DÖNEM:
22 CİLT : 142 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
40’ıncı
Birleşim
22 Aralık 2006 Cuma
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
l.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140)
(S. Sayısı: 1269, 1270, 1271)
A) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
B) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
D) YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Yargıtay Başkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
F) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
G) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, şehit
ailelerinin mali haklarına ve desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18634)
2.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, töre
cinayetlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/18635)
3.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, töre
cinayetlerine ve kadın intiharlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18636)
4.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, şehit
ailelerinin mali haklarına ve desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18637)
5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir bebeğe
yönelik cinsel istismara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18867)
6.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, cinsel
taciz mağdurlarının korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19152)
7.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Maliye
müfettişlerinin iletişiminin izlendiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19316)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak beş oturum
yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil,
Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov'un vefatı
nedeniyle ailesine, Türkmenistan halkına ve Türk dünyasına başsağlığı
dileyen bir konuşma yaptı.
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı:
1269, 1270, 1271) görüşmelerine devam olunarak;
Dışişleri Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Çevre ve Orman Bakanlığı,
Orman Genel Müdürlüğü,
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü,
2007 yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhesapları;
Rekabet Kurumu,
Millî Prodüktivite Merkezi,
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı,
Türk Akreditasyon Kurumu,
Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı,
Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı,
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı,
2007 yılı bütçeleri ile;
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 mali yılı kesinhesabı;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Dışişleri Bakanlığı
bütçesi üzerinde yapmış olduğu konuşma sırasında bazı ifadelerinin
yanlış anlamalara neden olduğu iddiasıyla, bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 22 Aralık 2006 Cuma günü
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 22.53'te son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan Vekili
Ahmet
Gökhan SARIÇAM Ahmet
KÜÇÜK
Kırklareli Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
No.: 53
II. - GELEN KÂĞITLAR
22 Aralık 2006 Cuma
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1223) (S. Sayısı: 1306) (Dağıtma
tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri
ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1253) (S. Sayısı: 1307) (Dağıtma
tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
3.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı: 1308) (Dağıtma tarihi:
22.12.2006) (GÜNDEME)
4.- Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler
Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1238) (S. Sayısı:
1309) (Dağıtma tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1234) (S. Sayısı: 1310) (Dağıtma tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/900) (S. Sayısı: 1311) (Dağıtma tarihi:
22.12.2006) (GÜNDEME)
22 Aralık 2006 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40'ıncı
Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap
Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca, bugün, on üçüncü tur görüşmelerini
yapacağız. On üçüncü turda, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı,
Yargıtay Başkanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri yer
almaktadır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali
Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1252; 1/1236,3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı:
1269, 1270, 1271) (x)
A) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
B) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay Başkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
G) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
(x) 1269, 1270, 1271 S.
Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 15/12/2007 tarihli 33'üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için şifrelerini yazıp
parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp
sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş
olacaktır.Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra soru sahipleri
ekrandaki sıraya göre sorularını yerinden soracaklardır. Soru
sorma işlemi on dakika içerisinde tamamlanacaktır. Cevap verme
işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan
önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine
söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
On üçüncü turda grupları ve şahısları adına söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
AK Parti Grubu adına: Denizli Milletvekili Mehmet
Salih Erdoğan, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Ali Bulut, İstanbul Milletvekili Mehmet Beyazıt
Denizolgun, Rize Milletvekili Abdulkadir Kart, Mersin Milletvekili
Mustafa Eyiceoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına: Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: İzmir Milletvekili
Yılmaz Kaya, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan, İstanbul Milletvekili Ersin Arıoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Parlakyiğit, İzmir Milletvekili Erdal Karademir.
Şahısları adına: Lehinde olmak üzere, Kayseri
Milletvekili Niyazi Özcan, Samsun Milletvekili Mehmet Kurt, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan; aleyhinde olmak üzere, Eskişehir
Milletvekili Mehmet Ali Arıkan.
Şimdi, AK Parti Grubu adına, birinci sıradaki konuşmacı,
Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Erdoğan, süreniz yedi buçuk dakikadır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi
üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, adaletin devlet, toplum
ve birey için; biraz daha açarsak, devletin varlığı ve bekası, toplumun
huzur ve barış içinde sosyal ve kültürel gelişmesini sürdürebilmesi
ve bireyin hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi bakımından
vazgeçilmez ve ihmal edilmez bir değer olduğu hususunda hiç kimsenin
şüphesi ve tereddüdü bulunmamaktadır.
Hukuk ve adaletle iç içe olmayan bir insan ve bir
organ düşünülemez. Hukuk devletinde devletin hiçbir işlemi ve bireyin
hiçbir eylemi hukuk dışında kalamaz. Her birey ve her kurum hukuk
içinde yerini almak ve hukuk içinde kalmak ve hukuka güvenmek zorundadır.
Değerli milletvekilleri, hukuk ve adalet dendiği
zaman akla ilk, yargı, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi gelmektedir.
Hakikaten, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi olmadan demokratik
toplum hukuk devletini hayata geçirmek, toplumda barış ve adaleti
sağlamak mümkün olmayacaktır. Yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi
ilkelerini, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından kabul etmek
zorundayız ve bu açıdan yargıç bağımsızlığı yargıçlara tanınan
bir ayrıcalık olmaktan öte, adil ve tarafsız yargılamanın ve adalete
güven duygusunun en önemli ögesidir.
Bir ulusun uygarlık seviyesi, orada adaletin gerçekleşme
derecesine bağlıdır. Adaleti de bağımsız yargı verdiği kararlarla
ortaya koyacaktır. Ancak, yargıç, hukuk yapan değil, hukuku uygulayandır.
Kanunu yasama organı çıkarır. Bağımsız yargı da bu yasalara göre
karar verir. Karar verirken de, hukuku uygularken de Anayasa'ya, kanuna
ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre kararını verir.
Yargının bir sonuç oluşu göz önüne alındığında, yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesi kadar yargıcın somut olaya uygulayacağı yasanın,
yani mevzuatın, zaman içinde gelişen ve değişen toplum anlayış ve
ihtiyaçlarını karşılayacak mükemmeliyette olması gerekir.
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığımızın
öncelikli görevleri, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Yasa'da belirlenmiştir ve Adalet Bakanlığımız,
yetkisini Anayasa'dan almaktadır. Bildiğiniz gibi, Adalet Bakanlığımız,
Türkiye'nin hukuk alanındaki sorunlarına reformist ve bütüncül
bir bakış açısıyla yaklaşmış; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti
ilkelerine bağlılığın gereği olarak yargının daha verimli ve daha
etkili çalışabilmesi, ayrıca Avrupa Birliğine üyelik müzakeresi
sürecinde mevzuat yetersizliğini aşmak yolunda büyük adımlar atmıştır.
Bu konuda, bildiğiniz gibi, başta Ceza Kanunu olmak üzere pek çok
yasalarımız bir bir hayata geçirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de yargının sorunları
vardır. Mahkemelerin iş yükünün fazla oluşundan tutun hâkim ve cumhuriyet
savcısı ve yardımcı personel sayısının yetersiz oluşuna, adalet
ve diğer hizmet binalarının hizmetin gereklerine ve yargının saygınlığına
uygun olmamasına kadar pek çok sorunları bulunmaktadır. Ancak, bu
sorunlar bugünün sorunları da değildir.
Değerli milletvekilleri, yargının itibarı, yargıya
güven, üzerinde en fazla durulması gereken konuların başında gelmektedir.
Çünkü, yargı olmadan toplumda huzuru ve barışı, hak ve özgürlükleri
teminat altına almak mümkün değil. Elbette, her kurum gibi yargı da
eleştirilebilir. Eleştiri bir haktır, ama bu eleştirinin dozunu
iyi belirlemek gerekir. Kurumların yıpratılmış olması o ülkede
çok ciddi sorunlara sebebiyet vermektedir. Ülkemizde de zaman zaman
yargının bağımsız ve verdiği kararların isabetli olmadığı anlamına
gelebilecek her türlü beyan ileri sürülmekte ise de bunlardan vazgeçilmesi
gerektiğinin, özellikle sorumluluk sahibi herkesin bu konuda çok
hassas davranması gerektiğinin altını çiziyorum. Çağdaş ilkelere
uygun demokratik hukuk devleti anlayışını, toplumun yargıya güven
duymasını sağlayan bir adalet ülküsünü hayata geçirmek ve bu konuda
her türlü önlemi almak devletin öncelikli hedefleri arasındadır.
Çağdaş ülkelerde devlet gücünün simgelerinden
biri adliye binalarıdır. Çağdaş ülkelerde adalet binaları, o şehrin
en görkemli binaları olup "adalet sarayı" olarak adlandırılmaktadır.
Bu bilinçten hareket eden Adalet Bakanlığımız, bir taraftan çağdaş
ülkelerin adalet hizmetlerinin sunumunda esas aldıkları ilkelerden
yola çıkarak çağımızın gereklerine ve AB kriterlerine uygun şekilde,
hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına saygılı, adil yargılama
hakkını gözeten, demokratik, özgürlükçü, vatandaş odaklı, tarafsız,
etkili ve verimli çözüm yollarını bir bir hayata geçirmek için çalışırken,
öbür taraftan da yargı hizmetlerinin sunumunda kalite ve etkinliğin
artması için, eğitim ve teknoloji başta olmak üzere adalet binalarının
yapılmasına büyük önem vermektedir.
2002 yılından önce ülkemizdeki adalet binalarının
genel durumunu "vahim" olarak nitelendirmek abartılı olmayacaktır.
Adalet hizmetleri, hükûmet konaklarının zemin katlarında veyahut
kiralık apartman daireleri ya da iş hanlarında, mefruşat ve teknik
donanım bakımından son derece yetersiz olarak yerine getirilmektedir.
Ancak, 2003 yılından itibaren kolları sıvayan Adalet Bakanlığımız,
yargının saygınlık ve ciddiyetine uygun, kaliteli adalet hizmet
binası yapımına büyük bir sürat vermiş ve bugüne kadar 39 adalet sarayı
yapılarak hizmete açılmış; ayrıca 32 adalet hizmet binası tamamlanmış,
açılışa hazır hâle getirilmiştir ve hâlen de 840.500 metre karelik 26
adet hizmet binası inşaatı da devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğimiz üzere, davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması anayasal
bir ilkedir. Yargının hızlı, verimli ve güvenilir şekilde çalışabilmesi
için adliyelerimizde Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) devreye sokulmuştur.
Bu sistemin devreye girmesiyle, yargıya kalite ve sürat gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, beş
sene öncesine kadar Türkiye'de, Adalet Bakanlığı, cezaevi isyanlarıyla
kamuoyu önüne gelen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bugün, geçtiğimiz
dönemde meydana gelen cezaevi isyanları, kendimizi jurnalleme
gibi birtakım olaylar vuku bulmamaktadır. Bakanlığımız, bu konuda
eğitimden teknolojiye varana kadar pek çok yeniliği hayata geçirmiştir.
Bu nedenle, biz, Bakanlığımızı tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz.
Bakanlığımızın her kademesinde çalışan değerli yöneticilerimize
takdirlerimizi sunuyoruz.
Adalet Bakanlığımızın bütçesinin, ben, hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can.
Sayın Can, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun, hayatı kucaklamaya başladıktan sonra anlam
ifade eder. Hayat maddesi kanun kalıbına döküldükçe, dökülebildikçe
kanun değerlidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hâkimin görevi,
kanunda yazılı hükmü olaylara tatbik etmektir. Bu görevini yaparken
hâkimin uyacağı kaideler vardır. Adalet ile akıl ve mantık, kanun metninin
modern hayatın gerçeklerine uydurulmasını emreder. Aksi hâlde,
misal olarak, Akay Kavşağı on yıldır fiilen trafiğe açık olduğu
hâlde, on yıl sonra Akay Kavşağı'nın imar mevzuatına aykırılığından
bahisle Danıştayın iptal kararı vermesi gibi bir durum ortaya çıkar
ki, bu da hukuki olmaz.
Hâkim, kanun metnini hayatın gerçeklerine uyarlarken,
tam bir istidlalle, insanca duygularından ayrılmaksızın, yaşamakta
olduğu zamanın zihniyetini ve ihtiyaçlarını yakından ele alacak,
dava konusunu da ona göre tetkik edecektir. Mahkemelerin asli vazifeleri
olan hukukun toplum hayatına tatbiki bu suretle olacaktır. Bunun
için de en dikkate değer hadise de kanun koyucunun iradesidir. Kanunu
yapan, kanunu çıkarırken ileride ihtimal dâhilinde olacak hadiseleri
görmemiş, düşünememiş olabilir. Zira, kanun koyucu, kanunun yapıldığı
zamanın ihtiyaçlarıyla meşgul olmuştur. Bu bakımdan, kanunun anlamının
tayininde hâkimi aydınlatacak ışık, bilhassa toplum hayatının gerçekleri
ile ekonomik ve içtimai hâldir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hâkimler,
yargılama yaparken, aynı zamanda yargılanandır; her kararıyla
birlikte, taraflarca, kamuoyunca ve vicdanlarınca yargılandıkları
da bir gerçektir. Hâkimler, yargılama yaparken, ceza ve hukukun kaidelerini
tarafsız olarak uygulamak, taraflara eşit mesafede olmak durumundadır.
Hâkimler, taraflardan birine sempati veya antipati duymamalıdır.
Taraflardan birine sevgi ve düşmanlık besleyen hâkim, adalet dağıtamaz.
Hâkimler, merhametli değil, insaflı, ölçülü ve duygusallıktan uzak
olmalıdır. Adalet ile duygusallık bağdaştırılamaz.
Serasker Bedrettin'in dediği gibi "Divan bağımsız,
hüküm yasal olmalıdır." En önemlisi, hâkimin bağımsız olmasıdır.
Belki de bundan da önemlisi, hâkimin kendine karşı bağımsız olmasıdır.
Adalet dağıtanlar, adalet dağıtırken, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve etnik ayırım yapmaksızın yargılama yapmalıdır.
Hâkim de insandır ve toplum içinde yaşamaktadır.
Hâkimlerin, bu nedenle, siyasal düşünce, görüşlerinin olması gayet
doğaldır; ancak, hâkimler, siyasal düşüncelerini ve ideolojilerini
kürsüye çıkarken mahkemenin eşiğine bırakmalıdırlar. Yargının
bağımsız olması zorunludur. Zira, kimse, kendi kendinin hâkimi olamaz,
olmamalıdır.
Adalet dağıtmak, çok zor ve fikir çilesini gerektiren
bir iştir. Soyut kuralları, değişen ve gelişen toplumsal ve kişisel
somut olaylara uygulamak, engin hukuk bilgisini ve donanımını gerektirir.
Bu nedenle, hâkimler, sürekli olarak kendini yenilemeli, özgür düşünceye
açık olmalı, toplumla bütünleşmeli, toplumdan ve sokaktan kendini
soyutlamamalı, yaşadığı ülkenin gerçeklerini bilmelidir. Toplumundan
kendini soyutlamış hâkimden kamu vicdanını rahatlatacak karar
vermesi beklenemez.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hâkimler ve
savcıların aylık ve ödeneklerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı hükümlerine göre kanunla düzenlenmesi Anayasa
hükmü olmasına rağmen, bu hüküm kırk beş yıl sonra 5536 sayılı Kanun'la
gerçekleştiren Hükûmetimize nasip olmuştur. Nitekim Yargıtayımızın
Değerli Başkanı Değerli Hukukçu Sayın Osman Arslan Bey, 6 Eylül
2006 tarihli adli yılın açılış töreninde Hükûmetimize ve Meclisimize
teşekkür ederek bu hususa dikkat çekmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yargılama
yapılan fiziki mekânlar da yetersizdir. Yıl 1936, İktisat Bakanı merhum
Celal Bayar'ın bir raporunda belirttiği üzere, "Hükûmet binaları
perişan, bu binalarda çalışanların enerji ve muhakeme kabiliyetleri
olamaz." demiştir. Bundan da altmış dört yıl sonra Yargıtay başkanlarımızdan
birine gelen bir hâkim, mektubunda, aynen aktarıyorum: "Hâkim
olarak 1930'lardan kalma çürük raporu verilen odalarında duruşma
yapılan, tavanından sürekli yağmur suları damladığı için yağışlı
havalarda odaların içi kovalarla dolu olan bir adliyede görev yapmaktayım.
Buna rağmen mesleğimi çok seviyorum."
Genel olarak adalet dağıtılan binaların yetersiz
ve elverişsiz olduğu ülkemizin bir gerçeği iken, Hükûmetimizin ve
özellikle Adalet Bakanımızın gayretiyle bu konunun üzerine gidilmiş,
özgün, Türk mimarisine uygun görkemli adalet sarayları yapılmıştır
ve yapılmaya devam ediyor. Bu konuda emeği geçen ilgili daire başkanımıza
ve Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum. Yargıya önem vermek, saygı
duymak lafla olmuyor, sorunların böyle bir bir çözülmesiyle mümkün
oluyor değerli milletvekili arkadaşlarım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hukukun üstünlüğünü
gerçekleştiren prensiplerden biri de erkler ayrılığıdır. Tabii
ki, yasama ve yürütme yargıya müdahalede bulunmamalıdır. Mahkemelerin
bağımsızlığı böylece sağlanabilir, ancak, yargı da yasamaya ve
yürütmeye müdahale etmemelidir. Bu da bir anayasal prensiptir.
Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi yapması, yürütmeyi
durdurma kararı vererek mahkeme kararlarının makable şamil ana
düsturunu etkisiz bırakması, Anayasa Mahkemesinin kararında iptal
veya ret kararı verebilecekken kanun koyucu gibi davranarak hükümle
kanun ittihaz etmesi, yasamaya müdahale değil de nedir? Talep dışında
hüküm ittihaz etmesi bizleri yargıçlar ülkesine, yargıçlar hükûmetine
götürmez mi?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hukukumuzda
kimi idari kararlara karşı yargı yolu maalesef kapatılmıştır. Bu
durum hukuk devletiyle bağdaşmaz. Kaldı ki, Anayasa'mız, idarenin
bütün eylemi ve işlemleri yargı denetimine tabi olduğunu gösterir.
Eğer, hukuk devletinden bahsediyorsak, idari kararlara karşı yargı
yolunu istisnasız uygulamalıyız. Nitekim hukuk, adalet hiçbir biçimde
hikmeti hükûmet denilen nesneye kurban edilmemelidir. Ne zaman hikmeti
hükûmetten söz edilmişse, bu, bir başka şeyi gizlemek için bulunmuş bahanedir.
Netice olarak, yasama ve yürütme yargıya müdahale etmemeli, bir
o kadar da yargı da yasamaya, yürütmeye müdahale etmemelidir.
Yargının yürütmeye müdahalesi de, son zamanlarda valilerin tayinlerinde
açılan davaların kabul edilmesi, valilik makamının devleti ve
hükûmeti temsil noktasında siyasi bir makam olması hasebiyle,
hükûmetin siyasetini mahkemelerin bu kararıyla yürütmeye müdahalede
bulunmaktadırlar ki, bu husus da kabul edilemez. Erkler ayrılığı
ilkesine ters düşer ki, hukuk devletiyle bağdaşmaz. Hâkimlerin yürütmeden
brifing almaları da hukuk devletiyle bağdaşmaz. Geçmişte 28 Şubat
sürecinde bunun kötü örnekleri vardır. Umarım bir daha yaşamayız.
Diğer yandan, Sayın Cumhurbaşkanının yerindelik denetimi yapması,
yasaları sık sık Parlamentoya iade etmesi yürütmenin yasamaya
müdahalesidir ki, parlamenter sistemin özüne ters düşer.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Anayasa'da var Ramazan
Bey.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Yine, yürütmenin, idari
işlemle ceza yaptırımı tesis ederek yasama görevine müdahale etmesi
de hukuk devleti ilkesine ters düşer.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geniş anlamda
yürütme, yargıdan kaçtığı, hukuku ayak bağı gördüğü sürece demokrasi
bir düştür. Hukukun üstünlüğü iddiasındaki bir devlette hiç kimse
hukukun ne üstündedir ne de altındadır, yalnızca içindedir. Hukuk
karşısında herkes eşittir. Her görüş ve her inanç hukukun egemenliği
ve teminatı altında yaşar.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihte en
eski ilimlerden biri de hukuk ilmidir. Vicdani kanaat insanda olacağı
için, adaleti de her zaman, her yerde insanlar dağıtacaktır. Bu yüzden
adalet dağıtacak hukukçuların yetiştirilmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Can, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) - …sıradan bir hukuk öğrenimiyle
mümkün olamaz. Hukukçunun malzemesi normlar, kurumlar, kavramlar
ve ilkelerdir. Malzemesine egemen olmayan hukukçu, sağlıklı bir
adalet dağıtamaz. Yargıda nitelik eğitimle doğru orantılıdır. Öğrenciye
olta değil, balık vermeyi öneren hukuk öğrenimi çökme sürecine
girmiştir. Adalete güvenin azalmasının nedenlerinden biri de budur.
Hukuk öğrenimini derhâl düzeltmeliyiz. Bu konuda YÖK'e de görevler
düşmektedir. Hukuk adaletin matematiğidir. Öğrenciler muhakeme
yeteneği geliştirmelidir. Hukuk fakülteleri altı yıla çıkarılmalıdır.
Son yılın tatbikat yılı olması ve tatbikat fakültelerce test edilmelidir.
Hukuk mesleğinin ne kadar önemli olduğunu açıkladık. İşte bu nedenle,
Adalet Akademisi kurulmuştur. Hâkimlerimiz Adalet Akademisinden
gerektiği gibi yararlanmaktadır. Barolar Birliği de bu konuda
avukatlar için üzerine düşeni yapmalıdır.
Bütçemizin kurumlara hayırlı olmasını temenni
ediyor, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Can.
AK Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı Mehmet Ali
Bulut, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yargıtay bütçesi üzerine
Grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1868 yılında Divanı
Adliye adıyla kurulan, sırasıyla İstanbul, Sivas ve Eskişehir'de
faaliyet gösteren Yargıtay, adalet sistemimizin köklü bir kurumu
olup, 1935 yılından günümüze kadar da Ankara'da çalışmalarına devam
etmektedir.
Anayasa'mızın 9'uncu maddesinde "Yargı yetkisi,
Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." hükmü
yer almaktadır. 154'üncü maddede ise "Yargıtay, adliye mahkemelerince
verilen ve kanunun başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı karar
ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara
da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar." ifadesi yer almaktadır.
Anayasa'nın yanı sıra Yargıtay Kanunu da bu yüksek
mahkemenin işlevini belirlemekte ve işleyişini düzenlemektedir.
Bu anlamda, adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların hukuka
uygunluğunu denetlemekle görevli yüksek mahkeme olan Yargıtay,
bu denetim işlevine bağlı olarak ülke düzeyinde hukuk uygulamasında
birliği sağlamakta ve yasa maddelerinin yorumuna açıklık getirerek
içtihat üretmektedir.
Ancak, Yargıtayın 2005 yılı verilerine göre iş
yükünü incelediğimizde: Yargıtay hukuk dairelerine 324.533, ceza
dairelerine 147.771 olmak üzere, toplam 472.304 dava dosyası gelmiş,
önceki yıldan devreden davalarla birlikte yıl içerisindeki dosya
sayısı 724.477'lere ulaşmıştır. Bu davaların yıl içinde 581.881 adedi
sonuçlanmıştır. Ayrıca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına da
2005 yılı içinde 224.381 dava dosyası gelmiş, önceki yıl devirleriyle
bu sayı 364.485'e ulaşmıştır. Bunların da ancak 280.826 kadarı sonuçlanabilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Yargıtayın asli görevi
içtihat mahkemesi olmasıdır ve bütün mahkemelerde kanunun aynı
şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Bu kadar çok dosyayı incelemek
zorunda olduğu Yargıtayın içtihat mahkemesi olması herhâlde düşünülemez.
Yükü azaltacak ve Yargıtayı gerçek bir içtihat mahkemesi fonksiyonunu
bihakkın icra edebilecek hâle getirebilmek için bölge adliye mahkemelerinin
bir an önce faaliyete geçmesi herhâlde gerekmektedir.
Günümüzde dünya çok hızlı bir değişim ve gelişim
içindedir. Ülkemizde özellikle ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuk
alanında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. İç hukukumuzda Avrupa
Birliğiyle bütünleşmeyi gerçekleştirecek doğrultuda değişiklikler
ve düzenlemeler yapılmaktadır. Birçok temel yasa hayata geçirilmiştir
bu dönemde. Anayasa değişiklikleri ve uyum yasaları kapsamında
insan hakları ve özgürlükler konusunda önemli adımlar atılmış ve diğer
birçok kanunda millî iradenin tecelli edeceği düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye adalet ve yargıda en ileri evrensel düzeyi
tutturmak zorundadır. Örneğin, 1999 yılı 8 Temmuzunda Türkiye, düşünce
özgürlüğünü çiğnediği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince
bir gün içerisinde 11 kez hüküm giymiştir. Avrupa Konseyinin 46 ülkesi
vardır ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gelen bu dönemdeki 50
davadan 39'u Türkiye'ye aittir, geriye kalan 11 dava ise 45 ülkeye
dağılmıştır. Böyle bir olumsuz durumu Türkiye'nin mutlaka çözmesi
gerekmektedir. Madem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmişiz,
imza atmışız, o hâlde, yargı, kararını verirken İnsan Hakları Sözleşmesi'ni
de dikkate almak zorundadır. Bu konuda en büyük görev de, elbette
ki Yargıtayımıza düşmektedir.
Yargının işlevi, hukuk güvenliğini sağlayarak
özgürlüğü güvenceye kavuşturmaktır. Yargı, bu üstün ilkeleri hayata
geçirmek için tarafsız ve insani dayanışma içinde olmak zorundadır.
Herkesin her şeye hakkının olduğu yerde gücün dayatmasıyla ve ayrımcılıkla
karşılaşmak, hukuk karşısında eşitlik, özgürlük ve güvenlik isteyen
bireyi herhâlde toplum dışına itmek durumundadır.
Diğer yandan, medyanın, medya yargıçları yarattığı,
yargının bağımsızlığı ve hukuka güveni sarstığı da kaygıyla izlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, siyasilerden hoşgörü
isteyen ve siyasetçilere yönelik ağır sözleri düşünce özgürlüğü
kapsamında değerlendiren Yargıtayımız, kendi üyeleri ve kararlarıyla
ilgili eleştirileri ise cezalandırmaktadır. Yakın geçmişte birçok
örnekte basının kişiliğe yönelik saldırıları abartabileceğine
hükmeden Yargıtay, kendileriyle ilgili hemen her habere dava açabilmektedir.
Yargıtay üyelerinin basın mensuplarına karşı açtığı tazminat davaları,
geçtiğimiz bu son üç yıl içerisinde 80'den fazla olmuştur.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Sayın Başbakanı tezyif
ve tahkir edici basında çıkan yayınlara yönelik hakaret davasıyla
ilgili vermiş olduğu kararda "siyasetçiyi eleştirici, küçük
düşürücü olabilir" deniyor, toplumun her an göz önünde olan siyasal
kişileri eleştirmenin basının görevi olduğu -doğru- o an ve görünürde
var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından
da basının sorumlu tutulmaması gerektiği kaydediliyor. Yani
"basın, sonradan yanlış çıkan, yalan çıkan olaydan sorumlu değil"
deniyor. Bunun "çamur at, izi kalsın" mantığından farkı nedir?
Böyle bir mantığın izahı da mümkün değildir.
Mahkemeler ve yargıçlar görevlerinde bağımsızdırlar,
Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre
hüküm verirler. Elbette yargı mensupları adil olmakla mükelleftirler.
Yargıtayın özellikle kendi mensuplarıyla ilgili kararlarda çok
katı davrandığına ve eleştiri hakkını sınırlı olarak yorumladığına
şahit oluyoruz, politikacılarla ilgili davalarda ise alabildiğine
eleştiri özgürlüğünden yana kararlar vermektedir. Yargı söz konusu
olduğunda özgürlükleri daraltma eğilimi baş gösteriyor. Yargıtay
kararları arasındaki bu çelişkinin ortadan kalkması gerekmektedir.
Eleştiri hakkı ve düşünce özgürlüğünden politikacı, yazar, bürokrat
ya da yargı mensubu ayrımı yapmadan herkes aynı ölçüde yararlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde asıl sorun
yargının bağımsızlığıyla ilgili değil, tarafsızlığıyla ilgilidir.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sadece yasama ve yürütme
organına karşı değildir. Bir yargıç başka yargıca, kamuya, hatta
kendi ideolojisine, inançlarına karşı da tarafsız olmak zorundadır.
Yargının görevi, devleti ya da mevhumları korumak değil, hakkın ve
adaletin gerçekleşmesini sağlamaktır. Aksi hâlde, yargı ile devlet
ya da yargı ile vatandaş karşı karşıya geldiğinde yargı, hukuk ve
adaleti mi gerçekleştirecek, yoksa taraflı mı davranacaktır?
Değerli milletvekilleri, AK Parti İktidarı adalete
ve adalet camiasına büyük değer vermektedir. Dönemimizde her yıl
yargıya ayrılan bütçe payı artırılmıştır. Nitekim, enflasyonun
yüzde 9'larda olduğu bu yıl, Yargıtayın 2007 bütçesinde yüzde 43 oranında
artış yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bulut.
MEHMET ALİ BULUT (Devamla) - Yine bu dönemde, hâkim
ve savcılarımızın maaşları, yeterli olmasa da çok büyük oranda artırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, diğer adliye çalışanlarımızın
da maaş ve özlük haklarıyla ilgili gerekli düzenlemelerin kısa
sürede yapılacağı inancıyla, 2007 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diler, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
AK Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı, Mehmet
Beyazıt Denizolgun, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Denizolgun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının 2007 yılı bütçe tasarısı hakkında AK Parti
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri selamlıyorum saygıyla.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın
bünyesindeki işleri şöyle sıralayabiliriz:
Kamuya ait yapım işleri, afet işleri, imar hizmetleri
olmak üzere başlıca üç temel alanda faaliyetlerini sürdüren Bayındırlık
ve İskân Bakanlığımızın, ülkemiz açısından ne kadar büyük bir sorumluluk
taşıdığı hepimizin malumudur ve Bakanlığımız, ayrıca, tapu kadastro
hizmetleri, belediyelerimize ait harita, imar planı, içme suyu,
kanalizasyon ve çeşitli yapı işleri, finansman hizmetleri, ülkemizin
kara yolları ağının yapım, bakım, onarım hizmetlerini de yürütmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yol deyince
hemen herkesin aklına gelen Karayolları Genel Müdürlüğümüz, bugün
itibarıyla, 2.069 kilometresi otoyol, 31.325 kilometresi devlet yolu
ve 30.345 kilometresi il yolu olmak üzere toplam 63.739 kilometrelik
yol ağına hizmet vermektedir. Bu kadar önemli hizmetleri yürüten Bakanlığımıza,
2007 yılı için bütçeden toplam 4 milyar 550 milyon 201 bin YTL ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir de kara
yollarımızda, bazı kara noktalar da -bunlara "kaza kara noktaları"
diyoruz- gerçekten çok önemli trafik kazaları oluyordu. Bunları,
bu Bakanlığımız, bu kara noktalardaki çalışmalarla, iyileştirme
çalışmaları devam etmektedir ve çalışmalar neticesinde, ölü sayısı,
yaralı sayısı ve kaza sayısında gözle görülür şekilde azalma olmuştur.
