Normal deneme 2 1 2007-03-14T08:59:00Z 2007-03-14T08:59:00Z 1 58916 335822 Türkiye Büyük Millet Meclisi 2798 787 393951 10.2625 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖ­NEM: 22                                      YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

CİLT: 140

33’ün­cü Bir­le­şim

15 Ara­lık 2006 Cu­ma

 

 

 I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1252) (S.Sa­yı­sı:1269)

2.- 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel Büt­çe­ye Da­hil Da­ire­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2005 Ma­li Yı­lı Ke­sin­he­sap  Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı  ve  Plan ve  Büt­çe Ko­mis­yo­nu  Ra­po­ru ( 1/1236, 3/1139)  (S.Sa­yı­sı: 1270)

3.- 2005 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­ye Da­hil İda­re­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2004 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­li İda­re­ler Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1237, 3/1140) (S.Sa­yı­sı: 1271)

 

I. - GEÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 14.00’te açı­la­rak dört otu­rum yap­tı.

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Rem­zi Çe­tin’in, Mevlânâ Yı­lı mü­na­se­be­tiy­le onun dü­şün­ce­le­ri­ne ve eser­le­ri­ne; Sel­çuk Üni­ver­si­te­si bün­ye­sin­de bu­lu­nan ba­zı fa­kül­te­le­rin “Mevlânâ Üni­ver­si­te­si” ve “Ka­ra­tay Tek­nik Üni­ver­si­te­si” adı al­tın­da top­la­na­rak eği­tim ve öğ­re­ti­me de­vam et­me­si­ne,

Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Sı­va­cı­oğ­lu’nun, ye­ni Türk li­ra­sı­na ge­çiş­le pa­ra­mı­zın de­ğer ka­zan­ma­sı­nın olum­lu et­ki­le­ri­ne ve eko­no­mik is­tik­ra­ra,

İliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­la­rı­na Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif Şe­ner,

Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu’nun, va­tan­daş­la­rı­mı­za yurt dı­şı se­ya­hat­le­rin­de ba­zı ül­ke­ler­ce uy­gu­la­nan vi­ze­le­re ve kar­şı­la­şı­lan so­run­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı­na Ada­let Ba­ka­nı Ce­mil Çi­çek,

Ce­vap ver­di.

Si­irt Mil­let­ve­ki­li Öner Er­genç ve 40 mil­let­ve­ki­li­nin, ço­cuk­la­ra yö­ne­lik cin­sel is­tis­ma­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/406) Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; öner­ge­nin gün­dem­de­ki ye­ri­ni ala­ca­ğı ve ön gö­rüş­me­si­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Gün­de­min “Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler” kıs­mı­nın 174’ün­cü sı­ra­sın­da yer alan 573’e 1’in­ci ek sı­ra sa­yı­lı Ko­mis­yon Ra­po­ru’nun, bu kıs­mın 5’in­ci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na iliş­kin CHP Gru­bu öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­di­ği açık­lan­dı.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li İr­fan Gün­düz, An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Tun­cay Er­cenk’in, ko­nuş­ma­sın­da, Ge­nel Baş­kan­la­rı­na,

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li İs­ma­il Bi­len’in, ko­nuş­ma­sın­da, Par­ti­si­ne,

Sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la açık­la­ma­da bu­lun­du­lar.

Ço­cuk­lar­da ve genç­ler­de ar­tan şid­det eği­li­mi ile okul­lar­da mey­da­na ge­len olay­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la, Ge­nel Ku­ru­lun 22/11/2006 ta­rih­li 22’nci Bir­le­şi­mi’nde ku­ru­lan (10/337,343,356, 357) esas nu­ma­ra­lı Mec­lis Araş­tır­ma­sı Ko­mis­yo­nu üye­lik­le­ri­ne, si­yasî par­ti grup­la­rın­ca gös­te­ri­len aday­lar se­çil­di­ler.

Baş­kan­lık­ça, Ko­mis­yo­nun baş­kan, baş­kan­ve­ki­li, söz­cü ve kâtip üye se­çi­mi­ni yap­mak üze­re top­la­na­ca­ğı gün, sa­at ve ye­re iliş­kin du­yu­ru­da bu­lu­nul­du.

Gün­de­min “Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler” kıs­mı­nın:

1’in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi’nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2’nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3’ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147),

Ka­nun Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan;

Er­te­len­di.

4’ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Kim­ya­sal Si­lah­la­rın Ge­liş­ti­ril­me­si, Üre­ti­mi, Stok­lan­ma­sı ve Kul­la­nı­mı­nın Ya­sak­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı’nın (1/1111) (S. Sa­yı­sı: 1229) gö­rüş­me­le­ri ta­mam­la­na­rak, ka­bul edi­lip ka­nun­laş­tı­ğı açık­lan­dı.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce 15 Ara­lık 2006 Cu­ma gü­nü sa­at 14.00’te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 19.54’te son ve­ril­di.

Sa­dık Yakut

 

 

Baş­kan Ve­ki­li

 

 

 

Ah­met Küçük

Bay­ram Özçelik

 

Ça­nak­ka­le

Bur­dur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 49

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

15 Ara­lık 2006 Cu­ma

Ra­por

1.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni’nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 15.12.2006) (GÜN­DE­ME)

 

 

15 Ara­lık 2006 Cu­ma

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.00

BAŞ­KAN: Bü­lent ARINÇ

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN – Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 33’ün­cü Bir­le­şi­mi’ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter­sa­yı­mız var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­mi­mi­ze gö­re, 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1252) (S.Sa­yı­sı:1269) (x)

2.- 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel Büt­çe­ye Da­hil Da­ire­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2005 Ma­li Yı­lı Ke­sin­he­sap  Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı  ve  Plan ve  Büt­çe Ko­mis­yo­nu  Ra­po­ru ( 1/1236, 3/1139)  (S.Sa­yı­sı: 1270) (x)

3.- 2005 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­ye Da­hil İda­re­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2004 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­li İda­re­ler Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1237, 3/1140) (S.Sa­yı­sı: 1271) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ko­mis­yon ra­por­la­rı 1269, 1270 ve 1271 sı­ra sa­yı­la­rıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Şim­di, Büt­çe Ka­nun Ta­sa­rı­la­rı­nın su­nuş ko­nuş­ma­sı­nı yap­mak üze­re Hükûme­te söz ve­re­ce­ğim.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) – De­ğer­li Baş­kan, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ko­nuş­ma­ma baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

17 Ekim 2006 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne su­nu­lan 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Yı­lı Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da bü­tün yön­le­riy­le in­ce­le­ne­rek son şek­li­ni al­mış, bu­gün de Ge­nel Ku­rul gö­rüş­me­le­ri baş­la­mak­ta­dır.

Bu ve­si­ley­le, yo­ru­cu ça­lış­ma­lar so­nu­cun­da yap­tık­la­rı kat­kı­lar için Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun De­ğer­li Baş­ka­nı ve üye­le­riy­le gö­rev­li­le­ri­ne ve bu sü­re­ce kat­kı­da bu­lu­nan bü­tün ba­kan ar­ka­daş­la­rı­ma ve ka­mu ida­re­le­ri­nin tem­sil­ci­le­ri­ne hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 büt­çe­si hükûmet­le­ri­miz dö­ne­min­de ha­zır­la­mış ol­du­ğu­muz be­şin­ci büt­çe­dir. Bu­ra­ya özel­lik­le dik­kat­le­ri­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hin­de ilk de­fa be­şin­ci yıl büt­çe­si ya­pı­lı­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar) Bu, sağ­la­dı­ğı­mız is­tik­ra­rın bir gös­ter­ge­si­dir.

Büt­çe ka­nun­la­rı­nın ha­zır­lan­ma­sı, gö­rü­şül­me­si, ka­bu­lü ve ya­yım­lan­ma­sı büt­çe hak­kı­nın bir ge­re­ği­dir. Büt­çe­ler, dev­le­tin ge­lir­le­ri­nin top­lan­ma­sı­na izin ve gi­der­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı­na yet­ki ve­ren ka­nun­lar­dır.

(x) 1269, 1270, 1271 S. Sayılı Basmayazılar  ve Ödenek Cetvelleri Tutanağa eklidir.

Büt­çe­le­rin ma­li yön­le­ri ya­nın­da eko­no­mik ve sos­yal yön­le­ri de var­dır. Ay­nı za­man­da, hükûmet­le­rin bir yıl için­de mil­le­te su­na­ca­ğı ka­mu­sal hiz­met­le­ri, iz­le­ye­ce­ği eko­no­mik ve sos­yal po­li­ti­ka­la­rı or­ta­ya ko­yar­lar. Büt­çe­ler, dev­le­tin ne­re­le­re ne ka­dar kay­nak ayı­ra­ca­ğı­nı ve ne­re­ler­den ne ka­dar kay­nak top­la­ya­ca­ğı­nı gös­te­rir­ler.

Ge­le­ce­ğe iliş­kin ön­gö­rü­le­ri içe­ren büt­çe­ler, eko­no­mi­de ge­le­ce­ğe yö­ne­lik bek­len­ti­le­rin de iz­le­ri­ni ta­şır­lar. Büt­çe­ler, eko­no­mi­de­ki ağır­lık­la­rı öl­çü­sün­de eko­no­mi­nin gi­di­şa­tı­nı be­lir­ler. Bir ül­ke­de­ki eko­no­mik fa­ali­yet dü­ze­yi, büt­çe­ler­le şe­kil­le­nir.

Güç­lü büt­çe­ler, güç­lü ül­ke­le­rin işi­dir. Bir büt­çe ne ka­dar sağ­lam, ön­gö­rü­le­bi­lir ve gü­ve­ni­lir ise ül­ke­nin kü­re­sel eko­no­mi için­de­ki ye­ri de o de­re­ce güç­lü ve sağ­lam­dır.

Kü­re­sel re­ka­bet ya­rı­şın­da ül­ke­mi­zin la­yık ol­du­ğu ye­re ge­le­bil­me­si, et­kin kay­nak kul­la­nı­mı ve ma­li di­sip­li­ne bağ­lı­dır. Çün­kü re­ka­bet gü­cü, in­san kay­nak­la­rı da dâhil ol­mak üze­re et­kin bir kay­nak kul­la­nı­mı an­la­mı­na ge­lir.

Bu ne­den­le, büt­çe­le­rin iyi ida­re edil­me­si zo­run­lu­lu­ğu var­dır. Ak­si hâlde bu du­rum ül­ke ris­ki­nin art­ma­sı­na ne­den olur. Biz­den ön­ce iyi ha­zır­lan­ma­yan ve ida­re edil­me­yen büt­çe­ler yü­zün­den ül­ke­miz kriz­le­re gir­di ve be­de­li­ni yük­sek fa­iz ola­rak öde­di, öde­me­ye de de­vam edi­yor. Yük­sek büt­çe açık­la­rı ve ka­mu borç yü­kü, mil­le­ti­mi­ze sı­kın­tı­lar ya­şat­tı, çok çi­le çek­tir­di. Top­la­nan ver­gi­ler, fa­iz­le­re bi­le yet­me­di. Ver­gi­ler, mil­le­te su­nu­la­cak hiz­met­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ri­le­bil­me­si için en sağ­lam fi­nans­man kay­na­ğı­dır. Eğer ver­gi­ler sa­de­ce fa­iz öde­me­le­ri­ne gi­der­se ka­mu hiz­met­le­ri borç al­mak su­re­tiy­le ya­pı­la­bi­lir. İş­te, böy­le bir du­rum­da, büt­çe mil­le­tin sır­tın­da ağır bir yük olur. Bi­zim İk­ti­da­rı­mız­dan ön­ce büt­çe mil­le­tin sır­tın­da ağır bir yük­tü. Biz, büt­çe­yi, mil­le­ti­mi­zin sır­tın­da yük ol­mak­tan çı­ka­rıp, mil­le­ti­mi­ze hiz­met eder ha­le ge­tir­dik.

Gö­re­ve gel­di­ği­miz­de, yüz­de 14,6 dü­ze­yin­de olan büt­çe açı­ğı­nın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı bu­gün yüz­de 1’le­rin al­tı­na düş­müş­tür. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Borç di­na­mik­le­rin­de çok sü­rat­li iyi­leş­me­ler ya­şan­dı. Ka­mu net borç sto­ku­nun gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la için­de­ki pa­yı yüz­de 90,4’ten 49,6’ya düş­tü. Hükûmet­le­ri­miz­den ön­ce, büt­çe gi­der­le­ri da­ima he­def­le­ne­nin üs­tün­de, büt­çe ge­lir­le­ri ise he­def­le­ri­nin al­tın­da ger­çek­leş­ti; büt­çe açı­ğı he­def­le­ri tut­ma­dı. Mec­lis­ten ge­çen büt­çe öde­nek­le­ri yı­lın ya­rı­sın­da bi­ti­yor­du. He­def­le­rin çok bü­yük oran­lar­da, yüz­de 49’la­ra va­ran oran­lar­da sap­tı­ğı­nı he­pi­miz gör­dük, şa­hit ol­duk. Bu, is­tik­rar­sız­lı­ğın en önem­li işa­re­ti­dir.

Hükûmet­le­ri­miz dö­ne­min­de ise büt­çe açık­la­rı da­ima ön­gö­rü­le­ri­miz­den da­ha iyi ger­çek­leş­ti. Bu büt­çe, da­ha ön­ce ha­zır­la­dı­ğı­mız büt­çe­ler gi­bi is­tik­ra­rın de­va­mı, gü­ve­ni­lir­li­ğin art­ma­sı ve Tür­ki­ye’nin kal­kın­ma­sı için ha­zır­lan­mış bir büt­çe­dir. Bu büt­çe, mil­le­ti­mi­zin re­fah dü­ze­yi­nin da­ha da ar­tı­rıl­ma­sı an­la­yı­şı üze­ri­ne ha­zır­lan­mış bir büt­çe­dir. Fa­ki­re, fu­ka­ra­ya ve özür­lü­ye sa­hip çı­kan bir büt­çe­dir. An­cak, se­çim büt­çe­si as­la de­ğil­dir. Cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ku­ru­cu­su Ata­türk di­yor ki: “Eko­no­mi­si za­yıf olan bir mil­let fa­kir­lik ve yok­sul­luk­tan kur­tu­la­maz, sos­yal ve si­ya­si fe­la­ket­ler­den ya­ka­sı­nı kur­ta­ra­maz.” Bu ifa­de­ler bu­gün de ge­çer­li­dir ya­rın da ge­çer­li ola­cak­tır. O ne­den­le, he­de­fi­miz, ge­liş­miş ve güç­lü bir Tür­ki­ye’dir. Güç­lü Tür­ki­ye’nin güç­lü bir büt­çe­si ol­mak zo­run­da­dır.

Bu büt­çe, ma­li di­sip­li­ne ria­yet eden, po­pü­liz­me mey­dan ver­me­yen bir büt­çe­dir. Tür­ki­ye bu­gü­ne ka­dar ne çek­tiy­se “o ne ver­diy­se ben da­ha faz­la­sı­nı ve­ri­rim” di­yen zih­ni­yet­ten çek­miş­tir. Bu an­la­yı­şa ke­sin­lik­le ge­çit ver­me­yen bir büt­çe­dir bu büt­çe.

2007 büt­çe­si, ma­li di­sip­lin an­la­yı­şı için­de ha­zır­lan­dı. Gö­re­ve gel­di­ği­miz gün­den bu ya­na sür­dür­dü­ğü­müz is­tik­rar­lı ve ka­rar­lı büt­çe yö­ne­tim an­la­yı­şı­mız ay­nen de­vam et­mek­te­dir.

2007 büt­çe­si ile il­gi­li da­ha ge­niş açık­la­ma­la­ra geç­me­den ön­ce, dün­ya eko­no­mi­si ile il­gi­li ba­zı hu­sus­la­ra de­ğin­mek is­ti­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ar­tan em­tia fi­yat­la­rı ile ya­şa­nan do­ğal afet­le­re rağ­men dün­ya eko­no­mi­si, 2005 yı­lın­da yüz­de 4,9 bü­yü­me hı­zı­na ulaş­tı. Bü­yü­me hı­zı, ge­liş­miş ül­ke­ler­de yüz­de 2,6 olur­ken, kü­re­sel li­ki­di­te imkânla­rın­dan yo­ğun bir şe­kil­de fay­da­la­na­rak, dik­kat çe­ki­ci bir per­for­mans ser­gi­le­yen, yük­se­len pi­ya­sa­lar ve ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de ise yüz­de 7,4 dü­ze­yin­de ger­çek­leş­ti.

Dün­ya eko­no­mi­sin­de gö­rü­len bü­yü­me eği­li­mi so­nu­cun­da ulus­la­ra­ra­sı li­ki­di­te ko­şul­la­rı, yük­se­len pi­ya­sa­lar le­hi­ne ge­liş­ti. Ya­tı­rım­cı­la­rın bu pi­ya­sa­lar­da­ki ya­tı­rım araç­la­rı­na olan il­gi­si art­tı. Bu­nun so­nu­cun­da, bu pi­ya­sa­la­ra bü­yük mik­tar­da ser­ma­ye gi­ri­şi ya­şan­dı.

Kü­re­sel pi­ya­sa­lar­da­ki olum­lu ko­şul­lar 2005 yı­lı ge­ne­lin­de ve 2006 yı­lı baş­la­rın­da da de­vam et­ti. An­cak, ay­nı dö­nem­de ABD ve Çin’den güç­lü ta­le­bin gel­me­si, bu­na kar­şı­lık ka­pa­si­te imkânla­rı­nın sı­nır­lı ol­ma­sı, baş­ta pet­rol ol­mak üze­re em­tia fi­yat­la­rın­da ar­tış ya­şan­ma­sı­na ne­den ol­du.

Pet­rol fi­yat­la­rı, ağus­tos ayın­da 78 do­la­ra ka­dar ulaş­tı. Ey­lül ayı ile bir­lik­te arz­la il­gi­li kay­gı­la­rın azal­ma­sı­nın et­ki­siy­le fi­yat­lar tek­rar dü­şüş eği­li­mi­ne gir­di. Pet­ro­lün va­ril sa­tış fi­ya­tı 13 Ara­lık iti­ba­rıy­la 61,33 do­lar se­vi­ye­sin­dey­di. An­cak, şu­nun al­tı­nı çiz­mem ge­re­kir ki, dün­ya pet­rol fi­yat­la­rı, bü­yük öl­çü­de, pet­rol ih­raç eden ül­ke­le­rin ala­cak­la­rı arz yön­lü ka­rar­la­ra bağ­lı­dır. Eli­miz­de ol­ma­yan se­bep­ler­den do­la­yı pet­rol fi­yat­la­rı­nın art­ma­sı­nın, eko­no­mi­mi­zi de men­fi ola­rak et­ki­le­me­si ka­çı­nıl­maz­dır.

Dün­ya ge­ne­lin­de em­tia fi­yat­la­rın­da­ki yük­se­liş eği­li­mi sı­ra­sın­da enf­las­yo­nist bas­kı­lar ken­di­ni gös­ter­me­ye baş­la­mış­tır.

Di­ğer yan­dan, 2006 yı­lın­da yük­se­len bir se­yir iz­le­yen al­tın fi­yat­la­rı, ni­san ayın­da bir ons al­tı­nın 650 do­lar se­vi­ye­si­ni aş­ma­sı ile bir­lik­te re­kor se­vi­ye­ye ulaş­mış­tır. ABD Mer­kez Ban­ka­sı­nın yap­tı­ğı fa­iz ar­tı­rı­mı son­ra­sın­da al­tın fi­yat­la­rı ge­ri­le­di. 13 Ara­lık iti­ba­rıy­la bir ons al­tı­nın fi­ya­tı 628,40 do­lar se­vi­ye­sin­de sey­ret­mek­te­dir.

Tüm bu ge­liş­me­le­ri, fi­yat is­tik­ra­rı açı­sın­dan risk un­su­ru ola­rak de­ğer­len­di­ren ge­liş­miş ül­ke mer­kez ban­ka­la­rı, fa­iz ar­tı­rım­la­rı yo­luy­la pa­ra po­li­ti­ka­la­rı­nı sı­kı­laş­tır­mak­ta­dır­lar.

Dün­ya pi­ya­sa­la­rı­na ya­yı­lan aşı­rı li­ki­di­te­nin çe­kil­me­ye baş­la­ma­sı­nın et­ki­siy­le, ma­yıs ayı­nın or­ta­la­rın­da yük­se­len pi­ya­sa­lar­da­ki men­kul kıy­met fi­yat­la­rın­da ve bor­sa fi­yat en­deks­le­rin­de ani dü­şüş­ler ya­şan­dı.

An­cak, dün­ya ge­ne­lin­de uy­gu­la­nan kre­di­bi­li­te­si yük­sek pa­ra po­li­ti­ka­la­rı ne­ti­ce­sin­de kü­re­sel enf­las­yon bü­yük öl­çü­de kon­trol al­tı­na alın­dı. Ma­li pi­ya­sa­lar tem­muz ayın­dan iti­ba­ren ye­ni­den is­tik­rar­lı ve nor­mal bir sey­re ka­vuş­tu. 2006 yı­lın­da dün­ya eko­no­mi­sin­de­ki olum­lu gö­rü­nü­mün de­vam et­me­si, bü­yü­me hı­zı­nın, ge­liş­miş eko­no­mi­ler için yüz­de 3,1; yük­se­len pi­ya­sa­lar ve ge­liş­mek­te olan eko­no­mi­ler için yüz­de 7,3 ve dün­ya eko­no­mi­si için de yüz­de 5,1 ol­ma­sı bek­len­mek­te­dir.

An­cak, 2007 yı­lı için, kü­re­sel eko­no­mi­de, 2006 yı­lın­da­ki olum­lu gö­rü­nü­mün bir mik­tar ter­si­ne dö­ne­ce­ği­ne da­ir işa­ret­ler var­dır. Bun­dan son­ra­ki dö­nem­de kü­re­sel li­ki­di­te ko­şul­la­rı­nın na­sıl bir se­yir iz­le­ye­ce­ği ko­nu­su bü­tü­nüy­le kü­re­sel bü­yü­me sü­re­ci­ne bağ­lı­dır. AB, Ja­pon­ya ve Çin gi­bi ül­ke­ler­den gel­me­si muh­te­mel yük­sek bü­yü­me hız­la­rı, bu sü­re­ci doğ­ru­dan et­ki­ler ni­te­lik­te­dir.

Böy­le bir ge­liş­me, bel­li baş­lı eko­no­mi­le­rin enf­las­yon­la mü­ca­de­le ama­cıy­la sı­kı pa­ra po­li­ti­ka­sı uy­gu­la­ma­sı­na ne­den ola­bi­le­cek­tir.

Kü­re­sel pi­ya­sa­la­rın al­gı­la­ma­la­rı ve risk ön­gö­rü­sü çok ça­buk de­ği­şe­bil­mek­te­dir. Kü­re­sel eko­no­mi­de­ki ge­liş­me­le­ri çok ya­kın­dan ta­kip et­me­miz ge­re­kir. 2007 yı­lın­da, eko­no­mik bü­yü­me­nin, ge­liş­miş eko­no­mi­ler için yüz­de 2,7; yük­se­len pi­ya­sa­lar ve ge­liş­mek­te olan eko­no­mi­ler için yüz­de 7,2 ve dün­ya eko­no­mi­si için ise yüz­de 4,9 se­vi­ye­le­rin­de ger­çek­le­şe­ce­ği tah­min edil­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di de Tür­ki­ye eko­no­mi­si­ne iliş­kin ba­zı ge­liş­me­le­re de­ğin­mek is­ti­yo­rum:

Dün­ya­nın önem­li bir coğ­raf­ya­sın­da stra­te­jik öne­mi ha­iz bu­lu­nan ül­ke­mi­zin, sü­rek­li is­tik­ra­rın sağ­lan­dı­ğı ör­nek bir ül­ke ko­nu­mu­na gel­me­si son de­re­ce el­zem­dir. Eko­no­mi­den hu­ku­ka top­lum­sal ha­ya­tın her ala­nın­da ger­çek­leş­tir­di­ği­miz ya­pı­sal re­form­lar, is­tik­ra­rın ka­lı­cı ha­le ge­ti­ril­me­si doğ­rul­tu­sun­da atı­lan önem­li adım­lar­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, is­tik­rar, için­dey­ken de­ğe­ri­nin çok faz­la bi­lin­me­di­ği, an­cak kay­be­di­lin­ce de­ğe­ri an­la­şı­lan bir kav­ram­dır. Onun için, son dört yıl­dır ya­şa­dı­ğı­mız is­tik­ra­rın kıy­me­ti­ni bi­le­lim ve onu gö­zü­müz gi­bi ko­ru­ya­lım. Bu çok önem­li­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İk­ti­da­ra gel­di­ği­miz gün­den bu­gü­ne ka­dar, yü­ce mil­le­ti­mi­zin des­te­ğiy­le sağ­la­dı­ğı­mız is­tik­rar or­ta­mı­nın sür­dü­rü­le­bi­lir ol­du­ğu­nu mem­nu­ni­yet­le göz­lem­li­yo­ruz. Bu­gü­ne ka­dar ol­du­ğu gi­bi, bun­dan son­ra da ka­rar­lı­lık­la uy­gu­la­dı­ğı­mız po­li­ti­ka­la­rı­mız­dan as­la ta­viz ver­me­ye­ce­ği­mi­zin al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ka­sım 2002 se­çim­le­riy­le bir­lik­te te­min edi­len gü­ven or­ta­mın­da, Tür­ki­ye eko­no­mi­si 2005 yı­lın­da yüz­de 7,6 ora­nın­da bü­yü­ye­rek, ön­gö­rü­len yüz­de 5’lik bü­yü­me he­de­fi­ni, 2003 ve 2004 yıl­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi, aş­mış­tır. Tür­ki­ye eko­no­mi­si, 2003-2005 dö­ne­min­de yıl­da or­ta­la­ma yüz­de 7,8 ora­nın­da bü­yü­müş­tür.

Eko­no­mi­de ya­şa­nan bu bü­yü­me tren­di, 2006 yı­lın­da da, dün­ya eko­no­mi­sin­de ya­şa­nan tüm olum­suz­luk­la­ra rağ­men de­vam et­miş­tir. 2006’nın ilk çey­re­ğin­de yüz­de 6,4; ikin­ci çey­re­ğin­de yüz­de 8,8; üçün­cü çey­re­ğin­de yüz­de 3 ora­nın­da bü­yü­yen eko­no­mi­miz, böy­le­ce, yı­lın ilk do­kuz ayın­da yüz­de 5,7 ora­nın­da bü­yü­müş­tür. Tür­ki­ye eko­no­mi­si, ta­ri­hin­de ilk kez 19 çey­rek ara­lık­sız bü­yü­ye­rek bir re­ko­ra da­ha im­za at­mış­tır.

2006 yıl so­nu iti­ba­rıy­la da yüz­de 5’lik bü­yü­me he­de­fi­ni aşa­ca­ğız. 2002 yı­lın­da 184,5 mil­yar do­lar olan gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la, 2007 yı­lın­da 410,7 mil­yar do­la­ra ula­şa­cak­tır. 2007 yı­lın­da bü­yü­me­nin te­mel di­na­mik­le­ri özel tü­ke­tim ve ya­tı­rım har­ca­ma­la­rı ola­cak­tır. Bu da gös­te­ri­yor ki, üre­tim, is­tih­dam ve ih­ra­cat ar­tış­la­rıy­la bir­lik­te, ül­ke­miz eko­no­mi­si sağ­lam te­mel­ler üze­rin­de yo­lu­na de­vam et­mek­te­dir.

Bu bü­yü­me per­for­man­sı ki­şi ba­şı­na dü­şen millî ge­lir ra­kam­la­rın­da da ken­di­ni gös­ter­mek­te­dir. 2002 yı­lın­da 2.598 do­lar olan ki­şi ba­şı­na ge­lir, 2007 yı­lın­da 5.550 do­la­ra ula­şa­cak­tır. Bu, bir zen­gin­leş­me­dir. Sa­tın al­ma gü­cü pa­ri­te­si­ne gö­re ise, ki­şi ba­şı­na millî ge­li­ri­miz, 2007 yı­lın­da 9.662 do­lar se­vi­ye­si­ne ula­şa­cak­tır. Bu ra­kam­lar, mil­le­ti­mi­zin sa­tın al­ma gü­cü­nün ve re­fah se­vi­ye­si­nin art­tı­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; hükûmet­le­ri­miz­den ön­ce ül­ke­miz­de ya­şa­nan yük­sek ve kro­nik enf­las­yon, bek­len­ti­le­ri olum­suz yön­de et­ki­le­di. Eko­no­mi­de kı­sa va­de­li yak­la­şım­la­rın hâkim ol­ma­sı­na, ya­tı­rım ve üre­tim ka­rar­la­rı­nın olum­suz yön­de et­ki­len­me­si­ne yol aç­tı.

Hükûme­ti­miz eko­no­mik ve sos­yal is­tik­ra­rı sağ­lar­ken, ön­ce­lik­le fi­yat is­tik­ra­rı­nın sağ­lan­ma­sı ge­re­ği­ni göz önün­de tut­mak­ta­dır.

2002 yı­lın­dan bu­gü­ne, enf­las­yo­na kar­şı mü­ca­de­le­de önem­li bir aşa­ma ka­te­dil­miş­tir. Uy­gu­la­nan ba­si­ret­li po­li­ti­ka­lar ve ta­viz­siz sür­dü­rü­len ma­li di­sip­lin so­nu­cun­da enf­las­yon, 2002 yı­lı ba­şın­da yüz­de 73,2 se­vi­ye­sin­den tek ha­ne­li ra­kam­la­ra in­miş­tir.

Enf­las­yon­da, 2006 yı­lı­nın ilk ye­di ayın­da, arz yön­lü un­sur­lar ve dış­sal ko­şul­lar­dan kay­nak­la­nan bir ar­tış eği­li­mi göz­len­miş­tir. Bu dö­nem­de, enf­las­yo­nu olum­suz yön­de et­ki­le­yen di­ğer bir un­sur, ham pet­rol fi­yat­la­rın­da yı­lın ilk çey­re­ğin­den iti­ba­ren ger­çek­le­şen ar­tış­lar­dır.

Ay­rı­ca, ma­yıs ve ha­zi­ran ay­la­rın­da ma­li pi­ya­sa­lar­da ya­şa­nan dal­ga­lan­ma so­nu­cu, it­hal mal­la­rın fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış­lar da bu dö­nem­de enf­las­yo­nun art­ma­sı­na yol aç­mış­tır. Ağus­tos ayı­na ge­lin­di­ğin­de bu ar­tış eği­li­min ter­si­ne dön­dü­ğü, ka­sım ayı iti­ba­rıy­la TÜ­FE’de­ki yıl­lık ar­tı­şın yüz­de 9,86 ola­rak ger­çek­leş­ti­ği gö­rül­mek­te­dir.

An­cak, enf­las­yo­na kar­şı yü­rü­tü­len ka­rar­lı po­li­ti­ka­lar de­vam ede­cek­tir. Bu­nun uzun ve zor­lu bir sü­reç ol­du­ğu unu­tul­ma­ma­lı­dır. Alı­nan ted­bir­ler ve son dö­nem­de ulus­la­ra­ra­sı li­ki­di­te ko­şul­la­rın­da­ki olum­lu se­yir ne­de­niy­le 2007 yı­lın­da enf­las­yon­da­ki dü­şüş sü­re­ci­nin de­vam et­me­si bek­len­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2001 yı­lın­da ya­şa­nan kriz son­ra­sın­da is­tih­dam­da dü­şüş ve iş­siz­lik ora­nın­da ar­tış­la or­ta­ya çı­kan olum­suz tab­lo, 2004 yı­lın­dan iti­ba­ren dü­zel­me­ye baş­la­mış­tır.

Ay­rı­ca, ül­ke­miz eko­no­mi­sin­de bir ya­pı­sal dö­nü­şüm de ya­şan­mak­ta­dır. Ta­rım sek­tö­rü is­tih­da­mı­nın top­lam is­tih­dam içe­ri­sin­de­ki pa­yı 2002 yı­lın­da 34,9 iken, 2006 yı­lı Ağus­tos ayın­da 29,2’ye ge­ri­le­miş­tir. Ta­rım dı­şın­da­ki sek­tör­ler­de ise is­tih­dam art­mak­ta ve iş­siz­lik ge­ri­le­mek­te­dir. Ya­ni, ta­rım­dan di­ğer sek­tör­le­re bir kay­ma var­dır.

2006 yı­lı Ağus­tos dö­ne­mi iti­ba­rıy­la top­lam is­tih­dam, ge­çen yı­lın ay­nı dö­ne­mi­ne gö­re, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de 441 bin ki­şi ar­tış gös­ter­miş­tir.

2005 yı­lı Ağus­tos dö­ne­min­de 9,4 olan iş­siz­lik, 2006 yı­lı­nın ay­nı dö­ne­min­de 9,1’e düş­müş­tür.

Hükûmet ola­rak, is­tih­dam imkânla­rı­nın ar­tı­rı­la­bil­me­si için is­tih­da­mı da­ha es­nek ha­le ge­ti­re­ce­ğiz ve is­tih­dam üze­rin­de­ki ver­gi yü­kü­nü dü­şü­re­ce­ğiz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; dış ti­ca­ret hac­mi, 2006 yı­lı­nın Ocak-Ekim dö­ne­min­de, bir ön­ce­ki yı­lın ay­nı dö­ne­mi­ne gö­re yüz­de 15,7 ar­tış­la 180 mil­yar do­la­ra yük­sel­miş­tir. 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la 219,5 mil­yar do­la­ra ulaş­ma­sı­nı bek­li­yo­ruz. 2007 he­de­fi­miz ise 244,7 mil­yar do­lar­dır.

2006 yı­lı­nın Ocak-Ekim dö­ne­min­de ih­ra­ca­tı­mız, YTL’nin güç­lü ko­nu­mu­na rağ­men, ve­rim­li­lik ar­tı­şı­nın da ge­tir­di­ği re­ka­bet avan­ta­jıy­la, 2005 yı­lı­nın ay­nı dö­ne­mi­ne gö­re yüz­de 12,5 ar­ta­rak 67,8 mil­yar do­la­ra yük­sel­miş­tir. 2006 yı­lı so­nun­da ih­ra­ca­tı­mız 84 mil­yar do­lar ola­cak­tır. 2007 yı­lı­nın so­nun­da he­de­fi­miz 95 mil­yar do­lar­dır.

2000 ve 2001 yıl­la­rın­da ya­şa­nan kriz­le­rin ar­dın­dan ya­ka­la­nan hız­lı bü­yü­me sü­re­cin­de, özel sek­tö­rün ya­tı­rım ta­le­bi art­mış­tır. Ya­tı­rım ta­le­bin­de­ki bu ar­tış, özel sek­tö­rün 2004 yı­lın­dan iti­ba­ren ta­sar­ruf açı­ğı ver­me­si­ne ve ta­kip eden yıl­lar­da bu açı­ğın art­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur. Özel sek­tör ya­tı­rım ta­le­bi ve ener­ji fi­yat­la­rı pa­ra­le­lin­de ar­tan dış ti­ca­ret açı­ğı, ca­ri iş­lem­ler açı­ğı­nın art­ma­sın­da­ki te­mel et­ken ol­muş­tur. Ca­ri açık, ocak-ekim dö­ne­min­de 28 mil­yar do­lar dü­ze­yin­de ger­çek­leş­miş­tir. Ener­ji­nin top­lam fa­tu­ra­sı­nı 2006 yı­lı iti­ba­rıy­la 28 mil­yar do­lar ol­du­ğu­nu dü­şü­ne­cek olur­sak, ener­ji­nin fi­yat art­ma­sı­nın ne­ti­ce­sin­de, ca­ri açı­ğa ne ka­dar et­ki et­ti­ği­ni bir ke­re da­ha gör­mek müm­kün ola­cak­tır.

An­cak, bu nok­ta­da unut­ma­ma­mız ge­re­ken önem­li bir hu­sus, ca­ri açı­ğın sür­dü­rü­le­bi­lir­li­li­ği­nin ra­kam­sal bü­yük­lü­ğün­den çok da­ha faz­la önem ta­şı­dı­ğı­dır. Mak­ro­eko­no­mik te­mel­ler­de­ki sağ­lam­laş­ma, ma­li ve pa­ra­sal di­sip­lin ile enf­las­yon­la mü­ca­de­le­de­ki ka­rar­lı­lı­ğın sür­dü­rül­me­si ve po­pü­list po­li­ti­ka­lar­dan uzak du­rul­ma­sı ca­ri açı­ğın sür­dü­rü­le­bi­lir­li­li­ği­ni ar­tır­mış­tır. An­cak, dış­sal şok­lar kar­şı­sın­da bir em­ni­yet su­pa­bı gö­re­vi ye­ri­ne ge­ti­ren dal­ga­lı kur re­ji­mi, ma­yıs ayın­da ya­şa­nan dal­ga­lan­ma­ya rağ­men, ser­ma­ye çı­kış­la­rı­nı ye­ni gi­riş­ler ile den­ge­le­miş­tir. Bu ise, ar­tan gü­ve­nin ve ile­ri­ye dö­nük bek­le­yiş­le­rin olum­lu yön­de ge­liş­ti­ği­nin önem­li bir gös­ter­ge­si­dir.

Ca­ri açı­ğın sür­dü­rü­le­bil­me­sin­de ve risk ola­rak al­gı­lan­ma­ma­sın­da fi­nans­man ka­li­te­si de çok bü­yük öne­me sa­hip­tir. Ca­ri açı­ğın fi­nans­ma­nın­da geç­miş dö­nem­ler­de önem­li bir pa­ya sa­hip olan kı­sa va­de­li port­föy ya­tı­rım­la­rı gi­de­rek aza­la­rak ye­ri­ni doğ­ru­dan ya­tı­rım­lar ile bü­yük bir bö­lü­mü özel sek­tör­ce sağ­la­nan uzun va­de­li kre­di­le­re bı­rak­mış­tır. Ocak-ekim dö­ne­min­de 15,8 mil­yar do­lar doğ­ru­dan ya­tı­rım gi­ri­şi ile 37,3 mil­yar do­lar uzun va­de­li kre­di kul­la­nı­mı, ül­ke­miz­de ca­ri açı­ğın sağ­lık­lı ve ka­lı­cı bir fi­nans­man ya­pı­sı­na sa­hip ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu­ra­da bir nok­ta­ya te­mas et­mek is­ti­yo­rum: Şu­ra­da, bi­raz ön­ce açık­la­dı­ğım, ekim dö­ne­mi iti­ba­rıy­la -bu ilk de­fa olu­yor- doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi Tür­ki­ye’ye, 15,8 mil­yar do­lar ol­muş­tur. Bu ne de­mek­tir?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ban­ka sa­tış­la­rı Sa­yın Ba­kan.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Da­ha ön­ce, he­pi­niz bi­lir­si­niz, bi­zim hükûmet­le­ri­miz­den ön­ce, se­ne­de, gi­ren doğ­ru­dan ya­tı­rım mik­ta­rı se­ne­lik on ay­lık­tır, se­ne­lik, ya­ni, ekim­den eki­me ba­kar­san 20 mil­yar do­lar­dır bu.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Han­gi ye­ni is­tih­da­mı ya­rat­tı­nız?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ya­ni, gir­miş olan 20 mil­yar. Es­ki­den bak­tı­ğı­mız­da 1 mil­yar do­lar de­ğil­di bu. Or­ta­la­ma 1 mil­yar ci­va­rın­day­dı. “Bu ya­ban­cı ser­ma­ye aca­ba bi­ze ni­ye gel­mi­yor?” di­ye çar­şaf çar­şaf ga­ze­te­ler­de ya­zı­lı­yor­du. Her­kes ko­nu­şu­yor­du “Bu ül­ke­ye aca­ba bu ya­ban­cı ser­ma­ye ni­ye gel­mi­yor, ni­ye ka­bul gös­ter­mi­yor?” di­yor­du.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Han­gi fab­ri­ka­yı kur­du­nuz Sa­yın Ba­kan?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ne­den? Çün­kü, Tür­ki­ye’nin hâli gel­me­ye mü­sa­it de­ğil­dir.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) – Kı­yak çe­ki­yor­su­nuz, kı­yak!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ba­kı­nız, 1 mil­yar do­lar ne­re­de, 20 mil­yar do­lar ne­re­de. Şim­di, bi­zim ara­mız­da­ki fark bu. Bi­zim hükûmet­le­ri­miz za­ma­nın­da ge­len ya­ban­cı ser­ma­ye yıl­lık 20 mil­yar do­la­ra yak­laş­mış­tır. Bu, bu­dur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Ge­len bor­sa­ya ya­tı­rı­lı­yor, baş­ka?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Sa­yın Ba­kan, kâğıt­tan oku­san iyi ola­cak.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye’nin yıl­lar­dan be­ri çok önem­li bir prob­le­mi var, yıl­lar­dan be­ri çek­ti­ği ser­ma­ye bi­ri­ki­mi­nin az­lı­ğı­dır.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Sa­yın Ba­kan, bir ta­ne fab­ri­ka kur­du­nuz mu?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ser­ma­ye bi­ri­ki­mi­nin az­lı­ğı­na da an­cak ve an­cak ül­ke­ye ya­ban­cı ser­ma­ye çek­mek su­re­tiy­le ser­ma­ye bi­ri­ki­mi­nin az­lı­ğı­na ça­re bu­la­bi­lir­si­niz. Bu­nun için, bü­tün ül­ke­ler, dün­ya­da­ki bü­tün ül­ke­ler, ken­di ül­ke­le­ri­ne ya­ban­cı ser­ma­ye çe­ke­bil­mek için her tür­lü ön­le­me baş­vu­ru­yor­lar, her tür­lü re­ka­be­te baş­vu­ru­yor­lar, her tür­lü ted­bi­ri alı­yor­lar; ama, her şey­den ön­ce bir ül­ke­ye ya­ban­cı ser­ma­ye ge­le­bil­me­si için o ül­ke­nin iyi­leş­me­si, o ül­ke­nin eko­no­mi­si­nin dü­zel­me­si, o ül­ke­nin is­tik­ra­ra ka­vuş­ma­sı, o ül­ke­nin gü­ven sağ­la­ma­sı icap edi­yor. An­cak o za­man o ül­ke­ye ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­yor. Ak­si tak­dir­de, ba­ğı­rır­sın ça­ğı­rır­sın, ama bir şey gel­mez, gel­mez... Laf­la pey­nir ge­mi­si yü­rü­mez. Ne ya­pa­cak­sın? İş­te, bi­zim Hükûme­ti­mi­zin yap­tı­ğı gi­bi ya­pa­cak­sın: Eko­no­mi­yi dü­zel­te­cek­sin, enf­las­yo­nu dü­şü­re­cek­sin, gü­ve­ni sağ­la­ya­cak­sın, is­tik­ra­rı sağ­la­ya­cak­sın. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Eko­no­mi­nin dü­zel­di­ği­nin en gü­zel işa­re­ti­dir bu: 1 mil­yar do­lar-20 mil­yar do­lar. Ya­ni, bu­na özel­lik­le dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­te­dim.

Şim­di, bu­ra­da ca­ri açık­la il­gi­li çok ko­nu­şu­la­cak, bun­dan son­ra da ko­nu­şu­la­cak; fa­kat, ca­ri açı­ğın en bü­yük ila­cı bu ya­ban­cı ser­ma­ye, doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye. Bu­nu ne ka­dar ar­tı­rır­sa­nız ca­ri açı­ğı­nız o de­re­ce sür­dü­rü­le­bi­lir. Ha, es­ki­den sı­cak pa­ra fa­lan… O da aza­lı­yor şim­di. Özel sek­tö­rün uzun va­de­li al­dı­ğı uzun va­de­li kre­di­le­re doğ­ru ka­yı­yor. Do­la­yı­sıy­la, eko­no­mi­de bir iyi­leş­me söz ko­nu­su. Fa­kat, biz Hükûmet ola­rak, sü­rek­li ca­ri açı­ğı da dü­şü­re­bil­me­nin gay­re­ti içe­ri­sin­de, alın­ma­sı ge­re­ken her tür­lü ted­bi­ri de tek­rar ala­ca­ğı­mı­zı bu­ra­da açık­lık­la ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Ya­ni, bu kap­sam­da ne ön­lem­ler ala­cak­sı­nız? Bun­lar­la il­gi­li ola­rak, mik­ro­eko­no­mik ted­bir­ler baş­ta ol­mak üze­re, is­tih­da­mın da­ha es­nek bir ya­pı­ya ka­vuş­tu­rul­ma­sı… Bil­has­sa is­tih­dam üze­rin­de­ki ver­gi yü­kü­nü in­di­re­ce­ğiz; bu­nu ke­sin­lik­le söy­lü­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ar-ge fa­ali­yet­le­ri­ni des­tek­le­ye­ce­ğiz. Üre­tim ya­pı­sı­nın de­ğiş­ti­ri­le­rek, yük­sek tek­no­lo­ji­ye da­ya­lı kat­ma de­ğe­ri yük­sek ürün­le­rin teş­vik edil­me­si, hiz­met ih­ra­ca­tı­nın ar­tı­rıl­ma­sı dâhil her tür­lü ted­bir­le­ri ala­ca­ğız.

Ken­di üre­ti­mi­mi­zin ma­li­yet­le­ri­ni dü­şür­mek su­re­tiy­le, ül­ke­mi­zin re­ka­bet gü­cü­nü ar­tır­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di, çok en­te­re­san bir şe­ye te­mas et­mek is­ti­yo­rum, o da şu: Son za­man­lar­da, yıl­lar­dan be­ri, bu ya­ban­cı ser­ma­ye bi­ze ni­ye gel­me­di di­ye ha­yıf­la­nıp du­ru­yor­duk. Şim­di, ül­ke­nin dü­zel­me­si su­re­tiy­le, is­tik­rar ve gü­ve­nin gel­me­si su­re­tiy­le ya­ban­cı ser­ma­ye gel­me­ye baş­la­yın­ca “Ey­vah, bi­zim bü­tün mal­la­rı­mı­zı ya­ban­cı ser­ma­ye al­ma­ya baş­la­dı. Ey­vah, bi­zim şir­ket­le­ri­mi­zi ya­ban­cı­lar alı­yor, ban­ka­la­rı­mı­zı ya­ban­cı­lar alı­yor. Efen­dim, em­la­kı­mız sa­tı­lı­yor, ya­ban­cı­lar alı­yor, biz ne ya­pa­ca­ğız?” Öy­le bir yan­lış dü­şün­ce­ye so­ku­lu­yor ki…

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu­nu özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum: Ya­ban­cı ser­ma­ye gel­di­ği za­man, ya­ban­cı ser­ma­ye, eğer, bir ya­ban­cı ge­lir bu­ra­da bir vil­la sa­tın alır­sa -ki, İs­pan­ya’da iki mil­yon ta­ne al­mış­lar, ya­ban­cı­lar iki mil­yon vil­la sa­tın al­mış, gel­miş yer­leş­miş. Şim­di biz ta­bii çok da­ha az­lar­da­yız- ge­lip al­dı­ğı za­man, o vil­la­yı, o evi, o top­ra­ğı kim­se sır­tı­na yük­le­yip mem­le­ke­ti­ne gö­tür­mü­yor, her şey bu­ra­da.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Ya­hu, ne ka­dar çar­pı­tı­yor­sun!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Fab­ri­ka­yı alır­sa, kim­se fab­ri­ka­yı sır­tı­na alıp gö­tür­mü­yor. Ak­si­ne, on­lar bi­zim mem­le­ke­ti­mi­ze gü­ve­ni­yor, o pa­ra­la­rı­nı ge­ti­rip, ka­lı­cı ol­mak su­re­tiy­le bu­ra­ya ya­tı­rı­yor­lar. Bir in­san ge­lip bu­ra­dan ev al­dı­ğı za­man, dü­şü­nün, her se­ne gel­mek mec­bu­ri­ye­tin­de. Ken­di ge­le­mez­se, ya­kın­la­rı­nı gön­der­mek mec­bu­ri­ye­tin­de ve­ya­hut da emek­li ol­duy­sa ge­lip bu­ra­da ya­şa­mak mec­bu­ri­ye­tin­de. Pa­ra­sı­nı o mem­le­ket­te ala­cak, ge­le­cek bu­ra­da har­ca­ya­cak. Bu­ra­nın su­yu­nu, bu­ra­nın elek­tri­ği­ni, bu­ra­nın hiz­me­ti­ni tü­ke­te­cek, bu­ra­nın mey­ve­si­ni tü­ke­te­cek, bu­ra­nın yi­ye­ce­ği­ni tü­ke­te­cek, bu­ra­nın gi­ye­ce­ği­ni tü­ke­te­cek. Sü­rek­li ola­rak bir ge­lir kay­na­ğı ola­cak ül­ke için. O ba­kım­dan, bun­la­ra lüt­fen faz­la iti­bar ver­me­me­miz la­zım.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Hay­ret bir şey ya! Bu söy­le­dik­le­ri­ne ken­din ina­nı­yor mu­sun Al­lah aş­kı­na!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ba­kı­nız şim­di, 2005 yı­lı ve­ri­le­ri­ne gö­re İs­tan­bul Sa­na­yi Oda­sın­da ka­yıt­lı 500 bü­yük sa­na­yi fir­ma­sı­nın 136’sı ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye iş­ti­ra­ki­dir. Bu fir­ma­la­rın üre­tim­den sa­tış bü­yük­lü­ğü 49 mil­yar YTL ve 500 fir­ma içe­ri­sin­de­ki pa­yı yüz­de 33. Ya­ni, 500 fir­ma­nın üç­te 1’i ya­ban­cı ser­ma­ye, ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye. İh­ra­ca­tı ona gö­re, is­tih­da­mı ona gö­re, üre­ti­mi ona gö­re. Bu mem­le­ke­te fay­da­la­rı olu­yor. Ay­rı­ca bir de ver­gi alı­yo­ruz adam­lar­dan. Bun­dan da­ha iyi­si ne ola­bi­lir?

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Za­ten üre­tim var­dı, ye­ni bir üre­tim yok; hikâye an­la­tı­yor­sun!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz­de­ki ya­tı­rım or­ta­mı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da bu­gü­ne ka­dar uy­gu­la­ma­ya koy­muş ol­du­ğu­muz po­li­ti­ka­lar bun­dan son­ra da de­vam ede­cek­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ka­mu borç sto­ku­nun mak­ro­eko­no­mik is­tik­rar açı­sın­dan kı­rıl­gan­lık oluş­tur­ma­ya­cak se­vi­ye­le­re çe­kil­me­si te­mel ön­ce­lik­le­ri­miz ara­sın­da yer al­ma­ya de­vam et­mek­te­dir.

2001 yı­lın­da ya­şa­nan kri­zin ar­dın­dan yüz­de 90,4 olan ka­mu net borç sto­ku­nun gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı­nın 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la yüz­de 49,6’ya düş­me­si­ni bek­li­yo­ruz.

Öte yan­dan, mer­kezî yö­ne­tim top­lam borç sto­ku ya­pı­sı­nın YTL le­hi­ne ya­şa­nan önem­li de­ği­şi­mi 2006 yı­lın­da da de­vam et­mek­te­dir. 2002 yı­lın­da borç sto­ku­nun yüz­de 42’si YTL cin­sin­den olu­şur­ken, ekim so­nu iti­ba­rıy­la bu oran yüz­de 62,6 se­vi­ye­si­ne yük­sel­miş­tir.

YTL cin­sin­den is­kon­to­lu dev­let iç borç­lan­ma se­net­le­ri­nin fa­iz ora­nı 2002 yı­lın­da yüz­de 62,7 iken, 2006 yı­lı­nın ka­sım ayın­da yüz­de 17,9’a ge­ri­le­miş­tir. Esa­sen, bu oran, 2006 yı­lı­nın ilk çey­re­ğin­de yüz­de 14’le­re ka­dar düş­müş­tü.

Bu­nun ya­nın­da, ka­mu ke­si­mi borç­lan­ma ge­re­ği­nin gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya ora­nı da önem­li öl­çü­de azal­mış­tır. 2002 yı­lın­da yüz­de 12,6 olan bu ora­nın, 2006 yı­lın­da yüz­de ek­si 3,7 ger­çek­leş­me­si bek­len­mek­te­dir.

Şim­di, bu ra­kam­la­rı söy­lü­yo­rum si­ze, iş­te, ek­si şu, ek­si bu… Ne de­mek bu? Bu şu de­mek­tir: 2006 yı­lın­da, ar­tık, bi­zim borç­la­rı­mız no­mi­nal ola­rak da azal­ma­ya baş­la­mış­tır; bu, bu de­mek­tir. Ya­ni, es­ki­den, ka­mu ke­si­mi borç­lan­ma ge­re­ği sü­rek­li ola­rak ar­tı ve­rir­di; ya­ni, de­vam­lı borç­lan­ma­ya ih­ti­ya­cı var­dı. 2006 yı­lın­da -Hükûme­ti­mi­zin ta­kip et­ti­ği po­li­ti­ka­lar ne­ti­ce­sin­de- ar­tık, bu, ek­si ve­ri­yor; ya­ni, ka­mu­nun borç­lan­ma­ya ih­ti­ya­cı yok, mev­cut borç­la­rı no­mi­nal ola­rak da azal­tı­yor ma­na­sın­da bu.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ko­nuş­ma­mın bu bö­lü­mün­de, ça­lı­şan­la­rı­mız ile emek­li­le­ri­mi­ze, çift­çi­le­ri­mi­ze, es­na­fı­mı­za ve yar­dı­ma muh­taç va­tan­daş­la­rı­mız ile ba­zı önem­li sek­tör­le­re yö­ne­lik ic­ra­at­la­rı­mız hak­kın­da bil­gi­ler ver­mek is­ti­yo­rum:

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ön­ce şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­rum: Son dört yıl­lık dö­nem­de TÜ­FE en­dek­sin­de kü­mü­la­tif de­ğiş­me yüz­de 53,1 ol­muş­tur. Şim­di, yap­tı­ğı­mız her şe­yi bu­na en­deks­le­ye­cek­si­niz. Eğer bu­nun üze­rin­de bir şey yap­mış­sak, re­el bir ar­tış var­dır; al­tın­da ar­tış yap­mış­sak, de­mek ki, enf­las­yo­nun al­tın­da bir ar­tış iyi bir şey de­ğil.

Şim­di, en dü­şük me­mur ma­aşı 2002 Ara­lık ayın­da 392 YTL imiş. Bu, 2006 yı­lın­da 765 YTL ol­muş. Ar­tış ora­nı 95,2.

Net as­ga­ri üc­ret 2002 Ara­lık ayın­da 184 li­ra, 2006 Ka­sım ayın­da 380 YTL’ye çık­mış. Ar­tış yüz­de 106,5.

Ba­şın­da söy­le­dim, 53,5’la bun­la­rı kı­yas­la­ya­cak­sı­nız.

En dü­şük SSK emek­li ay­lı­ğı 2002 yı­lın­da 257 YTL, 2006 Ka­sım ayın­da 477 YTL. Ar­tış yüz­de 85,6.

En dü­şük Bağ-Kur 2002 Ara­lık ayın­da 136 YTL, 2006 Ka­sım ayın­da 349 YTL’ye çık­mış. Ar­tış ora­nı yüz­de 156,9 ol­muş.

En dü­şük Bağ-Kur çift­çi emek­li ay­lı­ğı 2002 Ara­lık ayın­da 69 YTL, 2006 Ka­sım ayın­da 232 YTL. Ar­tış yüz­de 235.

En dü­şük me­mur emek­li ay­lı­ğı 2002 Ara­lık ayın­da 357 YTL iken, 2006 Ka­sım ayın­da 620 YTL’ye çık­mış. Ar­tış yüz­de 74.

Alt­mış beş yaş ay­lı­ğı Ara­lık 2002’de 24 YTL, ka­sım ayın­da 69. Ar­tış yüz­de 183.

Muh­tar ay­lı­ğı Ara­lık 2002’de 97 YTL, Ka­sım 2006’da 267 YTL. Ar­tış yüz­de 174.

Bu oran­lar ve bu ra­kam­lar, ça­lı­şan, emek­li ve di­ğer dar ge­lir­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın du­rum­la­rı­nın 2002 yı­lı­na gö­re iyi­leş­ti­ği­ni, ge­lir­le­rin­de re­el ar­tış­lar ol­du­ğu­nu açık­ça or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de de büt­çe imkânla­rı öl­çü­sün­de dar ge­lir­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın du­ru­mu­nu da­ha da iyi­leş­tir­mek te­mel ön­ce­lik­le­ri­miz ara­sın­da yer al­ma­ya de­vam ede­cek­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; büt­çe­den en yük­sek pa­yı eği­ti­me ayır­mak bi­zim ik­ti­da­rı­mı­za na­sip ol­muş­tur. Çün­kü, eği­ti­mi ek­sik bı­ra­kan her tür­lü ye­ter­siz­li­ğin ül­ke­mi­zin kal­kın­ma­sı­na sek­te vu­ra­ca­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Bu ne­den­le, bü­tün ço­cuk­la­rı­mı­zın eği­tim al­ma­sı için kay­nak­la­rı­mı­zı se­fer­ber et­me­li­yiz. Eği­tim al­ma­dan bir ül­ke­nin ay­dın­la­na­bil­me­si ve mü­ref­feh ola­bil­me­si as­la müm­kün de­ğil­dir.

Hükûme­te gel­di­ği­miz­den be­ri 100 bin ders­lik in­şa et­tik ve ço­cuk­la­rı­mı­zın hiz­me­ti­ne sun­duk. Okul­la­rı­mı­za 406 bin ye­ni bil­gi­sa­yar gön­der­dik. Bü­tün okul­la­rı­mı­za ya­kın­da İn­ter­net eri­şim imkânı sağ­lan­mış ola­cak­tır.

Hükûme­ti­mi­zin baş­lat­tı­ğı “il­köğ­re­tim öğ­ren­ci­le­ri­ne üc­ret­siz ders ki­ta­bı da­ğı­tı­mı” uy­gu­la­ma­sı­na ka­rar­lı­lık­la de­vam edi­yo­ruz. Ço­cuk­la­rı­mız öğ­re­tim yı­lı­na baş­lar baş­la­maz, hiç­bir üc­ret öde­me­den ki­tap­la­rı­na anın­da ka­vuş­mak­ta­dır­lar. 2003-2004 eği­tim-öğ­re­tim yı­lın­da baş­la­yan uy­gu­la­ma kap­sa­mın­da bu­gü­ne ka­dar top­lam 411 mil­yon ki­tap da­ğıt­tık. Ay­rı­ca, 2006-2007 eği­tim-öğ­re­tim yı­lın­da or­ta­öğ­re­tim öğ­ren­ci­le­ri için 35 mil­yon 600 bin üc­ret­siz ki­tap da­ğı­tı­mı­nı ger­çek­leş­tir­dik.

Bu ra­kam­la­rı es­ki­den bı­ra­kın da­ğıt­ma­yı, bas­tır­mak bi­le bir me­se­ley­di ve pa­ra­sıy­la -biz he­pi­miz bi­li­yo­ruz- gi­dip ki­tap sa­tan ki­tap­çı­la­rın önün­de kuy­ruk olu­yor­duk sa­bah­tan ak­şa­ma ve yi­ne de ki­tap­la­rı­mı­zı bu­la­mı­yor­duk. O gün­le­ri he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Şim­di, bı­ra­kın on­la­rı da­ğıt­ma­yı, ço­cuk­la­rı­mız ha­zır ma­sa­la­rın­da bu­lu­yor bun­la­rı. Bu, bu Hükûme­ti­mi­zin ev­lat­la­rı­mı­za ba­ğış­la­dı­ğı en gü­zel bir imkândır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Üni­ver­si­te öğ­ren­ci­le­ri­mi­ze, ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de öğ­re­nim kre­di­si ve burs şek­lin­de yap­tı­ğı­mız des­tek­ler­de önem­li ar­tış­lar kay­det­tik. 2002 yı­lın­da 451 bin öğ­ren­ci öğ­re­nim kre­di­si alır­ken, 2006 yı­lın­da burs ve öğ­re­nim kre­di­si alan öğ­ren­ci sa­yı­sı 725 bi­ne ulaş­mış­tır. Kre­di tu­ta­rı biz gel­di­ği­miz­de 45 YTL idi, bugün bu ra­kam 150 YTL’ye ulaş­mış­tır. Ar­tış 3 kat­tan faz­la­dır. Öde­me gü­cü yerin­de ol­ma­yan öğ­ren­ci­le­re de ay­rı­ca burs ver­mek­te­yiz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûme­ti­mi­zin te­mel hiz­met felse­fe­le­rin­den bi­ri­si olan “ön­ce in­san” an­la­yı­şın­dan ha­re­ket­le, sağ­lık ala­nın­daki prob­lem­le­re çö­züm ge­tir­mek ama­cıy­la, Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Prog­ra­mı’nı haya­ta ge­çir­dik. Mil­le­ti­mi­zin sağ­lık dü­ze­yi­nin yük­sel­til­me­si için ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­met­le­ri­ne özel önem ve­ri­yo­ruz. Ko­ru­yu­cu sağ­lık hiz­me­ti­nin gös­ter­ge­si olan aşı har­ca­ma­la­rı, 2002 yı­lın­da 10 mil­yon YTL iken, 2006 yı­lı so­nun­da 100 mil­yon YTL’yi aş­mış ola­cak­tır. Sı­fır yaş gru­bun­da bu­lu­nan be­bek­le­rin 2002 yı­lın­da an­cak yüz­de 78’i aşı­la­nır­ken, 2006 yı­lın­da bu oran yüz­de 93’e ulaşmış­tır, 2007 yı­lın­da ise bu oran yüz­de 95 ola­cak­tır.

2003 yı­lın­da 5.840 sağ­lık oca­ğı bu­lu­nur­ken, 2006 yı­lın­da 6.343’e ulaştı. İla­ve ola­rak, 7.032  sağ­lı­ke­viy­le sağ­lık hiz­me­ti ve­ri­yo­ruz. Sağ­lık ocak­ların­da mu­aye­ne edi­len ki­şi, 2002 yı­lın­da 65 mil­yon iken, 2006 yı­lın­da 115 mil­yo­na çık­tı. Ya­ni, hal­kın, ila­ca, dok­to­ra eri­şi­mi ne ka­dar ko­lay­laş­tı, bu­nu bir ke­re da­ha gör­mek müm­kün.

Yi­ne, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ve SSK has­ta­ne­le­rin­de, 2002 yı­lın­da top­lam mu­aye­ne sa­yı­sı 110 mil­yon­du, bu­gün bu sa­yı 195 mil­yon ol­du. Ne­re­dey­se 2 mis­li. Ya­ni, hal­kı­mı­zın sağ­lık hiz­met­le­rin­den es­ki­ye gö­re ne ka­dar da­ha iyi fay­da­lan­dı­ğı­nın açık ra­kam­la­rı bun­lar.

He­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, ye­şil kart sa­hip­le­ri, an­cak ayak­ta te­da­vi için para­la­rı öde­ni­yor­du. Bi­zim za­ma­nı­mız­da şim­di, hem on­la­rın ya­tak üc­ret­le­ri hem ilaç gi­der­le­ri, hep­si kar­şı­la­nı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir de he­pi­ni­zin bil­di­ği çok önem­li bir hu­sus var. Es­ki­den va­tan­da­şı­mız SSK has­ta­ne­le­ri­ne gi­di­yor­du. Ora­da kuy­ruk bek­le­ni­yor. Bir ta­raf­ta has­ta­ne­le­rin ba­zı­la­rın­da ya­tak ka­pa­si­te­si boş du­ru­yor, bir ta­raf­ta kuy­ruk­lar. O kuy­ruk­la­rı bek­le­dik­ten son­ra an­cak dok­to­ra gi­di­yor, dok­tor bu­na bir re­çe­te ya­zı­yor­du. Re­çe­te­yi al­dık­tan son­ra, hay­di bir ilaç kuy­ru­ğu… Ne­re­de? Efen­dim, o has­ta­ne­nin dör­dün­cü ka­tın­da­ki bil­mem ne oda­sı ec­za­ne oda­sı, ilaç da­ğı­tı­yor. Ba­kı­yor, “İla­cı­nız yok, onun ye­ri­ne şu ila­cı ve­re­lim…” Ya­hut “İla­cı­nız yok, bir haf­ta son­ra gel…” Has­ta va­tan­daş, ar­tık has­ta­lık­tan inim inim in­li­yor. Bu­nun ila­cı­nı he­men ver­mek, he­men o va­tan­da­şı­mı­zı şi­fa­ya ka­vuş­tur­mak için ge­re­ken her tür­lü ted­bi­ri al­mak var­ken, va­tan­daş­la­rı­mız, yıl­lar­ca, o has­ta­ne­ler­de, o ilaç kuy­ruk­la­rın­da inim inim in­le­til­me­di mi? Bu­nu he­pi­miz bil­mi­yor mu­yuz? Öy­le mi?

Şim­di, ya­pı­la­maz de­ni­len­le­ri yap­tı bu Hükûmet. Ne yap­tı? O has­ta­ne­le­ri tek ça­tı al­tın­da top­la­dı. Şim­di ar­tık her­kes, ila­cı­nı öy­le kuy­ruk­lar­da de­ğil, ma­hal­le­sin­de­ki en ya­kın ec­za­ne­den gi­dip pa­şa pa­şa alı­yor ve bir an ön­ce de te­da­vi­si­ne baş­lı­yor. Bu ara­da­ki far­kı, va­tan­da­şı­mı­za ge­ti­ri­len bu hiz­me­ti an­cak o va­tan­da­şı­mız an­lar. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Do­la­yı­sıy­la, bun­dan do­la­yı ben, hu­zur­la­rı­nız­da bi­zim Hükûme­ti­mi­ze te­şek­kür edi­yo­rum, Sağ­lık Ba­ka­nı­mı­za te­şek­kür edi­yo­rum, Baş­ba­ka­nı­mı­za te­şek­kür edi­yo­rum. Bu ne ka­dar önem­li bir hu­sus.

İş­te, bu­nu bu Hükûmet ba­şar­dı, siz­ler ba­şar­dı­nız. Bu­ra­da sa­bah­la­ra ka­dar ça­lı­şa­rak çı­kar­dı­ğı­nız ka­nun­lar­la on­la­rı ba­şar­dı­nız. Siz­le­ri de teb­rik et­mek is­ti­yo­rum.

Ba­kı­nız, şim­di si­ze çok önem­li, çar­pı­cı bir ra­kam ver­mek is­ti­yo­rum.  Sağ­lık har­ca­ma­la­rı bir ül­ke­nin en önem­li har­ca­ma­sı­dır. Gi­din, bu­gün Ame­ri­ka’ya gi­din, ora­da en önem­li har­ca­ma­lar­dır. Ama, ile­ri ül­ke­ler­de, in­sa­nı­na de­ğer ve­ren ül­ke­ler­de en önem­li har­ca­ma sağ­lık har­ca­ma­la­rı­dır ve büt­çe­ler­de de en önem­li har­ca­ma­lar ola­rak yer alır, büt­çe­le­rin en önem­li har­ca­ma ka­le­mi­dir.

Şim­di, si­ze çar­pı­cı bir ra­kam ve­re­ce­ğim: Biz gel­di­ği­miz­de, Hükûmet ola­rak gel­di­ği­miz­de, har­ca­nan ra­kam, sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nın top­lam ra­ka­mı 9,9 mil­yar YTL idi. 2007 yı­lın­da bu ra­kam 25,2 mil­yar YTL’ye çı­kı­yor. 9,9 mil­yar YTL -es­ki ra­kam­lar­la kat­ril­yon­du bun­lar- şim­di 9,9’dan 25,2 mil­yar YTL’ye çı­kı­yor. İn­sa­nı­na önem ve­ren bir Hükûme­tin per­for­man­sı­dır bu de­ğer­li ar­ka­daş­lar. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, za­man se­be­biy­le, eli­niz­de de ya­zı­lı ola­rak var, ba­zı yer­ler­de at­la­ma­lar ya­pı­yo­rum, onun için hoş­gö­rü­nü­ze sı­ğı­nı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ko­run­ma­ya muh­taç ço­cuk­la­rı­mız ile özür­lü va­tan­daş­la­rı­mı­zın ha­yat ko­şul­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek ama­cıy­la önem­li dü­zen­le­me­ler yap­tık. Ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler­de, ku­rum­la­rı­mız ara­sın­da­ki ya­kın iş bir­li­ği sa­ye­sin­de, hiz­met gö­tür­dü­ğü­müz ba­kı­ma muh­taç özür­lü sa­yı­sı hız­la art­mış, 2007 yı­lın­da 65 bin ba­kı­ma muh­taç özür­lü­mü­zün ba­kı­mı­nı üst­le­ni­yo­ruz. Da­ha dü­ne ka­dar böy­le bir hiz­met­ten mah­rum ka­lan ba­kı­ma muh­taç özür­lü va­tan­daş­la­rı­mı­za in­san­ca ya­şa­ma imkânı sağ­lı­yo­ruz.

Ay­rı­ca, ba­kım al­tın­da bu­lu­nan özür­lü­le­ri­mi­zin ya­şam­la­rı­nı da­ha ra­hat bir or­tam­da sür­dü­re­bil­me­le­ri ama­cıy­la “En­gel­siz Ya­şam Mer­ke­zi Pro­je­si” ge­liş­ti­ril­di. 35 en­gel­siz ya­şam mer­ke­zi in­şa­atı­na baş­lan­dı. 105 adet en­gel­siz ya­şam mer­kez­le­ri ya­pı­mıy­la pro­je ça­lış­ma­la­rı de­vam et­mek­te­dir.

Ko­run­ma­ya muh­taç ço­cuk­la­rı­mı­zın ku­rum ba­kı­mı ye­ri­ne ken­di öz ai­le­le­ri ya­nın­da ba­kı­mı­nı sağ­la­mak ama­cıy­la, ay­ni ve nakdî yar­dım ya­pı­yo­ruz. Bu kap­sam­da, ai­le­le­re ya­pı­la­cak nakdî yar­dım mik­ta­rı­nı 2005 yı­lı­na gö­re yüz­de 100 art­tır­dık. Geç­miş­te Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu yurt­la­rın­da ka­lan 8.044 ço­cu­ğu­mu­za, sı­cak ai­le or­ta­mın­da ka­la­bil­me­le­ri için des­tek sağ­la­dık. Da­ha ön­ce Ku­rum yurt­la­rın­da ai­le­le­rin­den uzak­ta ka­lan ço­cuk­la­rı­mız, dev­le­ti­mi­zin sağ­la­dı­ğı ay­ni ve nakdî des­tek ile ar­tık, ai­le­le­rin ya­nın­da ka­la­bil­mek­te­dir.

Ay­rı­ca, yurt ve yu­va­lar­da ka­lan ço­cuk­la­rı­mı­zın, ko­ğuş sis­te­mi­nin ge­tir­di­ği olum­suz­luk­la­ra ma­ruz kal­ma­ma­sı ve bir ai­le or­ta­mın­da bu­lun­ma­la­rı için “Sev­gi Ev­le­ri Pro­je­si”ni baş­lat­tık. İlk ola­rak, va­li­lik­le­ri­miz ve si­vil top­lum ör­güt­le­ri­mi­zin des­te­ği ile 21 sev­gi evi aç­tık, 120 sev­gi evi­ni ise açı­yo­ruz.

Bu hiz­met­le­ri en iyi ve et­kin bir şe­kil­de ye­ri­ne ge­ti­re­bil­me­si için, Sos­yal Hiz­met­ler Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne ge­rek­li kay­nak­lar tah­sis edil­mek­tir. Ge­nel Mü­dür­lü­ğün büt­çe­si­ni 2007 yı­lın­da, 2002 yı­lı­na gö­re yak­la­şık 5 kat art­tır­dık, 792 mil­yon YTL’ye çı­kar­dık.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Hükûme­ti­miz, va­tan­daş­la­rı­mı­za, Sos­yal Yar­dım­laş­ma­yı ve Da­ya­nış­ma­yı Teş­vik Fo­nu ve ben­ze­ri ku­ru­luş­lar ara­cı­lı­ğıy­la ay­ni ve nakdî yar­dım­lar yap­ma­ya da de­vam et­mek­te­dir. Bu­gü­ne ka­dar ya­pı­lan yar­dım­la­rın tu­ta­rı 3 mil­yar YTL’yi aş­mış­tır.

Hükûme­ti­miz, ih­ti­yaç sa­hi­bi va­tan­daş­la­rı­mı­za kö­mür yar­dım­la­rı ola­rak, 2003 yı­lın­da 1,1 mil­yon ai­le­ye 663 bin ton, 2004 yı­lın­da 1,5 mil­yon ai­le­ye 1,1 mil­yon ton, 2005 ve 2006 yıl­la­rın­da üst üs­te 1,8 mil­yon ai­le­ye 1,3 mil­yon ton üc­ret­siz kö­mür da­ğıt­tık. Böy­le­ce, yok­sul ve dar ge­lir­li ke­sim­le­rin ra­hat bir ne­fes al­ma­la­rı­na imkân sağ­la­mış ol­duk.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de, çift­çi­le­ri­mi­ze, doğ­ru­dan ge­lir des­te­ği, ma­zot des­te­ği, güb­re des­te­ği, hu­bu­bat prim des­te­ği gi­bi önem­li des­tek­ler sağ­lan­mış, ay­rı­ca çift­çi borç­la­rı ile su­la­ma borç­la­rı ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­mış­tır. “Çift­çi­ler için, çok, şu­nu yap­tı­nız, bu­nu yap­ma­dı­nız, es­ki­den böy­ley­di” di­yen­le­re bir açık ra­kam ve­ri­yo­rum şim­di: 2002 yı­lın­da ya­pı­lan top­lam ta­rım­sal des­tek, bü­tün ta­rım­sal des­tek­le­rin top­la­mı 1,868 mil­yar YTL, 2007 yı­lın­da bu 5 mil­yar 250 mil­yon YTL. Ya­ni, bi­zim Hükûme­ti­miz­den ön­ce “çift­çi, çift­çi” de­yip çift­çi­nin hak­la­rı­nı, iş­te, çok faz­la ko­nu­şan­la­rın çift­çi­le­re top­lam ver­dik­le­ri pa­ra 1,868; şim­di 2006’da ver­di­ği­miz 5 mil­yar YTL.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – Sa­yın Ba­kan, Yıl­lık Prog­ram’da 2,2 mil­yar YTL.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Onun ger­çek­leş­me­si­ne ba­kar­sa­nız bu ra­ka­mı bu­lur­su­nuz.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – İm­za­nız olan ki­tap­ta fark­lı, 2,2 mil­yar YTL.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ora­da­ki ifa­de et­ti­ği baş­ka, bu baş­ka Sa­yın Ham­za­çe­bi, sen bi­lir­sin bu iş­le­ri.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – İm­za­nız var bu­ra­da.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Ki­tap­ta ya­zan şey ni­ye fark­lı ol­sun Sa­yın Ba­kan?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­lar, be­nim ver­di­ğim ra­kam­la­ra iyi dik­kat edin, bu ra­kam­lar Ma­li­ye­nin ra­kam­la­rı.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – Bu da Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun ra­kam­la­rı Sa­yın Ba­kan.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Bu ra­kam­la­rı bir de oku­mak la­zım ta­bii.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun ra­kam­la­rı Sa­yın Ba­kan, ri­ca edi­yo­rum.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Baş­ka yer­ler­de baş­ka ra­kam­lar var. Bi­ri­si, me­se­la, bir öde­nek ra­ka­mı­dır, bi­ri­si ger­çek­leş­me ra­ka­mı­dır. Be­nim ver­di­ğim ger­çek­leş­me ra­kam­la­rı­dır. Onun için bu ra­kam­la­ra iyi dik­kat edin.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ger­çek­leş­miş mi Sa­yın Ba­kan?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Bi­ri­si, ver­di­ği, 1,868 ver­miş çift­çi­ye, bu­nu bir da­ha söy­lü­yo­rum, biz ver­dik 2006 yı­lın­da 5 mil­yar. Al ba­ka­lım şim­di, iki­si­nin ara­sın­da… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Kim çift­çi­yi ko­ru­yor, kim çift­çi­yi dü­şü­nü­yor, kim çift­çi­den ya­na? Ra­kam­lar or­ta­da. Laf­la de­ğil bun­lar, ra­kam. Ver­din mi pa­ra­yı, ti­ko­yu, ona ba­kar­sın sen; ver­me­din mi yok, ve­rir­sen var. Onun dı­şın­da… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

Bak, bir da­ha söy­le­ye­yim tek tek, 2007 yı­lın­da…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Çift­çi­le­rin ya­nı­na gi­de­lim be­ra­ber.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – …1,9 mil­yar doğ­ru­dan ge­lir des­te­ği, 492 mil­yon ma­zot, 363 mil­yon güb­re, 1,7 mil­yar YTL ürün des­te­ği, 710 mil­yon YTL hay­van­cı­lık ol­mak üze­re, top­lam 5 mil­yar 250 mil­yon YTL’dir.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Sen baş­ka­sı­na ver­din ga­li­ba çift­çi­ye ver­dim di­ye.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ver­di­niz mi Sa­yın Ba­kan bun­la­rı?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Bu­ra­da şim­di ben­den son­ra çok ko­nu­şa­cak­lar, çift­çi üze­rin­den çok is­tis­mar yap­ma­ya ça­lı­şa­cak­lar; ama, ben, iş­te, ra­kam bu­ra­da. Bağ­dat ora­da, ar­şın bu­ra­da. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FE­RA­MUS ŞA­HİN (To­kat) – Pan­car fi­yat­la­rı ne ol­du Sa­yın Ba­kan?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Şim­di, yi­ne, ta­rım kre­di­le­rin­de uy­gu­la­nan fa­iz­ler, yüz­de 59’lar­dan yüz­de 17,5’la­ra çek­mi­şiz. Ta­rım­sal su­la­ma­dan kay­nak­la­nan elek­trik borç­la­rı, fa­iz yü­kü dü­şü­rü­le­rek ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­mış­tır. Çift­çi­le­ri­mi­zin kre­di bor­cu ya­rı­ya in­di­ri­lir­ken, ka­lan borç­la­rı uy­gun ko­şul­lar­da va­de­len­di­ril­miş­tir. 2,7 mil­yar YTL’lik borç fa­izi si­lin­miş­tir, bu­nu özel­lik­le söy­le­mek is­ti­yo­rum. Zi­ra­at Ban­ka­sı ta­ra­fın­dan çift­çi­le­ri­mi­ze ve­ri­len ta­rım­sal kre­di hac­mi, 2006 yı­lı so­nun­da, 2002 yı­lı­na gö­re 18 kat ar­tı­rıl­mış­tır. 200 mil­yon ci­va­rın­day­dı, 3,5 mil­yar YTL’ye çık­mış.

