DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 136
21’inci
Birleşim
21 Kasım 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, son
zamanlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meydana gelen
sel felaketine karşı, başta altyapı hizmetleri olmak üzere, alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı
2.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz’ün, Hollanda
Hükûmetinin, 1995’te Bosna-Hersek’te binlerce kişinin ölümüne sebep
olan Srebrenica’daki soykırım sırasında bölgenin güvenliğini korumak
üzere görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücü içindeki askerlerine
üstün hizmet madalyası verilmesi teklifine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
Hükûmetin uyguladığı tarımsal destekleme politikalarının yansımalarına,
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun’un cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere’ye
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1157)
2.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek’in,
2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/381) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/416)
3.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 5464 Sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin (2/761) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/417)
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Cumhurbaşkanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu
Raporu (3/1044) (S. Sayısı: 1259)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(2/762) (S. Sayısı: 1252)
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Konya Milletvekili
Özkan Öksüz’ün, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, Konya
Milletvekili Özkan Öksüz’ün, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII. - KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 14/11/2002 - 31/12/2005 tarihlerinde komisyonlarda
kalan işlerle birlikte, 1/1/2006 - 30/6/2006 tarihleri arasında komisyonlara
gelen, neticelenen ve kalan işler
IX. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Güney
Kıbrıs Rum kesiminde Telsim aleyhine açılan davaya ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/14349)
*Ek cevap
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
Alanya Kaymakamının söylediği iddia edilen bir ifadesine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/17521)
3.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, sağlık birimlerine
dağıtılan afişlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın
cevabı (7/17706)
4.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in,
İstanbul-Kartal Adliye Sarayı ihalesine ve bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/17719)
5.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
Sivas Valiliğinin 2005 yılı faaliyet raporuna ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/17766)
6.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
kemik iliği tedavisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın
cevabı (7/17789)
7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, din görevlilerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN’ın cevabı
(7/17819)
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, yurt dışındaki
Türk vatandaşlarının güvenliğine ve ırkçı saldırılara ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı
(7/17839)
9.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ABD’de
tutuklu bir Türk vatandaşına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/17840)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Roma NATO
Savunma Kolejindeki bir brifinge ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/17844)
11.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ’in,
“Turquality” projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’in
cevabı (7/17852)
12.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in,
Diyarbakır-Kulp’ta arazi keşif ve ölçümlerinde usulsüzlük yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun
cevabı (7/17857)
13.- Ankara Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’nın
kadın doğum hastanesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/17901)
14.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
doğum ünitelerinde bebeklerin karışmaması için alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/17989)
15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Yaşar
Holdingin TMSF’ye olan borcuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER’in cevabı (7/17997)
16.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN’in, Ünye Organize
Sanayi Bölgesi projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN’un cevabı (7/17998)
17.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN’un, bir kulübün
düzenlediği eşya piyangosuyla ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/18049)
18.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının ödeneğine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ’un cevabı (7/18065)
19.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, Haydarpaşa
Garı’nın sit alanı ilan edilmesi kararının yayınlanmamasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ’un cevabı (7/18066)
20.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN’in, Ordu İline
kültür merkezi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ’un cevabı (7/18177)
21.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN’in, özel tiyatroların
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ’un cevabı (7/18178)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Dünya
Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ’un cevabı (7/18179)
23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Ağrı’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18344)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kilis’te
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18345)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kayseri’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18346)
26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kütahya’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18347)
27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Siirt’te
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18348)
28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Sakarya’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18349)
29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Rize’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18350)
30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Nevşehir’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18351)
31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Şırnak’ta
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18352)
32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Amasya’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18353)
33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Aksaray’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18354)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bartın’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18355)
35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Adıyaman’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18356)
36.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bingöl’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18357)
37.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bolu’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18358)
38.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bursa’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18359)
39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Çankırı’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18360)
40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Düzce’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18361)
41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in,
Elâzığ’da 2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18362)
42.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Erzurum’da
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18363)
43.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kars’ta
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18364)
44.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Gümüşhane’de
2006 yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/18365)
45.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun
Yasin El Kadı hakkında Maliye müfettişlerinin düzenlediği raporlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/18747)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak altı oturum
yaptı.
Ağrı Milletvekili Naci Aslan, KÖYDES projesi
çerçevesinde, Ağrı’ya bağlı köylerde su ve yol hizmetlerindeki gelişmelere
ilişkin Genel Kurula bilgi vermek amacıyla,
Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu, şeker
pancarı ekimini olumsuz etkileyen girdi maliyetlerindeki artışlara,
nişasta bazlı şeker ithaline izin verilmesine ve Çorum Şeker Fabrikasında
çalışan geçici işçilerin durumlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu’nun, Tarım
Gönüllüleri Projesinin olumlu yansımalarına, bu kapsamında çalışanların özlük haklarıyla
ilgili sorunlara karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap
verdi.
Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 34 milletvekilinin,
sultaniye çekirdeksiz üzümü yetiştiriciliğinde ve ürünün değerlendirilmesinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393) Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 384’üncü sırasında yer alan (1179’a 1’inci
ek) sıra sayılı Komisyon Raporu’nun bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği açıklandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,
Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Genel Kurulu ziyaret eden Irak Başbakanı Nuri Maliki
ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/762) (S. Sayısı: 1252), görüşmelerine devam olunarak 2’nci maddesine
kadar kabul edildi; 2’nci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
21 Kasım 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 20.53’te son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Küçük |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.:
31
II. - GELEN KÂĞITLAR
17 Kasım 2006 Cuma
Teklifler
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak’ın; 2830 Sayılı Siyasi
Partiler Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/892) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2006)
2.-
İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in; Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/893) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.11.2006)
3.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 12 Milletvekilinin; Diyarbakır,
Batman, Mardin, Kilis, Şanlıurfa, Bitlis, Şırnak, Hakkâri, Erzurum,
Adana, İstanbul, Mersin, Antalya, Tunceli İllerinde Meydana Gelen
Sel Afetleri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/894) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.11.2006)
Rapor
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/1044)
(S. Sayısı: 1259) (Dağıtma tarihi: 17.11.2006) (GÜNDEME)
No.: 32
21 Kasım 2006 Salı
Rapor
1.-
Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/887, 2/891) (S. Sayısı: 1267) (Dağıtma tarihi: 21.11.2006) (GÜNDEME)
21 Kasım 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci
Birleşimi’ni açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin,
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli
personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, son zamanlarda ülkemizde meydana
gelen sel felaketi hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar’a aittir.
Buyurun Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, son zamanlarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde meydana gelen sel felaketine karşı, başta altyapı
hizmetleri olmak üzere, alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde son zamanlarda meydana gelen sel felaketiyle
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son günlerde yağışlar sel felaketlerine dönüşmüş,
2006 yılının çağdaşlığına yakışmayan sel felaketleri hepimizi
üzmüştür. Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Şanlıurfa, Batman, Mersin,
Adana, Osmaniye ve en son İskenderun’daki sel felaketinin sebebi,
merkezî ve yerel yöneticilerin hataları ve gerekli tedbirleri almamalarıdır.
Ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri olan altyapı
eksiklikleri ne yazık ki bugüne kadar tam olarak giderilememiş,
merkezî ve yerel yönetimler tarafından yapılan çalışmalar yetersiz
kalmıştır.
Plansız ve düzensiz kentleşme, tarım arazileri
üzerine yerleşim planlarının uygulanması, orman alanlarının yok
edilmesi, dere yataklarımıza ve kıyılarımıza bilinçsizce yapılan
müdahaleler sonucunda, ülkemizde yağışlar, maalesef can, mal ve
toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine dönüşmüştür.
BAŞKAN – Sayın Yazar, bir dakika…
Değerli arkadaşlarım, lütfen aramızdaki konuşmaları
keselim, konuşmacıyı duyma imkânımız ortadan kalkıyor. Konuşma ihtiyacını
kulislerde giderelim. Lütfen Genel Kurul salonunda sessizliği
sağlayalım.
Buyurun Sayın Yazar.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Teşekkür ederim.
Son günlerde yaşadığımız yağışların yol açtığı
sel felaketleri bunun en bariz göstergesidir. Geçtiğimiz hafta yağan
sağanak yağış, İskenderun’da sel felaketine neden olmuş ve hayatı
olumsuz yönde etkilemiştir. Yağışlar özellikle Muradiye, Pınarbaşı,
Dumlupınar, Numune, Pirireis ve diğer birçok mahallemizde etkili
olmuş ve Feyezan Kanalı’nın da taşmasıyla birlikte, İskenderun ilçemiz
âdeta bir göle dönüşmüştür.
Plansız yapılaşma ve altyapı eksikliği neticesinde,
olağan yağışlarda dahi ilçemiz âdeta göle dönüşmektedir. Acilen
altyapı çalışmalarına hız verilip, Feyezan Kanalı’nın bir an önce
ıslahı çalışmalarına başlanmalıdır.
Kış gelmeden böyle bir sel felaketine maruz kalan
İskenderun ve İskenderun halkının bir an önce sel yaraları sarılmalı
ve daha sonra olabilecek bu tür felaketlerin önüne geçilmesi amacıyla
erken tedbir alarak, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlanmalıdır.
İskenderun’da yaşanan sel felaketinin Feyezan
Kanalı’nın taşmasından kaynaklanıyor olması sebebiyle, elbette,
öncelikli sorumlu Devlet Su İşleridir. Devlet Su İşleri konunun
uzmanıdır, ıslah çalışmalarını, köprü çalışmalarını zamanında
ve düzgün yapmak zorundadır. Hiçbir mazeret, 3 bin iş yerinin ve 4 bin evin sular
altında kalmasını haklı gösteremez.
Yerinde yaptığım incelemelerde:
1) Yerel yönetim ile mülki erkân arasında büyük
bir koordinasyon eksikliği vardı.
2) Kızılayın çalışmaları çok yetersizdi.
3) Yöneticiler açıkta kalan insanları barındıracak
bir yer bile tahsis edemediler.
4) Elektrik kesintileri tamir edilemedi.
5) İçme suyu sıkıntısı halen devam etmektedir.
Özetle, ne devlet ne Hükûmet, bu sel felaketinde görevini
yapamamıştır. Bundan sonra aynı olayları tekrar yaşamamak için,
derhal yapılması gereken ve zaman içerisinde planlanması lazım gelen
çalışmaları arz ediyorum:
1) Hasar tespit çalışmaları süratle tamamlanmalı
ve ödemeler hemen başlamalıdır.
2) Vergi, SSK, Bağ-Kur, elektrik, su, esnaf kredi ve
kefalet kooperatiflerine olan borç ertelenmekle birlikte, yeni
kredilerle esnaf acilen desteklenmelidir.
3) Eczanelerde sel sularıyla ıslanmış resmî kurum
reçetelerinin, kurum bilgisayar kayıtları esas alınarak ödenmesi
sağlanmalıdır.
4) Son günlerde selden zarar gören tüm iller, tespite
gerek kalmaksızın, afet bölgesi olarak ilan edilmelidir.
5) Sel sonrası temizlik yapılmalı, salgın hastalıklara
karşı önlemler yürürlüğe konmalıdır.
6) Belediyeler, bir an önce yağmur suyu projelerini
hayata geçirmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – 7) Taşkın saha sınırları
içinde yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidir.
8) Sel sularının afete dönüşmemesi için acilen
master planları geliştirilmeli ve acilen uygulamaya geçilmelidir.
BAŞKAN – Lütfen toparlayalım.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
İskenderun’da sel felaketi neticesinde büyük bir şans eseri olarak
can kaybı olmamıştır. Ancak, dükkânlar çamur içerisinde, evler oturulamaz
ve ısıtılamaz halde, eşyasız bir biçimde perişan durumdadır. Devlet
çok hızlı biçimde bu binlerce aileyi şefkatle kucaklamazsa, hastalıklar,
bunalımlar ve hatta intiharlar bile olabilir. Durum gerçekten vahimdir.
Hükûmeti bu konuda daha hızlı ve daha ilgili olmaya davet ediyorum.
Bu vesileyle, tüm ülkemizde sel felaketi sebebiyle
ölenlere rahmet diliyor, yaralılara geçmiş olsun diyerek ve tüm zarar
görenlere devletimizin acil yardıma koşmasını bir kez daha yenileyerek,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinin Hatay Milletvekili
Sayın Abdulaziz Yazar’ın gündem dışı konuşmasına yanıt vermek üzere,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak söz istedi.
Buyurun Sayın Özak.
Süreniz yirmi dakika.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 30/10/2006, 1/11/2006 ve İskenderun’umuzda 14/12/2006 tarihleri
arasında meydana gelen su baskınları nedeniyle yapılan çalışmalara
kısaca değinmek istiyorum.
Evvela şunu belirtmek istiyorum: Ülkemiz, sahip
olduğu topoğrafik ve meteorolojik koşulları nedeniyle, büyük
can ve mal kayıplarına yol açan doğal afet olaylarıyla sıkça karşılaşmaktadır.
Türkiye coğrafyasının yaklaşık yüzde 93’ü aktif deprem kuşağı üzerinde
olması nedeniyle, nüfusun yaklaşık yüzde 98’inin deprem tehlikesiyle
karşı karşıya olduğu malumunuzdur. Doğrudan afet zararlarımızın,
maalesef, her yıl gayrisafi millî hasılamızın yüzde 1’i ila 3’ü arasında
oranlara ulaştığı tahmin edilmektedir.
Ülkemizde kentsel ve kırsal yerleşim alanlarını
etkileyen ve önemli riskler yaratan afet tehlikelerinden biri de
su baskınıdır. Yerleşim birimlerinde konut bazında meydana gelen
zararların yanında, tarımsal alanlarda altyapı yatırımlarının
neden olduğu zararlar göz önüne alındığında, su baskını tehlikesinin
önem kat sayısı ülkemizde daha da açık ortaya çıkacaktır.
Ülkemizde su baskını olaylarına yönelik envanter
verilerine bakıldığında, taşkınların genellikle mart, nisan, mayıs,
haziran, temmuz aylarında sıklık kazandığı ve Karadeniz, Akdeniz
ve Ege bölgelerinin de taşkın konusunda en hassas bölgeler olduğu
ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde son yıllarda yaşanan önemli can ve mal
kayıplarıyla sonuçlanan taşkınların, nüfusun yoğun olduğu kentsel
mekânlarda oluştuğu görülmektedir.
Son elli yıl içerisinde 80 ilimizde Bakanlığımız
açısından kayda değer bulunan 3.900 civarında sel ve su baskını afeti
gerçekleşmiş, toplam 26.081 konut nakli yapılmıştır. Bunun en önemli
nedeniyse, plansız ve kontrolsüz olarak yürütülen kentleşme faaliyetleridir.
Fiziki planlama aşamasında yeni imara açılması
tasarlanan sahalar ile eski yerleşim yerinin dönüşümünde taşkın
riski yönünden incelenerek belirlenmesi, imar uygulamaları öncesinde
gerekli önlemlerin yerel yönetimlerce alınması durumunda, olası
taşkınlarda meydana gelebilecek zararların büyük ölçüde önüne
geçilmiş olunacaktır.
Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
ve İskenderun’umuzda meydana gelen aşırı yağışlardan dolayı Diyarbakır,
Batman, Mardin, Şırnak, Hakkâri, Şanlıurfa ve Hatay-İskenderun illerimizde
su baskını afeti vuku bulmuş ve toplam 6.085 konut, iş yeri ve ahır binasının
ağır, orta ve az hasarlı olduğu tespit edilmiştir ve maalesef, özellikle
Güneydoğu’da ve Doğu Anadolu’da 44 tane vatandaşımızı kaybettik. Allah’tan
hepsine rahmet diliyorum.
İller genelinde, ilçe, belde ve köylerinde su
baskınlarının vuku bulmasını müteakip, ivedilikle arama-kurtarma
çalışmalarına başlanılmış ve söz konusu illerdeki afetzede ailelerimiz
için Afetler Fonundan ve Başbakanlık Acil Durum Merkezinden 5,5 trilyon
para hemen gönderilmiştir.
Bu arada, özellikle ilk afet olduğu dönemlerde,
yani 31 Ekimden sonra hemen, Sayın Abdülkadir Aksu (İçişleri Bakanımız),
Sayın Mehdi Eker (Tarım Bakanımız), Diyarbakır Çınar ilçesine gitmişler,
orada hemen olaya müdahale edip, koordinasyon sağlamışlardır.
Daha sonra, Sayın Tarım Bakanımızla ben tekrar
bölgeyi ziyaret ettik. Daha sonra, yine Batman’a ve diğer illere,
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, Sağlık Bakanımız, Enerji Bakanımız
ve Tarım Bakanımızla tekrar bölgeyi ziyaret ettik, halkla kucaklaştık.
Yani, aşağı yukarı bir haftada 3 defa bölgedeydik. Daha sonra, en
son Cuma günü, Sayın Başbakanımız, Mehdi Bey (Tarım Bakanımız), Hilmi
Bey (Enerji Bakanımız), ben ve İstanbul Belediye Başkanımız, Ankara
Belediye Başkanımız, Toplu Konut İdaresi Başkanımız ve Afet İşleri
Genel Müdürümüzle bölgeye gittik.
Yine, bir gün sonra, Pazar sabahı saat 11.00’de ben
İskenderun’a gittim, saat dörde kadar ilçede incelemelerde bulunduk,
Belediyemizi ziyaret ettik, Kaymakamımızı ziyaret ettik, halkımızı
ziyaret ettik, “geçmiş olsun” dedik.
Ha, bu arada neler yaptık? Özellikle ilk günden itibaren
(Özellikle Çınar’daki bu afetten bahsetmek istiyorum.) burada Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, gece, helikopterle ve botlarla 400’e yakın
vatandaşımızın hayatını kurtardı; kendilerine minnettarız, teşekkür
ediyoruz.
Aynı şekilde, güvenlik güçlerimiz, Sivil Savunma,
sivil toplum örgütleri, Kızılayımız, ilgili bakanlıklarımız,
çok iyi bir koordinasyonla, çok kısa bir sürede hemen olaya müdahil
oldular. İlgili kuruluşlar iş makinelerini gönderdiler, hemen
konteynerler gönderdik, çadırlar kuruldu, hasar tespitleri yapılmasına
başlandı.
Özellikle TOKİ tarafından Batman ilinde hemen
1.202 tane konut yapıyoruz ve özellikle buradaki dere taşkını nedenine
sebep olan bu selden sonra, burada bir kentsel dönüşüm yapıyoruz. Devlet
Su İşleriyle beraber burayı “afete maruz bölge” ilan ettik ve hemen
bunun önümüzdeki hafta ihalesini yapacağız.
Yine, evini yapana yardım metoduyla, özellikle
köylerimizde, Bakanlığımız vasıtasıyla hemen tespitler yapıldı,
2007 yılında hemen bu inşaatlara başlayacağız, Bayındırlık Bakanlığımızın
kontrolünde.
Yine, bu illerde, özellikle şu anda evde oturamayacak
vatandaşlarımıza altı ay kiralarını hemen gönderdik.
Ayrıca, Mardin’deki, Mardin Valimizin talebiyle,
10 tane 4 derslikli okulu, prefabrik okulu hemen gönderdik, okullarımızın
açılmasını sağladık.
Yurt dışından gelen, depremde kullanılmak üzere
gelen 600 tane konteynerimizin 450 tanesini bu bölgeye intikal ettirdik,
diğer 150 tanesinin intikali de sağlanmakta.
Şimdi, dün, özellikle Hükûmetimiz, Bakanlar Kurulumuzun
aldığı kararları, Hükûmet sözcümüz Sayın Cemil Çiçek Bey açıkladı. Bugün
de Sayın Başbakanımız, dün Bakanlar Kurulunda alınmış olan, aldığımız
kararları bugün Grubumuzda açıkladı. Bunları sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Özellikle, Halk Bankasıyla ilgili biraz evvel sayın
vekilimizin talebi var. Biz, zaten onu on beş gün evvel anons ettik,
on gün evvel anons ettik. Ne yapacağız? Halk Bankamızdan kredi kullanan
esnafımızın kredileri bir yıl ertelenecek. Burada kullanılan
plasmanlar artırılacak. Yine, kredi tavanları artırılacak. Yine
ne yaptık? Vergi ve primleri bir yıl erteliyoruz. Yine ne yaptık? Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları -çiftçilerimizin-
erteleniyor. Yine ne yaptık? Altı aylık kira yardımı yaptık.
Ayrıca, İller Bankamız, biliyorsunuz, yüzde 40
kesiyordu, yüzde 60 ödüyordu. Şu anda yüzde 80-yüzde 20 ile buradaki
belediyelerimize önemli katkılarda bulunuyoruz.
Ayrıca, belediyelerimize biz, Afet İşleri Genel
Müdürlüğümüzden önemli yardımlar yaptık.
Yine, bir ilçemizde, özellikle 5 bin metre tullük
bir su borusu sorunu vardı, onu hemen hallettik.
Ayrıca, sel felaketi sebebiyle ürünleri, hayvanları
zarar görenlere Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğümüz tohumluk
ve damızlık yardımında bulunacak. Dün yine açıklandı, Cemil Çiçek
Bey’in açıklamaları da burada, onları da sizlerle paylaşmak istiyorum:
Özellikle, 3.700 tane küçükbaş hayvanı buraya
gönderiyoruz, bu hayvanları telef olan kardeşlerimize.
Yine,
Ziraat Bankasından bahsettim, ondan bahsettim.
Ayrıca,
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından gerçek
ve tüzel kişilere, üreticilere bu tarihler arasında Bankaca uygulanmakta
olan tarımsal kredi faiz oranlarından kredi konuları itibarıyla
yüzde 25-60 arasında değişen oranlarda indirimler yapılmak suretiyle
tarımsal kredi kullandırılması, hayvansal üretim konusunda azami
50 bin YTL, diğer kredi konularında ise azami 250 bin YTL’ye kadar kredi
açılması, işletme kredilerinin vadesinin on sekiz ay, yatırım kredilerinin
vadesinin ise beş yıl olarak uygulanması için de bir karar verilmiştir.
Prim ödemeleri erkene alınmıştır.
Yine,
bu arada, özellikle Devlet Su İşlerimiz, Karayollarımız ve Adana
Belediye Başkanımız (Özellikle İskenderun Belediye Başkanımızla
konuştuk.) buraya hemen greyderleri ve diğer yükleyicileri ve diğer
lazım olan araç gereçleri yolladılar. Bugün, yarım saat evvel, İskenderun
Belediye Başkanımızla konuştuk, ona da hemen, acil olarak 200 milyar
-eski fiyatla- gönderdik ve gene göndermeye devam edeceğiz.
Burada,
gerçekten, herkes bir organize halinde çalıştı, büyük fedakârlıklarla
çalışmalar oldu. Özellikle biz, ilk defa, İskenderun’a -o gün ben,
Bütçe Planım vardı- oraya hemen biz Müsteşar Yardımcımızı ve Afet İşleri
Genel Müdürümüzü yolladık. Gerçekten, önemli bir hasar oldu. İskenderun’daki
hasar gerçekten basına tam yansıtılamadı, gerçekten çok mağdur
olan vatandaşlarımız var. Bunlarla ilgili de, dün, Bakanlar Kurulunda…
Biz, özellikle ev eşyası mağduru olan, ev eşyasından dolayı zarara
uğrayan vatandaşlarımızın bu zararlarını ödeyeceğiz. Yine, hiçbir
yerde yapmadığımız, esnafla ilgili, mutlaka onların da zararlarını
ödemeye çalışıyoruz ki, yasal olarak şu anda altyapısı olmamasına
rağmen, Bakanlar Kurulu kararıyla bunu yapacağız.
Kızılayın yetersiz olduğunu söyledi sayın vekilim.
Ben şunu söyleyeyim: Ben Pakistan’a gitmiştim. Pakistan Cumhurbaşkanı
Pervez Müşerref bana şunu söyledi, bize: “Biz, depremde, Pakistan
Ordusu olarak giremediğimiz yere, bizden evvel Kızılay girmişti,
Türk bayrağı orada dalgalanıyordu ve oradaki insanlar şunu söylüyorlardı:
Biz, Türk doktorlarına, Türk Kızılayına -özellikle bayanlar- tedavi
olmak istiyoruz, başka bir yere olmak istemiyoruz, çünkü, Türkiye’yi
ve Türkleri çok seviyoruz…” Bu, Açe’de de böyleydi, Lübnan’da da böyleydi,
İran’da da böyleydi. Gerçekten, Kızılayımız oradaydı; 12 bin tane kuru
gıda dağıttı, 5 bin tane su dağıttı, 5 bin tane battaniye dağıttı,
3 bin tane de çocuk seti dağıttı, gerçekten çok iyi bir çalışma yaptı.
Özellikle DSİ’nin sorumluluğunda olan bölgede inceleme
yaptık. Orada ıslah çalışmaları yapılmış, ancak, bu takip eden yerlerdeki
köprülerde birtakım yeni ilaveler nedeniyle dere yatağında birtakım
sorunlar var. Şimdi, burada, hemen çalışmaya başlıyoruz. Ondan evvel
de biz, kentsel dönüşüm yapabiliriz, Batman’da yaptığımız gibi.
Açıkta kalanlarla ilgili, biz, Vali Bey’le ve Kaymakam
Bey’le görüştük. Burada, herkes, o gece, ikinci gece dostlarının, akrabalarının
yanında kaldılar. Biz, onlara, hemen, özellikle geçici olarak barınma
için yardımda bulunabileceğimizi söyledik.
İçme suyuyla ilgili, ben, Sayın Başkana sormuştum,
Başkanımız, bize, herhangi bir sorun olmadığını söyledi. Özellikle
hasar tespitler hemen yapılıyor. Allah’a çok şükür, burada can kaybı
yok. En büyük tesellimiz, İskenderun’da, can kaybı olmaması. Özellikle
İskenderun’la ilgili orta hasar da yok, özellikle burada az hasar
var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum. İskenderun’da 1.684 tane az
hasarlı konut var, 308 tane az hasarlı iş yeri var.
Özellikle “afet bölgesine alınsın” ifadesini,
biz, bu afetten sonra çok duyuyoruz. Bu konuda Meclisimizi aydınlatmak
istiyorum. Afete maruz bölge kararı nedir, genel hayata etkinlik
kararı nedir, bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Afete maruz kararı şudur:
Bir yerde, siz, afete maruz kararı alırsanız, orayı boşaltacaksınız,
orada inşaat yapamazsınız. Lütfen, bu deyimi iyi özümseyelim; çünkü,
orada, vatandaş da bilmeden “afete maruz kararı alın, afet bölgesi
ilan edin...” Afet bölgesi ilan edersek, o vatandaşlarımızı oradan çıkaracağız.
Nerede afete maruz bölge, afet kararı aldık, onu da söyleyeyim.
Bakın, 1999 Marmara depreminde, 5 ilimizde etkili
olmuş, 377 bin bina hasar görmüş, on binlerce insanımız ölmesine
rağmen, afete maruz bölge kararı alınamamıştır. Tek alındığı yer,
Ford Otosanın bulunduğu fabrika alanıdır. Yine, biz, bizim dönemimizde,
İstanbul ili Avcılar ilçesindeki belli bir yeri afete maruz bölgesi
aldık, orayı boşalttık, başka yere taşıyoruz; ama, genel hayata etkinlilik
kararı şudur: Özellikle afetler nedeniyle insan, yapı ve iş yeri,
tarım alanları, hayvancılık, altyapı tesislerinin gördüğü zararlar
nedeniyle, normal hayat düzeninin aksaması ve oluşan hasarlar sonucu
yönetmelik kapsamındaki boyutlarda genel hayata etkili olan ve
olmayanların onayı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca alınır. Şimdi,
özellikle bununla ilgili yapılanları, ben, size arz ettim.
Şimdi, iaşe, ibate, yakacak ve benzeri ihtiyaçların
karşılanması için acil yardım ödenekleri gitmiştir, acil barınma
yardımı için para gitmiştir, bir kısmına konteyner çadır gitmiştir.
Çok kısa zamanda, çok çabuk afet konutları yapacağız ve bunu TOKİ
yapacak; köylerde biz yapacağız, ilçede ve şehirlerde özellikle
TOKİ yapacak.
Şunu söyleyeyim: Yıl içerisinde, ilk defa, bizim
dönemimizde afet olduğu yerdeki, özellikle bir tane örneğini vereyim
-Çankırı’da da yaptık- şimdi, Bursa Kemalpaşa’da, Nisanda olan yangında,
Kasımın sonunda yerleri teslim ediyoruz ve sosyal donatılarıyla
beraber. Bu konuda inanılmaz bir başarısı var Bayındırlık Bakanlığının
ve Afet İşlerinin ve tabii ki, Hükûmetimizin.
Özellikle yapılabilecek işleri ilk defa söylüyorum:
Özellikle esnafımıza yardım ediyoruz. Vatandaşlarımızın zarar
gören malzemelerini temin edeceğiz, bu konuda ayni ve nakdî yardım
yapacağız.
Hastalıklarla ilgili… O gün, Sağlık Bakanımızla
görüştük, aşı sorunu olduğu söylendi, hemen o halledildi. Orada
doktorlarımız devamlı vatandaşlarımızı geziyorlar, özellikle
çocuklarımız ve yaşlılarımız için müdahalede bulunmaya çalışıyorlar.
Özellikle yapılaşmayla ilgili, biz, aynı görüşteyiz.
Biz, bu konuda, DSİ ve Karayolları olarak önemli bir çalışma yaptık.
Özellikle Karadeniz’den başlayıp bunu Türkiye’nin her tarafına şümullendireceğiz.
Nedir sorun, nasıl çözülebilir, yasalarla mı, eğitimle mi, yeni
yerleşim alanlarıyla mı, toplulaştırma mı, yasaklama mı, bunun çalışmasını
yapıyoruz; ama, burada, vatandaşlarımızın bize yardımcı olması
lazım, yerel yönetimlerin bize yardımcı olması lazım, valilerimizin
bize yardımcı olması lazım.
Özellikle, biraz evvel, Sayın Vekilimizin taleplerinin
büyük bölümü halloldu, hallolmuştu zaten. Islah ve köprü çalışmaları
devam edecek ve oraya yardımımız devam edecek. Müsait olduğu bir zamanda
da -çok acele olduğunu düşünüyorum- Sayın Başbakanla beraber buralara
gideceğiz, bu yörelere.
Burada, ben, şunu gördüm -dört defa bölgeye gittim-
Doğu’da, Güneydoğu’da ve İskenderun’da ben şunu gördüm: Vatandaşımız
devletine, milletine güveniyor, saygılı, sabırlı, tahammüllü. Afet
üzerinden siyaset yapmamamız lazım. Yaparsak, bunun sonucunda hepimiz
zarar görürüz. Afete hep beraber koşacağız. Sebepleri sonra tartışalım;
sonuçları, nasıl asgariye indiririz buradaki zararları, buna
çalışmamız lazım. Bu konuda, ben, tüm milletvekillerimize, hangi
partiden olurlarsa olsun; belediye başkanlarımıza, Kızılayımıza,
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Hükûmetimize, özellikle sosyal sorumluluk
olan hayırsever iş adamlarımıza -mesela Deniz Feneri, Kimse Yok Mu
Derneği, hemen acil koştu, etti, Allah razı olsun; iş adamlarımız para
gönderiyorlar, yardımda bulunuyorlar- herkese teşekkür ediyoruz.
Ülkemize, milletimize geçmiş olsun diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Birleşmiş Milletler
Gücünde görevli Hollandalı askerler, Srebrenica soykırımı hakkında
söz isteyen, Sakarya Milletvekili Sülayman Gündüz’e aittir.
Buyurun Sayın Gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz’ün, Hollanda Hükûmetinin, 1995’te
Bosna-Hersek’te binlerce kişinin ölümüne sebep olan Srebrenica’daki soykırım
sırasında bölgenin güvenliğini korumak üzere görev yapan Birleşmiş Milletler
Barış Gücü içindeki askerlerine üstün hizmet madalyası verilmesi teklifine
ilişkin gündem dışı konuşması
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde sel felaketinden etkilenmiş olan yurttaşlarımıza,
ahirete intikal etmiş olanlara başsağlığı ve yaralılara da acil
şifalar diliyorum. Aynı şekilde, yine, dünyanın birçok bölgesinde
sel felaketleri çok büyük kayıplara sebebiyet vermektedir. Afganistan’da,
Afrika’da, Somali’de, belki de son yüzyılın en büyük sel felaketleri
yaşanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hollanda
Hükûmetinin 1995’te Bosna-Hersek’te Srebrenica bölgesinde görev yapan
Birleşmiş Milletler Barış Gücü içindeki askerlerine üstün hizmet
madalyası verilmesi teklifi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Şüphesiz her ülke kendi askerlerini ödüllendirme
serbestisine sahiptir. Hollanda Hükûmeti de bu bağlamda askerlerine
üstün hizmet madalyası verebilir. Bizim görevimiz tarihe kayıt
düşmektir.
İnsanlığın derin vicdanında yaralar açan Srebrenica
soykırımında bölgenin güvenliğini sağlamak için görevlendirilmiş
olan askerler, Birleşmiş Milletler nezdinde Hollandalı askerlerdi.
Şüphesiz geçmiş bir dönemi konuşuyoruz. Her yıl
11 Temmuzda toplu mezarlardan çıkartılan Boşnakların cenazelerini
defnediyoruz. Yüreklerimiz yeniden kanıyor.
Bugüne kadar kaybın ne kadar olduğu asla bilinmemiştir.
Soykırımdan ancak 8 bin kişinin cesetleri bulunmuş. Bu da gösteriyor
ki, bu meseleyi daha uzun yıllar konuşmuş olacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Nisan
1992’de, Yugoslav Halk Ordusu, Bosna’ya saldırıp Bosna topraklarının
yüzde 55’ini ele geçirdi, buralarda yaşayan Boşnakları, tehcir, tecavüz
ve katlederek ortadan kaldırdı. Bunun üzerine, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi, 6 Mayıs 1993’te, 824 sayılı Kararla, Srebrenica’nın
yanı sıra, Saraybosna, Tuzla, Jepa, Gorajde ve Bihaç’ı “güvenli bölge”
ilan etti. Birleşmiş Milletler Güvenlikli Bölge ne anlama gelmekte?
Orada yaşayan halkın her türlü güvenliğinin Birleşmiş Milletler Barış
Gücü tarafından, yani, UNPROFOR tarafından sağlanması ve halkın
her türlü silahtan arındırılmış olmasıdır. Yaşayan halkın can ve
mal emniyeti, Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerine emanet
edilmiştir. Srebrenica’nın güvenliği de 600 Hollandalı askere verilmişti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne
kadar, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde açılan davada soykırıma
katılmakla ilgili olarak 19 kişi suçlandı. Bunlardan 6 hakkında
mahkûmiyet kararı verildi. 10 kişinin de yargılanması devam ediyor.
Mahkemede mahkûm olan en üst düzey yetkili, Sırp komutanlardan
General Radislav Krstic’dir. General Krstic, 2004’te, soykırıma yardım
etmek ve katılmak suçlarından otuz beş yıl hapse mahkûm edildi. Eski
Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç bu davada yargılanmış
ve mahkûmiyet kararı almıştır. Soykırımla suçlanan Bosnalı Sırpların
lideri Radovan Karadziç ve Genelkurmay Başkanı General Ratko Mladiç
dahil 3 kişi halen aranmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada,
General Radislav Krstic’e verilen cezanın gerekçesine dikkatinizi
çekmek istiyorum: Soykırıma yardım etmek ve soykırıma katılmak!
Görevi masum ve silahsız halkı korumak olan askerlerin
çocuk, kadın ve yaşlıların katliamına seyirci kalmalarının karşılığı
onur madalyası mı olmalı? Bundan önceki Hollanda Hükûmeti, 2002’de
BM raporları açıklandığı zaman, askerlerinin davranışlarından
utanç duyarak istifa etmişti. Şüphesiz, Srebrenica soykırımının
tek suçlusu 600 Hollandalı asker değil. Bir ay önce, Fransa Parlamentosunda,
sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul eden Fransız yönetiminin
hiç mi suçu yok? Fransa, Srebrenica soykırımındaki sorumluluğunun
hesabını vermelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Washington’da
askerî konularda araştırma yapan BASIC tarafından yayımlanan bir
raporda, çeşitli kaynak, belge ve New York’taki BM merkezine çekilen
kriptolara dayanarak, Srebrenica katliamının, Fransa’nın tutumu
sonucu yaşandığı görüşü savunuldu. Katliamların sorumlusunun
Fransa Cumhurbaşkanı Chirac olduğu savunulan raporda, UNPROFOR
komutanı Fransız General Bernard Janvier’in, 24 Mayıs 1995’te BM Güvenlik
Konseyinin kapalı oturumunda, Bosna’da güvenlikli bölge ilan edilen
ve silahtan arındırılmış olan Srebrenica, Zepa ve Gorazde’nin Sırplara
karşı artık savunulmaması gerektiğini ortaya attığı ifade edildi.
Ayrıca, raporda, General Janvier’in, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques
Chirac’tan gelen talimat sonucu NATO’nun müdahalesini reddettiği
kaydedildi. Bu bilgiye kaynak olarak, Fransa ve BM yetkilileri gösterildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bizler, Srebrenica’da
11 Temmuz 1995 tarihinde büyük bir katliama tanıklık ettik. İşte o
katliamın bir kısım raporlardan alınmış olan özet sözlerini size
ilettim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; henüz işgalin
başladığı ve uluslararası müdahalenin tartışıldığı bir ortamda
(28 Haziran 1992) Fransa Cumhurbaşkanı Francois Mitterand Sarajevo’ya
bir ziyarette bulunarak, kuşatma altındaki şehri gezip, Sarajevo’da
savaşı hissetmediğini, dolayısıyla müdahaleye gerek olmadığını
açıklaması, Sarajevo kuşatmasının dört yıl sürmesine ve Bosna’da
Uluslararası Kızılhaç Örgütünün verilerine göre 312 bin kişinin
ölümüyle sonuçlanan büyük bir trajedinin yaşanmasına sebebiyet
verdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu
olup bitenler soykırıma yardım etmek anlamı taşımaz mı? Fransa ve
Hollanda bunun hesabını vermelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, tarım ürünleri ve
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’ye aittir.
Buyurun Sayın Tınastepe.
3.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Hükûmetin uyguladığı tarımsal
destekleme politikalarının yansımalarına, şeker pancarı üreticilerinin
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un cevabı
EROL TINASTEPE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetin tarım politikaları ve şeker pancarı
üreticilerinin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülke nüfusumuzun yüzde
35’i sosyoekonomik yaşamda önemli bir yer tutan tarımla uğraşmakta
ve kırsal alanda yaşamaktadır. Ülke istihdamına katkısı yüzde 34
olan tarım sektörünün gayrisafi millî hasılaya katkısı yüzde 11 düzeyindedir.
Türkiye’de kişi başına düşen millî gelirin 5 bin dolar olduğunu düşünürsek,
bu miktar, tarım kesiminde, en iyimser yaklaşımla 1.500 dolar civarında
kalmıştır. Değerli arkadaşlarım, buradan pay biçin çiftçimizin haline.
Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti, köylümüzü
ve çiftçimizi uyguladığı tarımsal destekleme politikalarıyla
hüsrana uğratmıştır. Altı yıldır uygulanmakta olan doğrudan gelir
desteği ödemelerinin bakiyelerini sürekli bir sonraki yıla erteleyen
Hükûmet, üstüne üstlük, 2005 yılında, 2004 yılının doğrudan gelir desteği
ödemesinin yaklaşık 1 katrilyon TL’lik kısmını 2006 yılına erteleyerek
ödemelerde bir istikrar sağlayamamıştır.
Hükûmet, çiftçiye, mazot desteği, gübre desteği
gibi göstermelik desteklemeler yaparak çiftçiyi kandırmaya çalışmaktadır.
Mazotun fiyatı 2002 yılında 980 bin TL, 2004 Aralık ayında 1 milyon
798 bin TL iken, 2005 Aralık ayında 2 milyon 100 bin TL, 2006 Kasım ayı itibariyle
2 milyon 200 bin TL’ye ulaşmıştır. Soruyorum size değerli arkadaşlarım:
Verilen 300 bin TL’lik mazot desteği ne işe yaramıştır? Ayrıca,
Hükûmetin, 2005 yılında, çeşitli ürünlere göre değişen ve dönüm başına
1 ila 3 milyon TL gibi komik bir rakamla ifade edilen gübre desteği
vermesi vahim bir olaydır.
Çelişkilerle dolu bu desteklemelerden de görüldüğü
üzere, AKP Hükûmeti çiftçinin derdine ilaç olamamıştır. Zaten kan ağlayan
çiftçimize bir nebze ilaç olacak olan bu desteklemelerin düşürülmesi
çiftçimizin üretim maliyetini gerçekleştiremediği gibi, borçlarını
da ödeyemez hâle getirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tarımda girdi fiyatları
artarken ürün fiyatları yüzde 45 oranında azalmıştır. Türk çiftçisi,
dünyanın en pahalı mazotu, elektriği ve gübresiyle üretim yapmak
zorunda kalmıştır. Çiftçimizin hâli ortada, borcunu ödeyemiyor.
Siz istediğiniz kadar çiftçi borçlarını taksitlendirin, çiftçilerimiz
bu borçları ödeyemedikten sonra sizce bunun bir anlamı var mı? Hani
çiftçi borçlarının faizlerini silecektiniz? Zaten çiftçiyi tüccara
teslim ettiniz. Çiftçinin hem doğrudan gelir desteğini azaltıyorsunuz
hem de borcuna faiz uygulatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, son bir yılda 1 milyondan
fazla çiftçimiz tarım sektöründen ayrılmıştır. Dünyanın hiçbir ülkesinde
tarım nüfusunda bir yılda bu kadar büyük bir azalma yaşanmamıştır.
Sayın milletvekilleri, ekonomisi tarım ve hayvancılığa
dayalı Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölge illerimiz bu olumsuz tarım
politikalarından çok etkilenmektedir. Özellikle Erzincan ilimizin
iklim ve coğrafi yapı itibariyle arazisi tarıma elverişli olup
halkın yüzde 62’si geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır.
İlimiz yüz ölçümünün 203 bin hektar alanı tarım arazisi, 425 bin hektar
alanı çayır ve mera arazisidir.
İlimizde son yıllardaki tarım politikaları yüzünden,
özellikle şeker pancarına getirilen kota nedeniyle, tarımla uğraşan
kesimin gelirinde büyük bir azalma meydana gelmiştir. Pancar tarımı
ve pancar şekeri sektörü en fazla istihdam yaratan yan sektörlerden
büyük katkı sağlayan ve en fazla çiftçi geliri sağlayan sektörümüzdür.
Bu sektör, ülkemize yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer sağlamaktadır;
geçimini doğrudan veya dolaylı olarak sektörle ilişkilendirmiş
10 milyon insanımızın iş ve ekmek kapısıdır. Bu özellikleri itibariyle
sektör tüm dünyada desteklenip korunmasına rağmen bu sektörü desteklemeyen
tek ülke Türkiye’dir.
Türkiye’ye her yıl 1,5 milyar dolarlık kaçak şeker
girmektedir. Bu, 10 adet şeker fabrikasının üretimine eş değerdir.
500 bin çiftçimizin ürettiği pancar, uygulanan kotalar yüzünden kaçak
şekere kurban edilmektedir. Bugün ülkemizin yıllık şeker üretimi
2,5 milyon ton civarındadır; ancak, bunun çok altında şeker üretilmesine
rağmen stoklar oluşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL TINASTEPE (Devamla) – 1 Eylül 2006 tarihi
itibariyle, 42 bin tonu güvenlik stokları olmak üzere, toplam 503
bin ton stok oluşmuştur. Stok oluşumunun temel nedenleri, yurda çok
miktarda kaçak şeker ve tatlandırıcı girişi, kimyasal tatlandırıcı
ithalatının 13 kat artmış olması ve nişasta bazlı şekerlerin kotasının
yüksek belirlenmesi gibi sebeplerden dolayıdır.
Şeker üretiminin ve verimliliğin önümüzdeki
bir diğer problemi ise kadro sorunudur. 1998’den beri kadro tahsis
edilmeyen fabrikalarımız, mevsimlik ve kampanya işçileriyle işlevini
sürdürmeye çalışmaktadır.
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
EROL TINASTEPE (Devamla) – Tamam Başkanım, toparlıyorum.
Hükûmet, kamuda çalışan 163 bin geçici işçiye kadro
vereceğini söylerken, neden şeker işçisini bunların dışında tutuyor?