Ben, 2007 yılında planlanan otoyollar hakkında da
biraz malumat vermek istiyorum. Bu kuzey Marmara otoyolu ve üçüncü
Boğaz geçişi proje ve mühendislik işleri devam etmektedir. Bu, bildiğiniz
gibi, Akyazı-Kınalı arasındaki bir alanı kapsamaktadır. Güzergâh
çalışmaları devam etmekte olup proje mühendislik hizmetleri, etüt
proje çalışmaları devam etmektedir ve proje ihalesinin de 2007 yılında
yapılması düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otoyolu
ve köprüler kapsamında, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğu hepimizin
malumudur ve Kuzey Anadolu fayı da bizim Türkiye'mizde, bayağı büyük
bir, ciddi bir realitedir bunun olması. Köprü ve bunun için İstanbul
çevre yolları, otoyol ve bağlantı yolları üzerindeki köprü ve bağlantı
yolları üzerinde viyadüklerin sismik takviyesidir. 144 adet köprü
ve viyadüğün sürdürülmekte olan projelendirme çalışmaları devam
etmiştir, 38 adedinin projesi tamamlanmıştır. Kalan 186 adet yapının
projeleri de 2007 yılında tamamlanacaktır.
Dış krediyle finanse edilen, İstanbul'daki büyük
köprülerin, sismik takviyesi kapsamındaki Boğaz Köprüleri, Haliç
Köprüsü'nün de içinde bulunduğu 11 adet yapının yapım ihalesi gerçekleştirilmiş
olup 2006 yılında çalışmalara başlanmış, bu proje kapsamındaki yapılar
2007 ve 2008 yıllarında tamamlanacaktır. Bir de 2006 yılında, ilk defa
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde çalışmalar başlatılmıştır.
İstanbul-Bursa-İzmir otoyolunun yapılması öngörülen birinci etabı
olan İzmit Körfezi Geçişi Projesi'nin 78 kilometrelik, Gebze-Orhangazi-Bursa
otoyolunun ikinci etabı olarak da 301 kilometrelik Bursa-İzmir arası
otoyol yapımı programlanmıştır. İzmit Körfezi Geçişi için 3 kilometrelik
asma köprünün yer aldığı İzmit Körfezi Geçişi projesinin 2006 yılında
ihale hazırlıkları yapılmış ve 2007 yılında da ihale edilmesi hedeflenmiştir.
İstanbul Boğazı'nda yer alan kara yolu geçişlerinin
günümüzdeki günlük araç geçiş sayısının 420 bin araç civarında olduğu
göz önüne alındığında bu sayı çok üstüne çıkmıştır. Bu üstüne çıktığı
için de köprülerde birtakım beklemeler ve vakit kayıpları olmaktadır.
Bu vakit kayıpları, hem iş gücü, akaryakıt ve işletme kayıpları,
yaklaşık, senelik 1,5 milyar dolara mal olmaktadır. Bunun için de bu
bağlamda, 2006 yılında İstanbul'da Üçüncü Karayolu Geçişi Projeleri
çalışmaları başlamış olup, 2007 yılında bunun ihalesi gerçekleştirilecektir.
Bir de, kara yolları deyince, güneydeki Antalya-Alanya
kara yolu yıllardan beri bitmemişti. Bu, artık tamamlanmış ve bölünmüş
yol olarak hizmete açılmıştır.
Afet İşleri Genel Müdürlüğünün faaliyetlerine
değinirsek: Can ve mal kayıplarına göre deprem afeti, diğer tüm afetlere
göre, yüzde 61 oranında birinci sıradadır. Bu da aşağı yukarı 71
bin adet konut ve iş yerinin tespiti olmuştur ve tamamlanmıştır bu
tespitten sonra. Afetlerin hak sahiplerine yer seçimi ve konut yapımı,
ilk defa, Hükûmetimiz döneminde, geçici iskân konutuna ihtiyaç duyulmadan,
afetzedelerin daimî iskânı için 20.548 konut ile 1.319 ahır yıl içinde
inşa edilerek sahiplerine teslim edilmiştir.
Bir de, İstanbul'da -gerçekten çok önemli- eskiden
beri, Avcılar heyelan bölgesi olarak bilinir. Biz Teknik Üniversitede
okurken dahi bunu derslerimizde görürdük. Şimdi, bunun için, Bakanlığımız,
Bakanlar Kurulu ve Afet Kanunu'na göre, burası afete maruz kanun
hükmüne alınmıştır ve buradaki çalışmalar, yer seçimleri devam etmektedir.
Burada oturan mal sahibi-kiracı farkı gözetmeden, bunların kiralarının
yardımı devam edecektir.
2004 yılında Bakanlığımızın öncülüğünde gerçekleştirilen
Deprem Şûrası Eylem Planı çerçevesinde çalışmalara devam edilmektedir.
Bunun için Güçlendirme Yönetmeliği çıkarılarak 2007 yılında uygulamaya
girmesi için gerekli düzenleme yapılmıştır. Ayrıca, imar ve yapılaşma
sistemine katkı sağlayan Kat Mülkiyeti Kanunu aynı şekilde. Aynı
şekilde, Doğal Afetler Sigortası (DASK) ve yetkin mühendislik kanunu
gibi mevzuatlar hazırlanması için gerekli, ilgili kurumlarla yapılmakta
olan çalışmalar devam etmektedir.
Bir de, Ulusal Sismik Ağının geliştirilmesi kapsamında,
Bakanlığımızın veri kalitesi yüksek, gerçek zamanlı 19 adet geniş
bant istasyonu alımı yapılarak Türkiye'nin ilk uydu iletişimli Türkiye
Ulusal Sismik Ağ Sisteminin Geliştirilmesi Projesi başlatılmıştır.
53 adet deprem kayıt istasyonu çalışmaktadır; 2006 yılında, 20 adet,
İstanbul'da, bu ağa eklenmesi planlanmıştır. 2006'nın sonunda da 2003
yılına oranla, üç yılda yüzde 142 artmış ve bu sismik ağlar ile Türkiye'nin
çevresindeki depremlerin aktivitesi yirmi dört saat süreyle sürekli
izlenmektedir. İmar planlarına esas yer bilimleri raporları ve temel
zemin etütleri formatı hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Denizolgun, buyurun.
MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (Devamla) - Başbakanlık
Proje Birimi ve İstanbul Valiliğinin İstanbul'daki kamu binalarının
güçlendirilmesi amacıyla -Dünya Bankasından 400 milyon dolarlık
krediyle- hastane, yurt, okul gibi kamu binalarının güçlendirilme
çalışmaları devam etmektedir. Afet İşleri için de Bakanlığımızdan
285.120.970 YTL ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın
Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizde bina yapımıyla ilgili faaliyetlerde
yetkili ve yol gösterici bir sorumluluk üstlenmiştir ve insan sağlığı
açısından önemli olan bir çalışması da kanserojen madde ihtiva eden
bir jeolojik yapısı olan bu Nevşehir'deki Tuzköy Beldesinde yaşayan
insanlarımızın konutlarının yerlerinin değiştirilmesi karara
bağlanmıştır. Bunların içinde 213 konut ve 13 iş yeri, 2005 yılı sonunda
bitirilen konutların altyapısıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Acil Eylem
Planı'nda yer alan bölünmüş yol kapsamındaki çalışmalara da hız verilmiştir.
8.359 kilometre bölünmüş yol çalışması yapılmış, 6.592 asfalt seviyesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Denizolgun, lütfen…
Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (Devamla) - Bölünmüş
yollarla ilgili daha fazla konuşmak için vaktimiz yetmediğinden,
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Denizolgun.
AK Parti Grubu adına beşinci konuşmacı Abdulkadir
Kart, Rize Milletvekili.
Sayın Kart? Yok.
Mustafa Eyiceoğlu, Mersin Milletvekili? Yok.
Anavatan Partisi Grubu adına birinci konuşmacı,
Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İki arkadaş konuşacak
diye Süleyman Bey dışarıda, ona göre ayarlamıştı.
BAŞKAN - Muharrem Doğan, ikinci sıradaki konuşmacı,
Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bir ara verir misiniz?
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun lütfen.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Geldi, Süleyman Bey geldi
efendim.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Sayın Sarıbaş, süreniz yirmi dakikadır.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığımız hakkında
Anavatan Partisinin görüşlerini sunmak üzere kürsüdeyim. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Adalet Bakanlığımız
gibi önemli bir bakanlığın bütçesi üzerinde yirmi dakikada neler
söylenebilir bilemiyorum, ama elimden gelen şeyleri yapmaya çalışacağım.
Geçen sene kırk beş dakikaydı Adalet Bakanlığımızın bütçesi üzerindeki
süre, bu sene yirmi dakikaya düştü.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Adalet hızlanmış
demek ki.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ben, aslında, işin
özünde, Bakanlık bütçesinden ziyade, biz Anavatan Partisi olarak
nasıl bir yargı düşünüyoruz, nasıl bir adalet sistemi düşünüyoruz,
uzun uzun bunları anlatmayı düşünmüştüm, fakat, zaman çok kısa olduğu
için sadece temel başlıkları söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, devlet denilen şey, coğrafyasında
yaşayan insanların kendi rızai iradeleriyle meydana getirdikleri
toplumsal ortak gücün örgütlü varlığının adıdır. Yani, insanlar kendi
iradeleriyle bir otorite, güç, kurallar koyan otorite, güç husule
getirirler. Bu gücün adı toplumsal güçtür. İşte bu toplumsal gücün
örgütlü varlığına da biz "devlet" diyoruz. En tabiidir ki,
insanların, kendilerinin tabi olacakları bir üstün otorite oluştururken
umdukları gayeler, amaçlar vardır. Ne
vardır? İnsan huzur ister. Ne vardır? Hakkın egemen olmasını ister.
Ne vardır? Adalet içerisinde sosyal kalkınma ister. Ne vardır? Hukuka
uygun işleyen kurumsal yapılar ister. Ne vardır? Yaşanan ve inanılan
saygın bir demokrasi, korunan rekabet ve verimlilik, saydığımız
ve hepsinin ortak adı olan bir güven toplumu ister, güven ister.
Değerli
arkadaşlar, herkesin özgür bir varlık olarak doğumundan ölümüne kadar,
sırf insan olmanın onur ve haysiyetiyle, var olan evrensel haklarının
sıkı suretle korunacağına olan inancı ve bu inancın getirdiği vicdan
huzuruyla insan yaşamak ister. Yani, devleti kurarken, devlet denilen
aygıtı, örgütlü varlığı ortaya getirirken insanın istediği temel
şey huzurdur, huzur içerisinde yaşamaktır ve bunun karşılığında
refah içerisinde yaşamaktır. Yani, Allah'ın verdiği nimetlerden
herkes kadar ve herkes gibi faydalanmak ve Yaradan'dan dolayı yeryüzünde
olduğu için huzur içerisinde yaşamak ister. Bunu sağlayacak şeyin
adı, hakka riayet, hukuka riayet, hukukun üstünlüğüne inanmaktır.
Peki bu nasıl olacak? Herkes gibi ve herkes kadar istediğine göre,
adil bir toplum olacak, adalet dağıtan bir mekanizma olacak.
Şimdi,
suç istatistiklerine bakıyoruz Sayın Bakanım, bu sene Ankara Adliyesinin
son hazırlık rakamını aldım: 230 bin. Yani, Ankara Adliyemize günde
50 bin kişi geliyor, sırf cumhuriyet savcılığımızda hazırlık esas
numarası 230 binleri bulmuş. Türkiye'de, mala ve cana karşı işlenen
suçlara bakıyorum, geçen sene 540 bin civarında, bu sene 800 bin olmuş.
Bir ondan önceki sene 350 bin. Yani, geometrik bir artış var. Hiç mi bir şey yapmadınız?
Hayır, yasalar değiştirdiniz, tedbirler aldınız, Ceza Yasamızı,
ceza anlayışımızı değiştirdiniz, diğer temel yasaları değiştirdiniz,
ama çare olmadı. Demek ki işin özü, çare burada değil. Bunlar lazım
mı? Evet, lazım. Çare burada değil. Çare neyde? Çare: Huzur toplumunu
nasıl yaratırız? Yani, adil bölüşümü, adil paylaşımı, sosyal adaleti,
insanları suç işlemekten alıkoyan insanca yaşama hakkını nasıl
sağlarız?
Şimdi, ülkenin bir tarafında 380 milyar dolar,
-400 milyar dolar gayrisafi millî hasılanız var diyorsunuz. Bu gayrisafi
millî hasılanın 50 milyar dolarını yabancılara borç faizi olarak
veriyorsunuz. 50 milyar doları, 13.600 çok uluslu şirket var, onların
kârı olarak dışarı gidiyor. Kaldı 300 milyar. 300 milyar doların yarısını
da Türkiye'deki büyük para babaları, şirketler, iç borç faizi bilmem
ne olarak götürüyorlar. Geriye kalan 150 milyar dolarla 70 milyon
insanı doyurmaya çalışıyorsunuz. Doymuyor. Mesela, 30 milyon
çiftçimizin gayrisafi millî hasıladan, millî gelirden aldığı pay
yüzde 11. Şimdi, 380 milyarın yüzde 11'i ne yapar? 37 milyar. Yani, 30
milyon insan 1.200 dolar para alıyor. Hani o "5 bin dolar, 5 bin dolar"
diye meydan meydan söylediğiniz şeye bakarsanız, rakamlar -TÜİK'in
rakamları- 30 milyon insan 1.200 dolarla -ki, bu, ortalaması- 30 milyon
çiftçinin… 5 bin-10 bin tane toprak ağaları, geniş işletme sahipleri
de bunun yarısını alıyor. 15 milyar dolarlık bir parayla 29 milyon
insanı doyurmaya çalışıyorsunuz. Doymuyor. Çocuğunun geleceği
yok, sosyal güvenliği yok, karnı doymuyor. Ne yapıyor? Suç işliyor.
"Benim niye yok" iddiasıyla, başkalarına ait olan şeye tecavüzde
bulunuyor. Hukukun özü, adaletin özü, insan onuruna, haysiyetine,
insan mülkiyetine yapılan tecavüzlerin defi değil mi? Ama, bu tecavüzü
önleyemiyorsunuz. Bu adaletsiz dağıtımla, gelir dağılımıyla tecavüzü
önleyemiyoruz.
Şimdi, önleyici hukuk dediğimiz, yani, gelir dağılımında
adalet, sosyal adalet, sosyal güvenlik ve başka bir sürü şeyleri… Eğitim,
ki, eğitim çok önemli. Türkiye'nin bugün eğitim ortalaması ilkokul
4.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
ara verin lütfen müzakerelere.
RESUL
TOSUN (Tokat) - Ben temsil ederim tek başıma.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
müzakerelere ara verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Baloğlu, oturur musunuz. Yapabileceğimiz
bir şey yok Sayın Baloğlu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hâlâ nüfusumuzun
yüzde 12'si okuma yazma bilmiyor. Şimdi, yüzde 12'si okuma yazma bilmeyen
ve okuyanın da genel ortalamasının ilkokul 4 olduğu bir toplumda
elbette aile içi şiddet, elbette töre cinayetleri, elbette daha
bilmediğimiz bir sürü suç tipi ve türü…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Televizyonları kapatalım
Başkan. Televizyonları kapatalım, konuşmayalım Meclise ya! Ayıp
oluyor ama. Kimse yok.
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Lütfen de, ayıp oluyor.
Allah Allah ya! 3 kişi ya!
BAŞKAN - Karar yeter sayısı isteyin, toplantı yeter
sayısı isteyin Sayın Tiryaki.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bu ne ya!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Ama, konuşmacımız kime
konuşuyor efendim?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Tabii, kime konuşuyor?
BAŞKAN - Tüzük'te böyle bir uygulamamız yok Sayın
Tiryaki. Lütfen…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
ara verme yetkiniz yok mu görüşmelere? Bir ara verin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanım,
sizin vicdanınız elveriyor mu benim burada bu konuşma yapmama,
boş masalara, boş kürsülere konuşma yapmama vicdanınız elveriyor
mu? Bütçeyi tartışıyoruz. Bakın, Adalet Bakanlığı temel erklerden
biri ve hakikaten toplumun huzuru, sosyal barışın bozulduğu bir
ortamda (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar), 800 bin mala karşı
suç işlendiği bir ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi 365 kişilik
iktidar grubunda 4 kişi var. Buna mı konuşayım Sayın Bakanım? Yani,
bunu mu tartışalım? Rakamları, neyi tartışayım? Sizin vicdanınız
elveriyorsa, ben sizin vicdanınıza havale ediyorum. Vicdanınızın
elvermediğini de biliyorum. Biliyorum ki, siz Özal rahlesinden
geçtiniz, buna vicdanınız elvermez Sayın Bakanım. Ama, bu toplumda
huzur yok, bu toplumda adalet sağlanamıyor. Yaptığınız çalışmaları
takdirle karşılıyorum. Adalet Akademisini kurdunuz, temel yasaları
değiştirdiniz, cezaevlerimize, adliyelerimizin fiziki yapılarına
hakikaten büyük katkılar sağladınız. Ama, ne oldu? Suç oranı düştü
mü? Suç oranı düştü mü arkadaşlar? Türkiye'de her gün olaylar oluyor.
Bunlar, demek ki, temel mesele, adalet mekanizmalarından kaynaklanmıyor.
Türkiye'de sosyal adalet sağlanmadan, sosyal barış sağlanmadan, siyaset
toplumun değerleri üzerinden yapıldığı müddetçe, toplumun gerçek
ihtiyaçları, işsizliği, aşsızlığı, eğitimsizliği, yoksulluğu,
gelir dağılımındaki adaletsizliği tartışılmadan, bunlar düzeltilmeden,
ceza yasası anlayışlarını, maddelerini, hükümlerini, ceza miktarlarını
değiştirmekle, sadece, var olan suçluları zaptetme yöntemlerini
ararsınız. Oysa, asıl olan şey toplumda suçlunun olmaması, suçlunun
ortaya çıkmaması, toplumun suç işlememesi.
Şimdi, ilkeler koyacağız, ilkeler koymamız lazım.
Nedir? Hukukun üstünlüğü. Hukuk nasıl üstün olacak insanlar açsa?
Bir tanesi 150 bin dolarlık arabayla gezerken bir tanesi evine ekmek
götürmüyorsa, hukukun üstünlüğü nasıl sağlanmış olacak veya yargının
tarafsız ve bağımsızlığı?.. Yargı, sayenizde -çok sağ olun, teşekkür
ediyorum- hakikaten, vicdanıyla cüzdanı arasında sıkışmaktan bir
nebze de olsa kurtuldu, ama, hâlâ yargının bağımsızlığı üzerindeki
dedikodular devam ediyor ve bu da, yargıçlarımızı gerçekten üzen
bir durum.
Yine, yargısal kurumların birliği. Bakın, bir
adalet anlayışını, yani, hukuk anlayışını topluma hâkim kılacaksınız,
ama, insanlar… Ben suç işleyince başka bir mahkemede, ama, bazıları
suç işleyince başka mahkemelerde yargılanıyor anlayışını kaldırmak
durumundayız. Yani, askerî şahsiyet suç işleyince askerî mahkemede,
idare personeli suç işleyince idari yargıda, ama, vatandaş suç işleyince…
Herkese göre adalet olmaz, herkese göre yargı mekanizması da olmaz.
Yargı tekliğini ve herkesin inanç duyduğu "evet, o da benimle aynı
statüde yargılanıyor" anlayışını hâkim kılacak bir yargı birliğini
sağlayamamışız. Neyi sağlayamamışız? Hakkın tecelli edeceği anlayışını
da verememişiz. Yani, Türkiye 72 milyon. Ben buradan soruyorum:
Hak tecavüzüne uğradığında, gerek onuru, haysiyeti olarak ve gerekse
mülkiyeti olarak tecavüze uğradığında adliyeye gidip, yani üstün
otoriteye, devlete müracaat edip bu hakkını alacağına dair hiç
kimsenin bir inancı var mı? Hayır, yok, hiç kimse buna inanmıyor. Peki,
buna inanılmayan bir toplumda huzuru sağlamanın imkânı var mı? İşte,
özel güvenlik şirketlerini niye kurar insanlar? Çünkü, devletin
kendisini koruyacağına inancı yok, hak tecavüzüne uğradığında
hakkını alacağına inancı yok. Çek-senet mafyaları -hepimiz söyledik,
geçmişten beri söyledik- niye kurulur? Çünkü, devlet, icra gücü olarak
bir hakkı teslim etmekten mahrum olduğu için insanlar ihkakıhak yolunu
daha kolay, daha güvenilir görmüşler.
Şimdi, bütün bunlar ortadayken, yani yargının dışındaki
yapısal değişiklikleri, toplumsal değişiklikleri, sosyal değişiklikleri
başaramadan, tek başına yargıyı düzeltmeye çalışmakla neticeye
varamayacağımızı artık sağır sultan bile bilir oldu.
Şu sistemi değiştirelim. Bozuk düzen dediğimiz
düzen bu. Ben, hep bu kürsüden söylüyorum: Bozuk düzen bu. Bir öteki
Türkiye var, onların hakları yok, yok sayılıyorlar, susturulmuşlar.
İstenilen de bu olmuş. Hükûmetlere denmiş ki: "Kardeşim, siz şu
ekonomiye karışmayın, paylaşıma karışmayın, IMF olarak biz bunu
yaparız." Ne yapmışlar? Millî gelirin yarıdan fazlasını kendi
ülkesindeki taşeronlarına ve kendilerine pay olarak ayırmışlar.
"Dış politikaya da karışmayın, onu da Amerika Birleşik Devletleri
olarak biz yaparız" demişler. Toplum ondan da bihaber kalmış.
Topluma denmiş ki: "Kardeşim, sana verilenlerle idare et."
Şimdi, bu bozuk düzen değişsin diye geldik. Yani,
şurada, ben parlamenter olarak, bu ülkenin parlamenteri olarak bu
kürsüdeysem, bu bozuk düzen değiştirilsin diye haykırıyorum. 550
arkadaşımız da, eminim, benimle aynı duyguları paylaşıyor ve onlar
da bu düzenin değişmesini istiyor, ama, bu düzen değişmiyor. Bu düzenin sahipleri
var, kimdir bunlar bilmiyorum, ama, bu düzen değişmiyor. Niye değişmez
bu düzen? Çünkü, düzenin koruyucuları var. Onlar kamuoyu yaratan,
onlar güç dengelerini elinde bulunduran; onlar, siyasetin organizatörlüğünü
yapan siyaset kurgulayıcıları var. Onlar diyorlar ki: "Siz, laiklik-antilaiklik,
başı örtülü-başı açık çatışmalarınıza devam edin, bunlarla uğraşın.
Ekonomiyi düzeltmeyle, milletin yoksulluğunu ortadan kaldırmayla
uğraşmayın, onlar IMF'nin işi. Siz ne yapın, Cumhurbaşkanı kim olacak
tartışın durun. Siz ne yapın, sineyimilleti tartışın. Yani, boş,
milletin meselelerini çözmeyen, ama temelde milleti gerginleştiren,
milleti birbirine karşı kamplaştıran işlerle uğraşın; çünkü, siz
bunlarla uğraştığınız müddetçe biz malı götürmeye devam ediyoruz."
diyor adam. "Siz bunlarla uğraştığınız için bu düzeni değiştiremezsiniz,
ancak düzenin bekçiliğini yaparsınız." diyor. Kime söylüyorum?
Boş sıralara söylüyorum. Çok doğru söylüyorsun Mahmut Bey, kime söylüyorum?
Boş sıralara söylüyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Ben bunları, bu halkın gerçeklerini, bu, öteki
Türkiye'nin insanlarının hak ve hukuklarını boş sıralara söylediğim
müddetçe de bu ülkede bu düzen değiştirilmez. Şimdi, Mecliste ben
bu konuşmayı yaparken bu boş sıraları görenler, yani bu ülkeyi soyanlar
göbek atmıyorlar mı? "İşte, Meclis dediğin böyle olur; bak, düzene
dokunamıyorlar." Onlar keyiflerinde, onların hoşuna gidiyor.
Çünkü, onlar, bu düzenin tuzu kuraları, karnı tokları!
Sayın Bakanım, sizin için söylemiyorum, ama vallahi
gerçek bu. Ülkede 70 milyonun 60 milyonu sabah çocuğuna harçlık veremedi,
okula giden çocuğuna harçlık veremedi; akşam eve götüreceği ekmek
parası yok. Bu ülkede milyonlarca kahve var, şimdi gidin bakın -bugün
mesai günü- şu saatte ağzına kadar dolu.
Şimdi, bir insan planlaması yapamamışsınız, insanları
organize olarak çalıştırıp küresel üretimden pay alan bir yapı kuramamışsınız,
aldığınız payı da insanlarınıza adil dağıtamamışsınız, bazılarına
kaptırmışsınız, gitmiş IMF politikalarıyla -sizin için demiyorum,
düzeni söylüyorum- yüz yıldır bu böyle, ta Düyunu Umumiyeden beri
bu böyle. Ondan sonra gelmişiz burada milletvekilliği oynuyoruz,
hükûmetçilik oynuyoruz, ama, düzenin sahipleri, onlar iktidarlarına
devam ediyorlar, onlar yöntemlerine devam ediyorlar. Bir sol söylem
gibi oldu ama, maalesef gerçek bu. Türkiye'de sosyal demokrat bir parti,
TÜSİAD'dan gelecek talimata göre sineyimillete dönme hazırlığını
yapar da milletin yok sayılan yığınlarını dikkate almadan, yok sayılan,
hakkı yenilen yığınlarının siyasetini yapmazsa neticede olacak
bu. Ben de boş sıralara konuşurum.
Sayın Başkan, boş sıraya daha fazla konuşmak onuruma
dokunuyor. Ben sözümü kesiyorum.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, çok teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ses düzenindeki arıza
nedeniyle, yarım saat birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
Sayın Doğan, süreniz yirmi beş dakikadır.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Sarıbaş erken şey
yaptı, bir de oradan…
BAŞKAN - Hayır, Sayın Sarıbaş süresini tam kullandı,
buyurun siz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Zaten bir dakika geçti
efendim, sıfırdan başlatın Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun lütfen.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2007 yılı bütçesi
üzerinde söz aldım. Anavatan Partisinin görüşlerini belirteceğim.
Değerli milletvekilleri, Bayındırlık İskân Bakanlığı
üstlendiği görev dikkate alındığında, kamuya ait yapım, afet işleri,
imar işleri, kara yolları, tapu kadastro ve bankacılık hizmetlerini
sürdürmektedir.
1848'den beri ülkenin kalkınmasında önemli bir paya
sahip iken, gittikçe vizyonunu kaybeden bir kurum hâline gelmiştir.
Yüz altmış bir yıllık tarihî bir kurum; planlanmış, hedeflenmiş, tatbik
edilmiş hizmetler gitmiş, yerine borç batağına saplanmış yorgun bir
kurum gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1882, yüz
yirmi dört sene önce Sivas ve İzmir Valiliği yapan ünlü devlet adamı
Halil Rıfat Paşa Sivas Valisiyken "Gidemediğin yer senin değildir."
sözüyle, o günün ihtiyacı olan binlerce kilometrelik yollar, imece
usulüyle, traktör, kamyon ve binek otoların çıkabileceği şekle göre
yapılmıştır. Yaşı doksanın üzerinde olup da bu yolların yapımında
kazma kürekle çalışmayan hiç kimse yok veya babası ya da dedesi mutlaka
çalışmıştır. Benim babam da çalıştı ama devletten bir kuruş alacağı
kalmadı. Bugün ise, AKP İktidarında ve 18 Aralık 2006 tarihli basına
yansıyan bir hususu Sayın Bakanımla paylaşmak istiyorum. Yazılı
basında kocaman bir haber: "Karayolları Genel Müdürlüğü 2,7
milyar YTL müteahhitlere borcu var." İşte, değerli arkadaşlar,
"Karayolları borç batağına saplandı." diyor ve burada veresiye
yol yapıldı, parası ödenmedi, eğer bu paralar 2007'nin başına kadar
ödenmediği takdirde, 2007 yılında yeni yol yapılamayacağını vurguluyorlar.
Müteahhitler kendi imkânlarını zorlayarak önemli
projeleri bitirdi ama artık makas çok açıldı. Karayolları Genel Müdürlüğünün
irili ufaklı şantiyelere, asfaltçıya ve akaryakıt bayilerine borcu
birikti, ödeme yapılamıyor. Yıl sonuna kadar bunların mutlaka yapılması
lazım. Müteahhitlerin daha fazlasını yapacak takati kalmadı Sayın
Bakanım. Personel eksiltmeye gidilirse yazık olur; üretim düşer,
işsizlik artar ve sıkıntılar büyür. Bu nedenle, 2006'nın alacakları
2007'ye kadar mutlaka ödenmelidir diyorum ve bu hususu da sizlerle
paylaşıyorum.
Bir başka husus… Karadeniz Sahil Yolu Projesi'ne
iş yapan müteahhitlere "Siz yolu yapın, bitirin, biz yıl içinde
ödeneğini vereceğiz." dediniz mi, böyle bir söz verdiniz mi Sayın
Bakanım? Sizin sözünüz devleti bağlar; çünkü, siz, devlet adına söz
veriyorsunuz.
Sayın Başbakan işsizlik için diyor ki: "Her iş
adamı, her işveren yeni bir iş için bir kişiyi işe alsa bu işsizlik sorunu
çözülür." Doğru söylüyor; ama, bu şartlarda, işverenlerimiz,
iş adamlarımız nasıl üretim yapacak, nasıl personel istihdam edecek?
Yani, bir taraftan SSK primleri, bir taraftan stopaj vergileri, diğer
taraftan gelir-giderler, araç-gereç giderleri, şantiye masrafları…
Bunları karşılayamıyor. Kaldı ki, iki üç ay, haydi… Ben müteahhitlikten
gelen bir kişiyim, bu işi biliyorum, siz de teknik bir personelsiniz,
mühendissiniz, Türkiye'nin kalkınması için önemli bir kişisiniz.
Siz de takdir edersiniz, bunlar nasıl yapacaktır?
Sayın Bakanım, Allah razı olsun sizden, duble yollar
yaptınız. Yalnız, siz daha iktidardayken duble yollar bozulmaya
başladı, yamalar açıldı ve bu yamalar da yapılamıyor. Trafik akışı
rahat sağlanamıyor. Bir atasözü var: "Ucuz mal alacak kadar zengin
değilim." Ama, ucuzdur diye devam ediyorsunuz. Buna rağmen müteahhitlerin
çoğu kaçtı, birçoğu iflas etti; çünkü, fiyat farkları ödenemedi.
Götürü usule göre verilmiş. Fiyat farkları, ortalama dört kalemde
yüzde 60 oranında bir fiyat artışı var; ama, TÜFE'ye göre yapılan yüzde
7,5'luk fiyat farkı kâfi gelmemektedir. Ben size üzülerek söylüyorum,
Hitler'in döneminde yapılan otoyollar hâlen çalışıyor; ama, ne yazık
ki, bizde yaptığınız yollar bir yıl dayanamıyor. İşi ucuz yapacağız
diye devlet zarar ediyor.
