DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 135
18’
inci Birleşim
14 Kasım 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık’ın, Iğdır’ın
düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümü münasebetiyle, ilin
tarihçesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel’in, zeytin
ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına, planlı zeytin dikiminin
üretim kalitesine etkilerine ve zeytin zararlılarına karşı alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun’un cevabı
3.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü’nün,
doğal afetlerin yol açtığı can ve mal kayıplarının önlenmesi için
önceden tedbir alınmasının önemine ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya’nın, (2/871)
esas numaralı 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/410)
2.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, Dilekçe
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/411)
3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir’in, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/412)
4.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız’ın, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/413)
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanun Teklifi’nin (2/358) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/414)
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan’ın, Uzman
Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
(2/797) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/415)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 45 milletvekilinin,
ders ve yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan değişikliklerin
araştırılarak yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
2.- Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş’ın, sel felaketlerinin yol açtığı zararlar ve alınması gereken
önlemler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/35)
D) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Makedonya Cumhurbaşkanı
Branko Srvenkovski ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş
geldiniz" denilmesi
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- 10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin
öngörüşmesinin, görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu Önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç’ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886)
(S.Sayısı:1256)
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaç hakkında söylediği bazı ifadelerin
yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in,
Almanya’daki bir toplantıda Büyükelçiye yönelik tutumuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
GÜL’ün cevabı (7/16183)
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Stratejik
Vizyon Belgesi çerçevesinde ABD ile ilişkilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün
cevabı (7/16189)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın,
Amerika’da yayımlanan bir dergide çıkan Türkiye ile ilgili bir habere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16190)
4.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun,
Cüneyd Zapsu’nun bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün
cevabı (7/16206)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Cüneyd
Zapsu’nun bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı
(7/16207)
6.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN’ün, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/16212)
7.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, ABD’nin
Türkiye üzerinden İsrail’e silah ve mühimmat sevk ettiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16235)
8.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın,
ABD’nin Türkiye üzerinden İsrail’e silah ve mühimmat sevk ettiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16242)
9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinde yapılan değişikliğe ilişkin
Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/16273)
10.- Hatay Milletvekili Abdülaziz YAZAR’ın,
ABD’nin Irak operasyonunda kimyasal ve biyolojik silahlar kullandığı
ve İskenderun Limanının temizlik amacıyla kullanılacağı iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16278)
11.- Isparta Milletvekili Mevlüt ÇOŞKUNER’in,
Eğirdir ve Kovada göllerindeki çevre sorunlarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/16307)
12.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU’nun, Uşak
Eşme’deki içme sularında zehirli madde bulunduğu iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı
(7/16309)
13.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya
Düzlerçamı ormanında yapılan villalara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/16310)
14.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Uşak-Eşme-Kışladağ
altın madeni yöresinde yaşanan sağlık sorunlarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/16320)
15.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, şehit
başkonsolosun eşine borç çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16328)
16.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, Cüneyd
Zapsu’nun bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16329)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Cüneyd
Zapsu’nun bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16330)
18.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
ABD ve Türkiye’nin karşılıklı olarak PKK koordinatörü atayacağı
iddiasına ve bazı yurtdışı gezilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16336)
19.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, polis
lojmanlarına ve fazla çalışma ücretine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/16413)
20.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun,
Başbakanlık önünde eylem yapan bir milletvekiline yönelik müdahaleye
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı
(7/16459)
21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık
önünde eylem yapan bir milletvekiline yönelik müdahaleye ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/16461)
22.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR’un, İzmir-Karaburun’da
yaşandığı iddia edilen bir saldırıya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/16468)
23.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16494)
24.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR’in, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16511)
25.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya
Kumluca vergi dairesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN’ın
cevabı (7/16512)
26.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, katkı maddeli
hazır gıda ürünlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın
cevabı (7/16664)
27.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Kumluca
2 numaralı sağlık ocağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın
cevabı (7/16720)
28.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU’nun,
tedavi kurumlarında asılmak üzere bilgilendirme amaçlı dağıtılan
afişlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı
(7/16732)
29.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
milletvekillerinin genel sağlık sigortası sistemindeki durumuna
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/16726)
30.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ’nin,
Dünya Ticaret Merkezine ait bir arazinin kiraya verilmesine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN’un cevabı (7/16737)
31.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN’ın, Ankara’da
yapım çalışmaları devam eden Ümitköy 50 yataklı Devlet Hastanesine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/16728)
32.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, protokol
düzenlemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16797)
33.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN’un, Birleşmiş
Milletler Barış Gücü kapsamında Lübnan’a asker gönderilmesine ve
İstanbul Emniyet Müdürü’nün bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/16800)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, personel
atama ve yer değiştirmeleri ile idari kadrolara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/16820)
35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Bakanlığın
Merkez, taşra ve bağlı kuruluşlarındaki kadrolu personel ve geçici
işçi sayısına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin
cevabı (7/16844)
36.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/17540)
37.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI’nın,
Birleşmiş Milletler Barış Gücü çerçevesinde Lübnan’a gönderilecek
Türk askerlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL’ün
cevabı (7/17692)
38.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, 5283 sayılı
Kanun kapsamında Sağlık Bakanlığına devri gereken sağlık birimlerine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/17705)
39.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman
köylülerine yönelik ecrimisil uygulamalarına, özel ağaçlandırmaya
ve kent ormanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE’nin cevabı (7/17743)
40.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Kocaeli’deki
bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE’nin cevabı (7/17744)
41.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman
sınırlarına alınan fındıklıklara, Sakarya Nehrindeki kum ocaklarına
ve Mudurnu Deresindeki balık ölümlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/17745)
42.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Antalya’daki
orman yangını öncesi alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/17746)
43.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’daki
sedir ağaçlarının kurumasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE’nin cevabı (7/17747)
44.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme-Urla-Karaburun
kıyı şeridindeki balık çiftliklerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/17748)
45.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, Aydın
İlinde sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/17750)
46.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, bazı liselerin
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in
cevabı (7/17780)
47.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Zonguldak-Ereğli-Kandilli
beldesindeki bir hastanenin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/17786)
48.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, FİSKOBİRLİK
Yönetim Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında gerçekleştiği
iddia edilen görüşmeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN’un cevabı (7/17801)
49.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Yunanistan’ın
kaçak göçmenlerle ilgili uygulamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı (7/17816)
50.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında
gerçekleştiği iddia edilen görüşmeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN’un cevabı (7/17818)
51.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, orman yangınlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı
(7/17835)
52.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU’nun,
Antalya-Büyük Düden’deki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin cevabı (7/17836)
53.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN’in, azınlık
vakıflarına bazı hak ve imtiyazlar verileceği iddiasına ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün
cevabı (7/17837)
54.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
Heybeliada Ruhban Okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL’ün cevabı
(7/17838)
55.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un, bir
tarihçimizin Türkiye ve Avrupa ile ilgili eserinin değerlendirilmesine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
GÜL’ün cevabı (7/17841)
56.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA’nın,
Gaziantep’teki okullarda sınıfların öğrenci sayısına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17885)
57.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Devlet
bursuyla yurt dışına gönderilecek öğrencilerin seçimine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17887)
58.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN’ün, Bodrum’daki
orman yangınına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin
cevabı (7/17932)
59.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, sulak
alanların korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE’nin cevabı (7/17933)
60.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, din
kültürü ve ahlâk bilgisi kitaplarında yer alan bazı bilgilere ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/17945)
61.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, yanlış
anestezi sonucu bir hastanın hayatını kaybetmesine ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/17991)
62.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN’ın,
Yunan askerlerinin kaçak göçmenleri denize atmasına ve kaçak göç
önlemlerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL’ün cevabı (7/17994)
63.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER’in,
yurt dışındaki Türk vatandaşlarının emeklilikleriyle ilgili bir
uygulamaya ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU’nun cevabı (7/17996)
64.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Güreş
Milli Takımının başarısızlığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/18001)
65.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
Altın Portakal Film Festivalinde yarış dışı bırakılan Türk filmlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ’un cevabı
(7/18105)
66.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, bir şirketin
Yunanistan’dan Türkiye’ye akaryakıt kaçakçılığı yaptığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’in cevabı (7/18122)
67.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN’in, fındık piyasasının
düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali ÇOŞKUN’un
cevabı (7/18213)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum
yaptı.
Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz’ün, İsrail’in,
Filistin’in Gazze ve Batı Şeria bölgelerine yönelik yürüttüğü
“Güz Bulutları Operasyonunun” bölge halkı üzerindeki olumsuz etkilerine
ve insani yardım koridoru açılmasının önemine ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül katkıda bulundu.
İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu’nun, çocuklara
yönelik kamu vicdanını kanatan bazı olayların önlenmesi amacıyla
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi.
Konya Milletvekili Ahmet Işık, Atatürk’ün ölümünün
68’inci yıldönümünde, onun fikirlerine, eylemlerine ve hedefine
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu ve 42 milletvekilinin,
çocuklara yönelik cinsel sömürünün araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/389) Genel Kurulun bilgisine sunuldu, önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gürcistan Parlamento Başkanı Nino Burjanadze’nin,
Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te düzenlenecek olan Demokrasinin Geliştirilmesi,
Parlamenter Diplomasinin Rolünün Güçlendirilmesi konulu konferansa
davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM
Başkan Vekili Ali Dinçer'in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,
kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5’inci sırasında bulunan, Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 Milletvekilinin, 2108 No.lu Muhtar Ödenek
ve Sosyal Güvenlik Kanununda Yapılması Gereken Değişiklikle İlgili
(2/185) (S. Sayısı: 735),
6’ncı sırasında bulunan, Konut Edindirme Yardımı
Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair (1/1195) (S. Sayısı: 1216),
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
halinde görüşülmesi kararlaştırılan Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın
(1/1054) (S. Sayısı: 1239) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla
yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
14 Kasım 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 19.18’de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Harun Tüfekci |
|
|
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 27
II. - GELEN KÂĞITLAR
13 Kasım 2006 Pazartesi
Rapor
1.-
Artvin İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1250) (S. Sayısı:
1258) (Dağıtma tarihi: 13.11.2006) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'daki adliye kavşağı inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16181)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
basına yönelik bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16182)
3.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Yasin El
Kadı hakkındaki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16192)
4.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu'daki sel felaketi zararının tazminine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16193)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, basın mensuplarıyla
ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16194)
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, hukuka
aykırı telefon dinleme olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16196)
7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Minibüsçüler
Odası Başkanının bir siyasi partinin etkinliğine yönelik uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16199)
8.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa-Mustafakemalpaşa-Karaköy'de
yapılacak TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16201)
9.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, terör
örgütlerini finanse ettiği iddia edilen bir kişiye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16202)
10.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Karadeniz
Sahil Yoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16204)
11.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki
bir temizlik şirketinin kamudan aldığı işlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16205)
12.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Antalya bölünmüş yolundaki bakım ve onarım çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16208)
13.- İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun,
Yasin El Kadı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16209)
14.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
bir soru önergesine cevap verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16211)
15.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, milletvekili
dokunulmazlığını kaldırma veya sınırlandırma çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16213)
16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Bucak Devlet Hastanesindeki uzman doktor eksikliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16214)
17.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin
şirket kurmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16216)
18.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Alanya
Limanında İsrailli turistleri Mossad ajanlarının koruduğu iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16217)
19.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik
fezlekeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16218)
20.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir
atama önerisinin iadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16219)
21.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ ve TEDAŞ'a olan borçlarına
ve doğalgaz zammına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16222)
22.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bireysel
silahlanmaya karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16224)
23.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Merkez Hacılar Köyü camisine baz istasyonu kurulmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16226)
24.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
bir bütçe uygulama talimatının sağlık sektöründeki istihdama etkisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16227)
25.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Cüneyd Zapsu'nun görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16228)
26.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Yüksek
Askeri Şura kararlarına ve bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16230)
27.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, bir
şirketin Ziraat Bankasından kullandığı kredinin geri ödemesiyle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16237)
28.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Maliye Bakanının
oğlunun karıştığı bir trafik kazasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16238)
29.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, makroekonomik
dengelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16239)
30.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Şile'de
koruluğa tahvil edilen ormanların değerlendirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16244)
31.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu
görevlilerinin ücretlerine enflasyon farkının yansıtılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16246)
32.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, bir Rus
petrol şirketinin Zonguldak-Filyos'ta yapmayı düşündüğü yatırıma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16247)
33.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, mesleki
eğitimin yetersizliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16248)
34.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, doğal
afetlerin önlenmesine yönelik çalışmalara ve yasal düzenleme ihtiyacına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16249)
35.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, inşaatı
devam eden İzmir kuzey çevre yoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16251)
36.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı
yerlere isminin verilmesine ve İsmet İnönü'nün isminin Esenboğa
Havaalanının yenilenen ünitelerinden birine verilip verilmeyeceğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16255)
37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, askeri
hastanelerde başörtüsü konusundaki uygulamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16256)
38.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
akaryakıt ürünlerinin fiyatlarına ve akaryakıttan alınan vergilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16259)
39.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, döviz
kuru ve faizde yaşanan dalgalanmanın ekonomiye getireceği maliyetlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16260)
40.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı
ekonomik verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16262)
41.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Nemrut Dağının volkanik faaliyete geçtiğine dair iddialara ve çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16266)
42.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir-Dikili'de
düzenlenen bir panelin saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16269)
43.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
akaryakıt kaçakçılığını önlemek için oluşturulması düşünülen
"Ulusal Marker Sistemi"ne, ihalelere ve sorumlulara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16277)
44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Konyaaltı Süleyman Erol Yüzme Havuzuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16279)
45.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin,
Bodrum yarımadasındaki imar sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/16294)
46.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
Gaziantep-Şanlıurfa otoyoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16295)
47.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun,
Akseki-İbradı yolunun 2007 yatırım programına alınmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/16296)
48.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya kent merkezinde yapılan adliye kavşağına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/16297)
49.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun-Yakakent ve 19 Mayıs-Bafra arası bölünmüş yol yapım çalışmalarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16298)
50.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'da kavşak yapım çalışmalarının doğal ve antik yapıya zarar
verdiği iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16299)
51.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, RTÜK
ve TRT'ye yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/16358)
52.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Merkez
Bankası müdahalelerinin ekonomik etkilerine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/16362)
53.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım satış
kooperatiflerinin finansmanına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/16364)
54.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Merkez
Bankasının idare merkezinin İstanbul'a taşınmak istenmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/16366)
55.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı
temel ekonomik göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/16369)
56.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın,
1 Temmuz 2006'daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16389)
57.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
elektrik üretim santrallerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16390)
58.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Yortanlı
Baraj gölü altında kalacak tarihi kalıntılara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16392)
59.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ülkemizde
faaliyet gösteren yabancı madencilik firmalarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16398)
60.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
2005 yılında Irak'a satılan ve İran'dan satın alınan elektriğe ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16403)
61.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
enerji sektöründeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16409)
62.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Ilısu Barajı inşaatı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16411)
63.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara'daki
bazı alanlara yönelik projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16412)
64.- Gaziantep Milletvekili Mustafa YILMAZ'ın,
Keçiören Belediyesinin Çubuk'ta yol açma çalışması yaptığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16414)
65.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesi
şirketlerinin Soma Ege Linyitleri İşletmesinden kömür alımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16415)
66.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike'deki
Kafi Baba Türbesinin çevre düzenlemesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16416)
67.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Atatürk Parkındaki çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16417)
68.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
KÖY-DES Projesi kapsamında Antalya'da yapılan bir ihaleye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16418)
69.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ihaleleriyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16419)
70.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin
denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16420)
71.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
bir belediyenin yaptığı arsa tahsisine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16421)
72.- Gaziantep Milletvekili Mustafa YILMAZ'ın,
Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16423)
73.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin bulvar ve caddelerdeki ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16424)
74.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara'nın
bazı noktalarındaki trafik altyapısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16426)
75.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16427)
76.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara-Tatlar
Köyündeki arıtma tesisinin çalıştırılmadığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16428)
77.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara-Ulus'taki
Modern Çarşı esnafının desteklenmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16429)
78.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bireysel
silahlanmaya karşı alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16430)
79.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Maltepe
Belediyesinin Güney İmar Planlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16431)
80.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul'daki
imar planı değişikliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16432)
81.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Adana
raylı sistem inşaatına ve Raybüs alımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16435)
82.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Büyükşehirlerdeki
asayiş olaylarına ve bazı emniyet mensuplarına yönelik iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16436)
83.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
yağmur sularının uzaklaştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16437)
84.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Alanya'nın
kapalı pazar yeri ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16438)
85.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
Lara-Büyükliman bölgesindeki bir çevre sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16439)
86.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kaleiçi
kent planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16440)
87.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Gebiz
Beldesindeki kum ocağının işletme ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16441)
88.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
Kumluca-Gödene yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16442)
89.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
Söğütcuması-Dere yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16443)
90.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Karacaören
Köyünün yol, su ve elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16444)
91.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
ruhsatsız çalışan kum ve taş ocaklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16445)
92.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin,
Bodrum ve civarındaki belediyelerle ilgili imar yolsuzluğu iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16446)
93.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike-Günçalı
Köyüne ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16447)
94.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in,
Konak göleti suyunun Kilis şehir içme suyu şebekesine bağlanmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16448)
95.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
izinsiz açılan Kuran kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16450)
96.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara'daki
bir yol genişletme ve metro çalışmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16451)
97.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Tuzla
Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16452)
98.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da
sera atıklarının yakılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16460)
99.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
otopark sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16462)
100.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'ın
Dicle İlçesindeki bir kaldırım inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16463)
101.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Çorum Belediyesince yapılan bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16465)
102.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Tunceli ve terör tehdidi altındaki diğer bölgelerdeki karayolu
asfaltlama çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16466)
103.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir
Belediye Başkanının Dubai Veliaht Prensi ile yaptığı görüşmeye
ve bazı projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16467)
104.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Cumhuriyet Gazetesi ve başyazarına yönelik muhtemel saldırılara
karşı alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16471)
105.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
adliye kavşağı inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16474)
106.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16492)
107.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, deniz
teknelerine uygulanan motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16495)
108.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16496)
109.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16499)
110.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
KDV'den muaf tutulan vakıf ve dernek hastanelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16501)
111.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
radyolojik görüntülemede kullanılan maddelere yapılan ödemelere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16510)
112.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
yerli üreticilerin şarap üretim ve satışında yaşadıkları sorunlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16520)
113.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16525)
114.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya-Pazarlar'daki
taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16647)
115.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
gazilerin ve gazi yakınlarının özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16660)
116.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
Antalya Sağlık İl Müdürlüğündeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16662)
117.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
immünolojinin özürlüler raporundaki hastalık grupları arasında
sayılmamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16665)
118.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, sağlık
harcamalarındaki tasarruf tedbirlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16667)
119.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın,
Kadıköy Acıbadem Hastanesinin yabancı bir sağlık kuruluşuyla
ilişkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16668)
120.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
alınan, vekaleten görev yapan personele ve personelin öğrenim durumuna
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16674)
121.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Gölhisar Devlet Hastanesinin kadrolu göz doktoru ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16676)
122.- Erzurum Milletvekili İbrahim ÖZDOĞAN'ın,
Devlet hastanelerinde ve sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16678)
123.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki
Devlet Hastanesinin uzman doktor eksikliğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16681)
124.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki-Cevizli
Beldesindeki doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16682)
125.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, hastanelerin
sosyal güvenlik kuruluşlarından alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16683)
126.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16685)
127.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16686)
128.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16687)
129.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16688)
130.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16689)
131.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16690)
132.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16691)
133.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16692)
134.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16693)
135.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16694)
136.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16695)
137.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16696)
138.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin'deki
bazı sağlık ocaklarının kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16697)
139.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16698)
140.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16699)
141.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16700)
142.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16701)
143.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16702)
144.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16703)
145.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16704)
146.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16705)
147.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16706)
148.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16707)
149.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16708)
150.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16709)
151.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16710)
152.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
Tuzla Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16711)
153.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı
ilaçların bedellerinin ödenmemesi kararına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16713)
154.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
tıbbi bir tetkikin kullanımına yönelik açıklamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16715)
155.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
bir başhemşirenin görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16716)
156.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
hastane personelinin atama ve görevde yükselmelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16717)
157.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin borçlarının ve harcamalarının denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16718)
158.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, bir
başhemşire atamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16719)
159.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Strateji Geliştirme Başkanlığınca çıkarılan bir kitaba ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16724)
160.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Kırım-kongo
kanamalı ateşi hastalığı vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16725)
161.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
hastanelerdeki bazı uygulamalara ve bakanlık personeline ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16729)
162.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya merkezindeki yıkılma tehlikesi bulunan Sağlık Bakanlığına
ait bir binaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16731)
163.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin yol ve metro yapımı çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16748)
164.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
THY'ye hostes alımındaki bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16774)
165.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Milas-Bodrum Hava Limanına yapılacak yeni terminal binasının gerekliliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16775)
166.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin,
Ankara-Temelli'deki hemzenin geçidin trafik güvenliğine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16777)
167.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Adnan
Menderes Havaalanına ve İzmir'in yeni bir havaalanı ihtiyacına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16778)
168.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı THY
çalışanlarıyla ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16779)
169.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kırklareli-Geçitağzı
Köyünün iletişim sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16780)
170.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY'nin
bazı kabin memurlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16781)
171.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Samsun-Yakakent sahilindeki deniz dolgusuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16782)
172.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
22 yaşın üzerindeki taşıma araçlarının trafikten kaldırılmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16783)
173.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Esenboğa
Havaalanındaki ve THY uçaklarındaki karasineklere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16784)
174.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, TCDD İskenderun
Kızaklama Tesisinin kiralanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16785)
175.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
Kablo TV yayını ve internet hizmetlerinde yaşanan sorunlara ve bazı
iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16786)
176.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
Bodrum-Milas Havaalanı Dış Hatlar Terminali ihalesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16787)
No.: 28
14 Kasım 2006 Salı
Teklif
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın; Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/891) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, bazı
konularda kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18683) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2006)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda Hazine teşvik kredileriyle ilgili tespitlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18684) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda Hazine ve TMSF'ye yönelik tespitlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18685) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, arandığı
iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18686) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
5.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Kazakistan'da
Türk işçilerinin saldırıya uğramasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18687) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
6.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, afet
risk yönetimi çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18688) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
7.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
İstanbul-Bağcılar Belediyesinin yaptırmayı planladığı bir parka
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18689) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2006)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ulusal
Deprem Konseyinin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18690) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
9.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın,
sunulduğu iddia edilen deprem raporuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18691) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
10.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'deki
özelleştirilen Sümerbank arazisi üzerinde yapılacak yatırıma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18692) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
11.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, YİMPAŞ'la
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18693) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
12.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglerle ilgili Meclis Araştırması
Komisyonu Raporundaki tespit ve önerilerin değerlendirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18694) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK ve
BAĞ-KUR emeklilerinin enflasyon farklarının ödenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18695) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır-Tuzluca
Ünlendi Barajı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18696) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
15.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur-Gökçebağ'daki bir araziye dökülen sanayi atıklarının çevreye
etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18697) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
16.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
arandığı iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18698) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
17.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18699) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, afetlerin
verdiği hasarın karşılanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18700) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
19.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Dönüşüm
Alanları Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18701) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik'te
meydana gelen depreme ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18702) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18703) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
22.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SSK'da
yapılan bazı atamalarla ilgili iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18704) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2006)
23.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18705) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
24.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından
el konulan teknelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18706) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/10/2006)
25.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda TMSF'den mahsuben tahsil edilen Hazine borçlarıyla ilgili
tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18707) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
26.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin
Hazineye olan vadesi gelecek borcuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18708)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporundaki Fiskobirlik'in banka borçlarının ödenmesiyle ilgili
tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18709) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
28.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporundaki TMSF'nin Hazine alacaklılarını tahsiline yönelik
tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18710) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
29.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/18711) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF Başkanının
İmar Bankasına yönelik bazı açıklamalarına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/18712) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
31.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Spor Toto
Teşkilatı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlerinin makam araçlarına
ve şans oyunları hasılatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/18713) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2006)
32.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/18714) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
33.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yatırım
teşvik belgesi düzenleme yetkisinin sanayi odalarından geri alınmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/18715) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
34.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/18716) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
35.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bir kaçakçılık
soruşturması ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18717) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
36.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
bir gümrük başmüfettişinin hazırladığı rapor üzerine Gümrük Müsteşarlığında
yapılan işlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/18718) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
37.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oyuncak
ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/18719) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
38.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18720) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
39.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Akseki-Çınardibi
Köyünün imam ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN)
yazılı soru önergesi (7/18721) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
40.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Mudanya'da
bayram namazında okunan hutbeye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18722) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
41.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18723) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
42.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
camilerin yönetim ve denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18724) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
43.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Van
Kadın Sığınma evine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/18725) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
44.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18726) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
45.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Uluslararası
Fransız Radyosunun Türkçe yayınlarını durdurmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/18727) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
46.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/18728) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
47.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ
Aliağa LNG Terminaline ve Nazilli-İzmir doğalgaz boru hattına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18729)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
48.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18730) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
49.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, BOTAŞ'ın
borç ve alacaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18731) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
50.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, seri
cinayet zanlılarının zamanında yakalanamamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18732) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
51.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, arandığı
iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18733) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
52.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, seri
cinayet zanlılarının zamanında yakalanamamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18734) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
53.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Başbakanın rahatsızlığında yaşanan olaydan sonra soruşturma açılıp
açılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
54.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Türk vatandaşlarıyla evlenen yabancı kadınlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18736) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
55.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18737) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
56.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Emniyet ve Jandarma teşkilatlarının yürüttükleri AB'ye uyum projelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18738) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
57.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da
"VİP" otobüs servisi konulmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18739) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
58.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18740) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
59.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, YİMPAŞ'a
yönelik soruşturmanın savsaklandığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18741) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
60.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Ertuğrul
Gazi Türbesinin bakımsızlığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18742) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
61.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarında
personel yönetimiyle ilgili bazı hususlara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18743) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
62.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18744) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
63.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Ege Üniversitesi
Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18745) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/10/2006)
64.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
afetlerden dolayı Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilen ödeneklere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18746) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2006)
65.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Yasin El Kadı hakkında maliye müfettişlerinin düzenlediği raporlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18747) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
66.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18748) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
67.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'da
ders kitaplarının dağıtımında yaşanan aksaklığa ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18749) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
68.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18750) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
69.- Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun,
Dünya Bankasının finanse ettiği saha koordinatörlüğü projesindeki
görevlendirmelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18751) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
70.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana İl Sağlık
Müdürlüğünün görüntüleme tetkik hizmeti alımı ihalesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18752) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2006)
71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilik ve
organ nakline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18753) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
72.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
düzenlenen bir kampanyaya destek veren firmalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18754) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
73.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin,
Afyonkarahisar Dinar Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18755) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
74.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18756) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
75.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin yönetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18757) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2006)
76.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin iştiraki olan Güven Sigortaya ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18758) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2006)
77.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18759) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
78.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18760) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
79.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18761) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
80.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18762) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
81.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın,
Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18763) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK ve 45 Milletvekilinin,
ders ve yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan değişikliklerin
araştırılarak yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/390) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri
Gaziantep Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın sel felaketlerinin yol açtığı zararlar ve alınması gereken
önlemler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/35) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2006)
14 Kasım 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci
Birleşimi’ni açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla, beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Iğdır ilinin kurtuluşu münasebetiyle
söz isteyen, Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık’a aittir.
Buyurun Sayın Karabıyık. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık’ın, Iğdır’ın düşman işgalinden
kurtarılışının yıldönümü münasebetiyle, ilin tarihçesine ilişkin
gündem dışı konuşması
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Iğdır’ın 14 Kasım 1920 tarihinde kurtuluşunun
yıl dönümü münasebetiyle huzurunuzda bulunuyorum. Partimizin
Iğdır’dan milletvekili olmadığından, üç milletvekili arkadaşımla
birlikte bendeniz de Iğdır’dan sorumlu milletvekili ve Iğdır Lisesinde
okuyup mezun olan biri olarak, Iğdırlılara olan sevgi ve saygımdan
dolayı, bu bayramı kendileriyle paylaşmak istedim. Bu nedenle, buradan,
bütün Iğdırlı hemşehrilerimin kurtuluş bayramlarını kutluyor,
en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
“Iğdır” kelimesi, halk arasında, yöremizde “İğdir”
olarak biliniyor. Ben, şu anda, yüce Mecliste Iğdır’dan bahsetmek istiyorum.
Ağrı Dağı, pancar tarlaları, Iğdır Ovası ve pamuğuyla
Doğu’nun Adana’sı olan Iğdır’dan söz etmek istiyorum. Iğdır -yani “İğdir”
kelimesinden gelmektedir- yirmi dört Oğuz boyundan birisidir ve
Oğuz Han’ın torunudur, Cengiz Han’ın oğludur İğdir. Dolayısıyla “iyilik,
ululuk, büyüklük” anlamına gelen bu kelime tarihte de önemli yer almaktadır.
Tevrat’a göre, Nuh Tufanı’ndan sonra, Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’na
oturmuş olduğu ve Nuh’un üç oğluyla, insanlığın buradan dünyaya yayıldığı
söylenmektedir. Iğdır Ovası “Sürmeli Çukuru” olarak bilinir, Iğdır,
Tuzluca ve Aralık buradadır. Burada, dünyada kurulmuş olan 25 devlet
gelmiş geçmiştir. Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar,
Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet İranlılar, Ermeniler,
Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti devleti bunlardan bazılarıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan
yıl Çarlığın esaretinde kalan Iğdır, yani Sürmeli Sancağı, 1917 ihtilali
sırasında, Türk-Ermeni Sancağı İcra Komitesi’nce idare edilirken,
Ermenilerin burada yaşayan Türk halkına yapmış olduğu mezalimlere
karşı, yörede yaşayan Türkler Iğdır’da, Aralık’ta, Tuzluca’da, Karakoyunlu’da
toplanarak teşkilatlanmış ve korumasız ahaliyi korumaya çalışmışlardır.
Osmanlı ordusu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi hükümleri
gereği bölgeden çekilirken, savunmasız kalan halka karşı Ermenilerin
mezalime girişmeleri ve burada yöre halkı, yani Nahçıvan, Iğdır,
Tuzluca, Aralık ve Revan’da yaşayan halk bir araya gelmiş ve 1918 yılında
Aras Türk Hükûmetini resmen kurmuşlardır.
Değerli Başkan, çok kıymetli milletvekilleri arkadaşlarım;
Aras Türk Cumhuriyeti Hükûmetinin kuruluşu 9’uncu Ordu Komutanı
Yakup Şevki Paşa tarafından desteklenmiş ve Ermenilere karşı mücadele
vermiştir. Bölgede otorite boşluğu olması nedeniyle İstanbul
Hükûmeti, Kâzım Karabekir Paşa’yı 15’inci Ordu Komutanı olarak 1919
yılında Erzurum’a göndermiştir. Kâzım Karabekir Paşa burada yaptığı
çalışmalarda, Iğdır’ın, Sarıkamış’ın, Kağızman’ın ve Oltu’nun mutlaka
millî sınırlar içerisinde kalması gerektiğini vurgulayarak çalışmalarını
sürdürmüştür, çünkü Türk yurdunun, Anadolu’nun kurulmasının bu bölgenin
elinde olması gerektiğine inanılmıştır. Nihayet, Kâzım Karabekir
Paşa, çalışmaları, bölge halkından aldığı destekle, insanlarımızın
kahramanca mücadelesi sonucu, 14 Kasım 1920 tarihinde Iğdır düşmanın
elinden kurtarılmıştır ve Türk yurduna katılmıştır.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
burada kadirşinaslığın bir örneği olarak yörede mücadeleye katılmış
olan ve emeği geçen insanların isimlerinden bahsetmek istiyorum,
yani isimlerinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Katliama maruz kalan insanlarımız, Iğdır’da, Melekli’de,
Aralık’ta, Gaziler’de ve Tuzluca’da bir araya gelmişler. Gaziler’den
Şamil Bey, Tuzluca’dan Hacı Abdullah Ağa, Kadim Sevilmiş, Nevruz Ali
Akçakgil bu insanlardan birisidir. Dolayısıyla, kahramanca mücadele
veren Iğdırlılar Iğdır’ı ülkeye kazandırma konusunda büyük gayretler
göstermişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabıyık, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
CÜNEYİT KARABIYIK (Devamla) – Büyük Türk milletinin,
mukaddes Türk yurdunun müdafaası ve ebediyen yaşaması uğruna can
veren aziz şehitlerimizin ve ulu geçmişlerimizin kutsal hatıraları
önünde saygıyla eğilirken, siz değerli milletvekillerine de en derin
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabıyık.
Gündem dışı ikinci söz, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları ile ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel’e
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Pekel.
2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel’in, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarına, planlı zeytin dikiminin üretim kalitesine
etkilerine ve zeytin zararlılarına karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un
cevabı
SEDAT PEKEL (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz aldığım zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, yaklaşık 90 milyon zeytin
ağacının bulunduğu ülkemizde zeytin üretiminden yaklaşık 400 bin
aile geçimini sağlamaktadır. Zeytinyağı sektörü de dahil edildiğinde
yaklaşık 8 milyona yakın kişinin
ekmek kapısı zeytinciliktir. Yaklaşık 10 milyon zeytin ağacı Balıkesir’in
ilçelerinde bulunmakta ve zeytinyağının yüzde 95’i bu ilçelerimizde
üretilmektedir. Üretilen toplam zeytin miktarının yaklaşık yüzde
30’u sofralık olarak işlenmek üzere ayrılmaktadır. Sofralık zeytin
üretimimiz, Marmara Bölgesinde, Balıkesir’in Erdek, Edincik, Marmara,
Bursa’nın da Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve İznik ilçeleri ile Çanakkale
ve Tekirdağ illerimizde yoğunlaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, kalabalık bir nüfusu
ilgilendiren zeytin üretimiyle ilgili çok önemli sorunlar bulunmaktadır.
Bu sorunlardan biri, ülke genelinde zeytin ekili alanların tam olarak
saptanamamış olması ve buna bağlı olarak yıllık ürün tahminlerinin
sağlıklı olarak kestirilememesidir. Bu amaçla ülke genelinde uydu
sistemlerinden yararlanılarak zeytin ağacı sayımı yapılmalıdır.
Bu sorun Marmara Bölgesi’nde yoğun olarak yaşanmaktadır. Öyle ki,
Marmara Bölgesi’nde ekonomik zeytinciliğin ekolojik sınırları belirsizdir.
Ayrıca, zeytin dikimi konusunda bir planlama da mevcut değildir.
Bu sorunlar, beraberinde, pazara sunulan zeytin kalitesini ve fiyat
oluşumunu olumsuz etkilemektedir.
Sayın milletvekilleri, Tarım Bakanlığı, mayıs
ayında, sertifikalı zeytin fidanı dikimine, arazinin konumu ve
niteliğine bakılmaksızın dekar başına 250 YTL teşvik vermeye başlamıştır.
Üreticimize destekleme yapılması açısından son derece sevindirici
bir politikadır. Ancak, destekleme yapılırken gözden kaçırılan
sakıncalı durumlar ortaya çıkmaktadır. Marmara Bölgesi’nde yetiştirilen
zeytin fidanları, özellikle Gemlik tipi zeytin yurdun çeşitli bölgelerinde
plansız olarak dikilecek ve özelliğini neredeyse yüzde 95 kaybedecektir.
Bu yeni yörelerde yetiştirilen zeytin yapısal olarak ve nefaset
açısından Marmara Bölgesi’nde yetişen eş türdeki zeytinlerin kalitesine
ulaşmasalar da üretim maliyetleri çok düşük olduğundan sofralık
zeytin piyasasında haksız rekabete yol açacak ve özellikle var yılında
Marmara Bölgesi’nde arz fazlası tehlikesi yaratacaktır.
Öte yandan, Ege sahil şeridinde zeytin dışındaki
ürünlerin yetişemediği yaklaşık 12 milyon dekar arazi bulunmaktadır.
Bu arazinin zeytin yetiştirilerek değerlendirilmesi demek, zeytin
ağacı varlığımıza 200 milyon yeni zeytin ağacı eklememiz ve zeytincilikte
dünya liderliğine yükselmemiz demektir.
Özetle, plansız yapılan destekleme, ürünün özelliğini
yitirmesine, kalitesizleşmesine, değerli ve kaliteli ürün alınabilecek
arazilerin boş bırakılarak ekonomiye kazandırılamamasına yol
açmaktadır. AKP Hükûmeti, destek yapalım derken, köstek olacak icraatlardan
kaçınmalıdır.
Sayın milletvekilleri, dekar başına 250 YTL destek
fidan ve ilk dikim maliyetlerini yaklaşık olarak karşılayabilmekte
ise de sonraki aşamada verilen destek zeytinyağı için 10 kuruş, zeytin
içinse sıfırdır. Zeytinyağına verilen prim 1999’da 400 bin lira,
2003 ve 2004 sezonunda 170 bin lira, şimdi ise 10 yeni kuruştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Pekel, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
SEDAT PEKEL (Devamla) – Yani, giderek azalan bir
seyir izlemektedir. Halbuki, AB ülkelerinde bu rakam, zeytinyağında
kilo başına 1,5 ila 2 YTL arasındadır. Zeytinyağı üreticisi, AKP
Hükûmetinden, en az 2 YTL, zeytin üreticisi ise en az 15 yeni kuruş
prim beklemektedir. Üreticimizin AB’yle rekabet edebilmesi ve zeytinciliğimizin
geliştirilmesi için üreticimize yeterli prim mutlaka verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bölgemizde, 50 bin üretici
ailesine hizmet veren Zeytin Hastalık ve Zararlılarıyla Mücadele
Birliği, zeytin sineği mücadelesini başarıyla yürütmüş ve ulusal
ekonomiye azımsanmayacak katkı sağlamıştır. Ancak, Birlik, ekonomik
darboğazdadır. Sadece uçak firmalarına 2006’dan 260 bin YTL borcu bulunmaktadır.
