DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 137
24’üncü
Birleşim
28 Kasım 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü
münasebetiyle, ülkenin geleceğini oluşturacak çocuklarımızın
yetiştirilmesinde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin önemine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın,
aynı konuda gündem dışı açıklaması
2.-
Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez’in, 5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanunu çerçevesinde Türkiye akaryakıt sektörünü düzenleme görevini
üstlenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 28 akaryakıt ana dağıtım
şirketine vermiş olduğu ceza sonrasında yaşanan gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Isparta Milletvekili Mehmet Emin Murat Bilgiç’in, Türkiye’de kozmetik
ve gül sanayisinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş ve
30 milletvekilinin, sosyal hayatı tehdit eden şiddet eylemleri ve
diğer suçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 49
milletvekilinin, Denizli Sümerbank İplik Fabrikası satışının ve
arazisi üzerindeki tasarrufların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/396)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1159)
2.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber’in, İşçi,
Memur ve Bağ-Kur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına
İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/425) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/418)
3.- İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk’ün,
Erzurum ve Sivas Kong-relerine Katılan Delegelerin Mezarları
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/802) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/419)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/61) ve (10/74) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu
önerisi
2.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile 1255 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan’ın, konuşmasında, bakanlığıyla ilgili
yanlış anlaşılmalara meydan verebilecek bazı ifadeleri nedeniyle
açıklaması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Erzurum
Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut’un, konuşmasında, Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın, Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/887, 2/891) (S. Sayısı: 1267)
5.- Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/874) (S. Sayısı:
1249)
6. Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri
Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan
Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili
Mustafa Erdoğan Yetenç’in; 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı:
1228)
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın,
ders kitaplarının içeriğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17890)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Amasya’da
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17951)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kilis’te
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17954)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
hasta hakları birimlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ’ın cevabı (7/17990)
5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, bazı iletişim
şirketlerinin TMSF yönetimindeki bazı şirketlerle yaptıkları işlere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER’in cevabı (7/18039)
6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, bazı şirketlerin
yönetim kurulu üyelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER’in cevabı (7/18040)
7.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
camilerde protokol uygulaması başlatıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN’ın cevabı (7/18093)
8.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN’ın, camilerde
protokol yolu uygulaması başlatılacağı iddiasına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN’ın cevabı (7/18108)
9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, TMSF’de
görevli bazı kişilerin kurucusu olduğu şirkete ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER’in cevabı
(7/18148)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, TMSF Başkanının
ABD ziyaretine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER’in cevabı (7/18150)
11.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ’ün, hastanelerde
yaşanan çocuk ve yetişkin ölümlerindeki artışa ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/18201)
12.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU’nun,
bir gazete muhabirinin Ankara Dışkapı Devlet Hastanesinde tartaklandığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı
(7/18211)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Dünya
Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi GÖNÜL’ün cevabı (7/18224)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Dünya
Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet AYDIN’ın cevabı (7/18225)
15.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Dünya
Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN’ın cevabı (7/18228)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Şırnak,
Kars, Gümüşhane, Erzurum, Elâzığ, Çankırı, Bursa, Düzce, Bolu, Bitlis,
Adıyaman, Aksaray, Amasya, Bartın, Bingöl, Nevşehir, Kayseri, Kilis,
Kütahya, Ağrı, Sakarya, Siirt ve Rize illerinde 2006 yılı için planlanan
yatırımlara ilişkin soruları ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY’ın cevabı
(7/18252, 18253,18254, 18255, 18256, 18257, 18258, 18259, 18260, 18261, 18262,
18263, 18264, 18265, 18266, 18267, 18268, 18269, 18270, 18271, 18272, 18273,
18274)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Sakarya,
Rize, Siirt, Şırnak, Nevşehir, Bingöl, Kilis, Kütahya, Ağrı, Kayseri,
Kars, Gümüşhane, Erzurum, Elâzığ, Çankırı, Bursa, Bolu, Bitlis, Düzce,
Adıyaman, Aksaray, Amasya ve Bartın illerinde 2006 yılı için planlanan
yatırımlara ilişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun cevabı (7/18275, 18276, 18277, 18278,
18279, 18280, 18281, 18282, 18283, 18284, 18285, 18286, 18287, 18288, 18289,
18290, 18291, 18292, 18293, 18294, 18295, 18296, 18297)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bingöl,
Nevşehir, Rize, Sakarya, Siirt, Kayseri, Kilis, Kütahya, Ağrı, Adıyaman,
Aksaray, Amasya, Bartın, Düzce, Bolu, Bursa, Çankırı, Şırnak, Elâzığ,
Erzurum, Gümüşhane ve Kars illerinde 2006 yılı için planlanan yatırımlara
ilişkin soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN’un cevabı
(7/18455, 18502, 18503, 18504, 18505, 18506, 18507, 18508, 18509, 18510, 18511,
18512, 18513, 18515, 18516, 18517, 18518, 18519, 18520, 18521, 18522, 18523)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Rize,
Nevşehir, Kilis, Kayseri, Kütahya, Siirt, Sakarya, Ağrı, Bartın,
Amasya, Aksaray, Adıyaman, Kars, Gümüşhane, Erzurum, Elazığ, Düzce,
Şırnak, Çankırı, Bursa, Bolu ve Bingöl illerinde 2006 yılı için planlanan
yatırımlara ilişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ’un cevabı (7/18457, 18458, 18459, 18460, 18461, 18462, 18463, 18464,
18465, 18466, 18467, 18468, 18469, 18470, 18471, 18472, 18473, 18474, 18475,
18476, 18477, 18478)
20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İnternet
gazetecilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY’ın cevabı (7/18552)
21.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ’ün,
RTÜK üyelerinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY’ın cevabı (7/18567)
22.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, TÜİK’in
özel sektöre yaptırdığı anketlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY’ın cevabı (7/18568)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum
yaptı.
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu, 24
Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, öğretmenlerimizin çalışma
koşullarına, ekonomik sıkıntılarına ve 17’nci Millî Eğitim Şûrası
kararlarına,
Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, 22 Kasım
Diş Hekimleri Günü ve Ağız ve Diş Sağlığı Haftası münasebetiyle,
ağız ve diş sağlığının önemine, diş hekimlerinin sorunları ile bu
alanda eğitim veren okulların kalitesinin artırılması için alınması
gereken tedbirlere,
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, ülkemizde yaşandığı
iddia edilen yolsuzluklara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Hatay Milletvekilleri;
Fuat Geçen,
Mehmet Eraslan,
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, konuşmasında,
şahıslarına;
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun’un, konuşmasında, Partisine,
Sataştığı iddiasıyla, birer açıklamada bulundular.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un,YİMPAŞ’ın para hareketlerinin
araştırılması ve hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394), Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 378’inci sırasında yer alan 1171’e 1 inci
ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği açıklandı.
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Manisa Milletvekili
İsmail Bilen’in, konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5’inci sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimur’un, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/874) (S. Sayısı: 1249),
6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya
Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile
Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetenç’in, 2919 Sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında (2/816) (S. Sayısı: 1228),
7’nci sırasında bulunan, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında (2/775) (S. Sayısı: 1209),
8’inci sırasında bulunan, Bursa Milletvekili
Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali’nin; 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında (2/461) (S. Sayısı: 970 ve 970’e 1
inci Ek),
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/762) (S. Sayısı: 1252) görüşmeleri tamamlandı; istem üzerine,
elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
9’uncu sırasında bulunan, Konya Milletvekili
Ahmet Işık’ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri’nin (2/887, 2/891) (S. Sayısı: 1267) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak, maddelerine geçilmesi kabul edildi.
28 Kasım 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 20.54’te son verildi.
Ali Dinçer |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Harun Tüfekci |
|
Burdur
|
|
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Gökhan
Sarıçam |
|
|
Kırklareli |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.:
35
II. - GELEN KÂĞITLAR
27 Kasım 2006
Pazartesi
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
AK Parti Bolu İl Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14462)
2.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Acil
Eylem Planında öngörülen faaliyetlere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16098)
3.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, mikro
krediyle ilgili düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17721)
4.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA’nın, Muğla’daki
liman açılışında yaşanan bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17722)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, İsmailağa
cemaati olarak adlandırılan bir grup hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17723)
6.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İsmailağa
cemaati olarak adlandırılan bir grupla ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17725)
7.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ve Esenboğa Havalimanı
yolu inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17726)
8.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, Kızılay’ın
vereceği madalyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17727)
9.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, bir
yeğeninin görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17728)
10.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, terörle
mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17729)
11.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, İstanbul’daki
bir alışveriş merkezinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17730)
12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Türkiye’de
ve AB ülkelerindeki memur sayısına ve memur maaşlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17731)
13.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, çeşitli
mal ve hizmet ücretleri ile vergilerde ve memur maaşlarındaki artış
oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17732)
14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, bazı
sosyo-ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17733)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Atatürk
Olimpiyat Stadında yaşanan ulaşım sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17734)
16.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun,
Yasin El Kadı hakkındaki bazı işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17735)
17.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, ABD
ile imzalandığı iddia edilen bir mutabakat belgesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17736)
18.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Suudi
Arabistan Kralının İstanbul’daki arazisine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17738)
19.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, KKTC
Hükümetinin istifasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17739)
20.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Göcek Tüneli
geçiş ücretlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17740)
21.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın,
ilçe ve köylerden il merkezlerine yönelik göç sorununa ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17742)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Orhangazi
Stadyumuna hayatını kaybeden bir sporcunun adının verilip verilemeyeceğine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/17749)
23.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU’nun,
Artvin’e doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17756)
24.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Türkiye
aleyhine açılan bir davanın takibine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17757)
25.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in,
İkinci Bandırma Sülfürik Asit Tesisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17758)
26.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in,
elektrik kesintilerine ve Irak’a elektrik satışına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17759)
27.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Türkiye-İsrail
ümit millî futbol takımları maçının Trabzon’dan Ankara’ya alınmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17760)
28.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK’ün,
bir açılışta yapılan eyleme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17761)
29.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, polisin
bazı olaylara müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17762)
30.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL’in,
bazı belediyelerin dağıttığı yayınlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17763)
31.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun,
İsmailağa Camii Kuran Kursu binasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17764)
32.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul-Çobançeşme
Fidanlığı arazisinin ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17765)
33.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, haklarında
soruşturma izni istenilen belediye başkanlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17767)
34.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
KÖYDES Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17768)
35.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının imar sınırlarını artırdığı
projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17769)
36.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya
Vakıflar Zeytinliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17770)
37.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK’in, vergi
denetmenlerinin yer değiştirmelerine ve bazı iddialara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17774)
38.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN’in, Bakanlık
Müsteşarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17779)
39.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın,
yurt dışına yüksek lisans için burslu gönderilen öğrencilere ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17782)
40.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
şehit olan askerlere ve terörle mücadele eğitimine ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17785)
41.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ilaç
bedeli ödemeleriyle ilgili kararlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17787)
42.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
bir ilacın bedelinin ödenmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17788)
43.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
hekim istihdamındaki bazı durumlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17790)
44.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, kamu
sağlık kuruluşları yöneticilerinin özel sağlık kuruluşlarıyla
ilişkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17791)
45.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU’nun,
bir kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17792)
46.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, bazı
hastalara ucuz kalp kapakçığı takıldığı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17793)
47.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, yabancı
bankaların TMSF’ye devredilen bankalardan alacakları ile ilgili
IMF’ye teminat verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/17797)
48.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER’in, fındık
üreticilerinin düzenledikleri Ordu mitingiyle ilgili bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17798)
49.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in,
KKTC’deki bazı siyasi gelişmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17802)
50.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Borçka
ve Deriner barajlarının yol sorunu nedeniyle çalıştırılamadığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17803)
51.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
Antalya gezisinde asılan pankart ve afişlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17804)
52.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin, bedeli
ödenecekler listesi dışında bırakılan ilaçlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17805)
53.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, MKE’nin silah
satışına ve bireysel silahlanmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17806)
54.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir kanser
ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17807)
55.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, kamu ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17808)
56.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, gazilerin
sağlık karneleriyle ilgili bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17809)
57.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN’ün, 725. Ertuğrul
Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenliklerinde yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17810)
58.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme’den
çıkış yapan ihraç malı yüklü araçlara motorinde vergi muafiyeti
sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17811)
59.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, KKTC’deki
bazı siyasi gelişmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17812)
60.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE’nin,
denetim elemanlarının bazı ek ödemelerinin kaldırıldığı ve iş
yüklerinin artırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17813)
61.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ’nin, Eskişehir’deki
bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17814)
62.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Sivas’taki
Kongre Müzesi bahçesinin kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17815)
63.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ’ün, Bulgaristan’dan
transit geçiş ücretine ve yurt dışına çıkış harcına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17817)
64.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay
Kanunu Teklifindeki üye seçimiyle ilgili hükme ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17820)
65.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay
Kanunu Teklifindeki KİT’lerin denetimiyle ilgili hükme ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17821)
66.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL’in, akaryakıt
kaçakçılığı konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporundaki
tespitlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17822)
67.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
Başbakanlık Koruma Müdürlüğü personeline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17823)
68.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, bazı
kaçak yayınlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17824)
69.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun,
Başbakanlık binasına ilave kat yapımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17825)
70.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, TOKİ ve Muğla
Belediyesince yaptırılan konutların satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17826)
71.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, şehitlere
ve şehit yakınlarına yapılan yardıma ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17827)
72.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU’nun,
vakıf üniversitelerine, üniversite hastanelerine ve devlet üniversitelerine
yönelik yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17828)
73.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN’in, KÖYDES
Projesinin kapsamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17829)
74.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İzmir
çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17830)
75.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Seydişehir
Tapu Müdürlüğünün yaptırdığı bir kadastro çalışmasına yönelik
iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17831)
76.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın,
Bozüyük-Adapazarı karayolu projesi ile Seyitgazi-Alpu karayolu
onarım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17833)
77.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in,
İstanbul-Beykoz’daki kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17834)
78.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık
Tanıtma Fonunun desteklediği uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17842)
79.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık
Tanıtma Fonunun desteklediği uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17843)
80.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hollanda’daki
Türk milletvekili adaylarıyla ilgili iddialara ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17845)
81.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Boğaziçi’ndeki
imar yetkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17847)
82.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ’ın,
memurların alım gücüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17848)
83.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı
tamamlanmış atıl durumdaki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17851)
84.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, TETAŞ’ın
elektrik alım ve satımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17853)
85.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Bakanlığın
bir avukatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17854)
86.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN’ın,
Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin elektrik piyasasına etkilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17855)
87.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Kemerköy
Termik Santrali bünyesindeki bir sitenin inşaatına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17856)
88.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Yasin El
Kadı hakkındaki işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17858)
89.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir şahıs
hakkındaki silahlı çete soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17859)
90.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bazı kıyafetleri
giyenler hakkında yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17861)
91.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin Dikmen Vadisindeki bir projesiyle ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17862)
92.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, Antalya’daki
trafik kazası riski yüksek noktalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17863)
93.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, Manavgat
Toptancı Hali Müdürünün atanma şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17864)
94.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Büyükşehir
belediye meclisleri kararları aleyhine açılan davalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17865)
95.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul’daki
bir tünel inşaatı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17866)
96.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT’in, BELBİM eski
Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17867)
97.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, İstanbul
Emniyet Müdürlüğünün bazı görevlendirmelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17868)
98.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal KUMKUMOĞLU’nun,
Kurtköy toplu konut bölgesindeki bir arsayla ilgili iddiaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17869)
99.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN’ın, köye
dönüş yapan Süryanilerin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17870)
100.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in,
İstanbul-Maltepe-Başıbüyük Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17871)
101.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin Kuğulu Park civarındaki katlı kavşak
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17872)
102.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin Kuğulu Park civarındaki katlı
kavşak projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17873)
103.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir vergi
denetmeninin tayini ile ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17876)
104.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, emlak
vergisi ve kiralardaki artışa ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17877)
105.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, bir kanser
ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17878)
106.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in,
emlak vergisi ve tapu harçlarındaki sorunlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17879)
107.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, vergi
kayıp ve kaçakları ile denetim elemanlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17881)
108.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın,
okullarda tahsil edilen paralara ve okulların giderlerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17884)
109.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, İzmir’in
OKS’deki başarı düzeyine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17886)
110.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, güvenlik
güçlerinin can yeleği kullanımına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17895)
111.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, hastalara
takılan kalp kapakçıklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17896)
112.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, bir
kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17897)
113.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
AB finansmanındaki engellilerle ilgili bir projeye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17898)
114.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
SSPE hastalığına ve bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17899)
115.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN’ın, Alaplı
Devlet Hastanesinin uzman ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17900)
116.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Demre-Üçağız
Köyünün doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17902)
117.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, cari
açığa ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/17910)
118.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, özelleştirilen
Türk Telekomun denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17911)
119.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR’un, TRT’deki
bir diziye, çalışanların özlük haklarına ve Genel Müdür Vekiline
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/17913)
120.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM’ın,
kızamık aşısına ve bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17914)
121.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK’in, bir
işadamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17919)
122.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, çölyak
hastalarının bir besininin bedelinin geri ödemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17922)
123.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bazı
İran uçaklarının zorunlu inişe tabi tutuldukları iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17923)
124.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Başbakanlık
muhabirlerine yönelik bazı uygulamalara ve haberciliğe müdahale
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17925)
125.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER’in,
KÖYDES Projesinde köylere kaynak dağıtımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17926)
126. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
şehirlerarası otobüs işletmelerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17927)
127.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, belediyelerin
gelirini artırmak için getirilecek yeni vergilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17928)
128.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, Muğla’daki
orman yangınlarına ve enerji nakil hatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17934)
129.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, Karaköy
Termik Santrali sosyal tesisleri inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17935)
130.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin toplu taşıma kartlarındaki ücretsiz
aktarma süresine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17936)
131.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya Büyükşehir
Belediyesinin yaptırdığı yer saatine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17937)
132.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hatay
İl Özel İdaresinin ihalelerine ve bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17938)
133.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Beyşehir-Mesutlar
Köyünü ilçe merkezine bağlayan yola ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17939)
134.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanının bir toplantıya alınmamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17940)
135.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Ankara’nın
altyapı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17941)
136.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER’in,
ilave ödemesi bulunmadığı halde ek ödemeden yararlanamayan personele
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17942)
137.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
bazı ilaçların geri ödemesi yapılan ilaçlar listesinden çıkarılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17943)
138.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Rize’de
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17950)
139.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Elazığ’da
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17955)
140.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Erzurum’da
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17962)
141.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Adıyaman’da
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17964)
142.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in,
Kars’ta onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17965)
143.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Ağrı’da
onarımda bulunan ve derslik açığı olan okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17969)
144.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Antakya
Devlet Hastanesi ihaleleriyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17988)
145.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Ankara
karayolundaki kavşak ve köprü çalışmalarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17995)
146.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
şehirler arası otobüs işletmelerinin sorunlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17999)
147.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR’ın, bir milletvekiline
ait kitaptaki ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18002)
No.: 36
28 Kasım 2006 Salı
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN’in, Mut Kaymakamı
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18764) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, BOTAŞ’ın
kamu kurum ve kuruluşlarından alacaklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18765) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
3.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, yurt
dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18766) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
4.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, deprem
vergisi olarak bilinen vergilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18767) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
5.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN’in, nihai tüketiciye
satılan enerjiden alınan TRT payına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18768) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
6.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Gümrük Müsteşarlığındaki
yolsuzluk iddialarının soruşturulmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18769) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, engellilere
uygulanan emlak vergisi muafiyetinin kaldırılıp kaldırılmayacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18770) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, ABD’den ithal
edilen pirincin genetik denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18771) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, iç ve dış
borçlanma ile ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18772) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Ege Üniversitesi
Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18773) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
11.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, getirilmek
istenen konaklama vergisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18774) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
12.- Artvin Milletvekili
Yüksel ÇORBACIOĞLU’nun, Artvin Valisinin bir beyanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18775) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
13.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, YİMPAŞ’ın
para hareketleri ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18776) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
14.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, doğal
afet ve imar sorunlarındaki yasal düzenleme ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18777) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
15.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Kızılay’ın
hazırlattığı üstün insani hizmet nişanı ve madalyalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18778) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
16.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, D-400
karayolundaki köprülerin onarımına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18779) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2006)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bursa’nın
Orhangazi İlçesi ve Yeniköy Beldesi arasındaki yola ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18780) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
18.- Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın, iç
ve dış borçlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/18781) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
19.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Hazinenin
verdiği teşvik kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/18782) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
20.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Gümrükler
Muhafaza Genel Müdürünün görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18783) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Posof-Türkgözü
sınır kapısından mazot ithalatına ve yurt dışına çıkış harcına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi
(7/18784) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
22.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, doğalgaz
ve akaryakıt zamlarına ve BOTAŞ’ın belediyelerden alacaklarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18785) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
23.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, BOTAŞ’ın
kamu alacaklarına ve doğalgaz zammına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18786) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2006)
24.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, BOTAŞ’ın
alacaklarına ve mali durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18787) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
25.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, belediyelerin
BOTAŞ’a olan borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18788) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
26.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, BOTAŞ’ın
alacaklarına ve bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18789) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
27.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN’ın, doğalgaz
zammına ve BOTAŞ’ın alacaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18790) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
28.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’nın
katı atık bertarafı sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18791) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
29.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Haşim
İşcan Kültür Merkezine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18792) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
30.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
seri cinayetlerden sonra alınan güvenlik önlemlerine ve ihmal iddialarının
soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18793) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
31.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN’ün, Söğüt
Şenliklerinde yaşanan olaylara yönelik soruşturmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18794) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan-Taşlıdere
Köyü karayoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18795) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
33.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
uçak kaçırma eylemlerine yönelik tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18796) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
34.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
yabancılarla evlenen Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18797) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
35.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Aydın-Kuşadası
pis su toplama ve arıtma şebekesi projesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18798) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
36.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Güzel Sanatlar
Genel Müdürünün aldığı disiplin cezasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18799) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
37.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğünün yürürlüğe koyduğu bir yönergeye ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18800) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
38.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Devlet Tiyatrolarında
yapılan bazı idareci atamaları ile ilgili iddialara ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
39.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Devlet Tiyatrolarının
yönetimine ve oyun programlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18802) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
40.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ’ın, milletvekili
lojmanlarının satışına ve kamu konutlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18803) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
41.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ’ın, kamudaki
araç alımı, satımı ve kiralanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18804) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan
Hükümet Konağına ayrılacak ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18805) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan-Ardanuç
yoluna ayrılacak ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18806) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan’daki
iki baraj projesine ayrılacak ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18807) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan’da
İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesinin kurulması için konulacak
ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
46.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN’un,
ders kitabı dağıtımındaki aksaklıklara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18809) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
47.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, sınıf tekrarı
yapan öğrencilere yönelik uygulamaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18810) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
48.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, Ardahan’da
yapımına başlanan yurt binası inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18811) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
49.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, İzmir-Aliağa’da
okul alanı olmaktan çıkarılan taşınmaza ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18812) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
50.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY’ın, hakkında
soruşturma açılan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18813) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
51.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, kuş
gribine karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18814) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
52.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Bolu
İzzet Baysal ve Köroğlu Devlet Hastanelerindeki bir uygulamaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18815) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/11/2006)
53.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, sağlık
harcamalarına ve SSK’lı hastaların ilaç harcamalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18816) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
54.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir projenin
saha koordinatörlüğü kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18817) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
55.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, Denizli-Servergazi
Devlet Hastanesi Başhekiminin bir uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18818) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
56.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, kuş
gribine karşı alınan önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18819) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
57.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, bazı
illerimizde yapılan suni tohumlamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18820) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2006)
58.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN’in, Manisa’da
üzümlerde görülen bozulmaların araştırılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18821) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/11/2006)
59.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN’ın, Futbol
Federasyonu yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/18822) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2006)
60.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, tarım
ürünlerinden kesilen BAĞ-KUR primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18823) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2006)
61.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, kuş
gribine karşı alınan önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18824) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2006)
62.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, bir
tekne belgesine, yat yapımına ve marinalara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18825) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2006)
63.- Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın,
AB’nin genişlemeden sorumlu komiserinin ve Ankara’daki bir Iraklı
temsilcinin açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/18826) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2006)
64.- Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR’ın, Artvin
Valisinin bir beyanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18827) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
65.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
yeni il kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18828) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
66.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
havalimanlarındaki güvenlik önlemlerinin denetimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18829) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
67.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM’ın,
Tosya’daki bir gölete, bir baraj projesine ve Devrez Çayının ıslahına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18830) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2006)
68.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, Antalya’daki
taşımalı eğitime ve bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18831) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi GÜNEŞ ve
30 Milletvekilinin, sosyal hayatı tehdit eden şiddet eylemleri ve
diğer suçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/395) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2006)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI ve 49
Milletvekilinin, Denizli Sümerbank İplik Fabrikası satışının ve
arazisi üzerindeki tasarrufların araştırılması amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/396) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2006)
28 Kasım 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü
Birleşimi’ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok Sayın Başkan. Nerede
var?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun’a aittir.
Buyurun Sayın Torun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun’un, 24 Kasım Öğretmenler
Günü münasebetiyle, ülkenin geleceğini oluşturacak çocuklarımızın
yetiştirilmesinde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin önemine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın,
aynı konuda gündem dışı açıklaması
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz almış
bulunmaktayım. Bana bu konuşma fırsatını veren Sayın Başkana çok
teşekkür ediyor ve yüce Genel Kurulumuzun siz değerli üyelerini
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Mesleklerin en kutsalının öğretmenlik, muallimlik,
mürebbilik olduğunu biliyorum. Öğretmenliği ben her alanda yapılan
öğreticilik olarak değerlendiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Torun, bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri, sayın hatip Öğretmenler
Günü gibi çok önemli bir konuda Genel Kurulumuza hitap etmektedir.
Değerli arkadaşlarımızın dinlemelerini ve özellikle ayakta olan
arkadaşlarımızın da oturmalarını rica ediyorum.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) – Öğretmenliği ben her alanda
yapılan öğreticilik olarak değerlendiriyorum. Tüm insanlığın
ilk mürebbisi Allah’tır. Kur’an-ı Kerim’in ilk nazil olan beş ayeti bu
bakımdan ne kadar öğreticidir.
“Seni yaratan Rabbin ismiyle oku!/O, insanı bir
embriyodan yarattı./ Kerem sahibi Rabbin ismiyle oku./ Ki O, insana
kalemle yazmayı ve bilmediğini öğretti.” Yüce Allah, Kur’an’ın bu
ilk beş ayetinde kendisi için “Rab” ismini kullanıyor, yani “terbiye
eden.” Peygamberimiz de “Beni Rabb’im terbiye etti ve o ne güzel terbiye
edendir.” diyor.
En güzel mürebbi, kainat kitabını ilim ve irfan
üzerine yaratmıştır. İlim ve irfanın bir araya gelmesi hakikatin
ortaya çıkmasına vesile olur. İlim ve irfan birbirlerinin muhalifi
değil, müradifidirler. Gerçeğin ortaya çıkması, bu iki değerin
eğitim kurumlarında atbaşı götürülmesine bağlıdır. İlim, irfandan
nasibini almaz ise inkâra yöneltir mensuplarını. İrfan, ilmi önemsemez
ise taassuba kayar. Demek ki, okumak çok önemli; ama, bunun belirli
bir terbiye sınırı içerisinde olması gerekiyor. İnsanı kötülüğe,
fenalığa, yanlış şeyler yapmaya yönelten okumanın bir faydasının
bulunmadığını hepimiz hayatımız boyunca gördük ve bundan sonra
görmeye devam edeceğiz.
İşte burada, sevgili öğretmenlerimize çok büyük
işler düşüyor. Ben, sevgili öğretmenlerimizin hepsinin ilim, irfan,
ahlak, edep sahibi olduklarını, yeri geldiğinde fedakârlıktan kaçınmadıklarını
ve sevgili öğrencilerine karşı çok büyük vefa gösterdiklerini biliyorum.
Onlar, bizim geleceğimiz olan çocuklarımızı yetiştiriyorlar.
Arada sırada ortaya çıkan kötü örneklerin toplumda nasıl derin yaralar
açtığını o güzel insanlar biliyorlar. Öğrencisiyle ilgilenmeyen,
derslere hazırlıksız giren, ders saatini gır gırla geçiren, günün
şartlarına göre kendisini yenilemek için gerekli gayreti göstermeyen,
öğrencisinin duygu ve düşüncelerini istismar eden çok istisnai örneklerin
bu kesim arasından çok ender de olsa çıkmasını, bu güzel toplumun elleri
öpülesi öğretmenleri, asla tasvip etmiyor ve aralarında bu kişilerin
öğretmen olarak yaşamasına fırsat vermiyorlar.
Demek ki, öğretmenlerimiz, sadece belirli alanlarda
bildiklerini ders saatlerinde öğrencilerine aktarmakla kalmıyorlar,
ülkemizin geleceğini oluşturacak olan çocuklarımızın ruh dünyalarının
imarı için de gayret gösteriyorlar. Öğretmenlerimiz, bizim aile
içindeki dünyamızdan çıkarak yeni bir âlemle tanışmak üzere adımımızı
dışarı attığımızda ilk ve en önemli mürebbilerimizdir. A’yı, B’yi,
C’yi onlardan öğreniriz; sonra, kelimeler ve ardından cümleler gelir.
Onların giyinişi, temizliği, nezaketi, nezaheti, tebessüm edişleri,
okul bahçesinde birbirleriyle dolaşarak sohbet etmeleri, hepimizin
hayatında çok önemli yerler edinmelerine sebep olmuştur. Onların
okul hayatımızın her anında öylesine dağ gibi duruşlarının bile
bizlere neler kazandırdığını hiçbirimiz unutamayız.
Bir öğretmen üzülünce, bütün öğrenciler üzülür;
bir öğretmen sevinince, güldüğünde, bütün öğrenciler güler, mutluluk
duyar. Her birimizin hayatında şahsiyetleriyle özdeşleşmiş olduğumuz,
duruşlarını kendimize örnek aldığımız nice öğretmenler vardır. Evlatlarımızın
mutlu, mesut, bahtiyar bir hayat yaşamalarını istiyor isek, öğretmenlerimizin
sorunlarını çözmek, özellikle ekonomik sıkıntılarının giderilmesini
sağlamak, onların rahat bir şekilde görev yapmalarını temin edecek
okul ve derslik alanlarını oluşturmak bizim en önemli görevimizdir.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Maaşları, maaşları Sayın
Vekilim…
CAVİT TORUN (Devamla) – Öğretmen, bulunduğu köyde,
ilçede…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Öğretmen maaşlarına zam
var mı?
CAVİT TORUN (Devamla) –…veya ilde alışveriş yapmak
üzere girdiği dükkânda veya iş yerinde, o yerin sahibi olan bir öğrencisiyle
karşı karşıya geldiğinde…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Geçim sıkıntısı içinde öğretmenler.
CAVİT TORUN (Devamla) – …içinde en küçük bir eziklik
hissetmeyerek alışveriş yapabilmelidir, dik duracak gücü olmalıdır,
öğrencisinin saygısında herhangi bir gerilemeye sebebiyet verecek
maddi imkânsızlık hissetmemelidir. Öğretmenlerimizi en çok üzen konunun
bu olduğunu biliyoruz.
Bu dönemde, öğretmenlerimizin özlük haklarının
düzeltilmesi için başta Hükûmetimiz olmak üzere Millî Eğitim Bakanımızın
çok büyük gayretler gösterdiğini biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Vekilim, maaşlarına
da zam olacak mı öğretmenlerimizin? O da görevimiz değil mi?
CAVİT TORUN (Devamla) – Öğretmenlerimizin yıl
başında…
BAŞKAN – Sayın Arıtman, ne istiyorsunuz? Bana söyleyin
bir isteğiniz varsa.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkanım, öğretmenlerin
karnı tok övgüye, maaşlarını…
BAŞKAN – Bana söyleyin bir talebiniz varsa, kürsüden
imkân tanırım; ama, laf atmayın lütfen.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) – Öğretmenlerimizin yıl
başında donatım giderleri için verilen paranın yüzde 100 artırılması,
her öğretmene düşen öğrenci sayısının azaltılması için 80 binin
üzerinde derslik yapılması ve ders ücretinde yine yüzde 100 artışların
bu dönemde sağlanmasını inkâr etmememiz gerekiyor. Bu durumun artarak
devam edeceğine olan inancım tamdır; çünkü, cumhuriyet tarihi itibarıyla
sadece bu iktidar döneminde Millî Eğitime ayrılan pay diğer bütün
bakanlıkların önüne geçmiştir. Bundan sonra gelecek hükûmetler döneminde de bu
karardan dönülmesi artık imkânsızdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bizim öğretmenlerimizin
mutlu ve müreffeh bir hayat yaşamalarını temin konusunda göstereceğimiz
gayretlerin önemi inkâr edilemez; ancak, aynı oranda, her kesimdeki
öğrencilerin mutluluğunu sağlamak görevlerimiz arasında değil
midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.
CAVİT TORUN (Devamla) – Bu ülkede yüz binlerce öğrenci
kat sayı adaletsizliğiyle karşı karşıya. Öğretmenin mutluluğu öğrenciye
yansır da, öğrencinin huzursuzluğu öğretmeni etkilemez mi? Eğitim
camiasının üzerindeki her türlü kara bulutun ortadan kalkması
için hepimiz elimizden gelen gayreti göstermek zorundayız. Özellikle
biz siyasilere düşen görevin ne kadar büyük olduğunu unutmayalım.
Sevgili arkadaşlar, burada başımdan geçen bir
anıyı sizlere anlatmak istiyorum. Bendeniz avukatlığımın öncesinde
yedi yıl öğretmenlik yaptım. 8 Nisan 1975 yılında Kars İmam-Hatip Lisesine
öğretmen olarak atandım. O yıllarda da bu lisenin mensupları üniversiteye
girmekte sorunlar yaşıyor ve seslerini duyurmak için boykotlar düzenliyorlardı.
Bizim öğrencilerimiz de seslerini duyurmak istediler ve benden
yardım talebinde bulundular. Vilayette müracaatlar yapıldı,
izinler alındı ve belirli bir güzergâh takip edilerek, karlı, buzlu
bir kış gününde belli bir edep ve terbiye sınırı içerisinde Kars caddelerinde
yürüyüş yapıldı, toplantı mahalline gelindi. Ben de onlarla beraberim,
el yazısı on sayfalık bir yazı hazırlamışım. Osman isminde bir öğrencimiz
kurulan kürsüye çıkıp bunu okuyacak, sorunları dile getirecek. Osman
kürsüye çıktı: “Hocam ben bu yazıyı okuyamiram” demez mi? İş başa
düştü, çıktık kürsüye: “Beyler, yapmayın etmeyin, bu çocuklara kıymayın,
okumalarının önündeki engelleri kaldırın, Anadolu insanının okumasının
kimseye zararı yoktur, okumak istek ve arzusunun önünde kimse duramaz.
Senin okumanı istemiyorum demek vicdana, ahlaka sığar mı? Lütfen,
herkes Batı’daki örneklerine baksın ve oradaki din bilginlerinin
ne kadar donanımlı olduğunu herkes görsün…”
BAŞKAN – Sayın Torun, konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
CAVİT TORUN (Devamla) – “…Esasen bizim okumayı
teşvik etmemiz gerekirken, bu bağnazlık niye?” diye açıklamalarımızı
sürdürdük.
Arkadaşlar, tabii arkasından davalar geldi, mahkemeler
geldi. Benim burada anlatmak istediğim konu şu: Bizler, inancıyla,
örfüyle, âdetiyle, imanı, ahlakı, çeşitli etnisitelere olan mensubiyetleriyle
bir büyük medeniyetin önemli parçalarıyız. Bu parçalardan her birisi
bizim vazgeçilmez rengimizdir. Birbirimizi ve değerlerimizi yok
sayarak, inkâr ederek bir yere varamayız.
Evet, ben konuşmamı burada bitirmek istiyorum. Aslında
devam etmem gereken kısımlar vardı, fakat ben huzurunuzu daha fazla
işgal etmemek bakımından son cümle olarak şunları söylemek istiyorum:
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Öğretmenler
Günü münasebetiyle eğitim camiamızın bu çok önemli sorununu bu vesileyle
dile getirdim. İşte size bir yol: Hak ve özgürlükleri öne çıkaranlar,
adaletsizliklerin önüne geçmek için gücü oranında gayret gösterenler,
bundan sonra kazanacaktır. Daha mutlu, daha müreffeh, daha kalkınmış,
daha güzel bir gelecekte bu ülkede hep birlikte yaşamak dilek ve temennisiyle,
bütün öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, size saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Torun.
Efendim, Denizli Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Gazalcı yerinden kısa bir açıklama talebinde bulunmuştur. Çok kısa
olmak üzere kendisine söz veriyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
Bütün öğretmenlerin gününü kutluyor, onlara
saygılar, sevgiler sunuyorum. Aydınlık geleceğimiz, onların her
yönden özgür, bilgili, üretici kuşaklar yetiştirmesine bağlıdır.
Onların nitelikli eğitim işini görebilmeleri için, ILO ve UNESCO’nun
ortaklaşa kabul ettiği, 5 Ekim 1966’da imza altına aldığı ve Türkiye’nin
de altına imza attığı Öğretmen Statü Tavsiyesi ilkelerinin bir
an önce ülkemizde uygulanmasını diliyorum. Köy öğretmenlerine,
kent öğretmenlerine, emekli öğretmenlere, gerçekten hem görevlerini
iyi yapabilmeleri için ekonomik, sosyal kültürel haklar tanımak gerekir
diyorum. Yeniden bütün öğretmenlerin gününü kutluyor, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım bu olanağı verdiğiniz
için.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Biz de Başkanlık olarak Öğretmenler Günü’nü bu vesileyle
gönülden kutluyoruz.
Gündem dışı ikinci söz isteği, 5015 sayılı Petrol
Piyasası Kanunu’yla ilgili olmak üzere, Mardin Milletvekili Sayın
Süleyman Bölünmez…
Sayın Bölünmez, buyurun.
Süreniz beş dakika.
2.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez’in, 5015 sayılı Petrol
Piyasası Kanunu çerçevesinde Türkiye akaryakıt sektörünü düzenleme
görevini üstlenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 28 akaryakıt
ana dağıtım şirketine vermiş olduğu ceza sonrasında yaşanan gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2003 Aralık ayında yürürlüğe giren 5015 sayılı
Petrol Piyasası Kanunu çerçevesinde, Türkiye akaryakıt sektörünü
düzenleme görevini üstlenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun
28 akaryakıt ana dağıtım şirketine vermiş olduğu toplam 1,670 katrilyon
tutarındaki ceza ve sonrasında halen yaşanmakta olan gelişmelerle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Petrol sektörü, bugüne kadar çok ciddi bir şekilde
yıpratılmış, halen yıpratılmaya devam edilmektedir. Türkiye bütçesinde
toplanan verginin yüzde 22’sinin tahsildarı olan bu sektörün bu kadar
yıpratılması artık tehlike doğurmaya başlamıştır. Öncelikle,
EPDK tarafından verilen cezaların şekli hakkında sizleri aydınlatmak
istiyorum. 5015 sayılı Kanun’un emrettiği üzere, lisansı olmayan
dağıtım şirketinin, gene lisansı olmayan hiçbir bayiye mal satmasını
öngörmemektedir. Bu çerçevede, Türkiye’de mevcut, şu anda 11.500
adet lisanslı bayi içinde cezayı oluşturan 2.320 adet istasyon, Kanun’un
emrettiği üzere, evraklarını, son müracaat tarihi olan 20 Mart
2005 tarihinde eksiksiz olarak EPDK’ya vermiştir. Ancak, bu istasyonlara
ait lisanslar eksikleri olmadığı halde, lisans tarihleri, Kanun’un
emrettiği 20 Mart 2005 sonrasıdır. Lisanslarını aldıkları tarih
ile Kanun’un emrettiği tarih arasındaki geçen sürede bir veya birkaç
defa, bağlı oldukları lisanslı dağıtım şirketlerinden akaryakıt
alımıyla ilgili verilen usulsüzlük cezasıdır. Ortada bir kuruşluk
vergi kaybı olmadığı gibi, devletin hiçbir şekilde herhangi bir zarara
uğratılmadığı da çok nettir. Yapılan bu satışlarda, ATV, KDV ve hatta
aynı Kurumun ve Kanun’un emrettiği üzere EPDK’ya verilmesi gereken
payın EPDK hesabına yatırılmasına rağmen, sadece kusurlu yapılan
her istasyon başına verilen usulsüzlük cezası olarak 714 milyardır.
Zaten, EPDK Başkanı Yusuf Günay da, son günlerde, hatta bugünkü tüm
basında yer alan açıklamasında, bu yönde oluşan kanaatlere bir açıklama
getirmiş, biraz önce benim de üzerine basa basa söylediğim gibi,
bu cezaların teknik usulsüzlükten kaynaklandığını kamuoyuna açıklamıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; isterseniz,
dünyanın en iyi kanununu çıkardığınızı iddia edin, eğer uygulamada
eksikseniz, o kanunun dünyanın en kötü kanunu olduğunu görürsünüz.
2005 yılında önce akaryakıt bayilerine, arkasından, 2006 yılında
ana dağıtım şirketlerine kesilen cezaların temelinde işte bu Kanunu
uygulamadaki sıkıntılar yatmaktadır. Yoksa, biraz önce ifade ettiğimiz
gibi, cezaların akaryakıt kaçakçılığı veya vergi kaçırmakla uzaktan
yakından alakası ve ilgisi yoktur.