Beş altı ay çalıştırıp yedi sekiz ay sokağa terk ettiğimiz bu işçilerimizin
günahı ne? Umarım, Hükûmet, bu yanlıştan döner ve bu işçilerimize de
kadro verir.
Öncelikle kârlı fabrikaların özelleştirilmesi
hâlinde, ülkemizin pancar işleme kapasitesi ve şeker üretim miktarı
daralacak, kapasite kullanım oranı yüzde 25’e kadar düşecek ve
stoklar olağanüstü boyutlara ulaşacaktır. Bu nedenlerden dolayı
fabrikalarımız pazar avantajlarını kaybederek zarara sürüklenecek
ve en az 15 şeker fabrikamızın kapanmasına yol açacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL TINASTEPE (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
EROL TINASTEPE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliğine girme sürecinde ülkemizin, bir an önce tarım sektörünü
sorunlarından arındıran ve ülke kalkınmasının etkin bir aracı haline
dönüştüren bir yaklaşımı yaşama geçirmelidir. Hızlı bir tarımsal
yatırım planlamasıyla, sulanabilir alanları iki katına çıkararak,
arazi kullanım planlamasında üretim çeşitliliği seçimine kadar
rasyonel tercihler ortaya koyulmalıdır. Üretici örgütlenmesinde
girdi temini ve ürün pazarlamasına kadar sürecin tüm aşamalarında
üretimden ve üretici-tüketici lehine çözümlerden yana olan, bilgi
ve teknolojiyi toprakla buluşturan, üretim maliyetlerini azaltıp
verim değerlerini yükselten ve bu çerçevede rekabet gücünü yüksek
tutan bir tarım sektörü kurulmalıdır. Sadece tarım alanı için değil,
tüm alanlarda üretim ve istihdam desteklenmeli, kurumsal destekler
üretime ve istihdama yönlendirilmelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Erzincan Milletvekili
Erol Tınastepe’nin konuşmasına Hükûmet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın Ali Coşkun söz istedi.
Buyurun Sayın Coşkun.
Süreniz yirmi dakika.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli hemşehrim Erzincan
Milletvekili Sayın Erol Tınastepe’nin, şeker pancarı üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, bilgilendirme bakımından
cevap vermek istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde, bilindiği gibi, coğrafi konumu nedeniyle,
şeker, pancardan üretilmektedir. Yurdumuzda şeker pancarı, her yıl
üreticilerle yapılan şeker pancarı üretim sözleşmesiyle yapılmakta,
üretilecek pancarın miktarı şeker talebi doğrultusunda belirlenmektedir.
Yani, Türkiye’nin doğrudan şeker ihtiyacı neyse, tersten giderek,
Şeker Kurumu pancara dönüştürmekte ve Türkiye’de, pancarla beraber,
mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker de olduğu için, bu konuda
kotalar geliştirilmektedir. Türkiye’de 65 ilde, yaklaşık 6 bin yerleşim
biriminde 400 bin üretici tarafından pancar tarımı yapılmakta
olup, 2,5 milyon vatandaş, yaklaşık olarak geçim kaynağı temin etmektedir.
TÜRKŞEKER ise, halen 22 adedi Türkiye Şeker Fabrikaları
Anonim Şirketinin yönetiminde, 3 tanesi Özelleştirme İdaresi, dolayısıyla,
Sümer Holdinge devredilmiş vaziyette, 25 şeker fabrikası devlete
ait olup, 8 özel şeker fabrikası -pancar bazlı olarak- özel sektöre
aittir. Ayrıca, 5 şirkete ait 6 adet nişasta bazlı şeker fabrikası
bulunmaktadır. TÜRKŞEKER, bünyesinde, 55 ilde, 4.131 köyde, yaklaşık
188 bin çiftçiyle çalışmalarını sürdürmektedir.
Üretilen pancar, şeker üretimi dışında hayvancılık,
taşımacılık, tarım alet ve makineleri başta olmak üzere birçok sanayinin
gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Ayrıca da, bildiğiniz
gibi, melastan etil alkol üretilmekte, etil alkol de damıtılarak,
içindeki yüzde 4 su alınarak benzine katılır hale gelmektedir. Avrupa
Birliği ve Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda, 2007 yılı
sonuna kadar Türkiye’nin de yüzde 5 nispetinde benzine etil alkol,
saf alkol katması hedeflenmektedir.
Sektörün ekonomik hacmi 2,3 milyar dolar seviyesinde
olup, yaklaşık 1 milyar dolar katma değer yaratmaktadır. Diğer sektörlerden
mal ve hizmet talebi 1,8 milyar dolar olan sektörde 7 milyon kişiye
doğrudan ve dolaylı istihdam sağlanmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu konularda daha
önce sizlere bilgi sundum, ancak önemli bir sektör olduğu için vaktinizi
fazla almadan bilgilendirmek istiyorum.
Şeker üretiminde ana politikamız, ithalat ve
aşırı stok oluşmasına meydan vermeyecek şekilde iç talebin yerli
üretimle karşılanması şeklinde belirlenmiştir. Bu nedenle, şeker
üretiminde istikrarı ve kendi kendine yeterliliği sağlamak, stoklardan
gelen kamu finansman yükünü azaltmak, üreticilere düzenli bir gelir
temin etmek ve uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde öngörülen
tarım politikalarına uyum sağlamak amacıyla 1998 yılından bu yana
kotalı üretim yapılmaktadır, yeni bir olay değildir. Ancak, bunun
daha da disipline edilebilmesi için IMF, Dünya Bankası ve Avrupa
ilişkileri çerçevesinde 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe girmiş
olan 4634 sayılı Şeker Kanunu gereği, Şeker Kurumu ve Şeker Kurumunun
karar organı niteliğinde Şeker Kurulu oluşturulmuştur.
Şeker Kurulu, yurt içi şeker talebiyle, fabrikaların
işleme ve üretim kapasitelerini göz önünde bulundurarak ve üçer
yıllık ortalamalar ele alınarak ülke şeker kotasını tespit edip,
şirketlere tahsis etmektedir. Bu çerçevede, TÜRKŞEKER’in ekim alanlarında
pancar üretim kotaları her yıl -Şeker Kurulu tarafından TÜRKŞEKER’e,
tahsis edilen şeker kotasıyla- şeker stok durumu dikkate alınarak
tespit edilmektedir. Nitekim, Avrupa Birliği bu konuda çok ciddi
kararlar almıştır. Dünya Ticaret Örgütünün kararları doğrultusunda,
geçen hafta içinde 5 Avrupa üyesi ülkeye çok yüksek cezalar uygulamıştır.
Bu cezalar, normal dışı stok bulundurmaktan gelmektedir. Dolayısıyla,
Türkiye’nin, artık içeride fazla stok olmadan, yasalar çerçevesinde,
Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği kararları doğrultusunda
ve ekonomik olarak kendi dengelerini kurması gerekmektedir.
Tespit edilen pancar üretim kotalarının fabrikalara,
köylere ve üreticilere dağıtımı, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğünce hazırlanan taahhüt alımı uygulama
esasları doğrultusunda yapılmaktadır. Özel şeker fabrikaları da,
aldığı kotaları kendi yönetimince değerlendirmektedir. 2001 yılından
itibaren pancar üretiminde dörtlü münavebe sistemi uygulanmaktadır.
Uygulama esasları gereği, kotaların üreticilere dağıtımında,
tarla mülkiyeti yerine, bir önceki münavebe döneminde üretmeyi
taahhüt ettikleri pancar miktarları esas alınmaktadır. Bu uygulamayla,
köyde oturan, uzun yıllardan beri devamlı pancar üretimi yapan, bilfiil
üretimin içinde olan, pancar üretimini meslek edinmiş sorumlu ve bilinçli
üreticilere sürekli pancar üretme imkânı tanınmaktadır. Doğrudan
destek primi ve mazot desteklerinde de bu hassasiyet gösterilmektedir.
Ayrıca, devamlı pancar üretimi yapan üreticilerimizin
yüzde 20’den fazlası ortakçı ve kiracı olarak üretimlerini sürdürmektedirler.
Tarla mülkiyetinin esas alınması halinde, yıllardır pancar üretimi
yapan bu üreticiler devre dışı kalacak, mülkiyet sahibi üreticilerin
kotaları da önemli ölçüde azalacaktır. Şirketin kayıt sistemi de
taahhüt edilen pancarın esas olarak alınmasını uygulanabilir kılmaktadır.
Ülke genelinde şeker kotası 2002 yılından bu yana
2 milyon 341 bin ton civarında olarak belirlenmiş, buna paralel olarak
pancar kotalarında da herhangi bir düşme olmamıştır. Her yıl ülke
genelinde yaklaşık 15 milyon tonun üzerinde pancar üretilmektedir
ve 2002 yılına nazaran yaklaşık 1 milyon ton da fazladır. Dolayısıyla,
burada bir kısıtlama yoktur.
Ancak, ülkemiz pancar şekeri kotası sabit kalmasına
karşın, bizden önceki Hükûmet, maalesef -bunu tekrar ediyorum yüce
Meclise karşı- bir taraftan -Devlet Planlama Teşkilatındaki uzmanlara
hazırlattırılan rapor gerekçe gösterilerek- 7 fabrikanın kapatılmasına
karar verirken, diğer taraftan hepsinin özelleştirilmesi kararını
almış, aynı anda da maalesef 3 fabrikaya teşvik vermiştir. Bu 3 fabrika
beş yıl içinde müktesep hakkını kullanma durumunda olduğundan, bunlar
-Boğazlıyan, Aksaray ve Çumra’da olmak üzere- tesislerini tamamlamış
ve bu yıl imalata geçme durumuna girmiştir. Dolayısıyla, 25 tane
devlette, 5 de özel sektörde 30 fabrikaya dağıtılan bu pancar kotası
bu kere 33 fabrikaya dağıtılma mecburiyetiyle karşı karşıya bırakmıştır
bizi. Hem de bu 3 yeni fabrika, bizden önce çıkan kanunda öyle olduğu
için, teorik kapasiteleriyle kotalardan istifade etmişlerdir,
diğerleri fiilî kapasiteyle yararlarınken. Dolayısıyla, yaklaşık,
sadece aritmetik olarak yüzde 10 gibi diğer fabrikalarda kota düşmesi
olmuştur. Çünkü, 30 fabrika 33’e çıkmıştır, fark buradan gelmektedir.
Fiilî olarak da TÜRKŞEKER’in bünyesindeki fabrikalarda yüzde 6,9
oranında ortalama kotada kısıtlama olmuştur. Tabii, bazı fabrikalarda
12, bazılarında 8, bazılarında 5 şeklinde, onun üç yıllık fiilî üretimine
ve durumuna göre değişiklik arz eder. Ortalamayı söylüyorum. Dolayısıyla,
bazı fabrikalardaki, kotalardaki azalma, bu 3 tane teşvikli fabrikanın
üretime girmesiyle olmuştur.
Kota üretimi Türkiye’deki şeker dengelerini
kurmakta, böylece, hem ithalat önlenmekte hem de üretilen şekerin
ekonomik olarak hazineye yük olmaması için ihraç edilme koşulu vardır
(C) kotasına aktarılıp. Oysaki, dünya şeker fiyatları, kamıştan
elde edilen şekere göre belirlendiğinden Londra Borsasında, pancardan
elde edilen şekeri o fiyata ihraç etmek ancak sübvansiyonla olmaktadır.
Biz, alınan kararlar doğrultusunda, üç yıldır -dördüncü yıl bu- hazineye
yük olmadan, herhangi bir şekilde bu konuda talepte bulunmadan, çalışmaları
verimli bir şekilde yürütmeye çalışmaktayız.
O bakımdan, stoka şekerin girmesi de, fevkalade,
ekonomik bakımdan olumsuzluk doğurmaktadır. Nitekim -geçen gün Meclise
arz ettim- özel fabrikaların böylesine ucuz fiyatla pancar topladığı
kotanın dışında, ürettikleri şekeri de (C) stoklarında beklettikleri
ve 2005 yılı sonlarına doğru ve 2006 yılında da bunları piyasaya sürerek,
şu anda çok yüksek miktarlarda cezaya çarptırıldılar. Tabii ki, itiraz
hakları dolayısıyla, mahkemedeler. Zaten piyasadaki kaçak şeker
laflarının da esas kaynağı, bu ihraç edilmesi gereken şekerin piyasaya
satılmasından doğdu. Dolayısıyla, bu dengeleri kurmak mecburiyetindeyiz.
İlk defa ekim yapılacağı zaman -yani, şubat, nisan
ayları arasında bu değerler açıklanmakta- avans fiyatı da açıklanmaktadır.
Ondan sonra, dikim avansı, bakım avansı, söküm avansı, işte, gübreleme,
her türlü kademede avansları ödenmektedir ve dört yıl içinde bu ödemelerde
herhangi bir gecikme olmamıştır. Baki alacağı da bu avanslar kampanya
bitene kadar yüzde 50’sini tutmaktadır pancar fiyatının, diğer yüzde
50’sinin de, kampanya bitiminden sonraki nisan ayı içinde, dört yıldır,
hazineden yine bir kuruş para almadan, pancar müstahsillerine hakları
ödenmektedir.
2005 yılı pancar bedeli olarak -bilgi olarak sunuyorum-
üreticilere toplam 989 milyon 413 bin yeni Türk lirası, yani, 1 katrilyon
liraya yakın para ödenmiştir. Bu bedelin 539 milyon yeni Türk lirası
-pancar fiyatının yaklaşık yüzde 55’i tutuyor- nakdî avans olarak, bakiyesi
de tamamen gününde ödenmiştir. 2006 yılında da, aynı şekilde, bu hassasiyet
devam etmektedir. Kampanya bitimi sonucunda 2007 yılının Nisan
ayında bakiye ücretler ödenecektir. Dolayısıyla, dört yıl içinde,
tarımda önemli bir yer tutan pancar üretiminde gerekli dengeler kurulmuştur.
Bir yanlış yorumlama dolayısıyla Şeker Kurumunun kapatılması,
Kurulun görevine devam etmesi şeklindeki bir yorum sonucunda dengeler
birazcık bozulsa da, tekrar toparlama şansını bulduk. Ayrıca da,
pancara karşıt olarak, alternatif olarak buğday, ayçiçeği, mısır,
soya gibi alternatif ekimleri de Tarım Bakanlığı destekliyor ve
böylece, tarımda gereksiz stoklar ya da alınıp bunların imha edilmesi,
işte, tütünün alınıp yakılması, fındığın yağlığa yollanması gibi
yanlış tarım politikalarını da büyük ölçüde önlemiş durumdayız.
Üretim maliyetlerinin azaltılması, verimli çalışma
neticesinde dört yıl içinde şekere zam da yapılmamıştır. Dolayısıyla,
zaman zaman da pazarlamada kolaylıklar sağlanarak, halkın şeker ihtiyacı
aksatılmadan devam ettirilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde şeker
fabrikaları ilk defa kâra geçmiştir zam yapılmadığı hâlde, sırf verimli
çalışılarak.
Bazı ekonomik ölçekte olmayan bölge ve kantarlar
kapatılmıştır. Milletvekili arkadaşlarımın bu konuda çok müracaatları
oldu. Ama, kendilerine o kantar bölgelerinde alınan pancarların
resimlerini gösterdim, yüzde 30, yüzde 40 topraklı, çamurlu ve taşlı
geldiğini gösterdim. Sonra da, oralarda personelin hakikaten yığınak
hâlinde olduğunu ve verimli çalışmadığını göstererek, zannediyorum
milletvekili arkadaşlarım da hoş gördüler. Bunları da kapatarak,
teslimleri fabrikada ve merkezlerde alarak büyük bir verim sağlandı.
Pancar boşaltma konusunda beklemeleri önlemek
için birçok tedbir aldık. Eskiyen makineler, şeker fabrikalarının
makine fabrikalarında yenilenerek, daha verimli çalışır hâle
geldi.
Hastalıklara karşı ciddi bir mücadeleye başlandı.
Tohum ilaçlaması ve gübre konusunda müstahsillere zamanında destekler
sağlandı.
Böylece, müstahsilimizle, çalışanlarımızla
kutsal bildiğimiz emeğin temsilcisi işçilerimizle uyum içerisinde
çalışıyoruz.
Zaman zaman özelleştirmeye karşı, sendikamız,
tabii ki, kendi programı çerçevesinde karşı görüşler bildiriyor,
bazı konularda yargıya müracaat ederek yürütmeyi durdurma kararları
alıyor. Bunu da, demokratik bir çerçevede olgunlukla karşılıyoruz,
ama uyum içinde çalışıyoruz. Bu çerçevede büyük bir sıkıntı yoktur.
Müstahsilimiz memnun olarak çalışmalarına, ekimlerine devam etmektedir.
Değerli hemşehrim Erzincan Milletvekili Erol
Bey’in özel sorusuna gelince, “Erzincan Şeker Fabrikasının 2005 yılında
250 bin ton olan pancar üretim kotası, 2006 yılında hangi gerekçeyle
240 bin tona indirilmiştir?” sualine daha önce genelde bilgi verdim.
Bu 30 fabrikadan 33 fabrikaya çıkınca, ortalama olarak yüzde 6,9;
mevzii olarak da yüzde 10 civarında kotalarda azalma olmuştur. Önümüzdeki
dönemde, bu 3 fabrikanın çalışma verimine göre, zannediyorum, genel
kota dağılımında teorik kapasite yönünden fiilî kapasiteleri
hesaba gireceği için burada bir düzelme olacaktır.
Ayrıca, biz -şu anda Eskişehir’de başladık- hızla,
benzine katılacak etil alkol çalışmalarını sürdürüyoruz. Almanya’dan
da bir firmayla ilişkilerimiz devam ediyor. Pancar katı artıklarından
benzin üretmek ve böylece, pancar konusundaki çalışmaları daha
teknolojik yönde değerlendirmek istiyoruz. Bu bakımdan, değerli
arkadaşımızın suallerini böylece cevaplandırmış bulunuyorum.
Genel tarım destekleri konusunda... Tarım Bakanımız burada yok.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Burada Sayın Bakanım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Burada, burada.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) – Ama Hükûmetimizin bir taraftan
mazot fiyatları artmasına rağmen verdiği mazot desteklerinin sevindirici
olması lazım. Çünkü, petrol, 22 dolardı varili, şimdi 70 dolarlardan
60’lara indi. Bu kadar artışa rağmen...
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – 50 liraya düştü Sayın Bakan.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Bakan, yüzde 70’i vergi. Vergiyi düşürün.
Yüzde 70’i vergi mazotun Sayın Bakan.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) – Kolay değil, onu söyleyeyim
sadece. Ama, desteklerimiz devam ediyor.
Sonra
da, doğrudan üreticiye tarım desteğimiz devam ediyor. Biz geldiğimizde,
hakikaten, köylü, ziraatçı perişandı.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) – Şimdi yok oldu.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) – Borçlarını yeniden yapılandırdık,
yüzde 59 olan faizlerini yüzde 8 ile 13 arasına getirdik. Her türlü
desteği imkânlar ölçüsünde veriyoruz. O bakımdan... Tabii, takdir
yüce milletin ve sizlerindir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/1044) (S. Sayısı: 1259) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cumhurbaşkanlığı
2005 Malî Yılı Kesinhesaplarını ihtiva eden cetveller, içindekilerinin
incelenerek kayıtlara uygun olduğu anlaşılmış olup, İçtüzüğümüzün
180 inci maddesi gereğince Genel Kurula arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur.
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
İsmail
Özgün |
İsmail
Ericekli |
Fahri
Keskin |
|
Balıkesir |
Çankırı |
Eskişehir |
|
Kâtip
|
Denetçi
|
Üye
|
|
Mustafa Cumur |
Mehmet Emin Tutan |
Fetani Battal |
|
Trabzon |
Bursa |
Bayburt |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Abdullah Çalışkan |
M. Sait Armağan |
A. Sırrı Özbek |
|
Adana |
Isparta |
İstanbul |
|
Üye |
Üye |
|
|
İsmet Atalay |
Vezir Akdemir |
|
|
İstanbul |
İzmir |
|
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın Anayasa'nın 82’nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın İngiltere’ye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1157)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde
bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 2-3 Ekim 2006 tarihlerinde İngiltere’ye
yaptığım resmi ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Egemen Bağış İstanbul Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
(x) 1259 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Ondan önce, aleyhinde söz isteyenler var, lehinde
söz isteyenler var, onlara da söz vereceğiz.
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21.11.2006 Salı günü yaptığı
toplantıda Siyasi Parti Grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim
Eyüp
Fatsa
Ordu
AK
Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 21.11.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde
Sözlü Sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 29 uncu
sırasında yer alan 970 ve 970’e 1 inci Ek, 8 inci sırasında yer alan
1244, 9 uncu sırasında yer alan 1255, 365’inci sırasında yer alan 1229,
22 nci sırasında yer alan 922 sıra sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
bu kısmın 8, 10, 11 12 ve 13 üncü sıralarına alınması; Genel Kağıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 1267 sıra sayılı
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tekliflerinin
de 48 saat geçmeden yine bu kısmın 9 uncu sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, 22.11.2006 Çarşamba
günkü Birleşimde Sözlü Soruların görüşülmemesi ve Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmının
273, 279, 294 ve 295 inci sıralarında yer alan 10/337, 10/343, 10/356 ve
10/357 esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesinin, çalışma sürelerinin de 21.11.2006 Salı günkü (bugün)
Birleşimde saat 23.00’e kadar, 22.11.2006 Çarşamba günkü Birleşimde
saat 14.00’ten 23.00’e kadar, 23.11.2006 Perşembe günkü Birleşimde de
saat 14.00’ten 21.00’e kadar olması, önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde söz isteyenler: Eyüp
Fatsa, Ordu Milletvekili ve Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa.
Süreniz on dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Danışma Kurulu Grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Grup önerimiz, hem Meclisin
çalışma saatlerinin hem de Genel Kurulda görüşülecek olan konuların,
yani, gündemin tespitiyle alakalıdır.
Grup önerimizin içeriğinde, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda sözlü soru ve denetim çalışmalarının
yapılmaması, 15.00’te başlayan Genel Kurul çalışmalarının saat
23.00’te bitmesi, çarşamba günü, yani, yarın, sözlü soruların görüşülmemesi,
ancak, “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının, 273, 279, 294 ve 295’inci sıralarında yer alan (10/337),
(10/343), (10/356) ve (10/357) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin
Meclis gündemine alınması. Ki, bu konuda siyasi parti gruplarının,
özellikle her birisinin ayrı ayrı araştırma önerge talepleri var.
5 ayrı araştırma önergesi verilmiş; bunlardan 3 tanesi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna ait, 1 tanesi AK Parti Grubuna, bir diğeri de
Anavatan Grubuna ait 5 önergenin birleştirilerek, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi ve çalışma saatinin
de yine 14.00-23.00 olarak belirlenmesi. Perşembe günü ise, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, sözlü soruların ve denetim
faaliyetlerinin yapılmaması, 14.00’te başlayan çalışmanın
21.00’de tamamlanması.
Ayrıca, gündeme ilave noktasında da, gündemin
8’inci sırasına 970’e 1’inci ek sıra sayılı, Bursa Milletvekili
Şevket Orhan ve Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali’nin, 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin gündemin 8’inci
sırasına; yine 1267 sıra sayılı, Konya Milletvekili Ahmet Işık’ın,
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin 9’uncu sırasına; 1229 sıra sayılı,
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının
Yasaklanması Hakkında Kanun Tasarısı’nın gündemin 12’nci sırasına;
922 sıra sayılı, Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın da gündemin 13’üncü sırasına
alınmasını Danışma Kurulu Grup önerimizde teklif etmiş bulunuyoruz.
Ben, Genel Kurulun, bu talebimize olumlu cevap
vereceği umuduyla, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İkinci lehte söz istemi, Ünal Kacır.
Bu sefer doğru söyledim değil mi soyadınızı?
Buyurun Ünal Bey.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti
Grup önerimiz üzerinde söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de belirttiği
gibi, Grup önerimiz bu hafta yapacağımız çalışmaları düzenleyen
bir öneri.
Gündemimizin 8’inci sırasında yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’ndan önce, 970’e 1’inci
ek sırayla; Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Sali'nin, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve bunun arkasından, 1267 sıra sayılı, Konya
Milletvekili Ahmet Işık'ın Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin görüşülmesi ve yine, şu andaki mevcut gündemin
9’uncu sırasındaki Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin,
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşülmesinin arkasından da, 1229
sıra sayılı, Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun Tasarısı’nı ve bunu
müteakiben de, 922 sıra sayılı, Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi şeklinde
ve yine, diğer kısmı da gündemde belirtildiği şekilde gündem sıralamasının
buna göre yapılmasının düzenlenmesini amir.
Ayrıca, çalışma günlerine göre çalışma saatlerimizi
de belirliyor önerimiz. Salı günü saat 15.00’ten 23.00’e, Çarşamba günü
saat 14.00’ten 23.00’e, Perşembe günü de saat 14.00’ten 21.00’e kadar çalışmayı
öngörüyor.
Yarın, yani Çarşamba günü de, aşağı yukarı Mecliste
bulunan üç siyasi partinin de, yani, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi
ve Anavatan Partisinin milletvekillerinin vermiş oldukları 5
adet araştırma talebi. İçeriği şu doğrultuda, bir tanesini ben sizlere
okuyayım: Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ve 19 milletvekilinin
gençler ve çocuklar arasında artan şiddet eğilimlerinin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önergenin ve buna benzer
4 önergenin daha birleştirilerek görülmesini amir bir grup önerisidir.
Önerimize katılacağınızı umuyor, çalışmalarınızda,
çalışmalarımızda başarılar diliyorum.
Saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aleyhinde, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara
Milletvekili Oya Araslı.
Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin en başında kuşkusuz
yasa yapmak gelir. Çağdaş ve katılımcı parlamenter rejimlerin hepsinde
olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de yasa yapılırken,
tüm siyasi partilere mensup milletvekillerinin bu yasama çalışmalarına
hazırlıklı bir biçimde katılmaları esastır. Anayasa’mız da, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışmalarını düzenleyen İç Tüzük’ümüz de Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki faaliyetlere milletvekillerinin hazırlıklı
gelmesine büyük bir önem vermiştir, hatta, bununla ilgili çeşitli
maddelerinde düzenlemeler de vardır. Örneğin, başkan önceden Genel
Kurula haber vermedikçe, burada hakkında bildirimde bulunulmayan
hiçbir konunun görüşülemeyeceğine ilişkin hüküm de bu hükümlerden
bir tanesidir. İç Tüzük’ümüz, katılımcı, hazırlıklı çalışmaya ne
kadar önem verdiğini bu düzenlemelerle göstermiştir.
Peki değerli arkadaşlarım, birkaç yıldır ve özellikle
sene başından bu yana, Meclis açıldığından bu yana her salı günü aldığımız
kararlarla, biz, bu gereğe ne kadar uygun bir davranış içerisindeyiz?
Bir kere, her salı günü gelip, şuraya oturduğumuz zaman, salı, çarşamba
ve perşembe günleri hangi yasaları görüşeceğimizi bilemiyoruz.
Burada alınan karara göre gündem yapılıyor. Yani, bunun bir başka
anlamı da, biz, önceden yeteri kadar hazırlık yapmak fırsatını bulamadan
yasama çalışmalarına katılmak durumuyla yüz yüze kalıyoruz ve
bu, belki, çok olağanüstü durumlarda, çok acele görüşülmesi gereken
birtakım yasalar söz konusu olduğunda normal karşılanabilecek,
olağan karşılanabilecek olağanüstü yöntem, maalesef, artık, her
salı uygulanan olağan bir yöntem haline dönüşmüş bulunmakta. Yani,
biz, haftalık, hatta zaman zaman gündelik gündemler yapıyoruz ve çalışmalarımızı
buna göre düzenliyoruz. Bu çalışmadan, milletvekilinin sağlıklı,
ciddi katkısı bakımından ne kadar yarar görülebilir ben bunu sizlerin
takdirine bırakıyorum ve bu durum milletvekilini giderek ilgisizliğe
yöneltiyor. Şu salonun haline bakınız. İktidar partisinden 40 kadar
milletvekili bile sayamıyorum salonda bulunan. Milletvekilleri
neyi görüşeceklerini bilemedikleri, yapacakları katkı konusunda
da hazırlıklı olamadıkları için yasama çalışmasına katılmaya isteklerini
giderek hem de daha büyük bir hızla kaybetmeye başlamış durumdalar.
Bunun, parlamenter demokrasimizin geleceği açısından fevkalade
vahim bir gidiş olduğunu burada dikkatlerinize sermek isterim.
İkinci üzerinde durmak istediğim husus, çalışma
saatleriyle ilgili. Meclisin çalışmalarında, milletvekilinin,
zamanının bir kısmını komisyon çalışmalarına, bir kısmını Genel
Kurul çalışmalarına ve kalan vaktini de gelecek yasalarla veya vereceği yasa önerileriyle geçirmesi
gerekir, ama, biz -sabahtan, pek çok milletvekilimiz komisyon çalışmalarına
dağılmış vaziyetteler- öğleden sonra ilk defa yüzünü gördüğümüz,
zaman zaman, ilk defa varlığından haberdar olduğumuz yasaları görüşmeye
başlıyoruz, gecenin saat on birine kadar, dokuz saat, ara vermeden
ve ondan sonra, saat on birden sonra evlerimize gittiğimizde, daha
sonra gelecek yasaları tetkik etmek veya yasa önerileri hazırlamak
için ne kadar vaktimiz kalıyor, bu vakit içerisinde ne kadar sağlıklı
hazırlıklar yapılabilir, bunu da dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, otomobil süren sürücünün
bile, ne kadar direksiyonda kalacağı saat belirlidir; belli bir
saati aştıktan sonra sağlıklı bir biçimde otomobil süremez. Otomobil,
belli sayıda kişinin, içerisinde oturduğu bir nakil aracı. Ben şimdi
size soruyorum: Otomobil sürücüsü, 5 kişiden, bilemediniz 40 kişinin,
50 kişinin yaşamından sorumlu, bizim burada çıkardığımız yasalar
bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor, hatta çocuklarımızın geleceğini
ilgilendiriyor. Bu, otomobil sürmekten daha az ciddi, daha az dikkat
vermek gerektiren bir iş midir ki, bu kadar zaman, milletvekilinin,
dikkatini yasama çalışmasına vermesi önemsenmiyor. Bu saatin bir
ölçüsü vardır. Biz çalışmaktan kaçmıyoruz. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundaki arkadaşlara bakıyorum, sabahlara kadar da çalışmaya
hazırlıklıyız ve razıyız. Çalışmaktan kaçmak niyetiyle bunları
burada dile getirmiyorum, ama, çalışmak, sadece belli bir konuya
odaklanıp zaman harcamak değildir yasamada. Çalışmak, o zamanın
sonunda sağlıklı yasalar ortaya çıkarmaktır. Bir meclisin çalışkanlığı,
sadece çıkardığı yasa sayısıyla ve çalışma saatiyle ölçülmez. Bunlar,
en sonra gelir. Çıkardığı yasaların sağlıklı olup olmadığıyla değerlendirilir
meclislerin çalışmaları.
Böyle bir ortamda sağlıklı yasama çalışması yapmak,
maalesef, imkân dahilinde değil. Bu olağanüstü durumlarda başvurulacak
çalışma düzenini, lütfen, olağan hale getirmeyelim ve insanca,
dikkatimizi kaybetmeyeceğimiz, sağlıklı sonuçlar, ürünler ortaya
koyacak bir biçimde çalışma saatlerimizi ayarlayalım. Bu nedenle
de gelen öneriye karşıyım.
Bir başka husustan da karşıyım: Burada, bir Meclis
araştırması önergesinin görüşmesinin dışında denetim imkânı, bu
hafta için, kaldırılmış durumda. Ben, bu yasama yılının başından beri
yaptığımız çalışmalara bakıyorum, her hafta salı günü buraya geliyoruz
ve denetime ilişkin çalışmaları programdan dışlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’ya baktığımız zaman,
Meclisin yetki ve görevleri arasında yasa yapmak yazılı; ama, onun
yanında, Bakanlar Kurulunun denetimi de bir yetki ve görev olarak
yazılı. Bu denetimin nasıl yapılacağını da Anayasa gösteriyor:
Soru yoluyla yapabilirsiniz, Meclis araştırması yoluyla yapabilirsiniz,
Meclis soruşturması yoluyla yapabilirsiniz diyor. Biz, bu hafta
ne yapıyoruz? Sadece Meclis araştırmasına yer veriyoruz, çok şükür;
geçtiğimiz haftalarda buna bile yer vermedik ve soru yoluyla denetimi işlemez hale getirmiş
vaziyette bu tür önergeler.
Değerli arkadaşlar, bu tür önergeler sürekli bu
denetim imkânını ortadan kaldırdığı zaman, bunun, öyle zannediyorum
ki, Anayasa’ya aykırı bir tablo ortaya çıkardığını hepiniz içinizden
düşünüyorsunuz. Çünkü, Anayasa, milletvekiline “soru yoluyla da
denetim yetki ve görevini yerine getir” demiş; bu Meclise, bunu,
bir görev olarak yüklemiş. Ama, milletvekilinin soru önergesi görüşülmüyorsa,
buna gündemde imkân tanınmıyorsa, yer tanınmıyorsa, bu, İç Tüzük’e
de aykırı bir durumdur, Anayasa’ya da aykırı bir durumdur. Neyi, kimden
ve niçin kaçırmak istiyorsunuz? Denetimden niçin kaçmak istiyorsunuz?
Eğer, milletvekili denetim de yapamayacaksa, burada niye varız?
O kadar çok denetim gündemine taşımak istediğimiz sorunumuz var
ki…
Değerli arkadaşlar, övünüyorsunuz, sabahlara
kadar Meclis çalıştı diye. Ama, şu Meclisin kapısından dışarıya
çıktığınız zaman, insanlar aç, çocuklarımız işsiz, sürünüyorlar
kollarının altında diplomalarıyla! Bunun hesabını sormak istiyoruz.
Hükûmete “bu sorunları çözmek için neler yaptınız”ı gündeme taşımak
istiyoruz. Çiftçi perişan, köylere gittiğimiz zaman ağlıyor. Ankara’nın
burnunun dibindeki köylerde bile içme suyu yok, kullanma suyu yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK Parti sıralarından “Yalan…” sesi)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
OYA ARASLI (Devamla) – Ankara’nın köylerine gidecek
olursanız, gidebilecek olursanız, yalan mı doğru mu olduğunu mahallinde
tetkik edebilirsiniz. Gidemediğiniz için herhâlde “yalan” demek ihtiyacını
duyuyorsunuz Sayın Milletvekili.
İşte, bunların, yalan mı doğru mu olduğunu, sorduğumuz
sorular yanıtlanırken burada tartışmak istiyoruz. Onun için, soruyu
dışlamayınız diyoruz. Onun için, bu önergenin aleyhindeyim. Anayasa’ya
aykırı bu gidişe hiçbir milletvekilinin “evet” dememesi gerektiğini
yineliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aleyhte ikinci söz, DYP Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz on dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu haftaki Meclis
çalışmalarımızın milletimize ve memleketimize hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimde, bugün,
AK Parti Grup Başkanlığının Grup önerisini istedim. AK Parti Grup
Başkanlığının Grup önerisi, salona geldiğimizde ve Meclis çalışmaları
başladığında sizlerin de önünde olan bir Grup önerisiydi. Ancak, on
beş dakika önce bir başka Grup önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
salonuna getirildi ve biraz önce aldığım AK Parti Grup önerisi,
ilk Grup önerisinden farklı bir Grup önerisi.
EYÜP FATSA (Ordu) – Ne var fark? Fark ne?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Bakınız değerli milletvekilleri,
Meclis çalışmaya başlıyor, AK Parti Grubunun getirmiş olduğu öneri
Meclis çalışmaya başladıktan yarım saat sonra, hatta daha sonra değiştiriliyor
ve yeni bir Grup önerisi getiriliyor. İşte, AK Partinin iki ayrı
Grup önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl çalıştığının
çok açık bir göstergesi.
Şimdi, Araslı da bahsetti…
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) – Farkı ne?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Çok fark var Sayın Milletvekilim.
Yani, niye öyle diyorsun! İşte, elimde, okudum. Elimde, okudum, iki
tane farklı Grup önerisi. Birinde, yarın denetim konusuyla ilgili
hiçbir hüküm yok; ikincisinde, yarın, biraz önce sizin de bahsetmiş
olduğunuz, denetim konularının görüşülmesiyle ilgili iki farklı
öneri. Yani, şunu söylemek istiyorum: Biz milletvekili olarak -Sayın
Araslı da bahsetti- Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini artık
takip edemiyoruz; o hafta neler görüşülecek, hangi kanunlar Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecek, biz bunu önceden bilemiyoruz.
Ben, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir parlamento
çalışmasının olacağını zannetmiyorum. Bunlar çok daha önceden bizim
önümüzde olacak. 21/11/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
nelerin görüşüleceğini biz bir ay, iki ay, üç ay önceden bilmeliyiz.
Ha, çok önemli, ekstradan, mutlaka gelmesi gereken kanun teklifleri,
tasarıları olur, onlara bir sözümüz yok.
Şimdi, Sayın Araslı, denetim konularını niye
yapmıyoruz diye burada bazı sorular sordu. Ben, hemen şunu söylüyorum:
Burada, Sayın Salih Kapusuz, geçen hafta geldi Sayın Araslı, dedi
ki: “Bütçe görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde,
Bütçe Plan Komisyonunda görüşülmeye başlandığında, zaten orada
Hükûmet denetleniyor, Hükûmet çalışmaları orada denetleniyor. Onun
için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ayrıca denetim konularının
görüşülmesine ihtiyaç yoktur.” diye, kerameti kendinden menkul,
çok enteresan bir şey söyledi. Ben de buradan kendilerine dedim ki,
İç Tüzük’te bir değişiklik yapın, çoğunluğunuz da var, Bütçe Plan Komisyonuna
bütçe geldiği andan itibaren, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilinceye kadar denetim konuları görüşülemez diye İç Tüzük’te
bir değişiklik yapın; biz de bilelim ki, bu dönemde denetim konuları
görüşülmeyecektir. Biz de hazırlığımızı ona göre yapalım.
Değerli milletvekilleri, bakınız, Sayın Araslı
da bahsetti, Türkiye’nin gündeminde, vatandaşın gündeminde neler
var? Bakınız, bir araştırma şirketi, siyasetin çözmesi gereken en
öncelikli konular nedir diye vatandaşlara sormuş. Bu, geçen hafta
yayınlandı. Birinci sırada, siyasetin, iktidarın çözmesi gereken
hususların başında, işsizlik ve yoksulluğun çözülmesini istiyor
vatandaş. Yüzde kaç?
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Bu değerleri biz küçülttük.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Yüzde 73, Sayın Milletvekili.
Bakınız, iktidarınızın dördüncü yılı bitti, beşinci yıla başlıyoruz.
Bir araştırma şirketi soruyor vatandaşlara, Hükûmetten, siyasi iktidardan
ne bekliyorsunuz, hangi konuları çözmesini istiyorsunuz diye soruyor.
Vatandaşların yüzde 73’ü, “İşsizlik ve yoksulluğu çözmesi lazım…”
Şimdi, bir iktidarın dördüncü yılının sonunda,
beşinci yıla başladığı bir dönemde, vatandaş, hâlâ, işsizlik ve yoksulluğun
çözülmesini sizden istiyor ve bekliyorsa, sizin dört seneniz, bu
noktada boşa geçmiş demektir.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Bütün hükûmetlerde…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Yok yapılan Sayın Aykan.
Gelin, burada söyleyin. İşsizlik rakamları yayınlandı.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Bütün hükûmetlerde bu problem
olmuştur.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – İşsizlik rakamlarını
ben size okuyorum: En son yayınlanan rakamla beraber, bu sene, sekiz aylık işsizlik rakamları
yüzde 10. Yüzde 10… İlk sekiz ayın ortalaması yüzde 10. Şimdi, asıl eylül,
ekim, kasım ve aralık ayları geliyor. Türkiye’de işsizliğin en yoğun
olduğu aylar bu aylar ve bu aylarda çıkacak olan rakamlarla beraber,
işsizlik rakamlarının nereye geleceğini göreceksiniz ve bakınız,
iki üç gündür gazetelerde yazıyor, Antalya’da, turizm sezonunun
çok sıkıntılı ve zor geçmiş olmasından dolayı, oteller, geçmişte
hiç olmadığı şekilde, otellerini kapatmak mecburiyetinde kalmışlar.
150 bin kişi, bu sene, Antalya’da otellerde çalışanlar, yeni işten
çıkarıldı. Bu, daha işsizlik rakamlarının içinde yok. İşsizlik rakamı,
sizin devraldığınızda 10,3 Sayın Aykan ve yıl sonunda, bu rakam, göreceksiniz,
o devraldığınız rakamın daha da üzerinde olacak. Bir de, bu rakamlar
çok enteresan. Bu rakamları iyi okumak, iyi tahlil etmek lazım.
Bakınız, bu rakamlarda, 1 milyon 895 bin kişi iş
bulma ümidini kaybettiği için iş aramaktan vazgeçmiş. Bu rakamın
içerisinde bunlar yok. Bu rakamın içerisinde yok bunlar Sayın Fatsa,
bu rakamın içerisinde yok bunlar. Eğer, bu rakamı da bunların içerisine
dahil edecek olursanız, Türkiye’deki işsizlik rakamları yüzde 18. Yüzde
18, şu an. Evet... Evet… Bakınız, Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarını
ben size söylüyorum. 1 milyon 895 bin kişi iş bulma ümidini kaybettiği
için, artık, Türkiye’de iş aramıyor, işsizlik hesabında bunlar dâhil
değil. Türkiye İstatistik Kurumunun resmî rakamları.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – İşiniz batsın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Esnaf kan ağlıyor diyoruz.
Bakın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının… Bu da resmî rakamlar.
2002 yılında, iktidarı devraldığınız yılda, Türkiye’de 498 bin senet
protesto edilmiş, devraldığınız Türkiye’de. 2006’da -sekiz aylık rakamı
veriyorum- 842 bin senet protesto edilmiş, hemen hemen 2 katı. Devraldığınız
Türkiye’de 498 bin senet protesto edilmiş, ilk sekiz aylık rakam 842
bin senet protesto edilmiş. Eğer Türkiye’de sizin söylediğiniz gibi
işler iyiye gidiyorsa, her şey tozpembe ise, bu protesto edilen senetlerin
sayısı 2002 yılına göre niye 2’ye katlanmış? Bunların tutarlarını
size okuyorum: 2002’de 816 trilyon liralık senet protesto edilirken,
2006’nın ilk sekiz ayında 2 katrilyon 793 trilyon; tam 3,5 kat oranında
protesto edilen senet tutarlarının arttığını, bu rakamlar, çok
açık ve net bir şekilde gösteriyor.
Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız yok. Süpermarketlerle
ilgili ne oldu değerli milletvekilleri? Esnafımız perişan. Dört
yıldan beri diyorsunuz ki, süpermarketlerle ilgili yasayı Meclise
getiriyoruz, kanunlaştırıyoruz. Beşinci yıla giriyoruz, Türkiye’deki
küçük esnaf, bu süpermarketlerden dolayı çok ciddi bir sıkıntı içerisinde.
Teşvik Kanunu… Yıl sonuna kadar bunu getireceğiz
demiştiniz. Ben şimdi buradan soruyorum: Ne oldu? Bunun çok büyük
aksaklıklar taşıdığını biz Meclis kürsüsünden dile getirmiştik,
Teşvik Kanunu’nun. Teşvikin sektörel veya bölgesel olacağını söylediğimizde
itiraz etmiştiniz. Dönüp baktığımızda, iki yıl sonunda, teşvikin,
üç beş il dışında, Türkiye’ye herhangi bir şey kazandırmadığını çok
açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz ve yine istihdam üzerindeki
yükler, Türkiye’de yüzde 42,7; Avrupa Birliğinin 15 ülkesinde 31,6;
OECD’de yüzde 27,7. Ne olacak bu sanayicimizin hâli? Artık, sanayicimiz,
Türkiye’de yatırım yapmaktan vazgeçip yatırımlarını yurt dışına
yapmaya başladı. Doğal gaz zamları, sanayicinin belini büken zamlar.
Denizli’de sanayicilerimizle görüştüm, doğal gaza geçen sanayiciler,
artık, doğal gazdaki sistemlerini değiştirip yeniden kömür kullanmaya
başladıklarını söylediler.