Ayrıca, 2007’de kullanılacak cezbedici zirai miktarı 280 bin kilogramdır
ve maliyeti 420 bin YTL’dir. Bu miktar Birliğe hibe edilmediği takdirde,
zeytin sineği mücadelesi sekteye uğrayacak, ulusal ekonomiye
katkı azalacak ve üretici, büyük oranda mağdur olacaktır.
Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken,
ülkemizde yaklaşık 400 bin ailenin geçimini zeytinden sağladığını,
bu ailelerin yüzde 14’ünün TARİŞ, Güneydoğu Birlik ve Marmarabirlik
kooperatiflerinde örgütlendiğini, 27 bin TARİŞ, 5 bin Güneydoğu
Birlik ve 40 bin de Marmarabirlik ortağı bulunduğunu AKP İktidarına
hatırlatmak isterim. Çünkü, AKP İktidarı döneminde perişan olan,
ürettiği ürünün karşılığını alamayan, girdileri yükselen, ama destekleri
azalan, ürününü bir yıl öncesine sattığı fiyatların altında satmaya
mahkûm olan çiftçimizin yaşadığı eziyet, maalesef, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerince de yaşanmaktadır. AKP İktidarı bilmelidir ki, işbaşına
gelirken şikâyet konusu yaptığı her şeyi ve verdiği vaatleri unutan
bu İktidarı sandıkta da halk unutacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.
Gündem dışı konuşmaya, Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii ki, zeytin
ve zeytinyağı, Türk tarımının, aynı zamanda tarıma dayalı sanayimizin
stratejik ürünleridir. Bu bakımdan, basına da intikal eden bazı konular
dolayısıyla konuyu Meclise taşıyan arkadaşa teşekkür ediyorum.
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde şu anda herhangi
bir sorun bulunmamaktadır.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) – Sayın Bakanım, tarımda
hiç mi sorun yok?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) –
Bildiğiniz gibi, tarım satış kooperatifleri 4572 sayılı Kanun ile
özerk bir yapıya kavuşan birliklerde, alım fiyatları birliklerin
genel kurulları tarafından seçilmiş yönetim kurullarında kararlaştırılmakta,
piyasa şartlarına, arz-talep dengesine ve kalitesine göre fiyat
oluşmaktadır.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) – Ayıp ya, vallahi ayıp!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) –
Rekabete açık serbest piyasa ekonomisinin de ana şartı budur.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) – Fındıkta sorun yok, zeytinde
sorun yok, öyle mi?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) –
Dolayısıyla, alım fiyatına, devletin, artık son yıllarda müdahalesi
yasal olarak mümkün değildir, aslında yanlıştır da. Üreticinin memnuniyeti
çerçevesinde fiyatın yüksek açıklanması için devletin müdahalesi
olması halinde, politik baskılar geçmiş yıllarda olduğu gibi ortaya
çıkacak ve özerk birlik yönetimi modeli ortadan kalkacaktır. Devletin
müdahalesi durumunda hem birlik yönetiminin başarısızlığı kolaylıkla
devlete mal edilecek hem de başarısız yönetimlerin zararlarını
ve yanlış uygulamalarını kamu kaynağıyla finanse etme zarureti
doğacaktır ki bu, ekonomik modelimizde 2000 yılından itibaren 4572
sayılı Yasa’nın çıkarılmasıyla terk edilmiştir.
Gelinen noktada, bildiğiniz gibi, belki toplamadaki
teknolojik eksiklik dolayısıyla -çünkü, makineleşme, maalesef,
henüz tamamlanmadı, biz teşvik ediyoruz ama tamamlanmadı- hem zayiat
olmakta hem de var yılları olmaktadır. Aslında makineleştiği takdirde,
İspanya’da, İtalya’da olduğu gibi, var-yok yıl arasındaki farkların
da azalacağı hesaplanmaktadır. Bu yıl var yılıdır. Aynı zamanda
zeytin kalitesinde de gelişme vardır, çünkü geçen senenin zeytinleri
normalin altında küçük ve verimsizdi.
Şimdi, şu anda yaşanan sıkıntı, eski malı stoklamış
olan tüccarın elindeki o küçük, verimsiz zeytini yeni fiyatla satma
arzusuyla birlikte, fazla üretimin yine devlet tarafından finanse
edilmesi yolundadır. Yeniden Yapılanma Kurulumuz -bunlar daha önce
de sistemin dışına çıkarıldığı için- gerekli DFİF fonundan kredi
vermişlerdir ve alımlar başlamıştır.
Marmarabirlik de, bu sene geçen seneye göre farklı
bir uygulama yapmıştır. Geçen sene 4.000 liradan doğrudan alış fiyatını
açıklamıştı, bu sene 2.500 lira avans olarak ortaya koydu. Ama, son görüşmelerde
bizim de müdahil olarak, yönlendirici olarak araya girmemizle, ihtilaf
çıkan kooperatifler ile yönetim anlaşmış, 7 kişilik bir heyetle
müştereken toplantı yapmışlar -dün de beni ziyaret ettiler- ve satış
fiyatı piyasa şartlarında oluştuğu takdirde avans fiyatı ile o aradaki
farkı da ödemeyi Birlik kabul etmiştir. Dolayısıyla, böyle bir olumlu
gelişme elde edilmiştir.
Zeytinyağına gelince. Bu sene, tabii, zeytinyağı
üretim olarak fazladır. “Dökme” tabir edilen ham zeytinyağının da ihracatını
bazı kesimler istemektedir, fakat, genel eğilim, Türk markasıyla;
çünkü, son yıllarda, hakikaten, ambalajıyla, kalitesiyle marka
haline geldi zeytinyağlarımız. Dolayısıyla, ham zeytinyağını verirsek,
alacak olan ülkeler bunu işleyip kendi markasıyla satıyorlar, pazar
kaybına sebebiyet vereceğiz, hem de ihraç gelirlerimizde düşme
olacak. Bu konuda da Birlik yönetimi ile Bakanlığımız yönlendirici
yönde gerekli temasları ve yönlendirmeleri yapmaktadır. Dolayısıyla,
bu senenin, aslında, rekoltenin yüksekliğinden dolayı tabii ki
müstahsil yüksek fiyatla alınmasını istemektedir. Tüccar ve ihracatçının
da başka düşünceleri vardır ticari bakımdan. Bu dengeyi kurmaya
çalışıyoruz.
Tekrar söylüyorum: DFİF fonlarından da kendilerine
-yeterince alışı- piyasa düzenini kuracak destek verilmiştir. Belki,
Ege Bölgesinde TARİŞ Zeytin Birliğinin bir sıkıntısı, geçen sene
yüksek fiyatla aldığı mal -9 bin ton civarında- elindedir. Dolayısıyla,
bunu çıkartamadığı için, paraya tahvil edemediği için arzu edilen
seviyede şu ana kadar alıma girememiştir. Bu konuda da temaslar devam
etmektedir.
Beni sabırla dinlediğiniz için saygılarımı sunuyorum.
Tarım Bakanımız da burada. Ayrıca, tarımla ilgili
sualler olursa kendisi gerekli cevapları verecektir.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) – Çok aydınlandık Sayın
Bakan!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan!
Gündem dışı üçüncü söz, doğal afetler ve sel baskınları
ile ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü’ye
aittir.
Buyurun Sayın Tekin Börü. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü’nün, doğal afetlerin
yol açtığı can ve mal kayıplarının önlenmesi için önceden tedbir
alınmasının önemine ilişkin gündem dışı konuşması
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
geçtiğimiz hafta meydana gelen doğal afetler sonucu yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Allah’tan bir kez daha rahmet, kederli ailelerine
ve milletimize başsağlığı diliyor, bu afet dolayısıyla yaralanan,
evleri yıkılan, hasar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimle,
yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, doğal afetler, yerel
toplulukların genel yaşamını etkileyen, aksatan ve bozan deprem,
yangın, sel, heyelan, erozyon, çığ, kaya düşmesi, orman yangınları
ve volkanik patlamalar gibi çoğu zaman önlenemez doğa olayları
olarak tanımlanmaktadır.
Son zamanlarda meydana gelen bu doğal afet olaylarında
vatandaşlarımız acı çekerken, insan gücünü aşan bu felaketlerin
siyasi malzeme konusu yapılması oldukça üzüntü vericidir. Deprem,
sel, erozyon, heyelan, volkanik patlamalar, orman yangınları ve
çığ, dünyanın baş etmek zorunda olduğu başlıca doğal afetlerdir.
Ülkemiz, volkanik patlamalar haricinde diğer
doğal afetler ile sık sık karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, 17 Ağustos
ve 12 Kasım 1999 tarihli Marmara ve Düzce depremlerinden sonra, âdeta,
“afet” sözcüğü deprem ile eş anlamlı hale gelmiştir. Ancak, bilinmelidir
ki, deprem kadar diğer doğal afetler de oldukça fazla ekonomik, sosyal
ve çevresel zararlar vermektedir.
Bilindiği üzere, ülkemiz, deprem, sel, heyelan
ve orman yangınları gibi doğa olaylarının sıkça meydana geldiği
bir coğrafyada bulunmaktadır. Özellikle sel ve deprem felaketlerinin
insan ve yerleşim alanları üzerindeki yıkıcı ve kötü etkileri, kamuoyunun
dikkatini doğal afetlere çekmiştir.
Gerçekte, kamuoyunun bu ilgisinden önce, ülkemizde
bu konuya ilişkin akademik çalışmaların uzun süredir yapıldığı ve
bilimsel yazımda “Afet yönetimi” olarak tanımlanan alanın son yıllarda
giderek artan bir ilgi odağı haline geldiği görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta yurdumuzun
bazı bölgelerini etkisi altına alan yağışlar, maalesef, yine üzücü
felaketlere dönüştü. Şiddetli yağmurun neden olduğu sel ve heyelan,
Diyarbakır, Şırnak, Şanlıurfa, Adana, Mersin, Batman ve İstanbul illerimizde
çok sayıda can kaybına, evlerin, iş yerlerinin, tarım alanlarının
sular altında kalmasına ve üretilemeyen bir kaynak olan topraklarımızın
sel sularıyla akıp gitmesine neden oldu.
Doğal afetler, her zaman karşılaşma ihtimalimiz
olan, içinde bulunduğumuz coğrafya sebebiyle engellenemese dahi
can ve mal kaybını minimize edebileceğimiz olaylardır. Bununla ilgili
tedbirleri almak devletimizin görevi olduğu gibi, bu bilince
ulaşmış bir millet olmak da bizlerin sorumluluğudur.
Ülkemizin ve belediyelerimizin en büyük sorunu
çarpık imar kentleşmesidir. Şu zamana kadar çoğu politik kaygılarla
vatandaşın yanlışına göz yuman siyasi iktidar devri AK Parti döneminde
kapanmıştır.
Doğa olaylarının
olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi birtakım önlemlerin alınmasıyla
mümkün olabilir. Bu önlemlerin başında, kentleşmenin gelişimine
ve yerleşim düzenine, doğal afet riskini de göz önünde bulundurarak
yön vermek gerekir. Başka bir deyişle, kentleşme politikası, doğal
afetin olumsuz etkilerini en aza indirecek bir kararlar ve izlenceler
bütünü olarak görülmelidir. AK Partinin iktidara geldiği günden
bu yana çıkardığı yasalar, yürürlüğe koyduğu mevzuat ve uygulamadaki
tavrı, bunun, aslında, ancak bir anlayış değişikliğiyle çözülebileceğinin
bir göstergesidir.
Ülkemizdeki mükemmel yasalara karşı, aslında,
en çok ihtiyaç duyduğumuz durum tavizsiz bir uygulamadır. Bizim
amacımız, belirlenen önlemlerin hiçbir şekilde tersine hareket
edilmesine müsaade edilmemesidir, vatandaşlarımızın da yanlış
uygulamalara sapmasının önüne geçmek ve ülkemizde mevcut olan mantığı,
çocuklarımıza miras bırakmak için atalarımızdan emanet aldığımız
bu ülkeyi en iyi şekilde muhafaza ederek ve geliştirerek en güzel
şekilde sahip çıkmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Börü, buyurun.
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Devamla) – Orman tahribatının
önüne geçilmesi, sel ve heyelan tehlikesi bulunan alanların süratle
ağaçlandırılması, bitki örtüsünün korunması ve artırılması, sorunun
yaşandığı bölgelere ait sel ve erozyon haritalarının çıkarılması,
tespiti yapılan bölgelerin imar planlarının felaketlere göre yeniden
düzenlenmesi, dere yataklarının asla imara açılmaması, kaçak yapılaşmaya
göz yumulmaması, yol güzergâhlarının dere yatakları içinden çıkartılması,
yol yapımlarında kıyılara ve eğimli arazilere müdahalede dikkatli
olunması ve gereken önlemlerin alınması, yanlış tarım uygulamalarından
ve arazi kullanımlarından vazgeçilmesi, bizleri, bir daha, geçtiğimiz
hafta yaşadığımız felaketlerin ve benzerlerinin tekrarından koruyacaktır.
Unutmamalıyız ki, bu son sel felaketlerinden sonra
yaşanan can, mal ve toprak kayıplarını telafi etmemiz söz konusu
değildir. Ama, bundan sonrakiler için, bir an önce, Hükûmet ve millet
olarak, elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekmektedir. Hükûmetimiz,
bu kapsamda, felaket bölgelerini hem madden hem manen yalnız bırakmamış,
ilgili bakanlarımız, milletvekillerimiz ve bürokratlarımız
afet bölgelerinde çalışmalara bizzat refakat etmişlerdir ve yaralar
sarılıncaya kadar da bu refakat devam edecektir. Devletimiz, yaraların
bir an önce sarılması ve ortaya çıkan kayıpların telafisi için tüm
imkânlarını seferber etmiştir.
Bütün bu felaketlerin altında, insanın “Doğayla
beraber yaşayacağım.” derken, doğaya rağmen yaşaması ve verdiği
tahrip yatmaktadır. Çözüm, toplumca sahip olduğumuz zihniyetteki
yanlışlıkları değiştirmekle birlikte, başta bu mücadele için yeterli
kaynak ayırmak, Türkiye’nin doğal bitki örtüsünü korumaya yönelik
her türlü yasayı tavizsiz uygulamak, AK Parti döneminde yapıldığı
üzere ulusal bir tarım ve orman politikası geliştirip bu mücadeleyi
de devlet politikası haline getirmekten geçmektedir.
Ülkemiz ve ülke insanımızın
bir daha böyle felaketlerle karşılaşmaması dilek ve temennisiyle
yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tekin Börü.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Kanun teklifinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya’nın, (2/871)
esas numaralı 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/410)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2/871 Esas Numaralı
Kanun Teklifinin Adalet Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında Alt
Komisyona havale edildiğinden, Alt Komisyonda, teklifim ile amaçladığım
durum değiştirilerek, sınavın tümden kaldırılacağı yönünde eğilim
oluştuğundan Kanun Teklifimi gere çekiyorum.
Yılmaz
Kaya
İzmir
BAŞKAN – Adalet Komisyonunda
bulunan teklif geri verilmiştir.
Komisyonlardan istifa
tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
2.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/411)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi olduğum Dilekçe
Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim. 10/11/2006
Hasan
Özyer
Muğla
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir’in Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/412)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi olduğum Kamu
İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu’ndan istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını saygılarımla
arz ederim. 10.11.2006
Mehmet
Erdemir
Yozgat
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
4.-
İzmir Milletvekili Serpil Yıldız’ın Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/413)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden
duyduğum lüzum üzerine istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 14.11.2006
Serpil
Yıldız
İzmir
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
bir önerge vardır, okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 45 milletvekilinin, ders ve
yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan değişikliklerin
araştırılarak yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bu yıl, yeni ders yılının başlamasıyla
birlikte, ilk ve ortaöğretim okullarında kullanılan ders kitaplarının
içeriği, geçmişte görülmedik ölçüde, kamuoyunda sürekli olarak
tartışma konusu olmaktadır.
Kimi ders kitaplarında, bilimsel olmayan
bilgilere yer verildiği görülmektedir.
Özellikle 2006-2007 ders yılında bazı
ders kitaplarında yer alan bilgilerin bilimsellikten çok uzak niteliği,
bu konuda bir yönetim ve denetim yetersizliği olabileceğini de
gündeme getirmektedir. Bunun en somut kanıtı, Millî Eğitim Bakanlığı’nın,
ancak bu iddialar kamuoyuna yansıdıktan sonra ve bazıları için soruşturma
açıldığını açıklamasıdır.
Bilim toplumuna geçişin yaşandığı ve
bilimsel bilginin, küresel yarışın en önemli güç kaynağı olduğu günümüzde,
çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl bir eğitim aldıkları, yalnız
kendilerinin değil, ülkemizin geleceği yönünden de yaşamsal bir
öneme sahiptir. Bu nedenle, ilk ve ortaöğretim okul kitaplarında
yer alan bilgiler, gencecik beyinleri biçimlendirici etkileri nedeniyle,
özel bir önem taşımaktadır.
Bu nedenler ve aşağıda
sıralanan gerekçelerle, ilk ve ortaöğretimde okutulan ders ve yardımcı
ders kitaplarının içeriğinde son yıllarda yapılan değişikliklerin
araştırılması; bu konudaki yönetim ve denetim eksikliklerinin
olup olmadığının açıklık kazanması ve alınacak önlemlerin ve yapılacak
düzenlemelerin saptanması amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün
104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1-
Yakup Kepenek |
( |
2-
Ahmet Küçük |
(Çanakkale) |
3- Mehmet Kartal |
(Van) |
4- Uğur Aksöz |
(Adana) |
5- Mehmet Boztaş |
(Aydın) |
6- Ufuk Özkan |
(Manisa) |
7- Ali Oksal |
(Mersin) |
8- Ahmet Ersin |
(İzmir) |
9- Abdurrezzak Erten |
(İzmir) |
10- Enver Öktem |
(İzmir) |
11- Erdal Karademir |
(İzmir) |
12- Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
13- Vezir Akdemir |
(İzmir) |
14- Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
15- Nurettin Sözen |
(Sivas) |
16- Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
17- Canan Arıtman |
(İzmir) |
18- Halil Ünlütepe |
(Afyonkarahisar) |
19- Erol Tınastepe |
(Erzincan) |
20- İsmail Özay |
(Çanakkale) |
21- Atila Emek |
(Antalya) |
22- Nadir Saraç |
(Zonguldak) |
23- Şefik Zengin |
(Mersin) |
24- Mehmet Vedat Melik |
(Şanlıurfa) |
25- Mehmet Işık |
(Giresun) |
26- Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
27- Ahmet Sırrı Özbek |
(İstanbul) |
28- Kemal Sağ |
(Adana) |
29- Harun Akın |
(Zonguldak) |
30- Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
31- İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
32- Mehmet Ali Arıkan |
(Eskişehir) |
33- Osman Kaptan |
(Antalya) |
34- Gürol Ergin |
(Muğla) |
35- Abdulaziz Yazar |
(Hatay) |
36- Sıdıka Sarıbekir |
(İstanbul) |
37- Mehmet S. Kesimoğlu |
(Kırklareli) |
38- Muharrem Toprak |
(İzmir) |
39- Özlem Çerçioğlu |
(Aydın) |
40-
Tuncay Ercenk |
( |
41-
Feridun Fikret Baloğlu |
( |
42- N. Gaye Erbatur |
(Adana) |
43- Oya Araslı |
(Ankara) |
44- Nail Kamacı |
(Antalya) |
45- Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın) |
46- Ali Cumhur Yaka |
(Muğla) |
Gerekçe:
İlk ve ortaöğretim
ders kitaplarının içeriğinde yapılan ve özellikle Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik hakkında verilen Gensoru Önergesinin görüşülmesinden
sonra kamuoyuna yansıyan başlıca olaylar şunlardır:
1. 11. Sınıf “Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi” kitabında “İslamda İbadetin Faydaları” bölümünde
“Abdest alırken kullanılan su sayesinde kan dolaşımı hızlanır, alyuvar
sayısı çoğalır” deniliyor.
Mili Eğitim Bakanlığı,
önce, yazının Alman Dr. Albert Schalle’ye ait “Başarılı Tedaviler”
kitabından alındığını açıklıyor. Milliyet gazetesi, Dr. Schalle’nin
kitabında bu anlatımının yer almadığını saptıyor.
Bakanlık, bunun üzerine,
kitabın altı yazarına yalnızca ihtar cezası veriyor ve kitapta
yer alan bu bilgilerin “bilimsel değerinin bulunulmadığı” belirtilerek
“adı geçen bölüm, ders kitabının yeni baskısı yapılıncaya kadar öğrencilere
okutulmayacaktır” ifadelerinin yer aldığı bir “genelge” hazırlamış
bulunuyor (Milliyet, 28 Ekim 2006).
Din uzmanı bilim insanlarının
da “hurafe” olarak nitelendirdiği bu görüşlerin bir ders kitabında
neden ve nasıl yer aldığı; sonrasında yapılan tartışmalar ve bir genelge
ile bunların okutulmamasının istenmesindeki yönetim yanlışları,
ayrıntılı olarak araştırılmalıdır.
2. Bilindiği gibi
çağdaş bilimsel gelişmenin temeli Evrim Kuramına dayanmakta ve
evrimci yaklaşım yalnız doğa bilimlerinde değil, toplumsal bilimlerde
de, bir “bilimsel yöntem” olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Geçen yıl 8. sınıf Fen Bilgisi kitabından
“Evrim Kuramı”nın özünü anlatan bölüm çıkarılmış, ülkemizin 700 dolayında
bilim insanlarından gelen tepki üzerine Bakan Çelik, “çıkarılan
bölümün 2006’da ekleneceğini” açıklamıştı. Ancak, Evrim Kuramı
ile ilgili bilgiler, kitabın bu yılki baskısına da girmedi. Nasıl
ve neden?
3. 8. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
kitabının 2006 baskısında “Cemaatlerin hoşgörüyü desteklemesi
durumunda, ülkenin birlik ve beraberliğine katkıları olur” deniliyor.
Tartışmalar üzerine Millî Eğitim Bakanlığı, cemaatler konusunun
kitapta yer almayacağını açıklıyor. Bu tutarsızlıkları nasıl ve
neden yaşanıyor? Ülkenin birlik ve beraberliği, her biri ayrı bir
anlayışı yansıtan ve çoğu kez kendi aralarında uyuşmazlık bulunan
cemaatlere bırakılması hangi düşüncenin ürünüdür?
4. 7. sınıfta ders kitabı olan “Vatandaşlık
ve İnsan Hakları” kitabında geçen beş yıl boyunca yer alan, ünlü Fransız
Ressam Eugene Delacroix’nın, 1789 Fransız Devrimini simgeleyen ve
1830’da yapılan “Halka Yol Gösteren Özgürlük” (Liberty Leading the People)
adlı eseri, bu ders yılında kitaptan çıkarıldı. Bu “özgürlük” sansürünün
kamuoyuna yansıyan gerekçesi, gerçekten dehşet vericidir. “Sokak
çatışmalarında elbisesinin üst bölümü parçalanmış, bir elinde
Fransız bayrağı, diğer elinde tüfek tutan kadının göğüslerinin görünmesi
nedeniyle resmin kaldırıldığı iddia edildi” (Milliyet, 20 Ekim
2006).
Önergemiz, ders kitapları konusunda
yukarıda sıralanan ve varsa kamuoyuna yansımayan benzerlerinin
tüm ayrıntılarıyla araştırılması ve alınacak düzenleyici önlemlerin
saptanması amacını taşımaktadır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir genel görüşme önergesi vardır, okutuyorum:
2.-
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş’ın, sel felaketlerinin
yol açtığı zararlar ve alınması gereken önlemler konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/35)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son günlerde meydana gelen yağışlara
bağlı olarak Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesinde başta Batman,
Diyarbakır, Şırnak, Kilis, Şanlıurfa, Van, Mersin ve Antalya illerimiz
olmak üzere yurdumuzun büyük bir bölümünde yaşanan sel felaketi
nedeniyle şu ana kadar 42 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 7 vatandaşımız
kaybolmuş ve 15 vatandaşımız yaralanmış ayrıca felaketin yaşandığı
yörelerde binlerce ev ve işyeri ile şehirlerin alt yapısı büyük
oranda zarar görmüştür.
Bu nevi felaketlerin bir daha tekrar
etmemesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiği gibi felaketlerden
zarar gören, evini, işyerini, mahsulünü kaybeden vatandaşlarımızın
bir an önce mağduriyetlerinin giderilerek barınma ve yiyecek ihtiyaçlarının
karşılanmasıyla bundan sonrasında hayatlarını sağlıklı bir şekilde
devam ettirebilmeleri için gerekenin yapılması gerekmektedir.
Ekli gerekçede de açıklanan nedenlerle
yerleşim yerlerimizde olası afet tehlikelerinin tekrarının önlenmesi,
afet anında arama/kurtarma faaliyetlerinin en hızlı ve etkin şekilde
yürütülebilmesinin sağlanması, afet sonrası vatandaşlarımızın
yaralarının sarılması ile zararlarının karşılanması hususunda
neler yapılabileceğinin tespiti amacıyla, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasını arz ederiz.
Prof.
Dr. Ömer Abuşoğlu |
Süleyman
Sarıbaş |
|
|
|
|
|
Anavatan
Grup Başkanvekili |
Anavatan
Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Genel görüşme talebimizin içeriğinde
de belirtildiği üzere yeterli önlemlerin alınmaması nedeniyle
mevsim normallerinde yaşanan yağışlarda bile vatandaşlarımız doğal
afetlerle karşı karşıya gelmekte, yurttaşlarımız idarenin bu ihmalini
canıyla ödediği gibi büyük oranda maddi zarar da meydana gelmektedir.
Bu nevi felaketler aşağı yukarı her
yıl ve hatta yılın her mevsiminde hemen hemen her bölgemizde görülmekte
olup, olayın vukuundan sonra üzüntüler dile getirilmekte yaraların
sarılacağı açıklaması yapılmakta sonra olay gündemden düşmektedir.
Söz konusu felaketlerin çoğunluğu uygun
yerleşim planları yapılmamasından, yerleşime uygun olmayan yerlerde
yapılaşmaya göz yumulmasından, ve hatta yerel yönetimler tarafından
gerekli etüdler yapılmadan, afetten korunmak için gerekli alt yapı
oluşturulmadan yapılaşma izni verilmesinden meydana gelmekte,
dolayısıyla söz konusu afetlere aslında insan eliyle davetiye çıkarıldığı
bilinmektedir.
Fakat bu güne kadar da bu konuda ciddi
bir düzenleme yapılamaması nedeniyle özellikle büyük şehirler
etrafında yerleşime uygun olmayan yerlerde riskli bölgelerdeki
plansız yerleşim nedeniyle mevsim normallerinde yağan yağışlarda
bile yerleşim alanları sular altında kalarak insanımız süregelen
ihmali canıyla ve malıyla ödemek zorunda kalmaktadır.
Afetlerin meydana gelmemesi yönünde
tedbir alınmayarak davetiye çıkarıldığı gibi bu risk bölgeleri bilinmesine
rağmen olası afet vukuunda gerekli kurtarma faaliyetleri ile afet
sonrası yardım ve destek hususunda da maalesef gereken tedbirlerin
alınmadığını üzülerek görmekteyiz.
Son günlerde yaşadığımız sel felaketi
nedeniyle meydana gelen can ve mal kayıpları, konunun her geçen gün
daha vahim hale geldiğini, kronikleştiğini ve vatandaşlarımızın
can ve mal güvenliğini daha fazla tehdit eder hale geldiğini göstermektedir.
Bu nevi felaketleri küçümseyip üzerini
kapatmaya çalışmakla, 42 vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve onlarca
şehrimiz sular altında kalmışken “olayın abartılmaması” gerektiğini
ifade etmekle sorunlar çözülmüş olamayacağı gibi bu vurdumduymaz
tavırlarla daha büyük felaketlere de zemin hazırlanacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle Anavatan Partisi
Grubu olarak vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden
ve her geçen gün daha fazla zarara neden olan bu nevi afetlerin bir daha
tekrar etmemesi için alınacak önlemlerin tespiti ile afet sonrası
arama kurtarma faaliyetleri ile afetten zarar gören vatandaşlarımıza
devletin sıcak elinin uzanması hususunda neler yapılabileceğinin
tartışılması ve çözüm üretilmesi için iş bu genel görüşmenin açılması
zarureti hasıl olmuştur.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve genel
görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
V.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
14.11.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 14.11.2006 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının 26 ncı sırasında yer alan (10/59) Esas Numaralı Meclis Araştırma
Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un; 14.11.2006 Salı günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Rasim Çakır, Edirne
Milletvekili.
Sayın Çakır, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çakır, süreniz
on dakikadır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir yıl önce çeltik üreticilerinin sorunlarının
Meclis tarafından araştırılması ve bu sorunlara çözüm üretilebilmesi
amacıyla bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını teklif
eden önergem burada görüşüldü ve kabul edilmişti; ama, maalesef, o
günden sonra, bu önerge, sırası gelip gündeme alınma fırsatı bulamadı.
Eğer bizim önerilerimiz o gün hemen dikkate alınsaydı, Meclis bu konuda
Hükûmeti yönlendirecek bir çalışma içerisinde olsaydı, inanıyorum
ki, çeltik üreticisi, bu yıl yaşamış olduğu felaketler zincirini
yaşamayacaktı.
Bizler bu Genel Kurulda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ne yapmak istiyorsak ne öneriyorsak
ne teklif ediyorsak, bunu biliniz ki, önce bu ülkenin menfaatinedir
ve bu ülkenin menfaatine olan her şey de iktidar partisinin menfaatinedir;
ama, maalesef, bizim önerimize kulak asmadınız, bu konuda gerekli
çalışmaların yapılmasına izin vermediniz ve bugün, yaşadığımız,
çeltik üreticisinin yaşadığı sıkıntıları yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz yıl Osmancık çeltiği, piyasada 700-750 bin lira arasında
alıcı buldu ve ortalama 720 bin lira. Uygulanan tarife kontenjanı
politikasının sürekli ve sürdürülebilir olmadığını, biz, o günlerde,
size, yine bu kürsüden hatırlattık. O günden bugüne bir yıl geçmiş
olmasına rağmen, mazotta ve gübredeki fiyat artışlarına rağmen,
toprak kirasındaki artışlara rağmen, bugün, maalesef, Osmancık çeltiğinde
satış fiyatı 500-550 bin lira, 600 bin lira arası.
Tarım Bakanımız, çeltikte
Hükûmetin uygulayacağı politikayı açıklama cesaretini bile gösteremedi
ve politikayı genel müdür ve müsteşar düzeyinde ve internet sayfalarında
açıklama durumuna düştü ve maalesef, Hükûmet tarafından açıklanan
720 bin lira fiyat, müdahale fiyatı bir taban fiyat olmaktan çıktı,
tavan fiyat bile olamadı. Ofiste 600-650 bin lira arası bir fiyat oluştu,
serbest piyasada da 500-550 bin lira arası bir fiyat oluştu. Hükûmetin
politikası açıklanmadan önce serbest piyasadaki durum daha iyiydi;
politika açıklandıktan sonra, maalesef, durum daha kötü bir noktaya
geldi.
Hükûmetin Edirne’deki
temsilcileri, Toprak Mahsulleri Ofisinin Edirne’de bu yıl 27 bin ton
civarında bir alım yapacağını gazetelerde ilan ettiler. Dolayısıyla,
sadece Edirne’deki çeltik üretiminin 300-350 bin ton civarında olduğunu
düşünürsek, 27 bin ton yapılacak bir alımla piyasayı dengede tutabilme
şansı var mıdır değerli arkadaşlarım? Ve bu politikayı gören özel
teşebbüs de, maalesef, piyasaya girip yüklü miktarda mal alma faaliyetinde
bulunmadı; olanlar da, peşin para 500 bin lira, 520 bin lira, 550 bin
lira civarında fiyatlarla üreticiyi mağdur etti.
Sayın Bakan burada
çıkıp, “Çeltik üreticileri niçin bağırıyorsunuz, muhalefet partileri
niçin bağırıyorsunuz? Bizim dönemimizde çeltik üretimi şu kadar
tondan şu kadar tona çıktı.” diye bir savunma yaptı ve iktidar partisine
mensup arkadaşlar da bu savunmayı alkışladılar; ama, değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekiyorum: Bu üretimdeki artış, Hükûmetin uygulamış
olduğu politikalardan kaynaklanan bir artış değildir. Üretimdeki
artış, ayçiçeği ve buğday ekimindeki gelir eksikliğinden kaynaklanan,
zorunluluktan kaynaklanan bir çeltiğe yönelme söz konusu olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
bugün serbest piyasada buğday 400 bin lira civarında. 360 bin lira,
400 bin lira köylüde buğday kalmadığı günlerde, buğday fiyatı oluştuğu
bir Türkiye’de 500 bin lira, 550 bin lira çeltik fiyatının oluşması
Allah’tan reva mı?
En iyimser, en düşük
fiyatlarla bugün çeltiğin üretim maliyeti 550 bin lira değerli arkadaşlarım.
-Osmancık çeltiğinden söz ediyorum- ve çeltik batakta, her türlü doğal
koşullarda risk altında üretilen bir ürün. Çeltik üretimi buğday üretimi
gibi değil. 550 bin lira harcayacaksınız, bütün doğal koşulları yenecekseniz,
Ergene ve Meriç Ovaları’nın bataklığına karşı mücadele edeceksiniz
ve ondan sonra çıkardığınız ürünü 600 bin liraya, 650 bin liraya satmak
için günler boyu Toprak Mahsulleri Ofisinin önünde yatacaksınız veya
tüccara gidip yalvaracaksınız yakaracaksınız.
Önemli olan bugün, yani,
çeltik harmanının en yoğun olduğu günlerde küçük üreticinin malını
değerlendirebilmesi. Biz de biliyoruz iki ay sonra, üç ay sonra pirinç
fiyatlarının ve çeltik fiyatlarının yükseleceğini, ama, o güne
kadar kaç tane üretici çeltiğini saklayabilir?
Sayın Bakanın göndermiş
olduğu yetkililer, köylüye “Niye acele ediyorsunuz? Satmayın, bekleyin.”
diye salık veriyorlar. Ama, o köylü satacak ki biçerdöverinin parasını
ödesin. O köylü satacak ki çocuğunun düğününü yapsın, kızının çeyizini
yapsın, mazot borcunu ödesin, gübre borcunu ödesin. Kaç tane çiftçimizin,
malını, ürettiği malı satmadan iki ay, üç ay deposunda muhafaza
edebilme şansı var?
Geçtiğimiz günlerde,
değerli arkadaşlarım, İpsala’da kooperatif başkanları, muhtarlar,
ziraat odası başkanlarının oluşturduğu bir toplantı yapıldı ve bu
toplantı bir bildiriyle de, Hükûmete yönelik bir bildiriyle de sonuçlandı.
Türkiye’nin çeltik
üretiminin yüzde 50’si Edirne’de yapılıyor ve Türkiye’de çeltik üretiminin
kalbi de beyni de Edirne’nin İpsala ilçesi, yani Ergene Ovası, yani
Meriç Ovası ve burada, çeltik üreticilerimizin temsilcileri, 160
küsur imzayla -ki, bunlar, on binleri temsil eden insanlardır- bu sorunun
çözümüne yönelik önerilerini Hükûmete dile getirdiler. Biz de, bu
önerileri aldık ve kürsüde o önerileri paylaşarak, Hükûmeti bir an
önce, Sayın Tarım Bakanını bir an önce bu sorunun çözülmesi, iş işten
geçmeden, küçük üreticinin malı çarçur edilmeden, ziyan edilmeden
bu soruna çözüm bulunmasını talep ediyoruz, tavsiye ediyoruz.
Prim olarak en az 150
bin lira bir çeltik destekleme priminin oluşmasını talep ediyoruz
ve Hükûmetin uyguladığı gümrük tarife kontenjanının, 570 dolardan
650 dolara çıkarılmasını talep ediyoruz. İskenderun gümrüğünden
350 dolar gümrük tarife kontenjanıyla 50 bin ton ithalat yapan firmanın
kimlere ait olduğunu, bu ithalatın ne zaman, nasıl ve hangi koşullarda
gerçekleştiğini, bize, yüce Parlamentoya ve çeltik üreticisine,
Sayın Bakanın hesabını vermesini bekliyoruz ve çeltik üreticilerinin
tarım kredilere olan borçlarının ertelenmesi, çeltik üretici kooperatiflerinin
elektrik faturalarında biriken borçlarına çözüm getirilmesi ve…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
– Toparlıyorum Başkanım.
…çeltik priminin en
az 150 bin lira olarak ve çiftçi kayıt sistemine göre değil, çeltik
üretim sertifikası veya faturaya göre, yani üretim yapan herkesin
primden yararlanabileceği bir koşulda ödenmesini talep ediyoruz
ve primlerin, geçtiğimiz yıl yapıldığı gibi değil, 31 Aralık
2006’dan sonra da ödenmeye devam edilmesini, çiftçinin faydalandırılmasına
devam edilmesini talep ediyoruz.
