri
bu koruma ve kollamanın doğal tezahürleri sayıldı, çok ciddi sözleri
bile espri sayılıp gülüşmelere neden oldu. Bakanlık göreviyle ilgili
ülke ve millet faydasına tek bir kelamı duyulmamış, tek bir icraatına
rastlanmamıştır, ama muhterem eşleri hanımefendiyle diyalogları,
duygusal anları ve romantik görüntüleri çok takdir topladı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ayıp ediyorsun ya!
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Karıştırma… Yakışmıyor
sana, yakışmıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ne yapalım, kabahat
Sayın Başbakandadır değerli arkadaşlar.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Utan, utan! Hanımları
da soktun…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Asıl sen utan ve Allah'tan
kork.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Sen utan!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Asıl sen utan ve Allah'tan
kork.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Sen utan!
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Çünkü, yetimin hakkının
yenilmesine, orada oturduğun için sebep oluyorsun.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, siz Genel Kurula hitap
edin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hanımlar üzerinden
siyaset yapıyorsun, ayıp sana ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben seni hiç kale bile
almıyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ayıptır. Bir de Sayıştaydan
geliyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ayıp! Utanmaz!
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen müdahale etmeyin.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bilmiyor musun, bu
ülkede usulsüzlük ve yolsuzluk olduğunu sen bilmiyor musun?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Hayır, konuşma! Bak,
bak, bak…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayıştaycı değil misin
sen?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Al bak. Al, al, al!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Utan! Allah'tan kork.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Al, al, al, al, al.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir de namazını kılıyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Al, al.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun, yetimin
malını korumayan namaz kalanlara!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Dava burada!
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen oturun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Burada, al, al.
BAŞKAN - Lütfen oturun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Utanın ve Allah'tan
korkun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Bak, Süleyman Sarıbaş…
Dava açan Süleyman Sarıbaş, bak!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Çılgın ateşe gireceksiniz
yetim hakkını yediğiniz için.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Al…
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Dinle… Dinle…
Cehenneme… Cehenneme… Cehennem ateşine!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar, AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özdoğan.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına konuşma talebi var.
Lehte olmak üzere, Adana milletvekili Sayın Recep
Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım;
Maliye Bakanlığının 2007 yılı bütçesinin geneli üzerinde konuşma
yapmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Türk dünyasının önemli isimlerinden
Türkmenbaşı'nın vefatı dolayısıyla bütün Türk dünyasına başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum.
Benden önceki konuşmacının üslubunu tasvip etmediğimi,
cevap vermeye bile gerek duymadığımı belirtiyorum. Kervan yola
devam ediyor değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yazıklar olsun sana!
RECEP GARİP (Devamla) - Kervan yola devam ediyor.
Hizmetleri, er ya da geç öğrenecek ve göreceksiniz. Anadolu Türkiye'si
yapılan hizmetleri görüyor.
Öncelikle belirtmek isterim ki, mali ve ekonomik
politikalarda başarılı olmak için gerekli olan en önemli unsur güven
ve istikrardır. 3 Kasım 2002'den bu yana Hükûmetimiz, halkımız nezdinde
bu güven ve istikrarı sağlamış, ülkemizi bugüne taşımıştır, aynı
anlayışla aydınlık yarınlara taşımaya da devam etmektedir. Sosyal,
ekonomik ve hukuksal alanlarda gerçekleştirilen yapısal değişiklikler
de bu sürecin bir sonucudur. Yine, bu istikrar sayesindedir ki, ülkemizin
dünya üzerindeki nüfuzu ve stratejik önemi, bir kez daha, güçlü bir
şekilde ortaya konmuştur.
Bütçesini görüşmekte olduğumuz Maliye Bakanlığı,
maliye politikasının hazırlanmasında ve uygulanmasında çok
önemli görevleri başarıyla yerine getirmektedir. Maliye Bakanlığımızın
bu alanda göstermiş olduğu performans ve yakaladığı başarı, ekonomik
verilerin pozitif bir görüntüye kavuşmasında çok önemli roller
üstlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımızın
dört yıl boyunca ekonomik göstergelerinin olumluya gidişine hepimiz
şahit olduk. Enflasyondan cari açığa, büyüme hızına, faizlerin
düşmesinden iç ve dış borçlanmanın azalmasına kadar birçok alanda
pozitif gelişmeler yaşanmıştır. Tüm bunları görmezden gelmek, siyasi
bir zaaftır. Ama, halkımız, iktidarımız döneminde yapılan çalışmaları
yakından görmekte ve takdir etmektedir. Mali disiplinin taviz verilmeksizin
uygulanması sonucunda ise, bütçe açıklarında elde edilen başarılar
ortaya konulmuştur.
Bütçe açıkları, tüm ekonomik felaketlerin sebebi
olan enflasyonun en önemli nedenidir. Eğer, bir ülkenin bütçesi uluslararası
standartların ötesinde açık veriyorsa, bu ülkenin ekonomisinin düzelmesi
mümkün değildir. Bu bilinçle hareket eden Hükûmetimiz, 2002 yılında
-gayrisafi millî hasıla- yüzde 14,6 oranlarında aldığı bütçe açığını,
2005 yılında yüzde 1,7'ye düşürmüştür. 2006 yılında ise, elimizdeki
son veriler olan kasım ayına, göre bütçe fazla vermiştir.
Çok değerli arkadaşlar, 2006 yılı bütçesinde bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 2,6 olarak hedeflenmişken,
gerçekleşmenin, yaklaşık, yüzde 0,5 olması beklenmektedir. Bunları
görmenizde, bunları bilmenizde yarar görmekteyim.
Biz, bizden öncekiler gibi, milletimizin bizlere
emaneti olan bütçeyi hayalî yatırımlarda kullanmadık; emanetlere
sahip çıktık, doğru yatırımlarla verimli sonuçları kısa sürede
aldık, yatırımlarda sürekli özelleştirmeyi özendirdik. Bakınız,
bu sayede, önümüzdeki üç beş yıl içerisinde kurulacak olan yüzlerce
yeni baraj, sanayimize ve ülke ekonomimize çok ciddi noktada güç
katacaktır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Adana'daki Tekel ne
olacak?
RECEP GARİP (Devamla) - Bu, ülkemiz ve milletimiz
adına, son derece memnuniyet verici bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, bu, çok önemli ve altı çizilmesi
gereken bir başarıdır. Ekonomi çevreleri çok iyi bilirler ki, bu gelinen
nokta… Dört sene önce, belki, hayal bile edilemeyen bir noktaya Türkiye
geldiği için, şu anda, TÜSİAD gibi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
gibi önemli kuruluşlar, seçimlerin zamanında yapılması konusunda
ısrarla açıklamalar yapmaktadır. Bunun, dikkatle kayıtlara düşülmesini
arz ediyorum.
Bütçe politikalarında başarıya ulaşılması,
makroekonomik göstergelerde dikkate değer iyileşmelerin gerçekleşmesini
de sağlamış, ekonomi, düşük enflasyon-yüksek büyüme ortamına girmiş,
kamu borç stoğunun azaltılması ve faiz oranlarının düşürülmesi yönünde,
dört yıllık süreçte, önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu başarının
arkasında, bugün bütçesini görüştüğümüz Maliye Bakanlığının
çok önemli fonksiyonları olduğunu, konuşmamın başında söylemiştim.
Maliye Bakanlığının bu alandaki uygulamalarına baktığımız zaman,
bir taraftan harcama disiplininin, diğer taraftan da gelir artışının
sağlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamu idarelerinin yaptığı
harcamaları kontrol altında tutmak için, harcama programlarından
taviz vermeksizin yaptığı etkili mücadeleyi hepimiz biliyor ve
takdir ediyoruz. Bu kapsamda, devletin istihdam edeceği, yani açıktan
atama yapacağı kadrolu personel sayısının da bütçe kanunlarında
sınırlandırılması olumlu bir gelişmedir. Hükûmetimiz döneminde,
asla, ihtiyaç fazlası personel istihdamı yoluna gidilmemiş ve popülizm
yapılmamıştır.
Bütçe açığını etkileyen diğer unsur, gelirlerdir.
Konsolide bütçe gelirleri 2002 yılında 70 milyar yeni Türk lirası
iken, 2007 yılı bütçesinde bu rakam 172 milyar yeni Türk lirasıdır. Bu
açıdan bakıldığı zaman da, gelirlerin, 2002-2007 yılları arasında
2,5 kat arttığı açıkça görülmektedir. Bu artışta, kayıt dışı ekonomiyle
yapılan mücadele, veri ambarı uygulamasıyla yapılan çapraz kontroller
ve gelir idaresinin daha etkin bir yapıya kavuşturulmasının da etkisi
olmuştur. Aynı zamanda, vergi mevzuatında yapılan gerek oran düzenlemeleri
gerekse sadeleştirme çalışmaları da bu başarının ardındaki önemli
sebeplerdendir. Bakınız, bu sayede, Türkiye ekonomisi, 2003-2005
döneminde, yılda, ortalama 7,8 oranında büyümüştür.
Çok değerli arkadaşlar, kamu mali yönetiminde
2006 yılı özel bir öneme sahiptir. Seksen yıldır uygulanmakta olan eski
mali sistem kaldırılmış, 2006 yılı başından itibaren yeni mali sistem
yürürlüğe girmiştir. Yeni mali sistem, stratejik planlama, performans
esaslı bütçeleme, çok yıllı bütçeleme, iç kontrol ve iç denetim gibi
modern mali sistem uygulamalarını sistemimize dâhil etmiştir. Bunun
yanında, bütçenin kapsamı genişletilmiş, harcama yetkililiği müessesesi
oluşturulmuştur. Maliye Bakanlığının diğer kamu kurumlarından
biri olan bütçe daire başkanlıkları kaldırılarak, yerine, idarelere
bağlı olarak strateji geliştirme birimleri kurulmuştur.
Kısaca ana hatlarını çizdiğim yeni mali sistemin
tam olarak uygulanabilmesi için, Maliye Bakanlığı, binlerce kamu
görevlisine eğitim vermiş ve bu alanda oluşabilecek sıkıntıları
derhâl çözmek üzere gerekli tedbirleri aldığını, 2006 yılını da başarılı
bir şekilde tamamladığını görmekteyiz.
Burada, Saygıdeğer Bakanımızın şahsında, emeği
geçen tüm Maliye personeline, katkılarından ve başarılı çalışmalarından
dolayı kalbî teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın
bir diğer önemli çalışması da, kendi hesabını bilen bir devlet olma
yolunda yaptığı ve mahalli idareleri de kapsayan bir veri sistemini,
Say2000'i sürekli geliştirmesidir. Bu kapsamda, önümüzdeki yıl, tüm
kamuyu kapsayan raporlara ulaşma imkânını elde etmiş olacağız. E-devlet
kapsamında Gelir İdaresi Başkanlığının uyguladığı e-beyanname
de, vatandaşımızı fevkalade rahatlatan, vatandaş odaklı devletin
en iyi uygulamalarından birisidir. Bu sayede, vatandaş, vergi dairelerinde
kuyrukta beklemekten kurtarılmış, İnternet ortamında, istediği
yerden beyanname verme imkânına kavuşturulmuştur.
Çok değerli arkadaşlar, bir diğer e-devlet uygulaması
olan e-bütçe sayesinde, merkezî yönetim kapsamında yer alan idareler
ile Bakanlık arasında kesintisiz iletişim sağlanarak, birçok yazışmanın
yerini elektronik haberleşme almış ve bu sayede önemli tasarruflar
sağlanmıştır.
Diğer taraftan, Maliye Bakanlığının görevlerinden
birisi de, devlet hukuk danışmanlığı ile muhakemat hizmetlerini
yerine getirmektir. Gerçekten, bu konuda, Bakanlığın merkez birimlerinden
biri olan Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü, hukuki
alanda devletimizin haklarını muhafaza etmekte daha aktif roller
üstlenmiştir, Bakanlığın bu yöndeki çalışmalarına da rehberlik
ettiğini görmekteyiz.
Çok değerli arkadaşlar, sözlerimi burada tamamlarken,
Maliye Bakanlığının yapmış olduğu başarılı çalışmalara bundan
sonraki yıllarda da devam etmesi dileğiyle, Bakanlık bütçesinin
lehinde oy kullanacağımı ve bütçenin, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize sevgiler ve saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin söz isteği var.
Ancak, Sayın Hükûmete söz vermeden önce, Bitlis Milletvekili Sayın
Vahit Kiler, Başkanlığa yazılı müracaatta bulunarak, biraz önce
Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Erzurum Milletvekili Sayın
İbrahim Özdoğan'ın, isminden açıkça bahsetmek suretiyle kendisine
sataştığı ve doğru olmayan beyanlarda bulunduğu, bu nedenle,
69'uncu maddeye göre açıklama yapmak istediğini bildirmiştir. Kendisine,
69'a göre söz vereceğim, kısa ve öz bir şekilde açıklamasını yapması
için. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
III. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, Erzurum Milletvekili
İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, öncelikle
hepinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, dışarıda olduğum bir anda, bir milletvekilimizin,
şahsım hakkında ve aile şirketimiz hakkında, çok çirkin, ağza alınmayacak
şekilde, -hele hele, o şahıs, milletvekiliyle ilgili baktığımız
zaman, hiçbir zaman onun konuşmaması gereken konuları konuşan milletvekilimiz
hakkında- şirketimiz hakkında konuşmalarından dolayı söz aldım.
Şimdi, üç sene önceki bir özelleştirmeyle ilgili,
şirketimiz hakkında konuşuyor. Evet, üç sene önce Kütahya Şeker
Fabrikası özelleşti. Kiler AŞ de -bir aile şirketimiz- en doğal hakkı
olarak bu özelleştirmeye katılan bir şirketti. Ali Cengiz oyunuyla
burası alınmadı. Bugün, Kiler AŞ, Türkiye genelinde 130 mağazasıyla,
5 bin kişinin üzerinde çalışanıyla, Türkiye…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, reklama giriyor
bu, Sayın Başkan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ayıp olmuyor mu!
VAHİT KİLER (Devamla) - Hayır, Kiler AŞ'nin reklama
ihtiyacı yok. Bir saniye dinlerseniz…(CHP sıralarından gürültüler)
Daha önce de çünkü…
BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin efendim.
VAHİT KİLER (Devamla) - Daha önce de aslı astarı
olmayan konularla ilgili bu kürsüye getirdiniz. Ben de açıklama
yapacağım. Daha önce de başkaları konuştu.
BAŞKAN - Efendim, sürenizi kaybetmeyin siz, açıklayın.
VAHİT KİLER (Devamla) - Ben cevap vermedim. Ama,
bugün, bu cevap hakkım, artık, şart olmuştur. Üç sene önceki bir özelleştirme
ihalesiyle ilgili Meclis kürsüsüne getiriliyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Milletvekili olarak senin
özelleştirmeye girmen…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan cevap versin
buna.
VAHİT KİLER (Devamla) - Bu yüce Meclisin çatısı
altında, bu konuları gündeme getirmeyi çok doğru bulmuyorum, ama,
bugün, artık, hele hele dışarıda olduğum bir saatte bunun gündeme
gelmesi beni çok üzdü.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan cevap verir
buna.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - İçeride olman lazımdı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - İçeride olman lazım, niye
dışarıdaydın?
VAHİT KİLER (Devamla) - Bir susarsanız… Bir dinlerseniz…
BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula hitap edin.
VAHİT KİLER (Devamla) - Kütahya Şeker Fabrikasının
ihalesi, bütün Türkiye'nin gözü önünde yapılan bir ihale. Buna Kiler
AŞ de katılmıştı, bağlı şirketiyle katılmıştı. Bugün… (CHP sıralarından
"İhalenin şartları nasıldı?" sesleri) Şartları… Kiler AŞ
kazanamamış, Torunlar AŞ kazanmıştır ihaleyi. Daha sonra, yirmi
beş yıllık bir tanışıklığın sonunda, gelmiş, aynı gıda işi yapan iki
firma olduğu için, bizim şirketimize de, benim kardeşlerime teklif
etmiştir ve birliktelik sağlanmıştır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bu kadar parayı nereden
buldunuz? Kaç yaşından beri çalışıyorsun sen?
VAHİT KİLER (Devamla) - Şuraya tekrar gelmek istiyorum.
Eğer, Kiler AŞ… Torunlar Gıda bu ihaleyi almasaydı, Kütahya Şeker
Fabrikası 6 milyon dolar daha ucuza satılacaktı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ne kadar vergi ödüyorsunuz,
onu da söyle.
VAHİT KİLER (Devamla) - Ama, sizin…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bu şirket, ne zaman bu kadar
büyüdü?
VAHİT KİLER (Devamla) - Yahu, bir susun, dinleyin!
Bir dinlemesini öğrenin! (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hikâye anlatıyorsun, ne
dinlemesi.
VAHİT KİLER (Devamla) - Konuyu gündeme getiren,
hele hele bu konuyu gündeme getiren milletvekili dört sene içinde
üç parti gezip üç partiyi dolaşan milletvekili ise, ben bunu çok ahlaklı
bulmuyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kiler, siz kendi konunuzu anlatın,
lütfen.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Senin yüzün kızaracağına,
çıkıp reklam yapıyorsunuz.
ATİLA EMEK (Antalya) - Milletvekili bu işlerle
uğraşmaz.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sermaye düşmanlığını bırakın.
Bugün, yirmi beş yıllık bir şirket…
ATİLA EMEK (Antalya) - Olmaz böyle bir şey!
VAHİT KİLER (Devamla) - …aileden birisi milletvekili
oldu diye, herhâlde, 5 bin kişiyi kapı dışarı yapıp bütün ticaretini
bitiremez. Sermaye düşmanlığına… (CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Milletvekili bunu
yapabilir mi?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ayıp, ayıp, yüzün kızarmıyor!
VAHİT KİLER (Devamla) - Ayıp size…
BAŞKAN - Sayın Eraslan, yani, sizin yaptığınız da
çok hoş bir şey değil, ayağa kalkarak…
VAHİT KİLER (Devamla) - Benim yaptığım ayıpsa, senin
yaptığın terbiyesizlik. Dinlemesini öğren önce. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kiler… Lütfen anlatın.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bir müdahale
ederseniz, ben…
BAŞKAN - Efendim, siz de Genel Kurula hitap edin Sayın
Kiler.
VAHİT KİLER (Devamla) - Hayır, ama…
Bugün yirmi beş yıllık… Bakınız, yirmi beş yıllık
ticari hayatımız boyunca en ufak bir kamu işiyle hiçbir zaman işimiz
olmamıştır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Yirmi beş yılda, ne kadar
vergi ödedin?
VAHİT KİLER (Devamla) - Hele hele dört yılda üç
parti gezen bir milletvekilinin bizim aile şirketimizi ağzına alması
hiçbir zaman mümkün değildir. Gelip laf etmesi… (CHP sıralarından
gürültüler) Laf da edemez.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sade o değil, bütün Türkiye
bunu konuşuyor, bütün Türkiye!
VAHİT KİLER (Devamla) - Ben, 5 bin kişi çalışan
bir şirkete laf edenin de alnını karışlarım. Bulsunlar, herhangi
bir… Herhangi bir… (CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Hisselerinizi kayyuma
devrettiniz mi? Kayyuma devrettiniz mi hisseleri?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ne kadar vergi verdin sen,
onu söyle.
VAHİT KİLER (Devamla) - Bırakın şimdi. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakınız, hele hele…
BAŞKAN - Sayın Kiler, siz açıklamanızı yaptınız…
VAHİT KİLER (Devamla) - Hayır, Sayın Başkanım, bakınız,
şimdi…
BAŞKAN - Süreniz doldu zaten. Bakın efendim, siz
açıklamanızı yaptınız. Anlattığının yanlış olduğunu, şeffaf bir
şekilde, yasalar içerisinde gereğinin yapıldığını söylediniz.
Ben, teşekkür ediyorum efendim size.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika
müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Efendim, gereği kadar süre verdim zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakana düşer bu
açıklama, milletvekiline düşmez.
VAHİT KİLER (Devamla) - Şimdi, burada, zamanımın
yarısını…
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, "terbiyesiz"
diye hakaretamiz sözler söyledi.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, siz oturun.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - 69'a göre söz istiyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz"
dedi adama ya!
BAŞKAN - Sizi ne ilgilendiriyor efendim? (CHP sıralarından
gürültüler)
Oturun efendim lütfen yerinize.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz"
dedi adama yahu!
BAŞKAN - Efendim, son teşekkür cümlenizi söyler
misiniz.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bakınız…
BAŞKAN - Efendim, son teşekkür cümlenizi söyler
misiniz.
VAHİT KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, ayrılıyorum,
son bir cümle söyleyeceğim.
Hele hele buraya gelip konuşan zatın, Sayın Başbakanın
adını ağzına alması, şirketimizin adını ağzına alması için, önce
gidip ağzını çok iyi çalkalayıp yıkayıp öyle gelmesi lazım.
Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kiler.
Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz"
dedi.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, 69'a göre söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN - Efendim?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Hakaretamiz söz sarf etti.
NAİL KAMACI (Antalya) - "Ağzını çalkala"
ne demek yahu!
BAŞKAN - Kime söz sarf etti?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bana efendim.
BAŞKAN - Zabıtlar gelsin karar veririm.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Olur mu Başkan!
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Hep beraber dinledik efendim.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükûmetin söz isteği
var.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek ağzını
çalkala!
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, siz
"terbiyesiz" kelimesini duydunuz! (AK Parti ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz kırk beş dakika. Bu
sürede konuşmanızı tamamlamanızı rica ediyorum.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - "Abi"niz geldi,
"Abi"niz geldi!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2005 yılı
kesin hesabı, 2007 yılı gider bütçesi, Gelir İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçeleriyle,
2007 yılı gelir bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce, sizleri, şahsım ve bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
2007 yılı bütçesinin görüşme süreci, yarın yapılacak
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerle birlikte tamamlanmış olacaktır.
Bütçe görüşmelerine yaptıkları katkılardan dolayı, tüm milletvekili
arkadaşlarıma, şahsım ve Hükûmetim adına teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı
sizlere bir kitapçık hâlinde dağıttığım için, zamandan dolayı, bazılarını
atlayarak sizlere sunmaya gayret edeceğim, onun için anlayışınıza
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlam
bütçeler -daha önceki konuşmamda da bütçenin sunuş konuşmasında
da arz etmiştim- güçlü ülkelerin sahip olduğu bütçelerdir. Bütçe,
ne kadar sağlam, öngörülebilir ve güvenilir ise, ülkenin küresel
ekonomideki yeri de o derece sağlam ve güçlü olur. Bu nedenle, bütçelerin
iyi idare edilmesi zorunluluğu vardır. İyi idare edilemezse bütçeler,
o ülkelerin ekonomik durumu, o ülkelerin geleceği maalesef parlak
değildir. Bu, fevkalade önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bütçe açıkları ekonominin
temel hastalıklarıdır. Eğer, bir ülkede altından kalkılamayan derecede
bütçe açıkları varsa, o ülkenin ekonomisinde büyük bir hastalık
var demektir. Bunu, ülkemiz, geçmiş dönemlerde yaşadı ve çok büyük
miktardaki bütçe açıkları, ülkenin yıllardır çektiği enflasyonun
temel nedeni oldu ve yine, bütçe açıkları, o ülkelerde, ekonomik
istikrarın, ekonomik güvenilirliliğin olmadığını gösterdi. Ondan
dolayı da ekonomimiz, sürekli olarak, iyi bir büyüme gösterdi, arkasından
hemen o büyümeler küçüldü ve istikrarsız volatilitesi çok fazla
olan bir ekonomik seyir izlememize sebep oldu ve bundan dolayıdır,
bakınız, son yirmi yılın büyümesi yüzde 2,5'lar civarında kaldı.
Değerli arkadaşlar, ekonomi tarihine baktığımız
zaman, şöyle otuz yıl, kırk yıl, elli yıl öncelerine gittiğimiz zaman,
eskiden, elli yıl önce, aynı durumda olduğumuz ülkeler vardı bizim.
Mesela, bunlardan Güney Kore. Güney Kore, 60'lı yıllarda öyle bir durumda
idi ki, bizim ülkemizden daha bile kötü durumdaydı. Yıllardır Güney
Kore'de bakanlık yapmış, çeşitli bakanlıklar yapmış… Bizzat, geçenlerde
beni ziyaret etti, "Ben 1960'lı yıllarda üniversite öğrencisiydim,
o zaman, bazı günler okula aç gitmek mecburiyetinde kalıyordum."
dedi. Şimdi, bir Güney Kore'yi alın, bir de Türkiye'yi alın. Güney Kore'nin
gayrisafi millî hasılası 15 bin doların üzerine geçmiş. Bizimki,
daha, hâlâ 5 bin doları zor buldu. O da, son dört yılda yaptığımız büyük
atılımlardan. 2.500 dolardı biz geldiğimizde, 2.590 dolar. 5 bin doları,
yani 2 misli katlayanı bizim Hükûmetimiz zamanında gördü. Demek
ki, Türkiye'nin ekonomi tarihinde bu bütçe açıkları, fevkalade,
Türkiye'nin geri kalmasına yahut yeteri derecede ilerleyememesinin
ana sebebidir değerli arkadaşlar. Bunlar, o kadar önemlidir.
Şimdi, bu bütçe açığı… "Ne olacak bütçe açığı?"
diyoruz. Bütçe açığı olduğu zaman bunlar oluyor işte başımıza. Bütün
bütçeler… Bende listesi var. 1983 yılından beri bütün bütçelerin gelirleri,
giderleri, bütçe ödenekleri ne olmuş, gerçekleşmeleri ne olmuş
elimde var. Bütün bütçeler, biz şu kadar masraf yapacağız, demişler,
onu arşınla geçmişler. Bütçe açığımız şu kadar olacak, demişler, daha
temmuz, ağustos olmadan onu geçmişler ve ek bütçeler yapmak için de
Meclise tekrar gelmişler. Bu nedir? Bunun manası, bütçeyi iyi idare
edememek demektir. Bunun neticesi ne demektir? Bunun neticesi,
Türk milletinin refah seviyesinin düşük kalmasına sebep olmak demektir.
Bu, bu kadar açık. Yani, bütçe açığı bu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - 2004 yılında ek
bütçe getirdiniz Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakınız, bu Maliye Bakanlığı ve bu Hükûmet ne
yaptı? Biz geldiğimiz zaman bütçe açığı 40 katrilyon liraydı eski
parayla, yani, 40 milyar YTL'ydi. Şimdi, 2006 yılına geldiğimizde,
elimizde kasım sonucu var, kasım sonucuna göre bütçe denk. Yani,
fazlası var, ama, hadi onu söylemiyorum. Bütçe denk. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Kim yaptı bunu? Bu Hükûmet yaptı. Yani, ne yaptı bu Hükûmet?
Bu milletin iki yakasını bir araya getirdi. Yani, ne yaptı bu
Hükûmet? Bu milletin parasına sahip çıktı arkadaş. Bu, bu kadar açık.
ATİLA EMEK (Antalya) - Acaba öyle mi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu milletten,
bu fakir fukaradan topladığı paralara sahip çıktı. Yani, bunu çarçur
ettirmedi.
Şimdi, bize geliyorlar… (CHP sıralarından
"Allah Allah"' sesleri) Evet… Yani, fakirin fukaranın hakkını
bu Hükûmet korudu ilk defa. bu Hükûmet korudu.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Millet inliyor, parası pulu
kalmadı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Eskiden,
oraya harca, buraya harca, har vurup harman savur, çarçur et, ondan
sonra çık milletin karşısına "ey millet, ben, senin için şunu yaptım,
bunu yaptım…" Ne yaptın? Milletin parasına sahip çıkmadın. Bu,
bu. Şimdi, bu Hükûmet, bu milletin parasına sahip çıktı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Allah Allah! İşte bu IMF bütçesi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu mu
IMF bütçesi? Ha, buna "IMF bütçesi" diyorlar devamlı. Bu mu,
milletin parasına sahip çıkmak mı IMF bütçesi? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bu, IMF bütçesi tabii.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Milletin parasını Ofer'e
vermek!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ha, gel
de bakayım, verirsen bu bütçe denk tutar mı? Öyle lafla peynir gemisi
yürümüyor. Lafla, konuş konuş konuş, bu milleti senelerdir böyle
avuttular işte. (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bu bütçe ne kadar açık veriyor
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Rakam
var burada, rakam. Şimdi, oradan laf at, buradan laf at; gel kürsüye
-ilkokul çocuklarının- yani, bayram günleri nutuk çeker gibi konuşmalar
yap, bilmem neler yap, ondan sonra bütçe açık versin. Ee, ne oldu bu iş?
Yok böyle numara! Burada rakamlara bakacaksınız. Rakamlar burada.
(CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ofer'le ilişkiniz ne Sayın
Bakan?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hastanelerin parası ne oldu?
ATİLA EMEK (Antalya) - Zeytinburnu kime verildi
Sayın Bakan?
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Halep orada, arşın burada!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız, şimdi, 2005 yılı kesin hesap kanununu görüşüyoruz
burada. Bundan önceki bütün kesin hesap kanunlarında, yani bizim
Hükûmetimizden önce, ne kadar gider denilmişse, onun çok fazlasını
yapmışlar; ne kadar açık demişlerse, onun çok fazlasını yapmışlar. (AK
Parti sıralarından "örnek ver" sesleri) Bakın, şimdi, 1995
bütçesini söylüyorum. Örnek… Vaktimiz kısa, onun için az vereceğim.
Demiş ki: Giderimiz 1 milyar 330 milyon TL olacak.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Hangi hükûmet zamanında?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hâlbuki,
sonra, sene sonu gelmiş, yahu, kusura bakma, 1 milyar 724 oldu gider,
demişler. Nereye bunlar? Hem böyle diyorsun, nereye harcıyorsun bu
milletin parasını?
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Popülizm!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu milletin
parasını nasıl harcarsın arkadaş? "Kim ne verirse ben 5 kuruş
fazla veririm, 5 lira fazla veririm." Verirsin de, bu milletin
parasını verirsin.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bu milletin malını satıyorsun,
malını! Fakir fukaranın malını satıyorsun babalar gibi!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sonra,
bu milletten vergi toplayacaksın. Vergi alma. Vergi almadığınız
zaman, gidiyor, borç alıyor, o borçların faizlerini ödüyor bu sefer
bu millet. Başkası ödemiyor, başka millet ödemiyor, Türk milleti ödüyor
bunları.
Onun için, değerli arkadaşlar, milletin menfaati,
bu bütçeye sahip çıkmaktan geçer.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin menfaatin?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın,
şimdi, bizden önce… Hani "Sizden önce başladı bu iş." diyorlar.
Bizden bir sene önce, 2002 yılında 98 milyar demişler harcayacağımız
para, sonunda bir bakmışlar, 115,5 milyar harcamışlar. Hani sahip çıkılıyordu,
bizden önce başlamıştı? Demek ki, bizden önce de bu bozukluk devam
ediyordu.
Şimdi 2003 yılına gelmişiz. 2003 yılında demişiz
ki, 145 milyar harcayacağız, 140 milyar harcamışız. Bak, tasarruf
yapmışız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 2007 yılında?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç paralık iş yaptınız
Sayın Bakan?
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Tuncay, rakamlar ortada.
Tuncay rakamları dinle.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Demişiz
ki, 149 milyar harcayacağız, 141 milyar harcamışız. 155 milyar harcanacak
demişiz, 146 milyar harcanacak demiş… Şimdi, bu kesin hesap kanununda,
ben size söyleyeyim, 2005 yılının kesin hesabında 29 milyar açık verecek
diye hesaplamışız normalde, biz bunu, gelirlerimizi fazlalaştırmışız,
giderlerimizi azaltmışız 8 milyar açık vermişiz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sattığınız fabrikalar nereye
gitti?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Kesin
hesap kanununun özeti bu. Onun için, burası Maliye Bakanlığının
bütçesi… Bütçe demek rakam demek, bütçe demek rakam. Bütçe demek laf
demek değil, bütçe demek rakam demek.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Somali heyetiyle ilgili
ne söyleyeceksiniz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gizlenen harcamalardan
da bahsetsenize Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa, bu
böyle işte.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Rakamlar verdim gizlenen
harcamalarla ilgili, onları da söyleseniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz buna Hükûmet olarak ne diyoruz biliyor musunuz?
Türkiye'nin normalleşmesi diyoruz. Öyle, çok fazla, Türkiye şöyle
atladı, böyle zıpladı falan değil. Öyle atılımlar yaptık ki, artık,
Türkiye şirazesinden çıkmıştı, Türkiye'yi normalleştirdik. Bunun
adı bu.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Belli oluyor!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yani,
çok fazla böbürlenmiyoruz. Türkiye'yi normalleştiriyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Vallahi, yavuz hırsız ev
sahibini bastırırmış derler, ancak bu kadar olur ha!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
Türkiye'yi normalleştirmek ne demek? Türkiye'nin güvenilir olması
sağlandı, istikrarlı olması sağlandı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Somali heyeti?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İstikrarlı
oldu da ne oldu? Haa...
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Nerede o istikrar Sayın
Bakan, nerede? Kim güvenmeye çalışıyor? Kim güveniyor Türkiye'ye?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
içeride ve dışarıda, artık, Türkiye'nin prestiji arttı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Bakanları bile kapıda
bekletiyorlar. (AK Parti sıralarından "Dinleyelim beyler, dinleyelim!"
sesleri)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunun
rakamsal manası nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Eskiden,
Türkiye'ye, 1 milyar dolar civarında yabancı sermaye gelirdi...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Şimdi mısır gibi 15!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...o da
doğru dürüst gelmezdi bile.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Şimdi mısır
gibi, mısır!
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) - Kaç ton mısır geldi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kaç ton mısır
geldi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
gazetelerin ekonomi sayfaları değil, artık, manşetlerine kadar
çıkıyordu. Türkiye'ye neden yabancı sermaye gelmiyor? Bütün memleketler,
gelişmekte olan memleketler, kendilerine yabancı sermaye çekebilmek
için âdeta büyük bir yarış ve rekabetin içerisine girmiş durumdalar
ve herkes de çekiyor, Türkiye bakıyordu. Neden? Türkiye'nin kendi
evi düzgün değildi, kendi evi berbat bir durumdaydı....
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yüzde 15 reel
faiz veriyorsun, ondan!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Senin
evin berbat durumda olursa kim gelir sana Allah aşkına? Kimse bakmaz
bile, yüzüne bile bakmaz. Haa, şimdi, Türkiye oradan bu duruma geldi.
Şimdi oradan bu duruma gelince ne oldu? (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kâr eden tesisleri sattınız,
Tekeli sattınız!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 1 milyardan,
şimdi, bu sene, onuncu ay itibarıyla, 15,8 milyar dolar şu anda bilfiil
yabancı sermaye geldi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kaç kişiyi istihdam ettiniz?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Nereye yatırım yaptınız,
nereye? Kim yatırım yaptı?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Parsel parsel satıyorsunuz!
Nereye yatırım yaptınız, söyler misiniz? Hangi fabrikayı kurdunuz?
Hangi fabrika?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hangi fabrikayı kurdunuz?
Kime iş buldunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu ekimden
ekime, yani, bir yıllık alırsak bu...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyelim, rica ediyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hangi fabrikayı kurduklarını
söylesin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...21
milyara tekabül ediyor bu. Yani, 1 milyar nerede, 20 milyar nerede?
Aradaki fark bu kadar açık. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
MEHMET KARTAL (Van) - Tekelin özelleşmesinden belli!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Aradaki
fark bu kadar açık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, işte, AK Parti Hükûmetinin
farkı bu. Bunu, artık, kabul edelim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sizin villalar ne oldu Sayın
Bakan, sizin villalar?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa,
şimdi burada diyorlar ki: "Efendim, acaba, biz, beyazı nasıl siyah
gösteririz?" Biraz önce konuşmaları ben dinledim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - O konuyu en iyi sen yaparsın
Sayın Bakan! En iyi sen yaparsın!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Beyazı
nasıl siyah göstermenin türlü ustalıkları burada dile getirilmeye
çalışıldı, ama millet, bunları, her şeyi biliyor, görüyor
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Yapalım bir seçim de, görüyor
mu görmüyor mu…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Görüyor,
hiç lüzum yok.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Millet işsizlikten kırılıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bana
laf atmaya da gerek yok değerli arkadaşlar. Sakin olalım, yavaş yavaş
bunlara bakalım.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Millet aç, hâlâ "millet
biliyor" diyor!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
"Efendim, evet, şu arttı bu arttı, ama, reel olarak ücretler düştü."
diyor. Allah Allah!
Şimdi, burada anlattık. Yine de ben anlatayım.
Sayın Başbakanımız anlattı, ben anlattım.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hikâye anlatıyorsun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Burada, sizin 2007
programınızda yazmışsınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, dört yıllık TÜFE yüzde 53,1.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçileri anlat.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bizim,
şimdi, en düşük memur maaşı 2002'de 392 liraymış, 2006 Kasım ayında 765
lira. Yahu, 392 lira mı büyük, 765 lira mı? Yani, yapmayın… (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Mazot ne kadar?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Mazot ne kadar, mazot?
SALİH GÜN (Kocaeli) - Mazot 800 binden 3 milyona
çıktı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
burada, çıkmış, 765 lira 392 liradan nasıl küçük, onu göstermeye çalışıyor.
Olmaz bu ya, olmaz!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Senin villa ne oldu, villa?
SALİH GÜN (Kocaeli) - Mazot 800 binden 3 milyona
çıktı, 3 milyona…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın,
şimdi, değerli arkadaşlar, çok kıymetli muhalefet, beni dinleyin.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Ne dinleyeceğiz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
2002 Aralık ayında asgari ücret 184 liraydı, 2006 yılında 380 lira.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Mazot kaç para, mazot?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Mazot, mazot… Mazotu söyle…
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 184 lira mı büyük, 380 lira mı büyük? Ya,
bunu bir söyleyin ya, hangisi büyük?
SALİH GÜN (Kocaeli) - 800 bin mi büyük, 3 milyon mu
büyük?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, açlık sınırı
nedir?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Böyle
şey numaraları olmasın, yani, böyle, o mu büyük…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - 200 gram ekmek kaç
para Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 380 lira
184 liradan daha küçüğü nasıl ispat edecek, böyle gayretlere girmeyin.
Olmaz bu. Millet bunu biliyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, açlık sınırı
nedir?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Millet
matematik biliyor, millet rakamları biliyor, millet geçmişi biliyor.
Millet sizi de biliyor, bizi de biliyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - 200 gram ekmek kaç
lira Sayın Bakan? 200 gram ekmek kaç para, onu söyleyin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sen git
fırına, oradan bir öğreniver. Hiç
fırına uğramıyorsun.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Senin haberin var mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hep sosyete
yerlerinde dolaşıyorsunuz, ondan sonra, geliyorsunuz, halktan
bahsediyorsunuz. Olmaz böyle şey! Gidin… Gidin, biraz dolaşın. Pazar
mazar dolaşın, girin. Korkmayın, bir şey yapmaz millet. Seçim zamanı
zor girersiniz, ama, şimdi gidin, bir şey demezler. Bir şey demezler.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen kendinden kork Sayın Bakan,
bizim bir korkumuz yok halkla!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakınız, yaptığımız, tabii, bir sürü şeyler var.
Geçen sefer de Sayın Başkan beni uyarmıştı, "Geçmiş hükümetler
bir saatte anlatıyor, siz de onun kadar anlatın." dedi. Ben de
söyledim, geçmiş hükûmetler az iş yapmışlar, çok bile onların bir saat
konuşmaları. Bizimki yap yap bitmiyor.
Şimdi, bakın, bir KÖYDES projesinden bahsedeyim
size, pek hoşlanmıyorsunuz; ama, yine de bahsedeyim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Tabii çünkü, bütün hortumcular
orada.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
KÖYDES projesi, değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz zamanında
tatbike konmuş, köylümüzün en önemli, rahata kavuşturan, refah seviyesini
artıran, yolunu, suyunu, artık, benim suyum yok, yolum yok dedirtmeyecek
bir proje tatbike koyduk. Öyle mi? Şimdi, köy köy dolaşın, ilçe ilçe
dolaşın, kaymakamlara sorun, valilere sorun, bakın bakalım, cumhuriyet
tarihinde nasıl bir proje bu proje. Köylülere gidin sorun, nasıl
bir proje bu proje. Bu proje ile binlerce kilometre yol yapıldı, yüzlerce
yere, binlerce köye su getirildi, hâlâ da götürülmeye devam ediyor.
Geçen sene biz koyduk 2 milyar YTL ödenek, 2007 yılında, şimdi kabul
edeceğiniz bütçede de aynı ödeneği koyduk. Bunun üzerine bir de, 10
binin altında kalan belediyelerimizin köy ve içme suyu ihtiyacını
görmek için BELDES projesi getirdik. 300 milyon YTL de buna koyduk. Şimdi
göreceksiniz. Milletin yüzü gülüyor yüzü...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sana gülüyorlar
sana.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin
yüzünüz gülmüyor; ama, milletin yüzü gülüyor. Buradaki şu Grubun
da yüzü gülüyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu millete hizmet
etmek güzel bir şey değerli arkadaşlar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin ve oğlunun yüzünün
güldüğü kesin, halkın yüzü gülmüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
bu projelere bir kulp takacaklar ya, bir şey diyecekler ya, efendim,
bunu akrabaya verdiniz, tanıdıklara verdiniz ihaleleri, eşe dosta
tanıdığa yoldan çağırıp çağırıp verdiniz. Değil mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ali Dibo yöntemiyle
verdiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, KÖYDES'in paralarını, ben, kaymakamlara gönderdim,
ilçe başkanlarına göndermedim. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İhaleleri kim aldı,
ihaleleri?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O kaymakamlar
paraları harcarken de…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İhaleleri kim aldı?
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Talimatları dinlemeyen
kaymakamı sürgün ettiniz ama.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - …valilerin
denetimi altında yaptılar onu. Öyle mi? (CHP sıralarından gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kaymakama gönderdiğin parayı,
Keşan Kaymakamı talimatı dinlemedi diye sürgün ettiniz. (AK Parti
sıralarından "Otur yerine!" sesleri)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu kaymakamlar, bu valiler, hep bunlar katakulli
mi yaptılar yani, hep şey mi oldular ha?
(CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen yaptın!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunlara
laf mı ediliyor? Bunların başkanlığında harcandı bu paralar. KÖYDES'lere
gönderdik, kaymakamların başkanlığında yapıldı bunlar. Paraları
onlara verdik ve ihaleleri de onlar yaptılar, onların başkanlığında
yaptılar.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Orada istemediğin kadar
Ali Dibolar var Sayın Bakan.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Belediye meclis üyeleri
yapıyor Sayın Bakan, Allah'tan kork!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu ülkenin
mülki amirlerine kimsenin laf etmeye hakkı yok, kimsenin öyle laf
etmeye hakkı yok. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Eğer, varsa elinde bir belge, getirirsin, sonuna kadar takip
ederiz. Öyle laf etmenin âlemi yok. (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bir sürü belge var. Belgeleri
verdik, ne yaptınız belgeleri?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ha, şimdi,
ihaleyi o da alıyor, o da alıyor… Muğla'da bir parke ihalesini Cumhuriyet
Halk Parti Belediyesi almış, şey mi olmuş orada yani? Ha? Orada da yolsuzluk
mu var?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Kırk yılda bir denk gelmiş.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - CHP
alınca yolsuzluk yok, bilmem ne alınca yolsuzluk var… Bu zihniyeti bırakın
artık, Allah aşkına bırakın, millet bunu biliyor ya! Tamam, bırakın!
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Aman iptal edin Sayın
Bakan onu; yanlışlık olmuş, iptal edin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Neyi
iptal edeceğiz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - CHP'li belediye almış
ya, iptal edin, yanlışlık olmuş.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Millete
hizmeti mi iptal edeceğiz?
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Azıcık da belediyelere
gönderin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Maliye Bakanlığının bütçesini konuşuyor olmamız hasebiyle,
Maliye Bakanlığına bağlı olan Millî Emlak, hazineye ait taşınmazlar
da bu dönemde etkin ve verimli olarak kullanıldı, işsizlik, konut
açığı, çarpık kentleşme, bölgeler arası ekonomik ve sosyal dengesizlik
gibi, ülkemizin kangren hâline gelmiş sorunlarının çözümünde önemli
rol oynadı.
ATİLA EMEK (Antalya) - Unuttun, yine atladın Sayın
Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Zeytinburnu Marinası…
ATİLA EMEK (Antalya) - Ne olur bir açıklayıver.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Biz danaburnu biliyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet,
sorun, açıklayalım her şeyi, sorun, açıklayalım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Bekliyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hiç kimseden bizim korkumuz yok, bunu
bilin.
ATİLA EMEK (Antalya) - Ne var bu Zeytinburnu'nda?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir de bizim MASAK Başkanlığımız var. MASAK Başkanlığı
olarak, biz, temel görevi, biliyorsunuz kara paranın aklanmasıyla
ilgili her türlü suçları incelemektir. Bu kapsamda, bir defa, MASAK,
yeni bir kanunu çıktı sizlerin gayretleriyle ve bu manada birçok
eğitim faaliyetleri gerçekleşti. 2005, 2006 yılında ülke genelinde
22 eğitim faaliyeti gerçekleştirdi, 1.453 banka personeli eğitildi.
Ayrıca, duyarlılığın artırılması ve yükümlü gruplarıyla iş birliğinin
azami düzeyde gerçekleştirilmesi amacıyla şüpheli işlem bildirim
rehberi hazırlandı.
Bu faaliyetler sonucunda 2006 yılının ilk on bir
ayında şüpheli işlem bildirim sayısı 868'e ulaşırken, aynı ayda yüzde
136'lık bir artış sağlanmış oldu. Yine, yükümlülük denetimi faaliyetleri
çerçevesinde 2005, 2006 yıllarında 30 banka, 11 sigorta şirketi,
257 yetkili müessese, 104 aracı kurum olmak üzere, toplam 402 yükümlü
denetlenmiş oldu. Ayrıca, cumhuriyet savcılığına 26 adet suç duyurusunda
bulunuldu.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz, vergileme alanında
kapsamlı bir yeniden yapılanma süreci içerisinde bulunuyor. Türkiye'de,
biliyorsunuz en önemli husus -bizden önce- vergileri toplayamamaktı.
Şimdi, Gelir İdaresiyle ilgili… Gelir İdaresi Başkanlığımız var
bizim. Bu Gelir İdaresi Başkanlığı bizim Hükûmetimiz zamanında kuruldu.
Yıllardan beri söyleniyordu: "Gelir idaresi başkanlığı ne zaman
kurulacak, ne zaman reform yapılacak?" Çünkü, vergilerin toplanması
için üç sacayağı var. Bunlardan bir tanesi mevzuattır. İyi bir mevzuat
olmadıktan sonra vergi toplayamazsınız. İkincisi, iyi bir vergi
idaresi olmadıktan sonra etkin bir vergi denetimi, etkin bir vergi
toplama işini yapamazsınız. Üç, iyi bir vergi denetimi olmadıktan
sonra, yine vergideki etkinliği sağlayamazsınız. O bakımdan, biz
bunu üç ayak hâlinde bütün reformlarımızı yapmaya gayret ettik.
Bir defa, geldiğimiz zaman, memleketimiz ağır
bir ekonomik krizden geçmişti. Herkesin vergi borcu vardı. Vergi idaresiyle
herkes mahkemelik duruma düşmüştü. Çünkü, ödeyecek hâlleri kalmamıştı.
Biz geldiğimizde, bir defa, o nereden buldun falan
o kanunları tamamen kaldırdık, vergi barışı getirdik. Vergi barışıyla
binlerle dosya, raflarda olan binlerle dosya, bir defa, tamamen, karşılıklı
olarak devletin uzattığı ele vatandaşlarımız da el verdiler ve vergi
barışı suretiyle, hem onlar dertlerden, sıkıntılardan, mahkemelerden,
ihtilaflardan kurtuldular -binlerce vatandaşımız, binlerce mükellefimiz-
hem de devletimiz onları boşu boşuna takip etme işleminden kurtuldu
ve devletin kasasına da, 4,7 milyar YTL para girdi. Bundan dolayı,
ben, bütün vatandaşlarımıza ve mükelleflerimize, buradan bir kere
daha teşekkür ediyorum. Yani, bu millet isterse, değerli arkadaşlar,
bu millet isterse, vergisini de tam olarak öder, isterse, bu bütçesini
de, bu milleti başka yerlere muhtaç etmeyecek bir hâlde tutar. Şimdi,
devletle milletin kaynaşmasının önemli neticesi budur.
Ben, şimdi Maliye Bakanı olarak bakıyorum, Maliye
Bakanı olarak bizim hiç kimseye ihtiyacımız yok. Bu milletin en büyük
dostu kendisi. Kendinden başka da hakiki dostu yoktur. Bunu böyle bilmek lazım.
O zaman, bu milletin kendi ayağı üstünde durabilmesi için bu vergilerini
tam olarak ödeyip, bizi, bu milleti, bu devleti kimseye muhtaç etmemesi
lazım. İşte, bu Hükûmet bunu becerdi, bu Hükûmet, bunu sağladı.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Kayıt dışı ne kadar Sayın Bakan?
Kayıt dışı rekor kırdı döneminizde.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz, ayrıca bir iş daha yaptık. Bu gelirler artarken
bizde, toplam gelirler artarken, biz vergilerin nispetlerini düşürdük,
vatandaşın üzerindeki yükü düşürdük. Mesela, kurumlar vergisi
ilk geldiğimizde yüzde 33'lerdi hatırlarsınız, yüzde 20'lere düşürdük
bunu. Kurumlar vergisi ve dağıtılan vergiler toplamı yüzde 65'ti
vergiler ve OECD'nin en yüksek vergi alan ülkeleri içindeydik biz. Şimdi,
bunları biz yüzde 35'lere düşürdük. 65 nerede, 35 nerede? Biz bunları
indirdik, bizim vergilerimiz arttı, topladığımız vergiler arttı.
"At binenin, kılıç kuşananın" demişler, böyle… (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Biz, Hükûmet olarak vergileri düşürüyoruz, bizim
vergi gelirlerimiz artıyor. (CHP sıralarından gürültüler) Ama, ne
olmuş? Bakın, ben size söyleyeyim: OECD ülkeleri arasında en düşük
beş ülkenin arasına girdik. Yani, vergisi en düşük beş ülkenin arasına
girdik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Rüyanı anlatmıyorsun değil
mi Sayın Bakan? Bu gördüklerin, anlattıkların rüya değil!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen Türkiye'yi mi anlatıyorsun,
başka yeri mi anlatıyorsun?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tabii,
siz, Türkiye'de dolaşmıyorsunuz ki, sizin kafanız başka yerlerde,
başka yerlerde sizin.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Biz buradayız da, siz burada
değilsiniz. Başbakanın da, sizin de Türkiye'ye uğradığınız yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin
şeyiniz, sizin kafanız başka yerde, sineyimillet mi, başka yer mi,
bilmiyorum ki, anlayamadım ben yani, onu da pek kafam şey etmez. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
Şimdi, değerli arkadaşlar, ama, biz bu tarihte ne
yaptık? Şimdi, kayıt dışı, evet, kayıt dışı fevkalade önemli. Şimdi,
bizim zamanımızda, biz geldik, o da mükellef, bu da mükellef. Bir baktık,
bazıları ölmüş, hiç alaka kalmamış, şu olmuş, bu olmuş, bir defa onları
temizledik.
Ondan sonra, bizim zamanımızda, 330 bin kişi yeniden
mükellef oldu. Taban artıyor, vergi tabanı tabana yayılıyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - 189.301 iş yeri kapatıldı!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunların
içerisinden 170 bin tanesini, bizim elemanlarımız… Vergi dairesinin
yolunu falan bilmiyor adam, 170 bin çalışıyor ama hiç kaydı kuydu
yok. "Gel bakalım" dedik, onları bulduk tek tek. 170 bin kişiyi,
biz, tespitlerimiz ve kontrollerimiz sayesinde yeni vergi mükellefi
yaptık.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bravo.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yeni
vergi mükellefi yaptık, vergi tabana yayıldı ve dolayısıyla, bakınız,
şimdi, hem bunları yaptık hem mali disipline riayet ettik, bu milletin
parasına sahip çıktık hem de hizmetlerimizi artırdık, halka olan
hizmetlerimizi artırdık. Nasıl hizmetlerimizi artırdık? Bir defa
bir örnek vereceğim: Bizden önceki 2002 yılının bütçesi 98 milyar
YTL'ydi, bizim şimdi bu 2007 bütçesi 204 milyar YTL. Yani, millete hizmetin
bedeli. Sadece sağlıkta, sadece sağlıkta, biz geldiğimizde 9,9
milyar YTL sağlık masrafı yapılıyordu, biz, şimdi 25 milyar YTL yapıyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Eczanelerin alacağı ne
kadar Sayın Bakan?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hastane paralarına el koydunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Herkes
şimdi eczanelerden paşa paşa, güzel güzel, rahat rahat, gidip ilaçlarını
alıyor. Eskiden milleti sokuyordunuz kuyruklara, kuyruklarda bekle
Allah… Adam hasta ya; hasta adam, bir de kuyrukta bekle.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Şimdi, beklemiyor mu kuyrukta?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İki gün
kuyruk, sonunda da "Yok senin ilacın."
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hastaneleri sen görmedin
galiba Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu millete
böyle eziyet çektiriliyordu. Bizim Hükûmetimiz zamanında, bu millet,
artık rahat gördü, rahat yüzü gördü, insan gibi muamele görüyor insan.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu bilin, bu Hükûmetin kıymetini
bilin. Burada, çıkıp, beyazı nasıl kara göstereceğiz, onu yapmaya
gayret edeceğinize, yani bu millet adına şu Hükûmete bir teşekkür
edin ya! Ama, siz etmeseniz de millet ediyor.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Millet başka bir şey ediyor,
başka bir şey!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, âdet yerini bulsun diye bir
de bazı rakamlar vereyim size. Biz, 2007 bütçemizi 204 milyar olarak
tahmin ettik. Buradan, gelirler olarak da, 173,9 milyar vergi gelirleri,
26,3 milyar YTL vergi dışı gelirler alacağız. Özel bütçeli idarelerin
öz gelirleri 3,3; düzenleyici, denetleyici kurumların vergileri
de 0,7 milyar YTL olacak. Toplam net genel bütçe geliri 184,3 milyar
YTL.
Şimdi, bir de değerli arkadaşlar, bu sefer pek olmadı,
ama, yukarıda, Plan ve Bütçede olmuştu, belki bundan sonraki konuşmalarda
olur; dolaylı vergiler, dolaysız vergiler, ikide bir gelirler, derler
ki: Dolaylı vergiler çok arttı, Avrupa'da şöyle, işte, OECD'de böyle.
Değerli arkadaşlar, oradaki dolaylı vergilerin hesaplanmasıyla,
dolaysız vergilerin, bizdekiler ayrı. Onlar, sosyal sigorta primlerini
de dolaysız vergilerin içine koyuyorlar, dolayısıyla, oranlar değişik
çıkıyor. Şimdi, ben de dedim ki: Koyun onları da içine, bakalım bizimki
ne çıkıyor? Bizimki de, koyduğunuz zaman, dolaysız vergilerin payı
yüzde 49 oluyor…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Eskiden nasıl hesaplanıyorsa
o yöntemle hesaplayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendime
söyleyeyim, dolaylı vergilerin de yüzde 51 çıkıyor. Şimdi, hiç öyle
değil yani, göründüğü gibi değil. Ayrıca, yüzde 30'du şeyde de, OECD
ülkeleri içerisindeki vergiler de 31,6; onlar da 33'e doğru çıkıyor.
Şimdi, dolayısıyla, bütün maliye literatüründe veyahut da dünya
maliye tarihinde, artık, bir değişim söz konusu. Gelirler arttıkça
ve gelir dağılımı içerisindeki dağılım daha adaletli hâle geldikçe
dolaylı vergilere daha önem veriyorlar. Bütün ülkelerde, bakınız,
bütün ülkelerde kurumlar vergisini düşürüyorlar, gelir vergisini
düşürüyorlar. Neden? Yabancı sermayeyi daha fazla çekmek için, bir
de yatırım yapacak olan müteşebbisin önündeki vergi engellerini
kaldırmak için.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Siz yatırım indirimini
kaldırdınız; kurumlar vergisini indirdiniz, yatırım indirimini
kaldırdınız; nasıl oluyor bu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onun
için, harcamalarda mesela, bizim şimdi indirdiğimiz bazı KDV oranları,
Avrupa'da çok daha yüksek, çok daha fazla. Şimdi Bulgaristan Maliye
Bakanı geldi, dedi ki: Biz her şeyde yüzde 15 yapıyoruz. Suda da mı
yüzde 15? Evet. Ekmekte de mi yüzde 15? Evet. İlaçta da mı? Evet. Hepsinde
yüzde 15 yapıyoruz, dedi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Eyvah, bunu duyunca
ekmeğin KDV'sini artırmayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
bizde öyle değil tabii, bizde öyle değil. Ama, bizde bir şey var, ona
dikkat etmemiz lazım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ekmeğin KDV'sini artırmayın
da.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
bu bütçe var ya, elimizdeki bütçe, konuştuğumuz, günlerden beri konuştuğumuz
ve yarın da inşallah son konuşmalar yapılıp da oylayacağımız bütçe,
işte o bütçenin açık vermemesine çok dikkat etmemiz lazım. O faiz
dışı fazla fevkalade önemli. Şimdi, buna dikkat etmezsen ne oluyor?
İşte son, yüzde 10'un üzerinde bütçe açıkları çıktı Macaristan'da,
getirmedik vergi bırakmadılar; mecbur, başka çareleri yok. Koskoca
Almanya bile, bütçe açığını önleyebilmek için, KDV oranlarını orada
3 puan daha artırdı. Biz indiriyoruz... Bakınız şimdi, Hükûmetimizin
durumunu takdirlerinize arz ediyorum. Biz vergilerimizi indiriyoruz.
Tekstilde indirdik mi? İndirdik. Deri eşyalarında indirdik mi?
İndirdik. Sağlıkta indirdik mi? İndirdik. İlaçta indirdik mi? İndirdik.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Niyet mektubunda
ne yazıyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gıdada
indirdik mi? İndirdik. Millî eğitimde indirdik mi? İndirdik. Hepsinde
indirdik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Senin adın indirene çıktı
zaten!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İndirdik
mi bindirdik mi?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen indirensin zaten!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İndi
mi bindi mi? O kadar. (AK Parti sıralarından alkışlar) İndi, indi...
Uzun lafın kısası, vergi yükünü indiriyoruz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Senin adın "indiren Kemal"
olacak!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Zaten
bu topladığımız paraların da turşusunu kurmayacağız. Ne kadar fazla kayıt
dışından da gelince, indirmeye de devam edeceğiz, bunu herkes de
bilsin, vatandaşa dağıtacağız. Biz vatandaşa hizmet için gelmişiz, niyetimiz
bu, bunun için gelmişiz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Keseni doldurmak daha önemli
gibi geliyor bana, pastörize yumurtadan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Herkes
kendini kendi gibi biliyor! Ne yapalım? Aynaya bakın, aynaya!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ben hiç ticaretle uğraşmadım,
yumurta ticareti yapmadım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Aynaya,
aynaya, aynaya! Sayın Başbakanımız öyle dedi "Aynaya bak aynaya!"
O kadar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Aynaya bak aynaya! Neyi göreceksin? Herkes bir baksın aynaya!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız,
Maliye olarak yaptığımız, vatandaşımız daha önce gidiyordu -yahu,
para ödeyecek, para- diyor ki: "Ey devlet, ben para kazandım, ondan
da vergi ödeyeceğim, bu vergimi de buyur al." Onu vermek için kuyrukta
bekliyor adam ya!
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Üç gün gidip geliyor!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Üç gün gidip geliyor, doğru. Üç gün
gidip geliyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Ne zaman bekliyordu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Kuyruk,
kuyruk, kuyruk. Ondan sonra ter içerisinde…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne zaman bu?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Şimdi, siz ayağına kadar
götürüyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ben o
kuyrukta bayılanları biliyorum. Vakti zamanında ben de o kuyrukta
bekleyenlerdendim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Fırsat kolluyordun sen o
zaman, ne kuyruğu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
biz, bir şey getirdik…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Naylon faturadan dolayı
mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan patron olmadan
önceki dönem. Çok eski yani!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
biz öyle bir sistem getirdik ki…
Yalnız bir şey var, onu da söyleyeyim: Bu sistemin
başlangıcı da, VEDOP projesinin başlangıcı, VEDOP-1 bizden önce
başladı, onlara da teşekkür ediyorum ha. Neyse, hakkını verelim.
Şimdi, biz bunu geliştirdik, VEDOP-2 kurduk, şimdi VEDOP-3 oluyor. Şimdi,
vatandaşımız oturduğu yerden düğmeye basıyor, pıt, beyanname gitti.
Oturduğu yerden… Şimdi, vergi dairesine gitmiyor, zaman harcamıyor,
para harcamıyor, efendim, trafiği sıkıştırmıyor.
AHMET IŞIK (Konya) - Zaman ekonomisi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendime
söyleyeyim, kâğıt bilmem ne harcama şeyleri yok, düğmeye bastı, beyanname
gitti. Böyle, 18 Aralık tarihi itibarıyla 44 milyon 402 bin beyanname
bu yolla alınmış. Bu büyük bir şey. Ben, doğrusu hizmeti geçen bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar. Bu fevkalade önemli.
Şimdi, beyannameyi veriyor, parayı ödeyemiyordu
eskiden. İşte, parayı, yok bankada gözüküyor… Şimdi, onda da bütün
işlemler yapıldı, yine düğmeye basıyor, para da gitti.
Şimdi, bir şey daha getirdik "e-mükellef"
diye. Mükellef gidiyor, bazıları, tam yurt dışına çıkacak, "senin
yasağın var" diyorlar. Allah Allah, adam, şimdi, bu kadar gittiğine
mi yazık olsun, bir de yanında arkadaşları var, onlara ayıp oluyor,
dışarıdakilere ayıp oluyor filan. Şimdi artık, herkes düğmeye basıyor,
kendi durumunu öğreniyor. Borcu mu var, alacağı mı var, yurt dışına
çıkış yasağı mı var, başka işi mi var; şimdi, herkes tak diye hemen bu
şeyden line'a giriyor; tak diye öğreniyor. Bu derece önemli oldu.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ne kadar büyük bir iş, ne
önemli bir iş!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
bu derece çok şeyler getirdik mükelleflere ama, şimdi, yine, biz de
düğmeye basıyoruz, o mükellef ne yapmış ayna gibi çıkıyor karşımıza.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Basıyorsun düğmeye af geliyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bas düğmeye
al neticeyi. Tabii, bu kadar basit.
Bak, öğrendiniz değil mi? Tamam, çok güzel.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Bas düğmeye af gelsin. Kaçakçılık affı da gelsin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, böyle düğmelerle, o zaman
da yanlış yapan binlerce de mükellef karşımıza çıkıyor tabii. Onların da denetimi
ona göre yapılıyor artık.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Böyle düğmelerle iş gidecek!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Denetim,
hani dedik ya, bir ayağı da güçlü bir denetimden geçer. O güçlü denetim
de artık kuruldu. Şimdiye kadar bir veri tabanı yoktu. O veri tabanı
buraya gerçekleşti. Bütün artık, mükelleflerin nüfus kâğıdı numarası,
hüviyet numarası mükellef numarası oldu. Hiç, tekrar, gidip de mükellef
numarası alayım da, uğraşayım da, üç gün bekleyeyim yok.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mükellef mi kaldı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bak nüfus
kâğıdına, o senin mükellef numaran kardeşim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kepenk kapatıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu kadar
basitleşti.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Çiftçi iflas etti. Esnaf iflas etti. Mükellef kalmış, ne mükellefi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
ben size yapılan incelemelerin neticelerini fazla vaktinizi almamak
için söylemiyorum.
Maliye olarak, değerli arkadaşlar, bir emanet aldık
üstümüze. O emaneti layıkıyla yerine getirmenin gururuyla karşınızda
bulunuyorum. Alnımız ak, başımız diktir. Milletimize hizmetimiz
tamdır arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ve bu hislerle,
bu duygularla 2007 yılının bütçesini size arz ediyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şu dokunulmazlığı da
bir kaldırıverin Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
kısaca Özelleştirme Başkanlığının da bütçesine geleyim.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme, en büyük reformlardan
bir tanesidir ülkelerin ekonomik hayatında. Yapısal reformlar dediğimiz
reformlardan bir tanesidir. Ülkede birçok başarılar elde edebilirsiniz,
fakat yapısal reformlar yapmazsanız, o başarıları kalıcı hâle getiremezsiniz.
Vergi reformu yapacaksınız, bankacılık reformu yapacaksınız,
adalet reformu yapacaksınız, özelleştirme yapacaksınız, bunlar
fevkalade önemlidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sosyal güvenlik…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sosyal
güvenlik reformu yapacaksınız. Diyorum ya, say say bitmiyor. Onun
için, kusuruma bakmayın, yani, bazılarını söyleyemiyoruz, onun
için kusuruma bakmayın.
Şimdi, bu özelleştirme, 1980 yıllarından beri Türkiye
literatürüne girdi, ekonomi literatürüne girdi. Özelleştirme
yapmamız lazım. Daha o zamandan, birçok millet başladı ve onlar bitirdiler
özelleştirmelerini ve maalesef, eskiden demirperde gerisi ülkeler
derdik, onlar bile bitirdiler.
Şimdi, biz, söyle, konuş, konuş… Özelleştirme şöyle
özelleştirme böyle, falan, yirmi seneyi aşkın bir zaman yahut yirmi
seneye yakın bir zaman, yapıla yapıla 8 milyar özelleştirme yapıldı.
Bizim ekonomi politikalarının önemli bir ayağı özelleştirme. Bunu,
daha Parti Programı'nda anlattık. Partiyi kurarken dedik ki, biz bunları
yapacağız. Hükûmet olduk, Hükûmet Programı'nda da söyledik ve işe başladık,
hızlı bir özelleştirme yapma mecburiyetimiz vardı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ofer ne demişti, Ofer?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O azmimizi
belirtebilmek için, o kararlılığımızı belirtebilmek için, biraz
da halktan gelen tarafımız da olduğu için, babalar gibi satarız dedik
yani, kötü mü ettik ya. Yani, şimdi…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ofer ne demişti?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kendi babanın malı değil
ki satasın, milletin malı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
arkadaş, biz dört yılda 18 milyar dolar özelleştirme yaptık; bu milletin
kasasına girdi. Bu para, bu devletin kasasına girdi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yani, milletin malını
sattınız Sayın Bakan.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Bakan, nerede o para?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
bir sürü, tabii, laflar ediliyor. Ben size bir şey soracağım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Milletin malını sattınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O kadar
açık ve şeffaf yaptık ki, özelleştirme ihalelerine girip de, benim
hakkım yendi diyen bir kişi duydunuz mu arkadaşlar ya, bir kişi duydunuz
mu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - 14,76'lar ne oldu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu muhalefetten
başka bir kişi duydunuz mu? (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Balıkesir SEKA'yı kime
verdin, kaça verdin?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - 14,76 ne oldu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İhaleye
giriyor adam, "ya, benim hakkım yendi ya, bu ihalede" desin
bir kişi, çıksın. Yok.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Anlat, anlat, TÜPRAŞ'ı da
anlat.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Televizyonlarla
bütün milletin huzurunda yapıyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yüzde 14,76 TÜPRAŞ hissesi
nasıl satıldı Sayın Bakan? Duyan yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Bakan, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tamam
Sayın Başkanım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ofer'le, Oger'le nasıl görüştünüz?
Kimin uçağıyla gittiniz?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kimin uçağına bindin?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne derler?
İşte, eremediği üzüme koruk derlermiş yani. Derler işte, diyorlar
ne yapalım? Ama, o şunu desin, bu bunu, kim ne derse desin, bizim alnımız
açık.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biz demiyoruz, mahkeme
diyor, mahkeme.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu özelleştirmeyi
de hakikaten babalar gibi yaptık. Yaptık yani, ne yapalım, yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de ilgili Bakanlık olduğumuz
için Kamu İhale Kurumu bütçesini de size kısaca anlatacağım. Ondan
sonra da huzurlarınızdan ayrılacağım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hatay kararından da
bahsedin Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Kamu İhale Kurumu, biliyorsunuz, idari ve mali özerkliğe
sahip kamu tüzel kişiliğini haiz olan bir kurum. Şimdi, bunun görevleri;
ihale sürecinde ilgili idarece yapılan işlemlere ilişkin şikâyetleri
inceleyerek sonuçlandırma; Kamu ihale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu'na ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale dokümanlarını,
tip sözleşmeleri hazırlamak; ihale ilanlarıyla ilgili esas ve usulleri
düzenlemek ve bunları yayımlamak ve diğer bazı görevleri var. Şimdi,
bu görevlerini şimdiye kadar layıkıyla yapmış olan bir kurumumuz.
Bu Kurum, 2006 yılının ilk on bir ayında 3.039 tane şikâyet incelemiş
ve sonuçlandırmış. 43.900 adet ihale ilanı yayımlamış. 7.677 adet elektronik,
basılı ve ticari bülten abonesi de yapılmış.
Kurumun teklif edilen ödeneği, ödenek ve aynı zamanda
elde edeceği gelir 66,3 milyon YTL olarak tahmin edilmiştir. Cari transferler
harcama kalemi içindeki 5018 sayılı Kanun'un 78'inci hükmü gereği
genel bütçeye gelir-gider farkı olarak aktarılacak olan 8,5 milyon
YTL yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımızın
dördüncü yılını bitirip beşinci yılına girdiğimiz bu dönemde, mali
disiplin ve güçlü bütçe yönetimi konusunda elde ettiğimiz başarı
açık bir şekilde ortadadır. Bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya
oranı dört yıl gibi kısa bir sürede hayal edilmeyecek noktalara gelmiştir.
Geçtiğimiz dört yıla baktığımız zaman, sadece
güçlü ve güvenilir bütçeler yapılmadı; aynı zamanda bu bütçelerin
işleyişine ve uygulamasına yönelik olarak önemli reformlar geliştirildi.
Uluslararası standartlara uygun bir kamu mali yönetim sistemi
oluşturularak tüm kamu idarelerinin, bütçe hakkı kapsamında, Meclise
hesap verme imkânı sağlandı.
Hükûmetimiz, tüm sorunların üzerine cesaretle
giderek diğer birçok alanda olduğu gibi bu alanda da başarıyı yakaladı.
Mali yönetim sistemimizin yapısallaşmasına ve performansına
çok büyük önem veriyoruz. Çünkü, biliyoruz ki cumhuriyetimizin kurucusu
Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, millî egemenlik ancak mali egemenlikle
mümkün olabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı
bütçesi ülkemiz ve milletimize hayırlı olsun. Yaptığınız yoğun
ve yorucu çalışmalar için Hükûmetim ve şahsım adına sizlere tekrar
teşekkür ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sağ
olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Hükûmet adına
görüşlerini açıkladı.
Şimdi, aleyhte söz isteği var.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, süreniz on dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygı ile selamlıyorum.
Farklı bir konuşma yapmak düşüncesindeydim. Ancak,
Sayın Maliye Bakanımızı dinledikten sonra konuşmamın muhtevasını
değiştirmek ihtiyacı hissettim. Öncelikle, Sayın Bakan "geçmiş
hükûmetler ne yaptı, bu bütçedeki paraları nerelere harcadılar"
şeklinde bütün geçmiş hükûmetleri itham altında bırakan açıklamalar
yaptı.
Şimdi, Sayın Bakan, ben, size söylemek istiyorum:
Geçmiş dönemlerde, bu fakir fukaranın parasıyla, GAP'a 16 milyar dolar
para harcandı. Türkiye'nin yedi küpeli gelinine 16 milyar dolar,
bu ülkenin insanları para harcadılar, ama, dört yıllık AK Parti İktidarı
döneminde GAP'a bir tek çivi bile çakmadınız.
Geçen akşam, Sayın Başbakan "Teke Tek"
programında "GAP'a yetiştirecek paramız yoktur" diye, 70
milyonun önünde bu sözleri söyledi. Hani bütçenizde çok para vardı,
hani her şey boldu, bütçeniz açık vermiyordu? GAP'a bir tek çivi çakamadınız
Sayın Bakan.
Şimdi, geçmişte neler yapılmış? Ereğli yapılmış,
TÜPRAŞ yapılmış, Petkim yapılmış, İskenderun Demir-Çelik yapılmış,
Karabük Demir-Çelik yapılmış, Seydişehir Alüminyum yapılmış, SEKA'da,
çalıştığınız SEKA Kâğıt Fabrikası yapılmış, çimento fabrikaları
yapılmış, otobanlar yapılmış, limanlar, havaalanı, üniversiteler,
hastaneler ve 35 bin köye yol, su, okul, elektrik, telefon, sağlıkevi,
sağlık ocağı gibi çok büyük hizmetlere bu memleketin evlatları imza
atmış.
Gelip, bugün, 2006 Türkiye'sinde bütün geçmiş
hükûmetleri yok sayan böyle bir anlayışı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden şiddetle reddediyorum Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan KÖYDES projesinden bahsetti,
sanki Türkiye'de köylere ilk defa hizmet götürülüyor, sanki köylere
geçmişte hiç hizmet gitmemiş gibi KÖYDES projesinden bahsediyor. Şimdi,
geçmişte, bu hizmeti Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yapıyordu, il
özel idareleri kendi bütçelerinden ayırdığı kaynaklarla yapıyorlardı
Sayın Bakan.
Bakınız, sizlere rakamlar vereceğim: Türkiye'de
35 bin köy var…
Sayın Bakan… Sayın Bakanım, dinleyiniz lütfen. Türkiye'de
35 bin köy var. Siz, iktidarı devraldığınız güne kadar, Türkiye'de
31.299 köye içme suyu götürülmüş, 31.299 köye içme suyu gitmiş ve sadece
-bu rakam sizin rakamlarınızdır, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından
aldım bu rakamları- iktidara geldiğiniz 2003 yılının 1 Ocağında
Türkiye'de susuz olan köy sayısı 875 Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, dikkatinizi bu tarafa… Diğer yerlere
bakmayınız. Türkiye'de susuz köy sayısı 875 sadece, 875. Şimdi, Tarım
Bakanı buraya geldi, "On binlerce köye su götürdük." diyor.
Tarım Bakanı ya köy sayısını bilmiyor ya götürülen hizmetlerden
haberi yok değerli milletvekilleri.
Şimdi, yollara da geliyorum. Şimdi, bakınız, Türkiye'de
siz iktidara gelinceye kadar -yine, bu rakam da Tarım ve Köyişlerinin
rakamıdır, resmî rakamdır- Türkiye'de 291 bin kilometre yol yapılmış
değerli arkadaşlar.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Diyarbakır'da 1.100
yerleşim yerine su geldi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 291 bin kilometre yol
yapılmış.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Ümmet Bey… Ümmet Bey…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bunların
90.460 kilometresi asfalt, 1.742 kilometresi beton.
Geleceğim Sayın Torun, geleceğim…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Diyarbakır'da 1.100
yerleşim yerine su geldi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Stabilize 129 bin…
Bakın, Sayın Maliye Bakanı gidiyor arkadaşlar.
Bakınız, bakınız, Sayın Maliye Bakanı gidiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız, geçen sene
bu kürsüde Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde ben konuştum. Bakınız,
orada ne demişim Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde? "Ben çıkınca
-yani, ben kürsüye çıkınca- Maliye Bakanı gidiyor buradan ve ben
bugün iddiaya girdim. Bakınız, ben kürsüye çıktığımda -onlarca milletvekiline
söyledim ki- Sayın Maliye Bakanı burayı terk edecek dedim, terk etti.
Kaç kezdir aynı şey oluyor."
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kaçtı…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, geçen sene
de kuliste söyledim milletvekillerine, tutanaklara geçirdim. Ben
konuşurken geçen sene çıktı, şimdi de çıktı Sayın Maliye Bakanı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kaçıyor…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Eğer, siz bizleri dinleme
zahmetine katlanmıyorsanız, o söylediğiniz sözlerin arkasında
durmanız lazım.
Şimdi, diyor ki: "Bütçe rakam işidir." Sayın
Maliye Bakanı, ben de rakamları çok seviyorum. Gittiniz, ama, bürokratlarınız
burada. Ben rakamları çok seviyorum. O rakamlarla ilgili sizlere
bazı rakamlar vereyim ki, Türkiye nereden nereye gelmiş.
Cari açık, 3 kez revize ettiniz bu sene, nasıl bir
maliye bakanıdır, nasıl bir hükûmet ki, cari açık tahmininde bulunuyor,
daha yıl içerisinde 3 kez revize ediyor ve yıl sonunda o hedefe ulaşamıyor.
22 dediniz önce, 26'ya revize ettiniz, 30'a çıkardınız, yıl sonunda
34. Bu nasıl siyasi istikrardır? Bu nasıl öngörülebilirliktir ki
cari açıkta yüzde 50 oranında yanılıyorsunuz? Dış ticaret açığı, 38 milyar dolar olarak
ilan ettiniz, rakam 54 milyar dolar. Bu nasıl öngörülebilirliktir
ki, yüzde 50 oranında yanılıyorsunuz? Enflasyon, dediniz ki yüzde
5, şimdi yüzde 10. Yüzde 100, enflasyon tahmininde yanılan tüm dünyada
bir başka maliye bakanı ve hükûmet var mıdır arkadaşlar size soruyorum?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ayıp be, ayıp!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 100, yüzde 100 yanılıyorsunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Utanmadan konuşuyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 5 diyorsunuz,
yüzde 10 çıkıyor. Yüzde 100 yanılıyorsunuz.
Şimdi, reel faiz… Reel faiz, dediniz ki "yüzde
8-9 reel faiz." Şimdi 13. Yüzde 50 yanılıyorsunuz. Reel faizde
yüzde 50 yanılmışsınız. Şimdi siz, siyasi ve ekonomik istikrardan
bahsediyorsunuz. Peki, sizlere bu vatandaşlar nasıl güvenecekler?
Nasıl inanacaklar? Sanayici, iş adamı "yüzde 5 enflasyon, yüzde
8-9 reel faiz" dedikten sonra, yüzde 100 ve yüzde 50 yanılmadan
sonra nasıl yatırım yapacak? Sizlere nasıl güvenecek? Nasıl inanacak?
E, siyasi ve ekonomik istikrar, değerli arkadaşlarım, böyle olur!
Şimdi, Maliye Bakanı dedi ki: "Biz özelleştirdik,
ihalelere giren bir tek müteahhit
var mı? Benim hakkım yendi diyen bir müteahhit var mı?" diye sordu. Müteahhit
olmayabilir, ama, 70 milyon insan diyor ki: "Bu özelleştirmelerde
benim hakkım yendi. Fakirin fukaranın, garip gurebanın hakkı yendi."
diyor 70 milyon insan. Bakınız, elimde belgelerle geldim, belgelerle
geldim. İşte belgeler.
TÜPRAŞ'ın 14,76'sını sattınız. Değerli milletvekilleri,
dikkat ediniz. Bu belgeleri isteyen varsa gelsin vereceğim. Bunlar
ibret vesikasıdır ve sizin dönemden sonra hesap sorulacak vesikalardır
bunlar, göreceksiniz. Şimdi, 28 Şubatta bir aracı kurum, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına yazı yazıyor, 28 Şubat, "Biz" diyor
"TÜPRAŞ'ın 14,76'sını 15,40 YTL'den almak istiyoruz." Bir aracı
kurum yazıyor Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına. Başbakanlık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aynı gün -arkadaşlar, dikkatinizi
çekiyorum, aynı gün- olur veriyor satılmasıyla ilgili. İşte, burada.
Olur, burada. Özelleştirme İdaresi Başkanı aynı gün TÜPRAŞ'ın
14,76'sının satılmasıyla ilgili onay veriyor ve yine aynı gün -bu hıza
bakın arkadaşlar, Türkiye'de işlerin nasıl hızlı gittiğinin çok
açık bir delili- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bir başka yazı yazıyor
bir aracı kuruma "bizim adımıza bu 14,76'sını satın" diyor.
Şimdi, bakınız, bir günde bir aracı kurum talepte
bulunuyor, bir günde onay çıkıyor, bir günde yazısı gönderiliyor,
satın… Şimdi, bu ihale mi arkadaşlar? Bu, peşkeş çekmedir bunun adı. Niye
peşkeş çekmedir? Çünkü, o gün TÜPRAŞ'ın borsadaki hisse değeri 17
YTL, siz 15,4 YTL'ye, yüzde 10 iskontoyla verdiniz.
Niye verdiniz? Hangi hakla verdiniz? Niçin ihaleye
çıkarmadınız? Niçin halka arz etmediniz? Gelin, burada bunun hesabını
verin değerli milletvekilleri. AK Parti milletvekillerine sesleniyorum:
İçinize siniyorsa, içinize siniyorsa Sayın Maliye Bakanını alkışlamaya
devam edin, ama, bu 70 milyon insanın, Maliye Bakanını alkışlama
noktasında sizinle aynı kanıda olmadığını çok yakından bilen birisi
olarak diyorum ki, aklınızı başınıza toplayın ne olur.
Ve, yine, TÜPRAŞ'ın yüzde 65,76'sını 1 milyar 304
milyon dolara sattınız ve ben çıktım dedim ki, ertesi gün basın toplantısı
yaptım: Bu fiyat olmaz, TÜPRAŞ'ı yok pahasına sattınız dedim. Sayın
Maliye Bakanı açıklama yaptı, dedi ki: "TÜPRAŞ'ı çok iyi fiyata
sattık." Var evrakları, bütün basın ve televizyonda yer aldı.
"TÜPRAŞ'ı çok iyi fiyata sattık." dedi. Sonra ne oldu? İhale
iptal edildi. 3 değerli hâkim bu noktada çok duyarlı davrandı, ihale
iptal edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Sosyal güvenlikten
de bahset.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geleceğim…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Tekel, Tekel…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Oraya da geleceğim…
Ve ihale yenilendi. İhale yenilendi -dikkatinizi
çekiyorum- yüzde 65,76'sı değil, yüzde 51'i, on ay sonra, 3 milyar 140
milyon dolara gitti.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - 4 milyar…
ALİ ARSLAN (Muğla) - 4 milyar…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte, 4 milyar 140 milyon
dolara gitti. Devletin buradan kazancı, 2 milyar 800 milyon dolar
değerli milletvekilleri. Eğer Sayın Unakıtan'ın dediği gibi olmuş
olsaydı, değerinde gitmiş olsaydı ve o ihale iptal edilmemiş olsaydı,
devletin kaybı 2 milyar 800 milyon dolardı. İşte o 2 milyar 800 milyon
dolarla Sayın Torun, sizin bahsettiğiniz, ilinizin bütün altyapı
hizmetleri bitirilmiş olurdu.
Telekom, 6,5 milyar dolara gitti. Sonra, kurumlar
vergisini yüzde 30'dan 20'ye indirdiniz. Eğer ihaleden önce kurumlar
vergisinin yüzde 30'dan 20'ye ineceği bilinmiş olsaydı, Telekom, 10
milyar dolara giderdi arkadaşlar, 10 milyar dolara giderdi. Evet,
devletin milyar dolarları işte böyle uçup gitti havaya değerli milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerim…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ek sürenizi verdim, sizin,
selamlama için mikrofonu açıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamam.
Sayın Maliye Bakanı, işsizlikten bahsetti, düşmeye
başladı diye. Kendi kitabı burada, açın, sayfa 41, işsizlik oranlarının
düşmediği, kendi rakamlarıyla ortada, sayfa 41. İhracatın ithalatı
karşılama oranı, yüzde 69,9 devraldığınızda -sayfa 133- şimdi, istikrarlı
bir şekilde yüzde 60'lara kadar düşürmüşsünüz! İşte, istikrar, gelir
dağılımında, vatandaşların gelir dağılımının bozulmasında iyi
istikrar sağlamışsınız! İhracatın ithalatı karşılama oranında
iyi istikrar sağlamışsınız! İşsizliğin düşmemesinde iyi istikrar
sağlamışsınız ve Türkiye'nin çok önemli meselelerinin yapılmasında,
yatırımlarda…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, son cümlenizi
alayım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …maalesef, yapılan
hiçbir şeyin olmadığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 69'uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN - Biraz önce, kendisine sataşıldığından
bahisle söz alan Sayın Kiler'in konuşmasında, Sayın Orhan Eraslan,
Niğde Milletvekili, kendisine hakaret edildiğinden bahisle, 69'a
göre söz istemiştir.
Şimdi, zabıtları getirttim. Aşağı yukarı tümüne
yakınını getirttim. İlk sataşma, daha doğrusu ilk müdahale, sataşma
demeyeyim; Sayın Eraslan "Senin yüzün kızaracağına, çıkıp reklam
yapıyorsun." diyor. Yine, Sayın Kiler de "Aileden birisi
milletvekili oldu diye, herhâlde 5 bin kişiyi kapı dışarı atmayız,
ticaretimizi bitiremeyiz." vesaire diyor ve ilaveten, Sayın
Eraslan "Ayıp, ayıp, yüzün kızarmıyor mu?" diyor. Ben müdahale
ediyorum. Daha sonra, Sayın Kiler "Benim yaptığım ayıpsa, senin
yaptığın terbiyesizlik. Dinlemesini öğren önce." diyor.
Şimdi, öncelikle, değerli arkadaşlar, hiçbir zaman,
Sayın Eraslan'ın hitabı da, Sayın Kiler'in karşı hitabı da bu Parlamentonun
içerisinde konuşulması gereken şeyler değil. Bunu bir defa hepimiz
biliyoruz. Ancak, burada, Sayın Kiler…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Meşru müdafaa yapıyor.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, bir dakika müsaade eder misiniz.
Sayın Kiler, bu zabıtları açıkladım -size hitap
ediyorum- bu son cümle olarak, "Benim yaptığım ayıpsa, senin yaptığın
terbiyesizlik. Dinlemesini öğren..." cümlesini -burada, birbirimiz,
muhalefet oluruz, iktidar oluruz, beraber hizmet ediyoruz- açıklamak,
tavzih etmek ister misiniz? Böyle bir hakkınız var.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Evet
BAŞKAN - Yerinizden. Sadece bu cümlenizi ya tavzih
eder ya da geri alırsınız, o sizin takdiriniz.
Buyurun.
III. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, yapmış olduğu konuşmada,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, özellikle,
yapmış olduğum açıklamada, tabii ki, bana yapılan müdahalelere
cevap vermem gerekiyordu. Ama, burada, direkt, hiç kimsenin ismini
kullanarak, ben "terbiyesiz" kelimesi kullanmadım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bize mi söyledin!
VAHİT KİLER (Bitlis) - Dolayısıyla, hele hele,
bana karşıdan "yüzün kızarmıyor mu" gibi kelimeler gelince,
belki, o anda kastımı aşmış olabilirim, dolayısıyla düzeltiyorum.
BAŞKAN - Düzeltiyorsunuz, geri alıyorsunuz sözünüzü.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Evet. Ama, ben de yapmış olduğum
açıklamayı, Meclisin doğru algılaması açısından yapıyordum. Tabii,
karşıdan gelen müdahaleler karşısında…
BAŞKAN - Tamam, o sizin hakkınız, ama, bu sözü düzeltmiş
oluyorsunuz.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, arkadaşımız düzeltti. Söz
istiyor musunuz?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - İstiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, ama çok kısa. Bu düzeltmeden sonraki
konuşmanızın çok kısa olmasını rica ediyorum, çünkü, sizin ifadelerinizi
de burada okudum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söz düzeldikten sonra bu
söz ne oluyor Sayın Başkan?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Biraz eğri kaldı da, onu
düzeltecek.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Hayret bir şey ya!
3.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; 69'uncu maddeye
göre söz almış bulunuyorum. Şimdi…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söz düzeltildikten sonra
hükmü kalmadı ki.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Sayın Kacır, müsaade
ederseniz, neyi düzelteceğimize de biz karar verelim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, iktidar partisinin
milletvekili, bir tarafta gücü var, iktidar kullanma gücü var. İktidar
grubundan dürüst bir sürü arkadaşımız var, onlara hiçbir sözümüz
var mı?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Hepsi dürüst.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Sizi kastetmedim.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Hepsi dürüst, o da dürüst.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım
"bir sürü" diye ifade etti.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir ihale oluyor, bir tarafta devlet var, devlet. Devletin yaptığı
ihaleye…
BAŞKAN - Sayın Eraslan, o konuda size söz veremem.
Sadece, bu çümleyle ilgili, sizin söyleyeceğiniz.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Efendim, müsaade edin.
BAŞKAN - Efendim, o sizin yapacağınız iş değil. Burada,
biz Kiler'in ihalesini tartışmıyoruz.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Efendim, ben niye o açıklamayı
yaptığımı…
BAŞKAN - Bakın, benim iyi niyetimi, lütfen, iyi niyetle
kullanın.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Ben niye söylediğimi
açıklamak durumundayım.
BAŞKAN - Başka bir açıklamaya izin veremem.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bir dakika efendim.
BAŞKAN - Lütfen, 69'dan istediğiniz, bu cümleyle
ilgili.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Giriş yapıyor,
giriş.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Lütfen, Sayın Başkan… Sayın Başkan… Burada
bir sürü…
BAŞKAN - İstediğiniz, bu cümleyle ilgili…
HALUK KOÇ (Samsun) - Müsaade edin de konuşsun Sayın
Başkan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz…
Müsaade eder misiniz… Sayın Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bir dakika
gitti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Başka konuları anlatamayız burada.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Var mı öyle şey ya!
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Efendim, konuşturmuyorsunuz,
konuşturmuyorsunuz…
BAŞKAN - Elbette konuşturmam…
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Böyle şey olabilir mi?
BAŞKAN - Çünkü, sizin konuşmak istediğiniz, İç
Tüzük'e uygun değil.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Uygun efendim.
BAŞKAN - Nasıl uygun?
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Dinlediniz mi? Daha
açıklamadım bir şey. Lütfen… Lütfen, efendim…
Şimdi, değerli arkadaşlar, içinizde bir sürü hekim
arkadaşımız var, bir sürü avukat arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımız,
milletvekilliği süresi içerisinde görevlerini yapıyorlar mı?
Mesleklerini yapıyorlar mı? Yapamıyorlar. Yapmamaları da gerekir.
Doğrusu bu.
Şimdi, ticarete biz… Elbette haktır ticaret.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Ya, kendisi çalışıyor
mu?.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Dinler misiniz.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Kendisi uğraşıyor mu?
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin efendim.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Ticaret elbette haktır,
elbette ticaretini yapacak vatandaş. Ama, iktidar milletvekili
buradan, çıkıp, "Benim aile şirketim." diye, Meclis kürsüsünü,
yani, konuşmalardan sonra reklam alınmış gibi, reklam amaçlı kullanması
ve bir tarafta devlet ihalesine kendisinin "Aile şirketim."
dediği şirketin hak olduğunu, kendi gücünün burada yer almasının
yanlış olmadığını söylemesi fevkalade şaşırtıcı. Bu elbette
ayıptır arkadaşlar. Buna benim değil, hepinizin karşı çıkması lazım.
En önce iktidar milletvekillerinin demesi lazım ki: "Bu doğru
değildir. Bizi yük altına koyma; şahsi kazançlarınız için, ailevi
kazançlarınız için bizi yük altına koyma." demeniz gerekir. Bunu
bir muhalefet milletvekili söyledi diye…
TANER YILDIZ (Kayseri) - Ama, itham yapmayacaksın.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Efendim, dinler misiniz.
BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen müdahale etmeyin.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi, siyasi etik diye
bir şey var. Değerli arkadaşlar, siyasi etik şudur: Yaptırım gücü
olan, kendisinin akitte etkisi olabilecek adam, akitte etkisi olabilecek
kişi, akdin diğer tarafında da olmaz. Burada devlet-burada iktidar
milletvekili; masanın hem bu başında iktidar hem bu başında iktidar!
Ne âlâ memleket! Bunu eleştirince de, hemen "Terbiyesizlik"
deniliyor.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Sözünü geri alman lazım.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Arkadaşlar, asıl, milletin
varlıklarını talan etmek, soymak yanlıştır; asıl, milletin varlıkları
soyulurken ses çıkarmamak terbiyesizliktir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Asıl, milletin varlıkları
yağmalanırken ses çıkarmamak terbiyesizliktir. Size hatırlatıyorum.
Bakınız…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - En büyük terbiyesiz sensin.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Namdar Rahmi Karatay'ın
bir şiiri var…
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Sayın Başkan, on dakika konuşacak
mı burada?
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Namdar Rahmi Karatay'ın
bir şiiri var. Diyor ki: "Soğan bile soyulurken yaşarıyor da gözler
/ Bu millet soyulurken aldırmıyor öküzler." diyor. Öküz durumuna
düşmemek için biz de ses çıkarıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - Sensin en büyük saygısız, en büyük terbiyesiz sensin.
BAŞKAN - Sayın Eraslan…
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Bir dakika efendim.
Bu, böyle… Bakın, monolog şeklinde, diyalog şeklinde
bu iş yürümez.
Sayın Eraslan'ın konuşmasının ne derece doğru olduğunu
tartışabiliriz. Yalnız, Eraslan, iyi bir avukat. Kendisine şunu Meclis
Başkanlığı olarak ifade ediyorum ki, yasaların açık ve net bir şekilde
yasak etmediği bir hususu, Meclis kürsüsünden, yorumlarla, değişik
şekilde ifade etmek yanlıştır. O konuda sözlerine kimsenin katılması
mümkün değildir. Öyle, Anayasa'da, İç Tüzük'te, yasada, milletvekillerinin
neleri yapabileceği neleri yapamayacağı açık. Bu şartlarda buradaki
ifadeleri yanlış yorumlara meydan verebilir. Ama, bakın, ben, Parlamentoda
milletvekilinin taleplerini kürsüde ifade edebilmeleri imkânını
sağladım. O beyan kendilerinindir.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kiler, bunun sonu gelmez.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, sözünü geri
alsın.
BAŞKAN - Yanlış söyleyebilir, başka bir şartlarda
siz durumunuzu açıklarsınız, basın toplantısı yaparsınız, başka
bir şey yaparsınız. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan, yine konuşması sırasında Sayın Kiler'in,
kendisi hakkında hakarette bulunduğundan bahisle söz istemiştir.
Ne demiş Sayın Kiler? "Tayyip Erdoğan ve benim ismimi ağzına
alırken önce ağzını çalkala" demiş, böyle bir ifade kullanmış.
İç Tüzük'ümüz açık…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Çok doğru demiş.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir dakika efendim, bana müdahale etmeyin.
Oturun yerinize… Oturun yerinize… Sayın Kiler, yerinize oturun.
Sayın Özdoğan, İç Tüzük'ün 69'uncu maddesi ve geçmiş
tatbikatlar ve içtihatlar çerçevesinde bu cümlenin size bir hakaret
mahiyetinde olmadığını, konuşmanızın üslubu çerçevesinde, sizin
konuşmanızın üslup ve ifadeleriniz çerçevesinde bir hakaret konusu
olmadığını Başkanlık olarak düşünüyoruz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben kendilerine hakaret
etmedim.
BAŞKAN - Talebinizi kabul etmiyorum, 69'a göre
söz hakkı vermiyorum. Yalnız…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Adaletli davranın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ben çok adaletli olduğum kanaatindeyim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Millet sizi seyrediyor,
kendinize yazık etmeyin.
BAŞKAN - Sayın Kiler'in bana bir şifahi talebi
var.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yazık size!
BAŞKAN - Diyor ki: "Sayın Eraslan benim ihaleye
girdiğimi ifade etti burada" öyle mi?
VAHİT KİLER (Bitlis) - Evet.
BAŞKAN - Yerinizden "ben ihaleye girmedim"
diyorsunuz, onu zabıtlara geçirin, tamam, başka söz vermem.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Efendim, niye yerinden?
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan, kürsüden açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, yerinizden.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Oradan efendim.
BAŞKAN - Yerinizden efendim.
Efendim, zabıtlara geçmesi bakımından size söz
veriyorum. Böyle bir usulümüz yok.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kiler, aksi takdirde o sözü de vermem.
Yerinizden... Zabıtlara geçsin. Ne dedi, ne doğru, onu açıklayın
o kadar.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, aile şirketi
dedim.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, Sayın Eraslan
kürsüdeki konuşmasında, bizim açık açık ihaleye girdiğimizi ve bunu
savunduğumuzu söylüyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, aile şirketi
dedim Sayın Başkan.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Asla ve kata… Ticari kurallara,
ticari etiğe, ticari ahlaka uygun bir şekilde ticaret yapan her
şirketin hakkı olan ihale alındıktan sonra, başka bir şirket tarafından
alınan ihaleyi bir ay sonra bizim şirketimize yapılan teklif sonrasında
yapılan bir ortaklık var, iş birliği var.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Paravan şirket, paravan.
VAHİT KİLER (Bitlis) - Bu, tamamen… İhalenin yapımı
aşamasında Kiler AŞ ihaleye girmemiştir. İhale bittikten bir ay sonra,
bakınız…
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Kiler, ihaleye girmediniz...
VAHİT KİLER (Bitlis) - Girmedik Başkanım.
BAŞKAN - Tamam, zabıtlara geçmiştir.
Teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.34
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
On beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, sorulara geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, 18 sayın milletvekilimiz
söz istemiş durumda. Aşağı yukarı her milletvekiline, asgari, mümkün
olduğu kadar en az 10 milletvekiline söz verme imkânını sağlamak
için, daha önceki oturumlarda da birleşimlerde de ifade ettiğimiz
gibi, her sayın milletvekilimize bir dakika süre vereceğiz. Bu süre
içerisinde sorularını kısa ve öz bir şekilde sormalarını rica
ediyorum. Süreyi uzatmayacağız.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım,
özellikle, özel idarelere ve belediye paylarına verilen paralarda,
özellikle yerel belediyelerde, kaynağı az belediyelere büyük
haksızlıklar yapılıyor. Yani, nüfusa göre veriyorsunuz, ama bu belediyelerimizin
altyapı sorunları… Bu belediyelerimizin kışın nüfusu 2 bin, yazın
10 bin. Onun için, bu belediyelerimizle ilgili herhangi bir yasa değişikliği
düşünüyor musunuz? En azından bunlara bir sosyal pay vermeyi düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum özelleştirmeyle ilgili. Malatya Sigara
Fabrikasındaki insanlarımız "biz çalışmadan para almak istemiyoruz"
diyorlar. Bu insanlar vicdanen rahatsız. Lütfen, Malatya Sigara
Fabrikasının sonunda ne olacağını bize net bir şekilde bildirin.
Üçüncüsüyse, Malatya'da sosyal barışı bozdunuz,
en başarılı şeker fabrikasının arazisini belediyeye vererek,
ama yasa durdurdu. Lütfen, Malatya'da sosyal barışı yeniden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Malatya
Sümerbank Fabrikası, sizden önce, 2002 yılında 11 milyon dolara
özelleştirmede ihale edilmişti. İhale bedeli düşük bulunduğundan
ihale iptal edilmişti. Aynı fabrika, Şubat 2004'te, üzerindeki binaları
ve makineleri, şehir merkezindeki 144 bin metre kare arsasıyla
birlikte 6,4 milyon dolara ihale edilmiştir.
Birinci
sorum Sayın Bakan: Siz hesaptan anlarsınız. 11 milyon dolar mı büyük,
6,4 milyon dolar mı büyük? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci
sorum Sayın Bakan: Fabrika olarak çalıştıracağını açıklayan alıcı
grup, Malatya'da basın açıklaması yaparak, bu alana lüks konut ve ticaret
merkezi yapacağını belirterek, imar planı değişikliği yapacağını
açıklamıştır. İmar değişikliği yapılırsa, bu arsanın değeri 100
milyon doların üzerine çıkacaktır. Halktan toplanan vergilerle yaratılan
bu ülke kaynaklarının bazı gruplara aktarılmasını ahlaki buluyor
musunuz?
Üçüncü
sorum: Sayın Bakan, şu anda da Malatya Tekel Fabrikasını çalıştırmayarak
kapatılmasının zeminini hazırlamaya çalışmaktasınız. Niyetiniz
Tekel Fabrikasında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Osman Özcan…
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, zarar beyan etti diye vergi dairesine
davet edilip, beyanı artır diye tehdit edilen mükellef sayısı kaçtır?
İki:
Balıkesir SEKA işletmesinin piyasa değeri 51,2 milyon dolar iken,
bu fabrikayı 1,1 milyon dolara satarken vicdanınız sızlamadı mı?
Bu fabrikanın alıcısı, partinizi destekleyen Albayraklar olduğu
için mi satışı yaptınız?
Üç:
Sadece esnaf ve sanatkârları kapsayan bir vergi indirimi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın Osman Kaptan…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Başbakan, kasım ayının başında
cep telefonundan özel iletişim vergisinin yüzde 25'ten yüzde 20'ye
indirileceğini, yani yüzde 20 indirim yapılacağını açıklamıştı.
Aynı yönde Ulaştırma Bakanı da açıklama yapmıştı. 20 Aralık 2006 tarihli
Resmî Gazete'de yayımlanan tebliğde cep telefonunda ilk kez abone
olanlardan alınan vergiyi 2007 için yüzde 7,8 artırdınız. Vergiyi
azaltacağız diyorsunuz, vergiyi artırıyorsunuz.
Sayın Bakan, Başbakanın ve bakanlarının dediklerinin
tersi mi doğrudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Başbakanımızın talimatıyla kamudaki
200 bin geçici işçinin kadroya alınmasına yönelik çalışmalar devam
etmektedir. Bu çalışmalar hangi aşamadadır?
Ayrıca, 1992 yılından itibaren özelleştirme nedeniyle
işsiz kalan 13.500 insanımızı 657'ye 4/C kapsamında kamu kuruluşlarında
işe başlattınız. Bunlar içerisinde Konya Seydişehir işçileri de
mevcuttur, size müteşekkiriz. Fakat 4/C kapsamındaki söz konusu
işçilerimize yönelik ise Başbakanımız durum tespiti yapılması
talimatı vermiştir. Bu çalışmaların da hangi aşamada olduğunu öğrenmek
istiyorum.
Diğer sorum: Dört yıllık süreçte bütçe açıklarının
geldiği nokta nedir?
Bir diğeri ise 2006 yılında petrol ürünleri ve doğal
gaz başta olmak üzere makine ve ara mal ithalatı ne kadar olmuştur? Bunların
cari açığa yansıması nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Alaettin Güven'in, biz cihazda yanlışlıkla
kapatmış olduk mikrofonunu açıyoruz.
Buyurun Sayın Güven.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, Kütahya ilimizin 3 Kasım 2002'den
sonra ekonomik olarak yüzde 30 büyümesinde katkılarınız, Kütahya'mıza
ikinci organize sanayi bölgemizin kazandırılmasında yer temini
katkılarınız; Cavdarhisar Hükûmet Konağı, Altıntaş Bölge Havaalanı,
Beşkarış Barajı ve bölünmez yollarımıza ödenek katkılarınız ve
Kütahya'mızın 2002 yatırım proje tutarının 300 milyondan 700 milyona
artırılmasındaki katkınız için teşekkür ederken iki sorum var:
Sayın Bakanım, sizin Bakanlığınız döneminde ülkemiz
ekonomisi istikrarı yakalayarak üst üste dört yıl büyümüştür. Gelinen
bu nokta ile istihdam artışı arasında bir ilişki kurulabilir mi?
İkincisi, sağlanan 2 milyon istihdam artışında,
ekonomik istikrar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven.
Sayın Tunç, buyurun.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, on yıldır çözümü bekleyen ve
Uşak'ta 2.500 konutu ilgilendiren kooperatifler sorununu çözdüğünüz
için, büyük oranda çözüldüğü için sizlere öncelikle teşekkür etmek
istiyorum. Yalnız, bu kooperatiflerden sadece bir tanesi, Yunus Emre Kooperatifi
şu anda yine çözüm beklemekte. Bununla ilgili de çözümü sağlamanızı
bekliyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın Sıvacıoğlu, buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Maliye Bakanımıza birkaç tane soru sormak
istiyorum.
Sayın Bakanım "Kastamonu Şeker Fabrikası
özelleştirildi." bazen de "Özelleştirilmeden vazgeçiliyor."
diye mahallî basında sık sık haberler çıkıyor. Bu fabrikanın durumu
nedir?
İkinci sorum: İnebolu Tersanesi için Teşvik Kanunu
kapsamında yer tahsis çalışmaları var. Hangi aşamadayız ve ne zaman
sonuçlanacak? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir de, bazı köylerdeki muhtarlar hem kamu işçisi
hem de köy muhtarı olarak görevlerini devam ettiriyorlar. Kaç tane
muhtara kaç lira para ödeniyor? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir de, hangi vergi çeşitlerinde, ne oranlarda
vergi indirimleri yaptık?
Ahmet Bey'in sorduğu soruya ilaveten, kamu işçilerinin
kadroya geçmelerinin kapsamı nedir? Kimler işçi olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.
Sayın Zülfü Demirbağ, buyurun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma iki soru sormak istiyorum.
Birincisi: 2002 öncesi dönemde yapılan özelleştirme
ile AK Parti İktidarımız döneminde yapılan özelleştirmeyi kıyaslar
mısınız?
İkincisi: Hep, konuşmacılar tarafından, borcumuzun
arttığı ifade ediliyor. Bunu, teknik bir şekilde ortaya koyar mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirbağ.
Sayın Cavit Torun…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
GAP olarak bilinen Güneydoğu Anadolu Projesi'ne bugüne kadar toplamda
ne oranda yatırım yapılmış ve karşılığında ne kadar gelir elde edilmiştir?
Bölgem olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi ülkemizin
en büyük su havzasıdır. Bu bölgede yer alan Keban, Karakaya, Atatürk,
Dicle, Kralkızı Barajlarından ülkemizin enerji ihtiyacının önemli
bir kısmı sağlanmaktadır. Sulama yatırımlarımızın aynı hızla
ilerlemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
2007 yılı bütçesinde sulama yatırımlarımıza
ayırdığınız kaynak ne kadardır?
Yıllardan beri planlanan, ancak kaynak yetersizliği
gerekçe gösterilerek geriye bırakılan Çermik-Kale, Ergani ve Çüngüş-Oyuklu
Barajlarının yapımıyla ilgili finansman temini için ne tür çalışmalar
yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın Bakanım, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin
kalkınması sulama harcamalarına ayrılan yatırım miktarlarının
yüksekliğiyle doğru orantılıdır. Silvan Projesi büyük dış kaynak
gerektiriyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Torun.
Sayın
milletvekilleri, soru sorma süremiz tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan şimdi cevap verecekler.
Buyurun
efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu "Nüfusa göre belediyelere
yardım yapıyorsunuz. Bu, zaman zaman adaletsiz bir durum meydana getiriyor.
Yeni kanun düşünüyor musunuz?" diyor. Bununla ilgili kanun
Meclise sevk edildi, yakında da Genel Kurula gelir, öyle tahmin ediyorum.
Şimdi, Tekel… Malatya'ya yine soruyorsunuz, Malatya
Milletvekili olmanız hasebiyle. Malatya Sigara Fabrikası üretimine
devam ediyor, ama, zaman zaman da siparişe bağlı olarak geçici duruşlar
olabiliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakan,
hiç etmiyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi,
eğer bu siparişler devam ettiği müddetçe de biz üretime şu anda devam
ediyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, sizi yanıltıyorlar.
Etmiyor şu anda, çalışmıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İşte,
söylediğim gibi, siparişe bağlı olarak zaman zaman durabilir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İşçileri de dağıtıyorlar
diğer fabrikalara.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Satacağız orayı, satacağız!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ve şunu
da… Tekel, biliyorsunuz, özelleştirme programında özelleştirilecek…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yani, endişemiz, onun
arsasını da birilerine acaba devretmeyi mi düşünüyorsunuz Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama,
onu bizim hemen kapatmak gibi bir düşüncemiz de yok, onu da açıklıkla
belirtmek istiyorum.
Yine, Sayın Kılıç, Malatya Sümerbank Fabrikasıyla
ilgili olarak soru sordu. Orası da, işte, daha önce 11 milyon dolara
satıldı, bu iptal edildi. Tabii, bizim dönemimizden önceki dönemde
satılıp iptal edilen bir şey söz konusu. Ondan sonra "11 milyona
satılanı 6 milyon dolara sattınız." diyor. Orası iki parçadır,
bir parçası 6 milyon dolara satıldı.
Onu belirteyim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İmar değişikliğiyle
ilgili…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi,
"Fabrika olarak çalıştıracak olan grup bunda imar değişikliği
yapmak istiyor." diyor. Burada, tabii, özelleştirmeyle ilgili
Kanun söz konusu ve imar değişikliğini yapacak da belediyedir. Belediye
ne yapacak, onu biz tabii bilemiyoruz, imarda ne yapar ne yapmaz. Ama,
herkesin kanunlar çerçevesine göre hareket etme mecburiyeti vardır
bildiğiniz gibi.
Yine, Malatya Tekel Fabrikasıyla ilgili olarak
sorunuza biraz önceki cevabımı size de aynen tekrarlamak istiyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yine, Sümerbankta olduğu
gibi arsası birilerine mi devredilecek? O sorum yetişmemişti Sayın
Bakan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, izin verirseniz...
Sayın Bakan cevaplandırsın Sayın Kılıç.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi,
bizim satışımız belli, satış şartlarımız belli, Özelleştirme Kanunu
belli. Her şeyin bu şartlar ve kanunlara uygun olması icap eder; uygun
olmazsa da, kanunlar gereği neyse o yerine getirilir, yapılır.
Yine, Sayın Osman Özcan, "Beyanını artır dediğiniz
mükellef sayısı kaçtır?" diyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kayıt dışıyla ilgili
şikâyet ederken, hepimiz şikâyetlerimizi yere göğe sığdıramıyoruz.
O kadar şikâyet... Yani, benden fazla sizler şikâyet ediyorsunuz o konuda.
Kayıt dışı demek, sadece vergi dairesine mükellefiyetini tesis
ettirmemiş insanlar değil, kayıt dışı demek, ödemesi gereken vergiyi
daha az ödeyenler de kayıt dışı hareket ediyor demektir. Evet, mükellefiyeti
var ama, mükellefiyetinin gereği olan, ödemesi gereken vergiden
çok daha düşük vergi ödeniyor. Bazen öyle durumlar meydana geliyor
ki, beyannameye baktığınız zaman, bir adam, bir sene zarar edebilir,
iki sene zarar edebilir, ama sürekli zarar ederse, bunda bir yanlışlık
var demektir veyahut da bir adam sürekli olarak, yanında çalıştırdığı
kadar vergi ödemiyorsa, burada bir yanlışlık var demektir veyahut
da bir insan, evi var, arabası var, yazlığı var, efendim, çocuklarını
özel okula gönderiyor, fakat beyan ettiği vergi asgari ücretlinin
vergisi kadar, bunda bir yanlışlık var demektir. Ee, tabii, vergi dairesi,
beyannameyi aldığı zaman bir ön incelemesi de söz konusu; yani,
burada bir yanlışlık varsa, "Burada bir yanlışlık var, buradaki
yanlışlığa bir bakıyor musunuz?" demesi, vergi dairesinin en
tabii hakkı. Yani "Git vergini düzelt de gel de, şöyle yap da gel
de..." Böyle bir şey söz konusu
değil ama, bugün trafik bile radarlar koyuyor yollara, radarlar; diyor
ki: "Bu yolda radar var, dikkat edin, hızınızı ona göre ayarlayın,
yanlış işler yapmayın, trafik kurallarına aykırı hareket etmeyin."
diyorsa, o diyor da, vergi dairesi müdürü olarak, vergi dairesi olarak
biz niye "Bazı kurallara dikkat edin arkadaş, verginizi doğru
dürüst ödeyin, mükellefiyetinizi yerine getirin." demeyelim
yani? Bunda ne bir suç var ne bir kanunsuzluk var. Böyle şeyleri… Hem
gelip, burada, bu kürsülerde çatır çatır kayıt dışından şikâyet edeceksiniz
hem de… Bir adam, her şeyiyle, bütün, geliyor, yanındaki işçisi kadar
vergi ödemiyor veyahut da bir günlük taksisi kadar, bir günlük taksi
masrafı kadar vergi ödemiyor, biz bunu uyarmayacağız! Böyle iş mi
var yani! Elinizi vicdanınıza koyun. Bu konuda, bırakın şikâyet etmeyi,
lütfen, Maliye Bakanına ve Maliye Bakanlığına yardımcı olun yani.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İnceleme yapın Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İnceleme
de yapıyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Öyle korkutarak olmaz
o işler. Hakkınızı kullanın, inceleme yapın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Esnafla uğraşmayın,
patronlarla uğraşın da görelim gücünüzü. Emekle uğraşıyorsunuz,
sermayeyle uğraşın da görelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, önemli bir konuya daha temas etmek istiyorum.
Sayın Osman Kaptan "Özel iletişim vergisi ineceği yerde bindi."
dedi.
Değerli arkadaşlar, bizden önce hazırlanmış bir
kanun var. O Kanunda da maktu vergiler -maktu, yani lira olarak belirlenmiş-
her sene belli bir değerleme ölçüsünde enflasyona adapte edilir. Yoksa,
aynı para kalır ve enflasyon karşısında erir, erir, erir, bir zaman gelir
de, hiçbir şeye benzemez.
Şimdi, bütün vergiler, motorlu taşıt vergileri
olsun, özel iletişim vergileri olsun, maktu vergilerdir. Maktu vergiler
belli bir değerlenme ölçüsünde artırılır. Bu eskidendi. Enflasyonlar
çok yüksek olduğu için, yüksek artırılıyordu. Şimdi, bu seneki değerleme
ölçüsü yüzde 7,8'dir. Yüzde 7,8 bütün vergilere değerleme farkı olarak…
Yani, geçen seneki değerini koruması dolayısıyla böyle bir artırım
söz konusu oluyor. Bu değerlemeden meydana gelir. Bu bir vergi artışı,
vergi nispetlerinin artışı manasında değildir. Bu, yıllardan beri
-bizden önce de- yapılagelen bir usuldür. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Sayın Işık, kamudaki 200 bin kişinin kadroya alınmasıyla
ilgili çalışmalar Sayın Çalışma Bakanlığımızın koordinasyonunda
yürütülüyor. Bununla ilgili bir tasarı çalışmaları var ve bununla
ilgili olarak Bakanlar Kuruluna iki defa da sunum yapıldı. Son şekli
herhâlde hazırlanıp, Başbakanlığa yakında sunulacak diye ben biliyorum;
ama, daha detay noktasını Sayın Çalışma Bakanımızdan alabilirsiniz,
bilgilerini alabilirsiniz.
Yeni, özelleştirme ile özelleştirmeden doğan personelin
4/C kapsamında çalıştırılması için yeni bize müracaatlar olur, o
Kanun kapsamında ise, onun da gereği hiç şüphesiz ki, yapılacaktır.
Şimdi, Sayın Güven, cari açıklarla ilgili bir sorunuz
vardı ama, onu tam alamadım, onu yazılı olarak bildirelim isterseniz.
Gelinen ekonomik gelişme-istihdam artışı arasındaki
oran; bu fevkalade önemli. Şimdi, Sayın Alaettin Güven önemli de bir
soru sordu. Muhakkak surette ekonomik gelişme aynı zamanda istihdamdaki
artışı sağlar. Türkiye'mizde yalnız kendine özgü olan bir durum var
değerli arkadaşlar. O
da şu: Türkiye'de büyük bir nüfus artışı var. Nüfus artışına bir iş,
artan nüfusa iş bulacaksınız. Ondan sonra bir de Türkiye'de tarım
nüfusu, tarımda çalışan nüfus fevkalade fazla. Şimdi, bu nüfustan
da sürekli olarak tarım dışı alanlara, sektörlere büyük bir kayış
var, bir de onlara iş bulacaksınız. Ondan sonra bir de ilaveten iş bulacaksınız,
işsizliği azaltacaksınız. Bizim Hükûmetimiz zamanında bu üçü de olmuştur
ve olmaya da devam etmektedir. Yalnız hem tarım dışındakine hem artan
nüfusa iş bulma sağlanmıştır, 35'lerden 28,5'lara inmiştir tarım
içindeki çalışma istihdamı. Dolayısıyla, aradaki 6,5 puanlık tarımdan
tarım dışına bir kayış olmuştur, tarım dışındaki sanayi ve hizmet
sektörü bunları absorbe etmiştir, yani bunlara iş bulmuştur. Ayrıca,
yeni…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Şimdi, konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam Sayın Başkanım.
Ve
ilaveten de bu işsizlerde azalış olmuştur ve bizim zamanımızda, 2
milyon kişiye yakın istihdam sağlanmıştır, ilave istihdam sağlanmıştır.
Sayın
Alim Tunç'un, Yunus Emre Kooperatifinin bu probleminin çözümü için
çalışmalarımız son aşamaya gelmiştir. Onu da memnuniyetle belirtmek
istiyorum.
Musa
Sıvacıoğlu Bey'in, İnebolu Tersanesi'yle ilgili olarak: Dosyasındaki
eksiklerin giderilmesi için Kastamonu Valiliğinden bilgi istenmiş,
on beş gün içerisinde de işlem tamamlanacaktır. İlgililer de benimle
özel olarak gelip görüştüler ve bu işlemleri de kısa zamanda tamamlanmış
olacak.
Kastamonu
Şekerde özelleştirme yapılmadı. Malatya Şeker… O ayrı… "Kastamonu
Şekerde de özelleştirme yapılmadı." diye not geldi.
Sayın
Demirbağ'ın özelleştirmeyle ilgili sorusu, bir de "Borçlar arttı
mı?" diye. Şimdi, borçlar, değerli arkadaşlar, bir defa, gayrisafi
millî hasılaya oranıyla ölçülür borçlar. Bütün ülkelerde, dünyada
böyledir. Şimdi, bizden önce, hatta 2001 yılında -aklımda kalan şeye
göre- borçların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 90,5'tu. Şimdi,
bu oran 2006'nın sonunda yüzde 49,6'ya geriliyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yüzde 60, Sayın Bakan.
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Arttı mı artmadı mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Borçlar, nominal olarak arttı mı
artmadı mı? İlk defa, 2006 yılında azalmaya başladı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Kamu kesimi borçlanma gereği
eksiye düştü, bu borçlar 2006 yılında azalmaya başladı. Yani, 2006
yılında hem nominal hem de oransal olarak büyük miktarda borçlarımız
düşmeye başladı.
Bunu
da belirtmek istiyorum ve saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gerekirse
yazılı cevap verirsiniz.
Soru-cevap
bölümü de tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla, on beşinci turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12 - MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A
- C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 26.006.211.171
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 801.220
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 59.467.960
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
06 İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri 3.700.000.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 3.496.050
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 16.230.700.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 46.000.676.401
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-
Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 26.489.560.678,95
- Toplam Harcama : 25.490.540.130,01
- Ödenek Dışı Harcama : 170.885.030,18
- İptal Edilen Ödenek : 1.169.832.779,12
- Ertesi Yıla Devredilen Ödenek : 72.800,00
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06
- KAMU İHALE KURUMU
1.-
Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 13.814.335
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 138.100
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 52.360.565
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 66.313.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 43.363.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 22.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 66.313.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76
- GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.298.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.298.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35
- ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 9.355.425
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 9.640.575
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 18.996.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 276.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 18.720.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 18.996.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale
Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2007 yılı bütçeleri ile Maliye Bakanlığının 2005 yılı kesinhesabı
kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını diliyorum.
On beşinci turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının 1'inci maddeleri kapsamına giren bakanlık
ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir ve
finansman ile ilgili 2'nci maddelerinin görüşmeleri tamamlanmış
bulunmaktadır.
Şimdi, program uyarınca sırasıyla,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Yılı Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının maddelerini okutup oylarınıza sunacağım.
Şimdi, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın gider bütçesiyle ilgili 1'inci maddesini
okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
2007
YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 200.902.066.401 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelere 12.720.119.000 Yeni Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici
ve denetleyici kurumlara 1.437.179.058 Yeni Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN - 1'inci maddeyi daha evvel kabul
edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2'nci maddeyi
tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 184.242.515.000 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin gelirleri 3.263.692.290 Yeni Türk Lirası öz gelir,
9.288.386.401 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
12.552.078.691 Yeni Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri
1.435.179.058 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna ekli (F)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 222.734.309 Yeni Türk
Lirası,
b) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı
2.000.000 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Şimdi, 2'nci
maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım:
GENEL BÜTÇENİN GELİRLERİ
(2007 Yılı Genel Bütçeli
İdarelerin İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler)
B - C E T V E L İ
2007
YILI BÜTÇE
KODLAR |
AÇIKLAMA
|
GELİRLERİ (YTL) |
|
|
01 |
Vergi Gelirleri |
173.861.616.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
|
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
7.826.459.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
|
04 |
Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler |
480.118.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
|
05 |
Diğer Gelirler |
15.394.039.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
|
06 |
Sermaye Gelirleri |
2.569.283.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. |
|
|
|
|
|
GENEL TOPLAM |
200.131.515.000 |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler
( - ) 15.889.000.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
NET BÜTÇE GELİRİ 184.242.515.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi, kabul
edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) Bu Kanunun
1 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2
nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler
toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile karşılanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü.
Sayın Tütüncü, sürenizi
birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2007 bütçe tasarısının "denge" maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe dengesiyle ilgili
ana kalemlere şöyle kısaca bir göz attığımızda, şöyle bir manzarayla
karşılaşıyoruz: Merkezî yönetim bütçe giderleri 2007 hedefi olarak
205 milyar YTL, merkezî yönetim bütçe gelirleri 188 milyar YTL ve bütçe
açığı da 2007 yılı olarak 16,8 milyar YTL olarak programlanmış, yaklaşık
17 milyar YTL. Bu durumda, 2007'de bütçe açığının, 2006 yılına göre
yaklaşık 5 kat daha fazla olacağı öngörülmektedir.
Bu bütçe açığı ne anlama
geliyor? Devletin iki yakasının yine açılmaya başlayabileceği
anlamına geliyor. Devletin iki yakasının yine -yineliyorum- açılmaya
başlayabileceğini ifade ediyor. Devletin iki yakasını bir araya
getirebilmek amacıyla, bu yüce milletten, yıllardır özveri istendi.
Millet buna katlandı, ama gerçekten çok ezildi, perişan edildi. İşte
bunun sonunda, bütçe açığı 3 milyar YTL'ye kadar geriletildi 2006 yılında
-biz 2007 yılı bütçesiyle ilgili konuşuyoruz- ve bu gelişmeyi tüm
AKP'liler, koro hâlinde, Hükûmetin başarılarından biri olarak sürekli
olarak takdim ediyorlar. Ama, bir de bu gelişmenin altında yatan gerçeğe
bakmalısınız değerli milletvekilleri. Buraya neden bakmıyorsunuz?
İşinize gelmiyor, ondan bakmıyorsunuz. Övündüğünüz bu tabloyu,
dar ve sabit gelirli halkımızın ümüğünü sıkarak yarattınız. Bu tabloya
başarı madalyası verilecekse, bu size değil, yüce milletin sabrına,
direncine ve efendiliğine verilmelidir. Hâlâ görmüyor musunuz,
milletin büyük bölümü aç, sefil, perişan hâle geldi. Şu anda borçla
ayakta kalmaya çalışıyorlar. Örneğin, kullanılan tüketici kredisi
artı banka kartı borcu toplam olarak, 2002 yılında kişi başına 64 dolar
idi, Eylül 2006'da bu 648 dolara çıktı. Buna göre 9 kat artış olmuş. Bu
olumsuz tablo size hiçbir anlam ifade etmiyor mu değerli milletvekilleri?
Bakınız, açlık sorunu
en fazla kırsal kesimi vurmaya başladı. Tarım, hayvancılık ve ormancılık
artık insanını besleyemiyor, kentlere doğru tarım insanını sürmeye
başladı.
2006 yıl sonunda 46
milyar YTL faiz ödemesi yapmış olacaksınız. 2007'de ise faiz ödemesi
yaklaşık 53 milyar YTL'ye çıkacak. Bu faiz ödemesini kimlere yapıyorsunuz?
Yurt içi ve yurt dışı varlıklı kesimlere yapıyorsunuz.
Şimdi, bu acı gerçekler
burada duracak, sonra, siz, kürsülere çıkıp "Efendim, tarıma
verdiğimiz desteği 2007 yılında 5,3 milyar YTL'ye çıkardık." diye
övüneceksiniz. Hem de bu miktarın, tarımda ayakta kalma mücadelesi
veren üretici çiftçimize bir can suyu bile olmadığını bile bile
övüneceksiniz. Bir avuç insana 53 milyar YTL faiz ödemesi, ama, çiftçiye,
gerçek üreticiye, aileleriyle birlikte en az 25 milyon insana 5
milyar YTL destek. Bravo(!) Vallahi bravo(!) Sormazlar mı insana, adaletin
bu mu ey AKP? Sorarlar. Ve nitekim soracaklar. Neden böyle oluyor sayın
milletvekilleri?
İktidarınızın ikinci
yılında IMF ile yaptığınız üç yıllık yeni stand-by anlaşması var ya,
burada IMF'cileri ikna edemediniz ve IMF'ye tam anlamıyla teslim oldunuz.
Size soruyoruz: IMF ile anlaşma yapmış hangi ülkede Türkiye'deki
gibi ağır bir ekonomik program uygulandı? Sahi, söyler misiniz, hangi
ülkenin hükûmeti halkının böylesine acımasızca ezilmesine razı
oldu? Sadece bizim halkımız, o da AKP sayesinde ezildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, bu bütçe dengesinde bütçe gelirleri 188
milyar YTL olarak programlanmış. Bu meblağ içinde vergi gelirleri hedefi
158 milyar YTL. Vergi gelirlerinin ayrıntısına bakıyoruz, aslan
payının yine garibanlardan toplanacağı açıkça görülüyor. KDV ve ÖTV,
toplanan dolaylı vergilerin oranı yüzde 69. Bu, ne anlam ifade ediyor?
Vergideki sosyal adaletsizlik, çarpıklık artarak devam ediyor AKP
İktidarında.
Bakınız, 2006'nın ilk
on aylık sonuçlarına göre, toplanan gelir vergisinin yüzde 90'ı
stopaj yoluyla alınmış. Burada asıl yük hâlâ bordro mahkûmları olarak
bilinen işçi ve memurun üzerinde. İş yeri kira, serbest meslek, faiz,
repo gibi ödemelerin payı oldukça düşük. Evet, repo gibi ödemelerin
stopajda oranı oldukça düşük. Bu tablonun 2007'de de devam edeceği
anlaşılmaktadır.
Şimdi size soruyoruz:
Vergideki bu çarpıklığı ve adaletsizliği dört yıldır neden düzeltmediniz,
düzeltemediniz? Herhâlde, bu tablonun, bu sorunun ezikliği altında
olsa gerek, Sayın Maliye Bakanımız çıkıyor diyor ki: "Mevcut
vergiler artmayacak." Hemen söyleyelim; bu, tamamen gerçek dışı
bir beyandır. Size bir temel iktisat kuralını anımsatmak istiyorum:
Bakınız, belli bir millî gelir büyüklüğünde, belli bir harcama ve
belli bir tasarruf gücü vardır. 2007 yılı millî gelir artışını yüzde
5 olarak hedeflediniz. Buna göre, 2007 için öngördüğünüz 158 milyar
YTL'lik vergi gelirini nasıl toplayacaksınız? Şöyle toplayacaksınız:
Örneğin, sigaradan alınacak ÖTV yaklaşık yüzde 24 artacak. Alkollü
içkilerde de benzer bir artış söz konusu. Hayır efendim, ÖTV artmayacak
diyorsanız, o zaman, sigara ve içki içenlerin sayısı mı artacak veya
sayısı artmayacaksa, sigara ve içki tiryakileri kendilerini sigara
ve içkiye daha fazla mı vuracaklar? Evet, öyle anlaşılıyor, daha fazla
vuracaklar. Hatırlıyor musunuz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir ara, çok sevilen bir şarkı vardı: "Kimi dertten içermiş, kimi
neşeden." Öyle anlaşılıyor ki, devri iktidarınızda, neşeden
içenler neredeyse yok oldu, ama ekonomik sıkıntının derdinden içenlerin
sayısı da çığ gibi arttı.
Yine, 2007'de motorlu
taşıt vergilerinde yüzde 15'lik bir artış, buzdolabı, çamaşır makinesi,
fırın gibi mallarda yüzde 26'lık ÖTV artışları öngörüyorsunuz. Liste
uzayıp gidiyor. Örneğin, damga vergisi, harçlar, emlak vergisi, trafik
para cezaları, idare para cezaları gibi gelir kalemlerinde kesinlikle
artışlar olacak. Yani, şu ortaya çıkıyor: AKP iktidara gelmeden önce
de vergide anlayış "vur abalıya, vur garibana" idi, otomatik,
biliyorum. Siz bunu eleştirerek iktidara geldiniz, ama bu anlayışı
daha da katı uyguluyorsunuz: Vur abalıya!..
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir atasözü var: "Bir koyundan bir post çıkar."
Siz, bir koyundan iki postu çıkardınız, üçüncüyü de çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Ne diyelim? El insaf, el insaf değerli AKP'liler, el insaf!
Bakınız, bu ülkede
açlık sınırı -ki, iki çocuklu dört kişilik bir ailenin zorunlu gıda
harcamalarını karşılayacak para miktarıdır- Türk-İş'in hesaplamalarına
göre 605 YTL dolayında. Asgari net ücret ne kadar? 380 YTL. Buna göre,
asgari ücretten başka geliri olmayan ne kadar çalışan insan varsa,
aile reisi varsa, bunların aile fertleriyle birlikte tümü açlık sınırının
altında yaşam mücadelesi veriyorlar demektir. Kaldı ki, asgari ücret,
bugün Türkiye'de neredeyse ortalama ücret düzeyine gelmiş durumda.
Öyle kabul ediliyor. Hatta, birçok yörelerde asgari ücretin altında,
yani, 380 YTL'nin altında iş bulabilmek için insanlar uzun işsiz kuyrukları
oluşturuyorlar. Öte yandan, ücret ve gelirleri 380 YTL'nin üstünde,
ancak 605 YTL'nin altında olan ne kadar çiftçi, işçi, memur, küçük esnaf
ve sanatkâr varsa ve ayrıca ne kadar emekli, dul ve yetim varsa, bunların
da tümü açlık sınırlarının altında yaşamaya çalışıyorlar demektir.
Bakınız, elimde bir tablo var: Emekli aylığı
alanlar… Şimdi, buraya bakıyorum: Temmuz 2006 itibarıyla SSK emeklilerinde
en az aylık 477 YTL. SSK emeklilerinin yüzde 40'ı en az aylık kategorisinde
bulunuyor. Ortalama aylık ise 522 YTL. 605 YTL eğer açlık sınırıysa,
demek ki, SSK emeklilerinin çok önemli bir bölümü, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi yapıyorlar
demektir. Emekli Sandığının en az aylıklarına bakıyoruz; bunun da
606 YTL'ye Temmuz 2006 itibarıyla ulaştığını görüyoruz, yani, Emekli
Sandığında, ki, diğer sosyal sigorta programlarına göre oldukça
yüksek maaş veren Emekli Sandığında da demek ki en az aylık açlık sınırı
düzeyine düşmüş. Bağ-Kur'a bakıyorsunuz, Bağ-Kur'da en az aylık 349
YTL, ortalama aylık 461 YTL. Bir de Bağ-Kur'da tarım kesiminden emekli
olanlar var. Bunların durumuna baktığımızda yürekler acısı. 231
YTL en az aylık, Bağ-Kur'a bağlı çiftçilerde ve ortalama aylık 313
YTL.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önceleri, biz, Türkiye'de kimsesizlerin, işsizlerin, garibanların
ya da bakıma ve korunmaya muhtaç kimselerin açlığından, yoksulluğundan
söz ediyorduk; ama, zamanınızda, iktidarınızda, ne yazık ki üretim
sürecinde olanların, çalışanların ya da sosyal güvenlik şemsiyesi
altında olanların açlık ve yoksulluğundan söz eder duruma geldik.
Bu durum karşısında, AKP olarak acaba
biz nerede yanlış yaptık diye hâlâ düşünemiyorsunuz. Size bir daha
söyleyelim: Yanlışınızın temelinde dışa bağımlı ve bu nedenle de
bir avuç yabancıya ve yurt dışındaki az sayıda varlıklıya çalışan,
onların değirmenine su taşıyan ekonomik büyüme modeli yatıyor.
Bunu değiştirmeliydiniz. Bu modelde çiftçi yok. Bu modelde işçi
yok. Bu modelde küçük esnaf ve sanatkâr yok. Emekli, dul, yetim yok. İşsizlerle
açlık ve yoksulluk çekenler hiç yok. Yok, yok, yok. Halk yok bu modelde.
Özellikle son iki yıldır sürekli olarak buna işaret ediyoruz: Yok,
yok, yok! Ee, bundan sonra ne diyelim, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
herhâlde siz de sandıkta yok olacaksınız. Bunu hep birlikte göreceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle bu maddenin,
denge maddesinin, bütçe denge maddesinin hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum, hepinizi tekrar en derin sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, İstanbul
Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2007 Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Evet, bu madde, denge maddesi, "gelir
ve gider arasındaki fark borçlanarak karşılanacak" diyor. Ancak,
şöyle bir, 2002'de neydi, bugün hangi noktadayız, nasıl borçlanıyoruz,
borçlanma ihtiyacımız ne durumda? Türkiye'nin zaten bütün problemi
de kamu kesiminin borçlanma ihtiyacından doğmuş. 2002'lerde, yani
biz iktidar olduğumuz dönemlerde, kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı
millî gelirin yüzde 16'sı seviyesinde. Şimdi ne kadar? Artık yüzde
1'in bile altına düşmüş, 0,5 noktasında 2006 sonu itibarıyla. Nereden nereye gelinmiş
ve Türkiye, bu sayede borç tuzağını kırmış.
Dolayısıyla, bence,
iktidarımızın bu millete yaptığı en önemli iyiliklerden biri, mali
disiplini sağlamış ve borçlanma ihtiyacını ortadan kaldırmış ve
denk bir bütçeye gelmiş olmasıdır.
Dolayısıyla, bu noktada,
inşallah, inanıyorum ki, artık fazla veren bütçeleri bu Meclis yapacaktır
ve böylece, ülkemizin bu makûs talihini de kıracaktır ve bunu yapmakla
da bu ülkenin geleceğini teminat altına alacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemine başlayacağım.
Beş dakika soru, beş
dakika da cevap.
Yine, daha önceki
Başkanlık Divanı kararı gereğince, soruların bir dakika süre içerisinde
sorulmasını da rica ediyorum.
Soru sormak isteyen
arkadaşları önce okuyorum, herkes sırasını bilsin: Sayın Tütüncü,
Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Emek, Sayın Aslanoğlu, beşinci sırada Sayın
Çetin, altıncı sırada Sayın Kılıç, yedinci sırada Sayın Baloğlu,
sekizinci sırada Koç, dokuzuncu sırada Sayın Gazalcı, onuncu sırada
Sayın Kaptan.
Buna göre, Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Sayın Bakanımıza iki sorum olacak.
Bir tanesi, az önce konuşmamda da belirttiğim gibi, Türkiye'de özellikle
dar ve sabit gelirli halkımız çok ağır bir borç yükü altına girmiştir.
Tüketici kredileri ve kredi kartlarına borç düzeyi 2002 yılına göre
2006'nın ortasında, Eylülünde daha doğrusu, yaklaşık 9 kat artmıştır.
Sayın Bakanımız, acaba halkımızın böylesine
ağır, hızlı bir borçlanması karşısında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Süre bitti, ama cümle bitmedi.
Sayın
Tütüncü, cümlenizi tamamlamanız için açıyorum. Daha, ikinci
bir soruya imkân yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, arada
çok zaman geçiyor.
BAŞKAN - Ben, diğer sayın
milletvekilimize…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Tamam, tamam efendim, mikrofon açıldı.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bir dakika
dolmamıştı, kesildi, ama, takdirinize bırakıyorum.
BAŞKAN - Cihaz…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Tamam efendim.
Şimdi, tamam, yani bu
borcun artmasının altında yatan gerçek nedir, neden nedir? Sayın Bakanımızdan
bunun yanıtını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza bir
sorum var.
2006 Yılı Bütçe Kanunu'yla
bütçe açığı yaklaşık 13,5 milyar YTL olarak öngörülmüşken, 2007 mali
yılında bu miktar yaklaşık 17 milyar YTL olarak öngörülmüştür. 2007
yılı bütçe açığı, bir yıl önceki bütçe açığından 3,5 milyar YTL fazlasıyla,
yaklaşık yüzde 30 daha fazladır. Bütçe açığını kapatmak için vergi
oranlarında artış olacak mıdır? Vatandaşlarımızı yeni vergiler
beklemekte midir? Bütçe açığını kapatmak amacıyla 2007 yılında vergi
oranlarında artış olmayacağına ve yeni vergiler getirilmeyeceğine
söz verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarının
3'üncü maddesinin 4749 sayılı Kanun'un, Kamu Finansman ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 5'inci maddesine, öngörülen bütçe
dengesi tanımına uygun olduğunu düşünüyor musunuz? Birinci sorum
bu.
İkinci sorum Sayın Bakan:
Bugün genel basına yansıyan İstanbul Zeytinburnu marina ihalesiyle
ilgili çok çarpıcı ve kamuoyunu etkileyen açıklamalar yapılmıştır.
Biraz önce konuşmanızda bu konuyu açıklayacağınızı ve konuşmanızın
sonunda bu konuda bilgi vereceğinizi söylemiştiniz. Kamuoyunu
aydınlatıcı bir bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, eczanelerin alacaklarını ödeyecek misiniz?
Malatya'da 10 trilyon alacak var, eczaneler iflas etmek üzere.
İkinci sorum: Teşvik
Yasası çıkalı yaklaşık üç yıl oldu. Üç yılda bu Teşvik Yasası bu ülkeye
ne getirdi? Acaba bu ülkeye bir katkı sağladı mı? Özellikle ulusal
sanayici açısından, millî ekonomi açısından -yabancılar açısından
değil- ne getirdi? Kalkınma öncelikli hangi ilimize bir tek çivi çakıldı?
Üçüncü sorum: Yatırım
indirimini kaldırdınız. Ulusal sanayici büyük zarar gördü.
Zamanım varsa, dördüncü
soru: Kurumlar vergisi indiriminden daha çok acaba yabancı şirketler
mi yoksa yerli şirketler mi, hangi oranda daha fazla yararlandı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Çetin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sayın Bakan "ücretlilerin fiş ve fatura toplama zulmüne 2007
yılında son vereceğiz" demiştiniz. 20 Aralık 2006 tarihli Resmî
Gazete'de yayımlanan 259 nolu genel tebliğle, yeni tarifeleri koymuşsunuz.
Yani, 2007 yılında ücretlilerin vergi iade fiş toplama işi devam
edecek mi etmeyecek mi? Bu bir.
İkinci sorum: Kasım
ayının ilk haftasında Başbakan özel iletişim vergisi oranının yüzde
25'ten yüzde 20'ye düşeceğini söylemişti. Oysa, bu cep telefonunun
vergisinde indirim beklenirken, yüzde 7,8'lik bir bindirim var. Bu
indirim midir bindirim midir vergiye, açıklamanızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
Soru sorma süremiz
tamamlandı.
Sayın Bakan, cevap süresini
beş dakika olarak belirledim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü, dar ve
sabit gelirli halkın borçlarının arttığını, tüketici kredilerinin
borçlarının 9 kat arttığını, bu borcun nedenini sordu.
Değerli arkadaşlar,
bu tüketici kredilerindeki borçların artması, bizi çok fazla endişeye
kaptırmasın, kapılmayalım. Neden derseniz, tüketici kredileri,
Türkiye'de, yakın tarihe kadar çok gelişmemiş kredilerdi. Sebebi
de Türkiye'deki istikrar olmadığı için, ileride ne ödeyeceği, faizlere
ne ödeyeceği belli değildi. Faizlerin gecelik yüzde 5 binlere vardığı
yerde tüketicinin kredi kullanması mümkün değildir, hayal bile
edilemez. Eğer tüketici önünü görürse bir krediyi alabilir. Mesela,
nerede kullanıyor bunu? Ev almada kullanıyor tüketici, araba almada
kullanıyor veyahut da bazı dayanıklı tüketim maddelerini almakta
kullanıyor. Ama, bunu alırken de "kaç senede, ne ödeyeceğim"
planını yapıyor. Eğer bu "kaç senede, ne ödeyeceğim" planını
yapamazsa, yani, tüketici önünü göremezse, bu krediyi hiçbir zaman
almaz. Ayrıca, bankalar da vermez zaten bu krediyi. Yani, ileride
alamayacağı bir krediyi bankalar kolay kolay vermezler.
Dolayısıyla, tüketici
kredilerinin artmaya başlamış olması, Türkiye'de güven ve istikrarın
geldiğinin ve tüketicinin de kredi verenin de önünü görmeye başladığının
bir işaretidir ve bunu yabancı memleketlerle kıyasladığımız zaman,
yurt dışında, Avrupa'yla, Amerika'yla, diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız
zaman, bu, çok daha düşük seviyelerde, bizim ülkemiz çok düşük seviyelerde.
Bu, daha da artacaktır, bundan hiç kuşkunuz olmasın. Türkiye'deki
güven ve istikrar geldiği oranda, fiyat istikrarı yerleştiği oranda
ve Türkiye ekonomisi gelişip de halkın gelir seviyesi, geleceğe
doğru gelir umutları arttığı müddetçe bu artacaktır. Bu yabancı
memleketlerle, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda, biz çok düşük
seviyelerdeyiz. Bu daha da artacaktır. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor.
Sayın Ekmekcioğlu,
2006 yılında 13,5 milyar hesaplanan, bütçe hazırlanırken hesaplanan
bütçe açığı 2007 yılında 17 milyar oldu, aradaki farkı neyle, nasıl
karşılayacaksınız indirirseniz eğer, diyor. Şimdi, ben, konuşmamda
da arz ettim, bizim Hükûmetimizin diğer hükûmetlerden bir farkı var; o
nedir? Bütçe açığı ne hesaplanmışsa, biz onun çok altında, performans
sergiledik. Yani, mesela, bütçe açığını 45 milyar dedik, 30 milyarla
kapattık; 29,5 milyar dedik, 8 milyarla kapattık; 13,5 milyar diyoruz, 3 milyar veya daha altında olacak bu seneki
bütçe açığı. Yani, ilk geldiğimizde bütçe açıklarının gayrisafi
millî hasılaya oranı yüzde 14,6'ydı, şimdi yüzde yarıma düştü bu
oran, 1-2 değil. Maastricht kriteri yüzde 3'tür, dikkatinizi çekmek
isterim. 3'tür Maastricht kriteri, 3'ün içerisinde olanlar "biz
yerine getirdik" diyorlar. Bizimki yüzde yarıma düştü, belki
daha bile aşağı düşecek. Şimdi, bu derece bizim performansımız başarılı
ve bunu da yaparken, dediğimiz masraflardan daha az masraf yapıyoruz,
düşündüğümüz gelirlerden daha fazla gelir toplayabiliyoruz.
2007 yılında da 17 milyar olarak hesapladık, bütçenin dengesi budur,
fakat, geçmiş performanslarımıza bakarak, dört yıllık performansımıza
bakarak, bunun çok daha düşük olacağını şimdiden tahmin etmek çok
güç olmasa gerek.
Bunun için yeni bir
vergi geliyor mu? Biz, yeni isimle bir vergi getirmiyoruz, getirmeyeceğiz
de. Buna da ihtiyacımız yok. Onu açıkça söyleyeyim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) İlk geldiğimiz günler gibi değiliz biz.
Haa, şimdi "yüzde
7,8 oranında maktu vergilere bir yeniden değerleme geliyor..."
Bu yıllardan beri yapılıyor. Bizim işimiz değil bu. Yıllardan beri,
maktu vergilere bir değerleme yapılır. Eskiden bunlar, 35-40'lardı,
50'lerdi; şimdi 7,8. Bu, daha önce, bizden önce hazırlanmış bir kanunun
gereğidir.
Ayrıca, Sayın Emek
"bütçe kanunu kamu finansmanına uyuyor mu?" diyor. Evet, kamu
finansmanının o ilgili maddesine aynen uyuyor, hiç şeyimiz yok.
Şimdi, Zeytinburnu'yla
ilgili olarak bir, efendim, her yerde ilgi uyandırmış falan. Bu, yaptığımız
ihalelerden bir ihale, böyle ihale çok yapıyoruz biz, yeni değil bunlar.
Yine, Zeytinburnu'nda ihale, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine
göre yapılmış ve çıkarılan yönetmelik ve tebliğ hükümlerine göre
yapılmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Kesin gece yapılmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Efendim?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Gece yapılmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Gece mi? Haa… Valla, zamanı da şaşırdınız ama,
Allah hayır eylesin.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Siz şaşırdınız.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan. Süreniz doldu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Gelen arkadaşlar oturursa,
sayma kolaylığı olur. Arkadaşlar, ayakta sayamıyoruz, oturun, oturalım
lütfen, gelen herkes yerine otursun.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Gelenleri niye bekliyorsunuz, burayı sayacaksınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar
oturalım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Karar yeter sayısında kulistekileri de mi bekliyoruz?
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine İlişkin
Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4- (1) Gider cetvelinin
bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar
şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.
(2) Bu Kanunda ve diğer
kanunlarda giderlere ilişkin yer alan;
a) "Fasıl ve bölüm"
deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b) "Kesim" deyimi,
fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) "Madde" deyimi,
fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
ç) "Tertip"
deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri
ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
d) Borç ödemeleri yönünden
"ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
(3) Tahakkuk ettirilecek
giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın
dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir; kesinhesap
kanunu tasarısı ise ikinci düzeyde hazırlanır.
(4) İlgili mevzuat
hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli
uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik
düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Mersin Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, birleştirdim
konuşmanızı Sayın Özyürek.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanı burada özellikle muhalefete cevap verirken
dedi ki: "İlkokul öğrencileri gibi konuşuyorsunuz." Şimdi,
tabii, ilkokul öğrencilerine benzemek bir nakisa değil, bir eksiklik
değil. Ancak, burada ciddiyetle bir müzakere yürütüyoruz. Bir aya
yakın bir süre Plan ve Bütçe Komisyonunda, belli bir süre de burada
ciddi bir müzakere yürütüyoruz ve biz yaptığımız işi ciddiye alıyoruz.
Yani, millet adına, önümüze gelen bütçeyi değerlendiriyoruz, eleştirilerimizi
sunuyoruz. Tabii, kimin ne yaptığının takdiri halkımıza aittir. Burada
bizleri izleyen halkımız kimin işi ne kadar ciddiye aldığını görüyor.
Ben pek çok Maliye Bakanını bu kürsülerde -Meclisin dışında da olsa-
izleme fırsatını buldum, ama sürekli, milletvekilleriyle polemik
yapan, sürekli, buradaki görev yapan insanları küçümseyen tavırlar
içinde bulunan bir Maliye Bakanına ilk defa tanık oluyorum değerli
arkadaşlar. Onun için, bazılarına laf atarken önce insan kendi tavrını,
kendi tutumunu ciddiyetle değerlendirmesi gerekiyor.
Sayın Bakan burada
kırk beş dakika konuştu, her şeye değindi, özellikle KÖYDES, BELDES
konusuna çok uzun vakit ayırdı, ama benim konuşmamda yer alan bazı
harcamaların bütçe dışına çıkarıldığına dair somut, rakama dayalı
değerlendirmelerime bir satırla da cevap vermedi. Yine Sayın Bakan,
memurlarla ilgili benim değerlendirmemi, böyle kendine mahsus üslubuyla,
hangi rakam hangi rakamdan büyük gibi, sanki burada bir havuz hesabı
yapıyoruz, sanki burada bir aritmetik dersi çalışıyormuşuz gibi,
efendim 2002'deki rakam mı büyükmüş, yoksa şimdiki rakam mı büyükmüş.
Yani, bunlar soru değil, bunlar bir Bakana yakışan tavırlar değil. Elbette,
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri her bütçede verilen memur
maaşı bir öncekinden büyüktür. Bu çok doğaldır, ama bunun bir de reel
tarafı var. Biz, reel ele geçen ücret olarak baktığımızda diyoruz
ki, 1999 yılı bir normal yıldır, 2001 krizinin öncesinde olan bir yıldır.
O zaman memurlara reel ele geçen olarak 146,8 ödeme yapılmıştır, ama
2005 yılında 134,5 ödeme yapılmıştır. Bunu da ben hesaplamıyorum,
sizin de imzanız olan bu 2007 yılının programının içinde yazıyor. Böylesine
bir bütçe görüşmelerinde bizim beklentimiz, böylesine rakamları,
böylesine ciddi göstergeleri tartışmaktır. Diyebilirsiniz ki buraya
çıkıp, bu 2007 yılı programında yanlış yapmışlardır, bu doğru değildir.
Bizim serimiz budur, bizim endekslerimiz budur. Saygıyla karşılayalım,
şey edelim, ama, bilmem "100 mü büyük 150 mi büyük?" tartışmasını
burada yaparsak millet bize gülmez mi değerli arkadaşlarım? Ciddi
bir iş yapıyoruz, ciddi müzakereler yapıyoruz. Biz işimizi ciddiye
alıyoruz. Halkımızın bize verdiği yetkiyi, görevi, sorumluluğu
ciddiye alıyoruz. Hükûmetten de aynı ciddiyeti burada bekliyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan,
hem konuşmasında hem burada kayıt dışılıkla ciddi mücadele ettiklerini
söyledi. Şimdi, Ali Babacan, ekonomiden sorumlu Bakan, 24/11/2006 tarihli
gazeteleri açarsanız, okursunuz, dedi ki: "Kayıt dışıyla mücadelede,
maalesef, başarılı olamadık" dedi. Peki, o da, hadi, aileden
sorumlu bakan olsa diyeceğim ki, belki bunun ayırtına varamadı,
ama, ekonomiden sorumlu, Hazineden sorumlu bir Bakan, kayıt dışılıkla
mücadelede başarılı olamadıklarını söylüyorsa -ki, bütün göstergeler,
bütün emareler bunun delilidir- o zaman biz buna inanırız. Sayın Maliye
Bakanı hangi önlemi aldı, hangi sonuca vardı ki, kayıt dışılıkla
mücadelede sonuç aldı?
Şimdi, burada mükelleflere…
İşte, bir arkadaşımızın sorusu üzerine diyor ki Sayın Bakan
"çok düşük beyanda bulunan mükellefleri, işte, biraz beyanını
artır diye zorluyoruz. Siz bunu niye buraya getiriyorsunuz? Bu konuda
ben sizden destek beklerim." diyor.
Sayın Bakan, biz, yasaların
içindeki bütün mücadelenize kayıt dışılıkla mücadelenize, vergi
kayıp ve kaçağıyla ilgili mücadeleye destek veririz, fakat, keyfî
davranışlara, mükellefi korkutmaya dönük, mükellefi yıldırmaya
dönük ve hiçbir dayanağı olmadan tehdide dönük tavırlara prim vermeyiz.
Hukuk varsa, bu ülke bir hukuk devletiyse böyle keyfîliklere asla ve
asla yer yoktur. Bunu vergi dairesi müdürlerinin de bilmesi lazım,
sizlerin de bilmesi lazım, çalışma arkadaşlarınızın da bilmesi
lazım.
Yalnız, değerli arkadaşlarım,
öylesine politize ettiniz ki kadroları, geçmişte ben de içinde bulunmaktan
onur duyduğum bir teşkilatta, bir milletvekiline değerli arkadaşlarım,
bir vergi dairesi müdürünün "ya, siz iktidara geleceğinize
mi inanıyorsunuz?" diye soru sorma cesaretini ve küstahlığını
gösterdiğini biliyoruz değerli arkadaşlarım. Bir kamu görevlisi,
bir muhalefet partisi milletvekiline bu soruyu sorma hakkına,
yetkisine sahip midir?
Şimdi, bu Maliye teşkilatını
nereden nereye getirdiniz? Sayın Başbakanın üslubuyla söylüyorum.