Değerli milletvekilleri, yani, bütün uygulamalar,
çiftçiyi, köylüyü, esnafı, sanayiciyi, işsizi, memuru, emekliyi,
dulu, yetimi çok ciddi manada sıkıntıya sokan işler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Milletvekilleri kaldı,
milletvekillerini de sayın.
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Bakınız, burada kredi
kartlarıyla ilgili bir kanunu kabul ettik. Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekilimiz, bugün, kredi kartlarıyla ilgili olarak bir kanun
teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bir önerge vermiş.
Şimdi, biraz sonra, o konuyu burada görüşeceğiz. O konu konuşulurken,
o kanun konuşulurken, “Merkez Bankasına akdi faiz oranlarını ve
gecelik faiz oranlarını belirleme yetkisini verirsek bunu tüketicinin
aleyhine kullanır, 22 bankanın lehine kullanır.” dediğimizde itiraz
etmişsiniz AK Parti milletvekilleri. Ama, bakın, bugün Merkez Bankasının
2/10/2006 tarihinde ilan etmiş olduğu akdi faizler ve gecelik faiz
oranları yüzde 5,70 ve yüzde 6,19. Şimdi elinizi vicdanınıza koyunuz,
bu çıkarmış olduğumuz kredi kartlarıyla ilgili kanunun kredi kartı
mağdurlarına ciddi manada bir katkı ve fayda sağladığını söyleyebilecek
durumda mıyız? Ama, ben istiyorum ki, bugünkü gündeme bu milletvekillerimizin
vermiş olduğu bu kanun teklifinin de dâhil edilerek, bu kanun teklifinin
de bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınarak,
Merkez Bankasına verilen yetkinin kaldırılmasıyla ilgili kanun
teklifini de burada görüşmeyi temenni ediyorum.
Yine, geçen hafta İskenderun’da meydana gelen
sel felaketinden dolayı da bütün İskenderunlu hemşehrilerimize
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Sayın Hatay milletvekilimiz,
bu konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bir konuşma talebinde
bulunmuştu. Ancak, bunu elde etmesi imkânı olmadı Sayın Milletvekilimizin.
Afet bölgesine gitti, orada gerekli incelemelerde bulundu. Fırsatını
bulduğu takdirde bu konuyla ilgili düşüncelerini sizlere iletecek.
Ben, tekrar, bu haftaki Meclis çalışmalarının
milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor,
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Bu günler de geçer arkadaşlar,
bu günler de geçer. Az kaldı, kaldırın bakalım, kaldırın.
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş
iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek’in, 2981 Sayılı İmar ve
Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı
İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/381) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/416)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/381 Esas Numaralı Kanun Teklifimin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 37. maddesine göre doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Ali
Rıza Gülçiçek
İstanbul
BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Sayın Ali Rıza Gülçiçek.
Buyurun Sayın Gülçiçek
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınması amacıyla söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Avrupa Birliği
uyum yasaları kapsamında 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilesi Hakkında Kanun’da yer alan “cami yeri”
ibareleri, 17/12/2003 tarihli 5006 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle
ibadet yeri olarak değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklikte nerelerin ibaret yeri
olarak sayılacağı açıkça ifade edilmektedir. Bu ibareye açıklık getirilerek
nerelerin ibadet yeri olduğu ortaya konulursa yanlış anlama ve
uygulamaların önüne geçileceği kanısını taşıdığım için Cumhuriyet
Halk Partili milletvekili arkadaşlarımla birlikte bu kanun teklifini
verdim.
Değerli arkadaşlarım, 2002/4100 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile cami, mescit, kilise, sinagog, havra ibadet yeri
olarak kabul edilirken sayıları milyonlarla ifade edilen Alevi
yurttaşlarımızın ibadet yeri olan cemevleri, halen, bu kararın kapsamı
dışında kalmıştır. Bu karar ile cami, mescit, kilise, sinagog ve havralardan
elektrik ve su giderleri alınmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, cemevleri üzerindeki
baskının kaldırılarak meşru ve yasal statü kazanması çabası, Aleviliğin
kendi öz yurdunda, özellikle de ülkenin Sayın Başbakanı tarafından
inkâr edilerek söz gelimi Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hiçbir
itirazla karşılaşmadan saygı görüyor ve onay görüyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki resmî ve gayriresmî
kimi çevreler, Alevi inancıyla herhangi bir ilgileri ve bilgileri
olmadığı halde, Alevilerin yerine geçerek, Aleviliğin mabedi
olan cemevinin ibadethane kapsamında olmayacağını açıklıyor, karar
veriyor, uygulamaya koyuyorlar. Hiç kuşku yoktur ki, bu uygulama,
zulümlerin en büyüğü, en acımasız olanıdır. Kimin nasıl inanacağının
tartışılması ve dikte edilmesi, dinî kanaatlerinden dolayı suçlanması
ve ayırımcılığa tabi tutulması, Anayasa’nın 10’uncu maddesine göre
suçtur. Anayasa’mızın 10’uncu maddesi Herkes, din, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kimseye, aileye veya zümreye… İmtiyaz tanınmaz”
demektedir, ancak fiilî durumun böyle olmadığını biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, cemevlerini reddetme
gayreti içerisinde olan çevrelerin, bir yerin ibadethane sayılmasına
ilişkin ölçütleri, kendi mensup oldukları mezhebin ya da yolun ibadethanesine
ilişkin kıstaslarıdır. Oysa, her inançsal yolun, yorumun, kendine
özgü ibadet biçimi bulunması son derece yalın ve kolay anlaşılır bir
durumdur. Doğaldır ki, insanoğlu kendi inancı, yorumu bakımından
ibadetten neyi anlıyor ve neyi uygun buluyorsa, bin yıldır nasıl
ibadet ediyor ve neyi mabet kabul ediyorsa, ona inanacak ve onun gereğini
yerine getirmeye çalışacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, Alevilik açısından var olma
sorunu çözülmemiştir. Dinin yönetim ve denetimini bir kamu hizmeti
olarak eline alan devlet, önemli ölçüdeki kamu olanağını yalnızca
İslam’ın bir mezhebine tahsis ederek, diğer yurttaşlarının ihtiyaçlarını
görmezlikten gelerek yok sayarak laik olmayan bir yapılanmayı var
etmekle kalmamış, İmar Yasamız’da, kamusal mekânlar için vatandaşlarımızdan
kesilen arsalardan ve yerin özelliğine göre cami, mescit, kilise,
sinagog, havra isimleri sayılırken, Aleviliğin mabedi olan cemevi
yine dışlanmış, eşitsizlik sürdürülmüştür.
“Aleviler ne istiyor?” sorusunun yanıtı, işte,
bu yasa teklifinin gerekçesinde özetlenmektedir. Aleviler, eşitsizliği
bozan bu yasa ve uygulamaların ortadan kaldırılmasını istemektedirler.
Onlar, bütün zorluk ve meşakkatlere karşın, inançlarının gereğini
cemevlerinde yerine getirmeye devam ediyorlar ve kendileri diğer
inançlara nasıl saygı gösteriyorlarsa, aynı saygının kendi inançlarına
da gösterilmesini bekliyorlar.
Değerli arkadaşlarım, açıklanan Avrupa Birliği
ilerleme raporlarında, cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi,
zorunlu din derslerinin kaldırılması yer almaktadır. Bu durumdan
Alevi yurttaşlarımız ve Türkiye Cumhuriyeti adına çok üzüntü duyduğumu
ifade etmek istiyorum. Çözüm yeri Türkiye’dir, çözüm yeri Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
görülmekte olan zorunlu din dersleri ile ilgili dava büyük olasılıkla
ülkemizin aleyhine sonuçlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) – Yaşanan bu sorunlarla
ilgili, gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporu gerekse de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde görülen bu davalardan Aleviler sorumlu
değildir. Sorumlu olanlar, bugüne kadar bu sorunlara çözüm üretmeyen,
inkâr eden, yok sayan, sürekli erteleyen sağ siyasi iktidarlardır.
Değerli arkadaşlarım, son açıklanan Avrupa İlerleme
Raporu’nda Alevi yurttaşlarımızın azınlık olarak yer almaması sevindiricidir.
Bu da, Alevi-Bektaşi kurum ve kuruluşlarımızın, ısrarla, “azınlık”
kelimesine sert tepki göstermelerinden kaynaklanmıştır. Aleviler,
tarihin hiçbir döneminde bu tuzaklara düşmemiş ve düşmeyecektir.
Alevi yurttaşlarımız, tarih boyunca, zalime karşı
mazlumun yanında, haksızlığa karşı haklının yanında olmuşlardır;
ülkenin bağımsızlığı ve özgürlüğü için laik, demokratik cumhuriyetimizin
kurulma aşamasında Mustafa Kemal Atatürk’ün safında ve yanında yer
almışlardır; ulusal bütünlüğümüzün ve iç barışımızın her zaman güvencesi
olmuşlardır; buna rağmen belirli dönemlerde çeşitli haksızlıklara
uğramış, inançları yok sayılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Alevi yurttaşlarımızın
talepleri: Cemevlerinin yasal sürece kavuşturulması, özgürce
ibadet yapmalarına olanak sağlanması, zorunlu din derslerinin zorunlu
olmaktan çıkarılması, bütçeden eşit şekilde pay ayrılması, ayırımcılığa
tabi tutulmaması ve “ötekiler” olarak görülmemesidir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; farklı inanışların,
farklı kültürlerin yaşadığı ülkemizde farklı inanış ve kültürlerde
olan insanlar, bin yıldır, barış içinde, birlikte yaşadılar. Devletin
görevi, yurttaşları arasında ayırımcılık yapmamak ve eşit davranmaktır.
Vermiş olduğum kanun teklifimin siz değerli milletvekillerinin
vereceği olumlu oylarla gündeme alınması, ülkemizde yıllardır kanayan
yara olan ve olmaya devam eden bu haksızlığın çözümüne katkı sağlayacak
ve yaşanan büyük bir ayıbı ortadan kaldıracaktır.
Bu düşüncelerle, vermiş olduğum yasa teklifimin
bir an önce yasalaşması temennisiyle hepinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına, Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli
Milletvekili Sinan Yerlikaya.
Buyurun Sayın Yerlikaya. (CHP sıralarından)
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve arkadaşlarınca,
2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi üzerine huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yani, Ali Rıza Bey ve arkadaşlarının verdiği teklifin ana amacı, cemevlerinin
ibadet yeri olarak kabul edilmesi teklifidir.
Değerli arkadaşlar, Alevi toplumu, ülkemizin
ve İslamiyet’in gerçeklerindendir. Bu gerçek hep kabul edilmiştir,
ama ne yazık ki göz ardı da edilmiştir. Bu memleketin, bu ülkenin asli
vatandaşı olan Aleviler, ne yazık ki, hep üvey evlat muamelesi görmüştür.
Alevilik, tarih boyunca “Allah, Muhammed, Ali” yolu olarak bilinen
Ehlibeyit, Oniki İmam, Seyyid-i Saadet ocakları ve Bektaşi babaları
öncülüğünde -bunların başı Hacı Bektaş-ı Veli’dir- yoluna devam
eden bir inancın adıdır.
Bu inancın içinde, zengin bir edebiyat, derin ve
köklü bir tasavvuf felsefesi, insan merkezli bir yol, eline, beline,
diline sahip çıkmayı, hoşgörüyü ve sevgiyi önde tutan bir anlayış
vardır. Ne yazık ki, ülkemizde, Alevi yurttaşlarımızın düşüncelerinin,
ibadetlerinin dışa vurulmasındaki engeller ve yasaklar henüz ortadan
kalkmış değildir. Böyle olunca da, Aleviler hakkındaki ön yargılar
ve yanlış anlatımlar da devam etmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, maalesef, hiçbir
çalışmada bulunmuyor, Alevilerle ilgili hiç meşgul olmuyor. Diyanet
kurumumuz, içine kapanık bir halde, yalnızca bir mezhebe yönelik
çalışma içindedir. Bu da gösteriyor ki, bu kuruma göre, Alevi diye
bir toplum yok, böyle bir inanç yok, böyle bir mezhep yok. Bunları yok
saydıkça da, Alevi yurttaşlarımızın ve demokrasiye inanan vatandaşlarımızın
Diyanet kurumuna saygınlıkları giderek azalmakta, Diyanet de tarafsızlığını
âdeta kaybetmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin bunu aşması gerek.
Diyanet İşleri Başkanlığını herkesi temsil eden bir anlayışa kavuşturmamıza
ihtiyaç vardır. Artık, Diyanet, tüm, inanç kurumlarını kucaklamalıdır.
Alevi-Sünni ayırımı edilmeden vatandaşlardan toplanan vergilerle
bütçesini oluşturan Diyanet, Alevi inancına da hizmet etmek zorundadır.
Alevilere yönelik bu haksızlık ve adaletsizlik karşısında hiç
kimsenin bana ne demesi mümkün değildir; hele hele yönetenlerin,
Diyanetin hiç dememesi gerekmektedir. Bu adaletsizlikleri gidermek,
bu eşitsizliği gidermek Hükûmetin görevidir, Diyanetin görevidir
ve en başta da yüce Meclisimizin görevidir. Hem İslamiyet hem Anadolu
kültürü ve inancı içinde büyük bir yer tutan ve İslamiyet’in özü olan
Aleviliği gerçekçi tanımlayıp, din dersi kitaplarına yazmamız lazım;
onun ibadet yeri olan cemevlerini yasal statüye kavuşturup ibadet
yeri olarak kabul etmemiz gerekmektedir. Unutmayınız ki, cemevleri
Türkiye’nin deniz feneridir; orada Allah vardır, orada Muhammed vardır,
orada Ali vardır, orada Anadolu kültürünün özünü oluşturan Aleviliğin
dayanışmacı, barışçı, hümanist, bilgi ve gelişmeye açık aydınlık
yüzü vardır. Orada, ulusal bağımsızlık hareketimizin temel anlayışı
ve ulusal bağımsızlık hareketimizin Büyük Komutanı Ulu Önder Atatürk
vardır.
Değerli arkadaşlar, Aleviliği marjinal düşünce
ögesi olarak görmek, cemevlerini sazlı sözlü mekânlar olarak tanımlamak,
onları etkisiz tutma çabaları giderek başarısız kalacaktır. Çünkü,
bugün ülkemizde 20 milyona yakın Alevi vardır. Bunların inançlarına
ve kültürlerine saygı duymak, bunları Türkiye’nin zenginlikleri
olarak görmek hepimizin vicdani görevidir. İlla ki AB’nin dayatmasına
göre değil, barış ve kardeşlik duygularıyla aynı dinin bir parçası
olarak görmek ve kabul etmek durumundayız. Alevileri dışlayıcı,
mahkûm edici bir üsluptan hem Hükûmetin hem de Diyanetin vazgeçmesi
gerekmektedir. Bu nedenle, cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul
edilerek yasal bir statü verilmesi konusundaki bu teklife kabul
oyu veriyorum, sizlerden de kabul oyunu bekliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
3.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/761) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/417)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/761 Esas Numarasıyla 06.04.2006 Tarihinde, “5464
Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu”nda değişiklik yapılması
ile ilgili Kanun Teklifi 45 gün içerisinde Komisyonlarda görüşülmediğinden,
İç Tüzük hükümlerinin 37. Maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul’da
gündeme alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN – Önerge sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi
Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, birkaç kez daha size
sundum, bazı rakamlar vereceğim, rakamlarla konuşacağım. Türkiye’de,
31/12/2005 ve 30/9/2006 rakamlarını veriyorum. Türkiye’de, kredi hacmi
31/12/2005’te 150 katrilyonken, 30/9/2006’da 200 katrilyon olmuş. Yani,
bu ne demektir? 50 katrilyon, kredi hacmi artmış. Ancak, daha önce tüketici
kredilerinin toplam kredi içindeki payı yüzde 27 iken, 30/9/2006’da
bu rakam yüzde 32’ye çıkmış değerli milletvekilleri, yüzde 32 olmuş.
Yani, her geçen gün, Türk bankacılık sektöründe, tüketici kredileri
(Yani, üretimi finanse etmiyoruz, daha çok tüketimi finanse ediyoruz.)
artıyor. Değerli milletvekilleri, bu rakam 63 katrilyon olmuş. Yani,
63 katrilyonluk bir kredi hacmi tüketici kredilerine gidiyor ve
üretime göre oranı her geçen gün yükseliyor. Sadece son dokuz ayda
yüzde 5 artmış ve artarak devam ediyor.
Yabancı bankalar Türkiye’yi çok mu seviyor acaba?
Ben, Türk milletinin üretimine, Türk milletinin kalkınmasına, Türkiye’deki
insanların geleceğine katkı yapmak istiyorum, Türkiye’ye geleyim,
Türkiye’yi kalkındırayım diye mi geliyor arkadaşlar? Arkadaşlar
yanılıyorsunuz. Yabancı bankalar… Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir kâr yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde, bu kârı edecek bir ortamları
yoktur.
Değerli milletvekilleri, dünyadaki kâr rate’leri,
genelde, yüzde 5 civarındadır. Yani, euro ve doların yıllık getirisi,
bankaların kârlılığı, toplam plasmanların yüzde 5’ini geçmez dünyada.
Ama, Türkiye’ye bunun için geliyorlar. Yabancı bankalar, ben geleyim,
Türkiye’deki üretimi desteleyeyim mi diyorlar? Acaba bir tek kuruş
kredi veriyorlar mı? Neyi finanse ediyorlar? Türkiye’ye mal satan
üreticileri. Türkiye’nin ithalat yaptıklarını, oradaki kendi ihracatçılarını
finansa edip, Türkiye’ye daha uzun vadeli mal satıyorlar. Bunun için
geliyorlar. Türkiye’ye bunun için geliyorlar. Yani, bizim kara kaşımıza,
kara gözümüze gelmiyorlar değerli milletvekilleri.
Şimdi, bankalar hep yabancılaşıyor, gidiyor. Şimdi,
baktığınız zaman, Türkiye’de enflasyon yüzde 12. Hazinenin uyguladığı
faiz 14’lerdeydi, mayıs ayından itibaren yüzde 22’lere çıktı arkadaşlar.
Bir kere, 12 puan reel faiz ödüyoruz birilerine. Kime ödüyoruz? Yabancı
sermaye nereye geliyor? Borsaya geliyor, hazine bonosuna geliyor
arkadaşlar. 200 milyar dolar iç borcun finansmanındaki dış borç, dışarıdan
gelen para. Yılda 24 milyar dolar birilerine yerel faiz ödüyoruz
değerli milletvekilleri. 24 milyar dolar ödüyoruz. Dikkatinizi
çekiyorum.
Şimdi, enflasyon yüzde 10, faiz yüzde 22. Peki,
kredi faizlerine kaç uyguluyor bu bankalar? Değerli milletvekilleri,
yüzde 70, minimum. Birkaç kez size getirdik, dedik ki. Burada problem var,
burada yangın var.
Ben size birkaç rakam daha vereceğim. Değerli
milletvekilleri, 2001’de 18 bin, 2002’de 33 bin, 2004’te 65 bin kişi kredi
kartından dolayı soruna uğramış; ama, bu rakam 2006 yılının Ocağından
Eylülüne kadar 165 bin kişi. Dikkatinizi çekerim değerli milletvekilleri,
165 bin kişi borcunu ödeyememiş, kara listeye girmiş. Bir de, taksitini çok
aksak ödeyenler bunun dışında değerli milletvekilleri. Sonuçta,
bu rakam 2 katrilyon liraya çıkmış. Şu anda, bankalar, kredi kartlarından
dolayı 2 katrilyon lirayı tahsil edemiyor. Bu rakam 500 bin kişi olmuş
Eylül ayında; bu artarak devam ediyor.
Buraya bu yasayı getirdik değerli milletvekilleri
ve tüm milletvekillerine bu konuda hakikaten teşekkür ediyorum. Hakem
Merkez Bankası olsun dedik. Hepiniz bu soruna parmak bastınız. Dedik
ki: Merkez Bankasının hakemliğine başvuralım. Türkiye’de kredi
kartına 2,60 da uygulayan var, ama, bunlar, kredi kart pazarında belki
binde 1 değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bunların,
2,60 uygulayan bankaların kart miktarı içindeki oranı belki yüzde
1 değil sayın milletvekilleri. Demek ki, bunlar, bu fiyatı uygulayabiliyor.
Tüketici kredilerinin faiz oranı kaç sayın milletvekilleri? Yani,
biri gidiyor masayı kredi kartıyla alıyor, biri de gidip bankadan
tüketici kredisi alıp onunla ödüyor; farkı bu.
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Onlara verilen,
bankaların uyguladığı faiz aylık yüzde 1,30’la 1,80 arasında. Yani,
bu, rakamsal olarak yıllık bazda baktığında yüzde 20’ye gelmiyor sayın
milletvekilleri. Yüzde 20’ye geliyor, 1,82 yüzde 20’ye geliyor. Değerli
milletvekilleri, yüzde 20 neresi, yüzde 70 neresi!
Bakın Türk bankacılık sektörünün kârlılığına,
sadece kredi kartlarını finanse eden bankaların kârlılığı hep alıp
gidiyor. Bu, kime?
Bu, zavallı… Kimden alıyor bu faizi? Zavallı, borcunu ödeyemeyen insandan
alıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Merkez Bankasına güvendik, fakat, maalesef… Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası hepimizin bankasıdır, ama, lütfetti, ne
yaptı biliyor musunuz? 6 olan faizleri önce 5,75’e, sonra da 5,70’e
çekti. Yani, lütfetti, 0,30 puan düşürdü.
Değerli
milletvekilleri, yazıktır, gelin… Şunu söylüyoruz kanunda: Kredi
kartları bir tüketim aracıdır. Kredi kartları bir tüketici kredisidir.
Türk Ticaret Kanunu’nda belli olan ve bankaların tüketici kredisi
uyguladığı uygulamanın koşulları bellidir. Tüketiciyi Koruma
Kanunu vardır. Bu Kanun’un içeriğini alıp, kredili kredi kartlarını,
tüketici kredisi gibi, Tüketici Koruma Kanunu içindeki şekillenen
ve o şekilde bir kredi olarak biz alırsak, o zaman buraya bir disiplin
gelir.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, toparlayalım lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum
efendim.
Aksi halde, hep, bugün 500 bin kişi, yarın -size
söyleyeyim- yıl sonun-da 1 milyon kişiyi yine burada bulacağız. Ben,
sadece toplum adına, gelecek adına, bu insanların, mağdurların bir
daha mağdur olmaması adına hepiniz-den istirham ediyorum.
Saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Ümmet Kandoğan, DYP Denizli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz beş dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum; öncelikle, bu
kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyan
Sayın Aslanoğlu’na da teşekkür ediyorum.
Yalnız,
burada, hemen bir hususu belirtmek istiyorum. Kredi kartlarıyla
ilgili kanun burada görüşülürken Sayın Aslanoğlu dedi ki: “Merkez
Bankasının gecelik faiz oranları ve akdi faiz oranları belirleme
yetkisinin Merkez Bankasına verilmesiyle ilgili olarak hep mutabık
kaldık.” Hayır. Bir tek muhalefet eden Ümmet Kandoğan. Bir tek ben muhalefet
ettim. [AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Doğrudur.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum;
alkışlayan arkadaşlara da teşekkür ediyorum.
Çünkü, bakınız -ben tutanakları getirdim- Kredi
Kartları Kanunu görüşülürken ben burada ne söylemişim onu anlatmaya
çalışıyorum.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Neye muhalefet etmedin
ki?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Şimdi, Sayın Milletvekili,
biraz sonra yüzünüz kızaracak. Lütfen... Oradan öyle söylüyorsunuz
ama, biraz sonra yüzün kızaracak. Niye kızaracak?
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Niye kızaracak? Şunun
için kızaracak...
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Kandoğan.
Arkadaşlar, mühadale etmeyelim. Bırakın, arkadaşımız
özgürce kürsüde konuşma hakkını kullansın, dinleyelim. Sırası geldiğinde
siz de konuşursunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Bankalar Birliği, bu
Kanun görüşülmeden önce, bütün milletvekillerine birer mektup gönderdi.
Size de geldi o mektup Sayın Milletvekili.
Şimdi, o mektupta diyordu ki: “Serbest piyasa koşullarına
ters düşecek bir yaklaşımla finansal
parametrelere sınırlama getirilmemelidir.” Bankalar Birliği bütün
milletvekillerine bu mektubu yazdı, size de geldi. Ne yaptık biz burada?
Bu Kanun görüşülürken, AK Partili milletvekilleri bir önerge getirdiler.
O önergede şu söyleniyordu: “Akdi faiz oranlarını ve gecelik faiz
oranlarını belirleme yetkisini Merkez Bankasına verelim.” diye
bir önerge getirdiniz o gece. Ben de, o önergeyle ilgili bakın şunları
söylemişim, tutanaktan okuyorum: “Bakın, önergeniz bu, bu önergeniz
yanlış. Bu önergeniz bu şekilde buradan geçecek olursa, Merkez Bankasının
azami akdi ve gecikme faiz oranlarının ne olacağı konusunda hiçbir
milletvekili burada garanti veremez ve bu oran belki de yeni binlerce,
on binlerce kredi kartı mağdurlarını ortaya çıkarabilecek olan
bir uygulama olur.” Önergenizin yanlış olduğunu, bu yetkinin Merkez
Bankasına verilmemesi gerektiğini çok açık ve net bir şekilde bu
kürsüden söylemişim. Ve orada demişim ki, bakınız: “Altı ay sonra,
aynı problemle karşı karşıya kalacağız -tutanaktan okuyorum- Merkez
Bankası ‘akdi faiz yüzde 4’tür, 5’tir, 6’dır’ derse, ne yapacaksınız?”
Oradan bir AK Parti Milletvekili bana söz atıyor, diyor ki “Yok, olmaz
öyle bir şey. Yok… Yok…” Yani, Merkez Bankasının böyle bir faiz oranı
belirlemeyeceğini söylüyor milletvekilimiz, yerinden. Daha başka
bir çok milletvekili aynı şeyleri söylemiş.
Ama, bakınız, bugün, gelinen noktada, Merkez Bankasının
02/10/2006 tarihinde akdi faiz oranları ve gecikme faiz oranlarını
yeni yayınladı. Rakamları Sayın Aslanoğlu da söyledi. Akdi faiz
oranı 5,70; ben “4, 5, 6 olursa ne yapacaksınız?” diye sormuşum; şu anda
5,70 akdi faiz oranı. Gecikme faiz oranı da 6,29 ve bankaların 15 tanesi
6,29 uyguluyor değerli milletvekilleri, en yüksekten uyguluyorlar.
22 bankanın 15’i 6,29 ve yine 22 bankanın 12’si 5,70.
Şimdi elinizi
vicdanınıza koyunuz değerli milletvekilleri: Türkiye’de
enflasyon, diyeceksiniz ki, yüzde 10, biz enflasyonu tek haneli rakamlara
indiriyoruz diyeceksiniz. Ondan sonra da kredi kartı mağdurlarıyla
ilgili olarak yüzde 70’in üzerinde faizi, kredi kartı mağdurlarına
uygulayacak bir sistemi, Merkez Bankasının eline verilen yetkiyi,
burada, AK Parti oylarıyla kabul edeceksiniz. Şimdi gelin, bunun
hesabını verin.
Bakınız, ben yine burada: “Altı ay sonra, bir yıl
sonra, bu kanunu, biz burada yeniden görüşmek mecburiyetinde kalırız.”
demişim. Yani, bunlar, geleceği görme, Türkiye’de olabilecek olan
işleri önceden hissetme ve sezmenin bir işaretidir. Yani, şurada
benim sözlerime kulak verilmiş olsaydı, hem bu Kanunda hem de birçok
kanunda, inanın, bu yanlışlıklar ortaya çıkmayacaktı.
Ben, Sayın Cumhurbaşkanından geri gelen kanunlarla
ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – … çok konuşma yapmışım
ve Allah’a şükür, hiç mahcup olmadım. Anayasa Mahkemesinden dönen
kanunlarla ilgili burada konuşmuşum, hiç mahcup olmamışım. Ama,
kuru bir inat uğruna, maalesef, burada yanlışlıklar yapılmaya devam
ediliyor. Bu kredi kartlarıyla ilgili olarak, bu kanunu daha önce
çıkarabilseydik diye, kaç kez bunu Meclis gündemine taşıdık. Yüzlerce
vatandaşımız intihar etti, yüzlerce, binlerce insan dul, yetim, öksüz
kaldı ve aynı uygulama -biraz önce Sayın Aslanoğlu da rakamları
verdi- yüz binlerce yeni mağdur ortaya çıktı. Türkiye’de hiç kimse,
kredi kartını herhangi bir sebeple ödeyemeyen hiçbir kimse, bu yüzde
5,70 oranlarından kredi kartı borcunu ödemesi mümkün değildir. Bunun
vebali ve sorumluluğu sizin omuzlarınızdadır değerli milletvekilleri.
Sayın Aslanoğlu dedi ki: “Merkez Bankasına güvendik,
inandık.” Ben, Merkez Bankasına güvenmememiz ve inanmamamız gerektiğini
söyledim. Niye söyledim? Tutanakta var. Şunun için: Bu yetki bizimdir,
bu yetkiyi Merkez Bankasına vermeyelim. Yarın 22 banka, gider, Merkez
Bankası üzerinde bir baskı oluşturur ve bu faiz oranlarını istedikleri
seviyede Merkez Bankasına açıklattırırlar” diye bu kürsüden söyledim.
Ama, Türkiye’de bankaların yüzde 33’ü yabancıların elinde değerli
milletvekilleri. Tabii, çok tatlı kârlar var. Ama, olan, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına oluyor. O yabancı bankalar ve diğer bankalar, bu kadar
vicdansızca, acımasızca uyguladıkları bu faiz oranlarıyla, yüz
binlerce Türk vatandaşının sıkıntı, zorluk içerisinde yaşamalarına
sebebiyet veren bir uygulamadır.
Onun için, gelin, Sayın Aslanoğlu’nun teklifine
hep birlikte, burada “evet” diyelim ve bu yetkiyi Merkez Bankasının
elinden alalım, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, günün şartlarına
uygun olan faiz oranlarını burada sağlayacak teklifi oylarınızla
kabul edelim ve bunu Meclis gündemine alalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – İkinci önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Karar yeter sayısı?..
BAŞKAN – Daha erken davransaydınız kale alırdık;
oylamaya geçtikten sonra söylediniz.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2’nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S.
Sayısı: 1147)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu’nun; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (x)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yerinde.
Hükûmet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde, 2’nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN
– Şimdi, 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yeter sayısı
arayacağız.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati:
17.21
(x) 1252 S. Sayılı Basmayazı 15.11.2006
tarihli 19’uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci
Birleşimi’nin İkinci Oturumu’nu açıyorum.
1252
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
V. - KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 2’nci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, 2’nci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
2’nci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bakanlık bu yetkisini
valiliklere devredebilir.”
BAŞKAN – Söz isteyenler:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Orhan Sür, Balıkesir Milletvekili;
Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Sür.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
SÜR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasanın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, benim bu konuşmayı geçen hafta salı günü yapmam gerekiyordu;
çünkü, geçen hafta salı günkü gündem yayımlandığında, bu madde, bu
yasa salı günü görüşülecek yasalar içindeydi. Ama, aradan tam bir
hafta geçti, bir hafta sonra, nihayet bu konuşmayı yapabilme şansını
elde edebildim.
Şunu kabul etmemiz
gerekiyor değerli arkadaşlarım: Bunu ister beğenin ister beğenmeyin,
maalesef, Meclisi iyi çalıştıramıyorsunuz. Yani, Meclisin burada
gece saat 23.00’lere kadar çalışması veya Meclisin sabahlara kadar
çalışması Meclisin iyi çalıştığı anlamına gelmiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
dört yıl geçti. Dört yıl boyunca, bu Meclisin sabahlara kadar çalıştığı
ve çıkardığı yasaların bir kısmı Cumhurbaşkanından geriye döndü,
tekrar görüştük. Bir kısmı, Anayasa Mahkemesinden geriye döndü,
tekrar görüştük. Bir kısmı da, maalesef, AKP Grubunun yürütmenin etkisi
altında kalarak, yürütmenin dayattığı her yasa tasarısını burada
kabul etmesi sonucunda ve bunun uygulamadaki aksaklıklarının
meydana çıkması sonucunda, tekrar tekrar burada görüşülme noktasına
geliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu yasa da aynı bunlardan birisi ve bu yasanın ilk görüşmesi de, maalesef,
temel yasa diretmesi de vardı ve o temel yasa diretmesi nedeniyle,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri Meclisi terk ettikleri için,
eğer geçtiğimiz yıl bu yasanın Meclisten geçiş tutanaklarını incelerseniz,
hiçbir konuşma yapılmadan, hiçbir maddesi okunmadan, sadece madde
numaralarıyla oylandığını ve madde numaralarıyla burada geçtiğini
görürsünüz. Ama, yanlış hesap Bağdat’tan dönüyor.
Peki, bu milletin milyarlarca
lira vererek çalıştırmaya çalıştığı bu Meclisin bu çalışmaları
boşa gitmiş olmuyor mu? Hani fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) –
Sen hangi yasadan bahsediyorsun?
ORHAN SÜR (Devamla) –
Hangi yasadan bahsettiğimi biliyorsunuz. Bu yasa, şu anda, Toprak
Koruma Yasası, Toprak Koruma Yasası, daha mürekkebi kurumadı bu
Yasa’nın, çıkalı.
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Devamla) –
Daha mürekkebi kurumadı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, geliyoruz,
tekrar bu yasa üzerinde saatlerce, saatlerce değil, günlerce, haftalarca
görüşmeler yapıyoruz. Yazık, değerli arkadaşlarım.
Aslında, AKP Hükûmetinin
herhangi bir şeyi koruma altına almaya kalktığında çok dikkatli
olmak lazım. O koruma altına alınan şey, inanıyorum ki, yok edilmeye
doğru gidiyor. Toprağı koruyacaktık, ama, toprağı yok etmeye yönelik
yeni değişiklikler getiriyoruz. Bir zamanlar, Orman Bakanımız
ağaçların kesilmesi için buraya teklifler getirmişti. Dünyanın
hiçbir yerinde olmayan şeyleri, maalesef, burada yaşıyoruz.
Yasanın bu maddesinde,
Bakanlık bazı yetkilerini valiliklere devrediyor. Bu, elbette
tartışılabilir, ama, yasa niye, çok, bu kadar tartışıldı, üzerinde
neden çok konuşuldu? Bir uluslararası şirketi ilgilendiren bir yasa
olduğu iddiasıyla…
Bakın, biraz önce,
2’nci maddenin oylamasında yine, burada, ben kalktım, karar yeter
sayısı istedim, karar yeter sayısı yoktu. 365 kişilik AKP Grubu,
Mecliste karar yeter sayısını bulunduracak sayıda milletvekili
arkadaşımızı bulunduramıyor, ondan sonra “yasalar çıkmıyor”,
“muhalefet bizi engelliyor” efendim “karar yeter sayısı istiyorsunuz”,
“yoklama istiyorsunuz”, “çok konuşuyorsunuz…” Şikâyet üstüne
şikâyet, muhalefetten. Peki, bir de dönüp kendinize baksanıza. Neredesiniz,
değerli arkadaşlarım?
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Burada, burada…
ORHAN SÜR (Devamla) – Geçen hafta perşembe günü saat
20.30’da bu Mecliste yaşananlar, maalesef, bu Meclise hiç yakışmayan
şeylerdi. Normalde, eğer geçen hafta perşembe günü, 365 kişilik AKP
Grubu burada 164 kişi bulundurabilseydi, bu konuşma geçen hafta
yapılacaktı, ama, ne yaptınız? 164 kişiyi burada bulunduramadınız,
sahte yoklama fişleri gönderdiniz Divana, Divan bunları okudu ve
okunan arkadaşlarımızın çoğunun Meclis salonunda olmadığı görüldüğü
için…
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – CHP kaç kişiydi? Hiç ondan bahsetmiyorsun.
ORHAN SÜR (Devamla) –
Biz iktidar değiliz, biz muhalefetiz. İktidarın görevi Meclisi
çalıştırmak değerli arkadaşlarım. 365 milletvekiliyiz diyorsanız,
geleceksiniz, burada Meclisi her zaman çalıştıracak sayıyı bulunduracaksınız.
Bunu bulundurmayacaksınız “Siz kaç kişiydiniz?..” Biz ister 1 kişi
olalım ister 100 kişi, sizin buradaki göreviniz bu Meclisi çalıştırmaktır.
Önce bu Meclisi çalıştırın. Önce bu Meclisi çalıştırın ve ondan
sonra Meclisin çalışmaları ve muhalefetin yaptıkları üzerine de
konuşun.
Bakın, bu yasa teklifini
veren Bursa Milletvekili arkadaşımız gerekçeye neler yazmış? Diyor
ki: “Yasada eksiklikler var.” Ee, niye yasada eksiklikler var? Ee,
bu yasa üzerinde hiç konuşmadınız ki siz, çıkarken. Muhalefet olarak
biz konuşmadık, temel yasa diye getirdik diye. Siz, Hükûmetten geldi
diye peşinen kabul ettiniz ve ondan sonra daha mürekkebi kurumadan
yeni değişiklik önergeleriyle karşımıza geldiniz. “Yasada değişiklikler
var. Bu yasadaki değişiklikleri gidermemiz lazım.” Bunun için bir
önerge verilmiş. Bir arkadaşımız tasarı hazırlamış, ama, komisyonda
yeni eklemelerle, bu, biraz daha büyütülmüş ve bugün karşımıza geliyor
ve bu yasayı teklif eden, bu yasayı ilk, Meclis Başkanlığına sunan,
22 Şubat 2006’da, Sayın Karapaşaoğlu diyor ki: “Ben bu yasayı Cargillle
ilgili olarak vermedim. (Burada yaptığı konuşmayı hepimiz dinledik.
Cargillle ilgili olarak vermedim.) Ben nereden bileyim böyle olacağını?”
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Cargillle ilgili mahkeme kararı 8 Şubat 2006... Sayın Karapaşaoğlu
bu yasa teklifini ne zaman vermiş? 22 Şubat 2006… Yani, mahkemenin
kararından sonra vermiş, mahkemenin kararı ortada. Mahkeme kararı
ortadayken Cargillin çalışmalarına devam edemeyeceği de çok
açık, çok net ve bu Cargilli kurtarmak amacıyla bir yasa tasarısı sunulmuş.
Mahkeme ne diyor? “Hukuka aykırılığı belirlenmiş imar planlarının
geçerli sayılabilmesi için yasa üzerinde oynamalar yapılamaz.”
diyor ve bu nedenle de kararı iptal etmiş. Şimdi, buna diyoruz ki:
“Cargill yasası değil.” Bal gibi Cargill yasası, değerli arkadaşlar,
bal gibi Cargill yasası. Şimdi, burada Meclisin yapmaya çalıştığı,
bizlerin yapmaya çalıştığı… Cargillle bizim bir derdimiz yok. Biz,
Meclisin, ulusun onurunu kurtarmaya çalışıyoruz. Bize diyorlar
ki burada konuşan bazı arkadaşlarımız: “Amerikan düşmanlığı, Amerika
Birleşik Devletleri düşmanlığı yapıyorsunuz.” Hayır, biz Amerika
Birleşik Devletleri düşmanlığı yapmıyoruz. Biz, burada, Türk ulusunun
onurunu korumaya çalışıyoruz.
Siz, şimdi, düşünebiliyor
musunuz ki, bir Türk yatırımcısı Amerika Birleşik Devletleri’nde
bir yatırım yapsın, çevreyi kirletsin, doğal dengeyi bozsun ve bizim
Cumhurbaşkanımız, bizim Başbakanımız Amerikan Cumhurbaşkanından
ricada bulunsun. Amerikan Senatosu da, bizim hatırımız için “Canım,
Amerika’nın topraklarının bir kısmında dengeler bozuluversin.” diye
yasa çıkarsın. Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Sizler
inanıyor musunuz böyle bir şeyin Amerika’da yaşanacağına? Peki,
Türkiye’de? Yaşanıyor maalesef işte, yaşatıyorsunuz. Şimdi, ondan
sonra da çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Biz, büyük devletiz.” İşte,
büyük devlet olmak şunları şunları şunları gerektirir. Peki, büyük
devlet olmak kendi insanını, kendi toprağını, kendi vatanını korumayı
gerektirmiyor mu? O zaman büyük devletlikten vaz mı geçmiş oluyoruz
biz birilerinin çıkarları için bazı yasaları değiştirmeye kalkarsak?
Değerli arkadaşlarım,
bunlar, gerçekten çok üzücü.
Şimdi, yine bir arkadaşım,
yine bu yasa tasarısını Meclise sunan arkadaşım diyor ki: “Hadi
bakalım, Bursa Barosunun ve diğer kuruluşlarının gücü varsa, Bursa’nın
diğer tarım arazilerindeki diğer sanayi tesislerini de yıkın.” Yahu,
ne kadar âcizane bir tavır.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bir ülkenin gelişmesini, bir ülkenin yapılaşmasını,
bir ülkedeki gelişimin planlamasını yapmak; siyasetçinin görevi,
belediyelerin görevi, Büyük Millet Meclisinin görevi. Siz siyasetçi
olarak görevinizi yapmayacaksınız, doğa tahrip edilecek, demokratik
kitle örgütleri, toplumun önderleri buna karşı çıkacak, hukuk yoluna
başvuracaklar ve siz bunlara meydan okuyacaksınız. Böyle bir olay dünyanın
hangi demokrasisinde var? İşte, sizin demokrasi anlayışınızdaki
çarpıklık burada. Yani, meydan okuyorsunuz, Bursa Barosu hadi gelsin
de bakalım Bursa’daki diğer binaları da yıksın diye. Siz, onları engellemekle
görevli olan kişiler sizsiniz ve yine başka bir şey söylüyorsunuz,
biraz önce tekrar buraya…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) –
Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN – Toparlayalım
lütfen.
ORHAN SÜR (Devamla) –
Yine bir şey söylüyorsunuz. Diyor ki, yine Sayın Karapaşaoğlu. “Zaten”
diyor, “o bölgede sadece Cargillde arıtma tesisi var, diğerlerinde
yok.” Bakın, bu, aczinizin ifadesi. Eğer bu ülkenin en güzel topraklarının
olduğu, 2020’lerde, 2030’larda, 2040’larda gerekirse İstanbul’un bile
içme suyunun temin edilebileceği bir bölgede sadece ve sadece
Cargillde arıtma tesisi var da o bölgedeki diğer tesislerde arıtma
tesisi yoksa ve siz de bunun gereken önlemini almıyorsanız zaten
yine görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Ama, sizin, varsa yoksa
Cargill, varsa yoksa Cargill...
Şimdi sordum ben geçen
gün burada arkadaşlarıma, konuşma sırasını beklerken, geçen perşembe
günü, AKP’li arkadaşlarıma; “bu Cargille ruhsatı kim verdi?” dedim.
Kimse ruhsatı kimin verdiğini bilmiyor. Bazı arkadaşlarımız, Orhangazi
Belediyesi vermiş olabilir” dedi, “Tapuda Orhangazi yazıyor.” Bakın,
ben size söyleyeyim. Son iptal edilen ruhsatı Bursa Valiliği iptal
etmiştir, yani Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü iptal etmiştir.
Peki, o ruhsatı kim vermiştir? Gemlik Belediyesi, değerli arkadaşlarım.
Burada savunduğunuz
olayın geçmişini bile bilmiyorsunuz. Gemlik Belediyesinin verdiği
bir ruhsat, Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü tarafından iptal
edilmiştir. Neden iptal edilmiştir? Çünkü, yine bir Danıştay kararı
vardır, yasalara aykırı bir ruhsattır ve Bursa Valiliğine bağlı
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü gereğini yapmıştır ve 21 Ekimden bu
yana da Cargill fabrikası çalışmamaktadır.
Şimdi, Başbakanlık
Müsteşar Yardımcısının Cargillin kurtarılması için yazdığı metinler,
yazılar buralarda okundu. Ondan sonra da kalkıp burada hâlâ “burada,
efendim, Cargill düşmanlığı, ABD düşmanlığı yapıyorsunuz,” demek,
bence, kusura bakmayın, pek hoş olmuyor. Cargilli işletmeye alsanız
değerli arkadaşlarım, verilen raporlar var, bölgenin su dengesini
allak bullak etmiş. Cargillin
bulunduğu havzaya gelen su kullandığı sudan az ve çevrede başka kuyular
kiralamış. Cargillin çevresindeki bütün doğal denge bozuluyor,
ekolojik denge bozuluyor ve biz, geleceklerimize ekolojik dengesi
bozuk, yok edilmiş bir doğa bırakmaya doğru adım adım gidiyoruz. Ondan
sonra da burada birileri bağırıyor -zamanı gelince konuşacağız-
“biz 20 bin sanayicinin temsilcisiyiz, biz 20 bin iş yerinin temsilcisiyiz,
biz 20 bin iş yerinde çalışan binlerce işçinin temsilcisiyiz.” diye.