Yi­ne, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de, eko­no­mi­mi­zin ve sos­yal ha­ya­tın te­mel di­na­mi­ği, omur­ga­sı olan es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­zın des­tek­len­me­si ama­cıy­la, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de es­naf kre­di­le­ri­nin mik­ta­rı ar­tı­rı­lır­ken, fa­iz oran­la­rı­nın dü­şü­rül­me­si­ne ön­ce­lik ve­ril­miş­tir. 2002 yı­lın­dan bu ya­na gö­rü­len ar­tış, es­na­fa ver­di­ği­miz öne­min kay­da de­ğer bir ör­ne­ği­dir. 2002 yı­lın­da yak­la­şık 154 mil­yon YTL olan yıl­lık kre­di hac­mi, 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la yıl ba­zın­da 2,5 mil­yar YTL’ye ulaş­mış­tır. Kre­di mik­tar­la­rı ar­tı­rı­lır­ken, uy­gu­la­nan fa­iz oran­la­rı da hız­la aşa­ğı çe­kil­miş­tir. 2002 yı­lın­da yüz­de 47 olan fa­iz ora­nı, 2005 yı­lın­da yüz­de 15 ve için­de bu­lun­du­ğu­muz yıl­da ise yüz­de 13’e ka­dar ge­ri­le­miş­tir.

Ay­rı­ca, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de KO­Bİ’le­re ve­ri­len des­tek de dik­ka­te de­ğer­dir. 2002 yı­lı iti­ba­rıy­la 7,3 mil­yon YTL tu­ta­rın­da olan KO­Bİ’le­re ve­ri­len des­tek, 350 mil­yon YTL’ye ulaş­mış­tır.

Bil­gi ça­ğın­da bir ül­ke, üret­ti­ği bil­gi, ge­liş­tir­di­ği tek­no­lo­ji ve bul­du­ğu ye­ni­lik­ler öl­çü­sün­de dün­ya­da söz sa­hi­bi ola­cak­tır.

Bu an­la­yış çer­çe­ve­sin­de, Hükûme­ti­miz, bi­lim ve araş­tır­ma­ya bü­yük önem at­fet­miş­tir. Bu ne­den­le­dir ki, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da, araş­tır­ma pro­je­le­ri­ne cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin en bü­yük kay­na­ğı­nı ayır­ma onu­ru, Hükûme­ti­mi­zin ol­muş­tur.

Ni­te­kim, 2005 yı­lı sa­bit fi­yat­la­rıy­la, 2002 yı­lın­da araş­tır­ma pro­je­le­ri­ne ya­pı­lan top­lam ka­mu­sal des­tek sa­de­ce 277 mil­yon YTL iken, 2003 yı­lın­da 543 mil­yon YTL’ye, 2004 yı­lın­da 560 mil­yon YTL’ye, 2005 yı­lın­da 1 mil­yar 100 mil­yon YTL’ye, 2006 yı­lın­da ise bu kay­nak 1 mil­yar 281 mil­yon YTL dü­ze­yi­ne gel­miş­tir. Ba­kı­nız, ya­ni, 277 mil­yon­dan 1 mil­yar 281 mil­yon YTL’ye ge­tir­mi­şiz. Bu­ra­da, son dört yıl içe­ri­sin­de yak­la­şık 5 kat dü­ze­yin­de­ki top­lam re­el ar­tı­şa dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. 2010 yı­lı­na ka­dar ar-ge har­ca­ma­la­rı ba­kı­mın­dan, ge­liş­miş ül­ke­ler se­vi­ye­si­ne ulaş­mak te­mel he­de­fi­miz­dir. Bu amaç­la, 2007 yı­lın­da ön­gö­rü­len kay­nak mik­ta­rı, 2006 yı­lın­da­ki kay­nak tu­ta­rı­nı da aş­mış ola­cak­tır.

Bil­gi top­lu­mu ol­ma yo­lun­da­ki ka­rar­lı­lı­ğı­nı or­ta­ya ko­yan Hükûme­ti­miz, ak­ta­rı­lan bu kay­nak­lar sa­ye­sin­de ya­pı­la­cak olan araş­tır­ma­la­ra, baş­ta na­no­tek­no­lo­ji ol­mak üze­re ha­ya­ti de­re­ce­de önem ver­mek­te­dir. Zi­ra, bi­lim ve tek­no­lo­ji­si­ni ken­di­si ge­liş­ti­re­me­yen bir ül­ke­nin kat­ma de­ğe­ri­ni sü­rek­li ola­rak ar­tır­ma­sı imkânı bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu bağ­lam­da, ino­vas­yon po­li­ti­ka­la­rı­mı­zı tes­pit ede­ce­ğiz ve ar-ge fa­ali­yet­le­ri­nin ye­ni ürün­le­rin or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sın­da­ki kat­kı­sı­nı ar­tı­ra­ca­ğız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ino­vas­yon ise, bir ül­ke­de re­ka­bet gü­cü­nü, ya­şam ka­li­te­si­ni ve re­fah dü­ze­yi­ni ar­tı­ran en önem­li fak­tör­dür. Bu­gün, doğ­ru ino­vas­yon po­li­ti­ka­la­rı sa­ye­sin­de, iş­siz­lik, ge­lir da­ğı­lı­mın­da­ki eşit­siz­lik ve böl­ge­sel den­ge­siz­lik­ler gi­bi önem­li eko­no­mik ve top­lum­sal so­run­la­rın çö­zü­mü­nün müm­kün ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. Bu ne­den­le, ino­vas­yon po­li­ti­ka­sı­nın eko­no­mik ve sos­yal kal­kın­ma po­li­ti­ka­la­rı­mı­zın mer­ke­zi­ne otur­tul­ma­sı­nı teş­vik ede­ce­ğiz. Bu­nun için de, ino­vas­yon po­li­ti­ka­la­rı­mı­zı aci­len şe­kil­len­di­rip, top­lum­sal mu­ta­ba­kat­la uy­gu­la­ma­ya ko­ya­ca­ğız.

De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, tra­fik yo­ğun­lu­ğun­dan do­la­yı ka­pa­si­te­nin ar­tı­rıl­ma­sı için, 2002 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la, bö­lün­müş yol ya­pım ça­lış­ma­la­rı­na baş­lan­mış­tır.

2003 yı­lı ön­ce­sin­de ül­ke­miz­de 3.859 ki­lo­met­re dev­let yo­lu, 467 ki­lo­met­re il yo­lu, 1.775 ki­lo­met­re oto­yol ol­mak üze­re, top­lam 6.101 ki­lo­met­re bö­lün­müş yol mev­cut idi. Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­ce, 2003 yı­lı ba­şın­dan iti­ba­ren 8 bin ki­lo­met­re yol gü­zergâhın­da ça­lış­ma ya­pıl­mış­tır. Ekim ayı iti­ba­rıy­la, oto­yol­lar dâhil ol­mak üze­re, 12.666 ki­lo­met­re bö­lün­müş yol hiz­me­te su­nul­muş­tur.

Bö­lün­müş yol­la­rın dı­şın­da­ki 2x1 şe­rit­li yol­la­ra da ağır­lık ve­ri­le­rek, 1.909 ki­lo­met­re tek yol bi­ti­ril­miş­tir.

Geç­miş yıl­lar­da, dev­let ve il yol­la­rın­da yıl­da or­ta­la­ma 7 bin ki­lo­met­re as­falt ye­ni­le­me ça­lış­ma­sı ya­pı­lır­ken, 2003 yı­lın­da 9.390, 2004’te 14.000, 2005’te 15.986, 2006 yı­lın­da 15.343 ki­lo­met­re as­falt ye­ni­le­me ça­lış­ma­sı ya­pıl­mış­tır.

2007 yı­lın­da ise ila­ve 1.500 ki­lo­met­re bö­lün­müş yol ve 300 ki­lo­met­re tek yo­lun sat­hi kap­la­ma se­vi­ye­sin­de bi­ti­ril­me­si he­def­len­mek­te­dir.

Yi­ne, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de uy­gu­la­ma­ya ko­nu­lan Böl­ge­sel Ha­va­cı­lık Pro­je­si’yle özel sek­tö­rün önün­de­ki en­gel­ler kal­dı­rıl­mış, bu su­ret­le si­vil ha­va­cı­lık sek­tö­rü âde­ta şa­ha kalk­mış ve cid­di bir atı­lım yap­mış­tır.

2002 yı­lın­da iç hat yol­cu tra­fi­ği 8 mil­yon 500 bin iken, 2005 yı­lın­da yüz­de 139 ar­tış­la 20 mil­yon 500 bin yol­cu­ya ulaş­mış­tır. Si­vil ha­va ula­şı­mın­da 2015 için ön­gö­rü­len yol­cu tra­fi­ği he­def­le­ri­ne, on yıl ön­ce­sin­den, ya­ni 2005 yı­lın­da ula­şıl­mış­tır.

2002 yı­lın­da 150 ha­va ara­cı var­ken bu­gün 261 ha­va ara­cı var­dır. Yi­ne, 2006 yı­lın­da 38 ha­va­ala­nı­na ya­yıl­mış­tır bü­tün yol­cu, kar­go tra­fik­le­ri. So­nuç ola­rak, si­vil ha­va­cı­lık sek­tö­rü dün­ya­da or­ta­la­ma yüz­de 5 bü­yür­ken ül­ke­miz­de bu oran yüz­de 30 ol­muş­tur.

Yıl­lar­ca ha­va ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da et­kin kul­la­nıl­ma­yan, To­kat, Uşak, Adı­ya­man, Si­irt, Kah­ra­man­ma­raş gi­bi bir­çok sa­yı­da ha­va­ala­nı si­vil ha­va tra­fi­ği­ne açı­la­rak ül­ke eko­no­mi­si­ne ka­zan­dı­rıl­mış­tır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2003 yı­lın­dan ön­ce Dev­let Su İş­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün de­vam eden pro­je sa­yı­sı 1.500’ün üze­rin­dey­di. Mev­cut kay­nak­lar­la, pro­je­ler an­cak yir­mi al­tı yıl­da ta­mam­la­na­bi­li­yor­du. Çey­rek asır­da ta­mam­la­nan te­sis dö­ne­mi ka­pa­tı­la­rak, açı­lış ta­ri­hi ve sa­ati ve­ri­le­rek te­sis bi­tir­me dö­ne­mi baş­la­dı.

2003-2006 yıl­la­rın­da ta­mam­la­na­rak hiz­me­te açı­lan te­sis sa­yı­sı 366’dır. Bu te­sis­ler­le yak­la­şık 10 mil­yar YTL’lik dev ya­tı­rım sto­ku ül­ke­mi­ze ka­zan­dı­rıl­mış ol­du.

Ba­raj açı­lış­la­rın­da bir re­kor kı­rıl­dı: 94 adet ba­raj ve gö­let açıl­dı. Açı­lan te­sis­ler 518 bin hek­tar ara­zi­yi su­lu ta­rı­ma ka­vuş­tur­du. Su sı­kın­tı­sı çe­ken on beş şeh­ri­miz­de 10 mil­yon va­tan­da­şı­mı­za ka­li­te­li iç­me su­yu te­min edil­di. Ya­rım asır­dır ha­ya­li ku­ru­lan, ama bir tür­lü ha­ya­ta ge­çi­ri­le­me­yen Ilı­su ve Yu­su­fe­li Ba­raj­la­rı ve Hid­ro­elek­trik San­tral­le­ri ile Bağ­ba­şı Ba­ra­jı ve Ma­vi Tü­nel gi­bi dev pro­je­le­re baş­la­nıl­dı. Gö­let­le­rin ba­lık­çı­lı­ğa açıl­ma­sı ile yıl­da 34 bin ton üre­tim, millî eko­no­mi­ye 166 mil­yon YTL kat­kı ve 1.875 ki­şi­ye is­tih­dam sağ­lan­dı.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di de si­ze KÖYDES’ten bah­set­mek is­ti­yo­rum. Köy­le­ri­mi­zin alt­ya­pı­sı­nın des­tek­len­me­si ama­cıy­la, uzun yıl­lar­dan be­ri ih­mal edi­len köy­lü­mü­zün yol, iç­me su­yu, ka­na­li­zas­yon ve  ta­rım­sal su­la­ma ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­mak üze­re bü­yük bir se­fer­ber­lik baş­lat­mış bu­lun­mak­ta­yız. Uy­gu­la­ma­ya koy­du­ğu­muz KÖYDES pro­je­si kap­sa­mın­da, ilk kez 2005 yı­lın­da bu amaç­la il özel ida­re­le­ri ile köy­le­re hiz­met gö­tür­me bir­lik­le­ri­ne 201 mil­yon kay­nak ak­ta­rıl­mış­tır. 2006 büt­çe­miz­de bu 2 mil­yar YTL’ye çı­ka­rıl­mış­tır. Bu öde­nek, su­yu ve yo­lu ol­ma­yan köy­le­ri­mi­zin hiz­met­le­rin­de kul­la­nıl­mak­ta­dır.

KÖYDES pro­je­si kap­sa­mın­da, 2006 yı­lı­nın ilk on ayın­da 18.492 ki­lo­met­re köy yo­lu as­falt­lan­dı. Yi­ne ay­nı sü­re­de 12.840 ki­lo­met­re köy yo­lu sta­bi­li­ze mal­ze­mey­le kap­lan­dı, 1.754 ki­lo­met­re yo­lun ona­rı­mı ya­pıl­dı. Bun­la­ra ila­ve­ten 4.251 adet köp­rü ve sa­nat ya­pı­sı ya­pıl­dı.

1923 yı­lın­dan 2005 yı­lı­na ka­dar ya­pı­lan top­lam 93.109 ki­lo­met­re ol­du­ğu­na gö­re, 2006 yı­lı­nın ilk on ayın­da, bü­tün cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ya­pı­la­nın yüz­de 20’si ya­pıl­dı. Cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ya­pı­la­nın yüz­de 20’si, 2006 yı­lı­nın ilk on ayın­da ya­pıl­dı.

2006 yı­lı­nın Ka­sım ayı iti­ba­rıy­la bi­ti­ri­len iç­me su­yu pro­je­si 5.568’dir. Yıl so­nun­da bu­nu 8.556 ola­rak ta­mam­la­ma­yı he­def­li­yo­ruz. Yi­ne, ilk on ay­da 857 köy ve­ya yer­le­şim ala­nı­nın ka­na­li­zas­yo­nu da ta­mam­lan­dı. Yıl so­nu­na ka­dar da 1.197 adet kö­yün ka­na­li­zas­yo­nu ta­mam­lan­mış ola­cak.

Evet, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­zim Hükûme­ti­mi­zin köy­lü­müz hak­kın­da­ki gö­rü­şü ve po­li­ti­ka­sı şu­dur: Şe­hir­le­ri­miz­de ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız han­gi alt­ya­pı hiz­met­le­rin­den ya­rar­la­nı­yor­sa, köy­lü­müz de ay­nı­sı­na sa­hip ola­cak­tır. Bu, köy­lü­mü­zün en ta­bii hak­kı­dır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Ali Di­bo­lar­dan da bah­set! Köy de­yin­ce Ali Di­bo­la­rı söy­le­me­den ge­çe­mez­si­niz.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­ye­lim.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 2007 yı­lın­da, şim­di si­ze su­nu­mu­nu yap­tı­ğım büt­çe­de de, KÖYDES pro­je­si için 2 mil­yar YTL öde­nek ay­rıl­mış­tır. Bu büt­çe­de de 2 mil­yar YTL öde­nek ay­rıl­mış.

Şim­di, ay­rı­ca, bu büt­çe­de, 2007 yı­lı büt­çe­sin­de, ilk de­fa nü­fu­su 10 bi­nin al­tın­da olan be­le­di­ye­le­rin su ve yol ih­ti­ya­cı için BELDES pro­je­si kap­sa­mın­da 300 mil­yon YTL öde­nek ön­gör­dük. Bu öde­nek, mad­di du­ru­mu ye­ter­siz olan be­le­di­ye­le­rin acil iç­me su­yu ve yol iş­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı için kul­la­nı­la­cak­tır.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­ka­nım, izin ve­rir­se­niz bir şe­yi ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: Büt­çe su­nuş ko­nuş­ma­sı bir sa­at­lik sü­re tah­di­di­ne ta­bi de­ğil, an­cak sa­yın ma­li­ye ba­kan­la­rı­mız büt­çe­yi tak­dim eder­ken bu sü­re­ye ya­kın bir ko­nuş­ma ya­pı­yor­lar. Si­zin ya­zı­lı met­nin he­nüz ya­rı­sı­na gel­dik. Ay­nı şe­kil­de de­vam eder­sek bir sa­at da­ha ko­nuş­ma­nız ge­re­ke­cek. Lüt­fen, kı­sal­ta­bi­lir­se­niz çok iyi olur.

Çok te­şek­kür ede­rim.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Pe­ki Sa­yın Baş­kan.

Evet, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, bu va­kit dar­lı­ğı be­nim çok uzun an­lat­mam­dan kay­nak­lan­mı­yor. Bu, Hükûme­ti­mi­zin yap­tı­ğı iş­le­rin faz­la­lı­ğın­dan kay­nak­la­nı­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar) Ya­ni, ben ne ya­pa­yım bu­na? Sa­yın Baş­kan hak­lı. Şim­di­ye ka­dar, hükûmet­ler büt­çe­le­ri­ni an­la­tır­ken bir sa­at­te bi­ti­ri­yor­lar­mış, o ka­dar iş ya­pı­yor­lar­mış. Bi­zim­ki bit­mi­yor kar­de­şim. An­lat, an­lat, an­lat… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Şim­di, bu­na rağ­men, ben Sa­yın Baş­ka­nın ika­zı­nı ye­ri­ne ge­tir­mek üze­re, kı­sal­ta­rak ko­nuş­ma­ma de­vam edi­yo­rum ve Sa­yın Baş­ka­na te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Ba­kın, şim­di, gel de an­lat­ma! Top­lu ko­nut di­ye bir şey var. Han­gi hükûmet yap­tı bu­nu? Var mı şim­di­ye ka­dar bir hükûmet? Top­lu ko­nut var mı?

Şim­di, 2003-2006 dö­ne­min­de 542 şan­ti­ye­de (Tür­ki­ye şan­ti­ye hâli­ne gel­di.) 203 bin adet ko­nut sa­yı­sı­na ula­şıl­dı. Bu kap­sam­da alt ge­lir gru­bu ve yok­sul­la­ra yö­ne­lik da­ha hâlâ 65 bin de ko­nut üre­ti­li­yor.

Yi­ne, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ilk de­fa, 110 be­le­di­ye ile ge­ce­kon­du dö­nü­şüm pro­to­kol­le­ri im­za­lan­dı, 60 be­le­di­ye ile 70 bin ko­nut­luk uy­gu­la­ma baş­la­tıl­dı.

Yi­ne, Ta­rım­köy Pro­je­si kap­sa­mın­da da 6.500 ko­nut pro­je­len­di­ril­di. 13 köy­de 1.726 ko­nut baş­la­tıl­dı.

Ney­se, di­ğer­le­ri­ne geç­me­ye­yim, pe­ki.

Şim­di, önü­müz­de­ki dö­ne­mi de kap­sa­ya­cak şe­kil­de 400 bin ko­nut­luk prog­ram ya­pıl­dı. 2007 so­nu­na ka­dar 250 bin ko­nu­tun in­şa­sı­na baş­lan­ma­sı ve bü­yük bir kıs­mı­nın da ta­mam­lan­ma­sı he­def­le­ni­yor.

Şim­di, ül­ke­miz­de­ki dar ge­lir­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın, or­ta ge­lir­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın bir umut ka­pı­sı bu ve ni­ce anah­tar da­ğı­tım me­ra­sim­le­rin­de hep gö­rü­yo­ruz; ni­ce va­tan­daş­la­rı­mı­zın, ni­ce dar ge­lir­li­nin, bir ko­nut umu­du ha­ya­tı bo­yun­ca ol­ma­yan kim­se­le­rin ko­nu­ta ulaş­tık­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz, ka­vuş­tuk­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz.

Çok kı­sa ola­rak, şim­di, özel­leş­tir­me… Özel­leş­tir­me o ka­dar önem­li ki ül­ke­ler­de, bir ül­ke­nin içe­ri­sin­de, özel­leş­tir­me­si­ni ta­mam­la­ya­ma­mış ül­ke­le­re, he­nüz da­ha ya­pı­sal re­form­la­rı­nı bi­ti­re­me­miş ül­ke ola­rak ba­kar­lar. Biz­de de, yir­mi se­ne­den be­ri özel­leş­tir­me­den bah­se­di­lir, ama, yir­mi se­ne­den be­ri özel­leş­tir­me ko­nu­şul­du ko­nu­şul­du -biz­den ön­ce bah­se­di­yo­rum- 8 mil­yar do­lar­lık özel­leş­tir­me ya­pıl­dı. Biz gel­dik, on­la­rın yir­mi se­ne­de 8 mil­yar, biz dört se­ne­de 18 mil­yar özel­leş­tir­me yap­tık. Bun­lar, bü­tün, hem Hükûme­ti­mi­zin yap­tı­ğı ic­ra­at­la­rı gös­te­ri­yor hem de di­ğer, ken­di­sin­den ön­ce­ki dö­nem­ler­le far­kı­nı açık­ça or­ta­ya ko­yu­yor.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) – Ofer si­zin­le gu­rur du­yu­yor!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, ay­nı za­man­da, bu­ra­da, 2005 yı­lı ke­sin he­sap ka­nu­nu­nu gö­rü­şü­yo­ruz. Ke­sin he­sap ka­nu­nun­da ra­kam­lar… Ben tek tek ra­kam­la­rı say­ma­ya­ca­ğım si­ze, fa­kat, bu, 2005 yı­lı­nın ke­sin he­sap ka­nu­nu­nun bir özel­li­ği var. Bu özel­li­ği de şu: Şim­di, biz­den ön­ce­ki ya­pı­lan büt­çe­ler­de, bü­tün büt­çe­ler­de, ne de­diy­se­ler ter­si­ne ol­muş. Bu büt­çe açı­ğı şu ka­dar ve­re­cek den­miş, da­ha faz­la­sı ve­ril­miş; ge­lir­ler şu ka­dar den­miş, da­ha dü­şük çık­mış. Ya­ni, he­def­ler de­vam­lı şaş­mış. Na­sıl şaş­mış? Aleyh­te şaş­mış. Şim­di, bi­zim dö­ne­mi­miz­de, biz di­yo­ruz ki: “Ar­ka­daş, biz şöy­le bir büt­çe ya­pı­yo­ruz” di­yo­ruz; o büt­çe­nin so­nun­da ba­kı­yo­ruz, on­lar­dan çok da­ha iyi bir per­for­mans el­de edi­yo­ruz.

Şim­di, 2005 yı­lı büt­çe­sin­de bi­zim büt­çe açı­ğı­mız 1,7’ye düş­müş. De­mi­şiz ki biz: “Efen­dim, bu büt­çe açı­ğı, iş­te, şu ka­dar tu­ta­cak.” On­la­rın çok da­ha al­tın­da bir ger­çek­leş­me ol­muş ve sü­rek­li ola­rak, dört yıl­dan be­ri, sü­rek­li ola­rak, ne de­diy­sek da­ha iyi­si­ni ger­çek­leş­tir­dik; ne de­diy­sek, da­ha iyi he­def­le­re ulaş­tık. Bu­nu bu Hükûmet ba­şar­dı. Bu Hükûmet, ilk de­fa, dört se­ne­den be­ri, de­di­ğin­den her za­man da­ha iyi­si­ni ger­çek­leş­tir­di. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) 2005 yı­lı büt­çe­si­nin açı­ğı­nı 1,7’ye dü­şür­mek ne de­mek bi­li­yor mu­su­nuz? Bu büt­çe açı­ğı ba­kı­mın­dan, bu büt­çe, Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de­ki bir­çok ül­ke­le­rin büt­çe­sin­den da­ha iyi bir büt­çe de­mek­tir; çün­kü, büt­çe, Ma­as­tricht Kri­ter­le­ri, yüz­de 3 ola­cak açık­lar, yüz­de 3’ten faz­la ol­ma­ya­cak kri­te­ri­ni ge­ti­ri­yor; bi­zim­ki onun çok çok al­tın­da ol­muş­tur, çok al­tın­da ol­muş­tur. Ya­ni, Fran­sa’nın büt­çe­sin­den de iyi ol­muş­tur, Al­man­ya’nın da büt­çe­sin­den iyi ol­muş­tur, Bel­çi­ka’nın da, Yu­na­nis­tan’ın da, Ma­ca­ris­tan’ın da hep­si­nin büt­çe­sin­den da­ha iyi, bu açık ba­kı­mın­dan, bu büt­çe­yi el­de et­miş­tir. Bu­nu Türk mil­le­ti­ne he­di­ye et­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 2006 yı­lı büt­çe uy­gu­la­ma so­nuç­la­rı var, uzun uzun on­la­rı da an­lat­mak is­te­mi­yo­rum. Yal­nız, si­ze şu müj­de­yi ver­mek is­ti­yo­rum: Bu ül­ke, hiç “denk büt­çe” la­fı­nı duy­du mu? Yıl­lar­dan be­ri hiç denk büt­çe gör­dü mü bu ül­ke? Gör­me­di. Şim­di, ka­sım ayı so­nuç­la­rı­nı al­dık biz. Ka­sım ayı, 2006 yı­lın­da Ka­sım ayı so­nuç­la­rı denk bir büt­çe­dir. Faz­la­sı var, ek­si­ği ol­ma­yan denk bir büt­çe­dir. Bu­nu si­ze müj­de­le­mek is­ti­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ya­ni, ma­li di­sip­lin ne de­mek, bu na­sıl tu­tu­lu­yor, na­sıl ye­ri­ne ge­ti­ri­li­yor, bu­nun ne­ti­ce­si, iş­te bu ra­kam­lar­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 yı­lı he­def­le­rin­den bah­set­mek is­ti­yo­rum.

Sağ­la­nan eko­no­mik ve si­ya­si is­tik­ra­rın sür­dü­rül­me­si ana he­de­fi çer­çe­ve­sin­de be­lir­le­nen 2007 yı­lı mak­ro­eko­no­mik bü­yük­lük­le­ri şu­dur: Gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la 631,4 mil­yar YTL, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la bü­yü­me hı­zı yüz­de 5, def­la­tör yüz­de 7, TÜ­FE yıl so­nu yüz­de 4, ih­ra­cat 95 mil­yar do­lar, it­ha­lat 149,7 mil­yar do­lar. Bu, 2007 yı­lı­nın mak­ro he­def­le­ri.

Yi­ne, 2007 yı­lı büt­çe­sin­de büt­çe gi­der­le­ri 205 mil­yar YTL, büt­çe ge­lir­le­ri 188,2 mil­yar YTL, büt­çe açı­ğı 16,8 mil­yar YTL, fa­iz dı­şı faz­la 36,1 mil­yar YTL ola­rak ön­gö­rül­müş­tür. 2007 büt­çe­sin­de yer alan öde­nek­ler de eli­niz­de­ki ki­tap­ta lis­te hâlin­de gös­te­ril­mek­te­dir. Ben, za­man kıt­lı­ğı se­be­biy­le on­la­ra te­mas et­mek is­te­mi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 yı­lın­da dev­let me­mur­la­rı­mı­zın ay­lık­la­rı­na, dü­şük ma­aş ala­na da­ha yük­sek, yük­sek ma­aş ala­na ise da­ha dü­şük oran­da yan­sı­ya­cak şe­kil­de, büt­çe imkânla­rı ve enf­las­yon he­def­le­ri dik­ka­te alın­mak su­re­tiy­le ar­tış ya­pıl­mış­tır.

Yi­ne, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi, me­mur­la­rı­mı­za 2006 yı­lın­da ve­ri­len zam­la­ra ila­ve ola­rak, tem­muz ayın­dan iti­ba­ren enf­las­yon far­kı ola­rak yüz­de 2,32 ora­nın­da zam ya­pıl­mış­tır. 2006 yı­lı­nın ikin­ci al­tı ay­lık dö­ne­min­de enf­las­yo­nun yüz­de 2,5’u aş­ma­sı hâlin­de, 2007 yı­lı Ocak ayın­da da enf­las­yo­nu te­la­fi ede­cek şe­kil­de bir ar­tış ora­nı me­mur­la­rı­mı­zın ay­lık ve üc­ret­le­ri­ne yan­sı­tı­la­cak­tır.

Di­ğer ta­raf­tan, 2007 yı­lı Ocak ve Tem­muz ay­la­rın­da dü­şük ma­aş alan dev­let me­mur­la­rı­na yüz­de 4+4, yük­sek ma­aş alan dev­let me­mur­la­rı­na yüz­de 3+3 oran­la­rın­da ma­aş ar­tı­şı sağ­la­na­cak­tır.

So­nuç ola­rak, 2006 yı­lı Tem­muz ayın­da ai­le yar­dı­mı öde­ne­ği dâhil en dü­şük de­re­ce­li me­mu­run 748 YTL olan net ma­aşı yüz­de 13,2 ora­nın­da ar­ta­rak 2007 yı­lı Tem­muz ayın­da 847 YTL’ye yük­se­le­cek­tir.

Di­ğer ta­raf­tan, me­mur emek­li­le­ri­mi­ze, ocak ve tem­muz ay­la­rın­da yap­mış ol­du­ğu­muz zam­la­ra ila­ve ola­rak, ay­rı­ca, tem­muz ayın­dan ge­çer­li ol­mak üze­re yüz­de 2,32 ora­nın­da enf­las­yon zam­mı ve­ril­miş­tir. 2007 yı­lı Ocak ayın­da me­mur emek­li­le­ri­mi­zin ay­lık­la­rı da me­mur­la­ra ya­pı­la­cak ar­tış ka­dar ar­tı­rı­la­cak­tır. Böy­le­ce, bu­gü­ne ka­dar ol­du­ğu gi­bi, 2007 yı­lın­da da emek­li­le­ri­mi­zin enf­las­yon kar­şı­sın­da alım güç­le­ri­nin ko­run­ma­sı sağ­la­na­cak­tır.

De­ğer­li Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; biz bun­la­rı ya­par­ken, bu har­ca­ma­la­rı gi­de­rek ar­tı­ra­rak ül­ke­mi­ze da­ha faz­la, mil­le­ti­mi­ze da­ha faz­la hiz­me­ti he­def alan har­ca­ma­la­rı­mı­zı ar­tı­rır­ken, ge­lir­le­ri­mi­zi de ver­gi­le­ri ar­tı­ra­rak ar­tır­ma­dık, ak­si­ne ver­gi­le­ri­mi­zi in­dir­me yo­lu­na git­tik. Ver­gi­le­ri­mi­zi hem in­dir­dik hem ge­lir­le­ri­mi­zi ar­tır­dık. Bu, bi­zim Hükûme­ti­mi­zin en önem­li po­li­ti­ka­sıy­dı. Ba­kı­nız, şim­di, ku­rum­lar ver­gi­si ora­nı­nı yüz­de 30’dan yüz­de 20’ye in­dir­dik. Böy­le­ce tü­zel ki­şi­ler üze­rin­de­ki ver­gi yü­kü­nü yüz­de 65’ler se­vi­ye­sin­den yüz­de 35’le­re in­dir­dik.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Ya­tı­rım in­di­rim­le­ri ne ol­du?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (De­vam­la) – Ben­zer şe­kil­de, Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu’nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le ge­lir ver­gi­si oran­la­rı ye­ni­den dü­zen­len­di ve ge­lir ver­gi­si de yüz­de 40’tan yüz­de 35’e, en üst di­li­mi yüz­de 35’e in­di­ril­di.

Ge­lir Ver­gi­si Ka­nu­nu’nda da ay­rı­ca bir sa­de­leş­me­ye git­me ça­lış­ma­la­rı ya­pı­yo­ruz, sa­de­leş­me­ye gi­di­yo­ruz, ku­rum­lar ver­gi­sin­de ol­du­ğu gi­bi. Ku­rum­lar ver­gi­si­ni dü­zen­le­dik ve ge­lir ver­gi­si­ni de ye­ni­den dü­zen­li­yo­ruz.

2008 yı­lın­dan iti­ba­ren üc­ret­li­le­re ver­gi ia­de­si ye­ri­ne, as­ga­ri üc­re­tin en az ya­rı­sı­nı ver­gi dı­şı bı­ra­kan, üc­ret­li­nin me­de­ni ve ai­le­vi du­ru­mu­nu dik­ka­te alan “as­ga­ri ge­çim in­di­ri­mi” uy­gu­la­ma­sı­nı baş­la­tı­yo­ruz. Bu uy­gu­la­ma, is­tih­dam üze­rin­de­ki ver­gi yü­kü­nü önem­li öl­çü­de azal­tı­lı­yor. Tür­ki­ye, is­tih­dam üze­rin­de­ki ver­gi yük­le­ri sı­ra­la­ma­sın­da OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da 7 ba­sa­mak ge­ri­le­miş olu­yor.

He­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi “ver­gi ba­rı­şı” pro­je­si­ni ge­tir­dik, bi­li­yor­su­nuz. Ver­gi ba­rı­şı pro­je­siy­le de bu ül­ke­de ağır kriz­ler ne­ti­ce­sin­de inim inim in­le­yen va­tan­daş­la­rı­mı­za dev­let eli­ni uzat­tı, on­la­rı sı­kın­tı­dan kur­tar­dı, on­la­rı eko­no­mi­ye ye­ni­den ka­zan­dır­mak su­re­tiy­le, hiç kim­se­nin tah­min et­me­di­ği de­re­ce­de, va­tan­da­şı­mı­zın da bü­yük bir te­vec­cüh gös­ter­mek su­re­tiy­le, ver­gi ba­rı­şı pro­je­sin­den hem va­tan­daş­la­rı­mı­zın sı­kın­tı­la­rı gi­de­ril­di hem de 4,7 mil­yar YTL dev­le­tin ka­sa­sı­na gir­di.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir nok­ta­ya da­ha te­mas et­mek is­ti­yo­rum ve hu­zur­la­rı­nı­zı da faz­la iş­gal et­mek is­te­mi­yo­rum. O da şu: Şim­di, bir de ma­li­ye ola­rak yap­tık­la­rı­mı­zı an­la­ta­lım. Şim­di­ye ka­dar, va­tan­daş­la­rı­mız, ver­gi da­ire­le­ri­nin önün­de kuy­ruk­lar teş­kil edi­yor­du. He­le ver­gi öde­me za­ma­nı gel­di­ği za­man, o son gün­ler­de ora­la­rı kuy­ruk­lar­dan ge­çil­mi­yor­du; bir ta­raf­tan o be­yan­na­me­le­ri alan me­mur­lar sı­kın­tı içe­ri­sin­de bir ta­raf­tan da va­tan­daş­la­rı­mız sı­kın­tı içe­ri­sin­de ka­lı­yor, çek­tik­le­ri çi­le yet­mi­yor­muş gi­bi, bir sü­rü de za­man is­ra­fı olu­yor­du.

Şim­di, VE­DOP pro­je­si var. Bu VE­DOP pro­je­si, biz­den ön­ce baş­la­mış olan bir pro­je. Do­la­yı­sıy­la, o za­man­da hiz­me­ti ge­çen­le­re ben te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum; fa­kat, bu VE­DOP pro­je­si­ni biz de­vam et­tir­dik, ta­mam­la­dık, bi­tir­dik. Şim­di, bü­tün ver­gi da­ire­le­ri­miz bi­zim, oto­mas­yo­na ta­bi. Ar­tık, hiç kim­se ver­gi da­ire­le­ri­nin önün­de sı­ra­da yok, kuy­ruk yok. Gi­din ba­kın, bil­has­sa ver­gi­le­rin son gün öde­me­le­rin­de, gi­din, adam yok ora­da, in­san yok. Ne­den? Çün­kü, her­kes, ar­tık, düğ­me­ye ba­sı­yor, İn­ter­net or­ta­mın­da be­yan­na­me­si­ni gön­de­re­bi­li­yor. Bu, Hükûme­ti­miz za­ma­nın­da ya­pıl­mış olan önem­li bir ko­lay­lık­tır mü­kel­lef­le­ri­mi­ze. Mil­yon­lar­la in­sa­nı­mız bun­dan is­ti­fa­de edi­yor, mil­yon­lar­la. Ar­tık, bi­zim bu şe­kil­de al­dı­ğı­mız be­yan­na­me­ler 40 mil­yo­nun üze­rin­de, mil­yon­la­rı geç­ti. Do­la­yı­sıy­la…

Haa, be­yan­na­me­yi öy­le ödü­yor, bir de, ay­rı­ca, biz, yi­ne de­ği­şik­lik­ler yap­tık, otur­du­ğu yer­den de pa­ra­sı­nı ödü­yor. Ba­sı­yor düğ­me­ye, ne ka­dar bor­cu var, gö­rü­yor, tık, düğ­me­ye ba­sı­yor, ban­ka­dan he­men öde­me­si­ni ya­pı­yor. Bu önem­li ko­lay­lı­ğı bi­zim Hükûme­ti­miz sağ­la­mış­tır.

Ay­rı­ca, ka­yıt dı­şıy­la il­gi­li ola­rak da, fev­ka­la­de önem­li ted­bir­ler al­dık, fev­ka­la­de önem­li uy­gu­la­ma­la­ra baş­la­dık. Ban­ka­lar ka­na­lıy­la ha­va­le­den tut da, efen­dim, ben­zin is­tas­yon­la­rın­da­ki ya­zar ka­sa­ya ka­dar. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nu ilk de­fa açık­lı­yo­rum; 170 bin ki­şi dört yıl içe­ri­sin­de… Biz, esa­sın­da, 330 bin ki­şi mü­kel­lef sa­yı­mız art­mış, ama 170 bin ki­şi­yi, bi­zim Ge­lir İda­re­si Baş­kan­lı­ğı… Hiç bun­lar ver­gi da­ire­si­ne uğ­ra­ma­yan adam­lar. Ver­gi da­ire­si­nin yo­lu­nu da bil­me­yen adam­lar. Ge­ti­rip be­yan­na­me ve­rip de, ver­gi öde­yen­ler de de­ğil. Ha­ni kü­mes­te­ki­nin dı­şın­da­ki­ler di­yor­lar ya, o 170 bin ki­şi, on­lar­dan tek  tek, tek tek  top­la­yıp ge­tir­mi­şiz. Yap­mış ol­du­ğu­muz in­ce­le­me­ler ne­ti­ce­sin­de, yap­mış ol­du­ğu­muz ça­lış­ma­lar ne­ti­ce­sin­de. Ka­yıt dı­şı­na, ya­ni ne ka­dar faz­la önem ver­di­ği­mi­zin bir gös­ter­ge­si ola­rak siz­le­re bu­nu arz et­mek is­ti­yo­rum.

Bir de bu­ra­da çok ko­nu­şu­la­cak va­sı­ta­lı ver­gi­ler, va­sı­ta­sız ver­gi­ler ya­hut do­lay­lı ver­gi­ler, do­lay­sız ver­gi­ler ve bun­la­rı ya­par­ken de Av­ru­pa’yla de­vam­lı ola­rak ya­hut OECD ül­ke­le­riy­le bi­ze mi­sal­ler ge­ti­ri­le­rek söy­le­ni­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, OECD’de ve­ya­hut da Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de he­sap­la­ma tar­zı bi­raz da­ha de­ği­şik. Ora­da si­gor­ta prim­le­ri­ni de do­lay­sız ver­gi­le­re koy­duk­la­rı için ora­da­ki ra­kam­lar da­ha de­ği­şik gö­zü­kü­yor. On­la­rı ko­ya­rak ben de bir he­sap yap­tım, biz­de­ki do­lay­sız ver­gi­le­rin pa­yı yüz­de 49’a çık­tı ve do­lay­lı ver­gi­le­rin pa­yı da yüz­de 51’e düş­tü. Ay­nı şe­kil­de OECD’de de za­ten do­lay­lı ver­gi­ler de -za­ten on­lar ma­li­ye li­te­ra­tü­rün­de ya­vaş ya­vaş ye­ri­ni de kay­be­di­yor, ama gi­de­rek do­lay­lı ver­gi­ler me­se­la, 31’den, 33’e çık­mış- 2000 yı­lın­da 31,6 imiş, 2005 yı­lın­da 33’e çık­mış OECD’de ve ay­nı şe­kil­de Av­ru­pa Bir­li­ğin­de de ay­nı ra­kam­lar var.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ma­li­ye po­li­ti­ka­la­rı­mız­da te­mel ön­ce­li­ğin ma­li di­sip­li­ni sağ­la­ya­rak borç sto­ku­nu ma­kul se­vi­ye­ye in­dir­mek ve mak­ro­eko­no­mik is­tik­ra­rı ko­ru­ya­cak fa­iz dı­şı faz­la­yı ver­mek ol­du­ğu­nu bu­ra­dan yap­tı­ğım bü­tün büt­çe ko­nuş­ma­la­rın­da üze­ri­ne ba­sa ba­sa ifa­de et­miş­tim. Bu an­la­yı­şı­mız­da bir de­ği­şik­lik ol­ma­dı­ğı­nı bir ke­re da­ha tek­rar et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, so­nuç ko­nuş­ma­mı ya­pı­yo­rum. Tür­ki­ye’de bir ik­ti­dar ilk de­fa se­çi­me gi­der­ken se­çim büt­çe­si yap­mı­yor. Mil­le­tin re­fa­hı­nı na­za­rı­iti­ba­ra alı­yor. 2007 yı­lı büt­çe­si bir se­çim büt­çe­si de­ğil­dir. İs­tik­rar, bü­yü­me ve re­fa­hın ar­tı­rıl­ma­sı­nı dik­ka­te alan bir büt­çe­dir. Sos­yal dev­let an­la­yı­şı­nı be­nim­se­yen bir büt­çe­dir.

İk­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de uy­gu­la­nan “ma­li di­sip­lin” an­la­yı­şı ve po­li­ti­ka­lar­da­ki ka­rar­lı­lık so­nu­cu he­def­le­re ula­şıl­dı. 2007 yı­lı büt­çe­si ül­ke ih­ti­yaç­la­rı­na ve ger­çek­le­ri­ne uy­gun ola­rak ha­zır­lan­mış ve hu­zu­ru­nu­za ge­ti­ril­miş­tir. Bu büt­çe, şef­faf, sa­mi­mi ve ger­çek­çi­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ku­ru­cu­su Ata­türk di­yor ki: “Si­ya­si, as­kerî za­fer­ler ne ka­dar bü­yük olur­lar­sa ol­sun­lar, eko­no­mik za­fer­ler­le taç­lan­dı­rıl­maz­lar­sa, hu­su­le ge­len za­fer­ler de­vam­lı ola­maz, az za­man­da sö­ner­ler.”

Bu, Bü­yük Ata­türk’ün ve Türk mil­le­ti­nin bi­ze ver­di­ği bir gö­rev­dir. Bu he­de­fe ka­rar­lı ve di­sip­lin­li adım­lar­la ula­şa­ca­ğız.

Bu yol­da bi­zi her za­man des­tek­le­yen Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız baş­ta ol­mak üze­re Hükûme­ti­miz üye­le­ri­ne, ka­mu ida­re­le­ri ile bü­tün va­tan­daş­la­rı­mı­za şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 yı­lı büt­çe­si ül­ke­miz ve mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­sun. Ya­pa­ca­ğı­nız yo­ğun ve yo­ru­cu ça­lış­ma­lar için Hükûme­tim ve şah­sım adı­na siz­le­re tek­rar te­şek­kür edi­yor, he­pi­ni­zi say­gı ve sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­kan, te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, büt­çe gö­rüş­me­le­ri 5 Ara­lık 2006 ta­rih­li 27’nci Bir­le­şim’de alı­nan ka­ra­ra uy­gun ola­rak bas­tı­rı­lıp da­ğı­tı­lan prog­ra­ma gö­re ya­pı­la­cak­tır.

Baş­lan­gıç­ta, büt­çe­nin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler­de, si­ya­si par­ti grup­la­rı ve Hükûmet adı­na ya­pı­la­cak ko­nuş­ma­lar­da sü­re, Hükûme­tin su­nuş ko­nuş­ma­sı ha­riç bi­rer sa­at -bu sü­re, bir­den faz­la ko­nuş­ma­cı ta­ra­fın­dan kul­la­nı­la­bi­lir- ki­şi­sel ko­nuş­ma­lar­da onar da­ki­ka­dır.

Şim­di, büt­çe­nin tü­mü üze­rin­de, grup­la­rı ve şa­hıs­la­rı adı­na söz alan sa­yın üye­le­rin ad­la­rı­nı sı­ra­sıy­la oku­yo­rum:

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ge­nel Baş­kan ve An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın De­niz Bay­kal, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­ba adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Na­zım Ek­ren, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ge­nel Baş­kan ve Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Er­kan Mum­cu.

Şa­hıs­la­rı adı­na, büt­çe­nin le­hin­de, Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Emin Mu­rat Bil­giç; şa­hıs­la­rı adı­na, büt­çe­nin aley­hin­de, Doğ­ru Yol Par­ti­si Ge­nel Baş­ka­nı ve Elâzığ Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Ke­mal Ağar.

Şim­di, söz sı­ra­sı, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ge­nel Baş­kan ve An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın De­niz Bay­kal’ın­dır.

Sa­yın Bay­kal, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 yı­lı­na iliş­kin büt­çe ta­sa­rı­sı­nın Ge­nel Ku­ru­lu­muz­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ka­tı­lı­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, Sa­yın Baş­ka­nı ve mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zi iç­ten sev­gi­ler­le, say­gı­lar­la se­lam­lı­yo­rum. Bu büt­çe­nin, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı, ya­rar­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Bu büt­çe ve­si­le­siy­le, Tür­ki­ye’mi­zin eko­no­mik du­ru­mu­nun, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri­nin, si­ya­se­ti­nin bir ge­nel de­ğer­len­dir­me­si­ni yap­ma fır­sa­tı­nı da bu­la­bi­le­ce­ği­mi­zi umut edi­yo­rum. Bu çer­çe­ve­de, bu büt­çe gö­rüş­me­le­ri­ne iyi di­lek­ler­le baş­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu büt­çe AKP İk­ti­da­rı­nın be­şin­ci büt­çe­si­dir. Bu büt­çe, IMF’yle uzun bir sü­re­den be­ri sür­dü­rül­mek­te olan an­laş­ma­la­rın ve ve­ri­len ni­yet mek­tup­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­sı sa­de­din­de ha­zır­lan­mış olan bir büt­çe­dir. Bun­dan ön­ce, bu doğ­rul­tu­da, bu Mec­lis se­çi­lip gö­re­ve baş­la­ma­dan ön­ce, IMF’yle ku­ru­lan iliş­ki doğ­rul­tu­sun­da bir is­tik­rar prog­ra­mı uy­gu­lan­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor­du. Bu is­tik­rar prog­ra­mı­nın, şim­di AKP İk­ti­da­rın­da­ki be­şin­ci yıl büt­çe­si­ne gi­ri­yo­ruz. AKP İk­ti­da­rın­dan ön­ce de, ge­ne is­tik­rar prog­ra­mı­nın iki yıl­lık bir uy­gu­la­ma dö­ne­mi var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu is­tik­rar prog­ra­mı­nın ama­cı, Türk eko­no­mi­si­nin enf­las­yon üre­ten ya­pı­sı­nı, özel­lik­le­ri­ni de­ğiş­tir­mek ve Türk eko­no­mi­si­ni enf­las­yon so­ru­nun­dan çe­kip çı­kar­mak, bir ma­li is­tik­ra­rı or­ta­ya koy­mak ve Türk eko­no­mi­si­nin dış borç­la­rı­nı öde­ye­bi­lir hâle gel­me­si­ni sağ­la­mak, borç üret­me­yen bir eko­no­mi­yi şe­kil­len­dir­mek, sür­dü­rü­le­bi­lir bir bü­yü­me­yi gü­ven­ce al­tı­na ala­cak po­li­ti­ka­la­rı ve alt­ya­pı­yı ha­zır­la­mak, sür­dü­rü­le­bi­lir bu bü­yü­me çer­çe­ve­si için­de de Tür­ki­ye’de iş­siz­lik so­ru­nu­nun ye­nil­me­si­ne yar­dım­cı ol­mak, in­san­la­rı­mı­zın iş bu­la­bil­di­ği, re­fa­hın art­tı­ğı, enf­las­yo­nun emek­le­ri ve ta­sar­ruf­la­rı tü­ket­me­di­ği, Tür­ki­ye’nin dış dün­ya­ya sü­rek­li ve ar­tan borç ba­ğım­lı­lı­ğı­nın or­ta­dan kal­dı­rı­la­bil­di­ği bir eko­no­mik ya­pı­ya ulaş­mak. Bu doğ­rul­tu­da­ki ça­lış­ma­nın ye­din­ci yı­lı­nı ge­ri­de bı­ra­kı­yo­ruz. Ye­di yıl­dır bu böy­le sür­dü­rü­lü­yor, beş yı­lı da, şim­di, bu Hükûmet ta­ra­fın­dan sür­dü­rül­müş ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu uy­gu­la­ma­nın so­nu­cun­da gel­di­ği­miz aşa­ma­yı, öy­le sa­nı­yo­rum ki, açık bir ka­fay­la, ger­çek­çi ola­rak, doğ­ru bir bi­çim­de de­ğer­len­dir­me­mi­ze ih­ti­yaç var­dır.

Eko­no­mi­mi­zin te­mel so­ru­nu ola­rak enf­las­yon tes­pit edil­miş­ti. Enf­las­yon­la mü­ca­de­le doğ­rul­tu­sun­da çar­pı­cı so­nuç­la­rın alın­mış ol­du­ğu bir ger­çek­tir. Ger­çek­ten de, da­ha 2002 se­çim­le­riy­le bu Hükûmet iş ba­şı­na gel­me­den, Tür­ki­ye’de yüz­de 70’in üze­rin­de­ki enf­las­yon, 2002 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la yüz­de 30 dü­ze­yi­ne in­di­ri­le­bil­miş­ti. Ya­ni, 2001 yı­lın­da alı­nan ted­bir­ler­le, 2002 yı­lı uy­gu­la­ma­sıy­la, bir yıl için­de enf­las­yon, da­ha biz Mec­li­se gel­me­den, bu Hükûmet iş ba­şı­na gel­me­den, yüz­de 70’le­rin işa­ret­le­di­ği dü­zey­den yüz­de 30 dü­ze­yi­ne in­di­ri­le­bil­miş­ti. Şim­di, dört yıl­dır, bu yüz­de 30 dü­ze­yin­de­ki enf­las­yo­nu in­dir­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Şu an­da gel­di­ği­miz nok­ta, ka­sım ayı so­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la ifa­de edi­yo­rum, yüz­de 10’lar ci­va­rı­dır. Yüz­de 10 ci­va­rın­da bir enf­las­yon nok­ta­sı­na, dört yıl­da yüz­de 30’dan yüz­de 10’a in­dir­dik, bir yıl­da, bir­bu­çuk yıl­da, yüz­de 70’ten enf­las­yon yüz­de 30’a in­di.

Enf­las­yon in­dik­çe, da­ha aşa­ğı in­dir­mek el­bet­te da­ha güç olur, kuş­ku yok, baş­lan­gıç­ta da­ha ko­lay iner, ama, şim­di gel­di­ği­miz nok­ta­da, öy­le sa­nı­yo­rum ki, Tür­ki­ye’de­ki eko­no­mik du­ru­mun ver­di­ği işa­ret­le­ri doğ­ru de­ğer­len­dir­me­miz la­zım. Bu­na bak­tı­ğı­mız za­man ne gö­rü­yo­ruz? Şim­di, ön­ce, ilk gö­rü­len şu: Enf­las­yon ar­tık ko­lay­ca dü­şe­bi­lir ol­mak­tan çık­mış­tır. Ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız beş yıl­lık dö­nem için­de, her yıl enf­las­yon bir ön­ce­ki­nin al­tın­da ger­çek­le­şir­ken, ilk kez, şim­di, bu yıl, enf­las­yon bir ön­ce­ki yı­lın al­tın­da de­ğil üs­tün­de ger­çek­leş­miş­tir. Ya­ni, 2006 yıl so­nu enf­las­yo­nu, 2005’in yıl so­nu enf­las­yo­nu­nun üze­rin­de­dir. Ka­sım ayı iti­ba­rıy­la ra­kam­la­rı bir kez da­ha ha­tır­la­ta­yım. Bil­di­ği­niz gi­bi, üre­ti­ci fi­yat­la­rıy­la enf­las­yon 11,67 art­mış­tır, tü­ke­ti­ci fi­yat­la­rıy­la 9,86 art­mış­tır ka­sım ayı iti­ba­rıy­la, on iki ay­lık sü­re için­de. Bu ra­kam­lar 2005 yı­lın­da ger­çek­le­şen ra­kam­la­rın üs­tün­de­dir. 2005 yı­lın­da üre­ti­ci fi­yat­la­rıy­la ger­çek­le­şen enf­las­yon 2,66 idi. Dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­rim, 2,66 idi. Bu yıl 11,67 ol­muş­tur. Tü­ke­ti­ci fi­yat­la­rıy­la enf­las­yon bu yıl 9,86 ol­muş­tur, ge­çen yıl 7,61 idi. Ya­ni, üre­ti­ci fi­yat­la­rıy­la enf­las­yon 9 pua­nın üze­rin­de hız­lan­mış­tır, tü­ke­ti­ci fi­yat­la­rıy­la enf­las­yon 2,25 pu­an­lık bir hız­lan­ma ser­gi­le­miş­tir.

Bu enf­las­yon­da­ki düş­me eği­li­mi­nin dur­ma­sı, beş yıl­dan be­ri de­vam eden düş­me eği­li­mi­nin dur­ma­sı ve ter­si­ne bir ar­tı­şın or­ta­ya çık­ma­ya baş­la­ma­sı ne­re­den kay­nak­la­nı­yor, bu­nu an­la­ma­mız la­zım. Tür­ki­ye’nin enf­las­yon­la mü­ca­de­le ira­de­sin­de bir za­fi­yet yok; Hükûme­tin alıp iz­le­di­ği po­li­ti­ka­la­rın enf­las­yo­nu in­dir­me­ye yö­ne­lik ni­te­li­ğin­de bir za­fi­yet yok. Hükûmet her tür­lü ge­lir po­li­ti­ka­sı­nı, Hükûmet her tür­lü ya­tı­rım po­li­ti­ka­sı­nı enf­las­yo­nu in­dir­me ama­cı­na gö­re en­deks­le­miş. Tür­ki­ye’de ta­rım­sal ürün­le­rin fi­yat­lan­dı­rıl­ma­sı, ge­lir po­li­ti­ka­sı, iş­çi üc­ret­le­ri, me­mur ma­aş­la­rı, emek­li ma­aş­la­rı, “Enf­las­yo­nu in­di­re­ce­ğiz,” di­ye bas­kı al­tı­na alın­mış. Tür­ki­ye, al­tın­cı yıl yüz­de 6,5’luk bir fa­iz dı­şı faz­la ver­me id­di­ası­nı sür­dür­müş, ba­şa­rıy­la da ger­çek­leş­tir­miş. Fa­iz dı­şı faz­la or­ta­da, yüz­de 6,5. Dün­ya­da re­kor. Bu ka­dar sü­rek­li ger­çek­leş­tir­miş baş­ka bir ül­ke yok. Ta­rım­sal ürün fi­yat­la­rı bas­tı­rıl­mış, emek­li ma­aş­la­rı bas­tı­rıl­mış, me­mur ma­aş­la­rı bas­tı­rıl­mış, iş­çi üc­ret­le­ri bas­tı­rıl­mış, ya­tı­rım­lar as­kı­ya alın­mış, GAP unu­tul­muş, bu dö­nem­de hiç­bir cid­di en­teg­re elek­trik ener­ji­si üre­tim te­si­si­nin te­me­li da­hi atıl­ma­mış, ya­tı­rım ba­kı­mın­dan bir ha­re­ket­len­me yok, Tür­ki­ye’nin bü­tün gü­cü enf­las­yon­la mü­ca­de­le için se­fer­ber edil­miş; fa­kat, enf­las­yon ge­çen yı­lın üze­rin­de ger­çek­leş­miş. Şim­di, bu­nu gör­mez­lik­ten gel­mek, bu­nu ih­mal et­mek çok yan­lış olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bu ko­nu­ya, bir de­fa, her­ke­sin dik­ka­ti­ni çek­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye’de enf­las­yon­la mü­ca­de­le­de ih­mal yok, fa­kat, içi­ne gi­ri­len bir ye­ni tı­ka­nık­lık var, bu tı­ka­nık­lı­ğı an­la­ma­mız la­zım. Ba­kı­nız, şu gö­rül­dü ki, ar­tık, Tür­ki­ye’de enf­las­yon­la mü­ca­de­le sa­de­ce ma­li­ye ve pa­ra po­li­ti­ka­la­rıy­la, sa­de­ce ma­li ted­bir­ler­le in­di­ri­le­bi­lir ol­ma­nın sı­nı­rı­na gel­miş­tir. Tür­ki­ye’de enf­las­yo­nu be­lir­le­yen en te­mel un­sur kur ola­rak or­ta­ya çık­ma­ya baş­la­mış­tır. Kur, Tür­ki­ye’de enf­las­yon ba­kı­mın­dan en be­lir­le­yi­ci olay ol­muş­tur. Ma­yıs ayın­da ya­şa­nan dal­ga­lan­ma, ku­ru bi­raz yu­ka­rı­ya çek­miş­tir; o dal­ga­lan­ma, do­ğal ola­rak, enf­las­yo­nun aşa­ğı­ya in­me­si­ne fır­sat ver­me­miş­tir. Şim­di gel­di­ği­miz nok­ta­da ku­run, Türk eko­no­mi­si­ne iki yön­lü et­ki­si iş­li­yor. Bu et­ki­ler­den bi­ri­si, enf­las­yo­nun be­lir­len­me­si­ne yar­dım­cı olan et­ki­si­dir. Eğer biz, Türk li­ra­sı­nı de­ğer­len­di­rir­sek, do­la­rı dü­şü­rür­sek enf­las­yo­nu da dü­şü­rü­yo­ruz, ama, bu­nun bir baş­ka be­de­li or­ta­ya çı­kı­yor. O da, Tür­ki­ye’nin dış ti­ca­ret den­ge­si­ni et­ki­le­me­si, ca­ri açı­ğı­nı et­ki­le­me­si. Eğer do­lar dü­şük olur­sa, it­ha­la­tı teş­vik edi­yor­su­nuz, dış ti­ca­ret açı­ğı teh­li­ke­li bi­çim­de yük­se­li­yor, ca­ri açık pat­lı­yor. Ya­ni, öy­le bir nok­ta­ya gel­dik ki, Tür­ki­ye’de, bu­gün, kur,enf­las­yon ve ca­ri açık ara­sın­da ter­si­ne ça­lı­şan bir iliş­ki­nin da­ya­nak nok­ta­sı hâli­ne gel­miş­tir. Bir ta­ra­fı olum­lu et­ki­li­yor, bir ta­ra­fı olum­suz et­ki­li­yor. Bu aç­ma­zın aşıl­ma­sı la­zım­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, gel­di­ği­miz nok­ta­da na­sıl bir tı­ka­nık­lık­la kar­şı kar­şı­ya­yız: Enf­las­yo­nun, ge­çen yı­lın üze­rin­de bir nok­ta­da kro­nik hâle ge­lir bir man­za­ra ser­gi­le­me­si ve Tür­ki­ye’de no­mi­nal fa­iz­le­rin yüz­de 22 ci­va­rın­da ken­di­si­ni gös­ter­me­si. Ne za­man? Enf­las­yon he­de­fi da­ha bu büt­çey­le yüz­de 4 ola­rak ilan edi­lir­ken. 2007 için enf­las­yon yüz­de 4 ama, fa­iz­ler yüz­de 22. Bu ne de­mek­tir? Re­el fa­iz­ler, en azın­dan, yüz­de 13,5’un üze­rin­de de­mek­tir. Yüz­de 13,5’luk re­el fa­iz ve ora­da tı­kan­ma ger­çek bir uya­rı­dır. Bu yüz­de 13,5’luk re­el fai­zin, fa­iz­le, enf­las­yon he­de­fi ara­sın­da­ki bu far­kın açıl­mış me­sa­fe­nin an­la­mı ne­dir? Bu­nun an­la­mı, Türk eko­no­mi­si­nin ge­le­ce­ğiy­le il­gi­li gü­ven kay­bı­dır. Bu eko­no­mi­nin böy­le sür­dü­rü­le­bi­lir ol­du­ğu ko­nu­sun­da­ki inan­cın ar­tık za­afa uğ­ra­ma­ya baş­la­ma­sı­dır. Bu­nun al­tın­da ya­tan te­mel ger­çek Tür­ki­ye’nin dış ti­ca­ret ra­kam­la­rın­da ken­di­si gös­te­ri­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, övü­nü­yo­ruz, he­pi­miz dik­kat­le iz­li­yo­ruz, ger­çek­ten ih­ra­cat ra­kam­la­rı­mız ar­tı­yor. Ama, bu kim­se­yi ya­nılt­ma­ma­lı­dır. İh­ra­cat ra­kam­la­rın­da­ki ar­tış, ne ya­zık ki, it­ha­lat ra­kam­la­rı­nın çok da­ha hız­lı art­ma­sı­nı zo­run­lu kıl­ma­ya baş­la­mış­tır ve gel­di­ği­miz nok­ta­da Tür­ki­ye’nin dış ti­ca­ret açı­ğı, on iki ay­lık esas iti­ba­rıy­la, 52,5 mil­yar do­lar­dır. Tür­ki­ye, ilk kez 52,5 mil­yar do­lar­lık bir dış ti­ca­ret açı­ğı ver­miş­tir. Ca­ri açık 34 mil­yar do­la­rın üze­ri­ne çık­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ne de­mek olu­yor? Bu, ku­ru, ra­kam­la­rı yo­rum­la­ya­bil­mek için ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­mi­zi ha­tır­lat­mak­ta ya­rar var. 2002 yı­lın­da bu Hükûmet gö­re­ve gel­di­ği za­man Tür­ki­ye’nin dış ti­ca­ret açı­ğı 14 mil­yar do­lar dü­ze­yin­dey­di, şim­di, 52,5 mil­yar do­lar dü­ze­yi­ne çık­mış­tır. Ca­ri açık 2002 yı­lın­da, bu Hükûmet iş ba­şı­na gel­di­ği za­man 1,5 mil­yar do­lar dü­ze­yin­dey­di; şim­di, 34 mil­yar do­lar dü­ze­yi­ne çık­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, tam bu nok­ta­da söy­le­me­li­yim: Ger­çek­ten çok çar­pı­cı bir man­za­ray­la kar­şı kar­şı­ya­yız. Tür­ki­ye’de, ca­ri açı­ğın, eko­no­mik bü­yü­me­nin ge­re­ği ol­du­ğu­nu id­dia eden çev­re­ler var­dır. Ama, öy­le bir tab­loy­la kar­şı kar­şı­ya­yız ki, eko­no­mik bü­yü­me uzun sü­re­dir de­vam eden, sü­rek­li her çey­rek yıl­lık dö­nem­ler­de or­ta­ya çı­kan eko­no­mik bü­yü­me, ar­tık kay­gı ve­ri­ci bir nok­ta­ya gel­miş­tir. İlk kez, eko­no­mik bü­yü­me­nin en dü­şük dü­ze­yi­ni bu yı­lın üçün­cü çey­re­ğiy­le il­gi­li ola­rak al­mış bu­lu­nu­yo­ruz, yüz­de 3 dü­ze­yi­ne ilk kez düş­müş­tür, ama, bu düş­me ca­ri açık­ta azal­ma­ya ne­den ol­ma­mış­tır. Ca­ri açık, eko­no­mi­de­ki bü­yü­me da­ral­ma­sı­na, kü­çül­me­si­ne rağ­men de­vam et­mek­te­dir.

Ba­kı­nız, Tür­ki­ye’de 1 bi­rim­lik millî ge­lir bü­yü­me­si için her yıl da­ha faz­la ca­ri açık ver­mek zo­run­da ka­lı­yo­ruz. Öy­le bir ya­pı ge­liş­miş­tir ki, bu iz­le­nen po­li­ti­ka­lar­la, gel­di­ği­miz nok­ta­da, 1 bi­rim­lik millî ge­lir ar­tı­şı için, es­ki­den olan­dan çok da­ha faz­la ca­ri açık ver­mek zo­run­da ka­lı­yo­ruz. Bu ca­ri açık da, bil­di­ği­niz gi­bi, sı­cak pa­ra gi­ri­şiy­le sağ­la­nı­yor, özel­leş­tir­me ge­lir­le­riy­le sağ­la­nı­yor ve dış kay­nak gi­ri­şiy­le bu ger­çek his­se­di­le­bi­lir ol­mak­tan çık­ma şan­sı­nı el­de edi­yor, ama o tab­lo ora­da, o var ol­ma­ya de­vam edi­yor.

Ba­kı­nız, Tür­ki­ye’nin millî ge­li­ri, 2006 yı­lın­da, ilk do­kuz ay­lık dö­nem­de 27,2 mil­yar do­lar art­mış­tır. İlk do­kuz ay­da 27,2 mil­yar do­lar art­mış­tır, ama bu dö­nem­de ca­ri açık mik­ta­rı, bu do­kuz ay­lık dö­nem­de 25,5 mil­yar do­lar ol­muş­tur. Ya­ni, millî ge­li­rin her 100 do­lar­lık bü­yü­me­si için, 2006 yı­lı ger­çe­ği­ne da­ya­na­rak söy­lü­yo­rum, yüz­de 94’lük bir ca­ri açık ver­me zo­run­lu­lu­ğu or­ta­ya çık­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 2000 yı­lın­da, ya­ni kri­zin he­men ön­ce­sin­de da­hi bu oran yıl­lık te­mel­de yüz­de 66 idi, şim­di yüz­de 94 dü­ze­yi­ne çık­mış­tır. 2002’de 100 bi­rim­lik eko­no­mik bü­yü­me için 4,3’lük bir ca­ri açık ve­ri­lir­ken, 2003’ten iti­ba­ren çift ha­ne­le­re ge­çil­miş­tir ve 2003’te yüz­de 13,8; 2004’de yüz­de 25,9; 2005’de yüz­de 37,5 ca­ri açık ve­ril­me­si ka­çı­nıl­maz ol­muş­tur. 2005’de 100 do­lar­lık bü­yü­me ar­tı­şı için 37,5 do­lar­lık ca­ri açık ve­ri­lir­ken, 2006’nın ilk do­kuz ayın­da 100 do­lar­lık bir bü­yü­me için 94 do­lar­lık bir ca­ri açık ve­ril­me­si ka­çı­nıl­maz ol­muş­tur. Böy­le bir yük­sek pla­to­ya bu işin gel­me­si Tür­ki­ye’de ilk kez ger­çek­leş­mek­te­dir. 2000 yı­lı­nı kri­ze gö­tü­ren or­ta­mın­da ger­çek­le­şen oran­sal iliş­ki­nin da­hi 1,5 ka­tı­na 2006 yı­lı­nın do­kuz ayın­da ula­şıl­mış du­rum­da.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, dik­kat­le üs­tün­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir tab­lo­ya dik­ka­ti çe­ki­yor. Za­ten, fa­iz­le­rin bir yer­de tı­ka­nıp kal­ma­sı­nın al­tın­da­ki te­mel ger­çek de iş­te buy­du. Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı­nın kı­sa bir sü­re ön­ce ka­mu­oyu­na yap­tı­ğı “dö­viz ge­li­ri ol­ma­yan­lar dö­viz­le ya­tı­rım yap­ma­sın­lar” uya­rı­sı­nın al­tın­da da iş­te bu tab­lo yat­mak­ta­dır. Ya­ni, böy­le bir uya­rı­nın an­la­mı, Tür­ki­ye’de­ki ku­run is­tik­ra­rı­nın ga­ran­ti edi­le­me­ye­ce­ği ko­nu­sun­da bir uya­rı ni­te­li­ği var­dır. Bu­nun ifa­de edil­mek ih­ti­ya­cı­nın his­se­dil­miş ol­ma­sı, du­ru­mun cid­di­ye­ti­ni açık bir bi­çim­de or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye’de, ba­kı­nız, bu dış ti­ca­ret ge­liş­me­si, asıl bü­tün bu olay­la­rın al­tın­da ya­tan ana olay­dır. 2002 yı­lın­da, ik­ti­dar iş ba­şı­na gel­dik­ten son­ra, Tür­ki­ye’de ih­ra­ca­tın it­ha­la­tı kar­şı­la­ma ora­nı yüz­de 69,9 iken, şim­di, gel­di­ği­miz nok­ta­da, 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la söy­lü­yo­rum, yüz­de 60,4 ol­muş­tur. Ya­ni, yüz­de 60’ın al­tı­na inil­me­si teh­li­ke­si önü­müz­de dur­mak­ta­dır.

Bu tab­lo, ta­bii, Tür­ki­ye’de­ki borç man­za­ra­sı­nı da cid­di şe­kil­de et­ki­le­mek­te ve yan­sıt­mak­ta­dır. Tür­ki­ye’de ma­ale­sef ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız dö­nem­de borç­lar azal­ma­mış­tır, art­mış­tır. Tür­ki­ye’de ka­mu sek­tö­rü­nün iç ve dış borç­la­rıy­la özel sek­tö­rün dış borç­la­rı top­lan­dı­ğı za­man 375 mil­yar do­lar­lık bir mik­tar or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bu ik­ti­da­rın dev­ral­dı­ğı gü­ne ba­kıl­dı­ğı za­man, 150 mil­yar do­lar­lık bir ar­tı­şı işa­ret et­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tab­lo sür­dü­rü­le­bi­lir bir tab­lo de­ğil­dir. Ya­ni, bu tab­lo­yu, biz bu po­li­ti­ka­la­rı bi­raz da­ha uy­gu­lar­sak, iki-üç yıl son­ra de­ğiş­ti­re­ce­ğiz di­ye bir umu­du bes­le­me­nin hiç­bir hak­lı da­ya­na­ğı yok­tur. Ma­ale­sef, Tür­ki­ye, böy­le bir aç­ma­zın gi­de­rek da­ha çok dı­şa­rı­ya ba­ğım­lı olan, gi­de­rek da­ha çok ca­ri açık ve­ren, ca­ri açı­ğı­nı gi­de­rek da­ha çok sı­cak pa­ray­la ve borç­la kar­şı­la­yan bir eko­no­mik ya­pı­ya doğ­ru sü­rük­len­mek­te­dir.

Tür­ki­ye’de eko­no­mi bir tü­ke­tim ve borç­lan­ma bağ­lan­tı­sı­na da­ya­lı bü­yü­me an­la­yı­şı için­de bu­gü­ne ka­dar ge­tir­miş­tir, şim­di bü­yü­me de ken­di için­de bir sı­kın­tı­nın or­ta­ya çık­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı bi­ze gös­ter­mek­te­dir. Bu tab­lo, ta­bii, sür­dü­rü­le­mez. Dün­ya­da kal­kı­nan bü­tün ül­ke­ler dış ti­ca­ret açı­ğı ve­re­rek de­ğil, tam ter­si­ne dış ti­ca­ret faz­la­sı ve­re­rek kal­kın­mış­lar­dır. Biz sü­rek­li ola­rak dış ti­ca­ret açı­ğı ve­ri­yo­ruz, da­ha çok dış ti­ca­ret açı­ğı ve­ri­yo­ruz, ama ver­di­ği­miz açı­ğı ka­pa­ta­bi­li­yo­ruz. Ver­di­ği­miz açı­ğı borç­la­na­rak ka­pa­ta­bi­li­yo­ruz. Bu bi­ze ya­pay bir sa­nal is­tik­rar gö­rün­tü­sü ve­ri­yor, o is­tik­ra­rın al­tın­da, te­mel­de, Tür­ki­ye’nin her ge­çen gün da­ha çok ya­ban­cı pa­ra gi­ri­şi­ne mec­bur, mahkûm bir hâle dö­nüş­tü­ğü ger­çe­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Bu tab­lo sür­dü­rü­le­bi­lir bir tab­lo de­ğil­dir, bu, Tür­ki­ye’yi ken­di ayak­la­rı üze­rin­de kal­kın­ma­ya ta­şı­ya­cak bir tab­lo de­ğil­dir. Bu­nun al­tın­da, Tür­ki­ye’de­ki yan­lış ya­tı­rım po­li­ti­ka­sı, yan­lış sa­na­yi­leş­me ya­pı­lan­ma­sı ger­çe­ği var­dır. İz­le­nen po­li­ti­ka­lar, ma­ale­sef, Tür­ki­ye’nin eko­no­mik ya­pı­sı­nı ve sa­na­yi ya­pı­sı­nı da­ha da olum­suz yön­de boz­muş­lar­dır. Ara ma­lı it­ha­la­tı ih­ti­ya­cı her ge­çen gün da­ha çok art­mış­tır ve Türk eko­no­mi­si dı­şa­rı­ya ba­ğım­lı bir eko­no­mi hâli­ne gel­miş­tir.