Maliye Bakanının vergi dairesi bütün bürokratları her zaman saygıdeğer
insanlardır. Hiçbir zaman bir muhalefet partisi milletvekiliyle
böylesine küstahça bir tartışma yapan vergi dairesi müdürleri bu
teşkilatın içinde yer almamıştır değerli arkadaşlar. Onun için,
biz, burada "denetimi siyasallaştırıyorsunuz" dediğimiz
zaman, Sayın Bakan, "siz de denetim elemanlarıydınız, hakkını
yemeyin bu insanların" diyor, ama, bizim görev yaptığımız dönemlerde
Maliyede çalışan hiç kimse böylesine görevini politik şekilde
kullanamazdı.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan diyor ki: "Ya, bu vasıtalı, vasıtasız vergi ayırımını
AB açısından değerlendirelim."
Bizim yaptığımız şudur
değerli arkadaşlarım: 2002 yılında vasıtalı vergilerin oranı yüzde
66 idi, bugün yüzde 70'e ulaşmıştır. Sayın Bakanın üslubuyla sorayım:
Yüzde 66 mı büyük yüzde 70 mi büyük? Siz, Acil Eylem Planı'nda derseniz
ki: "Biz, vasıtalı vergilerin payını küçülteceğiz." Küçültünüz
mü küçültmediniz mi? Bizim istediğimiz cevap budur. Yoksa, AB'de
şöyle hesaplanıyor, ABD'de böyle hesaplanıyor diye konuyu kaydırmak
hiç kimseye yakışmıyor Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Sosyal Güvenlik Kanunu'nu çıkardınız, büyük emekler verdik. Gelin
dedik, çalışanların hakkına dokunmayın. 7 bin günlük prim ödeme süresini
9 bin güne çıkarmayın, insanları emekli edemezsiniz, mezarda emekliliği
tekrar getirmeyin dedik. Bu, Sayın Cumhurbaşkanından döndü, hiçbir
şey yok gibi davrandınız. Anayasa Mahkemesinden döndü, şimdi diyorsunuz
ki, Bütçe Kanunu'na bir hüküm koyarak altı ay erteleyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
siz bilmiyor musunuz -sürekli biz Anayasa Mahkemesine gidiyoruz-
bütçe kanunuyla ilgili olmayan herhangi bir konuda bir düzenleme
yaparsanız, bu, Anayasa'ya aykırı olmaz mı? Anayasa'dan bir tokat yemişsiniz,
şimdi ertelemesini de Anayasa'ya aykırı olarak yapıyorsunuz. Lütfedin,
iki gün daha çalışın da, ayrı bir kanun getirin, burada erteleyecekseniz
erteleyin, ama Anayasa hükümlerini böylesine yok saymak hiç kimseye
yakışmıyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kurumlar vergisinin
indirilmesiyle Sayın Bakan övünüyor. Bütün vergilerin indirilmesini
biz kabul ederiz, uygun buluruz, çünkü Türkiye'de vergi oranları çok
yüksektir, astronomiktir. Özellikle özel tüketim vergisi astronomiktir,
katma değer vergisi oranları astronomiktir. Onun içindir de, dünyanın
en pahalı akaryakıtı Türkiye'de satılmaktadır. Ne Fransa'da ne Amerika'da,
dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki gibi pahalı benzin ve mazot
ve tüp gaz satılmaz değerli arkadaşlarım. Niçin yapıyorsunuz bunu?
Vergi kayıp ve kaçağını önleyemiyorsunuz, kayıt dışılıkla mücadele
edemiyorsunuz, o kesime dokunamıyorsunuz, ama kayıtlı kesimden
vergi üstüne vergi alıyorsunuz.
Peki, kurumlar vergisini
indirdiniz, belli finans kuruluşlarına, özelleştirilen kuruluşlara
büyük bir avantaj sağladınız, ama buna karşılık, yatırım indirimini
indirmek suretiyle üretici kesimi, sanayici kesimi cezalandırdınız.
Yani yatırım indirimini kaldırmasaydınız, kurumlar vergisini
düşürmenizin bir anlamı olurdu, ama siz çok para kazanan şirketlerin
vergisini indirdiniz, yatırım yapan KOBİ'lerin vergisini artırdınız.
Yaptığınız budur.
Değerli arkadaşlarım,
ekonominin çok iyiye gittiğini, her şeyin düzeldiğini Sayın Bakan
burada anlattı. Peki, 2002 yılında cari açık 1,5 milyar dolar idi,
şimdi 35 milyar dolara çıktı. Peki, 35 milyar mı büyük, 1,5 milyar mı
büyük? Sayın Bakanın üslubuyla ben de sorayım.
Ve bu cari açığın hiçbir
sorun yaratmadığını, ekonomiyi son derece kırılgan bir yapıya kavuşturduğunu
kabul ediyor musunuz etmiyor musunuz? Ediyorsanız, ne gibi önlemler
alıyorsunuz?
Hani, manavlara gidersiniz,
meyvelerin iyilerini öne koyarlar, sepetin arkasında çürükleri
kalır ya, Sayın Bakan da işine gelen bazı büyüklükleri öne çıkarıyor,
ama onun dışındaki çürük meyveleri görmezden geliyor. Çürükleri
de göreceksiniz, iyi meyveleri de göreceksiniz. Ama doğru bir…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Manavlar size oy vermeyecek.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Manavlar size oy vermeyecek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Evet… Teşekkür ederim.
Manavlar ne demek istediğimi
çok iyi anlarlar. Onun için, onlar emeğe saygı duyarlar. Kimin onların
hakkını koruduğunu çok iyi bilirler. Çünkü, meyve-sebze üreticisini
perişan ettiğinizi hepiniz biliyor.
Ben Mersin Milletvekiliyim.
Narenciye üreticisini perişan ettiniz. Şu anda, gidiniz Mersin'e,
narenciye 2002 yılından daha ucuza satılmaktadır değerli arkadaşlarım.
1999 yılında, 2000 yılında bir ton narenciye ihracatına tanınan
prim tonda 100 dolardı, şimdi, 70 dolara, 60 dolara düşürdünüz. O zaman
nakit olarak ödeniyordu, şimdi, mahsup yoluyla ödüyorsunuz. Her gün
ben Mersin'e gittiğimde bir dedikodu: "AKP milletvekilleri buraya
geldi, prim 100 dolara çıkıyor." Geliyoruz biz de, hemen Hazine
yetkilileriyle konuşuyoruz, nedir, var mı bir şey? "Vallahi,
geçen gün Sayın Bakan Kürşad Tüzmen buradaydı, sorduk, üzerinde çalışıyoruz."
Bu ne bitmez çalışmadır değerli arkadaşlarım? Üreticinin bekleye
bekleye canı çıktı. Gelin, artıracaksanız şu narenciye primlerini
bir an önce artırınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Manavları kaybettiniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Evet, üreticileri kazandık, manavları da kazandık…
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim,
hoş olmuyor. Lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şimdi, gene, burada, vergide nasıl adalet sağladığını filan Sayın
Bakan anlattı. Peki, bir yabancının elinde hazine kâğıdı varsa, bir
de yerlinin elinde hazine kâğıdı varsa, yabancıya diyorsunuz ki:
"Senden bir kuruş vergi almıyorum." Ama yerliye diyorsunuz
ki: "Senden yüzde 10 vergi alıyorum." Bu ne biçim adalet değerli
arkadaşlarım? Siz, sıcak para altında, sıcak para etkisinde kalmış,
sıcak para önünde diz çökmüş bir iktidarsınız. Sıcak para diyor ki:
Reel faizleri yükseltin, yükseltiyorsunuz. Sıcak para sahipleri
diyor ki: Siz, dışarıdan gelen sıcak paradan vergi almayın, vergi
almıyorsunuz. Bu mu değerli arkadaşlarım doğru vergi politikası,
adil vergi politikası? Adaletli yönetim bu mudur?
Onun için "Nereden
nereye geldik?" diye Sayın Başbakan sık sık soruyor, Sayın Bakan
da bunu taklit ediyor. Ama, Türkiye nereden nereye geldi? Türkiye,
kendi ihtiyaçlarına, kendi inandığı doğrultuda vergi politikası
izleyen, kanunlar çıkaran bir ülkeyken, dışarıdan telkinle, dışarıdan
emirle bir gecede stopaj oranlarını sıfırlayan bir ülke hâline gelmiştir.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
sürenizi aştınız. Son cümlelerinizi…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Evet… Teşekkür edip, tamamlıyorum Sayın Başkan.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan burada muhalefeti suçlarken, bizleri suçlarken gerçeklerin
bir de önemli tarafını, doğru tarafını, bizim eleştirdiğimiz tarafları
dikkate alarak değerlendirmelerinizi yapınız. Bizimle polemiğe
girmek yerine doğru rakamları burada dillendiriniz, bizim değerlendirmelerimiz
de ona göre olsun. Polemik yaparak, bizlere laf yetiştirerek hiçbir
yere gidemezsiniz.
Onun için, bu bütçede,
biz, sonuna kadar doğru bildiklerimizi söyleyeceğiz, halkımızı
doğru bilgilendireceğiz ve halkımızın verdiği emaneti, onların
adına hesap sorarak tamamlayacağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyürek.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
4'üncü madde hakkında Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Maliye Bakanımızı dinledik. Gerçekten, farklı bir Türkiye'de mi yaşıyoruz
diye… İnan edin üzülüyorum. Kimlere ne kadar… 2002 yılını milat olarak
gösterip, ondan sonra, Türkiye'yi, neredeyse Avrupa Birliğinin üzerinde
gelişmiş, gerçekten, insanları mutluluk ve refah içerisinde yaşayan
bir ülke konumunda göstermeye çalıştı.
Değerli arkadaşlar,
yaptıklarınızı söylüyorsunuz da borçlarınızı niye söylemiyorsunuz?
Sizler, seksen yıllık cumhuriyet tarihinde borçlanan… 200 milyar dolara,
bugün, beş yıl içerisinde -ki, dört buçuk yıl sayarız- ne kadar borç
ilave ettiniz, onu hiç hesaplıyor musunuz? Hani cari hesapta 1,5
milyar dolar civarında aldığınızda, bugün 35 milyara dayandığında,
acaba önünüze alıp da bu nasıl oldu diye düşünüyor musunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Cari
hesap yok, cari açık var.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Cari açık, evet,
cari açık. Siz bunu anlarsınız, "Arife tarif gerekmez." derler ama,
siz, maalesef… Şunu anlıyoruz ki, hülle şirketler kurarak ihaleler
aldığınızı iyi biliyorsunuz.
Biraz önce konuşulan
konularda çıktı arkadaşımız, bir ay sonra ortak olduk diyorlar. Kimi
kandırıyorsun? Türk halkı buna kanar mı Allah aşkına! Bir ay sonra
ihaleyi alıyorsun, bir ay sonra çıkıyorsun, diyorsun… Alıyor, bir ay
sonra, biz bu şirkete ortak olduk deniliyor. Bu hayalî konulardan
artık vazgeçin. Hayalî faturalardan, sahte faturalardan hesap vermeden
bu halkın huzurundan kaçamayacaksınız.
Önce, bu hayalî faturalarınızın, kaçırılan vergilerin hesabını
vereceksiniz. Çünkü, halka karşı sorumluluğunuz var. Halka karşı,
yolsuzluk, yoksullukla mücadele edeceğiz diye söz vermiştiniz.
Değerli arkadaşlar,
sıcak para deniliyor. Sıcak para nereye, hangi kazmayı çaldı söyler misiniz?
Nereye yatırım yaptı? 58 milyar dolar civarında sıcak para var şu
anda ülkemizde. Bankalardaki bugünkü riski… Ki, o yüzde 16'yı geçmeyecek.
Yabancı bankalar bugün yüzde 24 risk sınırını geçmiş ve bugün yüzde
25. Maalesef, yabancılara bankalarımızı, göz göre göre, kâr eden
müesseselerini verdik. Ondan sonra özelleştirme konusunda, biz
özelleştirmeyle daha iyi yatırımlar yapıyoruz diyorsunuz. Nereye
yatırım yaptınız söyler misiniz? Nereye bir kazma çaktınız söyler
misiniz? Yıllarca halkın biriktirdiği, alın teriyle biriktirdiği
varlıkları, tutacaksınız yok pahasına satacaksınız, ondan sonra
"Biz özelleştirmeden para aldık." diyeceksiniz.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - İnsaf
ya! İnsaf!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Lütfen... Lütfen hesabınızı iyi yapın.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Devletleştirelim… Rahmetli Özal'a söyle.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, biz özelleştirmeden yanayız, ama, halkın birikimlerini,
alın terlerini birilerine eğer siz sunarsanız, biz ona karşıyız. Bunu
iyice hesaplayın, hesabınızı önünüze alın.
Değerli milletvekilleri,
bir ithalat cenneti yaptınız. İhracat?.. İhracat ile ithalat arasındaki
farkı işte görüyorsunuz. İthalat... Dışarıdan getirdiğiniz ithal
mallarla, buradaki KOBİ'leri küçülttünüz, ufalttınız ve yoklukla
karşı karşıya getiriyorsunuz. Eğer siz ithalata bu kadar önem verirseniz,
buradaki küçük üreticiler ne yapacaktır? Dükkânlarını kapatmak,
işyerlerini kapatmak zorunda kalacaktır.
Sayın Bakan diyor ki:
"330 bin tane esnaf katıldı." Ama, 189.301 esnafın da, maalesef,
ilişkisini kesmişsiniz, Sayın Bakan, kayıtlardan silmişsiniz. Bu
insanların durumunu, bu esnafların durumunu biliyor musunuz?
Bir esnaf olarak, yaşıyoruz ve görüyoruz ki, bir sürü namuslu esnaf,
artık, vergisini, sigortasını, Bağ-Kur'unu ödeyemez durumda, mağduriyet
içerisinde. Bunları gördüğümüz hâlde "330 bin esnaf katıldı."
diye övünmenin bir anlamı yok. Siz eğer esnafları perişan ederseniz,
yarın bugün, neredeyse 20 milyon insan -bu esnafların özellikle
fertlerini saydığınızda- aç ve perişan kalacak. Hatta, gördüğümüz
kadarıyla, yoksulluk sınırına 20 milyon insan dayandı, açlık sınırında
1 milyonun üzerinde insan var. Siz hâlâ "Türkiye'ye çağ atlattık."
diye, 2001 yılının, 2002 yılının başlangıcını bir miladi yıl olarak
alıyorsunuz, ama o günden bugüne kadar reel fiyatların, reel gelirlerin
düştüğünü hiç söylemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar...
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Keşke yazılı metinden okusaydınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, sizler laf atmaktan başka hiçbir şey yapmıyor…
Bırakın, halkın zamanını kaybetmeyin, milletvekilinin buradaki
konuşmasına müdahale etmeyin. Halk sizlerin bu laf atışlarınızdan
değil, sizlerin icraatını görerek yaşıyor. Halkın yaşadıklarını
hâlâ göremiyorsanız, demek ki, bu halka rağmen iktidar olunmaz. Gelecekte
de bu dersi size vereceklerine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
özelleştirme furyası içerisinde, işte, şeker fabrikasının özelleştirilmesi,
Tekelle ilgili konular ve hukuka karşı… Hukuk savaşı veriliyor.
Haksız… Tutuyorsunuz, özelleştirme konusunda, hukuka rağmen, alelacele
-özelleştirilecek konular konusunda- vatandaşın birikimlerini
nasıl yandaşlarımıza veririz diye uğraşmanın ve çabanın içerisindesiniz.
İşte, şeker fabrikaları
için, TÜRKŞEKER olarak, 7/6/2001 tarihinde IMF'ye verilen ek niyet mektubunda
belirtilen esaslar dâhilinde özelleştirme kapsamına alınmış, Özelleştirme
Yüksek Kurulunun 7 Haziran 2003 tarihinde aldığı kararla özelleştirme
yol haritası belirlenmiştir. İşte, bu özelleştirme yol haritası
içerisinde, Resmî Gazete'de yayımlanan -26015 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan- Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla, birim üretim maliyetleri
düşük, kâr oranları yüksek fabrikalardan Bor, Ereğli ve Ilgın Şeker
Fabrikası özelleştirmesinin -28/11/2006 tarihli ihaleler- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından gerekçesiz olarak iptal edildiği
görülüyor.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yanlışın var, yanlışın…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- İşte, görüyoruz ki, şeker fabrikalarımızı, pancarda koymuş olduğunuz
kota pancar üreticilerini, kısacası, çiftçiyi perişan ettiğinizi
görüyoruz. Tekel konusunda, Tekel fabrikalarının ve tekel işçilerinin
durumu hakeza.
Sizler özelleştirme
mağduru işçileri sokakta bırakıp, bu işçilerin sıkıntılarını
görmemezlikten gelerek… Siz Tekel fabrikalarından elinizi çekmediğiniz
sürece, siz özelleştirmede böyle peşkeş mantığı içerisinde birikimleri
birilerine bıraktığınızda, milyonlarca insanın geleceğiyle oynamış
oluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
biz, sadece, Anavatan Grubu olarak, sizin bu sorumsuzca özelleştirmedeki
tavrınızı kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Özelleştirme, halkın yararına
olur. Halkın lehine olan özelleştirmeler yapılır; yoksa, birilerinin,
Oferlerin, Dubai şeyhlerinin veyahut da Haririlerin lehine olan
özelleştirmeler halkımızın zararınadır, yararına değildir. Birikimlerinin
üzerinde yapmış olduğunuz bu pazarlıklar… Yarın, sandıkta, halkın,
bu pazarlık konusunda vereceği cevabı sizler çok iyi biliyorsunuz.
Sizler, her ne kadar,
burada konuşulduğunda gülseniz de, ağlasanız da, bu halk yaşıyor,
görüyor. Bu yaşadığını ve gördüğünü, siz, ne kadar da Türkiye'yi
toz pembe gösterseniz bile, memurun geçiminden, yaşamından, işçinin,
emeklinin yaşamından ve davranışından görüyorsunuz.
İşte, gördüğümüz kadarıyla
insanları, kredi kartı mağduru etmeye başladınız. Özellikle, bu
mağduriyetler konusunda, insanların intihara kadar gittiğini
görüyoruz. Kredi kartları… Borçlanarak, bir gün geliyor ki, öyle
bir noktaya geliyor ki bu insanlar -birikimlerini, yıllarca birikimlerini,
faizleriyle, yüzde 117 veya yüzde 85 faiz ödeyerek- maalesef, kredi
kartlarını ödeyemiyorlar, birikimleriyle birlikte intihara kadar
gidiyorlar.
Bu intiharların acısını,
bu intiharların sıkıntılarını sizler acaba ruhunuzda duyuyor musunuz,
içinizde hissediyor musunuz? Bu insanlar niye intihar etti, neden
eşleri ayrıldı? Neden insanlar, bugün kapkaç içerisinde olduğunu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Her geçen gün kapkaçın çoğaldığını, hırsızlığın çoğaldığını, boşanmanın
çoğaldığını görüyorsunuz. Buna rağmen, Türkiye'yi, tozpembe göstererek,
5.500 dolar millî gelirden pay aldıklarını söylüyorsunuz. Soruyoruz
o garibanlara -hangisinin cebinde- 5.500 değil, 100 dolar dahi yok,
Doğu ve Güneydoğu'da veyahut da varoşlarda yaşayan insanların, ailelerin
cebinde 100 dolar yok. Sayın Bakan, 5.500 doları, acaba, bu özelleştirmede
sizlerin onlara sunmuş olduğunuz o servetleri mi hesaba katarak
5.500 dolar olarak çıktığını söylüyorsunuz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Kişi başına millî gelir öyle hesaplanmaz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Çok ayıp!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Ayıp olan, halkın, bugünkü Doğu ve Güneydoğu'da ve varoşlarda yaşayan
insanların sıkıntısını görmeyenler, onları duymayanlar, onları
işitmeyenler ayıp ediyor. Biz, onların sesi ve kulağı olacağız, onların
hakkını savunmak için yemin ettik bu Mecliste, onların hakkını savunmaya
devam edeceğiz.
Ama, sizler, vicdanınızla
muhasebe içerisinde olun diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Buyurun Sayın Sarı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET SARI (Osmaniye)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu'nun 4'üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
15 Aralıktan bugüne,
bütçe üzerinde, değerli Hükûmetin temsilcileri, parti grupları, görüş
ve düşüncelerini açıkladılar. Bu açıklamalarda dikkatimizi çeken
bir konu var. İktidar, rahatlıkla, yaptıklarını çok güzel bir şekilde
anlatırken, muhalefetteki arkadaşlarımız, maalesef, bunları anlamamakta
direniyorlar. Onlar anlar veya anlamazlar.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Sen çok iyi anlamışsın!
MEHMET SARI (Devamla)
- Biraz önce kürsüye gelen bir milletvekili arkadaşımız, hep yoklardan
bahsetti ve ağzını "yok, yok, yok…" demeye alıştırmıştı. Ee,
"yok, yok" dersen, elbette yok olur.
O rakamları bir de
ben okuyayım size, aynı rakamları söyleyeceğim, ama, yok mu var mı,
hep birlikte değerlendirelim.
Millî gelir: 2002 yılında
181 milyar dolar, 2005 yılında 360 milyar dolar, 2006'da 410 milyar dolar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kimin için? Kimin için?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Senin için.
MEHMET SARI (Devamla)
- Acaba, var mı yok mu?
Kişi başına düşen
millî gelir: 2002'de 2.638 dolar, 2005'te 5.008 dolar, 2006'da daha yüksek.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hangisi büyük?
MEHMET SARI (Devamla)
- Büyüme: 2001'de eksi yüzde 9,5. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Şimdi,
büyüme, yüzde 7,5.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Nereden çıkarıyorsun?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (
MEHMET SARI (Devamla)
- Var mı yok mu?
Diğerlerine gelelim…
Ha "kimin
için" diyorsunuz? Bir de ona bakalım, bakalım kimin içinmiş?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yabancılar için.
MEHMET SARI (Devamla)
- Hayır, kimin içinmiş bir de ona bakalım, bir de ona bakalım.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Bak bakalım.
MEHMET SARI (Devamla)
- Hayır, arkadaşlar, bir bakalım.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Bak bak, ne diyormuş?
MEHMET SARI (Devamla)
- Net asgari ücret, 2002 yılında 184 YTL, şu anda 380 YTL.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Simitle yap bakalım.
MEHMET SARI (Devamla)
- Acaba, bu para, asgari ücretli için var mı yok mu?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Simitle çay hesabını
yap bakalım, nasıl?
MEHMET SARI (Devamla)
- En düşük SSK maaşı: 2002'de 257 YTL, bugün için 477 YTL. Var mı yok mu?
(AK Parti sıralarından "var var" sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hangisi o?
BAŞKAN - Efendim, müdahale
etmeyelim arkadaşlar.
MEHMET SARI (Devamla)
- En düşük tarım Bağ-Kur'lu: 2002'de sadece 69 YTL. Şimdi 232 YTL. Var mı
yok mu?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Başkan, son söylediği hangisi?
BAŞKAN - Sayın Sarı,
siz Genel Kurula hitap edin.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Son söylediğin ne?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- 2006'da açlık sınırı ne kadar?
MEHMET SARI (Devamla)
- En düşük esnaf Bağ-Kur'lusu: 2002 yılında 236 YTL, şimdi 349 YTL. Var
mı yok mu? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
"yok yok" sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hangisi, hangisi?
MUHARREM KILIÇ (
MEHMET SARI (Devamla)
- Muhtar maaşı: Sadece, 2002'de 98 YTL, şimdi 267 YTL. Muhtara, var mı
yok mu? (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bozdursun, bozdursun harcasın!
MEHMET SARI (Devamla)
- Özürlü aylığı: 2002'de, sadece 52 YTL, şimdi 193 YTL. Özürlüye, var
mı yok mu? (AK Parti sıralarından "var var" sesleri, alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Ne diyorsun
sen?
HÜSEYİN ÖZCAN (
MEHMET SARI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, görmek istemeyenlere diyeceğimiz bir şey
yok. Anlatacağım çok şey var. Ancak, biraz önce bir arkadaşımız yine
soruyor, diyor ki: "Teşvik kapsamında bir tane çivi çaktınız
mı?" Evet, söylüyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yazıklar olsun sana yahu! Öbürlerine sor!
MEHMET SARI (Devamla)
- …ben, Osmaniye ilinde -teşvik kapsamında ilden geliyorum- 80 tane
kazık çaktım. (CHP sıralarından gülüşmeler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öbürlerine sor, öbürlerine!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Kaç tane çaktın?
MEHMET SARI (Devamla)
- Evet, öyle bir yere 80 tane çivi
çaktık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Başkanım, bakın "80 tane kazık çaktık" diyor.
MEHMET SARI (Devamla)
- Bu 80 tane fabrikadan 37 tanesinin bacası bugün tütüyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bizim geldiğimizde, Osmaniye ilinde 8.500
işçi çalışıyordu, bugün 18.500 işçi çalışıyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Osmaniye'nin toplam nüfusu 18.500 yok, sen ne yapıyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Adana'dan geldi, Antep'ten geldi…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Osmaniye'nin toplam nüfusu 18.500 yok, sen ne yapıyorsun?
MEHMET SARI (Devamla)
- İşte, bu, teşvikin getirdiği en güzel şey değil mi? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Adana'dan geldi hepsi, Adana'dan.
MEHMET SARI (Devamla)
- Muhterem arkadaşlar, tarımda da aynı şeyler olmuştur. Bir örnek
veriyorum: 2002 yılında ihraç ettiğimiz tarım…
BAŞKAN - Sayın Sarı,
süreniz bitmek üzere, siz konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET SARI (Devamla)
- 2002 yılında ihracımız 4 milyon dolarken bugün…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, sürenizi…
Lütfen tamamlayın.
MEHMET SARI (Devamla)
- …8,5 milyar dolar. Peki, bu tarımcılar kazanmadı da bunu başkaları
mı kazandı?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Gel bir soralım Osmaniye'de. Osmaniye'de tarım yapanlara bir soralım bakalım,
gel.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Portakal kaç lira?
MEHMET SARI (Devamla)
- Biraz önce, yine, Anavatandan gelen arkadaşımız diyor ki:
"Nereye ne yaptınız? Her şeyi siz mi yaptınız?" Ona da bir örnek
veriyorum…
AHMET IŞIK (Konya) -
"Ne yapmadık ki!" diyeceksin.
MEHMET SARI (Devamla)
- Ben, Düziçi ilçesi için söylüyorum: 1992 ile 2002 arasında 2 tane
okul yapılmış, toplam 24 derslik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Eskiden üç hükûmet yapardı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Bu paralar nereden? Babanızın kesesinden mi yaptınız?
MEHMET SARI (Devamla)
- Dört yılda ise 9 tane okul yapılmış, 148 derslik. Bu nedir peki? (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
görüyorsunuz ki, bugünümüz dünden çok çok iyi, yarınımız bugünden
çok daha iyi olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Maliye Bakanlığımız bütçe hakkında olumlu oy vereceğimizi belirtiyor…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- 81 kazık mı çaktınız? Kazık kaç tane kazık? 81 mi oldu?
MEHMET SARI (Devamla)
- …2007 bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Çaktığın kazığın sayısı kaç tane?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarı.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlandı.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Beş dakika soru.
Sayın Cavit Torun, buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Bakanım,
biraz önce sorularımı sordum, cevap alamadım, tamamlayamadım da.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ülkemizin
en büyük su havzasıdır. Bu bölgede yer alan Keban, Karakaya, Atatürk,
Dicle, Kralkızı Barajlarından ülkemizin enerji ihtiyacının önemli
bir kısmı sağlanmaktadır. Sulama yatırımlarımızın aynı hızla
ilerlemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
2007 yılı bütçesinde sulama yatırımlarımıza
ayırdığımız kaynak ne kadardır?
Yıllardan beri planlanan, ancak, kaynak
yetersizliği gerekçe gösterilerek geriye bırakılan Çermik-Kale,
Ergani ve Çüngüş-Oyuklu Barajlarının yapımıyla ilgili finansman
temini için ne tür çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın Bakanım, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin
kalkınması, sulama harcamalarına ayrılan yatırım miktarlarının
yüksekliğiyle doğru orantılıdır. Silvan Projesi büyük dış kaynak
gerektiriyor ve bu konuda çalışma yaptığınızı biliyoruz. Ancak,
yukarıdaki üç baraj, özellikle Çermik-Kale Barajı iç kaynaklarla
yapılabilecek durumdadır.
BAŞKAN - Süreniz tamamlandı Sayın Torun.
CAVİT
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, cümlemi
bitirmeme lütfen fırsat verin.
BAŞKAN - Efendim cihaz
kapatıyor, lütfen…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Kapanmadan bitirmemi istediniz.
BAŞKAN - Hayır.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Arkadaşlarım da duydular efendim.
BAŞKAN - Son cümlenizi
söyleyin, siz söyleyin, duyar Sayın Bakan.
Sayın Torun, süre Sayın
Aslanoğlu'nda, sizinle konuşurken… Bitirin efendim cümlenizi. Sayın
Aslanoğlu, ben sizin cihazınızı ayrı açacağım
Buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ancak, yukarıdaki üç baraj, özellikle Çermik-Kale Barajı iç kaynaklarla
yapılabilecek durumdadır. 120 bin dönüm arazinin büyük bölümünü
cazibeyle sulayabilecek bu barajın yapımına önümüzdeki yıl başlayabilecek
miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, yerlilere uyguladığınız yüzde 10 stopajı,
tekrar, yabancılara getirecek misiniz?
İki: Bugüne kadar,
beş yılda 63 milyar dolar yabancı sermaye geldi. Üretime gelen, ülkeye
istihdam yaratmak için gelen yabancı sermaye miktarı ne kadardır? Borsaya, sermaye piyasasına
ve özellikle hazine bonosuna gelen yabancı sermaye ne kadardır?
Üç: İmar Bankası,
off-shore'zedelere, off-shore'dan alacaklı olanlara, paralarını almadan
vergi saldınız, hiç, bir kuruş geliri olmayan insanlara bir de vergi
saldınız. Acaba, onları ödeyecek misiniz, yoksa vergi salmaktan
vaz mı geçeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, emekliler çok mağdur durumda. Emeklilerin önemli kısmı,
2006'daki 605 YTL olan açlık sınırının çok altında maaş almaktadır. Emeklilerin
durumunu düzeltmeyle ilgili bir çalışmanız var mı?
Bir de Sayın Bakan, Malatya'daki
baraj projeleri, ne yazık ki, sizin döneminizde çok atıl durumda
kaldı; Boztepe Barajı, Kapıkaya Barajı, Yoncalı Barajı, ne yazık
ki, pek bir faaliyete geçmedi. Bir de Çat Barajı bittiği hâlde, Sayın
Bakan, hâlâ, bu Çat Barajı'nın suları ovaların sulanması noktasında
kullanılamıyor; çünkü, kanallar bitirilemedi. Geçen sene de sormuştuk,
"bu sene bitireceğiz" demiştiniz. Ancak, onunla ilgili,
sanırım 9 milyon YTL para ayrılmış, o parayla bu kanalların bitmesi
mümkün değil. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Ramazan Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Bakan, fert başına düşen millî gelir, sizlerin ifadesiyle,
3 bin dolar olduğu günlerde, geliri fert başına 1.500 doların altında
olan illeri teşvik kapsamındaki illere dâhil ettiniz. O süreçte,
Burdur ilinin fert başına düşen il genelindeki geliri 1.500 doların
üzerinde olduğu için teşvik kapsamına almadınız. Şu anda, hayalî
de olsa, millî gelirin fert başına 5 bin dolara çıktığını ifade ediyorsunuz.
Buna göre, fert başına düşen il bazındaki geliri yaklaşık 1.850 dolar
olan Burdur ilini, önümüzdeki günlerde yasal bir düzenleme yaparak,
teşvik kapsamındaki iller arasına almayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Ayrıca,
ürün bazında teşviklerden bahsediyorsunuz. Silah sanayisinde,
mermerde, kalkerde, kadayıfta, kaparide, salepte, çorapta, kotta,
viyolonselde marka olan Burdur'u, ürün bazında teşvik kapsamına almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
- Bir yıldır anlatıyoruz, 1.950 dolar diyoruz, anlamadınız.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Soru süremiz tamamlandı.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Cavit Torun'un, daha önceki maddede, bu maddede de sormak istediği
ve bölgesiyle ilgili çok önemli sorular. Bir defa, GAP, Keban, Karakaya,
Kralkızı Barajları için, bize, ne yapmayı düşündüğümüzü… Bazı projelerin,
sulama projelerinin, tabii, Türkiye için hayati önemi haiz projeler
bunlar, önemli projeler. Silvan Projesi'ni soruyor. Dolayısıyla,
Cavit Bey'in sormuş olduğu bu sorular detay ve benim, üzerinde çalışma
yapmam gereken sorular. Burada, hemen, sulamalarla ilgili olarak,
ben, genel bütçenin sunumu sırasında, genel mahiyette bazı bilgiler
verdim, ama, bu derece şeye inmedim, tek tek inmedim. Enerji Bakanlığımızın
projesinde de bunlar sorulabilirdi, ama, ben, şimdi, bunlarla ilgili
olarak yazılı cevap kendisine takdim edeceğim. O bakımdan, o sorularınıza
yazılı cevap vermek istiyorum.
Sayın Aslanoğlu'nun,
bu stopajlarla ilgili olarak, yerlilere yüzde 10 stopaj var, yabancılara
stopaj kaldırıldı, yok, sıfır. Acaba, yerliden de kaldırmayı düşünüyor
musunuz, diye sorusu vardı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hayır, öyle değil, yabancılara koymayı düşünüyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yahut da yabancılara düşünüyor musunuz?
Şimdi, biliyorsunuz,
bizden önce, Hükûmetimizden önceki vergilemede de bu, esasında, yabancılara
sıfır, yerlilere yüzde 35, yüzde 45 civarındaydı. Çünkü, genel beyana
tabiydiler, genel beyanda azami vergi oranları yüksekti. Biz, şimdi,
yüzde 35'lere indirdik, ayrı. Ama, aynısını yapsaydık biz, bunlar
yüzde 10 değil, yüzde 35 vergilenirlerdi.
Şimdi, Avrupa Birliği
ülkelerinde de bu vergilendirme, bazen bu ülkede vergilendiriliyor,
bazen de o gelen yabancı sermayenin menşei ülkelerinde vergilendiriliyor.
Biz, önceden, kendi ülkemizde vergilendirelim diye düşündük, ama,
karşılıklı vergi, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları, pratikte,
zaman zaman büyük problemler çıkardı
bize. O problemlerden dolayı da, biz de, Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinde
uygulandığı gibi, yabancılar vergilendirilmiyor değil, yabancılar
kendi ülkelerinde vergilendirilsin prensibini kabul ettik. Yoksa,
bizde sıfır, yerliler yüzde 10, ötekiler sıfır, değil. Ötekiler de
gidiyor, kendi memleketlerinde vergilendiriliyor. Vergilendirilmeyen
bir şey yok ortada. Ama buradaki, bir usulün tatbiki söz konusuydu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ama benim kaynağımı alıp götürüyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Dolayısıyla, yerlilere de biz, o yüksek tavanı
bulan vergilendirme oranından yüzde 10'a çektik esasında.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakan, benden alıp kendi memleketine götürüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Kendi memleketinde vergilendiriliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ama, parayı o hükûmet
alıyor, ben almıyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, bizde de… Birçok Avrupa Birliği ülkelerinde
tatbik edilen bir usuldür bu. O kadar, yani biri vergilendirdi, biri
vergilendirilmedi diye bir şey söz konusu değildir. Onu özellikle
bildirmek istiyorum.
Şimdi, İmar Bankası
off-shore'zedelere niye vergi koydunuz? Bir insan faiz geliri elde
ederse, bu, vergiye tabi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle bir şey yok efendim, geliri yok.
BAYRAM ALİ MERAL (
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Şimdi, biz de, geliri olmazsa vergi almayız zaten, gelir varsa vergi
alınır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Efendim, cebine girecek ki, gelir olsun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, biliyorsunuz, yani hukuki tasarruf
esası diye bir şey vardır. Yani, hukuki tasarruf da, vergilendirmeye
konu bir olaydır, vergiyi doğuran bir olaydır. Yani, verginin temel
prensipleri var. O prensiplere uyarsa vergi vermek zorunda, uymazsa
almayız. Bu kadar basit. Ondan niye aldın, bundan niye değil. Bu, kanuna
tabi, kanun bunu açık seçik izah etmiş; ona uyarsa vergiye tabi, uymazsa
değil. Bu kadar açık.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben, ücretlilerin, maaşlı olan memurların ne aldıklarını kürsüde
defalarca açıkladım, emeklilere yapmış olduklarımızı da açıkladım.
Biz, emeklimizi, hiçbir zaman enflasyona ezdirmedik ve reel artışlar
sağladık, yüzde 100'lerin üzerinde artışlar sağladık.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Aldıkları, açlık sınırının altında Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Burada da madde madde açıkladık. Ama gönül elverir
ki daha fazla verelim, emeklimizi daha rahat ettirelim, Bağ-Kur'lumuzu,
SSK'lı emeklimizi daha rahat ettirelim, biz, bunun çalışması içerisindeyiz,
bunun gayreti içerisindeyiz. Fakat, bunu da, elimizdeki imkânlara
göre yapabiliriz ancak. Elimizde imkânlar olmadığı hâlde, borç alarak,
herhâlde bir şey yapmamız söz konusu değil. Çünkü yine bunun ıstırabını
emekli çeker. Emeklinin aldığı sabit gelir, yarın öbür gün enflasyon
arttığı zaman, bunun en büyük sıkıntısını, çilesini çekecek emekli.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ülkeyi sıkıntıya emekliler mi soktu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Biz, emeklimizi hiçbir zaman sıkıntıya düşürmek
istemiyoruz, durumunu daha da iyileştirmek istiyoruz, çalışmalarımız
hep bu yöndedir. Elimizdeki imkânlar ölçüsünde azamiyi vermek bizim
Hükûmetimizin prensibidir.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süreniz tamamlandı. Devam edecek misiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, barajla ilgili, onu yazılı olarak vereyim,
şimdi elimde onunla ilgili yeterli bilgi yok.
Teşvikle ilgili olarak
da, teşviki biz açıklıyoruz. O teşvik, kanunda; kanun da nereleri
kapsarsa, o illerimiz de istifade ediyor. Biliyorsunuz, 49 ilimiz
bundan istifade ediyor ve buralara da çok büyük yatırımlar gelmiştir,
istihdam sağlanmıştır.
Burdur'la ilgili olarak,
o zamanki şartlara göre, diğer yerlerde olduğu gibi, Denizli de girmemiştir,
Burdur da girmemiştir, diğer bazı yerlerimiz de girmemiştir. Bu, tamamen
o zamanki indekslere göre verilen bir karardır.
Dolayısıyla, şu andaki
politikalarımız bunlardır.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 19.50'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.02
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz,
ancak, daha önce Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 208 Tarihi:
24/12/2006
Genel Kurulun
25.12.2006 Pazartesi günkü Birleşiminin saat: 14.00'de başlaması,
Bütçe görüşmelerinin bitiminden sonra çalışmalarını sürdürmesi,
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmına geçilmesi ve bu Kısmın 408 inci sırasında yer alan
1311 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 4 üncü sıraya alınmasının ve bu Birleşimde 5 inci
sıraya kadar olan Tasarı ve Tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
İsmail Alptekin |
|
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
Faruk Çelik |
Haluk Koç |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkanvekili |
Başkanvekili |
Başkanvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bununla mı ilgili talebiniz?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet.
BAŞKAN - Tamam.
Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz isteği var.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz aldım.
Bütçe görüşmeleri
devam ederken bu Danışma Kurulu önerisinin hangi düşünceyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taşındığını bilmiyorum. Niçin yarın
yapılacak olan toplantıların saat 11.00'de değil de 14.00'te başlaması
gerektiğini doğrusu merak ediyorum. Bu konuyla ilgili olarak da
Danışma Kurulu önerisinde bir gerekçe de yer almıyor. Hangi düşüncelerle,
hangi saiklerle hareket edildiğini bilmiyorum.
Ancak, bu Danışma Kurulu
önerisi gelirken gönül isterdi ki yarınki yapılacak olan görüşmelerde
görüşme sürelerinin uzatılmasıyla ilgili de önerinin içerisinde
bir bölüm olsaydı.
Şimdi, yaklaşık on
günden beri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçeyi konuşuyoruz,
tartışıyoruz; ancak, kürsüye çıkan bütün arkadaşlarımız, konuşma
süreleri bitmiş olmasına rağmen, Sayın Başkandan bir-iki dakika daha
konuşmamı uzatır mı diye âdeta merhamet dileniyor. Demek ki, milletvekillerimiz,
bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeterince ve sağlıklı
bir şekilde tartışılabildiği inancı ve kanaatinde değiller.
Şimdi, on beş tur yapıldı.
On beş turda AK Partiden 5'er kişiden 75 arkadaşımız konuşma yaptı,
ama, bugün bile arkadaşlarımız konuşmalarının sonunda, Meclis
Başkan Vekilimizden sürelerinin uzatılmasını istiyorlar.
Şimdi, bütçeleri,
biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yılda bir kez görüşüyoruz. Gönül
isterdi ki, bu bütçelerin müzakeresinin çok daha sağlıklı, çok daha
uzun bir şekilde burada tartışılabilmesini arzu ederdik.
Şimdi, o kadar çok konu
gündeme geldi ki, işte işsizlik meselesi. Şimdi, değerli milletvekilleri,
işsizlik meselesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe görüşülürken
tam olarak ortaya konulabildi mi? Konulamadı. Ben, Sayın Maliye
Bakanımızın bütçedeki konuşma tutanaklarını aldım. Şimdi, Sayın
Maliye Bakanımız konuşmalarında diyor ki: "2004 yılından itibaren
Türkiye'de işsizlik rakamları iyiye doğru gitmeye başlamıştır."
Şimdi, böyle mi değil
mi bir bakalım. Tartışamadık bunları zaman yetersizliğinden. Şimdi,
Hükûmet iş başına geldiğinde, 2002 yılında Türkiye'deki işsizlik rakamı
10,3; 2000'de 6,5; 2001'de 8,5; 2002'de 10,3 Sayın Bakanım.
Şimdi, siz diyorsunuz
ki: "2004 yılından itibaren işsizlik rakamları iyileşmeye başladı."
Şimdi bakalım, başladı mı başlamadı mı bakalım: 2003 yılında, kendi
iktidarlarının ilk yılında 10,3 olan işsizlik 10,5'e çıkmış, 2004'te
tekrar 10,3; 2005'te 10,3. Bunlar resmî rakamlar.
Şimdi, iktidar milletvekilleri
ve Sayın Bakan da diyor ki: "İşsizlik rakamları Türkiye'de düşmeye
başladı." Bakalım düşmeye başladı mı başlamadı mı Sayın Bakanım.
Şimdi, Türkiye İstatistik
Kurumunun üç gün önce yayınladığı işsizlik verileri var, üç gün önce
yayımlandı işsizlik verileri. Şimdi, burada -bu, resmî rakam Sayın
Bakanım- diyor ki Türkiye İstatistik Kurumu: "İş aramayıp, ama
çalışmaya hazır olan 1 milyon 954 bin kişi bu işsizlik rakamlarının
içerisine dâhil değil." İş bulma ümidini kaybettiği için artık
iş aramıyor. Şimdi, öyle olunca siz ne diyorsunuz? Bu 1 milyon 954 bin
kişiyi bir kenara bırakıyorsunuz, diğer rakamları işsizlik rakamı
olarak ilan ediyorsunuz, ama, bunu da göz önüne alacak olursanız, Türkiye'deki
işsizlik rakamı 16,8.
Şimdi, ben, size bir
belge daha sunmak istiyorum. Şimdi, Sayın AK Parti milletvekillerimiz
Sayın Bakana mı çok inanıyorlar Sayın Başbakana mı, ben size sormak
istiyorum. Tayyip Bey'e mi daha çok güveniyorsunuz, onun sözlerine
itimat ediyorsunuz, yoksa, Sayın Bakanın mı?
Şimdi, Sayın Bakan diyor
ki: "İşsizlik rakamları düşmeye başladı."
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle şaka yapma.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, şaka değil.
Bakın, Sayın Başbakan
ne diyor; Sayın Başbakan… Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı'yla
ilgili gerekçe. Altında Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası var.
Sayın Erdoğan diyor ki, bakın, burada okuyorum: "Türkiye İstatistik
Kurumunun 2005 yılı Ocak ayı verilerine göre on beş-yirmi dört yaş
arası kurumsal olmayan sivil iş gücü 12 milyon 214 bin kişi olup, bu
yaş grubundaki işsizlik oranı yüzde 21,4'tür." Bunu Sayın Başbakan
imzalamış, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuyor. Sayın Başbakan
on beş ile yirmi dört yaş arasındaki işsizlik rakamlarını, Sayın Bakanım,
yüzde 21,4…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sen ne okuyorsun? Değişik şeyler okuyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Öyle şey olur mu Sayın Bakanım; On beş ile yirmi dört yaş arasındaki
işsizlik rakamlarını Sayın Başbakan "yüzde 21,4" diyor. İmzası
burada Sayın Başbakanın. Altına imza atmış bu gerekçenin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Toplam…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu rakam -geliyorum oraya, bakın, oraya geliyorum- yüzde 11,5 olan
genel işsizlik oranının yaklaşık 2 katıdır.
Sayın Bakanım, dinliyor
musunuz?
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sen Meclise konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu oran, yüzde 11,5 olan genel işsizlik oranının yaklaşık 2 katıdır.
Eğitimli iş gücünün işsizlik oranı ise, genç işsizlik oranının çok
üstündedir. Eğitimlilerin işsizlik oranı neymiş? Yüzde 21'in çok
üzerinde. Bunları kim söylüyor? Bunları, Sayın Başbakan söylüyor.
Ama, Sayın Maliye Bakanı da diyor ki: "2004 yılından itibaren işsizlik
rakamları düşmeye başladı." Hanginize inanacağız Sayın Bakanım?
Hanginize inanacağız? Sayın Başbakana mı inanacağız, yoksa, size
mi inanacağız? Ama, sorunca, milletvekillerinin büyük çoğunluğu
herhâlde biz Sayın Başbakana daha fazla inanıyoruz, itibar ediyoruz
diyeceklerdir.
Şimdi, Sayın Bakanım,
şu dolaylı vergileri de tartışamadık. Beşinci yılda ilk defa bir
hesaplama metodu getirdi Sayın Bakan. Dört yıldan beri bunu söylemiyordu.
Beşinci yılda sosyal güvenlikle ilgili rakamları da, primleri de
dâhil ederek yeni bir dolaylı vergi hesabı ortaya çıkardı.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Danışma Kuruluyla ne alakası var bunun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, beş yıl geçmiş…
Şimdi Sayın Bakanın
bir ifadesi var Bayraktar, Sayın Bayraktar…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Danışma Kuruluyla ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Var, bak, oraya geliyorum. İşte bunları tartışamadık. Süreyi uzatın
diyorum ben, yetmedi bu süre, tartışamıyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Onun için erteledik.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, olmadı işte.
Şimdi, Sayın Bakan diyordu
ki: "Dolaylı vergiler, bir ülkede vergilerin yüzde 70'ine yaklaştı mı, o ülkede vergi adaletinden
bahsedemeyiz." Bu Sayın Bakanın sözü. Şimdi, yüzde 70'e yaklaşınca
Sayın Bakan, yeni bir hesaplama metoduyla beşinci yılda Meclisin
huzuruna çıktı. Siz nereden buldunuz böyle bir hesaplama rakamlarını
Sayın Bakanım?
Şimdi, kayıt dışı… Kayıt
dışı ne oldu arkadaşlar? Çok iddialıydınız kayıt dışıyla ilgili. Böyle
bir istikrarlı ekonomiden bahsediyorsunuz, istikrarlı ekonomide
kayıt dışını da istikrarlı bir şekilde sürdürmeye devam ediyorsunuz.
Sayın Ali Babacan geldi dedi ki: "Biz, dört yıl geçti, kayıt dışıyla
ilgili olarak başarılı olamadık, mücadele edemedik, bunda bir netice
alamadık." Kayıt dışı... Türk ekonomisinin en önemli meselelerinden
birinde Maliye Bakanlığı olarak, Hükûmet olarak kayıt dışında ciddi
bir netice alamadığınızı söylüyorsunuz.
İç borç, dış borç. Yani, kim ne derse desin, bütçenin
neresiyle ölçerseniz ölçün, iç ve dış borçların bu dönemde ne kadar
arttığını çok açık ve net bir şekilde rakamlar gösteriyor değerli
milletvekilleri.
Şimdi, Sayın Maliye
Bakanımız bir de bu büyümeyle ilgili rakamlar verdi. Yirmi yıllık
büyüme ortalaması yüzde 2,5'muş. Sayın Maliye Bakanı filin istediği
yerinden tutarak, fili tarif etmeye çalışıyor.
Şimdi, bakınız, Sayın
Bakanım, elli yıllık büyüme rakamları, Türkiye'de ortalama yüzde
4,9 olmuştur. Elli yıllık büyüme ortalaması… 1995 ile 2000 yılı arasındaki
büyüme rakamları da 6,6 olmuştur. Siz iktidarı devraldığınız 2002
yılındaki büyüme rakamları yüzde 7,9. Bakınız, siz, büyümekte
olan bir ekonomiyi devralmışsınız, yüzde 7,9 büyümüş. Hele hele, o
2002 yılının son çeyreğinin büyüme rakamı yüzde 11,8. Yani, 2002 yılında
ekonomi öyle bir ivme kazanmış ki, son çeyreğinde 11,8 büyümüş. Siz
böyle bir ekonomiyi devraldınız.
Siz, yüzde 70 olan enflasyon
oranının bir yıl içerisinde yüzde 29,5'a düşürülmüş bir ekonomi devraldınız.
Siz ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 69,9 olan bir ekonomi
devraldınız. Siz 1,5 milyar dolarlık bir cari açık devraldınız. Siz
10 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı devraldınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Döviz rezervi?
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) - 24 milyar dolar, şimdi 56…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, Sayın Maliye Bakanının geçen seneki tutanaklarını getirdim,
okudum, geçen sene diyor ki: "İstihdam üzerindeki yükleri düşürüyoruz,
düşüreceğiz." Geçen sene… Tutanaklarda var, yanımda. Bu seneki
konuşmasını aldım, bu sene de aynı şeyi söylüyor Maliye Bakanı:
"İstihdam üzerindeki yükleri düşüreceğiz." Ne zaman düşüreceksiniz
Sayın Bakanım? Beşinci yılınız, işte gidiyorsunuz, bir daha da o
koltuğu göremeyeceksiniz, bir daha da Maliye Bakanı olarak bu Meclise
gelemeyeceksiniz. Yani, şimdi…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Sen kendine bak! Sen gelebilecek misin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geçen sene de aynısını söyleyeceksiniz… Tutanaklar yalan söylemiyor.
Bak, tutanaklarda var. Geçen sene de demiş ki: "İstihdam üzerindeki
vergi yükünü düşürüyoruz, azaltıyoruz." Bu sene de var. Yani,
böyle bir Maliye Bakanı olabilir mi değerli milletvekilleri? Zannediyorsunuz
ki, tutanakları hiç kimse okumuyor, Maliye Bakanı ne söylerse söylesin,
bir sene sonra gelir, aynı şeyleri bir daha tekrar eder, millet de bunlara
inanır şeklinde bir düşünce içerisindeyseniz yanılıyorsunuz.
Bakınız -son cümlelerimi
söylüyorum- ihracatın bünyesi içerisinde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Son cümlelerim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
son cümleniz için açıyorum, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, ihracat rakamları arttı diyorsunuz, rekor kırdık. Şimdi,
geçmişten günümüze, bütün yıllar, ihracat rakamları, bir iki yıl istisna,
hep artmış. Ama, burada önemli bir şey var: İhracatın içerisindeki
ithalatın payı yüzde 36,5 olmuş Sayın Bakanım. Yüzde 36,5; ihracat
içerisinde ithal ürünlerinin payı. Bu sizi yanıltmasın, bu sizi
kandırmasın. İşte onun için, büyüdük diyorsunuz, ihracat artışımız
şu kadar diyorsunuz. Bunların Türkiye'de işsizliğe yansımamasının
altında yatan sebepler de bunlar.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Bu sebeplerle, bu düşüncelerle,
bütçenin daha rahat bir şekilde tartışılabilmesi için, bu Danışma
Kurulu önerisi içerisinde, en azından yarınki görüşmelerle ilgili
sürelerin biraz daha uzun tutulması gerektiği düşüncesiyle, Danışma
Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Danışma Kurulu önerisinin
lehinde, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belki kısa bir açıklama yapma
gereği oldu. Niye yarınki görüşmelerin saat 11.00'den 14.00'e alınması
konusunda Sayın Kandoğan'ın yönelttiği bir soru var. Şöyle açıklayabilirim:
Saat 14.00'te yapılması, herhâlde, biraz, bir iki saat de olsa, bir dinlenme
fırsatı vermek için, onu öncelikle açıklayayım. Ama, zaman konusundaki
taleplerine katılmamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
ben, iki şey söyleyeceğim bu vesileyle. Yani, niye böyle olduğunu,
lehinde olarak ifade ettim. Çünkü, oraya, Grup Başkan Vekili olarak
imza attım.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bütçeler, parlamentolara, hele de bizim Anayasa'mızda,
Parlamentoya verilmiş en önemli görev, yetki. Fakat, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki tartışmalardan sonra, Genel Kurul aşamasını biz
çok çabuk geçiyoruz bütçelerin. Böyle, hızlandırılmış görüşmeler
sonucunda nasıl yol kazaları yaptığı Meclisin, Sosyal Güvenlik Yasası
ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın birçok maddesinin, hükmünün
iptal edilmesiyle ve yürürlüğünün durdurulmasıyla karşımıza çıktı.
Bu, yapıcı bir örnek olduğu için söylüyorum. Yani, burada gerekli
zamanı ayırmadan, yeterli görüşmeyi sağlamadan çıkardığımız yasalar
sıkıntı yaratıyorlar. Yani, kısa zaman dilimi içerisinde, beklediğimiz
yararından çok, toplumu ilgilendirdiği alanda kaosa sürüklemekle,
boşluğa sürüklemekle paralel bir sonuç doğuruyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, elinizde bu bütçe kanununun görüşülmesine ait küçük takvim
kitapçığı var. Şimdi, ben sizin takdirlerinize sunmak istiyorum.
Bu, on bir günde görüşülmesi sıkıştırılmış bir bütçe. Şimdi, yedinci
güne bir bakarsanız, Dışişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
ve bağlı olan kurumlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre ve Orman
Bakanlığı ve son iki bakanlığa da bağlı olan kurum ve kuruluşların
hepsinin bütçesi aynı gün içerisinde. Şimdi, o zaman, göstermelik
bir görüşme yapıyoruz burada. Gruplara kırk beşer dakika veriliyor
bir turda. Bir turda iki bakanlık ve bağlı olduğu kuruluşlar ele alınıyor.
Yani, yirmi iki buçuk dakika bir bakanlığa düşüyor. Yirmi iki buçuk
dakikada, siz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ya da Çevre ve Orman
Bakanlığının ya da Dışişleri Bakanlığının, ki, her birinin kendi
özel alanları var; bütün bunlara yapıcı eleştiriler getireceksiniz,
uygulamaları değerlendireceksiniz. Beşinci yılına giren bir
hükûmetin uygulamalarını burada, bu çatı altında, demokratik, sivil,
parlamenter sistem içerisinde, yol gösterici, katkı yapıcı, gereğinde
ağır eleştirecek boyutlarla ele almayı deneyeceksiniz! Bu mümkün
değil, bu bir hatadır. Bunun hızlandırılmış bir takvim içerisinde
ele alınması -demin söylediğim- bu Parlamentonun temel görev alanlarından
bir tanesi olan bütçe yapma yetkisine de konmuş, maalesef, bir iktidar
prangasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi elinizi vicdanınıza koyun. Yani, bir bakanlığın bir gün içerisinde
konuşulması ve gruplara hiç olmazsa iki saat düşmesi ve o bakanlığın
bu bütçe görüşmelerinde çok daha iyi bir şekilde ele alınması, yaptıklarının
değerlendirilmesi, olumlu yönler varsa onların dile getirilmesi,
eksik yönler varsa onların -eleştiri bakımından- yol gösterici nitelikte
değerlendirilmesi gerekmez mi? Dört yıldır aynı takvimi biz burada
uyguluyoruz. On bir gün değil de, bu, on altı günde ya da on yedi günde
görüşülse ne olur? O kadar boş günler geçiriyoruz ki. O kadar ilgisiz
konularda, bu Parlamento, zaman zaman, buraya kendini bir boşluk
içerisinde mahkûm ediyor ki. Dönüp bir bakın geriye… Yani, bu bütçe
konusunun önemini vurgulamak istiyorum.
Sözlerimi bitirmeden
önce, ben sizlerden özür dileyerek bir konuya daha dikkatlerinizi
çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kürsüye bütün parlamenter arkadaşlarımız çıkıyor, muhalefetten
olsun, iktidardan olsun. Zaman zaman, olayın akışı içerisinde konuşma
üslubu sertleşebiliyor, parlamenter geleneklerde hepsi var bunların;
ama, özellikle bir konuda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Eleştiriler
çerçevesinde ya da övgüler çerçevesinde bu kürsüde konuşan bir sayın
bakanın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir sayın bakanı olduğunu,
üslubuna -hiçbir zaman, yanlış bir anlam çerçevesi vermek istemiyorum,
ama- çok özen göstermesi gerekiyor. Sayın Bakanın konuşmasından aldığım
üç-dört tane not var. Yani, söylediği şeyler "indi mi, bindi
mi" efendim "babalar gibi sattık." Bunu özel sohbetlerinizde,
arkadaş sohbetlerinizde kullanabilirsiniz, ama, siz, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin bir sayın bakanısınız; bu kürsüde size yöneltilen ağır
eleştiriler de olsa, belli bir üslup çerçevesinde yanıt vermek zorundasınız.
Yani, daha sevimli gözüküyorum diye bir ifade ya da bir beklentiniz
varsa, bilmiyorum, bu alkışlar sizi yanıltmasın Sayın Bakan. Yani,
çok sevimli bir üslup olmuyor. Bu kürsünün, bilhassa bakan düzeyinde
kullanılmasında, belirli bir çizgiye çok özen göstermemiz gerekiyor.
Ben, belki haddimi
aşarak bu hatırlatmada bulundum.
Danışma Kurulunun
lehinde olduğumuzu ifade ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Şimdi tasarının görüşmelerine
devam edeceğiz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - 5'inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5- (1) Bu Kanunun
1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı (A),
(2) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline
devam olunacak gelirler (B),
(3) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri gelirlerine dayanak teşkil eden temel
hükümler (C),
(4) Bazı ödeneklerin
kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
(5) 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit
imkanları ile bu imkanlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),
(6) 10/2/1954 tarihli
ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik
ve tazminat tutarları (H),
(7) Çeşitli kanunlara
göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),
(8) Ek ders, konferans
ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları
(K),
(9) 11/8/1982 tarihli
ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun
3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen
okul pansiyonları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri
(M),
(10) 7/6/1939 tarihli
ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli
müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
a) Hayvanların alım
değerleri (O),
b) Motorlu taşıtların
ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),
(11) 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl
içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde
kullanılacağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi
kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma
bedelleri (T),
(12) Kanunlar ve kararnamelerle
bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),
işaretli cetvellerde
gösterilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Trabzon Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesi,
Bütçe Kanunu'na ekli cetvelleri düzenlemektedir. Örneğin Bütçe
Kanunu'na ekli (A) cetveli, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki
kurumlara verilen ödenekleri; (B) cetveli, merkezî yönetim bütçesinin
gelir tahminlerini; (C) cetveli, merkezî yönetim bütçesinde yer
alan gelirlerin dayanağı olan mevzuatın hükümlerini düzenlemektedir.
Diğer cetveller de, maddede belirtildiği gibi, bütçeyle ilgili diğer
düzenlemeleri içermektedir. Görüldüğü gibi madde, esasen bütçenin
tümüne yönelik bir madde niteliğindedir. Bütçe Kanunu'nun ekli
cetvellerinin hepsini bir araya getirip değerlendirdiğimizde,
bütçeye ilişkin bir değerlendirmeyi yapmak mümkün olur. Ben, bu nedenle,
maddeye ilişkin değerlendirmemi yaparken merkezî yönetim bütçesinin
tümüne yönelik bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Türkiye, IMF destekli
olarak yedi yıldır bir istikrar programı uygulamaktadır. Bu uygulamanın
üç yılı AKP öncesi dönemde, son dört yılı da AKP hükûmetleri döneminde
geçmiştir. Şimdi, 2007 yılı bütçesiyle beraber, Türkiye, IMF destekli
olarak bir sekizinci programın uygulamasına girmektedir. Doğal
olarak, burada iktidar adına konuşan arkadaşlarımız ve yine
Hükûmet adına konuşan Sayın Maliye Bakanı, bu dört yıllık dönemin değerlendirmesini
yaparken iktidarlarını, hükûmet dönemlerini öne çıkaracak rakamları,
icraatları ortaya koyacaklar, ancak beklenen şudur: Bu rakamlar,
bu icraatlar ortaya konulurken gerçek olan rakamlar, doğru olan rakamlar
ortaya konulsun. Yoksa, sunulan rakamların, söylenen hususların
hiçbir inandırıcılığı kalmaz.
Ben burada Sayın Maliye
Bakanını dinlerken, İktidar Grubu adına konuşan bazı arkadaşlarımı
dinlerken, doğrusu, onlardan bazı rakamları duyarken şaşırdığımı
ifade etmeliyim. Sayın Maliye Bakanı, İktidar Grubu adına konuşan
bazı arkadaşlarımız, 2002 yılı rakamları ile -ki, AKP'nin hükûmet olmadan
önceki yılıdır, önceki Hükûmetin son yılıdır- 2006 yılı rakamları
kıyaslandı ve 2006 rakamları verilerek "Hangisi daha büyük?"
şeklinde Genel Kurula da bir soru sormak suretiyle, bir aritmetik
dersi alır gibi, Hükûmetin icraatları ortaya konulmaya çalışıldı.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Sayın Maliye Bakanımız diyor ki: "Biz ek bütçe yapmadık,
ek bütçe yapmak işleri kötü yönetmektir."
Değerli arkadaşlar,
ben gayet iyi hatırlıyorum, bu Hükûmet, şimdiki Sayın Bakan buraya
bir ek bütçeyle geldi ve 2004 yılında, bu Hükûmet, bir ek bütçe çıkardı.
Önceki hükûmetler çıkarmadı mı ek bütçe? Onlar da çıkardı. Önceki
Hükûmete bakarsanız, o da 2001 yılında bir ek bütçe çıkardı. Şimdi,
eğer, ek bütçe çıkarmayı hükûmetin bir icraatı olarak, hükûmetlerin
olumsuz icraatı olarak alacaksak, olayı buradan değerlendireceksek,
iki hükûmet de birer tane ek bütçe çıkarmış, ne farkı var? Hiçbir farkı
yok.
Devam ediyorum: Sayın
Maliye Bakanı ek bütçe çıkarmayı sözünde durmamak olarak anlıyor.
Yani, daha önce Parlamentoya gelmişsiniz, bir bütçe kanun tasarısını
yasalaştırmışsınız, sonra bu bütçenin içine sığamamışsınız, gelip
Parlamentoya bir ödenek daha istemişsiniz, ek bütçenin anlamı bu.
Şimdi, ben Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: Siz 2007 yılını
da kapsayacak orta vadeli bir mali plan ilan ettiniz. Orta vadeli
mali planda 2007 yılı bütçesi için öngördüğünüz rakam 189 milyar
YTL'ydi, kamuoyuna, herkese duyurdunuz. Resmî Gazete'de yayımladınız,
2007 bütçesinin büyüklüğü 189 milyar YTL olacak. Bu bütçe ne kadardır?
204,9 milyar YTL, 205 milyar YTL. Nerede kaldı sözünde durmak? Durmadınız.
2007 yılı bütçesi
için, 2007 yılı için hangi büyüme oranını ilan ettiniz daha önce orta
vadeli mali planda? Yüzde 7. Bu bütçe, görüştüğümüz bütçenin büyüme
hedefi nedir? Yüzde 5. Olmadı Sayın Bakan, sözünüzde durmadınız.
Bu örnekleri çoğaltmak
mümkündür değerli arkadaşlar. Vergi yükünden diğer rakamlara kadar,
Hükûmet, orta vadeli mali planda ilan ettiği hedeflerin hiçbirisine
uymamıştır. Konuyu buradan değerlendirmek yanlış olur. Maliye bakanlarına
düşen, daha ciddi rakamlarla kamuoyunu, Parlamentoyu ikna ekmektir.
Konuşulması gereken
konu, bu Hükûmet ne kadar bir büyüme sağlamıştır, enflasyonda nereye
gelmiştir, bunu konuşmak gerekir değerli arkadaşlar. Bu Hükûmet,
2002 yılında başlayan büyüme sürecini devam ettirmiştir. Bunda
bir tereddüt yok. 2001 krizinden sonraki program, 2002 yılında, yüzde
8'i aşan oranda bir büyümeyle sonuçlanmış ve aynı büyüme eğilimi
şimdi devam ediyor. Ancak, büyüme sonucunda ulaştığımız rakamı değerlendirirken
burada gerçekçi olmayan rakamları verirsek bu da doğru olmaz.
Değerli arkadaşlar,
büyümeyi değerlendirirken, gayrisafi millî hasılada geldiğimiz
noktayı değerlendirirken daima sabit fiyatları almak gerekir. Enflasyonu
arındırmazsanız, döviz kurundaki değişikliklerden arındırmazsanız
yanlış yerlere varırsınız. Şimdi, arkadaşlarımız diyor ki:
"183 milyar dolarlık millî geliri 390 milyar dolara çıkardık."
Bunu geçen gün de konuştuk. Evet, dolar cinsinden baktığımızda rakam
budur.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Akif Bey, şimdi keyifleri bozmayın yani!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Ama sabit fiyatlarla baktığımızda, bakın, o rakamlar
da yine Hükûmetin yayımlamış olduğu 2007 Yılı Programı'nda yer alıyor.
Sabit fiyatlarla baktığımızda, AKP'nin Hükûmet olduğu 2002 sonundan
dört yıl daha geriye gidiyorum, 1998 ile 2006'yı kıyaslıyorum, gayrisafi
millî hasıladaki artış oranı yüzde 19,7'dir değerli arkadaşlar. Yani,
bu kadar fedakârlık, bu kadar çok vergi ödemek, bu kadar kamu harcamalarından
kısmak, işte, her sene yüzde 6,5 oranındaki faiz dışı fazlayı tutturma
çabamız, sonuçta bizi, sekiz yılda ancak gayrisafi millî hasılayı
yüzde 20 oranında büyütme noktasına getirmiştir değerli arkadaşlar.
Şimdi, hangi rakam büyüktür,
hangi rakam küçüktür. Ben de, Sayın Bakanın yöntemini benimsemek
suretiyle sizlere birkaç rakam sormak istiyorum. Esasen Sayın Bakana
bunu tabii ki sormak istiyorum. Bakın, tarımsal destekler konusunda
Hükûmetin icraatlarını değerlendirmiştik, şimdi biraz daha somut
bir adımla başka bir şeyi söylemek istiyorum. Şu, 2007 Yılı Programı'nın
79'uncu sayfasında -Bakanlar Kurulunun programıdır bu- tarım ürünlerinin
fiyatları var. Burada, 26 tane tarım ürününün 2003 ila 2005 yılı
fiyatları var, ortalama alım fiyatları düzenleniyor. Bu 26 tane
ürünün 15'inde fiyat düşüşü var. 2005 yılındaki fiyat 2004 yılına göre
daha az. Yine, bu 15 ürünün 5 tanesinin fiyatı 2003'ten de daha düşük.
Bakın, burada, buğdaydan pamuğa, kuru incirden kayısıya kadar birçok
ürünün fiyatındaki düşüşler yazılı. Ben şimdi size soruyorum,
2003'ün buğday ortalama alım fiyatı YTL/ton cinsinden 353 lira, 2005
yılında bu 332 liraya düşmüş. Şimdi hangisi büyük acaba, 332 mi, 353
mü?
Bu örnekleri, değerli
arkadaşlar, saydığım ürünlerin hepsinde söyleyebilirim. 2006 yılı
rakamları burada olmadığı için, onları size söyleyemiyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - 2005'te buğday
385 bin liraydı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim,
bakın işte, Bakanlar Kurulunun yayımladığı programı okuyorum.
Eğer, bunlar yanlışsa, Sayın Maliye Bakanı buna yanlış diyebilir.
Geçen gün, burada yer alan, kendi imzasını taşıyan bir rakamı yanlış
olarak sundu.
Değerli arkadaşlar, bunlar doğru değerlendirmeler
değil, doğru değerlendirmeler burada, devletin resmî rakamlarında.
Ben de bu rakamları kullanıyorum. Tam 5 ürün 2003 yılına kıyasla
2005 yılında daha düşük bir fiyatla alım bulmuş devlet tarafından. Ortalama alım fiyatı,
destekleme primleri dâhil değil, hem 2003'te dâhil değil hem 2005'te
dâhil değil.
Değerli arkadaşlar,
enflasyonda neredeyiz? Enflasyonda bu Hükûmet 2006 yılı enflasyon
hedefini yüzde 5 olarak ilan etmişti. Gerçekleşme ne olacak? Yüzde
10 düzeyinde. Yüzde 9,86; 9,90; 9,96 tahminleri yapılıyor. Evet, 10
mu büyük 5 mi büyük?
Evet, yani enflasyonda
yüzde 100'ü aşan oranda bir sapma var. Bu Hükûmet enflasyonu nereden
devraldı? Yüzde 29,7'den. 2002 yılı yıl sonu enflasyonu yüzde 30 değil,
yüzde 29,7'dir. Geldiğimiz nokta yüzde 10. Yani dört yılda yüzde
29,7'yi yüzde 10'a indirmişiz.
Esasen fena gitmiyordu.
2006 yılının Mayıs, Haziran ayındaki çalkantı olmasaydı belki o hedefe
ulaşacaktık. Peki, işler yolunda giderken birden neden bozuldu
değerli arkadaşlar? Bunun üzerinde durmak gerekiyor. İşte bu noktada
Hükûmetin değerlendirme eksikliği var. Hükûmet şu an sıcak paranın
yarattığı bir rüyanın içerisinde. Bunu bozmak istemiyor.
Döviz kuru, mayıs, haziranda
1,6'ya çıktı dolar, şimdi tekrar 1,42'lere, 43'lere, o düzeylere düştü
ve hepimiz rahatladık, sanki sorun düzeldi gibi oldu.
Değerli arkadaşlar
ama, faiz o zaman 13,7'lerde idi, şimdi faiz yüzde 21'lerde. Faiz inmedi.
Döviz indi ama faiz inmedi. Risk burada. Risk burada değerli arkadaşlar,
bu risk aynen devam ediyor, Hükûmetin bu riski değerlendirme niyeti
yok.
Bakın, bu bütçe, geçen
gün ifade ettim, tekrar ifade edeceğim, faiz dışı harcamalara baktığımızda,
yüzde 17,8 oranında artış öngörüyor. Bir yandan da, bu bütçeyi, Sayın Bakan, enflasyonla
mücadele bütçesi olarak nitelendiriyor. Gayrisafi millî hasıla
2007'de hangi oranda artacak? Yüzde 12,3. Millî geliri yüzde 12,3 oranında
artırmayı düşüneceksiniz, ama, faiz dışı harcamaları yüzde 17,8
oranında artıracaksınız. Bunun inandırıcılığı olmaz. Bir şartla
belki olabilirdi; bunun finansmanını eğer burada görebilseydik
olurdu. Finansmanına bakıyoruz; vergi yükünde artış var. 2006 yılında
yüzde 24,5 olan vergi yükü, 2007 yılında yüzde 25'e geliyor. Gayrisafi
millî hasılanın yüzde 0,5'i kadar. Yani, rakamsal tutarı 3,1 milyar
YTL. Eğer, bu bütçe samimi bir bütçeyse, toplum, vatandaş 2006 yılında
ödediği vergiden, enflasyonu ve büyümeyi… O payı düşüyorum, ona
düşeni zaten ödeyecek, onun üzerine, 3,1 milyar YTL daha ilave vergi
ödeyecek.
Evet, Sayın Bakan
"Yeni vergi yok." diyor. Yeni isimle bir vergi yok. Acaba, bu,
mevcut vergilerin oranlarının artırılması anlamına mı geliyor?
Bunu da sormak istiyorum.
Gelir vergisinde yüzde
20'yi aşan oranda hasılatı değerlendirmek gerekir. Diğer vergi kalemlerindeki
artışı değerlendirmek gerekir.
Değerli arkadaşlar,
bir riske daha değinmek istiyorum. Bakın, genellikle çok konuşulmamış
bir riskin üzerinde durmak istiyorum; KİT'ler. KİT'lerde ne oluyor, ne
bitiyor, Hükûmet, bu konuda Parlamentoyu, toplumu bilgilendirmiyor.
Ben, bu konuda, yine, Hazine Müsteşarlığının rakamlarına dayanarak
sizlere bilgi vermek istiyorum.
KİT sisteminin iki
grup borcu var: Birinci grup, vergi, SSK ve Hazineye olan diğer borçlar.
Bu borçları IMF de izliyor. O nedenle, bu borçların miktarına baktığımızda,
burada bir anlamlı artış görmüyoruz, burada işler fena değil gibi
gözüküyor. Ama, öte taraftan, KİT'lerin ticari bankalara olan borçlarına
baktığımızda, piyasaya, şahıslara olan borçlarına baktığımızda
ve KİT'lerin birbirlerine olan borçlarına baktığımızda, olağanüstü
artış görüyoruz. KİT'lerin toplam borç stokundaki artış, 2002 yılı
sonuna kıyasla, 2005 sonu itibarıyla -2006 rakamlarını Hazine Müsteşarlığı
sayfasına koymadığı için kullanamıyorum- yüzde 85 oranında artmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
TÜFE dört yılın kümülatifinde
yüzde 53 düzeyinde artarken KİT'lerin toplam borcu yüzde 85 oranında
artmışsa, bu, ciddi bir uyarıdır.
Bunun alt kalemine
bakıyoruz: KİT'lerin ticari bankalara olan borçları 2002'den 2005 sonuna
yüzde 1.260 oranında artmıştır değerli arkadaşlar. KİT'lerin görev
zararları, banka sisteminde, bu şekilde, bir şekilde gizlenecektir
değerli arkadaşlar. Bir dönemin kötü alışkanlığının bu dönemde de
tekrar ettiğini bilmenizi istiyorum.
KİT'lerin özel şahıslara
borcu 2002'de 2,2 milyar YTL'den 2005 sonunda 7 milyar YTL'ye, yani 7 katrilyon
TL'ye çıkmıştır. Artış yüzde 318.
KİT'lerin birbirlerine
olan borçları 7,5 milyar YTL'den 14 milyar YTL'ye çıkmıştır. Yüzde 87
oranında bir artış var.
Değerli arkadaşlar,
eğer, hangisi büyük hangisi küçük açısından değerlendirirsek,
KİT'lerde durum olağanüstü ölçüde ciddidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
son cümlelerinizi rica ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Son cümlelerimi söylüyorum.
Ama, maalesef, bu bütçede
bu ciddiyeti görmüyoruz.
Kamu finansmanındaki
gizlenen açıkların önemli bir bölümü buradadır. Bu, birikmiş, ertelenmiş,
bir şekilde gizlenmiş açığın faturasını, bir gün, toplum olarak hep
beraber çekeceğiz. Bunu da dikkatinize sunmuş oldum.
Dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.
Buyurun efendim. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nda,
5'inci madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
2007 yılı bütçesine baktığımız zaman, Sayın Hükûmetin her şeyi tozpembe
göstermesine rağmen, her şeyin, maalesef, rakamlara, sokağa baktığımızda
delik deşik olduğunu, milletin cebinde para kalmadığını, esnafın,
köylünün, memurun, emeklinin perişan
bir durumda olduğunu görmekteyiz. Yani, deveye sormuşlar:
"Boynun neden eğri?" Demiş ki "Nerem doğru ki!" misalinde
olduğu gibi.
Değerli arkadaşlar,
ateş düştüğü yeri yakar. Siz millete, mağdur kesimlere, mağdur milyonlara
neyi anlatırsanız anlatın, o, acı ve ıstırap içerisinde olduğu
müddetçe sizlerin bu süslü püslü sözünüze asla ve katiyetle inanmayacaktır.
Çünkü, yanan ve acı çeken o mağdur ve mazlum kitlelerdir değerli arkadaşlar.
Bakın, esnafla ilgili
bazı rakamlar vermek istiyorum değerli arkadaşlar. Şimdi, piyasa
stres endeksine göre, 2002 yılında ayda ortalama 41.562 senet protesto
edilirken, bu yılın ağustos ve eylül aylarında protesto edilen senet
sayısı ilk defa 100 bini aşmıştır değerli arkadaşlar. Bunun anlamı
nedir? Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Esnaf siftah yapmadan
kepenk indiriyor değerli arkadaşlarım. Esnaf Bağ-Kur primlerini
ödeyemiyor, esnaf elektrik ve su paralarını ödeyemiyor, esnaf SSK
primlerini ödeyemiyor değerli arkadaşlar. Gerçekten, esnafımız
permeperişan bir durumdadır.
Şimdi, diğer bir rakamı
vermek istiyorum. Bankaların bildirdiği karşılıksız çek sayısı
2002 yılında ayda ortalama 61.914 düzeyinde seyrederken, bu yıl aylık
ortalama bu rakam 82.585'e çıktı. Bu, peki, esnafın çok mağdur ve perişan bir durumda
olduğunu göstermiyor mu? Eğer her işin çözümü rakamlardaysa, işte,
rakamlar meydanda arkadaşlar.
Merkez Bankasının iktisadi
yönelim anketinde, son bir ayda alacak tahsilatında meydana gelen
gecikmenin bir önceki aya göre seviyesiyle ilgili soruya "daha
yüksek" diyenlerin oranı, 2002 yılından bu yana "daha düşük"
diyenlerin sürekli üzerinde seyretti değerli arkadaşlar.
Bunlar ankettir, anketler
hemen hemen doğru çıkan rakamlardır değerli arkadaşlar.
Ocak 2002'deki düzeyi
100 kabul edilerek oluşturulan endeks, bu yıl, eylül sonu itibarıyla,
156 seviyesine yükseldi. 2002 yılı Ocak ayında 100 olan stres endeksi,
2001 krizini izleyen aylarda özellikle protestolu senet sayısında
Aralık 2002'de 97,3'e indi. 2002 yılında özellikle enflasyonun beklenmedik
şekilde düşmesiyle birlikte piyasadaki stresin de azaldığını gösteren
endeks, 2003 yılında protestolu senet ve karşılıksız çek sayısında
artışla birlikte 118,6'ya yükseldi. 2004 yılı özellikle karşılıksız
çek sayısındaki artışla birlikte ödememe eğiliminin oldukça arttığı
bir yıl olarak da kayıtlara geçmiştir, bunu herkes biliyor.
Değerli arkadaşlar,
protestolu çek ve ödenmemiş senet sayısının artması, küçük esnafın
nakit sıkışıklığına düştüğünün en açık göstergelerinden birisidir.
Bunun nedeni de çok açıktır. Hükûmetin aksatmadan uyguladığı ekonomi
politikalarının basit bir göstergesi olarak, sektörler, global aktörlerin
eline geçti. Şimdi büyük balık küçük balığı yutuyor ve kimsenin
elinden bir şey gelmiyor arkadaşlar. Piyasadaki durgunluk ve nakit
sıkışıklığı piyasanın huzurunu ve tüccarlar arasındaki güvensizlik
ortamını da tetikliyor. Bu çok tehlikeli bir durumdur. İşte, Hükûmetin
açıkladığı tablolarda görünmeyen gerçek budur. Global oyuncuların
yol açtığı gaz birikmesinin "ekonomide işler iyiye gidiyor"
nameleriyle boşaltılması da mümkün değil.
Sonuçta piyasanın
yaşadığı stres de ekonomideki hastalıkların göstergesidir. Eylül
ayı stres endeksi 156'ya yükselmiş. Bu oran kriz sonrasından bile yüksek
değerli arkadaşlar, ilk defa. Ekonomiyi yönetenlerin buna dikkat
etmesi gerekmektedir. Bizim süslü püslü, esnafımızın, köylümüzün
süslü püslü laflara karnı toktur, çünkü, açlığı, yoksulluğu, acıyı
çeken kitlelerdir.
Değerli arkadaşlar,
peki, bu şartlarda ekonomiyi yönetenler ne yapıyorlar, bir de buna
bakalım. Kredi kartı borcu nedeniyle hacizli olan insan sayısı 574
bin. 2002'de vatandaş tüketici kredisi ve benzeri nedenlerle 6,6
katrilyon borçluyken, bugün bu rakam 64 katrilyon Türk lirasıdır. 10
katlık bir borçlanma artışı insanlar üretemiyor, kazanamıyor anlamına
gelmektedir.
Şimdi soruyorum: Bu
iş nereye kadar gider? 94 krizi 8,5; 2001 krizi de 9,5 milyar dolarlık
cari açık nedeniyle çıkmıştı. Oysa, şimdi bu rakam 30 milyar değerli
arkadaşlar. Şimdi belki biraz daha fazla yükselmiştir diye düşünüyorum.
Ve millî gelire oranı yüzde 8,5. Sanıyorum, uluslararası rantiyeye
yüzde 1,3 civarında bir faiz vererek oluşturduğunuz bu suni cennetin
mini bir ters rüzgârla Türkiye'yi cehenneme çevireceğini biliyorsunuz.
İşte, değerli arkadaşlar, bizim burada haykırmamızın sebebi budur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre milletvekilinin iki görevi
vardır: Birisi yasama görevi, birisi de denetleme görevidir. Biz
milletvekilleri, sade milletvekilleri, burada konuştuğumuz zaman,
bu iki görevimizi yerine getirmek için konuşuyoruz. Demokrasi gereği
konuşuyoruz. Bakınız, Avrupa parlamentolarında çok daha sert
eleştiriler vardır. Hükûmetler, Avrupa hükûmetleri bunlara dayanırlar
değerli arkadaşlar.
Benim bugünkü konuşmamda,
değerli arkadaşlar, konuşmadan sonra Bitlis Milletvekili Sayın
Vahit Kiler, burada çıkıp, bana hakaret etti, işte, "Ağzını
çalkalasın beni anmadan önce, Sayın Başbakanı anmadan önce…"
Değerli arkadaşlar, ben ağzımı çalkalayacak ne yaptım ki, ben burada
kamu adına çıktım, yani, bu söz, ağzını çalkalama sözü demokrasi
terbiyesine yakışmıyor. Bir.
İkincisi: Milletvekilliği
sıfatına yakışmıyor değerli arkadaşlar. Bunu sizin hakikaten
vicdanınıza arz etmek istiyorum. Ben kamu malını mı yedim ki, ağzımı
çalkalayayım? Kimler kamu malını yediyse, kimler haksız olarak ihalelere
gidip, 75 milyon insanın hakkını yediyse değerli arkadaşlar, onlar
hem ağızlarını çalkalasınlar hem de kırk yıl çalışarak alınlarının
terleriyle o mevcut bulunan vücudundaki etleri bir değiştirsinler,
ondan sonra bana söz söylesinler değerli arkadaşlar. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Kim siyasi sıfatını kullanarak kamu malını
yiyorsa kınıyorum ve lanetliyorum değerli arkadaşlar. Bunlar çok
yanlıştır ve bu sözü de kendisine iade ediyorum. Gitsin kırk yıl Puro
Sabunu'yla yıkansın ve temizlensin.
Değerli arkadaşlar,
bir de, ben konuştuktan sonra buraya Adana Milletvekili -sevdiğim
bir arkadaşımızdır- Sayın Recep Garip çıktı ve dedi ki: "Ben
onun konuşmasına aldırmıyorum, kervan yürür…" Değerli arkadaşlar,
elbette 4 Kasıma kadar bu kervan yürüyecektir. Ama, bu kervanı korumak
için, bu kervanın etrafında muhafız değilim. Sayın Recep Garip'in
kendisi bu kervana muhafızlık yapıyor. O söz kendisine aittir.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Şahsı adına, ikinci
konuşmacı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerine söz aldım. Aslında,
bu madde teknik bir madde. Sayın Hamzaçebi açıklarken ilk cümlesinde
ifade etti. Bu, kanuna bağlı cetvellerle ilgili bir madde. A'dan
V'ye kadar toplam 14 tane cetvel var. Bu cetvellerin nasıl işleyeceğiyle
ilgili bütçe kanunlarında her zaman konulan bir madde. Özellikle
(A) cetveli, bütçelerin nasıl harcanacağı; (B) cetveli, gelirlerin
ne şekilde toplanacağı, efendim, ücretlerin, fazla mesai ücretlerinin
nasıl olacağı, ders ücretlerinin nasıl verileceği hakkında bilgiler
veriliyor.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce Danışma Kurulu önerisi görüşülürken, muhalefetten
bir milletvekili arkadaşımız, burada, geldi, Danışma Kurulunun
önerisinin aleyhinde söz aldı, ama, maalesef, Danışma Kurulu aleyhinde
konuşmayıp, bir iki cümleyi o şekilde söyleyip tamamen bütçeyle ilgili
ve biraz önceki yaptığı konuşmayla da paralel bir konuşmayı, hatta,
paralel de değil, yineleyen bir konuşmayı burada tekrar etti. Bakınız,
ilk konuşmasında Maliye Bakanlığının yayımladığı yıllık ekonomik
raporun 41'inci sayfasını söyledi.
41'inci sayfayı açtığımızda burada işsizlik oranlarıyla ilgili
veriler var. Her ne hikmetse, 41'inci sayfayı açtı, bir baktı ki işsizlik
oranları kendi aklındakiyle farklı. Hemen 41'inci sayfayı okumaktan
vazgeçti, başka bir yeri okudu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 41'i okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, 41'inci sayfayı okuyorum. Evet, Maliye Bakanlığı…
Bu, herhâlde değil mi, doğru olan, sizin okuduğunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet. İşsizlik rakamları var, okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "İşsizlik oranı: 2003 yılı 10,5…"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2004 yılı 10,3…"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2005 yılı 10,3…"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2005 yılı Haziran 9,1…" Başka kitap mı o?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yedi aylık o yalnız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran diyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakın, haziran sonu diyorum
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı
konuşmayalım. Siz izahatınızı yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2006 yılı Haziran sonu 8,8.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, burada işine geldiği rakamları okuyorsun, işine gelmeyen
rakamları söylemiyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır. Ben iddia ediyorum ki yıl sonunda gene yüzde 10'un üzerinde
olacak.
AHMET IŞIK (Konya) -
"Cak"la, "cık"la olmaz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Kitap orada ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakın, yine yıl sonunda kasım istatistikleri yayımlandı. Kasım
istatistiklerinde on bir aylık işsizlik rakamı 9,1 olarak TÜİK
açıkladı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, yanlış biliyorsunuz Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan…Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bakın, ağustos, eylül, ekim, üç aylık ortalamadır o.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen müdahale etmeyelim efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan, bakınız…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ağustos, eylül, ekimin ortalamasıdır o rakam.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aynı şey, aynı şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, zaten rakamlar belirli dönemleri…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ağustos, eylül, ekimin ortalamasıdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan, rakamlar belirli dönemleri alıp o şekilde değerlendirme
yapıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Efendim, yeni üç aylıklar başladı, siz bilmiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bundan önce, bakın, 2005 ve 2006 yılının rakamlarını, Haziran rakamlarını
söyledim size…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Üç aylıklarda, ortadaki ayın rakamıdır o, eylül ayının rakamıdır
o.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
müdahale etmeyin lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Tekrar okuyorum, tekrar okuyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2005 ve 2006 yılı rakamlarını okuyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran sonu. Söylerken de haziran…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Efendim, yıllık okuyacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yıllık yok, yıllık gelecek. Yıllık ne zaman gelecek biliyor musun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben diyorum ki 2006 yüzde 10'un üzerine çıkacak ortalama.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran sonu 9,1; haziran sonu 8,8. Sayın Kandoğan, on iki aylık rakamlar
bu şekildedir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sizin biraz önceki okuduğunuz 2003, 2004, 2005 yılıyla ilgili, geçmiş
on iki aylık…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- …aralık-aralıktır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bu da haziran-hazirandır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yıl sonu ne olacak, onu söyleyin.
AHMET IŞIK (Konya) -
"Olacakmış!"
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, bakın Sayın Kandoğan, istihdam, 2003 yılında 21 milyon 147
bin. 2006 yılı Haziranda 23 milyon 200 bin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Doğru.
AHMET IŞIK (Konya) -
Kardeşim, sen müneccim misin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yaklaşık istihdamda 2 milyon 053 bin kişilik artış sağlanmış.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 1 milyon 954 bin kişi de işsiz olmasına rağmen iş aramıyor. 1 milyon
954 bin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, bakın, bir de bir şey söylediniz. İstihdam üzerindeki vergi
yüklerini…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- …istihdam üzerindeki yüklerin çok olduğundan bahsettiniz. Haklısınız…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Bakan söyledi onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haklısınız. Biz de Plan Bütçe Komisyonunda hem muhalefetteki milletvekili
arkadaşlarımız hem de iktidardaki milletvekili arkadaşlarımız,
bunun fazla olduğunu ifade ediyoruz. Siz biliyor musunuz Nisan
2003 tarihine kadar sanal asgari ücret vardı. Bunu bilir misiniz
siz?
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Onun bilmediği bir şey yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İş adamları, iş âlemi sigorta primi ödeyen herkes 1 Nisan sendromunu
yaşardı. O 1 Nisan sendromunda, 2003 yılı itibarıyla söylüyorum, 1
işçi üzerinden yaklaşık 75 milyon lira, işveren asgari ücret üzerinden
fazlasıyla bedel öderdi ve 1 Nisan şakası diye işverenler kendi
aralarında yaparlardı. Biz, o dönem içerisinde, eğer yanlış hatırlamıyorsam…
Arkadaşlardan rakamları istedim, ama, henüz gelmedi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, izin verirseniz…
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızı
tamamlayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- O rakamları aldıktan sonra, o zaman 300 milyon Türk lirası olan asgari
ücretin brüt rakamı, tahmin ediyorum, 450 milyon lira üzerinden sigorta
primine esas olan taban ücretti. Bunun üzerinden yüzde 21 işveren
hissesi, yüzde 14 işçi hissesi ve diğer iş güçlüğü, meslek riskleriyle
beraber yüzde 35, yüzde 37'lere çıkardı. Bu asgari ücreti, iş âlemindeki
çok büyük sıkıntıya çıkan bu noktayı, biz, işçilerin üzerinden ve
iş âleminin üzerinden bu fazlalık yükü aldık ve şunu araştırdım, inceledim,
sordum: Bugüne kadar asgari ücretin işveren üzerine, asgari ücret
üzerindeki sigorta ve diğer primlerin yükünü hiçbir hükûmet dile getirmemiş.
İlk defa 58'inci ve 59'uncu hükûmetler, asgari ücret üzerindeki yüklerin
çok olduğunu dile getirmiş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne olmuş dile getirmiş de? Vergi yükünü de bir söyler misin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın, bugüne kadar…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- İstihdam üzerindeki vergi yükünü söyler misiniz? Yüzde kaç, bir
söyler misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İstihdam üzerindeki vergi yüzde 49,2; toplam yük, vergi yükü değil,
toplam yük yüzde 49,2…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Netini söyler misin bana?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, biz, burada münazara yapmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bana soruyor…
BAŞKAN - Size sormuyor…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Niye size sorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ben, size söylüyorum, sormuyorum size.
BAŞKAN - Siz dinleyin…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Lüzumsuzluğun bu kadarı fazla canım! Bu Meclis bir kişi için çalışmıyor…
Adamın asabını bozmayın!
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
süreniz tamamlandı, son cümlelerinizi rica ediyorum efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Son cümlelerinizi
rica ediyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Gelsin, o anlatsın…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Anlattıkları hep yanlış. İşin enteresan tarafı, biz aynı okuldan
mezun olduk.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hepsini yanlış söylüyor…
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
Sayın Kandoğan, lütfen… Ayıp oluyor efendim, siz de konuştunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Anbarcıoğlu, biz, aynı okuldan mezun olduk, okuldaşız. Aynı
hocalardan eğitim aldık.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Nasıl kaymakamlık yapmış bu ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, iki gündür Sayın Kandoğan'ı izliyorum, iktisat bilgilerimi
yenileme ihtiyacı hissedeyim mi diye düşündüm; ama, hocalarımdan
Allah razı olsun, bize iyi şeyler öğretmişler, değerli kardeşim yanlış
şeyler öğrenmiş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Öyle mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben 50 tane rakam söyledim orada, bir tanesini yanlış söyledim mi?
50 tane rakam söyledim ben orada…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Şimdi, sorular, yine
bir dakika içerisinde sorulacak. Baştan okuyorum: Sayın Aslanoğlu,
Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Işık, Sayın Gazalcı, Sayın Baloğlu ilk
beş.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, 56 milyar dolar döviz rezervinden bahsediyoruz.
Bu paranın bir maliyeti var, tabii, Türkiye'ye bir maliyeti… Ülke
ekonomisi açısından söylüyorum. Tabii, Merkez Bankası özerk bir kurumdur,
ama, bu paralar önemli bir maliyetli olmasına rağmen, acaba nerelerde
değerlendirdiğini biliyor musunuz? Bu konuda bilginiz varsa…
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum
var. Millî Eğitim Bakanı, öğretmenlerin ek ders ücretleri saat başına
3,5 YTL'yi 10 YTL yapmak için hazırlıklar yapıldığını defalarca kamuoyuna
duyurdu, ama, Maliye Bakanı olarak sizin 1,5 YTL'lik bir artışa izin
verdiğinizi dünkü görüşmelerde Sayın Bakan söyledi. Yani, öğretmenlere
verilen ek ders ücretlerini sizin tutumunuz yüzünden 10 YTL değil,
5 YTL olduğunu belirtti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bakan aynen böyle söyledi.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Evet.
Öğretmenlerimiz bu
kadar ekonomik bunalım içindeyken 1,5 YTL'lik bir artışı nasıl uygun
buldunuz? Bu tasarıyla belirlenmiş ek ders ücretlerinde 2007 yılı
içinde bir artış…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Bakanım, Türkiye, Dünya Bankasından kredi kullanan ülkeler
arasında 2004 yılında birinci, 2005 yılında ise ikinci olmuştur. Bu
durumu neye bağlamaktasınız? Gelişmekte olan ülkeler açısından
Türkiye'nin konumunu tanımlar mısınız?
Diğer sorum: Önceki
dönemlerde bütçe giderleri hedeflenenin üstünde, bütçe gelirleri
ise hedeflenenin altında gerçekleşmekteydi, hatta yüzde 49'lara
varan sapmalar söz konusuydu. Bu noktada 2006 bütçe açığını yorumlar
mısınız?
Son olarak, Vodafone'un
Türkiye piyasasına girişini, Finansbankın yüzde 46 hissesini Yunanistan'dan
bir sermayenin almasını nasıl değerlendirmektesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum Sayın Bakana,
tütün ve Tekel üzerine. 2002'de Türkiye'de tütün üreticisi ve tütün
rekoltesi kaçtı, 2006'da bunlar ne kadardır?
Türk tütünlerinin
kullanma oranına göre yabancı sigaralardan vergi alınırken, bunu
siz kaldırdınız. Türk tütününü koruyordu bu. Niçin kaldırdınız?
Tekelin kimi şubelerini
kapatıyorsunuz. Benim bölgemde örneğin, çok tütün üretilen Eşme,
nitelikli tütün üreten Güney gibi yerleri niye kapatıyorsunuz? Buralarda
dünyanın en güzel tütünleri yapılıyor. Tekel yabancılara satılırsa,
Türk tütüncülüğünün ve Tekel üreticilerinin durumunu daha güç
günler beklemiyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum
var: Antalya'da her yıl turizm mevsimi sonunda turistik tesislerin
bir bölümü kapanıyordu. Bu yıl ise, geçen yıllarla kıyaslanmayacak
kadar çok sayıda tesis kapandı. Tabii, açılışlarda tören yapılıyor,
ama, kapanışlarda tören yapılmadığı için kimsenin haberi olmuyor.
Sayın Bakan da burada sektördeki gelişmeden bahsediyor. Resmî açıklamalara
göre 120 bin, sektör örgütlerinin tespitlerine göre 150 bin kişi
yalnız Antalya'da işsiz kaldı kasım ayı sonunda.
Şimdi, Sayın Bakan,
kürsüye çıkıp işsizliği azaltmaktan bahsediyorsunuz. İstihdam
alanları açmadan işsizliğin azaltılmayacağını herkes biliyor.
Var olan tesisler de kapanıyor. Sadece Antalya'daki bu çoğu genç 150
bin insanın çaresizliği karşısında Hükûmet olarak bir planınız var
mı? Onların çaresizliğine, umutsuzluğuna bir umut verecek misiniz
buradan? Ne yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Kaptan, kısa
bir süremiz var, ama buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, TÜPRAŞ'ın
özelleştirilen yüzde 14,76'lık hissesi Danıştayca iptal edildi. Bu
konuda yargı kararı uygulanıp, özelleştirilen hisseler geri alındı
mı? Yargı kararı uygulanmadıysa, sebebi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, Merkez
Bankasındaki rezervlerin 56 milyar olduğunu söyleyip, bu rezervlerin
nerelerde kullanıldığını, değerlendiğini söylüyor. Ufak bir düzeltmeme
müsaade ederse, bu, 59 milyar dolar civarında. Bu, tabii, Merkez Bankasının
rezervleri. Dolayısıyla, bunun idaresine de, nerelerde kullanacağına
da Merkez Bankası karar veriyor ve Merkez Bankası, hepinizin bildiği
gibi bağımsız bir kuruluş ve para politikaları Merkez Bankası tarafından
yürütülüyor. Bu rezervleri de Merkez Bankamızın en uygun yerlerde
kullandığına ben inanıyorum, ama, esas bilginin Merkez Bankasından
alınması icap ediyor.
Sayın Ekmekcioğlu,
Millî Eğitim Bakanlığının öğretmenlere ek ders ücretinin 5 YTL verildiğini,
hâlbuki bunun 10 YTL verilmesi icap ettiğini, işte, Maliye Bakanı
yüzünden de 5 YTL verildiğini söylüyor. Bunlar, tabii…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Millî Eğitim Bakanı söyledi Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Millî Eğitim Bakanı…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Burada söyledi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, ben Millî Eğitim Bakanının ağzından böyle
bir şey duymadım. Yani, yeniden de tutanakları alıp okumam lazım,
ona da imkânım yok, ama, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin artırılması
olsun, diğer hususlar olsun, bunlar Hükûmetimizin politikaları,
Hükûmet tarafından karar verilir, bir.
Şimdi, 10 YTL niye 15
değil, 15 niye 20 değil… Bunun ucu açık, ama, burada Hükûmetin bir politikası
var.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, 1,5 YTL artış yaptınız ama.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Eldeki imkânların azamisi hesaplanarak veriliyor
burada ve bunu da o zamanlar defalarca anlattık, hesaplarını da
anlattık. Burada, ben, ne kadar bize ek yük getirdiğini, ilave yükler
getirdiğini, hepsini anlattım.
AHMET IŞIK (Konya) -
Artış yüzde kaç?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, biz, her şeye rağmen, öğretmenlerimize
daha fazla da vermek isteriz, ama, eldeki imkânlar bir de var. Ha, eskisi gibi, eldeki
imkânlar şu kadar, ver verebildiğin kadar, borç al ver. Ama, ondan sonra,
onun acısını, gene, o zam yapılan kesimler çekiyor. Biz, bunu anlatmaya
çalışıyoruz, sürekli olarak anlattığımız bu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Peki, niçin açıkladı 10 YTL'yi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O bakımdan, o zaman, oturursunuz, yani, şuna
şu kadar ne vermedin, buna bu kadar ne vermedin… Onun ucu yok tabii, söylersiniz,
ama, bunun bir hesabı var, bir de eldeki imkân meselesi var.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, bunun hesabını bilmiyor mu Millî Eğitim Bakanı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız, hem diyorsunuz
ki, bu bakan söylerken bazı şeyler söylüyor, ondan sonra da ona üzülüyorsunuz
hem de boyuna laflar atarak beni birtakım şeylere zorluyorsunuz. Ben,
şimdi, sizin söylediğiniz ölçüler içerisinde size cevap vermeye
gayret ediyorum.
Yine, Sayın Işık, çok
özür dilerim, birinci sorunuzu tam alamadım, ama, bütçe giderleriyle
bütçe gelirleri arasındaki farkları, geçmiş yıllara, geçmiş
hükûmetlere göre bir mukayese ettiğinizde nasıl bir neticeye varıyorsunuz,
diye bir soru sordunuz.
Sayın Işık, ben, onu,
bütçe sunuş konuşmamda, Maliye Bakanlığının sunuş konuşmasında
bilhassa belirtmeye gayret ettim. Evet, bütçe giderleriyle bütçe
gelirleri arasındaki ilgi ve rabıtayı iyi kuramazsak, yani bütçeyi
iyi idare edemezsek, iyi kurup bütçeyi iyi idare edemezsek, bu milletin
yıllardır çekmiş olduğu çileleri tekrar bu millete çektiririz. Bu
nedir? Eğer senin giderlerine yahut da gelirlerine göre giderlerini
ayarlayamazsan, o zaman işte bütçe açıklarıyla karşılaşıyorsunuz.
Bütçe açıkları neyle karşılanıyor? Bütçe açıkları borçlarla karşılanıyor.
Borçlarla karşılandığı zaman, herkese el açmak mecburiyetinde kalıyorsunuz
bir defa. İkincisi, ülkenin riskini artırıyorsunuz, faizler çok
yükseliyor. Faizler yükseldiği zaman, bu faizler… Ödenemeyecek
yüksek faizlerle ne yatırımlar yapılabiliyor ne de borçlular o faizleri
ödeyebiliyorlar ve ülkede büyük bir kriz ortaya çıkıyor. Aynen
2000-2001 yılında çıkan krizler gibi, aynen 1994 yılında çıkmış kriz
gibi, aynen daha önceki yıllarda çıkan krizler gibi. Türkiye krizlerden
bir türlü kurtulamıyor. Sebebi, bütçe açıklarının önlenemez olmasındandır
ve ilk defa, o bütçe açıkları artık hükûmetlerimiz zamanında tarihe
karışıp gidiyor.
Peki, çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bizim sorularımız ne oldu?
BAŞKAN - Efendim, süremiz doldu, yazılı cevap verebilirsiniz.
Şimdi, madde üzerinde
iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Cetvelde yer alan taşıtların,
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5. maddesine
bağlı (T) işaretli Cetvelin (Özel Bütçeli Kuruluşların 2007 Yılında
Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir Cetvel) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Bölümüne eklenmesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim Özkan |
Osman Özcan |
Nail Kamacı |
|
|
|
|
Burdur |
Antalya |
Antalya |
|
|
|
Osman Kaptan |
Feridun Baloğlu |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
Sıra |
Taşıtın |
|
|
Nerede |
Kurumu |
No |
Cinsi |
Diferansiyel |
Adet |
Kullanılacağı |
Mehmet Akif |
|
Minibüs |
|
|
Üniversite |
Ersoy Üniversitesi |
T-5T-10T-2 |
(Sürücü Dahil |
4x2 |
1 |
hizmetlerinde |
|
|
en fazla 15 |
|
|
kullanılmak
üzere (Hibe) |
|
|
kişilik) |
|
|
|
|
|
Midibüs |
|
|
Üniversite |
|
|
(Sürücü Dahil
|
4x2 |
|
hizmetlerinde |
|
T-10 |
en fazla |
|
|
kullanılmak
üzere (Hibe) |
|
|
26 kişilik) |
|
|
|
|
T-2 |
Binek Otomobil |
4x2 |
|
Üniversite |
|
|
|
|
|
hizmetlerinde |
|
|
|
|
|
kullanılmak
üzere (Hibe) |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5'inci maddesine
bağlı (E ) Cetvelindeki (13) numaralı fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Ünal Kacır |
Hamit Taşcı |
|
|
Bursa |
İstanbul |
Ordu |
|
Naci Aslan |
Öner Gülyeşil |
İsmail Bilen |
|
Ağrı |
Siirt |
Manisa |
"13.a) Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin 07.81.35.00-09.8.8.00-1-07.1 tertibinde
yer alan ödeneği vakıf üniversitelerinin bilimsel ve teknolojik
araştırma projelerini desteklemek amacıyla kullanmaya ve buna
ilişkin harcama esas ve usullerini belirlemeye Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı yetkilidir.
b) Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin 07.81.35.00-01.4.2.00-1-07.1 tertibinde
yer alan ödeneğin kullanımı ve harcanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemeye Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Bu ikinci
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Anayasa'nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin
"…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oya konur." hükmü gereğince önergenin gerekçesini
okutacağım.
Gerekçe:
Bilim ve teknoloji
alanındaki hedeflere ulaşmak amacıyla, vakıf üniversitelerinin
Ar-Ge projelerini desteklemek için DPT Müsteşarlığı bütçesinde
yer alan ödeneğin, DPT'nin ekonomik ve sosyal politik politika üretimi
amacıyla yürüteceği ve/veya destekleyeceği araştırma projeleri
için ayrılan ödenekten farklı amaçlara sahip olması nedeniyle, fıkranın
yukarıdaki şekilde iki ayrı bende ayrılması ve ikinci bentte yer
alan ödeneğin kullanımında karşılaşılan zorlukların giderilmesini
sağlamak üzere DPT Müsteşarlığına yetki verilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Cetvelde yer alan taşıtların
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının 5. maddesine
bağlı (T) işaretli cetvelin (Özel Bütçeli Kuruluşların 2007 yılında
Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir Cetvel) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
bölümüne eklenmesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim Özkan (Burdur)
ve arkadaşları
Sıra |
Taşıtın |
|
|
Nerede |
|
Kurumu
|
No |
Cinsi |
Diferansiyel |
Adet |
Kullanılacağı |
Mehmet Akif |
|
Minibüs |
|
|
Üniversite |
Ersoy Üniversitesi |
T-5 |
(Sürücü Dahil |
4x2 |
1 |
hizmetlerinde |
|
|
en fazla 15 kişilik) |
|
|
kullanılmak üzere (Hibe) |
|
|
Midibüs |
|
|
Üniversite |
|
T-10 |
(Sürücü Dahil |
4x2 |
|
hizmetlerinde |
|
|
en fazla |
|
|
kullanılmak üzere (Hibe) |
|
|
26 kişilik) |
|
|
|
|
T-2 |
Binek Otomobil |
4x2 |
2 |
Üniversite |
|
|
|
|
|
hizmetlerinde |
|
|
|
|
|
kullanılmak üzere (Hibe) |
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Üniversite
hizmetlerinde kullanılmak üzere, söz konusu taşıtlara ihtiyaç duyulmaktadır.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Bakan, maliyet getirmiyor, niye katılmıyorsunuz?
HALUK KOÇ (
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hibe, Sayın
Bakanım. Arkadaşlar, bunlar hibe.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Hibe, arkadaşlar bunlar. Üniversiteye verilecek hibe araba bunlar.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (
BAŞKAN -
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip, gider ve gelir kalemleri
açılması
MADDE 6- (1) İlgili mevzuatına göre,
yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idarelerinin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler,
(B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde
yeni finansman kodları açılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şahsınız adına olan isteğinizi de birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 6'ncı maddesine
geldik. Öncelikle, bütçe konusunda şu soruyu kendimize sormalıyız:
Türkiye, 2000 yılından itibaren-aslında 98, ama- stand-by anlaşmaları
içinde IMF bütçeleri yapıyor. Türkiye, sekizinci yıldır yüksek faiz
dışı fazlalar veren, yani, dolayısıyla, toplumun gereksinimi
olan sağlık, eğitim, kırsal, tarımsal destekler gibi harcamalarda,
yatırım harcamalarında kısıntı yaparak borç ödeme programını sürdürmeye
çalışıyor. Dolayısıyla, burada sorulması gereken soru şudur:
Acaba, halkın çektiği bütün bu özveriler amacına ulaşıyor mu? Yani,
amaç nedir? Bu istikrar programının amaçları arasında enflasyonun
düşürülmesi vardı. Bunun, tabii, esas itibarıyla kura bağlı bir hedef
olarak gerçekleştiğini bugüne kadar gördük. Kurdaki sapma enflasyonu
da saptırdı. Faizlerin düşmesi hedefi vardı. Cari açığın, IMF'nin
2002 yılındaki programına bakarsanız, bu yıl öngörülen cari açığın
ne kadar düşük olduğunu görürsünüz. Cari açığın düşürülmesi vardı
hedefler arasında, borçların düşürülmesi vardı. Yani, biz, niye faiz
dışı fazla veriyoruz? Niçin, bütçenin borçlar hariç, daha doğrusu
faiz harcamaları hariç, gelir-gider dengesinin gelir fazlası vermesini
istiyoruz? Çünkü, borçları tıkır tıkır ödemek için.
Peki, Türkiye, acaba bu programı uygularken
bu hedeflere ulaştı mı ve özellikle de borçları azaldı mı? Çok hızla
baktığınızda görüyorsunuz, -burada çok söylendi- enflasyon birdenbire
hedefin 2 katına çıktı, ama bizim ücret hedefleri, ne yazık ki, hedeflenen
yüzde 5'lik, 4'lük enflasyonlara göre ayarlanıyor. Faizler tekrar
tepetakla gitti, yüzde 22'leri aştı. Cari açık çok yüksek bir noktaya
geldi. Bakınız, burada bütçe açılış konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı söyledi. Cari açık ile büyüme arasındaki
ilişki çok kritik bir noktada. Türkiye ilk dokuz ayda 27 milyar dolarlık
bir büyüme gerçekleştirmiş, ancak bu dokuz ayda verdiği cari açık
25,5 milyar dolar olmuştur. Yani, aslında bir birimlik büyüme için
verilen cari açık yüzde 94 oranındadır. Siz bu ekonomiyi devraldığınızda,
yani, 2002 yılı sonunda, 2002 yılında bir birimlik büyüme için verilen
cari açık yüzde 4,3 idi, geldiğiniz nokta yüzde 94'tür. Arada devasa
bir fark, bir uçurum var.
Evet, Sayın Bakanın da orada olmadığı
gözüküyor.
Geçen sene yüzde 37,5'a çıkmıştınız, yani,
bir birimlik büyüme için verdiğiniz cari açığa baktığınızda yüzde
37,5 idi 2005'te, bu sene yüzde 94 oldunuz. Türkiye 2000 yılında büyük
bir cari açık verip krize sürüklendiğinde bu
Bir başka mesele borçlar. 2002 yılı itibarıyla
dolar bazında kamunun iç ve dış borçları toplamı ile özel sektör dış
borçlarının toplamı 200 milyar dolar idi. Şu an ulaşılan nokta, 2006
yılında, 350 milyar dolardır. Yani, 150 milyar dolarlık bir artış vardır
ve bu artışın kabaca yarısı özel sektör dış borçlar artışı, diğer yarısı
da kamunun iç borç artışıdır.
Ancak, bu arada, borsada (İMKB'de) işlem
gören yabancı hisselerin portföyünü de alırsak 350 değil, 380 milyar
dolar rakamını baz almak gerekir. Yani, 2002'de 200 milyar dolardan
2006'da 380 milyar dolarlık bir borç yükü, baskısı altına ekonomiyi
sokmuş durumdasınız. Bunun getirdiği büyümenin nasıl içeriksiz,
nasıl dışa bağımlı, nasıl her an kopabilir, kırılabilir, kırılgan
bir büyüme olduğunu da dikkate alın. Zaten bu büyüme içeride istihdam
yaratmıyor. Bu büyüme, bizim ithalat yaptığımız -o ithalatta büyük
patlamalar yapıyoruz biliyorsunuz- ülkelerde istihdama yol açıyor.
Yani, başka ülkelerde istihdam yaratan ilginç bir büyümeyi götürüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye,
bugün üç açığı bir arada yaşayan bir ekonomi. Tasarruf, yatırım açığı
var bu Türkiye'de. Kamu açıkları var, her ne kadar Bakan burada bütçe
açıkları konusunda bize birtakım hikâyeler anlatıyor olsa da. Dış
açık var. Üç tane açığı bir arada yaşıyor.
Bize benzer hiçbir dünya ekonomisinde
-benzer dediğim, işte Hindistan, Çin, Brezilya, Arjantin- hiçbirinde,
gelişmiş ülkelerin de Amerika hariç hiçbirinde üç açığın bir arada
olduğu başka bir ülke yoktur. Türkiye'yi kırılgan yapan da zaten budur.
Şimdi, Amerika'yı tabii, karşılaştırmıyoruz, çok farklı bir ekonomi
ve kendi parasıyla borçlanan bir ekonomi. Dolayısıyla, Türkiye'nin,
bugün, öyle "dolar bazında kişi başına 2'ye katladık" falan,
bu tür hikâyelerle kendini avutması imkânı yoktur. Kişi başına hane
halkında 10 kat borçluluk artışı vardır. Siz, burada, kişi başına 2
kat bir gelir artışından bahsediyorsunuz. Bir reel devalüasyon durumunda
anında çökecek olan bir hikâyeyi burada anlatıyorsunuz.
Bakın, ben, size başka bir şeyden bahsedeyim
bütçenin tekniğiyle ilgili. IMF'ye verdiğiniz son niyet mektubunun
on sekizinci paragrafında, IMF'ye, yeniden, tekraren "Kamu maliyesinde
şeffaflığın artırılmasına büyük önem verilmektedir." diyorsunuz.
Acaba öyle mi?
Değerli arkadaşlarım, kamu maliyesinde
saydamlık var mı yok mu, birkaç örnek vereyim. Bu, 6'ncı maddeyi de ilgilendiriyor,
11'i, 14'ü, birçok maddeyi ilgilendiriyor. 2007 bütçesi, ödenek aktarmaları
ve yeni tertip açma konusunda Maliye Bakanlığına yetki vermek bakımından
yeni usuller icat ediyor. Şimdi, bu tür ödenek aktarmaları, yeni tertipler
açma eskiden beri vardır, ancak burada yeni usuller var.
Bakınız, biliyorsunuz geçen yıl Maliye
Bakanı -2005 yılı için söylüyorum- birtakım düzenlemeler yapmıştı.
Örneğin, Sağlık Bakanlığının alacağının -ki 3,5 katrilyondu, bunu
önce 2 katrilyona indirip daha sonra- silinmesini sağlamış ve bir
bütçe gideri olarak görünmez kılmıştı. Dolayısıyla, burada IMF'in
sağlık harcamalarını azaltın talimatına da, bir anlamda bütçe oyunuyla
-bütçe tekniği demiyorum- yanıt verilmişti. Şimdi, bu yıl farklı
bir bütçe oyunuyla karşı karşıyayız. Buna göre, Maliye Bakanının
yetkileri genişletiliyor. Maliye Bakanının, bu, ödenek aktarma,
yeni tertip açma yetkileri bütçe maddeleriyle ilgili olsa bir şey
demeyeceğim, ama verilen yetki, bütçenin eki (E) cetvelinde sürdürülen
bir yetki. Dolayısıyla, 2006 yılında bu defa yapılmış olan sağlık giderlerine
ilişkin önemli bir tutarın 2006 bütçesinde gösterilmemesine olanak
sağlanmaktadır. Bunun sonucunda da, 2006 yılı bütçesinde bütçe
açıklarının gizlenmesinin önemli bir adımı atılmaktadır. Yani, burada
övünülen o bütçe açıklarını azalttık öyküsünün ne kadar içi boş olduğunu
gösteren bir başka unsur da bu.
Bir başka örnek: Bütçe Yasası'nın 11'inci
maddesinin beşinci fıkrasıyla, 2007 yılında hazine taşınmazlarının
satışından elde edilecek gelirlerin, Karayolları Genel Müdürlüğünün
bölünmüş yol, devlet yolu veya il yolları bakım ve onarımında veya
kamulaştırma işlerinde kullanılması olanağının getirilmesidir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bütçede
Karayollarına 2,1 milyar yeni Türk lirası bir ödenek ayrılıyor,
ama Bayındırlık Bakanı, müteahhit alacaklarını... Müteahhitler
bölünmüş yol alacaklarını alamıyorlar Türkiye'de. Onlara şunu diyor:
"Merak etmeyin, 2,1 ödenek var, ama, yıl sonunda bu 4,5 milyar
YTL'ye çıkacak." Yani, "2 katından fazla artacak" diyor.
Bu nasıl iştir? Yani, biz burada Parlamento olarak 2,1'i onaylıyoruz,
ama, Bakan, Plan ve Bütçede 4,5 milyar olacağına dair söz veriyor. Bu
nasıl saydamlık? Verdiği söz de şöyle: Yani, biz, birtakım kamu arsalarını
vesaire satacağız ve buradan elde ettiğimiz özelleştirme vesaire
gelirlerle bunu ödeyeceğiz, diyor. Yani, birden çok şey yıkılıyor.
Bir, bütçede burada saydamlık ortadan kalkıyor; iki, belli gelirlerin
belli giderlere tahsisi yoluyla, ademitahsis ilkesi, bütçenin,
çiğnenmiş oluyor. Kaldı ki, bu elde edilen gelirlerin acaba yıl sonu
bütçesinde gösterilip gösterilmeyeceğini de, sonradan eklenip
eklenmeyeceğini bilemiyoruz. Yani, onları da pekâlâ öbür yıla aktarma
imkânı vardır ve dolayısıyla, 2007 bütçesini de, tekrardan, olduğundan
daha küçük bir açıkla kapanıyor göstermek mümkündür. Tabii, o arada
iktidarda kalırsanız.
Başka örnekler de var
kuşkusuz. Yani, kamunun biriken çok sayıda yükümlülüğü var, bunların
gizlenmesi, benzer şekilde. Tabii, bu, idarenin mali raporlamasında
uluslararası standartlarına uymama yoluyla yapılıyor. Gene
"genellik" ilkesi çiğneniyor. Yani, örneğin, yerel yönetim
ve fonlara aktarılan paylar bir ay eksik, bir ay geriden gösteriliyor.
Böylece, yaklaşık 1,3 milyar yeni Türk liralık, yani yaklaşık 1 milyar
dolarlık bir pay aktarımı 2006 bütçesinde gösterilmeyerek bir anlamda
2006 bütçesi de 1,3 milyar yeni Türk lirası buradan da eksik gösterime
tabi tutuluyor. Dolayısıyla açık gizleniyor.
Öte yandan, emeklilere
vergi iadesi, biliyorsunuz, 2005 yılında çıkarılan düzenlemeyle
2006'da son olarak ödendi, 2005 için 2006'da ödeme yapıldı, ama 2006 yılında
da bütçe dışına çıkarılarak gizlendi. Bunu da ekleyin, o 1,3 dediğim
gizlenen miktar 2,5 milyar yeni Türk lirasına çıkıyor. Nerede şeffaflık,
nerede saydamlık? Hani açık azalmıştı? Bütün bunları bir üst üste koyarsanız,
bütçenin gösterilen açığının 3 katı bir açıkla aslında kapandığını
görürsünüz. Yani, bütün bunlar halının altına tozları süpürmekten
başka bir anlama gelmiyor. Yani, aslında IMF mi kandırılıyor, Türkiye
Cumhuriyeti'nin yurttaşları mı kandırılıyor, hepsi beraber mi kandırılıyor?
Buna bir yanıt… Ama, her hâlükârda kesin olan bir şey var: Yasama organı
kandırılıyor. Buna, tabii, kayıtsız olan iktidar partisi milletvekilleri
var. Bunu üzülerek görüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka konu, saydamlığın Kamu İhale Yasası'nın delinmesi yoluyla
da deliniyor olmasıdır. Kamu yatırımlarının dağılımına baktığınızda
bir şey görüyorsunuz. 2002 yılı itibarıyla Türkiye'de kamu yatırımlarının
yüzde 50'si konsolide bütçedir, yüzde 23'ü de yerel yönetimler yatırımıdır.
2006 sonuna geldiğimizde konsolide bütçe ya da artık merkezî yönetim
bütçesi dediğimiz şey yüzde 40,7'dir -toplam kamu yatırımlarının-
yerel yönetim yatırımıysa yüzde 41'e çıkmıştır, yani aşmıştır. İşte,
Ali Diboları besleyen kaynaklar burada. Yani, merkezî yönetim bütçesinden
daha büyük bir kamu yatırımı olanağı, miktarı yerel yönetimler
üzerinden yapılır duruma gelmiştir ve burada da önemli ölçüde Kamu
İhale Kanunu dışına çıkarma teşebbüsleriyle birlikte.
Tabii, bu arada KÖYDES
ve BELDES'ten de bahsetmek gerekir. 14'üncü madde kapsamında bunlar
yeniden düzenleniyor ya da tekrar yer veriliyor. Biliyorsunuz, aslında,
KÖYDES 2005'te başlatıldı, 2006 yılı bütçesinde yer aldı, şimdi de
BELDES'le karşı karşıyayız. BELDES konusunda, yani Belediyelerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi dediğimiz bu BELDES'te, aslında,
belediyeleri de dışlayan bir mekanizma önerilmişti. Ödeneklerin,
belediyeler aracılığıyla değil de, il özel idareleri ve köylere
hizmet götürme birlikleri aracılığıyla yapılması kararlaştırılmıştı.
Bereket, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız, bunu, belediyeler
aracılığıyla olması yönünde düzelttiler. Ama, değerli arkadaşlarım,
bakınız, şimdi, burada önemli olan KÖYDES'tir. Yani, 2 milyar yeni
Türk lirası ödeneği var; BELDES'in sadece 300 milyon yeni Türk lirası
ödeneği var. Bu 2 milyar yeni Türk lirası ödeneği olan KÖYDES'in, iki
kanalla, yani il özel idareleri ve köylere hizmet götürme birlikleri
aracılığıyla bu ödenekleri aktarması mümkün. Çok ilginç bir şey
var, paradoks, çelişkiden bahsedeyim. Eğer, KÖYDES'in bu ödenekleri
il özel idaresi aracılığıyla aktarılıyorsa Kamu İhale Kanunu'na
tabi. Ama, yok, köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla aktarılıyorsa
Kamu İhale Kanunu'na tabi değil. Dolayısıyla tahmin edeceğiniz gibi,
daha ziyade, köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla aktarılıyor,
böylece, ihale dışında, Kamu İhale Yasası dışında bırakılıyor ve
böylece, Ali Dibolar, bol bol, her yerde -bizim sermaye, bizim sermaye,
iktidarın sermayesi- palazlandırılıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Yok öyle bir şey.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Şimdi, sizin nedir bu Kamu İhale Yasası'ndan istediğiniz? Bunu şimdiye
kadar 6 kez değiştirdiniz. 11 maddesini tamamen değiştirdiniz, 36
maddesinde fıkra değiştirdiniz, 14 maddesinde bent değiştirdiniz.
Daha ne istiyorsunuz? Bu Kamu İhale Kanunu'nu, hâlâ, tamamen devre
dışı bırakmaya çalışıyorsunuz. Aslında, Karayolları ve belediyeleri
tümüyle bu Kamu İhale Yasası dışına çıkarmak için teşebbüsünüz oldu,
bereket versin, bu engellendi, püskürtüldü. Ama, değerli arkadaşlarımız,
Belediye Kanunu'na koyduğunuz hükümle, siz, belediyelerin yatırım
projelerini beş yıla yaygın, sâri yüklenmelere girişme imkânı vererek
bunu aşındırıyorsunuz. Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların
Yenilenerek Korunması Kanunu'nda, yine, Kamu İhale Kanunu'nun dışına
çıkarıyorsunuz.
Hâlen Bayındırlık Komisyonunda
görüşülen Dönüşüm Alanları Yasa Tasarısı'nda, yine, Kamu İhale Kanunu'nun
dışına çıkararak aynı keyfîliği, aynı denetim dışında kalma arzularınızı
yerine getirmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Belki, son yıl, biraz daha, kamu kaynakları, nasıl birtakım rant aktarma
kanallarıyla birtakım yerlere aktarılır hesabını yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bu yol, yol değil. Yani, bunu tekrar söylüyorum: Bunlar, devri sabık
yapılacak konulardır. Yani, bunlar, kesinlikle hesabının sorulması
gereken konulardır. Çünkü, bu kaynaklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin
bütün fertlerinin katkıda bulunduğu vergi ve benzeri gelirlerle
sağlanmaktadır. Bu kaynakları böylesine savurma hakkına, böylesine
denetimsiz kullanma hakkına sahip değilsiniz. Burada, yasama organı
olarak bizim denetim hakkımızı engelleme hakkına sahip değilsiniz.
Bakın, 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda yaptığınız değişikliklerle,
geçen sene, TRT'yi, TMSF'yi, TOKİ'yi merkezî yönetim bütçesi dışında
bıraktınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, lütfen,
son cümlenizi alabilir miyim.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Dolayısıyla, yasama organı denetimi dışına çıkardınız. Şimdi,
buna yeni yeni örnekler eklemek istiyorsunuz.
Buradan, biz, ana muhalefet
olarak uyarı görevimizi yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Ama,
bunların sadece tutanaklarda kalmayacağını da burada tekrar hatırlatmak
isterim.
İlginiz için çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan, buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanun Tasarısı'nın 6'ncı maddesinde
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri;
sayın bakanlar ve Hükûmet yetkilileri çıkıyor, diyor ki "Bütün
köylere su götürdük, yol götürdük." ve bunlarla övünüyor. Oysa,
Toroslarda Silifke'nin köylerine gidin, yazın o sıcakta -inan edin
ki- köylüler "su" diye bağırıyor. Su yok, hem içme hem sulama
suları yok. Orada yapılacak şey, Göksu boşa akmasın, Berdan Barajı
suyu boşa akmasın, bir de Lemas çayı boşa akmasın. Eğer orada ufak bir
çalışma olduğunda, bu köylülerin hem içecekleri su hem de kullanacakları
sular için yeteri kadar su da var, yeter ki oraya hizmet gitsin. Hep çıkıp…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Bu sene programa aldık onları Hüseyin Bey.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Programa alınsın. Siz seçim yatırımı olarak diyorsunuz ki, programa
alınacak diye ama, dört yıldan beri niye programa alınmadı da, seçim
yılı gelirken, programa aldık diye bunların artık oylarına da ipotek
koymaya başladınız. Evet, evet.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - O oyları siz alırsınız!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bu, sadece Silifke'nin, Gülnar'ın, Erdemli'nin köyü değil, Toroslardaki
bir sürü köyler gerçekten hem sulama sularıyla ilgili hem de içecek
suları yok. Türkiye'nin çok yerlerinde su sıkıntısı çekilmektedir.
Hele bu sene de yağmurların yağmaması belki bütün şehirlerimize
de su sıkıntısı getirecektir. Dileğimiz, bir an önce yağmurun ve
karın yağarak insanların sıkıntıdan kurtulmaları gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, kara yollarında 15 bin kilometre duble yol yapıyoruz, dendi.
Oysa, maalesef, yaptığımız yolların çoğu şimdiden artık arızalandı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 6.500 kilometre yapılan yol.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Müteahhitlerine sorduğumuzda, 2,5 milyar dolar civarında devletten
alacaklarını söylüyorlar.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) -
Alıyorlar.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Söylüyorlar.
TOKİ müteahhitlerine sorduğumuzda,
"Bizler faizle çalışıyoruz." diyorlar. Yani, nereye ödüyorsunuz,
nerenin hesabını kapattınız? IMF mantığı içerisinde, IMF desteği
içerisinde çalıştığınız sürece, bütün kurumları borçlandıracaksınız.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizin mensubu olduğunuz parti de IMF'yle çalıştı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Görülen o ki, devleti de borçlandırdınız. 100 milyar dolar civarında
da, bu dört buçuk yıl içerisinde, maalesef, ülkemizi dolandır...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) -
Dolandırma yok, dolandırma.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - ...borca -dolandırma
yok- borç batağına sürüklediniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) -
Borç yiğidin kamçısı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
"eğitim" diyoruz, millî eğitimde 200 binin üzerinde belki öğretmen
ihtiyacımız var. Bir sürü, üniversiteyi bitiren öğretmenlerimiz,
maalesef, başta beden eğitimi öğretmenleri olmak üzere, felsefe,
resim, teknik öğretmenler de, bir sürü, üniversiteyi bitiren öğretmenlerimiz,
maalesef tayin bekliyor, iş bekliyor ve aileleri artık öyle bir noktaya
gelmiş ki, aileleriyle kavgalı duruma düşmüş bu gençlerimiz. Bir
an önce millî eğitimde atılım yapmak zorundayız. Belki, millî eğitim
bu Hükûmetin en fazla bütçesinden faydalanan gibi görünüyor ama, maalesef,
Türkiye'deki bugün eğitim sistemimizin ortalamasına baktığımızda,
hepsini hesaba kattığımızda, ilkokul dört seviyesinde eğitim seviyemiz.
Ama, bu gerçekten 21'inci yüzyılda Türkiye'mize yakışmıyor. Bunu
bir an önce oranı yükseltmenin yollarını arayıp, bütün öğretimi,
öncelikle bayanlarımızdan, genç kızlarımızdan başlamak üzere,
eğitim ve öğretim seferberliğini başlatmak zorundayız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yükselteceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu insanlar,
eğer bugün hâlâ 7,5 milyon civarında insan, bayanlar okuma yazma bilmiyorsa,
geçmiş hükûmetlerin de, geçmişteki millî eğitime gerçekten kulak vermeyen
anlayış ve yöneticilerin suçu da vardır. Hele bu dört buçuk yıl
içerisinde ise, sizlerin vebali daha fazla büyüktür. Niye derseniz?
Mademki millî eğitimde sıkıntı var, fiziki olarak altyapıyı çoğaltalım
ve kira yöntemiyle okul sayısını artıralım ve zaten öğretmenlerimiz
var, yeteri kadar yetişmiş öğretmenlerimiz var, hem bunların bilgisinden,
birikiminden, çabasından faydalanalım hem de 30 kişilik, 40 kişilik,
50 kişilik sınıfları daha aşağıya çekelim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 26'ya çekeceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Gönlümüz istiyor ki 20 kişi, 17 kişi olsun, ama, maalesef…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Biz 40'tan 26'ya çekeceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- 26'yı dahi bugün en büyük başarı sayarız, ama, maalesef, 40 civarında.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Özel okullarda 23.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Özel olabilir. Herkesin parası yok. Eğitim eşitsizliği zaten almış
yürüyor. Bunun için, biz, eğitim seviyesini yükseltmek… Özel okullarla
mukayese ettiğinde...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 100 bin derslik yaptık, 100 bin…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bugün öyle aile var ki, Sayın Milletvekilim, inan edin, varoşlara
gittiğinizde, bir ailede 5-6 tane öğrenci var. Sabahleyin bir çocuk
aynı ayakkabıyı veyahut da aynı elbiseyi giyiyor, öğleyin de farklı
kardeşi elbiseyi giyen, Mersin'de yaşadığım… Seçim bölgemde, gerçekten,
bunlar yaşanıyor. Bunun için, değerli arkadaşlar, eğitime önem vermek
zorundayız.
Üniversiteler konusunda sıkıntılarımızın olduğu,
üniversitelerimizin hâlâ kadrolarının noksan olduğu, personelinin
noksan olduğu, ödeneklerinin noksan olduğu bir gerçektir. Biz eğer
üniversitelerimizi yeteri kadar öğretim görevlileriyle, öğretim
üyesiyle, personeliyle, hizmetiyle, araç ve ar-ge çalışmaları konusunda
çalışmalarını daha serbest hâle getirmek için bütçelerini artırdığımızda,
bu öğretim üyelerimizin ve diğer çalışan insanların da yaşam seviyelerini
daha fazla yükseltmiş oluruz.
Değerli milletvekilleri,
biz üniversitelerimizi gerçekten sahiplenmediğimiz sürece, üniversitelerimizde,
artık, yetişen çocuklarımızın mağduriyetini… Ve bitiren öğrencilerimizin,
yüzde 30'a yakın öğrencimiz ise, maalesef, işsiz, perişan. Asgari
ücretle iş arayan bir sürü üniversite mezunlarımız var.
Değerli arkadaşlar,
bir de seçim bölgemden bazı örnekler, özellikle çiftçilerin yaşamış
olduğu… Sayın Bakanımla da konuştum. Bu narenciye geçen yıl da başımızı
gerçekten -yıllardan beri- ağrıtan bir sıkıntı içerisinde. Sayın
Bakanım, 100 dolar civarında destekleneceği söyleniliyor. Oysa,
mahsul dönemi artık yavaş yavaş bitiyor. Ekimde ve eylülde bunun da
desteği verildiğinde bu çiftçi belki rahat borcunu öder ve sıkıntı
içerisinde olmaz, bahçelerini söker duruma gelmezdi ve faizlerini
sıkıntı içerisinde, tarlasını satarak, perişan durumda, hatta
tarlasını satmayıp, bu faizleri gönül rahatlığıyla ödeyebilirdi.
Hâlâ bugün olmuş, acaba neden açıklanmıyor, merak ediyoruz.
Bölge milletvekilleri,
AKP bölge milletvekilleri tonda 100 dolara çıkarıldığını söylüyorlar
ama, 100 dolar dahi bugün limona yetmiyor; çünkü, limon işçiliğini
bilmiyorum bilenler var mı, dikeninden dahi insanlar limon toplamakta
sıkıntı çekiyor ve karşılığını da alamıyorlar mahsullerinden.
Değerli arkadaşlar,
köylülerin bu sıkıntısını, özellikle narenciyenin sıkıntısını,
narenciye bölgesinde yaşayan insanlar biliyor, çiftçiler biliyor,
köylüler biliyor. Ama, bu fiyatların geç açıklanması, acaba tüccarın
bu insanları sıkboğaz elinden alacağı mahsulü, sonradan 100 dolara
çıktığında, daha farklı para kazanacağının bir işareti mi? Yoksa,
bunun için mi bekletiliyor? Köylü bunları soruyor. Bence, zaman kaybetmeden,
100 doların dahi az olduğunu söylüyoruz; ama, bir nebze de olsa bu
çiftçilerin çığlıklarını giderir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
her şeyi tozpembe gösterdik, ama Avrupa Birliğine gideceğiz diye
bir sürü, Kızılay meydanlarında miting yapar gibi gösteriş yaptık,
17 Aralıkla ilgili. Ne oldu sonuçta? Sonuçta Avrupa Birliği öyle
dayatmalarla geldi ki, ulusal değerlerimizi bile zedeleyecek
bir anlayışta, bize dayatmalar yaratmaya çalıştı. Hani Berlusconi
vardı ya, şu meşhur "arkadaşım" diyen, Berlusconi ne oldu,
nerelerde? Bu Berlusconi'den medet umuyorduk, hani Bush'tan medet
umuyorduk, ne oldu da, Avrupa Birliğinde bir Kıbrıs konusunda dahi
bir adım atmayan Rumlara herhangi bir ses çıkarmadılar? Neden geri
kabuğumuza çekildik? İki yıldan, üç yıldan, hatta dört yıldan beri
Avrupa Birliğine gireceğiz diye…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Yeter.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, bitmesini -çabuk- istiyorsunuz, çünkü, biraz rahatsız oldunuz.
Köylülerin derdi olunca, üniversitenin derdi olunca, Avrupa Birliği
konusundaki Rumlarla ilgili sıkıntılarımızın olduğunu söylediğimizde
sizlere, tabii, dert yükü oluyor. Korkmayın, dertlenmeyin. Türkiye,
Avrupa Birliğine elbette gidecek, ama, onurluca gidecek, hiç kimseye
taviz vermeden gidecek, bunu böyle bilin. Yoksa, Berlusconi'nin sırtına
el atmak, Putin'e gidip de gizli anlaşmalar yaparak insanların cebinden
10 milyar dolar civarındaki Mavi Akım'a para verip onları zengin
eden anlayışla bu işin yürümeyeceğini halk da görüyor, bizler de görüyoruz.
Benim Anavatan olarak düşüncelerimiz, ulusal değerlerimize sahip
çıkarak Avrupa Birliğine gireceğiz, ulusal değerlerimizden ödün
vermeden onurluca oturup pazarlık yapacağız, teslimiyet politikası
içerisinde yokuz. Türkiye'de insanların mutluluğu için elimizden
gelen her çeşit çabayı göstereceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi
alabilir miyim.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Bu işler lafla
olmuyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bu, içtihat olayı değil, bir anlayış olayı; onlara inanma, millete
inanç olayıdır. O millete güveniyoruz. O millet, gelecek ki bir gün,
sizin bu çok olan sandalye sayınızı belki de geçmişteki olanların
durumuna düşürecektir.
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Millet bizim yanımızda.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bu dileklerle bütün halkımızı ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Osman Sali, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir)
- Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 2007 yılı Bütçe Tasarısı'nın
6'ncı maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesi, ilgili mevzuatına göre, yılı içinde
hizmetin gerektirdiği hâllerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek
esas ve usuller dâhilinde merkezî yönetim kapsamında kamu idarelerinin
ekli (A) işaretli cetvellerinde
yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları
ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman kodları açılması
imkânını getirerek, kamu idarelerinin bütçe uygulamalarında esneklik
sağlamaktadır.
Analitik bütçe sınıflandırmasında
bütçe, tüm sınıflandırmalarda kullanılan kodların en detaylı düzeyinde
hazırlanmaktadır. Bütçe, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse
Meclis Genel Kurulunda fonksiyonel sınıflandırmanın 1'inci düzeyinde
oylanmaktadır. Bütçe, kurumsal sınıflandırmanın her 4 düzeyini,
fonksiyonel sınıflandırmanın 3 düzeyini, finansman tipi sınıflandırmayı
ve ekonomik sınıflandırmanın ilk 2 düzeyini içerecek şekilde kanunlaşmakta
ve uygulanmaktadır. Harcamaların gider kaydı ise bütçenin hazırlanmasında
olduğu gibi ayrıntı düzeyinde izlenmektedir.
Analitik bütçe sınıflandırması,
2006 yılından itibaren merkezî yönetim kapsamı dışındaki kamu idarelerinde
de uygulanmaya konulmuştur. Böylece, genel yönetim kapsamındaki
tüm kamu idarelerinin faaliyetleriyle ilgili mali planlarıyla
raporlarının uluslararası standartlara uygunluğu sağlanarak
konsolide edilebilir hâle getirilmesi, performans esaslı bütçelemeye
temel teşkil etmesi sağlanmıştır. Ayrıca, bu yolla kamu mali yönetiminde
saydamlık ve hesap verilebilirlik güçlendirilmiştir.
Yeni bütçe sınıflandırması,
karar vericilere kararların sağlıklı bir şekilde verilmesi için
uygun bir ortam sağlamakla birlikte, bütçe uygulamalarında esnekliğin
artırılması da gerekli görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bütçe yönetiminde kamu idarelerinin hesap verme
sorumluluğunun güçlendirildiği, görev, yetki ve sorumluluklarının
artırıldığı, bütçe sınıflandırmasının ayrıntılı bir şekilde uygulandığı,
bütçe işlemlerinin büyük oranda elektronik ortamda yapıldığı yeni
kamu mali yönetim sisteminde kamu idarelerine, yeni gider tertipleri,
gelir ve finansman kodları açılması konusunda yetki verilmesi büyük
önem arz etmektedir. Bu yetki, kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğunun
bir gereği olduğu gibi söz konusu idarelere bütçe uygulamalarında
önemli bir esneklik de sağlamaktadır.
İşin özeti şudur değerli
arkadaşlar: Madde, sınırlamaları belli, ihtiyat ve tedbir içeren
bir maddedir. İhtiyaç duyulduğunda uygulanacaktır. Örneğin, Sosyal
Güvenlik Kanunu'nun uygulanma imkânının ortadan kalkmasıyla birlikte
idarelerin sağlık giderleri bütçelerinde yeni düzenlemeler bu
maddeye dayalı olarak yapılacaktır. Bu, aynı zamanda, şeffaflığı
ve hesap verilebilirliği de sağlamaktadır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sali.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
On dakika süreyle soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Herkesin bir dakika
içerisinde sorularını sormalarını rica ediyorum. Bir de madde oylandığında,
ekrandaki isimler silinecektir. Ancak yeni maddenin okunmasıyla
yeniden cihaza girilmesi gerekiyor, hem bir haksızlığı önlemek
hem de durumu iyi takip edebilmemiz bakımından.
Değerli arkadaşlarımıza
bu hususu arz ediyorum.
Sayın Atila Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, esnafın
iş yapamadığı için işini bıraktığı, narenciye, sebze, meyve üreticisi
başta olmak üzere çiftçinin perişan olduğu, turistik tesislerin
kapandığı, işsizliğin ülkemizin temel sorunu olmaya devam edip
gençlerimizin mutsuz ve umutsuz olduğu, ihalelerde ve özelleştirmelerde
yolsuzluğun olağan hâle geldiği Türkiye'mizde, görevini yapmış,
vicdanı rahat bir Maliye Bakanı olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Emek.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, önce 36 ilde, sonra 13 ilde uygulanan
Teşvik Yasası'yla, bu illerimizde kaç yatırımcıya arazi tahsis
edilmiştir? Bu illerimizde ne kadar fabrika veya üretim tesisi yapılmıştır,
kaç kişiye istihdam sağlanmıştır? Bunu yazılı da verebilirsiniz
efendim. Özellikle Bingöl, Bitlis, Tunceli, Şırnak, Ardahan, kalkınmada
çok öncelikli yörelerimize, acaba buralara tesis gitmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir soru
yöneltmek istiyorum. Tasarının (E) cetvelinin 62'nci maddesinde
yer alan hüküm ile "Tedavi yardımlarına ilişkin faturaların
31/12/2006 tarihine kadar ödenmeyenlerin Maliye Bakanlığı bütçesindeki
ödenekten ilgili kurum bütçelerinde yeni açılacak tertiplere ödenek
aktarmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir." denilmektedir. Bu
tedavi giderlerinin harcamalarında sadece eczacıların ilaç bedeli
karşılığında devletten alacakları 350 milyon YTL'yi bulmuştur. Bu
bedelleri ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Bütçe açığını küçük
göstermek için mi bu ödemeleri 2006 yılında yapmayıp 2007 yılına aktardınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Güyüldar…
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanıma iki sorum olacak.
Yürürlükte olan Teşvik
Yasası'nın amacı, geri kalmış illerde, bölgelerde kalkınmaya, gelişmeye,
işsizliğe çözüm için yatırımcıyı çekip bu illerde yatırım yapmaktır.
Birinci sorum: Teşvik
Yasası'ndan dolayı Tunceli'de ne yatırım yapan var ve ne de müracaat
eden hiç kimse olmadı. Sayın Bakanım, ne düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Anlaşılıyor
ki çıkardığınız teşvikten Türkiye'nin en geri kalmış ili Tunceli
faydalanamıyor. O zaman bu Yasa'da Tunceli ve benzer iller için bir
iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güyüldar.
Sayın Tüzün…
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın
Bakana iki sorum olacak.
Bildiğiniz üzere,
Türkiye'de üç binden fazla belediye var. Özellikle belediyelerden
alacaklarınızı hangi kriterlere göre yapıyorsunuz? Bu belediyelerden
alacakları özellikle iktidar partisi kanadına biraz daha müsaade
ediyor musunuz? Bu alacaklarınızın adet olarak hangi belediyenin
parasına ne kadar blok koyduğunuzu, bu iktidar partisi veya diğer
muhalefet partilerinden ne kadar olduğunu öğrenmek istiyorum.
Diğer bir sorum, özellikle
üniversitelerin, örneğin Ankara Üniversitesinin nakitlerine
Bakanlıkça bloke konulmuştur. Neden özellikle üniversitelerin nakit
ödeneklerine bloke konulmuştur? Konulan bu blokeler ne zaman kaldırılacaktır?
Amaç burada, üniversiteleri zor durumda bırakmak mıdır, diye söylüyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demin, Sayın Bakana
tütün ve Tekelle ilgili sordum, bir yanıt almadım. Sayın Işık'ın sorularına
hep yanıt verdi. Sanıyorum, yazılı verecek.
Bu kez de okul satışlarıyla
ilgili bir soru sormak istiyorum Sayın Bakan. Bizim Millî Eğitim Bakanı
okullara sahip çıkmayarak, sizin elinizle, sizin aracılığınızla
okul satışlarını gündeme getirdi ve ilki de, İstanbul'da Gedikpaşa
İlköğretim okulunu sattınız. Bu paranın karşılığı şimdi… Yeni
okullar satacak mısınız? Yeni cinayetler işleyecek misiniz eğitim
bakımından? Hemen, sözde, siteler kuracaktınız. Büyük kompleksler
kuracaktınız…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, lütfen müdahale edin, cinayetten bahsediyor. Cinayet
işleyen yok.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Yani, okulları satarak bu okul sitelerini ne zaman kuracaksınız?
Satmaktan vazgeçecek misiniz? Bu okullar bir tarihtir, bir kimliktir,
satmayın diyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
Beş dakika süreniz
var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Atila Emek, bir
tablo çizerek, kendi gönlüne göre, düşüncesine göre bir tablo çizerek…
ATİLA EMEK (Antalya)
- Ülkenin gerçeği bu Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ondan sonra buna, "Gönlünüz rahat mı? Gönlü
rahat bir Maliye Bakanı mısınız?"
dediniz.
Sayın Emek, benim bütçe
konuşmamda Maliye olarak ve Maliye Bakanı olarak, tabii, bu Hükûmetin
bir üyesi olarak, Hükûmetin genel yaptıkları içerisinde âcizane benim
de Maliye Bakanı olarak neler yaptığımızı ortaya koyduk. Yıllar
yılı büyük açıklar veren bu bütçelerin artık açık vermez duruma getirilmesi
gönlünü rahat ettirir mi ettirmez mi bir insanın?
ATİLA EMEK (Antalya)
- O kesimlere yansıyan bir durum olmaz o kesimler ıstırap içindeyse
Sayın Bakanım, takdir milletimizin. Siz de bir kendinizi değerlendirin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu ülkenin her sene yüzde 8'lere varan büyümesinin
sağlanması bu Maliye Bakanını sevindirir mi sevindirmez mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN(Burdur)
- O büyüme dışarıya gidiyor gibi Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu ülkede hem bütçe mali disiplini sağlayıp
hem de vergileri indiren bir Maliye Bakanı olmak insanı mutlu eder
mi etmez mi?
ATİLA EMEK (Antalya)
- Esnafın durumu, çiftçinin durumu, ihalelerdeki yolsuzluklar ne
olacak?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Çiftçilere, bütün tarımda uğraşan çiftçilere
geldiğimizde 1,8 milyar YTL yardım yapılırken, bu yardımı 5,2 milyar
YTL'ye çıkarmak Hükûmetin bütün üyeleriyle birlikte beni de mutlu
eder mi etmez mi?
ATİLA EMEK (
BAŞKAN - Sayın Emek, karşılıklı konuşmayalım
lütfen. Sayın Emek, karşılıklı konuşmayalım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Ben dinledim.
Asgari ücret 184 lirayken 380 liraya
çıkarmak insanı mutlu eder mi etmez mi?
MUHARREM KILIÇ (
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, ben sizleri bir muhalefet partisinin
mensubu olarak anlayışla karşılıyorum, ama, siz de bizim artık yaptıklarımızı
bir görün yani.
Sayın Aslanoğlu, hazine yerlerinin
teşvik dolayısıyla verilmesinden dolayı ne kadar yatırım yapıldı,
ne kadar kişiye istihdam sağlandı ve ekonomiye ne kadar katkıları
olduğu şeklindeki…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bu Yasa'yla…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Benim yazılı olarak verdiğim bütçe konuşmasında
onlar detaylarıyla var, ama, daha detaylı, şehir şehir isterseniz,
onları da size yazılı olarak sunalım Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Ekmekcioğlu'nun, eczacıların bu ilaç
paralarıyla ilgili bir sorusu oldu.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, eczacıların reçeteler karşılığında vermiş olduğu
ilaçlar bir kontrole tabi tutuluyor. SSK'daki kontrol sistemi ayrı,
Emekli Sandığında ayrı, efendim, diğer, Bağ-Kur'da ayrı şekilde bunlar
tetkik ediliyor ve bu tetkikler neticesinde de bu alacakları tahakkuka
çevriliyor.
Şimdi, bunların bütün
bu işlemleri zaman zaman da vakit alıyor tabii.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Altı ay falan sürüyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu vakit alırken de bunların alacakları kendilerine
göre birikiyor, fakat, bütçede bir alacağı gözükmüyor. Ama, bu aradaki
birikimleri, biz yıl sonuna doğru biraz daha hızlandırıyoruz ve sonunda,
aralık sonunda veyahut ocak başında ne kadar bunlar tutmuşsa, bunların
paraları hemen ödeniyor ve öyle tahmin ediyorum ki, ocak içerisinde,
bu arkadaşlarımızın herhangi bir alacağı da kalmayacak şekilde
ödemeler de yapılacaktır kendilerine, her sene de böyle oluyor bu.
Sayın Gürdal, Tunceli'de,
Tunceli'nin Teşvik Yasası'ndan… (CHP sıralarından "Güyüldar"
sesleri) Hepiniz ayrı söylüyorsunuz siz de yani. Bu nasıl?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
- Güyüldar…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Güyürdal, peki. Tekrar tekrarlıyorum, Sayın
Güyürdal, Tunceli'de… (CHP sıralarından "Güyüldar" sesleri)
ATİLA EMEK (Antalya)
- Güyüldar, Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, isterseniz konumuza gelelim. Ben, sayın
arkadaşımızın da tekrar alayım ismini de bir daha sefere çok daha
iyi telaffuz etmeye gayret edeyim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Hasan Güyüldar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Güyüldar, evet.
Bazen, benim de soyadım
tam telaffuz edilemiyor. Artık, kusurumuza bakmayın.
Evet, Tunceli yararlanamıyor.
Tabii, bazı yerlerimiz bu Teşvik Yasası'ndan oldukça iyi yararlandılar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üç yer…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu, rakamlarla ortada. Birinci organize sanayi
bölgesi doldu, ikinciyi açtılar, üçüncüyü açtılar; fevkalade. Bazı
bölgelerimizde de, bazı nedenlerden dolayı gelişemiyor. Yani,
eğer terör hadiseleri çok cereyan edince, yatırımcı da biraz psikolojikman
kendini geri de çekebiliyor. Yani, o da bir neden olabiliyor. Bu tam bir neden
demiyorum, ama, bu da bir neden olabiliyor. Ama, gönlümüz, Tunceli'deki
yatırımların da artırılması. Tunceli veyahut da buna benzer diğer
illerimizde yapmış olduğumuz şu yatırım teşviklerinden bir netice,
bir bakalım, alalım. Onlarla ilgili olarak da ileride tekrar ayrı birtakım
önlemler daha düşüneceğiz Hükûmet olarak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üç yıl oldu. Demek ki olmuyor artık başka bir şey.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yok, değil. Ümitsiz değiliz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Süremizi çok geçtik. Bundan sonraki sorulara yazılı
cevap verebilirsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mali Politikaya
İlişkin Hükümler
Gerektiğinde kullanılabilecek
ödenekler
MADDE 7- (1) Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan
ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının
gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile
ilgili mevcut veya yeniden açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten
aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten,
genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05) ve
(08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertipler ile çok
acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında
yer alan tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları Hızlandırma
Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten,
2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar hükümlerine uyularak, 2007 Yılı Yatırım Programının uygulama
durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli
sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken
projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak
üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma
yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini
Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım
nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek
kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla
mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,
(5) Belediyelere
Yardım Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan ödeneği, belediyelere
yardım olarak kullanmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
-bir dakika arkadaşlar, cihaza girmeyin, açıklama yapacağım- yeni
madde üzerinde arkadaşlarımızın cihaza girebilmeleri için mikrofonların
boş olması gerekiyormuş. O bakımdan, maddeyi okuttum, şimdi cihaz
boşalıyor, girebilirsiniz bir iki saniye sonra.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika veriyorum.