Eğer, bunları derhal
yapmazsanız, bu çözümleri derhal üretmezseniz, bu çeltik üreticisinin
ıstırabını durdurmazsanız, şunu bilin ki, Edirne’deki çeltik üreticileri,
Sinop’taki, Samsun’daki, Balıkesir’deki, Antalya’daki, Çorum’daki
çeltik üreticileri…
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
– Kastamonu-Tosya…
RASİM ÇAKIR (Devamla)
– Kastamonu Tosya’daki çeltik üreticileri, sadece AKP’nin ampulünü
söndürmekle kalmayacak, AKP’yi Meriç Nehri’nin, Ergene Nehri’nin, Gala
Gölü’nün bataklığının dibine gömecektir. Bundan hiçbirinizin şüphesi
ve kuşkusu olmasın.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çakır,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşimi’nin İkinci Oturumu’nu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- 10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin
ön görüşmesinin, görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisinin
lehinde söz isteyen Ahmet Küçük, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Küçük.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; çeltik üreticilerinin
sorunlarının görüşülmesiyle ilgili verdiğimiz araştırma önergesinin
Genel Kurulda görüşülmesiyle ilgili verdiğimiz Grup önerisinin
lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi ve buradan
acaba bir şey çıkar mı, bir umut çıkar mı, Meclis, acaba dertlerimize
çare olur mu arayışı içinde, inanıyorum ki, şu anda televizyonları
başında bizi izleyen çeltik üreticilerini, umutla bekleyen çeltik
üreticilerini de selamlıyorum. Umarım çıkar, ama AKP’nin bu vurdumduymaz
tarım politikalarına bakışı ve tarımla uğraşan insanların sorunlarına
karşı ilgisizliği, maalesef, onları çok umutlu olmamaları konusunda
uyarıyorum, onları da bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çeltik, bizim coğrafyamızın ekolojik bir ürünü değil. Yani, öyle
kendiliğinden yetişen, iklimin, coğrafya şartlarının, toprak yapısının,
arazi yapısının şartlarında kendiliğinden ülkemizde yetişen bir
ürün değil çeltik. Dolayısıyla, çeltik, bizim yarattığımız ortamda
birtakım şartları geliştirerek, oluşturarak yetiştirdiğimiz bir
ürün. Dolayısıyla, çeltik üreticileri de bu ülkenin en bilinçli tarım
üreticileridir. Hesabını kitabını bilmek zorundadırlar, çünkü
yatırım yaparlar, para harcarlar, maliyetlerini hesaplarlar ve
sonuçta elde ettikleri ürünü pazara sunarak para kazanmak zorundadırlar.
Ürettikleri ürün ülke için ve halk için çok önemlidir; çünkü, ülkenin
ithalatını azaltırlar, eksiltirler, dolayısıyla ülkenin dövizinin
dışarıya gitmesine engel olurlar. Dolayısıyla da, bu çeltik üreticilerine,
her zaman olduğu gibi, devletin sahip çıkması, onları, gerek girdi
maliyetlerine yaptığı destekle gerek fiyatlara verdiği destekle,
oluşturduğu gümrük vergisi oranlarıyla, gümrüklerle koruyarak onların
sürdürülebilir bir üretim yapmalarını sağlamak devletin birinci
görevidir.
Değerli arkadaşlarım,
yıllardır çeltik üreticisi, dediğim gibi, belli bir sermaye yapısında
olan insanlardan oluşur, çünkü, çeltik üreteceksiniz. Bir defa, herkesin
50 YTL’ye kiraladığı araziyi 200 YTL’ye kiralayacaksınız; çünkü,
çeltik her arazide üretilmez, mutlaka sulanabilir bir arazi, düz taban
arazi, suyu tutabilir bir arazi olması lazım. Çeltik ekilmeden önce,
mutlaka çeltik tarlasının hazırlanması lazım, işçilik yapılması
lazım, yatırım yapılması lazım, hatta, sulama altyapı yatırımlarını
ülkemizin birçok yerinde bitirmediğimiz için, yer altında suyu bulup,
onlarca, yüzlerce metre yerin altından bazen mazotlu birtakım motorlarla,
bazen de elektrikle çekip çıkarıp o tarlaları doldurmanız lazım, o
tarlaların içinde o çeltiği büyütmeniz lazım. Dolayısıyla, çeltik,
her yönüyle çileli bir üretim sürecini içinde barındıran bir üründür.
Dolayısıyla, çeltik üreticileri de, bütün bu işleri yapacak sermaye
birikimine sahip olan ve risk alan üreticilerdir. Öyle, ekeyim, Allah
verirse olur; Allah kayıra, Mevla’m kayıra hesabıyla üretilen bir
ürün değil çeltik. Dolayısıyla, çeltiğe mutlaka her noktasında müdahale
edilmesi lazım, destek görmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
benim seçim bölgem, çeltik üretiminin özellikle baldonun çok etkin
bir şekilde üretildiği bir bölgedir. Yani, Biga, Gönen, Manyas yöresi
yaklaşık -hatta, biraz da Kemalpaşa’yı da içine alırsak- 180 bin dönüm,
son yıllarda, ekim yapılan ve Türkiye’nin en kaliteli baldosunun
üretildiği -İpsala’yla birlikte- yerlerdir. Dolayısıyla, buralarda,
tamamen, su, dediğim gibi, yerin altından elektrik enerjisiyle çekilir
ve çok ciddi maliyetler oluşur. Dolayısıyla, hiçbir şekilde, çeltik
üreticisi zarar ederek üretimine devam edemez; hiçbir şekilde, işte,
ben bu sene gübre atmayayım, Allah ne verirse olur diyerek üretilecek
bir ürün olmadığı için, devamlı olarak maliyetlerini hesaplamak
zorundadır.
Çeltik üreticisi her
dönemde korunmuştur, korunmalıdır. Çeltik üretiminin tamamını,
bizim, zaten, coğrafya şartlarımızda üretmemiz mümkün değildir;
mutlaka belli bir ithalatın yapılması lazımdır. Tarife kontenjanı
sistemi uygulanmaktadır iki üç yıldır. Tabii, bu sistemin de kendine
göre eksiklikleri, noksanları vardır; bunları, biz, daha önceki
yıllarda yaptığımız konuşmalarda ifade ettik; ama, bir şekilde bunun
yararlı sonuçları iki üç yıl içinde alınmış ve çeltik ithalatıyla
ilgili olarak, örneğin, 2003 yılında çeltik üretimi 372 bin tondan
650 bin tona çıkmıştı. Sonuçta, demek ki tarife kontenjanı sistemi,
çeltik üretimini artıran bir yapı ortaya çıkarması bakımından sevindiricidir.
Dediğim gibi, ithalat da 370 bin tonlardan 150 bin tonlara düşmüştür.
Bu, olumlu bir şeydir, olumsuz diyemeyiz. Her ne kadar olumsuzluklar
varsa da içinde, ülkenin kendi coğrafyasında, kendi şartları içerisinde
üretim yapıyor, üretimini artırıyor olması esas olarak önemli bir
şeydir, olumlu bir şeydir; ama, maalesef AKP Hükûmeti, yanlışlıkla yaptığı
az doğru işlere bile tahammül edememektedir, kendi yaptığı doğru
işlere bile. Birazcık doğru işlere bile tahammül edememekte ve hemen
bu doğrudan vazgeçmiştir ve tarife kontenjanı sistemi içerisinde
uyguladığı gümrük vergisi oranlarını süratle düşürmüş, bir sürü,
Rasim Çakır arkadaşımın da işaret ettiği gibi, İskenderun gümrüğünden
370 dolar, 350 dolarlar seviyesinde -tonda- gümrükte ithal edildiği
varsayılan ve arkasında o şirketin içinde bir bakanın oğlunun da
olduğu söylenen ithalat söylentileri içerisinde çeltik fiyatları
dibe vurmuş ve tarife kontenjanı sisteminden vazgeçilmiş. Çeltik
ithalatıyla ilgili sınırlandırmalar, küçük korumaların dışında,
tamamen ortadan kaldırılmış ve sonuçta, değerli arkadaşlarım, bu
sene, ta en başından itibaren, mayıs ayından itibaren, hububat hasadından
itibaren hiçbir üretimden para kazanmayan çiftçimiz, umutla en son
çeltiği beklemiş ve maalesef çeltikte de bundan önceki yıllarda olduğu
kadar bile aradığını bulamamış ve kesinlikle çok zor durumda kalmıştır.
Geçen sene 900 bin liraya
satılan baldo, örneğin, bu sene 700-750 bin liraya kadar düşmüş, üstelik,
bazen, inanın, çok geniş çapta çeltik eken ve ciddi sermaye birikimi
ve arazisi olan Biga’daki bir arkadaşım benim önümü kesti, -işte, bizim
“ağa” diyebileceğimiz türden bir üretici- dedi ki: “Satacak adam bulamıyorum
çeltiği.” Yani, satacak yer yok. Böyle bir sıkıntı var. Fiyat bir tarafa,
alan adam yok. Alan yok, çünkü ithalat çok cazip konuma getirilmiş. Aynı
şekilde, Osmancık’ta, maliyetlerin çok altında, 600 bin lira civarında
fiyat oluşmuş ve dolayısıyla içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıya
kalmış çeltik üreticisi, bütün tarım üreticisi gibi.
Değerli arkadaşlarım,
bu çeltik üreticisinin sıkıntısı esasında tarımdaki genel sıkıntının
en son sonucu. Mesela, geçen sene de tarımda genellikle çok sıkıntılı
bir dönem yaşanmış, ama biraz çeltik ekilen yörelerde çiftçiyi rahatlatmıştı.
İşte, 25-30 dönüm çeltiği olanlar çeltikten aldığı parayla nefes almış;
işte, bir miktar mazot borcunu, gübre borcunu, banka borçlarının
bir kısmını ödeyerek üretimlerini sürdürebilme imkânı bulmuşlardı.
Ama bu sene maalesef bu imkân da kalmamıştır ve inanın, bu önümüzdeki
yıl, bu kış, ekim döneminde, bütün tarım üreticilerinin, sabanı toprağa
değdirebilecek hâlleri kalmamıştır. Ne hayvan para etmektedir ne
bitkisel ürün para etmektedir.
Geçen, köylere gittim,
sordum birisine, dedim, nasıl gidiyor işler? İşte, çok iyi duyuyorum,
köylülerin işleri iyiymiş, Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri öyle
diyorlar, ne dersiniz? Neredeyse beni döveceklerdi. Adam dedi ki:
“Koyun 100 liraya düştü.” 100 YTL bir koyun arkadaşlar! Koca bir koyun
100 YTL! “Her gün 2 tane koyun koyuyorum şu traktörün deposuna, akşama
kadar yakıp geliyorum, ne olacağı belli değil. Yani, bir depo mazot
200 YTL, yakıp geliyorum, sürüyorum, ekiyorum, ne olacağı belli değil.”
dedi.
Dolayısıyla, bitkisel
üretim kendi kendini, bir defa, devam ettirebilir olmaktan çıkmış,
bütün umut, hayvanlarını eksilterek borçlarının bir kısmını ödemiş,
şimdi mazot almak için de koyunlarını satarak veya ahırdaki danasını,
düvesini satarak, acaba, bir daha seneye olur mu diyerek devam etmeye
çalışıyor. Çünkü “Çiftçinin karnını yarmışlar, 40 tane, bir daha sene
çıkmış.” derler. Aynen böyle, bir daha seneyi arıyor insanlar. Ama,
gerçekten, sıkıntı, kabul edilebilir boyutları çoktan aşmış vaziyettedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de tarım ve tarımla uğraşan insanların, artık, sorunları
gerçekten kelimelerle anlatılabilir boyutları aşmıştır. Bakın,
ben geçen hafta Batı Trakya’daydım. 10 Kasımda Atatürk’ün evindeydik
ve dolayısıyla, Yunanistan’da Batı Trakya Türklerinin de içinde bulunduğu
bölgede tarımın nasıl yapıldığını, insanların neler yaptığını,
neler ürettiğini, ne şartlarda çalıştığını gözleme imkânı bulduk.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Küçük, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Gerçekten, değerli
arkadaşlarım, Türk çiftçisinin işi zordur. Öyle bir destekleme
politikası var ki Avrupa Birliği ülkelerinde, tam bir hormonlu
çiftçi modeli ortaya çıkmış. İnanın, pamukları toplamamışlar mesela.
Çok dikkatimi çekti, pamuk tarlalarında pamuklar hiç toplanmadan
duruyor. Çünkü, herhâlde, pamuğun ekilişine destek vermişler, toplamasına
hiç uğraşmıyor insanlar. Böyle, hormonlu, suni büyütülmüş bir çiftçiyle
rekabet edebilecek bir yapıyı ayakta tutmamız lazım. Ama sevindiğim
şudur: Her şeye rağmen, oradaki insanlar -çiftçisi, esnafı, hepsi-
çalışmaktan vazgeçmiş; tüten baca yok, fabrika yok. İnsanlar, kafelerde,
akşama kadar oturuyor, bol bol siesta yapıyor. Bizim Türk çiftçisi
de, yoktan var etmeye, en zor şartlarda üretim yapmaya, üretmeye ve
ülkesinin başını, kendi başını dik tutmaya çalışıyor.
Sonuçta, biz kazanacağız,
inanıyorum; ama, biz, kazanabileceğimiz orduyu, askerleri yaşayabilir
tutmamız lazım. Bakın, bırakın onları çok daha iyi şartlarda geçimi,
yaşayabilir… Üretimin içinde tutmamız lazım; ama bu şartlarda, üretimin
içinde tutmanın da çok zor olacağı görünüyor ve mutlaka, Hükûmetin,
uygulanabilir tarım politikalarını hayata geçirmesi lazım.
Bakın, çeltikte yüzde
50, yüzde 45’e kadar gümrük vergisi oranlarıyla… Dünya Ticaret Örgütüne
verdiğimiz garanti, bizim, yüzde 45’tir. Halbuki, bugün, yüzde 34’le
biz, gümrük vergisi oranlarıyla koruyoruz çeltik üreticimizi. Neden
yüzde 45 değil? Yani, bu, resmen… Siz bunu yapacakken yapmıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu, çeltik üreticisine ihanettir, tarım üreticisine
ihanettir ve inanıyorum ki, bu çiftçi, bu üretici, zamanı geldiğinde,
gereğini yapacak ve kendisine sırtını dönenleri sandığa gömecektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum, iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Küçük.
Grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki, geç kalınmış
bir öneri. Çeltik üreticilerinin sıkıntıları çok uzun yıllardan beri
devam eden, tarım sektörü kapsamında, aslında, çok uzun yıllardan beri
devam eden bir sorun olmakla beraber, geç kalınmış bir öneri. Türkiye
Büyük Millet Meclisi beşinci yasama yılına girdi. Beşinci yasama
yılında değil, birinci yasama yılında ele alınması gereken çok
önemli bir sektör, çok önemli bir sektör sorunudur diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu yılın hasat
dönemi de geldi, çattı. Dolayısıyla, burada alınacak bir kararın,
burada yapılacak bir Meclis araştırmasının, çok kısa vadede, aslında,
çeltik üreticilerinin sorunlarına çare getireceği kanısında
değilim.
Sayın Tarım Bakanımız
buradalar. Bu görüşmeler yapılırken Sayın Tarım Bakanımızın burada
olması da, aslında, memnuniyet verici. Kendisine huzurlarınızda
teşekkür ediyoruz. Fakat, buradaki telkin ve tavsiyelerimiz,
eğer, Sayın Bakanımız tarafından dikkate alınır ise ve bu noktada
çok seri, çok hızlı bir çalışmayla çeltik üreticisinin sorunları,
eğer, Tarım Bakanımızın gündeminde, siyasi iktidarın, Hükûmetin
gündeminde olur ise, bu konunun, daha reel manada ve daha kısa zamanda
çözüleceği kanaatini taşımaktayız.
Sayın milletvekilleri,
bakınız, kişi başına mısır tüketimimiz 6-6,5 kilogram dolaylarında.
Dolayısıyla, Türkiye’mizin ortalama 400 bin ton mısır tükettiği
aşikârdır. Yani, üretimimiz, maalesef, tüketimimizi karşılamamaktadır.
Edirne’de ve Trakya
bölgesinde üretimi yapılan çeltiğin, ben inanıyorum ki, sorunlarının
çözümü neticesinde ekim alanlarının… Evet, yani bir Doğu Bölgesi’nde,
bir Akdeniz Bölgesi’nde, bir İç Anadolu Bölgesi’nde bu ürünü üretmek
mümkün değil, ama Trakya bölgesinde eğer çeltik üreticisi desteklenir
ise ve çeltiği ekmenin avantajları oradaki çiftçimizle, oradaki
insanımızla buluşturulur ise, ben, üretim alanlarının da artacağını
düşünüyorum, üretim alanlarının artarak kârlılık oranlarının da
artacağını düşünüyorum. Dolayısıyla, biz, her yıl kendimiz tüketelim
diye, iç piyasada kullanalım diye bu ürünün ithalatı yoluna, pirinç
ithalatı yoluna gitmeyeceğiz kanısındayım.
Şimdi, biz, kendi üreticimize,
kendi çiftçimize vermediğimiz desteği, vermediğimiz prim desteğini,
vermediğimiz bir parayı, üretim azlığı dolayısıyla ithalata veriyoruz,
paramızı dışarıya veriyoruz. Dolayısıyla, “Bu para nereye gitti?”
diyoruz. Cari açığın artmasındaki sebep, dış ticaret açığının artmasındaki
ana sebep zaten bu. Tarım sektörünün ve diğer sektörlerin desteklenmemesi
neticesinde, çok düşük bir döviz kuru baskısı politikasıyla ithalatımızı
cazip hale getiriyoruz ve Türkiye’yi de ithalat cennetine, maalesef,
sokuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bir defa çeltik… Bakın, burada, hangi ülkelerden ithalat yaptığımızı
sizlere arz etmek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri’nden çeltik
ithalatımızın yüzde 41’ini yapıyoruz. Yüzde 41’i ABD’den. Avustralya’dan
yüzde 57 oranında çeltik ithalatı yapıyoruz. Yine, Amerika Birleşik
Devletleri’nden toplam pirinç ithalatının yüzde 37’sini yapıyoruz,
Avustralya’dan yine toplam pirinç ithalatının yüzde 36’sını yapıyoruz
ve bu ürünü bizim daha da yaygınlaştırmak, daha da verimli bir hale
getirmek ve çeltik üreticisinin desteklenmesiyle bu ürünü Türkiye’de
var etme imkânımız ve şansımız var iken, maalesef, maalesef, ama maalesef,
Amerika Birleşik Devletleri’nden, Avustralya’dan, Mısır’dan ve daha
değişik ülkelerden bu tarım ürününü ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Bunun kabul edilmesi mümkün değil.
Sayın Tarım Bakanımıza
bu konuyla ilgili tavsiyelerimiz şunlar: Sayın Bakanım, tohumluk
noktasında, bir defa kendi bünyenizdeki, Tarım Bakanlığı bünyesindeki
ilgili bürokratların bu konuda kesinlikle üreticilerin sertifikalı
tohum kullanmaları noktasında ciddi bir gayretinizin olması gerekiyor
ve tohumluk fiyatlarının da cazip bir hale getirilmesi gerekiyor.
Sulama sorunu: Biliyorsunuz,
suyla özellikle yetiştirilen, bol su ihtiyacı duyan bir ürünümüz
ve sulama sorununun ayrıca çözülmesi gerekiyor. Az suyla üretim
düşmektedir, üretim kalitesi düşmektedir ve maalesef, beraberinde
verimlilik de düşmektedir ve birçok çiftçimiz çeltik üretimini bırakmaktadır.
O yüzden ithalata gidiyoruz, o yüzden çeltik üretimi, pirinç üretimi,
maalesef, iç piyasa ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Kesinlikle
sulama sorununun çözülmesi gerekmektedir ve sulamayla ilgili
borçların ertelenmesi gerekmektedir, taksitlendirilmesi gerekmektedir,
faizlerinin silinmesi gerekmektedir ve sulama ile ilgili sorunun,
özellikle elektrik enerjisi sorununun, fiyat konusundaki sorununun
bir an önce halledilmesi gerekmektedir diye düşünüyorum.
Gübreleme konusu
çok önemli, gübre fiyatları çok önemli. Gübreleme konusunda teşkilatlarınız
daha bilimsel ve daha akademik bilinçlendirme toplantıları ve çalışmaları
yapma durumunda olmalıdır.
Ayrıca, bu gübre fiyatlarıyla,
bu tohumluk fiyatlarıyla, bu elektrik enerjisi fiyatlarıyla ve bu
akaryakıt fiyatlarıyla, zaten çiftçimizin ve tarım sektörünün,
çeltik üreticisinin, zaten kâr edebilme imkânı yoktur, var olabilme
imkânı yoktur. Mutlak surette, girdi maliyetlerinin düşürülüp bu
ürünlerin desteklenmesi gerekmektedir. 500-550 bin liraya çeltiğini
satan çiftçimiz bu girdi maliyetleriyle kâr edemediği için bu ürünü
üretme gayretini bırakmıştır.
Diğer taraftan, maliyeti
zaten 500-550 bin lira olan bir ürünün, yine, çeltik üreticisi tarafından
maliyetine eş değer, hatta, maliyetinin altında bir fiyatla piyasaya
ürününü satıyor olması, kabul edilebilir, vicdana sığdırabilir
bir hadise değil.
Mutlak surette, çeltik
üreticisine en az 300 bin lira prim desteğinin verilmesi gerekmektedir.
En az 300 bin prim desteğiyle, ancak, çeltik üreticisi kâra geçirilebilir
diye düşünüyorum. İthalatta çeltik… Evet, ithalatta çeltik vergisinin
artırılması, iç piyasada çeltik üreticisinin korunması anlamına
gelmektedir ki, bu ürünün ithalatında, mutlak surette, vergi oranlarının
arttırılması gerekmektedir.
Sorun çeltik sorunudur,
ama, aslında Türk tarımının büyük sorunu vardır. Karadeniz’de fındığın
sorunu vardır, mısırın sorunu vardır, pamuğun sorunu vardır, pamuk
üreticilerinin sorunları vardır, buğday üreticisinin sorunları
vardır, üzüm üreticisi, narenciye üreticisi, yaş sebze meyve üreticisi…
Yani, aslında, Meclis araştırması, topyekûn tarım sektörünün sorunlarıyla
ilgilenmelidir diye düşünüyorum.
Bakın, Amerika Birleşik
Devletleri’nde Sayın Bakanımıza sorduk dedik ki: “Sayın Bakanım,
ABD’de ve AB’de, acaba, tarıma ne destek veriliyor?” Sayın Bakanımız
yazılı soru önergesinde bizlere dedi ki: “OECD ülkelerinde kişi
başına verilen destek 317 ABD doları, Türkiye’de ise 113 ABD doları.”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
– Avrupa Birliği ülkelerinde tarım fevkalade güzel yapılıyor.
Yine Sayın Bakanımızın
cevabıyla “ABD’de 304 dolar, bizde ise 113 dolar.”
Şimdi, bu sübvansiyonla,
bu destekle Türk tarımının dünya piyasasında ve dünya tarımında
var olma imkânı yoktur. Bu gübre fiyatlarıyla, bu mazot fiyatlarıyla,
bu enerji fiyatlarıyla, bu ilaçlama ve tohumluk fiyatlarıyla, bu
girdi maliyetleriyle ve çiftçinin bin bir belayla, bin bir meşakkatle,
alnından akan teri toprağa karmak suretiyle canını dişine takarak
ürettiği ürünü de maliyetine eşdeğer veya maliyetinin altında
bir fiyatla satarak Türk tarımını ve Türk çiftçisini var etme imkânımız
yoktur; Türkiye’de de var etme imkânımız yoktur, dünya piyasasında
da var etme imkânımız yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti
devleti, daha önce tarımsal ürünler ihraç eden bir ülkeyken, maalesef,
geldiğimiz noktada, bu politikalar, bu yanlış politikalar dolayısıyla,
sübvansiyonların olmadığı, desteklerin olmadığı, bilimsel ve
akademik çalışmaların olmadığı, eğitim çalışmalarının, bilinçlendirme
çalışmalarının olmadığı, çiftçinin teknolojiyle buluşturulmadığı
böyle bir tarım politikası neticesinde, maalesef, Türkiye, ithalat
cennetine gelmiştir, buğdayını da ithal eder duruma gelmiştir, pamuğunu
da ithal eder, çeltiğini de mısırını da her şeyini de ithal eder bir
duruma gelmiştir. Bunun kabul edilmesi mümkün değil.
Yeni baştan Türk tarımının
ve Türk tarım sektörünün sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirilmesi ve Meclis araştırması kararının alınması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, teşekkür
için son cümle.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
– Ben, kısaca, tarım sektörünün sorunlarını, Sayın Tarım Bakanımız
da buradayken izah etmeye, anlatmaya çalıştım. İnşallah, en kısa
zamanda, bu tedbirlerin, bu sorunların çözümü cihetinde tedbirlerin
alınacağı kanaatindeyim ve bundan sonra uygulanacak doğru politikalarla,
tarımı destekleyen doğru politikalarla Türk tarımının yeni baştan
canlanacağı, yeni baştan var olacağı temennisiyle hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup önerisi aleyhinde
söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki, birçok konuda araştırma önergesi verilebilir.
Buraya çıkan bütün konuşmacılar gerek olayın Türkiye’ye mali boyutu
hakkında gerekse ithalat ve ihracat rakamları hakkında hiçbir bilgi
vermediler.
Biz, mesela, burada
milletvekilleri olarak, Türkiye’nin tarım sektöründe ve Türkiye
genelinde mazot, gübre ithalatından sonra, hatta petrolden sonra
en çok bağımlı ya da en çok para ödediğimiz -1,3 milyar dolar gibi-
bir yağ sanayiiyle ilgili bir araştırma önergesi verilseydi, gerçekten
buna destek verilirdi ki, bununla ilgili araştırma önergesi kuruldu.
Zeytinyağı…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
– Sen verdin. Kendin verdin ya!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Kendin verdin, düzeldi mi? Ne oldu? Ne yaptınız?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
– Kendin verdin ya! Bizim imzalarımızla sen verdin.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sen verdin de düzeldi mi? Ne oldu? Ne yaptınız? Ayçiçeği üreticileri
memnun mu?
BAŞKAN – Sayın Küçük,
lütfen…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bu önerge verildi ve şunu yaptık: 75 bin lira olan ayçiçeği primini
175 bin lira yaptık.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Ayçiçeği geçen seneyle aynı fiyatta.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Zeytinyağı konusunda bir araştırma önergesi olsaydı, Türkiye’nin,
Avrupa Birliğinde ve dünyada rekabet edebileceği, yine çok büyük
bir ihracat imkânı olan bir konuda araştırma önergesi verilseydi,
gerçekten bunu desteklemek gerekirdi ki, bunu da yaptık.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Çeltik üreticilerini önemsemiyor musun? Küçümsüyor musun sen?
NECDET BUDAK (Devamla)
– Türkiye'nin narenciyeyle ilgili dünyada büyük rekabet edebileceği
bir alan var.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Çeltikçiler vatandaş değil mi?
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bu konuda araştırma önergesi verilseydi -ki yapıldı- bu konuda
çalışma yapılabilirdi.
Çeltik konusuna gelecek
olursak, çeltikle ilgili olarak…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– “Ananı da al git” diye kime söylendi? Narenciye çiftçisine söylendi
o!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Çeltikle ilgili olarak, değerli milletvekilleri, bir iki örnek
vermek istiyorum.
2002 yılında, 60 bin
hektarda Türkiye'de çeltik ekilmiş ve üreticilerimiz, son üç yılda
tarife kontenjanı alım politikası ve gümrük vergileri politikasıyla
çeltik üretiminde büyük ilgi görmüşler ve 2004 yılında pik yapmış
üretim ve gelir.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Onun sebebi buğday ve ayçiçeğinin para etmemesi! 60 milyar dolar
borçlu millet!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ve 2006 yılında 60 bin hektar olan alan 90 bin hektara çıkmış, bunu
sorgulamak gerekiyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– O çeltik üreticilerinin oyuyla geldi buraya!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Üretimde ise, Türkiye, yüzde 50 dışarı bağımlıyken çeltik üretiminde,
2002’de 360 bin ton üretim yapabilirken, 2006 yılında bunun yüzde
100’üne çıkmış ve 650 bin ton olmuş. Bunun, Türkiye'ye dışarı bağımlılık
anlamında maliyetini değerlendirecek olursak, 2003 yılında, Türkiye,
dışarıya 150 milyon dolar, 180 milyon dolar dışarı para ödemek zorundayken
pirinç ithal etmek için, bu üç yıllık politika sonucunda da 80-90 milyon
dolar dışarı ödemek zorunda kalıyor, çeltik…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Hocam, çiftçiler sizi bekliyor! Köyde sizi bekliyor!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ama ben şunu söyleyeyim: Sulama projeleri çeltik olayında önemli.
Edirne yüzde 53 üretimini sağladığı için, Edirne bölgesinde Hamzadere
Barajı’na sekiz yıldır tek çivi çakılamıyordu, 320 bin dönüm çeltik
üretimine…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– 4 bin lira para ayırmışsınız, 4 bin lirayla mı yapacaksınız barajı?
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– 2007 bütçesinde 4 bin lira para ayırmışsınız Hamzadere’ye!
BAŞKAN – Sayın Çakır…
NECDET BUDAK (Devamla)
– …çeltik üretimine…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– 350 bin lira nerede, 4 bin lira nerede?
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Başkanım… Süremi çalıyorsunuz.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Hamzadere’yi neyle yapacaksınız? 4 bin lirayla mı yapacaksınız?
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Çakır.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Hamzadere Barajı, 320 bin dönüm arazi sulamaya açılacak.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Göz boyayıcılar sizi!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sekiz yıldır çivi çakılmıyordu, geçen yıl 17 trilyon ödenekle burada
baraj çalışmaları başladı.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Geçen sene 2 trilyon, bu sene 4 trilyon!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Süresiz konuşsun, koskoca profesör (!)
NECDET BUDAK (Devamla)
– Değerli milletvekilimiz tabii konuşuyor, ama kendi ilçesinde
aynı şekilde…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Göz boyayıcılar sizi!
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Başkanım, doğruları konuşmuyor!
BAŞKAN – Söz istediniz
verdik Sayın Çakır. Söz istersiniz, kürsüden konuşursunuz. Lütfen
Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Bütçe rakamları ortada, 4 trilyon para ayrıldı 2007’de. Doğruları
konuşmuyor.
BAŞKAN – Tüzük’te böyle
bir üslubumuz yok.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Başkan, ben Genel Kurula hitap ediyorum, yalnız, zamanım geçiyor.
Şunu da söyleyeyim:
Hamzadere Barajı da geçen yıl 17 trilyon ödenekle beş yılda bitirilmesi
planlanıyor ve bölgede büyük heyecan var. Bununla -bunu niye anlatıyorum,
Edirne’deki bu olayı- Türkiye, tamamen dışarıya, pirinç üretiminde
artık bağımlı kalmayacak. Bu iki-üç yıllık bir zaman içerisinde olacak
bir olay.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun sana!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ayrıca…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayende oldu, sayende!.. Edirne çiftçisini kurtardın! Sayende!..
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ayrıca, şunu da söyleyeyim… Tabii, milletvekilimiz laf atıyor,
ama, kendi ilçesinde… Biz, yani, konuşmuyoruz, sadece yapıyoruz.
Ve ben, kendi ilçesinde sayın milletvekilimin, 16 trilyon liralık
ödenekle, Ergene-İpsala-Enez havzasında kaliteli çeltik suyu sağlamak
amacıyla yaptığımız projenin bir yılı tamamlandı ve önümüzdeki
yıl da yapım ihalesi devam ediyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun! Tebrik ederim!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Hâlâ proje safhasında, bir türlü gerçekleşmeyecek.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Proje ihalesi, yapım ihalesi yapıldı.
Ayrıca, yine Edirne
bölgesinde, geçtiğimiz yıl yaşanan sel felaketinden dolayı… Ben
şunu da söyleyeyim: 97 yılından beri, 2090 sayılı Kanun’da, çeltik
üreticileri, Edirne’de olduğu gibi, Türkiye’de de, sel felaketine
maruz kaldıklarında bir kuruş para alamamışlardır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Kooperatifler harcadığı mazotun parasını alamadılar.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Yalnız, 96 ve 2002 yılları arasında, çeltik üreticileri 2,5 trilyon
para yararlanırken, 2003 ve 2006 yılları arasında 101 trilyon para
ödenmiştir ve buradan şunu da söyleyeyim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun! Sen
AKP’ye geçince her şey düzeldi, bravo!
NECDET BUDAK (Devamla) – 2007 yılından
itibaren de, bütün çiftçiler, don afetine maruz kalan çiftçilerimiz
sigorta kapsamına alınmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada, şunu da… Bir kere, şunu da söyleyeyim: Çok spesifik bir konu
olduğu için iddialı konuşabilirim. Ben, çeltik yamaklığı yaptım.
Çeltik tarlasında, suyun içinde mandalarla tohum saçtım, dırmalarla
suyu bulandırdım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Belli, belli!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Öğlen domates, peynir ekmek yedim.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Öyle aldattın milleti zaten!
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Şerbetle ekmek yedim.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Milleti öyle aldattın zaten!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Onun için, bilmeden laf atıyorsunuz, ama, ayrıca…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sen çeltiği görsen, arpacık zannedersin!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ayrıca, çeltik konusunda…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
– Sayın Başkan, böyle bir usul mü var?
BAŞKAN – Yok.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Çeltiği görse buğday zanneder.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ben, çeltik konusunda şunu da söyleyeyim: Tabii, burada konuşan
arkadaşlar fizyoloji genetiğinden hiç bahsetmediler. Biz bunun
genetiğini, fizyolojisini de inceledik. Burada ben bütün milletvekillerine
sesleniyorum yani. Çeltik çok özel bir bitki, suda yaşayabilen ve
verim verebilen tek bitki, çünkü kökleri balık gibi suyun oksijenini
kullanabilen tek bitki.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Acaba çeltik çiftçisinin yanına gidebiliyor mu?
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
lütfen…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Çeltikle ilgili araştırma önergesine gerek var mı? Bence 60 trilyonluk
dışa bağımlı olduğumuz bir konuda büyük bir gereksinim yok. Ancak,
bununla birlikte bizim sulama projelerimize ihtiyaç var. Hamzadere
Barajı gibi, Çakmak Barajı gibi, Suakacağı Barajı gibi projelerimizin
acilen desteklenmesi gerekiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Kaç dönüm araziyi sulamaya açtınız?
NECDET BUDAK (Devamla) – Eğer sulama
projelerine, tarım politikalarında, biz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Kaç dönüm
arazi sulamaya açıldı?
NECDET BUDAK (Devamla) – Hamzadere Barajı,
üç yıl içerisinde, dört yıl içerisinde bittiği zaman, Türkiye…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Çakmak ve Suakacağı’na
kaç para ayırdınız?
BAŞKAN – Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Çakmak’la Suakacağı
Barajı’na kaç para ayırdınız?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Çakır…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Lütfen, idare
amirlerini devreye sokun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ama, Başkanım,
hep doğru olmayan şeyleri söylüyor.
BAŞKAN – Lütfen dinler misiniz…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Bir lira para ayrılmayan
barajları burada anlatıyor.
BAŞKAN – Sayın Çakır, susar mısınız lütfen…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Biraz dinle!
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Kaç para ayrıldı
Suakacağı’na?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Çakır…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Kalk, cevap
ver o zaman.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Söz versinler, vereyim.
BAŞKAN – Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) – Sayın Başkanım,
benim burada üç dört dakika sürem çalındı.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Oturduğun yerden
söz atma. Alırsın söz, konuşursun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Niye gocunuyorsunuz
ki?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sen gocunuyorsun.
Gocunduğun için oturduğun yerden müdahale ediyorsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Bir lira para
ayırmadığı barajları burada yapılması gerekir diye söylüyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Olsun, dinlemesini
öğren.
BAŞKAN – Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) – Sayın Başkan,
beş dakika sürem gitti.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Onbeş dakika konuş!
BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen, sizi uyarıyorum,
lütfen…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Doğru konuşacak,
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) – Ben, burada
-17 trilyon ödenek çıktı geçtiğimiz yıl, bu para da harcandı, önümüzdeki
yıl da ödeneği var, bütçeye de konuldu- bütün köy muhtarlarımı da
topladım, baraja üç kere de gezi yaptım, onlara da gösterdim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – 4 trilyonla bakalım
ne yapacaksınız?
NECDET BUDAK (Devamla) – Şimdi, burada
ben sizlere, ben burada sizlere sadece bilimsel rakamları ve bu konuyla
ilgili olumlu şeyleri, bir de olumsuz konuları da koyuyorum. Ben diyorum
ki, çeltikte 60-90 trilyonluk dışarı bağımlılığı önlememiz için sulama
projesi, Hamzadere Barajı’na, Çakmak Barajı’na ihtiyacımız var.
Bu konuda ben sizin desteğinizi bekliyorum. Bu konuda beraber hareket
etmemiz gerekiyor. Bir kere…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Maliye Bakanına
söyle, destek oradan gelecek.