Ba­kı­nız, yi­ne, çar­pı­cı ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğüm bir ra­ka­ma dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. Da­ha az ya­tı­rım ya­pı­yo­ruz, da­ha az ta­sar­ruf edi­yo­ruz, da­ha çok tü­ke­ti­yo­ruz. 2003 yı­lın­da, Tür­ki­ye’de, top­lam ge­li­rin yüz­de 26’sı ta­sar­ruf edi­li­yor­du, bu­gün yüz­de 14’ü ta­sar­ruf edi­li­yor; ya­ni, ya­rı ya­rı­ya azal­mış­tır. Üç yıl­lık bir dö­nem­de Tür­ki­ye’de ta­sar­ruf ora­nı yüz­de 26’dan yüz­de 14’e düş­müş­tür.

Tür­ki­ye’de tü­ke­tim 2003 yı­lın­da yüz­de 74 idi, şim­di yüz­de 86’ya çık­mış­tır. Bu yüz­de 86’lık tü­ke­tim dü­ze­yi, bil­me­li­yiz ki, İr­lan­da gi­bi çok hız­lı kal­kı­nan, Ja­pon­ya gi­bi çok hız­lı kal­kı­nan, Fran­sa, Al­man­ya, Ame­ri­ka gi­bi ül­ke­le­rin tü­ke­tim dü­ze­yi­nin üze­rin­de­dir. Tür­ki­ye, da­ha çok tü­ke­ten bir eko­no­mi hâli­ne bu dö­nem için­de dö­nüş­tü­rül­müş­tür. Bu­nun yan­sı­ma­sı, Tür­ki­ye’de kre­di ve borç­lu­luk tab­lo­su -sa­de­ce dev­let ba­kı­mın­dan de­ğil, halk ba­kı­mın­dan da, şir­ket­ler ba­kı­mın­dan da- kay­gı ve­ri­ci bir nok­ta­ya bi­zi ge­tir­miş­tir. Tür­ki­ye’de­ki tü­ke­tim kre­di­si kul­la­nı­mı bu dö­nem için­de 20 kat art­mış­tır ve kre­di kar­tı borç­lu­luk dü­ze­yi de 5 kat art­mış­tır. Bu, Tür­ki­ye’de, hal­kın çok cid­di bir borç­lu­luk tab­lo­su içi­ne gir­miş ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir.

Tür­ki­ye’de bü­yü­me var. Bü­yü­me borç üre­ti­yor, ca­ri açık ih­ti­ya­cı do­ğu­ru­yor, bü­yü­me iş­siz­lik ya­ra­tı­yor. Sa­yın Ba­kan de­min bu­ra­da iş­siz­lik ra­kam­la­rı­nı söy­le­di. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, kim­se ken­di­si­ni al­dat­ma­sın. Ba­kın, ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız dö­nem için söy­lü­yo­rum: Son üç yıl­da, son dört yıl­da, Tür­ki­ye’de is­tih­dam or­ta­mı­na gi­ren in­san sa­yı­sı 3,6 mil­yon ol­muş­tur. Ya­ni, nü­fu­sun do­ğal ge­liş­me­si so­nu­cun­da on al­tı yaş üs­tü is­tih­dam ke­si­mi­nin içi­ne gi­ren nü­fus sa­yı­sı 3,6 mil­yon ol­muş­tur. Bu dö­nem için­de ya­ra­tı­lan ek, ila­ve iş gü­cü 446 bin­den iba­ret kal­mış­tır.

Pe­ki, na­sıl olu­yor da iş­siz­lik ra­ka­mı dü­şü­yor di­ye bu­ra­da ko­nuş­ma­lar ya­pı­lı­yor? İş gü­cü­ne ka­tı­lım ora­nı Tür­ki­ye’de dü­şü­yor. Ya­ni, iş­siz­li­ği için­de ara­ya­ca­ğı­mız ha­vuz de­ği­şi­yor. O ha­vu­zu kü­çült­tük­çe, iş­siz­lik ora­nı da do­ğal ola­rak aza­lı­yor. Ba­kı­nız, Tür­ki­ye’de yüz­de 52,5 dü­ze­yin­dey­di iş gü­cü­ne ka­tı­lım ora­nı. Hiç­bir şey de­ğiş­me­di­ği hâlde, bu son dö­nem­de iş gü­cü­ne ka­tı­lım ora­nı yüz­de 47,8 dü­ze­yi­ne in­di­ril­di. Bu in­di­ri­lin­ce ne olu­yor? İş­siz­lik ora­nı dü­şü­yor. Bun­la­rın hep­si ken­di ken­di­mi­zi al­dat­ma ni­te­li­ğin­de dü­zen­le­me­ler. Acı ger­çek odur ki, Tür­ki­ye’de, çok ağır bir iş­siz­lik ya­şan­mak­ta­dır ve 3 mil­yon 600 bin ki­şi­nin sa­de­ce 448 bin ki­şi­si is­tih­dam edi­le­bil­miş­tir bu son dö­nem­de. 1 mil­yon 900 bin ki­şi ta­rım­dan ko­pa­rıl­mış ve sa­na­yi­de, hiz­met­ler­de is­tih­dam şar­tı ya­ra­tı­la­ma­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tab­lo, bi­zi, cid­di sos­yal so­run­lar­la da kar­şı kar­şı­ya bı­rak­ma­ya baş­la­mış­tır. Ül­ke, gi­de­rek da­ha az ya­tı­rım yap­mak du­ru­mun­da­dır, çün­kü iz­le­nen po­li­ti­ka­nın ta­le­bi odur. Ta­rı­ma yö­ne­lik des­tek gi­de­rek da­ha azal­mak­ta­dır.

Bu­ra­da, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı bir­ta­kım ra­kam­lar ver­di. Ya­ni, o ra­kam­lar­la il­gi­li ola­rak şu­nu söy­le­me­miz la­zım: 2002 yı­lın­da 1 mil­yar 868 mil­yon des­tek ya­pı­lı­yor­muş, 2006 yı­lın­da 5 mil­yar li­ra ya­pıl­mış. Na­sıl fi­yat­lar bun­lar? No­mi­nal fi­yat­lar. Re­el fi­yat­la­ra bak­tı­ğı­mız za­man ne çı­kı­yor? 2006 yı­lı fi­yat­la­rı­nı esas al­dı­ğı­nız za­man, 2002 yı­lın­da ya­pı­lan ta­rım des­te­ği 4 mil­yar 460 mil­yon. Ya­ni, or­ta­da­ki ar­tı­şın, millî ge­lir ar­tı­şı dik­ka­te alın­dı­ğı za­man bir ar­tış ifa­de et­me­di­ği or­ta­da. Ni­te­kim, millî ge­li­ri­mi­zin yüz­de 1’ini ta­rı­ma des­tek ola­rak ver­me ko­nu­sun­da bir mu­ta­ba­kat sağ­lan­dı­ğı hâlde ola­ma­mış­tır ve bin­de 7 dü­ze­yin­de an­cak bir des­tek ya­pı­la­bil­miş­tir.

Ya­ni, bun­lar­la ken­di­mi­zi al­dat­ma­nın hiç­bir ya­ra­rı yok­tur. Ma­ale­sef, acı ger­çek odur ki, Tür­ki­ye ta­rı­ma da, ener­ji­ye de, eği­ti­me de da­ha az kay­nak ayır­mak­ta­dır.

GAP ya­tı­rı­mı unu­tul­muş­tur. Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu’nun ra­hat­la­ma­sı­na en çok yar­dım­cı ola­cak, en te­mel bu pro­je, dış tel­kin­ler doğ­rul­tu­sun­da ma­ale­sef bir ke­na­ra itil­miş­tir ve ora­da va­tan­daş­la­rın ge­li­ri­ni cid­di şe­kil­de art­tı­ra­bi­le­cek su­la­ma ya­tı­rım­la­rı, bi­linç­li bir bi­çim­de ih­mal edil­mek­te­dir. Bu­nu, üzün­tüy­le tes­pit et­ti­ği­mi söy­le­me­li­yim.

Ge­ne, her­han­gi bir yan­lış an­la­şıl­ma­ya mey­dan ver­me­den, açık ve resmî ra­ka­mı si­ze söy­lü­yo­rum: Me­se­la, millî eği­tim har­ca­ma­la­rı, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la için­de 2001 yı­lı­na gö­re 2006 yı­lın­da azal­mış­tır. 2001 yı­lın­da gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­nın 2,9’u dü­ze­yin­de bir tah­sis ya­pı­lır­ken, şim­di 2,66’ya in­miş­tir.

Bu çer­çe­ve­de, ge­ne, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi­nin Türk eko­no­mi­si­ne yö­ne­lik bir gü­ven ifa­de­si ol­du­ğu­nu be­lir­ti­yor ve bu­nun Türk eko­no­mi­si­nin kal­kın­ma­sı­na çok cid­di kat­kı ya­pa­ca­ğı umu­du­nu di­le ge­ti­ri­yor. Bu­nun da iç­yü­zü­ne Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin ve va­tan­daş­la­rı­mın dik­ka­ti­ni çek­mek is­te­rim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, doğ­ru­dur, Tür­ki­ye’ye gi­ren doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye ra­kam­la­rı, ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız dö­nem­de cid­di bir tır­ma­nış gös­ter­miş­tir ve 2006 yı­lın­da 14 mil­yar do­lar dü­ze­yin­de bir ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi sağ­lan­mış­tır. Ama, bu­nun ne ol­du­ğu­na bi­raz da­ha ya­kın­dan ba­kın­ca şu­nu gö­rü­yo­ruz, si­ze ben ka­lem ka­lem ve­re­yim: Ocak-ekim ara­sın­da doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi: Vo­da­fo­ne, te­le­ko­mü­ni­kas­yon ko­nu­sun­da­ki Vo­da­fo­ne 4 mil­yar 550 mil­yon do­lar, Pet­rol Ofi­si­nin sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la 1 mil­yar 54 mil­yon, Fi­nans­ban­kın Yu­nan­lı­la­ra sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la 2 mil­yar 774 mil­yon, Ba­şak Si­gor­ta­nın sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la 204 mil­yon, Ba­şak Emek­li­li­ğin sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la 63 mil­yon, De­niz­ban­kın sa­tı­şı do­la­yı­sıy­la 2 mil­yar 437 mil­yon, gay­ri­men­kul alı­mı do­la­yı­sıy­la 2 mil­yar 700 mil­yon, top­lam 13 mil­yar 782 mil­yon. Ne­re­de bu­ra­da doğ­ru­dan iş ya­ra­ta­cak, is­tih­dam ya­ra­ta­cak, Tür­ki­ye’nin var olan üre­tim ya­pı­sı­nı ile­ri gö­tü­re­cek, Tür­ki­ye’de bir zen­gin­leş­me­ye yar­dım­cı ola­cak ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rı­mı? Bu, Tür­ki­ye’nin pa­za­rı­nın pay­la­şıl­ma­sı ni­te­li­ğin­de bir ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi­dir. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu, Tür­ki­ye’de var olan ku­ru­luş­la­rı ge­liş­tir­me­ye, bü­yüt­me­ye de­ğil, on­la­rın ye­ri­ni al­ma­ya, on­la­rın or­ta ve uzun dö­nem­de Tür­ki­ye pa­za­rı üze­rin­de­ki ege­men­li­ği­ni pay­laş­ma­ya yö­ne­lik, bu ni­te­lik­te gi­ri­şim­ler­dir. Ma­ale­sef, bi­zim ara­dı­ğı­mız, bek­le­di­ği­miz ya­ban­cı ser­ma­ye, doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rı­mı bu de­ğil­dir. O ni­te­lik­te gel­mek üze­re olan bir Hyun­dai ya­tı­rı­mı, ma­ale­sef, ka­çı­rıl­mış­tır, şim­di Çek Cum­hu­ri­ye­ti’ne git­miş­tir. Onun gi­bi ya­tı­rım­lar, ye­ni üre­tim-ya­tı­rım ni­te­li­ğin­de ola­cak olan, is­tih­dam ya­ra­ta­cak olan, ih­ra­ca­tı ar­tı­ra­cak olan, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­mı­zın yük­sel­me­si­ne yar­dım­cı ola­cak ya­tı­rım­la­rı bun­lar­dan ayır­mak la­zım­dır.

Ay­nı şe­kil­de, 2005’te­ki­le­re bak­tı­ğı­mız za­man da, ge­ne, Ga­ran­ti Ban­ka­sı, Turk­cell, Türk Te­le­kom, Dış­bank ve Ya­pı Kre­di Ban­ka­sı sa­tış­la­rın­dan el­de edi­len 6,5 mil­yar do­lar­lık bir kay­na­ğın, 1 mil­yar 800 mil­yon do­lar­lık da gay­ri­men­kul sa­tı­şı­nın bu­lun­du­ğu­nu böy­le­ce gö­rü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar, bi­zi, için­de bu­lun­du­ğu­muz du­ru­mu da­ha cid­di, da­ha so­rum­lu şe­kil­de in­ce­le­mek, ir­de­le­mek so­rum­lu­lu­ğuy­la kar­şı kar­şı­ya bı­ra­kı­yor. Ola­ya böy­le bak­ma­mız la­zım­dır. Yok­sa, ken­di­mi­zi al­dat­mak, bir­bi­ri­mi­ze pro­pa­gan­da yap­mak için ger­çek­le­ri sap­tır­mak ara­yı­şı içi­ne gi­rer­sek, bu­nun kim­se­ye bir ya­ra­rı ol­ma­ya­ca­ğı­nı bil­me­miz la­zım­dır.

Ba­kı­nız, ge­ne, Sa­yın Ba­kan uzun uzun bi­ze millî eği­tim­de, okul­lar­da ki­tap­la­rın da­ğı­tıl­ma­sıy­la sağ­la­nan ko­lay­lı­ğa dik­ka­ti­mi­zi çek­ti. Bu­nu Sa­yın Baş­ba­kan da, AKP söz­cü­le­ri de, her ve­si­ley­le, git­tik­le­ri her yer­de be­lir­ti­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, evet, ki­tap da­ğı­tı­lı­yor. Bu ki­tap da­ğıt­ma işi­nin ger­çe­ği ne­dir, ona bir cid­di bak­mak la­zım. Bu­ra­ya bak­tı­ğı­mız za­man gör­dü­ğü­müz şu: Bir de­ğer­li ar­ka­da­şı­mız Millî Eği­tim Ba­ka­nı­na sor­du ve bu ki­tap da­ğıt­ma do­la­yı­sıy­la öğ­ren­ci ba­şı­na ya­pı­lan har­ca­ma­nın ne ol­du­ğu­nu öğ­ren­mek is­te­di. Bu­nun 15 mil­yon 800 bin li­ra­lık bir öğ­ren­ci ba­şı­na kat­kı ol­du­ğu­nu Sa­yın Ba­kan ya­zı­lı ce­va­bıy­la ifa­de et­ti.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, öğ­ren­ci­ye 15 mil­yon 800 bin­lik bir kat­kı ya­pıl­mış. Pe­ki, ne ol­muş bu­na kar­şı­lık? Ka­yıt pa­ra­sı, kat­kı pa­ra­sı, sil­gi, tah­ta, ka­lem, am­pul pa­ra­sı, sı­ra pa­ra­sı, spor pa­ra­sı, kar­ne, tak­dir, te­şek­kür, fo­to­ko­pi üc­re­ti, per­de, ma­sa, ör­tü, te­miz­lik pa­ra­sı, ça­lış­tır­ma üc­re­ti, ka­lo­ri­fer­ci ma­aşı gi­bi çe­şit­li ad­lar al­tın­da pa­ra top­lan­mış­tır.

Ba­kı­nız, ge­ne -eli­miz­de resmî bel­ge­si var- Er­zu­rum’da, Me­ci­di­ye Ana­do­lu Li­se­sin­de, 20 Ey­lül 2006 ta­ri­hin­de -da­ha ye­ni ya­ni- ve­li­le­re gön­de­ri­len bir ya­zı­da “2005-2006 öğ­re­tim yı­lın­dan be­ri, ele­man ye­ter­siz­li­ğin­den do­la­yı, bi­ri ka­lo­ri­fer­ci, di­ğe­ri yar­dım­cı hiz­met­li iki ele­man ça­lış­tır­mak­ta­yız. Ge­rek bu iki ele­ma­nın ma­aş­la­rı, ge­rek­se yıl bo­yun­ca ya­pa­ca­ğı­mız di­ğer har­ca­ma­la­rın kar­şı­lan­ma­sı için her ve­li­miz­den 40 mil­yon li­ra ba­ğış­ta bu­lun­ma­sı­nı bek­le­mek­te­yiz” di­ye resmî ya­zı var­dır. Bu ya­zı­yı da Sa­yın Ba­kan doğ­ru­la­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eği­ti­min man­za­ra­sı da bu­dur. Eğer bu­nun öte­sin­de da­ha bir ay­dın­lan­ma is­ti­yor­sa­nız, si­ze Kars’ta, Iğ­dır’da, Ar­da­han’da ço­cuk­la­rın ken­di ev­le­rin­den ge­tir­dik­le­ri te­zek­ler­le okul­da ısın­dık­la­rı­nı gös­te­ren re­sim­le­ri bil­gi­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum. Öğ­ren­ci­ler oku­la ge­li­yor­lar. Ki­tap da­ğı­tı­yor­su­nuz, ama, oku­lun sağ­la­ma­sı ge­re­ken ısın­ma ih­ti­ya­cı­nı, oku­lun sağ­la­ma­sı ge­re­ken gün­lük har­ca­ma­la­rı ve­li­le­rin ver­me­si­ni bek­li­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye’de iz­le­nen eko­no­mi po­li­ti­ka­sı­nın ya­rat­tı­ğı so­nuç­la­ra dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum. Pek çok alan­da, özel­lik­le ta­rım ala­nın­da, sos­yal gü­ven­lik ala­nın­da çok cid­di so­run­lar ve sı­kın­tı­lar ken­di­si­ni gös­ter­me­ye baş­la­mış­tır.

Bu çer­çe­ve­de, ge­liş­me­le­re bak­tı­ğı­mız za­man, gö­rü­len şu­dur: Ma­ale­sef, iz­le­nen po­li­ti­ka, Tür­ki­ye’de, özel­lik­le çift­çi­le­ri­mi­zi çok bü­yük so­run­lar­la, sı­kın­tı­lar­la kar­şı kar­şı­ya bı­rak­mış­tır.

Ba­kı­nız, bu ik­ti­da­rın iş ba­şı­na ge­lir­ken en çok üs­tün­de dur­du­ğu ko­nu­lar­dan bi­ri­si bu idi. Çok açık, so­mut ta­ah­hüt­ler ya­pıl­mış­tı. İş­te ma­zo­tun ver­gi­le­ri­nin in­di­ril­me­si ta­ah­hü­dü ya­pıl­mış­tı, pan­car ko­ta­la­rı­nın, tü­tün ko­ta­la­rı­nın kal­dı­rı­la­ca­ğı ta­ah­hüt­le­ri ya­pıl­mış­tı. Bun­la­rın hiç bi­ri­si ger­çek­leş­me­miş­tir ve ma­ale­sef, bu dört yıl­lık dö­nem, Türk ta­rı­mı ve çift­çi­miz açı­sın­dan bir çö­kün­tü dö­ne­mi ola­rak ya­şan­mış­tır.

Bu dö­nem­de, gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­nın an­cak bin­de 7’si, 8’i ci­va­rın­da bir büt­çe ay­rıl­mış­tır ve bu da, ve­rim­li bir şe­kil­de ma­ale­sef kul­la­nı­la­ma­mış­tır. Ko­ta­lar kal­dı­rıl­ma­mış­tır, şe­ker ko­ta­sı ay­nen de­vam et­mek­te­dir ve Tür­ki­ye’de, bu­gün, çift­çi, 1 lit­re ma­zo­tu 2002 yı­lın­da 4 ki­lo buğ­day­la alır­ken, şim­di 7 ki­lo buğ­day sa­ta­rak al­ma du­ru­mu­na gir­miş­tir. Ay­nı şe­kil­de, bu­na, güb­re için bak­tı­ğı­mız za­man, trak­tör için bak­tı­ğı­mız za­man­da ay­nı tab­lo­yu net bir şe­kil­de gör­mek­te­yiz. Çel­tik, pa­muk, ay­çi­çe­ği gi­bi te­mel ürün­le­rin tü­mün­de, çift­çi sı­kın­tı­la­rın içi­ne sü­rük­len­miş­tir. 2002 yı­lın­da çift­çi 10 ki­lo­luk buğ­day­la bir pik­nik tü­pü ala­bi­lir­ken, şim­di, ay­nı pik­nik tü­pü­nü, an­cak, 17 ki­lo buğ­day­la ala­bi­lir hal­de­dir.

Ön­ce­ki yıl 250 bin li­ra olan zey­tin­ya­ğı pri­mi, ge­çen yıl bu Hükûmet ta­ra­fın­dan 100 bin li­ra­ya in­di­ril­miş­tir. Bu yıl zey­tin­ya­ğı fi­ya­tı 6 mil­yon li­ra­dan 3 mil­yon li­ra­ya düş­müş­tür ve pri­mi, ge­ne, 110 bin li­ra ola­rak be­lir­len­miş­tir.

Bü­tün bun­lar, ta­rı­ma, çift­çi­ye yö­ne­lik yan­lış, hak­sız ve ada­let­siz uy­gu­la­ma­la­rın so­mut ör­nek­le­ri­dir.

Fis­ko­bir­lik’te ya­şa­nan­la­rı, ar­tık, her­kes çok iyi bi­li­yor, tam bir fa­ci­adır ve ora­da, ma­ale­sef, Fis­ko­bir­lik’e, hak et­ti­ği Des­tek­le­me Fi­yat İs­tik­rar Fo­nu kre­di­si ve­ril­me­miş­tir. Don kar­şı­lı­ğın­da res­men tes­pit edi­len öde­me ya­pıl­ma­mış­tır. 250 tril­yon, fın­dık üre­ti­ci­si­nin bu dev­let­ten resmî ala­ca­ğı var­dır. Ama, bun­la­rın hiç­bi­ri­si ve­ril­me­miş­tir, kre­di ve­ril­me­miş­tir ve bu­gün, ma­ale­sef, 7 mil­yon li­ra­ya olan fın­dık 2 mil­yon li­ra ci­va­rı­na in­miş­tir ve bu­nun so­nu­cu ola­rak da, Tür­ki­ye, 1 mil­yar do­lar ci­va­rın­da bir fın­dık ih­ra­cat ge­lir kay­bı­na sü­rük­len­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, “Re­fah se­vi­ye­si ar­tı­yor mu ar­tı­yor mu çift­çi­nin?” ko­nu­sun­da, hep bu he­sap­la­rı ya­pı­yo­ruz, bun­la­ra dik­ka­ti­ni­zi çe­ki­yo­rum. Ama, bir baş­ka ye­ni nok­ta­ya dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: Ba­kı­nız, Tür­ki­ye’nin en ve­rim­li na­ren­ci­ye bah­çe­le­ri­nin yer al­dı­ğı böl­ge­ler­de ara­zi fi­yat­la­rı ne­re­den ne­re­ye gi­di­yor, şu­nu bir in­ce­le­yin. Ya­ni, çift­çi­nin ma­lı, çift­çi­nin ya­tı­rı­mı, ya­tı­rım ma­lı, ser­ma­ye­si, top­ra­ğı, ara­zi­si, na­sıl bir de­ğer kay­bı içi­ne gi­ri­yor? Er­zin’de, dört yıl ön­ce bir na­ren­ci­ye bah­çe­si­nin dö­nü­mü 30-35 mil­yar li­ra idi, şim­di, 7,5 mil­yar li­ra­ya alan yok­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, çift­çi­nin, na­ren­ci­ye üre­ti­ci­si­nin içi­ne gir­di­ği sı­kın­tı­nın yan­sı­ma­sı­dır. Ora­da, bah­çe­nin fi­ya­tı yok­sa ni­ye düş­sün? Ar­tık, kim­se­yi bes­le­mi­yor, kim­se­yi zen­gin­leş­tir­mi­yor, kim­se­nin gü­ve­ne­ce­ği önem­li bir kay­nak hâli­ne dö­nü­şe­me­miş­tir.

2002 yı­lın­da, 60 dö­nüm grey­fur­du 240 mil­yar li­ra­ya da­lın­da sa­tan adam, beş yıl­dır, şim­di, üç yıl­dır, da­lın­da na­ren­ci­ye­si­ni sa­ta­maz hâlde­dir. “Ce­bim­den pa­ra ve­rip top­la­ta­rak de­re­ye dök­tüm.” di­ye ar­ka­daş­la­rı­mız açık­la­ma­lar yap­mak­ta­dır­lar.

Ada­na’da, üç yıl ön­ce bah­çe­nin dö­nü­mü 25-30 mil­yar li­ray­ken şu an­da 10-15 mil­yar li­ra­ya in­miş­tir. Fi­ni­ke’de por­ta­kal bah­çe­si­nin dö­nü­mü 45-50 mil­yar li­ray­dı, şim­di 30-35 mil­ya­ra düş­müş­tür. Fi­ni­ke por­ta­ka­lı­nın fi­ya­tı­nın yük­sek olu­şu ne­de­niy­le, tu­ris­tik de­ğe­ri­nin gay­ri­men­ku­le yan­sı­ma­sı ne­de­niy­le ora­da­ki ka­yıp da­ha dü­şük dü­zey­de or­ta­ya çık­mış­tır.

Bü­tün bun­la­ra rağ­men, Tür­ki­ye’de çift­çi­le­rin cid­di ma­li ku­şat­ma, bas­kı al­tın­da ol­ma­sı du­ru­mu de­vam edi­yor. Bun­dan ön­ce­ki bir büt­çe­de yi­ne ko­nuş­muş­tuk, Sa­yın Baş­ba­kan­la tar­tış­mış­tık, bu büt­çe­de de bir kez da­ha dik­ka­ti­ni­zi bu­ra­ya çek­mek is­ti­yo­rum. Ma­ale­sef, çift­çi­le­ri­mi­zin, ic­ra ta­ki­bi al­tın­da borç­la­rı kat­la­na­rak art­ma­ya de­vam et­mek­te­dir, bu ko­nu hâlâ çö­zü­le­bil­miş de­ğil­dir. Ana­pa­ra mik­ta­rı 74 mil­yar olan çift­çi bor­cu 234 mil­yar li­ra­ya çık­mış­tır, 74 mil­yar­lık borç 234 mil­ya­ra çık­mış­tır ve ic­ra ta­ki­ba­tı­na ma­ruz kal­mış çift­çi­le­ri­mi­zin bü­tün bel­ge­le­ri iş­te bu­ra­da­dır. 2 mil­yar 215 mil­yon­luk bir bor­cun 11 mil­yar 682 mil­yo­na çık­tı­ğı açık­ça bu­ra­da da gö­zük­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­rım­da­ki man­za­ra bu. Hâlbu­ki, Acil Ey­lem Pla­nı’nda bu ko­nu­da çok net öne­ri­ler ya­pıl­mış­tı. “Hay­van­cı­lık des­tek­le­ne­cek” de­nil­miş­ti, et­te ki­lo ba­şı­na ve­ri­len teş­vik pri­mi ön­ce 1 mil­yon­dan 500 bi­ne in­di­ril­di son­ra o 500 bin de kal­dı­rıl­dı. Tür­ki­ye’nin dört bir ya­nın­dan, hay­van­cı­lık ya­pan ko­ope­ra­tif­çi­ler fer­yat edi­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gir­di fi­yat­la­rı ola­ğa­nüs­tü bir şe­kil­de yük­sel­me­ye de­vam edi­yor. Sa­de­ce ma­zot­ta­ki dört yıl­lık ar­tış yüz­de 84. Bu­nun “ne ya­pa­lım, ma­zot fi­yat­la­rı ar­tı­yor on­dan do­la­yı, dün­ya­da­ki pet­rol fi­yat­la­rı ar­tı­yor on­dan do­la­yı bu ar­tış or­ta­ya çı­kı­yor” di­ye de­ğer­len­di­ril­me­si doğ­ru de­ğil­dir. Bu ar­tı­şın al­tın­da, ÖTV ve KDV ko­nu­sun­da bu Hükûme­tin iz­le­di­ği aşı­rı ver­gi­len­dir­me po­li­ti­ka­sı yat­mak­ta­dır. Yok­sa, ger­çek pet­rol fi­ya­tı­nın ar­tı­şı­nın böy­le yan­sı­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. Za­ten, onun için­dir ki, dün­ya­da en pa­ha­lı ma­zo­tu Tür­ki­ye’de çift­çi kul­lan­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tab­lo böy­le de­vam edi­yor. Ama, ma­ale­sef, baş­ka ba­zı so­run­lar, sı­kın­tı­lar da hız­la ge­li­şi­yor. Bun­la­rın ba­şın­da, hiç kuş­ku yok, Tür­ki­ye’de, ka­yıt dı­şı eko­no­mi­nin, ar­tık, ka­yıt­lı eko­no­mi­ye eşit bir nok­ta­ya gel­miş ol­ma­sı ger­çe­ği ya­tı­yor. Bu, dü­rüst ça­lı­şan iş adam­la­rı­nı, ka­yıt­lı ça­lı­şan iş­çi­le­ri, çok cid­di şe­kil­de hak­sız re­ka­be­te ta­bi tu­tu­yor ve bu doğ­rul­tu­da, tek ba­şı­na ik­ti­dar olan bir hükûmet ola­rak, hiç­bir gi­ri­şi­min ya­pıl­ma­mış ol­ma­sı­nı an­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Ge­çen­ler­de, Dev­let Ba­ka­nı sa­mi­mi­yet­le iti­raf et­ti “hiç­bir şey yap­ma­dık” di­ye. Ni­ye yap­ma­dı­nız? Tür­ki­ye’de, bu ko­nu­ya el at­mak için da­ha ne­yi bek­li­yo­ruz? En uy­gun si­ya­si şart­lar eli­niz­de. Derhâl el atıl­ma­sı la­zım. Bu­na el at­ma­dan, Tür­ki­ye’de ver­gi so­ru­nu çö­zül­mez, sos­yal gü­ven­lik so­ru­nu çö­zül­mez. Bü­tün so­run­la­rın ana­sı bu. Bu­ra­ya bir cid­di yak­la­şım ge­liş­tir­mek mec­bu­ri­ye­ti var­dı. Fa­kat, ma­ale­sef, bu ya­pıl­ma­mış­tır.

Şim­di, bu ka­yıt dı­şı eko­no­mi­nin ya­nı sı­ra baş­ka bir olay var, ona dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: AKP İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, Tür­ki­ye’de, bir ka­çak­çı­lık sek­tö­rü or­ta­ya çık­tı, ka­çak eko­no­mi sek­tö­rü or­ta­ya çık­tı; ka­yıt dı­şı­nı söy­le­mi­yo­rum, ka­çak eko­no­mi sek­tö­rü or­ta­ya çık­tı. Ger­çek­ten, fev­ka­la­de va­him bir man­za­ra oluş­tu­ru­yor. Çok çar­pık bir dü­zen or­ta­ya çık­mış­tır. Akar­ya­kıt­ta­ki ka­çak­çı­lı­ğa bak­tı­ğı­nız za­man -Mec­lis­te­ki araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­muz bu­nun tes­pi­ti­ni yap­mış­tır- 8 mil­yar do­lar­lık bir ka­çak akar­ya­kıt sek­tö­rü bu ik­ti­dar dö­ne­min­de ge­liş­miş­tir. 2,5 mil­yar do­lar­lık bir ver­gi kay­bı de­mek­tir. Bu, bu sek­tö­rün, bu ka­çak­çı­lık ola­yı­nın, her tür­lü cid­di ted­bir­le ber­ta­raf edil­me­si mec­bu­ri­ye­ti­ni açık­ça or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Ya­ni, akar­ya­kı­ta bak­tı­ğı­mız za­man bu­nu gö­rü­yo­ruz. Bu­nun dı­şın­da, si­ga­ra­ya bak­tı­ğı­mız za­man, ay­nı şe­kil­de gö­rü­yo­ruz; iç­ki­ye bak­tı­ğı­mız za­man, ay­nı şe­kil­de gö­rü­yo­ruz. Bu Hükûme­tin iz­le­di­ği po­li­ti­ka­lar, si­ga­ra­da ve iç­ki­de bir cid­di ka­çak sek­tö­rün ge­liş­me­si­ne ne­den ol­muş­tur.

Tü­tün Üst Ku­ru­lu­nun resmî ve­ri­le­ri­ne gö­re, sek­tö­rün yüz­de 30’u ka­çak­tır. Çay­da, ay­nı şe­kil­de ka­çak bir sek­tör var­dır, pa­ra­lel sek­tör var­dır. Tür­ki­ye’de 30 mil­yon adet cep te­le­fo­nu­nun ka­yıt dı­şı ol­du­ğu, ar­tık, her­ke­sin bil­di­ği bir ger­çek hâli­ne gel­miş­tir. Cep te­le­fo­nu ka­çak, pet­rol ka­çak, iç­ki­si, si­ga­ra­sı ka­çak, çay ka­çak, şe­ker ka­çak; 10 bin­ler­ce ton ka­çak şe­ker Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu’dan Tür­ki­ye’ye ge­li­yor ve 4,5 mil­yon in­san ka­yıt dı­şın­da ça­lı­şı­yor, sos­yal gü­ven­lik­le­ri yok. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, sağ­lık­lı bir man­za­ra de­ğil, bir çö­zül­me tab­lo­su­dur bu. Bu çö­zül­me tab­lo­su, Tür­ki­ye’yi çok cid­di eko­no­mik, sos­yal, ah­la­ki bu­na­lım­lar­la, so­run­lar­la kar­şı kar­şı­ya bı­rak­mış­tır.

Ba­kı­nız, bu tab­lo, Tür­ki­ye’de ka­çak sek­tö­rün ya­nı sı­ra bir de YİM­PAŞ prob­le­mi var. Bu da eko­no­mi­nin bir bü­yük ya­ra­sı ko­nu­mun­da­dır. Bu ko­nu­da da, ma­ale­sef, hiç­bir cid­di gi­ri­şim ya­pıl­ma­mış­tır. Bu­ra­da, iyi ni­yet­li, te­miz, ma­sum va­tan­daş­la­rı­mı­zın duy­gu­la­rı, inanç­la­rı is­tis­mar edi­le­rek, en ya­kı­şık­sız bi­çim­de is­tis­mar edi­le­rek, 10 bin­ler­ce in­sa­nı­mı­zın bir ömür bo­yu ger­çek­leş­tir­dik­le­ri ta­sar­ruf­lar el­le­rin­den alın­mış ve 5 mil­yar eu­ro­luk bir bi­ri­kim açık­ça ta­lan edil­miş­tir.

Bu ko­nu­da, Mec­lis­te, bir araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sı­nı ba­şa­ra­bil­dik, ama, araş­tır­ma ko­mis­yo­nu­nun or­ta­ya koy­du­ğu öne­ri­le­rin, ma­ale­sef, uy­gu­lan­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu ko­nu­da ge­re­ken­ler ya­pı­la­ma­mış­tır. Ya­ni, ba­kı­nız, Ser­ma­ye Pi­ya­sa­sı Ku­ru­lun­ca, 2003 yı­lın­da, bu ko­nu­da ha­zır­la­nıp Baş­ba­kan­lı­ğa gön­de­ri­len ya­sa ta­sa­rı­sı sü­men al­tı edil­miş­tir, ni­çin?

Şim­di, açık­ça so­ru­yo­rum ve ya­nıt bek­li­yo­rum: Pa­ra­la­rı yurt dı­şın­da hor­tum­la­nan bu va­tan­daş­lar, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı de­ğil­ler miy­di? Bu pa­ra­la­rı top­la­yan­lar ara­sın­da AKP mil­let­ve­kil­le­ri var mıy­dı yok muy­du? Hâlen AKP be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı ya­pan­lar, AKP il ve il­çe ör­güt­le­rin­de ça­lı­şan­lar­dan pa­ra top­la­yan kaç ki­şi var­dır? Hâlen ba­kan ola­rak gö­rev ya­pan kaç mil­let­ve­ki­li­miz bu hol­ding­ler­de et­kin­lik­le­re ka­tı­lıp bu şir­ket­le­re des­tek ver­miş­tir? Bu des­tek, söz ko­nu­su şir­ket­ler­le il­gi­li ola­rak da­va açı­lan yıl­lar­da da de­vam et­miş mi­dir? Bun­la­rın mut­la­ka ce­vap­lan­dı­rıl­ma­sı la­zım­dır. “Efen­dim, bun­la­rın AKP’yle iliş­ki­si yok­tur.” di­ye ko­nu­yu ge­çiş­tir­mek müm­kün de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, Ser­ma­ye Pi­ya­sa­sı Ku­ru­lu­nun gön­der­di­ği ya­sa tek­li­fi ni­çin sü­men al­tı­na atıl­dı? Bu hol­ding­ler­le il­gi­li da­va­la­rın da­ha kı­sa sü­re­de so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı için ni­çin her­han­gi bir ön­lem alın­ma­dı? Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­po­run­da­ki öne­ri­ler ni­çin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­di? Bu ön­lem­le­ri al­ma ko­nu­sun­da, han­gi güç fren­le­miş­tir, en­gel ya­rat­mış­tır? İmar Ban­ka­sı ola­yın­da, hu­ku­ku bi­le zor­la­ya­rak dü­zen­le­me­ler ya­pıl­dı. Bu olay­da mağ­dur ol­muş bin­ler­ce in­san var, bu in­san­la­rın hak­la­rı­nı da­ha ko­lay ala­bi­le­cek­le­ri bir ya­sal dü­zen­le­me, ma­ale­sef, ya­pıl­ma­mış­tır ve bu­nun da çok ağır so­rum­lu­lu­ğu var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eko­no­mi­mi­zin bu so­run­la­rı­nın ya­nı sı­ra, ma­ale­sef, eko­no­mi­miz­de gör­mez­lik­ten ge­le­me­ye­ce­ği­miz çok cid­di bir yol­suz­luk sek­tö­rü de ge­liş­mek­te­dir; Ka­çak sek­tö­rü­nün öte­sin­de bir yol­suz­luk sek­tö­rü­nün de, Tür­ki­ye’de, or­ta­ya çık­tı­ğı­na ta­nık olu­yo­ruz. Bu yol­suz­luk sek­tö­rü, ye­ni bir olay de­ğil; bu ik­ti­dar iş ba­şı­na gel­me­den ön­ce de var­dı, bu ik­ti­dar­dan son­ra da de­vam et­ti ve ma­ale­sef, hız­la­na­rak de­vam et­ti.

Şim­di gel­di­ği­miz nok­ta­da, bu ko­nu­lar­da he­pi­mi­zin ay­dın­lan­ma ih­ti­ya­cı var. Ba­kı­nız, bu Hükûme­tin iş ba­şın­da bu­lun­du­ğu dö­nem­de bir “Ak Ener­ji” prob­le­mi çık­tı, ya­ni, mü­te­ah­hit-mil­let­ve­ki­li-bü­rok­rat iliş­ki­si­nin Tür­ki­ye’de ne gi­bi bü­yük ka­yıp­la­ra yol aç­tı­ğı or­ta­ya çık­tı. Resmî ra­kam­lar, bu ola­yın 2,5 mil­yar do­lar­lık bir be­de­li ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor. Ne ya­pıl­dı bu ko­nu­da? Da­va de­vam edi­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar, ma­ale­sef, ört­bas edil­miş­ler­dir.

Ofer’le il­gi­li id­di­alar, TÜP­RAŞ’ın yüz­de 14,76’sı­nın şa­ibe­li bir bi­çim­de sa­tıl­mış ol­ma­sı, bu sa­tış­tan do­la­yı 700 mil­yon do­lar­lık bir kay­bın, ha­zi­ne kay­bı­nın or­ta­ya çık­mış ol­ma­sı ve bu sa­tı­şın hu­kuk dı­şı ol­du­ğu­nun ya­sal bir ka­rar­la, mah­ke­me ka­ra­rıy­la ke­sin­leş­miş ol­ma­sı, öy­le an­la­şı­lı­yor ki, bu ik­ti­da­rı hiç il­gi­len­dir­mi­yor. Bun­la­rı, ta­bii, üzün­tüy­le tes­pit edi­yo­ruz.

Şim­di, bun­la­ra ek ola­rak ye­ni bir tab­lo var, ona dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: Bu Par­la­men­to dö­ne­min­de, bu  ça­lış­ma yı­lı için­de, bir “Ali Di­bo” ola­yı çık­tı. Bu olay, AKP’nin ör­güt bi­rim­le­ri­nin, dev­le­tin iha­le­le­ri­ni is­te­dik­le­ri bi­çim­de yön­len­dir­mek üze­re na­sıl iş bir­lik­le­ri yap­tı­ğı­nı or­ta­ya ko­yan bir tab­lo­yu önü­mü­ze ge­tir­di. Ola­yın için­de yer alan in­san­lar, bir de­ğer­li o za­man­ki AKP mil­let­ve­ki­li, AKP il­çe ör­gü­tün­de gö­rev ya­pan in­san­lar, bun­lar, çık­tı­lar, in­fi­al­le­ri­ni, is­yan­la­rı or­ta­ya koy­du­lar. De­di­ler ki: Ke­sin­lik­le ka­bul edi­le­mez, çok ya­kı­şık­sız bir uy­gu­la­ma yü­rü­yor, bu­na derhâl el koy­ma­lı­yız ve bu­nun üze­ri­ne yü­rü­me­li­yiz. Bu doğ­rul­tu­da, bir mil­let­ve­ki­li ha­re­ke­te geç­ti ve ön­ce gru­bun­da par­ti yö­ne­ti­ci­le­riy­le bu ko­nu­yu mü­za­ke­re et­ti, on­la­rın dik­ka­ti­ni çek­ti. “Bel­ge ge­tir.” De­di­ler, bel­ge ge­tir­di, “iş­te bel­ge­ler.” de­di. “Bu bel­ge­le­ri biz yo­rum­la­ya­ma­yız, hu­kuk bu ko­nu­da ko­nuş­sun, yar­gı ka­rar al­sın.” de­di­ler. Bu ko­nu­da Tür­ki­ye’nin en yet­ki­li ku­ru­mu, İha­le Ku­ru­mu, in­ce­le­di ve bu ya­pıl­mış olan 186 iha­le­nin 145’inin mev­zu­ata ay­kı­rı ol­du­ğu­nu Tür­ki­ye İha­le Ku­ru­mu tes­pit et­ti.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu tab­lo kar­şı­sın­da, bu ola­yı ört­bas et­mek is­te­yen­ler, böy­le bir olay yok­muş gi­bi dav­ran­ma­yı ter­cih eden­ler aca­ba ne dü­şü­nü­yor­lar, çok me­rak edi­yo­rum. Ya­ni, yol­suz­luk­la­ra kar­şı mü­ca­de­le an­la­yı­şıy­la bu tab­lo­yu bağ­daş­tır­mak imkânı var mı? “Be­nim yol­suz­luk ya­pan ör­gü­tüm be­nim hi­ma­yem­de­dir; ben, be­nim ör­gü­tü­mün dı­şın­da­ki yol­suz­luk­lar­la il­gi­le­ni­rim.” Bu an­la­yış­la, yol­suz­luk mü­ca­de­le­si ba­şa­rı­ya ulaş­tı­rı­la­bi­lir mi? Bu, için­de bu­lun­du­ğu­nuz çe­liş­ki­yi or­ta­ya ko­yu­yor, yol­suz­luk ko­nu­sun­da için­de bu­lun­du­ğu­nuz tu­tar­sız­lı­ğı or­ta­ya ko­yu­yor. Bu, bi­zim için şa­şır­tı­cı de­ğil. Ni­ye şa­şır­tı­cı de­ğil? Çün­kü, se­çi­me gi­rer­ken Sa­yın Baş­ba­kan­la bir­lik­te ka­mu­oyu önün­de çık­tık, söz ver­dik: “Mil­let­ve­ki­li do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı kal­dı­ra­ca­ğız.” de­dik. Ama, ara­dan dört yıl geç­ti, mil­let­ve­ki­li do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı kal­dır­ma ni­ye­tin­de ol­ma­dı­ğı­nız or­ta­ya çık­tı. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, bu ko­nu­yu baş­ka tür­lü çöz­mek ola­na­ğı yok­tur. Ya­pıl­ma­sı ge­re­ken iş çok açık­tır: Derhâl, mil­let­ve­ki­li do­ku­nul­maz­lı­ğı ko­nu­su­nu ye­ni­den ele ala­ca­ğız. Bu ol­ma­dan, bu ko­nu­yu çöz­mek müm­kün de­ğil­dir. Çün­kü, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, Tür­ki­ye’de yol­suz­luk­lar bir sa­ca­ya­ğı­nın iş bir­li­ğiy­le ya­pı­lı­yor. Bu sa­ca­ya­ğı­nın için­de, hiç kuş­ku yok, ha­ram­za­de iş ada­mı, aç göz­lü bü­rok­rat ve ah­lak­sız si­ya­set­çi var­dır. (CHP sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri ve al­kış­lar, Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Hiç kuş­ku yok. Bu sa­ca­ya­ğı­nı kır­ma­dan bir ye­re git­mek imkânı da yok­tur. Bu sa­ca­ya­ğı­nın kı­rı­la­ca­ğı yer, ah­lak­sız si­ya­set­çi aya­ğı­dır. Onun, bir an ön­ce kı­rıl­ma­sı la­zım.

MUS­TA­FA CU­MUR (Trab­zon) – Elin öbür ta­ra­fı gös­ter­mi­yor, ni­ye hep bu ta­ra­fı gös­te­ri­yor?

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Bu ko­nu­da ka­ra­rı siz is­ter­se­niz ala­ca­ğız da, onun için. Ne du­ru­yor­su­nuz, söz ver­di­niz, ha­di ge­ti­re­lim öner­ge­yi, hep be­ra­ber de­ğiş­ti­ri­ve­re­lim do­ku­nul­maz­lık­la­rın kal­dı­rıl­ma­sı ko­nu­su­nu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, bu ko­nu Tür­ki­ye’nin te­mel ko­nu­su ol­ma­ya de­vam edi­yor. Ma­ale­sef, ge­li­nen nok­ta­da hiç­bir cid­di gi­ri­şim ya­pıl­ma­mış­tır. Biz, do­ku­nul­maz­lık­lar, fa­lan için kalk­sın, fi­lan için kalk­ma­sın de­mi­yo­ruz; her­kes için kalk­sın, he­pi­miz için kalk­sın; Baş­ba­kan için de kalk­sın, be­nim için de kalk­sın. Hod­ri mey­dan! (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, şim­di ye­ni tür yol­suz­luk ge­liş­me­le­ri var. On­la­ra dik­ka­ti­ni­zi çek­me­ye ça­lı­şı­yo­rum. Bu “Ali Di­bo” işi öy­le. Ali Di­bo sa­de­ce Ha­tay’ın işi de­ğil, her ta­raf­ta, her ta­raf­ta var.

Şim­di, baş­ka bir şe­ye dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: İmar yol­suz­luk­la­rı. Gün geç­mi­yor ki, İs­tan­bul Be­le­di­ye­sin­de alı­nan imar ka­rar­la­rıy­la çok bü­yük rant trans­fer­le­ri bir yer­den baş­ka ye­re ya­pıl­ma­sın. Bu­nun ar­ka­sın­da ne var? Bu sa­de­ce İs­tan­bul öl­çe­ğin­de ele alı­nan bir ko­nu mu­dur? Bu­nun bir An­ka­ra aya­ğı var mı­dır? Bu ka­dar bü­yük rant trans­fe­ri­ni ya­pan­lar, İs­tan­bul Be­le­di­ye­si­nin Be­le­di­ye Mec­lis üye­le­rin­den mi iba­ret­tir? On­la­ra bu gü­cü, bu yet­ki­yi, bu des­te­ği ve­ren aca­ba kim­dir? Bun­la­rın so­ruş­tu­rul­ma­sı la­zım, or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sı la­zım. Bir ka­rar alı­nı­yor, 7 mil­yon do­la­ra alın­mış olan ara­zi, Be­le­di­ye Mec­li­sin­de alı­nan bir ka­rar­la 70 mil­yon do­la­ra çı­kı­yor, 25 mil­yon do­lar­lık bir ara­zi, 300 mil­yon do­la­ra çı­kı­yor, 25 mil­yon do­lar­lık ara­zi. Her ge­çen gün, ga­ze­te­ler­de bu­nu gö­rü­yor­su­nuz. Bu­gün, ge­ne var ga­ze­te­ler­de böy­le olay­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar utanç ve­ri­ci olay­lar, üzün­tü ve­ri­ci olay­lar. Bil­me­li­yiz ki, Tür­ki­ye’de in­san­la­rı­mız çok bü­yük bir eko­no­mik sı­kın­tı için­de dü­rüst, na­mus­lu ve şe­ref­li kal­mak için bü­yük bir mü­ca­de­le ve­ri­yor­lar. On­lar bu mü­ca­de­le­yi ve­rir­ken, bu ka­dar bü­yük hak­sız rant trans­fer­le­ri­nin en ar­ka­sın­dan, per­de ar­ka­sın­dan ya­pıl­ma­sı, ya­pıl­ma­sı­na göz yu­mul­ma­sı, ya­pan­lar­la iş bir­li­ği için­de olun­ma­sı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ya­kış­mı­yor. Kim­se­ye ya­kış­mı­yor. Lüt­fen, bu ko­nu­da bir an ön­ce ha­re­ke­te ge­çe­lim. Derhâl mil­let­ve­ki­li do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı kal­dı­ra­lım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Her­kes he­sap ve­re­bi­lir hâle gel­sin.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da, Tür­ki­ye’de eko­no­mi­nin gi­di­şa­tıy­la il­gi­li bir kay­gı­nın, bir olum­suz­lu­ğun şe­kil­len­mek­te ol­du­ğu­nu hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz. Ne ya­zık ki, bu­nu ye­te­rin­ce de­ğer­len­di­re­me­yen ar­ka­daş­la­rı­mın bu­lun­du­ğu­nu gö­rü­yo­rum, ama, bir kez da­ha, ben, si­zin dik­ka­ti­ni­ze, bu tab­lo­da­ki çar­pı­cı ger­çe­ğe dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum.

Ba­kı­nız, Sa­yın Baş­ba­kan di­yor ki: “Eğer va­tan­da­şın eko­no­mik re­fa­hı 2002’ye gö­re da­ha ile­ri git­me­miş­se bi­ze oy ver­me­sin.” Şim­di, bu tab­lo ne­dir? Bu­nu na­sıl öl­çe­ce­ğiz? Ney­le öl­çe­ce­ğiz? Kim bu­nun ce­va­bı­nı ve­re­cek? Va­tan­daş ken­di­si ve­re­cek ta­bii de, ne­ye da­ya­na­rak öl­çe­ce­ğiz? Ya­ni, bu ko­nu­da si­ze yar­dım­cı ola­cak bir bil­gi­yi dik­ka­ti­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Mer­kez Ban­ka­sıy­la Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu, bel­li ara­lık­lar­la va­tan­da­şın eko­no­mik his­si­ya­tıy­la il­gi­li du­rum de­ğer­len­dir­me­si ya­par­lar. 2003 Ara­lık ayın­da va­tan­da­şa so­ru­yor­lar bu resmî ku­rum­lar: “Al­tı ay ön­ce­si­ne gö­re sa­tın al­ma gü­cün da­ha mı iyi da­ha mı kö­tü?” Ara­lık 2003’te “da­ha iyi” di­yen­le­rin ora­nı yüz­de 24, “da­ha kö­tü” di­yen­le­rin ora­nı da yüz­de 27; 2003.

Ay­nı so­ru 2006 yı­lın­da so­ru­lu­yor: “Sa­tın al­ma gü­cüm al­tı ay ön­ce­si­ne gö­re da­ha iyi.” di­yen­le­rin ora­nı yüz­de 24’ten yüz­de 12,4’e dü­şü­yor, “da­ha kö­tü” di­yen­le­rin ora­nı ise yüz­de 27’den yüz­de 43,4’e çı­kı­yor. Bu, va­tan­da­şın ken­di du­ru­muy­la il­gi­li dev­let resmî ma­kam­la­rı­na yap­tı­ğı de­ğer­len­dir­me.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­le­cek al­tı ay­lık dö­nem­de sa­tın al­ma gü­cüy­le il­gi­li bek­le­yi­şi­ni de bil­gi­ni­ze su­na­yım: Ara­lık 2003 ta­ri­hin­de, bu so­ru­ya va­tan­daş­la­rın yüz­de 32,8’i “da­ha iyi ola­cak” di­yor, yüz­de 19,2’si “da­ha kö­tü ola­cak” di­yor. Ey­lül 2006’da, “Ge­le­cek­te be­nim sa­tın al­ma gü­cüm da­ha iyi ola­cak.” di­ye­nin ora­nı yüz­de 32,8’den yüz­de 14,3’e dü­şü­yor, “da­ha kö­tü ola­cak” di­yen­le­rin ora­nı yüz­de 19,2’den yüz­de 38,3’e çı­kı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, Tür­ki­ye’de va­tan­da­şın eko­no­mik du­ru­muy­la il­gi­li his­si­ya­tı­nı çok açık, çok net bir bi­çim­de or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Bu tab­lo, ta­bii, iş­siz­lik, yok­sul­luk, yol­suz­luk­lar man­za­ra­sıy­la bir­lik­te de­ğer­len­di­ril­di­ği za­man, Tür­ki­ye’de ye­ni bir an­la­yı­şın bir an ön­ce or­ta­ya ko­nul­ma­sı­na yö­ne­lik bir ih­ti­yaç ka­çı­nıl­maz bir bi­çim­de ken­di­si­ni gös­te­rir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu eko­no­mik tab­lo­yu çer­çe­ve­le­yen si­ya­si or­ta­ma da dik­kat et­mek du­ru­mun­da­yız. Ya­ni, bu eko­no­mik or­tam­da han­gi di­na­mik­ler iş­li­yor? Ne­re­den ne­re­ye ge­li­yo­ruz? Enf­las­yon na­sıl tı­kan­ma­ya baş­la­dı? Re­el fa­iz­ler na­sıl yu­ka­rı bir dü­zey­de or­ta­ya çık­tı? Na­sıl, bü­yü­me hı­zın­da bir düş­me ken­di­si­ni gös­te­ri­yor? Na­sıl, ça­ri açık kay­gı ve­ri­ci, ta­şı­na­maz bir dü­ze­ye gel­di? Na­sıl, dış borç­lar, iç borç­lar, ka­mu sek­tö­rü­nün ve özel sek­tö­rün borç­lu­luk du­ru­mu kay­gı ve­ri­ci bir nok­ta­ya yük­sel­di? Bü­tün bun­la­rı de­ğer­len­di­rir­ken, Tür­ki­ye’de si­ya­set ne­re­ye gi­di­yor, na­sıl gi­di­yor ona da bak­ma­mız la­zım.

Ta­bii, bu­nu söy­le­di­ği­miz za­man önü­mü­ze ge­len ko­nu, önü­müz­de­ki cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi ve bir se­çim, er­ken se­çim tar­tış­ma­sı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız…

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Za­ma­nın­da ya­pa­ca­ğız onu.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – An­lı­yo­rum, si­zi çok iyi an­lı­yo­rum.

Bu­ra­da­ki tab­lo ne­dir? He­pi­miz bir gö­rev ya­pı­yo­ruz. Tür­ki­ye’nin du­ru­mu ve ge­le­ce­ğiy­le il­gi­li he­pi­miz ta­ri­he kar­şı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bay­kal, af­fe­der­si­niz, efen­dim, bir sa­at­lik sü­re­niz bit­ti. Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­ya­bil­me­niz için si­ze on da­ki­ka ek sü­re ve­ri­yo­rum.

Bu­yu­run efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Sa­yın Baş­kan, si­zi de yor­mak is­te­mi­yo­rum. Ve­re­bi­le­ce­ği­niz aza­mi sü­re­yi ver­se­niz de, ben, o sü­re için­de ken­di­mi tan­zim et­sem.

Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­na bir bu­çuk sa­ati…

BAŞ­KAN – Çok hak­lı­sı­nız, ama, ge­nel ku­ral­dır.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – An­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN –  Hükûme­tin büt­çe­yi su­nuş ko­nuş­ma­sı sü­re­ye ta­bi de­ğil.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Ge­nel Ku­rul din­le­mek is­ti­yor efen­dim.

BAŞ­KAN – Siz lüt­fen ka­rış­ma­yın efen­dim, ben bi­li­yo­rum işi­mi.

Da­nış­ma Ku­ru­lu ge­re­ğin­ce, si­zin ve di­ğer si­ya­si par­ti li­der­le­ri­mi­zin ko­nuş­ma­sı bir sa­at. An­cak, so­ru­yo­rum, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­ya­bil­me­niz için ne ka­dar sü­re­ye ih­ti­ya­cı­nız var?

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Ya­ni, si­zin bir ya­rım sa­ati en azın­dan ve­re­ce­ği­ni­ze gü­ve­ni­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN– Si­ze son de­fa ve tam ola­rak yir­mi da­ki­ka ek sü­re ve­ri­yo­rum. Lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­nin Tür­ki­ye’de, her za­man­ki­nin öte­sin­de bir il­gi ve he­ye­can ko­nu­su hâli­ne dö­nüş­tü­ğü­nü gö­rü­yo­ruz. Bu, ni­çin böy­le olu­yor, bu­nu an­la­ma­ya ça­lış­ma­mız la­zım. Ni­çin Tür­ki­ye’de Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ko­nu­su, her de­fa­sın­dan da­ha fark­lı ola­rak, şim­di bir önem­li ge­ri­lim ko­nu­su hâli­ne dö­nüş­me­ye baş­la­mış­tır? Bu, sa­de­ce, si­ya­si tar­tış­ma­nın bir par­ça­sı ola­rak izah edi­le­bi­lir bir olay ol­mak­tan öte­de bir an­lam ta­şı­yor, bu­nu doğ­ru an­la­ma­mız la­zım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­dan bak­tı­ğı­mız za­man gö­rü­len şu­dur: Tür­ki­ye’de Cum­hur­baş­kan­lı­ğı, hiç kuş­ku yok ki, Ana­ya­sa’mı­zın et­kin bir şe­kil­de iş­le­ti­le­bil­me­si, Ana­ya­sa’mı­zın inanç­la sa­hip­le­ni­le­bil­me­si, sa­vu­nu­la­bil­me­si açı­sın­dan en önem­li so­rum­lu­luk nok­ta­sı­dır. Ya­ni, Ana­ya­sa’mı­zın zir­ve­sin­de bir mer­ci­dir ve ora­dan, Ana­ya­sa’yı sa­hip­len­me, Ana­ya­sa’ya inan­ma, Ana­ya­sa’yı ku­cak­la­ma, Ana­ya­sa’nın ön­gör­dü­ğü şe­kil­de dev­let ku­rum­la­rı­nı bir­bi­riy­le uyum ve iş bir­li­ği için­de ça­lış­tır­ma gö­re­vi var­dır.

Şim­di, her­ke­sin ta­bii, kay­gı­sı­nın al­tın­da ya­tan ana ko­nu, Sa­yın Baş­ba­ka­nın Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı ola­rak, bu kri­ter açı­sın­dan, ya­ni, Ana­ya­sa’ya inan­ma, Ana­ya­sa’ya sa­hip çık­ma, ana­ya­sal ku­rum­la­rı uyum ve iş bir­li­ği için­de ça­lış­tır­ma açı­sın­dan çok cid­di so­run­lar ya­ra­ta­bi­le­cek ol­du­ğu göz­le­mi­dir. So­ru­nun al­tın­da ya­tan te­mel, ana nok­ta bu­dur. Bu­nun hak­sız ve yan­lış bir göz­lem ol­du­ğu­nu id­dia et­mek müm­kün­dür, ama, top­lu­mun tes­pi­ti odur ki, Sa­yın Baş­ba­ka­nın, Ana­ya­sa’mı­zın te­mel il­ke­le­riy­le il­gi­li cid­di te­red­dü­dü var­dır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RE­CEP KO­RAL (İs­tan­bul) – Ha­di ca­nım sen de!

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Bu, bi­zim şah­si de­ğer­len­dir­me­miz de­ğil­dir. Ba­kı­nız, bu, bi­zim şah­si de­ğer­len­dir­me­miz de­ğil­dir.

RE­CEP KO­RAL (İs­tan­bul) – Hiç ya­kı­şı­yor mu?

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Sükûnet­le din­le­me­ni­zi ri­ca edi­yo­rum. Önem­li ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğüm şey­ler söy­lü­yo­rum.

Bu, bi­zim şah­si de­ğer­len­dir­me­miz de­ğil­dir. Sa­yın Baş­ba­ka­nın yap­tı­ğı açık­la­ma­lar, onun, Ana­ya­sa’mı­zın özü ve te­me­liy­le il­gi­li ola­rak cid­di bir te­red­düt için­de bu­lu­nan bir nok­ta­da ol­du­ğu­nu açık­ça bi­ze gös­ter­miş­tir. Ne­dir, ne­ye da­ya­na­rak bun­la­rı söy­lü­yo­rum? Bu­nun bir­kaç da­ya­na­ğı var. Bir: Sa­yın Baş­ba­ka­nın si­ya­si çiz­gi­si­nin, kim­li­ği­nin şe­kil­len­di­ği dö­nem­ler­den baş­la­ya­rak, ya­ni, kırk­lı yaş­la­rın son­ra­sın­da baş­la­ya­rak Tür­ki­ye’nin ana­ya­sal ni­te­li­ği­ne, kim­li­ği­ne yö­ne­lik yap­tı­ğı de­ğer­len­dir­me­ler or­ta­da­dır. Bun­la­rı gör­mez­lik­ten gel­mek müm­kün de­ğil. Bun­lar, ge­lip ge­çi­ci, aya­küs­tü söy­le­nen söz­ler de­ğil; bir ba­kış açı­sı, bir an­la­yış, bir cid­di yo­rum. Bun­la­rı unut­mak müm­kün de­ğil. Ora­da Sa­yın Baş­ba­kan de­mok­ra­si ko­nu­sun­da de­ğer­len­dir­me ya­pı­yor. Hep­si eli­miz­de. İl­gi­le­nir­se­niz tü­mü­nü bil­gi­ni­ze su­na­bi­li­rim: “Bi­ze gö­re, de­mok­ra­si an­cak bir araç­tır. Han­gi sis­te­me git­mek is­ti­yor­sa­nız bu dü­zen­le­rin se­çi­min­de bir araç­tır. Eğer, halk, to­ta­li­ter bir re­jim is­ti­yor­sa bu­na say­gı duy­ma­lı­yız. Yet­miş yıl­lık ta­ri­hin­de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ka­tı bir üni­ter an­la­yı­şa sa­hip ol­muş­tur. Her ko­nu­da tek­çi ol­muş­tur ve bu tek olan şe­yi de ken­di­si seç­miş­tir. Hu­kuk, hal­ka so­rul­ma­dan bir yer­ler­den ak­ta­rıl­mış ve zor­la hal­ka dik­te et­ti­ril­miş­tir. Çağ­daş­lık an­la­yı­şı, ah­lak an­la­yı­şı ve­sa­ire. Hat­ta, Tür­ki­ye, din ko­nu­sun­da da ay­nı an­la­yı­şı seç­miş, ken­di­si­ne din ola­rak Ke­ma­lizm’i al­mış ve baş­ka hiç­bir di­ne ha­yat hak­kı ta­nı­ma­ya­rak kit­le­le­re zor­la dik­te et­miş­tir.” Şim­di, Sa­yın Baş­ba­ka­nın söy­le­di­ği söz­ler bun­lar. Ya­ni, bu söz­ler­le si­ya­si kim­li­ği or­ta­ya çık­mış olan bir si­ya­set ada­mı­nın Cum­hur­baş­ka­nı ola­rak ken­di­sin­den bek­le­nen Ana­ya­sa’yı sa­hip­len­me, ana­ya­sal ku­rum­la­rı uyum ve iş bir­li­ği içi­ne sok­ma gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­re­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­ne­bi­lir mi­yiz? Böy­le bir hak­lı kay­gı ko­nu­su yok mu? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen, mü­da­ha­le et­me­yin Ha­ti­be, efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu ve bu­nun de­va­mı ni­te­li­ğin­de çok da­ha kay­gı ve­ri­ci, dev­le­tin üni­ter ni­te­li­ği­ni red­de­den, eya­let sis­te­mi­nin dü­şü­nü­le­bi­lir ol­du­ğu­nu söy­le­yen açık­la­ma­la­rı var. Böy­le bir cum­hur­baş­ka­nı ola­bi­lir mi? Bu, var. Bu, ora­da. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, Tev­hi­di Ted­ri­sat Ka­nu­nu’na yö­ne­lik de­ğer­len­dir­me­ler, ve­sa­ire bun­la­rın hep­si or­ta­da. Şim­di, Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu tav­rı­nı, da­ha ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız ni­san ayı için­de grup­ta yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da her­ke­si kay­gı­lan­dı­ra­cak bir bi­çim­de la­ik­lik­le il­gi­li bir tar­tış­ma ih­ti­ya­cı­nı…

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) – Al­lah, Al­lah!

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) –  …ve Ana­ya­sa’mı­zın te­mel il­ke­le­ri ara­sın­da bir hi­ye­rar­şi ol­ma­ya­ca­ğı, var olan hi­ye­rar­şi­nin de­ğiş­ti­ril­me­si ta­le­bi ni­te­li­ğin­de­ki de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni he­pi­miz çok iyi bi­li­yo­ruz.

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) – Ne ala­ka­sı var? Ne­re­de ol­du?

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Büt­çey­le il­gi­li bir şey ko­nu­şa­ma­dı­nız… (CHP  sı­ra­la­rın­dan “Sa­na ne!” ses­le­ri, gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ye­ni, mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) –  Ba­kı­nız, Sa­yın Baş­ba­kan di­yor ki: “Ge­le­cek­te Tür­ki­ye’de hiç kim­se kür­sü­le­re çı­kıp bu mil­le­te ne yap­ma­la­rı ge­rek­ti­ği­ni da­ya­ta­ma­ya­cak.”

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) – Doğ­ru.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Şim­di, da­ya­tı­lı­yor da, şu an­da bir da­yat­ma var, “Ge­le­cek­te ol­ma­ya­cak.” di­yor. “O Tür­ki­ye’de inan­dı­ğı de­ğer­ler için tek bir in­sa­nı­mı­zın gön­lü­ne ke­der düş­me­ye­cek.” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” ses­le­ri) “O Tür­ki­ye’de dev­let, mil­let için var ola­cak, mil­le­tin hiz­me­tin­de ola­cak.” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” ses­le­ri) “Ege­men­lik, ka­yıt­sız şart­sız mil­le­tin ola­cak...” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” ses­le­ri) “…du­var­da de­ğil, mil­le­tin ken­di­sin­de ola­cak.” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” ses­le­ri, al­kış­lar) “O gü­nün Tür­ki­ye’sin­de hiç kim­se kon­jonk­tü­rel ge­rek­çe­le­re da­ya­na­rak, as­lın­da bir­bi­ri­nin ta­mam­la­yı­cı­sı olan ana­ya­sal il­ke­le­ri öte­ki­le­rin üs­tün­de ve da­ha önem­li say­ma­ya­cak.” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” ses­le­ri, al­kış­lar) Şim­di, ba­na söy­ler mi­si­niz… Şim­di, ba­na söy­ler mi­si­niz, han­gi ana­ya­sal il­ke­ler öte­ki­le­rin üs­tün­de­dir? Çok açık. Ana­ya­sa’mı­zın ilk üç mad­de­sin­de­ki il­ke­ler öte­ki­le­rin üze­rin­de­dir. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu mad­de­le­rin, bu üç mad­de­nin de­ğiş­ti­ril­me­si tek­lif da­hi edi­le­mez. Bu­gü­ne ka­dar Tür­ki­ye’de iş ba­şı­na gel­miş olan hükûmet men­sup­la­rı­nın ya da ön­de ge­len si­ya­set­çi­le­rin hiç­bi­ri­si Ana­ya­sa’mı­zın bu de­ğiş­ti­ri­le­mez mad­de­le­ri­nin bu ni­te­li­ği­nin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı, Ana­ya­sa mad­de­le­ri ara­sın­da­ki hi­ye­rar­şi­nin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı doğ­rul­tu­sun­da bir ta­lep yap­ma­mış­tır. Şim­di, ilk kez, Ana­ya­sa’mı­zın de­ğiş­ti­ri­le­mez mad­de­le­ri­nin bu üs­tün ko­nu­mu­na yö­ne­lik bir şikâye­tin di­le ge­ti­ril­di­ği­ne ta­nık olu­yo­ruz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Ne ala­ka­sı var?” ses­le­ri)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar aya­küs­tü söy­le­nen söz­ler de­ğil. Sa­yın Baş­ba­kan ya­zı­lı me­tin­den oku­yor. O ya­zı­lı me­tin dik­kat­le ha­zır­la­nı­yor. O me­tin­de­ki dü­şün­ce­nin han­gi an­la­ma gel­di­ği­ni he­pi­miz de­ğer­len­di­re­bi­le­cek bir ko­num­da­yız.

AGÂH KAF­KAS (Ço­rum) – Ama, siz de­ğer­len­di­re­mi­yor­su­nuz.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Şim­di, Tür­ki­ye’de Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi bu ko­nu­da ka­mu­oyun­da cid­di te­red­düt ya­ra­tan, Ana­ya­sa kar­şı­sın­da­ki tav­rı, çiz­gi­si, Ana­ya­sa’nın te­mel il­ke­le­ri­ne sa­hip çık­ma ira­de­si net­leş­miş ol­ma­yan bir si­ya­si şah­si­ye­tin hız­la Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nı el­de et­me ara­yı­şıy­la so­nuç­lan­dı­rıl­mak is­ten­me­si, hiç kuş­ku yok, Tür­ki­ye’de bir te­red­düt ve sı­kın­tı or­ta­mı­nı ya­ra­tı­yor.

MUS­TA­FA ÜNAL­DI (Kon­ya) – Nor­mal şart­lar­da, nor­mal.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, şim­di, şu­na dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­yim. Ka­mu­oyu araş­tır­ma­la­rı ya­pı­lı­yor, bu­gü­ne ka­dar AKP’ye oy ver­miş olan va­tan­daş­la­rın da­hi Sa­yın Baş­ba­ka­nın Cum­hur­baş­kan­lı­ğı aday­lı­ğı ko­nu­sun­da te­red­düt ifa­de et­miş ol­ma­la­rı­nı bir rast­lan­tı ola­rak an­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Bu ko­nu­da Tür­ki­ye’de bir cid­di so­ru­nun bu­lun­du­ğu açık­ça gö­zük­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ko­nu­yu çöz­me­nin yo­lu çok açık­tır.

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) – Er­ken Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi…

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Ba­kı­nız, şim­di, Tür­ki­ye, bu Par­la­men­to­suy­la dör­dün­cü yı­lı­nı ta­mam­la­dı, be­şin­ci yı­lın içi­ne gir­di...

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Beş, beş…

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – İlk kez, Tür­ki­ye, be­şin­ci yı­lı­nı ya­şa­yan bir Par­la­men­to tab­lo­suy­la kar­şı kar­şı­ya. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu Par­la­men­to olu­şur­ken seç­men­le­rin oyu­nun yüz­de 34’üy­le bir ik­ti­dar oluş­muş­tur.

Evet, şim­di, eğer, önü­müz­de­ki dö­nem­de, Tür­ki­ye’nin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı gi­bi çok önem­li bir ma­ka­mı­na ya­pı­la­cak olan se­çi­min, hal­kın en son si­ya­si ter­cih­le­ri­ni yan­sı­tan…

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) – Ne­re­de ya­zı­yor?

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – …millî ira­de­yi en ge­çer­li şek­liy­le or­ta­ya ko­yan bir Par­la­men­to ya­pı­sı üze­rin­de ger­çek­leş­ti­ril­me­si­ni uy­gun gö­re­bi­li­yor­sa­nız, bu doğ­rul­tu­da hep be­ra­ber ha­re­ke­te ge­çe­bi­li­riz; ama, di­yor­sa­nız ki, yoo, bi­zim, ye­ni bir se­çim­le böy­le bir Par­la­men­to ya­pı­sı el­de et­mek, Cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­tir­mek imkânı­mız ol­ma­ya­bi­lir. Bu­nu gö­rü­yo­ruz. O ne­den­le, biz, beş yıl ön­ce­ki ka­rar­la yü­rü­ye­ce­ğiz, ye­ni bir se­çim is­te­mi­yo­ruz, di­yor­sa­nız bu­nun se­çim­den kaç­mak an­la­mı­na gel­di­ği, ya­pa­ca­ğı­nız ter­ci­hin millî ira­de­yi yan­sıt­ma­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da si­zin de bir ka­bul için­de ol­du­ğu­nuz gö­rü­lü­yor. (CHP sı­ra­la­rın­dan  al­kış­lar)

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Ana­ya­sa…

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ana­ya­sa, el­bet­te, bir çer­çe­ve ve­ri­yor. Ana­ya­sa, el­bet­te, Tür­ki­ye’nin, Par­la­men­to­mu­zun, he­pi­mi­zin te­mel da­ya­nak nok­ta­sı­dır. Bu ko­nu­da hiç­bir şüp­he yok. Ana­ya­sa, ül­ke­yi yö­ne­ten­le­rin ak­lı­se­lim­le, so­rum­lu­luk­la, ba­si­ret­le dav­ran­ma­sı ih­ti­ya­cı­nı or­ta­dan kal­dır­mı­yor. Ana­ya­sa, bir çer­çe­ve ko­yu­yor. Ana­ya­sa’nın koy­du­ğu çer­çe­vey­le, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, is­ter­sek top­la­nır, bir  kom­şu ül­ke­ye sa­vaş aç­ma ka­ra­rı da alır. Bu ka­rar da Ana­ya­sa’ya uy­gun olur, ama, doğ­ru ol­maz. Ya­ni, Ana­ya­sa’ya her uy­gun ka­rar, doğ­ru ka­rar­dır di­ye dü­şün­mek müm­kün de­ğil. [AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar (!)] Ana­ya­sa ce­vaz ve­rir.

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) – Ki­me so­ra­ca­ğız bu­nu?

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Ana­ya­sa…

BAŞ­KAN – Sa­yın Bay­kal, bir sa­ni­ye izin ve­rir mi­si­niz efen­dim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen, Ha­ti­be mü­da­ha­le et­me­yi­niz. Kür­sü hür­dür. Her ha­tip dü­şün­ce­le­ri­ni açık­la­ya­bi­lir. Kal­dı ki, bi­raz son­ra AK Par­ti Gru­bu adı­na bir de­ğer­li mil­let­ve­ki­li­miz ko­nuş­ma ya­pa­cak, da­ha son­ra Sa­yın Baş­ba­kan da Hükûmet adı­na ko­nuş­ma ya­pa­cak­lar­dır. Ge­rek­li gö­rür­ler­se, yan­lış bul­duk­la­rı ko­nu­la­rı de­ğer­len­di­rir ve ko­nu­şur­lar. Si­zin söz ata­rak ha­ti­bin dik­ka­ti­ni da­ğıt­ma­nız çok doğ­ru de­ğil.

Sa­yın Bay­kal, bu­yu­run efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Evet, te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Ya­ni…

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, Ana­ya­sa’nın üs­tün­de­ki mer­ci­yi de öğ­re­ne­lim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Ha­yır, Ana­ya­sa’nın üs­tün­de bir mer­ci yok, ola­maz. Ana­ya­sa çer­çe­ve ko­yu­yor. Ana­ya­sa si­ze şu­nu se­çin, bu­nu se­çin di­ye ta­li­mat ver­mi­yor. Ki­mi se­çe­ce­ği­ni­zi ka­rar­laş­tır­mak si­zin işi­niz­dir, si­zin ka­ra­rı­nız­dır. O ka­ra­rı doğ­ru al­mak ge­re­kir. Ül­ke ya­ra­rı­na al­mak ge­re­kir. Alı­nan ka­ra­rın doğ­ru olup ol­ma­dı­ğı da ya­şa­na­rak or­ta­ya çı­kar.