Bayındırlık İskân Bakanlığına bağlı kurumlar
atıl duruma… Hemen hemen, Afet İşlerinin faaliyeti yok gibi bir durum
söz konusu olmuş. Eğitim yapmaz, hazırda stokta konut tutmaz, mevzuat
geliştirmez… Ancak, afet peşinde beyanatlarla, "Afeti abartıyorsunuz."
demekle acılar dindirilmez.
Güneydoğu'da, gittiniz, teşekkür ediyorum, gerçekten
anında gittiniz, 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında yaşanan sel felaketinde
41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bebek cesetleri komşu ülkelere
sürüklendi. Yüzlerce ev ve iş yeri, binlerce hektarlık arazi ve kilometrelerce
yol su altında kaldı. Bu, hep altyapı sorunudur. Altyapı yok maalesef.
Çarpık kentleşmenin önüne geçemedik. Çarpık kentleşme hâlen devam
etmektedir.
Batman'da İluh Deresi ıslah edilmeden, Diyarbakır'da,
Mardin'de, Şanlıurfa'da, Şırnak'ta ve Hakkâri'de altyapı sorunları çözülmeden
bu iş bitti denilebilir mi Sayın Bakanım? Evet, teşekkür ediyorum,
maddi katkıda bulundunuz, ama bunlar kâfi gelmez. Merhamet duygusuna
sahip hiç kimse "abartıyorsunuz" diyemez. Hükûmete buradan
sesleniyorum: Selzede mağdurlarının insanca yaşam koşullarını
iyileştirmek zorundayız.
Burada, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
de Batman ve o sel felaketi yaşanan illerde tespitler yapmışlar ve
bunlar kendileri de diyorlar, çarpık kentleşme olduğu tespit edilmiş,
diyorlar.
Siz de bir mühendis olarak oraya gittiniz, siz de
gözünüzle gördünüz Sayın Bakanım. Sizden sonra, Sayın Mehdi Eker
Bey de, Bakanımız da gitmiş ve kendisi basına böyle bir beyanat vermiş:
"Bu şekilde bir acıyı ve tecrübeyi maalesef yaşadıktan sonra,
çarpık kentleşmenin olumsuz sonuçlarını burada öğrenmiş bulunuyoruz.
Bundan sonra inşallah bundan ders alınır ve gerekli tedbirler alınır."
diyor, tazyik ediyor, doğru söylüyor.
Ben buradan soruyorum: Sayın Bakanım, bununla
ilgili bir tedbiriniz var mı, bir çalışmanız var mı? Ki, mutlaka olması
lazım. Muhtemel afetlere karşı yeni önlem projeniz olmalı, yaptınız
mı diye… 2007 için yeterli ödenek ayrıldı mı, özellikle İstanbul
için? Yoksa, tabiri caizse, yetkililer, bir devekuşu gibi, müstakbel
faciayı görmemek için başlarını kuma mı gömecekler? Türkiye'nin
deprem bölgesi olduğunu herkes biliyor, yaşadık. Marmara depreminde
yaşadığımız acılar ve ödediğimiz ağır bedellerden ders almış gözükmüyoruz.
1980'de Meksika'nın başkenti Mexico City'de bir deprem
oluyor ve 10 bin kişi hayatını kaybediyor. On yıl sonra daha şiddetli
bir deprem meydana geliyor, ama, bu arada ölü sayısı 10 kişiyi geçmiyor.
Bizde ise, Marmara ve Erzincan örnekleri ortadadır. Ciddi devlet,
ciddi tedbir alan devlettir. Devlet ne için vardır? Toplum için vardır.
Çünkü, devleti oluşturan toplumdur. Meksika'da alınan tedbirler bizde
neden alınamıyor Sayın Bakanım? Bayındırlık ve İskân Bakanlığı iskânla
ilgili ne yapar? Eskiden ne yapardı, şimdi ne yapıyor? Ben söyleyeyim:
Belediyeler başıboş, istediğini yapıyor. TOKİ'yi Sayın Başbakan
geri almış. Bu kadar yoğun işine rağmen yapsatçılık yapıyor. Devlet
yapsatçılık yapar mı Sayın Bakanım? TOKİ, ihale dağıtan, rant sağlayan,
istediği ihaleyi tazyik edip istediği ihaleyi iptal eden kurum
hâline gelmiş. Midyat'ta 304 tane daire yapılmış, ihale edilmiş, iptal
edilmiş. Hâlen, yeniden yapılacağına dair söz verdiniz, ama, bugüne
kadar bir şey göremiyoruz. Kamu gibi davranan kalmamış. Gecekondular
da TOKİ'ye devredilmiş ve burada da -bakın, size gösteriyorum-
"Gecekondularla ilgili yetkiler Bayındırlık ve İskân Bakanlığından
alınarak TOKİ'ye devredilmiş." diyor. Basında da söylüyor bunu.
Basın da buna karşı, herkes buna karşı. Yüz altmış bir yıllık bir kurum,
Türkiye'nin en deneyimli, Türkiye'nin yapısını, iskânını, imarını
kuran bu Bayındırlık Bakanlığı niye bu hâllere geliyor, niye küçültülüyor,
yetkileri niye başka kurumlara devrediliyor?
İnsanlar mantar gibi kaldırımlarda dizilmiş
araçlardan yürüyemiyor, amcalar, teyzeler ve çocuklarımız kaldırımlarda
yürüyemiyor; parklar, otoparklar, spor sahaları vesaire kalmadı
Sayın Bakanım. Ele geçen fırsatları da kaçırıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ben sesleniyorum:
Saygıdeğer Başkanım, eski milletvekili lojmanlarını, halk için,
geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz için değerlendirin. 400
villa yerine 1.800 konutu engelle, spor sahaları, parklar ve kültür
binaları yaptır, adınız tarihe geçsin ve yaşatılsın.
Değerli arkadaşlar, herkesin gözünden kaçtığı
için dile getirdim. 400 villa yerine, 30 bin alışveriş merkezi, 10
bin iş merkezi, 1.800 adet konut yapılıyor ve sosyal alan namına hiçbir
şey yok. Hani parklar, spor sahası, kültür binası hani? AK Partinin
bu anlayışı kamucu mu, yapsatçı mı, bunu anlayalım bir kere.
Aziz milletimizin ve aziz Ankaralıların dikkatine
sunuyorum: Eğer Karayolları da başka bir bakanlığa devredilirse,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tam bir mevta hâline gelecektir. Yazık
olur, yüz altmış bir yıllık kurum tarihe karışacaktır.
Yapı İşleri boşuna, teknik araştırma yetkilerini
Kültür ve Turizm Bakanlığına, Çevre ve Orman Bakanlığına, Özelleştirmeye,
TOKİ'ye devrede devrede boşa çıkmış durumda. Nusaybin lisesi binası
yapılacak, Millî Eğitim Bakanlığı yapamıyor, iki yıldır bu inşaata
başlanamamış ve vatandaşımız liseye kavuşamamış, çocuklarımız
orada okuyamıyor. Sayın Bakanım, sizde olsaydı, bu bir aylık işti.
Ben bu işten geliyorum.
Fakat, değerli arkadaşlar, yani, bugün Bayındırlık
ve İskân Bakanının yapması gereken en önemli şey, bir reform, bir silkinme
ile ismine yakışır bir mevzuat geliştirmesi gerekiyor. Fakat, gizli
bir el, üç buçuk yıldır, tasarıları tozlu raflarda bekletiyor. Acaba
neden? Yeni orman talanları olsun mu olmasın mı? Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı artık kükremeli ve tüm belediyelere, ormancılara,
TOKİ'ye, özelleştirmecilere "dur" demelidir. Elinizi masaya
vurun Sayın Bakanım. Biz Anavatan olarak size destek vermeye hazırız,
çünkü, bu ülkenin ve bu milletin menfaati için sizinle birlikte tarlayı
sürmeye hazırız.
Tıpkı, kara yolları levhasında yazdıkları gibi:
"Dikkat, heyelan var!" Peki, heyelan varsa vatandaş ne yapacak,
geri mi dönecek? Veyahut da başına taş düşerse ne yapacak? İkaz etmiş
olmakla sorumluluktan kurtulamazsınız. Önemli olan, heyelanı önlemektir,
oradan taş düşürmemektir. Buna önlem alınacaktır Sayın Bakanım.
Büyük önder Atatürk diyor ki: "Millete efendilik
yok, hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi
olur." Bence, kim olursa olsun, hizmet etmeye niyeti olmayanın
efendi olmaya da hakkı yoktur.
Sayın Bakanım, gecikmiş olsa da, şiddetli bir kış
var önümüzde. Yapım işlerinde başarılı olamadınız, bari kar mücadelesi
için ciddi hizmet yapın. "Yollar kapalı" diyenlere
"abartıyorsunuz" demek yerine süratle müdahale ediniz.
Çünkü, kapanan yollar geciken tedavi demektir. Geciken tamir insan
hayatına sebep olur, üretim kaybına yol açar. Bu durum hâlden anlamayanlar
için abartı ise de, halkımız için acı kaynağıdır.
Sayın Bakan, bölgeler arası ayrım yapılmaması
hukuk devletinin bir ilkesidir, bir gereğidir. Karadeniz sahil yolu
Anavatanın eseridir. 400 kilometresi Anavatan iktidarlarında yapılmıştır.
Bu proje devam ederken, Türkiye'nin diğer bölgelerinde de aynı yapım
projeleri, aynı hizmetler devam etmiştir, ama, Doğu ve Güneydoğu
bölgelerinde yavaş gitmektedir. Örneğin, Siirt Küçüksu - Pervari
il yolu, 1964 yılında programa alınmış ve 1997'de ihale edilmiş…
MEHMET KARTAL (Van) - Başbakanın ilidir.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ve Siirt Sayın Başbakanımızın
ilidir, buna rağmen, bu proje bitirilmemiş. Kaldı ki, bu proje, 67 kilometre
boyunda, 8 metre platform genişliğinde, satıh kaplaması da 6 metre
ve satıh kaplaması, beton asfalt değil ki. Eğer bunu bitiremiyorsanız,
eğer Sayın Başbakanımızın da seçim bölgesinde bu işler gecikiyorsa,
vay diğer bölgelerimizin hâline diyelim.
ŞEMSETTİN MURAT (Elâzığ) - Ayrıcalık yok, her taraf
eşit.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
Van'ın girişinde dev gibi karşımıza çıkan, anlam yüklü tabeladaki
yazı bir haykırıştır. "Gidemediğin yer senin değildir."
"Eğitim ve sağlık götüremediğin, elektrik, yol, su ve telefon
bağlayamadığın, iş, aş temin edemediğin yere vatan toprağı demeye
hakkın yok, gibi anladım ben bu sözü." diyor Halil Rıfat Paşa ve
ben burada Halil Rıfat Paşa'yı rahmetle ve şükranla anıyorum. Şu anda
kemikleri sızlıyor mu acaba, onu da bilmiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına bağlı dev bir kuruluş daha var: İller Bankası.
İller Bankası, büyük Türk mucizesi idi. Önce MHP, şimdi de AK Parti
yönetiminde son nefesine yaklaşıyor Sayın Bakanım. Hiç olmazsa
İller Bankasına sahip çıkın. Sayın Bakan, yok olup gitmesin, adil ve
şeffaf değişimler yapın.
Bir başka önemli husus AB'dir. Avrupa Birliğine
bağlı ülkelerde ikinci kadastroyu tamamlamışlar, biz hâlen birinci
kadastroyu bitirmiş değiliz. Benim seçim bölgemde, Mardin'de, birçok
yerlerde kadastro daha girmemiş, bitmemiş.
Önemli bir husus daha: "Sismik ağlar ile Türkiye'deki
deprem aktivitesi yirmi dört saat süreyle sürekli izlenmektedir."
diyorsunuz. Ancak, deprem dâhil riskli alanların belirlenmesi ve önlem
alınması için bütünleşik afet tehlike haritaları hazırlanmamıştır.
Hızlı bir şekilde, bir an önce bitirilmesi gerekmez mi Sayın Bakanım?
Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe sunuş konuşmanızda,
kıyı alanları planlarıyla ilgili çalışmaların yapıldığını söylediniz.
Teşekkür ediyorum, çok önemli bir çalışma, destekliyorum. Ancak,
Zonguldak'ta, özellikle Zonguldak ilimizin 2 kilometrelik bir bölümü,
Kozlu sahil yolu kenar çizgileri belirlenmemiş. Burada ihtilaf
var, burada vatandaşımız mağdur olmuş. Bakın, burada yerel basında
da söylüyor, size bağlı Belediye Başkanımız da söz vermiş: "Kıyı
sınır çizgisinde sil baştan yapacağız." diyor ve halka söz verdi.
Fakat, şimdiye kadar bunu çözemediniz. Zonguldak halkı da bu işin
bir an evvel çözülmesini bekliyor.
Bakın, ben burada, sizi vurmak için değil, size illa
muhalefet yapalım diye değil, benim amacım, size yol göstermektir,
bildiğim kadarıyla size yardımcı olmaktır. "Kuşadası Limanı
için yasa değişti." diyor basın. Yine burada diyor ki: "Firmanın
ortaklarından Mehmet Kutman, gelişmeler üzerine 'gerekirse yasa
çıkartırız, alışveriş merkezlerini yıktırmayız' açıklamasını
yaptı. Ardından, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın girişimleriyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile çıkmadan önce Kıyı Kenar Yasası'na
ek madde konularak Global-Ofer önü açıldı. Belediye tarafından mühürlenen
limanda alışveriş merkezlerinin mühürleri söküldü ve yasal duruma
getirildi." Doğru mu Sayın Bakanım? Ben, bunu sizden öğrenmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus, çok önem verdiğiniz
KÖYDES projesi. Ben de çok önem veriyorum. Anavatan Partisi, geçmişinde
büyük başarıları olan bir partidir, yatırımlara karşı değildir.
Bu ülkenin en büyük yatırımları, en büyük yatırım projeleri Anavatan
döneminde gerçekleşmiştir. Ancak, burada yanlış olan hususlar da
var. Yapılan işler, tekniğine, fennî şartnamesine göre yapılmamaktadır.
Orada çok büyük yolsuzluklar meydana gelmiş ve işin ehli olmayanlara
iş veriliyor, ben gözümle gördüm. Sayın İçişleri Bakanıma, Sayın
Mardin Valisine de ikazda bulundum, ihbarda bulundum. Köy yollarında
yanık yağ döküldüğünü tespit ettim. Gidin, bütün Türkiye'nin, Doğu,
Güneydoğu bölgelerinde artık yanık yağ karaborsada.
Arkadaşlar, biliyorsunuz yanık yağın yapıştırıcı
özelliği yok, asfalt gibi kaynaşma özelliği yok, bir yağmur yağıyor
leblebi gibi dağılıyor, ikinci bir yağmurda kaybolup gidiyor. Kim
denetleyecek bunları? Biz denetleyeceğiz, sizler denetleyeceksiniz
Sayın Bakanım.
Ha, şimdi, KÖYDES, evet, güzel projedir, destekliyorum;
ama, sadece yol ve su değildir. Bunun içinde köy konaklarımız var, yani
muhtar evi, köy evi dediğimiz konaklarımızın çoğu su basmanı seviyesinde,
ama bir türlü bitirilemiyor, verdiğiniz ödenekler yetersiz. Siyaset
sizi etkiliyor. İl başkanları, ilçe başkanları kendi hesabına gelen
köylerin isimlerini veriyor, onlara ait ödenekler gidiyor, ama,
hiçbir partiye mensup olmayan muhtarlar da böylece bakıyor Sayın
Bakanım. Ben size bu konuyu da arz etmiştim. O hâlde, sadece…
BURHAN KILIÇ (Antalya) - İş yapılıyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın amirim, lütfen,
istirham ediyorum...
Sadece, KÖYDES, köy yollarına, su ve yol yapmasın,
bir de telefon götürsün, bir de köy konaklarını yapsın, aynı fon içinden
karşılasın. Mesela, şimdi, bakın, size bir şey söyleyeceğim değerli
arkadaşlar.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Telekom özelleşti.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Telekomu özelleştirdiniz.
İyi yaptınız, biz karşı değiliz; ancak, burada eksik bir hususu unuttunuz.
Çok önemli bir husus. Şimdi tabii, Telekom özel bir sektörün elinde,
artık bir köye altyapı yapar mı? Onu sözleşmeye koymuş "Ben köylere
altyapı yapmayacağım." diyor. Haklıdır. Çünkü neden? Bir köye
altyapı götürse yapacağı masraf 2 trilyonsa alacağı en fazla 15-20
tane abonedir. O abonelerden alacağı ayda 15 milyon, 20 milyon, kâfi
gelmeyeceğini biliyor. Ama, önemli olan, burada devlet var. Burada
devlet, millet için olduğu için, devletin yapması gerekir. "Evrensel
Proje" adı altında, Telekomdan gelecek kârın yüzde 1'ini o fona
aktarıp, onunla yapmak yolu yanlıştır. Bitiremezsiniz bu işleri.
Ben bir teknik personel olarak, bir teknik adam olarak, ben bu işin içinde
büyümüş bir kişi olarak sizden istirham ediyorum, bu projeyi değiştirelim,
bu projenin içerisine bunları da, altyapıyı da koyalım. Elektriği
de koyalım, telefonu da koyalım, hepsini koyalım, köy konaklarını
da koyalım, sağlık ocakları, okulları koyalım. Yapsınlar. Niye olmasın?
Sosyal Yardımlaşma Fonu ne güne duruyor? Bu parayı orada da değerlendirelim.
Bu selzedelere verdiğiniz parayı siz beğendiniz
mi Sayın Bakanım? Az değil mi? Yani, Batman'da meydana gelen maddi hasar
ve zararlar, yani bütün o iller için, altı il için 5 milyon YTL kâfi gelir
mi?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- 26 trilyon…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - 26 trilyon, teşekkür
ederim, ama, yine azdır. Batman'da o kadar. Evet, haklısınız Sayın Bakanım,
katılıyorum, ben şey değilim. Ama, ben de diyorum ki, diğer fonlardan
da katkı sağlayalım, oradan da bir takviye yapılsın.
Bir başka hususa, önemli bir duruma açıklık getirmek
istiyorum: Sayın Bakanım, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuşmuştuk.
Yalova-Altınova ilçesi Kumluk mevkiinde bir tersane yapılmaktadır.
Bu tersane Kuzey Anadolu deprem fay hattı üzerindedir. Daha yedi sene
önce Gölcük'te 4 katlı bir binanın suya gömüldüğünü hep izledik,
gördük, şahit olduk. Buna rağmen, orada ruhsat verilmiş ve orada çalışmalar
yapılıyor, tersane yapılıyor. Peki, ben soruyorum: Bu ruhsatı kim
verdi? Bu imar yetkisini kim verdi Sayın Bakanım?
Şimdi, başka bir soru sordum ben Sayın Bakanıma,
dedim ki: "Trafik kazalarında kazalara sebebiyet veren aşırı
yüklenme tespiti için ön tespit ihbar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen toparlar mısınız.
Sayın Doğan, Sayın Sarıbaş'ın kullanmadığı üç dakikanızı
da veriyorum; buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Evet, Sayın Bakanıma, kazalara sebebiyet veren
aşırı yüklenme tespiti için ön ihbarlı sabit kantar yapımı neden
ağır gidiyor, dedim ve siz, işte, şu madde gereğince, şu kanun maddesi
gereğince Ulaştırma Bakanlığına devredilmiştir, diyorsunuz.
"Devir işlemleri kısım kısım yapılmakta olup, 2006 yılı sonuna
kadar tamamlanacaktır..." Daha bunun devir işlemleri yapılacak.
Peki, hizmetler nerede, ne zaman yapılacak?
Şimdi, başka bir husus: Değerli arkadaşlar, teşekkür
ediyoruz, 2001 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon
kurulmuş: Trafik Kazalarını Araştırma Komisyonu. Burada emeği geçen
tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; güzel, faydalı,
önemli bir rapor hazırlamışlar ve Sayın Başbakana sunmuşlar. Ama,
bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmamış bununla ilgili. Mesela, o
rapordan bir iki konu sizinle paylaşmak istiyorum: Birincisi, her
elli beş dakikada bir trafik kazası meydana geldiği ve ortalama,
her elli beş dakikada bir kişinin hayatını kaybettiği tespit edilmiş
ve bu meydana gelen trafik kazalarında yol ve çevre faktörleri yüzde
28 oranında suçlu bulunmuş. Doğru mu Sayın Bakanım?
Bir de, başka bir husus, aynı raporda: Trafik kazalarında
kaybettiğimiz, İstiklal Savaşı'nda kaybettiğimiz dedelerimizin
sayısından fazladır. İşte bunun için bir önlem almalıyız ve trafik
kazalarını da sadece trafik polislerine yüklemeyelim. Burada
yapılması gereken şey, Hitler döneminde yapılan yollar gibi, Amerika'da
yapılan yollar gibi yapılsın, az yapılsın; ama faydalı olsun, kaliteli
olsun ve bir yılda bozulmasın.
Diğer bir husus: Tabii, bu kültür merkezi olarak
Anadolu Erenler Kültür Derneğinin, Anadolu kültürünü Türk halkına
tanıtmak ve sevdirip benimsetmek amacıyla kurulmuş, bugüne kadar
büyük hizmetlerle katkıda bulunmuş Anadolu Erenler Kültür Derneğinin
bir isteği var. İşte, bu kültür merkezi sadece cemevi olarak değil,
sosyal etkinliklerin de olacağı (konferans salonları, düğün salonları,
kafeteryalar) bir mekân olacak. Bu cem ve kültür merkezi sadece Aleviler
için değil, bu merkez, çatısı altında bulunan hizmetlere ihtiyacı
olan herkese açık olacaktır diyor ve ben, bütçenin hayırlı olmasını
dilerken, yıllardır, asırlardır birlikte yaşadığımız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
…ezan sesini ve çan sesini bir arada yaşadığımız
ve 25 Aralıkta kutlayacakları Doğuş Bayramı'nın Süryani Kadim Cemaatine
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, kutluyorum.
Yine, tüm Türkiye'nin yeni yılını, Kurban Bayramı'nı
kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yüce heyetinize
ve aziz milletimize tekrar saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına birinci konuşmacı Yılmaz Kaya, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kaya, süreniz yedi buçuk dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir otuz sekiz
saniye bakiye vardı; onu da bu arada götürdünüz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, sekiz dakika veriyorum Sayın
Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde Grubum adına görüşlerimizi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, daha önceki yıllarda, özellikle, ben, milletvekili
değilken bütçe görüşmelerini izlerdik, daha heyecanlı, daha canlı
görüşmeler olurdu. Hükûmetin bütçesi görüşülürken, ne yazık ki, AKP
Grubundan 6 arkadaşımız var. Bu da, bir vakıa. Bunu da kayıtlara geçsin
diye söyledim.
Şimdi, bütçe görüşmelerinde görüşlerini açıklamak
üzere çıkan arkadaşlarımızın bölgesindeki sorunlarını dile getirmelerine
de bir vesile oluyor. Biraz önce, Sayın Muharrem Doğan bölgesinin
görüşlerini çok titiz ve dikkatli bir şekilde açıkladı. O konuşmadan
sonra, bilemiyorum, görüşmelere katılan arkadaşlar da çok az olduğu
için, benim konuşmam ne kadar dikkate alınacak.
Değerli arkadaşlarım, netice itibarıyla, Bakanlık
üzerinde, Bakanlık bütçesi üzerindeki görüşlerimi söylemeye başlıyorum.
Sabah seansında AKP'den Adalet Bakanlığının bütçesi
konusunda görüşlerini açıklayan iki arkadaşımız vardı. Ben televizyondan
izledim. Ramazan Can ilginç görüşler dile getirdi. Mesela, bir tanesi
"sıradan bir hukuk eğitimi istemiyoruz" diye görüşlerini,
o bölümdeki görüşlerini bu cümleyle bitirdi. Ramazan Can'ı, ben,
beraber çalıştığımız komisyonlarda dile getirdiği görüşlerinden
dolayı, sıradan bir hukuk eğitimi almadığını çok iyi biliyorum,
ama, bu bütçe üzerinde dile getirdiği görüşlerinde, sanki sıradan
bir hukuk eğitimi almış gibi geldi. Ne dedi Ramazan Can: "Anayasa
Mahkemesi, kararlarıyla, yasa yapar duruma gelmiştir; yasa yapması
kabul edilemez." Halbuki, Sayın Can sıradan bir hukuk eğitimi
almış olsaydı bile, eski Medeni Kanun'un 2'nci maddesi "hâkim,
gerektiğinde vazııkanun yerine geçer" hükmünü çok iyi bilmesi
gerekirdi ve dedi ki: "Cumhurbaşkanının yasaları geri göndermesi,
yürütmenin yasamaya müdahalesidir." Yani, bu ifadeyi duyduktan
sonra, ben dehşete düştüm. Cumhurbaşkanı, Anayasa'daki yetkilerini
kullanarak, bazı yasaları Meclise geri gönderiyor ve bir AKP temsilcisi
arkadaşım diyor ki: "Bu, yürütmenin yasamaya müdahalesidir."
Yani, değerli arkadaşlarım, yürütmenin yasamaya müdahalesine
örnekler istiyorsanız, çok var. Bunu, çok sıklıkla, AKP Hükûmeti ve
Başbakan çok sıklıkla yapmıştır, hiç de yetkisi olmadığı hâlde, ama,
Cumhurbaşkanının yasaları geri göndermesi, kesinlikle, yasamaya
yürütmenin müdahalesi değildir. Bir de, bu örnekler önümüzdeyken,
bir AKP temsilcisi arkadaşımın bunu söylemesi hiç de hoş değil diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da buradayken,
Komisyonda da İzmir Milletvekilimiz Sayın Baratalı tarafından
dile getirilmiş o haklı talebi ben de burada tekrarlamak istiyorum:
İzmir'de bir ağır ceza mahkemesi eksikliği, yetki yönünden, eksikliği
söz konusudur. Yarımada tarafında ve Aydın yolu üzerinde diyeyim,
oradaki ilçelerde bir ağır ceza eksikliğimiz söz konusudur. Yarımada'dan
ağır cezayla ilgili davalarda merkeze gelinmektedir. Bu da çok büyük
sıkıntılara yol açmaktadır. Bu konuyu da Sayın Bakanımıza ben de
Komisyondaki arkadaşlarımızdan sonra iletmek istedim. Umarım, bu
konuda Sayın Bakanımızın çalışmaları olur, biz de seviniriz.
Değerli arkadaşlarım, aslında, yargı bağımsızlığı
konusunda Sayın Bakanın Komisyonda ve değişik vesilelerle başka
yerlerde yaptığı konuşmalar var. Yargının bağımsız olduğunu veya
bu hâliyle bağımsız olmasa da, kendileri de bir derece kabul ediyorlar,
ama, Hâkim-Savcılar Yüksek Kurulunda Bakanın ve Müsteşarın bulunmasından
rahatsız olmadıklarını söylüyorlar. Bu konuda diğer konuşmacı
arkadaşlarımız görüşlerini bildirecekleri için ben derinlemesine
girmiyorum, ama, yargının bağımsız olmadığını, bu anlamda, ben tekrar
söylemek istiyorum. Niye bağımsız değil? Sayın Başbakan, işte, malumunuz
"Biz, bize engel olanlar olursa, bize engel olmayacak kişilerle
yolumuza devam ederiz." diyebilmekte. Danıştay saldırısından
sonra, Sayın Meclis Başkanı, sanki, avukatlık günlerini hatırlar
gibi, müdafi gibi sanığa yol gösterici beyanlarda bulunmakta ve
ondan sonra da hâkimlerin ve savcıların da etten kemikten yapıldığını
unutarak, bu yargının, etkilenmeden, bu açıklamalardan etkilenmeden
bağımsız olduğundan söz edebilmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan geçenlerde
yapılan İnfaz Yasası nedeniyle sanıkların içeride kalma sürelerinin
uzadığını ve de bunun kendilerinin başarısı olduğunu rahatlıkla
söyleyebilmiştir. Oysa, bakın, ben size bir istatistiki veriden
bahsedeceğim: 2002'den sonra özellikle ekonominin bozulmasından
doğan suçlarda müthiş artış olmuştur. Mesela, otodan hırsızlık 39
binden 53 bine çıkmış, evden hırsızlık 53 binden 67 bine çıkmış, gasp
6 binden, yani, aynı civarda koruyor, tehdit 10 binden 21 bine, cinayet
2 bin dolaylarında, aile içi şiddet 9 binden 12 bine, ırza geçme
1.200, yine aynı civarda, dolandırıcılık 7.500'den 9.500'e, kalpazanlık
2.200'den 3.700'e…
Değerli arkadaşlar, bu, Emniyet Müdürlüğünden
alınmış verilerdir. Yani, evet, içeride kalma süreleri ve içeride
kalan şahısların sayılarında artış olabilir, ama, bu, İnfaz Yasası'nın
güzelliğinden veya doğruluğundan değil, ekonomiden doğan suçlardan
dolayı artıştan kaynaklanmaktadır diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, şöyle etrafınıza baktığınızda,
kapkaçın, hırsızlığın, adam öldürmenin, ırza geçmenin zaten arttığını,
bu istatistiki verilere gerek olmadan göreceksiniz. Daha geçen
gün Ankara'da market cinayetleri işlendi. İstanbul'dan başlayarak
Ankara'ya, Mersin'e kadar bütün benzincileri, birçoğunu silahlı
gasp ve öldürmeyle tarayan sanıklar hâlâ medyanın ve bizim gündemimizde.
Değerli arkadaşlarım, taksici cinayetleri müthiş
şekilde artmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Bakın, bu taksici cinayetlerinin
önüne geçilmesi için kabinli taksilerin alımına kolaylık sağlayan,
bu taksilerin alımındaki ÖTV'nin kaldırılmasıyla ilgili yasa teklifi
vermiştim. Maalesef, aylardan beri hâlâ gündeme gelmedi. Bu, çok ciddi
bir sorundur. Daha iki gün önce 2 taksici arkadaşımız hayatını kaybetti.
Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Biraz önce Sayın Bayındır'la konuşurken öldürülenlerden bir tanesinin
Kırşehirli olduğunu söyledi. O vesileyle de bilgi sahibi oldum.
Ama, gelin, birlikte, bütçeyle de ilgili, bu vesileyle de, bu yasadan,
teklifimden bahsetmiş olayım ve bu teklifi, lütfen geçirelim. Bu
ÖTV'yi kaldıralım ve taksici cinayetlerine son verilmesi için biz
de bir nebze katkı koymuş olalım diyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum,
bütçenin ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı,
Muharrem Kılıç, Malatya Milletvekili.