BAŞKAN – Sayın Küçük…
NECDET BUDAK (Devamla) – Sağ olsun, veriyor.
17 trilyon, geçen yıl, sadece, verildi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Sayende oldu,
sayende!
NECDET BUDAK (Devamla) – Ayrıca, 1970
yıllarından beri Edirne’deki seddelere… 60’lı, 70’li yıllardan beri
sel taşkınları nedeniyle bu seddeler yıkıldı ve bunlara da 10 trilyonluk
bir ödenek, ayrıca Avrupa Birliği fonlarından 4 trilyon ödenekli
bir projeyle bu çalışmalar da bölgede başladı. Bunları görüyoruz.
Yine, ben burada bir şey diyeyim çeltik
üreticilerini bölgede ilgilendirdiği için. Bakın, yirmi yılda Ergene
nehir yatağı 58 kilometre temizlenirken, biz, son iki yılda 100 kilometresini
temizledik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Helal olsun
hocam, bravo!
NECDET BUDAK (Devamla) – Şimdi, biz bu
sulama projelerine ağırlık verirsek, çeltik konusunda, yağ politikaları
konusunda ve narenciye konusunda
yapacağımız desteklemelerle birlikte, Türkiye, bu uyguladığı
tarife kontenjanı ve Dünya Ticaret Örgütünün şikâyetlerine rağmen,
bu gümrük vergisi uygulamalarıyla çeltik üreticilerini korumaya
çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Tarife kontenjanı
kalktı.
BAŞKAN – Sayın Budak, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Hocama serbest,
çok konuşsun. Güzel konuşuyor, dinliyoruz, çiftçiler de dinliyor.
NECDET BUDAK (Devamla) – Tabii, burada
anlatacak çok şey var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Anlat, anlat,
dinleriz.
NECDET BUDAK (Devamla) – Yalnız şu var:
Dışarıdan ithalat sınırlı olmasına rağmen, çeltik üreticilerimiz…
Edirne’de -doğrudur, arkadaşlarımız dile getirdiler- kuyruk oldu.
Kuyruk olmasının nedeni, geçen sene Edirne sel felaketi nedeniyle,
hem geç ekim oldu hem de tüccar ilgi göstermedi, ama, dışarıdan ithalatın
sınırlı olduğunu görünce bugünlerde alım tüccar tarafından da başlandı.
TMO ofisinde, hakikaten doğru, arkadaşlarımıza katılıyorum…
BAŞKAN – Sayın Budak, bir saniye…
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Makedonya Cumhurbaşkanı Branko Srvenkovski
ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in davetlisi olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Makedonya Cumhurbaşkanı Branko
Srvenkovski ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimize teşrif etmiş
bulunuyorlar. Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldin diyorum.
(Alkışlar)
Buyurun Sayın Budak.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin öngörüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
NECDET BUDAK (Devamla) – Edirne’deki
kuyrukların olduğu doğru. Ben de Ofislerin alım yerlerine bizzat
köylülerle gittim. Keşan’da, İpsala’da, Uzunköprü’de, Edirne Merkez’de
ve burada bu kuyrukların, gerçekten iki üç gün, dört gün bekleyen vatandaşlarla
da karşılaştım, ama, şu var: Toprak Mahsulleri Ofisi, tüccarın almamasına
rağmen, çiftçinin tüm malını almak için elinden gelen gayreti sarf
ediyor ve alım fiyat ortalaması da…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – 27 bin ton alacak
diye sen kendin açıklamadın mı Sayın Milletvekilim?
NECDET BUDAK (Devamla) – Alım fiyat ortalaması
da yaklaşık olarak 650 bin lira civarında geçiyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Gazetelere demeç
vermedin mi 27 bin ton alacak diye?
NECDET BUDAK (Devamla) – Bir de şunu son
olarak söylemek istiyorum. Bakın, arkadaşlar, olumluya olumlu diyeceğiz.
Burada bizim de sulama projelerindeki eksikliğimizi de olumsuz
olarak sizin de dile getirmeniz lazım. Burada eksiklikler var, buraya
ağırlık vermemiz lazım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Düzelttiğin
için teşekkür ederiz.
NECDET BUDAK (Devamla) – Yalnız, ben son
bir cümleyle bitirmek istiyorum. Tahılda, pirinçte, çeltikte cumhuriyet
tarihinde ilk kez bu Tarım Bakanlığı döneminde prim sistemine geçilmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Çiftçiler
ihya mı oldu, çiftçiler rahat mı?
NECDET BUDAK (Devamla) – Evet, çeltikte,
onlarda, cumhuriyet tarihinde ilk kez geçilmiştir. Bu da çiftçimize
bu yıl da 60 bin lira prim açıklanmıştır. 720 bin lira fiyatla ve emanet
alımla, çiftçimiz hiçbir şekilde tüccar karşısında, daha doğrusu
aracı karşısında ezdirilmemektedir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Nerede var 720
bin lira fiyat, bir tane örnek var mı, bir tane 720 bin lira var mı?
NECDET BUDAK (Devamla) – Ben, çok daha
önemli ve Türkiye’nin ekonomisine…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Doğruları söylemeden
buralara geldin, doğruları söylemeden devam ediyorsun.
BAŞKAN – Sayın Çakır… Lütfen Sayın Çakır…
NECDET BUDAK (Devamla) – …etki edecek
konularda araştırma önergelerinin getirilmesini sizlerden bekliyorum.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Trakya delikanlısına
yakışmıyor.
NECDET BUDAK (Devamla) – Yüce heyetinize
saygı ve selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Edirnelileri aldatarak
buraya geldin, aldatmaya devam ediyorsun; aferin sana, bravo!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Budak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
HALUK KOÇ (Samsun) – Gelmiyorlar Sayın
Başkan, gelmiyorlar, nazlanmayın.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Geliyorlar,
geliyorlar.
HALUK KOÇ (Samsun) – İlk açılışta yoklamada
hata yaptınız, onun üstüne gitmedik Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Makineyle yapılsın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – CHP’li üye saymıyor
Sayın Başkan, niye saymıyor CHP’li üye?
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) –
Ben saydım Başkanım.
BAŞKAN –Sayın milletvekilleri, işaretle
oylamayı cihazla yapıyorum.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
HALUK KOÇ (Samsun) – Açılışta da aynısı
yapıldı.
BAŞKAN – Sayın Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) – Açılışta da aynısı
yapıldı.
BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var.
HALUK KOÇ (Samsun) – Haksızlık yapıyorsunuz…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) – Haksızlık yapıyorsunuz,
onu belirtmeyelim mi?
Sayın Başkan, her Türk hakkını arar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci
Birleşimi’nin Üçüncü Oturumu’nu açıyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK Parti Grubu Önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun, 14.11.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 396 ncı sırasında yer alan 1256, 392 nci sırasında yer alan
1252, 389 uncu sırasında yer alan 1249, 9 uncu sırasında yer alan 1228,
353 üncü sırasında yer alan 1209, 386 ncı sırasında yer alan 1244, 395
inci sırasında yer alan 1255, 6 ncı ve 7 nci sıralarından yer alan 1243
ve 1245 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin, bu Kısmın 4, 5,
6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun 14.11.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde Sözlü Sorular ve
diğer Denetim konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
görüşülmesi, 15.11.2006 Çarşamba günkü Birleşiminde ise Sözlü Soruların
görüşülmemesi; çalışma sürelerinin de 14.11.2006 Salı günkü (bugün)
Birleşimde saat 23.00’e kadar, 15.11.2006 Çarşamba günkü Birleşiminde
saat 14.00’ten 23.00’e kadar olması, 16.11.2006 Perşembe günkü Birleşiminde
ise saat 14.00’ten 21.00’e kadar çalışmalara devam edilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
– Grup önerisi lehinde söz isteyen Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
AK Parti Grup önerisinin lehinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Danışma Kurulu 14/11/2006 Salı günü, yani bugün toplanmış,
ancak bir uzlaşma sağlamadığından dolayı, gruplar kendi önerilerini
yüce Meclise sunmuşlardır.
AK
Parti Grubunun sunmuş olduğu öneride, önerinin birinci kısmında,
kanun maddelerinin sıralamasının değiştirilmesine ilişkin bir
öneri vardır; ikinci paragrafında da, çalışma saatlerinin düzenlenmesine
ilişkin olarak yaptığı bir öneri vardır. Kanunların sıralanmasına
ilişkin olan teklifte de, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 396’ncı sırasında yer
alan 1256, 392’nci sırasında yer alan 1252, 389’uncu sırasında yer alan
1249, 9’uncu sırasında yer alan 1228, 353’üncü sırasında yer alan 1209,
386’ncı sırasında yer alan 1244, 395’inci sırasında yer alan 1255, 6’ncı
ve 7’nci sırasında yer alan 1243 ve 1245 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin, bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12’nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine
ilişkindir.
Bunlar
nedir değerli arkadaşlar: Özellikle 4’üncü sırasına alınmasını
teklif ettiğimiz kanun tasarısı, 1256 sıra sayılı, İstanbul Milletvekili
Sayın İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç’ın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici
1’inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşülmesini teklif ediyoruz.
Biliyorsunuz,
Hükûmetimizin teklifiyle, yine bu Meclisimizde, Meclisimizin kararıyla
15 yeni üniversite kuruldu. Bu üniversitelerin geçici rektör atamalarında
bir sıkıntı yaşandı. O Kanun’da “Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine
Sayın Cumhurbaşkanınca bu geçici rektörler atanır” hükmü vardı, ancak,
Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal etti. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin
iptal etmesinden sonra bir kanuni boşluk doğdu. İşte, bu kanuni boşluğu
gidermek üzere yeni bir öneri, bir teklif getiriyor. Bu teklifte,
“Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri, iki yıllığına,
Millî Eğitim Bakanınca belirlenen 4 profesör adaydan, Yükseköğretim
Kurulunun 15 gün içinde seçerek Cumhurbaşkanına sunduğu 2 aday arasından
Cumhurbaşkanınca atanır” hükmü getirilmektedir.
Şimdi,
bununla ilgili, özellikle bir kriz haline gelmiş bu 15 üniversiteye
kurucu rektör atanmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor. Elbette,
belki muhalefetten veya değişik kesimlerden, bu getirilen hükmün
de demokratik olmadığı ileri sürülebilir. Ancak, Yükseköğretim
Kanunu’na baktığımızda zaten mevcut rektör atamalarının da son derece
antidemokratik olduğunu görmekteyiz. Şu andaki mevcut üniversitelere
rektör atamalarında, isteyen profesörler aday olabiliyorlar. İlk
6’ya giren profesörler, kişiler YÖK’e bildiriliyor aldığı oya göre.
Tabii, zaten, çoğu zaman 6 tane aday bulunamıyor üniversitelerde.
Hatta, bazıları böyle hatırşinas üzerine “Yahu aday oluver.” filan
denilerek aday yapılıyor. Diyelim ki, ben aday oldum ve mahcup olmamak
üzere de kendime oy verdim, 1 tane oyum var. Bir başka profesör de, birinci
sırada olan kişi 500 oy almış, ikinci sırada olan kişi 250 oy almış,
diğeri 100… Aşağı doğru gitmiş. İşte 6’ncı sırada yer alan kişiyle
birlikte ismi gidiyor. Daha sonra, YÖK, bu 6 kişilik sıralamayı
3’e indiriyor. Diyelim ki, 500 oy almış bir profesörü 1’inci sıraya
yazdı. Efendim, ben de adaydım, kendime de oy verdim. Ben de oy aldığıma
göre 2’nci sıraya layık bir adamım. Demek ki oy almışım üniversiteden.
Beni de 2’nci sıraya yazdı farzımuhal. Yüzde 50 oy alan bir üniversite
hocasını da, rektör adayını da 3’üncü sıraya yazdı ve bu 3 kişi, şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanının önüne gitti. Sıralamada 1’inci var; 2’nci,
1 oy almış; 3’üncü, 250 oy almış; demek ki, Sayın Cumhurbaşkanı şöyle
düşünebilir: “Evet, bu adam aday olmuş, 1 oy almış; demek ki, üniversitede
bunu seven var.” Yine “YÖK bunu teklif etmiş, 2’nci sıraya yazmış, demek
ki bu adamda bir cevher var; dolayısıyla, ben bu adamı atayayım ve o
üniversiteye rektör olsun.” diyebilir. O bakımdan, bu antidemokratik
bir seçim sistemiyle almış olduğunuz 500 oyun hiç önemi yok, ama, 1 oy
almış bir aday o üniversiteye rektör olabilir. İşte, demokrasinin,
aslında tezahür etmesi gerektiği bir yerde, böyle antidemokratik
bir uygulama var.
Aslında,
bu getirdiğimiz kanun teklifi, sadece geçici rektör atanmalarına
ilişkin bir düzenleme, ancak, arzu ederiz ki, bu yüce Meclis, biraz
önce bahsetmiş olduğum bu antidemokratik seçim sistemini bir an
önce değiştirmesi lazım. Sadece seçim sistemiyle mi alakalı? Hayır,
daha birçok konuda, yine YÖK Kanunu ile ilgili antidemokratik hükümler
var; bunların da, bir an önce değiştirilmesi lazım.
Tabii,
AK Parti Grup önerisinin 5‘inci sırasında, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu ile ilgili birtakım değişiklikler var. Yine, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun görüşülmesi var. Yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Genel Sekreterlik Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılmasını içeren bir kanun teklifi var. Yine, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu var.
Değerli
arkadaşlar, bu hafta, muhtemelen, Grup önerisi oylanırsa, bunları
görüşeceğiz.
Yine,
çalışma saatlerimizle ilgili olarak da, salı günü sözlü soruların
görüşülmemesi ve çalışma saatlerimizin de, 15.00’le 23.00 arasında;
yine, çarşamba günü de 14.00-23.00 arasında; Perşembe günü de
14.00-21.00 arasında olmak üzere, çalışma saatlerimizi düzenleyen
bir öneri var.
Ben,
AK Parti Grup önerisinin lehinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Grup
önerisinin lehinde, söz isteyen Salih Kapusuz, Ankara Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kapusuz.
SALİH
KAPUSUZ (Anakara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce, değerli sözcü arkadaşımın da ifade ettikleri gibi, biz, bu
haftanın çalışma saat ve günlerini, uzunca bir süredir devam ettiğimiz
sürelerle çalışmaya devam etmek istiyoruz. Bugün, gece 23.00’e kadar,
yarın 14.00-23.00, perşembe günü de 14.00-21.00 olmak üzere, çalışma saatlerinin
bu şekliyle düzenlenmesini; çalışma konusu olarak da, gündemde
-var olan- 1256 sıra sayılı, bir milletvekili arkadaşımızın teklifi
var, Yükseköğretim Kurumuyla alakalı; yine, 1252 sıra sayılı, bir
başka arkadaşımızın kanun teklifi var. Bugün ifade ettiğimiz gibi
-gruplar arasında her ne kadar mutabakat sağlayamadık ama- 4 tane teklif,
2 tane uluslararası anlaşma, Meclisle ilgili gündemde bulunan 1
kanun teklifimiz daha var. Bunları, bu hafta çalışalım arzu ediyoruz.
Tabii,
belki arkadaşlarımız, biraz sonra konuşmalarında denetime değinecekler,
denetim yapılmıyor falan diyecekler. Takdir edersiniz ki, bütçemiz,
2007 yılı bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi. Plan ve Bütçe
Komisyonumuz, şu anda, her bir bakanlığımızın, bütün çalışmalarını,
faaliyetlerini, iğneden ipliğe, didik didik edercesine -arkadaşlarımız
tarafından- yukarıda, bütçesi ve faaliyetleri denetlenmektedir.
Komisyonda yapılan bu çalışmalar Aralık ayının 15’i yaklaşık olarak…
Arkadaşlarımızla konuşarak, anlaşarak, şimdiye kadar uygulamaları
da göz önünde bulundurarak, Aralık ayının yaklaşık 15’i gibi de Genel
Kurulda çalışmalarımızı başlatacak olursak… Zaten, bütçe, baştan
sona denetim demektir, her şeyiyle, her konunun bu kürsüden konuşulması
demektir. Onun için, denetim konuları hususunda da, arkadaşlarımızın
söyleyecekleri ve talep ettikleri bazı konularda… Mesela, biraz
önce, çeltik üreticileriyle alakalı olarak, arkadaşlarımız, bazı
problemler olduğunu söylediler; diğer sözcü arkadaşlarımız da,
bu alanda yapılanları ifade ettiler, yapılması gerekli olan hususlarda
da ikazlarda bulundular. Takdir edersiniz ki hayat devam ediyor, çalışmalar
sürerken, bu tip faaliyetler yürütülürken ne yapılabilir? Birtakım
arızalarla, sıkıntılarla da karşılaşılabilir. O zaman, yönetimin
de görevi, o arızayı, o sıkıntıyı aşmak, bundan sonrası için daha
ileriye, daha güzele, daha başarıya gitmek için çaba sarf etmektir.
Onun
için, biz, iktidar ve muhalefet ayırımı gözetmeksizin, bu Meclis çalışmalarının
yoğun bir şekilde devam ettiğini ve bu çalışmalarda arkadaşlarımız,
özellikle siyasi parti liderlerinin, konuları toplumun arzu etmediği,
gerginliğe, sıkıntıya, kavgaya sebep olabilecek, millet tarafından
tasvip edilmeyecek üslup ile konuşulmasını, biz, AK Parti Grubu olarak,
şahsım olarak doğru bulmadığımızı, varsa projeniz, katkı verecekleriniz,
izah edecekleriniz, orta yere koyacağınız yanlışlıklar, bunlarla
ilgili olarak her zaman için sonuna kadar açığız. Ama, hak etmediğimiz,
doğru olmayan, yanlış beyanların olması halinde de, elbette, bunun
karşılığı olarak ne açıklanması gerekiyorsa, ne söylenmesi gerekiyorsa,
neyin izah edilmesi gerekiyorsa onu da yapmaya hazırız.
Onun
için, biz, böyle düşünüyoruz, belki arkadaşlarımız farklı düşünebilirler,
ama nihayette karar verecek olan yüce Genel Kuruldur. Genel Kurul
kararını alacak, biz de o istikamette çalışmalarımızı götüreceğiz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, vaktinizi fazla almak istemiyorum.
Konu malumdur -arkadaşlarımız, biraz önce, yukarıdan aşağıya,
bendeniz de ifade ettiğim gibi- bu konuları bu hafta çalışalım. Gelecek
hafta da, zaten bundan sonra önümüzdeki kalan -yaklaşık bir ay bile
kalmadı- süre içerisinde yapacağımız çalışmalarla ilgili hazırlığımızı
yapacağız, Genel Kurulumuza takdim edeceğiz, bütçeye kadar yapılacak
çalışmalar hususunda bir programı size takdim edeceğiz.
Bunun
için, ben inanıyorum ki, hiçbir arkadaşım, bu noktada, katkı vermekten,
buradaki faaliyetleri engellemekten yana değil; daha iyi, daha
hızlı, daha başarılı çalışmak için katkı vermekten yana tavır alırlar
diye bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum, önergemize destek
istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum. AK Parti Grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Öncelikle
hemen şunu ifade etmek istiyorum: AK Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grup Başkanlığı, bugün öğleden önce, bu haftanın Meclis gündeminin
nelerden ibaret olduğunu öğleden önce bastı, dağıttı. Şimdi bu da
bizim elimize geldi.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha Grup önerisinin görüşülmesinden,
konuşulmasından, kabul edilmesinden beş saat önce siz gündemi belirlemişseniz,
bu gündem üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hafta çalışacaksa,
niçin bu zahmete katlanıyoruz?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Eksik biliyorsunuz, pazartesi günü gruplara
bildirdim.
BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, lütfen… Lütfen, Sayın Kapusuz…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Efendim, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkisini gasp ediyorsunuz, yetkiyi alıyorsunuz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin elinden. Sizin gündeminiz belirlenmiş. Burada biraz
sonra oylamayla bu reddedilse ne yapacaksınız? Belirlemişsiniz,
onun için, bir formalite yerine gelsin diye bir grup önerisi geliyor
huzurlarınıza.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, geçen hafta perşembe günü yine bir Danışma
Kurulu önerisi... Üç parti de mutabakat sağlamış. AK Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Faruk Çelik de bunun altına imza atmış. Bu Danışma Kurulu
önerisinde muhtarlarla ilgili ödeneklerin artırılması, konut
edindirme yardımıyla ilgili, memurların daha önceden kesilen paralarının
ödenmesi...
Şimdi,
ne diyor burada? AK Parti Grup Başkan Vekilinin de imzası var, 5’inci
ve 6’ncı sıralarına alınmasını kabul ediyorsunuz AK Parti olarak
ve altını da imzalamışsınız ve milletvekilleri de, burada, oylarıyla
bunu kabul etti.
Geçen
hafta ben çıktım, bir konuşma yaptım. Konuşmamda aynen şunları söylüyorum,
(Bu Danışma Kurulu önerisiyle ilgili konuşmuşum.) aynen şunu söylüyorum:
“Şimdi Aslanoğlu da bahsetti, 5’inci ve 6’ncı sıralara alındı, güzel.
Eğer bunda samimiyseniz, bakın, bunun altını çiziyorum, bunda samimiyseniz,
beşinci ve altıncı sıralara alınmasında samimiyseniz ve bunun
Meclis gündemine gelmesini arzu ediyorsanız, bundan sonraki Meclisin
çalışmalarında, biz, bunun takipçisi olacağız.” Şimdi ne oldu? Ben
şimdi buradan soruyorum Grup Başkan Vekiline: Geçen hafta 5’inci
ve 6’ncı sıralara alınmasının altını imzaladığınız ve burada oylarınızla
desteklediğiniz bir husus, iki kanun -biri tasarı, biri teklif- nerede
bu hafta? Nerede bu hafta?
HASAN
ANĞI (Konya) – Geçen hafta görüşülüp bitecekti.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Efendim, hayır, bak… Meclise gelmediğiniz belli
oluyor Sayın Anğı.
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Meclise gelmediğiniz, o Danışma Kurulu önerisinin
neyi ihtiva ettiğini bilmediğiniz için yerinizden müdahale ediyorsunuz
ve Meclis çalışmasını geçen hafta takip etmediğiniz ortaya çıktı.
HASAN
ANĞI (Konya) – Geçen hafta görüşülecekti ve bitecekti…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Onun için, lütfen… Lütfen Sayın Anğı… Lütfen…
Şimdi
ben soruyorum: Nerede bu kanun; biri tasarı, öbürü de teklif? Niçin
gelmedi bu hafta? Hani 5’inci ve 6’ncı sıralara almıştık?.. Bakıyorum,
bu hafta, 5’inci ve 6’ncı sıralarda farklı… İşte, burada. 5’inci ve
6’ncı sıralara bakıyorum, Sayın Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu
ile Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un kanun teklifleri
burada.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Nerede muhtarlar?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Meclis çalışmalarını
ciddiye almak mecburiyetindesiniz. Milletvekili olmanın birinci
şartı budur. Altına imza attığınız ve geçen hafta burada oylarınızla
kabul edilen bir Danışma Kurulu önerisinin farklı bir şekilde uygulamasını
bu hafta Meclis gündemine getiriyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, Sayın Kapusuz dediler ki: Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçe görüşmeleri devam ediyormuş, orası bir denetimmiş. Onun için,
biz, bu hafta, salı ve çarşamba günleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine denetim konularını dahil etmedik. O zaman ben de buradan
Sayın Kapusuz’a diyorum ki: Çoğunluğunuz da var burada, İç Tüzük’te
bir değişiklik yapın, “Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmeleri
yapılırken Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda denetim
konuları görüşülmez” diye bir değişiklik yapın, biz de bilelim.
Bütçe görüşmeleri Plan ve Bütçe Komisyonunda devam ederken, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde denetim konularının görüşülmemesi gerektiği
yolunda bir İç Tüzük değişikliği yapalım ve bu meseleyi de böyle
halledelim.
Değerli
milletvekilleri, denetim konusu önemli. Biraz önce çeltikle ilgili
bir araştırma komisyonu kurulma meselesi Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. AK Parti milletvekilini
de çeltikle ilgili, pirinçle ilgili ne söyleyecek diye dikkatle
dinledim. Yani çeltikle ilgili, pirinçle ilgili ne söyleyecek, bugünkü
sıkıntılarının sebeplerinin neler olduğunu ve bununla ilgili
kısa vadede neler yapılması lazım geldiği hususunda bir önerisi
var mı? Yok.
Şimdi,
bakınız, elimde, geçen hafta da gösterdiğim haber var: “Üretici yol
kapattı” diye. Hangi üretici yolu
kapatan? Çeltik üreticisi. Yani, durum iyiyse, çeltik fiyatları
iyiyse, girdi maliyetleri iyiyse ve çeltiğe bu sene verilen fiyat
iyiyse, bu binlerce çeltik üreticisi niçin yollara düşüp, bu durumu
protesto edip, yol kapatıyor?
Geçen
hafta da Bursa’da, zeytinciler… Feryat ediyorlar zeytinciler. Zeytinle
ilgili de bir araştırma komisyonu kurulma meselesi burada görüşüldü
biliyorsunuz daha önce, bir tek Altan Karapaşaoğlu çıktı dedi ki:
“Biz hata yapıyoruz, bu komisyonun kurulması lazım, hatta, daha önceden
kurulması lazım” şeklinde bir beyanda bulundu. İşte, bugün gelinen
noktada, zeytin üreticilerinin yoğun olduğu bölgelerde feryatlar
yükselmeye başladı. Şimdi ne olacak? Keşke o komisyon kurulsaydı,
çalışsaydı, raporlarını ortaya koysaydı, belki bu sene, bu zeytin
üreticisinin meseleleriyle ilgili bir tedbir alma imkânı ortaya
çıkabilirdi.
Bakınız,
fındıkla ilgili de çok şey söyledik. İki aylık ihracat rakamlarını
aldım. Bu sene 2006 yılında, Eylül ve Ekim aylarında yapılan ihracatla
geçen senenin Eylül, Ekim aylarında yapılan ihracat rakamları elimde.
2005 yılında iki ayda 677 milyon dolarlık fındık ihraç edilmiş, geçen
sene, bu sene 315 milyon dolar.
İşte,
biz, bunu söylüyorduk değerli milletvekilleri. Verilen fiyatın
Türkiye’nin aleyhine olduğunu, Türkiye’nin ihracat gelirlerini
azaltacağını ve geçen sene fındık ihracatından elde edilen 2 milyar
doların üzerindeki rakamın, bu sene 1 milyar dolarların altına düşeceğini
söylüyorduk. İşte, söylediğimiz de gerçek oldu. Söylediğimiz gerçek
oldu. Biz, ne zaman bunlarla ilgili tedbir alacağız, bunlarla ilgili
meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyacağız?
Değerli
milletvekilleri, bakınız, geçen hafta, yine, burada, esnafların
meseleleriyle ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurulması
teklifi de geldi, ama o da reddedildi maalesef. Çıkıldı, esnafa verilen
kredilerin arttığı söylendi.
Elimde,
Sayın Bakanın imzasıyla verilmiş bir soru önergesi cevabı var. Şimdi,
orada Sayın Bakanın ifadelerinden okuyorum: “Türkiye Halk Bankasınca
esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredinin bankanın toplam kredileri
içindeki payı 1996 yılında yüzde 41,05; 1997 yılında yüzde 34,79; 2004
yılında yüzde 28,21; 2005 yılında yüzde 25,16 ve 2006 yılı bu tarih itibarıyla,
31/8 tarihi itibarıyla yüzde 22,83.”
İşte,
rakamlar meydanda. Toplam kullanılan kredi miktarlarının her geçen
sene nasıl geriye geldiğinin çarpıcı bir açıklaması Sayın Bakanın
imzasıyla elimde.
Değerli
milletvekilleri, esnaf hakikaten zor durumda. Bakınız, bu süpermarketler
yasası dört yıldan beri konuşuluyor. Dört yıldan beri, biz, Sayın
Ali Coşkun’un…
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, lütfen öneriyle ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Bunların dâhil edilmesini istiyorum Sayın Başkanım.
Yani, bu meselelerin, bunların Meclis gündemine taşınmasını istiyorum.
Şimdi,
Sayın Ali Coşkun, dört yıldan beri, bütün konuşmalarında süpermarketle
ilgili yasanın mutlaka çıkarılacağını söyledi, dört yıldan beri.
Ama, işte, Meclis beşinci yılında, bir yıldan daha az süre kaldı. Haziran
sonunda da Meclis kapanacak. Ne zaman çıkacak bu süpermarketler yasası?
Bir süpermarket 57 iş kolunu ilgilendiriyor, 57 iş kolu bundan mağdur
oluyor.
Bakınız,
Türkiye’nin gündemindeki meselelerden bir diğerini de sizlere
sunmak istiyorum. Denizli’de son bir ay içerisinde işten çıkarılan
tekstil işçisi sayısı 1.500.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, lütfen toparlar mısınız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Geçen ay Denizli’de 1.500 tekstil işçisi, tekstil
sektörünün zor durumda olmasından dolayı işten çıkarılmış. Ama,
Sayın Başbakana bakıyoruz, işsizlik rakamları -geçen gün gene söylüyor-
yüzde 8,8. Sayın Başbakan, 8,8; temmuz ayının rakamı. Temmuz ayında
tarım sektöründe özellikle işlerin yoğun olmasından dolayı bu
oran biraz düşük görünebilir. Ama, yıl sonunda rakamlara bakacak
olursanız, sizin devraldığınız 2002 Türkiye’sinin işsizlik rakamı
10,3. Onun üzerinde bir işsizlik rakamıyla bu sene sonu kapanacak.
İşte rakam da meydanda, işte örneği de meydanda. Denizli, sanayinin,
tekstilin bel kemiği, en önemli merkezlerinden birisi. Burada sanayicilerimiz
feryat ediyorlar. İşten çıkarılma had safhaya ulaşmış vaziyette.
Şimdi,
bir de Çin derdi var, Çin belası var. Biliyorsunuz, bu Çin ithal ürünlerinden
dolayı bütün esnaflarımız feryat ediyor. Denizli-Yeşilyuva’da
ayakkabıcılık sektörü çöktü, Denizli-Yatağan’da bıçakçılık sektörü
çöktü. Niye? Yurt dışından, Çin’den ithal malları alabildiğince piyasaya
hâkim. Ne yaptık biz 1/1/2006 yılından itibaren? Öyle bir uygulama yaptı
ki bu Hükûmet, tam 686 kalem malda CE ve TSE standartlarına uygunluk denetimini
kaldırdı, gümrük kapıları açıldı, Türkiye bir ithalat cenneti oldu,
sanayicimizin, esnafımızın beli kırıldı ve Hükûmetimiz de 686 kalem
malda bu denetimi kaldırdı. Siz kimin hükûmetisiniz? Siz kimin hükûmetisiniz?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – Çin bu başarıyı nasıl yakaladı; yabancı sermayeye
karşı olarak mı?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Şimdi, bakınız, yabancı sermayeye hiçbirimiz
karşı değiliz. Bunu bil Sayın Bilen. Yabancı sermayeye hiçbirimiz...
Ama, Türkiye’ye gelen yabancı sermaye bir istihdam mı yaratıyor Allah
aşkına? Söyleyin, gelin, deyin ki: “Türkiye’ye son yılda giren yabancı
sermaye şu kadar istihdam sağladı.” Bizim itirazımız bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum.
Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN
– Önerinin aleyhinde söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
(Gürültüler)
Sayın
Kapusuz, Sayın Kandoğan, lütfen...
Buyurun
Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Kapusuz’u susturursanız, başlayacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Koç, buyurun.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İktidar Partisinin
Grup önerisinin aleyhinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, niye aleyhindeyiz, onu öncelikle paylaşmak istiyorum
sizinle. İktidar Partisi Grup Başkan Vekili muhatap arkadaşım tarafından
bazı ön görüşmelerimiz oldu. “Sayın Koç, denetim yapalım” dedi.
Doğru, yapalım, evet, yapalım, biz de onu istiyoruz ve eleştiriyoruz
zaman zaman niye denetim yapmıyoruz diye. Bana, telefonla konuşurken,
hiç böyle “bütçe görüşülüyor, denetim yapmamıza gerek yok” filan
demedi. Bir uzlaşma arıyoruz... Biz de hazırız. “Konuyu ben seçeceğim”
dedi. “Mesela, siz üç önerge vermişsiniz, bizden birisi bir önerge
vermiş, sokakta şiddet, okulda şiddet...” Hay hay, tamam. Ama gelecek
hafta da çeltik konusunu getirelim dedim her hafta yapacaksak bunu.
Öyle ya, uzlaşma olacaksa, bir iktidar partisinin tebliğ etmesi
üzerine, tebligat yapması üzerine, ben “evet” dersem, o uzlaşma mı
olacak, yoksa o tebliğ dinleme mi olacak? Ben karşı önerimi söyledim;
evet, yarın, ben, çeltikle ilgili hazırlanan arkadaşlarıma söylerim,
onlar gelecek haftaya hazırlanırlar, yarın görüşelim dedim. Ondan
sonra, ne yapacaksınız dedim başka? “Efendim, konular var.” Konuları
teker teker sıraladı. Geçen hafta -Sayın Kandoğan söyledi, Sayın
Aslanoğlu söyledi- burada, ortak bir kararla, Danışma Kurulunun
oy birliğiyle, muhtarlarla ilgili ödenekler ve Bağ-Kur primlerinin
karşılanması konusundaki bir kanun teklifini daha hep beraber kabul
ettik, 5’inci sıraya aldık. Ama, o geçen haftanın oyunuydu, şimdi bu
haftaki filmi sahneye koyuyoruz.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Geçen haftanın değil, daha önceki haftanın.
HALUK
KOÇ (Devamla) – O 5’inci sıradaydı, şimdi onun önüne yedi tane daha
kanun getirelim. Geçen hafta muhtarları idare ettik, bu hafta
Bush’u idare edeceğiz, Cargilli idare edeceğiz. Artık saklayamıyoruz,
bastı.
Arkadaşlar,
uğraşmayın. Bak, bu iş seçim kaybetmeye başladı. Gidiyor, gidiyor…
Onun için, bırakın bu Cargilli. Bu Cargilli bırakın artık. Bu Cargilli
ve bu yaptırımları bırakın artık.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın neler var? Hiç bize sorulmuyor. Değerli
arkadaşlarım, mutabakat tebligat zemininde olmaz. Uzlaşma bildirim
zemininde olmaz, Türkçesi. Uzlaşma, karşılıklı görüşülür… Tabii
ki, siz iktidar partisisiniz, ama, muhalefetin de kalan süre içerisinde
“ya, şunlar konusunda da benim duyarlılıklarım var, bunları da bunların
arasına koyalım, görüşelim” görüşümüze hiç olmazsa olumlu bir yaklaşım
olacak ki mutabakat olsun. Yanılıyor muyum bilmiyorum, ama uzlaşma…
Ben tebliğ edeceğim, sen de onaylayacaksın, elden imzalayacaksın;
bu, uzlaşma olacak.
Değerli
arkadaşlarım, bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi,
neler var kanunda: Üniversitelerle ilgili -yeni kurulan üniversitelerle-
alkışlarla kabul edilen kanun tasarısı görüşülürken de, teklifleri
görüşülürken de, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanından iade edilme
gerekçesi görüşülürken de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı,
gerekçesi, her şeyi ortadayken, şimdi, tekrar, ille de Millî Eğitim
Bakanlığından gelecek önerge, ille de Millî Eğitim Bakanı önerecek.
Ve Genel Kurula hazır yemek geliyor şimdi. Şimdi, Millî Eğitim Bakanı
tarafından önerilmesin bu, YÖK önersin, Millî Eğitim Bakanı seçsin,
oradan oraya gitsin. Araya bir şey koyuyor. Çünkü, bakılıyor ki…
Sayın
Altıkulaç, keşke, sizin adınıza verilmeseydi bu kanun teklifi.
Siz eski bir öğretim üyesisiniz. Başka bir arkadaşı kullansalardı
keşke, sizin adınıza verilmeseydi.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) – Ben kullanılmadım.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Üzgünüm, üzgünüm… Sizin adınıza verilmeseydi, sizin
adınız kullanılmasaydı orada keşke.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) – Benim adım kullanılmadı.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Geçmeseydi, geçmeseydi… Benim, sizi sevdiğimden,
size saygı gösterdiğimden düşüncem. Sayın Tayyar Altıkulaç’ın verdiği
teklif olmasaydı o. Bak, arkada, konuşan, bu işle ilgili olmayan
birçok milletvekili var, onların birinin ismiyle verilseydi. Yani,
çok ilgilenmedikleri için, kendi isimlerine verilmiş bir kanun teklifi
görüşülüyor mu, görüşülmüyor mu, farkında olmayacakları için, onları
zedelemeyeceği için onları ilgilendirmiyordu. Bu, naçizane benim
bir tespitim.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz, bu Cargill konusu da önemli. Konuyla
ilgili arkadaşlarımız paylaşacaklar. Temel yasa getiremediniz,
8 madde çünkü; 8 madde olduğu için temel yasa getiremediniz. Lütfen,
değerli AKP’li milletvekili arkadaşlarım -Sayın Karapaşaoğlu’nun
gıyabında söz söylüyor değilim, dostumdur, yanında da konuşabilirim-
lütfen, 1999-2002 yılları arasında Cargill ile ilgili kendi seçim bölgesindeki
bu tartışmalar yaşanırken, tutanağa bıraktığı izleri lütfen okuyun.