AY­HAN ZEY­NEP TE­KİN BÖ­RÜ (Ada­na) – Si­zi se­çe­lim… Si­zi se­çe­lim…

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Bu ko­nu­da bir tar­tış­ma de­mok­ra­si­nin ge­re­ği­dir. He­pi­miz bu ko­nu­da dü­şün­ce­le­ri­mi­zi Ana­ya­sa’nın ver­di­ği izin çer­çe­ve­sin­de söy­lü­yo­ruz. Bu­nu de­ğer­len­di­rir­si­niz de­ğer­len­dir­mez­si­niz, tak­dir si­zin, ama, bu­ra­da ya­pı­lan işin yan­lış ola­bi­le­ce­ği­ne iliş­kin gö­rüş­le­ri ifa­de et­me­yi de si­zin çok do­ğal kar­şı­la­ma­nız la­zım. Ya­ni, er­ken se­çim de­nil­di, Sa­yın Baş­ba­ka­nın asa­bı bo­zul­du. Er­ken se­çim ya­pa­lım o par­la­men­to seç­sin de­yin­ce, bir­den­bi­re Sa­yın Baş­ba­kan müt­hiş bir ger­gin­lik içi­ne gir­di, Baş­ba­ka­nın asa­bı bo­zul­du, fi­zi­ği bo­zul­du, kim­ya­sı bo­zul­du, geo­met­ri­si bo­zul­du ve ona bu­na sal­dır­ma­ya baş­la­dı. Ya­ni, Baş­ba­kan, Cum­hur­baş­ka­nı­na sert ifa­de­ler­le, ya­kı­şık­sız ifa­de­ler­le ce­vap ver­me­ye yö­nel­di, top­lum­da cid­di bir tep­ki çık­tı.

EYÜP FAT­SA (Or­du) – Tep­ki Cum­hur­baş­ka­nı­na çık­tı.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Evet, an­lı­yo­rum… An­lı­yo­rum… Cum­hur­baş­ka­nı­na yö­ne­lik ola­rak yap­tı.

EYÜP FAT­SA (Or­du) – Sa­yın Baş­ba­ka­na de­ğil, top­lu­mun tep­ki­si Cum­hur­baş­ka­nı­na ol­du.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Onu bi­le­mem… Onu mil­let bi­lir.

BAŞ­KAN – Sa­yın Fat­sa, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Cum­hur­baş­ka­nı “Bir er­ken se­çim ge­re­ki­yor” de­yin­ce, Sa­yın Baş­ba­kan iki ko­yu­nu gü­de­me­yen­ler­den bah­set­ti, efen­dim “Aç ta­vuk ken­di­si­ni buğ­day am­ba­rın­da gö­rür.” de­di. “Ha­ni de­mok­ra­si­ye bağ­lıy­dı­nız? Ha­ni Ana­ya­sa­ya bağ­lıy­dı­nız?” de­di. Ya­ni, Cum­hur­baş­ka­nı­nın “Er­ken se­çim ge­re­ki­yor.” de­me­si, onun ana­ya­sal yet­ki ve gö­rev­le­ri için­de­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) Bir mu­ha­le­fet par­ti­si­nin “Er­ken se­çim ge­rek­li­dir.” de­me­si onun yet­ki ve so­rum­lu­luk çer­çe­ve­si için­de­dir. Bu­nu çok do­ğal kar­şı­la­mak la­zım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

Ya­ni…

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri lüt­fen efen­dim.  Lüt­fen ha­ti­be mü­da­ha­le et­me­yin.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu te­dir­gin­li­ği­ni doğ­ru­su an­la­ya­mı­yo­rum. Er­ken se­çim onu çok ra­hat­sız edi­yor, çok te­laş­lan­dı­rı­yor, bu­nu an­la­mak müm­kün de­ğil. Ya­ni he­pi­miz se­çim­den çı­ka­rak ge­li­yo­ruz ve gi­de­ce­ği­miz yer ge­ne se­çim.  Se­çim de­nil­me­sin­den ni­ye bu ka­dar te­laş ve te­dir­gin­lik içi­ne gi­ri­yo­ruz? Se­çim di­yen­le­ri, Ana­ya­sa’ya ve de­mok­ra­si­ye ters öne­ri yap­mış gi­bi suç­la­ma ih­ti­ya­cı­nı ne­re­den his­se­di­yo­ruz? Bun­lar hiç doğ­ru de­ğil. Bun­la­rı Sa­yın Baş­ba­ka­na ya­kış­tı­ra­ma­dım. Ya­ni, o ben­zet­me­ler, o söy­lem, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Baş­ba­ka­nı­na ya­kı­şan söy­lem de­ğil­dir. Bu­nu ben Sa­yın Baş­ba­ka­nın bu ko­nu­da­ki aşı­rı has­sa­si­ye­ti­ne, bu ko­nu­da­ki te­la­şı­na bağ­la­mak is­ti­yo­rum, ama ar­tık, bir an ön­ce Sa­yın Baş­ba­kan bu ko­nu­lar­da bir ye­ni üs­lu­bun içi­ne gir­me­li­dir. Yok­sa bu, geç­me­yi dü­şün­dü­ğü ma­kam ba­kı­mın­dan da çok cid­di so­run ve sı­kın­tı do­ğu­rur. Biz, böy­le bir Baş­ba­ka­nı içi­mi­ze sin­di­re­mi­yo­ruz, bu üs­lup­la ko­nu­şan bir Cum­hur­baş­ka­nı­nı Tür­ki­ye… (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Alı­şır­sı­nız, alı­şır­sı­nız.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – La­yık ol­ma­dı­ğı­nı her­ke­sin bil­me­si­ni is­ti­yo­rum.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Alı­şa­cak­sı­nız.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım…

Evet, da­ha ön­ce de öy­le söy­le­nil­di, alış­ma söy­le­mi­ne da­ya­lı ola­rak yo­la çı­kan­la­rın ne­re­ye gel­di­ği­ni, ne ol­du­ğu­nu hep be­ra­ber ya­şa­dık, bi­li­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, son za­man­lar­da çok cid­di sı­kın­tı­lar ya­şan­dı. Bu, Tür­ki­ye’nin önü­müz­de­ki dö­nem­de her tür­lü güç­lü­ğün için­den de­mok­ra­siy­le, se­çim­le, san­dık­la çı­ka­bi­le­ce­ği il­ke­si et­ra­fın­da du­rum de­ğer­len­dir­me­si­nin zo­run­lu­lu­ğu­nu bi­ze ha­tır­la­tı­yor. Tür­ki­ye so­run­la­rı­nı böy­le aşa­bi­lir, böy­le aş­ma­lı­dır ve biz şim­di bu­nu önü­nü­ze ge­ti­ri­yo­ruz. Bu­nu dü­şü­nün di­yo­ruz. Bu­nu dü­şü­nün, bu­nu dik­ka­te alın, bu­na Tür­ki­ye’nin ih­ti­ya­cı var di­yo­ruz. Bu­nun tak­di­ri ta­bii, Mec­li­sin­dir. Mec­lis uy­gun gör­dü­ğü gi­bi ka­ra­rı alır, onun so­rum­lu­lu­ğu­nu üst­le­nir. Tür­ki­ye’nin ge­le­ce­ği o ka­rar doğ­rul­tu­sun­da şe­kil­le­nir. Biz bu ko­nu­lar­da uya­rı gö­re­vi­mi­zi, de­mok­ra­tik mu­ha­le­fet par­ti­si ola­rak, si­ze yö­ne­lik bir gö­rev an­la­yı­şı için­de ifa­de edi­yo­ruz. Tak­dir si­zin­dir. Siz bil­di­ği­niz gi­bi ge­re­ken ka­ra­rı alır­sı­nız. Hep­si­ni de hep be­ra­ber ya­şa­rız, gö­rü­rüz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, kı­sa­ca şu­nu söy­le­ye­yim: Sa­yın Baş­ba­kan ik­ti­da­ra gel­di­ği za­man di­yor­du ki: “Üç yıl­da dü­ze çı­ka­cak Tür­ki­ye.” Üç yıl de­ğil, dört yıl geç­ti Tür­ki­ye’nin dü­ze çık­tı­ğı yok, ama, an­la­şı­lı­yor ki, hal­kın dü­ze çı­kıp çık­ma­ma­sı Baş­ba­ka­nın kay­gı­sı de­ğil, onun kay­gı­sı hal­kın dü­ze çık­ma­sı de­ğil ken­di­si­nin Çan­ka­ya’ya çık­ma­sı­dır. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu olur mu ol­maz mı; bu­nu ya­şa­ya­ca­ğız, gö­re­ce­ğiz. Olur­sa ha­yır­lı olur mu ol­maz mı, onu da hep be­ra­ber ya­şa­ya­ca­ğız, gö­re­ce­ğiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ba­kı­nız, Tür­ki­ye çok önem­li dış po­li­ti­ka ge­liş­me­le­riy­le de kar­şı kar­şı­ya. Tür­ki­ye’de ne ya­zık ki bir sü­re­den be­ri, AKP İk­ti­da­rıy­la bir­lik­te, dış po­li­ti­ka­da yet­ki ve so­rum­lu­luk, bu ko­nu­nun yet­ki­li ku­ru­luş­la­rı­nın dı­şın­da ele alın­ma­ya baş­lan­mış ve yet­ki­li ku­rum­lar dev­re dı­şı­na itil­miş­ler­dir. Dev­let so­rum­lu­lu­ğu ta­şı­ma­yan da­nış­man­lar ön pla­na ge­çi­ril­miş­ler­dir. Bü­yü­kel­çi­ler Sa­yın Baş­ba­ka­nın yap­tı­ğı top­lan­tı­la­ra alın­ma­mış, da­nış­man­lar Tür­ki­ye adı­na ora­da bu­lun­muş­lar­dır. Bu da­nış­man­lar­dan bi­ri­si…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bay­kal, yir­mi da­ki­ka­lık son ek sü­re­niz bit­ti. Te­şek­kür et­me­niz için tek­rar mik­ro­fo­nu açı­yo­rum.

DE­NİZ BAY­KAL (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. Evet, ya­ni, en azın­dan Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı ka­dar ko­nuş­ma fır­sa­tı ver­miş ol­say­dı­nız mü­te­şek­kir ka­lır­dım, ama, bu tak­di­ri­ni­ze say­gı gös­te­ri­yo­rum.

Dış po­li­ti­ka yan­lış yön­len­di­ril­miş­tir. Kı­sa dev­re ça­lış­ma­lar ya­pıl­mış­tır. Baş­lan­gıç­ta ya­pı­lan ha­ta­lar bir sü­re son­ra ken­di­si­ni gös­ter­me­ye baş­la­mış­tır. 2004 yı­lın­da, 17 Ara­lık­ta atı­lan im­za, ma­ale­sef, şim­di, Tür­ki­ye’yi, Kıb­rıs ko­nu­sun­da çok cid­di bir aç­ma­zın içi­ne sü­rük­le­miş­tir.

Bü­tün bun­la­rı, he­pi­miz ya­şa­dık, bi­li­yo­ruz, ama, Hükûme­tin, eko­no­mi­de, si­ya­set­te, ah­lak­ta, top­lum­sal do­ku­nun çö­zül­me­sin­de, asa­yiş­siz­li­ğin art­ma­sın­da, kap­ka­çın, hır­sız­lı­ğın ço­ğal­ma­sın­da, iz­le­nen eko­no­mik po­li­ti­ka­lar­la so­rum­lu­lu­ğu ol­du­ğu gi­bi, dış po­li­ti­ka­da da ma­ale­sef, Hükûmet, çok cid­di so­run­lar, sı­kın­tı­lar ya­rat­mış­tır. Bun­la­rı hep be­ra­ber ya­şa­dık. Tür­ki­ye’yi mah­cup du­ru­ma dü­şü­ren bu olum­suz ge­liş­me­le­ri he­pi­miz üzün­tüy­le iz­le­dik. Bun­la­rın de­ğer­len­dir­me­si­ni mil­le­ti­miz el­bet­te ya­pa­cak­tır. Biz de mil­le­ti­mi­zin bu de­ğer­len­dir­me­yi yap­ma­sı­na el­bet­te kat­kı ve­re­ce­ğiz. Bu büt­çe, bu tar­tış­ma­la­rın kap­sam­lı bir şe­kil­de ya­pıl­ma­sı­na fır­sat ver­me­miş de ol­sa, Tür­ki­ye’nin gi­di­şa­tıy­la il­gi­li bir sor­gu­la­ma yap­ma fır­sa­tı­mı­zı böy­le­ce de­ğer­len­dir­miş olu­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, si­ze ve de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri siz­le­re iyi di­lek­le­ri­mi su­nu­yo­rum. Tür­ki­ye’miz için her şe­yin da­ha iyi ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. He­pi­ni­ze sev­gi­ler, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar; AK Par­ti ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bay­kal, te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 17.20’de top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 16.58

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.22

BAŞ­KAN: Bü­lent ARINÇ

KÂTİP ÜYE­LER: Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 33’ün­cü Bir­le­şi­mi’nin İkin­ci Otu­ru­mu’nu açı­yo­rum.

2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

1.- 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1252) (S.Sa­yı­sı:1269) (Devam)

2.- 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel Büt­çe­ye Da­hil Da­ire­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2005 Ma­li Yı­lı Ke­sin­he­sap  Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı  ve  Plan ve  Büt­çe Ko­mis­yo­nu  Ra­po­ru ( 1/1236, 3/1139)  (S.Sa­yı­sı: 1270) (Devam)

3.- 2005 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­ye Da­hil İda­re­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2004 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­li İda­re­ler Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1237, 3/1140) (S.Sa­yı­sı: 1271) (Devam)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Şim­di,  söz sı­ra­sı, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Na­zım Ek­ren’e ait­tir.

Sa­yın Ek­ren bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Ek­ren, sü­re­niz bir sa­at. Sa­nı­yo­rum, ta­ma­mı­nı kul­la­na­cak­sı­nız.

NA­ZIM EK­REN (İs­tan­bul) – Evet efen­dim.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run efen­dim.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA NA­ZIM EK­REN (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı hak­kın­da AK Par­ti Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni siz­le­re açık­la­mak, bir­lik­te de­ğer­len­dir­mek üze­re hu­zu­ru­nuz­da­yım. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ni ve siz de­ğer­li üye­le­ri­ni sev­giy­le, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

2007 ma­li büt­çe­si­nin ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen, ön­ce­lik­le Ma­li­ye Ba­ka­nı­mı­za, di­ğer ba­kan­la­rı­mı­za, bü­rok­rat­la­rı­mı­za, eko­no­mi yö­ne­ti­mi­mi­ze, kat­kı­da bu­lu­nan Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu üye­le­ri­ne ve per­so­ne­li­ne tek­rar te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Büt­çe gö­rüş­me­le­ri­mi­zin, özel­lik­le ye­ni dö­nem­de­ki kon­jonk­tü­rel ve ya­pı­sal so­run­lar­la bir­lik­te için­de bu­lun­du­ğu­muz dö­nem­den geç­ti­ği­miz ha­tır­la­nır­sa, Tür­ki­ye’nin ih­ti­ya­cı olan açı­lım­la­ra imkân ve or­tam sağ­la­ma­sı­nı ümit edi­yor, yü­ce Mec­li­si­min de­ğer­li üye­le­ri­nin bu sü­reç­te, bu amaç­ta, bu­na yö­ne­lik kat­kı ve eleş­ti­ri­le­ri­ni bek­li­yo­ruz. Ben de, bu ne­den­le, ko­nuş­ma­mı bü­yük öl­çü­de eko­no­mi po­li­tik ola­rak ad­lan­dı­ra­ca­ğım, 2003’ten 2006’ya ka­dar­ki büt­çe mü­za­ke­re­le­rin­de ve­ya büt­çe bü­yük­lük­le­rin­de büt­çe­nin ge­li­şim sü­re­ci­ne şe­kil ve­ren, yön ve­ren ba­zı te­mel fel­se­fi ar­ka plan­la­rı­mı­zı; va­kit kal­dı­ğı öl­çü­de, 2003-2006 mak­ro­eko­no­mik ge­liş­me­le­rin ulaş­tı­ğı so­nuç­la­rı; yi­ne va­kit mü­sa­ade et­ti­ği öl­çü­de, bir du­rum tes­pi­ti ya­pa­rak, önü­müz­de­ki dö­nem­de, 2007 ve 2009 ara­sın­da bu büt­çe mü­za­ke­re­le­ri­ni kap­sa­yan dö­nem için­de ne­le­re de­ğin­me­nin uy­gun ola­ca­ğı­nı ak­ta­ra­ca­ğım ve ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­ler ko­nu­sun­da ba­zı gö­rüş­le­ri­mi­zi de siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğım.

Ko­nuş­ma­mı, özel­lik­le üç ta­ne te­mel ko­nu üze­rin­de odak­la­ma­yı plan­lı­yo­rum: Bun­lar­dan bir ta­ne­si, si­ya­si is­tik­ra­rın, de­mok­ra­si­nin ve yö­ne­ti­şi­min mak­ro­eko­no­mik per­for­mans­la iliş­ki­si­ni, ken­di dö­ne­mi­mi­zi dik­ka­te ala­rak de­ğer­len­di­re­ce­ğim. İkin­ci­si, özel­lik­le bi­zim dö­ne­mi­miz­de bü­yük bir şe­kil­de or­ta­ya çı­kan özel sek­tör ini­si­ya­ti­fi, 2003-2006 dö­ne­min­de han­gi de­ğiş­ken­ler­de, han­gi alan­lar­da ne tür bir atı­lım yap­tı, bun­la­rı siz­ler­le de­ğer­len­di­re­ce­ğim. Da­ha son­ra, 2003-2006 büt­çe­mi­ze şe­kil ve­ren, bun­dan son­ra­ki büt­çe­le­re de özel­lik­le yol gös­te­re­cek olan te­mel bir kri­ter­den, ulu­sal eko­no­mik gü­ven­lik ve ulu­sal eko­no­mik sa­vun­ma kav­ra­mın­dan bah­se­dip, on­lar­la il­gi­li de­tay­lı bil­gi­ler ak­tar­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; si­ya­si is­tik­ra­rın eko­no­mik per­for­mans­la iliş­ki­si­ni vur­gu­la­ma­dan ön­ce, 1998 yı­lın­dan iti­ba­ren Tür­ki­ye’de ger­çek­le­şen ba­zı olay­lar­la si­ya­si is­tik­rar ara­sın­da­ki iliş­ki­yi gö­rüş­le­ri­ni­ze arz et­mek is­ti­yo­rum. 1998 yı­lın­da, bu­gün uy­gu­lan­mak­ta olan prog­ra­ma ben­zer bir prog­ram­la baş­lan­mış­tı, ama, Uzak­do­ğu kri­zi ve Rus­ya kriz­le­rin­den son­ra, 99 yı­lın­da­ki dep­rem­le­rin de et­ki­siy­le bu prog­ram uy­gu­la­na­ma­dan kal­dı­rıl­mış ol­du. 2000 yı­lın­da ise, üç yıl­lık ilk prog­ram­lar dev­re­ye gir­di, do­la­yı­sıy­la, bu prog­ram­da da bek­le­nen so­nuç­lar, bu­ra­da bi­zim ger­çek­leş­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı­mız so­nuç­lar­dı, ama, ne ya­zık ki, yi­ne 2000 yı­lın­da, Ka­sım ayın­da, ha­tır­lar­sı­nız, bir li­ki­di­te kri­ziy­le bu prog­ra­mın da de­vam ede­me­ye­ce­ği­nin ilk sin­yal­le­ri or­ta­ya çık­mış­tı. 2001 yı­lın­da ise, dev­le­ti­mi­zin üst dü­zey yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ken­di ara­la­rın­da­ki an­laş­maz­lık­la­rın da ne­den ol­du­ğu bir dö­viz kri­zin­den son­ra, ha­tır­lar­sı­nız, bu prog­ram da ar­tık uy­gu­la­na­maz hâle gel­di. İş­te, si­ya­si is­tik­ra­rın, si­ya­si gü­ve­nin ve kre­di­bi­li­te­nin, bir prog­ra­mın ge­le­ce­ği, uy­gu­lan­ma­sı ve kur­gu­lan­ma­sın­da ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu gös­te­ren bir olay ol­du­ğu için tek­rar ha­tır­lat­mak­ta fay­da gö­rü­yo­rum. Bu prog­ram­dan da vaz­ge­çil­di ve 2001 yı­lın­da “Eko­no­mi­yi güç­len­dir­me” adı al­tın­da bir baş­ka prog­ra­mı dev­re­ye sok­tu. O prog­ram da üç yıl­lık­tı, uy­gu­lan­ma­sı plan­la­nı­yor­du; ama, ma­ale­sef, 11 Ey­lül olay­la­rın­dan son­ra bu prog­ra­mın da uy­gu­la­na­ma­ya­ca­ğı so­nu­cu­na ula­şıl­dı. 2002-2005 dö­ne­mi­ni kap­sa­yan ye­ni bir prog­ram­la Tür­ki­ye eko­no­mi­si kar­şı­laş­mış ol­du.

Bu­ra­da şu­nu vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum: Eğer si­ya­si is­tik­rar yok­sa, kre­di­bi­li­te yok­sa ve si­ya­si gü­ven söz ko­nu­su de­ğil­se; her prog­ram iyi di­zayn edil­se, iyi kur­gu­lan­sa bi­le, en ufak bir iç ve dış kon­jonk­tür­den do­la­yı derhâl dev­re­den çı­kı­yor ve bir baş­ka prog­ra­mın uy­gu­lan­ma zo­run­lu­lu­ğu gün­de­me ge­li­yor­du.

2002 yı­lın­da AK Par­ti ik­ti­da­ra gel­dik­ten son­ra­ki tab­lo­yu çok özet ve hız­la ha­tır­lar­sak, şu­nu söy­le­me­miz müm­kün: Se­çim­ler­den son­ra­ki sü­reç­te Irak kri­zi, Kıb­rıs so­ru­nu, İs­tan­bul’da­ki te­rör sal­dı­rı­la­rı, bir ban­ka­nın ma­li sı­kın­tı­ya dü­şüp so­run or­ta­ya çı­kart­ma­sı, ye­rel se­çim­ler, ge­li­şen pi­ya­sa­lar­da­ki dal­ga­lan­ma­lar, iç si­ya­set ve pet­rol fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış­la­ra rağ­men prog­ra­mın kur­gu­sun­dan faz­la bir fe­dakârlık­ta bu­lun­ma­dan, bi­raz son­ra de­ta­yı­nı an­la­ta­ca­ğım o ulu­sal eko­no­mik, gü­ven­lik, sa­vun­ma kon­sep­ti çer­çe­ve­sin­de na­sıl fir­ma­la­rı­mı­zı, ha­ne hal­kı­mı­zı ve dev­le­ti­mi­zin gü­ven­li­ği­ni de ga­ran­ti al­tı­na al­dı­ğı­mı­zı ra­kam­lar­la si­ze kı­sa­ca an­la­ta­ca­ğım.

Do­la­yı­sıy­la, bu ya­kın ta­rih ana­li­zin­de or­ta­ya çı­kan so­nuç şu: Eğer kre­di­bi­li­te-yö­ne­ti­şim ka­li­te­si-de­mok­ra­si iliş­ki­si oluş­tu­rul­maz­sa, her­han­gi bir prog­ra­mın sa­de­ce ken­di iç­sel kur­gu­su, ma­te­ma­tik­sel denk­lem­le­ri ne­de­niy­le ba­şa­rı­ya ulaş­ma şan­sı söz ko­nu­su ol­mu­yor. Ne­dir kre­di­bi­li­te? Onun da ta­bii, ta­nı­mı çok ba­sit, her­kes ken­di açı­sın­dan ba­kıp yo­rum­la­ya­bi­lir. Ka­li­te­li fark­lı­lık oluş­tur­ma, di­ya­log odak­lı bir ile­ti­şim, güç­lü bir li­der­lik ve yet­kin bir ekip oluş­tu­ra­bi­lir­se­niz hem pi­ya­sa­la­rın hem de va­tan­daş­la­rın, do­la­yı­sıy­la, si­ze oy ve­ren­le­rin de, siz­den bek­len­ti­si olan­la­rın da ve kı­sa­ca­sı, ik­ti­da­ra gel­dik­ten son­ra her­ke­sin siz­den bek­le­di­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me ye­te­nek ve ka­pa­si­te­si­ni gös­ter­miş ola­cak­sı­nız.

Eko­no­mik kre­di­bi­li­te ko­nu­sun­da Hükûme­ti­mi­zin yap­tı­ğı olay­la­rı say­mak­la bi­ti­re­me­yiz. Ama, mü­sa­ade­niz­le ben üç ta­ne önem­li ko­nu­yu gö­rüş­le­ri­ni­ze arz et­mek is­ti­yo­rum.

Bi­rin­ci nok­ta şu: Yet­kin­lik, say­gın­lık ve gü­ve­ni­lir­li­ği te­sis et­tik­ten son­ra an­la­şıl­dı ki, AK Par­ti İk­ti­da­rı eko­no­mik kre­di­bi­li­te ko­nu­sun­da ger­çek­ten iyi ha­zır­lan­mış.

Bu­nun dı­şın­da­ki bir ko­nu da, ulu­sal ve glo­bal ak­tör­le­rin, Tür­ki­ye’de­ki ge­liş­me­le­rin bu ekip ta­ra­fın­dan yö­ne­te­bi­le­ce­ği me­sa­jı­nı al­dık­tan son­ra on­lar açı­sın­dan da kre­di­bi­li­te so­ru­nu­nun bir öl­çü­de or­ta­dan kalk­tı­ğı­nı da söy­le­ye­bi­li­riz.

Ni­ha­yet so­nun­cu­su: AK Par­ti İk­ti­da­rı ve Hükûme­ti, uy­gu­la­dı­ğı, uy­gu­la­ma­ya koy­du­ğu prog­ram­lar­da her­han­gi bir re­viz­yon ge­rek­ti­ğin­de bu­nu derhâl ye­ri­ne ge­tir­miş ve iç­sel tu­tar­lı­lı­ğı olan ma­kul açık­la­ma­lar­la de­tay­la­rı tek­rar gün­de­me ge­tir­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, dört yıl­lık sü­re için­de en önem­li per­for­mans gös­ter­ge­si si­ya­si is­tik­rar­dır ve si­ya­si kre­di­bi­li­te­dir.

Bu sü­reç için­de tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­ken, bel­ki göz­den ka­çı­rıl­ma­ma­sı ge­re­ken önem­li bir baş­ka nok­ta da, de­mok­ra­tik kre­di­bi­li­te­dir. Özel­lik­le ge­li­şen pi­ya­sa­lar­da so­run­lar çok faz­la ol­du­ğu için, ta­rih­sel ba­kım­dan bir so­run­lar sto­ku dev­ra­lın­dı­ğı için cid­di her­han­gi bir prog­ra­mı uy­gu­la­ma şan­sı da ol­maz. Böy­le bir or­tam­da ik­ti­dar­lar güç­lüy­se, top­lum­dan ge­rek­li des­te­ği al­mış­sa ve kre­dibl hâle gel­miş­se, çok net şe­kil­de top­lu­mun ken­di­le­ri­ni test ede­ce­ği, ken­di­le­ri­ni kri­tik ede­ce­ği, hat­ta pu­an­la­ya­ca­ğı bir sis­te­mi de dev­re­ye so­ka­bi­lir­ler. AK Par­ti­miz de bu­nu, ik­ti­da­ra gel­di­ği gün dek­la­re et­ti. Acil Ey­lem Pla­nı ile ya da o gün ik­ti­da­ra gel­di­ğin­de­ki eko­no­mik gös­ter­ge­le­ri top­lum­la pay­la­şa­rak bu­gün­kü de­ğer­le­rin ne­re­ye ulaş­tı­ğı­nı her­ke­sin iz­le­me­si ge­re­ken bir plat­form da oluş­tur­muş ol­du.

Ben de ko­nuş­ma­mın iler­le­yen bö­lüm­le­rin­de, 2002-2006 dö­ne­min­de bu ge­liş­me­le­rin han­gi aşa­ma­lar­dan geç­ti­ği­ni, ger­çek­ten bu ba­şa­rı­la­rın na­sıl sağ­lan­dı­ğı­nı sek­tör sek­tör siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğım. 

Bir baş­ka önem­li hu­sus, üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken hu­sus po­li­tik ola­rak: Eğer si­ya­si is­tik­rar sağ­lan­mış­sa, eko­no­mik kre­di­bi­li­te de oluş­tu­rul­muş­sa, o top­lu­mun eko­no­mik, sos­yal, kül­tü­rel ve di­ğer kay­nak­la­rı­nın eko­no­mik per­for­man­sa kat­kı­la­rın­dan çok da­ha faz­la kat­kı sağ­la­mak da müm­kün, ya­ni arit­me­tik bir et­ki­den da­ha faz­la geo­met­rik et­ki­nin de sağ­lan­dı­ğı­nı gö­re­bi­li­riz. Çün­kü, biz ik­ti­da­ra gel­me­den ön­ce de Tür­ki­ye’nin eko­no­mik, sos­yal ve kül­tü­rel kay­nak­la­rı ay­nıy­dı, ama biz gel­dik­ten son­ra ay­nı kay­nak­lar­la da­ha ön­ce oluş­tu­ru­la­ma­yan, ba­şa­rı­la­ma­yan bir­ta­kım ge­liş­me­le­ri de, per­for­man­sı da ar­tır­mış ol­duk.

Bu­ra­da üze­rin­de dur­ma­mız ge­re­ken önem­li hu­sus­lar­dan bir ta­ne­si de po­li­tik öz­gür­lük, po­li­tik is­tik­rar ve po­li­tik be­lir­siz­li­ğin, söy­lem­ler­de ol­du­ğu ka­dar ko­lay ger­çek­leş­ti­ril­me­di­ği, ger­çek­ten bü­yük ça­ba­la­rın, bü­yük fe­dakârlık­la­rın söz ko­nu­su ol­ma­sı­na bağ­lı ola­rak or­ta­ya çık­tı­ğı­nı, ge­liş­ti­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz.

Bu ge­nel de­ğer­len­dir­me­ler­den son­ra, el­bet­te ki si­ya­si par­ti­ler ken­di il­ke­le­rin­de eko­no­mik re­fa­hı ar­tır­ma­da en önem­li kay­nak­lar­dır ve güç­ler­dir. AK Par­ti ola­rak biz­ler de ay­nı dü­şün­ce­yi pay­la­şı­yo­ruz. Ni­te­kim, şim­di si­ze açık­la­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım si­ya­si so­rum­lu­lu­ğu­muz, si­ya­si bi­lin­ci­miz, ba­zı so­rum­lu­luk­la­rı­mı­zın da önem­li ol­du­ğu­nu, bu­nu ye­ri­ne ge­tir­mek için bü­yük ça­ba sarf et­ti­ği­mi­zi siz­ler de bi­li­yor­su­nuz.

Ha­tır­lat­mak açı­sın­dan söy­le­mek ge­re­kir­se, AK Par­ti­nin, AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın, AK Par­ti men­sup­la­rı­nın üç ta­ne te­mel so­rum­lu­lu­ğu var. Bun­lar­dan bir ta­ne­si ku­rum­sal so­rum­lu­luk. Adı üs­tün­de, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, Tür­ki­ye’de ya­şa­nan de­ği­şim ve dö­nü­şü­mü ada­let ve kal­kın­ma il­ke­le­ri­ne otur­tan, bu çer­çe­ve­de de­ği­şim ve dö­nü­şü­mü baş­la­tan ve de­vam eden bir par­ti­dir. Eğer eko­no­mik prog­ra­mın bi­raz da­ha dik­kat­li, in­ce de­tay­la­rı­na ba­kıl­dı­ğı za­man or­ta­ya çı­kart­tı­ğı so­nuç şu ola­cak­tı: Enf­las­yon, fa­ki­ri fa­kir ya­pan, fa­ki­rin te­mel so­ru­nu olan bir fe­no­men­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu­nu, bir top­lu­mun ken­di el­le­riy­le ken­di­ni teh­li­ke­ye at­ma sü­re­ci ola­rak ifa­de ede­bi­li­riz. Öy­ley­se enf­las­yo­nu yen­mek ya da enf­las­yo­nu top­lu­mun ta­ham­mül edi­le­bi­lir se­vi­ye­ye in­dir­mek ku­rum­sal so­rum­lu­luk ba­kı­mın­dan her par­ti­nin yap­ma­sı ge­re­ken bir fak­tör, bir un­sur, bir ne­ti­ce ol­ma­sı­na rağ­men, son dö­nem­ler­de, özel­lik­le son yir­mi beş yıl için­de bu­nu ba­şa­ran AK Par­ti İk­ti­da­rı ol­muş­tur.

İkin­ci so­rum­lu­lu­ğu­muz, sos­yal so­rum­lu­lu­ğu­muz­dur. Cum­hu­ri­ye­tin ku­ru­luş fel­se­fe­si­ne, Ana­ya­sa’nın ru­hu­na uy­gun ola­rak böl­ge­sel, et­nik ve kül­tü­rel fark­lı­lık­lar gö­zet­me­den, top­lu­mun imkân ve kay­nak­la­rı­nı her va­tan­da­şı­mı­za eşit ve adil şe­kil­de ve fır­sat eşit­li­ği sağ­la­ya­cak şe­kil­de da­ğıt­ma­mız da bi­zim sos­yal so­rum­lu­lu­ğu­mu­zu oluş­tur­mak­ta­dır.

Son so­rum­lu­luk, bel­ki de en önem­li so­rum­lu­luk da bi­rey­sel so­rum­lu­lu­ğu­muz­dur. Ya­ni, par­ti men­sup­la­rı ola­rak, mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak biz­ler­den ne bek­le­ni­yor: AK Par­ti men­sup­la­rı, AK Par­ti mil­let­ve­kil­le­ri millî, ma­ne­vi de­ğer­le­re sa­hip, dü­rüst, na­mus­lu, ça­lış­kan ve yet­kin ki­şi­ler­dir ve kı­sa­ca söy­le­mek ge­re­kir­se, bu özel­lik­le­rin­den do­la­yı top­lu­mun ken­di­le­rin­den emin ol­du­ğu in­san­lar ol­ma­sı ge­re­kir. Az son­ra, Sa­yın Bay­kal’ın eko­no­mik ola­rak de­ğin­di­ği ba­zı kav­ram­la­rı ben de bir baş­ka açı­dan de­ğer­len­di­re­ce­ğim, gö­rüş­le­ri­ne arz ede­ce­ğim.

İkin­ci önem­li nok­ta: Bi­zim dö­ne­mi­mi­zi de­ğer­len­di­rir­ken göz­den ka­çı­rıl­ma­ma­sı ge­re­ken en önem­li fak­tör­ler­den bir ta­ne­si de, özel sek­tör ini­si­ya­ti­fi­nin rol ve fonk­si­yo­nu­nun art­tı­ğıy­dı. Bü­tün eko­no­mik mu­ka­ye­se­ler­de, millî ge­li­re oran­lar­da ya da gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya oran­lar­da göz­den ka­çı­rı­lan en önem­li hu­sus, özel sek­tö­rün bu sü­re için­de millî ge­li­re kat­kı­sı­nın art­mış ol­du­ğu, do­la­yı­sıy­la ka­muy­la il­gi­li oran­la­rın bir millî ge­lir bü­tün­lü­ğü için­de ka­mu-özel sek­tör ayı­rı­mı yap­ma­dan ya­pı­la­cak yan­lış­lık­la­rın söz ko­nu­su ola­bil­me­si­dir.

Özel sek­tö­re sağ­la­dı­ğı­nız ini­si­ya­tif­le­re ge­lin­ce, el­bet­te bun­lar da çok faz­la­dır ama bir­kaç ta­ne kri­tik ola­nı­nı söy­le­mek is­ti­yo­rum: Ya­tı­rım or­ta­mı­nın ge­liş­ti­ril­me­si, ya­tı­rım des­tek ofis­le­ri, Tür­ki­ye ya­tı­rım por­ta­lı bun­lar­dan dik­kat çe­ken­le­ri. Bel­ki de en önem­li­si, en kri­tik ola­nı da dev­le­tin, özel sek­tö­rün üre­te­bi­le­ce­ği, ya­pa­bi­le­ce­ği eko­no­mik fa­ali­yet­ler­den ken­di­si­ni çek­me­si­dir. Bu sü­reç, bi­raz son­ra kı­sa­ca eko­no­mi po­li­ti­ği­ni an­lat­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım prog­ram­la bir­lik­te, özel sek­tö­rün, olu­şan mak­ro den­ge­ler­den son­ra ger­çek­ten cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin bel­ki de en önem­li dö­nem­le­rin­de hem ya­tı­rım­la­rı­nı hem ta­sar­ruf­la­rı­nı hem de tek­nik ka­pa­si­te­le­ri­ni, ön­ce­ki dö­nem­le­re gö­re, ol­duk­ça faz­la şe­kil­de ar­tır­dı­ğı­nı ra­kam­lar­la gös­te­re­ce­ğim.

Bor­sa en­dek­sin­de­ki ar­tış­lar, kre­di ve men­kul kıy­met­le­rin ban­ka sek­tö­rü için­de­ki pay­la­rı, Tür­ki­ye rey­tin­gi­nin art­ma­sı, özel sek­tö­rün mak­ro­eko­no­mik çer­çe­ve­de sağ­la­dı­ğı önem­li fak­tör­ler­den bir ta­ne­si­dir. Bu çer­çe­ve­de iş dün­ya­sı­nın, dün­ya­da­ki fon kay­nak­la­rı­na ve dün­ya­da­ki te­mel gir­di­le­re es­ki­den da­ha ko­lay ulaş­ma­sı, hem gir­di ma­li­yet­le­ri­ni azalt­mış hem de kre­di ko­lay­lık­la­rı­nı da­ha da faz­la ar­tır­mış­tır.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Baş­ka­nım; bu nok­ta­da siz­ler­le pay­laş­ma­yı dü­şün­dü­ğü­müz ikin­ci nok­ta da, en çok ka­rış­tı­rı­lan, yan­lış­lık­la­ra en faz­la dü­şü­len bir ko­nu­da uy­gu­la­nan prog­ra­mın eko­no­mi po­li­ti­ği­dir. Bu prog­ram uy­gu­la­ma­ya ko­nul­du­ğun­da, 2002 yı­lın­da Tür­ki­ye’nin te­mel so­ru­nu “bor­cu­nun millî ge­li­re ora­nı­nı dü­şür­mek” şek­lin­dey­di. Sa­yın Bay­kal’ın az ön­ce ifa­de et­ti­ği enf­las­yon da bun­lar­dan bir ta­ne­siy­di; ama, enf­las­yon, bor­cun millî ge­li­re ora­nı­nı azalt­mak için kul­la­nı­lan ens­trü­man­lar­dan bi­riy­di. Do­la­yı­sıy­la, bor­cun millî ge­li­re ora­nı azal­tıl­mak is­te­ni­yor­sa, bu prog­ram­lar­da, prog­ra­mın yan ürü­nü olan, alı­nan ka­rar­la­rın do­ğal bir so­nu­cu olan ca­ri açık­la da kar­şı­laş­mak müm­kün­dü. Yi­ne, ko­nuş­ma­mın da­ha son­ra­ki bö­lüm­le­rin­de, ca­ri açık­la il­gi­li yan­lış an­la­şı­lan, ka­rış­tı­rı­lan ba­zı ko­nu­la­ra da çok net açık­lık ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

Prog­ram bu şe­kil­de kur­gu­lan­dı­ğın­da te­mel bi­le­şen­ler­den bir ta­ne­si kre­dibl bir hükûmet, gü­ven ve is­tik­ra­rı sağ­la­mış bir hükûmet bi­rin­ci ko­şul­du. Ha­tır­lar­sa­nız, re­el ke­sim gü­ven en­deks­le­ri, tü­ke­ti­ci ke­si­mi gü­ven en­deks­le­ri, Mer­kez Ban­ka­sı­nın bek­len­ti an­ket­le­ri­nin tü­mün­de 2003-2006 dö­ne­min­de­ki ge­liş­me­ler, böy­le bir tab­lo­nun, ger­çek­ten de, bor­cun millî ge­li­re ora­nı­nı azal­tan sü­reç­te önem­li ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor­du.

İkin­ci fak­tör pa­ra ar­zı­nın kon­tro­lüy­dü. Da­ha ön­ce­ki dö­nem­ler­de enf­las­yon he­def­le­me­si­nin ör­tü­lü şe­kil­de ya­pıl­dı­ğı bir dö­nem­de, şu an­da, enf­las­yon he­def­le­me­si­ne ge­çil­miş ol­du.

Bu­ra­da açık­lık­la üze­rin­de dur­mak ge­re­ken, de­ğer­len­di­ril­me­si ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bir hu­sus da, Sa­yın Bay­kal’ın enf­las­yon ana­liz­le­rin­de ih­mal et­ti­ği, muh­te­me­len de göz­den ka­çır­dı­ğı te­mel hu­sus, bu tür prog­ram­lar­da li­ki­di­te ve pa­ra mik­ta­rın­dan ba­ğım­sız bir mak­ro po­li­ti­ka­la­rın uy­gu­lan­mak zo­run­da olu­şu­dur. Bu, şu­nu ifa­de edi­yor: Mer­kez Ban­ka­la­rı ya da pa­ra oto­ri­te­le­ri, eko­no­mi­de­ki li­ki­di­te ve dı­şa­rı­dan ge­len fon gi­riş­le­ri­ni, eko­no­mi­nin ge­nel den­ge­si­ni boz­ma­dan, özel sek­tör ve ka­mu­nun kar­şı­lık­lı et­ki­le­şim ve yö­ne­ti­şim ka­li­te­si­ne bağ­lı ola­rak sis­te­mi bü­yüt­me­yi ve eko­no­mi­yi ar­tır­ma­yı he­def­li­yor­lar­dı.

Bu­nun dı­şın­da üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken prog­ram­la il­gi­li bir baş­ka de­ğiş­ken de fa­iz dı­şı faz­la­nın yük­sel­til­me­siy­di. Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­mız onu de­tay­lı şe­kil­de ak­set­tir­di, an­lat­tı siz­le­re. Fa­iz dı­şı faz­la­nın bü­yü­tül­me­si de­mek, ka­mu­nun, özel sek­tö­rün ya­pa­bi­le­ce­ği alan­lar­dan çe­ki­le­ce­ği me­sa­jı­nı ver­me­si ka­dar, ta­sar­ruf­la­rı­nı ar­tı­rıp da­ha ön­ce so­run hâli­ne ge­len bor­cun millî ge­li­re ora­nı­nı azalt­ma­yı he­def­le­me­siy­di. Bu da do­ğal ola­rak bir büt­çe di­sip­li­ni şek­lin­de kar­şı­nı­za çı­kı­yor­du. Bun­dan son­ra­ki bö­lüm­ler­de büt­çe di­sip­li­nin de ve­ya büt­çe bü­yük­lük­le­ri­nin de ana­liz­le­rin­de ra­kam­sal ba­kım­dan göz­den ka­çan ba­zı hu­sus­la­rı da siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğım.

Bir baş­ka fak­tör, bü­yü­me ora­nı ar­tı­rı­lır­sa bor­cun da millî ge­li­re ora­nı aza­la­cak­tı. Za­ten, AK Par­ti İk­ti­da­rı 19 çey­rek ar­ka ar­ka­ya bü­yü­me sağ­la­ya­rak, baş­ka hiç­bir şey yap­ma­mış ol­sa bi­le bor­cun millî ge­li­re ora­nı aza­la­cak­tı.

Bir di­ğer fak­tör fa­iz ora­nı­dır. Fa­iz oran­la­rı­nın dö­nem so­nu ve­ya or­ta­la­ma­la­ra ba­kıl­dı­ğın­da yüz­de 40’lar­dan 20’le­re ka­dar düş­tü­ğü­nü ha­tır­lar­sa­nız, fa­iz­le­rin, bor­cu­nun ye­ni­den fi­yat­lan­dı­rıl­dı­ğı dö­nem­de, ye­ni­den borç­la­nıl­dı­ğı dö­nem­de, dü­şük fa­iz­le da­ha dü­şük bir borç sto­ku­nu üret­mek de müm­kün­dü.

Yi­ne ha­tır­la­yın, bor­cun Tür­ki­ye’de art­tı­ğı yak­la­şı­mı ve­ya art­tı­ğı pren­si­bi… 2003, 2004, 2005 ve 2006’yı ay­rı ay­rı ala­rak de­ğer­len­dir­mek la­zım. 2004’te ve 2005’te ar­tan borç­lar söz ko­nu­suy­du, ya­ni borç­la­rın ar­tış ora­nı fark­lıy­dı. Onun da ne­de­ni çok ba­sit: Da­ha ön­ce­ki yük­sek fa­iz­ler­den do­la­yı, alın­mış borç­lar fa­iz­ler düş­tü­ğün­de ye­ni­den borç­la­nı­la­ca­ğı için, an­cak bu dü­şen fai­zin bor­ca et­ki­si­ni 2005 yı­lın­da gör­me­ye baş­la­dık.

Yi­ne, ra­kam­lar­la bi­raz son­ra söy­le­ye­ce­ğim, özel­lik­le no­mi­nal ola­rak da net ka­mu bor­cu­nun mut­lak ola­rak azal­dı­ğı­nı, do­la­yı­sıy­la bü­yü­me­nin ar­tı­ğı bir or­tam­da da bu­nun millî ge­li­re ora­nı­nın azal­ma­sı­nın da ka­çı­nıl­maz ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz.

Bir son fak­tör de do­lar ku­run­da­ki ge­liş­me­ler­dir. Or­ta­ya çı­kan so­nuç­lar­dan bir ta­ne­si de, eğer kre­di­bi­li­te var­sa, gü­ven ve is­tik­rar söz ko­nu­suy­sa, bi­raz son­ra ca­ri açık ko­nu­sun­da da tek­rar­la­ya­ca­ğım ora­da, ba­zı er­te­le­nen tü­ke­tim ya­tı­rım ta­lep­le­ri, tek­no­lo­jik ge­liş­me­ler ve bek­len­ti­le­rin dü­zel­me­si­ne bağ­lı ola­rak do­lar ku­ru, Tür­ki­ye’ye ge­len ya­ban­cı pa­ra mik­ta­rı­na bağ­lı ola­rak de­ğiş­me­ye baş­la­dı. So­nuç­ta prog­ram, bor­cun millî ge­li­re ora­nı­nı azalt­ma­ya odak­la­nır­ken, özel sek­tö­rün ya­tı­rım ve tü­ke­tim har­ca­ma­la­rı­nın da art­ma­sı­na bir imkân sağ­la­dı. Do­la­yı­sıy­la, prog­ra­mı tar­tı­şır­ken, eko­no­mik bü­yük­lük­le­re ba­kar­ken göz­den ka­çı­rı­lan en önem­li fak­tör­ler­den bir ta­ne­si, özel sek­tö­rün Tür­ki­ye’de es­ki­si­ne oran­la millî ge­li­re kat­kı­sı­nın, ca­ri açı­ğa kat­kı­sı­nın da­ha ön­ce­ki dö­nem­ler­den ol­duk­ça fark­lı ol­ma­sı­dır. Bu sü­reç, do­ğal ola­rak, özel sek­tö­rün bü­yü­me­siy­le bir­lik­te, ka­mu­nun da di­sip­lin al­tı­na gir­me­siy­le bir­lik­te, ye­ni bir dö­ne­min, ye­ni bir ya­pı­sal de­ği­şi­min ilk işa­ret­le­ri­ni ver­miş, do­la­yı­sıy­la ca­ri açık, bu so­nu­cun do­ğal bir yan ürü­nü ola­rak ele alın­ma­sı ge­re­kir. Bu­ra­dan da lüt­fen şu an­la­şıl­ma­sın: Ca­ri açık prog­ra­mın yan ürü­nü ol­sa bi­le -bi­raz son­ra an­lat­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım- ca­ri açı­ğı oluş­tu­ran, bu­nu yö­ne­ten ka­lem­le­rin kı­sa, or­ta va­de­de, mik­ro ve mak­ro ola­rak ne­ler ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ni de bir­lik­te tar­tı­şa­ca­ğız.

Sa­yın Baş­kan, say­gı de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken, ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­na ne­den olan en önem­li fak­tör­ler­den bir ta­ne­si de, enf­las­yon ora­nı­nı dü­şü­ren di­na­mik­le­rin ne ol­du­ğu­dur. Ha­tır­lar­sa­nız, 2002 yı­lı­na ka­dar ka­mu sek­tö­rü­nün eko­no­mik fa­ali­yet­ler için­de­ki pa­yı yük­sek ol­du­ğu için, enf­las­yo­nu dü­şü­ren po­li­ti­ka­lar, li­ki­di­te ve pa­ra mik­ta­rı­nın da çok faz­la kul­la­nıl­ma­dı­ğı bir çer­çe­ve­de, iki fak­tö­re bağ­lıy­dı. Bor­cun millî ge­li­re ora­nı­nı ne ka­dar azal­tır­sa­nız, fa­iz dı­şı faz­la­nın da millî ge­li­re ora­nı­nı ne ka­dar faz­la ar­tı­rır­sa­nız, enf­las­yon da o hız­la dü­şe­cek­tir. Bu­nun ver­di­ği me­saj çok net. Ma­li di­sip­lin ve ka­mu ma­li­ye­si, enf­las­yo­nu dü­şür­mek ko­nu­sun­da da­ha ön­ce­ki hükûmet­ler­de hiç gö­rül­me­yen bir fe­dakârlık yap­mış, ken­di­ne dü­şen gö­re­vi, enf­las­yo­nu in­dir­me ko­nu­sun­da, ol­duk­ça ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de ser­gi­le­miş­tir.

Bu ge­nel çer­çe­ve­den son­ra, ko­nuş­ma­mın üçün­cü ve en önem­li aya­ğı­nı, ya­ni ulu­sal eko­no­mik gü­ven­lik ve ulu­sal eko­no­mik sa­vun­ma­nın, 2003-2006 yıl­la­rı ara­sın­da büt­çe bü­yük­lük­le­ri­mi­ze, po­li­ti­ka­mı­za na­sıl yan­sı­dı­ğı­nı ve bun­dan son­ra da na­sıl yan­sı­ya­ca­ğı ko­nu­sun­da bir­ta­kım ipuç­la­rı­nı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

Eko­no­mik gü­ven­lik ve sa­vun­ma, bü­yü­me ve kal­kın­may­la bir­lik­te iş ya­rat­ma plan­la­rı­nın or­tak­la­şa di­zay­nı so­nu­cun­da or­ta­ya çı­kan bir kav­ram­dır. Bu kav­ram, ma­ale­sef, ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re he­nüz da­ha ye­ni gel­miş­tir. Özel­lik­le ge­liş­miş Ba­tı ül­ke­le­ri, hem ken­di eko­no­mik men­fa­at­le­ri­ni hem si­ya­sal ve hem de as­kerî men­fa­at­le­ri­ni eko­no­mik men­fa­at­ler­le bir­lik­te dü­şün­dü­ğü için böy­le bir kav­ra­mı ge­liş­tir­miş ve her aşa­ma­da da uy­gu­la­ma­ya baş­la­mış­tır. Ne­dir bun­lar? Bun­lar­dan bir ta­ne­si, eko­no­mik gü­ven­lik de­di­ği­miz kav­ra­mın pi­ya­sa eko­no­mi­si ile sos­yal den­ge­le­rin bir­lik­te oluş­tu­rul­ma­sı­nı; ikin­ci ola­rak da, ül­ke­nin sür­dü­rü­le­bi­lir ve kal­kın­ma yet­kin­li­ği­ni sa­de­ce mak­ro den­ge­ler­le de­ğil, bel­ki de bü­tün eko­no­mik bi­rim­le­rin ve­ri ve bil­gi­le­ri­ni açık şe­kil­de pay­la­şa­rak, eko­no­mi­nin ge­nel tab­lo­su­nu or­ta­ya çı­kar­ma şek­lin­de ola­cak­tı. Eko­no­mik sa­vun­ma­dan kas­tet­ti­ği­miz de, eko­no­mik sa­vun­ma­dan an­la­dı­ğı­mız da, eko­no­mi­nin is­tik­rar­sız­lı­ğa gi­di­şi­ni en­gel­le­yi­ci me­ka­niz­ma­la­rı kur­mak, eğer is­tik­rar­sız­lı­ğa gi­der­se, bu me­ka­niz­ma­lar­la da dur­gun­lu­ğu en­gel­le­mek şek­lin­de ola­cak­tı. Da­ha son­ra­ki açık­la­ma­la­rım­da bu­nun na­sıl ba­şa­rıl­dı­ğı­nı ve bu­nun na­sıl ger­çek­leş­ti­ril­di­ği­ni siz­ler­le pay­la­şa­ca­ğım.

Bu üç kri­te­re bağ­lı ola­rak te­mel büt­çe bü­yük­lük­le­ri­nin 2003-2006 yı­lın­da­ki ge­liş­me­le­ri­ni alı­şıl­mı­şın dı­şın­da yo­rum­la­mak is­ti­yo­rum. Bun­lar­dan bir ta­ne­si şu: Te­mel büt­çe bü­yük­lük­le­ri­ne ba­kıl­dı­ğın­da, 2002 yı­lın­da 115,6 mil­yon YTL olan büt­çe gi­de­ri, 2006 yı­lı so­nun­da, bek­len­ti­ler ışı­ğın­da, 175,2 mil­yon YTL ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, kü­mü­la­tif ar­tış, bu sü­reç­te yüz­de 51,5 ve­ya yüz­de 51,52’dir. Ay­nı dö­nem­de, bi­rik­miş ya da kü­mü­la­tif enf­las­yon da yüz­de 56 ci­va­rın­da­dır.

Ar­ka­daş­lar, so­nuç çok net or­ta­da. Mak­ro ola­rak büt­çe bü­yük­lü­ğü­nün dört yıl için­de­ki de­ği­şim ora­nıy­la enf­las­yo­nun de­ği­şim ora­nı ara­sın­da bi­re bir bir iliş­ki var­dır. Bun­dan şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­ruz: Ma­li po­li­ti­ka­lar ve ma­li di­sip­lin, Tür­ki­ye’nin te­mel so­ru­nu olan enf­las­yo­nu yen­me ko­nu­sun­da ger­çek­ten son de­re­ce ba­şa­rı­lı ol­muş­tur.

Şim­di, eko­no­mik gü­ven­lik ve sos­yal grup­lar­la il­gi­li her­han­gi bir şey ya­pıl­ma­dı­ğı­na iliş­kin, yi­ne büt­çe bü­yük­lük­le­rin­den bir mak­ro de­ğiş­ken siz­le­re arz et­mek is­ti­yo­rum: Fa­iz dı­şı gi­der­le­rin, ya­ni halk ta­bi­riy­le per­so­nel har­ca­ma­la­rı­nın, ya­tı­rım har­ca­ma­la­rı­nın ve sos­yal har­ca­ma­la­rın 2003’e gö­re 2006 yı­lın­da­ki ar­tış ora­nı yüz­de 200’dür. Ay­nı dö­nem­de ver­gi ge­lir­le­ri­nin 2003 ve 2006 ara­sın­da­ki ar­tış ora­nı da yüz­de 231’dir. Bu­nun ver­di­ği me­saj da çok net: Ma­li di­sip­lin sağ­la­nır­ken büt­çe bü­yük­lük­le­ri; ma­li den­ge­le­ri oluş­tu­rur­ken, ya­tı­rım, per­so­nel ve sos­yal har­ca­ma­la­ra bu­nun 4 ka­tı ka­dar bir pay ay­rıl­mış­tır ve bu ya­pı­lır­ken de en doğ­ru, en sağ­lık­lı fi­nans­man olan ver­gi­ler­le de fi­nan­se edil­miş­tir.

Ay­nı çer­çe­ve­de, te­mel büt­çe bü­yük­lük­le­ri­nin oran­sal ge­li­şi­mi­ne ba­kıl­dı­ğın­da, yi­ne göz­den ka­çı­rı­lan, yo­rum­lan­ma­sı önem arz eden bir iki nok­ta­yı da­ha siz­le­re arz et­mek is­ti­yo­rum.

Fa­iz gi­der­le­ri­nin ver­gi ge­lir­le­ri­ne ora­nı 2002 yı­lın­da or­ta­la­ma yüz­de 87 iken, 2006 bek­le­nen ger­çek­leş­me tah­mi­ni­ne gö­re yüz­de 34 ci­va­rın­da ola­cak­tır. Bu­nun da ver­di­ği me­saj, büt­çe bü­yük­lük­le­ri için­de, ar­tık, va­tan­da­şı­mız­dan top­la­dı­ğı­mız ge­lir­le­ri, ver­gi­le­ri, fa­iz­den da­ha çok fa­iz dı­şı har­ca­ma­la­ra, ya­ni ya­tı­rım­la­ra, sos­yal har­ca­ma­la­ra, ta­rı­ma ve es­na­fa ya da KÖY­DES’e ak­tar­dı­ğı­mı­zı gös­te­ri­yor.

İkin­ci önem­li bir gös­ter­ge, gi­der­le­ri­mi­zin gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı­dır. Ya­ni, top­lam büt­çe gi­der­le­ri, top­lam büt­çe bü­yük­lük­le­ri­nin millî ge­li­re oran­la­rın­da­ki de­ği­şim­de 2002 ger­çek­leş­me­le­ri yüz­de 42, 2006 bek­le­nen ger­çek­leş­me­ler ise yüz­de 31 ya da 32 ci­va­rın­da ola­cak­tır. Bu­ra­dan çı­kar­tı­lan so­nuç da, eğer büt­çe bü­yük­lü­ğü millî ge­lir için­de aza­lı­yor ise, özel sek­tö­rün pa­yı­nın ar­tı­yor ol­ma­sı­dır. Millî ge­lir­le ay­nı oran­da bü­yü­mü­yor­sa, millî ge­lir­le ay­nı oran­da bü­yü­me­me po­li­ti­ka­sı­nı be­nim­se­miş­se, bu­nun al­ter­na­ti­fi, özel sek­tö­re ka­mu­nun bo­şalt­tı­ğı, ka­mu­nun ter­cih et­me­di­ği alan­lar­da ya da özel sek­tö­rün da­ha et­kin ça­lı­şa­ca­ğı alan­lar­da on­la­ra ini­si­ya­tif sağ­la­mak­tır.

Ver­gi ge­lir­le­rin­de­ki bir di­ğer önem­li hu­sus da, ver­gi ge­lir­le­ri­nin gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı­dır. Yi­ne 2002 ger­çek­leş­me­si yüz­de 21,68 iken, 2006 ger­çek­leş­me tah­mi­ni yüz­de 24,5 ya da yüz­de 25’tir. Bu­ra­dan çı­kar­tıl­ma­sı ge­re­ken so­nuç, ka­mu­nun, büt­çe­si­ni kü­çül­tür­ken, top­la­dı­ğı ver­gi­le­rin millî ge­li­re ora­nı­nı ar­tır­ma­sı­dır. Oran­la­rın çok faz­la ar­tı­rıl­ma­dı­ğı, hat­ta ter­si­ne dü­şü­rül­dü­ğü bir or­tam­da, bi­raz son­ra ve­re­ce­ğim ka­yıt dı­şı ra­kam­la­rın da iyi­leş­ti­ği bir çer­çe­ve­de bu, bü­yük öl­çü­de ve ta­ma­mıy­la bir ge­lir per­for­man­sı­nın, bir ma­li per­for­man­sın da so­nu­cu­dur. Bu­nu da siz­le­rin tak­dir­le­ri­ni­ze ana hat­la­rıy­la ak­set­ti­ri­yo­rum.

Büt­çe­nin öde­nek­le­ri­nin fonk­si­yo­nel ve eko­no­mik da­ğı­lı­mı­na ba­kıl­dı­ğın­da, ra­kam­lar­la tek­rar si­zi yor­mak is­te­mi­yo­rum ama or­ta­ya çı­kan tab­lo şöy­le: Özel­lik­le, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı, Ta­rım Ba­kan­lı­ğı, Millî Sa­vun­ma, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de­ki har­ca­ma­la­rın büt­çe için­de­ki pay­la­rı­nın 2003-2006 ara­sın­da dik­ka­te de­ğer bir şe­kil­de art­mış ol­ma­sı­dır. Bu­nun da en önem­li ne­de­ni, bu dört ka­le­min top­lu­mun ha­yat ka­li­te­si­ni ve sos­yal ya­pı­sı­nı doğ­ru­dan il­gi­len­di­ren ka­lem­ler ol­du­ğu için, bu­ra­da­ki ar­tış­la­rın da yi­ne eko­no­mik, gü­ven­lik, sa­vun­ma kon­sep­ti çer­çe­ve­sin­de, ha­ne hal­kı­mı­zın, va­tan­daş­la­rı­mı­zın te­mel ih­ti­yaç­la­rı­nı gi­der­me­ye odak­lan­dı­ğı­mı­zı söy­le­ye­bi­li­riz.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; bu ge­nel de­ğer­len­dir­me­den son­ra, te­mel büt­çe bü­yük­lük­le­rin­de­ki ge­liş­me­le­rin yi­ne si­ya­si ola­rak biz­le­re ver­di­ği bir­kaç ta­ne me­saj­dan da bah­set­mek is­ti­yo­rum: Bir ta­ne­si, ar­tık, eko­no­mi yö­ne­ti­mi, ma­li­ye po­li­ti­ka­la­rı ya da ma­li di­sip­lin çer­çe­ve­sin­de, ba­zı har­ca­ma­la­rın yön ve şek­li de­ğiş­ti­ril­miş­tir. Sos­yal te­sis­ler, ye­ni ka­mu bi­na­la­rı­nın alı­mı en­gel­len­miş, ka­mu ta­şıt­la­rın­dan vaz­ge­çil­miş, hat­ta da­ha ön­ce bü­yük ma­li­yet­ler­le baş­la­mış pro­je­ler ip­tal edil­miş, ya­pıl­ma­sı müm­kün olan­lar ise da­ha kı­sa sü­re­de ve da­ha az bir ma­li­yet­le ya­pıl­mış­tır. Yi­ne bu çer­çe­ve­de, al­ter­na­tif ma­li­yet­le­re uy­gun har­ca­ma­lar ge­liş­ti­ril­miş­tir. Bu­ra­lar­dan ta­sar­ruf edi­len, bu­ra­lar­dan vaz­ge­çi­len har­ca­ma­lar, sos­yal, kül­tü­rel ve alt­ya­pı ya­tı­rım­la­rı­na ak­ta­rıl­mış­tır.

Büt­çe­den bi­raz son­ra ve­re­ce­ğim top­lam ra­kam­lar ola­rak da, as­lın­da ka­mu­nun ya­tı­rı­mı­nın tah­min edi­len ya da ifa­de edi­len­den fark­lı ola­rak art­tı­ğı, özel sek­tö­rün da­ha faz­la art­tı­ğı, ka­mu­nun ta­sar­ru­fu ar­tar­ken de özel sek­tör ta­sar­ruf­la­rı­nın azal­dı­ğı­dır.

İkin­ci bir nok­ta, yi­ne ken­di ik­ti­da­rı­mız dö­ne­mi­miz­de, ya­ni 2003-2006 yıl­la­rın­da büt­çe­le­me sü­re­ci­nin ve tek­ni­ği­nin de önem­li öl­çü­de de­ğiş­miş ol­ma­sı­dır. Üç yıl­lık büt­çe­ler, ma­li di­sip­lin, ma­li kon­trol, har­ca­ma li­mit­le­ri, büt­çe den­ge­si pren­si­bi ve hep­sin­den önem­li­si, Ma­as­tricht Kri­te­ri de­di­ği­miz büt­çe açı­ğı­nın millî ge­li­re ora­nı­nın da bir­çok Av­ru­pa ül­ke­si­nin çok üs­tün­de, çok iyi bir per­for­mans­la ka­pan­mış ol­ma­sı, bu­nun önem­li bir gös­ter­ge­si­dir.

Mak­ro is­tik­rar ko­nu­sun­da -az ön­ce söy­le­dim- dev­let üze­ri­ne dü­şen, eko­no­mi yö­ne­ti­mi üze­ri­ne dü­şen, bor­cun millî ge­li­re ora­nıy­la fa­iz dı­şı faz­la­nın millî ge­li­re oran­la­rı­nı et­kin şe­kil­de yö­ne­te­rek enf­las­yo­nu azalt­mış ve enf­las­yon azal­dı­ğı için de, or­ta­ya çı­kan yan ve doğ­ru­dan ta­sar­ruf­lar­la eko­no­mi da­ha iyi bir şe­kil­de yö­ne­til­me­ye baş­lan­mış­tır. 

Plan­la­nan ya­pı­sal re­form­lar­dan da bah­set­mek ge­re­kir. Bu çer­çe­ve­de, özel­leş­tir­me, emek­li­lik ve ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma özel bir öne­mi ha­iz­dir.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; bu­ra­da üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir nok­ta, 2002 yı­lın­da dev­ra­lı­nan eko­no­mik ya­pı­nın, el­bet­te, üret­ti­ği ba­zı yan ürün­ler, ba­zı stok prob­lem­ler de var­dı. Do­la­yı­sıy­la, ba­si­ret­li, di­ra­yet­li ve önü­nü gö­ren bir eko­no­mi yö­ne­ti­mi şu iki ter­cih ara­sın­dan ya iki­si­ni bir­lik­te yap­mak ya da bi­ri­ni seç­mek zo­run­day­dı: Hem bir res­to­ras­yon ve bir re­ha­bi­li­tas­yon yap­mak ge­re­ki­yor­du hem de ye­ni dö­nem­de, ile­ri­ki dö­nem­ler­de kar­şı­la­şıl­ma­mak üze­re ye­ni ini­si­ya­tif­ler alın­ma­lı ve ona uy­gun da ted­bir­ler ge­liş­ti­ril­me­liy­di.

2007 büt­çe­si, ay­nı siz­le­re arz et­me­ye ça­lış­tı­ğım 2003-2006 büt­çe­le­ri­ne ben­zer bir man­tık­la ha­zır­lan­mış­tır. Bu­ra­da prog­ra­mın te­mel kur­gu­su­nu boz­ma­dan, sos­yal ya­pı­la­rı, fi­zik­sel alt­ya­pı­la­rı, sos­yal har­ca­ma­la­rı den­ge­le­yen en önem­li bi­le­şen­le­ri bu­ra­da gör­me­niz -ana hat­la­rıy­la- müm­kün.

Şim­di, sos­yal har­ca­ma­lar ko­nu­sun­da, prog­ra­mın sos­yal bo­yu­tu­nun ol­ma­dı­ğı ya da AK Par­ti­nin sos­yal içe­ri­ğe sa­hip her­han­gi bir yak­la­şı­mı­nın bu­lun­ma­dı­ğı ka­na­ati­ni ve­ya al­gı­la­ma­sı­nı siz­le­re arz ede­ce­ğim üç beş ra­kam­la tak­dir­le­ri­ni­ze tek­rar sun­mak is­ti­yo­rum.

2002-2007 ya da 2006 ve­ri­le­ri kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğın­da -büt­çe için­de­ki pay­lar ola­rak söy­lü­yo­rum- eği­tim har­ca­ma­la­rı, sağ­lık har­ca­ma­la­rı, sos­yal ko­ru­ma har­ca­ma­la­rı­nın top­la­mı 2002’de yüz­de 41,2 iken mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­si için­de, 2006 so­nun­da yüz­de 61,9 ol­muş­tur. Hem mak­ro den­ge­yi sağ­lı­yor­su­nuz hem de büt­çe için­de ger­çek­ten da­ha ön­ce­ki dö­nem­ler­de hiç ba­şa­rıl­ma­yan bir ar­tış ora­nın­da sos­yal ala­na, sos­yal ya­pı­ya kay­nak ak­ta­rı­yor­su­nuz. Yi­ne, gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­da­ki pay­la­ra ba­kıl­dı­ğın­da, ay­nı dö­nem iti­ba­rıy­la yüz­de 17, 18, 19 ve 19,3’e gel­di­ği­ni de söy­le­ye­bi­li­riz.

Üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken, bel­ki de tar­tı­şı­lan en önem­li ko­nu­lar­dan bir ta­ne­si de, AK Par­ti dö­ne­min­de üre­ti­len ya da ya­ra­tı­lan kay­nak­la­rın ne­re­ler­de kul­la­nıl­dı­ğı ola­yı­dır.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; AK Par­ti dö­ne­min­de özel­leş­tir­me ve TMSF ge­lir­le­rin­den sağ­la­nan, do­la­yı­sıy­la ila­ve borç alın­ma­dı­ğı için di­ğer kay­nak­lar­dan sağ­la­nan ge­lir­le­rin ne­re­ler­de kul­la­nıl­dı­ğı, ne­ler ya­pıl­dı­ğı, ha­ya­ti öne­me sa­hip bir ko­nu­dur.

Özel­leş­tir­me ge­lir­le­ri 1985-2003 yı­lı ara­sın­da 8,2 mil­yar do­lar­ken, son üç yıl­da bek­le­nen özel­leş­tir­me ge­li­ri, ula­şı­lan özel­leş­tir­me ge­li­ri 18 mil­yar do­lar­dır. Bu­nun 13 mil­yon YTL’lik kıs­mı ne­ma he­sap­la­rı­na, 8,3 mil­yon YTL’lik kıs­mı imar öde­me­le­ri­ne ve bir mik­tar da ha­zi­ne­ye na­kit des­te­ği, di­ğer 6,2 mil­yon YTL’lik kıs­mı da ka­mu ku­rum­la­rı­na, ih­ti­ya­cı olan kay­nak ve imkânla­rı te­min et­sin­ler di­ye ak­ta­rıl­mış­tır. Mer­kez Ban­ka­sı re­zerv­le­ri de bu sü­re için­de 27 mil­yar do­lar­dan 58-55 mil­yar do­la­ra ka­dar yük­sel­miş­tir.

Do­la­yı­sıy­la, kay­nak­la­rın ne­re­den sağ­lan­dı­ğı, büt­çe­ye ak­ta­rı­lan, gi­der ya­zı­lan ka­lem­le­rin de fi­zik­sel ve sos­yal alt­ya­pı har­ca­ma­la­rı­nı ar­tır­dı­ğı­nı dü­şü­nür­se­niz, ya­ra­tı­lan ya da üre­ti­len kay­nak­la­rın et­kin­lik ve ve­rim­li­lik pren­sip­le­ri dı­şın­da bi­le al­ter­na­tif ma­li­yet­le­ri­ne, or­ta­ya çı­kar­ta­ca­ğı yan ürün­le­re çok dik­kat edi­le­rek ya­pıl­dı­ğı­nı da söy­le­ye­bi­li­riz. Bu sü­re için­de ka­mu bor­cu­nun çev­ril­me ora­nı ise, 2002’de yüz­de 80,9 iken, 2006 yı­lın­da yüz­de 76,7’ye düş­müş­tür.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di vak­tim el­ver­di­ği öl­çü­de, 2003-2006 dö­ne­min­de ana hat­la­rıy­la ba­zı sek­tör­ler­de ya­şa­nan ge­liş­me­le­ri siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Ön­ce­lik­le re­el sek­tör­le il­gi­li bir­kaç ta­ne ra­kam ve­re­yim. Ve­re­ce­ğim bi­rin­ci ra­kam 2002 ra­ka­mı, ve­re­ce­ğim ikin­ci ra­kam da 2006’nın ya bek­len­ti ra­ka­mı­dır ya da şu an­da­ki ka­sım so­nu iti­ba­rıy­la ula­şı­lan so­nuç­lar­dır.

Ca­ri fi­yat­lar­la gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la 275 mil­yon YTL’den 416 mil­yon YTL’ye çı­ka­cak­tır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “mil­yar YTL” ses­le­ri”) Ha, mil­yon YTL…

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) – “Mil­yar YTL” Ho­cam.

NA­ZIM EK­REN (De­vam­la) – 275,1 di­yo­rum.

Gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la, 180 mil­yar do­lar­dan 389 mil­yar do­la­ra çı­ka­cak­tır.

Ki­şi ba­şı­na dü­şen ge­lir 2.598 do­lar­dan 5.200 ya da 5.300 do­la­ra çı­ka­cak­tır.

Bü­yü­me ora­nı, bu se­ne de her ne ka­dar kon­jonk­tü­rel ola­rak üçün­cü çey­rek yüz­de 3,0 ola­rak ger­çek­leş­miş ol­sa bi­le, bek­len­ti­ler ışı­ğın­da 5,7 ya da 6 ola­cak­tır.

Tü­ke­ti­ci fi­yat­la­rı en­dek­si, 29,7’den 9,86’ya, tek ha­ne­li­ye; iş­siz­lik ora­nı 10,3’ten, şu an­da­ki du­rum 9,1; bel­ki de 10,1’e; is­tih­dam ora­nı yüz­de 44’ten yüz­de 45’e; özel sa­bit ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı
 -Sa­yın Bay­kal’ın bel­ki de ih­mal et­ti­ği, kul­lan­ma­dı­ğı bir ve­ri- 30 mil­yon YTL’den 93 mil­yon YTL’ye… Şu an­da­ki du­rum üçün­cü çey­rek ola­rak, ama, bek­len­ti 105.

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) – Ho­cam, hep­si “mil­yar YTL”, yan­lış söy­le­di­niz.

NA­ZIM EK­REN (De­vam­la) – Ka­mu sa­bit ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı 17 mil­yar YTL’den 31 mil­yar YTL’ye -ka­mu­da da ar­tış var- özel ta­sar­ruf­lar, 70’ten 85’e; ka­mu ta­sar­ru­fu ise, ek­si 17’den ar­tı 22 mil­yar YTL’ye çık­mış ola­cak. Ka­pa­si­te kul­la­nım oran­la­rı ise, 76,2’den 83,2’ye çık­mış ola­cak.

Do­la­yı­sıy­la, re­el sek­tör­de or­ta­ya çı­kan tab­lo, hem bir ya­pı­sal de­ği­şi­min söz ko­nu­su ol­du­ğu­nu, bu­nun ka­pa­si­te kul­la­nım oran­la­rı­na yan­sı­dı­ğı­nı ve özel­lik­le de özel sek­tör ta­sar­ruf ve ya­tı­rım­la­rıy­la fi­nan­se edil­di­ği­ni ve şe­kil­len­di­ril­di­ği­ni söy­le­mek ge­re­kir.

 Ka­mu sek­tö­rüy­le il­gi­li ra­kam­la­rı, siz­le­re az ön­ce bah­set­tim, ak­tar­dım. Ama, önem­li olan hu­sus, ka­mu net borç sto­ku­nun 2002’de 215 mil­yar YTL’den 261 mil­yar YTL’ye çık­ma­sı. Ama, il­ginç olan nok­ta, 2005’te 269 mil­yar YTL’den 261 YTL’ye düş­me­si­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu­nun do­ğal bir so­nu­cu ola­rak da ka­mu net bor­cu­nun millî ge­li­re oran­la­rı, 2002’de yüz­de 78,4’ken, şu an­da 48, dö­nem so­nun­da da 49,5’i bek­li­yo­ruz.

Dış eko­no­mik sek­tör­de­ki ge­liş­me­ler­den de ana hat­la­rıy­la bah­se­de­ce­ğim, ama ka­mu sek­tö­rün­de unu­tul­ma­ma­sı ge­re­ken bir baş­ka fak­tör de dev­let iç borç­lan­ma fa­iz oran­la­rı­nın, eğer yıl so­nu ola­rak ba­kar­sa­nız, 49,8’den 20,85’e, eğer yıl or­ta­la­ma­la­rı ola­rak ba­kar­sa­nız, 62,7’den de 17,87’ye düş­müş ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz.

Fi­nans sek­tö­rün­de ise olan­lar: Bir ta­ne­si İMKB en­dek­si. 10,3’ten bu­gün 40,50’ye çık­mış en­deks. Or­ta­ya çı­kan so­nuç şu: Özel sek­tö­rün ya da ka­mu­nun bor­sa­da iş­lem gö­ren fa­ali­yet­le­rin­den do­la­yı kıy­met­le­ri ya da ak­tif­le­ri­nin de­ğe­ri 4 kat art­mış gö­zü­kü­yor.