Kapanma Saati: 22.07
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Altıncı Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 7'nci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Algan Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, 2007 yılı
Merkezî Bütçe Kanunu'nun 7'nci maddesi üzerine şahsım ve Grubum adına
söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada bu yüce
Meclis çatısı altında bir AKP'li milletvekili arkadaşımıza ait aile
şirketinin, özelleştirmeden tesis satın almasıyla ilgili tartışmayı
ibretle izledik. Gerek bu tür tartışmaların gerekse son dört yılda
ülkemizde ihale vurgunlarının artışında bu Meclisin AKP kanadının,
siyasi ahlak yasasını kabul etmemiş, milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılmasına yanaşmamış olmasının büyük payı vardır. CHP iktidarında,
bu açık, ancak, yasal kılıf uydurulmuş vurgun düzenine kesinlikle
son vereceğiz. Başbakan Sayın Erdoğan'ın dört elle sarıldığı milletvekilliği
dokunulmazlığını kesinlikle kaldıracağız. Tüm dosyalı milletvekillerinin
bağımsız yargı önünde aklanmalarını, tüm dosyalı bakanların Yüce
Divanda hesap sorulması yolunun açılmasını kesinlikle sağlayacağız.
Bunları söyleyerek girmek istedim, çünkü son defa konuştuğumda
son sözlerimi söylerken yarım kalmıştı, bunun önemini bir kez daha
altını çizerek ifade ediyorum.
Tartışmakta olduğumuz
yasa maddesinde, personel, yatırımların hızlandırılması, doğal
afet giderleri ve belediyelere yardım konularında ek ödenekler
kapsanmakta. Personel giderlerinin karşılanması için yedek ödeneğe
ihtiyacınızın olacağını hiç zannetmiyorum. Zira, memurlarımıza
haklarını vermek, refahtan pay almalarını sağlamak gibi bir kaygınızı
bugüne değin ortaya sergilemediniz. Devlet Planlama Teşkilatının
2007-2009 dönemini kapsayan katılım öncesi ekonomik programda
"ücretler ve emekli maaşları hedeflenen enflasyonla uyumlu
olacaktır" ibaresi yer almaktadır. Bildiğiniz gibi, 2007 yılı
bütçe ve programında ise enflasyon hedefini yüzde 4 olarak belirlemiş
bulunmaktasınız. Yani, gelecek yıl da memur yine yanacak, yine refahtan
payını alamayacak.
Değerli arkadaşlarım,
gene bu madde kapsamı içinde değinmek istediğim bir diğer konu afetler.
Bugüne değin uygulamalarınızdan gördüğümüz şudur: AKP İktidarı,
Hükûmet, afet olaylarına karşı duyarsızdır. Afet mağdurlarına karşı
sosyal devletin sorumluluğunu Kızılayın çadırları, battaniyeleri
ve sıcak yemeği olarak algılamaktadır ve bir de tabiatıyla, yandaş
belediyelere kaynak aktarması şeklinde.
Biliyorsunuz, iki ay
evvel bir sel felaketi yaşandı. Benim iki gün evvel Afet İşleri Genel
Müdürlüğünden almış olduğum bilgiye göre, 7 ile toplam 1 milyon 210
bin YTL acil kaynak aktarılmış vaziyette. Diyarbakır'da 4 can kaybı
var, 3-4 milyon YTL zarar var, gönderilen para 200 bin YTL. Hakkâri'de 3
can kaybı var, 100 ev tamamen çökmüş, gönderilen para 150 bin YTL. Mardin'de
14 can kaybı var, Karabas'ın muhtarının evi 4 kamyon tohumla beraber
yok olmuş, gitmiş. Valilikte zabıt tutulmuş, tutanak tutulmuş ve
denmiş ki: "Muhtarın kaybı sadece 75 bin YTL" kendisine verilen
para 75 YTL ve Mardin'e giden toplam para da 70 bin YTL.
"Bu mu sizin sosyal
devlet anlayışınız?" diye sormak istiyorum Sayın Bakan. Bu mu
sizin, devletin, sorumsuz, kusursuz sorumluluk anlayışı? Bu mu sizin
kara günde yurttaşa sahip çıkma anlayışınız? Gerçekten uygun kelime
bulmaya çalışıyorum Sayın Bakan; bu kadar vicdansızlık, bu kadar
sorumsuzluk olamaz.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıllık AKP İktidarında IMF talimatlarına, AB beklentilerine
uyuldu. Hükûmet, bu uygulamasıyla tarımı köstekledi, çiftçiyi kaderine
terk etti. Ülkemiz, tarım sektöründe 2002 yılında yüzde 6,9 oranında
büyüdü. Oysa, AKP yönetiminde son dört yılda ise tarımda yıllık ortalama
büyüme oranı sadece ve sadece yüzde 1,4 oldu. Doğal olarak bu genel
büyümeye göreli olarak çok düşük kalan büyüme, kırsal kesimde yoksullaşmayı
daha da derinleştirdi. Dört yıllık iktidarınızda devletten destekten
yoksun kalan, kendi kaderine terk edilen, emeğinin karşılığını alamayan
çiftçimiz giderek daha yoksullaştı. Şimdi, ben de Sayın Bakanımızın
"bu mu büyük şu mu büyük" söylemine bir başka katkıda bulunmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1 litre mazot satın alabilmek için, 2002 yılında, köylü, çiftçi 4 kilogram
buğday satmak zorunda kalırken, 2006 yılında 6 kilogram buğday sattı.
6 mı büyük 4 mü büyük? Keza, pamuk üreticisi, 1 adet traktör alabilmek
için, 2002 yılında 23,6 ton pamuk satmak zorunda kalırken 2006 yılında
32,3 ton pamuk satmak durumunda kaldı. 32,3 mü büyük 23,6 mı büyük? Keza,
bir örnek daha vermek istiyorum. Bunlar çok çoğaltılabilir, sizlerin
önünüze altmış tane böyle örnek getirebilirim. 12 kilogramlık tüp
gaz satın alabilmek için tütün üreticisi, 2002 yılında 4 kilogram tütün
satmak zorunda kalırken 2006 yılında 5,6 kilogram tütün sattı. Soruyorum
Sayın Bakan: 5,6 kilogram mı büyük 4 kilogram mı büyük?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yurt dışı fiyatları nasıl?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bu gerçeklere kulağınızı tıkayarak, vicdanınızı körelterek
ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz, ancak yolun, kandırmacanın artık
sonu geldi. IMF'ye, AB'ye şirin gözükmek için hayatını kararttığınız
çiftçimiz sandıkta sizin de siyasi hayatınızı karartacak.
Değerli arkadaşlarım,
2006 yılında tarım kesimine, çiftçimize, gayrisafi millî hasılanın
yüzde nokta 83'ü oranında bir destek vermeyi öngörmektesiniz. Biz,
CHP iktidarında, 2007 Kasımından sonra en önemli hedef kitlemiz olarak
belirlediğimiz tarım kesiminde çiftçiye, kırsal gelişme ve tarım
destekleri için her yıl gayrisafi millî hasılanın yüzde 2'sini vermeyi
bir parti politikası olarak benimsemiş bulunmaktayız. Bu, bizim
çiftçimize taahhüdümüzdür.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - İktidar olursanız!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Olacağız, olacağız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan "Yabancılara
banka satıyorsunuz diye şikâyet ediyorlar; serbest piyasa ekonomisi
bu, yeter ki gelsinler." diyor. "Türkiye'yi pazarlıyorum"
diyerek yedi düveli dolaşmakta olan Sayın Başbakan, dünyada, dünya
finans piyasalarında olup bitenlerden belli ki pek haberdar değil.
Belli ki, yakın dostu Sayın Bush da kendisine bu konularda doğru, yeterli
bilgiyi aktarmıyor.
Bildiğiniz gibi, yabancıların
ulusal bankacılık sistemimiz içindeki payı giderek artıyor ve şu
günlerde Sayın Başbakan Yardımcısının verdiği bilgiye göre, borsa
dâhil yüzde 35,3'ken, önümüzdeki yakın dönemde yüzde 50'ye tırmanacak.
Oysa, bildiğiniz gibi, benden evvel de zannediyorum bir arkadaşım
da ifade etti, Avusturya ve Fransa'da bu oran yüzde 19, Danimarka'da
yüzde 17, Hollanda'da yüzde 11, İspanya'da yüzde 10, İtalya'da yüzde
8, Almanya'da yüzde 5'tir. Peki, enayi mi bu piyasa ekonomisinin çok
gelişmiş ülkelerinde, bu ülkeler, ulusal bankacılık sistemlerinin
yabancılar tarafından kontrol edilmesine razı olmamaları, bunu
kabul etmemeleri ve dahası, bu ülkeler yeni bünyelerine aldıkları
Avrupa Birliği ülkelerine, yani son onlar ülkelerinin, on ülkenin
ulusal bankalarını büyük ölçüde ele geçirdiler, hâkimiyeti devraldılar.
Bugün Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Estonya'da yabancıların
kontrolü yüzde 90, Polonya'nın ise yüzde 67. Onlar bitti, şimdi sıra
bize geldi. Eski AB ülkeleri ellerini ovuyorlar. Peki, soruyorum,
Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı bu tabloyu hiç değerlendiremiyor
mu? Bunun Türkiye ekonomisine, insanımıza, ülkemize artısının
ve eksisinin ne olabileceğini kestiremiyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
yüksek reel faiz dört yıldır ekonomimizde temel ekonomik enstrüman
olarak kullanılmakta ve bunun ne şekilde, hangi amaçla bir enstrümana
dönüştürüldüğünü diğer arkadaşlarım da ifade etti. Bu, IMF'nin de
temel ilkelerinden, hedeflerinden biri; düşük kur, yüksek reel faiz
ve sıcak paraya açık bir ortam ve bu çerçeve içinde enflasyonu indirebilme
çabası. Ama bunun sosyal ve ekonomik, doğrudan ve dolaylı etkilerine
karşı aciz kalmış olan bir ekonomi! Ve gene bildiğiniz gibi, bütün çabalara
rağmen, gösterilmiş olan bütün özveriye rağmen reel faizler bugün
günümüzde yüzde 13'lerin üstünde, 13,3. Bu bir dünya rekoru reel faizler
açısından. Bunu taşımak mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı,
dört yılda, en son rakamlara göre, rantiye kesimine -kırk dokuz ayda
yani- 131 milyar dolar, yani, 187 milyar 600 milyon YTL faiz ödedi. Bu
ne demektir? Bu, günde ortalama 90 milyon dolar.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Keyfinden mi ödedi? Keyfinden mi ödedi? Mecburdu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ünal Bey, ne oldu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yani, iş, tabiatıyla, çok hoşnutsunuz…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Geçmişten öyle bırakılmış, ne olacak?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- …herkes memnun. Mesele, ekonomiyi bu noktadan çıkarmak. Ama bunu
bilin, her gün 90 milyon dolar faiz ödüyoruz. Tabiatıyla, kimse keyfinden
ödemiyor, ama beceriksizliğinden ödüyor…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hayır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- …ama IMF'ye teslimiyetten ödüyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hayır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- …ama ekonomiyi yönetmeyi bilemediğinden ödüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hayır, hayır…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Beceremeyen gitsin.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, son dört yıldır halkımızın ödediği vergilerin
yüzde 59,3'ü faize gitti. AKP'nin faiz çarkı, fakirden varlık sahibine,
halkın sırtından sermaye sahiplerine, yurt içinden, ulusal ekonomiden
yurt dışına, sıcak para baronlarına varlık ve kâr transferi şeklinde
dönmektedir.
AKP, dört yıldır, ulusal
duyarlılıklardan yoksun, teslimiyetçi politikalarıyla çevirmekte
olduğu bu faiz çarkı ile aslına rücu etmiştir. Tam anlamıyla rantiye
kesiminin iktidarına dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığını yürekten
destekliyoruz. Ancak, sizin iktidarınızda, Merkez Bankası kendi
ülkesinde sözde bağımsız, dışarıda ise, ne yazık ki, IMF'ye karşı boğazına
kadar bağımlı hâle geldi.
Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, biz, IMF'yle teslimiyetçi ilişkiye, karşılıklı uyumlu
irade beyanıyla son vereceğiz.
Gelecek on yıl bütçede
kamu faiz dışı fazla oranını IMF'nin dayattığı gibi yüzde 6,5 olarak
değil, yüzde 3 olarak belirleyeceğiz.
Sosyoekonomik kalkınma
için daha çok kaynak yaratacağız.
Eğitime, sağlığa daha
çok kamu kaynağı aktaracağız.
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bu amaçla, tüm üretim güçleri harekete geçirilmelidir, KOBİ'ler
ve KİT'ler ayağa kaldırılmalıdır, sabit sermaye yatırımları hızla
artırılmalıdır, ileri teknoloji ve yüksek ücret düzeyinde sanayileşme,
ülkemize özgü kilit sektörlerde dış rekabet gücü yüksek atılım hedef
alınmalıdır. Kısaca, çözüm küreselleşme tuzağından ve IMF'ye teslimiyetten
kurtulmamızdır, çözüm ulusal üretim ekonomisinin ayağa kaldırılmasıdır,
çözüm sosyal devletin güçlendirilmesidir, çözüm, değerli arkadaşlarım,
sosyal demokrasidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hacaloğlu.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Kurtulmuşoğlu,
süreniz on dakikadır.
Sayın konuşmacılara
duyurulur: Konuşma süresinin haricinde ek süre verilmeyecektir.
Teşekkürü süre içerisinde yaparsanız memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Son yedi yılda IMF politikalarını
uygulayan Türk ekonomisinin başlıca ikilemi ve sorunu, büyümenin
sürdürülebilmesi için yurt dışından sürekli sıcak para gelmesi ve
kur baskısının bir ön şart olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da, yüksek
reel faizi sunma gerekliliğini doğurmakta, ancak yüksek reel faizler
de kamunun borç yükünü iyice ağırlaştırmaktadır. Bu bakımdan, bizdeki
büyüme, yurt dışından gelen sıcak para akımlarına bağlı, spekülatif
yönlü gerçekleşme ile düşük kur, yüksek reel faiz sonucu ithalata
bağımlı metodu içeren, istihdam yaratmayan bir büyümedir. Bu bakımdan,
büyümeye rağmen işsizlik azalmamakta, aksine artmaktadır. Bu büyüme,
işsizliğe çözüm, halka refah getirmediğinden fakirleştiren büyümedir.
Bu nedenlerle, kurda yapılacak bir düzenlemeyle ihracatın önü açılacaktır.
Ama, asıl mesele, Türkiye'nin kendi kaynaklarına ve ara malları üretimine
dayalı teknoloji ve bilgi geliştirecek, gerçekleştirecek bir üretim
ekonomisini bir an önce yürürlüğe koymasıdır.
Konuyu biraz daha
açarsak, AKP Hükûmetinin üç buçuk yıllık, yani, dört yıllık icraatı sonucunda
geldiği nokta ve o çok söylenilen ekonomik büyümenin de aslında
iki nedenden kaynaklandığını görüyoruz: Yüksek cari açık ve iç-dış
borçlanmadaki devasa büyüme. Gerçekten, bakıldığında, AKP'nin iktidara
geldiği dönemde cari işlemler dengesinde yıllık bazda 37 milyonluk
bir fazla vardı. Şu anda ise yıllık bazda 25,7 milyar dolarlık bir açık
söz konusudur. Cari açıktaki bu tırmanış ise en çok ithalatın patlamasına
dayalı -ekseriyetle lüks ve ara malların ithalatına- büyümeden
kaynaklanmaktadır. İthalatımızın yüzde 70'lik bir bölümü üretimde
kullanılan ham madde ve ara mallardan oluşmaktadır. Yüzde 15-20 arasındaki
bir bölümü de üretim kapasitesinin artırılması için gerekli sermaye
mallarından meydana gelmektedir. Yani, Türkiye'nin üretimindeki
ithalata aşırı bağımlılık, ara malların ithalatına dayalı bir
ekonomimizin olması, düşen döviz kurları, hızlı büyümeyle birlikte
ithalatın da patlamasına yol açmıştır. Bir de buna, 2001 krizi sonrası
gelen yüzde 6'lık eksi büyüme sonrası düşen kapasite kullanım oranlarının
normalleşmesi eklenince aslında bir büyüme varmış gibi gözükmektedir.
Bunu da en iyi, artan işsizlik rakamlarında görmekteyiz. Hatta, kapasite
kullanım oranı da artık sabitleşmiş durumdadır. Bu itibarla, ekonomisi
ve işsizlik rakamlarının birlikte büyüdüğü tek ülke konumundayız.
Daha önce de belirttiğimiz
gibi, yüksek reel faizle bastırılan düşük döviz kuru sonucu ithalat
ucuzluğundan, ithalattaki patlama önce dış ticaret açığını sonra
da cari işlemler açığını körükleyerek artırmaktadır. Rakamlarla
ifade edersek, revizeli olmak üzere, 2003 yılında 6,8 milyar dolar,
2004 yılında ise 15,6 milyar dolar olan cari işlemler açığı, 2005 yılında
23 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. 2006 yılında Mayıs, Haziran
ve Temmuz ayındaki kurdaki dalgalanma sonucu TL'nin reel değeri
yaklaşık yüzde 20 azalması ile bu açık 2006 yılı sonunda 32 milyar dolar
civarında gerçekleşmiştir. Şimdi ise, 30 milyar dolarlık bir rakamdan
söz edilmektedir.
Yani, toparlarsak,
cari açık, son üç yılda kümülatif olarak yüzde 44,4 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Yani, bu miktardaki bir cari açığın sürekli finanse
edilmesi gerekmektedir. Cari açığın gayrisafi millî hasılaya oranları
2003'te yüzde 3, 2004'te yüzde 5,1; 2005'te 5,9; 2006'da ise kurdaki düzelmeye
rağmen yüzde 6 oranıyla tehlike sinyalleri vermektedir. Bu da,
Hükûmetin getirdiği bir siyasi, ekonomik ve sosyal belge niteliğindeki
bütçenin gerçek ve samimi olmadığını, kâğıt üzerinde tahminlerden
ibaret basit bir belge olduğunu göstermektedir.
Sayın Bakan, maliyeyi
çok iyi bilen bir adam değilim, maliyeci de değilim çünkü.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Sayın Bakan dinlemiyor ki zaten.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, Sayın Bakan, bu ülkede -buraya geldiniz, günlerdir
sizi dinliyorum, iktidarı da dinliyorum- ne kadar güzel her şey. Her şey tozpembe. Ben de böyle bir ülke
istiyorum, böyle olmasını istiyorum ülkemin. Her şeyin tozpembe
değil de, refahı güzel, geçimi rahat, çocuğunu okula gönderebilen,
okul taksidini ödeyebilen, evine ekmek götürebilen bir ülke istiyorum
ben de.
Ama, Sayın Bakan,
"memura senede yüzde 4+yüzde 4" dediniz, artırım yaptınız.
Söyler misiniz bana, 700 milyon maaş alan bir memur acaba kira mı verecek
bununla, çocuğunu mu okutacak, çocuğunun ayağına ayakkabı mı alacak,
elbise mi alacak Sayın Bakan? Bunu söyler misiniz bana?
Türkiye'de, Sayın Bakan,
sadece, bu insanların yaşama şartını düzeltmek için iktidarlar burada
bulunur. Ama, görüyorum ki dört senedir, enflasyon indi -hakikaten
indi, doğrudur- istikrar da var da, fakat, ben cebime bakıyorum, para
yok benim cebimde Sayın Bakan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Dolmuş parası da yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Bütün harcamaları kredi kartıyla yaparsan tabii olmaz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu bütçe niçin yapılır? Bütçeler, bir senelik, 73 milyon
insanın refahta yaşaması, güzel yaşaması, insanca yaşaması için
yapılır.
Sayın Bakan, insanın
sağlığıyla oynadınız Sayın Bakan. Bir senede, sağlıkta üç defa fiyat
değiştirdiniz. Sağlık Bakanına sorduğumda "Maliye Bakanı yapıyor"
diyor. "O zaman senin ne işin var orada kardeşim?" dedim,
"her şeyi Maliye Bakanına verelim." Zaten yapıyor, babalar
gibi de bu ülkeyi yönetiyor. O zaman, Sağlık Bakanına lüzum yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Millî Eğitim Bakanına da gerek yok.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakan, insanın sağlığıyla oynanır mı Sayın Bakanım?
Her şeyi anladım da, aç durabilir ama, bu hasta insanın ilacını alamasa
Sayın Bakan… Siz diyorsunuz ki: "Sen bu ilacı alacaksın, bundan
fazlasını alamazsın, ben sana bunu vermem."
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Daha önce hiç alamıyorlardı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu nasıl tedavi usulü? Bu nasıl bir mantık? Bunu otuz
beş-otuz altı senelik doktor olarak hiç anlamış değilim. Reçeteyi
de bari siz yazın da maliye bürokratları, onlar tedavi olur nasıl
olsa hastalar.
Sayın Bakan, emekliye
ne verdiniz? Dul, yetime ne verdiniz söyler misin Sayın Bakan? Sayın
Bakan, buraya geldiğinizde, çok güzel, güler yüzünüzle ve karşınızdaki
arkadaşlarıma da bazen yarı tebessüm, yarı ısırır gibi laflarla
burada her şeyi tozpembe göstermek güzel de, ama bir de gelin vatandaşa
sorun Sayın Bakan, ne çektiklerini, neler çektiklerini bir görseniz.
Tabii ki, ben çok siyaset yapıp da, efendim bunu size halk gösterecek,
işte seçimde… Onlar benim işim değil. Benim işim halkımın mutluluğu,
benim işim halkımın sağlığı, halkımın refahı, onları istiyorum
ben sizden, iktidarda olduğunuz için istiyorum. İktidara talip
olan herkes, ben bu ülkenin insanlarını huzur içinde, refah içinde
yaşatacağım diye iktidara talip olunur bu ülkede…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hocam dünle bugün nasıl?
MUZAFFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben iktidarları böyle kabul ediyorum ve böyle olmasını
da istiyorum…
ZEYNEP KARAHAN USLU
(İstanbul) - Öyle zaten.
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
teşekkür ediyorum.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Cihazımız
bir dakika öncesinden yanıp sönüyor biliyorsunuz, bu süre içerisinde
teşekkür edilmesi gerekir.
Peki, teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Fahri Keskin, Eskişehir Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Keskin.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2007 Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
ek cetvelinin 7'nci maddesi hususunda görüş ve düşüncelerimi arz
etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2007 bütçesi Hükûmetimizce
hazırlanan beşinci bütçedir. Cumhuriyet tarihinde bunun bir rekor
olduğunu göz önünde tutarsak, bu durum, ülkede sağladığımız istikrarın
bir ifadesidir. Bütçeler, hükûmetlerin bir yıl içerisinde millete
sunacağı kamusal hizmetleri, izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları
ortaya koyar. Türkiye'de bir iktidar, ilk defa, seçime giderken seçim
bütçesinden uzak durmaktadır, seçime giderken halkın menfaatleri
dışında hiçbir popülizme yanaşmamaktadır. Başkasının verdiği ne
olursa olsun bizi ilgilendirmiyor. Başkasının beş fazla vereceği
dönemler bizimle kapanmıştır.
Bütçeleri ele alacak
olursak, bütçeler, genelde gelir ve gider tahminlerine dayanan cetvellerdir,
ama, bundan önceki uygulamalar o kadar farklı işlemiştir ki, bizden
önce bütçe giderleri daima hedeflerin üstünde, bütçe gelirleri
ise bu hedeflerin altında gerçekleşmişti. Ayrılan ödenekler senenin
ortasında tamamlanmakta, geriye para basmak için banknot matbaalarına
emirler yağdırılmaktaydı. Bu ise enflasyon canavarını ülkede şahlandırmakta,
garip gurebayı perişan etmekteydi. Bu tahminlerdeki yanılgı, öyle
dönemler gelmiştir ki, yüzde 49'lara kadar uzanmıştır. Geçmişte, iyi
hazırlanmayan ve iyi idare edilemeyen bütçeler yüzünden ülkemiz
krize girdi, sosyal dengeler altüst oldu. Bedelini yüksek faiz olarak
ödedik, hâlâ ödemekteyiz.
Geçmiş hükûmetlerde
toplam vergiler faize bile yetmedi. Durum böyle olunca, diğer kamu
harcamaları yüksek faizle borç alınarak gerçekleşti. Böyle bütçeler
milletin sırtına yüktü. Biz, bu milletin sırtından bütçeyi yük olmaktan
çıkarıp milletimizin hizmetine sunduk. Bu bütçeyle ülkemizde fakir
fukaraya, engelliye, öğrenciye, garip gurebaya, dul ve yetime sahip
çıkılmaktadır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Fakir fukarayı unuttun yalnız.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Ülkede yaşanılan bütün güzelliklerin altında ülkemizde yaşatılan
istikrar ve güven ortamı yatmaktadır. Bundan, hepimizin mutluluk
duyması gerekir. Hayalî hedeflerden uzak, gerçekçi tespitlerin ışığında,
sosyal ve ekonomik yönü güçlü bir bütçe hazırlanmıştır. Geçmiş dönemlerde
istifçilikten, faizden, stokçuluktan büyük kazanç sağlayanların,
hiçbir yatırım yapmadan servetlerini katlayanların, rantiyecilerin
sevmediği politikaları biz takip ediyoruz. Köşe dönme dönemine
biz son verdik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- 2003'te, bizimle birlikte.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Adresler değişti, adresler.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ya, en çok rantiyeci sizden çıktı. Hayret bir şey ya!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Köşelerin adresi değişti.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, biraz önce, işçilik ve işsizler rakamı
üzerinde çeşitli konuşmalar oldu. Eğer devraldığımız dönemdeki
oranı bile muhafaza etmiş olsak her yıl 800 bin kişiye biz iş bulmuşuz
demektir; her yıl, 800 bin kişi, bu ülkede işsizler ordusuna katılıyor.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- İnanıyor musun, inanıyor musun? Söylediklerine inanıyor musun?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Bütçemizin sosyal yönü büyük ağırlık taşır, temelinde insan vardır.
İşte, birkaç örnek: Millî eğitime, bizim dönemimizde, en büyük pay
ayrılmıştır. Geçen yılla bu yıl arasında da yüzde 29 artış göstermektedir.
Dağıtılan kitapların sayısını size vereyim: Dört yılda 411 milyon.
Dört yılda 100 bin derslik inşa edildi. Dört yılda 106 bin yeni bilgisayarlı
okula girdik.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yavaş, yavaş!
Hayret bir şey ya!
FAHRİ KESKİN (Devamla) - 2006-2007 öğretim
yılında liselerimizde de kitap dağıtımına başlandı. Üniversite öğrencilerine
verilen kredi ve burs miktarlarında, bizim dönemimizde, görülmedik
artışlar yaşandı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- 2002'de burs ve kredi alan 451 bin öğrencinin sayısı 725 bine çıkarıldı.
Araştır, görürsün.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Araştır, görürsün. Bu zaman.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- 2002'de öğrencilere verilen 45 milyon lira 150 milyon liraya çıkarıldı
bizim dönemimizde, AK Parti döneminde. Bunlarla, hepimiz gurur
duymalıyız.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Hangi dönem?
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Hükûmetimizce, ihtiyacı olan vatandaşlara, sosyal yardım niteliğinde
kömür dağıtımı yapıldı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)-
Önceki dönemlerde kışı yorgan altında geçiren…
BAŞKAN - Sayın Keskin,
teşekkür ediyorum.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Baştan ilanı
yaptım Sayın Keskin.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, bırakın konuşsun!
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Bırak konuşsun!
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Gel de konuş, sen, buraya!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, konuşsun lütfen…
BAŞKAN - Sayın Keskin,
lütfen…
Teşekkür ediyorum.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Yaptığımız icraatlardan bahsediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Keskin,
lütfen… Teşekkür eder misin Sayın Kesin.
FAHRİ KESKİN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi
beş dakikadır, bir dakikayla da sınırlandırılmıştır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, özel…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, birinci sırada ben vardım efendim, birinci sırada
ben vardım.
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hayır efendim, birinci sırada ben vardım orada. Listeyi aldım ben.
Ahmet Işık ikinci sıradaydı.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sıramı verebilirim Sayın Başkanım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Efendim, bizim ihtiyacımız yok da... Fakat, adil davranırsanız memnun
olurum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
tamam, açılacak, ama, buradaki ekranda Işık birinci sırada görünüyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hayır efendim, ben, listeyi ilk başta aldım.
BAŞKAN - Anlaşıldı
Sayın Kılıç, açılıyor, bir saniye…
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, muhtarlara 260 TL maaş verilmekte, bunu da ancak
Bağ-Kur primlerine yatırmaktadırlar. Hatta, çoğu, Bağ-Kur primlerini de ödeyemediği
için milyarlarca borçları birikmiştir. Muhtarlara asgari ücret
miktarında maaş ödemeyi ve Bağ-Kur primlerini ödemeyi düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: Korucular,
terörün önlenmesinde büyük görev yapmışlardır, ancak, bunlar, hâlâ
sosyal güvenlikten yoksundur. Devlet, yıllarca sosyal güvenliksiz
eleman çalıştırmaktadır. Bu ayıba ne zaman son verecek, korucuları
sosyal güvenceye kavuşturacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, dakikalar çalışmıyor.
BAŞKAN - Sayın Işık,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, özel
sektör yatırım talebi ve enerji fiyatları paralelinde artan dış
ticaret açığı, cari işlemler açığının artmasındaki temel etken olmuştur.
Cari açık ocak-ekim döneminde 28 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.
Enerjinin toplam faturası ise ocak-ekim döneminde 23,4 milyar dolar
olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılı sonunda enerji faturasının Türkiye'ye
maliyetinin 28 milyar dolar olacağını düşünecek olursak, enerjideki
fiyat artışlarının cari açığı büyük oranda etkilediği açıkça görülmektedir.
Burada, Sayın Bakanım, cari açığın rakamsal büyüklüğü mü, yoksa,
sürdürülebilirliği mi daha önemlidir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Bakan, Gelir İdaresi Başkanlığınca, 3 Aralıkta yapılan
gelir uzmanlığı sınavında 70 ve üzeri puan alanlardan sadece 2.500
kişinin ataması yapılmıştır. Atamalar 83 puanda bırakılmıştır.
Gelir uzmanlarına çok ihtiyacın olduğu bilinmesine ve Gelir Başkanının
açıklamalarına rağmen, diğer, 70 ve üzeri puan alan adaylar neden
atanmamıştır? Kalan bu adayların atamaları ne zaman yapılacaktır?
Gelir İdaresi Başkanı,
22 Aralıkta, gelir uzmanı ihtiyacının çok olduğunu, hatta birçoğunu
diğer teşkilatlara kaptırdıklarını bildirmiş olup gelir uzmanı
almaya devam ettiklerini ve devam edeceklerini, canlı yayında,
televizyonda bildirmiştir. Buna göre, sınavda başarı sağlayan 70
puan üzerindeki gelir uzmanlarının mağduriyetlerini gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Özcan…
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sayın Bakan, sorum 1: Sözleşmeli öğretmenlere kadro verileceği
bazı bakanlarınız tarafından açıklandı. Bu öğretmenlere kadroyu
ne zaman vereceksiniz?
Sorum 2: Memur emeklileri
için, ilk altı ayda 3 ve 4 zam öngörüyorsunuz. Doğal gazın yüzde 25,
kiraların yüzde 20 arttığı bir ortamda, emekliler nasıl geçineceklerdir,
açıklar mısınız?
3- Açlık ve yoksulluk
sınırlarının ekonomik rakamları nedir? Sizin rakamlarınızla işçi
sendikalarının ilan ettiği rakamlar arasında fark var mıdır? Varsa,
hangisini savunuyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, şu anda
Ardahan'da şiddetli kar yağıyor, televizyonda da alt yazı geçiyor.
Yollar kapalı, özellikle Posof yolunda hastalarımız yolda kalmış.
Ben, demin, ilçe başkanımızla görüştüm. Posof yolunun ve Şavşat yolunun
kapalı olması ve diğer ilçelerin de kapalı olması, Ardahan Valiliği
ve belediyelerin de araç gereç olmaması nedeniyle, hastalarımızın
yollarda ölmesi söz konusudur.
Şimdi sizden istirhamım,
yedi ay kar ve buzla mücadele veren Ardahan belediyeleri ve Valiliğine
araç gereç ve maddi yardım acilen gönderme şansınız var mı? Hükûmet olarak
bu konuda ne düşünüyorsunuz, Ardahan'a yardım edecek misiniz? Ama,
soruma, lütfen, tam ve net bir cevap verin, çünkü, şu anda can pazarı,
insanlarımız yolda kalmış.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öğüt.
Sayın Öğüt, yalnız,
Türkiye kar yağmasını istiyor, isterseniz Ardahan'dan bu tarafa
doğru gönderin.
Teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Bizim yollarımız kapalı, yollarımız açılsın.
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın Bakana bir sorum
var.
Bakanlığınız 2006 yılı
bütçesinin yedek ödenek tertibine konulan ödeneğin miktarı ne kadardır?
Bu miktarın kamu idareleri ile özel bütçeli idareler itibarıyla dağılımı
nasıl olmuştur? 2007 yılı için, Bakanlığınız bütçesinde öngörülen
yedek ödenek miktarı ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim Sayın Bakana iki sorum olacak.
Bir tanesi: Türkiye maliyesi 2007 yılında,
her gün, 147 milyon YTL ya da dolar olarak 95 bin dolar faiz ödemesi yapacak.
Biz, böyle bir hesap yaptık. Bu, doğru mudur?
İkinci sorum: Organize sanayi bölgelerinde,
bazılarında büyük eksiklikler var. Doluluk oranı, Türkiye ortalaması
yüzde 50'ler dolayında. Ancak, bazılarında hiç yatırım yok. Örneğin, Malkara ve
Hayrabolu Organize Sanayi Bölgelerinde, bir kuruş dahi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Önce, bir hususu belirtmek
istiyorum Sayın Başkan. Şimdi, bu sorular… Bu okuduğumuz madde, bütçedeki
ödenek türleri. Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusu hariç, hiçbir soru bu
maddeyle ilgili değil, ama, ben yine de cevap vermeye gayret edeceğim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Muhtarların maaş ödemeleri yok mu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Fakat, ben, değerli arkadaşlarımdan bir hususu
özellikle belirtmek istiyorum: İlgili maddeyle sorular sorulursa,
çok daha anlamlı olacak, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Şimdiye
kadar, maddelerle hiç alakası olmayan sorular soruldu, ben cevap
verdim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine de ben cevap vermeye
devam edeyim, ama, arkadaşlarımız da buna dikkat ederlerse, çok daha
iyi olacak bu görüşmeler. Onu arz etmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Kılıç'ın
muhtarlarla ilgili sorusuyla cevaplara başlamak istiyorum. Sayın
Kılıç diyor ki: "Muhtarlar 260 lira alıyor, bu yetmiyor. Efendim,
bunu biraz daha artırsak, muhtarlar için iyi olur."
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Onu da Bağ-Kur'a prim ödüyorlar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Korucular için de, sosyal güvenliğe kavuşturulmasını
söylüyor.
Ben, şimdi, bir şeyi
arz etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu muhtarları, şimdiye
kadar, bizim Hükûmetimiz hariç, hiç kimse düşünmemiş. Biz geldiğimizde
-bakın, bir rakam vereyim- 97 lira alıyordu muhtarlar, 97…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bağ-Kur primi ne kadardı Sayın Bakanım? Bağ-Kur primi de o
kadardı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Bakan, Bağ-Kur primi ne kadardı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bak, ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen… Lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Siz beni dinleyin. Şimdi, birbirimizi dinlersek,
daha iyi olur.
Şimdi, bu 97 lirayı
biz 267 lira yapmışız. Gönül arzu eder ki, daha fazla verelim, 467 lira
yapalım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bağ-Kur primi ne kadar oldu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bağ-Kur primini ödeyebiliyorlar bu rakamla.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - O zaman ödemiyorlar
mıydı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- O zaman ödeyemiyorlardı, evet, evet, ödeyemiyorlardı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Söyleyin, o zaman
ne kadar ödüyorlardı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Onun için de bende birçok dilekçe vardı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan,
bütün dairelerin müdürleri, amirleri, herkes, gidince köyde muhtarın
yanına gidiyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Şimdi, eldeki imkânlar ölçüsünde, biz, bütün bu iyileşmeleri yapıyoruz,
yapmaya da devam edeceğiz; memurumuza da işçimize de emeklimize
de muhtara da korucuya da hepsine devam edeceğiz, bunu bilin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Aldığı maaşı
prim olarak öderse bedava mı çalışacak Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Ama, hesaplı gitmek mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar, bunu
anlatmaya çalışıyorum. Yoksa, borç alarak, onun maaşını artır, bunun
maaşını artır, git borç al, git onun kapısına el aç, git bunun kapısına
el aç… Ondan sonra, o maaşını artırdığımız kimseler, o artan enflasyonun
altında ezilerek…
UFUK ÖZKAN (Manisa) - En iyi yaptığınız
şey o zaten, el açmak.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- …en büyük çileyi çekerler. Şimdiye kadar yapılan buydu, bunu yapmak
istemiyoruz. Bizim, şimdi, yaptığımız artışlar reel artışlar oluyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ah ona bir akılları
erse!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - En iyi yaptığınız
şey borç almak!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Şimdi, korucular için, korucular için tedavi söz konusu değildi,
sağlık hizmeti söz konusu değildi.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - En iyi yaptığınız
şey borç almak!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Biz, şimdi…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sosyal güvenliksiz
eleman çalıştırmak doğru mu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Biz, bunları getirdik, korucuların durumunu daha iyileştirdik.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Primlerini karşılamıyor muhtar maaşları.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Maaşlarını artırdık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır efendim,
laf atıyorlar oradan!
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Bir dinleyin canım…
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Kaç paraydı,
kaç para oldu?
BAŞKAN - Sayın Bakana soru…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Ama, Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Şahin…
Sayın Bakan, buyurun siz, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Şimdi, hem maaşlarını artırdık korucuların hem onlara tedavi
imkânları getirdik, ilaç imkânları getirdik, devamlı surette iyileştiriyoruz
ve iyileştirmeye de devam edeceğiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan,
yirmi yıldır çalışan korucu var sosyal güvenliksiz. Bunlar, emekli
olamayacaklar mı?
BAŞKAN - Sayın Kılıç…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Sayın Işık, enerji açığıyla ilgili olarak, cari açıkla ilgili olarak,
enerji faturasının bunun üzerindeki etkilerini sordu. Çok önemli
bir soru bu.
Değerli arkadaşlar, cari açık diyoruz,
her çıkan, bizi eleştirmek için, cari açık şu kadar arttı, cari açık bu
kadar arttı… Şimdi, Türkiye'nin kendine özel durumu var. Bir defa, cari
açık ne kadar olursa olsun, şu anda, şu andaki görünüm, Türkiye için
bir tehlike, bir risk değildir, bunu herkes bilsin. Neden? Çünkü, cari
açığı finanse edilebilir mekanizmalar çok fazla harekete geçti. Bunların
en başında da, doğrudan yabancı yatırım… 1 milyar civarındaydı Türkiye'de,
şimdi 20 milyarları konuşuyoruz. Ama, bir de, dünyadaki enerji fiyatlarının
artışını iyi hesaplamamız lazım. Bütün dünyada oldu bu fiyatlar.
Çünkü, biz enerjiyi dışarıdan ithal eden bir ülkeyiz maalesef. Bizim
petrolümüz yok, -işte, az bir petrolümüz var- doğal gazımız yok. Hatta,
kömürü bile, bazı şeyler için, elektrik üretim tesisleri için dışarıdan
getiriliyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki. Diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Gelir uzmanları…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Sayın Başkan, insanlar yolda kalmış… Yolda kalmış hasta var, ölüyor,
ama, siz hâlâ konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
oturur musunuz lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Siz hiç yolda kalan…
BAŞKAN - Oturur musunuz
Sayın Öğüt, lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Bu Mecliste konuşmayıp da nerede konuşacağız?
BAŞKAN - 8'inci maddeyi
okutuyorum:
Özel bütçeli idarelere
Hazine yardımı
MADDE 8- (1) Özel bütçeli
idarelere, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu
idarelerinin bütçelerinin ilgili tertiplerinden bu idarelerin
nakit ihtiyaçları dikkate alınarak yapılacak Hazine yardımı tahakkukları,
Hazine yardımı ödeneğinin bulunduğu kamu idarelerinin ödemelerini
yapan merkez muhasebe birimlerince ödenir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
soru sormak için şimdi cihazlara girebilirsiniz.
Buyurun.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yüksel Çorbacıoğlu, Artvin Milletvekili.
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
on gündür devam eden bütçe görüşmelerinde herkes bir şeyler söylemeye
çalışıyor. İktidar, 2007 bütçesini ve dört yıllık icraatlarını
kendi açılarından değerlendiriyor; bizler de, muhalefet olarak
kendi açımızdan değerlendiriyoruz.
Yalnız, Sayın Bakan,
çok maharetli bir şekilde rakamları oynatıyor, rakamlara takla
attırıyor, topluyor, çıkarıyor, bir şeyler yapıyor, sonuçta zeytinyağı
gibi suyun üstüne çıkıyor. Baktığınızda çok güzel rakamlar. Bu anlamda,
AKP doğru bir Maliye Bakanı bulmuş, yani, bunu kabul ediyoruz, rakamları
çok güzel anlatıyor. Fakat, ben sonuca gelmek istiyorum. Şimdi, bazı
rakamlar var, mesela, -Bakanın konuşmalarından aldım, ayın 15'inde
yaptığı konuşma- tarımda istihdam, 2002 yılında yüzde 34,9; 2006'da
yüzde 29,2. Düşmüş.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- Hedef bu.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Hedef bu, güzel.
Şimdi, siz bu istihdamı
tarımda düşürürken, bunlara, hizmet sektöründe veya sanayi sektöründe
veya bilişim sektöründe, o çağdaş dediğiniz sektörde istihdama
aldınız, kabul ettiniz, orada istihdam yaratınızda mı bunu azalttınız?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
- İşsizlik azalıyor.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - "İşsizlik azalıyor." Tabii, ben bir şey söyledim
sözlerimin başında, rakamlara çok güzel takla attırıveriyorsunuz.
Efendim, mesela, iç
borçlanmada faiz oranı, iktidarı devraldığınızda yüzde 62, şimdi
yüzde 18 diyorsunuz. Fakat, enflasyon değerlerini hiç söylemiyorsunuz.
İstediğiniz zaman TL cinsinden rakamları belirtiyorsunuz, istediğiniz
zaman yüzde cinsinden veriyorsunuz, istediğiniz zaman enflasyonu
veriyorsunuz. Ben de, mesela, esnaf ve sanatkârların hesabını size
anlatayım. İster misiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Anlat, anlat.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Bakan, 15 Aralık bütçe sunuş konuşmasında,
2002 yılında… 2002 başında enflasyonu yüzde 73,2 olarak açıkladı, bu
konuşmasında var. Bugün enflasyonu, 2006 enflasyonunu da tek rakamlı
olarak açıkladı, yüzde 10, 10'un biraz altında.
Peki, şimdi esnaf, sanatkârlar
hesabını yapalım. Sayın Bakan diyor ki: "Esnaf, sanatkârların
kredi faizleri 2002'de yüzde 47'ydi, şimdi yüzde 13. Aslında, buna,
kooperatif payı, birtakım şeyler eklendiğinde yüzde 20'ye kadar çıkıyor
ama, bırakın, bütün bunları bir tarafa bırakalım. Şimdi, burada,
iyileştirdiğiniz rakamı, Bakanın deyişine göre, 47'den 13'e indirdiği,
başarı olarak anlattığı rakamı enflasyonla karşılaştıralım.
2002 yılında yüzde 73 enflasyon var, faiz yüzde 47, enflasyonun altında.
Şimdi enflasyon ne? Sayın Bakanın demesine göre yüzde 9. Faiz ne? 4
puan üstünde. Şimdi, değerli arkadaşlar, o zamanki esnaf mı mağdur,
şimdiki esnaf mı mağdur? Eğer enflasyonu yok sayarsanız, çok rahatlıkla,
47'yi 13'e indirdik, size… Gayet güzel bir hesap ortaya koyarsınız.
Peki, bir de çiftçi hesabı
yapalım. Yine, yüzde 73 enflasyonun olduğu dönemde çiftçilerin tarım
kredi faiz oranı ne kadar? Yüzde 59, yine enflasyonun altında. Evet,
peki, şimdi ne kadar? Yüzde 17,5.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Enflasyonu, yüzde 30'la devraldık.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Ha, bir dakika. Eğer enflasyon yüzde 30 ise bunu açıklayacaksınız.
Gelip burada "devraldığımızda yüzde 30." diyeceksiniz.
Oradan demeyeceksiniz. Ben bunu söylemeye çalışıyorum. İstediğiniz
yerden cımbızla alıp rakamları koyuyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Öyle zaten.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hangisi öyle?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Yani,
arkadaşlar, bizi kandıramazsınız; esnafı, çiftçiyi, kimseyi kandıramazsınız.
Ama, işin kötüsü, kendinizi kandırmaya çalışıyorsunuz. Doğru yapmıyorsunuz.
Şimdi bu rakamlara baktığımızda, sanal
iktidar… Pardon, sanal istikrar… Sanal iktidara geleceğim. Sanal istikrar
var. Yani, istikrardan bahsediyorsunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Doğru söylüyorsun, iktidar sanal.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Bu rakamlar, istikrar değil, sanal istikrar. Tabii, sanal
istikrar nerede olur? Sanal iktidarda olur. Diyeceksiniz ki şimdi:
"Sanal iktidarın... Yani, ne demek istiyorsunuz?"
ZEYNEP KARAHAN USLU
(İstanbul) - Sanal muhalefet var, o ne yapacak?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Sanal muhalefet!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Efendim, onu seçim zamanı göreceğiz.
ZEYNEP KARAHAN USLU
(İstanbul) - Sanal muhalefet var, sanal!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Sanal iktidar şu: Eğer, siz, bütçenizi, yedi yıldır uygulanan
IMF politikaları doğrultusunda, her yıl imzaladığınız stand-by'lara
göre düzenlerseniz, buna siz değil dışarıdan birileri karar verir,
veriyor demektir. Şimdi, dışarıdan birisi karar veriyorsa… Kararı
kim verir? İktidar. İktidar dışarıdaysa -yani ben, tanımlama olarak
söylüyorum sanal iktidarı açıklamak için- o zaman ne demek oluyor? Siz,
sanal iktidarsınız.
Değerli arkadaşlar,
çıkardığımız birtakım kanunlar var. Bunlardan özellikle, Malatya
Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Bakana "Bu 5084
sayılı Teşvik Yasası ne durumda?" diye sordu. Biliyor musunuz,
Artvin'de, 5084 sayılı, bu, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
İlgili Yasa ile ilgili bir tek başvuru var. Ne zaman? 2005'in Ekim ayında.
Ben de bir milletvekili olarak uğraşıyorum, orada istihdam olsun,
yatırım olsun, üretim olsun diye. Bugüne kadar beceremedik arkadaşlar.
Yani, bir kanun çıkardınız, on dört aydır, o kanunun, vatandaşlara,
insanlara tanıdığı, o teşvik kapsamına aldığınız Artvin ili gibi
illere tanıdığı hakları on dört aydır kullanamıyoruz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Biz kullanıyoruz.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Tebrik ediyorum kullanıyorsanız. Ben de bunu söylüyorum.
Niye kullanamadığımız konusunda da içime kurt düşüyor, şimdi
"Biz kullanıyoruz." diyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Beceri meselesi…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Beceri midir, bilemiyorum, ama, bu başvuru yapan arkadaşımızın,
2004 yılında Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanı adayı olduğunu
açıklayayım, buradan söyleyeyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sanal onlar, sanal… Nakil, nakil, İzmir'den geliyor hepsi.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, yapılan yatırımlardan bahsettiniz,
baraj yatırımlarından bahsedildi Enerji Bakanlığı bütçesi görüşülürken.
Barajlarla ilgili önemli bir şey söylemek istiyorum yine ilimle ilgili.
Artvin, şu anda, baraj yatırımlarının, hatta Türkiye'nin en büyük
yatırımlarının yapıldığı il. Yani, yatırımlara bakarsanız, bu
dört yıllık süre içerisinde ya ikinci oldu ya üçüncü ya dördüncü oldu
yatırım miktarları açısından. Ama, burada yapılan, mesela, işletmeye
alınamayan Borçka Barajı bir yıldır aksadı. Bir yıllık aksamasının
sebebi, yolların, Artvin- Borçka yolunun yapılmaması. Orada çok
eziyet çekiyor vatandaş. Ayrıntıya girmiyorum, yani, altı-yedi
yıldır sıkıntı içerisindeyiz. Ama, bu bir yıllık gecikmenin bedeli,
o bir yıl geciken enerji üretiminin faturası 60 milyon dolar.
Deriner Barajında
da aynı sorun var. Deriner Barajı, dünyada ikinci yüksek baraj. 242
metre kotunda bir baraj, beton baraj yapılıyor. Bu barajla ilgili,
1998 yılından sonra yapılan harcamalar yaklaşık 1 milyar dolara
geldi. Ne kadara gerçekleşir bilemiyorum, ama, 1,5 milyar dolar civarında
gerçekleşecek bu barajın yapımı. Sizin Hükûmetinizin… Devlet Planlama
Teşkilatı ne yaptı biliyor musunuz 2006 yılında: "Bu baraj fizibil
değildir." diye bir rapor yazdı. Ondan sonra, onu çözmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, bir barajla ilgili 1 milyar dolara yakın para harcadıktan
sonra "fizibil" demek ne kadar mantıklı? Peki, bunu yaptığınız
için, siz bu barajı bir yıl geciktirdiğinizde bunun maliyeti ne kadar
biliyor musunuz? Ürettiği enerji miktarına bakarsanız yıllık kaybımız
200 milyon dolar. Arkadaşlar, bunlar yönetim hataları ve bunları
siz yapıyorsunuz.
Merkez Bankasıyla ilgili,
yine, Sayın Aslanoğlu bir soru sordu "58-59 milyar dolarlık Merkez
Bankası döviz rezervi var…" Bunun maliyetini sordu. "Yüzde
kaç faizle biz bu rezervi oluşturuyoruz, sonra bu parayı, nerede,
ne kadar faizle tutuyoruz?" Bunun içine girerseniz -içeride
değil- dışarıdan finans sektörünün Türkiye'yi nasıl soyduğunu çok
net görürsünüz. Şimdi, buradan nereye geleceğim: Sizin Hükûmetiniz
çıkıp diyor ki: "Efendim, bizim, Merkez Bankası rezervimiz, işte,
58-59 milyar dolar seviyesinde. Güçlü bir Merkez Bankamız var"
diyor, sahipleniyor. Burada soru sorduğumuzda, "Merkez Bankasının
parasını nasıl değerlendiriyorsunuz, maliyetiniz ne?" deyince
"Efendim, orası özerk, oraya karışamayız." Hani, biliyorsunuz
bu deve kuşu hikâyesini, anlatmaya gerek yok, vaktim yok. Deve kuşu
gibi davranıyorsunuz. Arkadaşlar, ya yük taşıyın ya uçun!
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sayın Başbakan Türkiye'nin hukuk devleti olduğundan bahsetti…
Bu arada, bir şeyi daha
söyleyeceğim: Bu rakamlara takla attırılıyor ya, bu ihracat ithalatı
anlatırken başarılı başarılı anlatıyorsunuz, ama şunu söylemiyorsunuz:
İthalatın ihracata oranı nedir? İthalatın ne kadarını ihracat
karşılıyor? Devraldığınız dönem, 2002'de, ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 70, bugün, 2006'da yüzde 60, düşmüş. Buraya bakacaksınız,
ithalat - ihracat dengesine bakacaksınız, oradan başarılı olup
olmadığınıza karar vereceksiniz. Yoksa "ihracatımız 30 küsur
milyon dolardan işte 84-85 milyon dolara çıktı…" Bunu, başarı
olarak söylerseniz olmaz.
MEHMET CEYLAN (Karabük)
- Çok başarı, çok.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Efendim, ithalatın karşılama oranı başarı mı, cevap verin?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - İthalatın kalemlerini söyler misiniz?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, kalem defteri bırak bir tarafa. Kalem defteri bırakın.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sen cevap ver! Sen cevap ver!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, Başbakan ne diyor…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Biraz sonra çıkınca cevap veririm.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Verirsiniz.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Çık da göreyim o zaman!
BAŞKAN - Sayın Şahin…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Çık, orada konuş!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Gel arkaya, cevap vereyim.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen…
Sayın Demirbağ…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Çık orada konuş!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, aynen okuyorum, Başbakan diyor ki:
"Türkiye'nin tam bir hukuk devleti olabilmesi, insan hak ve hürriyetlerinin
eksiksiz uygulanabilmesi için büyük hukuk reformları gerçekleştirdik.
Özellikle ne yaptık: Ceza Yasası, Ceza Muhakemesi Yasası, İnfaz
Yasası, bunları yaptık." Ama, şunu da söylüyorum: Yine, aynı
Hükûmet, bu Mecliste yaptığı bütün bu yasalar daha yürürlüğe girmeden
geri adımları attı. Bunları teker teker sayacak vaktim yok. Onu da siz
yaptınız.
Yine, Başbakan şöyle
bir şey söylüyor: "Artık, yattığı yerden para kazananlar dönemi
bitti." Ne dönemi başladı? "Alın teriyle çalışarak, yatırım
yaparak para kazanma dönemi başladı."
Hayır, arkadaşlar, o
dönem başlamadı, şimdi ne dönemi başladı biliyor musunuz: Alın teriyle
çalışılarak, yatırım yapılarak üretilen malların, özelleştirme
adı altında, birilerine peşkeş çekme dönemi başladı. O dönemi iyi niteleyin,
yanlış nitelemeyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Yanlış, yanlış!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Peki, efendim, dış politika konusunda, yani, söylenecek
çok şey var, ama bu İktidarı ben çok iyi hatırlıyorum, bugüne kadar
çözemediğiniz sorunları "biz, hemen çözeceğiz" diye işin
içine girdiniz, bir şey yok, iyi, yüzümüze gözümüze bulaştı. Şimdi,
Kıbrıs sorunuyla uğraşıyoruz. Yani, ısrarla muhalefet size diyor
ki -çok net bir şey söyleyeceğim- Kıbrıs sorunu AB müzakerelerinin
konusu olamaz, yapmayın. Bu, BM, Birleşmiş Milletler nezdinde, o
platformda çözülmesi gereken bir sorundur, orada çözelim, ama siz
ille de AB sürecine, o 17 Aralıkta attığınız imzaya bakarsanız görürsünüz,
sonra gelip burada bayram yaptık, o, işte Kızılay'da yaptığınız bayramın
sonucu ne oldu, nereye geldik? Yani, önümüz açık mı tıkalı mı arkadaşlar?
Niye bu sıkıntıyı yaratıyorsunuz?
Şimdi, ekonomik çalışmalarımızı,
bütçemizi kısaca şöyle tanımlayabilirim, yani, sizin bütçenizin
amacı, sizin ekonomik amacınız şu: Borç borçla ödenir; çünkü rakamlar
bunu gösteriyor. Yani, rakamlara baktığınızda, dört yılda 150 milyar
dolara yakın borç yüklemişsiniz iç-dış borç olarak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Kaynak göster.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Dinle, dinle.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Niye? Efendim, borç borçla ödeniyor, problem burada.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Senin vazifen
laf atmak mı? Dinle… Otur bakalım.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Borç,
eğer üretimle ödenirse, o zaman borcunuzu azaltmaya başlarsınız. O
zaman 225 milyar dolarlardan aldığınız iç-dış, kamu-özel sektörün
tüm toplam borcunu yavaş yavaş aşağıya doğru indirmeye başlarsınız.
Ama, dört yılda sizin yaptığınız bütçeyle, ekonomi politikasıyla
o 225 milyar doları 375 milyar dolarlar seviyesine çıkardınız.
Değerli arkadaşlar, sürem bitiyor.
Ben, iki tane soru sormak istiyorum: Biri, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulunun 29/8/2006 tarihinde 30 ilde 64 noktada Maliye, Gümrük,
jandarma, emniyet, sahil güvenlik, bunlarla beraber yaptığı, 39
firmanın 1.102 akaryakıt tankında inceleme yapılmış bu akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili. 288 numune TÜBİTAK'a gönderilmiş ve oradan
büyük kısmı standartlara uymadığı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, teşekkür
ediyorum.
Sürenin uzatılmayacağını söylemiştim
baştan Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Ben burada
değildim o zaman.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın
Başkanım, çok yanlış bir uygulama.
BAŞKAN - O zaman teşekkür için açıyorum,
sadece teşekkür için; buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bir, bu raporu Hükûmet
takip etsin diyorum.
Bir de, Toplu Konutun
emlak pazarlama şirketi var. Bu şirketin yüzde 51 payı Amerikalı
birinin veya bir şirketin olduğu söyleniyor. Bu doğru mu? Bu yüzde
51 hissenin sahibini -burada söylüyorum ilgililere ulaşması amacıyla-
Sayın Başbakanımız tanıyor mu? Tanıyor ise, nasıl tanıyor? İyi mi bu insan, kötü
mü? Varsa buna cevap verebilecek -Başbakan olur, Sayın Bakan olur veya
yetkili hükûmet mercileri olur- bu konuda da bir cevap vermenizi diliyorum.
Aslında söylenecek
çok şey var ama, süremizi de aştım. Beni dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çorbacıoğlu.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
Sayın Özdoğan, süreniz
on dakikadır.
Ek süre verilmeyecektir
Sayın Özdoğan, duyurulur.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde,
8'inci maddede, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
AK Partinin iktidar oluşundan yaklaşık olarak dört yılı geçkin bir
zaman oluştu, bugüne kadar milletimizin yüzü bu iktidardan maalesef
gülmedi. Sayın Başbakanın seçim meydanlarında "Üç yılın sonunda
yavaş yavaş cebinize bir şeyler girecektir." demesine rağmen,
maalesef bu dört yıllık süreç içerisinde milletimizin cebinden yavaş
yavaş bir şeylerin çıktığını gördük. Tabii, şimdi 2007 yılı bütçesini
görüşüyoruz. Bunun nedenleri vardır, neden bu hâle geldik? Bu konudaki
fikirlerimi, görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
birtakım ülkelerde yoksulluk hep vardır ve giderek de bu yoksulluk
artar. Yoksulluğun artması bir tesadüf değildir. Bu mesele, siyasi iktidarların
bir tercih meselesidir veya kötü yönetim meselesidir. Kendi tercihlerine
uygun olarak uyguladıkları politikaların ürünüdür.
İçi boşaltılan bankaların
bedelini yakın geçmiş zamanda gariban halkımız ödemiştir, bir nedeni
budur değerli arkadaşlar. Bu iktidar sayesinde halkımızın sırtına
bindirilen bu rakam 50 milyar dolardır.
Bugünkü Hükûmet ise,
yoksulluğu önlemeyi, evlere kömür ve gıda dağıtımıyla sınırlı
olarak görmektedir. Üstelik milletin parasıyla AK Partinin propagandasını
yapmaktadır. Tabii ki, bu da, çok çirkin bir usuldür.
Her ülkede belirli
kaynaklar vardır ve bu kaynaklar da sınırlıdır. Önemli olan bu kaynakları
iyi yönetmektir. İşte, AK Partinin beceremediği, bu iyi yönetme meselesidir.
Değerli arkadaşlar,
gaye yoksulluğu önlemektir. AK Parti İktidarı toplumun büyük kesimine
bu kaynaklardan pay vermemektedir.
Bu iktidar döneminde
çiftçiye verilen destek gerilemiştir, taa, dörtte 1 oranında aşağı
yukarı, gerilemiştir ve çiftçi fakirleşmiştir.
İşçi ve işçi emeklisi
sefil bir hayata itilmiştir.
Memur ve devlete yıllarını
harcayan emekli, açlık ve sefalete itilmiştir. Emekli aylıkları
enflasyonun altında kalmış ve emekli yok olmuştur.
Esnaf, vergi ve harçların
çokluğu ile Bağ-Kur primlerinin yüksekliği yüzünden yok olma durumuna
gelmiştir. Aldığını satamaz durumdadır ve sattığını yeniden yerine
koyamaz duruma gelmiştir.
Ülke sathında, bu iktidar
döneminde, her yıl yüz binlerce esnaf kepenk kapatmaktadır. Tabii
ki, yüz binlercesi de kepenk açıyor; ama, kapatılan kepenk sayısı daha
fazladır değerli arkadaşlarım. Bunu, devletin Türkiye İstatistik
Kurumu bize bildirmektedir.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi hangi parti getirdi Meclise?
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri. Hatibe söz atmayalım.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Beni millet getirdi, millet. Millet getirdi.
Yazıklar olsun, sende
fetişist bir düşünce var, fetişist. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Yazık yazık!.. Hiç sana yakıştıramıyorum. Demokrasi kültürü yok
sende.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Beni buraya getiren millet buradan da gitmemi istedi, onun için
gittim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Genel merkezin önünde düğmenizi ilikleyip perende attığınız
günleri unuttunuz mu?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Haşa!.. Haşa!.. Perende atanları ben iyi biliyorum. Ben il başkanlığı
yaptım, emeğimle geldim.
Değerli arkadaşlar,
AK Parti ve Sayın Başbakan ise, bu olumsuzlukları laiklik panzeriyle
nötralize etmeye ve örtmeye çalışmaktadır.
Bakın, son Millî Eğitim
Bakanlığı Şûrasına, imam-hatiplilerin haklarına meydan okuyan TÜSİAD
Başkanına Sayın Başbakan suskun kalmıştır, hakkını arayan çiftçiye
"Al ananı git." demiştir ve yine, Erzurum'da, çiftçiye
"Bu millet, yatıp kalkıp sizin için mi çalışacak?" demiştir,
bizzat kulaklarımla duymuşumdur.
CAHİT CAN (Sinop) -
Çiftçi olmadığı anlaşıldı onun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- "Askerlik yan gelip yatma yeri değil." diye şehit ve gazilerimizden,
bütün Türk Silahlı Kuvvetlerimizden pek çok konuda azarı eksik olmayan
Sayın Başbakanımız, TÜSİAD Başkanına neden bir laf olsun etmez? Bunu,
milletimize sormak istiyorum.
AK Parti, egemenlerin
iktidarı mıdır yoksa değerli arkadaşlar; Sayın AK Partililer soruyorum
sizlere? Yoksa, ezilen, itilen, kakılan, hakkı yenen varoşlardaki
sessiz çoğunluğun mu iktidarıdır; size soruyorum? Varoşlardaki sessiz
çoğunluğa da soruyorum, göbeği şişkin patronlara da soruyorum.
Sayın Başbakan… Şimdi,
soruyorum tekrar: Sizi, iktidara, ülkenin kaymağını yiyen patronlar
mı getirdi, yoksa, itilip kakılan o imam-hatipliler, o muhafazakâr,
dinî değerlerine bağlı yoksul ve orta direk mi getirdi; buradan soruyorum?
Hem çoğunluğun var, bu imam-hatipliler ve başörtü konusunu neden
dört yıldır çözemedin; bunu da sormak istiyorum? Yazık değil mi o insanlara!
CAHİT CAN (Sinop) -
Siz çözdünüz mü?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Seçim yılında hadiseyi tekrar ısıtıp gündeme getiriyorsunuz. Artık
başörtü mevsimi geldi, dindarlık mevsimi geldi değerli arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Senden başka kürsüde konuşan yok.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Dinî değerleri siyasi emellerine alet etme. Bu asil millet bu yalancı
dolmaları asla yutmayacaktır, çünkü, çok tecrübe sahibi olmuştur.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Kendi de gülüyor. O söylediğine sen de gülüyorsun,
sen de inanmıyorsun.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Söylediğine kendin gülüyorsun.
BAŞKAN - Sayın Kastal…
Lütfen, Sayın Kastal…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yok… Ben verdiğim örneğe gülümsüyorum, verdiğim örneğe.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- İnandığın gibi konuş.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ama yapamadınız. Fatma Hanım, kardeşim, yapamadınız… Yapamadınız…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Kendin gülüyorsun söylediğine.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yaptınız mı yapmadınız mı? Yapamadınız. Milletime de soruyorum
buradan, yapamadınız.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Niye gülüyorsun o zaman?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Kendin inanıyor musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, dinî değerler kullanmak değerli arkadaşlar günahtır. Siz
iktidarsınız, kullanmayın. Ya yapın şu meseleyi, biz de sizi alkışlayalım.
CAHİT CAN (Sinop) - Ayeti hadis okuyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yapsanız okumam. Cahitciğim, yapsanız okumam ayeti hadisi. Yapmadığınız
için okuyorum. Neden…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Bunları yapamadığın için mi ayrıldın?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, bir nedeni de odur.
Bakın, bir şey söyleyeyim:
Çünkü, siz, artık bu kesimlerin hükûmeti değilsiniz. Holdinglerin
ve patronların hükûmeti oldunuz değerli arkadaşlar.
Bugün AK Parti İktidarından
en çok faydalanan değerli arkadaşlar, geçmişte Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'a "Bu muhtar bile olamaz." ve iktidar olmadan önce
en ağır hakaretleri eden göbeği şişkin patronlar bugün yalakalık
yapıyorlar. Ben, eminim ki bu patronlar Sayın Başbakanı yine de sevmiyorlar.
Ama, tabii ki, çoğunlukla büyük bir iktidarsınız, şimdi sizin yanınızda bulunmak mecburiyetindedirler.
Dostunuzu düşmanınızı iyi bilin. Ben size bunu anlatmak istiyorum.
Bunu elbette ki siz de iyi biliyorsunuz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Dost acı söyler, doğru söyler!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Siz biraz da şu vatanın, şu Anadolu toprağının gerçek insanlarının
faydalanmasını sağlayacak politikalar yapın arkadaşlar. Bunu istiyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - İbrahim Bey, Doğru Yol'dan da mı onun için ayrıldın?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bak, bir şey söyleyeyim…
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bak, onun cevabını vereyim, onun cevabını vermek istiyorum: Sayın
Vahit Kiler de burada söyledi, benim olmadığım bir zamanda, bende
bir kabahat, bir suç bulamadı, üç parti değiştirmişim.
Değerli arkadaşlar,
ben hiçbir partiye...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Üç değil, iki.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- İki diyelim, iki olsun. AK Partiyi de sayıyor ya.
Ben hiçbir partiye göbeğimden,
menfaatlerimle bağlı değilim. Kim ki, milletime ihanet ederse, ben
her partiden ayrılırım. Bunu da milletim duysun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Doğru Yol da mı ihanet etti?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, o da ihanet etti.
Eğer sizler gibi göbeğimden
partilere bağlı olsaydım, siyaseten rant yeseydim, paçamı bu ranta
kaptırsaydım, sizin gibi ben de ayrılmazdım. Ama, alnım ak, yüzüm
açık benim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi Genel İdare Kuruluna almış olsalardı kalacak mıydınız
orada?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Milletime ihanet eden her partiden ayrılırım; bunu unutmayın, bunu
hiçbir zaman unutmayın.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi Genel İdare Kuruluna alsalardı, kalacak mıydınız?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- Müdahale etmesinler Hatibe Sayın Başkan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, bir Erzurum türküsü vardır arkadaşlar, fakir fukarayı öyle
tekmelediniz ki… Ne diyor burada:
"Evvel yarin sevgilisi
ben idim,
Şimdi daldalardan bakan
ben oldum."
Bu, Türkiye genelinde:
"Evvel yarin sevgilisi
ben idim,
Şimdi uzaklardan bakan
ben oldum."
İşte, fakir fukara,
sizi iktidara getirenler uzaklardan bakıyor. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Büyükkaya.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Bu madde, biliyorsunuz,
özel idareli kurumlara 5018 sayılı Kanun'a göre, hazineden karşılıksız
yardım yapmayı düzenliyor ve bunun ödeme şeklini belirleyen bir
madde. Son derece açık ve 2006 yılında, bu maddeye göre, yaklaşık 10
milyar 842 milyon YTL'lik de ödenek ayrılmış durumda. Bu ödeneğin önemli
bir kısmı da şu ana kadar kullandırılmıştır. Ve bu ödenekte en büyük
pay ise iki kuruma ait: Emekli Sandığı 5 milyar 487 milyon YTL ve Yükseköğretim
Kurumu da 3 milyar 684 milyon YTL.
Şimdi, ben bu maddelerle
ilgili kısaca söylemek istiyorum. Geçen gün, biliyorsunuz, Anayasa
Mahkememiz, Emekli Sandığına mensup kamu görevlilerini dikkate
alarak Sosyal Güvenlik Yasası'nı iptal etti ve -geçen gün de bunu Mecliste
ifade ettim, bu ödenekten de görüyorsunuz, en büyük pay oraya ait- bu
ülkenin vatandaşları sadece kamu görevlileri, işçisi, memuru,
esnafı, işvereni bu ülkenin vatandaşı değil, onlar eşit hakka sahip
olmak durumunda değil. Ve Emekli Sandığı mensupları toplam sosyal
güvenlik sistemi içinde sadece yüzde 15 paya sahip, ama, açığın yüzde
42'sini teşkil ediyor.
Bunu sürekli söylemek
zorundayız, çünkü, unutmayalım ki, bu, çoğunluğun azınlığa para aktarması
demektir. Dolayısıyla, bu noktayı bu millete iyi anlatmalıyız. Kurumlarımıza
da anlatmalıyız. Adalet ve hak yerini bulacaksa, mutlaka bunları
söylemeliyiz.
Sonra, Yükseköğretim
Kurumuna da bunu buradan seslenmeliyiz. Biz diyoruz ki: "Üniversite
kurduk, haydi aç." Sağlık Bakanımız bu kürsüden söylüyor, diyor
ki: "Doktora ihtiyacımız var, kontenjanınızı artırın; uzman
hekime ihtiyaç var, artırın." Ama, diyorlar ki: "Efendim,
ödeneğimiz yok." Ödeneği kuruşuna kadar kullandırıyor bu
Hükûmet. Dolayısıyla…
Şimdi, bir muhalefetteki
arkadaşımız şunu söyledi: "Siz, evet, büyük bir iktidarsınız."
dedi. Doğru, biz büyük bir iktidarız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kim dedi ya?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(Devamla) - Büyük bir iktidar olduğumuz için zaten, Türkiye'yi bir
yerden alıp bir yere taşıdık. Dün, gerçekten çok mutlu olduğum bir söz
söyledi Avni Doğan arkadaşım. Evet, birileri hâlâ Onuncu Yıl Marşı'nı
öğrenmeye çalışırken, biz, yüzüncü yıl marşını besteliyoruz. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Türkiye'yi oraya taşıyoruz. Onun için
gerçekten büyük bir iktidarız.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, Malatya'da Gümrük Müdürlüğü var. Havaalanımız da yeterli,
havaalanımızın pisti de yeterli. Durum böyle olduğu hâlde Sayın Bakan,
Malatya Havaalanı bir türlü uluslararası uçuşlara açılamıyor. Bununla
ilgili olarak acaba Hükûmetiniz ve sizler Malatya Havaalanı'na uluslararası
uçuş yönünden izin verecek misiniz? Bu bir.
İkinci husus Sayın Bakan:
Malatya ili Doğanşehir ilçesinde Söğüt beldesine bir küçük çaplı
bir baraj yapma söz konusu idi. Bununla ilgili bir gelişme var mı?
Yine, Doğanşehir ilçemizin
Gövdeli Belediyesinde lise binası yapılmış, ancak henüz öğretime
açılmamış, bina orada bomboş duruyor, lise için de izin verilmiyor. Bununla
ilgili acaba Hükûmetin bir izni olacak mı veya bu liseyi açacaklar
mı? Bina orada çürümeden kurtulacak mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu
iki soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, Dünya Bankasından
kredi kullanan ülkeler arasında Türkiye 2004 yılında birinci, 2005
yılında ise, ikinci olmuştur. Bu durumu neye bağlamaktasınız?
Gelişmekte olan ülkeler
açısından Türkiye'nin konumunu tanımlar mısınız?
Son sorum: 2006 Ocak ve
Ekim ayını baz aldığımızda, bu bandı baz aldığımızda, yurt dışından
gelen toplam doğrudan sermaye ile yurt dışına çıkan toplam sermayeyi
kıyaslar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum
var. Birinci sorum: Tekel ürünleri olan sigara ve içkideki ÖTV oranının
yüksek olması, sahte içki ve sigara üretimini artırmaktadır. Halk
sağlığını yakından ilgilendiren bu sorunun giderilmesi için ÖTV
oranında indirim yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Kaçak
sahte akaryakıttan milyonlarca YTL'lik vergi kaybı ortaya çıkmaktadır.
Kaçak sahte akaryakıttan kaç YTL'lik vergi kaybı vardır? Kaçak sahte
akaryakıtı önlemek için Bakanlığınızın yaptığı bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum
olacaktır. Tunceli ve ilçelerini ulaşımda Elâzığ'a bağlayan Pertek
Köprüsü, Keban Barajı yapılırken sulara gömüldü. Otuz yıldan beri
ulaşım feribotla sağlanıyor. Geceleri risk nedeniyle feribot çalıştırılmadığı
için Tunceli, Pertek ve Hozat'ta hayat duruyor.
Birinci sorum: Sayın
Başbakanın bu köprünün yapımı için sözü olmasına rağmen bir faaliyet
daha olmamıştır. Sayın Bakanım, bu köprüye 2007 yılı içinde ödenek
ayıracak mısınız?
İkinci sorum: Tunceli'de
terörden zarar gören vatandaşlarımız hak etmiş olduğu tazminatlar
zamanında ödenmediği için mağdur olmuşlardır. İçişleri Bakanlığına
intikal eden Tunceli'deki terör mağdurlarının tazminatlarını
2006 yılı içinde ödeyecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana şunu
sormak istiyorum: Konuşmasında, sanki, kaymakamları, idare amirlerini
muhalefet eleştiriyormuş gibi, onları korur bir havada birtakım
şeyler söyledi. Oysaki, Antalya'da İl Özel İdaresinin birtakım hizmetlerinde,
bu hizmetleri AKP İlçe Başkanı açıklıyor kendileri yapmış gibi. Kaymakamlar
bir figüran durumuna düşürülüyor. Örnek istiyorsa kendisine
kırk tane örnek veririm. İnek dağıtımı yapılıyor, AKP İlçe Başkanı
düzenliyor töreni. Başka işleri de o yapıyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Yok öyle bir şey.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, kaymakamlarınıza, valilerinize sahip
çıkacağınızı söylediniz, onları bizim eleştirdiğimizi söylediniz.
Alanya'daki uygulama sizin bilginiz içinde mi gerçekleşiyor? Birincisi
bu.
İkincisi: Onuncu Yıl
Marşı'nı söyleyemeyenler ya da söylemeyenler yüzüncü yıl marşını
nasıl söyleyecekler? Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gelir uzmanlarıyla
ilgili soruma cevap alamadım. Onun hakkında cevap istiyorum.
Sayın Tarım Bakanımız
da buradayken, Sayın Bakanım, veteriner hekimlerle ilgili olarak
maaşlarında yeterli artış yapamadık. Bu konuda bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Kılıç'ın Malatya'da havaalanı uluslararası uçuşa açılacak mı; Malatya'da,
ismini tam alamadığım bir ilçede lise yapılmış…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Doğanşehir ilçesi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Doğanşehir ilçesinde lise açılacak mı ve Malatya'yla
ilgili diğer soruları var. Tabii, ben, yine aynı şeyi söylüyorum,
bunların hiçbirisi ilgili maddeyle alakası yok Sayın Başkanım. Yani,
bu konuda da, ben, şimdi tabii ilgili bakanlardan bunların şeylerini
alayım, size bildireyim, yazılı olarak bildireyim. Onun dışında
başka bir şey…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Ben cevap veririm Sayın Bakan. Öğrenci sayısı yeterli olduğunda
açılacak.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Efendim?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Öğrenci sayısı yeterli olduğunda lise açılacak.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Öğrenci sayısı yeterli beyefendi. O çevrenin merkez bir lisesi.
Vara, yoğa konuşmayın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Işık, Dünya Bankasındaki kredilerde daha
önce birinci olduğumuzu, bu sene de ikinci olduğumuzu söyledi. Demek
ki, bizden daha fazla kullanan bir ülke daha çıkmış, o da birinci olmuş.
Ama, şunu özellikle belirtmek istiyorum ki, Dünya Bankasının kriterlerine
uyan güven ve istikrarı gösteren ve ekonomik şartları gösteren Türkiye'nin
kredibilitesi fevkalade yüksektir. Dolayısıyla, Dünya Bankası
da bize kredi vermek için oldukça gayret de sarf ediyor, onlar da. Ama,
Türkiye, artık, ihtiyacı kadar… Her krediye de "aman, ihtiyacım
var, alacağım" şeklinde bir yaklaşımımız çok şükür yok. O eski
günler hep geçti, geride kaldı. İnşallah, tarihe gömülür, bir daha
da onları yaşamayız. O bakımdan, kredibilitemiz fazla olduğu müddetçe,
onlar bize vermek isteyecekler; ama, biz de uygun şartlı olanları kabul
edeceğiz. Bütün politikamız da budur.
Şimdi, Sayın Ekmekcioğlu
"Tekel ürünlerine sigarının ÖTV oranında bir indirim yapmayı
düşünüyor musunuz?" diyor. Hayır, düşünmüyoruz, yani, kolay
kolay da düşünmeyiz. "Yurt dışına göre daha fazla" diyor. Yurt
dışına göre de fazla değil.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Zaten Tekeli yok ettiniz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Daha gideceğimiz yol var yani orada.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Zaten Tekeli yok ettiniz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yurt dışındakilerle eğer kıyaslarsak, gideceğimiz
yol var.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Zaten Tekeli yok ettiniz, sayenizde Tekel olmadı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, Tekel, tarihinde ilk defa böyle kâra geçiyor
bizim zamanımızda. Onu da iyi takip edin. Tekelle ilgiliyseniz, iyi
bilirsiniz bunu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İlgiliyiz tabii…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Tekelin ocağını batırdınız döneminizde.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - "Kaçak akaryakıtı önlemekle ilgili olarak
ne yaptınız?" Kanun getirdik, kanun var.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Hangi kanun?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, akaryakıttaki kaçaklığı önlemeyle ilgili
kanun getirdik.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Önlediniz mi Sayın Bakanım, akaryakıttaki kaçakçılığı önlediniz
mi?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Önlemeye başladık, önlemeye başlıyoruz. Ayrıca
da enerji…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Ne zaman başlıyorsunuz? Dört sene geçti…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Vazifeniz Tekeli yok etmekti, yok ettiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Kaç koldan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor sorularınıza.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bak, kaç kişi konuşuyorsunuz hep bir ağızdan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Çok önemli bir konu…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Kaç kişi hep bir ağızdan konuşuyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bakan…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bütün televizyon da görüyor yani.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Kaçak akaryakıtı önlediniz mi önlemediniz mi?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ya, yapmayın…
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Yakalanıyorsunuz, ağzınızla yakalanıyorsunuz…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye yanıt vermiyorsunuz? İneklerle…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) -Tek başıma sordum, bana yanıt vermedi. Niye yanıt vermiyorsunuz
süre olduğu halde?
BAŞKAN - Sayın Çakır…
Yok.
Sayın Gazalcı…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, devam edebilir miyim bir ikisine?
Bitti mi?
BAŞKAN - Devam etmiyorsunuz
diye şey yaptık Sayın Bakan.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yalnız, bu kadar, ben konuşurken Sayın Başkan,
hep bir ağızdan bana müdahale ediyorlar, söz atıyorlar, ben ne yapayım?
Bir şiir okuyayım bari size müsaade ederseniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şiir dinlemeye gelmedik. Sayın Bakan, siz bana yanıt verin.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
siz, sayın milletvekillerinin sordukları sorulara cevap vereceksiniz,
karşılıklı konuşmayacaksınız.
Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şiir dinlemek istemiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Vereceğim, ama, aynı şekilde bana cevap vermiyor…
BAŞKAN - Buyurun, şiirinizi
okuyun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O zaman, Sayın Güyüldar'ın sorusuna cevap vereyim.
Keban Barajı'ndaki o köprüyle ilgili olarak Sayın Başbakan, ne dediğini,
onu bilmiyorum, ama, yalnız şunu biliyorum ki, Sayın Başbakanımız
bugüne kadar verdiği bütün sözleri tutmuştur.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Bakan, dokunulmazlık hariç.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bütün sözleri tutmuştur. Eğer bunun sözünü de
verdiyse, bu da bilin ki yapılacaktır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Başkan, süre var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Baloğlu terör mağdurları için…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Gazalcı'ya söz verdiniz, tekrar Bakana söz verdiniz!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Şahin…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - …bir ödeme yapıldı mı diye sordunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Ben de soru soracağım!
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen, uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
olduğunuzu hatırlatıyorum Sayın Şahin.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
- Sayın Başkan, Gazalcı'ya söz verdiniz, dönüp Sayın Bakana söz verdiniz.
BAŞKAN - Başkanlık Divanına
o şekilde hitap edemezsiniz, lütfen! İndirir misiniz elinizi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Henüz Meclise intibak edememiş.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Terör mağdurları için ödeme yapılmıştır. Daha
yeni ödemeyi yaptık Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlandı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Onu da arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum
:
Yatırım harcamaları
MADDE 9- (1) 2007 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında
herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler
ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara
sari işlere (proje kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu
gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve hidroelektrik santral projeleri
ile Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi
ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi kapsamındaki işler
hariç) 2007 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2007 yılı yatırım
ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında
kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2007 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak
suretiyle revize edilebilir.
(2) Silahlı Kuvvetler
bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda
yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO
altyapı yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara
ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan
alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine
bağlı olmayıp, 2007 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde
yer almaz.
(3) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin yatırım programında ödenekleri
toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük
onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı
projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla
tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama
kalemleriyle ilgili işlemlerde 2007 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümleri uygulanır.
(4) 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili
Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda
gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran
proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu
il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği taşıyan işler,
bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında
da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
(5) Dördüncü fıkraya
göre yürütülecek projelerin etüt, keşif ve kontrollük hizmetlerinin
ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca ihale edilmek
suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi, valinin onayı
ile il özel idarelerince gerçekleştirilir.
(6) 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için 2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekilleri lütfen cihazlara girsinler.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Enis Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili.
Sayın Tütüncü, hem
Grup adına hem de şahsınız adına söz isteğiniz olduğu için süreniz
on beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu yeni günde -şu anda 25
Aralığa girdik- en iyi dileklerimle, sevgi ve saygılarla selamlıyorum.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Hayırlı günler, hayırlı günler…
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Sözlerime başlamadan önce, 7'nci madde üzerindeki soru sorma esnasında
sehven, 95 milyon dolar diyeceğime 95 bin dolar ifadesinde bulundum.
Zabıtlarda düzeltilmesi için…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Biz onu yorumlamıştık zaten.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Evet. Çünkü, 147 milyon YTL, 95 milyon dolar eder. Teşekkür ederim,
sizler de yorumladınız. Bunun zabıtlardan, tutanaklardan düzeltilmesini
rica ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9'uncu madde, yatırımlarla ilgili bir madde. Türkiye'de
ekonomik büyüme çabalarını engelleyecek en büyük sorunun, kanımızca,
kamu sabit sermaye yatırımlarının Türkiye'de son derece düşük olmasıdır.
Bakınız, bugün görüşmekte
olduğumuz bu tasarının, kanun tasarısının 8'inci sayfasını açınız,
kitapçığın 8'inci sayfasını açınız ve burada ekonominin genel dengesi
tablosu var, bu tabloya 2002 ve 2003 sütunlarını ekleyiniz. Şöyle
bir manzarayla karşılaşacaksınız: Kamu sabit sermaye yatırımlarının
gayrisafi millî hasılaya oranı, 2002 yılında, yüzde 6,1. Bu oran,
2003 yılında yüzde 5,3'e düşmüş, 2004 yılında bu oran 4,6'ya düşmüş.
2005, 2006 ve 2007 yıllarında, sürekli olarak, kamu sabit sermaye yatırımlarının
gayrisafi millî hasıla içindeki oranı, 2002 düzeyinin sürekli olarak
altında kalmış.
Şimdi, bu tespiti yaptıktan
sonra, ikinci olarak, kamu sabit sermaye yatırımlarının sektörel
dağılımını ele alınız. 2007 yılında, tarım, eğitim ve sağlık sektörlerine
yapacağınız kamu sabit sermaye yatırım paylarının düşük olduğunu
göreceksiniz. Hem de bu düşüklük, daha bir yıl önce yürürlüğe soktuğunuz
Dokuzuncu Plan'ın hedeflerinden de oldukça düşük.
Bakınız, kamu sabit
sermaye yatırımları içinde tarımın payı, 2007 yılı için yüzde 7 olarak
programlanmış. Oysa, planın yıllık ortalama hedefi yüzde 10,2. Yani,
tarıma, toplam kamu sabit sermaye yatırımları içinde yüzde 3,2 daha
az yatırım ayırıyorsunuz. Aynı şekilde, eğitim, eğitim payı, yüzde
12,1 olacak bu 2007 bütçesine göre. Oysa, plan hedefiniz sizin yüzde
19,1 ve ne yazık ki, sağlıkta da kamu sabit sermaye yatırımlarını,
2007 yılında, plan hedefinden yaklaşık 2,5 puan daha düşük yapıyorsunuz.
Böyle bir şey kabul edilebilir mi değerli milletvekilleri?
Tarım, eğitim ve sağlık
gibi son derece stratejik sektörlerde ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
vizyonu açısından, iddiası açısından son derece önemli görülen bu üç
sektörde kamu sabit sermaye yatırımlarının böylesine düşük olması
kabul edilebilir mi? AKP İktidarının ilk günlerinden itibaren kamu
sabit sermaye yatırımlarının önemini size anlatmaya çalışan milletvekili
arkadaşlarınızdan biriyim. Ecevit Hükûmeti ile Abdullah Gül Hükûmeti
zamanında, toplam tutarı 20 katrilyon lirayı aşan -2006 fiyatlarıyla
hesapladık bunu- 1.602 yatırım projesini elediniz, geri kalan yatırım
projeleri de çok yavaş yürüyor. Projelerin tamamlanma süreleri
yeteri ödenek ayrılmaması nedeniyle uzuyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konu şu açıdan önemli: Bakınız, kamu sabit sermaye
yatırımlarını ihmal etmek demek, ülkeyi geleceğe dönük olarak
gizli, ama çok ağır bir borç yükünün altına sokmak demektir. Ne yazık
ki, dört yıllık iktidarınızda, farkında olmadan, Türkiye'yi ileriye
dönük, gizli, ama çok ağır bir borç yükü altına soktunuz ve 2007 yılında
da bu yanlışınızı sürdürüyorsunuz.
Bakınız, bu nedenle
enerji, ulaştırma gibi fiziki altyapı yatırımlarında, eğitim ve
sağlık gibi sosyal altyapı yatırımında, ar-ge (araştırma-geliştirme)
faaliyetleri, teknopark gibi teknolojik altyapı yatırımlarında
ve tarımsal altyapının rehabilite edilmesi, sulama tesislerinin,
drenaj, toprak toplulaştırma, erozyonla mücadele gibi yatırımların
mutlaka ve mutlaka geciktirilmeden yapılması gerekiyor ve bu
alanlarda kamu, kamu sabit sermaye yatırımları çerçevesinde bir
yatırım seferberliğine bir an önce sokulmalıdır.
Bakınız, geçen yılki
bütçe görüşmesinde de bu konuya değindim, Avrupa Birliğinin on
beş ülkesi, gelişmiş on beş ülkesi, kişi başına 100 dolar kamu sabit
sermaye yatırımı yapıyor ise -ki yapıyorlar- biz ancak 19 dolar yapabiliyoruz.
Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Yine, Avrupa Birliğinin
bu gelişmiş on beş ülkesi, kilometre kare başına eğer 100 dolar kamu
sabit sermaye yatırımı yapıyorlar ise, Türkiye ancak 15 dolarlık
kamu sabit sermaye yatırım yapabiliyor. Böyle devam ederse, değil
yabancı sermayenin gelmesi, korkarız, yerli sermayenin de yurt
içinde kalması zor olabilir. Eğer, Avrupa Birliğinin güçlü ülkeleri
100 dolarlık kamu sabit sermaye yatırımı yapıyorsa, bizim 150 dolarlık,
200 dolarlık kamu sabit sermayesi yapmamız gerekir ki, aradaki bu
gelişmişlik farkını kapatalım. Bilmem anlatabiliyor muyum AKP dönemindeki
yanlışınızın, Türkiye'nin geleceğini nasıl ipotek altına almakta
olduğunu, bilmem anlatabiliyor muyum sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakınız, bizim hesaplamalarımıza göre, Türkiye'nin, Avrupa
Birliği standartları çerçevesinde, yılda 1,5 milyon kişiye istihdam
yaratması lazım; yani, önümüzdeki on yıllık dönemde 15 milyon kişiye
istihdam olanağı yaratılması gerekiyor Türkiye'de. Böylesine iddialı
bir hedefi nereden çıkarıyorsunuz diye bana sorabilirsiniz. Bakınız,
2000 yılında, Avrupa Birliğinin on beş ülkesi toplandılar ve on yıl
içinde iş gücüne katılma oranlarının yüzde 70'e çıkarılmasını kabul
ettiler. Şu anda Avrupa Birliğindeki üyelerin iş gücüne de katılma
oranlarının önemli bölümü yüzde 70'in altında. Şimdi, biz Türkiye'deki
iş gücü katılma oranlarına bakıyoruz, Türkiye'deki işsizlik miktarına
bakıyoruz ve önümüzdeki on yıllık dönemde her yıl iş gücü piyasasına
katılacak iş gücüne bakıyoruz ve işte burada Türkiye'nin önümüzdeki
on yıl içinde Avrupa Birliği standartları çerçevesinde 15 milyon
kişiye iş yaratmak mecburiyetinde olduğu ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bakıyoruz, bu bütçe, 2007 bütçesi, yatırımlar düzeyiyle, ne
yazık ki, bir iddiası ve vizyonu olmayan bir bütçe konumunda. Ha,
2007 bütçesi böyle de, 2006 bütçesi farklı mıydı, 2005 bütçesi farklı
mıydı? Yani, AKP İktidarında sürekli olarak kamu sabit sermaye yatırımlarının
hem gayrisafi millî hasıla içindeki oranı düşmüştür hem de bütçe
içinde sabit sermaye yatırımlarının oranı düşmüştür. Bakınız,
2007'de yatırımlar reel olarak 2006 yılına göre yüzde 7 azalacaktır.
Azalma öngörüyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi?
Yine, merkezî yönetim
bütçesine baktığımızda, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki sabit
sermaye yatırımları, 2002 yılında yine gayrisafi millî hasılanın,
yani, millî gelirin oranı olarak yüzde 3,31 iken, 2007'de yüzde 1,92'ye
indiğini üzüntüyle tespit ediyoruz. Böylesine büyük bir yanlışı
nasıl sürdürüyorsunuz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Böylesine
büyük bir yanlışı nasıl sürdürüyorsunuz, sürdürdünüz ve sürdürüyorsunuz?
Çünkü, olan, işsizlik vurgunu altında perişan edilen insanımıza,
özellikle de gencimize oluyor. Genç insanlardaki işsizlik oranı
yüzde 33.
Bakınız, burada bir
konuya da açıklık getirmek istiyorum: Ne yazık ki Hükûmetin, burada
bizim bütün uyarılarımıza rağmen, hem işsizliğin miktarı konusunda
kafası karışık hem de açlık ve yoksullukla mücadele eden insanımızın
sayısı konusunda kafası karışık. Yani, yüzde 9,5; yüzde 10 dolayında
işsizlik oranlarından söz ediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Avrupa Birliğinin en güçlü ekonomilerinde, örneğin Almanya'da
işsizlik oranı yüzde 9,7'dir, bunu biliyor musunuz? Fransa'da işsizlik
oranı yüzde 9,5'tur, bunu biliyor musunuz? Peki, o zaman yüzde 9,5;
yüzde 8,1; yüzde 9,9'luk… Türkiye'de sizin iddia ettiğiniz işsizlik
oranları eğer geçerliyse, gerçek ise, biz demek ki, işsizlik sorununu
yıllardan bu yana hep abartmışız! Yani, bizim işsizlik sorunumuz,
bir Fransa'nın, bir İtalya'nın, bir Almanya'nın işsizlik sorunundan
oransal olarak daha düşük ise, bizim hiçbir sorunumuz yok değerli arkadaşlarım!
Böyle bir şey var mı? Yok. O zaman ne olacak? Bu işsizlikle ilgili kafamızı
netleştireceğiz. İşsizlik sorununu, biz, Avrupa Birliği standartlarıyla,
Avrupa Birliği gözlükleriyle arıyoruz. Olmaz böyle şey. Bizim hesaplamalarımıza
göre, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik oranı yüzde
18,5'tur en az, Ağustos 2006 rakamlarıyla -TÜİK'ten hesap ediyoruz- yani,
her 100 kişiden, sizin ifadeniz, 10 kişi işsiz, ama, her 100 kişiden
bize göre, en az 20 kişi işsiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Tamam efendim, teşekkür edeceğim o zaman.
BAŞKAN - Teşekkür
için buyurun Sayın Tütüncü, lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum. Gerçekten,
bu yanlışı sürdürdük, sürdürmeyelim. Yanlış hesap Bağdat'tan döner.
Öyle sanıyorum ki, dönecektir.
Bu bütçenin ve 9'uncu
maddenin hayırlı olmasını, yine de, diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bütçeler sosyal içerikli
olur, hazırlanırken. Bütçeler yatırımcıl olur. 365 milyar borcu olan
bütçenin dış borç ödemeli olur göstergesi. Sosyal içerikli olması
için bütçenin… Sağlığa ayrılan payı geçen seneye göre, yüzde 1 eksilmiş.
Genel sağlık sigortası denildi -tabii ki, şimdi yok- orada da bir eksilme
var, altı ay uzatılacakmış.
Dış borç ödemesi, neyle
ödeyeceksiniz bu borcu? Geliriniz yok. Peki, yatırım… Yatırımsız
istihdam olur mu? Yatırım olmazsa nasıl işsizliği önleyeceğiz? Ülkeyi
inşaat sahası yaparsanız, ülkeyi barajlarla donatırsanız, ülkeyi
hidroelektrik santralleriyle donatırsanız işsizliği önlersiniz.
Şimdi, bir bakıyorsunuz Türkiye'de yatırım yok. Türkiye'de niye yatırım
yok? Millî sermaye yurt dışına gidiyor, Romanya'ya, Bulgaristan'a gidiyor;
fabrikalar açıyor orada, iş sahası açıyor. Bunun sebebini acaba
hiç incelediniz mi?
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Eskidendi o.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye oraya gidiyor da Türkiye'de fabrika kurmuyor, açmıyor,
istihdam yaratmıyor? Çünkü, orada gerekirse arsayı bedava veriyorlar…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Burada da veriyorlar.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - …gerekirse SSK primlerini almıyorlar, gerekirse elektrik
ve suyu yarı alıyorlar, yeter ki sen gel benim ülkeme, benim insanlarıma
iş ver, aş ver diyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - Burada
da aynı Muzaffer Ağabey.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Hocam, biz de veriyoruz zaten.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, tabii ki biliyorum, bu ara tenkit
etmeyeceğim, ben, bu ara kıyaslama yapacağım. Tenkit kolay…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sen kıyasla, ben de kıyaslayacağım.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - …ama yol da göstermek mecburiyetindeyim.
Ben, Çalışma Bakanına,
devamlı, yan yana geldiğimizde "şu SSK primlerini indirelim,
bakınız, şu asgari ücretten vergi almayalım Sayın Bakan…"
Maliye Bakanı da yok
ya, Tarım Bakanı herhâlde…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- O söyler ona.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım, dört senede özelleştirmeden
18 milyar dolar para kazandık dediniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Öyle diyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Doğru, hakikaten 18 milyar. Sağ olun, neyimiz varsa sattınız,
verdiniz. Ne yaptınız bu 18 milyarı? Söyler misiniz bana, borç mu verdiniz,
yatırım mı yaptınız, yenisini mi yaptınız, bu sattığınız malların
karşılığında yeni bir yatırım mı yaptınız, ne yaptınız?
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Her taraf
şantiye.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
İktidara gelirken Türkiye'nin iç ve dış borcu 200 milyar dolardı. Dört senede borç 365
milyar dolara çıktı. Yani, dört senede 150 milyar borç daha ettiniz.
Zannedersem, bu arada da 90 milyar milyar da faiz ödediniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Gayrisafi millî hasılayı söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bir iktidar ki, çok ayıp, "kömür
dağıttım, yiyecek dağıttım şu kadar" demek…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- O da mı suç?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Fakir, fukaranın hakkını yedirmeyeceğim diye söyleyen
Sayın Bakan, hakikaten kömür dağıttı, Allah razı olsun. Bir sosyal
devletin, kömür dağıtmak, yiyecek dağıtmak görevidir, ama asıl mesele…
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Yollar da yaptık Hocam.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - …bu insanlara balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretmek
mecburiyetindeyiz. Sevgili arkadaşlarım, balık tutmayı öğreteceğiz
ve bunu da nasıl yapacağız? Buna iş vereceğiz, onu da söylüyorum
sevgili arkadaşlarım.
Sevgili arkadaşlarım,
çok laf atarsanız, ben belki şaşırırım, yanlış da söylerim, yapmayın.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Ben buradayım Hocam, rahat ol.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ayıp olur sevgili arkadaşlarım.
Sevgili arkadaşlarım,
185 milyar dolar veya Türk lirası bütçe var deniyor, 204'e bağlamak
için 17 milyar lira para ekleniyor, yani açık bütçe.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
sosyal içerikli, bütçenin, olması lazım dedik. Herkesin ağzında, 7
veya 8 milyon kişi engelli var deniyor, ama normalde bu süreğen hastalıklarla
birlikte olan bir engelli grubu, normalde 2-3 milyon engelli var. Şimdi,
bu engellilere, ayda, evinde bakılıyorsa 385 milyon lira yardım
ediliyor, eğer kurumda ise bu 2 katına çıkarılıyor. Teşekkür ederim.
Hiç yoktan iyidir. Doğruya doğru. Eskiden hiç yoktu, şimdi var.
Peki, o evinde duran
engelliyi, 385 milyon lira para veriyoruz, bu arabayla gidecek, gelecek
veya bakıma muhtaç ise, diğer, evinde iki tanesi birden ise daha fazla,
yani kurumda imiş gibi düşünebilsek daha iyi olmaz mı?
Sayın Bakan, kaç kişi
sordu cevap verilmedi, Türkiye'nin göz bebeği ve ülkemizin kalkınması
için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınması için GAP'a ne yaptık?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hah, onu söyle işte.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım ne yaptık GAP'a? Bu GAP'ı niye bıraktık
bu yarı yolda? Bunu söyleyin sevgili arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu GAP eğer faaliyete geçerse ülkemizde zarar mı ederiz
acaba?
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Urfalılar seviniyor ağabey.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Urfalılar alkışladı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Kim olursa olsun, benim 73 milyon insanımın hepsi birdir;
gerek Urfa'da olsun gerek Mardin'de olsun gerek Edirne'de olsun gerek
Karadeniz'de olsun, ne fark eder, hepsi insandır. Ama, mühim olan, bu
yatırımları, bugüne kadar yapılmış, yarım kalmış tesisleri bir an
evvel bitirmekte yarar vardır diye düşünüyorum; çünkü, bizim oraya
yaptığımız yatırımlarda tüyü bitmemiş insanların hakkı vardır. Bunu
heba etme lüksümüz yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
teşekkür ediyorum.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bir dakikayı vermeyecek misiniz?
BAŞKAN - Süre tamamlandı,
sadece teşekkür için açıyorum. Lütfen…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, sevgili arkadaşlarım, söylenecek çok eksiğimiz
var. Elbette ki, dört senede bu iktidar hiçbir şey yapmadı dersem, o
yanlışlık olur, beni üzer.
MAHFUZ GÜLER (Batman) - Allah razı olsun.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Doğru
söze bravo.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Ama, sevgili arkadaşlarım, Avrupa Birliğine girme aşamasında
millî hasıla kişi başına 5 bin dolar düşüyor demek çok da iç açıcı değildir.
Avrupa Birliğinde, millî hasılanın en az 15, 20, 25, 30 bin dolar olduğu
yerde, Türkiye'nin bununla övünmesi, bence, biraz abes kaçıyor gibi
geliyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Artıracağız,
artıracağız, 10 bin dolara çıkaracağız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım, bu bütçenin ülkemize, milletimize ve hepimize
hayırlı olmasını diliyorum. Bu saatten sonra beni bu sabrınızla dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum.
Hoşça kalın. (Anavatan
Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Sayın Kacır, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce burada konuşan
değerli hemşehrim Muzaffer Kurtulmuşoğlu Ağabeyimi pek üzmek istemem.
Kendisini de çok severim, kendisi bunu bilir. Sağ olsunlar, kendisi
buradan öyle konuşuyorlar ki, sanki mensubu bulundukları parti
bu ülkede hiç iktidar olmamış. Bize diyorlar ki: "Haydi, bu borçları
nasıl ödeyeceksiniz?"
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Yeni geldi, onun ne suçu var!
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Evet, değerli hemşehrim, sizin mensubu bulunduğunuz parti, son on
yıla, bizden önceki son on yıla damgasını vuran bir parti en azından.
Daha fazla da, son on yılından bahsedelim ve son on yılını bırakalım,
son beş yılına bakalım. Yani, 1999 yılında borç faizi olarak 11 katrilyon
ödüyordunuz. İktidara geldiniz, iktidar ortağısınız, 11 katrilyon
faiz ödüyordunuz 1999'da, 2000'de 20 katrilyona çıkardınız, 2001'de
41 katrilyona çıkardınız, 2002'de 52 katrilyona çıkardınız ve biz
geldiğimizde, sizden kalan borçtan dolayı 2003'te 59 katrilyon faiz
ödemek zorunda kaldık.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Onu çıkaran bakanların yarısı şu anda sizde, sizde. Sizin
bakanlarınız.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Evet, şimdi, siz bize bu borçları miras olarak bıraktınız ve ondan
sonra bize "Siz rantiyecilere bu kadar para aktarıyorsunuz…"
Bu grafik böyle 10'dan başlayıp 59'a çıktığı gibi devam etseydi, bugün
ülkenin durumu çok feci olurdu, ama, Allah'a şükürler olsun ki AK Parti
iktidara geldi ve yüzde 70'ten faizi yüzde 20'lere çektik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Kaç para ödeyeceksiniz 2007'de? Faiz oranı ne?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Ünal Bey, 75 katrilyon ödeyeceksiniz, 75 katrilyon.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, her 1 puan 2 katrilyona tekabül ediyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
2007'de 53 milyar dolar faiz ödeyeceksiniz, 53 milyar dolar.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Biz 50 puan aşağı çekmişiz. Demek ki, her yıl 100 katrilyon civarında
bu ülkeye kazandırmışız. Şimdi, bu şartları görmemezlikten gelemezsiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Kacır, borç ne kadar arttı, borç?
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Şimdi, biz bu faizleri ödedik, ödedik ama ülkede gayrisafi millî
hasılayı o oranda artırdık ki, şimdi, 2002'de yüzde 78 olan kamu net
borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı bizim dönemimizde 70'e,
63'e, 55'e, 50'ye indi. Ee, bunu göreceksiniz.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisinden çok değerli arkadaşlarım burada görüşlerini söylediler.
Sayın Hacaloğlu diyorlar ki: "Biz iktidara gelirsek…"
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hangi iktidar?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- "Gelince." "Gelirsek" değil "gelince."
ÜNAL KACIR (Devamla)
- "Biz iktidara gelirsek -ya, öyle bir şey olması pek muhtemel
değil ama- faiz dışı fazlayı..."
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Hadi oradan…Hadi oradan…
ÜNAL KACIR (Devamla)
- "…faiz dışı fazlayı yüzde 3 tutacağız."
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen muhalefette bile olmayacaksın.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Tamam, bu bir görüştür, ama, yine Cumhuriyet Halk Partisinden değerli
bir arkadaşım da diyor ki -Sayın Yüksel Çorbacıoğlu- "Siz borcu
borçla ödüyorsunuz."
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Yalan
mı?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sizin
her tarafınız borç.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli dostum,
borcu borçla ödemek istemiyorsanız faiz dışı fazlayı yüksek tutmanız
lazım ki, borcu borçla ödememiş olasınız. Siz faiz dışı fazlayı aşağı
çektikçe, borcu borçla ödemek zorunda kalırsınız. Bu matematiktir,
bunu bilmeniz lazım.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Kimin iktidar
olduğuna bağlı o.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Onun için, değerli
arkadaşlar, yine deniliyor ki: Siz memura ne verdiniz, siz emekliye
ne verdiniz, siz muhtara ne verdiniz?
Değerli dostlar, işte, bakın...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Muhtarlar
sizi köyden kovalayacaklar.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Muhtarlarımıza,
98 lira 2002 yıl sonu itibarıyla alırlarken, enflasyona göre artış
olsaydı, 143 lira olurdu, ama biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Tam yerinde kestiniz.
263 lirayı çok mu görüyorsun
Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Benden önceki milletvekillerine verdiğiniz bir dakikalık süreyi
talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
hak olarak talep ediyorsanız hakkınız değil, ama teşekkür için açıyorum
sadece.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Muhtarlara enflasyon
oranında verseydik 143 lira alabilirlerdi, ama biz 269 lira vermişiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Muhtarlar sizi bekliyorlar köylerde (!)
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Yani 126 lira daha fazla vermişiz, yani yüzde 88 daha fazla vermişiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Muhtarlar sizi köyde bekliyorlar Sayın Kacır(!)
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Muhtarlar bunu biliyor, hiç kendinizi yormayın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Aldıkları maaş Bağ-Kur primini karşılamıyor.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Şimdi, muhtarlarımızın ödediği Bağ-Kur primine gelince: Evet,
biz, yeni çıkardığımız ve altı ay erteleme zorunda kaldığımız yasa
yürürlüğe girdiğinde, 250 lira falan değil, 188 lira Bağ-Kur primi
ödeyecekler. Onun için o sıkıntıları da büyük oranda giderilmiş olacak.
Eğer bize bu borçlar
kalmasaydı, biz çok daha iyisini verebilme imkânı bulabilirdik. Ama,
yavaş yavaş bunları da hallediyoruz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
- Fındıkçıları perişan ettiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Zamanınız kalmadı, zamanınız!
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Halkımız bunu görüyor, takdir ediyor; sizler de görmelisiniz, takdir
etmelisiniz diyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Kacır, zamanınız kalmadı, ne zaman yapacaksınız?
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
- Haydi seçime gidelim, haydi!
BAŞKAN - Madde üzerinde
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, sağ olun.
Turizm sektörü 2006
yılında en kötü dönemini yaşadı. 2007 yılı için de fazla bir umut görünmüyor.
Sektör temsilcileri feryat ediyorlar, sorunlarına çare bulunmasını
istiyorlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak çözümler getiriyoruz,
ama, Hükûmet sadece çöküşü seyrediyor.
Sayın Bakana soruyorum:
Türkiye turizmindeki bu gerilemenin giderilmesi için çözüm önerileriniz
var mı, bir hazırlığınız var mı? Somut olarak soruyorum: Geçici ya
da sürekli vergi indirimleriyle turizm sektörünün nefes almasını
sağlamayı düşünüyor musunuz, yoksa, bu kötü gidişe seyirci mi kalacaksınız?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Tarım Bakanına mı sordun sen bunu?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maliye Bakanına soruyorum tabii, Tarım Bakanına değil
Sayın Başkan.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Bir yanlışlık olmasın o işte.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana bir sorum var.
Merkezî yönetim bütçesi
yatırım harcamalarının 2007 yılında gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 1,87 oranında öngörülmüştür. 2006 yılında 12,5 milyar YTL düzeyinde
belirlenen kamu yatırımları, IMF'yle yürütülen program çerçevesinde
sunulan bütçe tasarısıyla 10,8 milyar YTL'ye düşürülmüştür. Bu düşüş
adalet, sağlık, savunma, eğitim gibi temel kamu hizmetlerinin sunum
düzeyini ve kalitesini doğrudan olumsuz şekilde etkilemektedir.
Yatırım harcamalarındaki bu düşme veya diğer bir ifadeyle, bazı
yatırım harcamalarının ertelenmesi ileride çok daha büyük yatırım
harcamaları yapılması sonucuna yol açmayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Gerçi ilgili Bakanımız
yok, ama, Gelir İdaresiyle ilgili bir sorum olmuştu. Yazılı bir metin
varsa Sayın Bakanımızdan cevabını isterim, çünkü, çok bekleyen
var sorunun cevabını.
Ayrıca, meslektaşlarımız
veteriner hekimlerle ilgili Maliye Bakanımıza bir sorum olmuştu.
Onun da cevabını alamadım. Sayın Bakanımız açıklarsa sevinirim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Kısa kısa sorularım olacak.
Tarım sektörüne,
çiftçiye verilen mazotun litre fiyatı kaç para? Denizcilik sektörüne,
balıkçıya verilen mazotun litre fiyatı kaç para? Mazotun vergisiz
rafineri çıkış fiyatı kaç para? Tarım primleri ne zaman ödenecek?
Son tarihi söyler misiniz?
Akaryakıt kaçakçılığını
önlemek için Bakanlar Kurulundan oluşturulan bu üst kurulun en son
ne zaman toplandığını ve bu akaryakıt kaçakçılığını önlemek için
en son almış olduğu kararın ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, merkezî
yönetim toplam borç stokunun yapısında YTL cinsinden -oransal olarak
soruyorum- 2002 sonu itibarıyla ne kadardı, 2006 sonu itibarıyla
ne kadardır?
Yine, 2002 yılı sonunda
ülkemizde faaliyette bulunan yabancı sermayeli firma sayısı kaçtı?
2006 itibarıyla bu rakam kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Bayındır…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Öncelikle, ben bu bütçenin
halk için yapılmış bir bütçe olduğuna inanmıyorum. Bu bütçenin yatırım
bütçesi olduğuna hiç inanmıyorum. Bu bütçenin, rantçıya, rantiyeciye
ve faiz için yapılmış bir bütçe olduğunu biliyorum.
Sayın Bakan, dört yıldır
iktidarınızda yüzde 2,5'luk zamlarla memuru, memur emeklisini, işçiyi,
işçi emeklisini ve Bağ-Kur'luyu mağdur ettiniz. Ev kirası artışlarıyla
kıyasladığınızda, verdiğiniz zamların, memurlara ve bu saydığım
kesimlere verdiğiniz zamların ne kadar komik olduğunun farkında
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayındır.
Sayın Bakan, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, birer dakika değil miydi efendim? Beş dakikada dört
soru soruldu.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
6 kişi soru sordu, süre tamamlandı. Neye itiraz ediyorsunuz, anlaşılır
gibi değil.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, müsaadenizle, tabii ki, Sayın Tarım Bakanı da orada
oturabilir, ama sorulara cevap verme noktasında Sayın Maliye Bakanı
esas konunun muhatabı olarak, dinlenmesi bittiyse, buraya gelirse
mutlu oluruz. Uyarmanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
bu Başkanlığın sorunu değil. Sayın Bakan, zannediyorum ihtiyacı
vardı ki, gitti.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Somali heyetiyle görüşüyor Sayın Başkan, Somali heyetiyle görüşüyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Özkan'ın sorusuyla başlayacağım. O, daha önce soru sorduğunu,
iki soru sorduğunu ve cevap alamadığını söylemişti. Gelir uzmanlarıyla
ilgili, gelir uzmanlığı konusunda 2.500 kişilik bir ihtiyaç daha
önce söz konusu idi ve bunun için de 2.500 tane de kadro vardı. Burada,
tabii, bildiğiniz gibi, puanlama usulüyle bu tür sınav yapılıyor
ve puanlama usulüyle bunlar atanıyor. 83 puanda kontenjan doldu. Yani, 83 puana kadar
geldi, onda doldu. Eğer, kadro temini söz konusu olduğunda, bunlar,
tekrar yeni sınavla bir daha bunların gelmesi söz konusu olacak.
Veteriner hekimlerle
ilgili, onların maaşlarının düzeltilmesiyle ilgili olarak da
bir çalışma yapılıyor şu anda. Neticesi alındığında, o, kamuoyuna
açıklanacaktır.
Ben, Sayın Başkan, diğer
soruları yazılı olarak cevaplandıracağım.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, böyle söylüyorlar, ama, yazılı da cevap
gelmiyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Cevap verilmiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öğüt...
Yok.
Sayın Demirbağ, soru
soracak mısınız?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kamacı…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Öyle bir şey yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünlütepe… Yok.
Sayın Özcan…
Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakanım, Malatya Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamındaydı.
Özelleştirme İdaresi, fabrikanın arazilerinin önemli bir kısmını
Malatya Belediyesine ve bir kısmını da Diyanet İşleri Başkanlığına
bedelsiz olarak devretti. Bu devir sırasında, fabrikanın giriş yolu,
derin su kuyuları, fabrikanın deşarj ve kanalizasyon hatları, pancar
depolama ve yıkama alanları da devir içindeydi. Bu karar, Danıştay
13. Dairesi tarafından yürütmenin durdurulması şeklinde bir kararla
şu anda durduruldu. Sorum şu Sayın Bakan: Fabrikanın çalışmasını
engelleyecek bu özelleştirme kararında ısrarcı olacak mısınız? Önemli
istihdam sağlayan ve pancar üreticileri için önemli olan ve hâlâ kâr
eden bu fabrikayı kapatacak mısınız?
Bir de şu sorum var Sayın
Bakan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Sağ…
KEMAL SAĞ (Adana) -
Efendim, ben, Sayın Bakana bir özel öneri getirmek istiyorum, Tarım
Bakanımıza. Hem bütçeyi ilgilendiren bir konu.
Adana'da narenciye
dalında kaldı. Gelin, bütçeye bir katkı yapalım, fakir fukara, hani
diyoruz ya, garip gureba da biraz narenciye yesin. Biz Adanalılar
olarak bu narenciyeyi ücretsiz vermeye hazırız, yeter ki Tarım Bakanlığı
ya da Hükûmet bu narenciyenin toplama ve nakliye masrafını üstlensin.
Var mısınız buna Sayın Bakanım? Benim önerim bu.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Sağ'ın önerisini değerlendireceğiz.
Diğer soruları yazılı cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddeyi okutuyorum:
Resmi taşıtlara ilişkin
hususlar
MADDE 10- (1) Bu Kanuna
ekli (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu
hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(2) Vakıf, dernek, sandık,
banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere ait
olup 237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla
kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme
yapılamaz.
(3) Türk Silahlı Kuvvetleri
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil)
ile Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca
hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet Genel Müdürlüğüne
ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde
(T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi
ve adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi
üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat
farkı, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden karşılanır.
(5) Türk Silahlı Kuvvetlerine
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil)
ait taşıtlar, 30/5/1985 tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde
(T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi
ve adedi Milli Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için ise İçişleri Bakanlığının) talebi
ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın
mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir. Aradaki fiyat
farkı, kantin gelirlerinden veya bağış yoluyla (Jandarma Genel Komutanlığı
için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden) karşılanır.
(6) Türk Silahlı Kuvvetlerine
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil)
ait taşıtlardan, trafiğe tescil tarihi itibarıyla en az 10 yaşını
doldurmuş olanlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın,
cinsi ve adedi, ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığının kararıyla, 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın ve satılacak
taşıt sayısı satın alınacak taşıt sayısından az olmamak ve satın
alınacak taşıt sayısı Milli Savunma Bakanlığı için 30 adedi, İçişleri
Bakanlığı (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
için) için ise 10 adedi geçmemek üzere mübadele yoluyla yenileriyle
değiştirilebilir ve aradaki fiyat farkı, bütçeden karşılanabilir.
Bu fıkrada yer almayan hususlar hakkında 3212 sayılı Kanun hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekilleri lütfen cihaza girsinler.
Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Yaşar Tüzün, Bilecik
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tüzün, süreniz
on beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı'nın 10'uncu maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bütçe yasa tasarısının bu maddesiyle, resmî taşıt edinilmesi ve
kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir. Yine, aynı
yasayla, taşıt kullanabilecek makamlar da belirlenmiştir. Bugün
tüm kamu ve kuruluşlarına baktığımızda, 237 sayılı Yasa âdeta yok
sayılmakta, resmî hizmette kullanılmak amacıyla tahsis edilen araçlar
sanki özel hizmete tahsis edilmiş gibi kullanılmaktadır.
Resmî taşıtların kullanım
biçimindeki bu pervasızlık, vatandaşlarımızda büyük tepkiye yol
açmaktadır. Bu durumu fark eden bazı kamu kuruluşları, yaptıkları
hatayı gizlemek ve kamuoyu baskısından kurtulmak için resmî plakalı
araç kullanmaktan vazgeçip, vakıf, dernek, sandık ve benzeri kuruluşlar
aracılığıyla edinmiş oldukları sivil plakalı araçları kullanmayı
tercih etmişlerdir. Biz, her sene bütçe görüşmelerinde konu ile ilgili
madde ilave edip, resmî taşıt edinilmesi ve kullanılmasına ilişkin
usul ve esasları belirliyoruz. Ancak, hiç kimse bu esaslara uymuyor.
Uymak bir yana, tam tersine hareket ediliyor.
Geçenlerde gazetelerde
gördük, bir ilin valisi üçüncü makam arabasını alıyor. İki makam aracı
bulunan vali, 335 bin YTL ile üçüncü bir makam aracı almıştır. Söz konusu
makam aracı İçişleri Bakanlığının bilgisi dâhilinde aldığını belirten
vali, makam aracının markasını ve maalesef modelini de bizzat belirlemiştir.
Şimdi sizlere soruyorum
değerli arkadaşlar: Nüfusunun büyük kısmı açlık sınırı altında
yaşayan, kışın köy ve ilçelerle ulaşımının kesildiği, kışın hatta
öğrencilerinin tezek yakarak ısındığı bir ilde, hizmete ve ilgiye
muhtaç ile tahsis edilen ödeneklerle tam tamına 335 bin YTL gibi oldukça
yüksek bir fiyata lüks makam aracı alınmasını haklı kılacak ne gibi
bir gerekçesi olabilir? Makam aracının İçişleri Bakanının bilgisi
dahilinde alındığı vali tarafından da bizzat açıklanmıştır. İlin
gelişmesi ve vatandaşlara hizmet verilmesi amacıyla tahsis edilen
ödeneklerin, keyfî ve lüks harcamalara sarf edilmesine Bakanlık nasıl
onay vermiştir?
Değerli arkadaşlarım,
AKP'nin tasarruf anlayışı bu mudur? Bakınız, bu gazetede çıkan haberden
sonra bizzat takip ettim, ilgilendim, bunun doğruluk derecesinin
ne olduğunu öğrenmek istedim. Valiliğe ait makam aracıyla 4x4 cipi
yavaş bulan ve "misafirleri havaalanına yetiştiremiyorum"
diyen Erzurum Valisi Celalettin Güvenç yeni Mercedes aldırdı. İçine
buzdolabı ve aksesuarlar eklenen otomobilin fiyatı 355 bin YTL.
Değerli arkadaşlarım,
bu nasıl tasarruf, bu AKP'nin tasarruf anlayışı bu mu?
Yine, bir il millî eğitim
müdürümüz, yine bir bankayla yapmış olduğu sözleşme gereği, kendisine
100 bin YTL'lik araç aldırmış ve bankadan 340 bin YTL tutarında nakit
para alarak, bunun nerede ve ne şekilde kullanılacağını tüm kamuoyuna,
basına ve kendi bulunduğu seçim bölgesindeki insanlara hesabını
vermeden, böyle bir sözleşmeyi yapmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarruf genelgesiyle, baktığımızda, buna benzer, Türkiye'nin
birçok ilinde, maalesef, makam araçları bu şekilde kullanılmaktadır.
Bundan şu anlaşılıyor: O kadar zengin bir ülkeyiz ki, ekonomimiz o
kadar güzel ki, şehir içerisinde başka araç kullanacak resmî daire
müdürümüz, köylere giderken başka araç kullanacak. Dünyanın hiçbir
ülkesinde bizde olduğu kadar resmî araç yoktur. Buna, bahsettiğim
olaylara, birçok ilde de karşılaşabiliyoruz.
Sözüm ona, gelen
hükûmetler -AKP İktidarı da dâhil- tasarruf yapıyoruz adı altında,
işçi, memur, emekli, çiftçi ve esnaf ücretlerinden kesip, belirli
bir kesime maalesef saltanat sürdürüyorlar. Öyle değil mi arkadaşlar?
Bunlar birer saltanat değil midir? Bunlar sizlerin gözü önünde, bizlerin
gözü önünde olmuyor mu?
Şimdi sizlere soruyorum:
Osmanlı'nın çöküş sebeplerinden biri neydi? Aşırı savurganlık ve
aşırı saltanat düşkünlüğü değil miydi? Şimdi de durum maalesef aynı,
o günlerden pek farkı yok. Savurganlık aynı, saltanat düşkünlüğü aynı.
Bence Osmanlı'nın son dönemi gibi, AKP İktidarı da son dönemini yaşamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka konu, hizmet satın almak suretiyle kiralanan binek araçlarının
kullanılmasındaki yaşanan savurganlıktır. Bütçe olanaklarıyla
kiralanan araçlar, özel işlerde kullanılarak yasa ihlal edilmektedir.
Kiralanan araçlar sivil plakalı olduğu için, suistimal oranı daha
yüksek olmaktadır. Bunlara belediyeleri de ekleyebiliriz. Belediyelere
baktığımızda, durum daha da vahimdir.
Buradan, valilere,
kaymakamlara ve kurum amirlerine seslenmek istiyorum, ayrıca da
Hükûmete seslenmek istiyorum: 237 sayılı Yasa, yukarıda belirttiğim
gibi, birçok şekilde ihlal edilmektedir. Kurumların idarecileri,
maalesef, suç işlemektedirler. Lütfen, başta Bakanlık ve Meclis olarak
da bu konunun takipçisi olunuz. Taşıt Yasası'nın bütün kurallarını
uygulayınız. Aksi durumda, göz önüne gelen bu sorunları görmezlikten
gelmek, görevi suistimalden başka bir şey değildir. Unutulmamalıdır
ki, harcanan bu paralarda, yapılan bu savurganlıklarda tüyü bitmemiş
yetimlerin hakkı vardır, kıt olan kaynaklar israf edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
gelelim diğer bir konuya. Vergiyi bile mevzuat düzenlemesi yaparak
değil, tehdit yolunu kullanarak toplamayı marifet sayan bir iktidar
oldunuz. Yaptığınız yanlış, zorla vergi toplanmaz. Çaresiz esnafı
da daha fazla üzmeyin, mükellefi daha fazla sıkıştırmayın. Vergiyi
toplayamazsınız dedik, inat ettiniz, mükellefleri bizzat vergi dairelerine
çağırarak, sıkıştırarak, tehdit ve şantaj yoluyla matrahlarını
artırdınız. Siz, ne yaptığınızı bildiğinizi ve maalesef, bildiğinizi
okumaya devam ediyorsunuz. Mükelleflerin işleri, maalesef içler acısı. Ekonomik
durumu da dikkate almadınız. Telefon tehdidiyle, inceleme tehdidiyle, zorla
vergi toplamaya devam ediyorsunuz. Esnaf ve sanatkârımızın durumu
gerçekten içler acısı. Bakınız, bir örnek vereceğim: Yine, mahallî
gazetede esnaf ve sanatkârımızın temsilcisi olan Esnaf ve Sanatkârlar
Odası Başkanı basına şöyle bir beyanat vermiş: "Çalışarak iflas
eden esnaflar." Sayın Bakanım, otuz üç senelik esnaf olduğunu,
dürüst, çalışkan nice otuz üç senelik esnafların çalışarak iflas
ettiklerini gözlemlediğini, Hükûmet yetkililerinin pembe tablo
çizerek her şeyi çok iyiymiş gibi göstermeye çalıştıklarına anlam
veremediğini, ya gerçekleri görmediklerini veya görmek istemediklerini,
diye ifade kullanıyor. "Çalışarak nasıl iflas edildiğinin üniversitelere
tez olarak konulması gerektiğine inanıyorum." diyor. Bilecik
ilinin Osmaneli ilçesindeki Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanının
maalesef acı bir itirafı: "Osmaneli'de esnaf icralık, çiftçi icralık,
en çok iş yapan kurum icra müdürlüğü." diyor. "En çok iş yapan
un fabrikaları ve fırınlar. Üç ekmek alan beş ekmek almaya başladı,
çünkü, çocuklarımıza katıksız ekmek yedirir olduk." diyor. "İyi
ekonomi bu ise vay hâlimize." Bunu diyen, Esnaf ve Sanatkârlar Odasının
bir Başkanı değerli arkadaşlar. Maalesef, esnafımız bu noktada.
Gelelim diğer birkaç
konuya. Maliye Bakanlığımızın özellikle Millî Emlak Genel Müdürlüğüne
bağlı hazine arazilerinin kullanımı. Özellikle, 22'nci Dönem Parlamentosunda
ve 59'uncu Hükûmetin birçok isteğini bu Parlamento olmasa da,
AKP'nin oylarıyla buradan birçok yasa çıkardık. Bunlardan bir tanesi
de TOKİ'ye devredilen haklar. Toplu Konut İdaresi, Millî Emlak Genel
Müdürlüğüne bağlı birçok arsayı çok ucuz fiyatlarla alıp, buralarda
inanılmaz bir şekilde kooperatifler ve süper lüks villa, tripleks,
dubleks gibi daireler yaparak, çok yüksek fiyatlara satmaktadır. Böylece,
Hazinemize bağlı, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne bağlı arsalar Maliye
Bakanlığına çok düşük fiyatla gelip, Toplu Konut İdaresine inanılmaz
bir şekilde rant sağlandığı gözlenmektedir. Değerli arkadaşlarım,
elbette, Toplu Konut İdaresi de bu devletin, bu ülkenin bir kurumudur.
Burada kuruluş amacı, sosyal devlet ilkesine uygun, ihtiyacı olan
dar gelirli vatandaşa konut üretmesidir. Buradan, Hazineden aldığı
çok düşük fiyatlara aldığı arsalara çok lüks villa, dubleks, tripleks
gibi evler yapıp pahalı bir fiyata satmasını da uygun görmüyoruz,
Millî Emlak Genel Müdürlüğünün bu konudaki girişimlerinin yetersiz
olduğunu görüyoruz. Bu konuya acilen çözüm bulunmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bir konu da, özellikle TÜSİAD'ın son günlerde yapmış olduğu açıklamalara
da değinmek istiyorum. TÜSİAD, elbette, Türkiye'de büyük bir sivil
toplum örgütünün temsil edildiği yerdir; ancak, TÜSİAD, her zaman
hükûmetlerin stepnesi olmuştur, yani arka lastiği gibi çalışmıştır.
Özellikle, 20'nci Dönem Parlamentosunda, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak gündeme getirdiğimiz "Bankaların içi boşaltılıyor. Bankalar
birilerine peşkeş çekiliyor, şu anda bankaların, 3 milyar dolardan
daha fazla, içerisinin boşaltıldığını görüyoruz, tespit ediyoruz."
dediğimizde "Siz bu uyumu bozuyorsunuz, siz erken seçim istiyorsunuz."
diyerek, bu tür açıklamalar yapmışlardı. Geldiğimiz günlerde, yine,
erken seçimin ekonomiyi bozacağını ve çeşitli zararlar vereceğini,
açıklama yaparak, Türkiye'nin gündemine getirmişlerdir. Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin, 20'nci Dönem Parlamentosuna
yaptığı, tespit ettiği "Bankaların içerisi boşalıyor."
dediğinde zararın 3 milyar dolar olduğunu, ancak sürenin uzaması,
seçimin kısa zamanda yapılmamasından dolayı, bu rakam maalesef
50 milyar dolarlara çıkmıştır. Şimdi aynı durum, aynı sıkıntı yine
söz konusudur. Dolayısıyla, Türkiye'de en kısa zamanda ve acilen
bir genel seçimin yapılması Türkiye'nin çıkarınadır. Çünkü, hepinizin
de bildiği gibi, Meclis bir anlamda tıkanmıştır, Meclis çalışmaları
yerine getirilememektedir ve Hükûmet de bağlı bulunduğu, kendi
içerisinde bulunduğu bürokratları maalesef çalıştıramamaktadır.
Bu Parlamento bu dönemki sürecini tamamlamıştır ve en kısa zamanda,
2007 yılının içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de Türkiye'nin
seçime gitmesinde gerçekten büyük fayda bulunmaktadır. Dolayısıyla,
Hükûmetin stepnesi durumunda bulunan bu tür sivil toplum örgütlerinin
değil, Türkiye'nin gerçeklerini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
gerçeklerini dikkate alarak bu uygulamayı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sonuç olarak, çıkarmış
olduğumuz kanunların birçoğu gerek Cumhurbaşkanından gerekse
Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor. Öyleyse, bu maddeye baktığımızda,
özellikle, bu bütçenin 10'uncu maddesinde Anayasa'ya aykırılıklar
gözükmektedir. Bu bütçenin geneline baktığımızda, 2007 bütçesi,
memurun, işçinin, sanayicinin, çiftçinin, kısacası dar gelirlinin
sorununa çözüm bulamamaktadır. O nedenle, en kısa zamanda bu ülkenin
genel seçime gitmesi hepimiz için büyük fayda sağlayacaktır diye
düşünüyor ve yine de bütün…
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- TÜSİAD'cıları kızdırıyorsun!
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- 4 Kasımda yapılacak inşallah, merak etme.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
- 2007 yılı içerisinde bu Parlamentonun başta sizlerden ve ülkenin
bu sorunlarından kurtulmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Sayın Elitaş, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasanın 10 uncu maddesi,
biraz önce değerli arkadaşımızın ifade ettiği gibi, kamu kesiminde
kullanılan taşıtların nasıl alınacağı, nasıl tasarruf edileceği,
nasıl değiştirileceği hakkında bir düzenleme yapıyor. Yasanın
(T) cetvelinde ifade edilen bu düzenlemede -biraz önce değerli arkadaşımız
ifade ettiler- bazı kurum ve kuruluşlar, vakıf ve dernekler aracılığıyla
kendilerine yapılan bağışların masraflarını, giderlerini kendi
bünyeleri içerisinden, bütçelerinden karşılayarak daha farklı
model araçları, ihtiyaçlarının dışında olan araçları alma imkânını
ortaya çıkarıyordu. Maddenin ikinci bendinde, bu şekilde yapılan
tasarrufların, edinimlerin, araçların kullanılması hâlinde hiçbir
şekilde masraflarının, giderlerinin bütçeden karşılanamayacağını,
kurum bütçesinden karşılanamayacağı, şeklinde bir hüküm koyarak
bunu engelleme yoluna gitmiştir.
Sayın Tüzün kardeşimiz,
meseleleri tek tek güzel ifade ettiler, ama son yedi sekiz dakikası
biraz tribünlere şeklindeydi. İlk beş dakikası da güzel konuşmaydı,
tebrik ediyorum kendisini.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sen kendi görüşünü anlat.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama, gerçekten, değerli kardeşimizin, özellikle son söylediği
cümleler içerisinde çelişki de var. Diyor ki: "TOKİ, hazine arazilerini
çok ucuz fiyatla alıp villalar yapıyor, lüks lüks evler yapıyor, çok pahalı
fiyatlarla satıyor." TOKİ'nin zaten yapması gereken, ucuz fiyata
değil, aldığı hazine arazisi üzerindeki o yapacağı gayrimenkulleri
çok yüksek fiyata satıp kaynak temin etmek.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Parayı nereye harcayacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Tüzün, siz belediye başkanlığı yapmış arkadaşımızsınız. Bu
kaynakları temin ederken dar gelirli, sabit gelirli vatandaşlarımıza
da bedavaya yakın konut teminini sağlamak. İşte Kayseri'de ilk defa
yaptırdığımız, Değerli Meclis Başkan Vekilimizin memleketi olan
Pınarbaşı'nda 192 tane toplu konut yaptırdık. Şu anda 200 tane daha
toplu konuta talep var. Pınarbaşı ilçemiz, nüfusu 12 bin olan, merkez
ilçesi 12 bin olan bir ilçemiz, merkez nüfusu. Burada bile hâlâ
200-300 konuta talep varsa TOKİ yaptığı işi hakkıyla yerine getiriyor
demektir.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce konuşan arkadaşımız Sayın Çorbacıoğlu, Sayın Bakanla
ilgili bir konuşmayı yaparken, "15 Aralık tarihindeki bütçe
sunuş konuşmanızdaki sayfadan alıyorum." dedi. Aldığı sayfa,
12'nci sayfanın son satırı. Orada diyor ki: "2002 yılı başındaki
enflasyon oranı yüzde 73,2."
Değerli arkadaşlar,
yazılan yazıları da, lütfen, dikkatli dinleyelim. Gecenin bu saatinde,
belki, araştırmalarımızda, incelemelerimizde, kontrol ederken,
rakamların karışması veya yılların karışması ortaya çıkabilir,
ama, burada açık ve net ifade ediliyor: "2002 yılı başında enflasyon
oranı yüzde 73,2'dir." Bu 2002 yılı sonundaki enflasyon oranının
ne olduğu, hem Sayın Başbakan tarafından hem Maliye Bakanımız tarafından
hem de yetkili arkadaşlarımız tarafından açık ve net ifade ediliyor.
2002 yılı sonundaki enflasyon yüzde 29,7'dir, yüzde 30'dur. Ama, 2002
yılında Hükûmetin hedefi yüzde 22'ydi.
Şimdi, bütçeler, Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği gibi, değerli muhalefet temsilcisi
arkadaşlarımızın da açıkça söyledikleri gibi, bütçeler, mali disiplini
sağlayabildiği sürece önemli bütçelerdir. Şimdi, sizlere, bakınız,
1983 yılından 2006 yılına kadar toplam yirmi dört yılda yapılan bütçelere
bakıyoruz. İlk defa 1986 yılında 500 bin lira açık vereceğiz, diyen
bütçe, hedefte 500 bin lira olan bütçe 513 bin lira açık vermiş. Hedefe
en yaklaşan bütçe bu, 1984. Bir de 1993 yılında bütçe 191 milyon lira
açık hedefi koymuş, 150 milyon lira açık vermiş.
2003 yılından itibaren
baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bütçesi, 2003 yılından
itibaren baktığımızda 45 milyar YTL açık vereceğiz, derken, 40 milyar
açık vermiş. 2004 yılında yine 45 milyar açık vereceğiz, demiş, 30 milyar
açık vermiş; 2005 yılında 29 milyar YTL açık vereceğiz diye…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
... bütçe hedefi yapmışız,
8 milyar YTL açık vermişiz; 2006 yılında 14 milyar YTL açık vereceğimizi
öngörmüşüz, ama, inşallah, bu senenin sonunda, herhâlde, 3 milyar
YTL'nin daha da altında olacak diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
2007 yılı hedefimiz…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Özelleştirmeleri koy, özelleştirmeleri, 12 katrilyon…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Deveciler, 2007 yılı hedefimiz 15 katrilyon lira açık vereceğiz,
ama bundan önceki yapılan örnekleri değerlendirdiğimizde 2007 yılı
hedefi de, ümit ediyorum, inşallah, 10 katrilyon liradan daha aşağı
olacak diye düşünüyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Satmadık kuruluş bırakmadınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakınız Sayın Deveciler, bugüne kadar gösterilen gelenek, mali
disiplin, kamu gelirlerini iyi bir şekilde toplayabilmek ve milletin
alın terini en uygun yere ve en sağlam yere gönderebilmek, harcayabilmek
bütçe disiplininin en önemli özelliğidir diye düşünüyorum.
Bütçemizin hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - 3 katrilyon da arsa satışlarından geldi, onları söyle!
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum
var: Maddenin beşinci ve altıncı fıkralarında, Emniyet Genel Müdürlüğü
ile Türk Silahlı Kuvvetlerine ait taşıtların yenileriyle değiştirilmesi
hâlinde aradaki fiyat farkının polis ya da jandarma vakıfları tarafından
karşılanmasına yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Bütçe hizmetlerine
yönelik olarak bu tür vakıfların kaynaklarının kullanılması normal
karşılanabilir, ama, diğer taraftan yapılan işlemlerin bütçe hesaplarına
yansıtılmamasının bütçe birliği ve genelliği ilkesi ile mali saydamlığa
aykırı özellikler taşıdığını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, biraz önce yerinizde Tarım Bakanı vardı, bu nedenle
Tarım Bakanına yönelik bir soru hazırlamıştım.
Malatya Doğanşehir Söğüt
köyünde 100 çiftçiye ikişer inek verilmişti Sayın Bakan. İki inek
için de köylüler 4.328 YTL borçlandırılmışlar. Sayın Bakan, gebe olduğu
belirtilerek verilen ineklerin önemli kısmı kısır çıkmış.
Yine, cins inek olduğu
belirtilerek verilen ineklerin başka köylerden toplanarak verildiği
köylüler tarafından belirtiliyor.
Genel ve yerel seçimlerde
oylarını da sizin partinize veren bu insanlar kandırıldıklarını
söylüyorlar Sayın Bakan. Söğüt köylülerinin sorunlarının çözümü
için bir çaba gösterecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu sorularımı
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, son dört yıl içerisinde gerçekleştirilen
reformlar, kamu mali yönetim ve kontrol sistemini uluslararası
standartlar noktasına taşımış mıdır?
Diğer sorum: Kamu mali
yönetiminde kaynak kullanımında etkinliği artıracak temel mekanizmalardan
birisi olan performans esaslı bütçeleme anlayışı ne zaman uygulamaya
konacaktır?
Son sorum: Vergi politikası
ve vergi yönetimi konusunda değişiklikler yapılırken, mali disiplin
ve yapısal değişiklikler ne kadar dikkate alınmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, paranın
kaynağını, akışını, dağılımını kontrol eden bir bakanlığın başındasınız.
Verdiğiniz paralarla, memur maaşı anlamında yatırıldıkları bankalardan
promosyonlar sağlanmaktadır. Bu promosyonlar, ancak hak sahibi
olan memurlar lehine değil, ilgili daire müdürlüklerinin isteğine
göre kullanılmaktadır. Bu kullanımlar bazen bilgisayar, bazen araba,
bazen de para olmaktadır. Bu promosyonları hak sahiplerine dağıtmayı
bir genelge ile düzenlemeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaklaşık 150 dönüm
üzerine altmış yıllık çam ağaçlarının bulunduğu bir alanda kurulu
Denizli Sümerbank İplik Fabrikası, on yıl önce 7 milyon dolara özelleştirildi,
satıldı Denizliler "Denizli'ye bırakın." dediği hâlde ve
aradan geçen zamandan sonra Denizli Belediye Meclisi, muhalefet
üyelerinin karşı çıkmasına karşın imar değişikliği yaptı ve birinci
derecedeki deprem kuşağı olan Denizli'de 10 kat verildi. Oradaki
Sümer İlköğretim Okulu da taşındı. Yapılan değişikliklerle bugün
orada yeni bir proje için başvurduğu söyleniyor ve oraya otel…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanımız
kürsüde konuşurken öyle bir tablo çizdi ki, buna Türkiye'de yaşayanlar
inanmaz ama, uzaydan izleyenler varsa, bu topraklarda sizden önce
bir Maliye Bakanının yaşayıp yaşamadığını, bir hükûmetin var olup
olmadığını merak edecekler. Her şeyi kendinizin yaptığını söylüyorsunuz.
Bu bütün bakanlara bulaşan bir siyasi tavır oldu. Sizden önce bu ülkede
hiç hükûmet gelip geçmedi mi? Hiç kimse bu ülkede bir taş üstünde taş
koymadı mı? Barajlar yapmadı mı? Bu kadirbilmezliğin nedenini
açıklar mısınız Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, yedi saniye vardı.
BAŞKAN - Hatırlattığınız
için teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Ekmekcioğlu'nun sorduğu
soruyu cevaplandırmak istiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Silahlı
Kuvvetlere ait taşıtlardan kullanıldıktan sonra yıprananlar mübadele
yoluyla (T) cetvelinde gösterilmeksizin değiştirilebilir. Bu suretle
ortaya çıkan fiyat farkı, Türk polis teşkilatı veya Jandarma Asayiş
Vakfından veya askerî kantin gelirlerinden karşılanmaktadır.
Sayın Kılıç, Malatya
Doğanşehir Sögüt köylüleriyle ilgili olarak, daha ziyade Tarım
Bakanımızı ilgilendiren sorular sormuşlardır. Konuştuğumuz maddeyle
bir ilgisi olmadığından dolayı cevaplandırmam mümkün değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan burada diye sormuştum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Işık, gerçek reformlar -daha doğrusu yapısal
reformları burada kastediyorsunuz- bir ülke ekonomisi için fevkalade
önemlidir. Bir ülkede ekonomik birçok başarılar kazanabilirsiniz.
Yalnız, bu başarıların kalıcı olmasını sağlamak için muhakkak surette
bu yapısal reformları tamamlamanız lazım, yapmanız lazım. Yapısal
reformlar yapılmadan, o ülkenin görünümünün düzelmesi ve ekonomik
başarıların kalıcı olması mümkün değildir. Türkiye, hem ekonomik
başarılara imza atmıştır hem de yapısal reformlarla bunları kalıcı
hâle getirmiştir. Dolayısıyla, dünya üzerindeki yahut da finans
dünyası üzerindeki ve ekonomiyle ilgili dünyadaki Türkiye'yi izleyenler
açısından Türkiye fevkalade görünümünü düzeltmiştir. Görünümünü
düzeltmesinin en büyük göstergesi de ülkemize son zamanlarda gelen
doğrudan yabancı sermaye miktarının artmasıdır. Bu, bunun en önemli
göstergesidir.
Onun dışında…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Hangi fabrikayı kurdu doğrudan yabancı sermaye? Nerede istihdam,
nerede üretim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, tabii, gelen bu yabancı
sermaye, doğrudan yabancı sermaye bu ülkeye giren paradır. Bu ülkeye
giren para, muhakkak surette yatırıma döner.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Özelleştirmeye geliyorlar, konut almaya geliyorlar, başka bir
şey yapmıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama kısa vadede ama uzun vadede veya orta vadede,
muhakkak surette, bu ülkeye giren para… Zaten, bu ülkenin en önemli
sorunlarından bir tanesi sermaye birikiminin azlığıdır. Az olan
sermaye birikimini tamamlayabilmek için yabancı sermaye şarttır.
Yabancı sermayenin gelebilmesi için de o ülkenin düzelmesi lazım,
ekonomik görünümünün düzeltilmesi lazım. Bu, fevkalade önemlidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Hyundai geldi, kaçtı gitti. Niye kaçtı o?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi, mali disiplinle ilgili olarak sorduğunuz
"Performans kriteri ne zaman başlar?" diye. Bu, biliyorsunuz,
kamu idaresindeki yaptığımız reformlara bağlıdır. Fakat, onların
bir kısmını yapamadık. Bir kısmını yaptık, bir kısmı da yukarıdan
geri döndü. Dolayısıyla, istediğimiz hâlde bazı reformlar, maalesef
yapılamadı. Ama, yakın zamanda bizim hedefimizdir bu, bir an önce
bizde performans kriterine geçilecektir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Lojman nasıl, rahat mı lojman? Milletvekili lojmanlarını çürütüyorsun,
kendin lojmanda oturuyorsun ya iki lojmanda birden, rahat mı lojman?
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Niye canım!
BAŞKAN - Sayın İnce…
Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Kendisi lojmanda oturuyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın grup başkan vekillerine ben bu durumu
arz etmek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Niye çıkmıyorsun?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, siz sorulara cevap verir misiniz.
Sayın İnce, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Özkan'ın sorduğu memurlar lehine promosyonlarla
ilgili, bununla ilgili bir çalışma yapılıyor. Zaten, bununla ilgili
de, Sayın Başbakan Yardımcımız, bu konulardan sorumlu Sayın Mehmet
Ali Şahin Bey de bu konuda bir çalışma yapıldığını belirtmiştir.
Sayın Gazalcı
"Sümerbank İplik Fabrikası on sene önce satıldı. Ondan sonra
da, işte, bugünlerde de belediye tarafından imar değişikliği yapıldı.
Yeni de bir proje uygulanıyor." diye söyledi. Tabii, oradaki
mahallî belediyenin yaptığı bir tasarruftur bu. Demek ki bazı durumlar
görüldü ki, bunlar da yapıldı. Orada da bunlar yapılırken, meclis kararlarıyla
çıkıyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Baloğlu'nun sorusuna da, maddeyle ilgili
olmadığı için…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Işık'ın sorusu maddeyle ilgili miydi Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.24
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Yedinci Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 11'inci maddesini
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına
İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme işlemleri
MADDE 11- (1) a) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin
"Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği"
ile gerektiğinde "Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik
kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun
21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek"
tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği
üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine,
fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya
ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,
c) Milli Savunma Bakanlığı
ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında
cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla
varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı
aktarma yapmaya,
ç) (c) bendinde belirtilen
bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin
diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili ödeneği,
fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya,
d) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri için 2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında
değişiklik yapılması halinde değişiklik konusu projelere ait
ödeneklerle ilgili kurumlararası aktarma yapmaya,
e) Kamu idarelerinin
yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen
her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri
yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki
ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması
yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi geçen diğer her türlü kurum
içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
(3) a) Özel bütçeli
idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli
cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen
gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen ödenekleştirilmeyen
finansman karşılıklarını ve gerçekleşen finansman fazlalarını,
idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine
ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve
usuller çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.
b) Sermaye ödenekleri,
2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(4) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle
yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar
arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir.
Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, bir taraftan (B) işaretli
cetvellere gelir, diğer taraftan (A) işaretli cetvellere ödenek
olarak kaydedilir.
(5) Hazine adına tescilli
bulunan ve Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018
sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesi gereğince Hazine adına tescil
edilmesi gereken taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunup da tescil edilmeye elverişli olan taşınmazlardan Bayındırlık
ve İskan Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın
onayı ile tespit edilenlerin satışından elde edilecek gelirleri,
genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer taraftan bölünmüş
yol veya Devlet ve il yolları yapım, bakım ve kamulaştırma hizmetlerinde
kullanılmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye ödenekleri, 2007 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekillerinin cihaza girmeleri duyurulur.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Birgen Keleş.
Buyurun Sayın Keleş.
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci
maddesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve kendi
görüşlerimi aktarmak için söz almış bulunuyorum ve yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
Bütçe tasarısının
11'inci maddesi bütçe ödenekleri arasında aktarmaları ve bütçe
ödeneklerine yapılacak eklemeleri içermektedir. Maddenin 1'inci
fıkrasında "5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan sınırlamalara tabi değildir" denilmektedir.
Bu sınırlamalar nedir,
diye baktığımızda şunu görüyoruz: Üçüncü fıkra "Personel giderleri
tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden -daha önce aktarma
yapılmış olan tertiplerden- ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden,
diğer tertiplere aktarma yapılamaz" demektedir.
Aslına bakarsanız,
bu kısıtlamaların kaldırılması, sınırlamaların kaldırılması
çok doğru değildir. Neden? Çünkü, personel giderlerine zaten dokunmamak
gerekir, onlar hesap kitap sonucunda oraya konduğu için ve insanların
gelirleriyle ilgili olduğu için. Kendisine aktarma yapılan ödeneklerden
-bu ister yedek ödenek olsun isterse diğer tertipler olsun- aktarma
yapılması da doğru değildir, çünkü, bu, şeffaflığı zedeler, şeffaflık
ilkesiyle bağdaşmaz ve bütçe yapılırken ortaya konulan Türkiye
Büyük Millet Meclisi iradesine de aykırıdır.
Bu iktidar döneminde,
aslında şeffaflık büyük ölçüde zedelenmiş durumdadır. Örneğin,
2006 yılı sonuna kadar düzenlenmiş olan ve ödenmemiş olan tedavi giderleri,
2006 yılı bütçesinde görülmemektedir, 2007'ye aktarılacaktır.
Ödenek aktarma ve eklemeleriyle
ilgili hükümler 11'inci madde kapsamında ele alınması gerekirken,
bunların bir kısmı (E) cetveline taşınmıştır. (E) cetvelinin, örneğin,
59'uncu maddesi, Ulaştırma Bakanlığı bütçesine, çeşitli koşullar
gerçekleştiği takdirde, ödenek eklemeye Maliye Bakanını yetkili
kılmıştır. Oysa, (E) cetveli, yetki verilen ve yetki veren bir cetvel
değildir. Orada, bazı açıklamalar yapılmaktadır ancak.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Tasarısı'nda bazı gelir ve giderlerin özel hesaplarda
ele alınması öngörülmektedir. Bu konuda, (E) cetvelinde bir düzenleme
yapılmıştır. Bunun için de Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Bu
da, aslında, şeffaflık ilkesine aykırıdır.
Bazı gelir ve giderler,
bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirilmeden muhasebeleştirilmektedir.
Bunların miktarı gerçi eski yıllara nazaran azalmıştır, ama 2007 yılı
bütçesinde de söz konusudur. 16, 18 ve 21'inci maddelerde, fonlarla
ilgili işlemlerde, bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemlerde
ve görev zararlarıyla ilgili hesaplarda, devlet hesaplarına veya
bütçeye gelir-gider kaydetmede gene Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.
Çok büyük yetkiler üstleniyor Maliye Bakanı her zaman olduğu gibi.
Bu da şeffaflık ilkesine aykırıdır.
Ama, 11'inci maddenin
bir 5'inci fıkrası vardır ki, ben bunun üzerinde durmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. 11'inci maddenin 5'inci fıkrası, Karayolları Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde iken, 5018 sayılı Kanun'un geçici 12'nci
maddesi gereğince, yani Karayolları merkezî bütçenin içine alındığı
için, hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmazların hazine
adına tescil edilmesini öngörmektedir; ama, ayrıca, devletin hüküm
ve tasarrufu altında bulunup da, tescil edilmeye uygun olan taşınmazların,
Bayındırlık ve İskân Bakanının talebi, Maliye Bakanının teklifi
ve Başbakanın onayıyla tespit edilenlerin satışından elde edilecek
gelirlerin genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer taraftan
da bölünmüş yol veyahut da devlet ve il yollarının bakım, yapım ve kamulaştırma
hizmetlerinde kullanılmasını öngörmektedir. Aslında, 11'inci
maddede öngörülen hazine arazilerinin satışından elde edilen gelirlerle
bunun kara yolları için kullanılması, yapılacak olan harcamaların
tam olarak görülmesine engel olacak olan bir hükümdür. Yıl sonunda
bunların gelir ve ödenek kayıtları yapılabilir tabii ki ve yapılacaktır,
ama, ne var ki, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılırken
ve bütçe yılı başında bunlar bütçe içinde görülmeyecektir.
Sayın Bayındırlık Bakanı
bütçe çalışmaları sırasında, Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan
ödeneğin bu yıl 2,4 milyar yeni Türk lirası kadar eksik olduğunu,
arazi satışlarından elde edilen gelirle bu miktarın telafi edileceğini
söylemişti. Yani, bir miktar ek ödenek sağlamak için ucu açık bir imkân
tanınmaktadır. Aslında, tabii, böyle bir yetkinin Meclis tarafından
kullanılması gerekir. Bunun Maliye Bakanı tarafından kullanılması
da Anayasa'ya aykırıdır.
Sayın milletvekilleri,
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun, ekonomide
verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak olarak tanımlamıştır
amacı; ama, hiçbirisi geçerli değildir, çünkü, bir defa, verimlilik
artışı mülkiyetle bağlantılı bir şey değildir. Giderlerde azalış
da arazi satarak, hazine arazilerini elden çıkararak ve ekonomiyi
ve bütçeyi bu kuruluşların yapacakları katkıdan mahrum ederek gerçekleştirilemez.
Şimdi, öte yandan, yabancı
sermayenin eline geçen kârlı kamu kuruluşlarında girdilerin artan
oranda yurt dışından karşılanması ve fiyatların yüksek tutulması,
yurt dışına aynı zamanda bir değer transfer edilmesini ortaya çıkarmaktadır.
Bu da, yurt içindeki katma değeri olumsuz yönde etkileyecek olan bir
durumdur. Ayrıca, yabancı sermayenin yurt dışına yapacağı transferler
vardır tabii, kâr transferleri vardır. Bunlar çok yüksek miktarlara
ulaşabilir ve o zaman da kârların büyük bir miktarlara ulaşması ödemeler
dengesinde baskı yaratabilir. Ama, Türkiye'de biz, nedense, daha
doğrusu iktidar, bu tür etkileri hiç dikkate almadan özelleştirme
kararlarını, satış kararlarını çok rahatlıkla vermektedir.