Aynı, demin kanunda söylediğim gibi, bu sefer de, kızgın maşa, Sayın
Karapaşoğlu’nun eline veriliyor, tutturuluyor. Cargill ile ilgili
yasa teklifi Sayın Karapaşaoğlu’na verdirttiriliyor. Yani, ilginç
bir dönem yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, umarım, kalan süre içerisinde sizler adına da bu tür
yasa teklifleri inşallah geçmez. Hiç olmazsa bireysel açıdan kendinizin
siyasi dirliği, iç barışınız, iç huzurunuz, vicdan rahatlığınız
için kendi adınıza size verilmesi önerilen yasa tekliflerini lütfen
iyi inceleyin. Daha önce söylediklerinizi size tekzip ettiriyorlar.
Sizi siyaseten bir vicdan muhakemesine sokmak istiyorlar. Çok acıdır
bu. Bunlar benim tespitlerim. Yanılıyorsam, daha sonraki görüşmeler
sırasında çıkar bir arkadaşım… Kimseye hakaret etmiyorum, kimseye
kötü bir şey söylemiyorum, sadece siyasi tespitlerimi paylaşmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, heyecanınız bitti gibi gözüküyor. Bu da bir
tespit, katılırsınız katılmazsınız, gülümseyerek karşılarsınız
ya da hiddetlenerek karşılarsınız, heyecanınız bitti gibi gözüküyor.
Yani, biraz iddianızı yitirdiniz gibi bir hâl var, bir kısmınızda
var.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Hüsnükuruntu…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Şimdi, aslında siz bunların hiçbirinin ardında durmak
istemiyorsunuz içinizden; çünkü, aldığınız siyasi öğreti, millî
duruş, değişik konulardaki tavırlarınız, daha önceki siyasi geçmişiniz,
çoğunuz için, siz içinize sindiremiyorsunuz bazı şeyleri. Yani,
burada edilgen, onaylama noktasında olan… Değişik duyarlılıklar
-Vakıflar Yasası’nda olduğu gibi, Özel Eğitim Kurumlarında olduğu
gibi- muhalefet tarafından gündeme taşındığında, bu yükü taşıyamıyorsunuz
içinizde. Bu heyecan yitirmesini ben ona bağlıyorum. Aslında, gelmek
istemiyorsunuz Genel Kurula, katılmak istemiyorsunuz. Siz bakmayın,
23.00’e kadar saat verdi. Ben, 20.00’ye kadar olsun dedim, yemek arası
vermeyelim dedim, onaylayalım dedim. Öyle mi Sayın Kapusuz? Denetim
yapalım, bir tane araştırma önergesi. 20.00’ye kadar yemek arası vermesin.
Hayır, ille 23.00… Çıkartamazsınız; zaten, iki saati bu şekilde gidiyor.
Tartışıyoruz, bunlar önemli. Bunlar, bu Parlamentoda, kürsüde konuşulması
gereken şeyler. Bunlar tespitler, bunlar kendi içimden…
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Konuşuyorsunuz, biz bir şey demiyoruz, dinliyoruz
bak ne güzel. Sizin gibi bağırmıyoruz öyle.
HASAN
ÖREN (Manisa) – İyi ki bağırmıyorsunuz (!)
HALUK
KOÇ (Devamla) – Efendim, ben size hiç, hiç cevap vermedim, hiç size konuşmadım,
hiç, hiç size… Yani, sizi yerinizden cevap verme zorunda bırakıyorsam,
o zaman, hassas noktalara dokunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bakın, birçoğunuz… Ben, içimden geçeni söylüyorum;
çünkü, tanıdıklarım var, dostlarım var aranızda ve yüzlerinize bakarak
konuşuyorum çoğunun. Bir kısmınız, birçoğunuz –çoğunluğu katıyorum-
artık, yaşanan ve belgelenen organize yolsuzluk iddiaları karşısında
bu görevi paylaşmak istemiyor, yani, içine sindiremiyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – İftira… İftira…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Bunlar gerçek, bunlar gerçek. “Belge getirin, ispat
edin…” Ortalık belge dolu: Canlısı var, yazılısı var, kaseti var,
her şeyi var. Çoğunluk içine sindiremiyor artık bu yolsuzluk iddialarını.
Ondan sonra, hangi seviyede olursa olsun, kürsüdeki bir hatip olsun
veya çok üst düzeyde bir parti yetkilisi olsun, “Hiçbir şey yok, hortumu
kestik, her şey güzel…” Bunlar, artık, sizi de inandırmıyor ve çoğunuz,
bunu bir yük olarak görüyorsunuz siyasi boyutunuzda.
Değerli
arkadaşlarım, ben gördüğüm fotoğrafı söylemek istiyorum; katılmayan
olur, onları da saygıyla karşılıyorum.
Sayın
Milletvekili için bir şeyler söyleyeceğim. Hani şu telefonla devamlı
konuşan, -ama, elini götürmüyor da, yeni teknoloji kullanan bir arkadaşımız
vardı- Edirne Milletvekili, burada konuştu. Değerli arkadaşlarım,
bu arkadaş –çok açık söylüyorum- Edirne’deki 60 bin, Cumhuriyet Halk
Partisine oy veren seçmeni kandırdı.
AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) – Delegeleri, en önemlisi o, ön seçimde.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Delegeleri kandırdı ön seçimde. “Çeltik tarlasında
yattım, kalktım” dedi kandırdı. Gece gitti evine; kandırdı...
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi mi bu
Başkan?
HALUK
KOÇ (Devamla) – Şimdi sizi kandırıyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Başkan, bu gündem mi?
HALUK
KOÇ (Devamla) – Salih Bey, siz oturun rahatsız olmayın, siz oturun konuşacağız
bunları.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Hayır hayır, gündemi konuşuyoruz da gündeminiz
galiba Edirne’ye kaydı.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Şimdi bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşım, ben kendisiyle de…
BAŞKAN
– Sayın Koç, lütfen konuya gelir misiniz.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Efendim, ben neredeyim? Konunun tam ortasındayım.
Demin
konuşulmadı mı bunlar?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Eğer ortası buysa kenarı ne?
BAŞKAN
– Kişilerden bahsediyorsunuz Sayın Koç, lütfen!
HALUK
KOÇ (Devamla) – Değerli kardeşim, müsaade edin.
Sayın
Başkanım, şimdi bakın, herhalde bana da herkese verdiğiniz kadar
bir inkıta süresi vereceksiniz.
BAŞKAN
– Hayır Sayın Koç, süreniz…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Sayın Başkan, ne demek hayır?
BAŞKAN
–Tüzük’teki, ne kadar…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Efendim, sözlerimi bitireceğim, bağlayacağım,
onun için süre istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, siyasetin ilginç yüzüdür bu. Ben, Allah kimseyi böyle
çelişkili ortamlara düşürsün istemiyorum. Bunu da gönlümden geçerek
söylüyorum.
Şimdi,
bu arkadaşımızın, 2002’de, 2003’te hatta 2004’te Edirne’de, Keşan’da veya
değişik bölgelerde sizler için söylediklerini biliyor musunuz?
Tutanaklara bir bakın, nasıl inandırıcı olacak bir görün ve gerçekleri
söyleyelim.
Şimdi
bakın, Hamzadere Barajı, İpsala. Toplam Kaç? 300 trilyonun üzerinde
maliyeti. Bir 4 trilyon, bir 8 trilyon. Yirmi yılda bitiremezsiniz.
“Bitti” deme noktasına gelmeyin.
Başkalarına
gelelim: Meriç-Ergene arası Kılçıkkanal. Para var mı? 2007 bütçesi
yukarıda görüşülüyor, var mı para? Yok. Gerçek konuşun.
Peki,
Çakmak, Uzunköprü’deki. Suakacağı Barajı Lalapaşa’daki. Bunların
ödeneği var mı bütçede? Yok. Ondan sonra burada gelip sizi de kandırıyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bizi kandırdılar sizi bari kandırmasınlar.
AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) – Seddelere 10 trilyon dedi, biri…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (Samsun) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Kabul, kabul; Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
– Kabul edenler…
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Oylamadan sonra istediler.
BAŞKAN
– Kabul etmeyenler…
İki
Kâtip Üye arasında anlaşmazlık olduğu için oylamayı…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Bu Kâtip Üye, süre almak için böyle yapıyor devamlı!
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Nereden biliyorsunuz? Müdahale etmeyin!
BAŞKAN
– Lütfen, sayın milletvekilleri…
Oylamayı
elektronik cihazla tekrarlıyorum.
Beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisi
kabul edilmiştir; karar yeter sayısı vardır.
İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
İlk
önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER (Devam)
5.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere
Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/358) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/414)
20 Eylül 2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/358
Esas Numarasıyla 29.12.2004 Tarihinde Tabii Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun Teklifi 45 gün içerisinde
Komisyonlarda görüşülmediğinden, İç Tüzük Hükümlerinin 37. Maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurul’da gündeme alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN
– Teklif sahibi Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
Süreniz
beş dakikadır Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerim;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri “tabii afet” diyoruz. Tabii afet, insanların başına
gelen bir afet. Devlet, sosyal devletlik görevini yaparken, 2090 sayılı
bir yasa hazırlamış; bu Yasa da, tabii afetlere karşı yardım.
Değerli
milletvekilleri, bu Yasa, yanlış bir yasa. Bu Yasa, tabii afete uğrayan
insanlara yardım etmeme yasası.
Değerli
milletvekilleri, mal varlığı tabiri… Önce şurada anlaşalım: Çoğunuz,
çok değerli yerlerden geldiniz. Mal varlığı ne demektir, mal varlığı?
Mal varlığı: İnsanın borcu vardır, alacağı vardır, gayrimenkulü
vardır, menkulü vardır; bunlardan borcu, alacağı düşer, arta kalan
bir sabit şey mal varlığıdır.
Bu
Yasa uygulanırken, Tarım Bakanlığı kişilerin borcunu hesaplamıyor.
Kişilerin -gübre almış- borcu var, o borç değildir diyor. Traktör almış;
bankadan almışsa traktörü, borçtur diyor, müşteriden almışsa borç
değildir diyor. Hangi objektif kriter? Onun için, bu 2090 sayılı Yasa’yı
uygularken, Tarım Bakanlığı yetkilileri haksızlık ediyor, gaddarlık
ediyor. Bu Yasa’yı uygularken, ilgili kişilerin birtakım şeylerine
bakıyor arkadaşlar.
Bu
Yasa objektif değildir. Bir kere, bu Yasa’yı, Yüce Meclis değiştirsin.
Yani, ürününü kaybedecek, aç kalacak insan, aç kalacak arkadaşlar.
Hiçbir şey, ekmek alacak parası kalmayacak; “Senin bir ineğin var.”
diyor, “Bir de ahırın var.” diyor, “Sen bu paradan yararlanamazsın.”
Değerli
milletvekilleri, bu Yasa değişmediği sürece, Türkiye’de, tabii
afetler konusunda hiçbir vatandaşımız bu Yasa’dan yararlanamaz,
ancak subjektif koşullarla bazı bölgelerde verildiği zaman ancak
öyle yararlanıyor. Bir de söz verilen de verilmiyor. Geçen… İki yıl
önce kayısı ve fındık donduğu zaman fındık üreticisine 250 trilyon
para verdiniz. Sayın Tandoğan söyledi. Nerede bu para? Onu da vermiyorsunuz.
Aynı yıl kayısıya vermediniz.
Değerli
milletvekilleri, gelin, tabii afet bugün bize, yarın sizin ilinizde
olabilir. Evvelsi yıl kayısı dondu, bir kuruş para vermediniz. Kayısı
üreticisi bağrına taş bastı, aç kaldı, aç. Bu yıl dondu. Sayın Başbakan
ve Sayın Tarım Bakanı “35 trilyon para vereceğim.” dedi. Malatya’ya
geldiler, bizzat “müjde” dediler.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Öyle bir şey demedik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Efendim, tüm Malatya gazetelerinde,
her tarafta var efendim. “Müjde, müjde! 35 trilyon, Sayın Başbakan, veriyor.”
Peki, teşekkür ederiz biz de dedik, ama, objektif uygulayın. 960 milyon
kayısı zararı var; bir ineği var, bir ahırı var diye bu insan parayı
alamıyor.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hak edenlerin
hepsine ödedik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, gelin, bu
Yasa’yı değiştirelim; gelin, bu Yasa’yı… “Yüzde 40 mal varlığı” tabirini
ayıklayalım. Borcunu düş, harcını düş. Kalan mal varlığının ya yüzde
40’ını yapın yahut zarar gören ürünün yüzde 40’ını ödeyelim. Yani, bu
şekilde bu Yasa uygulandığı zaman, tabii afetten zarar gören vatandaşlarımız
faydalanamıyor. Büyük bir haksızlık. Aynı köyde insanlar birbirine
düşman oldu Malatya’da, arkadaşlar. Sayın Bakanım, aynı köyde insanlar
birbirine düşman oldu, birbirine karşı, artık, isyan ediyorlar. Yani,
bunu yapmakla köyde bir barışı bozduk, köylerde.
Bu
açıdan, ben bir kez daha sizlerden rica ediyorum, bir kez daha rica
ediyorum; ya “mal varlığı” tabirini… Dünyanın tüm muhasebe sistemlerinde
“mal varlığı” tabiri, alacak ve borç düşüldükten sonra mal varlığıdır.
Ama, siz, alacağı alacak görüyorsunuz, traktörü traktör görüyorsunuz;
traktörün borcunu saymıyorsunuz; ilaca borcunu, mazota borcunu
saymıyorsunuz. Evine ekmek götüremiyor. Sen “Bundan faydalanmasın.”
diyorsun. Acıyın lütfen. Sosyal devlet vatandaşını ezmez, sosyal
devlet vatandaşına yalan söylemez. Lütfen… Evine ekmek götüremeyecek
insanlarımız var.
Ben,
bir kez daha sizden rica ediyorum. Bu Yasa’yı, gelin, değiştirelim. Malatya’da yaşanan don
olayında… Lütfen, bu Yasa’yı geniş şekliyle geçirelim. Aksi halde,
Sayın Bakanım, insanlar birbirine düşman oluyor, evine ekmek götüremiyorlar.
Yeni oldu, sel olayı oldu; Malatya’nın, Sürgü, Erkenek ve Kurucaova’sında.
Aynı şekilde, tüm fasulyemiz gitti. Ne olacak? Gelin…
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Sigorta yaptır, sigorta.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir ilçesinde uyguladınız. Sen çok bilerek
konuşma…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aslanoğlu, lütfen toparlar mısınız. İki dakikalık süre veriyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, bu, hepimizin sorunu, ezbere
konuşmayalım. Gelin… Bu ülkeye Yüce Tanrı afet vermesin. Hepimizin
sorunu. Bu Yasa’yı “mal varlığı” tabirini değiştirerek… “Mal varlığı”
tabiri, borç, alacak düşer, ondan sonra geri kalanın yüzde 40’ı şeklinde
veya ürün bedelinin yüzde 40’ı. Ama, bu şekilde uyguladığınız zaman
subjektif uygulanıyor. Değişik bölgeler, değişik yöntemler bulunuyor
ve değişik bölgelerde değişik kişilerin inisiyatifine bırakılıyor.
Görevini dürüst yapan, namuslu yapan bürokratlar köylüye karşı
zor durumda kalıyor, ama, bazı bölgelerde talimatla 1’e 3, 1’e 5 yüksek
değer gösteriliyor.
Onun
için, Malatya halkı, Malatya köylüsü, bu Yasa’nın uygulanmasıyla
objektif kriterlerden uzak, çok büyük zarar görmüştür. Bunun vebalini ben -Malatya köylüsü açtır- Sayın Hükûmete
veriyorum. Yani, bu vebalin altından kimse kalkamaz. Biz bir şey istemiyoruz,
Yasa’yı doğru uygulayın.
Yine
örnek veriyorum: Banka kredisiyle aldıysa traktörünü, onu borçtan
düşüyor, “Bankaya borcun var.” diyor. Ama, tüccardan aldıysa traktörü,
“Senin traktörün var.” diyor. Biri faydalanıyor, biri faydalanmıyor.
Bu, haksızlıktır arkadaşlar. Bunun adı zulümdür. Gelin, bu köylüye
bu zulmü yapmayalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Bir
milletvekili adına, Malatya Milletvekili
Sayın Münir Erkal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET
MÜNİR ERKAL (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
2090 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin (a) şıkkının değiştirilmesiyle
ilgili bir kanun teklifi var. Burada arkadaşımız, daha önce de, yapılan
değerlendirmelerde meseleyi maalesef çok farklı bir mecraya çekerek…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ya, kendin adına konuş, benim adıma…
Kendin adına konuş…
BAŞKAN
– Sayın Aslanoğlu, lütfen…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kendin adına konuş, benim adıma ne konuşuyorsun.
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Aslanoğlu…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O benim kanun teklifim. Ayıp ya!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …ve maalesef de gördüğünüz gibi dinlemeye
bile tahammül edemeyecek kadar kontrolsüz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin nezaketine yakışmayan bu tavrıyla…
BAŞKAN
– Sayın Erkal… Sayın Erkal…
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …meseleyi ne kadar fevri değerlendirdiğinin
bir göstergesini yapıyor. Daha iki cümle söyledim, bar bar bağırıyor.
BAŞKAN
– Sayın Erkal…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kardeşim, kanun teklifi benim kanun
teklifim, benim. Benim kanun teklifim.
BAŞKAN
– Sayın Aslanoğlu, lütfen…
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN
– Sayın Erkal, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz, lütfen Sayın
Erkal.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Sayın Başkan, müdahalesini görüyorsunuz.
İki cümle söylüyorum, bar bar bağırıyor.
BAŞKAN
– Müdahale ettik Sayın Erkal, müdahale ettik.
Buyurun.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Kanun
Teklifi, maalesef, doğru bir teklif değildir. Her şeyden önce bu Teklifin
doğru bir melceye oturtulması için, Hükûmetimiz, biliyorsunuz, asıl
meseleye köklü çözüm 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu’nu çıkarmıştır
ve bu sürdürülebilir bir yapıya tarımın ve çiftçilerimizin, üreticimizin
oturması için her şeyden önce bu Tarım Sigortası Kanunu’nun yaygınlaştırılarak
devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu sistem oturduğu zaman yüzde
70’i oranında yardım yapılacaktır ve dolayısıyla, aslında tarım,
üreticilerimizin, çiftçilerimizin gerçek desteği, modern, çağdaş
yöntem de budur.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Kanunu uygulamaya koydunuz mu?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Şimdi, işin başka bir noktası var. 2090 sayılı
Kanun’un maddesi değiştirilerek bu meselenin çözülmesi üzerinde
çalışılıyor. Fakat -ve maalesef- bu değerlendirme yapılırken de
mesele çok yanlış mecralara çekiliyor. Malatya’ya yapılacak kayısı
desteğini gündeme getirerek arkadaşımız, nedense bu hadiseyi
bu kadar saptırmasını üzüntüyle karşılıyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi platformu, ciddi meselelerin görüşüldüğü, ilgililerden
bilgi ve destek alınarak doğru bilgilerin taşınması gereken bir
yer, bir platform.
Şimdi,
diyor ki, Sayın Başbakan… “Geçen bayramdaki toplantıda da Sayın Başbakandan
rica ettim vermedi; Malatya’ya geldi, 35 trilyon sözü verdi” diyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet...
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Ya, şu meseleyi, insan, bir milletvekili,
kim diye biraz araştırır; hadise nedir, olay nasıl cereyan etmiştir
diye.
Don
olur olmaz, biliyorsunuz, genel sistem şöyle çalışıyor: Tarım il müdürlüğümüz,
çiftçilerimizden beyan istiyor; diyor ki: “Ne kadar zarara uğradınız”
ve üreticilerimiz bu beyanda bulunuyor. Bu beyan ne kadar? 50 trilyon
civarında bir beyan çıkıyor. Biliyorsunuz, 2090 sayılı Kanun’a göre,
yüzde 70’i 35 trilyon… Dolayısıyla, 35 trilyon olarak Sayın Başbakanımıza
verilen bilgi, çiftçi beyanları esas alınarak yapılan bir tahmindir,
orada da öyle beyan edilmiştir. Arkasından, bu beyandan sonra nasıl
bir çalışma yapıyor tarım il müdürlüğü? Bu sefer, DGD kapsamındaki
çiftçi kayıt sistemi esas alınıyor. Bu çiftçi kayıt sistemi, oturmuş
bir sistem, gerçekten, doneleri, bilgileri, verisi çok güçlü bir
sistem.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Başbakan parayı neye göre veriyor Sayın Erkal?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Bu sistem üzerinde inceleme yapılınca, ortaya
çıkan rakam 20 trilyon oluyor, 70’i 14 trilyon oluyor ve…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Başbakan mevzuattan habersiz mi?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …biz, burada, bu kanun teklifini veren arkadaş
konuşurken, bar bar bağırırken…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Erkal, Başbakan mevzuattan habersiz mi?
BAŞKAN
– Sayın Kılıç, lütfen…
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …o gün 12,9 trilyonluk ödeme Ziraat Bankasına
nakledilmişti. Ben, bu bilgiyi vermek için, Genel Kurula ve kamuoyuna
ve Malatya üreticilerine, söz istedim, alamadım. Bugün bunu düzeltiyorum
ve bugün yüzde 90’ı ödenmiştir bu paranın ve önemli bir şey söyleyeceğim.
Bu ilgili arkadaşın çok iyi bunu bilmesi lazım. Bu destek, Malatya
tarihinde ilk defa veriliyor…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Vay be!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …ve bunu veren bu Hükûmetin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan ve Sayın Bakanımız ve bu Hükûmettir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bravo!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Onlara teşekkürlerimi iletiyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Erkal, köylere gitmediniz mi? Bir köyde 3 kişiye,
5 kişiye verilmiş!
BAŞKAN
– Sayın Kılıç, lütfen…
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – İlk defa, tarihinde, kayısıya, dondan dolayı
ilk defa böyle bir destek görülüyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Siz köyleri gezmediniz mi? Kimlere verildi o paralar?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – İlgili arkadaşımızın, çıkıp, burada, bu
desteği veren Hükûmete, onun yaklaşımına müteşekkir olması gerekir,
teşekkür etmesi gerekirken, meseleyi bambaşka bir mecraya saptırarak,
sanki, tarihinde ilk defa verilen bu desteği küçümsemek anlamında
ve maalesef, bayatlamış popülizmin kötü örneklerini vererek bu
meseleyi buraya taşıması üzüntü vericidir. Önce, bir teşekkür
ediniz. Tarihinde ilk defa kayısı üreticisine bu desteği verdiği
için, Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza, Tarım Bakanımıza bir teşekkür
ediniz…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Malatya seninle gurur duyuyor!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …ondan sonra da, başka eksiklikler varsa, bu
eksikleri de gündeme getiriniz.
İkinci
önemli bir nokta söyleyeceğim: Şimdi, peki, tarımsal mal varlığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Erkal, Başbakan verdiği sözde durdu mu?
BAŞKAN
– Sayın Erkal, lütfen, toparlar mısınız.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – Teşekkür ederim.
…hesaplanırken,
bakın, çok ciddi bir şekilde, tarım il müdürlüğümüz ve Bakanlığımız,
inisiyatifini üretici lehine kullanmıştır. Mesela bir adamın
traktörü var, eğer, traktörün borcu varsa, getirebiliyorsa, traktörü
düşmüştür; beş altı ineği var, ineğin birini geçim amaçlı olarak, endeks
olarak şey etmiş, diğerlerini tarımsal mal varlığı sistemine katmıştır.
İkinci
bir önemli uygulamayı burada vurgulamak istiyorum: Malatya tarihinde
ilk defa bu destek alındığı için, şimdiye kadar üreticilerimiz DGD
desteğini almak için kayısı tarlasını mesela buğday ve tahıl üretim
alanı olarak göstermiştir ve bu tür, çiftçi kayıt sisteminde, farklı
beyanlar vardır. Bu farklı beyanların düzeltilmesi için ayrı bir
gayret gösterilmektedir ve buradan, tekrar, il müdürüne teşekkür
ediyorum. Bütün itiraz eden değerli üretici arkadaşlarımız, kayısı
üreticilerinin bu husustaki itirazları il müdürlüğümüz tarafından
yeniden incelemeye tabi tutulmuştur. Dün de Hekimhan’la ilgili
bir sıkıntı bize intikal etti; onu da il müdürümüze ilettik. Şu anda
da, il müdürümüz, orada gerekli incelemeleri yapıyor, görüşmeleri
yapıyor ve meselenin sağlıklı bir altyapıya oturması için gayret
gösteriyor.
Ben,
buradan, sözlerimi şöyle bağlamak istiyorum: Değerli arkadaşlar,
bu gayret ve çalışmalar, gerçekten, Hükûmetimizin ciddi başarısıdır...
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Erkal, dün Hekimhan’daydım; söylenen para
çıkmamış.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) – …ve bunu, maalesef, farklı bir mecraya taşımak
isteyen arkadaşların, bu Hükûmete teşekkür etmesi gerekmektedir.
Tekrar,
biz, gereken gayreti Malatya milletvekili olarak, kayısı üreticilerimiz
için ve Türkiye genelinde de üreticilerimizin meselesinin çözüme
kavuşturulması için tarım sigortası kapsamının yaygınlaştırılmasını,
inşallah, genişleteceğiz ve daha sürdürülebilir bir çözüm üreteceğiz.
Ben,
tekrar, teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.
Hükûmet
adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun verdiği teklifle ilgili
olarak ben bir açıklama yapmak için huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, öncelikle şunu ifade edeyim: Birkaç defa,
gerek bu biraz önceki konuşmasında gerekse daha önce başka kanunlar
görüşülürken Sayın Aslanoğlu sık sık ya yerinden bağırmak suretiyle
veya burada, kürsüde, Sayın Başbakanın 35 trilyon lira söz verdiği
ve bunu yerine getirmediği yönünde bir beyanda bulundu. Hatta son
konuşmasında benim de ismimi, Tarım Bakanı olarak benim de bu şekilde
müjde olarak bunu verdiğimizi ve bunu yerine getirmediğimizi
söyledi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
bu doğru değildir, onu öncelikle ifade edeyim. Bizim o şekilde bir
ifademiz, ne Sayın Başbakanın ne benim, 35 trilyon ödenecektir gibi
bir ifademiz olmamıştır.
Bizim
şöyle bir ifademiz olmuştur: Tabii afetlerden olan don sebebiyle Malatya’daki
kayısı üreticilerinin yasal olarak hak ettikleri para kendilerine
ödenecektir dendi, doğrudur ve değerli milletvekilleri, biraz önce
Sayın Erkal’ın da belirttiği gibi, ilk defa olarak, tahakkuk eden zarar
miktarı 14 trilyon 168 milyar liradır. Yani, bugünün parasıyla söylersek,
14 milyon 168 bin YTL’dir. Bunun tahakkuku gerçekleşen, evrakları tamamlanmış
olanın 12 milyon 958 bin 538 YTL’si, yani, 12 trilyon 958 milyarı ödendi.
Ne zaman ödendi? Ekim ayı içerisinde vatandaşlarımızın, çiftçilerimizin
hesaplarına bu para geçti. Kalan niye ödenmedi? Kalanın ödenmemesinin
sebebi de -ki, 1 trilyon civarında bir para- yapılan itirazlar sebebiyle
tahakkukun vuzuha kavuşmamasıdır, açıklığa kavuşmamasıdır. Sadece
bu sebeple kalmıştır ve bu ödenmiştir.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu vesileyle -tabii,
sık sık gündeme geliyor- burada, AK Parti Hükûmetinin, 58 ve 59’uncu
Cumhuriyet Hükûmetlerinin bu konuda yaptıkları çalışmaları sizlere
aktarmak istiyorum.
Türkiye’nin
mevzuatında, yasal mevzuatında, afetlerden, doğal afetlerden zarar
gören veya muhtaç durumda olan çiftçilere yapılacak yardımlarla
ilgili iki tane kanun vardı. Bunlardan bir tanesi, 5254 sayılı, muhtaç
çiftçilere tohumluk yardımı yapılması hakkındaki Kanun idi ve bu
Kanun, 2001 tarihinde, meşhur “Derviş yasaları” içerisinde kaldırıldı.
Söz konusu olan, şu anda konuştuğumuz, 2090 sayılı, tabii afetlerden
zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlarla ilgili veya zararlarının
karşılanmasıyla ilgili Kanun ise 1977 yılında yürürlüğe girmiş.
Buraya dikkatinizi çekiyorum değerli milletvekilleri, dikkatinizi
çekiyorum bu konuya.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Bakanım, yasayı iyi biliyoruz biz.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –1977 yılında yürürlüğe
giriyor. 1977’den 1996 yılına kadar, bu Kanun, hiçbir şekilde işletilmemiş.
Yani, bu Kanun kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
bir kuruş yardım yapılmamış. 1996 yılından, iktidara geldiğimiz
2002 yılı sonuna kadar, sadece 2,5 trilyon lira para harcanmış bu Kanun
kapsamında, 2,5 trilyon lira, 1996-2002 arasında, 2002 sonu itibarıyla.
AK Parti Hükûmeti döneminde, 2003 Ocağından bugüne kadar, tam, bu Kanun
kapsamında, 101 trilyon lira, Türkiye’nin çiftçilerine, afetlerden
zarar gören çiftçilere 101 trilyon…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
AK
Parti Hükûmetinde, bu Kanun kapsamında iki buçuk-üç yıl içerisinde
tam 101 trilyon lira para kullandırıldı Türk çiftçisine. Şimdi, daha
önce işletilmemiş olan 2090 sayılı Kanun kapsamında, biz, Hükûmet
olarak, bugüne kadar 101 trilyon lira para ödemesi yaptık muhtaç
çiftçilere. Dahasını da yaptık: Kalıcı bir şekilde, dünyadaki gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, modern risk yönetim aracı olan tarım sigortası
uygulamasını başlattık ve 1 Haziran 2006 tarihinde de bu Kanun yürürlüğe
girdi, ilk poliçeler arz edildi piyasaya ve bugüne kadar, 10.500’ün
üzerinde poliçe alındı çiftçilerimiz
tarafından. Burada da, biz, özellikle dar gelirli, küçük ölçekli,
orta ölçekli çiftçilerimizin bu Yasa’nın imkânlarından faydalanmasını
temin etmek için de, bu poliçelerin bedelinin yarısını hibe olarak
karşılıyoruz, hibe olarak. Misal: Bir kayısı bahçesi sahibi veya
bir başka, sera sahibi veya bir başka üreticimiz, sigorta poliçe
bedeli 500 YTL ise, biz, bunun 250 YTL’sini, hiçbir kaydü şarta bağlı
olmaksızın kendisine hibe olarak veriyoruz. Şimdi, biz, bu kadar
büyük bir kaynağı bu işe aktardık, ayırdık ve bu alanda bu kadar önemli
bir adım attık. Bu, gerçekten, ama gerçekten, devrim niteliğinde bir
kanundur ve bir uygulamadır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Bakanım, uygulaması yok. Malatya’da sadece
Doğanyol’da uygulamaya koydunuz, ama uygulanmadı.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Fransa gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen…
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Yasayı çıkarıyorsunuz, uygulamıyorsunuz Sayın
Bakan.
Anlattıklarınız
gerçeklerle bağdaşmıyor Sayın Bakan. Ben, Hekimhan’dan geliyorum
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
– Anlattıklarım gerçeğin ta kendisidir. Siz, o gerçekleri görmek istemiyorsunuz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Gerçeklerle bağdaşmıyor Sayın Bakanım anlattıklarınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O gerçekleri görmek
istemeyenlere hiçbir ses…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – O zaman, Sayın Bakanım, sizinle beraber Malatya’nın
köylerini gezelim.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – … hiçbir görüntünün
tesiri olmaz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Bakanım, beraber Malatya’nın köylerini gezelim,
gerçekleri o zaman beraber görelim.
BAŞKAN
– Sayın Kılıç, lütfen…
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli milletvekilleri…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – İnanmıyorsanız beraber görelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, Fransa da geçen sene tarım sigortası
uygulamasına başladı. Biz, bu sene tarım sigortası uygulamasının
kapsamını da genişletiyoruz, 2007 yılında.
MUsHARREM
KILIÇ (Malatya) – Her ilde bir ilçeye uyguladınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, ne yapıyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Bakın,
bu sene, biz, don hasarı sebebiyle, başlangıç yılında, Türkiye’deki
ilçelerin yüzde 10’unda uygulama başlattık, pilot uygulama.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Her ilde bir ilçede uyguladınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2007 yılında, bütün
Türkiye sathında, don afeti sigorta kapsamına alınıyor, bu uygulama
da bu sene başlıyor. Dolayısıyla, biz Hükûmet olarak, hem 2090’ı işlettik,
100 trilyonlarca lira para, afetten zarar görenlere ödedik hem çağdaş
bir risk yönetim aracı olan sigortayı ilk defa olarak başlattık ve bu
poliçe bedelinin de yarısını hibe olarak karşılıyoruz. Bundan
sonra da, bu sigorta kapsamının alanını genişletiyoruz…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Bakan, Malatyalı, Başbakanın sözünde durmasını
bekliyor.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …hak eden vatandaşlara,
bu yardımlara yine 2090 kapsamında devam ediyoruz. İleride ortaya
çıkabilecek aksaklıklarla ilgili olarak da şu anda bir çalışma yapıyoruz,
2090’da da eğer gerekirse bazı değişiklikler yapılır ileride.
Ben,
bütün bu bilgileri sizlere sunmak istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 19.30’a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.34
BAŞKAN : Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci
Birleşimi’nin Dördüncü Oturumu’nu açıyorum.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilen ikinci
önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER (Devam)
6.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan’ın, Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin (2/797) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/415)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
16.05.2006
tarihinde Başkanlığınıza sunmuş olduğum 2/797 Esas numaralı Uzman
Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim
havale edildiği komisyonlarca 45 gün içerisinde görüşülmediğinden,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hüseyin
Özcan
Mersin
BAŞKAN
– Teklif sahibi Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özcan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3466 sayılı
Uzman Jandarma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
gündeme alınması için 37’nci maddeye göre söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun vermiş olduğu tabii
afetlerden zarar gören çiftçiye yardım konusu görüşüldü ve reddedildi.
Tabii afetlerden zarar gören çiftçilerin durumunu dile getiren
bir kanun teklifi eğer reddediliyorsa, acaba bu çiftçilerin durumu
ne olacak? Yeni tabii afetler de yaşadık. Gerçekten bir haksız… Yani,
bu düşünülerek reddedilse daha iyi olurdu, ama düşünmeden reddedip
o çiftçileri yok saymak… Öyle biliyorum ki, 1999’dan sonra, hatta
2002’den sonra zarar gören, dondan zarar gören insanların hâlâ zararları
ödenmemiş. Bunu görüyor ve yaşıyoruz. Sayın Bakan 101 trilyon para
ödediklerini söylediler. Acaba, ödenmeyen ne kadardı? Keşke onu
bildirselerdi daha iyi olurdu!
Değerli
arkadaşlar, uzman jandarmaların sıkıntılarının bir nebze de olsun
çözülmesi için bu kanun teklifini verdik. Daha bundan önce, geçen
hafta uzman erbaşların sorunuyla ilgili kanun teklifimiz de bu
Mecliste reddedildi AKP oylarıyla.
Değerli
arkadaşlar, uzman erbaşlar olsun, uzman jandarma olsun, askerlerimizin,
bu ülkenin güvenliği konusunda canını dişine taka taka, bugün
dağlarda perişanlık içerisinde, bu kışta perişanlık içerisinde
olan bu insanların talebi neydi? Emeklilikleriyle ilgili, göstergeleriyle
ilgili, sosyal güvenceleriyle ilgili talepleri vardı, sosyal konutlardan
yararlanılması konusunda talepleri vardı, neden reddettik? Bak,
ne kadar şey ki, ülkemizin bütünlüğü için çalışan ve bir sürü şehit
verdiğimiz bu jandarmalarımızın, bu erbaşlarımızın istedikleri
farklı bir şey yok ki. Biz, sosyal güvenlik içerisinde, sosyal güvencemiz
yerinde olsun ve insanca yaşayalım diyorlar. Bunların eğer bu serzenişlerine
kulak vermediğinde bu Meclis, acaba neye kulak vereceğiz? Hani,
can güvenliğimizi koruyan bu insanların, bugün Hakkâri’nin dağlarında,
Siirt’in dağlarında, Kastamonu’nun dağlarında, Karadeniz’in dağlarında,
ücra köşelerde görev yapan bu insanların talepleri neydi? Sosyal
güvenceye kavuşturalım, emekliliklerini hak edelim… İnsanca yaşayalım
diyor, bizler motive olsun, bizlere güç verilsin diyor. Bunlara çalışıyorlar.
Siz eğer bugün, gerek jandarmalarımız… Ki, uzman jandarmalarımızla
ilgili vermiş olduğumuz yasaya gelin destek verin. Uzman erbaşlara
vermediniz. 57 bine yakın uzman erbaş ve aileleriyle birlikte onları
hayali sukuta uğrattınız. Ama, gelin, uzman jandarmalarla ilgili
vermiş olduğumuz bu kanun teklifini sahiplenin, güç verin, bu insanları
motive edelim. Bir sürü dul kaldı, yetimi var. Gazisi olan bu insanlar
eğer sosyal tesislerden faydalanamıyorsa, eğer koşullar içerisinde
yaşam koşulları her geçen gün daha zorlaştıysa, neden bu teklifimizi
göz ardı ediyorsunuz? Gelin, hep birlikte bu teklifimize kabul oyu
verelim. Bu insanları motive etmiş oluruz, bunları güçlendirmiş
oluruz.