Bugün, ana dağıtım şirketleri, yargı nezdinde
haklı olduklarına yürekten inandıkları için, mücadelelerini sürdürmektedirler.
Danıştay 13. İdare Dairesinin ara kararı olan yürütmeyi durdurma
talebinin reddine rağmen, şirketler bu kararı saygıyla karşılamakla
beraber, hukuka olan inançlarını yitirmemişlerdir. Danıştay İdari
Daireler Kurulu nezdinde temyiz başvuruları da başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütün bu konular
yargıya intikal etmişken, EPDK Başkanı Yusuf Günay’ın, Danıştayın
nihai kararını beklemeden, sadece ara kararı baz alarak “Haklı olduğumuzu
yargı da kabul etti.” ifadesini kullanmasını büyük talihsizlik
olarak görüyor ve bunu Kurumun sektörle âdeta anlamsız mücadelesi
olarak yorumluyorum ve bundan da müthiş bir üzüntü duyduğumu şahsım
ve sektör adına ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi size soruyorum:
30 öğrencinin olduğu bir sınıf düşünün; 2 öğrencinin okula devamsızlık
ve rahatsızlık nedeniyle, 28 öğrencinin de zayıf not alarak sınıfta
kaldığını düşünürsek, siz o sınıfın öğretmenlerinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) – …biraz evvel Öğretmenler
Günü’nü kutladığımız o kutsal öğretmenlerimiz gibi, o öğretmenlerde
kusur olup olmadığını düşünür müsünüz ve hatta, bu öğretmenler çıkıp
beyanatlarında “zeki, akıllı, ahlaklı öğrencilere sahibiz” derlerse
ve “sahibiz” dedikleri bu öğrencilere “derslerde başarısız” dedikleri
zaman, bu öğretmenlere ne dersiniz?
Şimdi konumuza dönelim. 30 lisanslı dağıtım şirketinin
olduğu bir ortamda, 1’inin ekonomik nedenle, 1’inin de yeni olması
nedeniyle faaliyet göstermediği, 28 adet uluslararası ve Türkiye’de
sayılı şirket olan bu kuruluşları hem çıkıp methedeceksiniz, sektörün
daha fazla zarar almamasını dileyeceksiniz, diğer taraftan, Kanun’un
size emrettiğini öne sürerek ceza keseceksiniz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; buraya dikkatinizi
çekiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bölünmez, son cümlelerinizi almak
istiyorum.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) – Biraz süre rica
edeceğim Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum anlayışınızdan dolayı.
01/01/2005-19/3/2005 tarihleri arasında, elli gün
gibi bir sürede, 6.122 tane lisans vereceksiniz. 21/3 tarihi itibarıyla,
iki gün içinde, bu fark 8.443’e, yani 2.321 tane daha vereceksiniz,
ama, 2.300 adet istasyona, üç dört ay gibi bir sürede, her gün üçer beşer
istasyona lisans verip, bir yıl sonra da, Kanun’un emrettiği üzere
evrak inceleyip ceza keseceksiniz. İşte, size çalışkan, işte iyi
ders veren öğretmen EPDK.
Şimdi sizlere bir örnek daha vermek istiyorum:
Bu 28 şirketin içinde sermayesi 9 trilyon, bir yıllık cirosu 35 trilyon,
84 bayiye sahip, yapmış olduğu kusurlu satışın toplam bedeli 1,5
trilyon, bu şirkete verilen usulsüzlük cezası 60 trilyon. Şimdi bu
şirketin, vergi dairesi tarafından gönderilen ödeme emrine verdiği
cevap şudur: “9 trilyon sermayeli ve 200 bayili şirketimi vergi dairesine
borcuma karşılık vermek istiyorum. Boynumdan vergi borcunu silin.
Aksi takdirde, beni memur veya müdür olarak bu şirkete alın, ölünceye
kadar vereceğiniz maaştan yüzde 25 keserek borcumu ödeyeyim.”
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bunu duygusal
olarak düşünüyor diyebilirsiniz; ama, acı gerçekleri söyleyeyim.
Büyük şirketler bu cezayı büyük bir yara alarak bir şekilde ödeyecekler.
Ancak, bunun zararı, gene rekabeti sağlayan küçük şirketlerin yok
olmasıyla birlikte, faturası tüketicinin, yani, vatandaşımızın
cebinden çıkacaktır.
BAŞKAN – Efendim, son cümlenizi rica ediyorum Sayın
Bölünmez. Çok geçti süreniz.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) – Sayın Başkanım, hemen
bitiriyorum.
Gene bu Kanun’un emrettiği ve başta yapılması gereken,
bugüne kadar yapılamayan 01/01/2007’de uygulamaya geçecek olan marker
uygulamasının da sorunlarla başlayacağını belirtiyor ve birçok
maddenin eksik, açıklayıcı olmayan madde olması, sorun yaratan
bir kanun olması nedeniyle bu Kanun’un yeniden sektöre ve devletimize
uyumlu hale getirilmesi için sizleri göreve davet ediyorum. Şunu
da unutmayalım ki, sektörün birlik ve beraberlik içinde olduğunu
ve bu beraberliğin bıçak kemiğe dayandığı takdirde çeşitli yaptırımlara,
hatta, pompa kapamaya kadar gideceğini ve bunun da sonuçlarının
ülkemize ve milletimize, Hükûmetimize doğuracağı zararı ifade
etmek istiyorum.
Türkiye’de hukuk vardır, idam cezası yoktur. Ancak,
verilen cezalar ne hukuka uygun ne de adildir; resmen şirketlerin
iflası, yok olması, batırılmasıdır; idamdan daha ağır cezadır.
Son yayımlanan AB İlerleme Raporu’na dahi girmiş
bulunan, enerji sektörünü düzenleyen özerk kurumların faaliyetlerinde
çok daha basiretli ve yapıcı yaklaşımlar içerisinde olmaları uyarısı,
bizim de EPDK’dan arzu ve beklentilerimizdir.
Beni sabırla dinlediniz. Bu konuya daha hassas
davranacağınıza inancımla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarken,
değerli Başkanım, göstermiş olduğunuz müsamahadan dolayı da ayrıca
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bölünmez.
Sayın Hükûmetin söz talebi var mı? Yok.
Gündem dışı üçüncü söz isteği, Türkiye’de kozmetik
sanayisi ile ilgili gülcülüğün sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili
olmak üzere, Isparta Milletvekili Sayın Mehmet Emin Murat Bilgiç…
Buyurun efendim.
3.- Isparta Milletvekili Mehmet Emin Murat Bilgiç’in, Türkiye’de
kozmetik ve gül sanayisinin sorunlarına ve çözüm önerilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli üyeler; Türkiye’de kozmetik ve gül sanayisinin sorunları
ve çözüm önerileri hakkında kamuoyumuzu aydınlatmak ve çözüm yollarını
araştırmak üzere, gündem dışı bir konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum
ve sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şüphesiz, Türkiye’de, dünya gül üretiminin, gül
yağı üretiminin çok önemli bir bölümü gerçekleştirilmektedir. Dünya
gül çiçeği üretimi 12 bin ton civarındadır ve bunun yaklaşık 8 bin
tonu ülkemizde gerçekleştirilmektedir. Bu üretimin çok önemli bir
bölümü gül yağı ve gül konkreti üretimi amacıyla kullanılmaktadır.
Bunun toplam içerisindeki payı, özellikle 1.550 kilo civarında bir
gül yağı üretimi ve 6.500 kilo civarında bir gül konkreti üretimi
olarak gerçekleşmektedir. Bütün bunlar, Türkiye’de, dünyaya yönelik
dünya gül yağı ve gül konkreti ithalat ihtiyacının yüzde 60’ını karşılamasını
sağlamaktadır. Üretimin geri kalanı da Bulgaristan tarafından
gerçekleştirilmektedir. Ancak, Türkiye, dünya gül yağı üretiminde
çok önemli bir pazar payına sahip olmasına rağmen kozmetik sanayisinde
yetersizdir. Bu amaçla alınması gereken tedbirler vardır. Dünya üretiminin
toplam 200 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, bunun içerisinde
Türkiye’nin kendi payı son derece düşüktür. Özellikle kozmetik ve kişisel
ürünler açısından, 2005 rakamlarıyla, 330 milyon dolar civarında
bir ithalata karşılık, 230 milyon dolar civarında bir ihracatımız
vardır. Türkiye’ye, özellikle ihracatını da yaptığımız maddeler
de dahil olmak üzere, üretilen mamullerin yüzde 90 ham maddesi ithalat
yoluyla girmektedir. O anlamda, Türkiye’de ham madde üretiminde
ciddi sıkıntılar yaşamaktayız ve bu ham maddenin nihai ürüne dönüştürülmesi
açısından da son derecede büyük sıkıntılarımız vardır.
Şüphesiz, özellikle Isparta, Türkiye’de gülcülük
ve kozmetik sanayisinin merkezidir. O anlamda, daha da yapılması
gereken işler var, fakat, özellikle Hükûmetimizin, bu sektörde öncü
konumda bulanan Gülbirlik’e sağladığı önemli destekler vardır.
2004 yılında 1,8 trilyon lirayı, Gülbirlik’in borçlarının silinmesi
amacıyla tahsis ettik. Yine, 267 milyar liralık bir kaynağı da, özellikle
işçi ve memurların azaltılması yönünde yaptığı harcamaları desteklemek
üzere Gülbirlik’e tahsis ettik. Ancak, geçtiğimiz bu yıl içerisinde,
gül alım politikasında Gülbirlik, yanlış bir kota uygulaması sonucunda,
Gülbirlik’in fiyatlarının kota uygulaması sonucunda düşük kalmasını
sağlamış ve özellikle özel sektörle arasındaki fiyat farkı sebebiyle
köylümüzün yaklaşık 2-3 trilyonluk bir zararına sebep olmuştur. Bu,
tabii, yeniden bu sektöre bakılmasını, gül üretim alanlarının azaltılmasını
değil, çoğaltıcı yönde bir politika izlenmesini gerektirmektedir.
Bu amaçla, önümüzdeki günlerde yeni bir gül zirvesini Isparta’da
toplayacağız. Ben, buradan Türkiye’deki bütün gül ve kozmetik üreticilerine
de seslenerek, yeni bir sektör politikası oluşturulması gereğine
işaret etmek istiyorum. Çünkü, dünyada 200 milyar dolarlık önemli
bir pazar var ve bu pazar içerisinde Türkiye’nin aldığı pay son derece
düşük. Bu pazar payını artırabilmek için de yeni bir sektör politikasının
ele alınması gerekiyor. Özellikle bu alanda öncülük yapması gereken
Gülbirlik’in faaliyet zararı, 2005 yılında 4,4 trilyon liraya varmıştır
ve yeni bir açılım yapmasına rağmen, özellikle parfüm sanayisine
yönelik olarak; bu alandaki şirketi de, bu yıl içerisinde açıklanan
rakamlarla 400 milyar lira bir zarara uğramıştır. Bizim endişemiz,
daha önce de çeşitli birliklerde görüldüğü üzere, Türkiye’nin özellikle
seçim kazanma endişesiyle oluşturan birlik yönetimlerinin uyguladıkları
yanlış fiyat politikalarının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) – Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) – Özellikle seçim
kazanma endişesiyle, seçimle oluşan birlik yönetimlerinin özellikle
yanlış fiyat politikaları uygulamaları sonucunda kamuoyunu,
çiftçiyi mağdur edici, yıllar itibarıyla değişkenlik arz eden, yüzde
40’lara, yüzde 50’lere varan yanlış fiyat politikaları sonucunda
üreticinin küstürülmesi ve gülde olduğu gibi, gül alanlarının sökülmeye
başlanması olacaktır. Hâlbuki, Türkiye, dünyada -tekrar ediyorum-
gül yağı üretiminde, gül üretiminde öncü bir konumdadır, yeni bir
sektör politikasını hak etmektedir, yeni ar-ge ve teşvik politikalarını
hak etmektedir. Bu anlamda, Hükûmetimizin, önümüzdeki günlerde benim
öncülüğümde düzenleyeceğimiz gül ve kozmetik zirvesinde önemli
kararlar alacağına ve bu konuda bize destek olacağına eminim.
Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bilgiç.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır; bu önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
İlk önergeyi okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş ve 30 milletvekilinin, sosyal
hayatı tehdit eden şiddet eylemleri ve diğer suçların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/395)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son dönemlerde toplumumuz bir “Suç Salgını” tehdidi
altına girmiştir. Toplumsal yaşam, toplumsal barış, toplumsal huzur
ve güven duygusu, yıkım gücü giderek artan sürekli bir “Toplumsal
Deprem” ile sarsılmaktadır. Resmi veri ve istatistikler bu depremin
acı ve kaygı verici düzeyini sergilemektedir.
Can, mal, ırz güvenliğinin; ahlak değerlerinin;
yasa kurallarının geçersizleştiği, bir korku ortamı koşulları
yaygınlaşmakta ve kalıcılaşmaktadır.
Gasp, darp, hırsızlık, kapkaç, soygun eylemleri
suç olmaktan çıkmışçasına insanların gözü önünde, uluorta, saldırılarla,
yaralama hatta öldürmelerle işlenmektedir. Önlenemeyen her eylem
sonraki eylemleri ve eylemcileri özendirmekte cesaretlendirmektedir.
Önlemsizlikten kaynaklanan, cezasızlıktan beslenen
bu suç işleme eğilimi, yeni suç türleri üreterek ve artarak yoğunlaşmaktadır.
Son günlerde yaşadığımız daha önce görülmemiş türden vicdan ve insanlık
dışı saldırılar toplumumuzu derinden yaralamaktadır. Toplumun
korkusuz yaşama hak ve özgürlüğünü zedelemektedir.
Yasa ve ahlak tanımaz eşkıya grupları, seri cinayet
canavarları, katil kapkaç çeteleri, hayvanlaşmış ırz ve namus düşmanları,
kundaktaki bebeğe ilişen, oyun çağındaki çocuklara tecavüz eden,
her düzeydeki öğrencilere iğrenç güdülerle saldıran, ar, haya ve
utanç yoksunu vahşet sürüleri, eylemlerini arttırarak sürdürmektedir.
Toplumumuzu, korku ve çaresizlik duygusunun tutsaklığına sürüklemektedir.
İç güvenlik güçlerinin yetersizliği de çaresizliği
arttırmaktadır.
Özetlenen bu tablo toplumsal çözülme göstergesidir.
Suç toplumu halidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu tablo karşısında
duyarsız kalamaz, kalmamalıdır.
Yüce Meclis, toplumsal yaşamımızı karartan şiddet
eylemlerinin, suç türlerinin ve suçlu tiplerinin çeşitlendiği,
ahlaki değerlerin yok edildiği; toplumsal barış ve dayanışmanın
çözüldüğü; okulların şiddet alanına dönüştüğü, kurumsal otoritenin
yıkıldığı bu sürecin ivedi önlenmesi ödevini geciktiremez.
Bu nedenle şiddet eylemlerinin nedenlerinin
araştırılması ve etkin önlemler önerilmesi amacı ile Anayasanın
98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddelerine
göre Meclis Araştırması açılmasını dileriz.
1) Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
2) Mahmut Duyan (Mardin)
3) Abdurrezzak Erten (İzmir)
4) Enver Öktem (İzmir)
5) Muharrem İnce (Yalova)
6) Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
7) Feramus Şahin (Tokat)
8) Muharrem Kılıç (Malatya)
9) Halil Akyüz (İstanbul)
10) Kemal Demirel (Bursa)
11) Mehmet Boztaş (Aydın)
12) İsmail Özay (Çanakkale)
13) Ali Oksal (Mersin)
14) Nadir Saraç (Zonguldak)
15) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
16) İsmail Değerli (Ankara)
17) Atilla Kart (Konya)
18) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
19) Mehmet Işık (Giresun)
20) Nuri Çilingir (Manisa)
21) Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
22) Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
23) Hakkı Ülkü (İzmir)
24) Nurettin Sözen (Sivas)
25) Mehmet U. Neşşar (Denizli)
26) Ufuk Özkan (Manisa)
27) Oya Araslı (Ankara)
28) Vezir Akdemir (İzmir)
29) Rasim Çakır (Edirne)
30) Tuncay Ercenk (Antalya)
31) Orhan Eraslan (Niğde)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 49 milletvekilinin, Denizli
Sümerbank İplik Fabrikası satışının ve arazisi üzerindeki tasarrufların
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/396)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Denizli Sümerbank İplik Fabrikası, lojman ve sosyal
tesisleri gibi kimi yapıların, koruluğun bulunduğu 148.957 metrekarelik
geniş bir alan üzerinde kurulmuştur. Bu fabrika, arazi üzerindeki
sosyal tesislerle birlikte uzun yıllar Denizli’ye, ülke ekonomisine
ve kültürel yaşamına büyük hizmetler vermiştir.
Denizli Sümerbank yaklaşık 7 milyon dolar karşılığı
Zafer ve Tekstil A.Ş.’ye satılmıştır. O şirketten de kısa bir süre önce
Kentsel Gayrimenkul Yatırım A.Ş. satın almıştır.
Araziyi satın alan yeni şirket Global Yatırım
A.Ş.’nin sahibi Mehmet Kutman ile sonradan iptal edilen Galataport,
Kuşadası Liman İşletmesi ve Tüpraş’ın yüzde 14,76 payını borsada
ihale edilmeden satın almayla gündeme gelen İsrailli işadamı Sami
Ofer’in şirketi, arazi üzerinde 200 milyon dolarlık bir proje için ortaklık
kurmuşlardır.
3 Ekim 2006 tarihinde İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası’na (İMKB) başvuran Global Yatırım Holding ve Pera Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı adı geçen arazi üzerinde “Sümerbank Projesi”ni
uygulayacaklarını, bu projeyle 600 konut-daire, 5 yıldızlı ve 300
yatak kapasiteli bir otel, özel bir hastane ve alışveriş merkezi yapmak
istediklerini bildirmişlerdir. Ayrıca arazinin ekspertiz raporlarına
göre 50 milyon YTL değerinde olduğunu, inşaatının 2007’de başlayacağını
da aynı başvuruda belirtmişlerdir.
2005-2006 yıllarında Denizli Belediye Meclisinde
kimi üyelerin karşı çıkmalarına karşın imar planı değişiklikleri
yapılarak arazinin değeri artırılmıştır. Denizli 1. derecede
deprem bölgesi olmasına karşın plan değişiklikleriyle 10 kat ve
üzeri binaların yapım izni çıkmış, arazi üzerindeki halen eğitimi
süren Sümer İlköğretim Okulunun taşınmasına karar verilmiştir. Yine
Denizli Belediyesince araziyle ilintili yolların genişletilmesi,
yol yönlerinin değiştirilmesi, köprülü kavşak düzenlemeleri belediyeye
ek kamulaştırma ve yapım yükü getirirken, Sümerbank arazisi sahiplerine
yeni olanaklar sağlamıştır.
Denizli
Sümerbank İplik Fabrikası, arazisinin satışının değeriyle satılıp
satılmadığının, satılırken kamu yararı gözetilip gözetilmediğinin
ayrıca Denizli Belediyesi’nin arazi ile ilgili imar planında yaptığı
değişiklikte ve aldığı kararlarda; usulsüzlük, kayırma, haksızlık
olup olmadığının irdelenmesi için Anayasanın 98. Maddesi, TBMM İç Tüzüğü’nün
104. ve 105. maddesine göre Meclis Araştırması açılmasını dileriz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Gazalcı (Denizli)
2) Enver Öktem (İzmir)
3) Türkân Miçooğulları (İzmir)
4) Mahmut Duyan (Mardin)
5) Kemal Sağ (Adana)
6) Mehmet Işık (Giresun)
7) Bülent Baratalı (İzmir)
8) Mehmet Ziya Yergök (Adana)
9) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Emin Koç (Yozgat)
12) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
13) Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
14) Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
15) Canan Arıtman (İzmir)
16) Sedat Uzunbay (İzmir)
17) Uğur Aksöz (Adana)
18) Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
19) Hasan Ören (Manisa)
20) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
21) Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
22) İlyas Sezai Önder (Samsun)
23) Ali Cumhur Yaka (Muğla)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
26) Erdal Karademir (İzmir)
27) Abdurrezzak Erten (İzmir)
28) Muharrem İnce (Yalova)
29) Halil Akyüz (İstanbul)
30) Kemal Demirel (Bursa)
31) İsmail Özay (Çanakkale)
32) Nadir Saraç (Zonguldak)
33) Mehmet Boztaş (Aydın)
34) Muharrem Kılıç (Malatya)
35) İsmail Değerli (Ankara)
36) Ali Oksal (Mersin)
37) Atilla Kart (Konya)
38) Abdulaziz Yazar (Hatay)
39) Vahit Çekmez (Mersin)
40) Nuri Çilingir (Manisa)
41) Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
42) Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
43) Hakkı Ülkü (İzmir)
44) Nurettin Sözen (Sivas)
45) Mehmet U. Neşşar (Denizli)
46) Ufuk Özkan (Manisa)
47) Vezir Akdemir (İzmir)
48) Rasim Çakır (Edirne)
49) Tuncay Ercenk (
50) Orhan Eraslan (Niğde)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın Anayasa’nın
82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
C) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1159)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım
ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker’in, görüşmelerde bulunmak üzere
bir heyetle birlikte 13-22 Eylül 2006 tarihlerinde Amerika Birleşik
Devletleri’ne yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste |
|
|
|
Mevlüt Çavuşoğlu |
Antalya Milletvekili |
|
Ahmet İnal |
Batman Milletvekili |
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Başbakanlığın tezkeresini oylarınıza
sunacağım ve talep üzerine, karar yeter sayısını da arayacağım.
Başbakanlık tezkeresini kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimi’nin İkinci Oturumu’nu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in Amerika Birleşik
Devletleri’ne yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1159) (Devam)
Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip Üyeler arasında mutabakat sağlanamadığından
oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve dört dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi
kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/61) ve (10/74) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
28.11.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 28.11.2006 Salı günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Kemal Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının,
28 inci sırasında yer alan (10/61) ile 38 inci sırasında yer alan (10/74)
Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel
Kurul’un; 28.11.2006 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri lehinde, İzmir Milletvekili Sayın
Ahmet Ersin.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AHMET ERSİN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel
olarak şoför esnafının sorunları ama özellikle de taksicilere yönelik
cinayet olayları ve taksicilerin can güvenliği sorununu içeren,
üç buçuk yıl önce verdiğimiz araştırma önergesi hakkında sizlere
bilgi vermek ve bu önergemizin bugün gündeme alınması için sizlerden
yardım talep etmek üzere söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaşanan ekonomik krizler,
girdi fiyatlarının sürekli yükselmesi ve ağır…
Sayın Başkanım, ben kendi konuşmamı duyamıyorum
bu gürültüden. İzin verirseniz, arkadaşlarımıza bir uyarı yaparsanız…
BAŞKAN – Sayın Ersin, siz buyurun.
Sayın milletvekilleri, sayın hatibi beraberce
dinleyelim.
AHMET ERSİN (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
sözlerime yeniden başlıyorum.
Yaşanan ekonomik krizler, girdi fiyatlarının sürekli
yükselmesi ve ağır vergiler ve geçim sıkıntısı genel olarak şoför
esnafının sorunlarını artırmıştır ve yine, genel olarak, şoför esnafı
ailelerini geçindirmekte hayli zorlanmakta ve eğer araç sahibi değilseler
sosyal güvenceleri de bulunmamaktadır. Taksiciler ise, mesleklerinin
zorlukları yanında ve genel olarak şoför esnafının yaşadığı sorunlardan
başka, üstüne üstlük bir de can güvenliği sorunu yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, doğumdan ölüme kadar
çok ciddi toplumsal görev yapan taksicilerin en büyük sorunu can güvenliğidir.
Özellikle büyük kentlerimizde geceleri çalışmak, taksici esnafı
için kâbus olmuştur. Gecenin karanlığında, Allah’tan başka kimsesi
olmadan, gaspçı ve hapçıların hedefi durumundadırlar ve kolay lokma
durumundadırlar. Her an öldürülme ve gasbedilme korkusuyla yaşamak,
taksicileri ve ailelerini çok perişan etmiştir. Onlar, her gün, aileleriyle
vedalaşarak işlerine gitmektedirler. Çünkü, ekmek teknesine binen
kişinin müşteri mi yoksa Azrail’i mi olduğu hakkında bilgisi yoktur,
belli değildir. Yine, son on yılda gasp amacıyla öldürülen taksici
sayısı 200’ün üzerindedir sayın milletvekilleri ve gasba uğrayan
taksici sayısı ise 1.000’e yakındır.
Değerli arkadaşlarım, birinci görevi vatandaşlarının
can ve mal güvenliğini sağlamak olan devlet, ne yazık ki, taksicileri,
gaspçılarla, hapçılarla baş başa bırakmıştır, âdeta, kaderlerine
terk etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu konuyla ilgili verdiğim
bir soru önergesine, Sayın İçişleri Bakanının 11/7/2003 tarihinde
verdiği cevap elimde. Sayın Bakan, bu cevabında diyor ki, taksi cinayetlerine
yönelik soru önergeme verdiği cevabında şunu söylüyor: “Taksici
cinayetlerini önlemek amacıyla belirli aralıklarla yapılan genel
kontrollerde, taksilerde şüpheli görülen kişiler aranmakta ve suç
unsuru varsa, gerekli işlemler yapılmaktadır.” Yani Bakanlığın,
yani devletin, bu taksicilerin can güvenliği sorunuyla ilgili aldığı
tek önlem bu. Bunu Bakan kendisi ifade ediyor. Sadece genel aramalar
sırasında taksideki müşterilerin arandığını ve eğer, bir suç unsuru
varsa, gerekli işlemlerin yapıldığını söylüyor Sayın Bakan. Yani,
başka da bir önlem yok.
Değerli arkadaşlarım, can güvenliğinin sağlanmasında,
devletten gerekli ilgi ve yardımı görmeyen taksici esnafı, kendi
sorunlarını kendi çözmek istemekte, ancak, bu sefer de vergi engeliyle
karşılaşmaktadır.
Özel kabinli ve güvenlikli araç satın almak isteyen
taksici esnafından, yüklü miktarda ÖTV ve KDV vergileri istenmektedir.
Yani, vatandaşının can güvenliğini sağlayamayan devlet, bunu kendi
imkânlarıyla gerçekleştirmek isteyen taksicilerden, ayrıca bir de
vergi almak istemektedir. Oysa, zaten geçim sıkıntısı çeken ve son
derece zor koşullarda mesleğini yürütmek zorunda olan ve ailesini
geçindirmeye çalışan taksici esnafının güvenlikli araç için bu
vergiyi ödeyebilmeleri mümkün değildir. Alacağı güvenlikli ekmek
teknesinden bir defalık ÖTV ve KDV alınmamasını talep ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, alacağı ekmek teknesi
için -üzerine basarak söylüyorum- devletin, kendi, bu taksicilerin
can güvenliğini sağlamakta zafiyet gösteren devletin yapamadığını
taksici esnafı kendisi gerçekleştirmek istiyor ve bunun için de güvenlikli
araç almak istiyorlar. Bu aracı alırken de, bir defaya mahsus olmak
üzere, ÖTV ve KDV’den muaf da tutulmalarını istiyorlar.
Yani, vatandaşının can güvenliğini sağlayamayan
devlet, bunu kendi imkânlarıyla yapmak isteyen taksicileri onurlandıracağına,
onlara yardımcı olacağına vergiyle cezalandırıyor. Oysa, zaten
geçim sıkıntısı çeken ve son derece zor koşullarda mesleğini sürdürmeye
ve ailesini geçindirmeye çalışan taksici esnafının bu vergileri
ödeyebilmeleri, dolayısıyla da bu vergileri ödeyerek bu güvenlikli
araçları alabilmeleri mümkün değil. Bu araçları alamadıkları sürece
de, yine, gaspçıların, hapçıların hedefi olmaya devam edecekler.
Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki, taksici esnafının
yıllardan beri süren bu ÖTV, KDV vergilerinden muaf tutulma talepleri
kabul edilmedi şimdiye kadar ve bu konuda, yani güvenlikli araç
alınmasında kolaylık gösterilmesi ve taksici esnafından bir defaya
mahsus olmak üzere ÖTV ve KDV alınmaması için, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde üç yıldan beri verdiğim birkaç soru önergesi, yaptığım
birkaç gündem dışı konuşma ve verdiğim bu araştırma önergesine karşın,
olumlu bir sonuç alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı,
vergi kaybı olacağı gerekçesiyle taksici esnafına yardımcı olmamakta
ısrar ediyor. Tek gerekçesi, vergi kaybına neden olacağı için, taksici
esnafından ÖTV ve KDV alınmaması talebini, taksici esnafının bu
talebini kabul etmiyor. Türkiye’de il, ilçe, beldelerin tümünde
109 bin taksici esnafı var. Oysa Sayın Maliye Bakanı, oğlunun ürettiği
likit yumurtanın KDV’sini bir çırpıda yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdü.
Orada, bu eylemle, Maliye Bakanının KDV’deki bu indirimiyle, oğluna
yaptığı bu yardımla, acaba Maliye ne kadar vergi kaybına uğradı ve
109 bin taksicinin can güvenliğini sağlayacak biçimde güvenlikli
araç alması için muaf tutulmasını istediği ÖTV ve KDV’den Maliyenin
uğradığı zararla, bu KDV indiriminden Maliyenin zararlarını,
kaybını hesaplarsak, inanın ki, Sayın Maliye Bakanının oğlu için
yaptığı bu KDV indirimi daha fazla vergi kaybına neden olmuştur.
Canı ile ÖTV ve KDV arasında sıkışan taksici esnafı
bu durumda ne yapsın değerli milletvekilleri? Hem onların can güvenliğini
sağlayamıyorsun hem güvenlikli araç almak için vergi isterim diyorsun.
Taksicinin ekmek teknesinden bir defalık ÖTV, KDV almasan Maliye
batar mı? Sayın Bakanın oğluna yaptığı KDV indiriminden, Sami
Ofer’e yapılan kıyaklardan Maliye batmadı da, taksiciye yardım
edince mi Maliye batıyor diyorsunuz?
Taksici esnafı, can korkusuyla, işini mi bıraksın,
yoksa, bütün taksiciler silahlansın mı? İstenen bu mudur değerli
arkadaşlar?
Bakın, bugünkü Hürriyet gazetesinde bir haber
var, bunu da bugün öğrendim. “Taksicilere vergi baskısı…”
Değerli arkadaşlarım, yani, taksicilerin hem
can güvenliğini sağlayacak olan güvenlikli araç elde etmesini, temin
etmesini engelliyorsunuz hem de vergiyle bu taksicileri bunaltmaya
çalışıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Gazete reklamı yapmayın Ahmet
Bey.
AHMET ERSİN (Devamla) – Neymiş sorun? Sorun şu: Biliyorsunuz,
şoför esnafı basit usulde vergiye tabi ve vergi daireleri şimdi bu
şoför esnafına yazılar gönderiyor vergi matrahını yükseltin diye.
Eğer yükseltmezseniz ceza uygularız diye tehditle, baskıyla bu şoför
esnafından vergi oranlarını, matrahlarını yükseltmelerini istiyor
ve taksici esnafıyla vergi daireleri mahkemelik durumda sırf bu
nedenle.
Değerli arkadaşlarım, sorun çok büyük. Bakın,
taksiciler doğumdan ölüme kadar toplumsal görev yapıyorlar. Yazın
sıcağında, kışın yağmurunda, karlı havasında, soğuğunda elimizi
kaldırdığımız zaman, işaret ettiğimiz zaman hemen yanımızda bir
taksi durur ve taksiye bineriz işimize gücümüze gideriz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) – Elimizi kaldırıp işaret
ettiğimizde hemen bir taksi yanımızda durur, bir adım ötemizde durur
ve bineriz, işimize gücümüze gideriz, ailelerimizi ziyaret ederiz,
dostlarımızı ziyaret ederiz. Acılı günlerimizde de onlardan yardım
isteriz.
Böylesine önemli bir görev yapan, toplumsal görev
yapan esnaf grubunu bu vergiyle sıkıştırmanın, vergi baskısı kurmanın
anlamı nedir? Bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV ve KDV’den muaf tutulmalarını
istiyorlar değerli arkadaşlarım.
Bu aldığı araç, keyfî kullandığı bir araç değil,
zevk için kullandığı bir araç değil, ekmek teknesi. Bizleri taşıyorlar.
Bizlere hizmet ediyorlar o araçlarla. Bir defalık ÖTV, KDV’den muaf
tutulma talepleri yıllardan beri karşılanmıyor.
Değerli arkadaşlarım, sözü uzatmaya gerek yok. Bu
konuyla ilgili verdiğimiz Meclis araştırma önergesinin siyasi
hiçbir yanı da yok ve bu önergenin bugün görüşülmesi için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ersin, son cümlenizi rica ediyorum
efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) – Son cümlemi söylüyorum.
…taksici esnafının ve genel olarak da şoför esnafının
içinde bulunduğu sorunları görüşmenin, o sorunları çözmeye yönelik
öneriler üretmenin kimseye bir zararı yoktur, siyasi bir yanı da
yoktur.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu konuları
içeren araştırma önergemizin bugün görüşülmesini ve bu konuda bir
komisyon oluşturularak sorunların araştırılmasını sizlerden talep
ediyorum, destek istiyorum, yardım istiyorum ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Öneri üzerinde aleyhte olmak üzere, Sakarya Milletvekili
Sayın Hasan Ali Çelik.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
alınması Cumhuriyet Halk Partisi tarafından talep edilen araştırma
önergeleri üzerine söz almış bulunuyorum.
Bahsi geçen iki araştırma önergesi var. Birisi
kamyoncular ve nakliyecilerle ilgili, birisi de taksicilerle ilgili,
onların can güvenliğini değerlendiren, üzerinde çalışmayı öngören
bir araştırma önergesi. Tabii, ikisi de önemli bunların, üzerinde çalışılması
lazım, üzerinde geliştirmeler yapmak lazım, esnafımızın hak ve menfaatlerini,
onların geleceklerini düzene koymak lazım. Tabii, 2003’te verilmiş
iki önerge de, yakın tarihlerde, 2003’ün dördüncü ve beşinci aylarında.
Aradan zaman geçmiş. Ben, o süre zarfında neler yapıldı diye bir göz
attığımda, esasen yapılmakta olan, Hükûmetin üzerinde çalıştığı,
gelişmeler yürüttüğü konular var. Özellikle, kamyon nakliyesiyle
ilgili baktığımızda, Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü bünyesinde
yürütülen çalışmalar, bu önergelerin içeriği dikkate alındığında
hem esnafın haklarını koruyan hem de bu meslek grubunu daha oturmuş,
toplumda itibarlı hale getiren çalışmaları içeriyor.
Güvenlik de elbette önemli. Buna ait de, özellikle
taksiciler için otomobil imalatlarında, taksi amaçlı kullanılan
araçların daha teknolojik imkânlarla donatılması, uyarı-alarm sistemlerinin
daha verimli hale getirilmesi, güvenlik bölgesi oluşturulması
sürücüye ait gibi iyi şeyler var. Belki, daha da geliştirilecek.
Ancak, bugün için belki bunun, şu an, bugün görüşülmesi,
gündemimizde yer alması gerekmiyor diye ben bu konuşmayı yapıyorum.
Yoksa, ileriki aşamada üzerinde elbette çalışmamız lazım. İleriki
aşamada da, Hükûmetimizin de bu konuda yapacağı ilerletmeleri,
iyileştirmeleri de beklemek lazım.
Ben, şöyle görüyorum: Yol güvenliği de, yollar da
iyileşiyor. Yani, yol güvenliği deyince, sadece belki, ne yapılıyor
diye baktığımızda, birçok yerde aydınlatma sistemleri tesis ediliyor.
Araçlarla ilgili araç güvenlik sistemleri geliştiriliyor. Başta
taşıt alımıyla ilgili araç kredilerinin, araçların temin edilmesinde
kredilendirmede iyileştirmeler söz konusu. Bağ-Kur prim borçlarının
esnafın, şoför esnafının ödemesinde zorluk varsa, Bağ-Kur prim borçlarının,
birikmiş prim borçlarının ödenmesinde uzun taksitli bir ödemeyi Çalışma
Bakanlığımız biliyorsunuz gündeme getirdi ve bunlar uygulanmaya
başlandı. Bunlar iyileştirmeler.
Karayolu trafik ve denetimindeki araç, yük ve
yolcu kontrolleri, bunlar, bu sektördeki iyileştirmeler. Elli yıldan
beri belki çok az ele alınmış konular. Doğru da seçilmiş, bunların
üzerinde elbette çalışılması lazım. Her isteyenin her mesleği yapması
da doğru değil. O işe uygunluk nedir, ihtisası nedir, ne kadar verimli
olabilir, bu işi en iyi yapacak, vatandaşımıza en iyi hizmeti sunacak,
en güvenli çalışmayı yapacak yöntemler nelerdir diye araştırdığımızda,
her birisi için ayrı ayrı bir zamana ihtiyacımız var belki. Onun
için de, önümüzdeki zaman diliminde, bugün, sadece belki böyle konuşmamızın
geleceğe hazırlık bakımından bir önemi var. Ben, o yüzden, bugünkü
bu önergenin gündeme alınmasının, talebinin, bizim için de, gelecekte
bu esnaf teşekküllerimize, bu meslek gruplarına daha fazla katkı
vermemizi sağlayacak bir adım atıldığını görüyorum.
Lisans talep edildi bütün kamyoncu esnafından. Belki
bundan sonra bütününden de talep edilecek. Herkesin lisansla bu işi
yapması, bir ehliyete sahip olması, sürücü ehliyeti değil, taşımacılıkta
davranış lisansı, taşımacılıkta kurallara uyma lisansı, birbirinin
hak ve menfaatini gözetme lisansı gibi söyleyebileceğimiz bir
belge tanzim ediliyor, yetki belgesi diyebileceğimiz ve yüzde
95’i de -özellikle kamyoncu için söylüyorum, önergenin diğeri için
söylüyorum- bunu, artık aldı, yüzde 95’i aldı, 500 binin üzerindeki
kamyoncunun, ama, diğerleri için de, tahmin ederim ki ben, benzer iyileştirmeler
ve gelecekte hazırlanacak düzenlemeler yerinde olacaktır.
Mesleki yeterlilik eğitimi çıkarıldı ve mesleki
yeterlilik eğitimiyle de, hem aracın iyi kullanılması hem de yükün
ve yolcunun emniyetle sevk ve idaresi ve taşınmasının da gelecekte
daha düzgün hale geleceğini görüyoruz. Dolayısıyla, bu konuda,
gelecek zaman diliminde, hep beraber, gerek Hükûmetimiz, Ulaştırma
Bakanlığı gerekse ilgililer, İçişleri Bakanlığı gerekse bizler,
Meclis olarak, bu esnaflarımıza, gerek kamyoncu gerek taksici esnaflarımıza
can ve mal emniyeti ve bu araçlarının daha iyi sevk ve idaresi, daha
kolay temini hususunda yapacağımız hazırlıklar inşallah sürecektir.
Ben, bugün, bu araştırma önergelerinin görüşülmesinin gerekli olmadığı
kanaatindeyim, gelecekte görüşeceğiz inşallah.
Şimdilik, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Lehte olmak üzere, Niğde Milletvekili Sayın Orhan
Eraslan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Şimdi, 8/4/2003 tarihinde kamyoncu ve nakliyeci
esnafının sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması için
bir araştırma önergesi vermiştik 65 arkadaşımla birlikte. 2003 yılından,
2003 yılının Nisan ayından bu zamana bu önerge, ne yazık ki, gündeme
alınıp üzerinde herhangi bir görüşme yapılamadı. Ülkemizde, bilindiği
gibi, üst üste yaşanan ekonomik çöküntüler ağır sosyal sorunlara
yol açmış, yoksulluk ve işsizlik en üst boyutuna ulaşmıştır. Bu olumsuz
gelişmelerden, ne yazık ki, en fazla etkilenen kesimlerden birisi
de kamyoncu, nakliyeci esnafı olmuştur. Avrupa’nın en fazla kamyon
ve tır sayısına sahip olan ülkemizde, bu gelişmeler nedeniyle, gittikçe,
taşımacılık kötü duruma gelmiş, kamyon sayısında azalmalar ve işsizlik
de had seviyeye doğru gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, kamyoncu esnafımız halen
çok ağır sorunları yaşıyor. Yurt içi eşya taşımacılığının yüzde
92’sini gerçekleştiren, ihracatımızın da ton bazında yüzde 26’sını,
ABD doları bazında yüzde 53’ünü gerçekleştiren kamyoncularımız
kendi sorunlarıyla baş başadır. Ne yazık ki, iktidar partisinden
değerli Sakarya Milletvekili arkadaşımızın dediğinin gerçek olmasını
arzu ederdim, sorunlarının büyük ölçüde çözülmüş olmasını arzu
ederdim, ama, bu, gerçekleşmemiştir. Temenni başka bir şeydir, gerçekleşme
başka bir şeydir.
Yurt içi karayolu taşımacılığının oransal yüksekliği,
kamyon sayısının büyüklüğü çeşitli sorunların doğmasına yol açmış;
sektör giderek kırılgan, zayıf ve risklere açık bir hâle gelmiştir. Bu
sorunun mutlaka araştırılması, çözüm yollarının bulunması lazımdır.
Kamyoncu ve nakliyeci esnafı, yıkıcı bir rekabet
ortamı altında çoğu kez düşük ücretle taşıma yapmak zorunda kalmakta,
mazot fiyatlarındaki olağanüstü artışlar nakliyeye tam olarak
yansıtılamamaktadır.