Mer­kez Ban­ka­sı re­zerv­le­ri ana hat­la­rıy­la, 27,1 mil­yar­dan 58 ya da 55 mil­yar do­la­ra, Mer­kez Ban­ka­sı­nın re­fe­rans fa­iz oran­la­rı yüz­de 44’ten 17,50’ye, hep­sin­den önem­li­si, ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de bi­rey­sel ve ku­rum­sal kre­di­den olu­şan top­lam kre­di sto­ku­nun, ilk de­fa, son yıl­lar­da, son beş ve­ya on yıl­da, men­kul kıy­met­ler cüz­da­nı­nı ge­çi­yor ol­ma­sı­dır. Bu­nun da an­la­mı şu: Ar­tık, ban­ka­lar, ka­mu­nun, de­min ifa­de et­ti­ğim, özel sek­tö­re yer aç­ma­sın­dan do­la­yı, sis­tem için­de­ki ağır­lı­ğı­nı azalt­ma­sın­dan do­la­yı özel sek­tö­re kre­di­le­ri­ni ve­ri­yor ol­ma­la­rı­dır.

Çar­pı­cı ge­liş­me­le­rin ya­şan­dı­ğı bir di­ğer sek­tör de dış eko­no­mik sek­tör­dür. Dış eko­no­mik sek­tör­de ih­ra­cat 2002’de 36,1’ken 2006 tah­mi­ni­miz 84 mil­yar do­lar­dır. İt­ha­lat ise 51,5 mil­yar do­lar­ken, 135 ve­ya 140 mil­yar do­la­ra çı­ka­cak­tır. Bu­ra­da önem­li olan, özel sek­tö­rün ya­tı­rım ma­lı it­ha­la­tı­nın 2002’de 8,4’ten, 2005’te 20,3’e, 2007’de de 23,4 mil­yar do­la­ra çı­ka­ca­ğı­dır.

Yi­ne, dış eko­no­mik sek­tör için­de üze­ri­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir baş­ka fak­tör de doğ­ru­dan ya­tı­rım­lar­dır. O da, 2002’de 962 mil­yon do­lar­ken, 2006 so­nu tah­mi­ni­miz -2006’nın şu an­da­ki ve­ri­le­ri- 15,8 mil­yar do­lar ci­va­rın­da­dır.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; kı­sa­ca ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­ğım bu ve­ri­le­rin or­ta­ya çı­kart­tı­ğı tab­lo, re­el sek­tör­de de fi­nans sek­tö­rün­de de ka­mu sek­tö­rün­de de ve dış eko­no­mik sek­tör­de de, gös­ter­ge­le­rin, eko­no­mi­nin 2000’ye gö­re 2006 yı­lın­da ger­çek­ten iyi bir trend gös­ter­miş ol­du­ğu­dur. Bu ra­kam­la­rı, mü­sa­ade eder­se­niz, 2000’li yıl­lar­la de­ğil, 2002’yle de­ğil, 1980’den son­ra­ki ge­liş­me­le­re ba­kıl­dı­ğın­da na­sıl bir tab­lo çı­kart­tı­ğı­nı da arz et­mek is­ti­yo­rum.

80’li yıl­lar­da, ik­ti­dar­la­rın ik­ti­da­ra gel­di­ği ve ay­rıl­dı­ğı ta­rih­le­re bak­tı­ğı­nız­da, her ik­ti­da­rın, bü­tün bu de­ğiş­ken­le­ri bel­li oran­da de­ğiş­tir­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. AK Par­ti İk­ti­da­rı, ca­ri açık kıs­mı ha­riç -onu bi­raz son­ra an­la­ta­ca­ğım- bü­tün gös­ter­ge­ler­de, 80’li yıl­la­rın bü­tün dö­nem­le­ri için, ik­ti­da­ra gel­me ve ay­rıl­ma dö­nem­le­rin­de­ki ger­çek­leş­ti­ri­len de­ği­şim oran­la­rı ba­kı­mın­dan bi­rin­ci sı­ra­da yer al­mak­ta­dır.

İkin­ci nok­ta, kriz­ler­den son­ra­ki can­lan­ma­nın oto­ma­tik ola­rak söz ko­nu­su ol­du­ğu, kriz­den son­ra eko­no­mi­ler­de özel bir po­li­ti­ka üret­me­den bu işin ken­di­li­ğin­den ya­pıl­dı­ğı ve­ya or­ta­ya çık­tı­ğı inan­cı­dır. Yi­ne, eğer, 94 kri­zi ile 2001 kri­zi­ni dik­ka­te al­dı­ğı­nız­da, o dö­nem­ler­den son­ra­ki yıl­la­rın can­lan­ma ve de­ği­şim oran­la­rı­na bak­tı­ğı­nız­da, de­min söy­le­di­ğim -Sa­yın Bay­kal da onu vur­gu­la­dı- ca­ri açık­la il­gi­li has­sa­si­yet dı­şın­da­ki bü­tün gös­ter­ge­ler en önem­li se­vi­ye­ye gel­miş bu­lu­nu­yor. Bu ola­yı ger­çek­leş­ti­rir­ken dış dün­ya­da ne­ler olu­yor­du, han­gi ko­şul­lar­da bu tür per­for­man­sı ger­çek­leş­tir­me­ye ça­lış­tık, bir iki ta­ne ör­nek ver­mek is­ti­yo­rum:

2002 yı­lın­da, pet­rol fi­yat­la­rı or­ta­la­ma 25,3 do­lar­ken, ge­çen haf­ta cu­ma gü­nü iti­ba­rıy­la bu 62 do­la­ra ka­dar çık­mış. Yi­ne, te­mel mal ve hiz­met fi­yat­la­rı­nın ya da te­mel em­ti­ala­rın gös­ter­ge­si olan al­tı­nın on­su 348 do­lar­ken, ge­çen haf­ta cu­ma 633 do­lar­dı.

Yi­ne, Ame­ri­kan Mer­kez Ban­ka­sı­nın 2002 yı­lın­da uy­gu­la­dı­ğı fa­iz ora­nı 1,25’ken -yi­ne, ge­çen cu­ma iti­ba­rıy­la söy­lü­yo­rum- 5,25’e çık­mış. Av­ru­pa Mer­kez Ban­ka­sı­nın fa­iz ora­nı 2002’de 2,75’ken, ge­çen cu­ma 3,50’ye çık­mış. İn­gi­liz Mer­kez Ban­ka­sı­nın­ki 4’ten 5’e çık­mış ve Ja­pon Mer­kez Ban­ka­sı uzun yıl­lar­dır sı­fır ve ek­si fa­iz uy­gu­lar­ken, onun fa­iz ora­nı da 0,25’e yük­sel­miş.

Bu­nun or­ta­ya çı­kart­tı­ğı tab­lo şu: El­bet­te, her eko­no­mi yö­ne­ti­mi ka­rar alır­ken ve uy­gu­la­ma­ya ko­yar­ken al­ter­na­tif ma­li­yet­le­ri­ne ba­kar. Al­dı­ğı bir ka­ra­rın, is­ter ki, müm­kün ol­du­ğu ka­dar çok dü­şük bir yan et­ki­si ol­sun, çok dü­şük bir tab­lo or­ta­ya çı­kart­sın, ne­ga­tif tab­lo ola­rak; ama, de­min, az ön­ce siz­le­re ana hat­la­rıy­la ifa­de et­ti­ğim gi­bi, bu tab­lo, bu prog­ram, hem sos­yal ta­ra­fı güç­lü bir pi­ya­sa eko­no­mi­si­ne hem de özel sek­tö­rün ken­di ini­si­ya­ti­fi­ne bağ­lı bir bü­yü­me di­na­mi­ği­ne ve hep­sin­den önem­li­si de, dev­le­tin özel sek­tör­le bir­lik­te -bun­dan son­ra- kur­gu­la­ma­yı plan­la­dı­ğı­mız bir eko­no­mik gü­ven­lik ve sa­vun­ma kon­sep­ti çer­çe­ve­sin­de uy­gu­la­ma­ya de­vam ede­cek­tir.

Bu ge­nel de­ğer­len­dir­me­den son­ra, çok sık tar­tı­şı­lan, üze­rin­de çok sık po­le­mik ya­pı­lan iki ta­ne önem­li ko­nu­da gö­rüş­le­ri­mi­zi de siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Bun­lar­dan bir ta­ne­si ca­ri açık, bir di­ğe­ri de iş­siz­lik ve is­tih­dam ko­nu­su­dur.

Ca­ri açı­ğın ne­den doğ­du­ğu ko­nu­sun­da de­ği­şik fi­kir­ler ol­sa da, üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken, bi­zim ül­ke­miz açı­sın­dan da önem arz eden dört ta­ne fak­tör var. Bun­lar­dan bir ta­ne­si, har­ca­ma­la­rın, ya­ni tü­ke­tim ve ya­tı­rım­la­rın pat­la­ma­sı ola­yı­dır. İkin­ci­si, gü­ven or­ta­mı­nın or­ta­ya çık­ma­sı­dır. Üçün­cü­sü de tek­no­lo­jik de­ği­şim sü­re­ci­dir. Özel­lik­le, de­min kı­sa­ca bah­set­tim; ya­tı­rım ma­lı it­ha­la­tı­nın hız­la art­ma­sı ve bu­nun için­de ma­ki­ne ve araç-ge­re­cin bu­lun­ma­sı, özel sek­tör­de, pi­ya­sa­da, üre­tim sü­re­cin­de ger­çek­ten cid­di bir ya­pı­lan­ma­nın da baş­la­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor. Ca­ri açık­la il­gi­li -de­min kı­sa­ca an­lat­tım, pet­rol fi­yat­la­rı­nı ver­miş­tim- bir de te­mel gir­di ma­li­yet­le­ri­ne ya da pet­rol fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış­la­ra ba­kıl­dı­ğın­da, ca­ri açık, bu dört fak­tör­den bi­riy­le ya da hep­siy­le or­ta­ya çı­ka­bi­li­yor.

Şim­di, ar­ka­daş­lar, eğer har­ca­ma pat­la­ma­sın­dan ra­hat­sız­sak, gü­ven or­ta­mın­dan ra­hat­sız­sak, bu, şu an­la­ma ge­lir: Uzun sü­re er­te­len­miş, bek­le­til­miş, gü­ven or­ta­mın­dan do­la­yı, ki­şi­le­rin de bek­le­nen ge­lir­le­rin­de­ki ar­tış­lar­dan do­la­yı bu or­ta­ya çık­mış­sa, üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken te­mel nok­ta, bu­nun do­ğuş ve ge­li­şi­miy­le il­gi­li, ya­pa­bi­li­yor­sak, özel bir po­li­ti­ka üret­mek­tir; yok­sa, bu­nu en­gel­le­mek de­ğil­dir.

İkin­ci­si, eğer, tek­no­lo­jik ge­liş­me­ler­den kay­nak­lan­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yor­sak, bu­ra­da da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken te­mel bir ini­si­ya­tif, bu de­ği­şi­min söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı alan­lar­da -onu da bi­raz son­ra siz­ler­le tar­tı­şa­ca­ğız- bir dö­nü­şüm des­tek prog­ra­mı­nı -biz de onun üze­rin­de ça­lı­şı­yo­ruz- bel­ki dev­re­ye ko­yup, de­ği­şim ve dö­nü­şü­mün, glo­bal­leş­me­nin, eko­no­mi­miz ve top­lu­mu­muz üze­rin­de­ki et­ki­le­ri­ni en aza in­dir­mek­tir.

Ca­ri den­ge­nin olu­şu­mu­nu tar­tı­şır­ken, ma­li bir den­ge ile ca­ri den­ge ara­sın­da­ki iliş­ki­yi de ka­rış­tır­ma­mak ge­re­kir. Eğer, ma­li den­ge ya da ma­li den­ge­siz­lik doğ­ru­dan doğ­ru­ya Hükûme­tin ka­rar­la­rıy­la il­gi­liy­ken, ca­ri den­ge ya da den­ge­siz­lik -de­min kı­sa­ca an­lat­tım- özel sek­tö­rün ta­sar­ruf ve ya­tı­rı­mı ile ka­mu sek­tö­rü­nün ta­sar­ruf ve ya­tı­rım­la­rı­nın bir fonk­si­yo­nu­dur. Do­la­yı­sıy­la, dü­şü­nül­dü­ğü ka­dar ko­lay de­ğil ve kar­ma­şık bir olay­dır. Ama, bu nok­ta­da, de­min­ki ra­kam­lar­dan da ha­tır­lar­sa­nız, ka­mu sek­tö­rü ta­sar­ruf­la­rı­nı ar­tı­rıp, ya­tı­rım­la­rı­nı bu­nun­la oran­tı­lı şe­kil­de fi­nan­se edi­yor ise, ca­ri açık ko­nu­sun­da ka­mu sek­tö­rü­nün üze­ri­ne dü­şe­ni yap­tı­ğı­nı ka­bul ede­bi­li­riz. Özel sek­tö­rün ise, dün­ya­da­ki ge­liş­me­le­re ayak uy­dur­mak, tek­no­lo­jik de­ğiş­me­ler­le bir­lik­te üre­tim sü­reç­le­ri­ni de ye­ni­den ya­pı­lan­dır­mak için, ara ma­lı, ya­tı­rım ma­lı it­ha­la­tı­na bağ­lı ola­rak, eğer pet­rol it­ha­la­tı­nı çı­ka­rır­sak ara mal­la­rın­dan, onun da dü­şük ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz. Böy­le bir sü­reç­te, ca­ri açı­ğın, özel sek­tör­le ka­mu sek­tö­rü­nün, ye­ni sü­reç­te kar­şı­lık­lı iş bir­li­ği için­de sek­tö­rel ter­cih ve ön­ce­lik­le­re bağ­lı ola­rak, eko­no­mi­nin ge­le­ce­ği, gü­ven­li­ği ve sa­vun­ma kav­ra­mı çer­çe­ve­sin­de, bel­ki tek­rar göz­den ge­çi­ril­me­si ge­re­ke­bi­lir.

Te­mel bü­yük­lük­ler ola­rak ba­kıl­dı­ğın­da, or­ta­ya çı­kan so­nuç­ta, şöy­le bir yak­la­şım tar­zı ge­liş­ti­ri­le­bi­lir: Eğer kı­sa va­de­de, mak­ro­eko­no­mik ola­rak ola­ya ba­kı­yor­sak, stra­te­ji ve ko­or­di­nas­yon önem ka­za­nır­ken, kat­ma de­ğer ve is­tih­da­mın teş­vi­ki, hem KO­Bİ’ler­de hem de bü­tün sa­na­yi­de ye­ni­den vur­gu­lan­ma­sı ge­re­ken te­mel nok­ta ola­cak­tır. Eğer mik­ro­eko­no­mik yak­la­şım çer­çe­ve­sin­de ba­kı­yor­sak, fir­ma­la­rı­mı­zın ya da özel sek­tö­rü­mü­zün kârlı­lı­ğı­nı et­ki­le­yen te­mel un­sur­la­rı bir­lik­te de­ğer­len­di­rip, ka­mu­nun ya­pa­bi­le­cek­le­ri­ni sı­ra­la­ma­mız ge­re­kir. Hep­sin­den önem­li olan bir baş­ka fak­tör de, eğer ya­pı­la­bi­lir­se, üze­rin­de kur­gu ola­rak ge­liş­ti­ri­le­bi­lir­se, bel­ki de dö­viz ta­le­bi­nin art­ma­sı­nı sağ­la­yı­cı dü­zen­le­me­ler de önem ka­za­na­bi­lir. Or­ta va­de­de ise sa­na­yi ve ti­ca­ret viz­yo­nu ile dış ti­ca­re­tin ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ka­çı­nıl­maz gö­rü­lür­ken, mik­ro­eko­no­mik çer­çe­ve­de, or­ta va­de­de, bir dö­nü­şüm des­te­ği, bir dö­nü­şüp pa­ket prog­ra­mıy­la, güm­rük­le­rin de­net­le­me ve dü­zen­le­me­siy­le, dö­viz ka­zan­cı ve dö­viz gi­de­ri­nin den­ge­len­me­si önem ka­za­na­cak­tır. AK Par­ti ola­rak bun­la­rı, hem kı­sa va­de­li hem or­ta va­de­li, hem mik­ro hem de mak­ro çer­çe­ve­de iz­le­di­ği­mi­zi ve ge­rek­li adım­la­rı at­tı­ğı­mı­zı be­lirt­mek is­te­rim, za­ten siz­ler de bun­la­rı iz­li­yor­su­nuz.

İş­siz­lik ko­nu­su­na ge­lin­ce: İş­siz­lik, ger­çek­ten, de­min ifa­de edi­len şe­kil­de, ra­kam­la­ra ba­kıl­dı­ğın­da fark­lı tab­lo or­ta­ya çı­kar­ta­bi­lir. Ben de siz­le­re, mü­sa­ade­niz­le, 2002-2006 dö­ne­mi için, TÜ­İK’in ve­ri­le­rin­den kri­tik olan bir­kaç ta­ne­si­ni arz et­mek is­ti­yo­rum: İş gü­cü de­di­ği­miz, ya­ni emek pi­ya­sa­sı­nı oluş­tu­ran in­san­la­rın sa­yı­sın­da­ki ge­liş­me­le­re ba­kıl­dı­ğın­da, 2002 yı­lın­da 23,8 mil­yon­ken, 2006 Ağus­tos ayın­da 25,6 mil­yo­na çık­mış, ya­ni, fii­len iş gü­cü­ne ka­tı­lan­lar­da bir ar­tış ol­muş. İs­tih­dam edi­len­ler­de ise, 2002 yı­lı so­nun­da, 21,3’ten 23,3’e çık­mış, do­la­yı­sıy­la is­tih­dam edi­len­ler de art­mış. İş­siz­lik ise 2,4 mil­yon­dan 2,3 mil­yo­na in­miş, do­la­yı­sıy­la iş­siz­ler de azal­mış. Öy­ley­se, bu­ra­da göz­den ka­çı­rı­lan, ta­rım dı­şı iş­siz­lik oran­la­rıy­la is­tih­dam oran­la­rı­nı mu­ka­ye­se et­mek­tir. Ta­rım dı­şı iş­siz­lik ora­nı, yi­ne ay­nı dö­nem­de 14,5’ten 12’ye ge­ri­ler­ken, de­min ifa­de et­ti­ğim, özel sek­tö­rün ye­ni­den ya­pı­lan­ma sü­re­cin­de ta­rım dı­şı sek­tör­ler­de­ki hız­lı ge­liş­me­le­rin söz ko­nu­su ol­du­ğu­nu ve is­tih­da­mı da ar­tı­ran, iş­siz­li­ği de azal­tan fak­tö­rün bu­ra­dan kay­nak­lan­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz. İs­tih­dam oran­la­rı ise yüz­de 44’ten 45’e gel­miş bu­lu­nu­yor.

Sek­tö­rel da­ğı­lım­la­rı­na bak­tı­ğı­mız za­man -is­tih­da­mın ve iş­siz­li­ğin- 2002 yı­lın­da ta­rım­da 7,4 mil­yon ki­şi is­tih­dam edi­lir­ken, ey­lül iti­ba­rıy­la bu 6,8 mil­yo­na düş­müş. Za­ten bek­le­nen bir so­nuç­tu, az ön­ce ifa­de et­tim. Sa­na­yi­de ise 3,9’dan 4,5’e; in­şa­at­ta 0,9’dan 1,3’e; hiz­met­ler­de ise 9,9’dan 11,9’a çı­kan bir is­tih­dam söz ko­nu­su.

Do­la­yı­sıy­la, or­ta­ya çı­kan tab­lo, ca­ri açık ko­nu­sun­da dü­şü­nü­len­le­rin ak­si­ne, bir de­ği­şim ve dö­nü­şüm sü­re­ci­nin ya­şan­dı­ğı, ama bu­nun­la be­ra­ber, bir de­ği­şim ve dö­nü­şüm­den mağ­dur olan, za­rar gö­re­bi­le­cek ke­sim­le­rin de bu­lun­du­ğu­dur. Do­la­yı­sıy­la, da­ha ön­ce söy­le­miş­tim, bir de­ği­şim ve dö­nü­şüm pa­ket prog­ra­mıy­la, hem sa­na­yi­nin iv­me­si­ni kır­ma­dan, onu ak­sat­ma­dan, ye­ni bir is­tih­dam po­li­ti­ka­sı­nın da öne­mi üze­rin­de du­ru­yo­ruz.

AB’yle il­gi­li bir mu­ka­ye­se ya­pıp, iş­siz­lik ko­nu­sun­da­ki ka­na­at­le­ri­mi­zi de ka­pat­mak is­ti­yo­rum. 2005 yı­lın­da, Tür­ki­ye’de ta­rım dı­şı sek­tör­de 1 mil­yon 162 bin ki­şi is­tih­dam ya­ra­tıl­mış, AB-15’in top­la­mı 1 mil­yon 492 bin. Al­man­ya’da 56 bin ki­şi azal­mış, Fran­sa’da 133 bin ar­tış ol­muş, İs­pan­ya’da 710 bin ar­tış var, İtal­ya’da da 71 bin ar­tış ol­muş. Bu, Tür­ki­ye’nin di­na­miz­mi­ni çok net şe­kil­de gös­te­ren bir baş­ka fak­tör. Sa­na­yi sek­tö­rün­de ise, 2005 yı­lın­da Tür­ki­ye’de 295 bin ki­şi is­tih­dam edi­lir­ken, AB-15’te bu 191 bin ki­şi ola­rak azal­mış. Bu­nun ül­ke­le­re gö­re da­ğı­lı­mı­na ba­kıl­dı­ğın­da, ba­zı ül­ke­ler­de ar­tar­ken ba­zı ül­ke­ler­de azal­mış.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; şim­di de mü­sa­ade­le­ri­niz­le, ulu­sal dü­zey­de­ki bu ba­şa­rı­la­rın, Tür­ki­ye’nin glo­bal eko­no­mi­de­ki po­zis­yo­nu­nu na­sıl de­ğiş­tir­di­ği­ni de kı­sa­ca vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

Yi­ne, 2002-2005 yıl­la­rı mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de, 183 ül­ke ara­sın­da gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la bü­yük­lü­ğü ba­kı­mın­dan 2002 yı­lın­da 24’ün­cü sı­ra­day­ken, 2005 yı­lın­da 19’un­cu sı­ra­ya gel­mi­şiz. Fert ba­şı­na dü­şen ge­lir açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da, 208 ül­ke için­de 2002’de 95’in­ci sı­ra­day­ken 2005’te de 86’ncı sı­ra­ya yük­sel­mi­şiz. Ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi dün­ya or­ta­la­ma­sı ola­rak ba­kıl­dı­ğın­da, 217 ül­ke için­de 53’ün­cü sı­ra­dan 22’nci sı­ra­ya çı­kıl­mış. Ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şi­ne bu se­fer ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da -bi­zim gi­bi ül­ke­ler­de; bun­lar da 161 ül­ke- 23’ün­cü sı­ra­dan 10’un­cu sı­ra­ya ge­lin­miş. Sa­yın Ba­ka­nı­mız da az ön­ce siz­le­re tak­dim et­ti, büt­çe açı­ğı­nın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı ola­rak ba­kıl­dı­ğın­da, AB-25 or­ta­la­ma­sı ola­rak 2002’de en yük­sek sı­ra­day­ken 2005’in so­nun­da en dü­şük 4’ün­cü sı­ra­ya gel­mi­şiz.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; or­ta­ya çı­kan tab­lo, Tür­ki­ye’de ya­şa­nan sü­re­cin hem ken­di için­de ulu­sal çer­çe­ve­de hem 2002-2006 mu­ka­ye­se­le­rin­de hem de yurt dı­şın­da ger­çek­ten yad­sı­na­maz bir olum­lu sü­re­cin baş­la­dı­ğı­dır. El­bet­te, so­run­la­rın ol­ma­dı­ğı­nı, her şe­yin toz­pem­be ol­du­ğu­nu söy­le­mi­yo­ruz, ama, cid­di bir iv­me­nin ya­ka­lan­dı­ğı­nı, bu iv­me­nin si­ya­si is­tik­rar ve özel sek­tör ini­si­ya­ti­fiy­le ko­run­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, bu çer­çe­ve­de hem eko­no­mi­mi­zin hem fir­ma­la­rı­mı­zın hem de dev­le­ti­mi­zin ih­ti­ya­cı olan eko­no­mik gü­ven­lik ve sa­vun­ma kri­ter­le­ri­ni de ih­mal et­me­di­ği­mi­zi bir kez da­ha vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

Ba­zı hu­sus­la­rı da de­ğer­len­di­re­rek, ko­nuş­ma­mın son­la­rı­na doğ­ru gel­miş bu­lu­nu­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ya­pı­lan de­ğer­len­dir­me­le­rin bir kıs­mın­da ra­kam­la­rın ha­ta­lı ol­du­ğu, ra­kam­la­rın her şe­yi gös­ter­me­di­ği, ra­kam­la­rın dı­şın­da ba­zı şey­le­rin de bu­lun­du­ğu ifa­de­si­dir. Bu­nun­la be­ra­ber, bi­li­yo­ruz ki, eğer ra­kam­lar doğ­ru der­le­nip to­par­la­nı­yor­sa, düz­gün şe­kil­de yo­rum­la­nı­yor­sa ger­çek­le­ri ol­du­ğu gi­bi yan­sı­tır. Bu­na rağ­men, ra­kam­lar her şey de­ğil­dir el­bet­te. Eğer bir top­lum, ge­le­ce­ği ve onu şe­kil­len­dir­me­yi ha­yal edi­yor­sa, ha­tı­ra­la­rı ve­ya geç­mi­şi ha­yal et­mi­yor­sa, bu top­lu­mun di­na­mik­li­ği­nin de art­tı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz. İş­te, AK Par­ti dö­ne­min­de, bel­ki ra­kam­la­ra yan­sı­ma­yan, ra­kam­lar­dan da­ha faz­la bir ge­liş­me sü­re­ci baş­la­tan te­mel fak­tör­ler­den bir ta­ne­si de bu­dur.

İkin­ci­si, fi­nan­sal hiz­met­ler sek­tö­rün­de ya­ban­cı ser­ma­ye oran­la­rı­nın art­ma­sı ve­ya azal­ma­sı­nın her­han­gi bir risk ve teh­li­ke olup ol­ma­dı­ğı ko­nu­su­dur.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; bu sü­re­ci sa­de­ce Tür­ki­ye ola­rak de­ğil, bi­zim gi­bi ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de, ban­ka­la­rın ya da ya­ban­cı ser­ma­ye­nin bu ül­ke­ye ge­liş ne­den­le­riy­le bir­lik­te dü­şün­me­li­yiz. Ge­liş­miş ül­ke­le­rin ken­di için­de­ki ser­ma­ye ve ban­ka­cı­lık sek­tö­rü so­run­la­rın­dan kur­tul­mak için bü­tün ge­li­şen pi­ya­sa­la­ra yö­ne­len ban­ka ve fi­nans ser­ma­ye­si, el­bet­te gü­ve­nin ve is­tik­ra­rın ol­du­ğu Tür­ki­ye'ye de ge­le­cek­tir. Bi­zim bu­ra­da yap­ma­mız ge­re­ken, fi­nan­sal oto­ri­te­le­rin ulus­la­ra­ra­sı iş bir­li­ği ve ko­or­di­nas­yo­nu­nu ar­tı­ra­rak, ya­ban­cı ser­ma­ye­nin ül­ke­mi­ze ge­tir­di­ği ta­sar­ruf­la­rı, az ön­ce söy­le­di­ğim al­ter­na­tif ma­li­yet­le­ri boz­ma­dan düz­gün şe­kil­de kul­lan­mak ol­ma­lı­dır.

Üze­rin­de dur­ma­mız ge­re­ken bir baş­ka fak­tör de özel­leş­tir­me ko­nu­su­dur. Özel­leş­tir­me, as­lın­da si­ya­si ve eko­no­mik ola­rak cid­di bir risk­tir ve cid­di bir prob­lem gi­bi gö­rü­le­bi­lir. Özel­leş­tir­me, ay­nı za­man­da sü­rek­li it­ham edi­len kad­ro­laş­ma ve yol­suz­luk­lar ko­nu­sun­da da, AK Par­ti­nin eko­no­mik ve si­ya­si ris­ki gö­ze alıp ne ka­dar fe­dakârlık­ta bu­lun­du­ğu­nun da bir gös­ter­ge­si­dir.

Bu çer­çe­ve­de şu­nu da be­lirt­me­miz ge­re­kir: Özel­leş­tir­me, özel sek­tö­re ak­ta­rı­lan ka­mu imkân ve kay­nak­la­rı­nın, top­lu­mun ih­ti­ya­cı olan şe­kil­de de­ğer­len­di­ril­me­si­ni ifa­de et­ti­ği için, özel sek­tör­den de bek­le­di­ği­miz, bu alan­lar­da sa­de­ce ge­lir-gi­der he­sa­bı­nın dı­şın­da, Tür­ki­ye'nin, dev­le­tin, hal­kın ve fir­ma­la­rın re­ka­bet gü­cü­nü ar­tı­ra­cak bir yak­la­şım­la, glo­bal çer­çe­ve­de re­ka­be­ti­ni ko­ru­ya­cak ve kol­la­ya­cak bir ya­pı­lan­ma­ya git­me­si­dir. İş­te, bu sü­reç­te, özel­leş­tir­me ko­nu­sun­da­ki yak­la­şı­ma da pa­ra­lel ola­rak, özel sek­tör­le bir­lik­te bir yö­ne­ti­şim ve bir et­ki­le­şim plat­for­mu­nu da baş­lat­ma­mız ge­re­ki­yor.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; önü­müz­de­ki dö­nem­de muh­te­mel ge­liş­me­ler ko­nu­sun­da da son gö­rüş­le­ri­mi­zi siz­le­re ak­ta­rıp, söz­le­ri­me son ver­mek is­ti­yo­rum.

Bi­zim de için­de bu­lun­du­ğu­muz, ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin be­lir­gin bir-iki ta­ne özel­li­ği var. Bun­lar­dan bir ta­ne­si, bu ül­ke­ler, ge­nel­lik­le, bir is­tik­rar­sız­lık ve kâr mer­kez­le­ri­dir. Ya­ni, bir dö­nem­de bir ta­ne­si­nin yıl­dı­zı par­lar, di­ğer dö­nem­de di­ğe­ri­nin yıl­dı­zı par­lar; ama, sü­rek­li yıl­dı­zı par­la­yan ül­ke­ler de bu­lu­nu­yor. İş­te, bu ül­ke­ler gru­bun­da Tür­ki­ye’nin de, 2025 ve 2050 yıl­la­rı ara­sın­da glo­bal sek­tör­de, glo­bal pi­ya­sa­lar­da önem­li bir oyun­cu ola­ca­ğı­nı gös­te­ren ipuç­la­rı­na rast­la­ya­bi­li­riz.

İkin­ci ola­rak, bu ül­ke­ler gru­bu­nun özel­lik­le üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken, bi­zim açı­mız­dan önem arz eden ta­ra­fı, ras­yo­nel gös­ter­ge­le­re da­ya­lı bek­len­ti­ler ve dav­ra­nış­lar­la, fi­nan­sal psi­ko­lo­ji de­di­ği­miz ya da eko­no­mi sos­yo­lo­ji de­di­ği­miz de­ği­şik oyun­cu­la­rın ve pi­ya­sa oyun­cu­la­rı­nın, dev­le­tin ya da eko­no­mi yö­ne­ti­mi­nin dı­şın­da fark­lı bir ta­vır ve yak­la­şım için­de ola­bi­le­cek­le­ri ola­yı­dır. Do­la­yı­sıy­la, kriz ve is­tik­rar­sız­lı­ğın da bun­dan kay­nak­lan­dı­ğı­nı unut­ma­mak ge­re­kir.

Mak­ro fi­nan­sal çer­çe­ve­ye ba­kıl­dı­ğın­da, ABD’nin açık­la­rı ve bor­cu, pet­rol fi­yat­la­rı, ge­li­şen pi­ya­sa­lar­da­ki kar­ga­şa­lar, Ame­ri­ka’nın, Av­ru­pa’nın ve Ja­pon­ya’nın fa­iz oran­la­rı­nı ar­tır­ma­sı, glo­bal li­ki­di­te­nin kıs­men azal­ma ih­ti­ma­li­ne gir­me­si, her ül­ke­nin ken­di­ne has özel men­fa­at­le­ri, özel kay­gı­la­rı ve özel bek­len­ti­le­ri ol­du­ğu için ül­ke­ler ara­sın­da bir kı­rıl­gan­lık ya­rat­ma­sı da ka­çı­nıl­maz­dır. Do­la­yı­sıy­la, kı­rıl­gan­lık­tan kork­mak ve çe­kin­mek ye­ri­ne, kı­rıl­gan­lık­la­rın ne an­la­ma gel­di­ği­ni, bu kı­rıl­gan­lık­la­rın han­gi sek­tör­ler­de ve­ya gös­ter­ge­ler­de söz ko­nu­su ola­bi­le­ce­ği­ni özel­lik­le iz­le­mek ge­re­kir.

De­min de ifa­de et­tim, ulu­sal men­fa­at­le­ri­miz ka­dar ulu­sal eko­no­mik men­fa­at­le­ri­miz de glo­bal eko­no­miy­le ör­tüş­me­ye­bi­lir ya da glo­bal eko­no­mi­nin men­fa­at­le­ri bi­zim­le ör­tüş­me­ye­bi­lir. İş­te bu sü­reç­te, ül­ke­le­rin ken­di­ne has kı­rıl­gan­lık­la­rın tes­pit edi­lip ona gö­re yön­len­di­ril­me­si özen önem ka­zan­mak­ta­dır.

Bu çer­çe­ve­de, AK Par­ti ola­rak, mak­ro eko­no­mik is­tik­ra­rı ko­ru­mak, tek­no­lo­ji kul­la­nı­mı­nı yay­gın­laş­tır­mak, sos­yal gös­ter­ge­le­ri güç­len­dir­mek, eko­no­mik çer­çe­ve ya­tı­rım oran­la­rı­nı ar­tır­mak ve si­ya­set ik­li­min­de si­ya­si sis­te­min is­tik­ra­rı­nı sağ­la­yıp, bu­nu sür­dür­mek en önem­li gö­rev­le­ri­miz­den bi­ri ola­ge­le­cek­tir.

Viz­yo­nu­mu­za ge­lin­ce: Önü­müz­de­ki dö­nem­de viz­yon ola­rak be­lir­le­di­ği­miz te­mel gös­ter­ge­ler­den bir ta­ne­si, is­tik­rar için­de bü­yü­yen, ge­li­ri­ni adil da­ğı­tan, pay­la­şan, kü­re­sel öl­çek­te re­ka­bet gü­cü­ne sa­hip, bil­gi top­lu­mu­na dö­nü­şen ve AB’ye üye­lik için uyum sü­re­ci­ni ta­mam­la­mış bir Tür­ki­ye’dir. Bu­nun an­la­mı, mua­sır me­de­ni­yet se­vi­ye­si­ne çık­ma ar­zu ve is­te­ği­nin de­vam et­ti­ği, va­tan­daş­la­rı­mı­zın iş ve aş der­di­nin özel­lik­le dik­ka­te alın­dı­ğı, re­ka­bet gü­cün­de önem­li bir ham­le­nin ya­pı­la­ca­ğı, bel­ki bu­ra­da üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken -bu ulu­sal eko­no­mi, gü­ven­lik ve sa­vun­may­la bir­lik­te söy­lü­yo­rum- sa­vun­ma sa­na­yi­si­nin de özel sek­tö­re kat­kı­la­rı­nın ye­ni­den ele alın­ma­sı­dır. Ha­tır­lar­sı­nız, 2003-2006 yıl­la­rı ara­sın­da, sa­vun­ma sa­na­yi­sin­de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ek­ren, sü­re­niz bit­ti, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

NA­ZIM EK­REN (De­vam­la) – …yer­li, or­tak ya da off­set ola­rak ya­pı­lan ça­lış­ma­lar­dan son­ra, 2,5 mil­yar do­la­ra ya­kın bir pa­ra­nın Tür­ki­ye’de kal­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Ay­nı şe­kil­de, ar-ge ça­lış­ma­la­rı­nın ya da TÜ­Bİ­TAK odak­lı, üni­ver­si­te­le­re ya­pı­lan tek­no­lo­ji ge­liş­tir­me pro­je­le­ri­nin de önem­li kıs­mı­nın sa­vun­ma sa­na­yi­siy­le iliş­ki­li ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz.

Son ola­rak, de­min say­dı­ğım o dört sek­tör­de­ki ge­liş­me­ler ışı­ğın­da, sa­de­ce bu sek­tör­le­re yö­ne­lik viz­yon­la­rı­mı­zı be­lir­tip, ko­nuş­ma­ma son ve­re­ce­ğim.

Re­el sek­tör viz­yo­nu­muz: “Şim­di da­ha faz­la ça­lış­ma ve iş yap­ma za­ma­nı” pren­si­bi­ne gö­re, re­el sek­tör po­li­ti­ka­la­rı­nı ye­ni­lik­ler, ya­tı­rım ve ih­ra­cat ola­rak be­lir­le­dik.

Fi­nans sek­tö­rü viz­yo­nu­mu­zu ise, Tür­ki­ye’yi, sa­hip ol­du­ğu imkân ve kay­nak­la­rın­dan do­la­yı ön­ce böl­ge­sel, son­ra glo­bal bir fi­nans mer­ke­zi ola­rak oluş­tur­duk.

Ka­mu sek­tö­rü viz­yo­nu­muz ise, özel sek­tö­re önem­li ini­si­ya­tif­ler sağ­la­ya­rak, ye­ni yüz­yıl top­lu­mu­nun te­mel­le­ri­ni at­mak, ye­ni yüz­yı­lın sa­de, ve­rim­li ve et­kin bir ka­mu sek­tö­rü oluş­tur­mak ola­rak be­lir­le­dik.

Dış sek­tör viz­yo­nu­muz ise, kü­re­sel­leş­me­nin imkân ve kay­nak­la­rı­nı ve­rim­li bir şe­kil­de kul­la­na­rak mal ve hiz­met ve ya­tı­rım ba­zın­da da­ha faz­la ak­tif dı­şa açıl­ma­yı ger­çek­leş­tir­mek ola­rak be­lir­le­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

Ye­ni dö­nem­de üre­tim, ti­ca­ret ve spe­kü­las­yon fa­ali­yet­le­ri­nin nis­pi da­ğı­lı­mı­nı ye­ni­den şe­kil­len­di­re­ce­ğiz.

Fak­tör pi­ya­sa­la­rı­nın, özel­lik­le iş gü­cü ve ener­ji pi­ya­sa­la­rı­nın ev­ren­sel çer­çe­ve­de oluş­ma­sı­na des­tek ve­re­ce­ğiz.

Pi­ya­sa ve ka­mu eko­no­mi­si­nin den­ge­si­ni ku­ra­ca­ğız; ya­ni, pi­ya­sa ve özel sek­tör bir­lik­te­li­ği­ni tek­rar can­lan­dı­ra­ca­ğız.

Teş­vik ya­pı­la­rı­nı, kay­nak mo­bi­li­zas­yo­nu ve kay­nak tah­si­si yak­la­şım­la­rıy­la tek­rar şe­kil­len­di­re­ce­ğiz.

Türk li­ra­sı­na is­tik­rar ka­zan­dı­ra­cak ve bu­nu sür­dü­re­ce­ğiz.

Pi­ya­sa­lar­da gü­ve­ni ye­ni­den res­to­re ede­cek ve bu­nun de­va­mı­nı sağ­la­ya­ca­ğız.

Fi­nan­sal pi­ya­sa­la­rın is­tik­ra­rı­nı ko­ru­ya­ca­ğız.

Te­mel eko­no­mik den­ge­le­ri ve gös­ter­ge­le­ri güç­len­di­re­ce­ğiz.

Eşit­lik ve sos­yo­eko­no­mik gün­de­min ko­run­ma­sı­nı sağ­la­ya­ca­ğız ve hep­sin­den önem­li­si, ma­li di­sip­li­ni güç­le­ne­cek ve bu­nu sür­dü­re­cek, ka­mu borç sto­ku­nun azal­tıl­ma­sın­da da­ha faz­la ini­si­ya­tif ala­ca­ğız.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; el­bet­te, büt­çe­ler, hükûmet­le­rin pa­ra har­ca­ya­rak ter­cih ve ön­ce­lik­le­ri­ni şe­kil­len­dir­di­ği alan­lar­dır. Biz de, bu­ra­da, 2007 büt­çe­sin­de ve 2003-2006 büt­çe­le­rin­de gös­ter­di­ği­miz gi­bi, ne­re­le­re pa­ra har­ca­dı­ğı­mı­zı, ne­re­le­re fon ak­tar­dı­ğı­mı­zı ve bun­la­rın kar­şı­lı­ğın­da ne­ler al­dı­ğı­mı­zı siz­le­re ana hat­la­rıy­la ak­tar­mış ol­dum.

Tür­ki­ye, bir fır­sat­lar ve bek­len­ti­ler ül­ke­si ola­cak­tır. El­bet­te, bu bek­len­ti­le­ri ve fır­sat­la­rı yö­net­mek için de hem gü­ven ver­me hem yet­kin ol­ma hem de so­rum­lu­luk sa­hi­bi ol­ma­yı bir­lik­te ge­rek­tir­mek­te­dir. Tür­ki­ye’nin is­tik­ra­rı ve bü­yü­me­si­ne yö­ne­lik risk­ler her za­man ola­cak­tır. Bu tür risk­le­re kar­şı, ül­ke­mi­zin ulu­sal eko­no­mik gü­ven­li­ği­ni ve sa­vun­ma­sı­nı güç­len­di­re­ce­ğiz. Si­ya­si is­tik­rar de­vam et­tik­çe, de­mok­ra­tik ya­pı­mız güç­len­dik­çe, eko­no­mik per­for­man­sı­mız da­ha sağ­lık­lı hâle ge­le­cek ve sür­dü­rü­le­bi­lir bir ar­tış sağ­la­na­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; mü­sa­ade­niz­le, Sa­yın Bay­kal’ın ana hat­la­rıy­la vur­gu yap­tı­ğı bir­kaç ko­nu­ya de­ği­nip ko­nuş­ma­la­rı­mı bi­ti­re­ce­ğim.

Ka­yıt dı­şı­lık ol­gu­su ko­nu­sun­da­ki ba­zı ra­kam­la­rı da siz­le­re ak­tar­mak is­ti­yo­rum. Si­gor­ta­lı­da­ki ar­tış sa­yı­sı, 2004, 2005, 2006’nın al­tı ay­lık ve­ri­le­ri dik­ka­te alın­dı­ğın­da, 506 bin, 737 bin ve 722 bin ki­şi ol­muş­tur. Do­la­yı­sıy­la, ka­yıt dı­şı­nın, en azın­dan is­tih­dam sek­tö­rün­de, azal­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz.

İkin­ci bir nok­ta: Yol­suz­luk­lar ko­nu­sun­da 1957 yı­lın­da İlk He­def­ler Bil­dir­ge­si’nde Ka­mu Etik Ku­ru­lu­nu güç­len­dir­me he­de­fi ol­muş ol­sa bi­le, bu ku­ru­lu, Etik Ku­ru­lu­nu el­li yıl son­ra ve­ya el­li beş yıl son­ra AK Par­ti kur­muş­tur. Ay­nı şe­kil­de, ulus­la­ra­ra­sı say­dam­lık en­deks­le­ri­ne bak­tı­ğı­nız­da, 2004 yı­lın­da 77’nci sı­ra­da olan Tür­ki­ye, 2006 yı­lın­da 60’ın­cı sı­ra­ya gel­miş­tir.

Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın se­çi­mi ko­nu­sun­da, se­çim­le­ri öne al­ma ter­cih ve ön­ce­li­ği­nin Ana­ya­sa’nın ru­hu­na ay­kı­rı ol­du­ğu­nu, top­lu­mun ve seç­men­le­rin ter­cih ve bek­len­ti­le­riy­le uyuş­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor, say­gı­lar arz edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ek­ren, çok te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di söz sı­ra­sı, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ge­nel Baş­kan ve Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Er­kan Mum­cu’nun­dur.

Sa­yın Mum­cu, bu­yu­run efen­dim. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ER­KAN MUM­CU (Is­par­ta) – Çok te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; söz­le­ri­me baş­lar­ken siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum ve 2007 yı­lı büt­çe­si­nin ül­ke­miz için, bu büt­çe­nin için­de ya­şa­ya­cak on mil­yon­lar­ca in­san için ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı şim­di­den di­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu büt­çe, bu Hükûme­tin be­şin­ci büt­çe­si. Bun­dan ön­ce dört büt­çe da­ha, bu Hükûmet, bu Mec­li­se ge­tir­di ve biz, dört kez da­ha bu­na ben­zer ko­nuş­ma­la­rı, mü­za­ke­re­le­ri bu Ge­nel Ku­rul­da yap­tık. Bu, bu se­çim dö­ne­mi için son büt­çe­si. Ya­ni, Hükûmet, gö­rev sü­re­si­nin beş­te 4’lük kıs­mı­nı ta­mam­la­mış ola­rak Ge­nel Ku­ru­lun önün­de ve önün­de­ki büt­çe ka­lan kıs­mı­nın, ya­ni ka­lan beş­te 1’lik kıs­mı­na da­ir ne­yi ta­sav­vur et­ti­ği­ni bi­ze apa­çık or­ta­ya ko­yu­yor.

Şim­di, bi­raz ön­ce Hükûmet adı­na ko­nu­şan ve ik­ti­dar gru­bu adı­na ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mı din­ler­ken ak­lı­ma gü­zel bir söz gel­di: “As­lan­lar ken­di ta­rih­le­ri­ni ya­zın­ca­ya ka­dar, ko­nu­şu­la­cak ta­rih, oku­tu­la­cak ta­rih, ya­zı­la­cak ta­rih av­cı­la­rın ta­ri­hi ola­cak” di­ye bir söz var. Ger­çek­ten de öy­le. Baş­ka bir pers­pek­tif­ten bak­ma­yı, baş­ka pa­ra­met­re­ler­le ko­nuş­ma­yı yok eder­se­niz, bir göz­lük­ten ba­kar­sa­nız, önü­nüz­de ger­çek­ten pı­rıl pı­rıl bir tab­lo var. Ben me­rak edi­yo­rum, şim­di bi­zi iz­le­yen in­san­lar, şu ana ka­dar­ki ko­nuş­ma­la­rı iz­le­yen in­san­lar çi­zi­len bu par­lak tab­lo kar­şı­sın­da ne­ler his­se­ti­ler aca­ba? Çün­kü, uzun­ca bir za­man­dır tek­rar edi­len bir dis­kur, an­la­şı­lan, bu­ra­dan se­çi­me ka­dar da de­vam ede­cek: “Ne­re­den ne­re­ye?” Ne­re­den ne­re­ye so­ru­su so­ru­lur­ken her de­fa­sın­da ya­pı­lan şey, 2002 yı­lı ra­kam­la­rı ya da 2001 yı­lı kriz ra­kam­la­rı gös­ter­ge de­ğer ka­bul edi­li­yor ve bu gös­ter­ge de­ğe­rin ne­re­sin­de ol­du­ğu­muz Tür­ki­ye’ye gös­te­ri­le­rek, ba­kın ne ka­dar yol ka­tet­mi­şiz, ne ka­dar me­sa­fe ka­tet­mi­şiz, bu an­la­tı­lı­yor Tür­ki­ye’ye.

BAŞ­KAN – Sa­yın Mum­cu, bir sa­ni­ye efen­dim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen yer­le­ri­ni­ze otu­run, uğul­tu var, Sa­yın Ha­ti­bi din­le­ye­mi­yo­ruz. Lüt­fen ar­ka­daş­lar…

Bu­yu­run efen­dim.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ben ön­ce şu so­ru­yu sor­mak is­ti­yo­rum: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 2001 yı­lı ya da 2002 yı­lı ra­kam­la­rı, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hi­nin ne ya­zık ki en kö­tü is­ta­tis­tik­le­ri­ne ula­şı­lan ta­rih­tir. Ya­ni, 1990’lı yıl­la­rın bi­rik­tir­di­ği bü­tün akıl dı­şı­lık­la­rın fa­tu­ra­sı 2001 ve 2002’de Türk mil­le­ti­nin önü­ne gel­miş­tir. “Bu sü­reç içe­ri­sin­de ki­min so­rum­lu­lu­ğu var” tar­tış­ma­sı­nın ben­ce bu­gün bir de­ğe­ri yok. Ni­ye? Bu tar­tış­ma 2002 yı­lı se­çim­le­rin­de ya­pıl­mış­tır ve bu tar­tış­ma­nın doğ­ru ce­va­bı­nı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ni bu bi­çim­de ya­pı­lan­dı­ra­rak Türk mil­le­ti ver­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, söy­le­ye­ce­ğim söz ön­ce şu: Bu Hükûmet ku­rul­du­ğu yıl­lar­da, ya­ni bun­dan beş yıl ön­ce ilk büt­çe Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­di­ğin­de, Tür­ki­ye’de ger­çek­ten kay­gı­lı olan çev­re­ler var­dı, bir de çok umut­lu ve coş­ku­lu olan çev­re­ler var­dı. Tür­ki­ye’de im­ti­yaz­lı ke­sim­le­rin ta­ma­mı kay­gı­lıy­dı­lar. Şu ya da bu bi­çim­de, si­ya­sal ola­rak, hu­kuk­sal ola­rak ko­run­muş, im­ti­yaz­lı olan ke­sim­ler, eko­no­mik ola­rak im­ti­yaz­lı olan ke­sim­ler, apa­çık ran­ti­ye kay­gı­lıy­dı. Kim coş­ku­luy­du? Yok­sul­lar coş­ku­luy­du­lar, on­lar umut­luy­du­lar, köy­lü­ler umut­luy­du, es­naf umut­luy­du, iş­çi­ler, emek­çi­ler ger­çek­ten umut­luy­du­lar, emek­li­ler umut­luy­du. On­lar, bu dü­ze­nin de­ği­şe­ce­ği­ne bel bağ­la­mış­lar­dı, umut bağ­la­mış­lar­dı. İk­ti­dar par­ti­si­ne oy ver­sin­ler ver­me­sin­ler, bir şey­le­rin de­ği­şe­ce­ği­ne ina­nı­yor­lar­dı, her­kes bir şe­yin de­ği­şe­ce­ği­ne ina­nı­yor­du. Siz­ler de bu­na ina­nı­yor­du­nuz, bü­tün Tür­ki­ye gi­bi siz­ler de bu­na ina­nı­yor­du­nuz.

Bu de­ği­şi­mi kay­gı ve­ri­ci bir yön­de de­ği­şim ola­rak uman­lar, bun­dan kay­gı du­yan­lar da var­dı, bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim gi­bi. Söz ge­li­mi, AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın ya­sak­la­ra kar­şı tav­rı­nın, Tür­ki­ye’de sta­tü­ko­yu olum­suz bir bi­çim­de et­ki­le­ye­ce­ği yo­lun­da kay­gı du­yan­lar var­dı. Eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rın­da, sö­züm ona, po­pü­list ter­cih­ler uy­gu­la­ya­ca­ğı, do­la­yı­sıy­la, top­lu­mu ter­cih eden, ya­ni emek­li­ye, iş­çi­ye, köy­lü­ye, yok­sul ke­sim­le­re kay­nak ak­ta­ran po­li­ti­ka­la­rıy­la, bel­ki de ül­ke­de­ki var olan den­ge­le­ri, ya­ni sta­tü­ko­yu de­ğiş­ti­re­ce­ğin­den kay­gı du­yu­lu­yor­du.

Beş yıl geç­ti, ne de­ğiş­ti ne de­ğiş­me­di, bu­na hep be­ra­ber bir ba­ka­lım. Şu ne­re­den ne­re­ye tab­lo­sun­da 2002’yi bu ül­ke için bir ka­der gi­bi su­nan an­la­yı­şı­nız­dan vaz­ge­çin. Ben­ce, ge­lin, da­ha ger­çek­çi ve da­ha na­mus­lu bir şey ya­pa­lım. Ne­re­den ne­re­ye tab­lo­su­nun da­ha ger­çek­çi bir bo­yu­tu var. Elim­de bir is­ta­tis­tik var. Bu is­ta­tis­tik di­yor ki: Tür­ki­ye’de fert ba­şı­na dü­şen millî ge­lir 1975 yı­lın­da, -ta­ri­he dik­ka­ti­ni­zi çe­ki­yo­rum, 1975 yı­lın­da- bu­gün Av­ru­pa Bir­li­ği­ni ku­ran 15 ül­ke or­ta­la­ma­sı­nın yüz­de 27’si ka­dar­mış, ya­ni, 15 Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­si­nin fert ba­şı­na ge­lir or­ta­la­ma­sı­nın yüz­de 27’si ka­dar. Pe­ki, bu­gün ne ka­dar? Ara­dan ge­çen otuz yıl­dan, otuz beş yıl­dan son­ra, ya­ni, bir ku­şa­ğın öm­rü geç­tik­ten son­ra ve bu otuz beş yıl zar­fın­da, her yıl bu kür­sü­ler­den, ge­len hükûmet­ler ba­şa­rı hikâye­le­ri an­lat­tık­tan son­ra, bu­gün Tür­ki­ye’de fert ba­şı­na ge­lir, ya­ni, “5.200 do­lar” ola­rak ifa­de et­ti­ği­niz o muh­te­şem fert ba­şı­na ge­lir 1975’e gö­re ne­re­de? Yüz­de 1 da­ha ge­ri­de. Bu­gün Av­ru­pa Bir­li­ği or­ta­la­ma­sı­nın yüz­de 26’sı dü­ze­yin­de­yiz. Bu, son dört yı­lın iyi ic­ra­atı di­yor­su­nuz de­ğil mi? Ma­ale­sef de­ğil. Bu dö­nem zar­fın­da yüz­de 27’lik ora­nın üs­tü­ne çı­kan bir tek dö­nem var. O dö­ne­min met­hi­ye­si­ni düz­mek için söy­le­mi­yo­rum, çün­kü, top­lu­mun ha­ya­tın­dan, an­la­şı­lan o ki, ka­lı­cı ve ra­di­kal bir de­ği­şim yap­ma­mış. O, 1983-89 dö­ne­mi. On­dan son­ra­ki dö­nem­le­rin ta­ma­mın­da Tür­ki­ye ken­di­si­ni dün­yay­la mu­ka­ye­se et­ti­ğin­de, ger­çek­ten, dün­ya­nın hep ge­ri­sin­de kal­mış.

Şim­di, bu 2002’den bu­gü­ne ka­dar bak­tı­ğı­nız­da -bi­raz ön­ce baş­ka ra­kam­lar ifa­de edil­di- ca­ri açık için se­vin­me­miz bek­le­ni­yor âde­ta, dört yıl ön­ce 1,5 mil­yar do­lar olan ca­ri açık, 1,8 mil­yar do­lar olan ca­ri açı­ğın, şim­di 34 mil­yar do­lar­la dü­ze­yi­ne çık­mış ol­ma­sı­nı se­vinç­le kar­şı­la­ma­mı­zı bek­li­yor bu Hükûmet ve bu­nun ne ka­dar da ras­yo­nel bir iza­hı­nı ya­pı­yor, ama, doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz, De­ğer­li Ho­cam Na­zım Ek­ren’i teb­rik edi­yo­rum, bu­nu çok bü­yük bir ne­za­ket­le ve le­ta­fet­le ger­çek­leş­tir­di.

Şim­di ben oku­du­ğu­nuz bü­tün ra­kam­la­rı -Sev­gi­li Ho­cam gö­re­mi­yo­rum si­zi- bir gös­ter­gey­le da­ha ye­ni­den oku­ma­yı tek­lif edi­yo­rum. Me­se­la, bu yı­lın ma­yıs ayın­da ger­çek­le­şen kur­lar­la bir kez da­ha oku­ya­lım. O za­man, an­lat­tı­ğı­nız av­cı hikâye­le­ri­nin çeh­re­si­nin da­ha bir baş­ka şek­le dö­nü­şe­ce­ği­ni hep be­ra­ber gö­re­cek­si­niz. Da­ha bu yı­lın ma­yıs ayın­da, büt­çe­ni­zi yap­tık­tan beş ay son­ra ge­lip bu kür­sü­de, ko­ca­man ko­ca­man şey­ler söy­le­dik­ten, me­se­la dal­ga­lı kur re­ji­mi­nin ke­ra­met­le­rin­den bah­set­tik­ten beş ay son­ra, ül­ke­nin içi­ne gir­di­ği tür­bü­lans­ta dö­viz kur­la­rı, me­se­la do­lar cin­sin­den 1 mil­yon 700 bin li­ra­la­ra ka­dar gel­di­ğin­de, 1,7’ye ka­dar gel­di­ğin­de, be­ti­niz  ben­zi­niz at­mış ve bü­tün gös­ter­ge­ler de­ğiş­miş­ti. Fert ba­şı­na gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la, o za­man, 5 bin do­la­ra gel­mi­yor­du, bir­den bi­re biz 1.500 do­lar ci­va­rın­da bir ge­lir kay­bı­na uğ­ra­mış­tık. Borç­la­rı­mı­zın do­lar cin­sin­den ifa­de­si ve­ya­hut da gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­mı­zın top­lam ola­rak do­lar cin­sin­den ifa­de­si kar­şı­sın­da, borç­la­rın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı da bu­gün bu­ra­da övün­dü­ğü­nüz oran­lar­da ve ra­kam­lar­da de­ğil­di. Ne ol­du? Ne de­ğiş­ti? Efen­dim, kü­re­sel pi­ya­sa­lar­da mey­da­na ge­len ge­liş­me­ler bi­zim eko­no­mi­mi­zi et­ki­le­di. Et­ki­le­me­ye­cek miy­di? Ya­ni, ku­zey ya­rım kü­re­ye kış ge­lir­ken, siz­de ba­har mı ola­cak­tı?

Ko­nuş­ma­ya baş­la­dı­ğı­nız za­man içe­ri­ği­ni çok an­la­sa­nız da, an­la­ma­sa­nız da bir kü­re­sel eko­no­mi­den, bir kü­re­sel­leş­me­den sü­rek­li bah­se­di­yor­su­nuz. Kü­re­sel bir dal­ga vur­du­ğu za­man ni­ye baş­ka­sı­nı nez­le eder­ken si­zi ya­tak­la­ra dü­şü­rü­yor? Ni­ye bu ül­ke­yi ya­tak­la­ra dü­şü­rü­yor? Ma­yıs tür­bü­lan­sın­da Tür­ki­ye’nin ya­şa­dı­ğı trav­ma­yı ya­şa­yan baş­ka bir eko­no­mi ol­du mu?

Şim­di, ma­yıs tür­bü­lan­sı­nı bir da­ha bir oku­ma­mız ge­re­ki­yor; çün­kü, ma­yıs tür­bü­lan­sı de­di­ği­miz şey, esas iti­ba­rıy­la, ucu­nu gös­te­ren kriz ya da bir dü­zelt­me iken, son­ra­dan  bu ül­ke­den ve­ri­len ta­viz­ler­le ge­cik­ti­ril­miş bir kri­ze dö­nüş­tü­rül­dü.

Şim­di, bu­ra­dan Hükûme­te so­ru­yo­rum, ben­den son­ra Hükûmet adı­na ko­nu­şa­cak muh­te­rem ze­va­ta so­ru­yo­rum. Her ne ka­dar ken­di­le­ri ana mu­ha­le­fet dı­şın­da kim­se­nin so­ru­su­na ce­vap ver­me­ye­cek­le­ri­ni söy­le­miş­ler­se de, ben yi­ne de bir mil­let­ve­ki­li sı­fa­tıy­la, mil­let adı­na ak­la ge­len, ma­kul olan so­ru­la­rı so­ru­yo­rum: Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı bun­dan bir ay ka­dar ön­ce, önü­müz­de­ki bir yıl için­de Tür­ki­ye’de fa­iz in­di­ri­mi­nin ger­çek­leş­me­ye­ce­ği­ni söy­le­di. Bu na­sıl bir pi­ya­sa eko­no­mi­si­dir ki, Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı dün­ya­nın en vah­şi, en yük­sek de­ğer­li, re­el ola­rak ve no­mi­nal ola­rak, fa­izi­ni öde­yen bu ül­ke­de, bu ül­ke­sin­de bir yıl için­de fa­iz­le­rin düş­me­ye­ce­ği­ni ta­ah­hüt eder? Ne adı­na, ki­min adı­na?

İş­te, ya­vaş ya­vaş ki­min kay­gı duy­du­ğu, şim­di ki­min se­vin­di­ği tab­lo­su­na doğ­ru ge­li­yo­ruz. Ha­ni Hükûmet gel­di­ğin­de yok­sul­lar se­vi­ni­yor, zen­gin­ler, ran­ti­ye kay­gı du­yu­yor­du ya, bu­gün­kü tab­lo ta­ma­men şu­dur: Ran­ti­ye coş­kuy­la al­kış­lı­yor, yok­su­lun ta­ka­ti kal­ma­mış, se­si çık­mı­yor. Bu­ra­da övü­ne övü­ne an­lat­tı­ğı­nız tab­lo­nun ar­ka­sın­da ya­tan ger­çek, acı bir sö­mü­rü­den baş­ka hiç­bir şey de­ğil­dir. De­ğiş­tir­me­ye ta­lip ol­du­ğu­nuz dü­ze­nin ne ya­zık ki kö­tü bir eşik bek­çi­si ol­du­nuz.

Ben, şim­di bun­la­rı si­ze ra­kam­lar­la is­pat ede­yim, siz ge­lin bun­la­rın yan­lış ve ya­nıl­tı­cı ol­du­ğu­nu söy­le­yin: Bu ül­ke şu an­da dün­ya­nın en yük­sek oran­lı re­el fa­izi­ni ödü­yor. Bu ül­ke bu dört yıl zar­fın­da top­lam borç sto­ku­nu ya­rı­sı ka­dar da­ha ar­tır­dı. Bu ül­ke özel­leş­tir­me adı al­tın­da bir var­lık sa­tı­şı fur­ya­sın­da son de­re­ce de­ğer­li var­lık­la­rı­nı, hiç de ras­yo­nel ol­ma­yan pi­ya­sa ko­şul­la­rın­da ne ya­zık ki sat­tı. Peş­keş çek­ti di­ye­ce­ğim, ama, şim­di, bu­ra­da ucu açık tar­tış­ma­la­ra gir­mek is­te­mi­yo­rum. Ge­lin, sat­tı di­ye­lim.

Şim­di, bu­ra­da, bir özel­leş­tir­me ede­bi­ya­tı, bir ya­ban­cı ser­ma­ye ede­bi­ya­tı an­la­tı­lıp gi­di­yor. De­dim ya, her­kes ken­di hikâye­si­ni an­la­tı­yor. Ma­li­ye Ba­ka­nı, bi­raz ön­ce, ekim-ekim, 20 mil­yar do­lar­lık bir ya­ban­cı ser­ma­ye gi­ri­şin­den bah­set­ti. O han­gi ekim, ben bu­la­ma­dım. Han­gi ekim­den han­gi eki­me…

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) – Bu­lur­sun!

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Söy­ler­se­niz mem­nun olu­rum Sa­yın Ba­kan. Ben, bu kür­sü­den si­ze so­ru­lar sor­dum, siz de ce­vap­lar ver­di­niz geç­miş­te de. Son­ra, ce­vap­la­rı­nı­zın hep­si­nin ya­lan ol­du­ğu­nu tes­cil et­tik. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ya­ni, bu… Ben so­ra­yım, siz ce­va­bı­nı­zı ve­rin.

2002-2006 yı­lın­da, ya­ban­cı­la­rın Tür­ki­ye’ye yap­tık­la­rı doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rı­mı, 21,7 mil­yar do­lar. Bu iyi bir ra­kam, bu tak­dir edil­me­si ge­re­ken bir ra­kam, bu bü­yük bir ra­kam, ama, bu ra­ka­mın da­ğı­lı­mı­na bir ba­ka­lım. Ne­re­ye git­miş di­ye da­ğı­lı­mı­na bir bak­tı­ğım­da, sa­de­ce 2005’te, 9,6 mil­yar do­lar­lık kıs­mı ger­çek­le­şen bu ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rı­mı­nın 4 mil­yar do­la­rı ban­ka sa­tış­la­rın­dan gel­miş, bu 2005’te­ki 9,6 mil­yar do­la­rın 4 mil­yar do­la­rı. 3,4 mil­yar do­la­rı, Turk­cell ve Türk Te­le­ko­mun öde­me­le­rin­den gel­miş. 1,9 mil­yar do­la­rı gay­ri­men­kul sa­tın al­ma­la­rın­dan, 1,5 mil­yar do­la­rı da da­ha ön­ce ya­pı­lan özel­leş­tir­me tak­sit­le­ri­nin öde­me­le­rin­den gel­miş. 2006’da, top­lam, yak­la­şık ola­rak 11 mil­yar do­lar ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rı­mı­nın 4,7 mil­yar do­la­rı ulaş­tır­ma ve ha­ber­leş­me sek­tö­rü­ne ya­pıl­mış, 3,5 mil­yar do­la­rı ban­ka­cı­lık ve si­gor­ta sek­tö­rü­ne, 2,6 mil­yar do­la­rı gay­ri­men­kul ya­tı­rım­la­rı­na yö­nel­miş ve bu­nun için­de, iş­te, De­niz­bank ve sa­ir gi­bi si­gor­ta ve ban­ka­cı­lık şir­ket­le­ri­nin sa­tıl­ma­sı da var.

Si­zin ya­ban­cı ser­ma­ye gir­di, gir­di di­ye an­lat­tı­ğı­nız şey­de, eğer bu ül­ke­de is­tih­dam ya­ra­tan, bu ül­ke­nin üre­tim ve re­ka­bet ka­pa­si­te­le­ri­ne ila­ve ka­pa­si­te ka­tan her­han­gi bir ya­tı­rım var­sa, 10 mil­yon do­lar­lık, 50 mil­yon do­lar­lık, 100 mil­yon do­lar­lık, Sa­yın Ba­kan, ge­le­ce­ğim, bu kür­sü­den, siz­den özür di­le­ye­ce­ğim. Ge­lin, ba­na bu­nu an­la­tın. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ge­lip bu kür­sü­den, siz­den özür di­le­ye­ce­ğim. Beş yıl­lık Hükûme­ti­ni­zin yap­tı­ğı şey, ül­ke­nin el­li yıl­lık bir bi­ri­kim için­de yap­tı­ğı şey­le­rin sa­tı­la­bil­me­si. Siz, bu­na özel­leş­tir­me di­yor­su­nuz. Özel­leş­tir­me di­ye öv­dü­ğü­nüz şe­yin ar­ka­sın­da ya­tan şey özel­leş­tir­me fi­lan de­ğil. Bu, dü­pe­düz bir var­lık sa­tı­şı ve ta­sar­lan­mış bir var­lık sa­tı­şı, çün­kü, özel­leş­tir­me de­di­ği­niz şe­yin ar­ka­sın­da ya­tan man­tık, ka­mu iş­let­me­ci­li­ği­nin, ka­mu gi­ri­şim­ci­li­ği­nin ve­rim ya­ra­ta­ma­yan ata­le­ti kar­şı­sın­da, ve­rim ya­ra­ta­ma­ma­sı kar­şı­sın­da, re­ka­bet­siz ol­ma­sı yü­zün­den ve­rim ya­ra­ta­ma­ma­sı kar­şı­sın­da, da­ha re­ka­bet­çi bir ya­pı­ya sa­hip olan özel sek­tör ku­ru­luş­la­rı­na dev­re­dil­me­si var­dır. Ya­ni, bir eko­no­mik ala­nın, bir sek­tö­rel ala­nın re­ka­be­te açıl­ma­sı­dır özün­de özel­leş­tir­me. Üçe sat­ma, be­şe sat­ma işi de­ğil­dir özel­leş­tir­me.

Gel­di­niz, özel­leş­tir­me­ler yap­tı­nız. Ne­re­yi re­ka­be­te aç­tı­nız? Te­le­ko­mu re­ka­be­te aç­tı­nız mı? Ha­yır. Dev­let te­ke­lin­den Ha­ri­ri’nin te­ke­li­ne tes­lim et­ti­niz işi. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu yet­mi­yor. Bir yıl son­ra yüz­de 33 ora­nın­da ku­rum­lar ver­gi­si in­di­ri­mi ya­pa­ca­ğı­nız bel­li iken, Tür­ki­ye’nin en önem­li var­lık­la­rın­dan bir ta­ne­si­ni tak­sit­le­ri ver­gi in­di­ri­miy­le sağ­la­dı­ğı­nız avan­taj­lar­dan da­ha dü­şük bir ra­ka­ma ge­le­cek bi­çim­de sat­tı­nız ve mil­le­tin kar­şı­sı­na çı­kıp di­yor­su­nuz ki, biz özel­leş­tir­me yap­tık, biz bu ül­ke­ye ya­ban­cı ser­ma­ye ge­tir­dik. Biz­den de si­zi tak­dir et­me­mi­zi bek­li­yor­su­nuz. Ben si­zi tak­dir  ede­mem, ku­su­ra bak­ma­yın.

MU­SA SI­VA­CI­OĞ­LU (Kas­ta­mo­nu) – Mil­let…

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Mil­le­tin de si­zi tak­dir ede­ce­ği­ni hiç zan­net­mi­yo­rum. Mil­le­tin ve­kil­le­ri tak­dir edi­yor­lar­sa eğer, bu­nu da sa­de­ce hay­ret­le kar­şı­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu be­ya­nım­da yan­lış olan ne var? 1,3 kat­ril­yon li­ra yıl­lık ver­gi öde­me­si olan bir ku­ru­mun özel­leş­tir­me­sin­den son­ra ver­gi yü­kün­de yüz­de 33’lük bir in­di­ri­me gi­der­se­niz, ya­ni yıl­da yak­la­şık 500 tril­yon li­ra ver­gi ba­ğı­şık­lı­ğı sağ­lar­sa­nız bu şir­ke­te ve bu şir­ke­ti, ba­şın­da 6,5 mil­yar do­lar gi­bi bir ra­kam­la sat­mış­sa­nız, bu­nun kârı ne­re­sin­de, bu­nun ti­ca­re­ti ne­re­sin­de, bu na­sıl bir dü­rüst özel­leş­tir­me gi­ri­şi­mi­dir, Al­lah aş­kı­na, ba­na bir an­la­tır mı­sı­nız? Si­zin vic­da­nı­nı­za otu­ru­yor mu bu? Si­zin vic­da­nı­nız bu­nu ka­bul edi­yor mu?

Bi­zim bu­ra­da sor­du­ğu­muz so­ru­lar, mil­le­tin adı­na, biz mil­le­tin ve­ki­li­yiz. Mil­le­ti­miz, ve­li­ni­me­ti­miz, bu kür­sü­de ko­nuş­ma hür­ri­ye­ti­ni ve­ren mil­let, ma­aşı­mı­zı da ve­ren mil­let. Mil­le­ti­miz var ol­sun. Bu­nu he­lal et­tir­mek için de bir şey­ler so­ru­yo­ruz. Me­se­la, ben Sa­yın Ba­ka­na ge­çen yıl bu kür­sü­den sor­dum, de­dim ki: “Sa­yın Ba­ka­nım, siz, bu 14,7’lik sa­tı­şı, da­ha ön­ce Ku­şa­da­sı Li­ma­nı’nı da sat­tı­ğı­nız Ofer ai­le­si­ne, ni­ye blok sa­tış­ta olu­şa­cak fi­ya­tı bek­le­me­den sat­tı­nız?” Sa­yın Ba­kan bu kür­sü­ye çık­tı de­di ki: “Kar­de­şim -bu kür­sü­nün tu­ta­nak­la­rın­da var- ben o ta­rih­te özel­leş­tir­me­den so­rum­lu ba­kan fi­lan de­ği­lim, ne Ofer ta­nı­rım ne Ko­fer ta­nı­rım.” Ne ol­du? Bu­ra­da biz me­ram an­lat­ma­ya ça­lı­şır­ken bir uğul­tu için­de, bi­zi sus­tur­ma­ya ça­lış­tı bir grup ar­ka­daş, ger­çe­ği söy­let­me­me­ye ça­lış­tı bir grup ar­ka­daş. Ne ol­du? Da­nış­tay üst üs­te iki kez ka­rar ver­di, bu 14,7’lik sa­tı­şı ip­tal et­ti. Bu 14,7’lik sa­tış­tan do­ğan 750 mil­yon do­lar­lık ka­mu za­ra­rı­nı tes­pit et­ti. Şim­di, bu his­se­le­rin ge­ri alın­ma­sı yo­lun­da­ki yar­gı ka­ra­rı uy­gu­la­na­mı­yor, çün­kü, Sa­yın Ba­ka­nın ta­nı­ma­dı­ğı­nı söy­le­di­ği, ama ta­nı­dı­ğı da­ha son­ra pek çok bel­gey­le or­ta­ya çı­kan şa­hıs­la­rın, özel uçak­la­rıy­la yol­cu­luk­la­rı­nı yap­tı­ğı şa­hıs­la­rın, bu­nu çok­tan da­ğın öte ya­nı­na aşır­dı­ğı, gö­tür­dü­ğü bi­li­nen bir ger­çek­ti. Şim­di ben so­ru­yo­rum: Bu ye­ti­min hak­kı de­ğil mi? Bu­nun he­sa­bı­nı kim, kim­den so­ra­cak? Bu­nun he­sa­bı­nı kim, ki­me ve­re­cek? Eğer mil­le­tin ve­kil­le­ri bu­nun he­sa­bı­nı sor­ma­ya­cak­sa, bu­nun he­sa­bı­nın kim so­ra­cak?

Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı di­yor ki: “Bir se­ne zar­fın­da düş­me­ye­cek.” Bir se­ne ön­ce de siz bu­ra­da di­yor­du­nuz ki: “Dal­ga­lı kur sis­te­mi ko­ru­ya­cak.” Ne ol­du dal­ga­lı kur sis­te­mi­ne? Eko­no­mi­den so­rum­lu Sa­yın Ba­kan ge­lip bir he­sap ve­rir­se mem­nun ola­ca­ğım, bu­ra­da an­la­tır­sa çok mem­nun ola­ca­ğım. Ne ol­du dal­ga­lı kur sis­te­mi­ne? Ni­ye ma­yıs tür­bü­lan­sın­da dö­viz sat­ma­ya baş­la­dı­nız? Ha­ni ku­run yük­sel­me eği­li­mi­ne gir­di­ği dö­nem­de, dal­ga­lı kur, sis­te­mi ba­lan­se ede­cek­ti? Ha­ni Mer­kez Ban­ka­sı, o gün re­zerv tu­ta­rak al­dı­ğı ris­ki iş­te bu gün­ler için alı­yor­du, is­te­ye­ne yük­sek fi­yat­la sa­ta­cak­tı? Do­la­yı­sıy­la, o gün dö­viz­den TL’ye, ya­ni, çok yük­sek fa­iz va­at eden Türk li­ra­sı­na dö­nen he­sap­lar, al­dı­ğı ris­ki bi­li­yor­lar­dı ha­ni? Apar to­par gi­dip New York’tan ta­ah­hüt­te bu­lun­du­nuz. De­di­niz ki: “Pi­ya­sa­ya mü­da­ha­le ede­ce­ğiz ve dö­viz sa­ta­ca­ğız.” Ni­ye? Çün­kü, po­zis­yon de­ğiş­tir­mek eği­li­min­de­ki sı­cak pa­ra­ya ga­ran­ti ver­mez­se­niz o pa­ra ora­da dur­ma­ya­cak­tı. Şim­di yap­tı­ğı­nız şey, ül­ke­nin bir yıl da­ha sö­mü­rül­me­si adı­na dü­zelt­me­nin er­te­len­me­sin­den baş­ka hiç­bir şey de­ğil. Kim­se­yi kan­dı­ra­bi­le­cek du­rum­da de­ğil­si­niz, hiç kim­se­yi. An­cak ken­di­ni­zi kan­dı­ra­bi­lir­si­niz. Şim­di ye­ni­den enf­las­yo­nu yüz­de 4 ola­rak ön­gö­ren bir büt­çe yüz­de 21 no­mi­nal fa­iz­den ta­viz ver­mi­yor. Bu ta­ah­hü­dü ki­min adı­na ve­ri­yor­su­nuz ar­ka­daş­lar? Bu ta­ah­hü­dü kim, ki­min adı­na ve­ri­yor?