Sayın Kılıç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yargıtay bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına görüşlerimi açıklayacağım. Yüce heyeti ve ekranları
başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yüksek mahkemelerimizden
olan Yargıtay, adliye mahkemelerince hukuk ve ceza alanlarında verilen
kararların hukuka uygunluğunu denetler; yasa maddelerini yorumlayarak
oluşturduğu içtihatlarla uygulamada birliğin sağlanmasında
önemli bir katkısı vardır. 21 hukuk, 11 ceza dairesinden oluşan Yargıtay,
bu işlevini yerine getirmek için çok yoğun bir şekilde çalışır. 250
yüksek yargıç kadrosuyla, her yıl yaklaşık 400-500 bin dosyanın incelemesini
yaparak sonuçlandırır. Bu çabada, Yargıtay tetkik yargıçları ve
Yargıtay cumhuriyet savcılarının, adli personelin katkılarını
da unutmamamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Yargıtayda sonuçlanan
dosyaların ne yazık ki yarıya yakını bozmayla sonuçlanmaktadır.
Bu sonucu, sadece yerel mahkeme yargıç ve cumhuriyet savcılarımızın
yetersizliğine bağlamak ise insafsızlık olur. Zira yerel mahkemelerde
çalışan hâkim ve cumhuriyet savcılarımız da her yıl bakmakta oldukları
binlerce dosya içinde adalet dağıtmaya çalışmaktadırlar. Yılda ortalama
1.000 dosyaya bakmak durumunda kalmaktadırlar. Batı Avrupa ülkelerinde
bu oran yılda 200 dosya civarındadır. Bir taraftan yoğun iş yükü, bir
taraftan adaletin gecikmesinin adaletsizlik yaratacağı düşüncesi,
diğer taraftan terfi edebilmek için karara çıkarttıkları dosya sayısının
dikkate alınması, verilen kararların isabetini düşürmektedir.
Buna, giderek hukuk eğitimindeki zafiyeti de eklediğimizde böyle
bir sonuç çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kadar yoğun iş yükü
altında ve zor şartlarda çalışan hâkim ve cumhuriyet savcılarımız,
ne yazık ki, hak ettikleri ücreti alamamaktadırlar. Her ne kadar,
5536 sayılı Yasa'yla kısmen düzeltme sağlanmışsa da yeterli değildir.
Özellikle Yargıtayda ve yerel mahkemelerde çalışan, yargının ağır
yükü altında ezilen personelin durumu içler acısıdır. Yazı işleri
müdürleri, şefler, zabıt kâtipleri, bilgisayar işletmenleri ve
hizmetlilerin ekonomik durumları çok kötüdür. Aldıkları maaşları,
konumlarına göre, 581 YTL ile 960 YTL arasında değişmektedir. İnfaz
koruma memurlarının durumu da bunlardan farklı değildir.
Türk-İş'in yaptırdığı açlık ve yoksulluk sınırı
araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 605 YTL, yoksulluk
sınırı ise 1.971 YTL'dir. Bu araştırma sonuçlarını dikkate aldığımızda,
adliye personelinin aldığı ücretler yoksulluk sınırının çok altında
olup, açlık sınırında ve açlık sınırına çok yakın durumdadır.
Değerli arkadaşlar, yirmi yıl avukatlık yapmış
bir arkadaşınız olarak, adliye personelinin çalışma temposunu
çok iyi bilirim. Bu arkadaşlarımız, biriken iş yükünü hafifletebilmek
için, çoğu zaman, mesai dışında da çalışırlar. Ara kararların yerine
getirilmesi, dosyaların düzenlenmesi bazen hafta sonuna kalır.
Zaten bu kadar yoğun çalışma olmasa, bir hâkimin baktığı bine yakın
dosyanın bitmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, adli personelin
maaşlarının bir an önce iyileştirilerek, hiç olmazsa, yoksulluk
sınırının üzerine çıkarıltılması zorunludur değerli arkadaşlar.
Ülkemizde çalışanların genel bütçeden aldıkları
pay giderek küçülmektedir. Çalışanların genelinde bir ücret düşüklüğü
söz konusudur; ancak, hâkim ve savcılarımızın, adli personelin ücret
durumlarını yürütmenin içinde yer alan memurlarla kıyaslamak yanlıştır.
Değerli milletvekilleri, yargı, Anayasa'mızda
belirlenen üç erkten birisidir. Bu üç güç arasında hiyerarşi de yoktur,
yani, yasama, yürütme ve yargı, birbirine denk, eşit konumdadırlar.
Bu denklik güçlerin ekonomik durumlarında da yerini bulmalıdır.
Yasama üyeleri, yürütmeyi temsil eden hükûmet üyeleri ne ücret alıyorsa,
yargının en üst organları olan yüksek mahkemelerin değerli üyeleri
de aynı düzeyde ücret almalıdırlar. Diğer hâkim ve savcılarımız,
adliyenin diğer personeli de belli bir oran dâhilinde ücretlerini
yargının ağırlığına yaraşır bir biçimde almalıdırlar; ancak,
hâkim ve savcılarımız, adli personel, yasama ve yürütmenin insafına
terk edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, adaletten tasarruf edemezsiniz.
Tasarrufa giderseniz adalet aksar. Adalet aksayınca da o ülkede
devlete güven kalmaz. İnsanların yargıdan umudunu kesmesi, devletin
yargı sistemine güvenmemesi durumunda şahıslar kendi adaletlerini
kendileri gerçekleştirmeye çalışırlar; hırsızlık, kapkaç, soygun
ve tüm suçlarda patlama yaşanır ve o ülkede kaos olur değerli arkadaşlar.
2007 bütçesinde her ne kadar Adalet bütçesinde ve
Yargıtay bütçesinde kısmi bir yükselme olmuşsa da yeterli değildir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yokluklar içinde kıvranan, bir taraftan
da Osmanlı'nın borçlarını ödemeye çalışan cumhuriyet hükûmetleri,
adalete bütçenin yüzde 4'ü, yüzde 5'i oranında pay ayırırken, şimdi
ayrılan pay yüzde 1 civarındadır. Bu da adalete yeterince değer verilmediğinin
açık bir göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar
Sayın Adalet Bakanı aksi görüşte olmasına ve yargı yılı açılışlarında
Adalet Bakanının konuşma yapamamasından yakınsa da, Türkiye'de
yargı bağımsızlığı yoktur. Sanırım, bu gerçek, Adalet Bakanının bulunduğu
noktadan farklı görünmektedir; ancak, şuna eminim ki, Sayın Adalet
Bakanı bir yıl sonra muhalefet milletvekili olduğunda farklı şeyler
söyleyecektir. Bu gerçeği, yıllardır, Sayın Cumhurbaşkanı, yüksek
yargı organlarının değerli başkanları, Türkiye Barolar Birliği
Sayın Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak dile getirmemize
karşın, Hükûmet bu konuda harekete geçmemektedir. Sadece bizim düşüncelerimiz
değil, Hükûmet, ne yazık ki, AB'nin görüşlerini de dikkate almıyor.
Oysa AB'nin görüşleri ve önerileri âdeta talimat kabul edilerek yerine
getirilmesi yönünde çaba gösterilirken, AB'nin bu yöndeki düşünceleri
ne yazık ki dikkate alınmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, yargı bağımsızlığının önündeki
en büyük engeller ne yazık ki Anayasa'mızda yer alıyor. Anayasa'mızın
138'inci ve 139'uncu maddelerinde mahkemelerin bağımsızlığı, hâkim
ve savcılık düzenlenirken, 140'ıncı maddesinin altıncı fıkrasında
ise "Hâkimler ve savcılar idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına
bağlıdırlar." denilmektedir.
Yine, Anayasa'mızın 144'üncü maddesinde, hâkim ve
savcılarımızın denetimi Adalet Bakanlığının emrinde çalışan Bakanlık
müfettişlerine bırakılmaktadır. Bakanlık müfettişlerinin verdiği
raporlar ise, hâkimlerin atamalarında, nakillerinde, terfilerinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teftiş ve denetleme
sistemi Adalet Bakanlığının emrinde olduğu sürece hâkim ve savcılarımız
rahat çalışamıyorlar değerli arkadaşlar, çünkü hâkim ve savcıların
birinci sınıfa ayrılması, yükselmeleri bu teftiş raporlarına
bağlı olarak yer almaktadır.
Yine, Anayasa'mızın 159'uncu maddesindeki Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da, yine, bağımsızlığın önündeki
en büyük engel olarak yer almaktadır.
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevlerinden
bir tanesi de hâkim ve savcı alımı olmasına rağmen, ne yazık ki yıllardır
Adalet Bakanlığı hâkim ve savcı alımlarını mülakatlarda kendi bürokratlarına
mülakatı yaptırarak, bir anlamda Yüksek Kurulun görevini de Bakanlık
olarak devralmış bulunmaktadır. Bu konuda Anayasa Mahkememizin
1995 yılında vermiş olduğu kararı, yine Danıştayın kararlarını
da görmezden gelmekte, yönetmeliği değiştirmeye yanaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede en iyi çalışan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
zamanım kâfi gelmedi. Bu 2007 yılı bütçesinin Adalet Bakanlığımıza,
Yargıtayımıza, tüm kurumlarımıza hayırlı olması dileğiyle saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı
Orhan Eraslan, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın Eraslan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Adalet Bakanlığı bütçesinin şimdiye kadarki
gayrisafi millî hasıla içinde payı, 1999 yılından 2006 yılına kadar,
reel manada hiç artmamış, hep on binde 33 civarında seyretmişti.
İlk defa Adalete ayrılan pay reel manada bu yıl artırılmıştır. Gayrisafi
millî hasılanın on binde 45'i civarındadır, genel bütçe içindeki payı
da yüzde 1,41'dir. Bu gelişmeyi olumlu bulmakla birlikte yeterli bulmuyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu büyüklükteki bütçeyle,
yine, adalet hizmetlerinin pek çoğunu gereği gibi yerine getirebilme
olanağı yoktur. İnfaz kurumlarında olağanüstü gayretle çalışan
infaz koruma memurları ve cezaevi personelimizin, mutlak yoksulluk
sınırı altında maaş alan kâtip, mübaşir ve adliye çalışanlarının
durumlarının düzeltilebilme olanağı yoktur. Anlaşıldığı kadarıyla,
bu yıl da bu konularda bir düzelme olmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığı bütçesini
değerlendirirken, zamanımın elverdiği ölçüde hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı ve yargıç güvencesiyle, suçla ve yolsuzlukla mücadele
konularına da değinmek istiyorum. Her şeyin sonunda adil bir mahkemenin
bulunabileceği ve yapanın asla yanına kalmayacağı inancı, toplumda
en büyük güven duygusunu yaratır. Adalete güven duygusu toplumu
tutan bağların başında gelir. Adalete inancını yitiren toplumlar
ayakta kalamazlar.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin suçla ve yolsuzlukla
mücadelede ayak sürüdüğü, yolsuzlukla mücadele yerine, yolsuzluk
sanıklarına, başta Maliye Bakanı Sayın Unakıtan olmak üzere, defalarca
af çıkarma girişiminde bulunduğu, suçla mücadele yerine yandaş
kollamayı ve kadrolaşmayı hedef aldığı, artık herkesin bildiği
bir gerçek hâline gelmiştir. Ne yazık ki, bu gerçeği, Sayın Adalet Bakanı,
"yolsuzluklara damardan girdik, hortumları kesiyoruz, yolsuzluklarla
kurtuluş savaşı veriyoruz" gibi, fiyakalı, ama, inandırıcılığını
tamamen yitirmiş sözleriyle kapatmaya çalışıyor, ama kapatamıyor.
Tam tersine, bu sözler duyulduğunda, halk, yine Hükûmet işbaşında,
bir şeyleri örtme çabasında, Adalet Bakanı, konuşmalarıyla, olayın
fon müziğini oluşturuyor denilmektedir.
Söz verdiği hâlde dokunulmazlıkları kaldırmayan
AKP'ye halkın inancı kalmamıştır. Nasıl inancı kalsın? Umudunu ve
gençliğini adayarak, şafak uykusu görmeden, yaban ellerde yabancı,
ülkesinde Almancı olan, çok zor koşullarda kazandığı üç beş kuruşu
YİMPAŞ'a, KOMBASSAN'a, Jetpa'ya, İhlas Finansa ve benzerlerine kaptıran
yurttaşlarımız, Başbakana yakındıklarında "bana mı sordunuz"
zılgıtıyla cevap buluyorlar. YİMPAŞ'ın da İhlas Finansın da Jetpa'nın
da Kabine içerisinde üyelerini görmek mümkün, KOMBASSAN'ın AKP'de
üyelerini görmek mümkün. AKP Grubunda ve Hükûmet içerisinde yolsuzluk
yapanların var olduğunu hayretle görüyorlar. Bunların görülmediğini
mi sanıyorsunuz? Bu Hükûmet, nasıl yolsuzlukla mücadele edecek, nasıl
suçla mücadele edecek, nasıl dokunulmazlıkları kaldıracak? Buna
kim inanır?
Hırsızlık, kapkaç, gasp suçları, önceki yıla göre
neredeyse yarıya kadar artmış. Bu artışta, izlediğiniz ekonomik
politikanın yanında, gösterdiğiniz ahlaki örneğin, temayülün
suç artışına neden olduğunu görmüyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım, yapanın yanına kâr kalması,
suç artışını artırıcı özellik taşımıyor mu?
Sayın milletvekilleri, yargı bağımsızlığı, hukuk
devletinin şartıdır. Adil yargılama ancak bağımsız yargı ve yargıç
güvencesiyle sağlanır. Hâkim teminatı yargı bağımsızlığının, bağımsız
yargı da milletin güvencesidir.
Sayın Adalet Bakanı yargı bağımsızlığından söz
edilmesine daima refleks göstermektedir. Bu konudan söz açıldığında,
yine bir Cemil Çiçek klasiğiyle, Avrupa'da hangi ülkelerde yargıçların
nasıl atandığı sayılarak, bizim ülkemizde yargı bağımsızlığının
nasıl daha ileride olduğu açıklanmaya çalışılır. Bu sene, refleks
takıntı noktasına gelmiş olmalı ki, bütçeyi sunuş konuşmasına
böyle bir cetvel eklenmiş. Durum gerçekten dramatik. Oysa, Sayın Bakanın
yapacağı şey gayet basit ve hiçbir harcamayı gerektiren bir durum
değildir. Birincisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan kendisinin
ve Sayın Müsteşarının ayrılması. Bunun için, Anayasa'nın 159'uncu
maddesinde yapılacak değişikliğe katkı vermeye hazırız. İkincisi
ise, hâkim ve savcı adaylarının sınavlarının Yüksek Kurul tarafından
yapılmasıdır. Bu konuyu geçen yılki bütçe konuşmamda çok ayrıntılı
olarak anlatmıştım. Ne yazık ki, Hükûmetçe bu konuda bir adım atılmadı.
Bu iki nokta, yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin bizim
ülkemiz koşulları altında olmazsa olmaz koşullarıdır. Aksi davranışlar
yargıya müdahale ve yargıyı siyasallaştırma sonucunu vermektedir.
Bu konuyu sadece ana muhalefet partisi olarak
biz ileriye sürmüyoruz değerli arkadaşlarım. Tüm hukuk çevreleri,
Anayasa Mahkemesinden Danıştayına kadar, üniversitelerinden
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna kadar bu görüşte. Yurt içinde,
yurt dışında tüm hukuk çevrelerinin belirlemelerine karşı, inatla
yargıya müdahale ve siyasallaştırma tutumu sürdürülmek istenmektedir
ve sürdürülmektedir. Çeşitli vesilelerle ileri sürdüğümüz düşünceler,
ne yazık ki, Hükûmetçe dikkate alınmamıştır. Anayasa'nın 159'uncu maddesi
çerçevesinde hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama, nakletme
görevinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ait olduğu gerçeği
görmezden gelinmiştir. Hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme işleminin,
hâkim adayları sınavını kapsadığı da görmezden gelinmiştir. Bu
alan, kadrolaşılacak bir alan gibi görülmüştür. En azından, haksızlıklara
ve şikâyetlere sebep olan mülakat uygulamasından vazgeçilmemiştir.
Nihayet (YARSAV) Yargıçlar ve Savcılar Birliğinin başvurusu üzerine,
yüksek Danıştay 12. Dairesi, 15/10/2006 tarihinde ve 25/11/2006 tarihinde
yapılacak olan adli ve idari yargı hâkim adayı sınavının yürürlüğünü
durdurmuş, adli ve idari yargıda hâkim ve savcı adaylığının yazılı
sınav ve mülakat, atama yönetmeliğinin yürürlüğünü durdurmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
yüksek mahkeme, kararında, Anayasa hükümleri çerçevesinde, Adalet
Bakanlığının yazılı yarışma sınavını ve mülakatı yapmaya yetkili
olmadığını ve bu konuda yönetmelik çıkarma yetkisine de sahip olmadığını
tespit etmiştir. Sayın Bakanın, bu karara uygun davranacağı yerde,
hiddete kapılarak, Yargıçlar ve Savcılar Birliğini kapatmaya dönük
bir yasa hazırlığı içerisine girdiğini üzüntüyle, esefle karşılıyoruz.
Buradan kendisine çağrıda bulunuyoruz: Hukuku katletmeye kalkışmayın.
Yargıç güvencesine uyun, yargı bağımsızlığına uyun. Hükûmetinizin
günleri sayılıdır. Geldiğimizde hukuk devletinin önündeki tüm engelleri
kaldıracağız.
Değerli arkadaşlarım, yönetilenlerin hukuk ve
adalet içinde yaşamaları, yönetenlerin ise, hukuk ve adaletten ayrılmamaları
dileğiyle, tüm vatandaşlarımın, yaklaşan Kurban Bayramı'nı ve yeni
yılını kutlar, sağlıklı ve mutlu günler dilerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı Ersin Arıoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Arıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERSİN ARIOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlarım.
Hükûmet programı ve bütçeleri, ülkelerin geleceğini
şekillendiren önemli siyasal belgelerdir. Çağdaş devletlerde
hükûmet program ve bütçeleri iki analiz eleğinden ve bir sentez potasından
geçirilir. Birinci analiz, dünyadaki siyasal, sosyal, ekonomik,
teknolojik ve bilimsel gelişmeleri; ikinci analiz, ülkelerin kaynak,
talep, sorun ve önceliklerini değerlendirir. Sentez potasında
ise, dünyadaki değişimler, ülkelerin talep, kaynak ve öncelikleriyle
harmanlanarak stratejik hedeflere dönüştürülür. Hedefler net ve
ölçülebilir olmalı, öncelikler ve gerçekleştirme süreleri birbirini
besler şekilde düzenlenmelidir. Böyle hazırlanan siyasal belgeler
ülkede hedef birliği sağlar, güvenli ve istikrarlı yapılar oluşturur;
en önemlisi, toplumsal gelişmeyi yaratır.
Toplumsal gelişmenin siyasal literatürdeki
adı kalkınma, sosyolojideki adı uygarlıktır. Uygarlık kentlerde
doğar ve kentleri birbirine bağlayan yollar üzerinden yayılır. Çağdaş
anlayışa göre, uygarlığın iki bileşeni vardır: Altyapı, yani, binalar,
limanlar, kentler yollar; üstyapı, yani, bilim, sanat, hukuk ve erdemlerdir.
Uygarlığın bu iki bileşeni iç içedir ve birbirini sürekli besleyerek
yeniden doğurur. Çağımızda bayındırlık ve iskân bakanlıklarının
görevleri, yerleşme, kentleşme, yapılaşma ve kentleri birbirine
bağlamaktır kısaca, uygarlığın altyapısını oluşturmaktır. Ayrıca,
Türkiye'de bu altyapıları afetlerden koruma görevi de Bakanlığımıza
verilmiştir. Özetle, bugün 2007 yılında Türkiye'de uygarlığın gelişmesi
ve mevcut uygarlık altyapılarının afetlerden korunması için öngörülmüş
bir bütçeyi tartışıyoruz.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesini rakamsal
genel değerlendirmeye tabi tutarsak, bütçe, genel bütçenin yüzde
2'sinden biraz fazladır. 2007 genel bütçesi 2006'ya göre yüzde 18 büyütülmüş
olmasına rağmen, Bakanlık bütçesi ise yüzde 11 küçültülmüştür. Bakanlık
bütçesinin sadece yüzde 46'sı yatırımlara ayrılmıştır. Sektördeki
sivil toplum kuruluşları, bu bedelin 2006'da birikmiş müteahhit
alacaklarını bile karşılayamayacağını ifade etmektedirler. Bu
kısa tespitler bile bütçenin yetersizliğini, özellikle depreme
karşı gerekli asgari çalışmaların bile yapılamayacağını göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, bugün Sayın Bakan da aramızdayken,
dünya çapında deprem uzmanı iki bilim adamımız Mete Sözen ve Polat
Gürkan ile birlikte kaleme aldığımız ve Genel Başkanımız Sayın Baykal'ın
bilgisi dâhilinde Sayın Başbakana doğrudan sunduğumuz "Beklenen
İstanbul Depremi Hazırlıklarının Hızlandırılması ve Tek Yönetimde
Toplanması" başlıklı bilgi notu hakkında artık yüce Meclisi
bilgilendirmem gerektiği kanaatine ulaştığım için Grubumdan söz
hakkı istedim.
Birçok teknik ve yönetsel detay içeren bu raporun,
bana ayrılan kısa sürede sadece ana noktalarına değinebileceğim.
Rapor, kaleme alınmadan önce yapılan toplantılarda, İstanbul'un
sismik karakteri tarihsel perspektifte incelenmiş, önceki bütün
çalışmalar gözden geçirilmiş ve bulgular bir ön rapora bağlanmıştır.
4 Türk, 4 Amerikalı ve 4 Japon bilim adamının imzaladığı ön raporun
bulguları şunlardır:
1) İstanbul'un tahripkâr bir deprem yaşaması kaçınılmazdır.
2) Yapılan hazırlık çalışmaları birbirinden kopuktur.
3) Hazırlıkları yönetecek tek sorumlu bir kurum
derhal kurulmalıdır.
Bu ön rapor, kurulacak kurumun örgütlenme biçimi,
finansman modelleri, iş, hacim ve süreleri de içerecek biçimde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunda geliştirilen deprem hazırlıkları bilgileriyle
genişletilerek 22 Kasım 2005'te Sayın Başbakana sunulmuştur. Kırk
beş dakika planlanan toplantı iki buçuk saat sürmüş, toplantıya Devlet
Bakanı Sayın Şahin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Özak ve ilgili
birimlerin temsilcilikleriyle Başbakanlık Müsteşarı da katılmışlardır.
Toplantı sonunda Sayın Başbakan, raporun değerlendirilip gerekenlerin
yapılması için talimat vermiştir. Aynı bilgi notu, Başbakanlığın
isteği üzerine, 9 Şubat 2006'da İstanbul Valisi ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanına da Kandilli Rasathanesinde sunulmuştur. Üzülerek
belirtmek isterim ki, rapor ilgiyle dinlenmesine rağmen, bir yılı
aşkın süreden beri şu konuda şunlar yapılıyor diye hiçbir makam
bizleri aramamıştır. Meclise de hiçbir çalışma gelmemiştir.
Değerli arkadaşlar, çok ciddi bir sorundan bahsediyoruz,
depremden. Türkiye'nin güven içinde kalkınabilmesi için mutlaka,
ama, mutlaka deprem risklerinden arındırılması lazımdır. Konuşmamı
söz konusu rapordan kısa alıntılar yaparak bitireceğim.
Türkiye, aktif bir deprem bölgesidir ve her an deprem
doğurabilecek 15 bin kilometre canlı faya sahiptir. Magnetütü
7'den büyük çok şiddetli depremler yedi ila on yılda bir tekrarlanır.
1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde millî gelirimizin yüzde 15'ini
birkaç dakika içinde kaybettik. Son yüz yılda 110 bin yurttaşımızı
ve 2 milyon evimizi, ortalama her yıl millî gelirimizin yüzde 1'ini
afetlerde kaybettik. Eğer depremlere yenilmeseydik, ülkemiz bugünkü
zenginliğinin 2 katından fazlasına sahip olabilecekti.
İstanbul, 10 milyonu aşkın nüfusuyla, Türkiye'nin
en dinamik en eğitimli en üretken insan kaynağını barındırır. Ülke
fiziksel zenginliğinin yüzde 40'ı buradadır. İthalat ve ihracatın
yüzde 50'si buradan yapılır. Toplam vergilerin yaklaşık yüzde 50'si
burada ödenir. İstanbul, ekonomi, bilim, mal ve hizmet üretimlerinin
en yoğun olduğu tarih ve tabii güzellikleriyle emsalsiz, fakat,
çok hızlı göç alarak düzensiz kentleşmenin bütün sorunlarını yaşayan
olağan dışı bir metropoldür. Türkiye'nin bu muhteşem potansiyeli
şimdi deprem tehdidi altındadır. Aslında bilim adamları İstanbul'da
taş üstünde taş bırakmayacak bir deprem beklemiyorlar. Biliyorlar
ki, deprem, yapılardaki insani hataları hiç affetmez. Onları, depremin
şiddetinden çok, İstanbul'un düzensiz kent dokusu, yapı stokunun nitelikleri
ve riski bildikleri hâlde gündemlerinde depreme yer vermeyen İstanbulluların
ve siyasal erkin davranışı korkutuyor.
Ayrıca, bilim adamlarının rakamlara dökebildikleri
hasar ve kayıp tahminleri sadece aysbergin görünen kısmıdır. Yaşanacak sosyal, siyasal,
kültürel travmaların otorite boşluğu, siyasal kaos…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıoğlu, buyurun.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
…ve siyasal güç kaybına uzanabilecek sonuçlarını
dile getirmekten ürküyor ve bu konuları siyasal yapıya bırakıyorlar.
Hiçbir toplum, sonuçları yıkıcı olacağı bilinen bir tehditten haberdar
olduktan sonra, gerekli önlemleri gerekli şekilde almaksızın afetini
bekleyemez. Buna ne İstanbulluların ne İstanbul'u yönetenlerin
ne de siyasal erkin hakkı vardır.
Bu kapsamda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
dört büyük üniversitemizle İstanbul için deprem master planını
2003'te tamamlatmıştır. Ancak, bu planın genellikle afet sonrası ilk
yardıma yönelik bölümleri sığ boyutlarda uygulanmaktadır. Gayretler
iyi niyetli ve halisane olabilir, ama, konu, bir sistem sorunudur,
rutin işler arasına sıkıştırılmış parça parça uygulamalarla üstesinden
gelinemez. Bu konuda Einstein'in bir sözünü vurgulamak isterim:
"Bir sorun, oluştuğu zamanın düşünce yapısıyla çözülemez."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıoğlu, lütfen… Teşekkür için açıyorum,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir iki dakika
daha konuşsun.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Konu çok önemli de onun
için.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Efendim, iki dakika müsaade
ederseniz toplayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi yapılması gereken iş şudur: İstanbul ve
çevresinde bulunan yapı stokunun deprem direncini artıracak tek
yetkili ve sorumlu örgütü hemen kurmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altındaki siyasi iradeyi hemen harekete geçirmek.
Türkiye, ulusal deprem riski azaltma vizyonunu artık ortaya koyup,
yurt çapında örgütlenmelidir. Bölgelerin özelliklerine uygun,
birbirine bağlı ve benzer yapıda bölgesel deprem riski azaltma kurumları
kurulmalıdır. İstanbul için, özel yapıda bir İstanbul deprem riski
azaltma kurumu (kısaca İDRAK) kurulmasına öncelik verilmelidir.
Raporda, kurumun görevleri, organları, çalışma
biçimi açıkça anlatılmıştır. İstanbul deprem riskini azaltma projesi,
olağanüstü büyüklükte zor bir projedir. Projenin net maliyetinin
30 milyar dolara ulaşabileceği, aktivite sayısının 5 bini aşacağı
hesaplanmıştır.
Projeyi zorlaştıran üç unsur daha var: Yasal yapı,
finansman ve iş planları henüz hazır değil. Dahası, zaman çok kısıtlıdır.
Gereken işlerin yüzde 60'tan fazlası dört-beş sene içine sığdırılmalıdır.
Kamusal altyapı ve binaların dirençlerini artırma çalışmalarına
çok az da olsa kısmen başlandı. Bu çalışmaları yürütmek zor değil.
Esas zor olan, sosyal açıdan ve siyaseten zor olan, 800 bin yapı arasına
ölümcül bombalar gibi yayılmış, çoğu ruhsatsız yapılar arasında
gizli 50 bin kadar yapıyı hızla bulup, tesirsiz hâle getirirken, yerlerine
yenilerini inşa edebilmektir. Bu yapılabilirse, bugün 100 birim olan deprem riski,
beş yıl içinde 5-10 birime inecektir. Bunun anlamı, 40-45 bin insan hayatının
kurtarılması, 70-80 milyar dolarlık kaybın önlenmesi ve ülkenin geleceğinin
kurtarılması demektir. Projenin finansmanıysa zor değildir, raporda
alternatif birçok çözüm önerilmiştir.
Sayın Başkan, deprem konusunda siyasal, bilimsel
ve benzeri rantlar beklenemez ve sağlanamaz. Türkiye'nin geleceğini
tehdit eden bu sorunu en kısa zamanda en az toplumsal maliyetle ve
el birliğiyle çözmek zorundayız. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda
her türlü desteği vermeye hazırdır. Umuyorum ki, seçim heyecanı
başlamadan, bu konuda tek sorumlu bir örgütü kuracak kararı alarak,
tarihi sorumluluklarımızdan birini çok geç de olsa yerine getirmiş
oluruz ve ulusal deprem seferberliğini gerçekten başlatabiliriz.
Herhâlde, yaptığımız çalışmayı ve raporu yakinen bilen Sayın Bakan
bu konuda bir şeyler söyleyecektir.
Son söz, Aşkale, Doğubeyazıt depremlerinde evini
kaybedenlere yaptığı hızlı inşaatlardan dolayı Bakanlığa ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen… Sayın Arıoğlu, lütfen teşekkür
eder misiniz.
Dört dakika ek süre verdim Sayın Arıoğlu. Lütfen…
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - …özellikle zor şartlarda
görev yapan Bayındırlık mensuplarına teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı
Mehmet Parlakyiğit, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Parlakyiğit. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET PARLAKYİĞİT (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğünün
2007 yılı bütçesi hakkında görüşlerimi sunmak için Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerek insan gerekse
yük taşımacılığında demir yollarının kullanılması 1950'lerden
itibaren maksatlı ve çoğunlukla da yanlış değerlendirmelerle devre
dışı bırakılınca, ülke genelindeki her türlü taşımanın kara yoluyla
yapılması tek hedef olarak belirlenmiş ve bu nedenle de Karayolları
Genel Müdürlüğünün kurulması kaçınılmaz olmuştur.
Karayolları Genel Müdürlüğü bugün itibarıyla
2.069 kilometresi otoyol, 31.325 kilometresi devlet yolu ve 30.345
kilometresi de il yolu olmak üzere toplam 63.739 kilometrelik yol
ağında hizmet verirken, gelişmiş ülkelerde ulaşılan standartların
oldukça uzağında olduğumuzu da belirtmek istiyorum. Kilometre
kare başına kara yolu uzunluğu Avrupa Birliği ortalamasında 500
metre iken, Türkiye'de 80 metrelerde kalmıştır. Otoyol yoğunluğu
açısından bakıldığında ise, kilometre kare başına Avrupa Birliği
ortalaması 15 metre iken, Türkiye ortalaması 3 metre civarındadır.