Binlerce, on binlerce aileyi ilgilendiren bu
sektörde toplumumuzun bu kesimi yeteri kadar sosyal güvenceye sahip
değildir. Yapılan bir araştırmada kamyoncu, nakliyeci esnafımızın
yüzde 23’ünün hiçbir sosyal güvencesinin olmadığı görülmüş, Bağ-Kura
üye olanlar ise yüzde 38 civarındadır, pek çoğu da Bağ-Kur primlerini
ödeyebilme durumunda değildir.
Bütün bu olumsuz koşullarda bir kamu görevi yapılmaktadır.
Nakliyeci esnafımız, ne yazık ki, bu kamu görevini, çoğu ekonomik
ömrünü tamamlamış araçlarıyla, aşırı yük alarak, hızlı ve uykusuz
olarak yerine getirmeye çalışmaktadır. Son olarak, meydana gelen
Irak Savaşı da bu esnafımızın durumunu tam anlamıyla bir çıkmaza
sokmuştur. Aileleriyle birlikte milyonları bulan kamyoncu, nakliyeci
esnafının sorunlarına “ileride bakalım” diyebilme şansına sahip
değiliz.
Değerli arkadaşlarım, bizim verdiğimiz önergeden
sonra Karayolları Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği çıkmıştır, ama,
ne yazık ki, Karayolları Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği sorunları
çözmemiş, sorunları artırmıştır. Bu Yasa nedeniyle çok sayıda kamyoncunun
aşı, ekmeği elinden alınmıştır. Sektörün ve sektördeki meslek kuruluşlarının,
demokratik kitle örgütlerinin tüm çabalarına rağmen bunlarla görüşülerek
katılımcı bir çalışma yerine, dediğim dedik anlayışıyla bir çalışma
yapılmış ve herkes bildiğini okumuş; Taşıma Kanunu kamyoncu için
değil -burayı, altını çiziyorum- Taşıma Kanunu değerli arkadaşlarım,
Taşıma Kanunu kamyoncu için değil, AB için çıkarılmıştır ve kamyoncuların
meslekleri elinden alınmıştır. Sektör, tekellerin eline kalsın diye
düzenleme yapılmıştır; tüm küçük esnaflarda da olduğu gibi burada
da tüm küçük esnaflar, küçük ve orta boy (ölçekli) işletmeler, bireysel
taşımacılık âdeta yok edilmiştir. Anayasa’yla güvence altına alınan
çalışma hakkı parayla satılır duruma getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bunun yanı sıra kamyoncu
esnafının karşı karşıya kaldığı ağır sorunlardan birisi de vergilerdir.
Kamyoncuların yirminin üzerinde, yirmi kalemin üzerinde değişik
adlarla ödediği vergiler vardır. Zorda kalmıştır kamyoncu esnafı.
Sizin iktidar olduğunuzda 1 milyon 200 bin lira olan mazot 2 milyon
300 bin liraya çıkmış, ama aynı ölçüde nakliye ücretleri artmamıştır.
Mazotu alıp aracına koyamayan, yakamayan kamyoncu onun yerine yağ
yakmaya başlamış, 1 milyon 800 bin lira olan yağı kullanmaya başlamış;
bunun sonucu araçları piston sarıyor. Bugün bir piston sarmanın tamiratı
3 milyar liradan başlıyor, 8 milyara kadar çıkabiliyor. Bunun, evine
aş götürebilmek, ekmek götürebilmek için zorunlu hâle geldiğini
görüyoruz.
Bakınız, KDV alınıyor bu esnafımızdan değerli
arkadaşlarım. Gelir vergisi, K1 belgesi, motorlu taşıtlar vergisi,
araç muayenesi, egzoz pulu, yeni araçlarda ÖTV, geçici vergi gibi
yirmi çeşit vergi alınıyor. Yağ yakarak litrede 60-65 kuruş düşürürse
evine ekmek götüreceğini düşünüyor. Şimdi, kamyoncu esnafımızın
K1 belgesi ile ilgili, indirimli K1 belgesi 25/3/2006’da bitmiş, şimdi
10 milyar 50 milyon lira K1 belgesi. Henüz kamyoncu esnafının üçte
1’i bu belgeyi alabilmiş değildir. Yeniden buna bir ek süre verilmesi
gerekir. Uygulamada trafikten men edileceği söylenmiştir. Bu uygulama
başlarsa, pek çok sayıda insanın yasayla meslekleri elinden alınmış
olacak, yasayla kamyonculuk mesleği tekellerin eline teslim edilmiş
olacak. Yani, bu haksız bir durumdur.
Değerli arkadaşlarım, C2 belgesi, uluslararası
nakliye için 40 milyar liradır. Yani, uluslararası taşımacılık
için K1 belgesinin de iptal edilmesi zorunludur. Bunun ikisinin bir
arada olmaması gerekir. Bu da ciddi bir sorundur.
SRC belgesi, daha önce şoförler odası tarafından
veriliyordu, şimdi Ulaştırma Bakanlığının verdiği yetkiye göre
Ankara’da verilecek.
Sınav için bir yığılma vardır. Ankara’ya gelme yönünden
bir sıkıntı vardır.
Tonaj uygulaması -tek tek sayıyorum değerli arkadaşlar,
çok sayıda- sıkı bir biçimde denetlenmemektedir, tam uygulanamıyor.
İşveren, kamyoncuları sürekli baskı altında tutuyor; yani, işverene
bir sıkıntı gelmiyor bundan dolayı.
Taban fiyat uygulaması getirilmiş, ama, taban
fiyat uygulamasını kim, nasıl uygulayacak, nereye uygulayacak,
tonu kim denetleyecek? Komisyoncu denetlemiyor, denetleme mekanizması
yok. Böyle bir keşmekeş içerisinde.
Değerli arkadaşlarım, yine kamyoncu esnafı,
Bağ-Kur’la ağır bir sıkıntı içerisinde, Bağ-Kurlarını ödeyemiyor,
emeklilerinden… Zaten emeklisinin eline 400-450 milyon geçiyor, yüzde
33 de kesinti yapılıyor. Bu vaziyette bir mağduriyet içerisinde.
Mazot fiyatları deniz taşımacılığı için indirilmiştir,
KDV ve ÖTV’siz satılıyor. Deniz taşımacılığı yapan firmaların önemli
bir bölümü, aynı zamanda, o düşük mazotla kara yolu taşımacılığı
da yapıyor. Burada da haksız bir rekabet ortamı doğmuş oluyor. Şüphesiz
ki, deniz taşımacılığında KDV ve ÖTV’siz akaryakıt uygulaması devam
etmelidir, doğru olan budur, ama, bu haktan kamyoncu esnafımızın da
yararlandırılması doğru bir yaklaşımdır.
Öte yandan, Ulaştırma Bakanlığı, kamyonculuğu
meslek hâline getirmedi. Yani, Sayın Bakan “Anamın yaşında kamyon
var.” diyor, ama, kamyoncular için bir imkân tanınmıyor; yani, bu, yasa
çıkartarak meslek elinden alınmak isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ORHAN ERASLAN (Devamla) – Şimdi, ben, size bir örnek
vermek istiyorum. Bizim bölgemiz, Niğde bölgesi oldukça yoksul bir
bölgedir. Temel geçim kaynaklarımızdan birisi kamyonculuktur, patates
ve elma üretiminin yanında kamyonculuktur. 2002 yılında 5.114 kamyon
varken benim ilimde, şimdi bu sayı 3.604’e düşmüş durumdadır. Yani,
1.500’ün üzerinde, 1.510 aile, ne yazık ki, aç kalmış, açlığa terk edilmiş
durumdadır. Bu, yakıcı bir sorun olarak devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bakın, yakında, birkaç
gün önce Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir esnaf kurultayı düzenledik.
Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin organizasyonuydu, TESK’in bir organizasyonu
değildi. Sadece partimizin daveti üzerine TESK’in Sayın Genel Başkanı
gelip bir konuşma yaptılar, teşrif ettiler, konuşma yaptılar. TESK’in
bir organizasyonu olmamasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisinin
organizasyonu olmasına rağmen, binlerce, binlerce esnaf orada salonlara
sığmadı. Yani, bunu bir görün, bunu bir görün.
Şimdi, siz, kamyoncuyu küçümsüyorsunuz, kamyonculuk
çok önemli bir şeydir. Şili’de hükûmeti değiştiren kamyonculardır.
Bunların yaşanmış şeyleri değil. Orada şunu diyorlardı iktidarınıza:
“Lobilerin değil, KOBİ’lerin hükûmeti olun.”
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Grup önerisi üzerinde, aleyhte olmak üzere, son konuşmacı,
Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ANĞI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşülmesi istenen, iki araştırma önergesiyle
ilgili benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisinden değerli
iki milletvekili arkadaşımız, gerekçeleriyle birlikte üç yılı
aşkın, yani üç buçuk yıla yaklaşan bir sürede görüşülemeyen önergelerin
görüşülmesiyle ilgili hususlar. Ben, özellikle birkaç başlığı sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Birincisi: Sadece taksici esnafı veya kamyoncu
esnafı olarak değil, Türkiye’deki esnafın 2000-2001 krizlerinden etkileri
ve bunların yaşadığı zorlukların aşılmasıyla ilgili. Aradan geçen
dört yıl içinde neler yapıldığını görmek lazım. Bunun için de mutlaka
kara taşımacılığıyla ilgili önemli bir başlık var. Nedir? Karayolları
Taşıma Kanunu 2003 yılında çıktı. Yönetmelikleri 2006 yılında yürürlüğe
girdi ve uygulamalar da şu anda sahada.
Bir taraftan tonaj tahditleriyle ilgili geçtiğimiz
yasama döneminde yine yeni bir yasa çıkardık ve uygulamalarını
da önümüzde görmekteyiz. Eksikler mutlaka var. Yeni uygulamaların,
yani sektörü disipline etmeyle ilgili, Hükûmetimizin, ilgili bakanlıklarımızın
ve genel müdürlüklerin bu noktadaki çabalarını hep birlikte takip
etmekteyiz. Yasama görevi olarak da Meclisimizin gündemine geldikçe
bu yasalar süratle çıkarılmakta. Dolayısıyla kara yollarındaki
pek çok alanda yaşanan zorlukların sadece birkaç başlığa indirgenerek
akaryakıttaki ÖTV ve KDV ve vergiler noktasındaki tespitleri çok
da doğru bulmuyoruz. Niye? Türkiye’deki tüm sektörlerde herkes vergiden
şikâyet ediyor, herkes olabildiğince daha az vergiyi vermek, ama kazançlarını
da olabildikçe yükseltebilmek için bir çabanın içindeler.
Diğer bir boyutu da taksici esnafıyla ilgili. Değerli
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin Bey, sanki şu anda alınıp satılan
araçlarda ÖTV ve KDV yokmuşçasına, özel kabinli araçlardan ekstra
bir ÖTV veya KDV alınıyormuş gibi bir sunum doğru değil. Şu anda taksici
esnafı aracını yenilerken ÖTV ve KDV’yi ödemekte. Özel kabinli araca
geçince bu oranda bir yükselme yok. Gönül ister, keşke bu esnaf arkadaşların
daha az vergi yükleriyle bu araçlarını yenileyebilmelerini.
AHMET ERSİN (İzmir) – Ben öyle bir şey söylemedim.
HASAN ANĞI (Devamla) – Her yıl ne kadar şoför esnafımız
araç yenilemekte, istatistikler ortada açıkçası. Mevcut uygulamada
zaten ÖTV ve KDV’yi ödeyen bu esnafımız, eğer güvenlikli, yani, kabinli
bir aracı arzu ediyorsa, bunu almasının önünde de bir mâni hâl yok. Bu
muafiyet getirilebilir mi? Getirilirse…
AHMET ERSİN (İzmir) – Can güvenliğini sağlayın
efendim. Ya can güvenliğini sağlayın ya da insanlar kendi can güvenliğini
kendisi sağlasın.
HASAN ANĞI (Devamla) – Şu anda sadece aracın içinde
can güvenliği değil, kara yollarında seyreden her aracın can güvenliğini
sağlaması gerekir. Trafikteki yol güvenliği kadar teknik güvenlik
de önemli. Yani, araçlar içinde taşıdığı hem şoförünü hem yolcusunu
birlikte taşımalı.
AHMET ERSİN (İzmir) – O ayrı Sayın Vekilim. Şoförler
boğazlanıyorlar, onu söylüyorum.
HASAN ANĞI (Devamla) – Bunun bölmeli, güvenlikli
kabine dönüştürülmesi, büyük şehirlerde özellikle, bir çözüm olarak
ortaya çıktı. Birtakım elektronik donanımlı, kameralı veya farklı
ses düzenli, telsiz sistemli araçlar da yaygınlaşıyor. Bunların olması
gayet güzel. Ben şunun altını çiziyorum: Şu anki mevcut, sıradan
araçlarını yenilerken de bu şoför esnafı arkadaşlarımız maalesef
ÖTV ve KDV ödüyorlar araç alırken. Yeni uygulamada bunların araç yenilemelerine
hız vermek adına böyle bir düzenleme getirilebilir mi? Eyvallah.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir defaya mahsus.
HASAN ANĞI (Devamla) – Şimdi, burada, biz, o zaman
araştırma komisyonunun neleri tespiti değil, getirdiğimiz bazı
başlıklara dönüşüyor. Şu anda, Meclisimizin gündemi de oldukça
yoğun açıkçası. Üç buçuk yıla yakın bir süredir de, bu önergeler Meclis
gündeminde beklemekte. Özellikle ilgili bakanlıklarımızın aksayan
hususları düzenlemeleri, Maliye Bakanımızın bu noktada yeni
bir uygulamaya doğru gidebilmesine imkân varsa, bu çalışmaları
yürütmeleri bizim işimizi de kolaylaştırır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dönem bitiyor Sayın Milletvekili,
dönem bitiyor!
HASAN ANĞI (Devamla) – Bu yönüyle, bugünkü Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade etmek istiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anğı.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan, oylamadan önce yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisince verilmiş öneri üzerindeki oylamamızdan önce yoklama
talebinde bulunulmuştur. Şimdi, yoklama isteminde bulunan arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Yücesan, Sayın
Emek, Sayın Özkan, Sayın Çorbacıoğlu, Sayın Kesimoğlu, Sayın Kılıç,
Sayın Tiryaki, Sayın Kaya, Sayın Tandoğdu, Sayın Ercenk, Sayın Ersin,
Sayın Eraslan, Sayın Ayvazoğlu, Sayın Kepenek, Sayın Gün, Sayın Diren,
Sayın Çetin, Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, yoklama için dört dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/61) ve (10/74) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım, Başkanlığımıza
yazılı müracaatta bulunarak, biraz önceki Cumhuriyet Halk Partisi
önerisi sırasında hatiplerin, konuşmacıların yaptıkları konuşmalarda
Bakanlığıyla ilgili yanlış bilgiler verildiğinden bahisle İç Tüzük’ün
69’uncu maddesine göre söz istemiştir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Oylama oldu efendim.
BAŞKAN – Ancak, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre
Sayın Bakana bizim böyle bir söz verme imkânımız yoktur. Eğer isterlerse,
İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinden kısa bir açıklama imkânı
verebilirim.
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, Niğde Milletvekili Orhan
Eraslan’ın, konuşmasında, bakanlığıyla ilgili yanlış anlaşılmalara meydan
verebilecek bazı ifadeleri nedeniyle açıklaması
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin değerli üyeleri, bugün Ana Muhalefet
Partisi Cumhuriyet Halk Partisinin bir araştırma önerge teklifi
vardır. Görüşmeler esnasında Ulaştırma Bakanlığımızın yüce Meclisin
tasvibiyle düzenlediği Karayolu Taşıma Kanunu ve ona bağlı çıkarılan
yönetmeliklerle ilgili, sonuçları hakkında konuşurken bazı yanlış
anlaşılmalara meydan verecek ifadeleri olmuştur. Sadece, hem yüce
Meclisin hem de kamuoyumuzun daha iyi bilgilendirilmesi açısından
şunu ifade etmek istiyorum. Bu Kanun elli yıldır hiçbir mevzuata tabi
olmayan çok önemli bir sektöre düzenleme getirmiştir ve kanun çıkarken
de Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Partinin tam bir mutabakatıyla çıkmıştır.
Sektör de, bu Kanun’un çıkarıldığı tarihi, bir taşımacılar bayramı
olarak ilan etmiş ve kutlamıştır. Dolayısıyla, geçen iki yıllık süre
içerisinde de Kanun’un uygulanmasına yönelik yönetmeliklerde bütün
mesleki kuruluşların tamamının görüşlerine müracaat edilmiş ve
onların istekleri doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılarak
26 Şubat 2006’da tamamen yürürlüğe girmiştir.
Söyleyeceğim şudur…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Böyle bir şey yok, şimdi
cevap verme durumunda kalacağız Sayın Başkan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Oylama yapıldı.
BAŞKAN – Efendim, açıklama yapıyor.
Sayın milletvekilleri, bir Bakan kısa bir açıklama
yapıyor, 60’a göre söz verdik.
Sayın Bakan, kısaca, siz konuşmanızı tamamlayın.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Dolayısıyla, bu taşımacılık sektörümüzün elli yıldır beklediği
bir düzenlemedir. Burada gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek de AK
Parti tam bir mutabakatla bunu çıkarmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok öyle bir şey!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yok öyle bir şey ya, doğru
değil!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Uygulamasına yönelik yönetmelikte de…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman tartışma açmanız
lazım.
BAŞKAN – Sayın Başkan, bir söz verilen konuşmacı
sizin izninizle mi konuşacak? Rica ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) – Ama, gerçeğe uymuyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Bugün Öğretmenler Günü. Öğretmenlerin
bizden beklediği gibi hareket edelim en azından.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, Meclisin
kuralları var, İç Tüzük’e uyun lütfen.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, son cümlenizi alayım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili; ben burada bir gerçeği ifade
ettim, herhangi bir görüşümü açıklamıyorum. Bu işin nasıl yapıldığını
ifade ettim. Uygulamayla ilgili, uygulamanın başarılı olması
için de il valileriyle 21 Kasımda toplantı yaptık, denetlemelerin
nasıl yapılacağına dair. İki gün sonra 23 Kasımda da tüm emniyet müdürlerini
çağırdık, toplantılar yaptık, denetlemeleriyle ilgili ve bununla
da yetinmedik ağırlık kontrollerinin bütün noktalarda eksiksiz yapılması
için de gerekli tedbirleri aldık ki, haksız rekabet oluşmasın ve herkes
aynı şekilde, aynı mevzuata dahil olarak taşımacılıkta yerini alsın.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Tartışma açın da konuşalım
Başkan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Bir yaptığımız önemli düzenleme de, Sayın Başkan, değerli üyeler;
taşımacılıkta asgari ücreti getirdik; yani, ton/km başına asgari
bir taşıma bedeli tayin ettik…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır efendim, kim uyduruyor?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
…ve bundan sonra kim yük taşırsa taşısın, bu ücretin altında bir şey
talep edemeyecek. Bütün bunlar, sektörün sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
içindir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, son cümlenizi almak istiyorum.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) –
Son cümlemizi söylüyorum: Kanun’a tabi olma konusunda da tüm sektörün
yüzde 98’i tamamen belgelerini almış ve Kanun’la ilgili vecibelerini
yerine getirmiştir. Eğer, yüzde 2’lik kısımda bir düzenleme icap
ederse, yine bu, sizin, yüce Meclisin gündemine getirilecektir. Bizim
amacımız, sektörü rahatlatmak, sektörün hak ettiği düzenlemeleri
yapmaktır.
Teşekkür ediyorum; arz ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet
Halk Partisiyle ilgili söylediklerini kabul etmiyoruz. Bizim adımıza
konuşamaz Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile
1255 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
28/11/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 28.11.2006 Salı günü (bugün)
yaptığı toplantıda, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Sadullah
Ergin
Hatay
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler Kısmının 389 uncu sırasında yer alan 1241 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin bu Kısmın 7 nci sırasına, 398 inci sırasında yer
alan 1262 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 14 üncü sırasına, alınması
ve diğer işlerin sıralarının buna göre teselsül ettirilmesi,
1255 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin İçtüzüğün 91 inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bu bölümlerinin ekteki cetveldeki
gibi olması, Genel Kurulun 28.11.2006 tarihli (bugünkü), 5.12.2006 ve
12.12.2006 tarihlerindeki Birleşimlerinde Sözlü Sorular ve Diğer
Denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi ve bu Birleşimlerde çalışma sürelerinin 15.00-23.00
saatleri arasında olması, 29.11.2006, 6.12.2006 ve 13.12.2006 tarihlerindeki
Birleşimlerinde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi ve bu Birleşimlerde
çalışma sürelerinin 14.00-23.00 saatleri arasında olması,
30.11.2006, 7.12.2006 ve 14.12.2006 tarihlerindeki Birleşimlerinde
ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.
1255 Sıra Sayılı
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 30’uncu Maddeler |
30 |
2. Bölüm |
31 ila 47’nci Maddeler(Geçici 1 inci madde dahil) |
18 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
48 |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisi üzerinde söz istekleri var.
Lehte olmak üzere, Manisa Milletvekili Sayın İsmail
Bilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partimizin, Meclisin çalışmasıyla
ilgili getirmiş olduğu önerge üzerine lehte söz almış bulunuyorum;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, günlük ve haftalık programlar
yapmak yerine, Genel Kurulun zamanını daha verimli, daha süratli
kullanmak ve bütçe görüşmelerinden önce çıkarılmasını beklediğimiz
veya çıkmasını arzuladığımız kanun teklif ve tasarılarının bu
şekilde görüşülerek bir an önce yasalaştırılması için bu teklif
verilmiştir.
Geçmişte de muhalefet partilerinin de eleştirdiği
sık sık gündemi değiştirmek yerine, bütçe görüşmelerinden önceki
Meclis çalışmalarını bu teklifimizle belirlemiş oluyoruz. Dolayısıyla,
bu Meclisin çalışacağı saatler içerisinde çıkarılmasını arzuladığımız
kanunlar, biraz da zamandan tasarruf etmek, bunun dışında getirilecek
teklif ve önerilerin görüşülmesini de belki kısıtlamak, sınırlandırmak
adına yapılmıştır. Yüce heyetin gece yarılarına kadar yaptığı çalışmanın
daha verimli ve Genel Kurulun daha aktif çalışmasını sağlamak amacıyla
bu öneri getirilmiştir.
Bu önerinin Genel Kurulun takdirine, olumlu olarak
takdirine sunulması, kanaatimce, milletvekillerimizin de bireysel
haklarını koruyucu niteliktedir.
Genel Kurulun, bu şekilde getirmiş olduğumuz
öneriyi desteklemesini bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
Aleyhte olmak üzere, İzmir Milletvekili Sayın Kemal
Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz, bu Danışma Kurulu önerilerinin
aleyhinde konuşmaktan bıktık, ama, siz bu uygulamayı sürdürmekten
bir türlü bıkmadınız. Dört sene geçti, dört seneyi geride bıraktık,
beşinci senenin içindeyiz; beşinci senenin içinde, dönem sonuna
kadar, anlaşıldığına göre, siz bu yanlışta ısrar edeceksiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Başladığımız gibi bitirelim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Başladığınız gibi bitireceksiniz
ve 22’nci Dönem…
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) – Tüzük değiştirelim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Çok güzel.
…İç Tüzük’ü değiştirmeden, Meclis İç Tüzüğü’nü olduğu
gibi muhafaza ederek, ama onun tam tersi bir uygulama yaparak yarattığınız
fiilî durum demokrasi tarihine tescil edilmiş oluyor.
Şimdi, bakıyorsunuz, her zaman söyledik, söylemekten
bıktık diyoruz, siz uygulamaktan bıkmıyorsunuz. Bakıyorsunuz, İç
Tüzük’te Meclisin çalışma saatleri düzenlenmiş. Ne zaman? Salı,
çarşamba, perşembe. Hangi saatler içinde? 15.00’ten 19.00’a kadar. Ancak,
istisnai durumlarda, eskiden olduğu gibi, 1’inci Dönemde, 2’nci Dönemde,
15’inci Dönemde, 16’ncı Dönemde, bütün dönemlerde, çok önemli bir yasa
çıkacak, Meclis elbette sabahlara kadar çalışır, bundan doğal bir
şey yok, ama bu istisnai durumu olağan durum haline dönüştürerek,
olması gerekeni istisnai hale getirirseniz -ki, öyle yaptınız-
bu Meclisin çalışma düzeni tam bir kargaşa içine girmiş olur. Tabii,
bu şuradan ileri geliyor: Sayın Başbakan, milletvekilliğinin ilk
döneminde. Maalesef, ister yelpazenin solundaki partilerden olsun,
ister sağındaki partilerden olsun benim kişisel gözlemim, kimse
katılmaya da mecbur değil, ilk dönem Parlamentoya gelen bir parlamenter
başbakan yardımcısı veya başbakan olduğu vakit bu hatalar kaçınılmaz
oluyor. Bu Meclis onun deneme tahtası hâline geliyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Hiç öyle bir şey yok.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Dayatmalarla Meclisin
çalışmasını çıkmaza sokuyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Yok, hiç doğru değil.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bir gün komisyonda çalışmamış,
komisyondan nasıl karar çıkar, komisyonda nasıl müzakere olur, bunu
yaşamamış, o komisyonun havasını teneffüs etmemiş, şuralarda
oturmamış, sadece şu sıralarda oturmuş bir kişi, ilk döneminde bu
Meclisi istediği gibi çalışmaya zorlayınca -ki, onu da söylüyorum-
herkesin mesleği ve yaptığı işler mevcut parlamenterliğine yansır.
O, farkında olur veya olmaz.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye
Başkanıydı daha önce, orada görev yaptı. Belediye meclisiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma sistemini maalesef birbirine karıştırıyor.
Orada başkanlık sistemi var, belediyede; burada yok, burada parlamenter
sistemin içinde çalışıyoruz.
Şimdi, bu sözlerimi açmak isterim. Amerika’ya giderken
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerle konuşuyor
uçakta. Fatih Altaylı soruyor: “Siyasette rahatsızlık duyduğunuz
ne var deyince, en büyük derdine parmak basmış oluyoruz” diyor Fatih
Altaylı ve aynen teypten çözmüş, Sayın Başbakanın şikâyetlerini yazmış.
"Parlamentodaki çalışma tarzından rahatsızlık duyuyorum.
Bir yasa çıkaracaksınız, dört beş saat usul tartışmalarıyla geçiyor.
Milletvekillerinin devamsızlığı had safhada.”
Bunlar Başbakanın cümleleri.
“Bunu ortadan kaldıracak bir yöntem bulmamız gerekiyor.
Yedek milletvekilliği önerimin gerekçesi bu. Milletvekilleri
haftada üç gün çalışıyorlar. Onda da zaten üç dört saat çalışıyorlar.
Kendilerini vermeleri lazım. Hani, arabaların arkasına yazarlar
ya 'O şimdi asker' diye, bunlarınki de o hesap. O şimdi milletvekili.
Bir kere seçilince beş yıl garanti."
Bunlar aynen noktası virgülüne, gazetecilere,
Amerika seyahatinde uçaktaki beyanı.
Şimdi, arkadaşlar, siz milletvekilisiniz. Sade
muhalefete filan yönelik değil bu, daha çok sizlere, İktidar Grubuna
yönelik. “O şimdi milletvekili…” Yani, yedek milletvekilliği ihdas
edilirse, o zaman bu devamsızlık sorunu çözülecek. Öyle söylüyor.
Yani “ben birini milletvekili yaptım -yetmiyor bu iktidar- istediğim
vakit onu çekip oradan almalıyım, yerine yedeğini de sürmeliyim. Öyle bir yetki lazım. Öyle bir yetki istiyorum.”
anlayışı burada.
Niye üç dört saat çalışıyormuş Meclis? Şimdi üç
dört saat mi çalışıyoruz biz? Saat üçte başladık…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Dört saattir bizi meşgul
ediyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – İşte, Sayın Kapusuz,
siz, deminki tarifimin dışındasınız. Siz çok tecrübeli bir Parlamentersiniz.
Lütfen, tahrif etmeyin. Burada, sizin muhalefette yaptığınız Grup
Başkanvekilliğinin tutanaklarını getirir okurum, mahcup olursunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Emin ol, oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Mahcup olursunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Emin ol, oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Mahcup olursunuz. Yapmayın!
Biz burada şoför esnafının sorunlarını gündeme
getirdik. İki tane arkadaşımız önerge vermişler. Ne zaman? Üç buçuk
sene önce. Üç buçuk sene şoför esnafının, kamyoncunun sorunlarının
bu Meclisin gündeminde beklemesi bile yeterince zaten bu Meclis
çalışmasının nasıl tıkandığını ortaya koyuyor. Ne yapmışız? Üç
buçuk sene sonra, bari dönem sona ermeden şu şoförlerin sorunlarını
Meclis gündemine getirelim demişiz, kötü oluyoruz. Sayın Başbakan
diyor ki: “Meclisi meşgul ediyorlar.” Siz de aynı şeyi söylüyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Sayın Başkan, 337 tane önerge
var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Biz, muhalefet partisiyiz.
Görevimiz, halkın, işçinin, emekçinin, tarlada çalışan, fabrikada
çalışan insanların sorunlarını buraya, gündeme getirmek, yani,
hayat pahalılığının, geçim sıkıntısının zulmünü çeken insanların
dertlerini burada dile getirmek. Bizim görevimiz ne? Millet bizi
niçin gönderdi buraya? Bunları söylüyoruz, soruşturma önergelerimizi
gündeme getiriyoruz, bu kez de “Meclisi tıkıyor” diyorsunuz. O zaman,
siz, Genel Kurulda filan çalışmayın, bu yasaları AKP Grubunda çıkarın
arkadaşlar, grup toplantısında çıkarın yasaları. Yani, bizim yaptığımız,
İç Tüzük’ten doğan haklarımızı kullanmamız suçsa…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Hayır, değil, değil…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Siz, grupta alın grup kararını,
Anayasa’yı da değiştirin -varsa o çoğunluğunuz- AKP Grubunda yasalar
hazırlanır, çıkar, deyin, bitsin gitsin, bitsin gitsin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Bir haftada 3 tane Danışma
Kurulu Sayın Başkan…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Yani, peki, bu Meclisi
çalıştırdığınız kadar, Adalet ve Anayasa Karma Komisyonundaki dokunulmazlık
dosyalarını da çalışarak çıkarsanıza oradan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – O da çalışıyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Orası çalışmıyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – O da çalışıyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Orası çalışmıyor. Jet
hızıyla, bir dosya geliyor, bir dakikada reddediyorsunuz. CHP’li
milletvekillerininkini inceleyin, kaldırın diyoruz, bizden çok
bizi düşünüyorsunuz, onları da reddediyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Tabii, sizi düşünürüz
biz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Muhalefet bize lazım.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Dolayısıyla, bu Meclisin
çalışma düzeni altüst olmuştur.
FİKRET BADAZLI (Antalya) – Meclisin işi çok Sayın
Başkan, işi çok, işi.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bir parlamentonun saygınlığına
gölge düşmüştür. Bu Parlamento, nasıl çalıştığı, çalışma düzeninin
nasıl olduğu bilinmeyen bir parlamento haline gelmiştir, İç Tüzük’ü
bir tarafa atmış, böyle, karakucak çalışan bir parlamento haline
dönüşmüştür. 22’nci Dönem, demokrasi tarihine böyle geçecektir. Ama,
çok şükür, bu uzatma dakikaları da bitecek, bu 22’nci Dönem yerine
gelecek 23’üncü Dönemde, düzenli, Anayasa’ya, yasaya, Tüzük’e uygun
çalışan bir Meclis sizin yerinize gelecek ve 22’nci Dönemin bu yanlışlarını
yapmadan, halkın hizmetinde çalışacaktır 23’üncü Dönem.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Beraber geleceğiz Sayın
Başkan.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) – Halk çoğunluğuyla
geleceğiz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Göreceğiz, çoğunlukta
mı olacaksınız, azınlıkta mı olacaksınız. Gelin o zaman, gelin o zaman,
martta bir seçim yapalım.Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir seçim
yapalım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Cumhurbaşkanlığı seçiminden
sonra yapalım.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Gelin… Gelin… Gelin…
Niye kaçıyorsunuz seçimden? Gelin yapalım. Nisanda bir seçim yapalım.
Hayır, onu da istemiyorsunuz. Beş sene evvel karambolden bir çoğunluk
elde ettiniz, onu kaybedeceğinizi biliyorsunuz.
FİKRET BADAZLI (Antalya) – 3 Kasımda yaptık.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Dolayısıyla, getirdiğiniz
bütün grup önerileri gibi bu öneriyi de kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu karakucak çalışma sistemi içinde, yasa çıkarma görevi olan Meclisin
isabetli karar vermesini engelliyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Kemal Ağabey, biz karambolden
geldiysek, siz ofsayttan geldiniz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – O bakımdan katılmıyoruz
ve bu önerinin reddi yolunda oy kullanacağımızı söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Sağ ol Başkanım, sağ ol!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
Lehte olmak üzere, Hatay Milletvekili Sayın Sadullah
Ergin.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Parti Grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yıl sonuna kadarki mesaisi öncesinde, belki önümüzde iki çalışma
haftası olacak, onun ötesinde, 2007 yılı bütçesinin görüşmeleri
gündemimizi işgal edeceğinden, yıl sonuna kadar çıkması gereken
süreli yasalarımız var. Bu nedenle, biz, gündemi fazlaca Danışma
Kurulu önerileriyle, grup önerileriyle işgal etmemek için, geçen
hafta tespit etmiş olduğumuz gündeme iki kanun teklifi daha ilave
etmek suretiyle, Bütçe Kanunu gelinceye kadar yeni bir Danışma Kurulu
getirmeme yönünde bir irademiz var.
Bu iki yasa… Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Osman Aslan’ın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Yasa’da değişiklik öngören, bir, üç maddelik teklifi var. Bir
de, Adana Milletvekilimiz Sayın Ayhan Zeynep Tekin Börü’nün, Medeni
Yasa’daki miras paylarının yeniden düzenlenmesine dair bir kanun
teklifi var. Bunun dışında yeni bir önerimiz yok Genel Kurula.
Çalışma saatlerimizle ilgili bugün 15.00-23.00,
çarşamba günü 14.00-23.00 ve perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmayı arzu ediyoruz.
Tabii, benden önce konuşan değerli Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşım Sayın Anadol “İç Tüzük’ü
değiştirmeden fiilen değiştiriyorsunuz ve Meclis İç Tüzüğü’nde çalışma
saatleri 15.00-19.00 arasında düzenlenmiş olmasına karşın, siz, sürekli
bu saatlerin üzerinde çalıştırıyorsunuz Genel Kurulu” diye bir
serzenişte bulundu.
Esas itibarıyla, çalışma saatlerine baktığımızda
doğru, Sayın Anadol’un bu tespitine katılıyorum, İç Tüzük’teki çalışma
saatlerinin ötesinde çalışıyoruz. Ama, değerli arkadaşlar, şu anda
saat 17.10, saat beşi on geçiyor. Burada saat 15.00’te başladı Genel
Kurul. Herhâlde, bir on beş-yirmi dakika daha sürecek Grup önerimizin
oylanması ki, bugün iki grup önerimiz var. Anavatan Partisi Grubunun
önerisi yok. O da olsa, saat, ortalama 18.00 ile 18.30 arasında grup
önerileri bitiyor, çalışma saatimiz de 19.00’da bitiyor.
Şimdi, bu şartlarda Türkiye Büyük Millet Meclisini
çalıştırabilmek için, Allah aşkına, günde yarım saat ya da bir saat
çalışmayla Türkiye’nin ihtiyacını duyduğu hangi yasayı yapacağız,
hangi yasama faaliyetini yapacağız, hangi denetim faaliyetini
yapacağız? Dolayısıyla, bizim çalışma saatlerini uzatma yönündeki
tutumumuz, biraz da Meclis Genel Kurulunun çalışma performansıyla
alakalı bir husustur. Şayet, biz, burada verimli çalışmalar yapabilirsek,
İç Tüzük’ün bize sağlamış olduğu hakları yerinde ve kararında kullanır
isek bu tür sorunların ortadan kalkacağını düşünüyorum. Dolayısıyla,
saat 15.00’te başlayıp 19.00’da kapatırsak bu Genel Kurulu, her gün burada
usul tartışacağız, her gün burada o günün gündemini konuşacağız. Çünkü,
salı günü grup önerileri geliyor, çarşamba günü grup önerisi geliyor,
perşembe günü gene grup önerisi geliyor. Dolayısıyla, her gün, burada
sadece usul tartışıp, grup önerileri üzerinde konuşup, milletin
beklentilerine cevap vermeden çıkıp gitmemiz lazım. Dolayısıyla,
biz bu çalışma saatlerini bu şekilde düzenlemek zorunda kalıyoruz.
Bizim de bundan çok büyük bir keyif aldığımızı söyleyemiyoruz.
Ama, ne yapalım ki, çıkması gereken yasalar var. Mesela, Sosyal Güvenlik
Yasası’nın… Emeklilerin ölmüş olanlarının çocuklarına, dul ve yetimlerine
maaş bağlanmasıyla ilgili bir hüküm var, bunu yapabilmemiz lazım.
Bunu yapamadığımız için maaş bağlanamayan yetimler var, dullar
var. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmayıp bu dul
ve yetimlerin sorunlarına çözüm getirmeyecek mi? Ya da onun ötesinde,
bekleyen, terörle mücadeleden dolayı zarar gören, Doğu, Güneydoğu’da
kırsalda yaşayan insanlarımızın zararlarını tazmin maksatlı çıkarttığımız
yasada süre doluyor, bu süreyi uzatmamız lazım ki, mağdurlar mağduriyetlerini
giderme noktasında imkân sahibi olsunlar. Bütün bunları yapacağız.
Tabii, burada benim, Sayın Anadol’un tespitleri
içerisinde katılmadığım bir başka husus: Sayın Başbakanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde üyelik yapmadan İstanbul Belediye Başkanlığından
sonra direkt parlamenter olması ve Başbakan olmasıyla beraber Meclis
çalışmalarıyla ilgili süreçteki eleştirilerine katılamıyorum
Sayın Anadol’un. Zira, ben size bir tablo sunacağım değerli dostlar.
Bu tablo da, Sayın Başbakanımızın başında olduğu AK Parti Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin performansına dair bir tablodur. Bu
tabloyla beraber bir şeye daha cevap vermiş olacağım, o da şu: Türkiye
Büyük Millet Meclisi hep yasama çalışması yapıyor, ama, denetim faaliyeti
yapmıyor diye bir eleştiri var, zaman zaman, muhalefetten.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 19, 20, 21 ve 22’nci Dönem
Parlamentolarının çalışma grafiklerini ben size aktarmaya çalışacağım:
19’uncu Dönem dört yıl iki ay çalışmış, 194 adet kanun
tasarı ve teklifini yasalaştırmış; 20’nci Dönem üç yıl üç ay çalışmış,
226 adet tasarı ve teklif kanunlaşmış; 21’inci Dönem üç yıl altı ay çalışmış
ve 388 adet tasarı ve teklif yasalaşmış. Ama, şu anki görev yapan
22’nci Dönem Parlamento dört yıl çalışmış, beşinci yıla girmiş, 784
kanun tasarı ve teklifi yasalaşmış.
“Peki, tamam, çok kanun yapıyorsunuz, ama, denetim
yapmıyorsunuz” diye bir eleştiri gelebilir. Hemen buradan onu da
cevaplamaya çalışayım. Yine dönemler itibarıyla, değerli arkadaşlar,
19, 20, 21 ve 22’nci Dönemde yapılan denetim faaliyetlerinden, araştırma
önergesi… Biraz önce “araştırma önergelerini görüşmüyoruz” diye
bir eleştiri geldi. 19’uncu Dönemde 67 araştırma önergesi görüşülmüş,
20’nci Dönemde 69, 21’inci Dönemde 44 ve 22’nci Dönemde 79 görüşmüşüz
şu ana kadar, daha da görüşmeye devam ediyoruz. Yani, son dört, beş
parlamento döneminin en fazla araştırma önergesini de görüşen Parlamento
burası.
Yine, sözlü soruların cevaplanma oranına baktığımız
zaman, değerli arkadaşlar, 19’uncu Dönemde 276 soru cevaplanmış,
20’nci Dönemde 353 soru cevaplanmış, 21’inci Dönemde 467 soru cevaplanmış,
bizim bu dönemde, 22’nci Dönemde ise 968 soru cevaplanmış. En yüksek
performans gösteren döneme iki kat fark atmış bu Parlamento.
Dolayısıyla, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun, siyasi partilerimizin ve Parlamentonun hukukunu,
burada hakkını teslim etmek suretiyle ortaya koymamız gerektiğine
inanıyorum. Yani, bu parlamenterlerin hakkını lütfen teslim edelim.
Hem denetimde yüksek performansla çalışmışız hem yasama olayında
yüksek performansla çalışmışız.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Bir nüshasını muhalefete
ver de baksınlar, incelesinler.
SADULLAH ERGİN (Devamla) – Tabii, bu arada, Parlamentonun
yüksek tempoyla çalışmasından dolayı, elbette ki, yorgunluklar,
zaman zaman serzenişler olacak, ama, önceki dönemlerdeki aksamaları
bu dönem tamamlama zarureti de var.