Değerli
arkadaşlar, uzman jandarmaların istediklerini başlıklar olarak
şey yaptığımızda:
Uzman
misafirleri, büyük şehir, bazı şehirlerde var, ama diğerlerinde
yok diyor.
Yüksekokul
bitiren uzman jandarmalara, diğer devlet memurlarında olduğu gibi,
derece ve kademe verilmesini istiyorlar.
Askerî
kamplardan ve orduevinden uzman jandarmalar da faydalanılmalıdır
diyor. Bundan doğal bir şey olabilir mi? Veyahut da eğer buralardan
faydalanılmıyorsa, bunlarla ilgili yeni orduevi ve sosyal tesisler
kurulmalı.
Askerî
lojmanlardan mevcut olarak yüzde 15 faydalanma oranının mevcut oranlarına
göre artırılması gerekir. Zaten aldıkları maaş belli. Bunun dışında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Özcan, lütfen toparlar mısınız.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) – Eğer… Bu oran artırıldığında bu insanların mağduriyeti
giderilmiş olur.
Diğer
biriyse, lise mezunu olarak göreve başlayan uzman jandarmaların
11’inci derecenin 1’i yerine, 10’un 1’inden başlamaları gibi teklifleri
var. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Gelin,
Meclis olarak, hep birlikte, bu uzmanlarımızın, kış-yaz demeden, canlarını
seve seve feda eden, bu ülke için feda eden bu insanların bu haklı taleplerine
“evet” diyelim ve gündeme alalım hep birlikte. Bu onur da bu Meclise
yakışır diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğer bunlara karşı oy verirseniz, özellikle iktidar
partisi, yarın, seçimlerde, bu insanlara “biz şunları istediğimiz
halde, vermediniz” dediklerinde ne cevap vereceksiniz? Oysa, siz,
bütün ülkede insanların mutlu olmasını, muhtaç olmamasını istediniz.
Eğer bu insanların muhtaç olmasını istemiyorsanız, sıkıntı içerisinde,
eziyet içerisinde daha bir süre görev yapmasını, daha iyi şekilde
görev yapmasını istiyorsak, bunların seslerine, serzenişlerine
kulak verelim diyoruz. Eğer sizler bunu yapmazsanız, gerek uzman
jandarmayla ilgili gerek memurlarla ilgili, hatta hatta Meclisimizde
çalışan memurlarımız dahi… Sayın Meclis Başkanı baksın. 4/C’ye göre
çalışan ve diğer memurların durumu hakeza belli. Bunların haklı
taleplerine hep birlikte yardımcı olmaya çalışalım, onlara güç
verelim. Eğer sizler yapmazsanız, inanın ki, biz söz veriyoruz yüce
halkımızın önünde, Anavatan iktidar olduğunda, uzman erbaşlarımızın
da, uzman jandarmamızın da, uzman çavuşların da, memurlarımızın
da haklarını sonuna kadar savunacağız ve bunun için de ant içiyoruz,
yemin ediyoruz. İnanın ki, Anavatan Partisi bunu yapacaktır.
Bu
dileklerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hayal görüyorsun, hayal, hayal.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) – Siz hayal görüyorsunuz. Göreceksiniz. Halktan gerçeği
alacaksınız, dersi alacaksınız.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hayal, hayal... İktidara gelince...
BAŞKAN
– Önerge üzerinde İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Gelecek sene bu zaman yoksun orada.
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Özdoğan...
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) – Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyin, bari son
bir senede konuşsun.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun
Sayın Özdoğan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) – Uzman erbaşlar size cevap verecek uzman çavuşlarla
birlikte.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) – Arkadaşlar, müdahale etmeyin, son bir senesinde
konuşsun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Anavatan Partisi Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan’ın 3466
sayılı Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve milletimizi şahsım ve Grubum adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ben, öncelikle, Mersin Milletvekilimiz
Sayın Hüseyin Özcan’a tüm uzman jandarmalar adına da teşekkür etmek
istiyorum. Kendileri, halkımızla iç içe görev yaparak halkımızın
güvenliğinin sağlanmasında önemli bir görev üstlenen, ama bugüne
kadar ekonomik ve sosyal sıkıntıları bir türlü giderilemeyen uzman
jandarmaların sıkıntılarını çözüme kavuşturmaya çalışmıştır
Anavatan Partisi ruhuna uygun olarak.
Ancak,
bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş
olmasına ve Başkanlıkça ilgili komisyonlara havale edilmiş olmasına
rağmen, iktidar partisinin çoğunluğunu oluşturduğu komisyonlar kırk
beş gün içinde bu teklifi sonuçlandırmamışlardır. Dolayısıyla, iktidar
partisinin uzman jandarmanın sıkıntılarını çözme konusunda istekli
olmadığı anlaşılmaktadır.
Aslında,
biz bu iktidar partisini uzman erbaşlarla ilgili tekliften de çok
iyi tanıyoruz. Bu ülkenin ve vatandaşlarımızın dirliği için sayısız
sıkıntılara katlanan güvenlik personelinin sorunlarına karşı
gösterdiğiniz kayıtsızlık ayan beyan ortadadır. Sizin bu duyarsızlığınızı
artık sadece uzman erbaşlar ile uzman jandarmalar değil, bütün halkımız
çok iyi bilmektedir. Bu yüzden de, teklifin sahibi olan Sayın Hüseyin
Özcan, konuya gösterdiğiniz kayıtsızlıktan dolayı teklifini doğrudan
yüce Meclisin önüne getirmek zorunda kalmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, güvenlik görevlilerini her zaman motive etmek ve
personelin sorunlarını gidermek zorundayız. Onlar en zor şartlar
altında insanımızın birliği ve dirliği için mücadele ediyorlar,
şehit oluyorlar. Doğuda, batıda, şehirde ve kırsalda, yani her hâl
ve şart altında bu ülkenin güzel insanlarının güvenliği ve esenliği
için hayatlarını ortaya koyuyorlar. Vatandaşlarımız için yapılan
bu fedakârlık, saygı duyulması gereken bir fedakârlıktır.
Uzman
jandarmalar, uzman jandarma okulunu başarıyla bitiren uzman jandarma
1’inci kademeli çavuştan, uzman jandarma 8’inci kademeli çavuş
rütbesine haiz personeldir. Uzman jandarma çavuşlar, uzman erbaşlar
ile erbaş ve erlerin üstü olarak belirlenmiş olup, disiplin ve cezai
müeyyideler ile yargılama usulü bakımından erbaşlarla aynı hükümlere
tabi tutulmuşlardır.
Önemlerine
rağmen, bugün bu personelimiz sosyal ve özlük hakları bakımından
ciddi sıkıntılar içerisinde bulunmaktadırlar. Teklifin gerekçesinde
de belirtildiği gibi 3466 sayılı Kanun’a göre alınmış ve halen alınmakta
olan uzman jandarmaların tamamı lise ve yüksekokul mezunudurlar.
Ancak, uzman jandarma ile astsubayların tahsili aynı olmasına karşın,
3466 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin ikinci fıkrasında uzman jandarmaların
ek göstergelerinin, astsubayların göstergelerinin üçte 2’si olacağı
ifade edilmektedir. Uzman jandarma aleyhine bu ayrıcalığı acilen
gidermek zorundayız.
Yine,
uzman jandarmalığın sosyal tesis sorunları da bir türlü çözüme kavuşturulamamıştır.
Bugüne kadar birkaç il dışında uzman jandarma misafirhanesi açılmadığı
gibi, bu sosyal tesisler sonradan jandarma misafirhanesi haline
dönüştürülmüştür. Yani, üvey evlat muamelesi görmüşlerdir. Bu nedenle,
uzman jandarmalar ile emeklileri, mecburen, gittikleri yerlerde
sivil otellerde kalmakta ve mağdur ve perişan olmaktadırlar.
Bilindiği
üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli arasında halkımızla iç
içe olan, onların dirlik ve güvenliğini sağlayan personel uzman jandarmalardır.
Bu yüzden bu personelin sorunlarının acilen çözülmesi, halkımızın
güvenliğinin sağlanmasına da katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Özdoğan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yani,
hülasa şunu beyan etmek istiyorum: Sayın Başbakanın, şehit yakınlarına
dediği gibi, uzman jandarmalarımız yan gelip yatmamaktadırlar.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Erzurum sokaklarında gezebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Bakın, size tarihî bir şeyi açıklamak istiyorum:
Bu, Gaziler Vakfının bütün milletvekillerine gönderdiği “Şehit
Mektupları” adlı bir kitaptır. Sizlerde de var bu. Bunun 11’inci sayfasını
açarsanız, ismi –rahmetle anıyorum- Murat İlerigelen, Manisa Akhisarlı
değerli arkadaşlarım. Şehit olduğu yıl 1997 ve şehit olduğu yer
Hakkâri-Yüksekova-Sarıtaş mevkiinde. Şehit olmadan, şehitlik şerbetini
içmeden önce annesine bir şiir yazıyor. Yani, yan gelip yatmadığını,
buradan, bu şiirle sembolize etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
AHMET
YENİ (Samsun) – Şehitler üzerinden siyaset yapma.
BAŞKAN
– Sayın Yeni, lütfen… Lütfen, Sayın Yeni.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) – Şöyle diyor:
“Anneme
Bir
gün taşınacağım erler kolunda,
Görev
anında, gurbet yolunda,
Kapanmış
yatarken bayrak altında,
Karşına
çıkarsam ağlama annem.
Ansızın
bakarsın gelir bir haber,
Oğlun
görevde şehit olmuş derler.
Bayraklar
altında gelirsem eğer,
Üstüme
yığılıp ağlama annem.
Çiçeği
burnunda, yirmi yaşında,
Oturmuş
beklerim silah başında,
İsmimi
okursan mezar taşında,
Üstüme
kapanıp ağlama annem.
Gurbette
ağladım, döktüm gözyaşı,
Son
durağım olursa mezar taşı,
Sizlere
söyleyince sağ olsun başın,
Boynunu
büküp ağlama annem.”
Bütün
şehitlerin ve bu şehidimizin manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum
ve yan gelip yatmadıklarını, böylece ilan etmek istiyorum.
Şehitlerimize
acıyın, şehitlerimize doğru duygularınızı geliştirin değerli
arkadaşlar ve arkadaşımızın verdiği bu kanun teklifini yasalaştıralım.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin vicdanına bu konuyu havale ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Arayacağım Sayın Sarıbaş.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Sayın Başkan, bir şey arz edebilir miyim yerimden?
Bu bahsedilen konuyla ilgili konuşma hakkımız olmadığı için ortada
kalmaması açısından bir hususun ifade edilmesinde yarar görüyorum.
BAŞKAN
– Öyle bir usulümüz yok Sayın Kapusuz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Ama, yerimden benim açıklama hakkım var Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Neyi açıklayacaksınız Sayın Kapusuz?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Bu konuyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum
yerimden Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, hangi konu hakkında, ne açıklayacaksınız, söyler
misiniz?
HALUK
KOÇ (Samsun) – Geldiler Sayın Başkan… Amacı zaman kazanmak.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – 37’ye göre, Sayın Başkanım, verilmiş, aşağıya,
gündeme alınması istenen bir teklif var. Bu teklif, takdir edersiniz
ki, Türkiye Büyük Millet Meclisine de resmî olarak dört tane bakanlıktan
bu konuyla ilgili görüş bildirilmiş. Bunların hiçbir tanesinden
siz de bahsetmediniz, değerli arkadaşım da bahsetmedi.
BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, teklif üzerinde komisyon, hükûmet, teklif sahibi ve
bir milletvekilinin söz isteme hakkı var. Teklif sahibi ve bir milletvekili,
önerge üzerinde…
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Benim de yerimden açıklama hakkım, Sayın Başkan,
İç Tüzük’e göre.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HALUK
KOÇ (Samsun) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
– Arayacağım Sayın Koç.
Kabul
edenler…
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Sayın Başkan, benim de söz hakkımı gasp ettiniz.
BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, lütfen, düzeltir misiniz “gasp” kelimesini!
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Evet, Sayın Başkan, bu hakkımı vermediniz; İç Tüzük’e
göre hakkım benim.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Biraz daha uzatırsa kalabalık gelecek Sayın Başkan.
Onun niyeti başka.
BAŞKAN
– Kabul etmeyenler...
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Sarıçam, üçüncü sefer seni dikkatle izliyorum.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – İhtilaf olur büyük ihtimalle,ihtilaf var.
HALUK
KOÇ (Samsun) – İhtilaf yok.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
20.03
BAŞKAN : Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci
Birleşimi’nin Beşinci Oturumu’nu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER (Devam)
6.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan’ın, Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin (2/797) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/415) (Devam)
BAŞKAN
– Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan’ın İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için
elektronik cihazla oylama yapacağız.
Beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Ancak,
sistemdeki arıza nedeniyle birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci
Birleşimi’nin Altıncı Oturumu’nu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
– Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
İkinci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN
– Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Üçüncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN
- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Dördüncü
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç’ın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Geçici
1’inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaç’ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (x)
(x) 1256 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükûmet?.. Yerinde.
Komisyon
Raporu, 1256 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Bursa
Milletvekili Mustafa Özyurt. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Özyurt, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1256 sıra sayılı ve İstanbul
Milletvekili Sayın Tayyar Altıkulaç’ın, Yükseköğretim Kurumları
Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un görüşülmesinde
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi en içten saygılarımla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üniversitelerin, görev
ve işlevlerinin, niteliği nedeniyle, her türlü dış etkenlerden ve
özellikle de siyasi karışımlardan uzak tutulması, bilimsel saygınlığının
korunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Çünkü, üniversiteler,
akademik nitelikleri nedeniyle, tüm çalışmalarında bilimsel ölçütleri
göz önünde bulundurmak ve nesnel, yansız olmak zorundadırlar. Bunu
sağlamanın yolu ise, özellikle siyasal erkin, üniversite yönetimindeki
herhangi bir evresinde, buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, üniversite
yönetiminin herhangi bir evresinde bilimsel çalışmaları etkileyecek
tüm aşamalardan uzak durması gerekmektedir.
Anayasa
koyucunun, üniversiteleri bilimsel özerklik ve kamu tüzel kişiliğiyle
donatması, yükseköğrenime verilen önemin değerini vurgulamak
içindir. Rektör seçimi yetkisinin ise Cumhurbaşkanına verilmiş olması,
üniversitenin bilimsel özerkliğinin yönetsel özerkliği de içermesinden
kaynaklanmaktadır ve bunun en önemli nedeni de, siyasal erkin, yani
hükûmetin, üniversite yönetiminin herhangi bir evresinde, seçim
olsun, atama olsun, herhangi bir evresinde bulunmasını kesinlikle
uzak tutmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, bizim üniversite geleneğimizde, 1933’te üniversite
reformundan sonra, rektörler atamayla gelmiş -zaten bir tane üniversitemiz
var, rektör atamayla gelmiştir- ama, bundan sonra yapılan 4936 sayılı
Yasa’yla İstanbul Teknik Üniversitesinin kuruluşu, Ankara Üniversitesinin
kuruluşuyla, üniversite, artık tamamen, rektörlerini seçimle getirmiştir
ve bu bizim, 1946’dan beri, düşünün, neredeyse altmış yıldan beri
olan bir geleneğimizdir ve bu geleneğimiz bir defa bir yerde bozulmuş
nasıl olmuşsa ve önümüze evirip çevirip bu konuluyor; daha evvel
böyle yapılmıştı, daha önce böyle yapılmıştı, diye.
Değerli
arkadaşlarım, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13’üncü maddesi,
kurucu olup olmadığını ayırmaksızın -tekrar dikkatinizi çekmek
istiyorum- kurucu olup olmaksızın bütün rektörlerin seçiminde,
rektör adaylarının belirlenmesinde üniversiteleri yetkili kılmıştır.
Üniversiteler, seçecekleri adayları, 6 adaydan -Yükseköğretim Kuruluna
gönderecekleri adaylardan- 3’e indirilmesini ve Yükseköğretim
Kurulunun göndermiş olduğu 3 adaydan 1 tanesini de Sayın Cumhurbaşkanının
seçme yetkisi olduğunu vurgulamıştır. Tekrar söylüyorum; Cumhurbaşkanlığı
yalnızca atama makamı değildir arkadaşlar, seçme ve atama makamıdır.
Onun için, Cumhurbaşkanına tek aday veya iki aday gönderemezsiniz.
Anayasa’nın
123’üncü maddesinde tanımlanan yerinden yönetim şekli, rektörlerin
belirlenmesinde üniversiteyi dışlayıp siyasi iktidarın yönetimi
şekillendirmesi ilkesiyle taban tabana zıttır. Hatta öyle olmuştur
ki, 1961 Anayasası’nın 120’nci maddesinde bilimsel ve yönetsel özerklik
olmasına rağmen, 82 Anayasası’nda yalnız bilimsel özerklik korunmuş,
ama defalarca yapılan başvurularda, Anayasa Mahkemesi, bilimsel
özerkliğin içinde yönetsel özerkliğin de olduğunu, bu bakımdan, siyasi
iktidarın, hükûmetin, üniversitelerin rektör seçiminin hiçbir evresinde
bulunmaması gerektiğini vurgulamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasayı, şu anda görüşmekte olduğumuz yasayı bu
kez Genel Kurulda üçüncü kez görüşüyoruz. Bir defa görüştük, Sayın
Cumhurbaşkanına gönderdik, Cumhurbaşkanı geriye gönderdi. Aynı
şekilde, İktidar Partisinin oylarıyla hiç değişiklik yapılmadan
yine gönderdiniz, Cumhurbaşkanı onayladı, ama bu sefer Anayasa Mahkemesine
götürdük ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu kez üçüncü defa görüşüyoruz.
O zaman da söyledik -Sayın Millî Eğitim Bakanı da buradaydı- dedik
ki arkadaşlar, gelin, Hükûmetin bu işte eli olmasın; deyin ki: “Yükseköğretim
Kurulu 3 tane aday seçer, Cumhurbaşkanına bildirir, Cumhurbaşkanı
da bu adaylardan birisini rektör olarak atar.” Gerek yeni kurulan olsun
gerekse eski üniversitelerde olsun, bu böyledir. Ama, hayır, İktidar
öyle demedi, “Yok, ille de benim dediğim olacak, ille de benim söylediğim
olacak.” dediğiniz için bu yasayı üçüncü defa görüşüyoruz.
Şunu
söyleyeyim: Bu gidişinizle dört veya beşinci defadır görüşeceğiz.
“Nereden bunu biliyorsunuz?” diyeceksiniz. Çok satılan, çok okunan
bir gazetenin 11 Kasım tarihli başyazısında -burada gazetenin ismini
vermek istemiyorum- aynen şöyle diyor: “Bu, inat değil, kötü niyet.”
Burada arkadaşlar, isteyen olursa kendilerine veririm. Gerçekten,
bu, böyledir. Bu, bir inat değil, artık inadın ötesine geçtiniz. Bu,
bir kötü niyet. İlle de “Üniversitelerde bizim elimiz olsun.”, ille
de “Bizim dediğimiz olsun.” dediğiniz için bu yasayı tekrar görüşeceğiz.
İşte buraya yazıyorum (Bizim dilimizde vardır biliyorsunuz “yazıyorum”
diye, bunu yazıyorum.) bu yasayı, bu gidişinizle, bu davranışınızla,
bir defa, belki iki defa görüşeceğiz tekrar arkadaşlar.
Gelin,
yapmayın. Şu İktidar döneminizde, ne kadar yerleşik kurumumuz varsa
hepsini bir yerinden didiklemeye çalıştınız. Gelin, üniversitelerimiz
için bunu yapmayın. Şu anda bütün üniversitelerimiz bu konuşmaları,
bunları dinliyor arkadaşlar. Eğer İktidar samimi olsa, gerçekten
üniversite açmak için samimi olsa, ben şunu söyleyeyim: “Yeni açıyoruz.”
dediğiniz üniversiteler, arkadaşlar, 500’er milyar lira para tahsis
edilmiştir. Bu parayla İstanbul’da, Ankara’da bir daire alamıyorsunuz.
Bununla “Üniversite açacağız.” diyorsunuz. Hayal görmeyin lütfen.
Bir
de, ne olursunuz, biraz gerçekçi olun, samimi olun. Yani, hep bu söyleniyor.
Burada önemli olan, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Gelin, madem
üniversite kurmak istiyorsunuz, gerçekten bu işi yapmak istiyorsunuz,
gelin, yapalım.
Arkadaşlar,
üniversite öğretim üyelerine, dört yıldan beri, maaşlarına en küçük
bir şekilde bir iyileştirme yapılmamıştır. Bir araştırma görevlisinin
maaşı 800 liradır, 800 lira! Bu araştırma görevlisi bununla kitap
mı alacak, araştırma mı yapacak, çalışacak mı, yoksa evini mi geçindirecek?
Ondan sonra diyorsunuz ki, efendim, üniversitelerimiz iyi çalışmıyor,
üniversitelerimizde iş yok. Eğer samimiyseniz gelin deyin ki üniversite
öğretim üyelerinin maaşlarını şu kadar artırmak istiyoruz, üniversite
araştırma görevlilerinin maaşlarını şu kadar artırmak istiyoruz
deyin.
Yine,
ben, size bir iki rakam vermek istiyorum bu arada: Türkiye’de son on
yılda yayın sayısı bakımından 32’nci sıradan 19’uncu sıraya yükseldik
arkadaşlar. Lafa geldiği zaman, üniversitelerimiz kötü, üniversitelerimiz
sıralamaya girmiyor diyorsunuz. Geçen yıl indekslere giren yayın
sayımız, arkadaşlar, 18.891 tanedir. Bunların büyük çoğunluğu mühendislik
ve tıp alanındadır. Sosyal bilimlerde o kadar başarılı değiliz,
onu da söyleyeyim. Ama, bütün bu güçlüklere rağmen en uçtaki üniversitelerimiz
bile araştırma yapmakta ve iyi bir şeyler üretmeye çalışmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel söylediğim gibi, 2547 sayılı Kanun yapılırken
rektör seçimleri tamamen seçim sisteminden ayrılmıştır; ama, en kısa
zaman sonra, yani askerî yönetimin bulunduğu dönemde bile, 1992 yılında
3826 sayılı Yasa’yla denilmiştir ki, “üniversite rektörlerinin seçimi
üniversitelere bırakılmalıdır” ve adayların seçimi üniversiteye
bırakılmıştır. O tarihten bu yana da eski üniversitelerimiz rektörlerini
seçebilmektedirler.
Şimdi,
yeni kurulan üniversitelerde, diyeceksiniz, rektör seçimi nasıl
yapılacak? Hemen söyleyeyim arkadaşlar: Şu anda, 4 tane yeni kurulan,
yani yasası geçmiş olan 4 üniversitemizin rektör seçimi 17-18 Kasım
tarihlerinde yapılacaktır. Bunların da hemen isimlerini vereyim
isterseniz: Bildiğim kadarıyla Ordu, Düzce ve 2 tane daha var. Bunların
seçimleri 17-18 Kasım tarihlerinde yapılacak ve bunlar Yükseköğretim
Kuruluna 6 aday bildireceklerdir. Daha sonra da geri kalan -demek
ki 11 tane kalıyor- 11 üniversitemizin de kadroları oluştukça, yavaş
yavaş onlar da seçimlerini yapacaklar ve normal prosedürle işlem
yürüyecek, Yükseköğretim Kurulu adaylarını belirleyecek, Sayın
Cumhurbaşkanına da sunacak, Cumhurbaşkanı da bunlardan bir tanesini
seçecektir.
Bu
telaşınızın nedenini anlamıyorum arkadaşlar. Yani, dediğim gibi,
bu yasayı 4 kere görüşüyoruz. İşlem yürümeye başlamış, 4 üniversitemizin
rektör seçimi Kasım ayının 17-18’inde yapılıyor, her şey yolunda.
Kadroları hazırlayın, kadro verin, yeni üniversitelerimize kadro
verin, onlar da seçimlerini yavaş yavaş yapsınlar.
Bu
arada, kadro deyince aklıma geldi arkadaşlar: İktidarda bulunduğunuz
sürece öğrenci sayısındaki artış yüzde 22’dir üniversitelerimizde;
verdiğiniz kadro sayısı binde 4, asistan kadrosu, araştırma görevlisi
kadrosu binde 4’tür. 176 veya 180 kadro vermişsiniz dört yıl içerisinde.
Bununla mı övünüyorsunuz arkadaşlar? Yani, bununla mı, diyorsunuz,
biz, üniversiteleri şöyle yükseltiyoruz, üniversiteleri şu hale
getiriyoruz?
Gelin,
şu teklifi geri çekin. Bir de Sayın Grup Başkan Vekilimin söylediği
gibi, bunu içinizden biri vermiş olsaydı üzülmezdik; ama, akademik
kariyerden gelmiş bir arkadaşımız, Sayın Tayyar Altıkulaç bu teklifi
verdiği için -Komisyonda da kendisine söyledim- bu, bir üniversite
öğretim üyesi olarak beni ve üniversite topluluğunu son derece üzmüştür.
Üniversiteden gelen bir öğretim üyesinin, “kendi üniversite rektörlerini
seçemez, bunu Millî Eğitim Bakanı seçer, Millî Eğitim Bakanı seçsin,
ondan sonra Yüksek Öğretim Kuruluna göndersin” demesi, gerçekten,
beni üzmüştür ve yaralamıştır. Bunu kendisine de söyledim. Üzüntülerimi
de buradan belirtiyorum. Bir arkadaşınız verebilirdi bunu. Bunları
orada da söylerdim, ama bu kadar üzülmezdim. Fakat, Sayın Altıkulaç’ın,
akademik kariyerden gelen bir arkadaşımızın vermesi, gerçekten,
bütün üniversite camiasını üzmüştür.
Gelin,
bu teklifinizi geri çekin veya deyin ki -Millî Eğitim Bakanını çıkaralım-
Yükseköğretim Kurulu, adaylarını seçsin, Cumhurbaşkanına sunsun,
Cumhurbaşkanı da bunlardan seçeceği rektörü seçip atasın.
Değerli
arkadaşlarım, bunda ne sakınca var? İlle de Millî Eğitim Bakanının
da olmasını niçin istiyorsunuz; onu anlamıyorum.
FARUK
ÇELİK (Bursa) – Millî Eğitim’den siz niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Efendim, şundan dolayı rahatsız oluyoruz: Bizim
gelenek ve göreneklerimizde, âdetimizde böyle bir şey yok arkadaşlar.
TEVFİK
AKBAK (Çankırı) – Biz değiştirebiliriz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Efendim, haklısınız, değiştiniz; çünkü, ne kadar
kurumumuz varsa, affedersiniz, yani, ne gerekiyorsa onu yaptınız,
her kurumumuzla dargınsınız; Danıştayımızla dargınsınız, Yargıtayımızla
dargınsınız, üniversitemizle dargınsınız, ordumuzla dargınsınız…
AHMET
YENİ (Samsun) – Kim söylüyor?
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – Siz öyle istiyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Kim söyledi?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) –…artık, lütfen, bir tek üniversite kaldı, bir tek
üniversite kaldı. Lütfen…
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) – Biz kimseye dargın değiliz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Hepsiyle dargınsınız.
AHMET
YENİ (Samsun) – İsteseniz de olmayacağız.
BAŞKAN
– Sayın Özyurt, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
(AK
Parti sıralarından “Kale…” sesi)
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Hayır efendim, kale değil. Bizim, kale diye bir şeyimiz
yok. Bu kutsal değerlerimiz bizim arkadaşlar.
AHMET
YENİ (Samsun) – Siz öyle istiyorsunuz diye olmaz.
BAŞKAN
– Sayın Yeni…
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) – Halkımızla barışığız biz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Barış içindesiniz… Onun için Başbakan, Danıştayı
gösterip de “Efendi, sen karışma, buna ulema karışır” dedi, ondan
sonra da başımıza bu geldi.
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) – Yapmayın öyle…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Üniversiteleri ulemalara teslim edecekler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Yapmayın arkadaşlar, lütfen… Bu kurumları bu kadar
hırpalamayın. Siz buradan gideceksiniz, giderken de hiç değilse,
adınıza, şanınıza yakışır bir şey bırakın; deyin ki, güzel bir kurum
bırakıyoruz, şu kurumlara şu kurumlara iyilik yaptık, şöyle şöyle
yükselttik deyin. Ne olursunuz bir de bunu yapın ya!
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Seneye belli olacak.
AHMET
YENİ (Samsun) – Onun kararını halkımız verecek.
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) – Halkımızla barışığız biz, halkımızla…
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Bakın arkadaşlar, aşağı yukarı 80 bin civarında
öğretim üyemiz var, profesör ve doçent olmak üzere. Bunların yüzde
46’sı hiç yurt dışına çıkmamıştır. Sordum yurt dışına çıkmayan öğretim
üyelerine, neden çıkmadınız dedim, “Hocam, neyle çıkacağız?” dedi,
“Hangi parayla yurt dışına çıkarız? Biz geçimimizi zor sağlıyoruz.
Neyle yurt dışına çıkarız?” Sayın Millî Eğitim Bakanı buna cevap versin,
“Öğretim üyelerinin maaşlarını şu kadar artırdık. Neden gitmiyorlar?
Tahsisatlarını bu kadar artırdık. Neden gitmiyorlar?” desin. Öyle
değil; ama, buna rağmen, bu insanlar, uluslararası düzeyde yayın yapıyorlar.
Mühendislik ve tıp alanında dünyanın en iyi yayınlarını yapıyoruz.
Gelin, bu kurumları bu kadar hırpalamayın, yapmayın…
Bunu
sayın grup başkan vekillerine de söyledim arkadaşlar. Millî Eğitim
Bakanının bu işin içinde olmasının ne yararı var size? Ne sağlayacak?
Diyorum, ananelerimizde, bütün gelişimimizde üniversiteli öğretim
üyeleri rektörlerini seçerler arkadaşlar. Bir tek, bu, askerî darbe
döneminde olmuştur. Siz de aynı yöne gelmek istiyorsunuz, diyorsunuz
ki: “Biz güçlüyüz. Biz 354 milletvekiliyiz, biz seçeriz.” Seçerseniz,
ama, kötü bir şöhretiniz olur arkadaşlar.
Geçen
yıllarda buraya Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri
cübbeleriyle geldiler, arkadaşlar rahatsız oldular.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) – Grubu bastılar.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Efendim, ne grubu bastılar? Millet Meclisine geldiler.
O
cübbeler, beyler, işportadan alınmaz. Alınması çok zordur. İsterseniz
bir deneyin bakalım, alabiliyor musunuz öyle?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) – Biz de öğretim üyesiyiz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – O zaman, eğer siz bunu söylüyorsanız, daha da yaralıyor
bizi.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) – Niye?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Gayet tabii.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) – O cübbelere yazık oluyor. O cübbenin hakkını versinler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Lütfen, o kelimeyi düzeltin. O cübbelere yazık
olmaz.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) – O cübbelere yazık oluyor!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – O cübbeler öyle işportadan alınmaz, kolay kolay
da adama vermezler. Eğer size öyle verdilerse…
BAŞKAN
– Sayın Özyurt, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
milletvekilleri…
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Eğer, efendim ona öyle verdilerse, size yazık olmuştur.
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) – Tanıdığı varmış demek ki!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Öyle kolay verilmez o cübbeler.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) – Yanlış vermişler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Onun için, bakın, o cübbelere bugüne kadar kim bir
şey söylediyse, ayağına taş değmiştir bu memlekette.
Biraz
ölçülü olmanızı tavsiye ederim. O cübbeler değerlidir, kıymetlidir.
Hepiniz o cübbelerin karşısında oturup ders dinlediniz, bir şeyler
öğrendiniz. Giyiminden, kuşamından, konuşmasından, davranışından,
bilgisinden öğrendiniz arkadaşlar. Neden bu insanlara güvenmiyorsunuz?
Neden öğretim üyelerinin kendi rektörlerini seçmesine izin vermiyorsunuz?
Gelin,
bu işi burada düzeltelim. Hiç değilse deyin ki: Haklısınız, bu iş
böyle olmaması gerekirdi. Bunu yapabiliriz. Şurada bir teklifle
Millî Eğitim Bakanı çıkartılır, üniversiteler kendi rektörlerini,
adaylarını seçenler; Yükseköğretim Kurulu da onlardan 3 tanesini
Sayın Cumhurbaşkanına sunar ve böylece bu iş tatlıya bağlanmış
olur.
Bu
bakımdan, eğer gerçekten siz üniversiteleri seviyorsanız ve üniversitelerin
üniversite olmasını istiyorsanız arkadaşlarım, dediğim gibi,
bunu yapmanızda hiçbir sakınca yok.
Bir
de arkadaşlarım, bir şey söyleyeceğim: Sayın iktidarın bir şeyi
var -isim vermek istemiyorum- iktidarın yetkililerinden birisi,
bir üniversiteyi ziyaretinde dedi: “Parayı ben veriyorum, beni
karşılamıyorlar.”
Arkadaşlar,
parayı cebinizden vermiyorsunuz, bu ülkenin parası veriliyor.
“Parayı ben veriyorum…” Ticaret yaptığı günlerle karıştırmayın,
“parayı ben veriyorum, ben karşılanmıyorum” denmez.
MEHMET
KURT (Samsun) – Nezaketen, yani, bir Başbakan karşılanmaz mı? Bir Başbakana
yapılır mı yani?
AHMET
YENİ (Samsun) – Bir Başbakana yapılır mı bu iş be!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – O, benim işim değil, ama, Başbakan -siz söylediğiniz
için söylüyorum- o Başbakan, kalkıp da, bir üniversite öğretim üyesi
yahut da bir rektör için “beni karşılamıyorlar, parayı ben veriyorum”
diye böbürlenmez.
MEHMET
KURT (Samsun) – Ama, nezaketen, o da…
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Nezaket konusu ayrı, ama, esas nezaketsizliği
Başbakan yapmıştır.
MEHMET
KURT (Samsun) – Hayır ya!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Başbakan, demeliydi, karşılamayabilir, ben giderim,
o üniversite bizim üniversitemizdir, o üniversitede bulunurum,
otururum, dersini dinlerim, diyebilirdi.
Onun
için, “parayı ben veriyorum, benim düdüğüm öter,” bunlar ayıp oluyor.
Hele bunu üniversiteye yaparsanız, çok çok daha ayıp oluyor arkadaşlarım.
MEHMET
KURT (Samsun) – Başbakanın karşılanmaması ayıp değil mi?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – O benim işim değil, ama, dediğim gibi, İktidarın
bunu söylemesi…
AHMET
YENİ (Samsun) – İşine gelmiyor değil mi?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – …Hükûmetin bunu söylemesi ayıp.
AHMET
YENİ (Samsun) – İşinize gelmiyor.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN
– Sayın Yeni, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) – Konuşmayı bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ama,
dediğim gibi, arkadaşlarıma, bu yazıyı, lütfen, okumalarını tavsiye
ediyorum. Bu, inat değil, kötü niyet. Gerçekten, bu, inat değil, kötü
niyet. Bu tekerlemeyi daha önce de söylemiştim, yine de söyleyeyim:
Anadolu’da bir laf vardır, derler ki, zengini hayırsız evlat, memuru
süslü avrat, politikacıyı da körü körüne inat batırırmış. Sizinki,
dediğim gibi, inat değil, artık kötü niyet arkadaşlar. Lütfen, biraz
düşünün şu bizim önereceğimiz teklifi, deyin ki, evet, haklısınız,
Millî Eğitim Bakanı bu şeyin içinden çıkabilir, Yükseköğretim Kurulu
adaylarını seçer ve Sayın Cumhurbaşkanı da atar. Hiç değilse, güzel
bir isim bırakırsınız. Böylece de, kimse bu işten zedelenmemiş
olur.
Beni,
saygıyla, sabırla dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim.
Sağ
olun Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.
Tümü
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Dursun Akdemir,
Iğdır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akdemir.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, burada, Sayın Tayyar Altıkulaç’ın, üniversitelere
rektör atanmasıyla ilgili hazırlamış olduğu kanun teklifi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin, küresel gelişmenin
olduğu dünyada rekabet edebilmesi için, üniversitesini yeni baştan
gözden geçirmesi gerekiyor. Bu gözden geçirme sırasında, tabii
ki, üniversitelerin yönetimi önemlilik arz etmektedir ve yöneten
kişilerin özelliği önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
üniversitelerinin gelişmişliğini gösterecek bir örnek vererek
konuşmamı sürdürmek istiyorum.
Türkiye’de
yapılan yayınlar itibarıyla dünyanın 19’uncu sırasında bulunuyoruz.
Bu, üniversitelerimizin başarısıdır. Bununla övünmemiz gerekiyor.
Ancak, Yükseköğretim Kurumunun, Türkiye üniversitelerinde, kurulduğundan
bugüne, eksiksiz her şeyi yaptığını iddia etmemiz de tabii ki safdillik
olur. Zaten, bunun böyle olmadığını, Yükseköğretim Kurumunun reforma
ihtiyacı olduğunu ve reform yapılması gerektiğini, kendi yönetimi
de, YÖK yönetimi çalışma yapmış, YÖK Başkanıyla kamuoyuna açıklanmış
ve bu konuda kamuoyu tartışması sonucu, YÖK’ün de kendi yönetimini
yenilemesi zorunluluğunu hissetmiştir.