Türkiye'de trafik kazalarında 100 kilometrelik yola düşen ölü sayısı,
Avrupa Birliği ortalamasının 5 katı düzeyindedir. Yollarımızdaki
kaza kara noktalarının çokluğu ve kısa sürede düzeltilememesi
sonucu, 1992-2006 yılları arasında toplam 68 bine yakın yurttaşımız
trafik kazalarında hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu rakam, aynı
zaman aralığında, depremler dâhil, doğal afetlerde kaybettiğimiz
yurttaşlarımızın sayısının genelde 3 katına eşittir.
Toplam yollarımızın yüzde 14'ü ağır taşıt trafiğine
uygun bitümlü sıcak karışımla kaplanmışken, toplam yol uzunluğunun
yüzde 79'u ise sathi kaplamadır. Özellikle yük taşımacılığının yüzde
94'ünün kara yolları üzerinden gerçekleşiyor olması, kara yollarımız
üzerindeki ağır taşıt trafiğini artırırken, trafik güvenliğini
ciddi boyutlarda azaltmaktadır.
Ülkemizde yılda yüzde 1,5 düzeyindeki nüfus artışına
karşılık, yüzde 10 oranında araç artışı görülmektedir. Bu projeksiyona
göre, 2015 yılında nüfusumuzun, yaklaşık 83 milyonu, taşıt sayısının
ise, 14 milyonu geçeceği tahmin edilmektedir.
Gelişmiş ülkelere bakıldığında, genel olarak
bölünmüş yolların toplam ulaşım yolları içindeki payının yüzde
50'lerin çok üstünde olduğu görülürken, bizde, otoyollar dâhil, bu
oran, ancak yüzde 15'ler civarındadır. Bu durum karşısında, kara yollarına
yapılacak yatırımların ve ayrılacak ödeneklerin artırılarak devam
etmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, gelişmiş
ülkelerin kara yolu standartlarına ulaşabilmemiz için yollarımızın
kapasitelerini artırmalıyız, üretim kalitelerini yükseltmeliyiz,
köprü inşaatlarında ön gerilme ve prefabrikasyon teknolojilerini
geliştirmeli ve yaygınlaştırmalıyız.
Bütçe değerlerine bakıldığında, 2006 Karayolları
Genel Müdürlüğü bütçesi 3 milyar 963 milyon 346 bin YTL'yken, 2007 yılı
bütçesi 3 milyar 408 milyon 388 bin YTL olarak belirlenmiştir. Bu duruma
göre, yüzde 10 enflasyonla birlikte, 2007 yılı bütçesi bir önceki
yıl bütçesine göre yüzde 21 küçülmüştür. Bu değerlere göre, 2007 yılında
Karayollarına ayrılan ödenekle yüzde 21 daha az yatırım, yüzde 21
daha az yol yapılacaktır.
Sayın Başbakanımızın, 2005 yılı için, Karadeniz
sahil yolunun bitirileceğini söylediğini hatırlıyoruz. 2005'i
geride bıraktık. 2006 yılı Karayolları yatırım programında yine
vardı Karadeniz sahil yolu. 2006'yı da geride bırakıyoruz, bu yol
yine bitmedi. 2007 yılı Karayolları programında, yine, Karadeniz
sahil yolunun 2007 yılı içinde tamamlanacağı söyleniyor. Diliyoruz,
bekliyoruz.
Çare olarak, uygun dış kaynaklı krediler temin
edilmelidir, Karayolları yatırım ödenekleri artırılmalıdır,
rasyonel yap-işlet-devret modelleri geliştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının dört
yıllık görev süresi içerisinde ülke ekonomisini yüzde 30'lar oranında
büyüttüğünü iddia eden 59'uncu Hükûmetin, Karayolları Genel Müdürlüğü
bütçesini bir önceki yıla göre yüzde 21 küçültmesinin doğru bir
mantığı olabilir mi?
Değerli milletvekilleri, bölünmüş yollarla ilgili
projeler genelde iyi düşünülmüş ve uygulamaya konulmuştur. Zira,
bölünmüş yol tekniğinin kazaları azalttığı, trafik akışını kolaylaştırdığı
elbette doğrudur. Ancak, uygulamada, aceleyle trafiğe açılan bu
yolların yapımında çok ciddi hatalar yapılmıştır. Örnekler vermek
gerekirse: Bölünmüş yolun yeni platformu eski platforma paralel
olarak, çoğunlukla aynı kırmızı kodlara bağlı olarak yapıldığından,
eski yolun hatalı tüm düşey ve yatay kurpları ve kaza kara noktaları
yeni platforma aynen taşınmıştır. Ağır taşıt trafiğinin gereği
olan BSK kaplaması yerine çoğunlukla yollar sathi kaplama yapılmıştır.
Acelecilik ve "ucuz yapıyoruz" mantığı yol yapımında altyapı
ve kaplamada kaliteyi düşürürken, henüz kullanıma sunulduğu ilk
günlerden itibaren yer yer tasmanlara, satıh kaplamasında yığılma
ve dağılmalara, trafik işaret ve levhalarındaki eksikliklerle
birlikte sık sık kazalar meydana gelmektedir.
Yapımı planlanan ayrılmış yolların belirlenmesinde,
önceliği gerekmediği hâlde, ilgili teknik kadrolar tarafından da
söylenen birçok yol, siyasi tercihlerle ve trafik yüküne bağlı öncelikler
belirlenmeden, sadece yapılmış olması için, iklim koşulları, teknik
gereklilikler dikkate alınmadan inşa edilerek trafiğe açılmıştır.
En önemlisi, dört yılın sonunda ancak 6.565 kilometre bölünmüş yol
hizmete sunulurken, 2007 yılı içinde programda öngörülen 1.500 kilometreyi
de eklersek, 2007'nin sonunda, toplam 8 bin kilometre bölünmüş yolun,
AKP İktidarının Acil Eylem Planı'ndaki 15 bin kilometre hedefinin
ancak yarısına ulaştığı görülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Parlakyiğit, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde Kahramanmaraş'ın, seçim
bölgemin yollarından bahsetmek istiyorum.
Yılların ihmalinden sonra, iki yıl gecikmeli de
olsa, Kahramanmaraş-Nurdağ otoyol bağlantısı bölünmüş yol olarak
hizmete açılıyor, teşekkür ediyorum. Bunun yanında, 2001 yılında
ihalesi yapılmış bulunan, tamamı 56 kilometre olan Kahramanmaraş-Narlı-Gaziantep
Otoyolu'nun sadece 21 kilometresi on beş yılda tamamlanabilmiştir.
Dileğimiz, bu ana yolun 2007 yılı programında gerekli ödenekle hizmete
açılmasıdır. Kahramanmaraş-Göksun-Sarız-Pınarbaşı Yolu 186 kilometredir.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yatırım programına alınmıştır.
Öncelikle Güneydoğu'yu İç Anadolu'ya bağlayacak bu ana arterin
2007 yılında tamamlanması dileğimizdir.
Osmaniye-Kadirli güzergâhının devamı 60 kilometrelik
Andırın-Göksun yolunun yatırım..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) - ...programına
alındığını görüyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - 2008'de biz yaparız.
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) - Dileğimiz,
2007'de hizmete açılsın. Teşekkürümüzü peşinen yapıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı,
Elbistan ilçemizin özel bir isteğiyle bitiriyorum.
Sayın Hükûmetten, özellikle Sayın Başbakandan,
Kahramanmaraş-Elbistan ilçesinde dondan zarar gören ve Tarım İl Müdürlüğünce
tespiti yapılan kayısı üreticilerinin zararlarının, benzerlerinde
olduğu gibi, acilen karşılanmasını ve 2007 yılı için kadro ihdası
düşünülen geçici ve mevsimlik işçilerin içerisine şeker fabrikalarında
çalışan mevsimlik pancar işçilerinin de alınmasını Elbistanlı
hemşehrilerim adına rica ediyorum.
2007 yılı programımızın ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum, saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - 2008'de biz yaparız
Mehmet Bey, onların ömrü yetmez.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Parlakyiğit.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına altıncı ve
son konuşmacı Erdal Karademir, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 mali yılı bütçe kanunu tasarısının
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, harita kadastro hizmet
ve faaliyetleri, eski çağlardan günümüze uzanan gelişme sürecinde,
değişik içerik ve düzeylerdeki beklentilere göre, savunma, vergi,
yargı, şehirleşme, imar, kamulaştırma, arsa ve arazi kullanımının
düzenlenmesi, mühendislik projelerinin hazırlanması ve gerçekleştirilmesi,
sosyal, kültürel, turistik, teknik ve ekonomik planlama gibi toprakla
ilgili her türlü tasarım ve uygulama ile taşınmaz mülkiyetin devlet
güvencesinde korunması hizmet ve faaliyetlerine duyulan gereksinimleri
karşılamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, bugüne kadar,
ilk tesis kadastrosu, kentsel alanlarda, mahalle bazında yüzde 97,
kırsal alanlarda, köy bazında yüzde 71 oranında gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'de tapuda kayıtlı 55 milyon parsel mevcuttur. Bunların yüzde
23'ünün kadastrosu tamamlanmamıştır. AKP Hükûmeti ve Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü üst yönetimi "kadastroyu bitirdik" demek
için bir süreç başlatmışlardır. Bu anlayış tek başına yeterli değildir.
Mevcut kadastrosunun üçte 2'sinin günümüz teknolojilerine uygun
biçimde yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin tesis
kadastrosu bitmek üzereyken, yenileme ve çok amaçlı kadastro için
hazırlıklara başlanmalıdır.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, son üç yıldır, ihale
yöntemiyle işlerini yaptırmaya başlamıştır. Geçen üç yıllık süreçte
ihale edilen işlerdeki başarı ölçütü olarak yalnızca üretilen parsel
sayısı ele alınmaktadır. Bu, yanıltıcı sonuçlar doğurmaktadır.
"Üç yılda Türkiye'nin kadastrosunu bitireceğiz" hedefi
gerçeklikten çok uzak bir hedeftir ve şu anda bu süre zaten aşılmıştır.
Bunun getirdiği teknik, hukuksal ve ekonomik sorunlar kurumun gelecekte
uğraşmak zorunda kalacağı en büyük sorunlar olarak karşımıza çıkacaktır.
Bu sorunların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
İhaleyle yapılan işlerin çok büyük bir bölümü zamanında bitirilememiştir.
Süresinde tamamlanamayan işlerdeki en büyük kusur kurumundur.
Zira, kadastrosu yapılan birçok bölgeden, birçok ilden tarafımıza
gelen şikâyetler âdeta sağnak yağmuruna dönüşmüştür. Yurttaşlarımızın
birçoğu, nereye, nasıl ve ne zaman başvuruda bulunacağını bilemediğinden
askı süresinde itirazlarını yapamamış ve hak kayıplarına uğramışlardır.
Ne pahasına olursa olsun bitirelim mantığıyla
hareket eden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, ne yazık ki, arkasında
mağdur edilmiş binlerce insan ve davalı durumuna düşmüş yüzlerce
köy bırakmaktadır. Örneğin, Sivas ilimizin İmranlı ilçesine bağlı
köylerden Arık, Alacahacı, Akçakale, Cerit köyleri sadece birkaçıdır.
Yine, bu ihalelerde, işlerin bir an önce bitirilmesi
amacıyla ihale şartnamelerini belirleyen şartlara dikkat edilmediği,
dolayısıyla kontrol mekanizmasının çalıştırılmadığı ifade edilmektedir.
Yapılan tespitlerde, tapu kayıtlarının uygulanmadığı
ve kadın mirasçılardan erkekler lehine hak kaçırıldığının yaşandığı,
Alevi ve Bektaşi inancına sahip vatandaşlarımızın yaşadığı köylerde
yapılan çalışmalarda, ihale şartnamesine uygun davranılmadığı,
bu köylerde, kimi çalışanlarca, bırakın, yanlış da olsa boş verin,
sorunlarını mahkemede çözsünler, yaklaşımıyla davranıldığı gelen
şikâyetlerden anlaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine, son dönemde yapılan
kadastro çalışmalarında, sitin getirdiği ve vatandaşlarımızın
aleyhine olan birçok sorun vardır. 2004 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Yasası'nda yapılan bir değişiklikle, bugün, sit alanlarında
zilyetlik yoluyla tapu elde edilememektedir. Dolayısıyla, bundan
dolayı, birçok insanımız mağdur durumdadır. 2004'e kadar Türkiye
kadastrosunun yüzde 80'i bitirilmiş ve bu bölgelerdeki tüm sit alanları
kullanıcılarına zilyetlik yoluyla teslim edilmiştir. Ama, 2004'ten
bu yana yapılanlarda, ne yazık ki, halkın aleyhine bir durum vardır.
Bu, Anayasa'mızın eşitlik ilkesine de aykıdır. Bundan dolayı, başta
Karadeniz olmak üzere birçok köylerimize, bugün, kadastro çalışanları
girmemektedir, girememektedir. Yine, bu ihale yönteminde bazı
personellerimiz de cezalandırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, işlerin daha iyi yürütülmesi
mantığıyla yapılan, değişik yerlerdeki müdürlüklerde çalışan
teknik elemanlar, batıdan doğuya, doğudan güneye görevlendirilmekte,
geçici sürelerle görevlendirilmektedir. Bu geçici süreli görevler,
üç ayla başlayıp, altı ayla, bir yıla kadar sürmektedir. Dolayısıyla,
bu insanların bulundukları yerlerdeki aileleri, çocukları zor
durumdadır.
Yine, değerli arkadaşlarım, Türkiye'mizin, hepimizin
başında ve zor olarak baktığımız, yabancılara toprak satışı söz konusudur
bildiğiniz gibi, AKP İktidarı döneminde çıkartılmıştır. Burada,
gerçek kişilere satışlarda herhangi bir sorun yoktur, denetlenebilmektedir.
Ama, ne yazık ki, yabancı sermayeli şirketlerin tapu ve kadastro
bilgilerini bugünkü yapıyla karşılayamamaktadır, Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü bunları takip edememektedir. Son günlerde kamuoyunun
da endişeyle izlediği, yabancı uyruklu şirketler tarafından satın
alınan bankaların sahip olduğu taşınmazların envanteri, Genel Müdürlüğün
bilgisi dâhilinde değildir. Örneğin, Yunanistan uyruklu şirketlerin
satın aldığı bankaların sahip olduğu taşınmaz sayısı ve miktarı
konusunda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bilgisi olmadığı
bir gerçektir.
Değerli arkadaşlarım, yapılan ihalelerde usulsüzlükler
de söz konusudur. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Marmara deprem
bölgesi tapu ve kadastro bilgilerini sayısallaştırma işini Şubat
2005'te yapmış ve iptal etmiş; yine aynı yıl, Eylül 2005'te yapmış, tekrar
iptal etmiştir.
Sayın Bakan, söz konusu iptallerin nedenini,
açık ve yalın bir şekilde burada ifade etmelisiniz. Aksi hâlde, iptallerin,
ihale makamının kendine uygun müteahhidi bulamamasından mı kaynaklandığına
ilişkin iddiaları kabullenmiş olursunuz.
Yine, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce, daha önce
yüzde 80'i kurum tarafından bitirilmiş olan bir işin "Yozgat 4.
Grup" olarak ihale kapsamına alınması ve yapılan ihalede 1'inci
sırada bulunan ve hakkında tarikat ilişkisi olduğu iddia edilen
bir firmaya verilmek üzereyken, işin, sıfırdan yaptırılmış gibi gösterilerek
haksız kazanç sağlanacağı iddiasıyla yapılan şikâyet üzerine, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünün işi iptal etmek zorunda kaldığı ve bu
idari soruşturmayı başlattığı, Tapu Kadastro camiasında konuşulmaktadır.
Bu firmanın, Tapu Kadastro Genel Müdürüyle yakın bağlantısı olduğu
da ifade edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün bugünkü tarihli web sayfasında ihale edilen 254 adet
iş vardır. Bu ihale adedinden 93 tanesi iptal edilmiştir. İptal edilen
işlerin oranı, tüm işlerin üçte 1'ini aşmaktadır. Bu rakamlar, AKP
İktidarının yandaş müteahhit arayışının rakamları olduğu anlaşılmaktadır
Değerli arkadaşlarım, yine, 16/6/2005 tarihinde
kabul edilen, kadastro teknik hizmetlerinin yerine getirilmesini
sağlayacak, lisanslı harita ve kadastro mühendislerinin, faaliyet,
denetim ve sorumluluğunu düzenleyen Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri
ve Büroları Hakkında Kanun Tasarısı yasalaşmıştır ve yürürlüktedir.
Ama, ne yazık ki, bu Kanun'un 11'inci maddesinde Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünü yüklenen yönetmelik henüz çıkartılmamıştır. Bu bir
eksikliktir. Bu anlamda, Genel Müdürlük, Yasa'ya karşı, bugün, görevini
yapmadığı anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen TAKBİS,
CORS-TR, Eylem 47, Eylem 36 gibi projeler mevcuttur.
TAKBİS Projesi e-devlet çalışmalarının en önemli
bölümlerinden birisi olarak nitelenmektedir; ama, bugüne kadar,
bu projenin birçok bölümü kapalı tutulmuştur ve şu ana kadar bu proje
ne aşamadadır, ne gibi çalışmalar yapılmıştır, ne kadar para harcanmıştır
sorularına net yanıt verilememektedir.
Pilot uygulamalardan elde edilen sonuçlar kamuoyundan
saklanmaktadır. İhale sürecinde yaşanan usulsüzlükler ve yapılan
ihale sözleşmeleriyle firmaya sağlanan ek avantaj hep kapalı kalmıştır.
Şeffaflığı söz konusu edenlerin bu konudaki kapalılığı düşündürücüdür.
CORS-TR Projesi, bilindiği üzere, amacı, ulusal
düzeyde kadastral çalışmalar için gerekli konum bilgisi üretimi
sağlamak için ülkede bir sabit CPS referans istasyon ağı oluşturmak,
kadastral amaçlı çalışmalarda kullanılmak üzere transmasyon parametreleri
üretmek olan, 4,7 trilyon bedelli CORS-TR Projesi TÜBİTAK'ın kamu
ar-ge projesi kapsamında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve Kültür
Üniversitesinin girişimleriyle başlatılmıştır. Projenin tanımı
incelendiğinde, oluşturulacak ağın kadastral amaçlı sorunların
çözümünde kullanılması olası değildir. Çünkü, ağ, yeterli sıklıkta
yapılmamıştır. Proje yürütücüsünün, Tapu Kadastro Genel Müdürünün
yakın arkadaşı olduğu bilinen Kültür Üniversitesinin öğretim
üyelerinden Profesör Doktor Kamil Eren'in olması dikkat çekicidir.
Yine alınan duyumlara göre, hâlen, bu proje hakemlerinden ve kadastro
elemanlarından bazılarının Küresel AŞ üzerinden projeden gelir
sağladıkları belirtilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, son olarak Eylem 47, Eylem
36 Projesi, e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bir dakikada bitiriyorum
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen, dört dakika fazla
süre kullandınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Teşekkür edeyim Sayın
Başkan, sesimi açarsanız.
BAŞKAN - Buyurun teşekkür edin.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sesimizi açarsanız…
Teşekkürü duyamazlar.
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum, yoksa, keserim
Sayın Karademir.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Evet, arkadaşlar, bu
proje de -daha sonra bilgi verebilirim- bu da çok önemli bir proje.
Yasaları hazırlanmış olmasına rağmen, ne yazık ki, Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü bu yasanın yasalaşması anlamında gerekli girişimi
yapmamaktadır, bir eksikliktir.
Ben, bu duygularla, yüce Meclisimizin ve tüm yurttaşlarımızın
yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Lehinde olmak üzere, şahsı adına söz isteyen Niyazi
Özcan, Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Özcan, süreniz on dakikadır.
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2007 yılı bütçesi üzerinde görüşlerimi
ifade etmek üzere lehte söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Hükûmeti iktidar
olduğu geçtiğimiz dört yıl içerisinde, seçim meydanlarında, seçim
beyannamemizde ve hükûmet programlarında olduğu gibi, koyduğu
esaslara sadık kalarak, bu necip milletimize verdiği sözleri bir
bir yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.
Hükûmetimiz, bu dört yıl içerisinde, sağlıklı ve
dengeli kalkınmayı, üretim ve ekonomide verimliliği esas almış,
halkımızın refahı ve geleceği için gerekli tüm çalışmaları yapmış,
halkımıza mahcup olmamıştır.
Yaklaşık yüz altmış yıldan beri faaliyetlerini
aralıksız olarak sürdüren, eski adıyla Nafia, yeni adıyla Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının, ülkemizin kalkınmasında çok büyük rolü vardır.
Bir taraftan seksen bir ildeki teşkilatlarıyla kamunun yapım işlerini
üstlenen Yapı İşleri Genel Müdürlüğü; imar düzenleme mevzuatına
ilişkin düzenlemeleri yapan Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü;
her türlü dar günümüzde veya kara günümüzde yanımızda olan Afet İşleri
Genel Müdürlüğü; harita, imar, içme suyu, kanalizasyon ve her türlü
altyapısında belediyelerimizin yanında olan İller Bankası Genel
Müdürlüğü; öbür taraftan, ekonomik gelişmesinde birinci faktör
olan ulaşımdaki hizmetleri, tarihî misyonu, birikimi ve hizmet anlayışına
sahip Karayolları Genel Müdürlüğü; hiç de göz ardı edemeyeceğimiz
çok büyük arşiviyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığımızın omurgasını oluşturur.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
ülke hizmetinde bir ayrıcalığı vardır. En büyük genel müdürlüğe
sahip İller Bankası, 3.225 belediye, 16 su ve kanal idaresi, 81 il ve
2 ilçe özel idaresiyle beraber toplam 3.324 birime hizmet vermektedir.
Bizim dönemimizde, İller Bankası kâr güden bir
kurum olmaktan çıkarılıp hizmet veren bir kurum hâline getirilmiştir.
AK Parti döneminde, kredi faiz oranları yüzde 35'lerden yüzde 10'lara
indirilmiş, uzun vadeli yatırım kredileri beş yıldan on yıla çıkarılmış,
ayrıca üç yıla kadar geri ödemesiz dönem uygulaması başlatılmıştır.
En önemli değişimlerden birisi ise, hiçbir parti
ayrımı düşünmeyen, bu güzel milletimizin her türlü görüşüne saygı
duyan şeffaf ve adil uygulamalarıdır. Belediyelerimiz İller Bankasıyla
yeniden kucaklaşmış, İller Bankası siyasi iktidarların bankası
olmaktan çıkmış, yeniden, belediyelerin bankası hâline gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; diğer taraftan,
22 bölge müdürlüğü, 1.004 tapu sicil müdürlüğü, 325 kadastro müdürlüğüyle
hizmet veren, toprağa ilişkin akitler, tesciller, siciller ve ülke
kadastrosunun tesis hizmetlerini yürüten Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüzün, ülke kalkınmasında, sosyal ve ekonomik planlama
çalışmalarında, hızlı kentleşmenin beraberinde getirdiği
mekânsal problemlerin çözümlerindeki hizmetleri yurt kalkınmasında
büyük rol oynamaktadır. Bizim dönemimizde çalışmalara hız verilmiş,
il ve ilçe merkezlerinde kadastronun yüzde 99'u, kırsal kesimde ise
yüzde 82'si tamamlanmıştır. Hükûmet Programı'mız çerçevesinde, 2007
yılında kadastro girmeyen bir toprağımız kalmayacaktır.
Seçim bölgem olan Kayseri'ye baktığımızda, toplam
790 birimden 682'si tamamlanmış, geri kalan 108 birim ise ihale aşamasındadır.
Orman kadastrosu ile tesis kadastrosu birleştirilerek, daha önce
süregelen itilaflı konulara çözüm getirilmiştir.
Mali bakımdan baktığımızda, 2005 yılı bütçe payı
356 milyon YTL olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz 880 milyon
YTL gelir sağlamış, 2006 yılında ise 1 milyar 200 milyon YTL gelir beklenmektedir.
Bu ne demektir? Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, kendine tahsis
edilen bütçenin birkaç katı bütçeye gelir sağlamaktadır. Yani, yapılan
yatırımlar, hem hizmet hem de kaynak olarak dönmektedir.
Ülkemizin bina yapımıyla ilgili faaliyetlerde
yetkili ve yol gösterici sorumluluk üstlenen Bakanlığımızın merkez
birimi olan Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, bilgi ve teknoloji çağıyla
birlikte globalleşme ve entegrasyon sürecinin yaşandığı 21'inci
yüzyılda, yapı sektöründe öne çıkan şehirleşme ve konut sorununun
çözümünde, çözümlerinde, uygulamaları, denetimleri ve projeleriyle
öncülük misyonunu yüklenmiştir.
Bütün insanlar kapalı yerde doğar, kapalı yerde
yaşar ve kapalı mekânlarda ölürler. Onun içindir ki, konut ve kentleşme
çok önemlidir. Ancak, kırsaldan kente göç, bölgesel dengelerin sağlanması,
bugüne kadar plansız yapılaşma ve gecekonduların meydana getirdiği
çarpık kentleşmenin kentsel dönüşüm uygulamaları ile şehirleşmenin
önünün açılması gibi projelerin geliştirilmesi, çağımıza uygun
modern şehirlerin planlanması, denetim ve onay yetkisi; diğer taraftan,
yapı malzemeleri teknik özellikleri ve standartların belirlenmesi,
devlete ait bütün binaların plan, proje ve denetimlerinin yapılması,
bugün hayati önem taşıyan yapı denetimleri başarıyla sürdürülmektedir.
Kıymetli arkadaşlar, ülkelerin kalkınmasında
ulaşım ve nakliye birinci derecede yer almaktadır. Eğer, siz, ürettiğiniz
ürünü zamanında yerine ulaştıramıyor ya da ülke içinde dolaşımını
sağlayamıyorsanız veya sık sık trafik kazalarıyla karşılaşıyorsanız,
daha da önemlisi, hızla küçülen bir dünyada ulaşıma ayak uyduramıyorsanız
geri kalmaya mahkûmsunuz demektir. İşte, bunun içindir ki, Hükûmetimiz,
Acil Eylem Planı'nda, plan doğrultusunda ulaşıma önem vermiş ve bu çerçevede
deniz, hava, kara ulaşımında ve elektronik haberleşmede çok büyük
hizmetler yaparak ulaşımda bir çağ başlatmıştır.
Bunlar arasında en önemli hizmeti de kara yollarımız
vermektedir. Hükûmetimizin Acil Eylem Planı doğrultusunda, 15 bin
kilometre bölünmüş yol hedefi kapsamında, 2002 yılı sonuna kadar,
cumhuriyet tarihimiz boyunca, otoyollar dâhil 6.101 kilometre yol
yapılmış iken 2003-2006 yılları arasında tamamladığımız duble yol
uzunluğu 6.603 kilometredir. Eğer, daha yakın tarihimize bakarsak,
1985-2002 arası on sekiz yılda yapılan duble yol toplamı 2.625 kilometre,
yani, yıllık ortalama 145 kilometre/yıldır. Bizim dönemimize baktığımızda,
yıllık ortalama 2.300 kilometre/yıldır. Bu ne demektir: Diğer iktidarların
on beş yılda yaptığını, AK Parti İktidarı bir yılda yapmıştır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Böylece, ülke genelinde bölünmüş
yol uzunluğu 12.704 kilometreye yaklaşmış; inşallah, 2007 programıyla
halkımıza vaat ettiğimiz 15 bin kilometre duble yol taahhüdümüzü
de yerine getirmiş olacağız.
Peki, bu nasıl oldu? Personel sayısı aynı, iş makineleri
aynı, maliyetler yarı yarıya, hizmet on katı; bir taraftan uzun bir
cumhuriyet tarihimiz, diğer taraftan, AK Partinin dört yıllık ak icraatları.
Peki, fark ne? Fark, bir seferberlik ruhuyla ülkenin her köşesini
şantiyeye çeviren, ülke genelinde 981 iş yeri, 42.255 personeli ve
16.749 iş makinesiyle ve hizmet aşkıyla, gece demeden, gündüz demeden
çalışan Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın kıymetli elemanları
ve devletine güvenen, özveriyle çalışan değerli müteahhitlerimiz.
Buradan kutluyor ve tebrik ediyorum kendilerini.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İman gücüyle oluyor bu
işler!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Bu yollarla, Türkiye'de
çok şey değişti. Duble yollara karşı çıkanlar olsa da, stabilize
yol yapamayanlar bugün bizim yaptığımız satıh kaplamaya karşı çıksalar
da, yapılan yolları halkımız görüyor, üzerinde her gün seyahat ediyor,
AK Partinin hizmetlerini takdir ediyor.
Bakın, duble yol yapılan yerlerde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen…
Buyurun.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Biraz evvel Sayın Muharrem
Doğan bir tespitte bulundu, dedi ki: "Trafik kazalarında ölenlerin
sayısı, İstiklal Savaşı'nda ölenlerden daha fazla." Sayın Mehmet
Parlakyiğit ayrı bir tespitte bulundu: "Trafik kazaları, deprem
afetlerinin 3 katı" diyor. Biz bunların hepsine katılıyoruz.
İşte, biz, bunun için duble yollara çok önem veriyoruz.
Bakın, yapılan tespitleri okuyorum size: Trafik
güvenliği izleme çalışmalarına göre, trafik kazalarında yüzde
64 azalma, ölümlerde yüzde 89 azalma, yaralanmalarda yüzde 73 azalma,
maddi hasarlarda yüzde 65 azalma olmuştur. İşte, bunun içindir ki,
AK Parti İktidarı duble yollara çok daha fazla önem vermektedir.
Trafiğe kazandırdığı hız ve konfor güvenliğinin dışında, ayrıca,
Anadolu'ya yatırım rüzgârlarını estirmiş, ekonomiye ve istihdama
katkıda bulunmuştur.
Değerli arkadaşlarım, örnek diye söylüyorum.
1999 depreminden sonra durma noktasına gelen Bolu Dağı geçişi İstanbul-Ankara
istikameti tamamlanmış, Ankara-İstanbul istikameti de birkaç ay
içinde tamamlanacaktır. Bu ne demektir: On üç yılda yüzde 45, son üç
yılda yüzde 55'lik bir gerçekleşme. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Karadeniz otoyolu, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu, Bursa çevre yolu,
Antalya çevre yolu, İzmir çevre yolu ve birçok illerimizi birbirine
bağlayan duble yollar… Say say bitmez.
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolu yapılmadı,
yok öyle bir şey!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Yalnız, bir şey söylemeden
geçemeyeceğim. Daha önceleri daha az iş yapılmasına rağmen, şaibesiz
bir ihaleye rastlanmazken…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yapılacak, yapılacak!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Daha önceleri daha az
iş yapılmışken, şaibesiz bir ihaleye rastlanmazken, bizim dönemimizde
daha çok iş, daha çok ihale yapmamıza rağmen hiç kimse hiçbir şekilde
şaibeden bahsedemez. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bravo!