Ben, Sayın Anadol’un son bir sözüne de katılmadığımı
ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. O da şudur: Türkiye
Büyük Millet Meclisinde şu anda bulunan tüm milletvekillerimiz,
milletin iradesiyle buraya gelmiştir. Hiçbir arkadaşımızın ya da
hiçbir grubun, buraya karambolle gelmiş olmasını ifade etmek doğru
değildir. Bu millet, karambolle kimseyi iktidara taşımamış, karambolle
kimseyi muhalefete taşımamış. Kumpasla ölçüyor, sağduyuyla hareket
ediyor ve millî irade sandıkta tecelli ediyor. Dolayısıyla, milletin
iradesini bu şekilde buralara aktarmanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Grup önerimize desteklerinizi bekliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Aleyhte olmak üzere, son söz, Ankara Milletvekili
Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu...
Buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi önerisi üzerinde
aleyhte söz almış bulunuyorum. Grup Başkan Vekili olduğumdan beri,
her Danışma Kurulunda, bu saatin yanlış olduğunu söylüyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, dinleyen
yok; önce grup başkan vekilleri dinlemiyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – İç Tüzük’te
Meclisin…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim,
yerimize oturalım.
Değerli arkadaşlar, sayın hatibi dinleyelim.
Buyurun efendim.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – İç Tüzük’te
bellidir Meclisin çalışma saatleri “15.00-19.00” diyor. Ben, iktidar
partisine söylüyorum, diyorum ki: Gelin, 14.00-19.00 yapalım, 20.00
yapalım, ama, 23.00 yapmak hem verimsiz oluyor hem de insan hayatı
için bile verimsiz. On birde buradan kalkan bir milletvekilinin evine
gidip yatması bir buçuk olur. Ertesi sabah kalkıp, yine, hem seçmenleriyle
uğraşacak hem Meclisteki kanunları takip edecek. Buraya gelecek
stresli bir hâlde. Neden ise, tabii ki, acil vakalarda çalışma saatleri
değişebilir.
Bakınız, bugünkü sıralamadaki yasaların… Bütün
yasalar mühimdir tabii, kanun olarak çıkacağı için, ama, birisi Avukatlar
Yasası. Diğeri, Anayasa Mahkemesinden iptal kararı doğrultusunda,
sigortalıların ölüm aylıklarının düzenlenmesi. Diğeri, Osman Aslan’ın,
terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması. Bu yasa, hakikaten
müddetlidir, müddeti dolduğu anda müracaat edemezler, edemedikleri
anda, ülkenin aleyhinde bile İnsan Haklarına müracaat edebilirler.
Onun için, her zaman söylüyorum: Muhalefeti yok
sayarak, muhalefeti hiçe sayarak, İktidar “ben yapıyorsam olur”
dediği anda, ne oluyor burada? Gündem dışı konuşmalar dört saat sürüyor.
Doğrudur, dört saat sürüyor. Geriye ne kalıyor? 15.00-19.00 olduğuna
göre saat bitti, doğru. Ama, peki, bu yasaları getirirken, muhalefetin
de önerilerini alsanız, bu hafta muhalefetin şu önerisini alalım,
bunu da yapalım da, şu yasayı da getirelim deseniz ne olur? Ne kaybederiz?
Niye bunu yapmayız, ben bunu anlamam.
Ben, iktidarın grup başkan vekiline söyledim, Sayın
Meclis Başkanına da söyledim, bunu yapmayın dedim. Sayın Meclis Başkanı
da, gerektiğinde bazı şeylerden rahatsız. Çünkü, İç Tüzük belli, 15.00-19.00
diyor. Ama buraya geliyor, bir bakıyorsunuz, üç haftalık,
15.00-23.00 salılar, çarşambalar 14.00-23.00, perşembeler de
14.00-21.00... Yani ne oluyor biliyor musunuz, bir kör dövüşüdür gidiyor.
Muhalefete, sen buraya bir öneri getirirsin değil mi, gündem dışı,
ben de böyle yaparım, diyor. Muhalefet tabii ki konuşacak. Yani, muhalefet
ne zaman konuşacak? Muhalefetin konuşma yeri burası. Muhalefetin
söz hakkını keserseniz, hep kendiniz pişirir kendiniz yemiş olursunuz.
Ama, ben, ne olursa olsun uzlaşmadan yanayım. Çıkan yasalar ülke
için çıktığına göre, ülkenin yararına olan yasalar olduğuna göre,
hem muhalefet olarak hem iktidar olarak konsensüs yaratmak mecburiyetindeyiz.
Ama, hiç kimse kusura bakmasın, ben bunu göremiyorum, iktidarında
da muhalefetinde de. Yani, iktidar olmak güç, tamam. İktidarın gücü
varsa, iktidar muhalefete biraz daha iyi yaklaşmak mecburiyetinde.
Nasıl olsa yapar her şeyi. “Ben nasıl olsa” diyor, “istediğim kanunu
çıkarırım.” Çıkarıyorsun, çıkaramadığını da temel yasa yaparsın
yine çıkarırsın. Ama, muhalefetin de sesini kısmasanız, muhalefetin
de önerilerini alsanız, yapsanız, daha güzel olmaz mı diye düşünüyorum.
Sadece bu Meclis İç Tüzüğü’nü altüst etmekle kalınmıyor,
insan yaşamını da altüst ediyorsunuz. Bunun, bugün belki kimse farkında
değil, gelip gidiyorlar on bire kadar, ama, öyle bir an gelir ki, “aa,
falan kalp krizi geçirmiş.” Ne oldu? “Vallahi, herhalde yorgunluktan oldu veya
stresten oldu, bilmiyorum, ama, hastaneye kaldırıldı.” O zaman olmadı
işte. İşte, onun başlangıçtan önlemini alacaksınız. Sadece evvelden
önlem almadığınızdan… Her şeyi yapıyoruz, geliyor, yoklama da yapıp
yoklamada da buluyoruz herkesi burada demek olmaz. Olmaz arkadaşlarım.
Evet, dün muhalefette olan arkadaşlarım bugün iktidardalar.
Sanki muhalefette hiç görmedik onları! Burada neler yaptığını,
muhalefetteyken, görmedik! Bizim o zamanlar gözlerimiz kapalıydı,
göremiyorduk demek ki! Anayasa, Meclis İç Tüzüğü elinde, bazı arkadaşlarım
her dakika Meclis Başkanının önündelerdi. Bugün, bazı arkadaşlarım
bunu yaptığında, tabii ki, istihza ile, hoş bir gülüşle izliyorum. Demek
ki, muhalefetin, bu, gereğidir. Muhalefet söyleyecek, iktidar da
ondan ders alacak. Eğer iktidar muhalefetin sözlerine kulak asmazsa,
kulağını tıkar, gözlerini kapatırsa, bundan evvelki muhalefetin,
iktidarın burada olmadığı gibi, yarın sıra da bugünkü iktidara
gelir. Gelecektir de, onu bilesiniz; bugün olmazsa yarın gelecek.
Ama temennim nedir biliyor musunuz? Buradan ayrılırken bir hoş seda
bırakabilmektir. Kimler geldi kimler geçti bu Meclisten. Siz zannediyor
musunuz ki biz buraya bakiyiz. Hayır, hayır, tek bir şeyiniz kalacak
-kim olursa olsun, ben de dahil buraya- yahu, bir zamanlar şu Mecliste
şöyle bir insan da vardı, geldi, geçti… İyi niyetle anılabilmek kadar,
güzel şeyler bırakabilmek kadar iyi bir şey hatırlamıyorum.
Onun için, hoş seda bırakmak için, güzel insan olabilmek
çok zordur, iktidar olmak çok zor bir şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – Onun için
söylüyorum. Öyle, iktidar oldunuz mu çok hoşgörülü olacaksınız,
çok daha güzel olacaksınız, insana yaklaşımınız çok güzel olacak. Böyle
olmadığınız müddetçe, on bir de yapın, bitene kadar da yapın… Lazların
bir lafı var: “İnadına mamiçgini.” Siz öyle yapıyorsunuz, biz de böyle
yaparız, gelir gideriz diyor. Ne olur? Bir kavgadır, dövüştür gider.
Sonuç kime olur? Sonuç millete olur diye düşünüyorum.
Onun için, her hafta başı Danışma Kurulu yanlıştır,
hafta başında bir Danışma Kurulu yapılır, orada kararlar alınır, o
hafta sonuna kadar da bu Danışma Kurulu kararına uyulur diye düşünüyorum.
Bunun, muhalefeti iktidarı yoktur. Burada Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz.
Hepimiz bu çatı altında yaşıyoruz. Böyle olmasını temenni ediyorum.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. Hoşça kalınız.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kurtulmuşoğlu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu
önerisini oylarınıza sunacağım ve talep üzerine karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri
kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu önerisinin
biraz önceki kabulü ile 1255 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun
olarak görüşülmesi kabul edilmiştir.
Bu teklifin maddeleri için milletvekillerinin
talebi üzerine söz kaydı yapılmıştı. Ancak, alınan karar gereğince,
teklif bölümler halinde görüşüleceğinden, daha önce maddeler üzerinde
alınan sözler işleme konulmayacaktır. Teklifin bölümleri üzerinde
şahısları adına söz isteyen milletvekillerine istem sırasına göre
söz verilecektir. Sayın milletvekillerimizin bilgilerine arz
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. Ancak, Sayın
Yarbay cihaza girmek suretiyle bir açıklama talebinde bulunmuştur.
Yerinizden, çok kısa efendim.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben, biraz önce görüşülen Danışma Kurulu önerisi
üzerinde söz istemiştim, ancak üçüncü sırada olduğum için söz talebim
kabul görmedi, lehinde söz talebinde bulunmuştum.
Şimdi, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturmuş
geleneklerinin olması lazım. Bu gelenekler çerçevesi içerisinde,
biz, salı günleri, sözlü soruların görüşülmesi ve araştırma önergelerinin
görüşülmesi konusu, uzun yıllardır Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir geleneği olarak devam etmektedir, ancak biz, son dört beş aydır
bu geleneği önemli ölçüde ihlal ediyoruz. Bu konuya dikkatlerinizi
çekmek için söz talebinde bulunmuştum.
Bir Meclis yasama faaliyetlerine ne kadar önem
verirse, denetleme faaliyetlerine de en azından o kadar önem vermelidir.
Ben, biraz önce, Grup Başkan Vekilimizin, geçen dönemlerde görüşülen
sözlü sorular, genel görüşme, Meclis araştırması ve kanun tasarı
ve teklifleriyle ilgili rakamlara baktım. Evet, denetim konularına
az önem verildiği yıllarda, Türkiye daha problemli bir dönem yaşamıştır.
Bizim rakamlar biraz yüksek, ama bunun daha da yükseltilmesi lazım
ki, denetim konuları…
BAŞKAN – Sayın Yarbay, son cümlenizi alayım, anlaşıldı.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – …mutlaka, Meclisin geleneğine
uyularak, salı günü görüşülmelidir.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yarbay.
Sayın milletvekilleri, birinci önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber’in, İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri
ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin
(2/425) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/418)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
08.04.2005 tarihinde Başkanlığınıza sunmuş olduğum
2/425 Esas Numaralı kanun teklifim, havale edildiği komisyonlarda
45 gün içerisinde görüşülmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğü’nün 37’nci Maddesi’ne göre doğrudan Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine alınması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
02.11.2006
Züheyir
Amber
Hatay
BAŞKAN
– Sayın Amber, söz istiyorsunuz…
Buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 37’nci maddesi
gereğince gündeme alınmasını istediğim 425 sayılı İşçi, Memur,
Bağ-Kur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına
İlişkin Kanun Teklifi üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, ülkemizde, hizmet ve endüstri ilişkilerini
geride bırakmış, toplam sayıları yaklaşık 7 milyona varan emekli
bulunmaktadır. Son zamanlarda ülkemizde uygulanan ekonomik istikrar
önlemlerinin etkileriyle de gittikçe artan sayıda bir emekliler
ordusu ve gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çalışırken zaten düşük ücret
alan çalışanlar bir de emekli olup bu ücretin 2/3’ünü alınca daha da
zor yaşam koşulları içine itilmektedirler. Anayasa’da ve uluslararası
belgelerde yazılı olan insan onuruna yaraşır bir yaşam biçiminden
her geçen gün biraz daha fazla uzaklaşılmaktadır.
Yaşadıkları süreçte insanca yaşamanın yolunun
örgütlenmeden geçtiğinin, artık derneklerle sorunlarına bir çözüm
bulamayacakları, tek çözümün sendikalaşmak olduğu bilincine varan
emekliler, aldıkları ortak kararlarla Emekli-Sen’i kurmuşlardır. Sendika
hakkı, çalışanlar ve çalıştıranlar dışında, ülkemizin taraf olduğu
uluslararası anlaşmalarla, bu, herkes için tanınmıştır. Gelişmiş
ülkelerde, emeklilerin sendikalaşması yıllardan beri değişik biçimleriyle
uygulanmaktadır. Bu gerçeklere yüz çeviremeyiz. Bu, tarihsel ve
toplumsal olduğu kadar hukuksal bir zorunluluktur. Sendikalılaşmayı,
Avrupa Birliği ya da başkaları istiyor diye değil, insanlarımız,
yurttaşlarımız gerek duyuyor diye düşünmeliyiz.
Anayasa’nın 60’ıncı maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alır ve teşkilatı kurar.” der. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin
3’üncü maddesi: “Herkesin yaşama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası iş birliği yoluyla ve her
devletin örgüt ve kaynaklarına göre herkes onur ve kişiliğinin özgür
gelişmesinin ayrılmaz bir ögesi olarak ekonomik, toplumsal ve kültürel
haklarının gerçekleşmesi hakkına sahiptir.” İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi’nin 23’üncü maddesinde “Herkesin çıkarlarını korumak
için sendika kurma hakkı ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.” der.
Yine bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin imzalamış
olduğu Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin
8’inci maddesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin
22’nci ve 3’üncü maddesi, Helsinki Sonuç Bildirgesi’nin 7’nci maddesi;
AGİK Paris Şartı’nda, ayrım gözetmeksizin herkesin örgütlenme özgürlüğüne
sahip olduğu; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi,
herkesin sendikalar kurma hakkı da dahil olmak üzere örgütlenme
hakkını güvence altına almaktadır.
Bilindiği gibi, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun
hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine başvurulamaz.” denilmektedir.
Sonuç olarak, her bireyin kendi maddi ve manevi
varlığını korumak ve geliştirmek için, siyasal, ekonomik ve toplumsal
alanlarda örgütlenme hakkı, hem ulusal hem de uluslararası düzenlemelerle
güvence altına alınmıştır. Ülkemizde çalışma yaşamını düzenleyen
yasalarda emekli sendikalarının statüsünü düzenleyen hükümler
bulunmamakta ise de fiilî gerçekler ve zorunluluklar karşısında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 10/10/1995 tarih ve 13519 sayılı
yazısında “Açıklanan nedenlerle tüm emeklileri kapsayan bir sendikal
oluşumunun gerektiğine inanılmakla birlikte böyle bir oluşumun
yasal dayanağının da bir an önce kurulmasında yarar görülmektedir.
Bunun için de öncelikle siyasal iradenin belirlenmesi ve bu doğrultuda
çalışmaların yürütülmesi gerekli görülmektedir.” diyerek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…yasal düzenleme gerekliliğini ifade etmiştir.
Emekli sendikalarına ilişkin iç hukuk düzenlemelerinin yapılmamış
olması, fiilen kurulmuş ve kurulacak emekli sendikalarının idarenin
keyfî ve hukuk dışı uygulamalarına maruz kalmalarına sebep olmaktadır.
Bu tutumlar, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini de ihlal
ettiğinden Türkiye’yi uluslararası platformlarda zor durumda bırakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin sorunlarına
kısaca bir göz atacak olursak, 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren
4447 sayılı Yasa’nın SSK tarafından yanlış yorumlanmasından dolayı
1 Haziran 2002’ye kadar her emekli SSK’lının, bunların dul ve yetimlerinin
kaybı söz konusudur. Yaklaşık 3,5 milyon kişiyi kapsayan ve kişi başı
yaklaşık 400 ila 450 YTL’yi bulan bu yanlış uygulama, mahkeme kararlarına
rağmen hâlen ödenmemiştir. Bu konuyla ilgili olarak, 28 Haziran 2004
yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı SSK Genel Kurulunda yapmış
olduğu konuşmada “sakın dava açmayın, tespit çalışmalarına başladık,
emeklinin hakkını son kuruşuna kadar…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son cümleniz için açıyorum. Lütfen…
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) – “…emeklinin hakkı son
kuruşuna kadar ödenecek” demiştir. Aradan dört yıl geçmesine rağmen
bu konuda hâlen bir adım atılmamıştır. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya
davet ediyorum. Hiç olmazsa Kurban Bayramı öncesi bu alacakların
ödenmesini talep ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Bir milletvekili sıfatıyla, Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, lütfen sürenizi dikkate alın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anavatan Partisi Hatay Milletvekili Züheyir Amber’in
İşçi, Memur, Bağ-Kur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına
İlişkin Kanun Teklifi konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi üzerine konuşmadan
önce, Mersin’de narenciyecilerin durumu gerçekten yürekler acısı.
Artık bu insanların canına tak demiş ve artık yolları işgal eder duruma
gelmişlerdir. Dört yıldan beri, narenciye konusunda artık ağzımızda,
dilimizde laf kalmadı, söylüyoruz. Bu insanlar bağırıyor, “aç kaldık”
diyor, “sıkıntıdayız” diyor. Neden kulak verilmiyor? Yaş Sebze ve
Narenciye Komisyonu olarak Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz
raporumuzun bir an önce Meclise gelip görüşülmesinde yarar vardır.
Bugün, Mersin olsun Çukurova olsun, ancak narenciyeyle geçinen bu
insanların çığlıklarına kulak vermek zorunda yüce Meclis. Eğer bu
insanlar, evlerindeki eşyalarını, traktörlerini, tarlalarını
satar durumda ise, neden bugüne kadar, dört yıldan beri narenciye
konusunda herhangi bir adım atılmadı da bugün halkımız sokağa düştü?
Ve sokağa düşen insanların doğal tepkisinden dolayı da, bakıyoruz,
maalesef, yargı yoluna gidiliyor ve bazı insanlara ceza veriliyor.
Sayın Başbakan gittiğinde, o çiftçi ne istemişti
geçen sene? “Neden geç kaldınız, neden geldiniz, neden bizim bu seslerimize
kulak vermediniz?” diye çığlık atan bu insanların sesi duyulsaydı,
belki bugün bu yollarda eylemler konulmazdı. Bir an önce yüce Meclis
komisyonumuzun tespit ettiği raporu gündeme getirerek bu çığlıklara
ses verir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, memurlarımız ve emeklilerimize
geldiğimizde görüyoruz ki, maalesef, emekliler artık pazarlarda,
pazar kapandığı saatlerde çoğu bu pazar artıklarını toplamaya
başladı. Eğer “bu yok” diyorlarsa, birlikte gelin, bu pazar, kapanma
saatinden sonra bu insanların oradaki artıkları topladığını görmekte
yarar vardır.
Siz, hâlâ bu emeklilerin, hani, 2000 yılından beri
olan TÜFE farklarını neden ödemediniz? Bu insanlar bekliyorlar, diyorlar
ki: “Bir kuruş paramız dahi olsa… Artık, geçimimiz için bu paraya ihtiyacımız
var.”
Bugün, asgari ücretle geçinen insanları gördüğümüzde,
özellikle emeklilere baktığımızda, dört kişilik ailenin bugün
1.970 YTL olması gerekir yoksulluk sınırı da. Gıda için 605 YTL lazım,
yani 605 bin. Bunlar yok artık. Bugün emeklilerin aldığı paralara
baktığında, asgari ücret 385 liradan başlıyor ve özellikle tarım
işçilerinin almış oldukları, Bağ-Kurla ilgili almış oldukları maaşa
baktığında, inan edin, bir elbise parası da değil.
Değerli arkadaşlar, bu emeklilerimizin gerçekten
sıkıntı içerisinde olduğunu görüyoruz. Bunlar, özellikle, artık,
Hükûmetin ve belediyelerin verdiği belirli torbalarla… Artık, o
insanların, o torbalara veyahut kese kâğıtlarına gözünü diktirtiyorsunuz.
Emeklileri bu duruma düşürmeyelim. Avrupa Birliğine giderken,
Avrupa Birliği emeklileri gelip Türkiye’de, maalesef, tatil yapıyor.
Hangi emeklimiz gidip de yurt dışında değil, yurt içinde bir sahilde,
bir otelde veyahut da bir eğlence yerinde kendisini eğlendirebilecek
bir duruma gelmiş? Oysa, hayatlarının son döneminde daha mutlu yaşamak
için çalışıyorlar. Otuz-otuz beş sene bu devlete görev yapmış, hizmet
vermiş insanları eğer siz bugün sokakta aç ve perişan bırakıyorsanız
siz, Avrupa Birliğine gidiyoruz diye fazla sükse atmaya gerek
yok.
Gerçekten, AKP Hükûmeti, Türkiye’yi toz pembe gösteriyorsa,
önce emeklilere, dula, yetimin sesine kulak verecek, esnafın sesine
kulak verecek, köylünün sesine kulak verecek, ama bunlara kulaklarınız
kapalı. Kimlere açık? Yandaşlarınıza açık. Kimlere açık?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Ancak yandaşlarınıza
açık.
Şimdi, Meclis Başkanına soruyoruz. Şu dört yılda
kırk sefer yurt dışına çıktı, kaç lira para harcadı. Hani tasarruf
idi? Hani yurt dışındaki… Bakanlıkları azaltırken “biz tasarruf edeceğiz”
demiştiniz. Yurt dışındaki hangi temsilciliği kapattınız? Aksine,
bu temsilciliklere liyakattan uzak olan insanları tayin ederek, maalesef,
Türkiye’de sıkıntı içerisinde olan ve gerçekten Türkiye’yi temsil
yeteneğinden yoksun olan insanları atayarak yandaşlarınıza yeni
yerler açtınız.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin, dul
ve yetimlerimizin örgütlenmesinden, sendikalaşmasından kaçmayalım.
Bu kanun teklifine, Sayın Züheyir Amber’in -çok teşekkür ediyoruz-
bu kanun teklifine destek vermenizi istiyoruz. Gerçekten, bizler
örgütleneceksek, dulumuzdan, yetimimizden, emeklimizden örgütlenerek,
sendikal olarak en doğal haklarını Meclis olarak vermek zorundayız.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyor, bu
kanun teklifimize destek vermenizi diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Önerge üzerindeki…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …konuşmalar tamamlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimi’nin Üçüncü Oturumu’nu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber’in, İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri
ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin
(2/425) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/418) (Devam)
BAŞKAN – Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber’in
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verdiği doğrudan gündeme alma
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
3.- İstanbul
Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk’ün, Erzurum ve Sivas Kongrelerine Katılan
Delegelerin Mezarları Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/802) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/419)
13.11.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
18.05.2006 tarihinde vermiş olduğum 2/802 esas numaralı
Erzurum ve Sivas Kongrelerine Katılan Delegelerin Mezarları Hakkında
Kanun Teklifim ilgili komisyonda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden,
kanun teklifimin İçtüzüğün 37.maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Yaşar Nuri Öztürk
İstanbul
BAŞKAN – Sayın Öztürk, İstanbul Milletvekilimiz,
teklif sahibi olarak söz istemiştir.
Buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öyle inanıyorum ki, bu kanun teklifi…
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica edeyim Hoca’m.
Arkadaşlar, hatip söze başlamadan önce, dikkat
ettiğiniz gibi, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, gürültü var, ben
de takip edemiyorum. Arkadaşlarımız sükûnetle dinlerlerse biz de
memnun oluruz.
Buyurun efendim.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu, hiçbir çekişmeye meydan vermeyecek bir tekliftir,
öyle düşünüyorum. Çünkü, herkesin bunun altına imza atacağını düşünüyorum
ve sanıyorum, Türkiye’nin etrafında olup bitenler ve bizimle ilgili
dünyanın orasında burasında alınan kararların da bunun gündeme
alınmasıyla bir cevap bulacağına, hepiniz vicdanınızda bir kanaat
oluşturacaksınız.
Teklif, cumhuriyetimizin ve Kurtuluş Savaşı’mızın
meşalesini yakan, ama maalesef bugün bazılarının mezarları dahi
bilinmeyen isimsiz dedelerimizin, cumhuriyeti kuran ilk iradenin
ilk meşalesini yakan dedelerimizin hatıralarına saygının, vefanın
bir ifadesidir ve Türkiye’nin üniter devlet yapısının, millet-devlet
bütünlüğünün de bu Meclisin çatısı altından ortak bir vicdanla tekrar
ifade edilişi olacaktır.
Erzurum ve Sivas kongrelerine katılan delegelerin
mezarlarının anıt nitelikli mezar haline getirilerek, milletimizin
tanımasına, saygısına ve hepimizin onurunun tescil ve temsil edilmesine
yönelik bir tekliftir.
Bu delegeler Erzurum Kongresi’ne 54, Sivas Kongresi’ne
31 kişi olarak katıldılar, ama mükerrerler vardır. Yani, iki kongreye
de katılan delegeler vardır. Bunların, Büyük Atatürk başta olmak
üzere, asker menşeli olanları 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanun hükümleri muvacehesinde Devlet Mezarlığı’na defnedildiler,
onlar biliniyor. Bunun dışında kalanların bir kısmının mezarları
bilinmiyor, bir kısmınınki rastgeledir, bir kısmınınki sadece bir
taştan ibarettir. Bunları çok cüzi bir masrafla, belirgin, saygın,
ziyaret edilebilir, hatıralarına hürmet tazelenebilir ve Türk
insanının önünde bunların ifade ettiği birleştirici, kaynaştırıcı
ruh ve imana bir davet niteliğinde bir tekliftir bu.
Bunun, prosedürü ve yapısı icabı, buradan çıkması
muhakkak. Bu manasıyla, siyaset gibi görünüyorsa da, esasında bu
siyaset üstü bir nitelik taşımaktadır ve sanıyorum ki, bugün, milletimizin,
halkımızın birliği, bütünlüğü bakımından değişik meşrep ve mezheplerdeki
bu insanların, bizim bu topraklarda bin yılı aşkın ortak imanımızın
etrafında birleşen ve kurtuluşun meşalesini yakan bu insanların
mezarlarını bizim çocuklarımızın ve torunlarımızın görür, saygı
duyar ve onların ifade ettiği manayı vicdanlarında ve şuurlarında
bir kere daha canlandırmalarına yarar bir teşebbüstür. Bu bakımdan,
bunun partisi falan yoktur, kişisi falan da yoktur diye düşünüyorum.
O, dokuz maddelik bir kanundur, gerekçeleri de ıttılanıza arz edilmiştir.
Fakat, ben burada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (Devamla) – Bir cümle kaldı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (Devamla) – Bunu, siyaset üstü
bir vefa borcu, birliğimize, bütünlüğümüze yeni bir ruh ve mana kazandırma
bakımından, hepinizin vicdanlarına tevdi ediyorum ve bunun gündeme
alınmasını -söylediğim gibi- cumhuriyetin ve bütünlüğümüzün meşalesini
yakan bu insanlara gösterilecek bir saygı olarak düşünüyorum ve
bu düşüncelerle, bu duygularla hepinize teşekkürlerimi iletiyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, şimdi önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
(Alkışlar)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, şuradan,
iki cümle söyleyeyim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, usulümüz yok, ben usul dışı
bir şey yapmayayım. Siz, buyurun yerinizden, ben mikrofonu açayım,
yani teamül oluşmasın.
Buyurun.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK (İstanbul) – Ben hepinize bütün
yüreğimle şükranlarımı iletiyorum. Bu, benim gençlik yıllarımdan
beri hasretimdi. Bunu, sizlerle bu manada paylaşıyorum, bunun kesinlikle
siyasetle bir ilgisi yok. Nasip oldu ve sizlerin ortak kabulüyle
bu gündeme alındı, şükranlarımı iletiyorum; hayırlı olsun.
Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2’nci sırada yer alan Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S.
Sayısı: 1147)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan Konya Milletvekili Ahmet
Işık’ın Avukatlık Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S.
Sayısı: 1267) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi 1’inci maddeyi okutuyorum:
AVUKATLIK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 19/3/1969 tarihli 1136 sayılı Avukatlık
Kanununun, 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Avukatlık sınavını başarmış
olanlar veya” ibaresi, 28 inci, 29 uncu, 30 uncu, 31 inci maddeleri,
121 inci maddesinin birinci fıkrasının (20) numaralı bendi, geçici
17 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve sınav” ibaresi ve
geçici 20 nci maddesinin ikinci fıkrası ile 2/5/2001 tarihli ve 4667
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
(x) 1267 S. Sayılı
Basmayazı 23/11/2006 tarihli 23’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık Yasası’nda değişiklik
yapan teklifin 1’inci maddesi üzerinde söz talebim oldu. Parti adına
ve şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuza geldim. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
1136 sayılı Avukatlık Yasası 1969 yılında yürürlüğe
girdi. Yürürlüğe giren bu Yasa’nın ilk halinde avukatlık sınavı vardı.
1979 yılında bu sınav şartı kaldırıldı. 2001 yılında yapılan değişiklikle
tekrar sınav şartı getirildi. Ancak, bugüne kadar uygulanmayan bu
sınav şartı, şimdi bu teklif ile tekrar kaldırılıyor.
Tabii, sınavın kaldırılmasına yönelik gerekçeler
var; haklı veya haksız tarafları var; sınavın devam ettirilmesi yönünde
gerekçeler var. Bunları birazdan sizlerle paylaşacağım.
Ben şahsen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
sınavın yapılmasından yana olduğumuzu sözümün başında söylemek
istiyorum. Ancak, bundan önce, avukatlık mesleğinin temel sorunlarıyla
ilgili bazı şeyleri söylemekte fayda var.
Bilindiği üzere yargı, üç ayaktan oluşmaktadır,
iddia makamı, savunma makamı ve yargı makamı olarak. Yargısal faaliyet,
avukat, savcı ve hâkim üçlüsü tarafından yürütülmektedir.
Bugüne kadar, ne yazık ki, bu üç ayağın bir ayağı,
savunma ayağı hep topal kalmıştır. Bu anlayış -acı olan şudur- yargı
üyeleri tarafından da ne yazık ki ortaya konmaktadır. Yani yargının
diğer unsurları, hâkim ve savcılık makamı, avukatlık makamını, avukatlık
ayağını kendileriyle eşit görmemekte, yargının asli unsuru olarak
kabul etmemektedirler. Bunu burada açık ve net olarak söylemek istiyorum.
Bu, yargılama sırasında, ceza hukuku konusunda, hazırlık aşaması
sırasında sadece hukukçular tarafından değil, hazırlık aşamasında
görevli olan, yargıya yardımcı olan güvenlik görevlileri tarafından
da, ne yazık ki, bu davranış sergilenmektedir. Hazırlık aşamasında
bir avukat, eğer bir müvekkili ile veya bir sanık veya bir şüpheli ile
görüşmek isterse -ben, size bir örnek olayı vereceğim- bu kişinin
görüşüp görüşmeyeceğine bir hukukçunun karar vermesi gerekirken,
emniyet veya jandarma teşkilatı tarafından buna karar verilebilmektedir.
Bu, benim başıma geldi. Nasıl geldi? Dendi ki: “Bu suç Terörle Mücadele
Yasası kapsamında kalmaktadır, o nedenle görüşemezsiniz.” Ve bu
nitelemeyi güvenlik görevlisi yapıyor. Oysaki, bu nitelemeyi
savcı veya hâkim yapmalı, yani bir hukukçu yapmalı.
Şimdi, hukukçuluk kavramını çok önemsemek lazım.
Hukuk fakültesinden hukukçu mezun olur, hukuk fakültesinden avukat,
hâkim, savcı mezun olmaz. Bu nitelikler, bu görevler, belli aşamalardan
sonra, sınav veya stajdan sonra elde edilebilir. Hukuk fakülteleri
hukukçu mezun eder. Bazı arkadaşlar, mesleğe kabul açısından -bu konuda
da görüşümü açıklayacağım- diyorlar ki: “Efendim, mühendis istediği
gibi mesleğini yapabiliyor, avukat da yapsın.” Mühendislik fakülteleri
mühendis mezun eder.” Bakın, burada ayrım bu: Hukuk fakülteleri
hâkim, avukat, savcı mezun etmez, hukukçu mezun eder. O nedenle, hâkim
ve savcılıkta olduğu gibi, avukatlık mesleğinde de bu sınav olmalı.
Değerli arkadaşlar, avukatlık mesleğinin bir yığın
sorunları var. Kamu avukatlarının durumu hakkında bir şeyler söylemek
isterim: Geçen yasama yılı sonunda hâkim ve savcılarımızla ilgili
-özlük hakları, özellikle maaş ve ödenekleriyle ilgili- ciddi düzenlemeler
yaptık. Doğru yaptık, ama, yargının kamu avukatı -serbest avukat olarak
da demiyorum- hâkim, savcı değil, ama, kamuda avukat olarak görev yapan
avukatlarımız, şu anda hâkim ve savcılarımızın üçte 1’i oranında
maaş almaktadır. Bu bir bakış açısı sayın milletvekilleri. Eğer
siz, maddi olarak bu kadar fark uyguluyorsanız, bu demektir ki, bu üç
ayağın arasında da, maddiyatta da, görüleceği üzere, fark vardır. Siz
bunu söylüyorsunuz, bunu kabul ediyorsunuz. Kamu avukatlarının
çalışma, özlük hakları mutlaka elden geçirilmeli, bir hukukçuya,
bir avukat mesleğine layık olacak düzeye getirilmelidir.
Avukatlarımız yeşil pasaport alamıyor. Artvin’in
avukatlarından -ismini de söyleyeceğim- Mustafa Bayraktar Avrupa’ya
gittiğinde -iki pasaportu var- yeşil pasaportuyla işlemde yine
zorlanıyor. Yanında, avukat olarak, mavi pasaport taşıyor. Çok ilginçtir,
Fransa’da mavi pasaportunu gören gümrük görevlisi, oradaki yetkili,
orada -sanıyorum “lawyer” yazıyor, hukukçu, avukat daha doğrusu-
avukat mesleğini gördüğünde, hiçbir muayene veya sınırlama yapmadan
Fransa’ya girişini sağlıyor. Bu, çok önemli bir ayrıntı. İşte, Avrupa’nın
avukata bakış açısı bu. Avrupa’nın avukata bakış açısını, şimdi kaldırıyoruz
ya sınavı, bu sınavlarla ilgili bakış açısını da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Hukuk açısından, hukuk devleti açısından, ne yazık ki
üzülerek söylemek durumundayız, bizden daha ileri olan Avrupa’da,
Almanya’da staj mutlaka var, iki sınav yapılıyor, Avusturya’da iki sınav,
Fransa’da iki sınav, İtalya’da -yazılı, sözlü- iki sınav, Amerika’da
üç aşamalı sınav, Bulgaristan’da -yazılı, sözlü- iki sınav. Avrupa
uygulaması bu.
Şimdi, ben, stajyer avukatlarımızın sıkıntılarını
anlıyorum, ama, avukatlık mesleğinin temsilcisi olan, yetkilisi
olan, sorumlusu olan Barolar Birliği ve yetmiş sekiz baro “Bu sınav
kalsın.” diyor. Şimdi, Barolar Birliğinin görüşüne katılmayacağız,
sınavı kaldıracağız. Yani, bunu anlamakta biraz zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, benim ilimin Baro Başkanı
da, Sayın Avukat Bedrettin Kalın da bu konuyla ilgili görüşlerini,
Artvin Barosunun görüşünü iletmiş; burada da, benim biraz önce size
anlatmaya çalıştığım bir yığın sorundan bahsettikten sonra, sınavla
ilgili şunu söylüyor: “Bütün bu bilinen nedenlerle bir zorunluluk
sonucu 2001 yılında Avukatlık Yasası’na eklenen avukatlık sınavının
kaldırılmasına kesinlikle karşıyız.” Bu Yasa bu şekilde çıkar-çıkmaz,
ama, bence, sınavın kalması (Sınav belki öne alınabilir, stajdan önceye
alınabilir, bu konuda bir düzenleme yapılabilirdi.) bunun olması
gerekir kanaatindeyim.
Stajyer avukatlarımız, “biz, stajı bitirince sınava
kadar stajyer görevini bile yapamıyoruz” gerekçesini ileri sürmüşlerdi.
Bunu, ya sınavı staj öncesine alarak bu sorunu çözersiniz veya
onun başka yolu var: 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 26’ncı maddesinin
ikinci fıkrasında bir düzenleme yaparsınız. Orada staj görevinin
ne zaman sona erdiğini söylüyor: “Bu yetki, -yani staj yetkisi- staj
bitim belgesi verilmesi veya staj listesinden silinmeyle sona
erer.” Bunu sınava kadar devam ettirirseniz bu sorunu da çözersiniz.
Yani, söylemek istediğim, bu da çok önemli sorun değil.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sonuç olarak… Sanıyorum,
söz sürem bitti, kısa bir şey söyleyeceğim.
Cumhuriyet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
bir de bir şey söylemek isterim: Şimdi, avukatların, bir günde… Özellikle
mesela ceza yargılamasında bir ağır ceza mahkemesinde bir duruşmaya
girersiniz sanık avukatı olarak, orada sanığın beraatini istersiniz.
Aynı gün, aynı mahkemede, aynı avukat, ikinci bir mahkemeye gider,
orada da müdahil avukatı olabilir. Orada da müdahil olarak sanığın
cezalandırılmasını istersiniz. Bu bir çelişki değildir, bu avukatlık
görevinin gereğidir. Yani, bir tarafta… Hatta benzer olay olabilir,
beraat isterken, bir taraftan da ceza isteyebilirsiniz. Yalnız,
aynı davada, önce sanık avukatı olarak beraatini isteyip, sonra
oradan ayrıldınız, müvekkille aranız, efendim, ilişkiniz kesildi,
aynı davada tutup müdahil avukatı olarak giremezsiniz. Avukatlık
Yasası…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Son cümlenizi rica edeyim, ek süre verdim.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bu yapılamaz…
Şimdi ben, bu teklifi veren Değerli Milletvekili
arkadaşımın -buradan nereye geleceğim- önce “Sınavın stajdan önce
yapılması gerekir.” diyerek Adalet Komisyonunda sınavı savunurken
-ki, gerekçelere bakarsanız elinizdeki sıra sayısında, burada
sınavın yapılmasını söylüyor- daha sonra ne olduysa, Hükûmetten gelen
görüş doğrultusunda, sınavın kaldırılması yönünde Genel Kurula
hitap etmesini, ben, bir avukat olarak, aynı davada önce savunma
avukatı, sonra da müdahil avukatı nasıl olamaz ise, burada değerli
teklif sahibi arkadaşımızın aynı konuda farklı görüş savunmasını
da avukatlık mesleğiyle çok bağdaştırmadığımı söylüyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) – İncelememişsin, biraz sonra
cevabını alacaksın.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çorbacıoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1267 sıra sayılı,
Sayın Konya Milletvekilimiz Ahmet Işık’ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde, Anavatan Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve bizi dinlemekte olan
genç avukat adaylarımızı en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, sadece, ben bir hukukçu
olmadığım için -ben bir eczacıyım- fakat bir vatandaş gözüyle olayı
değerlendirmek istiyorum. Yalnız, genç avukat arkadaşlarımızı,
aday arkadaşlarımızı rahatlatmak adına da şunu bildirmek istiyorum:
Tabii ki, AK Parti Grubunun, Hükûmetimizi oluşturan AK Parti Grubunun
çoğunluğu var, bu yasa çıkacaktır. Biz de Anavatan Partisi Grubu
olarak bu yasaya, bu teklife destek vereceğiz. Ama, burada eleştirilerimi
de yapmak istiyorum. Gelecekte bu nedenle şu anda bizleri dinlemekte
olan genç avukat arkadaşlarımız, aday arkadaşlarımız bizi hatırlayacaklardır.
Değerli arkadaşlar, hepimiz davacı veya davalı
durumuna düştüğümüzde, etrafımızdaki insanlardan, yakınlarımızdan,
hukuktan anlayan insanlardan, iyi bir avukat var mı, bu davamı kim
iyi savunur, diye soruyor muyuz sormuyor muyuz? Bu nedenle, baktığımız
zaman, olaya bir vatandaş gözüyle baktığımız zaman, aslında, sınav
sistemi kalkmasaydı daha iyi olurdu.
Ama, burada şu öz eleştiriyi de yapmak istiyorum:
Tabii ki sınav Türkiye Barolar Birliği tarafından değil de başka
bir sistemle yapılsaydı daha iyi olurdu.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Barolar Birliği yapmıyor, ÖSYM yapıyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – ÖSYM yapıyorsa, ona
diyeceğimiz yok; çok fazla inceleyemedim.
Bu da Hükûmetin bir göreviydi. Dolayısıyla, popülizm
üzerinde çok fazla uğraşırsak, diğer alanlarda olduğu gibi, hukuk
alanında da, maalesef, kaybeden bir ülke oluruz.
Değerli arkadaşlar, bizden önce çıkan Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız, tabii ki, hukukun üç ayağından
bahsetti: Savunma ayağı, yargı ayağı, bir de iddia makamı. Benim kanaatime
göre, bu üç ayaktan en önemlisi savunma ayağıdır değerli arkadaşlar.
Eğer, bir insan, davalı veya davacı durumuna düşen bir insan, iyi
bir avukat tuttuğu takdirde, genellikle, davayı kazanır duruma
düşmüştür. Türkiye’de ve dünyada çok ünlü avukatların nice davaları,
kazanılmaz görünen davaları kazandığını biz yakinen biliyoruz.