BAŞKAN – Orhan Bey, sürenizi çok aştınız.
ORHAN SÜR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, bu bir gerçek.
Bu konuda, bunu valiliğe devrediyorsunuz. Köy Hizmetlerini kapatırken
de, bunu yaparken yanlış yapıyorsunuz dedik. Köy Hizmetlerinde 18
milyara yapılan 1 kilometre köy yolu asfaltı, şu anda, valiliklere
devredildikten sonra, 52-53 milyar liraya yapılıyor. Bunların hesabını
herhâlde günü geldiğinde birileri sizden soracak. Diliyorum, o da
Cumhuriyet Halk Partisine nasip olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.
Buyurun Sayın Güler. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, geçen hafta konuştuğumuzda,
tek altı çizilmesi gereken bir nokta var. Söylediğim bir nokta vardı,
bunu tekrar paylaşmak istiyorum: Geçen, çıkarılan Telsim kanunuyla
Motorolayı kurtardınız. Bugün, bu kanunla da Cargilli kurtarma
amacındasınız. Başka bunun hiçbir gizemi yok. Sadece kattığınız
iki tane gizem var. İşin enteresanı, kanun adına da koymuşsunuz, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu; gizemi burada. İkinci gizemi
ise, maalesef, bu işi de Bursalı milletvekillerine havale etmişsiniz.
O da ikinci bir gizem. Bunu da anlamakta zorluk çekmiyoruz.
Sayın Zafer Hıdıroğlu geçen hafta bir
şeyler söylemişti; burada olmasını isterdim. Burada söylenmesi
gereken iki şey var. Özellikle Bursa milletvekili arkadaşlarım, bu
kanunu çıkartırken, neye hizmet ettiğini çok iyi biliyorlar aslında;
ama, kendilerine itiraf etmek durumunda olsalardı, burada yaşadığı
sıkıntıları paylaşmış olsalardı, kanunun kime hizmet ettiğini
iyi bilirlerdi.
Gördüğümüz şey, tabii ki, Bursa Valiliğine
havale edilmesi, kanunun özü. Evet, daha önce, Bursa Valiliği… Birkaç
defa bu konuda soruşturma da geçirildi. Kısaca, yargının üstünlüğüne
inandığımız bir ülkede, rejimin adı demokrasi ve hukukun üstünlüğü
olması gerekirken, ama, maalesef, öyle bir iki kılıfla da bir firma
kurtarılmanın aşamasında.
Söylediğimiz unsur belli. Bu ülkede
tarım ve toprak deyince, hepimizin içi cız ediyor. Özellikle biz Mersin
milletvekili olarak, geçtiğimiz hafta cumartesi günü Sayın Genel
Başkanım Erkan Mumcu’yla beraberdik. Adana’dan Mersin’e birinci sınıf
tarım arazileri sanayiyle, Mersin’le Silifke arası ise ikinci konut
dediğimiz yazlık sitelerle, maalesef, elden kaçmış. Burada özellikle
altının çizilmesi gereken nokta… Ben, her vesilesiyle, Sayın Bakandan…
Buradan, gelip, bu konunun aydınlatılması için birkaç defa söz istedim.
Bunlardan birisi, Alata Bahçe Araştırma Enstitüsünün akıbeti ne
olacak Sayın Bakan dedim; ama, bir türlü yanıt vermedi. Birinci sınıf
tarım arazisi turizm bölgesi adı altında, maalesef, yine, ikinci konutlara
peşkeş çekilecek. Bu konuda, Sayın Bakan, bu konunun iptal edildiğini
her vesilesiyle paylaşmasını bekliyoruz.
İkincisi, Erdemli’deki yaptığımız mitingde
ben 10 diyeyim, siz 20 bin deyin… O narenciye üreticisinin sorunlarını
dinledikçe içimiz cız etti. Geçen yıl yaşadığımız sıkıntılardan
ders almadık ve AK Parti Grubunun yapmış olduğu, maalesef, sahip çıkmadığı
o narenciye üreticileri kaderiyle baş başa kaldı.
Evet, tarım, toprak, hepimizin can damarı,
yaşamın adresi. Biraz önce, yine, Maraş’ın Göksun ilçesinin Keklikoluk
Köyü Muhtarı Hasan Muhtarım telefonla aradı, “Hayvancılık öldü…”
Yabancı kaçak hayvanların Türkiye’yi işgal etmesiyle başta sağlık
açısından, hastalık ve özellikle de hayvancılığın yok olduğu bir ülkemizde
bunca sıkıntılar yaşanırken, Cargilli neden kurtarma ihtiyacı duyuyorsunuz?
Eğer, yargıya ve hukuka inanıyorsak, yapılacak tek şey var; hepimizin,
burada, neye hizmet edip etmediğimizi çok iyi düşünmemiz lazım.
Bir hafta bir süreç geçti. Sayın vekillerim,
bakıyorum, bu konuda en ufak bir, kaygıları ve soru işaretleri karşısında
ne yaptılar? Gördüğüm kadarıyla da en sığındıkları şey, konu hakkında
bilgi sahibi olmamakla kendilerini mutlu addedecekler herhâlde;
ama, bunun günahını hiçbir kimse, hiçbir birey, özellikle milletvekili
arkadaşlar, bunun altından da kalkamayacaklardır.
Kısaca, bu ülkeye sahip çıkmanın tüm
bireylerin, özellikle siyasilerin temel sorunu olması gerekirken,
bugün yapılan unsur, adı belli…
Yerel yönetimlere yetkilerin devri
konusunda biz Anavatan olarak da birçok konunun öncüsü olduk, olmaya
da devam edeceğiz. Şunu anlatmaya çalışıyoruz: Yetkiler devredilirken
neye hizmet edilip edilmediğine, nasıl kontrol edilip edilmediğine
de bakmak lazım ve Sayın Bursa Milletvekilinin yapmış olduğu bu kanun
teklifi, aslında bizzat sipariş üzerine çıkmış bir kanun.
Daha önce de söyledik, Sayın Bush’un Başbakan
Erdoğan’a söylediği bir söz var: “Bu kanunla ilgili lütfen gereğini
yapın.” Sayın Erdoğan’ın ise yaptığı tek şey var, ilk talimatı Sayın
Ali Coşkun’a vermiştir: “Bu kanun için gereğini yapın.” Ve bu talimat
üzerine Amerika’da bu firmayla görüşülmüştür.
Bu gerçeklere ne kadar gözünüzü kapatacaksınız
bilemiyorum. Yüreğiniz ve vicdanınızla baş başa kaldığınızda ne
kadar huzuru ve rahatı buluyorsunuz, onu da bir hekim olarak da anlıyorum,
ki, o huzursuzluğu, kaygıyı, sıkıntıyı çok iyi yaşadığınızı biliyorum,
ama, ne yapalım, Hükûmet öyle istiyor. Sığındığınız bir liman var. Bu
yüzden, yaptığınız şeyin altına imza atarken iyi düşünün. Bir kere
değil, bin kere düşünün.
Bu doğrultuda, tarım arazilerinin korunması
konusunda, Türkiye’de zaten olağanüstü bir tarım arazisi de yok.
Olanın korunması gerekir diye düşünüyoruz, ama, bu konuda ise yapılan
hiçbir ciddi, somut adım yok. Gerek Toplulaştırma Kanunu gerekse tarım
arazilerinin, özellikle birinci sınıf tarım arazilerinin üzerinde
yapılan sanayi veya sanayi dışı, özellikle konut olmak üzere birçok
veya erozyonla beraber kaybettiğimiz birçok tarım arazisinin yeniden
kazandırılmasıyla ilgili, Sayın Tarım Bakanımız burada, lütfen
aydınlatsın, neler yapıldı? Yani, kısaca topraklarımızı da kaybetmeye
devam ediyoruz.
Yaptığımız şey belli, Türkiye’de bunca
sorunlar varken, Cargill için çaba sarf ettiğiniz bir emeğin onda
1’ini Türk çiftçisi için harcasanız, sizlere saygımız sonsuz, baş tacı
etmeye hazırız, ama, öyle bir niyetiniz yok. Gördük, fındık üreticileri
için yaşanan sıkıntıları gördük, bir çözüm yok. Narenciye üreticilerinin
sorunları için bir çözüm yok.
Ne yapmaya niyetiniz var? Yaptığınız
bir iki şey var, o çok net. Türkiye’de enflasyon yüzde 10 iken, iki katı,
yani, yüzde 23’lerden, 2 katından da fazla, dünyanın en yüksek rantı
verilen bir ülkesinde, yani, kısaca tefecilere, kısaca IMF’e,
uluslararası faizle, rantla geçimini sağlayan kurumlara, bireylere
hizmet etmeye devam ediyorsunuz. Bugün yapılması gereken, bu ülkenin
temel sorunlarına sahip çıkabilmek. Ama, gördüğüm kadar, öyle bir
niyetiniz de yok, kaygınız da yok. Verilen görevler neyse, en iyi şekilde
yapıyorsunuz. Gerek IMF gerekse Avrupa Birliği süreci içerisinde
yaşanılan sıkıntı belli. Avrupa Birliği dedi, yüzde 35, tarımla
geçinen nüfus çok fazla. Ee, ne yapacağız? Kaderiyle baş başa kalsınlar,
ne yapacağız, işi Allah’a havale edeceğiz. Yapılacak tek şey o herhalde,
sizin yaptığınız. İşin doğrusu bu değil ama, Allah bize akıl vermiş,
fikir vermiş. Eğer bu tarım arazisinin, başta toplulaştırma, ikincisi
tarıma dayalı endüstriyel sanayinin teşviki, üçüncüsü ise uluslararası
alanda pazar payının açılması. Ama, gördüğüm kadar, bir Brezilya,
bir Amerika, bir Meksika da dahil olmak üzere, İspanya da, narenciye
üreticileri, bizden fazla, bizim bölgelerde horoz gibi ötüyorlar.
Daha doğrusu, pazar payımızı elimizden aldılar. Sayın Tarım Bakanı
diyor ki: “Narenciye üretiminde yeniden kaliteyi öne sürecek, yeniden
yapılanmayı sağlamak zorundayız, ona uygun ağaçlar, ona uygun…”
Peki, Sayın Bakanım, soruyorum tekrar:
Bahçe araştırmalarıyla ilgili enstitüyü neden kapatıyorsunuz?
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Çok iyi olmak lazım. Biraz daha
işin özünü, işin bilimsel formatlarını, işin, ülkemizin çıkarlarını
önce öne çıkarmak zorundayız. Aksi takdirde, buradaki söylenen
söz çok net: Sadece kılıftan öteye gitmeyen somut verileriniz. Ama,
herkes de biliyor ki, bu kanunun temel amacı Cargill yasası.
Evet, dünyayı çok uluslu küresel sermaye
yönetiyor. Maalesef, ülkemiz üzerinde de olağanüstü bir hâkimiyete
sahip. Ülkemin çiftçisi Allah’a emanet, ülkemin köylüsü, memuru Allah’a
emanet ve bugün yapılması gereken şey, bu ülkedeki temel sorunlar
üzerine konuşmamız, çözüm önerisi sunmamız gerekirken, birilerine
hizmet etmeyi, maalesef, marifet zannediyorsunuz. O zaman, yapmamız
gereken şey belli: Türk çiftçisini, eğer Türk topraklarını, birinci
sınıf, özellikle tarım arazisini korumak istiyorsak ve kullanıma
uygun olarak yeniden formatlamak istiyorsak, evet, başta Medeni Kanun’da
değişiklik olmak üzere, tüm arazilerin üzerinde yapılacak, 2/B dahil
olmak üzere, tüm Türkiye’deki toplumla barışık bir şekilde, kanunlarla
vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeden, tam tersine, üretimi
teşvik edecek, dünyayla rekabet edecek koşulları yaratmak zorundayız.
Ama, hepimiz biliyoruz ki, bu Cargillin İznik bölgesinde ürettiği
nişastanın, mısıra dayalı olmak üzere, büyük bir kısmı ithal aslında.
Hepimiz iyi biliyoruz, Türkiye’de ürettiği katma değer çok da olağanüstü
bir şey değil. Türkiye’deki pazar payından aldıklarıyla, Türkiye’de
ürettikleri katma değer açısından kıyasladığımızda, bir tarttığımızda,
aldıkları çok çok fazla.
Geçenlerde, yine, aynı şekilde, çıkarılan
bir kanunla, ülkemizde, özellikle gerek tarıma verilen kredi, kredi
kooperatifleri dahil olmak üzere ve Ziraat Bankası... Sayın Bakanımdan
burada duymak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) – Tamamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tarım Bakanından burada şunu
duymak istiyoruz: “Ziraat Bankası çiftçilerindir, satılmaz” deyin,
çünkü, onun bir kamu görevi var. Esnafı bitirdiniz. Tabii, biten esnafın
Halk Bankasıyla ne işi olabilir? Onun için, Halk Bankasının blok satışıyla
övünüyorsunuz. Bugün de, Ziraat Bankasını lütfen bitirmeyin.
Yapılacak tek şey var: Bu Türk çiftçisine
sahip çıkalım. Kanunun özü doğrultusunda, birilerine hizmet etmek
değil, Türk çiftçisini öne çıkaracak bir anlayışla yeniden yapılandırılsın.
Gelip burada itiraf edilsin ki, bu, Cargill yasası değildir. Birkaç
defa söylediniz, ama, hiçbir şekilde tatmin olmadık. Ama, her şeye
rağmen, hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahısları adına, Özkan Öksüz,
Konya Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, üç gündür bu yasayı burada tartışıyoruz.
Biraz önce, Anavatan Partisi Grubunda konuşan arkadaşımız,
herhâlde bu yasayı hiç incelemeden buraya gelip konuşup duruyor.
Bu yasa kimin zamanında çıkarılmış, kim bu yasaya şey vermiş, bunları
bir araştırıp buraya gelmen lazım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Çok iyi araştırdık.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bakın, ben size
okuyorum…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Cargille verilen
ruhsat konusundan bahsediyoruz, hangi dönemde yapıldığından değil.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Ben okuyorum,
bir dakika, okuyorum.
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bakın, bunları
ileri sürüyorlar, sizinkilerin cevabı: İşletmenin tarım ürünü
kullanan bir kimya tesisi olduğu, İznik Gölü ve Marmara Denizi’ne
zarar vereceği, katı, sıvı, gaz atıkları olacağı, açılacak kuyularla
kapalı havuzların susuz kalacağı iddialar, iddialar karşısında,
Hükûmet: “Kullanılacak suyun İznik Gölü’yle alakası olmadığı, DSİ
Birinci Bölgeden alınan yazılarda belirtildiği üzere suyun bir
başka çekimine neden olmayacağı, saha içinde herhangi bir kuyu olmadığından
çevre hazırlanan raporlarda yer aldığı, periyodik olarak yapılan
denetimlerle ilgili olarak, 13 Kasım 2001’de, TÜBİTAK Marmara Araştırma
Enstitüsünün tesisin su kirliliği yaratmadığına dair raporu olduğu
vurgulanmıştır.”
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – ÇED raporu,
evet.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – “Bu nedenlerle,
Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait söz konusu fabrikanın
işletilmesine devam edilmesi uygun görülmüştür.” İmza: Mesut Yılmaz,
Mehmet Keçeciler.
Tabii, bu arkadaşlarımız eskiden başka
partilerden olduğu için bunları belki tanımamış olabilirler, belki
tanımıyorlardı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Türk siyasetini
iyi biliyoruz Sayın Öksüz, cevabını da vereceğiz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Burada, hepsi
burada oturuyor. Bunlar, daha önce Anavatan Partisinin Genel Başkanı,
bakanları ve başkan yardımcılarıydı. Şu anda, yine içinde bir arkadaşımız
bu partide: Edip Safder Gaydalı. Bunun da altında imzası var.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Ali Coşkun
da eskiden Anavatan Partisindeydi, hatırlayın.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bir arkadaşımız
daha -kendisini severim- Fikret Ünlü, bu arkadaşımız da CHP’nin
içinde.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Ali Coşkun da
var.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Yok, Ali Coşkun
o zaman bakan değil arkadaşlar, etmeyin eylemeyin.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Olsaydı,
imzalardı.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Yani, bu arkadaşlarımız…
Bunları iyice inceleyin, gelin. Anlıyorum sizi, daha önce başka
partilerdeydiniz, belki Mesut Yılmaz’ı tanımıyordunuz, ama Mesut
Yılmaz daha önce bu partinin genel başkanıydı.
Arkadaşlar, bir şeye daha gelelim. 47
ilde 3.987 vatandaşımız bu Yasa için müracaat etmiş. Bunun 356 tanesinin
işlemi sona erdirilmiş, 3.500’ü sona erdirilmemiş ve sona erdirilenlerin
toplam şeyi 120 hektar, sona erdirilmeyenler 2.270 hektardır arkadaşlar.
Yani, buraya şu anda, bizim Komisyonda ve illerden aldığımız son
çalışmalardan, 20 bin kişinin daha hâlâ bu Yasa’dan yararlanmak için
müracaatını yapacağını… Ve bununla ilgili 20 bin sanayi tesisi
arkadaşlar. Ve 20 bin sanayi tesisinde çalışan 20 bin işçiyi 10’la
çarpsanız 200 bindir, 50’yle çarpsanız 1 milyon insandır. Bunları bir
kalemde silip atamazsınız. Bunu bir Cargill yasası olarak buraya…
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Kandırıyorsunuz
o insanları.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Lütfen… İki muhalefetteki
arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Bir tek Cargill yasası değil, bu
tüm insanlarımızı ilgilendiren bir yasadır.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Cargilli kamufle
için onu getiriyorsunuz. Orada aldatıyorsunuz o insanları.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Efendim, bu Cargill
bizim zamanımızda çıkarılan bir yasa değil, başkaları zamanında
çıkarılan bir yasadır. Şu anda bizim çıkardığımız… Tüm insanlarımızın
yararlanacağı bir yasa üzerinde konuşuyoruz biz şu anda.
Ben şimdi Gürol Hoca’ma da bir cevap vermek
istiyorum. O gün “Bu Konya Milletvekili havadan konuşuyor.” diyor.
Tabii, Hoca’mız profesördür, kendisi de ziraat profesörüdür. Belki
kitaplardan veya araştırmalardan biraz uzaklaşmıştır. Hoca’m, size
cevap veriyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Biraz sonra onun
karşı cevabını alacaksın.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Süt üretimi
2002 yılında 8,4 milyon tondu.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Kaç lira, kaç lira?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Tonunu söylüyorum,
bir dakika.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Kaç lira, onu
söyle sen. Kaç lira?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – 8,4 milyon tondu.
2005 yılında…
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Süt 2002’de kaç
lira?
BAŞKAN – Özkan Bey, lütfen, sataşmaya
meydan vermeden, maddeyle ilgili konuşun.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bakın, sataşma
değil, bana sataşıldı, cevap veriyorum.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Süt kaç lira,
onu söyleyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – 2002’de 8,4 milyon
tondu…
ORHAN SÜR (Balıkesir) – 525 bin lira.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – …2005 yılında
11,1 milyon ton olmuş.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – 400 bin lira!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bu sene 11,5 milyon
ton bekliyoruz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) – 400 bin lira!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bu neden olmuş?
AK Parti Hükûmeti iktidara geldiğinde çiftçisini kollamış, hayvancılığını
kollamış; 86.342 büyükbaş hayvan dağıtmış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN – Toparlayın lütfen.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – …201.600 küçükbaş
hayvan dağıtmış.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Dağıttığınız
koyunlara haciz geldi, haciz!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bunların dağıtımından
dolayı süt üretimi yükselmiş. Dağıttığımız hayvanların süt üretimi
de öyle bizim kara sığırlar gibi iki üç litre değil, 25 ile 30 litre
arasında süt vermiş ve süt üretimimiz bu şekilde artmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Toprak olmazsa
ne ekeceksin? Nohudu nasıl ekeceksin?
BAŞKAN – Müdahale etmeyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bir şeye daha
geleyim: Çeltik üretimimiz 360 bin tondan şu anda 650 bin tona yükselmiştir.
Mısır üretimimiz 2,1 milyon tondan 3,8 milyon tona yükselmiştir. İşte
AK Partinin farkı budur.
Hepinize saygı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Aydın Milletvekili Ahmet Rıza
Acar…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan,
İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre söz istiyorum, adımdan bahsederek
sataştı.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, sataşma
var.
BAŞKAN – Bir dakika efendim, bir dakika.
Sataşmayla ilgili olarak tutanaklara
da bakacağız, sizin de taleplerinizi alacağız.
Buraya kadar gelirseniz daha rahat duyarız
sizi. Niçin sataşma iddiasında bulunuyorsunuz, onu bize açıklayın.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – İddialarımı
çarpıtarak okudu, bu maddeyle ilgili…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, onun
konuşmasını alın ondan sonra karar verin. Sataşma yok.
BAŞKAN – Ahmet Rıza Acar Bey, Sayın Milletvekilim,
bir dakika bekleyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Onun konuşmasını
da alın ondan sonra karar verin. Konuşmasını alın.
BAŞKAN – Sayın arkadaşlar, talepleri
alacağız, inceleyeceğiz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Toprak olmazsa
nohut üretebilir miyiz Osman’cığım! Önce toprak sahibi et, sonra nohut
ek.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Onun için zaten
bu Toprak Koruma Kanunu.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ahmet Rıza Acar,
Aydın Milletvekilimiz.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na
madde eklenmesi ve değişiklikler yapılmasıyla alakalı olarak konuşma
sırası almış bulunuyorum. Şimdi, burada konuşan arkadaşlarımız,
tarımı konuşacaklarına, çiftçiyi konuşacaklarına, güzelliklerin
nasıl elde edileceğini söyleyeceklerine, çıkıyorlar, “hesap soracağız
bir gün geldiğinde” diyorlar. Benim bildiğim, hesabı hep vatandaş
sordu. Her seçim zamanında gitti, sandığın başında “sen yoksun, sen
varsın” dedi, bu şekilde hesaplar soruldu. Eğer hesaplar böyle sorulacak
diye düşünülüyorsa ve böyle anlayışla burada söyleniyorsa, bu
gerçekten demokratik olur, ama bundan farklı bir şekilde hesap sorulacak
deniyorsa, bu bir tehdittir diye düşünüyorum, bu bir ihtardır diye
düşünüyorum şahsen.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – Anayasa’yı ihlal
ederseniz…
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Bir milletvekili
olarak da bunu kabullenmem mümkün olmadığını bilhassa ifade etmek
istiyorum.
Efendim, dünyanın her tarafında toprakla
uğraşmak, hayvancılıkla uğraşmak, endüstriyel alanlarda, hizmet
sektöründe, sanayide, ticarette uğraşmakla arasında büyük farklar
vardır. Toprakla uğraşmak zordur, hayvancılıkla uğraşmak zordur.
Tarım toplumu olarak bu dünya milyonlarca yıl yaşamış. Son yüzyıl
içerisinde endüstriyel alanlar gelişmiş, sanayi ve teknoloji ilerlemiş,
milletlerin içerisinde önceden bu işe kalkışanlar büyük bir mesafe
almışlar. Türkiye, şimdi bu mesafeyi alamamış. Türkiye, bugüne kadar
yapılan idari ve hukuki düzenlemeler yüzünden bu mesafeyi kapatamamış,
şimdi kapatma çabasındadır. Bu kapatma çabasında, 3 Kasımdan sonra
gelen bu Meclisin önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum, iktidarıyla
muhalefetiyle önemli bir rol üstlendiğini ve de bu rolünü iyi oynadığını
düşünüyorum. Çünkü, çıkardığımız kanunlara bakarsanız, tarımı
düzelteceksek tarımda çıkarılan kanunlara baktığınız zaman sizler
de bunun farkındasınız diye düşünüyorum, çıkarılan teşviklere
baktığımız zaman sizler de farkındasınızdır diye düşünüyorum,
önümüze getirilen kanunların nitelikleriyle de ilgili olarak
siz de farkındasınız diye düşünüyorum. Mesela, Kooperatif Kanununda
Değişiklik, Lisanslı Depoculuk Kanunu, Arazi Kullanımı Hakkında
Kanun, Mera Kanunu, Mera Kanununda Değişiklik, Organik Tarım Kanunu,
Tarım Sigortaları Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu, Yeni Bitki
Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun, Ziraat
Odaları ve Ziraat Odaları Birliğiyle İlgili Kanun. Buna benzer onlarca
kanun daha çıkarıldı, bunun yönetmelikleri çıktı. Bütün bunların,
tarımın gelişmesi, hayvancılığın ilerlemesi için yapıldığını
biz de biliyoruz, bütün toplum da biliyor. Şimdi burada…
UFUK ÖZKAN (Manisa) – Çiftçi mi bıraktınız?
Bir tane tütüncü mü kaldı?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Çiftçiyi biliyorum
ben, yetmiş yıldır çiftçiye… Tütüncünün tedarikçisi benim, pamukçunun
tedarikçisi benim, zeytincinin tedarikçisi benim, buğdaycının
tedarikçisi benim. Benim mesleğim bu Ufuk Bey’ciğim, sevgili dostum.
Sen de Manisa’da bu işleri iyi biliyorsun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) – Mazotu veriyorsunuz
da, ucuz mu veriyorsunuz pahalı mı veriyorsunuz?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Akaryakıtsa
onun da tedarikçisi benim. Dolayısıyla, çiftçilik mesleğinin zor
olduğunu söylüyorum.
Şimdi, çiftçilikte esas hedef, tarımda
esas hedefimiz şu olmalıdır: Biz gittiğimiz zaman, vatandaşlarımızla
bir araya geldiğimiz zaman söylediğimiz söz şudur…
BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Bakın, taban
fiyatlarına elli yıldan beri esir oldunuz, halbuki toprağın verimliliğini,
üzerinde yetiştirecek ürünün kârlılığını hep beraber iyi hesap etmemiz
lazım. Bunu yapıyor, bunu yapıyoruz da; hayvancılık teşvikleri buna
dayalıdır, tarım bitkileriyle ilgili destekler bütün buna yöneliktir,
5,3 katrilyonluk bütçedeki destek buna yöneliktir, hedef budur.
Şimdi, Türkiye’nin bütçesi 500 milyar dolar değil ki. Türkiye’nin bütçesi
belli, 150 milyar dolarlık bütçemiz var. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Bu 150 milyar
dolarlık bütçeyi en iyi şekilde paylaştıracağız diye düşünüyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – 145 milyar
dolar faiz ödemişsiniz, 145 milyar dolar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Cevap vermeyeceğim.
Mümkün olduğu kadar, bu işlerin kolaylaştırılması
için yerele doğru yönlendirmemiz lazım.
BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Bu kanunun
3’üncü maddesi de, Bakanlık, şekli belirlenmiş bir usul ve metoduyla
yerelde valilere vermektedir. Bu da nedir? Bu da yereldeki taleplerin,
isteklerin daha hızlı ve seri bir şekilde karara bağlanmasını gerektirmektedir.
Dolayısıyla, bu 3’üncü maddenin, öyle zannediyorum ki, hem ülkemize
hem de milletimize daha faydalı olacağını düşünüyorum, bir.
Tabii, Türkiye’de şunlar hep konuşuldu
şimdiye kadar: Toprak işleyenin, su kullananın. Bu mantıkla geldik.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu mantıkla geldik. Bu mantıktan
sıyrılmamız lazım. Toprağın verimliliği dünyada konuşuluyor.
Türkiye’de, neredeyse 300-400 milyon dekar arazi var. Her birini, her
bir dekarını 1.000 dolara çıkartmak…
UFUK ÖZKAN (Manisa) – Toprağı satın alana,
suyu da egemen güçlere mi verelim?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – …muhalefetin
de görevi iktidarın da görevidir diye düşünüyorum. 1.000 dolara
çıkarttığınız zaman bunu, hayvancılık da yapacaksınız, yem bitkileri
de yapacaksınız ve diğer tarım ürünleri bile yapacaksınız ve yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Toprak olmazsa
neyle yapacağız canım?
BAŞKAN – Toparlayalım.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – Bunun için,
bu Meclisimizin iyi çalıştığını…
ORHAN SÜR (Balıkesir) – İyi çalışıyorsunuz,
çift dikiş, çift dikiş!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) – …Hükûmetimizin
doğru karar aldığını ve de bu kararların da uygulandığını, ama bunun
bir süreç istediğini ifade ediyor, herkesi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Piliniz tükendi.
BAŞKAN – Madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi başlatacağız.
İlk soru hakkı Sayın Atilla Kart’ta.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, daha evvelki madde görüşmelerinde
Başbakanlık Hukuk Müşavirliğinin başkanlığında yapılan bir toplantıdan
söz etmiş, bu toplantı sonucunda Tarım Bakanlığına verilen, yazılan
bir talimattan söz etmiştim. O talimatın uygulanmasının doğru olmadığı
anlamında sorular yöneltmiştim, sizler de cevap verdiniz. O cevap
beni tatmin etmedi, ama saygıyla karşılıyorum. Cevabınızı saygıyla
karşılıyorum, fakat o cevapta eksik olan bir nokta kaldı: Tarım Bakanlığı
olarak verdiğiniz cevabın içeriği nedir? O konuda bilgi istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ahmet Işık…
AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, tarım arazilerinin korunması
ülkemiz için, hatta tüm insanlık için önemli bir konudur. Bakanlık bu
konuda nasıl bir tedbir düşünmektedir? Bakanlığın yetkisini valiliklere
devretmesine neden ihtiyaç duydunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Tarım Bakanımıza iki soru yöneltmek
istiyorum.
Birinci sorum: Hükûmetimizin, Sayın
Başbakanımızın Veri Tabanı Koordinatörü ve AK Parti MKYK Üyesi
Cüneyd Zapsu, Uluslararası Ağaç Yemişi Konseyinde Yönetim Kurulu
Başkanı olarak söz almış, bundan sonra Türkiye’de ürünün değil, üreticinin
destekleneceğini ilan etmiştir. Bu cümle tam olarak neyi ifade etmektedir?
Biz bunu Hükûmetin hangi uygulamasının bir ifadesi olarak kabul etmeliyiz?
Fındık üreticisi bu durumdan nasıl istifade edecektir? Sayın Başbakanın
danışmanı Cüneyd Zapsu, ürünü değil üreticiyi destekleme söylemiyle
neyi kastetmektedir? Cüneyd Zapsu, ürünü değil, üreticiyi destekleyecek
ki, üretici daha çok üretsin, bazı art niyetli büyük tüccarlar da spekülasyonlarla
üreticinin elinden ucuza daha çok mal kapatsın. Bu ifade Cüneyd Zapsu’nun
kötü niyetini göstermez mi?
Son sorum: Güneydoğudaki sel felaketinden
sonra Bakanlığınız selin tarım alanlarında oluşturduğu hasarı
tespit etmiş midir? Tespit edilmişse, tespit edilen hasar hangi alanlarda,
ne boyuttadır?
Ayrıyeten, cumartesi günü Anavatan
Partisi olarak Mersin ilimizin Kızkalesi’ndeydik. Ora da, malumunuz
sel felaketine uğramıştı. Vatandaşlarımız son derece büyük çile
ve ıstırap içindeler. Kızkalesi’nde oturan ve zarara uğrayan vatandaşlarımız
için neler yaptınız? Bundan sonra neler yapacaksınız?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Ümmet Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Teşekkür
ediyorum.
10/04/2006 tarihinde Başbakanlıkta yapılan
toplantıya Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Cargill firması
yetkilileri katılmış. Bu toplantıda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
bir temsilcisi yok. Yalnız, alınan kararda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
bir emir veriliyor. Bu emirde, altı aylık bir ek süre verilmesi halinde,
bir kanun değişikliği yapılırsa, Cargill şirketinin izinlerini
yenileyebilmesine imkân verileceği ifade ediliyor. Bu toplantıda
Bakanlığınızın bir temsilcisi olmamasını neye bağlıyorsunuz ve
verilen bu emri, bir Bakan olarak, içinize nasıl sindirebiliyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Atila Emek, arkasından
Sayın Necati Uzdil…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz teklif, bir özel firma Cargilli kurtarma teklifi oluyor.
Geçen gün, bölgede, Antalya’mızda, yoğun
yağışın ortaya koyduğu durum, sebzede ciddi zarar, pamukta çok ciddi
zarar ortaya çıkardı. ANTBİRLİK’ten aldığımız bilgi, 20 bin ton pamuk
beklenirken, tarlada mevcutken, 5 bin ton pamuk alınıyor. Şimdi, pamuk
üreticisi için, Cargille yaptığınızı -pamuk üreticisinin hakkı
olanı- yapacak mısınız; ne düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Geçen yıl, Kayseri’de bir
çalışma yaparken, Pınarbaşı ilçemizde, hayvan üreticisi yurttaşlarımız
-hiç abartı değil Sayın Bakan- yaptığımız toplantıda ağlıyordu,
“Van’dan giren kaçak hayvan Pınarbaşı’na geliyor ve hayvanlar para
etmiyor, biz bittik.” diyordu. Aynı konu Trakya’da… Pınarhisar ilçesinin
Yenice beldesinde -hayvan üreticisi- yine aynı manzarayla karşılaştık.
BAŞKAN – Özetleyelim lütfen.
ATİLA EMEK (Antalya) – Şimdi, siz, bu konularda
köylüye büyükbaş, küçükbaş hayvanlar veriyorsunuz. Öbür tarafta
hayvan üreticisi perişanken, bu verdiğiniz hayvanları köylünün
başına bela mı ediyorsunuz, dert mi açıyorsunuz? Bu konudaki düşünceniz
nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Necati Uzdil, arkasından
Orhan Eraslan.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, vakit
beş dakika geçti.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Sayın Bakanıma
bir tek soru soracağım.
Bu değişiklik yasasını…
BAŞKAN – Pardon.
Değerli arkadaşlarım, on dakikalık
sürenin altı dakikasını geçmişiz, Sayın Bakana dört dakika kalıyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) – Sayın Başkan,
sözünü bitirseydi.
BAŞKAN – Şimdi söz sırası Sayın Bakanda.
Buyurun Sayın Bakanım, soruları yanıtlamak
üzere sözü size veriyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Atilla Kart geçen gün de, geçtiğimiz
hafta içerisinde de aynı soruyu yöneltmişti, ben kendisine cevap
vermiştim; o cevabın kendisini tatmin etmediğini ilave olarak söyledi.
ATİLLA KART (Konya) – Eksik kaldı Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Şimdi, tabii, şunu söyleyeyim: O bahse konu yazı
bize toplantı tarihinden sonra intikal ettiği için… Zaten, biraz
önce Sayın Kandoğan da soru sorarken, o sorunun içerisinde onun da
cevabı vardı esasında, sizin sorunuzun da. Başbakanlıktaki toplantıda
Tarım Bakanlığının temsilcisinin olmadığını söyledi. Bu olmamasının
sebebi şu: Tabii, kuruluşlara bir yazı yazılmış, fakat bu yazı, bahse
konu yazı Tarım Bakanlığına geç intikal ediyor. Geç intikal ettiği
için, toplantının tarihinden sonra intikal ettiği için de, doğal
olarak, ne toplantıya katılınmış ne de onunla ilgili bir özel görüş
gönderilmiştir. Ancak, Sayın Karapaşaoğlu’nun teklifinden sonra
bu bize intikal ediyor ve biz de, zaten, Türkiye’de şunu ön görüyoruz:
Kanunların çıkarılmasından murat şudur: Ülkedeki bir sorunu çözmek
için kanun çıkarılır, bir ihtiyaca binaen çıkarılır. Dolayısıyla,
bu kanun fonksiyonunu yerine getirdiği takdirde, tabii, hem vatandaşları
tatmin eder hem de bir ihtiyacı karşılar.
Geçen sene çıkarılan Toprak Koruma ve
Arazi Kullanım Kanunu’nun geçici 1’inci maddesi böyle bir, maalesef,
bu manada bir ihtiyacı karşılamamıştır, çünkü süre yetersiz kalmıştır.
Geçen gün de bahsettiğimiz gibi, bu çerçevede müracaat eden insan
sayısı normalde müracaat edecek olan insan sayısının dörtte 1’i mesabesindedir.
Yani, 20 bin kişinin daha binlerce hektar alanla ilgili olarak başvurması
beklenirken, sürenin yetersiz kalması sebebiyle veya başka birtakım
sebepler dolayısıyla -yani, buna ulaşılamamıştır, herkes yeteri
kadar buna ulaşamamıştır- 4.000 civarında bir başvuru var ve bunun
da işleminin tamamlandığı insan sayısı son derecede sınırlı.
İşte, bu kanunun esasen tekrar bu şekilde…
Teklif, tabii, Sayın Karapaşaoğlu’nun getirdiği bir teklif. Ancak,
bununla ilgili, biz, bu vesileyle, Komisyonda, Hükûmet olarak, Türkiye’nin
diğer başka konularla ilgili olarak da ihtiyacını göz önünde bulundurarak
buna birtakım yeni ilaveler yapmak suretiyle, Türkiye’nin hem toplulaştırmayla
ilgili hem korumayla ilgili hem Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun
uygulanmasındaki aksaklıkların giderilmesine dönük maddeler
de ilave etmek suretiyle hem bu Kanun’un ruhuna uygun hem amacına uygun
hem de uygulamasını kolaylaştıracak birtakım tedbirleri almayı
da hedefleyerek huzurunuza getirdik bu tasarıyı. Biz, bu tasarıyla
birlikte, yasalaşmasıyla birlikte hem toplulaştırma hem diğer konularla
ilgili birçok ihtiyaca cevap vereceğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Sürem var mı diğer sorularla ilgili
olarak Sayın Başkan?
BAŞKAN – Normal süreniz, Yani birkaç soruyu
daha yanıtlayabilirsiniz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Peki.
İkinci sıradaki soru Sayın Işık’ındı.
Sayın Işık’ın sorduğu soru tarım arazilerinin korunmasının önemine
işaret ediyor ve bununla ilgili olarak alınan bir tedbirin bulunup
bulunmadığını Sayın Işık soruyor. Evet, tüm dünyada olduğu gibi bizim
ülkemizde de tarım topraklarının korunması önem verilen bir konu.
İşte bu nedenle de bu kanun çıkarılmıştır ve hem üretimin sürdürülebilirliği
için hem gelecekte gıda güvenliğini temin etmek ve bunu sürdürebilmek
için tarımsal amaçla kullanılan toprakların korunması ve bunların
geliştirilmesi, ilave olarak bunların yüksek düzeyde bir verimlilikle
işlenmesi gerekiyor. Buna dair, Hükûmetimiz döneminde, tabii, birtakım
yasalar çıkarıldı. Bunlardan bir tanesi Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanunu.
Bunun dışında, ayrıca, gerek arazilerin
parçalanmasının önüne geçilmesi miras yoluyla gerek diğer sebeplerle,
buna dair düzenlemeler getirildi.
Bir de, bunların toplulaştırılmasına
da, yine bu görüşmekte olduğumuz tasarıyla buna imkân getiriliyor.
Buradaki maksat şu: Özellikle 2004 -ki,
kanunda öngörülen bir süre var- Ekim 2004 tarihinden önce tarım dışında
bir amaçla kullanılmış olan toprakların, bunların geriye doğru tarıma
kazandırılması mümkün olmadığından dolayı, bunlarla ilgili geçici
maddede bir düzenleme getirilmiştir. Çünkü, biz bugün o fabrikaları,
o tesisleri yıksak, tamamını, onların yerinde bizim tarım yapmamız,
o toprakları tarımsal amaçla kullanmamız mümkün değildir. Bizim
yapmakta olduğumuz husus ise şudur: Bu tarihten sonra toprakların
amacı dışında kullanılmasının engellenmesidir. Geçmiştekini
de… Tabii bu memleketin ekonomik varlığının bir parçasıdır. Öyle
veya böyle, bir şekilde burada tesisler kurulmuş ve biz bu tesisleri
yıktığımız takdirde, bu toprakları koruyamayacağımız için de bunun,
belli bir bedel karşılığında buna izin vermekten başka da pratik olarak
yapılabilecek başka bir tedbir yoktur ve biz bu kanunla, esasen bunu
teminat altına almaya ve buna dönük tedbirleri geliştirmeye çalışıyoruz.
Sayın Özdoğan’ın sorusu vardı. Sayın
Özdoğan, Sayın Cüneyd Zapsu’nun adını anarak, onun bir sözüne atfen
bir değerlendirmede bulundu. Tabii, ben Sayın Zapsu’nun kendi ağzından
bu sözleri dinlemediğim için onun ağzından böyle bir sözün değerlendirmesini
de yapmak, tabii ki, doğru değildir, çünkü o sözün sahibi Sayın Zapsu
ise, Sayın Zapsu ne demek istediğini, bununla ne kastettiğini kendisi
açıklar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Ama, sizin
yetki alanınızda konuşuyor Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Ama, eğer, bizim Hükûmetimizin bu alandaki politikası
soruluyorsa, ben şunu söyleyeyim: Tabii ki, bizim Hükûmet olarak politikamız
hem üretimi desteklemek hem üreticiyi desteklemektir. Ancak, üretimden
kastettiğimiz tarımsal üretimdir ve tarımsal üretimden de kastedilen
tarımsal ürünlerin artırılmasıdır. Dolayısıyla, hem tarımsal
ürünlerin biz verimini önemsiyoruz, bunları prim vermek suretiyle
destekliyoruz.
Bakın, şunu söyleyeyim: 2002 yılında,
Hükûmeti devraldığımız dönemde, Türkiye’de ürünlerin desteklenmesine dönük olarak
ödenen prim miktarı, 186 milyon YTL’ydi, yani o günün parasıyla 186
trilyon liraydı. 2006 yılında bizim ödediğimiz, 2005 yılı ürünü için
ödediğimiz ürünlere dönük prim desteklemesi miktarı 924 milyon
YTL’dir; 924 trilyon liradır o günün parasıyla.
Şimdi, 186’dan 924’e çıkarken, bunun kaç
kat olduğunu hesaba kattığımız zaman, AK Parti Hükûmetinin de burada
kimi desteklediğini, ne kadar oranda desteklediğini de, net ve
açık bir şekilde görmüş oluruz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – Sayın Bakan, bu
seneki alacakları ne zaman ödeyeceksiniz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bunların hepsi, belli bir takvim içerisinde
ödeniyor. Yine, 2007 yılı bütçesinde de ürünlerle ilgili, gerek
prim ödemeleri gerek diğer desteklemeler devam edecek.
Fındıkla ilgili bir hususu dile getirdi.
Ben söyleyeyim: Dün itibarıyla, Toprak Mahsulleri Ofisinin aldığı
ürün miktarı 129.629 tondur. 129.629 ton fındık almış durumda Toprak
Mahsulleri Ofisi dün itibarıyla ve bunun için de bizim fındık üreticisine
ödediğimiz para, tam 380 trilyon 508 milyar Türk lirasıdır. Bu, fındık
üreticisinin cebine aktarılmış, hesabına aktarılmış bir paradır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bunu geçmiş yıllarla mukayese
ettiğimiz zaman da hiçbir dönemde bu kadarlık bir süre içerisinde
bu miktarda fındığın alınmadığı ve bu kadar kısa bir süre içerisinde
bu kadar ürün için bu kadar ödeme yapılmadığını görmüş oluruz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) – Çiftçiler mukayeseyi
yapıyor Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Dolayısıyla,
burada çiftçiler de alıyor, üreticiler de alıyor, hayvansal üretimle
iştigal edenler de alıyor, hepsi bunların alıyor, hepsi de almaya bizim
iktidarımız döneminde devam edecektir. Çünkü, biz, bu konuda verdiğimiz
sözlerin üzerindeyiz, bunun üzerinde duruyoruz. Bundan sonra da
ödemeye devam edeceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN – Soru-yanıt bölümü bitti.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde
üç önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan, 1252
sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi”nin 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Alim
Tunç Ahmet
İnal M. Altan Karapaşaoğlu
Uşak Batman Bursa
Osman Aslan Özkan Öksüz
Bolu Konya
Madde 3- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına, (d) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi ile birinci fıkrasının sonuna “Bakanlık
bu yetkisini valiliklere devredebilir.” cümlesi, eklenmiştir.