Yükseköğretim
deyince neyi arzu ediyoruz? Yükseköğretim arzu ediyoruz. Yükseköğretim
sistemi, tüm eğitim sisteminin etkinliğini belirleyecek bir özelliğe
sahiptir. Dolayısıyla, yükseköğretim öncesindeki eğitim kademelerinin
de çok iyi şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor. Özellikle, yetiştirilecek
olan öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin kalitesinin, yetiştirilecek
olan öğrenciler üzerinde önemli etkisi olacağından, bu konuda önemli
çalışmalar yapmak durumundayız. Özellikle ar-ge çalışmaları bir
ülkenin kalkınmasında çok önemli rol oynayacağından, ar-ge çalışmalarının
her kademesinde bilimsel çalışmalar yapacak ya da ar-ge çalışmalarının
yöneticiliğini yapacak kişilerin yetişmesi, o ülkenin geleceğinde,
bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmeleri takip edip uygulamaya
sokup, dolayısıyla, bilim üretecek bir ortamın oluşturulması, üniversitelerin
kalitesiyle ilgilidir. Biz, Türkiye üniversitelerinin ortaya
koyacak özellikleri vurgulayabilmek için bir şeyden bahsetmek durumundayız,
yani üniversite özerkliğinden. Üniversitenin özerkliğinin olabilmesi
için, üniversitede akademik özerkliğin tam olması, yönetsel özerkliğin
tam olması ve mali özerkliğin tam olması gerekmektedir. Dolayısıyla,
üniversitelerde, bilgi üretiminde, aktarımda ve bilginin toplum
yararına kullanmada izlenecek akademik yaklaşım ve kararların
her türlü dış baskıdan uzak olmasının zorunluluğu vardır; ancak,
akademik özgürlük bu anlamda sınırsız bir sorumsuzluk anlamına
hiçbir zaman gelmemelidir; akademik performansları evrensel normlara
göre ölçülmeli, değerlendirilmelidir. Öğretim programlarının
kalitesini güvenceye alacak ve bu güvenceyi yükseltecek derecede
ulusal ve uluslararası akreditasyon mekanizmaları, bu akademik
özgürlükte devreye girmelidir değerli arkadaşlarım.
Yönetsel
özgürlükte ise, üniversitelerde her düzeydeki karar verme ve uygulama
mekanizmaları, üniversitelerin kendileri tarafından ilkesel
düzeyde yalın ve genel bir yükseköğretim yasal çerçevesi içerisinde
kalınarak, ancak, her türlü dış baskıdan uzak şekilde biçimlendirilmelidir.
Yükseköğretim eşgüdümü, organizasyonu mutlaka sağlanacak şekilde
ortaya konulmalı ve bu gerçekleştirilmelidir.
Türkiye’de
mali özerklik konusunda da özellikle AKP Hükûmeti döneminde cimri
davranılması nedeniyle üniversiteler yeteri sayıda öğretim üyesi
elemanı alamamış ve genç nesil üniversiteye yetiştirememiştir.
Şöyle
bir hafızanızı yoklamak üzere bir rakam vererek konuşmalarımı pekiştirip
yasa üzerine döneceğim.
Eğitim
niteliğini belirleyen unsurların başında, hepinizin bileceği
gibi, öğretim üyesi başına düşen üniversite öğrenci sayısı gelmektedir.
Gelişmiş ülkelerde, bu, her öğretim üyesi başına 15 kişidir. Ülkemizde
ise bu, 30’un üzerindedir değerli arkadaşlarım. Bunu gelişmiş ülkeler
düzeyine artırabilmek için… 1998 ve 2002 yılları arasında YÖK’ün yaptığı
çalışmaya göre, öğretim üyesi sayısı yılda yaklaşık olarak yüzde
9 oranında artmaktadır. Bu çok yetersiz ve kifayetsizdir. Arzu edilen
okullaşma oranlarının gerektirdiği öğretim üyesini karşılamaya
yeterli olmadığından, biz bu sayıyı artırmak durumundayız. Ama,
maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum ki, AK Parti Hükûmeti bu konuda
gerekli önlemleri ya bilinçli olarak almadı ya alma becerisini
gösteremedi ya da yetersizliğinin farkında değildir.
Değerli
arkadaşlar, 2005 yılı itibarıyla var olan öğretim üyesi sayımız
30.668’dir. Bu öğretim üyesi sayısını Avrupa standartlarına yaklaştırmak
için 2010 yılında 51.980’e çıkarmamız gerekiyor. Yani, yaklaşık bir
hesapla, beş yıl içerisinde öğretim üyesi sayısını 20 bin artırmamız
gerekiyor. Sayın Bakanıma soruyorum, burada beni izliyorlar:
Acaba, almış olduğunuz hangi kararlarla beş yıl içerisinde 20 bin
öğretim üyesi yetiştireceksiniz? Bunun imkânsız olduğunu siz de
çok iyi biliyorsunuz.
Yine,
aynı şekilde devam ettirecek olursak, bir ülkenin geleceğinin hesabının
yapılması lazım; o hesabı yapamamışsınız çünkü. Ben burada vereyim,
belki faydalanırsınız: 2015 yılında Türkiye’nin 75.250 öğretim üyesine
ihtiyacı olacaktır. Eğer geleceği düşünüyorsanız, 2020 yılında
95.530 öğretim üyesine sahip olmamız lazım. Bu karınca adımıyla bunları
tamamlayacağınıza inanıyor musunuz Değerli Bakanım? Hayır, mümkün
olmayacaktır.
Bu
nedenle, bu genel bilgiyi verdikten sonra, Türkiye’de son açılan 15
üniversite Meclisimizde yasalaştığı sırada ben orada bir konuşma
yapmış, yönetim konusunda, rektörlerin atanması konusunda bir fikir
beyan etmiştim. Demiştim ki: Bu üniversiteleri kuran kurucu üniversitelerin,
liyakat ilkesine göre, bu yeni üniversitelerin yönetiminde hakkı
olmalı ve bunun için de, kurucu üniversite öğretim üyeleri arasından
seçilecek olan kişilerin Millî Eğitim Bakanlığı ya da Başbakan tarafından
tespit edilecek 3 kişinin Cumhurbaşkanlığına bildirilmesi ve nihayet,
Cumhurbaşkanının yetkisinde olduğu için -şu anda Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletidir, anayasası var- geçerli olan Anayasa’da da Cumhurbaşkanı
yetkili olduğu için onun ataması gerekiyor.
Her
ne kadar mevcut Anayasa’mızın olağanüstü şartlarda yapılmasını kabul
etsek de birtakım eksiklikleri vardır. AK Parti Hükûmeti, değerli
siz milletvekili arkadaşlarımızın dikkatinden kaçıyor; şimdiye
kadar anayasa değişikliği yapılarak, müdahalelerden sonra yapılmış
olan Anayasa’yı değiştirip çağdaş bir Türk anayasası yapabilirdiniz.
Bu, sizin için -bana göre- bir ayıp sayılmalı ve AK Parti Hükûmetinin
en önemli eksik taraflarından birisi olarak Türkiye Cumhuriyeti
eğitim tarihine geçmelidir. Bunu beceremediniz.
Değerli
arkadaşlar, burada benim o teklifim gündeme alınmadı; fakat, ben
ısrarla devam ettirdim bu görüşümü. Sayın Cumhurbaşkanımızın veto
ettiği dönemde, 30/12/2005 tarihli ve 5447 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilat Kanunu’nun 1’inci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle
Cumhurbaşkanlığı tarafından veto edilerek Meclise geldi ve orada
görüşülürken aynı görüşümü tekrarladım. Kanun’un hukuka aykırılığı
iddiaları tabii var. Üniversitelerin bilimsel ve yönetsel özerkliğiyle,
Yükseköğretim Kurulunun Anayasa’da belirlenen görev ve yetkileriyle
bağdaşmadığı, hizmetin gereğine ve kamu yararına uygun düşmediği
hususlarına dayanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerle ilgili olarak en çok tartışılan sorunlardan
biri, hepimizin bildiği ve şu anda tartıştığımız bir koordinasyon
yetersizliği, yani, yönetimdeki boşluktur.
Diğer
önemli bir sorun ise, yine üzerinde durduğumuz ve bugün tartıştığımız
2 Şubat tarih… Biz bunu 05/04/2006 tarihinde Mecliste söylediğimiz
halde, bu şekilde bir çözüm önerisini; maalesef, siz Hükûmet yetkilileri
dikkate almamış ve çözümsüz şekilde, ülkenin üniversitelerinin
bugüne kadar gelmesine vesile oldunuz.
Esasen,
üniversitelere rektör seçimi meselesi taa 11’inci yüzyıldan bu yana
tartışılagelmektedir. Öğrenciler tarafından seçilsin denmiştir.
Öğretim üyeleri tarafından seçilmiştir ve halen seçilmektedir.
Bir dönem olmuştur, kral veya kraliçe tarafından seçilmesi gibi
birçok seçenek tartışılmış ve uygulanmış. Burada amaç, üniversitenin
verimli ve etkin çalışmalarını sağlamak, keyfî ve taraflı uygulamalara
fırsat vermemektir.
Bir
başka deyişle, toplumun ve insanların gelişimi için var olan bu müesseselerde,
bu amaçların gerçekleştirilmesi, uygun koşulların oluşturulmasıyla
mümkün olmaktadır.
Gene,
günümüzde, Avrupa Birliğine giderken, önemli gayret içerisinde
Hükûmeti sürekli ben gördüm, ama, eğitim konusunda önemli bir adım atamadığı
da bir gerçektir.
Avrupa
Birliği sürecinde ülkemizi ilgilendiren önemli bir konu da, yükseköğretim
kurumlarının, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kırkıncı
yıldönümünde Lima’da toplanan Dünya Üniversiteler Servisi tarafından
kabul edilen temel ilkelere geçirilmesiyle ilgilidir. Üniversiteler
ve akademik kuruluşlara, insanların, ekonomik, sosyal, kültürel
hakları ve temel politik haklarının yaşama geçirilmesi, Lima Bildirgesi’nde
kabul edilmiş çok önemli gerekçelerdir. Avrupa Birliğine geçmeden
ya da girmeden, Türk üniversitelerinin de, bunu, bizlerin, kendimizin
yapması gerekiyordu. Ama, maalesef, bu konuda gerekli bir başarı
gösterilememiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu nedenle, ben, gene Hükûmete destek vermek ve Türkiye
üniversitelerine yardım etmek üzere, bu düşüncemi, bir kanun teklifiyle
gerçekleştirmek ve Meclise getirmek istedim. Dördüncü ayda bir kanun
teklifi verdim. Kanun teklifimde aynen şöyle diyorum değerli arkadaşlarım,
buraya dikkatinizi çekiyorum:
“Madde
1.- 30.12.2005 tarihli ve 5447 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilat
Kanunu, Kamu Malî Yönetimi Kanunu, Telsiz Kanunu -vesaire, vesaire-
Hakkında Kanun’un geçici 1’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu
Kanunla kurulan üniversitelere atanacak kurucu rektörlerin seçiminde
Yükseköğretim Kurulu her bir yeni üniversite için altı aday belirleyerek
Millî Eğitim Bakanlığına bildirir.”
İşte,
Sayın Bakanım burada. Gerçekten, halkın oyuyla gelen İktidarın, yani
Hükûmetin halkın iradesini kullanabilme hakkını kullandırmak üzere
Hükûmet bu yetkiyi kullanmalıdır. Dolayısıyla, üniversiteden gelen
bu teklifi Millî Eğitim Bakanı ya da Başbakan 6 kişi içerisinden 3
tanesini belirleyerek Cumhurbaşkanına bildirir, Cumhurbaşkanı
da bu 3 öğretim üyesinden birini kurucu üniversiteye rektör olarak
atar. Zaten, liyakat de burada ortaya çıkıyor. Bu kurucu üniversiteler
arasından seçilecek öğretim üyesi, hem o üniversiteler kurulurken,
yani, fakülteleri ya da yüksekokulları açılırken emek eden kişiler,
o fakülteleri tanıyan kişiler arasından rektör seçilmesi, yeni
açılacak olan üniversitenin de kısa sürede kuruluşunu tamamlamasına
vesile olacağından, biz, bu süreyi, iki yıl olarak değil, dört yıl olarak
önerdik yasa teklifinde. Dolayısıyla, Sayın Bakanımız bu konuya
dikkat etmiş olsalardı, şimdi, kendileri, Komisyondan böyle bir kanun
teklifine gerek olmadan, bu teklifle sorunu çözerlerdi.
Burada
bir konuya değinmek istiyorum. Hükûmet burada öyle bir gaflet işlemiştir
ki, demokrasiye, kendisi, bilerek ya da bilmeyerek ya da kasıtlı
darbe vurmuştur. “Neden?” diyeceksiniz. Hükûmet dört tane profesör
tespit edecek, YÖK’e bildirecek, YÖK bunların arasından 2 tanesini
Cumhurbaşkanına bildirecek. Sayın Bakanım, sizin, halkın iradesini
YÖK’ün yönetimine teslim etmeye hakkınız var mı? Ben, burada YÖK karşıtı
değilim, YÖK’e karşı olmak istemiyorum. YÖK’ün eksikleri vardır,
noksanlıkları vardır, tamamlanabilir. Ancak, siz demokrasinin en
güzel kuralı olan vatandaşın seçme hakkını ve demokrasiye müdahale
hakkını getirmiş, sizi Hükûmet olarak buraya koymuş, bu milletin başına,
siz kalkıp bu milletin iradesini YÖK’e teslim ederek, demokrasiye
büyük darbe vuruyorsunuz.
Sayın
Komisyon Başkanı, değerli bir öğretim üyesidir ve çok saygı duyduğum,
değer verdiğim bir kişidir, ama, böyle bir teklifi getirmiş olmasını
yadırgadım açıkçası. Dolayısıyla, biz, bunu getirirken, ayrıca
yeni bir eksikliği daha düşünmüş, o zaman ikinci bir teklif getirmiştik.
Önergem de hazırdır, kabul ederseniz, o önergemi de vereceğim burada.
Orada da, bu 15 üniversiteden sonra kurulacak üniversitelerin rektörlük
sorununu çözmek için aynı şekilde 04/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu’nun 10’uncu maddesinin birinci paragrafından
sonra gelmek üzere de aşağıda düzeltilmek üzere böyle bir teklif getirdik.
Önergem
hazırdır. İktidar milletvekillerinin dikkatine arz ediyorum ve
göreceğim ki, biraz önce Grup Başkan Vekiliniz bana verdi, benim
önerdiğim önerge tarzında getirilen kanun teklifini düzeltmek istiyorsunuz.
Mademki, bunu bu kadar aradan sonra düzeltecektiniz, aklınız, bu
kanun teklifimden önce ben Genel Kurulda dile getirdiğimde, dördüncü
ayda kanun teklifi verdiğimde zahmet edip okusaydınız bu kanun teklifini
ya da zamanında komisyonlara gelmiş olsaydı, bu yasa teklifi, o zaman
rektörlerin bu şekilde atama imkânını verecek şekilde kanunlaşmış
olsaydı ne Cumhurbaşkanlığı ne YÖK ne de Hükûmet ne de Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu kadar gereksiz mesai harcamamış olurdu.
O
zaman ben buradan şöyle bir sonuca varmak istiyorum: O zaman siz iyi
niyetli değilsiniz. Sadece kadrolaşmak adına, siz, demokrasiyi,
emrinizde olan bir kuruma teslim etmek istediniz. Bu konuyu açıklığa
kavuşturmanızı arz ediyorum yüce milletimin huzurunda.
Değerli
arkadaşlar, zamanım tamamlandı, söz süremi tam zamanında kullanmak
istiyorum. Ben meramımı anlattım. Bir önerge vermişim, kanun teklifimi
önerge olarak savunmaya çalışacağım.
Benim
vereceğim önergeyi kabul etmenizi diliyor, yüce millete ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Tasarının
tümü üzerinde Komisyon Başkanı Tayyar Altıkulaç söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Altıkulaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benim
imzamı taşıyan bir kanun teklifi vesilesiyle şu anda tartışmalar
sürüyor. Doğrusu, söz almayı düşünmüyordum. Bu teklif üzerinde partiler
gruplar adına ya da şahıslar adına konuşacak arkadaşlarımın değerli
katkılarıyla bu teklifin daha da olgunlaşacağını beklemeyi tercih
edecektim. Ancak, biraz önce konuşan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına teklif üzerinde görüşlerini belirten, Komisyonumuzun da
çok değerli üyesi Mustafa Özyurt’un bir makaleye atıfta bulunarak,
bunun, bir inadın da ötesinde kötü niyet olduğu yolundaki düşünceleri
karşısında bir açıklama yapmak gereğini duydum.
Doğrusu,
ortada, ne bir kötü niyetten ne de bir inattan söz etmenin doğru olmayacağını
öncelikle belirtmek istiyorum. Tabii, bu inat ve kötü niyet, Hükûmete
izafe edilmek istenen, AK Parti İktidarına uygun görülen ve yakıştırılan
ifadeler. Burada benim durumum ne oluyor? AK Parti Hükûmeti, 59’uncu
Hükûmet, bir şeyler düşünüyor, bir inadı var ya da kötü niyeti var. Bu
sözler, tabii, Sayın Özyurt’un değil, bir köşe yazarının değerlendirmelerine
atıfta bulunarak, onu naklederek ifade ettiler. Ben ne oluyorum arada?
Benim ne olduğumu da, ne yazık ki, AK Parti Grubunun Grup önerisi üzerinde
söz alan Sayın Haluk Koç da onun adını koydu, dedi ki: “Altıkulaç bu konuda
kullanılmıştır” ya da “Altıkulaç’ın ismi kullanılmasaydı” gibi
bir ifade kullandılar.
Tabii,
öncelikle, Sayın Koç’a bu ifadeyi hiç yakıştıramadığımı, bundan
büyük üzüntü duyduğumu belirtmeliyim. Doğrusu, benim kendisine,
bilim adamı kişiliğine, ayrıca ana muhalefet partisinin Grup Başkan
Vekili kimliğine duyduğum saygı nedeniyle bu sözü kendine iade
edemediğim için de üzgünüm. Doğrusu, bu sözü ben kendisine de iade
etmiyorum, ayaklarımın altına alıyorum ya da çöpe atıyorum ve Sayın
Koç’un, bu yanlış ve talihsiz beyanından dolayı bu kürsüye gelip benden
özür dilemesini bekliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bunu biraz açmam lazım bir iki cümleyle daha. Bu Parlamento
çatısı altında hiçbir milletvekilinin kullanılamayacağını, İktidara
ve muhalefete mensup arkadaşlarımızdan hiçbiri için böyle bir nitelemenin
doğru olmayacağının da altını çizmek istiyorum. Biz burada milleti
temsil ediyoruz. Elbette partilerimiz var, gruplarımız var, farklı
görüş ve tercihlerimiz var, bunlar çok doğal, ancak, bir parti grubu
ya da bir siyasi iktidar adına, bir milletvekilinin, inanmadığı ya
da çok çok karşı olduğu bir projeyi, bir öneriyi bu kürsüye ya da bu
Meclise, bu Meclis Başkanlığına ve gündeme getirebileceğine ben
ihtimal vermek istemiyorum ve bunu, asgari anlamda, Sayın Koç’un
maksadını aşan bir beyan olarak değerlendirmek istiyorum.
Şimdi,
o zaman ben bu teklifi niye verdim? Birisi benim elime tutuşturdu
da, okumadan, ya da okusam bile, üzerinde durmadan imza atarak sunduğum
bir teklif mi? Hayır. Ben, önce bir milletvekiliyim. Bu Parlamentodan
15 üniversitenin açılmasıyla ilgili bir karar çıkarmışız, bir yasa
çıkarmışız. Bu yasa birtakım süreçlerden geçtikten sonra, nihayet
Anayasa Mahkemesine kadar gitmiş ve iptal edilmiş, rektörlerin nasıl
atanacağına dair madde iptal edilmiş. Ortada bir boşluk var. Bu boşluğun
doldurulmasıyla ilgili sorumluluk hem benim hem grup başkan vekillerinin
hem bütün milletvekili arkadaşlarıma ait bir sorumluluktur ve ben
ayrıca, hasbelkader, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu
Başkanlığı sıfatını da taşıyorum. Bu üniversitelerden ve bu üniversitelerin
bulunduğu şehirlerin milletvekilleri dahil bana birçok tepkiler,
istekler “ne yapıyorsunuz bu işi, niçin çözmüyorsunuz, bu boşluğu
kim ne zaman dolduracak?” gibi sorulara muhatap oluyorum.
Ve
şimdi, biraz önce işaret edilen köşe yazarının, işte, Hükûmet, Altıkulaç
eliyle -o biraz daha nazik bir tabir kullanmış- verdiği bir teklif
olarak bunu değerlendiriyor. Hayır, bu Hükûmet, Altıkulaç eliyle buraya
bir teklif getirmedi. Belki, bu Hükûmet, bir tasarı getirerek bu boşluğu
doldurma hazırlığı içindeydi. Umarım, Sayın Bakan, Bakanlığı bünyesinde
bu konuda yaptıkları hazırlık çalışmalarından söz edecektir. Ama,
ben bir milletvekili ve aynı zamanda Millî Eğitim Komisyonunun Başkanı
olarak bu konunun sürekli takipçisi oldum. Gerek Sayın Bakan nezdinde
gerek sayın grup başkan vekilleri nezdinde gerekse bazı arkadaşlarım
da tek tek şahittirler ki, kendileriyle görüşmelerimizde, bu konunun,
bir an önce, bir formülle çözülmesi konusunu konuşageldim, tartışageldim.
Bu konuyla ilgili, ikili, üçlü, beşli istişarelerin ve müzakerelerin
içinde bulundum.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) – Benden bulunmadınız efendim, kanun teklifi vermiştim.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) – Ve netice itibarıyla, arkasında siyasi desteğin de
olabileceği, Hükûmetin desteğinin de olabileceği, Mecliste milletvekillerimizin
de desteğinin gerçekleştirebileceği bir formül elbette aradım.
Bulduğum formül beğenilir veya beğenilmez, nihayet burası yüce
Meclis, Komisyonda önergeler verildi, tartışıldı. Benim teklifim
Komisyondan geçtikten sonra da biz bu konuyu tartışmayı hep sürdürdük
acaba daha olumlu, daha gerçekçi, daha az tartışılabilir bir formül
bulabilir miyiz diye. Ve nihayet kişisel katkımın da içinde bulunduğu
bir önerge biraz sonra verilecek, belki o da beğenilmeyecek, onu bilemiyorum.
Belki bir başka arkadaşlarımız daha makul, daha gerçekçi, üniversite
özerkliğiyle daha bağdaşır bir öneriyi de buraya getirebilecekler,
onları ben bilemiyorum. O hâlde, kendi durumumla ilgili olarak bu
kadar bir açıklama yapmaya gerek gördüm.
Şimdi,
bazı hususları da bu vesileyle, Sayın Başkanın ve Başkanlığın müsamahasına
sığınarak, açıklamakta yarar görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; şimdi, bakınız, bu 15 üniversite
30/12/2005 tarihinde yasalaşmış, bunların açılışıyla ilgili Yasa’nın
bu Meclisten geçiş tarihi böyle. 9/1/2006 tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanı,
bir kere daha görüşülmek üzere bu maddesini, rektörlerin atanmasıyla,
kurucu rektörlerin atanmasıyla ilgili maddeyi geri çevirmiş, “Müzakere
edin yeniden” demiş. Sonra, 1/3/2006 tarihinde Meclisten aynen geçmiş
ve yasalaşmış. 4/5/2006 tarihinde de Anayasa Mahkemesi, hem yürütmeyi
durdurma kararı vermiş hem de bu maddeyi iptal etmiş.
Ve
ben şahsen konuyla o tarihten beri ilgileniyorum birçok arkadaşımın
ilgilendiği gibi, belki onlardan biraz farklı, sorumluluk taşıyan
Millî Eğitim Komisyonu Başkanı olarak biraz daha fazla ilgilendiğimi
ve yetkililerle bu konuyu konuştuğumu söylersem kimse mübalağa
ettiğimi zannetmemelidir.
Ve
nihayet, gerekçeli kararın beklenmesi gerektiği hep ifade edilmiş,
gerekçeli karar da 25 Ağustos 2006 tarihinde yayınlanmıştır. Bu kararda,
Anayasa Mahkemesi, hem yürütmeyi durdururken hem de iptal kararını
verirken bir nokta üzerinde ısrarla duruyor. Tabii, raportörün maddeyi
savunan ifadesini ve mahkeme kararına muhalefet şerhi veren bazı
üyelerin mütalaalarını burada zikretmek istemiyorum. Onlar, maddeyi
savunuyorlar ve burada üniversite özerkliğini ihlal eden hiçbir
durumun olmadığını söylüyorlar. Ama, netice itibarıyla, Yüksek
Mahkeme çoğunlukla bir karar vermiştir. Bu karar, elbette, hepimizi
bağlamaktadır. Peki, karar çıktı. Ne zaman? 25/8/2006 tarihinde gerekçeli
karar çıktı. Ne diyor bu kararda? Yüksek Mahkeme hangi nokta üzerinde
ısrar ediyor? Diyor ki: Yükseköğretim
Kurulu, bu süreçte, kurucu rektör
adaylarının belirlenmesi sürecinde bir yerde yer almalıdır, Yükseköğretim
Kurulu -bir bakıma- dışlanmamalıdır. Özeti bu. Bunun etrafında verilmiş
birtakım mütalaalar. Benim teklifimde, buna aykırı, aslında, bir
şey yok. Yani, Millî Eğitim Bakanı tespit ediyor, belirliyor kurucu
rektör adaylarını, Yükseköğretim Kuruluna gönderiyor. Onlar da,
bu adaylar üzerinde görüş belirleme imkânına kavuşmuş oluyorlar ve
sonra, ayıklamalarını yaparak, tercihlerini Sayın Cumhurbaşkanına
sunuyorlar. Bana göre, bu formülle Yükseköğretim Kurulu devreye
konmuş, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki görüşüne itibar edilmiştir.
Bu yeterlidir. Ama, efendim, Millî Eğitim Bakanı Yükseköğretim Kurulunun
altında mıdır, üstünde midir? Tabii ki bunlar da ileri sürülmüş, tartışılmıştır.
Eğer bu haklı bir itirazsa, buna göre de bazı düşüncelerin, formüllerin
geliştirilmesi mümkündür ve nitekim, arkadaşlarımızın hazırladığı,
şahsen katıldığım -tabii, herhâlde Komisyon çoğunluğumuz olmadığı
için burada, Komisyon olarak katıldığımı ifade edemeyeceğim- bir
başka formülle karşılaşacaksınız ve -umarım- onu belki daha çok beğeneceksiniz.
Benim
derdim, rektörlerin şu veya bu şekilde seçilmesi değil. Yeni açmayı
kararlaştırdığımız 15 üniversitenin rektör ihtiyaçlarının bir
an önce karşılanması, bu atamaların bir an önce yapılması, bu boşluğun
bir an önce doldurulması ve bu üniversitelerin uzaktan kumandayla
yönetilir gibi yönetilmekten kurtulmasıdır. Benim için temel ilke
budur. Onun ötesi, öteki tartışmalara ve polemiklere girmek istemiyorum.
Şimdi,
şunları da hatırlatmak istiyorum size:
Değerli
arkadaşlarım, 3/7/1992 tarihinde 22 üniversite açmışız. 3/7/1992 tarih.
Başbakan Sayın Süleyman Demirel, Millî Eğitim Bakanı Sayın Köksal
Toptan. Nasıl atamışlar bu ilk kurucu rektörleri? Sayın Köksal Toptan’la
Sayın Süleyman Demirel teklif etmişler, Sayın Cumhurbaşkanı da imzalamış
ve böylece atanmışlar.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – Kötü emsal, emsal olmaz.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) – Yani, şimdi, ben soruyorum: Sayın Demirel ve Sayın Köksal
Toptan’ın bu kurucu rektörleri teklif etmesi, Sayın Cumhurbaşkanının
onaylamasıyla üniversite özerkliğinde bir şey mi oldu? Kani değilim.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – Oldu… Oldu…
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) – Ben kani değilim. Siz oldu diyebilirsiniz; bir.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) – Altı ay içinde geri geldiler.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) – İkincisi, 18/8/1993 tarihinde bir başka
üniversite açılıyor. Bu
üniversitenin kurucu rektörünü de Sayın Çiller ve Sayın Nahit Menteşe
teklif ediyor, Sayın Cumhurbaşkanı imzalıyor.
1/6/1994’te
bir üniversite daha açılıyor, Galatasaray Üniversitesi. Burada
da Sayın Çiller’in, belki yine Sayın Ayaz’ın ya da Nahit Menteşe’nin
-bilmiyorum, orada bir tereddüdüm var- yine, Millî Eğitim Bakanı kimse
o tarih itibarıyla, onun ve o günün Sayın Başbakanının imzalarıyla
bu işlem…
Diyebilirsiniz
ki, Anayasa Mahkemesine gitmemiş ve bir iptal de olmamış. Netice
itibarıyla, bugün Anayasa Mahkemesine gitmiş ve Anayasa Mahkemesi
bu maddeyi iptal etmiş. Ne yapacağız şimdi? Elimizi kolumuzu bağlayıp
bekleyecek miyiz? Milletvekilleri olarak, siyasi parti grupları
olarak, grup başkanlıkları olarak buna bir çözüm üretmek gibi bir mecburiyetimiz
yok mu? Hatta, ben, bu vesileyle bizim AK Parti Grubunu ve Sayın Bakanı
da eleştiriyorum, niye geciktiniz, niye geciktirdiniz bu işi diye.
Kişisel görüşümü söylüyorum.
Bu
itibarla, değerli arkadaşlarım, hepimizin sorumluluğu, Sayın Bakanın
sorumluluğu, sayın milletvekilleri olarak sizlerin sorumluluğu,
Komisyon Başkanı ve milletvekili olarak benim sorumluluğum. Yaptığımız iş, bu boşluğu
doldurmak gibi son derece iyi bir niyetten ibarettir. Hani “inadın
da ötesinde kötü niyet” diyen sayın köşe yazarına elbette katılmam
mümkün değil, çünkü, burada, Hükûmetin bir inadına vasıta olan bir Altıkulaç
yok, Hükûmete, Hükûmetin yetkili bakanlarına başvurarak, grup başkan
vekilleriyle görüşerek bu işe çözüm arayan ve onlarla bir noktada
buluşmaya çalışan bir Altıkulaç var karşınızda. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi,
söyleyeceklerim benim kısaca bundan ibaret. Yükseköğretim Kurulunun,
3 veya 4 üniversitenin rektörlerini atamayla ilgili bir hazırlık
içinde olduğunu da duyuyoruz ve kanaatimce, Yükseköğretim Kurulunun
bu girişimini çok aykırı bulmuyorum, şu sebeple, çok yanlış bulmuyorum
şu sebeple, kişisel olarak: Ortada bir gecikme var, bunu bir şekilde
doldurmayı amaçlamış olabilirler, ama bunun yanlış bir girişim olduğunu
da vurgulamak istiyorum, çünkü bu kurucu rektörlerin atanabilmesi
için ya da bir üniversiteye rektör atanabilmesi için, daha doğrusu
rektör seçimi yapılabilmesi için, o üniversitenin rektörünün üniversite
kuruluna, öğretim üyelerine çağrıda bulunması, onları toplantıya,
rektör adaylarını belirlemek üzere onlara çağrıda bulunması gerekiyor.
Böyle bir rektör yok ki.
Şimdi,
soruyorum: Tekirdağ’da üniversite açıyoruz…
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – Rektör atandı!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) – Onlar atanma değil efendim, tedvirle görevlendirildi.
Onlar rektör değil, tedvirle görevlendirildi.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – YÖK atadı rektörü!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) – Yükseköğretim Kurulu, bu boşluğu, bence doğru bir uygulamayla…
Ha,
hukuk sistemimizde tedvirle atama, görevlendirme var mıdır yok mudur
tartışmasına da ben girmek istemiyorum. Bir boşluk vardı, buna bir
çözüm bulunmalıydı ve bu çözümü, Yükseköğretim Kurulu, tedvirle
bazı rektörleri görevlendirmek suretiyle doldurmaya çalışmıştır.
Ama, bunun ötesinde, asıl kurucu rektörleri belirlemek için seçimlerin
yapılması, bu seçim sonuçlarına göre üç adayın Cumhurbaşkanına
sunulmasını 2547 sayılı Yasa’nın 13’üncü maddesine aykırı olacağını
düşünüyorum. Hukukçu değilim, ama, İdare Hukuku üzerinde oldukça
egzersizi olan, oldukça tecrübeli olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum.
Ortada rektör yok, bu üniversitedeki öğretim üyelerini, Tekirdağ’dır,
Düzce’dir, Ordu’dur ya da Çorum’dur, neresidir bilmiyorum, bu rektörleri,
bu profesörleri, öğretim üyelerini rektör seçmek üzere davet yapacak
hukuki bir rektör yok; yani, yetkili bir rektör yok ortada. O halde
ne olacak? Bir geçici maddeyle bir düzenleme yapılacak ve bu rektörler
böyle seçilecek.
Yaptığımız
düzenlemeyle, çok samimi bir şekilde, herhangi bir Hükûmet inadıyla
da ilişkisi olmaksızın, herhangi bir dayatmayla ya da inatla bir
ilişkisi olmaksızın bir boşluğu doldurmak gibi son derece samimi,
son derece içten ve dürüst bir tutum karşınızda söz konusudur.
Binaenaleyh,
yanlışlarını eleştirebilirsiniz bu projenin, bu projenin yanlışlarını
ne kadar söylerseniz ben o kadar mutlu olurum. Ama, attığım imzanın,
bu boşluğun doldurulması gerektiği yolundaki kararlılığımın
hiç eksilmeden devam ettiğini huzurlarınızda ifade ediyor, yüce
Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Altıkulaç.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Altıkulaç, benim gündüz yaptığım konuşmada kendisine
atfen üzücü ifadeler kullandığımı söyledi. Öyle bir şey yok. Tutanağı
çıkarttım. Kendisini rahatlatmak açısından kısa bir açıklama yapmama
müsaade ederseniz, çok mutlu olurum.
BAŞKAN
– Sayın Koç, yerinizden kısa bir açıklama..
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, müsaade edin…
BAŞKAN
– Lütfen, yerinizden Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekiliyim; yani, bir müsaade
edin, iki dakikada…
BAŞKAN
– Hayır, Grup Başkan Vekili olarak değil Sayın Koç bu talebiniz.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Efendim, şurada açıklama fırsatım olsun. Niye bu kadar…
BAŞKAN
– Ben de açıklama talebinizi yerine getiriyorum. Yerinizden, buyurun
kısa bir açıklamada bulunun.
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili
Haluk Koç’un, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç hakkında söylediği
bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
HALUK
KOÇ (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
ben, Sayın Altıkulaç’ı üzdüğümü hiç düşünmüyorum. Çünkü, konuşmamda
çok açık ve net var. Bakın: “Sizin adınıza verilmeseydi, sizin adınız
kullanılmasaydı orada keşke” diyorum ve “benim adım kullanılmadı”
diyor Sayın Altıkulaç ve ben cevaben şöyle söylüyorum: “Geçmeseydi,
geçmeseydi… Benim, sizi sevdiğimden, size saygı gösterdiğimden bu
düşüncem. Sayın Tayyar Altıkulaç’ın verdiği teklif olmasaydı o” diyorum.
Yani, orada size saygımı da gösteriyorum, sevgimi de gösteriyorum.
Sözlerim hiç çöpe atılacak sözler değil.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – “Kullanılma” sözü…
HALUK
KOÇ (Samsun) – Yani, sizi üzme maksadıyla söylenmiş değil, ama, şunu
da ifade edeyim müsaade edin Sayın Altıkulaç, konuşmanızdan sonra:
Bakın, bu kanun tasarısı ilk geldiğinde, burada -lütfen tutanaklara
bakın- komisyondakiler size ait, ama, Genel Kurulda konuşulduğu
zaman, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin söylediklerine bir
bakın; daha sonra, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesine bir bakın;
daha sonra, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var elimde. İptal davasını
açanlar, hem Sayın Cumhurbaşkanı ikinci kez aynı ısrarı gösterdiğinizde
dava açıyor hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Kemal Anadol
ve Haluk Koç ile 114 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili açıyor ve
iptal gerekçesi var, iki üyenin karşı oy yazısı ve gerekçesi çok
açık. Yani, burada, 130 ve 131’inci maddelerin, Anayasa’nın, içerdiği
kavramın dışında bir süreç çalışıyor.
Sayın
Altıkulaç, benim söylemek istediğim, hâlâ aynı ısrarın, aynı yanlışın
bir, iki, üç, dördüncü sefer bu Meclisin önüne getirilme konusunda
Sayın Tayyar Altıkulaç imzalı bir kanun teklifinin olmaması dileğiydi.
Sözlerim çöpe atılacak sözler değil, sizi üzecek sözler değil. Ben
bu konuya açıklama getirmek istedim.
Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Koç.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Sözlerinizi değil, sözlerinizdeki sadece bir kelimeyi
çöpe attım, sadece “kullanılma” sözünü.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Burada ifade ettim, size saygımı da, sevgimi de, hepsini
söyledim.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
4.- İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaç’ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (Devam)
BAŞKAN
– Tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen Aydın Dumanoğlu,
Trabzon Milletvekili…
Buyurun
Sayın Dumanoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında, 1256 sıra sayılı, Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi için AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Herhâlde,
insanlık var olduğu sürece sürekli olarak tartışılacak iki tane
konu vardır: Bunlardan bir tanesi sağlık, ikincisi de eğitim. Çünkü
bunların her ikisi de insanlığın bulunmuş olduğu nokta, itibarıyla,
sürekli olarak değişen, yeni kurallara adapte olmasını gerektiren
iki tane konudur. Bu iki konuda ve özellikle de eğitim konusunda durağan
bir yapı sergilenmesi ve de yıllar önce verilmiş olan kararlara bağlı
olarak sürekli olarak aynı çizgide hareket edilmesi de mümkün değildir.