Ben bir so­ru so­ra­ca­ğım. Bu so­ru­nun ce­va­bı­nı bi­len var­sa, gel­sin ba­na ce­vap ver­sin. İş­te o za­man as­lan­la­rın ta­ri­hi an­la­şıl­mış ola­cak. Sü­rek­li bi­ze, dön­dü­rü­le­bi­lir bir borç­lan­ma prog­ra­mın­dan, borç­lan­ma­nın fa­zi­le­tin­den bah­set­ti­ler, sü­rek­li bi­ze bir fi­yat is­tik­ra­rı ma­sa­lı an­lat­tı­lar. Siz de o ma­sa­la uy­du­nuz. Sor­du­ğum so­ru şu: 2003 yı­lı-2006 yı­lı top­lam büt­çe açı­ğı 80,3 mil­yar YTL. Ay­nı dö­nem­de Ha­zi­ne­nin borç­lan­dı­ğı ra­kam 101,3 mil­yar YTL. Ya­ni, ih­ti­ya­cın­dan yak­la­şık yüz­de 21 ora­nın­da da­ha faz­la borç­la­nan Ha­zi­ne, aca­ba ih­ti­yaç­tan da­ha faz­la borç­lan­ma­sı­nın ne­de­ni­ni ge­lip bu­ra­da bi­ze an­la­ta­bi­lir mi? Çün­kü, bu borç­lan­ma­nın bir ma­li­ye­ti var. Çün­kü, bu borç­lan­ma­nın bir be­de­li var. Aca­ba Sa­yın Baş­ba­kan, aca­ba Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı, aca­ba Sa­yın Ha­zi­ne­den so­rum­lu Ba­kan, ge­lip, bu­ra­ya, bi­ze, Mer­kez Ban­ka­sı re­zerv­le­ri­ni ne­den 58 mil­yar do­lar dü­ze­yin­de tut­tu­ğu­mu­zu an­la­ta­bi­lir mi? Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin Mer­kez Ban­ka­sı, ni­ye 58 mil­yar do­lar re­zerv tu­tar, ne için? Borç­la­na­bil­mek için mi? Ni­ye borç­la­nı­yo­ruz? Ta­sar­ruf açı­ğı­mız ol­du­ğu için, öy­le mi? Pe­ki, ta­sar­ruf açı­ğı­mız var­sa, yıl­lar yı­lı, ne­re­dey­se yüz yıl­dır bu borç­la­rı kim ödü­yor? Ne­re­den ödü­yo­ruz? Ken­di ta­ri­hi için­de Tür­ki­ye hiç de­fa­ul­ta gir­miş mi, borç öde­ye­me­me du­ru­mu­na gir­miş mi? Biz ni­ye borç­la­nı­yo­ruz? Borç­lan­mak için borç­la­nı­yo­ruz, baş­ka hiç­bir şey için de­ğil. Dün­ya sis­te­mi­ne ha­raç ver­mek için borç­la­nı­yo­ruz, baş­ka hiç­bir şey için de­ğil. Tür­ki­ye’nin ta­sar­ruf açı­ğı ol­du­ğu­nu söy­le­yen­ler, ba­na, lüt­fen Tür­ki­ye’nin yıl­lar için­de öde­di­ği yüz mil­yar­lar­ca do­lar­lık borç fa­izi­nin ne­re­den öden­di­ği­ni de söy­le­sin­ler. Eğer, Tür­ki­ye ta­sar­ruf ede­mi­yor idiy­se, yüz mil­yar­lar­ca do­lar­lık borç fa­izi­ni Tür­ki­ye ne­yin üze­rin­den öde­di? Kim öde­di? Bu mil­le­tin ta ken­di­si  öde­di ve ne pa­ha­sı­na öde­di? Aç­lık pa­ha­sı­na, yok­sul­luk pa­ha­sı­na, iş­siz­lik pa­ha­sı­na.

Şim­di, Sa­yın Baş­ba­ka­nın çok iti­bar et­ti­ği bir kay­nak­tan ve­ri­ler ak­ta­ra­ca­ğım si­ze, TÜ­İK. Ha­ni, di­yor­du ya Sa­yın Baş­ba­kan:  “Si­zin ba­sın mü­şa­vi­ri­ni­ze mi da­nı­şa­ca­ğız? Onun ra­kam­la­rı­na mı gü­ve­ne­ce­ğiz? Ta­bii TÜ­İK’in ra­kam­la­rı­na gü­ve­ne­ce­ğiz.” Siz ne ka­dar gü­ve­nir­si­niz bil­mi­yo­rum; bir ki­şi­nin aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şa­ma­ma­sı için ih­ti­yaç duy­du­ğu şey gün­de 2.100 ka­lo­ri ala­bil­me­si. Bir ai­le­nin, ya­ni dört ki­şi­lik bir ai­le­nin, gün­de 2.100 ka­lo­riy­le bes­le­ne­bil­me­le­ri için ih­ti­yaç duy­duk­la­rı ay­lık ra­kam TÜ­İK’e gö­re, Sa­yın Baş­ba­ka­nın çok iti­bar et­ti­ği İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu TÜ­İK’e gö­re 182 YTL. 182 li­ra ile dört ki­şi­lik bir ai­le, gün­de 2.100 ka­lo­ri ala­cak ka­dar bes­le­ne­bi­le­cek. Siz bu­nu müm­kün gö­rü­yor mu­su­nuz? Dört ki­şi!.. Ha­ni şu çok iyi bil­di­ği­niz çay-si­mit he­sa­bıy­la bi­le bu müm­kün mü? 2.100 ka­lo­ri müm­kün mü? 2.100 ka­lo­ri müm­kün­se, fi­yat ola­rak müm­kün mü? De­ğil…

Ay­nı TÜ­İK “Bu 182 YTL’yi ka­za­na­ma­yan 950 bin ki­şi var -di­yor- bu ül­ke­de.” Ya­ni, ha­ne hal­kı ge­li­ri 182 YTL’nin al­tın­da olan 950 bin ki­şi var aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da…

Pe­ki, yok­sul­luk… Ya­ni, bi­raz da­ha in­san gi­bi, ki­ra, gi­yin­me ya­ni, çıp­lak do­laş­ma­dan, üs­tü­ne bir çul ge­çi­re­rek ya­şa­ya­bil­me­nin ve ba­şı­nı bir ça­tı­nın al­tı­na so­ka­bil­me­nin ma­li­ye­ti ne? Aşa­ğı yu­ka­rı 470 li­ra. As­ga­ri üc­re­tin yüz­de 40’ı ka­dar da­ha yük­sek bir ra­kam, bu da TÜ­İK ra­ka­mı. TÜRK-İŞ’e so­rar­sa­nız bu ra­kam çok da­ha yük­sek 1 mil­yar 900 mil­yon li­ra; dört ki­şi için in­san­ca ya­şa­ya­bil­me ma­li­ye­ti. TÜ­İK, mü­te­va­zı dav­ra­nı­yor her ne hik­met­se. Ya­ni, Mo­zam­bik stan­dart­la­rı­nı ken­di va­tan­da­şı­na la­yık gö­ren bir an­la­yı­şın ürü­nü­dür bu. Çün­kü, bu araş­tır­ma­la­rın fi­nans­ma­nı Dün­ya Ban­ka­sı ta­ra­fın­dan ya­pı­lı­yor. Dün­ya Ban­ka­sı ta­ra­fın­dan fi­nans­ma­nı ya­pı­lan bu araş­tır­ma­lar­da yer ala­bil­mek adı­na ne ya­zık ki, bu ül­ke­nin ay­dın­la­rı ken­di in­san­la­rı­na iha­net edi­yor­lar. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) 182 YTL’lik bir stan­dar­dı ken­di mil­le­ti­ne la­yık gö­rü­yor. Ama, sa­de­ce o de­ğil. Bu Hükûmet, bu ül­ke­nin coş­kuy­la, se­vinç­le kar­şı­la­dı­ğı, fa­kir fu­ka­ra­nın, ga­rip gu­re­ba­nın Hükûme­ti de ay­nı şe­yi re­va gö­rü­yor! TÜ­İK ra­kam­la­rı­na gö­re bu ül­ke­de yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şa­yan in­san sa­yı­sı 19 mil­yon. Çok övün­dü­ğü­nüz, “ma­li di­sip­lin, ma­li di­sip­lin” di­ye övün­dü­ğü­nüz şey bu ül­ke­nin kö­le­leş­ti­ril­di­ği­nin res­mi­dir. Bi­raz ön­ce bu­ra­da ra­kam­la­rı çar­pı­ta­cak­sı­nız… Na­sıl çar­pı­ta­ca­ğı­nı­zı da bi­le­me­di­niz, be­ce­re­me­di­niz. OECD ül­ke­le­rin­de de bu oran yüz­de 33’müş de, 34’müş… Dü­pe­düz söy­le­yin: “Doğ­ru­dan ver­gi­le­rin büt­çe için­de­ki pa­yıy­la do­lay­lı­la­rın pa­yı ters yüz edil­di” de­yin. “Biz­de yüz­de 73’e çık­tı” de­yin. Eğer, mil­le­tin kar­şı­sın­da hâlâ söy­le­ye­cek yü­zü­nüz var­sa “top­lam ver­gi ge­lir­le­ri­nin yüz­de 73’ü do­lay­lı ver­gi­ler, ya­ni mil­le­tin kur­sa­ğın­dan ke­si­len ver­gi­ler” de­yin. “En fa­ki­rin en ağır öde­di­ği ver­gi­ler” de­yin. “Biz bu ül­ke­de fa­iz­den ver­gi ala­mı­yo­ruz” de­yin. “He­le ya­ban­cı ül­ke­den ge­li­yor­sa, sı­cak pa­ra ola­rak ge­li­yor­sa, is­ter bı­yık­lı is­ter bı­yık­sız, on­dan ku­ruş ver­gi ala­cak ce­sa­re­ti­miz yok, biz on­la­rın Hükûme­ti de­ğil, biz yok­sul­la­rın Hükûme­ti­yiz” de­yin, da­ha doğ­ru­su “Bi­zim bo­ru­muz yok­sul­la­ra öter” de­yin. Çı­kın söy­le­yin.

Bu büt­çe­de ye­ni yıl­dan iti­ba­ren ön­gör­dü­ğü­nüz ge­lir ka­lem­le­rin­den bir ta­ne­si, prim ge­li­ri da­hi ol­sa, emek­li­le­rin üc­ret­le­rin­den ke­sin­ti­nin yüz­de 33’e çı­ka­rıl­ma­sı, yüz­de 10’dan yüz­de 33’e çı­ka­rıl­ma­sı. Ha­ri­ri’nin yüz­de 33’ten yüz­de 10’a in­di­ril­di­ği bir tab­lo­da, emek­li­nin üc­re­tin­den, ge­çi­ne­me­yen, ya­şa­ya­ma­yan emek­li­nin üc­re­tin­den ke­sin­ti­yi yüz­de 10’dan yüz­de 33’e çı­ka­ran Hükûmet­si­niz siz. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­nun­la şe­ref du­yun, bu­nun­la şe­ref du­yun! Siz ku­rul­du­ğu­nuz za­man bu in­san­lar umut için­dey­di­ler, bu­gün umut­suz­luk için­de, bu­gün ça­re­siz­lik için­de, bu­gün ha­yal kı­rık­lı­ğı için­de sus­kun va­zi­yet­te­ler.

Çok şe­yin de­ği­şe­ce­ği­ni söy­le­di­niz. Ben si­ze dün­ya sı­ra­la­ma­sın­da ne­re­de ol­du­ğu­mu­zu söy­le­ye­yim, çün­kü ne­re­den ne­re­ye, ne­re­den ne­re­ye an­la­tıp dur­ma­yın, bu­ra­dan ne­re­ye onu an­la­tın. Ben si­ze söy­le­ye­yim, bun­la­rın hep­si Dün­ya Ban­ka­sı­nın ve World Eco­no­mic Fo­rum’un ra­kam­la­rı­dır. Bu­ra­da ben­den ön­ce­ki ik­ti­dar söz­cü­le­ri de bu ra­kam­la­rı ben­zer bi­çim­ler­de ver­dik­le­ri için, seç­tik­le­ri­ni ver­dik­le­ri için, on­la­rın seç­me­dik­le­ri­ni de ben bu­ra­da ve­re­yim.

İn­sa­ni ge­liş­me en­dek­sin­de 1975 yı­lın­da Tür­ki­ye 56’ncı sı­ra­day­dı, çok be­ğen­me­di­ği­niz 2002’de 88’in­ci sı­ra­da, bu­gün 92’nci sı­ra­da­yız. Teb­rik edi­yo­rum ey Hükûmet si­zi!

Enf­las­yon­da 94’ün­cü sı­ra­da­yız, ta­sar­ruf se­vi­ye­sin­de 74’ün­cü sı­ra­da, fa­iz far­kın­da 60’ın­cı sı­ra­da, ka­mu borç­lu­lu­ğun­da 86’ncı sı­ra­da, büt­çe açı­ğın­da 115’in­ci sı­ra­da, re­el efek­tif kur dü­ze­yin­de 117’nci sı­ra­da­yız. Herhâlde bun­lar Hükûme­ti­ni­zin if­ti­har tab­lo­su!

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – 2002 ra­kam­la­rı­nı da ver­se­ne.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ta­bii, mem­nu­ni­yet­le. De­min­ki ra­kam­la­rı da söy­le­ye­yim.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) – Ne­re­den ne­re­ye ol­du­ğu­mu­zu da, han­gi, kaç ül­ke­den kaç ül­ke­ye...

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ne­yi is­ti­yor­su­nuz, söy­le­ye­lim hay hay, bu­yu­run.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) – Ra­kam­la­rın ta­ri­hin­den bah­set.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ho­şu­nu­za ne gi­di­yor­sa, ge­lin bu­ra­da söy­le­yin.

BAŞ­KAN – Lüt­fen mü­da­ha­le et­me­ye­lim ar­ka­daş­lar.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Önem­li olan, ina­na­cak ki­mi bu­la­cak­sı­nız?

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) – Ra­kam­la­rın ta­ri­hin­den de bah­set.

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) – Sen ger­çek­le­ri söy­le.

BAŞ­KAN – Lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Önem­li olan, ina­na­cak kim­se­yi bu­la­cak mı­sı­nız bul­ma­ya­cak mı­sı­nız me­se­le­si.

Şim­di, ne­dir ba­şa­rı? Ba­şa­rı di­ye an­lat­tı­ğı­nız şey, iş­te, bu, do­lay­lı ver­gi­le­rin top­lam ver­gi ge­lir­le­ri için­de­ki pa­yı­nın yüz­de 65’ten yüz­de 73-74’ler dü­ze­yi­ne çık­mış ol­ma­sı­dır. Ya­ni, si­zin hü­ne­ri­niz ma­zot­tan al­dı­ğı­nız ver­gi­yi yük­selt­mek­tir, si­zin hü­ne­ri­niz ben­zin­den al­dı­ğı­nız ver­gi­yi yük­selt­mek­tir, si­zin hü­ne­ri­niz do­ğal gaz­dan al­dı­ğı­nız ver­gi­yi, elek­trik­ten al­dı­ğı­nız ver­gi­yi, ek­mek­ten al­dı­ğı­nız ver­gi­yi, ilaç­tan al­dı­ğı­nız ver­gi­yi yük­selt­mek­tir, si­zin hü­ne­ri­niz bu­dur. Bu hü­ne­ri­ni­zi, tak­dir­le, bir kez da­ha kar­şı­lı­yo­rum! Si­zin hü­ne­ri­niz es­na­fın te­pe­si­ne çö­küp, bo­ğa­zı­nı, ümü­ğü­nü sı­kıp -Sa­yın Ba­ka­nın ifa­de­siy­le- onu yol­mak­tır. Si­zin hü­ne­ri­niz bu­dur. Bu hü­ne­ri­niz do­la­yı­sıy­la si­zi teb­rik et­mek la­zım! Ma­li di­sip­lin­den baş­ka hiç­bir hü­ne­ri­niz yok. Ne bu ül­ke­nin borç sto­ku­nu dü­şü­re­bil­di­niz… Bu ül­ke­nin borç sto­ku­nu ta­rih­te hiç­bir hükûme­tin ar­tır­ma­dı­ğı ka­dar siz art­tır­dı­nız. Ya­ni, çok ba­şa­rı­lı­yız, çok ba­şa­rı­lı­yız de­di­ği­niz dö­nem­de 100 mil­yar do­lar­dan da­ha faz­la bir borç ar­tı­şı ger­çek­leş­tir­di­niz, üs­tü­ne üst­lük ül­ke­nin uzun yıl­lar­da yap­tı­ğı, sat­ma­dı­ğı şey­le­ri sa­tıp bun­la­rı da ge­lir­ler ha­ne­si­ne ek­le­di­niz. So­nuç­ta, ül­ke­ye ne ver­di­niz di­ye sor­du­ğum­da, eğer si­zin ak­lı­nı­za bir şey ge­li­yor­sa, ge­lin lüt­fen bu kür­sü­den söy­le­yin. Be­nim ak­lı­ma hiç­bir şey gel­mi­yor.

Ne de­ğiş­ti bu beş se­ne­de bu ül­ke­de? Ne­yi de­ğiş­tir­di­niz bu ül­ke­de beş se­ne­de? Ben söy­le­ye­yim si­ze: De­ği­şen bir tek şey ol­du, baş­tan kay­gı du­yan­lar, so­nun­da se­vinç du­yar ol­du­lar. Ran­ti­ye­nin eko­no­mi­den se­bep­len­me yüz­de­si ola­ğa­nüs­tü, gü­ven­ce­si ola­ğa­nüs­tü art­tı. Do­la­yı­sıy­la, si­zin hü­ne­ri­niz, bu ül­ke­nin re­ka­bet gü­cü­nü or­ta­dan kal­dı­rıp bu ül­ke­yi pa­zar­laş­tır­mak­tan iba­ret­tir, bu ül­ke­nin pa­zar ola­rak par­sel­len­me­sin­den iba­ret­tir.

Şim­di, iş­siz­lik ra­kam­la­rı­na ba­kı­yor­su­nuz, dört se­ne­de ge­lir ar­tı­şı­nın yüz­de 100 ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti­ği­niz ül­ke­de iş­siz­lik ra­kam­la­rı ay­nı, ye­rin­de sey­ret­miş.

Ben o za­man bir so­ru so­ra­ca­ğım: Bir ül­ke­de ge­li­rin pay­la­şı­mı­nın ada­le­ti ne­re­den öl­çü­lür? İki şey­den öl­çü­lür: Bir, is­tih­da­mın yay­gın­laş­ma­sın­dan, iş­siz­lik­ten öl­çü­lür; ya­ni, re­fah­tan, ça­lı­şan in­san­la­rın sa­yı­sı­nın art­ma­sı do­la­yı­sıy­la in­san­la­rın yay­gın bir bi­çim­de pay al­dı­ğı ka­na­ati­ne va­rır­sı­nız, yar­gı­sı­na va­rır­sı­nız. İki, re­el üc­ret­ler­de­ki ar­tış­lar­dan öl­çü­lür.

Ne ol­muş? Tür­ki­ye’de iş­siz­lik ra­kam­la­rı de­ğiş­miş mi? Ha­yır. Tam ter­si­ne, Tür­ki­ye’de iş­siz­lik, tam ter­si­ne da­ha da bü­yü­müş. Pe­ki, ne ol­du Tür­ki­ye’nin bü­yü­me­si? Na­sıl bir bü­yü­me bu? Ha­ni 5.100-5.200 do­la­ra çık­mış fert ba­şı­na ge­lir iş­siz in­san­la­ra mı git­ti? Dö­nüp üc­ret­ler­de­ki ar­tış­la­ra ba­kı­yor­su­nuz, ha­yır, üc­ret­ler­de de böy­le bir ar­tış yok, yüz­de 100’ü bu­lan bir ar­tış yok. Pe­ki, ne­re­ye git­ti bu ar­tış? Ki­min ce­bin­de bu ar­tış? Bu ar­tı­şın ne­re­ye git­ti­ği bel­li. Bu ar­tış, ül­ke­ye borç ve­ren­le­rin ce­bi­ne git­ti. Siz, bu dü­ze­ni de­ğiş­tir­mek nok­ta­sın­da hiç­bir gi­ri­şim­de bu­lun­ma­dık­ça, ge­lip bu­ra­da, ne­yin hikâye­si­ni an­la­tır­sa­nız an­la­tın; mil­let için, bu, inan­dı­rı­cı ol­ma­ya­cak­tır.

Şim­di, önü­müz­de­ki dö­nem­de, gü­nün bi­rin­de, Mer­kez Ban­ka­sı­nın da ken­di web si­te­sin­de de açık bi­çim­de gös­ter­di­ği gi­bi, ola­ğa­nın çok üs­tün­de de­ğer­len­miş Türk li­ra­sı, ar­tık, bu ka­dar yük­sek fa­iz öde­ye­mez hâle gel­di­ği­niz bir an­da, da­ha doğ­ru­su Tür­ki­ye ora­ya gel­di­ği nok­ta­da, ye­ni­den bir dü­zelt­me­yi zor­la­dı­ğın­da, ya­ni, ar­tık, he­sap­lar do­la­rın söz ge­li­mi 2,2 YTL üze­rin­den he­sap­lan­dı­ğı, 2,3 YTL üze­rin­den he­sap­lan­dı­ğı bir dü­zey­de, o za­man bu ra­kam­la­rın ta­ma­mı bir da­ha oku­na­cak. O za­man, Tür­ki­ye’nin millî ge­li­ri­nin dö­viz­le ifa­de­si­nin ne ka­dar ol­du­ğu­na bir da­ha ba­ka­ca­ğız, fert ba­şı­na ge­li­rin ne ka­dar ol­du­ğu­na bir da­ha ba­ka­ca­ğız, borç­la­rın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ne ka­dar ol­du­ğu­na bir da­ha ba­ka­ca­ğız.

Ne ol­du, ma­yıs ayın­da hem kur hem fa­iz hem enf­las­yon bir­den yük­sel­di? Ha­ni fi­yat is­tik­ra­rı­nı tut­tur­muş­tu­nuz? Ha­ni ta­pın­dı­ğı­nız, eko­no­mi­de ta­pın­dı­ğı­nız fi­yat is­tik­ra­rı her şey de­mek­ti? Ne ol­du? İki ay zar­fın­da, hem fa­iz hem kur hem enf­las­yon na­sıl bir­den yük­sel­di? Na­sıl bun­lar­dan bi­ri di­ğe­ri­ni tut­ma­dı? Her kriz dö­ne­min­de ol­du­ğu gi­bi, her dü­zelt­me dö­ne­min­de ol­du­ğu gi­bi, yi­ne ay­nı şey Tür­ki­ye’nin ba­şı­na ge­le­cek­tir.

Ne ya­zık ki, siz, bir dü­ze­nek ku­ru­yor­su­nuz. Ku­rul­muş bir dü­ze­ne­ğin zem­be­re­ği­ni, bi­raz da­ha, bi­raz da­ha ku­ru­yor­su­nuz; Tür­ki­ye’nin ya­şa­ya­ca­ğı pat­la­ma, Tür­ki­ye’nin ya­şa­ya­ca­ğı tür­bü­lans, si­zin kur­du­ğu­nuz ka­dar yük­sek bir ge­ri­lim­le ger­çek­le­şe­cek­tir.

So­nuç iti­ba­rıy­la, Tür­ki­ye’de, ne va­tan­da­şın dev­let kar­şı­sın­da iti­ba­rı yük­sel­miş­tir ne Tür­ki­ye’nin ulus­la­ra­ra­sı pi­ya­sa­da iti­ba­rı yük­sel­miş­tir.

Gel­di­niz, üç şey va­de­de­rek, ya­sak­lar, yok­sul­luk ve yol­suz­luk­la mü­ca­de­le va­de­de­rek. Ben, ken­di ha­ya­tın­da ya­sak­la­rın mağ­du­ri­ye­ti­ni ya­şa­yan in­san­la­ra so­ru­yo­rum: Ha­ya­tı­nız­da ya­sak­lar kar­şı­sın­da ne de­ğiş­ti? Bu Hükûme­tin dört yıl­lık ic­ra­atı si­zin ha­ya­tı­nız­dan han­gi ya­sa­ğı kal­dır­dı? Ben, bu­nu so­ru­yo­rum.

Bu ko­nu­da olum­lu ya­nıt ve­re­bi­le­cek tek un­sur, bel­ki, Lo­zan’la azın­lık sta­tü­sün­de sa­yı­lan­lar ola­bi­lir. Av­ru­pa’nın ba­sın­cı kar­şı­sın­da ve bu Hükûme­tin içi­ne düş­tü­ğü meş­ru­iyet bu­na­lı­mı kar­şı­sın­da, on­la­ra ve­ril­miş ta­viz­ler dı­şın­da, bu ül­ke­de, ya­sak­lar kar­şı­sın­da bir adım iler­le­me ger­çek­leş­me­miş­tir.

Bu ül­ke­de bir re­form gi­ri­şi­mi ola­rak bir YÖK re­for­mu baş­la­tıl­mış ve YÖK re­for­mu, ne ya­zık ki, bir kol­tuk pa­zar­lı­ğı­na kur­ban edil­miş­tir. Bun­lar, bu ha­ya­tın ger­çek­le­ri­dir. Bu ger­çe­ğin kah­ra­man­la­rı da, bu­gün, bu­ra­da, bu sa­lo­nun için­de­dir, bu­ra­da­dır. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ta­rih, bun­la­rı, bu tu­ta­nak­la­ra kay­det­ti­ği gi­bi, bun­la­rın he­sa­bı­nı da bu pa­zar­lı­ğı ya­pan­lar­dan so­ra­cak­tır.

Bu­gün, bir cum­hur­baş­kan­lı­ğı vaa­diy­le mil­le­te, ya­ni de­ği­şim bek­le­yen, bu dü­ze­nin de­ğiş­me­si­ni, bu ada­let­siz dü­ze­nin de­ğiş­me­si­ni bek­le­yen in­san­la­ra ka­ran­lık­ta göz kır­pı­yor­su­nuz. Oy­sa, Tür­ki­ye’nin önü­nü aç­mak gi­bi bir fır­sat var. Tür­ki­ye’yi re­jim kriz­le­rin­den, re­jim bu­na­lım­la­rın­dan, Tür­ki­ye’yi iki­de bir içi­ne sü­rük­len­di­ği cum­hur­baş­kan­lı­ğı ge­ri­lim­le­rin­den kur­tar­mak gi­bi bir fır­sa­tı­nız var; ama bun­dan ka­çı­yor­su­nuz, tam ter­si­ne, hal­ka ve­ril­miş sö­zü­nü­ze rağ­men.

Siz de­ğil miy­di­niz, halk cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­me­li­dir di­yen? Siz de­ğil miy­di­niz, si­zin Baş­ba­ka­nı­nız, si­zin Ge­nel Baş­ka­nı­nız de­ğil miy­di? Ne ol­du?

ALİM TUNÇ (Uşak) – Bi­zi halk seç­ti.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ve bu­ra­da, ana mu­ha­le­fet par­ti­si­nin Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­na da bir kez da­ha yi­ne­le­mek is­ti­yo­rum çağ­rı­mı: Sa­yın Ge­nel Baş­kan, ge­lin, Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği için or­tak­la­şa öner­ge ve­re­lim. İk­ti­dar Gru­bu bu­na da­ya­na­ma­ya­cak­tır. Cum­hur­baş­ka­nı­nı hal­kın seç­me­si ka­dar meş­ru bir ta­lep kar­şı­sın­da di­re­nen hiç­bir ik­ti­dar, cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­se bi­le o cum­hur­baş­ka­nı­nı ora­da tu­ta­ma­ya­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, ge­lin, aya­ğı­mı­zı meş­ru­iye­tin üs­tü­ne ba­sa­lım.

Sa­yın Baş­ba­ka­nın “ha­ni si­zin Ana­ya­sa’ya sa­da­ka­ti­niz, ha­ni si­zin de­mok­ra­si­ye sa­da­ka­ti­niz?” si­te­min­de hak­lı­lık pa­yı ol­du­ğu­nun al­tı­nı çiz­mek is­te­rim. Hu­kuk her­kes için hu­kuk­tur, de­mok­ra­si her­kes için de­mok­ra­si ol­ma­lı­dır. Key­fi­mi­ze gö­re hu­kuk, key­fi­mi­ze gö­re de­mok­ra­si ol­maz. Am­ma, hu­kuk ka­nun de­mek de­ğil­dir, am­ma, de­mok­ra­si sa­yı de­mek de­ğil­dir. Hu­kuk meş­ru­iyet de­mek­tir. Eğer, si­zin, bu ül­ke­nin üç­te 2’si­ni ger­çek­ten tem­sil et­ti­ği­niz yo­lun­da bir meş­ru­iyet inan­cı­nın var­sa yo­lu­nuz açık ol­sun. Ama, seç­me­nin ya­rı­sı­nın Par­la­men­to dı­şın­da kal­dı­ğı bir par­la­men­to­da seç­me­nin üç­te 1’ini ala­rak, üs­te­lik gö­rev sü­re­ni­zin so­nun­da ül­ke­yi ye­di yıl yö­ne­te­cek cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­me­yi de­mok­ra­tik açı­dan meş­ru te­lak­ki edi­yor­sa­nız yo­lu­nuz açık ol­sun. Ama haz­me­dil­mez, ama haz­me­dil­mez! Ge­lin, meş­ru ola­nı ya­pın, ge­lin mil­le­tin vic­da­nı­na gü­ve­nin.

Ha­ni, şu kon­ser sa­nat­çı­la­rı ya­pı­yor ya, si­ya­set­çi öy­le ol­ma­lı, dö­nüp ar­ka­sı­nı ka­la­ba­lı­ğa ken­di­si­ni bı­ra­kı­ve­ri­yor ya, bi­li­yor hal­kı­nın ken­di­si­ni na­sıl kar­şı­la­ya­ca­ğı­nı. Ge­lin, ce­sa­re­ti­niz var­sa siz de onu ya­pın. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ge­lin, bu ül­ke­de, iki tur­lu bir se­çim­le se­çe­lim cum­hur­baş­ka­nı­nı. Ge­lin, mil­le­tin ço­ğun­lu­ğu­nu tem­sil eden bir cum­hur­baş­ka­nı­mız ol­sun. Ge­lin, Tür­ki­ye’de re­ji­mi ger­çek ma­na­da de­mok­ra­tik meş­ru­iyet ze­mi­ni­ne otur­ta­lım. Bu­nun, bu ül­ke­nin beş yıl­lık, ye­di yıl­lık ge­le­ce­ğin­de de­ğil el­li yıl­lık ge­le­ce­ğin­de çok bü­yük bir de­ğer ifa­de et­ti­ği­ni siz de vic­dan­la­rı­nız­da bi­li­yor­su­nuz. Ge­lin, me­se­le­yi, gü­nü­bir­lik, ki­şi­sel bir me­se­le ola­rak gör­me­yin. Siz bu ba­si­re­ti gös­te­rin. Mil­let, bu ba­si­re­ti gös­te­ren­le­ri ku­cak­la­ya­cak­tır, kork­ma­yın. Kork­ma­yın, mil­le­te gü­ve­nin; dö­nün ar­ka­nı­zı ve mil­le­te bı­ra­kın ken­di­ni­zi. Eğer, ger­çek­ten mil­let­le ma­ne­vi ba­ğı­nı­zı hâlâ ko­ru­du­ğu­nu­za ina­nı­yor­sa­nız, hâlâ beş yıl ön­ce­ki gi­bi mil­let si­zi coş­kuy­la kar­şı­la­ya­cak di­yor­sa­nız, ge­lin, bu­nu ya­pın, kork­ma­yın ve bu ül­ke­nin millî men­fa­at­le­rin­den, millî po­li­ti­ka­la­rın­dan bir meş­ru­iyet bu­na­lı­mı için­de ta­viz ve­rip dur­mak­tan ar­tık vaz­ge­çin.

Av­ru­pa Bir­li­ği için­de ül­ke­yi ge­tir­di­ği­niz nok­ta tam bir fa­ci­adır. İş­te, bu­gün, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de mü­za­ke­re­le­rin as­kı­ya alın­ma­sı ka­ra­ra alın­dı. Ne ol­du? Gün­düz vak­ti ha­vai fi­şek­ler pat­la­tı­yor­du­nuz, Tür­ki­ye’yi Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ge­ti­ren kah­ra­man Hükûmet­ti­niz, ne ol­du? Da­ha o gün­den -o gü­nün kah­ra­man­la­rı bu­ra­da- Kıb­rıs me­se­le­si­ni, Bir­leş­miş Mil­let­ler ye­ri­ne Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le mü­za­ke­re et­me­yi ka­bul et­me­nin Tür­ki­ye’yi bir çık­ma­za sok­mak de­mek ol­du­ğu­nu söy­le­di­ği­miz­de, bu te­zi­mi­ze kar­şı çı­kan de­ğer­li ze­vat bu­gün bu­ra­da “Kıb­rıs me­se­le­si­nin ger­çek çö­züm plat­for­mu Bir­leş­miş Mil­let­ler­dir.” di­yor. Geç­miş ol­sun! An­nan re­fe­ran­du­mu­nun oy­lan­ma­sın­dan son­ra, bu me­se­le­yi Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le ko­nuş­ma­yı ke­sin­lik­le don­du­ra­lım ve Kıb­rıs so­ru­nu ka­lı­cı ve top­lam bir bi­çim­de çö­zül­me­dik­çe mü­za­ke­re­le­re de­vam et­me­ye­lim de­di­ği­miz­de, as­lın­da öner­di­ği­miz Tür­ki­ye’nin Av­ru­pa Bir­li­ğin­de önü­nü aç­mak­tı. Eğer bir di­ra­yet­li du­ruş gös­te­re­bil­sey­di­niz, eğer Av­ru­pa Bir­li­ği­ne “ha­yır” di­ye­bi­le­cek, “ön­ce Kıb­rıs me­se­le­si­ni Bir­leş­miş Mil­let­ler­de hal­le­de­ce­ğiz, on­dan son­ra si­zin­le mü­za­ke­re ede­ce­ğiz” di­ye­bi­le­cek bir di­ra­ye­ti gös­ter­miş ol­say­dı­nız, bu­gün mü­za­ke­re­ler as­kı­ya alın­mış ol­ma­ya­cak­tı.

“Bu mü­za­ke­re­le­rin as­kı­ya alın­mış ol­ma­sı da bir şey de­ğil bit­me­di ki” di­ye­cek­si­niz. Ha­yır, otuz ta­ne Av­ru­pa ül­ke­si­nin ka­mu­oyu­na bı­ra­kıl­mış, ve­to yet­ki­si­ne bı­ra­kıl­mış, Rum ke­si­mi­nin ve­to yet­ki­si­ne bı­ra­kıl­mış bir sü­reç­ten, siz Av­ru­pa Bir­li­ği­ni çı­ka­ra­maz­sı­nız. An­cak ve an­cak, Av­ru­pa’nın içi­ne düş­tü­ğü stra­te­jik kör­lü­ğü Av­ru­pa’ya gös­te­re­rek, Tür­ki­ye’yi kay­bet­me­nin be­de­li­nin ne ola­ca­ğı­nı, on­la­ra, çok sı­kı bir bi­çim­de, oku­nak­lı bir ses­le an­la­tır­sa­nız Av­ru­pa Bir­li­ğin­de iler­ler­si­niz. Baş­ka hiç­bir iler­le­me yo­lu yok­tur. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ama, siz, Tür­ki­ye’de içi­ne dü­şü­rül­dü­ğü­nüz bir me­şu­iyet bu­na­lı­mı için­de, ya­ni, çağ­daş, Ba­tı­lı, mo­dern, la­ik de­ğer­ler kar­şı­sın­da şüp­he­li zan­nı­nız do­la­yı­sıy­la, şüp­he­li bı­ra­kıl­dı­ğı­nız için, ya­ni, bi­ri­le­ri­nin si­zi ko­va­la­dı­ğı yer­de, git­ti­niz, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ve Ba­tı’nın ku­ca­ğı­na otur­du­nuz. Çok net…

FAH­RET­TİN POY­RAZ (Bi­le­cik) – Baş­ka­nım, bu ta­bir çok ayıp!

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ola­bi­lir. Pe­ki, ta­bi­ri­mi dü­zel­ti­yo­rum. Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Mil­let­ve­ki­li. Na­sıl söy­le­ye­lim? Si­zin için ha­zır­la­dık­la­rı po­zis­yo­na düş­tü­nüz. Pe­ki, dü­zel­ti­yo­rum. Hükûmet için söy­lü­yo­rum. (Ana­va­tan par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­ra­dan bi­ri­le­ri si­ze de­di ki: “Siz cum­hu­ri­yet düş­ma­nı­sı­nız.” Bu­ra­dan bi­ri­le­ri de­di ki si­ze: “Siz la­ik­li­ğe kar­şı iyi ni­yet bes­le­mi­yor­su­nuz.” Bu­ra­dan bi­ri­le­ri si­ze bu­nu söy­le­dik­çe, si­zin tem­sil et­ti­ği­niz de­ğer­ler ve tem­sil et­ti­ği­niz kit­le­ler kar­şı­sın­da­ki kuş­ku­su­nu, bi­raz da nob­ran bir dil­le ifa­de et­tik­çe, siz ken­di­ni­zi ne ka­dar da Ba­tı­cı, ne ka­dar da Av­ru­pa­lı gös­te­ri­riz te­la­şı­na ka­pıl­dı­nız. Ger­çek bu, ger­çek bu!.. İçi­ne düş­tü­ğü­nüz meş­ru­iyet bu­na­lı­mı bu. Ne tem­sil et­ti­ği­niz de­ğer­ler ne tem­sil et­ti­ği­niz kit­le­nin hay­si­ye­ti­ni dim­dik söy­le­ye­me­di­niz.

Ka­nıt is­ti­yor mu­su­nuz, si­ze ka­nı­tı­nı söy­le­ye­yim: Siz millî de­ğer­le­rin, millî duy­gu­la­rın, millî bi­lin­cin, millî şuu­run tem­sil­ci­si ola­rak gel­di­niz bu Mec­li­se ve so­nun­da gel­di­ği­niz nok­ta, Tür­ki­ye’nin millî kah­ra­ma­nı, Kıb­rıs mü­ca­de­le­si­nin millî kah­ra­ma­nı Ra­uf Denk­taş’ı bu ül­ke­den kov­mak ol­du, “Git, ken­di hal­kı­na an­lat” de­di­niz, “Git ken­di ül­ke­ne” de­di­niz, “Be­nim ül­ke­me gel­me” de­di­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “doğ­ru” ses­le­ri)

O “doğ­ru” di­yen ar­ka­da­şın se­si­ni bir da­ha du­ya­yım da tu­ta­nak­la­ra gir­sin. Ne­re­de o “doğ­ru” di­yen? (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ney­se…

Sö­zün sa­hi­bi Re­cep Tay­yip Er­do­ğan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin Baş­ba­ka­nı.

Do­la­yı­sıy­la, siz, bir millî bi­linç­ten yok­sun­su­nuz. Siz, bir mil­let id­ra­kin­den yok­sun­su­nuz. Hükûme­te ses­le­ni­yo­rum: Siz, mil­le­tin yek­pa­re bir bü­tün ol­du­ğun­dan, siz, va­ta­nın yek­pa­re bir bü­tün ol­du­ğun­dan ha­ber­siz­si­niz. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Siz, Kıb­rıs’ın, Hris­ti­yan dün­ya­sı kar­şı­sın­da son üç yüz­yıl zar­fın­da ka­za­nıl­mış tek za­fer ol­du­ğu bi­lin­cin­den yok­sun bir kad­ro­su­nuz. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Onun için, siz, ke­sin­lik­le, gay­ri­millî po­li­ti­ka­la­rın gir­da­bın­da sü­rük­le­nen bir Hükûmet­si­niz.

Ge­lin, ak­lı­nı­zı ba­şı­nı­za alın ve mil­let adı­na so­ra­ca­ğım şu so­ru­la­ra lüt­fen ce­vap ve­rin; bi­zim so­ru­la­rı­mı­za ce­vap ver­me­ye­ce­ği­ni­zi söy­le­miş­si­niz, şu so­ru­la­ra bir ce­vap ve­rin: Bu­gün­kü ga­ze­te­ler­de oku­dum “mu­ha­le­fe­te söy­le­dim” de­miş Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Ma­ka­mın­da Sa­yın Baş­ba­kan. Bu­nun adı, ya­ni, şu ha­ni “İki ko­yu­nu gü­de­mez­ler.” de­miş­ti ya, bu ko­yun­lar­la bir ta­kın­tı­sı var Sa­yın Baş­ba­ka­nın. “İki ko­yu­nu gü­de­mez­ler.” de­miş­ti ya, “İki ko­yu­nu gü­de­me­yen adam ko­nu­şu­yor.” de­miş­ti ya, ba­sın bu­nu Cum­hur­baş­ka­nı di­ye yo­rum­la­mış­tı. Bu­gün, ga­ze­te­ler­de oku­yo­rum ki, Cum­hur­baş­ka­nı “Ne­dir bu iki ko­yun me­se­le­si, kim?” di­ye sor­muş; Ya­şar, ka­ra­kol­da söy­le­di­ği­ni mah­ke­me­de tek­rar ede­me­miş. De­miş ki “Ben mu­ha­le­fe­te söy­lü­yo­rum.” Şim­di “mu­ha­le­fet” de­yin­ce ora­da ben de va­rım. Mü­sa­ade eder­se­niz so­ru­yo­rum: Bu iki ko­yun güt­mek­ten an­la­dı­ğı­nız ne­dir? Ne­dir bu iki ko­yun kri­te­ri? Ne yap­mış olan­lar iki ko­yun güt­me kri­te­ri­ni ba­şar­mış olur­lar? Me­se­la, tah­sil mi­dir; me­se­la, iş ha­ya­tı tec­rü­be­le­ri mi­dir, iş ha­ya­tı ba­şa­rı­la­rı mı­dır, ne­dir ya­ni; me­se­la, dü­rüst­lük mü­dür; me­se­la, te­miz­lik mi­dir; me­se­la, ve­re­me­ye­cek hiç­bir he­sa­bı ol­ma­ma, me­se­la, do­ku­nul­maz­lık zır­hı­na bü­rün­me­me mi­dir; me­se­la, hal­kı­na hiç ya­lan söy­le­me­miş ol­mak ola­bi­lir mi? (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Me­se­la, sa­bah­le­yin hal­kı­na ya­lan söy­le­yen­ler, ak­şa­müs­tü ya­lan­la­rı­nı iti­raf et­tik­le­rin­de, Baş­ba­kan sı­fa­tıy­la, sa­de­ce iki ko­yun gü­de­bi­le­cek ka­bi­li­yet­le­ri ol­du­ğu için Cum­hur­baş­ka­nı ol­ma­ya la­yık olur­lar mı? (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Me­se­la, Da­rüş­şa­fa­ka’nın, ya­ni ye­tim ço­cuk­la­rın, ye­tim ço­cuk­la­rın eği­ti­mi­ne tah­sis edil­miş var­lık­la­rı, bi­ri­le­ri, bi­ri­le­ri­ne imar rant­la­rıy­la peş­keş çe­ker­ken, ona se­yir­ci ka­lan­lar, sırf ga­rip gu­re­ba ede­bi­ya­tı­nı iyi yap­tık­la­rı, fa­kir fu­ka­ra ede­bi­ya­tı­nı iyi yap­tık­la­rı­nı ve ül­ke­si­nin mil­yon­lar­ca yok­su­lu­nu if­tar sof­ra­la­rın­da teş­hir et­tik­le­ri için, sa­de­ce, iki ko­yun güt­me be­ce­ri­le­ri do­la­yı­sıy­la Cum­hur­baş­ka­nı ol­ma­ya la­yık gö­rü­le­bi­lir­ler mi?

Me­se­la, Kı­sık­lı’da, bir or­man ara­zi­si içe­ri­sin­de ön gö­rü­nüm ya­sa­ğı, da­ha doğ­ru­su, Ko­ru­ma Ku­ru­lu­nun ya­sak­la­dı­ğı bir alan için­de ya­pıl­mış 14 vil­la­nın 7’si­ne gay­ri­meş­ru yol­lar­dan sa­hip olan­lar, bun­lar­dan sa­de­ce bir ta­ne­si­ne 1 mil­yon do­la­rın üs­tün­de, 1,5 mil­yon do­la­rın üs­tün­de tef­ri­şat yap­mış olan­lar, bu­nu mal var­lık­la­rın­da be­yan et­me ce­sa­re­ti­ni gös­te­re­me­yen­ler; me­se­la, bi­ri­le­ri­nin elin­den des­te des­te do­lar­lar­la pa­ra­lar alıp, son­ra, pa­ra al­dık­la­rı­na, söz ge­li­mi, do­ğal gaz işin­de im­ti­yaz sağ­la­yan­lar, sırf iki ko­yun gü­de­bil­dik­le­ri için her şe­ye la­yık mı­dır­lar; is­te­di­ği ha­ka­re­ti ya­pa­bi­lir­ler mi me­se­la mu­ha­le­fe­te? (Ana­va­tan Par­ti­si ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Be­nim, iki ko­yun güt­me ka­bi­li­ye­tim yok. Be­nim, Kı­sık­lı’da sak­la­dı­ğım vil­lam yok. Be­nim, de­ğiş­tir­di­ğim, ko­ru­ma ku­rul­la­rın­da mev­zu­at­la de­ğiş­tir­di­ğim bir şe­yim yok. Be­nim, ka­rar­lı ko­mu­tan­la­rım yok Sa­yın Ba­ka­nım. Be­nim, Tür­ki­ye’nin var­lık­la­rın­dan ha­raç ve­ren, ha­raç ve­re­cek ka­dar ci­ğer­siz bir yü­re­ğim yok. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Me­se­la, de­mir­yo­lu iha­le­le­ri­ni, şun­la­ra, ha­raç ni­ye­ti­ne -ha­raç ni­ye­ti­ne- “ulus­la­ra­ra­sı ka­mu­oyun­da bi­zim lo­bi­mi­zi yap­sın, meş­ru­iyet açı­ğı­mı­zın ar­ka­sın­da dur­sun” di­ye ve­re­cek bir ka­rak­te­rim, me­zi­ye­tim yok. İki ko­yun güt­me­yi be­ce­re­me­yen­ler­den sa­yı­la­bi­lir mi­yim aca­ba, me­rak edi­yo­rum.

ALİ ÖĞÜ­TEN (Ka­ra­bük) – Evet, sa­yı­lır­sın.

MEH­MET BE­ŞİR HA­Mİ­Dİ (Mar­din) – Şüp­hen ol­ma­sın!

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ve so­ra­ca­ğım şim­di… De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu he­ye­te so­ra­ca­ğım son so­ru, her­kes eli­ni vic­da­nı­na koy­sun: Biz bu­ra­dan bir Baş­ba­ka­nı Yü­ce Di­va­na gön­der­dik, Me­sut Yıl­maz. Bu Baş­ba­ka­na at­fe­di­len suç, ge­ce ya­rı­sı, er­te­si gün ya­pı­la­cak bir iha­le do­la­yı­sıy­la, ge­ce ya­rı­sı, o iha­le­ye ka­tı­la­cak iş adam­la­rı­nın ta­ma­mıy­la gö­rüş­müş ol­ma­sıy­dı. Da­ha ön­ce, bir Ge­nel Ku­rul bu­nu gö­rü­şüp red­det­miş ol­ma­sı­na rağ­men, bu Ge­nel Ku­rul, da­ha yük­sek, ken­din­ce da­ha yük­sek bir ah­la­ki kri­ter ko­ya­rak de­di ki: “Ha­yır. Bu, iha­le­ye fe­sat ka­rış­tır­mak­tır, do­la­yı­sıy­la, yar­gı­lan­ma­lı­dır.” Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin say­gın ira­de­si­dir, say­gı du­yu­yo­rum.

Ben şim­di si­ze bir so­ru so­ra­ca­ğım, ben si­ze bir so­ru so­ra­ca­ğım: Pe­ki, ay­nı Baş­ba­kan ya da bir baş­ba­kan, iha­le ya­pa­ca­ğı gü­nün ak­şa­mı, ken­di­si­ne, iha­le­de ya­rı­şa­cak şa­hıs­la­rı ça­ğır­mak, ken­di aya­ğı­na ça­ğır­mak ye­ri­ne, iha­le­ye ka­tı­lan­lar­dan bi­ri­nin mekânı­na git­se, o mekân ge­ce­li­ği 7.500 eu­ro­luk bir vil­la ol­sa, o Baş­ba­kan, o şah­sa, ge­ce­li­ği 7.500 eu­ro olan vil­la­sın­da mi­sa­fir ol­du­ğu şah­sa o gün “La­ra Park” adı al­tın­da 3.500 dö­nüm­lük bir ala­nı tah­sis et­miş ol­sa, bu, aca­ba, iha­le­ye fe­sat ka­rış­tır­mak sa­yı­lır mı sa­yıl­maz mı?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Yü­ce Di­va­na gi­der mi git­mez mi?

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Bu, bir Yü­ce Di­van­lık suç mu­dur de­ğil mi­dir?

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) – Si­zin Ba­kan­lı­ğı­nız dö­ne­min­de mi ol­du?

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – He­men, şu­ra­da, iki ay için­de ol­du.

Be­nim Ba­kan­lı­ğım dö­ne­min­de yap­tı­ğım, bu ül­ke­ye kat­ma de­ğer ka­zan­dır­sın di­ye yap­tı­ğım bü­tün pro­je­ler, ne ya­zık ki, iki şah­sın ta­sav­vur­la­rıy­la sa­tıl­dı, pa­zar­lan­dı; bir kıs­mı Ofer ai­le­si­ne, bir kıs­mı da baş­ka­la­rı­na.

Ben so­ru­yo­rum: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir baş­ba­kan, tah­sis ve­ri­len şah­sın -3.500 dö­nüm An­tal­ya’nın or­ta ye­rin­de bir ara­zi­nin, şah­sın- ote­lin­de bir haf­ta kal­sa, beş gün kal­sa -ge­ce­li­ği 7.500 eu­ro olan- siz­ce, bu, suç sa­yı­lır mı sa­yıl­maz mı? Eğer, bu, suç de­ğil ise da­ha ön­ce­ki ne­den suç sa­yıl­mış­tı? Ön­ce­ki ta­mam­lan­ma­mış­tı bu ta­mam­lan­dı. Bu kri­ter­ler ki­me gö­re, ne­ye gö­re? Bu ki­min ah­la­kı, bu ne­yin ah­la­kı?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ko­yun güt­me be­ce­ri­si.

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ko­yun güt­me re­ji­mi geç­ti ar­ka­daş­lar, geç­ti, ko­yun güt­me­nin za­ma­nı geç­ti. Mil­let bun­la­rın he­sa­bı­nı  sor­ma­ya­cak, bun­lar mil­le­tin gö­zün­den ka­çı­yor zan­ne­di­yor­sa­nız ya­nı­lı­yor­su­nuz. Mil­le­tin gö­zün­den ka­çar mı kaç­maz mı bil­mem. Çün­kü, in­san­lar, ba­zen kor­ku­la­rıy­la ba­zen umut­la­rıy­la oy kul­la­nır­lar. Her za­man in­san­la­rın vic­dan­la­rıy­la oy kul­lan­dık­la­rı gi­bi sa­fi­ya­ne bir inan­ca da sa­hip de­ği­lim, ola­bi­lir. Ama ben için­de vic­dan ta­şı­yan bir ada­mım. İçin­de vic­dan ta­şı­yan bir adam ola­rak, o ev­ren­sel te­ra­zi­yi ta­şı­yan bir adam ola­rak ve inanç­la­rı olan bir adam ola­rak, “si­zin en şe­ref­li­niz, in­san­la­rı­na en çok hiz­met ede­ni­niz­dir” inan­cı­na sa­hip bir in­san ola­rak di­yo­rum ki, in­san­la­rı­nın hak­kı­nı peş­keş çe­ken­ler, ça­lan­lar, in­san­la­rı­nın şe­re­fi­ni alıp baş­ka­la­rı­na su­nan­lar, kaç ko­yun gü­der­ler­se güt­sün­ler, on­lar bu mil­le­tin şe­ref­li­le­ri ol­ma­ya­cak­lar. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) On­lar, bu mil­le­tin ha­yır­la yad et­tik­le­ri ol­ma­ya­cak ve enin­de so­nun­da, ku­ru­la­cak bir mah­ke­me­de, ama bu dün­ya­da ama ahi­ret­te, he­sap ve­re­cek­ler.

Ben tek­rar edi­yo­rum, yü­re­ği olan do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dır­sın. Yü­re­ği olan, ön­ce mil­le­te he­sap ve­rir, on­dan son­ra ne­yi is­ti­yor­sa onu ta­lep eder. Biz bu­ra­da 20 ar­ka­da­şız, biz bu­ra­da 20 ar­ka­da­şız; ya­rın, bel­ki 25 bel­ki 15 olu­ruz, çok önem­li de­ğil. Bi­zim…

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) – 14…

ER­KAN MUM­CU (De­vam­la) – Ca­nı­nız sağ ol­sun!

Bi­zim, si­zin kud­re­ti­niz kar­şı­sın­da, di­re­ne­cek gü­cü­müz yok. Ge­lin, he­sap sor­ma­ya biz­den baş­la­yın. He­sap sor­ma­nın yo­lu açıl­sın. Bel­ki bir gün, siz he­sap sor­du­ğu­nuz için, siz­den de he­sap so­ra­cak­lar ge­lir. Ge­lin, he­sap sor­ma­ya biz­den baş­la­yın. He­sap so­rul­ma­ya so­rul­ma­ya, ye­ti­min hak­kı ye­ne ye­ne, bu mem­le­ket­te kı­ya­met kop­sun di­ye bek­li­yo­ruz, ama, ne kı­ya­met ko­pu­yor ne bir şey olu­yor.

He­pi­ni­ze, say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. Sab­rı­nı­za çok çok te­şek­kür edi­yo­rum. Büt­çe­nin, ye­ni­den, ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar, CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Mum­cu.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, grup­lar adı­na ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, şa­hıs­la­rı adı­na ko­nuş­ma­la­ra ge­çi­yo­ruz.

Büt­çe­nin le­hin­de ol­mak üze­re, Is­par­ta Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Emin Mu­rat Bil­giç.

Sa­yın Bil­giç, bu­yu­run.

Sü­re­niz on da­ki­ka. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET EMİN MU­RAT BİL­GİÇ (Is­par­ta) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li üye­ler; 2007 yı­lı büt­çe­si­nin tü­mü üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi bil­dir­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­min ba­şın­da, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Şüp­he­siz, çok önem­li bir büt­çe ta­sa­rı­sı üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi­zi bil­di­ri­yo­ruz. Özel­lik­le, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin 2002’den iti­ba­ren 2005’e ka­dar, yıl­lık, or­ta­la­ma yüz­de 7,5 bü­yü­dü­ğü bir dö­nem­den bah­se­di­yo­ruz. Bu dö­nem, Tür­ki­ye’nin, ha­ki­ka­ten pek çok atı­lı­ma sah­ne ol­muş bir dö­ne­mi­dir; ulaş­tır­ma­dan ener­ji­ye, sa­na­yi­den tu­riz­me, ti­ca­re­te ka­dar, ulus­la­ra­ra­sı ti­ca­re­te ka­dar, sağ­lı­ğa ka­dar her alan­da çok önem­li atı­lım­lar ger­çek­leş­ti­ril­miş bir beş yı­lı ta­mam­la­mak üze­re­yiz. İn­şal­lah, bu­nun mey­ve­le­ri­ni ül­ke­miz gör­dü, gör­me­ye de de­vam ede­cek.

Özel­lik­le, hem ki­şi ba­şı­na millî ge­lir açı­sın­dan, 2.500 do­lar­dan 5.500 do­la­ra yük­se­len bir millî ge­lir he­de­fin­den bah­se­di­yo­ruz, ger­çek­leş­me­sin­den bah­se­di­yo­ruz, ay­nı za­man­da, 181 mil­yar do­lar­dan 410 mil­yar do­la­ra yük­se­len gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­dan, ay­nı şe­kil­de 10 bin do­la­rı aşan bir millî ge­lir, ki­şi ba­şı millî ge­lir he­de­fin­den bah­se­di­yo­ruz.

Bü­tün bun­lar, ger­çek­ten, bu Hükûme­tin son de­re­ce ba­şa­rıy­la ger­çek­leş­tir­di­ği iş­ler­dir ve son de­re­ce if­ti­ha­ra la­yık­tır. Tür­ki­ye’de, kim ne der­se de­sin, bu Hükûmet, bun­dan ön­ce­ki hükûmet­le­rin, bel­ki çok par­ti­li cum­hu­ri­yet dö­ne­mi­ne gir­di­ği­miz­den be­ri, son el­li beş yıl­lık dö­ne­min en ba­şa­rı­lı hükûme­ti­dir. Bu an­lam­da, 19 çey­rek­tir de bü­yü­me­yi sü­rek­li sağ­la­ya­bil­miş bir Hükûmet­ten bah­se­di­yo­ruz. Bi­ze çi­zi­len kö­tüm­ser­lik, ka­ram­sar­lık tab­lo­la­rı, ne mil­le­ti­mi­zi ne bi­zi kan­dı­ra­bi­lir. Tür­ki­ye’de son de­re­ce ba­şa­rı­lı, ulus­la­ra­ra­sı plat­form­lar­da ken­di say­gın­lı­ğı­nı is­pat­la­mış, dün­ya­nın iti­bar et­ti­ği, say­gı gös­ter­di­ği bir Hükûmet­ten bah­se­di­yo­ruz, bir par­ti­den bah­se­di­yo­ruz, vic­dan­lı in­san­lar­dan bah­se­di­yo­ruz. Bu in­san­lar, bu ül­ke­nin ge­le­ce­ği­ne, mil­le­te söz ver­dik­le­ri gi­bi sa­hip çı­ka­cak­tır. Bu sö­ze biz sa­hi­biz, bu sö­zün ge­re­ği­ni de ye­ri­ne ge­ti­ri­yo­ruz.

Tür­ki­ye’de, ger­çek­ten, cid­di dö­nü­şüm­ler ya­şa­nı­yor, hem mak­ro­eko­no­mik an­lam­da hem mik­ro­eko­no­mik an­lam­da. Tür­ki­ye’de ca­ri açık ris­ki­ne rağ­men, pek çok iyi ge­liş­me­ler var ve bu iyi ge­liş­me­ler mil­le­ti­miz ta­ra­fın­da da bi­li­ni­yor. Özel­lik­le, Tür­ki­ye’de eko­no­mik prog­ra­mın uy­gu­lan­ma­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le mü­za­ke­re sü­re­ci, bü­yü­me he­de­fi­ni önem­li öl­çü­de de des­tek­le­miş­tir. Hükûme­tin Av­ru­pa Bir­li­ği le­hin­de yap­tı­ğı ter­cih­ler ta­bii ki doğ­ru­dur ve bu an­lam­da, dev­le­ti­mi­zin uzun va­de­li po­li­ti­ka­la­rı­nın da bir de­va­mı­dır.

Özel­lik­le ka­mu ma­li­ye­si ve fa­iz­ler­de­ki olum­lu ge­liş­me­ler, enf­las­yo­nun dü­şüş tren­di ve ya­pı­sal re­form­lar, 2007’de de gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la bü­yü­me­si­nin en önem­li se­bep­le­ri ola­cak­tır. AK Par­ti­nin tek ba­şı­na ik­ti­da­rı ve sağ­la­dı­ğı is­tik­rar or­ta­mı, bü­yü­me­de­ki en önem­li un­sur­dur. Tür­ki­ye’de bu is­tik­rar­la oy­na­mak is­te­yen­ler var, bu is­tik­ra­rı bu mil­le­te çok gö­ren­ler var. Bu is­tik­ra­rın ge­tir­di­ği be­re­ke­ti bü­tün mil­le­ti­miz bi­li­yor, his­se­di­yor; is­tih­dam­da­ki 2 mil­yo­na ya­kın ar­tış mil­le­ti­miz ta­ra­fın­dan bi­li­ni­yor. Bü­tün bun­lar, Tür­ki­ye’de, özel­lik­le bu Hükûme­tin ba­şa­rı­la­rı­dır.

Ay­nı şe­kil­de, Hükûme­ti­miz, yol­suz­luk­la­rın üze­ri­ne git­me an­la­mın­da ban­ka­la­rın, özel­lik­le yol­suz­lu­ğa bu­laş­mış ki­şi­ler üze­rin­de­ki hak­la­rı­nın ge­ri alın­ma­sı­nı te­mi­nen bir ka­nun ta­sa­rı­sı sevk et­miş ve Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin top­tan ira­de­siy­le, Ta­sar­ruf Mev­du­atı Si­gor­ta Fo­nu­na ol­duk­ça önem­li yet­ki­ler ve­ril­miş­tir. Bu an­lam­da, el ko­nu­lan ban­ka­la­rın bun­lar­la iliş­ki­li ki­şi­ler üze­rin­de­ki hak­la­rı, tek­rar ge­ri alın­ma­ya baş­lan­mış­tır. Ama, bu sı­ra­lar­da gör­dü­ğü­müz bir önem­li hu­sus var: Ba­zı ida­ri mah­ke­me­le­ri­miz, te­red­düt be­lir­te­rek, bu ka­rar­la­rın uy­gu­la­ma­sın­dan im­ti­na et­mek­te­dir­ler, yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­rar­la­rı ve­re­bil­mek­te­dir­ler. Bu nok­ta­da, Tür­ki­ye’nin, ye­ni­den bir Ana­ya­sa dü­zen­le­me­siy­le, ka­mu­nun hak­la­rı­nın ia­de­si nok­ta­sın­da, hu­kuk dü­ze­ni içe­ri­sin­de, te­red­düt­le­re ma­hal bı­rak­ma­ya­cak ye­ni bir dü­zen­le­me yap­ma­sı­na da ih­ti­yaç var­dır. Ben, yol­suz­luk­la­rın üze­ri­ne git­mek nok­ta­sın­da­ki ka­rar­lı­lı­ğı­mı­zın bir is­pa­tı ola­rak, bu ko­nu­da bir tek­li­fin de önü­müz­de­ki gün­ler­de ge­ti­ril­me­si için gay­ret sarf ede­ce­ği­mi de söy­le­mek is­ti­yo­rum. Çün­kü, ka­mu­nun, top­lu­mun tü­mü­nün hak­la­rı­na ya­pı­lan te­ca­vü­zün hiç­bir şe­kil­de af­fe­dil­me­si müm­kün de­ğil­dir ve bu an­lam­da­ki ka­rar­lı­lı­ğı­mı­zın da pe­kiş­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir, tüm Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak.

Ge­ne ay­nı şe­kil­de, ül­ke­mi­zin sa­de­ce ta­rım sek­tö­rün­de sağ­la­dı­ğı ufak ba­şa­rı­lar­dan bir de­met sun­mak is­ti­yo­rum: Özel­lik­le, 2 bin do­la­yın­da ko­ope­ra­tif ku­rul­muş­tur bi­zim dö­ne­mi­miz­de. Bu ko­ope­ra­tif­ler ve­si­le­siy­le 914 pro­je ger­çek­leş­ti­ril­miş, 551 tril­yon li­ra­lık kay­nak, ko­ope­ra­tif­leş­me ve dü­zen­li ha­re­ket için ak­ta­rıl­mış­tır. 1.256 pro­je, ge­ne, hi­be ba­zın­da 151 tril­yon­luk kay­nak sağ­la­mış­tır, ta­rım­da sa­na­yi­leş­me­yi, ya­pı­sal bir dö­nü­şü­mü des­tek­le­miş­tir. Ge­ne ta­rım si­gor­ta­sı uy­gu­la­ma­sı baş­la­tıl­mış ve yüz­de 50 des­tek uy­gu­la­ma­sı baş­la­tıl­mış; 2007’de de bu amaç­la 90 tril­yon­luk bir kay­nak büt­çe­mi­ze ko­nul­muş­tur.

Ay­rı­ca, özel­lik­le ener­ji ala­nın­da, Hükûme­ti dev­ral­dı­ğı­mız­dan bu ya­na, 31,8 me­ga­vat dü­ze­yin­de olan ku­ru­lu ka­pa­si­te, yüz­de 28 ar­tış­la, 40,2 mil­yon me­ga­va­ta çı­kar­tıl­mış. Ay­nı şe­kil­de, Tür­ki­ye’de tü­ke­ti­len ener­ji üre­ti­mi, 129 mil­yar ki­lo­vat­tan, yüz­de 35 ar­tış­la, 174 mil­yar ki­lo­vat sa­ate yük­sel­miş­tir. Tür­ki­ye’de çok bü­yük ener­ji ya­tı­rım­la­rı ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir, ener­ji kul­la­nı­mın­da ve­rim­li­lik sağ­lan­mış­tır, yer­li kay­nak­la­ra çok bü­yük bir önem ve­ril­miş­tir.

Tür­ki­ye, ge­ne, ken­di, bu Hükûmet dö­ne­min­de, ulus­la­ra­ra­sı alan­da çok önem­li ba­şa­rı­lar el­de et­miş, özel­lik­le İs­lam Kon­fe­ran­sı Ör­gü­tü­nün Ge­nel Sek­re­ter­li­ği bir Türk ta­ra­fın­dan de­ruh­te edil­me­ye baş­lan­mış, bü­tün bir es­ki Os­man­lı coğ­raf­ya­sın­da ve Av­ras­ya’da çok önem­li fa­ali­yet­ler ger­çek­leş­ti­ril­miş, Tİ­KA sa­de­ce Av­ras­ya’dan bü­tün Os­man­lı coğ­raf­ya­sı­na ka­dar fa­ali­yet­le­ri­ni ge­niş­let­miş -Fi­lis­tin baş­ta ol­mak üze­re- ve hat­ta Ce­za­yir hükûmet yet­ki­li­le­ri­nin bir tek­li­fi ola­rak da, ye­ni­den Os­man­lı mil­let­ler top­lu­lu­ğu­nun ku­rul­ma­sı öne­ril­miş­tir. Bu, bu Hükûme­tin ba­şa­rı­sı­dır, bu Hükûme­tin ulus­la­ra­ra­sı alan­da sağ­la­dı­ğı ba­şa­rı­nın bir gös­ter­ge­si­dir.

Şüp­he­siz, Av­ru­pa Bir­li­ği Tür­ki­ye’ye bir hak­sız­lık yap­mış­tır, ver­di­ği söz­le­ri tut­ma­mış­tır. Bu söz­le­rin tu­tul­ma­ma­sı­nın so­rum­lu­su ne Hükûmet­tir ne Sa­yın Baş­ba­kan­dır.

Biz, özel­lik­le ulus­la­ra­ra­sı ma­li pi­ya­sa­la­rın sü­rek­li te­dir­gin ol­du­ğu or­tam­lar­da, Tür­ki­ye’nin sı­cak pa­ra akı­şı­nın bü­yük öl­çü­de sağ­lan­dı­ğı or­tam­lar­da, özel­lik­le Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ve­ya er­ken se­çim gi­bi tar­tış­ma­la­rın, ya­ban­cı­la­rın ek­mek­le­ri­ne yağ sür­mek ve bun­la­ra eks­tra fa­iz öde­mek­le eş de­ğer  ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­ruz. Tür­ki­ye’de ana­ya­sal dü­zen içe­ri­sin­de se­çim­le­rin ne za­man ya­pı­la­ca­ğı, Cum­hur­baş­ka­nı­nı ki­min se­çe­ce­ği de bel­li­dir. Bu ko­nu­da bi­zim hiç­bir te­red­dü­dü­müz yok. AK Par­ti Gru­bu, ken­di içe­ri­sin­de ken­di ada­yı­nı be­lir­ler ve se­çer. Bi­zim kim­se­nin tav­si­ye­si­ne de ih­ti­ya­cı­mız yok. Ay­rı­ca, bu ko­nu­da Baş­ba­ka­nı­mı­zın ter­ci­hi ve ira­de­si de bi­zim için son de­re­ce önem­li­dir. Bi­zim ken­di­si­ne olan say­gı­mız ve bağ­lı­lı­ğı­mız da son de­re­ce bü­yük­tür. Tür­ki­ye’de hiç kim­se, bu Baş­ka­nı­mı­zın sağ­la­dı­ğı bü­yü­me, ge­liş­me ve sos­yal ada­let an­la­yı­şı­nın önün­de bir ça­ba­yı da gös­te­re­me­miş­tir. Tür­ki­ye’de mil­let hak­kın­da, mil­let üze­rin­de is­tif­ham­lar ya­ra­ta­cak pro­vo­ka­tör ko­nuş­ma­la­rın ne ül­ke­mi­ze...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bil­giç, sü­re­niz bit­ti, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız. Üç da­ki­ka ek sü­re ve­ri­yo­rum.

MEH­MET EMİN MU­RAT BİL­GİÇ (De­vam­la) – Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Ül­ke­miz­de is­tik­ra­rı bo­za­cak, gü­ven or­ta­mı­nı sar­sa­cak pro­vo­ka­tör, mes­ne­di ol­ma­yan ko­nuş­ma­la­rın, mil­le­tin ger­çe­ğiy­le hiç­bir ala­ka­sı yok­tur. Hiç kim­se kar­nın­dan ko­nuş­ma­ya­cak bu ül­ke­de, her­kes ne söy­lü­yor­sa de­lil­len­di­re­cek, bel­ge­len­di­re­cek. Mil­le­tin ka­fa­sı­nı ka­rış­tır­ma­ya yö­ne­lik an­lam­sız ko­nuş­ma­lar bu mil­let ta­ra­fın­dan red­de­dil­mek­te­dir, bu par­ti ta­ra­fın­dan red­de­dil­mek­te­dir. Bu Mec­lis, bu tür lü­zum­suz ko­nuş­ma­la­ra da ku­lak­la­rı­nı tı­kar, an­lam­sız ko­nuş­ma­lar­la da va­kit kay­bet­mez. Bu ül­ke­nin ya­pa­cak çok işi var, bu Hükûme­tin ya­pa­cak çok işi var.

ZE­KE­Rİ­YA AKIN­CI (An­ka­ra) – O za­man se­ni ni­ye din­li­yo­ruz?

MEH­MET EMİN MU­RAT BİL­GİÇ (De­vam­la) – Şüp­he­siz, biz ça­lış­tık, yap­tık, ba­şar­dık. Yap­tı­ğı­mız iş­ler, her­ke­sin önün­de­dir, her­ke­sin gö­zü önün­de­dir. Bu mil­let bu­nu tak­dir edi­yor. Hiç kim­se­nin bu ko­nu­da te­red­dü­dü yok. Sa­de­ce mu­ha­le­fet an­la­mın­da, spe­kü­la­tör­le­rin ek­me­ği­ne yağ sür­mek, fa­iz ran­tı ka­zan­dır­mak is­te­yen­ler dı­şın­da, bu mil­let is­tik­rar­dan ya­na­dır, dü­zen­den ya­na­dır, bü­yü­me­den, re­fah­tan, ge­liş­me­den ya­na­dır. Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin ic­ra­at­la­rı­nı tüm mil­le­ti­miz be­nim­se­mek­te­dir. Bu­nun ak­si­ne bir dü­şün­ce, gö­rüş de mil­le­ti­miz­de yok­tur. Hiç kim­se de­lil­len­dir­me­di­ği, bel­ge­len­dir­me­di­ği hiç­bir şey­le mil­le­ti iş­gal et­me­mek zo­run­da­dır.

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) – Sen de çok iş­gal et­tin.

MEH­MET EMİN MU­RAT BİL­GİÇ (De­vam­la) – Şüp­he­siz, Tür­ki­ye’nin yap­ma­sı ge­re­ken çok önem­li iş­ler var. Bu iş­ler­den bir ta­ne­si de, özel­lik­le ca­ri açı­ğın ka­pa­tıl­ma­sı nok­ta­sın­da Hükûme­ti­mi­zin baş­lat­mış ol­du­ğu ve sa­de­ce bu yıl 1.250 mil­yar YTL ve­ya es­ki ta­bir­le 1 kat­ril­yon 250 tril­yon TL olan    ar-ge büt­çe­si­dir. Tür­ki­ye’de, bu an­lam­da, Hükûme­ti­miz hiç­bir hükûme­tin gös­ter­me­di­ği bir per­for­mans­la Tür­ki­ye’nin mik­ro­eko­no­mik ye­ni­den ya­pı­lan­ma­sı­nı ger­çek­leş­tir­mek üze­re önem­li kay­nak­lar tah­sis et­miş­tir ve tah­sis et­me­ye de de­vam ede­cek­tir. Tür­ki­ye’nin umu­du, ge­le­ce­ği is­tik­rar ve gü­ven­de­dir. İs­tik­rar ve gü­ve­nin ad­re­si de AK Par­ti­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­min so­nun­da yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yor, 2007 yı­lı ma­li büt­çe­si­nin ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lar, uğur­lar ge­tir­me­si­ni di­li­yor, sev­gi ve say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Bil­giç te­şek­kür ede­rim.

Söz sı­ra­sı, büt­çe­nin aley­hin­de söz is­te­yen Doğ­ru Yol Par­ti­si Ge­nel Baş­ka­nı ve Elâ­zığ Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Ağar’ın­dır.

Sa­yın Ağar, bu­yu­run efen­dim.

Sü­re­niz on da­ki­ka.

MEH­MET KE­MAL AĞAR (Elâ­zığ) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; şah­sım ve Doğ­ru Yol Par­ti­miz adı­na he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Biz­den ev­vel uzun uzun ko­nu­şul­du, ra­kam­lar tar­tı­şıl­dı, ra­kam­la­ra gi­re­rek za­ma­nı­nı­zı al­ma­ya­ca­ğım. İki se­bep­ten: Bir, ma­lum, za­ma­nı­mız fev­ka­la­de kı­sa, bir di­ğe­ri de Tür­ki­ye’nin tab­lo­su­nu ön­ce­lik­le de­ğer­len­di­re­ce­ğiz. An­cak, bu ara­da, ik­ti­dar söz­cü­le­ri­nin sü­rek­li ola­rak bah­set­tik­le­ri “is­tik­rar” ke­li­me­si­ne herhâlde bir açık­lık ge­tir­me­miz ge­re­ki­yor.

İs­tik­rar, sa­de­ce bir par­la­men­to­da sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğa sa­hip bir par­ti­nin tek ba­şı­na ik­ti­da­rıy­la söz ko­nu­su ol­sa, me­se­le kal­ma­ya­cak, o za­man Tür­ki­ye'de hiç­bir prob­lem kal­maz, is­tik­rar da de­vam edi­yor. Za­man za­man da ik­ti­dar söz­cü­le­ri­nin ve­ya Baş­ba­ka­nın söy­le­di­ği gi­bi, ba­zı be­yan­lar ge­ril­me­yi, ger­me­yin or­ta­lı­ğı pi­ya­sa­lar bun­dan et­ki­le­ni­yor… Ön­ce­lik­le ik­ti­dar par­ti­si­nin söz­cü­le­ri ken­di­le­ri­ne dik­kat et­me­le­ri la­zım, bu ko­nu­da eğer bir en­di­şe­le­ri var­sa.