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolunda
bir kürek atılmadı daha. Nereden çıkarıyorsun bunu? İşte, Sayın Bakan
orada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hayalleri yetmez onların,
hayalleri.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sizin hayalleriniz o.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Bu işleri hayata geçirmedeki
en büyük kaynağımız, bu necip milletimize, bu güzel milletimize
hizmet inancımızdır, çünkü…
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolunda
bir kürek atılmadı daha. Ayıp ya!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Dinle, dinle.
NAİL KAMACI (Antalya) - Bu kadar olmaz ama yani!
BAŞKAN - Sayın Kamacı, lütfen…
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Çünkü, biz, oy kaygısıyla
değil, ülkemizin geleceği, ülkemizin daha aydınlık ve daha refah
yarınlara kavuşması kaygısıyla bu hizmetleri yürütüyoruz.
Evet, zaman yetersizliğinden dolayı, değerli ve
başarılı hizmetler yapan Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzü ve ülkenin
imar uygulamalarını büyük bir başarıyla yürüten Teknik Uygulama
ve Araştırma Genel Müdürlüğümüzü tebrik ediyor, başarılar diliyor,
bu bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diler, bütçeye
evet oyu vereceğimi bildirir, yüce heyetinize saygılar sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Bakan, siz bunları
alın götürün, konuştukları yere baksınlar. Antalya çevre yolunda
daha bir kürek atılmadı.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, Urfa çevre
yolu da yapılmadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkan MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Kaç dakika kullanacaksınız Sayın Bakan?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Kırk beş dakika
ise, yirmi üç dakika.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, tüm yargı mensuplarının,
siz değerli milletvekillerimizin ve milletimizin müstakbel bayramlarını
ve yeni yıllarını buradan tebrik ediyorum.
Bakanlığımız bütçesiyle ilgili olarak burada
görüş serdeden arkadaşlarımıza, huzurunuzda ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. Burada dile getirilen hususların hepsi, o fikirleri
paylaşsam da paylaşmasam da, biliyorum ki, bunların hepsi, yargının
önemiyle ilgilidir, yargının daha saygın bir noktada olmasıyla ilgili
değerlendirmelerdir.
Gerçekten de bugüne kadar hep ifade edildiği gibi,
her vesileyle ifade edildiği gibi, yargı, tüm toplumlar için, tüm devletler
için vazgeçilmezdir, en önemli kurumdur. O nedenle, bunun önemini
ifade eden her türlü çaba, gayret, söz ve beyan her türlü takdirin üzerindedir.
Onun için, ben, tekrar tekrar, bilinen, daha evvel söylenmiş ve hepimizin
prensip itibarıyla kabul ettiği beyanları burada tekrar edecek değilim.
Bütün mesele, önemi kabul edilmiş olan bu konuyla ilgili, bu kurumla
ilgili, bu erkle ilgili olumlu adımları atabilmek, bir önceki döneme
nazaran bugün yargıyı hangi noktaya getirdik, yarın hangi noktada
olması lazım, o noktada çaba sarf etmektir.
Hep ifade ettiğimiz gibi, Hükûmetin önem verdiği
en önemli dört temel konudan bir tanesi, yargı hizmetleridir, adalettir.
Gerçekten de bu süre içerisinde, bu beşinci bütçedir, yargıyla ilgili
önemli adımları attığımızı, önemli hedefleri yakaladığımızı
memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Şüphesiz, daha yapılacak çok
iş vardır; çünkü, yargı konusu ve yargıyla ilgili hizmetler, mevsimlik
bir hizmet değildir, konjonktürel değildir, yani, bir dönem yapacaksınız,
bir sene sonra bütün eksiklikler giderilecek, bütün sıkıntılar ortadan
kalkacak gibi bir anlayış, zaten bu hizmeti yeteri kadar anlamamak
olur. Ama, bütün mesele, önümüzdeki dönemler içerisinde de bu çabaların,
bu gayretlerin hiç eksilmeden sürdürülmesidir, esas olan da budur
ve bu hizmetler devamlılık arz eden hizmetler olduğuna göre, ihtiyaçların
da her defasında yeni bir anlayışla ele alınması gerekecektir.
Bugüne kadar yargıyla ilgili, gerek toplantılarda
gerek burada gerekse basında birçok değerlendirmeler çıkmaktadır.
Adli yılın açılış konuşmalarında da, esasen bir taraftan yargının
önemi vurgulanırken, öbür taraftan yargının ihtiyaçları ve beklentiler
buralarda hep dile getirilir. Biz de bu göreve geldiğimizde, acaba
işe nereden başlamamız lazım, bununla ilgili ciddi bir arama toplantıları
yaptık hem kendi içimizde hem kendi dışımızda. En evvel, geriye dönük
bütçe müzakerelerinde, acaba yargıyla ilgili neler söylenmiş, onları
değerlendirmeye çalıştık, adli yılın açılışındaki sayın başkanların
konuşmalarında temas ettikleri hususlara dikkat etmeye çalıştık.
Sonuçta, evvela problemin tespiti, sonra da çözümüyle ilgili neler
yapabilirizi bir stratejik plan çerçevesinde ele almaya gayret ettik.
Şimdi, bugüne kadar bu değerlendirmelerde vatandaş
açısından da baktığımızda bazı konular öne çıktı: Bir defa, mahkemelerin
iş yükünün aşırı derecede arttığı -bu konuşmalarda ve değerlendirmelerde
var- yargılama sürelerinin makul süreyi aştığı ifade edilir. Vatandaşlarımızın,
kimi zaman haklarını mahkemelerde aramak yerine başka yollara
başvurduğu sıkça yazılan, konuşulan konuların başındadır. Hâkim
ve cumhuriyet savcısıyla personelin yetersizliği hep bu konuşmalarda
vurgu yapılan hususlardır. Bu mesleği icra edenlerin mesleki ve yabancı
dil eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmadığı hep bir
tespit olarak vurgulanmıştır. Hâkim ve savcıların, tabiatıyla yardımcı
personelin de -ceza tevkifevleri personelini de buna katarsak-
bu teşkilatla alakası olan kamu görevlilerinin de mali ve sosyal
haklarıyla ilgili hep şikâyetler gündeme getirilmiştir. Adli hizmetlerin
görüldüğü binaların bu hizmetin niteliklerine ve yüceliğine uygun,
saygınlığına uygun olmadığı dile getirilmiştir; hizmetin sunumunda
çağın gerektirdiği bilgi ve haberleşmeyle diğer teknolojik
imkânların yargıdan esirgendiği ya da yargının bu imkânlardan mahrum
kaldığı... Peki, bu ve benzeri ihtiyaçlar -biraz daha artırabiliriz
bunları- neden bunlar böyle oldu denildiğinde, gördüğümüz şey de
şudur: Bir defa, vatandaşın şikâyetlerinin bir bölümü mevzuatın çok
eskimiş olmasından kaynaklanmaktadır. Eski mevzuatla, eski hükümlerle
yeni problemleri çoğu zaman çözme imkânı yoktur. Nitekim, günümüzde
teknolojideki gelişmeler sebebiyle, bundan on sene evvel, hatta
beş sene evvel, hatta üç sene evvel ya hiç olmayan ya da bu boyutta olmayan
birçok konu bugün toplumun en önemli gündem maddeleridir. Mesela,
bunların başında bilişim suçları, çocuk pornosu vesaire. Yani,
yirmi sene evvelki hukuk metinlerine baktığınızda belki bu konulara
temas eden metinler bulamayabilirsiniz ya da düzenlemeler bulamayabilirsiniz
ya da varsa bile günün ihtiyaçlarına cevap vermiyor; dolayısıyla
bu mevzuatın güncelleştirilmesi gerekmektedir.
İkincisi, yargının sorunlarının çözümü için gerekli
siyasi iradenin ortaya konulması gerekmektedir. Bu siyasi irade
çoğu zaman olmamıştır. Bunun sebeplerini burada çok konuştuk, çünkü
süremiz kısıtlı olacağı için sadece başlık itibarıyla değiniyorum.
Ödeneklerin yetersizliği bir başka konudur ve
sorunları bir stratejik değerlendirme konusu yapıp, böyle bir perspektiften
yargının sorunlarına yaklaşılmamış olması, tabiatıyla bugün karşılaştığımız
ya da şikâyet ettiğimiz bazı hususları gündeme getirmiştir.
İşte, bunları tespit ettikten sonra, yapmak isteğimiz
faaliyeti böyle bir ana eksen üzerine oturtmaya çalıştık. Şunu artık
herkesin bilmesi lazım, çok açık söyleyebiliriz: Bu Hükûmette yargının
önemiyle ilgili, göreve geldiğimiz günden beri, siyasi kararlılık
var, siyasi irade de vardır. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, bu aradan
geçen dört küsur sene içerisinde çok önemli kaynaklar ayrılmıştır,
en önemli imkânlar bu dönemde verilmiştir. Bunun aksini söylemek hakşinassızlık
olur. Eğer adalet sanal bir kavram değilse, bir hakkı teslim gerekiyorsa,
bu Hükûmet bu konuda çok önemli adımlar atmıştır. Yeterli olmadığını
söyleyebiliriz, dedim ya bu işin ucu açık.
Şimdi, bazı misalleri ve rakamları vereceğim.
Daha dün denecek kadar kısa bir zaman önce yargının yatırım ödenekleri
50 trilyonu geçmezdi, 50 trilyonu… Bakınız, şu ana kadar bizim yargıyla
ilgili yatırım olarak harcadığımız para 2 katrilyon 639 trilyon liradır.
Şimdi, 50 trilyon nere, 2 katrilyon 639 trilyon nere; aradaki farkı
görmek lazım.
Aradan geçen süre içerisinde, aradan geçen şu
dört sene içerisinde, şu an inşaatını bitirdiğimiz, tamamladığımız
ve yargı mensuplarımızın bilfiil içinde yargı görevini yaptığı
bina sayısı, adalet binası sayısı tam 71'dir. Doğubeyazıt'tan Bodrum'a,
Marmaris'e, Fethiye'ye varıncaya kadar, Türkiye'nin dört bir tarafı
bu hizmetler açısından bir şantiye hâline gelmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) 71 tanesini bitirdik. Bunlardan şu anda inşaatı devam
edenler var. Geriye dönük, yirmi yıllık iktidar döneminin bu alandaki
yatırımını toplayın, eşitleyin, bir Kartal Adliyesi kadar yapmaz.
Tam 360 bin metre kare, Avrupa'nın en büyük adliye sarayını biz İstanbul'un
Anadolu yakasına kazandırdık. İnşallah, kısa süre içerisinde biter.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Devamını da Avrupa yakasında,
inşallah 2007 başında ihale etmeyi düşünüyoruz, o da 350 bin metre
karedir.
Üstelik, bunu sadece büyük merkezlere de yapmadık,
arkadaşlarımız kendi seçim bölgelerinden büyük ölçüde bileceklerdir.
İşte, Türkiye turizm cennetidir, dışarıdan şu kadar turist geliyor
filan; bu turistik yörelerimize, ilçelerimize baktığımızda,
ben biliyorum ki merdiven boşluğunda yargılama yapılan yerler vardı.
Bunların başında Kuşadası vardır; şimdi bizi dinleyenler varsa…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Bodrum, Marmaris…
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Evet, oraya
geldi bir kısım insanlar. Muğla, bizim, turizm açısından en önemli
merkezimiz. Marmaris, Fethiye, Muğla, Milas ve Bodrum, bunların hepsi
bizim dönemimizde başladı, yapıldı, bitti. Eksiklikleri varsa,
onları da tamamlıyoruz. Alanya'sı, Manavgat'ı, şimdi Antalya'ya devam
ediyoruz, birçok yer… Yani, bu 71 ili sayarsam sürem biter. Bunların
içerisinde il bazında olanlar da var.
Şimdi, 35 tanesinin de inşaatı devam ediyor. 35
tanesi…
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Kaç adliye var Sayın
Bakan?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - 35 tanesi
devam ediyor, 50 tane merkezde de projelendirme çalışmaları bitenler
var, ihaleye çıkıyoruz, devam edenler var. Bunlar bittikçe de bunların
hepsini ihaleye çıkarmış olacağız. Dedim ya, bu, bir dönemde hemencecik
yapılıp bitecek bir iş değil, bunu devam ettirmemiz lazım. Ama, şunu
iftiharla söyleyebiliriz ki, bu süreç böyle devam ederse, üç dört
sene sonra, Türkiye'de bu konu yargının gündeminden büyük ölçüde
düşecektir.
Cezaevleri açısından baktığımızda, 19 tane biten
var, 29 tane devam eden var. Çünkü, buradaki insanlar, her ne sebeple
olursa olsun, suç işlemiş olsa dahi, netice itibarıyla insandır.
Bunların topluma kazandırılması, eğitim programlarının uygulanması,
sosyalleşmelerinin temini açısından, hem fiziki şartlarının iyileştirilmesi
hem de rehabilitasyon çalışmalarının, eğitim çalışmalarının devam
ettirilmesi lazım. Bu konuyla ilgili, zaman zaman, basında, bazı
kişi ve olaylardan bahisle konu gündeme geliyor. Burada, tekrar
ifade ediyorum: Bu çalışmaların hepsi ucu açıktır, hiç kimse, bugün
bu işleri yaptık bittik, bir daha elli sene bu konuya dönmemiz gerekmez
diyemez. Eğitim faaliyeti, sosyalleştirme, rehabilitasyon faaliyetleri,
devamlılık, süreklilik arz eden faaliyetlerdir. Onun için, biz, hem
cezaevi şartlarını fiziki açıdan iyileştirmeye gayret ettik, gayret
ediyoruz; öbür taraftan da hem birlikte, beraber olma imkânlarını artırmaya,
süreleri artırmaya, programları çeşitlendirmeye gayret ediyoruz.
Ama, şunun da bilinmesinde fayda var değerli milletvekilleri:
Bakınız, ortalama bir cezaevinin maliyeti 30 trilyon liradır,
450-500 kişinin kalabileceği bir cezaevinin maliyeti 25 ila 30
trilyon. Ama, ben biliyorum ki, her birinizin teker teker seçim bölgelerine
30 trilyon veriversek, KÖYDES projesi bir sene evvel bitebilirdi.
Yani, 30 trilyonlarla kaç tane köyün çeşmesi yapılır, suyu gelir,
yolu yapılır, kanalizasyonu yapılır, köy konağı yapılır. Bununla, terazinin
bir kefesine ya bu, ya bu demek istemiyoruz. Bununla, şunu söylemek
istiyorum: Bu ülke, bu memleket, bu millet, bu devlet, ayrım yapmaksızın,
suç işlese de işlemese de kendi sorumluluğunun idraki içerisinde,
bu kadar önemli kaynağını bu hizmete ayırmaya gayret ediyor ve bunun
önemli bir rakam olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla,
aradan geçen süre içerisinde -dört yılı aşkın süre içerisinde- fiziki
mekân konusunda çok önemli bir mesafe aldık.
İkinci söyleyeceğim husus, tespitlerimiz arasında
var; en son teknolojik imkânlar neyse, bunu yargının emrine, hizmetine
verdik. Bilgisayar dediğimiz şey, bugün, en ücra, beşinci sınıf ilçemizde
var. Bilgisayarı olmayan hiçbir hâkim ve savcı yoktur. Dolayısıyla,
doğrudan İnternetle de alakalı olarak, bilgiye ulaşmada, kaynağa
ulaşmada, kendisini yenilemede önemli bir teknolojik imkân yargının
emrine, hizmetine verilmiştir, verilmeye de devam ediliyor. Bunun
için milyonlarca dolar kaynak, bu Hükûmet döneminde bu alana tahsis
edilmiştir. Dolayısıyla, işin fiziki mekân, imkân boyutu açısından
yaptığımız önemli hizmetler var. Zaten, mahallinde her hâkim ve her
savcı arkadaşımız da açık yüreklilikle bunları ifade ediyor.
Üzerinde durmamız gereken ikinci konu: Bakınız,
yargı hizmetleri insan ve imkân konusudur, özü insandır. Yargıda görev
yapan insanlar toplam kalite itibarıyla ne kadar yukarıdaysa, mesleğinin
ne kadar ehliyse, kendisini ne kadar yenileyebiliyorsa, verdiği
kararlarla topluma ne kadar güven verebiliyorsa "evet, bu karar
adil, bu karar beni tatmin etti" dedirtebiliyorsa, devlete güven
de o nispette artıyor. O nedenle, biz, hep, yargıya güveni devlete
güven olarak anladık. Yargının itibarını devletin itibarı olarak
gördüğümüz içindir ki, elimizden geldiği kadar yargıya güveni tesis
etmek ve yargının itibarının geriye gitmemesi açısından, siyasi
iktidar olarak, elimizden geleni yaptık. Dolayısıyla, yargıya güven
isteniyorsa bu ülkede, yargının itibarı daha yukarılarda olsun
isteniyorsa, teker teker hepimize düşen görev var. Tabiatıyla, en
başta da yargı mensuplarının kendisine düşen görevler var. Yetki
varsa sorumluluk da vardır. O nedenle, belki başka konularda, başka
alanlarda anlayışla görülebilecek "canım olmasa da olur"
denilebilecek bir kısım eksiklikler ve hatalar yargı için asla düşünülemez,
kamu vicdanı da bunları anlayışla karşılamıyor. Nereden biliyoruz
derseniz, basında zaman zaman yargıyla ilgili bir kısım haberler
çıkıyor. Bunların bir kısmı yanlış, bir kısmı eksik, ama, maalesef,
bir kısmı da doğru. İşte, o doğru olanlar bile, kamu vicdanını rahatsız
etmeye yetiyor. Onun için, bu kürsüden, tabiatıyla, yargının önemini
vurgularken, yargının sorumluluğunu da dile getirmenin bizim görevimiz
olduğunu düşünüyorum. Onun için, Türkiye'de adalet bilincinin yerleşmesinde
ve adaletin gerçekten her işte egemen bir kavram, egemen bir düşünce,
bir felsefe olmasında, hem yargının içinden hem de yargının dışından
ciddi bir çabanın ve gayretin içerisinde olmamız icap ediyor.
Bu noktada eğitimin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Hukuk fakültelerinin beş yıla çıkarılması -burada YÖK'e teşekkür
ediyorum- bizim çabalarımızla, sizlerin tenkitleriyle, teklifleriyle
geldi, hem yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Adalet Komisyonunda
hem burada dile getirildi. Biz de, Bakan olarak, Sayın YÖK Başkanıyla
konuştuk, sonra hukuk fakültesi dekanlarımızla, ortak bir çabanın
ve gayretin sonucu olarak beş yıla çıkarılmıştır. Korkarım ki, bir
süre sonra bu beş yıl da yetmeyecektir. Beş yıl önemlidir, ama, beş yılda
ne okutulacağı da o kadar önemlidir. İşin bu kısmı, bizim çabamızla,
gayretimizle halledilecek bir şey değil; ama, son ziyaretimde, Bakanlık
olarak, bu beş yıla çıkmış olan hukuk fakültelerinin programında veya
bu işin en verimli şekilde değerlendirilmesinde bir hizmet düşüyorsa
bunu yapma arzusu içerisinde olduğumuzu da YÖK'e bildirdik.
Yurt içi ve yurt dışı eğitim faaliyetlerine en çok
önem veren bir bakanlığız. Daha dün Nevşehir'de, Bakanlık müfettişlerinin
toplantısına katıldık. Şunu iddia ediyorum ki, devlet örgütü içerisinde
en çok eğitim yapan kurum, bizim kurumumuzdur, özellikle yabancı
dil eğitimine çok fazla önem veriyoruz.
Yine sizlerin çabalarıyla, gayretleriyle, adalet
akademisinin kurulmasının önemli bir merhale, önemli bir kurum,
önemli bir imkân olduğunu burada ifade etmek isterim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, süremi iyi değerlendirmek
adına, arkadaşlarımızın dile getirdiği bir iki husus var, onu da
ifade etmek istiyorum. Evvela, şu yargı bağımsızlığı konusu. Bu
hep konuşuluyor. Bağımsızlıktan ne anladığımıza bağlı tabiatıyla.
Ama, şu düşünceyi hiç kabul etmedim, bugün de kabul etmem mümkün değildir:
Yani, siyasetçilerin içinde bulunduğu kurulların yanlış yapacağı
veya siyasetçinin karar mercilerinde bulunmuş olması hâlinde mutlaka
işi kötü yapacağı gibi bir düşünceyi, bir anlayışı ben şahsen kabul
etmem. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, bu, kendi yaptığımız
işe saygısızlıktır. Çok net ve açık söylüyorum. Benim de görev sürem
bitmek üzeredir, dolayısıyla, bugün burada söylediğim her sözü
inanarak söylüyorum. Siyasi mülahazayla. Değil, bu yaptığım konuşma
siyasi bir konuşma değil. Dolayısıyla, görev sürem içerisindeki
son bakanlık konuşmasıdır.
Ben bu yargının tomografisini çektim, sorumluluğunu
da taşıdım. Hayatımı ortaya koyarcasına da bu yargı için hizmet veriyoruz;
sizlerin desteğiyle, gayretiyle. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ama, şunu net olarak söylerim: Yargının bugünkü itibarıyla, yargı
bu hâliyle ne tümüyle siyasetçiye bırakılabilir ne tümüyle yargı
kendisine bırakılabilir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Evet, şimdi bir şeyi de siyaset yapan insanlar olarak
iyi bilmemiz lazım, o da şudur: Türkiye'de siyaseti siz yapmıyorsunuz,
başkalarından artakalan siyaseti siz yapıyorsunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bunu anlayabildiğimiz anda siyaset yerli yerine oturacaktır.
Onun için, zannediyorsanız ki, "Siyasi kimliği olan, rozeti
olan, bir yerde bulunur, siyaseti o yapar, başkaları yapmaz."
deniliyorsa, vallahi daniskasını sizin dışınızdakiler yapıyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Kim onlar? Sayın Bakan,
kim, açıklayın.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakan, kim onlar?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bunu bir
tespit olarak yapalım, ondan sonra, bu bir genel değerlendirmedir.
Onun içindir ki, Batı'da siyasetin devre dışı bırakıldığı hemen hemen
hiçbir sistem yoktur. Ya bu seçimlerde karar mercilerinde parlamentonun
seçtiği insanlar vardır veya bizatihi parlamentolar seçer veya
hükûmetler atamalarda bulunur veya karma kurullarda bulunur. Dolayısıyla,
Türkiye, kendi şartları icabı, önceden yaşanan sıkıntıları hesaba
katmak suretiyle Fransız modeline benzer bir model benimsemiştir.
Biz bunu Avrupalılarla da konuşuyoruz. Yani, hiç merak etmeyin,
Avrupalıyı öyle çok da idealize etmeyin. Avrupalıyı da biliyoruz,
nerede ne yaptığını da biliyoruz, neyi niçin yaptığını da biliyoruz.
Onların ne kadar çifte standartlı olduğunu da yeri geldiğinde hep
söyleyerek geliyoruz.
O nedenle, demek istediğim şey şudur: Bizim şu an
Türkiye'de uygulanan sistem bize mahsus, istisnai bir durum değil,
Avrupa'da örneği olan modelin uyarlamasından ibarettir. Ama, şunu
da kabul ederim: Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla belki Anayasa'nın
yargı bölümüyle ilgili -bunu ilk defa söylemiyorum- bazı değişikliklerin
yapılması gerekiyor. Bu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun daha
da çeşitlendirilmesi, belki bizatihi yargının kendisine, sadece
Yargıtayın, Danıştayın değil, geriye kalan 9 binden fazla insanın
da söz hakkı, sahibi olmasına imkân verecek bazı modelleri, karma
bir ekip içerisinde, karma bir kurul içerisinde değerlendirilmesinde
fayda var. Onun için, bu noktada Adalet Bakanı Müsteşarı… Hiçbir alınganlığım
yok, hiçbir kompleksim de yok, ama şunu söyleyeyim: Geçmişte Türkiye
bunu denedi 80 öncesi. Durup dururken, 82'de, bu kurullar, bu kanaatler
konulmuş değil. Bunu her yerde tartışmaya da varım.
İkinci söyleyeceğim husus şu sınavlar meselesidir.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, bugün 9.440 civarında hâkim ve savcı
ile Türkiye'deki yargı hizmetlerini yapmaya çalışıyoruz. Aslında
bunun 30 bin civarında olması lazım. Kadromuz 14 bin, 5 bine yakın
açıkla çalışıyoruz. Şimdi, bu 5 bine yakın açığın doldurulması mümkün
değil. Şimdi, buna ilaveten yargının verdiği bir son kararla, Türkiye
iki sene yeni bir imkânı elde edecek durumda değildir, onu da söyleyeyim.
Şimdi, şu an… 2802 sayılı Yasa 1983'te çıkmış, evveliyatı da var, ama süre
elvermez. O günden beri biz, bu Kanun'da, hâkim ve savcı adaylarının
alınışıyla ilgili konuda bir değişiklik yapmadık. Yani, şu an yargının
tepe noktasındakileri, 83'ten evvel görev alanları çıkarırsak, geri
kalanların tamamı hangi usulle alındıysa, biz de, dört senedir aynı
usulle bu mesleğe hâkim ve savcı adayları alıyoruz. Burada ikili bir
sistem var. Kadroyu biz tespit ediyoruz, mesleğe kabulü Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu karar veriyor. Dolayısıyla, böylesine bir
denge kurulmuş. Yeni bir şey yapmadık, ama geldiğimiz… Üstelik bunun,
bu sistemin hukuka aykırılığı noktasında da müteaddit defalar
verilmiş, 91'den bu tarafa -eğer yanlış saymadıysak- 33 tane de karar
var. Bunların önemli bir kısmı, yapılan işlemde hukuka aykırılık
görmemiş.
En son, arkadaşlarımızın bahsettiği hususa gelince:
Önce, aynı daire, 2006'nın Nisan ayında verdiği kararda hukuka aykırılık
görmemiş, sonraki kararda, bizim bu yöndeki imtihan açma, işlemimizin
yürütmesinin durdurulmasıyla ilgili bir karar veriyor. İdari Daireler
Kurulu ise, verdiği kararla "Bakanlığın yaptığı işlem yasaya
uygundur, ama, o yasa Anayasa'ya aykırıdır" demek suretiyle konu
Anayasa Mahkemesine geliyor. Eğer bu mantıktan gittiğimiz takdirde,
83'ten bu tarafa yargıda görev yapanlar yasaya uygun, Anayasa'ya aykırı
olarak bu görevleri yapıyorlar demektir. Yasaya uygun, Anayasa'ya
aykırı bir usulle bu mesleğe intisap etmişler demektir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 95 kararı var Anayasa Mahkemesinin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi bunu
tartışacak değilim, neticede…
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 95 kararı var Anayasa Mahkemesinin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bunu tartışacak
değilim, ama, bir şeyi söylüyorum: Şimdi, biz hâkim ve savcı alamıyoruz,
5 bine yakın açık var. Şimdi, 2007'nin bir seçim yılı olduğu, Parlamentonun
çalışma süresini dikkate aldığınızda… Çünkü bu kararda da beş aylık
bir süre var…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, tamamlar mısınız.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın Başkan,
bununla bitireceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Beş ay içerisinde
eğer bir karar verilip gereği yapılamazsa, müspet menfi, ondan sonra
tekrar bakılacak. Beş ayı hesap ettiğinizde, neredeyse, Parlamentonun
tatiline geliyor. Ondan sonra da seçimler var, 2007 yılı gitti.
2008'de ister eski usulle, ister iptal kararı verildi, yeni bir düzenleme
gerekti, 2008'de alacağınız hâkim ve savcı adayları bir yıl da staj yapacağına
göre, 2009'un taa ortalarına, 2010'a…Dolayısıyla, 2009'un ortasına,
2010'a kadar yeni bir hâkim, savcı alınamayacağına, bu süre içerisinde
ister yaş haddi sebebiyle, ister başka sebeplerle emekliye ayrılanları
da hesap ettiğimizde, bu 5 bin açığın giderek daha büyük bir boyuta
ulaşacağına…
Şimdi, "şurada ağır ceza açılsın, burada ağır
ceza açılsın" diyen arkadaşlarımızın talepleri var haklı olarak.
Şimdi, biz, mevcutla bu çarkı döndürmede zorluk çekerken, korkarım,
ileride daha büyük sıkıntıyla, yargı, karşı karşıya kalacaktır.
Söyleyeceğim, tabii, başkaca hususlar var, ama,
Sayın Bakanın da kendi Bakanlığı açısından açıklamaları olacaktır.
Ben hepinize katkılarınızdan dolayı çok teşekkür
ediyorum.
Bütçenin hayırlı ve uğurlu olması temennisiyle,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Hükûmet adına ikinci konuşmacı Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak.
Sayın Bakan, süreniz yirmi iki dakikadır.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2006 yılı
faaliyetleri, 2007 yılı bütçe tasarısı hakkında bilgi sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Az önce çok değerli milletvekillerimiz konuştu.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Aslında, benim için talihsizlik,
konuşma ustası Sayın Cemil Çiçek'ten sonra buraya çıkmak. O bakımdan,
kusurumuz varsa affola.
Bir de, şunu söyleyeyim: Gerçekten, Adalet Bakanlığımızın
çalışmalarına çok teşekkür ediyorum. Özellikle, yapılan işleri
Sayın Bakanımız anlattı. Adliye saraylarıyla ilgili, gerçekten…
İnşallah pazar günü, biz, kendileriyle Trabzon'a gideceğiz. Orada
da bir adliye sarayı inşası var. Huzurlarınızda kendilerine teşekkür
ediyorum.
Fazla zamanınızı almadan çok hızla hem sorulara
cevap vermek isteyeceğim hem de yapılan icraatlarla ilgili anlatmak
istiyorum.
Tabii, değerli milletvekilleri Bakanlığımızın
icraatlarıyla ilgili olumlu olumsuz görüşler belirttiler. Türkiye
ekonomisi, özellikle biz iktidara geldiğimiz dört yıl evvelden itibaren
bugüne kadar hızla gelişmekte. Bunun içerisinde en büyük büyümeyi
inşaat sektörü oluşturdu. Bu, 2005'te yüzde 7,5 büyüyen bir Türkiye'de
yüzde 21,5'luk bir inşaat sektörü var. Bu yıl da gene aynı oranı yakalayacağız.
İstihdamıyla, inşaat sektörü, çok önemli bir sektör, iki yüz tane değişik
sektörü harekete geçirebiliyor.
Bir bakıyorsunuz, yurt dışında, müteahhitlerimiz,
altmış üç tane ülkede 75 milyar dolarlık iş bitirmişler. Bu dönemde
de yine 12 milyar dolarlık işleri var. Gerçekten onlarla da gurur duyuyoruz.
Bakanlık olarak, afet yönetimi, yol yapımı, yapı
denetimi, tapu kadastro ve mahallî idarelerin finansmanı hizmetlerine
kadar uzanan çok geniş bir yelpazede çalışıyoruz.
Özellikle, Acil Eylem Planı kapsamında başlattığımız
ve bugüne kadar sürdürdüğümüz bölünmüş yol çalışmalarımızda biz
neyi hedeflemiştik: Trafik güvenliğini artırmak, kazaları azaltmak,
ölüm oranlarını düşürmek, sanayi, ticaret ve turizm sektörlerini
geliştirmenin en önemli gereği olan ulaşım altyapısını geliştirmek,
bölgesel kalkınma dengesini sağlamak, taşıt işletme giderlerinin
tasarrufu, seyahat konforunu artırmak, seyahat süresini azaltmak.