Dolayısıyla, bu üç ayaktan en önemli ayak olarak savunma ayağını,
ben, bir vatandaş olarak -hukukçu değilim- savunmak istiyorum.
Diğer önemli bir husus, değerli arkadaşlarım, hukukun
iyi işlemesi ve demokrasinin gelişmesi için de mutlaka bu sınavın,
avukatlık sınavının olması gerekirdi diye düşünmekteyim. Bunun
nedenlerini biraz sonra açıklamak istiyorum.
Ayrıyeten, Türkiye’de, genç bir demokrasimiz
var. Demokratik bilincin fertlerde gelişmesi için mutlaka bu avukatlık
sınavının da olması gerekirdi diye düşünüyorum.
Bugün bizi burada izleyen avukat adayı genç kardeşlerimiz,
yarın avukat oldukları zaman, yıllar sonra benim bu sözlerimin ne
kadar haklı olduğunu savunacaklardır. Bunları da belleklerinin
bir tarafında tutsunlar diye düşünüyorum değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, kalitesiz bir savunma, üst
yargının da işini çoğaltır. Çünkü, yanlış verilen kararlar üst yargıya
gider, üst yargının işi çoğalır ve oradan tekrar alt mahkemelere dönünce,
diğer alt mahkemelerin de işi çoğalır. Bunun anlamı nedir değerli
arkadaşlar? Vatandaşların, mağdur olan vatandaşlarımızın, gerçekten,
mağduriyetlerinin daha artması anlamına gelmektedir.
Herkes şunu çok iyi biliyor: Ağır yürüyen adalet
topaldır, gecikmiş bir adalet ise, değerli arkadaşlar, kör bir adalettir.
Dolayısıyla, mahkemelerde hâkim ve savcılar bazında -sınav sistemiyle
buralara geldikleri için- bu kalite olduğu gibi, savunmanın da
çok kaliteli olması kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, burada, geçen hafta bu kanun
teklifi görüşüldüğü zaman eczacılıktan, tıp eğitiminden, mimarlık
ve mühendislikten örnekler verildi. Değerli arkadaşlar, ben bir eczacıyım.
Neden eczacılıkta eczacılık yapabilmek için imtihanın olması
şarttır, neden hukukta olması şarttır, bunu açıklamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, eczacılık eğitiminde bir
laboratuvar imtihanları vardır bir de teorik derslerin imtihanları
vardır. Laboratuvar imtihanını geçmemiş bir öğrenci, eczacılık
eğitiminde teorik derslerin sınavına giremez değerli arkadaşlar.
Ayrıyeten şunu da söylemek istiyorum: Tabii ki tıp eğitimi de böyledir,
mimarlık da böyledir. Ayrıyeten, dört beş senelik eczacılık eğitimi
içerisinde her yaz ikişer ay olmak üzere, staj dönemi de vardır, ikişer
aylık dönemlerde yapılır. Demek ki, pratiklerini, eczacı, doktor,
mimar fakültede yaparak geliyor. Peki, hukuk fakültelerinde böyle
bir durum var mı? Yok. Dolayısıyla, bu sınavın olması ve tatbikatın
yapılması şarttır diye düşünüyorum değerli arkadaşlar, bir vatandaş
olarak bunu anlatıyorum.
Bir de, bir kanaatimi söylemek istiyorum. Tabii
ki, burada, geçen hafta avukat arkadaşlardan sayın milletvekili
arkadaşlarımız hukuk eğitiminin en az altı yıla çıkarılması gerektiği
konusunda fikirler söylediler. Hiç olmazsa, hukuk eğitiminin en
az beş yıl olması gerektiğini ben düşünüyorum. Çünkü, bu hukuk o kadar
önemli ki, az önce söylediğim gibi, demokratik bilincin gelişmesi
için, insanların haklarını daha kolayca araması için kaliteli bir
savunma sisteminin olması şarttır. Genç avukat adayı arkadaşlarımıza
da, ben, buradan seslenmek istiyorum ve bir büyükleri olarak bir tavsiyede
bulunmak istiyorum: Hakikaten, yarın öbür gün staja başlayacaklar;
bu hukuku iyi öğrensinler. Mesleklerinde en ileri derecelere gelecek şekilde
avukatlık stajlarını tamamlamalarını kendilerinden gerçekten
rica ediyorum.
Ama, ben, şu kanaatteyim: İleride, herhalde, bu
avukatlık sınavı çıkarılacaktır, ama çok adaletli bir sisteme bağlanacağına
inanıyorum. Bugün burada avukatlık sınavının kalkmasını isteyen
genç arkadaşlarım hiçbir zaman unutmasınlar, yarın bu sınav geldiği
zaman böyle bir kanun teklifine destek vereceklerine ben kesinlikle
inanıyorum ve “şarttır” diyeceklerdir.
Değerli arkadaşlar, Adalet Akademisi var ve bu,
hâkim ve savcı adaylarımız için çalışıyor. Ben diyorum ki: Bu Akademinin
sahasının biraz daha genişletilerek avukat adaylarımız için de işlevsel
hâle gelmesi, Türkiye’de hukukta savunma sisteminin daha kaliteli
olması anlamına gelecektir. Bunu da, yüce Meclisten ve bilhassa
Hükûmetten gerçekten rica ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Meclise çok önemli katkıları
olan Sayın Konya Milletvekilimiz Ahmet Işık Bey’in, hakikaten, bu kanun
teklifine -kendisine olan sevgimden dolayı da- gerçekten yürekten
destek vereceğiz, ama bir şeyi söylemek istiyorum: Burada, tabii… Şimdi,
Türkçemizde bir atasözü var: “Emir demiri keser.” Emir yukarıdan gelmiştir,
ama tekrar anmadan geçemeyeceğim, Meclis çalışmalarına Ahmet
Işık Beyefendi, Sayın Konya Milletvekilimiz çok önemli katkılarda
bulunuyor dört yıldır.
AHMET IŞIK (Konya) – Sağ ol.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Kendisini, bu nedenle,
hem bu kanun teklifi nedeniyle genç kardeşlerimizi rahatlattığı
için hem de Meclise verdiği katkılardan dolayı bir kez daha kutluyorum.
Bu çıkacak kanun teklifinin gençlerimize, ülkemize, vatanımıza
hayırlı, uğurlu olmasını Cenabı Allah’tan diliyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdoğan.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına söz isteği var madde üzerinde.
İlk söz, Çorum Milletvekili Sayın Muzaffer Külcü…
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Avukatlık mesleğine başlayacak olan genç hukukçuların
bir sınava tabi tutulup tutulmamasına ilişkin bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Esasında, konuya ilişkin söylenmesi gereken birçok
şey, teknik anlamda belki de söylendi. Bunlara ilave olarak, benim
öncelikle, belki de sonundan giderek biraz, Türkiye Barolar Birliğinin,
yapması gerekenleri, avukat arkadaşlarımız adına, avukatlık camiası
adına şu ana kadar yapması gerekenleri acaba yaptı mı yapmadı mı;
yapmadıysa, bunları yapmamak için niye bir direnç gösteriyor; bu konulara
ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum.
Öncelikle ifade etmek istiyorum ki, Türkiye Barolar
Birliği, avukatlık yaptığım dönemden de hatırladığım ve şimdi de
takip edebildiğim kadarıyla, ne yazık ki, avukatlık mesleğinin ve
avukatlarımızın sorunlarını takip etmek ve ona ilişkin, gerek kendi
kurumlarında gerekse hükûmet nezdinde yapacakları bazı girişimlerle
ne gibi açılımlar getirebiliriz, ne gibi kazanımlar elde edebiliriz
noktasından çok daha uzak, âdeta tarafsızlığını yitirmiş ve çok
olumsuz bir imaj içerisindedir. Özellikle Barolar Birliğinin Başkanının
şahsında ortaya çıkan belli bir düşünceye ve ideolojiye mensup olma
anlayışı çok açık, net bir şekilde kendisini göstermektedir ve bu… (CHP
sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıptır ya!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ayıp, ayıp!
ATİLA EMEK (Antalya) – Ayıp, ayıp, ayıp!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Utan orada! Ayıp!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
niye rahatsız oluyorsunuz?
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ayıp!
ATİLA EMEK (Antalya) – Ayıp, ayıp!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp, ayıp!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Niye rahatsız oluyorsunuz?
ATİLA
EMEK (Antalya) – Sen niye rahatsız oluyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp!
ATİLA EMEK (Antalya) – Ayıp!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Mahcup olacaksınız!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – O belli bir ideoloji
acaba sizin ideolojiniz olabilir mi?
ATİLA EMEK (Antalya) – O ideoloji sende var, kafanda
var!
BAŞKAN – Siz konuşmanıza devam edin Sayın Hatip.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – O sizin ideolojiniz
olabilir mi acaba?
ATİLA EMEK (Antalya) – O senin kafanda var!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Niye bağırıyorsunuz?
ATİLA
EMEK (Antalya) – İtham edemezsin!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Sayın Milletvekili…
ATİLA EMEK (Antalya) – Bir mesleğin mensubunu böyle
itham edemezsin!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, beğenmeyebiliriz,
ama, o şekilde davranmayın.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman, sen Barodan ayrıl! Ayıp be!
ATİLA
EMEK (Antalya) – Ayıp! Ayıp ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp ya!
ATİLA EMEK (Antalya) – Ayıp!
BAŞKAN – Siz devam edin efendim konuşmanıza.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
elimde Barolar Birliği Başkanının…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 81 baroya laf
atıyorsun ya! Ayıp ya!
BAŞKAN – Devam edin efendim siz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Sen o mesleğin mensubu olamazsın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayrıl o barodan,
ayrıl!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
sizin bildiğinizden çok daha iyi Türkiye Barolar Birliğini ve avukatlık
camiasını tanıyorum, çok daha fazla söz söyleme hakkım var...
ATİLA EMEK (Antalya) – Sözünü söyle, sözünü… Yasa
üzerinde konuş, Barolar Birliğini konuşma!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – …ve elimdeki belgeler,
bilgiler Barolar Birliği Başkanının basın açıklamasıdır.
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) – Bir sivil toplum örgütü
hakkında böyle konuşamazsınız!
ATİLA EMEK (Antalya) – Sen o mesleğin sayesinde
buradasın.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Şimdi, okuyorum ben buradan.
Hiç kimsenin savunma yapmasına gerek yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp, ayıp!
ATİLA
EMEK (Antalya) – Yaptığın çok ayıp!
MUZAFFER
KÜLCÜ (Devamla) – Bakınız…
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) – Senin bürokratın koruyamıyor tarafsızlığını!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
müsaade edin...
Sayın Başkanım, bu şartlarda konuşma yapma imkânımız
yok.
BAŞKAN – Efendim, siz Genel Kurula hitap ederseniz
olur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayrıl barodan,
ayrıl!
ATİLA EMEK (Antalya) – Ayıp!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakınız, bir Barolar Birliği Başkanına yakışan şey…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sana yakışanı yap!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – …o ülkenin Başbakanına
gerekli nezaket ve gerekli hassasiyet içerisinde hitap etmektir.
O içine sindirse de sindirmese de, hazmetse de hazmetmese de, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin Başbakanıdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Çok mu oturdu içine! Çok mu
oturdu!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Bakınız, buradaki
ifadeyi okuyacağım size…
ATİLA EMEK (Antalya) – Çok mu oturdu içine!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – AKP Hükûmetinin Başbakanı
değildir, Türkiye Cumhuriyeti’nin 59’uncu Hükûmetinin Başbakanıdır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Kinini kusma!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yağ çekme!
MEHMET IŞIK (Giresun) – Tamam, tamam… Seçim yaklaşıyor.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Niye rahatsız oluyorsunuz
Allah aşkına? Niye rahatsız oluyorsunuz? Müsaade edin, konuşalım.
ATİLA EMEK (Antalya) – Senden mi izin alacak konuşmak
için!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Benden izin almayacak.
ATİLA EMEK (Antalya) – Senden mi izin alacak!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Benden izin almayacak,
ama, biz de sizden izin alacak değiliz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Sen mesleğine yakışan gibi
hareket et!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Niye randevu alamadığını
ifade etmek, izah etmek zorundadır.
Bakınız, biz Barolar Birliği Başkanını aradık. Sayın
Çalışma Bakanımızla görüşerek bir teklif hazırladık. Bütün avukat
arkadaşlarım bilir ki, avukatların en büyük problemi sosyal güvenlik
meselesidir. Avukatlarımızın topluluk sigortasından Bağ-Kura
geçmesi için bir teklifi hazırladık, Barolar Birliğine götürdük. Barolar
Birliğini üç kez aramamıza rağmen… Avukatlarımızı topluluk sigortasından
Bağ-Kura geçirelim diye teklif hazırladık, Bakanımız “evet” dedi. Size
“görüşünüzü bildirin” dediğimiz halde, arkadaşlar ne yazık ki alaka
göstermemiştir. Neyi savunacağız şimdi biz?
ATİLA EMEK (Antalya) – Barolar Birliği mi verecek?
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – Başka? Biz, “pul parası”
diye bir uygulama başlattık. Onu başlatırken ne dedik? Genç arkadaşlarımız
orada, hepsi avukat adayları; onların avukatlık mesleğine daha iyi
hazırlanabilmesi için, âdeta hâkim, savcılarımızın Adalet Akademisi
gibi bir staj eğitim merkezi kurulmasını öngördük. Ama, ne yazık ki,
orada toplanan paralar, işte, o staj eğitim merkezlerinin kurulması
ve o mesleğe hazırlanan genç kardeşlerimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) – Bravo, bravo(!) Tribünlere
oynuyorsun, çok güzel!
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – …onların mesleğe hazırlanması
için ne yazık ki kullanılamamıştır.
Başka bir şey, avukatlıktaki vekâlet ücreti meselesi.
Barolar Birliği, nereden aklına düştüyse, şimdi, yeni bir uygulamayla,
200 milyon liralık icra takibi yapan avukat 20 milyon para alsın, diyor.
100 milyon yaptıysa, 10 milyon alsın, diyor. Kime böyle bir icra takibini
yaptırabilirsiniz? Bir asgari hizmet ücreti vardır. Adalet Bakanlığı
reddettiği halde, Barolar Birliği bunda ısrar etmektedir. Bizim
beklentimiz, Barolar Birliğinin avukatların sorunlarını takip
etmesidir.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Feshedin, feshedin!.. Feshedin Barolar Birliğini!
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – İfade ettiği gibi hasmane
bir tavır içerisinde değiliz. Onu bekliyoruz. Sadece sınav kazanma
özelliği edinilerek iyi avukat olunmaz. ÖSS’yi çok başarılı çocuklar,
çok zeki çocuklar, iyi bir temel eğitim almış çocuklar değil, bir yıl
oturup evlerinde çok iyi ezber yapan çocuklar o sınavları kazanıyorlar
ve ne yazık ki, üniversite sonrasında da çok başarılı olamıyorlar.
Öyleyse, yapmamız gereken şey, hukuk fakültelerinin kalitesini
tartışmaktır. O fakülteleri tartışılır hale getiren eğitim modelini
tartışmaktır, konuşmaktır…
BAŞKAN – Sayın Külcü, son cümlelerinizi rica ediyorum.
MUZAFFER KÜLCÜ (Devamla) – ...ve onların standardını
yükseltmektir. Avukatlık sınavının bu mesleğe hiçbir şey kazandıracağını
düşünmüyorum. Hikmet Sami Türk, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi,
hâkimlik, savcılıkta bir istihdam ilişkisi vardır, doğrudan bir kamu
görevi vardır. Dolayısıyla, rekabete açık bir alan değildir. Davalının
veya sanığın tercih etme hakkı olmadığı için, orada, elbette, devlet
bazı kriterler getirebilir, arayabilir. Avukatlık mesleğinde buna
ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla, sınavın kaldırılmasının uygun olduğunu
düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Külcü.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Isparta Milletvekili
Sayın Recep Özel…
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Avukatlık Kanunu’na eklenen 2001 yılındaki bir
öneriyle avukatlık sınavı konmuş. Konmasında iki ana temel amaç var:
Birincisi, avukatlık mesleğinin, o günkü, 2001 yılındaki gerekçeye
bakılırsa, avukat sayısının artmış olması, ticari amaçların olduğu,
yani, pastadan, avukat sayısının artması nedeniyle alınacak payın
azalması. Bir diğer gerekçe de, avukatların kalitesinin düşmesi,
meslek ilkelerine aykırı avukatların piyasada bulunması.
Burada daha önceki konuşmacılar, şimdi, staj yapan
arkadaşlarımızın, staj bittikten, mesleğe atıldıktan bir müddet
sonra “keşke imtihan olsaydı, keşke imtihan konması gerekliydi”
iddiasında, savunmasında bulunacakları söylendi. Şöyle bir cümle
koyalım: “Biz avukat olalım, bizden sonrakiler olmasın.” Böyle bir
anlayışın olması, özellikle serbest meslek kabul ettiğimiz avukatlık…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Dengir Fırat öyle diyor,
Dengir Fırat… Tutanaklara bak…
RECEP ÖZEL (Devamla) – Avukatlık bir serbest meslek
midir? Bir serbest meslektir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Genel Başkan Yardımcısı
öyle söylüyor, Meclis Başkanı da öyle söylüyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Diğer serbest mesleklerde
olduğu gibi de, burada herhangi bir imtihana tabi tutulması…
MEHMET KILIÇ (Konya) – Soda için, soda… Hazımsızlık
niye?
RECEP ÖZEL (Devamla) – Çünkü, piyasa, bunu, avukatın
başarılı-başarısız olduğunu, zaten, müşterisiyle, müvekkiliyle
her zaman için imtihana tabi. Buradaki asıl sorun, hukuk fakültelerinin
kalitesi.
Türk Ceza Kanunu’nun Komisyondaki görüşmelerinde,
bütün hukuk fakültelerine görüş bildirmesi noktasında tasarı
metni gönderildiğinde, bir kısım hukuk fakültelerinden gelen cevabi
yazı…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Kaç gün verdin? Yirmi sekiz
gün kardeşim!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Ben, süreyi konuşmuyorum.
Gelen cevabi yazı: “Fakültemizde ceza hukuku
kürsüsü bulunmadığından, ceza hukuku hocası da bulunmadığından,
ceza hukuku hocası da bulunmadığından cevap verilememiştir, görüş
bildirilememiştir.” Bu, gerçekten acınılacak bir durum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Nasıl avukat yapacaksın
onu?
RECEP ÖZEL (Devamla) – Bunun çözümü, yeterli öğretim
elemanı bulunmayan, yeterli miktarda öğretim görevlisi bulunmayan
hukuk fakültelerinin kontenjanlarını... YÖK, ihtiyaç yoktur
diye bir kısım fakülteleri neredeyse kapanma derecesine getirdi,
kontenjan vermiyor. Yeterli altyapısı olmayan, öğretim elemanı olmayan
hukuk fakültelerine kontenjanı vermez. Yoksa, kontenjanı vereceksin,
kitapçığa koyacaksın, öğrenci tercih edecek, gelecek orada dört
yıl okuyacak, ondan sonra stajını da yaptıracaksın, daha sonra sen
buna, imtihana tabi ol... Ne olacak bunların... Geçende bir CHP sözcüsü
burada konuşmasında, dışarıda bir dünya diplomalı işsiz gençler
vardı ya... Yani, bu diplomalı işsiz gençlere, bunların önüne birtakım
engeller koyarak da, ticareti... Birtakım, pastadan pay alma küçülüyor diye de engeller
koymanın, herhâlde anlamı yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Bu ticaret değil.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Piyasa bunları başarılı
veya başarısız anlamında değerlendirir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Senin avukat olman bile,
bu sınavın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Bir diğer konu da, meslek ilkelerine
eğer aykırı bir durum varsa, başarılı bir avukatın ya da bu testi... Hukuk
fakültesini başarıyla bitirmiş bir avukatın, bütün avukatların
da meslek ilkelerine sadık olduğunu da söylemek mümkün mü? Meslek
ilkelerine eğer bir aykırılık varsa, meslek ilkelerine uymayan
davranış, tutum içerisindelerse, barolarımız, ne olsunlar, birazcık,
disiplin kurullarını daha aktif çalıştırsınlar, bu, baroya kayıtlı
avukatların üzerindeki denetim görevlerini, disiplin hükümlerini
daha fazla işletsinler, meslek kurallarına daha çok bağlantılı
bir şekilde olmasını temin etsinler.
Adalet Akademisi görüşmeleri sırasında, avukatların
meslek içerisinde eğitime tabi tutulmaları noktasında da Bakanlığın
bir görüşü olmuştu. Barolar Birliği ve barolarımız, maalesef buna
da sıcak bakmadı. Avukatların Adalet Akademisinden faydalanmaları
noktasında, Hükûmetin, Bakanlığın talebine olumlu cevap, barolarımızdan,
maalesef verilmemişti.
Bir diğer konu da, hukuk fakültesinden mezun olanların
diplomalarında, evet, avukat yazmıyor, savcı yazmıyor, hâkim yazmıyor,
hukuk fakültesi mezunu yazıyor. Mühendisliklerde ise, biliyorsunuz,
mühendisliklerde öğrenim süresi içerisinde staja tabiler. Onun
için, onlar stajını öğrenim süresi içinde yaptıklarından dolayı...
Biraz önce Anavatan Grubu adına konuşan da, eczacılar stajını okulda
yaptıklarından dolayı, onların diplomalarında... Mühendislik unvanını
ve eczacılık unvanını alabiliyorlar. Hukuk fakülteleri içerisinde,
belki bunun eğitimi altı yıla çıkarılıp, stajın öğrenim süresi
içerisinde olması, avukat, hâkim veya savcının burada ayrışması
noktasında, birtakım, hukuk fakültesinin eğitim altyapısının,
eğitiminin konuşulması gerekir, onların ayrı tartışılması gerekir.
Biz, bu dönemde… Bu avukatlık imtihanı birçok kişiyi mağdur etmiştir.
Çoğu öğrenci, hukuk fakültesi mezunu arkadaşlarımız beş aydan beri
bu sınavı beklemekte. Stajyer unvanı da kalmadığından dolayı stajyerlikte
elde etmiş oldukları birtakım hak ve yetkileri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Daha doğrusu, lafın kısası,
bunlar mağdur olmuştur. Bunların mağduriyetinin giderilmesi anlamında
da bu yasa teklifi gelmiştir. Herkese ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Mesleği bitiriyorsunuz,
başka bir şey değil.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın milletvekilleri, 19.45’te toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimi’nin Dördüncü Oturumu’nu açıyorum.
1267 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S.
Sayısı: 1267) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1’inci maddesi üzerindeki soru-cevap
işlemini başlatıyoruz.
Soru-cevap süremiz on dakika.
Bundan önceki oturumda cihaza girmek suretiyle
soru sormak isteyen arkadaşlarımızın isimlerini Başkanlık Divanınca
belirlemiştik. Şimdi, soruları bu sıraya göre soracağız.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun efendim.
Sorunuzu kısa ve öz sormanızı rica ediyorum.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) – Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:
Yargının vazgeçilmez bir ayağını oluşturan avukatlığın
meslek kuruluşu olan barolar ve Türkiye Barolar Birliği mensuplarını
yakından ilgilendirmesine rağmen görüşlerinin aksine getirilen
böyle bir teklifle 10/5/2001’den sonra öğrenci olanlara sınavın yapılmasının
kaldırılması, beş yıldır sınava şartlanan genç hukukçularımızın,
sınavdan çekinen, korkan, kendilerine güveni olmayan bir sıfatla
görülecekleri anlayışıyla onurları rencide edilmiş olmaz mı?
Hükûmet olarak, bu gibi geçici popülist çözümler
dışında, avukatların serbest çalışanıyla, kamuda çalışanıyla,
özlük hakları, sağlık ve sosyal güvenlik, zorunlu müdafilik, özellikle
1980 sonrası üniversitelerdeki eğitim ve öğrenim seviyesi sorunları
gibi hukuk fakültelerindeki sorunlar da temel sorunlar olarak kabul
edilip, bunları gidermek amacına dönük olmak üzere köklü bir çalışmanız
var mıdır?
Cevaplandırmanızı arz ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.
Sayın Saygun, buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, delaletinizle
Bakanımızdan üç sorum olacak.
Önce, sorularımın bir tanesi -ilgili bakanımızın
orada olmaması tabii bir talihsizlik. Bunu da, Avukatlık Yasası’na
ve mesleğe gösterdiği ilgi ve değer olarak değerlendiriyorum-
efendim, avukatlık sınavının kaldırılmasıyla ilgili olarak Barolar
Birliğiyle görüşme yapıldı mı? Bugüne kadar Hükûmet hep aynı iddialarda
bulundu. Böyle bir görüşme yapılmış ise, Barolar Birliğinin görüşüyle
uyum sağlanarak bu düzenleme ve bu çalışma yapılmış mıdır?
Bu bir kanun teklifi olsa dahi, Hükûmetin tabii
ki, bu teklifle ilgili bir dahli, bir katkısı, bir görüşü olması gerekir
düşüncesiyle bu soruyu soruyorum.
İkinci sorum: Biraz önceki iktidar partisi milletvekilinin
konuşmasına dayalı bir soru. Türkiye Barolar Birliğinin Cumhuriyet
Halk Partisi düşüncesine daha yakın olduğu iddiasıyla bu sınavın
kaldırılmasının uygun olacağı yönünde bir açıklamada bulundu iktidar
partisi milletvekili arkadaşımız.
BAŞKAN – Sayın Saygun, hiç konuyla ilgisi yok, bu,
Bakanı da hiçbir surette ilgilendirmez. Şahsın…
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Efendim, ilgisi
var da, izin verirseniz, sorumu tamamlayayım.
BAŞKAN – Efendim, milletvekilimiz şahsı adına
söz aldı. O bakımdan…
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – İşte, soracağım
soru da öyle efendim.
BAŞKAN – O bakımdan, bu soruyu, soru olarak kabul
etmiyoruz. Başka bir sorunuz varsa, devam edin.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Efendim, bitirmedim.
İzin verirseniz, söyleyeceğim şu: Bu konuşmacıyla Bakanlık aynı
görüşleri mi paylaşıyor?
Bu bir soru efendim, gayet net bir soru.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Ünlütepe…
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Bilindiği gibi, avukatlık mesleği nitelik itibarıyla
bir kamu hizmetidir ve yargının kurucu unsurlarından da biridir. Avukatlık
sınavı, 2001 yılında Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklikle getirildi,
sınav bu yıla ertelendi. Yani, sınav hiç yapılmadı. Bakanlık olarak,
sınav yapılmadan, bunun sakıncaları ya da yararı olup olmadığı anlaşılmadan
sınavın kaldırılmasına katılıyor musunuz?
İki: Sınava kaç stajyer avukat girecektir?
Üç: Avukat stajyerlerinin adliye stajını yeterince
takip edemedikleri, yargıçların iş yükü nedeniyle stajyerlerle
ilgilenmedikleri, bilinen bir gerçektir. Bu durumda yetişen elemanlara
kamu hizmetini vermenin faydalı olacağına inanıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Aracılığınızla, bu yasayla ilgili olarak iki sorum var.
Birincisi: Avukatın bilgili, birikimli olmasının
adaletin düzgün dağıtılmasında önemi bilinmektedir. Sınav yapılmamasıyla,
adalet sistemimizin yara alacağı, zayıflayacağı ve adalet dağıtımının
kalite kaybına uğrayacağı düşünülmekte midir? Birinci sorum bu.
İkincisi: Ülkemizde, toplumumuzda avukatlık
mesleğinin kötüye kullanıldığının acı örneklerini hep birlikte
yaşadık. Şimdi, sınavın bu tür kalite yükseltmede ve mesleği düzeltmede
önemi bilindiğine göre, bu sınavın yok sayılmasıyla, bu durum, yani,
mesleğin kalitesinin kaybı nasıl engellenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Sayın Başkanım, bir
sorum var Sayın Bakanımıza.
Şimdi, stajyer hâkim ve savcılarımız Adalet Akademisinden
faydalanıyorlar. Acaba, Hükûmetimizin, stajyer avukatlarımızın
da Adalet Akademisinin işlevsel durumu biraz daha, işlevsel kapsamı
biraz daha genişletilerek stajyer avukatlarımızın da bu Adalet
Akademisinden faydalanması hususunda bir projesi var mı, bir çalışması
var mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Eraslan…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla
birkaç soru sormak istiyorum.
Başta Sayın Bakan olmak üzere, Sayın Cemil Çiçek
olmak üzere -ne yazık ki, kendisi şimdi yok, avukatlığa, demek ki,
verdiği önem bu- her söz aldığında Barolar Birliğine ve YÖK’e bir şeyle
başlanıyor. Avukatlıkla bunun ilgisi nedir, onu, avukatlık
mesleğiyle anlamaya çalışıyorum. Onu sormak istiyorum. Niye, avukatlık
sınavı denilince, Barolar Birliğine saldırılıyor? Sınavı oysa
Barolar Birliği yapmıyor.
İkincisi, Avrupa Birliği ülkelerinde -Hükûmetinizce
sık sık Avrupa’ya uyumdan söz ediliyor- sınav durumu nedir, hangi ülkede
ne durumdadır, sınav yapılmıyor mu yapılıyor mu?
Üçüncüsü: Almanya’da stajyerlere sınavın yanı
sıra, staj süresi içerisinde 1.000 euro veriliyor. Siz de Avrupa
Birliğine uyumu düşündüğünüze göre 1.000 euro muadili bir para
vermeyi düşünüyor musunuz stajyerlere?
Üçüncüsü: Sosyal güvenlik yönünden -belki bugün
sıkıntı yaratan şeylerden birisi de odur- avukatlık stajı SSK kapsamında
değildir. Oysa, 31/12/2006 tarihinden sonra yeni bir dönem başlıyor.
Bunu -geriye dönük- avukatların stajyerliğini SSK kapsamına almayı
düşünüyor musunuz?
Üçüncüsü: Avukatlık Kanunu’nda sınavla ilgili
maddeler görüşülürken ve yasa yapılırken Grubunuzdan Sayın Dengir
Mir Mehmet Fırat, Sayın Bülent Arınç, Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Yahya
Akman konuşmacı olarak katılmışlar. Her biri de bugün altına imza
atacağım derecede hararetli bir biçimde sınavı savunmuşlardır. Sınav
yapılmadı. Şimdi görüş değişikliğinizin nedeni nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Cihaz kapandı, tamamını kullandık. Sayın Yıldırım’a,
ne yazık ki, söz veremeyeceğim.
Sayın Bakan, zamanımız bitti sayılır, ama, bir cevap
vermek istiyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkan, değerli 6 milletvekilimiz soru sordu. Tabii, çok ayrıntılı,
detaylı sorular. Bunları not aldık. Yazılı olarak cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1267 Sıra Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Eraslan |
M. Nuri Saygun |
Muharrem Kılıç |
|
|
Niğde |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Artvin |
Bursa |
Çorum |
Madde 1.- 19.3.1969 tarih ve 1136 Sayılı Avukatlık
Kanununun 6. maddesinde yer alan “avukatlık sınavını başarmış” ibaresi
“avukatlık sınavını başararak staja başlamış ve staj sonunda staj
bitim belgesi almış” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta)
– Hayır, katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Eraslan, buyurun.
Beş dakika süreniz efendim, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; çok önemli bir yasayı görüşüyoruz, avukatlıkla ilgili
bir yasa. Avukatlık Yasası’nda değişiklik yapıyoruz, değişiklik
yapılıyor.
Şimdi, avukatlık, yargının üç unsurundan biri,
üç kurucu unsurundan birisi: Sav, savunma, yargı. Yani, bir ülkede
hukuk devleti vardır diyebilmenin ölçüsü avukatların sahip olduğu
güçtür, avukatların sahip olduğu kalitedir, yetenektir, yeterliliktir.
Hukuk devletinin bekçisi, bir anlamda, savunmanın timsali olan avukatlardır.
Savunma zayıflatılarak avukatlık güçlü kılınamaz. Savunmanın kalitesi
düşürülerek hukuk devleti güçlü kılınamaz.
Değerli arkadaşlarım, bu bir süre önce Avukatlık
Yasası’nda değişiklik yapan 4667 sayılı Yasa’yla sınav konuldu. O
dönem Parlamentoda bulunan -Cumhuriyet Halk Partisi Parlamentoda
değildi- MHP, DSP, ANAP, DYP ve Fazilet Partisi gruplarının beşi oy
birliğiyle, tam bir mutabakat içerisinde bu yasayı çıkardılar. O
zaman Fazilet Partisi olan, şu anda sizin aranızda olan çok değerli
milletvekilleri, hepsini, isimlerini ve konuşmalarını elimdeki
tutanaktan okuyabilirim. Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat -konuşmasının
altına imzamı atıyorum, imzamı atıyorum- “Sınav şarttır” diyor,
“Hatta iki defa sınav olmalıdır” diyor; “Bir, staja başlayışta…” İsterseniz
okuyayım. “Bir de daha sonra” diyor. Arkasından, bugün Meclis Başkanımız
olan Sayın Bülent Arınç, aynı şekilde. Şimdi Adalet Bakanı olan Sayın
Cemil Çiçek. Her ne kadar geçen oturumdaki benim soruma “Anketlere
cevap vermiyorum.” diyorsa da ben anketör değilim, kendisi de herhangi
bir vatandaş değil, Adalet Bakanıdır. Sayın Yahya Akman.
Değerli arkadaşlar, gerçek bu. Bu olduğu halde
şimdi ne değişti? Sınav uygulanmadı… Sınav uygulanmadı…
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) – Parti değişti Orhan
Bey.
ORHAN ERASLAN (Devamla) – Şimdi, ne değişti, ben,
size söyleyeyim: Ortada, yasa teklifi sınavın önce yapılması doğrultusundaydı,
değiştirildi. Sayın Başbakan, popülist bir biçimde, stajyerlerin
oyunu alırım hesabıyla oynadı, ama, bu doğru değildir.
Şimdi, bakınız, her stajyer sınavı kaldırdınız
diye size oy vermeyeceği gibi, bugün, stajyer arkadaşlarımızı
yanlış bir biçimde sınavdan kaçıyor pozisyonuna düşürmek de doğru
değildir. Avukatlık bir meslektir, hukuksa bir öğretidir, hukuk teorik
bir eğitimdir. İçinizde belki hem hukuk hem mühendislik eğitimi alan
nadir arkadaşlarınızdan biriyim. Nasıl fizik lisans mezunu inşaat
mühendisi, makine mühendisi olmazsa, hukuk mezunu avukat, hâkim
olmaz; ayrı yetişmesi gerekir, o mesleğe tabi olması için. Yani,
kimya lisans mezunu nasıl kimya mühendisi olmazsa, eczacı olmazsa,
ayrı yetişmesi gerekirse, hukuk mezununun diplomasında avukat
yazmaz. Yani, bu sınav, bir yeterlilik sınavıdır, bir yarışma sınavı
değil. 5 bin kişi girdi, 1.500’ünü alacağız değil, 5 bin kişi de yeterli
olursa 5 bini de alınacaktır. Yani, bu, tıpkı, berberliğe başlarken,
berberlik dükkânı açarken, Berberler Federasyonunun yaptığı bir sınav
gibi bir sınavdır. Tıpkı, bu, araç kullanabilmek için, otomobil aldıktan
sonra, ehliyet gibi sınavdır. Yani, bunu yok sayarak mesleği güçlendiremezsiniz.
Avukatlık mesleğini yargının diğer unsurları karşısında zayıflatarak
hukuk devletini güçlendiremezsiniz. Şimdi, burada atacağınız
bir yanlış adım beş yıl sonra düzeltilebilecektir.
Sayın milletvekilleri, ucuz popülizmle bir sonuç
elde edilemez. Bakınız, değerli arkadaşlarım, evet, iki mağduriyet
vardır. Birincisi şu: Sınav adedi az olmuştur. Sınav adedini çoğaltabiliriz
“yılda dört defa yapılabilir” diyebiliriz. İki, stajyerler…
Arkadaşlar, yeni Sosyal Güvenlik Yasası çıktı,
31/12/2006’dan sonra yürürlüğe giriyor. Bu Yasa’ya göre, şimdi, stajyerlerimiz,
cansiparane biraz da gayretleri ondan, işte emeklilik girişi yapamıyorlar,
sigortalı girişi yapamıyorlar, süreleri uzuyor. Avukatlık stajı
yaparken de başka bir iş yapamıyorlar. Buna imkân tanıyabiliriz geriye
dönük giriş olarak.
Bakınız, avukatlık mesleğine kıymayalım. Avukatlık
mesleğine kıymak, hukuk devletine bir darbe atmaktır. Yanlış yapılıyor…
Yanlış yapılıyor… Tutarlı olmuyorsunuz. Dün başka bir şey söylüyorsunuz,
burada, tutanaklarda, -bu, ibretlik bir durumdur- bugün başka bir
şey söylüyorsunuz. Ha, bunu, Barolar Birliğine duyduğunuz alerjiyle
telafi edemezsiniz, Barolar Birliğine yaptığınız saldırıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla) – …Barolar Birliğine yapılan
saldırıyla telafi edemezsiniz. Düşmanlık duyuyor olabilirsiniz,
ama, o, bir mesleğin mensuplarının demokratik biçimde seçilmiş yönetimleridir,
sizin güdümünüze girmeyebilir.
Her çıkan arkadaşım… Bu gayriahlakidir, bu kürsüde
kendini savunamayacak insanı suçlamak gayriahlakidir, etik dışıdır,
moral değerler dışıdır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu doğru bak.
ORHAN ERASLAN (Devamla) – Bu kürsüde kendini savunabilecek
adamlar suçlanır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu sözünüzü unutmayın.
ORHAN ERASLAN (Devamla) – Bunu, arkadaşlarımın
dikkatine sunuyorum.
Bakınız, Avrupa ülkelerindeki uygulamaları
gösteren notlar elimde.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ömer Dinçer hakkında söyledikleriniz
de dâhil mi buna?
ORHAN ERASLAN (Devamla) – Avrupa’nın her ülkesinde
avukatlık mesleğine sınav yapılıyor. Bizim stajyerlerimiz de sınavdan
korkmuyorlar, sınavdan kaçmıyorlar. Bana ulaşanlar “Biz bunu maksat
edinmemiştik, biz sınavın önceye alınmasını arzu ediyorduk, mesleğimizin
yok edilmesine seyirci kalmayacağız.” diyor. Bu nedenle, önergemize
desteğinizi bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …ve gerekçesini biraz önce dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Efendim, Divan Kâtibi arkadaşlarımız oylamada
anlaşamadığından elektronik cihazla yapacağım oylamayı.
Dört dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge kabul
edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüş ve düşüncelerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlıyorum.
Biraz önce konuşan AKP sözcülerinin konuşmalarından,
bu kanun teklifinin gerçek gerekçesinin ne olduğu açıkça ortaya
çıktı. Zaten, teklifin yazılı gerekçesinin inandırıcılığı yoktu.
AKP sözcülerinin konuşmalarından anlaşılıyor ki, Türkiye Barolar
Birliğini hedef alan, Türkiye Barolar Birliği Başkanının şahsını
hedef alan talihsiz konuşmalar, bu teklifin gerçek gerekçesini
oluşturmuştur. Bir dönem mensubu olmaktan, 3 Kasım seçimlerine kadar
da yönetici olarak bulunmaktan onur duyduğum Türkiye Barolar Birliği,
avukatlık mesleğini ve hukuku şerefle, onurla temsil eden bir meslek
örgütüdür. Türkiye Barolar Birliğinin Sayın Başkanı da meslek ilkelerini,
hukuk devletini, Atatürk ilke ve devrimlerini, laik cumhuriyeti,
şerefle, onurla, inançla savunan bir meslek adamıdır. Öyle anlaşılıyor
ki, Barolar Birliğinin bu çizgisi, Barolar Birliği Başkanının bu
tutumu, bu hedef almanın başlıca gerekçesini oluşturmaktadır.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?
MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin Adalet Komisyonundaki görüşmeleri
sonucunda, avukatlık sınavının kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Avukatların meslek örgütü olan baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin
avukatlık sınavının yasada yer alması ve kalması gerekliliği yönündeki
görüş birliğine rağmen, gelinen nokta, avukatlık mesleğinin geleceği
açısından kaygı verici bir durumu ortaya koymaktadır.
Burada bir gerçeği belirtmekte yarar görüyorum:
10 Mayıs 2001’de yürürlüğe giren 4667 sayılı Avukatlık Yasası değişikliğiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen ve yasalaşan sınav düzenlemesi,
Türkiye Barolar Birliğinin önerdiği sınav düzenlemesi değildir.
Türkiye Barolar Birliği, staj öncesi staja kabul sınavı ve staj sonrası
avukatlığa kabul sınavı yapılmasını önermiş ve bunların da oluşturulacak
avukatlık sınav komisyonlarınca yapılmasını önermiştir. Ancak,
Adalet Komisyonunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde çeşitli
subjektif ve politik gerekçelerden söz edilerek, sınavların ÖSYM
tarafından yapılması kabul edilmiş, biraz önce Değerli Milletvekilimizin
belirttiği gibi, o dönem, 21’inci Dönem Parlamentoda bulunan tüm
partiler ki, onların bir kısım mensubu bugün AKP milletvekili olarak,
bakan olarak aramızda bulunmaktadır, onlar da bu sınav konusuna
destek vermişlerdir. Belki, bugün tartışılması gereken konu, sınavın
kaldırılması değil, bu yönü olmalıdır. Yani, sınavın nasıl ve ne
şekilde yapılırsa daha yararlı, daha verimli olacağı tartışılıp
buna göre bir düzenleme belki düşünülebilir, bunun üzerinde tartışılabilirdi.