İs­tik­rar ne de­mek­tir, bir ke­re bir onu kav­ra­mak la­zım. İs­tik­rar şu­dur: İs­tik­rar, tek ba­şı­na bir par­ti­nin sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğu de­ğil­dir. İs­tik­ra­rın üç ta­ne ana un­su­ru var­dır: Bun­lar­dan bir ta­ne­si yö­ne­ti­şim­dir, ya­ni yö­ne­ti­min pay­la­şıl­ma­sı­dır. Özel­lik­le eko­no­mi­de, ka­rar me­ka­niz­ma­la­rı­nın içe­ri­si­ne eko­no­mi­nin ob­je­le­ri­ni, özel­lik­le özel sek­tö­rün tü­müy­le, bü­yük bir var­lı­ğıy­la ça­ba gös­ter­di­ği bu sü­reç­te, ka­rar me­ka­niz­ma­la­rı­nın içe­ri­si­ne özel sek­tör ve eko­no­mi­nin di­ğer ta­raf­la­rı -ça­lı­şan­lar da dâhil ol­mak üze­re- tü­müy­le var edil­me­si­dir, ki bu­na yö­ne­ti­şim de­ni­li­yor; Eko­no­mik ve Sos­yal Kon­se­yi gös­ter­me­lik ol­mak­tan çı­ka­rıp fonk­si­yo­nel hâle ge­tir­mek­le olur.

İkin­ci me­se­le is­tik­rar­da, he­sap ve­re­bi­lir­lik­tir, şef­faf­lık­tır. Bu­nun ola­bil­me­si için, si­ya­set­te ye­ni­den ya­pı­lan­ma­nın ger­çek­leş­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor idi. Bu­gü­ne ka­dar, dör­dün­cü se­ne bit­miş­tir, bu­nun da ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği­ne da­ir her­han­gi bir işa­ret gö­rül­me­mek­te­dir ki, bu­nun için de do­ku­nul­maz­lık­la­rın sı­nır­lan­dı­rıl­ma­sın­dan, si­ya­se­tin şef­faf­lı­ğı­na ka­dar, fi­nans­ma­nı­nın şef­faf­lı­ğı­na ka­dar, iha­le­le­rin usu­lü­ne uy­gun ya­pıl­ma­sı­na ka­dar, de­net­le­me me­ka­niz­ma­sı­nın ol­ma­sı­na ka­dar ve el­bet­te ki, si­ya­si par­ti­ler ya­pı­sın­da­ki de­mok­ra­tik­leş­me­nin her­ke­sin şikâyet­çi ol­du­ğu li­der sul­ta­la­rı­nın kal­dı­rıl­ma­sı­na ka­dar ye­ni bir si­ya­set ya­pı­lan­ma­sı­nın şef­faf­lık te­me­lin­de ger­çek­leş­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor idi.

Üçün­cü ko­nu da is­tik­rar­da, ön­gö­rü­le­bi­lir­lik­tir. Bi­raz ev­vel ko­nuş­ma­lar­da geç­ti­ği gi­bi, bir ay sto­paj ver­gi­si ko­yup, üç ay son­ra onu kal­dır­mak ön­gö­rü­le­bi­lir­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı­dır. Bu­gün­den, as­ga­ri on se­ne son­ra­sın­da ne ola­ca­ğı­nı ya­tı­rım­cı­nın bil­me­si ge­re­kir idi.

O ba­kım­dan, me­se­le­yi, sa­de­ce bir “is­tik­rar” ke­li­me­si­nin ar­ka­sı­na sak­la­na­rak, bu­gün­kü ik­ti­da­rın sür­git de­va­mı­nın san­ki Tür­ki­ye’nin bir mec­bu­ri­ye­tiy­miş gi­bi tak­dim et­me­nin hiç­bir doğ­ru ta­ra­fı yok­tur. İs­tik­ra­rın te­me­lin­de bu üç kav­ra­mın ku­ram­sal ola­rak yer­leş­ti­ril­me­si la­zım­dı. Bir­çok me­se­le­de ol­du­ğu gi­bi, ge­çen dört yıl­lık za­man zar­fın­da bun­la­rın hiç­bir ta­ne­si ger­çek­leş­ti­ri­le­me­miş­tir. Ya­ni, 3 Ka­sım ön­ce­si­nin mil­le­ti et­ki­le­yen tab­lo­su bu­gün ay­niy­le va­ki­dir ve o va­ki olan so­nuç­la­ra gö­re mil­le­tin de ne ka­rar ve­re­ce­ği­ni gö­re­ce­ğiz.

İç po­li­ti­ka açı­sın­dan me­se­le­ye bak­tı­ğı­mız­da, gel­di­ği­niz gü­ne na­za­ran bu­gün ül­ke­nin bor­cu ve açı­ğı art­mış­tır hem de ka­hir ek­se­ri­ye­tin de bor­cu ve açı­ğı zi­ya­de­siy­le art­mış­tır. Ya­ni, bu kol­tuk­lar­da si­zi kim oturt­muş­sa on­la­rın hâlle­ri dü­ne gö­re da­ha kö­tü­dür. Me­se­le­nin te­me­li bu­dur. Mil­le­tin ta­şı­dı­ğı bu kol­tuk­la­ra ge­lin­dik­ten son­ra, üzü­le­rek ifa­de et­mek la­zım ki, bu kol­tuk­la­ra si­zi ta­şı­yan­lar­la bağ­la­rı­nız kop­muş­tur.

Şim­di ben so­ru­yo­rum: On­la­rın isim­le­ri geç­ti­ğin­de aca­ba bir ra­hat­sız­lık var mı yok mu? Çift­çi de­nil­di­ğin­de, emek­li de­nil­di­ğin­de, iş­çi de­nil­di­ğin­de, kü­çük es­naf de­nil­di­ğin­de, KO­Bİ de­nil­di­ğin­de ik­ti­dar par­ti­mi­zin yüz­le­ri ne şe­kil alı­yor, bu­nu hep bir­lik­te me­rak edi­yo­ruz. “Ha­yır” di­yor­sa­nız me­se­le yok. Be­nim bir tek ri­cam var; o za­man, on­la­rın ku­ru­luş­la­rı­nın ge­nel ku­rul­la­rı­na iş­ti­rak et­me­niz­dir. Bu­yu­run, gi­din bir emek­li der­ne­ği­nin, ce­mi­ye­ti­nin, bü­yük ku­ru­lu­şu­nun ge­nel ku­ru­lu­na; bu­yu­run, bir iş­çi sen­di­ka­la­rı­nın ge­nel ku­ru­lu­na gi­din; bu­yu­run, KO­Bİ der­nek­le­ri­nin ge­nel ku­ru­lu­na gi­din ve bu­yu­run, çift­çi ku­rul­tay­la­rı­na gi­din, hep be­ra­ber gö­re­lim ve­ya­hut da de­ğer­li ba­kan­la­rı­mız, hep­si on­la­rın bu tür et­kin­lik­le­ri­ne bir gi­di­ver­sin­ler, gö­re­lim.

Bin yıl­dır bi­zim hâki­mi­ye­ti­miz­de olan Ana­do­lu’nun bi­li­nen ta­ri­hin­de, bu Hükûmet dö­ne­min­de ilk de­fa be­re­ket suç­lan­mış, ürü­nün ne­den bol ol­du­ğu sor­gu­la­nır hâlde­dir. Dört yıl­dan be­ri söy­lü­yo­ruz; şe­hir şe­hir, mey­dan mey­dan, köy köy ge­zi­yo­ruz, çift­çi­ye kar­şı uy­gu­la­nan im­ha po­li­ti­ka­la­rı­nı söy­lü­yo­ruz, ama, kim­se­nin kı­lı kı­pır­da­mı­yor. Siz­den ön­ce baş­la­yan bu po­li­ti­ka­la­ra mer­ha­met­siz­ce de­vam edi­li­yor.

Yüz­ler­ce de­fa so­rul­muş­tur; se­çim mey­dan­la­rın­da do­la­şıp da kal­dı­ra­ca­ğım de­di­ği­niz, kal­dı­ra­ma­dı­ğı­nız ko­ta­la­rı­nız­la, it­hal po­li­ti­ka­la­rı­nız­la, çi­tin­den çu­bu­ğun­dan, yur­dun­dan, top­ra­ğın­dan et­ti­ği­niz in­san­la­ra, kap­ka­çın dı­şın­da bir tek­li­fi­niz ol­ma­mış­tır. Or­ta­ya çı­kan mec­bu­ri gö­çün ka­çı­nıl­maz ad­re­si kap­kaç­la ni­ha­yet­len­miş­tir, yegâne tek­li­fi­niz bu ol­muş­tur.

Ke­pen­gi aziz tu­tu­nuz de­dik. “Na­nı­aziz” de­di­ği­miz ek­mek aziz ol­du­ğu için, ke­pen­gin mut­lak şe­kil­de ko­run­ma­sı la­zım gel­di­ği­ni söy­le­di­ği­miz­de, ke­pen­gin da­ha çok ek­mek ol­du­ğu­nu ma­ale­sef kim­se an­la­ma­dı. Kaç ke­penk in­di­ril­di, bun­dan kim­se­nin ha­be­ri var mı, in­di­ri­len ke­penk­le­rin acı­sı yü­rek­ler­de mi­dir, bu­nu hep bir­lik­te gö­re­ce­ğiz.

Emek­li­ler­le il­gi­li ola­rak yap­tı­ğı­nız zam­lar­la il­gi­li ola­rak emek­li­le­rin söy­le­dik­le­ri­ni eğer bu kür­sü­den nak­let­me­ye kalk­sak, bun­la­rın zap­ta ge­çi­ril­me­si söz ko­nu­su ola­ma­ya­ca­ğı için, söy­le­me­miz de söz ko­nu­su de­ğil­dir. Duy­ma­mış olan ve­ya me­rak eden var­sa, ga­ze­te ha­ber­le­ri­ne ve­ya bir emek­li der­ne­ği­ni zi­ya­ret et­tik­le­rin­de bu ko­nu­da­ki ka­na­at­le­ri­ni al­mak­ta hiç­bir zor­luk­la­rı ol­ma­ya­cak­tır. Tür­ki­ye’nin her kö­şe­sin­den be­re­ke­ti fış­kır­tan, fın­dı­ğın­dan, ay­çi­çe­ğin­den, pa­mu­ğun­dan, şe­ker pan­ca­rı­na, buğ­da­yı­na ka­dar bü­tün alan­lar­da­ki bu sı­kın­tı­lar ağır­lık­lı ola­rak de­vam et­mek­te­dir.

Hükûmet yet­ki­li­le­ri­nin za­man za­man hay­ran­lık­la ifa­de et­tik­le­ri Çin mu­ci­ze­si­nin al­tı­nın KO­Bİ’ler ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Bi­zim si­ya­set ge­le­ne­ği­mi­zin bü­yük emek sarf ede­rek or­ta­ya koy­du­ğu KO­Bİ’le­rin bu­gün­kü hâli­ne bir ba­ka­lım. Ta­ri­hin bir cil­ve­si de şu­dur: Kad­ri ve kıy­me­ti bi­lin­me­yen, bu Hükûme­ti var eden gü­cün al­tın­da­ki en önem­li un­sur­lar­dan bi­ri de KO­Bİ’ler­dir. KO­Bİ’ler, Tür­ki­ye’yi ya­şa­tan, bü­yü­ten ve ge­liş­ti­ren vaz­ge­çil­mez ku­rum­la­rı­mız­dır. Bu­gün, kre­di­ler­den is­ti­fa­de et­tik­le­ri oran sa­de­ce yüz­de 4’tür. KO­Bİ’ler, bu Hükûmet­ten umu­du­nu kes­miş, hâlâ Hükûmet, dör­dün­cü yı­lın so­nun­da yak­la­şım­la­rın na­sıl ola­ca­ğı­nın tar­tış­ma­sı­na baş­la­mış, se­çi­me ka­dar da ta­mam­la­yıp ta­mam­la­ya­ma­ya­ca­ğı bel­li de­ğil­dir, bu ara­da atı alan­lar da Üs­kü­dar’ı geç­miş du­rum­da­dır.

Ça­lı­şan­lar­dan bah­set­me­ye­ce­ğim, iş­siz­ler­den de bah­set­me­ye­ce­ğim, çün­kü, iş­siz­le­rin yü­rek­ler acı­sı hâlle­ri­ni ye­te­ri de­re­ce­de söy­le­dik. On­lar için ar­tık çö­züm bir baş­ka mec­lis­te­dir, bir baş­ka hükûmet­te­dir, bir baş­ka gün­dem­de­dir; ne bu Mec­lis­ten ne bu Hükûmet­ten çö­züm ko­nu­sun­da bir bek­len­ti­le­ri kal­ma­mış­tır. Ça­lı­şan­lar­dan bah­set­me­me se­be­bim de şu­dur: Bü­tün sı­kın­tı­la­rı­na rağ­men se­fa­let üc­ret­le­riy­le de ol­sa, bir iş sa­hi­bi ola­bil­mek bu­gün Tür­ki­ye’de, ma­ale­sef, gıp­ta edi­le­cek bir du­rum hâlin­de­dir. Ola­yın ger­çek yü­zü ta­ma­mıy­la bu­dur.

Pe­ki, di­ye­cek­si­niz hiç mem­nun olan yok mu? El­bet­te var. Mem­nun olan­lar var­dır; yıl­ba­şı ge­ce­le­rin­de 15 bin eu­ro­ya lüks otel oda­la­rın­da eğ­len­ce pe­şin­de ko­şan­lar, bu hâl ve gi­diş­ten fev­ka­la­de mem­nun­lar­dır. İçe­ri­de­ki hâli­mi­zin net ve özet ola­rak tab­lo­su bu­dur, re­sim bu­dur.

Dö­nüp, bir de dı­şa­rı­ya ba­ka­lım: Kar­nı tok ol­ma­yan­la­rın aca­ba ba­şı dik mi? Türk cum­hu­ri­yet­le­ri nez­din­de hâli­miz, er­ken uçak kal­dı­rıp ka­çır­mak­ta, bir de, gi­den iş­çi­le­ri­mi­zin dö­vü­lüp gön­de­ril­me­sin­den iba­ret­tir. Bu­nun dı­şın­da baş­ka bir ha­ber var­sa, ha­tır­la­yan var­sa, bu­yu­run, din­le­me­ye ha­zı­rız.

Av­ru­pa Bir­li­ği­ni çok ko­nuş­tuk, da­ha da çok ko­nu­şa­ca­ğız. İn­şal­lah Mec­li­si­miz… Ma­dem se­çi­me git­me­me ka­ra­rın­da ıs­rar­lı­sı­nız, hiç ol­maz­sa ta­rım­dı, es­naf­tı, KO­Bİ’ydi, emek­liy­di, Av­ru­pa Bir­li­ğiy­di, dış po­li­ti­kay­dı, te­rör­dü…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ağar, söz sü­re­niz bit­ti, lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

MEH­MET KE­MAL AĞAR (De­vam­la) – Hay­hay Baş­ka­nım.

...bu ko­nu­lar­da za­man ve­rin Mec­lis­te açık açık tar­tı­şa­lım.

Av­ru­pa Bir­li­ğin­de gel­di­ği­miz nok­ta şu­dur: Ne ka­dar li­ma­nı, ne ka­dar ha­va­ala­nı­nı, ne ka­dar za­man­da aça­ca­ğız; gel­di­ği­miz nok­ta ma­ale­sef bu­dur. Bü­yük bay­ram eda­sın­da kut­la­nan, Sa­yın Baş­ba­ka­nın da mü­ba­rek ol­ma­sı­nı di­le­di­ği Av­ru­pa Bir­li­ği bay­ra­mın­dan ne kal­mış­tır? Bu­gün 15 Ara­lık… İki gün son­ra ilan edi­len bu bay­ra­mın se­ne­idev­ri­ye­sin­de bu kut­la­ma­la­rı ka­bul ede­cek var mı­dır Hükûmet­te, bu­nu da me­ra­ken bek­li­yo­ruz.

Şu so­ru­ya da eli­ni­zi vic­da­nı­nı­za ko­ya­rak ce­vap ve­rin: Bı­ra­kın dün­ya­yı, böl­ge ül­ke­le­ri ve böl­ge li­der­le­ri ara­sın­da en iti­bar­lı ya­pı­ya sa­hip olan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hükûme­ti bu po­zis­yo­nu­nu hâlâ mu­ha­fa­za ede­bil­mek­te mi­dir, yok­sa geç­mi­şin şer ek­se­ni et­ra­fın­da sa­yı­lan ül­ke­le­ri, bu­gün böl­ge­nin te­mel me­se­le­le­ri­nin çö­zü­mün­de Tür­ki­ye’nin bir­kaç adım önün­de mi­dir­ler?

Hükûme­ti­niz dö­ne­min­de cum­hu­ri­yet ilk de­fa Dü­yu­ni Umu­mi­ye­yi çağ­rış­tı­ran bir mu­ame­ley­le kar­şı kar­şı­ya kal­mış­tır. Bu mu­ame­le ko­or­di­na­tör ata­ma­sı­dır. Is­rar­la söy­le­dik, Os­man­lı han­gi un­su­ru­nu ya­ban­cı bir güç­le ko­nuş­muş­sa kay­bet­miş­tir. Hu­yu­nu su­yu­nu bil­di­ği­niz, ken­di nü­fus kâğı­dı­nı ta­şı­dı­ğı­nız te­rö­rist­le mü­ca­de­le si­zin işi­niz­dir. Hiç­bir ye­re ha­va­le ede­mez­si­niz. Kim­se si­zin için te­rör­le mü­ca­de­le içe­ri­si­ne gi­re­mez.

Gel­di­ği­miz nok­ta ma­lum­dur. Nok­ta­nın gel­di­ği yer, Baş­ba­kan­lık için­de­ki bi­na­da oda tar­tış­ma­sı­dır. İn­şal­lah hâlle­di­lir. İn­şal­lah, Baş­ba­kan­lık bi­na­sın­da oda me­se­le­si­ni çö­ze­me­yen Hükûme­tin, te­rör me­se­le­si­ni na­sıl çö­ze­ce­ği­nin ce­va­bı da mil­le­ti­miz­ce me­rak edil­mek­te­dir.

Kar­nı­nı tok, ba­şı­nı dik tu­ta­ma­dı­ğı­nız aha­li­nin asa­bı­nı da üs­lup­la boz­ma­ma­ya dik­kat et­me­niz ge­rek­mek­te­dir. Ba­zı ma­kam­lar­la il­gi­li ko­nuş­ma üs­lu­bu­nuz, ba­zı ku­rum­lar­la il­gi­li ko­nuş­ma üs­lu­bu­nuz dev­le­tin ne­za­ket öl­çü­le­ri­ne uy­mak du­ru­mun­da­dır. Me­se­le aha­li­nin asa­bı­nı boz­muş­tur, an­cak bun­la­rın ko­nu­şul­ma za­ma­nı var­dır. An­cak, mil­le­tin his­si­ya­tı­na ter­cü­man ol­ma ba­kı­mın­dan Sa­yın Denk­taş’la il­gi­li söy­le­dik­le­ri­ni­zin ce­va­bı­nı yü­ce Mec­li­sin za­bıt­la­rı­na ge­çir­mek için söy­le­mek du­ru­mun­da­yım.

Ra­uf Denk­taş, Türk­lü­ğün bü­yük ve mu­ka­vim yü­re­ği­dir. Dün­ya­nın ne­re­sin­de Türk­lük var­sa ora­sı Denk­taş’ın mem­le­ke­ti­dir. Bu­ra­sı ön­ce Sa­yın Denk­taş’ın mem­le­ke­ti­dir, bu­ra­da ya­şa­ma­sın­dan her­kes gi­bi biz­ler de şe­ref du­ya­rız. Sa­yın Denk­taş’a mem­le­ket ta­rif edip “git” de­mek kim­se­nin had­di ol­ma­sa ge­rek. (DYP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ta­ka­ti­ni ve me­ca­li­ni kay­bet­miş bu Mec­li­sin yo­la na­sıl de­vam ede­ce­ği de mil­le­tin so­ru­la­rı ara­sın­da­dır. Ye­ni bir Mec­lis el­bet­te ge­le­cek­tir. Tür­ki­ye’ye dü­nü­nü ara­tan bu Hükûmet gi­de­cek, yep­ye­ni bir hükûmet ge­le­cek­tir. 780 bin ki­lo­met­re ka­re­de hu­su­met üre­til­me­si­ni ön­le­ye­me­yen bu Hükûmet ye­ri­ne, 1 mil­yon ki­lo­met­re­yi aş­kın coğ­raf­ya­da sev­gi­yi, kar­deş­li­ği, mu­hab­be­ti, gü­cü var ede­cek olan bir hükûmet mut­lak şe­kil­de ge­le­cek­tir. Bek­le­yin, gö­re­cek­tir, du­ran­lar yü­rü­ye­ni!/Sab­re­din, ge­le­cek­tir, sol­maz, pör­sü­mez ye­ni!

He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (DYP ve CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ağar.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 20.05’te top­lan­mak üze­re bir­le­şi­me ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.53

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 20.07

BAŞ­KAN: Bü­lent ARINÇ

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 33’ün­cü Bir­le­şi­mi’nin Üçün­cü Otu­ru­mu’nu açı­yo­rum.

2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

1.- 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1252) (S. Sa­yı­sı:1269) (Devam)

2.- 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel Büt­çe­ye Da­hil Da­ire­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2005 Ma­li Yı­lı Ke­sin­he­sap  Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı  ve  Plan ve  Büt­çe Ko­mis­yo­nu  Ra­po­ru ( 1/1236, 3/1139)  (S. Sa­yı­sı: 1270) (Devam)

3.- 2005 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­ye Da­hil İda­re­le­rin Ke­sin­he­sap­la­rı­na Ait Ge­nel Uy­gun­luk Bil­di­ri­mi­nin Su­nul­du­ğu­na İliş­kin Sa­yış­tay Baş­kan­lı­ğı Tez­ke­re­si ile 2004 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­li İda­re­ler Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1237, 3/1140) (S. Sa­yı­sı: 1271) (Devam)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hükûmet sı­ra­la­rın­da.

Şim­di, söz sı­ra­sı, Hükûmet adı­na Baş­ba­kan Sa­yın Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Baş­ba­kan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar)

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (Si­irt) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri en kalbî duy­gu­lar­la se­lam­lı­yo­rum, siz­le­rin şah­sın­da mil­le­ti­mi­zin de­ğer­li fert­le­ri­ni en kalbî duy­gu­la­rım­la se­lam­la­ya­rak ko­nuş­ma­ma baş­lı­yo­rum.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin 2007 Ma­li Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve 2005 Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler­de Hükûme­ti­min gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re hu­zur­la­rı­nız­da bu­lu­nu­yo­rum.

2007 büt­çe­si Ko­mis­yon­da­ki aşa­ma­la­rı­nı ta­mam­la­ya­rak Ge­nel Ku­ru­lu­mu­za gel­di. Büt­çe­nin bü­tü­nü üze­rin­de Ma­li­ye Ba­ka­nı­mız su­nuş­la­rı­nı yap­tı­lar, par­ti tem­sil­ci­le­ri­miz de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni sun­du­lar. Ya­pı­cı eleş­ti­ri ve uya­rı­la­rıy­la büt­çe­nin ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen her­ke­se şah­sım ve mil­le­tim adı­na te­şek­kür edi­yo­rum.

Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­mı­za, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun de­ğer­li üye­le­ri­ne ve bü­rok­rat­la­rı­mı­za özel­lik­le te­şek­kür edi­yo­rum. 2007 yı­lı büt­çe­si ül­ke­mi­ze ve mil­le­ti­mi­ze şim­di­den ha­yır­lı ol­sun.

Ben ay­rın­tı­la­ra gir­me­den, büt­çe­mi­zin ve eko­no­mik po­li­ti­ka­mı­zın ana il­ke­le­ri çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hükûmet ola­rak bu­gü­ne ka­dar biz ken­di­mi­ze bir il­ke­yi yo­la çı­kar­ken be­lir­le­dik. Bu il­ke, mil­let ön­ce­lik­li si­ya­set il­ke­siy­di. Bu­gü­ne ka­dar böy­le gel­dik, bun­dan son­ra da ay­nı şe­kil­de bu yo­la de­vam ede­ce­ğiz. Hal­kın, gen­ciy­le, ka­dı­nıy­la yö­ne­ti­me ka­tıl­ma­sı­nın bü­tün ka­nal­la­rı­nı aç­tık, aç­ma­ya da de­vam ede­ce­ğiz.

Bu­gü­ne ka­dar, Tür­ki­ye’nin  bü­yü­me, ada­let­le kal­kın­ma he­def­le­ri­ni ger­çek­leş­tir­me­si­ni bü­tün si­ya­si mü­la­ha­za­la­rın üze­rin­de tut­tuk. Bir hu­kuk ve ada­let ül­ke­si ol­mak için bu adı­mı at­tık. Dev­le­tin top­lum­la ku­cak­laş­ma­sı için bu adım­la­rı at­tık.

Gü­ven ze­mi­ni­nin güç­len­me­si için, ül­ke­mi­ze ka­zan­dır­dı­ğı­mız de­ğer­le­ri da­ha ile­ri nok­ta­la­ra ta­şı­ma az­min­de ve ka­rar­lı­lı­ğın­da­yız.

Hükûme­ti­miz, gü­nü­bir­lik po­pü­list po­li­ti­ka­la­ra, kı­sa va­de­li ka­za­nım­la­ra te­nez­zül et­me­den, Tür­ki­ye’nin ge­le­cek pers­pek­ti­fi­ni plan­la­ma­ya de­vam et­mek­te­dir.

Cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin 100’ün­cü yı­lı­na şim­di­den ken­di­mi­zi odak­la­mış bu­lu­nu­yo­ruz. Bi­ze gö­re, en te­mel de­ğer­le­ri­miz ola­rak cum­hu­ri­ye­ti­miz ve de­mok­ra­si­miz, hal­kı­mı­zın mut­lu­lu­ğu, hu­zu­ru ve re­fa­hıy­la bir­lik­te güç­le­ne­cek­tir. Hiç­bir za­man hal­kı za­yıf, hal­kı güç­süz; ama, yö­ne­ti­mi güç­lü bir dev­let ta­sav­vu­ru­muz ol­ma­ya­cak­tır, ay­nı şey­le­ri söy­lü­yo­rum. Ak­si­ne, bi­zim yö­ne­tim fel­se­fe­miz, dev­le­tin top­lum­la bir­lik­te güç­len­me­si­dir, ay­nı şey­le­ri söy­lü­yo­rum; dün de bu­nu söy­le­dim, bu­gün de söy­lü­yo­rum, bu­na ina­nı­yo­rum, ya­rın da bu­nu söy­le­ye­ce­ğim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu yol­da bir­lik­te dü­şün­me­ye, bir­lik­te ka­rar al­ma­ya, hal­kı­mı­zı ola­bil­di­ğin­ce yö­ne­ti­me kat­ma­ya aza­mi özen gös­te­ri­yo­ruz. Bu­nun için mil­let­ve­ki­li se­çil­me ya­şı­nı yir­mi be­şe in­dir­me ce­sa­re­ti­ni bu Par­la­men­to gös­ter­miş­tir, biz gös­ter­dik, bu­ra­sı önem­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­nun için de­mok­ra­tik öz­gür­lük alan­la­rı­nı ge­niş­let­mek­ten kork­ma­dık. Zi­ra, biz, ken­di­mi­ze gü­ve­ni­yo­ruz, mil­le­ti­mi­ze gü­ve­ni­yo­ruz ve bir­lik, be­ra­ber­lik ru­hu­nu güç­len­dir­mek için de, is­ti­yo­ruz ki, da­ha genç yaş­lar­da Par­la­men­to içe­ri­sin­de gen­ci­miz, ka­dı­nı­mız ye­ri­ni al­sın.

Tür­ki­ye’nin tam bir hu­kuk dev­le­ti ola­bil­me­si, in­san hak ve hür­ri­yet­le­ri­nin ek­sik­siz uy­gu­lan­ma­sı için bü­yük hu­kuk re­form­la­rı ger­çek­leş­tir­dik. Bü­tün ba­şa­rı­la­rı­mı­zı mil­le­ti­mi­zin ka­zanç ha­ne­si­ne hep bir­lik­te kay­det­tik. Zi­ra, yo­lun ba­şın­da söz ver­di­ği­miz üz­re, mil­le­ti­mi­ze, ül­ke­mi­ze, in­sa­nı­mı­za hiz­met­ten da­ha bü­yük bir şe­ref, da­ha bü­yük bir rüt­be ta­nı­mı­yo­ruz. Bu şe­re­fi, bü­tün mev­ki­le­rin, bü­tün ma­kam­la­rın üze­rin­de gö­rü­yo­ruz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Mil­le­tin rı­za­sı­nı, tak­di­ri­ni bü­tün sı­fat­la­rın üze­rin­de tu­tu­yo­ruz.

Şart­lar ne olur­sa ol­sun, dı­şa­rı­da ve içe­ri­de han­gi gün­dem­ler da­ya­tı­lır­sa da­ya­tıl­sın, Tür­ki­ye’yi kü­çük dü­şür­mek is­te­yen­ler ne der­ler­se de­sin­ler, biz, Hükûmet ola­rak, AK Par­ti İk­ti­da­rı ola­rak de­mok­ra­si, hu­kuk, ada­let ve kal­kın­ma he­def­le­ri­miz­den as­la şaş­ma­ya­ca­ğız. Ya­sa­ma ola­rak, yü­rüt­me ola­rak de­mok­ra­si, hu­kuk, re­fah ve kal­kın­ma yo­lun­da de­va­sa adım­lar at­tık.

Bu sü­reç­te bü­tün dün­ya­nın göz­le­ri Tür­ki­ye’nin üze­rin­de ol­du. Dün­ya, bu­gü­ne ka­dar hiç ko­nuş­ma­dı­ğı ka­dar Tür­ki­ye’yi ko­nuş­ma­ya baş­la­dı. Ba­şar­mak için gös­ter­di­ği­miz azim ve ira­de, bü­tün dün­ya­da bü­yük yan­kı­lar uyan­dır­dı. Tür­ki­ye’nin si­ya­si ira­de­si­nin sağ­lam­laş­tı­ğı­nı, yıl­lar­dır tar­tı­şı­lan, ama çö­züm­le­ne­me­yen ya­pı­sal so­run­la­rı­mı­zın sü­rat­le ber­ta­raf edil­di­ği­ni gö­ren dün­ya med­ya­sı, ya­kın ta­rih­te hiç ko­nuş­ma­dı­ğı ve­ya ya­kın ta­ri­he ka­dar hiç gün­de­mi­ne al­ma­dı­ğı Tür­ki­ye’yi, ar­tık, gün­de­mi­ne vaz­ge­çil­mez­ler ara­sı­na ko­ya­rak, tar­tış­ma­ya baş­la­dı. Hiç kuş­ku­suz, bu güç­lü ira­de­yi kuv­ve­den fi­ile çı­ka­ran hükûmet, bi­zim Hükûme­ti­miz ol­du.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin iti­ba­rı mil­le­ti­mi­zin iti­ba­rı­dır de­dik, yo­la böy­le çık­tık. İs­tik­la­li­mi­zin sem­bo­lü, cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ve de­mok­ra­si­mi­zin be­şi­ği olan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ku­ru­luş yıl­la­rın­da­ki iti­ba­rı­na ya­ra­şır bir öz­ve­riy­le ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­dü. İk­ti­da­ra ge­lir­ken va­det­ti­ği­miz gi­bi, za­yıf­la­yan, iti­bar kay­be­den özel­lik­le te­mel ku­rum­la­rı­mı­za ye­ni­den iti­bar, ye­ni­den güç ka­zan­dır­dık. Bu­nu siz­ler yap­tı­nız, siz­ler ba­şar­dı­nız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; mil­le­tim adı­na siz­le­re te­şek­kür edi­yo­rum. Bu re­form­lar sa­ye­sin­de -her ne ka­dar bi­ri­le­ri ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­mi­zi haz­me­de­mi­yor­sa da, haz­met­me­ye alı­şa­cak­lar- bu sü­reç ay­nen böy­le de­vam edi­yor. Çün­kü, dün­ya ta­kip edi­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İlk büt­çe­mi­zi ha­zır­lar­ken bi­ze şu so­ru­lu­yor­du: “Kay­nak ne­re­de?” Biz di­yor­duk ki: “Kay­na­ğı­mız Tür­ki­ye.” İkin­ci büt­çe­mi­zi ha­zır­lar­ken “Re­fa­hın, kal­kın­ma­nın, bü­yü­me­nin ön şar­tı de­mok­ra­si­dir, top­lu­mun güç­len­me­si­dir.” de­miş­tik. Üçün­cü yıl büt­çe­mi­zi ha­zır­lar­ken, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne su­nar­ken de­miş­tik ki: “Ada­let millî bir me­se­le­dir, hu­kuk dev­le­ti millî bir me­se­le­dir, sos­yal ba­rı­şın ko­run­ma­sı millî bir me­se­le­dir, mil­let­le dev­le­ti­mi­zin ay­nı yö­ne bak­ma­sı en bü­yük millî bir me­se­le­dir.” de­miş­tik. Dör­dün­cü büt­çe­mi­zi Mec­li­se su­nar­ken “Tür­ki­ye ka­bu­ğu­nu kır­dı ve kü­re­sel bir ak­tör ol­du.” de­miş­tik.

Evet, şim­di, be­şin­ci yıl­lık ik­ti­da­rı­mı­zın son büt­çe­si­ni siz­le­re sos­yal is­tik­rar ve sos­yal ko­ru­ma büt­çe­si ola­rak tak­dim edi­yo­ruz. Ta­bii, bu, bu­gü­ne ka­dar ya­şan­ma­mış olan, ilk de­fa, evet, be­şin­ci büt­çe­si­ni ha­zır­la­ya­bi­len bir büt­çe. Bun­dan do­la­yı siz­le­ri tek­rar teb­rik edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Büt­çe­miz, Tür­ki­ye’nin kay­nak­la­rı ve imkânla­rı öl­çü­sün­de top­lu­mun ih­ti­yaç­la­rı­nı ve ta­lep­le­ri­ni ön­ce­le­yen bir büt­çe­dir. Zi­ra, biz dört yıl­lık ik­ti­da­rı­mız­da, bü­tün gös­ter­ge­ler­de, evet, re­kor­la­rı kır­dık. Ne yap­tık? Bir id­di­ay­la yo­la çık­tık. De­dik ki: Tür­ki­ye’yi dört te­mel taş üze­rin­de yük­sel­te­ce­ğiz.

Şim­di me­rak edi­yor­lar “Ne yap­tı­nız, ne ya­pıl­dı?” di­yor­lar. Yi­ne söy­le­mek zo­run­da­yım: Tür­ki­ye’yi iyi ta­kip et­mek, gez­mek, iz­le­mek, ne ya­pıl­dı­ğı­nı gör­me­ye ye­ter. Tür­ki­ye şu an­da bir şan­ti­ye, şu an­da dev­let ola­rak yap­tık­la­rı­mız, ka­mu ola­rak yap­tık­la­rı­mız, bir de özel sek­tör ola­rak yap­tık­la­rı­mız... Biz şu an­da -dik­kat edin- bir şe­yi çok önem­si­yo­ruz: Bi­ri­le­ri­nin ağ­la­yıp, bi­ri­le­ri­nin se­vin­di­ği de­ğil. Ya?.. Her­ke­sin se­vi­ne­bi­le­ce­ği bir Tür­ki­ye’yi in­şa et­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz ve biz is­ti­yo­ruz ki, bu ül­ke­de fa­ali­yet dı­şı ge­lir­le­rin yüz­de 85-yüz­de 90’la­ra çık­tı­ğı bir Tür­ki­ye de­ğil. Ya?.. Ya­tı­rım­lar­la be­zen­di­ği bir Tür­ki­ye. Bu­nu is­ti­yo­ruz, şu an­da bu ya­pı­lı­yor Tür­ki­ye’de. Bu­nu iyi ta­kip edin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Araş­tı­ra­lım, ba­ka­lım, aca­ba şu an­da Tür­ki­ye’de biz ik­ti­da­ra gel­me­den ön­ce fa­ali­yet dı­şı ge­lir­ler ne du­rum­day­dı, şim­di ne du­rum­da? Açın da bu­nu bir araş­tı­rın, in­ce­le­yin. Yüz­de 85-yüz­de 90’da fa­ali­yet dı­şı ge­lir­ler­le, yat­tı­ğı yer­de pa­ra ka­za­nan­lar dö­ne­mi bit­ti. Şim­di alın te­riy­le, ça­lı­şa­rak, ya­tı­rım ya­pa­rak pa­ra ka­zan­ma dö­ne­mi baş­la­dı. Şim­di bu var. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ve “dört te­mel ta­şın bi­rin­ci­si eği­tim” de­dik ve de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­raz in­saf, bi­raz izan olur­sa, o za­man, Tür­ki­ye’nin dört bir ya­nın­da na­sıl okul­la­rı­mı­zın yük­sel­di­ği­ni hep be­ra­ber gör­mek imkânı olur ve şu an­da 100.280 ders­li­ğe ulaş­tı eği­tim ya­tı­rım­la­rı­mız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu bir re­kor­dur, bu­nu gö­rün. Bu gör­me­mez­lik­ten gel­mek bir şey ka­zan­dır­maz. Bu he­ye­ca­nı hep be­ra­ber ya­şa­ya­lım.

Ge­çen, Tür­ki­ye’yi çok do­la­şan bir dos­tum ba­na şu­nu söy­le­di, de­di ki: “Do­ğu’nun bir kö­yün­dey­dim. Ora­da bir oku­lu do­laş­tım, zi­ya­ret et­tim ve bu oku­lu zi­ya­ret et­ti­ğim­de okul­da­ki öğ­ret­men ba­na şu­nu söy­le­di: ‘Ağa­bey, ya, ya­ni, bi­zim oku­la ADSL gel­di. Bu Hükûmet da­ha ne yap­sın? Ta bu kö­ye, bu köy­de­ki oku­la ADSL sis­te­mi bağ­la­na­cak. Ne yap­sın bu Hükûmet?’ Ba­na bu­nu söy­le­di” de­di.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Han­gi köy efen­dim?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ben Şem­din­li’de ken­dim biz­zat gör­düm. Eğer Şem­din­li’ye ka­dar uza­nır­sa­nız siz de gö­rür­sü­nüz. Şem­din­li’de gör­düm. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Şem­din­li’de ken­dim gör­düm. Yük­se­ko­va’da gör­düm. Eğer gi­der­se­niz siz de gö­rür­sü­nüz. Ama, si­zin Gü­ney­do­ğu, Do­ğu gi­bi, böy­le bir pla­nı­nız, bir do­laş­ma­nız yok ki. An­cak gi­den­ler bi­lir.

Ve ha­ni “ben bü­tün köy­le­ri do­la­şı­yo­rum, bü­tün il­çe­le­ri do­la­şı­yo­rum, il­le­ri do­la­şı­yo­rum” di­yen­ler, ku­su­ra bak­ma­sın­lar, en az git­ti­ğim ye­re, ben, Baş­ba­kan­lı­ğım dö­ne­mi de dâhil ol­mak üze­re, iki ke­re git­tim.

MEH­MET SE­Vİ­GEN (İs­tan­bul) – Yurt dı­şı­na da git­ti­niz, doğ­ru.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Doğ­ru, yurt dı­şı­na da gi­di­yo­rum. Yurt dı­şı­na da gi­di­yo­rum. Gi­de­ce­ğim ta­bii.

MEH­MET SE­Vİ­GEN (İs­tan­bul) – Yurt dı­şı­nı do­la­şı­yor­su­nuz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Tür­ki­ye dün­ya­da mar­ka ol­duy­sa bu­nun­la ol­du. Ola­cak ta­bii... Ola­cak… Ola­cak… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Git­me­di­ği­niz yer si­zin de­ğil, git­ti­ği­niz yer si­zin­dir. Bu­nu böy­le bi­le­cek­sin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Eğer git­tiy­sen bu ola­cak, git­me­den bu ol­maz. Za­ten, ne çek­tiy­sek bu­gü­ne ka­dar, gi­di­le­me­di­ği için çek­tik. Eğer bu­gün ih­ra­ca­tı­mız­da 36 mil­yar do­lar­dan şu an­da 85 mil­yar do­la­ra da­yan­dıy­sak, bu­nun se­be­bi bu do­laş­ma­lar­dır. Şah­sım, ba­kan ar­ka­daş­la­rım, hep bir­lik­te söz ver­dik, fel­lik fel­lik bü­tün dün­ya­yı do­la­şa­ca­ğız di­ye. Do­la­şı­yo­ruz ve bü­tün cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de 36 mil­yar do­lar ve bu­yu­run, şu dört se­ne­de 49 mil­yar do­lar onun üze­ri­ne koy­mu­şuz, dört se­ne­de. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ar­tık bu­nu gö­re­lim, bu­nu gö­re­lim.

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) – İt­ha­lat ne ka­dar?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Onu da söy­le­ye­yim si­ze: İt­ha­lat­ta ne­yi it­hal et­ti­ği­mi­zi bir araş­tı­ra­cak­sı­nız. Aca­ba geç­miş­te ol­du­ğu gi­bi lüks tü­ke­tim mal­la­rı mı, yok­sa sa­de­ce 29 mil­yar do­lar ener­ji, bu­nun ya­nın­da…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Yüz­de 15…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben sükûnet­le he­pi­ni­zi din­le­dim. Siz­ler de din­le­me­si­ni bir öğ­re­nin lüt­fen.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Siz, bi­zi din­le­me­di­niz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve 29 mil­yar do­lar sa­de­ce ener­ji gi­ri­şi. Bu­nun ya­nın­da, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ma­ki­ne alı­mı­na bak­tı­ğı­nız za­man, ma­ki­ne ve teç­hi­zat­ta da ne­re­dey­se bir o ka­dar, 19 mil­yar do­lar da ora­dan gi­riş var.

Ba­kın, bun­lar­la, Tür­ki­ye’de­ki it­ha­la­tın ka­zan­dır­dı­ğı, ül­ke­mi­ze, fark­lı bir alan var ve bu fark­lı alan­la sa­na­yi­de, tek­no­lo­ji­de bir ge­li­şi­me doğ­ru ül­ke­miz gi­di­yor. Ve şu an­da, ekim ayı so­nu iti­ba­rıy­la 15,8 mil­yar do­lar doğ­ru­dan ya­tı­rım Tür­ki­ye’ye gir­diy­se, ku­su­ra bak­ma­yın, bu ra­kam­lar ne­re­den gel­di aca­ba?

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ban­ka­lar­dan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu ya­tı­rım­lar ne­dir aca­ba? Ba­kın, ben sı­cak pa­ra­yı ko­nuş­mu­yo­rum. Ya?.. Ül­ke­de di­rekt ya­tı­rı­ma gi­ren pa­ra­yı ko­nu­şu­yo­rum si­zin­le. Biz­den ön­ce, dört se­ne­den ön­ce, bu ül­ke­de 1 mil­yar do­la­rı aş­mı­yor­du; ama, ik­ti­da­ra gel­di­ği­miz­den bu ya­na sü­rek­li tır­ma­nı­yor ve şim­di gel­di­ği­miz nok­ta or­ta­da. Ve Sa­yın Bay­kal, ku­su­ra bak­ma­sın, bu­ra­da bi­zim çok çok ve­rim­li olan ku­ru­luş­la­rı­mı­zın sa­tı­lı­şın­dan bah­set­ti. Doğ­ru, on­lar­dan da sat­tık; ama, özel sek­tö­rün sa­tış­la­rı­nı ni­ye ko­nuş­mu­yor­su­nuz? Bu­nun bü­yük bir ço­ğun­lu­ğu­nu özel sek­tö­rün sa­tış­la­rı… Ni­te­kim, ifa­de et­ti­niz, ya­ni bu ban­ka­lar, özel sek­tör ban­ka­sı­nı sa­tı­yor­sa, bun­dan do­la­yı biz ni­ye ra­hat­sız olu­yo­ruz? Pa­ra­mı­za, yi­ne, kü­re­sel ser­ma­ye ge­li­yor, çok da­ha fark­lı bir şe­kil­de gi­re­rek, bu ül­ke­de bir kat­ma de­ğer sağ­la­ya­cak ve dün­ya pa­za­rıy­la ir­ti­ba­tı çok da­ha fark­lı olan bir ya­pı­yı oluş­tu­ru­yor ve bun­dan do­la­yı, bu pa­ra baş­ka ye­re git­mi­yor. Bu­ra­da, özel sek­tör­de her­han­gi bir va­tan­da­şı­mız sat­tı­ğı za­man, o do­lar­lar bu ül­ke­ye gi­ri­yor, baş­ka ye­re gir­mi­yor…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Kârlar ne­re­ye gi­di­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …ve bu­ra­da ya­tı­rı­ma dö­nü­şü­yor. Bu­nu gö­re­ce­ğiz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Kârlar ne­re­ye gi­di­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve şu­nu da bil­me­miz la­zım: Eğer, biz­ler, kü­re­sel bir dün­ya­da özel­lik­le bir mü­ca­de­le sür­dü­re­cek­sek ve bu mü­ca­de­le es­na­sın­da, biz, dün­ya­da ye­ri­mi­zi dört dört­lük ala­cak­sak, bu­ra­da ra­hat ola­ca­ğız, onur­lu ola­ca­ğız ve bu onur­lu bir şe­kil­de bu sü­re­ci de­vam et­ti­re­ce­ğiz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Evet, ta­şe­ron ola­ca­ğız!.. Ta­şe­ron ola­ca­ğız!..

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve eği­tim­de bu atı­lan adım­lar­la, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz yo­lu kes­me­dik. Ya?.. Ba­kın, gö­re­ve gel­dik, bir üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si­nin al­dı­ğı burs 45 mil­yon­du. Ama, şim­di, bu büt­çey­le bir­lik­te bir üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si­nin ala­ca­ğı burs 150 mil­yo­na çı­kı­yor, 150 YTL, 150 YTL! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Kaç ki­şi­ye burs ve­ri­yor­su­nuz?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ya­ni, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de 45 YTL’ye çık­mış ve dört se­ne­de 105 YTL bu­nun üze­ri­ne ila­ve et­miş bu­ra­dan…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Si­mit pa­ra­sı…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …ve bu ko­nu­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­li­nen nok­ta çok açık, net, ra­kam­lar­la or­ta­da.

Ay­rı­ca, ba­kı­nız, “Hay­di Kız­lar Oku­la Kam­pan­ya­sı”yla, biz­ler, özel­lik­le il­köğ­re­tim­de er­kek öğ­ren­ci­le­re 18 YTL’yi ver­dik, ve­ri­yo­ruz, kız­la­ra 22. Li­se­de, er­kek öğ­ren­ci­le­re 28, kız­la­ra 39; ver­me­ye de­vam edi­yo­ruz. An­ne­le­rin he­sa­bı­na bu pa­ra gi­ri­yor ve bu­nun­la, 200 bi­ni aş­kın yav­ru­muz eği­ti­me ka­zan­dı­rıl­dı ve bu adım, bu ça­lış­ma, ay­nı hız­la de­vam edi­yor. Bu­nu, şu an­da te­le­viz­yon­la­rı ba­şın­da iz­le­yen­ler, za­ten, çok çok iyi bi­li­yor­lar ve biz­zat bu­nu ya­şı­yor­lar. Ama, bu­nu duy­mak is­te­me­yen ve­ya­hut da der­di bu ol­ma­yan­lar za­ten bu­nu ne ko­nu­şa­cak­lar ne de dil­len­di­re­cek­ler­dir. Eği­tim­de biz bu­nun­la kal­ma­dık. Ay­nı şe­kil­de yurt­lar ül­ke­mi­ze da­ğı­lı­yor. Ay­nı şe­kil­de ül­ke­miz ge­ne­lin­de, yi­ne, özel­lik­le ADSL sis­te­miy­le bir­lik­te, ham­dol­sun, 600 bin öğ­ret­me­ni­miz bu nok­ta­da eği­ti­me alın­dı ve bu eği­tim­le bir­lik­te on­lar da ül­ke­miz­de yav­ru­la­rı­mı­zın ye­tiş­me­si­ne kat­kı­yı sağ­la­ya­cak­lar ve bu­nun­la da ulus­la­ra­ra­sı bi­li­şim tek­no­lo­ji­sin­de­ki ku­ru­luş­lar­la ir­ti­ba­tı­mız hâlen de­vam edi­yor ve bir­lik­te de bu sü­re­ci güç­len­di­re­rek de­vam et­ti­re­ce­ğiz ve ikin­ci önem­li adım, özel­lik­le, sağ­lık­ta.

Sağ­lık­ta ra­di­kal çö­züm­ler üret­tik. Bun­la­rın en önem­li­si, ma­lum, SSK has­ta­ne­le­riy­le dev­let has­ta­ne­le­ri­nin bir­leş­ti­ril­me­siy­di. Bu­na “ol­maz” de­nil­di. Ama, ol­du, şu an­da ça­lı­şı­yor. Biz gö­re­ve gel­me­den ön­ce SSK has­ta­ne­le­rin­de do­lu­luk ora­nı yüz­de 130’dur, al­tı ay, ye­di ay son­ra­ya gün ve­ri­li­yor­du; dev­let has­ta­ne­le­rin­de yüz­de 60-yüz­de 65’ti. Ama, şim­di ne­re­dey­se bir den­ge­ye doğ­ru gel­di. Ye­ter­li mi? De­ğil, da­ha ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ya­tı­rım­lar var. Bu­nun­la da kal­ma­dık, özel sek­tör has­ta­ne­le­ri, va­kıf has­ta­ne­le­ri, bun­lar da dev­re­ye gir­mek su­re­tiy­le bu­ra­la­ra da, ma­lum, ar­tık, hiz­met alı­mı yo­luy­la bu­ra­lar­dan da hiz­met alı­na­bi­li­yor.

Bir di­ğer adım: Ma­lum, SSK has­ta­ne­le­rin­de­ki ilaç ola­yı ve ilaç­ta cid­di sı­kın­tı­lar ya­şa­nı­yor­du. İs­te­di­ği ila­cı ve­ya­hut da dok­to­run ver­di­ği ila­cı ala­ma­yan has­ta­la­rı­mız var­dı. De­dik ki, biz, ay­nen di­ğer­le­ri na­sıl ser­best ec­za­ne­ler­den ila­cı­nı alı­yor­sa SSK’lı da ala­cak.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) – Ala­bi­li­yor mu şim­di?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu­ra­da kı­ya­met kop­tu “Ol­maz” den­di. Ol­du, şim­di alı­yor.

Siz herhâlde ec­za­ne­ye git­mi­yor­su­nuz, ec­za­ney­le der­di­niz yok. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Şu an­da SSK’lı, sos­yal gü­ven­ce­si olan da, ay­nen, ec­za­ne­ler­den gi­dip ila­cı­nı ala­bi­li­yor, her tür­lü. Kal­dı ki, biz, bi­li­yor­su­nuz ye­şil kart­ta da bu adı­mı at­tık. Ye­şil kart­lı ila­cı­nı ala­mı­yor­du. Şim­di, ye­şil kart­lı da alı­yor. O da ila­cı­nı al­ma­ya baş­la­dı. Bun­la­rın hep­si sağ­lan­dı ve bun­lar bu dö­nem­de ba­şa­rıl­dı ve da­ha iyi ola­cak, çün­kü, bu alan­da da ka­rar­lı­yız.

İlaç­ta KDV düş­tü mü? Sa­yın Bay­kal, düş­tü. İlaç­ta KDV’yi dü­şür­dük.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ak­si bir şey…

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Ben öy­le bir şey söy­le­me­dim.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Öy­le bir so­ru so­rul­ma­dı Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ya­ni, ko­nu­şur­ken böy­le not­la­rı­mı da düş­tüm de onun için di­yo­rum.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ka­rış­tı­rı­yor­su­nuz… Tu­ta­nak­la­rı ge­tir­ti­riz. Ka­rış­tı­rı­yor­su­nuz…

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Yan­lış not ver­miş­ler Sa­yın Baş­ba­kan.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) –  Yan­lış not ver­miş­ler si­ze Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ha­yır, ben bu­ra­day­dım, baş­ka yer­de de­ğil­dim.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) –  Et­ra­fı­nız­da­ki­le­re dik­kat edin.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) –  Biz­zat din­le­dim, not­la­rı­mın ara­sın­da.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Et­ra­fı­nız­da­ki­le­re dik­kat edin.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve bu­nun dı­şın­da, yi­ne has­ta­ne­le­ri­miz­de, ül­ke­miz ge­ne­lin­de bu yay­gın­laş­tır­ma ça­lış­ma­la­rı­nı, Do­ğu, Gü­ney­do­ğu, böl­ge­sel ay­rım­la­ra ta­bi tut­ma­dan her yer­de yay­ma­ya de­vam edi­yo­ruz ve ko­ğuş sis­te­mi­ni kal­dı­ra­rak, tek ya­tak­lı, çift ya­tak­lı, evet, has­ta­ne­ler yay­gın­la­şı­yor ve bu has­ta­ne­ler­le bir­lik­te de, ham­dol­sun, in­sa­nı­mı­za da­ha fark­lı bir hiz­met ver­me dö­ne­mi­ni baş­lat­tık.

Ta­bii, bu­nun dı­şın­da, üzün­tüm olan bir şey var. Bu ül­ke­de ne ya­pı­lı­yor? Ba­kın, hep söy­le­dik, yi­ne söy­le­ye­ce­ğim: Bir, biz­ler, ada­let nok­ta­sın­da, şu ana ka­dar ada­let sa­ray­la­rıy­la, ül­ke­mi­zin, ham­dol­sun, 60’a ya­kın nok­ta­sın­da ada­let sa­ray­la­rı­nı in­şa et­tik.

EN­GİN AL­TAY (Si­nop) – As­ma ki­lit­li ad­li­ye de var bu ül­ke­de Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

Sa­yın Baş­ba­kan, bu­yu­run efen­dim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve son ola­rak, bu haf­ta, Af­yon­ka­ra­hi­sar’da 2 ta­ne­si­nin da­ha açı­lı­şı­nı yap­tım: Emir­dağ Ada­let Sa­ra­yı ve San­dık­lı Ada­let Sa­ra­yı. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Biz bu açı­lış­la­ra ye­ti­şe­mi­yo­ruz ve onun için de top­lu açı­lış tö­ren­le­ri ya­pı­yo­ruz. Bir haf­ta ön­ce­sin­de Kas­ta­mo­nu’da ay­nı şe­kil­de açı­lış yap­tık. Kas­ta­mo­nu’da­ki açı­lış­ta da, yi­ne mer­kez­den, yi­ne ora­da bir dev ba­ra­jın -ham­dol­sun- bir de­fa, su top­la­may­la il­gi­li bü­tün şu an­da­ki ça­lış­ma­la­rı bit­miş ve su top­la­ma­ya baş­la­mış du­rum­da, ama, baş­lan­gı­cı­na ba­kı­yor­su­nuz, on dört se­ne ön­ce. Ve bi­zim dö­ne­mi­miz­de, yo­ğun bir şe­kil­de yük­le­ne­rek, yüz­de 60-yüz­de 70’lik kıs­mı bi­ti­ril­di ve şu an­da su top­la­ma­ya baş­la­dı ve sü­rat­le, in­şal­lah, bun­dan son­ra su­la­ma ka­nal­la­rı bi­ti­ri­le­cek ve bü­tün böl­ge, yak­la­şık 600 hek­tar ci­va­rın­da­ki bir alan bu­nun­la su­la­na­cak. Ba­kın, bun­lar atı­lan adım­lar ve bu de­vam edi­yor.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – GAP ne ol­du Sa­yın Baş­ba­kan?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ora­da, yi­ne, okul­lar ol­sun, di­ğer sağ­lık te­sis­le­ri ol­sun, hep­si­nin açı­lış­la­rı o gün ya­pıl­dı ve Af­yon­ka­ra­hi­sar’da­ki bu has­ta­ne­ler­le bir­lik­te, 32 te­si­sin ay­nı gün açı­lı­şı­nı yap­tık, bir ta­ne­si­nin de te­me­li­ni at­tık. Bun­la­rın içe­ri­sin­de, bir­çok alan­da at­tı­ğı­mız adım­lar var. Ya­ni, ulaş­tır­ma­dan tu­tu­nuz ka­ra­yol­la­rı­na va­rın­ca­ya ka­dar, bu­nun ya­nın­da eği­ti­me va­rın­ca­ya ka­dar, top­lu ko­nu­ta va­rın­ca­ya ka­dar bü­tün bu adım­lar atı­lı­yor.

Ör­ne­ğin, 206 ta­ne­si­nin ora­da tes­lim tö­re­ni­ni yap­tık, 500 kü­sur ko­nu­tun da te­me­li­ni at­tık ve şu an­da -ger­çi, Ma­li­ye Ba­ka­nım da söy­le­di ama, ben de söy­le­mek du­ru­mun­da­yım- 200 bi­ni aş­kın, şu an­da in­şa hâlin­de­ki ko­nut var. 100 bi­ni­nin anah­ta­rı bu yıl so­nu­na ka­dar tes­lim edil­miş olu­yor (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) 100 bi­ni­nin ve he­def, önü­müz­de­ki yıl so­nu­na ka­dar, 2007 so­nu­na ka­dar 250 bin ko­nu­ta ulaş­mak. Ar­ka­daş­lar, bu bir dün­ya re­ko­ru­dur. Ben, HA­BI­TAT’la ta­nı­şan, bi­li­şen bi­ri­si­yim, on­lar­la da çok gö­rüş­tüm bu ko­nu­la­rı ve bu ra­kam­la­rı ken­di­si­ne söy­le­di­ğim­de ba­na söy­le­dik­le­ri şu ol­muş­tur: “Bu bir re­kor­dur.” Bu­gü­ne ka­dar bun­lar ya­pıl­ma­dı.

Az ön­ce bu­ra­da yok­sul­luk­tan bah­se­di­li­yor, fa­kir­lik­ten bah­se­di­li­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Yok mu? Yok­sul yok mu Sa­yın Baş­ba­kan?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ar­ka­daş­lar, “yok­sul yok” de­me­dim ki, var ta­bii. Var ta­bii, bu bi­zim der­di­miz. Ama, bü­tün bu ko­nut­lar, hep­si, iş­te bir or­ta ta­ba­ka güç­len­di­re­lim is­ti­yo­ruz. Aşa­ğı­dan şöy­le yu­ka­rı­ya doğ­ru va­tan­da­şı­mı­zı güç­len­di­re­lim is­ti­yo­ruz. On­la­rı ge­ce­kon­du­lar­dan bu­ra­la­ra doğ­ru ta­şı­ya­lım is­ti­yo­ruz. Kent­sel de­ği­şim, dö­nü­şüm, bun­la­rı ya­pa­lım is­ti­yo­ruz, der­di­miz bu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ama, ger­çek­le­ri de inkâr et­me­ye­lim, bu ger­çek­le­ri lüt­fen gö­rün! Şu an­da, Tür­ki­ye’nin 81 vi­la­ye­tin­de bu ko­nut­lar ya­pı­lı­yor. Ne­re­ye gi­der­se­niz gi­din bun­la­rı gö­re­cek­si­niz; Hakkâri’de de gö­re­cek­si­niz, Tun­ce­li’de de gö­re­cek­si­niz, Bat­man’da da gö­re­cek­si­niz, Si­irt’te de gö­re­cek­si­niz, ne­re­ye gi­der­se­niz gi­din bun­la­rı gö­re­cek­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ama, bun­la­rı yok ka­bul et­me­yin, bun­lar her yer­de var.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – 1 mil­yon aç da var, 20 mil­yon yok­sul da var! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Sus” ses­le­ri, gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yü­rek…

AY­HAN ZEY­NEP TE­KİN BÖ­RÜ (Ada­na) – Sa­yın Bay­kal ko­nu­şur­ken biz din­le­dik ama, dik­kat­le din­le­dik. Siz bi­zim ağa­be­yi­miz­si­niz, siz de din­le­yin!

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yü­rek, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Yok­sul mem­le­ket­te zen­gin ede­bi­ya­tı­nı din­le­mek zo­run­da de­ği­liz!

AY­HAN ZEY­NEP TE­KİN BÖ­RÜ (Ada­na) – O ne an­lat­tı, Sa­yın Bay­kal ne an­lat­tı? Biz din­le­dik say­gıy­la.

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yü­rek, lüt­fen efen­dim, her cüm­le­nin so­nun­da mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz, lüt­fen…

Sa­yın Baş­ba­kan, bu­yu­run efen­dim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; lüt­fen ha­tır­la­ya­lım: Tür­ki­ye’nin ge­le­cek viz­yo­nu­nu kay­bet­ti­ği gün­ler­den biz bu­gün­le­re gel­dik. Ha­va­sı kir­len­miş, si­ya­se­ti kir­len­miş, su­la­rı bit­miş, çöp dağ­la­rıy­la âde­ta ya­şan­maz hâle gel­miş gün­ler­den bu­gün­le­re gel­dik. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­gün­le­re, ga­ze­te­le­rin pro­mos­yon ola­rak gaz mas­ke­si da­ğıt­tı­ğı gün­ler­den gel­dik. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bir bir ban­ka­la­rı ba­tan, ba­tı­rı­lan Tür­ki­ye’den bu­gün­le­re gel­dik.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz­den ön­ce­ki dö­nem­de 22 ban­ka Fo­na dev­re­dil­me­di mi? O Fo­na dev­re­di­len dö­ne­min par­la­men­to­sun­dan az da ol­sa bu­ra­da ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız var, ya­şa­dı­lar o dö­ne­mi.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Si­zin par­ti­niz­de de var!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Hat­ta ik­ti­da­rı­nın içe­ri­sin­de olan­lar da var, ya­şa­dı­lar bu dö­ne­mi!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Si­zin ba­kan­la­rı­nız ara­sın­da olan­lar da var Sa­yın Baş­ba­kan!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ama, şu an­da Fo­na dev­re­di­len bir ban­ka var mı?

YÜK­SEL ÇOR­BA­CI­OĞ­LU (Art­vin) – Şim­di de ya­ban­cı­la­ra dev­re­di­yo­ruz, Yu­nan­lı­la­ra…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Yu­nan­lı­la­ra dev­re­di­len var.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – İmar Ban­ka­sı!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – İmar Ban­ka­sı, hâliy­le na­sıl bul­duy­sak, ay­nı şe­kil­de iş­le­mi­ne ta­bi ol­muş­tur, bi­zim dö­ne­mi­mi­zin Fo­na dev­re­di­len ban­ka­sı de­ğil­dir.

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) – Sı­nır­sız mev­du­at gü­ven­ce­si ge­tir­di­niz Sa­yın Baş­ba­kan!

ZE­KE­Rİ­YA AKIN­CI (An­ka­ra) – Ban­ka kal­ma­dı za­ten ba­ta­cak!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve bu dö­nem­de tam ak­si­ne fi­nans sek­tö­rü güç bul­ma­ya baş­la­mış­tır. Ama, ta­bii ki siz­ler­de­ki ser­ma­ye düş­man­lı­ğı, dün de na­sıl var­sa, bu­gün de var, onu gö­rü­yo­rum ben siz­de. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Onu gö­rü­yo­rum… Ve o man­tı­ğı­nız, ay­nen, de­mek ki de­vam edi­yor. Za­ten, Sa­yın Ge­nel Baş­kan, bun­dan ön­ce­kin­de de söy­le­miş­ti “Ben, otuz  se­ne ön­ce ney­sem bu­gün de oyum.” de­miş­ti, de­mek ki hâlen de­vam edi­yor; bu, gö­rü­nü­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Ali Di­bo­la­ra gel, Ali Di­bo­la­ra!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve dö­viz bü­ro­la­rı­nın önün­de bek­le­yen hal­kı­mı­zın, de­va­lü­as­yo­nu, eko­no­mik kri­zi, kah­re­di­ci bir kay­gıy­la iz­le­di­ği gün­ler­den biz bu­gün­le­re gel­dik.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) – YİM­PAŞ… YİM­PAŞ…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bir gün­de Tür­ki­ye’nin bü­tün var­lı­ğı­nın ya­rı­sı­nı kay­bet­ti­ği gün­ler­den bu­gün­le­re gel­dik. Türk pa­ra­sı­nın pul ol­du­ğu gün­ler­den bu­gün­le­re gel­dik. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Her Türk va­tan­da­şı­nın ce­bin­de ta­şı­mak­tan mah­cu­bi­yet duy­du­ğu bol sı­fır­lı bir pa­ra­mız var­dı -o sı­fır­la­rı atan ik­ti­dar­la­rın içe­ri­sin­de olan­lar da var bu­ra­da- o gün­ler­den bu­gü­ne gel­dik ve enf­las­yon, yük­sek fa­iz ate­şi­nin bü­tün he­sap­la­rı ya­kıp kül et­ti­ği, bü­tün mu­ha­se­be ka­yıt­la­rı­nı an­lam­sız kıl­dı­ğı za­man­lar­dan bu­gün­le­re gel­dik.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Na­mus­lu baş­ba­kan­lar­dan bu­gün­le­re gel­dik!

BAŞ­KAN – Sa­yın Ça­kır…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Sa­yın Ge­nel Baş­kan, kad­ro­nuz, ma­şal­lah, çok çok adap­lı ha­re­ket edi­yor! On­dan do­la­yı if­ti­har ede­bi­lir­si­niz! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) İf­ti­har ede­bi­lir­si­niz!.. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Do­ku­nul­maz­lı­ğa sı­ğın­ma­yan baş­ba­kan­lar­dan bu­gün­le­re gel­dik!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Zi­ra, az ön­ce ko­nuş­ma­nız­da ifa­de et­ti­niz. Ko­nuş­ma­mın bu bö­lü­mün­de, is­ter is­te­mez bu­na ce­vap ve­re­ce­ğim. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın açık­la­ma­sıy­la il­gi­li ko­nu­yu, bu­ra­da, gün­de­me ta­şı­dı­nız. Ba­kı­nız, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ken­di açık­la­ma­sı, ken­din­den sâdır ol­ma­mış­tır, zi­ya­ret eden bir par­ti ka­na­lıy­la med­ya­ya sız­dı­rıl­mış­tır. Ba­na bu so­rul­du­ğu za­man, ben, par­ti­min ka­pı­sı önün­de, gi­ri­şin­de, med­ya­ya, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız­dan duy­ma­dı­ğım sü­re­ce bu­na inan­mam ve ce­vap­lan­dır­mam, de­dim.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – De­va­mın­da ne de­di­niz?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Mü­sa­ade edin… Mus­ta­fa Bey, lüt­fen, mü­sa­ade edin… Şu ada­bı ar­tık öğ­re­nin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ga­yet adap­lı ko­nu­şu­yo­rum!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve içe­ri­de par­ti teş­ki­la­tım­la yap­mış ol­du­ğum top­lan­tı­da, er­ken se­çim de­ğer­len­dir­me­si yap­tım. Ora­da Cum­hur­baş­kan­lı­ğıy­la il­gi­li de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi yap­tım. Çün­kü, ör­gü­tü­me an­la­tı­yor­dum ve mu­ha­ta­bım kim­di? Ta­bii ki, Tür­ki­ye’de­ki mu­ha­le­fet­ti. Ya­ni, er­ken se­çi­mi ko­nu­şan, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nı ko­nu­şan...

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ha­yır, bu­na da kim­se inan­maz Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – İs­ter inan, is­ter inan­ma, za­ten o ye­ri­ni bu­lur! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) İs­ter inan, is­ter inan­ma, ye­ri­ni bu­lur!

Bu ül­ke­de Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın şu an­da ge­lip de, Sa­yın Bay­kal’ın is­te­di­ği gi­bi, par­ti­sin­de po­li­ti­ka yap­ma ni­ye­ti za­ten yok, böy­le bir şe­yi dü­şün­me­si de müm­kün de­ğil. Ne­re­den çı­kar­dıy­sa onu çı­kar­dı, bi­le­mi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Böy­le bir şe­ye za­ten ih­ti­mal ver­mek müm­kün de­ğil, kar­ga­lar bi­le bu­na gü­ler. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ve ta­bii Sa­yın Bay­kal gül­dü­rü­yor ora­da! Ni­te­kim, böy­le bir şe­yin ol­ma­ya­ca­ğı bel­li. Fa­kat, biz bir şey or­ta­ya koy­duk. Ne­dir o? Bir şe­yi öğ­re­ne­cek­si­niz: Ana­ya­sa’nın amir hük­mü, bu ül­ke­de beş yıl­da bir se­çim ya­pı­lır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Amir hü­küm de­ğil o.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Beş yıl­da bir se­çim ya­pı­lır. Eğer beş yı­lı ge­ti­re­mi­yor­lar­sa, bu bir ac­zin ifa­de­si­dir, ba­şa­rı­sız­lı­ğın ifa­de­si­dir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar) Bu­nu bir de­fa öğ­re­ne­cek­si­niz. Şu an­da bu ka­ra­rı ve­re­cek olan si­ya­si ira­de­dir, bu Par­la­men­to­dur.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Hu­kuk oku­ma­dı­ğı­nız ne­re­den de bel­li!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu Par­la­men­to­nun ve­re­ce­ği ka­ra­ra, bir de­fa say­gı duy­ma­ya mec­bur­su­nuz. He­le he­le “ben mil­let­ve­ki­li­yim” di­yen her­kes bu­na say­gı duy­ma­ya mec­bur. De­mok­ra­si bu­dur, bu­nu öğ­re­ne­cek­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bir di­ğer ko­nu, Sa­yın Cum­hur­baş­kan­lı­ğıy­la il­gi­li spe­kü­las­yon­lar. Bu spe­kü­las­yon­lar ya­kış­mı­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Si­zin ha­ka­ret­le­ri­niz hiç ya­kış­mı­yor! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ya­kış­mı­yor! Ya­kış­mı­yor!

Ba­kı­nız de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, ben, doğ­ru­su bu nok­ta­ya ge­lir­ken, bir şe­yi ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nı, özel­lik­le se­çi­mi na­sıl ya­pı­lır? Bu, Ana­ya­sa’mı­zın 101’in­ci ve 102’nci mad­de­le­rin­de çok açık, net var. Ben, bu­nu tav­si­ye ede­rim, oku­yun. Bu­ra­da ne ya­zı­yor­sa ona gö­re ya­pa­ca­ğız. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ona gö­re ya­pa­ca­ğız. Ama, lüt­fe­dip, bir oku­mak­ta fay­da var. Oku­yun. Bu­ra­da, ay­nen, 101’in­ci mad­de­de, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ni­te­lik­le­ri ve ta­raf­sız­lı­ğı, 102’nci mad­de­de de se­çi­mi­ni an­la­tı­yor, na­sıl ya­pı­la­ca­ğı­nı söy­lü­yor.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Ta­raf­sız­lı­ğı der­ken si­zi ta­rif edi­yor!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ora­da bu­na ba­kar­sa­nız, haa, bu­nu gö­rür­sü­nüz.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – 102’nci mad­de­nin ikin­ci pa­rag­ra­fı­nı oku­yun.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Şim­di, bu­ra­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Çan­ka­ya’ya kim gi­der, kim git­mez, hep­si­nin ta­nı­mı var, hep­si bu­ra­da an­la­tıl­mış. Do­la­yı­sıy­la, ora­ya git­me vas­fı­na ha­iz olan­lar gi­de­cek. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Kim ha­iz­se, o gi­de­cek. Onun se­çi­mi na­sıl ya­pı­lır­sa, o ya­pı­lır. Bu ki­şi, Ah­met olur, Meh­met olur. Ah­met olur, Meh­met olur.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Mil­let ira­de­si­ni gas­bet­me­den, kap­kaç yap­ma­dan…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Lüt­fen, ken­di­ni­ze dik­kat edin. Lüt­fen…

BAŞ­KAN – Sa­yın Arıt­man, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Mil­le­tin hak­kı­nı ko­ru­du­ğum için ko­nu­şu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Lüt­fen, mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) – Sa­yın Bay­kal ko­nu­şur­ken biz say­gıy­la din­le­dik, bü­yük bir say­gıy­la din­le­dik.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Am­ma say­gıy­la din­le­di­niz!

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, bu­yu­run efen­dim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve bu ta­nım­da ne var­sa, bu kut­sal ça­tı­nın al­tın­dan o ka­rar çı­ka­cak­tır ve bu ka­ra­rı bu­ra­sı ve­re­cek­tir.

Ger­mek, ger­me­mek… Sa­yın Bay­kal, ben, ay­na kar­şı­sın­da ço­cuk­ken ko­nu­şu­yor­dum, öğ­ret­me­nim öy­le tav­si­ye et­miş­ti “Oğ­lum, iyi ha­tip ol­mak için ay­na kar­şı­sın­da ko­nuş­mak­ta fay­da var.” de­miş­ti. Ama, gö­rü­yo­rum ki, siz­ler de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Baş­ba­ka­nı­na “adam ol, adam” der­ken ay­na kar­şı­sın­day­dı­nız herhâlde! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin Baş­ba­ka­nı­na “küs­tah” der­ken ay­na kar­şı­sın­day­dı­nız herhâlde! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Cum­hur­baş­ka­nı­na ha­ka­ret eder­ken ne­re­dey­din Sa­yın Baş­ba­kan?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ak­si­se­da ya­pan alan­lar­da ko­nuş­ma­yı ben pek sev­mem, ama siz se­ver­si­niz, öy­le gö­rü­nü­yor.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­ba­kan…

BAŞ­KAN – Sa­yın Kum­ku­moğ­lu…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – “Üç ko­yun gü­de­mez­ler” ben­zet­me­si­ni kim ya­pı­yor?

BAŞ­KAN – Mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim… Lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin…

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) – Ko­yun güt­tü­ğün ke­sin ama!

BAŞ­KAN – Lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin, Ha­tip ko­nu­şu­yor.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve ba­kın, be­nim kul­lan­dı­ğım ifa­de­ler, bü­tün bu ifa­de­ler­den son­ra­ki sü­reç­te ve de­yim ola­rak, ata­sö­zü ola­rak bi­zim lü­gat­le­ri­mi­ze geç­miş olan ifa­de­ler­dir, ora­ya geç­miş ifa­de­ler­dir…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Ne­dir? Han­gi­si?

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Ne ala­ka­sı var?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Aç Türk de­yim­le­ri­ni, ora­da onu da gö­rür­sün. Onu da gö­rür­sün!

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) – “Ana­nı al git” var mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve bu­gü­ne ka­dar ge­len sü­reç­te…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – “Yan ge­lip yat­ma” var mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – O da var, o da! O da var!

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – “As­ker­lik yan ge­lip yat­ma ye­ri de­ğil­dir.” de­di­niz.

MEH­MET SE­Vİ­GEN (İs­tan­bul) – “Yağ­ma­la­ma” var mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu­gü­ne ka­dar ge­len sü­reç­te bun­la­rın hep­si­ni gör­dük, ya­şa­dık ve bü­yü­me­ye, kal­kın­ma­ya, de­mok­ra­si­ye, hat­ta se­çim­le­rin za­ma­nın­da ya­pıl­ma­sı­na bi­le alış­mak­ta güç­lük çe­ki­yor­su­nuz. Tür­ki­ye güç kay­bı­na uğ­ra­sın ki ken­di­le­ri güç ka­zan­sın di­ye ba­kı­yor­lar ve böy­le bir şey ol­du­ğu za­man da, ina­nın zil ta­kıp oy­nar­lar. İşi bu­ra­ya ge­tir­di­ler. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Se­çim ne za­man güç kay­bı olu­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Tür­ki­ye'ye bü­yük ener­ji kay­bet­ti­ren za­man­lar­da ol­du­ğu gi­bi, ye­ni kan uyuş­maz­lık­la­rı, ye­ni ha­yalî koa­lis­yon­lar ha­yal edi­yor­lar. Ba­zı kut­sal koa­lis­yon­lar oluş­tur­ma­ya baş­la­dı­lar. Ha­yır­lı ol­sun. Ne ka­dar tu­tar bi­le­mem. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Kaç mil­yon iş­siz var? Kaç mil­yon yok­sul var? Büt­çe üze­rin­de ko­nu­şu­yo­ruz, bun­lar­dan da bah­se­der mi­sin?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ta­bii, si­ya­set şans oyu­nu de­ğil­dir. Tür­ki­ye, ter­ci­hi­ni is­tik­rar­dan ya­na yap­mış­tır, bu­nu bi­le­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Dört yıl üst üs­te bü­yü­yen, üst üs­te güç­le­nen bir Tür­ki­ye var. Bu­nu inkâr ede­mez­si­niz. Kim­se de, bun­la­rı, ar­tık, ku­su­ra bak­ma­yın, yut­mu­yor ve bi­zim dö­ne­min ba­şa­rı­la­rı­nı, re­kor­la­rı­nı mu­ka­ye­se et­mek­le ye­ti­ni­yor­lar ve ta­bii, göl­ge­le­mek için de bir­çok şey­ler söy­lü­yor­lar. “Ali Di­bo­lar” di­yor­lar.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Evet…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ben he­men söy­le­ye­yim.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ya­lan mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ben he­men söy­le­ye­yim. Ben, İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si­ni Ali Di­bo­lar­dan dev­ral­dım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) – Bı­rak İs­tan­bul’u!