“e) Kamu yararı gözetilerek yol alt yapı
ve üst yapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar”
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3. maddesinin a-şağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün Erol Tınastepe Orhan Sür
Muğla Erzincan Balıkesir
Osman
Özcan Ali Arslan
Gürol Ergin
Antalya Muğla Muğla
Kerim
Özkan Necati
Uzdil Vedat Melik
Burdur Osmaniye Şanlıurfa
Atilla
Kart Mehmet Semerci Rasim Çakır
Konya Aydın Edirne
Madde 3.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 13-
(1) Mutlak tarım arazileri, özel ürün
arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal
üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alter-natif alan bulunmaması
ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;
a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici
yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme
faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından kamu yararı
kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı alınmış
plân ve yatırımlar,
İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım
taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık
tarafından izin verilebilir.
(2) Mutlak tarım arazileri, özel ürün
arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri dışında
kalan tarım arazileri; toprak koruma projelerine uyulması şartı
ile valilikler tarafından tarım dışı kullanımlara tahsis edilebilir.
(3) Tarımsal amaçlı yapılar için, projesine
uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda her sınıf ve özellikteki
tarım arazisi valilik izni ile kullanılır.
(4) Birinci fıkranın (c) ve (ç) bentleri
kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini çevre ve tarım
arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine
tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle
yükümlüdürler.
(5) Bu madde kapsamında valiliklerce
verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek
karara bağlanır.
(6) Tarım arazilerinin korunması ve
amaç dışı kullanımına dair uygulamaların usûl ve esasları tüzükle
düzenlenir.
(7) Doğal ve yapay olaylar sonucu toprağın
fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri bozulmuş veya bozulma
ihtimali olan araziler ile millenmeden önemli derecede etkilenen
baraj, gölet ve benzeri rezervuar havzalarında toprak kayıplarını
ve millenmeyi önlemek, koruma, geliştirme ve kullanmayı esas alan
teknikleri yerleştirmek amacıyla, kurulların görüşü alınarak, Bakanlığın
teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile erozyona duyarlı alanlar tespit
edilir. Erozyona duyarlı arazilerin belirlenmesi ve korunması
amacıyla bu arazilerin kullanım plânları ve altyapı projeleri; kurulların
görüşleri dikkate alınarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
hizmet alanları ile sınırlı olmak kaydıyla, kamu kuruluşlarının
birbirlerine bağlı hizmetlerini aksatmayacak şekilde bir uyum ve
zaman plânlaması içerisinde, havza bazında ilgili kamu kuruluşları
tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu amaçla yapılan veya yaptırılan
rüzgar perdeleri, sekiler, sel oyuntusu önleme yapıları gibi fizikî
yapıların korunması, arazi sahiplerine aittir. Bakanlık; kurak,
yarı kurak ve az yağışlı yerlerde iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri
de dâhil olmak üzere, çeşitli nedenlerle toprak bozulması görülen
çölleşmeye maruz alanlarda ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil
toplum örgütleri ile işbirliği yaparak gerekli önlemleri alır veya
aldırır.
Erozyona duyarlı
alanların belirlenmesi ve korunmasına ilişkin ûsul ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN – Son önergeyi
okutuyoruz ve bu son önerge en aykırı önerge olduğu için onu işleme
alacağız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1252 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik
teklifinin 3 üncü maddesiyle adledilen 13 üncü maddesinin 1 inci
fıkrasının sonuna eklenen “Bakanlık bu yetkisini valiliklere
devredebilir” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin
Üstün |
Osman
Özcan |
Atila
Emek |
|
|
Muğla |
|
|
|
Osman
Kaptan |
R.
Kerim Özkan |
Gürol
Ergin |
|
|
Burdur |
Muğla |
|
|
Atilla
Kart |
|
|
|
|
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi konuşmak mı ister,
yoksa gerekçenin okunmasını mı?
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Atilla Kart konuşacak
efendim.
BAŞKAN – Konuşmak istiyorsunuz.
Buyurun Sayın Atilla Kart.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 3’üncü maddeyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi,
Anayasanın 137’nci maddesi “kanunsuz emir” kavramını düzenlemiştir.
Buna göre, konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez,
yerine getiren kimse de, kamu görevlisi de sorumluluktan kurtulamaz.
İşte bu yasa teklifinin
3’üncü maddesinde, Anayasanın 137’nci maddesindeki düzenlemenin
hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir amaç söz konusu
olduğu içindir ki, bu önergeyi verme zorunluluğu doğmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, Bursa eski Valisi, şimdinin İzmir Valisi olarak
görev yapan Sayın Oğuz Kağan Köksal hakkında, Cargill nişasta fabrikasını
kurmasına imkân tanıyan işlemler hakkında verilen yargı kararlarını
uygulamaması sebebiyle soruşturma açılmış, ilgili bakan soruşturma
izni vermediğinden, bu karar hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
itiraz yoluna başvurmuş, itiraz üzerine Danıştay 1. Dairesi, Sayın
Vali hakkında soruşturma izni verilmemesine dair kararı oy birliğiyle
ortadan kaldırmıştır.
Mezkûr Danıştay kararında
çok açık bir şekilde, Anayasa’nın yasama ve yürütme organlarının
mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunu belirten hükümlerinden
söz edilerek, Anayasa’da konusu suç teşkil eden emrin hiçbir şekilde
yerine getirilmeyeceği, yerine getiren kimsenin de, kamu görevlisinin
de sorumluluktan kurtulmayacağı yolunda düzenlenmiş olan hükmüne
vurgu yapılmıştır.
Peki, değerli arkadaşlarım,
biz, işbu yasa teklifinde, işbu yasa teklifinin 3’üncü maddesiyle
ne yapmak istiyoruz? Sorunun özü işte burada düğümleniyor değerli
arkadaşlarım. Merkezî idare, yani Hükûmet, valiliklere görünürde
yetki devri yaparak yasal dayanak sağlamakta ve böylece, kanunsuz
emirlerin sonuçlarını kendince ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Böylece, Bakanlık kendisini yasal sorumluluktan kurtaracak, sorumluluk
valilik makamına yıkılmış olacaktır.
İşte, değerli arkadaşlarım,
özel bir yasa çıkarılmasında ısrarlı olunduğu ve yargı kararları
kararlı bir şekilde uygulanmadığı takdirde, kamu yönetiminde nasıl
tahribatlar yaratıyoruz, nasıl mağduriyetlere yol açıyoruz, bunun
ibret verici bir örneğiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım,
vicdanlarınıza sesleniyorum: Bu nasıl bir adalet ve yönetim anlayışıdır
ki, yasa ve hukuka aykırı uygulamayı Hükûmet olarak, merkezî idare
olarak taammüden yapacağız, yapacaksınız, sorumluluğu ise valilere
yıkacaksınız. İşte, kamu yönetimi adına geldiğimiz ibret verici
bir sürecin yansımasını görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Aslında, bu maddede,
yönetim yetersizliğinin, yönetim tıkanmışlığının ve aczinin yol
açtığı sonuçları görüyoruz.
Bu sonuçların yarattığı
tahribatı belirli bir noktada durdurmak adına işbu önergemize destek
istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Özkan Bey’in konuşmasına itirazlar vardı sataşmayla ilgili.
Tutanakları da okudum, daha önce zaten yapılan konuşmayı da izlemiştim,
Özkan Bey’i de uyarmıştım bu arada. Özkan Bey, tutanakta, şöyle söylüyor:
“Ben şimdi Gürol Hoca’ma da bir cevap vermek istiyorum: O gün ‘bu Konya
Milletvekili havadan konuşuyor’ diyor. Tabii, Hoca’mız profesördür,
kendisi de ziraat profesörüdür. Belki kitaplardan veya araştırmalardan
biraz uzaklaşmıştır.” diyor.
Bu konuda karar vermek,
kitaplardan uzaklaşıp uzaklaşmadığı konusunda karar vermek, her
hâlde bizim işimiz değil, başka bir arkadaşımızın da işi değil. O nedenle,
burada bir sataşma söz konusu oluyor.
Hüseyin Güler arkadaşımızla
ilgili de, Özkan Bey şöyle diyor: “Biraz önce Anavatan Partisi Grubundan
konuşan arkadaşımız herhâlde bu yasayı hiç incelemeden buraya gelip,
konuşup duruyor. Bu yasa kimin zamanında çıkarılmış, kim bu yasaya
şey vermiş, bunları bir araştırıp buraya gelmen lazım.” diyor.
Bunun takdiri de Hüseyin
Bey’e aittir, Özkan Bey’e ait değildir. Bu da bir sataşma konusudur. O
nedenle, kısa sürelerle, arka arkaya, Sayın Gürol Ergin’e ve Sayın
Hüseyin Güler’e sataşma nedeniyle söz veriyorum, fakat, çok kısa
olmak kaydıyla.
Buyurun.
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Konya Milletvekili
Özkan Öksüz’ün, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özkan Öksüz, sağ olsun,
benim profesörlüğümü kabul etti, bunun için kendisine teşekkür
ediyorum, etmeyebilirdi de.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Öksüz’e geçmeden, burada bir önce konuşan AKP’li arkadaşım “toprak
işleyenin, su kullananın” sözü üzerinde durdu. İnsan vicdanına en
yakışan, toprağın işleyenin, suyun da kullananın olmasıdır. Bunu
özellikle söylüyorum. Genel Başkanımız olduğu dönemde rahmetli
Ecevit bunu söylemişti ve en doğru ve insana en yakışan sözü söylemişti,
bunu özellikle belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan bu yasayı
savunurken diyor ki: “Buraların zaten geriye dönüşü olmaz, oralarda
yeniden tarım yapılmaz.” Sayın Bakanım, şimdi soruyorum: 2004 Ekiminden
sonra tarım alanlarında yanlış iş yapanlar, bu tarihten, bugünkü tarihten
sonra da yapacak olanların da geriye dönüşü olmayacağına göre,
siz hep böyle parayla satacak mısınız o alanları? Bunu özellikle soruyorum.
BAŞKAN – Gürol Bey,
lütfen, siz sataşmayla ilgili ortaya koyduğunuz sav hakkında konuşun.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Geliyorum şimdi konuya, konuya geldim; evet efendim, sataşmaya
geldim.
Arkadaşlar, şimdi,
bakın, TÜİK (Devlet İstatistik Enstitüsü) rakamları: 1986’da bu ülkede
12 milyon 713 bin baş sığır var, bugün 10 milyon 526 bine düşmüş. Elbetteki,
bunlar içerisinde melez sayısı ve kültür ırkı oranı da artmış, bunu
da söylememiz gerekir, ama, şunu da ifade etmeliyiz: Bakınız, sağılan
inek sayısı; bu, TÜİK’in 2005 Türkiye İstatistik Yıllığı’nın rakamları:
2000 yılında 5 milyon 279 bin 569 inek sağılıyor. 2004 yılında sağılan
inek sayısı 3 milyon 875 bin 721.
Şimdi, arkadaşlar,
bir ülkede süt üretiminin artması iki olaya dayanır: Ya ırkı değiştirirsiniz
(Daha verimli ırklar getirirsiniz, diğerlerinin yerine gelir,
süt verimi artar.) veya sayıyı artırırsınız. Şimdi, kültür ırkında
ciddi bir değişme, artma yok; ama, sağılan inek sayısı yaklaşık olarak
1,4 milyon azalmış, 5 milyon 200 küsur binden 3 milyon 800 bine düşmüş.
Şimdi, mümkün mü süt veriminin fazla artması? Nitekim, TÜİK’in rakamı:
2000 yılında inek sütü üretimi 8 milyon 732 bin ton, 2004 yılında 9 milyon
609 bin ton. Arada yaklaşık 900 bin ton bir fark var. Bu, doğru kabul edilebilir
bir rakamdır. Fakat, 2002 rakamlarına baktığımız zaman, sanki, bu
ülke, 2001’deki krizi 2002’de ineklerin memesinde de yaşamış gibi
bir durum çıkıyor ortaya. Çok enteresan. 2002 rakamı değerli arkadaşlarım,
lütfen dikkat edin. 2002’de sağılan inek sayısı 4 milyon 392 bin,
2004’te 3 milyon 875 bin; ama, 2002’deki süt üretimi birdenbire 2001’e
göre 1 milyon ton düşmüş; 8,4 milyon tondan 7,4 milyon tona düşmüş,
2004’te de 9,6 milyon tona çıkmış.
Değerli arkadaşlarım,
eğer rakamlarla oynanmıyorsa ya da bu rakamlar şu veya bu şekilde
yanlış buraya geçmemişse, bu, mümkün değildir. Arkadaşım, sağ olsun,
benim ziraat profesörü olduğumu söyledi. Ben ona ayrıca şunu söyleyeyim:
Benim doktorluğum, doçentliğim, bütün eğitimim özellikle...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Gürol Bey, toparlayalım lütfen.
Özellikle süt üretimiyle ilgili rakamlara yönelik düzeltmenizi
yapın, tamamlayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Efendim, süt üretimini söylüyorum.
Benim bütün aldığım
eğitim ve verdiğim eğitim süt üretimi üzerine. Onun için, bunların inanılır
olması mümkün değil. Kaldı ki, buradaki rakamlar da arkadaşımı
hiçbir şekilde doğrulamıyor 2000 ile 2004 rakamlarını değerlendirdiğimiz
zaman. Bu, TÜİK’in rakamlarıdır. Bu bakımdan, Sayın Öksüz, bilmiyorum
o rakamları kendisine Tarım Bakanlığından hangi arkadaşım verdi
ama, veren arkadaşım doğru olduğunu düşünerek vermiş olabilir;
ama, konuyu bilenler, bunun doğru olmadığını biliyorlar; bunu söylüyorum.
Zaten öyle olmasaydı, süt üreticisi de perişan duruma düşmezdi
diğer tarım ürünü üreticileri gibi.
Hepinizi saygıyla
tekrar selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hüseyin
Güler, siz de çok kısa olarak, biraz önce bahsettiğim konuda, sizin
de başvurduğunuz konuda, yani, daha önce yasa metnini okumadığınızla
ilgili iddia konusunda konuşun.
Buyurun.
2.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, Konya
Milletvekili Özkan Öksüz’ün, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Yeni bir sataşmaya meyil vermeyeceğiz Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum
söz verdiğiniz için.
Sayın Başkanım, şimdi,
tabii ki, kanunun nasıl, hangi süreç içerisinde geçtiğini aslında
çok iyi biliyoruz. Bu kanun metni, çok tesadüftür ki, Bursa Milletvekilinin
vermesinde 3 maddeyle başlamıştır; bütçedeyse, Plan Bütçedeyse 8
maddeye çıkartılmıştır; burada Özkan Bey’e hatırlatmak istiyorum.
İkincisi: Cargillle
ilgili süreci burada paylaştık. Cargill firmasının yapmış olduğu
süreçte, Türkiye’deki yapmış olduğu iştirakler, bir müteşebbis
olarak yabancı yatırımcıyla biz mutluluk duyarız; ama, özellikle
Bursa Orhangazi’deki, İznik Gölü çevresindeki yapmış olduğu araziyle
ilgili birlikte kanun maddesiyle bağlantısını burada irdeledik;
her hâlde hoşumuza gitmedi. Çünkü, kanun teklifine baktığımızda,
8 maddeye çıkartılırken Sayın Özkan Öksüz burada kanunu araştırmadığımızı
zannettiler. Herhâlde AK Partili milletvekilleriyle bizi karıştırdı.
Biz, burada Anavatan olarak hep çıktık, önce bilgi sahibi olduk, sonra
fikir sahibi.
İkincisi: Anavatan
olarak, bu halk gerekeni takdir edecektir. Geçmişim, siyasi partimdeki
istifa sebeplerim beni bağlar; ama, bugünkü Anavatan süreci içerisinde…
Geçtiğimiz hafta Mersin’deydik -bu cumartesi, şuradan üç, dört gün
önce- halkın teveccühü, biraz önce söyledim, ben 10 bin diyeyim, siz
20 bin -bu “mitingdir” adı, ama miting gibi bir niyetimiz de olmadı-
Erdemli’de narenciye üreticileriyle kucaklaştık, Silifke’de keza
aynı.
Yani, kısaca, burada
söylemek istediğimiz bu; kanun metnini sonuna kadar araştırdık ve
araştırmaya da devam ediyoruz. Burada kamuoyuna verilen bilgiler,
son derece içeriği, anlamı dolu bir şekilde. Ama, siz çıkıp AK Partili
milletvekili arkadaşlarımız, sadece muhalefetin kanun dışı konuşmalarla
gündem değiştirme şeklinde bir eleştiriniz doğrultusunda, siz kendiniz
aslında gündem dışı ve bilgi sahibi olmadan çıkıp konuşuyorsunuz.
Sayın Özkan Öksüz’e
sadece bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Sadece Mersin’imizin Mut ilçesinde…
BAŞKAN – Sataşmaya
meydan vermeden lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Yok, hiçbir şekilde Sayın Başkan.
Mersin’in Mut ilçesinde
o dağıttığınız koyun ve süt veren koyunların akıbetinin ne olduğunu
merak eder misiniz? Önce icra yoluyla koyunları da aldılar, traktörlerini
de. Burada sadece bunu hatırlatıyorum. Diğer kanunlar zaten geldiği
müddetçe kanun üzerinde görüşlerimizi Anavatan olarak vermeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN – Hüseyin Bey…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam, sataşma
konusunun dışına çıkmayın diyecektim. Teşekkür ederiz, tamam.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı:
1252) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1252 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan
(Burdur) ve arkadaşları
Madde 3.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 13-
(1) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri
tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif
alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;
a) Savunmaya yönelik
stratejik ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası
ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz
arama ve işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık
tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu
yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar,
İçin bu arazilerin
amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması
kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir.
(2) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri
dışında kalan tarım arazileri; toprak koruma projelerine uyulması
şartı ile valilikler tarafından tarım dışı kullanımlara tahsis
edilebilir.
(3) Tarımsal amaçlı
yapılar için, projesine uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda
her sınıf ve özellikteki tarım arazisi valilik izni ile kullanılır.
(4) Birinci fıkranın
(c) ve (ç) bentleri kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini
çevre ve tarım arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle
ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski
vasfına getirmekle yükümlüdürler.
(5) Bu madde kapsamında
valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından
değerlendirilerek karara bağlanır.
(6) Tarım arazilerinin
korunması ve amaç dışı kullanımına dair uygulamaların usûl ve
esasları tüzükle düzenlenir.
(7) Doğal ve yapay
olaylar sonucu toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri
bozulmuş veya bozulma ihtimali olan araziler ile millenmeden önemli
derecede etkilenen baraj, gölet ve benzeri rezervuar havzalarında
toprak kayıplarını ve millenmeyi önlemek, koruma, geliştirme ve
kullanmayı esas alan teknikleri yerleştirmek amacıyla, kurulların
görüşü alınarak, Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı
ile erozyona duyarlı alanlar tespit edilir. Erozyona duyarlı arazilerin
belirlenmesi ve korunması amacıyla bu arazilerin kullanım plânları
ve altyapı projeleri; kurulların görüşleri dikkate alınarak, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet alanları ile sınırlı olmak kaydıyla,
kamu kuruluşlarının birbirlerine bağlı hizmetlerini aksatmayacak
şekilde bir uyum ve zaman plânlaması içerisinde, havza bazında ilgili
kamu kuruluşları tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu amaçla
yapılan veya yaptırılan rüzgar perdeleri, sekiler, sel oyuntusu
önleme yapıları gibi fizikî yapıların korunması, arazi sahiplerine
aittir. Bakanlık; kurak, yarı kurak ve az yağışlı yerlerde iklim değişiklikleri
ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere, çeşitli nedenlerle toprak
bozulması görülen çölleşmeye maruz alanlarda ilgili kamu kurum
ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile işbirliği yaparak gerekli
önlemleri alır veya aldırır.
Erozyona duyarlı
alanların belirlenmesi ve korunmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi…
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Necati Uzdil…
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
okunmasını mı istiyorsunuz, konuşmak mı istiyorsunuz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Necati Uzdil,
Osmaniye Milletvekili; buyurun önerge sahibi olarak.
Beş dakikalık süre.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
– Sayın Başkan, sen önergenin okunmasından yana mısın?
BAŞKAN – Bizim yanımız
olmaz. Biz yansız olarak yönetiyoruz. Soruyoruz, okunmasını mı istiyorsunuz,
konuşmak mı istiyorsunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
– Hayır, konuşmaya hazır da onun için sordum.
BAŞKAN – Yine de soracağız.
Buyurun Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; öncelikle, sizleri sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu hafta TEMA Haftası. TEMA’yı biliyorsunuz, TEMA Vakfını, tahmin
ederim, biliyorsunuz. Toprağımıza sahip çıkan, toprağımızın korunması
için projeler uygulayan ve çevremizi, doğamızı sahiplenen, onların
toplum tarafından, gençlerimiz tarafından, çocuklarımız tarafından
sevilmesi için uğraş veren değerli arkadaşlarım; bugün, bildiğim
kadarıyla, birkaç ilde toprağa saygı yürüyüşü yapıyorlar. Bunlardan
bir tanesinin de, İstanbul’da İstiklal Caddesinde olduğunu zannediyorum.
Ben, buradan, TEMA’nın yöneticilerine ve üyelerine, tüm TEMA’ya yakınlık
duyan, sempati duyan vatandaşlarıma sevgi ve saygılarımı göndermek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işte, TEMA Haftası olan bugünde, maalesef, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanunu’nda değişiklik yaparak, toprağımızın, hem de birinci
sınıf tarım topraklarımızın korunmasının önüne engel getiriyoruz.
Sayın Bakanımız ne güzel söyledi, bu tesislerin kurulduğu yeri yeniden
tarıma kazandırma şansımız yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
doğru. Bir insan çeker silahı vurur birini, onu yeniden getirme şansımız
yoktur. Fiilî durum yaratıldı diye ne yapacağız? “Hadi yürü git” mi
diyeceğiz? Birinci sınıf tarım arazisine sanayi tesisini yasalara
aykırı şekilde kuracaksın ve biz buna af getireceğiz! Doğru, bu yasayı
veren arkadaşımız dedi ki: “20 bin sanayiciyi savunmak üzere verdim,
buraya onun için geldim.” dedi. Doğru, ben o arkadaşıma hak veriyorum, benim zoruma
giden şey daha farklı.
Değerli arkadaşlarım,
toprağı kim koruyacak? Arazinin kullanımını, rantabl kullanımını
kim sağlayacak? Değerli arkadaşlarım, Tarım Bakanlığı bu işi üstlendi;
ama, ben bakıyorum, Tarım Bakanımız, maalesef, 20 bin sanayiciyi
savunuyor. Ben de istiyorum ki, benim gönlümden de geçen şu ki: Madem
Tarım Bakanı, madem Tarım Komisyonu, Tarım Komisyonu üyeleri ve
başkanları, bırakın birileri sanayiciyi savunurken, biz de, sevgili
arkadaşlarım, tarım topraklarını savunalım.
Tarım toprakları hiçbirinizin
malı değil. Geçmişte yine söyledim, yine söylüyorum: Değerli arkadaşlarım,
babanızdan miras kalmadı, gelecek nesillerin emanetidir. Yine
söylüyorum, kırsalda bir laf vardır: Emanete ihanet olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, lütfen, herkes görevini yapsın. Madem Tarım Bakanlığıyız,
madem Tarım Komisyonuyuz, madem tarıma hizmet etmek için, onların
hakkını korumak için buradayız, Tarım Komisyonu üyesi arkadaşlarıma,
Tarım Komisyonu Başkanıma ve Tarım Bakanıma yeniden seslenmek istiyorum:
TEMA Haftasında, tarım topraklarını elden çıkarmayalım. Verelim
200 milyon YTL’yi, verelim, bina orada numune kalsın. Hatta, üzerine
yazılar yazalım, ibret olsun, ibretiâlem için o sanayi tesisi orada
kalsın ki, bundan sonra kimse bizim tarım topraklarımızı tarım yapılamayacak
hale getirmesin diyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım,
süreniz doldu.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Ben de, çiftçilerimizi savunuyorum, tarım topraklarımızı savunuyorum,
geleceğin emanetlerini savunmak istiyorum. Bir arkadaşım diyor
ki: “Burayı imza edenler…” diye itham ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
o yasaları çıkarmak için imza edenler, o ruhsatı vermek için imza
atanlar, bugün burada yok, siz varsınız. Karşı çıktığınız için siz
varsınız. Yarın, siz olmayacaksınız, karşı çıkanlar olacak.
Bu duygularla, sizlere
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte
olan, 1252 sıra sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi”nin 3 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) ve arkadaşları
Madde 3- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına,
(d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi ile birinci fıkrasının
sonuna “Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.” cümlesi,
eklenmiştir.
“e) Kamu yararı gözetilerek
yol alt yapı ve üst yapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri,
konuşmak mı isterler, gerekçenin mi okunmasını isterler?
EYÜP FATSA (Ordu) – Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN – Gerekçenin
okunmasını istiyorsunuz.
Gerekçe:
Yol ve ulaşım ihtiyacı
ülkemiz için çok büyük önem ve zaruret arz etmektedir. Gelişmenin ve
ülke olarak büyümenin sağlanabilmesi için alt ve üst yapısıyla sağlam
ve nitelikli yollarla bir ulaşım ağı oluşturmak gerekmektedir. Yerinde
hizmet verilmediği için bu tür bölgelerde söz konusu hizmetler büyük
maliyetler ve zorluklarla yapılabilmektedir. Teklif ile yerinden
yönetim ilkesi hakim kılınarak, yapılacak faaliyet ve yatırımlar
için kamu yararı için kaynak israfının önlenmesi amaçlanmıştır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
– Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Anlaşıldı…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) –
Grup Başkanınız orada oturuyor…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
– Ben buradayım, sizi ilgilendirmez..
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Bir saat yemek arası
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21’inci Birleşimi’nin Üçüncü Oturumu’nu açıyorum.
1252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 4’üncü maddesini okutuyorum:
MADDE 4.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
17 nci maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki 3
üncü fıkra eklenmiştir.
“Köy tüzelkişiliği, Belediyeler, kooperatifler,
birlikler gibi tüzel kişilikler veya kamu kuruluşlarının, hizmet
konuları ile ilgili özel arazi toplulaştırması ve/veya tarla içi
geliştirme hizmeti yapmak istemeleri durumunda, Bakanlığa gerekçeleri
ile başvurarak toplulaştırma isteklerini bildirirler. Gerekçelerin
yeterli görülmesi durumunda Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu
Kararı alındıktan sonra başvuran tüzel kişilik veya kuruluş bu kanuna
göre toplulaştırma projesini hazırlar ve onay için Bakanlığa iletir.
Özel arazi toplulaştırması yapmak isteyen kuruluş, gerekli teknik
personeli bünyesinde bulundurmak veya proje süresince tabi oldukları
mevzuat hükümlerine uygun olarak sözleşmeli personel çalıştırmak
zorundadır. Özel arazi toplulaştırması yapan kurum veya kuruluşlar
kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan arazi miktarını toplulaştırma
yoluyla karşılayabilir. Özel arazi toplulaştırması yapacak idarelerce
ihtiyaç duyulacak yatırımlar için ortak kullanım alanı kesinti payı
ile karşılanamayan araziler, varsa hazine arazilerinden, hazine
arazilerinin yeterli olmadığı veya bulunmadığı yerlerde ise, ilgili
idarelerce belirlenecek usul ve esaslar dahilinde fiziki tesislerin
yapılacağı alana bağlı kalınmaksızın gerçek ve tüzel kişilerinden
anlaşma yoluyla karşılanabilir. Bu araziler, fiziki tesislerin
yapılacağı yere kaydırılır. Aynı alanda birden fazla kurum veya
kuruluş tarafından toplulaştırma ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti
yapmak talebinde bulunulması halinde toplulaştırmayı ve/veya
tarla içi geliştirme hizmetini yapacak kuruluşu Bakanlık belirlemeye
yetkilidir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan,
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Ramazan Kerim Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1252 sıra sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzülerek belirtmek isterim
ki, yüce Meclisimizin şu anda görüşmekte olduğu yasa teklifi, Bursa’da
Cargill firması tarafından hukuka aykırı olaraktan gerçekleştirilen
ve verimli tarım arazisinin üstüne kurulan yatırıma hukuksallık
kazandırmak amacıyla düzenlenen bir değişiklikten başka hiçbir
amaç içermemektedir.
Gönül isterdi ki, içinde bulunduğumuz şu günlerde,
sosyal ve siyasi önem taşıyan, toplum ve kamu yararına önem taşıyan
yasa tasarılarını görüşelim, halkımızın refah seviyesini yükseltecek
çözümler üretelim halkın Meclisinde; ama, biz ne yapıyoruz: Tam aksine,
hiçbir kamu yararı taşımayan ve sadece bir firmaya ayrıcalık taşıyan
bir kanun teklifini görüşüyoruz. Böylelikle, sadece bu firmaya
ayrıcalık tanımıyoruz, aynı zamanda, ileriki süreçte verimli tarım
arazilerinin talan olmasına göz yumuyoruz; ülkemizin uzun dönemde
gıda güvenliğinin tehlikeye girmesine göz yumuyoruz. Ayrıca, en
önemlisi, bu yasa ile yasalara saygılı girişimci cezalandırılmış,
Orhangazi’de birinci sınıf tarım arazisinde hukuksuz fabrikasını
çalıştıran Cargill gibi yasa tanımazlar ödünlendirilmiş olacaktır.
Bu yasa teklifi, bazı çıkar çevrelerinin amaçları doğrultusunda
hazırlanmış bir af niteliği taşımaktadır, Danıştay kararının baypas
edilmesidir ve kimlerin istekleri doğrultusunda hazırlandığı
çok iyi bilenmektedir. Bugüne kadar yönetmeliklerle tarım arazilerini
amaç dışı kullanmaya açan bu zihniyetin, bu amacını bu kez de yasaya
taşıması cüretini göstermesi, resmen aymazlıktan başka bir şey değildir
ve Adalet ve Kalkınma Partisinin toprak koruma konusundaki niyetini
açıkça ortaya koymaktadır. Zira, toprağı korumak ve geliştirmekle
görevli Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılarak uzman kamu yönetimi
kadrosu ortadan kaldırılmıştır. İlgili Genel Müdürlüğün personel
ve donanımı, İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri, İl
Özel İdareleri, İmar ve İskân Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
dağıtılmıştır. Türkiye’de sayıları 500 civarında olan değerli uzman
toprak bilimcilerden İstanbul’da görev yapanlar, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından asfalt kaplama işlerinde görevlendirilmişlerdir.
Bugün, ülkemizde toprak koruma konusunda uzman bir kuruluş kalmamıştır.
Değerli milletvekilleri, bakın, Büyük Atatürk’ün,
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” vecizesinin bulunduğu
yüce Mecliste görev yapıyoruz. Bugün, bu yüce çatı altında görev
yapmamızın tek gerekçesi budur. Bugün ise, bu yüce çatı altında,
hiçbir kamu yararı gözetilmemesine ve üstelik toplumun zararına
olacağı açıkça ortaya konulan bir yasa teklifinin gündeme gelmesi,
açıkça bir Anayasa ihlali olduğu gibi, daha da kötüsü, millet iradesinin
hiçe sayılması açısından çok büyük bir talihsizliktir. Milletin yüce
iradesine ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna birazcık
inanıyorsanız, bu yasa teklifini derhal geri çekin. Dolayısıyla
da, bu yasanın hangi güçlerin iradesiyle ve talepleri doğrultusunda
hazırlandığı yolundaki şaibelerin de önüne geçin. Bu sorumluluğu
yerine getirmezseniz, ileride büyük vebal altında kalacağınızı
ve bu özel şahıs ve kurumlara ayrıcalık getiren bu tür düzenlemelerin
ileride önüne geçilemez sonuçlar doğuracağını unutmayın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce
de belirttiğim gibi, bugün ülke tarımı, hayvancılığı, kaynakların
iyi kullanılması, verimin artırılması, tarıma ek kaynak yaratılması
gibi kanunlar dururken ve ülke toprakları her geçen gün birbiri ardına
yabancılara peşkeş çekilirken, bugün bu yasa teklifiyle, yabancı
bir kuruluşun bulunduğu verimli tarım arazilerimizin heba edilmesi
için hazırlanan bu yasa teklifinin gerekçesi nedir?
Sayın Karapaşaoğlu’nun, yedi yıl önce, Fazilet
Partisindeyken bu konuyla ilgili bazı sözlerini tutanaklardan
sizlere aktarmak isterim. Karapaşaoğlu şöyle diyor: “İznik Gölü
kenarında, çevre bilincine ve Bursa 2020 Planına aykırı bir şekilde,
Cargill adında bir firmanın, çevreyi kirletecek ve sulanabilir tarım
alanları ve hatta, İznik Sulama Projesinin başladığı ve bir kısım
yatırımın da yapıldığı alan üzerinde büyük bir tesis kurmakta olduğunu,
23/7/1998 tarih ve 127’nci Birleşimde gündem dışı bir konuşmayla heyetinize
arz etmiştik. Aynı anda, 8 Temmuz 1998 tarihinde, Bursa 2. İdare Mahkemesinin
98/508 sayılı Kararıyla da yürütmenin durdurulduğunu öğrendik ve
bunu değerli heyetinize arz ettik. Ne yazık ki, bu karara ve halen
hukuki tartışmalar devam etmiş olmasına rağmen, Cargill inşaatı
devam etmekte, fabrika yapılmakta, sanki hukuki mercilerden, bu
firmaya, siz merak etmeyin, siz yatırımınızı yapın, biz bu işleri
düzeltiriz dercesine büyük bir cesaretle yatırımlar yapılmaya
devam edilmektedir.” Bunlar, Sayın Karapaşaoğlu’nun o günkü ifadeleri.
Yedi yıl önce Cargillin kurulmasına karşı çıkan
sayın milletvekili bugün sunduğu değişiklikle, firmalara metre
karesine 5 YTL ödemek kaydıyla üzerinde bulundukları tarım arazisini
kullanma izni veriyor. Bugün ise Sayın Karapaşaoğlu, sanayi tesislerinin
kapatılmaması gerekir, diyor. Buraya 500 milyon yatırım yapmışlar,
kapatırsanız tahkime giderler, en az 2 milyar dolar alırlar, diyor.
Sayın Karapaşaoğlu’na, ülke ekonomisine karşı göstermiş olduğu
bu duyarlılığı için teşekkür ederiz. Bu yasa teklifinizin arkasında
kimlerin, hangi güç odaklarının olduğunu çıkın açık yüreklilikle
söyleyin, bu yasa teklifinin size nasıl anlatıldığını, nasıl görev
verildiğini açıklayın.
Değerli arkadaşlarım, ben bu yasa teklifine pancar
üreticileri adına karşıyım. Çünkü, pancar üreticisi bu ülkede en
az 250 sektöre iş veriyor. Bu Cargill firması da burada ürettiği nişasta
bazlı tatlandırıcıyla (Benim Erzurum’umda, Van’da, Burdur’da, Isparta’da,
Eskişehir’de, Tekirdağ’da, Konya’da, Erzincan’da -sayın milletvekillerine
sesleniyorum- pancar üreticisi olan illerimizde, yaklaşık 18 ilde,
Türkiye coğrafyasının dörtte 3’ünde pancar üretimi yapılıyor.) ülkemizde
pancar üretimi yapan Türk çiftçilerine karşı bu Cargill firması sanki
yüreklerine bir hançer saplıyor. Onun için, gelin bu yasayı çekelim.
Tatlandırıcı benim ülkemde çok kullanılıyor. Pancar deyip geçmeyin.
Bu, ekim dikim çavuşuyla başlıyor, sökmesi bir işlem, çapalaması
bir işlem, kantara götürmesi bir işlem. Kuyruğu hayvan üretiminde
kullanılıyor, küspesi hayvan üretiminde kullanılıyor. Küspe çukurlarında
kavgalar var bugün ülkemizde. Niçin? Kotalardan mustarip olduğu
için üreticimiz, küspe çukurlarında insanlarımız 1 ton küspe için
birbirlerine giriyor, eşinin dostunun kafasını yarıyor, kamyonuna
zarar veriyor. Neden? Pancar üretimi, gereken kotalarla, Şeker Yasası’yla
ilgili söylemler değişik. O Yasa’da şu Meclisteki arkadaşlarımız
yok. Geçmişte bu yanlışlıklar yapılmış. Şeker Yasası’yla ilgili
Türk çiftçisinin önü kesilmiş. Tarım alanları daraltılmış, pancar
alanları daraltılmış; üretim, inadına azaltılmış. Bu, sadece onda
değil, haşhaşta da böyle. Onun için, biz, ben bir tarafım. Ben köylüden
tarafım. Türkiye’nin üretiminde dörtte 3’ünü pancar üreticisi iştigal
ediyor. Bizlerin buraya gelmesinde, sizlerin buraya gelmesinde
Türkiye’de şeker pancarının çok büyük katkısı vardır, hepinizin de
katkısı vardır. Biliyorum,
bu Parlamento kırsal alana yönelik bir Parlamento, aramızda çok
elit insanlar yok. Sizler pancar tarlalarından geldiniz, pancarın
ne olduğunu, anasonun ne olduğunu, haşhaşın ne olduğunu, susamın
ne olduğunu biliyorsunuz. Fakat, bu Cargill firması, Türkiye’de
pancar üreticilerini gerçekten kalplerinden hançerledi. Onun
için, ben tarafım, köylüden tarafım ve bu yasaya karşı çıkıyorum,
bu yasanın çekilmesini istiyorum. Yapmayın! Toprakla koyun, gerisi
oyun. Toprağın çıkağı yok. Bir padişah ki, geçmişte, bir taraftarlarına,
bu yaşlılar bize eziyet ediyor -bir örnek vereceğim- bunları alın
önümüzden diyor. Padişaha gençler gidiyor. Padişah diyor ki, ben bu
yaşlıları alıp manastıra kapatacağım, fakat size bir sualim olacak.
O sualimi yerine getirirseniz, bu yaşlıların tamamını bu sarayın
içinde katledeceğim diyor. Soruyu söylemek için iki tane genç istiyor
yanına. İki genç gidiyor. Diyor ki, size bir aylık süre. Gideceksiniz,
bana undan bir urgan yapıp geleceksiniz. Gençler gidiyor, bir gün,
iki gün, üç gün… Yaşlılar manastıra toplanıyor, yaşlılar tir tir titriyor,
ölecekleri günü bekliyor. Gençlerden bir tanesi annesini-babasını
saklamış, çok seviyormuş. Gün geliyor, anne-baba soruyor: Telaşın
nedir oğlum? Anne, diyor, biz sizlerden bıktık, yaşlılardan bıktık.
Onun için, krala gittik, sizleri manastıra toplamasını… Sizlerin
verimliliğiniz bitti. Ama, diyor, kral bize bir sual verdi, bir ödev
verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Toparlıyorum
Başkanım.
Nedir, diyor ödeviniz. Bize undan bir urgan yapın
gelin, dedi. Ama bir türlü yapamadık. Hamur yaptık unu, olmadı; ipe
serdik, olmadı; undan urganı başaramadık. Oğlum, diyor annesi-babası,
git, diyor krala, bir örneğini versin, biz ona göre yapalım, diyor. Çocuklar
koşup gidiyorlar krala, diyorlar ki, bu undan urganın bir örneğini
istiyoruz. Hemen kral diyor ki, o yaşlıları getiriniz. Çünkü, undan
urgan olmaz. Toprak yapılmaz. Toprağı yapmak mümkün değil. Onun için,
bu kutsal toprağımızı, gelin… Bu Cargill gibi firmalar çoğalacak. Gidiyorsunuz,
ben bu hattı gidiyorum… Toprağı koruyoruz, Tarım Bakanlığımız toprak
koruyor yıllardır. Buradan Polatlı’ya kadar olan güzergâhta kaç tane
kooperatif var, kaç tane inşaat var? Bunlar tarım arazileri, bunlarda
dönümünde 10 ton soğan çıkıyor. Kavun çıkıyor. Karpuz üretiliyor.
O toprakların üzerinde dikilen kuleleri, dikilen kooperatif evlerini,
ikinci konutları hangimiz görmüyor? Nasıl karşı çıkıyoruz? Toprağı
nasıl koruyoruz? Bu, Polatlı güzergâhında böyle, Bolu güzergâhında
böyle. Bütün çıkışlar… Antalya çıkışında böyle. Bu topraklar heba
ediliyor. Ne yazık ki Toprak Koruma Kanunu’yla biz topraklarımızı
değil, bu şekilde, Cargill gibi şirketleri koruyoruz. Bu şirketi
korumayalım, gelin bu yasayı geri çekin. Anlatacağım çok şey var.
Hele bu toplumda, bugünlerde daha güzel yasalar
getirmemiz lazım diyorum. Sosyal bir facia var ülkemizde. Her gün,
ben, televizyonları sabahleyin açtığımda, o bir saatlik haberleri
dinleme sürecinde, boks maçını kaybetmiş boksör gibi, yumruk yemiş
boksör gibi Meclise geliyorum, ağlayarak geliyorum. Niçin?
BAŞKAN – Toparlayalım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – İmam, dedesini
öldürüyor, nenesini öldürüyor, dayısını öldürüyor, yengesini
öldürüyor. Cinnet geçirmiş. Polisimiz, komiserimiz… Bunlarla ilgili
yasalar yapılması gerekiyor. Önce hanımını öldürüyor, sonra kızını
öldürüyor, daha sonra gözünden çok sevdiği oğlunu öldürüyor ve daha
sonra kendine sıkıp öldürüyor.
BAŞKAN – Ramazan Bey, konuya gelelim ve toparlayalım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Gelin, böyle sosyal…
Niçin? Böyle sosyal içerikli yasalar getirmeliyiz. Bu yasalarla
vakit kaybediyoruz, Meclisin gündemini fuzuli dolduruyoruz. Bunlara
kısa zamanda çözüm getirilmesi için…
Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
Beş dakikalık konuşmam var, onda da devam edeceğim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sonraki konuşmacının tanıtımı da yapıldı.
İbrahim Özdoğan, Anavatan Partisi Grubu adına,
Erzurum Milletvekili. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Özdoğan, sizin de süreniz on dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN
(Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1252 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde, 4’üncü maddesinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir sermaye şirketi lehine,
yargı kararlarına karşın, özel bir düzenleme yapmak her şeyden önce,
hukuk devletine ve yasama organının saygınlığına zarar verecektir.
Tarım arazileri üzerinde izin alınmadan kurulan tesislere, işlemlerini
tamamlamaları için ek süre verilmesinin nedeni, Cargill hakkında
Danıştay 10. Dairesi tarafından verilen yürütmenin durdurulması
kararıdır. Bu durum, yargıya indirilmiş AK Parti balyozundan başka
bir şey değildir.
Cargill firmasının sorununun çözümü için ABD Başkanının
ve IMF’nin devreye girmesinin, kamu yararı açısından, hukuk devletinde
kabul edilebilecek bir durum değildir. Yürütmenin, yasalara ve
yargı kararlarına aykırı olarak sanayi tesisi kurulmasına ve işletilmesine
göz yumduğu bir konunun yargı denetimi dışına çıkarılması için yasama
işlemi yapılması, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerine
aykırıdır. Bu durumda, yasama organı, yargı kararlarının uygulamasını
engellemiş oluyor. Yürütmenin kararlara uyması ve bu kararların
gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı
zamanda hukuk devleti ilkesinin de gereğidir. Yargı kararlarını
ortadan kaldırıcı bir yasal düzenleme yapmak, bir fonksiyon gasbından
başka bir şey değildir. AK Parti yetkilileri, bunun faturasını bir
gün gelir çok ağır öderler.
Şimdi, bir taraftan yabancılara en verimli tarım
arazilerini peşkeş çekerken, bir taraftan da, çiftçiyi, bu Hükûmet
mahvı perişan etmiştir. “Köylü milletin efendisidir”, “millî ekonomimizin
temeli ziraattır” vecizelerinde, ifadelerinde Atatürk’ün hedeflediği
kalkınma ve uygarlaşma metotlarını yok edip, köylüyü, çiftçiyi
IMF’nin iğneli fıçısına attı bu Hükûmet. Bu Hükûmet yüzünden çiftçi
kanlı gözyaşı döküyor. Çiftçinin derisini yüzdünüz, şimdi de kemiklerini
kırıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, ne diyor?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bazı misaller vermek istiyorum: Nişasta bazlı şeker üretim kotalarının
AK Parti İktidarı döneminde yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarılması sonucu
pancar üretiminde önemli daralmalar olmuştur. Bu Hükûmet döneminde
kaçak şeker girişi ve kaçak tatlandırıcı üretimiyle ülkemizde kayıt
dışı şeker miktarı 1,5 milyon tonu bulmuştur. İzlenen ithalatçı
ekonomi politikasının bir sonucu olarak şeker ve tatlandırıcı ithalatında
tam bir patlama yaşanmaktadır. 2001 yılında 11 milyon 672 bin dolar
olan ithalat tutarı, 2005 yılında 44 milyon 656 bin dolara yükselerek
4 kat artmıştır. 2006 yılının ilk yedi aylık döneminde ise 22 milyon
dolarlık ithalat gerçekleştirilmiştir.