Ancak, ne var ki, bugün, sınavın kaldırılmasını değil, yapılacak
sınavın staj öncesine alınmasına dönük bir kanun teklifinden yola
çıkılarak ve bu amaçtan da tamamen uzaklaşılarak, sınavın kaldırılması
noktasına gelinmiştir ki, bu çok yanlış bir adımdır.
Burada yeri gelmişken hatırlatmakta yarar var. Bugün
gelinen nokta, avukat stajyerlerin de talebini aşan bir noktadır. Bu
süreçte parti gruplarını ve biz milletvekillerini ziyaret eden
stajyerler, söze “biz kesinlikle sınava karşı değiliz, ancak sınavın
stajdan sonra değil, stajdan önce yapılmasını istiyoruz…” Bunda da
samimi olduklarını düşünüyorum. İnanıyorum ki, gelinen aşamada,
bu genç hukukçu arkadaşlarımız da mesleğin geleceği açısından rahatsızlık
duymuşlardır. Bugün, avukat stajyerlerinin de ezici çoğunluğunun
sınava karşı olmadığını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepimiz, her fırsatta
hukuk devletinden söz ediyoruz; ancak, hukuku üstün ve egemen kılmak,
hukuk devletini bütün kurum ve kurallarıyla yaşama geçirmek, en
başta yargıcıyla, savcısıyla, avukatıyla, nitelikli, donanımlı,
iyi hukukçular yetiştirmekle mümkündür. Son yıllarda, özellikle hukuk
fakültelerinin sayısı hızla artmış, hukuk eğitiminin kalitesi
düşmüş, bu durum avukatlık mesleğini de çok olumsuz etkilemiştir;
hâkimlik ve savcılık sınav sonuçları bunu açık biçimde ortaya koymaktadır.
Bugün, sadece kamu kurum ve kuruluşlarına değil, özel sektör kuruluşlarına
da ciddi sınavlarla personel alınmaktadır. Avukatlık sınavı, mesleki
yeterlilik bakımından tek çözüm olmasa da, yine de mesleğe bir ciddiyet
getirecektir, bir kalite getirecektir, bir saygınlık kazandıracaktır.
Yine, serbest bir meslek olan mali müşavirler, sınavı, meslek örgütleri
aracılığıyla yıllardır başarılı bir şekilde uygulamaktadırlar.
Sınav konusunun bir paylaşım konusu olarak görülmesi son derece
yanlış, son derece haksız bir yaklaşımdır. Hele sınava karşı olmanın
gerekçesinin, Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ile çalışma ve sözleşme
hürriyetine aykırılık olarak takdim edilmesinin hiçbir haklı, hukuki,
mantıki temeli bulunmamaktadır. Sınav eşitlik ilkesine aykırı
değildir, eşit olmayana eşit muamele yapmak eşitlik ilkesine aykırıdır.
Hiçbir zaman dilimizden düşürmüyoruz, adliye
duvarlarına yazıyoruz “adalet mülkün temelidir, devletin temelidir”
diye. Doğrudur. Adalet nasıl ülkenin ve devletin temeliyse, savunma
da adaletin temelidir. Bunun içindir ki, yaşamın temel kavramlarından
olan hakların kusursuz savunulması, bu hakları savunacak avukatların
mesleğine kusursuz hazırlanması gerekir.
Avukatlık, yasada da belirtildiği gibi bir kamu
hizmetidir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız
savunmayı temsil eder. Avukat, hukuki mesele ve anlaşmazlıkların
adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının
tam olarak uygulanmasını sağlayan, bu amaçla, hukuki bilgi ve tecrübelerini
adalet hizmetine tahsis eden kişidir; bunun için de, birikimli olması,
donanımlı olması, yeterli olması gerekir. Bunu sağlayacak gerekli
koşullardan birisi de, kuşkusuz, ciddi bir staj ve sınav sürecidir.
Bilinmelidir ki, mesleki eğitimle biçimlenmeyen, tamamlanmayan
üniversite eğitimi, savunma mesleğinin uygulanmasında asla yeterli
değildir. Bugün aday üye olarak müzakere sürecinde bulunduğumuz
ve tam üye olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde çok
ciddi ve çok çetin bir staj ve sınav süreci bulunmaktadır. Almanya,
Fransa ve İtalya’da meslek öncesi eğitimin özel bir önemi vardır. Danimarka,
Avusturya, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Finlandiya’da
bir buçuk yıldan yedi yıla varan staj ve meslek sınavı vardır. Bu durumu,
Avrupa Birliğinden müzakere tarihi alma öncesi temel ceza yasalarımızı
Meclisimizden -yeterince de tartışmadan- hızlı bir şekilde geçirilmesinin
gerekçesini açıklarken “Avrupa Birliği bir medeniyet projesi. Biz
de bu medeniyet projesi içerisinde yer almak istiyoruz. Bu nedenle,
hızlı hareket etmek durumundayız.” diyen Sayın Adalet Bakanının
dikkatine özellikle sunuyorum. Bir yandan Avrupa Birliği normlarına
uyum çağrıları yapacaksınız, diğer yandan Türk avukatlarını bu
standartlar dışında bırakacak bir düzenlemeye destek vereceksiniz.
Böyle bir çifte standart kabul edilemez. “Bu, kanun teklifidir,
Hükûmet tasarısı değildir” diye de kendinizi taca atamazsınız Sayın
Adalet Bakanı.
Diğer taraftan, Sayın Adalet Bakanının bir açıklamasına
da değinmek istiyorum. Sayın Bakan, barolarla ve Barolar Birliğiyle
yapılan görüşmelerde çağdaş bir avukatlık yasasına ihtiyaç bulunduğunu
belirterek “Teklif getirin, elbirliğiyle çıkaralım dedim, ama, bugüne
kadar bir teklif gelmedi.” diyor. Ancak, avukatlık mesleğinden gelen
Sayın Bakanın çağrısını ihtiyatla karşıladığımı ve içtenlikli
bulmadığımı belirtmek istiyorum. Barolarımızın, Barolar Birliğimizin
elinde yeni bir avukatlık yasası için her türlü birikim vardır, taslak
da vardır. Ancak, baroların ve avukatların yeni ceza kanunlarının,
CMK’nın uygulamasından kaynaklı bir kısım yasal düzenleme de gerektirmeyecek
çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır ve bu sorunlar da Bakanlıkça
bilinmektedir. Bunlara da bugüne kadar hiçbir çözüm getirilmemiştir.
Türkiye Barolar Birliği ve baro başkanları 10 Ağustos 2006’da İstanbul’da
Sayın Adalet Bakanının da bulunduğu toplantıda Sayın Başbakanla
görüşerek sorunlarını iletmişler; ancak, bugüne kadar hiçbir çözüm
çıkmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) – Şimdi, bütün bu gerçekler
ortada iken, Sayın Adalet Bakanının, barolara, Barolar Birliğine
“Teklif getirin, çağdaş bir avukatlık yasası çıkaralım.” sözlerini
içtenlikli ve inandırıcı bulabilir miyiz? Bana kalırsa iyi ki getirmemişler.
Getirselerdi, sınav olayında olduğu gibi, mevcut Avukatlık Yasası
da yaz boz tahtasına çevrilerek daha geriye götürülecekti. Bugünkü
anlayıştan, açıkçası, ben başka bir yaklaşımı beklemiyorum.
Sınav konusu ise başlı başına bu işin turnusol
kâğıdı olmuştur. Sınavla ilgili girişim başlatan stajyerler, sınavın
kaldırılmasını değil, sınavın staj öncesine alınmasını istiyor.
Kanun teklifleri bu yönde veriliyor, ama, basına da yansıdığı gibi,
Başbakanın talimatıyla siz bu durumu, sınavı toptan kaldırmanın
bir fırsatı olarak kullanıyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir;
bu, güven veren bir tutum değildir. Başbakanın bu müdahalesi ve talimatı
ise, parlamenter demokrasinin ruhuna açıkça aykırıdır. Bu durum,
ancak başbakancı bir yönetim anlayışıyla izah edilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son cümlenizi rica edeyim; süre
verdim.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
açıkladığımız nedenlerle avukatlık sınavının kaldırılmasının
yanlış olacağını ve avukatlık mesleğine çok büyük bir darbe olacağını
düşünüyor, bu teklifin yasalaşmamasını diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yergök.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Güler.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Avukatlık Kanunu
üzerine Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, konu o kadar ince bir noktada tartışılır
hale geldi ki, burada, sadece, mantık, günü kotarmaktan öteye gitmeyen
bir anlayış. Sorunu sistemde aramak lazım. Eğitim ve sistemde yapılanma,
istihdam… Burada genç avukatlarımız için uygun öneri şu: Nasıl olsa
pratik hayat herkesi eler, ayakta kalan kalır, yani kalan sağlar bizim
olur. Böyle bir mantıkla bu ülkede bir kanun çıkartılmaz.
Evet, Türkiye’nin temel sorunları çok, yargının
da. Aslında, sisteme baktığımızda sistemin temel iki unsuru var.
Birincisi hukukun üstünlüğü, ikincisi demokrasi; ikisi de birbirinden
ayırt edilmeyecek bir unsur. Ama, bugünlerde asıl önemli unsur, katılımcı
demokrasi dediğimiz bir unsur. Ama, gördüğüm kadarıyla, AK Partinin
ne böyle bir derdi var ne bir kaygısı.
Elimizde, İstanbul Barosunun notu, Kâzım Kolcuoğlu
ve Barolar Birliği Başkanlığının, kanun üzerindeki görüşleri. Sormak
istiyorum: Hani katılımcı demokrasiydi, sivil toplum örgütleriyle
el ele, iç içe bu kanunlar çıkacaktı? Ama, gördüğümüzde, pratikte en ufak böyle bir somut
adım yok. Tam tersine, günah keçisi aradığınızda size iki tane kurum;
biri YÖK, diğeri ise Barolar Birliği. Sormak gerekir… İktidar olduğunuzu
tekrar hatırlatalım. Türkiye’nin sorunlarını çözmek için geldiniz
buraya, günah keçisi bulmaya değil, mazeret üretmeye değil.
Genç arkadaşlarıma buradan şunu seslenmek isterim:
Staj, eğitimin bir parçasıdır. Bilimsel formatlarla hazırlanmış,
eğitimin bir parçasında insanı ayrıcalıklı kılan tek bir unsur vardır,
o da bilgisidir, onun da karşılığı kalitedir. Şu anda barolara kayıtlı
yaklaşık 53.600 avukat var. Her yıl yaklaşık 6 bin öğrenci mezun olmakta,
yaklaşık 22 bin öğrenci de eğitim süreci içerisinde hayatını idame
etmekte. Sormak istiyorum: Bu kadar beyin göçünü israf etmeye, beyin
göçünü bu kadar hovardaca harcamaya ne hakkınız var? O genç arkadaşlarımıza
nasıl umut vereceğiz? Yoksa, bakkalların süpermarketlere kaybettiği
gibi, yarın, hukuk bürolarında, sadece emekçi olmaktan öteye gitmeyecek
bir anlayış mı olacak?
Bugün, bizim sürecimizde, eğer bu gençlerimize,
bu beyinlerimize değer veriyorsak, onların yarınlarını da düşünmek
zorundayız.
“Adalet mülkün temelidir” deriz. Avukatlığın temel
unsuruna baktığımızda bir şey gözünüze dikkat ediyor mu? Hâkim, savcı yan yana,
ayrı platformda ve avukat alt zeminde… Yargının burada başladığı
bir travmayı burada çözmek hepimizin görevi. Eğer toplumsal baskı
psikolojisini yargıda hissettirirsek, sağlıklı adaletten bahsetmek
mümkün değil. O zaman, avukatların, başta özlük hakları, yapılandırması,
kurgulanmasını da göz ardı etmeyelim.
Eğer avukat arkadaşlarımızın staj sonrası staj
altyapısı yaratılmaz ise bunun için çözüm bulun. Çözüm belli: Avrupa
Birliği, Avrupa Birliği… Buyurun, Avrupa Birliği standartları ortada.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Buyurun aynı standardı getirin.
Gençlerimiz ona göre yarınları için özellikle bilimden yoksun olmayacak
şekilde, tam tersine, bilimin her türlü akılcı ve çağdaş normlarda
bir entegrasyonu sağlaması gerekir.
Hukukçunun kimliğini bir hekim olarak hep şöyle
algıladım: “Sağlık bir bütündür” dedik ve adalet de mülkün temeli olduğuna
göre, bu sistem içerisinde, adalet mekanizması içerisinde hataya
asla yer yok. Hepimiz yaşıyoruz sıkıntıları. Özellikle CMK’dan dolayı
avukat tahsis edilen ceza süreçlerinde aksayan yönleri göz ardı etmeyin.
Baroların da CMK’dan dolayı görevlendirdiği avukatlarla ilgili
alacakları var. Sayın Bakan yok -Adalet Bakanı- neden yok; merak ettim.
Herhâlde Sayın Papa’yla görüşüyor, bilemiyorum. Sayın Başbakan da
görüşmek istemedi; son anda görüşmeye karar verdi. Şimdi, adaletin
tartışıldığı bir kanun teklifinde Sayın Adalet Bakanı yok. Sadece Sayın Bakan
var! Sorulara da yanıt, ister istemez, yazılı verilecek. Peki, sorular
niye sorulur? Milletin adına soruyorsak, bunlara yanıt vermek, başta
Bakanlığın temel görevidir. Zaten diğer görüşmelerde sorularımıza
altı aydan önce cevap verilmiyor. Gündem yitiriliyor, geçiştiriliyor
ondan sonra sorulara cevap…
Burada yazarız: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Ben, genç arkadaşlarıma burada şunu seslendirmek isterim: Türkiye’nin
temel sorunu sistem sorunu. Bu kadar beyin göçünün verildiği bir
ülkede, gençlerimiz arasında yapılan araştırmada, kamuoyunda, maalesef,
umutlarını, hayallerini yurt dışında aramanın arayışı içerisinde.
Genç arkadaşlarımız umutlarını yitirmesin. Eğitimin bir bütünlüğü
içerisinde, keşke bu aşamaya kadar gelmeden, eğitimi bir bütünlük
içerisinde çözümlenmiş olsaydı, bugün arkadaşlarımız da bu saatte
buralarda olmazdı. Ama, yapılan tek bir şey var, yumurta hikâyesi;
hep, maalesef, Türk halkının bir toplumsal psikolojisi, kapıya dayanmadan
bir çözüm bulma unsuru yok. O da palyatif tedavi dediğimiz, yani
hastanın yarasına derman olmak değil, sadece bir pansuman gibi bir
görev almak. Yani, Avukatlık Kanunu’nun sadece stajı kaldırıldığında
sorunları çözümlenecek mi? Mümkün değil, hepimiz çok iyi biliyoruz;
kendinize itiraf edin.
Gençlerimizin, özellikle bugün eğitim sürecinde
yaşadığı sıkıntıları hep beraber biliyoruz. Yaklaşık 31 tane hukuk
fakültesinin olduğu bir ülkede, halen de açılması önerilen ve gecekondu
üniversiteleri diyebileceğimiz eğitim sürecinde, başta eğitmenden
yoksun, sonra uluslararası entegrasyondan yoksun bir eğitim sürecinde,
maalesef, yetişiyoruz. Hepimiz o yılların içerisinden geldik, öğrencilik
yıllarımızda. Ama, dört yıl boyunca yaptığınız tek bir şey var, sadece
günü kotarmak.
Genç arkadaşlarımız burada umutlarını yitirmesinler.
Söyleyeceğimiz tek bir şey var: Evet, bugün, staj, aslında eğitimin
önemli bir parçasıdır. Teorinin yanında pratiğin geliştirildiği
ve bunun da bilimsel formatlarla aslında tartılması gerekir, çünkü
herkesin aynı kefede olmaması gerekir. Farklılıklar, ancak artı
değerleri olan bilgiyle ölçülür, bilimsel metot olan yöntemlerle
ölçülür. Ama gördüğümüz kadar, herkesi aynı kefeye koyma gibi bir
süreç yaşanıyor. Sistemde sadece travma yaşanıyor. Biz de diyoruz
ki, bugün hepimizin söylediği bir süreç var: Sistem bir bütün, hukukçusu
da, tıbbiyesi de, mülkiyesi de süreçte. Aslında, hukukçular, arkadaşlarımız
bir şeyi not etsinler lütfen: Düne kadar Sayın Başbakan “Bu ülkede
hekim sayısı yetersiz, hekim ithal edeceğiz” dediler, yani yabancı
hekimlere çalışma izni. Sonra o yetmedi, arkasından, yabancı mühendis
ve mimarlara çalışma izni. Arkadaşlar üzgünüm, herhâlde yakında da
yabancı hukuk mezunlarına Türkiye’de çalışma izni verilecek. Niye?
Türkiye’de de dağılım, hukuk içerisinde, Türkiye’yi bir yapılandırdığımız
zaman üç ilde toplanmış; İstanbul, İzmir, Ankara. Diğer illerin ihtiyacı
olan avukat sayısı maalesef homojen değil, yani yeterli değil. O zaman,
bu gençlerimizin önümüzdeki süreç içerisinde, özellikle 2007 yılından
sonra yeni çıkacak Sosyal Güvenlik Kanunu çerçevesi içerisinde
özlük haklarındaki o yaralar nasıl sarılacak, maalesef yaşayarak
öğreneceğiz. Yani, bin nasihat yerine bir musibeti kendimize referans
edinmişiz.
Söylediğimiz tek unsur var: Bu ülkede hukukçularımız,
bu ülkenin temel dinamiklerinden bir unsur. Savunma kutsal olduğuna
göre yapılması gereken tek şey var: Savunmanın koşullarını adaletin
yanında, o adaletin terazisi dediğimiz bir süreçte eşit dağıtmak.
Bir yanda iddia makamı, öbür yanında savunma mekanizması ve
hâkim. Ama, gördüğümüz kadarıyla, biraz önce de söylemeye çalıştığım,
o terazi, maalesef iddia ve yargı makamının lehinde, yani savunma
lehinde değil. Bunlar çözümlenmeden, sistemde gelir dağılımı düzenlenmeden,
her insanın artık avukat gibi kutsal olan danışma hakkından dahi yoksunken
adaleti nasıl dağıtacağız?
Adaletle ilgili yargıda uzayan süreci gördüğümüzde,
maalesef, iki yılda, beş yılda alabildiğine süreç hızla devam ediyor
ve yargı adaletsiz bir şekilde hayatına devam ediyor ve Türkiye’deki
kanunlar maalesef, masum insanlarımıza, bu ülkenin yurttaşlarına,
vatandaşlarına, milletime… Çünkü, ülkemin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Teşekkür ediyorum.
Bu ülkemin yargısının bağımsız olabilmesi için,
adalet ve mülkün temeli olabildiğine biz Anavatan Grubu olarak sonuna
kadar inanıyoruz ve bunun ancak tek bir çözümü olduğuna inanıyoruz:
Katılımcı demokrasi. Sivil toplum örgütlerini yıpratarak bir şey
elde edemezsiniz. Bugün, Barolar Birliği, bu avukatlarımızın temsilcisi
ve bir kamu görevi yapıyor, meslek odası. Onları hırpalamayın. Hepimize
lazım olacak. Bu yüzden, Türkiye’deki sistemi sorgularken bu dengeleri
göz ardı etmeden genç arkadaşlarımıza umutlar ve hayaller vermek
istiyoruz. Çünkü, bu kadar bilgi ve deneyimi haiz gençlerimizin
standardına uygun, insanca yaşayabileceği, mesleğini icra edebileceği
bir ülke hayal ediyoruz.
Biz, Anavatan olarak, tüm gençlerimizi başta siyasete
davet ediyor, duyarlılığından dolayı teşekkür ediyoruz.
Bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
AK Parti Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Ahmet Işık.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1267 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu’nda, 2 Mayıs 2001 tarih ve 4667 sayılı Kanun’la avukat adaylarına
staj sonrası ihdas edilmiş olan sınavın kaldırılmasına yönelik kanun
teklifini görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yanlış yorumlara sebebiyet
vermemek için kanun teklifiyle ilgili açıklamada bulunmak istiyorum.
Birinci kanun teklifim, 18/10/2006 tarihli ve sınavın
kaldırılmasına yöneliktir. Kanun teklifinin ikinci sayfasında
açıkça görülmektedir. İkinci teklifimiz ise, 6/11/2006 tarihli olup,
bu tekliften muradım, şayet sınav kaldırılmazsa, eğer irade bu şekilde
gerçekleşmezse, hiç olmazsa, sınav staj öncesine alınarak, hâlihazır
muhataplar ve hukuk fakültesi öğrencilerinin kapsam dışında bırakılmasıydı.
Hatta bununla ilgili Adalet Komisyonundaki tutanaklardan şu ifadem
de çok net ortadadır: “Özet olarak ifade etmek istiyorum ki, Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; aslında, felsefe olarak, bendeniz,
bu sınav sistemine karşıyım, sınava karşıyım. Zira, Anayasa’nın
48’inci maddesi, çalışma ve sözleşme hürriyetinden bahsetmektedir.
Yine, bu sınav, aslında, fırsat eşitliğine, temel hak ve hürriyetlerine
aykırıdır.” ibarem Adalet Komisyonunun tutanaklarında mevcuttur.
Bilgilerinize arz ederim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Berber de dükkân açamıyor
sınavsız.
AHMET IŞIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
adil olmayan işbu sınav kaldırılmadığında, 23 Aralık 2006 tarihinde
ilk defa yapılacak olan sınava, hâlihazır muhataplarıyla birlikte,
bundan sonraki her aday aynı muameleye tabi tutulacaktır.
Anayasa’nın 5’inci maddesinde, devletin temel
amaç ve görevleri arasında, bireyin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasi, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma sayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, on altı yıl eğitim-öğretim
gören, buna ilaveten, bir yıl da staj yaparak, toplam on yedi yıllık
süreç yaşayan avukat adayı, sosyoekonomik felaketle birlikte sürecek
olan ezberciliği öne çıkaracak; dört yıllık altı sınav hakkında da
başarılı olamadığında, yirmi bir yıllık meslek edinme serüveni
hüsranla sonuçlanmış olacak; yirmi yedi yaşındaki genç avukat adayı
toplumda mesleki yer edinememiş, yaşamın boşluğuna düşerek hayalleri
sona ermiş…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Seni şimdi sokmak lazım sınava.
AHMET IŞIK (Devamla) – …başkaca meslek edinebilme
şansını da kaybetmiş olacak; kurumuş yaprak misali, hayatın acımasız
rüzgârıyla savrulmaya başlayacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu sonuç, sadece adayların
kendilerini değil, ebeveynlerini, yakınlarını, çevrelerini ve
sevdiklerini ve toplumun tamamını da büyük zarara uğratacaktır.
Değerli milletvekilleri, 1,5-2 milyon kişiyle
yarışarak hukuk fakültesini kazanan öğrenciler, fakültelerinde
dört yıl da, zorunlu ve seçimli dersler dahil, toplam 85 ders almaktalar.
Yine, vize, final ve bütünleme dahil, yaklaşık 170 sınavda da başarı
sağlayarak mezun olmaktadırlar. Mezuniyet sonrası adliye stajına
başlayan avukat adayı bir ay cumhuriyet savcılığında, bir ay icra
tetkik merciinde, on beş gün sulh hukuk mahkemesinde, on beş gün asliye
hukuk mahkemesinde, bir ay ticaret mahkemesinde, on beş gün sulh ceza
mahkemesinde, on beş gün asliye ceza mahkemesinde ve bir ay ağır ceza
mahkemesinde stajını yaparak, her mahkemenin hâkiminden de yeterlilik
belgesi alan aday, ayrıca da altı ay olmak üzere tecrübeli bir avukat
gözetiminde staj yaparak, üç ayda da bir yeterlilik belgesi almakta,
son üç ay kala ise, staj yaptığı avukatın gözetiminde ve muvafakatiyle
bir kısım davalara girerek stajını tamamlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, geliniz, kaliteyi,
idealist genç avukat adaylarımızın mesleği elde etme sürecini tamamlayıp
hayata atılacakları anda değil, ortaöğretimdeki eğitimde, hukuk
fakültesinin tüm aşamalarında, stajın nitelik ve niceliğinde, fakülte
ve öğrenci sayısı sınırlamasında, hazırlık bölümünün oluşturulmasında,
kısacası her şeyin başlangıcında ve devamında arayarak, gereğini
de derhal hayata geçirebilmenin süreçlerini başlatmalıyız.
Değerli milletvekilleri, onlarca il, yüzlerce
ilçede yeni adli binalarla yüzümüzü ağartan, mesleki donanımı
ve büyük siyasi tecrübesiyle avukatlık mesleğine ve meslektaşlarımıza
pozitif yaklaşımda bulunan Adalet Bakanımızın çağrısına kulak
verelim, yeni ve çağdaş Avukatlık Yasası’nı hayata geçirelim.
Değerli milletvekilleri “ateş düştüğü yeri yakar”
atasözüne, bugün, bu Parlamentonun geçit vermemesini arzu ediyoruz,
müsaade etmemesi inancındayız. İşbu yasa teklifinin, başta muhatapları
olmak üzere, milletimize hayırlı olmasını dilerken…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Meclis Başkanı aksini savunuyor.
AHMET IŞIK (Devamla) – …evrensel hukuk ölçütlerinin
yakalandığı, ulusal tam kalkınmışlık şartlarının gerçekleştiği,
temel hak ve hürriyetlerin ve fırsat eşitliğinin ideal anlamda hayata
geçtiği süreçlerin sonlanması temennisi ve dileğiyle, yasanın,
başta muhataplarına, genelde de milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Bizlere hayırsız olacak,
hayırsız bir iş yaptın. Çok hayırsız bir iş yaptın Ahmet.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – Sayın Başkan, kaç tane adliye
binası kapattı, burada bir söyler mi kendileri.
BAŞKAN – Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısların söz isteği var.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa
Nuri Akbulut.
Sayın Akbulut buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Beş dakika süreniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce kürsüye gelen Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlar, bazı soru soran arkadaşlar da dahil olmak üzere “Eğer,
avukatlık sınavı kaldırılırsa, adalet sistemimiz yara alacak, bundan
sonra avukatlar kaliteli olarak yetişmeyecek, donanımlı avukatlar
meslekte azalacak” dediler. Ben bunlara katılmıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, hepimiz şunu
çok iyi bilelim ki, bugüne kadar Türkiye’de avukatlık sınavı yapılmamıştır.
Cumhuriyetin 83’üncü yıl dönümünü kutluyoruz; geçen seksen üç yıl
içerisinde yetişen avukatlarımızdan da, ben milletvekili seçilmeden
önce on dokuz yıl avukatlık yapan birisi olarak, yetişmiş olan avukatlardan,
mesleğini icra eden avukatlardan onur duyduğumu, huzurlarınızda
beyan etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, elimde 1938 tarihli,
3499 sayılı Avukatlık Kanunu var. 1938 tarihli, demin söyledim. Burada,
şimdikinden farklı, sadece Türk olmak, yirmi üç yaşını bitirmiş olmak,
Türk hukuk fakültesinden veya siyasaldan mezun olup hukuk ders farkını
vermek, bir de avukatlık stajını yapmış ve hâkim muavinliği imtihanında
ehliyet de göstermiş olmak yeterliydi. Avukatlık bu şekilde mesleğe
kabulle başlıyordu. Altmış sekiz yıl geçmiş -demin de söyledim- bir
kez dahi avukatlık sınavı yapılmamış.
Şimdi, arkadaşlar “hukuk sistemimiz yara alacak”
diyor, “ülke perişan olacak” diyor. Ben, Cumhuriyet Halk Partili bir
milletvekili arkadaşımızın, Adalet Komisyonundaki Avukatlık Kanunu’nda
değişiklik yapılmasına ilişkin teklifinden okuyorum… Şimdi, biliyorsunuz,
2001’de sınav mecburiyetini getiren yasada beş yıllık erteleme öngörülmüştü.
Yani, 2001’de üniversiteye, hukuk fakültesine girmiş olan öğrenciler
sınavdan muaf tutulmuştu. Bu değerli arkadaşımızın verdiği teklif
de aynen şöyle, ilgili maddede şu değişiklik yapılıyor: “5 Ekim
2006 tarihinden önce hukuk fakültesi öğrencisi olanlar avukatlık
sınavına girmezler.” Yani, bu demektir ki, bu yılın aralık ayında yapılacak
olan sınavı beş yıl daha o tarafa erteliyoruz.
Şimdi, nasıl bir samimiyetsiz… Beş yıl daha, mademki,
adalet sistemimiz yara alacak, ülke sarsılacak, işte donanımlı
avukatlar yetişmeyecek; nasıl gönlünüz razı oluyor? Bu, açık bir samimiyetsizlik
örneğidir diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 2001 yılında Avukatlık
Kanunu’nda çok köklü değişiklikler yapıldı. Sınav haricindeki değişikliklere
ben de yürekten katılıyorum. Gerçekten, avukatlık mesleği, onurlu
bir hale getirildi ki, burada avukatların kamu kurumlarından,
özel ve kamu bankalarından, vakıflardan, noterlerden ve diğer resmî
kurumlardan takip ettiği işlemlerle ilgili olarak bilgi ve belge
isteme hakkı getirilmişti. Yine, şirket olarak avukatlık mesleğinin
ifasıyla ilgili düzenlemeler getirilmişti. Stajyerlere kredi verilmesiyle
ilgili düzenlemeler getirilmişti. Daha birçok düzenleme, hakikaten
yerinde düzenlemelerdi.
Şimdi, 2001 yılında sınav getirilsin denilirken
şu hususlar ileri sürüldü gerekçe olarak, denildi ki: Piyasada zaten
avukat sayısı yeterli, hukuk fakülteleri adedi fazla, çok sayıda
öğrenci mezun ediyor. Pasta büyümüyor, ama kazanç bölünüyor. Ben bu
görüşe katılmıyorum. Eleştirilerden biri şuydu: Yeni yetişen avukatlar
peşin ücret almadan, avans almadan, masraf almadan işlem yapıyorlar.
Bu nedenle diğer avukatların işleri, kazançları azalıyor. Hatta
gerekçe olarak, avukatların işsizlik sorununun ve gelir sıkıntısının
çözülmesi, giderilmesi gösterilmişti. Arkadaşlar, bu sınav, ne
yazık ki, avukatların işsizlik sorununu gidermeyecek, yetişmiş
insan gücümüzü heba etmiş olma anlamına gelecek. Bir taraftan “hukuk
devletinin bekçisi avukatlardır” diyeceğiz, diğer taraftan avukatların
yetişmesini engelleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, avukat sayısının fazla olması
Türkiye için bir övünçtür. Türkiye, Avrupa Birliğiyle müzakere
eden ülkedir. Pasta büyümüyor değildir. Her geçen gün nüfusumuz hızla
çoğalıyor, ilişkiler hızla artıyor, yani, yeni yeni suçlar, yeni
yeni hukuki ilişkiler hukuk düzenimize giriyor. Mesela, bilişimle
ilgili ilişkiler yepyeni, elektronikle ilgili, yine telekomünikasyonla
ilgili ilişkiler yepyeni, uluslararası ticaretimiz artıyor. Geçen
gün Adalet Komisyonunda konuşan Uluslararası Nakliyeciler Derneği
Başkanımız, Türkiye’nin, uluslararası nakliyecilik alanında, Avrupa’nın
bu alanda söz sahibi en önemli ülkesi hâline geldiğini söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Bu, sadece uluslararası
nakliyat işinde değil, bizim deniz ticaretimiz artıyor, kara ticaretimiz
artıyor. Yani her alanda, hukuk anlamında, avukatlara gerçekten büyük
ihtiyaç duyuluyor.
Değerli arkadaşlar, donanımlı avukat yetiştirilmesinin
sağlanması sınavla olmaz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Neyle olur?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Bugün avukat
stajyerleri mahkemelerde, savcılıklarda, kalemlerde oturacak
yer bulamıyorlar, neredeyse birbirlerini sıkıştırarak ancak,
belki duruşmaları izleyecek yer buluyorlar.
Şimdi, bir yıllık staj dönemini değerlendirmeden,
Türkiye Barolar Birliği, bu bir yıllık staj süresini, avukatların
gerçekten mesleğe hazırlanabilecekleri şekilde, donanımlı hale
getirecek şekilde takip etmesi, uygulamayı denetlemesi gerekir.
Bir yandan, geçecek bir yıllık süre içerisinde stajyerler ne yapıyorlar,
nerelerde vakit geçiriyorlar? Bunları takip etmeden, bilmeden,
onların gerek meslek kurallarını gerek hukuk ilkelerini gerek hukuki
bilgilerini tazelemesi anlamında, eğitimlerini takip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akbulut, son cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sadece pasta küçülecek, kazanç bölünecek diye
sınav sistemini öngörmek kanaatimce yerinde değil. Kaldı ki, Türkiye
Barolar Birliği, “Hâlen Yasa’daki sınav sistemi bizim önerdiğimiz
sınav sistemi değil, biz staja kabul sınavı, avukatlığa kabul sınavı
olarak iki aşamalı bir sınav öngörüyoruz” diyorlar. Ayrıca, “Avukatlık
sınavını ÖSYM yapmasın, Türkiye Barolar Birliğinin oluşturacağı
komisyonlar yapsın” diyorlar. Yani, bu sınav, ne Türkiye Barolar
Birliğinin dediği sınav ne avukatlık mesleğine gerçekten donanımlı
avukatlar yetişmesine sebep olacak bir sınavdır. Bugüne kadar uygulanmamıştır,
bundan sonra uygulanmasının da kanaatimce bir yararı yoktur. Avukat
her gün müvekkiline karşı sınav vermektedir, halka karşı sınav vermektedir.
Bu nedenle, hazırlanan bu yasanın hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akbulut.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Isparta Milletvekili
Sayın Recep Özel.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 2’nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2001 yılında getirilen sınav neticesinde, bu
beş yıllık süre içerisinde, maalesef, Barolar Birliği sınavın hiçbir
altyapısını yerine getirmemiş, sadece 13 baromuzda staj eğitim
merkezleri kurulmuş, ücra köşelerdeki illerimizin barolarında
hiçbir staj eğitim merkezi kurulmamış. Şimdi, biz, onlarla Ankara’da,
İstanbul’da, İzmir’de, staj eğitim merkezi kurulmuş olan bölgelerdeki
gençlerimizi aynı sınava tabi tutacağız. En azından Barolar Birliği
şu andaki bu itirazını yapmadan önce, keşke 2001 yılında çıkmış Yasa’dan,
bugüne kadarki kendi vazifesini yerine getirseydi, bu sınavın
altyapısını gerçekleştirseydi.
Şimdi, Türkiye'de 50 bine yakın avukat var. Ne siz
ne de biz, avukat olan milletvekillerimiz, hiçbirimiz sınava tabi
olmadık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Acaba kaliteli bir avukat sınavla mı olacak? Soruyorum
şimdi: Sınavı isteyenler, sadece, avukatlık sınavla kaliteli olacak
diyen arkadaşlarımız kalitesiz birer avukatlar mı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hâkimlere niye staj yaptırıyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) – Şu söylediğinin bir mantığı
var mı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hâkimlik sınavını da kaldırın!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Şimdi, teklifin tümü üzerindeki
görüşmelerde, Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili bu teklifi desteklediğini
söyledi, ama sözcüleri gelip buraya, teklifin aleyhine, gerekirse
eczacılıkta bile imtihan olması gerektiğini söyleyerek, bir çelişki
içerisine girmişlerdir.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Yalan, öyle bir şey
yok!
RECEP ÖZEL (Devamla) – CHP’nin sözcüsü de “Siz, bunu,
popülist bir yaklaşımla, oy kaygısıyla bu sınavı kaldırıyorsunuz.”
diyor. AK Partinin hangi bir icraatında oy kaygısı vardır? Biz, seçim
dönemine, seçim takvimine girmiş olmamıza rağmen, seçim ekonomisi
uygulamayan tek partiyiz, tek Hükûmetiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, avukatlığın elbette ki çok sorunları var,
kamu avukatlarının özellikle sorunları var. Dört yıl öncesinde, Sayın
Adalet Bakanımız Cemil Çiçek, Barolar Birliğine, gelin, şu Avukatlık
Kanunu’nu baştan getirin, Adalet Komisyonunda ve Mecliste geçirelim
diye, dört yıl önce açık çek vermiş olmasına rağmen, bugüne kadar Barolar
Birliğinden tek bir teklif dahi gelmemiştir. Şu önümüzdeki süreçte
getirsinler -avukatlığın sosyal güvenlikle ilgili sorunları var,
sağlık sorunları var, kamu avukatlarının sorunları var- tüm avukatlık,
hukuk fakültesi eğitimini de içine alacak bir tasarıyı, teklifi
getirsinler, birlikte Komisyonda bu dönemde yetiştirmeye çalışalım.
Tabii ki her birimizin amacı, hedefi kaliteli bir hukuk eğitimi
vermek, daha da ötesinde Türkiye'deki yargının kalitesini artırmak.
Türkiye'de, bu dönemdeki kadar, yargının, gerek
mekân anlamında gerekse altyapı anlamında, bizim dışımızdaki,
gelmiş geçmiş, hükûmet konaklarının alt katında, zemin, bodrum katlarında
olan adliye binalarının fiziki koşullarından tutun, hâkim, savcılarımızın
ücretlerinden tutun, vermiş olduğumuz teknoloji anlamında, bilgisayar
anlamındaki destekler kadar, kimin yargıya daha çok önem verdiğini
göreceksiniz. Bütün kamuoyu buna şahit.
Böyle, Barolar Birliği de, bizim, avukat olarak
hepimizin meslek örgütü. Sadece bir kesimin meslek örgütü değil. Sadece
birtakım yanlış cümlelerle, birtakım kişilere kimse de kanalize
etmesin. Tüm avukatların sorunlarını ortak bir platformda… Bunlar,
siyasete bile alet edilemeyecek meslek sorunlarımızı, lütfen,
kimse tekelinde görerek meslek taassubu içerisinde, siyasi arenasında
çözmesin diyorum.
Bu geç vakitte fazla sözü uzatmak istemiyorum.
Çünkü, genç arkadaşlarımız bu teklifin bir an önce yasalaşmasını
ve önlerinin açılmasını arzu etmektedirler.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan, 69’uncu maddeye
göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, zabıtlara bakacağım; ne dediğinizi,
karşılıklı, bilmiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın konuşmacının Anavatan
Partisine yönelik…
BAŞKAN – Grup başkanı ne konuştu, siz ne konuştunuz
bakacağım. Eğer, hakikaten öyle bir şey varsa, elbette ki bir açıklama
hakkınız var.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Kamuoyu da duysun…
BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlar, konuşmalar
tamamlandı.
Soru-cevap kısmına geçiyoruz.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, benim talebimle
ilgili de zabıtları mı bekliyorsunuz?
BAŞKAN – Evet.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Açıkça söyledi ama. Kanun
bittikten sonra herhâlde söz vereceksiniz!
BAŞKAN – Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanımıza bir soru sormak
istiyorum.
Değerli Bakanım, bugün avukatlık mesleğine yeni
başlayan bir avukatla, otuz yıllık, kırk yıllık bir avukat aynı görevi
yapabiliyor. Yani, mesleğe yeni başlayan bir avukat Yüce Divanda
dava takip edebiliyor.
Diğer mesleklerde var; ancak, ne yazık ki, bugüne
kadar avukatlıkta bir uzmanlık düzenlemesi yapılmadı. Yani, çok
önemli olan hususlarda vatandaşımız uzman olarak bildiği, emin olduğu
bir avukata davasını vermek istiyor.
Acaba, Adalet Bakanlığı, uzman avukat yetiştirecek
bir savunma akademisi kurmayı düşünüyor mu? Bu yönde bir çalışma
var mı?
Avukatların Adalet Akademisinden istifadesi
konusunda da bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akbulut.
Sayın Ünlütepe, buyurun efendim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum. Gerçi, biraz
önce sorduğum sorunun da yanıtını yazılı olarak alacağım için, gene
açıklamada bulunmak istiyorum.
Şimdi, bilindiği gibi, hukuk fakültelerinin sayısının
artması, hukuk eğitiminde yetersizliği ortaya çıkarmış ve nitelikli,
donanımlı hukukçulara ihtiyaç konusunu tartışmaya açmıştır. Çıkış
olarak da sınav sistemi getirilmiştir. Çünkü, bazen, hukuktaki hatayı
düzeltemezsiniz, hukukta yapılan hata, kesin hüküm olarak da karşınıza
çıkabilir. Bu nedenle, avukat, niteliği itibarıyla kamu hizmeti
yapan ve yargının kurucu unsuru olarak görev yapacağı, yasayla belirlenmiştir.
Yargının kurucu unsurlarını biliyoruz: Sav, savunma
ve yargıçtan oluşmaktadır. Bunların iki kanadı kamu hizmeti yapmaktadır
ve imtihanla mesleğe alınmaktadırlar. Bugünkü uygulamalarda, örneğin,
muhasebecilik sisteminde, hem staja başlangıçta hem de mesleğe girişte
imtihan yapılmaktadır.
Soru 1) Kamu hizmeti yapıp da sınavsız mesleğe
giriş yapabilen, avukatlardan başka bir meslek erbabı var mıdır?
İkinci sorum: 22’nci Dönem Parlamentosunun en
önemli konularından birisi, Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkartmaktı.