Sayın milletvekilleri,
özelleştirmede yapılan büyük hatalardan bir tanesi, bir amaç olarak
benimsenmesiydi. Bunu daha önce de söyledik. Şimdi, özelleştirilen
kuruluşlar, özelleştirilecek kuruluşlar ve satılacak bankalar
biraz azaldığı için olsa gerek, iktidar bütün ilgisini arazilere
yöneltmiştir. Üç tane yasa çıkarmıştır, biliyorsunuz, toprak satışını
serbestleştiren. Bunlardan biz de hepsi için Anayasa Mahkemesine
başvurduk. 4875 sayılı Yasa üç buçuk yıl olduğu hâlde henüz karara
bağlanmadı. 5444 en son yasadır. Bu, on ay geçtiği hâlde karara bağlanmadı.
Bunlardan sadece 4916 karara bağlandı, o da bir buçuk yıl sonra.
Şimdi, bunlardan başka
çeşitli adlar altında hazine arazilerinin satılmasını öngören
yasa hükümleri vardır, çeşitli yasalarda yer alan. Ayrıca, okul binaları
ve hastaneler gibi birçok kamu taşınmazı da satmak üzere Maliye Bakanına
devredilmiştir. Biraz kara mizah gibi geliyor bu. "Baba baba
her şeyi satarım." diyen Maliye Bakanımıza bütün arazileri
teslim etmiş oluyoruz. Tabii, bu, biraz da kurda kuzu teslim etmek gibi
bir şey. Çünkü, en kısa sürede bunları elden çıkaracağından hiç kimsenin
kuşkusu yoktur.
Şimdi, yabancıya toprak
satışının bir kısmı ekonomik ve sosyal tesislerin özelleştirilmesi
kanalıyla yapılan satışlardır. Burada, değerli arkadaşlarım,
özelleştirilen kuruluşların mülkiyetinde bulunan maden arazileri,
limanlar, çok sayıda lojman da bunlarla birlikte satılmaktadır,
özelleştirme çerçevesinde. Tabii, yerli-yabancı ayrımı yapmadığımız
için yabancıların eline de geçmektedir. Yatırım yapacağını söyleyen
girişimcilere araziler bağışlıyoruz. Bu yatırımlar gerçekleşmediği
takdirde veyahut da gerçekleştikten sonra işletmeye son verdikleri
takdirde bunların ne olduğu belli değildir.
Endüstri bölgeleri,
nitelikli endüstri bölgeleri yoluyla çeşitli arazileri bağışlıyoruz
yerli-yabancılara. Üstelik, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Maden Kanunu gibi yasaları dikkate
almadan bu işi yapıyoruz, devlet muhasebe kurallarına da uymadan
yapıyoruz. Üstelik de Cargill olayında olduğu gibi, tarım arazilerini de
pekâlâ endüstri bölgesi olarak ilan edebiliyoruz. TOKİ'ye ev yapması
için geniş araziler bağışlıyoruz. Lüks evler yaptığı için, bu arazileri
tabii lüks evleri alma kapasitesi olan kişilere bağışlamış oluyoruz.
Önce Belediye Kanunu'nda
yapılan bir hükümle, daha sonra da yeni bir yasa çıkartarak, kamu
arazilerine ve özel arazilere el konulmasına ve bunlarda, proje
yapılarak, hem kentin bazı ihtiyaçlarının karşılanmasını, ama
hem de büyük ölçüde rantlar sağlamasına imkân tanımış bulunuyoruz,
Kentsel Dönüşüm Yasası'yla. Bu yetmiyor, dönüşüm alanları kanunu
teklifi ortaya çıkıyor. Her türlü sınırları kaldıran bir teklif bu
ve imar planı bulunsun-bulunmasın, kentsel ve kırsal alanlarda bütün
arazilere ve taşınmazlara el konulmasına ve geliri ileriye dönük
rant dağıtımını amaçlayan birtakım değişiklikler yapılmasını
mümkün kılıyor. Henüz ortalarda dolaşmayan, ama, gizli olarak hazırlanmakta
olan bir de taslak var. Bu, durumu daha da serbestleştiriyor, daha
doğrusu, kamu sektörünün istismarını daha da genişletiyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
gerek yukarıdaki bu düzenlemeler ve gerek bu uygulamalar ve girişimler,
biraz önce değinmiş olduğum, çok sayıda kanunda yer alan düzenlemeler,
hazine arazilerinin satışını da tıpkı özelleştirmede olduğu gibi,
Hükûmetin benimsediğini ve ne pahasına olursa olsun hazine arazilerini
satma kararları içerisinde olduğunu gösteriyor.
Şimdi, 2007 yılındaki
11'inci madde de bunun en son örneği. Yapılan ve hiçbir şekilde savunulmaması
gereken düzenlemeler, her birinde kamuoyuna hoş göstermek için bir
bahaneyle ileri sürülüyor. Bu 11'inci maddedeki bahane de kara
yollarının yapımı meselesidir. Gerçi, ödeneğin biraz düşük tutulduğu
açıktır, ama, bu ödenek karşılandıktan sonra geri kalan satıştan elde
edilen gelirlerin ne olacağı belirsizdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
aslında özelleştirme gelirleri ve arazi satışından gelirler bütçe
açıklarının kapatılmasında kullanılmaktadır. Bütçe açıklarının
kapatılmasında kullanılacağı bazen -bu 11'inci maddede olduğu
gibi ve Telekom olayında olduğu gibi- açıkça itiraf edilmektedir,
bazen de borçlar ödenmektedir, ama borç ödendiği zaman neyin borcu
ödeniyor? Cari işlemler açığından kaynaklanan borç ödeniyor, bütçe
açığından kaynaklanan borç ödeniyor. Dolayısıyla, ilk zamanlarda,
Özelleştirme Yasası çıktığı zaman şiddetle reddedilen "bütçeye
ekleme yapılacaktır, bütçe giderleri harcanmasında kullanacaktır"
görüşü, ne yazık ki, gerçeklik kazanmıştır ve bütçe açığını kapatmak
için özelleştirme gelirleri kullanılmaktadır.
Aslında başarı olarak
gördüğü, Hükûmetin, özellikle Maliye Bakanımızın sık sık övündüğü
bütçe açığının azaltılmasının ardında, bazı yasal düzenlemelerle
çok önemli harcama kalemlerinin bütçe dışına çıkarılması vardır,
bazı harcamaların ertelenmesi, eksik gösterilmesi gibi uygulamalar
vardır, özelleştirmeden ve hazine arazilerinden satılan, elde edilen
gelirin de bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılması vardır.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa'ya göre doğal kaynaklar ve servetler devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. Bunlar, hükûmetin tasarrufu altında olarak görülmemelidir.
Toprak, miktarı çoğaltılamayan bir üretim aracıdır, bir doğal kaynaktır.
Çoğaltılamadığı, yeniden üretilmediği için de çok özenle kullanılmalıdır,
gelecek nesiller gözetilerek kullanılmalıdır. Hükûmetin yaptığı,
sürdürülebilirlik diye bilinen ve dilden düşmeyen, Çevre Kanunu'na
da konulmuş olan ilkeye ters bir uygulamadır aynı zamanda; çünkü,
bu satışın bir sonu gelecektir ve bu satışlarla belli bir performansı
sürdürebilmek mümkün değildir. Tabii, eğer, "benden sonrası tufan"
diye düşünmüyorsanız. Benim kişisel kanaatim, "benden sonrası
tufan" diye düşündüğüdür Hükûmetin.
Yabacıya toprak satışına
tepki gösterdiğimizde, bazı bakanlar "Yabancılar toprağı
alıp götürecekler mi?", "Sırtlarına vurup götürecekler
mi?" diye yanıt vermektedirler. Tabii, ciddi olmayan bir yanıt.
Kuşkusuz götürmeleri söz konusu değildir. Ancak, vatandaşları
kendi ülkelerinde istedikleri yerlere girip çıkamaz hâle getirebilirler,
kıyılardan, en güzel yerlerden yararlanamaz hâle getirebilirler,
istedikleri yerde, arzu ettikleri ekonomik faaliyette bulunamaz
hâle getirebilirler. Eğer çok merak eden varsa, çok basit bir örnek
olarak Paris Caddesi'ne gitmenizi öneririm; Amerikan Büyükelçiliğinin
Paris Caddesi'ni ne hâle getirdiğini çok rahatlıkla görebilirsiniz.
Sayın milletvekilleri,
hiçbir ülke topraklarını satacak kadar kendisini zengin görmemektedir.
Bazı ülkeler, örneğin İngiltere, yıllardır toprağı satmak yerine
uzun vadeli olarak kiralamayı tercih etmektedir ve bunu bir ulusal
politika hâline getirmiştir. İngiltere ve İskandinavya ülkeleri,
toprakları kiralamaktadırlar. Birçok merkezî ve yerel yönetim,
birçok ülkedeki; toprakları satarak değil, tam tersine toprakları
satın alarak ve kamulaştırarak toprak varlığını artırmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Filistinlilerden toprak satın alarak kurulan İsrailliler, kendi
özel durumları söz konusu olduğunda ayılmışlardır ve farklı davranmaya
başlamışlardır. Özel mülkiyete konu yapmamaktadırlar kırsal alanlarını,
kendi vatandaşlarına bile.
Doğal kaynakları, gelecek
kuşaklara, teslim aldıklarından daha az olmayan bir şekilde ve daha
kötü durumda olmadan teslim etmek bence her kuşağın en önemli sorumluluğudur,
görevidir. Toprak satışını, tıpkı özelleştirme gibi, ne pahasına
olursa olsun yerine getirilmesi gereken bir hedef olarak görmek
Hükûmetin bir anlayışıdır. Ancak, gelecek kuşakların hakkını gasbeden
bir anlayıştır.
Millî Eğitim Bakanı
geçen gün bütçede konuşurken dedi ki: "Bizim yaptıklarımıza
sizin hayal gücünüz erişemez." Ben hiç bu kadar tasvip ettiğim
bir görüşünü görmedim Millî Eğitim Bakanının. Gerçekten de sizin
yaptıklarınıza bizim hayal gücümüz erişemez. Çünkü, ne ülke topraklarını
bu şekilde elden çıkarmayı hayal edebilirdik ne kamu kuruluşlarını
yabancılara teslim etmeyi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- …hayal edebilirdik ne de eğitim ve sağlık gibi en temel hakları paralı
hâle getirmeyi hayal edebilirdik. Bu liste aslında çok uzayabilir,
ama sürem doldu.
Ben, bu düşüncelerinizden
ve politikalarınızdan en kısa sürede caymanız dileğiyle -her ne
kadar umut etmesem de- size, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Keleş.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Terzibaşıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önce, yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı ve yeni yılınızı şimdiden
kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum, sağlık, mutluluk
ve başarı diliyorum hepinize.
Ayrıca, iki gün önce
çok ağır bir karaciğer transplantasyonu ameliyatı geçiren başkan
vekillerimizden Ali Dinçer Bey'in sağlığına bir an önce kavuşmasını
diliyorum. Ailesine ve mensubu olduğu Cumhuriyet Halk Partisine
geçmiş olsun diyorum. (Alkışlar)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul)
- Milletvekillerine de…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Milletvekillerine de söylüyorum, arkadaşınız olduğu
için.
Değerli arkadaşlarım,
elimde iki tane tutanak var. Bunlardan biri 21/4/1925 tarihli. Bu tutanakta
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra madalya alanların listesi var. Altında
da Büyük Atatürk'ün imzası var.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, cumhuriyetimiz kuruldu, Büyük Önder Atatürk çok büyük
önderlik yaptı ve birçok şehit verdik. Şehitlerimizin gıyabında
ailelerine madalyalar verildi, gazilerimize madalyalar verildi.
Bu listede, Allah'a şükürler olsun ki, benim dedemin ismi var: Muğla'dan
Karahafızzade Hakkı Efendi.
Ben, inanıyorum ki,
burada başka arkadaşlarımızın da ataları, dedeleri ve akrabalarının
içinde, aynı şekilde, madalyayla, İstiklal Harbi Madalyasıyla taltif
edilenler var.
Bu yüce Meclis, değerli
arkadaşlarım, Sevr Anlaşması'nı yırtan, parçalayan bir Meclistir,
gazi Meclistir. Ama, ne yazık ki, dün, bu Mecliste, bir arkadaşımız,
çok talihsiz bir beyanda bulunmuştur. Muharrem İnce Bey -şu anda Meclise girdi, salona girdi-
şöyle diyor: "Evet, sizde hâlâ Sevr özentisi var da ondandır Öner
Bey." Öner Beye cevap veriyor, o laf atınca.
Değerli arkadaşlarım,
bu Mecliste, asla ve asla, Sevr özentisi olan hiçbir milletvekili
yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, Muharrem Bey'in yerinde
olsam, söz alırım, gelirim, buradan özür dilerim. Maksadımı aştım,
özür dilerim demelidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Yapacak, yapacak onu!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Sinop)
- Muharrem Bey, özür dile!
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Millî Eğitim Bakanına sor onu!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Yapacak, yapacak, özür dileyecek!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinin, evet, en
önemli gelişmelerini AK Parti yapmıştır, seksen üç yıllık cumhuriyet
tarihinin. Gene dün bir arkadaşımız, 1950'ye kadar, 1938'e kadar Büyük
Atatürk, ondan sonra da, gene bizim de takdir ettiğimiz Sayın İnönü'nün
-o da millî kahramandır- Başbakanlık yaptığını ve bu başarıların
sadece bize ait değil, o dönemlerde de başarı olduğunu söyledi. Ben,
buradan, birkaç rakam vereceğim. Bu, yıllarca, bizim çocukluğumuzda
da lafı edilen rakamlardır. Cumhuriyet Halk Partisi, 1950'de iktidarını
teslim ederken 146 ton altın bıraktı denilir. Bakın, bugünün değerleriyle,
146 ton altın, 2,979 milyar dolar yapıyor. O günün gayrisafi millî hasılası
da 2,9 milyar dolar. O günün gayrisafi millî hasılası da 2,9 milyar
dolar. O günden bugüne Türkiye nerelere gelmiş? Bugün, gene kasamızda…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Senin o hesaplara aklın ermez. Böyle hesap olmaz. Öyle hesap olmaz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Bunları bilin de moraliniz düzelsin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- O yanlış hesap. O hesabı yapamamışsın sen. Maliye Bakanına sor,
o hesap doğru mu yanlış mı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Bugün, kasamızda 2,242 milyar dolar değerinde gene altın
var ve 60 milyar dolar var kasamızda. Bu da 3 bin ton altın yapıyor.
(CHP sıralarından "Borç, borç" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Borç ne kadar? Borç ne kadar Terzioğlu? Terzibaşı…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, gayrisafi millî hasılamız
390 milyar dolar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Borç ne kadar?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - 2,9… 390 milyar dolar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Rakamları çarpıtma, çarpıtma. Kafana taş düşer.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, KÖYDES'le ilgili çalışmalarımız
devam ediyor; milletimiz çok memnun. Bazı arkadaşlarımız dediler
ki: "Siz oradan yakınlarınıza rant sağlıyorsunuz." Evet,
Muğla'da… (CHP sıralarından "Doğru" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Dedenin kemiklerini sızlatıyorsun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Muğla'da parke ihalelerinin yüzde 90'ını Cumhuriyet
Halk Partisinin il başkanı ve…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bileğinin hakkıyla, bileğinin hakkıyla…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - …ve Gökova Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinindir
ve Milas ilçesinin Cumhuriyet Halk Partili Başkanı almaktadır. Hepinizi
bilgilendiriyorum.
Saygılar sunuyorum,
iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- İftira etme… Dedenin kemikleri sızlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ne dedin? "Dede…" diye, ne dediniz? (AK Parti sıralarından
"Gel, boş ver" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- "Dedenin kemikleri sızlar" dedim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sözünü geri al.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bir şey demedim ben sana.
BAŞKAN - Seyfi Bey,
lütfen oturur musunuz. Seyfi Bey…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sözünü geri al. Çık dışarı!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Oradan bağırma, buraya gel…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Demek ki yalan konuştun…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Çık dışarı!..
BAŞKAN - Seyfi Bey…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Biraz sonra savaş çıkacak! Savaş kararı alıyor Meclis!
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın Bakana bir sorum
var.
Maliye Bakanlığı gelir
ve gider bütçesi sunuş konuşmasında Halk Bankasının özelleştirilecek
yerler kapsamında olduğunu belirtti. Milyonlarca esnaf ve sanatkâr
ve KOBİ'lerin de rahat bir nefes alacak bankaya ihtiyacı olduğu
açıkça ortadadır. Bu bankamızı özelleştirme kapsamından çıkarıp
esnaf bankası yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün 25 Aralık 2006,
İsmet İnönü'nün ölüm yıl dönümü nedeniyle kendisini rahmetle anıyorum.
Aynı şekilde, Mustafa Kemal Atatürk ve diğer dava arkadaşlarını
da rahmetle anıyorum.
Sorum: Sayın Bakanım,
ülkelerin ekonomi politikaları ve bu kapsamda vergileme, tüm dünyada
yaşanan rekabetten etkilenmektedir. Türkiye'ye bu durum hangi yönde
yansımaktadır?
Diğer sorum: Bütçe
açıklarının düşürülmesi ve kamu borç yükünün azaltılması politikasının
özel sektör yatırımlarına etkisi nedir?
Son sorum: Stratejik
Planlama ve performans esaslı bütçeleme çalışmaları hangi aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Badazlı…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma izninizle
soruyorum:
Sayın Bakanım, dört
yılda geldiğimiz noktaya baktığımızda, ülkemizin dünyanın en büyük
on ekonomisi içine beş yıla varmadan ulaşacağını düşünüyorum; katılıyor
musunuz?
Alanya Dim Barajı'nı
ne zaman bitiriyorsunuz?
Gazipaşa Gökçeler
Barajı'na ne zaman başlıyorsunuz?
Kalkan'da Eşen Karaçay
Barajı'na ne zaman başlayacaksınız?
Antalya'da kruvaziyer
liman işimiz ne oldu?
Burdur-Antalya treni
ne zaman başlayacak?
Antalya-Kemer duble
yolundaki tünelleri ne zaman açacaksınız?
Adliye kavşağına ek
ödenek gitti mi?
Turizmi nasıl geliştireceksiniz?
Sektörde mevsimlik çalışan ve kışın boşta kalan personele nereden
maaş ödemeyi düşünüyorsunuz?
Tütünden kotasyonu
kaldırmak için, 73 milyonun ortak kasasından destek verip artan tütünleri
yakmayı mı yoksa sigara tüketmeye insanları özendirecek kampanya
yapmayı mı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Badazlı.
Sayın Baloğlu'nun yerine
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekelin tütün sigara
bölümünü, yani satamadığınız bölümünü özelleştirme kapsamından
çıkartmayı düşünüyor musunuz? Türk tütününü desteklemeyi düşünüyor
musunuz? Ülkemiz yabancı ülkelerden tütün ithalatı yapıyor mu,
yani yabancı ülke tütüncülerinin ürettiği tütünü Türkiye'ye getiriyor
mu? Bu konularda cevabınızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sayın Bakan, illerdeki Tekel müdürlerinin kaçak takibi işleri,
görevleri ellerinden alındı. Bunun yerine 200 kişilik bir kurul kuruldu.
Kaçakları bunlar denetleyecek. Görünen o ki, Tekel kaçak aramıyor,
kurul da görevini yapmadığı için Türkiye kaçak cenneti hâline geldi.
Bundan rahatsızlık duyuyor musunuz ve yeni bir düzenleme yapacak
mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Bakanım, 2007 yılı bütçesinde KÖYDES için 2 milyar
YTL, BELDES için de 300 milyon YTL ödenek ayrılmış. Geçen yıl KÖYDES
için ayrılan paralarla önemli hizmetler yapıldı. İnşallah bu yıl
BELDES için ayrılan paralarla nüfusu 10 binden az olan belediyelerin
su ve yol ihtiyaçları karşılanabilecek. Ancak, sayıları fazla
olan bu belediyeler için ayrılan 300 milyon YTL'nin yeterli olacağı
kanaatinde değilim. Yıl içinde ihtiyaç duyulursa ilave ödenek aktarılabilecek
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akbulut.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben demin sorumu yarım
bırakmıştım, onu yarım cümleyle bir bitireyim: Efendim, belediye
imar değişikliklerine "normal" diyorsunuz ama, sizin çok
iyi bildiğiniz Ofer ortaklığı orada yeni bir Sümerpark projesi kuruyor.
Şimdiki sorum Sayın
Başkan: Bu tütün yerine benim memleketimde şaraplık üzüm yetiştirilmeye
başladı. Ama, siz, şaraba bir kerede yüzde 118 ÖTV koydunuz, bir de üstüne
KDV ve bu yıl şaraplık üzümler bağlarda kaldı ya da çok ucuz fiyata gitti.
Ben size birkaç kere soru önergesiyle, bu vergileri indirecek
misiniz dedim. Kurumlar vergisini indiriyorsunuz; ama, o, ekmeğini
üzümden çıkaran insanların ya da şarapçılıkla uğraşanların…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ekmekcioğlu,
"Halk Bankasının özelleştirme kapsamından çıkarılıp bir esnaf
bankası hâline getirilmesi düşünülüyor mu?" diye soru sordu.
Halk Bankası, zaten şu anda verdikleri krediler dolayısıyla tamamen
KOBİ'lere, esnaflara kredi veren ve bu yönde portföyü çok geniş olan
bir bankamız ve bu portföyü dolayısıyla da ayrı bir değeri haiz
olan bir bankamız. Bu özelleştirme olsa da bu portföyünü kaybetmesi
mümkün değil ve bunun aynı fonksiyonları özelleştirilse de devam
edecek bir bankamızdır, onu belirtmek isterim.
Sayın Işık, "Bütçe
açıklarının düşürülmesi özel sektör yatırımlarına ne gibi faydası
oldu?" diye sordu. Bütçe açıklarının fazla olması, Türkiye'de,
bilhassa Türkiye'de yatırımları, özel sektörün ihtiyacı olan kaynakları
kamuya çekmek demek. Nasıl oluyor? Bütçe açığı olduğu zaman bunu
devlet borç almak suretiyle karşılıyor ve bu borcu hem yurt içinden
alıyor hem yurt dışından alıyor. Yurt içinden devletin borç alması demek,
o kredi kaynaklarının… Türkiye'nin belli bir kredi yapısı var, belli
bir imkânı var, onu devlet alıyor. Devlet aldığı zaman özel sektöre herhangi
bir kaynak kalmıyor veyahut da çok az kalıyor. Çok az kalınca özel sektörün
yatırım kabiliyeti, yatırım imkânı azalıyor. Yatırım imkânı azaldığı
zaman iki yönlü yatırım yapamıyor. Bir, hakikaten kaynak yok, nereden
bulacak? Az olan, kıt olan kaynakların da fiyatları artıyor, çünkü
devlet almaya başladığı zaman borcu faizler yükseliyor. Faizlerin
yükselmesi, o yüksek faizlerle yatırım yapılamıyor, bir de kaynaklar
kıtlaşınca iyice yatırım yapılamaz hâle geliyor. Dolayısıyla, bizim
Hükûmetimiz zamanında bu, devletin iç borçlanmalarının biraz daha
az olması veyahut da yeni borçlanmalara gitmemesi, bu arada da bankacılık
reformu sayesinde devletin kaynaklarının fazla artmasından dolayı
ve faizlerin de düşmesinden dolayı özel sektör yatırım yapar hâle
geldi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük yatırımlar gerçekleşti
ve bu kalkınma oldu, boşu boşuna olmadı bu kalkınma. Bu yatırımlar
gerçekleştiği için oldu ve şu anda yapılan yatırım ki, bu sene 110
milyar YTL'nin üzerindedir yatırım yapılan toplam yatırım. Onun yüzde
75-80'i özel sektöre aittir. Özel sektörün yapmış olduğu yatırımlar
da daha verimli ve ekonomiye daha büyük katma değer getirdiği
için, Türkiye'nin kalkınma oranı da yüksek oluyor.
Stratejik araştırmalarla
ilgili olarak da… Biz, şimdi, bütün devlette artık, Stratejik Araştırmalar
Başkanlığını kurduk. Her bir birim kendi bütçesiyle ilgileniyor
ve o kendi bütçesiyle ilgilendikten sonra, bir de onların koordinasyonu
yapılmak suretiyle, bütçede daha büyük bir verimlilik sağlanıyor.
5018 sayılı Kanun'la beraber bu sisteme de geçmiş bulunuyoruz.
Sayın Fikret Badazlı,
Antalya'yla ilgili birçok sorular sordu. Ben onların büyük bir kısmını
not aldım, ama, artık, kendisine yazılı olarak cevaplandıralım.
Fakat, bu arada, adliye
kavşağına ek ödenek verdik biz. Adliye kavşağıyla ilgili problemi
çözüyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne kadar?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - 3 trilyon zannediyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 10 trilyon gerekiyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Belli bir şey içerisinde onları da ödeyeceğiz
tabii. 10 milyonu verip de hemen orasının bitecek hâli yok. Yani, ne
kadar harcanacaksa o kadar veriyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - On sekiz aydır sürüncemede.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, tabii "tütünleri yakmaya devam
edecek misiniz?" Biz, çok şükür… Tütünler ihtiyaç kadar alındığı
için, yakacak bizde tütün değil, ama eski tütünleri maalesef yakmak
zorunda kalıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu da milyonlarca YTL ve milletin parası maalesef
yanıyor eski kötü politikaların
neticesi olarak.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Pazarlamayı beceremiyorsunuz tütünü yakıyorsunuz Sayın Bakan.
Tütüncü mü kaldı piyasada!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 11 inci
maddesinin 1 numaralı fıkrasına aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Ünal
Kacır Hamit Taşcı
Bursa İstanbul Ordu
Telat Karapınar Fahri Keskin
Ankara Eskişehir
"f) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde
yer alan ödenekleri, bu idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeniden
açılacak "Tedavi ve Cenaze Giderleri" tertiplerine aktarmaya;
5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
sınırlamalara tabi olmaksızın "Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri" tertiplerine aktarma yapmaya ve bu
tertiplerdeki ödenekleri Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek
Ödenek" tertibine aktarmaya,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anayasa'nın
bütçe görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin "değişiklik
önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmazsızın okunur ve oya konur"
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin personelinin ilaç ve tedavi
giderlerinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu hükümlerine göre, 01.01.2007 tarihinden itibaren genel sağlık
sigortası kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması
öngörüldüğünden ilgili kurumların bütçelerinde "Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerine genel sağlık
sigortası için ödenek tefrik edilmiş ve "Tedavi ve Cenaze Giderleri"
için ödenek öngörülmemiştir.
Ancak, Anayasa Mahkemesi
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulması ve bazı maddelerinin
ise iptali yönünde karar almıştır. Anayasa Mahkemesinin bu kararı
sonucunda, 2007 yılında kamu görevlilerine ilişkin olarak idare
bütçelerinde tefrik edilen "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet
Primi Giderleri" ödeneklerinin kullanımında ve tedavi ve cenaze
giderlerinin idarelerce ödenmesinde meydana gelebilecek ihtiyaçları
karşılamak amacıyla aktarma işlemleri yapılması gerekecektir.
Yapılan bu düzenleme
ile 2007 yılında kurumlar tarafından ödenmesi gereken ilaç ve tedavi
giderlerini karşılamak amacıyla kurum bütçelerinin "Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer
alan ödeneklerin, kurum içinde mevcut veya yeniden açılacak "Tedavi
ve Cenaze Giderleri" tertiplerine aktarılmasına imkan sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12'nci maddeyi okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı
yapılacak ödemeler
MADDE 12- (1) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde
yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki
işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle
hizmet satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak
ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı
uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince
aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak
ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin (01.4)
ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde
yaparlar. Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin başka tertiplerinden
(bu ekonomik koda ilişkin tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar
hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak,
özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde
5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinde istihdam edilecek
personel için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekillerinin sisteme girmeleri duyurulur.
Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Yavuz Altınorak, Kırklareli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Altınorak.
Süreniz on beş dakikadır
Sayın Altınorak.
CHP GRUBU ADINA YAVUZ
ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi 12'nci madde olan
"Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler" konusu hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
12'nci madde, Kanunda belirtilen kurum ve kuruluşlarda geçici görevle
çalıştırılacak 4/C geçici görevli, sözleşmeli personel, mevsimlik
işçi, aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrenciler
personele eğitim hizmeti karşılığı yapılacak ödemeleri kapsamaktadır.
Kamu hizmetlerimizi
yürüten kadrolu personele aynı işi, hatta iş akdi feshi korkusuyla
daha çok çalışan, sosyal haklardan yoksun düşük ücretli insanlarımız
için Hükûmetimizin kayda değer bir çalışmasını göremiyoruz. Bu
emekçilerimiz hem geçim kaygısı hem de yılın son ayında işten çıkarılarak
bir sonraki aya tekrar işsiz kalma kaygısı içerisinde önlerini görmeden
yaşamaya çalışmaktadırlar. Bu sıkıntılarla yaşamlarını sürdürmeye
çalışırken hem kendilerine hem de devletlerine olan güvenlerini
bu şartlar altında devam ettirmeleri imkânsız görünmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sevgili milletvekilleri; geçici işçilerimiz, memurlarımız,
çiftçilerimiz, emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz, kısacası, ülkemizde
yaşayan tüm insanlarımız huzur ve refah içinde olurlardı. Geleceklerinden
endişe ve kuşku duymayan bir toplum ve gençlik olurdu. Her yıl, üniversiteleri
bitiren yüz binlerce öğrenciye istihdam olanağını destekleyen
teşvikler gündeme getirilir ve bunlarla ilgili önlemler alınırdı.
Ama, bugün, görüyoruz ki, bunlarla ilgili bir iyileştirme çalışmaları
söz konusu değil. Bunu görmemek de mümkün değil. Ama, şunu bilmenizi
istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında biz bunları gerçekleştireceğiz
ve tüm yurttaşlarımızın mutluluğunu tesis edecek projelerimizi
uygulamaya koyacağız.
Değerli arkadaşlarım,
her şeyden önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti olarak, yolsuzluklarla
mücadele edilmiş olabilse idi, önüne geçilmiş olabilse idi bugün
bunları konuşuyor olmayacaktık. Merak ediyorum, yolsuzluğun damarlarına
girilecekti, ne oldu? Zannediyorum, dört yıldır yolsuzluğun damarları
bulunamadı herhâlde? Bu yüzden de, bugün, Türk çiftçisi perişan durumdadır.
Avrupalı çiftçinin yaklaşık on ikide 1'i kadar tarımdan destek alabilmektedir.
Buğday üreticisi perişan. Ayçiçeği üreticisi perişan. Çeltik üreticisi
perişan. Pancar üreticisi perişan. Sahi, değerli milletvekili arkadaşlarım,
pancar fiyatları 2005 yılında ton başına 99 YTL iken, 2006 fiyatları
89 YTL'ye düşürüldü. Ne oldu da 89 YTL'ye düşürüldü? Bunu gerçekten
merak ediyorum.
Yine, zeytinci perişan.
Pamuk üreticisi perişan. Narenciye üreticisi perişan. Et ve süt
üreticisi perişan. Fındık üreticisi perişan. Allah aşkına, bu ülkede
memnun olan bir kesim var mı?
Yine, sormak istiyorum:
Bu sektörde, yani, tarım işçisi ve tarımda geçici olan işçilerle
ilgili olarak bugüne kadar Hükûmetimizin yeterli bir çalışması
var mıdır? Bunu, gerçekten merak ediyorum ve öğrenmek istiyorum.
Ulu Önderimiz Atatürk'ün
milletimizin efendisi olarak nitelediği köylümüzün, çiftçimizin
alın terinin, ellerinin nasırının, patlamış dudaklarının, ayağının
çamurunun hakkını nasıl ödeyeceksiniz?
Bu mudur her defasında
çatısı altına sığındığınız, sığındığımız Müslümanlık? Hiç mi
korkmuyorsunuz kul hakkından? Nasıl vereceksiniz bunların tümünün
hesabını? Hani, insanımıza, halkımıza hizmet etmek Hakk'a hizmet
etmek idi?
En azından kendi seçim
bölgem olan Kırklareli'den, ilk altı ayında, 10 bin kadar insan icralık
olmuştur. Her geçen gün bu sayı artmaktadır ve artmaya devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu insanlar, herhâlde, evlerine icra getirirlerken mutlu olmuyorlar,
zorunlu olmasalar, sıkıntı içerisinde olmasalar evlerine icra
getirtmezler.
Bu konuyu iki açıdan
değerlendirmek lazım:
Birinci konu, bu insanlar,
bu konuma düşmüş insanlar, gerçekten zor durumda olan insanlar. Eğer
zor durumda olmasalar, bir aile reisi, eşinin ve çocuklarının karşısında,
evinin içinde bulanan malzemelerine ipotek getirecek, haczettirecek
konuma düşer mi?
İkincisi ise, eğer gerçekten
bunlar bu anlamda bir icrai takibe girmiyorlarsa, kötü alışkınlık
olarak değerlendiriliyor ise, bu, yine, daha da kötü. Demek ki, milletimize
ve yurttaşlarımıza Hükûmet olarak iyi hizmetler vermiyoruz, Hükûmet
olarak iyi örnek olamıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
sevgili milletvekilleri, yine, ilimde yaşanan bir olayı sizlerle
paylaşmak istiyorum.
İLYAS ÇAKIR (Rize) -
Bunları yarın konuşuruz ya!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Konuşuruz da, bunlar çok önemli.
Değerli arkadaşlarım,
7/12/2006 tarihinde, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Binasına, ilimizde
bulunan, birleştirmeyle beraber iki tane devlet hastanesinde çalışan
100 adet geçici işçi partiye zorla ve teklif edilerek getirtiliyor
ve burada kendilerine propaganda çalışması yapıldıktan sonra
partiye üye olmaları zorlanıyor. Bu arkadaşlarımızın bir kısmı
işlerini kaybetmeme korkusunu yaşayarak zorla Adalet ve Kalkınma
Partisine üye yapılıyorlar, bir kısmı da korkudan üye oluyor, bir
kısmı da üye olmadan partiden çıkıp gidiyorlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - İnanma, yalan!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Hayır…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Kesinlikle yalan!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Efendim, hayır. Bunları size belgelerim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ya, yok…
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Belgelerim.
Şimdi ben sizlere soruyorum:
Sizin işçilerimize, geçici işçilerimize bakışınız böyle mi? Bu
mu Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti?
MURAT YILDIRIM (Çorum)
- Maddeyle ilgili mi?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Madde efendim, madde bu. Geçici işçilerden bahsediyoruz. Geçici
işçilere nasıl iş verdiğinizi ortaya koyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri; Hükûmetiniz ülkemizde her şeyin doğru ve
düzgün gittiğini beyan ediyor, pembe tablo çizmeye devam ediyorsunuz,
böbürleniyorsunuz. Pekâlâ biliyorsunuz ki ülke gerçekleri, hayatta
yaşananlar böyle değil. Kirasını ödeyemeyen, okula giden çocuğuna
ayakkabı alamayan, kırtasiye malzemesini alamayan, şans eseri iş
bulan, ama, sosyal haklardan mahrum, aldığı asgari ücretle ancak
peynir, ekmek alabilen, kısacası yoksulluk ve çaresizlik içerisinde
kıvranan acıklı manzara pekâlâ sadece benim bölgemde değil, ülkemizin
bütün bölgelerinde yaşanmaktadır.
İşte gerçeklerimiz:
2003 yılından bu yana tüketici kredileri yüzde 672 artmış, konut
kredileri 2.662 artmış, diğer tüketici kredileri 256 artmış, kredi
kartı harcamaları yüzde 195 artmış kredi kartı düzenlemesini getirdiğimiz
hâlde, toplam bireysel krediler yüzde 410 konumuna gelmiş. Bu kredileri
kullandırmak Hükûmetin bir lütfu olarak değerlendirmeyin lütfen.
Değerli arkadaşlarım,
faizler diğer ülkelerde yüzde 2 iken, ülkemizde yüzde 23 konumundadır.
Bankalarımızın birçoğu yabancı bankaların eline geçmiş, bu bankalar
da ticari kâr maksadıyla kredileri kullandırmaktadır. 2003 yılından
bu yana ferdî kredi borcu ödenmemiş kişi sayısı yüzde 479 artmış. Kredi
kartını, az önce de ifade ettim, yeniden yapılandırma yapıldığı
hâlde yüzde 533 artmış. Her ikisini oluşturan Merkez Bankasının kara
listesindeki kişi sayısı da yüzde 527 artmış.
Değerli arkadaşlarım,
2002 Ocak-Ekim döneminden, 2006 Ocak-Ekim dönemine göre, karşılıksız
çek sayısı yüzde 115, protesto edilen senet sayısı yüzde 121, protesto
edilen senet tutarı yüzde 113 artmış. Yine sosyal güvenlik açıkları
yüzde 138, benzin fiyatları yüzde 102, mazot fiyatları yüzde 122,
gübre fiyatları yüzde 130 artmıştır. Bu ne demektir? İşlerin iyi gittiğini
ifade edebilir misiniz? Bu bir göstergedir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkede, gasp, hırsızlık, fuhuş ve buna benzer suçlar anormal derecede
artmış. Tüm bunlar memleketin hâlinin iyi olmasından mı kaynaklanıyor?
Herhâlde insanlarımız bunu zevk için yapmıyor sanıyorum, zorunluluktan
ve açlıktan yaptığına inanıyorum. Maalesef, ülkemizi bu hâle getirdiniz.
Ülkemizde boşanma sayısı dört yıl önce 30 bin aileyken, maalesef,
bugün, 2006 yılında, 90 bin aile konumuna gelmiş. Bu insanlar ailelerini
ve yuvalarını neden yıkıyorlar?
Değerli arkadaşlarım,
zannediyorum ki, insanlarımız bunları görüyor, insanlarımız bunları
canlı olarak yaşıyor. Azarlama ve pazarlama ile bu işlerin olmayacağı
açık ve seçik ortada. Bunun aksini hiçbiriniz iddia edemezsiniz.
Erken genel seçim kararı alırsanız, inşallah, bunu hep beraber göreceğiz.
Almazsanız da önemli değil, ilk yapılacak olan genel seçimlerde harro
merroyu göreceğiz. Bunu böyle bilmenizi istiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Tekrar eder misin, neyi?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Özelleştirilen kurumlara gelmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özelleştirilen kurumlarda çalışan yaklaşık 51 bin personelden 14
bininin iş akitleri feshedilmiş özelleştirme nedeniyle, kalan personelin
bir kısmı istifa etmek, bir kısmı da emekli olmak zorunda kalmış. "Bu
mu adaletiniz" diye sormak istiyorum. Hiç düşündünüz mü ne oldu
işsiz kalan bu insanlar, aileleri, çoluk ve çocukları? Her gün gazetelerde
birçok haber okuyoruz, okuyorsunuz: Kredi kartı borcu ödenememiş,
ödenememiş kira borçları… Kısacası, geçim sıkıntısı nedeniyle
dağılan aileler, cinnet geçiren insanlar ve kendi ailesine bile
zarar verebilen yurttaşlarımız. Özelleştirmelerin halka arza yoluyla
yapılmış olması bunları engelleyeceğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, konuşacak o kadar çok şey var ki. Ama, zamanımız da daralıyor.
Ben bir kısmını da atlamak istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, alım gücü sıfıra düşen vatandaşın durumu da esnafa
yansımıştır. Birçok esnaf arkadaşımız siftah bile yapmadan kepengini
indiriyor, Bağ-Kur ve sigorta borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir,
Bağ-Kur ve sigorta primleri yeniden yapılandırılmış olduğu hâlde. Ve
bu insanlarımız vergilerini nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünür
hâle gelmişler. Bu hazin tablo sonunda
da yeşil kart sayısında patlama yaşanıyor değerli arkadaşlarım.
Kadrolu kadrosuz, asgari
ücretle sözleşmeli geçici çalışan emekçilerimizin sorunlarını
çözmek bir yana, bir yandan açtığınız Kamu Personeli Sınavı atamalarını
bile usulüyle yerine getiremediniz. Maalesef, bu böyle, belgeleri
ortaya koyarız arzu ederseniz ve aynı konular bu Meclis çatısı altında
da yaşanmaktadır.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Önerin var mı Sayın Altınorak?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Çok…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altınorak…
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
-Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Kısacası, değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz tarafından çözüme
ulaştırılamayan birçok sorun var. Bu sorunları sıralamaya kalksak
zaman yetmeyecek. Ama, ben çok kısa ve öz olarak şunları ifade edeyim:
Derinleşen yoksullaşma,
yaygınlaşan işsizlik, çökertilen sosyal devlet, artan eşitsizlikler
karşısında dayanma gücünü giderek yitirmekte olan halkımız patlama
noktasına gelen sosyal ve toplumsal barışımız büyük sıkıntı içerisindedir
ve bu sebeple ve bu duygularla ben sözlerimi burada sonlamak istiyorum.
Sizler, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak inanıyorum ki, bu sorunları da çözemeyeceksiniz. Çözme
fırsatını da bulamayacaksınız. Bu düşüncelerle yaklaşan yılbaşını
ve Kurban Bayramı'nızı kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Altınorak.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Cüneyit Karabıyık, Van Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Karabıyık.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın önemli bir
coğrafyasında stratejik önemi haiz bulunan ülkemizin sürekli istikrarın
sağlandığı, örnek bir ülke konumuna gelmesi, son derece elzemdir.
Ekonomiden hukuka,
toplumsal hayatın her alanında gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar,
istikrarın kalıcı hâle getirilmesi doğrultusunda atılan önemli
adımlardır. İstikrar, içindeyken değerinin fazla bilinmediği, ancak
kaybedildiğinde ne olduğu anlaşılan bir değerdir.
3 Kasım 2002 seçimleriyle
birlikte temin edilen güven ortamında Türkiye ekonomisi 2005 yılında
yüzde 7,6 oranında büyürken ve öngörülen yüzde 5'lik büyüme hedefini
2003 ve 2004 yıllarında olduğu gibi aşmıştır. Türkiye ekonomisi,
2003-2005 döneminde yılda ortalama 7,8 olarak artmıştır. Bu büyüme
performansı kişi başına düşen
millî gelir rakamlarında da kendini göstermiştir. 2002 yılında
2.598 dolar olan kişi başına gelir, 2007 yılında 5.550 dolara ulaşacaktır
ve buna kesinlikle inanıyoruz. Satın alma gücü durumuna göre ise kişi başına 2007 yılında
9.662 dolar seviyesine ulaşacaktır.
İktidarımız döneminde,
çalışanlarımıza, emeklilerimize, çiftçilerimize, esnafımıza
ve yardıma muhtaç vatandaşlarımız ile bazı önemli sektörlere yönelik
icraatlarımız hakkında da biraz sizlere bahsetmek istiyorum. Demin
arkadaşımızın söylediği gibi değil, rakamlarla size bahsetmeye
çalışacağım. Bakınız, en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392
YTL iken 2006 Kasım ayında 765 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 95,2 olmuştur.
Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 YTL iken 2006 Kasım ayında 380
YTL'ye çıkmış, artış yüzde 106,5 olmuştur, arkadaşlar. En düşük SSK
emekli aylığı 2002 Aralık ayında 257 YTL iken 2006 Kasım ayında 477
YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde 85,6 olmuştur. En düşük Bağ-Kur esnaf
emeklisi aylığı 2002 Aralık ayında 136 YTL iken 2006 Kasım ayında 349
YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde 156,9 olmuştur. En düşük Bağ-Kur çiftçi
emeklisi aylığı 2002 Aralık ayında 69 YTL iken 2006 Kasım ayında 232
YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde 235,8 olmuştur. En düşük memur emekli aylığı
2002 Aralık ayında 357 YTL iken 2006 Kasım ayında 620 YTL'ye çıkmış, artış
ise yüzde 74 olmuştur değerli arkadaşlarım. Altmış beş yaş aylığı
2002 Aralık ayında 24 YTL iken 2006 Kasım ayında 69 YTL'ye çıkmış, artış
ise yüzde 183,2 olmuştur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Seçim moduna girmişsin, rakamları ezberle, iyi ezberle.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Devamla) - Muhtar aylığı ise 2002'nin Aralık ayında 97 YTL iken 2006 Kasım
ayında 260 YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde 174,1 olmuştur.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - İmam bile bordro yaktı, imam, imam!.. İmam bile bordro yaktı
sokakta.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Devamla) - Bu oranlar ve rakamlar, çalışan emekli ve diğer dar gelirli
vatandaşlarımızın durumlarının 2002 yılına göre iyileştiğinin
bir göstergesi olmuştur.
Ha, diyeceksiniz ki,
yapılan iyileştirmeleri yeterli buluyor musunuz? Elbette kâfi
bulmuyoruz. Ancak, ileriki yıllarda ülke ekonomisinin iyileşmesi
oranında, çalışan ve emekli insanlarımıza da aynı oranda bu oran da
yansıtılacaktır.
Bu arada saygıdeğer
arkadaşlarım, bütün vatandaşlarımızın yaklaşmakta olan Kurban
Bayramlarını kutluyorum. Ayrıca, 2007 yılının…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Devamla) - …milletimize mutluluk ve saadet vesilesi olmasını dilerken,
ayrıca, şu anda hastanede yatan Sayın Başkan Vekilimiz Ali Dinçer'e
de acil şifalar diliyorum, ailesine ve partisine de iyi dileklerimi
diliyorum. (Alkışlar)
Diğer taraftan, 2007
yılı bütçesinin, ülkemize, milletimize ve halkımıza iyilikler
getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize en derin
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Karabıyık.
Madde üzerinde, on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, size
dört soru sordum ben bugün, hiçbirine yanıt vermediniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sayın Bakan yok ki…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zaten, şu anda salonda da yoksunuz, ama, zabıtları belki
okursunuz. Siz bu tavrınızı sürdürün, ben sormaya devam edeceğim.
Bu tavrınızı da bir siyasi nezaketsizlik olarak değerlendirip bir
tartışma başlatmayacağım.
Sorum şu: Sizin de aralarında
bulunduğunuz AKP'li bakanlar, övünmede sınır tanımıyorlar, ama, muhalefetin
sorularına yanıt vermeye gelince sınırlar koyuyorlar, neden?
Bir de şunu sormak istiyorum:
Benim sorularıma burada yanıt vermeyebilirsiniz, kaçabilirsiniz,
ama, halk, sizi sokakta yakaladığı zaman, onlara da yazılı yanıt
vereceğim diye kaçacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum şu: Konut açığı
ve çarpık kentleşmenin önüne geçmek ve ucuz konut üretimini sağlamak
amacıyla Toplu Konut İdaresine ne kadar arsa devredilmişti? Devredilen
arsaların toplam değeri nedir?
Son sorum: Yine, kalkınmada
öncelikli elli dört ilde yatırımların artması ve işsizliğin azalmasına
destek vermek için, hazineye ait arazi ve arsaların yatırımcılara
bedelsiz devrine imkân veren 5084 sayılı Kanun kapsamında, ne kadar
taşınmaz yatırımcılara bedelsiz devredilmiştir? Bu devrin sağlayacağı
istihdam sayısı ve yatırım miktarı öngörünüz nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii ki, Sayın Maliye
Bakanına sormak istiyorum, ama, Sayın Çevre ve Orman Bakanımız da
yanıtlayacaktır diye düşünüyorum.
İktidara geldiğinizde,
Sayın Genel Başkanınız, milletvekillerinin lojmanda değil de halkın
içinde oturması gerektiğini açıkladığında, biz de bunu sevinçle
karşıladık ve gereğini yerine getirdik hep birlikte. Son günlerde,
Maliye Bakanıyla ilgili bir duyum almaktayım, kendisinin Maliye
Bakanlığının iki lojmanında birden oturduğu şeklinde. Bu doğru mudur?
Bu doğruysa, uzaktan da bir hemşehrisi olarak bundan üzüntü duymaktayım
ve kendisini savunmak istiyorum, ama, savunamıyorum. Lütfen açıklar
mı bu iki lojmana kaç para ödüyor?
Peki, milletvekilleri
halkın içinde oturması gerekiyorsa, Maliye Bakanının halkın içinde
oturmamasının nedeni nedir? Halktan korkuyor mu? Korkuyorsa, neden
korkuyor? Bunları açıklarsanız çok sevinirim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın İnce.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sözleşmeli öğretmenleri
sormak istiyorum. Aslında, bunlar, kamuoyunda sözleşmeli öğretmen
diye biliniyor, ama, öğretmen değil, geçici statüde memur. Başbakan,
geçici işçilerin kadroya alınacağını söyledi. Acaba memurlar,
geçici memurlar ve sözleşmeli öğretmenler de alınacak mı? Ben, bu
mesleği yaralayan sözleşmeli öğretmenlerin, gerçekten, bir an önce
kadroya alınmasını istiyorum.
Son olarak da, yükseköğretimdeki
10 YTL'lik ücret hiç artırılmadı. Acaba bu arkadaşların ücretini
artırmayı Hükûmet düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Çetin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Ben de Sayın Maliye Bakanımıza sormak istemiştim, ama, kendisi yok.
Tabii, Çevre ve Orman Bakanımız da herhâlde yanıtlayabilir, ama, siz
de yanıtlayabilirsiniz Sayın Başkan.
Mülga 1475 sayılı İş
Yasası'nın 37'nci maddesi olağanüstü hâllerde çalışma şartlarını
düzenliyor idi. İçtihatlara da konu olmuş. Savaş hâlinde, ancak, Büyük
Millet Meclisi, çalışma süresini on dört saate kadar çıkarabilir
idi. Biz milletvekilleri olarak, seçilmiş insanlar olarak, burada,
fazla çalışmaya tabi tutulabiliriz, ama, buradaki personelin,
uzmanların, diğer kamu görevlilerinin fazla mesailerinin ne kadar
olduğunu hepimiz biliyoruz. Sabah saat dokuzdan, şu saate kadar
geçen süre yaklaşık on altı saat. Öyle gözüküyor ki, bir sekiz-on saat
daha burada çalışmaya devam edeceğiz. Bu, savaş hâlinde bile, bir
Meclisin ya da bir ülkenin insanlarının…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- …çalışma koşullarını aşan bir süre. Kime savaş ilan ediyoruz onu
öğrenmek istiyorum?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Benim sorum da Sayın
Maliye Bakanına. Birazdan gelip cevaplandıracaktır.
Sayın Bakanın kamuoyunu
aylarca meşgul eden iki tane kaçak villası vardı İstanbul'da. Daha
sonra bu villaları yıktığını söyledi ve Koruma Kuruluyla da birlikte,
oradaki belediye başkanının da yardımıyla, kaçak villalarının
yerinin kaçak olmadığı söylendi. Kamuoyu çok merak ettiği için soruyorum,
Sayın Maliye Bakanı, kaçak villanızın son durumu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili lojmanlarının boşaltılması
ve milletvekillerinin halkın arasında oturması, elbette ki, takdir
edilecek bir husustur. Çünkü, milletin vekillerinin milletten ayrı
olması, milletten farklı yerlerde, farklı statülerde olması elbette
ki şık değildir ve boşaltılan milletvekili lojmanları Toplu Konut İdaresine devredildi. Toplu
Konut İdaresi de oldukça iyi bir rakam,
benim bildiğim yüzde 58'le -takribî olarak, herhâlde, Toplu Konut İdaresine 400 küsur trilyon gelir
getirecek şekilde- müteahhide verildi ve orada, güzel bir site yapılacak.
Tabii, Toplu Konut İdaresi, buradan elde edecek olduğu gelirle de,
maaşıyla asgari ücretlinin bile çok rahatlıkla alabilecek olduğu
konutları yaparak, sosyal devlet olmanın gereği, alt gelir gruplarına,
buradan daire temin etmek…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Kahvehaneyi geçti arka taraf, kahvehaneyi. Bakanı bile dinlemiyorlar.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Zaten çok çalışmanın sonucu budur.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
bir saniye…
Arka sıralardaki sayın
milletvekilleri, lütfen…
NAİL KAMACI (Antalya)
- Ama, normal artık. Bu saatten sonra yüksek sesle konuşmaları normal.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
lütfen. Lütfen… Sayın Bağış…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Sayın Bakan, Maliye Bakanının lojmanını sordum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanının lojmanına
takılıp kalmak ve bunun üzerinden siyaset yaptığını zannetmek, başlı
başına, bir milletvekili için acizliktir, onu söyleyeyim. (CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Oturuyor mu oturmuyor mu? Milletvekilleri
oturmuyor bir şey olmuyor…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen… Soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Yorum yapıyor.
BAŞKAN - Sabredin lütfen.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Böyle bir
şey olamaz!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Utanacak yerde, böyle cevap veriyor.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Yani, yorum yapıyor Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- O bir ahlak meselesi!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Işık'ın 5084 sayılı Teşvik Kanunu'na göre, ne kadar, gerçek ve tüzel
kişiye arsa tahsis edilmiştir diye, bedelsiz tahsis yapılmıştır diye
sorusuna: 9,5 milyon metre kare arazi verilmiş olup, 1,8 milyar YTL
yatırım ve 14.253 kişilik istihdam öngörülmüştür.
Sayın Başkan, diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Başka soru? Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13'üncü maddeyi okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal
işlemleri
MADDE 13- (1) a) Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9-Tedavi ve Cenaze
Giderleri ekonomik kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet
alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı
içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak
amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine
devren ödenek kaydetmeye,
b) Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesinin tanıtmaya ilişkin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu
altında bulunan (03) ekonomik koduna ilişkin tertiplerinde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları
ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin
40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) İlgili mevzuatı
gereğince özel gelir kaydedil mek üzere tahsil edilen tutarları,
idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için
tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı
içinde harcanmayan ödenekleri (2006 yılından devredenler de dahil) ertesi yı l bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Sermaye ödenekleri,
2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekillerinin şimdi sisteme girmeleri duyurulur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ufuk Özkan, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özkan, süreniz
on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA UFUK
ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yoğun bir bütçe maratonunun
sonuna gelmek üzereyiz. Bugün öğleden sonra, görüşmelerle sona
erecek ve önceki bütçelerden farkı olmayan beşinci ve sonuncu AKP
bütçesini oylayacak ve sizler kabul ederken, bizler reddedeceğiz.
Maalesef, bu bütçe de
bundan önceki AKP bütçeleri gibi, toplumumuzun geniş kesimlerini,
işçiyi, köylüyü, memuru, emekliyi, gençleri, işsizleri, ezilmişleri,
yoksulları, engelli vatandaşlarımızı umutsuzluğa sürükleyen
bir AKP ve IMF bütçesi. Bu bütçe, diğerlerinde olduğu gibi borç ve faiz
bütçesi, kısır döngü bütçesi. Fakat, sizler, bunu yine görmeyecek
ve bu teslimiyetçi borç-faiz bütçesini kabul edeceksiniz ve ülkenin
geleceğini borç-faiz sarmalına mahkûm edeceksiniz.
Halkımız, sizlere,
dört yıl önce oy verirken, gerçekten büyük bir beklentiyle oy verdi. Toplumun
geniş kesimlerine, beklentilerine cevap verecek söylemlerinizle
iktidara geldiniz. İnsanlarımız, sizden, alın terinin karşılığını
bekledi, bunun söylemini buldu, işsizliğin azalacağını umut etti,
ucuz mazotu alabileceklerini umut etti, dokunulmazlıkların kalkarak
yolsuzlukların biteceğini umut etti, "türban bizim namusumuzdur"
diyerek türban çözümünü sizlerin çözeceğini zannetti. Ama, iktidara
geldiniz…
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Siz çözün!
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Siz çözeceksiniz. Anayasa'yı değiştirecek çoğunlukta milletvekilisiniz,
söz verdiniz, sözünüzü yerine getiriniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Siz de o halkı temsil ediyorsunuz.
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- "Türban bizim namusumuzdur." diyen sözü sizler söylediniz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, iktidara geldikten sonra, üç yıl müsaade istedi vatandaşlarımızdan
ve dedi ki: "Üç yıl sonra, her şey bir öncekinden daha iyi olacak."
Beşinci yılımızı doldurduk. Tamamladığımız…
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Olmadı daha…
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Elbette, biraz sonra anlatacağım. Tanıdığınız, bildiğiniz bir
üslupla size bahsetmek istiyorum, söylemek istiyorum.
Nereden nereye? Kapkaç, gasp… Maalesef,
gasp, küçük şehirlerimize kadar indi. Mafyalaşma okullarımıza kadar
geldi. Yolsuzluk, peşkeş çekmek, sahtecilik, kaçakçılık, uyuşturucu,
fuhuş, çocuk pornosu, terör, genel ahlaki erozyon, Ali Dibolar, Oferler,
Galatportlar, esnafımızın perişanlığı, siftahsız kapanan
dükkânlar, köylümüzün yoksulluğu, gençlerimizin umutsuzluğu, 20
milyona yaklaşan yoksulumuz, 1 milyona yaklaşan açlık sınırındaki
vatandaşımız, bizim insanlarımız.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
- Kim yazmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakın, bu bütçenin, geçmiş dört tane AKP bütçesinden farklı olmadığını
söylüyorum, nedenini size açıklamak istiyorum. 28 Aralık 2004 tarihinde
Sayın Başbakanın yapmış olduğu bütçe konuşmasından bir paragrafı
size okumak istiyorum: "Ben, masa başındaki bütün rakamlardan
çok, araziye, sahaya, esnafın yüzünün gülüp gülmediğine bakarım.
Kepengi açarken ve kapatırken hangi duygular içinde esnafımız, benim
için önemli olan budur." Değerli arkadaşlarım, esnafı ben geziyorum,
Anadolu'nun çeşitli yerlerini geziyorum. Esnafımızın, hangi duygularda
dükkânı açıp kapattığını, sizler de, en az benim kadar iyi biliyorsunuz.
Bir alıntıyı da, yine,
Sayın Başbakanın aynı bütçe konuşmasından, çiftçilerimizle ilgili
düşündüğü desteklemeyi anlatarak size söylemek istiyorum:
"Bildiğiniz gibi, doğrudan gelir desteği araziye verilmekteydi.
2005 yılından itibaren, doğrudan gelir desteği, ürün ve üretim bazında
ödenecektir." Değerli arkadaşlarım, 2007 bütçesini görüşürken,
bunun gerçekleşmiş olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Doğrudan
gelir desteği, hâlâ, dönüm başına verilmiyor mu?
Bakın, sosyal politikalarınızdan
da size bir örnek vermek istiyorum. Yine, sosyal politikalarınızı,
sizin basınınızdan, sizin yazdığınız bir evraktan, matbuadan söylemek
istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde, Ankara'da bastığınız
bir evraktan ve başkent halkından bahsediyorum. 300 bin aileye
50'şer kilogramlık gıda, 120 bin aileye kömür, 100 bin çocuğa kırtasiye
malzemesi, 100 bin çocuğa ayakkabı, 100 bin çocuğa kaban dağıttığınızı,
60 bin vatandaşımıza, her gün, ücretsiz ekmek dağıttığınızı ve sadece
2004 yılında sosyal projelerinizden ve sosyal yardımlardan faydalanan
kişi sayısının 18 milyon olduğunu söylüyorsunuz. Değerli arkadaşlarım,
2002 yılından 2004 yılına gelinceye kadar, 2002 yılından daha iyi durumdaysa
vatandaşlarımız ve bu yardımı daha az aldılar ise sosyal politikalarınız
başarılı olmuştur. Ama, gelin görün ki, o günden bugüne, sizin yoksullaştırmış
olduğunuz insanlar, bir ekmeğe mahkûm olan insanlar oradan gidip ücretsiz
ekmek alma mecburiyetinde ve durumunda kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
peki, yine sizden, hep sizden gidiyorum, hep konuştuklarınızdan gidiyorum.
Sayın Maliye Bakanımız 2005 bütçesinde ne söylemiş, bir de ona bakalım
mı, 2005 yılında işsizlik için ne konuşmuş, ne söylemiş: "Önümüzdeki
üç yıllık dönemde, 1 milyon 650 bin insanımıza iş kapısı açılacaktır."
Bu kadar kesin, net bir cevap, cümle, "açılacaktır, 1 milyon 650
bin kişiye." 20 Aralık 2004 yılında yapmış olduğu konuşma ve bu
konuşmayla şunu ifade ediyorlar: Aslında, Türkiye'de, her yıl yeni
işe aday olan insan sayısı yaklaşık 1 milyon kişi. İşsizliği ortadan
kaldırabilmek için, senede 1,5 milyon insanımıza iş bulmak mecburiyetindeyiz
ki, işsizliği azaltılabilelim. Siz, üç yılda 1 milyon 650 bin insanımıza,
vatandaşımıza iş bulacağınızı söyleyerek, aslında, işsizliği
çözemediğinizi, burada, maalesef, itiraf ediyorsunuz.
20 Aralık 2004 tarihinde
yayımlanan, yine, sizin, Türkiye bülteninizden, tarımla ilgili
bir bölümü okumak istiyorum, işsizlikle ilgili: Tarım sektöründeki
istihdamın 3,3 puan azaldığını, buna karşılık hizmetler sektörünün
2,5 puan arttığını söylüyorsunuz. Peki, yüzde 0,8'lik çalışanımız
ne oldu?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Emekli oldu.
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Bunlar, emekli mi oldu ya da -sizin tarıma vermiş olduğunuz o müthiş
destekten- tarımdan ayrılan, tarımı bırakan vatandaşlarımız tatile
mi çıktı?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Emekli oldu.
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Evet, değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan bu bütçe konuşmasında
da şunu ifade ediyor, diyor ki: "2002 yılında 8.100 tane traktör satılmışken,
2005 yılında satılan traktör sayısı 39.570." Değerli arkadaşlarım,
39.570 tane satılan traktör, gerçekten ihtiyacı olan çiftçimizin aldığı
traktör değildir. Traktör alan vatandaşımız, önce, kendi traktörünü
borcunu ödeyebilmek için satmış, daha sonra, traktörden aldığı paranın
yarısını peşinat yapmış -ama sayenizde daha uzun borçlanarak- tekrar
traktör almış.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Kime satmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Gelin, göreceksiniz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Kime satmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Başka bir ihtiyaç sahibine satmış, ama, borçlandırmışsınız.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Bu tutmadı.
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Geleceksiniz, göstereceğim. Traktörlerin galeride olduğunu
ve insanlarımızın borcunu ödemek için traktör satıp borçlandığını
size göstereceğim.
Değerli arkadaşlarım,
2007 yılını konuşurken, sizin bütçeniz, yine vaatler ve pembe tablolar
içeriyor. Gerçek öyle mi?
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten toplumumuz ciddi bir yoksulluk sürecinde, ama, sizin çevrenizde
böyle değil. Çünkü, sizler ve yandaşlarınız zenginleşirken, Türkiye'nin
zenginleştiğini zannediyorsunuz. Yandaşlarınız zenginleşirken
vatandaşlarımız sefilleşiyor, farkında değilsiniz. Bu bütçeyle,
toplumun büyük bir kesimini göz ardı ederken, faizciye, yan gelip
yatana para kazandırmaya devam ediyorsunuz. Kırk yedi aydır, günde
90 milyon dolar faiz öderken, 2007 yılı için, günde 95 milyon dolar faiz
ödemesini öngörüyorsunuz. Tarımsal destekte, 2006 yılının doğrudan
gelir desteğini ödeyemediğiniz bir ortamda, önümüzdeki yıl 58 milyar
YTL faiz ödemesini, büyük bir marifetle, burada söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, bu yükü yine dolaylı vergiler ile ücretliler, zar zor
geçinenler ve tüketicilerden çıkaracaksınız ve adaletten, kalkınmadan
bahsederken, dolaylı vergileri yüzde 69'a çıkardığınızı unutacaksınız.
Bu mu adalet, bu mu kalkınma? Maliye
Bakanı, vergiyi tabana yaymayı düşünürken kayıt altına almayı
acaba düşünüyor mu?
İşbaşına geldiğiniz
günden bugüne kadar, kayıt dışının, sahteciliğin, kaçakçılığın
en çok para kazandığı dönemi yaşatıyorsunuz. Akaryakıtta, içkide,
sigarada sahteciliğin ve kaçakçılığın bir türlü önüne geçemiyorsunuz.
Bunun tek sebebinin yüksek ÖTV ve KDV olduğunu, maalesef, göz ardı
ediyorsunuz. Aylarca çalıştığımız Akaryakıt Kaçakçılık Komisyonunun
çalışması…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
lütfen…
UFUK ÖZKAN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
Maalesef, yolsuzluklar
konusunda samimi davranmadınız. Size, burada, şu anda, vakitten
dolayı gösteremedim, Acil Eylem Planı'ndaki dokunulmazlık ve yolsuzluklarla
ilgili söylemlerinizi; yine, Hükûmet Programı içinde, Sayın Başbakanın,
dokunulmazlıkların kalkacağıyla ilgili ifadesine açıp bakacaksınız,
göreceksiniz.
Sayın milletvekilleri,
dokunulmazlıkları kaldırmadıktan sonra yolsuzluk ayağını kıramazsınız.
Yolsuzluk ayağını kıramadıktan sonra yoksulluğun önüne geçemezsiniz
ve bunları yapmadıktan sonra samimiyetinizi bize ifade edemezsiniz.
Elbette, vatandaşımız, sandıkta, unuttuğunuz sözlerin ve unuttuğunuz
vaatlerin hesabını size soracaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle, yaklaşan Kurban Bayramı'nızı tebrik
ediyor, yeni yılınızı tebrik ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Sedat Pekel, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Pekel.
(CHP sıralarından alkışlar)
SEDAT PEKEL (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz aldığım 13'üncü maddeyle
ilgili görüşlerime geçmeden önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ödenek ve devir iptal işlemlerini düzenleyen 13'üncü maddenin (b)
bendi, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinde kullanılmayan yurt dışı
tanıtımıyla ilgili bir ödeneğin devrini öngörmektedir. Turizmde,
2006 gelirlerine baktığımızda, yaklaşık yüzde 5'lik bir düşüş yaşandığını
görmekteyiz. Türkiye'nin daha planlı ve etkin bir tanıtma politikasına
ihtiyacı net bir şekilde ortaya çıkmış, AKP İktidarı süresince
imaj kaybeden, kuş gribi, karikatür krizi, papaz cinayeti gibi olaylar
karşısında çaresiz kalan turizmde, tanıtımın önemi daha iyi anlaşılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Kültür ve Turizm Bakanlığının bir kısım ödenekleri devredilirken,
bir kısım ödenekleri de, ne yazık ki, yerlerine ulaşmamaktadır. Balıkesir
ve Bandırma Kültür Merkezi inşaatlarının ödenek yetersizliği
içinde çürümeye terk edilmiş durumları, bunun en somut örneğidir. Sayın Bakan "Göreve geldiğimde
yüz elli tane kültür merkezi inşaatı vardı. Ben, bunların hepsini
bitirmeye çalışıyorum, bazılarını da, belediyeler alırsa, devrediyorum."
diye açıklamalarda bulunsa da her iki inşaat da çürümeye yüz tutmuştur.
Bilindiği gibi, kültür
merkezleri, yurttaşlarımızın sosyal ve kültürel iletişim kurmasını,
kültürel ve sanatsal faaliyetlerin en az birkaçının üretilmesini
ve bunların bütününde ulusal kültürün yaşatılmasını sağlamaktır.
AKP İktidarı, ödenekleri es geçilen ve belediyelere bir türlü devredilmeyen
bu iki kültür merkezini gözden çıkarmakta, ulusal kültürümüze Balıkesirlilerin
katkısını da bir ölçüde engellemektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkeyi iyi yönetemeyen AKP İktidarı, esasen çok sınırlı olan yatırımları
da iyi yönlendirememektedir. Yatırımların kısıtlanması nedeniyle,
ülke ekonomisi, istihdam yaratamayan bir büyümeyle karşı karşıyadır.
2007 bütçesi büyüklüklerine göre, yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla hedefine
ulaşabilmesi için yatırım bütçesinde önemli kısıtlamaya gidilmiştir.
AKP Hükûmeti, yatırım yapmak yerine IMF'ye verdiği sözleri tutmak
için gayret sarf eden bir hükûmet konumundadır. AKP İktidarı, bütün hazırladığı
bütçelerde olduğu gibi, 2007 bütçesinde de halkın ihtiyaçlarını
ve ülkenin geleceğini gözeterek gerekli düzenlemeleri yapmamış,
IMF direktifleriyle hazırlanan bu bütçede de yatırımlara gereken
payı ayırmamıştır.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmetinin, yatırım fakiri, ödenek cimrisi bir iktidar olduğu
çok açık bir şekilde ortadadır. Balıkesir ve ilçeleri Türkiye ekonomisinde
büyük ölçüde önemli bir yer edinmesine karşın, hak ettiğini, maalesef,
alamamaktadır. Balıkesir, 2004 yılı itibarıyla, iller bazında, genel
bütçe gelirlerine, yaklaşık 500 trilyon vergi ödeyerek Türkiye
17'ncisi olmuş, ama buna karşılık, 2005 yılında yatırım programında
yaklaşık 138 milyon lira ödenek ayrılmıştır. Yani, Balıkesir'imiz,
ödediği vergilerin ancak yüzde 27'sini ödenek olarak geri alabilmiştir.
2006 yılının ilk onbir
ayına baktığımızda, tahakkuk eden vergi 1 milyar 47 milyon YTL; tahsil
edilen ise, 766 milyon YTL'dir. Buna karşılık, 2006 yılı yatırım programına
baktığımızda, Balıkesir'e yatırım için ayrılan miktar 131 milyon
168 bin YTL'dir. Bu rakamlarla ortaya koyduğumuz gerçek şudur ki, Balıkesir
hak ettiğinin karşılığını alamamakta, AKP Hükûmetince ihmal edilip,
âdeta cezalandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
AKP İktidarının yatırımlarla ilgili verdiği ama tutmadığı sözlere
bakacak olursak: Balıkesir Üniversitesi Bandırma İktisadi İdari
Bilimler Fakültesi inşaatına 93'te başlanılmış, dört yıllık AKP döneminde
verilen tüm takvimli sözlere rağmen henüz bitirilememiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Pekel,
lütfen…
SEDAT PEKEL (Devamla)
- Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
SEDAT PEKEL (Devamla)
- AKP'li bölge milletvekili arkadaşlarım, son olarak, fakülte inşaatının
2007 yılında bitirileceği sözünü vermişlerdir. Başbakan Yardımcısı
Sayın Abdüllatif Şener'e sorduğumda, Sayın Bakan yazılı olarak verdiği
yanıtta, 3,5 milyon YTL'ye ihtiyacı olan projeye 2007 için 50 bin YTL
ödenek tahsis edilmesinin planlandığını belirtmiş ve projenin 2009
yılında tamamlanabileceğini tahmin ettiklerini ifade etmiştir.
Görüldüğü gibi, AKP Hükûmetinin yatırımlar konusunda çelişkileri
bulunmakta, iktidar halka da çeşitli bilgiler vermektedir.
Sayın milletvekilleri,
sözlerime son verirken, iktidarınız döneminde, Balıkesir ve ilçeleri
başta olmak üzere, tüm ülkede bitirileceğine söz verdiğiniz ama
bitiremediğiniz birçok kamu yatırımı çürümeye yüz tutmuştur. Bütçeye
koyduğunuz kısıtlı ödeneklerle ülkeyi bir yatırım mezarlığına
dönüştürmek üzere olduğunuza dikkat çekiyor, IMF dayanaklı yatırım
fakiri bu bütçenin de halkımız için yeni bir hayal kırıklığı yaratacağına
inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlarken, yüce Türk milletinin
yeni yılını ve Kurban Bayramı'nı içtenlikle kutluyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Pekel.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Büyükkaya.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezî yönetim
bütçesinin 13'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bu
madde ödenek, devir ve iptal işlemlerine ait hükümleri kapsamaktadır
ve nasıl devredileceği bu maddede izah edilmektedir bütçe uygulamaları
açısından.
Ben, tabii, uzun şeyler
bu saatte söylemek istemiyorum, ancak TÜBİTAK'la ilgili bir cümleyi
söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. TÜBİTAK, kurulduğu
günden 2005 yılına kadar TÜBİTAK'a aktarılan para 1 milyar 800 milyon
dolar. Son iki senede bizim buraya tahsis ettiğimiz para ise 1 milyar
165 milyon dolar.
Şimdi soruyorum: Çağdaş
olmak, medeni olmak, ilme önem vermek ne demektir? Sanıyorum ki sadece
bu rakamlar bunu izah etmeye kâfi.
Bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı
burada değiller ama, bütün bakanlara soruyorum: Sizden önceki
hükûmetlerin yaptığı binlerce kilometrelik yolu ortasından ikiye
bölüp yanlarını da biraz genişleterek duble yol diye sunma kurnazlığını
ya da sizden önce yüzde 86'sı tamamlanan Antalya-Alanya karayolunun
sadece yüzde 7'sini dört yılda zar zor tamamladıktan sonra, dört kez
açılış tarihi vermeyi nasıl yorumluyorsunuz?
Diğer sorum şu: Göbels'in
yaşamını ve propaganda anlayışını anlatan kitaplardan kaçını
okudunuz?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, Allah aşkına, Bayındırlık bütçesi görüşülmüyor ki.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir daha sorayım mı efendim?
Göbels'in yaşamını
ve propaganda anlayışını anlatan kitaplardan kaçını okudunuz?
Teşekkür ederim.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Maddeyle alakası ne? Bu kadar istismar olur mu?
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum da yine
Sayın Maliye Bakanına.
Sayın Maliye Bakanıma,
ben, kamuoyunun çok duyarlı davrandığı ve cevabını da ısrarla aradığı
birkaç soruyu sormak istiyorum.
Sayın Maliye Bakanının
naylon fatura yolsuzluğuyla ilgili son durumu nedir? Bunu merak
ediyor kamuoyu, bir.
İkincisi: Yine, Maliye
Bakanımızın ve çocuklarının mısır ticareti ve pastörize yumurta
işlerindeki son gelişmeler nelerdir? Kamuoyu bunu da merak ediyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayındır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kara paranın aklanmasıyla
mücadele alanında, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve yasal eksiklikler
dikkate alınarak hazırlanan 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun 18/10/2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Yasa'yla aklama suçunun yanı sıra, terörün
finansmanı suçuyla ilgili şüpheli işlem bildirimini alma, bunları
değerlendirme, gerekli araştırma ve incelemeyi yapma Maliye Bakanlığına
verilmiştir. Bu kapsamda Bakanlığın faaliyetleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Tamamen maddeyle ilgili bir soru.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın "… yükseköğretim kurumları ile ilgili
işlemler" başlıklı 15'inci maddesinin (2) numaralı bendiyle,
"Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler" başlıklı
30'uncu maddesinin (a) bendindeki hükümlerle üniversitelerde
özel ödenek ve özel gelir uygulaması sona erdirildi biliyorsunuz.
Bunun yerine öz gelir kaydetme uygulaması getirildi. Bu uygulama,
2007 yılında da devam ettirilmektedir. Bütçe kanunlarıyla getirilen
öz gelir uygulaması yükseköğretim kurumlarının yatırım ödeneklerinde
ve bazı cari harcamalarında azalmaya neden olmaktadır. 5217 ve
5234 sayılı Yasalar, 5018 sayılı Kanun'dan sonra yasalaşmıştır. Bu
yasalar, 5018 sayılı Yasa'nın nasıl bir mali sistem öngördüğü bilinerek
yapılmış yasal düzenlemelerdir. O zaman sakıncalı olmayan şey, bugün
neden sakıncalı olmuştur? Sorum bu.
Bu uygulamanın 5018
sayılı Kanun'un getirdiği bir uygulama olduğu mazeretine sığınmadan,
üniversitelerin özerklik ve yatırım ödenekleri…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, Millî
Savunma Bakanlığı 2006 yılı bütçesinden 2007'ye devrolan ödenek var
mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Melik…
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Bakan, hazine arazilerinin satışını düzenleyen
4070 sayılı Yasa'nın süresi 19 Temmuzda sona ermişti. Ancak, Şanlıurfa
ilinde bu Yasa'dan çok az sayıda kişi yararlanabildi. Birçok kişi
yasal sürenin bitiminden çok önce tasarruf ettikleri arazileri
satın almak için müracaat ettiler, ancak bugüne kadar bir cevap alamadılar.
Urfa'da, Bakanlığınızdan
verilen gizli bir emirle Şanlıurfa ilinde hazine arazilerinin satışının
durdurulduğuna dair bir söylenti vardır. Bu iddia doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Denizli ve çevresinde
küçük dokumacı esnafı son yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Birçokları tezgâhlarını hurdacıya verdi, işsiz kaldı. Geri
kalanlar da, hurda iplik kullanıyorlar yaşama savaşı vererek,
elektrik faturalarını, Bağ-Kur primlerini, pazar bedellerini, vergilerini
ödeyemiyorlar.
Bu esnafı kurtarmak
için uzun vadeli, düşük faizli kredi vermeyi ve başka önlemler almayı
düşünüyor musunuz?
Son sorum: Yükseköğretim
ödeneklerinin, tasarruf nedeniyle, ne kadarını kestiniz ve bu kesinti
sırasında, bunlar, bunun ne kadarını kullandı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Baloğlu'nun duble yollarla alakalı sormuş olduğu soru tabii Bayındırlık
Bakanlığını ilgilendirse de, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde
her konuda soru sorulması normal addedildiğinden, bu soruyu normal
soru olarak kabul edip bunu cevaplamak istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Anormal soru mu Sayın Bakanım? Yani, normal soru.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Anormal sorular da var yani.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın milletvekilleri, Hükûmetimizin ülkemizdeki
sosyal farklılıkların, kalkınmadaki farklılıkların ortadan kaldırılmasına
yönelik olarak bütün bölgelerde, herhangi bir ayrım yapmadan başlatmış
olduğu duble yol çalışmaları bugün yaklaşık 7 bin kilometreyi bulmuştur.
Bu yapılan duble yol çalışmaları uzun yıllardan bu tarafa… Halkımızın
şehrine, ilçesine rahatlıkla ulaşabileceği, sağlıklı bir şekilde
ulaşabileceği imkânlar ancak bizim Hükûmetimiz zamanında mümkün olabilmiştir.
Duble yolların yapılmasıyla, insanlarımız daha güvenli seyahat
etmekteler ve yapılan duble yollarda trafik kazalarının azaldığını
da biliyoruz. Yapılan istatistikler bunu da ortaya koyuyor.
Duble yollarla alakalı
olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Ülkenin doğusundan batısına,
güneyinden kuzeyine, en büyük ilinden en küçük iline kadar ve o illerin
içerisindeki ilçelerle il arasındaki yahut da ilçelerin kendi
arasındaki ulaşım ağının son derece modern hâle geldiğini, Bitlis'ten
Van'a, Batman'dan Şırnak'a, Siirt'e, Denizli'ye, Uşak'a, İzmir'e, ne tarafa
giderseniz gidin, Türkiye'nin dört bir tarafında, yapılan duble yol
çalışmalarını görmek mümkündür.
Tabii, bu duble yol çalışmaları,
Türkiye'nin uzun yıllardır yapması gerektiği hâlde bir türlü beceremediği
en temel altyapı yatırımlarından birisidir; çünkü, yol demek, medeniyet
demektir. Yol, şehirlerin ve bölgelerin kalkınmasında fevkalade
önemli olan bir çalışmadır. Bu fasıldan olmak üzere, uzun yıllar sürüncemede
kalan Karadeniz duble yolunun AK Parti hükûmetleri tarafından fevkalade
ödeneklerle desteklendiğini ve sadece Karadeniz'i değil, Karadeniz'i
aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgesi'ne de bağlayan, Erzurum'a, oradan
Ağrı'ya, oradan İran'a bağlayan çok önemli bir yol olduğunu da burada
ifade etmekte fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Savunma Bakanlığı ödeneklerinden, önceki yıllarda
olduğu gibi, 2006 yılından 2007 yılına devredilecek ödenek tutarı
ortaya çıkacaktır; ancak, kesin tutarı yıl sonunda belli olacaktır.
Diğer sorulara da yazılı
olarak cevap vereceğim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
bu kapsamlı cevabınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14'üncü maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere
yapılacak Hazine yardımları
MADDE 14- (1) Maliye
Bakanlığı bütçesinin;
a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2
tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanunun
geçici 7 nci maddesi çerçevesinde, il özel idareleri ve büyükşehir
belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni bir kanuni düzenleme
yapılıncaya kadar bu idarelere devredilen personelin aylık ve diğer
her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler ile diğer cari
giderler için il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,
b)
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının
Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları
için il özel idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,
c)
12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Belediyelerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (BELDES) kapsamında nüfusu
10.000'in altında olan belediyelerin altyapı ihtiyaçları için belediyelere,
tahakkuk ettirilmek
suretiyle kullandırılır.
(2) Birinci fıkranın
(b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2007 Yılı Yatırım Programında
belirlenmesini müteakip il ve belediye bazında dağılımı, kullandırılması,
izlenmesi ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Yüksek Planlama Kurulu
tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN - Soru sormak
isteyen sayın milletvekillerinin sisteme girmeleri rica olunur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Algan Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
Süreniz on beş dakikadır
Sayın Hacaloğlu.
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte
olan yasa tasarısının 14'üncü maddesi üzerinde şahsım ve Grubum adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz evvel
söz almış olan AKP'li değerli milletvekili arkadaşımın, TÜBİTAK'a
son dönemde yapılmış olan kaynak aktarımı üzerinde bir tespitte bulunmak
istiyorum. Tabiatıyla, teknolojik yapılanma, araştırma geliştirmeye
destek, TÜBİTAK'a destek, benzeri kuruluşlara destek; bu önemli, bunun
yapılması lazım, devlet buralara daha çok kaynak aktarması lazım.
Ancak, ondan önemli bir başka konu var: Devlet, öncelikle hukuk devleti
olmanın bilinci içinde, hukuk devleti kavramlarına saygı içinde
bu aktarmaları yapmalıdır. Aksi hâlde, hiçbir şekilde başarıya
ulaşamazsınız.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin bildiği gibi, bir süre önce Anayasa'ya ve üniter devlet
yapımıza aykırı olan düzenlemelerle, merkezî yönetimi genel yetkili
olmaktan çıkarıp, özel yetkili kılmak istediniz. Şimdi, bu çabalarınızdaki
asıl amacınızın, yerel yönetimlere daha fazla kaynak aktarmak olmadığı
görülmekte. Merkezî yönetimi etkisizleştirmekteki asıl amacınızın,
ihaleler yoluyla rant kanallarını yerel yandaşlara aktarmak olduğu
görülmekte.
Hatay'da yeşerip, giderek
İstanbul, Çorum, Trabzon, Sinop, Karaman, Kırklareli, Sakarya,
Hakkâri illerini de etkinlik alanı içine alan, aldığı ifade edilen
Ali Dibo vakaları bunun en somut göstergeleridir.
Değerli AKP'li milletvekili
arkadaşlarım, herkesin bildiği gibi bir Anadolu deyimi vardır:
"Minareyi çalan kılıfını uydurur." Öyle derler. Siz de,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nu, son yıllarda, defaatla değiştirdiniz.
Bu değişikliklerle Kamu İhale Kurumunun sorumluluk alanını kuşa
çevirdiniz. Bu Kurumu, âdeta göstermelik bir yapıya dönüştürdünüz.
Pazarlık usulünü âdeta temel ihale yapısına dönüştürdünüz, yani,
minareye kılıfı uydurdunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Hataylıların Ali Diboculuk olarak adlandırdığı, ihale paylaşımındaki
eş, dost, aile dayanışması Kamu İhale Kanunu kapsamında olmayan,
bu nedenle genelde pazarlık usulüyle gerçekleştirilecek olan KÖYDES
ve BELDES projelerini de açıkça tehdit etmektedir. 2006 yılında KÖYDES'e
verilen 2 milyar YTL'nin çok büyük bir kısmı il özel idareleri aracılığıyla
değil, köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla kullandırılmıştır.
Bilindiği gibi, köylere hizmet götürme birlikleri eliyle yapılan
ihaleler İhale Kanunu'na tabi değildir. Buna ilaveten, Sayıştay,
henüz, çok sayıdaki küçük ilçe ve belde belediyelerinin ve mahalli
idare birliklerinin hesaplarını denetleyememektedir, o kapasiteyi
henüz oluşturmamıştır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri
olarak KÖYDES ve BELDES projelerini çok yakından izleyeceğiz. Bunların
yeni Ali Dibolara kaynak oluşturmaması için Hükûmeti bu kürsüden bu
geç saatte duyarlılığa davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2005 yılında açılan 116 bin kamu ihalesinden, bugün benden evvel de
ifade edildiği gibi, hatta, bir AKP'li milletvekili arkadaşımın da
ifade ettiği gibi, 2.135'i hakkında Kamu İhale Kurumuna şikâyet geldi.
Şikâyetlerde bir önceki yıla oranla yüzde 47'lik bir artış kaydedildi.
Bu, sadece medyada yer almadı, sadece İnternet web sitelerinde
yer almıyor; aynı zamanda, Avrupa Birliğinin son ilerleme raporunda
da ayrıntılarıyla, Kamu İhale Kurumunun eksiklikleriyle yer almakta.
Ancak, şu tespiti herhâlde yapmak gerekiyor: Dönmekte olan çok açık
ihale bağlama ve paylaşma düzenine rağmen, müteahhitlerimiz, genelde
çok da bu süreçten şikâyetçi olmamakta. Muhtemelen, katırları ürkütmeyeyim
anlayışı içinde belki bir gün bana da nasip çıkar diye beklemekte,
konuyu Kamu İhale Kurumuna taşımamaktadır. Kamu İhale Kurumu da
kendisine doğrudan yapılmayan şikâyetleri bir inceleme konusu
hâline getirmemekte. Burada araştırma, Meclis araştırması konusu
hâline gelen konularda dahi gerekli duyarlılığı ortaya koymamaktadır.
Bu koşullarda, Kamu İhale Kurumu, âdeta kör ve sağır; sadece önüne
gelenle ilgilenmekte. Hatay'da başlayan ve "Ali Dibo" olarak
adlandırılan ihale ahlaksızlığı ayyuka çıkınca, sonunda Kamu
İhale Kurumu el atmak zorunda kaldı ve incelediği 186 Ali Dibo dosyasından
145'inde mevzuata aykırılık tespit etti. Bu duyuldu.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Yuvacık ne oldu, Yuvacık?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sonucunda ne dedi?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- İnceleme resen başlatıldığı için sır değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ne dedi sonucunda?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Medyada yer aldı. İlgili kuruluşlara gönderdi gereğinin yapılması
için.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Ne dedi, sonuç ne? Var mıymış suçlu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Onu göreceğiz. Eğer ilgili kamu kuruluşları da üzerinde yatarsa
hepimiz bir bardak su içeceğiz. Buradan yargıyı da sorumluluğa davet
ediyoruz tabiatıyla. Hem kamu kuruluşlarını, ilgili yatırımcı
kamu kuruluşlarını hem de yargıyı davet ediyoruz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Anlattım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Sayıştayı sor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Raporun sonucu ne? Ne demiş sonuçta?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Efendim, biraz evvel ifade ettim, minareyi çalan kılıfını uydurur.
Sizin de yaptığınız odur.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Allah, Allah!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Sayın Hacaloğlu, Sayıştay denetimini…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sayın Başbakan, olayın üzerine gitmek yerine, bu olaya ilk parmak
basanlardan Hatay Milletvekili Fuat Geçen'i partisinden ihraç etmekle
yetindi, Ali Diboları inkâr etti.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- İftirayı kim yaparsa…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sonuçta Kamu İhale Kurumu, Hatay Ali Dibo incelemesini yaptığına
bin pişman oldu. Geçen yıl ilköğretim okulları ihalelerinde ihalelere
fesat karıştırılmasına duyarsız kalan, 62 ihaleye duyarsız kalan
Kamu İhale Kurumu, şimdi de bu konudaki ürkek tavrının basına yansımasından
birkaç gün sonra Hükûmete kendini affettirme arayışına girdi. 15
Aralık 2006 tarihinde yaptığı basın açıklamasıyla gerçekleri kamuoyuna
yüksek sesle duyurmak yerine, incelediği 187 dosyanın toplam ihalelerin
ancak yüzde 4'ünü oluşturduğunu vurgulamaya özen gösterdi.
Gerçekler ortadadır.
Kamu İhale Kurumu, tam AKP İktidarına yakışan göstermelik bir kuruma
dönüşmüştür. Kamu İhale Kurumu, pasif tutumuyla, ihale vurgunlarına
âdeta koruyucu şemsiye görevini yapmaktadır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O bahsettiğin ihaleler, Yuvacık'ın zekâtı olamaz!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Kafasını kuma sokmuş, kamu ihalelerine fesat karıştırılmasına,
ihalelerin AKP yandaşı firmalar arasında kapışılmasına, uygun fiyat
kisvesi altında pahalı tekliflere göz yumulmasına, böylece hazinenin
talan edilmesine âdeta göz yummaktadır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Sayıştay raporlarına ne diyeceksiniz? Sayıştayı da mı hafife
alıyorsunuz? Kabul etmiyor musunuz Sayıştayı?
BAŞKAN - Sayın Poyraz,
lütfen…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sayın Başbakan uyguladıkları…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Hafif oluyor ama canım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, siz de çıkar konuşursunuz…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Yüz otuz beş yıllık Sayıştay…
BAŞKAN - Sayın Poyraz,
lütfen…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan uyguladıkları teşvik sisteminin
başarılı olduğunu, girişimcilerin mevcut teşvik sisteminden çok
memnun olduklarını ifade ediyor. Uygulamada olan teşvik sisteminin
etkin olmadığı, yatırımcıyı özendirmek ve yönlendirmek için yeterli
olmadığını herkes biliyor. Sayın Başbakanın söyledikleri gerçeği
yansıtmıyor. Her şeyi her yerde teşvik anlayışı, hiçbir şeyi hiçbir
yerde desteklememe, teşviki selektif bir anlayışla uygulamama
sonucunu yaratıyor ve bu sistemin doğal sonucu olarak, 2003-2006 döneminde
teşvik alan yatırımların, projelerin dağılımına bakıldığı zaman,
Marmara Bölgesi'nde tüm projelerin yüzde 37,4'ü yer alırken, Doğu Anadolu'da
ancak yüzde 4'ü, Güneydoğu Anadolu'da ise sadece yüzde 6,8'inin yer
aldığı görülmektedir. Yani, teşvik, yatırımcıyı, girişimciyi,
yerli olsun yabancı olsun, Doğu, Güneydoğu Anadolu'ya, Bayburt'a,
Kastamonu'ya, Ordu'ya ve diğer geri kalmış yörelerimize götürmeye
yeterli olmuyor.
Değerli arkadaşlarım,
tabiatıyla, maddenin konusunu oluşturan KÖYDES ve BELDES gibi projelerin
kaynak aktarımlarının, organizasyonların başarıya ulaşması, nüfusu
10 binden küçük yerleşim bölgelerinde ve köylerde ve kırsalda, en
geri kalmış yörelerde kalkınmanın sağlanması, kalkınmada dengesizliklerin
giderilmesi hâlinde başarıya ulaşma şansı daha yüksek olacaktır. O
nedenle, zamanım olmadığı için ayrıntıya girmeyeceğim, ama, defaatle
bu kürsüden ifade ettiğimiz gibi, ülkemizin kalkınmada geri kalmış
yörelerinin, Doğu'nun, Güneydoğu'nun, Orta Karadeniz'in ve iç Doğu
Anadolu'nun özellikle, ülkemizin gelişmiş bölgeleri düzeyine çıkarılması,
taşınması Türkiye'nin iç barışının, sosyal barışının, dengelerinin,
genel refahının geliştirilmesi ve güvence altına alınması için
önemli bir koşul olarak önümüzde durmaktadır.
Tabii, bu arada, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'da, burada şampiyonluğunu yaptığınız, defaatla
dile getirdiğiniz özelleştirmede ne kadar büyük başarılar elde
ettiğinizi sık sık vurguladığınız alanda, özelleştirmelerin, geçmişte,
Doğu Anadolu'da özellikle hayvancılık konusunda, Güneydoğu Anadolu'da
ise tarım konusunda nasıl bir çöküntü yarattığını umarım başınızı
önünüze koyar düşünürsünüz.
Tabiatıyla, sizlerden buralarda yeni yatırım, devlet kanalıyla
yeni beklentiler içinde değiliz, yeni yatırımlar beklentisi içinde
değiliz. Ama, şunun altını çizmek istiyorum: Göstermelik kaynak aktarımlarıyla
özellikle ülkemizin geri kalmış bölgelerinde bir değişimi, bir
kalkınmayı sağlamak mümkün değildir. Muhakkak oraya kamu kaynağını
götürmeniz, muhakkak orada iş yaratacak, aş yaratacak, oranın sosyal
ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacak yatırımları geliştirmek,
yaşama geçirmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan bu bütçeden, tartışmakta olduğumuz bütçeden, fakire
fukaraya sahip çıkan bütçe olarak söz etti. Tabii, bütçede dolaylı
vergilerin toplam vergilere oranı -arkadaşlarım ifade ettiler-
yüzde 59,8'den 69,6'ya çıkmışsa, eğer bütçede toplumumuzun ezilen kesimleri,
memurlar, emekliler, çalışanlar için,
ülkemizin geri kalmış bölgeleri için gerçek anlamda yaptırımlar,
öneriler yoksa, sosyal devleti ayağa kaldıracak düzenlemeler yoksa,
kalkıp da siz bu bütçeyi fakirin fukaranın bütçesi olarak tanımlayabilir
misiniz? Yoksa bu bütçe, günde 90 milyon dolarlık faiz ödemelerinizle
beslenen rantiye kesiminin bütçesi midir değil midir? Yoksa, Oferlere,
şeyhlere kıyak yapmak isteyenlerin bütçesi midir değil midir? Özelleştirme
ve ihale vurgunlarından nasiplenenlerin bütçesi midir değil midir?
2/B arazilerinden pay kapmak isteyenlerin bütçesi midir değil midir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen… Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bunun değerlendirmesini size bırakıyorum.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
görüşmeler sırasında, Kamu İhale Kurumu hakkındaki maddede, çıktık,
burada Kamu İhale Kurumunu konuşurken, yine "benim oğlum bina
okur, döner döner gene okur" anlayışı çerçevesinde, artık hakikaten,
halk tabiriyle, gına gelmiş olan bir konu gene gündeme getirildi.
Biz de belgelerle konuştuk.
Dedik ki: Biz inanıyoruz ki, bu Mecliste görev yapan her milletvekili
hakikaten ahlaklıdır, hakikaten kanunlara, yasalara saygılıdır,
insan haklarına saygılıdır. Değil mi? İtirazı olan var mı?
Peki, insan haklarının
en birinci ögesi nedir? Bir insan suçluluğu ispat edilene kadar masumdur.
Bir insan yargılanmadan hiç kimse onun hakkında hüküm veremez.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yargılanmıyor ki!
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Niye alınıyorsunuz ki?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- İzin verin…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sizden mi bahsettim, siz niye alınıyorsunuz?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yargılanmaktan kaçarsa ne olacak?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Arkadaşlar…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Binayı kim okur!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Bakın, yargılansın, aklansın, tamam.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen… Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Yanlış şey söylüyor Sayın Başkan.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Bakın, değerli arkadaşlar, ben temel haklardan bahsediyorum, buna
bile itiraz ediyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Etmeye devam edin o zaman, bu millet görüyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Çık mahkemenin önüne, aklan.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Arkadaşlar, mahkemenin önüne çıkılmış.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Nerede çıkılmış?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Bakın, bugün de gösterdim. Bu önümdeki, gördüğüm şey, gösterdiğim
şey, soruşturma no: 2006/2163. Takipsizlik no: 2006/2413. İhbar eden: Süleyman
Sarıbaş, Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili, Malatya Milletvekili.
Şikâyet olunan: Sadullah Ergin, AK Parti Grup Başkan Vekili, Hatay Milletvekili.
Konu: Aynen, sizin, bitmeden, ısrarla söylediğiniz Ali Dibo konusu.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sonuç ne olmuş? Devam edin, ama, itirazı var onun.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Demek Ali Dibo diye bir konu var.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hayır, Süleyman Sarıbaş'a göre var. Süleyman Sarıbaş'a göre var.
Sonuç, sonuç… (CHP sıralarından gürültüler) Mahkeme kararı nedir?
Sonuç… Sonucu okuyorum. Eğer yasalara saygılıysanız, mahkeme kararına
saygılıysanız, işte size sonuç.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İtirazı okur musun?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Okuyorum…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- O, birisi… 145 tane daha var.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Ohoo…
Arkadaşlar…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Fuat Geçen nerede?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- "Toplanan delillerin değerlendirilmesi, ceza hukuku anlamında
fesat karıştırılmış bir ihale bulunmaması -artı- hiç kimse hakkında
kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına…"
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Fuat Geçen dinliyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kardeşim, o mahkeme kararı değil, savcının dava açmaya…
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Arkadaşlar, savcı, devletin savcısı, dava açmaya yeterli bir delil
bulmuş olsaydı, zaten davayı açardı.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İtiraz edildi ona.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Size, savcının takipsizlik kararını getiriyoruz, kabul etmiyorsunuz.
Kamu İhale Kurumunun kendi kararını getiriyoruz, bu sefer de diyorsunuz
ki, "Ya, Kamu İhale Kurumuna baskı yaptınız." Ya, Kamu İhale
Kurumunun üyeleri, kanunda açık hüküm var, kimse talimat veremez,
kimse baskı yapamaz. Kamu İhale Kurumuna güvenmiyorsunuz, mahkemeye
güvenmiyorsunuz…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- 170 tane ihaleyi iptal etti Kamu İhale Kurumu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Neye güveniyorsunuz o zaman siz, neye inanıyorsunuz siz?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Mahkeme değil o, savcı o, mahkeme değil, dikkat et!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Arkadaşlar, savcı, mahkemenin bir unsurudur.
BAŞKAN - Sayın Poyraz,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Eğer bunu bilmiyorsanız, siz, hukuku da bilmiyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Mahkeme değil o, karıştırma.
BAŞKAN - Sayın Ercenk…
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hayır, hiç boşuna konuşmayın. Eğer savcının takipsizlik kararına
itibar etmiyorsanız…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ya, itiraz edildi ona, itiraz edildi.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- …siz, mahkemeyi de bilmiyorsunuz, hukuku da bilmiyorsunuz. Kusura
bakmayın arkadaşlar, hiç kusura bakmayın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Peki, Yuvacık Barajı ne oldu?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Bu konuyla ilgili olarak ne zaman gelirseniz o zaman konuşacağız.
(CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, değerli
arkadaşlar, biz, her zaman şunu söylüyoruz: AK Parti olarak, alnımız
ak. Hakikaten, kamu kaynağının kullanıldığı yerde her zaman için
yanlışlık olabilir, suistimal olabilir. Varsa elinizde geçerli
bir belgeniz, buyurun, burada, bütün Meclis olarak takipçisi olalım.
Ama, yalancı çoban hikâyesi, hep aynı şeyler, hep aynı şeyler…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Senin kendi milletvekilin istifa etti, ihraç ettiniz adamı.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Artık, inanın, size bu grup inanmıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Fuat Geçen'e sorsana!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Size bu millet inanmıyor. Eminim ki, sizin kendi içinizde de…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Çok kötü başladın sen siyasete!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- …size inanmayan çok arkadaşlarınız var. Ben sözü fazla uzatmıyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye gocunuyorsun?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Siz, gene, binaları, aynı, benim oğlum bina okur, döner döner gene
okur hesabı, okumaya devam edin. Biz de çıkacağız, burada, her defasında
doğruları söylemeye devam edeceğiz. İşte mahkeme kararı. İşte,
belgeler.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Mahkeme kararı değil o.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Doğruları söylemiyorsunuz ama.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Belgeniz varsa, gelin konuşun. Mahkûm olmuş olan varsa, gelin konuşun.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sen mahkeme kararıyla savcılık kararını karıştırıyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Son cümle. Arkadaşlar, Kamu İhale Kurumuna itibar etmediniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yahu, mahkeme kararı değil o. İtiraz edildi…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, arkadaşımızın niye gocunduğunu anlayamadım. Herhâlde
bir yarası var!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, yaramız filan yok. Yaramız filan yok. Ama, size
şunu söylüyoruz: Yanılgıyı düzeltiyoruz, mahkeme kararına itibar
etmiyorsunuz. Hiç olmazsa Sayıştay kararlarına itibar edin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Mahkeme kararı değil o, on defa söyledik.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Yüz otuz küsur yıllık bir kamu kuruluşu buradaki gerek belediye
gerek muhasebe müdürlüğünü gerek diğer kamu kurumlarını hepsini
denetlemiş ve hiçbirinde sizin iddia ettiğiniz hususlarla ilgili
olarak bir suç unsuru bulmamış, savcılıklara suç duyurusunda bulunmamıştır.
Varsa elinizde Sayıştayla ilgili olarak bir belge, getirin onu konuşalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayıştaya
nasıl gitti bu acaba?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Yoksa, size
kolay gelsin diyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sana kolay gelsin!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Siyasetten
öte bir şey yapmıyorsunuz. Bunu bu Meclis de görüyor, halk da görüyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nasıl inanmadığın
şeyi savunduğunu halk görüyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Üç kısa sorum olacak.
Bir tanesi KÖYDES projesiyle
ilgili. Sayın Bakanım, 2006'da 2 milyar YTL, 2007'de yine 2 milyar YTL
ayrılmıştır. Bu alanda kaydedilen mesafeyi yeterli görüyor musunuz?
Diğer bir sorum: Kayıt
dışılıkta 2002 yılına nazaran 2006 yılında hangi noktaya gelinmiştir?
Gelir İdaresi Başkanlığının kayıt dışı ekonomiyi gelişmiş ülkeler
seviyesine indirebilme öngörüsü nedir?
Son olarak: Akaryakıt
satışlarında iç akışı hızlandırmak ve doğru bilgi girişini temin
etmek amacıyla geliştirilen taşıt kimlik birimi uygulamasına
tam olarak ne zaman geçilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Demirbağ…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, demin
de arkadaşlarımız sorarken ifade ettiler bu duble yollarla ilgili
olarak. Türkiye'yi doğudan batıya, güneyden kuzeye yol ağı olarak
ören ve daha önce çift yol olarak yapılan, yani, bir gidiş bir geliş
olarak yapılan ve rampa ve virajlı yollarda özellikle, önde bir kamyon
gittiği takdirde, karşıdan yoğun trafik olduğunda, saatlerce, kilometre
10'la, 20'yle seyrederken trafikte… Geçen iki üç yıl içerisinde, Başbakanımızın
talimatıyla, hedef olarak 15 bin kilometre duble yol ağının yapılmasına
start verildi, başlanıldı. Önümüzdeki yıl, 2007 yılı içerisinde duble…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - …yollar için ayrılan ödenek ne kadar? Bu konuda bilgi almak
istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Demirbağ.
Sayın Tüzün…
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim de, aracılığınızla,
Sayın Bakana, Hükûmete bir sorum var.
Sayın Bakana, Hükûmete
şöyle bir sorum olacak: Hazine garantisiyle yapılan ve Bozüyük-Mekece
kara yoluyla ilgili dış kredi kullanıldı, Japon yeniyle bu yolun
ihalesi yapıldı; maalesef, gerçekleşme oranı çok zayıf, bu projenin,
şu an, yüzde 10 gerçekleşme oranı söz konusu. Bu konuda yapmış olduğumuz
araştırmalar, bu projeye ayrılan ödeneğin başka bir ile kaydırıldığı
konusunda duyumlarımız var. Bu konu doğru mudur? Bu konuda, geçmişte,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına yazılı soru önergemiz vardı, bugüne
kadar cevaplandırılmadı. Eğer Hükûmetimiz bu konuda bizi bilgilendirirse
çok sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
KÖYDES projelerinin
İhale Kanunu'na tabi olmaması yanında, bu projelerin denetiminde
de zayıflıklar söz konusudur. Sayıştayın, henüz, çok sayıdaki küçük
ilçe ve belde belediyelerinin ve mahallî idare birliklerinin hesaplarını
denetime tabi tutmadığı bilinmektedir. Tutarları küçük sayıdaki
ihale, eş dost kayırması yapılması gerçeği karşısında, daha sık
kontrol ve denetim mekanizmalarının devreye sokulacağını, KÖYDES
ve BELDES projelerinde olduğu gibi, denetim ve kontrolün en zayıf
olduğu birimlerde İhale Yasası'na bağlı olmadan, eş dost kayırmacılığının
yaygınlaştırmak istenmesi manidardır. 2006 yılında ihale edilen
KÖYDES projesi kapsamındaki işlerin ne kadarı il özel idareleri
aracılığıyla, ne kadarı Köylere Hizmet Götürme Birliği aracılığıyla
kullandırıldı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sorum
şu: Bu bütçeye köylerin ve küçük belediyelerin altyapılarının
desteklenmesini amaçlayan KÖYDES ve BELDES projeleri için 2,3 milyar
YTL ödenek ayrıldı. KÖYDES projesinde kullandırılacak ödenekler
il özel idareleri veya köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla
kullandırıldı geçmişte. 2006 yılında kullanılan 2 milyar YTL'nin
çok büyük bir kısmı il özel idareleri değil, köylere hizmet götürme
birlikleri aracılığıyla kullandırıldı. Köylere hizmet götürme
birliklerinin yaptığı ihaleler İhale Kanunu'na göre değil, İçişleri
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliğe göre ihale edilmektedir. Bu
çerçeve içinde KÖYDES ve BELDES projelerindeki harcamaların kontrol
ve denetimindeki bu zayıflıkları nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Keskin, buyurun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, 1920 ile 2003 yılları arasında, seksen üç yılda köy
yollarında asfaltlanan miktar 90 bin kilometre. Bizim bu yıl yaptığımız
KÖYDES projesiyle bunun yüzde 20'sini gerçekleştirmiş olduk. Bu işteki…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Siz kimsiniz? Bakan mısınız siz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Nasıl?
Bölge müdürlüklerinin
kapatılarak KÖYDES projelerinin il özel idareleri tarafından gerçekleştirilmesindeki
yararı bütün millet hissediyor. Buna katılıyor musunuz?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Katılmıyor!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Keskin.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KÖYDES,
Hükûmetimizin 2006 yılında uygulamaya koyduğu çok önemli bir projedir.
KÖYDES'le, bugüne kadar Türkiye'de pek çok köyümüzün sağlıklı ulaşım
yolu olmadığını, içecek suyu olmadığını tespit ettiğimizden, en
temel insani ihtiyaç olan yol ve su açısından köylerimizin, ülkemizin
yedi coğrafi bölgesinde bilaistisna bu hizmetlere kavuşturulması
için 2006 yılı içerisinde 2 katrilyon, 2007 yılı içerisinde bir o kadar
daha ödenek…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Taşeronları kim Sayın Bakanım, taşeronları? Kime verdiniz?
BAŞKAN - Sayın Meral…
Sayın Meral, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hayır, hayır… Kime verdiler?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istatistikleri
kendisi tutsun da getirsin buraya Sayın Meral, biz bakalım, ona göre
cevap veririz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Orada çalışan işçiler benim üyemdi, onların sırtından hangi taşeronların
para kazandığını biliyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen siz sorulara cevap veriniz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - KÖYDES kapsamında yapılan çalışmalar, aslında
Türkiye'nin bugüne kadar alması gereken, ama başka kara deliklere
giden ödenekler, paralar, buharlaştırılan bankaların kaynakları,
şimdi köylüye su olarak, yol olarak gidiyor. Bu, çok önemli bir adımdır.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, şunu hedefliyoruz: 2007 sonunda
Türkiye'de yolu ve suyu olmayan köy kalmayacak.
Su dediğimiz zaman,
sadece köyün meydanındaki çeşmeden akan suyu kastetmiyoruz elbette
ki; sağlıklı, içilebilir su, herkesin evindeki çeşmesinden akan suyu
kastediyoruz. Niçin köye hizmet götürme birlikleriyle bu işler yapılıyor?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Çubuk'un köylerinde su yok, Allah'tan korkun.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
- Sorular sulandı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor sorularınıza.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, bakın, köye hizmet götürme
birlikleri marifetiyle… (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Reklam yapıyor Sayın Bakan, sorulara cevap vermiyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- İcraatın içinden…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Gerçekleri söylediğimiz zaman bazılarının
hoşuna gidecek, bazılarının hoşuna gitmeyecek. Muhalefetin elbette
ki hoşuna gitmeyecek. Niye? Bu yatırımlar, bu hizmetler, çünkü, köylünün,
milletin gönlünü kazanan hizmetlerdir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Göreceğiz seçimlerde onu.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Köye hizmet götürme birlikleri marifetiyle
yapılan bu çalışmaların esas hedefi şudur:
Değerli arkadaşlar,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na göre bir ihalenin yapılıp, yer tesliminin
yapılması neredeyse işin süresinden daha fazladır. Yani, kırk günde
yapılacak bir yol için, kırk gün sürecek bir ihale için, yapımı kırk
gün sürecek bir iş için ihalenin doksan gün olduğunu, Kamu İhale Kanunu'ndan
doğan sürelerin doksan gün olduğunu, itirazlar vesaire dediğiniz
zaman, bazen yılı içerisinde o ihalenin yapılamadığına ben pek
çok yapmış olduğumuz ihalede tanık oldum. Bu fasıldan, Türkiye'nin
81 ilindeki hava kalitesinin izlenmesiyle alakalı kurmaya çalıştığımız
izleme ağının, 2005 yılı içerisinde ihalesini tamamlayamadık. Niye?
Kamu İhale Kurumunun süreleri bize kifayet etmedi. Birisi itiraz
etti, 2006'ya kaldı.
Şimdi, Türkiye'nin zamanı
çok iyi kullanması lazım, Türkiye'nin kaynaklarını çok iyi kullanması
lazım. Bizim burada bir taraftan il özel idareleri marifetiyle,
bir taraftan da köye hizmet götürme birlikleri marifetiyle yapmış
olduğumuz iş, vatandaşımızın, köylümüzün ayağına hizmeti en kısa
zamanda, en süratli şekilde, en verimli şekilde götürmektir.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
UFUK ÖZKAN (Muğla) -
Sayın Bakan, diğer sorulara herhâlde yazılı cevap alırız değil mi?
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15'inci maddeyi okutuyorum:
TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumları ile ilgili işlemler
MADDE 15- (1) Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim
Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, bu proje kapsamında
lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet
alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları
ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle
ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim
kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli
cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27
nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi
uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan
ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır. (B) işaretli
cetvelde gelir kodları itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz
gelir tahsilatları karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek
eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde
yükseköğretim kurumları yetkilidir.
(3) Yükseköğretim kurumu
bütçelerinde öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın
dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında aktarma yapılamaz.
(4) Yıl içinde eklenen
sermaye ödenekleri, 2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla
ilişkilendirilir.
(5) TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması, tertipler arasında
aktarma yapılması ve diğer bütçe işlemlerinin gerçekleştirilmesi
konusunda esas ve usuller belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Soru soracak
sayın milletvekillerinin sisteme girmeleri rica olunur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı.
Sayın Gazalcı buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tümünüzü
saygıyla selamlıyorum.
15'inci madde üzerine
Grubum adına ve kişisel söz aldım. Düşüncelerimi sabahın bu saatinde
açıklamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar,
benim konum, 15'inci madde, TÜBİTAK ve yükseköğretim kurumlarıyla
ilgili işlemleri ilgilendiriyor.
TÜBİTAK, bilmiyorum
duymayan kalmadı, bir hukuk skandalı, bir büyük deprem, bir AKP klasiği.
Yani, AKP'nin hukuka bakışı TÜBİTAK'ta ve yükseköğretimde uygulamalarıyla
ortaya çıkıyor.
Şimdi, burada, biraz
önce AKP sözcüsü Sayın Alaattin Büyükkaya "TÜBİTAK kurulduğundan
bu yana 1 milyar 800 milyon dolar para verildi oraya, ama biz geldik,
iki yılda 1 milyar 765 milyon oldu, fark işte bu." dedi.
Ben, tabii, rakama
bir şey söylemiyorum, ama değerli arkadaşlar, önce hukuk, önce adalet…
Bir de, fazla para verilmiş olsa bile, bu para harcanabiliyor mu? Türkiye'nin
yararına kaç proje için kullanıyor, kaç projeyi uygulayan araştırmacıya
bu para veriliyor? İçten söylüyorum, bakın, araştırma önergesi de
var. TÜBİTAK'ı bir araştıralım. Sizin döneminizdeki projeler nelerdir,
kimlere para verildi? Ve yönetimden önce oraya para verilmezken,
siz oraya hukuk dışı atadığınız yönetimden sonra nasıl para yağdırdınız?
Kimi üniversitelere de âdeta onlara ders vermek için "Gidin oradan
para alın." dediniz.
Yine bir arkadaşım,
az önce burada konuşan Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz,
hukuk dedi, belgelerle gelin dedi. Tabii, zaman çok ilerledi, ben
çok gergin bir konuşma yapmak istemiyorum ama, TÜBİTAK'la ilgili
tam beş mahkeme kararı var elimde.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bir dost uyarısı, Başbakanınızdan size, bu işe bulaşan herkese;
bu TÜBİTAK bir gün gelir, sizin başınızı çok ağrıtır. Çünkü, beş mahkemede,
Anayasa Mahkemesi kararı da var içinde, idare mahkemelerinin kararları
da var, mahkeme kararlarından yürütmeyi durdurma kararları alındı,
uygulanmadığı için tazminat elde edildi, mevcut yönetimin orada
hukuki olmadığı söylendi. Değerli arkadaşlar, başka ne olsun, ne
yapılsın?
Bakın, izninizle Anayasa'nın
138'inci maddesinin bir bölümünü yavaş yavaş size okumak istiyorum
ve dinlemenizi diliyorum: "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi,
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir
ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Yasama ve yürütme organları
ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve
idare -yani siz, yönetim- mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez
ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - 1982 yılından beri var bu.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben hukukçu değilim. İçinizde hukukçular
var. Ama, burada Türkçe yazılmış. "Mahkeme kararları geciktirilemez."
diyor "Uygulanmak zorunda." diyor. Ama, elimizde tam beş tane
mahkeme kararı var TÜBİTAK'la ilgili.
Şimdi, bir gazeteci
çok güzel benzetmiş: "TÜBİT-AK" diyor. Belki siz de okudunuz.
TÜBİT-AK. TÜBİTAK'a… Yani, ben hiçbir zaman AK Parti demedim; ama, bir
kez söyleyeyim bu sabahın saatinde, TÜBİTAK'ı AK Partiye benzettiniz
demek istiyor o yazısında. Çok da yakışmıştı, çok da benzemişti;
çünkü, burada bir ısrar var, burada, gerçekten bir hukuk skandalı
var…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Siz geçmiş uygulamalarınızla karıştırıyorsunuz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- …Anayasa'yı ve yasaları yerine getirmemek var.
Bak, ben bağırmıyorum,
söz atmadım, atmam, siz de beni dinleyin lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Atmıyorsun, sen?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Evet.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Acaba?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bu konu tez olur değerli arkadaşlar. Bakın, bu konu, TÜBİTAK konusu
ileride üniversitelerde tez olur.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
TÜBİTAK'ın öyküsünü -bizi bu saatte dinleyen var mı yurttaşlarımızdan,
bilmiyorum; ama… (AK Parti sıralarından "Yok" sesleri)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Müsterih ol, hiç kimse izlemiyor.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- …yoktur mutlaka, ama- ben, size
bir kere daha anlatmak istiyorum izninizle.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Biliyorsunuz o zaman.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Biliyoruz, biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Yani, şunu biliyor musunuz?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Anladık Hocam.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Yani, orada…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hepsini anladık Hocam, yorma kendini.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Öyle mi, peki.
Yani, TÜBİTAK'ın 278
sayılı özerk bir yasası olduğunu, 1990'da kurulduğunu, Bilim Kurulunun
başkan ve 12 kişilik üyeden oluştuğunu, bunların dört yılda bir seçildiğini
ve bir kez daha seçilebileceğini biliyorsunuz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Orada, eski Başkan Profesör Doktor Namık Kemal Pak'ı, görev süresi
dolmadan, bakın, Bilim Kurulu seçerek başkan olarak sundu.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Hocam, biliyoruz dedik.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bakın, o zaman o kararı Cumhurbaşkanına götürmek zorundaydı Sayın
Başbakan. Bak "hukuk" diyorsunuz ya burada az önce… Bir görev
suçu işlendi arkadaşlar, sümen altı edildi ve o seçilmiş olan kişinin
kararı Cumhurbaşkanına götürülemedi. Ne oldu biliyor musunuz?
Yönetim kurulu da…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Konuyu bilmiyorsunuz siz.
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen…
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Sayın Grup Başkan Vekili, asıl siz bilmiyorsunuz ve Sayın Çelik,
lütfen, Grup Başkan Vekiline yakışır bir şekilde dinleyin beni. Ben
size anlatmaya çalışayım bakın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O zaman sen de milletvekiline yakışır şekilde konuş!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki… Peki… Peki…
BAŞKAN - Sayın Demirbağ…
Lütfen hatibi dinleyelim.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bakın, değerli arkadaşlar, Başkanın seçimini Cumhurbaşkanına
göndermediği için, sümen altı ettiği için adamın süresi doldu. Bir
süre sonra, orada kargaşa yaratmayayım diye Başkan ayrıldı, ayrılmak
zorunda kaldı. Bilim Kurulu üyelerinin kimileri de aynı şekilde
seçildi, ama o da götürülmedi. Sonra, siz, 2003 yılında, buraya, bir
kez -hükûmet- yetki almak için bir yasa getirdiniz Sayın Çelik, anımsayın
onu. O yasa, buradan, sizin oylarınızla, maalesef, geçti, biz, hayır,
yapmayın, etmeyin, dediğimiz hâlde. Önce Cumhurbaşkanı geri gönderdi.
Siz, onu dinlemediniz. Tekrar gitti. Anayasa Mahkemesine gitti konu,
bakın. Anayasa Mahkemesi sırasındayken, siz, oraya, daha önce orada
görev yapmış insanları atadınız. Nasıl olsa, Anayasa Mahkemesi geriye
doğru işlemiyor diye, Sayın Nükhet Yetiş'i başkan olarak atadınız,
Bilim Kurulu üyelerini atadınız. Savcı da o sıra ek bir süre istedi,
yürütmeyi durdurma kararı çıktığı hâlde. Ama, Cumhurbaşkanı onaylamadı,
Anayasa Mahkemesinin sonucunu bekledi. Anayasa Mahkemesi de iptal
edince, geri gönderdi Sayın Yetiş'in kararını.
Bakın, değerli arkadaşlar,
içinizde dinleyenler var, izleyenler var. TÜBİTAK dosyası benim
elimde, kabarık. Bakın, bu konu gerçekten çok önemli. Mahkemeden, Sayın
Pak, yürütmeyi durdurma kararı aldı, hakkında açılan bütün dosyalardan
takipsizlik kararı aldı. Mahkeme kararı uygulanmıyor diye mahkemeye
verdi, tazminat davasını, 7 milyar lirayı kazandı. Bakın, ayrıntıları
hep biliyorum, ama, ben sizin zamanınızı almak istemiyorum.
Peki, sonuçta ne oldu
değerli arkadaşlar?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Kaçıncı defa anlatıyorsun?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Yükseköğretim Kurumunun tanımadığı bir TÜBİTAK yönetimi, mahkemelerin
ehliyetli bir yönetim diye kabul etmediği bir TÜBİTAK yönetimi. Şimdi
siz diyorsunuz ki: Biz oraya para verdik, o para orada her zamankinden
daha çok.
Bakın, Sayın Çelik bana
diyor ki: "Siz bu konuyu bilmiyorsunuz." Ben tam üç kez bununla
ilgili soru önergesi verdim. Bir tanesinin tarihi 2003. Mehmet Ali
Şahin yanıt verdi. Dedi ki Mehmet Ali Şahin buradaki yanıtında:
"Sayın Pak hakkında soruşturma var. O soruşturma kalktığı zaman,
eğer aklanırsa atayacağız." Bakın, burada. Bu soru önergesini
de verebilirim. Bunu 2003'te vermişim.
İkinci soru önergesi,
22/11/2004, mahkeme kararlarını niçin uygulamıyorsunuz diye. Sayın
Mehmet Ali Şahin oturup kendisi yanıt vereceğine, Sayın TÜBİTAK
Başkanına, yani, orada hukuksuz olarak oturan yönetime götürmüş
soruları. Yetkisi olmadığı hâlde Sayın Nükhet Yetiş'in burada sorulara
verdiği yanıt var, yani, kendi kendisini aklayan. Tabii, Mehmet Ali
Şahin'in üst yazısı var, ama, bir şeylik yapılmış ve burada geçiştirilmiş
değerli arkadaşlar.
Üçüncü soru önergem
2005 yılında. Bakın, buna yanıt yok, birçok arkadaşlarıma verildiği
gibi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hukuk diyorsunuz, adalet diyorsunuz, yasa diyorsunuz, mahkeme kararı
diyorsunuz. Peki, daha ne olsun, daha ne yapılsın? Anayasa Mahkemesi
karar vermiş, idari mahkemeler karar
vermiş, normal hukuk mahkemeleri karar vermiş, adam hakkında takipsizlik
kararı vermiş, siz diyorsunuz ki: Hayır, ille böyle olacak.
Değerli arkadaşlar,
başımızı kuma sokmayalım, birbirimize kızmayalım. Bakın, göreceksiniz,
ileride bu TÜBİTAK konusu sizin başınızı ağrıtır. Hukuku çiğneyenler
hukuk duvarına çarparlar. Tarih bunu böyle gösteriyor. TÜBİTAK konusunda
ayrıntılı elimizde dosyalar var. İsterseniz, araştırma önergesi
verdik, onun üzerinde bir kere daha araştırabiliriz, ama burada bir
hukuksuzluk var, burada bir haksızlık var.
Verilen paralara gelince:
Bakın, değerli arkadaşlar, "vizyon" diyorsunuz, vizyon. Şimdi,
bilim, bilim insanlarının işidir, araştırma da araştırmacıların
işidir. İlle ben istediğim gibi bilim yapacağım, siyasetçi olarak
ben yönlendireceğim, derseniz, bilime de ülkenize de haksızlık etmiş
olursunuz. TÜBİTAK genç bir kuruluş, bakın, ama tam büyüyeceği bir
sırada siz oraya bir müdahale ettiniz ve ille de dediniz ki:
"Ben atayacağım oraya."
Ah, burada Ertuğrul
Yalçınbayır olsaydı!
Değerli arkadaşlar,
bakın, o Başbakan Yardımcısıydı, konuyu biliyor. Sayın Gül zamanında,
"Ya, bir hükûmet değişikliği olacak, o değişiklikten sonra yapılsın."
diyor Ertuğrul Yalçınbayır TÜBİTAK'tan gelen arkadaşlara. Değerli
arkadaşlarım, on beş yıl sonra Türkiye'nin önceliği bilim ve araştırma
konusunda neyse, onun öne çıkarılması gerekir. Başka ülkelerde
böyle oluyor. Yoksa, milyar dolarlar boşa gitti demeyeceğim, ama yerini
bulmaz. Yani, biz, hangi konuda tasarımımız var, hangi konuya öncelik
veriyoruz, bunun ortaya çıkması gerekir.
Bakın, TÜBİTAK'ın
elinde "Vizyon 2023" diye cumhuriyetin yüzüncü yılına ilişkin
bir proje vardı. Salt yönetim, daha önceki yönetim böyle bir proje
ortaya koydu diye bu proje rafa kaldırıldı.
Değerli arkadaşlarım,
yazıktır, günahtır; bir süreklilik vardır, hele araştırma ve bilim
konusunda.
Bakın, üniversitede…
Söylüyoruz, söylüyoruz, "şu kadar verdik, bu kadar verdik..."
Siz biliyor musunuz, bunların birçokları maaşa gidiyor? Eğitim gibi,
sağlık gibi temel hizmetler, yavaş yavaş özel kesime havale ediliyor,
bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıyor. Benim alanım eğitim, en azından
orada biliyorum. Bütçenin yüzde 63'ü personel maaşına gitti.
Daha dün burada Darwin'in…
Bugün kaç yere sordum, kaç uzmana sordum "Darwin'in böyle bir sözü
var mı?" diye. Varsayalım ki… Ben bulamadım ama… Burada, kalktı,
Millî Eğitim Bakanı Darwin'i kötüledi, kuramını bilim kitaplarından
çıkarmaya kalktı.
Arkadaşlar, biz eleştiriyoruz
diye kenetlenmeye kalkmayın, biz eleştiriyoruz diye her şeyi karşı
cepheden görmeyin. Eğer gerçekten hukukçu olarak bakacaksanız,
araştırmacı olarak bakacaksınız, yahu şu üniversiteler…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gazalcı.
CAHİT CAN (Sinop) -
Darwin'i mi savunacağız?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Darwin'i mi savunalım?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bakın… Neyse… Bunu madem biliyorum diyorsunuz, bugün beni çok etkileyen
bir şeyden söz etmek istiyorum size. Sayın Melih Aşık'ta okudum, usta
gazeteciden. Bir zaman, 1926'da -bakın, vizyona bakın- "Seyr-i
Türkiye: Karadeniz" diye bir proje. Gemiye bindirmişler Türkiye'nin,
cumhuriyetin ürünlerini, bütün dünyayı dolaştırmışlar, Avrupa'yı
dolaştırmışlar ve Avrupa basını gerçekten hayran kalmış bu gezici
müzeye, Türkiye'nin o zaman ilerlediği, katettiği şeylere. Bir zaman
eğitimde de böyle yapılmıştı cumhuriyet döneminde. Yani, tabii,
çok yıllar geçti, ama, değerli arkadaşlar, işte bu. Yani, gelişeceksiniz,
dünyaya açılacaksınız, projeleriniz olacak, gerçekten vizyonunuz
olacak. Ama, sizin pencerenizden değil. Üniversiteleri üniversiteye
bırakacaksınız özerk olarak. Özerk bilim kuruluşlarına dokunmayacaksınız.
Siz siyasallaştırıyorsunuz, siz hukuku çiğniyorsunuz, Anayasa'yı
çiğniyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Size mi bırakacağız?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Akla ve bilime karşısınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Darwin ne oldu, Darwin?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Beni dinlediğiniz için bu saatte, hepinize teşekkür ediyorum. Laf
atan arkadaşlarıma da…
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Abdurrahman Anik, Bingöl Milletvekili.
Sayın Anik, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK ve Yükseköğretim
Kurumuyla ilgili madde üzerinde kişisel görüşümü açıklamak üzere
huzurunuzdayız. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitim, temel bir insan
hakkı olarak evrensel ölçekte kabul görmektedir. Bunun altında yatan
en önemli etken, eğitimin insan kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesinde
çok önemli bir faktör ve insanların kendilerini ispatlamaları ve
özgürleşmeleriyle doğrudan ilişkili bir süreç olmasıdır.
Eğitim ve öğretim,
her ülke için en önemli ve öncelikli bir yatırım olmaktadır. Özellikle,
nüfusunun büyük bir bölümü gençlerden oluşan bir ülke için daha hayati
bir önem kazanmaktadır. Genç nüfusumuzu iyi bir eğitim, öğretim, çağın
bilgi ve teknolojisiyle donatabilsek, bu bizler için en büyük yatırımdır
ve en büyük sermayedir.
Büyük ve güçlü devlet
olmanın yolu, eğitilmiş insan gücü, kalifiye eleman, dünyayı bilen,
dünyayı tanıyan gençlerin yetiştirilmesiyle mümkün olmaktadır. Türkiye,
yıllardır, siyaseten ve iktisaden kapalı bir model benimsemiştir.
Klasik devlet anlayışı hâkim olmuştur. Bu anlayış, Türkiye'nin potansiyelini,
ne yazık ki, harekete geçirememiştir.
Üniversiteler sorun
üreten yerler değil, toplumun sorunlarının çözümünde yol gösteren
ve bilgi öğreten kurumlar olmalıdırlar. Bizler, üniversitelerde
ideolojinin tartışılması yerine, üniversitelerimizin başarı
durumlarını sorgulamalıyız. Bunun tedbiri, çaresi nedir, bunu
tartışmalıyız.
Değerli arkadaşlar,
2002 yılında, yükseköğretimde öğrenci başına 1.463 dolar harcama
yapılırken, 2005 yılında bu oran 3.072 dolara yükselmiştir. Şunu ifade
etmeliyim ki, AK Parti iktidara geldiği yıldan beri bu oran her yıl
artmış, artış göstermektedir.
AK Parti İktidarıyla
birlikte eğitimde seferberlik başlatıldı. Öğrenci burs miktarları
yüzde 189, 2006 yılında eğitime ayrılan pay 16,5 milyar YTL oldu. Bilimsel
araştırmalar için ilk kez iktidarımız döneminde yüksek kaynaklar
ayrıldı. Sadece geçen yıl TÜBİTAK'a Türkiye'nin ar-ge çalışmasının
gelişimi için tam 456 milyon YTL kaynak ayrıldı. Bütün bunlara rağmen,
maalesef, YÖK ve üniversitelerimiz baskıcı bir yönetim tarzı sergilemektedir.
İnsanların tutum ve tavırlarına göre YÖK Kurumu ve diğer yandan
üniversitelerimiz tavır değiştirmektedirler. Bu yüzden de pek çok
üniversite öğretim üyesi ve öğrencilerimiz zaman zaman dışlanmakta,
sürülmektedirler. Bu çağ dışı ve antidemokratik tutum artık sona
erdirilmelidir. Bilimsel olarak biz neredeyiz, bunu tartışmamız
ve buna çözüm getirmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlar,
şunu unutmayalım ki, millî eğitimdeki en önemli değişim ve gelişim
58 ve 59'uncu hükûmetler döneminde olmuştur. Artık, günün şartlarına
uygun, çağın insanını yetiştiren, araştıran, sorgulayan, üreten,
bilimsel düşünen, sosyal beceri
ve çevreye duyarlı öğrenciler ve eğiticiler yetiştirebilen bir
müfredatın uygulamasıyla gerçekleşir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Okullarda her gün cinayet var, kavga var. Okula gidemiyor
çocuklar.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla)
- Ülkemizde üniversitesi olmayan çok az il kalmıştır. Bunlardan biri
de Bingöl ilimizdir. Hâlen ilimizde, 1983 yılında Elâzığ Mühendislik
Fakültesi bünyesinde eğitime başlayan, 1987 yılında zor şartlar altında
Bingöl'e taşınan meslek yüksekokulu mevcuttur. Şu an, bu okulumuz,
Sayın Bakanımızın katkılarıyla, geçici olarak lise binasında
eğitime devam etmektedir. 2006 yılı içerisinde Fırat Üniversitesi
Senatosunda alınan karar doğrultusunda Bingöl iline fen-edebiyat
ve veterinerlik fakülteleri kurulması kararlaştırılmıştır ve
bu karar YÖK'e bildirilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anik,
buyurun.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla)
- Bingöl'de 2 yüksekokul ve 1 ziraat fakültesi mevcuttur. Mevcut
yüksekokulun bir tanesi dört yıllık yüksekokul olup binası olmadığı
için öğrenci alımı yapılamamıştır. Yüksekokulun diğeri ise meslek
yüksekokulu olup dokuz bölümü vardır. Ziraat fakültesinin öğrenci
henüz kaydı yapılmamıştır. Öğrenci alınması için yüzde 90'ı tamamlanmış
bulunan binanın bitirilmesi gerekmektedir. 2007 yılı içerisinde
3 milyon YTL'ye ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle burada Sayın Bakanımızdan
bu desteği talep ediyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Senin derdin bizden de çok.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla)
- Ziraat fakültesinin mutlaka aktif hâle getirilmesi gerekmektedir.
Bingöl'de üniversite kazanma oranı bölge şartlarına göre yüksek
olup, civar illerde okuyan birçok öğrencimiz mevcuttur. Mali durumu
zayıf olan ilimiz gençleri kendi illerinde eğitimlerine devam etmek
istemektedirler.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Dört yıl yapamadılar mı?
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla)
- Sözlerime bir Çin atasözüyle son vermek istiyorum: "Bir yıllık
varlık istersen buğday, on yıllık…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) - …varlık istersen
ağaç, yüz yıllık varlık istersen insan yetiştir."
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Anik.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ilk soruyu sanıyorum Sayın Ayva soracaktı,
ben ondan sonra soracaktım.
BAŞKAN - Buyurun, siz sorun Sayın Baloğlu.
Sayın Ayva'ya vereceğim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Peki
efendim, teşekkür ediyorum.
2007 bütçesinin 15'inci maddesinin beşinci
fıkrasında, TÜBİTAK ve yükseköğrenim kurumlarının bütçe ödeneklerinin
kullanılması, tertipler arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe
işlemlerinin gerçekleştirilmesi konusundaki esas ve usulleri belirlemeye
Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Çok önemli bir yetki veriliyor,
Sayın Maliye Bakanı bu madde görüşülürken burada yok.
Sorum şu: Diğer bütçe
işlemlerinden kastedilen nedir? Geçen yıl bütçe kanununda böyle
bir yetki verilmemişti, bu sene niye ihtiyaç duyuldu? "Diğer
bütçe işlemleri" ifadesiyle Maliye Bakanına geniş yetkiler
verilmesi, çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda,
hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın, geniş yetkiler tanımak suretiyle,
yasama yetkisinin devri anlamına gelecek bir düzenleme yapılmakta
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Ayva, buyurun.
LOKMAN AYVA (İstanbul)
- Sayın Bakanım, ben, özürlü maaşlarının aylığa dönüştürülmesi
hakkında sormak istiyorum. Biliyorsunuz, 2002'nin 1 Aralığında 24
YTL aylık alan, 24 milyon lira aylık alan özürlü vatandaşlar, şu anda,
1 Aralık itibarıyla, yüzde 70'in altında sakat olanlar 150 milyon, üstünde
sakat olanlar da 229 milyon aylık almaktadır ve eğer her iki özürlü de
evliyse, 458 milyon ayda eve para girmektedir, eğer üçe bölünürse,
aylık şekline dönüştürülürse. Eğer anne babanın sosyal güvencesi
yok ve özürlü çocuğu varsa, bunlara da ayda 150 milyon lira verilmektedir.
Dolayısıyla, bu muhteşem
durumla ilgili olarak özürlü vatandaşların talebi şu, diyorlar
ki: "Biz, artık, bunu ayda alıp, taksitle bilgisayar alıp, ADSL'ye
abone olmak istiyoruz, efendim, cep telefonu almak istiyoruz."
vesair. Yani, Türkiye artık değişiyor. Bunu aylığa dönüştürmeyi
düşünüyor musunuz? Bir.
İkinci soru da, süre
varsa…
BAŞKAN - Süre yok Sayın
Ayva.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Gülyeşil.
ÖNER GÜLYEŞİL (Siirt)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, yerel
yönetimlerle ilgili yaptığımız yasal düzenlemeler, yapısal reformlar
ve kaynak transferi, kamuoyumuzun gerçekten takdirini kazanmıştır.
Belediye Yasası, Özel İdare Yasası, Büyükşehir Belediye Yasası,
KÖYDES, bunların örnekleridir.
Sorum şu: 2002 yılında
yerel yönetimlere bütçeden ayrılan pay, gayrisafi millî hasılanın
yaklaşık yüzde 3'ü civarında iken, 2006 yılında gerçekleşen oran kaçtır?
2007'de gayrisafi millî hasıladan ve bütçeden ayrılacak olan pay yüzde
kaçtır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkanım, müsaadenle, Sayın Bakanıma iki sorum olacak.
Karayollarının kısılan
bütçesi, kuruluşa ait arsaların satışıyla kapatılacağı ifade
edilmiştir. AKP, Ali Dibo yöntemiyle sorunları pratik çözmektedir.
Acaba bu arsaların alıcısı ve satılan arsaların yerleri belli midir?
Bir.
İkincisi: İstanbul'un
en güzel yerinde Dubai Şeyhine verilen çifte köşkün arsaları da buna
dâhil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Bakanım, ülkemizdeki özelleştirme uygulamalarında işçilerin
ve ailelerin mağdur edilmemesi bağlamında, 2004/7898 sayılı Bakanlar
Kurulu kararıyla, 1992 yılından sonra özelleştirilen kuruluşlarda
çalışan ve işini kaybedenlerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
geçici personel statüsüyle işe yerleştirilmesi kararı verilmiştir.
Bu karara istinaden bugüne kadar 13.500 kişi işe yerleştirilmiştir.
Bunların dışında Devlet Personel Başkanlığına atama teklifleri
yapılan kaç personel vardır?
Diğer sorum: 2003-2006
yılları arasındaki özelleştirmelerde ne kadar kamu hissesi, ne kadar
işletme, kaç liman, ne kadar varlık ve gayrimenkul satışı ve işletme
hakkı devri gerçekleştirilmiştir? Hâlen özelleştirme kapsamında
kaç kuruluşumuz bulunmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Altınorak…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla, Sayın
Orman ve Çevre Bakanımıza çok samimi bir soru sormak istiyorum ve
samimi bir şekilde de cevap almak istiyorum.
Sayın Bakanım, Maliye
Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan'ın Çavuşbaşı'ndaki kaçak villalarını
yıktığını ve aynı arazi üzerine yeni villa yaptırdığı duyumunu
almış buluyoruz. Bu arazinin 2/B kapsamındaki bir arazi olduğunu
da biliyoruz. Bu arazi üzerinde inşa edilen villalara, Acaristanbul
konusunda çok iddialı açıklamalar yapan bir Orman Bakanı olarak,
müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Altınorak.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Maliye Bakanının söz konusu arsası 2/B arsası değildir, tapulu
arazisidir. Kaldı ki, bu 2/B arazisi olduğu zannedilen yer, tapulu
arazi olup 2/B arazisi olmamakla birlikte, gerek Anıtlar Kurulu ve
gerekse Belediye İmar Müdürlüğü tarafından gerekli yasal prosedür
doğrultusunda düzenlemeler yapılmış, normal, yasal olarak ruhsatını
almıştır.
Diğer soruları yazılı
olarak cevaplayacağım Sayın Başkan.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Keyfe keder değiştirildi yani!
BAŞKAN - Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma bir
soru sormak istiyorum. Bugünlerde basınımızın da gündeminde olan
Kocaeli-Gebze bölgesinde susuzluk hâkim. Bu susuzluğun en büyük sebeplerinden
birisi de Yuvacık Barajı diye ifade ediliyor. Yuvacık Barajı'nın
yağmur sularıyla dolan bir baraj olduğu, basından okuduğumuz kadarıyla.
Şu anda da Devlet Su İşleri bu baraja su getirmek için büyük faaliyet
gösteriyor.
Yine, basından takip
ettiğimiz çerçevede, baraja Devlet Su İşlerinin katkılarıyla su
gelse dahi, bu barajdan tüketilecek sudan İngiliz müteahhit firmanın
kaynak temin edeceği yolunda söylentiler var. Bu konuyla ilgili
eğer Sayın Bakanımız bilgi verebilirlerse memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
Bir de buna paralel
olarak, bu Yuvacık Barajı'na 4 milyar, 5 milyar dolar civarında para
harcandığı söyleniliyor. Bu parayla ne kadar KÖYDES yapılabilirdi,
ne kadar köy yolu yapılabilirdi, ne kadar köye içme suyu götürülebilirdi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir-Dursunbey-Alaçam
köyünde ve bu orman köyleri gerçekten bir doğa harikası, fakat Alaçam
köyündeki orman işletme binaları boşaltılmış ve tam bir perişanlık
içinde. Bunları onarmayı acaba Bakanlık düşünüyor mu? Bu köy yolları
dört yıldır hiçbir onarım yapılmamış. Yine aynı şekilde, Manisa-Alaşehir-Karadağ
köyünün yolunda traktör bile zor gidecek durumda. Manisa-Akhisar-Kömürcü
köyündeki bir mahallesinde içme suyu yok, traktörle buralara su
getiriyorlar. Iğdır'ın Melekli beldesinde, Kastamonu'nun Abana'sında,
Daday'ında, Çanakkale'nin Küçükkuyu'sunda görüştüğümüz bütün vatandaşlarımız,
maalesef, her geçen gün bir önceki günü aradıklarını ve ülkemizin
geriye gittiğini ifade ediyor. Hatta vatandaşlarımız bir tekerlemeyle
"Bu Hükûmet dışarıda verici, içerde gerici, yakında da gidici"
diyorlar. Sizler katılıyor musunuz? (AK Parti sıralarından
"öyle bir şey yok" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kim söylüyor? Öyle bir şey yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Vatandaşlar söyledi bunu.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Kimse öyle bir şey söylemedi.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Bana söylediler.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli
merkez ilçe Yuvacık sınırları içerisinde 1986 yılında Devlet Su İşleri
tarafından 15 milyon dolara ihale edilen projenin takribi olarak
yüzde 60'ı tamamlanmış idi, Yüksek Planlama Kurulu marifetiyle devredildi.
Yap-işlet-devret modeliyle, o günkü İzmit Büyükşehir Belediyesinin
de ortak olduğu, yabancı ortakların da ve Türkiye'deki büyük firmaların
da ortak olduğu bir konsorsiyumla bu proje yapıldı.
Bu proje planlanırken
yanlış planlandı ve ne Türkiye'de ne de dünyada eşi benzeri olmayacak
büyük ve fahiş rakamlara mal oldu. Bu konuyla alakalı Sayıştay raporları,
teknik üniversitelerin raporları ortaya bir şey koymuştur: Türkiye'nin
pek çok ilinde 1 liraya yapılan iş, burada, ya 10 veyahut da 20 liraya
yapılmıştı. 10-20 kat gibi rakamların söz konusu olmuş olduğu bu Yuvacık
Barajı…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yakışıyor mu yani? 10 kat, 20 kat…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Biraz evvel dört buçuk saat cevaplandırıldı.
BAŞKAN - Sayın Milletvekileri…
Lütfen Sayın Çetin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- 2 belediye başkanı yalanlıyor.
BAŞKAN - Sayın Çetin…
Sayın Bakan, siz soruları
cevaplayın, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Yani, biraz gerçekçi olun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Bu Yuvacık Barajı'nın, evet, ne büyük, ne fahiş
rakamlara mal olduğunu burada zamanım elverirse size ifade edecektim,
ama zamanım elvermedi.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu"nun 15 inci maddesinin
3 numaralı fıkrasında yer alan "arasında" ibaresinden sonra
gelmek üzere "(09.6.0.05- Öğrencilerin Sağlığına İlişkin Giderler
fonksiyonuna yapılacak olanlar hariç)" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Ünal
Kacır Hamit Taşcı
Bursa İstanbul Ordu
İsmail Bilen Naci
Aslan
Manisa Ağrı
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Anayasa'nın,
bütçe görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin "…değişiklik
önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur."
hükmü gereğince, önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesi
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulması ve bazı maddelerinin
ise iptali yönünde karar almıştır. Anayasa Mahkemesinin bu kararı
sonucunda, 2007 yılında üniversite öğrencilerinin ilaç ve tedavi
giderlerinin ödenmesinde meydana gelebilecek ihtiyaçları karşılamak
amacıyla bu tertiplerden aktarma işlemleri yapılması gerekecektir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
…maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 05.00
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 05.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 16'ncı maddesini
okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 16- (1) Türk Silahlı
Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern
silah, araç ve gereçlerle gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı
yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar, 7/11/1985 tarihli
ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve
nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii
İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden ikinci fıkra hükümleri gereğince
tespit edilecek tutarları, Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödeneklerden helikopter ve uçak alımına ilişkin
tutarları, Gümrük Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü)
bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik
tutarları, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları Savunma Sanayii
Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma, İçişleri ve Sağlık bakanları
ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii
Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan genel
bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini
devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Sayın Çakır, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 16'ncı maddeyle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Sabahın bu saatlerinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Anadolu ve Trakya coğrafyasında kurulu olan Türkiye Cumhuriyeti,
tabii ki, dünyada en kritik bir coğrafyada bulunmakta. O nedenle,
gerek kendi güvenliği gerekse bölgedeki güvenliğiyle ilgili modern
bir silahlı kuvvetler beslemek, barındırmak ve yaşatmak durumunda.
Savunma Sanayii, ülkemizin
dünü, bugünü ve yarınıyla, güvenliğimizle ilgili en önemli kurumlarımızdan
bir tanesi.
Değerli arkadaşlarım,
yalnız, silahlı kuvvetlerimize modern harp silah ve araçları almak
ne kadar önemliyse, o modern harp silah ve araçlarını kullanacak
olan personelin eğitilmesi, yaşam standartlarının yükseltilmesi
ve sosyal güvenliklerinin, sosyal refahının artırılması da en az
modern harp silah, araçları kadar önemli. Maalesef, 2006 yılı içerisinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz, gerek silahlı
kuvvetlerde görev yapan astsubay ve subayların gerekse uzman çavuşların
gerekse şehit ailelerinin ve gazilerin sosyal statüleriyle ilgili,
özlük haklarıyla ilgili vermiş olduğumuz yasa teklifleri, maalesef,
değerli AKP milletvekili arkadaşlarımızın oyuyla reddedilmiştir.
Biz üç kez, bu yasaların öncelikli olarak Genel Kurulda görüşülüp
bu kesimlerin özlük haklarının geliştirilmesine ihtiyacı bulunduğunu
ifade etmiş olmamıza rağmen, maalesef, başarılı olamadık ve astsubay
arkadaşlarımız ve emekli astsubay arkadaşlarımızın, maalesef,
umutlarının en yükseldiği bir noktada umutlarının kırılmasına sebep
olduk. Her ne kadar ciddi ve önemli çalışmalar yaptıysak da bu bir yıllık
süre içerisinde, ama maalesef, yapmamız gereken bu türden birtakım
çalışmaları da yapamamanın ezikliği içerisindeyiz. Diliyorum,
önümüzdeki yıl biz, yine bu yasa tekliflerini öncelikli olarak görüşülmek
üzere gündeme getireceğiz. İnşallah, sizler de destek olursunuz,
bir taraftan modern bir orduya sahip olurken, diğer taraftan o ordudaki
personelin özlük haklarının daha gelişmiş, daha mutlu bir biçime
ulaşmasına hep birlikte sebep oluruz.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz günlerde bu kürsüde Yalova Milletvekili Muharrem İnce
arkadaşımın sizlere yönelik bir eleştirisi oldu. Bu, "Sevr özlemi"
sözüyle başlayan bir eleştiriydi. Sizler bunu hakaret olarak aldınız,
tepki gösterdiniz, ama, bu çok ciddi bir siyasi eleştiriydi. Bu eleştiri,
sadece Yalova Milletvekilinin eleştirisi değil, sokaktaki milyonlarca
insanın eleştirisiydi.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yahu, yapma şimdi sabah sabah!
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Ve bu eleştirinin biz burada tercümanlığını yaptık ve sizlere
iletmiş olduk. Eğer böyle bir iddianız yok ise…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Atma, atma…
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bu dönemde, bu dört yıllık süre içerisinde, değerli arkadaşlarım…
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - CHP'ye neler diyorlar sokakta?..
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Vakıflar Yasası'na biz mi oy verdik?
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Ne alakası var?
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bu dört yıllık süre içerisinde, Yabancıların Toprak Edinme Kanunu'na
biz mi oy verdik?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Bu maddeyle ilgili konuşsun Sayın Başkan.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bu dört yıllık süre içerisinde, değerli arkadaşlarım, banka sisteminin
önemli bir bölümünün Yunanlılara satılmasına biz mi evet dedik?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşsun.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bu dört yıllık süre içerisinde, bu ülkede "alt kimlik, üst kimlik"
tartışmalarını biz mi açtık? Eğer bu verdiğiniz oyların arkasındaysanız,
Eve Dönüş Yasası'na verdiğiniz oyların arkasındaysanız...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Arkasındayız.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- …o zaman, bizim yapmış olduğumuz ve bu ülkenin insanlarının yapmış
olduğu eleştirilere kulak vereceksiniz ve tepki göstermek yerine,
hepiniz aynaya gidip bakıp, kendi kılığınızı kıyafetinizi bir
kez daha gözden geçireceksiniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hepsinin arkasındayız, var mı bir diyeceğin? Hepsinin arkasındayız.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bunun yanında, değerli arkadaşlarım, yine, çok değerli bir milletvekili
arkadaşım "Siz Onuncu Yıl Marşı'nı ezberlemeye çalışırken, biz
yüzüncü yıl marşını yazmaya çalışıyoruz." diye çok gururla
bir laf söyledi. (AK Parti sıralarından "Doğru, doğru" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Doğru, çok doğru; doğru söyledi.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Allah korusun… Onuncu Yıl Marşı bir cumhuriyet marşıdır, yüzüncü
yıl marşı da bir cumhuriyet marşı olacaktır. Eğer o Yüzüncü Yıl Marşı,
sizler gibi bir anlayış tarafından yazılırsa, Allah ülkeyi korusun…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Allah senden korusun!
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- …zannediyorum o marş, bir cumhuriyet marşı olmaktan çıkacaktır,
zikir ayinlerindeki çıkan seslere benzer sesler hâline gelecektir.
RECEP GARİP (Adana) -
Ağzından çıkanı kulağın duysun ya!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Saçmalama, saçmalama!
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bütçeyle ilgili… Bizler siyasi görüşlerimizi söylüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bütçeyle ilgili en önemli eleştirilerimden bir tanesi de: Yaptığımız
bütçe, biz oy versek de vermesek de Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütçesidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hangi hayırlı işe oy verdiniz? Nereye oy verdiniz? Hangi hayırlı
işe oy verdiniz?
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bu bütçe, ne Maliye Bakanının bütçesidir ne AKP'nin bütçesidir;
çünkü o bütçeye, bu ülkede yaşayan, siyasi görüşü ne olursa olsun,
bütün yurttaşlar vergi vererek katkıda bulunur, katkı sağlar. Ama
maalesef sizler, yapılan bütçeyi sanki Maliye Bakanının bütçesi,
sanki AKP'nin bütçesi gibi algılayarak…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sağ cepten alacaksın sol cebe koyacaksın!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …Edirne'de Cumhuriyet
Halk Parti belediyesine haciz göndererek, Uzunköprü'de Doğru Yol
Partili belediyeye haciz göndererek…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Doğru değil, bunların hiçbiri doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Sayın Bakan cevabını verir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hiçbiri doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- …Lalapaşa Belediyesinin kanalizasyonunun ve yolunun bizzat
Maliye Bakanı tarafından yapılıp Süloğlu ve Keşan Belediyelerinin
kanalizasyonunu İller Bankasından borçlanarak, halkın parasıyla
yaptırarak, o belediyeye analık, bu belediyeye babalık yaparak,
sizlere verilmiş olan bütçeyi, maalesef, siyasi görüşleriniz doğrultusunda
kullanmak ve Cumhuriyet Halk Partili belediyelere hacizler göndererek,
onların elini kolunu bağlamaya gayret ederek…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hiçbir ayırım yok. Hiçbir ayırım yapılmadı.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- …sanki o belediyeleri başarısız belediyelermiş gibi göstermeye
çalışarak, bu yaptıklarınızdan da siyasi oy, siyasi hesap gayreti
içerisindesiniz.
Değerli arkadaşlarım,
bu, doğru değildir. Bu, böyle davranan hiçbir siyasi partiye böyle
davranmak hayır getirmez, oy kazandırmaz. Bir taraftan Uzunköprü'de
Doğru Yol belediyesi inim inim inlerken, bir taraftan Edirne'de Cumhuriyet
Halk Partili belediye inim inim inlerken…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Kim inletiyor?
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- …diğer taraftan kendi yandaşınız olan belediyelere açıktan paralar
göndererek, her türlü katkıyı, her türlü yardımı yapmaya gayret ediyorsunuz.
Süloğlu Belediyesi,
Sayın Maliye Bakanının kendi doğduğu ilçedir değerli arkadaşlarım.
Süloğlu Belediyesindeki bütün vatandaşlar bu devlete vergi veriyor,
askerlik yapıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Ayırım yok.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Ama, soruyorum ben, bugüne kadar Süloğlu Belediyesine Sayın Bakan
hangi katkıyı yapmıştır veya hangi katkıyı yapmayı düşünüyordur?