Öte yandan, 2001 yılında 335 milyon 470 bin dolar
olan şeker ihracatımız, 2006 yılında, AK Parti İktidarının çiftçiye
kötü niyetli politikaları yüzünden 202 milyon 307 bin dolara düşmüştür.
AK Parti İktidarı çiftçinin derisini yüzmeye devam etmektedir.
AK Parti İktidarının yanlış politikaları sonucu,
Türkiye, hızla uluslararası şeker şirketlerinin pazarı haline
geldi. Bunun sonucunda, üretici, önce maliyetinin altında, ürününü,
sonra da toprağını satmak zorunda kaldı. Geçmiş dönemlerdeki pancar
alım kampanyalarına pancar çiftçisi ve şeker işçisi birlikte bir
şenlik ve coşku ortamında girerken, bu yıl ise coşku ve şenliğin yerini
karamsarlık ve endişe ortamı aldı.
Geçen yıl 99 kuruş olan pancarın alım fiyatı, ne yazık
ki, bu yıl artmak yerine, yüzde 10 azalarak 89 kuruşa düştü. Yaşanan
bu olumsuzluklar hem pancar üretim alanlarının daralmasına hem de
şeker işçisinin çalışma sürelerinin kısalmasına yol açtı. Böylece,
pancar çiftçisi ve şeker işçisi yok ediliyor.
Geçen yıl 2,10 YTL olan mazot fiyatının bu yıl 2,20
YTL’ye, gübre fiyatlarının 50 yeni kuruştan 57 yeni kuruşa çıkmasına
karşın, pancar alım fiyatlarının yüzde 10 düşürülmesi çiftçi düşmanlığından
başka neyle izah edilebilir?
“Mazotu ucuzlatacağız” dedi bu Hükûmet, dört yıllık
iktidarında bırakın ucuzlatmayı, yirmi kez zam yaptı. “Çiftçi borçlarının
faizini sileceğiz” dediler, bırakın silmeyi, tarım desteklerini
sıfırladılar. “Ek vergi yok” dediler, bin bir türlüsünü icat ettiler.
Zamlar dolu gibi yağdı. Milletin kafasına dolu gibi yağdı bu zamlar.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) – Sen köye gidiyor
musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu Hükûmet, seçim meydanlarında
yerden yere vurdukları IMF’nin bir dediğini iki etmedi. Enkaz edebiyatı
yapıp “ne yapalım, çaresiziz” dediler.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) – Kim yazdı sana bunları?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Türban konusunda,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde davayı kaybetmek için özel
çabalar gösterdiler.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) – Bırak onları. Maddeye
gel, maddeye.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – İmam-hatip liseleri için Millî Eğitim Bakanlığının
ortaya koyduğu çözümler sadece onları oyalamaya yönelik oldu.
İşsizlikle baş edilemiyor, fukaralık başını almış
gidiyor.
Bütün bunlar ortadayken, AK Partinin anketlerinde
partinin oy oranı yüksek gösteriliyor. AK Parti, halkta yok ama, anketlerde
sanal olarak var gösteriliyor.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) – Görüşürüz sonunda.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Halk sizin bu yalancı
dolmalarınızı yutmayacaktır. AK Parti muhalefet partileriyle
psikolojik savaşa giriyor sahte anketleriyle. Artık, seçmenin
gönlünde bulunmuyorsunuz ey AK Partililer! Hatta barajın altına düştünüz AK Partililer!
(AK Parti sıralarından “Yapma ya!” sesleri) Yüzde 25-26’lık banda sanal
olarak kendinizi oturttunuz.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Güldürme kendine.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) – Kim yazdı bunları sana, kim yazdı?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Son zamanlarda “AK Partiye oy verdim” diyen bir
Allah’ın kuluyla karşılaşmak da mümkün değil.
Bakın
size başka bir şey anlatmak istiyorum. “Petrol ve barajlar bizim olsun.”
Bu sözlerin sahibi kim? Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Osman Baydemir.
Baydemir,
ayrıca, ”Diyarbakır Ankara’da temsil edilmiyor.” iddiasında da bulunuyor.
Daha
sonra, konuyu asıl istediği noktaya getiriyor ve şöyle diyor: Ankara’nın
otoritesini yerel yönetimlerle paylaşmanın siyasi istikrar için
şart olduğunu söylüyor.
Baydemir
için -peki, soruyorum- ne yaptınız?
Hatta
şuna rağmen: Hepinize, Ramazan Bayramı vesilesiyle, Kürtçe bu tebrik
kartı gelmiştir.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Hükûmete soruyorum: Ne yaptınız? Kürtçe...
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Bana geldi.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) – Sana gelmiş, bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili
Türkçedir.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) – Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu ne rezalettir? Ne yaptınız peki Osman Baydemir
için?
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – İşte, halka şikâyet ediyorum, şikâyet ediyorum.
Gereğini yapın. Gereğini yapın.
BAŞKAN
– Karşılıklı konuşmayalım.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) – Başkanım, o belgeyi size versin.
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkanım, gösterdiği belge size teslim edilsin
bari.
BAŞKAN
– Bir dakika...
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidar olan AK Partinin
dört yıllık iktidarında Türk milleti açısından sevindirici, umut
verici hiçbir gelişme olmamıştır. Ülkemizde açlığı, yoksulluğu,
bağımlılığı derinleştirdikleri dört yıllık bir iktidar tecrübesi
vardır AK Partinin.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – İktidara gelmeden önce, içeride halka karşı
ekonomide refah ve yoksulluğun kökünü kazıma masalları anlatıyorlardı.
AHMET
YENİ (Samsun) – Erzurum’a gidebiliyor musun, Erzurum’a?
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) – Bize gelmedi o, bize gelmedi.
AHMET
YENİ (Samsun) – Erzurum’a gidebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Ekonomide refah, sadece tekeller için, Avrupa
Birliği için, IMF için, Oferler için, parti yandaşları için, dünürler
için, akraba ve yeğenler için, hortumcular için, şeyh mahdumlar için
ve bir yığın iktidar karşısında eğilip bükülen sürüngenler için oldu.
AHMET
YENİ (Samsun) – Erzurum’a gidebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Ben sapına kadar dadaşım! Sapına kadar dadaşım,
gidiyorum tabii ki! O yalancılara inanma.
AHMET
YENİ (Samsun) – Dadaş değilsin! Dadaş yol değiştirmez, aldatmaz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Ben kalleşleri, her yerde, her zeminde tekmelerim.
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz
Genel Kurula hitap edin İbrahim Bey.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, dadaş diyor. Dadaşın tarifini yapsın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – İşçi, memur ücretleri düşürüldü, binlerce kişi
sokağa atıldı, iç ve dış borçlar arttı, en pervasız özelleştirmeler
AK Parti İktidarında yapıldı. Hâlâ da devam ediyor bu özelleştirmeler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayalım lütfen.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Teşekkür edeyim Sayın Başkan.
Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın “babalar gibi satarım” sözünde ifadesini
bulan açıklamaları da, KİT’ler haraç mezat peşkeş çekildi, milletin
unu hortumcuların boğazına akıtıldı.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hortumları kestik, kestik…
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – AK Partinin iktidarda olduğu son dört yıllık dönemde
Türkiye’nin iç ve dış borcu cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.
AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılında 2.725 YTL olan kişi başına
iç borç miktarı 3.410 YTL’ye, dış borç miktarı da 2.955 YTL’den 3.950
YTL’ye çıktı. Buna göre, 2002 yılında 5.680 YTL olan toplam borç miktarı
yüzde 46’lık artışla 7.367 YTL’ye çıktı. Başka bir deyişle, AK Partinin
iktidara geldiği 2002 yılında her bebek 5.680 YTL borçla dünyaya gelirken,
2006 yılında bu borç miktarı 7.367 YTL’ye ulaştı. İşte sizin yaptıklarınız
bunlar.
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – İşte, asıl saman ve bir isim de ben ekleyeyim; IMF
milliyetçiliği budur…
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın ve konuya gelin.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – AK Partinin ekonomide söyleme getirdiği yalan
rüzgârı oluşturduğu siyasi ve ekonomik tablodan memnun olanlar var
mı? Ben hemen cevap vereyim: Bu tablodan ekonomik kaynakların içini
boşaltan…
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) – Hem soruyor hem cevap veriyor…
AHMET
YENİ (Samsun) – Erzurumlu inanmıyor sana.
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – … sünelerden başka hiç kimsenin memnun olmadığı
da kesindir. Önümüzdeki seçimlerde laf cambazlığı olarak ağzınıza
dolandırdığınız…
BAŞKAN
– Siz de toparlayın, lütfen. Vaktinizi çok aştınız.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkanım, müdahale etmeselerdi şimdiye
biterdi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Garip gureba, köylü, esnaf, köylü, memur, işçi,
emekli, işsizler ordusu, perişan ettiğiniz gençlik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– İbrahim Bey, vaktinizi çok aştınız, lütfen son cümlenizi söyleyin,
inin.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Sizi sandığın karanlığına gömecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şahsı adına, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk.
Buyurun.
Süreniz
beş dakika.
AHMET
ERTÜRK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 5403 sayılı Yasa’nın, değişik maddeleriyle ilgili,
17’nci maddenin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere, 4’üncü maddeyle
yeni bir fıkra ekleniyor ve burada, gerçekten, bilhassa toplulaştırma
ve kamulaştırma konularında sorun yaratan idarelerimizde, Devlet
Su İşleri gibi, Karayolları gibi, tarım birlikleri gibi, belediyeler
gibi, Sağlık Bakanlığı gibi, Millî Eğitim Bakanlığı gibi çeşitli
kurumlarımızı yapmak istedikleri hizmetlerde, ilgili arazilerin
tahsisinde sorun yaratan veya tarım arazilerinin değerlendirilmesi
konusunda küçük arazilerin birleştirilerek daha optimum araziler
haline getirilmesinde problem olan bu toplulaştırmaya bir çekidüzen
ve bir kural verilmek suretiyle idarelerin rahatlatılması ve hizmetin
hızlandırılması ve hatta, kamulaştırılan bu arazilerin çok çeşitli
amaçlarla, gerek tezyidi bedel davalarıyla yargıya taşınması ve
böylece, bir an önce hizmetin başlayamaması gibi problemlerin önlenmesi
için böyle bir düzenleme Parlamentonun gündemine getirildi ve bununla,
yüksek kamulaştırma bedeli ödenmek zorunda kalınan ve hem gerek
kendi bütçelerinden ve hem de ülkemizin kaynaklarının daha ekonomik
kullanılması hedeflenmektedir.
Tabii,
burada, bizim ülkemizde, gerçekten, tarımda en önemli unsur, her ne
kadar tohum, fide ve fidan ise de, bu tohumun ve fidenin, fidanın dikilebileceği
tarım arazisi daha da önemlidir. Arazilerimizi, işte bu yasal düzenlemeyle,
daha önce çıkan kanunla ve bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla
daha derli toplu bir hale getirmek istiyoruz.
Bizim
belki, dünyadaki diğer ülkelerde olduğu gibi petrolümüz, doğal
gazımız yok ama, o ülkelerde olmayan kirazımız var, incirimiz var,
fındığımız var, kayısımız var, zeytinimiz var, zeytinyağımız var
ve bu ürünleri işleyebilecek tesislere de ihtiyacımız var. Onun
için, burada belki tarım tesislerine, tarımsal amaca yönelik tesisler
üzerinde, çok değerli muhalefet milletvekilleri çok acımasız ve
insafsız eleştiriler yapıyorlar, ama, bu ürünlerin mutlaka işlenmesi,
bu ürünlerin ambalajlanması, paketlenmesi ve sanayi ürünü haline
getirilmesi için de o tesislere ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız.
Hatta,
Bakanlığımızın yaptığı çok güzel bir çalışmayla, kırsal kalkınma
desteklerinde bu tip tarımsal ürünlerimizi işleyebilecek, değerlendirebilecek,
paketleyebilecek, ambalajlayabilecek tesisleri, Bakanlığımız,
yüzde 50 hibe projelerle desteklemektedir.
Keza,
buralarda işlenecek olan ürünleri, gerek fidesini gerek fidanını
gerekse tohumunu kullanan çok değerli üreticilerimize, çiftçilerimize
de tohum destekleri, fidan destekleri ve fide destekleri sağlanmaktadır.
Süt
konusunda pek çok şey söyleniyor ama -herhalde, burada veteriner
arkadaşlarımız da var- projeni testinden geçmiş boğa spermalarıyla,
artık bizler de, ineklerimizden 25 kilo, 30 kilo, 35 kilo sütler sağabilmekteyiz.
Burada da, Tarım Bakanlığımızın gerek sperma destekleri, gerekse
suni tohumlamadan doğan buzağıya 140 milyon lira gibi destek vermek
suretiyle, gerçekten Türk hayvancılığına da çok etkili ve bir atılım
yaratabilecek desteklerini, keza kaba yem destekleriyle beraber
de iyi beslenen bu hayvanların daha çok et ve daha çok süt verebileceği
gerçeğini de gözden uzak tutmamak lazım.
Bu
maddede, bu tarım arazilerimizin değerlendirilmesinde, kısaca
kamu idarelerinin daha uygun, daha verimli, daha düzgün kullanımının
sağlanabilmesi için de idarelere bir fırsat, bir imkân bir açılım sağlanmakta,
böylece, örneğin, Devlet Su İşleri teşkilatımız bir baraj yapmak
istiyorsa veya Karayolları teşkilatımız oradan bir duble yol, otoyol
geçirmek istiyorsa veya daha geniş bir havzaya gereksinim ve ihtiyaç
duyuyorsa, işte, orada, kamulaştırma ve toplulaştırmayla, hatta
yakın yerlerdeki hazine arazilerinin de dahil olabileceği bir
toplulaştırma projesiyle, hizmetin daha optimum, daha kısa zamanda
ve daha az masrafla ve kaynakların, devletimizin kaynaklarının daha
iyi kullanılarak daha hızlı bir hizmet amaçlanmaktadır ve bu duygularımla
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, yasanın hayırlı olmasını diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– İkinci söz, şahsı adına, Hatay Milletvekili İsmail Soylu.
Buyurun
Sayın Soylu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika. İSMAİL SOYLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 4’üncü maddesinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizden önceki çıkan bir milletvekilimiz dedi ki: “Bu
Hükûmet, çiftçilerin derisini yüzdü.” Biz, çiftçilerin derisini
yüzmedik. Aksine, çiftçilerin ceplerini doldurduk. Çünkü, bakın,
bazı ürünlerde…
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Biraz Allah korkusu olsun da doğru konuş! Hayret bir
şey!
BAŞKAN
– Müdahale etmeyelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – …mahsuller para ettiği zaman, hiçbir muhalefet
milletvekili arkadaşımız…
BAŞKAN
– Müdahale etmeyelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – …bu Hükûmete teşekkür etmiyorlar. Çünkü, çiftçilerin
ürünlerinin tamamı para etmemezlik yapmıyor, ama, para edenleri,
niçin burada ürünlerin fiyatları iyi gittiği zaman onları söylemiyorlar,
ben onları hayretle izliyorum.
Çünkü,
bakın arkadaşlar, yazın, çiftçilerin en fazla ürünleri yazın çıkar.
Yazın, Çukurova ovasında üretilen karpuzlar büyük para etti.
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Narenciye ne durumda, narenciye? Onu söyle bakalım…
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Çukurova’da üretilen patates büyük para etti, soğan
büyük para etti, havuç büyük para etti, üzüm para etti.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Şu Çukurova’ya beraber gidelim, Mersin’e beraber
gidelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Ama, neden, üreticilerden tarafa olup da, üreticiler
adına bir taneniz bu Hükûmete teşekkür etmiyor, ben onu hayretle izliyorum.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, benim Hatay ilinde, 1993 yılında Devlet Su İşleri
tarafından 34 kilometre bir sulama kanalı yapılıyordu. Temeli
1993’te atıldı, atanlardan Allah razı olsun diyoruz. On sene içerisinde
bu kanal 8 kilometre ilerledi, 34 kilometre kanalın 8 kilometresi.
Yani, senede 800 metre yol gitti bir kanal. Sahipsiz kaldı, çiftçinin
sahibi olmadı. Ama, biz, iktidara geldikten sonra, bu dört sene içinde,
şu an 24’üncü kilometreye geldik, 24’üncü kilometreye.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Bak, Dörtyol’dan arıyorlar, Dörtyol’dan…
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Bu kanal bittiğinde, yaklaşık 72 bin dönüm araziyi
sulayacak, 72 bin dönüm araziyi. Yani, madem bundan önceki iktidarlar
çiftçinin dostuydu da, bu kanalı niye bitirmedi arkadaşlar?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Bak, çiftçi “yüzümüze baka baka yalan söylüyor” diyor.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – On senede, düşünebiliyor musunuz, 8 kilometre,
dört senede 16 kilometre yol gittik ve bizim Hükûmetimiz döneminde.
1992’de bölgemizde yer altı deneme kuyuları vuruldu. Yer altı deneme
kuyularından su çıktı, ama, ağzını kapattılar, hiç kimse buna sahip
çıkmadı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – “Yalan söylüyor” diyor.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Çünkü, çiftçinin sahibi yoktu. Biz, iktidara geldiğimiz
zaman, ilk önce bu yer altı kuyularına el attık ve sadece benim ilçemde,
Dörtyol ve Erzin ilçesinde, iki ilçede, 25 tane yer altı kuyusu vurduk,
15 bin dönüm araziyi su altına aldık.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Onlar da kurudu!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Araziler susuzken dönümü 1 milyara gitmeyen arazi,
şu anda dönümü 5 milyara, 6 milyara gidiyor. Çiftçinin dostu biz miyiz,
bizden önceki hükûmetler mi? Bunu, yüce milletimizin takdirine bırakıyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Portakal ağaçlarını söküyor millet!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar diyorlar ki: “Çiftçinin dostu
değil.” Çiftçinin… Bu Hükûmet döneminde çiftçiye yapılan destek kadar
hiçbir hükûmet döneminde yapılmamıştır…
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Doğru, onun için anasını ağlattınız çiftçinin!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Dikilen fidanlara kadar…
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, doğruları konuşsun!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – …çiftçinin dikmiş olduğu fidana kadar Hükûmet destek
veriyor.
BAŞKAN
– İsmail Bey, siz de konuya gelin.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Doğru söylüyorsunuz Sayın Başkan.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Sayın Başkanım, çiftçinin konusu; çiftçinin konusunu
anlatıyoruz, başka bir şey anlatmıyoruz ki, çiftçinin konusunu anlatıyoruz
burada. (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Çiftçi öldü, çiftçi öldü!
ORHAN
SÜR (Balıkesir) – Narenciyeyi anlatsanıza, narenciyeyi!
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Sen konuştukça çiftçiler sinirden patlıyor, patlıyor!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Buraya geliyor çiftçiler, buraya!
BAŞKAN
– İsmail Bey, Sayın İbrahim Özdoğan’ı nasıl uyardıysam sizi de uyarmak
durumundayım, yasanın ilgili maddesiyle ilgili görüşlerinizi
sunun.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlar, bu Hükûmet döneminde
en fazla çiftçiye önem verilmiştir. Çiftçinin sulama konusundan tutun,
yollarından tutun, elektrik konusundan tutun, her konuda bu Hükûmetimiz
çiftçinin yanında olmuştur.
GÜROL
ERGİN (Muğla) – At, tut!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Biz iktidara geldiğimiz günden beri, şu anda elektriğe
hiçbir zaman zam yapılmamıştır.
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Yok ya!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Portakal ne oldu, portakal?
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Değerli arkadaşım, “portakala gel” diyorsunuz.
Ben, portakal üreticisiyim, ben portakal üreticisiyim. Evet portakalın
bir iki kaleminde sıkıntı var, yok değil, ama sıkıntı olmayanları
niye çıkıp da burada söylemiyorsunuz, Hükûmete teşekkür etmiyorsunuz?
(CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Teşekkür edecek bir şey yok ki!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Sıkıntı olanı söylüyorsunuz da sıkıntı olmayanları
niye söyleyip de Hükûmete teşekkür etmiyorsunuz çiftçi adına?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Yaptığınız iyi bir şey yok ki, ne yaptınız teşekkür
edecek?
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Yani, bir iki kalemde sıkıntı varsa, vay Hükûmet yaptı,
öldü, bitti…
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Her kalemde sıkıntı var, her kalemde; pamukta, buğdayda,
mısırda, her kalemde sıkıntı var!
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Ama, neden çiftçinin iyiye gittiği konuları anlatmıyorsunuz
burada? Yani, bir kaşık suda fırtına koparmaya çalışıyorsunuz,
gerçekleri söylemiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– İsmail Bey, yasa maddesiyle ilgili görüşlerinizi özetleyerek
tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Kanun maddesiyle ilgili görüşünüzü rica edelim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Çiftçiyi perişan ettiniz!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) – Biz, çiftçilerin her zaman faizlerinde de yardımcı
olduk, traktör alımlarında da yardımcı olduk. Yani, elimizden geldiği
kadar bu Hükûmetimiz, yani yediden yetmişe kadar, her türlü yardımına
koşmuştur.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Çiftçi de size teşekkür edecek yarın!
BAŞKAN
– Şimdi soru-yanıt bölümüne geldik.
Süremiz
on dakika.
İlk
soru Sayın Ahmet Işık’tan.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Volelik olsun Sayın Ahmet Işık.
AHMET
IŞIK (Konya) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanıma tek sualim olacak. Ülkemizde tarım işletmeleri yeterli
araziye sahip olmadığı gibi, mevcut araziler de işletme ekonomisini
zayıf düşürecek kadar parçalıdır. Tarım arazilerinin parçalılığını
nasıl çözeceksiniz Sayın Bakanım? Özel arazi toplulaştırılmasına
neden ihtiyaç duyulmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
03/07/2005
tarihinde kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na
göre Cargill şirketi bir müracaatta bulunmuş mudur? Müracaatta
bulunmamışsa bunun sebebi nedir? Müracaatta bulunmuş olsaydı bu
Kanun’dan yararlanabilmek için, işgal ettiği arazilerin metre karesi
5 milyon liradan ne kadar ödeme yapması gerekiyordu? Onu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Gökhan Durgun, arkasından Hüseyin Güler.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1252
sıra sayılı Kanun Teklifi, Cargill adlı Amerika Birleşik Devletleri
şirketinin tarım arazisi üzerinde izinsiz kurduğu tesisler hakkında
Danıştay 10. Dairesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmesine
karşı hazırlanmıştır. Toplumdaki yaygın kanı da budur. Bu kanun teklifi
bu amaçla mı hazırlanmıştır? Eğer bu amaçla hazırlanmamışsa, temel
amacınız nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Hüseyin Güler, arkasından İbrahim Özdoğan.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizin
aracılığınızla, Sayın Bakanıma üç tane sorum var.
Birinci
sorum: Şu an defalarca sormamıza rağmen Sayın Bakandan bir türlü yanıt
alamadığımız, bu Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünün
akıbeti ne olacak, kapatılacak mı, yoksa bu kapatılmaya dur denilip
işlevine devam mı edecek?
İkincisi:
Yine Mersin Karaduvar ve Kazanlı civarında petrol dolum tesislerinin
yapmış olduğu, ekolojik dengeyi de sarsacak bir düzeyde ekolojik
denge sarsılmaktadır. Bu konuda, yeniden ruhsat verilmemesi konusunda
-çünkü, bunların hepsi birinci sınıf tarım arazileri- bundan sonra
ruhsat verilmemesi konusunda bir çalışmaları mı var?
Üçüncüsü:
Sayın Bakanıma da şunu sormak istiyorum: Kendi İktidarları döneminde
tarımdaki ithalat ve ihracat oranları nelerdir? Bunu cevaplarlarsa
memnun oluruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın İbrahim Özdoğan, arkasından Ramazan Kerim Özkan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İki
sorum var Sayın Bakanımıza.
Birinci
sorum: Erzurum’un hayvan varlığı, Türkiye büyükbaş hayvan varlığının
yüzde 5,4’üne, küçükbaş hayvan varlığı ise yüzde 2,8’ine tekabül eder.
Erzurum’un Türkiye et üretimindeki payı sahip olduğu hayvan varlığının
yanında düşük seviyede olup, yüzde 1,5’lerdedir. Erzurum’da yetişen
küçük ve büyük baş hayvanların kesiminin önemli bir kısmı il dışında
gerçekleşmektedir ve bu alanda kaçak hayvan kesiminin de olduğu uzmanlarca
dile getirilmektedir. Erzurum’da yetişen hayvan sayısını artıracak,
kesim, muhafaza ve satış sistemi oluşturacak hangi projenin sahibisiniz
Sayın Bakanım?
Erzurum,
çok iddialı olabileceği pastırma, sucuk üretiminde tesis olmaması
nedeniyle markalaşamamakta ve bu alanda çok dezavantajlı duruma
düşülmektedir. Erzurum’da tesisleşmeyi geliştirecek projelere
destek verme imkânınız var mıdır?
İkinci,
son sorum: Erzurum’a sebze ve meyvelerin yüzde 97’si dışarıdan gelmekte,
sadece yüzde 3’ü Erzurum ilinde üretilmektedir. Erzurum’da sebze
ve meyve tarımının istihdama katkı sağlayacak boyutta kapasite
artırımı için organik tarım büyük bir şanstır. Ancak, Erzurum’da üretilen
ürünler çok kaliteli olmasına rağmen, pazarlama sorunu yüzünden
ülke pazarına çıkamamaktadır. Erzurum’da tarım sektöründe bir
markalaşma sorunu yaşanmaktadır. Bunun için de destekleme alımı
ve yapılaşma şarttır. Bakanlığınızca, Erzurum için büyük bir şans
olabilecek organik tarımı destekleme yönünde oluşturulmuş bir
program mevcut mudur? Erzurum’un iklim şartlarının belli tarımsal
ürünlerde küresel rekabet için imkân sunacak özellikleri haiz olduğunu
bilmekte misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Ramazan Kerim Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanımızın bir konuya açıklık getirmesini istiyorum. Son yirmi
yılda koyun popülasyonumuzda 23 milyon, 48 milyonlardan 25 milyonlara
düşmüştür. Bu konuda bir çalışma var mı?
Ayrıca
-ben Burdur Milletvekiliyim bildiğiniz gibi- bugünlerde Burdurlu
hayvan üreticilerimizden yem fiyatlarının artışıyla ilgili sorunlar
gelmektedir. 50 kilogramlık çuvallar 20 milyon liraya alınıp satılmaktaydı,
şu anda 21,5 milyona ve önümüzdeki süreçte de 28 milyonlara kadar
dayanacağı söyleniyor. Bunun arpa fiyatlarındaki suni artıştan
kaynaklandığı ifade ediliyor. Bu konuda, Tarım Bakanlığımız, arpa
fiyatlarında bir sübvanse veyahut da destekleme düşünüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Bakan.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Sayın Işık’ın sorusuyla başlıyorum. Sayın Işık, tarım işletmelerinin
yeterli araziye sahip olmadığını ve parçalı olduğunu söyledi.
Bunun nasıl çözüleceğini ve toplulaştırmaya neden ihtiyaç duyulduğunu
sordu.
Evet,
Türkiye'de tarım arazileri çok parçalı ve işletme ölçeği oldukça
küçük, bunun da yolu toplulaştırmadır. Bir yandan toplulaştırma çalışmalarına
hız verirken, diğer yandan da arazilerin parçalanmasının önüne geçecek
hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Biz, bunlarla ilgili
de yeteri kadar mevzuat oluşturuyoruz. Yine bu kanun çerçevesindeki
maddelerden bir tanesi de, asgari parsel büyüklüklerinin, yani asgari
tarım arazisinin parsel büyüklüklerinin yüzde 100 oranında artırılmasıdır.
Bu, sizin işaret ettiğiniz soruya cevap olabilecek mahiyette bir
faaliyettir.
Toplulaştırmayla
ilgili olarak da, tabii, Tarım Bakanlığı kanunen bu konuda yetkili.
Ancak, biz bu yetkiyi, uhdemizdeki bu yetkiyi, Devlet Su İşleri, Karayolları,
il özel idareleri, belediyeler veya buna benzer diğer kamu kurum
ve kuruluşlarının, çeşitli şekillerde yaptıkları faaliyetlerle
ilgili olarak kamulaştırmaya gerek kalmadan da toplulaştırma yapabilmelerine
imkân sağlayacak bir… Bu görüştüğümüz tasarıda, buna biz imkân getiriyoruz.
Çünkü, burada biz bir kurumsal taassup içerisinde değiliz. Özellikle
Devlet Su İşleri, biz biliyoruz ki, sulama hizmetleri götürürken,
birtakım tarla içi hizmetlerle ilgili faaliyetleri yaparken, bu
konuda kamulaştırmayı yapıyorlar ve yaptıkları bu kamulaştırmada,
toplulaştırma yetkisi olmadığı için bundan ayrıca istifade edemiyorlar.
Biz, bu düzenlemeyle, buna da imkân getiriyoruz.
Sayın
Kandoğan’ın sorusu oldu Cargillin başvurusu var mı, mealinde bir soruydu
bu. Hayır, Cargillin bize bir başvurusu söz konusu değil.
Sayın
Güler “Alata kapatılacak mı?” diye ısrarla soruyor. Hayır, Alata
Araştırma Enstitüsü faaliyetlerine devam ediyor, devam edecek, yani
faaliyetleri sürecek.
Tarımsal
ithalat-ihracatla ilgili de Sayın Güler’in bir sorusu oldu. Tarımsal
ithalat ve ihracat, bizim dönemimizde, AK Parti Hükûmeti döneminde,
2002’de mesela, biz devraldığımızda, tarım ürünleri ihracatı 4 milyar
dolardı, ithalat 3 milyar 995 dolardı. Yani, aşağı yukarı başa baştı.
Biz bunu nereye getirdik? Şuraya getirdik: 2006 yılının ilk on ayında
ihracat 9 milyar 580 milyon dolara çıktı. İthalat da 6,5 milyar dolar
civarında. Dolayısıyla, ithalat ile ihracat arasındaki fark, tarım
ürünleri ihracatı lehine bizim Hükûmetimiz döneminde birkaç kat
artmış durumda. Bunu da burada ifade etmek istiyorum.
Sayın
Özdoğan’ın, Erzurum’un küçükbaş hayvan payının büyükbaş hayvan payına
nispetle hayvansal ürünlerinin payının daha az olduğunu söyledi.
Bu, tabii, verimlilikle alakalı ve hayvan başına verimin yükseltilmesiyle
alakalıdır. Bununla ilgili bizim projelerimiz var. Bakın, bunun
birinci yolu, hayvanların ıslah edilmesidir. Bizim iktidara geldiğimiz
dönemde Erzurum’da toplam suni tohumlama sayısı yüzde 1’di; yani,
100 tane tohumlanması gereken ineğin sadece 1 tanesi tohumlanıyordu.
Biz, hazırladığımız projeyle, verdiğimiz desteklerle 2005 yılında
bunu yüzde 10 mertebesine çıkardık. Bu seneki bizim hedefimiz,
yüzde 20’nin üzerine çıkarmaktır. Tabii, yüzde 1’den yüzde 20’ye kadar
bunu çıkarmak çok yüksek bir orana tekabül ediyor. Ayrıca, hem yem
bitkileri desteği hem de hayvancılığın diğer alanlarına verdiğimiz
desteklerden de Erzurum ciddi şekilde istifade ediyor.
İlave
olarak, biz Erzurum’da kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi
projesi kapsamında 21 tane proje onayladık bu sene. Bu, 2006 yılı
içerisinde bizim yaptığımız, devreye koyduğumuz bir yeni projedir
ve bununla da 3,2 milyon YTL de buradan Erzurum’a hibe desteği sağlanmış
oluyor.
Keza,
Erzurum’da, biliyorsunuz, Et Balık Kurumu kombinası vardı ve bu
atıl durumdaydı Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer kombinalar gibi.
Biz, yine, Hükûmetimiz döneminde, 2005 yılında hayvancılığa, Doğu
Anadolu’nun hayvancılığına ve bunun kalkındırılmasına verdiğimiz
önemden dolayı, bunu, özelleştirme kapsamından çıkarıp tekrar Tarım
Bakanlığına bağlı faal bir KİT haline getirdik ve burada rehabilitasyon
yaptık, üretime başladı. Bu da, yine, Erzurum’daki üreticilerimizin,
hayvan üreticilerimizin orada pazarlama sorununu çözmeye dönük
attığımız çok önemli bir adımdır ve bizim buraya dönük hizmetlerimiz
de devam edecektir. Bunun da bilinmesini istiyorum.
Geri
kalan sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
– Önergelere geçiyoruz.
Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 Sıra Sayılı Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununun 4 üncü ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 17 nci maddesinin 2 nci fıkrasının sonuna eklenen 3 üncü
fıkranın çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Fahrettin Üstün |
Necati Uzdil |
Halil Ünlütepe |
|
Muğla |
Osmaniye |
Afyonkarahisar |
|
Osman Özcan |
Nurettin Sözen |
R. Kerim Özkan |
|
Antalya |
Sivas |
Burdur |
|
Ahmet Yılmazkaya |
Orhan Sür |
Atilla Kart |
|
Gaziantep |
Balıkesir |
Konya |
|
M. Vedat Melik |
Erdal Karademir |
|
|
Şanlıurfa |
İzmir |
|
BAŞKAN – Şimdi, maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1252 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 4. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Osman
Özcan |
Fahrettin
Üstün |
Ali
Arslan |
|
|
Antalya |
Muğla |
Muğla |
|
Necati Uzdil |
M. Vedat Melik |
Mehmet Semerci |
|
Osmaniye |
Şanlıurfa |
Aydın |
|
R. Kerim Özkan |
Rasim Çakır |
Atilla Kart |
|
Burdur |
Edirne |
Konya |
|
|
Erol Tınastepe |
|
|
|
Erzincan |
|
Madde 4.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununun 17. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 17- Arazinin
rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin
optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik
bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların
muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi
üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar
Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenir ve
uygulanır.
Bakanlar Kurulunun
bu kararı toplulaştırma ve diğer işlemler yönünden kamu yararı kararı
sayılır. Bu karar sonucu isteğe bağlı olarak veya maliklerin muvafakati
aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması, köy gelişim ve
tarla içi geliştirme hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesi Bakanlık
tarafından yapılır veya yaptırılır. Uygulamada isteğe bağlı toplulaştırmalara
öncelik ta-nınır.
Toplulaştırma sahası
olarak tespit edilen yerlerde bulunan Hazinenin özel mülkiyetinde
ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulanan ve toplulaştırma
amaçlarına uygun olarak değerlendirilmesi olanaklı olan tarım arazileri,
Bakanlığın talebine istinaden vasfına ve mevcut kullanım şekline
bakılmaksızın Maliye Bakanlığınca Bakanlığa tahsis edilir.
Ekonomik ölçekte, yaşayabilir
ve gelişebilir tarım işletmeleri oluşturmak için tarım arazisi bulunmayan
veya yetersiz olan çiftçilere, tarımsal işletme kurabilmeleri veya
mevcut olanı geliştirmeleri amacıyla, toplulaştırma kapsamında
tahsis edilen yerler Bakanlıkça bedeli mukabilinde dağıtılabilir.
Bakanlık, yeter büyüklükte
olmayan tarımsal arazi parsellerini gerektiğinde toplulaştırma
ve bu Kanun kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir. Toplulaştırma
uygulamalarında, tahsisli araziler ile birlikte bu araziler kullanılarak
yeter büyüklükte yeni parseller oluşturulur ve bu parseller, arazisi
kamulaştırılan veya yeter büyüklükte tarım arazisi olmayan yöre
çiftçilerine öncelikli olmak üzere rayiç bedeli üzerinden ve Bakanlıkça
belirlenecek usûl ve esaslara göre Maliye Bakanlığı tarafından
doğrudan satılır. Bu amaçla yapılan kamulaştırma ve satımlara konu
olan işlemler ve düzenlenen kâğıtlar Katma Değer Vergisi hariç her
türlü vergi, resim, harç ve katkı payından müstesnadır.
Toplulaştırma sonucu
oluşturulan parsellerin alanı ve arazi özellikleri birlikte değerlendirilir
ve gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzel kişilere ait toplulaştırmaya
konu arazilerden yol, kanal, tahliye kanalı gibi kamunun ortak kullanacağı
yerler için en fazla yüzde onu kadar ortak tesislere katılım payı düşülür.
Katılım payı için bedel ödenmez. Katılım payı dışında kesilen arazi
öncelikle varsa eş değer tahsisli arazilerden karşılanır, yoksa
kamulaştırılır.
Toplulaştırma sahası
ilân edilen yerlerle ilgili Bakanlar Kurulu kararı Resmî Gazete’de
yayımlandıktan sonra toplulaştırma işlemleri sonuçlanıncaya kadar
bu alanlarda toplulaştırmaya konu arazilerin mülkiyet ve zilyetliğinin
devir, temlik, ipotek ve satış vaadi işlemleri projeyi uygulayan
birimin iznine bağlıdır.
Toplulaştırma çalışmalarıyla
ilgili usûl ve esaslar tüzükle düzenlenir.
Bu Kanunun uygulanmasında
denetim görevini Bakanlık, valilikler ve veya kurullar yapar ya
da yaptırır. Bu Kanunda yer alan projelerle ilgili denetim örnekleme
yöntemiyle yapılır ve sonucundan Bakanlık ve kurullara bilgi verilir.
Uygulamada etüt, sınıflama, analiz gibi toprak ve araziyle ilgili
teknik konularda denetim görevini Bakanlık yapar veya yaptırır. Kurul
üyesi kurum veya kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları tespit ettikleri
arazi bozulmaları ve toprak kayıpları ile ilgili faaliyetler hakkında
valiliklere ihbarda bulunabilir. Valilikler konuyu inceleyerek,
sonucu en geç üç ay içerisinde, ihbarı yapana bildirmek zorundadır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkanım, önergeye
katılıp katılmadığımızı ifade etmeden önce, burada bir hakkın kötüye
kullanıldığını belirtmem ve bunun da tutanaklara geçmesini temin
etmem gerekiyor. Zira, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre, verilen
önergenin ya teklifte veyahut da kanunun kendisinde bir değişikliği
öngörmesi gerekiyor. “Mümkün”ün “olanaklı”yla değiştirilmesi, bir
hakkın kötüye kullanılmasıdır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan, siz de verdiniz aynısını, yüzlerce örnek göstereyim
size.
BAŞKAN – Lütfen müdahale
etmeyin.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Efendim, kürsüden de çıkıp
konuşma hakkımız vardı netice itibarıyla Komisyon Başkanlığı olarak.
Ama, şunu söylemek istiyorum: Yarın bir gün bu uygulama bir gelenek
hâline gelirse, birden fazla kanun maddesi bir önergede birleştirilir
ve bir teklifin veyahut tasarının tamamı bir önerge olarak getirilip
burada okutulur. Bu kötü bir gelenek. Ben bu geleneği bütün Genel
Kurulun bilgilerine arz etmek istiyorum ve katılmadığımızı da
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anlaşıldı.
Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon Başkanı
görüşlerini açıkladı. Önerge vermek de milletvekillerinin hakkı.
Gerekçe mi, önerge sahipleri
konuşacaklar mı?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sayın Gürol Ergin konuşacaklar efendim.
BAŞKAN – Önerge sahiplerinden
Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin.
Süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun değişiklik
teklifinin 4’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge konusunda
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce konuşan Komisyon Başkanımız, elbet, o da benim gibi Mecliste
geçmişi olmayan bir arkadaşımız olduğu için bir şeyleri bilmeden
konuştu. Ama, şu dört yıllık süre içerisinde de, bu konuda iktidar
partisinin muhalefeti susturmak için ne tür önergeler verdiğini,
önergeleri nasıl kapattığını bilmiyor musunuz Sayın Komisyon Başkanı?
(CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, hiçbir
hakkı, bugüne kadar kötüye kullanmadık. Ama, biz ve Türkiye, son
dört yıllık dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının, bu halkın
kendisine verdiği yetkiyi, cumhuriyetin ilkelerine karşı olmak
dâhil, her alanda kötüye kullandığını görüyor, biliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Olay budur.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) –
Yakışmıyor sana Hoca’m.
BAŞKAN – Lütfen, konuya
gelelim.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Efendim, biz, konuya geliyoruz da, Komisyon Başkanı niye konuya
gelmiyor?
Şimdi, bakınız, bu konu
Cargill konusu mu değil mi? Cargill konusu mu değil mi, benim okuyacaklarımı
lütfen dinleyin.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Dinliyoruz Hoca’m, sakin sakin anlat.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Milliyet gazetesi, 5 Ekim 2006…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Gazeteleri boş ver.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Hayır, bu tekzip edilmemiş bir haber.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
müdahale etmeyin, yoksa konuşma süresi uzuyor, çalışma verimliliği
azalıyor.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– “ABD gezisine Cargill konusuna çalışarak çıkan Başbakan Ankara’ya
‘sorunu çözün’ talimatı verdi. Tarım arazisine tesis yapan Cargillin
sorunları hafta sonu Başbakanlıkta ele alındı. Başbakan Erdoğan’ın
ABD gezisinde tarım arazileri üzerinde kanuna aykırı tesis yapan
Cargillin yetkilileriyle yaptığı görüşmenin ardından Ankara’ya
‘Cargill sorununu çözün’ talimatı verdiği ortaya çıktı.
“Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe ile ilgili bürokratlar, hafta sonu Başbakanlıkta ‘Cargill
zirvesi’ gerçekleştirdiler. Pepe, ‘Toplantıya çevre için katıldım’
dedi.”
“Edinilen bilgilere
göre, Erdoğan, ABD gezisine çıkmadan önce Cargill konusunda Ankara'da
bir dizi temas yaptı. Şirket yetkilileri ile bürokratlar, ABD temaslarında
gündeme gelecek olan Cargill konusunda çözüm yolu bulunması için
bir araya geldiler. Bu amaçla hazırlanan Cargill dosyası Erdoğan'ın
çantasına konuldu.”
“Erdoğan, geçen cumartesi
New York'ta Cargill yetkililerine, çözüm için atılan adımları anlattı.
Şirket yetkilileri, hukuki sorunun çözümü ve kota uygulamasının
esnekleştirilmesi talebinde bulundular. Erdoğan, görüşme sonrasında
ABD'den Ankara'ya talimat vererek 'kesin çözüm' istedi.”
Olay budur, olay bu kadar da basittir.
Arkadaşlar, ya yapmayın ya kaçmayın.
Bir şeyi ya yapmayın, yaptıysanız kaçmayın. Olay net ve açıktır. Kesinlikle
A’dan Z’ye bu olay Cargilli kurtarma olayıdır. 98 yılından beri oynanan
oyunun son perdelerini siz oynuyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı olarak, maalesef, ülkemin çıkarını değil, Türkiye’yi sömürme
amaçlı, bunun için Türk hukuk sistemini hiçe sayan bir şirket adına
Başbakanlıkta toplantılar yapıyorsunuz. Sizi bilmiyorum, ama, bu
olay beni bir Türk yurttaşı olarak utandırıyor.
Başbakanlık, bir özel Amerikan şirketinin
ofisi olarak kullanılabilir mi? Hiç bugüne kadar Türkiye böyle bir
olay yaşadı mı değerli arkadaşlarım? Ama yaşattınız, yaşattınız
bunu Türkiye’ye.
Onun için, biz yaptık yapmadık - demeyin.
Bu olayın ayrıntılarını ben, bir başka maddede geldiğimde, burada
özellikle söyleyeceğim. Ama, şunu söylüyorum, geçen gün de sordum,
bir kez daha soruyorum: Bu özel toplulaştırma olayı diye bir olay dünyanın
başka hangi ülkesinde var bugüne kadar? Nerede görüldü? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Diyorsunuz ki, biz kooperatiflere,
birliklere özel toplulaştırma yetkisi vereceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
kooperatifin buradaki tanımı nedir, birliğin tanımı nedir? Hangi
kooperatiflere vereceksiniz? Tüketim kooperatiflerine mi vereceksiniz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERTÜRK (Aydın)
– Tarımsal amaçlı kooperatif Sayın Hocam.