Hep “Avrupa Birliğine gireceğiz” diyerek, altyapı hazırlıkları
yönünden yasaları çıkarttık. Şimdi ise, Avrupa Birliği ülkelerinin
tümünde, avukatlık mesleğine girişte imtihan uygulanmaktadır. Bu
dönem, ilk defa, Avrupa Birliği ülkelerinin dışına çıkartarak,
yeni bir, Avrupa Birliğinin dışında bir yasa önerisinde bulunma
ihtiyacı duydunuz. Bunun gerekçesi nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Sayın Yıldırım…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) – Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma birkaç soru yöneltmek istiyorum.
Soru 1) Türkiye’de hangi üniversite ve fakülte
mezunları ve meslek grupları meslek odalarına ilk kayıtta ve mesleki
faaliyette serbest çalışabilmek için sınava tabi tutulmaktadır?
Soru 2) Avukatlık mesleğinin itibarının artırılması,
saygınlığının geliştirilmesi ve kalitesinin yükseltilmesi için
sınav yeterli şart mıdır? Hukuk fakültelerinden aldıkları diplomalar
yeterli görülmemekte midir? Hukuk fakültelerinden mezun olan gençlerimizin
“kalitesiz” diyerek ve “öğrenimleri yetersiz” diyerek, üniversitelerimize
ve mezun olan gençlerimize, onlara umut bağlayan anne ve babalara
haksızlık etmiyor muyuz?
3) Sınavın dışında, kalitenin ve saygınlığının
artırılması için başka kurallar geçerli midir? Örneğin, meslek hukuku,
meslek ahlakı, hukukun üstünlüğü ilkeleri, haklının ve haksızlığın,
hukuk anlayışı içerisinde adaletin tecellisine yardımcı olmak,
avukatlığı daha saygın duruma getirmez mi?
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın Akgün…
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, bağımsız yargının üç ayağından biri
olan avukatlık hizmetinde yeni bir yapılanma için, bir, ciddi bir
staj süreci; iki, sınavın gerekli olduğuna inanıyorum. Bu düşünceden
hareketle, staj döneminin daha ciddi hale getirilmesi için Bakanlığınız
tarafından hangi çalışmalar yapılmaktadır?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.
Sayın Eraslan…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum. Gerçi, kürsüde Sayın
Tarım Bakanımız oturuyor, soruyu cevaplayabilecek mi bilmiyorum,
ama, yine de ben sormak istiyorum.
Şimdi, birincisi -konuşmalardan öyle anlaşılıyor-
Bakanlığınız da avukatlığı ticari faaliyet olarak mı düşünüyor,
yoksa bir kamu görevi olarak mı düşünüyor? Ticari faaliyetse, niye
herkese açmıyorsunuz?
Üçüncüsü, ülkemizde çok sayıda hukuk fakültesi
var. Sayısını tam bilen yok. Her arkadaşım farklı söyledi burada. Herkes
de kendisininkinin doğru olduğunu söylüyor. Bu meslek sınavının
kaliteyi artıracağının esprisi şudur: Henüz ceza kürsüsü kurulmayan
kimi fakülteler var, medeni hukuk kürsüsü kurulmayan fakülteler
var. Üç hocayla hukuk eğitimini yaptığını zanneden fakülteler
var, onlar da mezun veriyor. Şimdi, avukatlığı torba meslek olarak
düşündüğümüzde, sınavla, belli fakültelerin mezunu sıfır çekerse,
o fakülteleri öğrenci tercih etmeyecekti. Dolayısıyla, fakültelerde
de öğrenci yetiştirme anlamında bir kalite gelecekti, eğitime kalite
gelecekti. Bu düzenlemeyle, bunu, fakültelerin öğrenci yetiştirmedeki
kalite çalışmasının önüne geçilmiş olmuyor mu? Bu şekilde kötü
eğitim yapan fakülteleri -bu yolu kapattığımıza göre- ne şekilde
elimine edeceğiz?
Bir diğer soru da şu: Avukatlar bilir ki, her duruşma
bir sınavdır. Onun için, hiçbir avukat, eğer hakikaten avukatsa, sınavdan
korkmaz, çünkü, her duruşma sınavdır. Şimdi, sınavdan korkarak avukatlığın
yapılabileceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Süremizi çok geçtik.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Yazılı cevap vereceksiniz.
Teşekkür ederim.
O zaman, süremiz var.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dört sorum var Sayın Bakanımıza.
1) Adliyelerimizin fiziki şartları çok kötü
olup, avukatlarımız bazı adliyelerde kapısı olmayan tuvaletleri
kullanmak zorunda kalmaktadırlar. Hükûmetimizin adliyeleri ne zaman yenileyeceği
konusunda bir planı, projesi var mıdır?
İkinci sorum: Avukatlar staj devrelerinin çok verimsiz
geçtiğini söylemekte ve hukuk fakültelerinin beş yıla çıkartılarak
stajın bu döneme yayılmasını istemektedirler. Hükûmet olarak bu talebe
nasıl bakıyorsunuz?
Üçüncü sorum: Genç avukatlar stajlardan sonra 1
milyarın üstünde ruhsat parası ödüyorlar. Genç avukatları ilk yıllarında,
Hükûmetimizin, destekleyecek bir yolu var mıdır? Bunu soruyorum.
Son sorum: Avukatlar adliyelerin dağınıklığı
nedeniyle bir günde çok yol katediyorlar. Hükûmet olarak adliye binalarını
bir araya toplayarak bu dağınıklığı giderecek bir projeniz, yolunuz
var mı diye soruyorum.
Ve Sayın AK Parti Milletvekili Recep Özel, Anavatan
Partisi milletvekili olarak bize iftirada bulunmuştur ya da hafızası
zayıftır. Bunların ikisinden birisini kabul etmek durumundadır.
Eczacıların, ben, sınavdan geçerek eczane açmalarını hiç savunmadım.
Bilakis stajlarını ve laboratuvar derslerini öğrenimleri içerisinde
yaptığını söyledim ve ayriyeten de genç avukatlarımızın sınava
girmemesi için destek vereceğimizi konuşmamın başında söyledim.
Bu iftirayı ben kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkanım, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmını da tamamlamış
olduk böylece.
Şimdi 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Hayır, oylamaya geçtik.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, hayır, ben söyledim.
BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önce, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık tarafından
verilen kanun teklifiyle ilgili -sınavın yapılmamasına yönelik-
CHP Grubu adına görüşlerimi açıklayacağım. Yalnız, görüşlerime
başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum: Bence, bu kanun teklifini
şu anda görüşmemiz beyhude bir işlem olarak gözüküyor. Şöyle: Çünkü,
ortada görüşülecek bir kanun teklifi yok.
Değerli arkadaşlar, Sayın Ahmet Işık bir kanun
teklifi vermiş, arkasından o kanun teklifini geri çekmiş.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Geri çekmemiş, Komisyonda
değişmiş.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Geri çekmiş… Şu anda
elimde Ahmet Işık’ın dilekçesi var.
Daha sonra da Sayın Ahmet Işık, başka bir kanun teklifi
veriyor. O kanun teklifini verdikten sonra da, bu sefer de Sayın Ahmet
Işık “ben, vazgeçmemden vazgeçiyorum” diyor, yeni bir dilekçe veriyor.
Yani, şu anda usulüne uygun verilmiş bir kanun teklifi söz konusu
değil değerli arkadaşlar. Şu anda görüştüğümüz kanun teklifi yok
hükmündedir. Yok hükmündedir…
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Konuşma o zaman!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Değerli Arkadaşım,
“bunu konuşma” diyorsunuz, ama, bunları söylemezsek, bunları zapta
geçmezsek, bunlar nasıl incelenecek?
Bu nedenle -şu anda, Sayın Ahmet Işık’ın iki dilekçesi
de şu anda elimdedir- bu kanun teklifi, yeni bir kanun teklifi verilmemiştir,
eski kanun teklifini de geri çekmiştir; bu anlamda, görüşülecek,
şu anda, bir kanun söz konusu değil.
EYÜP FATSA (Ordu) – Niye konuşuyorsun o zaman?
ATİLA EMEK (Antalya) – Keenlemyekûn arkadaşlar…
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
değerli genç arkadaşlarımız, avukatlık mesleğine geçmek isteyen
değerli genç arkadaşlarımız bizlere de geldiler. O genç arkadaşlarımızın
şikâyetlerini kısmen haklı da bulduk; çünkü, staj yapmışlardı, bir
yıl süreyle staj yapmışlar mahkemelerde, avukat yanında; ancak, arkadaşlarımız
staj yaparken sahip oldukları haklarını, staj belgesi aldıktan sonra
kaybetmiş durumdaydılar. Arkadaşlarımız diyorlardı ki: “Bu avukatlık
sınavı stajdan sonra değil, stajdan önce yapılsın ki, stajımız boşa
gitmesin.” Biz de arkadaşlarımızın bu tekliflerine olumlu yaklaşmıştık
ve benim yanıma gelen stajyer arkadaşlarımdan bir tanesi bile “Sayın
Milletvekilim, biz sınavın kaldırılmasını istiyoruz” demediler.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) – Sizden iş çıkmaz
diye dememişlerdir.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Ancak, şöyle: Bizden
iş çıkmaz değil de, sizin arkadaşınız da aynı teklifle gelmişti;
çünkü, birinci teklifinin yanlış olduğunu kendisi de görmüştü, geri
çekmişti; bizim arkadaşımız, Sayın Yılmaz Kaya’nın vermiş olduğu
kanun teklifini gördükten sonra, aynı mahiyette teklif vermişti;
ancak, daha sonra… Ben AKP’nin durumuna üzülüyorum gerçekten; yani,
burada, belki 300-500 tane genç arkadaşımızın acaba oyunu alabilir
miyiz telaşına kapıldılarsa, vay gele AKP’nin haline.
FİKRET BADAZLI (Antalya) – Hiç ilgisi yok.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Yani, bu duruma mı düştünüz
değerli arkadaşlar? Siz, yani, böyle bir duruma mı düştünüz? Koskocaman
AKP Grubu, yani, popülist yaklaşımlarla, seçime giderken, oy alalım
anlayışına doğru gidiyor. Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değil değerli
arkadaşlar.
Avukatlık mesleği çok onurlu bir meslek. Avukatlık
mesleği toplumdaki yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların bir
anlamda koruyucusudur. Bu nedenle avukat, bilgi ve birikim bakımından
ne kadar güçlü olursa toplumun hukuki hakları da o kadar iyi savunulur.
Bu nedenle, biz, avukatlık mesleğini yüceltecek çalışmalar içine
girmeliyiz. Avukatlık yargının en önemli ayağıdır. Hâkim ve savcılarımızla
beraber üçüncü en önemli ayağı da avukatlıktır. Ancak, biz burada
Meclis olarak avukatların sorunlarını tartışacağımıza, avukatların
Anayasa’mızdaki statüsünü daha iyi konuma getireceğimize… Örneğin,
avukatlık Anayasa’da yargı kısmında yer almaz. Yargı bölümünde sadece
hâkimler ile savcılar yer alır, ama avukatlık mesleği yargı bölümünde
yer almaz. Gelin, bunları tartışalım. Gelin, avukatları yargı bölümüne
taşıyalım değerli arkadaşlar. Böyle popülist yaklaşımlarla bir
yere varamayız.
Kaldı ki, değerli arkadaşlar, AKP’liler nedense
sık sık görüş değiştiriyorlar, sık sık gömlek değiştiriyorlar; bunu
da anlayabilmiş değiliz. Geçen, bu kanunun ilk görüşmeleri sırasında
Sayın Adalet Bakanımız Cemil Çiçek burada oturuyordu. Dedim ki: Sayın
Bakan, siz 2001 yılında Fazilet Partisi milletvekiliyken Mecliste
bir konuşma yapmışsınız, konuşma tutanakları da elimde. Aynı konuşma
tutanaklarının benzerinden Sayın Bülent Arınç’ın da var, Sayın Dengir
Mir Mehmet Fırat’ın da var. Her üçü de diyor ki: “Avukatlık sınavı yapılmalıdır.”
Peki, değerli arkadaşlar, yani yetişkin insanlar,
bu kadar kısa sürede nasıl fikir değiştirebiliyorsunuz? Nasıl
gömlek değiştiriyorsunuz bu kadar sürede? Yani, bunu gerçekten anlayabilmiş
değilim değerli arkadaşlar. Böyle şeyler olmaz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Siz de altmış sekiz
senedir aynı gömleği giyiyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Kaldı ki, bir taraftan
da AB şampiyonluğu yapıyorsunuz, AB’yle ilgili uyum yasaları çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Hatta zaman zaman Cumhuriyet Halk Partisini tutuculukla
yeriyorsunuz. Ancak, değerli arkadaşlar, şu anda girmek istediğiniz
AB ülkelerinde…
EYÜP
FATSA (Ordu) – Sen istemiyor musun?
MUHARREM
KILIÇ (Devamla) – …avukatlık sınavı olmayan bir tek ülke var mı? Bunu
size sormak istiyorum. Yani, mademki bunu bu kadar önemsiyorsunuz,
bu anlamda, değerli arkadaşlar, avukatlık sınavı mutlaka olmalı.
Zaten gençlerimizin şu anki sıkıntıları avukatlık sınavı olmasın
diye değil, şu anki sorunlarının çözümü noktasında değerli arkadaşlar.
Sorun şu anda önlerine gelmiş birikmiş, stajları bitmiş, staj sürelerini
doldurmuşlar; ancak, avukatlıkla ilgili herhangi bir işlevleri
söz konusu değil.
Kaldı
ki, değerli arkadaşlar, bence, yapılması gereken -zaten 2001’deki
görüşmelerde de var, Türkiye Barolar Birliğinin görüşlerinde de
var- iki adet sınavdır. Bir tanesi genel mahiyette. Staja başlamadan
önce sınav yapılır, bu genel sınavdır, genel hukuk bilgisine yönelik
bir sınavdır, ancak bu sınavı aştıktan sonra staja başlanır. Staj süresinden sonra
da, sadece mesleki bilgiye yönelik, yani, yasaların uygulanması
yönünden yeterli mi değil mi veyahut da mesleki formasyonu yeterli
mi değil mi, bu anlamda bir sınava tabi tutulur. Olması gereken budur.
Tüm uygar ülkelerde yapılması gereken de budur değerli arkadaşlar.
Şu anda bir meslek erbabıyla ilgili bir kanun yapmaya
çalışıyoruz; ancak, o mesleğin en büyük mesleki birliği olan Türkiye
Barolar Birliğinin görüşünü almıyoruz. Türkiye Barolar Birliği,
bu avukatlık mesleğinin en üst organı.
Ben kendi barom olan Malatya Barosu da dahil, hiçbir
baro başkanından şimdiye kadar sınavın yapılmasının kaldırılmasına
yönelik hiçbir öneri almadım değerli arkadaşlar. Mademki bu meslek
örgütleri de bunu talep ediyorlar, biz, kendiliğimizden, yani, o
mesleğin sorunlarını, o meslekten daha mı iyi bileceğiz? Bu gayretkeşlik
nedir?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Biz de o mesleğin
içindeyiz Muharrem Bey.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Üstelik Barolar
Birliği görüşlerini bildirdi, dinledik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Muharrem Bey, avukatlık
imtihanına girdin mi sen?
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
şu anda avukatlık imtihanına hiçbirimiz girmedik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Bitti!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Ancak, değerli arkadaşlar,
şu anda, tüm mesleklerde… Geçmişte, hâkimlik sınavı da yoktu, şu anda
hâkimlik sınavı var mı yok mu? Benim zamanımda hâkimlik sınavı da yoktu, ama, şu
anda var. Hem de nasıl var biliyor musunuz değerli arkadaşlar, nasıl
yapıyorsunuz sınavı? O mülakatlarda ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?
90 puan alan hâkim adayını eliyorsunuz, 70 puan alan adayları da hâkimliğe,
savcılığa getiriyorsunuz. Yani, bir taraftan Barolar Birliğini
sınavı yapamamakla eleştiriyorsunuz, bir taraftan da Adalet Bakanlığı
olarak, ne yazık ki, çok büyük adaletsizliklerin içinde yer alıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Muharrem Bey,
senin zamanında da vardı!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Cumhurbaşkanının rektör
ataması aynen öyle.
FİKRET BADAZLI (Antalya) – Cumhurbaşkanının rektör
ataması gibi bir şey.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
baştan beri izah ediyorum. Birinci husus, ilk başta da belirttim, bu
yasa, gerçek anlamda şu anda görüşülmesi mümkün olmayan bir yasadır.
Çünkü, teklif sahibi teklifini geri çekmiştir; bu, bir.
İkinci husus, mutlaka, bu gençlerimizin sorunları
geçici olarak çözümlenmelidir. Bu gençlerimizin şu anda mevcut sorunları
çözümlenerek, bu gençlerimizin mutlaka bu sınavlarıyla ilgili
geçici bir düzenleme yapabiliriz. Ancak, ileriye dönük olarak Barolar
Birliğinin de görüşünü alarak, çok geniş boyutlu, bir sınavla ilgili
bir düzenleme yaparak hem bu stajdan önce bir genel kültüre yönelik
sınav hem de stajdan sonra mesleki bilgiye yönelik bir sınavın mutlaka
yapılması gerektiğini düşünüyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Teşekkür edeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Efendim, bu düşüncelerle,
yani, bu teklifin reddedilmesi düşüncesiyle, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kılıç.
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Özcan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1267 sıra sayılı Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de 31 hukuk fakültesi…
Eğer, gerçekten…
ATİLA EMEK (Antalya) – Birisi 38 der, birisi 31…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Bir kısmı değişik rakamlar
söylüyor, ama benim Adalet Bakanının ağzından aldığım rakam, “31 tane”
dedi. Ne derece doğru bilemiyorum.
Bu kadar hukuk fakültesi açarken, öncelikle altyapıları
hazır mı? Üniversiteleri bu kadar çoğaltıyoruz, elbette ki, çok olmasında
yarar var. Bugün, hukuk fakültesini bitiren öğrencilerimizi sınava
tabi tutarak… Geçmişte sınav yoktu avukatlıkla ilgili meslekte,
bugün sınav yapılıyor, yapılmak isteniyor. Sizlerin sınav yaptıklarını
görüyoruz. Özellikle, hâkimleri aldığınızda, 90’ın üzerindeki
alan puanları, maalesef, siyasi bir amaç için, tutuyorsunuz, kendi
yandaşlarınıza hâkimlik sınavını kazandırıyorsunuz.
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Yazılıyı da mı biz kazandırıyoruz!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Yazılıda 99’u alanı neden
şey yapmıyorsunuz, onu vatandaş görüyor, yaşıyor. Biz, hukukun üstünlüğünü
savunuyoruz. Biz eşitliği savunuyoruz. Kimin bilgi ve birikimi
yüksekse, kazanıyorsa, onu saygıyla karşılıyor ve onun da mülakatta
kazanmasını istiyoruz. Torpille olmaz, artık hukuka torpil sokmayın.
Kurumlara torpil soktunuz, yandaş soktunuz. Sonuçta, faturasını
Türkiye Cumhuriyeti ödüyor, vatandaşlar ödüyor.
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Onu ANAP iyi yaptı yıllarca.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Aynada kendinizi görün.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
isimler üzerinde durmayın, partiler üzerinde… Önemli olan, siyasete
kurumları karıştırmamak.
Bugün, hukuk fakültesi mezunu olan arkadaşlarımızın
sıkıntı içerisinde olduğunu görüyoruz. Mademki üniversiteleri
açtık, neden KPSS imtihanlarında bir sürü üniversite öğrencileri
yıllardan beri sıkıntı içerisinde, aileleri sıkıntı içerisine
soktunuz. Bunlar eğer sıkıntı içerisine sokulacaksa, hukuk fakültelerinin
veyahut da başka fakültelerin… Demek ki fakültelerimiz ve üniversitelerimizde,
artık, yeteri kadar bilgili, birikimli gençler yetiştirmiyor anlamı
çıkar. Ama, bizlerin istediği, üniversiteler bir bilim yuvasıdır,
bir üretim yuvasıdır, bir proje yuvasıdır ve o yönde de noksanları
varsa bütün iktidarıyla muhalefetiyle üniversitelerimize sahip
çıkalım. Bugün, üniversitelerimizde bir sürü kadro noksanlığı
varken, neden kadrolarını tamamlamıyorsunuz öğretim üyesinden
en aşağıdaki hizmetliye kadar?
ZEYİD
ASLAN (Tokat) – Siyaset yapmasınlar, bilim üretsinler.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Siyaseti üniversiteler
yapmıyor. Siyaseti, ancak, siyasi partiler kendi yandaşları için
üniversiteleri alet etmek istiyorlar.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Bir siyasetçi siyaseti
böyle kullanır mı? Hayret bir şey ya!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Üniversiteler özerk olmalı.
Her yönüyle, mali, ekonomik ve siyasi olarak üniversitelerin özerk
olmasında yarar vardır diyoruz. Sizler, elbetteki bu özerklikten,
üniversite deyince biraz rahatsızlanıyorsunuz. Korkmayın üniversitelerden,
bilim yuvalarından korkmayın. Bilim yuvalarında yetişenler geleceğimiz,
Türkiye’yi emanet edeceğimiz insanlar.
Bugün de, avukatlarımızla ilgili konularda
ise, avukatlarımızın eğer imtihana tabii tutulması, mezun olan arkadaşlarımızın
imtihana tutulmasını Anavatan olarak kabul etmiyoruz. Biraz önce,
çıkıp, arkadaşımız, Anavatan’ın Grup Başkan Vekili farklı söylüyor,
milletvekili farklı söylüyor gibi ifadeler kullandılar, bu doğru
değildir. Eğer hukuk fakültesinden mezun olan arkadaşlarımız varsa,
geçmişte avukatlar, nasıl stajlarıyla birlikte avukatlık bürolarını
açmışlar ve avukat olma yetkisini aldılarsa, bugün de aynı şekilde
devam etmelerinde yarar vardır. Elbetteki, hukuk fakülteleri daha
iyi donatılmalı, hukuk fakültesi mezunları dil bilmeli, çağdaş,
gerçekten hukukun üstünlüğünü savunabilen -bilgi birikimiyle-
belki de iki üç lisan bilen hukuk mezunu öğrencilerimiz olmalıdır.
Eğer biz üniversitelere bakarsak, üniversitelerin kadrolarını
noksan bırakırsak, elbette ki yetişme konusunda da farklı üniversitelerde
altyapısıyla noksanlıklar olduğu için yeteri kadar yetişmemiş
olabilirler. Ama, bu, bu öğrencilerimizin, mezun olan insanların
suçu değil, üniversitelerimize yeteri kadar destek vermeyen bir
anlayışın ürünüdür.
Değerli milletvekilleri, avukatlarımız staj döneminden
itibaren gerçekten avukatlığa başladığında sosyal imkânlardan da,
sosyal güvenceden de faydalanmalıdır sigortasıyla birlikte. Bunların
geleceğiyle… Bu günlerini de sigortasız olarak sürmeleri yanlıştır.
Biz bir yerde yargıyı, özellikle savunmayı ve hukukun savunmasını
bunlara teslim ettiğimize göre, bu avukatlarımıza güvenmeliyiz.
Ama, şunu da açık ve net söylüyoruz: Yeteri kadar yetişmiyorsa, bu,
öğrencilerimizin değil, üniversitelerimizin fiziki yapısı ve
altyapısıyla noksan olmasının sonucudur.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Hocaların yetersizliği
de var.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Hocaları, öğretmenleri
yeterlidir. Eğer siz hukuk fakültelerine yeteri kadar öğretmen,
öğretim üyesi desteği vermezseniz, onların yetişmesi konusunda,
eğitilmesi konusunda yeteri güç vermezseniz, bugün üniversiteleri
suçlayarak, üniversite mezunlarına “gelin, sizleri imtihana tabi
tutalım” mantığı doğru değildir. O zaman üniversitelerin ne gereği
var, mademki imtihanlara tabi tutuyorsunuz? O zaman kapatın, dışarıdan
insanlar gelsin, kendisini yetiştirsin, imtihanlara girsin ve kazansın!
Bunu mu istiyoruz? İşte KPSS imtihanında insanların çekmiş olduğu
sıkıntıları görüyorsunuz, ailelerin çekmiş olduğu sıkıntıları
görüyorsunuz. Bunlara bir nebze çare bulmanın yolu, üniversitelerimizi
donatalım, bunları KPSS imtihanı gibi böyle kıskaçlar arasında sıkıştırarak…
ZEYİD ASLAN (Tokat) – ANAP döneminde geldi bu sınav,
ne yapalım!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Hangi dönemde gelirse
gelsin, biz bugünü konuşuyoruz. Bugünü konuşuyoruz, üniversite
mezunlarımızın sıkıntılarını görüyoruz.
ZEYİD ASLAN (Tokat) – İtiraf edin, yanlış yapıldı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Nerdeyse yüzde 30’un
üzerinde üniversite mezunu çocuklarımız işsiz, asgari ücretle
iş arıyor. Sayın Adalet Bakanlığı… Bilmiyorum, keşke Adalet Bakanı
burada olsa. Hukuk fakültesini bitirenlerin şoför imtihanına
tabi tutulacağı konusunda basında ve vatandaşların ağzında dedikodular
var. Sayın Bakanım, gerçekten, hukuk fakültesini bitirenleri veya
Adalet Yüksekokulunu bitirenleri adliyeye şoför olarak almak istediğiniz
doğru mudur? Bunu da öğrenmek istiyoruz. Biz Adalet Bakanımızdan
bunu öğrenmek, ki, Adalet Bakanımız da burada olmadığına göre, elbette
ki bir Bakanımız buna cevap verir.
Değerli arkadaşlar, avukatlarımıza yardımcı
olalım. Bunların imtihanlara tabi tutulması değil, bunların, yeteri
kadar noksanlıklar görüyorsak, üniversitelerimizi destekleyerek
bu çocuklarımızın daha nitelikli, daha kariyerli, daha becerikli,
mesleğine daha bağlı ve mesleği konusunda ise her yönüyle başarılı
olan birer eleman olarak yetiştirilmesinde yarar vardır diyoruz. Yoksa,
imtihanla, tutacaksın, siyasi olarak davranacaksın. Kim yapacak
bunu? Bunun imtihanını eğer o siyasi partinin -hangisi olursa olsun-
iktidardaysa, demek ki ona yakın anlayışı olanlar avukat olacak veyahut
da hâkim olacak, diğerleri ne olacak? O zaman üniversitelerin, hukuk
fakültelerinin ne anlamı kalır? Bunun için yapılacak şey, değerli
milletvekilleri, üniversitelerimizi yeteri kadar bilgiyle, birikimle,
tekniğiyle donatalım, kadrosuyla donatalım ve onları donattıktan
sonra ise daha verimli avukatlar yetiştireceğine inanıyoruz.
Bu dileklerle bütün avukat arkadaşlarımıza, hukuk
fakültesi mezunu olan arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz. İmtihana
tabi tutarak bu insanların yıllardan beri birikimlerini ve umutlarını
köreltmemize gerek yok. Bütün üniversite mezunlarımıza sahip çıkmanın
yollarını arayacağız. Yoksa, üniversitelere hazırlanan ailelerin,
taa ilköğretimden itibaren ne sıkıntılar içerisinde olduğunu hepimiz
görüyoruz. Bu sıkıntılardan kurtulmak için ise, başta üniversite
imtihanları kaldırılmak üzere, mesleki liselerin, mesleki eğitim
liselerinin çoğaltılarak topluma, üreten bir eğitim sistemini getirmek
istiyoruz Anavatan olarak. Bizler, bütün öğrencilerimize, bütün
üniversitelerimize, özerk…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Sayın Başkan…
Bütün üniversitelerimizin özerk, siyasi şeylerden
uzak, kendilerini bilime adayacaklarına inanıyoruz. Bütün üniversitelerimiz
başta olmak üzere, üniversitede okuyan öğrencilerimize başarılar
diliyoruz, sayın avukatlarımıza da başarılar diliyoruz. Anavatan
Grubu olarak, biraz önce söylenen, Sayın AK Parti sözcüsü arkadaşın
söylediği değil, biz imtihanın olmasını istemiyoruz.
Saygılarımla yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa
Nuri Akbulut.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ KAYA (İzmir) – Sayın Başkanım, sataşma var
diye dilekçe vermiştim, daha karar vermediniz.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Sayın Başkanım, bir talebim
olmuştu sataşma var diye, henüz bir karar vermediniz.
BAŞKAN – Efendim, o konuda size söyledim.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Ben, konuşma vereceğiniz
şeklinde anladım, kusura bakmayın.
BAŞKAN – Konuşma metinlerini inceledim. Kaldı
ki, daha önceki Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de zabıtlardan
bu tip misaller verdi. Sadece bir misal. 69’a göre bir sataşma görmedim.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Ama efendim, benim teklif verdiğim
konusunda Türkiye’deki bütün stajyer arkadaşlar…
BAŞKAN – Olabilir. Yani, hiçbir şey tartışılmazsa,
arkadaşlarımızın konuştuğu teklifi şey yapamayız.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Efendim “samimiyetsiz” diyor
açıkça, yani bu tartışma mıdır? “Samimiyetsiz” dedi.
BAŞKAN – Sayın Kaya, benim takdirim öyle, yani
ben arzu ederim, ama öyle.
Teşekkür ederim.
Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Sayın Başkanım,
süremi yeniden mi başlatacaksınız, yoksa?..
BAŞKAN – Sen biraz özet yaparsın, vakit ilerledi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Peki, teşekkür
ediyorum.
Değerli Başkanım, çok kıymetli arkadaşlar; hepinize
saygılar sunuyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) – Samimiyetsiz konuşma orada.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Biraz önce konuşan
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız “Adalet Komisyonunda teklif
veren arkadaşımız teklifini geri çekti” dedi. Öyle bir şey olmadı.
Adalet Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisinden ve değerli Konya
Milletvekilimiz Ahmet Işık tarafından verilmiş iki teklif vardı,
alt komisyona gönderildi. Alt komisyondayken üçüncü bir teklif geldi.
Alt komisyonda yapılan çalışmada bir metin oluştu ve neticede, Adalet
Komisyonundan bu kanun şekillenerek geldi. Değerli arkadaşlarımız
da biliyor, Adalet Komisyonu, teklif sahibinin teklifiyle bağlı
değil, teklifi değiştirme hakkına sahip. Bu nedenle “geri çekilmişti”
şeklindeki görüşüne katılmıyoruz.
Bazı arkadaşlarımız “bu konuda Türkiye Barolar
Birliğinin görüşü alındı mı” diyor.
Değerli arkadaşlar, Avukatlık Kanunu’yla ilgili
olarak Adalet Komisyonuna hangi kanun gelmişse mutlaka Barolar
Birliğinden temsilci katılmıştır. Adalet Komisyonundan bu yasa
teklifinin geçtiği gün de değerli Türkiye Barolar Birliği Başkanı
da yine komisyondaydı, görüşlerinden biz de istifade ettik.
Şimdi, bir arkadaşımız hukuk fakültesinin sayısının
fazlalığından bahsetti ve işte “üç hocayla veya kürsü oluşturulmadan
eğitim veriliyor” dedi. Bunu, Yükseköğretim Kuruluna yapılmış
bir eleştiri olarak kabul ediyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Kabul etmene gerek yok.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Ben de kendi kanaatine
iştirak ederim, ama, bunları denetleme mercii Türkiye Büyük Millet
Meclisi de değil. Bunu takip etmesi gereken Yükseköğretim Kurulunun
üzerine düşen yasal sorumluluğunu hassasiyetle yerine getirmesini
ve hukuk fakültesinden mezun olanların kalitesinin asla dışarıda
tartışılmayacak şekilde bir düzenleme yapılmasının zorunlu olduğunu
buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, mutlaka
sınavın olması gerektiğini söylüyorlar. 1946 yılından beri, çok
partili hayatın başladığından beri, ülkemizde Cumhuriyet Halk
Partisi tek başına veya koalisyon olarak birçok kez iktidara geldi.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – 69’a kadar yapıldı. Bilmiyorsun.
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – Ben şimdi buradan soruyorum değerli arkadaşlar:
Çok gerekli idiyse neden bugüne kadar böyle bir yasal düzenleme getirmediniz?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Yapıldı daha önce, yapıldı, yapıldı.
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – Yapıldı… 69’da yapıldı, ertelendi, 79’da
da yürürlükten kaldırıldı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yapıldı, 69’dan önce yapıldı.
Hâkimlik sınavına giriyorlardı.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Niye ertelendi?
Aynı gün niye şeye sokulmadı? Arkadaşların bu konudaki samimiyetini
de ben, doğrusu, samimi bulmuyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yanlış konuşuyorsun, bilmediğin
konuyu konuşuyorsun.
BAŞKAN – Sayın Akbulut, karşılıklı bir münazara
yok. Usulümüz… Siz Genel Kurula hitap edin. Tartışmaya meydan vermeyelim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Değerli Başkan,
Genel Kurula zaten hitap ediyorum, başka yere hitap etmiyorum.
Şimdi, gelen teklif “sınav önce mi olsun sonra mı
olsun”du. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar “okulda mezuniyetten
sonra olsun” dediler. Eski Adalet Bakanımız Hikmet Sami Türk’ün de
söylediği ve benim de katıldığım, yani, “sınav öncesi olursa mezuniyeti
mi test edeceğiz, bunlara hukuk fakültesi mezunu diploması veren
okulları test mi edeceğiz” şeklindeki görüştü. Gerçekten mezuniyetten
sonra yapılan sınav üniversiteleri test etmek gibi olacak ki, ben
ona da katılmıyorum.
Şimdi, bir arkadaşımız işte “500 tane stajyerin
oyuna mı göz dikmiş” dedi. Ben, bunu, stajyer arkadaşlarımıza yapılmış
bir haksızlık olarak görüyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Öyle söylenmedi, çarpıtıyorsun.
Çarpıtıyorsun, öyle söylenmedi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Üniversite mezunu,
hukuk fakültesi mezunu insanın bir imtihan -sınav- yapılsın mı yapılmasın
mı şeyinden dolayı siyasi görüşünü, siyasi tercihini değiştireceğini
halen staj yapmakta olan arkadaşlara bir hakaret olarak sayıyorum
ve arkadaşımızı bu konuda daha dikkatli konuşmaya davet ediyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin Mecliste görüşülen
yasalarla ilgili muhalefet tarzını hepimiz biliyoruz. Geçen gün
burada görüşülen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun yürütme
maddesinde bir önerge verildi. Dikkatle dinledim, önerge bu Yasa’nın
2045 tarihinde yürürlüğe girmesi şeklinde değişiklik öneriyordu.
Değerli arkadaşlar, millet “iktidarda, bugüne
kadar ülkede çakılı bir çiviniz yok” diyor. Bari muhalefeti doğru
dürüst yapın.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, sataşma
var.
ATİLA
EMEK (
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – Yani, 2006’da görüştüğümüz Kanun’u…
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, sataşmadan söz vereceksiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – …2045’te yürürlüğe
girsin diye önerge vermeyi, ben, doğrusu…
ATİLA
EMEK (
BAŞKAN
– Sayın Akbulut… Sayın Akbulut, lütfen, bakın, Genel Kurulu germeyelim.
Muhalefet…
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Değerli Başkanım,
ben, kötü bir şey söylemedim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Senin hayatın kadar hizmeti
var Cumhuriyet Halk Partisinin. Bu yaptıkların hiç yakışmıyor sana!
Hiç yakışmıyor!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Ben, kötü bir
şey…
BAŞKAN – Sayın Akbulut, beni dinler misiniz, bir
dakika. Sayın Akbulut, iktidarla muhalefet seviyeli bir tartışmaya
girer, ancak burada her milletvekili fikrini hür söyler. Muhalefet,
muhalefet görevini elbette ki kendi takdiri içinde yapacaktır.
Lütfen, bu husustaki sözünüzü tavzih ediniz. Bir tartışmaya meydan
vermeyelim. Rica ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, tavzih etmesi
benim söz talebimi ortadan kaldırmaz. Sataşma olmuştur, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna sataşmıştır. Söz istiyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Değerli Başkanım,
ben, asla Cumhuriyet Halk Partisini küçümsemek veya küçük düşürmek
gibi bir niyetle söylemedim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Ne demedin yahu, daha ne
söyleyeceksin! Senin haddine mi Cumhuriyet Halk Partisini küçümsemek!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Şimdi, ben şunu
söylüyorum: Geçen gün Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı’nın yürütme
maddesinde bir değişiklik önergesi verildi ve Yasa’nın 2045 yılında
yürürlüğe girmesi önerildi. Eğer, söylediğim yanlışsa, lütfen, gelin,
burada deyin ki “biz önergeyi vermedik ve böyle 2045’te yürürlüğe
girsin demedik.”
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ne var bunda?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sana mı danışacağız?
Seni ne ilgilendirir bizim önergemiz?
BAŞKAN – Sayın Akbulut, o, verenin takdiri, onu
tartışmayalım burada.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Şimdi, Değerli
Başkanım, peki, ben, arkadaşlarımızın sınav yapılması gerektiği
şeklindeki sözlerinin ve kanaatlerinin…
ATİLA
EMEK (
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – …doğru ve samimi olmadığını şahsen düşünüyor
ve o kanaatteyim.
MUHARREM
KILIÇ (
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – Yasa doğrudur. Hazırlanması konusunda
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
MUHARREM
KILIÇ (
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Devamla) – Şu anda biz Avukatlık Kanunu’nu görüşüyoruz,
Ofer görüşüldüğü zaman onu da görüşürüz.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA
EMEK (
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Anadol, bakınız, ben çok sakinim,
gerekli görevimi yaptım, siz de, Grup Başkan Vekili olarak söz istediniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Evet.
BAŞKAN – Ama, ben bu sözü değerlendireceğim. Lütfen…
Bakınız, İç Tüzük’ümüz açık, herkes yerinden, açık, kürsünün duyacağı
şekilde ifade eder diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tavzih etmedi efendim.
BAŞKAN – Zaman zaman buraya kadar geliniyor. Bu,
yanlış manzaralar... Ben değerlendirdim, 69’a göre, bir sataşmaya
meydan vermemek kaydıyla size söz veriyorum. Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz, çok tecrübeli bir siyaset adamısınız. Ha, bir yanlış varsa
onu açıklayın.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, şahsa sataşma
yok, partiler eleştirilebilir. Bunda ne var?
BAŞKAN – Efendim, eleştirinin… Hele iktidar daha
hoşgörülü olacak.
Sayın Başkan, buyurun. Buyurun Sayın Anadol.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Erzurum Milletvekili Mustafa
Nuri Akbulut’un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer
arkadaşlar; Sayın Başkana söz verdiği için teşekkür ediyorum, bu saatte
Meclisin vaktini almak zorunda kaldığım için de hepinizden özür diyorum.
Ama, Cumhuriyet Halk Partisini açıkça hedef alan, Cumhuriyet Halk
Partisine sataşan bir konuşma yapılmasaydı, elbette, bu yasanın
bu saatte Meclisten çıkmasını isteyen birisi olarak, zorlaştırıcı
değil kolaylaştırıcı bir işlev yerine getirmek isterdim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi, gerçekten, cumhuriyetimizle
yaşıt bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi, iftiharla söylüyoruz,
İkinci Dünya Savaşının güç koşullarından sonra Türkiye’yi çok partili
parlamenter yaşama geçiren bir partidir. Dolayısıyla, hatasıyla
sevabıyla, mensubu olduğum ve adına konuştuğum Cumhuriyet Halk
Partisi bir tarihtir, bir demokrasi anıtıdır. Bunu herhangi bir şekilde…
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Başkan, bir dakikayı
geçti.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşların
müdahalesini anlamıyorum. Bana değil zatıalinize müdahale ediyorlar.
BAŞKAN – Lütfen… Ben süremi verdim ve ekranda da
görülüyor.
Buyurun Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi,
yirmi yedi senelik tek parti iktidarından sonra milletin iradesine
boyun eğerek muhalefet sıralarına geçmiştir, on sene Türkiye’de
nasıl muhalefet yapıldığını demokrasi tarihine yazdırmıştır,
hem yurt içine hem yurt dışına örnek olmuş bir siyasi partidir.
Şimdi, burada, Cumhuriyet Halk Partisine, uzatmalı
iktidar döneminde nasıl muhalefet yapılacağını öğretmek kimsenin
hakkı değildir, haddi de değildir! Bu bilinsin! (CHP sıralarından
alkışlar)
Muhalefet hakkımızı Anayasa’nın, İç Tüzük’ün bize
verdiği olanakları sonuna kadar kullanarak yapacağız, yapmaya
devam edeceğiz. Muhalefet konusunda kimseden ders almaya ihtiyacımız
yoktur. Bunun böyle bilinmesini istiyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S.
Sayısı: 1267) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şahsı adına ikinci
söz isteği Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can’ın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Can, bu geç vakitte inşallah…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Avukatlık Yasası’na sınav 1969 yılında getirildi.
1979 yılına kadar yürürlükte kaldığı halde sınav uygulanmadı.