Devletin kaynaklarını, adınıza yakışır bir şekilde, adil bir şekilde
kullanmak mecburiyetindesiniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Ayırım yok, doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Keşan Belediyesi, kanalizasyonunu yapıyor, İller Bankasına
borçlanıyor, Keşan halkı borçlanıyor, devletten bir lira para yok
ve o şekilde yapılıyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Bütün belediyeler öyle.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Hayır, bütün belediyeler öyle değil. Niye o zaman, Lalapaşa Belediyesinin
kanalizasyonu ve yolları tamamıyla Maliye Bakanının desteğiyle
yapılıyor? Kıskandığım için söylemiyorum, daha iyisi yapılsın. Daha
iyisi yapılsın ama, analık babalık yapılmasın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Hangi partili?
BAŞKAN - Sayın Çakır,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- AKP'li.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Hayır, hayır; Süloğlu?..
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Hayır, Lalapaşa.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Süloğlu hangi partili?
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Süloğlu Cumhuriyet Halk Partili, evet.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Daha ne?..
RASİM ÇAKIR (Devamla)
- Bir lira para vermiyorsunuz, İller Bankasına borçlanıyor, halkı
borçlanıyor ve o şekilde yapılıyor, parasını da halkı ödeyecek.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Ezbere konuşuyorsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Hiçbir şekilde ezbere konuşmam.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Urfa Milletvekili Vedat Melik.
Sayın Melik, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 16'ncı maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti'nin her zaman ve hangi siyasi iktidar iş başında
olursa olsun çok güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olması gerektiği
tartışılmaz bir konudur. Bu konu zaten yalnız ülkemizdeki bazı
resmî kurumların değil, hepimizin yaşamının bir bölümünde görev
aldığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin bağrından çıktığı, halkımızın
da tartışmasız kabul ettiği bir gerçektir. Ancak, bir silahlı kuvvetin,
dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü, yalnız onun hâlihazırdaki
vurucu gücüyle sınırlı değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü,
Türkiye'nin ekonomik gücüyle bağlantılıdır. Çünkü ülke ekonomisi
ne kadar güçlü olursa olsun silahlı kuvvetleri de o kadar güçlü
olur. Bunun örneklerini kendi tarihimizde görebileceğimiz gibi,
İkinci Dünya Savaşı'nda da açıkça görebilmekteyiz.
Osmanlı topraklarında
yol bulunmaması, Osmanlı imalat sanayisinin ve buna bağlı olarak
savaş sanayisinin olmamasının sonuçlarını hepimiz defalarca
okuduk. Osmanlı orduları ne Medine'yi müdafaa ederken ne Süveyş harekâtında
ne Filistin'de ne Basra cephesinde ne de Sarıkamış'ta komutanlarının
kötü yönetimi veya askerlerinin çarpışmaktan kaçınmasından dolayı
yenilmemiştir. Bu yenilgilerin tek nedeni, 90 bin şehit verdiğimiz
Sarıkamış faciasında da olduğu gibi, devletin ilkel ekonomik yapısından
kaynaklanan lojistik desteğin sağlanamamasıdır. İkinci Dünya Savaşı'nda
da aslında yenilen Japon ordusu değildir. Gerçekte savaşın galibi,
o yıllarda bile başta tarım ve sanayi olmak üzere Japonya'dan kat
kat güçlü olan Amerikan ekonomisidir, Amerikan teknolojisidir,
iyi eğitilmiş Amerikan insanıdır.
Değerli arkadaşlar,
elinizi vicdanınıza koyup düşündüğünüz zaman, Türkiye'de böyle
bir ekonomik yapıdan bahsetmek mümkün müdür? Ama, son bir haftadır
yapmakta olduğumuz bütçe görüşmelerinde başta Sağlık, Millî Eğitim,
Tarım ve Enerji Bakanlarının konuşmalarına baktığımız zaman, bizim
bütün sorunlarımızın AKP İktidarıyla birlikte çözülmeye başlanmış
olduğunu, ama bizim haberimiz olmadığını anlıyoruz.
Ama, bir de madalyonun
diğer yüzüne bakmak gerekiyor. Aslında sorun çok, yalnız, zaman kısıtlı
olduğu için ben sadece madalyonun bir bölümünden bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede, hâlen on binlerce ilköğretim çağında çocuk okula gidememektedir.
Niye gidememektedir? Çünkü bunlar, aileleriyle birlikte yılın yarısını
ülkenin değişik bölgelerinde geçici tarım işçisi olarak geçirmektedirler.
Dört yıldır AKP Hükûmeti bu konuda bir arpa boyu dahi yol almamıştır.
Sayın Millî Eğitim Bakanı
her konuşmasında "Haydi Kızlar Okula" kampanyasıyla okula
başlattıkları kız çocuklarının sayısını vermektedir, ama, okula
devam eden kız çocuklarının sayısını verememektedir. Çünkü, yalnız
kız çocuklarının değil, erkek çocuklarının da okula gönderilememesini
veya gidememesini salt sosyokültürel nedenlere bağlamaktadır;
çünkü, konudan ya haberi yoktur ya da ilgilenmemektedir.
Bakın, ben size bu konuyla
ilgili bir örnek vermek istiyorum. 26 Ocak 2006 tarihinde, yani on
bir ay önce ben Sayın Millî Eğitim Bakanına bir soru yöneltmişim ve
demişim ki: Ceylanpınar Tarım İşletmesinde yaşayan göçerlerin çocukları
herhangi bir okula gidemiyorlar. Bu soruna nasıl bir çare bulmayı
düşünüyorsunuz? Kısaca verdiği cevap şudur: "En kısa sürede
çözeceğim, o bölgeye prefabrik bir okul yaptıracağım." Biz bu
konuyu Urfa'da da takip ettik. İlgili müdürlerle her görüşmemizde
"Tamam, biz Sayın Bakanımızdan talimat aldık, yaz aylarının sonunda
ihaleyi yaparak 2006-2007 yılında bu çocukları öğretime başlatabileceğiz."
demişlerdir. Bu çocukların geçen yılki sayıları 550'dir. Bu konuyu
bize ileten göçer ailelerine de, devletin bakanı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- On gün sonra açılıyor.
BAŞKAN - Sayın Melik,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - O seyyar okul açıyor, onu da söyleyeceğim.
…söz verdi, hiç merak
etmeyin, bu yıl okulunuza kavuşacaksınız, dedik; ama, on bir ay geçtiği
hâlde Sayın Bakan bu okulu açamadı. Birinci sömestr bitmek üzereyken,
çocuklar ilk yarıyı bitirmek üzereyken Sayın Bakan geçen gün diyor
ki: "Müjdem olsun, on gün sonra onlara seyyar okul göndereceğim."
Değerli arkadaşlar,
söz konusu çocuklar da, Türk vatandaşları gibi sırası geldiğinde
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacaklardır. Çağımızda güçlü
bir ordu için başta kalkınmasını sağlamış bir ekonomi ve bunun için
de iyi eğitilmiş fertler gerekir. Ülkemizdeki fertlerin, yarın güvenlik
güçlerimizde görev alacak fertlerin iyi eğitilip eğitilmediğinin
cevabını da sizlere bırakıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak, buyurun.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16'ncı maddeyle ilgili
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Millî Savunma
Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii, burada, milletvekili
arkadaşımız bu maddeyle ilgili olarak konuşulması gerekenlerden
çok Edirne'yle ilgili söyledi. Ama, bu maddeyle ve Edirne'yle ilgili
olan DFİF olayı var Maliye Bakanlığımızın ve Trakyabirlik'in 110 bin
ayçiçeği üreticisi var, 180 trilyon DFİF kredi borcunu AK Parti
Hükûmeti, Sayın Maliye Bakanımız, bu Grup sildi. Ben, Edirneli olarak,
Trakyalı olarak bu Gruba teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- CHP'li seçmene teşekkür et sen.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sana oy verenlere teşekkür et.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Ayrıca… Ayrıca… Ayrıca, Keşan CHP Belediyesi…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- CHP'li delegelere teşekkür edeceksin.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Seni milletvekili yapan Edirnelilere teşekkür et.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Keşan Belediyesi, CHP, elektrik altyapısına 6,6 trilyonu bu Grup
çıkardı ve…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- Seni birinci sıraya getirenlere teşekkür et. CHP'nin delegelerine
teşekkür et.
NECDET BUDAK (Devamla)
- …Trakya'da tek örnektir Keşan CHP Belediyesi, AK Parti Hükûmetinden
6 trilyon alarak, tüm elektrikler yer altına alındı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Senin yüzün iki tane, iki yüzlüsün sen!
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Belediyeyle ne alakası var?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Keşan Belediyesi CHP belediyesi…
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sen ne anlarsın CHP'den?
NECDET BUDAK (Devamla)
- 3 trilyonluk hastane, 8 trilyonluk kültür sitesi, 6 tane köprü, Saros
Körfezi turizm merkezi ilan edildi, doğal gazı geldi. Bunlar bu Grup
sayesinde yapıldı. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Belediyeyle ne alakası var bunların, belediyeyle?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sana oy veren seçmenler oylarını haram ediyor!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bir başka olay: Hamzadere Barajı, sekiz yıldır çivi çakılmıyordu,
yüzde 1 fiziki gerçekleşme vardı. Geçen yıl 17 trilyon ödenek çıktı,
yüzde 10 fiziki gerçekleşme oldu. Burası CHP belediyesinin alanı.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Kaymakamlarla gidiyorsun köylere ama, kaymakamlarla. Yalnız köylere
gidemiyorsun.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Başka olay: Uzunköprü Belediyesi DYP belediyesi. Bu Grup Millî Piyango
çekilişini DYP'li belediye için yaptı ve dünyanın en uzun tarihî taş
köprüsü 14 trilyon liraya ihalesi yapıldı; DYP'li belediye. Bu Grup
yaptı. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Belediyeyle ne alakası var onun? Belediye başkanını hacca gönderdiniz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sizi geçmiş, sizi!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Kanalizasyon, tüm ilçelerde parti farkı gözetmeksizin, Süloğlu
dahil… Süloğlu Belediyesini söyledi, CHP'li belediye, doğru, Maliye
Bakanımızın ilçesi…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen Edirne'ye giremiyorsun bile, Edirne'ye.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Milletvekilimizin ilçesi ve kırk yıldır tartışılan kanalizasyon
bu Grubun sayesinde başlatıldı. Onun için ben Maliye Bakanımıza teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Ya, belediyeyle ne alakası var? Süloğlu halkıyla…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Neyse, seçimlerden sonra gelirsin konuşursun bakalım
orada.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Edirne Belediyesi CHP belediyesi. Edirne'nin
içme suyu 1,3 trilyon, bu Grup yaptı. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Seni milletvekili de bu Grup yaptı. Seni dönek seni!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Edirne girişi, 3 trilyonluk Edirne girişi yolu AK Parti Hükûmeti
tarafından yapıldı, CHP belediyesine yapıldı.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Tamamlanmadı, tamamlanmadı.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Tamamlandı.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Ödenek yok diye tamamlanmadı. Yalan söyleme.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Ayrıca, Edirne ilimiz Türkiye'deki en kirli illerden birisi. Maliye
Bakanımız, BOTAŞ ve Enerji Bakanlığımızın katkısıyla 2007'de doğal
gaza kavuşuyor. Bu da yine bu Grup sayesinde oldu. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Senin sayende daha da kirlendi Edirne.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- Ahlakını kirlettin, ahlakını.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Siyasi ahlakını kirlettin Edirne'nin.
NECDET BUDAK (Devamla)
- Diğer bir olay: Edirne Belediyesi, CHP belediyesi, yağmur sulama
sistemi bu Grup tarafından yapıldı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bence, burada, hizmet anlamında konuşursak, ben çok daha sıralarım.
Ama, uykunuzu da biraz açmış olduk. Şu var...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sende ahlak zaafı var, ahlak!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Şu var…
Değerli arkadaşlar,
muhalefet milletvekili arkadaşımız, benim milletvekili arkadaşım,
Edirne ile Ankara arasında soğukluk yaratırsanız, bu hizmetleri
daha fazla yapmada biz güçlük çekeriz.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Ne yaptın ki? Ne yaptın?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Sizler burada katkıda bulunursanız, biz daha çok hizmet ederiz.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Senin yapacağın hizmet kalsın zaten. Senden ne hizmet
isteyeceğiz ya? Sen nesin ki, hizmet edeceksin sen?
NECDET BUDAK (Devamla)
- O bakımdan, bu hizmetler...
Bakın, ben size bir
şey söyleyeyim mi...
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sen yapsan yapsan kendine yaparsın! Başkasına ne yapacaksın?
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bakın, ben size bir şey söyleyeyim mi: Cumhuriyet değerleri üzerinden,
manevi değerler üzerinden... Cumhuriyet değerlerimiz, manevi değerlerimiz
hepimizin ortak değerleri.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen hariç!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Ama, bu dönemde, öyle, Türkiye'de bir siyaset oluştu ki, bu değerler
ortak değerler.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- Sen seçimde yaptığın konuşmaları aklına getir!
NECDET BUDAK (Devamla)
- Bunlar üzerinden bedava siyaset bitti. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Eğer ülkemizi seviyorsak,
bayrağımızı seviyorsak, Atatürk'ü seviyorsak, Müslüman'sak, bu ülke
için hizmet edeceğiz ve çalışacağız.
Sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Bunlara "kara parti" diyen sen değil miydin! "Kara parti"
diyen sen değil miydin, kara parti! "Kara parti" diyen sen değil
miydin Necdet? Nasıl oldu da şimdi "AK Parti" oldu? "Kara
parti" diye benimle beraber köy köy gezdin!
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Bizi sattı, yarın sizi de satacak!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
maddenin oylamasından önce, Komisyon Başkanlığının bir söz talebi
vardır. Komisyona söz veriyorum.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
16'ncı maddenin ikinci paragrafının ikinci satırının sonundaki
"ikinci" kelimesinin "birinci" olması gerekiyor.
Düzeltilmesini talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekli not
alınmıştır.
Sayın Karapaşoğlu,
teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17'nci maddeyi okutuyorum:
Yabancı ülkelere yapılacak
hizmet karşılıkları
MADDE 17- (1) Maliye
Bakanı;
a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı
ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir
hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin
öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı
uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan giderler karşılığında
ilgili devletlerce ödenen tutarları,
c) NATO makamlarınca
yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları
için ödenecek tutarları,
aynı amaçla kullanılmak
üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı
kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye
ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Edirne Milletvekili
Nejat Gencan.
Sayın Gencan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NEJAT
GENCAN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne milletvekilleri
arka arkaya konuşma şansını kullandık herhâlde. Ben Necdet arkadaşımızın
söylediklerinin bir kısmına cevap vereceğim ama, bir eleştiri şeklinde
değil, onların yaptıklarının yanında yapamadıklarını söyleyeceğim.
2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin 17'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım
ve Grubum adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları"
başlıklı 17'nci maddede, Maliye Bakanına, ilgili kuruluş bütçelerine
ödenek kaydedilen tutarların yılı içinde harcanmayan kısımlarını
ertesi yıla devretme konusunda yetki verilmektedir. Kısacası,
ilgili kuruluşlara ödeneklerini sonuna kadar harcama konusunda
bir uyarı maddesiyle karşı karşıyayız.
Bütçenin daha verimli
olması açısından, bu şekilde özellik içeren maddeleri bütçenin geneline
yaymalıyız. Aksi hâlde, kurumların bu ödenekleri yıl sonunda kullanma
gibi bir zorunluluk içerisine girdiğini görmekteyiz.
Hükûmetin 2007 yılı
içerisinde gerçekleştirmeyi öngördüğü harcamaları gösteren
2007 yılı bütçesinin görüşmelerini tamamlayarak bitirmek üzereyiz.
Ne yazık ki, bu bütçenin
de, hiçbir reform içermediği, son dört yıldır yapılan bütçelerin devamı
niteliğinde olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bu bütçenin de neresinden
tutacağımızı bilemiyorum. İşte size kayıp bir yıl daha önümüzde.
2007 yılı bütçesi ülkemiz
için hayati önemde olan, sosyal ve ekonomik altyapının geliştirilmesi
ve yenilenmesi, öncelikli yatırımların gerçekleştirilmesi, tarımda
yeniden yapılanma, sosyal sektörlerde hızlı gelişme, istihdamın
artırılması, bölgesel kalkınma gibi konuları dışlayan, bunların
gerçekleşmesinde oldukça yetersiz kalan bir bütçedir.
2007 yılı bütçesinde,
bütçe giderleri için 204,9 milyar YTL ödenek ayrılırken, bütçe gelirleri
188,2 milyar YTL olarak tahmin edilmektedir. En iyi ihtimalle bütçemiz
2007 yılında 16,7 milyar YTL açık verecektir. Faiz dışı bütçe fazlası
ise, 36,2 milyar YTL olarak öngörülmektedir.
İşte, size, yatırımları
kesin, bütçeyi kısın, harcamaları durdurun, önce benden aldığınız
borçları ve faizlerini ödeyin diyen IMF etkisiyle hazırlanmış bütçe
rakamları. Son beş yıldır IMF gözetiminde ve onayı alınarak hazırlanan
bütçelerin değişmez ilkesi budur: Yüzde 6,5 faiz dışı fazla hedefi.
Yeni bütçede faiz ödemelerinin dışında kalan ödeneklerden de yüzde
6,5 oranında bir kesintiyle para artırmak, tasarruf etmek zorundayız.
Bunu nasıl yapacaksınız?
Harcamaları kısacaksınız, yatırımları, zaten olmayan yatırımları
kısacaksınız, hatta ve hatta emeklinin maaşını, sağlık ve eğitim giderini,
beslenmesini azaltacaksınız. Bunlar da yeterli olmayacak, değerli
arkadaşlar, yeni vergiler ve zamları devreye sokacaksınız. Bütçenin
gelir kaleminin temelini oluşturan vergi gelirlerindeki artış
hedefinin enflasyonun 2 katı düzeyinde olması, yeni vergi artışlarının
en somut göstergesidir. Elektriğe zam, doğal gaza zam, mevcut vergi
oranlarında artış ve de yeni vergiler bizleri beklemektedir. Şimdi
bu zamlara karşı çıkacaksınız. Sakın karşı çıkmayın.
Bu zamların dışında,
sizlere, bütçenin ilginç bir gelir kaleminden bahsetmek istiyorum:
Devlet, 2007 yılında 3,2 milyar YTL ceza kesecek, yani, gelir kalemine
konulan bir ceza kalemi. Dikkat edin, ilgili birimler, her gün aldığı
bir emirle göreve çıkacak, bugün bu kadar ceza kesilecek diye emirler
yağdırılacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanımızın 6 Ocak 2003 tarihli Milliyet
gazetesinde yayınlanan ifadeleriyle sizlere seslenmek istiyorum:
Sayın Maliye Bakanımız şöyle diyor: "Biz, vergi adaletini sağlamak
istiyoruz. Verginin adil, oranlarının makul olmasını istiyoruz.
Ancak, dolaysız vergiler yüzde 30'lara düşmüş, buna karşılık dolaylı
vergiler yüzde 70'lere çıkmıştır. Dolaylı vergilerin oranının yüzde
70'lere çıktığı bir ülkede vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün
değildir. Bu çarpık yapıyı düzeltmek mecburiyetindeyiz. Bu yapı
değişmedikçe hedeflere ulaşmak çok zor. Bu nedenle, gerçekleştireceğimiz
vergi düzenlemeleriyle öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı
amaçlıyoruz." Bu sözler Maliye Bakanımıza ait. Sayın Bakanım,
Avrupa Birliğinde dolaylı vergilerin oranı yüzde 50 civarı. 2007
yılı bütçesinin dolaylı vergileri yüzde 72. İşte, 2003'te söylediğiniz
vergi adaleti 2007 yılında bu şekilde uygulanıyor!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son dört yıldır yapılan bütçelerde olduğu gibi
2007 bütçesinde de yatırım kalemlerinde azalmalar devam ediyor. İstihdamı
artırmak için kamu yatırımlarının mutlaka artırılması gerekir.
Özel sektörün yatırım yapmasını beklemek yeterli değildir. Özel
sektörün 2006 yılındaki yüzde 14'lük yatırım artışına karşın 2007
yılındaki yatırım artışı, iyimser bir bakış açısıyla, sadece yüzde
6 olarak öngörülüyor. 2006 yılındaki kamu yatırımının yüzde
1,2'lik artışı sizce yeterli midir? Ülkemizdeki yüzde 10'ların üzerindeki
işsizliği bu şekilde mi gidereceğiz?
Yatırımcı kuruluşların
bütçeleri de düşürülüyor. Faiz ödemelerinin 52,9 milyar YTL'yi bulduğu
2007 yılı bütçesinde, 2006 bütçesinde 12,4 milyar YTL olan yatırım
bütçesi 2007 yılında 12,1 milyar YTL'yle sınırlı tutulmuştur. Bayındırlık
Bakanlığı bütçesi yüzde 5,3; Ulaştırma Bakanlığı bütçesi yüzde
19,2; Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi yüzde 14, Sağlık Bakanlığı
bütçesi yüzde 12 oranında düşürülmüştür. Bu konuyu halkımızın takdirine
bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne kadar Hükûmet adına konuşan bakanlar ve milletvekilleri
"seçim ekonomisi uygulanmayacak" deseler de bu bir seçim
bütçesi ve seçim sandığının ipuçlarını bu bütçede görmekteyiz. Yeni
sosyal güvenlik sisteminin finansmanı için 31,6 milyar YTL, köylerin
ve küçük belediyelerin altyapılarının desteklenmesini amaçlayan
KÖYDES ve BELDES projeleri için 2,3 milyar YTL, ayrıca mahallî idarelere
ve fonlara 17 milyar YTL ödenek ayrılmıştır. Bunlar iyi gelişmeler.
Umarız, bu kaynaklarla yapılacak projelerin uygulanması konusunda
objektif kriterler hayata geçirilir. Seçim yatırımı harcaması
ve yandaşlara kaynak aktarımı şeklinde hayata geçirilmemesini
diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2006 bütçesinde 1 milyar YTL olan yedek ödenek tutarının
2007 bütçesinde 2,3 milyar YTL'ye çıkarılmasını dikkatlerinize
sunmak istiyorum. Artış oranı yüzde 130. Bu bütçede bundan başka bu
şekilde artırılan hiçbir kaynak yok. Bu yedek ödenek, Maliye Bakanlığına,
kime isterse, nereye isterse kullanmak üzere tahsis ediliyor. Tabii
"bunun seçimle uzaktan yakından ilgisi yok" diyeceksiniz,
ama, az önce Rasim arkadaşımın söylediği ve Maliye Bakanımızı
överek cevap veren Necdet arkadaşımın konuşmalarını, ben, burada
bir daha hatırlatmak istiyorum. Bunun bundan farklı kullanılmayacağını,
ben de buradan bir daha söylemek istiyorum. Hep birlikte göreceğiz,
özellikle bu ödeneğin kullanılmasında vücut dilinden anlama kriteri
esas olacaktır.
2007 bütçesi de ne yazık
ki, esnafımıza umut vermiyor, hayal kırıklığı ve umutsuzluk veriyor.
İşte bu bütçeden esnafa en büyük müjde, 2007 yılının en büyük özelleştirme
hedefi olan Halkbank'ın blok satışıdır. Takdiri esnafımıza bırakıyorum.
Esnafımız, günü geldiğinde gerekli cevabı verecektir.
Seçim bölgem Edirne'de
esnaf kan ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor, sanayici kan ağlıyor, işsizlik
almış başını gitmiş, gençler umutsuz, iş imkânı yok. Edirne ilimiz, sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasında on altıncı sırada olduğundan, kalkınmada
öncelikli iller arasında yer alamadı, alması da mümkün değil. Yatırımlardan
hak ettiğini bu yüzden de alamıyor, fakat bazı ilçelerimizdeki gelir
seviyesi Türkiye ortalamasının çok altında, hatta bin doların da
altında. Bunu Necdet arkadaşımız bizden daha iyi biliyor. Bu çerçevede,
il bazında kalkınmada öncelikli iller arasına giremiyorsak, o zaman
sınıra yakın il veya ilçeler bazında kalkınmada öncelikli statüde
değerlendirilmek istiyoruz Edirne olarak. Bu durumun göz ardı edilmesi
yetmezmiş gibi, ilave olarak, sınır kenti olan Edirne'de sınır ticareti
yasaklandı, yapılmıyor. Yetmezmiş gibi, yurt dışına çıkışlarda
harç uygulaması tekrar geldi. Yetmezmiş gibi, yurt dışına çıkışlarda
haftalık ve onun benzeri sınırlamalar geldi. Edirne halkı şaşkın.
Neden cezalandırıldığını anlamaya çalışıyor, bir türlü anlam veremiyor.
Sanayicimiz, ticaret erbabımız hareket kabiliyetini yitirmiş
bulunmaktadır. Bölgemiz, ülkemiz ekonomisini olumsuz yönde etkileyen
bu etkenlerden dolayı etkilenmektedir. Kişilerin seyahat etme
özgürlükleri ihlal edilmektedir.
2007 yılı bütçesinde
tarımsal destekleme tutarı 5,2 milyar YTL'dir. Tarımsal desteklemenin
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,84'tür. Bu oran, Avrupa Birliği
ülkelerinde yüzde 2 ve 3 düzeyindedir. Çiftçimiz geçmiş bütçelerde
olduğu gibi 2007 bütçesinde de desteksiz, korumasız bırakılmıştır.
AB ülkelerinin kendi çiftçisine vermiş olduğu destek, bizim çiftçimize
verdiğimiz destekten yaklaşık 20 kat daha fazladır.
Dünyada kendi kendine
yeten ülkelerden biri olan Türkiye'yi, artık, kendi kendine yetemez
noktaya getirdiniz. Şimdi, kendi kendini besleyemeyen bir ülke
hâline gelen bir Türkiye var. 1980 yılından günümüze tarım ürünleri
ithalatı yüzde 58 oranında artmıştır. Değerlendirme yaparken bu
hususları da göz önünde bulundurmanızı istiyorum. Tarım sektörünün,
eğitim ve savunma gibi, bir ülkenin geleceği açısından stratejik
öneme sahip olduğunu göz önünde bulundurma zorundasınız. Tarım kesiminde
çalışan nüfusumuzun ürettiği ürünün tarlada kalmasına neden olacak
fiyat politikalarını uygulayarak tarım kesiminin bu kadar fakirleşmesine
seyirci kalmayacağız.
Evet, değerli arkadaşlar,
burada bazı kriterler var, onları burada okumayacağım, ama ben sadece
çeltik konusunda Necdet arkadaşımız 2002 yılından bu yana Edirne
ilimize ödenen destekleme paylarının çok yüksek miktarlarda olduğunu
söylüyor. Yani, 50 trilyondan 100 trilyon civarına çıktığını söylüyor.
Ama ben sadece çeltikte Edirne ekonomisinin, yani Edirne ilinin 35-40
trilyon, sadece bu seneki fiyatlardan dolayı kaybettiğini söylemek
istiyorum. Yani, vermiş olduğunuz 100 trilyonun bu çiftçinin cebinden
tüccar veya satışta nasıl alındığının hesabını sizler vereceksiniz.
NECDET BUDAK (Edirne)
- Çeltik fiyatı yükseldi, 750-800 oldu.
NEJAT GENCAN (Devamla)
- Şimdi yükseldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet, bu yüz kızartıcı yoksullaşma tablosu karşısında
konuşmak yerine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gencan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NEJAT GENCAN (Devamla)
- Bitiriyorum Başkanım.
…utanmalı ve siyaseten
gereğini yapmalıdır. Halkımız 3 Kasım 2002 seçimlerinde oy verirken,
gelir dağılımında adalet, siyasetin yeniden yapılandırılması,
dokunulmazlıkların kaldırılması, yolsuzluklarla mücadele edilmesi,
toplumsal gerginliklerin ortadan kalkması gibi en temel konularda
değişim istiyordu. Fakat, 2007 yılına geldiğimizde, Hükûmet, Avrupa
Birliği dayatmaları dışında Türkiye'yi normalleştirecek hiçbir
gelişmenin altına imza koymamıştır. Olası bir erken seçimde değişim
kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin bir yıllık yatırım beklenti, gelişme,
büyüme umutlarını içeren 2007 bütçe yasa tasarısının umut vermediğini
üzüntüyle ifade ediyor, ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızın…(AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Kim izler bu saatte?
NEJAT GENCAN (Devamla)
- Varsa, varsa. Biz erken saatlerde olacağı için öyle düşündük.
…yaklaşmakta olan yeni
yıl ve Kurban Bayramı'nı kutluyor, sizleri de saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gencan.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 17'nci maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
yaklaşık, herhâlde on saat, on beş saate yakın bir süredir…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bir o kadar daha olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- On beş saate yakın bir süredir bütçe üzerinde görüşmelere devam
ediyoruz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- On yedi saat…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Herhâlde on yedi saat olmuş, bir on saat daha bir süremiz var. Bu sürede,
değerli milletvekili arkadaşlarımız ve bizler gerçekten konu hakkında
faydalanmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bir bütçenin bütçe olabilme özelliği, en temel özelliği istikrarlı,
kararlı ve rakamlarının yıl sonunda tutmasıyla doğru orantılıdır.
Daha önceki maddelerde yaptığım konuşmada, bugüne kadar, 1983'ten
2006 yılına kadar yapılan bütçeler içerisinde hiçbir hedefin gerçekleşmediğini
veya gerçekleşmeye yaklaşan bütçeler olmasına rağmen, 2003 yılından
itibaren yapılan bütçelerin tamamen hedeflerin altında ve kamuoyuna,
piyasaya, bu bütçeyle ilgilenen bütün kurum ve kuruluşlara güven
verdiğini ifade etmiştim.
Değerli arkadaşlar,
2002 yılı sonu itibarıyla rakamlara baktığımızda, kamu kesiminin
borçlanma gereğinin 2001 ve daha önceki yıllarda yüzde 20'lere doğru
gittiğini, yanlış hatırlamıyorsam, 2001 yılında yüzde 17, 2002 yılı
rakamları burada, gayrisafi millî hasılanın yaklaşık yüzde 13'ü… 2003'ten
itibaren kamu kesimi borçlanma gereğinde bir iyileşmeyle karşı
karşıya kalıyoruz. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın yüzde
4,7'si, 2003 yılında 9,4'ü, 2004 yılında yüzde 4,7'si ve 2005 yılında
yüzde 0,9'u, yani, yüzde 1'den daha aşağı bir oranda kamu kesiminin
borçlanma gereği olmuş. 2006 yılı önemli bir yıl. 2006 yılı bütçesi,
hakikaten ilk defa kamu net borç ödeyicisi hâle gelmiş. Kamu kesimi
borçlanma gereği, 2006 yılında, ilk defa eksiden, yani, teknik deyimle
baktığımızda, şimdiye kadar saydıklarımı artı olarak varsayarsak,
ilk defa 2006 yılında kamu kesimi borçlanma gereği olmamış, inşallah,
yıl sonu rakamlarını belki bir ay sonra alacağız, yıl sonu rakamlarının
kamu kesimi borçlanma gereğinin yüzde 3'ler civarında eksi olduğunu,
borçlanma ihtiyacının olmayacağını göreceğiz.
Değerli arkadaşlar,
31 Aralık 2006, mübarek Kurban Bayramı. Bu vesileyle, tüm Türk milletinin,
İslam âleminin mübarek Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum, bütçemizin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Çakır, buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum:
2007 yılı bütçesini incelediğimizde, Edirne'nin Hamzadere Barajı'yla
ilgili 4 milyon YTL'lik bir ödenek ayrıldığı görülmektedir. Sayın
Bakanın, yıl içerisinde bu ödeneği artırmaya yönelik bir projesi,
planı var mıdır?
İki: Yine, Enerji Bakanlığının
bütçesi Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken sormuş olduğum soruya
verilen cevapta, Edirne'nin giriş yoluyla ilgili, ihalesi tamamlanmış,
altyapısı yapılmış, ödenek bulunduğunda bu yolu tamamlayacağız
şeklinde bir yanıt aldım. Sayın Bakanın, bu yolun tamamlanmasına
yönelik ödeneğin bulunmasında gayretleri olacak mı?
Bir de, Sayın Bakana
sormak istiyorum: Hükûmetiniz, acaba, milletvekillerine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Sayın Çetin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Günaydın Sayın Bakanım. Hoş geldiniz. İlk maddede sormuştum, yanıt
alamamıştım. Geçtiğimiz hafta, buradaki konuşmanızda "Ücretlilerin
fiş ve fatura toplama zulmüne 2007 yılında son vereceğiz." demiştiniz,
ama, 20 Aralık 2006 tarihli Resmî Gazete'deki 259 sayılı tebliğinizle
fişlerin toplanmasına ilişkin önemli ipuçlarını veriyorsunuz ve
yayımladınız. Yani, ücretliler 2007 yılı içerisinde fiş toplayacak
mı toplamayacak mı? Birinci sorum bu.
İkinci sorum da, yine,
kasım ayının ilk haftasında, Sayın Başbakan özel iletişim vergisi
oranının yüzde 25'ten yüzde 20'ye düşürüleceğini söylemişti. Aynı
konu Ulaştırma Bakanınca da açıklanmıştı. Şimdi, bakıyoruz, abone
olanlardan alınan özel iletişim vergisinin yüzde 7,8 artırılarak,
2007 yılı için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Aralık
2006 tarihi itibarıyla IMF'ye olan borcumuz ne kadardır, 2002 yılı sonu
itibarıyla ne kadardı?
2002 yılında kurulan
şirket sayısı ile kapatılan şirket sayısı nedir? 2006 yılında yine
kurulan şirket sayısı ile kapatılan ne kadardır?
Araştırma projelerine
verilen destek… 2002 yılı ile 2006 yılını mukayese eder misiniz?
Son olarak, çiftçimize
toplam tarımsal destek ödemesi 2002'de ne kadardı, 2006'da ne kadar olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2005 yılında bütçe gelir
ve gider rakamlarının bütçe kapsamındaki kurumların gelir ve giderlerini
yansıtmadığı bilhassa Cumhuriyet Halk Partili sözcüler tarafından
dile getirildi. Uygulanan ekonomik programın hedeflediği faiz
dışı fazlaya ulaşmak için, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, merkezî
kurumlar kamu hesaplarını bilinçli bir şekilde eksik gösteriyorlar
ifadesi dile getirildi. Bu işlemler, bazı giderlerin tahakkuk ettirilmeyip
bekletilmesi ve ertesi yıllara devredilmesi suretiyle olduğu
gibi, çıkarılan çeşitli torba yasalara konulan hükümlerle gelir
ve giderlerin bütçeye ilişkilendirilmeksizin muhasebeleştirilmesi
şeklinde de olmaktadır. Birinci duruma en iyi örnek, sağlık harcamaları,
müteahhit borçları ve KİT görev zararları olurken, ikinci duruma
örnek ise, emeklilere vergi iadesi, çeşitli KİT'lere veya kamu kurumlarına
yönelik düzenlemeler iddiası yer aldı. Bunlara katılıyor musunuz
katılmıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Keskin, buyurun
efendim.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, serbest bölgelerin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunlardan sağlanan ülkeye yıllık katkı ne kadardır? Bunları geliştirmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keskin.
Sayın Anbarcıoğlu,
buyurun.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, biraz
önce muhalefetten bir arkadaşımız, CHP'li belediyelere yardım etmediğinizi,
diğer partiden, bilhassa AK Partili olan belediyelere yardım ettiğinizi
söyledi. Eğer bu doğruysa, Bursa'nın CHP'li Belediye Başkanı olan Harmancık
ilçesine yardımı kim yaptı? Aynı şekilde, Göynükbelen beldesi,
CHP'li bir belediye başkanımız vardır, oraya da sizin para gönderdiğinizi
biliyoruz. Şu fotoğrafta da göreceksiniz, CHP'li Belediye Başkanı
bana bu sene plaket verdi. Bunları siz göndermediyseniz, kimin tarafından
gönderildiğini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Çakır,
"Edirne Hamzadere Barajı'yla ilgili olarak ayrılan ödeneğe
ilaveten başka ödenek de verilecek mi?" diye soruyor. Hamzadere
Barajı, Trakya için fevkalade önemli bir baraj. Sayın Necdet Budak'ın
anlattığına göre, yıllardan beri de çivi çakılmamış bir baraj; fakat,
Edirne'de, Trakya'da o baraj büyük çapta sulama olarak kullanılacak
ve yüz binlerce hektar alan sulanacak burada ve oradaki sulamalar
normal, arpa buğday gibi geleneksel mahsullerin değil, pirinç gibi
sanayi ürünü, yani, daha değerli ürünlerin yetişmesine sebep olacağı
için fevkalade de verimli bir baraj ve Hükûmetimiz de bu barajın yapımına
önem ve öncelik veriyor. Dolayısıyla, aynen 2006 yılında olduğu gibi,
Hamzadere Barajı'nın inşaatını daha ileri safhalara getirmeleri
için Hükûmet elinden geleni yapacaktır bu konuda. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Edirne giriş
yolunun yapılıp yapılmaması meselesi. Karayollarına ait olan
yollar Karayolları tarafından, bir defa, yapılır. Ama, büyükşehir
ve diğer belediyelere ait yolları da belediyeler bize yaptırmaya
kalkmasınlar. Her belediye kendi şehir içi yolunu kendisi yapar.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- O yol da Karayollarına ait Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Eğer Karayollarına aitse o yol, hiç şüpheniz
olmasın, o yol yapılır. Ama, belediyeye aitse, belediye kendi vazifesini
iyi bilsin ve o yolunu yapsın.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- Karayollarına ait, Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Karayollarına ise, Karayolları yapar onu,
hiç merak etmeyin.
NECDET BUDAK (Edirne)
- Yaptık, bitti Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, belediyeyle ilgili burada bir sürü şeyler
söylediniz Sayın Çakır. Şimdi kalkılıyor, devletin vergisi ödenmiyor,
vergiler ödenmiyor, kalkılıyor, efendime söyleyeyim, başka işler
de yapılmıyor... Devlet de vergisini alacak, ister belediye olsun,
ister başka şey olsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- AKP'li belediyelerden alıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Vergiler alındığı zaman, "Haciz geldi, şu
geldi bu geldi…" Devlet vergisini alır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
- AKP'li belediyelere haciz gönderiyor musunuz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ödemezse, devletin alacağı yolu vardır, ona
göre uygun olarak alır. Yok, AK Parti belediyesi, yok CHP belediyesi
gibi lütfen ayrımcılık yapmayın.
O Edirne'ye içme suyunu
şu AK Parti Hükûmeti, şu grup yapıyor, Devlet Su İşleri yapıyor. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Necdet Bey açıkladı.
NECDET BUDAK (Edirne)
- Yaptık, teslim ettik.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yani, çok isterseniz bir daha gelir bir daha
açıklar. Edirne Milletvekili olduğu için o bilir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- İyi talebe yetiştiriyorsunuz! Vallahi benziyor sana!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, çok şükür size benzemiyor yani, bize benziyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bize benzemediği için sizin tarafa geldi. O karakterler bize lazım
değil.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Çetin… Bir soru sordun Sayın Çetin, bir
dakika, dinle de onu cevaplandırayım.
Bakın, "Ücretliler,
2007'de fiş toplayacak mı toplamayacak mı?" 2007 yılında ücretliler,
vergi iadesi için fiş toplamayacak, bu kesin. Ama, şimdi, tebliğ, mevcut
durumu açıklıyor. Bununla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısı
Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Yasa tasarısı kanunlaştığı zaman,
zaten otomatikman -orada da belirtiliyor- 2007'de vergi iadesi almak
için fiş toplanmayacak. 2006'da toplanılan fişlerin vergi iadeleri
2007 yılında yapılacak, ama 2007 yılında ayrıca onun için toplanmayacak,
çünkü 2008 yılında asgari geçim indirimi tatbik edilecek.
Sayın Işık, önce size
teşekkür ediyorum ve takdirlerimi sunuyorum, ekonomiyle ilgili
can alıcı güzel sorular soruyorsunuz. Ama, son olarak sorduğunuz bu
rakamlara dayalı soruları yazılı olarak cevaplandıracağım,
onu, müsaadenize sığınarak yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım
teşekkür ediyorum, süre tamamlandı.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18'inci maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlara
ilişkin işlemler
MADDE 18- (1) Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe
olarak yıl içinde elde edilecek imkanların Yeni Türk Lirası karşılıklarını
Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye
gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan
veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla gelecek
her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin
ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut
veya yeniden açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri
yapmaya,
c) 2007 yılı içinde
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım
yoluyla veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini,
bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını
da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2) Türkiye - Avrupa
Birliği mali işbirliği kapsamında sağlanacak mali imkanların
karşılığı olarak ilgili idare bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik
sınıflandırma kodlarında yer alan tutarların Ulusal Fona ödenmesine
ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete
tahsis edilemez. Ancak, bu tutarlardan ödeme esnasında kur farkı nedeniyle
oluşan fazlalıklar ve ilgili projeler için harcanamayan kısımlar,
Ulusal Fon hesaplarında tutulmaya devam edilir ve gerektiğinde bu
Kanun kapsamındaki diğer idarelere ait projelerin eş finansmanı
için kullanılabilir. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman planlamasına
uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci fıkra uyarınca
Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802 sayılı Kanun
kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde
kullanılır.
(4) Mali işbirliği
kapsamındaki projelerin yürütülmesine ilişkin çerçeve anlaşmada
öngörülen nedenlerle Avrupa Komisyonuna iadesi gereken hibe,
kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı,
Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden
aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Yalova Milletvekili
Muharrem İnce.
Buyurun Sayın İnce.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sabahın bu
saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki rakamlara
bakarak farklı şeyler söylemek mümkün. Nasıl ki "Sirkeci"
diye yazıp "Sirkeci" diye de okuyabilirsiniz, "sirkeci"
diye de okuyabilirsiniz, "Ödemiş" yazıp "Ödemiş"
diye de okuyabilirsiniz, "ödemiş" diye de okuyabilirsiniz.
Farklı şeyler anlaşılır bunlardan.
Biliyoruz tabii ki
bütçeler, bilinen yasal gelirlerden oluşur, fakat zaman zaman da
bunların içinde "hibe", "bağış" adı altındaki yardımlar
da gelir olarak kaydedilir. Bu 18'inci madde de Maliye Bakanına bu
yetkiyi veriyor. Bence belki de bu Meclisin en fazla tartışması gereken
konulardan birisi bu, çünkü uluslararası alanda bu bağışlar, hibeler
bu kadar masum olmaz. Bunları önce borçlandırırlar, sonra borcun
bir kısmı hibe olur, bir bakarsınız ki faizi hibeyi geçmiş. Yani, avlanması
gereken kuşun önüne konulan yem gibidir bazen. Hepimiz hatırlayalım,
Osmanlı'yı Kırım Savaşı'na nasıl sürdüler? Dediler ki: "Buyur
gir savaşa." "Paramız yok" dedi Osmanlı. "Aha sana
para" dediler. Böyle borçlandık, böyle battık biz.
Değerli arkadaşlar,
bir ülke için böyle baba ülkeler vardır, milletler için de baba bakanlar
vardır, baba baba satanlar. İşte, derler ki bir ülkeye: "Bak,
biz, baba bir ülkeyiz, size yardımda bulunuyoruz, bağışta bulunuyoruz."
Ülkelerin içinde de yoksullara yardım eden babalar vardır tıpkı bu
yoksul ülkelere, gelişmemiş ülkelere yardım eden baba ülkeler gibi.
Değerli arkadaşlar,
burada dikkatli olmalıyız. Hepimiz biliyoruz ki kimse kimseye bedava
para vermiyor. Bu noktadan sonra, mademki sabahın bu saatinde bir
bütçeyi tartışıyoruz, bu rakamları bir de biz okuyalım. "Sirkeci"
mi diyeceğiz, "sirkeci" mi diyeceğiz, buna bir bakalım.
Sayın Bakan, siz, dört
yıllık iktidarınızda kamu borç stokunu yüzde 102,2 artırdınız ve
180,2 milyar dolara çıkardınız. Bu ülkenin toplam borç stokunu yüzde
70,5 artırdınız ve 373,9 milyar dolara çıkardınız.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hocam uzmanlık alanında konuş.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Toplam dış borcumuz yüzde 48,7 arttı.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Şiir oku, şiir.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Cari açığımız 1,5 milyar dolardan 34 milyar dolara çıktı. Bu ülkedeki
yabancıların bankacılık sistemindeki payı yüzde 31, sigorta sistemindeki
payı yüzde 44'e çıktı. 25 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız, bunun
içindeki yabancıların payı 10 milyar dolar.
TMSF'nin 6 milyar dolarlık
satışındaki yabancıların payı 4,3 milyar dolar. Kırk sekiz ay boyunca
rantiyeci kesime 129,1 milyar doları aktardınız. Yani, faize aktardığınız
buradaki para günlük 90 milyon dolar. Gerçek işsizlik oranı yüzde
16. İşte, böyle bir noktada bir bütçeyi tartışıyoruz. Bu bütçenin
içinde işçi yok, çiftçi yok, köylü yok, esnaf yok.
Peki, değerli arkadaşlar,
bu Parlamentonun sürekli olarak çok çalıştığını söylüyorsunuz,
bence de çok çalışıyor, ama biraz boş çalışıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Uyuyanlar var, baksana uyuyorlar.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- İşte size bir örnek vermek istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Uyuyorlar arka tarafta.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Kimseyi ilgilendirmiyor o.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, biz, bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Anayasa Mahkemesine 88 dava açtık.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Niye ilgilendirmiyor, Meclisin itibarı söz konusu.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sana ne?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Ben milletvekiliyim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Sen milletvekiliysen, burayı idare etme yetkisi sana ait değil.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
Sayın İnce, Genel Kurula
hitap ediniz. Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, neden boş çalışıyoruz dedim? Bakınız,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine 88 dava açtık.
Anayasa Mahkemesi bunların 37'sini görüştü. Görüştüğü 37 dava içerisinden
30 tanesini kısmen ya da tamamen iptal etti. Yani bizim açtığımız
davaların içinde Anayasa Mahkemesinin görüşüp karara bağladıklarında
yüzde 82'sinde, yüzde 83'üne yakın Cumhuriyet Halk Partisi haklı bulundu.
Yani, bu 88 tane açtığımız davanın görüşülen 37 tanesinin yüzde
82 oranında Cumhuriyet Halk Partisi haklı bulunmuşsa, bu Parlamento
tarihinde bunun bir başka örneği yok. Demek ki siz Cumhuriyet Halk
Partisinin sözcülerinin bu yasalar burada görüşülürken eleştirilerini
dikkate almış olsaydınız, bu 30 tane iptal gerçekleşmemiş olacaktı,
bunları burada tekrar tekrar tartışmamış olacaktık, belki de bugün
bu bütçeyi görüşürken çoktan evimize gitmiş olacaktık. Boş çalışıyoruz
dememizin nedeni bu.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Boş çalıştırıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Anayasa Mahkemesini biz mi çalıştırıyoruz? Sayılardan bahsediyorum,
hâlâ diyorsunuz…
Değerli arkadaşlar,
bakınız, bir de şuradan bakalım: Bütün iktidarlar iyi niyetle gelirler,
bütün iktidarlar gelirken bu ülkenin sorunlarını çözmek isterler.
Tabii ki siz de böyle geldiniz. Tabii ki siz de ülkenin sorunlarını
çözmek için geldiniz. Halkı siz inandırdınız, halk sizi iktidar yaptı.
Ama kendi arkadaşlarınız size ne diyor şimdi? Kendi arkadaşlarınız,
sizinle aynı dünya görüşünü paylaşan köşe yazarları diyor ki, arkadaşlar
diyor, siz halkın içinden çıkma insanlardınız, ama diyor, artık ciplere
biniyorsunuz, sakallarınızı kestiniz, orman içindeki kaçak villalarda
oturuyorsunuz diye kendi arkadaşlarınızdan eleştiri alıyorsunuz.
CAHİT CAN (Sinop) - Cipe
binmek günah mı?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben size şunu söylemek istiyorum…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Kim oturuyor orman içinde kaçak villalarda?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bir kısmınız, hepiniz değil tabii.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- İsmini söyle.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Şiir oku dedin de Halil Bey, sana bir şiir okuyayım, bak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Ben demedim şiir oku diye.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Sen dedin.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hayır, ben demedim.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse/Her derede bir değirmen,
eğer suyu gelirse/Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse/Güzel
gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse. (CHP
sıralarından alkışlar)
Beğendin mi?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Ben
demedim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yine şunu
söyleyeyim: 70'li yıllarda moda bir şarkı vardı: "Ezilen Türk halkı/Ezen
siz/Konu/Bal gibi bilirsiniz." diyordu. Siz de benim ne demek istediğimi
bal gibi bilirsiniz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Sayın
Hocam, şiirden siz, ekonomiden ben anlarım.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
yine bu noktada, Sayın Bakana da bir konuyu hatırlatmak istiyorum:
Yıl 2004 10 Mart. Sayın Bakan, Sayın Unakıtan, siz, İzmir Ekonomi Üniversitesinde
düzenlenen "Enflasyon Muhasebesi Paneli"ne katılıyorsunuz
ve orada şu sözleri ediyorsunuz: "Efendim, seçimden önce zam yapılmazmış.
Yahu milleti kandırmaya çıkmadık ki. Göreceksiniz, seçimlerden
sonra da zam falan olmaz. Artık Türkiye değişti, şeffaflaştı."
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Doğru.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Doğru.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- "Bizde ne varsa öylece hepsini söyleyeceğiz. Milletimiz bilsin,
ona göre de önlemini alsın. Biz, ne aldanan, ne aldatan olacağız."
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Doğru.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Doğru. Yanlış neresinde bunun?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bunu dediniz mi?
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Yanlış neresinde bu cümlenin?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bak, tekrar edeyim Sayın Bakan. "Göreceksiniz, seçimlerden
sonra da zam falan olmaz."
CAHİT CAN (Sinop) - Oldu
mu?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Oldu mu olmadı mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Olmadı.
CAHİT CAN (Sinop) - Olmadı.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- İki senedir hiç zam yapmadınız?
CAHİT CAN (Sinop) -
Yapmadık.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Memur maaşlarına yaptık.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Kim aldanan, kim aldatan, ben size bunu buradan aktarmış olayım.
Yine, arkadaşlar, bakınız,
bir başka konu: Hepimiz bunda sorumluyuz, siz daha fazla sorumlusunuz.
Şimdi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'na 369 trilyon
lirayı ne yaptık?
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Sen uyuyup da mı geldin?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bir kısmını, 160 trilyonunu taşımalı eğitime…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Bak, Muharrem, yanlış kâğıt okuyorsun, kâğıtları karıştırdın.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- 209 trilyonunu da ilköğretim…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerçekten karıştırdın.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Çelik, lütfen…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Karıştırdın, söylediklerin birbiriyle tamamlanmadı.
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen… Hatibe müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Sayın Çelik, ben ne konuştuğumu biliyorum.
369 trilyonu vereceğiz.
209 trilyonu nereye? İlköğretimin kitaplarına. Bakın, arkadaşlar,
sadece şunu söylüyorum size: Ben ısrar ettim bu kürsüden, biliyorsunuz,
Sayın Başbakandan da randevu istedim. Hâlâ bekliyorum, vermedi, vereceğini
de tahmin etmiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Her isteyene randevu mu verecek Başbakan yani!
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ben, her isteyen birisi değilim. Ben, 550 tane milletvekilinden
birisiyim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sen her isteyensin. Nesin?..
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ama, sana bu aralar randevu vermeyeceğini söyleyebilirim. (Gülüşmeler)
Ondan çok eminim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sen kimin adına konuşuyorsun ya? Kimsin sen?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Sen benim adıma konuşuyorsan, ben de senin adına konuşurum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Arkadaşlar, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Sen bu aralar kapının önünde fazla gez bak, seçim yaklaştı. Ben sana
onu söyleyeyim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Ben gezmem, âdetim değil. Hepsi bilir.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bakın, ben size…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O sana mahsus.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ben size sadece şunu söyleyeyim: Bu bedava dağıtılan kitaplarla
ilgili bu kürsüye her çıktığımda, konuyla ilgili bunu söylemeye
devam edeceğim. Ben diyorum ki: Bu kitaplarla ilgili ihaleye çıkılırken
bir teknik şartname var. Teknik şartnamede diyor ki: Amerikan Bristol
karton olacak, sıcak tutkal olacak, şöyle cilt olacak… Şöyle şöyle diyor,
sayıyor.
Bakın, ben…
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Ne kadar güzel?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Evet, çok güzel.
Ben iddia ediyorum
-bakın, iftira atıyorsam beni mahkemeye versin Sayın Bakan- teknik
şartnameye uygun değildir bu kitaplar. Fakir fukaranın parasından…
Fakir fukaraya kitap alalım. Hep birlikte alalım. Önceden de, zaten,
yoksul aile çocukları için millî eğitim müdürlerinin yüzde 5, yüzde
10 bir kontenjanı vardı. Gelin, bunu yüzde 30 yapalım, 40 yapalım,
50 yapalım. Ama, ayda 100 milyar lira geliri olan insana bedava vermeyelim
bu kitapları, parasıyla alsın.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Siz gelince öyle yaparsınız.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Ama, diyorum ki: Daha da önemlisi, bu kitaplar…
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Bunu daha önce konuştun sen!
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bu madde burada da var da onun için.
Bu kitaplar teknik
şartnameye uygun değildir.
Ben, size, bunları,
ısrarla burada söylemeye devam edeceğim. Siz de, tabii ki, burada,
bu kürsüye çıkıp, bu ülkedeki işsizlerin, yoksulların, köylülerin,
emeklilerin, küçük esnafın gözünün içine baka baka hormon yedirilmiş
rakamları anlatacaksınız. Rakamları doğru konuşalım. Rakamlar
yalan söylemez, ama, rakamlara yalan söyletilebilir. Bunu hepimiz
biliyoruz. Hormonsuz rakamları burada konuşalım. Bu halk, belki
de sabahın köründe… Tabii ki bizi burada izlemiyor olabilir büyük
bir çoğunlu. Ama, bu ülkenin tutanaklarına geçsin, bu Meclisin tutanaklarına
geçsin diye bunları söylüyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yalova yola çıktı, geliyor.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Faruk Bey, bak, sen Bursa'nın Milletvekilisin Sayın Grup Başkan Vekili.
Israrla "Yalova" diyorsun, ama, istersen, Yalova'ya bir
gel, bakalım Cumhuriyet Halk Partisi mi daha saygın orada, yoksa, senin
partin mi daha saygın, şöyle sokakta bir gezelim. Gelebilir misin?
Polis falan olmasın ama yanında. Şöyle bir gezelim, şöyle bir gezelim.
Ben varım.
CAHİT CAN (Sinop) -
Sen de Bursa'ya git.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bak, istersen şöyle yapalım…
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen Genel Kurula hitap edelim.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Sayın Başkan, laf atınca cevap veriyorum.
…İstersen tarafsız
kişilerce yaptıralım bunu. Sokaklarda gezelim. Var mısınız? Buna
var mısınız?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kısa süre önce yapmıştık.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Kaç? Barajı geçiyor muydunuz?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
28 Martta gelmiştik Yalova'ya.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Evet, geleceksiniz tekrar.
Peki, ben çok teşekkür
ediyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Ağrı Milletvekili
Naci Aslan.
Sayın Aslan, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Tasarısı'nın 18'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri
ekonomide bugüne kadar hiçbir hükûmet döneminde görülmemiş başarı
elde edilmiştir. Her ne kadar birileri sadece muhalefet etmek için
bazı gerçekleri görmezden gelmekte ise de, bu başarılar ekonomi ve
siyasette yakalanan istikrar ortamı sayesinde gerçekleşmiştir.
İktidarımızdan önceki
dönemlerde uygulanan savurgan, tutarsız ve yanlış politikalarla,
maalesef, ağır vergiler, yüksek enflasyon, yatırım yapmayan, üretmeyen
ve de borçlanarak başkasının sırtından gününü gün etmeye çalışan
bir sistemin yükü, ekonomik krizlerle birlikte, hep millete negatif
bir şekilde yüklenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
ben bütçenin matematiksel rakamlarından bahsetmek istemiyorum. Zaten bütçenin teknik
yönüyle ilgilenen arkadaşlarımız bunları güzelce ifade ettiler.
Bizim Hükûmetimizin,
eğitimde, ulaşımda, bütün dallarda başarı sağladığı Türkiye kamuoyunca
bilinmektedir. Burada bazılarının çıkıp, matematik rakamları
gerçekten alabora ederek, halkımızı kandırmaya yönelmeleri pek
de iç açıcı değildir. Çünkü, halkımız, bir yerde, bu gibi muhalefetlerin...
Ki, bizim iktidar partisi olarak da çok sevinmemiz gerekiyor; çünkü,
gittikçe halkın nefretini kazanan ve halkla uzaklaşan ve iktidara
da halkıyla bütünleşen bir ortam yarattığı için bizim aslında teşekkür
etmemiz gerekiyor. Yani, bu arkadaşlarımıza kızacağımıza, onlara
çok çok teşekkür etmemiz gerekiyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarımız,
mesela, Millî Eğitimde 21 milyar yeni Türk lirası olarak bütçe ayrılmıştır.
Bu, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi
birinci sıraya yükselmiştir.
Şimdi ben bu arkadaşlarıma
soruyorum: Acaba, cumhuriyet tarihinde hiç görüldü mü üç sene zarfında
100.272 derslik yapılsın?
Ve dolayısıyla, bizim
çiftçimiz de, gerek hububat gerekse doğrudan gelir desteği prim desteklemesi
2002 yılında 1,868 milyar yeni Türk lirasıyken, bu Hükûmet 2007 yılında
biliyor musunuz nereye çıkartmıştır? 5,250 milyar yeni Türk lirasına.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Zeytinyağı primi 11 kuruş! 11 kuruş zeytinyağı primi!
NACİ ASLAN (Devamla)
- Yani, çiftçimize her konuda destekleme vermiş ve çiftçi borç faizlerini
59'dan 17,5'e çekmiştir ve çiftçimizin borçlarını yeniden yapılandırmıştır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
2006'da doğrudan gelir destekleri ödendi mi?
NACİ ASLAN (Devamla)
- Aynı şekilde, esnafımıza destek vermiştir. Esnafımızın kredi
limitini yükselterek, bugün 2,5 milyar yeni Türk lirasına çıkarmıştır.
Yine, esnafımızın kredi faiz borcunu 49'dan 13 rakamlarına çekmiştir.
Değerli arkadaşlar,
siz çıkıyorsunuz, burada rakamları altüst ediyorsunuz. Birbirimize
çok saygılı, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına
yakışır şekilde bu kürsüden hitap etmemiz gerekiyor. Yani, niçin
demiyorsunuz 75'lerdeki enflasyon bugün tek rakama inmiştir? Niçin
demiyorsunuz 50'ler üstü seyreden bir faiz bugün 17'ler seviyesindedir?
Bugün niçin demiyorsunuz ki tarımın istihdamdaki payı 34,9'dan
29,2'ye inmiştir ve bu sayede 441 bin kişiye istihdam sağlanmıştır? Niçin
demiyorsunuz ki cumhuriyet tarihi boyunca 6.101 kilometre duble
yol yapılmışken 2003 ve 2006 yılları arasında 12.660 kilometre duble
yapılmıştır?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- 6.500, 6.500… 12 bin nerede?
NACİ ASLAN (Devamla)
- Niçin demiyorsunuz ki, arkadaşlar, aynı zamanda 54.754 kilometre
de asfalt kaplaması yeniden yapılmıştır? Yani, biz gerçekleri halkımıza
anlatmak zorundayız. Eskisi gibi değil.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Meydanlarda anlatacaksınız, meydanlarda…
NACİ ASLAN (Devamla)
- Bakın, ben size bir şey söyleyeyim. Ben köylü çocuğuyum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Enflasyon tek haneliyse faiz niye yüzde 21?
NACİ ASLAN (Devamla)
- Müsaade et bağıran…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Faiz niye yüzde 21?
NACİ ASLAN (Devamla)
- Saygı duyarım, bağırırsın da…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Hâlâ faizcilere para kazandırıyorsunuz.
NACİ ASLAN (Devamla)
- Müsaade edin, bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Özkan…
Sayın Aslan, konuşmanızı
tamamlayınız efendim lütfen.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) - Hemen, hemen…
Eskiden, biliyorsunuz, köy ağası şehirden
köye gelirdi. Sorarlardı: "Ne var ne yok ağam?" İşte, o
onun Allah'ına, ne atarsa tutardı. Ama, şimdi öyle değil arkadaşlar.
Dağ başındaki en ücra noktadaki vatandaşım televizyonun düğmesine
basıyor, dünya gerçeklerini, dünya sorunlarını, hakikatleri gözüyle,
kulağıyla görüyor ve işitiyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Ama, çay içecek parası yok.
NACİ ASLAN (Devamla)
- Onun için, lütfen, uykuda olmayın, bunlardan vazgeçin. Gerçekten,
eğer siz Türkiye Cumhuriyeti'nin bu mutlu gününü bizimle paylaşmıyorsanız
ben gerçekten çok üzülürüm. Bir yurttaş olarak üzülüyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Keşke mutlu olsalardı!
NACİ ASLAN (Devamla)
- Dolayısıyla, ben AK Parti Hükûmetinin, gerek KÖYDES'i ile gerek BELDES
projeleriyle halkımızın yanında yer almasından ötürü çok mutluyum.
Halkım adına, bu Hükûmete ve bu Gruba teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sayın Bakanım, deminden yarım kaldı, o soruma devam edeceğim. Yani,
bu, ilk kez abone olanlardan alınan özel işlem vergisinin yüzde 7,8 artırılarak
2007 yılı için 26 YTL'ye yükseldiğini açıkladınız. Bu, 20 Aralık tarihli
Resmî Gazete'de var. Ama, bu konuda, hem Sayın Başbakan hem de Sayın
Ulaştırma Bakanı oranın yüzde 25'ten yüzde 20'ye düşürüleceğini
söylemişti. Siz, biraz evvel -yani, dün diyeyim, daha doğru olacak-
"Bu indirme mi bindirme mi?" demiştiniz. Ben de sizin o üslubunuza
uygun cevap istiyorum. Bu, vergiyi indirme mi yoksa bindirme mi?
Bir.
İkincisi de: Ücretlilerin,
fiş toplama, vergi iadesi uygulaması kaldırılacağına göre ve
2008'de özel asgari geçim indirimi uygulaması başlayacağına göre,
2007 yılındaki kayıpları ne olacak? Nasıl telafi edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Az önce, arkadaşlarımız,
tarıma verilen desteklerden bahsettiler. Ben, sayın Bakandan, zeytinyağına
verilen 11 kuruş primin zeytinyağcıları mutlu edebileceğini düşünüyor
mu? Bu 11 kuruş primle zeytinyağcıların dertlerine, problemlerine
çözüm bulabilirler mi? Merak ediyorum, bunu soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tedbirli ve uyanık yöneticilerin
görev yaptığı, aracı ihracatçı firmaların, tedarikçi ihracatçı
firmaların düzenlediği belge ve faturaları gerçeğe aykırı olduklarını
bilmeden kullanmaları, ticaretin katı kuralları içinde mümkün
olabilir mi?
Mevcut düzenlemede,
bu tür belge ve faturaların, bilerek veya bilmeyerek kullanılması
ayrımı yapılmadan, aracı ihracatçı firmalar bakımından suç oluşturacağı
kabul edilmişken, Kaçakçılık Yasa Tasarısı'nda "bilerek kullanma"
ibaresinin korunmak istenmesinin gerekçeleri nelerdir?
Sayın Bakan, siz, milletvekili
seçilmeden önce, herhangi bir aracı ihracatçı firmanın yönetiminde
görev yaptığınızı hatırlıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, daha önce de
burada, çeşitli defalar anlatmaya gayret ettim. Vergiler, bir nispi
vergilerdir, bir maktu vergiler vardır. Maktu vergiler para olarak
konulur ve bu maktu vergiler, gerek enflasyon karşısında erimesin
diye gerekse aynı değerlerini korusunlar diye, burada -bizim
Hükûmetimizden önce hazırlanmış kanun vardır. O kanun gereğince-
her sene -enflasyon nispetine yakın bir nispet, onun bir formülü var,
ona göre- yeniden değerleme yapılır; bu yeniden değerlemelere göre,
maktu vergiler yeniden ayarlanır. Her sene bu yapılır, bizden önce
de yapılıyordu, bizim zamanımızda da yapılıyor. Bunlar eskiden
çok yüksekti. Neden? Enflasyon oranı çok yüksekti; 35'ler, 40'lar,
45'ler, bu derecede, tekrar bir ayarlama yapılıyordu. Ama, bizim zamanımızda,
enflasyon giderek düştüğü için… Enflasyon, bu sene tahmin edilen çıkacak,
9 küsur civarında bir enflasyon çıkması bekleniyor, 10'a yakın. Fakat,
maktu vergilerin o formüle göre hesaplanması neticesinde, yüzde
7,8 yeniden değerlenmeye tabi tutulur. Bu, enflasyon nispeti nazarı
itibara alındığında, ondan bile düşük bir ayarlama yapılıyor burada.
Şimdi, bu, artmış mı azalmış mı, indirme mi bindirme mi denildiğinde,
bunun hesabı gayet kolay: Enflasyona göre çok yüksek yapılıyorsa
burada bindirme vardır, enflasyon derecesinde yapılıyorsa indirme-bindirme
yok, altında yapılıyorsa indirmedir. Bunun hesabı gayet kolay.
Şimdi, bunu, tekrar bana sormanın gereği yok. Bir hesap yaparsınız,
indirme mi bindirme mi bir bakın.
İkincisi, yine
"2007 yılında fiş kaybı ne olacak?" Sayın Çetin, biz, şimdi,
2006 yılında toplanan fişlerin vergi iadesini 2007 yılında vereceğiz.
2006 yılında vermişiz, 2007 yılında veriyoruz; 2008 yılına gelince,
2007'de herhangi bir fiş toplanmadığı için, o da, asgari geçim indirimi
dolayısıyla ücretliye daha iyi bir iyileştirme sağlıyoruz. Dolayısıyla,
ne 2006'da ne 2007'de ne 2008'de ücretlinin bir kaybı ve mağduriyeti
yoktur. Hesabı buna göre yaptığınız zaman doğru ortaya çıkıyor.
Sayın Özkan, zeytinyağındaki
primi… Değerli arkadaşlar, prim ödemelerinde, biz, biliyorsunuz
-hiç şimdiye kadar olmamış- diğer, buğday gibi, mısır gibi ürünlerde
de prim ödemeye başladık ve bundan dolayı da bu prim ödemeleri, eskiyle
yeniyi kıyasladığınız zaman, ülkemizde, önemli miktarda, prim ödemelerinde
artma sağladık ve bunu da yaparken, her zaman söylediğimiz gibi, eldeki
imkânların azamisini vermek suretiyle yapıyoruz. Gönül ister ki daha
fazla verelim. Daha fazla vermenin de gayreti içerisindeyiz her zaman
ve çiftçimizin yanında, şimdi, biz miydik bizden öncekiler mi?
Burada Naci Bey de anlattı.
2002 yılında çiftçilere ödenen bütün yardımlar 1,8. Şimdi, 2006 yılında
ödediğimiz 5 milyar, 2007 yılında 5,250 milyar para ödüyoruz. Şimdi,
ben hani, büyük mü küçük mü derken bunları kastediyorum. Bunu çiftçimiz
biliyor. Ama, siz, verileni yeterli görmeyip çok şeyler isteyebilirsiniz.
Muhalefet olarak o… Dilin kemiği de yok, yani, istemekte bir şey
yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Çiftçi istiyor Sayın Bakan. 11 kuruş yeterli mi değil mi?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Onu, siz de bir hesaplayın bakalım; daha önce
ne veriliyordu, sonra ne verilmiş, bir hesaplayın.
Şimdi, Sayın Ercenk,
herhangi bir suç işlendiğinde, değerli arkadaşlar, bütün ceza kanunlarında
suç, bilerek, kasten işlenen fiillere ceza verilir; bilerek, kasten
işlenmeyen filler, ceza kapsamında değildir.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Vergi kanunu hariç ama…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu, Türkiye'de de böyle, başka yerlerde de böyle
olması lazım. Ama, bizde öyle…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sayın Bakan, vergi kanunu hariç.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bakın, şimdi, öyle kanunlar çıkarılmış ki,
bilse de bilmese de suçlu, kasıt olsa da olmasa da suçlu. Hangi demokratik
anlayışa sığıyor bu?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- İyi yöneticinin olduğu yerde olmaz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hangi demokratik anlayışa sığıyor?
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Hele sizin gibi bu işi çok iyi bilen yönetimde hiç olmaz.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
soruyu sordunuz, lütfen cevabını dinleyiniz efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Gerçeğe aykırı beyanlarda bulunuyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben, size şimdi misal vereceğim. Bir işletme,
bir fabrika düşünün. Fabrikaya, ham madde veyahut da mamul madde girişleri,
çıkışları, yarı mamulü, zamanında binlerle kamyon mal bırakıyor,
binlerle kamyon mal taşıyor. Onun içerisinde bir tane kamyoncu, yanlış,
sahte fatura kesse, iş sahibinin bundan haberi olur mu olmaz mı ve
bu kamyoncunun sahte faturası da üç sene, dört sene sonra tespit
edilse, bir kamyoncunun nakliye faturası veyahut da bir benzin faturası…
Ondan sonra, bu kanuna göre, geliyor, o iş sahibinin, milyonlarla,
milyarlarla ciro yapan iş sahibi ve milyon dolarlarla ihracat yapan
o iş sahibini yakalıyorlar, doğru içeri. Neden? Sen, bu faturayı
kullandın.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Ne ilgisi var Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bundan haberi olur mu olmaz mı? Bunlar düşünülmüyor.
Şimdi, bu kanun kalsın da kalsın…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Faturayı kamyoncu kesmiyor ki!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, buna hiç kimsenin
göz yummaması lazım. O kanunlar, bugün şuna olur, yarın buna olur.
Ama, burada, bütün vatandaşlara eşit muamele yapmak lazım, kasten,
bilerek yapanların… Biz, şimdi, incelemeler yapıyoruz, kasten, bilerek
yapanları da yakalıyoruz. Ama, git, sen, kasten, bilerek, hiç alakası
olmayan adamları yakala ve onların kapısına kilit vurdur. Yazık,
günah bu! Ne hukuka sığar ne vicdana sığar ne insanlığa sığar. Söylemek
istenilen bu.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
- 150 milyon dolarlık mesele bu.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.40
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 06.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Dokuzuncu Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 19'uncu maddesini
okutuyorum:
Muhtelif gelirlere
ilişkin hususlar
MADDE 19- (1) Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği
meteorolojik ürünlerin bedeli ve yabancı ülkelerden aldığı meteorolojik
ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içindeki kişi ve kurumlara,
yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerinin
diğer ülke ve kişilere satışından yıl içinde elde edilecek döviz
cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba
yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt dışı
kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca
transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatıyla
T.C. Merkez Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına
çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan muhasebe birimi
hesabına aktarılır. Muhasebe birimi hesabına aktarılan bu tutarlar,
genel bütçeye gelir kaydedilir.
(2) 2006 yılından önce
katma bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına
alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel
bütçe geliri olarak tahsil edilir.
(3) 4/12/1984 tarihli
ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin
işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel
bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Tunceli Milletvekili
Hasan Güyüldar.
Sayın Güyüldar, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN
GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Mali
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nun 19'uncu maddesi hakkında, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken,
yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle, üç temel
düzenleme yapılmaktadır:
Birinci fıkrada, bütçenin
genellik ilkesine aykırı olmakla birlikte, kurumlarla yapılan
işlemlerin, Merkez Bankası nezdinde özel hesaplarda tutulması.
İkinci fıkrada ise,
kurumların gelirlerinin genel bütçe olarak tahsil edilmesini düzenlemektedir.
Burada önem arz eden,
üçüncü fıkrayla, 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki kuruluşların
elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve elde edilen gelirlerin tamamının,
geçmişten farklı olarak, fon hesabı yerine genel bütçeye gelir kaydedilmesi
öngörülmektedir.
Halbuki, ekonominin,
değişen koşullarına ve ülkenin ihtiyaç duyduğu istihdam yaratan
yatırımlara yönelik politikaların ve bunlara yönelik düzenlemelerin
yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Örneğin, ilim Tunceli'de,
sosyal hayata ve insan yaşamına yönelik önem arz eden bazı önemli
hizmetlerin, kaynak yetersizliği, ödenek yoktur bahanesiyle yapılmadığını
görüyoruz. Ödenek yetersizliğinden dolayı hiçbir yatırımın yapılmadığı
Tunceli'de, ben, sadece, Sayın Orman Bakanının Maliye Bakanı adına
bir soruya verdiği yanıtta "yol demek medeniyet demektir"
sözü üzerine, Tunceli'deki ulaşımdan dolayı örnekler vermek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanı, bütçe açılış konuşmasında,
12 bin kilometre yol yapıldığını beyan etti. Sevinç duyuyoruz. Ancak,
ilim Tunceli'de, 1 kilometre yol yapılmadı. Tunceli ile Elâzığ arasındaki
devlet yolunun duble yol olarak yapılması düşünülüyordu. Sonuçta,
26 kilometreye düşürüldü. Bu 26 kilometrelik bölüm, düz, engelsiz
ve bir buçuk-iki ayda bitirilecek bir yol olmasına rağmen, üç yıldan
beri bu yol hâlâ tamamlanmadı. Sebebi: Ödenek yoktur. Nedeni ise:
Çünkü, adı Tunceli olunca ödenek tükeniyor.
Bir ülkede, çağdaş yaşamın,
medeniyetin ve hayatın her alanını kolaylaştıran hizmetlerin başında
ulaşım gelir. Memleketin her noktasında, bu hizmetlerin yansız yapılması
gerekirken, maalesef, Tunceli ilinde yapıldığını söyleyemeyiz. Ülkemizin
güneyini, Kuzey Anadolu'ya, Trabzon'a bağlayan, doğuya, Erzurum'a
bağlayan devlet yolu Tunceli'den geçmektedir. Tunceli-Erzincan arasındaki
yol, gerçekten bir kâbustur. Biz, bu yolun yapımından vazgeçtik, ama,
Pülümür ile Erzincan arasındaki 20 kilometrelik Mutu-Pülümür bölümü
apayrı bir sıkıntı, stres yaratmaktadır. Ağır yük kamyonlarının geçtiği,
otobüs işletmecilerinin ecel teri döktüğü bu yolda, Pülümür halkı,
kışın özellikle, çok büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Örneğin, kışın,
soğukta, hasta olan bir vatandaşımızın tedavi yeri olan Erzincan'a
gidebilmesi, riskli olması nedeniyle, kışın mümkün değildir. Neden
yapılmıyor bu yol? Sebebi: Ödenek yoktur. Nedeni ise: Çünkü Tunceli
olunca ödenekler tükeniyor.
Bir diğer ilçemiz
ise, Fırat üzerinde yapılan barajları besleyen Munzur suyunun doğduğu
Ovacık ilçemizdir. Türkiye'nin en büyük millî parkı bu ilçemizdedir
ve bu millî park, eşi benzeri olmayan bir doğal zenginliğe sahiptir. Turizm
hazinesi olabilecek bu ilçemizin yaşadığı en büyük sorunlardan
biri de yine maalesef ulaşımdır. Ovacık ile Hozat arasında 40 kilometrelik
bir yol maalesef kapalıdır. Ovacık ile Hozat arasındaki vatandaşların
ulaşım yolu Tunceli merkezinden sağlanmaktadır. Demek istediğim,
yarım saatlik bir yol maalesef üç saatte alınmaktadır.
Geçen ay ülkemizde
meydana gelen sel felaketinden dolayı Ovacık yolu kapandı ve Ovacık'la
bağlantı kesildi değerli arkadaşlarım. Sebebi: Ödenek yoktur. Nedeni
ise: Çünkü, söz konusu Tunceli olunca ödenekler tükenmiştir.
Tunceli'yle Elâzığ arasında
bağlantıyı kuran en büyük sorunlardan biri de bütçe yetersizliği
bahanesiyle yapılamayan Pertek Köprüsü'dür. Keban Barajı'nın yapıldığı
yıllarda, Tunceli ile Elâzığ arasında birbiriyle bağlantıyı kurduran
Pertek Köprüsü sulara gömüldü.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Elâzığ) - İhaleyi yapıyoruz, ihaleyi…
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Otuz yıldan beri, Elâzığ ve Tunceli halkı bu köprünün yapılmasını
bekliyor.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Az kaldı, yapılacak.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Tunceli, Hozat, Pertek sosyal hayatıyla, ticari hayatıyla
Elâzığ'a bağlıdır ve bu ulaşım feribotla sağlanmaktadır. Fakat, geceleri
riskli olması nedeniyle feribot çalışmamaktadır. Hasta olan bir
vatandaşımız, biraz önce belirttiği gibi, kaderiyle baş başa kalacaktır.
Sayın Başbakanımızın özellikle sözünü verdiği Pertek Köprüsü'nün
maalesef şu saate kadar bir faaliyeti olmaması beni üzmektedir.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Projesi yapılmış…
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Ama, Elâzığ milletvekili arkadaşlarıma sonsuz güvenim var. İnanıyorum
ki bu köprünün hayata geçmesiyle bu bölgemiz rahata kavuşacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, gelelim şu meşhur teşvik hikâyesine. Bir sene
arayla iki teşvik yasası bu Meclisten geçti. Bu Yasa'nın, ülkeye ne
verdiğini, ne aldığını Sayın Maliye Bakanından öğrenmek istiyoruz.
Ben, kendi ilim Tunceli'den bilgi vermek istiyorum: Bugün itibarıyla,
Teşvik Yasası Tunceli'yi daha da geriye götürmüştür. Teşvik Yasası
çıktığından bugüne kadar, yatırım yapmak için müracaat eden ne bir
yatırımcı duyduk ne de bir müracaat eden vardır. Biz bu kürsüde, bunun
böyle sonuçlar vereceğini, ilimizde değişen bir şeyin olamayacağını,
Sayın Bakan yine o koltukta otururken kendilerine ilettik "30
işçi çalıştırmayı şart koşan bu Yasa'dan sonuç alamazsınız." dedik.
Her yönüyle içeriği hatalı ve adaletsiz olan bu Yasa, illeri tüm yönleriyle
aynı kapsama almıştır, illeri birbirine denk tutmuştur. Örneğin,
Tunceli'yi, komşu il Elâzığ ve Malatya'yla bir tutmuş. Elâzığ'ın da, Malatya'nın
da, hava yollarıyla, demir yollarıyla, üniversitesiyle, altyapısıyla,
insan kaynaklarıyla hiçbir ihtiyacı olmamasına rağmen, Tunceli'nin
hiçbir şeyi yoktur; ama, Tunceli'nin, bugün, Elâzığ'la aynı, eşit tutulmasından
dolayı, maalesef, Tunceli'deki ticaret, hareket tamamıyla çökmüştür.
Bu adaletsizliğin, bu haksızlığın mutlaka giderilmesine çok büyük
ihtiyaç vardır.
Tunceli, Türkiye'deki,
sanayide, ticarette iller sıralamasında sondan dördüncü, beşinci
durumdaydı; ama, maalesef, bu Teşvik Yasası çıktıktan sonra, şu anda,
sonuncu olmuştur. Tunceli'de bu Yasa'ya "teşvike engel yasası"
diyorlar; oysa, bunun nedeni sorulmalıdır. Sayın Bakanın gelip bu
kürsüde, Teşvik Yasası'nın bir muhasebesini yüce Meclise sunmasında
yarar vardır. Tunceli ve aynı kaderi paylaşan diğer iller için Sayın
Bakanın açıklamalarını bekliyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu koltuklarda oturan gelmiş geçmiş siyasi partiler
"Doğu ve Güneydoğu'nun makûs talihini kıracağız." diyorlardı.
İktidara geldiler. Halka vermiş oldukları sözlerin hiçbirisi yerine
gelmedi ve ilk seçimde halktan öyle bir darbe aldılar ki, bir daha geri
gelmemek üzere yıkılıp gittiler. Bu ülkeye verdikleri kin, düşmanlık,
kan, gözyaşı ve sönen ocaklar. 3 Kasım 2002'de yeni bir iktidar görüyoruz
bu koltuklarda.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
- 4 Kasımda bir daha göreceksiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sırayla, acele etme!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Acil Eylem Planı'yla yeni iddialar, yeni hedefler. İşin adı acil eylem
planı olunca, kalıcı bir toplumsal barış ve bir huzura ihtiyaç vardır.
Çünkü, hasta kan kaybediyor, ölecek. Doğu ve Güneydoğu'ya bir istihdam
ve yatırım projeleriyle, işinde gücünde olduğu bir ortamın sağlanmasına
acil ihtiyaç vardır.
Evet, şimdi iktidarın
beşinci yılındayız. Ne yapıldı değerli arkadaşlarım, ne oldu? Hasta
daha da kan kaybediyor, ölmek üzeredir ve bir önceki dönemin yıkımından,
feryadından daha da ağır bir tablo. Garp cephesinde değişen hiçbir
şey yok; yine kan, gözyaşı ve sönen ocaklar.
Ülkemizde feryatlar,
gözyaşı varsa, ölen gencecik gençlerimizden ocakları sönüyorsa,
bu bütçeden bu facianın durdurulması için eğer bir kaynak aktarılmıyorsa
ve bütçe katrilyon dolar seviyesinde de olsa, bir anlam ifade ettiğini
ben sanmıyorum.
Bütçenin açılış konuşmasında
Sayın Başbakan, Sayın Maliye Bakanımız, sanki ortalık güllük gülistanlıkmış
gibi Doğu ve Güneydoğu'dan hiç bahsetmediler. O faciadan bir kelime
konuşulmadı. Değerli arkadaşlar, demek ki, feryatlar, yıkımlar devam
edecek.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Avrupa Birliği uyum yasalarından dolayı bu Meclisten
kanunlar geçti, ama uygulamada ne bölge halkı bundan bir şey anladı
ne de Avrupa bizi içine sindirdi. Anlaşılıyor ki, hepsi kâğıt üzerinde
kalmış.
Bu sorunun çözümü koordinatör,
yani memur tayin etmekle olmaz, artık bir şeyin farkına varmalısınız.
Tehlikenin farkında olursanız ve vicdanınızı da bulunduğunuz makamla
buluşturursanız bu yıkımı, bu acıyı durdurmak zorundayız.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu kürsüde, terörden dolayı, zarar ziyan gören
vatandaşlarımızdan dolayı yapmış olduğum konuşmada bazı gerçekleri
dile getirmiştim. Acil olan, bölgenin sosyoekonomik yapısını gerçek
bir araştırmayla masaya yatırıp hastayı ayağa kaldırmaktır. Bilinmelidir
ki, halkın güvenini, desteğini kazanmadan hiçbir şey yapamazsınız.
Yapılacak iş, vatan, millet, Sakarya edebiyatıyla değil, ayrım yapmadan
gönülden halkı sevmek ve kucaklamak.
İki: şu anda yürürlükte
olan bu aldatmaca Teşvik Yasası ile değil, arsa ve enerji avantajıyla,
işçi sayısı aranmadan vergiden, sigorta priminden muaf kalmak kaydıyla,
yeni krediler sağlamak kaydıyla ve bu kredilere muafiyetler tanımak
kaydıyla, bölgede sektörel anlamda yöresel bir kalkınmayla işsizliği
önlemektir birinci çözüm.
OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Bölgeye her
şey yaparlar.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bölge halkının gönlünü alan ve güven başlatan bir manevi sahiplenme
başta iktidara düşer. Bölge halkının sevgisini, güvenini kazanırsak,
emperyalist güçlerin gizli hesaplarla hazırladıkları böl-yönet-yut
senaryoları boşa çıkacak ve ortalıkta dolaştırılan bu haritaları
da halk yırtıp çöp sepetine atacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güyüldar, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Ülkenin beklentilerini
karşılamayan bu bütçeye olumsuz oy kullanacağımı belirtir, yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Sali.
Sayın Sali, buyurun efendim.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkanım,
sayın arkadaşlar; tasarının 19'uncu maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım.
Hepinize saygı sunuyorum.
Madde üç hususu düzenliyor. Birisi:
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün ürettiği meteorolojik
ürünlerin yabancı ülkelere satılması karşılığında elde edilen
gelirler ve yabancı meteoroloji teşkilatlarının ürettiği meteorolojik
ürünlerin satın alınması için yapılan harcamaların muhasebeleştirilmesiyle
alakalı. Bunlar, metinde gördüğünüz üzere, Merkez Bankasında özel bir hesapta
tutulacak ve buradan ödemeler yapılacak. Gelir fazlası da genel
bütçe gelirleri içine aktarılacak.
Diğer husus: 5018 sayılı
Kanun'la katma bütçe statüsünden çıkartılıp genel bütçe kapsamına
alınan idarelerin yasalarda yer alan gelirlerinin tahsiliyle alakalı.
Bunlar da genel bütçe gelirleriyle irtibatlandırılıyor.
Üçüncü husus ise: 3096
sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticaretiyle Görevlendirilmesi
Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin, devreden kuruluşa
değil, mevzuatında, işletme hakkı devirlerinden elde edilen gelirlerin
ilgili devreden kuruluş hesaplarına aktarılacağı öngörülüyor.
Bu şekilde değil, bunun tamamının genel bütçeye gelir kaydedileceğine
ilişkin hüküm yer almaktadır.
Maddenin hayırlı olması
temennisiyle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sali.
Sayın Yücesan, soru
mu soracaksınız efendim?
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yücesan.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak
istiyorum.
Tasarının bu maddesinde
yer alan üçüncü fıkrayla, 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki
Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticaretiyle
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun çerçevesinde, tabii kaynakların
ve tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin
tamamının, geçmişten farklı olarak, fon hesabı yerine genel bütçeye
gelir kaydedilmesi düzenlenmektedir. Kamu yatırımları içinde
enerji sektörü, AKP dönemi politikalarından en olumsuz etkilenen
sektörlerin başında gelmektedir. Bu dönemde enerji sektörüne yönelik
yatırımlar sürekli düşmüş, neredeyse yarı yarıya reel olarak azalmıştır.
Bu gelişme ve ülkenin gelecek dönemi enerji ihtiyacı dikkate alındığında,
bu şekilde elde edilecek kaynağın enerji sektörü…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Buyurun Sayın Bayındır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı
çıkmadan keşke şu soruyu dinleseydi.
Türkiye'de, ilk defa
ya da 2002 yılında iktidara gelen AKP İktidarı, ilk defa, geçen ay
Kültür Bakanlığında çalışan 3.500 geçici işçiye maaş ödeyemedi. Yani
bakanlık çöktü mü? Bundan sonra bir başka bakanlıkların da maaşı mı
ödenemeyecek?
Sabahtan beri AKP milletvekillerinin
övmeye çalıştığı bütçe, işçinin dahi maaşını ödeyemeyen bütçe mi
diye soruyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız gitti
ya… Ben, bir konuyu özellikle ifade etmek istiyorum: Genelde Hükûmetimiz
2 bin geçici işçinin kadroya alınacağını ifade etmektedir. Bunun
doğruluk derecesini öğrenmek istiyorum, bir.
İkincisi, ormanda,
tarımda, şeker fabrikalarında, Tekelde, üniversitelerde birçok
bölümde geçici işçi çalışmaktadır. Acaba, bu işçiler de daimî kadroya
geçirilecek işçilerin arasında mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım günaydın.
İhraç ürünlerinin,
ihraç rakamlarının içerisinde ithal ürünlerinin payı ne kadardır?
On dokuz çeyrektir Türkiye'nin büyüdüğü söyleniyor; bu büyümenin
istihdama olumlu bir şekilde yansımamasının altında yatan sebepler
nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada,
özellikle enerji yatırımlarıyla ilgili soru soran Değerli Milletvekilimizin
sorusunu tam olarak alamadım, arkadaşlar bunu alıp gerekli cevabı
verecekler.
Bildiğiniz gibi, Kültür
Bakanlığına bağlı olarak çalışan, daha doğrusu Kültür Bakanlığı
DÖSİM'de, Döner Sermaye İşletmesinde çalışan işçiler var. Bugüne
kadar bu işçilerin maaşları harfiyen ödenmiştir, ancak nakit akışından
dolayı belki sene sonu olması hasebiyle bir gecikme olabilir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- 15 Kasım…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçici işçilerle ilgili olarak, bu, Bakanlığın
çöktüğü anlamına gelmez. Şimdi, bu tip şeyleri söylediğimiz zaman,
buna dikkat etmemiz lazım. Bakanlığın çöküşü, bakanlıkların çöküşü,
Türkiye'nin maliyesinin çöküşü, Türkiye'nin çöküşü anlamına gelir.
Böyle bir şey söz konusu değil, herkes müsterih olsun. Türkiye dimdik
ayaktadır ve yoluna devam ediyor emin adımlarla.
Sayın Meral'in sorduğu,
özellikle kadroya alınacak işçilerle ilgili olarak soruya da şunu
söylerim: Bu konuyla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
ilgili kuruluşlarla koordinasyon hâlinde bir çalışma yapmaktadır.
Yıllardan beri, bildiğiniz gibi, kadrolu işçi, geçici işçi, çeşitli
statülerde kamu çalışanı var. Özellikle on-on bir ay çalışanlar var. Değişik statülerde
çalışanlar var. Kampanya işçisi olarak çalışanlar var. Burada kampanya
işçisi olan mevsimlik işçi dediğimiz işçiler belki ayrı tutulabilir.
Netice itibarıyla bu henüz Bakanlar Kurulunda son şeklini de almış
değil. Bu konuyla ilgili çalışma devam ediyor. Ama büyük çapta kamuda
çalışan, geçici işçi statüsünde çalışan insanlar kadroya geçirilecek.
Üniversitelerimizde
çalışan, özellikle temizlik işçisi adı altında alındığı hâlde hemşire
olarak çalışan, başka statülerde çalışan insanlar var, kamu çalışanları
var. Bunlarla ilgili olarak yapılan çalışmada da daha çok 4/B statüsüne
girmeleri söz konusudur. Böyle bir çalışma var. Üniversitelerin
aslında talebi de budur. Çünkü döner sermayelerinden onlara ücretler
ödemektedirler. Son şekli alındıktan sonra ormanda, şekerde ve diğer
kurumlarda çalışan kamu işçilerinin durumuyla ilgili olarak Bakanlar
Kurulunda son sözü söylemeden bu konuda söylenecek her şey aslında
gerçeği tam olarak yansıtmış olmaz. Ama bu konuda Hükûmetimiz inisiyatif
almıştır. Özellikle yıllardan beri ve büyük bir endişeyle geçici
işçi statüsünde çalışan işçi kardeşlerimizin çok önemli bir kısmı
kadroya geçirilecektir. Ama "son söz şu kadar rakamdır" bunu
söyleyebilmem için bunun son şeklini alması gerekiyor.
Sayın Kandoğan'ın,
özellikle "İhracat içindeki ithalat ürünlerinin payı nedir?"
şeklindeki sorusu teknik bir çalışma gerektiriyor. Kendisine yazılı
olarak bu cevap verilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sundum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, olmaz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sunmadınız.
BAŞKAN - Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Böyle bir şey olur mu?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Böyle yasa olur mu Sayın Başkan, sunmadınız.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Yasa yapıyoruz…
BAŞKAN - 20'nci maddeyi
okutuyorum…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Böyle yasa olur mu Sayın Başkan? Sunmadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tartışmayınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sunmadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
oturumu ben yönetiyorum, lütfen oturunuz!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- 5 tane adamla yasa yapıyorsunuz. Ayıp!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Herkes burada.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bütçe bu.
BAŞKAN - O dediğinizi
yapan birileri var; ama, ben değilim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu kadar taraflı Başkanlık olmaz! Ayıp!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Ayıptır ya! Karar yeter sayısı varmış, insan utanır!
BAŞKAN - 20'nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garanti limiti
ve borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 20- (1) 2007 yılında,
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili imkan
limiti 3 milyar ABD Dolarını,
b) Hazine Müsteşarlığınca
belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye
aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek
sertifika, senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak
garanti tutarı 2 milyar ABD Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci fıkranın
(b) bendinde yer alan tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
(3) Bu Kanunun 1 inci
maddesi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde birine kadar
ikrazen Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2007 yılı
bütçe kanun tasarısının 20'nci maddesi üzerinde şahsım ve Grubum
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu, bugün benim dördüncü konuşmam. Beni bir daha bu kürsüde göremeyeceksiniz.
Bu yıl bir daha göremeyeceksiniz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İnşallah!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hacca mı gidiyorsun?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- O nedenle, ben, sonda değil, başta hepinizin yeni yılınızı ve Kurban
Bayramı'nızı kutluyorum. Ülkemize yeni yılda barış ve huzur diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dört yılı sizin iktidarınızda olmak üzere, yedi yıldır uygulamada
olan IMF politikaları, bugün, defaatla farklı boyutlarıyla ele
alındığı şekilde, ülkemizin sorunlarını çözmekte yetersiz kalmıştır.
Sosyal ayaktan yoksun olan bu politikalar, ne yazık ki, birçok soruna
çare olamamış, aksine, sorunların önemli bölümünü bir nevi çözümsüzlük
sürecine taşımış, sürüncemede bırakmıştır.
Bu politikalar sonucu,
ülkemizde son dört yılda önemli ölçüde bir büyüme sağlanmış olmasına
rağmen, iktisadın âdeta genel kurallarına ters düşerek belirli
olumsuzlukları beraberinde taşımıştır. Nedir bunlar? Yine bunlar
ifade edildi, ama, ben de, tekrar, birkaç cümleyle altını çizmek istiyorum:
İş ve istihdama çare olunamamıştır, sosyal adalete katkı sağlamamıştır,
sürdürülebilir, rekabet gücü yüksek bir yapılanmaya zemin oluşturamamıştır,
sadece daha çok borç ve daha büyük işsizler ordusu yaratmıştır ve
ülkemize ve halkımıza daha çok refah ve huzur değil, sadece daha
derin yoksullaşma ve daha derin yaygın umutsuzluk kaynağı olmuştur.
Şimdi, sadece bunlarla
da sınırlı değil, keşke böyle olsa. Bunların dışında, ekonomimizde
kriz riski yaratan, dışsal kriz riski yaratan, ekonomimizin yumuşak
karnını oluşturan, acil çözüm bekleyen çok önemli belirli sorunlar,
dışsal sorunlar oluşmuştur. Ekonomimizde kriz riskini artıran bu
dışsal sorunlar arasında -yine burada belirtildi, ilk defa değil-
her geçen gün yeni rekor düzeylere tırmanan, hâlen gayrisafi millî
hasılanın yüzde 13,7'sine ulaşmış olan ve 2002 yılından günümüze 23
kat artan cari işlemler açığı yer almaktadır. Keza, dört yılda yüzde
170 artarak âdeta patlayan tüketim malları ithalatı yer almaktadır.
Keza, 2002 yılındaki yüzde 69,9'dan yüzde 60'a doğru gerileyen ihracatın
ithalatı karşılama oranı yer almaktadır. Yine, dördüncü kalem olarak,
son dört yılda 3 kata yakın artan ve günümüzde 111 milyar dolara tırmanan
özel sektör dış borçları yer almaktadır ve nihayet, Kasım 2006, yani,
son verilere göre 60,8 milyar dolara, tüm zamanların en üst düzeyine
tırmanmış olan sıcak para yer almaktadır. Özetle, cari işlemler açığı,
tüketim malları ithalatı, ihracatın ithalatı karşılama oranı,
özel sektör dış borcu ve sıcak para. Bunların tümü bir arada, eş zamanlı
olarak ekonomimizde çok ciddi bir dış risk oluşumuna neden olmaktadır.
Bunlara yönelik politikaların her birini kucaklayacak, her birini
dikkate alacak parametreler ve enstrümanlarla geliştirilmesi,
uygulamaya konulması gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
AKP İktidarının reel ekonomiyi dışlayan, yüzde 6,5 oranında faiz
dışı fazla sağlama, yetmediği takdirde borcu borçla çevirme anlayışıyla,
IMF desteğinde yürütülen ekonomi politikaları sonucu dış borçlar
giderek tırmanmış -bu yeni bir hikâye değil, bugün çok dinlediniz-
ekonomimizin sırtında kambura dönmüştür.
Tarih düşmem gerekiyor,
biraz evvel bir arkadaşım tadat etti, açıkladı, ben de iki tanesini
belirtmek istiyorum. Ama, buna girmeden, Sayın Başbakanımız, geçen,
en son bütçe üzerinde yaptığı konuşmada "'Türkiye'nin borcu
çok.' diyorlar. Aldatmayın kimseyi. Unutmayın, borç yiğidin kamçısıdır."
dedi.
Değerli arkadaşlar,
Türk insanı doğuştan yiğittir. Ayrıca, kamçıya da ihtiyacı yoktur.
Zaten, sizin yüksek zam, yüksek faiz, düşük ücret kamçınızdan insanlarımız
yeterince nasibini alıyor. Bunun ötesi boş laftır. Boş lafa da işsizlik
ve yoksullukla boğuşan halkımızın karnı toktur.
Evet, şimdi rakamlara girmek istiyorum.
Hepsini değil, sadece iki zeminde vereceğim. 2002 yılından, 2006 yılı
Kasım ayı sonuna kadar geçen dönemde kamunun toplam -iç artı dış,
tüm kamunun, sadece merkezî yönetimin değil, tüm kamunun- borç stoku
2002 yılı sonuna göre, 88,3 milyar dolar artarak, yani, yüzde 50,5
oranında artarak dört yılda, 263 milyar dolara tırmanmıştır. 263 milyar
dolar kamunun toplam borcu.
Diğer yandan, özel sektörde -bunun içine
Merkez Bankası borçları dâhildir. Bizim rakamlar doğrudur; iki haftada
bir de bunu bültenle yayınlamaktayız; kaynak da devlet resmî kaynaklarıdır-
Türkiye'nin toplam borç stoku ise, 2002 yılı sonuna göre 154,7 milyar
dolar, dört yılda yaklaşık her yıl ortalama 40 milyar dolar artarak,
yani, yüzde 70,5 oranında artarak, günümüzde, 374 milyar dolara tırmanmıştır.
Ülkenin, bugün, kamu-özel toplam iç-dış borcu toplamı 374 milyar dolardır.
Bunun 193,6 milyar doları dış borçlardan, 180,3 milyar doları ise iç
borçlardan oluşmaktadır. Hemen hemen eşit boyutlarda. Ama, kamunun
dış borçları geriledi, özel sektörün dış borçları yükseldi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Özel sektörün
borcu niye bizim oluyor?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bu tablo,
doğal olarak, halkımızın sırtındaki borç yükünü artırmaktadır.
Hep biz... Burada her arkadaşımız çıktığında, AKP'li değerli milletvekili
arkadaşlarımız çıktığında, "Kişi başına gayrisafi millî hasıla
2.500'den 5.500'e, 2.600'den 5.500'e çıktı." dediler, son tahmini belirttiler
cari fiyatlarla. Hiç kimse sabit fiyatlarla rakam vermedi, cari
fiyat… Şimdi ben de size bunun cari fiyatlarla borç tarafını veriyorum.
Türkiye'nin toplam borç yükünden kişi başına düşen miktar 2002 yılında
3.164 dolardı, günümüzde ise 5.124 dolar. Gelir arttı, borç da arttı.
Eş düzeyde arttı.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Son dört yıl içinde mi bu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bir omzunda gelir, bir omzunda borç. Hangisi -neyse, yorum yapmayayım-
iyilik perisi, hangisi kötülük perisi, onu siz yorumlayın.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Espritüel bir biçimde anlatmaya çalışıyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bugün son gün olduğu için espri de yapma çabası
içindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
son dört yılda dış ticaret açığı 4 kat arttı. 2002 yılında 15,5 milyar
dolar olan dış ticaret açığı günümüzde 53 milyar dolar. Yani, gayrisafi
millî hasılanın yüzde 13,7'sine tırmandı. Yüksek bir rakam.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Yeni bir şey
söyleyin.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Tabii, burada
bir rakamın altını çizmek istiyorum. Bugün gazetelerde vardı. Porsche satışları,
lüks araç satışları çok patladı. Porsche için rakam veriyordu. Binek
otomobillerin ithalatı yüzde 324 arttı. Buna dayanamaz Türkiye. Buna
kesinlikle dayanamaz. Kesinlikle, tüketim malları, yarı dayanıklı
veya dayanıklı tüketim malları ithalatına -kesinlikle- bir düzenleme
getirmek lazım.
Burada bir de Sayın
Tüzmen'e bir atıfta bulunmak istiyorum. Kendisi burada değil. Geçenlerde
Dış Ticaret Bakanlığını anlatırken "yurt dışı müteahhitlik
ve müşavirlik hizmetlerinden ülkemize 12 milyar dolar para girdi…"
"Sayın Bakan, olamaz. Yani, bu rakamları, büyüklüklerini biliyoruz."
"Hayır, öyle" filan… "Efendim, bu 1 milyar dolardan kesinlikle
fazla değil." dedik. Hatta, talimat verdi yandaki değerli bürokratına,
bana bilgi verecekti. Ses yok. Evet, yanıt kimden geldi? Hemen ertesi
gün -bizden bir kopya, bir tüyo gitmedi- Bakana yanıt Müteahhitler
Birliği Başkanından geldi. "Yurt dışı müteahhitlik ve danışmanlık
hizmetlerinden ülkeye giren para yılda 700 - 800 milyon dolarda çakıldı
kaldı. Kimse nedenini sormuyor." Böyle bir şey olamaz. Bu kadar
havalı bir bakan, bence Kabinenin en havalı Bakanı. Ben, Sayın Unakıtan
orada oturuyor diye döndüm. Unakıtan'dan daha havalı Bakanı, bu kadar
gerçeklerden kopamaz.
Değerli arkadaşlarım,
cari işlemler açığını herkes konuştu…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hangisi havalı? Karıştı, bilelim.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Hangisi havalı, bilelim yani…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Kürşad Bey.
Hükûmet "Cari açık
hızla büyümenin bedelidir." diyor. Bu doğru değildir değerli
arkadaşlarım. Bu, gerçeği çarpıtmaktır. Cari açık ihracata dayalı
büyümeden değil, Hükûmetin düşük kur, aşırı değerli YTL, yüksek reel
faiz politikası sonucu patlayan ithalattan ve dış fon girişlerinden
kaynaklanıyor. Zira, ülkemizdeki son yılların büyümesi dış harcama
kaynaklı büyümedir. Kesinlikle cari işlemler açığına yönelik bir
politikanın geliştirilmesi lazım. Son günlerde basına yansıyan
bir örnek olduğu için ifade etmiyorum. Bu kürsüden defaatla ifade
ettik. Cari işlemler açığını sürdürülebilir düzeye çekmek, yabancı
spekülatif paraya teslimiyete son vermek, yüksek reel faiz, düşük
kur, döviz kuru ile sürdürülen saadet zincirini kırmak Cumhuriyet
Halk Partisinin ekonomide en öncelikli hedeflerinden biridir.
Bu çerçevede, kısa
vadeli spekülatif sermaye girişleri doğal olarak yasaklanamaz. Ancak,
spekülatif amaçlı yabancı sermayenin ülkemizde kalış süresinin
daha uzun bir vadeye yayılmasını özendirecek şeffaf ortam ve öngörülebilir
koşullar yaratılmalıdır. Bu amaçla, ilk aşamada, eş zamanlı olarak
çıkışların yavaş yavaş olmasını sağlayacak basamaklı, düşük düzeyli
bir vergi ve süreli ve sürdürülebilir boyutlu bir mevduat koşulu
getirilmelidir. Hemen akabinde girişlerin de vadenin uzamasını
özendirecek düşük düzeyli bir vergi uygulamasına geçilmelidir. Bakınız,
biz bu politikayı -açıp bakın Partimizin ekonomi bültenlerine-
bir yıl evvel söyledik, bu boyutunu. Bunun uygulaması vardır, yeni
yapılan da bunun çok benzeridir. Bazı sıkıntılar başlangıçta olsa
bile kesinlikle aşılır.
Değerli arkadaşlarım,
en son söyleyeceğim şey yabancı sermayeye ilişkin. Sayın Başbakan
"On yıllar boyunca uluslararası yatırımı çekemeyen Türkiye
sadece bu yılın ilk dokuz ayında 12,8 milyar dolar yatırım çekmeyi
başarmıştır." dedi. Bunu da değerli arkadaşlarım ele almışlardı,
bu konuyu da. Ülkeye giren para, yabancılara satılan ulusal bankaların,
vatan topraklarının özelleştirilerek, yabancılaştırılan stratejik
kamu tesis işletmelerinin parasıdır. Doğrudan sabit sermaye yatırımı
olarak giren ise 2005 yılında sadece ve sadece 714 milyon dolardır,
sanayiye girense 1 milyar 270 milyon dolardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, gerçekten, sorunlar geniş ve büyük ve bunu
hafife alma eğilimini ben Hükûmette görmekteyim, ama, şunu belirtmek
istiyorum: Eğer, erken seçimden kaçabileceğinizi düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. İstediğiniz kadar kaçın, halkımız ulusal çıkarlarımızı
ayaklar altına alan hiçbir uygulamaya izin vermeyecektir. Bunun hesabını
sizden soracaktır. Önümüzdeki aylarda, en geç kasımda yapılacak
olan seçimde, üzülerek ifade ediyorum, sizi halkımız sandığa gömecektir.
Hepinize en içten sevgi,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Üzülmene gerek yok. Hiç üzülmeyin!
BAŞKAN - Şahsı adına,
Mardin Milletvekili Beşir Hamidi.
Sayın Hamidi, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Mardin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 20'nci maddesi olan Hazine garanti limiti
ve borçlanmaya ilişkin işlemler ile ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu madde, özü itibarıyla,
devlet kurum ve kuruluşlarının gerçekleştireceği yatırımların
finansmanında kullanılmak üzere ihtiyaç duyduğu dış kredileri daha
uygun koşullarda alabilmesi için Hazine garantisi verilmesinin
üst limitini belirlemektedir.
1961 yılından itibaren
Hazine garantisi uygulanmaktadır. 1992'den itibaren de bu borçların
Hazine tarafından ödenmesi durumu ortaya çıkınca Hazinenin üstlendiği
yük giderek ağırlaşması üzerine, bir üst limit getirilmiştir. Kamu
Malî Yönetimi kapsamında disiplinin sağlanması amacıyla uygulanmaya
konan garanti limiti, ilk olarak 1998 Yılı Bütçe Kanunu'nda yer almış
ve böylece, garantiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisiyle
çizdiği sınırlar çerçevesinde sağlanmaya başlamıştır.
2003 yılında 750 milyar
dolar olan bu limit, yeni yatırımlar dolayısıyla geçen yıl 3 milyar
Amerikan dolarına çıkarılmış, bunun 2 milyar doları kullanılmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; geçmiş uygulamalara baktığımızda Hazine garantisiyle
iyi yapılmış işler olduğu gibi kötü örnekler de mevcuttur. "Nasıl
olsa Hazine ödeyecektir" rahatlığı içerisinde rasyonel olmayan
yatırımlar gerçekleşmiştir ve Hazinemiz üzerinde ciddi yükler
oluşturmuştur. Esas olan, kurumlarımızın kendi saygınlıkları ve
sağlam projelerle, Hazine garantisi olmaksızın krediyi bulabilmeleridir.
Devlet, geçmişte hesabını kitabını biraz da böyle kaybetti.
AK Parti İktidarı,
bu borçları da ödeyerek Türkiye'yi bugünkü başarılı ekonomik tablosuna
kavuşturmuştur. Dolayısıyla yüksek oranda ülke büyüyor, enflasyon
düşüyor, verim artıyor, millî gelir katlanıyor, ihracat patlıyor,
devletin borçlanma gereği azalıyor, faizler düşüyor, fert başına
millî gelir iki katına çıkıyor. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar[!])
Bakın, 2002 yılında
iktidara geldiğimizde, kamu net borç stokunun gayrisafi hasıla
içindeki payı yüzde 90'lardaydı, bugün bu oran yüzde 49'dur. Ayrıca,
borç stokunun çoğunluğu da TL cinsindendir, yüzde 62 gibi bir oran. Artık,
TL, güçlü ve sağlam bir yatırım aracıdır. Ülke, değerini koruyan
bir para birimine kavuşmuştur.
İktidara geldiğimiz
zaman, bütçenin yüzde 60'ı faize gidiyordu. Türkiye, yeniden üretmeye
ve hem de dünyaya üretmeye, üretene de destek olmaya başlamıştır. Türkiye'nin
toplam dış ticaret hacminin 244,7 dolar olarak hedeflenmesini, üretimden
gelen bir insan olarak, gerçekçi buluyorum. 2007'de, inşallah, ihracatımız
100 milyar dolar sınırını zorlayacaktır. Enflasyonun bu yılın
sonunda tek haneli rakama inmesi sürpriz olmamıştır. Eğer becerikli
ve akıllı bir yönetim anlayışımız olmasaydı, ne Türkiye bu noktaya
gelirdi ne de örneğin, benim kentim, bölgem Mardin'de olumlu gelişmeler
olurdu. Eğer AK Parti İktidarı olmasaydı, elli yıldır adı telaffuz
edilen Ilısu Barajı'nın temeli atılmazdı, Mardin'de iki fakülte kurulmazdı…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hasankeyf…
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Devamla) - Bakanlar
Kurulunda bu dönemde iki tane fakülte kararı çıktı ve iki tane fakültemiz
kuruldu, Mardin Mimarlık Mühendislik Fakültesi ile Güzel Sanatlar
Fakültesi. Hiç bölünmüş yolumuz olmayacaktı AK Parti İktidarı olmasaydı.
Beyaz sularımız, bizim, boşa akardı, biz de susuzluktan kırılır kalırdık.
Evet, toplu konutu sadece hayal ederdik,
ama, şimdi toplu konutlarımız bitti, 1.750 tane konutumuz Mardin'i
süsledi, çağdaş bir kent görünümü verdi gerçekten, altyapısıyla,
sosyal donanımıyla, peyzajıyla, yeşilliğiyle. Mardin'de kiralık
ev bulamıyorduk. İstediğiniz kirayı verin, ev bulamazsınız, yok,
yoktu çünkü.
Evet, Mardin merkezde
yeni hastanemizi hizmete soktuk AK Parti İktidarı sayesinde. Ömerli
ilçemizin, Derik ilçemizin, Dargeçit ilçemiz, Savur ilçemizin ve
Mazıdağı ilçemizin hastanelerini hizmete soktuk. Vatandaşımız
bundan çok mutlu, vatandaşımız bize duacıdır.
Evet, eğer biz bunları
yapmasaydık, kaderine terk etmiş olacaktık o hastalarımızı. Okullarımız
harabe, köylerimiz virane olurdu AK Parti İktidarı olmasaydı;
ama, şimdi güzel okullar yaptık, okullarımızın hepsini, mevcutları
da elden geçirdik. Köylerimize, KÖYDES sayesinde, yalnız bu sene,
elli yıllık yapılan köy ve içme suyu kadar iş yaptık. Bütün elli yıl,
cumhuriyet tarihi boyunca 500 kilometrelik yol yapılmış Mardin'e.
Bu dönem, yalnız bu dönem, yalnız bu yıl 500 kilometre yol yaptık, bir
o kadar da içme suyu yaptık.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Demek hepsi Mardin'e gitmiş!
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Devamla) - Bilgisayarların adını bile bilmiyordu bizim çocuklarımız,
AK Parti sayesinde bildi. Mardin, yine, eskisi gibi yılda 3-4 bin kişinin
geldiği saklı bir medeniyet bahçesi olarak kalacaktı eğer AK Parti
İktidarı olmasaydı. Oysa, şimdi, Mardin, bir turizm markası, yılda
400 bine yakın insan ziyaret ediyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, teşekkür
edin.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Devamla) - Ne Türkiye ne Mardin geriye bakmayacaktır.
2007 yılı bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Aziz milletimizin
yaklaşan Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum, yeni yılını kutluyorum,
şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamidi.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, günaydın diyorum arkadaşlarıma.
Mardin'le ilgili bu
müthiş gelişme karşısında gözlerim yaşardı. Ben bu duygularla, Bingöl'ün
Yedisu ilçesine de yolun ne zaman yapılacağını soruyorum. Yedisulular
her gün arıyorlar, "Yolumuz ne oldu?" diyorlar. Mardinlilere
gösterilen bu büyük ilgi karşısında Yedisulular, Kiğılılar yollarının
daha güzel olmasını istemek hakkına sahip değiller mi?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Yol yapıldı, haberiniz yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan…
O yoldan bahsetmiyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Yol yapıldı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Daha dün sabah aradılar. Gider birlikte bakarız, yapılmadı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - İhalesi yapıldı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Yol mu yapıldı, ihalesi mi yapıldı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Benim bahsettiğim yolun yapılmadığını siz de biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
soru anlaşılmıyor. Lütfen, arkadaşlar…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Efendim, benim dakikam gidiyor bu arada.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
lütfen…
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, dolaylı vergilerin toplam vergi tahsilatı
içindeki oranının bu dönemde yüzde 60'lardan yüzde 70'e çıktığı, hatta
2000'lerin başına göre yüzde 55'lerden yüzde 70'lere çıktığı dikkate
alındığında, ücret geliri elde edenlerin kazançları bu anlamda da
bir aşınmaya uğramaktadır. Bu nedenle, kat sayı artışlarının çalışanların
artan vergi yüklerindeki kayıpları giderecek şekilde ayarlanması
gerekmektedir. Kat sayı artışının sadece…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ama itiraz ediyorlar.
BAŞKAN - Benim yapacağım
bir şey yok ki, otomatik kesiyor.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, sizin yokluğunuzda, burada,
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılıp okullara ücretsiz
olarak dağıtılan kitapların teknik şartnameye uygun olmadığı şeklinde
iddialar oldu. Bu konuyla ilgili sizin düşüncenizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Keskin…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, vergi kayıp ve kaçakları yönünden hangi bölgeler
ve hangi illerimiz en ön plandadır? Bunlara hangi tedbirler düşünülmektedir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı, buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya)
- Sayın Başkanım, şimdi, özel sektörün 111 milyar dolar borcu olduğu
söyleniyor. Özel sektör borçlarına Hazine garantisi var mıdır?
Eğer ileride oluşacak olan bir kriz olursa, Hazine garantisi de var
ise, bu özel sektör borçlarını kim ödeyecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Bingöl
yollarıyla ilgili Sayın Baloğlu'nun sorusuna şöyle söyleyeyim:
Bingöl, AK Parti İktidarı döneminde belki tarihinin en mutlu yıllarını
yaşamaktadır. Bingöllülere sorarsanız bunu söylerler. Her alanda
hizmetler maksimum düzeydedir ve bütün seçim sonuçları da bunu gösteriyor.
Öte taraftan, Sayın
Kandoğan'ın sorusuna çok teşekkür ediyorum. Benim yokluğumda burada
bir… Teknik şartnameye uygun olmadığı, ücretsiz ders kitaplarının
teknik şartnameye uygun olmadığı ifade edilmiş.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Seçim sonuçlarıyla nasıl bağ kurdunuz Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Arkadaşlar, ücretsiz ders kitaplarının ihalesi
bütün basının huzurunda, kameraların huzurunda çok şeffaf bir şekilde
yapılmıştır, en ufak bir itiraz olmamıştır. Bununla ilgili olarak
bütün dokümanlar herkese açıktır. Zerre kadar aykırılık olsa, biz
bunun hesabını millet huzurunda, Meclis huzurunda vermeye hazırız.
Bunu kim söylüyorsa…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Ben söylüyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - …kesinlikle gerçeğe aykırı bir ifadede bulunuyor.
Eğer böyle bir şey varsa, siz Kamu İhalesine müracaat edin, savcılıklara
suç duyurusunda bulunun. Bu her zaman duyduğumuz klasik laflardan
birisidir. Bunun hiçbir zemini yok.
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Kitapları sakladım, kenarda tutuyorum. CHP iktidar olduğunda
vereceğim savcılığa. Şimdi niye vereyim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Keskin'in sorusuna… "Hangi bölgelerde
kayıp kaçak fazladır?" Şimdi, şu ilimizde daha fazladır deyip,
bu ili teşhir etmenin doğru olmadığını düşünüyorum, ama, vergi kayıp
kaçaklarının önlenmesi için otomasyon başta olmak üzere, Maliye
Bakanlığımız gerekli tedbirleri almaktadır.
Borçla, özellikle,
özel sektör… Sayın Kamacı "özel sektörün borçlarını kim ödeyecek"
dedi. Daha önce de konuşma yapan bir değerli arkadaşımızın söylediği
şu var: Türkiye'nin borç stoku artıyor şeklinde bir ifade, malumu
ilam etmektir. Borç stokunun arttığını biz biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ben bunu herkesin, sokaktaki vatandaşın evinde, şu anda belki bizi
dinlemekte olan vatandaşımızın anlayabileceği bir örnekle açıklamak
istiyorum ve şöyle bir örnek vermek istiyorum: Sayın Egemen Bağış
bir devlet memuru, 1 milyar, ayda geliri var, 5 milyar borcu var. Sayın
Eyüp Fatsa Bey'in bir tüccar olduğunu düşünün, 20 milyar, ayda geliri
var, 50 milyar borcu var. Hangisinin borcu daha fazla?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Belli…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Fatsa'nın borcu, Sayın Egemen'in borcundan
yarı yarıya daha fazla. Sayın Egemen 1 milyar gelirine karşılık,
aylık 1 milyar gelirinin 5 katı borçlanmış. Sayın Fatsa aylık gelirinin
2,5 katı borçlanmış demektir.
Biz de Hükûmeti devraldığımız
zaman, Türkiye'de borçların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
90'larla ifade ediliyordu, şu anda yüzde 49,6'dır arkadaşlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Evet, borçlarımız yüzde 49,6 artmıştır, ama,
Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası yüzde 100 artmıştır, 180 milyar
dolardan 390 milyar dolara çıkmış. Bunu bildiğimiz hâlde, sürekli
olarak tekrar ediyoruz ve bunun çok anlamı yok.
Saygılar sunuyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakanım, asgari ücret ne kadar?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 07.50
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 08.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Onuncu Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 21'inci
maddesini okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 21- (1) Kamu iktisadi
teşebbüslerinin 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş
ve doğacak görev zararı alacakları ile 12/12/2001 tarihli ve
2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar kararları
kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin
özelleştirme programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve
bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla
ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen esas
ve usullere göre doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları, avans
olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi
kapsamında doğan ve/veya doğacak görev zararları hariç) Hazine
Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.
(2) Türkiye İhracat
Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk kapsamında yapacağı
tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından Hazineye tekabül eden
temettü tutarlarının tamamı veya bir kısmı, Bankanın politik risk
alacağına ve/veya ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu
mahsup işlemlerine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan;
mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine, bütçenin
gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine
göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük.
Buyurun Sayın Küçük.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, bütçenin 21'inci maddesi olan görev zararlarını içeren
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Grubum adına yüce Meclisi ve sabahın bu saatinde bizi
izleme durumunda olan hemşehrilerimi ve tüm izleyicileri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, ben, Cumhuriyet Halk Partisine iyi sabahlar, AKP'li arkadaşlarıma
da, İdare Amiri Sayın Burhan Kılıç'ın deyimiyle, hayırlı günaydınlar
diliyorum.
BURHAN KILIÇ (Antalya)
- Çok teşekkür ediyorum, sağ ol.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, görev zararları, daha çok, tarımsal desteklemelerde
yapılan plansız, popülist desteklemelerden kaynaklanan birtakım
sonuçların, kamu bankaları aracılığıyla yapılan birtakım desteklemelerin
çok pahalı bir şekilde Hazinece ödenmesi sonucunda ortaya çıkan
zararlardır. Dolayısıyla, tarım ve tarım desteklemesi ve tarım
desteklemesinde alınan tavır ve davranışlar görev zararlarını
çok yakından ilgilendirmektedir.
Bugün, tarım, hâlâ, ülkemizde
20 milyonu aşkın insanı üretimin içinde olmakla ilgilendiren ve
tarımın yaptığı üretim ve üretimi tüketen insanları göze aldığımızda
Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir konu. Dolayısıyla, tarımının
sorunlarını halletmeyen hiçbir ülkenin kendi ülkesinin sorunlarını
da halletmesi mümkün değil. Dolayısıyla, biz de Türkiye'nin sorunlarını,
tarımın sorunlarını çözmeden hiçbir şekilde halledemeyiz. Dolayısıyla,
tarımı doğru desteklemek, sürdürülebilir bir tarımı ve hayvancılığı
ülkemizde devam ettirmemiz ve tarımımızı mutlaka globalleşen
dünyada rekabet edebilir bir hâle getirmemiz gerekmektedir. Hâlbuki,
geçtiğimiz yıllarda ve bugün de devam eden anlayışlar, tarımı, genellikle
günübirlik, halkın geçim sorunlarını halletmesi çerçevesinde
görmeleri nedeniyle, tarım bir sektör olarak pek görülmemiş ve bugüne
kadar rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulamamıştır. Önemli sorunları
var tarımın. İşletme yapılarımız çok küçük ve işletme sayımız çok
fazla, tarımda nüfusumuz fazla. Dolayısıyla, yaptığımız desteklerin
tarımda yönlendirici ve mutlaka yapıyı rekabet edebilir bir hâle
getirici nitelikte olması lazımdır. Hâlbuki, bugüne kadar, 5 lira
benden, 5 lira benden daha fazla anlayışıyla tarım desteklenmiş veyahut
da tarımda yaşayan insanların sadece karınlarını doyurma problemini
halletmeleri açısından meseleye yaklaşıldığı için, bugüne kadar
tarım modern bir anlayışta hiçbir zaman desteklenmemiştir. Bugün,
tarım, her şeye rağmen, gayrisafi millî hasılaya yaptığı katkı ve
esas olarak işlenen tarım ürünleriyle, sanayiye sağladığı hammaddeler
nedeniyle ciddi bir sektör olmaya devam etmekte ve mutlaka çok ciddi
bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği görüşmelerinde de hâlâ tarımın en kapsamlı kalem
olması da buradan kaynaklanmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde
tarımla uğraşan nüfusun yüzde 2,5-3'ler düzeyine inmesine rağmen,
hâlâ kapsamlı bir şekilde ele alınması da tarımın ne kadar stratejik
bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
geçmişte, dediğim gibi, kamu bankaları aracılığıyla yapılan destekler,
maalesef, ülkede tarım sayımlarının doğru yapılmaması ve nerede,
neyi, ne kadar ürettiğimizin bilinmemesi ve bu nedenle üretiminde
yapılan destekler de çok yanlış sonuçlar vermiş ve karşımıza çok büyük,
ödenemeyen ve Hazineyi büyük yük altına sokan ve tarımın çok desteklendiği
kanaatini uyandıran sonuçlar ortaya çıkmıştır. Örneğin, pamuğa
bir ilimizde yapılan destekleme, bu rakamların doğru ele alınmamasından
dolayı, bir de bakılmış ki, Türkiye'de üretilen bir pamuk kadar bir
ile destek verilmiş ve bu doğru kaynaklardan temin edilmediği için
de, 4,6 trilyon yapılan destek, bir bakmışız beş yıl sonra katrilyonlarla
ifade eden düzeyde görev zararı olarak karşımıza çıkmıştır. Dolayısıyla,
mutlaka görev zararlarının önceden bütçede tarif edilmesi ve bütçeye
konulması ve avans olarak üreticiye ödenmesi gerekmektedir. Bunu
yapamazsak, bunu doğru gerçekleştiremezsek kesinlikle -dediğim
gibi- doğru sonuçlara ulaşamayız.
Bugün tarım hâlâ, gerek
işletme başına yapılan desteklemelerde gerek hektar başına yapılan
desteklemelerde, Avrupa'nın onda 1'i ölçülerinde desteklenmektedir
ve bugün Türkiye eğer gayrisafi millî hasılasının en az yüzde 3'ü kadar
bir destek ayıramazsa tarımına ve bunu on yıl art arda sürdüremezse,
inanın, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde tarım sektörünün çok
büyük kalemlerinde tasfiye olması kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.
Bugün gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inin altında, yüzde 0,80'ler
düzeyinde tarımda bir destekleme yapılmaktadır ve bu şekilde sonuç
alınması, doğru sonuç alınması da kesinlikle mümkün değildir. Ve
biz şunu söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kesinlikle
ilk yıl gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 2'si kadar bir oranda tarım
desteklenmeye başlayacak ve bu, yıldan yıla artarak tarım sektörü
kesinlikle rekabet edebilir bir işletme yapısına ve rekabetçi
bir yapıya kavuşturulacak ve kesinlikle desteklemelerde selektif
bir yöntem izlenecek. Yani, her ürün her yerde desteklenmeyecek. Bölgesel
anlamda konular ele alınacak ve rekabet edebilir ürünlerimiz seçici
bir şekilde desteklenecektir.
Değerli arkadaşlarım,
görev zararlarını ele aldığımızda, bir de, tabii, ben şu İmar Bankasından
bahsetmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, AKP İktidarı döneminde
el konulan İmar Bankası, Türkiye'deki sonuçları itibarıyla en kötü
sonuçlar veren bir operasyondur. İmar Bankasında Türkiye'nin bankacılık
tarihinde eşi görülmemiş sahtecilik olayları yaşandığı bir gerçektir
değerli arkadaşlarım. Burada, hepimizin bildiği gibi, çifte kayıt
yapılarak hesaplar gerçekleri yansıtmayacak biçimde sunulmuş,
ilgili devlet kurumları yanıltılmış ve tabii, Hükûmet de zamanında
el koymayarak bazı tedbirleri almakta geciktiğinden ve gereksiz
de bazı kararlar aldığından, sonucunda Türkiye çok büyük bedelleri
ödemek zorunda kalmış veya bedelleri ödemesi gerekenler ödememiş,
tam aksine, ödememesi gereken halkımız ve Hazinemiz ödemiştir.
Değerli arkadaşlarım,
örneğin, Halk Bankasına en büyük hesap hareketlerinin olduğu dönemde,
hepimizin bildiği gibi, PETKİM özelleştirmesi yapılmış ve bu PETKİM
özelleştirmesi, sadece yüksek fiyat verdi diye bu gruba verilmiş
ve dolayısıyla, halkın İmar Bankasındaki mevduatlarını tutması
önündeki tedirginlik ortadan kaldırılmıştır.
Yine, BDDK'nın görevi
dolan iki üyesinden sonra bir üyesi de, hepimizin bildiği gibi, bir
başka kuruma atanmış ve yerine adam atanmadığı için BDDK çalışamaz
hâle gelmiş ve en büyük hesap hareketlerinin olduğu dönemde, yani
hepimizin bildiği gibi off-shore hesaplardan normal hesaplara dönüldüğünün
tahmin edildiği veya sahte, hayalî hesapların açıldığı dönemde
İmar Bankasına el konulması gerekirken, bu dönemde Türkiye büyük
zarara uğratılmış. Ama, en önemlisi ne olmuştur değerli arkadaşlarım,
biliyor musunuz: Biz, İmar Bankasına el konulmadan bir gün önce burada
bir kanun çıkararak mevduat sınırlamasını sınırsız hâle getirdik.
Ne lüzum vardı? Diğer bankalarda bunu yapmazken, ticari mevduatı
kapsam içine almazken, İmar Bankasında hiç gereksiz bir şekilde, anlamsız
bir şekilde, tüyü bitmedik yetimin hakkını zamanı geldiğinde ararken,
on kuruşun hesabını sorarken, İmar Bankasında, lüzumsuz yere, durup
dururken sınırsız mevduat güvencesi getirilmiş ve -hesapları tam
bilmiyorum, ama bildiğim kadarıyla- 3,5 katrilyon civarında Hazine
zarara uğratılmıştır. Bunun hesabını kim verecektir? Bunun siyasi
sorumluluğunun altından AKP İktidarı nasıl kalkacaktır değerli
arkadaşlarım? Bu sınırsız mevduat güvencesi getirmenin gerekliliğinin
nereden ortaya çıktığını, hangi grupların, hangi baskıları yaparak
ticari mevduatları ve sınırlı mevduat güvencesini AKP Grubuna
aldırdığının hesabını kim verecek? Bunun hesabını soracağız ve
inanın bunu yapanların burnundan bunu fitil fitil getireceğiz. Bunu
unutmayın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
- Ne zaman?
MEHMET NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ne zaman getireceksiniz?
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Göreceksiniz ne zaman olduğunu.
BAŞKAN - Sayın Küçük,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu bütçe, -arkadaşlarım tekrar tekrar ifade
etti, bu bütçe- kötü bir bütçe, en azından geniş toplum kesimlerini,
üretim yaparak büyümek isteyenleri tatmin etmeyen, çiftçiyi, işçiyi,
köylüyü, memuru, emekliyi ezen bir bütçe ve bu bütçeleri biz daha önceden
tanıyoruz. Beşincisini yapıyoruz bu bütçenin ve inanıyorum sonuncusunu
yapıyoruz. Bizim bir tek üzüntümüz var. Bu bütçenin iki ay Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında yaşanacak olması bizim en büyük üzüntümüzdür.
En büyük üzüntümüzdür değerli arkadaşlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hayal, hayal.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Daha ne o zaman, niye yoruyorsunuz bizi?
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Halkımıza şunu ifade ediyoruz…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hayal, hayal.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Telafi edeceğiz. Emekçilerin, işçilerin, köylülerin haklarını
ilk bütçeden başlamak üzere telafi edeceğiz ve mutlaka geçmişte tüyü
bitmedik yetimin hakkını yiyenlerden de hesap soracağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Küçük, teşekkür ediniz.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- Bu vesileyle, ben, buradan tüm izleyicilerin ve milletvekili arkadaşlarımın
yaklaşan Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını kutluyorum ve bu bütçenin
son olmasını diliyorum, AKP Grubunun yaptığı son bütçe olmasını
diliyorum ve...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Hayal, hayal.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
- ...hayırlı günaydınlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Hiç kuşkun olmasın, hiç kuşkun olmasın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Seçimden önceki son bütçe, doğru.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım.
Sayın Yıldırım, buyurun.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Mehmet Ağabey, sarımsak fiyatları iyi, canını sıkma,
gerisini boşver! (Gülüşmeler)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Sayenizde.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizi izleyen bütün vatandaşlarıma iyi günler diliyorum,
Meclise de "günaydın" diyorum.
Çok yoğun bir programla
2007 bütçesini tartışıyoruz, burada çok yoğun bir çalışma yapıyoruz.
Şahsım adına da 21'inci maddede söz aldım. Bu madde de görev zararlarını
kapsıyor. Şeker fabrikalarının, Ofisin ve İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketinin görev zararlarını, yetkisini Maliye Bakanlığına
veriyor.
Değerli arkadaşlar,
bu maddeye diyeceğimiz bir şey yok. Ancak, bütün milletvekili arkadaşlarımın,
Cumhuriyet Halk Parti milletvekili arkadaşlarımın, diğer muhalefet
parti milletvekili arkadaşlarımın ve onlara beş dakikalık süreyle
yanıt veren iktidar parti milletvekillerinin bu Mecliste sunduğu
konuşmalarla ikili bir yapı oluşmuştur. Size göre, Türkiye aydınlık,
Türkiye yolunda devam ediyor; işçi emeğinin karşılığını alıyor,
çiftçi ürettiğinin karşılığını alıyor ve duble yollar yapılmış, 15
bin kilometre hedef seçilmiş, ancak 6.500 kilometresini yaptığınızın
bile farkında değilsiniz, 12 bin kilometre olduğunu ifade ediyorsunuz.
Karayolları bütçesine geçen yıla göre yüzde 14'e yakın bir payın
daha az verildiğinin farkında değilsiniz. Geçen seneye göre KÖYDES
projelerine 2 milyar lira ödenek ayırdığınızı, 2 katrilyon lira
verdiğinizi, aynı değerde yine devam ettiğini söylüyorsunuz,
ama, enflasyonla yüzde 10'unun uçup gittiğinin farkında değilsiniz.
Ama, öyle görülüyor ki, sandıkta da AKP'nin sonunun geldiğinin farkında
olmayacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten Türkiye'nin sorunu çok büyük. Bakın, bugün Sayın Maliye
Bakanı burada yok. Kastamonu'da hiçbir şey yapmadınız. Üç tane cumhuriyet
hükûmetleri ne yaptı diyorsunuz; yollar yaptı, okullar yaptı, tarıma
dayalı sanayi tesisleri kurdu, şeker fabrikaları yaptı. Bu raporda,
Maliye Bakanlığı, özelleştirmenin kapsamında olduğunu ifade ediyor.
Kastamonu'da da şeker fabrikası var, 315 bin ton şeker pancarı üretiyor.
Geçen sene vatandaş 99 bin liradan sattı, bu sene 89 bin liradan
parasını veriyorsunuz. El insaf! 89 mu büyük 99 mu büyük? Enflasyon
da üzerine ekle, yüzde 20 gerilemiş durumda çiftçi. "Çare yok,
kapatacağız, bu fabrikaları yok edeceğiz." diye baskı altında
tutuyorsunuz.
Özelleştirme dediniz,
Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikası şu anda kapandı, üretim yapmıyor.
Bununla ilgili soru önergeleri verdim, bakanın verdiği cevap çok
açık. Diyordu ki: Üç yıl üretimde 30 milyon dolar üretim şartı vardı,
bunu gerçekleştirmediğini ifade ettim ve bununla ilgili araştırma
yapmasını, Maliye Bakanlığının denetmenlerinin görevlendirilmesini
istedim. Sayın Bakanın burada verdiği cevaplara eş değer bir cevabı
"Özelleştirme İdaresinde kayıtlara rastlanmamış" diye cevap
verdi. Çok yazık, çok ayıp!
Ben Maliye Bakanlığına
soru önergesi veriyorum, defterleri incele, ne kadar üretim yapmıştır,
ne kadar kendir almıştır ve bölgede ne kadar üretim yapmıştır, ne kadar
stopaj vergisi ödemiştir, diye soruyorum ve "kayda rastlanmadı"
diyor. Sakın ha yanlış anlamayın, ama o kayıtlara biz rastlayacağız,
bunun hesabını da soracağız ve ilk özelleştireceğimiz, özelleştirilen
fabrikanın, ilk devletleştirilen fabrika da Kastamonu Taşköprü
Sigara Kâğıdı Fabrikası olacaktır. Bunu açıkça taahhüt ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
çünkü, özelleştirme...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Olmadı, CHP'nin programına uymadı.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Tamamlıyorum.
Özelleştirmeye karşı
değiliz. Ama, üretimden alıkonmuştur. Üretimden alıkonulan… 62 milyon
dolar Türkiye'nin kaynakları harcanan bir fabrikanın üretimden alıkonmasına
vicdan müsaade etmez. Bunun vicdanı yoktur.
Sayın Bakan, Maliye
Bakanı soru önergelerime kaçamak cevaplar vererek işi aldattı. Kastamonu'nun
vekili olarak Taşköprülülerin, kendir üreticilerinin vekili olarak
bu dünyada da, ahirette de Bakanın yakasını asla bırakmayacağım,
hesabını soracağım. Ahirete inandığını düşünüyorum, ahirette
de bunun hesabını ondan soracağım. Bundan hiç şüphesi olmasın.
Bakın, Tosya'nın çeltik
üreticileri az önce beni arıyor. Geçen sene 1.500 lira - 1.600 lira
olan, pirinç üreticileri, bugün 900 liraya - 1.000 liraya pirinçlerini
zor satıyor. İthal ettirdiniz, 52 bin ton Mersin Limanı'nda kıyak yaptınız.
Kime? Kime yaptınız, kime?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Bitiriyorum efendim, son.
BAŞKAN - Lütfen, teşekkür
cümlenizi alayım.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Bitiriyorum efendim.
Kime yaptırdığınız
açık, kime yaptırdığınız açık.
Bakın, duble yollarda
Hükûmet sınıfta kalmıştır, gerçekleşme yüzde 50'dir.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen teşekkür ediniz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Karayolları bunun sorunu değildir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Bayramınız kutlu olsun, yeni yılınız kutlu olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır.
Sayın Kacır, buyurun
efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 21'inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce buradan konuşan
arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız
özelleştirme konusuna değindi ve devletleştirileceğini söyledi
bizim özelleştirdiğimiz kurumların.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Ve Taşköprü'ye mesaj verdi, seçmene.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bizim dönemimizde belki ilk defa televizyondan
canlı yayınla özelleştirmeler yapılmıştır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Nasıl yapıldığını anlatırız biraz sonra.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Şeffaf, açık özelleştirmeler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- TÜPRAŞ'ta nasıl yapıldığını…
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Dolayısıyla, bizim dönemimizde yapılan özelleştirmeler…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Kuşadası nasıl gitti?
ÜNAL KACIR (Devamla)
- …CHP tarafından devletleştirilebilir. Zaten, açıkça özelleştirmeye
karşı olduklarını söyleyemiyorlar, devletleştirmeden yana olduklarını
görüyoruz. O, onların görüşüdür. Halkımız da durumu görüyor.
Değerli arkadaşlar,
AK Parti hükûmetleri olarak yaptığımız icraatların en iyileri bile
burada gelinip tenkit ediliyor. Bunlardan bir tanesi de, biraz önce,
bu kürsüden tenkit edildi: TOKİ. TOKİ'ye rant aktarıldığını, TOKİ'ye
rant sağlandığını söyledi arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımız. TOKİ de bir devlet kuruluşu. TOKİ'ye rant aktarma
diye bir şey düşünülebilir mi? TOKİ "lüks villalar yapıp, pahalıya
satıyor" diye tenkit ediliyor. Ucuza mı satsaydık? Elbette ki
lüks villaları değerinde satacaktık, çünkü, 220 bin konutu, biz, buralardan
elde ettiğimiz gelirlerle yaptık. Fakire, fukaraya vereceğimiz,
dar gelirliye, orta gelirliye vereceğimiz konutları da buradan
yaptık.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Eskişehir yolundaki konutları milletvekillerine
veriyor ya.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Hazineden bir kuruş alınmadı.
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Hazineden, evet, bir kuruş alınmadı.
Şimdi, bakın, TOKİ ne
yaptı? Ordu vilayetini düşünün, Giresun vilayetini düşünün. Bu
vilayetler gibi on tane vilayet sayın ve bu vilayetler sanki yokmuş
gibi kabul edin. İşte, bu vilayetler şimdi yeniden inşa edildi. İşte,
bu kadar büyük iş yapmıştır TOKİ ve başarılı çalışmalardır bunlar.
Sözleri çok uzatmayacağım.
Arkadaşlarımız diyorlar ki "bu dönem son bütçe." Evet, AK
Partinin, belki Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk beşinci yıl bütçesi bu
bütçe ve AK Partinin birinci döneminin son bütçesi. Ama, AK Partinin
bu bütçeleri ikinci döneme referans olacak bütçelerdir. Şimdiden
ikinci dönemimiz hayırlı olsun diyorum.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru işlemi.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Maddenin ikinci fıkrasıyla
"Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk
kapsamında yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından
Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının tamamı veya bir kısmı,
Bankanın politik risk alacağına ve/veya ödenmemiş sermayesine mahsup
edilebilir." hükmü yer alıyor. Söz konusu mahsup işlemlerinin,
bütçenin gelir ve giderleriyle ilişkilendirmeksizin, mahiyetlerine
göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirmeye de Maliye Bakanı
yetkili kılınıyor.
Tasarının bu hükmünün,
bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilgi kurulmadan, mahiyetlerine
göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirme düzenlemesinin bütçenin
şeffaflığı ilkesine aykırı olduğu düşüncelerine katılıyor musunuz?
Eğer bu kabul ediliyorsa,
düzenlemeden "mahsup işlemlerinin, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla
ilgilendirilmeden, mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına
kaydetme" ibaresinin çıkarılması gerektiği biçimindeki
eleştirilere katılıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Yücesan. Yok.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sorulara yazılı cevap verilecektir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22'nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline
İlişkin Hükümler
Katsayılar, yurt dışı
aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 22- (1) 657 sayılı
Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2007-30/6/2007 döneminde aylık
gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının
aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
(0,04605), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban
aylığı katsayısı (0,5864), yan ödeme katsayısı (0,01461) olarak;
1/7/2007-31/12/2007 döneminde ise aylık katsayısı (0,04739), taban aylığı
katsayısı (0,61417), yan ödeme katsayısı (0,01503) olarak uygulanır.
(2) 22/1/1990 tarihli
ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c)
bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı;
1/1/2007-30/6/2007 döneminde 2.403 Yeni Türk Lirası, 1/7/2007-31/12/2007
döneminde ise 2.480 Yeni Türk Lirası olarak uygulanır.
(3) Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından 2006 yılı Aralık ayına ilişkin olarak açıklanan
2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinin 2006 yılı Haziran
ayı endeksine göre değişim oranının yüzde 2.5'i aşması halinde,
aşan kısmı telafi edecek şekilde birinci ve ikinci fıkralarda yer
alan ve 2007 yılının birinci altı aylık dönemine ait katsayılar ile
ücret tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(4) İdarelerin yurt
dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının
yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye
kadar, 2/4/2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
Sayın Kumkumoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
ben de önce hepinize günaydın diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Ancak, gerçekten anlamakta
zorluk çektiğim bir şey var. Şu görüşeceğimiz madde, değerli arkadaşlarım,
memur maaşlarının ve kat sayılarının belirlenmesiyle ilgili düzenleme.
Dün sabah başlayan çalışma bu sabah devam ediyor. Herkes, sadece bir
mecburiyet olduğu için, yani şurada ne konuşuldu, ne söylendi, kim
ne söyleyecek, bunun şu anda bu salonda bulunan arkadaşlarımız
için hiçbir anlamı yok. Hiçbir şekilde insani olmayan bir çalışma
düzenini, hangi sebeple olduğunu bilemediğim nedenlerle… Bir yasal
zorunluluk yok, yarın, bugün bitmek diye bir mecburiyeti yok. "Ya
maddeler üzerinde konuşmayın ya da maddeler üzerinde konuşacaksanız,
işte böyle, işinize gelirse." Bakan burada yok, memur maaşlarını
konuşacağız, Bakan burada yok. Sorular soruluyor, ilgili bakan
burada yok; sorular soruluyor, Sayın Bakan doğal olarak diyor ki:
"Bu sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz."
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Kumkumoğlu, sen yeni geldin, Bakan buradaydı, yeni gitti.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Efendim, biliyorum ben Sayın Bakanın burada olduğunu.
Ben yeni gelmedim, ben akşamdan beri buradayım, dünden beri buradayım
ben.
Şimdi, değerli arkadaşlarım...
O zaman, çıkın, Sayın
Başkan, lütfen bunu grubunuza bir sataşma diye alın; ben bunu, milletvekillerine
yapılmış bir haksızlık, bütçe görüşmeleri üzerine düşürülmüş bir
leke olarak görüyorum bütçe görüşmelerinin vatandaşın gözünden
kaçırılabilmesi için. (CHP sıralarından alkışlar)
"Ya konuşmayacaksınız
maddeler üzerinde ya da konuşacaksanız, yirmi dört saat boyunca
hangi saate denk gelirse o saatte konuşacaksınız" yaklaşımı,
kamuoyuna açık, vatandaşın bilgilendiği, bilgilenme hakkına saygı
gösterilen bir bütçe görüşmesi olarak kabul edilemez. Çıkın o zaman
gerekçesini buradan söyleyin. Niye bu bütçeyi bugün biz çıkarmak
zorundayız? Bunu, lütfen... Bir milletvekili olarak ben de anlayabilmiş
değilim.
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Danışma Kurulu kararı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Allah'ın emri mi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Çıkar, onu burada açıklarsınız, Danışma Kurulu kararını.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, memur maaşlarını konuşacağız, memur maaşlarıyla ilgili
artışları konuşacağız. Yüzde 2,5 artışı konuşalım mı? Yani...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Değmez!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, değmez değil mi değerli arkadaşlar? Yüzde 2,5 artışı
konuşalım mı?
Şimdi, dünden bu yana
burada bir sürü rakamlar uçuştu; Türkiye şöyle büyüdü, şöyle gelişti,
gayrisafi millî hasıla şöyle arttı, şöyle milyarlar dolarlar, şöyle
katrilyonlar, bilmem ne falan. Peki kardeşim, memura ne veriyorsun?
Yüzde 2,5. Hani büyüyorduk biz; hani o milyar dolarlar, hani o katrilyonlar?
O milyar dolarlardan, o katrilyonlardan, o yüzde 100 büyümelerden,
o 180 milyar dolardan 388 milyar dolara çıkan gayrisafi millî hasıladan
memura düşe düşe yüzde 2,5 mu düşüyor değerli arkadaşlarım? Neye
tekabül ediyor yüzde 2,5 hesap ettiniz mi hiç? Yani, bir öğretmen maaşında,
Sayın Bakan, yüzde 2,5 neye tekabül eder bir söyleyebilir misiniz
şimdi bulunduğunuz yerden, benim konuşmam bittikten sonra? Ve bu
yüzde 2,5'un, yani bir öğretmen maaşına tekabül eden yüzde 2,5'un günlük
yaşamımızda, mesela, sadece bir öğrencinin servis ücretine yapılan
bu dönem başındaki zammı karşılayıp karşılamadığını bir Millî Eğitim
Bakanı olarak söyleyebilir misiniz?
Değerli arkadaşlarım,
bu sizi rahatsız etmiyor mu? Yani, bu rakamlara siz nasıl kendinizi
inandırıyorsunuz. Eğer bu rakamlar doğruysa, bu haksızlığı nasıl
kabul ediyorsunuz?
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) -
Son dört yılda yapılan değil bu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, şimdi arkadaşlarımız diyor ki, boş…
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Tümden batırmışlar, biz bu kadar iyileştirebildik.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, TRT 3, akşam bütçe görüşmeleriyle
ilgili rakamları spota getiren görüntüler veriyor. TRT bile yüzde
2,5+2,5'u herhâlde yani çok az görmüş ki, Hükûmete katkı olsun diye, en
düşük maaş alan memurlar için bu yıl yüzde 4+4, diğer memurlar için 3+3
zam yapılacağına dair spottan rakamlar verdiler.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Enflasyon farkını niye söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Allah Allah! Ben Plan Bütçe Komisyonu üyesiyim. Yani,
acaba ben mi yanılıyorum, bu 2,5+2,5 değildi de 3+3 veya 3+3 değildi
de 4+4 müydü diye, ben mi yanılıyorum diye düşündüm ve tekrar kendi
bilgilerimi birkaç arkadaşımdan test etme gereği duydum. Öyle ya,
koca TRT, yani, bu ekranlarda yanlış bilgiyi kolay kolay aktarabilir
mi? Üstelik de, rakamsal bir bilgiyi kolay kolay aktarabilir mi?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ama, ilk defa memurlar enflasyonun üzerinde artış alıyorlar
Kemal Bey, bunu niye söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bir defa şunu kabul
edin: En çok eleştirdiğiniz gün hangi gündür? Kendinizi hep mukayese
ettiğiniz gün hangi gündür? 2002'nin sonu, değil mi? Peki, siz 2002'nin
sonunda uygulanan politikada neyi değiştirdiniz? 2002'de neyin
uygulanacağına kim karar veriyordu, 2002'den bu yana neyin uygulanacağına
kim karar veriyor?
Değerli arkadaşlarım,
memura yüzde 2,5 zam verilmesini, AKP İktidarı mı belirledi? Kim
bu politikaları şekillendiriyor?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Eskimolar mı belirliyor?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - IMF belirliyor efendim. Peki, 2002'deki politikaları
kim belirliyordu? Yine IMF belirliyordu. Bana buradan Sayın Bakan,
2002'de iktidarı devraldıkları günden bu yana, IMF politikalarına
karşı, "IMF önerdi ama, biz 'hayır bunu kabul edemeyiz' dedik ve
onun karşısında kendi iddialarımızın gereği olanı yaptık." diyebileceği
bir tek mali politika söyleyebilir mi? Herhangi bir bütçe döneminde
bir tek…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Söyler tabii.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, çıkar söyler.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Vergi barışı.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Onun dışındakilerin hepsini IMF mi yaptı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bir tek mali politika çıkıp şuradan söyleyebilir mi,
Hükûmetin en önemli iddiası ve en çok övündüğü konuların başında,
IMF'nin Türkiye için söylediklerini yaşama geçirmesi noktasındaki
kararlı ve ısrarlı tavrıdır?
"Biz, söylenen politikalardan,
istenen politikalardan hiçbir şart altında, toplum hangi zorlukları,
hangi sıkıntıları çekiyor olursa olsun, hiçbir şart altında vazgeçmedik."
iddiası, Hükûmetin başarısının, kendisini başarılı gösterebilmesinin
en önemli argümanlarından birisidir. Nedir bu mesela: Yüzde 6,5 faiz
dışı fazlayı, hatta yüzde 6,5'u da aşarak veriyor olmak, Hükûmet için
en temel başarı noktalarından, referans noktalarından birisidir.
Değerli arkadaşlarım,
daha çok faize para ödeyebilmek, bir iktidar için en önemli referans
noktalarından birisi olabilir mi? Daha çok faiz öderken, memura daha
az ücret vermek, bir iktidarın en önemli referans noktalarından birisi
olur mu?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Enflasyon… Enflasyon…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bakın, tekrar bu yıla dönüyorum; tekrar, bu yıla dönüyorum
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu yıl, Hükûmetin
önerdiği enflasyon nedir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yüzde 5.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet.
Peki, memura ne veriyoruz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Yüzde 10.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Peki, Türkiye…
Yüzde toplam 5, Beyefendi.
Önce ne verdiğini öğren. Önce ne verdiğini öğren.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Enflasyon farkıyla…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Peki, bu yıl Türkiye ne kadar büyüyecek? Enflasyona rağmen
ayrıca ne kadar büyüyecek? Yani, hani gayrisafi millî hasılamız
var ya, hani kişi başına düşen millî gelirimiz var ya, bu ne kadar artacak?
Yüzde 5.
Peki, bu refah artışından,
bu Türkiye'nin büyümesinden memura ne veriyorsunuz? Hiçbir şey. Niye?
Sayın Bakan, niye? Niye, öğretmeninize, Türkiye'nin bu doğal büyümesinden,
yani hepimizin birlikte yarattığı bu değer artışından öğretmene
hiçbir şey vermeyi düşünmüyorsunuz? Bunun gerekçesi nedir değerli
arkadaşlarım, kime anlatacak bunu?
Peki, hiçbirinizin
aklına, iktidarınıza, Hükûmetinize, Hükûmetinizi oluşturan bakanlarınıza
böyle bir soru sormayı…
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Onu düzeltiyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hani, çok bilen arkadaşlar var ya: Mesela Mustafa, sen
bunu sorabilirsin. Çok bilen arkadaşlarınız var ya, bunun gerekçesini
hiç olmazsa… Yahu arkadaş, biz bunu öğretmene nasıl açıklayacağız?
Hiç mi içinizde ailesinde, anneniz, kardeşiniz, yakın komşunuz, arkadaşınız,
memur olan kimse yok mu?
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet farkında.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Gelip
size, "Yahu arkadaş, bak milletvekilisiniz, Türkiye'nin zorlukları
olduğunu da anlıyorum. Ama, bu Türkiye bu yıl yüzde 5 büyüyecek. Buradan
niye bize '0' veriyorsunuz?" dediği zaman, bu sorunun cevabını
nasıl vermeyi düşünüyorsunuz? Yoksa, size göre böyle bir soru yok
mudur?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yanlış şeyler
söylemişler.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi bakın, bir öğretmenin şimdi geldiğimiz gündeki
maaşı, TÜİK rakamlarına göre 9'un 1'indeki bir öğretmenin maaşı
804 milyon lira, yirmi yıllık bir öğretmenin maaşı 900 milyon lira civarındadır.
TÜİK'in rakamlarına göre, sadece mesela İstanbul'da yirmi yıllık
bir öğretmenseniz şayet, İstanbul'da kira ortalaması TÜİK'in rakamlarına
göre 451 milyon…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Yirmi
yıllık öğretmenin maaşı nasıl 900 milyon oluyormuş?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Onu çıkar
söylersin… Çıkar söylersin… Çıkar söylersin. Yani ne kadar beceriklisin!
Nereden bileceksin?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Nereden,
nereden biliyorsun yirmi yıllık öğretmenin maaşının 900 milyon olduğunu?