Bu konuda çok önemli sonuçlara ulaştık.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarının makine ve
personel desteğini de alarak sürdürülen çalışmalarla, mevcut
6.101 kilometrelik yol bugün 12.717 kilometreye ulaştı, bunun içinde
otoyollar da var. Böylece, yol kullanıcılarının talebi doğrultusunda,
güvenli, konforlu, çağdaş ihtiyaçları karşılayacak standarttaki
yolları inşa ederek, her türlü iklim şartlarında bakım ve işletmesini
yaparak, yolların da trafik güvenliğini sağladık.
Ülkemizin kalkınmasında bölgelerarası dengesizlikler
giderilmiş, batı bölgelerindeki turizm, sanayi, tarım, ticaret
gibi sektörlerdeki yatırıma yönelik faaliyetlerin yurdumuzun
diğer bölgelerine kaydırılması özendirilmiştir. Uzun yıllar ülkemizin
batı bölgelerinde özel sektörün bu yörelerimizde etkinlik alanı
bulması sağlanarak, bu bölgelerimizdeki potansiyellerin ülke
ekonomimize kazandırılması sağlanmıştır.
Özellikle, biz, yalnızca trafiğe açtığımız ve
gözlem altında tuttuğumuz 1.200 kilometre bölünmüş yolda trafik kazalarının
öncesi ve sonrası mukayese edildiği zaman, 163 olan ölümlü kaza sayısının
96'ya düştüğü gözlenmiştir. Bu da son derece önemli bir gelişmedir.
981 tane iş yerinde toplam 42.255 personel ve
16.749 muhtelif iş makinesi çalışması sağlanarak istihdama katkıda
bulundu ve işsizlik oranı yüzde 10'ların altına düşürüldü. Bu da,
hem TOKİ'yle hem İller Bankamızın belediyelerimize vermiş olduğu
düşük faizli krediyle, altyapıya yaptığı desteklerle, KÖYDES'le
ve Karayollarımızın çalışmalarıyla gerçekten işsizlik oranlarında
önemli azalmalar oldu.
Projesiz çalışılıyordu yollarımız, bunun, yüzde
70 oranında projesiz inşa edilen yollarımız, dört yılda yüzde 47'si
günümüz şartları ve proje standartlarına göre uygun hâle getirildi.
Ayrıca, biz, her yıl 15.400 kilometrelik asfalt
sathi kaplama yol yaptık bu yapmış olduğumuz 1.500 kilometreden fazla
yola ilaveten ve bunların bir kısmını da BSK'lı yaptık. Tabii, esas hedefimiz
bunları BSK'lı yapabilmek. 2007-2013 vizyonumuzda, 14.500 kilometre
yolu BSK'lı yaparak, inşallah 2013'te ülkemizin hizmetine sunacağız.
Tabii ki, biraz evvel eleştirildi, BSK'lı yollarla
diğer sathi kaplamalı yolların ömürleri arasında çok çok farklar
var, ama birinin maliyeti belli, diğerinin belli. Amacımız, hedefimiz,
evvela yol güzergâhını açıp trafik kazalarını önlemek, buradaki
güveni sağlamak, daha sonra da imkânlar ölçüsünde, bütçe dengeleri
içerisinde BSK'ya geçebilmek.
Yap-işlet-devret konuşuldu. Gerçekten yap-işlet-devrete
geçiyoruz. Göcek Tüneli'ni açtık. Oradaki yalnızca bir yılda edilen
tasarruf 5,5 milyon YTL. Yap-işlet-devretle, inşallah, Sayın Başbakanımız
da dün açıkladı, İstanbul üçüncü köprüyü yapacağız. İnşallah Gebze-İzmit
geçişi köprüsünü, İzmir otoyolunu yapacağız. İnşallah Ankara-İzmir
otoyolunu yap-işlet-devretle yapacağız ve bunun dışında yeni finansman
modelleri oluşturmak istiyoruz. Çünkü, biliyorsunuz Türkiye çok
ucuz faizle, çok uzun vadeyle kredi bulmasına rağmen, bütçeye sokamadığı
için birtakım sıkıntılar çekebiliyoruz.
Biraz evvel de söylendi Karayollarına verilen
bütçeyle ilgili. Karayollarına verilen bütçe, doğru, geçen yıldan
az oldu; ancak şunu yapacağız biz: Ocak ayında yapacağımız bir değişiklikle,
Sayın Başbakanımız ve Maliye Bakanımızla konuştuk, bize geçen
yıldan daha fazla ödenek verilecek. Çünkü biz biliyoruz ki başlayan
işlerimiz var, devam eden işlerimiz var, doğrudur, borcumuz da var.
Borcumuzla ilgili burada daha evvel arkadaşımız
çıktı... O kadar borcumuz yok. Bu ay sonuna kadar bir miktarını kapatacağız,
diğeri zaten Karadeniz sahil yolundaki müteahhitlerimizle. Sayın
Başbakanla birlikte konuştuk, onlara olan borcumuzu da ocak, şubat,
mart aylarında ödeyerek kapatacağız. Ancak ifade edildiği gibi Karayollarının
mazotçuya, benzinciye borcu yok. Bu doğru değil. Bizim onlarla bir
işimiz yok. Bizim borcumuz müteahhitlerimize, ama onlarla da konuştuk,
onları da halledeceğiz. Kendileriyle de konuşulmuştur bu.
Yine Karayollarıyla ilgili birtakım, kar mücadelesiyle
ilgili konuşuldu. Geçen sene yaptığımız kar mücadelesi gerçekten
takdire şayan. Geçen yılki yoğun karı düşünelim, o karda bir tane
yolumuz kapanmadı. Gece sabahlara kadar çalışan özellikle personelimizi
huzurlarınızda tebrik ediyorum. Bu işler için yine bu yıl hazırız.
Karayolları her zaman bu konuda hazır, o bakımdan hiç kimse merak
etmesin.
Yoldaki bu ağırlık denetimiyle, ön ihbarlı özellikle
sistemli ağırlık denetim istasyonundan arkadaşlar bahsettiler.
Bu konu da doğrudur. Maalesef istiap haddine uyulmuyor Türkiye'de.
Bu konuda sıkıntılar var. Biz Türkiye'nin her tarafında eşit zamanda
ve her yerde yapmak şartıyla bunu sağlamalıyız. Çünkü, bu, maalesef
yollarımızı bozmaktadır, bunu biliyoruz ve bunu biz çıkarmış olduğumuz
bir yasayla da Ulaştırma Bakanlığımıza devrettik. Ulaştırma Bakanlığımızla,
bu konuda, bu yılbaşına kadar çalışıyoruz, daha sonra, konuyu kendilerine
aktaracağız.
Biraz evvel, özellikle, Güneydoğu Anadolu'daki
bu sel olayından bahsedildi ve "Abartmayın." ifadesi kullanıldı
burada Sayın Başbakanımıza ithafen. Şimdi, şunu söyleyeyim: Güneydoğu'daki
sel felaketinden sonra, evvela iki bakanımız oraya gitti; Mehdi
Bey, Abdülkadir Aksu Bey. Daha sonra, dört bakanımız; ben dâhil olmak
üzere, Millî Eğitim Bakanımız, Sağlık Bakanımız, Tarım Bakanımız,
Enerji Bakanımız. Daha sonra, yine, ben gittim. Daha sonra da, Sayın
Başbakanla beraber beş tane bakanımız gitti. Helikopterle bütün
yerleri gezdik. Esnafımızla, köylümüzle konuştuk, bütün oradaki
sivil toplum örgütleriyle konuştuk. Kızılayımızla birlikte hareket
ettik ve oraya, görülmedik çabuklukta yardım götürdük. Biraz evvel
söylenen rakam değil, 26 trilyon lira para oraya gönderilmiştir ve
vatandaşımızın zararları anında giderilmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, Batman'da kentsel dönüşüm yapılarak
1.202 tane konut yapacağız. Diyarbakır'da yapacağız, o konuda TOKİ
Başkanımızla konuşuldu ve yerler ayarlandı, hepsi yapılacak. Tabii,
gönül ister ki, bu çarpık yapılaşma olmasın. Bu, hepimizin sorunu.
Bu konuda Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmaları sizlerle paylaşacağım.
Biraz evvel de, yine, şu söylendi: "Karadeniz
sahil yolunda ne oluyor?" Karadeniz sahil yolu, biliyorsunuz,
1987 yılında başlamış, 1990'lı yılların sonlarında hızlandırılmış
ve bizim iktidara geldiğimiz dönemde, daha yüzde 40'ı fiziki olarak
bitirilmemiş, parasal olarak da yüzde 40'a gelmemiş bir yoldu. Biz,
ondan sonra, sadece 2005 yılında bu işin yüzde 25'ini yaptık değerli
arkadaşlar.
Biraz evvel arkadaşımız sürçülisan etti galiba,
kendisi de her zaman böyle, eleştiriyor, burada, sonunda dinlemiyor, gidiyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Kim o?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Muharrem Bey.
"400 kilometresi bizden evvel yapılmış…"
Hayır, bizden evvel fiziki olarak da, parasal olarak da bunun yüzde
40'ı yapılmış. Biz, dört yılda bunların yüzde 60'ını yapacağız. Şu anda
geldiğimiz noktada 500 kilometreyi geçtik, inşallah 31/12'de 538 kilometrelik
yolu açacağız. Tirebolu tünelleri, Gülburnu viyadüğü ve Araklı
tünelleri hariç, inşallah, ocak ayında, Sayın Başbakanımızın tespit
ettiği bir günde, milletvekillerimizle ve emeği geçen herkesle,
Samsun'dan hep beraber gireceğiz, Sarp'tan çıkacağız.
Bolaman'ı da, inşallah -müjdeliyorum- bu cuma günü
vatandaşımızın hizmetine açıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine, şunu söyleyeyim: Bolu Dağı da, o da yirmi
yıl süren bir serüvendi. Orada da, biz, yüzde 45 fiziki gerçekleşmeyle
almıştık, aşağı yukarı on beş yılda. Biz, onun dört yılda yüzde 55'ini
tamamladık. İnşallah, 23 Ocakta İtalya Başbakanı gelecek, Sayın
Başbakanımızla beraber İstanbul-Ankara tarafını açacağız.
Diğer tarafta, biliyorsunuz, hava ısısının düşüşü
nedeniyle birtakım zorluklar var. Onu da, oradaki aşınma tabakasını
dökebileceğimiz iklim şartlarını bulduğumuz zaman açacağız. Bunun,
biliyorsunuz, sensörleri otomatik. Burada kar mücadelesi otomatik
olarak yapılacak. Onunla ilgili çalışmalar devam ediyor. Geçen hafta
oradaydık. Orayla ilgili de tüm ödeme planları yapılmıştır. İnşallah,
onu da, hep beraber hizmete açacağız. Bu yılan hikâyesi de, inşallah,
hep beraber, bitecek.
Çok değerli arkadaşlarımızın birtakım soruları
var. Özellikle onları da huzurlarınızda cevaplamak istiyorum:
"Yalova-Altınova Tersanesi'ne neden, nasıl
izin verildi?" Biliyorsunuz, bu tersaneye izin verilirken en
son imzayı biz atıyoruz. Ama, en az on üç tane kuruluştan soruyoruz
ve cevap alıyoruz; ondan sonra, biz, bu izni verebiliyoruz. Tüm kamu
kurum ve kuruluşlarının olumlu görüşleri alınarak onaylandı. Ayrıca,
ilgili jeolojik etüt raporu da onaylandı. Hâlen, yargı organı tarafından,
yani Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiş
olduğundan uygulama bekletilmektedir. Bunu söyleyeyim.
Yine "Zonguldak-Kozlu kıyı kenar çizgisi…"
Bu dosya Valilikte. Düzeltmeleri ve tespitleri yapıp, Bakanlığa
göndermelerini biz bekliyoruz.
Yine "ülke ölçeğindeki bütünleşik afet tehlike
haritalarının hazırlanması gerektiği…" Bu, Afet İşleri Genel
Müdürlüğü, Kastamonu ve Karabük illeri bütünleşik afet tehlike
haritalarını bitirdi. 2007, 2008 yıllarında Bartın ve Zonguldak illerini
tamamlayarak, Batı Karadeniz Bölgesi'nin bütünleşik afet tehlike
haritasını üretecektir. Bu konuda yazılı cevapları da kendilerine
vereceğim.
Özellikle afet işleri konusunda biraz bilgi size
takdim etmek istiyorum. Şimdi, ilk kez yılı içerisinde afete müdahale
ediyoruz ve vatandaşlarımızın konutlarını teslim ediyoruz.
2003-2006 yılları arasında 26 bin tane afet konutu, 1.400 tane de ahır
binası yaptık. Özellikle illerde bunu TOKİ'yle yapıyoruz, köylerde
evini yapana yardım metoduyla yapıyoruz. Ayrıca ilk defa tapu verildi,
bunu da söyleyeyim.
Yine, şunu söyleyeyim: 1966-2002 yılları arasında
ülkemizde meydana gelen doğal afetlerden kalan 66 Muş, Varto ve Erzurum,
Hınıs depremleri ile 75 Diyarbakır, Lice, Hani depremlerinden kalan
11.707 konutu da bizim dönemimizde tamamladık, teslim ettik. Yani,
burada da kırk yıllık bir hasreti bitirmiş olduk, bunu da söylemek
istiyorum.
Yine, tapu verilemeyen konutlara tapu verme işlemlerini
hızlandırdık. Marmara deprem konutlarından 43 bin tanesinin ve diğer
bölgelerdeki bekleyen tapuları da verilmektedir.
Yine, Marmara Bölgesi'nde bir haksızlık vardı, bunu
düzelttik: Buradaki, PUB'un ürettiği konutlarla Bayındırlık Bakanlığının
ürettiği konutlar arasında fiyat farkı vardı, bunları vatandaşın
lehine düzelttik.
Yine, kalıcı iş yerlerinde yüzde 50 iskonto yaptık
ve peşin ödeyene yüzde 20 düşürerek buradaki vatandaşlarımıza
da 86 trilyonluk bir sübvansiyon uyguladık. Onları da onlarla paylaştık.
Böylece bu haksızlığı düzeltmiş olduk.
Orada kullanılmayan kalıcı iş yerleriyle ilgili
üniversitelerimizin, belediyelerimizin talebi vardı, onların
hizmetlerine sunuyoruz.
Erdal Bey'in, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle
ilgili özellikle sorularını cevaplamak istiyorum. Bir kere, sit
alanlarında bu zilyetlik hükümlerinin uygulanmasına olanak sağlayan
yasa tasarısı komisyondan geçti. Söylediği doğruydu, burada bir
haksızlık vardı. Bu, inşallah Genel Kurulda görüşülecek ve iddia
edilen haksızlıklar giderilmiş olacak. Bu doğru bir tespit. Buna biz
hemen müdahale ettik.
TAKBİS Projesi şu ana kadar iki aşamalı olarak uygulandı.
Birinci aşama pilot proje olup maliyeti 10,5 trilyon liradır. İkinci
aşamaysa yaygınlaştırma ile ilgili olup, 77 trilyon TL, HAVELSAN
AŞ'ye ihale edilmiştir. Söz konusu Proje 120 birimde başarıyla yürütülmekte
olup, bir hafta önce, bu proje, TÜSİAD ve Türkiye Bilişim Vakfı tarafından
kamu alanındaki projeler arasında birincilik ödülü kazandı.
MERNİS sayısallaştırma ihalesi, sayısallaştırmayla
ilgili yasal düzenlemenin gecikmesi nedeniyle iptal edilmiş
olup, iddia edilen hususların hiçbiri doğru değil, bunu ifade etmek
istiyorum.
Doğrudan sermayeyi teşvik amacıyla 4875 sayılı
Yasa çerçevesinde edinilen gayrimenkullerin istatistikleri yasa
gereği Hazine Müsteşarlığınca tutulmakta olup, yabancı gerçek kişilerle
ilgili tüm istatistiki bilgiler Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
sağlıklı bir şekilde tutulmakta ve takip edilmektedir.
Özellikle kadastro çalışmalarında, geçmişte,
yılda ortalama 350 köy, mahalle yapılırken, bu dönem, bizim iktidarımızda,
3.500 köy, mahalleye çıkarılmış ve işin hassasiyeti de… Geçmişe göre
çok daha iyi durumda.
Orman ve sitle ilgili sorunlar da asgariye indirilmiş
durumda; bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın Arıoğlu'na teşekkür ederim. Gerçekten, Sayın
Başbakanımızın huzurlarında çok güzel bir sunum yaptılar; kendisinin
duyarlılığına teşekkür ederiz.
Bu hepimizin konusu, bunun siyasi bir görüşü olmaz.
Sivil toplumuyla, belediyeleriyle, kişileriyle, kurumlarıyla,
hükûmetiyle, muhalefetiyle, gerçekten bu son derece önemli bir husus.
Özellikle bu konuda çalışmalar devam ediyor.
Ayrı kurumlar... Sayın Arıoğlu tek bir kurumda
birleşmesini istiyor. Saygı duyulur, tartışılabilir. Bakanlığımızın
Müsteşarının başkanlığında, 13 kurum müsteşarının oluşturduğu
Merkez Koordinasyon Kurulu var. Her kurum kendi üzerine düşen sorumluluğu
belirlemiş, çalışmalar buna göre yapılıyor.
Ayrıca, İstanbul'la ilgili neler yapıyoruz, müsaadenizle,
zamanım dolmadan, çabuk olarak söyleyeceğim. Aslında, bu konu, son
derece önemli bir konu; bu konuda çok hızlı davranmamız lazım, bunun
finansmanını oluşturmamız lazım, bununla ilgili dönüşüm yasasını
bir an evvel çıkarmamız lazım. İnşallah... Bu yasa Bayındırlık Komisyonundan
geçti. Bunu bütün İstanbul milletvekillerimiz, özellikle Marmara
Bölgesi'nde bu sorunu yaşayan milletvekillerimiz öncelikli olmak
üzere, Ankara Belediye Başkanımız ve diğer belediye başkanlarımız
takip ediyorlar. Hukuki ve mali sorunları, inşallah, çözüp, belediyelerimizin
emrine bu yasamızı sunacağız.
Burada, geçen, Bayındırlık Komisyonunda tartışıldı.
Yalnızca, Sayın Başbakanımızla ve Maliye Bakanımızla konuşacağımız
bir husus kaldı: ÖTV, KDV'nin muaf edilmesi ve yine, 500 hektardan fazla
dönüşüm alanları yapılacak yerlerde, o yerlerde toplanan verginin
bu belediyelere verilecek olan oranının tespiti. Bunu hallettiğimiz
zaman, inşallah, bunu ocak ayında çıkaracağız.
Yine, Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından,
İstanbul ili Avcılar ilçesinde, hasarların nedenini araştırmak
amacıyla jeofizik etütler yapılmıştır. İkinci olarak, Deprem Araştırma
Dairesi, yani bizim Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
ulusal sismik ağın geliştirilmesi, Türkiye kuvvetli yer hareketi
kayıt şebekesi ve ülke ölçeğinde deprem gözlem şebekesi çalışmaları
kapsamında İstanbul ve yakın çevresinin sismik aktivitesi sürekli
izlenmektedir.
Bakanlığımız, veri kalitesi yüksek, gerçek zamanlı
19 adet geniş bant istasyonunun alımını yaparak Türkiye'nin ilk Uydu
İletişimli Türkiye Ulusal Sismik Ağı Sisteminin Geliştirilmesi
Projesi'ni başlatmıştır. Bu proje kapsamında hâlen 53 adet deprem kayıt
istasyonu çalışmaktadır.
Kentsel dönüşümü söyledim. Deprem Bölgelerinde
Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 06/03/2006 tarihinde çıkarılmıştır.
Altyapılar ve Kara Yolu Yol Boyu Mühendislik Yapıları İçin Afet Yönetmeliği…
Bu yoktu maalesef, bu da çıkarılmıştır. Temel zemin etütleri formatı
hazırlanmıştır. Afet Yönetimi Stratejik Planı hazırlanmaktadır.
TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma Projeleri altında
Bakanlığımızca yürütülen Türkiye'nin Deprem Riski Yüksek Jeostratejik
Ancak Tektonik Rejimleri Farklı Bölgelerinde Deprem Davranışının
Çok Disiplinli Yaklaşımlarla Araştırılması Projesi'yle Marmara'da
deprem araştırmaları konusunda yapılan sürekli gözlem çalışmaları
ülke genelini kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
Ulusal Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt Şebekesi Veri
Tabanının Uluslararası Ölçütlere Göre Derlenmesi Projesi TÜBİTAK'la
yapılmaktadır. Yine, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ile yürütülen
"Deprem Sonrası Acil Gözlem Araştırmaları" diye bir başka
projedir.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 2005 yılı birinci
toplantısında alınan kararla, TÜBİTAK, Kandilli ve üniversitelerle
iş birliği içinde, deprem ile ilgili kamusal araştırma çalışmalarının
koordinasyonu görevi Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza verilmiştir.
Bu kapsamda, Ulusal Deprem Araştırmaları Programı, Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kuruluna sunulmuş ve kabul edilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu
çalışmalar: İstanbul'un ilçeleriyle ilgili jeolojik, jeoteknik
çalışmalarda farklı olan yerleşime uygunluk sınıflandırmaları
standart hâle getirilmiştir. Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi
amacıyla, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının
desteği de alınarak, toplumsal örgütlenme ve eğitim programları hazırlanmaktadır.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüzce, Türkiye'de
bir envanter çalışması yapıldı. 80 bin adet civarında resmî bina olduğu
tespit edildi. Bu konuda Aydın Dumanoğlu Hocamızın da katkıları
var, teşekkür ediyorum.
Ülke genelinde bugüne kadar 1.082 adet okul, hastane,
kamu binasının güçlendirme projesi hazırlanmış olup, bunlardan
764 adedinin güçlendirilmesi tamamlandı. İstanbul'da 291 adet okul,
hastane ve diğer kamu binasının güçlendirilmesi tamamlandı. 61
adet okul yıkılarak yeniden yapıldı. 866 adet kamu binasının da güçlendirme
projesi hazırlandı.
Karayolları Genel Müdürlüğü olarak İstanbul
çevre yolları ile otoyollar üzerinde köprü ve viyadüklerin sismik
takviyesi kapsamında, iç kaynak ile finanse edilen projelerden 11
tane köprü ve viyadüğün sismik takviyesi 2005 yılında tamamlandı.
157 adet köprü ve viyadükte, sismik takviye çalışmaları devam ediyor.
Bu yapıların 10 adedinde sismik takviye çalışmaları 2006 yılında
tamamlandı. Kalan 147 adet yapıdaki çalışmalar, 2007 ve 2008'de bitirilecek.
Ayrıca, 144 adet köprü ve viyadüğün sismik takviye projelendirme
çalışmaları sürdürülmekte olup, 58 adedinin projesi tamamlandı.
En önemli projemiz, dış krediyle, Japon kredisiyle finanse edilen
İstanbul'daki büyük açıklıklı 2 köprü ve diğer 11 adet viyadüğün ihalesi,
sismik güçlendirme ihalesi yapıldı. Bu da, 2006'da başladı, 2007 ve
2008 yıllarında tamamlanacak.
Yine, yerel yönetimler için, afetlerle ilgili yeni
mevzuat düzenlemeleri, özel idareyle, bunlarla yapıldı. Ayrıca,
mikro bölgeleme ve risk analizleri, deprem master planı, biraz evvel
Sayın Vekilimiz bahsetti, İstanbul deprem…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- İstanbul deprem master planı üç tane temel paketi barındırıyor:
1) Sakınım Planı,
2) Yerel Eylem Planı,
3) Araştırma ve Etkinlik Programları.
Özellikle bu konuda yapılan çalışmalar dışında
kent jeolojisi çalışmaları… Bu konuda, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
yetki alanı içerisindeki 27 ilçenin imar planlarına esas, yerleşim
uygunluk, jeoteknik, jeolojik haritalama çalışmaları tamamlandı
ve Afet İşlerince onaylandı.
Mikrobölgeleme rapor ve haritalarının yapılması,
deprem kayıt istasyonları, zemin çekirdek bilgi bankası, deprem
kestirmeleri projesi, HAZTURK denen bir projemiz var ve Acil Ulaşım
ve Eylem Planı, Ulaştırma Bakanlığıyla yapıldı. Aşırı Yağış Durumunda
Acil Eylem Planı, uluslararası toplantı ve yayınlar yapıldı.
Yapı güvenliğine yönelik çalışmalar, en önemlisi
de Zeytinburnu Kentsel Dönüşüm Projesi. Burada mikrobölgeleme çalışması
yapıldı. 16 bin bina, İstanbul Deprem Master Planının öngördüğü şekilde
kademeli taramayla incelendi. Olası bir deprem anında yıkılması
muhtemel binalar tespit edildi. Tarihî ve kültürel yapıların mevcut
durumları tespit edildi. Demografik yapı, kültürel ve ekonomik doku
ile ticari durum tespit edildi. Dünyanın önde gelen büyük kentleri
incelenerek, önce İstanbul için daha sonra da Zeytinburnu için plan
senaryoları hazırlandı, yeni bir Zeytinburnu için plan senaryoları
üretildi. Acil eylem planları hazırlandı. Araç, gereç ve personele
yönelik çalışmalar yapıldı. İletişim ve bilgi teknolojisine yönelik
çalışmalar yapıldı. İstanbul Valiliğinin Afet Yönetim Merkeziyle
ilgili yaptığı çalışmalar var. Mahalle Afet Gönüllüleri Destek
Projesi var, MAG Projesi. Her Mahalleye Afet İstasyonu Projesi var.
Erken Uyarı ve Acil Müdahale Amaçlı Kayıt Şebekesi Projesi var.
İstanbul Afete Hazırlık Eğitim Projesi var ve kurtarma malzemelerinin
uluslararası kuruluşlardan temini ve eğitim çalışması, İSMEP Projesi...
Sağlık Bakanlığımızın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığımızın ve üniversitelerimizin çalışmaları var.
Bu, tabii, son derece önemli konu, böyle, on dakikaya
sığacak bir konu değil. Özellikle Sayın Arıoğlu'na, tekrar huzurlarınızda
teşekkür ediyorum, gerçekten, duyarlılığı için. Devamlı bu konuyu…
Bizi gördüğü her yerde uyarıyor. Kendisine, gerçekten, bu konuda
biraz evvel de yapmış olduğu teknik ve içerik açıdan çok dolu konuşmasından
dolayı teşekkür ediyorum.
Tekrar söylüyorum: Bizim, Bayındırlık Bakanlığımıza
ve Karayollarımıza verilen bu ödenekler azdır. Ancak, Sayın Başbakanımızın
ve Maliye Bakanlığımızın birlikte yapmış olduğumuz toplantıda
büyük ihtimalle, bize, 2006'nın sonunda, 2007'nin Ocak, Şubat, Mart aylarında
geçen yıldan daha fazla bir para ödenecektir. Çünkü, bu yılkî hedeflerimiz
bizim, 2007'de, son derece büyük. Bunun bilincindeyiz.
Biraz evvel arkadaşımızın bir konuşması var.
Ona ithafen şunu söyleyerek aranızdan ayrılmak istiyorum: Ben bunu
devamlı yapıyorum. 1920'lerde, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük
Önder Atatürk şöyle bir ifade kullandı: "Nereye gittiysem benden
iki şey istediler. Bir, okul; iki, yol." Biz de diyoruz ki: Her
hükûmet okul ve yol yaptı -herkese teşekkür ediyoruz- bizden evvel,
ama bakarsanız, en fazla derslik sayısı, 100 bini aştık -bir rekor-
bizim iktidarımız döneminde, en fazla kilometre de yol yine bizim
iktidarımız döneminde. O hâlde, biz, Büyük Önder Atatürk'ün talimatını
ve vasiyetini yerine getirmekle mutluluk ve gurur duyuyoruz.
Yine, biraz evvel arkadaşımız söyledi. KÖYDES'le
köylümüzün emrine yol, su ve diğer hizmetleri veriyoruz, "Köylü
milletin efendisidir." ifadesini gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Bu bakımdan huzurluyuz.
Bu duygularla bütçemiz hayırlı. uğurlu olsun.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Aleyhinde olmak üzere, şahsı adına söz isteyen
Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekili.
Sayın Arıkan, buyurun.
Süreniz on dakikadır Sayın Arıkan.
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
2007 yılı bütçesi hakkında şahsi görüşlerimi sizlerle paylaşmak
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunarım.
Konuşmamın özü, Eskişehir halkının devletine
yaptıkları ve Hükûmetin Eskişehirlilere yaptıklarının özetidir.
Önce, Bakanlığımızın vizyonu nedir? Sürdürülebilir kalkınma
esasları dâhilinde sağlıklı bir çevre, planlı ve düzenli kentleşme,
güvenli yapılaşma, adil, verimli, etkili hizmet üretmektir. Ama, ne
yazık ki Eskişehir'de böyle olmamıştır. Eskişehir'e, dört yıldır,
AKP Hükûmeti hiçbir yatırım yapmamıştır. Galiba AKP Eskişehir'i tanımamaktadır.
Eskişehir, Anadolu'da yapılan 5 cihan harbinin 3 adedinin yaşandığı,
ayrıca, Ertuğrul Gazi'nin Söğüt'e yerleşerek Eskişehir halkının
büyük desteğiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun temelinin atılmasına
büyük katkıda bulunan bir ilimizdir ve insanları da, demokrat, laik,
hukukun üstünlüğüne, cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk devrimlerine
sıkı sıkıya bağlı bir toplumdur. Ne yazık ki, böyle bir toplum devlet
yatırımlarından pay alamamaktadır. Hâlbuki, Eskişehirliler devletine
olan görevini harfiyen yerine getirmişlerdir. Şöyle ki: 2004 yılı
ödediği vergi miktarı 374, 2005 yılı ödediği vergi miktarı 594, 2006
yılı ödediği vergi miktarı 687 milyon YTL, yani üç yılda toplam ödediği
vergi 1,654 milyar YTL'dir. Ayrıca, 2004 yılında 218 milyon, 2005 yılında
265 milyon, 2006 yılında 288 milyon dolar ihracat yapıp, üç yılda toplam
ihracatı 771 milyon dolardır. Yani, bu ödediği vergiler ile Karayollarının
bir yıllık yatırım bütçesi kadar vergi ödemiş durumdadır, ama, hak
ettiği karayolları yatırımından payını alamamıştır. Halbuki,
Eskişehir'in karayolları yatırımına çok acil ihtiyacı vardır.