1979 yılında ise siyasi iktidar -dönemin- gerekçesinde, Anayasa’nın
o zamanki 40’ıncı ve 10’uncu maddelerine eşitlik ve meslek seçme hürriyetine
muhalif kaldığından dolayı sınavı kaldırmıştır. Sınavın kaldırılış
tarihi 30/1/1979. Yayım tarihi 7 Şubat 1979. Peki, siyasi iktidar
kim? Cumhuriyet Halk Partisi. Yani, sınavı Cumhuriyet Halk Partisi
kaldırmıştır. Gömlek değiştiren onlar mı biz mi, bunu artık kamuoyunun
takdirine bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2001 yılına
geldiğimizde kanun koyucu tamamen ticari mülahazalarla sınavı
koymuştur. Sınavı koyarken de göstermiş olduğu gerekçeleri burada
ben kısaca okumak istiyorum: “Mesleğe kabul için sınav zorunluluğunun
getirilmesi, avukatlığın bilgi düzeyi yüksek kişilerce icra edilmesini
temin edecektir. Ayrıca, artan hukuk fakültesi sayısı ve bunun neticesinde
avukat sayısının denetimsiz olarak artmasının önüne geçilecek,
belirli bir kalite elde edilebilecektir. Bununla birlikte,
bir gerçek daha var ki, o da, dava konusu olayların aynı oranda artmadığıdır.”
Maalesef, ücret almaksızın dava kabul edilmekte ve düşük ücretlerle
iş kabul edilmektedir. Bu sert rekabet şartlarına ayak uyduramayan
birçok avukat, işsizlik sorunu yaşamakta, gelir sıkıntısı içerisinde
bulunmaktadır. Bu sınavla bu gerekçeler izale edilmeye çalışılmaktadır.
Bu da, tamamen pastanın küçülmesinden başka bir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya
çıkan CHP sözcüleri, özellikle sınav yapılmadığı takdirde, kalitesiz
avukat, başarısız avukat yetiştirileceğinden bahsetti. Meclis çatısı
altında 99 tane hukukçu var, kahir ekseriyetle de büyük bir bölümü
avukat. 50 binin üzerinde de, Türkiye’de, baroya kayıtlı avukat var.
Yani, ben söylüyorum, mefhumu muhalifinden değerlendirecek olursak
CHP’lilerin beyanını: Bizler başarısız mıyız? Biz bunu asla kabul
etmiyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; iyi bir hukukçu,
iyi bir avukat yetiştirebilmek için, öncelikle;
1) Hukuk fakültelerinin
gözden geçirilmesi, eğitim müfredatının tatbikat ağırlıklı hale
getirilmesi ve fakülteler arasındaki kalite farkının lehe düzenlenmesi
gerekir.
2) Hukuk fakültelerinin
altı yıla çıkarılması, son yılın tatbikat ağırlıklı olarak öğrencilerin
adliyelere sevk edilmesi ve -neticede, aldıkları eğitim- yine,
üniversitelerce sınavın yapılarak öğrencilerin mezun edilmesi
gerekir.
3) YÖK, yurt dışından
mezun olanlara ciddi sınavlar getirerek, denklik vermelidir.
4) Avukatlık stajının
iki yıla çıkarılması ve disipline edilmesi şarttır.
5) Hâkimlikten
avukatlığa geçiş gözden geçirilerek, en azından mütekabiliyet tesis
edilmeli, neticede haksız rekabet giderilmelidir. Bu konuda
hâkimlere imtiyaz verilmemelidir.
6) Akademik kariyere
sahip olanların avukatlık mesleğine geçişte ciddi kaideler konulmalı,
bunlara da imtiyaz verilmemelidir.
7) Hazine avukatlığı
sıradan bir devlet memurluğu olmuştur. İlk etapta, hazine avukatlarının
statüsünü maddeten ve manen yükseltmeli, şartlar oluştuğunda hazine
avukatlığı müessesesi kaldırılarak, devlet, özel hukuk sözleşmesiyle
serbest avukatlardan hizmet satın almalıdır.
8) Avukatlık mesleğinde,
tıp mesleğinde olduğu gibi, ihtisaslaşmaya gidilmeli: Ceza, hukuk,
idare, icra-iflas gibi.
9) Hak arama bilinci
artırılmalı, önündeki engeller kaldırılmalıdır.
10) Avukatlar da hâkimler gibi Adalet Akademisinden
yararlandırılmalı, eğitime alınmalı, bu konuda, Barolar Birliği,
üzerine düşeni derhal yapmalıdır.
Avukatların imzalarına güvenilmeli, bu konuda
noterlerin ve yargının iş yükü hafifletilmelidir. Yalnız, yetkinin
kötüye kullanılması hâlinde de, avukatlara ciddi yaptırımlar getirilmelidir.
Mesleğin itibarının sarsılması iyi hukukçu olmadığından
değil, meslek ilkelerine uygun davranılmadığındandır. Her başarılı
hukukçunun iyi bir avukat olacağı garantisi yoktur. Başarılı avukat,
iyi bir hukukçu, aynı zamanda meslek ilkelerine uyandır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, tekrar, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Can.
Sayın milletvekilleri…
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Önergemiz var Başkanım.
BAŞKAN – …madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, önerge
var.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – İşleme almayın arkadaşlar,
geçti.
BAŞKAN – Şimdi, soru-cevap faslına geçiyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Anayasa’ya aykırılık önergemiz
var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ercenk.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, AKP İktidarının hukuka, yargıya,
savunma hakkına, avukatlara ve stajyer avukatlara ne kadar önem verdiği
ve ne kadar ciddiye aldığı bugün bir kez daha anlaşılmıştır.
Devletin üç temel gücünden biri olan yargının
önemli bir unsuru olan avukatlarla ilgili bir kanun teklifi görüşülürken,
Genel Kurulda Hükûmeti temsilen Tarım Bakanının bulunmasını doğru
buluyor musunuz? Böylesine önemli bir konuda Genel Kurulda Hükûmeti
temsilen sorulara sözlü cevap verebilecek bir bakanın bulunması
daha doğru olmaz mıydı? Umarım bu soruya da yazılı cevap vermek istemezsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın Torun…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Sayın Başkanım, işleme
koymayacağınız soruları sordurmanın faydası yok. İşleme konulmaz
bunlar Sayın Başkan. Sayın Başkan, konuyla alakası olmayan soruların
işleme alınmamasını istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Avukatlarla ilgili konu
görüşülüyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, Meclisi
kim yönetiyor?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Sayın Başkan, bunu Başkanlığa
sevk edemezsiniz, Başkanlık olarak Hükûmete yöneltemezsiniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Niye rahatsız etti seni?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Alakasız konular efendim.
BAŞKAN – Sayın Torun, buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, aracılığınız
ile Sayın Bakana şu soruları yöneltiyorum:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun bazı maddelerinde
yapılan değişiklik ile avukatlık sınavının kaldırılması öngörülüyor.
Daha önce birtakım baskı gruplarının lobi faaliyetleri sonucu konulan
sınav hiç uygulanmadı. Bu haksız uygulamanın bireyleri olan stajyer
avukatlar, sorunlarını Parlamento gündemine taşıdılar. Onların
girişimlerinin olumlu karşılanması sonucu sınav, biraz sonra vereceğimiz
oylarla kalkmış olacak. Sınav devam etmiş olsaydı, test halinde sorulan
bütün soruları cevaplayan stajyer avukat, acaba, sınav sonrasında,
hemen bir dava dilekçesini usulüne uygun, yani, vazifeli, salahiyetli
bir mahkemede, delillerini ve tüm belgelerini ibraz etmek suretiyle
cevap süresini ve neticeyi talebini açık bir tarzda belirterek yazabilecek
miydi? Replik ve düplik kurallarına süresi içerisinde uyup, duruşmaya
çıkma imkânını elde etmiş olacak mıydı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla,
Sayın Bakana sorumuz var.
Şimdi, adli idari yargıda, yaklaşık, bugün, 6.072
hâkim ve 3.363 cumhuriyet savcısı görev yapmaktadır. Ama, ihtiyaç
olan, hâlihazırda, 3 bin hâkim ve 2 bin savcı açığı bulunmaktadır. Bu
kadro ihdası konusunda, Bakanlık olarak, bunun, ne zaman, bir an önce
ihdasını sağlamayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorumuz ise: Yine, kamuoyunda sürekli potansiyel
suçun arttığı bir oranda her yargının aksadığını göz önünde bulundurduğumuzda,
bu kadronun ivedilikle açılması ve özlük hakları konusunda çalışmalarınız
var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Ben de Sayın Bakanımıza birkaç soru sormak istiyorum.
Birinci sorum: Hukuk fakültelerimiz, dünyaya
açılan ve gelişen Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, hukukun uluslararası
boyutuna ilişkin eğitim vermekte yetersiz olup, mevcut hukuk fakülteleri,
kadrosal ve mali açıdan zayıftır. Hükûmet olarak, hukuk eğitimi alanlara
daha fazla mali kaynak ayırmayı planlıyor musunuz?
İkinci sorum: Dar gelirli halkımızın önemli bir
kısmı, mali olarak daha uygun olmaları sebebiyle arzuhalcilerden
istifade etmektedirler. Bu tablonun hukuk sistemimizin üzerindeki
etkisi hakkında Hükûmetimizin nasıl bir bakış etkisine sahip olduğunu
öğrenmek istiyoruz ve Avrupa Birliği sürecinde, bu durum Türkiye’ye
yakışıyor mu?
Son sorum: Türkiye, avukatların can güvenliğine
yönelik çok sayıda saldırının gerçekleştiği bir ülke durumundadır.
Hükûmetimiz döneminde, AK Parti Hükûmeti döneminde, avukatlara
yönelik saldırılar nasıl bir grafik arz etmiştir? Avukatların can
güvenliğini daha sağlam bir şekilde nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Eraslan…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.
Birincisi: 2/12/2006 tarihinde baro başkanları
toplanıyor Ankara’da. Sanırım, toplantı konuları -tüm baroların
başkanları, sadece birlik başkanlığı değil- bu yasayla ilgili bir
karar oluşturmak üzere toplanıyor. Bu yasa teklifinin görüşmesini
-henüz son madde oylanmadı- bu toplantı sonucuna kadar ertelemeyi
düşünür müsünüz? Oradan çıkacak, avukatlık mesleğinin geliştirilmesi
açısından oradan çıkacak sonucu da dikkate almayı düşünür müsünüz?
Birisi bu.
Bir diğeri de: Şimdi, konuşma sırasında, Sayın
Işık, Grup adına ifadelerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
ifadelerinde, avukatlık sınavını kazanamayanın emeğinin yok olduğunu,
bunca yıllık emeğin heba olduğunu söyledi. Şimdi, uygulamadan biliyoruz
ki, döneminizde, iktidarınızda, hem adli yargıda hem de idari yargıda
hâkim sınavına giren, hatta, defalarca birinci olan adayı elediniz.
Buna yazık olmuyor mu? Bunun emeğini heba etmiş olmuyor musunuz?
Bir diğer nokta da, efendim, görüşmekte olduğumuz
yasa teklifi “yok” hükmündedir. Anayasa’nın 88’inci maddesine göre
İç Tüzük hükümleri ihlal edilerek getirilmiştir, “yok” hükmündedir.
Adalet Komisyonunda görüşüldüğü sırada teklif geri çekilmiştir.
Daha sonra, düşen bir teklif yeniden yenilenmiştir. “Yok” hükmünde
olan, Anayasa’ya aykırı olan teklifle yasalaştırmaya devam etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Keenlemyekûn...
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eraslan.
Sayın Bakan, buyurun, sorulara cevap vermek isterseniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle, tabii, burada hükûmet
adına kimin oturacağı da yine hükûmetin karar vereceği bir husustur.
Burada nasıl, sayın milletvekilleri İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarını
kullanıyorlarsa -soru, cevap, konuşma, önerge vesaire- burada kimin
oturacağı ve burada oturan hükûmet üyesinin sorulara ne şekilde cevap
vereceği de, İç Tüzük’e göre, burada oturan bakanın değerlendireceği
bir husustur. Öncelikle bunun dikkate alınmasını istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Sayın Bakan, burada hukuk
konuşuluyor, hukuk.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
-Bunun bu şekilde değerlendirilmesini istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Ne kadar çok iyi anlıyorsunuz
bu işten!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Ve sorulan sorulara...
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Siz laiklik ilkesini
savunanlara “maganda” diyeceksiniz, burada gelip oturacaksınız!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkan, ben, sorulan...
BAŞKAN
– Sayın Ercenk, çok fazla heyecanlısınız. Oturun lütfen bu saatte
yerinize.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Ben kendime saygısızlık
yapılmasını...
BAŞKAN – Efendim, siz, her türlü hakkınızı kullandınız.
Lütfen...
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Hukukçulara da saygısızlık
yapılmıştır, Meclise de saygısızlık yapılmıştır.
BAŞKAN – Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkan, bizim Hükûmet olarak hukuka da, hukukçulara da saygımız
sonsuzdur.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Kaldırın dokunulmazlığı
o zaman, hukuka saygınız varsa.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Bugün burada görüşülmekte olan yasa tasarısı da, yine hukukçulara
dönük olarak bir düzenleme talebidir ve o da hukukçulara olan sevgimizin,
saygımızın bir gereğidir. Hiç kimse bizi hukuka saygısızlıkla itham
edemez. Kem söz sahibine aittir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Kem söz söylemedim, doğru
söz söyledim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Ben, süre, soru…
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Doğru söz söyledim ben.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Dolayısıyla, Sayın Başkan, verilen..
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Sözünüzü geri alın.
Sayın Başkan “kem söz” sözünü geri alsın.
BAŞKAN – Sayın Ercenk, size göre doğru ona göre
doğru olmayabilir. Burada karşılıklı…
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Kem söz ne demek?
BAŞKAN – İlla ki beğenmeniz mi lazım? Rica ediyorum
Sayın Ercenk.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Kem söz ne demek Sayın
Başkan? Bunu değerlendirin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamamlıyor musunuz…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Sayın Başkan, tamamlıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Sözünüzü size iade ediyorum
Sayın Bakan, aynen.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Şimdi, Hükûmet İç Tüzük’ten kaynaklanan bir hakkını kullanırken, bunu
saygısızlık olarak telakki etmek kem sözdür, başka bir şey değildir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Bunu size iade ediyorum
ben, aynen.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sorulara cevap versin Sayın
Başkan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Ben, bu soruları da İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkımıza göre, bunları
da yazılı olarak cevaplandıracağım.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Madde üzerindeki konuşmalar ve soru-cevap
faslı tamamlanmıştır. Ancak, Sayın Orhan Eraslan ve arkadaşları tarafından,
bu yasanın, yasa teklifinin, görüşülmekte olan yasa teklifinin
Anayasa’nın 88’inci maddesine aykırı olduğundan bahisle bir önerge
verilmiştir.
İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi açıp okunduğunda, açık
hükmü karşısında, Orhan Eraslan ve arkadaşlarının önergesi gerekçesiz…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Gerekçeyi açıklayacağız
Sayın Başkan.
BAŞKAN – …ve belli bir maddeyi de ihtiva etmediğinden
işleme koyamıyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, teklif tek
maddeliktir. Gerekçeyi de açıklayacağız, müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Teklif tek maddeliktir.
BAŞKAN – Şimdi, son oylamadan önce, oyunun rengini
belirtmek isteyen arkadaşlarımız var…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Önergeyi okuyun Sayın Başkan.
BAŞKAN – …ona söz vereceğim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Önergeyi okuyun efendim.
BAŞKAN – Şimdi, 3’üncü maddeyi oylayacağım.
ORHAN ERASLAN (Niğde) –Önergeyi okuyun Sayın Başkan.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, önergeden
Genel Kurulun haberi olsun.
BAŞKAN – Efendim, önerge Anayasa’ya aykırılık. Açıkça
okudum, İç Tüzük’ü okudum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Efendim, önergeyi okuyun,
içeriğini Genel Kurul öğrensin.
BAŞKAN – Şekle ve İç Tüzük’e uymuyor. Ben işleme alamıyorum.
Uzmanlarla da meseleyi değerlendirdik, zatıalinizle de arkadaşlar
görüştüler.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istedim.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde
kabul edilmiştir.
Şimdi, yasanın tümünü oylamadan önce, İç Tüzük’e
göre oyunun rengini belirtmek isteyen sayın milletvekillerimize
söz vereceğim.
Aleyhte, Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Yok efendim.
BAŞKAN – Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil
Ünlütepe, buyurun efendim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
değerli üyeler; Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık’ın Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümünün oylanmasında
düşüncelerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, hukukun temel
noktalarından birisini, bir mesleği icra eden meslektaşlarımızla,
avukatlarla ilgili bir yasal düzenlemeyi değiştiriyoruz. Bu yasal
düzenlemeyi değiştirirken, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 28,
29, 30 ve 31’inci maddelerini hiç uygulamaya koymadan kaldırıyoruz.
Kaldırma gerekçemiz, bu hukuk fakültelerinden bunlar mezun olmuştur,
avukatlık yapmalarını engelleyen bir konu yoktur. Dolayısıyla,
bu mezun olan kişileri ikinci bir sınavdan geçirmenin gerekli olmadığına
karar veriyoruz.
Bu düşünceye bir yerde saygı duyulabilir, ama,
avukatlık mesleğiyle ilgilenenlerin bir meslek odası vardır. O da
Türkiye Barolar Birliğidir. Türkiye Barolar Birliği kendi alanında
en uzman kuruluştur. Onun düşüncesi nedir acaba? O benim gibi düşünmüyor
diyerek, onun düşüncesine itibar etmeyebilir miyiz? Bu, yüce Mecliste
görev alan değerli parlamenterlere yakışır mı? Biz bilimi savunan
kişileriz. Biz doğruyu bulmaya çalışan kişileriz ve görev yaptığımız
süre içinde de bu doğruyu yakalamak zorundayız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sınavın yapılma zamanı
veya yöntemi üzerinde birtakım tartışmalar olmuşsa da, genelde sınavın
son derece gerekli olduğu üzerinde hem Türkiye’deki yerel barolar
hem de Barolar Birliği görüş birliği içindedir. Tüm Türkiye’deki 81
baro başkanının, baro yönetimlerinin düşüncelerine ters olacak
bir şekilde bir yasayı çıkarmakta ısrarımız nedir, neyi yakalamak
istiyoruz?
İyi bir avukat olmanın gerekli koşulu iyi bir hukukçu
olmaktır. Hukuk fakültesinden mezun olmak o insana avukatlık hakkını
vermez. Pek çok insan hukuk fakültesinden mezun olmuştur, ama, baroya
üye olmamıştır. Zaman zaman reddedilmiştir.
Şimdi, yeni getirilen sınav sistemi ile ülkemizde
sayıları hızla artan hukuk fakülteleri nedeniyle eğitim öğretim
açısından oluşan farklılıkları önlemek, avukatlık mesleğinin kalitesini
artırmak ve giderek savunma ile yargıya yansıyan olumsuzlukların
giderilmesini amaçlamaktır.
Avukatlık, hukuki bilgiye, kişisel beceriye ve
mesleki tecrübeye dayanmaktadır. Hangimiz, sağlık problemimiz olduğunda
stajyer doktora gideriz, hangimiz? Uzmanı ararız. Hukukta hatayı
affedemezsiniz, hukuktaki hatanın önüne geçemezsiniz, o hatayı
geriye getirmek olanaksızdır. Bu nedenle, tüm ülkelerde sınav sistemi
üzerinde yoğun çalışmalar yapılırken, bizim sınavdan uzaklaşmamız,
bizi kalitesizliğe doğru yönlendirir, hukukta kargaşa ortamına
yönlendirir ve bunun sıkıntılarını ciddi oranda çekeriz ve değerli
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; bir meslekte, serbest
çalışan bir meslekte sadece, kamu hizmeti olarak görülmüştür, o da
avukatlıktır. Diğer meslek birimlerinde, bir mühendislik kamu hizmeti
yapmaz. Avukatlar, niteliği itibarıyla kamu hizmeti görürler ve
yargının ana unsurlarından birisidir. Bunun farklılıkları doğaldır.
Hatta, pek çok, kamu hizmeti görmeyen birtakım meslekler bugün imtihanla
bu işleri yapmaya çalışırken, bizim imtihandan kaçmaya çalışmamız
bizi sıkıntıya sokar. O genç arkadaşlarımızı, o genç meslektaşlarımızı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Hadi! Hadi! Hadi!
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, siz oyunuzun rengini
son olarak söylerseniz iyi olur.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Birazcık… Yani, hiç
yakışmıyor! Sadece, hiç yakışmıyor! O söz, o Değerli Milletvekiline
hiç yakışmıyor. Hiç yakıştıramadım ve lütfen, ayağa kalkıp da onu
tekrar söylesin. Hiç yakışmıyor!
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, siz, oyunuzun renginizi
belirtir misiniz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Hiç yakışmıyor, hiç! Delikanlı
adam çıkar, ayakta söyler ne söyleyecekse. Adam gibi olun!
Değerli arkadaşlar, biz burada iyi bir şeyi yakalamaya
çalışmalıyız. Hissî davranmayalım. O genç meslektaşlarımız, bugün,
yazıhanelerini açtığında, pek çoğu bürolarının kiralarını ödeyemiyor,
pek çoğu bugün sigorta primlerini ödeyemiyor. Onlar yarın mesleğe
atıldıklarında onlara başka alanlarda destekçi olabiliyor muyuz?
Bu yasa, kendisiyle barışık olmayan, meslek odasıyla sanki “farklı
düşünüyoruz” diyerek onu çıkartmaya çalışılan bir çaba gibi geldi
ve bu yasaya olumlu oy veremeyeceğimi, bu yasanın çıkmasında kamusal
yarar olmadığını belirterek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Lehte olmak üzere, Konya Milletvekili Sayın Ahmet
Işık.
Buyurun Sayın Işık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1267 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün oylaması öncesi oyumun
rengini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Ahmet Işık, teklif
kimin ki renk veriyorsun?
ATİLA EMEK (Antalya) – Ahmet, tavanı kesme artık,
yeter!
AHMET IŞIK (Devamla) – Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzük madde 75’e göre,
verilen teklif Meclis Başkanlığınca henüz havale edilmemişse…
ATİLA EMEK (Antalya) – Tavana bakma Ahmet, Genel
Kurula bak!
AHMET IŞIK (Devamla) – …teklif sahibi, gördüğü lüzum
üzerine, teklifi tekrar geri alabilir.
ATİLA EMEK (Antalya) – Tavana bakma!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Peki, geri aldıktan
sonra ne yapar?
AHMET IŞIK (Devamla) – Yine, İç Tüzük’ün 35’inci
maddesine göre, komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı
ve tekliflerini aynen ve değiştirerek kabul veya reddedebilirler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geri aldıktan sonra ne
yapar?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Geri aldıktan sonra
ne yapar, onu söyle sen.
AHMET IŞIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
bir ülkedeki gelişmişliğin en büyük ölçütlerinden birisi de insanların
nitelikli eğitim seviyesidir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Geri aldıktan sonra
ne yapar, onu anlat sen.
AHMET IŞIK (Devamla) – Bu standardı yakalamış
genç avukatlarımızın, 22’nci Dönem Parlamentosu, âdeta umut kapısı
haline dönüşmüştür.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Teklifi geri almışsın,
ortada teklif yok.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, izin verin de Sayın Işık konuşsun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Ortada teklif yok Sayın
Başkan.
AHMET IŞIK (Devamla) – Özellikle AB sürecini yaşadığımız
bu dönemde, üniversiteye girmiş, hukuk fakültesini bitirmiş, meslek
edinme şartlarının tüm unsurlarını tamamlamış avukat adayını hayatın
çıkmaz sokağına bırakmayı demokratik davranış olarak görmemekteyiz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Tribüne oynuyor, tribüne!
Önüne baksın! Önünü görmüyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Boşa uğraşıyorsunuz
Ahmet Bey, bu yasa boş.
AHMET IŞIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
genç avukat adaylarımızın 2001-2006 yılları arasındaki yaşamış oldukları
sınav stresini ve acı tecrübeyi, sınavın kalkmasıyla birlikte bundan
sonraki hayatlarında sinerjiye ve başarıya dönüştüreceklerine
inancımız tamdır. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri) Nitelikli
gençlik, ülkemizin sadece zenginliği değil, aynı zamanda dinamizmin
ve değişim potansiyelinin de kaynağıdır. Vasıflı genç nüfusa sahip
olmak, Türkiye için büyük bir imkân ve fırsattır. Özgür düşünceli,
kendi başına karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve evrensel
anlayışın doğrularından haberdar olan ve hayatın güçlükleriyle
baş edebilen donanımlı ve nitelikli gençlerle ülkemizin daha büyük
vizyon yakalayacağı bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, milletimizin huzur
ve saadetini, ülkemizin kalkınmasını ideal edinmiş genç avukat
adaylarımızı işbu yasayla birlikte hayata uğurlarken onlara “yolunuz
açık olsun” diyor, emeği geçen herkese teşekkür ederken, olumlu oyumla
Genel Kurulu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Keenlemyekûn yasa…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Boşuna uğraşıyorsun,
boşuna.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan,
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) – Sayın Başkan, Avrupa
Birliğinden birisinin talimat vermesi lazım ki dul ve yetimlerin
yasası görüşülsün burada. Bir aydır erteliyorsunuz Sayın Başkanım,
bir aydır. Avrupa Birliğinin talimat mı vermesi gerekiyor?
BAŞKAN – Şimdi, 5’inci sıradaki yasa ertelenmiş
olduğuna göre, 6’ncı sıraya geçiyorum.
6’ncı sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili
Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili
Mustafa Erdoğan Yetenç’in; 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
6. Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi
Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir
ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetenç’in; 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı:
1228) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
temsilcisi de burada, Sayın Pakdil, Genel Sekreter.
Komisyon raporu 1228 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Baratalı.
Konuşmaların kısaca olacağını diliyorum, takdir
sizin.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
(x) 1228 S. Sayılı
Basmayazı Tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1228 sıra
sayılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili
Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetenç’in,
2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini iletmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle, Grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz teklifin temel amacı, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinin
hazırlanması, kanunlaşması, uygulanması ve denetim aşamalarının
görev, yetki ve sorumluluklar açısından yeniden gözden geçirilmesi
ve bu doğrultuda öngörülen teşkilatlanmanın gerçekleştirilmesinin
gereğini yerine getirmektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu
kanun teklifiyle, yeni mali kontrol sistemine uyumunun sağlanması
amacıyla, Bütçe Maliye Müdürlüğü yeni fonksiyonlarla “Mali Hizmetler
Müdürlüğü” adı altında Genel Sekreterliğe bağlı olarak, Satınalma
Komisyonu Başkanlığı ile Mal Saymanlığı birleştirilerek “Satınalma
Müdürlüğü” olarak yeniden, Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığı
bünyesinde “Araştırma Merkezi Müdürlüğü”, Millî Saraylar Daire Başkanlığı
bünyesinde “Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü” ve Tanıtım ve Tahsisler Şube
Müdürlüğü yeniden yapılandırılacak ve teşkilatlandırılacaktır.
Diğer yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
özel yarışma sınavıyla alınan meslek mensuplarına yönelik derece
ilerlemesi hükmünden Türkiye Büyük Millet Meclisi uzmanı kadrolarının
da yararlanması öngörülmektedir.
Düzenlemeye göre, özel yarışma sınavına tabi
tutulmak suretiyle alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman yardımcılarının
özel yeterlik sınavı yönetmeliklerine göre yapılacak sınavlarında
başarı göstererek Türkiye Büyük Millet Meclisi uzmanlığına atanmaları
sırasında ve bir defaya mahsus olmak üzere de haklarında ayrıca
bir derece yükselmesi kararı uygulanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin
3’üncü maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterinin mali yönetim sürecinde konumlarını
belirlemektedir. Genel Sekreterin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına karşı, stratejik plan ve bütçenin hazırlanması ve uygulanması,
kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve
kullanımının sağlanması, kayıp ve kötüye kullanımın önlenmesi,
mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişi ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi
hususlarında sorumluluğu öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz teklifle, teşkilat yapısında yapılan ve hizmet işleyişinde
öngörülen değişiklikler doğrultusunda ilgili kadrolara ilişkin
iptal ve ihdasların yapılması, özlük haklarının düzenlenmesi, halen
çalışmakta olan uzmanların derece ilerlemesine ilişkin intibakların
düzenlemesi yapılmakta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi mali yönetim
ve kontrol sistemi çerçevesinde yer alacak dış denetim sürecinin
esasları belirlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu’nun yeni mali yönetim ve kontrol
sistemine uyumunun sağlanmasında 5018 sayılı Kanun açısından bir
zaruret olduğunu düşünüyoruz; ana fikir olarak ve temel düşünce
olarak da bu kanuna karşı değiliz, bu kanunu destekliyoruz; ancak,
teklifte belirtilen mali yönetim ve kontrol sistemi çerçevesinde
yer alacak dış denetim ve iç denetim esasları belirlenirken önemli
eksiklikler bırakılmıştır.
Şöyle ki: İç kontrol ve iç denetim, birbirinden ayrı,
ama, yakından ilişkili iki kavramdır. Ülkemizde bu iki kavramın birbiriyle
olan ilişkisi açık ve net bir şekilde ortaya konamamıştır. Ayrıca,
bu eksiklik, teklifin diğer, bundan sonraki maddelerine de, özellikle
3’üncü ve 4’üncü maddelerinde -iç ve dış denetimi öngören bu maddelerdir-
burada bir eksiklik bulunmaktadır. Denetimin, uluslararası denetim
sistemi olan INTOSAI denetim sistemine uygunluğu maddelere yansımamış
bulunmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim temel itirazlarımızdan
bir tanesi budur. Bu konularda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
iç denetimin ve dış denetimin nasıl yapılması gerektiği ve 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi Kanunu’na uygun olarak nelerin yasaya dercedilmesi
gerektiği konusunda iki adet önerge hazırladık. Umuyorum, diliyorum,
Meclis bu iki önergeyi kabul eder ve kanun bir bütün olarak istenen
amacı yerine getirmeye çalışır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifte,
az önce söylediğim gibi, iç kontrol sisteminden hiç söz edilmemektedir.
Oysa iç denetim, iç kontrol yapısının bir parçası olarak oluşturulur.
İç kontrol sistemi örgütsel hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği
hususunda ve özellikle faaliyetlerin etkinliği; kaynakların ekonomik
ve verimli kullanımı; yürürlükteki politikalara, prosedürlere,
kanunlara ve yönetmeliklere uygunluk; sahtecilik, kanuna uygunluk
veya aykırılık veya yolsuzluk sonucu ortaya çıkanlar da dahil olmak
üzere varlıkların ve menfaatlerin her türlü kayba karşı korunması;
bilgilerin, hesapların ve verilerin doğruluğu ve güvenilirliği
hususlarında makul güvence sağlamak üzere örgüt bünyesinde tesis
edilmiş sistemler ağının bütününü kapsamaktadır.
Bu bağlamda, iç denetim yönetime yönelik bir hizmettir.
İç denetimin bizzat kendisi örgütün iç kontrol sisteminin bir parçasıdır
ve iç denetimin kapsamına yalnızca finansal kontrol değil, iç kontrolün
bütün yönleri dâhil bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifte
iç kontrolden söz edilmediği gibi, ayrıca iç denetimin kapsamı da
belirlenmemiş, 5018 sayılı Kanun’a atıf yapılmıştır. Ancak, Genel
Sekreterin sorumluluğundan söz edilirken iç denetimin kapsamı da
dolaylı olarak çizilmiştir. Yani, Genel Sekreterin Meclis Başkanına
karşı sorumluluğu açık olarak yazılmamış, ancak 5018 sayılı Kanun’a
atıf yapılmış ve o atıfta görüleceği gibi burada bu sorumluluğun
kapsamı dolaylı olarak çizilmiş bulunmaktadır. Bu konularda Cumhuriyet
Halk Partisi olarak -az önce söylediğim gibi- iki tane önemli önerge
veriyoruz. Bunu bir atıf şeklinde değil de, bizatihi açık ve seçik
şekilde bu sorumluluğun kapsamının çizilmesini sağlamak istiyoruz.
Genel Sekreterin sorumluluğu belirtilirken,
faaliyetlerin yürürlükteki prosedürlere, kanunlara ve yönetmeliklere
uygunluğundan; bilgilerin, hesapların ve verilerin doğruluğu ve
güvenilirliği hususlarında makul güvence sağlamaktan söz edilmemiştir.
Oysa bu konular iç denetimin mutlaka kapsaması gereken konulardır.
Benzer şekilde, incelendiğinde görülecektir
ki, teklifin 3’üncü maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
kaynakların verimli, ekonomik kullanılmasını izleyeceğinden,
gözeteceğinden ve denetleyeceğinden söz edilirken, harcamaların
mevzuata uygunluğunu da benzer şekilde izleyeceğinden, gözeteceğinden
ve denetleyeceğinden söz edilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çok
önemli bir eksikliktir. Kaynakları kullanırken bir izleme vardır,
ama, harcamalara bakarken herhangi bir izlemeden söz edilmemiş bulunmaktadır.
Bunun da, kamu mali yönetimini yeniden toparlayan ve her iki Grubun
da beraberce çıkardığı, çok az istisnalarla bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
bu Kanun’a tabi olduğunu düşünürsek, burada çok açık olarak kaynak
izlemenin sorumluluk ve masraf ve harcama izlemesinin de bu kanun
içinde olması gerekirdi diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer
husus da, teklifin 4’üncü maddesindeki dış denetimin nasıl ve kimler
tarafından yapılacağının düzenlenmesidir.
Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, Kamu
Mali Yönetimi Kanunu’yla iki önemli denetim sistemi getirilmiştir.
Bir tanesi iç denetimdir, diğeri dış denetimdir. İç denetimi kamu
kurum ve kuruluşları, idareler kendileri yapacaklardır, ama, dış
denetim muhakkak Sayıştay denetimine tabidir. Gerçi son zamanlarda
TOKİ başta olmak üzere Sayıştay denetiminden çıkarılmıştır, ama,
yine de Sayıştay önemli bir şekilde dış denetimin önemli bir kurumudur.
Sayıştay da dış denetimini, uluslararası denetimin kurallarını
belirleyen INTOSAI denetime uygun olarak yapacaktır.
Ancak, iki kurumun dış denetimi Sayıştay denetiminden
çıkarılmıştır. Bunlardan bir tanesi Sayıştayın bizatihi kendisidir,
diğeri de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Yani, bu iki kurumda
5018 sayılı Yasa, Kamu Mali Yönetimi Yasası, iki önemli istisna getirmiştir.
Az önce söylediğim gibi biri Sayıştaydır, birisi de Türkiye Büyük
Millet Meclisidir.
Şimdi, elbette Sayıştay, Türk milleti adına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına -elbette Türkiye Büyük Millet Meclisi
de Türk milleti adına görev yapıyor- bundan aldığı yetkiyle denetim
yapmaktadır. O nedenle, kendine yetki veren bir kurumu, Sayıştayın
dönerek denetlemesi de çok makul sayılmamalıdır. O nedenle, bu yasada
yeni bir denetim sistemi getirilmiştir. 3’üncü ve 4’üncü maddelerde
kabul edilen bu sistemi biraz sonra anlatacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer
husus da, teklifin 4’üncü maddesindeki dış denetimin nasıl ve kimler
tarafından yapılacağının düzenlenmesidir. “Türkiye Büyük Millet
Meclisi harcamalarının dış denetimi, her yıl, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve gerekli
niteliklere sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından,
hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır.” denildikten
sonra, komisyonca incelemelerin mali yıl dönemi hesapları ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi kesin hesap cetvellerinde yer alan rakamların
karşılaştırılarak yapacağı belirtilmiştir. Yani, burada, bir hesap
denetimi yapılmaktadır. Yalnız rakamların karşılaştırılması
söz konusudur. Bu da, INTOSAI denetimin kurallarına aykırı bulunmaktadır.
5018 sayılı Yasa’ya göre, dış denetim, uluslararası
standartlara uygun bir şekilde Sayıştay tarafından yapılır. Yasa
koyucu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın denetlenmesinde
bu genel kurula istisna getirmiştir, az önce ifade ettiğim gibi,
genel kurula. Yani, bu iki kurumun dış denetiminin özel olarak oluşturulan
bir komisyon eliyle yerine getirilmesi öngörülmüştür. Az önce gerekçesini
açıkladım, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim
yaptığı için, dönerek, kendisine yasal yetki veren bir kurumu denetleyemezdi.
O nedenle, özel bir denetim sistemi bu yasayla getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dış denetim
görevi, ister Sayıştay ister özel bir komisyon eliyle yerine getirilsin,
gerçekleştirilecek denetimin uluslararası standartlara uygun
bir denetim olması gerekmektedir. Şimdi, Komisyonda bulunan Sayıştay
Kanunu’nda da yeni maddeler eklenmektedir. Sayıştay Kanunu’nda her
iki grup da bir iki istisna dışında anlaşmıştır. Sayıştay üyelerinin
seçimi konusunda da bir anlaşma yapılabilirse, yani Sayıştaydan
gelecek, ön seçimden sonra Sayıştaya üye seçilecek olan yargıçların
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulü ve seçilmesi konusunda
bir anlaşma yapıldıktan sonra, yeni Sayıştay Yasa’mız yürürlüğe girecektir,
Meclisin kabulüyle. Burada göreceğiz ki Yasa görüşülürken, “INTOSAI
denetim” adı altında yeni bir denetim şekli ve uluslararası saygınlığı
olan, kural olan bir denetim şekli gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dış denetim
görevi ister Sayıştay ister özel bir komisyon eliyle yerine getirilsin,
gerçekleştirilecek denetimin uluslararası standartlara uygun
bir denetim olması gerekmektedir. Uluslararası denetim standartlarına
göre Sayıştay tarafından gerçekleştirilen dış denetim, mali denetim
ile performans denetiminden oluştuğuna göre, özel komisyon eliyle
gerçekleştirilecek denetimin de bu kapsamda gerçekleştirilmesi
gerekir diye düşünmekteyiz. Oysa, teklife dönüp baktığımızda,
yer alan hükümlere göre teklifte, komisyonun yapacağı denetim, mali
yıl hesapları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi kesin hesap cetvellerinde
yer alan rakamların karşılaştırılmasından ibarettir. Çağdaş denetim
anlayışında ve uluslararası kabul görmüş standartlarda rakam karşılaştırmasına
dayalı bir denetim anlayışına yer yoktur. Rakam karşılaştırmasıyla
sınırlı incelemenin mali denetim ve performans denetimiyle uzaktan
ve yakından bir benzerliği bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç
olarak, başta da söylediğim gibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun amacı, hesap verme sorumluluğu
ve mali saydamlık ilkelerinin hayata geçirilmesidir. Oysa, eğer
bizim verdiğimiz önergeler, 3’üncü ve 4’üncü maddesindeki bizim
verdiğimiz önergeler kabul edilmezse, bu temel amaç, 5018 sayılı Kanun’un
temel amacı burada yerine getirilmemiş olacaktır, yasa eksik olarak
kalacaktır. O nedenle, ısrarla ifade ediyorum ki, biraz sonra vereceğimiz
iki önerge, hatta üç önergenin çok önemi bulunmaktadır.
Mali saydamlık, şeffaflık, hesap verebilirlilik,
verimlilik gibi ilkeler, yeni ilkelerdir. Biliyorsunuz 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanunu’muz kaldırılmış, onun yerine, Kara Avrupa’sı
sisteminden vazgeçilerek, yeni bir sistem, bir Anglosakson sistemi
getirilmiştir. Anglosakson sisteminde ne vardır? Prodüktivite
vardır, verimlilik vardır, hesap verebilirlilik, hesap sorulma
vardır, ama, her şeyden önemlisi şeffaflık ve saydamlık bulunmaktadır.
Yasa bu haliyle gelirse, saydamlık ortadan kalkacaktır. O nedenle,
bunu sağlamanın, bu mali saydamlık ilkelerinin yaşama geçirilmesini
sağlamanın temel yolu ise, sistemin unsurları arasındaki ilişkilerin
her kamu idaresi açısından açık ve net olarak belirlenmesi olmasıdır.
Kanun teklifinde, yukarıda değindiğim gibi,
5018 sayılı Kanun’da yer alan önemli hususların yer almaması, uygulamada
önemli tereddütlere yol açacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının ve Genel Sekreterin sorumlulukları, iç kontrol ve iç denetim
arasındaki ilişki, tartışmalı konuların başında gelmektedir. O
nedenle, bizim de temel tercih ve ana fikir olarak kabul ettiğimiz
bu yasa değişikliğinin, yani 2919 sayılı Yasa’daki değişikliğin
tartışmalı bir şekilde bitmemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklife
genel bir kabul olarak olumlu bakmakla birlikte, yukarıda değindiğim
hususların da düzeltilmesine gerek olduğunu düşünmekten öte, zorunlu
görmekteyiz. Bu konularda iki önergemiz bulunmaktadır. Bu önergelerimizin
kabul edilmesiyle, teklif, istenen ve kendisinden beklenen amacı
sağlayacaktır.
Tekrar başa dönerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirleri Değerli Bingöl Milletvekilimiz, Antalya Milletvekilimiz,
Iğdır Milletvekilimiz ve Manisa Milletvekilimizin vermiş olduğu
bu 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilatı
Kanunu’ndaki değişikliğe, az sonra sunacağımız 3’üncü ve 4’üncü
maddelerdeki önemli değişikliklerin de kabul edilmesi şartıyla
olumlu bakıyoruz, ana fikri ve bir temel tercih olarak.
Önergelerimizin kabulü dileğiyle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Baratalı.
Şahsı adına...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Yok.
BAŞKAN – Yok.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 22.39
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.46
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimi’nin Beşinci Oturumu’nu açıyorum.
1228 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi
Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir
ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetenç’in; 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı: 1228)
(Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Komisyon ve Hükûmet olmadığına göre, erteliyoruz.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz de bu
şartlarda tamamlanmak üzere olduğundan, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 29 Kasım 2006 Çarşamba
günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; hayırlı
geceler diliyorum.
Kapanma Saati:
22.47