Hayret bir şey!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Şimdi,
bu laf atmalarla bu gerçekleri kamuoyunun gözünden kaçırmak mümkün
değildir. Yani, doğru bir şey yapmayı öğrenememişsiniz ama, vallahi,
maşallah, şu konuşmacının insicamını bozma noktasında ve o konuşmanın
etkisini kırma noktasında ne zaman bu kadar işi öğrendiniz… Bak hiç
laf atmıyor. Çünkü, konudan uzaklaştım ya, işine gelmiyor. Hiç laf atmıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- O sana mahsus! O sana mahsus!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, TÜİK'in rakamlarına göre, İstanbul'da
kira bedeli 451 milyon TL'dir, TÜİK'in rakamlarına göre ortalama. Şu
sizin iktidarınız döneminde… Yani ortalaması bu. Sizin iktidarınızda,
en acil şeyleri söylüyorum: Zeytinin fiyatı yüzde 74,5; çayın fiyatı
yüzde 94,5; patatesin fiyatı yüzde 88,8; kuru soğanın fiyatı yüzde
74,7; kira ücretlerinin artış oranı yüzde 90,9; 12 kilogramlık tüpün
artışı yüzde 70, kömürde artış yüzde 109, ulaşımda artış yüzde 84.
Şimdi sizin…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Enflasyonu söylesene, enflasyonu. Niye onu söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Ha, enflasyon. Değerli arkadaşlarım, enflasyonun o sizin
söylediğiniz rakamlarına daha sıra gelmeden, yani, bir öğretmenin
maaşı, kira, ulaşım, yakıt, elektrik, su, eğer iki öğrenci varsa o ailede,
iki öğrencinin servis parasında zaten para bitiyor. Ondan sonra
enflasyon ne olur, nasıl harcarsın, artık, var sen onu düşün. Şimdi,
bunlarla bu rakam bittiğine göre, bir öğretmenin, yani yirmi yıl boyunca
bu ülkeye hizmet etmiş, yirmi yıl boyunca bu ülkeye yararlı gençler,
yararlı bir nesil yetiştirebilmek için dişini tırnağına katıp mücadele
etmiş, Anadolu'nun en ücra köşelerinden başladığı öğretmenlik mesleğine
yirmi yıl sonra İstanbul'da devam etmeye çalışan bir öğretmenin kira,
ulaşım, yakıt, elektrik, su, iki öğrencinin servis ücretinin ötesindeki
harcamalarını neyle, nasıl yapacağının cevabını vermesi gereken,
muhalefet partisinin milletvekili, muhalefet partisinin bu kürsüdeki
sözcüsü değildir, şurada oturan Sayın Bakandır. Eğer bir arkadaşım
bana doğru bir soru soruyorsa, onu bana değil, lütfen, oraya diyecek
ki: "Sayın Bakanım, bak arkadaş böyle bir şey söyledi. Burada yemeğe
içmeye hiçbir şey kalmamış. Bunlar nur mu yiyecekler?" Hani bizde
"nur yemek" diye bir ifade vardır. Bu insanlar nur mu yiyecekler?
Ha, şimdi mesele nedir
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, hani bir zamanlar "Benim
memurum işini bilir." diye bir anlayış vardı. Sizin anlayışınız
aslında bundan farklı değil. Yani, şu ücreti verdiğin bir memurdan
nasıl yaşamasını bekliyorsun? Ne yapacak bu memur kardeşim, söyler
misiniz, bunun cevabını kim verecek? Bu memur ne yapacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maaşı içerisinden
mutfağına bir tek kuruş ayıramadan, maaşı zorunlu harcamaları nedeniyle
biten bir öğretmene, iktidar partisi milletvekilleri, Sayın Bakan,
sayın bakanlar ne önerirler, ne öneriyorsunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ev alsınlar,
araba alsınlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani,
insanda biraz sıkılma olur tabii; eğer, bu şartlarda… Dalga geçiyor
arkadaşımız "Ev alsınlar, araba alsınlar." artanıyla.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Alıyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani,
evet, alıyorlardır herhâlde. Bilemiyorum, size yakın olan memurlar herhâlde
işini bilen memurlardan, onlar alıyor olabilir de, buna bir itirazım
yok. Size yakındırlar, işlerini de biliyorlardır. O bilinen, bildik,
sizin aşina olduğunuz yöntemlerle, işte şu maaşla ev de alabiliyorlardır
kendilerine göre. Neyle aldın? İşte bu maaşla aldım. Ama, benim bildiğim,
namuslu, dürüst bir memurun, yaşamı boyunca harama el uzatmamış
bir memurun bu maaşla değil ev almak, çoluğunun çocuğunun günlük
nafakasını, günlük mutfak ihtiyacını bile karşılayabilme imkânı
yoktur. Hiç olmazsa,
bu acı gerçeği kabul edin. Evet, memura veremedik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Birazdan cevabı gelecek, gelecek!
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
on altı dakika oldu bakınız, konuşuyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Toparlama
diye bir şey yok, teşekkür için mikrofonunuzu açacağım, teşekkür
ederseniz tamam, yoksa kapatacağım.
Buyurun, teşekkür
ediniz efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bana değil
Genel Kurula teşekkür edeceksiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, teşekkür ederim. Bir cümle söylüyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
aslında sorun şudur: Hani sizin o "İki koyun güdemez." filan
dedikleriniz var ya, bunları diyerek aslında kastettiğiniz asıl
kesim memurlardır. Dolayısıyla, size göre memurlar, zaten olmaması
gereken, memurlar, zaten hiçbir iş yapmayan çevrelerdir…
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - …dolayısıyla, bunlara bu bütçelerden herhangi bir artı
vermenin bir anlamı yoktur. Ben, memurlarımızın hak ettiği, insanca
yaşayabilecekleri bir ücreti alabilecekleri günlerin uzak olmadığına
inanıyorum ve bu inançla, memurlarımıza en azından şu aşamada sabır
dilemekten başka bir fırsatımız, imkânımız maalesef yoktur.
Sizin ve tüm yurttaşlarımızın
gelecek Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını kutluyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SOYDAN (Hatay)
- Amin. Yoklukları olmasın yeter.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, bütün arkadaşlarımıza günaydın
demek istiyorum.
Biraz önce burada
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan değerli milletvekilimiz
"Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası yüzde 100 arttıysa bu niye
memura yansımıyor, öğretmene niye yansımıyor?" şeklinde beyanlarda
bulundu.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum. Özellikle öğretmenleri
de örnek verdiği için, Millî Eğitim Bakanı olarak benim için bir vicdan
borcudur bunu açıklamak. Bakın, bir hesap yapalım. Bir sefer, Sayın
Kumkumoğlu'nun burada verdiği rakamlar, özellikle en düşük düzeyde
ve en yüksek düzeyde maaş alan öğretmenlerle ilgili rakamlar doğru
değil. Bakın, bizim dönemimizde, 1998 yılından beri hiç zam yapılmayan,
ücret artışı almayan öğretmenlere yüzde 43 oranında ek ders ücreti
zammı yapıldı. Bu, aşağı yukarı, öğretmen başına…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Maaşını söyler misiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin efendim… Öğretmen başına 100 milyon Türk lirası
ediyor, 100 YTL ediyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Herkes alıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Bu, bir öğretmenin maaşında yüzde 10'luk artış demektir. 2002 yılında
bütün devlet memurlarına ödenen 2,5+2,5 öğretmenlerimize ödenmiştir.
Bu, aşağı yukarı şeyle birlikte, 40+40'la birlikte, biliyorsunuz bütün
öğretmenlerimize, düşük gelirli devlet memurlarına 40+40 ödenmiştir,
öğretmenlerimiz buna dâhildir. Yani, 2006 yılında öğretmenlerimize
yapılan toplam ücret artışı yüzde 20'yi bulmaktadır. Peki, bu yeter
mi? Bana sorarsanız, keşke Türkiye'nin imkânları çok çok daha iyi olabilseydi
de biz öğretmenlerimize 1.000 YTL değil, 2.000, 3.000 YTL maaş ödeyebilseydik.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu ucuz politikaları…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın
Bakan, 804 milyon…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Memleket, çok, ucuz politikaları, bu popülizmi, memleket çok ağır
ödemiştir, çok pahalı ödemiştir.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yokluklar…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Bir başka söyleyeyim. Bakın, 100 bin öğretmenimiz, 2006 yılında,
100 bin öğretmenimiz, bizim getirdiğimiz kariyer basamakları sistemiyle,
uzman öğretmense ekstra 80 milyon para almıştır, başöğretmense maaşına
160 YTL, 160 milyon Türk lirası zam gelmiştir. Bu durumdaki öğretmenlerimizin
2006 yılında almış oldukları zam yüzde 30, başöğretmen yüzde 40 zam
almış demektir; bir yılda aldıkları. Eğer, değerli arkadaşlarım şunu
söylüyorlarsa: "Efendim, biz para basalım verelim memura, para
basalım verelim işçimize, para basalım 'İşte kim ne verdiyse ben
beş fazlasını veririm.' diyen zihniyet gibi…" Biz bunu yapabiliriz.
Banknot Matbaasına emir vermek, belki en kolay şeydir.
İki: 2006 yılında, bildiğiniz gibi, ilk
dilimde, temmuza kadar olan dilimde, bütün memurlarımıza yüzde
2,32 enflasyon farkı ödenmiştir. İkinci dilimde enflasyon hesabı,
aralık sonu itibarıyla, ocak başı itibarıyla ortaya çıktığı zaman,
yine bu fark da memurlarımıza ödenecektir. 2007'yle ilgili -biz 2007
yılı bütçesini konuşuyoruz- Değerli Milletvekilimiz, ısrarla,
yüzde 5 zam yapıldığını söylüyor. Bu da doğru değil.
Şimdi, bir gün okulda öğrenci demiş ki:
"Ben tarih hocasına öyle bir soru soracağım ki, kesinlikle bana
cevap veremesin." Demiş ki: "Hocam, hangi padişahın kızının
Kerbela'da köpekler tarafından yendiği iddia edildi?" Hoca demiş
ki: "Evladım, padişah değil peygamberdi, Kerbela değil Kenan'dı..."
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Hepsi yanlış...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- "...kızı değil oğluydu, köpek değil kurt idi; ben bunun neresini
düzelteyim?" demiş bu sefer.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz sizin nerenizi düzeltelim!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi bakın, 2007 yılında, değerli arkadaşlar,
düşük gelirli memurlara 4+4 zam veriliyor, daha üst gelir grubuna
sahip olan devlet memurlarına 3+3 zam veriliyor; artı, enflasyon
farkı veriliyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Nerede yazıyor bu Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, ısrarla "Hiçbir şey vermediniz..."
Bir başka şey söyleyeyim:
Memurun aldığı buzdolabı yarı fiyatına inmiş, aldığı elektronik
malzeme yarı fiyatına inmiş, birçok kalemde yarı fiyatına inmiş.
Bunu niye söylemiyorsunuz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Memurlar buzdolabı mı yiyorlar!
MUSTAFA ELİTAŞ ( Kayseri)
- Laf atma önce, öyle diyordun, "Laf atma." diye...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, dört yılda
enflasyonun toplam artış oranı yüzde 53,1'di, bir önceki yıla göre
söylüyorum. Peki, bu yüzde 53'lük enflasyon artışına rağmen, en düşük
memurun maaşı ne olmuş?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ortalamasını söyler misiniz Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin efendim, ben size rakamları
veriyorum Sayın Kumkumoğlu, yerinizde oturun lütfen.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen öğretmene ne veriyorsun, onu söyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2002 yılında en düşük
memur maaşı 392 YTL'dir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - En iyi bildiğin yeri söyle, öğretmeni söyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 2006 yılında en düşük memur maaşı 765
YTL'dir; artış yüzde 95,2. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ortalamayı söylesene!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, ortalama memur maaşı: 2002 yılında
578 YTL'dir, 2006 yılında 995 YTL'dir; artış yüzde 72,1.
Bakın, net asgari ücret,
2002 yılında 184 YTL'dir, 2006 yılında 380 YTL'dir; artış yüzde 6,5. En
düşük SSK emekli aylığı, 2002 yılında 257 YTL'dir, 2006 yılında 477
YTL'dir; artış yüzde 85,6. En düşük Bağ-Kur esnaf emekli aylığı, bakın,
2002 yılında 136 YTL, 2006 yılında 349 YTL'dir; artış yüzde 156,9.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Zengin olmuş!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hani "Efendim, bizim gelirimiz yüzde
100 artarken memura yansıtılmadı." deniliyor ya, yansıtılmış
mı? Bir de, bu artan gelirimizden ne oldu biliyor musunuz? 2002 yılında
kim karar veriyordu? 57'nci Hükûmet karar veriyordu. 2003, 2004, 2005,
2006 yılının farkı şudur: AK Parti karar veriyor beyler, unutmayın! AK
Parti karar veriyor! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - IMF karar veriyor!
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Milletin gözünün içine baka baka…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ve bakın, yüzde 156,9… En düşük Bağ-Kur çiftçi
emekli aylığındaki artış ne kadar? (CHP sıralarından gürültüler)
En düşük Bağ-Kur çiftçi emekli aylığındaki artış ne kadar arkadaşlar,
biliyor musunuz? Yüzde 235,8. Yüzde 235,8!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Açlık sınırı ne kadar Sayın Bakan, açlık sınırı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - En düşük memur emekli aylığında artış yüzde
74. Altmış beş yaş aylığında artış 183,2. Bakın, şeref aylığı dediğimiz
aylıkta artan, malumunuz bu gazilerimize, yüzde 85…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Açlık sınırı nedir Sayın Bakan, 4 kişilik bir aile için?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Muhtar aylığında artış yüzde 174,1.
Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığının
bütçesi görüşülürken, değerli arkadaşlar, ben bir şey söyledim. Dediler
ki…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Darwin'le ilgili bir şey söylemiştin, anlamadık, nerede, ne zaman
demiş Türklere ilişkin bir şey? Hiçbir yerde bulamadık!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Darwin'le ilgili size ben bir konferans vereyim.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Millî Eğitim bütçesinde şunu söyledim…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Darwin'i bir anlat!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dedim ki, Hollanda'nın eğitime ayırdığı
bütçe 20 milyar avrodur. 20 milyar avro, 3,5 milyon insan içindir, 3,5
milyon öğrenci içindir. Eğer Türkiye'deki öğrenciye göre oransal
olarak bir hesap yaparsanız, 204 katrilyon eğitime para ayırmanız
lazım.
Şimdi, Türkiye, Hollanda
kadar zengin değilse, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası oransal
olarak eğer Hollanda gibi değilse, Belçika gibi değilse, bunun sorumlusu
AK Parti midir? Biz, memleketi sefaletten varlığa çıkarıyoruz.
Biz, vatandaşı yokluklardan varlığa çıkarıyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bırakın bu lafları. Boş laflara milletin karnı tok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Eğer, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar
şunu söylüyorsa: "Duble yol yapmayın. KÖYDES'e para ayırmayın,
köy yollarına para ayırmayın…"
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Öğretmenlerin maaşını anlatsana sen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - "…Vatandaşımız bataklıktan su içmeye
devam etsin. TOKİ kesinlikle konut yapmasın…"
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Bütün bakanlar aynı rakamları, aynı söylemleri ezberlemiş. Bütün
konuşmalar aynı. Aynı şeyleri söylüyorsunuz. Ezberiniz bozulacak
Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - "…Türkiye tezekle ısınmaya devam etsin.
Doğal gaz gelmesin." eğer diyorsanız, bu popülizmi yapmaya devam
edin.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Sayın Sarı, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET SARI (Osmaniye)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi Kanunu'nun 22'nci maddesi üzerine şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yirmi iki saattir buradayız. Sayın Bakanımız gerekli açıklamaları
yapmıştır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Hep yanlış söyledi.
MEHMET SARI (Devamla)
- 2007 yılı bütçesi, 2006 yılı bütçesi gibi yine yatırımlarla doludur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Nereye bir yatırım, nereye bir fabrika yapıldı dört yılda?
MEHMET SARI (Devamla)
- Yine kaymakamlarımıza, muhtarlarımıza, valilerimize çok iş
düşecektir. Yatırımlar artacak, çalışmalar artacak ve Türkiye
kalkınacak, Türkiye büyüyecek.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN - Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Baloğlu, buyurun
efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum, Sayın Bakana da içtenlikle
teşekkür ediyorum; çünkü, Sayın Bakan bizi ve bütün ülkeyi aydınlattı.
Benim aklımda hep bir soru vardı. Bu kadar az maaş artışına rağmen
memurlar, işçiler niye bu kadar seviniyorlar? Öyle sanıyorum ki,
böyle bir bakanları olduğu için seviniyorlar.
Akla ikinci bir soru
geliyor, o da şu: Bu hâlde bu insanlar gülüyorsa, bunlar mazoşist falan
mı? Acı çekmekten zevk mi alıyorlar? Sayın Bakan içine sindiriyor mu
bu memur artışlarını? Hakikaten, gerçekten sindiriyor mu?
Bir de bir soru sormak
istiyorum: Bütçe görüşülüyor. Sayın Maliye Bakanını ortalıkta
görmüyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanı da duble yolları anlatıyor.
Sayın Maliye Bakanının sağlık durumu hakkında bir açıklama yapacaklar
mı?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Evet, maddenin üçüncü fıkrasında "Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından 2006 yılı Aralık ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100
Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinin 2006 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde 2,5'i aşması hâlinde…"
ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeye bağlı olarak kat sayılar ile ücret
tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu
belirtilmiştir.
Soru: Endekslerin bu
biçimde hesaplanması, sosyal sonuçları olan fiyat artışlarını,
yani satın alma gücündeki kayıplarını istatistik disiplinine
göre ölçmeye uygun değildir. Endeksin hesaplama biçimi fiyat artışlarını
gerçekten daha küçük olarak göstermek amacını taşımakta mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Teşekkür Sayın Başkanım.
Kamuda çalışıp özelleştirme
sonrası birçok teşkilata dağıtım yapılan işçilerin 4/C maddeye
göre müktesebatları elinden alınmıştır. Acaba, bu hakları geri iade
edilmek isteniyor mi? Bir.
İki: Mecliste çalışan
arkadaşlarımız, yine 4/C maddesine göre görev yapmaktadırlar. Bu
arkadaşlarımız farklı farklı ücretler almaktadırlar. Arkadaşlar,
eşit işe eşit ücret ilkesine, yapılan işlem aykırıdır. Acaba, burada
çalışan arkadaşlarımız aynı ücret seviyesine getirilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle
şunu söyleyeyim: Sayın Bakanın burada olmadığı söyleniyor. Öğretmenlerle
ilgili yapılan maaş artışıyla ilgili bir arkadaşımız bir konuşma
yaptı, devlet memurlarına yapılan artışların düşük olduğunu söyledi.
Hükûmet bir bütündür, bütün bu kararların altında Hükûmetin bir üyesi
olarak benim de imzam vardır. Burada sayın bakanlar Hükûmeti temsilen
oturuyorlar. Ben de Hükûmeti temsilen burada oturuyorum ve bütün sorularınız…
Sayın Bakan da burada olsa bazı sorularınıza yazılı cevaplar verilir,
bazı sorularınıza sözlü cevaplar veriliyor. Burada aslında yadırganacak
bir şey yok. İlk defa icat edilmiş bir yöntem de değil. Dolayısıyla, bu
şekilde yaklaşmanızı doğru bulmuyorum.
Bir başka şey: Biraz
önce yine arkadaşımız söyledi. Evet, bakın, 2002'nin sonunda IMF'nin
Türkiye'den olan alacağı 22 milyar dolar düzeyindeydi. Bu 9 küsur
milyara düşürülmüştür Hükûmetimiz döneminde.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ama, dünya kadar malı sattınız, ödediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Devlette devamlılık esastır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Nereden aldın o zaman bu parayı Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Daha önceki hükûmetler bir anlaşma yaptıysa
ben bunu tanımam diyemezsiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Fakir fukarayı kapının dışına koydunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Hayır, biz fakir fukarayı kapının dışına… Ve 4/C… Sizin sorunuza
geliyorum…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Parayı nereden aldın?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Meral, müsaade edin, sorunuza cevap vereyim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Nereden buldun o parayı? Nereden buldun o parayı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Gelirlerimizden ödedik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Borç aldı, fabrikaları sattı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Değerli arkadaşlar, özelleştirmeyle tazminatları
ödenen, özelleştirmeden dolayı açığa çıkan işçilerle ilgili olarak,
böyle bir taahhüt olmamasına rağmen, böyle bir mecburiyet olmamasına
rağmen, Hükûmetimiz…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Onlar vatandaş değil mi? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı değil mi
onlar?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - İşsiz insanlar da yurttaş. İşsiz vatandaşımız
da yurttaş. Şimdi, biz…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Onları niye görmezlikten geliyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Meral,
Sayın Çetin, lütfen efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bakın, bunların yüzde 90'ı da Millî Eğitim Bakanlığında
çalışıyor. 4/C'yle onların statülerinin elinden alındığını söylemek
doğru bir iddia değil; çünkü, onlar zaten tazminatlarını alarak işten
çıkmış olan insanlardı. Biz, onlara, kamuda, özellikle ihtiyaç hissettiğimiz
alanlarda yeniden çalışma imkânı getirdik.
BAYRAM ALİ MERAL (
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bilmiyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
- 4/C ile Millî Eğitim Bakanlığında çoğunluğu çalışıyor.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN - Daha önerge okutacağım Sayın
Çetin, lütfen.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1269 sıra sayılı 2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
22. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç |
Mustafa Özyürek
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
Samsun |
Mersin |
Trabzon |
|
Birgen Keleş |
R. Kerim Özkan |
Mehmet Kartal |
|
İstanbul |
Burdur |
Van |
(5) Merkezi Yönetim
Bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde memur, işçi, geçici personel,
sözleşmeli personel veya diğer kamu personeli adı altında istihdam
edilen personele 2007 bütçe yılında her ay aylıkla beraber peşin
ödenmek ve damga vergisi hariç hiçbir kesintiye tabi tutulmaksızın
200 YTL tutarında ek ödeme yapılır. Bu amaçla tertipleri ve tutarları aşağıda gösterilen
ödenekleri, kamu idareleri bütçelerine aktarmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
Tertibi Tutarı
12.01.31.00-01.1 .2.00- 1 -09.1 |
552.119.000 YTL |
12.01.31 .00-01.1.2.00- 1 -09.3 |
222.500.000 YTL |
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.5 |
65.000.000 YTL |
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.6 |
458.000.000 YTL |
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.7 |
30.000.000 YTL |
12.01.31.00-01.1.2.65- 1 -09.9 |
300.000.000 YTL |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
2007 yılı MYBK Tasarısı
ile memurların aylıklarına uygulanacak katsayının yılın ilk yarısında
0.04605, yılın ikinci yarısında 0.04739 olması öngörülmektedir. Buna
göre, memur aylıklarının yılın ilk yarısında % 3, yılın ikinci yarısında
da % 3 oranında artırılacaktır.
2006 yılının ikinci
yarısının ilk üç ayında enflasyondaki artış oranı %1.8 olarak gerçekleşmiştir.
Bakanlar Kurulu Kararı ile gerçekleştirilen katsayı artışı, memurların
yılın ilk yarısındaki kayıplarını ancak karşılamaktadır. Dolayısıyla
memur aylıkları 2006 yılının Temmuz ayından itibaren erimeye başlamış
ve bu erime resmi rakamlara göre eylül ayının başında yaklaşık % 2
oranına erişmiştir. Enflasyon artışındaki trend, bu erimenin, yıl
sonunda en az % 4 oranına ulaşacağını göstermektedir.
2007 yılının ilk yarısında
memurların aylıklarına uygulanan katsayının % 3 oranında artırılması
Ocak 2007'ye kadar olan % 4'lük kaybı bile karşılamayacaktır. Bu kayıp,
2007 yılının ilerleyen aylarında artarak büyüyecektir.
Ortaya çıkacak olan
kayıp o kadar açık ki, bu yüzden Hükûmet, bu kaybın telafi edileceğini
açıklamak zorunda kalmıştır. Bu nedenle 2007 MYBK Tasarısına bir hüküm
koyarak, 2006 Aralık ayı ile 2006 haziran ayı arasındaki enflasyon artış
oranı %2.5'i aşarsa, aşan kısmın telafi edilmesi için birinci altı aylık
döneme ait katsayının Bakanlar Kurulunca belirlenmesi ilkesi benimsenmiştir.
Ancak belirtmek gerekir
ki, enflasyon artışlarının katsayı artışlarından daha yüksek oranlarda
gerçekleşmesi nedeniyle ortaya çıkacak olan kayıpları telafi etmek
gerekçesiyle öngörülen bu uygulamalar, zaten zor koşullar altında
geçimlerini sürdüren memurları koruyan, kollayan uygulamalar
değildir. Çünkü, önce memurlar kayba uğramakta, sonra bu kayıp telafi
edilmektedir. Ancak, telafi edilen noktada enflasyon nedeniyle yeni
kayıplar oluşmaya başlamaktadır.
Bu nedenle zaten düşük
ücretle çalıştırılan insanların önce enflasyona karşı kayba uğramalarını
beklemeden ve geçmiş yıllardaki kayıplarını da telafi etmek için
değişiklik önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23'üncü maddeyi okutuyorum:
Kadroların kullanımına
ilişkin hususlar
MADDE 23- (1)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşları; serbest memur kadrolarına 2006 yılında emeklilik,
ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde ellisini
geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından
nakil suretiyle atama yapabilir. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını
karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar için ilave
23.000 adet atama izni verilebilir.
(2) Hâkimlik ve savcılık
meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve Tıpta Uzmanlık Tüzüğü
uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, 12/4/1991 tarihli
ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi ve
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar,
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu
kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri personel
atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak
atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanunun 22 nci maddesi ve 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanununun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak
personel nakilleri birinci fıkrada yer alan sınırlamalara tabi
değildir.
(3) İkinci fıkrada sınırlamalara
tabi olmaksızın atama yapılabileceği belirtilen kadrolardan ayrılanlar
ile 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanunla yeni kurulan üniversitelere
devredilen memur sayıları birinci fıkrada öngörülen yüzde elli
sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci fıkra kapsamında
657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri uyarınca yapılacak açıktan
atamalar için Devlet Personel Başkanlığından izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983 tarihli
ve 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvelde kadroları yer
alan yükseköğretim kurumları; öğretim üyesi dışındaki boş öğretim
elemanı kadrolarına, 2006 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil,
eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu kurumlarından
ayrılan öğretim elemanı sayısının yüzde ellisini (araştırma görevlisi
kadroları için yüzde yüzünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya yükseköğretim
kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından naklen
atama yapabilir. Bu sınırlar içinde öğretim elemanı ihtiyacını
karşılayamayacak söz konusu yükseköğretim kurumları için ilave
2.000 adet atama izni verilebilir.
(6) Tıpta Uzmanlık Tüzüğü
uyarınca araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalar ile
8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek
Talebe Hakkında Kanun uyarınca yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden
öğretim elemanı kadrolarına yapılacak atamalar, beşinci fıkrada
öngörülen sınırlamalara tabi değildir.
(7) Öğretim üyesi kadrolarından
ayrılan personel sayısı, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca atanmış
oldukları araştırma görevlisi kadrolarından ayrılan personel sayısı
ile 5467 sayılı Kanunla yeni kurulan üniversitelere devredilen
öğretim elemanı sayısı beşinci fıkrada öngörülen yüzde elli veya
yüzde yüz sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(8) 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşları ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, kadroları ile pozisyonlarının
dolu ve boş durumu ile bunlarda meydana gelen değişiklikleri gösterir
cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla
düzenleyerek ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye
Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığına gönderirler. Söz konusu
bilgiler, ayrıca e-bütçe sisteminde Maliye Bakanlığına bildirilir.
(9) 1/1/2007 tarihi
itibarıyla, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49
uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve mahalli
idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin
boş memur ve sürekli işçi kadrolarına yapılacak atamalar hakkında
anılan Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Birgen Keleş.
Sayın Keleş, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Avrupa Birliğinin isteklerini "reform" adı altında gündeme
getiren ve reform yapmakla övünen iktidarın gündeme getirmediği
en önemli reformlardan bir tanesi personel reformudur. Nedense,
dört yıldır personel reformuna iktidar yanaşmamıştır.
Tabii, yanaşmaması
ve buna karşılık perakende bazı artışlar yapması -çok baskı unsuru
oluşturan gruplara veyahut da kendi istediği gruplara- esasen bozuk
olan personel düzenini daha da çarpık bir hâle getirmiştir. Aynı eğitimi
görmüş insanlar, farklı dairelerde farklı maaş almakta, insanlar
çalışırken aldıkları maaşla, hemen emekli oldukları zaman aldıkları
maaş arasında büyük uçurumlar oluşmakta ve alt kademeyle üst kademe
arasına büyük farklar girmektedir ve çok büyük haksızlıklara neden
olmaktadır.
Diliyorum ki, bundan
sonra iktidara geldiğimizde bu reformu gerçekleştirmek bize düşsün
ve ciddi bir personel reformuyla, çalışan kesimleri bu adaletsizlikten
kurtaralım, çünkü, dört yıldır yanaşmayan iktidarın bu bir sene içerisinde
de yanaşmayacağını düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu görüştüğümüz 23'üncü madde, kadroların kullanımına ilişkin bir
maddedir. Kadroların ne kadar artacağını belirtmekte ve söz konusu
artış dikkate alınmadan getirilen ek olanakları da vermektedir. Bir
diğer deyişle de, artan kadrolarla sınırlanmayan ek atamaları belirtmektedir.
23'üncü maddenin 5'inci fıkrasına göre, kadrolar 83 tarih ve 78 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'nin ekli cetvelinde bulunan yükseköğretim
kurumlarında öğretim üyesi dışındaki, boş öğretim elemanı kadrolarına,
2006 yılında ayrılan öğretim elemanları sayısının yüzde 50'sini
geçmemek koşuluyla, ayrılan araştırma görevlisi sayısının da yüzde
100'ünü aşmayacak şekilde açıktan, yükseköğretim kurullarından veya
diğer kamu daire ve kurumlarından naklen atama yapılabilir, bu atamalar
eğer yetmezse de 2 bin ek atamaya daha izin verilecektir, denilmektedir.
6'ncı fıkrada ise, "Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'ne göre araştırma görevlisi
kadrolarına yapılacak olan atamalarla, 1929 tarihli ve 1416 sayılı
Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun uyarınca
yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden öğretim elemanı kadrolarına
yapılacak atamalar, beşinci fıkrada öngörülen sınırlamalara tabi
değildir." denilmektedir. Nedense, iktidar, bu yurt dışına gönderilen
talebelerle fevkalade yakından ilgilenmekte, onlar uğruna yasa
üstüne yasa çıkartmakta ve şimdi de bütçede, bundan sonra gidecek
olanlarla ilgili -belki eskiye de teşmil edilir, bilemiyorum- yeni
bir hüküm getirmektedir.
Şimdi, burada da, değerli
arkadaşlarım, bu bütçedeki bu maddede de tıpkı 5535 sayılı Yasa'da
olduğu gibi, yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerin atanmasında
eşitlik ilkesinden uzaklaşılmaktadır ve onların kadro artışındaki
sınırlamalardan etkilenmemesi sağlanmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
aslında, Hükûmet, yükseköğretim kurullarıyla da çok yakından ilgilidir.
İktidara geldiği tarihten itibaren, yükseköğretim kurumlarının
idari, mali, bilimsel özelliklerini zedelemek için, onlara müdahale
etmek için elinden gelen hiçbir fırsatı kaçırmamıştır. Bunun tipik
bir örneği, 5467 sayılı torba kanundur. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
veto edilen 5447 sayılı Kanun'dan sonra çıkartılan bu Kanun'da, biliyorsunuz,
on beş tane yeni üniversitenin kurulması düzenlenmektedir. Geçici
1'inci maddesinde de rektörlerinin iki yıl için Millî Eğitim Bakanı
ve Başbakanın önereceği üç isim arasından Cumhurbaşkanı tarafından
seçileceği öngörülmektedir. Bunun üzerine, Sayın Cumhurbaşkanı,
hemen, geçici 1'inci maddenin, Anayasa'nın 2'nci, 11'inci, 123'üncü,
130 ve 131'inci maddelerine aykırı olduğu savıyla, iptali ve yürürlüğünün
durdurulması için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi
de bu başvuruyu kabul etmiş ve maddeyi iptal etmiş, yürürlüğü de
durdurmuştur.
Şimdi, Anayasa'nın
130'uncu maddesi, kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip
üniversitelerin devlet tarafından yasayla kurulmasını öngörmektedir.
130'uncu maddenin gerekçesi de, düzenlemesi yasaya bırakılan konuların
bilimsel özerklikle birlikte düşünülmesini ve böyle değerlendirilmesini
öngörmektedir. İptal edilen düzenlemeyse, rektörlerin belirlenmesinde
üniversiteyi dışlayarak siyasi iktidarın yönetimi şekillendirmesine
imkân verecek bir olanak getirmiştir. Dolayısıyla da, bilimsel
özerkliğe aykırıdır. Ayrıca, kamu tüzel kişiliğinin ancak kanunla
ve kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulabileceğini
öngören 123'üncü maddeye de aykırıdır. Bunun dışında 2'nci, 11'inci
ve 131'inci maddelere de aykırıdır. Bu nedenle de zaten iptal edilmiştir.
Şimdi, iktidar, TÜBİTAK
kanalıyla bilimsel özerkliğe gölge düşürdüğü gibi, değerli arkadaşlarım,
üniversitelere istedikleri kadroları yıllarca vermeyerek, ödenekleri
gereksiz yere keserek üniversitelerin idari ve mali özerkliklerini
de olumsuz yönde etkilemiştir, hâlâ daha etkilemektedir. İktidarın
üniversitelerin bilimsel özerkliğini ve idari özerkliğini zedeleme
girişimlerinin bir tanesi de 5535 sayılı Kanun'dur. İncelemekte
olduğumuz 23'üncü maddenin 6'ncı fıkrasındaki hüküm, tıpkı veto
edilen 5518 sayılı Kanun ve ardından da kabul edilen 5535 sayılı Kanun
gibi yurt dışında eğitim görenlere yönelik olarak ayrıcalıklar getiren
ve eşitlik ilkesiyle bağdaşmayan bir düzenlemedir.
Sayın milletvekilleri,
bağlantı olduğu için bu eski Kanun'a biraz değinmek durumundayım. Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ilk
defa 5518 olarak çıkmış, fakat, sonra, 5535 sayıyı almıştır, vetodan
sonra tekrar ele alınmasında. Lisans üstü eğitim amacıyla yurt dışında
kalmaları gereken süre içinde öğrenimlerini tamamlayamamış
olan, onun için de kadrolarıyla ilişkisi kesilenlere veyahut da kamu
kurumuyla bir başka kuruma nakledilenlere, eğitiminin herhangi
bir aşamasında her ne sebeple olursa olsun Türkiye'ye çağrılanlara
(Türkiye aleyhine faaliyet göstermek veyahut da irticai faaliyet
göstermek buna dâhildir.) lisans üstü eğitim ve öğretim amacıyla
yurt içindeki bir üniversitede eğitimine başlamış, ama bunu tamamlayamamış
ve bu nedenle de bağlantısı, kadrosuyla ilişkisi kesilmiş olanlara,
eğitimlerinin herhangi bir aşamasında istifa etmiş olmaları nedeniyle
kadrolarıyla ilişkisi kesilenlere, mecburi hizmete başlamayıp
veyahut da başlayıp bırakanlara, yani sorumsuzca davrananlara,
herhangi bir üniversitede görev yaparken yeniden atanmayarak üniversiteyle
ilişkisi kesilenlere -dikkatinizi çekerim, bu çok kolay olacak
olan bir şey değildir- doktora yapmayıp sadece master yapmışlarsa
eğer, üniversite kapılarını açmaktadır; master bile yapmayanları
da devlet memurluğuna atamaktadır, hem de özel koşullarda ve sınavsız
olarak.
Hâlbuki, bakın, sayın
milletvekilleri, yasalar ne diyor: 657 sayılı Yasa'nın 50'nci maddesinde
"devletin kamu hizmet ve görevlerine devlet memuru olarak atanacakların
açılacak devlet memurluğu sınavına girmeleri ve sınavı kazanmaları
şarttır" diyor. 97'nci maddesi de, eğer görevlerinden ayrılmışsa
insanlar "neden görevlerinden ayrıldığına bağlı olarak devlet
memurluğuna ancak belirli süreler sonra tekrar atanabilirler"
diyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Yasa… O da yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Yasa, yasa bunu diyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Anayasa değil ki, o da yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Evet, o da yasa; ben de onu söylüyorum. Ben, bunlara keşke uyulsa diyorum.
Müdahale etmeyin lütfen, ben bunlara uyulsa diyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- O da yasa, öbürü de yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Lütfen müdahale etmeyin efendim.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Hayret bir şey ya! 657 sayılı Yasa dedim.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Yasa yasaya aykırı olmuş.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen.
Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Anayasa'nın 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
devleti olduğu; 10'uncu maddesinde ise, herkesin din, ırk, cinsiyet,
siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle
ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye,
zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınmayacağı belirtilmiştir. Burada
yapılan şey, ayrıcalık tanımaktır.
Anayasa'nın 70'inci
maddesinde de diyor ki: Her Türk'ün kamu hizmetine girme hakkı vardır.
Hizmete alınmada görevin gerektirdiği nitelikler dışında başka
bir ayrım gözetilmeyecektir. Yani, şurada eğitim yapmış, burada
eğitim yapmış gibi.
Anayasa'nın hukuk devleti
ve eşitlik ilkeleri de, devlet memurluğuna girişte adaylara farklı
muamele yapılmamasını öngörmektedir.
Sayın milletvekilleri,
5535 sayılı Yasa'da, yüksek lisans eğitimlerini sadece master düzeyinde
yapmış olanlar herhangi bir nedenle Türkiye'ye çağrılanlar, mecburi
hizmet yapmayanlar, yarım bırakanlar, kadrolarıyla ilişkisi kesilenler,
görev yaparken yeniden atanmayanlar, üniversiteye dönme, olmadığı
takdirde devlet memurluğuna dönme hakkına sahip kılınmışlardır
5535'le. Bu yapılırken de, söz konusu görevler için aranan nitelikler
ve uygulanan atama yöntemlerinin uygulanmaması da öngörülmektedir
ve unvan ve derece değişiklikleri yılda bir kez yapılması öngörüldüğü
hâlde, bu sınırlama da dikkate alınmamaktadır ve "gerektiği kadar
unvan ve derece değişikliği yapılacaktır" denilmektedir.
Şimdi, 5535 sayılı Yasa'da,
yükseköğretim kurumlarına, tek tek müracaatlarla, başvurularla
ilgilenme görevi verilmektedir. Hâlbuki, Yükseköğretim Kurulu
genelde kural olarak birtakım kriterler koyar; buna karşılık, bölüm
başkanı, ana bilim dalı başkanı, fakülte yönetim kurulu, dekan,
rektör devre dışıdır. Hâlbuki, üniversitede çalışacak insanlar
için bu kademelerde bağlantılı olmak fevkalade önemlidir.
Gerek üniversitede
gerek devlet memurluğuna yapılacak olan atamalarda, 657 sayılı Yasa'nın
48'inci maddesinde belirtilen genel şartlar dışında, gerekli niteliklerin
ayrılmayacağı ve mevcut yöntemlere uyulmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Şimdi, 5535'in 2'nci maddesi 53'üncü madde getirmektedir. Bu da yasa
önünde eşitlikle çelişkilidir, adil değildir ve söz konusu niteliklere
sahip olmayanların öngörülen kurallara da uymadan belirli yerlere
ve nitelik isteyen yerlere atanmasını mümkün hâle getirmektedir. Hukuk
devleti olmanın gerekleriyle de bağdaşmayacağı açıktır bu maddenin.
Bu geçici bir maddedir diyerek işin içinden sıyrılmak mümkün değildir.
Çünkü, bu anlayış 2007 yılı bütçe kanununda da vardır ve incelemekte
olduğumuz maddede yerini almıştır.
2547 sayılı Kanun'un
33'üncü maddesi ve 1416 sayılı Kanun, yetişmiş öğretim elemanı ihtiyacını
karşılamayı amaçlamaktadır değerli arkadaşlarım. Öğretim elemanlarının
niteliğini yükseltmek yükseköğretim sisteminin en önemli sorunlarındandır,
en önemli konularındandır. 87 yılından beri uygulanan yöntem, yurt
dışına gönderilip de binlerce doları bulan harcamaları devlet tarafından
karşılanan kişiler eğer başarılıysa bunları üniversiteye almaktır,
başarısızsa da üniversiteyle olan bağlantılarının kesilmesidir.
5535 sayılı Kanun'da,
Cumhuriyet Halk Partisinin de katkısıyla, başarısız olanlara yapılan
harcamaların geri ödenmesinde büyük kolaylıklar sağlanmıştır,
hem miktar olarak azaltılmış hem de yapılanması kolaylık sağlayacak
şekilde olmuştur. Ancak, Hükûmet bununla yetinmemiş ve Anayasa'nın
eşitlik ilkesini bozan 2547 sayılı Kanun ile 1416 sayılı Kanun'un
"nitelikli öğretim elemanı yetiştirme" amacıyla da bağdaşmayan
düzenlemelere yer vermiştir.
Şimdi, sonuç olarak,
bu durumda, Hükûmet, kaliteyi değil kalitesizliği; sorumluluğu
değil, sorumsuzluğu; kurallara uymayı değil, kuralları hiçe saymayı
ödüllendirmektedir.
Kaliteye önem vermemek
ve eşitlik ilkesini dikkate almamak, 23'üncü maddede karşımızdadır
ve bunun 5'inci fıkrasında diyor ki: "…yükseköğretim kurumları
boş öğretim elemanı kadrolarına, boşalan kadroların belli oranını
geçmeyecek şekilde açıktan veya yükseköğretim kurumları ve diğer
kamu idare kurum ve kurumlarından naklen atama yapabilir." diyor.
Değerli arkadaşlarım,
üniversitede öğretim elemanı olmak, herhangi bir kurumda çalışan
insanların yapabileceği bir iş değildir, daha farklı nitelikler
isteyen bir iştir. 23'üncü maddenin 6'ncı fıkrasında diyor ki:
"…1416 sayılı Yasa'yla yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden
öğretim elemanı kadrolarına yapılacak olan atamalar, beşinci fıkrada
öngörülen sınırlamalara tabi değildir." demektedir.
Bir defa, sayısal sınırlamanın
dışına çıkartıyorsunuz. Sayısal sınırlamanın dışına çıkartılarak,
aynı zamanda da tayinlerini garanti altına almış oluyorsunuz. Çünkü,
sınırlamaya tabi olmadan, kaç kişi gelirse gelsin, onu alacaksınız
demektir.
Ayrıca da "yurt
dışına eğitim amacıyla gönderilenler" diyor. "Herhangi
bir şekilde öğretimini tamamlayanlar" demiyor. Öğretimini
tamamlayıp tamamlamadığı, hangi ölçüde tamamladığı veyahut da
hiç tamamlamadığı belli değildir. Bu durumda, öngörülen kadro artış
sayısıyla sınırlı olmayan söz konusu atamalar vardır. Ama, bunların
hangi nitelikte olduğu da belli değildir. Yani, nitelik açısından
da herhangi bir sınırlamaya tabi değildir; kadro bakımından olmadığı
gibi nitelik açısından da herhangi bir sınırlamaya tabi değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, üniversitelerimizde, iyi yetişmiş, nitelikli
ve başarılı öğretim elemanlarına ihtiyaç vardır. Avrupa Birliği
ile olan ilişkiler bu ihtiyacı daha da önemli hâle getirmektedir. Aslında
bugüne kadar bizim üniversitelerimiz çok iyi bir sınav vermiştir.
Çünkü, dikkat ederseniz, hangi fakülteden mezun olursa olsun, öğrencilerimiz
yurt dışında, -burada sayılanlar hariç tabii- genelde çok başarılı
olmaktadırlar tıpta, mühendislik alanlarında; ama, şimdi belirli
koşullar aranmadan, kalite gözetmeden, açıktan, şu veyahut da bu kurumdan
yapılacak atamalarla gelişmiş ülkelerdeki bilim adamlarıyla yarışan
bir bilim adamı kadrosu veyahut da bilim kadını kadrosu yaratmak,
ne yazık ki mümkün değildir. Hükûmet bence üniversiteleri artık rahat
bırakmalıdır, onların idari, mali ve bilimsel özerkliğine saygı
göstermelidir. Çünkü, üniversiteyi üniversite yapan bu özelliklerdir
ve özerk oluşudur. Üniversiteler ülkenin geleceğidir ve onları belirli
bir dünya görüşüyle şekillendirmek için cumhuriyet dönemi boyunca
özenle yetiştirilen kadrolar ziyan edilmemelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Bir cümle kaldı…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
- Hükûmetin yaptığı ise ne yazık ki, kalitesizliği, kuralsızlığı
teşvik etmek ve Anayasa ile yasaları her zamanki gibi çiğnemektir.
Ben, hepinize teşekkür ediyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.
Anavatan Partisi Grubu adına Malatya
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Çok değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan bütçe kanununun 23'üncü maddesi hakkında Anavatan
Partisi Grubu adına söz aldım. Yüksek heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, senelerdir Türkiye'de
Kamu Personel Rejimi Kanunu'nun yeniden düzenleneceğini ve artık
kamu kurumlarımızda kamu görevi yapan insanlarımızın, memurlarımızın
yeni bir statüyle bir çalışma anlayışına doğru gidileceğini, bundan
önceki hükûmetler de -ben 91'den beri takip ederim- sürekli dile getirirler.
Ama, nedense, o günden beri hep çalışmalar devam eder. Bu iktidarda
da, dört yıldır, kamu personel rejimi çalışmasının devam ettiği
söylenir. Fakat, bir türlü sağlam bir kamu reformu, kamu çalışanları
reformu tasarısı bu Meclisin önüne gelmemiştir.
Türkiye'de kamu adına çalışanlar, kamu
adına ücret alanlar, kamu adına yetki kullananlar, 657 sayılı Yasa
kapsamında çalışırlar, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
çalışırlar. Başka kanun hükmünde kararnameyle çalışanlar var.
Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu'na göre çalışanlar ayrı, silahlı
kuvvetlerimizin kanunları ayrı, personel çalıştırma kanunları.
Hâkimler ve Savcılar Kanunu'muz, onlar ayrı bir kanunla çalışır. Kapsam
içi sözleşmeliler vardır, kapsam dışı sözleşmeliler vardır. Bunların
nasıl ücret aldıklarını, hangi anlamda çalıştıklarını… 4/B vardır,
4/C vardır, devam eder gider. Ne iş yaparsın? Devlet memuruyum. Neye
göre çalışıyorsun? 4/C'ye göre çalışıyorum. Kimse 4/C'nin ne olduğunu
bilmez veya 4/B'ye göre çalışıyorum, işte, 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'ye göre çalışıyorum. Herkesin çalıştığı kanuna göre
veya kanun hükmünde kararnameye göre bir statüsü vardır. Dolayısıyla,
herkesin kullandığı yetkiler farklıdır. Ama, kimse bunlardan hiçbir
şey anlamaz.
Şimdi, neden acaba devlet tek tip bir kanunla,
yani, bir kamu personel rejimi kanunuyla bütün çalışanlarını aynı
çatı altında, aynı kanunun çatısı altında tek bir yatay ve dikey
skalayla çalıştırmak istemez? Bunu bir türlü anlamış değilim. Ben,
fazla personel kanunlarını bilmem ama, ben inanıyorum ki, eğer 15 tane
uzmanla 20 tane uzmanla oturup, on gün, on beş gün, bir ay çalıştığınız
zaman, çok sağlıklı bir kamu personel rejimi yasasının hazırlanabileceği
kanaatindeyim. Ama, bir türlü hazırlanmaz. Niye hazırlanmaz? Çünkü,
bürokratlar bunun hazırlanmasını istemezler. Çünkü, bürokratlar,
hele hele bunu hazırlamakla görevli olan Başbakanlık bürokratları
veyahut da Maliye Bakanlığı bürokratları, hangi kanuna göre nereden
ücret aldıklarını kimse bilsin istemezler. Onlar o kadar değişik
kanallardan değişik kanunlarla ücret alırlar ki, kimse onların ne
ücret bordrolarını ne başka bir şeylerini hesaplayamaz.
Bakın, çok değil, bundan daha beş altı
ay evvel burada bir kanun geçirdik, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu, arkasından vali yardımcılarımızı, kaymakamlarımızı ilgilendiren,
mülkiyelileri ilgilendiren, mülki birimleri ilgilendiren bir kanun
geçirdik. O kanunların içinden bile -sonra gazetelerden öğrendim,
ne kadar doğru bilemem- Maliye bürokratlarımız 700 milyon lira bir
ek zam almışlar. Yani, hangi bakanlığın, hangi alanın personel rejimlerine
bir düzeltmeyle ilgili bir şey gelse, tasarı gelse, mutlaka bir yerlerine
bir şeyler ilave etmek suretiyle -ki biz anlayamayız, teknik bir konudur-
kendilerine de bir şeyler ayırırlar. Dolayısıyla, bu derece bürokrasiye
boğulmuş, bürokrasiye esir olmuş siyasi iktidarlar da, maalesef,
bir personel rejimi yasası çıkartamazlar.
Değerli arkadaşlar, dünyanın her tarafında
bir hayat standardı vardır, bir geçim standardı vardır. Bizde de
Türk-İş zaman zaman bunları yapıyor, başka kurumlarımız yapıyor,
TÜİK yapıyor. Bir kişi, dört çocuğuyla beraber kaç lirayla, karnını,
aylık, doğurabilir, bir sınır vardır. Bu sınırı verirsiniz en alt memurunuza. Nedir
en alt memurunuz? Devlet personel kanunlarına göre müstahdemdir,
yani, Anadolu tabiriyle odacıdır. Bunun en üstü kimdir? Başbakanlık
Müsteşarı. Bütün dünyada, bütün gelişmiş ülkelerde, en alt sınır ile
en üst sınır arası 6-7 kattır. Verirsiniz hayat standardını müstahdeminize,
odacınıza -hizmetliye diyelim- hizmetlinize. 6-7 katını -6 kat veya
7 kat, siyasi iktidar olarak onu tayin edersiniz- en üst devlet memurunuza,
Başbakanlık Müsteşarına verirsiniz. Ara kadroları dikey bir çizelge
yaparsınız. Kendi içinde temininde güçlük çekilen veya özel yetenek
şey yapanları da yatay skalayla ayarlarsınız, 1 metre karelik bir cetvel
içerisinde bunun tamamını çözersiniz. Herkes, ne zaman ne alacağının,
kimin nerede kaç liraya çalıştığının da gayet rahat hesabını yapar.
Türkiye'de 3 milyona yakın kamu görevlisi var, ben, inanıyorum ki,
bunlardan 2 milyon 900 bini ücretini hesaplayacak, bordrosunu yapacak
durumda değil. Belki 100 bin tanesi, özel ilgi alanıdır, özel bilgi
alanıdır, onlar hesaplarlar. Hangi kesintilerin olduğunu da bilmezler.
Bir bakarsınız şu kadar kesilmiş, şu kadar bilmem ne olmuş. Şu kanundan
şu kadar, şu yönetmelikten şu kadar, şu Bakanlar Kurulu kararından
şu kadarla böyle bir arapsaçına dönen, çarşafa dönen ve çalışanı
tatmin etmeyen, çalışanın güvenmediği, çalışanın ne aldığını
bilmediği ve tatmin olmadığı bir kamu personel rejimi tasarımız
var, kanunlarımız var.
Şimdi, 23'üncü maddede
ne getiriyoruz? 23'üncü maddede emekli olan veya istifa eden veya
boşalan kamu memurları kadrolarının yüzde 50'si kadar alıyoruz. Bunlara
bazı kurumlarımıza özel istisna koymuşuz; silahlı kuvvetlerimizi,
emniyet güçlerimizi, sağlık personelimizi, doktorlarımızı ve
üniversitelerimizi bundan istisna tutmuşuz; bunun dışında da 23
bin adet yeni ek kadro.
Değerli arkadaşlarım,
bir sistemi daha eleştireceğim, ama önümüzdeki maddede eleştireyim
bu KPS denilen şeyi. Ben, karşı olduğum için söylüyorum, karşı olduğumu
24'üncü maddede anlatacağım.
Fakat, bu yüzde 50 kamu
personelini azaltma politikası, bildiğiniz gibi, sizin politikanız
değil, IMF'nın bu ülkeye dayattığı bir politika. Çünkü, daha az personelle,
daha az bütçeden giderleri olursa, bütçe faiz dışı fazlalar artacak,
kendilerine veyahut da çok uluslu şirketlerin bu ülkeden aldıkları
faizlere para bulunacak, kendileri de rahat rahat, bu ülkeye daha
rahat borç verebilecekler, bütçede bunun karşılığını gördükleri
zaman. Onun için, diyorlar ki: "Siz, insanlarınıza iş, aş vermeyin,
daha az çalıştırın." Çünkü, 2 milyon küsur bin kamu görevlimiz
var, tahmin ediyorum genel çalışan ortalaması içerisinde yüzde
6,4. Avrupa Birliği ortalamasına bakıyoruz. Almanya'da 16, yani,
çalışan nüfusun yüzde 16'sı kamu görevlisi olarak çalışıyor. Bizde
kamu görevlisi olarak çalışanların sayısı 6,4; ama, daha hâlâ bize
diyorlar ki: "Azaltın, personeliniz çok, azaltın, daha da azaltın."
İşte, bu maddede "Emekli olanların yüzde 50'si kadarını tekrar
istihdam edebilirsin veya başka kamu kurumlarından nakledebilirsin."
diyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- 6,4 değil, 4,6.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- 4,6; ben 6,4 biliyorum, ters söylemişim, 4,6. Avrupa Birliği ortalaması
14, Almanya 16; 19 olan ülkeler var, Fransa 19. Şimdi, gelişmiş ülkeler,
kamu personelini bu kadar yüksek oranda, çalışan nüfus içerisinde
yüksek oranda istihdam ederken, bizim ülkemizde, IMF politikalarıyla,
daha da azaltın. Yani, daha az öğretmen alın, 40 kişilik sınıflarda
1 öğretmen olsun -5 sınıf bir arada okuyan yerlerimiz var- daha az
doktorunuz olsun, daha az, işte askeriniz olsun, daha az güvenlik
görevliniz, polisiniz olsun, sizde kaos devam etsin... Niye, bizim
öğretmen sayımız 2 katı olsa, 16-17 çocuğa, 20 çocuğa 1 öğretmen
düşse; niye, bizim 700 kişiye 1 doktor düşeceğine 100 kişiye 1 doktor
düşecek duruma gelsek; niye, biz de Avrupa ülkelerinin standartları
kadar, ortalamaları kadar, hadi yüzde 16, hadi yüzde 14 değil ama,
en az yüzde 10 civarında, çalışan nüfusumuzu, kamuda, hiç değilse
bir güvenceyle istihdam etsek... Ha, bu, hükûmetlerin işine de gelir
aslında. Ama, nedense IMF politikalarını aşamama, IMF politikalarına
teslim olma, bu neticeyi doğurdu.
Bir kamu bankasının
genel müdürü bana söylemişti. Dedim ki, niye yani, personel yok? Benim
seçim bölgemde, bankada -Ziraat Bankası söyleyeyim adını- vatandaş
kredi alacak -kredi günleri var onların- veyahut da tarımdan destek
payı alacak, 4 tane memuru var, 4 tane.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Niye almıyorsun kardeşim, niye yani, 10 tane memur niye almıyorsun
dediğim zaman, bana, aynen şunu söyledi, dedi ki: IMF heyeti Türkiye'ye
gelip, bankamıza geldiğinde ilk yaptığı iş, bilgisayara girip personel
sayıma bakıyor. Bana kota koymuş: 20 bin. 20.001 olmuşsa, bu 1'i neden
aldın diye bana soruyor -ki, o ya mahkeme kararıyla gelmiştir- ya
başka bir sebeple gelmiştir- izah etmek zorunda kalıyorum.
Şimdi, benim millî bir
bankamın personel sayısını, gelip bilgisayarında kontrol eden IMF
var iken, bu kadar saça bu kadar tarak olur!
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Trabzon
Milletvekili Asım Aykan.
Sayın Aykan, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün burada konuşan
Erzurum Milletvekili arkadaşımız "Albayraklar" ismini
zikretmek suretiyle, Sayın Başbakanımızın kız çocuğunun, Yeni Şafak
gazetesinin sahibi ve Trabzon Limanı'nı işleten Albayraklarla irtibatlı
olduğunu zikrettiler. Kayıtlara geçtiği için, onu düzeltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu iki arkadaşımız da Trabzonludur, yakından tanıyorum. Bu bahsetmiş
olduğu Albayraklarla, Sayın Başbakanımızın kız çocuğunun evlendirildiği
Albayraklar arasında uzaktan yakından bir ilgi yok. Bunu her zaman
söylüyorlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
- Bunu bir türlü öğrenemediler!
ASIM AYKAN (Devamla)
- Ayrıca bunun, bu kürsüye bu şekilde...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- O zaman niye üzerine gidemiyorsunuz kardeşim?
ASIM AYKAN (Devamla)
- Gidiyoruz, herkesin üzerine gidiyoruz biz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Mahkeme kararını uygulayın, laf ortadan kalksın.
ASIM AYKAN (Devamla)
- Biz herkesin üzerine gideriz, problem yok.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen...
ASIM AYKAN (Devamla)
- Bunun bu şekilde, aslı astarı olmayan bir şekilde kürsüye taşınmasının
da etik olmadığını burada özellikle ifade etmek istiyorum ve bu arkadaşımızı
kınıyorum, bu tavrından dolayı.
Arkadaşlar, Hükûmetimizin
kadro kullanımıyla ilgili yıllar içerisindeki seyrini hep beraber
izliyoruz. Tabii biz de daha fazla kadro kullanımını isteriz. Değerli
arkadaşımız IMF'den bunun kaynaklandığını ifade ettiler. Olabilir,
ancak, Türkiye'yi IMF politikalarına biz mahkûm etmedik.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Siz mahkûm ettiniz.
ASIM AYKAN (Devamla)
- Biz oradan çıkarmaya çalışıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Siz devraldınız ama, iyice mahkûm ettiniz!
ASIM AYKAN (Devamla)
- Biz geldiğimiz zaman 24 milyar dolar IMF'ye borç vardı, şu an 9 milyar
dolara indi. Biz oradan kurtarmaya çalışıyoruz. Sizlerin politikasıyla
Türkiye IMF'ye mahkûm oldu maalesef.
Bütçe imkânları içerisinde
değerli arkadaşlar, sözleşmeli eleman alma imkânı varsa, bakanlıkların
bunu kullanmasında fayda olduğunu ifade ediyorum, çünkü yüksek
tahsilli epeyce insanımız şu anda iş bekliyorlar, bilincindeyiz. Bu
anlamda polis teşkilatımıza eleman alınmasının da doğru olduğu
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar,
bu vesileyle bir tespit ve bir temennimi ifade etmek istiyorum. Tespitim
şu: Büyük bir krizden sonra biz hükûmeti devraldık ve hem enflasyonu
bir noktaya getirdik hem büyümeyi sağladık hem denge yakın bir bütçe
oluşturduk hem de piyasanın çok aşırı derecede durgunluğa düşmesine
meydan vermedik.
Değerli arkadaşlar,
geçmiş bütün hükûmetler, hükûmet programlarını yaparken, enflasyonla
mücadele edeceklerini söylemişlerdir. Peki, niye başaramamışlar?
Çünkü, enflasyonla mücadele etmek bir siyasi bedel gerektirir,
sandığa yansır, sokakta sizi yürütmez.
2000'li yıllarda, Trabzon'da
Belediye Başkanıyken, Hükûmetin mensubu bir bakanımıza televizyonda
soruluyor: "Şu enflasyon belasından bizi ne zaman kurtaracaksınız?"
Verdiği cevap aynen şöyle: "Evet, biz bunu düşürürüz ama, Kunduracılar
Caddesi'nden bizi yürütmezsiniz. Öyle bir durgunluk piyasada olur
ki, biz, bunun sandıkta bedelini öderiz, ancak bu sebepten dolayı
bunu bir anda düşürmek istemiyoruz." Yani, böylesine ağır bir
krizden sonra bu ifade etmiş olduğum dört parametreyi, yani enflasyonu
düşür, büyümeyi sağla, denge yakın bütçe oluştur, piyasayı da idare
et meselesini, ancak güçlü bir hükûmet ve güçlü bir başbakan yapabilirdi,
AK Partiye nasip oldu. Biz, bununla beraber bütün ekonomik dengelerin
yerine geldiğini ifade etmek istemiyoruz, ama tarihimizde önemli
bir olaydı, bu önemli olayda ciddi bir mesafe aldığımızı, özellikle
burada vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
temennim de şudur: Tabii, kayıt dışıyla mücadele, her hükûmetin yine
hükûmet programlarında zikretmiş oldukları husustur. Biz, 1854 yılında,
Abdülmecit zamanında, Sadrazam Ali Paşa zamanında borçlanmışız.
1879'da, malumunuz, işin sonu kötüye gitti ve Düyunu Umumiye geldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu mevzu epeyce bizi meşgul etti. Daha
sonra, geçen hükûmetler döneminde iç ve dış borçlarımızda ciddi artışlar
oldu. İlk olarak AK Parti Hükûmeti döneminde bu mevzuda bütçeyi, yani
iki yakasını bir araya getirmek için ciddi adımlar atıldı. O adımları
küçümsememek gerekir. Daha da ileri atılması gereken adımlardır,
buna katılıyorum.
Buradan, Hükûmetimize
özellikle bir temennimi biraz önce ifade etmiştim, arz etmek istiyorum:
Kayıt dışıyla mücadele bizim için hayati bir meseledir. Mustafa
Kemal Atatürk'ün "Cephede kazandıktan sonra bunu iktisadi başarılarla
taçlandırmadıktan sonra bağımsızlığımızı tam anlamıyla sağlayamayız."
cümlesi çok önemlidir. Bunun bilincindeyiz. Dolayısıyla, kaydın
içerisinde olan, vergisini veren, her türlü belgesini tanzim eden
insana haksızlıktır kayıt dışıyla mücadele etmemek.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aykan,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ASIM AYKAN (Devamla)
- Hükûmetimiz bu konuda ciddi bir mesafe katetmiştir. Maliye Bakanımız
burada, kaç tane mükellefin bu dönemde kayıt altına alındığını
ifade ettiler. Ciddi mesafe de alınmıştır. Ancak, istediğimiz noktada
olduğumuzu biz de görmüyoruz. Daha da ileri noktada olmamız gerekiyor.
Buna göre donanımımızı geliştirip, bir seferberlik hâline dönüştürüp…
Türkiye'nin millî geliri yaklaşık 400 milyar dolar civarında, yüzde
25 civarında da kayıt dışı bir gelir olduğu söyleniyor. Bu vergilendirildiği
zaman, Türkiye'nin daha çok sağlığa, daha çok altyapıya, daha çok
eğitime, daha çok emeklisine maaş artışı sağlayacağını, imkân sağlayacağını
özellikle vurgulamak istiyorum. Bu konuda Hükûmetimizin attığı
adımları tebrik ediyorum, kendilerini kutluyorum.
Daha ciddi adımların
atılması için yeni donanımlar geliştirilmesi gerektiğini ifade
eder, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Üniversitelerde
açıktan atamalarla ilgili düzenleme 2003'ten beri tartışılıyor,
her bütçe kanununda tartışılıyor. 2003 bütçesinde, bu konuda Maliye
Bakanının iznine tabi tutulmuştu. 2004 ve 2005'te -öyle hatırlıyorum-
bu atamalarda Başbakanlığın iznine tabi tutuldu. YÖK dava açtı,
Danıştay 8. Dairesi iki kez karar verdi. Bunlardan birisi
5/7/2005'te, diğeri 24/8/2005'te. Başbakanlık işlemini durdurdu ve yürütmenin
de durdurulmasına karar verdi ikinci bir kararla. 2006'da da bu tartışma
sürdü. Şimdi, 2007 bütçesine şöyle bir hüküm kondu: "Öğretim elemanı
ihtiyacını karşılayamayacak yükseköğrenim kurumları için 2 bin
adet atama izni verilir." denildi.
Sorum şu: Atama izni
YÖK tarafından mı verilecektir? Yoksa, geçmişte süregelen Anayasaya
aykırı tavır sürerek, bu belirsizlik yüzünden, genelgeler yoluyla,
Başbakanlıktan izin alma zorunluluğu sürdürülecek midir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum
var: Maddede "2006 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu
ayrılan memur sayısının yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde, açıktan
veya diğer kamu idare kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle
atama yapılabilir. Bu sınırlar içerisinde memur ihtiyacını karşılamayacak
söz konusu idare kurum ve kuruluşlar için ilave 23 bin adet atama izni
verilir." ifadesi vardır.
Soru 1: Ayrılan memurların
yarısı kadar nakil veya açıktan atama ile memur istihdamı kısıtlı
koymak, mevcut memur kadrosunun fazla olduğu anlamına mı gelmektedir?
Soru 2: Nakiller için
neden objektif kriterler getirilmemiştir? Kadrolaşmayı hızlandırmak
için mi böyle bir yola başvurulmuştur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özcan, buyurun efendim.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)- Soru 1: 2006 yılında
emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısı ne
kadardır? Maddeyle kurumlara bu sayının yüzde 50'sine kadar atama
izni vermekle birlikte, ilave olarak 23 bin adet daha atama yapma
imkânı vermektesiniz. Bu durum, "Kamuda istihdam edilen memur
sayısı fazla, memur alınmak suretiyle kamunun yükü artırılmamalıdır."
sözlerinizle çelişmiyor mu? Seçim yaklaşırken, bu kadar fazla kamuya
personel almak, seçim politikası değil midir? Bu sizin çelişkiniz
de değil midir?
Soru 2: Beş yıldır kamu personel kanununu
çıkaracağız diye söz veriyorsunuz. Yapamayacağınız bir sözü niçin
veriyorsunuz? Bunu nasıl izah edeceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Müsaade ederseniz, Sayın Bakanıma bir
sorum olacaktır. Öğretmen unvanına sahip bazı genç arkadaşlar bize
gelerek, Türkiye'nin neresi olursa olsun çalışacaklarını, atama
beklediklerini söylüyorlar. Acaba, bu arkadaşlarımıza atama yapıldı
mı? Yapılmamışsa Sayın Bakanımız bunları ne zaman değerlendirecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığında 4/B
sözleşmeli hemşirelerle ilgili maaş, izin, eş durumu tayin hakkı
ve kadro çalışmaları ne zaman düzenlenecek? Diğer bakanlıklarda
da eşlerinden, çocuklarından ayrı kalan 10 binlerce aile 4/B'de yapacağınız
düzenlemeyi bekliyorlar. Aksi hâlde, aileler dağılacak, çocuklar
öksüz kalacak. Bu soruna ne zaman çözüm getirmeyi düşünüyorsunuz?
Ayrıca, sömestir döneminde Millî Eğitim
Bakanlığına kadrolu, kadrosuz veya sözleşmeli kaç öğretmen almayı
düşünüyorsunuz?
4/C kapsamındaki memurlar da şunu söylüyorlar:
"C4 olmadan bizim sorunumuz çözülsün."
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın Tekelioğlu, buyurun efendim.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın
Başkanım, benim sorularım şöyle: Üniversitelere kadro verilmemesi
gibi bir durum söz konusu mudur? Şimdiye kadar üniversitelere tahsis edilen akademik
ve idari kadro sayıları nedir? Devletteki çeşitli kurumların kadro
taleplerinin yerine getirilme oranı nedir? Kadrolara atamalarda
bizim bildiklerimizin dışında bazı kriterler uygulanmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tekelioğlu.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
değerli milletvekillerimizin hepsinin hemen hemen sorduğu soru,
biraz önce Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Birgen Keleş
Hanımefendi'nin sorduğu, daha doğrusu ileri sürdüğü iddiaları da
içeriyor. Doğrusunu isterseniz, ben Sayın Keleş'i dinlerken bir değerli
milletvekilimizin bu kadar nasıl yanlış bilgilere sahip olduğuna
ve bu yanlış bilgiler üzerine nasıl bu kadar yorum yapabildiğine
de hayret ettim.
Şimdi, müsaade ederseniz,
ben, bütün arkadaşlarımın sorularına teker teker cevap vereceğim.
Bakın, şu düzenlemeyle, yani 23'üncü maddeyle getirilen düzenleme
şunu içeriyor değerli arkadaşlar: Üniversitelerde öğretim üyesi
kadrolarında herhangi bir kısıtlama yok. Profesör, doçent, yardımcı
doçentler aynen atanıyor, burada bir kısıtlama yok.
İki: Bir üniversitede
öğretim görevlisi, okutman, çevirici, uzman ve eğitim öğretim planlamacısı
kadrolarına, yani bu akademik kadrolarına yapılacak olan atamada
boşalan kadar, emekli olan kadar, ayrılan kadar yüzde 100 -diğer kamuda
çalışanlara yüzde 50 iken üniversitelere bir âdeta ayrıcalık verilmiştir-
atama yapabilirler. Bu da yetmezse, üniversitelerimize 2 bin ekstra
kadro tahsis edilmiştir. Bunun kullanımı için de, üniversitelerin
başvurusu üzerine, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak YÖK tarafından bu atamalar yapılacaktır.
Şimdi, Sayın Keleş dedi
ki, diğer arkadaşlarımızın sorularını da içeriyor: "Efendim,
1416 sayılı Yasa'yla yurt dışına gidenlere bir ayrıcalık tanınmış
ve bu da, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır. TUS sınavlarına
gireceklere ayrıcalık tanınmış, DUS sınavlarına gireceklere,
yani tıpta uzmanlık ve diş hekimliğinde uzmanlık yapan insanlara
bu ayrıcalık getirilmiş." dedi.
Değerli arkadaşlarım,
1416 sayılı Kanun'la veya 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun
33'üncü maddesiyle yurt dışında doktora ve master yapmak üzere gönderilen
insanlar devlete mecburi hizmetle mükellef olan insanlardır. Yani,
siz, milyon dolarlarca para harcıyorsunuz onların yetişmesi için.
Yasal süresi içerisinde eğer siz bunları kadrolara tayin etmezseniz,
o mecburi hizmetleri ortadan kalkmış oluyor. Dolayısıyla, peki
hangi kritere göre atanır deniyor? Yurt dışında doktora payesi almış,
uluslararası üniversitelerde master payesi almış ve Yükseköğretim
Kurulunun da kabul edeceği diplomaları taşıması hâlinde… Yani,
bunu bilmeyecek ne var? Bunu, herkes bilir. Herhangi bir devlet memuru,
herhangi bir vatandaş bunun böyle olduğunu bilir. Bunlara bir ayrıcalık
getirmek veya Anayasa'nın eşitlik ilkesi söz konusu değil.
İki: Bir başka şey söyleyeyim:
Bu ne demektir biliyor musunuz, burada sınır tanımamak: Üniversitelere
ekstra personel atanması demektir. Hani üniversitelere personel
verilmiyordu, diye şikâyet ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bir başka şey: Şimdi, bu naklen atamalarda "Efendim, naklen
atama olur mu, herhangi bir devlet memuru gidip yükseköğretim kurumlarında
nasıl çalışabilir?" deniyor. Bu kim için geçerli? Öğretim görevlisi,
okutman, çevirici, uzman ve eğitim-öğretim planlamacısı. Öğretim
görevlilerinin yüzde 80'i, 90'ı Millî Eğitim Bakanlığından geçer.
Okutmanlar hakeza. Bana, haftada onlarca bu tür muvafakat isteme
talepleri gelir. Neticede, İngilizce öğretecek olan bir kişi eğer
okutmanlığa müracaat etmişse onun naklen oraya geçmesine de üniversiteler
karar veriyor. Üstelik üniversitesi onun niteliklerini kabul
ederse geçebilir. Başka türlü geçme şansı yok ki. Şimdi, nitelik açısından,
efendim, biz kaliteye önem vermiyormuşuz, sorumluluğa değil, sorumsuzluğa
önem veriyormuşuz, naklen öğretim elemanı alınabilir miymiş, şeklinde
yapılan yorumlar, kesinlikle doğru yorumlar değil.
Bakın, diğer Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarım Sayın Baloğlu, Sayın Ekmekcioğlu'nun
sorduğu soruyla Sayın Özcan'ın sorduğu soru biri biriyle çelişiyor.
Şimdi, Sayın Özcan diyor ki: "Siz, bu kadar fazla kamu personeli
alıyorsunuz, bu seçim yatırımı değil mi?" diyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sizin sözünüze göre diyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Diğer arkadaşlarımız da diyor ki: "Az alıyorsunuz."
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sizinki çelişki.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Peki, ben şunu söyleyeyim: Kamuda niye yüzde
50'sini…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sorum ondan değil Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bir dakika…
Niye emekli olanların
yüzde 50'si? Çünkü, değerli arkadaşlarım, bakın, kamuda özellikle
elemanın niteliğini artırmak zorundayız. Vasıfsız insanlardan
ziyade, artık, gelen modern teknolojiyle birlikte daha çok yeni
teknolojilere uyum sağlayabilen personel atanıyor. Sonra, hizmet
satın alınıyor. 4/B kapsamında, 4/C kapsamında insanların atanması
söz konusudur.
Sayın Meral, öğretmen
atamalarını sordu. Bakın, bu 23 bin ekstra tahsis edilen kadroda,
her sene olduğu gibi aşağı yukarı yüzde 50'si Millî Eğitim Bakanlığına
verilecek. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığından emeklilik yoluyla,
naklen geçiş yoluyla ayrılanların yerine de yüzde 50 alınacak. Aşağı
yukarı bu yüzde, emeklilik dolayısıyla kamuda boşalacak ve yerine
alınacak eleman sayısı yaklaşık 25 bindir. 23 bin burada var, 2 bin
yükseköğretim kurumlarına ekstra tahsis yapılıyor. Sayın Devlet
Bakanımız Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin, bunun yaklaşık 60
bin olacağını söyledi.
Şimdi "Kamuda
eleman fazlası mı var?" diye soruluyor. Arkadaşlar, çok eleman
demek, verimli bir iş ortamı demek değildir. Verimlilik ile çok insan
istihdam etmek farklı bir şeydir. Altını çiziyorum "sözleşmelilik"
diye bir statü var, "parttime" diye bir statü var, hizmet satın
alma imkânı var, 4/B var, 4/C var. Bütün bu kapsamlarda da ayrıca alınıyor.
Dolayısıyla, Sayın
Tekelioğlu'nun sorusuna da şunu cevap vereyim…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süre tamamlandı efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Bitiriyorum efendim, bir dakika istirham ediyorum.
Bugüne kadar Hükûmetimiz
döneminde üniversitelere 16.100 kadro tahsis edilmiştir, Millî Eğitim
Bakanlığı dâhil olmak üzere, ki, en fazla Millî Eğitime tahsis ediliyor.
Diğer kamu kurumlarıyla mukayese ettiğiniz zaman, üniversitelere
tahsis edilen bu kadro, oransal olarak, diğer kurumların hepsinden
daha fazladır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 2000…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - 2000'den söz etmiyorum. 16.100…
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunacağım…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Yalnız, uyuyanları saymayın.
BAŞKAN - Bir dakika
efendim… Sayın Kılıç, lütfen…
Arkadaşlarım, bakınız,
burada bir siyaset kurumunun hep beraber temsilcileriyiz; konuşmalarımıza,
üslubumuzu lütfen dikkat edelim. Yani, bu, her insanın beşerî olarak içinde bulunduğu
bir şey.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Onlar Genel Kurul çalışmalarına dâhil olmuyorlar Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen…
Yakışık almıyor bu tip şeyler, istirham ederim yani.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Efendim, burası otel değil ki…
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
lütfen… Bakınız, lütfen… İstirham ederim…
Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Birleşime on beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 10.00
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 10.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin On Birinci Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yaklaşık olarak bir kırk beş dakika sonra, yirmi dört saattir çalışma
takvimimiz devam etmektedir. Bu süre içerisinde, arkadaşlarımız,
gerektiği şekilde yorulmuştur. Hepimiz açısından geçerli. Konuşmalarımız
sırasında üsluplarımıza daha bir itinalı olursak, hepimiz açısından
uygun olur kanaatindeyim.
İnşallah, hayırlısıyla,
bugün bütçemizi tamama erdireceğiz, tamamlayacağız. Bugüne kadar
katkısı olan bütün arkadaşlarıma ve bu saatten sonra da katkıda bulunacak
bütün milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum, teşekkür
ediyorum.
24'üncü maddeyi okutuyorum:
Sözleşmeli personele
ilişkin esaslar
MADDE 24- (1) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli
(II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler,
belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların
müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı
dışında kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle çalıştırılacak personel
hakkında 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşlarında, ilgili mevzuatı uyarınca kadro karşılıksız,
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ve ek geçici 16
ncı maddesi ile yükseköğretim mevzuatı uyarınca kullanılacak sözleşmeli
personel pozisyonlarına ilişkin, unvan, sayı ve ücretler ile tip
sözleşme örneği Maliye Bakanlığının vizesine tabidir. Kadro karşılığı
çalıştırılan sözleşmeli personel için sadece tip sözleşme örneği
vizesi yapılır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen
idare, kurum ve kuruluşların 2005 yılında vize işlemi yapılmış
olup, 2006 yılında kullanılmaya devam olunan pozisyon ve tip sözleşme
örnekleri ile 2006 yılında ilk defa vize edilmiş pozisyon ve tip sözleşme
örnekleri, yeni bir vize yapılmasına gerek kalmaksızın 2007 yılında
kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda 2006 yılında istihdam
edilen personelden, ilgili idare, kurum ve kuruluş tarafından 2007
yılında görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerle, 2006 yılına
ilişkin sözleşme ücretlerine 2007 yılı için yapılacak artışlar ilave
edilmek suretiyle yeni sözleşme yapılır. Söz konusu pozisyonlarda
birim, nitelik, unvan ve mevzuat uyarınca yapılması gerekenler dışındaki
ücret değişiklikleri ve tip sözleşme değişiklikleri de Maliye Bakanlığına
vize ettirilir. İsim bazında vizesi yapılan pozisyonlarda meydana
gelecek değişiklikler de Maliye Bakanlığının vizesine tabidir.
İlgili mevzuat hükümlerine dayanılarak istihdam edilecek yeni
sözleşmeli personelin belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem
yapılmadan önce Maliye Bakanlığından izin alınması şarttır.
(4) Kanun, uluslararası
anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması
veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği
zorunlu haller için ve yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak
yeni vizeler dışında, 2006 yılı sözleşmeli personel pozisyon sayıları
hiçbir şekilde aşılamaz. Yeni izin ve vize talepleri, Maliye Bakanlığınca
Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarında değerlendirilir.
(5) 5393 sayılı Kanunun
49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştırılması
konusunda ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Belediyeler,
il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese
ve işletmelerinde, anılan Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde
sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan maddenin
dördüncü fıkrasında sayılan unvanların dışında olmak ve o hizmet
için ihdas edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi süreli olarak çalıştırılacak
sözleşmeli personel hariç) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
(B) fıkrasına göre ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez.
5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
çalıştıran belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri
ile bunların müessese ve işletmeleri, sözleşme yeniledikleri veya
ilk defa istihdam etmeye başladıkları sözleşmeli personel ile imzaladıkları
hizmet sözleşmelerinin birer örneğini ve kadrolarının sözleşmenin
yapıldığı tarihteki dolu-boş durumunu gösteren cetveller ile hizmet
sözleşmesinde belirtilen ücretin tespitine ilişkin yetkili organ
kararının birer örneğini 30 gün içinde Maliye Bakanlığı ile İçişleri
Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin.
Sayın Çetin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 24'üncü maddesi hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
24'üncü madde, sözleşmeli personele ilişkin esasları düzenleyen
bir madde. Ancak, ben, maddeye girmeden evvel, Sayın Meclis Başkan Vekilimizin
de az evvel yaptığı uyarıyı da dikkate alarak, demokrasi ve Meclisin
işleyişi konusunda birkaç cümle söylemek istiyorum.
Gerçekten, Mecliste,
bu Büyük Millet Meclisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçeleri,
geçtiğimiz yıllarda, otuz gün, daha sonra yirmi gün, sonra on beş gün
aralıksız görüşmeler sürer ve o görüşmeler tamamlandıktan sonra,
yılbaşında, o yılın bütçesi yürürlüğe girer idi. Bu yıl, bütçe, on
güne indirildi ve bugün, özellikle dünden bugüne kadar geçen süre
içerisinde… Dün saat 11.00'de başladık, şimdi de saat 10.00'u geçti,
yirmi dört saate az bir zaman kaldı, ama, sabahın erken saatlerinde
de Meclise geldiğimizi düşünür isek, böyle bir çalışma düzeninin,
çalışma biçiminin, ne mülga 1475 sayılı İş Yasası'nda ne yeni yasada
ne de herhangi bir yerde rastlanabilir bir çalışma düzeni olmadığını
açıkça vurgulamak istiyorum Meclisin tutanaklarına da girmesi
açısından.
Biz, seçimle gelen
milletvekilleri olarak bu görevi yerine getireceğiz, bu Meclisten,
bu bütçeyi, 2007 yılı bütçesini çıkaracağız, ancak, mülga 1475 sayılı
İş Yasası'nın 37'nci maddesi, olağanüstü hâllerde, en fazla çalışma
süresini Bakanlar Kurulunun saptayabileceğini, onun da insanın
dayanma gücünün üzerine çıkamayacağını, içtihatlarda vücut bulmuş
şekliyle de bunun, hiçbir surette on dört saati aşamayacağını, savaş
hâlinde bile, belirlemiş idi.
Şimdi, ben, milletvekili
arkadaşları bir kenara bırakıyorum. Bir yanda bürokratlar, diğer
yanda kamu görevlisi arkadaşlar, 460 liraya, 500 liraya konunun
da içinde, 657-4/C'ye göre çalıştırdığınız, Mecliste, personel de
hiçbir ücrete tabi olmaksızın, onların fazla çalışma ücret hakları
da yok… Yani, insan haklarına aykırı, demokrasiye aykırı, hukuka
aykırı bu çalışma biçimini Meclise reva gören AKP Grup Başkan Vekillerini
ve bu konuda katkısı olanları kınıyorum, böyle bir çalışma düzeni
olmaz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Haluk Hoca'yı da kına!
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bunun adına, çoğunluk diktası denir. Dikta
kelimesi kullanılıyorsa, içinde faşizan baskı var demektir. Yirmi
dört saatten bu yana Mecliste yaşanan tablo, Meclisi de küçük düşürmeye
yönelik bir girişimdir. Arkalarda uyuklayan, oralarda, zor koşullarda,
burada kendini tutmak zorunda hisseden milletvekili arkadaşlarımı
ben anlıyorum, ama, onları anlamayan grup başkan vekillerine, o arkadaşlarımın,
daha, yılbaşına bir haftanın var olduğunu hatırlatmaları gerektiğini
de belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, çok kötü koşullarda çalışıyoruz, bugün özellikle.
Yani, bugün pazartesi,
gelecek hafta bugün -Mecliste yürürlüğe girecek- Türkiye'de, yeni
Bütçe Kanunu Tasarımız yürürlüğe girecek. Bugünü var, yarını var,
yarından sonrası var, yani, evecek hiçbir şey yok. Sadece bir inat uğruna,
bu çalışma biçimi bu Meclise reva görüldü. Bir daha olmamasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
üzerinde konuştuğumuz madde, sözleşmeli personele ilişkin. Tabii,
bizim çalışma ilişkilerimizde, kamu hizmetlerinin, 657 sayılı Yasa'ya
tabi devlet memurları eliyle, sözleşmeli personel eliyle, geçici
personel ve işçiler eliyle yürütüleceği öngörülmüş. Bu istihdam
şekilleri dışında, zaman zaman, hizmet alımı yoluyla doktor, avukat
gibi belli ihtisas alanlarında -ki, sözleşmeliliğin esası odur-
eleman çalıştırıldığı gibi, son yıllarda neoliberal politikaların
dayatılması sonucunda artık hizmet alımı yoluna da gidilmiş; yani,
bir kısım işler artık piyasadan da alınmaya başlamış.
Bunların dışında,
KİT'lerde ise 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, 657 sayılı Kanun'da
belirtilen sözleşmeli personelden farklı bir sözleşmeli personel
istihdamı daha geliştirilmiş.
Sözleşmelilikte istisna,
değerli arkadaşlarım, özel meslek bilgisi ve uzmanlığa ihtiyaç duyulması,
ikincisi de ihtiyacın memur tipi istihdamla karşılanamayacak olması
durumunda, sözleşmelilik, istisnai olarak uygulanan bir durum
idi. Özellikle son yıllarda ve özellikle de AKP'nin dört yıllık iktidarı
döneminde, devlet memurluğu istisna, sözleşmelilik esas olan bir
uygulama konumuna geldi.
Bu söylediğimi dört
yıldan bu yana gündeme getiremediğiniz, ama, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu, yerel yönetimler kanunları, belediyeler, büyükşehir belediye
ve il özel idareleri kanunlarıyla birlikte ele aldığımızda, kamu
personel rejimi de eğer yürürlüğe girecek olur ise, gerçekten, kamu
hizmetlerinin tamamının sözleşmeli personel eliyle -Anayasa'mıza
aykırı olmasına rağmen- gördürülmesi fikri, AKP'nin ya da Hükûmetin
fikri değildir. Bu fikrin temelinde, o 23 Eylül 2003 tarihli Dubai
Anlaşması vardır. Dubai Anlaşması hayata geçirilememiş olmakla
birlikte, Sayın Başbakanla, Devlet Bakanı Babacan tarafından kabul
edilen 8,5 milyar dolar kredi karşılığı çıkarılması taahhüt edilen
yasalardır. 10'u temel yasa olmak üzere, bunların tamamı 34 yasadır.
Bu yasaları bakanlarımızın, milletvekillerimizin biz hazırladık
diye kürsüye çıkıp övünmelerinin hiçbir mantığı, geçerliliği yoktur.
Bunun içinde Sosyal Güvenlik Reformu da vardır, bunun içinde Dünya
Bankasıyla imzaladığınız ikinci faz kredi anlaşmasında, Çalışma
Bakanının karşı çıktığı, devlet hastanelerinin Sağlık Bakanlığına
devredilmesi anlaşmaları da vardır.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, biraz evvel söyledim, bu sözleşmeliliğin dışında, bir
de, 2003 yılında, döneminizde bir yasa çıkarttınız, eleman temininde
güçlük çekilen yerlerde ve hizmet kollarında hizmet akdiyle sözleşmeli
istihdam edilecek ve işçi sayılmayan personelin hizmet koşullarını
düzenleyen bir yasa çıkarttınız. Bununla, sağlık personelinin,
sözleşmeli olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere, ihtiyaç
olan yerlerde istihdamını öngördünüz. Bununla birlikte, Millî Eğitim
Bakanlığı da bilindiği gibi, öğretmen ihtiyacını, yine istisnai
durumlar için öngörülmüş bir yasa maddesinden yararlanarak, biraz
sonra değineceğim, pek çok sorunları yaşayan sözleşmeli öğretmenlerle
karşılama yoluna gitmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, sözleşmeli öğretmen deyince, bir mesaj -sizlere de onlarcası,
yüzlercesi gelmiştir- mesaj Gümüşhane'den geliyor, diyor ki:
"4/B'ye tabi bir sınıf öğretmeniyim, sözleşmeliyim. Öğretmenlik
mesleğini isteyerek seçtim. Benim gibi binlerce arkadaşım, sözleşmeli
öğretmen olarak görev yapıyor. Yaklaşık bir buçuk senedir sözleşmeli
öğretmen olarak çalışıyorum. Yaşadıklarım bazen benim canımı sıkıyor.
Karşılaştığımız sorunlar yüzünden, bazen, derslere dahi tam olarak
kendimizi veremiyoruz. Sözleşmeli öğretmenler hakkında yapılan
iyileştirmeler sözden öte gitmeyince, doğal olarak, geleceğimizden
endişe ediyoruz, ilk başta, geleceğimize güvenemiyoruz. Norm kadro
açığı olan okullarda görev yapmaktayız ve sözleşme metninde 'yerlerine
kadrolu personel atandığında sözleşme feshedilir' diye bir madde
bulunmakta, bu yüzden, hepimiz diken üstündeyiz. Yine sözleşme metninde,
yetersiz görüldüğümüzde sözleşmemizin feshedileceği yazılmakta;
böylece, inisiyatif okul müdürlerine bırakılmaktadır. Bizler de,
bu psikolojiyle, boynu bükük, kendine güveni olmayan öğretmenler
olmaya itilmekteyiz. Yine, aynı kurumda görev yapmakta olduğumuz
kadrolu çalışan öğretmen arkadaşlarımız arasında ezilmekte, o camia
içerisine kabul edilmemekteyiz. Bağlı olduğumuz il veya ilçe
millî eğitimlerde, sürekli, sorunlarla karşılaşıyoruz. Resmî Gazete'de
yayımlanmış olan haklarımızı bile almakta zorluk yaşıyoruz ve alamıyoruz.
Her il, hatta aynı ilin ilçeleri bile farklı uygulamalar yapmakta.
Kimi arkadaşlarımızın maaşları farklı, kimilerinin ise, verilen
hakları hizmet puanı alamamakta, eş durumu tayini haricinde hiçbir
yere kıpırdayamamaktayız, çakılı personel olarak çalışmaktayız.
"Öğretmenim" dediğimizde, ispatlayacağımız bir kimliğimiz
bile yok. Bizlere hasta olmak da yasak. Ancak, doksan iş gününü doldurduğumuzda
hasta olup doktora çıkabiliyoruz." Bu, 657 sayılı 4/B çalışan
sözleşmeliler.
Bir de, yine sizin devri
iktidarınızda övündüğünüz bir çalışma biçimini Türk Telekom'a,
Oger'e teslim ettiniz. Değerli arkadaşlarım, ilk defa Türkiye'de yeni
bir istihdam biçimi sizin döneminizde gerçekleşti. Telekom'da çalışan
memurları kiralık memur olarak Oger'e verdiniz. Devlet memurları
Oger'in hizmetinde, sanki kamu hizmeti görüyorlar. Böyle bir uygulama
ilk defa görülüyor ve Telekom'un çalışanları, ülkemizin iletişim
alanında büyük emek vermiş teknisyenleri, teknik elemanları bugün
Oger'in yanında kamu görevlisi olarak çalışmaya devam ediyor sizin
döneminizde.
Yine bir başka çalışma
biçimi... Sayın Maliye Bakanımız yok, Millî Eğitim Bakanımız da -biraz
evvel de söyledim- eksik bilgileri nedeniyle 657 4/C çalışanlarının
durumlarını tam olarak kavrayabilmiş değil. Biraz evvel söylemiştim,
bunların maaşları, tahsil durumlarına göre, ilköğretim 463, lise
mezunu 525, üniversite mezunu 586 lira alıyor. Çalıştıkları her
dört ay için iki günü geçmemek üzere hastalık izni… Yani, bunların da
-biraz evvel söylediğim gibi- hastalanma hakları bile yok. Maaşları
da… Dün işletmelerde, kamu kuruluşlarında kimi teknik eleman, kimi
formen, kimi ustabaşı olarak çalışırken, bugün verildikleri Adalet
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ya da diğer kamu kuruluşlarında
kendi mesleğiyle hiç ilgisi olmayan işlerde, üstelik de 1,5-2 milyar
maaş alırken, yirmi yıl, yirmi dört yıl, yirmi beş yıl kıdemi olanlar
bugün ya evrak getir-götür ya çay taşı veyahut da yerleri paspas yap
gibi, kendi meslekleriyle ve onurlarıyla bağdaşmayacak işlerde
çalıştırılıyor. Sayın milletvekili arkadaşlarım da, sayın bakanlar
da "Onlar tazminatını aldı, onlara bir şey yapmayabilirdik."
diyorlar, diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
geçmişte bunun güzel örnekleri var 57'nci Hükûmet döneminde. Bunlar
da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, 657 4/C'ye göre çalışanlar. Bakınız,
Mecliste 1.004 kişi, 657 4/C'ye göre çalışıyor. Dışarıdaki 13 bin kişi
-657 4/C'likler- Meclisteki 4/C'likleri bile kıskanıyor. Burada çalışanlar
da yanında çalışan emsal arkadaşlarıyla farklı ücret altında ezilerek
çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi çıkıyorsunuz, bir haftadan bu yana, bakanlar, Başbakan, milletvekili
arkadaşlar, ellerinizde rakamlar, "Oh, memurun maaşını şuraya
getirdik, emekliyi buraya getirdik, enflasyon bu…" Bunları veriyorsunuz,
bunlar sanal rakamlar, sizin rakamlarınız.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Siz ne yapıyorsunuz?
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Mutfak öyle değil, yaşam öyle değil.
Öyle anlaşılıyor ki
seçim yaklaşmış, öyle anlaşılıyor ki yapmış olduğunuz toplantıda,
papağan gibi herkes aynı şeyleri tekrar etsin, tekrarda yarar vardır,
halkı biz böyle ikna edebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
Karadeniz'de fındık üreticisi, Akdeniz'de narenciye üreticisi,
batıda zeytin üreticisi, Orta Anadolu'da tahıl üreticisi perişan.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Pancar… Pancar…
İZZET ÇETİN (Devamla) - Dört yıl önceki
buğday fiyatının altında buğday aldınız bu yıl. Ama, girdi fiyatları,
geçtiğimiz 2002 yılında, iktidar olduğunuz dönem mazot 1.200 lira
dolayındayken, bugün 2.250 liraya çıktı. Onu, hiçbir bakan burada
gündeme getirmiyor veya borçları…
"Efendim, şey bu kadar büyüdü, pasta
bu kadar büyüdü." Ya, millet kan ağlıyor, işçisi ağlıyor, esnafı
ağlıyor, köylüsü ağlıyor, çiftçisi ağlıyor, dulu, yetimi ağlıyor,
muhtarları bağırıyor.
Değerli arkadaşlarım, grup başkan vekilleriniz
ne kadar zor günler geçirdi. Bunları ne kadar kısa süre içerisinde
unutabiliyorsunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Hesap
kitap…
İZZET ÇETİN (Devamla) - Ne kadar kolay,
halkı kandırabileceğinizi zannediyorsunuz? Sadece Millî Eğitim
Bakanı, elinde belgelerle çıkıp, burada 4 kez rakamları papağan
gibi okudu.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Mazot farkı ödendi.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Buna gerek yok. Yaşıyor insanlarımız; sizin döneminizi de yaşıyor,
dünü de yaşadı, geleceği de yaşayacak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- "Papağan gibi okudu." lafı olmadı.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Güzel ifade değil, hoş olmuyor.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Özür dilerim, benim ne demek istediğimi anladınız siz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Güzel konuşma değil.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Yani, aynı şeyleri tekrar etti anlamında söyledim, düzeltiyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Sağolun, teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Ben teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülke bizim. Ülkemiz için yapılan her olumlu girişimden, yapılan
her yatırımdan, çakılan her çividen Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz mutluluk duyarız; bir işsizin iş bulmasından mutluluk duyarız;
bir yoksulun yüzünün gülmesinden mutluluk duyarız; ama, bu, lafla
olmuyor, bu lafla olmaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Bunun gerçek manada
hayat bulabilmesi için, demokrasi içerisinde, incitici olmadan,
insanların onurunu, yardım, file file yardım yaparak ya da -kış geldi-
kömür dağıtarak değil.
Bakın, bizim Kocaeli
Büyükşehir… Ramazan ayı öncesinde, Bizim Kocaeli gazetesi
"30 bin paket hazırlandı, yoksullara dağılacak" dedi. On
beş gün evvel aynı Kocaeli gazetesi’nde sürmanşet haber diye:
"10 bin koli yiyecek yoksullara ulaştırılamadı, çöpe atılıyor."
Eğer, sosyal devlet yurttaşının onurunu düşünüyorsa o neye ihtiyaç
duyarsa kendi ihtiyacını giderir. Açarsınız o yoksulun adına bir
banka hesabı, yatırırsınız payına düşen parayı, gider, kendisi
onurlu bir yurttaş olarak onu alır. Değilse, ben, devletin vergilerinden
oluşmuş, Sosyal Yardımlaşma Dayanışmayı Teşvik Fonu'nun, yani
Fak-Fuk-Fon'un ya da diğer ilgili kurumların bütçelerinden, devlet
bütçesinden ayrılan parayı AKP'nin ya da Hükûmetin şahsi yardımıymış
gibi algılanacak bir biçimde sunmayı sosyal devlet uygulamasıyla
örtüştürmüyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun efendim.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Son cümlem Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, 657 4/C'lik ve 4/B'likler konusunda Başbakanın talimat
verdiğini duyduk. Sayın Maliye Bakanımız da aynen şunu söyledi:
"200 bin işçiyle ilgili Bakanlar Kurulumuza iki sunum yapıldı,
çalışmalar devam ediyor, çözeceğiz." Soru üzerine: "4/C,
gereği hiç şüphesiz yapılacaktır." Bunları taahhüt kabul ediyoruz.
Arkadaşlarımıza,
4/C'lik ve 4/B'lik arkadaşlarımıza geleceklerinin aydın olmasını
diliyorum. Tüm yurttaşlarımızın ve sizin yaklaşan Kurban Bayramı'nızı
ve yeni yılınızı kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın
Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Bütçe Kanunu'muzun 24'üncü maddesi üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
24'üncü madde sözleşmeli personeli, yani, 657 sayılı Kanun kapsamında
4/B ve 4/C diye adlandırdığımız sözleşmeli personelin bu yıl da geçen
seneki kararlar gereği devamını düzenleyen bir madde.
Değerli arkadaşlar,
4/C'de çalışan arkadaşlarımıza, tahmin ediyorum, 450 milyon-500 milyon
arası bir maaş veriliyor. Yaklaşık sayıları da 14 bin kişi. Daha evvel
devletin özelleştirilen kurumlarında çalışan, orada işçi statüsüyle
hakikaten önemli görevler yapan o kurumlar özelleştikten sonra hiç
değilse emekliliğe kadar bir kamu kurumuyla ilişki kurmasını sağlayan
bir madde idi, sözleşmeler idi. Ancak, bu arkadaşlarımızın çoğu nitelikli
personel. Yani, daha önce çalıştıkları kurumda hakikaten önemli
görevler görmüş, teknikerlik yapmış, mühendislik yapmış, ustabaşılık
yapmış arkadaşlarımız. Şimdi, ne yaptık biz bunları: 4/C'yle kamu kurumlarına
dağıttık, 4/C maddesiyle ilişkilendirerek. Çoğu Millî Eğitim Bakanlığında,
Maliye Bakanlığında, odacı statüsünde, hizmetli statüsünde, müstahdem
statüsünde çok ağır işlerde, çok cüzi maaşlarla çalışıyorlar. Bunların
izin hakları yok, bunların yıllık izin hakları yok bunlar senede iki
ay boşta kalıyorlar, bunların söz söyleme hakkı yok. Yani, angarya
işlerde çalıştırıyoruz. ILO sözleşmeleri, biliyorsunuz, Anayasa'mızda
angaryayı yasaklamış bir durumda. Ama, bu arkadaşların çalışma
şartları, inanın angarya. Daha evvel bir kanun teklifi verdik, dedik
ki: Bu arkadaşlarımızı mademki devlette istihdam ediyoruz, mevcut
özelleştirilen kurumlarındaki statüleri neyse, adam teknikerse
devlet memurluğu kadrosunda tekniker kadrosuna atayalım, adam mühendisse,
elektrik mühendisiyse elektrik mühendisi kadrosuna atayalım. Bu
konuda bir kanun teklifi verdik, bu Genel Kurula da getirdik 37'ye
göre, maalesef reddedildi.
Değerli arkadaşlar,
stand-by anlaşmasında önümüzde özelleştirilecek çok önemli kurumlar
var. Yani, bizce, hakikaten özelleştirilmesi doğru olmayan, stratejik
değeri olan, ama, maalesef, stand-by sözleşmeleriyle IMF'ye söz verilmiş
Halk Bankamız gibi, PETKİM gibi, elektrifikasyon, yani, TEDAŞ kurumumuzun
dağıtımı gibi, Tekel gibi kurumlarımızı özelleştirdiğimiz zaman,
buralardan da en az 20-30 bin vatandaşımızı ister istemez 4/C'ye aktarmış
olacağız. Dolayısıyla, 4/C'deki mağdurların sayısı bu yıl, 2007 yılında
olağanüstü artacak. Ben, buradan, bu özelleştirilecek kurumlardaki
çalışanlarımızın bu mağduriyeti yaşamamaları için, şimdiden
ciddi bir direnç göstermeleri gerektiğine gönülden inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, eğer, bir devlet, kendi çalışanına, karın tokluğuna çalıştırma
anlayışıyla "Canım mecbursunuz. İşte kurumunuz özelleştirildi.
Haydi siz de emekli olana kadar sana burada bir sosyal güvenlik veriyorum,
daha ne istiyorsun." deme hakkına sahip değil. Bunların on-on
beş yıl, daha önce çalıştıkları kurumda bir aile düzenleri var, bir
gelir-gider hesapları var, bir sosyal hayatları var. Şimdi, bu insanların
bu sosyal hayatlarının gerisinde "karın tokluğuna yeniden çalıştırıyorum"
şeklinde bir anlayış bunların psikolojilerini bozdu, bunların yaşantılarını
bozdu, bunların aile düzenlerini bozdu. Her gün bize binlerce bu arkadaşlarımızdan
telefon geliyor. Yani, 4/C'ye göre çalışanlar hakikaten mağdurlar.
Bir siyasi iktidarın yapması gereken şey, bu ülkenin mağdur insanlarının
mağduriyetini anlamak olmalı. Artık anlamanız lazım, bu 4/C'lileri
artık anlamanız lazım.
Değerli arkadaşlar,
bir diğeri, kamu kurumlarında çalışan geçici işçilere kadro verileceği
söylendi. Şimdi, anlıyorum ki, burada da altı aydan fazla çalışanlara
kadro verilecek, altı aydan daha düşük süre çalışanlar bu kapsamın
dışında bırakıldı.
Şimdi, benim bölgemde,
seçim bölgemde, ormanda çalışanlar üç ay çalışıyor, şeker fabrikalarında
çalışanlar iki ay çalışıyor, değişik kurumlarda… Yani altı ayı geçen
yok. Belediyelerde çalışanlar da yazın işte üç ay, dört ay alıyorlar,
geçici çalıştırıyorlar. Şimdi, altı ayın altındakine kadro vermezseniz,
yeni Sosyal Güvenlik Yasası'na göre de, yani adama çalışma imkânı
vermezseniz, eğer dokuz bin iş günü tamamlatmaya çalışırsanız, bu
insanların emekli olması falan söz konusu olamaz. Yani, senede iki
ay çalışacak adam, altmış günden dokuz bin günü tamamlayacak, emekli
olacak. Adama diyorsunuz ki: Senede iki ay çalış, iki ay sonra ne yaparsan
yap! Türkiye'de 10 milyona yakın işsiz insan var. Diyebilirsiniz
ki: Canım ne yapalım imkânlar bu. İktidar olmanın özü de budur zaten.
Bu sorunları bilerek geldiniz, bu sorunları çözeceğinize söz vererek
geldiniz; ee, çözün… İşsizlik sayısı düşmemiş; geçici işçilere,
iki aydan, üç aydan aşağı çalışan işçilere bir çözüm bulamamışsınız
ve birçoğu da, hakikaten bunların birçoğu da yıl içinde iş alamıyorlar.
Ben, ormandan biliyorum, adam beş sene, altı sene ikişer, üçer ay çalışmış,
bir iki senedir de hiç iş gelmemiş, sıra gelmemiş. Ee, şimdi, böyle
bir durumda, bu insanların, ülke insanlarının, çalışan insanların
mutlu olduğunu söylemek mümkün mü?
Değerli arkadaşlar,
sözleşmeli personelin, daha doğrusu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle
KİT'lerde sözleşmeli çalışanların da durumları iyi değil. Bakın,
onlar da orada mühendis olarak, kamu kurumu avukatı olarak veya
"(II) sayılı cetvel" dediğimiz cetvelde çalışan insanların
da bir güvenceleri yok. Dolayısıyla, bu insanların, bugün, bu hayat
standartlarında kendi hayatlarını devam ettirme imkânları yok.
Şimdi, bütçe, bütçe,
bütçe… Nereden nereye geldik diyorsunuz. Ben, şunu söylüyorum:
"Millî gelir kişi başına 5 bin dolar" diyorsunuz. Bırakın 5
bin doları, gelin şu 4/C'yle çalışanlara, 2 çocuk, 1 hanımı, 4 kişilik
bir örnek ailede 2.500 dolar verelim. Ne yapar? 4 kişi, 2.500 dolardan
10 bin dolar, yıllık 10 bin dolar. Aylığı ne yapar? 800-900 milyon liraya
gelir; bunu verelim. Siz 5 bin diyorsunuz ya, 5 binden vazgeçtik, bunun
yarısını verelim. 2.500 dolar üzerinden 4 kişilik bir aileye, ücreti
böyle hesaplayın veya Türk-İş'in veya başka kurumlarımızın hayat
standartları var, yani, 4 kişilik bir ailenin normal insan gibi yaşama
standardı neyse, asgarisini, onu belirleyelim.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya)
- Nasıl hesaplanacak?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın, kurumlar vergisini yüzde 33 düşürdük.
Yani, 3 milyar dolar, 4 milyar dolar gelir sağlayan bir Telekom'u
alanların 1,5 milyar dolar vergi vereceği bir ülkede, 500 milyon dolar,
kurumlar vergisinde indirim yaptık. Ha, vergilerden indirim yapmak
doğru mudur? Doğrudur, destekliyorum; ama, şu asgari ücretten çalışanlardan
da vergi almayı artık kaldıralım. Yani, 380 milyon liranın içinden
veya 450 milyon liranın içinden vergi almaya kalkarsanız, ondan sonra
da sosyal devlet derseniz, bu ayıp olur. Yani, Harrari'den, 500 milyon
dolar Harrari'ye vergi muafiyeti getirirken…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Harrari değil…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- …480 milyon lira brüt ücretliden, asgari ücretten vergi alırsanız
-5 milyon asgari ücretle çalışan insan var- bunlardan vergi almaya
kalkarsanız, bunun adı, fakir fukarayla yolda yürümek falan olmaz;
bunun adı, Ofer'le yürümek, Harrari'yle yürümek, bir başkasıyla yürümek
olur. Gelin…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hariri…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Gelin… Hariri mi, siz daha iyi biliyorsunuz, ben çok muhatap olmadım,
görüşmedim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Biz de muhatap olmadık…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Siz daha iyi bilirsiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Siz, her gün beraber olduğunuz için ismini, soy ismini, aile soy kütüğünü
falan çok iyi biliyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Doğrusunu öğrenin yani…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ben o kadar bilmiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Çok ayıp yani, yanlış yazılmasın diye söylüyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ben o kadar bilmiyorum. Teşekkür ediyorum yine de hatırlattığınız
için; ama, gelin, onlarla yürümekten vazgeçin…
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Evini de bilirler!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Samimi arkadaşlar!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Onlarla yürümekten vazgeçin. 3 Kasımda kimlerle yürüdünüzse onlarla
yürümeye devam edin, yoksullarla yürümeye devam, fakir fukarayla
yürümeye devam edin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Süleyman Bey, bunları bırak, bu edebiyatı bırak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Onlarla yürüye yürüye siz yolları eskittiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bırakın, onlarla yürümek sizi bir yere götürmez. Sizden öncekiler
onlarla yürüdüler, onlar yolunu şaşırdılar, siz de makas değiştirdiniz,
onlarla yürümeye devam ediyorsunuz. Benim temennim, siz yolunuzu
şaşırmayın. Siz yolunuzu şaşırmayın. Bu ülke hepimizin. Siz de şaşırırsanız,
bu ülkenin gideceği yer uçurumun başı olur, buraya götürmeyin. Fakir
fukaranın hakkını verin. Bir şey mi diyorum? 4/C'nin hakkını hayat
standardında verin, 5 bin doların yarısını 2.500 doları verin, çok
mu şey istiyorum?
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasanın 24'üncü maddesi,
kamuda çalışan, belediyelerde, özel idarelerde çalışan 657 sayılı
Kanun'un 4/B ve 4/C maddesiyle ilgili düzenlemeleri kapsıyor.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce gelip burada konuşup, konuştuktan sonra giden değerli
komisyon arkadaşımız Sayın Kumkumoğlu -gelirken televizyonda
gördüm- TBMM TV'yi, TRT 3'ü dahi yanıltmışlar. Bakıyorum, bütçeyle ilgili
rakamları söylerken: Flaş… Flaş… Flaş: Yüzde 3, yüzde 4... Yüzde 3 ne?
En yüksek maaş alan devlet memuruna birinci altı ayda yapılan yüzde
3, ikinci altı ayda yapılan yüzde 3. En düşük memur maaşına da yüzde
4 + yüzde 4.
Sayın Kumkumoğlu
22'nci madde üzerinde konuşurken, maddenin 3'üncü fıkrasında geçen
2,5'u aşmamasıyla ilgili bir oran görmüş, o oran üzerinde bütün konuşmalarını
yapıyor ve Plan Bütçe Komisyonu üyesi değerli arkadaşımız, ama,
maddenin içeriğindeki özünü tam olarak kavrayamadığından dolayı,
2006 yılıyla ilgili rakamları, sanki 2007 gibi değerlendirmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar,
2006 yılında 2,5 + 2,5 verilmiş, ama enflasyon farkı da ilave edilmek
üzere. Birinci altı ayda yaklaşık 2,30 civarında enflasyon farkı
verilmiş. İnşallah, 2007 yılının 4 Ocak tarihinde TÜİK 2006 yılının
ikinci yarısının enflasyon rakamlarını açıkladığında, aradaki
fark neyse, iyileştirmeyle ilgili fark da bu şekilde verilecek. Yani,
Sayın Kumkumoğlu'nun söylediği gibi, 3+3, 4+4 şeklindeki ifadenin,
tamamen kendi yanlış anlaması ve algılamasından kaynaklandığını
burada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, biraz önce konuşan ve Sayın Bakana soru yönelten, soru yöneltirken
de Sayın Bakanın verdiği cevaplar çerçevesinde itirazlarını dile
getiren değerli arkadaşlarımız, açlık sınırıyla ilgili, yoksulluk
sınırıyla ilgili bir ifade kullandılar. O ifadede, şunu, 9 Ekim
2006 tarihli, Türkiye Kamu-Sen'in yaptığı araştırmanın son paragrafını
okuyorum size: "Kasım 2002 100 olarak kabul edildiğinde, Türkiye
Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi tarafından hazırlanan açlık sınırı endeksi
156,9 olurken, Kasım 2002 100 olarak hesaplanan TÜFE endeksi 151,06 olmuştur."
Yani, devletin hesapladığı TÜFE'den Kamu-Sen'in hesapladığı yoksulluk
sınırı endeksi yüzde 5,84 civarında fark vermiş. Devletin hesapladığı
TÜFE miktarına baktığımızda, dört yıllık süre içerisinde, Kasım
2002 sonundan 2006 yılına kadar yüzde 52, Kamu-Sen'in hesapladığını
değerlendirdiğimiz zaman, yaklaşık yüzde 57.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biraz önce Sayın Bakan bir açıklamada bulundu. Bu açıklamada…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Gelir de 2.500'den 5 bine çıktı, onu da söyleyin! Oranı da söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Onu da isterseniz izah edeyim.
Bu açıklamada, en düşük
memur maaşı 2002 Aralıkta 392 YTL iken, 2006 Aralığında 765 YTL olmuş,
yani, yüzde 95'lik bir artış. Ortalama memur maaşı 578 YTL'den, 2006 yılında
995 YTL'ye çıkmış, yani yüzde 72'lik artış. Asgari ücret hemen hemen
yüzde 106 civarında net artış, en düşük Bağ-Kur çiftçi emekli aylığı
yüzde 235 civarında artış sağlamış. Şimdi, Kamu-Sen'in yaptığı hesaba
göre, yüzde 57'lik bir artış, TÜFE'de, tüketici fiyatlarındaki artış
ve bizim kamuda çalışan emeklisine, memuruna verdiğimiz artışın
en düşük oranı yüzde 72.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, 2002 yılı sonu itibarıyla gayrisafi millî hasılamız 180
milyar dolar. 2006 yılı sonu itibarıyla olacak gayrisafi millî hasılamız
390 milyar dolar. Bu rakamı 73 milyon insana böldüğümüz zaman yaklaşık
5.400 dolar civarında kişi başına bir gelir hesabı mümkün.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Tamam 2 kat artmış yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, neyin olduğunu, bakın, 2002 yılı sonunda biraz önce…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
konuşmanızı tamamlar mısınız, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2002 yılı sonundaki
memur maaşını, o dönemdeki Aralık 2002 tarihi itibarıyla Merkez
Bankası kuru 1 milyon 647 bin Türk Lirası. Düz hesap olarak 1 milyon 650 bin olarak
aldığımızda, memur maaşı 238 dolar imiş. Şu anda ortalama memur maaşı,
bugünkü, Sayın Hamzaçebi biraz önceki -iki üç saat önce, biraz önce
diyoruz, dört beş saat önceki- konuşmasında 1,42 YTL olduğunu ifade
etti doların; yani, 539 USD, dolar.
Bu çerçevede, ortalama memur maaşının
döviz cinsinden 2002 yılı itibarıyla ve 2006 arasındaki farkı yüzde
106 olmuş. Asgari ücretin döviz cinsinden artışı, bakınız, asgari
ücret 2002 yılı sonunda 112 dolar iken, 2006 yılı sonunda 268 dolara
çıkmış. Aradaki fark yüzde 139 artış olmuş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Demek ki,
kur düştükçe gelir artmış. Bizim de dediğimiz bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Hayır, bir dakika. Asgari ücret…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
teşekkür eder misiniz Genel Kurula efendim.
Buyurun Sayın Elitaş,
Genel Kurula teşekkür cümlenizi alayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Asgari ücret 112 dolardan, Sayın Sarıbaş, asgari ücret 112 dolardan
268 dolara çıkmış.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Kurun düşmesinden, bu gelir artışı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Sarıbaş, siz hesap bilen birisiniz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen, Genel Kurula teşekkür edip, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bugün asgari ücretli bir vatandaş çıktığı zaman asgari ücretiyle
268 dolar alabilir mi? Bu 268 dolar ile dünyanın her yerinde, 268 dolarlık
mal ve hizmet satın alma imkânına sahiptir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Yabancıların malını alabiliyor, yerli malını alamıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Türk parasıyla olanı Türk parasıyla alır, dövizle olanı dövizle
alır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Mustafa
Bey, sen çoktan Kayseri'ye gitmemişsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Her hafta Kayseri'deyim değerli Başkanım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Vallahi çoktan
Kayseri'ye gitmemişsin sen, Kayseri'yi unutmuşsun. Mahvettin beni.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Efendim, biraz önce Sayın Millî Eğitim Bakanım buradaydı, keşke burada
olsaydı. Çok üzüldüm; kendisi, tüm üniversitelere kadro verdiklerini
ve hiçbir sorun olmadığını söyledi.
Sadece şunu… Teessüf ediyorum. Maliye
Bakanlığının dört sene önce "burada yangın vardır, bu üniversitede",
Millî Eğitim Bakanlığı "burada yangın vardır" demesine rağmen,
Malatya İnönü Üniversitesine tek kişilik kadro vermemesinden dolayı,
burada gelip bu şekilde konuşmasını eleştiriyorum. Bunun cevabını
burada olsa… Sayın Bakanımdan soramam. Kendisine, erdemlilik açısından,
dürüstlük açısından, acaba, Malatya İnönü Üniversitesine bir tek
kişilik kadro verdi mi? Bunun nedenini soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Keleş, buyurun efendim.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ben soru sormak için değil,
23'üncü madde sonunda Millî Eğitim Bakanının adımı da vererek yaptığı
suçlamayı yanıtlamak için söz aldım. Bakan maddeyi anlamadığımı
ve yanlış yorum yaptığımı söyledi.
Sayın Başkan, gerek Plan Bütçede benimle
beraber çalışanlar gerek Genel Kurulda beni izleyenler, bilmediğim
konularda konuşmadığımı ve bildiğim konuları da iyi bildiğimi
bilirler.
Şimdi, ben de, 2547 sayılı Yasa'ya 5535
sayılı Yasa'nın 2'nci maddesiyle eklenen 53'üncü maddeyi ve de onun
bir uzantısı olan, bugün incelediğimiz 23'üncü maddeyi iyi biliyorum.
Kaliteye önem verdiğini söyledi Sayın
Bakan. Hâlbuki, 53'üncü maddede, daha önce okuduğum gibi, doktorayı
tamamlayamayanlar, geri çağrılanlar, görevden atılanlar… Bunların
kaliteyi temsil ettiği herhâlde söylenemez. Vaktinizi almamak
için hepsini okuyamıyorum. İsteyen 53'üncü maddeye bakabilir.
Ayrıca, 23'üncü madde, sadece yurt…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, belki sizi ikaz etmem
gerekirdi, ama, bu otomatik, şu anda sistem çalışıyor, mikrofonunuzu
kapattı. Açıklamanız yeterli oldu mu bilmiyorum…
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Olmadı, biraz
daha fırsat verirseniz…
BAŞKAN - Ama, şu anda
size tekrar açma imkânım yok. Kalan süre olursa tekrar sizin mikrofonunuzu
açayım.
Buyurun Sayın Özcan.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Ne yapmam gerekiyor?
BAŞKAN - Kalan süre
olursa tekrar sizin mikrofonunuzu açarım.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sorum bir: İl özel idarelerinde çalıştırılan geçici işçilere
kadroya alacağız diye devamlı vaat verilmektedir. Ne zaman kadroya
alacaksınız?
Sorum iki: Kanunun beşinci
fıkrasında "sözleşmeli personele, TÜBİTAK hariç, fazla çalışma
ücreti ödenmez." denilmektedir. Bu, insan haklarına aykırı değil
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Kılıç, buyurun
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir iki sorum olacak.
Sayın Bakan, kamu kurumlarında
çalışan personelin statüleri çok farklı: Sözleşmeli personel, geçici
personel, işçidir, devlet memurudur, hizmet alımı yoluyla çalışan
personel. Bunlarla ilgili, personel düzeniyle ilgili yeni bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz? Yani, bu personel, aynı iş yerinde çalışan,
aynı statüde çalışan, ancak, farklı ücret alan, farklı çalışma tarzına
uğrayan bu kişilerle ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine, geçici işçilerin
kadroya alınması noktasında daha esnek davranmayı, tüm geçici işçilerin
kadroya alınması için bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özbek, herhâlde
-sizin yerinize Sayın Keleş- soru hakkınızı devrettiniz.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Teşekkür ederim efendim.
Şimdi, diyor ki efendim,
YÖK'ün nitelik kontrolü yapacağını söylüyor. "Olur" dediği
takdirde atanacağını söylüyor. Bakın, hâlbuki diyor ki, 53'üncü madde:
"Yükseköğretim Kurulunca ataması uygun görülmeyenlerden yargı
yoluna müracaat etmeyenler ve yargı yolunda ve öğretim elemanı
olarak atanmaları uygun görülmeyen, yargı yolunda da öğretim elemanı
olarak atanması uygun görülmeyenler şu tarihte başvurdukları takdirde
boş memur kadrolarına sınav şartı aranmaksızın ve açıktan atamaya
ilişkin sınırlamalara tabi tutulmaksızın atanırlar." diyor. Yani, layık görmediği
kişiler de bir şekilde devlet memuru oluyor.
Sayın Başkan, takdir
edersiniz ki, memuriyet sınavına tekrar tekrar girip memur olma
şansını elde edemeyen milyonlarca insan bulunurken, bir zümreye,
hem de Anayasa'daki hükümlere rağmen böyle bir ayrıcalık tanımak,
çok doğru bir yaklaşım değil. "Eşitsizlik yok." diyor. Kamu
kurum ve kuruluşları kadrolarına sınav şartı aranmaksızın ve açıktan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Yine mikrofon
kesildi.
Evet, teşekkür ederim
sizlere.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 657'ye 4/B ve
4/C'yle ilgili şu soruyu yöneltmek istiyorum Sayın Bakanıma:
Sayın Bakanım, malumunuz,
kamuda çalışan 200 bin geçici işçi, kadroya alınması noktasında
Başbakanın talimatıyla yoğun bir çalışma içerisinde komisyon kuruldu.
Tabii, bu arada, 1992'den bugüne kadar 13.500 insanımız, özelleşme
sonrası işsiz kalan insanımız kamu kuruluşlarında veya kurumlarında
istihdam ediliyor. Bunların da kadroya alınması noktasında olan taleplerini,
Sayın Başbakanın durum tespiti noktasında bir çalışma yapılmasını
tensip etti. Bu noktada her iki çalışma da hangi aşamadadır? Bununla
ilgili bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Evet, son bir soru kaldı.
Süremiz doldu, ama, ben o takdir hakkımı kullanayım.
Sayın Koçyiğit, buyurun
efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakanıma
bir soru soracağım: Sayın Bakanım, bilindiği üzere, teşvikli il sayısı
önce 11'di, daha sonra bu 22'ye, 36 ve 49'a çıkarıldı. Şu anda kaç, unuttum,
ben de bilemiyorum. Böylece, il sayısı genele yayılarak bir yerde
çeşidin özüne ve amacına aykırı bir şekilde hareket edilmiştir. Bunun
sonucunda bölgeler arası gelir farkı, gelir makası iyice açılmaya
başlamıştır. Bölgeler arası gelir dağılımının dengelenebilmesi
için, gerçek anlamda teşvikin özüne, ruhuna uygun bir şekilde bölgesel
ve sektörel bazda yeni bir teşvik kanunu hazırlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, soruların çoğu teknik
ve Maliye Bakanlığınca cevaplandırılması daha sıhhatli ve tatmin
edici olur düşüncesiyle yazılı cevap verilmesini takdirlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25'inci maddeyi okutuyorum:
İşçilik ödenekleri
ve geçici iş pozisyonlarına ilişkin esaslar
MADDE 25- (1) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli
(II) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ile
otuz iş gününden fazla süreyle çalıştıracakları geçici işçileri,
bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarında yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) Toplu iş sözleşmelerinden
doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari
ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları
Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden
aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada belirtilen
ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar
arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar
hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin
başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya
fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki kısıtlamalar, kendi
bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(3) Birinci fıkrada
belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla çalışma
için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği
aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak
ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı
borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını,
yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe
konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama bağlı
borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya
fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamaz.
(4) Birinci fıkrada
belirtilen kamu idareleri, bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen
ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibarıyla çalıştıracakları
geçici işçilere ilişkin geçici iş pozisyon sayıları ile bunların
çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilatında
birimler, taşra teşkilatında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren
cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte, vize edilmek üzere
Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
(5) Yukarıda yer alan
fıkraların hükümlerine aykırı uygulamalardan ve ödenek üstü harcamadan
gerçekleştirme görevlileri ile harcama yetkilileri sorumludur.
(6) 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşlarından birinci fıkrada belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşlarının dışında kalanlar, 1/1/2007 tarihinden itibaren
otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere
ilişkin geçici iş pozisyon sayıları ile aylar ve birimler itibarıyla
dağılımını, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle, vize edilmek
üzere Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
(7) 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum
ve kuruluşlarının, uluslararası anlaşmalar, Bakanlar Kurulu kararları
veya yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen
birimleri ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için Maliye Bakanlığınca
ilave geçici iş pozisyonu vizesi yapılabilir. Yeni vize talepleri,
Maliye Bakanlığınca Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarında değerlendirilir.
Bu fıkrada sayılan haller dışında, 2006 yılında vize edilmiş toplam
adam/ay sayılarını aşacak şekilde yeni vize yapılamaz. Vize edilmiş
bulunan geçici iş pozisyonlarında, yıl içinde kurumların ihtiyaç
duyduğu pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişiklikleri ile
pozisyon iptalleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yapılabilir.
(8) Kamu iktisadi teşebbüsleri
ve bağlı ortaklıklarının 1/1/2007 tarihinden itibaren otuz iş gününden
fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları,
ilgili bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının (özelleştirme programına
alınanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının) onayı alınmak
suretiyle 31/1/2007 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığına
vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel
Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir
veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir.
(9) Yukarıda yer alan
fıkralara göre vize işlemleri yapılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz
ve herhangi bir ödeme yapılamaz.
(10) İl özel idareleri
tarafından çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları
İçişleri Bakanlığının vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan geçici
iş pozisyonlarında; pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği
ile pozisyon iptali İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle
yapılabilir. İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın geçici
işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme yapılamaz. Norm
kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış il özel idareleri adına İçişleri
Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize
cetvellerinin ve bu cetvellerde yapılacak değişikliklerin bir örneği
Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili
Bayram Meral.
Sayın Meral, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; bütçenin
25'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, yine, sözlerime
başlarken, yakında kutlayacağımız Kurban Bayramı'nı ve bütün halkımın
yeni yılını kutluyorum, hayırlı gelecekler diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birçok arkadaşım gibi yirmi dört saat gözünü yummadan burada bekleyen
arkadaşlarınızdan birisi de benim. Gerek siz gerekse izleyen arkadaşlarım,
bazen beşinci vitese takarsam kusura bakmasınlar.
Değerli arkadaşlarım,
25'inci maddeyi okudu. Bunun özü şu: Bizim o tarafta bir zurnacı vardı,
"Dur yerinde, dur yerinde, kaldır ayaklarını vur yerinde." Yani,
demek istiyor ki, mevsimlik, muvakkat işçi, 2006 yılında ne ise o aynısı
devam edecek, adam/ay sayılarına uyacaksın, vizeye uyacaksın, şayet
daimî işçilerden emekli olan varsa, kıdem tazminatı ihbar öneline
yetmiyorsa buradan para aktaracağız, onun dışında kuş uçmayacak,
oradaki programa uyacaksınız. Fazla mesai yaptıramayacaksınız
Afet İşlerinin dışında. Böyle bir kurala bağlanmış. Yalnız orada
bir şey dikkatimi çekiyor. Özel idarelerdeki vizeyi Maliye Bakanlığının,
diğer bürokratların dışında bırakmışlar ve bizzat İçişleri Bakanının
imzasına sunmuşlar. Acaba… Oradaki konunun detayına biraz sonra
gireceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe görüşmelerini adım adım izliyorum. Sizleri de dinliyorum,
sayın bakanlarımızı da dinliyorum. Burada bir yanlışlık var. Biz
de bu Türkiye'yi geziyoruz. Ve söylüyorsunuz "Türkiye güllük
gülistanlık. Fert başına düşen millî gelir yok 5 bin dolar oldu, yok
efendim 5.500 oldu."
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bakınız, 5 bin dolar olsa dahi, 1 milyon 430'la çarparsan -ki,
bugünkü durumda- 7 milyon 150 bin lira yapar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Yedi bin...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ele geçmesi gereken para bu. Soruyorum burada çalışan arkadaşlarıma,
soruyorum buradaki değerli memur arkadaşlarıma, 7 küsur milyon
lira para alan, cebine koyan var mı? Ben cebime gireni bilirim. Bunu
konuşuyorsunuz değerli arkadaşlarım, bunu söylüyorsunuz. Asgari
ücret 380 lira, bunu bile bulamayanlar var. Sizden gelip bu ölçülerde
iş isteyen yok mu? Var, evet, evet. Açlık sınırı ne? Açlık sınırı 605
yeni Türk lirası. Değerli arkadaşlarım, nerede yaşıyorsunuz!
Bir şey daha var, bakınız, muhterem arkadaşlarım,
bir şey daha var. Muvakkatla uğraşıyorsunuz, emekliyle uğraşıyorsunuz;
bir şey daha var. Bunu birkaç defa gösterdim. Sizin Başbakan Yardımcınız
açıklama yapmış: -ben söylemiyorum- "18 milyon vatandaşımız aç
geziyor." Siz nasıl, fert başına düşen millî gelirin 5.500, 5 bin
dolara çıktığından bahsediyorsunuz? Bu ne? 18 milyon vatandaş aç
gezecek, bunu sizin Başbakan Yardımcınız söyleyecek, siz mutluluktan,
güzellikten bahsedeceksiniz. Yalnız, yalnız orayı tahrip etmediniz…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Kim söylemiş?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Hangi Başbakan Yardımcısı?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, herhâlde tanırsınız, bilemiyorum. Sayın Başbakan Yardımcınız
Abdüllatif Şener söylüyor, ben söylemiyorum. Ekonomiden bir zamanlar
sorumlu Bakan.
Yalnız, yalnız, değerli
arkadaşlarım, buraları tahrip etmediniz. Bakınız, Sayın Başbakanım
ne dedi: "Üç yıl hiçbir şey beklemeyin vatandaşım. Üç sene sonra
cepleriniz dolacak." Hani nerede kaldı?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Bir şeylerin değiştiğini görmüyor musunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Nerede kaldı? 5.500 dolara çıktık…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Cebiniz dolacak diye bir şey söylemedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Buradaki arkadaşlarımız 7 milyon lira almaya başladı, cepleri
doldu öyle mi?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Göreceksiniz!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Öyle mi? Bekle… Ölme eşeğim ölme, yaz gelsin yonca biçeyim. Nereye
kadar bekleyecek? Üç sene dediniz, üç… Bekle, bekle… Nereye bekliyor?
Vatandaşın…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Çarpıtıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yalnız onları yok etmediniz, bakınız: Çiftçiyi ektiğine, biçtiğine
pişman ettiniz. Çiftçi yok oldu bugün. Köylüyü süte, yumurtaya hasret
ettiniz. Halkı ektiğine biçtiğine, tarıma düşman ettiniz, ama,
orada başarılı bir şey yaptınız değerli arkadaşlarım, sizi kutluyorum.
Tarımı, hayvancılığı öldürdünüz ama, domuzu, ayıyı koruma altına
aldınız. Resmî Gazete'de fiilen domuz etinin Türkiye'de yeneceğini
serbest ettiniz. Kimse domuza dokunamıyor. Şimdi, Kızılcahamam'da,
Nallıhan'da köyleri domuzlar istila etti, vatandaş da dışarıya çıkamıyor.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Bu domuz bütçesi mi, ben anlamıyorum ki!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Mevsimlik işçiler… İşte, biraz önce Sayın Divan okudu. Bir zamanlar
siz, Saadet Partisi döneminde prim gün sayısı 5 binden 7 bine çıkarken,
bizimle birlikte "Mezarda emekliliğe hayır!" deyip, burada
şu kürsüyü kükreten sizler değil miydiniz? Prim gün sayısı 5 binden
7 bine çıktığı zaman bunun adı mezarda emeklilik, 7 binden 9 bine çıkarken
bunun adı ne değerli arkadaşlarım?
Üç ay çalışan bir işçi
emekli olabilir mi? Dört ay çalışan bir işçi emekli olabilir mi? Bunlar
milyonlar üzerinde kitle… Efendim, şimdi geldik, ne oldu? "2 bin
kişiyi kadroya geçireceğiz." "Yok, altı ayını dolduranlar
geçer, altı ayını dolduramayanlar kalır." Peki, beş ay yirmi dokuz
gün olan ne olacak? Bunun ölçüsü olmaz değerli arkadaşlarım? Tarımda,
Ormanda, şeker fabrikalarında, Tekelde, üniversitede, Millî Eğitim
Bakanlığında çalışan ne kadar mevsimlik, muvakkat işçi varsa, burası
kamudur, devlettir, devletin işi süreklidir, bunların kadroya mutlaka
geçmesi gerekir hiçbir ayırım yapılmadan. Burada, yine bir işlem
yapılması gerekir değerli arkadaşlarım. Mağdur ettiğiniz, elinden
hakkını aldığınız, 4/C'leri de bunlarla birlikte değerlendirip
bunlar da kadroya geçip sendikal haklarının ve diğer haklarının verilmesi
gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
esnafı ne yaptınız, esnafı? Esnafı, hipermarketlere, süpermarketlere
yem ettirdiniz. Esnaf, emekli olmuş, ne olmuş? Ufak bir işyeri kurmuş.
Yani, kahvede sigara kokusundan akşamlara kadar oturması mı gerekirdi.
Aldığı üç kuruşa göz diktiniz, yüzde 33-yüzde 39 arasında sizden destek
primi keseriz diye yasa çıkardınız, Cumhurbaşkanı geri çevirdi. İnat
ettiniz, ondan sonra, Anayasa Mahkemesi geri çevirdi, oturdunuz.
Gerek var mı buna değerli arkadaşlarım? Oturdunuz şimdi, elinizi
kulağınızın dibine koyup düşünüyorsunuz, altı ay mı uzatacağız,
yedi ay mı uzatacağız değerli arkadaşlarım.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
İmtiyaz yok Türkiye'de, imtiyaz istemiyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız değerli arkadaşlarım, memurları konuşuyordunuz biraz
önce burada, memurları.
Şimdi, muhterem arkadaşlarım,
yazık, günah ve ayıp. Ben, 600 bin, 700 bin alıyor demiyorum, memurun 1
milyon aldığını söylüyorum size, ortalaması, öyle söylüyorum. Yüzde
2,5 verirseniz ne olur biliyor musun: 25 lira. Bunun 10 lirası kesintilere
gider, 15 lira. Şurada, bunu mu tartışıyorsunuz? Ya, sizin, özelleştirmeden
birilerine kaptırdığınız, talan ettirdiğiniz trilyonları geçti.
Ona biriniz ses çıkarmıyorsunuz, onu çalanları, çaldıranları alkışlıyorsunuz;
memura, işçiye, emekliye geldiği zaman kıyameti koparıyorsunuz.
Ne yaptınız emekliye? Emekliye ne yaptınız? Elli defa, Çalışma Bakanı,
TÜFE'den alacaklarınız var, ödeyeceğim dedi, ondan sonra ipe un sermeye
başladı. Ne yaptınız emekliye? Emekliye, Bağ-Kurluya verdiğiniz 10
lira, SSK emeklisine verdiğiniz 13 lira, Emekli Sandığının mensuplarına
verdiğiniz 16 lira zam. Budur değerli arkadaşlarım, bunun tersini
söyleyen var mı? Yok. Ne oldu? Zengin ettiniz bunları! Şimdi, her şeyi
bıraktık, dış kaynak gelecek, yatırım yapacak!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Keşke imkânımız olsa da daha fazla versek.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ofer'e kaptırırken imkânın var ama! 2 milyar bilmem kaç yüz bin doları
kaptırdın. Oraya imkânınız var! Niye göz yumuyorsunuz ona? Oraya var
değil mi? Ne oluyor efendim? Dış kaynak geliyor. Ne yapıyor dış kaynak
geliyor? Yatırım yapıyor. Hanginizin ilinde dış kaynaktan yapılan
bir fabrika var, bana söyleyebilir misiniz? Dış kaynak ne yapmış biliyor
musunuz? Gelmiş, sefa geldin, hoş geldin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Bilecik'te var Sayın Meral. Buyurun gelin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Efendim, o eş değer, ortaklarıyla var. Bölüşenlerle var, var. Ben
biliyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Hayır, doğrudan fabrika yatırımı var.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ben biliyorum. Biraz önce bir milletvekili çıktı, şeker fabrikasını
anlattı. Birisi almış, o kadar kısmetli ki, oradan kaymış, onların
şirketlerine girmiş! Var böyle, var. Ben…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Buyurun gelin birlikte ziyaret edelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız.. Bana öğretme. Ben adamın ciğerini bilirim. Benim ömrüm
o işlerde geçti. Sen bana anlatma bunu.
Ne olmuş? Bakınız, Telekom'u
almış, Telsim'i almış, TÜPRAŞ'ı almış, Şeker Fabrikalarının bir bölümünü
almış, Tekeli almış, Erdemir, Petrol Ofisi, SEKA, Seydişehir… Bunlar
satılmış. Ne olmuş buradan değerli arkadaşlarım? Yetmemiş. Arkasından
IMF'ye yeni bir mektup verilmiş. Hani IMF'den kurtuluyordunuz ya! Yeni
bir niyet mektubu verilmiş, "şunları da özelleştireceğiz."
Kimi? Türkiye Şeker Fabrikalarını, TEDAŞ'ın bütün dağıtım bölgelerini,
Sümer Holdingi, Türkiye Denizcilik İşletmelerini, Tekeli, PETKİM'i,
Mardin Mazıdağı Fosfat Fabrikasını, Türkiye Halk Bankasını ve Karayollarının
Zincirlikuyu'daki o denize nazır arsasını. Burada, Bakana soruyorlar.
Kime verdiniz onu, biliyor musunuz? Onu kime verdiniz? Dubai şeyhlerine
verdiniz. Günah, günah! Orada, gelecek, Karayollarının güzel tesislerini
yıkacak, kuleler yapacak, kuleler! Ne yapacak? Sekiz yıldızlı
otel! Kim gelecek oraya? Şeyhler gelecek. Senin o güzelim otellerin
ne olacak peki? Dünyanın parasını veriyorsunuz, o insanlar beş yıldızlı
otel yaptırıyor. Onlar ne olacak? Ne olursa olsun, iyi…
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, "Efendim, IMF'nin borcunu ödedik." Döneminizde, değerli
arkadaşlarım, 17,8 milyar dolar özelleştirmeden gelir sağlanmış.
Nereye gitti bu para? Yatırım mı yaptınız, herhangi bir yerde fabrika
mı diktiniz? Nereye gitti bu para? "IMF'nin borcunu ödedik."
Değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya getirdiniz ki, bakınız ne
oldu -özelleştiriyorsunuz, güllük gülistanlık- 28.894 kişi işten
atılmış; bunların bir bölümü gitmiş, işe dönmüş değerli arkadaşlarım,
4/C madde; 14.777 işçi kapının dışında kalmış. O kapınızı çalanlar
var ya, bağıranlar var ya, bazen televizyona çıktığım zaman bana da
isyan edenler var ya, işte o insanlar, 14.777 kişi dışarıda.
Değerli arkadaşlarım
-biraz önce onu söylüyordum- ne yapıyor şimdi dış kaynak? 15 milyara
yakın bir kaynak gelmiş. Türkiye'nin neresinde güzel binalar varsa,
araziler varsa, 2 milyar doların üzerinde buralara yatırmış; onun
arkasında, Garanti Bankası -dış kaynağın yattığı paraları söylüyorum-
Finansbank, Dışbank, Turkcell, Telekom, Başak Sigorta, Tekel, Petrol
Ofisi ve bunlar değerli arkadaşlarım, dış kaynağın aldığı, üzerine
oturduğu konular. Şimdi, arkasından, Halk Bankasından sonra Ziraat
Bankası da geliyor. Değerli arkadaşlarım, işte sizin ülkeye getirdiğiniz
konular, sıkıntılar başlıca bunlar. Değerli arkadaşlarım, kusura
bakmayın, sizin Türkiye'ye verdiğiniz zararı, ben bazen Marmara
depremine benzetiyorum.
Şimdi, bakınız, birkaç
da soru sormak istiyorum özellikle. Tekelin içki bölümünü, değerli
arkadaşlarım, yakın bir tarihte, tuttunuz 292 milyon dolara sattınız.
Aradan bir müddet geçti, yine aynı, hani o şeker fabrikasının işi gibi,
yüzde 90'ını 800 milyon dolara birine sattınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Tam girmiştik işe.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Borsadaki şirketin payları kaç kat arttı Meral Bey?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, özellikle bir konu kafama hep
takılır, bunu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çok şeffaf, çok dürüst özelleştirme yaptığınızı söylüyorsunuz. Keşke
öyle yapsanız da gözünüzden öpsem. Şu TÜPRAŞ için ne diyorsunuz, TÜPRAŞ
için? Şu Ofer'den, Hariri'den filan bahsediyorsunuz da, bunları siz
iyi tanıyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Hayır,
o bahsetti.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Dostluğunuza
bir şey demiyorum ama, bunlar malı götürüyor. Yüzde 65,74'ünü bu
Ofer'e, dostlarına 1 milyar 400 milyon dolara sattınız mı satmadınız
mı? Sattınız. Sendika itiraz etti, yargı sahip çıktı. Teşekkür ederim
hâkimlere. Yüzde 14,65'ini kaşla göz arasında, kapılar arkasında İsrail'e
tekrar sattınız. Gören yok, bilen yok, baba baba sattı! Geri kaldı mı
yüzde 51'i değerli arkadaşlarım? Yüzde 51'ini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, ek süreniz de doldu.
Lütfen teşekkür cümlenizi alayım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yüzde 51'i
dedik, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Yüzde 51'i 4 milyar 140 milyon dolara satıldı. Aradan altı ay geçmedi,
aradaki fark 2 milyar 700 küsur milyon dolar. Ofer'e satılan hariç değerli
arkadaşlarım. Bu mu dürüst özelleştirme yapmak? Kim verecek bunun
hesabını? Dolu burası, sıra gelmedi, dolu, dolu şurası. Şurada
dünya kadar kaptıkaçtılar var. Kaptıkaçtıyı bilirsiniz; kapan kaçıp
götürüyor. Bu mu sizin şimdi dürüst özelleştirmeniz? Hangi birisini
anlatacağım size?
Değerli arkadaşlarım…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Siz girip alsaydınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bakınız, gözünü sevdiğim… Şimdi Sayın Başkan "Birbirimizi
bu saatte üzmeyelim." dedi. Ben sabaha kadar gözümü yummamışım,
senin gibi yatıp yatıp gelmedim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Hayır, ben de buradaydım.
BAŞKAN - Sayın Poyraz,
lütfen…
Sayın Meral, teşekkür
ediniz Genel Kurula; buyurunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Ediyorum efendim.
Burada oturuyorum,
sırf, buradaki olup bitenleri size anlatmak, halkıma anlatmak…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Herkes biliyor bunları.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- AK Parti, eğer, maazallah, bu tempoya devam ederse, bu saydığım geri
kalan müesseseleri de birilerine kaptıracak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Malınıza sahip çıkın, bunu anlatmaya çalışıyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 yılı bütçesi yönetiminin tasarısının 25'inci maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, Lozan'ın kahramanı, İkinci Cumhurbaşkanı Saygıdeğer İnönü'nün
ölüm yıl dönümü, 33'üncü yıl dönümü. Biraz önce Anıtkabir'de, hem Atatürk'ümüzün
hem de İnönü'müze rahmetler ve saygılar sunmaya gitmiştim. Ruhu şad
olsun, toprağı bol olsun ve şunu söyledim: "Sayın kahramanlarımız,
büyüklerimiz, kurtarıcılarımız, bu ülke, gerçekten, sizin bıraktığınız
bir duruma getirmek için çabalıyoruz, Mecliste de çabalıyoruz,
halkın içerisinde de." diye, tekrar içimizden ant içtik. Bunun
için, sizler Oferlere de satsanız, Dubai şeyhlerine de satsanız, bu
ülke, nasıl Kurtuluş Savaşı'ndaki insanların bu ülkeye sahip çıktığı
gibi, bugün de bu ülkeyi seven insanların, inanıyoruz ki, sahip çıkacaklardır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- "Toprağı bol olsun." yalnız, gayrimüslimler için söylenir,
onu düzeltin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Ruhu şad olsun. Herkes
için söylenir, ölen insanlar için, "Herkesin toprağı bol olsun."
denilir. Sizin kafanıza göre değil, benim anlayışıma göre.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Öyle diyorsun,
ayıp ediyorsun bak, o laf… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
işçilerin sorunları dendi.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Ne kadar heyecanlısın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Gerçekten,
işçiler sıkıntı içerisinde. Meclisteki, başta…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
onların başka vazifesi yok mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Tiryaki, lütfen… Sayın Özcan'ı dinleyelim.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkan,
arkadaşlarımız artık meslek hâline getirmiş, söz atmazlarsa canları
sıkılıyor. Onun için, gelecekte, galiba, Sayın Genel Başkanlarına
yaranmak için mi bu kadar söz atıyorlar anlayamıyorum. Korkmayın,
hiçbiriniz yarın o sıralarda olmayacaksınız ne kadar söz atarsanız.
Bugün işçilerin sorununu görüşüyoruz,
bugün 2007 bütçesini konuşuyoruz. Siz işçilere ne verdiniz, ne ile
övünüyorsunuz? Bir işçi, bugün, Kurban Bayramı geliyor, önümüzde,
bir kurban alıp kesebilecek imkânı var mı? Siz Meclisten başlayın.
4/C'ye göre çalışan insanlara, bu yılbaşında, bu Bayramda izin verdiniz,
gönderdiniz. Bu insanlar nasıl tatil yapacak, nasıl bayramlaşacak,
nasıl gidip de -dolmuş parası veyahut da otobüs parası bulup da- ailesinin
ve büyüklerinin ellerini öpecekler?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sizin yüzünüzden.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bizlerin değil.
Bugün, eğer, bu insanların,
Meclisten başlamak üzere, 4/C ile çalışan, gerçekten üç ay çalışan
geçici işçilerin sorunlarına eğer kulak vermiyorsanız bu bizim
değil, bu, AKP Hükûmetinin yüzündendir, bizlerin değil.
Değerli arkadaşlar,
işçilerin "şu kadar emekli maaşı alıyor, şu kadar bilmem çalışma
ücreti alıyor" diye yüzde 3'le, 4'le veyahut da artı 3 ve 4'le neler
değiştireceksiniz? Bir dolmuş parası farkı var mı?
Doğal gaza kaç zam yaptınız?
Yiyeceklerden, ne kadar zamlı olduğunu, yüzde 18'in altında, yiyeceklerin,
daha fazla altında fiyat farkı olmadığını görmediniz mi? Hiç çarşıya
pazara çıktınız mı? Çıkmadığınız için elbette ki işçilerin perişanlık
içerisinde olduğunu görmüyorsunuz.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Pahalı mı
sebze, meyve?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sebze, meyveyi,
Sayın Antalya'dakiler, yetiştiriyorsunuz, ama oradaki garibanlar
o sebzeyi yiyemiyor. Çünkü, o çiftçiyi de perişan ettiniz. Çiftçiyi
de perişan ettiniz, köylüyü de perişan ettiniz, muhtarları da perişan
ettiniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) -
Muhtarları perişan mı ettik?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Evet, muhtarları da perişan ettiniz, memuru da perişan ettiniz. Etmediğiniz
ne var? Ancak, sizin, sadece pişman etmediğiniz, Ofer, Dubai şeyhi,
Berlusconi gibi dostlarınızın dışında başka kimseleri gözünüz
görmez.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Yapma Allah aşkına!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Çünkü, işçiyi görmezsiniz, memuru göremezsiniz. Bugün, soruyorum
Sayın Bakan… Keşke Millî Eğitim Bakanı burada olsaydı. Maliye Bakanı
diyor ki: "Öğretmenlerin ek ders ücreti konusunda herhangi
bir, saatini 10 YTL'ye çıkaracağız diye bir söz vermedim" deniliyor.
Millî Eğitim Bakanı da diyor ki: "Maliye Bakanı…" Hanginiz
doğru söylüyorsunuz, halka hanginiz doğru söylüyorsunuz? Halkı da
böyle kontrpiyede bırakmayın. O memurları, o öğretmenleri sıkıntı
içerisinde bırakarak birbirinize topu atarsanız, demek ki,
hükûmet içerisinde de bir uyumsuzluk olduğunu görüyoruz. Değerli
arkadaşlar…
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara)
- Hiçbir uyumsuzluk yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, işçilerimizin, geçici olarak çalışan işçilerin…
Üç ay çalışıyor, ondan sonra dokuz ay yiyor. Bunlar nasıl geçiniyor
hiç, hiç duydunuz mu? Altı ay çalışıyor, altı ay boş geziyor. Bu ailelerinin
sıkıntı içerisinde olduğunu görmüyor musunuz? Şimdi, çıktınız
"200 bin kişi işe alacağız, personel olarak kadro vereceğiz"
deniliyor. Bu, seçim yatırımı mı, gerçekten ciddi olarak yapacak
mısınız?
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Onlar sizin döneminizde. ANAP…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Niye yapmadınız da seçim yılına ertelediniz? Dört buçuk yıldan
beri iktidarda biz değil, sizlerdiniz. İnşallah, Anavatan Partisi
iktidara geldiğinde o işçilere vermiş olduğu sözü yerine getirecek.
Elinizi de sallasanız, kolunuzu da sallasanız gideceksiniz. Hiçbir
şansınız yok. Çünkü, hiçbir yerde yoksunuz. Halkın içinde yoksunuz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hayal görüyorsun, hayal! Öyle bir şey yok!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Hayali kim göreceğini göreceğiz. O sandıkta halk öyle duyarlı
olacak ki…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sandık açılsın göreceksin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sen, esnafı perişan eden, dükkânlarını kapatan esnafı, kurban parası
bulamayan memurun, işçinin, emeklinin… Parasına göz diktiğin o
emekliler size öyle ders verecek ki, sizler de belki o sandığın içerisinde
gömüleceksiniz, daha da çıkmayacaksınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Siz ders aldığınız için biliyorsunuz bunları!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, kim yanlış yapıyorsa, elbette dersini alır. Dersini
almak zorunda. Halka yanlış yapılmaz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Siz biliyorsunuz bunları!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Halk geleceğimiz ve en büyük güvencemiz o halktır. O halktan kaçarak
bir yere varamazsınız. Bugün iktidarı kullanırsınız, belediyeleri
kullanırsınız, baskı yaparsınız. Aman çocuğum işte diye sesini çıkarmaz,
memur diye sesini çıkarmaz ama, sandıkta öyle bir ses çıkaracaklar
ki, belki bir atom bombasından daha fazla ses çıkaracaklardır, inanıyoruz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hangi partiden Meclise girmiştin, onu söyler misin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Ben, hukuk savaşı, hukukun olduğu yerde varım.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Onu söyleyin, söyleyin onu!
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Önce, şu, hukuk denildiğinde aklınıza şu, özellikle bu kadrolaşma
geliyor.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Onu söyleyin!
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- O kadrolaşma konusunda, kendi adamlarınızı getirmek için hukuku
hiçe saydınız. Hani genel müdürlükler atayacaktınız, bilmem ne…
Hepsi vekâleten bakıyor. Asaleten niye bakılmıyor, atanmıyor?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Esaleten değil, asaleten…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Demek ki, kafanıza göre, yerine uygun, liyakatten uzak… Gerçekten
sıkıntılı olduğunuzu görüyorsunuz. Onun için laf atmayın, lafın
altında kalırsınız. Çünkü, laf atanlar, hiçbir zaman için başarılı
olmadı, onlar bugün Meclisin dışındadır, yarın sizler de dışında
olacaksınız. Lafla peynir gemisi yürümüyor, icraata bakıyoruz.
Siz işçiye ne verdiniz, memura ne verdiniz, köylüye ne verdiniz de
bugün övünüyorsunuz, laf atarak kendi kendinizi avutmaya çalışıyorsunuz!
Önce işçilerin emekliliklerine
bakın. Bir emekli, maaşıyla nereye gidebilir, hangi tatili yapabilir,
hangi çocuğuna yeni bir bayramlık elbise alabilir?
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Gece uyumayıp dinleseydiniz, sabaha kadar anlattık.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bir memur, bir emekliye gidin, gidin de bir sorun. Bir esnafa gidin,
kepenkleri kapattırdınız. 200 binin üzerinde esnafın neredeyse
kepengi… 189.301'i, Sayın Maliye Bakanı söyledi, "kayıtları silindi"
diye. Niçin silindi bunların kayıtları? Elbette, vergisini, sigortasını,
muhtasarını, stopajını ödeyemediği için kapatmak zorunda kaldı.
Siz, eğer, esnafın durumunu
bilseydiniz, esnafın bu sıkıntılarını görseydiniz, o büyük mağazaların,
o büyük şaşalı mağazaların açılışlarına giderek küçük esnafı rekabete
boğup ve öldürmelerine, mahvolmalarına sebep olmazdınız.
İşte bakıyoruz icraatlarınıza,
kredi kartlarıyla ilgili bütün memurlar, işçiler borçlandı. Çoğu
neredeyse eşinden, yuvasından ayrıldı, intihara kadar gitti.