BAŞKAN – Toparlayın
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Bunlar burada açıklanmamış. Bunlar yazılır.
Ha, öyle de olsa yanlış,
böyle de olsa yanlış. Bu konu, değerli arkadaşlarım, aynen beslenme
konusu gibi, dünyada, toprak toplulaştırma konusu da kesinlikle
kamunun görevidir, kaçamazsınız. Ama, art niyet olarak kafanızın
arkasında, beyninizde bir şeyler varsa, Türk halkı da bunu çok yakın
zamanda zaten görecektir.
Bu bakımdan, ben, yapılanın
son derece yanlış olduğunu, asla iyi niyet taşıyan bir madde değişikliği
olmadığını özellikle ve bir kez daha belirtmek istiyorum. Çünkü,
şunun için iyi niyet yok: Siz, bu işi Türkiye’de yapan tek kurum olan
-özel sulama alanları dışında söylüyorum, tarım reformunu dışında
tutarak söylüyorum- ama tek kuruluş olan Köy Hizmetlerini verilen
talimat doğrultusunda kapatacaksınız, ondan sonra, ben bu alanı
özel kuruluşlara açtım, diyeceksiniz. Baştan sona yanlıştır. Bu ülkeyi
düşünenler, kamunun neyi yapması gerektiğini de bilmek zorundadırlar.
BAŞKAN – Toparlayın
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Toparlıyorum efendim.
Hiçbir özel kuruluş,
denetimi tamamen devlette olmadığı durumlarda topululaştırma
yapamaz. Ne maddi gücü yeter buna ne bilgi birikimi yeter.
Bu konudaki düşüncelerimi,
sanıyorum, diğer maddelerde daha ayrıntılı söylerim.
Sayın Başkanım, teşekkür
ederim, size ve Türk ulusuna saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Sayın Başkanım, 69’a göre söz talep ediyorum. Hükûmetin icraatlarını
tamamen cumhuriyete muhalefetle suçlayan arkadaşımıza cevap
verme hakkımız doğdu.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Haydi, tamamen olmasın da kısmen olsun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Hayır, hayır, kısmeni de yok.
Cevap vermek istiyoruz
buna.
BAŞKAN – Bir dakika…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika,
daha oylamaya geçmedik.
Şimdi, biz, sizin talebinizi…
Siz diyorsunuz ki, “Hükûmetin tüm uygulamalarını cumhuriyete muhalefetle
itham etti” diyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Tabii, arkadaşımızın düşüncesi öyle.
BAŞKAN – Biz onu, tutanakları
da bir gözden geçirerek değerlendirelim, oturum içinde size söz verme
durumunda olacağız.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Ama, burada, çok net Sayın Başkan… Söyledi…
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) – Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN – Şimdi, oylamaya
geçeceğiz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Sayın Başkan, önce cevap verelim, sonra oylama yapalım.
AHMET YENİ (Samsun) –
Sayın Başkan, net söyledi.
BAŞKAN – Efendim… (AK
Parti sıralarından gürültüler)
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) – Sayın Başkan, şu anda, tamamen hilafı hakikat bir şekilde…
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Yok ya!..
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) – … Partimizi hedef alarak söylenilen gayriciddi bir söz
var. Siz diyorsunuz ki, sonradan değerlendireceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sizin kendiniz gayriciddisiniz, bana nasıl öyle söylersiniz! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) – Evet, gayriciddisiniz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) – Ciddi olamazsın zaten.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sizin ifadenizle, sizin talebiniz ortaya konuldu. Fakat,
benim, sizin talebinizi tam anlamıyla değerlendirebilmem için kısa
süre içinde o dediğiniz kısmına bakacağız tutanakların ve size
söz vereceğiz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
– Sayın Başkan, sözler çok açık ve net, tutanağa bakmaya gerek var mı?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Sayın Başkanım, şu anda görüşüldü…
BAŞKAN – Şimdi oylamaya
geçiyoruz, oturum içinde değerlendirip eğer dediğiniz doğrultuda
bir söz hakkı doğuyorsa size söz vereceğiz.
Şimdi, karar yeter sayısı
arayarak önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
(AK Parti sıralarından “say, say” sesleri)
Başkanın görevini
hatırlatmanıza gerek yok, Divan Kâtibi arkadaşlar sayarlar, sonuçta
ikisi ayrı ayrı rakamlarını ortaya koyarlar, mutabık kaldıktan
sonra biz de o kararı değerlendiririz.
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1252 Sıra Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 4 üncü
ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 17 nci maddesinin 2
nci fıkrasının sonuna eklenen 3 üncü fıkranın çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
Osman
Özcan (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge sahibi olarak
açıklama yapmak istiyorsunuz?..
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Orhan Sür.
Süreniz beş dakika.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte
olan yasanın 4’üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım, 3’üncü maddede
yaptığım konuşmada söylediklerim, maalesef, yine aynen yaşanıyor.
Şimdi, o konuşmamda da ifade ettiğim gibi, yürütme bir dayatma yapıyor,
yasama aynen kabul ediyor. O kadar hazırlıksızsınız ki, kendi getirdiğiniz
tasarıları, komisyonlarda günlerce çalışıp tartışıp oluşturduğunuz
tasarıları burada önergelerle kendiniz değiştiriyorsunuz. Neden
böyle oluyor? Çünkü, neye, ne zaman, nasıl oy verdiğinizin farkında
değilsiniz. İşte, biraz önce burada konuşmalar yapılırken salonda
40-50 kişi var, oylamaya geçiliyor, Sayın Başkan “oylamaya geçiyorum”
diyor, herkes eli havada içeri giriyor. Yani, bu verilen oyların neye
verildiği belli değil.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Önergeyle ilgili konuş.
ORHAN SÜR (Devamla –
Altı ay sonra, yine, bugünkü değiştirdiğiniz yasaları değiştirmek
için yeni tasarılarla geleceksiniz.
Biraz önce Sayın Komisyon
Başkanım diyor ki: “Muhalefetin yaptıkları hakkın suistimali.” Peki,
siz, temel yasa diye ne idüğü belirsiz bir şeyi oluşturup Mecliste
muhalefetin sesini kısarken, çoğunluğunuzun verdiği güçle hakkı
suistimal etmiyor musunuz? Yani, bu yasayı bile, Toprak Koruma Yasası’nı
bile temel yasa diye getirdiniz bu Meclise. Bunu ne çabuk unutuyorsunuz?
(AK Parti sıralarından “atma, atma!” sesi)
Değerli arkadaşım
bunlar yanlış. Bakın…
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim.
Siz de konuya gelin.
ORHAN SÜR (Devamla) –
Yok, müdahale edebilirsiniz, ama gerçekleri kabul etmek zorundasınız.
Amerika Birleşik
Devletleri’nin istediğini burada yerine getiriyorsunuz. Bakın,
içinizde, bir zamanlar, bazı arkadaşlarım, bazı siyasi partilerde
bulundular. O zamanlar, Sayın Genel Başkanınızın da genel başkanı
olan Sayın Erbakan bazen kürsüden şöyle derdi: “Sizi gidi Amerikancılar
sizi!”
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O size söylüyor.
ORHAN SÜR (Devamla) – Ama bugün bakıyoruz,
valla Türkiye’nin en büyük Amerikancısı sizsiniz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Ne alakası var
Başkanım?
ORHAN SÜR (Devamla) – Türkiye’nin en büyük
Amerikancısı sizsiniz. Amerika Birleşik Devletleri’nin bir uluslararası
şirketini kurtarabilmek için günlerdir, haftalardır burada Meclisi
tıkıyorsunuz ve Meclisten bir yasa geçirmeye çalışıyorsunuz. Ya,
bu çabayı işsiz gençlerimize iş bulmak için sarf etsenize, şu köylü
için sarf etsenize.
Biraz önce gelen arkadaşlarımızdan
tarıma yaptığınız destekleri dinledik. Şimdi, ben geçenlerde yaptığım
bir konuşmada burada söylemiştim, yanıt gelmedi değerli arkadaşlarım.
Bakın, 2002 seçimleri öncesinde... Ben Balıkesir Milletvekiliyim
ve Türkiye’nin en çok süt üreten illerinden birisiyiz, hatta belki
en çok süt üreteniyiz.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Uşak, Uşak!
ORHAN SÜR (Devamla) – Hayır. Biraz rakamlara
iyi bakın, rakamlara iyi bakın.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 2002 seçimleri
öncesinde, Balıkesir’de sütün litresi 525 bin liraydı ve yemin çuvalı
da 12 milyondu. Şimdi, yemin çuvalı 20 milyon, süt daha yeni 400 bin
liradan 439 bin liraya çıktı. İşte, çiftçiyi getirdiğiniz hâl bu.
Burada Balıkesir milletvekili arkadaşlarımı
da görüyorum. Çıksınlar buraya, eğer ben yanlış söylüyorsam, desinler
ki: “Orhan Sür yanlış söylüyor, 525 bin lira değildi, şimdi de 439 bin
lira değil.”
Değerli arkadaşlarım, çiftçiyi perişan
ettiniz, yok ettiniz.
MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) –
Arz-talep meselesi bu.
ORHAN SÜR (Devamla) – Arz-talep meselesi
falan değil.
Şimdi, bir arkadaşımız diyor ki: “E, canım,
iyiye giden, rakamları iyi olan, para kazanan ürünler konusunda niye
Hükûmete teşekkür etmiyorsunuz?” diyor. Ya, siz o rakamların yüksek
olması için hiçbir çalışma sergilemiyorsunuz ki. Hava koşulları
uygun olmuyor, ürün az oluyor, rakam yükseliyor. Onun için size teşekkür
mü edeceğiz? Biz, size, ürün olduğu hâlde o ürünü değerlendirmediğiniz,
o ürünün değerlendirilmesi için gereken önlemleri almadığınız
için eleştiri getiriyoruz. Hükûmet olarak sizin göreviniz bu.
Arazi toplulaştırması... Arazi toplulaştırmasında
özel toplulaştırma nerede görülmüş değerli arkadaşlarım? Benim
mesleğim bu. Kooperatifler özel toplulaştırma yapacakmış, köy muhtarlıkları
özel toplulaştırma yapacakmış. Türkiye’deki hangi köy muhtarlığının
bütçesi özel toplulaştırma yapmaya yeter değerli arkadaşlarım?
Böyle bir olay yok, böyle bir olay yok. Ama, diyorsunuz ki: “Biz bunu böyle
çıkaracağız.” Kooperatifler… Biraz önce burada konuşan değerli
arkadaşım “bu kooperatifler hangi kooperatifler?” diye sorduğunda
yine içinizden bir değerli arkadaşım diyor ki: “Tarımsal kooperatifler.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen.
ORHAN SÜR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
tarımsal kooperatifler değil.
Şimdi, bu yasayı hazırlayan bürokrat
arkadaşlarıma ben bu soruyu sorduğumda farklı bir şey söylediler.
Siz bilmiyorsunuz, oy verdiğiniz şeyleri bilmiyorsunuz, oy vereceğiniz
konuları bilmiyorsunuz. Toplulaştırma amaçlı kooperatifler kurulacakmış.
Ama, burada tarif edilmiyor, burada tarif edilmiyor ve bu kooperatiflere
ve özel toplulaştırma yapmak isteyen kuruluşlara, sözde, Avrupa
Birliğinden kaynak aktarılacakmış.
Değerli arkadaşlarım, mış’lar, mış’lar,
mış’lar… Ama, bakın, eğer köy tüzel kişiliklerine toplulaştırma izni
verirseniz o köydeki huzuru da bozarsınız, o köydeki huzuru da bozarsınız.
Bunu, önümüzdeki dönemde göreceğiz, bunu yaşayarak öğreneceğiz.
Sizin yaptığınız aslında şu: Biraz önce
yine Gürol Hoca’mın ifade ettiği gibi, siz Köy Hizmetlerini kapattınız
-Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Toprak Tarım Reformu Müsteşarlığı
toplulaştırma yapıyor, diğer illerimizde de Köy Hizmetleri toplulaştırma
yapıyordu. Siz Köy Hizmetlerini kapattınız- şimdi, belediyeleri
toplulaştırmanın içine sokmak istiyorsunuz. Şimdi, siz, çeşitli
oyunlarla, özel toplulaştırma modelleriyle, köylünün arazisinin
sözde kamu yararına nasıl ucuza kapatılabileceğinin, nasıl elinden
alınabileceğinin hesaplarını yapıyorsunuz burada.
BAŞKAN – Sürenizi aştınız, toparlayın.
ORHAN SÜR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Bunları yaşayacağız değerli arkadaşlarım.
Ben inanıyorum ki, özel toplulaştırma
modeli bu ülkede hayırlara vesile olmayacaktır. Toplulaştırmanın
sonuna kadar arkasındayız, ama, özel toplulaştırma, belediyelerin,
birliklerin, kooperatiflerin, Karayollarının, Devlet Su İşlerinin
toplulaştırması gibi bir model oluşturulması dünyanın hiçbir yerinde
yok. Bunu diyeceksiniz ki, biz yaptık oldu. Evet, biz yaptık oldu diyerek
buradan geçirebilirsiniz, bu yasalaşabilir. Uygulama aşamasında
çeşitli engellerle elbette karşılaşacaksınız. Ondan sonra yine
buraya gelip, yine Meclisin zamanını alacaksınız; ama, olan bu fakir
milletin zamanına ve parasına olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
İrfan Gündüz Bey’in, yani hem İrfan Gündüz
Bey’in acele konuşmasını istiyoruz hem de maddeyi oylayıp, ondan
sonra konuşsun diyorsunuz. İrfan Bey’in talebini yerine getirmek,
tutanak elimize geldiğine ve tutanağı okuduğumuza göre öncelikli
görevimiz. 69’uncu maddeye göre kendisine söz hakkı doğuyor.
Buyurun İrfan Bey. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Tutanağı merak edenler var İrfan Bey,
biraz bekleyin.
Sizin söz konusu ettiğiniz ifade şöyle:
“Türkiye son dört yıllık dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının
bu halkın kendisine verdiği yetkiyi, cumhuriyetin ilkelerine
karşı olmak dâhil, her alanda kötüye kullandığını görüyor, biliyor.
Olay budur.” diyor Sayın Gürol Ergin.
Bunun üzerine de Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili İrfan Gündüz Bey 69’uncu maddeye göre söz istedi.
Divanın takdiriyle biz de kendisine söz veriyoruz.
Başka bir açıklamaya ihtiyaç var mı arkadaşlar?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sağ ol Başkan.
BAŞKAN – Peki.
Buyurun İrfan Bey.
VII.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in,
konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce burada söz alan Cumhuriyet
Halk Partili değerli arkadaşımızın sözlerine ben cevap vermek üzere söz aldım.
Bir defa, cumhuriyet bizim canımızdır,
ciğerimizdir ve yüreğimizdir. Hiçbir AK Partiliyi cumhuriyete
muhalefetle suçlamak kadar abes bir şey yoktur. Kem söz sahibine aittir.
Biz bunu aynen kendisine iade ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hükûmetimizin hiçbir icraatında ne Anayasa’mızın
değiştirilmez ilkelerine muhalif ne de cumhuriyete muhalif hiçbir
icraat göremezsiniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Başbakanlık Müsteşarı ne diyor?
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Başbakanlık
Müsteşarınıza iade et.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Ancak, bu milletin
ruh köküne bağlı bazı icraatları, siz hep, maalesef, böyle bir muhalefet,
cumhuriyete muhalefet gibi, demokrasiye muhalefet gibi kutsal
kavramların arkasına saklanarak iktidarı yıpratmaya çalışıyorsunuz.
Biz, Grup olarak böyle bir iddiayı reddediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Onu takiyeciler yapar, takiyeciler!..
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Takiye… Siz yapıyorsunuz
takiyeyi. Öbür taraftan, gelip burada, işte “Siz hep burada, cumhuriyete
muhalif, demokrasiye muhalif icraatlarınızla şöhretşiar oluyorsunuz”
diyorsunuz; “İşsizliğe karşı niye bir şey yapmıyorsunuz?” 2003’ten
2007’ye kadar yeni iş bulan, istihdama imkân veren işçi sayımız 1 milyon
900 bin.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – İşsiz kalan
kaç?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde memur kadroları kadar, bu iktidar döneminde,
işsizimize biz iş vermişizdir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan,
sataşma dışında konuşuyor.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Kaldı ki, işsizlik
bizim kendi problemimiz değil, kucağımızda bulduğumuz bir problemdir.
BAŞKAN – İrfan Bey, hoşunuza gitmese
de konuya gelmenizi önereceğim.
Buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, biz şunu
tekrar, bu milletin huzurunda ve yüce Meclisin huzurunda aynen şöyle
söylüyoruz: Bu dergâh millî iradenin dergâhıdır. Bu dergâh… (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Ne dergâhı ya?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakınız, burası
millî iradenin tecelligâhıdır. Tecelligâhıdır… (CHP sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – Burası dergâh
değildir!
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar… Müdahale
etmeyin.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Millî irade burada
tecelli ediyor. Millî iradenin kalbidir burası.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – “Dergâh” sözünün
zabıtlardan çıkartılmasını istiyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, gene aynı
takiyeyi siz yapıyorsunuz. Aynı takiyeyi siz yapıyorsunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar… Bir dakika…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, sözümü
düzeltiyorum, yanlış anlamayın.
BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyin… Dinleyin
lütfen…
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, burası,
millî iradenin tecelli ettiği yerdir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sözünü düzeltiyor zaten, merak
etmeyin.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Millî iradenin
tecelligâhıdır, kalbidir.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Dergâhta başka şeyler yapılır.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Biz buraya cumhuriyet
sayesinde geldik. Bize bu görevi bu millet verdi, size de bu millet
verdi, bize de bu millet verdi.
Dergâhta başka şeyler yapılır, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi…
GÜROL ERGİN (Muğla) – Verdi ve alacak!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – O yüzden, biz,
millete verdiğimiz sözün sonuna kadar arkasındayız. Bu milleti
girdiği çukurdan çıkarmak, bizim boynumuzun borcudur. İşsizlik de
dahil, ekonomik krizler dahil, dış politika dahil, sosyal sıkıntılar
dahil, hepsini çözmeye azimliyiz, kararlıyız.
Bu ümit ve temenniyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar…
Sayın Topuz, eğer “dergâh” “tecelligâh”
konusuysa…
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Beyefendi, zaten düzelttiğini
söyledi, kelimeyi yanlış kullandığını söyledi.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Tamam efendim, düzeltti.
Yalnız, zabıtlardan “dergâh” kelimesinin çıkartılmasını öneriyorum
ben.
BAŞKAN – Anlaşıldı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Zabıtlarda yer almasın.
Yanlış anlamalara neden olur.
BAŞKAN – Zaten, İrfan Bey de yanlış kullandığını
söyledi o kelimeyi. Doğrudur efendim.
Yalnız, dikkatimi çeken bir ifade oldu
İrfan Bey. Bunda da herhâlde maksat aşıldı: “Milleti düştüğü çukurdan
çıkarmak.” Türk Milletinin bir çukura düşmesi söz konusu değildir.
Binlerce yıllık geleneği vardır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Ekonomik çukur,
ekonomik çukur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Her zaman başı diktir, çukurların
dışındadır. Onu daha iyi yönetmek, daha ileriye götürmek görevimiz
olmak durumundadır. Çünkü, çukura düşmez o, çukurdan çıkarmaya da
gerek yoktur.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlarım,
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa 27 nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 28 inci madde
eklenmiş, devamı maddeler teselsül ettirilmiştir.
“MADDE 28.- Bakanlık, bu Kanunun uygulamasında
ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim faaliyetini düzenleyebilir
ve eğitim sonrası sertifika verebilir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyenler,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
5’inci maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, uzun süredir bir yasa değişikliğini
-arazi kullanımıyla ilgili- burada hep beraber görüşüyoruz. En
son Sayın Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşmada, her ne kadar bir
şeyleri kabul etmeseniz de, uyanık ve dikkatli davranmaya çalışsanız
da, en ufak bir boşluk anı olduğunda, gerçek kimliğin ne şekilde milletin
huzurunda tecelli ettiğini hep beraber yaşadık. Zannediyorum,
aynı şekilde, Sayın Meclis Başkanı “Anayasa maddeleri arasındaki
hiyerarşiyi kaldırmak gerekir.” dediğinde de böyle bir şey olmuştu.
Zannediyorum, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer, cumhuriyetle
ilgili yaptığı tahliller de böyle bir anına denk gelmişti. Ama, insan
bir şekilde şaşırıyor. Ben, süratle konuma dönüyorum.
Yasa teklifini aldığımda, önce yasanın
gerekçesini okudum. Gerekçesinde, Kanun’un sadece geçici maddesiyle
ilgili bir düzenlemenin yapılmasının sorunları çözmeyeceği, kanunların
sık sık değiştirilmelerinin sakıncalarının olduğunu yazmışsınız.
Yani, tam da kendi ağzınızla kendi yaptığınız işin ne kadar yanlış
olduğunu ifade etmeye çalışmışsınız.
Zannediyorum, bu, sadece bu Kanun’da
olmadı, bundan önce de bir sürü kanunda, kanun çıktıktan sonra, sonraki
günlerde, değişiklik teklifleriyle, o kanunun orasını burasını
değiştirmek, düzeltmeye çalışmak gibi bir süreç yaşadık bu dört yıllık
süre içerisinde. Bu davranış biçimi iki şeyi gösterir: Bir, iktidara
hazır olmadan iktidara gelmiş olduğunuzu gösterir. İki, ne yapacağınızı
tam olarak bilmeden, iktidar sorumluluğunu üstlenmiş olduğunuzu
gösterir. Bunun Türkçede bir başka türlü izah şekli yok.
Biz, dört yılı geçkin bir süredir, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, sizin bu eksikliklerinizi bildiğimiz için sürekli
uyarmaya, sürekli kontrol etmeye, sürekli düzeltmeler yapmaya, sürekli
sizi vatana ve millete karşı daha yararlı işler yapmaya teşvik etmek
için gayret gösterdik. Ama doğru anlaşıldı, ama yanlış anlaşıldı, fakat,
artık bundan sonra bilmelisiniz ki, sizi daha doğru yapmaya değil,
sizi değiştirmeye yönelik gayretlerimiz artacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa, hiç şüphe
yok ki, isme yazılı bir yasadır. Yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bir toplumsal gerçeği düzeltmek, bir toplumsal ihtiyaca cevap vermek
için yapılır. Ama, maalesef, bu yasa, bir toplumsal ihtiyaçtan doğan
bir yasa değildir; bu yasa, isme yazılı, bir firmaya yazılı, bir adrese
yazılı bir yasadır ve bunun böyle olduğu, bütün Türkiye kamuoyunda
da çok açık ve net bir şekilde kavranmıştır, ortaya çıkmıştır.
Cargill firması, 60-70 milyar dolar cirosu
olan, 90 bin çalışanı olan bir dünya devi, yüz yılı aşkın bir yaşam süresi
olan bir dünya devi ve şu an, Türkiye’de, tarım ve tarıma dayalı endüstriyel
sanayinin yüzde 70’ini kontrol eden, ayçiçeğinde, buğdayda, tatlandırıcıda
piyasayı kontrol eden bir noktadadır, çeltikte piyasayı kontrol
eden bir noktadadır.
Daha önce, biliyorsunuz, “Şeker Kurumu”
iptal edildi, görevine son verildi, tatlandırıcı üretim kotalarını
belirleme yetkisi Sanayi Bakanlığına verildi. Avrupa Birliğinde
ve Amerika’da yüzde 2 civarında olan tatlandırıcı kotaları, Türkiye’de,
hep yüzde 15 olarak, 10 artı yüzde 50 Bakanlar Kurulu artırımıyla
yüzde 15 olarak uygulandı ve biz, sürekli pancar ekim alanlarını daraltarak
tatlandırıcı üretimine izin verdik, ruhsat verdik.
Değerli arkadaşlarım, bana söyler misiniz,
pancar ekim alanlarına nişasta bazlı tatlandırıcı üretme ruhsatı
veren dünyada bir başka ülke var mıdır? Eğer, dünyada bir başka ülke
varsa, ki pancar ekilecek alana tatlandırıcı üreten fabrikaya ruhsat
veren, o zaman, ben, sizin bütün yaptıklarınıza ve dediklerinize
“okey” diyorum, ama, maalesef, bunun Türkiye’den başka bir örneğini
bulabilmeniz mümkün değildir ve iktidarınızda, sürekli, Türkiye’de
toprağa karşı bir husumet, toprağa karşı bir tavır, bir cephe almak
gibi bir gayret içerisinde oldunuz. Öncelikle 2/B Anayasa değişikliğiyle,
daha sonra yabancıların toprak edinmesiyle ilgili kanunda ve Çevre
Kanunu’nda... O varilleri bularak bir sansasyon yarattığımız Çevre
Kanunu’nu hepiniz hatırlıyorsunuz. Maalesef, Çevre Kanunu çıktıktan
sonra, Türkiye’de çevrenin kirlenmesi, çevre kirliliği, geçmişe
göre çok daha hızlı bir boyutta devam
etti.
Ergene’de, önceki Hükûmetin yaptırmış
olduğu ve bu Hükûmetin Çevre Bakanının onaylamış olduğu Ergene Havzası
Çevre Düzeni Planı bir kenara itildi, yeni planlar yapmak üzere çalışmalar,
bölge planları yapmak üzere çalışmalar ve ihaleler hazırlanmaya
başlandı ve Ergene dünden daha kirli akıyor bugün. Dört yıl içerisinde
hiçbir şey yapmadığınız gibi, geçmişte yapılanları da yok sayarak,
etkisiz kılarak, Ergene’nin bugün dünden daha kirli akmasına sebep
oldunuz ve gerek Çevre Kanunu’yla gerek toprakla ilgili kanunlarda,
sürekli tarım topraklarının küçülmesi, tarım topraklarının yok
edilmesi, tarım topraklarının işgal edilmesi, turizm alanları yapılması,
sanayi alanlarının yapılması gibi bir genel hava içerisinde geçti
bu dört yıl. Maalesef şimdi de, Endüstri Bölgeleri Yasası işe yaramadığı
için, verilen sözler, verilen taahhütlerin gereğini yerine getirmek
amacıyla, isme yazılı, firmaya yazılı bir kanunu burada hep birlikte
görüşüyoruz. Ama unutmayınız ki değerli arkadaşlarım, ben değil
ama vatandaş şunu soruyor, gazetelerde belki sizler de görüyorsunuz:
Şimdi -diyor vatandaş- Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerini
sınamanın tam zamanıdır. Meclisteki milletvekilleri, acaba Cargillin
vekilleri midir, yoksa Türk milletinin vekilleri midir? Bunu tam
da sınamanın zamanıdır diyor. Bu, vatandaşın görüşü ve basına yansımış
biçimi.
Bu konuda, ben ve Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri, alnımız açık, gönlümüz dik, başımız dik, milletimizin
vekilleri olduğunu bugüne kadar ispat ettiğimiz gibi bugünden
sonra da ispat etmeye devam edeceğiz. Ama, Sayın Bakan burada, bu yasa
ve bundan önceki yasa görüşmeleri sırasında şu kürsüden sorduğumuz
soruların cevabını alıncaya kadar sormaya da devam edeceğiz. Hatırlayacaksınız,
geçtiğimiz haftalarda Sayın Bakana tarım kredilerle ilgili bir
soru yönelttim. Bu soruyu aynı zamanda yazılı soru önergesi haline
de getirdim. O günden bugüne, Sayın Bakandan çıt yok. Ama, kimden çıt
var biliyor musunuz? Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü, bana
bir resmî cevap vermiş.
Değerli arkadaşlarım…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Daha ne istiyorsun?
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Ben milletvekiliyim,
ben Sayın Bakana soruyu sordum, Genel Müdüre sormadım.
BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Rasim Bey, siz Genel Kurula hitap edin.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Eğer milletvekili
anlayışın benden farklıysa, o zaman sana söyleyecek bir lafım yok.
Ben, sorumu Sayın Bakana sordum, cevabımı da Sayın Bakandan isterim.
Ben Genel Müdüre soru sormadım.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Genel Müdür,
Bakan adına sana cevap vermiş. Neyine yetmiyor?
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Ama, sizin anlayışınız
buysa, ona söyleyecek bir lafım yok.
Ve hemen akabinde, çeltik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Böyle konuşmayın arkadaşlar…
Lütfen… Yani, bir milletvekili arkadaşınıza böyle laf atmanız doğru
değil. Yani, çeşitli şekillerde laf atılabilir, ama, böyle milletvekilliğini
biraz yeteri kadar değerlendirmeyen sözlerle konuşana, konuşan
bir milletvekili arkadaşınıza hitap etmenizi doğru bulmuyorum.
Siz de aynı durumda kalabilirsiniz, aynı sıkıntıyı hissedebilirsiniz.
Lütfen, buna benzer çıkışları, buna benzer değerlendirmeleri, hele
hele milletvekili arkadaşlarınızın milletvekili olmaktan kaynaklanan
haklarını savunurken yapmayın.
Buyurun Rasim Bey, devam edin.
Tamamlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçen süremi zannederim göz önüne alacaksınız.
Ayrıca, yine geçtiğimiz hafta çeltik
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğum Meclis araştırma
önergesinin hemen görüşülmesine yönelik Danışma Kurulu önerisi
görüşülürken, yine Sayın Bakana, İskenderun limanından 50 bin ton
çeltiğin hangi firma tarafından düşük bedelle ithal edildiğini
sordum. Burada, çıkıp da, çeltik üretimi bizim dönemimizde 2 kat
arttı demek, bugün Trakya’da, Edirne’de, Türkiye’de çeltik üreten insanların
sorununa çözüm anlamına gelmiyor.
Şimdi, bir şey daha sormak istiyorum. Ayçiçeği
alımlarının neticesinde, Trakya Birlik’i korumak adına ayçiçeği
ithalatında sınırlamalar getirildi ve kontrol belgeleri verildi
ithalatçılara. Ama, maalesef, bazı sanayicilerimiz bu kontrol
belgelerini aldılar, bazı sanayicilerimiz alamadı ve ayçiçeği
ithal etmenin sıkı denetim altında tutulduğu dönemde, maalesef
yağ ithal etmek ve yağ oranı yüksek küspe ithal etmek moda haline geldi.
BAŞKAN – Toparlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Şimdi ayçiçeği yağı üretimi yapan ve
kontrol belgesi alamayan, alamadığı için de ham madde bulmakta, rekabet
edebilecek fiyatta ham madde bulmakta güçlük çeken sanayicilerin
ıstırabını, burada, Sayın Bakanın önünde dile getirmek istiyorum.
Trakya Birlik de bu konuda olumlu görüş içerisindedir ve bir sanayiciye
analık, bir sanayiciye babalık yapmak, Türkiye Cumhuriyeti devleti
hükûmetlerine yakışmaz. Bu durumun, bir an önce, derhal düzeltilerek,
verilmiş olan bir hak varsa, bütün sanayicilerin bu haktan adil bir
şekilde yararlanması gerekir diye düşünüyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına,
Sayın İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Sizin de konuşma süreniz on dakika.
Lütfen, sataşmalara meydan vermeden
konuşalım, konuya sadık kalarak konuşalım, verimli bir parlamento
çalışması yapalım.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de, 1252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
5’inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
Hükûmetimiz bir taraftan yabancıların menfaatlerini kurtarma adına
uğraşırken bir taraftan da vatandaşlarımız, kurumlar sorunlarını
-maalesef, katbekat- bizlere, bizim gibi sade milletvekillerine
-Hükûmet üyelerine ulaşamadıkları için- ulaşıyorlar, dertlerini
anlatıyorlar. Şimdi, Sayın Başkanımın da müsamahasına sığınarak
bunlardan bir tanesini, Erzurum’dan, Türk Eczacılar Birliğinden gelen
bir faksı okumak istiyorum. Diyor ki: “13. Bölge Erzurum Eczacı Odası
olarak, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerindeki
eczacılara hizmet vermekteyiz. Seçim bölgeniz olan Erzurum ilindeki
eczanelerin yeşil kart reçetelerinden doğan alacakları 7 trilyon
gibi bir rakama ulaşmış olup, bu eczanelerin birçoğu ilaç depolarına
olan birikmiş borçları nedeniyle artık hizmet veremeyecek duruma
gelmiştir. Yukarıda…”
BAŞKAN – İbrahim Bey, konuyla eczacıların,
eczanelerin ilişkisini nasıl kuracaksınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Köylüler
de eczanelerden ilaç alıyor. Tarım kesiminde çalışanlar da eczaneye
gidiyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Efendim,
vatandaşın derdini… Özür diliyorum…
“Yukarıda belirtilen yeşil kart alacaklarının
ivedilikle ödenebilmesi için, Maliye Bakanlığıyla gerekli girişimlerde
bulunmanızı, tüm meslektaşlarım adına arz eder, çalışmalarınızda
başarılar dileriz.
13. Bölge Erzurum Eczacı Odası Yönetim
Kurulu adına Genel Sekreter Eczacı Hakan Özcan.”
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım
tabii ki güzel bir soru sordu: “Nasıl izah edeceksiniz?..”
BAŞKAN – Yani, Sağlık Bakanlığıyla mı
ilgili bu sözleriniz?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Sağlık Bakanı,
Maliye Bakanıyla da ilgili; Hükûmetin, aşağı yukarı yürütme kurulunun
tüm üyeleriyle ilgili olduğunu zannediyorum.
BAŞKAN – Sağlık Bakanının da burada olduğunu
görünce bunu dile getirdiniz; peki.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, şimdi Cargill firmasını kurtarmaya çalışıyoruz
ama, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün büyük problemleri bulunmaktadır.
Bir taraftan Türk çiftçisinin bu büyük problemlerini hasıraltı etmişiz,
bir taraftan da, Hükûmette kalma uğruna bir kısım firmaları kurtarmaya
çalışıyoruz.
Türkiye tam bir çelişkiler ülkesi oldu
değerli arkadaşlar. Ekonomi büyüyor, millî gelirimiz artıyor;
ama, halkın alım gücü her geçen gün daralıyor. Tam dibe vurmuş durumda.
Mazot, gübre, sulama gibi girdi fiyatlarında önemli artışlar yaşanırken,
çiftçi, ürettiği ürünü bir önceki yılın fiyatlarından bile satamıyor.
Son bir yıl içinde 2 milyona yakın çiftçi tarımdan elini eteğini çekti.
Dolaylı vergiler aldı başını gidiyor. Hükûmet, IMF tanımlı faiz dışı
fazla hedefini tutturabilmek için vatandaşın attığı her adımı vergilendiriyor.
Muhalefetteyken çay-simit edebiyatı yapanlar bugün halkın yaşam
düzeyini değil, spekülatif hareketlerle şişen rakamları kendilerine
baz alıyorlar.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – Biraz ayıp
oluyor ama, ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Örnek veriyorum:
Buğday üreticisi 2002 yılında 84,3 kilogram buğdayla 12 kilogram
mutfak tüpü alabilirken, bugün aynı tüpü 96 kilogram buğdayla alabiliyor.
Buğdaydaki alım gücü paritesi diğer ürünlere göre iyimser kalıyor.
Örneğin, pamukta alım gücünün daha da kötüye gittiği gözleniyor.
2002 yılında 12 kilogram mutfak tüpü için 24,2 kilogram pamuk gerekirken,
bugün bu oran 55,3 kilograma çıkmış durumda. 2006 bütçesinde…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – Niye geldin
o zaman?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Anlamıyor
musun Sayın Milletvekilim? Seni çok seviyorum, sana saygım da var.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – Niye geldin
o zaman? Öbür tarafta bulunsaydın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Dertleri
çözeceğiz diye geldik, ama, olmadı. Ben onu anlatıyorum… Ben onu anlatıyorum…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Desteklemeleri
de hesaba katıyor musun?
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
Siz de Genel Kurula hitap edin Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, 2006 bütçesinde tarıma ayrılan kaynak ile faize ayrılan
kaynak, tarıma ne kadar önem verdiğimizi gösteriyor. Hükûmet bu yıl
faiz ödemelerine 46,2 milyar dolar kaynak ayırırken, tarıma 2,3 milyar
dolar ayırmıştır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Borçları
kim yaptı?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ne kadar
artırdınız borçları, bir de onu söyleyin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Anavatan
Partisi döneminden ne kadar borç kaldı, söyler misiniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hükûmet tarımdaki
bu çözülmeyi çiftçiyle dalga geçercesine “Kalanlar dahi verimli
çalışıyor” şeklinde değerlendiriyor. Çiftçi kan ağlıyor; ama,
Hükûmet, çiftçinin daha çok ürettiğini ve daha çok sattığını iddia
ediyor. AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılı ürün fiyatları ve mazot
fiyatları bugünkü fiyatlarla karşılaştırıldığında çiftçinin tarımdan
elini eteğini neden çektiği daha iyi anlaşılıyor.
2002 yılında mazotun litresi 1,224 YTL
iken 2006’nın ortalama fiyatı ise 2,4 YTL; mazotta yüzde 100’e yakın
bir artış yaşanmış. Aynı dönemde mısır yüzde 60,1; ayçiçeği yüzde
8, şeker pancarı yüzde 20,5; tütün yüzde 44, çay yüzde 78, buğday ise
yüzde 63 oranında arttı. Pamuk da yüzde 3 oranında gerilemiş durumdadır.
Dolayısıyla tarım ve çiftçi can çekişiyor.
Bir zamanlar tarım ürünlerinde kendi
kendine yeten nadir ülkelerden olan Türkiye, bugün birçok tarımsal
ürünü ithal eder duruma geldi. Bütçeden yeterli kaynağın ayrılmaması
ve taban fiyat desteklerinden devletin elini çekmesi tarımı bitirme
noktasına getirdi. Tarımdaki yoksullaşma son yıllarda kendisini
iyiden iyiye hissettirmeye başladı.
Uygulanan IMF programından dolayı tarımdaki
büyüme, ekonomideki genel büyüme eğrisinin çok altında kalırken,
tarımın millî gelir içindeki yeri de daralıyor. Bunun soncunda, tarımdan
geçinen nüfus azalıyor. AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılından
bugüne kadar mazot, gübre, sulama ve tarımsal ilaçlar fiyatlarında
yüzde 100’lere varan artışlar yaşanırken, aynı dönemde birçok tarımsal
ürünün fiyatındaki artış ise yüzde 50’yi bile geçmedi.
Değerli arkadaşlar, son dört yıl içinde
kendisinin kullanacağı ürünü bile ekemeyecek hale geldi Türk çiftçisi.
TÜİK’in verilerine göre, sadece 2006 döneminde tarımda çalışanların
sayısı 778.000 kişi azaldı. Bu, TÜİK’in verileri.
Tarım alanları tehdit altında. Bakın,
bir örnek veriyorum: Yalova Valiliğinin İnternet sitesine de taşınmış
bir araştırmaya göre, ilin toplam alanının yüzde 26’sını oluşturan
221.738 dekar tarım alanında 5.778 çiftçi ailesi tarımla uğraşıyor.
Tarım yapılan arazilerin yüzde 29’u tarla, yüzde 20’si meyve, yüzde
17’si zeytin alanı olarak kullanılırken, geri kalan bölümünde sebze,
kesme çiçek, iç mekân ve dış mekân süs bitkileriyle kavak ve söğüt ağaçları
yetiştiriliyor. Tarım geliri daha çok meyvecilik, çiçekçilik ve
seracılığa dayanan ilde önemli tarımsal faaliyetlerden birisini
de süs bitkisi yetiştiriciliği oluşturuyor. Türkiye’nin kesme çiçek
üretiminin önemli bir bölümünün yapıldığı ilde yaklaşık 600 çiftçi,
4.526 dekar alanda süs bitkileri üretiyor. İhracat gelirleri açısından
önemli bir yere sahip olan kesme çiçek üretimi yılda ortalama 44 milyon,
iç ve dış mekân süs bitkileri üretimi ise yılda yaklaşık olarak 13 milyon
adet gerçekleştiriliyor. Araştırmada, hızlı kentleşme, sanayileşme
ve turizmin, tarım alanları ve tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkiye
yol açtığı da belirtiliyor.
Değerli arkadaşlar, Türk çiftçisini
vuran en önemli öğelerden birisi de, iğneden ipliğe her şeye vergi,
dolaylı vergiler ve salma vergiler de vatandaşı canından bıktırdı.
Çalışanlar, yoksulluk sınırı bir tarafa, açlık sınırının altındaki
ücretle yaşam mücadelesi verirken, gelirinin yüzde 50’ye yakınını
devlete vergi, harç ve kesinti olarak ödüyor. Evinin önünden yol geçiyor
diye vatandaştan rant vergisi almaya niyetlenen Hükûmet, yakın bir
dönemde eğer güzellik vergisi alırsa şaşırmamak lazım diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, her şeyimizi…
Bu Hükûmet, hükûmette kalma uğruna başkalarının işlerini görürken,
turizmin yabancıların eline geçme tehlikesinin baş gösterdiği de
belirtiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özdoğan, toparlayalım
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hemen tamamlayacağım
Başkanım.
ODTÜ Mimarlık Fakültesinden Şehir ve
Bölge Planlaması Öğretim Üyesi Doçent Doktor Çağatay Keskinok, Mimarlık
Fakültesi Dekan Yardımcısı Doçent Doktor Neriman Şahin Güçhan ve
Doktor Nimet Özgönül, Kalkan ve Ata Mülkünü Koruma Derneğinin isteği
üzerine beldede yabancılara mülk satışı üzerine yaptığı araştırmayı
rapora dönüştürdü. Yirmi beş sayfalık raporda, Kalkan’daki 1.800 konutun
607’sinin yabancıların mülkiyetine geçtiği, 300’ünün ise satış aşamasında
olduğu vurgulandı. Yabancıların satın aldıkları villalardan çoğunu
pansiyon olarak işletmeye açtıkları; ancak, bunu Maliyeye bildirmedikleri
belirtilen raporda, “Bu villaların altı aylık kira bedeli 6,5 milyon
paunttur. Kayıt dışı olduğu için bu paranın Türk turizmine hiçbir
faydası yoktur.” deniliyor raporda. Bu, vahim bir durumdur.
Doçent Doktor Çağatay Keskinok, Turizm
altyapısının bağımsız konutlara dönüştürülmesi eğiliminin yerleşme
ekonomisi açısından orta ve uzun vadede ciddi kayıplara yol açacağına
dikkat çekerek, “Yabancıların emlak piyasası ve mülk satışı gibi
birçok alanda faaliyette bulunduğunu tespit ettik” diyor. “Sahil
yerleşimlerinde bu durumun yaygın olduğu düşünülürse Türk turizmi
zarar görür” fikrini de savunuyor. Bu araştırmanın bize verdiği mesaj
çok açık. Varsayalım ki, yabancıların mülk edinmesinin ulusal güvenlik
açısından hiçbir sakıncası yoktur. Bu varsayım üzerine gittiğiniz
zaman bile birçok şey açık. Şimdi Hükûmete sesleniyorum: Siz, Hükûmet
olarak kayıt dışıyla baş edememişseniz, ticaretin sağlıklı yürümesi
için yasal altyapınızı oluşturmamışsınız demektir.
BAŞKAN – Sürenizi iki dakika geçtiniz,
lütfen toparlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hemen bitiriyorum.
Ulus üstü kurumların önünüze sürdüğü
politikaları ezberden uygulamışsınız. Neticede, ülkeye gelen
yabancı da, daha dün bir bugün iki, kayıt dışı faaliyete başlamış.
Adam, geliyor Türkiye’de mülk ediniyor. Türkiye’den edindiği mülkü
kendi memleketinden birine kiralıyor, parasını da cebine koyup
ülkesine dönüyor. Burada tırtıklanan Türk turizmi, ticarette,
faydalanamayan, hayal kırıklığına uğrayan kamudur. Ne faydası
var böyle ticaretin bize.
Değerli arkadaşlar, bu konuda da dertler
çok “bir dokun, bin ah işit” misali. İnşallah, bunları daha sonra sizlerle
paylaşmak istiyor, saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.03
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimi’nin Dördüncü Oturumu’nu
açıyorum.
1252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 5’inci maddesi üzerinde şimdi
söz sırası şahsı adına söz isteyenlerde.