Şöyle ki: Eskişehir'in toplam nüfusu yaklaşık 750 bin olup, bunun 100
bini kaza ve köylerinde yaşamaktadır. Tabiri caiz ise, Eskişehir
diğer şehirlerimize göre başı büyük bir şehirdir. Sebebi ise, halkının
yaklaşık sekizde 6'sının şehir merkezinde yaşamasıdır. Hâl böyle
olunca, Eskişehir'de planlı ve düzenli kentleşme yapılamamaktadır,
Eskişehir çamur deryasından kurtulamamaktadır. Belediyelerimiz,
halkına, adil, verimli, etkili hizmetler verememektedir. Yalnız
il merkezine kayıtlı 140 bin vasıtanın olması, 1972 yılında yapılan
çevre yolunun İç Anadolu'yu İstanbul ve Marmara Bölgesi'ne ulaşımıyla
bağlaması nedeniyle trafik kazaları çok sık olmaktadır. Günlük ortalama
bu yoldan 25 civarında vasıta geçmektedir. Bu gerçekler dikkate
alınarak, 1972 yılında yapılan 2006 birim fiyatlarına göre 38 milyon
YTL'ye mal olacak olan bakım dahi yapılmayan 21.750 metre uzunluğundaki
yolun, hiçbir istimlak bedeline gereksinim duyulmadan, üç gidiş
üç geliş hâline getirilmesine acilen ihtiyaç vardır.
Yine, Eskişehir'in planlı ve düzenli bir kentleşme
yapabilmesi için, hâlen Karayolları Genel Müdürlüğümüzde bekleyen
güney çevre yolu, 52 kilometre mesafeli, 2006 birim maliyetlerine
göre 110 milyon YTL'ye mal olan bu yol ve plan ve proje çalışması yapılan
kuzey çevre yolu, 53 kilometre, maliyeti 112 milyon YTL olan yol,
2007 programına, ne yazık ki, alınmamıştır.
Eskişehirliler bu yatırımları çoktan hak etmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak söylediğim gibi, Eskişehirli esnaf,
sanayici ve tüccarı 771 milyon dolar, ihracat hariç, üç yılda 1,654
milyar YTL vergi ödemişlerdir. 1972 yılında yapılan yolun genişletilmesi
ve yapımının acil programa alınması dâhil toplam üç yolun tutarı
ise, 265 milyon YTL'dir. Yani, Eskişehirliler, haklı olarak, otuz altı
ayda ödedikleri verginin beş buçuk ayının bedelinin bu yolların yapımına
ayrılmasını Bayındırlık ve İskân Bakanlığından talep etmektedir.
Ben de, Eskişehirliler adına, milletvekili olarak, bu talebimin
yerine getirilmesini arzuluyor ve bekliyorum. Bu haklı taleplerimiz
olmazsa, Adalet ve Kalkınma Partisinin adaletsizce yatırım planları
hazırladığını milletimize anlatmak zorundayız.
Eskişehir'e yapılan haksızlıklar yalnız bunlar
değildir. Eskişehir'in çevresindeki iller teşvikli il ilan edilerek,
Eskişehir'e yapılacak yatırımların önü kesilmiş ve sanayisine
büyük darbe vurulmuştur.
Eskişehir'de mevcut olan ve enine 15 metre, boyuna
350 metre ilave yapılarak yurt dışı ve yurt içine çalışabilecek durumdaki
havaalanı ile hiç ilgilenilmemiş ve AKP yetkilileri, ellerinin
tersiyle bu yolu itmişlerdir. Buna karşılık, Kütahya Altıntaş ilçesine
havaalanı için 80 milyon YTL ayrılarak, AKP'liler Eskişehir havaalanını
diskalifiye etmişlerdir.
Sivrihisar-Eskişehir arası 70 kilometrelik yol
yapımına 2003 yılında başlanılmasına rağmen, 2005-2006 yıllarında
20 kilometrelik bölümü asfaltlanabilmiştir, geri kalan yolun ne
olacağı belli değildir. Eskişehir-Seyitgazi-Afyon yolu 130 kilometre
olup, 2004 yılında başlanılmış, 20 kilometresinin stabilizesi yapılmış,
geriye kalan 110 kilometresinin akıbeti de belli değildir. Bozüyük-Mekece-Adapazarı
arasındaki yolun dış krediyle yapımına 2004 yılında başlanılmış,
2 müteahhitten 1'i iflasını istemiş ve yol ortada kalmıştır.
Türkiye'nin ikinci tahıl ambarı olan Eskişehir'in
Toprak Mahsulleri ofisleri kapatılarak, köylülerimiz tüccarların
kucağına itilmiştir.
Yine, Türkiye'nin en fazla pancar üreticisi olan
Eskişehir, pancar yetiştiricilerine kotalar konularak, perişan
hâle getirilmiştir.
Eskişehir'deki Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü
kapatılarak, köylerimize yol, su, gölet, köprü yapımları hizmetleri
yapılamaz hâle getirilmiştir.
Ayrıca, Türkiye'de bulunan bor rezervinin yüzde
55 oranı Eskişehir Kırka beldemizde olmasına rağmen, Bor Enstitüsünün
Eskişehir yerine Ankara'ya kurularak, geleceğin enerjisi olan
bor madeninin laboratuvar çalışmalarının önü kesilmiştir.
Eskişehir halkına yapılan bu haksızlıkları Eskişehirliler
hak etmemiştir. Bunların sebeplerini biz Eskişehirliler çok iyi
bilmekteyiz. İlgili bakanlarımızdan, Eskişehir halkına yapılan
haksızlıkların sebeplerinin neler olduğunun cevabını bekliyorum.
En büyük sebeplerin başında, 2002 genel seçimlerinde ve 2004 yerel
seçimlerinde AKP'nin başarısız olmasıdır. Bunları Eskişehir halkı
çok iyi bilmektedir ve AKP'yi, yaptığı haksızlıklardan dolayı izlemektedir.
Bu taraflı davranmanızın hesabını önümüzdeki seçimlerde, Eskişehir
halkı, AKP'ye gereken cevabı verecektir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, çalışanına da
değer vermemektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve bağlı genel
müdürlüklerinde çalışan personelin mali durumları çok kötü durumdadır.
Çalışanlar arasında ücret dengesizliği içler acısı bir hâl almıştır.
Aynı odada aynı işi yapan, aynı okul mezunu iki çalışandan biri, diğerinden
yüzde 100'e varan oranda fazla ücret almaktadır. AKP, Acil Eylem Planı'nda,
bir yıl içerisinde kamu çalışanları arasındaki ücret dengesizliğini
de çözeceğini vaat etmiştir. Ancak, verilen tüm bu sözlere ve aradan
dört yıl geçmesine karşın, bu konuda iyileştirme sağlanamamıştır.
Birçok bakanlığa "ek tazminat" adı altında ücret düzenlemesi
yapılmasına rağmen, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı personeline
yönelik hiçbir düzenleme yapılmamış ve diğer kurumlarla da ücret
dengesizliği ortaya çıkmıştır. Bu dengesizlik en çok tapu müdürlüklerinde
görülmektedir.
Ben, çalışanlara ve Eskişehir halkına yapılan
bu ayrımcılığı kabul etmeyerek, sizlere Edebali'den küçük bir mısra
okuyarak sözlerime son vermek istiyorum:
"İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam
ezanında ölürler.
Avun oğlum avun!
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
Ama, bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rüzgârında savrulur gidersin."
Diyerek, Türk halkının Kurban Bayramı'nı ve yeni
yılını kutlar, Eskişehir'e yapılan bu haksızlıktan dolayı bütçeye
ret oyu vereceğimi bildirir, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
Sayın milletvekilleri, on üçüncü turdaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma
süresi on dakikadır, ancak soru soracak sayın milletvekillerinin
soru sorma süresi bir dakikadır, otomatik olarak, cihaz kendiliğinden
kesilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bayındırlık Bakanına birkaç sorum olacak.
Sayın Bakan, Malatya'yı Adıyaman'a bağlayan kara
yolunda Yeşilyurt-Çelikhan arasında 34 kilometrelik bir yol kaldı,
ancak bu yol henüz tamamlanmadı, bu Hükûmet döneminde hiçbir kaynak
ayrılmadı. Bu bir.
İkinci husus: Doğanşehir-Çelikhan yolu çok dar ve
çok virajlı, sürekli ölümlü kazalar oluyor. Hekimhan'la Arguvan yolu
arasında yarı oranında yapıldı, yarısı yapılmadı, şu anda gidiş-geliş
mümkün değil.
Yine, Malatya-Pütürge yolu, Nemrut'a da bağlantı
yapılan bu yol son derece kötü Sayın Bakan. Bu Malatya'nın yollarını
ne zaman ıslah edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sorum Sayın Bayındırlık Bakanınadır.
Sayın Bakan, siz Yalova-Kumluk mevkisindeki tersane
inşaatı için 18 kuruluşun olumlu görüş verdiğini az önce belirttiniz.
Şimdi, bir belge açıklıyorum: Genelkurmay Başkanlığının
Bakanlığınıza hitaben yazdığı 14 Ağustos 2005 tarihli yazıda aynen
şunlar söyleniyor: "Yalova ili Altınova ilçesi Hersek köyü
Kumluk mevkisinin tersane alanı olarak planlanmasının uygun olmayacağı
değerlendirilmektedir." Bu yazıdan bilginiz var mıdır?
Antalya Elmalı'da bulunan Avlan Gölü'nü ikiye bölen
Elmalı-Finike kara yolunun Ulusal Sulak Alan Komisyonunda kaldırılması
konusunda karar olmasına rağmen, yıllardır bu kara yolu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Torun, buyurun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, ilk sorularım Adalet Bakanımıza.
AK
Parti İktidarındaki Bakanlığınız sırasında Türkiye'de kaç tane
yeni mahkeme kurdunuz? Bunun kaçı seçim bölgem olan Diyarbakır'da
kuruldu?
Bu
dönemde kaç yeni adliye binasının yapılması sağlandı?
Çermik
İlçemizde yeni bir adliye binası yapmayı düşünüyor musunuz?
Bilgisayar
sistemine geçmeyen adliyemiz kaldı mı?
Hâkim
ve savcılarımız ile adli personelin maaşlarında bu dönemde ne kadar
artış gerçekleşti? Bunu, enflasyonda gerçekleşen dört yıllık kümülatif
artışla mukayese ettiğinizde reel anlamda sağlanan fark ne kadardır?
Döneminizde,
bu ülke hukukçularının en büyük hayallerinden birisi olan istinaf
mahkemeleri, yani, bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu temin
edildi. Bu mahkemeler ne zaman faaliyete geçecek? Adli camia ile insanlarımıza
ne tür yenilikler sağlayacak? Bu mahkemelerin fiziki gerçekleşmesindeki
son durum nedir?
Yine, bu mahkemelerin hâkim ve savcıları ile adli
personelin atanması ne zaman yapılacak?
Anayasa Mahkemesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Torun, teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (
Bayındırlık
Bakanımıza:
Sayın
Bakanım, Konya-Ankara, Konya-Akşehir, Konya-Karaman, Konya- Ereğli
ve Konya-Aksaray arası bölünmüş yol yapımlarında acilen ödeneğe ihtiyaç
duyulmaktadır. Ödenek müjdesi almak istiyorum.
İkinci
sorum: Konya-Seydişehir ve Konya-Beyşehir yolları Konya-Antalya
bağlantı yollarıdır. Bu iki yolun bölünmüş yol programına alınma çalışmaları
hangi aşamadadır?
Üçüncü
sorum:
Dördüncü
sorum:
Adalet
Bakanımıza:
Sayın
Bakanım, Karatay'da yeni adliye binası ne zaman bitecektir?
İstinaf
mahkemesi talebimiz vardır
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (
Sayın
Bayındırlık Bakanı, yaptığınızı söylediğiniz duble yollarda inanılmaz
mıcır kazaları olmaya devam etmektedir. Hiçbir Avrupa ülkesinde
rastlanmayan bu durum, bizde çok sayıda vatandaşımızın canını almıştır
ve almaya devam etmektedir. Hükümetiniz, mıcır kazalarından kendini
mesul tutmakta mıdır? Tutmakta değilse, bu kazaların mesuliyeti
kime aittir? Yol yapan Hükûmet, yol güvenliğini tesis etmekle de mükellef
değil midir?
İkinci soru: Hükûmetiniz 15 bin kilometre duble
yol yapacağını açıklamıştı. Bunun ne kadarını tamamladı? Tamamlamayıp, eksikler
nedeniyle yeniden yapılan yol miktarı nedir?
Üçüncü soru: Hükûmetiniz Karadeniz sahil yolunun
bitimine dair sürekli yeni tarihler vermektedir. Son tarihiniz hangisidir?
Karadeniz sahil yolunun bitimi hangi sebeplerle bu kadar gecikmiştir?
Sayın Adalet Bakanı, Türkiye'den TCK'nın 301'inci
maddesinin kaldırılması istenmektedir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Yergök, buyurun.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sorularımı Sayın
Adalet Bakanına yöneltiyorum:
1) Mesleğim gereği yargıyı tanıyan, sorunlarını
bilen bir kişiyim. Bugün konuşan AKP sözcüleri de yargının yasama ve
yürütmeye müdahalesinden yakındılar, ancak, tam aksine, yargı
üzerindeki siyasi baskı ve müdahaleler, AKP İktidarı döneminde
doruk noktasına ulaşmıştır. Bu müdahalelerin, yargıç kişiliği
tam oluşmamış, özgüveni olmayan ve iktidardan beklentisi olan bazı
yargı mensuplarının kararlarına da yansıdığı görüşlerine katılıyor
musunuz?
2) 15 Aralıkta Meclis kürsüsünden konuşan AKP Isparta
Milletvekili, bazı idare mahkemelerinin verdiği yürütmeyi durdurma
kararlarından yakınarak, yeni bir anayasal ve yasal düzenleme ihtiyacından
söz etti. Söylenen düzenleme ihtiyacına katılıyor musunuz? Katılıyorsanız,
sözü edilen bu düzenlemeyle fiilî baskılar hukukileştirilmek mi
istenmektedir?
3) Bugüne kadar Yargıtay Başkanlar Kurulu, Danıştay
Başkanlar Kurulu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yergök, teşekkür ediyorum.
Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Bayındırlık Bakanımıza soru sormak istiyorum:
Tabii afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına
uğrayan belediyelere yapılacak yardım, Sayın Bakanlığınızın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca 17 Ekim 2005 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Afete maruz kalan ve hak sahipliği ilan edilen belediyelerden biri
de Afyonkarahisar ili Dinar ilçesi Kadılar Belediyesidir. Afet
nedeniyle ciddi sıkıntıya düşen Kadılar Belediye Başkanlığına
para ne zaman ödenecektir, tarih verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Adalet
Bakanına sormak istiyorum:
Avukat Behiç Aşçı'nın başlattığı ölüm orucu
262'nci günündedir. Daha önce ölüm oruçlarında 122 kişi hayatını
kaybetti. Hiçbir ideolojik yakınlığımız olmasa da sadece insani
kaygılarla öğrenmek istiyorum. Ölüm orucunun gerekçesi olarak sunulan
tüm nedenler haksız sayılabilir mi, tartışılması gerekmez mi? Teknik
düzenlemeler yapılarak bir çözüm bulunabilme olanağı hiç mi yoktur?
Bayındırlık Bakanımıza sormak istiyorum:
Antalya'nın batı ilçelerine gelen kara yolunu
kent içine girmeden doğrudan Kepez çıkışına bağlayan batı çevre yolu
için bu yıl ne yapılacaktır? Dört yıldır hiçbir işlem yapılmadı. Turistik
bir kentin ortasından tankerler, ağır araçlar geçiyor. Karayolları
Genel Müdürlüğü bu kadar vahim hatayı nasıl yapıyor?
İkincisi: Antalya adliye kavşağı inşaatı on sekiz
aydır bitirilmemektedir. Antalya halkına acımıyorsa Karayolları,
Antalya'nın AKP'li Belediye Başkanına acısın. Çünkü, kendisi bugün
belediye meclisinde yaptığı toplantıda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın Akbulut.
Sayın Bulut,
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım,
sorum Bayındırlık Bakanımıza.
Kahramanmaraş'ı güneye bağlayan, güneye ve güneydoğuya
bağlayan Narlı-Kahramanmaraş yolu ile Kahramanmaraş'ı kuzeye bağlayan
Kahramanmaraş-Göksun yolu ne zaman bitirilecek? Bunu öğrenmek istiyorum.
Burada müjde verirlerse, sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın Güven.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Bayındırlık Bakanıma sorularım olacak.
Sayın Bakanım, 2002 yılına kadar yol ağından dışlanmış
Kütahya, 188 kilometresi bölünmüş yol olmak kaydıyla, 354 kilometre
yol yapılmıştır. Teşekkür ediyorum. Ancak, Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı-Kütahya
yolu iki ili bağlayan… Bağlantısı olmayan iki ildir. Bu iki il arasındaki
bağlantı ne zaman sağlanacak?
Yine, Kütahya-Çavdarhisar-Gediz-Simav-Demirci
ayrımı yol ağı yılların ihmalini üzerinden atabilme gayreti görülmekle
birlikte, özellikle Gediz-Simav arası aciliyet arz etmektedir. Bu
önemli yol ne zaman bitirilecek?
Ayrıca, Kurtuluş Savaşı'mızın sona erdirildiği,
cumhuriyetimizin temelinin atıldığı Dumlupınar-Altıntaş arasındaki
yolumuz da yine yılların ihmalini üzerinde taşımaktadır. Bu ihmali
ne zaman atabilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Torun'un sorduğu
2002 yılında 3.857 mahkeme varken bugün 5.217 mahkeme faaliyettedir,
1.360 mahkeme bu geçen süre içerisinde kurulmuştur. Ancak, biraz evvel
de ifade ettim, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun ilke kararları
dikkate alındığında 1.007 mahkeme daha kurulması gerekmektedir.
Ancak, kadro yetersizliği ve başkaca sebepler de dikkate alındığında
hâlen önemli bir açık mevcuttur. Şu an Diyarbakır'da 33 mahkeme vardır.
23'tü, 10 tane daha kurulmasına karar verildi; 8'i faaliyete geçti,
2 tanesi henüz faaliyet hâlinde değildir. Bunların dökümü var, arzu
edilirse veririz.
Yine ifade ettim, 71 adliye binası tamamlanmıştır,
35 binanın inşaatı devam ediyor. Biraz evvel Sayın Arıkan belki bir
zühul eseri olarak söyledi "hiçbir yatırım yapılmadı" diye.
Şu an bizim yaptığımız güzel adliye binalarından bir tanesi Eskişehir'de
devam ediyor. Kendisinin orayı ziyaret etmesini arzu ederim. Bir
eksikliği varsa onu da tamamlamaya gayret ederiz. Ayrıca, 64 tane
de lojman alıyoruz. Demek ki sadece Eskişehir'e -biz bir yatırımcı
bakanlık değiliz- bizim bütçemizden ve imkânlarımızdan 27 trilyon,
mefruşat filanı da hesaba katarsak 30 trilyonluk bir imkânı biz Eskişehir'e
sağlamış oluyoruz demektir. İnşallah -bu vesileyle de söylüyoruz-
2007 yılı sonuna kadar Türkiye'de lojman işini büyük ölçüde çözmüş
olacağız. Bunu da dinleyen meslektaşlarımız varsa buradan ifade
etmek isteriz.
Maaş artış oranları her derece bakımından ayrı
ayrı hesap edilmesi gerekir. Ama, son yaptığımız düzenlemeyle, aklımda
kaldığı kadarıyla yüzde 40 civarında bir artış olmuştur, ortalama.
Bilgisayar altyapısını tamamlamak için elimizden
gelen gayreti gösteriyoruz, bunu sonuna kadar sürdürmemiz lazım.
İstinaf mahkemeleri çalışmaları devam ediyor.
1 Haziran 2007'de kurulacak. Bununla ilgili, Bakanlık yoğun bir çalışmayı
başlattı. Bunlardan bir tanesi Diyarbakır'da kurulacaktır. Ankara,
Erzurum ve Diyarbakır istinaf mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri
esas itibarıyla -ismini doğru telaffuz etmemiz ifade eder- Avrupa
Birliği fonlarından bu binaları yapılıyor. İhaleleri tamamlanmıştır.
Zannediyorum, bayram sonrası yer teslimi de yapılmış olacak. İhaleyi
de Avrupa Birliği makamları yapıyor, Merkezî İhale Kurumu yapılmış
oluyor.
Sayın Işık, Konya'daki konu, bildiğiniz gibi, yine
değerli Konyalı hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız görüyor. Ereğli'de
de var, bitmiş, şu günlerde içine neredeyse çekileceğiz. Eğer Konya'daki
müteahhidimiz hızlı götürebilirse bu yıl sonunda Konya'yı da bitirip
açmayı arzu ederiz. İmkânlarımızı o yönde seferber ediyoruz.
Ayrıca, Sayın Özyürek'in bir kısım konulara yazılı
cevap vermek durumundayım, tespit edebildiklerimi söylüyorum. Sayın Yergök'ün sorduğu
konu, daha çok genel bir değerlendirmeyi ifade ediyor. Eğer somut sorular
sorsaydı somut cevap verme imkânım vardı, ama genelde yazılı cevap
vermeyi gene bu konuda arzu ederim.
Sayın Baloğlu'nun sorduğu, daha özel bir konuyla
alakalı. Ben, dikkat ederseniz, konuşmamda esas itibarıyla bazı şeyleri
söyledim, bir defa daha ifade ediyorum: Bu ülkede hiçbir insanın,
sıfatı ister avukat olsun ister başka bir sıfatta olsun, bu ülkenin
vatandaşı olan herhangi bir kimsenin veya bir insanın bu yolu tercih
ederek hayatını sonlandırmasından üzüntü duyarım, çünkü biz, neticede
insanız. Suç işlemiş dahi olsa, insanların insan olduğunu kabul
ederek infaz yasalarını birlikte yaptık. Biz, ceza infaz sistemlerini
yenileştirmeye, çağdaşlaştırmaya, uluslararası normlar seviyesine
çıkarmaya gayret ettik ve bugün, önemli bir başarıyı da yakaladık.
Biz, zaten, hükümlülerin ortak kullanım alanlarından
azami ölçüde faydalanmaları ve hiçbir ayrım yapmaksızın tecrit anlamına
gelebilecek hiçbir yolu tercih etmiyoruz, bu türlü uygulamaları
doğru bulmuyoruz, ama, (F) tipi cezaevlerindekilerin tecrit olduğu
yönündeki iddiaya da katılmıyoruz. Ama, şunu ifade ettim ben, dedim
ki: Ortak kullanım alanlarındaki çalışmaları daha da artırmayı
düşünüyoruz. İnfaz sistemiyle ilgili kim ne söyleyecekse, dün yaptığımız
açıklamada -Sayın Genel Müdürümüz bir açıklama yaptı, bugün bazı
gazetelerde var- bu türlü tekliflere, değerlendirmelere de açığız.
Ancak, şunu da görmemiz lazım: Biz, devlet olarak, her konuya insani
açıdan yaklaşmak durumdayız; ama, kabul etmek gerekir ki, Türkiye'nin
en temel olgusu da bugün terördür. Bazı örgütler var ki, bunların
işi gücü adam öldürmektir, başka bir işleri yok. Yani, bu örgüt ne yapar
diyorsanız, bu örgüt adam öldürür. Evet, ister cezaevlerimizdeki
isterse dışarıdaki insanlar yaşamalı, yaşatmak için de her türlü
çabayı göstermeliyiz; ama, örgütler de başkalarını öldürmemelidir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) O nedenle, biz, konuya insancıl
açıdan yaklaştığımızı… Burada bazı isimleri telaffuz etmek istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, süre tamamlanmıştır.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (
Çok sayıda teşebbüs oldu, biz de onlara gerekli
bilgileri verdik.
Size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özak.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yalova-Altınova tersane
amaçlı dolgu alanıyla ilgili Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusu şöyle:
Bir kere, biz, 28/4/2005 tarihinde bu izni verdik,
bu onaylanarak ilgili kurumlara dağıtımı yapıldı. Genelkurmayımızın
bu Yalova'yla ilgili vermiş olduğu olumlu görüş 17/11/2004 tarihi
itibarıyladır. Diğer görüş, ilave imar planıyla ilgilidir, ilave
tadilatla ilgilidir. Birinci olumlu görüş, 17/11/04'le ilgilidir.
Biz de bu görüşe göre bu izni verdik.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakanım,
bu, 14 Ağustos 2006 tarihli belge elimde şu an. İsterseniz verebilirim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- İlave tadilatla ilgilidir o belge. Olumsuz görüş. O doğrudur. O
ilave imar planıyla ilgilidir.
Şimdi, Eskişehir-Kütahya'yla ilgili şunu söyleyeyim…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Malatya'yı
atladınız yalnız.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Tamam, onları veririz.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen… Karşılıklı konuşma
usulümüz yok. Lütfen…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Bir kere 30 kilometrelik yolun 20 kilometresi tamamlandı, kalan
10 kilometresi üst yapı seviyesinde, Eskişehir-Kütahya.
Ayrıca, Eskişehir ilinde 9 kilometresi BSK'lı
olmak üzere 342 kilometre asfalt kaplama yapıldı. Eskişehir-Seyitgazi
yolu 36 kilometre olup, çalışmalar sürdürülmekte.
Eskişehir çevre yolunda proje çalışmaları devam
etmektedir. Geçen hafta arkadaşlar geldiler Vali Bey'le beraber.
Bunun proje çalışmalarına devam ediyoruz, 2007'de tamamlayıp
DPT'ye program teklifi yapacaktır. Ayrıca, Eskişehir şehir içindeki
yolu, 2x2 olan yolu 2x3'e çıkarma çalışmalarımız da devam etmektedir.
Malatya-Adıyaman yolunda Çelikhan arasında çalışmalar
devam ediyor. Çelikhan-Adıyaman arası 2007 yılında ihale edilmesini
planlıyoruz. Malatya-Pötürge yolunda 2007 yılında iyileştirme çalışmalarına
devam edeceğiz.
Geçmiş hükûmet döneminde çıkarılan belediye kararnamesinin
Danıştay 11. Dairesi tarafından iptal edilmişti Afyon-Dinar-Kadılar'la
ilgili. Biz bu…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Çelikhan-Adıyaman
arasında bir çalışma yok şu anda. Sanırım size orada yanlış bilgi
verdiler herhâlde. Dört yıldır çalışma yok bölgede.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Hayır, gerekirse yazılı da veririm, sözlü verdim ben size.
Bu Afyon-Dinar-Kadılar'la ilgili ve diğer alacaklı
belediyelerimizle ilgili biz Maliye Bakanımızdan para istedik.
Bunu takip ediyoruz.
Balıkesir-Kütahya arasında çalışmalar hızla devam
ediyor. 2007 yılında aynı hızla devam edecek, 2008 yılında bitirmeyi
hedefliyoruz.
Gediz-Simav yolunda 2007 yılında çalışmalar devam
edecek, 2008'de tamamlamayı hedefliyoruz.
Antalya batı çevre yolu projesi hazırlandı,
2007'de ihale edilmesini hedefliyoruz.
AHMET IŞIK (Konya) - Konya var Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Konya'yla ilgili geçiyorum.
Konya-Karaman bölünmüş yolunda çalışmalar devam
etmekte olup, 2007 yılında bütçe imkânları dâhilinde bitirilmesi hedeflenmiştir.
Konya-Karaman 100 kilometrelik yolun Konya çıkışındaki
21 kilometresinin ihalesi 2006 yılında yapıldı. 2007 yılında yolun
tamamının hizmete açılması hedeflenmektedir.
Konya-Akşehir 123 kilometrelik yolun 58 kilometresi
tamamlanmış olup, kalan 65 kilometrenin 30 kilometresinde çalışmalar
devam etmektedir. 35 kilometrenin de 2007 yılında ihale edilmesi
planlanmaktadır.
Konya-Ereğli 145 kilometre uzunluğundaki yolun
70 kilometresi tamamlanmış olup, kalan 75 kilometrenin 45 kilometresinde
çalışmalar devam etmektedir, 30 kilometresinin de 2007 yılında
ihale edilmesi planlanmaktadır.
Organize Sanayi köprülü kavşağı kiriş ve tabliyeleri
tamamlanmış, dolgu çalışmaları devam etmekte olup, 2007'de bitirilmesi
hedeflenmektedir.
Konya-Aksaray köprülü kavşağı, 2007 yılında kiriş
ve tabliyesiyle birlikte dolgular da tamamlanarak bitirilmesi
hedeflenmiştir.
Konya-Seydişehir 100 kilometre uzunluğundaki
yolun bölünmüş yol proje çalışmaları devam etmektedir, 2007 yılında
proje çalışmaları tamamlanarak programa alınması sağlanacaktır.
Konya-Beyşehir yol proje çalışmalarına 2007 yılında
başlanacak, yol, proje çalışmalarından sonra programa alınacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Özdoğan'ın, duble yollarda mucur kazaları var…
Müsaade eder misiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlandı Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Öyle mi? Peki yazılı cevap verelim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi, sırasıyla, on üçüncü turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup,
oylarınıza sunacağım:
Adalet Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
08- ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 688.389.890
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 2.010.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 2.133.607.110
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 2.824.007.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A – C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.617.313.022,95
- Toplam Harcama : 1.632.772.725,46
- Ödenek Dışı Harcama : 99.832.637,75
- İptal Edilen Ödenek : 84.372.935,24
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 11.584.061,31
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları
Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.41 - CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama (YTL)
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 689.420.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler...
TOPLAM 689.420.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Vergi Gelirleri 38.070.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 217.844.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 338.306.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 71.301.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 24.274.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 35.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Ret ve İadeler
(-) -
410.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 689.420.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.10 - TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A
– C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 7.822.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 7.822.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 390.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 7.267.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 65.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.722.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04- YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 12.688.690
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 34.002.310
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 46.691.000
BAŞKAN
- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Yargıtay Başkanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN-
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Yargıtay
Başkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A
– C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 29.139.958,00
- Toplam Harcama : 28.871.217,51
- Ödenek Dışı Harcama : 302.647,83
- İptal Edilen Ödenek : 571.388,32
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14 - BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 11.376.380
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 352.960
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 301.590.080
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum
Refahı Hizmetleri 164.080.940
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 154.870
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik
ve Sosyal Yardım Hizmetleri 261.435.770
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 738.991.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A – C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.131.183.513,75
- Toplam Harcama : 949.156.922,24
- Ödenek Dışı Harcama : 608.773,81
- İptal Edilen Ödenek : 181.806.452,46
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 828.912,86
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 mali yılı bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.91 - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Mali Yılı Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 25.294.025
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 400.530
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 700.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 3.380.068.445
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 1.925.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.408.388.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 mali yılı bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesin Hesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A – C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 4.422.973.322,80
- Toplam Harcama : 4.359.379.595,56
- Ödenek Dışı Harcama : 6.479.352,35
- İptal Edilen Ödenek : 63.098.616,83
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 25.804.122,21
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
. (YTL)
- Bütçe tahmini : 3.572.057.000,00
- Yılı tahsilatı : 4.381.895.139,43
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 mali yılı kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 mali yılı
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.81 - TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Mali Yılı Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 344.445.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 377.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 58.000.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 402.822.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 mali yılı
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 mali yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
A – C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 291.337.598,00
- Toplam Harcama : 250.685.171,40
- Ödenek Dışı Harcama : 5.920.123,33
- İptal Edilen Ödenek : 46.572.549,93
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2005 mali yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı,
Yargıtay Başkanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 2007 yılı bütçeleri
ile Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2005 mali yılı kesinhesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını
sırasıyla görüşmek için, 23 Aralık 2006 Cumartesi günü saat 11.00'de
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
17.16