"Biz faizleri düşürdük" diyorsunuz. Maalesef, bu konuda
da sıfır not aldınız iktidar olarak.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul)
- Nerede yaşıyorsunuz siz?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, biz Türkiye'de yaşıyoruz da, fezada yaşayanlar,
millî gelirin 5.500 dolar olduğundan avunanlara sormak lazım. Bizlerin
ceplerinde yok, galiba sizlerin ceplerinde vardır, çünkü sizlerin
ceplerine, birileri, bu dostlarınız getirdi, Dubai şeyhleri getirdi,
Berlusconi'ler, Putin'ler mi getirdi ceplerinize? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum)
- Ayıp oluyor, ayıp oluyor!
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Doğruları söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- İftira ediyorsun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Bizim cebimizde o para yok, o 5.500 dolar yok.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Ne dediğini bilmiyorsun, ağzından çıkanı kulağın duysun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Onun için rahatsızlanmayın, rahatsızlanmayın, bayrama gidiyoruz.
Bayrama gidiyoruz, biraz daha sabırlı olun. O insanların çığlıklarını
göreceksiniz, bayram…
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Ne dediğini bilmiyorsun be!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Önce, konuşmayı, gelir…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan…
Sayın milletvekilleri,
lütfen…
Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Sayın Başkan, kimseyi tahrik etmiyoruz, biz bayrama gidiyoruz,
barış istiyoruz, sizlerin tutup da ulu orta laf atmasıyla bizi susturamazsınız.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sarhoş musun?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz, muhalefetiz,
demokrasinin ve hukukun gereği neyse onu yapıyoruz. Orada laf atarak
bir yere varamazsınız. Siz halka laf atıyorsunuz, siz halka laf atıyorsunuz!
HASAN BİLİR (Karabük) - Halk sen misin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Halktan kaçıyorsunuz.
Onun için, bağırarak bir şeyi çözemezsiniz!
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Halkın seni seçtiği yerde dur!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, önümüzdeki yılbaşını ve Kurban Bayramı'nın
bütün halkımıza esenlikler getirmesi, sağlıklar getirmesi ve iyi
günlerde, tatlı günlerde, herkesin mutlu olması dileğiyle, bütün
Meclise ve halkımıza saygılar sunuyorum.
Onun için, rahatsız olmayın,
elinizi çarpmayın, halk size öyle bir şamar vuracak ki, altından da
kalkamayacaksınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Ne dediğini bilmiyorsun be! Ağzından çıkanı kulağın duysun!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Sakin olalım.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Poyraz, buyurun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçe
kanununun 25'inci maddesi hakkında şahsım olarak söz aldım. Öncelikle,
hepinizi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum.
İş artık bütçe kanunu
olunca, konular da artık daldan dala, her konuya geçiyor. Yani, ben,
burada, bazen laf atmayayım diye kendimi zor tutuyorum, ama bazen
öyle bir noktaya geliyor ki, arkadaşlarımız ne konuştuğunun bile
farkında değiller. Yani, Millî Mücadele'mizi veren, Kurtuluş Savaşı'mızın
önderlerini burada anarken bile "toprağı bol olsun" ifadesini
kullanıyorlar. Arkadaşlar, yani, hangi kültürde yaşıyoruz?
"Toprağı bol olsun" ifadesi, bizde Osmanlı'dan gelen bir deyimdir
ve gayrimüslimler için kullanılan bir tabirdir. Yani, bunu tutanaklara
geçmek için, özellikle söylüyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
- O sana göre, o senin kafana göre…
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Yani, lütfen… Bana göresi yok. Yani, Türk kültüründe bu böyledir. Lütfen…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Gayrimüslim de bu ülkenin vatandaşı, Türk vatandaşı, herkes bu ülkenin
vatandaşı.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hayır, ben bir şey demiyorum.
BAŞKAN - Sayın Poyraz…
Sayın Poyraz, Genel Kurula hitap ediniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Ama, konuştuğunuz kişi İsmet İnönü…
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Atatürk gayrimüslim
mi? İnönü gayrimüslim mi?
BAŞKAN - Sayın Poyraz, o konu anlaşıldı,
Genel Kurula hitap ediniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Neyse, değerli
arkadaşlar, muhalefet sözcülerini dinlediğimiz zaman, zannedersiniz
ki, tamamen kapkaranlık, her şey bitmiş, sıfırı tüketmiş bir ülkede
yaşıyorsunuz. Halbuki, ben, arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum:
3 Kasım öncesi Türkiye'nin hâli neydi, şimdi neredeyiz? Bize, ısrarla,
Kayseri Milletvekili arkadaşımız Mustafa Bey, rakamları, Türk lirası
cinsinden anlattı, kümülatif enflasyonla memura ne verdik, asgari
ücretliye ne verdik, Bağ-Kur emeklisine ne verdik, muhtara ne verdik,
tek tek söyledi. Baktı ki anlaşılmıyor, bir de dolara çevirdi, dolar
bazında anlattı; gene derdimizi, gene meramımızı anlatamadık. Yani,
Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde eğer Türkçe konuşarak
anlaşamayacaksak, isterseniz bundan sonra İngilizce konuşmaya
başlayalım veya bir başka dille konuşmaya başlayalım. Maalesef,
rakamları konuşturuyoruz, gene anlaşamıyoruz. Ya, bu ülkede, 3
Kasım öncesinde… Şöyle bir hafızanızı yoklayın. Siz, şimdi, emekli
maaşlarını şu kadar mı artırdınız, bu kadar mı artırdınız… O tarihte,
emekli maaşları üç ay sonra ödenecek mi, ödenmeyecek mi tartışılıyordu
arkadaşlar. Yani "yiğidi öldür, hakkını yeme" demişler.
Sayın Bayram Meral
çıktı, özelleştirmeyi bir peşkeşmiş gibi ortaya koydu.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Aynen öyle.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bütün özelleştirme ihaleleri, medyanın önünde,
herkesin katılımına açık bir şekilde yapıldı, açık bir şekilde gerçekleştirildi.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen öyle zannediyorsun, sen öyle zannediyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hayır, öyle zannetmiyoruz.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Zaten öyle zannettiğiniz için bu işler böyle oldu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Eğer, varsa, şu anda "ben giremedim" diyen bir firma varsa,
onun da yolu açık, yargı yolu açık.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Şartlarını ayarlıyorsunuz, şartlarını… Baştan, şartları,
girecek insanlara göre ayarlıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Yargı yolu açık. Çıkar der ki: Ben şu ihaleye giremedim. Gider itirazını
yapar. Deniyor ki: İşte, 200 milyon dolara alındı, bilmem 600 milyon
dolara satıldı. Ya arkadaşlar, 3 Kasım tarihinde borsa 10 binli rakamlardaydı,
9 binlere düştü. Borsa bu ülkede 42 binleri gördü. Bu ne anlama gelir?
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sen herhâlde akşamdan uyumadın, uyuyorsun hâlâ!
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hesap kitap bilen arkadaşlar...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Uyuyorsun sen hâlâ!
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
sakin olunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hesap kitap bilen arkadaşlar bilir ki, borsadaki hisse değerleri,
şirket değerleri en az 4 kat arttı anlamına gelir.
Şimdi, hesap kitap ortada.
Yani, öyle söylüyoruz olmuyor, böyle söylüyoruz olmuyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Yalnız, bunlar iki farklı dönemde olmadı, çok kısa bir sürede oldu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Efendim Hariri ismini bile burada polemik konusu yaptınız. Ya,
Hariri kimdir?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Dostunuz (!)
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Hariri Orta Doğu'da -hatırlayınız, hafızanızı yoklayınız- Lübnan
Başbakanıydı ve şu andaki Lübnan'daki kritik durumda, Hariri suikastı,
bütün dünyada siyaset yapan herkesin bildiği bir isim hâline geldi.
Yani, bu ismi bilmiyorsanız, siz kendinizden utanın, lütfen bizi
ayıplamayın.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Ne alakası var?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben sözümü fazla uzatmayacağım.
Ben bütçemizin, AK
Parti İktidarı birinci döneminin son bütçesinin -inşallah ikinci
ve üçüncü dönemler gelecektir- ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Rüya görüyorsun, rüya! Hayal görüyorsun, hayal! Akşam
uyumadığın belli oluyor!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
- Gelecek olan Kurban Bayramı'mızın milletimize ve İslam âlemine
hayırlar getirmesini, yeni yılımızın da milletimize ve tüm insanlığa
mutluluklar, güzellikler getirmesini temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Gel sen o özelleştirmeyi Balıkesir SEKA'da gör. 1,5
trilyona aldılar 2 bin dönüm araziyi.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen… Niye yüksek sesle bağırıp duruyorsunuz?
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Konuşma! 1,5 trilyona aldılar 2 bin dönüm araziyi.
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bilmiyorsan öğretiriz sana. Fahrettin, sen Sayıştaycısın,
ama biz de mali müşaviriz, çekirdekten geldik. Bu işi öğretiriz.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
milletvekili arkadaşımıza, lütfen daha saygılı olunuz, ifadelerinizi
güzel kullanınız.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Yani, o, senin kendi tercihin, istediğin gibi hakaret edebilirsin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Balıkesir SEKA 1,5 trilyon liraya gitti.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Konuşma! Albayraklara verildi!
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
buyurun efendim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Konuşma! İkide bir de laf atıyorsun oradan.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
fırsat verirseniz, arkadaşlarımız sorularını sorsunlar. Lütfen...
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hadi be konuşma! Bir şey bilmiyorsun, konuşma!
BAŞKAN - Sayın Deveciler...
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yalan
mı söylüyoruz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yalan
mı söylüyoruz? 1,5 trilyona satılmadı mı?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Satılmadı mı?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Biz
AK Partili değiliz, sizin yandaşınız değiliz biz!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın sen!
BAŞKAN - Sayın grup başkanvekilleri…
Sayın Topuz… Lütfen… Lütfen Sayın Deveciler.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorumu soruyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Kemal haklı! Halkın yüreği yanıyor!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)
- Çık dışarı!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hareket yapma!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)
- Dingonun ahırı mı burası!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Gecekondu fiyatına verdiniz! Yazık be!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkanım, sorumu hemen soruyorum.
Geçici köy korucuları
çok zor koşullar altında görev yapmaktadırlar. Bunların tedavi ve
sağlık giderleriyle, özlük ve emekliliklerini düzenleyen bir yasal
çalışma var mıdır, açıklar mısınız?
Son sorum: Ülkemiz…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, bunlar, bir kısım milletvekili arkadaşlarımızın
sizlere maalesef azizliğidir. Sayın Koçyiğit, mikrofon otomatik
olarak kapandı, ama Genel Kurulda böyle bir üslup yok, bağırarak çağırarak
da kimse kimseyi susturamaz. Sayın Deveciler, dikkatinize sunarım.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yalan söylemesinler o zaman! Yanıltmasınlar vatandaşı!
BAŞKAN - Kimseyi
"yalan söyledi" diye itham etme! Gidersin konuşursun!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bir daire fiyatına gitti Balıkesir! 2 bin dönüm arazisi
var.
BAŞKAN - Burada, bakın,
grubunuz adına soru hakkınız var, şahsınız adına soru hakkı var, çıkarsınız
konuşursunuz. Kimsenin sizden de öğretmenlik dersi almaya hakkı
da yoktur, bunu da öğrenin! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.
Sayın Başkanım, devam edeyim mi etmeyeyim mi?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Tutanaklara, bir kere, Anavatan Mersin Milletvekili
Sayın Özcan, rahmetli İnönü'yü -bir Malatya milletvekili olarak bunu
dile getirmek istedim, ama- bir şekilde toprağı bol olsun, rahmet eylesin
tartışmasının yapılmasına çok üzüldüm. İkinci Cumhurbaşkanımız
rahmetli İnönü'yü saygıyla anıyor, bir Malatya milletvekili olarak,
ama bu şekilde bir tartışmaya, Sayın Özcan'ın dürüstçe söylediği
bir şeye Sayın Fahrettin Üstün'ün o şekilde cevap vermesine son derece
üzüldüm. (CHP sıralarından "Üstün değil, Fahrettin Poyraz"
sesleri) İkinci Cumhurbaşkanımızı rahmetle anıyor ve Meclis tutanaklarına
geçmesi için bir Malatya milletvekili olarak kendisiyle gurur duyuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımızdan
iki sorum var.
Hükûmet, Mecliste bütçe
görüşmelerinin başladığı 27 Kasım günü…
BAŞKAN - Arkadaşlar,
sayın milletvekilini dinleyelim.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Teşekkür ederim.
...IMF'ye verdiği niyet
mektubunda, ayrılan kamu personelinin yerine yalnız yarısı kadar,
yüzde 50'si kadar yeni personel alacağı yönünde bir taahhütte bulundu
mu? Geçmiş yıllarda bu yüzde 80 idi. Şimdi neden, yalnızca yüzde 50 yeni
personel alınabilecek kamu kesimine?
İkinci sorum da şu: Yine,
aynı mektupla IMF'ye KDV değişikliği yapılmayacağı yönünde bir taahhüt
verildi mi?
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koçyiğit, soru
sorma fırsatınız olmamıştı. Buyurun, mikrofonunuzu açtım. Lütfen, sorunuzu
sorunuz.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım, sorumu tekrarlıyorum.
Sayın Bakanım, geçici
köy korucuları çok zor koşullar altında görev yapmaktadırlar. Bunların
tedavi ve sağlık giderleriyle, özlük haklarını ve emekliliklerini
yasal bir güvenceye kavuşturmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Ülkemizde
dış borçlanma geleneksel olarak kamu ağırlıklı olduğu hâlde, son yıllarda
özellikle, özel sektör ağırlıklı bir dış borçlanma olduğunu görüyoruz.
Bu özel sektör ağırlıklı dış borçlanmayı bir risk unsuru olarak algılıyor
musunuz? Ayrıca, bu özel sektör ağırlıklı dış borçlanmayı Hazine garantisi
altına almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorular önemli. Daha
sağlıklı bilgi alabilmeleri için sayın milletvekillerimizin yazılı
olarak cevap verilmesini takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26'ncı maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli Hükümler
Uluslararası kuruluşlara
üyelik
MADDE 26- (1) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından,
kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği üye olunan
uluslararası kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara,
gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşü
alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında
herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle
Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara
ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun.
Sayın Durgun, buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye'de, şu
anda, bu Mecliste demokratik bir çerçevede siyaset yapabiliyorsak,
Türkiye demokratik ve laik bir hukuk ülkesiyse, bunun yaratılmasında
Atatürk'ten sonra en büyük emeği ve katkısı olan, büyük asker, büyük
siyaset adamı, İkinci Cumhurbaşkanımız Sayın İsmet İnönü'yü saygıyla
anıyorum, önünde şükranla eğiliyorum. Bugün sabahleyin de, Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Ali Topuz'un başkanlığında, bir milletvekili heyeti
arkadaşlarımızla, Anıtkabir'deki törenlerde bu görevimizi parti
olarak, milletvekili arkadaşlarımızı temsilen yerine getirmişlerdir.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Biz de vardık.
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Tekrar, İsmet İnönü'yü saygı, şükran ve sevgiyle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkana bir önerim var: Lütfen, haddimi aştığımı düşünmesin,
ama, bütçeyi görüşüyoruz, Mecliste çoğunluk yok. Sayın Maliye Bakanı
burada değil. Bürokrat arkadaşlarımız, bizler, emeği geçen tüm insanlar
yirmi dört saatten fazladır çalışıyorlar. Bir fabrikada dahi, üretim
yaparken iki vardiya olur, üç vardiya olur, bir miktar dinlenme arası
bırakılır. Arkadaşlarımız, dışarıda milletvekillerimiz uyuyorlar.
Çağrı üzerine gelip, sanki rüyadaymış gibi, bir oy kullanıp tekrar
geri uykuya geçiyorlar. Böyle bir manzara. Hiç hoş olmayan, hiç uygun
olmayan, Türkiye gibi, ekonomisinin, tarımının, işsizliğin, istihdamın,
istikrarın çok büyük sıkıntı yaşadığı bir ortamda önümüzdeki dönemin
bütçesini hazırlıyoruz ve böyle bir ortamda hazırlıyoruz. Ben,
bundan, büyük üzüntü duyuyorum. Eğer Sayın Başkan uygun görürse, bir
miktar ara verirse, Sayın Bakan da buraya gelirse, hem bizi de aydınlatmış
olur hem biz de eleştirilerimizi Sayın Bakana anlatmak durumunda
kalabiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin ortak olduğu, üye olduğu birtakım uluslararası kuruluşlar
var. Bunların içerisinde bir kısmını sayarak özelliklerini anlatmaya
çalışacağım.
Akdeniz Ticaret ve
Sanayi Odaları Birliği var, genellikle ekonomik ve sosyal iş birliğini
geliştirmek üzere kurulmuştur. Asya Kalkınma Bankası var, yine,
ekonomik, sosyal gelişmeleri sağlamak için kurulmuştur. Avrupa
Kalkınma Fonu var, yine, aynı amaçla kurulmuştur. Avrupa Konseyi
var, yine, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ve üyelerin iş birliğini
sağlamak amacıyla kurulmuştur. Dünyada barış ve güvenliği korumak
üzere Birleşmiş Milletler vardır. Bunların, tabii, üye sayıları
farklı. Dünya Sağlık Örgütü vardır, dünyadaki sağlık sorunlarını
incelemek ve bu konuda gerekli çalışmaları yapmak ve önerilerde
bulunmak üzere. Dünya Ticaret Örgütü var, yine, ticaretin ve mevzuatın
geliştirilmesi konusunda destek vermek üzere. Ekonomik İşbirliği
Örgütü var. OECD var, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı var.
Uluslararası Çalışma Örgütü var, ILO. Uluslararası Para Fonu var,
IMF, ki, çok üzerinde konuşulan bir örgüt. Avrupa Uluslararası Sivil
Havacılık Kuruluşu var, Eurocontrol. Bunların hemen hemen hepsine
Türkiye üye.
Ancak, Eurocontrol
kuruluşu konusunda çok ilginç bir gelişme var, bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sanki, Türkiye bu kuruluşa, bu önemli kuruluşa hiç üye
değilmiş gibi ya da üye olduğunun bilincinde olmadan belli tavırlar
sergilemekte. Nedir bu kuruluş? Merkezi Brüksel'de olan bir kuruluş.
Maastricht Avrupa sahasını kontrol eden bir merkezi var. Lüksemburg'da
hava trafik elemanı yetiştiren bir koleji var. Almanya'da bilgisayar
üniteleri var. Fransa, Çek Cumhuriyeti, Macaristan'da genel merkeze
bağlı birimleri var. Böyle bir kuruluş, havadaki uçuş kontrollerini
organize eden bir kuruluş. Türkiye 1989 yılında üye olmuş bu kuruluşa.
Bizden sonra birçok ülke üye olmuş ve bizden sonra üye olan ülkeler,
ne yazık ki, bizden çok daha fazla katkı sunmuş ve bu kuruluşun ortaya
koyduğu hizmetlerden de çok daha fazla miktarda faydalanmış. Bunu
da bizim dış işleri konusundaki zaaflarımızın bir örneği olarak
söylemek istiyorum.
Türkiye bu teşkilata
tam üyeliğinden sonra İspanya ve İtalya üye olmasına rağmen, Türkiye'den
daha çok fazla temsil hakkı elde etmiş. Bir askerî ataşemizin olmadığını
da söylemek istiyorum. Birçok ülkenin burada askerî ataşesi varken
şu anda Türkiye'nin askerî bir ataşesi bile yok. En acısı da, bundan
çok kısa bir süre önce, Ermenistan'ın buraya üye olmasıyla ilgili
Türkiye kabul ettiğini beyan etmiştir. Oysa, Ermenistan, Azerbaycan'ın
yüzde 20'sini işgal etmiş, 1 milyondan fazla Azeri'yi sürgüne göndermiş
ve Türkiye toprakları üzerinde iddiası olan, birçok vatandaşımızın
ölümünden sorumlu olan bir yapı olmasına rağmen, Türkiye, bunlardan
haberdar değilmiş gibi imzayı atmış ve Ermenistan'ı da bu kontrol
sisteminin içerisine kabul etme noktasına gelmiş.
Değerli arkadaşlarım,
bütçeyi görüşüyoruz. Bu bütçe, borç ve faiz bütçesidir. Sayın Bakan
dün burada konuştu: "İndirdik, bindirdik, hangisi yüksek, hangisi
küçük, hangisi büyük, eşittir, eşit büyüktür…" Matematiksel kavramların
içinde kendini ifade etmeye çalıştı. Ama, üzülerek gördüm ki, Sayın
Bakan Türkiye Cumhuriyeti'nde bütçe yapan maliye bakanları içerisinde
en pişkin, olayları çok çarpıtan, hakkında İnternet sitesinde birtakım
bilgiler bulunan, hakkında naylon fatura düzenlemekten iddialar
olan bir maliye bakanı ve dağıttığı kitapçığın 23'üncü sayfasında
da diyor ki: "Naylon fatura iddiaları artık ortadan kalkacaktır,
bunları bilgisayar ortamında takip ediyoruz." diyor. Ne kadar
güzel. Keşke, siz de bu iddialar konusunda… O dönemlerde bu sistem
gelmiş olsaydı, belki bugün hakkınızda bu iddialar, bu dosyalar bulunmazdı.
Değerli arkadaşlarım,
bu bütçenin arkasında Türkiye'nin sekiz yıllık bir geçmişi var. Yani,
enflasyon düştü, istikrar geldi, dıştan dış kaynak geldi derken sadece
şu dört yıllık döneme mal etmeyin lütfen. Bu, yanlış oluyor, ayıp oluyor.
Sekiz yıldır bu çileyi Türkiye Cumhuriyeti çekmiş, sekiz yıldır. 2
milyon insan işini kaybetmiş enflasyon düşsün diye. Büyük, ağır yükler
yaşanmış, fedakârlıklar yapılmış. Peki, sonuçta ne olmuş? Bu bütçede
çiftçiye bir şey var mı, halka bir şey var mı, köylüye bir şey var mı, esnafa
bir şey var mı, işsiz için bir umut var mı? Yani… Ama, bunun yanında bu bütçeden kazananlar
da var. Kim bunlar? Çok önemli bir kısmı dışarıdan Türkiye ekonomisini
kullanan insanlar, dışarıdan gelenler, yabancılar ya da ekonomik
çıkarlarını o yabancılarla uyumlu hâle getirmeyi başarmış içerideki
birtakım vatandaşlarımız. Ama, milyonlar, halk, millet, çiftçi, pamuk
üreticisi, mısır üreticisi, buğday üreticisi, narenciye üreticisi,
zeytin üreticisi bu politikanın sadece yükünü çekmektedir, işsizliğini
çekmektedir, vergisini ödemektedir, zammını ödemektedir, yoksulluğunu
yaşamaktadır.
Bakın, enflasyonun büyük
küçük olayını bir görüşmekte yarar var. Enflasyon, 2002 yılı
sonunda yüzde 70'ten yüzde 30'a inmişti. Hiç, öyle "Biz, yüzde
70'ten yüzde 10'lara indirdik." demeyin. Siz bu Meclise gelmeden
önce bu enflasyon yüzde 30'du. Dört yıllık süre içerisinde bu enflasyonu
yüzde 30'dan yüzde 10'a indirdiniz, yüzde 30'dan yüzde 10'a indirdiniz…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- 2002…
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Bir dinle, dinle bakalım, anlatıyoruz sana işte.
Yüzde 70'ten yüzde
30'a sizden önce inmişti, öbür hükûmet indirmişti. Şimdi, siz de bunu
yüzde 10'a indirdiniz. Büyük bir başarı olarak, hangisi büyük, hangisi
küçük diye sunduğunuz rakamlar bunlar. Tüketici fiyatlarıyla enflasyon
bu yıl 9,86. Geçen yıl ne kadardı? 7,61. Ne indi ne bindi? Hangisi büyük
hangisi küçük? İşte, rakamlar ortada.
Şimdi, çiftçinin durumuna
gelelim. Çiftçi çok kötü bir durumda arkadaşlar. Bu bütçede yine çiftçiye
bir şey olmadığını görüyoruz. Çiftçi için yapılması gerekenler
derhâl yapılmalıdır. Narenciye dalında kaldı. Ben narenciye komisyonuyla
ilgili grubumuzun kurduğu çalışmaların içine katıldım. Orada narenciye üreticilerinin
size bir mesajı var. Keşke Sayın Bakan burada olsa. Ama, vekâlet eden
Bakanımız inşallah ona iletir, üzerinde kalmasın. "Abdullah
Unakıtan, lütfen, meyve suyu fabrikası açsın da KDV düşer, biz de yumurtada
olduğu gibi ürünümüzü değerlendiririz" diyorlar. Sayın Abdullah
Unakıtan'a duyurulur, Sayın Maliye Bakanımıza duyurulur. Bir meyve
suyu işine girseniz de bu portakal, limon, mandalina belki para yapar,
üreticilerimiz de bu konuda büyük sıkıntı çekmekten kurtulur.
Pamuk, geçen sene 700
bin liraydı, bu sene 450 bin lira. Toplamadılar, toplamadılar pamuğu.
250 bin lira toplama parası istiyor işçi. Sürdüler pamuğu, tarlada
kaldı. Hangisi büyük hangisi küçük Sayın Bakan; 750 mi büyük, 450 mi
büyük? Sürülen toprak mı daha değerli, daha verimli, toplanan toprak
mı daha değerli, daha verimli? Yani, anlamak mümkün değil.
Zeytine gelelim. Yine
aynı. Büyüklük küçüklük diyoruz ya. Zeytin 6 milyon liraydı geçen
sene, 250 bin de desteği vardı. Bu sene ne kadar? Bu sene 3 milyon lira,
destek de 110 bin lira. Hangisi büyük hangisi küçük Sayın Bakan, hangisi
büyük hangisi küçük? Matematiği siz mi biliyorsunuz, rakamları siz
mi biliyorsunuz, yoksa bilmek mi istemiyorsunuz?
Bakın, Dörtyol'da 30
dönüm bir bahçe var. Biraz önce sahibiyle görüştüm. 30 dönüm bahçeyi
birkaç gün önce 8,5 milyara verdi. Yani, kilosu 100 bin lirayı bulmuyor,
mandalina. Aynı bahçe sahibi, 15 dönüm bahçeyle, siz iktidar olmadan
önce, 20-25 milyara satıyordu. Şimdi, hangisi büyük Sayın Bakan, 15
dönümde 20-25 milyar kazanmak mı büyük, 30 dönümde 8,5 milyar kazanmak
mı büyük? Hangisi büyük Sayın Bakan, bir söyleyin de biz de anlayalım
bu büyüklük küçüklük kavramının ne olduğunu, nereye gittiğini.
Değerli arkadaşlarım,
buğdayda aynı şey var. Buğday geçen sene 250-300 arası satıldı, tohumluk
bugün 600 bin lira, tohumluk buğday. Gübre fiyatları arttı, mazot
arttı. Yani, sizin göstergelerinize göre her şey yükseliyor, ama,
bu çiftçinin, bu esnafın eline geçen para, geçim sıkıntısı oldukça
da düşüyor.
Şimdi, büyüklük küçüklük
konularını burada, gülümser bir vaziyette, pişkince, hoşgörü içerisinde
anlatan Sayın Bakana, ben, bunları bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
rakamlar artıyor, sıcak para fink atıyor. Ülkemizde bol miktarda yabancı
para var, ama, bu yabancı para Türkiye'ye yönelik yatırım peşinde
değil, Türkiye'den faiz alma peşinde. Bu sıcak para, kapıp kaçma parası.
Geliyor, faizini alıyor ve gidiyor. Vatandaşlarımız, çiftçilerimiz,
esnafımız, memurumuz, emeklimiz de bu paranın kaçırdığı miktarı
ödemekle meşgul, ödemenin sıkıntısı içerisinde. 2007'de on iki ay,
günde 95 milyon dolar faiz ödemesi yapılacak, günde 95 milyon dolar.
Ne istikrarı! Türkiye'nin neresi iyiye gitmiş? Yani, her ay 3 milyar
dolar faiz ödemesi yapacağız, ana para değil faiz ödemesi. Bu bütçe
bunu getiriyor. Neresinde yatırım var bu bütçenin? Neresinde destek
var bu bütçenin?
2007 yılında faiz
için öngörülmesi gereken kaynak, toplam kamu yatırımlarının 4,4
katı. Yatırım yok. Yatırım için ayrılan paranın 4,4 katı faize gidiyor.
Bir rakam daha vermek istiyorum: Toplam tarımsal desteğe ödenecek
kaynağın da 10 katı. Zavallı çiftçim, zavallı narenciye üreticisi,
zavallı pamuk üreticisi, sana ödenecek desteğin 10 katı bu faize
gidecek.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Rantiyeciye.
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Rantiyeciye. Tabii, kapıp kaçacak, götürecek.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sayenizde.
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Bizim değil, sizin sayenizde.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sayenizde.
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Toplam kamu personelinin, ona ayrılan kaynağın da 1,2 katı. Memurumuza, işçimize
ayrılan paranın da 1,2 katı. Bu mu istikrar? Bunun sorumlusu biz miyiz?
Bunun sorumlusu siz değil misiniz? Kim getirdi Türkiye'yi bu hâle? Dört
yıldır kim iktidar?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
DSP…
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Siz iktidarsınız. DSP… Ne DSP'si? DSP dediğiniz parti…
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ecevit'i ret mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bakın, o dönemlerde,
söyledim, 70'ten 30'a indi.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ecevit'i ret mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Bırak canım, bilmediğin şeylerde konuşma. Bilmediğin konularda
konuşma ya da gel burada konuş.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Ecevit'i ret mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- 2006 yılı bütçesinde tarımsal desteğe toplam 3,5 milyar dolar ödendi.
Zaten o son derece yetersiz bir rakamdı. 2007 yılı bütçesinde tarımsal
desteğe ödenecek miktar 3,2 milyar dolar, yani geçen senedekinden
daha az destek var değerli arkadaşlarım. Yani, bu kadar artarken fiyatlar,
bu kadar girdiler yüksek bir noktadayken tarıma ayırdığınız desteğin
düştüğünü görüyoruz.
Yine, bu bütçede büyük
dengesizlikler var. Diyanetin bütçesinde eskiye göre yüzde 25 artış
var. Sağlık bütçesinde, sağlığa ayrılan payda ise sadece yüzde 12
artış var. Hani bu yeşil kartlardan bahsediyordunuz, hastane kapılarında
insanların ölmediğinden bahsediyorsunuz. Şu anda İbni Sina Hastanesinde
kan kanseri bir çocuk 20 milyar borçlu, devlet memuru babası ve şimdi
yardım toplayarak o çocuk ilaçlarını almaya çalışıyor. Nerede
sağlık sorununu çözmüşsünüz? Hangi reformu yapmışsınız? Gidin şu
hastanelerin kapısına bir bakın bakalım.
Değerli arkadaşlarım,
IMF emrediyor siz yerine getiriyorsunuz. IMF "Asgari ücreti
düşürün." diyor, düşürüyorsunuz. "Emekli aylıklarına vergi
koyun." diyor, koyuyorsunuz. "Vergi iadesini kaldırın."
diyor, kaldırıyorsunuz. "Desteklemeyi almayın." diyorlar,
almıyorsunuz.
Bir olay daha var. Şimdi
yine bir çiftçi kardeşim aradı beni. Doğrudan destek parasını almak
için bankaya gidiyor, bloke edilmiş. Niye? Bir tefeciye borcu var diye.
Doğrudan destek parasını alamıyor, bankaya gidiyor kredi çekecek,
kredi alamıyor, oraya da haciz koymuşlar. Şimdi, bu çiftçi perişan.
Buğdayını ekecek -bu mevsim buğday ekme mevsimidir Hatay'da- ne kredi
alabiliyor ne doğrudan desteğini alabiliyor ne de borcunu ödeyebiliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durgun,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Böyle bir ortamda
çiftçilerimiz hâlâ o toprağı ekerek, içinden ne geçim kaynağı sağlayabilirim
diye bir sıkıntı içerisinde, bir feryat içerisinde, bir açmaz içerisinde
çözüm arıyor.
En düşük memur maaşı
brüt 748 YTL. 2007 başında brüt 814 YTL, temmuzda 847 YTL. Asgari ücret
395 YTL olacak, öneriyor. Hükûmet diyor ki: "395." Peki,
Türk-İş'in verilerine göre eylül ayı itibarıyla 4 kişilik bir ailenin
asgari gıda harcaması 586 YTL. Hangisi büyük Sayın Bakan? 586 mı büyük,
yoksa verdiğiniz 395 mi büyük?
Yine verilere göre
yaşamını sürdürebilmek için 4 kişilik bir ailenin aylık harcaması
1.902 YTL. Hangisi büyük Sayın Bakan? O mu büyük bu mu büyük? Buraya
gelip, bu işi, böyle biraz da espriye dökerek çözmeye çalışıyor Sayın
Bakan. Belki biraz acıları hafifletiyor ama…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
- Ama yaşam, insanlarımız da bunu çok rahat görüyor.
Bu duygularla -ben
çok fazla hayırlı olacağına inanmadığım için, o cümleyi söyleyerek
huzurlarınızdan ayrılmıyorum- hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin 26'ncı maddesi
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, bütçe gelir ve giderlerden
oluşur. Eğer aradaki denge sağlanamazsa, fark da borçlanmayla giderilir.
Bugün bütçemizin ana unsurlarından birisi borçlar olmuştur. Borçlar
giderek artmaktadır. Buna ilişkin gider bütçesi, borçlara ilişkin
görüşlerimi dün bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde belirttim,
bugün daha ziyade, vergilere ilişkin olarak görüşlerimi açıklayacağım.
Tabii, bütçelerin
dengeli olması iyidir, açık vermemesi iyidir. Dün Sayın Maliye Bakanımız,
bu seneki bütçe, 2006 bütçesinin 3 milyar yeni Türk lirası, 2007 bütçesinin
ise 16-17 milyar YTL açık vereceğini söyledi. Yani, 2006'dan 2007'ye
bütçe açığı 5 kat artıyor. Bu azalması elbette iyi, ama, önemli olan,
bütçe açıklarının azaltılması değil, bu azaltılmasının bir de sürdürülebilmesidir.
Tabii, bugüne kadar
mali milat olarak kabul ettiğiniz ve 2002'den öncesini yok saydığınız
bir dönemde, 2002'den önceki bütün cumhuriyet hükûmetlerinin yaptığı
büyük tesisleri satarak elde ettiğiniz özelleştirme gelirleriyle
bütçedeki açıkları kapatırsanız, elbette bütçe açığı açılır. Şöyle
ki: Sizden önceki yirmi yılda özelleştirme gelirlerinden elde edilen
para 8 milyar dolar, sadece AKP'nin kendisinin dört yılda elde ettiği
özelleştirme geliri 18 milyar dolar. Demek ki, bu 18 milyar doların
bir kısmını borç ödemesinde, bir kısmını da bütçe açıklarının kapatılmasında
kullandınız, bundan dolayı bütçe açığı azaldı. Tekrar bahsediyorum:
Önemli olan, açığın azalması değil, bu azalmanın sürdürülebilmesi
ve giderek denk bütçenin yapılabilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bir de Sayın Başbakanımız olsun, Sayın Maliye Bakanımız
olsun, buradan, paradan sıfır atılması olayını sık sık gündeme getirdiler.
Elbette iyidir, fakat, paradan sıfır atılması olayı gökten zembille
inmedi, bunun bir altyapısı vardı. Bundan önceki hükûmetler, özellikle
57'nci Hükûmet, 2000 ve 2002 yılları arasındaki ekonomik programının
ana unsurlarından birisi paradan sıfır atılması olayıydı. Nitekim,
2000 yılında Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel yaptığı bir açıklamada,
artık paradan sıfırın atılacağını, altyapı çalışmalarının tamamlandığını
açıklamıştı ve siz de geldiniz, hemen bir yıl sonra, gökten zembille
iner gibi, 31/1/2004 tarihinde yanlış hatırlamıyorsam, yani on dört
ay sonra paradan sıfır atılmasını yaptınız. Demek ki, bu paradan sıfır
atılması olayı, sizden önce başlatılan ekonomik sürecin, ekonomik
programın bir uzantısıdır, ama size kısmet oldu ve bunu da olumlu karşılıyoruz,
gerçekten de iyi oldu.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; AKP iktidara geldiği zaman, vergi sistemini düzelteceğini,
dolaylı vergilerin çok ağırlıkta olduğunu açıklamıştı. Gerçekten
de o günlerde, tüm vergi sisteminin yüzde 66'sı dolaylı vergilerden
oluşuyordu. Ama, AKP iktidara geldikten sonra, bu dört yıl içerisinde
bunu daha da artırarak, daha da adaletsiz duruma getirerek oranı
yüzde 66'dan yüzde 73'lere çıkarttı, yani dolaylı vergileri 7 puan
daha artırdı. Bu ne demektir? Her 1 puanlık bir artış, tam 1 katrilyon
liralık vergi alınması demektir. Demek ki, sabit gelirlilerden,
dar gelirlilerden, ÖTV, KDV adı altında aldığınız 7 katrilyon lirayı
varlıklı kesimlere aktardınız. Bir vergi sisteminin adil olabilmesi
için, dolaylı vergilerle dolaysız vergiler arasındaki mesafenin
çok az değil, dolaysız aleyhine olması lazım. Çünkü, bu, Avrupa Birliğinde,
dolaysız vergiler ve dolaylı vergiler oranı yüzde 35'e yüzde 65'tir.
Ama, Türkiye'de, yüzde 27 dolaysız, yüzde 73 dolaylı vergilerdir, yani
vergi sistemi tamamen çökmüştür.
AKP iktidara geldiği
zaman, vergilerde indirime gideceğini, geçici vergilerin kaldırılacağını
söylemişti, maalesef kaldırmadı. Geçici vergilerin bir kısmını
devamlı duruma getirdi, bir kısmını harç durumuna getirerek yapısını
değiştirdi, bir kısmının süresini uzattı, bir kısmının da özel iletişim,
özel işlem vergisinde olduğu gibi, oranını yüzde 56'lara kadar uzatarak,
dünyada vergi yükü en ağır olan telefon vergilerini Türkiye'ye getirdiler.
Bu da yetmiyormuş gibi, bir de, sabit telefonları da kapsama alarak
özel iletişim vergisinin kapsamını daha da genişlettiler.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; AKP iktidarda bulunduğu süre içerisinde kayıt dışı
ekonomide hiçbir şey yapmadı. Kayıt dışı ekonomi, bildiğimiz gibi,
makro dengeleri bozarak ve krizler yaratarak üretimi, istihdamı
ve ihracatı olumsuz yönde etkilemektedir. Her şeyden önce de, yurt
içinde alamadığımız vergilerden dolayı Hazinenin başına bir borç
yükü olarak gelmektedir. Çünkü, bu, bir yerde adaletsiz yapıyı daha
da derinleştirerek, haksız rekabeti daha da artırarak kayıtlı mükelleflerden
daha fazla vergi alınmasını ve kayıt içinde çalışan mükelleflerin
de bir yerde kayıt dışına çıkması sonucunu doğuruyor. Bunun sonucunda,
dünyadaki gelişmelere paralel olarak, her ne kadar küresel gelişmeler
sonucunda vergi adaleti vergi rekabetinin arkasında kalmasına
rağmen vergi indirimleri yapılması iyidir, ama, daha iyi olanı, yapılan
vergi indirimlerinin tüm toplum kesimlerine, tüm vergi tarifelerinde
ve tüm vergi dilimlerinde yapılmasıdır. Siz, 2005 yılında en üst dilimden
yüzde 5'lik bir gelir vergisi indirimi de yaptınız, bundan ancak geliri
155 milyarın üzerinde olan ücretli ve diğer gelir unsuru sahipleri
faydalanabildiler. Yani, asgari ücretliye bir faydası olmadı.
Asgari ücretli yılda 4 milyar para alıyor, bundan yüzde 15 vergi alıyorsunuz.
Ama, 155 milyarın üstündeki gelirlere yüzde 5 bir indirim yaptınız.
Bu da yetmiyormuş gibi, kurumlar vergisinde bir indirime gittiniz,
yüzde 30'u oranında, yani 30'dan 10 puan indirerek 20'ye getirdiniz
ve bununla tam 4 katrilyon olarak bir vergi kaybı oldu. Aslında, 2006
yılı Bütçe Kanunu görüşülürken, Sayın Maliye Bakanımız kurumlar
vergisinde yüzde 12,9 oranında bir artış olacağını öngörmüştü. Ama,
bir de baktık ki, bu artış olmadı, üstüne üstelik bir de kurumlar vergisinde
indirim oldu. Elbette, indirim iyidir, indirimi alkışlıyoruz,
ama, demek ki, Maliye Bakanı ile Başbakan arasında bir kopukluk var.
Bir yerlerden bir emir geldi, bu emir üzerine vergi oranları 10 puan
indirildi. Ama, bütçe ona göre bağlanmıştı. Bu 4 katrilyon olarak gelirin
alınması lazım. Bu 4 katrilyon olarak kurum vergisinden alınmayan,
ilgili firmadan alınmayan vergi, bir şekilde, ÖTV, KDV olarak sabit
ve dar gelirliler üzerine yüklendi; bu da büyük bir haksızlıktır, bunu
da buradan belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; özellikle AKP, vergilerde ithalde alınan katma değer
vergisi, akaryakıt üzerinden alınan ÖTV, KDV, motorlu taşıtlar vergisi;
bu üç vergiyi bir tarafa çıkarttığımız zaman geriye bir şey kalmıyor;
yani, verginin yüzde 60'ı, 70'i bunlardan geliyor. Demek ki, Gelir
İdaresi Başkanlığının iyi bir performans gösterebilmesi için, sadece,
elini kıpırdatmadan aldığı bu KDV, ÖTV, ithalat vergileri dışında
kendilerinin de bir şey yapmaları lazım; özellikle kayıt dışı ekonomiyi
kayıt altına almaları lazım. Hepimizin bildiği gibi, 2004 yılında
her 100 liraya karşılık 84 lira kaçırılmış, 2005 yılında beyan edilen
her 100 liraya karşılık da 119 liranın vergisi ödenmemiştir ve bunlar,
bir yerde, kayıt dışılığı daha da körüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bir de, zaman zaman, Maliye Bakanımızca ve Gelir İdaresi
Başkanlığınca, bundan sonra hayat standardı esasına geçileceğini,
o da yetmiyormuş gibi, ön incelemeli beyanların getirileceğinden
bahsedilmektedir. Bunlar son derece sakıncalıdır, çünkü, bu, verginin
siyasallaşması sonucunu doğurur ve akabinde de vergide "senin
adam, benim adam" lafını getirir "seninkiler incelenmez,
benimkiler incelenir" bu, vergide kaosu getirir; vergide kaos
ise, vergi dışına çıkmayı, kayıt dışılığı iyice artırır. Bu bakımdan,
burada, vergi tabirlerinin, vergiye ilişkin açıklamaların çok dikkatli
yapılması lazım, düşünülmeden konuşulmaması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; özellikle burada konuştuğumuz vergiler bütçeyle
ilgili. Bir de bütçeyle ilgili olmayan, ama iş çevrelerini, kurumları,
şirketleri ilgilendiren diğer vergiler de var. Özellikle, Meclis
gündeminde olan, İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanunu
yasalaşırsa, bununla ilgili olarak, konaklama vergisi, eğlence
vergisi, otopark vergisi, emlak vergisinde artış; özürlü ve emeklilerden,
sıfır olan emlak vergisinin alınması ve doğal gaza vergiler gündemdedir.
Bunlar da bütçe kanunu dışında, insanların yaşamını, halkımızın
yaşamını zora sokacak ilave maliyetlerdir. Bu bakımdan, bunu da
burada belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Bitiriyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; artık konuşmamı burada sonlandırıyorum. Sonlandırırken
de, başta milletvekili arkadaşlarımın ve tüm ulusumuzun yaklaşmakta
olan yeni yılını ve Kurban Bayramı'nı kutluyor, yüce Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde şahsı
adına, Rize Milletvekili Abdulkadir Kart.
Sayın Kart, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR KART (Rize)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 26'ncı maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
on gündür 2007 yılı bütçemizi bu Mecliste görüşüyoruz. Hele hele
bu son gün -dün saat 11'de başladık, şu anda yirmi beş saati geçti- aralıksız,
kesintisiz Bütçe Kanunu üzerinde konuşuyoruz. Tabii, çok kıymetli
milletvekili arkadaşlarım çıkıyorlar burada çok güzel şeyler söylüyorlar.
Özellikle muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız hep, tabii,
şundan bahsediyorlar: Biraz da seçmene selam verme anlamında, işte
"Memura daha fazla bir şey verseydiniz, tarım çiftçisine daha
fazla bir şeyler verseydiniz." gibi taleplerde bulunuyorlar. Doğru
söylüyorlar. Aslında bu taleplere şu anda bu Mecliste karşı çıkabilecek
hiçbir milletvekili arkadaşımı ben düşünemiyorum. Ancak, bunu
söylerken, şu andaki ülkemizin mevcut bütçe imkânları nedir, bu söylediğiniz
popülist talepleri yerine getirebilecek durumda mı acaba, bunu
hiç düşünüyor muyuz?
Mesela, bakın, benden
önce konuşan bir milletvekili arkadaşım çıkıp "Bu bütçede yatırımlara
ayrılan payın 4,2 katı faiz giderlerine ayrıldı." dedi, doğru
söyledi. Ama, o arkadaşıma ben diyorum ki: Acaba AK Parti Hükûmeti
iktidara geldiği zaman 2003 yılı bütçesinde yatırımlara ayrılan
payın kaç katı faizlere ayrılmıştı, buna hiç baktı mı? Ben söyleyeyim:
8,2 katı, arkadaşlar.
Bakın, şu anda, AK Parti
Hükûmeti beşinci bütçesini yapıyor. Bundan önce tam dört tane bütçe
yaptık, burada sizlerle görüştük. İsterseniz, bu rakamlardan biraz
bahsedeyim.
Bakın, 2003 yılı bütçesi
-o günün birimleriyle söylüyorum- yaklaşık 145 katrilyon civarındaydı
ve bu 145 katrilyonluk bütçe içerisinde faiz giderleri yaklaşık 66
katrilyon gibi tasarlanıyordu, yatırım da 8 katrilyon olarak. Oranladığınız
zaman arkadaşlar, o günkü bütçenin yüzde 45'i borç faizlerine gidiyordu,
bu ülkenin borç faizlerine gidiyordu.
Bu borcu AK Parti
Hükûmeti yapmamıştı, bizden öncekiler yapmıştı ve biz "devlette
süreklilik esastır" prensibiyle, bu faizleri ödemek durumundaydık
ve böyle bir para ayırmıştık.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
- Anapara da duruyor daha.
ABDULKADİR KART (Devamla)
- Hesapladım, bakın hesapladım: Haftada 1 katrilyon 270 trilyon lira,
bu ülke borç faizi ödüyordu o gün. Bunu günlüğe çevirirseniz, 181
trilyon lira, günde borç faizi ödüyorduk.
Bugün hamdolsun, dört
yıl sonra öyle bir noktaya geldik ki, şu anda 2007 yılı bütçemiz 205
katrilyon civarında, faizlere harcanması için tasarlanan rakam,
para, 52 katrilyon lira ve yatırıma ayrılan para 14,6 katrilyon gibi,
2003 yılı bütçesine göre yine yüzde 2 oranında yatırım bütçesine
de artış olmuştur.
Değerli kardeşlerim,
aslında şunu da söylemek istiyorum: Yatırımlara ayrılan para biraz
az gibi görünüyor. Doğru; gönül ister ki, daha fazla kaynak olsun daha
fazla yapalım. Ama, bir şeyi de gözden kaçırıyoruz, onu da size hatırlatmak
istiyorum. Biz, AK Parti Hükûmeti, 14,6 katrilyonluk yatırım bütçesiyle,
bizden öncekilerin en az 30 katrilyonluk iş yaptığı kadar iş yapar
diye düşünüyorum. Bunu ezbere konuşmuyorum, somut örnek vereyim:
Bakın, bu ülkede cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizde yapılan toplam
bölünmüş yol miktarı 6.100 kilometredir. Şurada dört yıl içerisinde
yapmış olduğumuz yol miktarı, başlamış olduğumuz rakam 8.400 kilometre
civarındadır; ama, realize olan, gerçekleşen, şu anda hizmete açılan
yol miktarı 6.600 kilometre civarındadır. Ben, bunu, bizden öncekileri
tenkit etmek için söylemiyorum, onlara teşekkür ediyorum, şükranlarımı
sunuyorum, o kadar becerebildiler, o kadar yapabildiler; ama, bu
milletin bir gerçeği görmesi lazım. İşte bu AK Parti Hükûmeti, bu mütevazı
yatırım bütçeleriyle böylesine büyük yatırımları gerçekleştiriyor.
Açın Karayolları Genel Müdürlüğünün rakamlarına bakın, İnternet
sitesine girin. 1960'lı yıllarda, 1970'li yıllarda Karayolları Genel
Müdürlüğü toplam bütçeden yaklaşık yüzde 10 civarında pay alırdı;
ama, dönemimizde almış olduğu paya baktığınız zaman yüzde 2'lere
tekabül ediyor. Yani, bütçeden yüzde -ortalama- 10 pay aldığı dönemlerde
6.100 kilometre yol yapabilmiş; ama, bütçeden yüzde 2 pay alabildiği…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Şu anda o duble yolların hâli nasıl? Perişan.
BAŞKAN - Sayın Kart,
bütün yapılanları anlatmayacağınıza göre konuşmanızı tamamlayabilirsiniz.
Buyurun.
ABDULKADİR KART (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Başkanım.
Şu anda bizim o bahsettiğim
yüzde 2'lik mütevazı pay aldığı dönemlere baktığınız zaman, 6.600
kilometre gibi çok ciddi bir rakamı hep birlikte görüyoruz.
Değerli kardeşlerim,
bu rakamları artırabiliriz, aslında çok şeyler söyleyebiliriz;
ama, tabii, süremiz çok kısıtlı, arkadaşlar da yorgun, biz dün gece
sabaha kadar hiç uyumadan çalıştık.
Arkadaşlar, şunu söylemek
istiyorum: Tabii, muhalefet partileri de çıkıp bir şeyler söyleyecek,
seçim yaklaşıyor, seçmene selam verilecek, mesaj verilecek, saygıyla
karşılıyorum; ama, arkadaşlar, gerçekleri konuşalım.
Bakın, böyle hayalî
rakamlar prim yapmıyor. Seçim bölgelerimize gidiyoruz, seçmenlerle
konuşuyoruz. Eğer böyle hayalî konuşmalar, böyle vatandaşın hayaline
göre konuşmalar prim yapsaydı, bizden önce bu Mecliste olan partiler
tasfiye olmazdı, şu anda burada olurdu onlar. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Onun için, ülke bizim
arkadaşlar, bunlar ülkenin gerçekleri.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sizinki de hayalî gibi geldi bana.
ABDULKADİR KART (Devamla)
- Müsaade ederseniz… Ben inanıyorum ki, bugün şu sıralarda siz olsaydınız,
biz orada olsaydık, siz bizim konuştuklarımızı konuşacaktınız,
ben sizinkini konuşacaktım. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, Genel Kurula teşekkür ediniz.
ABDULKADİR KART (Devamla)
- Bu duygularla, çok teşekkür ediyorum -sürem çok kısıtlı- bu bütçemizin
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kepenek, buyurun,
sorunuzu sorunuz.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanımıza üç soru yönelteceğim.
Biraz önce konuşan
Rize Milletvekili arkadaşımız Sayın Kart, AKP İktidarı döneminde
devletin hemen hemen hiç borçlanmadığı gibisinden bir söz söyledi.
HASAN ANĞI (Konya) -
Geçmişin borçları olduğunu söyledi.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Ben şimdi Sayın Bakandan, iktidar döneminde, bu iktidar döneminde,
devlet borçlarının, iç ve dış borçlarının ne kadar arttığını, bunların
yıllara göre dağılımını öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum şudur:
Geçen mayıs ayında yaşanan parasal dalgalanma, bize, Türkiye'ye
yüzde 8 dolayında faiz artışına neden oldu, faizler yüzde 13'ten
yüzde 21'e yükseldi. Bu dalgalanmanın borç yükü üzerindeki maliyeti,
bu artışın borç yükü üzerindeki faiz artışı, maliyeti daha doğrusu,
ne kadardır?
Üçüncü sorum da şu:
Merkez…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek. Elektronik cihazların böyle azizlikleri oluyor.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Başka soru yok mu efendim?
BAŞKAN - Yok efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Yazılı olarak arz edeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanlara teşekkür
ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:12.24
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 27'nci maddesini
okutuyorum:
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler
MADDE 27- (1) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme
tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri
sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden
elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim
bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2007 yılında
ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Salih
Gün, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Gün, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SALİH
GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'yü rahmetle
anıyor, Büyük Millet Meclisi Başkan Vekillerimizden Sayın Ali Dinçer'e
-büyük bir ameliyat geçirmiştir- acil şifalar diliyorum.
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
4 bin, 5 bin nüfuslu belediyelerde bile bir bütçe görüşmesi en az
yirmi gün sürer. 75 milyon nüfusu içeride, dışarıda yönlendirecek
bir bütçenin on güne sığdırılması… Ve son aşamada yirmi altı saattir
bu çatı altında görev yapmaya çalışan arkadaşları da, burada bulundukları
için kendilerini tebrik ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
siz AK Parti milletvekilleri olarak ve iktidar olarak Hükûmetsiniz,
yaptıklarınızı anlatacaksınız; bizim de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, ana muhalefet partisinin görevi de, sizin yapmadıklarınızı,
yapamadıklarınızı anlatmak. Bunu da, karşılıklı saygıyla karşılamak
zorundayız. Ama, sanki, cumhuriyet kurulduğundan beri hiçbir şey
yapılmamış gibi "yol yaptık, yol yaptık, yol yaptık…" Üç senedir
"yol yaptık…" Ee, bundan öncekiler? Hem fabrika yaptılar, o
sizin sattığınız fabrikaları yaptılar, köprüleri yaptılar, yol
yaptılar, borç ödediler. Yani, çok fazla bir meziyet değil yol yapmak.
Onu yaptıysanız da, biz bunu teşekkürle de, size karşı minnetlerimizi
sunarız.
Burada, ilk evvela,
konu sosyal tesisler olduğu için, oradan başlamak istiyorum. 2002
seçimlerinden sonra ilk icraatınız, milletvekili lojmanlarını
milletvekillerine vermeyerek, bu çatı altında, iktidarıyla muhalefetiyle
komşuluk ilişkileri kuracak, çocuklarıyla tanışacak ve buradaki
arkadaşlığı pekiştirip Mecliste kararların daha sağlıklı bir şekilde
tartışılacağı bir duruma gelmesini engellediniz. Dört yıldır bu
lojmanların durumu içler açısı, boş duruyor. Dört yıldır, bakımsızlıktan
dolayı, sahip de çıkan olmadı, talip de çıkan olmadı. Şimdi, çok katlıları
sattınız. Yalnız, dubleks olarak bilinen lojmanlara alıcı çıkmadığı
için, buradaki imar durumunu 0,50'den 1,5 oranına çıkararak, müteahhitlerin
alacağı, cazip duruma getirdiniz. Evet, dört yıldır sanki burada
milletvekilleri bedava oturacaktı. Oysa, buranın kirasını, suyunu,
elektriğini, doğal gazı, çevre bakımını orada oturanlar ödüyorlardı.
Dört yıldır bu ülkenin maliyesini, -tahmini olarak söylüyorum, 600
milyon liradan kira verilseydi- 16 trilyon lira hazineyi zarara
soktunuz. Bir başbakanın "Arkadaşlar, burada oturmuyoruz."
ifadesi üzerine, 16 trilyon kira zararına soktunuz hazineyi. Burası,
öğretmenlere verilebilirdi, lojman bulamayan memurlara verilebilirdi
ve birçok tesis içerisindeki yapılan faaliyetler burada da yapılabilirdi.
Tesisleri, devleti
temsil eden memurlar kullanır. Barınabileceği, tatil yapabileceği
bir yeri bulamadığında, ekonomik olarak, devletin kâr gütmediği,
amacının kâr olmadığı yerlere sığınırlar. Ama, siz, yüzlerce tesisleri,
değerinin altında kapattınız veya sattınız. Mesela, Samsun'un Ondokuzmayıs
ilçesinin, 14.916 metre karelik, Maliye hazinesine ait Sağlık Bakanlığının
tesisleri şu anda boş. Hatay'ın İskenderun ilçesinin 59.732 metre
karelik, yüz iki odalı sosyal tesisleri içinde yirmi sekiz tane daire
boş, harabe hâlinde. Hâlbuki, burayı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü
-bildiğim kadarıyla- talep etmiştir. Neden vermiyorsunuz? Burayı
da müteahhitlere, yandaşlarınıza, çok ucuz fiyatla, diğer yerlerde
verdiğiniz gibi, Çukurambar'da verdiğiniz arsa gibi mi vereceksiniz?
Bunlar bitmedi, devam ediyor: Balıkesir'in Akçay Orman Kampı özelleştirildi.
Saros Körfezi'nde, Vakıflar bölgesindeki Köy Hizmetlerine ait dinlenme
tesisleri, DSİ'ye ait dinlenme tesisleri şu anda çürümeye terk edildi.
Bunlar, bu işçinin, bu memurun, bu esnafın vergileriyle yapıldı.
Bunlar çok iyi değerlendirilip hazineye gerisin geriye kazandırılabilir
veya hizmete sokulup başka bir kuruluşun hizmetinde olmaya devam
eder.
Bu ve bunlara benzer
kuruluşlarınız çalışanlarına -birçok arkadaş bahsetti- yüzde 3,
yüzde 4 zamlarla, hangi zamla gidip de sosyal tesislerde kamp yapacaklar?
Hangi tesislerde dinlenecekler, bir çay içecekler? Siz, buraları,
acaba içki içiliyor, deniz kenarında mayoyla denize giriliyor,
havuzda mayoyla denize giriliyor diye mi kapatıyorsunuz? Çürüyor,
boşta duruyor. Yazık! Millî servet bunlar!
Bir de, içim acıyarak söylüyorum,
Büyük Atatürk'le özdeşleşmiş Florya Atatürk Deniz Köşkü içler acısı;
bakımsız, kasıtlı bir uzaklaştırma yapılıyor. Zannetmeyin ki, orayı,
bu millet, ne Çankaya'yı ne Anıtkabir'i ne de Atatürk'ün yaptıklarını
asla unutmayacaktır.
Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; vatandaşın tatil yaptığı, denize girdiği
bir beldedeki, şu anda -belki birçoğunuzun haberi olmadı- iki bakanlığın
çabasıyla halledilmeye çalışılan bir olaydan bahsedeceğim. Yalova
ilinin Subaşı ile Altınova aralarında 4,5 kilometre sahil dolduruluyor.
40 tane iş adamının tersane yapması için, ÇED raporu alınmadan ve
bir sürü kuruluşun karşı gelmesine rağmen burası doldurulmaya devam
ediyor.
Şimdi, size bunu ezbere
söylemediğimi ispatlamak zorundayım: Evet, burası üç yıldır, Çevre
ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığının itirazlarına rağmen…
Genelkurmay Başkanlığı Harekât Daire Başkanlığı buranın stratejik
olarak doğru olmadığını dile getiriyor, ama dolgu devam ediyor. Ziraat
odaları buranın doğru bir dolgu alanı olmadığını söylüyor, yine
devam ediliyor. Gemi Mühendisleri Odası, yine buranın uygun olmadığını
söylüyor, yine devam ediyor.
Tabii, bunlar bir görüş.
Yargı, evet, şu anda Yalova'da Subaşı Belediyesi, 2.500 nüfuslu, demokrasiye
inanmış, kimsenin hakkını kimseye yedirmemek için uğraşan yumruk
kadar belediye dokuz sefer mahkemeyle uğraşmış. Dokuz sefer! Buna
itiraz eden Türkiye Cumhuriyeti'nin Orman Bakanı ve Bayındırlık Bakanı.
Evet, ilk gittiği mahkeme Bursa'nın 3. İdare Mahkemesi; yürütmeyi
durdurma kararı vermiş. İtiraz etmişler bir üst mahkemeye, Danıştay
6. Daireye. Danıştay 6. Daire onaylamış. Bir yargı skandalı bu, yine
itiraz etmişler bir üst mahkemeye. Şu anda, Dava Daireleri Genel Kurulunun kararıyla
yine durdurulmuş. Evet, Dava Daireleri Genel Kurulunun! Hukukçu
arkadaşlar bilir, ben hukukçu değilim; herhâlde bu bir içtihat kararı
olacak. Ama şimdi, burada dolaylı yoldan, Subaşı Belediyesinin
meclis üyelerini ikna edip -nasıl ikna ettiklerini, hangi yöntemle
ikna ettiklerini bilmiyorum- buranın gemi tersanesi olmasının
kararını aldırmışlar. Yargı kararı varken belediye meclis kararı
geçerli değildir. O zaman bir oyun düşünülüyor tekrar. İki bakanlık
da bunun içerisinde, iddia ediyorum. Subaşı Belediyesinin sahilde
yetkili olduğu alanda plebisite gidip, halka diyorlar ki: "Sizin
ovanızı yoksa alırız. Burayı Altınova Belediyesine terk
edin." Altınova Belediyesine terk edilirse, Subaşı'nın karar
alma yetkisi kalkacak, engel kalkıp, 3 milyon metre kare yerin dolgusu
sağlanmış olacak. Bu dolgunun içerisinden fay hattı geçiyor. Hiçbir
akıl ve mantığa sığmayacak bir dolgu. 3 milyon metre kare olarak çıkmadılar
yola. İyi etüt yapmadıkları için, ilk talep, 50 metre denizi dolduracaklardı.
200'e çıktılar, 200'den şu anda 600'e çıktılar; eğer utanmasalar Gebze'ye
kadar dolduracaklar. Böyle bir rezaleti soru önergesi vererek sordum,
ne cevap alacağımı merakla bekliyorum.
Burada, işte, şunu
yaptık, bunu yaptık… Bunları niçin söylüyorum? Burada rant var. Deniz
kenarında bir metre kare arsanın kaç lira olduğunu -hepiniz iş adamısınız,
hepiniz çok değerli makamlardan geldiniz- gayet iyi bilirsiniz. Evet,
bunun üzerine gidiyor, Sayın Bakan deniz dolgusunu geziyor. Yargı
kararındayken burayı gezmesi etik olarak doğru değildir ve diyor
ki: "Her ne olursa olsun burası dolacak, 40 tane sanayici buraya
tersane yapacak."
Ben isterdim ki, burada…
Çevre Bakanım yarım saat bütçe görüşmelerinde görüştü -tabii ki,
Türkiye'nin bakanıdır- Dilovası'ndan bir kelime etti mi? Gündemde
Dilovası, çevre kirliliği her gün gündemde basında, bir kelime etti
mi? Kocaeli'nin, Körfez'in kirliliğinden bir kelime etti mi? Eğer
Acarkent'te "yıkacağım" diyen Bakanın, eğer yargı kararını
uyguluyorsa elini öpeceğim, ama, eli öpülecek Bakanın, burada,
Acarkent'i kendisinin yarattığını da buradan ilan ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bunlar, zaaftır. Daha sonra, üstü kapalı yolsuzluk olarak çıkıyor
bunlar. Orada 40 kişiye peşkeş çekiliyor. Bunlar, yapılmaması gereken
olaylar.
Değerli arkadaşlar,
buna benzer, Kuşadası'nda 325 dönüm arazi 35 milyon dolara satıldı.
Yeni, pek haberiniz olmayan… Biraz önce AKP sözcüsü arkadaşım dedi
ki: "Arkadaş, bunları siz gelin alın; bedava mı satıldı?" Sayın
arkadaşım, ihaleye giremezsin. Pendik'te, İstanbul'da, Gebze'de ihale
için bacaklarından kurşunlananların ben size sıralamasını getireyim.
Bacaklarından kurşunlananların içinde AKP'nin ilçe başkanı da var,
AKP yöneticileri de var.
Size bir tane daha anlatacağım:
Kocaeli'nin Körfez ilçesi var, gayet iyi biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, teşekkür
için açıyorum.
SALİH GÜN (Devamla) -
Sayın Başkanım, şunu izah edeyim: Ülkenin menfaati bu. Ben, şov yapıp
da seçmene konuşmuyorum.
Kocaeli ilçesindeki
Yarımca Seramik Fabrikası 28 milyon dolara satıldı. EVYAP Sabun
Fabrikası aldı. 28 milyon dolara satılan devletin fabrikasını Erdemir
Çelik 85 milyon dolara aldı bir yıl içerisinde. Şimdi, Erdemir Çelik,
bunun yarısını Dubaili iş adamına sattı, 75 milyon dolara. Demek,
buranın değeri 150 milyon dolarmış. Bir yıl içerisinde 28 milyon dolara
satılan bir araziden geriye kalan 122 milyon dolar nereye gitti? Bu,
kime peşkeş çekildi? Bu, hepinizin vergisiyle oluyor, çoluk çocuğunuzun
rızkından kesip bu vergileri veren insanların alın teriyle oluyor.
Bunları göz ardı edemezsiniz.
Şimdi, orada, aynı
şirket, valilik bir ÇED raporu alır gibi, Petkim'in ve TÜPRAŞ'ın sosyal
tesislerine göz dikti.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, teşekkür
ediyorum.
SALİH GÜN (Devamla) -
Mikrofonu açarsanız ben de bir teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Ek süreyi de
verdim Sayın Gün… Teşekkür için sadece, lütfen…
SALİH GÜN (Devamla) -
Tabii, konuşacağımız çok şey var. Ben, Türkiye'nin üretim kotasını
AP'nin belirlemediği, bütçesini IMF'nin yapmadığı, dış politikasını
Amerika Birleşik Devletleri'nin belirlemediği bir Türkiye özlemiyle
hepinizin önümüzdeki Kurban Bayramı'nı kutluyor, yeni yılınızı
kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler.
Buyurun Sayın Güler.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; bütçe görüşmesi üzerine Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, burada temel
bir gösterge var: AK Partinin ampulü patladı. Bunca bakan, ekonomiden
sorumlu ve Maliye Bakanlığı, bakanlık, görüşmeler esnasında sayın
bakanlar yokken, Sayın Millî Savunma Bakanı var. Milletvekillerinden
sorulması gereken sorulara yanıt vermesi gerekirken, en güzel kaçamak:
"Yazılı cevap vereceğiz." Şu ana kadar birçok defa sorduk,
yazılı cevabı hâlâ bekliyoruz. Herhâlde iktidarınıza yetmeyecek
bu ömrü.
Şimdi sormak istiyorum:
Tabii ki, Sayın Millî Savunma Bakanı varken burada kendi konusuyla
ilgili bir konuyu açıklamak istiyorum ve orada da bizi ve kamuoyunu
aydınlatırsa, bizler de bundan mutluluk duyacağız.
Kara Harp Okulu Komutanı
Tümgeneral Reha Taşkesen'in istifasıyla gündeme gelen telefon
dinleme olayıyla ilgili olarak, Sayın Bakan, gündeme gelen telefon
dinleme olayında güvenlik açısından stratejik öneme sahip iletişim
sektörünün özelleştirilmesi olmasının bir etkisi var mıdır? Ortaya
çıkan bu olay, iddia edildiği üzere Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak
amacıyla mı gündeme getirilmiş olaydır? Ortaya çıkan bu olay, kurumlar
arası kavgaya bir araç olarak mı kullanılmak istenmektedir?
Uluslararası insan
haklarının, bir davranış olan telefon dinleme olayını… Aynı zamanda
bir kişilik hakkı ihlalidir telefon dinleme olayı; Türk Silahlı
Kuvvetleri içine alan bir boyutta karşımıza çıktığına göre. Bunun
dışında, daha kimlerin ve hangi üst düzeyde insanların, yani Sayın
Başbakanın, bakanların ve biz milletvekillerinin veya askerî kanadın,
kimlerin dinlenip dinlenmediği lütfen kamuoyuyla paylaşılsın. Sayın
Başbakanı ve Bakanlığı bu konuda hassasiyetle göreve davet ediyoruz.
Aslında, sizin dosyanızla
ilgili, karnenizle ilgili o kadar dosyalar çok ki, maşallah, hangi
birisine sıkıştıralım olumsuzluklarını. Tabii ki, halk karnenizin
puanını verecek ve bu konuda da ciddi anlamda toplumsal barışı dahi
sıkıntıya sokarken, böyle bir süreç içerisinde defalarca gündeme
getirdiğimiz konular karşısında hassasiyetle hiç yaklaşmadınız.
En önemli noktalardan biri, bugün 259 adet milletvekili danışmanının,
çalışanların kadroya alınması konusu. Zaman zaman kamuoyunun en
hassas konusu işsizlik ve bu konuda öyle bir umut tacirliği yapıyorsunuz
ki, 60 bin, 120 bin… Rakamlar öyle bir boşaltılıyor ve hep sadece ayakları
yere basmayan, kamuoyunun umut tacirliği düzeyinden öteye gitmeyen
bir anlayışla bu toplumun değerleriyle oynuyorsunuz.
Ve KPSS sınavları… Hepimiz
çok iyi biliyoruz, nasıl personelin yerleştirilip yerleştirilmediğini
ve hâlâ kaçıncı defadır sınavlara girdiği hâlde bir kamu görevine
yerleştirilmemenin vermiş olduğu sıkıntı.
İkincisi, en önemlilerden
biri -aslında Türkiye'de yarattığınız bir usul vardı- toprak üstlerini
sattınız; Türk Hava Yollarını, TÜPRAŞ'ı. Yılların bunlar birikimi.
Arkasından, hatırlayacağımız, Galataport ve birçok unsurlarıyla
beraber baktığımızda, toprak üstündeki artı değerleri, toplumun
tüm değerlerini sattınız. Sıra geldi toprağa herhâlde.
Bakın, elimizde, Avrupa
Birliği süreciyle ilgili bir dayatma mı, artık süreç mi, kendiniz
değerlendirin ve yabancılara toprak satışıyla ilgili Avrupa Birliği
dayatması olduğunu inceleyen ve 8 Kasım 2006 tarihli Türkiye İlerleme
Raporu'nda "yabancı sermaye" başlığı altındaki bölümde,
yabancıların gayri mülk edinmeleri gibi alanlarda Türkiye'de önemli
kısıtlamalar olduğu söyleniyor ve bu konuda da AKP Hükûmetinin satışla
ilgili yoğun projeleri var. Bunlardan birini daha sizlerle paylaşmak
istiyorum. 17 Eylül 2006 tarihinde Anadolu Ajansı bir haber geçmişti
ve Türkan Al imzalı haberin başlığı: "Yabancılara özel
kent." Ve bu konuda yeteri kadar Türk kamuoyu tartışmadı; yabancılara
özel kent… Ve bu konuda en önemlisi İspanya modeli. Ciddi anlamda,
Sayın Maliye Bakanı "baba gibi satarım" diyor ya her alanda,
buna da hemen ciddi anlamda herhâlde değer verecek ki, hemen bu konudaki
projeleri ve Turizm Bakanıyla beraber, birlikte bir an önce hızlandırılması
konusunda talimatlar ve kanun teklifleri hazırlandı ve bunun için
de ciddi anlamda Türkiye'nin 4706 sayılı Hazine Mallarının Satışına
İlişkin Kanun ile Devlet İhale Kanunu'na İlişkin Yönetmelik ve uygulama
tebliğleri İspanya modeline göre değiştiriliyor. Gelin, aydınlatın
bakayım bu toplumu. Topraklarımızın nasıl satışın eşiğine geldiğini...
Tarihten, herhâlde Filistin'den ders almamız gerekir diye düşünüyoruz,
yaşanılan bunca sıkıntıyı göz önünde bulundurduğumuzda.
Bugün, en önemlilerden
bir tanesi, yine, kent projeleri yöntemiyle satışa çıkarılan İzmir'deki
rezidans, maliye tarafından tahsis edilen hazine arazisi üzerinde
inşa edilecek ve Norveç kent projesine de uygun, sosyal, kültür, sağlık,
her türlü altyapının yapıldığı proje ve projelerin de karşılığında
ise mülk satışı. Yani, kısaca satışınız, herhâlde toprak düzeyine
indi. Bu konuda İspanya modeline ve kent projelerine İstanbul'un
yönetim merkezi olması düşünülüyor. Türkiye'de birçok il bunlar
arasında; İzmir, Antalya, Aydın, Muğla, Mersin, Denizli, Afyon gibi,
Çanakkale, Bursa, sayacağımız birçok il.
Kendinize gelin arkadaşlar!
Türkiye'de yabancı mülk satışının sıkıntılarının hangi safhada
olduğunu çok iyi biliyoruz. Özellikle özelleştirme konusunda sadece
mülkiyetle birlikte imtiyaz satışında bulundunuz. Bu anlamda çıkan
sıkıntılar, kanunlar birer birer iptal ediliyor. İşte en son İskenderun'daki
limanın iptali. Bu kadar kanunla oynanırsa, yargının ve hukukun
üstünlüğüne inanmazsanız, hep karşıda, yargının karşısına bir derecede
toslarsınız.
Biz de diyoruz ki, ülkenin,
ne zamana ne yıllara, o kadar ciddi anlamda maddi ve manevi bir boyutla
sıkıntıları varken, bu ülkeyi germenizin bir mantığı da yok.
Şimdi, bir boyutla daha
inceleyelim. Tabii, birçok uluslararası firmalar olduğu zaman,
ciddi anlamda, sıkıntıları çözmek için bire bir adım attınız. Bunlardan
bir tanesi, Cargill yasası. Sayın Bush'un Sayın Başbakana ilettiği
noktada, sorunu bizzat çözmesi için Sayın Ali Coşkun'u bakan olarak
görevlendirip, bu konuyu çözmesi için de burada kanun teklifi çıkarttınız.
İkincisi, hatırlarsanız,
Motorolanın alacağına… Türk Telekom'un özelleştirilmesi konusunda,
Telsim'i de satışın içerisine koydunuz ve Motorolanın alacağını
çözdünüz.
Peki, ben, size sormak
istiyorum: Bonozedeler, Çukurova Elektrik ve Kepez hisse senedini
elinde bulunduran Türk vatandaşları, bu ülkede sermaye piyasası
kanunlarına güvenerek, yani kısaca devlete güvenerek İMKB'den aldıkları
hisse senedi karşılığında, önce Bush'a mı gitmesi lazım, söyler misiniz!
Bu ülkenin sorunlarının çözümü IMF'ten değil, Bush'tan değil, Avrupa
Birliğinden değil, Türkiye'nin kendi değerlerinden çıkması gerekir.
Ama, sizlere talimat verilmedikten sonra hiçbir somut adım atmıyorsunuz
ve Çukurova, Kepez hissesini elinden bulunduran vatandaşların
mağduriyetleri hâlâ devam ediyor. Dört yıl boyunca bir adım atmadınız,
atmaya da niyetiniz yok.
İkincisi, yine, aynı
şekilde reform diye Türkiye'ye dayattığınız bir süreç, sosyal güvenlik
reformu. Size sormam lazım. Şurada bir hafta kalmadı, Kanun'un, yürürlüğün
iptali, ertelenmesi konusunda kanun teklifi getireceksiniz. Peki,
nerdeydiniz arkadaşlar?
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Bakanlar Kurulunda…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Bu Kanun'un nasıl işleyeceğini, yargının ve hukukun üstünlüğüne
niye bu kadar direttiniz, niye dayatma içerisine girdiniz, niye
bu inadınız, niye, söyler misiniz?
Diyorsunuz ki,
"Sosyal güvenlik SOS verdi." Dört yıl boyunca demek ki bir şey
yapmadınız, tam tersine bu yara kangrenleşmeye doğru gitti ve sosyal
güvenlik reformuyla beraber Türkiye'de, tabii ki, ne olacak? Yedi
ay daha ertelenecek. Ne olacak? Herhâlde size ikinci uygulaması nasip
olmayacak, öyle görünüyor.
Biz de diyoruz ki, Sosyal
Güvenlik Kanunu bu ülke için ciddi anlamda reform niyetiyle başta
yargının ve hukukun üstünlüğüne inanmış olsaydınız, sadece sizin
çoğunluğunuza değil, aslında sizin imdadınıza Anayasa Mahkemesi
yetişti. Pratikte bu Yasa yürürlüğe girmiş olsaydı ne sıkıntılar,
ne acılar yaşanacaktı, görecektik.
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Yine gelecek merak etmeyin.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Evet, ama, o pratiğini bu halkım görecekti. Sosyal güvenlik adı altında
nasıl sıkıntılarını olduğunu, bu şemsiyenin altına giremeyecek
milyonlarca insanın olduğunu hep beraber görecektik, ama, imdadınıza
Anayasa Mahkemesi yetişti, dua edin. Yargıya güvenin, dua edin.
CAHİT CAN (Sinop) -
Her şey güzel olacak.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Her şey dediğiniz gibi güllük gülistanlık ve sizin gözlüğünüzle
görünen tozpembe hayallerle değil. Bu toplumun yaşadığı sıkıntılar
ve açlık ve sefalete doğru… Bazen Sayın Başbakan der ya: "Nerden
nereye." Hep aşağı, hiç yukarı yok. Gerek uluslararası platformda,
dış politikanızdaki başarısızlığınız ve basiretsizliğiniz ve
gerekse iç politikada yarattığınız bunca tahribat, söyler misiniz
lütfen.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen
bu söylediklerine inanıyor musun?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Bütçe gibi hassas bir noktada on gün içerisinde Türkiye'de tartışılmadan
geçmesini sağlıyorsunuz. Söyler misin bana, bir bütçe…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Nereden
nereye? CHP'deydin, ANAP'a geçtin!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Biz beynimize prangalar vurmadık. Bu ülkenin milletvekiliyiz ve
bu konuda da üzerimize düşen sorumluluk içerisinde Türkiye'nin sorunlarını
taşımak bizim görevimiz. Sizin gibi, tartışılmadan, sadece verilen
görevi kabul edip, kabul edenler ve etmeyenler konumunda değiliz. Sorguluyoruz.
Bu ülkenin menfaatleri daha iyi nasıl olur diye ona bakıyoruz. Ama
önümüzdeki bir süreç var, biz de diyoruz ki, sosyal güvenlik gibi bir
hassas kanunda dahi, reform olarak nitelediğiniz daha bunun gibi
birçok kanunu sayacağım. Tek başına Meclisin iradesi elinizde, yani
Meclisin tüm çalışmalarını sizinle beraber yönlendirirken, bunca
kanunlar karşısında işte on beş tane üniversitenin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, on beş tane üniversitenin
rektörlerinin atanması. Bütçede de bunlar geçecek, kim uygulayacak,
kim uygulamayacak? Haklısınız sizler…
CAHİT CAN (Sinop) - Sen Cumhurbaşkanıyla
ortak mı çalışıyorsun?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bu ülkede sorunları
çözmek yerine, kangrenleştirmek; onun yerine biz bildiğimizi iddia
ederiz, bildiğimizi okuruz. Hoca misali, var gücünüzle çabanın
içerisindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Başkanım yabancı değil, on dakika daha verir. Daha konuşacağımız
o kadar çok şey var. Birazdan, biliyorum…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Aklına ne geliyorsa onu konuşuyorsun!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Biz aklımıza geleni değil, varacağınız bir şey varsa gelirsiniz
-Meclis kürsüsü burası, buyurun- bu toplumu aydınlatırsınız. Biz
de yanlış yaptığımızda toplumdan ve sizden özür dileriz. Ama, biz ve
toplumumuz, vicdanen bu ülkede bir şeyler yapabilmenin huzuru içerisindeyiz.
CAHİT CAN (Sinop) -
Yaptığınız ne var ya! Bir çivi çakın…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Diyoruz ki, hepimiz… Söylediklerimiz sizin kulağınızdan bir taraftan
giriyor, bir taraftan çıkıyor, çünkü, bu sorunlar sizin sorununuz
değil.
Bakın, dış politikayı
daha çok Avrupa Birliğine, terörü ABD'ye, ekonomiyi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler,
lütfen…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Tamamlayayım o zaman Sayın Başkanım.
Ben teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Bir sonraki madde üzerinde gene konuşmalarıma devam
edeceğim, çünkü dosyalarınız o kadar kabarık ki, paylaşılacak ve
kamuoyunun aydınlatılması için biz milletvekili olarak üzerimize
düşeni yapacağız.
Hepinize saygılar
sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri,
dün saat 11.00' de açılan 42'nci Birleşim ve on beşinci tur görüşmeler
devam etmektedir. İç Tüzük'ün 1'inci maddesinde, "Birleşim, Genel
Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır." hükmü yer almaktadır.
Dün bu birleşimin Beşinci Oturumu'nda Danışma Kurulu önerisi üzerine
Genel Kurulca alınan kararda 43'üncü Birleşim'in, 25/12/2006 Pazartesi
günü -yani bugün- saat 14.00'te başlaması öngörülmüştü. Ancak,
42'nci Birleşim hâlen devam ettiğinden, başka birleşime geçme imkânımız
yoktur.
Sayın milletvekilleri,
bugünkü programın tamamlanabilmesi için, saat 13.00'te birleşime
ara vermeden çalışmalarımıza devam edilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Kafkas.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 27'nci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve bu
bütçeyi görüşürken bir onuru da birlikte paylaşıyoruz: Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çok uzun yıllar aradan sonra beşinci bütçemizi görüşüyoruz.
Beşinci Yasama Yılında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz ve son bütçemizi
görüşüyoruz seçimden önceki ve beşinci yıl bütçemizi görüşüyoruz.
Bence bu, son yıllarda
ilk defa Türkiye'nin normalleşmesi, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün
sağlanması, Türkiye'de kuralların yerine oturması ve istikrarın
yakalanması anlamında çok önemli bir şeyi 23'üncü Dönem Parlamentosu
gerçekleştirmiştir. Bunu gerçekleştiren, başta Hükûmetimiz olmak
üzere, bütün gruplara şükranlarımı sunuyorum.
Bu noktadan olayları
değerlendirmenin faydalı olduğu kanaatindeyim ve bu ülke bizim
ve her birimiz bu ülkede taş üstüne taş koyma konusunda bir duyarlılık
sergilemek mecburiyetindeyiz diye düşünüyorum.
Şimdi, baktım, biraz
önce iki değerli arkadaşımız, iki değerli grubumuzdan, ana muhalefetimizden
ve ANAP Grubundan iki değerli arkadaşımız konuştular ve şöyle bir
garip fotoğraf gördüm, her ikisi de konuşmalarını bitirirken, şu
sloganla bitirdiler: "İşte, üretimi AB'ye, dış politikayı Amerika
Birleşik Devletleri'ne, ekonomiyi de IMF'e teslim etmeyelim."
Şimdi, ben biraz merak
ettim, burada bir siyasal duruş ve siyasal beklentiyi, acaba, hangi
arkadaşımız, hangi parti adına konuştuğunu çok anlamakta güçlük
çektim. Hele, son konuşmacı, değerli dostum, arkadaşımın konuşmasını
dinleyince, Anavatan Partisi adına, bizim yıllarca tanıdığımız,
Türkiye'de liberalizmin ve Türkiye'nin değişiminin dinamiklerini
ortaya koymuş Özal, acaba, rahmetli, bu konuşmayı dinlese ne yapardı
diye düşündüm. Çünkü, son komünist…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- IMF'ye teslim olmakla bir değil ki liberalizm.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Cevabını alacaksın!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …son komünist Çin'de bile bundan daha liberal…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Siz, liberalizm deyince IMF'ye teslim olmayı sayıyorsanız, orayı
bilemeyeceğim.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …bundan daha liberal ekonomik şeylerin savunulduğuna hep beraber
tanık oluyoruz. Yani, özelleştirmeye karşı, yabancılara mülk satışına
karşı, her şeye toptan karşı, altını sattınız, üstünü sattınız…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Kafkas, tam teslimiyet tam, hiç eksiğiniz kalmadı.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Türkiye'yi uluslararası arenada, dış politikada… Yani, buraya
çıkıp her birimiz, aklına geleni, geldiği gibi konuşmak yerine,
sevgili dostum, değerli kardeşim, Anavatan Grubu adına konuştuğumuz
zaman, Anavatanı, bugüne kadar Türkiye'nin bildiği bir Anavatan
Partisi var, bunun belli kodları var, belli bir duruşu var…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Takdir ediyorsunuz, görüyoruz.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Bu duruş çerçevesinde bir ortaya koyuyor olsak, bence katkı sağlamış
olabiliriz. Dün, başka yerlerde siyaset yapmış olabiliriz, aynı anlayışı
devam edeceksek niye geçtiniz ANAP'a, orada dursaydınız ya?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Biz, her türlü cevabı vereceğiz birazdan.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Daha sağlıklı olurdu diye düşünüyorum. Ben, bunun, sadece, dostça
bir uyarı anlamında altını çizmek istedim.
Şimdi, sosyal güvenlik
reformunu hep beraber burada gerçekleştirdik ve diyorsunuz ki, bugün
bir köşe yazarının söylediği gibi, Anayasa Mahkemesinin, bu fazla
eşitlikçi ve hukuku hiçe sayan ya da eşitlik ilkelerini, bugüne kadar
Anayasa'nın bize öğretileriyle ters düşen bu kararını, yargıçlar
hükûmeti bunu durdurdu diye yorumladığı bir yerde, yani bizim ne günahımız
olabilirdi, ne suçumuz olabilirdi? Biz, bu ülkede bir reformu gerçekleştirme
sevdasındayız ve bunu da gerçekleştireceğiz. Anayasa Mahkemesi
gerekçeli kararlarını ortaya koyduktan sonra…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Altı ay sonrayı görebilseydik Sayın Agâh Kafkas.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …bunu hep beraber değerlendireceğiz, bakacağız.
Şimdi, burada çıktığımız
zaman, her birimizin bu ülkeye borcumuz var. 70 milyon insan bizi
dinliyor. Her birimiz, bu 70 milyon insana… Her birimiz, milletin
iradesiyle seçilip gelmiş insanlarız burada. Birbirimize hakaret
etmeden, kırmadan, dökmeden ve bu "taş üstüne taş konulmadı…"
Dört sene önceki veriler burada. Rakam söylüyoruz burada. Rakamlar
sanal diyorsunuz. Neyi anlatacağız? Dört sene önceki Türkiye'deki
rakamlar ortada, Türkiye'nin büyüme hızı ortada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Sayın Başbakan "seksen senedir çivi çakılmadı" diyor!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Türkiye, umutları tükenmiş bir ülkeden… Ve dış politikada teslimiyetçi
diyorsunuz. Yani, dış politikada, Türkiye, demokrasi konusunda
bugüne kadar hiçbir dönemde yapılmadığı kadar yatırımını yapmış,
Avrupa Birliği sürecinde artık biz Avrupa'yla müzakere eder hâle
gelmişiz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Tam o dediğin gibi Sayın Kafkas!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- Medeniyetler Buluşması İttifakını bizim Başbakanımız İspanya
Başbakanıyla eş başkanlık yapıp Birleşmiş Milletlerde özel toplantılar
yapılarak, Türkiye, dünya barışına nasıl katkı sağlarız konusunda
çevremizdeki herkesle dostluk içerisinde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen…
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
- …bölgesel kalkınmaya katkı verecek şekilde cumhuriyet tarihinin
en başarılı dış politikasını görmezlikten geliyor olmak, sadece
kendimize ve bu ülkeye yaptığımız bir haksızlık olur diye düşünüyorum
ve ben, Beşinci Yasama Yılında beşinci bütçemizin ki, ilk defa rakamlar
açığı, bütçe açıklarının toparlandığını, reel bütçelerin yapılmaya
başlandığı ve bunun daha da bir altyapısının oluşturulduğu bu bütçenin
ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kafkas.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28'inci maddeyi okutuyorum:
Muhasebe kayıtlarından
çıkarılacak tutarlar
MADDE 28- (1) 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında
bulunan Devlet alacaklarından tutarı 15 Yeni Türk Lirasına kadar
olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak
tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların
muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Hasan
Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ören.
Sayın Ören, süreniz
on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 28'inci madde
üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye'nin İkinci
Cumhurbaşkanı, Lozan'da gösterdiği başarı, cumhuriyetin temel
taşlarına attığı harçla hepimizin yakından tanıdığı devlet adamı
Sayın İsmet İnönü'nün ölüm yıl dönümü olmasından dolayı kendisini
rahmetle anıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin
Bursa Milletvekili, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ali Dinçer'e acil
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe üzerinde yirmi beş-yirmi altı saattir görüşlerimizi aktarıyoruz.
Bu bütçenin, gerçekten, toplumda emeğiyle geçinen, alın teriyle geçinen
insanlara, sosyal yaşamlarına zenginlik katmasını, daha iyi rahat
yaşayabilmelerini sağlamak için el birliğiyle çalışıyoruz; ama,
ne yazık ki, hazırlanan bütçelere bakıldığında, hazırlanan bütçeler,
toplumda 70 milyonun en az 65 milyonunu mağdur edecek şekilde hazırlanıyor.
Şimdi, çıkan arkadaşlarımızın
hiçbirisi, hangi dönemde, 2001 ve 2002 yılları içerisinde ne aldıklarıyla
ilgili açıklama yapmadılar. Yani, devletin iç ve dış borçları,
2002, seçime giderken ne almışsınız, aldığınız borç miktarı nedir,
bugünkü mevcut borç miktarı nedir? Eğer bunlara bakmazsak doğru bilgi
veremeyiz. Örneğin, 2001 yılında, yani Türkiye'de hasta komadayken,
cumhuriyet tarihinin en ağır bunalımlı krizinin yaşandığı 2001 yılında
-ki, hep örnek olarak 2001'i alırsınız- dış borç stokumuz 115,2 milyar
dolar; 2002 Eylül ayı, yani seçime giderken -bir ay önce- 127,5 milyar
dolar dış borcumuz var.
Şimdi, Acil Eylem Planı'yla,
bu ülkenin sorunlarının en az üç yıl içerisinde çözülmesi gerektiğini,
üç yıllık bir zaman diliminin ihtiyaç olduğunu Sayın Başbakanımız
söylemişti. Dördüncü yılı bitirdik, beşinci yıla girdik.
2006 yılı temmuz rakamını
veriyorum: 194 milyar dolar dış borç. Yani, dört yıl içerisinde, 127,5
milyarda aldığınız borcu 194 milyara getirmişsiniz. Peki, iç borç
ne olmuş? Çünkü, en önemlilerinden birisi de Türkiye'nin iç borcu.
İç borcu nerede almışsınız? O krizli an, hani devamlı yüzde 500-yüzde
1.000 gecelik faizlerin olduğu, gecelik faizlerle iç borçlanmanın
finanse edildiğini söylediğiniz dönemde 2001 yılında 122 katrilyon
iç borcumuz varmış.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Ne alakası var?
HASAN ÖREN (Devamla)
- 2002 Ekim sonu itibarıyla 145,3 katrilyon borcumuz varmış. Ne olması
gerekli, başarılı bir iktidar ne yapmalı? Ya bu borcu yerinde tutmalı
ya bu borcu aşağıya doğru indirmeli. O zaman diyelim ki: Tabii ki başarılısınız.
Ama, şu da söylenebilir: Bunlar geçmiş dönemde yapılan borçlanmalar.
Bu borçlanmalardan dolayı bize zaman gerekliydi.
Şimdi 2006 Ekim ayına
bakalım. 2006 Ekim ayında iç borç stoku 251 milyar YTL. Yani, sizin aldığınız
145 katrilyondan, üzerine 105 katrilyon daha ekleyerek bugüne geliyoruz.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
- Hasan Bey, yanlış hesap yapıyorsunuz.
HASAN ÖREN (Devamla)
- Şimdi bununla ilgili ödediğimiz faiz giderlerine bakalım. Yani,
biz 2002'deki 145 katrilyona ne faiz ödüyormuşuz? Bakınız arkadaşlar,
kaynak da Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomi Raporu'ndan, bütün rakamların
hepsi buradan. 2002 yılında 41 katrilyon para ödüyormuşuz. Neye?
145 katrilyonluk iç borca ödediğimiz faiz. Şimdi 251 milyara gelmişiz.
Aslında, o iç borca ödediğimiz faizin eksilmesi lazım; eksilmesi
lazım. Niye? O günün koşullarında enflasyon yüksekti. O günün koşullarında,
2001'de yüzde 88 olan faiz oranı, 2002'de yüzde 29 olan faiz oranlarından
biz iç borçlanmaya ödüyorduk. Şimdi 13,5'lara düşmüş. Ne olması gerekli?
Düşmesi gerekli.
2006 yılında faiz giderleri
46 katrilyonmuş. Yani, 46 milyar YTL. 2007 bütçesinde ise, 53 milyar
YTL'ye çıkmış. Yani, daha fazla borçlanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
aldığınız noktadan getirdiğiniz noktaya, 1 misli fazlasıyla Türkiye'yi
borçlandırmışsınız. Yani bunu, Sayın Maliye Bakanı, bütçe konuşmasının
hiçbir yerinde bahsetmiyor, iç borçla ilgili. Bunu araştırın, okuyun,
içeride, nerede aldığıyla, nerede bıraktığının arasında bir kelimeye
rastlayamazsınız. Neye rastlarsınız? İhracat rakamına rastlarsınız,
ithalata rastlarsınız, ama, borçla ilgili hiçbir kaleme rastlamazsınız.
Şimdi, Sevgili Arkadaşım
Fahrettin Poyraz, özelleştirmelerle ilgili bir şeyler söylemişti,
dedi ki: "Efendim, siz niye girmiyorsunuz, size de açıktır, siz
de girin." Türkiye'de ekonominin sıkıntısı, yaptığınız özelleştirmeler.
Aslında, 2005 ve 2006 yıllarında yapılan, bir 8,2 milyar 2005 yılı
özelleştirmesi, 8 milyar 2006 yılı özelleştirmesi.
Aslında, Türkiye'de
herkes özelleştirmeye sıcak bakardı. Cumhuriyet Halk Partisinin
programında da "stratejik yerlerin dışındakilerin özelleştirilmesi"
vardır, ama, özelleştirmesi vardır. Siz bunu yağmalamaya çevirdiniz.
Yani, şimdi topluma sorduğunuzda, özelleştirmeyle ilgili bir anket
düzenlendiğinde ve düzenlenen anketlerde, toplumun, özellikle
"özelleştirme" kelimesine, artık, soğuk baktığı apaçık ortada.
Bunu da başardınız.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Manisa Mensucat…
HASAN ÖREN (Devamla)
- Gelişmiş ülkelerde özelleştirmeyle, yapılan özelleştirmeyle,
bütçeye katkı sağlanırdı. Ama, ne yazık ki, Türkiye'de yapılan özelleştirmeler
bir yağmalamaya dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
2005 yılı özelleştirmesi: Türk Telekom 6,5 milyar dolara özelleştirildi.
Ama, 2005'te toplam özelleştirilen yerin sayısı 90. Satılan işletme
sayısı 9, gemi sayısı 4, tesis ve taşınmaz sayısı 78, toplamından
elde edilen gelir 8,2 milyar dolar.
2006 satış toplamı 8
milyar dolar. TÜPRAŞ 4 milyar, Erdemir 2,7 milyar dolar, toplam 6,7
milyar dolar. Toplam satış: 71 adet yer satılmış. Satılan işletme sayısı
4, gemi sayısı 2, tesis ve taşınmaz sayısı 65.
Şimdi, buralarda, o
kadar usulsüz, o kadar, halkın tasvip etmediği özelleştirmeler gerçekleşti
ki, bu özelleştirmelerden dolayı da insanlar bunun bir yağmalama
olduğunu, bunun bir, yandaşlarını koruma olduğunu anladılar.
Bakınız, burada, hemen
somut olarak söyleyeyim: Denizli Sümerbank 7 milyon dolara özelleştirildi,
ekspertiz değeri 50 milyon dolar. Arazi, sonradan, Sami Ofer ve Mehmet
Kutman'ın ortak olduğu Global Yatırım Holding ve Pera Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığına satıldı. Ankara ikiz kuleler ortada. Maliyeti
belli, satış fiyatı belli.
Et Balık Kurumu Ankamall'un
olduğu yer bedavaya gönderildi. Et Balık Kurumu Manisa. Özelleştirme
nereden direktif alıyor bilmiyorum, ama, aldığına kesinlikle inanıyorum.
Öyle bir özelleştirme şartnamesi, öyle bir sözleşmeyle ihaleye çıkıyor
ki bu ihaleye başka birilerinin girmesi kesinlikle engelleniyor.
İlk önce bu yapılıyor.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Sipariş gibi.
HASAN ÖREN (Devamla)
- Şimdi, Et Balık Kurumuyla ilgili dosyalar hazır, bütün ilgili makamlara
da verilmiş durumda. Et Balık Kurumu organize sanayinin içerisinde
bir yer, 89 dönüm. Organize sanayi Özelleştirmeye diyor ki:
"Ben, dördüncü kısımdaki yerin metre karesini 25 dolara satıyorum.
Bu birinci kısımda. Sen üzerindeki milyonluk tesisleri al götür.
Onları güneydoğuya taşı, istediğin kimseye sat. Sadece bana arsasını
25 dolardan ver, ben alayım" diyor. Özelleştirme birilerine peşkeş
çekecek ya, Özelleştirme diyor ki: "Olmaz, ihaleye çıkacağım."
Tamam, ihaleye çıkılıyor. 2,2 milyon dolar yapılacak yer, yani, verilmiş
olan fiyatın yarı fiyatına 1,2 milyon dolara, ismini de söylemeyeyim
bakanımızın da…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Söyle söyle.
MEHMET KARTAL (Van) - Adres belli!
HASAN ÖREN (Devamla)
- İsmini de söylemeyelim, adres gerçekten belli.
…arkadaşı Özelleştirme
İdaresinden bu yeri alıyor. Alıyor da, Özelleştirme İdaresi, özeleştirme
dosyasını hazırlarken, ihale şartnamesini hazırlarken, burada
Et Balık Kurumunun devamıyla ilgili şart koşuyor. Ama, Sanayi Bakanlığı
da diyor ki: "Burada, kesinlikle Et Balık Kurumuyla ilgili organize
sanayilerde işletmenin olması mümkün değildir." Çünkü, sonradan
değiştireceğiz ya sözleşmeyi. Sözleşmede diyor ki: "Üç yıl kimseye
satamazsın, devredemezsin. Üç yıl içerisinde 2 milyon dolarlık yatırım
yapmak zorundasın." Üç yıl içerisinde tapuya şerh konuyor hiç kimseye
devredilmemesi için. Ama, Özelleştirme Yüksek Kurulu, hani Sayın
Başbakanımızdan, becerikli ve maharetli Unakıtan'dan oluşan 5 kişilik
Özelleştirme Yüksek Kurulu, bir anda, bu arkadaşımızın buradaki
arsasını başka bir firmaya satmasıyla ilgili izin veriyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, özelleştirme yapılsa idi, Anavatan Partisi, özelleştirmeyi…
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - AKP…
HASAN ÖREN (Devamla)
- …bir yağmalama, bir soyguna dönüştürmese idi 16 milyar dolarlık
özelleştirme, inanın, en az 30 milyar dolara çıkacaktı. Hani, o 1
Mart tezkeresini geçirmek için 1 milyar dolar peşin 8 milyar dolar
taksitli paraya ne kadar ihtiyaç olduğundan dolayı burada bir üstün
gayret sarf eden AKP'liler aradaki uçurumu görsünler. Yani, özelleştirme
doğru olsaydı, özelleştirme sadece AKP yandaşlarını koruma olmasaydı,
özelleştirmenin geliri en az elde edilen gelirin 2 katı olacaktı. Peki,
bu elde edilen gelir kime yarayacaktı? Elde edilen gelir bu topluma
yarayacaktı. Şimdi, o, inim inim inleyen, üzümünü satamayan, hatta,
üzümünü eylül ayında kesip ekimde, kasımda satması gerekli olan Sarıgöl'deki,
Alaşehir'deki, Kula'daki, Manisa'daki, Turgutlu'daki, Salihli'deki
arkadaşlarımız şimdi banka borçlarını ödeyemiyor. Ama, toplumun
içinde olmayan siyasetçi ve iktidar da şunu söylüyor: Üzümünüzü
şubata kadar saklayın, şubatta üzüm para edecek. Peki, tarım kredi
kooperatifleri şubata kadar bekleyecek mi? Ziraat Bankasına
olan borçları şubata kadar bekletebilecek miyiz? Hayır, icrai işlemler
devam ediyor.
Şimdi, geçen hafta Manisa'da
bir uygulama başlatıldı, bütçeye para gerekli. Bütçeye para gerekliyse
kimin sırtına binmek gerekli? Vatandaşın ya esnaf sanatkârın ya işçinin
ya emeklinin veya tarım alanında üreten insanın. Ne yaptılar? Tarımsal
sulamada borcu olanların ev elektriklerini kestiler. Bakınız, arkadaşlar,
bir şey söylüyorum, cumhuriyet tarihinde olmamış bir şey: Tarımsal
sulamada borcu olan, abonesi ayrı olan, abone numarası ayrı olan,
arazisindeki artezyenin başındaki saate borcu olan insanların,
geldiler, bu kış günü evindeki elektriği kestiler. Genel Müdüre burada
sorduğumda "Olmaz öyle şey." dedi. Manisa bölge arandığında
"Evet efendim, uygulama devam ediyor." dendi. Değerli arkadaşlarım,
esnaf ve sanatkâr zor durumda, içinden çıkılmaz bir hâl almış.
Şimdi, bir şey daha yapılıyor.
Maliye Bakanlığı, tahmin ediyorum, yukarıdan gizli emirler gönderiyor.
Esnaf ve sanatkâr beyanlarını verdiğinde, bütün vergi dairelerinde
şununla karşılaşıyor: "Bu beyan doğru değildir, bu beyanı 2 katına
çıkaracaksın, çıkarmazsan biz biliriz ne yapacağımızı."
İkincisi, 80 YTL ile 5
bin YTL arasında veya üstü olan bütün borçluların listesi çıkarılıyor,
bütün bankalara şu an dağıtılıyor. Değerli arkadaşlarım, keşke
Maliye Bakanım burada olsa da bir açıklama getirse. Bakınız, 80
YTL vergi borcundan dolayı -insanlar- Türkiye'deki bütün bankalara,
binlerce, on binlerce isim ve soyisimle bankalara gönderiliyor. Eğer,
bu Hasan Ören'in hesabına para düştüğünde hemen bunu bloke edin deniyor.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyet tarihinde insanlara bu kadar zulüm yapılmadı, cumhuriyet
tarihinde bu kadar eziyet edilmedi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören,
teşekkür için buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, kamuoyu yoklamaları ne söylerse söylesin,
1999'da iktidara gelenleri 2002 yılında kamuoyu yoklamaları onları
da biraz yukarıda gösteriyordu, ne yazık ki, o günkü siyasi partiler
yüzde 1'lere indi. Bu uygulamalarınız devam ettiği süre içerisinde…
Kesinlikle bu vatandaşın sessiz olduğuna bakmayın, bu vatandaş
sandığa geldiğinde sesini çıkarıyor. Ben inanıyorum ki, köylüsüyle,
esnafıyla, işçisiyle bütün Türkiye'de yaşayan 70 milyonun en az 67
milyonu, şu an, uygulamalarınızdan rahatsız ve inanıyorum ki, gerekli
olan cevap 2007 4 Kasımında veya ondan önce yapılması daha uygun
olacak bir erken seçimde, Adalet ve Kalkınma Partisine sandıklarda
gereken cevap verilecektir.
Önümüzdeki Kurban
Bayramı'nızı ve yılbaşını kutluyorum, hepinize saygı ve sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ören.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Ören, konuşmasında özelleştirmenin yağmalamaya dönüştüğü
ve bunun Anavatan Partisi tarafından yapıldığı anlamında bir ifade
kullandı. Partimize sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, düzeltmeme müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
Sayın Ören'i ben dinledim, anladığım kadarıyla iktidarı eleştirdi,
AK Partinin özelleştirme uygulamasını eleştirdi diye düşünüyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Konuşma sırasında herhangi bir düzeltme yapılmadığı için, dolayısıyla
bir sataşma var.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkanım, arkadaşlarım da ikaz ettiler, hemen bir düzeltme
yapmama müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Ben, iktidarın
özelleştirme uygulamasını eleştirdiğini düşünüyorum.
Buyurun Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Değerli arkadaşlarım, özelleştirmeyle ilgili özelleştirme değil,
bir yağmalama olduğunu söylediğimde "Adalet ve Kalkınma Partisi"
diyeceğime "Anavatan Partisi" demişim, düzeltiyorum,
Adalet ve Kalkınma Partisi…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ören.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; bütçe görüşmeleri üzerinde Anavatan Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, gözlerim Sayın
Agâh Kafkas'ı arıyor, ama bulamıyor, inşallah bizi dinleme şansı yakalar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Cevaba tahammülü yoktur onların.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Ve bir özelleştirme mantığının, dış politikanın burada nasıl olduğunu,
ben buradan açıklamaya çalışacağım. Sizinle nasıl farklı düşündüğümüzü,
nasıl oluştuğunu, bir, lütfen, -teker teker, biraz fikir jimnastiği,
biraz hafızalarımızı- şöyle bir hatırlayalım. 1 Mart tezkeresiyle
dış politikada neler yaşandığını, 80 milyar dolarla başlayan bir
pazarlığın 1 milyar dolara kadar indiğini ve bu 1 milyar doların
da 8,5 milyar dolara çıktığında, kredi olarak… Sayın Ali Babacan'ın
altında imzası var. Ne oldu? O 1 milyar doları da almayı beceremediniz.
Ha, yaptığımız hamallık kâr kaldı, yani, dış politika…
Peki, Avrupa politikası,
Avrupa Birliği süreci… Ne oldu? Donduruldu. 8 tane başlığın tekrar
açılması konusunda, 1'e indirgendi. Ne oldu, bu mu başarı, bununla
mı övüneceksiniz? Siz, herhâlde, teslimiyeti mutluluk kabul ediyorsunuz.
Doğru, o da bir mantık. Teslim olursanız, her şeye "evet" derseniz,
bir günü kotarır ve mutluluğu yakalarsınız. Geriye?.. Tarih ne yazacak?
AK Partili yılları nasıl anacak bu toplum? Şurada, çok az kaldı. Hepsinin
bilincindeyiz. Gerek dış politikada -ekonomik kurallar dahi, kanunlar
dahi- Avrupa, daha doğrusu, bugün, IMF'in dayattığı şekilde kanunlar
çıkarmıyor musunuz burada? Gelin, açıklayın "hayır" deyin
bakayım. Sayın Kemal Derviş döneminden kalma ekonomik politikalar,
aynen, harfi harfine uygulanıyor. Hadi, bir sapmanız olduğunu söyleyin.
Seçim dönemine giriyoruz. 2007 yılında, kısmen, toplumun bir derece
rahatlaması gereken dönem de dâhil olmak üzere, IMF'e verdiğiniz
tek bir talimat var: "Asla seçim yılı olmayacaktır." Diğer
türlü yapanları ise popülist düşünce olarak algılıyorsunuz. Türkiye'nin
sorunlarını dile getirmek ne zaman popülizm oldu? Ne zamandan beri,
Türkiye'nin sorunlarını çözmek popülizm politikasıyla eş değer
anlaşıldı? Bu, sadece, AK Partinin günah çıkarması, başka bir şey
değil. Türkiye'nin bunca sorunları varken, işçisinin, köylüsünün,
memurunun -diğer konuşmacılar altını çizdi- sizin kulaklarınız
tıkalı, gözleriniz de kapalı. Yani, halk tabiriyle "gören
kör" dediğimiz bir tablo var.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Bakar kör…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Görüp de algılamıyorsunuz bu sorunları. Çünkü, sizin, öyle, ne bir
derdiniz var, ne kaygınız. Kanunlar burada tartışılmadan geçilsin.
Niye on güne sıkıştırıyorsunuz dediğimizde, ee, ne yapalım?.. Kamuoyu,
bu hassasiyet içerisinde, vereceğimiz rakamlarla, içeri boş, altı
boş olan rakamlarla kamuoyu aldanır diye düşünüyorsunuz. En büyük
yanılgı burada başlar.
Bu toplumun dış politikasında,
yıllardır, cumhuriyet hükûmetleri, onurlu duruşuyla, ülkenin çıkarları
konusunda... Biraz önce arkadaşlarımız, yine, Sayın İsmet İnönü'nün
vefatı dolayısıyla rahmetle andılar, gerçekten rahmetle anıyoruz.
O yılların koşullarında dahi ülkenin menfaatleri korunurken, bugün,
teslimiyeti memnuniyet olarak algılayan bir AKP iradesi...
Tartışmadan, bilmeden,
sığındınız tek nokta var: "Bilmiyoruz, bu yüzden vicdanımız rahat"
diyorsunuz. Ama, ülkenin menfaatlerine geldiğimiz zaman, birer
birer, hep kaybolup yok olmaya gidiyor.
Dış politikada, Avrupa
Birliği konusunda, geçen yılı bayram ilan ederken, ama bu yılı... Biraz
da milliyetçilik duygularıyla, böbürlene böbürlene, Sayın Başbakanın
çizdiği bir nokta var: Kaybedeceğimiz bir şey yok. Kimler kaybetmez?
Ben tekrar soru soruyorum. Almamış insanlar, bu birliktelikten asla,
en ufak bir menfaati ve çıkarı olmayan düşüncenin karşılığında kaybedeceği
bir şey yoktur, almamış ki kaybetsin. Tek taraflı, yıllardır Avrupa
Birliği süreciyle ilgili tek taraflı bir verme mantığıyla, memnun
olacağınızı zannediyorsunuz. Efendim ne olur? Yeri gelir rest çekeriz,
Avrupa Birliğine de, hayır, biz, bundan sonra verecek bir kuruş, ne
bir tavizimiz var deyip kamuoyuna, biraz tafra, biraz da iç politikaya
dönük malzeme anlayışıyla, asıl şovu sizler yaparsınız. Ama, kamuoyu
bunları yemiyor. Avrupa Birliği süreci, zaten, kendi başına, kendi
iç sorunlarıyla boğuşup kalmakta ve Avrupa Birliğine karşı verdiğiniz
bunca tavizin karşılığında elde ettiğiniz, maalesef -Sayın Başbakanın
da biraz itirafı- maalesef...
Dış politika diyorsunuz.
Ben buradan yine Agâh Kafkas'a sormak istiyorum: Sayın Ali Babacan'ın
Danimarka'da karşılaştığı muameleyi hatırlar mısınız, saatlerce
gümrük kapılarında beklerken... Bize, dışarıdan gelen bir bürokrat
veya bir devlet adamı geldiğinde tüm trafik altüst olurken, VIP salonunda
ağırlarken, Sayın Ali Babacan'ın uyguladığı muameleyi bir hatırlayın
şöyle. Ne oldu? Bu mu dış politikada övüneceğiniz noktalar? Aslında,
sizin de içiniz kanıyor, içiniz sızlıyor, ama, kamuoyuyla paylaşmaktan
çok, bire bir özel sohbetlerde paylaşıyorsunuz, bir derece, öyle,
günah çıkartıyorsunuz.
Kısaca, dış politika
deyince, Avrupa ve IMF de dâhil olmak üzere, tamamıyla… Yine, Sayın
Cüneyt Zapsu'nun söylemlerini hatırlayalım biraz. Sayın Başbakanı,
Amerika Birleşik Devletleri'ne, özellikle "kullanın kullanabildiğiniz"
kavramı… Ben, bir vatandaş olarak "kullanın" kelimesini
içime sindiremem, hiç kimsenin de beni kullanmasına izin vermem. Yüreğim
yettiği müddetçe, varlığım yettiği müddetçe direnişimi gösteririm.
Siz ne yaptınız dış politikada, söyler misiniz? Cüneyt Zapsu'yla ilgili
ne tasarrufta bulundunuz? O sıradan bir şahıs mı? MYK yöneticiniz.
Söyler misiniz?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Güçleri yetmez, yapamazlar! Ona dokunamazlar!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Güçleriniz yetmez tabii ki. Çünkü, siz, meşruiyeti, maalesef ülkemde
değil, dışarıdan arıyorsunuz ve bu doğrultuda, gerek IMF'in gerekse
Amerika'nın ve gerekse Avrupa Birliği süreciyle ilgili, bölgesel
güç olması gereken bir Türkiye… Ama, sadece, yaptığınız tek şey var,
burada altını tekrar tekrar çiziyorum, sadece bir görev eri olarak,
emir eri olarak, verilen her talimata "emredersiniz" demekten
başka yaptığınız bir şey yok. Ha, bunu yargılamak, sorgulamak sizin
sorununuz değil, ama, ben, ülkem adına, bir milletvekili olarak bunu
sorgulamak benim temel görevim. Kamuoyuyla paylaşıyorum, sizlerle
değil.
Zaten, bütçe görüşmesi,
bir ülkenin temel, en önemli görevi olması gerekirken, tartışmaya
ihtiyaç dahi... Şuradan, 20 kişi parmakla saysan bulamazsınız. Sayın
bakanın bir tanesi, sadece iç prosedür uysun, sadece prosedür uysun,
komisyon yerinde mi, bakan yerinde mi, o kadar. Onun dışında, hiçbir
şey tartışılmıyor bu ülkede. Tartışmamakta ısrar ediyorsunuz,
ama, bu ülkeyi saf zannediyorsunuz. Bu ülkenin sağduyusu, bu milletin
sağduyusu, her alanda tepkisini gösterecektir. En önemlisi de seçimdir.
Geçmişin iktidarlarından ders aldığınızı zannediyorduk, ama, görüyoruz
ki, sizin ayaklarınız da yere basmıyor.
Kamuoyunda tartışılan
bir şey vardır, kimlik ve kişilik açısından, biraz da toplumun
"ne oldum delisi" der gibi, tek başınıza iktidarınıza güveniyorsunuz
ve bu kamuoyu, yaşanılan bunca acıyı ve sıkıntıyı gördüğünde unutmayacaktır,
yani, AK Partili kayıp yıllarını asla unutmayacak ve kamuoyuna,
zaten, çıktığınızda söyleyecek çok, dört tane rakamdan öteye gitmeyen,
işte gayri millî hasılayı 5 bin dolara çıkardık. Burada, milletvekili
arkadaşlar arasında yüzde 30'u kredi kartzede, yüzde 30'u! Düşünün,
diğer kamuoyunun durumunu.
Yaklaşık 12 milyona
yakın yeşil kart bağımlısı. Yeşil kart nedir arkadaşlar söyler misiniz? Yeşil kart kimlere verilir?
Bu toplumda sefaletin resmî belgesi. Başka var mı? Bu ülkede, mağduriyete,
hepimiz saygı duyarız, ama, bu sürekli yeşil kartın artan sayısını
göz önünde bulundurduğumuzda, ülkenin yaşadığı sıkıntılar apaçık
ortada. Ne verebildik yeşil kartlılara söyler misiniz? Ne verdiğinizi
zannediyorsunuz? Sosyal devlet gereği, bu topluma, sosyal güvenlik
de dâhil olmak üzere, vermeniz gereken, insanca yaşaması gereken
bir unsuru, olguyu sürdürebilir hâle getirdiniz. Sürekli, bu toplumu,
iaşeye bağımlı kitleler hâline getirdiniz ve sürekli de artan bir
sayıyla.
Önümüzdeki süreç bir
Kurban Bayramı ve yeni yıl. Ama Kurban Bayramı dahi bayram tadında geçmiyor.
Toplumun kendisi kurban olmuş, değil ki, toplumun kurban kesecek takati
kalmadı. Ha, buna rağmen, yine de, inancı gereği, borç edecek, harç
edecek yine kurbanını kesecek, el âleme, namerde muhtaç görünmemek
için, çünkü, benim toplumum onurlu. Ama, buna karşın, temel göstergeler,
sizin rakamlarınız. Bu rakamlar ifade edilirken de, bunlara dahi
kulağınızı tıkıyorsunuz. Yaşanan bunca sıkıntıyı görmezlikten
gelip, ama, biraz önce de söyledim… Çok uluslu bir firmanın sorunu olsa
"hayhay hemen çözeriz; Cargill mi, emredersiniz; Motorola mı,
emredersiniz." IMF ne istiyorsa, "emredersiniz." Başka…
O zaman, biz de diyoruz ki, bu ülkenin sorunlarıyla, size verilen
bunca yetkiyi ve size verilen bunca sorumluluğu yerine getiremediniz.
Yani, kısaca, beceremediniz. Ama, bunu, zaman zaman sayın bakanlar
itiraf ediyor. Mazeret üretmek gerekirse her vesileyle "ya ne
yapalım, bunca yılın, ülkenin sorunlarını biz mi çözeceğiz?"
Arkadaşlar, beş yıl
geçti. Beş yıl boyunca iktidar olduğunuzu unuttunuz. Halkın önüne
sadece…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler,
lütfen, toparlar mısınız, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Halkın önünde, sadece
mazeretlerinizi paylaşacaksınız.
Bir sonraki konuşmamda
bir konuya daha değineceğim: Çiftçi sorunları ve narenciye ürünlerinin
sorunları ve bu ülkenin, o kitlelerinin ıstıraplarını sizlerle
paylaşacağım. Aslında, benim burada vereceğim tek mesajım vardır,
halkıma, halkımın sağduyusuna, yüreğine, vicdanına, beynine. Çünkü,
sizin, en ufak, bu konuda, dinlemeye ve çözme gibi bir sorumluluk
hissetmediğinizden dolayı, çözme gibi bir şansınız olmadığından.
Artık, kalmadı da, süreniz de kalmadı.
Bir sonraki konuşmamda
tekrar buluşmak dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Zülfü Demirbağ, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 28'inci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmamın başında, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Halkın dört gözle dinliyor Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sen sekiz göz, iki kulakla dinle o zaman.
Değerli milletvekilleri,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 28'inci maddesi,
muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlarla ilgili olup
21/7/1953 tarih, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında
Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve muhasebe
kayıtlarında bulunan devlet alacaklarından, tutarı 15 yeni Türk
lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat masraflarının
asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması hâlinde, bu tutarların
muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına, genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler
yetkili kılınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yirmi yedi saat süren bütçe maratonunun sonu
yaklaşırken, bir iki noktayı vurguladıktan sonra konuşmamı noktalamak
istiyorum.
Önceki dönemlere,
yapılan bütçelere bakılacak olunursa, özellikle seçim öncesi hazırlanan
bütçeler, tamamen popülist politikalara dayalı seçim bütçeleri
olma özelliği taşırken, AK Parti Hükûmetleri döneminde ise 2007 yılı
sonunda genel seçimler yapılacak olmasına rağmen, bütçe disiplininden
uzaklaşılmadan ve taviz verilmeden, ekonomik gerçekler göz önünde
bulundurularak, 2007 yılı bütçesi hazırlanmıştır.
Kayda değer gördüğüm
bir diğer husus da bugüne kadar hep siyasi bir malzeme olarak kullanılan
ve istismar edilen, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün
"Köylü, milletin efendisidir." sözü ilk kez manasına uygun
bir şekilde, Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla uygulamaya konulan
KÖYDES projesiyle hayata geçirilmek suretiyle milletin efendisi
olan köylü layık olduğu yere taşınmıştır. Zira, efendiliğin ölçüsü
eğitimi, yolu, suyu, elektriği, telefonu, kanalizasyonu ile yaşam
altyapısının hazırlanmış olmasıdır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kaç köye elektrik götürdünüz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Ben sana buradan, köyleri tek tek sayacak hâlim yok. Sadece
Elâzığ'da…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kaç köye elektrik götürdünüz?
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Oraya çıkanın bilmesi lazım, afaki konuşamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen…
Sayın Arıtman…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Medeniyetse kaç köye elektrik gitti?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Ben, bu kürsüden, sizinle muhatap olmak istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kaç köye elektrik gitti? Kaç köye telefon götürdünüz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sizi muhatap almak istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Medeniyetse kaç köye elektrik gitti?
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
böyle bir soru sorma hakkınız var mı? Lütfen…
Sayın Demirbağ, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sözlerime son verirken, milletimizin yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nı
ve yeni yılını en içten dileklerimle kutlar, 2007 yılı bütçesinin,
ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileğimle milletimizin
şahsında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Demirbağ.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29'uncu maddeyi okutuyorum:
Tahsil edilmeyecek
alacaklar
MADDE 29- (1) 23/5/2000
tarihli ve 4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine İlişkin Kanun ile
1/1/2001 tarihinde tasfiye edilen Kamu Ortaklığı Fonunun tasfiye
tarihinden önce, Fon adına sağlanmış devirli dış proje kredileri
ve Hazinece üstlenilen Hazine garantili dış krediler ile yurt içi
borçlarından doğan vadesi geçmiş anapara, faiz, masraf ve gecikme
zammından oluşan 4749 sayılı Kanun kapsamındaki Hazine alacakları
bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla terkin edilmiştir. Bu konuya
ilişkin işlemleri, ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı Kanun hükümlerine göre vazife malulü kabul edilip
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Kanun veya 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Kanun hükümleri uyarınca vazife malullüğü aylığı bağlananlardan;
Sandık Sağlık Kurulu tarafından daha sonra malul olmadıklarına
dair karar alınması nedeniyle vazife malullüğü ve emekliye sevk
onayı iptal edilerek 1/9/2006 ila 31/12/2006 tarihleri arasında göreve
başlatılanlara veya aynı kapsamda ve tarihler arasında vazife malullüğü
aylıkları iptal edilerek bu aylıkları emekli veya adi malullük aylığına
dönüştürülenlere;
a) 5434 sayılı Kanun
ve 3713 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenmiş olan emeklilik ikramiyesi
tutarları,
b) 5434 sayılı Kanunun
ek 79 uncu maddesine göre yapılan ödemeler ile aynı Kanunun geçici
139 uncu maddesine göre ödenen muayene ve tedavi giderleri,
c) 2330 sayılı Kanun
hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat tutarları,
için borç çıkarılmaz,
çıkarılmış borçlar terkin edilir. Ancak, (a) bendi kapsamında ödenen
emeklilik ikramiyesi tutarları, 5434 sayılı Kanunun 89 uncu maddesi
hükümlerine göre sonradan ödenecek emeklilik ikramiyesi tutarlarından
mahsup edilir. Sonradan ödenecek emeklilik ikramiyesi tutarlarının
önceden ödenen emeklilik ikramiyesi tutarlarından az olması halinde
ise fazla tutar geri alınmaz. Bu fıkra kapsamına girenlerden, 2985
sayılı Toplu Konut Kanununun ek 2 nci maddesine göre faizsiz konut
kredisi verilenler, faizsiz konut kredisi hakkından aynı esas ve
usullerle yararlandırılmaya devam ettirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler.
Sayın Deveciler, süreniz
on dakikadır, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Şahsım adına da vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Biliyorum
Sayın Deveciler. Anavatan Partisi Grubunun da söz talebi var. Daha
sonra vereceğim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
"Tahsil edilemeyecek alacaklar" başlıklı 29'uncu madde hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
evvel, bir saat evvel, AKP Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın sözlerine
değinmeden geçemiyorum. Çünkü, Balıkesirliler olarak içimiz yanıyor,
yüreğimiz yanıyor, çok dertliyiz. Çünkü, Fahrettin Poyraz dedi ki:
"Özelleştirmelerde usulsüzlükler yok. Biz, her şeyi açık ve şeffaf
olarak yaptık, hiçbir itiraz yok." Ben, Türkiye'deki tüm özelleştirmelere
girmek istemiyorum, usulsüzlükler diz boyu. Onları, vatandaşlarıma
havale ediyorum, ama, kendi ilimde yapılan özelleştirmeye de girmeden
geçmek istemiyorum.
Şimdi, bakınız, her
şey açık ve şeffaf olabilir, ama, siz, bir ihaleyi, önceden, girecek
olan şahıslara, firmalara göre şartnameyi ayarlarsanız, tabii ki
başkaları giremez ve bir tane firma girer ve o firma da o ihaleyi
alır. Şimdi, adaletli mi sayın arkadaşlarım? AKP'lilere de, CHP'lilere
de, Anavatan Partili milletvekillerine de soruyorum: Balıkesir'in
dev kuruluşu, 750 kişinin çalıştığı bir kuruluş, SEKA Kâğıt Fabrikası,
can damarı. Bu fabrika 2 bin dönüm araziye kurulmuş bir fabrika, çalışır
vaziyette. Türkiye'nin, tek gazete kâğıdı imal eden fabrikası. 750
kişi çalışıyor, 42 tane iş makinesi var, 190 tane sosyal konut var
içerisinde, lojman olarak kullanılan. Çalışır fabrika. Depoları,
ful olarak fuel-oil dolu ve ihalesi yapılıyor ve açık ve net olarak yapılıyor
ihalesi Fahrettin Poyraz'ın dediği gibi ve kimse girmiyor -Türkiye'de
başka kimse yok- Albayraklar şirketi giriyor, bu ihaleyi kaç paraya
alıyor biliyor musunuz: 1,1 milyon dolar, 1,5 trilyon liraya. Çukurambar'da
-Sayın Orman Bakanımızın da orada yaptığı inşaatlar, artık, bilemiyorum
veyahut girmiş olduğu şeyler var, AK Parti milletvekillerinin, belki
bizim arkadaşlarımız da vardır- oradaki gecekonducudan alınan
araziler 1,5 trilyon liraya alınmış. Gecekonducu 1,5 trilyon liraya
araziyi satıyor, biz, 2 bin dönüm arazinin üzerinde bulunan, 190 tane
konutu olan, 42 tane iş makinesi olan, çalışır durumdaki fabrikayı
1,5 trilyon liraya satıyoruz ve alan firma, üç ay sonra, bunun içindeki
hurdalarını 1,3 milyon dolara satıyor, 1 trilyon 750 milyar liraya.
Yani, işe başlamadan 250 milyar lirayı cebine koyuyor ve tüm fabrika
bedavaya geliyor, 190 tane konut var. 2 bin dönüm araziyi, 1 milyon
liradan metresini satsanız -ki, 1 milyon liradan dağ başındaki tarlayı
alamazsınız- 2 trilyon yapar arkadaşlar. Yapmayın, gözünüzü seveyim!
Nerede bu adaletli
bir özelleştirme? Soruyorum sizlere, doğru bir özelleştirme mi? Tabii
ki, Balıkesirliler olarak yüreğimiz yanıyor, yanacak da.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Niye girmediniz?
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Arkadaşım, ne demek niye girmediniz? Siz, firmaya göre
hazırlarsanız sözleşmeyi, kim girer ya?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Nedir, özelliği neymiş?
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Firmanın şartnamesi, ihale şartnamesini Albayraklara
göre hazırlarsanız, bir ev fiyatına verirsiniz. Hâlâ savunuyorsunuz,
ayıp ya!
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Yargı bozdu…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Yargı bozdu, evet, yargı bozdu, ama, geri iade etmiyor
Hükûmetiniz, yargı kararını uygulamıyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Öyle şey olur mu?
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - O zaman, Maliye Bakanına sorarsınız, öyle şey oluyor
mu olmuyor mu diye? Zaten yargı kararını uygulasan, trilyonlarca
lira tazminat isteyecek. İçindekileri sattığı bir kenara, trilyonlarca
lira tazminat isteyecek arkadaşlar. Önce, Maliye Bakanı, özelleştirmeden
sorumlu Maliye Bakanı -Sayın Bakan burada yok- lütfen yargı kararını
uygulasın, Balıkesir'in malını Balıkesirlilere teslim etsin. Bunu
bilmenizi istiyorum.
Konuya geçiyorum.
"Tahsil edilemeyecek alacaklar" başlıklı 29'uncu madde hakkında…
Maddeye, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen ikinci bent ilke olarak
doğru iken, bu bendin, sadece, 5434 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesinin
yetersiz olacağını söylemiştik. Nitekim, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında
benzer durumların olabileceği ve SSK'lılarla Bağ-Kur'luların da bu
kapsama dâhil edilmesi gerektiği, tarafımızdan Plan Bütçe Komisyonunda
dile getirilmişti. Buna mukabil, önümüze gelen metinde, bu çelişkinin
giderilmediği görülmektedir. Mamafih, bu şekilde, Hükûmet, arkası
olmayan toplum kesimlerine farklı davranışlar göstermekte mahir
olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Bir yandan IMF'nin sözünden
çıkmayacaksınız ve sosyal güvenlikle ilgili yasayı öyle bir yazacaksınız
ki, içindeki eşitsizlikler ve hukuka aykırılıklar nedeniyle, Anayasa
Mahkemesine iptallerden başka yol bırakmayacaksınız. Diğer yandan,
diyeceksiniz ki: "Bazıları oturdukları fil dişi kulelerden
durumu doğru göremiyor." Sonra da, ikaz edilmenize rağmen, sosyal
güvenlik kurumlarına tabi olanlar arasında ayrıma neden olduğu
izlenimini veren metinler getireceksiniz önümüze.
Maddenin birinci bendiyse,
artık, var olmayan bir fon olan Kamu Ortaklığı Fonu'nun Hazine Müsteşarlığına
olan 1,7 milyar YTL borcunun terkinini içermektedir. Tabii ki, var olmayan
bir tüzel kişilikten artık bu borcun tahsili mümkün olmadığı için,
Hazine tarafından, söz konusu miktarın terkini gerekmektedir. Bununla
birlikte, bu ve benzeri yaklaşımlar, AKP İktidarına çok uygundur,
çünkü, gelir toplamak için, alın teriyle çalışanların canını çıkartırken
ve cumhuriyet döneminde yapılmış yatırımları bir bir elden çıkartırken,
mayıs ve haziran aylarında yaşanan mini kriz sonucunda milyarlarca
doların kaybedilmesine ve artan faizler yoluyla, zorla elde edilen
bu gelirlerin zaman içinde kaybedilmesine imkân sağlamak her iktidara
nasip olmayacak bir uygulamadır.
Sayın milletvekilleri,
olayları doğru algılayamamak herkesi yanlışlıklara sürükler. Uluslararası
konjonktür nedeniyle ülkemize gelen likidite fazlasını kendi politikalarına
bağlamanın rehavetini yaşarken Hükûmet, bu yılın mayıs ve haziran
aylarında bir uyarı aldı. Neydi bu uyarı? Bu uyarı, aslında, Hükûmetin
uyguladığı politikalar nedeniyle değil, dış şartların olumlu olması
nedeniyle yüksek cari işlemler açıklarının finanse edilmekte olduğu
uyarısıydı. Bu uyarı, dikkat edilmezse bir anda Türk ekonomisinin
ayağının kayacağı uyarısıydı. Bu uyarıya kulak asıldı mı? Cari işlemler
açığının kırdığı rekor dikkate alındığında, kulak asılmadığı görülmektedir.
Merkez Bankası, yatırım
pozisyonuna, sadece, yabancı yatırımcılar elindeki hisse senetlerinin
stokları açısından bakıldığında, 2006 yılının ilk çeyreğinde 37,2
milyar dolar olan bu stok rakamın, yaşanan dalgalanma sonrasında,
2006 yılının ikinci çeyreğinde 26,3 milyar dolara gerilediği görülmektedir.
Bakın, bir yandan açıkları kapatmak için varlıklarımızın tamamını
satarak iktidarınız sonlanana kadar 16,4 milyar dolarlık özelleştirme
yapmayı amaçlıyorsunuz, yabancılara sattığınız gayrimenkul satışlarıyla
brüt 3 milyar dolar tahsil ediyorsunuz, bankacılık kesimini yabancı
şirketlere peşkeş çekiyorsunuz, diğer yandan ülkeye yatırım yapan
yatırımcının uluslararası yatırım pozisyonunda -verdiğim rakamlardan
da görüldüğü gibi- bir çırpıda 10,9 milyar doların ülkeden çıkartılmasına
neden oluyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
AKP İktidarı, bir yandan varlıklarımızı satarken, aynı anda, gelen
yatırımcının bir çırpıda çıkmasına neden olurken faizler bakın ne
hâle geldi: O dalgalanmaya kadar düşme eğiliminde olan Merkez Bankası
gecelik borç alma faiz oranları, yaşanan dalgalanma sonucu
13,25'ten, önce yüzde 15'e, sonra da yüzde 17,5'e çıkarılmıştır.
Peki, ikinci el piyasa
faiz oranları nedir? Bu faiz oranları da, yüzde 21 -hazine bonosu
faizleri gibi- düzeyinde, inmemektedir daha aşağıya. Bu nominal
oran, yüzde 4 düzeyindeki 2007 enflasyon hedefi göz önüne alındığında,
yüzde 16,3 gibi yüksek bir reel faiz oranına tekabül etmektedir. Peki,
bunun sonucu ne olmaktadır? Bunun sonucu, 204,9 milyar YTL'lik 2007
yılı bütçe harcamalarındaki faiz harcamasının 52,9 milyar YTL olmasıdır.
Nedir bu artış? Yapacağınız faiz ödemesindeki öngördüğümüz artış,
2006 faiz ödeme tahmin rakamlarına göre yüzde 14,5'tur. Nedir enflasyon
hedefiniz? Yüzde 4. Şimdi, bu, faiz harcamalarında reel bir artış
mıdır değil midir? Aslında, bu, bir artış değil, bu bir büyük sıçramadır.
Faiz ödemelerinde
görülen bu reel artış kime yaramaktadır? Esnafa mı, emekliye mi,
memura mı, çiftçiye mi, kime yarıyor? Tabii ki, elinde parası olana
ve yabancı yatırımcıya yarıyor. Peki, dar gelirliye ne düşüyor? Dar
gelirliye de tabii ki, bu faizi ödeyecek olan gelirleri yaratmak,
bu yaratılan gelirlere yardımcı olmak, yani, bütçeye konulan vergiyi
ödemek kalıyor. Nasıl mı? Dünkü oturumda da, Maliye Bakanlığı bütçesinde
de söyledim. Gelirlere ilişkin söylediğim gibi, gelirler vergisini,
dolaylı vergileri ödeyecek olan yoksul halk kesimlerinin vergi yükünü
artırarak -hem de bu artış öyle küçümsenmeyecek bir yük de yüklememektedir
bu kesimler üzerine- vergi gelirindeki artış oranı yüzde 14,9'dur.
Sayın Maliye Bakanı,
konuşmalarında, vergi yükünü artırmadıklarını, aksine azalttıklarını
ifade etmektedir. Şöyle bakalım: Gayrisafi millî hasılaya oran yüzde
24,5'tan yüzde 25 düzeyine çıkmaktadır. 2007 yılı bütçesinde, dolaylı
vergilerde, Sayın Bakan ne kadar itiraz ederse etsin, kendi deyimiyle
"babalar gibi" dolaylı vergiler artmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen toplarlar mısınız, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Sayın Başbakan kendi iktidarları döneminde ücretlerde
artışlar yaşandığını sık sık ifade etmektedir. Oysa, gerçek oldukça
farklıdır. Net ele geçen ücretlerdeki gelişmeler baktığımızda, kamu
işçisinin reel ücret endeksinin, 2002 yılında 89,2 iken, 2005 yılında
yüzde 95'e, özel sektör işçi ücretlerinin, aynı dönemde 94,3'ten
97,7'ye ve memur maaşlarının da 110,8'den 115,7 düzeyine çıktığı görülmektedir.
Bu, reel, net ele geçen endeks değerlerindeki artışlar 3,4 puanla
5,8 puan arasındadır. Her ne kadar, bir artış varmış gibi görünse de,
durum pek öyle değildir. 1998 yılı sonundan 1999 yılının sonuna kadar,
yani bir yılda, kamu işçisinin reel kazanç endeks değeri 30,7; özel
kesim işçisininki 12,3 ve memur maaşındaki ise 5,3 puan artış göstermişti.
Yani, AKP Hükûmeti, sadece,
bütçede dar gelirliyi ve ücretliyi sindirmiyor, sadece, bütçede
onların sırtından kaynak sağlamıyor, aynı zamanda ücretlinin gelirini
de tehdit etmektedir. Ama, tabii, buna şaşmamak lazım, çünkü, hızlı
bir globalleşmeci olan AKP Hükûmeti, Türkiye'de teknoloji üreterek
rekabet yaratamayınca, 1980'lerde olduğu gibi, ücretlerde de bunu
yapmaya çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Şahsı adına konuşması vardı Sayın Başkan.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Devam edecek miyiz şahısları adına?
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
şahsınız adına sonra vereceğim. Anavatan Partisi Grubunun söz talebi
var.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; bütçe görüşmelerinde, Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biraz önce, tabii,
Sayın Agâh Kafkas gene yok, bir laf attı, çekti gitti. Anavatanın özelleştirme
politikasıyla, vizyonuyla, iddiasıyla, AKP'nin iddiasının bir olmadığını
herkes bilmeli. Rahmetli Özal döneminde yapılan özelleştirme süreci
içerisindeki yaratılan istihdam, yaratılan katma değer ve yaratılan
bunca hizmetler varken, icraatlar varken, kendinizi kıyaslamanız,
bilemiyorum, pes doğrusu!
Sizler, sadece, özelleştirme
mantığı içerisinde, siparişlere yanıt vermek, yani, siparişlere
uygun bir şekilde, özelleştirme adı altında da mülkiyet ve imtiyaz
sattınız, mülkiyet ve imtiyaz.
Özelleştirmenin temel
mantığı, tekrar hatırlatmak lazım, bu ülkede katma değer üretmek,
istihdam yaratmak, yatırım yaratmak ve icraat yapmak. Ama, AKP İktidarında,
altını çizelim, yaklaşık, özelleştirme mağduru kaç bin insanın işten
çıkartıldığını Sayın Çalışma Bakanımız burada paylaşırsa sevinirim.
4/C kapsamı içerisine giren ve sadece maaş alan kaç bin tane özelleştirme
mağduru var, gelin paylaşın.
Peki, ben, size bir örnek
daha vereceğim: Adana Tekel Sigara Fabrikası ve Malatya Tekel Sigara
Fabrikalarının konumu. Bugün, "biz üretmek istiyoruz" diyor,
siz ne yapıyorsunuz? Hayır, üretmeyin, biz, sizi, sadece telematik
kart abonesi yapar, size aylık maaşınızı veririz diyorlar. İşçiyse
diyor ki: "Ben, alın terimi istiyorum, bu ülke adına katma değer
üretmek istiyorum." Ama, sizin yaptığınız tek şey, hayır arkadaş,
orası özelleşmeyecek, orası kapatılacak ve gerektiğinde ise biz
gereğini yaparız.
Peki, sormak istiyorum
size: Bu konuda, Adana Tekel işçilerinin yaklaşık bir yıl boyunca
verdiği mücadeleyi hatırlayın, Sayın Başbakan da söz verdi,
"sizi çalıştıracağız" dedi. İki ay çalıştırdınız, iki ay
sonra tekrar kaderiyle baş başa bıraktınız.
Peki, üretim, üretim…
Herhâlde, kulağınıza pek hoş gelmiyor. Tüketim daha kolay. Çünkü, nedir
tüketimin karşılığı? Her şeyin bir bedeli var, bir faturası var. Karşılığı
belli; bu kadar özelleştirme adı altında sattığınız mülkiyetin karşılığı
yaklaşık 30 milyar dolar. Peki, 200 milyar dolar olan iç ve dış borcun
totalini ne yaptınız? 370, yani 400 milyar dolara çıkardınız. İşte,
beceriniz bu! Anavatanla aradaki farkınız o. Bu yüzden, özelleştirmeyi
ağzınıza alırken sözün nereye gideceğini iyi düşünmenizi tavsiye
ederim.
İkincisi, bu ülkede,
IMF'le ve gerekse dış politika konusundaki süreci belirledik. Peki,
ben size bir örnek daha vereceğim. Türkiye'de binlerce mağdur olduğundan,
hangi birisinden bahsetmenin kavgasını veriyorum.
Narenciye üreticilerinin
sorunları: Üç yıl boyunca ne yaptınız? Sürekli mağdur, sürekli açlık
ve sefalete doğru giden kaderiyle baş başa bıraktınız. Sayın Tarım
Bakanı buradan açıklıyor, diyor ki: "Efendim, ne yapalım, kaliteli
mal üretmiyorlar." Peki, Sayın Bakana sormak lazım: Sizin göreviniz
ne? Bir Alata Çiftliğimiz var Mersin'de; narenciye üreticileri
dâhil olmak üzere, araştırma-geliştirme enstitüsü, onu da turizm adı
altında birilerine yine peşkeş çekeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu! Bu yüzden, Alata Çiftliği konusundaki…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Kapatılmayacak…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Sayın Vekilim, buraya gelir de, Komisyon Başkanı olarak aydınlatırsanız,
kapatılmayacak…
VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Sordunuz, size kapatılmayacağını söyledim.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- …işlev ve fonksiyonel anlamda daha iyi hizmet edecek, kurumsal hizmetini
yapacak, seviniriz, ama, niyetiniz o. Adına da belli kılıflar: Turizm!
Bugün, yeşil alanın ve verimli tarım topraklarının nasıl rant uğruna
peşkeş çekildiğini maalesef yaşıyoruz. Biz de diyoruz ki, Adana Tekel…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kayısı…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Evet, kayısı… Kayısıda dün söz vermişti değil mi Sayın Malatya Milletvekilim?
Sayın Başbakan söz verdi arkadaşlar, ben vermedim. Söz ağızdan çıkar.
Bu kadar net olarak bir şey söylüyorum. Bu topluma sahip çıkın, verdiğiniz
sözü de tutun. Ama, tutma gibi de bir derdiniz yok.
İkincisi, bugün, narenciye
üreticilerinin sorunları… Evet, Sayın Vekilim, narenciyeler dallarında
kaldı, toplayamıyorlar. Ne gibi çözüm önerileriniz var, söyler misiniz?
Tarımda katma değer üretecek endüstriyel alanlarda bir tane yatırımınız
yok. Konuştuğunuz duble yollar, övündüğünüz noktalar. Duble yolların
nasıl köstebek yuvası gibi, bu ülkede nasıl her geçen gün trafik kazalarının
arttığını hep beraber görüyoruz. Yani, pes doğrusu hakikaten! Yaptığınız
yatırımın astarının yüzünden nasıl pahalıya çıktığını görüyoruz.
Yaptığınız o duble yollar, otoban maliyetini geçti, otoban maliyetini;
keşke otoban yapabilseydiniz ve hâlâ yollar köstebek… Geçiyorsanız
üzerinden, havadan geçmiyorsanız şayet, gördüğünüz şey ortada. Bu
yüzden, dört buçuk yıl boyunca yaptığınız hizmetin adı… Maalesef,
karneniz zayıf. Bunu halkın sağduyusu çok iyi algılıyor. Halkım, bu
konuda rahmetli Özal'lı yılların özlemi içerisinde, farkındayız. Biz,
mirasyedi davranmayacağız. Bugünkü Anavatan yapısıyla, küresel
dünyayla ve bölgemizle beraber, iddiası ve vizyonu olan, başta Sayın
Genel Başkan Erkan Mumcu'yla birlikte kurduğumuz yeniden bir Anavatanla
birlikte, bu ülkenin sorunlarını çözmek için varız ve halkım da bugün
Anavatanın farkında, gerek özelleştirme ve gerekse dış politika
da dâhil olmak üzere.
Bugün liderler tartıya
çıkacak. Ben buradan kamuoyuna sesleniyorum: Lütfen, tüm liderleri
dinlesin, lütfen; beyniyle, yüreğiyle ve vicdanıyla karar versin. Ama,
burada, Sayın Başbakana da bir… Burada, ben, hep yıllardır, Meclis
kürsülerinde, bütçe görüşmelerinde tüm liderler nezaket kuralları
içerisinde dinlenir; ama, Sayın Başbakan, Erkan Mumcu'yu dinleme nezaketini
maalesef gösteremiyor. Herhâlde yüreği yetmiyor. Biz de diyoruz ki…
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Sandıktan çıkmadığı için.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Bugün, o sandıktan çıkmadı dediğiniz, bu süreçte sizin davanıza
katkıda bulunan Sayın Genel Başkanım, bu halka bir öz eleştirisini
de yapmıştır. Ama, sizlerden farkı vardı ki, sizlerle uyum sorunu içerisinde,
sıkıntılı hisseti, kendi tavrını aldı.
Biz de diyoruz ki, bugün,
evet, ben halkıma sesleniyorum: Bugün tüm liderler, bu bütçe görüşmeleri
maratonundan sonra liderleri tartıya çıkaracak ve hepsine puan
verecek, vermesini de istiyorum. Hepsini kıyaslasın, tartsın;
ama, aynı birimle tartsın, sadece duygularıyla değil. İnanın, halkım
tartacak, sağduyu tartacak, vicdanlar tartacak.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sizin lideri hiç çekmez be.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Vallahi bilemiyorum, o zaman bu halkın takdiri, tercihi ve bu süreçte
nasıl tavır alacağını çok net olarak göreceğiz.
Son yıl bütçesi... Tabii
ki, bu ülkenin AKP'den kurtuluşu için geriye sayım başladı. Cumhurbaşkanından
sonra, tabii ki, Cumhurbaşkanlığı konusundaki yaratılan sıkıntı
ne olur bilemem ama, temennim, bu ülke kaostan değil, hoşgörüden, sevgiden,
kardeşlikten, barıştan yana tavır alır.
Tek başınıza iktidar
olmanıza rağmen, bakın, Cumhurbaşkanlığı konusunda dahi bu ülkenin
vicdanları, beyinleri rahat değil. Gelin, yüreklice karar alın. Varın
"Biz cumhurbaşkanı adayıyız." deyin.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Biz çok rahatız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Ama, aslında biz Anavatan olarak ne dedik: Halka güvenin, halkın
sağduyusuna güvenin. Gelin, Cumhurbaşkanını halk seçsin. Kimden
kaçıyorsunuz? Altı ay sonra gene gideceksiniz bu halkın iradesine.
Halk sizi barajın dibine koyarsa ne diyeceksiniz?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Halk seçsini daha önce niye yapmadınız?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- İşte mesele orada. Geçmişin olumsuzluğunu siz kendinize referans
mı alırsınız? Biz öz eleştirimizi her alanda yapıyoruz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - İçinizde Anavatanlı yok ki.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Gelin, bu halkın arasında özür dilemesini de bilin, halkın da sağduyusuna
güvenin. Ama, ifade ettiğimiz gibi, böyle bir kaygı ve niyet olmadığına
göre, halkın… Tabii, zaten cumhurbaşkanlığı kavramı halkın kavgası
değil ki. Halkım sadece cebini, halkım evdeki mutfağı, halkım evinin
huzurunu, halkım canını düşünüyor.
Can ve mal güvenliği. Her geçen artan
bir suç oranı var. Sayın Nimet Çubukçu buradayken sevindim. Sokakta
yaşayan çocukların sorunlarını onunla paylaşacaktım; ama, gitti
maalesef. Her geçen gün sokakta artan çocuk sayısı. O çocuklar bizim,
onlar kanayan yaramız. Ve her geçen gün cinsel istismar da dâhil olmak
üzere, sokakta yaşamak ve çalışmak zorunda bırakılan, sömürülen
o çocuklarımız. Ne yaptınız ha, söyler misiniz? O dağılan ailelerimiz,
dağılan umutlarımız ne oldu? Sadece, karneniz, ifade ettiğim gibi,
bu kısır döngü hâline dönüşüp sürekli olumsuzluk her geçen gün arttı.
Yani, nereden nereye, sizin ifadenizle!
Bu ülke, inanıyorum
ki, geçmişinde halktan kopuk yaşayıp, hep kamuoyu yoklamalarıyla
farklı platformda, zeminlerde algılanan siyasi partilere verdiği
dersi size de verecektir. Bunun farkına varın. Şurada ülkem adına
olumlu atacağınız adımlarda yanınızdayız ve size minnettarlık duyacağız.
Ama, öyle bir niyetinizin olmadığını çok iyi biliyoruz.
Bu doğrultuda, yakın
bir tarihimizdeki, gerek önümüzdeki hafta içerisinde Kurban Bayramı
ve gerekse yeni yılın bu ülke için bir umut yılı, ülkemin yılı olmasını
diliyorum ve inanıyorum ki, bu hayaller Anavatanla daha güzel olacaktır.
Ama, AKP'li kayıp yılları, bu ülkemizde unutulmayacak, tarihe bir
kara delik olarak, ki, bir bir not edilecek ve o sokağın içerisine
sizler gittiğinizde, inanıyorum ki, yaşadığınız -yüreğinizle
baş başa, vicdanınızla baş başa kaldığınızda, inanıyorum, evde de
geceleri rahat uyuyamıyorsunuz- yaşanan sıkıntıları sizler de
algılıyorsunuz…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Veciz bir konuşmaydı(!)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…ve halkımın umutları
ve yarınları için atacağınız her adımı minnettarla, şükranla anacağız.
Ama, şu ana kadar -koskoca dört buçuk yılı- maalesef, bu konuda, bu somut
bir adım konusunda atamadınız.
Yine Sayın Bakanım,
burada, bu sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortasıyla ilgili, kamuoyunu
ve vicdanını rahatlatırsa… Çünkü, ciddi anlamda, reform dediniz,
reform, ben, demedim. Biz size, buradaki aksayan yönleri teker teker,
gerek Meclis kürsüsünde kanunlar üzerinde konuşurken ve gerekse
kamuoyuna açıkladığımız basın açıklamasıyla hepsini paylaştık. Maalesef,
haklı çıktık. Çünkü, görünen köy kılavuz istemiyordu. Yargının,
Anayasa'nın bu ülkede var olduğunu göz ardı ettiniz. İnatla,
"biz yaparız" dediniz. Ama, bu ülkede kurumlar var, bu ülkede
Anayasa var ve bunun doğrultusunda…
Üstelik de tek başınıza
Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa istinaden, bunu başaramadınız
ve sözlerim bitiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, az önce yapmış olduğum konuşmamda, emeğiyle
geçinenlerle ilgili durumlarını izah etmiştim. Ama, Sayın Başbakan,
her platformda söylemiş olduğu sözleriyle, durumlarında düzelme
olduğunu açık ve net olarak söylemektedir. Ben de bunların durumlarını
ifade ettim.
Peki, durum, ücretle,
maaşla çalışanda böyle de çiftçi yönünden farklı mı? Olaya, tarıma
ve çiftçiye aktarılan kaynaklar açısından baktığımızda, bu durumun
pek farklı olmadığı, hatta, daha da kötü olduğu görülmektedir. Tarımın
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı büyük bir hızla gerilemektedir.
2003 yılında yüzde 12,4 olan bu oran 2005 yılında yüzde 11,4 seviyesine
gerilemiş ve 2007 yılı sonunda da yüzde 10,6 seviyesine düşmüş olacaktır.
Tarımdaki destekleme
ödemelerinde durum nedir diye bakarsak, 2007 bütçesiyle ilgili,
şunları görmekteyiz: 2006 gerçekleşme tahminlerinde tarımsal destekleme
ödemeleri 5 milyar YTL iken, 2007 yılı için bütçeye konan tarımsal
destekleme miktarı 5,250 milyon YTL'dir. Halkın vergilerini artırmada
şahin olan iktidar tarımsal destekleme ödemelerini, sadece, geçen
yıla göre yüzde 5 artırmıştır. Burada, doğrudan gelir desteğindeki
2,8 milyar YTL'den 1,9 milyar YTL'ye düşüş dikkat çekicidir. Daha da
dikkat edilmesi gereken bir husus, 2007 bütçesinde tarımsal destekleme
ödemeleri için ayrılan toplam kaynak 5,250 milyon YTL iken faiz harcamaları
için öngörülen rakam ise 52,900 milyon YTL'dir. Yani, rantiyeye verdiğiniz
paranın ancak onda 1'ini çiftçiye veriyorsunuz, bir de ondan sonra,
üreticiye destek olmakla övünüyorsunuz. Gerçek bu iken hâlen
"üretime öncelik veriyoruz, rantiyeyi bitiriyoruz" demek
tek kelimeyle kötü bir şaka olması gerekir.
Şimdi bakınız, 2007
yılı bütçesinde faiz ödemenin, rantiye ödemelerinin bütçe içerisindeki
payı yüzde 26 ile en büyük rakam. Yine, bu da yüzde 26'ya tekabül ediyor,
5 trilyon 250 milyar lira. Yani, Sayın Başbakanın ve Tarım Bakanının
övündüğü "cumhuriyet tarihinde en fazla tarımsal desteklemeleri
bu bütçede ayırıyoruz" dediği bütçede 5,250 trilyon lira bütçe
rakamlarının sadece yüzde 2,5'una tekabül etmektedir. Yani rantiyeye
ayırdığınız payın tamamen ve tamamen yüzde 10'unu ancak Türk çiftçisine
ayırıyorsunuz. Bu da hayırlı olsun. Çiftçi, gerekeni ilk seçimlerinde
sandıkta size gösterecektir.