İlk söz, Sayın Müfit Yetkin, Şanlıurfa
Milletvekilinde. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda
değişiklik yapılması hakkında Kanun Teklifinin 5’inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Toprak kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi
ve sürdürülebilirliliğinin sağlanarak en üst düzeyde üretimde
kullanılmasını amaçlayan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun yasalaşarak yürürlüğe girmiş olmasına karşın, halkımıza
tanıtımın yapılamadığı anlaşılmıştır. 5’inci maddeyle, Kanun’un
uygulamasında oluşabilecek bilgilendirme eksikliğini gidermek
üzere Bakanlığa her türlü eğitim ve eğitim sonrası sertifikayı verme
yetkisi verilmiştir.
Bu kanunda, bazı arkadaşlarımız topraklarımızın
korunamadığından bahsetti, muhalefetteki arkadaşlarımızın.
Halbuki bu tasarı ile getirilen yenilik ile seçim bölgem Şanlıurfa’dan
çok önemli bir sorunu gündeme getirmiştir. Herkesin yakından takip
ettiği ve barajdan sulanan Harran Ovası’ndaki yanlış sulamadan ötürü,
tuzlulaşma, topraklarımızı tehdit etmektedir. Sulu tarımla birlikte
aşırı ve bilinçsiz sulamalar, topoğrafik yapı ve drenaj sorunları
nedeniyle, Ova’nın orta ve güney kesimlerinde yüksek taban suyu ve
tuzluluk problemlerinin boyutlarını artırmıştır. Hâlihazırda
yaklaşık 100 bin hektar alan taban suyunun etkisi altındadır. Yükselen
sular nedeniyle çok sayıda köy ve yerleşim biriminde meydana gelen
zemin çökmeleri sonucunda pek çok ev yıkılmış ya da yıkılma tehlikesi
altındadır.
Ayrıca, Ova’da tuzluluk sorunları da
artmaktadır. Tuzluluk ölçümleri sonuçlarına göre, yaklaşık 20-30
bin hektar alanda tuzlanma tehlikesi belirlenmiştir. Toprak profilinde
uzun süre toprak suyunun kalması ve kök bölgesinden uzaklaştırılamaması
halinde, toprak-tuz dengesi bozularak, tuzlanmayı artıracaktır.
Günümüzde taban suyundan dolayı giderek
artan tuzlulaşmanın önüne geçilmesi için, Ova’ya verilen su ve drenaj
yöntemlerinin doğru yapılması büyük önem taşımaktadır. Önce Köy
Hizmetleri kurumuyla yapılan drenaj çalışmaları, kurum lağvedilince,
il özel idarelerine geçmiştir. İl özel idarelerinin bütçeleri bu
maliyetli çalışmaya yetmediğinden, drenaj altyapı çalışmalarında
sorunlar yaşanmaktadır. İşte bu tasarıyla, DSİ teşkilatınca, ihtiyaç
olan alanlarda sulama projelerinin toplulaştırmayla birlikte planlamasının
yolu açılarak, sifon, köprü, menfez, yol ve diğer sanat yapıları inşaatları
yapılacaktır. DSİ teşkilatı, böylece, drenaj çalışmalarına hız
kazandıracaktır. Zaten, DSİ teşkilatı, tahliye kanallarını temizlemek
suretiyle, taban suyunu kanallara aktarmış ve Ova’ya nefes aldırmıştır.
Şimdi, bazı arkadaşlar, muhalefetten
arkadaşlarımız, bu tasarının diğer maddelerinde hep Cargilli öne
sürüyorlar, Cargillin kurtulması için yapılmış bir tasarı diye bahsediyorlar.
Halbuki, biz… Şu anda bizi dinleyen vatandaşlarıma seslenmek istiyorum:
Bizim 20 bin tane, tarıma dayalı sanayicimiz bu kanunu beklemekte;
çünkü, daha önce yapılmış, tarımsal sanayiye hizmet etmiş tesislerin
çok az kısmı daha önce çıkan kanundan yararlanabilmişti. 20 bin kişinin
şu anda müracaat etmesi gerekiyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Gerekiyor
mu?..
A. MÜFİT YETKİN (Devamla) – Bu 20 bin kişinin
fabrikası var ve bu tarımsal sanayi Türkiye’nin gelişmesinde en
önemli sektörlerden biri.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Gerekiyor
ne demek?
A. MÜFİT YETKİN (Devamla) – Türkiye’de,
bizim hesaplamalarımıza göre, GAP’tan yılda 50 milyar dolar para
kazanılabilir. Geçenlerde, yine, basında, bir arkadaşımız, Türkiye’de
hayvancılıkla uğraşan bir holdingin sahibi, Türkiye’de 150 milyar
dolar para kazanabileceğini ifade ediyor. Kendisinin de hayvancılık
konusunda bayağı büyük yatırımları var ve bunu ifade ediyorlar.
Şimdi, biz, kalkıp da… Bu çalışan fabrikaların kapatılmasıyla birlikte,
bu tarımsal sanayiye sekte vurmuş olacağız. O yüzden, bu kanun tasarısı
muhakkak çıkmalı. Cargilli örnek göstermek çok yanlış olur. Bunun sonucunda
da Türkiye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla) – … bizim Türk
tarımı ve Türk tarımsal sanayisi büyük yara alır.
O yüzden, kanunun çok yerli ve iyi düzenlenmiş
olduğunu ifade ediyorum. Türk halkına, Türk çiftçisine, Türk sanayicisine
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın
Alaettin Güven’de, Kütahya Milletvekili.
Sayın Güven, buyurun, söz sıranızı kullanınız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1252 sıra sayılı Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükûmetimiz tarafından çıkarılan Tarım,
Tarım Çevre Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu, Tohumculuk Kanunu,
Tarım Sigorta Kanunu yanında, Türk tarımının gelişmesi için gerekli
kanunlardan biri de Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’dur.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra görülen ve tespit edilen aksaklıkların
giderilmesi için bu kanun teklifi gündeme gelmiştir. Bu aksaklıklardan
kanaatimce en önemlilerinden biri olarak özel arazi toplulaştırması
büyük önem arz etmektedir. Hatırlayacağınız gibi, ülkemiz açısından
hayati önem arz eden tarım arazilerinin bölünmeleri tarım sektörünü
zayıflatmaktadır. Avrupa’da 170 dekar, yani 170 dönüm, Amerika’da
1.500 dönüm, Türkiye’de 55 dönüm olarak görülmektedir ve mutlaka toplulaştırma
gereklidir diye düşünüyorum ve bu, değişiklik teklifinde de gündemde.
Değerli arkadaşlarım, teklifin 5’inci
maddesinde, Kanun’un 27’nci maddesinden sonra gelmek üzere 28’inci
madde eklenmekte. Buna göre de “Bakanlık, bu Kanun’un uygulamasında
ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim faaliyetini düzenleyebilir
ve eğitim sonrası sertifika verebilir.” şeklinde eğitim ve sertifika
faaliyetleri eklenmektedir.
Bilgi ve eğitimin yaşamın her alanında
olduğu gibi tarımda da değeri ve önemi büyük olup, buna paralel olarak,
tarımla uğraşanların bilgi, eğitim ve beceri ihtiyacı giderek
artmaktadır. Eğitim ve sertifika vermenin temel amacı, tarım alanında
uzmanlaşmış, tarımın ihtiyacı olan mesleki profesyonelleri yetiştirmek,
bunun yanı sıra, doğaya saygılı ve bilgiye değer veren birey yetiştirmektir.
Tarım kesimindeki insanların eğitilmesi, sertifika verilmesi,
Türkiye tarımının gelişmesinin temel koşuludur. Bakanlığın yürüteceği
eğitim ve sertifika programlarıyla, çağın ulaştığı teknolojik gelişmelerden
haberdar, bilgiyi arayan ve kullanan, kendisine ve çevresine yardım
eden çiftçiler oluşacaktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Çiftçi
mi kaldı?
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Ayrıca, bu
eğitim ve sertifika programları, doğal kaynakları koruyarak sürdürülebilir
üretim yapma, üreticinin gelir seviyesini artırma, çiftçinin tarım
dışı gelir getirici konularda bilgi ve beceri sahibi olması gibi
konularda da bilgilenmesini sağlayacaktır.
Eğitim ve sertifika programları, kamu,
sanayi ve üniversite iş birliğine imkân verip, bu iş birliği sayesinde,
kurumlar bilgi birikimlerini paylaşma imkânı bulacak, bundan da
Türk tarımı ve çiftçisi olumlu etkilenecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu olumlu etkilenme
toprağın etkilenmesi olacaktır. Aslımız toprak, besin kaynağımız
toprak. Toprak, aynı zamanda, fedakâr,
cefakâr, vefakâr ve alçak gönüllüdür. Hiçbir zaman toprak nankör
değildir, olmamıştır. Toprak Anadolu’dur, toprak Türkiye’dir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Onu bırakmadınız
işte. Onu bırakmadınız.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Sözün burasında,
sizleri, bize toprağı en güzel anlatan ozanımız Âşık Veysel’le baş
başa bırakıyorum. O şöyle diyor:
“Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır.
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır.”
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Sizin
okuyacağınızı bilseydi söylemezdi.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Ortaktır
bu. Bunu paylaşmamız gerekir. Paylaşamıyorsak, eksiklik vardır,
düşün.
“Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne faydalandım
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır.
Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır.” (AK
Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
“Karnın yardım kazma ile bel ile
Yüzün yırttım tırnak ile el ile
Yine beni karşıladı gül ile
Benim sadık yârim kara topraktır.”
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Valla,
bence iyi okuyamadınız.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – “Havaya bakarsam
hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Topraktan ayrılsam nerede kalırım?
Benim sadık yârım kara topraktır.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Türk
edebiyatının, halk şiirinin en büyük ozanlarından birisinin bir şiirini
okuyor arkadaşımız.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Sayın
Başkanım, okuyamıyor.
BAŞKAN – Yani, okuyabildiği kadar okuyor,
can kulağıyla dinleyelim.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – “Dileğin
varsa iste Allah'tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hakk’tan
Benim sadık yârim kara topraktır.”
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Vallahi
olmadı.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Olup olmaması…
AHMET IŞIK (Konya) – Dinle arkadaş ya!
Biraz saygı lütfen!
BAŞKAN – Dinleyin arkadaşlar.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Olup olmaması…
Şiir… Burada Toprak Yasası görüşüyoruz. Bağırmak çağırmak değil,
toprağı tırmalamak değil, önemli olan hisse almaktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Köylüye
sahip çıkmaktır!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) – Ben, bu duygularla,
Âşık Veysel’le paylaştığımız toprak sevgisini, Anadolu’yu, Türkiye’yi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Onların
da selamı var sana (!)
BAŞKAN – Âşık Veysel’in hoşgörüsünü,
çağdaş, aydınlık dünya görüşünü paylaşma fırsatını verdiniz bu şiirle,
teşekkür ederiz, ama, bu paylaşımı gerçekten yapmak gerekir.
Şimdi, soru-yanıt bölümüne geldik.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) – Soru-cevap mı?
BAŞKAN – Siz “cevap” deyin, ben “yanıt”
diyeyim; fark etmez, aynı kapıya çıkar.
Süre on dakika.
İlk soruyu her zaman olduğu gibi Sayın
Ahmet Işık soruyor.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, iltifatınıza
teşekkür ediyorum. Bunu mutlaka seçmenlerimiz değerlendirecek
Konya’da.
Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum…
BAŞKAN – Diğer Konya milletvekilleri
darılmaz inşallah.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – Çanak soru…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Çanak soru…
AHMET IŞIK (Konya) – Çömlek sorudan çok
daha kalite, o kesin, çünkü konuyla ilgisi var. Lütfen dinleyin,
saygı duyun. Parlamenter olarak milletvekiline saygı duyun. Tüzük’ten
kaynaklanan hakkı gasbetmeye kalkmayın lütfen.
Sayın Bakanım, Bakanlığın bu kanun kapsamında
bir eğitim yetkisi alması toprak koruma ve arazi kullanımı konusunda
pratik olarak nasıl bir çözüm üretecektir?
Sağ olun.
BAŞKAN – Sayın İbrahim Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Üç sorum var Sayın Bakanımıza.
Sayın Bakanım, Ziraat Mühendisleri
Odası, geçtiğimiz yaz aylarında, bir basın açıklamasıyla, Tarım Bakanlığını
yetki gasbıyla suçlamıştır. Buna göre, toprak koruma projelerine
yönelik eğitim verme yetkisi yalnızca Ziraat Mühendisleri Odasına
ait olmakla birlikte, Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü toprak koruma projesi eğitimi yapacağını duyurmuştur.
Bakanlığınız kendi personelinize yönelik hizmet içi eğitim düzeyini
dahi yükseltecek bir icranın sahibi olmadığı halde, neden Ziraat
Mühendisleri Odasının mevzuatça belirlenmiş eğitim alanına girmeye
çalışmaktadır?
İkinci sorum: Sayın Bakanım, bu kanun
teklifinin 3’üncü maddesinde sorduğum bir soruya istinaden, sorumu
yanıtlarken, gıda güvenliğinden bahsettiniz. Bu da, benim aklıma,
bundan bir müddet önce Avrupa Birliği Gıda Komitesinden, Ankara’ya
gelen, 2 uzman gıda mühendisinin Ankara’da yediği yemekten zehirlenmesini
getirdi.
Sayın Bakan, Hükûmetinizin beşinci yılında
cereyan eden bu olayı ilginç buluyor musunuz? Brüksel’den gelen gıda
kontrolcülerinin Ankara’da yemek yeme korkularını aşmaları için
herhangi bir önlem düşündünüz mü?
Son sorum: Tabii ki, çok teşekkür ediyorum
Erzurum’daki et kombinasını özelleştirme kapsamından çıkarmanız
nedeniyle. Acaba, üretim yapan Erzurum’daki et kombinası köylülerimize
paralarını ne kadar süre içinde vermektedirler ve her gün ne kadar
kesim yapılmaktadır? Bu konuda bilgi verir misiniz?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Şimdi, sıra Sayın Gürol Ergin’de,
daha sonra Sayın Orhan Sür.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Ben de Sayın Bakana bir kaç soru yönelteceğim.
Bunlardan birincisi: Hangi ülkelerde
özel arazi toplulaştırması yapılmaktadır?
İkinci sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kapatılması arazi toplulaştırma çalışmalarına çok büyük sekte
vurduğuna göre, Köy Hizmetlerinin kapatılması yanlış olmamış mıdır?
Üçüncü sorum: Özel arazi toplulaştırmasını
yasada belirtilen kurumlardan herhangi biri yapsa bile, bu arazilerde
arazi tesviyesini, drenajı, tarla içi yolları kim yapacaktır?
Ben, bu sorularımla yetiniyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Orhan Sür, arkasından
Gökhan Durgun.
Sayın Orhan Sür?.. Yok.
O zaman, Sayın Gökhan Durgun. Arkasından,
Sayın Hüseyin Bayındır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Cargill, yaklaşık yüz kırk yıllık geçmişi
olan bir Amerikan şirketidir. Günümüzde 60’ın üzerinde ülkede 90
bin çalışanıyla, yıllık 60 milyar cirosu olan bir şirkettir. Ülkemizdeki ana üretim konularından
biri de nişasta bazlı şeker üretimidir. Bu sermaye şirketi lehine,
yargı kararlarına karşın, özel bir düzenleme yapmak, hukuk devletine
ve yasama organının saygınlığına zarar vermekte midir?
İkinci sorum: Cargill firmasının sorununun
çözümü için ABD Başkanının ve IMF’nin devreye girdiği doğru mudur?
Üçüncü ve son sorum: Bu durum kamu yararı
açısından ve hukuk devleti açısından kabul edilecek bir durum mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Hüseyin Bayındır…
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) – Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bir konuyu merak ediyorum:
Siz Tarım Bakanısınız. Tarımda kullanılan mazotun fiyatı 2,35 kuruş,
ama, zenginin bindiği uçakta kullanılan mazotun fiyatı 6,20 kuruş.
Bu sizi rahatsız ediyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Ahmet Işık’ın sorusu, eğitimle,
maddeyle ilgili. Bu kanun kapsamındaki eğitim konusunda Tarım Bakanlığının
yetki alması, yasanın daha iyi uygulanmasına, daha iyi sonuç almasına
dönük bir faaliyettir. Meslek odalarının konu hakkında eğitim vermesi,
şu anda imkân dahilinde. Ancak, takdir edersiniz ki, meslek odalarının
imkânları, özellikle zaman darlığını da dikkate aldığımız zaman,
kısıtlı ve teknik eleman sayısı da -bu konuda kullanabilecekleri-
sınırlı. Biz, hem uygulamada birlikteliğin sağlanması ve sorunlara,
birlikte, ortak çözümler üretilmesi için daha fazla uygulayıcının
müdahil olmasını hem de daha fazla teknik elemanın Bakanlığın uygulama
normlarına göre, eğitim faaliyetleri içerisinde, onun normlarına
göre, işleri daha kolaylaştıracağını düşünüyoruz bu kanunun uygulanmasında.
Zaten, Oda bunu kullanmaya devam edecek, ama bunun yanında, pratik
ve daha hızlı bir şekilde sonuç almak için Tarım Bakanlığı da bu konuda
eğitim verebilecektir.
Esasen bu soru, Sayın Özdoğan’ın da benzeri
şekilde sorusu, ona da cevap olmuştur diye düşünüyorum. Tarım Bakanlığı
kendi elemanlarına hizmet içi eğitim verebilmektedir, öyle bir
imkânı var. Onu da sürekli bir şekilde zaten yapıyor. Bu konuda da Bakanlığın
imkânları, bu kanunun uygulamasıyla ilgili olarak da gerekli eğitimi
verebilecek altyapıya, tecrübeye, birikime sahiptir. O nedenle,
Bakanlığın böyle bir yetki kullanması yerinde ve doğru bir karardır
diye düşünüyorum.
İkinci sorunuzla ilgili, siz, daha önce
de, yine sözlü olarak cevaplamaya fırsat bulamadığım, zaman yetersizliğinden
dolayı, bir sorunuz olmuştu, AB’nin, işte, gıda uzmanlarının gıda
zehirlenmesine uğradığı şeklinde bir sorunuz vardı. Bu, Sayın Özdoğan,
doğru değildir, Avrupa Birliğinden gelen uzmanların gıda zehirlenmesine
maruz kaldıkları bilgisi yanlış bir bilgidir, doğru bir bilgi değildir.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – Neden zehirlendiler?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Bunların gıdadan değil de, bunların suyla ilgili,
içtikleri suyla ilgili bir problem yaşadıkları biliniyor ve gıdayla
ilgili olarak da bize, kamuoyuna intikal etmiş, bize, Bakanlığa
intikal etmiş herhangi bir bilgi yok.
Sayın Gürol Ergin’in sorusu. Esasen,
ben onu kürsüden de cevaplamak isterdim. Çünkü, konuşmalarında, gerek
geçtiğimiz hafta gerekse bu hafta, tekraren bir hususu dile getirdi.
Özel arazi toplulaştırmasının ne anlama geldiğinin belli olmadığını,
bunun dünyada da bir örneğinin olmadığını vurgulayarak, Sayın Ergin,
söyledi.
Şimdi, öncelikle, ben size, bu fırsatla,
bu vesileyle, özel toplulaştırma, özel arazi toplulaştırmasıyla
ne kastettiğimizi, bunun ne demek olduğunu anlatacağım ve dünyadaki
uygulamalardan da örnek vereceğim.
Özel toplulaştırma, arazi toplulaştırılması
ile kastettiğimiz, proje bazındaki bir toplulaştırmadır. Örneğin,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü sulama kanalı veya kanaleti yapmakta,
bunu inşa ediyor. Bunun için, mevcut durumda, mevcut mevzuat çerçevesinde
yalnızca kamulaştırma yapabiliyor. Bu da hem pahalı hem de çok zaman
alan bir süredir, bir süreçtir. Bizim getirdiğimiz nedir peki? Bu
özel arazi toplulaştırması maddesiyle, kavramıyla, tanımıyla getirmeye
çalıştığımız şu: Öncelikle, buradan bizim amacımız, kamulaştırma…
BAŞKAN – Arkadaşlar, sessizliği sağlayalım,
Sayın Bakanı duyalım.
Lütfen… Lütfen, Sayın İrfan Gündüz… Sayın
İrfan Gündüz, öncelikle siz sessizliği sağlayın, Sayın Bakanı dinleyebilelim.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kamulaştırma harcamalarından bu amaçla
yüzde 70 oranında bir tasarruf sağlayacağımızı düşünüyoruz, bu
şekilde planlıyoruz.
İkincisi: Özel toplulaştırma, yani proje
bazlı toplulaştırma yapacak olan kuruluş gerekli teknik personeli
bünyesinde bulunduracağından, toplulaştırmanın hız kazanması
söz konusudur, daha süratle bunun yapılması mümkün. Ve bir başka konu
da burada, toplulaştırmada tarla içi geliştirme, drenaj gibi bütün
faaliyetler bir defada, bir arada, bu proje kapsamında yapılmış olacaktır.
Yani, proje dediğimiz şey de zaten budur. Diyelim DSİ veya buna benzer
bir kuruluş, ki, bunların…
Demin kürsüde yine Sayın Ergin söyledi:
İşte, “Kooperatifler diyor, ama burada yazmıyor hangi kooperatif
olduğu.” Doğrudur, kanunun metninde yazmaz. Ancak, mevcut Kanun’un
17’nci maddesinin son bendinde, zaten bunun uygulama esaslarının
tüzükle belirleneceği hususunda açık bir hüküm var. Dolayısıyla,
gerek kooperatiflerin gerekse diğer kuruluşların hangilerinin
olduğu, hangilerinin olacağı ve bunların ne şekilde uygulama yapacakları,
orada, tüzükte detaylı olarak yazılacaktır.
Şimdi, burada “hangi ülkede, dünyada
böyle bir örnek var mı?” diye soruyor. Evet, dünyada böyle bir örnek
var: Almanya. Almanya’da, özel arazi toplulaştırması var ve toplulaştırmadan
sorumlu kuruluşlar da bu yetkilerini kooperatiflere devretmektedir.
Biz, esasen bu yasayı hazırlarken, Türkiye’deki kuruluşlar yanında,
yani bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler yanında,
ayrıca uluslararası kuruluşların da bu konuyla ilgili mevzuatlarını
inceledik. Nedir bunlar? Avrupa Konseyi, Avrupa Toprak Antlaşması,
Avrupa Peyzaj Antlaşması, Avrupa toprak kaynakları, Avrupa toprak
koruma problemleri, FAO’nun toprak bültenleri, arazi kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımı için planlar, arazi koruma için yasal çerçeve,
arazilerin gelişimi, arazi kullanım planlamasının genel hatları,
toprak kaynakları için temel referanslar ve daha birçok arazi reformu,
Avrupa Birliğinin ilgili kuruluşlarının ilgili mevzuatı -bu konuyla
ilgili- keza Birleşmiş Milletlerin ilgili mevzuatı, keza değişik
ülkelerin, mesela ABD’nin, Almanya’nın, İsveç’in, Hollanda’nın, Kanada’nın,
Japonya’nın, Çin’in, Tayvan’ın... Bütün bu uluslararası kuruluşların
ve ülkelerin bu konuyla ilgili mevzuatlarını biz inceledik ve
bunları incelemek suretiyle Türkiye için en uygun olabilecek, Türkiye
şartlarında en iyi şartlarda uygulanabilecek olan bir modeli ortaya
koyduk. Bu nedenle de burada, dünyada bunun örneğinin olduğunu
söylüyorum. Özel arazi toplulaştırması mevzusunun da sadece bize
has, bilinmeyen bir şey olmadığını, bilakis tanımının olduğunu,
amacının belirli olduğunu ve bunların da detay işleriyle ilgili
olarak da tüzükte uygulama esaslarının yazılacağını belirtmek
istiyorum.
“Köy Hizmetlerinin kapatılması yanlış
olmamış mıdır?” şeklinde söyledi Sayın Ergin. Tabii Köy Hizmetleri
sadece arazi toplulaştırması yapmıyordu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
bildiğiniz gibi, köy içme suları, köy yolları gibi taşradaki başka
hizmetleri yapıyordu ve memnuniyetle söyleyebiliyoruz ki, bizim
Hükûmetimizin, AK Parti Hükûmetinin başlattığı KÖYDES projesi ile
Köy Hizmetlerinin elli yılda, altmış yılda yapamadığı hizmetleri,
biz, sadece bir yıl içerisinde bunları gerçekleştirdik.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayret bir şey Sayın
Bakan, nasıl konuşuyorsunuz öyle?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Sayıları on
binleri bulan içme suyu olmayan köylere biz şebekeli içme suyu götürdük,
binlerce, on binlerce kilometre asfalt yol yaptık ve bunları da büyük
bir hızla yapıyoruz. Orada, sadece daha etkin bir kamu hizmeti, daha
pratik, daha rahat, daha kolay bir çözüm üretmek gayesiyle Köy Hizmetlerinin
ilgili fonksiyonları il özel idarelerine devredilmiştir. Hükûmet
de, merkezî Hükûmet de gerekli kaynakları buralara aktarmıştır ve
bu hizmetler çok iyi bir şekilde sürüyor, sürmektedir.
Bunun dışındaki meseleler, yani Köy
Hizmetlerinin diğer hizmetleri de diğer fonksiyonları da bizim diğer
kuruluşlarımız eliyle yapılmaktadır. Mesela, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü şu anda bu tür hizmetleri yapıyor, bundan sonra da yapacak.
Arazi toplulaştırmasıyla ilgili konular bunlar.
Şimdi, sözün burasında, Köy Hizmetleriyle
ilgili, bu toplulaştırmanın akamete uğradığı vesaire yönünde
bilgiler sarf edildi. Ben, onları da izninizle düzeltmek istiyorum.
Bakın, 1965 yılından 2002 yılı sonuna
kadar Köy Hizmetleri, otuz yedi yıl içerisinde 330 bin hektar arazi
toplulaştırmıştır, toplam. Bizim Hükûmetimiz döneminde, 2003, 2004,
2005 Mart ayına kadar tamamlanan arazi toplulaştırması da 85 bin hektardır.
Bizim Hükûmetimiz döneminde, yıllara böldüğünüz zaman, bir yıl başına
düşen arazi toplulaştırması miktarı çok çok daha yüksek bir süredir.
Dolayısıyla, biz, Hükûmet olarak, hem arazi toplulaştırmasını hem
köylere götürülen hizmetleri hem yol hem su hem buna benzer diğer
hizmetlerin tamamını en iyi şekilde yaptık ve en iyi şekilde de yapmaya
devam ediyoruz.
Sayın Durgun’un Cargill ile ilgili birtakım
şeyleri oldu. Doğrusu, bu yasanın döndürülüp dolaştırılıp bir Cargill
yasası olarak adlandırılması, hem hakkaniyete uygun değil hem gerçek
değil hem doğru değil.
Şimdi, hem Cargille, onun üzerinden 1970
model zihniyetle yabancı sermaye düşmanlığı üreteceğiz hem bu şirketin,
bu vesileyle, aynı zamanda da reklamını yapmış olacağız.
Şimdi, demin bir arkadaşımız, değerli
milletvekilimiz, işte, yüz altmış yıllık tarihinden, şu kadar cirosundan,
şu kadar yaptığı işten vesaire bahsediyor. Doğrusu, yani bu firma
kötü bir firma mıdır iyi bir firma mıdır…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Firma kötü demiyoruz,
yapılan iş yanlış diyoruz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Yani o da… Kamuoyunun zihninde böyle şeyler oluyor.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Yapılan iş yanlış
diyoruz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Ama bunlar hep konuşuldu, bunların hepsi konuşuldu,
kürsüde tekrar tekrar dile getirildi, biz de bunlara cevap verdik.
Yani, Cargill dediğiniz firma, Türkiye'deki
toplam mısır üretiminin yüzde 10’unu alan bir firmadır. Aldıkları mısır
Türk çiftçisinin mısırıdır. Yani, başka bir yerden getirip de mısırı
burada işlemiyor, Türk çiftçisinin, Türk üreticisinin meydana getirdiği
mısırı alıyor.
Şimdi, bunu döndürüp dolaştırıp da, sadece,
işte bu bir Cargill yasası gibi adlandırmak hakkaniyete de uygun
değildir, doğru da değildir, gerçek de değildir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Danıştay 10. Dairesi
iptal etti yürütmeyi, onun için bu kanunu çıkarıyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Bakın ben size biraz önce de bilgi verdim, tekrar
veriyorum önemine binaen ve şunu söylüyorum bu konuyla ilgili:
Şimdi, bu Kanun’un uygulanması esnasında, 19/7/2005 tarihinde bu Kanun
yürürlüğe girdi…
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Otuz dakika oldu.
Hikâye dinliyoruz burada!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – …ve bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden itibaren
altı ay içerisinde, altı ay süreyle müracaat yapıldı…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – İcraatın
İçinden!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, kaç
dakika oldu! Lütfen!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Sayın…
BAŞKAN – Lütfen toparlayalım Sayın Bakan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – İncir çekirdeğini
doldurmayan laflarla zaman dolduruluyor.
BAŞKAN – Lütfen toparlayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Şimdi, soru soruldu, cevap veriliyor.
Sayın Başkanım, sizin…
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Parti
başkanı mısın, Tarım Bakanı mısın?
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Kaç dakika oldu!
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar, ben uyarıyorum
Sayın Bakanı toparlaması için, siz dinleyin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, süreyle ilgili takdir sizindir,
sizin verdiğiniz süreyle ben konuşuyorum. Onun için, eğer izin veriyorsanız
arkadaşlar sussunlar ben konuşayım, değilse ben susayım onlar konuşsun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır efendim,
izin veremezsiniz, beş dakikadan fazla veremezsiniz.
BAŞKAN – Sayın Bakanım süreniz doldu,
toparlayın lütfen.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Diyarbakır) – Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – İnsaf diye bir
şey vardır ya, biraz insaf etmek lazım!
BAŞKAN – Şimdi, önergelere geldi sıra.
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra sayılı teklifin
çerçeve 5’inci maddesinin çerçeve kısmı aşağıdaki şekilde, “Madde
28” ibaresi ise “Ek Madde 1” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Mehdi Eker
Tarım ve Köyişleri
Bakanı
Madde 5.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kanununun 5 inci maddesinden sonra ilave edilen ve
Madde 28 olarak getirilen maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün |
Osman
Özcan |
Orhan
Sür |
|
|
Muğla |
Antalya |
Balıkesir |
|
R. Kerim Özkan |
Necati Uzdil |
Atilla Kart |
|
Burdur |
Osmaniye |
Konya |
|
Nurettin Sözen |
Ahmet Yılmazkaya |
M. Vedat Melik |
|
|
|
Şanlıurfa |
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Gürol Ergin |
Ali Arslan |
Necati Uzdil |
|
|
|
Muğla |
Muğla |
Osmaniye |
|
|
R. Kerim Özkan |
Orhan Sür |
M. Vedat Melik |
|
|
Burdur |
Balıkesir |
Şanlıurfa |
|
|
Mehmet Semerci |
Atilla Kart |
Osman Özcan |
|
|
Aydın |
Konya |
Antalya |
|
|
Rasim Çakır |
Fahrettin Üstün |
|
|
|
Edirne |
Muğla |
|
|
Madde 5.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu’na aşağıdaki madde 27 nci maddeden sonra
gelmek üzere 28 inci madde olarak eklenmiş devamı maddeler teselsül
ettirilmiştir.
Madde 28.- İlgili meslek
odası bu Kanunun uygulanmasında ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim
faaliyetlerini düzenleyebilir.
Bu Kanunun uygulanmasında
denetim görevini Bakanlık, valilikler veya kurullar yapar ya da
yaptırır. Bu Kanunda yer alan projelerle ilgili denetim örnekleme
yöntemiyle yapılır ve sonucundan Bakanlık ve kurullara bilgi verilir.
Uygulamada etüt, sınıflama, analiz gibi toprak ve arazi ile ilgili
teknik konularda denetim görevini Bakanlık yapar veya yaptırır. Kurul
üyesi kurum veya kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları tespit ettikleri
arazi bozulmaları ve toprak kayıpları ile ilgili faaliyetler hakkında
valiliklere ihbarda bulunabilir. Valilikler konuyu inceleyerek,
sonucu en geç üç ay içerisinde, ihbarı yapana bildirmek zorundadır.
Tarımsal amaçlı arazi
kullanımlarında, tarımsal amaçlı arazi kullanım plân ve projelerine
uyulması zorunludur.
Bu plân veya projelere
aykırı hareket edilerek arazi tahrip edilmiş veya diğer koruma ve
üretim yapılarına zarar verilmiş ise valilikçe tespit yaptırılarak
sorumlular bir kez uyarılır ve projeye uygunluk sağlanması için azami
üç ay süre verilir. Bu sürenin sonunda aykırı kullanımların devam
etmesi durumunda faaliyet durdurulur. Valilikçe arazinin eski
haline dönüştürülmesi için yapılan tüm masraflar sorumlulardan
tahsil edilir. Ayrıca, araziye zarar verenlere, tahrip edilen mutlak
tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazilerinin
her metre karesi için bir Yeni Türk Lirası, marjinal tarım arazilerinin
her metre karesi için elli Yeni Kuruş idarî para cezası verilir.
Valiliğin yaptıracağı
tespitlerle plân ve projelere uyulduğu ve arazi tahribatının durduğu
belirlenirse sınırlama ve hak mahrumiyetleri ortadan kalkar.
Arazi kullanım plânları
ile ülkesel ve bölgesel plânlamalara temel oluşturan ve diğer fizikî
plânlamalara veri teşkil eden; su potansiyeli, toprak veri tabanı
ve haritaları esas alınarak çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma
ilkesi doğrultusunda toprağın niteliği, arazinin yeteneği ve diğer
arazi özellikleri gözetilerek uygun arazi kullanım şekilleri belirlenir.
Bakanlık tarafından
hazırlanan veya hazırlattırılan arazi kullanım plânlarında; yerel,
bölgesel ve ülkesel ölçekte tarım arazileri, mera arazileri, orman
arazileri, özel kanunlarla belirlenen alanlar, yerleşim alanları,
sosyal ve ekonomik amaçlı altyapı tesisleri ile diğer arazi kullanım
şekillerine yer verilir. Bakanlık, arazi kullanım plânlarının hazırlanmasını
ihtiyaca göre valiliklere devredebilir.
Özel kanunlarla belirlenen
veya belirlenecek alanlarda, ilgili kanun hükümleri saklı kalmak
kaydı ile arazi kullanım plânlarında yer verilen kullanım şekilleri,
ilgili kanunlar kapsamında sorumlu bakanlık veya kuruluşlar tarafından
değerlendirilir.
Tarım arazileri, bu
Kanunda belirtilen istisnalar hariç olmak üzere, arazi kullanım
plânlarında belirtilen amaçları dışında kullanılamaz.
Arazi kullanım plânının
hazırlanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık tarafından hazırlanacak
yönetmelikle belirlenir.
Bakanlık, toprak koruma
ve kullanmaya yönelik farklı sistemler kullanarak arazi ve toprakla
ilgili sınıflamaları ve haritaları yapar veya yaptırır.
Toprak ve arazi varlığının
belirlenmesi, sınıflandırılması, etüt, analiz ve sınıflama ile ilgili
standart oluşturulması, harita ve veri tabanının hazırlanması ve
kullanıcıların hizmetine sunulmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi
olarak Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, buyurun.
Süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlamadan sizleri saygıyla selamlıyorum
ve Sayın Başkandan da Sayın Bakana gösterdiği toleransın hiç olmazsa
yarısı kadar bir tolerans beklediğimi sözlerimin başında ifade
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
herkesin yaptığı işi methetme hakkı vardır, ama hiç kimsenin kendisinden
önce yapılanları görmezden gelme hakkı olmaması gerekir. Eğer,
Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir hükûmette bakanlık gibi bir görevi
üstlenmişseniz, sizden önce yapılanları çok ciddi görmek, anlamak
ve değerlendirmek zorundasınız. Sayın Bakanı dinlediğim zaman
şaşkınlık içinde kaldım. Toprak İskânın, Toprak Su’nun, Köy Hizmetlerinin
bugüne kadar yaptığı hizmetler sanki bir anda silindi gitti, sanki
onlar buz üzerine yazılmıştı Sayın Bakan. Sizden önce bu ülkede, bu
alanlarda çok içten ve çok ciddi gayret sarf eden çok bakan geldi, geçti,
ama sanmıyorum ki hiçbiri kendisinden önceki zamanlarda yapılanları
görmezden gelmiş olsun. Bu bakımdan, bir kez daha, bu durumu anlayamadığımı
özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Bakan, şimdi
ben doğrudan bu 5’inci madde üzerinde konuşacağım. Siz sözlerinizde,
bir önceki bir sözlü soruya verdiğiniz yanıtta, bu eğitim konusunun
şu anda Oda tarafından yapılmasının imkân dahilinde olduğunu söylediniz,
ama Odanın teknik eleman, eğitim verecek teknik eleman sayısının kısıtlı
olması ve başka nedenlerle de bu işi gereği gibi yapamayacağı, bu
konuda eğitimi Bakanlığın vermesinin daha doğru olacağını ifade
ettiniz. Bu, sizin tabii ki düşüncenizdir, saygı duyarım, ama kabul
edilebilecek bir düşünce değildir.
Değerli arkadaşlarım,
bir kere, var olan yasalar çerçevesinde hiçbir şekilde Bakanlığın
bu tür bir eğitim verme hak ve yetkisi yoktur. İlgili tüm yasalar, bu
konudaki yetkiyi Ziraat Mühendisleri Odasına vermiştir. Ben, onları
şimdi tek tek okuduğumda, kimin ne derece haklı olduğu konusunda,
dinleyenler herhâlde bir karar sahibi olacaklardır. Şimdi, aslında,
bu yasaya şu anda getirilen bu ekleme, Ziraat Mühendisleri Odasının
açtığı bir davada savunma gücünü kendinde görmeyen bir Bakanlığın,
bu gücü yasaya ekleme yaparak elde etme gayretinden başka bir şey
değildir. Şimdi, var olan yasaları ben size okuyacağım ve Bakanlığın
böyle bir yetkisi olup olmadığını, ama Ziraat Mühendisleri Odasının
da bu konuda tam ve tek yetkili olduğunu belirteceğim.
Bakınız değerli arkadaşlarım,
19 Temmuz 2005 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu’nun, toprak koruma projelerinin hazırlanmasını
düzenleyen 12’nci maddesinde, bu projelerin en az bir ziraat mühendisi
sorumluluğunda hazırlanacağı hükme bağlanmış ve 15 Aralık 2005
günlü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 12’nci maddesi
de, hazırlanacak toprak koruma projelerinin uzman bir ziraat mühendisi
tarafından hazırlanıp, valiliklerce onaylanacağını belirtmektedir.
Bunun üzerine, Tarım Bakanlığı, 1-5 Mayıs 2006 tarihinde bir eğitim,
sonra 24-28 Temmuz tarihlerinde bir başka eğitim daha yapacağını
duyurmuştur. Bu eğitimler tamamen yasal dayanaktan yoksundur. Bakanlığın,
bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarını düzenleyen 3046 sayılı
Kanun’la bakanlıklara, ancak kendi personeline hizmet içi eğitim
verme görevi verilmiştir. Personeli olmayan kişilere eğitim hizmeti
verme görevi hiçbir şekilde bakanlıklara tanınmamıştır.
Yine, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 441 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararname’nin 2’nci maddesinde de “hiçbir şekilde TÜGEM (Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü) bu şekilde serbest çalışan
ziraat mühendislerine paralı eğitim verme yetkisiyle yetkilendirilmemiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Tarım Bakanlığı kendi yetkisinde olmadığı halde böyle bir eğitim
çalışmasını başlatmış, ayrıca da hiç hakkı olmadığı halde yaptığı
duyuruda eğitim bedeli olarak da kişi başına 250 YTL’nin Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün hesabına yatırılmasını
istemiştir. Bakanlığın toprak koruma eğitimi açması, buna yönelik
olarak da katılımcı başına 250 YTL para toplaması, sertifika ya da
yetki belgesi adı altında belge vermesi tamamen yasal dayanaktan
yoksun bir işlemdir.
Ziraat Mühendisleri
Odasına gelince: 1992’de yayımlanan Ziraat Mühendislerinin Görev
ve Yetkilerine İlişkin Tüzük’ün, “toprak etütleri” başlıklı 18’inci
maddesi ve “Sulama, drenaj, tarımsal yapılar” başlıklı 19’uncu maddesi,
toprak koruma projesi hazırlama ve uygulama alanında toprak tarımsal
yapılar ve sulama, kültür, teknik ve tarım makineleri bölümü mezunu
ziraat mühendislerini yetkili kılmıştır.
BAŞKAN – Toparlayalım
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Efendim, Sayın Bakan otuz dakika konuştu. Lütfen, bu çok…
Bakınız, dikkat ediniz,
hiçbir şekilde polemik yapmadan, tamamen, ben, bilgiye dayalı, belgeye
dayalı, yasal mevzuata dayalı açıklama yapmak istiyorum. Onun açıklanması
gerekir.
BAŞKAN – Sayın Bakanı
da uyardık, sizi de uyarıyoruz, lütfen toparlayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Rica ediyorum.
Şimdi, bakınız, Ziraat
Mühendisleri Odasının Yetki Tüzüğü, ayrıca Anayasa’nın 135’inci
maddesi, 6 Nisan 2005 günlü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği bu konularda tamamen
Ziraat Mühendisleri Odasını yetkili kılmakta ve “Odanın amaç ve görevleri”
başlıklı Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği’nin 6’ncı maddesinin
(p) bendi şöyle demektedir: “Ziraat Mühendisliği öğrenimi yapılan
kuruluşlarla iş birliği yaparak…”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Gürol Bey,
bir dakika.
Çalışma süremiz dolmak
üzere, o yüzden Genel Kurulun onayına sunacağım.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Efendim, iki dakikada toparlayacağım.
BAŞKAN – Gürol Bey’in
konuşması ve bu önergeyle ilgili işlemlerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Gürol Bey, tamamlayın
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Tamamlıyorum efendim.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; bakınız, hem Ziraat Mühendisleri Odası Yetki Tüzüğ’ü hem Ziraat
Mühendisleri Kanunu hem Anayasa’nın 135’inci maddesi hem 2005 Nisanının
6’sında Resmî Gazete’de yayımlanan Ziraat Mühendisleri Odası Ana
Yönetmeliği bu konuda tamamen Ziraat Mühendisleri Odasını yetkili
kılmıştır. O Yönetmelik’in 6’ncı maddesinin (p) bendi şöyle demektedir:
“Ziraat mühendisliği öğrenimi yapan kuruluşlarla iş birliği yaparak
meslek elemanlarının eğitimleri konusunda öneri ve yardımlarda
bulunmak, üyeler için hizmet içi eğitim programı hazırlamak ve uygulamak
Ziraat Mühendisleri Odasının yetkisindedir.”
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, tabii, zaman darlığından diğer vermem gereken belgeleri veremiyorum,
ama şunu söylüyorum: Bir kere, Bakanlık, yetkisi dışına çıkarak tamamen
serbest çalışan ziraat mühendislerine eğitim vermeye kalkmıştır.
Hiçbir yasal hakkı yoktur. Hiç yoktur.
İkincisi, serbest çalışan
mühendislerin mutlaka meslek odasına kaydolma zorunluluğu varken,
bu eğitimi hem de Ziraat Mühendisleri Odasına üye olmayanlara da
vermiştir, ikinci bir yanlışı yapmıştır.
Üçüncü yanlış olarak,
kesinlikle doğru olmadığı halde, TÜGEM kasasına girmek üzere kurs
verdiği herkesten para almıştır. Yetmemiş, valiliklere gönderdiği
bir genelgeyle de o konuda yetkilinin Bakanlık olduğunu bildirmiştir,
sertifikayı Bakanlığın vereceğini söylemiştir.
Bunların hepsi yanlış
yapılmış işlemlerdir. İşte bu yanlışlara yasal kılıf hazırlamak
için de Yasa’da bu madde değişikliğine gidilmektedir. Bunu özellikle
belirtiyorum.
Biraz önce Sayın Bakan
“Ziraat Mühendisleri Odası da bu işi yapacaktır.” dedi. Hayır Sayın
Bakan, Ziraat Mühendisleri Odası da bu işi yapmayacaktır, yalnızca
Ziraat Mühendisleri Odası yapacaktır bu işi. Eyleminiz, işleminiz
tamamen, bütün yasalara aykırıdır.
Bu Yasa’da getirdiğiniz
değişiklik hakkında da tabii ki gerekli çalışmaları yapacağız. Bunu
ifade ediyorum.
Türk ulusuna ve sizlere
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda meydana
gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergeleri ile kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Kasım 2006 Çarşamba günü
saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.