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dı­rın Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Evet, bu­yu­run. Bak, şim­di, en bü­yük Ali Di­bo bu­ra­da.

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Ni­ye do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dır­mı­yor­sun?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – En bü­yük Ali Di­bo bu­ra­da.

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Ni­ye kal­dır­mı­yor­sun do­ku­nul­maz­lı­ğı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Dik­kat et, en bü­yük Ali Di­bo bu­ra­da.

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Ni­ye kal­dır­mı­yor­sun do­ku­nul­maz­lı­ğı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …ve şu an­da gö­re­ve gel­di­ğin­den bu ya­na…

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Kal­dır do­ku­nul­maz­lı­ğı!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Gö­re­ve gel­di­ğin­den bu ya­na… Gö­re­ve gel­di­ğin­den bu ya­na…

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Kal­dır do­ku­nul­maz­lı­ğı!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) –  Ra­hat­sız ol­ma…

Gö­re­ve gel­di­ğin­den bu ya­na…

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Kal­dır do­ku­nul­maz­lı­ğı Sa­yın Baş­ba­kan. İs­tan­bul Be­le­di­ye­sin­de­ki Ali Di­bo­la­rı gö­re­lim ba­ka­lım.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Gö­re­ve gel­di­ğin­den bu ya­na, ba­kı­nız, bu­gü­ne ka­dar  söy­le­nen şuy­du: “Yu­va­cık Ba­ra­jı İs­tan­bul’a su ve­re­cek. Bi­ze bu­nun sö­zü­nü ver­di­ler.” de­miş­ti. “Çık bir ya­zı­lı açık­la­ma yap” de­di­ği­miz za­man, böy­le bir açık­la­ma ya­pa­ma­dı­lar.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Sen yap o za­man.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Kal­dı ki, şu an­da Yu­va­cık Ba­ra­jı’n­da su yok, su. Su yok. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – En bü­yük ba­raj do­ku­nul­maz­lık ba­ra­jı!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve su ol­sa da su ol­ma­sa da, sü­rek­li ola­rak, ne ya­zık ki, Ha­zi­ne, ora­ya sü­rek­li ola­rak pa­ra­yı ödü­yor. El­li ta­ne ba­raj ya­pı­lır­dı bu pa­ray­la. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – He­sa­bı­nı sor­maz­san na­mert­sin! He­sa­bı­nı sor­maz­san na­mert­sin!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ta­mam mı?

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Eğer söy­le­dik­le­ri­ne ina­nı­yor­san he­sa­bı­nı sor.

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, bir sa­ni­ye efen­dim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kın Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, bir sa­ni­ye efen­dim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Sa­yın Ha­tip ko­nu­şu­yor­lar.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Na­sıl ko­nu­şu­yor Sa­yın Baş­kan?  (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kum­ku­moğ­lu…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Şim­di…

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, bir sa­ni­ye efen­dim. Sa­yın Baş­ba­kan, bir sa­ni­ye…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Ha­tip ko­nu­şur­ken her­ke­se  ha­ka­ret edi­yor.

BAŞ­KAN – Bir da­ki­ka su­sar mı­sı­nız.

MEH­MET SE­Vİ­GEN (İs­tan­bul) – Biz si­ze ba­kı­yo­ruz, bir şey yap­tı­ğı­nız yok ki!

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Böy­le bir şey yok.

BAŞ­KAN – Bir sa­ni­ye efen­dim. Bir sa­ni­ye efen­dim. Ben si­ze sa­bır­la ba­kı­yo­rum, aca­ba ne ya­pa­cak­sı­nız di­ye.

Sa­yın Ha­tip kür­sü­de hür­dür, ko­nuş­ma­sı­nı ya­par.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Baş­ba­kan gi­bi ko­nu­şur­sa din­le­riz. Ha­ka­ret et­me hak­kı yok­tur.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Ha­ka­ret ede­mez.

BAŞ­KAN – Bir da­ki­ka efen­dim. Ben Baş­kan ola­rak ko­nu­şu­yo­rum.

Sa­yın Ah­met Kü­çük, Baş­kan­lık Di­va­nı üye­si­si­niz, bu­lun­du­ğu­nuz yer­den her ke­li­me­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz. Sa­yın Öz­yü­rek, Grup Baş­kan Ve­kil­li­ği yap­tı­nız, her ke­li­me­nin ar­ka­sın­dan mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz. Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, Sa­yın Çay ve di­ğer ar­ka­daş­la­rım, ha­tip kür­sü­de hür­dür, is­te­di­ği­ni söy­ler.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ha­ka­ret et­me­mek kay­dıy­la.

BAŞ­KAN – Söy­le­dik­le­ri sö­zün ar­ka­sın­da, Par­ti­ni­zi, Gru­bu­nu­zu, şah­sı­nı­zı il­gi­len­di­ren…

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Da­ha ne ola­cak Sa­yın Baş­kan?

BAŞ­KAN – Lüt­fen efen­dim! Lüt­fen… Bu­ra­sı Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nu de­ğil. Ora­da­ki alış­kan­lı­ğı­nı­zı bu­ra­da sür­dür­me­yin. Be­ni din­le­yin… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar) Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­nız otu­ru­yor, din­li­yor ve ne­za­ket için­de din­li­yor.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Ne yap­sın ya­ni Sa­yın Ge­nel Baş­kan, kür­sü­ye mi in­sin?

BAŞ­KAN – Su­sar mı­sı­nız lüt­fen!

Yan­lış bir şey olur­sa, Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz Sa­yın To­puz kar­şı­mız­da, söz is­ter, Sa­yın Ge­nel Baş­kan söz is­ter, il­gi­li bir ar­ka­da­şı­mız var­sa bu­ra­da söz is­ter, ha­ti­bin ko­nuş­ma­sı­na kar­şı­lık ve­re­bi­lir. Biz bu­nun için bu­ra­da­yız, ama, her sö­ze, her ko­nuş­ma­ya -lüt­fen- mü­da­ha­le eder­se­niz, bu­nun so­nu­nu bu­la­ma­yız, bu ya­kı­şık al­maz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ama, ha­ti­bin ha­ka­ret­le­ri­ne de mü­sa­ade et­me­me­niz la­zım.

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yü­rek, bu siz­de bir ra­hat­sız­lık. Lüt­fen, bu ra­hat­sız­lı­ğı­nız­dan vaz­ge­çin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Lüt­fen… Lüt­fen… Lüt­fen efen­dim. Ya­ni, ma­zo­şist­lik baş­ka bir şey, ama, bu da baş­ka bir şey. Her şe­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ba­na ha­ka­ret ede­mez­si­niz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Lüt­fen efen­dim…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Say­gı­lı olun lüt­fen.

BAŞ­KAN – Her ke­li­me­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ha­ka­ret ede­mez­si­niz!

BAŞ­KAN – Grup Baş­kan Ve­kil­li­ği yap­tı­nız. Si­zi İç Tü­zük’e uy­gun ha­re­ket et­me­ye da­vet edi­yo­rum.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ol­mu­yor, ol­mu­yor!

BAŞ­KAN – Lüt­fen…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Baş­ba­ka­na ya­ran­mak için ku­ral­la­rı çiğ­ne­me­yin.

BAŞ­KAN – Ben bir şey gör­dü­ğüm za­man mü­da­ha­le ede­ce­ğim, İç Tü­zük ba­na bu­nu ve­ri­yor. Ben dik­kat­le ta­kip edi­yo­rum. Grup Baş­kan Ve­ki­li­miz ora­da, Ge­nel Baş­ka­nı­mız ora­da efen­dim, si­ze ne olu­yor? Lüt­fen efen­dim.

Sa­yın Baş­ba­kan, de­vam edin efen­dim, bu­yu­run.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ha­ka­ret et­me­mek kay­dıy­la…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve ta­bii, Sa­yın Ge­nel Baş­kan “He­sap sor­maz­sa­nız…”

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Na­mert­si­niz, evet…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) –  “…na­mert­si­niz.” di­yor.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Evet.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) –  He­sap sor­ma ma­ka­mı biz de­ği­liz. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dı­rın o za­man.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – He­sap sor­ma ma­ka­mı… He­sap sor­ma ma­ka­mı…

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Kal­dı­rın do­ku­nul­maz­lı­ğı.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – He­sap sor­ma ma­ka­mı yar­gı­dır.

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) – Do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dı­rıl­ma­dan yar­gı­ya na­sıl gi­de­cek Sa­yın Baş­ba­kan?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ko­nuy­la il­gi­li…

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Yar­gı­ya gi­de­mi­yor.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ben siz­le­re ra­kam­la­rı ge­ti­ri­yo­rum; di­yo­rum ki, böy­le bir ba­raj 4,5 mil­yar do­la­ra bi­ter mi?

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Şikâyet edi­yor­sun, ama, ge­re­ği­ni yap­mı­yor­sun.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Az ön­ce… Az ön­ce…

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Şikâyet edi­yor­su­nuz, ama, ge­re­ği­ni yap­mı­yor­su­nuz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) –  Az ön­ce, siz­ler bu­ra­da bir ifa­de kul­lan­dı­nız, ken­di ifa­de­niz­le çe­liş­ki­ye dü­şü­yor­su­nuz. Kal­dı ki, ben siz­le­re sa­de­ce, bu ba­raj 4,5 mil­yar do­la­ra na­sıl mal ol­muş, bu­nu so­ru­yo­rum.

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Bu­ra­da şikâyet et­me, mah­ke­me­ye ver. Kal­dır do­ku­nul­maz­lı­ğı, ne du­ru­yor­sun?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kın, bu­nu so­ru­yo­rum. Siz si­ya­set­çi­si­niz…

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Onu en­gel­le­yen siz­si­niz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Par­ti­ni­zin bir ele­ma­nı, so­ru­yo­rum siz­le­re… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – En­gel­li­yor­su­nuz! Biz do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dı­ra­lım di­yo­ruz, siz kal­dır­mı­yor­su­nuz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kın, ben, siz­le­re bu­nun­la il­gi­li ko­nuş­ma­da bir şey söy­le­dim. De­dim ki: Bu­ra­da sa­de­ce si­ya­set­çi­le­ri he­def al­ma­yın, sa­de­ce si­ya­se­te yö­ne­lik do­ku­nul­maz­lık­la­rın kal­dı­rıl­ma­sı­nı ka­bul et­mi­yo­rum.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Dos­ya ba­zın­da kal­dı­rın.  O dos­ya­da kal­dı­rın.

DE­NİZ BAY­KAL (An­tal­ya) – Onun­ki­ni kal­dı­rın, mah­ke­me yü­rü­sün.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kı­nız, be­nim par­ti­min prog­ra­mın­da… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) …ku­ru­lu­şun­da, par­ti­min prog­ra­mı­nın içe­ri­sin­de do­ku­nul­maz­lık­la­rın kal­dı­rıl­ma­sı­na yö­ne­lik ola­rak mad­de var­dır ve bu mad­de­de, do­ku­nul­maz­lık­la­rın…

FU­AT ÇAY (Ha­tay) –  Kal­dı­rın, sa­yı­nız mı yet­mi­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Mu­ha­le­fet an­la­yı­şı­nız bu. Din­le­me­si­ni bil­mi­yor­su­nuz. İş­te, ül­ke­yi kim ge­ri­yor bel­li. Bak, ben Ge­nel Baş­ka­nı­nı­zı ga­yet ses­siz din­le­dim ve so­nun­da da al­kış­la­dım, ama siz din­le­me­si­ni bil­mi­yor­su­nuz, say­gı­nız yok. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar, CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MU­HAR­REM KI­LIÇ (Ma­lat­ya) – Ha­ka­ret et­me­di ama.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – De­ğer­li Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; iç ve dış si­ya­se­ti­miz ay­nı da­ya­nış­ma içe­ri­sin­de de­vam edi­yor. Tür­ki­ye, içe­ri­de gü­cü­ne güç kat­tık­ça ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri­miz­de de eli­miz güç­le­ni­yor.

MEH­MET SE­Vİ­GEN (İs­tan­bul) – Te­le­viz­yon­da ver­di­niz na­mus sö­zü­nü Sa­yın Baş­ba­kan, kal­dı­rın do­ku­nul­maz­lı­ğı yar­gı­lan­sın.

BAŞ­KAN – Sa­yın Se­vi­gen, lüt­fen mü­da­ha­le et­me­yin efen­dim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Unut­ma­ya­lım ki, bu ak­tif dış po­li­ti­ka­mı­zın se­me­re­le­ri­ni eko­no­mi, üre­tim, ya­tı­rım baş­ta ol­mak üze­re her alan­da al­dık, alı­yo­ruz. Ne yap­tıy­sak, ül­ke­miz, mil­le­ti­miz, dev­le­ti­miz için yap­tık.  Ül­ke­miz, hür ve mü­ref­feh va­tan­daş­la­rı­mı­zın em­ni­yet ve hu­zur için­de ya­şa­dı­ğı bir ül­ke ol­ma yo­lun­da me­ta­net­le, va­kar­la yü­rü­me­ye de­vam edi­yor.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Kap­kaç­lar ne olu­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Hiç­bir ça­ba, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin, de­mok­ra­tik, la­ik ve sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti ol­ma yo­lun­da­ki ev­ren­sel yü­rü­yü­şü­nü dur­dur­ma­ya muk­te­dir ola­ma­ya­cak­tır.

Yi­ne bu­ra­da Sa­yın Bay­kal, yi­ne din­le­di­ği­mi ve­ya­hut da be­nim söy­le­dik­le­ri­mi an­la­ma­mış ve­ya ken­di­le­ri­ne yan­lış ile­ti­li­yor. Ni­san 2006 ta­rih­li Grup ko­nuş­mam­da il­gi­li bö­lü­mü ay­nen tek­rar­lı­yo­rum: “Ben bu­ra­da ic­ra­at­lar­dan de­ğil, Tür­ki­ye’yi ge­le­ce­ğin zir­ve­le­ri­ne ta­şı­ya­ca­ğı­na bü­tün kal­bim­le inan­dı­ğım bir kav­ram­dan, de­ği­şim­den söz edi­yo­rum. Ne­dir o de­ği­şim? Ana­ya­sa’mız­da dev­le­tin gö­rev ve ama­cı ola­rak ifa­de edil­di­ği şek­liy­le, ki­şi­nin te­mel hak ve hür­ri­yet­le­ri­ni sos­yal hu­kuk dev­le­ti ve ada­let il­ke­le­riy­le bağ­daş­ma­ya­cak su­ret­te sı­nır­la­yan si­ya­sal, eko­no­mik ve sos­yal en­gel­le­ri kal­dır­ma­ya, in­sa­nı­mı­zın mad­di ve ma­ne­vi var­lı­ğı­nın ge­liş­me­si için ge­rek­li şart­la­rı ha­zır­la­ma­ya ça­lış­mak­tır; cum­hu­ri­ye­ti ve de­mok­ra­si­yi bir­lik­te ko­ru­mak­tır; hür­ri­yet­çi de­mok­ra­si ve bu­nun icap­la­rıy­la be­lir­len­miş hu­kuk dü­ze­ni­nin dı­şı­na çık­ma­mak­tır; la­ik, de­mok­ra­tik ve sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti ola­rak ta­nım­la­nan cum­hu­ri­ye­ti­mi­ze bü­tün ni­te­lik­le­riy­le bir­lik­te, bi­ri­nin le­hi­ne di­ğe­rin­den fe­dakârlık ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ni ak­lı­mız­dan ge­çir­me­den sa­hip çık­mak­tır.” Söy­le­di­ğim bu­dur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Kal­dı ki, şu­nu özel­lik­le vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum: Ana­ya­sa’mı­zın de­ğiş­mez mad­de­le­ri nok­ta­sın­da AK Par­ti­mi­zin her­han­gi bir en­di­şe­si ol­du­ğu­nu, ha­be­ri­ni siz­le­re kim ta­şı­dıy­sa, kim ge­tir­diy­se, ku­su­ra bak­ma­yın, asıl den­siz­li­ği on­lar yap­mış. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – De­meç­ler var.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) – Ömer Din­çer… Ömer Din­çer...

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bir de­fa, “Tür­ki­ye Dev­le­ti bir Cum­hu­ri­yet­tir.” Bu­ra­da kim­se­nin hiç­bir en­di­şe­si yok­tur.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ni­te­li­ği ne­dir?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – “2- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, top­lu­mun hu­zu­ru, millî da­ya­nış­ma ve ada­let an­la­yı­şı için­de, in­san hak­la­rı­na say­gı­lı, Ata­türk mil­li­yet­çi­li­ği­ne bağ­lı, baş­lan­gıç­ta be­lir­ti­len te­mel il­ke­le­re da­ya­nan, de­mok­ra­tik, lâik ve sos­yal bir hu­kuk Dev­le­ti­dir.”

“III. Dev­le­tin bü­tün­lü­ğü, resmî di­li, bay­ra­ğı, millî mar­şı ve baş­ken­ti

Tür­ki­ye Dev­le­ti, ül­ke­si ve mil­le­tiy­le bö­lün­mez bir bü­tün­dür. Di­li Türk­çe­dir.” Bu­gü­ne ka­dar hep bun­la­rın mü­ca­de­le­si­ni ve­ri­yo­ruz.

“Bay­ra­ğı, şek­li ka­nu­nun­da be­lir­ti­len, be­yaz ay yıl­dız­lı al bay­rak­tır.” (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

“Millî mar­şı ‘İs­tik­lal Mar­şı’dır.

Baş­ken­ti An­ka­ra’dır.”

Siz, ne­re­den aca­ba bun­la­rın kar­şı­tı bir şe­yi duy­du­nuz da kal­kıp bu­ra­da…        

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) – Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rın­dan.

ALİ ARS­LAN (Muğ­la) – Ömer Din­çer… Ömer Din­çer…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …böy­le bir yan­lış­la, böy­le bir ze­ha­ba ka­pı­la­rak ma­ale­sef…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı­nı­zın söy­le­dik­le­ri­ne ba­kın.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …ya­ni ya­kış­tı­ra­ma­ya­ca­ğım bir ifa­de­yi kul­la­na­rak bi­zim hu­zu­ru­mu­za ge­li­yor­su­nuz.

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – De­mok­ra­si tren mi de­ğil mi Sa­yın Baş­ba­kan?

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı­nı­zın söy­le­dik­le­ri­ne bak sen.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Çok çir­kin, üzül­düm. Ya­ni siz­den bu­nu duy­mak is­te­mez­dim. Bi­zim, bir de­fa bu üç mad­de üze­rin­de her­han­gi bir, bu­gü­ne ka­dar ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ara­sın­da en ufak bir ih­ti­la­fı­mız ol­ma­mış­tır. Biz bu yo­la çı­kar­ken “Bay­rak­la­rı bay­rak ya­pan, üs­tün­de­ki kan­dır. Top­rak, eğer uğ­run­da ölen var­sa va­tan­dır.” di­ye­rek çık­tık, böy­le çık­tık. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar) Ve de­mok­ra­tik, la­ik, sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti nok­ta­sın­da da, ku­su­ra bak­ma­yın, biz onun an­la­mı­nı ga­yet iyi bi­li­yo­ruz ve la­ik­lik­te de bi­zim ta­nı­mı­mız ay­nen 1982 Ana­ya­sa­sı’nın ge­rek­çe­sin­de ney­se o şek­liy­le bi­zim prog­ra­mı­mı­zın içe­ri­si­ne gir­miş, ora­da ye­ri­ni al­mış­tır…

FAH­RET­TİN ÜS­TÜN (Muğ­la) – Ni­ye tar­tış­ma­ya açı­yor­su­nuz?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – …ve uy­gu­la­ma­sı da bu­dur, uy­gu­la­ma­sı bu­dur. Biz, bu­nun uy­gu­la­ma­sı­nı bü­tün alan­lar­da her­kes­ten bek­li­yo­ruz.

FAH­RET­TİN ÜS­TÜN (Muğ­la) – Tar­tış­ma­ya ni­ye açı­yor­su­nuz?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kın ne di­yo­ruz dik­kat edin: Biz ora­da­ki­ni tar­tış­ma­ya aç­mı­yo­ruz, baş­ka ye­re ta­şı­mak is­te­yen­le­re “bu­ra­ya ge­lin” di­yo­ruz, “bu­ra­ya ge­lin” di­yo­ruz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ve biz şu­nu di­yo­ruz: Hiç­bir de­ğe­ri bir baş­ka de­ğer adı­na fe­da et­me­ye­ce­ğiz. Ya­ni, bu­ra­da dört ta­ne özel­lik var: De­mok­ra­tik, la­ik, sos­yal ve hu­kuk. Dört ta­ne özel­li­ğiy­le biz Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ni ta­nım­lı­yo­ruz. Bun­lar­dan bi­ri­ni bir di­ğe­ri uğ­ru­na fe­da ede­me­yiz, o za­man ek­sik olur bu iş. Bi­zim söy­le­di­ği­miz bu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bi­zim söy­le­di­ği­miz bu; ama, çı­kıp, çe­şit­li te­le­viz­yon ka­nal­la­rın­da, şu­ra­lar­da, bu­ra­lar­da ka­fa­la­rı bu­lan­dır­ma­ya ça­lış­ma­yın. Bu­lan­dı­ra­ma­ya­cak­sı­nız; çün­kü biz hal­kı­mız­la iç içe­yiz, el ele­yiz, hüc­re­le­ri­miz bu­nu ko­nu­şu­yor, hüc­re­le­ri­miz bu­nu ya­şı­yor, siz ya­şa­ma­sa­nız da. Bu­nu da böy­le söy­lü­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­bii, bu­ra­da az ön­ce bir şey da­ha söy­len­di: Ben, de­ğer­len­dir­mek is­te­mez­dim, Sa­yın Denk­taş’la il­gi­li. Ben, Sa­yın Denk­taş’ın Tür­ki­ye’ye ge­lip git­me­siy­le il­gi­li her­han­gi bir ra­hat­sız­lık için­de de­ği­lim. Ben, Sa­yın Denk­taş’ın Tür­ki­ye’de si­ya­set yap­ma­sın­dan ra­hat­sı­zım.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ko­nuş­ma­sın­dan…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Si­ya­set ya­pa­ca­ğı yer Ku­zey Kıb­rıs’tır, var­sın ora­da si­ya­se­ti­ni yap­sın de­dim. Be­nim, Af­yon­ka­ra­hi­sar’da söy­le­di­ğim bu­dur ve ken­di­le­ri­ne, iş ba­şın­da bu­lun­duk­la­rı sü­re içe­ri­sin­de, Ku­zey Kıb­rıs’ın ta­ri­hin­de gö­rül­me­miş des­te­ği Hükûme­ti­miz ver­miş­tir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ve Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti bi­zim dö­ne­mi­miz­de sıç­ra­ma yap­ma­ya baş­la­mış­tır. Ge­rek alt­ya­pı ge­rek üst­ya­pı ya­tı­rım­la­rın­da bu dö­nem­de sıç­ra­ma yap­ma­ya baş­la­mış­tır ve bu­nun­la il­gi­li ola­rak da millî ge­li­rin­de 4 bin do­lar­dan 11 bin do­la­ra yük­sel­miş­tir Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı­nın şu an­da­ki du­ru­mu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Fa­kat, ba­zı ger­çek­le­ri hâlâ gör­me­mek­te di­re­ni­yor­su­nuz; o, ta­bii bi­zi ay­rı­ca üzü­yor. O da şu­dur… Ya­ni, ora­da da ben söy­le­dim, bu­ra­da da söy­le­mek du­ru­mun­da­yım, o da şu­dur: Ya­ni, bu­gün, biz gö­re­ve gel­di­ği­miz ana ka­dar Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti’nin ba­şın­da ge­rek cum­hur­baş­ka­nı ge­rek baş­ba­kan ge­rek hükûmet­te olan­la­rı aca­ba dün­ya ül­ke­le­ri na­sıl ta­nı­yor­du ve­ya ta­nı­yor muy­du?

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Şim­di ta­nı­yor­lar mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kı­nız, şu an­da, Pa­kis­tan Dev­let Baş­ka­nı bir resmî zi­ya­ret­le ka­bul et­ti. Bir­çok ül­ke, Ame­ri­ka dâhil, hep­si dı­şiş­le­ri ba­kan­la­rı dü­ze­yin­de ka­bul et­ti­ler, ken­di­le­riy­le gö­rüş­tü­ler.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Baş­ka ta­nı­yan ül­ke var mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ama, da­ha ön­ce böy­le bir şey ol­ma­dı.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Şim­di ta­nı­ya­cak­lar mı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ben şu­nu söy­le­ye­ce­ğim: Ba­kı­nız, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir­bi­ri­mi­zi al­dat­ma­ya­lım. Şu var…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ta­nı­yan bir ül­ke çı­kar­sa, şap­ka­mı çı­ka­rı­rım.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Siz çı­ka­maz­sı­nız. Siz o za­man çıl­gı­na dö­ne­cek­si­niz. Na­sıl bu iş ol­du di­ye­cek­si­niz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Çok mem­nun olu­ruz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ya, Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti na­sıl ta­nın­dı di­ye­cek­si­niz o za­man da.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Çok mem­nun olu­ruz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ona da bir kı­lıf uy­dur­ma­ya ça­lı­şa­cak­sı­nız. Çün­kü, ra­hat­sız­sı­nız bu iş­ler­den. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de bun­lar na­sıl olu­yor di­ye ra­hat­sız­sı­nız.

İs­lam Kon­fe­ran­sı Ör­gü­tü­ne Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti di­ye de­ğil, Kıb­rıs Türk Dev­le­ti ola­rak, göz­lem­ci üye ola­rak ka­bul edil­di bu dö­nem­de. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ve şu an­da bir­çok İs­lam Kon­fe­ran­sı Ör­gü­tü üye­si ül­ke­ler­de ar­tık tem­sil­ci­lik­ler, ay­nı şe­kil­de bu­nun dı­şın­da bir­çok ül­ke­de tem­sil­ci­lik­ler aç­ma­ya Ku­zey Kıb­rıs Türk Cum­hu­ri­ye­ti baş­la­dı. Bun­lar bu dö­nem­de alı­nan me­sa­fe­ler. Bun­la­rı lüt­fen gö­re­lim.

Ve be­nim Sa­yın Denk­taş’a olan say­gım, ki­şi­sel say­gım, ora­da ver­di­ği mü­ca­de­le­ler­le il­gi­li say­gım, bun­la­rın hep­si mah­fuz­dur. Ama, Ku­zey Kıb­rıs’ı ra­hat­sız ede­cek, ül­ke­mi ra­hat­sız ede­cek yak­la­şım­la­rı bir so­rum­lu­luk mev­ki­sin­de olan in­san ola­rak, şüp­he­siz ki açık­la­mak­la zo­run­lu ol­du­ğum bir olay­dır. Bu­na iten bir se­bep de var ki, bu açık­la­ma­yı da yap­mak du­ru­mun­da kal­dık. Onu da vak­ti za­ma­nı gel­di­ğin­de açık­la­rız ay­rı­ca. Ama, biz, ba­zı şey­ler­de has­sa­si­yet ta­şı­yo­ruz. Onu da özel­lik­le vur­gu­la­mam la­zım.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­miz; 2007 büt­çe­si­nin özel­lik­le sos­yal yö­nü ağır­lık­lı de­dim ve bu­nun üze­rin­de ıs­rar­la du­ra­ca­ğız. Özür­lü va­tan­daş­la­rı­mı­zın eği­ti­mi ve ba­kı­mı için ayır­dı­ğı­mız tu­tar bu dö­nem­de da­ha da ar­tı­yor. Kim­se­siz ço­cuk­la­rı­mı­zın yu­va­lar ve yurt­lar­da­ki ba­kı­mı için ayır­dı­ğı­mız öde­ne­ği ar­tı­rı­yo­ruz. Ço­cuk­la­rı­na ba­ka­ma­yan ai­le­le­re ay­ni, nakdî yar­dım ola­rak 48,3 tril­yon Türk li­ra­sı, ya­ni 48,3 mil­yon YTL, yaş­lı­la­rın Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mun­da ba­kı­mı için 79 tril­yon öde­nek koy­muş bu­lu­nu­yo­ruz.

Ve üc­ret­siz kö­mür da­ğı­tı­mı­mız de­vam edi­yor.

Ay­nı şe­kil­de, ki­tap da­ğı­tı­mı­mız de­vam edi­yor ve bu­ra­da, bun­dan son­ra ay­nen yi­ne de­vam ede­ce­ğiz.

Es­na­fı­mı­za ve­ri­le­cek dü­şük fa­iz­li kre­di­le­rin fi­nans­ma­nı için Halk Ban­ka­sı­na ak­ta­rı­lan öde­ne­ği, evet, 172 tril­yon li­ra­ya yük­sel­ti­yo­ruz, ya­ni 172 mil­yon YTL.

Sos­yal gü­ven­li­ği ol­ma­yan­la­rın sağ­lık gi­der­le­ri için ayır­dı­ğı­mız öde­ne­ği, yi­ne, ar­tı­rı­yo­ruz.

Lüt­fen… Dik­kat­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım bir baş­ka ko­nu da şu: Özel­lik­le Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı büt­çe­si, tüm ba­kan­lık­lar içe­ri­sin­de en faz­la pa­yı alan ba­kan­lık ol­muş­tur ve bu ay­nen de­vam edi­yor, de­vam ede­cek; çün­kü, eği­tim­de­ki açı­ğı ka­pa­ya­ca­ğız.

Bu­nun ya­nın­da, KÖY­DES pro­je­miz siz­le­ri ra­hat­sız et­me­sin. KÖY­DES pro­je­miz çok önem­li ve şu an­da, Ana­do­lu’nun köy­le­ri, o yo­lu ol­ma­yan, su­yu ol­ma­yan köy­le­ri, şim­di, yo­la, su­ya ka­vuş­ma­ya baş­la­dı. İn­şal­lah, 2007 KÖY­DES ve BEL­DES pro­je­siy­le, ev­vel Al­lah, ar­tık, yo­lu ol­ma­yan, su­yu ol­ma­yan köy kal­ma­sın di­ye he­de­fi­mi­zi bu den­li bü­yük tut­tuk. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ve ben bu­ra­da tek­nik ba­zı bil­gi­le­rin içe­ri­si­ne gir­me­ye­ce­ğim; çün­kü, KÖY­DES’ten son­ra, BEL­DES’te de, bel­de be­le­di­ye­le­ri “biz­ler ba­zı so­run­la­rı­mı­zı aşa­mı­yo­ruz, bi­zi de bu­na ka­tın” de­di­ler ve on­la­rı da bu­nun içe­ri­si­ne kat­tık.

Ta­bii, bu­ra­da bir ko­nu­nun üze­ri­ne git­mem la­zım, o da şu: De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, millî ge­lir­de… Ba­kı­nız, 180 mil­yar do­lar idi; ama, şu an­da, millî ge­lir­de ulaş­tı­ğı­mız ra­kam or­ta­da. Ve şu an­da ulaş­tı­ğı­mız ra­kam­la mu­ka­ye­se­si­ni yap­tı­ğı­mız za­man, ba­kı­yo­ruz ki, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ge­li­nen nok­ta 180 mil­yar do­lar; ama, şim­di ulaş­tı­ğı­mız ra­ka­ma ba­kın­ca, üze­ri­ne 210 mil­yar do­lar…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, sü­re­niz bit­ti, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Yir­mi da­ki­ka­yı da ta­mam­la­dım mı? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­lüş­me­ler)

BAŞ­KAN – Bir sa­at­lik sü­re­niz bit­ti, yir­mi da­ki­ka…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Yir­mi da­ki­ka da ben is­tir­ham edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Hay­hay. Yir­mi da­ki­ka ko­nuş­ma hak­kı­nız var.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve 210 mil­yar do­lar, biz, 180 mil­yar do­la­rın üze­ri­ne koy­duk bu dö­nem­de, millî ge­lir­de. Ne­re­den ne­re­ye… Bu­ra­da du­ra­cak mı­yız? Ha­yır, ay­nen iler­le­me­ye de­vam. Koş­tu­ra­ca­ğız…

Ta­bii, bu­ra­da bir baş­ka ko­nu da­ha var. O da, şu an­da, Tür­ki­ye, büt­çe açı­ğı­nın gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya ora­nı ba­kı­mın­dan, 2002 yı­lın­da, 25 Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­si­ne gö­re sı­ra­la­ma­nın en üs­tün­de yer alı­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ha­ni ba­zı ra­kam­lar ve­ri­li­yor ya, “ve­rin” di­yor­lar, şim­di ben de ve­ri­yo­rum: 2005 so­nun­da ise, 25 Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­si ara­sın­da en dü­şük dör­dün­cü sı­ra­ya yük­sel­miş­tir. Fark bu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ne­re­den ne­re­ye…

OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da Tür­ki­ye, ih­ra­ca­tı en çok ar­tan ül­ke ol­muş ve 22’nci en bü­yük ih­ra­cat­çı ül­ke ko­nu­mu­na yük­sel­miş­tir.

Bu ve­ri­le­re de şüp­hey­le yak­la­şan­la­ra kay­na­ğı da söy­le­ye­yim: Bu ve­ri­ler, Dün­ya Ban­ka­sı­nın, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin, OECD’nin, Eu­ros­tat’ta kay­nak ola­rak var, ora­dan bun­la­rı al­ma­la­rı müm­kün. Sa­de­ce bu ve­ri­ler bi­le, Tür­ki­ye’nin na­sıl bir eko­no­mik dö­nü­şüm­den geç­ti­ği­ni çok açık, net ifa­de et­mek­te­dir.

Ta­bii, bir baş­ka ör­nek de bu­ra­da, Tür­ki­ye’nin son 17 çey­rek üst üs­te bü­yü­me­si. İnkâr ede­bi­lir mi­si­niz? Ha­yır di­ye­bi­lir mi­si­niz? Son 17 çey­rek, üst üs­te bü­yü­me­yi gös­ter­miş.

Bü­tün bun­lar, çev­re­miz­de Irak Sa­va­şı olur­ken, pet­rol kri­zi ya­şa­nır­ken olan olay­lar. “Yan­dık, bit­tik, bat­tık” di­yen­ler, şu an­da, ne yan­dık ne bit­tik ne bat­tık; yo­lu­mu­za emin adım­lar­la de­vam eden bir Tür­ki­ye var. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ve ki­şi ba­şı­na millî ge­li­ri za­ten ar­ka­daş­la­rım hep söy­le­di­ler, ben tek­rar onun üze­rin­de dur­ma­ya­ca­ğım; ama, şu­nu  söy­le­ye­yim: 2002 yı­lın­da özel sek­tör ya­tı­rım­la­rı 31 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı se­vi­ye­sin­dey­ken, 2005 yı­lın­da tam 75 mil­yar ye­ni Türk li­ra­sı se­vi­ye­si­ne yük­sel­miş­tir. Bu­na rağ­men büt­çe­den alt­ya­pı ya­tı­rım­la­rı­na ay­rı­lan pa­yı da ar­tır­dık.

Bu­nun dı­şın­da… Ba­kı­nız, biz bü­tün bu adım­la­rı atar­ken ka­mu ola­rak de­ğil, da­ha çok özel sek­tö­re bu işi gön­der­mek su­re­tiy­le bu adım­la­rı atı­yo­ruz. An­cak, ben bu­ra­da ba­zı ger­çek­le­ri, “Ne ya­pıl­dı?” di­ye so­ru­lu­yor da, bir­kaç ta­ne ör­nek ve­re­yim: Yi­ne bu dö­nem­de biz  kay­nak­la­rı çok ras­yo­nel kul­lan­dık, ve­rim­li kul­lan­dık. Kay­na­ğı ay­rıl­ma­mış ya­tı­rım­la­ra ke­sin­lik­le baş­la­ma­dık, yüz­de yüz bit­me ora­nı­na en uzak olan­la­rı dur­dur­duk, ama, ya­kın olan­la­rı de­vam et­tir­dik.

Ba­kı­nız, 1977’de baş­la­tıl­mış olan -Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nın bil­di­ği- An­tal­ya’da­ki Aşa­ğı Ak­su İkin­ci Mer­ha­le Pro­je­si’ni 2003’te biz bi­tir­dik. Taa 1977’de baş­la­mış, bu dö­ne­me ka­dar ma­ale­sef sür­müş. Bo­lu Da­ğı Tü­ne­li’ni in­şal­lah şim­di açı­yo­ruz, son ha­zır­lık­lar ya­pı­lı­yor. Öy­le zan­ne­di­yo­rum ki yıl­ba­şın­dan son­ra, o meş­hur, bit­me­yen, tü­ken­me­yen Bo­lu Da­ğı Tü­ne­li ar­tık hiz­me­te açı­la­cak. Sa­de­ce bir gi­di­şa­tın­da ek­sik ka­lan kı­sım var. O kıs­mı da bu sü­reç içe­ri­sin­de bi­ti­rip ilk­ba­har­da da onu ta­mam­la­mış ola­ca­ğız.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – De­ve ke­se­cek mi­yiz de­ve? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Se­ni ke­se­ce­ğiz” ses­le­ri)

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bakû-Tif­lis-Cey­han Bo­ru Hat­tı’nı biz hiz­me­te aç­tık, yi­ne bu dö­nem içe­ri­sin­de.

Bun­lar yıl­lar ön­ce baş­la­mış pro­je­ler­di, sü­rün­ce­me­de­ki pro­je­ler­di, te­me­li atı­lıp bı­ra­kıl­mış pro­je­ler­di. Bun­la­rı ta­mam­la­dık. Çi­ne Ba­ra­jı’nda, pro­je de­ği­şik­li­ğiy­le, 350 mil­yon do­lar ta­sar­ruf sağ­la­dık.

Bun­lar, az pa­ray­la, da­ha çok, da­ha ve­rim­li, da­ha ka­li­te­li iş yap­tı­ğı­mı­za da­ir sa­de­ce bir­kaç ör­nek.

Ta­bii, bu ara­da, biz, ye­ni kay­nak­lar üret­tik. Yap-iş­let-dev­ret mo­de­liy­le at­tı­ğı­mız adım­lar var. Ör­ne­ğin, Esen­bo­ğa Ha­va­ala­nı’nı bu mo­del­le yap­tık, şu an­da hiz­met­te. Herhâlde bu­nun­la if­ti­har edi­yor­su­nuz­dur. An­tal­ya Ha­va­ala­nı on­bir ay­da, baş­lan­dı, bi­ti­ril­di. İkin­ci ter­mi­nal ve ikin­ci pis­ti şu an­da hiz­met­te ve An­tal­ya, bu yıl, geç­ti­ği­miz yıl tu­rist nok­ta­sın­da o çek­ti­ği sı­kın­tı­la­rı çek­me­di. Da­la­man, ay­nı şe­kil­de, bu dö­nem­de, yi­ne yap-iş­let-dev­ret­le bi­ti­ril­miş bir ha­va­ala­nı­na sa­hip ol­du. İz­mir-Ad­nan Men­de­res Ha­va­ala­nı’nı yi­ne ay­nı mo­del­le bu dö­nem içe­ri­sin­de bi­tir­dik.

Li­man­lar­da; Tur­gut Re­is Li­ma­nı’nı ay­nı şe­kil­de bi­tir­dik, Muğ­la’da Gül­lük’ü ay­nı şe­kil­de bi­tir­dik, Bod­rum’da ay­nı şe­kil­de... Bü­tün bu adım­lar atıl­dı ve bu li­man­lar yap-iş­let-dev­ret mo­de­liy­le bi­ti­ri­lip hiz­me­te gi­ri­yor.

Bun­lar da, özel­lik­le hiç kay­nak ak­tar­ma­dan eko­no­mi­ye ka­zan­dır­dı­ğı­mız hiz­met­ler. İş bi­le­nin, kı­lıç ku­şa­na­nın. Ne de­mek is­te­di­ği­mi herhâlde an­la­mış­sı­nız­dır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ta­bii, eko­no­mi­de bir baş­ka de­ğer de, özel­lik­le bu ül­ke yüz­de 125 enf­las­yon­la­rı gör­müş bir ül­ke ve ham­dol­sun -uzun yıl­lar bo­yun­ca enf­las­yon iki ha­ne­li oran­lar­da sey­ret­miş- bi­zim gö­re­vi dev­ral­ma­mı­zın he­men ön­ce­sin­de, Ekim 2002’de, enf­las­yon yüz­de 33,45’ti, ama şim­di, ar­tık, tek ha­ne­li ra­kam­da.

Doğ­ru, bir ön­ce­ki yı­la gö­re, bu ma­yıs-ha­zi­ran kri­zi se­be­biy­le bir sı­kın­tı ya­şa­dık ve enf­las­yon­da böy­le bir sı­kın­tı­mız ol­du ve bun­dan do­la­yı bir ge­ri gi­diş söz ko­nu­su ol­du, ama, yi­ne tek ha­ne­li ra­ka­mı ya­ka­la­dık ve şu an­da, in­şal­lah, bu ay ala­ca­ğı­mız ne­ti­ce­ler­le de tek ha­ne­li ra­kam­da enf­las­yo­nu nok­ta­la­mış ola­ca­ğız.

Ve ça­lış­ma ha­ya­tı­nın ta­raf­la­rı, sen­di­ka­lar, iş dün­ya­sı, si­ya­set­çi­ler, eko­no­mist­ler enf­las­yo­nu bu ül­ke­de çok ko­nuş­tu­lar. Ama, ar­tık o sı­kın­tı­la­rı ge­ri­de bı­rak­tık.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­men bu nok­ta­da bir ko­nu­ya özel­lik­le açık­lık ge­tir­mek is­ti­yo­rum. Ta­bii, ba­zı olum­suz kam­pan­ya­lar­la, san­ki eko­no­mi­de bu iyi­leş­me­ler, bu ge­liş­me­ler so­ka­ğa yan­sı­mı­yor­muş gi­bi bir ha­va oluş­tu­rul­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Ön­ce­lik­le, biz, hal­kı­mız­la, çift­çi­miz­le, köy­lü­müz­le, sa­na­yi­ci­miz­le, es­na­fı­mız­la, sü­rek­li on­lar­la Ana­do­lu’nun dört bir ya­nın­da be­ra­be­riz ve bu sü­reç içe­ri­sin­de ne­ler al­dık­la­rı, hep­si ora­da. Biz, çif­ti­mi­zin, ga­yet do­ğal ola­rak, ge­liş­miş ül­ke­ler­de­ki çift­çi­le­rin ulaş­tı­ğı nok­ta­la­ra ulaş­ma­sı­nın ta­kip­çi­si­yiz, onu ko­va­lı­yo­ruz, bu­nun ol­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Ay­nı şey, es­na­fı­mı­zın ay­nı stan­dart­la­ra yük­sel­me­si­ni is­ti­yo­ruz. Bun­lar he­de­fi­miz. Sa­na­yi­ci­mi­zin ay­nı şe­kil­de, me­mu­ru­mu­zun, iş­çi­mi­zin ay­nı şe­kil­de bu­ra­la­ra ulaş­ma­sı ta­bii ki en bü­yük he­de­fi­miz. Ama, na­sıl bir Tür­ki­ye al­dık ve şu an­da ne­re­ye gel­dik? Bu­nun he­sa­bı­nı eğer has­sa­si­yet­le ya­par­sak, o za­man, bu­nu, öy­le zan­ne­di­yo­rum ki, gör­mek müm­kün.

Lüt­fen şu­ra­ya dik­kat ede­lim: 2002 yıl so­nun­dan 2006 Ara­lık ayı­na ka­dar, bu dö­nem­de enf­las­yon top­lam yüz­de 52,5 ora­nın­da art­mış­tır. Ba­kın, bu enf­las­yo­na kar­şın üc­ret­ler ne ka­dar art­mış: Or­ta­la­ma me­mur maa­şın­da ar­tış yüz­de 72, en dü­şük me­mur maa­şın­da­ki ar­tış yüz­de 95. Kü­sur­la­rı­nı söy­le­mi­yo­rum. 2002 yı­lın­da or­ta­la­ma ka­mu iş­çi ma­aşı 1.012 YTL, 2006 Tem­mu­zun­da ise 1.669 YTL. Ar­tış yüz­de 65. Net as­ga­ri üc­ret­te­ki ar­tış yüz­de 107. 2002 yı­lın­da özür­lü ay­lı­ğı sa­de­ce 51 ye­ni Türk li­ra­sı, 2006 yı­lın­da 203 ye­ni Türk li­ra­sı. Ar­tış ora­nı yüz­de 298. Alt­mış beş yaş ay­lı­ğın­da­ki ar­tış yüz­de 183. Öğ­re­nim kre­di­sin­de­ki ar­tış yüz­de 189. Emek­li ma­aş­la­rı­na özel­lik­le ba­kın, yi­ne, enf­las­yo­nun çok çok üze­rin­de bir ar­tış bu­ra­da da söz ko­nu­su. Tek bir ör­nek ve­ri­yo­rum: En dü­şük Bağ-Kur ta­rım emek­li­si­nin ma­aşı 2002 yı­lın­da 69 ye­ni Türk li­ra­sı idi. 2006 Tem­muz ayı­na ka­dar bu­nu ka­de­me ka­de­me ar­tır­dık ve 232 ye­ni Türk li­ra­sı­na ka­dar yük­selt­tik. Ar­tış ora­nı tam yüz­de 236.

Ba­kı­nız, bu­nun­la da kal­mı­yor, üc­ret­ler enf­las­yo­nun üze­rin­de ar­tar­ken, bir yan­dan da alım gü­cü ül­ke­miz­de ar­tı­yor. Ve 2002 yı­lın­da ay­lık or­ta­la­ma as­ga­ri üc­ret 174 ye­ni Türk li­ra­sı. Bu as­ga­ri üc­ret­le 161 lit­re süt alı­nı­yor­du. Bu­gün, as­ga­ri üc­ret 381 ye­ni Türk li­ra­sı. Bu­gün as­ga­ri üc­ret­le 293 lit­re süt alı­na­bi­li­yor. Alım gü­cü yüz­de 82 ora­nın­da art­mış. En dü­şük me­mur maa­şıy­la 2002 yı­lın­da 421 ki­log­ram ek­mek alı­na­bi­li­yor­du. Bu­gün en dü­şük me­mur ma­aşı 765 ye­ni Türk li­ra­sı­na yük­sel­miş du­rum­da. Bu maa­şın ala­bil­di­ği ek­mek mik­ta­rı 671 ki­log­ram. Alım gü­cün­de­ki ar­tış yüz­de 60.

Bir baş­ka ör­nek: 2002 yı­lın­da en dü­şük SSK emek­li ay­lı­ğı 257 ye­ni Türk li­ra­sı. Bu üc­ret­le 2.136 adet yu­mur­ta alı­na­bi­li­yor. 2006 yı­lı­na ge­li­yo­ruz, en dü­şük SSK emek­li ay­lı­ğı 477 ye­ni Türk li­ra­sı. Bu üc­ret­le 3.975 adet yu­mur­ta alı­na­bi­li­yor. Ar­tış yüz­de 86. Geç­miş­te ma­aş ar­tı­yor, ama enf­las­yon kar­şı­sın­da de­ğe­ri­ni yi­ti­ri­yor­du. Şim­di, hem enf­las­yo­nun üze­rin­de ar­tış hem de de­ğe­ri­nin ar­tı­şı… Bun­la­rı, ar­tık, ço­ğalt­ma­mız, ar­tır­ma­mız müm­kün; ama, bun­la­ra vak­tim el­ver­mi­yor. Onun için, sü­rat­le bir baş­ka ye­re ge­çe­ce­ğim.

O da şu­dur: Ba­kı­nız, 2002 yı­lı bo­yun­ca Tür­ki­ye’de top­lam 1 mil­yon 88 bin adet buz­do­la­bı sa­tıl­mış. 2005 yı­lın­da bu sa­yı re­kor bir dü­ze­ye, 2 mil­yon 108 bin adet se­vi­ye­si­ne ulaş­mış­tır. Üs­te­lik, buz­do­la­bı fi­ya­tı da 1.106 YTL’den, bu­gün 1.092 ye­ni Türk li­ra­sı­na ge­ri­le­miş du­rum­da.

2002 yı­lın­da 824 bin adet ça­ma­şır ma­ki­ne­si sa­tıl­mış. 2005 yı­lın­da sa­yı 1 mil­yon 830 bi­ne yük­sel­miş­tir. 2002’de 940 ye­ni Türk li­ra­sı olan ça­ma­şır ma­ki­ne­si fi­ya­tı, 2006 yı­lın­da 695 ye­ni Türk li­ra­sı­na düş­müş­tür.

2002 yı­lın­da sa­tı­lan trak­tör sa­yı­sı 8.100. 2005 yı­lın­da sa­tı­lan trak­tör sa­yı­sı 39.570. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) – Dı­şa­rı­dan sa­tın alı­yor­lar.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – “Çift­çi kan ağ­lı­yor” di­yen­le­re ve­ri­le­cek, herhâlde, en net ce­vap bu­dur. Ar­tık, ham­dol­sun, çift­çim, eliy­le, kaz­may­la, sa­ban­la, fi­lan fa­lan, bun­lar­la ça­lış­mı­yor. Ya? Ar­tık, trak­tö­rüy­le, bu işi mo­dern, çağ­daş bir şe­kil­de sür­dü­rü­yor. Bu­na doğ­ru gi­di­yo­ruz, da­ha da hız­la de­vam ede­ce­ğiz.

Ve KO­Bİ’le­re ve­ri­len des­tek nok­ta­sı: 1990-2002 yıl­la­rı ara­sın­da tam on iki yıl bo­yun­ca KO­Bİ’le­re ve­ri­len des­tek tu­ta­rı 20,5 mil­yon do­lar. Bi­zim dö­ne­mi­miz­de, sa­de­ce dört yıl için­de ve­ri­len des­tek 234 mil­yon do­lar­dır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) KO­Bİ’le­re des­tek… KO­Bİ’le­re des­tek… Hal­kı­mı­zı lüt­fen al­dat­ma­yın, doğ­ru ko­nu­şa­lım.

Yi­ne, 1962-2002 yıl­la­rı ara­sın­da kırk yıl­da, sa­de­ce 65 adet or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si açıl­mış­ken, 2003-2005 dö­ne­min­de üç yıl­da 22 or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­si aç­tık ül­ke­miz­de ve kırk yıl­da 65 adet, dört yıl­da 36 adet. Fark bu!

Şim­di, Ana­do­lu yak­la­şı­mı­nı gün­de­me ge­ti­ri­yo­ruz. Ama, bun­dan da ra­hat­sız ol­du­lar. Ni­ye Ana­do­lu yak­la­şı­mın­dan ra­hat­sız ol­du­nuz?

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Kim ra­hat­sız olu­yor?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ha­ni es­na­fın ya­nın­day­dı­nız?

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Kim ra­hat­sız olu­yor Sa­yın Baş­ba­kan? Ha­ya­li düş­man icat edi­yor­su­nuz.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Şu an­da 40 bin es­na­fın sı­kın­tı­sı var ve 1,2 mil­yar do­lar, bu­nun ya­pı­lan­dır­ma­sı ya­pıl­dı ve şim­di bu­nun adı­mı­nı atı­yo­ruz. Bun­dan ön­ce, ma­ale­sef, dik­kat edi­lir­se, sa­de­ce İs­tan­bul yak­la­şı­mıy­la il­gi­li atı­lan adım or­ta­day­dı ve 6 mil­yar do­la­rı yak­la­şık 330 ki­şi için ya­pı­lan­dır­mış­lar­dı. Ne­re­den ne­re­ye ve “dar ge­lir­li­ye, es­na­fa bak­mı­yor” de­ni­len Hükûmet bu adı­mı atı­yor.

FU­AT ÇAY (Ha­tay) – Es­naf ke­penk ka­pa­tı­yor Sa­yın Baş­ba­kan.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YIP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu da herhâlde al­ma­sı ge­re­ken­le­re it­haf olu­nur.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­miz; ta­bii, bu­ra­da bir ko­nu­nun da­ha üze­rin­de dur­mam ge­re­ki­yor, o da şu: Özel­lik­le, şu an­da Ana­do­lu’da fın­dık ola­yıy­la ala­ka­lı yak­la­şı­mı­nı­zı doğ­ru bul­mu­yo­rum.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Na­ren­ci­ye…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ba­kı­nız, 2 kat­ril­yon Fis­ko­bir­lik bor­cu­nu bu Hükûmet çiz­miş­tir. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) 2 kat­ril­yon! Ve kar­şı­lık­lı pro­to­kol­le ar­tık Fis­ko­bir­lik ken­di ba­şı­na bu işi sür­dü­re­ce­ği­ni ifa­de et­miş­tir. Ar­tık, dev­let­le her­han­gi bir ba­ğı kal­ma­mış­tır, bu­nu pro­to­kol­le ka­yıt al­tı­na al­mış­tır. Ama, bu­na rağ­men, Fis­ko­bir­lik, ma­ale­sef, yö­ne­tim yan­lış­la­rıy­la, pa­ra yö­ne­ti­min­de­ki, fi­nans yö­ne­ti­min­de­ki yan­lış­la­rıy­la, ya­tı­rım yan­lış­la­rıy­la, ken­di­si­ne ema­net edi­len bu bir­li­ği ba­şa­rı­sız bir şe­kil­de yö­ne­tin­ce çık­ma­za gir­miş­tir.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) – Yan­lış ko­nu­şu­yor­su­nuz, yan­lış.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve ba­kı­nız, da­ha ön­ce 7 mil­yon ola­rak açık­la­nan ra­kam­la, ma­ale­sef, borç­lan­mış, ama o fın­dı­ğın be­de­li­ni öde­ye­me­miş­tir ve biz­ler bu sı­kın­tı­lı dö­ne­me gi­rin­ce, bi­li­yor­su­nuz, bir de­ği­şik­lik yap­tık ve Top­rak Mah­sul­le­ri Ofi­si­nin fın­dık al­ma­sı­na yol aç­tık ve şu an­da Top­rak Mah­sul­le­ri Ofi­si, şu ana ka­dar yak­la­şık 3,70’ten alı­yor.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) – Yan­lış…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Kaç li­ra­dan al­dı?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – 3,70’ten alı­yor. Bor­sa fi­ya­tı 3,30.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) – Yan­lış, yan­lış… Yok öy­le bir şey.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Eğer Top­rak Mah­sul­le­ri Ofi­si gir­me­miş ol­say­dı, herhâlde 1-1,5’a dü­şer­di. Ama, Top­rak Mah­sul­le­ri Ofi­si­nin gi­ri­şiy­le bu nok­ta­da ol­muş­tur ve şu an­da, ay­rı­ca, ge­çen yıl­dan ala­cak­lı olan va­tan­daş­la­rın bor­cu­nun öden­me­si için de yi­ne, Top­rak Mah­sul­le­ri Ofi­si dev­re­ye gir­mek su­re­tiy­le, re­hin ede­rek, kalk­mış, ken­di­le­ri­ne bu pa­ra­nın öden­me­si için de Fis­ko­bir­lik’e ge­rek­li des­te­ği sağ­la­mış­tır. Bu­nu da özel­lik­le bu­ra­da ifa­de ede­yim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) – Köy­lü fın­dık ver­me­di. 

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Eğer bir­kaç çu­val da­ha fın­dık var­sa, gel Baş­ba­kan­lı­ğın önü­ne dök; ha­di!

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) – Dö­ke­ce­ğim, dö­ke­ce­ğim…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ama, ar­tık o fın­dı­ğı bu­la­maz­sın.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ta­bii, bir önem­li ko­nu da şu; özel­lik­le ener­ji nok­ta­sın­da: Ba­kı­nız, biz, Ilı­su Ba­ra­jı’nın te­me­li­ni at­tık. Bu ara­da, Çan’ın açı­lı­şı­nı yap­tık; İs­ken­de­run’un açı­lı­şı­nı yap­tık; Af­şin-El­bis­tan B Ter­mik San­tra­li’nin açı­lı­şı­nı biz­zat git­tim, yap­tım ve şu an­da hid­ro­elek­trik san­tral­ler­de ufak san­tral­ler var ki, 2 Ata­türk Ba­ra­jı’nın üret­ti­ği ener­ji­yi üre­ti­yor, şu an­da, bun­la­rın, sü­rat­le ça­lış­ma­la­rı de­vam edi­yor. Ve bun­la­rın ya­nın­da, Tür­ki­ye, ener­ji üre­tim ve tü­ke­ti­min­de, da­ha ön­ce ener­ji it­hal eden bir ül­key­ken, şu an­da ener­ji it­hal eden de­ğil ener­ji ih­raç eden ül­ke du­ru­mu­na gel­miş­tir ve üs­te­lik de ener­ji tü­ke­ti­mi kat­be­kat faz­la­sıy­la art­tı­ğı hâlde. Bu nok­ta­ya gel­dik.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ne ka­dar do­ğal gaz it­hal edi­yor­su­nuz?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Do­ğal gaz nok­ta­sın­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz­ler şu an­da do­ğal gaz nok­ta­sın­da her­han­gi bir sı­kın­tı­nın için­de de­ği­liz ve 29 mil­yar met­re­küp do­ğal gaz tü­ke­ti­yor şu an­da Tür­ki­ye. Gel­di­ği­miz­de 9 ile do­ğal gaz ve­ri­lir­ken, şim­di 41 ile do­ğal gaz ve­ri­li­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ne­re­den ne­re­ye gel­dik… Ve bi­zim sa­de­ce ener­ji­ye öde­di­ği­miz pa­ra 29 mil­yar do­lar ar­ka­daş­lar ve ar­tık, il­ler, il­çe­ler do­ğal gaz­la ısın­ma­ya baş­la­dı, sa­na­yi ve tek­no­lo­ji­de do­ğal gaz kul­la­nı­lır hâle gel­di.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, son sü­re­niz de bit­ti.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ko­nuş­sun Sa­yın Baş­kan, ko­nuş­sun.

BAŞ­KAN – Lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Evet, as­lın­da, ko­nu­şa­cak, ta­bii çok şey­ler var. Fa­kat, bun­la­rı in­şal­lah ge­le­cek­te de ko­nu­şa­ca­ğı­mız mekânlar, ze­min­ler çok olur.

Fa­kat, ben, ta­bii, şu­nu özel­lik­le söy­lü­yo­rum: Tür­ki­ye’nin bir da­ya­nış­ma­ya şüp­he­siz ki ih­ti­ya­cı var, bir be­ra­ber­li­ğe ih­ti­ya­cı var ve ki­min, na­sıl, ne­yi ko­nuş­tu­ğu, bun­la­rın tak­di­ri­ni hal­kı­mız en iyi şe­kil­de ya­pa­cak­tır, hiç ra­hat­sız ol­ma­ya ge­rek yok. He­pi­miz hal­kı­mı­zın kar­şı­sı­na gi­de­ce­ğiz.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Hep be­ra­ber gi­de­lim.

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Hal­kı­mı­zın kar­şı­sı­na git­ti­ği­miz za­man en iyi kan­tar ora­sı ve o kan­tar za­ten öl­çe­cek, bi­çe­cek, hiç me­rak et­me­yin, he­ye­can­lan­ma­ya ge­rek yok.

ZE­KE­Rİ­YA AKIN­CI (An­ka­ra) – Mart­ta gi­de­lim, mart­ta…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – O he­ye­ca­nı­nı­zı ora­ya sak­la­yın. Ama, bu­ra­da, bu he­ye­ca­nı fark­lı bir di­le dö­nüş­tü­rür­se­niz, bu ol­maz. Bi­le­si­niz ki, AK Par­ti, bu nok­ta­da si­zin söy­le­dik­le­ri­ni­ze ay­nen ce­vap ver­me­ye­cek, o se­vi­ye­ye düş­me­ye­ce­ğiz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­nu böy­le bi­li­niz, düş­me­ye­ce­ğiz ve ben, ar­ka­daş­la­rı­ma da sü­rek­li bu­nu söy­lü­yo­rum; sa­bır­la, ka­rar­lı­lık­la biz yo­lu­mu­za de­vam ede­ce­ğiz ve ni­san ayı, ma­yıs ayı, şu ça­tı, şu kut­sal ça­tı, ta­bii ki Cum­hur­baş­kan­lı­ğı için otu­ra­cak, de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni ya­pa­cak, ka­ra­rı­nı da ve­re­cek­tir, bun­dan ön­ce ver­di­ği gi­bi. Ve kim, ne ka­dar oy al­mış, efen­dim, bu­nun üze­rin­de bü­tün halk kon­sen­süs sağ­la­mış mı, sağ­la­ma­mış mı… De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir­bi­ri­mi­zi al­dat­ma­ya­lım. Şu an­da Ana­ya­sa’nın amir hük­mü ge­re­ği ney­se bun­lar ya­pı­la­cak.

Efen­dim, mil­let seç­sin… Ye­ri ge­lir, mil­let de se­çer. Bun­dan da hiç kim­se­nin en­di­şe et­me­si­ne ge­rek yok. Onun da, de­mek ki, he­nüz vak­ti gel­me­di. Vak­ti gel­di­ğin­de o da olur. Fa­kat, ben me­rak edi­yo­rum: Aca­ba bu­gü­ne ka­dar ik­ti­da­ra gel­di­ği­niz­de, ki, Sa­yın Bay­kal bir­çok ik­ti­dar gör­dü bu ül­ke­de, di­ğer ar­ka­daş­lar da bir­çok ik­ti­dar gör­dü­ler bu ül­ke­de, ken­di­le­ri ik­ti­dar­la­rı dö­ne­min­de aca­ba Cum­hur­baş­ka­nı se­çi­mi­ni ni­çin hal­ka gö­tür­me­di­ler de şim­di bu­nu ko­nu­şu­yor­lar? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Bu­ra­sı, ta­bii, bir so­ru işa­re­ti. Bu çok önem­li.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Sa­yın Baş­ba­kan, bi­zim öy­le bir öne­ri­miz yok!

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Biz er­ken se­çim is­ti­yo­ruz!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Onun için, Ana­ya­sa’nın amir hük­müy­le, bu Par­la­men­to, AK Par­ti İk­ti­da­rı, za­ma­nın­da se­çi­mi yap­ma ka­rar­lı­lı­ğın­da­dır ve ni­san­dan ön­ce de, AK Par­ti, Grup ola­rak as­la ada­yı­nı açık­la­ma­ya­cak­tır.

ZE­KE­Rİ­YA AKIN­CI (An­ka­ra) – Aday bel­li, aday bel­li!

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Ayıp mı ya­ni? Açık­la­yın…

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Çün­kü, üze­rin­de, iş­te bu gö­rül­dü­ğü ton­da ya­pı­lan spe­kü­las­yon­la­ra, bu çir­kin­lik­le­re, biz, fır­sat ver­me­yiz, ver­me­ye­ce­ğiz. Bu­nu da böy­le bi­le­si­niz! Ve ata­ca­ğı­mız adı­mı da ona gö­re atı­yo­ruz.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Aday kor­ku­yor mu aca­ba?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Biz, si­ya­se­tin içe­ri­sin­de ne­le­rin na­sıl ya­pıl­dı­ğı­nı en az si­zin ka­dar bi­li­riz.

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Aday kor­ku­yor mu Sa­yın Baş­ba­kan?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Da­ha öğ­re­ne­ce­ğin çok şey­ler var!

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Kor­ku­yor mu yok­sa aday?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – On­la­rı öğ­re­ne­cek­sin!

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Ne­den kor­ku­yor aday?

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Hiç on­lar­dan bi­zim en­di­şe­miz yok, çok ra­ha­tız. Şu gör­dü­ğü­nüz gru­bun her­han­gi bir şey­den kork­ma­sı­na ge­rek yok, onu siz dü­şü­nün! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar)

RA­SİM ÇA­KIR (Edir­ne) – Aday kor­ku­yor, aday!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Onu siz dü­şü­nün, onu siz dü­şü­nün!

ZE­KE­Rİ­YA AKIN­CI (An­ka­ra) – Kork­mu­yor­sa­nız ni­san­da se­çi­me gi­de­lim!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ve ka­rar­lı­lık­la yo­lu­mu­za gi­di­yo­ruz, in­şal­lah, vak­ti­za­ma­nı gel­di­ğin­de de se­çi­mi ya­pa­ca­ğız, hiç en­di­şe­niz ol­ma­sın, te­la­şa ge­rek yok.

Bu­gün de İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sa­sın­da gü­nü 40.225’le ka­pat­mı­şız, onu da ay­rı­ca ha­ber ve­re­yim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Pa­ra­sı olan­la­ra ha­yır­lı ol­sun!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Gel­di­ği­miz­de bi­li­yor­su­nuz, 10 bin­ler­dey­di; 10 bin­ler­den ba­kı­nız 40 bin­le­re gel­dik; 48 bi­ni de gör­dük bir ara bi­li­yor­su­nuz. 10 bin­le­re gel­di…

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Pa­ra­sı olan­la­ra ha­yır­lı ol­sun Sa­yın Baş­ba­kan!

BAŞ­BA­KAN RE­CEP TAY­YİP ER­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bun­lar­dan ra­hat­sız ol­ma­yın, bun­lar­la if­ti­har edin, gu­rur du­yun, çün­kü bun­la­rın hep­si in­sa­nı­mı­za iş imkânı sağ­la­yan mekânlar­dır. Bı­ra­kın bu ser­ma­ye düş­man­lı­ğı­nı, ya­pıl­sın ya­tı­rım­lar bu ül­ke­de, ra­hat­sız ol­ma­yın! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ben, 2007 büt­çe­mi­zin ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze, tek­rar, ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum, tüm eme­ği ge­çen­le­ri ve Par­la­men­to­mu­zu sev­giy­le, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan ayak­ta al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Baş­ba­kan, çok te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, İç Tü­zük’ümü­zün 61’in­ci mad­de­si ge­re­ğin­ce, son söz mil­let­ve­ki­li­nin­dir.

Büt­çe­nin le­hin­de söz is­te­yen, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Eli­taş’a söz ve­ri­yo­rum.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Eli­taş, uma­rım, çok kı­sa, büt­çe­nin le­hin­de ol­du­ğu için de sa­de­ce te­şek­kür ko­nuş­ma­sı ya­pa­cak­sı­nız.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ger­çek­ten, ye­di­bu­çuk sa­ati aşan bir sü­re­de, hem Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­mı­zın büt­çe­yi su­nuş ko­nuş­ma­la­rı hem Pro­fe­sör Na­zım Ek­ren Bey’in, ger­çek­ten, ra­kam­la­rı Türk mil­le­ti­ne yo­rum­la­ma­la­rı ve ar­ka­sın­dan, De­ğer­li Baş­ba­ka­nı­mı­zın yap­tı­ğı bir sa­at yir­mi beş da­ki­ka­lık ko­nuş­ma, ha­ki­ka­ten, ruh­la­rı­mı­zı çal­ka­la­dı. İna­nın, ge­le­cek­le il­gi­li, bak­tı­ğı­mız Tür­ki­ye’nin, da­ha iyi­ye doğ­ru git­ti­ği­ni, bir ke­re da­ha, tüm mil­le­te gös­ter­di.

CA­NAN ARIT­MAN (İz­mir) – Bü­yük­le­re ma­sal­lar on­lar, bü­yük­le­re ma­sal­lar!

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) – Sa­yın Baş­ba­kan, bir sa­at yir­mi beş da­ki­ka­lık ko­nuş­ma­sın­da, tam bir sa­at beş da­ki­ka­sı­nı, Tür­ki­ye’de ya­pı­lan ya­tı­rım­lar­la il­gi­li ayır­dı.

Ben, Sa­yın Baş­ka­nı­mın öner­di­ği gi­bi, bir da­ki­ka­lık bir ko­nuş­ma ya­pıp, te­şek­kür ede­cek­tim, ama, bir anı­mı siz­ler­le pay­laş­tık­tan son­ra te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum. Se­ne 1995 yı­lın­da mil­let­ve­ki­li se­çil­miş Kay­se­ri­li bir ar­ka­da­şı­mız var­dı. Bu ar­ka­da­şı­mız 1999 yı­lı­na ka­dar mil­let­ve­ki­li ol­du. 2002 yı­lın­da da, yi­ne, mil­let­ve­ki­li ada­yı ola­rak be­ra­ber ya­rış­tık. O dö­nem içe­ri­sin­de ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­liy­di. “İk­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­ki­liy­ken ne yap­tı­nız?” di­ye, 2002 yı­lı se­çim­le­ri­ne gi­rer­ken sor­du­lar. O da, kol­tuk­la­rı­nı ka­bar­ta­rak, göğ­sü­nü ge­re­rek “Kay­se­ri Şe­hir Sta­dı’nın ışık­lan­dır­ma­sı­nı yap­tım ar­ka­daş.” di­ye gez­di.

AY­HAN ZEY­NEP TE­KİN BÖ­RÜ (Ada­na) – İş­te o ka­dar!

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) – Dört yıl­lık mil­let­ve­kil­li­ği dö­ne­min­de­ki yap­tı­ğı en önem­li iş buy­du ve o ar­ka­da­şı­mı­zı bu­ra­da kı­na­mak, kü­çüm­se­mek an­la­mın­da söy­le­mi­yo­rum. O ar­ka­da­şı­mı­zın ya­pa­bi­le­ce­ği en önem­li şey oy­du. Çün­kü, ik­ti­dar an­cak bun­la­rı ya­pa­bi­li­yor­du. Şim­di, Sa­yın Baş­ba­ka­nı, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­nı din­le­dik­ten son­ra -bir sa­at beş da­ki­ka­lık- Tür­ki­ye’de ya­pı­lan şey­le­ri tar­tı­şı­yo­ruz, ko­nu­şu­yo­ruz. Bu­gün bu mem­le­ket­te yü­zer yü­zer te­mel atı­yo­ruz, yü­zer yü­zer fab­ri­ka açı­lış­la­rı ya­pı­yo­ruz.

Büt­çe­mi­zin ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum, eme­ği ge­çen­le­re te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Eli­taş.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan...

BAŞ­KAN – Sa­yın To­puz, bu­yu­run efen­dim.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­ka­nım, Sa­yın Baş­ba­kan ko­nuş­ma­sı­nın son bö­lü­mün­de Gru­bu­mu­za yö­ne­le­rek “Bı­ra­kın bu ser­ma­ye düş­man­lı­ğı­nı!” di­ye­rek ağır bir sa­taş­ma­da bu­lun­muş­tur. Gru­bu­mu­za, bu ko­nu­ya açık­lık ge­tir­mek için söz ver­me­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sa­yın To­puz, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ko­nuş­ma­sı­nı dik­kat­le ta­kip et­tim. Sa­yın Baş­ba­kan, hem büt­çe­si­ni tak­dim et­ti hem de büt­çe­si­ne ya­pı­lan eleş­ti­ri­le­re ce­vap ver­di. “Ser­ma­ye düş­man­lı­ğı­nı bı­ra­kın!” şek­lin­de Ge­nel Ku­ru­la hi­tap et­me­si­ni Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­ne bir sa­taş­ma ola­rak ka­bul et­mi­yo­rum.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, kim­dir o za­man ser­ma­ye düş­ma­nı?

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Siz ta­raf­sız bir Mec­lis Baş­ka­nı de­ğil­si­niz. Si­zi pro­tes­to edi­yo­rum!

BAŞ­KAN – Şim­di 2007 Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile...

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Ya­zık­lar ol­sun si­ze!

BAŞ­KAN – ... 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım:

ALİ TO­PUZ (İs­tan­bul) – Ne­den kor­ku­yor­su­nuz?

BAŞ­KAN – 2007 Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı’nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

2005 Ma­li Yı­lı Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı’nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

2005 Ma­li Yı­lı Kat­ma Büt­çe­li İda­re­ler Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı’nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Böy­le­ce 2007 Yı­lı Mer­kezî Yö­ne­tim Büt­çe Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ile 2005 Ma­li Yı­lı Ge­nel ve Kat­ma Büt­çe Ke­sin­he­sap Ka­nu­nu Ta­sa­rı­la­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si ka­bul edil­miş­tir.

Şim­di, sı­ra­sıy­la, her üç ta­sa­rı­nın da 1’in­ci mad­de­le­ri­ni oku­tu­yo­rum:

2007 YI­LI MER­KE­Zİ YÖ­NE­TİM BÜT­ÇE KA­NU­NU TA­SA­RI­SI

Bİ­RİN­Cİ KI­SIM

Ge­nel Hü­küm­ler

Bİ­RİN­Cİ BÖ­LÜM

Gi­der, Ge­lir, Fi­nans­man ve Den­ge

Gi­der

MAD­DE 1- (1) Bu Ka­nu­na bağ­lı (A) işa­ret­li cet­vel­ler­de gös­te­ril­di­ği üze­re, 10/12/2003 ta­rih­li ve 5018 sa­yı­lı Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu­na ek­li;

a) (I) sa­yı­lı cet­vel­de yer alan ge­nel büt­çe kap­sa­mın­da­ki ka­mu ida­re­le­ri­ne 200.902.066.401 Ye­ni Türk Li­ra­sı,

b) (II) sa­yı­lı cet­vel­de yer alan özel büt­çe­li ida­re­le­re 12.720.119.000 Ye­ni Türk Li­ra­sı,

c) (III) sa­yı­lı cet­vel­de yer alan dü­zen­le­yi­ci ve de­net­le­yi­ci ku­rum­la­ra 1.437.179.058 Ye­ni Türk Li­ra­sı,

öde­nek ve­ril­miş­tir.

2005 MALÎ YI­LI KE­SİN HE­SAP KA­NU­NU TA­SA­RI­SI

Gi­der Büt­çe­si

MAD­DE 1 – (1)  Ge­nel büt­çe­li da­ire­le­rin 2005 Malî Yı­lı gi­der­le­ri, bağ­lı (A) işa­ret­li cet­vel­de gös­te-ril­di­ği üze­re, 143.685.760.918,84 Ye­ni Türk Li­ra­sı ola­rak ger­çek­leş­miş­tir.

2005 MALÎ YI­LI KAT­MA BÜT­ÇE­Lİ İDA­RE­LER KE­SİN HE­SAP KA­NU­NU TA­SA­RI­SI

Gi­der büt­çe­si

MAD­DE 1- (1) Kat­ma büt­çe­li ida­re­le­rin 2005 Malî Yı­lı gi­der­le­ri, bağ­lı (A) işa­ret­li cet­vel­de gös­te­ril­di­ği üze­re, 14.581.457.259,81 Ye­ni Türk Li­ra­sı ola­rak ger­çek­leş­miş­tir.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ana­ya­sa’mı­zın 164’ün­cü mad­de­si uya­rın­ca, büt­çe ka­nu­nu ta­sa­rı­sı ile ke­sin­he­sap ka­nu­nu ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri bir­lik­te ya­pı­la­ca­ğın­dan, okun­muş bu­lu­nan 1’in­ci mad­de­ler kap­sa­mı­na gi­ren ku­ru­luş­la­rın 2007 mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­le­ri ile 2005 ma­li yı­lı ke­sin he­sap­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne ya­rın­ki bir­le­şim­de baş­la­na­cak­tır.

Prog­ra­ma gö­re, ku­ru­luş­la­rın büt­çe ve ke­sin he­sap­la­rı­nı gö­rüş­mek için, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, 16 Ara­lık 2006 Cu­mar­te­si gü­nü Sa­at 11.00’de top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

He­pi­ni­ze iyi ak­şam­lar.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.40