Gücü dar gelirliye
yeten ve geliri onlardan toplarken bu kesimlere pek de bir kaynak aktarmayı
düşünmeyen AKP İktidarı, yabancılar ve rantla geçinen kesimler
karşısında el pençe divan durmaktadır.
Mayıs, haziran aylarında
bir mini kriz yaşandı ve stopajlar yabancılar için sıfırlandı, Türk
vatandaşları için indirildi. Topraklarımız, limanlarımız ve şehirlerimiz,
hukuki prosedürler göz ardı edilerek yangından mal kaçırılıyormuş
gibi yabancılara verilmeye çalışılıyor.
Sağlık sisteminin sorunlarını
çözmek yerine, gerekirse yabancı doktor getirilme projeleri konuşulmakta.
Teknolojik açıdan rekabet
gücü sağlanmadığı için, zaten ücretlerin düşük tutulması yoluyla
rekabet edilmeye çalışılırken, bir yandan da kaçak işçilerin, Türk
emekçisinin ekmeğinin elinden alınmasına da AKP İktidarı tarafından
göz yumulmaktadır.
Türk finans sistemi
yabancılaştırılmaktadır.
Sayın Milletvekilleri,
AKP Hükûmetinin, bu denli kendi insanına ve kendi değerlerine yabancılaşma
isteğini neyle izah etmek mümkündür acaba? Tüm bu yabancılaşma esnasında
Türk insanının işsizliği azalmazken, 2002-2005 yılları arasında ortalama
yüzde 7,5 civarında büyüyen ekonomiye karşı her 4 kişiden 1'i yoksulluk
tanımı içine girmektedir. Tüm bunlara rağmen, 2002 yılında 2.662 dolar
olan, dolar cinsinden kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla 2006 yılı
sonunda 5.349 dolara çıkması ve bizim de buna inanmamız bekleniyor.
Yani, bize deniyor ki: Hiçbir şey bu denli iyiye gitmezken, kişi başına
gelir yüzde 100,9 oranında bir artış göstermektedir söz konusu dönemde,
ama olaya 1998 yılı fiyatlarıyla YTL cinsinden baktığımızda,
2002-2006 dönemi için gördüğümüz artışın yüzde 24,5 ile sınırlı olduğunu
pekâlâ görmekteyiz. Yazık ki, başarı olarak kamuoyuyla paylaşılan
pek çok şey, aynen dolar cinsinden kişi başına düşen gelir örneğinde
olduğu gibi, hesap oyunlarından ibaret olduğu açık ve net olarak görülmektedir.
AKP İktidarı, Türkiye'nin
yükümlülüklerini artırmaktadır. 2006 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla
ülkenin kamu ve özel sektör iç ve dış borçları toplamı 360 milyar doları
aşmıştır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki yabancı portföy
yatırımları da eklendiğinde bu tutar 390 milyar dolara ulaşmaktadır.
Bu şartlar altında, iktidar tarafından söylenilenlerin aksine,
ülkemizin ciddi bir borç yükümlülüğü altına sokulduğu ve bu kapsamdaki
yükümlülüklerin dört seneden az bir zamanda toplam…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - AKP İktidarı döneminde iç ve dış borçlar toplamı dört seneden
az bir zamanda 165 milyar dolar arttığı daha iyi görülmektedir. Bazı
arkadaşlar, çıkıyor: Borcumuz yok, işte, yok efendim, bilmem kaç ton
altın varmış… Bu gerçekleri görün arkadaşlar. İnsanların gözlerinin
içine baka baka burada insanları yanıltmayınız. Tam tamına 165
milyar dolar AKP Hükûmeti döneminde iç ve dış borçları, Türkiye'nin
artmıştır. Siz, bugüne kadar, dört yıldan beri bu ülkeyi borcu borç alarak,
faizleri borç alarak ödemeye çalıştınız. 165 milyar dolar, Türkiye
Cumhuriyeti'ne borç yaptınız.
Sayın milletvekilleri,
ekonomi politikalarında IMF onaylı ve icazetli çözümlerin neden
olmaya başladığı sorunları aşacak refleks ve beceriyi geliştiremeyen
AKP İktidarı, artık, iktidardaki son bütçesini bugün, artık son nihayetiyle
yapmış bulunmaktasınız. Artık bundan sonra bütçe mütçe yok. Bu Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları, bu ülkenin bütçesini artık sizlere
bir daha teslim etmeyecektir. Bu da ilk yapılan ara seçimlerde görülecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bundan evvelki dönemdeki partiler gibi siz de tarihî
mevta olacaksınız.
AKP artık son bütçesini
yapıyor. Mızrak o kadar büyüdü ki, artık çuvala girmemektedir. Zaten,
yakında, çuval da yama tutmaz bir hâle gelecektir. İşte, o zaman, hem
IMF hem de AKP İktidarını yolcu etmek, başta Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına… Ve bu görevi de Cumhuriyet Halk Partisi yapacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Cemal Uysal, Ordu Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2007 yılı bütçesinin
29'uncu maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Siyasi ve ekonomik
bakımdan istikrarın sağlanmadığı hiçbir ortamda, bunu sağlamayan
hiçbir hükûmetin başarılı olması mümkün değildir. AK Parti Hükûmetlerinden
önce kurulan üçlü koalisyon Hükûmeti döneminde, maalesef, Türkiye'nin
bütün kaynakları tüketildiği, ekonomi büyük bir istikrarsızlığa
götürüldüğü, siyasi istikrar sağlanamadığı için halkımız üçlü
koalisyonu, MHP'yi, DSP'yi ve Anavatan Partisini Meclisten sildi. Sadece
onu değil, Doğru Yol Partisini de Meclisten sildi. Fakat, ne hayrettir
ki, bugün, bakıyorum, bu Meclis kürsüsünde, bu Mecliste Doğru Yol
Partisi ve ANAP'ın temsilcileri var. Ya nasıl oluyor? Bilemiyorum.
ANAP mıdır? O da belli değil. Anavatan Partisinin üzerinde Anavatan
vardı, siz Anavatan'ı sildiniz, şimdi sinek uçuruyorsunuz üzerinde.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Şimdi açıklayacağız, paylaşacağız.
CEMAL UYSAL (Devamla)
- Sinek uçuruyorsunuz. Anavatan Partisi bir grup kurmamış, yalan
üretim merkezi kurmuş, tam bir yalan üretim merkezisiniz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Sayın Başkan, müdahale eder misiniz, yalancılıkla itham ediyor.
CEMAL UYSAL (Devamla)
- Gerçekten de çok değerli milletvekilleri, siyasi istikrarı, halkımız,
2 Kasım 2002 seçimlerinde sandıkta sağladı; Türkiye'yi batıran bu
partileri, maalesef, bir daha gelmeyecek şekilde Meclisten sildi;
şimdi kayıt dışı kaldılar ve şimdi kayıt dışı muhalefet yapıyorlar.
Çok değerli milletvekilleri,
halkımızın sandıkta sağladığı siyasi istikrarı, AK Parti, ekonomik
istikrarı sağlamak suretiyle pekiştirdi ve Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Koalisyon hükûmetleri
döneminde enflasyon yükseldi, faizler yükseldi, döviz fiyatı yükseldi,
ekonomi istikrarsızlığa girdi, büyüme düştü, ülke riski arttı. AK
Partinin iktidara gelmiş olduğu şu dördüncü yılda, büyüme şahlandı,
enflasyon düştü, faizler düştü, Türkiye'nin bütün kaynakları çok
rasyonel bir şekilde kullanıldı ve koalisyon hükûmetleri döneminde
Türkiye'nin yerli şirketleri, yabancılara kelepir fiyatına satıldı
değerli arkadaşlarım, kelepir fiyatına satıldı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- TÜPRAŞ'ın Ofer'e satıldığı gibi!
CEMAL UYSAL (Devamla)
- Ama, bugün, dördüncü yılda, Türkiye'nin taşı toprağı âdeta altın
oldu. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük merkezlerinde bulunan büyük
iş merkezlerinin önünde, arsaların önünde, bankaların önünde yabancılar
kuyruk oluşturdular, 100 milyon dolar maliyeti olan iş hanlarını
300 milyon dolara, üçlü koalisyon Hükûmeti zamanında 1 milyar dolar
bile değer biçilmeyen bankalar 15 milyar dolar değere yükseldi ve
tabii, Türkiye ekonomisi ayaklarının üzerinde durdu ve düşük enflasyon
ve yüksek büyümeyle, Türkiye, gerçekten de çok büyük bir ivme kazandı,
dünyada itibar sahibi oldu, Türkiye'ye akın akın yabancı sermaye geliyor.
En ufak bir risk görülse, en ufak bir tehlike görülse yabancı sermaye
bu ülkeye gelmez.
Çok değerli arkadaşlarım,
burada, tabii, zamanım çok dar olduğu için bahsedemeyeceğim, ama
reel faizden bahsediliyor. 2002'de yüzde 13,7'ydi reel faiz, giren
sermaye 8 milyar dolardı. Bugün reel faiz onun yarısı kadar düşmüş
olmasına rağmen, 58 milyar dolar Türkiye'ye sermaye girdi. Demek
ki, reel faizle ilgili değil bu. Bu, güven ve istikrarla ilgili.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Daha zamanınız vardı…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Uysal.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Partimizin kurumsal…
BAŞKAN - Heyecanlanmayın Sayın Sarıbaş,
buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hayır, göresiniz
diye söylüyorum.
BAŞKAN - Biliyorum Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Partimizin
kurumsal kimliğini, yalan üretim merkezi olarak ifade etti. Sataşma vardır, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun.
Üç dakikalık süre veriyorum.
III. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Ordu Milletvekili
Cemal Uysal'ın, konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; biraz önce kürsüde
konuşan Hatip, Anavatan Partisinin kurumsal kimliğine iftira atarak
bir söylemde bulundu.
Ben, şunu söylemek istiyorum:
Anavatan Partisinde yalancılığı öğrenenler, Anavatan Partisinde
yalancılığı öğrenip genel müdürlük yapanlar, bürokrat olanlar,
şimdi, AK Partide milletvekili. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Anavatan Partisinde, eğer yalancı ürettiyse, eğer yalancı
üretiyorsa Anavatan Partisi, biraz önce konuşan arkadaş Anavatan
Partisinin bürokrat yaptığı arkadaştır, yalanı ürettiği için oraya
gitti.
CEMAL UYSAL (Ordu) -
O zaman Özal vardı, sen yoktun, Özal vardı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Dokundu mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Anavatan Partisinden bahsediyorum.
BAŞKAN - Sayın Uysal,
lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisinde,
Anavatan Partisinin bürokrat yaptığı, genel müdür yaptığı, müsteşar
yaptığı, bakan yaptığı, milletvekili yaptığı ve bugün bakanlık yapanlar
dışarı bir çıksınlar bakalım, AK Parti diye bir parti kalıyor mu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bu iş böyle… Besle kargayı oysun gözünü!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bakın, söylediğiniz sözü bileceksiniz. Söylediğiniz sözü bileceksiniz.
Anavatan Partisi olmasaydı, sizi kimse Türkiye'de bürokrat yapamazdı.
Anavatan Partisi...
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Senin çuval mı geçirdiler başına da ayrıldın?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Oturarak konuş bak, oturarak konuş.
BAŞKAN - Sayın Uysal,
lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Anavatan Partisine bu garezi yapmaya hiç hakkın yok, sana yakıştıramadım!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Besle kargayı oysun gözünü!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bir başka millî görüşçü arkadaş söyleseydi saygı duyardım ama, Cemal
Bey size yakıştıramadım!
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ama, o da millî görüşçü olmuş artık.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarıbaş.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236,3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270, 1271) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.
Şimdi, biz her sene,
Diyanet İşlerine, bütçelerle önemli sayıda kadro veriyoruz. Benim
merak ettiğim şey şudur: Diyanet İşleri, örneğin 2006 yılında aldığı
kadronun ne kadarını kullanmıştır? Ayrıca, Diyanetten diğer kurum
ve kuruluşlara ne kadarlık bir naklen atama olmuştur? Sorumun birinci
bölümü budur.
İkinci bölüm millî eğitimle
ilgili olarak, ülkenin birçok yerinde olduğunu zannettiğim ve Adana'da
bilhassa bildiğim bir konu var. İlköğretim okullarına millî eğitim
müdürlüklerince, bir nevi: Kardeşim, başınızın çaresine bakın. Veliden
mi alırsınız, başkasından mı alırsınız, ama bir şekilde bu yakacak
ve diğer sıkıntılarınızı gideriniz deniyor. Mesela, benim ilgilendiğim
bir okul -gerekirse Sayın Bakana adını da vereceğim- Adana'nın merkezinde,
çok önemli bir okul olduğu hâlde, hiçbir ödenek yok, bahçesi rezalet,
içerisi rezalet. İnanır mısınız, bu binanın ikinci katının tuvaleti...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sağ, teşekkür
ediyorum.
Sayın Türkmen, buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, biraz önce AKP Grubu adına konuşan Cemal Uysal Bey Ordu
Milletvekilidir. Fındık bölgesindeki felaketi yaşayan, görmesi
gereken birisidir. Sayın Cemal Uysal burada konuşurken, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bir milletvekili midir, yoksa başka bir...
BAŞKAN - Sayın Türkmen...
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
bir sayın milletvekilinin konuşmasına cevap vermeyeceksiniz, soru
soracaksınız, lütfen, buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Ben sorumu soruyorum.
Karadeniz Bölgesi'nde
böyle bir felaket yaşarken, kendisi herhâlde hiç Ordu'ya gitmemiştir.
Ben, şimdi Sayın Bakana
soruyorum: Böylesine felaket içinden gelen bir bölgede, esnafın
yüzünün gülmesi, insanların geleceğe bakmış olması ne derece doğrudur?
Ordu'daki, Karadeniz'deki tüm fındık üreticisi olan esnafımız -ki,
Sayın Bakanı yakından ilgilendiriyor- şu anda tüm kepenkleri kapatmış
durumdadır. TMO'nun almış olduğu fındıktan dolayı herhangi bir artış
olduğu takdirde, bu fakir fukaranın parasını vermek için Hükûmet
herhangi bir gayret sarf edecek midir?
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Benim soru talebim yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün, Sayın Maliye Bakanı,
Türkiye'deki dolaylı vergilerin oranını söylerken, ilk defa yeni
bir hesaplama yoluyla dolaylı vergilerin oranını söyledi. Bu yeni
hesaplama metodunda da, sosyal güvenlik primlerinin düşülerek dolaylı
vergilerin yüzde 50'ler seviyesinde olduğunu ifade ettiler. Sayın
Bakanım, siz de bu görüşe katılıyor musunuz? Türkiye'deki dolaylı
vergilerin oranı söylendiği gibi yüzde 70 midir yoksa yüzde 51 midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
soru soran arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Tabii, bunlar genel
mahiyette, pek maddeyle de irtibatını kuramadım açıkçası.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yazılı cevap verin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Yazılı cevap verelim, evet.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ben, bir sonraki madde için...
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aslanoğlu. Biliyorsunuz ki madde okunduktan sonra girmeniz gerekir.
Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, şu anda
mevcut olduğu gibi, önümüzdeki sene daha da zorlaşacağına inanıyoruz.
İlaçların bir kısmı verilmiyor şu anda hastalarımıza, mesela kalp
hastalarına, şeker hastalarına, kolesterol hastalarına, kanser
hastalarına birçok ilaçların verilmediğini görüyoruz.
Önümüzdeki dönem devam
edecek mi etmeyecek mi? O nedenle öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, raporlu veyahut
da kronik hastalığı olan vatandaşlarımızın ilaçlarının temininde
büyük bir titizlik gösteriyoruz, özellikle şeker, kanser hastalıkları,
kalp hastalıkları konusunda. Belki çok cüzi olarak sıkıntılar yaşansa
bile, şu anda ilgili kurumlarımız bu konuda elden gelen gayreti
gösteriyorlar.
Bildiğiniz gibi,
Hükûmet olarak ilaç konusunda çok büyük açılım yaptık. Vatandaşlarımızın
hepsine eşit bir şekilde serbest eczanelerden ilaç almaları yolu
açılmıştır. Bu konudaki politikamız önümüzdeki dönemde de devam
edecek.
Ancak, izninizle, değerli
Genel Kurulla şunu paylaşmak istiyorum: Toplam sağlık harcamalarımız
içerisinde ilaç harcamalarımızın payı gün geçtikçe artmaktadır. Aslında,
bu, sağlıklı bir yapı değil. Yüzde 40, yüzde 45'lere varmaktadır ilaç
harcamaları toplam sağlık harcamalarında. Burada tıp dünyasından
değerli arkadaşlarım var. Bu oranın yüzde 20-25 olduğunu onlar benden
daha iyi biliyorlar. Dolayısıyla, bu konuda daha bilinçli bir tüketim
metodunu toplumumuzla paylaşmaya ihtiyacımız var. Netice itibarıyla,
bunların çoğu yurt dışından gelen ilaçlar.
Bir de, ilaç tüketim
profili de maalesef Türkiye'de çok çarpık. Yani, birinci sırada büyük
ağrı kesiciler, antibiyotikler ilk sırada geliyor bizim ilaç tüketimimizde.
Bu profilin de değişmesi lazım. Yani, bu tür ilaçların belki, namludaki
son kurşun gibi, en son verilecek olması lazım. Onun için, önümüzdeki
günlerde bu yanlış, çarpık tüketim profilinin de değişmesi için kurumlar
olarak bir çalışma içerisinde olacağız. Zaten bu çalışmayı yapıyoruz
ve daha da yoğunlaştıracağız.
Teşekkür ederim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Sayın Bakan, ben alamıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Özyurt…
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Üniversite hastanelerinin
alacakları verilmediği hâlde, üniversiteden alacak olan şeylerde
çok şahin gibi davranılıyor. Acaba, bu konuda bir bilgileri var mı?
Bir açıklama yaparlarsa sevineceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyurt.
Sayın Gülçiçek…
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul)
- Teşekkürler Sayın Başkanım. Ben de Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Yurt dışında yaşayan
yurttaşlarımız borçlanarak emekli olmaları durumunda, özellikle
Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı arasında farklı uygulamalar vardır. Bu
son dönemlerde, özellikle Bağ-Kur'un emeklileri, ev kadınları, aslında
çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu yeni uygulamayla SSK, Bağ-Kur ve
Emekli Sandığının birleşmesi durumunda bu soruna bir çözüm getirecek
misiniz?
Teşekkürler Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gülçiçek.
Sayın Değerli…
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)
- Teşekkürler Sayın Başkan. Vasıtanızla, Sayın Bakana benim de bir
sorum olacak.
Malulen rapor alıp
emekli olan vatandaşlar, biliyorsunuz, Bakanlığınız tarafından
kurulan heyette ayrıca heyet raporları inceleniyor. Bu heyet raporları
yıllar süren hastalar var. Bunu bir an önce, acaba, buna bir çözüm bulup,
tek bir komisyon değil de, bu komisyonu çoğaltıp, bunu hızlandırma
imkânı var mıdır? Gerçekten, bu konuyla ilgili olarak, vatandaş çok
mağdur ve sık şikâyetler oluşmaktadır. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız
var mı yok mu, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Değerli.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
En son sorudan başlayayım.
Yeni yasamızda, 1
Ocakta yürürlüğe girmesini öngördüğümüz, ama, ertelemek zorunda
kaldığımız yeni Sosyal Güvenlik Yasamızda, bu konudaki çalışan
komisyonların sayısını arttırdık, yani, yeni, birden fazla, incelemeye
yetkili komisyon kurulması öngörüldü. Şu anda da, pratikte takviye
etmek suretiyle, buradaki yığılmayı bir an önce giderip, vatandaşlarımızın
mağduriyetini önlemek için çalışıyoruz.
Diğer bir konu, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın borçlanmasına ilişkin, özellikle
yurt dışındaki ev hanımlarının borçlanmasına ilişkin konudur. Doğrudur,
bu konuda Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur farklı standartlarda Türkiye'ye
kesin dönüş şartını aramaktadır. Yeni yasamızda, orada ona da bir
standart getirmiştik, ama, 1 Temmuza kadar yine kurumlarımızın bu
farklı standardı devam edecek. Gerçi, arkadaşlarımız ortak bir genelge
için çalışıyorlar. Şu anda onların durumu ne oldu? Şu anda yine eski
hâle avdet etti durum, yani, eski mevzuatlarında borçlanma statüleri
neyse, aynı şekilde, en azından yeni yasanın yürürlüğüne kadar o
standartları ve uygulamayı devam ettireceğiz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet, bir de üniversitelerle
ilgili bir soru vardı. Cuma günü itibarıyla üniversitelerimize
toplam 87 trilyon liralık bir ödeme yaptık. Üniversitelerimizin
alacaklarının ödenmesi konusunda da büyük bir titizlik içerisinde
olduğumuzu ifade edebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesine
(2) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Hamit
Taşcı İsmail Bilen
Bursa Ordu Manisa
Nusret Bayraktar Rıtvan Köybaşı
İstanbul Nevşehir
"(3) Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Kanunun ek 77 nci ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Kanunun 21 inci
maddesi hükümleri uyarınca vazife malullüğü aylığı ödenenlerden,
kurumlarınca görevde olan emsallerinin almakta olduğu aylık tutarlarının
hatalı bildirilmesi nedeniyle kendilerine veya dul ve yetimlerine
istihkaklarından fazla ödeme yapılanlara; bu fazla ödeme nedeniyle
1/1/2007 tarihinden önceki dönem için borç çıkarılmaz, aynı dönem
için çıkarılmış borçlar tahsil edilmez ve 1/1/2006 tarihinden sonra
tahsil edilmiş tutarlar, bir yıl içinde talepleri halinde ilgililere
faizsiz olarak iade edilir."
"4) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı,
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı,
2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı sosyal
güvenlik kanunlarından herhangi biri kapsamında sağlık yardımı
alması gerekirken, aynı dönemde diğer bir sosyal güvenlik kanunu
kapsamında hak etmediği hâlde sağlık yardımı almış kişilerden, yersiz
olarak sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik kurumu tarafından
tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa bu nedenle ilgililerin
açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde, tahsil edilmez. Bu borçlara
ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden sosyal güvenlik kurumlarınca
da vazgeçilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğünce, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında
sakatlanan veya yaralananların kendilerine, vefat edenlerin
dul-yetimlerine, ilgililerin görevde olan emsallerinin almakta
oldukları görev aylıkları, vazife malullüğü aylığı olarak ödenmektedir.
Ancak, ilgililerin görevde olan emsallerine
ait görev aylıklarının Kurumlarınca hatalı bildirilmesi nedeniyle
bazı kişilere hatalı ödeme yapıldığı tespit edilmiş ve hatalı ödenen
tutarların tahsili gerekmiştir.
Eklenmesi öngörülen
(3) numaralı fıkrayla; ilgililerin kusuru olmaksızın yapılan hatalı
ödemelerin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Eklenmesi öngörülen
(4) numaralı fıkrada ise; aslen sağlık yardımı alması gereken sosyal
güvenlik kurumu veya kanunu yerine, diğer bir sosyal güvenlik kurumu
veya kanunu kapsamında sağlık yardımı alanlar için çıkarılan borçların;
ilgililerin sebepsiz zenginleşmesine veya ayrıca kamu zararına
yol açılmadığı, daha çok yetersiz bilgilenmeye dayandığı dikkate
alınarak tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.40
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekili,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 30'uncu
maddesini okutuyorum:
Kısmen veya tamamen
uygulanmayacak hükümler
MADDE 30- (1) a) 2547
sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci
maddelerinin özel gelir ve özel ödenek uygulaması ile devrine ilişkin
hükümleri ve 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin yedinci fıkrası,
b) 12/3/1982 tarihli
ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci
fıkrası,
c) 2828 sayılı Kanunun
31 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,
ç) 5018 sayılı Kanunun
42 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (g) bendi,
d) 21/4/2005 tarihli
ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesi,
2007 yılında uygulanmaz.
(2) 22/12/2005 tarihli
ve 5436 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki
"31/12/2006 tarihine" ibaresi "ilgili idarelerin talebi
ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine 31/12/2007 tarihine"
şeklinde uygulanır.
(3) 5/4/1983 tarihli
ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre cep telefonu faturalı abonelerinin
(ön ödemeli cep telefonu aboneleri hariç olmak üzere) ödemek zorunda
oldukları ruhsatname ve yıllık kullanım ücretleri, 2007 yılında
işletmecinin sistemine abone olunan ay itibarıyla geriye kalan
aylar için yıl sonuna kadar eşit taksitlere bölünerek alınır.
(4) 8/6/1949 tarihli
ve 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilenlerden
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan maddeleri
dahil 5434 sayılı Kanuna göre vazife veya harp malulü sayılması
gerekenlerin ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından görevlendirilen
ve görevlendirildiği tarihte sigortalı olmayan kişilerden 5510
sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan maddeleri dahil 5434 sayılı
Kanuna göre harp malulü sayılması gerekenlerin; kendileri ile
bunların dul ve yetimlerine bağlanacak aylıklar hakkında 2007 yılından
önceki hükümlerin uygulanmasına devam olunur.
(5) 5434 sayılı Kanunun
ek 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun 47 nci
maddesinin ikinci fıkrasında sayılanlara ve bunların dul ve yetimlerine,
2007 yılında, ilgili kanunları ve 5510 sayılı Kanun çerçevesinde
bağlanacak gelir ve/veya aylıkları toplamının, emsallerinin 5434
sayılı Kanunun ek 77 nci maddesine göre yükseltilerek hak kazandıkları
aylıklardan düşük olması halinde, aradaki fark ayrıca ödenir.
(6) 5434 sayılı Kanunun
ek 79 uncu maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesi; "Bu yardımlar
yılda bir kez olmak üzere Eylül ayında toptan ödenir, okullarına ilk
defa kayıt yaptırma veya kayıt uzatma işlemleri ilgili mevzuatı
gereğince zorunlu olarak Eylül ayından sonra tamamlananların eğitim
ve öğretim yardımları da aynı eğitim ve öğretim yılı içinde başvurmaları
kaydıyla ve ilgili eğitim öğretim yılının Eylül ayında geçerli
olan memur aylık katsayısı dikkate alınarak başvurularını izleyen
ay içinde ödenir." şeklinde uygulanır.
(7) 24/2/1968 tarihli
ve 1005 sayılı Kanun, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Kanun, 28/2/1982
tarihli ve 2629 sayılı Kanun, 11/10/1983 tarihli ve 2913 sayılı Kanun,
28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Kanun, 28/5/1986 tarihli ve 3292 sayılı
Kanun, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Kanun ile yılı bütçe kanunlarına
ekli cetveller kapsamına giren kişilere ve diğer kanunlarda yapılan
atıflar sebebiyle 2330 sayılı Kanun esas alınarak ilgililerine
ödenmesi gereken aylık, tazminat ve yardım işlemleri hakkında,
5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan maddeleri dahil 5434
sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanmasına 2007 yılında
da devam edilir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinde sayılanların
aylık ve/veya gelir işlemleriyle ilgili olarak bu fıkra hükmü uygulanmaz.
(8) 1/7/1976 tarihli
ve 2022 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"bir sağlık kurulunca" ibaresi "sağlık kurullarınca"
şeklinde uygulanır.
(9) 16/5/2006 tarihli
ve 5502 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesi, "Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan Kurumca belirlenecek
en fazla beş kişiye ödenecek ücret, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4 üncü maddesinin (B) bendine göre istihdam edilenlerin sözleşme
ücreti tavanının beş katını, diğer beş kişiye dört katını, geri kalanlara
ise iki buçuk katını geçemez ve bunlara bu fıkrada belirtilen ücret
dışında herhangi bir ödeme yapılamaz." şeklinde uygulanır.
(10) 5510 sayılı Kanunun;
a) 16 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan "üçte biri" ibaresi "onda biri"
olarak,
b) 68 inci maddesinin
ikinci fıkrasının son cümlesi "Birinci fıkranın (a) bendi gereği
belirlenen katılım payını; birinci basamak sağlık hizmet sunucularında
yapılan muayenelerde almamaya ya da daha düşük tutarlarda belirlemeye
veya tekrar birinci fıkranın (a) bendi için belirlenen tutara getirmeye,
ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmet sunucularında yapılan muayenelerde
ise önceki basamaklardan sevkli olarak başvurulup başvurulmadığı
dikkate alınmak suretiyle yarısına kadar indirmeye veya beş katına
kadar artırmaya, gerektiğinde bu tutarları kanuni tutarlarına
getirmeye veya indirmeye Kurum yetkilidir." şeklinde,
c) 80 inci maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi ile aynı maddenin ikinci fıkrası;
"c) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tâbi sigortalılara;
bulunulan kadro veya pozisyon itibarıyla ilgili mevzuatına göre
kamu idarelerince döner sermaye katkı payı, ek ders ücreti, fazla
çalışma veya mesai ücreti, teşvik primi, prim, her türlü ikramiye,
ek tazminat, avukatlık vekalet ücreti, ek ödeme gibi değişik adlar
altında yapılan her türlü ödemeler toplamının en yüksek Devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) %200'ünü aşan kısmı prime esas kazanca
tâbi tutulmaz. Bu bent gereğince prime esas kazanç dışında kalan tutarlar,
ödemenin yapıldığı ayın dışındaki ayların prime esas kazancına
ilave edilmez. Bir başka kadro ya da görevin ödeme unsurları esas
alınmak suretiyle aylık veya ücret ödenenlerin sigorta primine
esas kazançlarının tespitinde, esas alınan kadro veya görev açısından
kısmen veya tamamen prime esas kazanca dahil edilmeyen tutarlar,
bunlar açısından da prime esas kazanca dahil edilmez."
"4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalıların, yönetim,
denetim, tasfiye kurulu ile diğer kurul veya komite üyeliği ücretleri,
her türlü kaçakçılıkla mücadele kapsamında yapılmakta olan çeşitli
ödemeler, huzur ücreti, huzur hakkı, bilirkişi ücreti ve benzeri
kazançlar gibi 4 üncü madde kapsamında münhasıran sigortalı olunmasını
gerektirmeyen görev veya çalışmalar karşılığında kendilerine
yapılan ödemeler ile bu kapsama dahil sigortalılara ödenen fark
tazminatlarının yanı sıra 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
ve (c) bendi kapsamındaki sigortalılara yukarıdaki fıkranın (b)
ve (c) bentlerinde ödeme türü veya tutar olarak belirtilen istisnalar
dışında her ne adla yapılırsa yapılsın tüm ödemeler prime esas kazancın
hesabında dikkate alınır. Diğer kanunlardaki prime tâbi tutulmaması
gerektiğine dair muafiyet ve istisnalar bu Kanunun uygulanmasında
dikkate alınmaz."
şeklinde,
d) 88 inci maddesinin
üçüncü fıkrası " 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (b), (c),
(d) ve (g) bentleri gereği genel sağlık sigortalısı sayılanlar
için her ay otuz tam gün genel sağlık sigortası primi ödenmesi zorunludur.
Ancak, anılan maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına girenler
için prim ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası
primi, primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla bu kapsamda genel
sağlık sigortalısı sayılan toplam kişi sayısının dörde bölünmesi
suretiyle bulunacak kişi sayısı esas alınmak suretiyle hesaplanır."
şeklinde,
e) Geçici 4 üncü maddesinin
dokuzuncu fıkrası "Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi kapsamına giren sigortalıların, bu Kanuna göre hesaplanacak
sigortalıya ait sigorta prim tutarının, bu Kanunla mülga edilen hükümleri
dahil 5434 sayılı Kanuna göre aynı kadro, görev veya pozisyon esas
alınarak hesaplanan kesenek tutarından fazla olması halinde, aradaki
fark, ödemelerin yapıldığı bütçeden karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra ihdas edilen ödeme unsurları sigorta prim
farkı hesabında dikkate alınmaz. 31/12/2006 tarihi itibarıyla 5434
sayılı Kanun kapsamına giren kamu görevlilerinin (1/1/2007 tarihinden
sonra göreve başlayanlar ile sürekli görevle yurtdışında bulunanların
emsal katsayı uygulanmak suretiyle hesaplanan yurt dışı aylıklarına
esas aylıkları hariç) aylık ve ücretlerine ilişkin olarak bu Kanunun
primle ilgili hükümlerinin uygulanmasına 15/1/2007 tarihinden
itibaren başlanır." şeklinde,
uygulanır.
(11) 29/6/2001 tarihli
ve 4706 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesindeki, "rayiç değerleri"
ibaresi, "492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinin birinci
fıkrasına göre hesaplanacak değerlerinin yüzde yirmi fazlası
" şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Orhan Sür, Balıkesir
Milletvekili.
Sayın Sür, süreniz on
dakikadır, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 30'uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
günlerdir burada bütçeyi görüşüyoruz ve burada öyle sözcükler
söyleniyor ki, inanın, bırakın bir milletvekili, bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak üzülüyorum. Yani, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir
milletvekilinin "Türkiye'nin taşı toprağı altın oldu, yabancılar
almak için banka önünde kuyruklarda bekliyorlar" demesini, inanın
kendime yediremiyorum. Bu ülkenin geçmişte verdiği millî mücadeleyi,
bu vatanı, bu toprakları vatan yapabilmek için dökülen kanları düşündükçe,
dolar gelecek, euro gelecek diye memleketin malının, mülkünün, taşının,
toprağının yabancılara satılmasını ben içime sindiremiyorum,
birilerinin de nasıl içine sindirdiğini de hâlâ anlayamıyorum ve
üzülerek onları izlemek zorunda kalıyorum; ama, herhâlde tarih ve
gelecek kuşaklar bunların hesabını birilerinden soracaklar.
Değerli arkadaşlarım,
2007 bütçe tasarısının 30'uncu maddesinde, uygulanmayacak, kısmen
veya tamamen uygulanmayacak bazı hükümlere yer verilmekte. Nelere
değiniyor bu madde? Turizm Teşvik Kanunu'ndan Telsiz Kanunu'na, sosyal
sigorta ve genel sağlık sigortasına kadar çeşitli kanunlarda değişikler
yapılıyor ve bu kanunlar bundan etkilenmekte.
Aslında, AKP Hükûmetinin,
IMF baskısıyla, Dünya Bankası baskısıyla yaptığı birçok reform bu
maddeyle de etkileniyor. Yine, 2007 bütçesi, AKP Hükûmetinin IMF ve
Dünya Bankası denetiminde yaptığı bir bütçe ve bu bütçenin daha önceki
yaptırımları bu şekilde etkilemesi oldukça ilginç.
İstiklal Savaşı'nın
sonunda, İstiklal Marşı'mızı besteleyen Mehmet Âkif'e sorduklarında
şunu söylemiş, demiş ki: "Bir daha Allah bu millete İstiklal Marşı
yazdırmasın." Ben de burada, konuşmanın ta başında şunu söylüyorum:
2007 bütçesi, diliyorum, AKP ve AKP zihniyetlerinin bu ülke için yapacağı
son bütçe olur. Allah bir daha bunu Türkiye'ye, Türk halkına göstermesin.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bütçeyi görüşüyorsak ve bu bütçe üzerinde sokaktaki insanımızın
kafasında oluşan bazı soruları da sormak bizim görevimiz. Ben, keşke
burada Maliye Bakanımız olsaydı, keşke Maliye Bakanımıza sorsaydım,
ama, Sayın Bakanımız da belki yanıtlayabilir. 2002 seçimlerine giderken
sokaklarda, caddelerde, mitinglerde AKP bangır bangır bağırdı:
"IMF'ye karşıyız… IMF'ye karşıyız… IMF'ye karşıyız… IMF'ye karşıyız…"
Şimdi soruyorum, sokaktaki bir sade Türk vatandaşı olarak soruyorum
size: Eğer çeşitli ortamlarda açıkladığınız gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin
IMF'ye olan borcu 13-15 milyar dolar civarındaysa ve yine çeşitli sözcülerinizin
açıkladığı gibi, Merkez Bankasında da bunun 4 katına yakın bir rezerv
varsa, niye bu borcu ödeyip de IMF'yi Türkiye'nin başından defetmiyorsunuz?
Ondan sonra sizden toplumun çeşitli kesimleri bir şeyler istediğinde
niye hep IMF belasını öne sürerek bu olayın içinden kurtulma çarelerini
arıyorsunuz? IMF'yle olan anlaşmalar bitmesine rağmen, IMF'ye karşı
bir hükûmet görüntüsü verip, IMF'yle gidip niye yeni sözleşmeler, yeni
anlaşmalar yapıyorsunuz? Bunu oy aldığınız insanlara, binlerce,
milyonlarca oy aldığınız insanlara, yarın seçim sandığına gittiğinizde
nasıl anlatacaksınız? Şurada şunu bir anlatıverin. Eğer 60 milyar
dolar Merkez Bankasında paramız varsa, 13 milyar doları ödeyip de
şu IMF'yi Türkiye'den neden kovmuyorsunuz, şunu bir anlatıverin. İşte
bence önemli olan bu. Şimdi, tabii, bunu nasıl anlatacaksınız bilmiyorum.
Bir şeyler söyleyeceksiniz. Burada günlerdir çok şey konuşuluyor:
Hayalî bütçeler, işte sanal bütçeler, sanal projeler… Çok sanal proje
var bu memlekette, çok sanal söylenen sözcükler var; ama, önce bir gerçeklere
değinelim, ondan sonra, burada yapılan konuşmalarda o sanal iddialara
da birkaç tane örnekle biz de yanıt vermeye çalışalım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Maliye Bakanı geldi.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi değerli arkadaşlarım, öncelikle, bu bütçenin ve bu maddenin,
bütçe kanun tasarısının 30'uncu maddesinin Anayasa'mıza göre konumu
nedir?
Şimdi, Anayasa'mız diyor
ki değerli arkadaşlarım, 161'inci maddede: "Bütçe kanununda
bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz." Bu,
açıkça belirtilmiş. Şimdi siz, bütçe kanununa birçok madde getiriyorsunuz,
sokuyorsunuz bütçe kanununun içine ve birçok kanunu, bütçe kanununa
getirdiğiniz bu maddeyle, çalışamaz hâle veya değişikliğe uğratıyorsunuz.
Şimdi, bu, Anayasa'ya aykırı. Bu konuda, geçmişte, Anayasa Mahkemesinin
verdiği çok sayıda karar var. Ama, ısrarla, Anayasa'ya aykırı işlem
yapmaya devam ediyorsunuz.
Sadece 161'inci maddede
değil, yine Anayasa'mızın 87'nci maddesinde de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevleri sayılırken, "bütçe yasa tasarısını görüşmek
ve kabul etmek dışında diğer yasaları koymak ve değiştirmek ve kaldırmak"
biçiminde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri sayılmış. Yani,
bütçe tasarısı çok farklı bir tasarı.
Şimdi, bu, çok açık bir
şekilde getirilen bu madde, Anayasa'mıza aykırı ve Anayasa'mıza
aykırı bir maddeyi buradaki oy çoğunluğunuza dayanarak, AKP Grubunun
oy çoğunluğuna dayanarak buradan geçireceksiniz ve "biz yaptık
oldu" diyeceksiniz, "biz yaptık oldu, bundan sonra da biz yapacağız,
olacak" şeklinde bir tavrın içinde olacaksınız.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce ifade ettiğim gibi, geçtiğimiz günlerde burada bütçe
üzerinde görüşülürken ulaştırmayla ilgili bir konuya değinmiştim.
Ben konuşma yaparken AKP sıralarındaki birçok arkadaşım da bana
müdahale etti. Hızlı trenden bahsetmiştim. Çünkü, AKP bakanları
kürsüye çıktığında, AKP sözcüleri hâlâ kürsüye çıktığında, sanki
2002'den önce Türkiye yoktu, sanki 2002'den önce bu ülkeye gelen iktidarlar,
bu ülkede görev yapan milletvekilleri, bürokratlar hiçbir şey üretmemişlerdi,
sadece, onlar birdenbire geldiler ve Türkiye'yi bir yokun içinden
çıkarıp bugünlere taşıdılar. Öyle konuşuyorlar, hep böyle konuşuyorlar.
Bakın, geçen sene yine
bu kürsüde Sayın Maliye Bakanı kendisini 1920'lerdeki, 1930'lardaki
Mustafa Kemal'in maliye bakanlarıyla karşılaştırmış ve kendisini
onlarla özdeşleştirmişti ve ben o zaman onun yanıtını vermiştim.
Şimdi, geçtiğimiz
günlerde burada sevgili Ulaştırma Bakanımız konuşma yaparken şöyle
bir karşılaştırma yaptı, dedi ki: "Biz, tek partili dönemde, Mustafa
Kemal dönemindeki, senede ortalama 200 kilometre demir yolu yapma
noktasına ulaştık." Yani, kendisini oradaki bakanlarla, oradaki
görev yapan insanlarla eş değer görüyor, ama bir şeyi unutuyor. O dönemde,
o günkü koşullarda, o günkü teknolojiyle yılda 200 kilometre demir
yolu yapanlar dışarıdan bir kuruş borç para almıyorlardı. Sizin gibi,
yaptığınız her metre demir yolunun parasını dışarıdan kredi olarak
alıp, milyarlarca dolar borçlanarak demir yolu yapmıyorlardı ki. Siz
şimdi milyarlarca dolar borçlanıyorsunuz, dış krediler kullanıyorsunuz,
bir şeyler yapıyorsunuz -yaptıklarınızın da ne olduğu belli değil,
biraz sonra size anlatacağım- ondan sonra da kalkıyorsunuz, biz,
cumhuriyetin ilk dönemindeki o hıza eriştik, şunu yapıyoruz, bunu
yapıyoruz, diye iddialarda bulunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, gerçekleri görün artık.
Bakın, AKP sözcüleri
rakamlarla oynamayı çok seviyorlar ve kendilerine göre rakamları
çok güzel de yorumluyorlar, ben size çok açık ve net söyleyeyim. Son
beş yılda, Devlet Demiryollarının ulaştırmadaki payı, yolcu taşımadaki
payı yüzde 3,1'den 2,6'ya düşmüş. Hani, nerede, çok başarılıydınız?
Hani, Devlet Demiryollarına çağ atlatmıştınız? Hani, insanlarımız
size güveniyordu? Bunun göstergesi şu: Artık, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı Devlet Demiryollarına güvenmiyor, trene binmiyor. Aslında
bunun tam tersi olması gerekirken, bu kadar büyük yatırımlar yapıyorsanız,
bu kadar çağ atlatıyorsanız bu ülkeye bunun tersi gerçekleşmeli.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Başta...
ORHAN SÜR (Devamla) -
Başta da, bunun tersi gerçekleşmeli.
Şimdi bakın değerli
arkadaşlarım, elbette -sürem bitmiş olabilir, ama, bir beş dakika
sürem de biraz sonra olacak, orada da gireceğim- elbette, hızlı tren
projeleri var. Hızlandırılmış tren projeleri vardı, kazayla bitti.
Şimdi hızlı tren projeleri var. O da herhâlde, bu ülkenin başına örecekleri
çoraplarla sonuçlanacak. "1 milyar dolar-1,5 milyar dolara bitireceğiz."
diye başladığınız projeler 3 milyar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) -
"1-1,5 milyar dolara bitireceğiz." diye başladığınız projelerin
3 milyar dolar, 4 milyar dolara sonuçlandığında, Türkiye'ye neleri
kazandırdığını, herhâlde bu ülkede yaşayan insanlar, ciddi boyutta,
ciddi boyutta tartışacaklar ve Türkiye'yi hangi batağın içine soktuğunuzu
da, o zaman çok daha halkımız anlayacak, çok daha iyi anlayacak. Ama,
bizim görevimiz, muhalefet olarak bizim görevimiz, burada gerçekleri
dile getirmek, burada yapılanlardaki yanlışların düzeltilmesi
talebinde bulunmak.
Ta 2003 yılında, KİT
Komisyonunda, Devlet Demiryollarının hesapları incelenirken
yaptığım konuşmalardaki her şey bugün nokta nokta gerçekleşmeye
başladı. O gün demiştim ki -KİT Komisyonunda olan arkadaşlarım hatırlarlar-
bu proje rehabilitasyon projesi değil, bu yeni bir hat projesidir,
demiştim. Sayın Devlet Demiryolları Genel Müdürümüz "hayır
efendim" demişti, "bu rehabilitasyon" demişti. Hayır,
bu yeni bir hattı ve şimdi adı bile değişti artık. "Rehabilitasyon"dan
çıkardınız "Hızlı Tren Projesi" koydunuz adını. 2003 yılında
bunları söylediğimde, esas 1970'lerden…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Sür, teşekkür ediyorum. Zaten adınıza da söz talebiniz var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Peki, teşekkür ediyorum, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Devam edeceğim biraz
sonra.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Süreniz on dakika Sayın
Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, madde üzerinde Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, nereden başlasak
diye düşünüp tartışırken, söylenecek tek bir şey var. Mecliste çoğunluğunuz
tek başına Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunlukta olmasına rağmen,
hükûmet olmanıza rağmen ve yanınızda da bürokrasi olmasına rağmen,
bugünkü bütçe üzerindeki önerge değişikliğiniz sekiz tane. Sizi
kutlamak lazım. Sekiz tane, daha yolun başındaki hatanız ve bugünkü
süreci sorgulayıp ve altını çizmemiz gerekiyor.
İkincisi ise… Evet, burada
konuşup gidenler bizler değiliz. Biz burada sadece eleştiri yapıyoruz,
asla hakaret değil. Ama, biraz önce Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal
Uysal… Buradaki konuşmasında, benim kendisine bir davetim var: Ordu'ya
beraber gidelim, Ünye'ye. Oradaki fındık üreticilerinin sorunlarını
hep beraber görelim. Yüzünüz varsa beraber gidelim. Ama, biliyoruz
ki, gidemeyeceksiniz, gidemeyeceksiniz. Fındık üreticisini perişan
ettiniz, narenciye üreticisini perişan ettiniz
İstikrar, istikrar…
Neyin istikrarı? Onun altını bir çizelim hele şöyle. Sayın Maliye
Bakanı da yeni geldi, enerjisini de depolamıştır, bizi aydınlatır
inşallah, istikrarın ne olduğunu.
Bugün Merkez Bankasındaki
döviz rezervine bakıyoruz, 60 milyar dolar civarında. Türkiye'nin
IMF'e borcu var, ödenmez. Peki, Sayın Bakanım, Merkez Bankasının döviz
rezervi hangi Avrupa bankalarında, şu anda, yüzde kaç faizle oralarda
stoklanıyor? Bizi aydınlatır mısınız?
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Fransa'da…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Fransız bankalarında ne kadar paranız var, söyler misiniz Merkez
Bankasının? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Fransızlara karşı
tavır alacaktık ha! O tavır herhâlde sadece çiftçiye, "al ananı
al götür" der gibi. Fransızlara gelince Fransız kalıyorsunuz.
Mesele bu.
İkincisi, bugünkü
IMF ile çizdiğiniz program dâhilinde istikrar diye sunduğunuz… Sadece
Sayın Bakanıma da soru sormak istiyorum burada, aydınlatırsa sevinirim.
Eskiden, yüzde 100 enflasyon olduğu dönemlerde -yüzde 100, altını
net çiziyorum- devlet ne kadar faizle borçlanıyordu, söyler misiniz?
Yüzde 130, yüzde 140'larla, yani 1,3 katı. Şimdi, çok övündüğünüz enflasyon
bugün kaç? Hepiniz iyi biliyorsunuz, kaç?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Sen söyle…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Yüzde 10.
Peki, dövizin artış
oranı kaç? Sayın Bakanım, buyurun, siz söyleyin. Dövizin artış oranını,
buyurun… Yüzde sıfırın altında. Peki, devlet kaçla borçlanıyor,
söyler misiniz? Onu söyleyin. Yüzde 22'ye yakın, yüzde 21,5. Kaç katı
arkadaşlar, enflasyonun kaç katı, dövize göre kaç katı, söyler misiniz?
Vallahi, böyle ballı börek dünyanın hiçbir yerinde kazanılmaz, Türkiye'de
olduğu gibi. Yani, ortalama enflasyonun 2,5 katına yakın.
Burada da diyorsunuz
ki: "Biz tefecilere bu ülkeyi kaptırmıyoruz." Sadece yaptığınız
görev, tefecilere rant biçmek, tefecilere hizmet etmek ve yaptığınızla
övünüyorsunuz. Peki, o zaman sormak lazım: Geçtiğimiz dönemlerdeki
unsurda yaklaşık 1,5 katıyla 2,2 katı arasında, bugün dünyanın en
büyük reel faizini Türkiye ödüyor. Yani, olumsuzluklarda şampiyonsunuz,
sizleri kutluyorum.
Trafik kazalarında,
her geçen gün olumsuzluklarda bir numarasınız. Arkasından, sosyal
güvenlik ve sıkıntıda yaşanılan…
Sayın Bakana bir soru
daha sormak istiyorum: Kayıt dışı ekonomi şu anda ne kadar biliyor
musunuz? Yüzde 52 küsur kayıt dışı ekonomi.
Peki, vergiyi kimden
alıyorsunuz, söyler misiniz? Vatandaşın cebinden. Dolaylı vergiler ne kadar
söyler misiniz burada? Yüzde 70 küsur.
Peki, gelirler vergisini,
kurumlar vergisini kimden alıyorsunuz? Özelleştirmeden önce yüzde
30'du bu ülkede. Şimdi kaç oranı? Sormak istiyorum. Yüzde 20.
İşte, sizin adaletiniz
bu, sizin vicdanınız bu ve bu ülkede, sürekli, elleriniz vatandaşın
cebinde, hiç çıkmadı, çıkmayacak. Ama, buna karşın, hâlâ, dolaylı
vergileri vatandaşın cebinden almaya devam ediyorsunuz ve üstelik
de, rekabette haksız bir koşul yaratıyor diye de emeklinin cebine
elinizi tekrar koydunuz, yüzde 10'dan vergiyi yüzde 33'e çıkardınız.
Vallahi sizleri kutluyorum, yürekten kutluyorum, vatandaşın cebinden
eliniz hiçbir zaman çıkmadı, çıkmayacak da.
Bu önerge değişikliklerinden
IMF'in haberi var mı? Sayın Bakana sormam lazım. Var mı yok mu bilemiyorum.
Her şeyi IMF'e danışarak alıyorsunuz. Bu ülkenin kaderi birilerinin
elinde değil, olmamalı da, ama yaptığınız unsurda…
Sayın Bakanıma tekrar
bir soru sormak istiyorum: Türkiye, neden ihtiyacından fazla borçlanıyor
bu ülkede? Gelip aydınlatsın burada. 80 milyon YTL borçlanması gerekirken,
100 küsur milyon YTL borçlanıyor. Bu fark niçin yaratılıyor, kimler
besleniyor?
Peki, ben, sayın vekillerime
sormak istiyorum: Mevduatta paranız var mı alacağınız? Yoksa, sadece
rantiyecilerin burada mücadelesi yapılıyor.
Hepimiz biliyoruz
ki, bu ülkede, "Türk'üm, doğruyum, borçluyum." Yüzde 5'lik bir
azınlık var. Bu azınlık gayrimüslim değil. Burada vatandaşlarımı… Azınlık,
tefesiyle, rantiyesiyle geçimini sağlayan, ülkenin tüm değerlerini
hortumlayan bir yapı. Bir de "hortumları kestik" diye düşünüyorsunuz.
Hâlâ hortumculara hizmet ediyorsunuz, adına da, gizem koydunuz, kılıf
buldunuz, istikrar… Neyin istikrarı? Bu toplumun açlığı, bu toplumun
sefaleti. Neyin istikrarı söyler misiniz? Bu ülkenin karnı tok artık.
Yine, biraz önce, kurbanlıklardan
bahsettim. Bugün, kurbanlık satışını, Sayın Bakanım, gelip, burada
açıklar mı lütfen? Ne kadarı satılmıyor şu anda? Üretici perişan,
vatandaş alamıyor, en, kendisi için kutsal ibadet ettiği kurbanını
dahi kesemiyor. Peki Sayın Bakanım, aydınlatır mısınız burada:
Kurbanlıklar ne âlemde, hayvancılık ne âlemde? Hepsi perişan… Ama,
buna karşın, tabii ki bu değer yargıları da sizin için önemli değil. Bu
toplumun en hassas noktası, yarınlarını dahi düşünemez hâle geldi.
Bu toplumu germek, bu toplumda gerginlikten medet beslemek… Biraz
da, herhâlde, alışkanlık edinmişsiniz.
Beş yıl geçti arkadaşlar,
koskoca beş yılınız, bir iktidar dönemi. Bir insana beş yılda eskiden
ilkokul diploması verirlerdi, ya ilkokul diploması verirlerdi
ya da ihraç ederlerdi. Bu halkım da, inanıyorum ki, size gereken dersi
verecek, çünkü, dört gözle, merak içerisinde bekliyor. AK Partiden
bu ülke bir medet umdu, yenilikçi diye, ama gördük ki, kendilerinin
yaptığı, rantiyenin, rantiyeye hizmet etmekten, küresel sermayeye
boyun eğmekten öte başka bir şey yapmadı. Bu yüzden, AK Parti Grubunun…
Aslında "ak" güzel bir kavram, ama, akı da hak etmediniz
"AKP" diyelim. Bu toplum, sizin bu ülkedeki tercih koşullarınızı,
kime nasıl hizmet ettiğinizi çok iyi biliyor.
Bugün çiftçi -biraz
önce de söyledik- narenciyeci, Mersin'im kan ağlıyor, telefonlar
cayır cayır yanıyor. Bir de kamuoyunu yanıltıcı bir bilgi: Ton başına
100 dolar verecekmişiz. Sayın Bakanım, gelin, buyurun açıklayın veriyorsanız.
Bu halkımız, Kurban Bayramı öncesi, bir müjde olarak algılasın,
ama, doğru olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. El altından… Sayın
Ali Er buralardaysa -o da beş dönemdir iktidar milletvekilimiz- sıkıntıların
ne olduğunu iyi bilir. 100 doları paylaşsın bakayım, kamuoyuna gelip.
100 dolardan bahsediyorsunuz. Bu toplumun değerleriyle, bu ülkenin
duygularıyla oynamayın, yürekli olun. 100 dolar vermeyeceksiniz.
Şimdi, IMF size bu 100 doların karşılığını vermiş olsa, verirdiniz.
IMF'ten de bu yetkiyi almadığınıza göre...
Fındık üreticilerinin
zaten hâli perişan, pamuk üreticilerinin, tütün üreticilerinin
hepsinin hâli perişan. Ama, kim kimin umurunda, böyle hâlâ tozpembe
hayaller, dünyayı pembe gözlüklerle görmeye devam ediyorsunuz! Eskiden
Brezilya dizileri vardı. Herhâlde onlara çok kaptırmışsınız kendinizi.
Uyanın arkadaşlar! Bu ülkenin tüm değerleri her geçen gün yıpranıyor
ve ülkedeki yoksulluk, sefalet çığ gibi büyüyor. Bununla gurur duyulmaz.
Ülkem adına, yapılması gereken bir süreç... Ülkeme hizmet edecek
her bireyin, her kurumun ve her siyasi iradenin, özellikle de Meclisin
tüm ağırlığının hissedilmesinden tarafız. Ama, bu bütçe görüşülürken...
Birazdan herhâlde Sayın Başbakan konuşur -temennimiz konuşur, öyle
duyduk- burada dolduracaksınız, ama yetmiyor. Bütçeye duyarlı
olun. Bütçe, bir toplumun bir değeridir. Bütçe bir toplum için namustur.
Bütçe bir toplumun yarınlarının hayalini kurmaktır. Ama, çok duyarsız
kaldınız. Sadece yaptığınız şey alkışlamak ve bununla da kendinizi
tatmin ettiğinizi zannediyorsunuz. Ülkenin yaşadığı sıkıntılara
karşı duyarsızlığınızı her alanda gördük, ama, son bütçe olacağını
düşünüyoruz. Halkımızın sağduyusuna güveniyoruz her alanda. Size
bir daha bu bütçe fırsatını yaratma şansını vermeyecek, çünkü kullanamadınız.
Halkım da, yanındaki değerlerine saygı duyacak siyasi iradeye,
nasıl, gereken cevabı sandıkta verecek. Ama, o sandığı dört gözle
bekleyen değerli yurttaşlarımız...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler,
buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kısaca, bu toplum...
Beş yıl da, AKP'li kayıp yılları olarak tarihe not edilecektir ve toplumu
yoksulluğa, sefalete, açlığa mahkûm ederken, belediyeler aracılığınızla
seçim hazırlığı yaptığınız söyleniyor, erzaklarla stokladıklarınız
söyleniyor. O erzaklar bile sizi kurtarmayacak bir daha getirmeye
ve göreceğiz, o halkımın, mağdur, değerlerle oynamasına asla halkım
izin vermeyecek. Bu toplumu aç bıraktınız, şimdi de susuz bıraktınız.
Ve beş yılda yaşanılan bu ıstırabı, sıkıntıyı çözecek bir Anavatan
hayalleriyle bu ülkemin yarınlarının süsleneceğini bekliyoruz
ve ülkenin tek çözüm yolunun siyasal iradenin halka başvurmak olduğunu,
halkın tüm değerlerine, sağduyusuna sahip çıkıp ve bu bayramı bayram
tadında geçirmesini diliyoruz. Ne yapalım, kader demeyeceğiz,
bu ülke sadece kaosla, gerginlikle yarınlarını kurmayacak, tam
tersine hayaller ve umutlarıyla yaşayacak. Yeniden ülkemin bayram
tadında ve yeni yılını kutluyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Orhan Sür, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sür.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
"ben yaptım oldu" mantığının maalesef hep geçerli olduğunu
söylüyorum. Bakın, size bir örnek vermek istiyorum. Türkiye'de her
kuruluşun görevi belli, neyi yapacağı neyi yapmayacağı belli. Örneğin,
Türkiye'de DLH diye bir kuruluş var, demir yolları, limanlar, hava
meydanları bunlar tarafından projelendiriliyor ve bunlar tarafından
yapılıyor. Devlet Demir -yollarının görevi ise, DLH tarafından yapılan
bu yolları, demir yollarını çalıştırmak, işletmek. Ama, bakın,
"Hızlı Tren Projesi" diye övündüğünüz hızlı tren projesinin
yapımcısı DLH değil, Devlet Demiryolları. Konya Hızlı Tren Projesi'ni
de Devlet Demiryollarına ihale ettirdiniz, DLH'yı devre dışı bıraktınız.
Buna neden gerek duyuyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil.
Peki, görevi olmayan
bir işi o kuruluşa nasıl yaptırıyorsunuz? Talimat veriyorsunuz,
bunu yapacaksınız diyorsunuz, buraya ödenek ayırabilmek için de
YPK'dan, DPT'den çeşitli kararlar çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar yanlış. Bunlar yanlış. DLH varken, bu işin sorumlusu varken, bu
işi esas yapacak olan kuruluş varken, niye ısrarla Devlet Demiryollarına
demir yolu yaptırmaya uğraşıyorsunuz. Tarihinde Devlet Demiryolları
demir yolu yapmamış ki bu şekilde. DLH yapıyor bu işi. Ama siz, baştan,
DLH olmadan önce…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Hayır, Ulaştırma Bakanlığı…
ORHAN SÜR (Devamla) -
İkisi de Ulaştırma Bakanlığının kuruluşu, ama, bu işle görevlendirilmiş,
yasal olarak görevlendirilmiş kuruluş varken niye o devre dışı bırakılıyor?
Bunu anlamak mümkün değil.
Geçen gün burada konuşurken
işte "Hep siz yaptınız, her şeyi siz yaptınız." derken ve Devlet
Demiryollarının yaptığı bu hızlı tren projesinin aslında bu Hükûmetin
bile projesi olmadığını söylediğimde, bir Diyarbakır milletvekili
arkadaşım "Hayır, bizim projemiz." dedi "Biz başlattık
bunu." dedi. Tabii, bilmiyorsanız, önce öğreneceksiniz, önce
öğreneceksiniz.
Bakın değerli arkadaşlarım,
iş 28 Nisan 2004 tarihinde ihale edilmiş. Evet, AKP Hükûmeti zamanında
işe başlanıldı, ama orada da bir acayiplik var. Bakın, Ankara-İstanbul
hızlı treninin temel atma merasimi Sayın Başbakanımız tarafından
8 Haziran 2003 tarihinde yapıldı. 8 Haziran 2003 ve otuz dört ayda bitecekti.
Başbakanın o gün yaptığı konuşmada söylediği söz şudur: "1 Aralık
2005 tarihinde Ankara-İstanbul üç saat on dakika." 2006'yı bitiriyoruz,
daha birinci etaba başlayamadınız, bitiremediniz. O gün iddia
edilen şuydu: İkinci etap da eş zamanlı olarak aynı zamanda bitirilecekti,
eş zamanlı olarak. Ama size daha ilginç bir şey söyleyeyim değerli
arkadaşlarım: 8 Haziranda temel attınız, ama aralık ayında yer teslimi
yaptınız. Yani, Sayın Başbakana hayalî temel attırarak ne kazandığınızı
zannediyorsunuz? Yani bu toplumu kandırarak, bu topluma yanlış
bilgiler vererek ne kazandığınızı zannediyorsunuz? İşte Halep
oradaysa arşın burada. Bitecekti, bitmedi. En son, Devlet Demiryolları
Genel Müdürünün açıklaması, Aralık 2006'da Eskişehir'e kadar olan
bölgenin devreye gireceğiydi. Şimdi "Ancak yüzde 80'ini yaptık."
deniliyor. " Bahar aylarında devreye girebilir Eskişehir'e
kadar olan bölge." deniliyor. İkinci etabın ne olacağı meçhul.
İkinci etabın nasıl olacağı meçhul. Rakam da komik. Önce 437 milyon
euroya ihale edildi, arkasından proje değişiklikleri yaptınız,
660-670 milyon euroya çıktı rakam, birinci etabın bölgelerinde. İkinci
etabı, 2003'te, KİT Komisyonunda ısrarla, 700 milyon dolara tamamlayacağınızı
iddia ediyordunuz, 1 milyar 300 milyon dolar civarında bir ihalesi
var, ama, geçtiğimiz hafta Sabah gazetesinde bir haber vardı; ikinci
etap projesi için hızlı trenin, Avrupa Yatırım Bankasından 850 milyon
euro kredi temin edildiği söyleniyordu ve anlaşmaya göre, bu, bu
projenin yüzde 50 bedeli, çünkü, yüzde 50'sini Çinliler getiriyor.
Şimdi, 850 milyon euro yüzde 50'siyse, bunun tamamı 1 milyar 700 milyon
euro yapar, sadece ikinci etabın. Birinci etabı da buna ekleyin,
kâğıt üzerindeki rakamı bile 3,5 milyar dolar. Yani, 4 milyar doları
aşacaksınız, ama, bunu yaparken neyin pahasına yaptınız, biliyor
musunuz? Bu ülkenin, kıt kaynaklarıyla 500 milyon dolar harcadığı
esas hızlı tren projesini "fizibl değil" diyerek, uydurma
bir gerekçeyle kenara attınız ve 500 milyon doları toprağa gömdünüz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) -
570 kilometre olan yolu 540 kilometrelere indiriyorsunuz, esas
hızlı tren projesi 415 kilometreye indiriyordu. Çalıştıracağınız
her tren 120 kilometre fazla yol gidecek ve 120 kilometre fazla maliyeti
olacak ve 500 milyon doları çöpe attınız, 4 milyar dolara yeni bir
hat yapıyorsunuz. Bunun hesabını, elbette, bu ülkenin insanları
sizlerden soracak.
Ben, 2007 bütçemizin
ulusumuza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve yineliyorum: Allah
bir daha bu zihniyete bütçe yaptırmasın.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sür.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Güven.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 30'uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bütçenin hayırlara vesile olması
dilek ve temennilerimle sizleri saygılarımla selamlarken, yaklaşan
Kurban Bayramı'nızı, millet olarak, sizin ve millet olarak milletimizin
Kurban Bayramı'nı, yeni yılımızı kutlarken, bir de İstiklal Marşı'mızın
şairi 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiş, 70'inci yılını kutluyoruz,
aralık ayı, 27 Aralık ve onun da her zaman bizim başucu edebileceğimiz
Safahat'ından da oğlu Nevruz'a "Oğlum Nevruz" diye hitap ettiği
bir nasihatini de hatırlatarak gençlerimize, bizlere, ihtiyarımıza,
hepimize başucu nasihati olabilecek o dizelerini de aktararak
kendisine rahmetler dileme fırsatını bulduğum için hepinize teşekkür
ediyorum.
"Oğlum Nevruz"
diyor,
"Ne büyük söyle
ne çok söyle,
Yiğit işte gerek,
Lafı bol, karnı geniş
soyları taklit etme,
Sözü sağlam, özü sağlam
adam ol,
Irkına çek" derken,
burada, bize gerçekten hayatımızda, herkesin hayatında, her Türk
gencinin, her Türk insanının hayatında yol haritası olabilecek
bir nasihati de hatırlama fırsatını bulduğum için bu vesileyle hepinize
tekrar saygılar sunuyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 2007 yılı merkezî yönetim bütçemiz, gelişen Türkiye'mizin,
değişen Türkiye'mizin, ekonomisi tarihinde ilk defa on dokuz çeyrek
aralıksız büyüyen Türkiye'mizin enflasyonun tek haneli rakamlara
düştüğü ve ihracatı 84 milyar dolara ulaşıp rekor kıran Türkiye'mizin,
bütçeden dört yıldır en büyük payın eğitime ayrıldığı Türkiye'mizin,
sağlığın sağlığa kavuştuğu, millî gelirin kişi başına 5.300 dolara
ulaştığı, yakın hedefin 10 bin dolar olduğu Türkiye'mizin, düşmanlıkların
yok edildiği, dostlukların üretildiği Türkiye'mizin, sosyal devlet
olma özelliğinin ön plana çıkarıldığı Türkiye'mizin, çağdaş medeniyet
seviyesine ulaşılma ve aşılma yolunda yarınlara doğru gidişin
ayak sesleri olan bu bütçemizin tekrar hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Değerli dostlar, biraz
önce ifade ettiğim, çoğunu da sayamadığım, burada, gerek iktidarı,
Grubumuzu temsil eden arkadaşlarımızın gerekse muhalefeti temsil
eden arkadaşlarımızın sözde -özellikle muhalefetteki arkadaşlarımızın-
bir şeyler yapılmadığını iddia ederken, söylerken, hâl diliyle çok
şeyler yapıldığını ben hiç buradan ayrılmadan dinledim ve gördüm. Şu
elimde on beş sayfalık bir tutanak bir arkadaşımızın konuşmasına
ait. Son cümlesinde şöyle diyor: "Ben memurlarımızın hak ettiği
insanca yaşayabilecekleri bir ücreti alabilecekleri günlerin
uzak olmadığına inanıyorum." Burada belki bir tenkit gibi var,
ama zımnen de kabul edilmişliğin, kelimelerin cümle olarak ifade
edilişi olarak düşünüyorum ben. Çünkü, burada, inanmak, umut, canlılığın,
verimliliğin ve de devamlılığın bir işareti, aynı zamanda bir tasdiğin
ifadesinden başka bir şey değil diye düşünüyorum.
Aynı zamanda, memurların
hak ettikleri ücretleri alabilecekleri günlerin uzak olmadığına
işaret eden bir örnek de vererek sözlerime son vermek istiyorum.
Şimdi, AK Parti İktidarı,
eğitimi her şeyin dibacesi, başı, baş tacı etmiş ve biraz önce ifade
ettiğim gibi de dört yıldır…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven,
lütfen…
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
…bütçesinde en büyük
payı eğitime ayırmış. Memurlar, 1 milyon öğretmen üç türlü ücret
alır; ders ücreti, maaş ücreti ve aynı zamanda eğitim ödeneği alır. Benim
elimde dokümanlar var. Millî Eğitim Bakanımızın bize dağıttığı o
kitabında da bunlar var. 2003 yılına kadar öğretmenlere ek ders, maaş,
eğitim ödeneği artışı enflasyonun altında olmuş. Ondan sonra da
hep enflasyonun üzerinde olmuştur. Bu da memurların bir kısmını temsil
eden öğretmenlerimize ve diğer memurlarımıza yapılan zammın, onlara
verilen değerin ifadesi olma bakımından bu örneği sizlere takdim
ettim. Detayına giremiyorum.
Ben, tekrar, bütçemizin
hayırlara vesile olması için temennilerimle sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güven.
Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Yücesan, buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Enerji, sanayicilerimizin rekabet gücünü belirleyen en önemli
maliyet kalemlerinden bir tanesidir. Ülkemiz sanayicisi, enerjiyi,
rekabet hâlinde olduğu ülke işletmelerine göre en pahalı kullanmaktadır.
Bunun düzeltilmesi gerekirken kullanılan elektrik tutarının yüzde
2'si, yaklaşık 300 milyon YTL'yi bulan bir tutar, 4628 sayılı Kanun'a
aykırı olarak TRT'ye aktarılmaktadır. 4628 sayılı Kanun "Elektrik
fiyatları içinde piyasa dışında bir etken olamaz." diyor. Bu
bağlamda, elektrik fiyatlarını artıran ve işletmelerimizin rekabet
gücünü azaltan TRT payının kaldırılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Yücesan.
Sayın Sağ…
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, üç sorum var.
Birinci sorum: Yatırım
ödenekleri bu bütçenin yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturuyor. Bu ülkede
nüfus artışı yüzde 1,5 civarında. Hükûmet, bu bütçeyle, işsizliği
nasıl önlemeyi düşünüyor?
İkinci sorum: Özelleştirme
İdaresinden 18,7 milyar dolar gelir sağladığını Sayın Maliye Bakanı
dün söylemişti. Ben de şimdi bu satış gelirlerinin nerelere harcandığını
öğrenmek istiyorum.
Üçüncü sorumuz da: Bilindiği
gibi, geçen yıl içerisinde Sayıştay Yasası geri çekildi. Tabii,
oradaki bazı hükümler de 5018'e paralel idi. Şimdi, bu durumda, Sayıştay
Yasası'nın geri çekilmesi, bu bütçenin uygulamasında sakınca yaratacak
mı, onu da öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakana
soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, 2005
yılı içerisinde Tekel özelleştirilirken, bildiğim kadarıyla, 290
milyon dolara satışı yapıldı. Kısa bir süre içerisinde, bir yıl içerisinde
el değiştirince de -990 milyon civarında- el değiştirdi içki bölümü.
Çok kârlı bir satış olmuş. Sizce, bu kârlı Tekeli devrederken, yani,
bir sorumlu Bakan olarak, üzüldünüz mü üzülmediniz mi? Çok büyük bir
rakam kazanmıştır el değiştiren aracı kişi.
İkinci bir sorum: Bu
kadar kârlı olan bir ticarette, acaba, memurlarımıza, işçilerimize
hiçbir şey düşmüyor mu? Memurlarımıza, yüzde 5 enflasyon üzeri, diyorsunuz,
artış vereceksiniz. Sizce, bu kadar kârlı ticaretin karşısında memurlarımıza
verilen bu zam yeterli midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Sayın Değerli…
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)
- Sayın Başkan, vasıtanızla, Sayın Bakana üç tane sorum olacak.
Biliyorsunuz, üniversitelerin
döner sermayelerinde trilyonlarca lira para kesilmiştir. Bu paralar
bloke edilmiştir ve üniversitelere verilememektedir. Üniversiteler
büyük sıkıntı çekmektedir. Bu parayı serbest bırakmayı düşünüyor
musunuz?
İki: Biliyorsunuz,
Türkiye'de şu an 2006 yılı bütçesi 33 milyar dolar açık veriyor. Siz,
vergi veren vatandaşlara ikinci bir vergi tahakkuk ettirip zorla
vergi almak istiyorsunuz, ama, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
3 milyar dolara yakın borcu var. Acaba bu borcu da tahsil etmeyi düşünüyor
musunuz?
Bir diğer konu, devlet
hastanelerinde döner sermaye uygulanmaktadır. Bu döner sermayeden,
doktorlar, sade klinik şefleri büyük bir maaş almakta, diğer doktorlara
doğru dürüst para verilememektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri hastanelerinde
çalışan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Değerli.
Sayın Özyurt…
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum.
Üniversite öğretim
elemanlarının yaklaşık olarak yüzde 46'sı hiç yurt dışına çıkmamıştır.
Anketlerde kendilerine neden yurt dışına çıkmadıkları sorulduğunda,
ödeneklerin ve maaşların yetersiz olduğunu söylemektedirler. Öğretim
üyelerine verilen maaş bazı Afrika ülkelerinden bile geridir.
Acaba Sayın Bakanın bu konuda bir hazırlıkları var mı veya herhangi
bir iyileştirme düşünüyorlar mı?
Belki çok iyi duyamadınız
Sayın Bakanım. Üniversite öğretim üyelerinin maaşları için bir
iyileştirme düşünüyor musunuz, diye sordum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyurt.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Enerjide bir TRT payı
var. Sayın Yücesan'ın sorusunu cevaplandırmak üzere konuşuyorum.
Biz geldiğimizde Hükûmet olarak, bu TRT payının belli bir kısmını kaldırdık.
Geri kalan kısmı da, tabii, TRT'nin de giderleri ve bütçesinin dengesi
söz konusu. Bu bakımdan, bununla ilgili bir çalışma var, ama, bu dengeleri
de düşünmek mecburiyetindeyiz. Ona göre, herhâlde Hükûmetimiz bir karar
verecektir. Bir çalışmamız var bu TRT payıyla ilgili, fakat, dediğim
gibi, bir taraftan enerji kullanıcıları, diğer taraftan da TRT'nin
kendi dengeleri söz konusu. Bunları da nazarıitibara alıyoruz,
ama, bir çalışmamız da var.
Sayın Sağ "İşsizliği
nasıl önleyeceksiniz?" diyor, birinci soru. Sayın Sağ, Maliye
kökenli, kıymetli bir arkadaşımız. İşsizliğin nasıl önleneceğini
çok iyi bilir. İşsizliğin tek önleme çaresi yatırımdır. Yatırımları
eğer artırırsanız, işsizliğe çare bulursunuz. Tabii, bu yatırımların
da nitelikli yatırımlar olması lazım, yani istihdamı artıran bir
yatırım olması lazım.
Şimdi, Türkiye'de yatırımın
yapılabilmesi için her şeyden önce yatırım ikliminin sağlanması
lazım. Yatırım ikliminin olmadığı, piyasaların kendilerini güvende
hissetmediği, ekonominin istikrarda olmadığı bir yerde ve maliyetlerin
ve bilhassa sermaye gideri olan faizlerin çok yüksek olduğu bir yerde
yatırım olması imkânı yoktu, bizim Hükûmetlerimizden önceki dönemdeki
gibi.
Şimdiye kadar yaptığımız
bizim, bir taraftan ekonomiye bir istikrar ve güven unsuru geldi,
faizler düştü, yatırımcılar önünü görmeye başladı ve Türkiye'de
de yatırım hızlı bir şekilde arttı. Bu yatırımların da güzel tarafı
özel sektörde yatırımlar arttı ve bu yatırımların neticesinde de
tarım dışındaki hizmet ve sanayi alanlarında büyük miktarda istihdam
meydana geldi, istihdam artışı sağlandı. Fakat, bu istihdam artışı
işsizliğe çare bizim istediğimizden biraz daha az oldu ama, işsizlik
de azalmaya başladı. Yani, işsiz insanların sayısı da azalmaya başladı.
Bu yapılan yatırımlar,
şimdiye kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en yüksek yatırımlardı,
100 milyar YTL'yi geçti. 2006 yılındaki yatırımlar 110 milyar YTL'yi
geçti. Bunlar fevkalade önemli şeyler ve Türkiye'de, tabii, hızlı
bir nüfus artışı oluyor, hem bu hızlı nüfus artışını tamamen eriteceksiniz
hem de tarımdan diğer sektörlere kayan nüfusu absorbe edeceksiniz,
onlara iş bulacaksınız. Onun dışında da işsiz bekleyen kütleyi de
yavaş yavaş azaltacaksınız. Yani, istihdamla ilgili olarak Türkiye'nin
önemli problemleri var, ama, çok şükür 2004'ten itibaren işsizlik azalmaya
başlamıştır, ama, bizim arzumuz daha hızlı bir şekilde olsun. Onu
da, önümüzdeki yıllarda onu da göreceğiz.
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir)
- Kredi faizleri yüzde 22,5'ta, yatırım yapamıyoruz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Düşer, onlar da düşer. Biliyorsunuz, buraya
70'lerden geldik. Biz hükûmet olduğumuz zaman 70'ler civarındaydı, yani
faizler öyleydi. Oradan buralara geldiğimizi -hepimiz- biliyorsunuz.
Şu anda Türkiye'de yatırım yapılıyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sizin düşer demenizle düşecek olsa sorun yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Neyle düşüyor?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- İstikrarla düşüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, bak, ekonomik istikrarı sağlarsanız düşer.
Enflasyonu düşürürseniz düşer. Bunlar ekonomik kaidelere sıkı sıkıya
bağlı, ama, siz de öğrenmeye başlamışsınız, çok memnuniyet verici
bir husus.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Beş yıldır aynı masalı dinleyince insan bir şeyler öğreniyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, özelleştirme gelirleri nerelere harcandı,
diye Kemal Bey'in bir ikinci sorusu. Özelleştirme gelirleri bizim…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine,
(7) numaraları fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini ve takip eden fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Zekai Özcan Ünal
Kacır Halil Aydoğan
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
Alaettin Güven Mehmet
Soydan Recep Garip
Kütahya Hatay Adana
Sabri Varan Murat
Yıldırım Faruk Çelik
Gümüşhane Çorum Bursa
Ahmet Işık Erdem Cantimur
Konya Kütahya
"(8) 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa göre;
a) Malûllük, yaşlılık
ve ölüm aylığı alanların, 2006 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları
aylıkları 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında,
2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının
birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
aylıklar, 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu
ve gösterge tutarları esas alınarak hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan
aylık, sırasıyla 8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine,
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine,
30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasına ve 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin
(a) bendine göre artırılır ve bulunan tutar, ayrıca bu fıkranın
(a) bendi ile bu maddenin altıncı fıkrasına göre artırılarak ödenir.
2007 yılında, 1479 ve
2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılardan alınacak primlere
esas olan ve 2006 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu
ile katsayı sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 506 sayılı Kanuna
göre prime esas günlük kazanç alt sınırında 2006 yılına göre 2007 yılında
meydana gelen artış oranı kadar artırılarak uygulanır.
1479 sayılı Kanunun
36 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin
ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci
fıkrası hükmü 2007 yılı için uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında sayılanların
aylıklarında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre
ayrıca artış yapılmaz."
"(9) 24/7/2003 tarihli
ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun
geçici 3 üncü maddesinde geçen "1/1/2005" ibareleri ve
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen
"1/1/2005" ibaresi "30/6/2007" şeklinde uygulanır.
17/10/1983 tarihli ve
2926 sayılı Kanuna tâbi sigortalılardan; 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için, aynı Kanunun 33 üncü maddesine göre belirlenen
gelir basamaklarından ilk altı basamakta bulunanlardan altıncı
basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan
ise bulundukları basamak gösterge tutarının % 20'si oranında sağlık
sigortası primi tahsil edilir."
"(10) 16/5/2006 tarihli
ve 5502 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından mülga kanun
hükümlerine göre kullanılır." ibareleri, "yetkileri Kurum
Yönetim Kurulu tarafından ilgili kanunların mülga hükümlerine
göre kullanılır ve bu yetkilerden uygun gördüklerini Başkana veya
ilgili birimlere devredebilir."
"(11) 8/6/1949 tarihli
ve 5434 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (f) bendinde geçen "%
4'ü" ibaresi, "% 5'i" şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30uncu maddesinin
(4), (5) ve (7) numaralı fıkraları ile (10) numaralı fıkrasının (c)
ve (e) bentlerinin tasarıdan çıkarılmasını; aynı maddeye (3) numaralı
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve
takip eden fıkralar ile bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Mehmet
Zekai Özcan Ünal Kacır
Bursa Ankara İstanbul
Nusret Bayraktar Recep Garip Sabri
Varan
İstanbul Adana Gümüşhane
Abdullah Erdem Cantimur Tevfik Akbak Alaettin
Güven
Kütahya Çankırı Kütahya
Murat Yıldırım Ahmet Işık
Çorum Konya
"(4) 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 108 inci maddesindeki
"1/1/2007" ibaresi "1/7/2007" olarak uygulanır."
"(5) 17/7/1964 tarihli
ve 506 sayılı Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında
geçen "31/12/2005" ibaresi "30/06/2007" olarak uygulanır."
"(6) 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanuna göre gelir
ve/veya aylık ödenenlere, bu Kanunlar gereğince ödenmekte olan gelir
ve/veya aylık tutarlarında (506 sayılı Kanuna göre gelir ve/veya
aylık ödenenlerin bu Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan
telafi edici ödemeler dahil), 2006 yılı için 8/2/2006 tarihli ve 5454
sayılı Kanuna göre yapılan yıllık kümülatif artış oranı ile aynı
dönemde memur aylıklarında katsayıların yükseltilmesi suretiyle
yapılan kümülatif artış oranı arasındaki farkı telafi edecek şekilde
hesaplanacak fark tutarları 2006 yılı Temmuz-Aralık ayları ödeme
dönemleriyle sınırlı olmak üzere bir defada ayrıca ödenir. 2006 yılı
ikinci altı aylık döneminde altı aydan daha az süreyle gelir ve/veya
aylık almış olanlara yapılacak ödemelerde fiilen yararlanılan gelir
ve/veya aylık ödeme dönemi sayısı dikkate alınır. Bu şekilde yapılacak
ödemenin bir aylık tutarının 2006 yılı Aralık ayı ödeme dönemi gelir
ve/veya aylık tutarına ilave edilmesi sonucunda bulunacak tutar,
2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminde yapılacak artışlara esas alınır."
"(7) 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununa göre;
a) 1/1/2007 tarihinden
önce bağlanmış gelir ve/veya aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici
76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler, 2007 yılının
Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı
ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan
en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim
oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
malûllük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının, 506 sayılı Kanunun 55,
61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla
hesaplanan aylık tutarları; 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
% 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak
üzere de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
c) İş kazaları ile
meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas
günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2007 yılının birinci yarısına
ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan
gelir tutarı % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli
olmak üzere de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir. Son takvim ayı 2007 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak
gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı 2007 yılının
ilk altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2007 yılı
Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir
ve/veya aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki
(b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve/veya
aylıkların artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi
hükümleri; 2007 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması
talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin
506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre 2007 yılı Ocak ayı
itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2007 ile aylık başlangıç
tarihi arasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan
tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük
kazanç hesabına giren son takvim ayı 2007 yılına ait olanların gelirlerinin
artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri
uygulanmaz ve bu fıkra kapsamına girenlerin gelir ve/veya aylıklarında
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre ayrıca artış
yapılmaz."
BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1252 Esas sayılı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın "Kısmen veya
tamamen uygulanmayacak hükümler" başlıklı 30 uncu maddesinin;
(1) numaralı fıkrasının (ç) bendi ile (2) ve (8) numaralı fıkralarının
bu madde metninden çıkarılmasını ve maddenin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Topuz |
Mustafa
Özyürek |
Osman
Kaptan |
|
|
İstanbul |
|
|
|
Osman
Özcan |
Atila
Emek |
Orhan
Sür |
|
|
|
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)
- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı'nın 30 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde
"5018 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (g)
bendi"nin 2007 yılında uygulanmayacağı öngörülmekte; (2) numaralı
ve 8 numaralı fıkralarında da 5436 ve 2022 sayılı kanunlarda değişiklik
yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin müteaddit kararlarında,
örneğin 27.12.2005 günlü, 5437 sayılı 2006 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu'nun bir kısım hükümlerinin iptaline ilişkin 22.3.2006 tarih
ve E.2006/22, K.2006/40 sayılı kararında bir kere daha vurgulandığı
üzere;
"Bir yasa kuralının bütçeden gider
yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması,
mutlak biçimde "bütçe ile ilgili hükümlerden" sayılmasına
yetmez. Her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına
ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği
Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddelerinin
getiriliş amacı, bütçe yasalarında yıllık bütçe kavramı dışındaki
konulara yer vermemek, böylece bütçe yasalarını ilgisiz kurallardan
uzak tutarak kendi yapısı içinde bütünleştirmektedir.
Anayasanın açık hükümleri ve Anayasa
Mahkemesinin yukarıda açıklanan yerleşmiş ve istikrar kazanmış
kararları dikkate alınarak 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nun
30 uncu maddesinde yer verilen bütçede düzenlenmemesi gereken konuların
Tasarı'dan çıkarılması amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 30'uncu maddesinin (4), (5) ve (7) numaralı
fıkraları ile (10) numaralı fıkrasının (c) ve (e) bentlerinin tasarıdan
çıkarılmasını; aynı maddeye (3) numaralı fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve takip eden fıkralar ile
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"(4) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 108 inci maddesindeki
"1/1/2007" ibaresi "1/7/2007" olarak uygulanır."
"(5) 17/7/1964 tarihli
ve 506 sayılı Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında
geçen "31/12/2005" ibaresi "30/06/2007" olarak uygulanır."
"(6) 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda
Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanuna göre
gelir ve/veya aylık ödenenlere, bu Kanunlar gereğince ödenmekte
olan gelir ve/veya aylık tutarlarında (506 sayılı Kanuna göre gelir
ve/veya aylık ödenenlerin bu Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre
yapılan telafi edici ödemeler dahil), 2006 yılı için 8/2/2006 tarihli
ve 5454 sayılı Kanuna göre yapılan yıllık kümülatif artış oranı
ile aynı dönemde memur aylıklarında katsayıların yükseltilmesi
suretiyle yapılan kümülatif artış oranı arasındaki farkı telafi
edecek şekilde hesaplanacak fark tutarları 2006 yılı Temmuz-Aralık
ayları ödeme dönemleriyle sınırlı olmak üzere bir defada ayrıca
ödenir. 2006 yılı ikinci altı aylık döneminde altı aydan daha az süreyle
gelir ve/veya aylık almış olanlara yapılacak ödemelerde fiilen yararlanılan
gelir ve/veya aylık ödeme dönemi sayısı dikkate alınır. Bu şekilde
yapılacak ödemenin bir aylık tutarının 2006 yılı Aralık ayı ödeme
dönemi gelir ve/veya aylık tutarına ilave edilmesi sonucunda bulunacak
tutar, 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminde yapılacak artışlara esas
alınır."
"(7) 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununa göre;
a) 1/1/2007 tarihinden
önce bağlanmış gelir ve/veya aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici
76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler, 2007 yılının
Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı
ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan
en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim
oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
malûllük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının, 506 sayılı Kanunun 55,
61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla
hesaplanan aylık tutarları; 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
% 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak
üzere de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
c) İş kazaları ile
meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas
günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2007 yılının birinci yarısına
ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan
gelir tutarı % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli
olmak üzere de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir. Son takvim ayı 2007 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak
gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı 2007 yılının
ilk altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2007 yılı
Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir
ve/veya aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki
(b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve/veya
aylıkların artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi
hükümleri; 2007 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması
talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin
506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre 2007 yılı Ocak ayı
itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2007 ile aylık başlangıç
tarihi arasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan
tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük
kazanç hesabına giren son takvim ayı 2007 yılına ait olanların gelirlerinin
artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri
uygulanmaz ve bu fıkra kapsamına girenlerin gelir ve/veya aylıklarında
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre ayrıca artış
yapılmaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Açılan iptal davaları
sonucunda Anayasa Mahkemesinin kararıyla, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun bazı maddelerinin yürürlüğünün
durdurulmasına, bazı maddelerin ise iptaline karar verilmiştir.
Yürürlüğün durdurulması ve iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından
sonra, kanuni boşlukların ve kişilerin hak kayıplarının meydana
geleceği dikkate alınarak, Kanunun yürürlüğünün 1/7/2007 tarihine
ertelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu çerçevede;
Daha önceden sosyal
sigortalar kurumundan yetim aylığı bağlanmış kız çocuklarının yetim
aylığına hak kazanma açısından sonradan yapılan değişikliklerden
muaf tutularak aylıklarının kesilmemesi yönündeki uygulamaya
2007 yılında da devam olunması,
2006 yılında SSK ve
Bağ-Kur emekli aylıklarına yapılan artışın aynı yılda Devlet memuru
aylıklarına yapılan artışlara eşitlenerek, ilgililere 2006 yılının
ikinci altı ayı için fark ödenmesi,
Sosyal Sigortalar Kurumundan
emekli aylığı alanlara enflasyon oranı yerine 2007 yılının ilk altı
ayı için % 5 oranında, ikinci altı ayı için ise 2007 yılının birinci altı
aylık döneminde gerçekleşen enflasyon oranı kadar artış yapılması,
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine,
(7) numaraları fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini ve takip eden fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"(8) 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa göre;
a) Malûllük, yaşlılık
ve ölüm aylığı alanların, 2006 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları
aylıkları 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında,
2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının
birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
aylıklar, 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu
ve gösterge tutarları esas alınarak hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan
aylık, sırasıyla 8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine,
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine,
30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasına ve 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin
(a) bendine göre artırılır ve bulunan tutar, ayrıca bu fıkranın
(a) bendi ile bu maddenin altıncı fıkrasına göre artırılarak ödenir.
2007 yılında, 1479 ve
2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılardan alınacak primlere
esas olan ve 2006 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu
ile katsayı sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 506 sayılı Kanuna
göre prime esas günlük kazanç alt sınırında 2006 yılına göre 2007 yılında
meydana gelen artış oranı kadar artırılarak uygulanır.
1479 sayılı Kanunun
36 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin
ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci
fıkrası hükmü 2007 yılı için uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında sayılanların
aylıklarında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre
ayrıca artış yapılmaz."
"(9) 24/7/2003 tarihli
ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun
geçici 3 üncü maddesinde geçen "1/1/2005" ibareleri ve
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen
"1/1/2005" ibaresi "30/6/2007" şeklinde uygulanır.
17/10/1983 tarihli ve
2926 sayılı Kanuna tâbi sigortalılardan; 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için, aynı Kanunun 33 üncü maddesine göre belirlenen
gelir basamaklarından ilk altı basamakta bulunanlardan altıncı
basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan
ise bulundukları basamak gösterge tutarının % 20'si oranında sağlık
sigortası primi tahsil edilir."
"(10) 16/5/2006 tarihli
ve 5502 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından mülga kanun
hükümlerine göre kullanılır." ibareleri, "yetkileri Kurum
Yönetim Kurulu tarafından ilgili kanunların mülga hükümlerine
göre kullanılır ve bu yetkilerden uygun gördüklerini Başkana veya
ilgili birimlere devredebilir."
"(11) 8/6/1949 tarihli
ve 5434 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (f) bendinde geçen "%
4'ü" ibaresi, "% 5'i" şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun yürürlüğü ertelenmiş olduğundan;
Bağ-Kur'dan emekli aylığı
alanlara enflasyon oranı yerine 2007 yılının ilk altı ayı için % 5
oranında, ikinci altı ay için ise 2007 yılının birinci altı aylık döneminde
gerçekleşen enflasyon oranı kadar artış yapılması,
5510 sayılı Kanun yürürlüğe
girinceye kadar tarım sigortalılarından alınacak prim ve bağlanacak
aylıkların hesabında mevcut uygulamaya devam olunması,
Daha önce SSK, Bağ-Kur
ve Emekli Sandığı yönetim kurullarının yetkileri kapsamına giren
bütün işlerin yeni yönetim kuruluna gelmesi, işlerin gereğinden
uzun sürede sonuçlanmasına neden olduğundan, yönetim kurulunun
görev ve yetkilerinden uygun gördüklerini Kurum başkanına veya
ilgili birime devretmesine imkân sağlanması,
Emekli Sandığı Kanunu'nda
vazife malullüğü aylıklarının finansmanı amacıyla düzenlenmiş
olan oranın yetersiz kaldığı dikkate alınarak, bu oranın % 4'ten %
5'e yükseltilmesi,
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Başkan, bir söz
talebiniz var; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
görüştüğümüz maddenin 6'ncı bendinin başındaki "5434 sayılı
Kanun"un başına "8/6/1949 tarihli ve" ibaresinin gelmesi
gerekiyor.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Not alınmıştır Sayın Başkan.
Kabul edilen önergeler
ve düzeltme doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31'inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 31- (1) Bu Kanun
1/1/2007 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Kemal Sağ,
Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Sağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Sağ, Anavatan
Partisi Grubu da söz istediği için, sadece Grubunuz adına söz veriyorum.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada otuz üç yıl önce
rahmetli olan İkinci Cumhurbaşkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin
İkinci Genel Başkanını da rahmetle anıyor, aynı zamanda Meclis Başkan
Vekili Sayın Ali Dinçer'e de buradan acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütçe maratonunun daha sonuna geldik. Yoğun
bir program çerçevesinde görüştüğümüz 2007 yılı bütçesi, bu Parlamentonun
yaptığı son bütçe ve sanırım ki AKP'nin yaptığı son bütçe olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
AKP İktidarı döneminde yapılan bütçeler, toplumun sorunlarına
gereken çözümü üretememiştir. Yapılan bütçeler AB ve IMF gölgeleri
altında yapılmış, toplumu memnun etmekten ziyade AB ve IMF'yi memnun
etmeye yönelik olmuştur. Açıkçası, AKP İktidarı, AB ve IMF güdümünden
kurtulamamıştır. "IMF'yi bu ülkeden kovacağız.", "AB
kaderimiz olamaz." diyen AKP bu şekilde vatandaştan oy almış,
iktidar olmuş, ama ne yazık ki AB ve IMF'nin boyunduruğu altına girmiştir.
Sadece bütçe yasası mı değerli arkadaşlar, bu Parlamento döneminde
çıkarılan yasalar, neredeyse tamamen AB'nin ve IMF'nin isteği doğrultusunda
çıkmıştır. Çıkarılan yasalar toplumda kan uyuşmazlığı yaratmıştır.
Anayasa'mıza aykırı olarak çıkarılan yasaların büyük bir bölümü,
ya Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilmiş ya da Anayasa'ya aykırı olduğu
için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesinde iptal
davası açılarak iptal ettirilmiştir.
Bu şekilde geçen bir
Parlamento döneminde, AKP İktidarının başarılı olduğunu söyleyemeyiz.
Neden? Bakın, sizlere birkaç örnek vermek istiyorum. Kararı siz verin.
Mesela, ekonomide önemli bir gösterge olan kapanan şirketlerin açılan
şirketlere oranına bakıldığında, 2002 yılında yüzde 12 olan bu
oran, 2005 yılında yüzde 19'a ulaşmıştır, 2006'da yine aynı düzeyde
gerçekleşmiştir. Bu durum bile, ekonomide başarılı olduğu savunulan
bir iktidar döneminin söylemleriyle piyasadaki gerçeklerin çakışmadığını
göstermektedir.
Bir başka örnek, değerli
arkadaşlar, tüketici kredisi ve kredi kartı kullanımındaki göstergelerdir.
2002 yılı sonunda kişi başı 64 dolar olan tüketici kredisi ve kredi
kartı borcu, 2006 yıl sonunda yüzde 846 artarak 603 dolara çıkmıştır.
Kredi kartlarında yüzde 377 oranında artış varken, tüketici kredilerinde
bu artış oranı 1.697 olmuştur. Yani dört yılda tüketici kredileri
17 kat artmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının başarısızlığını gösteren çok
önemli bir başka gösterge de ticari kredilerin durumudur. Ticari
kredi kullanımlarında da yaşanan gelişmelere paralel olarak protesto
edilen senetlerin miktarında AKP döneminde tam bir sıçrama yaşanmıştır.
Özellikle, son iki yıllık dönemdeki artışlar dikkat çekicidir.
2002'de 793 milyon YTL olan protestolu senetlerin tutarı, 2006 sonunda
4 katı artarak, 2 milyar 794 milyon YTL olmuştur.
Sadece bu resim bile
bize, ekonomide inandırılmaya çalışan ekonomik yapının dışında
bir farklı resmin olduğunu göstermektedir. Vatandaşlar ve şirketlerin
bir kısmı, ekonominin günlük işleyişi içinde birbirlerine ve bankalara
karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremez hâle gelmişlerdir. Ekonomi bu anlamda
hızla bıçak sırtı bir dengeye doğru gitmektedir. Ekonomi, yapılacak
hataların tüm sistemi etkileyen sonuçlar doğurabileceği bir noktaya
çekilmiştir. Protesto edilen senetler, aylık bazda 2002 yılında 67
milyon YTL iken, 2006 yılında, yani dört yılda 5 katı artarak 310 milyon
YTL'ye çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar,
saymakla bitmez AKP'nin başarısızlıkları. İsterseniz, şimdi bir de
ülkenin borç stokuna bakalım, durum nasıl diye. AKP döneminde iç
borçtaki net değişme toplamı, son 1970 ve 2002 yılları arasındaki
otuz iki yıllık dönemdeki artış düzeyinin çok üzerinde gerçekleşmiştir.
Otuz iki yılda kamu iç borç stoku toplamı 90,1 milyar dolar artarken,
2003-2005 döneminde, yani üç yıllık AKP İktidarında 90,7 milyar dolar
artmıştır. Bu mu başarı değerli arkadaşlar?
Haa, AKP olarak diğer
hükûmetlerin otuz iki yılda yaptığı borçlanmayı biz üç yılda yapıyoruz
diyorsanız, size söyleyecek bir sözümüz olamaz.
AKP'nin dört yıllık iktidarında
toplam borçlar 200 milyar dolardan 400 milyar dolara tırmanmış. Yani,
elli yıllık cumhuriyet döneminde yapılan borç kadar AKP devleti
dört yılda borçlandırmış, toplam kamu borcu ikiye katlanmıştır. Bu
mu başarı? Sayın Maliye Bakanımız dünkü konuşmasında 15 milyar dolar
yabancı sermaye girişinden söz etti, ama, ülkeyi her an bir krize sokacak
olan 65 milyar dolarlık sıcak para girişinden hiç bahsetmedi ve ne
gariptir ki, Türklerden yüzde 10 oranında stopaj kesilirken, yabancıların
stopaj oranı sıfırlandı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP hükûmetlerinin açıklamış olduğu ekonomik
programlarda, en fazla revizyon yaptığı veya yapmak zorunda kaldığı
konuların başında cari işlemler hedefi gelmektedir. 2003-2005 döneminde
bu hedef, toplam yüzde 117 oranında sapmıştır. Bu rakamlar, AKP İktidarının
dört yıllık Hükûmet döneminde gerek dış ticaret açığı gerekse cari
işlemler açığına yönelik olarak somut politika geliştirme ve uygulama
başarısını gösteremediğini ifade etmektedir. 2002 yılı sonunda
1,5 milyar dolar olan cari açık, 2006 yılı sonunda tam 22 kat artarak
34 milyar dolar olacaktır, yani birkaç gün sonra. Bu düzeydeki bir artış
ve dışa bağımlılık, cumhuriyetin ilanından bugüne kadar hiçbir iktidar
döneminde yaşanmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının söz verdiği hâlde önleyemediği
bir başka husus, konut kiralarındaki artıştır. Konut kiralarındaki
artış, bir yandan fiyatlar genel seviyesindeki artışların önemli
bir nedeniyken, diğer yandan, ücretlilerin satın alma gücünü azaltan
bir etkin olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekleri yansıttığı şüpheli
olan resmî TÜİK verilerine göre, konut kiraları 2002 yılına göre,
2005 yılında yüzde 76, 2006 sonunda yüzde 108 oranında artış göstermiştir.
Bu bütçeyle, memur maaşları artış oranı yüzde 5 olacak, kira artış
oranı ise yüzde 110! Sonra dönüp diyeceksiniz ki: "Biz, memuru
enflasyona ezdirmedik."
Hiç oturup, kamu çalışanlarıyla
sohbet ettiniz mi değerli arkadaşlar? Ay sonunu nasıl getirebildiklerini
sordunuz mu onlara? Tabii ki cesaret edip soramazsınız. Keşke sorsanız
da, bir cevabını alsanız; keşke sorsanız da, Pandora'nın kutusu bir
açılsa. Siz cesaret edip soramıyorsunuz, ama, onlar bunun cevabını
size vermek için sabırsızlanıyorlar. Memurun cevabını öğrenmeniz
için, şunun şurasında en fazla on ay kaldı değerli arkadaşlar. AKP
İktidarının başarısız olduğu bir başka konu ise maliye politikalarındaki
uygulamalar olmuştur. Maliye teşkilatı, gelir ve diğerleri olmak
üzere önce ikiye bölünmüştür. Gelir İdaresi Başkanlığı uygulamasıyla
taşra teşkilatında bugüne kadar yaşanan uyum ve ahenk bozulmuştur.
Özellikle taşra teşkilatında yaratılan çift başlılık hem maliye
çalışanları hem de vatandaşlar arasında huzursuzluk yaratmış ve
yönetimde istikrar bozulmuştur.
Değerli arkadaşlar,
maliye teşkilatının yeniden yapılandırılmasının kayıt dışında
bulunan ekonomiyi kayıt altına alınmasına da bir katkısı maalesef
olmamıştır. Vergi gelirlerinde bir artış olmamış, tahsilat oranı
önceki yıllar seviyesinde kalmıştır. Dolaylı vergilerin vergi gelirleri
içerisindeki oranı artmış, dolaysız vergilerin oranı azalmıştır. Çeşitli
nedenlerle getirilen geçici vergiler, maalesef, amacı dışına çıkılarak
daimi vergi hâline getirilmiştir. Bu arada, beyan yoluyla tahsil
edilen vergilerde yeni bir usul getirilmiş, çeşitli yollardan mükelleflerden
beyanlarını artırmaları istenmiş, bir nevi tehditle beyanları
artırılmıştır. Bu durum, ilk kez AKP döneminde uygulanmış olup,
herhâlde, maliye literatüründe zorla beyan usulü diye geçecektir.
Değerli arkadaşlar,
AKP döneminde, amiyane tabirle, kümesteki kazlar her zamankinden
daha fazla yolunurken, dışarıdaki kazlar bu duruma kıs kıs gülmeye
devam etmişlerdir. Bu Hükûmet bir taraftan kurumlar vergisi oranını
yüzde 20'ye düşürdüm diye övünürken, öte yandan selektif bir teşvik
modeli olan yatırım indirimini kaldırarak yatırımcıya ağır bir
darbe indirmiştir. Kendisi yatırım yapmayan Hükûmet özel sektör yatırımlarının
da önünü kesmiştir.
Sayın Bakan VEDOK Projesi'nden
bahsediyor, vergi dairelerindeki kuyrukların kaldırılmasından
bahsediyor. Hatırlatmak isterim ki, VEDOK Projesi AKP öncesi bir
projedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
VEDOK Projesi AKP öncesi bir projedir ve kuyruklar da AKP öncesinde
kalkmıştır.
Değerli arkadaşlar,
söz paradan açılmışken, isterseniz, gelin, bir de şu TL ve YTL meselesine
bakalım. Paradan altı sıfır atılırken bir yıl sonra tekrar TL'ye dönüleceğini
söylemiştiniz, ama, aradan üç yıl geçti, hâlâ TL'den bile bahsetmiyorsunuz.
Yoksa, Türk lirasından vaz mı geçtiniz?
Değerli arkadaşlar,
bir başka konu da, ücretlerdeki dengesizlik ve bunun yarattığı adaletsizliktir.
AKP döneminde kamu çalışanları arasındaki ücret dengesizliği giderilememiş,
aksine artmıştır. Aynı unvana sahip kamu görevlisine kurumdan kuruma
farklı ücret ödenmektedir. Bu, ciddi bir sorundur ve mutlaka giderilmelidir.
Ama, bugüne kadar düzeltmek şöyle dursun her geçen gün denge ve adalet
daha da bozulmaktadır.
Bu Hükûmetin bir başka
özelliği de, emekli maaşlarından kesinti yapan ilk Hükûmet olmasıdır.
AKP yönetiminin personel politikasına ilişkin bir saptamayı belirterek
sözlerimi tamamlıyorum.
Bu Hükûmet, kamu personel
alımında sözleşmeli ve geçici personel alımını tercih etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şahsınız adına
da sözünüz var zaten.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Onu bırakıyorum.
BAŞKAN - Kullanmayacak
mısınız?
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Başkanım, bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Sağ, ek
sürenizi de verdim.
Teşekkür ediyorum.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 31'inci
maddesi üzerinde söz alan Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
İbrahim Özdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
31'inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
yaklaşık otuz saattir, yüce Meclis, burada, 2007 yılının bütçesini
son olarak görüşmektedir. Maalesef, şu ana kadar bir neticeye ulaşamadık.
Tabii ki, bunun nedenleri vardır.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum: Bakınız, 1
Kasım gecesi, Abbas Güçlü'nün Genç Bakış Programı'nda, Sayın Devlet
Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener programa katılıyor.
Programdan önce vatandaşlarla yapılan röportaj gösteriliyor,
"Ekonominin durumu nasıldır?" diye soruluyor. Cevap veren
vatandaşların yüzde 90'ı "ekonomi kötüye gidiyor" diyor.
Sayın Abdüllatif Şener
diyor ki: "Bu işte bir tarafgirlik var. Bu röportajlar seçilmiştir."
Bunun üzerine, Abbas Güçlü -İzzet Baysal Üniversitesinde bu program
yapılıyor. 1 Kasım gecesi- öğrencilere soruyor ve öğrencilerin
kahir ekseriyeti "ekonomi kötüye gidiyor" diyor değerli
arkadaşlar.
Bunlar, bizim gençlerimizin,
ihtiyarlarımızın, orta yaşlılarımızın görüşleri.
Bir anekdot da ben kendi
ilimden anlatmak istiyorum. Geçende bir hemşehrim beni aradı ve
"Sayın Vekilim, kahvede oturuyorduk. 33 kişiydik. Ben saydım.
Anketörler içeri girdi. Bu anketörler 'kimlere oy verirsiniz' ve
birtakım teferruatlı sorular… Sadece hangi partiye oy çıkarla ilgilendim."
33 kişiden 3 kişinin AK Partiye oy verdiğini, 10 kişinin tarafsız
olduğunu, yani henüz oyunun rengini belirlemediğini, diğer kalanların
da partiler arasında bölüştürüldüğünü, söyledi.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
isterseniz biraz da bütçeyle ilgili konuşursanız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen bütçeye geçiyorum. Bütçeyi anlatmak için bunları örnek veriyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
- Bütçeyle bağlantılı… Halkın duyguları…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar, öyle hayalî birtakım anketlerle,
AK Partinin oy oranı şudur budur… Millet buna inanmıyor. Milletin aldırdığı
da yok.
Bakın, bugün gazeteleri
okuduğumuz zaman, gazeteler de çok bir acı haber önümüze sermiş durumdadır.
Kredi kartı mağdurlarının yeni bir cenderenin pençesine tutuştuklarını
görüyoruz. Nedir bunlar? Parasız kalıyorlar ve bir kısım alışveriş
merkezlerine giderek, mesela, 1.000 YTL'lik bir ödeme yapıyorlar ve
bunun karşılığında 700 YTL, 600 YTL alıyorlar, 800 YTL alıyorlar. Bu
çok vahim bir durumdur. Bunun elbette ki sebepleri var değerli arkadaşlar.
Yaklaşık bir ay önce yapılan incelemede açlık sınırı 605 YTL olarak
belirlenmiştir, açlık sınırı; yoksulluk sınırı da 1.971 YTL olarak
belirlenmiştir. Şimdi, memurlarımızın kahir ekseriyeti ne kadar
alıyor? 700-800. Demek ki, yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar. Tabii
ki, gidip bir kısım alışveriş merkezlerindeki zalim insanlara yem
olacaklardır. Yani, bir atasözümüz vardır: Denize düşen yılana sarılır
değerli arkadaşlarım. Bu çok vahim bir durumdur. Dün de söyledik,
her zaman da söylüyoruz. AK Parti...
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Cebinde ne var, cebinde?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sen zengin adamsın, senin karnın şiş, yoksulların derdinden anlamazsın
Aydın Milletvekili, sen ne anlarsın? Aç olman lazım ki, anlayasın.
Aç olman lazım, aç, aç olman lazım. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Yoksulların, açların
derdinden anlamayanlar zalimlerdir. Bunu böylece söylemek istiyorum
değerli arkadaşlar.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
- Onlar düzü bulamıyorlar, düzü!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, yoksulların, varoşlardaki insanların oylarını, mazlumların,
mağdurların oylarını alarak iktidar oldu AK Parti; fakat, geldiği
nokta itibarıyla, AK Parti, maalesef, zenginlerin, patronların tuzağına
düşmüş durumdadır. Bugün AK Parti Hükûmetinden kimler yararlanıyor
değerli arkadaşlar? Bakın, ben size söyleyeyim -bunlarla mücadele
edeceğini söyleyerek geldi- bakın, bugün iş alanlar, değerli arkadaşlar,
hovarda iş adamları, alkolik iş adamları, millî ve manevi değerlere
düşman iş adamları, bugün AK Partinin etrafında ve malı bunlar götürmektedirler.
Mazlum ve mağdurlar, tamamen, iyice perişan olmuş durumdadırlar.
Herkes, bütün kesimler perişan. Şimdi, köylülerimiz, çiftçilerimiz
perişan değil mi arkadaşlar? Yani, girdi fiyatları AK Parti Hükûmeti
zamanında iyice yükseldi, fakat, ürünleri iyice düşmüş durumdadır
ve dolayısıyla, şehirlere göç etmektedirler çiftçilerimiz, köylülerimiz
ve şehirlerde bunların çocukları çetelerin tuzağına düşerek mahvu
perişan olmaktadırlar. Esnafımızın durumu iyi midir? Çeklerini,
senetleri ödeyemiyorlar. AK Parti Hükûmeti zamanında ödenmeyen
çek, senet sayısı iyice yükselmiştir. Memurlarımızın durumu iyi
mi değerli arkadaşlar? Elbette ki iyi değil. İyi olsaydı, bir kısım
zalim iş merkezi sahiplerinin tuzağına düşüp, götürüp 1.000
YTL'lik kredi kartını kullanıp, karşılığında 700, 600, 800 YTL alabilirler
miydi? İşte, bütün bu tablolar AK Partinin yönettiği durumu göstermektedirler.
Yani, bir hastanın başında,
hasta ölecek neredeyse, şimdi, geliyor birisi, diyor ki: "Durumunuz
iyidir maşallah. İnşallah, iyisin, çok yakında iyileşeceksin."
İşte, AK Parti Hükûmeti de, Sayın Başbakan da, sürekli, millete
"çok yakında durumunuz iyi olacaktır…" Yahu, bu acıyı, ıstırabı
çeken bu millettir. Hasta nasıl ki ıstırabını çekiyorsa, millet
de, yoksullar da açlığın, perişanlığın pençesinde bu ıstırabı çekmektedirler.
Öyle, masal anlatmakla ekonomi iyileşmez değerli arkadaşlar. Eğer
masal anlatmakla insanların karnı doysaydı, hükûmetlerin de, herkesin
de işi kolaylaşmış olurdu.
Değerli arkadaşlar,
bizim insanımız millî ve manevi değerlerine düşkündür. Hakikaten,
bu düşünceleri sebebiyle AK Partiyi hükûmet yaptı. Fakat, geldiği
nokta itibarıyla, AK Partinin, az önce dediğim gibi, hovarda iş
adamları, alkolik iş adamları ve millî değer düşmanı iş adamları etrafını
sardı ve dolayısıyla, AK Partiyi yönetenler de dünyevileşti değerli
arkadaşlarım. Bu bizim milletimizin gözünden kaçmıyor.
Dün burada Sayın Maliye
Bakanı konuşuyor. Ben televizyondan izledim o konuşmasını, bir
kısım vergilerin düşürülmesiyle alakalı olarak diyor ki: "İndirdik
mi bindirdik mi?" Bunu birkaç defa da söyledi. Bilmiyorum, millet
de bilmiyor, indirdiniz mi bindirdiniz mi? Ama, milletin bildiği,
benim de bildiğim bir şey var arkadaşlar: Millet 4 Kasım 2007'de mührü,
o seçim mührünü eline alacak, sabahtan akşama kadar perdenin arkasına
geçecek, size bindirdikçe bindirecek. Bunu biliyoruz değerli arkadaşlar.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya)
- Mührü nereye vuracak?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bundan hiç endişeniz olmasın. Milletimiz bindirecektir.
Değerli arkadaşlar,
milletimiz bunu yapmasını bilir. Bakın, geçmiş iktidarlardan örnek
alın. Hayallerle bir daha iktidar olamayacağınızı bilin. Tatlı hayaller
sonunda sizi hasta eder. 4 Kasımdan sonra hasta olabilirsiniz. Sağlığınıza
dikkat edin diyorum değerli arkadaşlarım.Yani, nedir? Gerçekten,
Türkçemizde çok güzel atasözleri vardır. "Aç tavuk rüyasında
darı görür." Üzülmeyin… Üzülmeyin… Hocam siz üzülmeyin.
Arkadaşlar, Anavatan
Partisi iktidar olduktan sonra tabii ki, milletimiz, pardon, Anavatan
Partisi Grubunu kurduktan sonra, sizi milletimize iyi tanıttı. Sizi
milletimize iyi tanıttı. İnşallah çok ümit ediyoruz, 4 Kasımda iktidardan
ineceksiniz.
Anavatan Partisi ne
yapmıştır: Üstat Necip Fazıl'ın bir beytini okumak istiyorum, sizi
millete tanıtmak açısından. Ne diyor? Şunu söylüyor: "Surda bir
gedik açtık mukaddes mi mukaddes/ey kahpe rüzgâr ne yönden esersen
es." Millet sizi tanıdı artık, inşallah gelecek iktidar milletimizin
yüzünü güldürecektir. Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Kemal Sağ, Adana Milletvekili.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; konuşmama, kaldığım yerden devam etmek
istiyorum izninizle. 31'inci maddede, şahsım adına konuşmama devam
ediyorum.
"Bu Hükûmetin bir
başka özelliği de emekli maaşından kesinti yapan ilk Hükûmet olma
özelliği var." demiştim. AKP yönetiminin personel politikasına
ilişkin bir saptamasını da belirterek sözlerimi devam ettireceğim.
Bu Hükûmet, kamu personeli
alımında, sözleşmeli ve geçici personel alımını tercih etmektedir.
Yine, bu Hükûmet döneminde, hizmet alım ihaleleri doruğa çıkmıştır.
Bunların anlamı, devlet memurluğu güvencesini yok etmek, memurları,
iktidarın iki dudağı arasına hapsetmek ve devleti de şirketler
eliyle yönetmeye çalışmaktır değerli arkadaşlar.
Sadece maliye ve ekonomi
politikalarında değil, dış politikada, sağlık ve millî eğitim politikalarında
AKP İktidarı başarısızdır. AB ilişkilerinde gelinen nokta, verilen
tavizler, Kıbrıs konusunda gelinen son durum, AKP İktidarının dış
politikadaki başarısızlığını anlatmak için yeterlidir.
Siz, Türk askerinin
başına çuval geçirildiğinde sesi çıkmayan Hükûmeti mi dış politikada
başarılı sayıyorsunuz?
Siz, Türkiye'nin Başbakanı
için "Deliğe süpürmeyin, onu kullanın." diyen danışmanların
oluşturduğu dış politikayı mı başarılı buluyorsunuz?
Siz, önce Hamas liderini
çağırıp, ABD tepki gösterince, görüşmemek için havaalanı yolunda
özel fabrika ziyaretine giden Başbakanın dış politikasını mı başarılı
buluyorsunuz?
Yoksa, siz, Papa geldiğinde
görüşmemek için türlü bahaneler arayan, ama, hatasını anlayınca
Papa'yı uçağın merdivenlerinde karşılayan Başbakanın izlediği
dış politikayı mı başarılı buluyorsunuz değerli arkadaşlar?
2005 yılında, AB bayraklarıyla
süslenen sokaklarda, gündüz vakti havai fişeklerle caka satan AKP
İktidarı, bugün ne oldu da AB'nin kafasının karışık olduğunu söylemektedir.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, burada, Mecliste, işin doğrusunu söyleyince
"Tercüme yanlışı var" diyenler, ne oldu da iki gün sonra nota
vermek zorunda kaldınız? Hani sizin dış politika sloganınız
"win win" yani, Türkçesi "kazan kazan"dı? Görünen o
ki, sizin dış politika sloganınız "give give" yani Türkçesi,
"ver ver" olmuştur. Beğenmediyseniz, bunu "give give
more" ya da "give give again" diye değiştirebiliriz. Yani,
Türkçesi "ver, daha ver, ver."
BAŞKAN - Sayın Sağ,
lütfen, bütçeyle ilgili konuşur musunuz Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Efendim, AB de bütçeyi ilgilendiren bir konu olduğu için bunu söylemek
zorunda kaldım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yani, maddeyle
ilgili, Sayın Sağ. Maddeyle ilgili, Sayın Sağ, lütfen!
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Seçimi size bırakıyorum değerli arkadaşlar.
AKP'nin sağlık politikası
da yazboz tahtasına dönmüştür. Sigorta hastanelerini devlet hastanesine
dönüştüren, özel hastanelerin açılışına izin veren iktidar, bugün,
bundan pişman olduğunun sinyallerini vermektedir.
Yapılan düzenlemelerle,
kamu çalışanlarının özel sağlık kuruluşlarından istifade etmeleri
engellenmektedir. Ancak, ne hikmetse, bir grubun özel hastanelerine
ise ayrıcalık tanınarak engel çıkartılmamaktadır. Hayati önem taşıyan
ilaçlar, bütçe uygulama talimatlarıyla, bir ödenir bir ödenmez duruma
sokulmaktadır. Hesapsız davranan Hükûmetin sağlık politikası resmen
tıkanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi tamamlarken, bu Hükûmetin sağlık politikasını anlatan
bir ihaleyi size anlatmak istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Süren bitti yalnız, Kemal Bey.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Adana'da, sağlık müdürlüğü, tabii, dolayısıyla Sağlık Bakanlığı
bir ihale açıyor. Bu ihalenin adı "Görüntüleme Hizmeti Alım İhalesi."
Değerli arkadaşlar,
Çukurova'da, şu anda, yirmi tane firma, sadece Adana'nın değil tüm
bölgenin ihtiyacını karşılayacak kadar görüntüleme cihazına
sahip ve fiyatları da Sağlık Bakanlığının koyduğu fiyatlardır. Ama,
buna rağmen, sağlık müdürlüğü ihale açarak 50 trilyon civarında görüntüleme
cihazı alınmasına sebep olmaktadır, olacaktır. Bu mu sizin tasarruf
anlayışınız? Lütfen, Sağlık Bakanından rica ediyorum, Maliye Bakanından
rica ediyorum, bu ihaleyi önlesinler, bu kadar cihaz için döviz harcamasına
izin vermesinler.
Evet değerli arkadaşlar,
bunu da söyleyerek şimdilik sözlerimi tamamlıyorum, hepinizi,
tekrar görüşmek üzere saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32'nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 32- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı
ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı
ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye
Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere
ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar
ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici
kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum başkanları,
f) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Haluk Koç, Samsun
Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir demokrasi
maratonunun sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Hepinizi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçen seneki bütçe görüşmelerinde de olduğu gibi, dar bir takvime
sıkıştırılmış bütçe görüşmelerinin sıkıntısını, belki, biraz fiziki
yorgunlukla karşılamaya çalıştık. Ama, burası Parlamento. Burada,
muhalefet ve iktidar görevlerini yapacaklar. Bu görev kapsamı
içerisinde, bize ayrılan sürelerde, bütçeyle ilgili teknik tespitlerimizi,
zaman zaman genel siyasetle ilgili tespitlerimizi dile getirdik,
katkı vermeye çalıştık, yardımcı olmaya çalıştık.
Değerli arkadaşlarım,
geçen sene de aynı cümleyi söylemiştim, tutanağı aldım, onu tekrar
edeceğim: Tabii ki, bu uzun maraton sırasında, kırıcı bazı durumlar,
ortamlar da olmuştur. Doğaldır, Parlamento gelenekleri içerisindedir.
Ben, bir kere daha, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak,
bize dönük bir özür yerine getirme kısmı varsa, bunu, memnuniyetle
yerine getiriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
ikincisi, yine bir dileğimi içtenlikle sizlerle paylaşmak istiyorum
-geçen sene de bunu ifade etmiştim- o da şu: Zor bir dönemden geçiyoruz.
Biliyoruz, tarih okunurken, değerlendirilirken ya da içinde bulunduğumuz
o süreç içerisinde, hep, bu zor dönem olarak adlandırılan süreçler
yaşar ülke. Bizler eleştiriyoruz, tespitlerimiz var, değerlendirmelerimiz
var, sizler yaptıklarınızı savunuyorsunuz. Siyasetin içinde bulunduğumuz
doğal tavrı bu, demokrasinin de gereği bu.
Şimdi, içimden geçen
şu, onu özellikle söyleyeceğim: Değerli arkadaşlarım, ben, artık,
Türkiye'de -birçok kişiye de tercüman olarak bunu söylediğime inanıyorum-
IMF'ye verilen niyet mektuplarının, artık, bizim mevzuat hiyerarşimizden
toptan çıktığı bir dönemi ve bu dönemin sonunda oluşturulan ulusal
bütçelerimizi tartışmayı hayal ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir beklenti bu, ama, bunun için arkasına bir siyasi irade koymak gerekiyor.
Umarım, bunu da yakalayacak bir noktaya gelir Türkiye.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yasama organındayız, Türkiye Cumhuriyeti'nin en kutsal çatısı
altındayız. Burada, bu Parlamentonun yetkilerinin uluslararası
birtakım kuruluşlar tarafından paylaşılmadığı dönemleri yaşamak
istiyoruz biz ve böylece, Anayasa'nın Parlamentomuza verdiği, yasama
organına verdiği yetkilerin dışarıdan aşındırılmayacağı, taciz
edilmeyeceği, beklentilerinin kaba üsluplarla Türkiye'den talep
edilmediği bütçe görüşme dönemlerini hep beraber yaşarız diye
umut etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bunun arkasında şu var: Sizin savunduğunuz dünya görüşü ve siyaset
gerçeği olarak, şu anda izlediğiniz ekonomik politikalar var. Yani,
yüzde 6,5 faiz dışı fazlaya kilitlenmiş bir bütçe temel yapısı ve
buradan kaynaklanan Türkiye'nin -Türkiye coğrafyasının bütününü
düşündüğünüzde- Türkiye'nin doğusu ile batısı, kuzeyi ile güneyi
arasındaki yatırım dengesizliklerinin, Türkiye'nin sosyal dokusundaki
sosyal adaletsizliklerin, gelir dağılım çarpıklıklarının yüzde
6,5 faiz dışı fazlaya kilitlenmiş bir bütçeyle aşılamayacağını
bilmemiz gerekiyor. Dünyada, hiçbir ülke yoktur ki, Türkiye konumunda
olan bir ülkede, hani ekonomistlerin gelişmekte olan ülkeler kategorisinde
değerlendirdiği bir ülkede, yüzde 6,5 faiz dışı fazlaya prangalanmış,
çıpalanmış, yapıştırılmış bir ülke bütçesi, demin söylediğim sosyal
dengesizlikleri de, yatırım dengesizliklerini de hiçbir zaman gideremez.
Değerli arkadaşlarım, siyaseten böyle bir çizgi içindesiniz. Bunu,
umarım, önümüzdeki dönemlerde aşacak bir siyasi irade Türkiye'de ortaya
konur.
Özetle, bağımsız bir
Türkiye: Bağımsız bir Türkiye, yani, kendi kararlarını, tarihin
kavşak noktalarında, hiçbir dış baskıya maruz kalmadan, kendi çıkarları
doğrultusunda, kendisi alabilen bir Türkiye. Bunun temeli, bunun
kökü, ekonomik bağımsızlıktan geçer ve dolaylı olarak da siyasi bağımsızlıktan
geçer. Onun için, "bağımsız Türkiye" tanımlaması, 1968'lerde,
o gençlerin yola çıktıklarında, o gençlerin sloganlaştırdıkları
"Yaşasın bağımsız Türkiye" sloganı belki yetersiz kalıyor
bugün, siyasi ve ekonomik boyutlarını da söyleyebilmek için
"Yaşasın tam bağımsız Türkiye" demek gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
tabii, bu bütçe, bizim eleştirdiğimiz, temelinde Türk halkının,
Türk milletinin beklentilerini karşılamayan bir bütçe. Bunlar, bakanlıklarla
ilgili, bağlı kuruluşlarla ilgili ve geneliyle ilgili maddelerde
sözcülerimiz tarafından dile getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
demin söylediğim o tanımlamayı dolduracak siyasi irade bakımından
da, mutlaka, hukuk devletinin kurallarının işlediği bir Türkiye
yaratmak zorundayız ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, hani
"alternatif" deniyor ya -kalan iki-üç dakikada o boyutunu
söyleyeceğim- onun içini dolduracak siyasi iradenin hangi temelde,
hangi alt başlıklarda, nasıl şekillenmesi gerektiğini de ifade etmeye
çalışacağım:
Yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesinin eksiksiz sağlandığı bir Türkiye; hukuk devleti,
tüm kurum ve kurallarıyla.
İkincisi, hak ve özgürlüklerin,
bireysel temelde hak ve özgürlüklerin korunduğu, geliştirildiği,
uygulamalarının yapıldığı bir Türkiye. Bakın, bireysel temelde
diyorum. Birtakım uluslararası kuruluşların, bunları, yapay, suni
azınlıklar oluşturarak Türkiye'de, yüz elli yıllık rüyalarını, kolektif
birtakım temel hak ve hürriyet arayışına yönelten isteklerine karşı
koyan, ama, bireysel temelde kişiyi kişi yapan ve toplumda yer almasını
sağlayan, bir yurttaş olarak, bütün kişisel temel hak ve özgürlüklerini
sağlayan bir hukuk devleti.
Kentte, kırda, huzurun
ve can güvenliğinin sağlandığı bir Türkiye. Terörle, her alanda, terörün
arkasındaki siyasi hesabı, emperyalist projeyi gören ve ona karşı
bilinçli mücadele eden bir siyasi iradenin şekillendiği bir Türkiye.
Dış dayatmalara, bu konuda, kesinlikle karşı koyan, dış dayatmalarla,
dış yardımlarla bu sorunun çözüleceğine inanmayan bir Türkiye ortaya
koymak zorundayız.
Siyaset ve yönetimde,
mutlaka, siyasi erdemin ve ahlakın yer aldığı bir Türkiye. "Nasıl?"
diyeceksiniz. Yani, her zamanki konumuz, milletvekilliği dokunulmazlığının
adi suçlara kalkan olmasına son veren bir siyasi iradeyi ortaya
koymak zorundayız, değerli arkadaşlarım.
Ve üretim ekonomisi.
IMF'yle olan teslimiyetçi ilişkiye ve rant ekonomisine son veren bir
ulusal ekonomi programının devreye sokulması ve bunun bütçeye yansıması.
Değerli arkadaşlarım,
ülkenin tüm üretim güçlerinin harekete geçtiği bir ekonomi ve bunun
sonunda, KOBİ'lerin ayağa kalktığı, sabit sermaye yatırımlarının
katlandığı bir Türkiye ve sektör bazında etkin teşvikin uygulandığı
bir Türkiye, hızlı ve dengeli büyüyen, istikrarlı büyüyen bir Türkiye
arzusu. Tabii, bunun, sonunda istihdama yansımasıyla, Türkiye'yi
kemiren, sosyal sorunlarımızın artmasına yol açan, mutlaka, istihdamın,
hızlı ve süratli olarak arttığı ve bu şekilde, emeklilerimizle ve
memurlarımızla, onların onurlu yaşam hakkının ve ortamının kesinlikle
sağlandığı bir Türkiye manzarası.
Adil vergi ve kredi düzeni,
esnaf ve KOBİ'lerin ekonominin itici gücü olacağı bir Türkiye.
Ve tarım ve hayvancılıkta
mutlaka ulusal bir atılımın gerçekleştirildiği, çiftçimizin, demin
söylediğim uluslararası kuruluşlara ve Avrupa Birliğinin birtakım
yaptırımlarına -müktesebat hariç- mutlaka, ezdirilmediği ve kırsal
yoksullaşmanın önüne geçen bir ekonomi programının tarımda uygulanmasıyla
yol alacak bir siyasi irade.
Değerli arkadaşlarım,
turizm: Turizm, yeni bir turizm master planıyla turizmde yeni bir hamle
gerçekleştiren Türkiye. Burada altyapının güçlendirildiği ve çeşitlendirildiği
bir turizm alanı ve sosyal devletin ayağa kaldırılması.
Özellikle söyleyeceğim,
sizi üzebilirim, özür dilerim, ama, insan onuruna saygılı, insanların
yoksulluğu üzerinden bir arayış içinde bulunmayan, insan onuruna
saygılı yeni bir sosyal dayanışma modelinin uygulandığı bir ekonomik
program ve onun siyasi...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
Teşekkür için, buyurun.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Bizi mi anlatıyorsun?
HALUK KOÇ (Devamla) -
İnsan onuruna saygılı, dedim Sayın Vekilim; insan yoksulluğunu
kullanan değil, dedim. Siz, bu şekilde davranıyorsanız, saygı duyarım.
Ve kadını erkeğe
eşit olan bir Türkiye. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olarak
Anayasa'da tanımını bulan cumhuriyete tüm kurumlarıyla sahip çıkan,
kadınlarımıza her alanda fırsat eşitliği sağlayan, pozitif ayrımcılık
ilkesini hayata geçiren, kadının haklarının ve emeğinin özenle
korunduğu bir Türkiye.
Kaliteli bir eğitim
hakkı, hurafelere dayalı bir eğitim programı değil.
Ve Avrupa Birliğiyle
olan ilişkilerde, ulusal çıkarlara dayalı, onurlu ve kişilikli bir
dış politika -özür diliyorum bu kelime için de- teslimiyetçiliğe
son veren bir dış politika ve şimdiye kadar, Avrupa Birliği kurumlarıyla
ilgili, Türkiye'yle ilgili, giren tüm olumsuz yazışmaların, maddelerin
bir ulusal dik duruşla ayıklanabileceği bir süreç ve sonunda tam
üyelik hedefiyle bağdaşan bir Avrupa Birliği projesi.
Bunun bütçesinin siyasi
iradeyle şekilleneceği günleri umutla bekliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, yaklaşan Kurban Bayramı'nızı ve yeni yılınızı kutluyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Ömer Abuşoğlu, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uzun bir maraton sonunda, bütçe görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bu görüşmeler, iktidar ve muhalefet çekişmesinin bir arenası olduğu
kadar, muhalefetin iktidara, ülke adına, toplum adına, millet adına
verebileceği birtakım ipuçları, ülkenin ve geleceğinin daha iyilere
götürülmesi noktasında kullanabileceği birtakım ipuçlarını
vermek çabası içerisinde olduğu bir çerçevede geçti.
Zaman zaman muhalefetin
yapmış olduğu tenkitler, muhalefetin ortaya koymuş olduğu yol göstermeler,
muhalefetin ortaya koymuş olduğu iktidarın yanlışları ve eksiklikleri,
zaman zaman iktidar grubunca olgunlukla karşılandı, zaman zaman
da oldukça tepkiyle karşılandı. Bazı iktidar sözcüleri, bu işi,
bir polemik çerçevesi içerisine getirip kürsüde muhalefetin söylediklerine
polemikle cevap verme yolunu seçtiler, hatta, bir kısmı -söz meclisten
dışarı- polemiğin de ötesinde, işi, densizliğe kadar vardırma yolunu
da seçtiler. Biz, bunların hepsini hoş görüyoruz.
Muhalefet olarak görevimizi
yaparken bizim hareket noktamız şu: Türkiye'nin daha yaşanılır bir
ülke olması. Bunu gerçekleştirmek üzere de, iktidara, ilave olarak
yapması gereken birtakım hususlar, neler var, ne gibi katkılarımız
olur Türkiye'nin geleceğinin iyileştirilmesi yolunda, bunları belirtmeye
çalıştık. Zaman zaman, sırf tenkit etmek noktasında hareket ettiğimiz zamanlar
da olmuştur. Ama, daha ziyade, amacımız, ülkeyi daha yaşanılır bir
ülke hâline getirmek, toplumumuzu yarınından daha emin bir toplum
hâline getirmek ve insanlarımızın karnı tok, sırtı pek hâle gelmesini
bir an önce gerçekleştirmek ve insanlarımızın, daima yüzünün güldüğü
bir toplum oluşturmak noktasındaydı. Bütün çabamız, bütün tenkidimiz,
bütün yol göstermemiz, bütün eksiklikler ve yanlışlıklar diye ifade
etmek istediğimiz hususların gerisinde tamamen bu vardı. Bunu,
açık yüreklilikle, toplumumuza da bir kere daha söylemek istiyorum,
ifade etmek istiyorum.
Ama, ne yazık ki, iktidardan
biz şunu beklerdik: Bir bakan, kendisine karşı yöneltilen tenkitleri
dinledikten sonra "evet, muhalefet partilerinden falanca sözcü
şu hususta doğru söylüyor. Bu eksikliğimizi gidermek için, canla
başla çalışacağız. Teşekkür ederiz bu hususu bize hatırlattığınız
için" demelerini beklerdik. Ama, hiçbir bakandan bu lafı duymak
mümkün olmadı.
O kadar çok iyi yönetiliyor
da Türkiye -daha dün tartışması yapıldı burada- Ankara Belediyesi,
erzak dağıtımına niçin ihtiyaç hissediyor? Demek ki, iktidar olarak
eksikleriniz var. Muhalefet olarak da bizim, hatırlatmamız gereken
hususlar var. Hatırlatmak bizden, ama, buna, bu hatırlatma karşısında
teşekkür etmek de sizden. Bizim hatırlatmamız size -bazı eksiklikleri
ve bazı noksanlıkları- bize bir şey kazandırmaz, bundan istifade
edecek olan iktidardır ve milletimizdir, ülkemizdir.
O bakımdan, iktidarın,
bu son bütçesi olacak. Bundan sonraki bütçesi artık diyemeyeceğiz. Keşke
diyebilseydik de bundan sonraki bütçesinde, böyle bir iktidar vasfı,
böyle bir iktidar özelliği bekliyoruz, göstereceğinizi umuyoruz
diyebilseydik. Ama, bu son bütçeniz. Bütün maharetinizi, bu bütçede,
seçim dönemine kadar göstermek zorundasınız ki, sandık 4 Kasımda
bu milletin önüne geldiğinde, yani, hesap günü geldiğinde, hesabınızı
sağ tarafınızdan alabilesiniz. Önünüzde bir yıllık süre kaldı. Bütün
maharetinizi, bütün çabanızı gösterin ki, hesap günü geldiğinde
hesabınız şaşmış olmasın. Ha, bundan biz mutluluk duyarız. Ülke adına
bir şeyler yapabildiyseniz ve bunu hak ederek, 4 Kasım seçimlerinde
hak ederek bir seçimi kazandıysanız, bundan da mutluluk duyarız,
çünkü, neticede, AK Parti kazanmamıştır, ülkemiz kazanmıştır, toplumumuz
kazanmıştır. Ama, ne yazık ki, bugüne kadar gösterilen performans,
dört yıllık süre içerisinde gösterilen performans, son bir yılın da
beyhude geçirileceğini gösteriyor bize.
O bakımdan, toplumumuz
adına fazla ümitli olmadığımızı açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.
Toplumumuz, bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıları, çektiği,
katlandığı sıkıntıları, bir yıl daha, aynısıyla çekecek, katlanacak.
Niye? "İşsizlik rakamları düşüyor." Ne kadar düşüyor? Ne
kadar düşüyor? Yüzde 9,9'dan, yüzde 9,8'e düşmüş. Aman ne büyük marifet,
ne büyük bir düşüş!
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Hocam, yüreğin
biraz daralmış.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - O bakımdan,
Türk milletinin, şöyle, bir otuz kırk yıllık öncesine, geçmişine bir
bakıyorum, kendi çocukluğuma, kendi hayatıma bakıyorum, çevremdeki
insanlara bakıyorum. Türkiye'de bugün insanlar o dönemdekinden daha
mı umutlu? Fakirimiz o dönemdekinden daha mı az? Buna cevap aradığım
zaman, kendi çevremden, kendi şehrimden, kendi vilayetimden, bu soruya
olumlu cevap veremiyorum. Fakirimiz o günkünden daha fazla, fakirliğimiz
daha derin. Bundan siyasetçiler olarak bizim alacağımız çok ders olmalı.
Çünkü, bir iktidar partisinin yanlışı, bir iktidar partisinin kötü
yönetimi, aynısıyla muhalefete de mal oluyor, tüm siyasetçilere
de mal oluyor. Muhalefet olarak sizin yanlışınızdan biz kendimizi
kurtaramıyoruz, arındıramıyoruz. Ülkemizin daha iyi yönetimi,
bir gün öncesiyle mukayese ettiğimiz zaman, bir adım daha ileriye
gitmiş olması, ister muhalefet ister iktidar, tüm siyasetçileri,
tüm siyasileri vatandaş nezdinde biraz daha itibar sahibi yapar. Eğer,
vatandaşın, toplumun, siyasetçiye de, siyasiye de güveni ve itimadı
kalmamışsa, geriye güvenilecek, itimat edebileceği, ülkeyi selamete
çıkarma noktasında başka hiçbir kesim kalmamış demektir demokratik
rejim içerisinde. Ne olursunuz, toplumumuzun bu ümidini kırmayalım
biz siyasetçiler olarak. Muhalefetin tenkitlerini, muhalefetin
yol göstermelerini iktidar bir fırsat olarak değerlendirsin, bu eksiklerini
gidersin, gidermeye çalışsın, varsa politikalardaki yanlışını
düzeltsin. Neticede, ülkemiz kazanacaktır, insanımız kazanacaktır.
Ben, sözlerimi daha
fazla uzatmak istemiyorum. Bu bütçenin, ülkemize ve milletimize,
beklediği refahı ve mutluluğu getirmesi noktasında gerekli katkıyı
sağlamasını diliyor ve yaklaşan Kurban Bayramı'nı, hem sizin şahsınızda
hem de tüm milletimizin şahsında kutluyor, hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 merkezî bütçesinin son
maddesinde, şahsım üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; bu değerlendirmeyi şahsım olarak yaptığımız
zaman, 1971 yılından beri bütçelerin temeline baktığımızda, bütün
mali sıkıntıların, ana, temel unsurunu incelediğimizde, bütçe
açıklarından kaynaklandığını görüyoruz. Bütçe açıklarını incelediğimiz
zaman, ne zaman Türkiye'nin bütçesi bozulmuş, hangi nedenlerle bozulmuş
diye baktığımızda, irdelediğimizde ise, bugüne kadar bütçeyle
ilgili konuşan, buradaki çok değerli muhalefet sözcülerinin,
bence, hepimizin hatırlaması gereken birtakım hususlar ortaya
çıkıyor. Bunlar nelerdir? Kısaca üç ana başlıkta toplayabiliriz:
Bütçe açıklarına neden
olan, bugün, en önemli nedenlerden bir tanesi, hiç şüphesiz, sosyal
güvenlik açıklarımız.
İkincisi: "Görev
zararları" diye tanımladığımız unsur. Dolayısıyla, beraberinde,
bugüne kadar, en son kriz döneminden evvel, bankalardan, usulüne uygun
olmayan yöntemlerle kullanılan büyük miktarlardaki krediler ve
görev zararları ve yine, geçmiş dönemlerden bugüne kadar uygulanan,
-karşılığı olmayan bütçelerde- popülistçe uygulanan politikalar
ve yine karşılığı olmayan, ama Merkez Bankasının bastığı paralarla
ödenen bütçelerden sonra ortaya çıkan bütçe açıklarımız.
Bu üç unsuru ifade ettikten
sonra, şöyle bir irdelediğimizde, acaba bu sosyal güvenlik açıkları
nasıl meydana geldi Türkiye'de diye baktığımız zaman, bunun içine
girdiğimizde, dönemsel olarak Türkiye'yi yöneten hükûmetlere baktığımızda…
Çok değerli partilerimizin sözcüleri, buradan, Hükûmetimiz aleyhinde
bir sürü konuşmalar yaptılar. Ben, örneğin, bir vatandaş olarak, bir
milletvekili olarak şunu hatırlıyorum: Sosyal güvenlik açığı dediğimiz
zaman, önce, aklıma gelen erken emeklilik sistemi oluyor. Geldiği
sonuçta, bu Türkiye'ye, bunun -kimi aştığını- hangi dönemde olduğunu
hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bugüne kadar, hiçbir eleştirilecek
noktası olmasa -şahsım adına çok samimi söylüyorum- Doğru Yol Partisinin,
sadece sosyal güvenlik açığında izlediği bu erken emeklilik sistemiyle
ilgili bu ülkeye getirdiği külfet tek başına yeter. Bugün geldiği
noktada 25 katrilyondan bahsediyoruz. Ne olmuş erken emekliliğe
geldiğimiz noktada? 7 milyon 800 bin emekliye karşılık 14 milyon aktif
sigortalı. Standardı: 4 kişinin 1 emekliyi finans etmesi gerekirken,
geldiğimiz noktada 1,8 kişi bir emekliyi finansman etmek zorunda
kalıyor ve bunu realize edemiyoruz. 2010 yılına doğru gittiğimizde
bu emeklilerimizin 9,5 milyon civarında bir emekliye ulaşacağını
görüyoruz.
İkinci önemli husus
görev zararları; bankalarda usulüne uygun olmadan kullandırılan
krediler. Koalisyon hükûmetleri aklıma geliyor, yine, Doğru Yol politikaları
aklıma geliyor. Karşılığı olmayan verilen paralar bütçelerden…
Tarıma, değişik sektörlere… Yine, bizim incelediğimiz dönemlerde
de, kamu bankalarından bile usulüne uygun olmayan şekilde, özellikle
en son koalisyon dönemlerinde -MHP, Anavatan, DYP- kullandırılan
krediler ve teminatları yeterli olmadığı için dönmeyen krediler.
Zaman zaman IMF'den de
bahsediliyor burada. Ben, şunu da unutmuyorum: Son krizden sonra,
eleştirel anlamda söylemiyorum, ama, Türkiye o duruma düştüğü
için, o günün ekonomiden sorumlu Bakanı Sayın Kemal Derviş, eğer bizi
o pozisyondan kurtaracak IMF'den o paraları bulmamış olsaydı, bugün
Türkiye'nin durumu çok daha farklı bir pozisyonda olabilirdi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu,
lütfen…
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla)
- Kısacası, biz, her konuyu altını çizip eleştirirken, buna bu gözle
bakmak durumundayız. Bütçe açığı diye başladım sözüme, 2002'de bütçe
açığı 40 katrilyon civarında; nispi oranı yüzde 14,6. Bugün geldiğimiz
noktada 2006 bütçesini 3 katrilyonla kapatıyoruz; yüzdelik limiti
0,5'tir.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ordu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kemal Sağ, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, demin de bir dakika hakkım vardı kullanmadım, toplar mısınız
hepsini lütfen.
BAŞKAN - Böyle bir hak
yok Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bu madde üzerinde
beş dakikalık bir konuşma hakkınız var.
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Başkanım, o zaman, izin verirseniz, bari süreyi sıfırlayalım
ondan sonra konuşmama başlayayım.
BAŞKAN - Sayın Sağ,
lütfen konuşur musunuz. Beş dakikalık süreniz var, bunun yarım dakikası
gitti, uzatma da olmayacak, hatırlatırım.
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ama deminki konuşmacı
fazla fazla konuştu, ben de izninizle konuşmak istiyorum.
32'nci madde üzerinde
şahsım adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün saat on birden beri,
otuz buçuk saatten beri burada bir on beşinci tur müzakeresi devam
ediyor ve ben burada son konuşmacıyım ve Sayın Başkan da bana izin
vermeyecek, ben teşekkür edeceğim kendilerine(!)
Millî eğitim politikası
da diğer politikalardan farksız, değerli arkadaşlar. Son ortaöğretim
giriş sınavındaki olay tam bir rezalet. Öğrenci, kendi seçtiği yere
yerleştirilmiyor, Sayın Bakanın tercihine göre yerleştiriliyor.
Lütfen, hatırlayınız.
Mesleki ve teknik eğitim,
sanayicilerin "ara eleman" diye feryatlarına rağmen, maalesef,
imam-hatip liselerine mahkûm ediliyor. Biz de en az sizin kadar dinî
eğitim ve öğretimin gerekli olduğunu biliyoruz bu ülkede, ama bildiğimiz
bir şey daha var, o da şudur: Bu ülkenin din eğitimi kadar mesleki eğitime
de ihtiyacı var değerli arkadaşlar, lütfen bunu unutmayınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Doğru.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Bir de, kısaca işsizliğe bakayım. Sayın Bakan dedi ki: "İşsizlik
azalıyor." Arkadaşlar, 2001 yılında yüzde 6 işsizlik oranı,
2006 yılında yüzde 10'a çıkıyor. Sayın Bakan "düştü" diyor.
Ben iddia ediyorum, en az 2 katı.
Bakın, size bir olay
anlatacağım. Çukurova'da bazı işsizler sigortalı çalışmak istemiyorlar.
Neden? Araştırdım, çünkü AKP'li belediyeler yakıt yardımı yapıyor,
gıda yardımı yapıyor. Kaymakamlarımız da yeşil kart dağıtıyor. Bu
insanlar sigortalı olunca bu haktan vazgeçmek zorunda kalacaklar.
İşte, size işsizliğin azalma nedeni. Olur mu böyle şey? Bu insanları
lütfen asalaklığa alıştırmayın, tembelliğe alıştırmayın. Balık
tutmayı öğretin bunlara, balık dağıtmayın ve paket dağıtmak yerine
lütfen fabrika kurmayı düşünün, lütfen, değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer diyorsanız ki, AKP İktidarı başarılı olmuştur,
o zaman neden seçime gitmiyorsunuz?
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Gideceğiz, gideceğiz.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Seçimden neden kaçıyorsunuz? Neden halktan aldığı yetkiyi erozyona
uğramış bir Meclis çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı seçmeye çalışıyorsunuz?
Kendinize güveniyorsanız hodri meydan!
Evet değerli arkadaşlar,
isteseniz de istemeseniz de bir genel seçim geliyor. İşte, o zaman
herkes AKP'nin ne olduğunu görecek. Halkımız AKP İktidarına artık
güvenmediğini bu seçimde gösterecek. Zaten, siz bunu bildiğiniz
için erken seçim lafından bile ürküyorsunuz, telaffuz etmekten bile
kaçınıyorsunuz.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Size göre öyle.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Erken seçimi duyunca, evet, kimyanız da bozuluyor değerli arkadaşlar.
Sayın Başbakan, geçen,
AB dönüşü diyor ki uçakta gazetecilere: "AKP'nin, kararsızlar
hariç, oy oranı yüzde 30'dur." Ne demektir bu?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Yüzde 40.
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) - Başbakan "AKP" demez.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Gazeteleri okuyun Hanımefendi, gazeteleri okuyun lütfen.
Bu ne demektir?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Yüzde 40.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Bu, yine, yüzde 35 oranında tek başına iktidar demektir. Peki niye
kaçıyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Kaçmıyoruz, sözümüzde duruyoruz.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Peki, hâl böyleyse, buyurun seçime. Daha neyi bekliyorsunuz? Hem
toplumun gerilmesini önleyin hem Cumhurbaşkanını dilediğiniz
gibi seçin. Yok, eğer gerçek böyle değilse de, ortaya çıkıp, oyumuz
şu kadar diye caka satmayın. Ancak, ne yaparsanız yapın, zaman su gibi
akıp gidiyor değerli arkadaşlar. Er ya da geç sandıktan, seçimden, halkın iradesinden
kaçılmayacağını anlayacaksınız. Halkımız sabırlıdır. Bekler ve
sırası geldiğinde de gereğini yapar. Hatalarınızı, yanlışlarınızı
söylemekten dilimizde tüy bitse de, biz de halkımızın kararını bekleyeceğiz.
Biz, aziz Türk milletine güveniyoruz değerli arkadaşlar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Zaman su gibi geçti.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Evet, aynen. Ölüm de böyle bir gün geliverecek Sayın Kapusuz.
Bu arada, Cumhuriyet
Halk Partisinin oyunun rengini açıklıyorum: Bu bütçeye oyumuzun
rengi kırmızıdır.
Sözlerimi tamamlarken,
2007 bütçesinin tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Tüm vatandaşlarımızın
Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vakti de Sayın Başkana
hibe ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarısının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylaması, bugün
yapılacak son konuşmalardan sonra olacaktır.
Şimdi, 2005 Mali Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın 1'inci maddesini tekrar okuttuktan
sonra oylarınıza sunacağım.
1'inci maddeyi, daha
evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte okutuyorum:
2005 MALÎ YILI KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1 - (1) Genel
bütçeli dairelerin 2005 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere, 143.685.760.918,84 Yeni Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1'inci maddeyi
daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) Genel bütçenin
gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
135.756.182.408,81 Yeni Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN- B Cetvelinin
genel toplamını okutup, oylarınıza sunacağım:
B - CETVELİ
Bütçe Tahmini 2004 Yılı Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 136.845.000.000,00 148.237.974.523,59
RED VE İADELER ( - ): 12.515.000.000,00 12.481.792.114,78
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi ekli
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Nazım gelir ve gider
MADDE 3- (1)
13.198.137.460,60 Yeni Türk Lirası nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı
miktar gider yapılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 4- (1) 1 inci
maddede yazılı giderler ile 2 nci maddede yazılı gelirler arasında
7.929.578.510,03 Yeni Türk Lirası gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 5- (1) Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı 4.033.399.666,58 Yeni Türk Lirası ödenek üstü gideri karşılamak
üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6- (1) 2005 Malî
Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
50.409.476,13 Yeni Türk Lirası özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek
üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 7- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde
kullanılanlar ile devredilenler dışında kalan 19.847.283.916,54 Yeni
Türk Lirası ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 8- (1) 2005 yılında
Devlet iç ve dış borçları ile Hazine garantilerinin uygulama sonuçları
aşağıda gösterilmiştir:
a) Kısa vadeli Devlet
iç borcu 17.817.596.024,00 Yeni Türk Lirası, orta ve uzun vadeli Devlet
İç borcu 226.964.261.125,81 Yeni Türk Lirası olmak üzere, toplam
244.781.857.149,81 Yeni Türk Lirası Devlet iç borcu,
b) 87.206.799.881,08 Yeni
Türk Lirası Devlet dış borcu,
c) 8.190.364.733,19 Yeni
Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylaması bugün yapılacak son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
Şimdi, 2005 Mali Yılı
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın 1'inci maddesini
tekrar okuttuktan sonra, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2005 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER
KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) Katma bütçeli
idarelerin 2005 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere, 14.581.457.259,81 Yeni Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi, daha
evvel kabul edilen cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) Katma bütçeli
idarelerin 2005 Malî Yılı gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere, 14.651.595.019,31 Yeni Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Bağlı (B) işaretli
cetveli okutuyorum :
B - CETVELİ
Bütçe Tahmini 2002 Yılı Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 15. 846.891.460,00 14.651.595.019,31
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi (B) işaretli
cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
2'nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) inci maddede
yazılı giderler ile 2 nci maddede yazlı gelirler arasında
70.137.759,50 Yeni Türk Lirası gelir fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 4- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 35.527.363,33 Yeni Türk
Lirası ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 5- (1) 2005 Malî
Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
18.611.160,47 Yeni Türk Liralık şartlı bağış ve özel gelirlere ait ödenek
ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - 5'inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 6- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde
kullanılanlar ile devredilenler dışında kalan 1.077.157.141,11 Yeni
Türk liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylaması, bugün yapılacak son konuşmalardan
sonra olacaktır.
Böylece, 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın maddeleri ile 2005 Mali
Yılı Kesiphesap Kanunu Tasarısı'nın maddeleri kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri,
on beşinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Böylece, 42'nci Birleşim'in
sonuna gelmiş bulunuyoruz. Otuz bir saattir devam eden bu birleşimde
yoğun ve fedakâr mesai sarf eden tüm milletvekillerine ve tüm Meclis
personeline teşekkür ediyorum.
Programa göre, bütçenin
tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Kesiphesap Kanunu Tasarısı'nın
açık oylamalarını yapmak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 25 Aralık 2006 Pazartesi günü, bugün, saat 19.00'da toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.49