Bu
açıklamayı yaptıktan sonra, asıl burada değinmek istediğim konu,
hepinizin bildiği gibi, 1/3/2006 tarihli 5467 sayılı Kanun’un geçici
1’inci maddesinin yeniden düzenlenmesiyle ilgilidir. Bu madde,
yeni kurulan üniversitelerin rektörlerinin, daha doğrusu kurucu
rektörlerinin Millî Eğitim Bakanının ve Başbakanın önerdiği kişiler
arasından, 3 kişilik rektör adayı arasından Cumhurbaşkanınca atanır
şeklinde bir teklifti. Fakat, bu Kanun, daha sonra, hepimizin bildiği
gibi, Anayasa Mahkemesinde iptal edilmiştir. Bu iptal gerekçeleri
değerlendirildiği zaman şunu hemen görmekteyiz ki, Yükseköğretim
Kurulunun mevcut rektör ataması, mevcut rektörlerinin değerlendirilmesi,
adayların belirlenmesi konusunda herhangi bir duruma müdahale,
durum içerisinde yer almamasıdır. Halbuki, bildiğiniz gibi, bu Yasa,
daha 1992’den beri, Sayın Tayyar Altıkulaç’ın da ifade etmiş olduğu
gibi, sürekli olarak kullanılagelen, özellikle yeni üniversiteler
için kullanılagelen bir kuraldır ve bu Yasa’yla 21 tane yeni üniversiteye
ek olarak da 1993 ve 1994 senelerinde de 2 tane daha ayrıca üniversitenin
kurulması için kullanılmıştır ve 1992’den beri sürekli olarak uygulanagelmekte
olan bu Yasa, geçici madde, Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanın önereceği
adaylar arasından Cumhurbaşkanınca, 3 isim arasından Cumhurbaşkanınca
atanmasını esas olarak kabul etmiştir. Böylece, kurulmuş olan 23 tane
üniversite hiçbir sorun olmadan akademik çalışmalarını, idari çalışmalarını
ve akademik eleman yetiştirme konusundaki bütün aşamaları geliştirmiş,
değerlendirmiş, hatta bugünümüze geldiğimiz zaman bu kurulmuş
olan ve bu Yasa’yla kurulmuş olan, kurucu rektörlüğe atanmış olan bu
üniversitelerden bugün yeni yasasını çıkarmış olduğumuz 15 tane
üniversitenin bile bazı bölümleri gelişmiştir. Dolayısıyla,
1992’den beri uygulanmakta olan bu kuralla pek çok yeni üniversitenin,
yeni üniversite içinde yeni üniversitelerin de doğmasına neden
olmuştur.
Anayasa
Mahkemesinin iptal kararlarının özünde Anayasa’nın 2, 11, 123, 130
ve 131’inci maddelerine aykırı bulunma yatmaktadır ve şu anda da
mevcut yasa olmadığı için YÖK tarafından 15 tane üniversiteye tedviren
atama yapılmıştır. Daha doğrusu, mevcut olan rektörler arasından bu
üniversitelerde rektörlüğü yürütmek üzere yeni görevlendirmeler
yapılmıştır. Hâlbuki, mevcut olan, gerek 2547 sayılı Yasa’ya baktığımız
zaman gerek Anayasa’mıza baktığımız zaman üniversite rektörlerinin
tedvirli olarak görevlendirilmesine dair hiçbir yerde hiçbir kural
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu ülke içerisinde görevlendirilmiş
olan üniversite rektörü üniversitenin sadece akademik yapısını
değil idari yapısını da oluşturacağı için, pek çok idari elemanların
atanması da söz konusu olacaktır. Bu maddeyle yapılmış olan bütün
atamalar, sonunda idari mahkemesinin kararlarından etkilenebilecek
bir durumdadır.
Cumhurbaşkanı
tarafından rektörlerin seçilip atanması yasal yetkileri içindedir.
Ancak, mevcut yasa, 6 rektör adayı belirleme istemini de üniversitelere
bırakmıştır. Şu andaki mevcut sistem içerisinde, yani 2547 sayılı
Yasa’nın 13’üncü maddesinde, Cumhurbaşkanı rektörlerini atar, fakat
üniversitenin kendisi 6 tane rektör adayı belirler, denilmektedir.
Bu, bir sistemdir değerli arkadaşlar. Bu sistem her zaman tartışılabilir.
Biz,
şunu da biliyoruz ki, üniversite tarafından 6 tane rektör adayının
belirli olması, dünyadaki en büyük üniversitelerin yönetim sistemleriyle
de taban tabana zıttır. Biz, bunu, yasal olarak kabul etmiş olabiliriz.
Ancak, bu, sadece sistemlerden bir tanesidir, belki doğru olabilir;
ama, uzun süre tartışılabilir. Ama, dünya üniversitesindeki rektörlerin
seçimlerine baktığımız zaman, hiçbir tanesinde, üniversite 6 tane
aday belirler diye veyahut da üniversite rektör adayı belirler diye
–elemanlar- bir kural yoktur.
Değerli
arkadaşlar, üniversite elemanlarının rektör adaylarını belirlemesi
konusuna geldiğimiz zaman, bu, 1992 yılında kurulmuş olan bir kuraldı.
Halbuki 2547 sayılı Yasa’nın orijinal metninde, üniversitenin rektör
adaylarını belirler diye bir kural yoktur. Bu, Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen 4 aday içinden Cumhurbaşkanınca atanması getirilmişti.
Bu, bir atama sistemidir. Kaldı ki, yine, bu üniversitelerin kendi
adaylarını belirlememesi konusunda dünyanın her tarafında tenkitler
vardır. Hatta, Türk üniversite sistemine baktığımız zaman, taa
1930’lu yıllarda, Büyük Önder Atatürk’ün Türkiye’deki yükseköğretim
kurumlarının kurulması için görevlendirmiş olduğu Malche, raporunda aynen şöyle demektedir:
“Hiçbir mesele, üniversitenin istikbali için profesörlerin seçimi
ve atanması kadar önemli değildir. Halen tatbik edilen sisteme göre,
hocayı, alakadar diğer hocalar bulmaktadırlar… Alakadarlar, fena
hâkimlerdir. Onların görüşleri alınmalı, fakat başka makamlarca
da değerlendirilmelidir."
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – 46’da ne olmuş Sayın Rektör? 46’da ne olmuş, 46’da?..
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Ona da geleceğim biraz sonra.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – 46’ya bakalım!
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, Türk yükseköğretiminde
bir devrim niteliği taşıyan 1933 ile 1946 arasında, üniversite rektörleri,
Millî Eğitim Bakanının önerisi üzerine, Cumhurbaşkanlığı tarafından
atanmaktadır.
Kaldı
ki, günümüzde, 2547 sayılı Yasa’nın 7/l maddesi gereğince, bakın,
Yükseköğretim Kurulu, üniversitelerin kurulması için hazırlayacağı
raporu…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Hocam, siz, hangi yöntemle rektör oldunuz? Bu yöntemle
mi oldunuz?
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Geleceğim, geleceğim…
…kurulması
işlemini, Millî Eğitim Bakanına bırakmaktadır
Sayın
İnce’nin ifadesine göre… Ben, 1990 yılında atamayla, 1992 yılında da
seçimle gelmiş olan birisiyim. Ama, 1992 yılında seçimle gelmiş olmama
rağmen, o günkü değerlendirmeler içerisinde, üniversitelere seçimi
bırakmanın çok doğru olmadığı kanısında olan insanlardan bir tanesiyim.
Bu konuda da gazetelere intikal etmiş demecim de vardır. Ayrıca,
Millî Eğitim Bakanlığı ise….
Bakın,
YÖK’ün, üniversiteler hakkında hazırlamış olduğu, üniversitelerin
hazırlayarak YÖK’e sunmuş olduğu bütçelerini değerlendirir ve
Millî Eğitim Bakanlığına sunar denilmektedir yine 2547 sayılı Yasa’nın
7’nci maddesinde. Dolayısıyla, üniversitelerin yönetiminde mutlaka
devletin veya hükûmetin ve onun Millî Eğitim Bakanının, millet adına
iş yapan Millî Eğitim Bakanının önemi de bu noktada gelmektedir. Kaldı
ki, Anayasa Mahkemesinin şu anda iptaliyle oluşan boşluğu da değerlendirdiğimiz
zaman…
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – Boşluk yok… Boşluk yok…
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – …bu, hukukçular arasında da ayrım meydana
getirmektedir. Biz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına, oy çokluğuyla
vermiş olduğu kararlara saygılıyız; ancak, bu konudaki hukukçuların
değerlendirmesini de göz önüne almak zorundayız.
Bu
konuda bir değerlendirme yaptığımız zaman, Anayasa Mahkemesi
içinde de, konuyla ilgili olarak ayrı düşüncede olan, bu milletin
ve Cumhurbaşkanlığının seçerek bu noktaya getirdiği hukukçularımız
da vardır. Bunların da ötesinde, Anayasa Mahkemesine raportörlük
yapan ve hukukta doktor unvanında olan raportörün görüşlerini de
değerlendirdiğimiz zaman, yapılmış olan düzenlemenin hiçbir zaman
Anayasa’ya aykırı olmadığını da görmekteyiz. Kendisi, bunu, açık
olarak, bu şekilde ifade etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, doğrudur, 2547 sayılı Yasa’da üniversite rektörlerinin
nasıl seçileceğine dair ilgili bir madde vardır. Bu 13’üncü maddede,
adaylar, rektör adayları üniversite tarafından seçilir, 6 aday
YÖK’e gider, bu, YÖK tarafından 3’e indirilir ve Cumhurbaşkanı da bu
3 tane adaydan birisini seçer ve atar. Bu, kanuni olan bir düzenlemedir.
Üniversite rektörleri… Bu, ancak kuruluşunu tamamlamış olan üniversiteler
için geçerli olabilen bir düzenlemedir. Halbuki yeni kurulmakta
olan üniversiteler için -ne mevcut bir rektör olduğu için ne de bunun
daveti, çağrısı üzerine toplanacak olan belki de öğretim üyesi bile
olmadığı için- bir rektör seçimi ve bunun YÖK’e gönderilmesi, hemen
hemen mümkün olmayabilir.
Yasa
koyucular, bu konuda yapılmış olan düzenlemeyi -yani, yasalarla
verilmiş olan düzenleme için- yeni kurulan üniversitelere de yeni
bir düzenleme getirebilir. Niçin? Çünkü, Türkiye’de 15 yeni üniversite
kurulmuştur. Dünya ortalamasına göre, her 500 bin kişiye bir üniversite
düşmesi gerektiği kabaca değerlendirildiği zaman, Türkiye’deki
üniversite sayısının dünya ortalamasına göre 140 civarında olması
gerektiği de açıktır. Avrupa ülkelerinde ise bu rakam, her 250 bin
kişiye ortalama olarak bir üniversite düşmektedir. Bakın, nüfusu
250 milyon olan Amerika’da 3.200 üniversite, nüfusu 110 milyon olan Japonya’da
702 üniversite, nüfusu 10 milyon civarında olan Yunanistan’da bile
37 tane üniversite vardır. Dolayısıyla, bu Mecliste daha pek çok
üniversiteler kurulacaktır.
Bu
Meclis ve burada özellikle Millî Eğitim Bakanlığımızın onayıyla buraya
pek çok üniversite gelecektir. Dolayısıyla, milletten yetkisini
almış olan siyasi otorite -ki, şu anda bu AK Parti İktidarıdır ve bu
İktidar da milletinden 12 milyon oy almıştır- ve bunun kurmuş olduğu
Millî Eğitim Bakanlığının -ki, bu Cumhurbaşkanlığı tarafından da
onay görmüş ve Meclisten de güvenoyu almıştır- bu işlem içerisinde
yer alması kadar doğal bir işlem yoktur.
Bakınız
-eğer korkulan- rektör seçimi için neden Millî Eğitim Bakanı vardır
konusuna değindiğimiz zaman, bu Millî Eğitim Bakanı, 2002’de 2,5
trilyon olan Millî Eğitim Bütçesini 5,9 trilyona çıkarmıştır ve bu
Mecliste, siz buna onay vermişsinizdir.
Aynı
Millî Eğitim Bakanının önerisiyle ve pek çok arkadaşımızın ifade
ettiği gibi, Türkiye, eğer, bugün…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Kredi Yurtlar Kurumunun parasını Millî Eğitim bütçesinde
gösterdiniz Hocam. Kredi Yurtların parasını orada gösterdiniz,
fonları orada gösterdiniz! Kimi inandırıyorsunuz?
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Eğer, bugün, ülkemizde…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Paranın idaresiyle, üniversite idaresini karıştırıyorsunuz.
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Bakın, Türkiye’nin, dünya standartlarında
37’nci yayın sıralamasından 17, 18’lere inmesini büyük bir coşkuyla
karşılıyorsak, bunun arkasında, 2002 bütçesinde 40 trilyon civarında
olan araştırma geliştirme paramızın, bugün tam 30 kat artarak, 600
trilyon civarında oluşunun da bu Millî Eğitim Bakanlığının etkisi
olduğunu da hiçbir zaman unutmamamız gerekir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Reel olarak yüzde 10 gerilemiştir Millî Eğitimin
bütçesi.
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen…
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
üniversite, bu Yükseköğretim Kanunu’nda yapılmış olan değişiklikler,
yani, yeni kurulan üniversitelere atamaların yapılmasına itirazlar,
üniversite özerkliği, Anayasa Mahkemesince yapılmış üniversite
özerkliğinin yanı sarı, Yükseköğretim Kurulu gibi, Anayasa’mızın
130’uncu ve 131’inci maddelerinde yükseköğretim kurumlarının kurulmasında
ve denetlenmesinde yeri olan YÖK’ün devre dışı bırakılması anlamında
itirazlar olmaktadır. Ama, bunlar da tartışılabilir. Bir yasaya,
Anayasa Mahkemesinin kararlarını kabul etmek başka bir konudur,
tartışmak başka bir konudur.
Bakın,
özerklik kanunu, özerklik diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerin, doğrudur, idari, mali ve akademik
olarak özerk olmaları lazım. Acaba, Türkiye’deki, tam bir mali özerklikle
çalışabilen bir üniversite düşünebiliyor musunuz? Kendi finansmanını
kendisi sağlayacak bir üniversite düşünebiliyor musunuz? Kendi
kadrolarını kendisi hazırlayabilecek bir üniversite düşünüyor
musunuz? Bilimsel özerklikte, bir üniversite içerisinde, o üniversitenin
kaç tane öğrenci alacağını, nasıl öğrenci alacağını, hangi şartlara
bağlı olarak öğrenci alacağını, nasıl bir öğretim yapacağı noktasında
genel olarak tanımlanmıştır. Bu dünyanın kuralı böyledir. Biz, kendi
kendimize biz özerklik kavramı idealimizde yaşatıp ona göre hareket
etmemiz mümkün değildir. Ayrıca, yeni baştan keşfetmeye de gerek
yoktur. Dünya bu konuda neyi kabul ediyorsa, biz de onu kabul etmek
zorundayız.
Şunu
görüyorum ki, dünyada pek çok üniversite sistemi vardır. Bu üniversite
sistemi içerisinde, özerklik olarak kendisine 100 puan verilen, yani
akademik özerklikten hiçbir zaman taviz verilmemiş ve dünya üniversitelerinin
başında olanların, üniversite rektörleri atamayla gelen Anglosakson
üniversiteleri olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla, bu sistem içerisinde,
özellikle yeni kurulan üniversitelerin rektörlerinin atanmasında
ve onlara kadroların verilmesinde, mutlak surette, Türkiye’de,
eğitimden ve yükseköğretimden sorumlu Millî Eğitim Bakanlığının
yer alması kadar doğal bir nokta da yoktur.
Bütün
bu değerlendirmelere baktığımız zaman, dünyadaki üniversitelere
de baktığımız zaman, yüzlerce üniversite, hatta dünyanın ilk 500’ü
içerisine, hatta ilk 100’ü içerisine giren üniversiteler, rektörlerinin
tümü atamayla gelmiş olan üniversitelerdir ve bunların içerisinde
ya Millî Eğitim Bakanlığınca ya Başkanlıkça, aday belirlemeleri,
kurulmuş olan bir komite tarafından yapılmaktadır, ama devlet bunda
mutlaka söz sahibidir.
Bu
perspektif içinde değerlendirdiğimiz zaman, şu anda getirilen değişikliği,
üniversitelerde bir boşluk doldurması bakımından fevkalade önemli
buluyorum. Kaldı ki, gelen teklif bile -Üniversite Yasası’nın sürekli
olarak değişmekte olduğunu gösteren bir işaret olarak bile- geçen
son yirmi dört saat içinde dahi değişikliklere uğratılarak belki
karşınıza gelecektir.
Ben,
AK Parti Grubu adına, yapılmış olan bu değişikliğin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Dumanoğlu.
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) – …on beş tane üniversitenin işlevini
kazanması için fevkalade doğru olduğunu, yasal bir boşluğu giderici
olduğunu kabul ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Dumanoğlu.
Tümü
üzerinde, Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Yasa Teklifi üzerinde Hükûmetimizin
görüşlerini yüce Meclise arz etmek üzere söz almış bulunuyorum,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum: Burada
aslında yapmaya çalıştığımız ne bir ısrar ne bir inat ne de bir kötü
niyettir; yapmaya çalıştığımız şey, bugüne kadar dünyada eşi benzeri
olmayan, Türkiye’de hiç rastlanmayan, hiç kimsenin bilmediği, duymadığı
bir şey değil, aksine, olması gereken bir şeydir. Bildiğiniz gibi,
1982 Anayasası ve 82 Anayasası’ndan önce çıkmış olan, 1981 yılında
çıkmış olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, üniversitelerimize
akademik özerklik vermiştir. Akademik özerklik, haddizatında, kurumsal
olmaktan ziyade, bilim adamlarının, hür bir düşünceyle, hiçbir etki
ve tesir altında kalmadan, tamamen hür iradeleriyle, hür beyinleriyle,
şüpheci yaklaşımlarıyla bilim üretmeleriyle ilgili bir meseledir.
Üniversite
rektörü, şüphesiz ki, üniversitenin başındaki en yetkili şahıstır;
yönetim kurulları vardır, senato vardır, dekanlar vardır, fakültelerin
yönetim kurulları vardır. Bir üniversitede, müfredatın ne olacağı,
programların ne olacağı, diploma denkliklerinin nasıl olacağı,
derslerin içerikleri, öğretim üyelerinin özellikle akademik kariyerlerini
nasıl alacağı, akademik kariyerlerde yükseltmenin nasıl olacağı;
bunların hepsi, akademik özerkliğin konusu olan meselelerdir. Ancak,
82 Anayasası da, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu da, bazılarının
düşündüğü gibi veya vehmettiği gibi, üniversitelere idari özerklik
vermemiştir değerli arkadaşlarım. Niçin? Çünkü, Yükseköğretim Kurulu
21 kişiden oluşmaktadır. Bu 21 kişinin 14’ünü icra tayin etmektedir.
Yani, 7’si Sayın Cumhurbaşkanı tarafından -ki, anayasal olarak Sayın
Cumhurbaşkanı icranın başıdır- 7’si hükûmet tarafından -hükûmet icranın
kendisidir- tayin edilir ve geriye kalan 7’si de Üniversiteler Arası
Kurul tarafından seçilmektedir. Şimdi hal böyle olunca, üniversitelerin
idari özerkliklerinden, tam anlamıyla idari ve mali özerkliklerinden
söz etmek mümkün değildir. Sayın Dumanoğlu da ifade etti. Değerli
arkadaşlarım, İngiltere’de üniversite yöneticileri atamayla gelir.
Ama, Almanya’da seçimle gelir. Fakat, İngiltere’de akademik özerklik
açısından, üniversite özerkliği açısından hiçbir şey Almanya’nın gerisinde
değildir, hatta ve hatta ötesinde, ilerisindedir.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü değerli bir milletvekili arkadaşımız,
Sayın Başbakanın “Parasını ben veriyorum, beni karşılamaya gelmiyor
rektör.” dediğini ifade etti. Öncelikle, kesinlikle şunun altını
çizmek isterim: Sayın Başbakanımızın, hiçbir zamanda ve zeminde
“Parasını ben veriyorum, beni karşılamıyor.” şeklinde bir ifadesi
olmamıştır. Sayın Başbakan şunu ifade etmiştir değerli arkadaşlar:
Bakın, devlet üniversitelerini bir an için bir tarafa bırakalım,
vakıf üniversitelerini ele alalım. Vakıf üniversitelerinin maddi
kaynakları o üniversitenin bağlı bulunduğu vakıf tarafından temin
edilir, yani, finansmanı vakıf tarafından temin edilir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Devlet de verir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Peki, bu vakfın bir mütevelli
heyeti vardır, bir mütevelli heyet başkanı vardır. Diyelim ki Sayın
Koç ortaya bir para koymuştur, bir vakıf kurmuştur, o vakfın mütevelli
heyeti başkanıdır, bir rektör tayin edilmiştir Koç Üniversitesine.
Sabancı aynı şeyi yapmıştır, Sayın Doğramacı Bilkent’te aynı şeyi
yapmıştır, bir vakıf kurmuştur, bir mütevelli heyet oluşmuştur ve
üniversitenin finansmanını bu vakıf karşılamaktadır. O mütevelli
heyet… Nasıl ki o vakıf mütevelli heyeti üniversite üzerinde -finansmanını
temin ettiği için, bütün imkânlarını temin ettiği için- bir tasarruf
hakkına sahipse, üniversitelerin finansmanını kamu vermektedir,
bu millet vermektedir ve millet adına kamu kaynaklarını kullanma,
bunları harcama, bunları tasarruf etme yetkisi icra makamına aittir.
Şüphesiz ki, bütçe hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Onun denetimini de Sayıştay yapıyor Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi…
Sadece denetim değil değerli arkadaşlarım…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayıştay da yargının bir mensubudur.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bakın, iki şeyi birbirine
karıştırmayalım.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Siz karıştırıyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – İki şeyi birbirine karıştırmayalım.
Birçok üniversitede, devlet üniversitelerinde de, Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki, Batı’nın kalkınmış ülkelerindeki birçok devlet
üniversitelerinde, rektör, sadece ve sadece akademik işleyişi
düzenleyen, akademik işleyişin başında olan insandır. Rektör üniversitenin
binalarıyla, rektör üniversitede ihale yapılmasıyla, rektör öğretim
üyelerinin, idarî personelin maaşlarıyla ilgilenen insan değildir.
Onlarla ilgili olarak farklı yöneticiler vardır; rektör, sadece
akademik işleyişle uğraşan bir insandır. Batı’daki “rektör” kavramı,
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “rektör” kavramı bir hayli farklıdır.
Sayın
Başbakanın “finansmanı temin eden, kamu adına finansmanı temin
eden insanların, YÖK üzerinde, üniversiteler üzerinde elbette denetim
hakkı bulunacaktır” demesini bir şekilde farklı yorumlayarak, Sayın
Başbakan demiş ki “efendim, ben parasını veriyorum, beni karşılamıyor”
şekline dönüştürmenin ben çok doğru olmadığını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, şunun da çok iyi bilinmesi gerekiyor: Biz, 15
yeni üniversite kurduk.
Şimdi,
değerli arkadaşımız dedi ki: “500 milyar bunların bütçesine para
koymuşsunuz.”
Buradaki
temel yaklaşım şudur: Şu anda bu üniversitelerimizin yapılaşması
lazım, özellikle, binalarını, fiziki mekanlarını, teknolojik
altyapılarını oluşturması gerekiyor. Birçok yerde uygun olmayan
mekânlar seçilmiş, buraya üniversite yapalım denmiş. Halbuki, bütçe
kanunu çerçevesinde bir heyet oluşturuluyor. Bu işin içerisinde
Maliye Bakanlığı olacak, bu işin içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı
olacak, bu işin içerisinde YÖK olacak, bu işin içerisinde Millî Eğitim
Bakanlığı olacak. Diyelim ki, Adıyaman Üniversitesinin kampüsü
tespit edileceği zaman, kamu kaynaklarının en tasarruflu şekilde
kullanılacağı bir biçimde bir kampüs alanı tespit edilecek, onların
yatırım programları belirlenecek ve ona göre yedek bütçeden, yedek
faslından bunlara para aktarılacak. Herkes 500 milyarla bir üniversitenin
dönmediğini çok iyi bilir. Maliye Bakanı ve bütçeyi hazırlayan,
Meclise takdim eden Hükûmetimiz de bunu çok iyi biliyor.
Şimdi,
biz…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Yani, rektörleri biz seçersek yeniden ek bütçe mi
yapılacak Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Efendim, bu, yedek bütçe; zaten
bütçede var, göreceksiniz bunu.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, yine bir değerli arkadaşımız dedi
ki: “Hükûmetiniz döneminde üniversitelere sadece 176 personel tahsis
edilmiş.” dedi.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – Hayır, hayır… “Araştırma görevlisi” dedim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – “Araştırma görevlisi” dedi.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) –
Müsaade edin…
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – “Araştırma görevlisi” dedim. Saptırmayın Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sayın Özyurt, müsaade edin,
bakın, ben rakamları söyleyeceğim: 2002 yılında devlet üniversitelerinde
bulunan öğretim üyesi sayısı 65.411’dir, dikkatinizi çekerim. 2006
yılının ikinci yarısında, yani, temmuz sonu itibarıyla devlet üniversitelerindeki
öğretim elemanı -buna, yardımcı doçent, doçent, profesör ve diğer
araştırma görevlisi, öğretim görevlisi bütün akademik personel
dahildir- 2006’nın ikinci yarısında 75.250 kişidir. Sayın Özyurt, şimdi,
bu aradaki 10 bin fark nereden geldi Allah aşkına? Soruyorum size:
2002’nin sonunda 65 bin, 2006’nın ikinci yarısında, daha doğrusu birinci
yarısının başında 75 bin öğretim elemanı var. Bu 10 bin fark nereden
geldi Allah aşkına? (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – Sayın Bakan, siz yanlış dinlemişsiniz. Benim söylediğim…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Hayır, ben… Bakın, değerli
arkadaşlar, bir, sadece…
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – “Binde 4” dedim araştırma görevlisi kadrosu, binde
4.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Müsaade edin efendim.
Bakın,
tekrar bir şey söylüyorum…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Araştırma görevlisi kadrosunu söyledi Sayın Bakan.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – “Araştırma görevlisi” dedim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Toplam…
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – Tutanakları getirtin efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım…
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) – “Araştırma görevlisi” dedim.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – Demediniz efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bir dakika…
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – İyi dinledim, demediniz öyle.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Akademik ve idari olmak üzere,
yükseköğretim kurumları için tahsis edilen, bizim Hükûmetimiz döneminde
tahsis edilen kadro sayısı 16.150’dir. Bakın, 16.150. Aynı oranda,
eğer, Millî Eğitim Bakanlığına öğrenci sayısına göre kadrolu personel
verilmiş olsaydı, yani, yükseköğretim kurumlarına verildiği
oranda verilmiş olsaydı, Millî Eğitim Bakanlığına 150 bin kadrolu
personel verilmesi gerekiyordu; halbuki, daimî kadroda 93 bin kişi
verilmiştir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – O kadar kadro verilse dedem de yönetir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Netice itibarıyla, Millî
Eğitim Bakanlığına verilenden oransal olarak çok daha fazla kadro
verilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kadrolar nerede
Sayın Bakanım, kadrolar nerede?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – YÖK’e karşı, yükseköğretim
kurumlarına karşı böyle bir peşin hüküm, kadro vermemek, ısrarla,
maksatlı olarak kadro vermemek gibi bir amaç asla olmamıştır. Bunu,
özellikle ifade etmek istiyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Peki, Sayın Bakan, İnönü Üniversitesi’nin kadro
kanununu niye çıkarmıyorsunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Nerede bu kadrolar?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen sabredin.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Kasıtlı olarak vermiyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bakın, üniversitelerin ar-ge bütçeleri, araştırma-geliştirme
bütçelerinden söz etmek istiyorum. 2002 yılında üniversitelerimize
verilen toplam araştırma-geliştirme bütçesi, bakın, 74 trilyon 824
milyardır -bunun altını çiziyorum- 74 trilyon 824 milyardır. 2006 yılında
üniversitelere verilen ar-ge bütçesi 372,5 trilyon Türk Lirasıdır.
372,5 trilyon, öte tarafta 74 milyon. Bu mukayeseyi, bu rakamları,
ben, değerli arkadaşlarımın ferasetine havale ediyorum.
Bir
başka şey: Hani “araştırmaya, geliştirmeye önem verilmiyor” deniyor
ya... Bakın, 2000 yılında, Türkiye’nin, kamunun toplam ar-ge bütçesi
150 trilyon Türk Lirasıdır. Buna lütfen dikkat edin arkadaşlar. 2000
yılında kamunun toplam ar-ge bütçesi 150 trilyon Türk Lirasıdır;
2006 yılında kamunun toplam ar-ge bütçesi 1 katrilyon 283 trilyon
Türk Lirasıdır. İşte, AK Partinin farkı budur. (AK Parti sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: Hiç kimse Anayasa’dan
ve yasalardan alınmayan bir yetkiyi kullanamaz. 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun 13’üncü maddesi, kurulmuş olan, şu anda düzenli bir şekilde
çalışan, rektörü bulunan, senatosu, yönetim kurulları bulunan,
işleyen bir mekanizma olan üniversitelerin rektörlerinin yeniden
nasıl seçileceğini düzenlemiştir. Yeni kurulan bir üniversitenin
rektörünün nasıl atanacağıyla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi
bizim gönderdiğimiz geçici maddeyi iptal ettikten sonra, herhangi
bir düzenleme söz konusu değildir değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla,
mutlaka bu yasal boşluğun doldurulması gerekiyor. Yükseköğretim
Kurulu, şayet, mevcut 13’üncü maddeye göre eğer 4 üniversiteye atama
yaparsa, kesinlikle, yasalardan ve Anayasa’dan alınmamış bir yetkiyi
kullanmış olacaktır ve bu sefer yargı sürecini biz başlatacağız. O
rektörlerin atamaları kesinlikle usulsüz olur, kesinlikle yasalara
uygun olmaz ve YÖK büyük bir yanlışlık yapmış olur. Bunu da yapmayacaklarına
şahsen inanıyorum ve eğer böyle bir şey yapacaklarsa da bu hatadan
dönmelerini diliyorum sevgili arkadaşlarım.
Şimdi,
hepimizin bildiği bir konu var. Şu anda, Türkiye’de, üniversite kapılarına
doluşmuş olan, üniversite imkânı arayan gençlerimiz var. Her yıl 1,5
milyon ile 2 milyon arasında gencimiz üniversiteye müracaat ediyor.
Biz bunlara yeni imkânlar oluşturmak zorundayız. Ben on gün kadar önce
Azerbaycan’daydım değerli arkadaşlar. 4 bin üniversite öğrencisi
var Azerbaycan’da. Türkiye’den giden 4 bin kişi sadece Azerbaycan’da.
Kıbrıs’taki üniversite öğrencisi sayımız 20 bini geçmiş durumda.
Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 15 bin kişi var. 70 bin öğrencimiz
var bizim yurt dışında. Şüphesiz ki, gitsinler yurt dışına.
Bakın,
Hükûmetimiz bir karar aldı, dedi ki: “Kamunun nitelikli eleman ihtiyacını
karşılamak üzere -bunların bir kısmı döndükten sonra bilim adamı
olarak da çalışabilir- beş yılda 5 bin kişiyi yurt dışına gönderelim.”
Onunla ilgili olarak da Yükseköğretim Kurulu Danıştaya müracaat
etti biliyorsunuz, her yıl 1.000 öğrenciyi yurt dışına gönderip,
master ve doktora yaptıralım dedik ve Danıştay mülakat kısmını iptal
etti, biz mülakatı çıkaracağız, hesaba katmayacağız ve bu öğrencilerimizi
yine göndereceğiz.
TÜBİTAK,
yaklaşık, yurt içinde ve yurt dışında, aşağı yukarı her yıl 2 bin küsurdan
fazla, 3 bine yakın öğrenciyi master ve doktora imkânına kavuşturarak,
onlara burslar vererek, bursun hazır programıyla, daha dördüncü sınıftayken
öğrencileri bilim adamı olmak üzere hazırlıyor. Üniversitelerimizin
bu konuda gayretleri var. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte hem bu
15 yeni üniversite için, inşallah, hem de yeni kurulacak olan üniversiteler
için Türkiye’nin çok ciddi bir öğretim üyesi yetiştirme, öğretim üyelerinin
niteliğini artırma şeklinde bir kaygısı olmalıdır, bir programı
olmalıdır ve biz de elimizden gelen bütün imkânları bu anlamda seferber
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, buraya gelen teklifin bir hükûmet tasarısı olarak
gelmemesini eleştiren arkadaşlarımız var. Netice itibarıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki değerli milletvekillerinin zaman
zaman şöyle serzenişleri oluyor: Efendim, biz teklif verdiğimiz zaman,
bizim tekliflerimiz kale alınmıyor. Hep hükûmet tasarıları geliyor
ve Hükûmet, Meclisteki AK Parti çoğunluğuna dayanarak bunları çıkarıyor.
Zaman zaman milletvekili arkadaşlarımızın teklif vermesi, tasarılarla
birlikte onların tekliflerinin de komisyonlarda görüşülmesi ve
Genel Kurula inmesi, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk
defa keşfettiği bir şey değildir. Bugüne kadar hep böyle olmuştur.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Veto edilen bir tasarıyı teklif olarak getiriyorsunuz
Sayın Bakan. Mahkemenin…
BAŞKAN
– Sayın İnce...
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Arkadaşlar, bizim… Mühim
olan şudur: Hükûmeti temsilen komisyonda oturan arkadaşımızın,
ben, müsteşarım veya bir başkası, eğer buna katılıyorsa, bu Hükûmetin
iradesi demektir, Hükûmetin iradesi bunun arkasında demektir, teklif
olmuş, tasarı olmuş… Teklif olduğu zaman şudur: Tasarı olduğu zaman,
malumunuz, bütün bakanlıkları dolaşıyor, görüşler alınıyor, sonra
Başbakanlıkta bekliyor, sonra kararname hazırlanıyor, bu kararname
Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, komisyonlar oluşturuluyor,
tali komisyon, asli komisyon ve gönderiliyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – O zaman, tasarıyı teklif olarak mı getirdiniz Sayın
Bakan? Bu, takiye değil mi?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Ama, teklif olduğu zaman,
bunun daha pratik bir yolu olduğu için, Sayın Millî Eğitim Komisyonu
Başkanımız bizlerle de konuşarak, danışarak böyle bir teklif hazırlamıştır.
Bu teklifin, aslında, yadırganacak, yabana atılacak hiçbir tarafı
yoktur. Ben, daha önce, yine bu geçici madde görüşüldüğü zaman, 15
üniversitenin kurulması esnasında yaptığımız müzakerelerde,
ben, dünyada ve Türkiye’de daha önce bu usulle yapılan atamaları teker
teker huzurlarınıza zikrettim. Onları burada tekrar etmemin çok
fazla anlamlı olmadığını düşünüyorum.
Anayasa
Mahkemesinin hazırladığı, aslında, Anayasa Mahkemesinin Raportörünün
hazırladığı raporu, ben bütün milletvekili arkadaşlarımın, şahsen,
okumasını isterim. Bu raporda, aslında, özerklik nedir, bilimsel
özerklik nedir, yönetsel özerklik dedikleri arkadaşlarımın, idarî
özerklik nedir, bunlar çok net bir şekilde ortaya konuyor. Onun için…
Bu
teklif buraya gelmişken, yine, bazı arkadaşlarımız tarafından
şimdi bir önerge gündeminize getiriliyor, bütün bunlarda ortak
payda şudur: Anayasa Mahkemesi, YÖK’ün bu süreçte devre dışı bırakılmasını
Anayasa’ya aykırı buluyor. Bu doğru mudur, değil midir, bunu tartışmanın
şu anda bir anlamı yok, çok faydası da yok; ama, bu tasarıyla da, arkasından
verilen bu önergeyle de, değişiklik önergesiyle de, Yükseköğretim
Kurulu sürece dâhil ediliyor ve böylelikle, bu problemin ortadan
kaldırılması temin edilmeye çalışılıyor.
Ben,
değerli arkadaşlarımın meseleye böyle yaklaşmasını ve bu teklifin,
aslında, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla, karar paralelinde
hazırlanan, aynı zamanda, bir teklif olduğunu ifade etmek isterim
ve yüce Meclisi, değerli heyeti, tekrar saygılarımla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Bakan, teklifi Hükûmet mi göndermiş oluyor?
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.
Tevfik
Akbak, Çankırı Milletvekili…
Mehmet
Eraslan, Hatay Milletvekili…
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu, Diyarbakır Milletvekili…
Recep
Garip, Adana Milletvekili…
Cemal
Uysal, Ordu Milletvekili…
İnci
Özdemir, İstanbul Milletvekili…
İbrahim
Hakkı Birlik, Şırnak Milletvekili…
Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Altıkulaç’ın kanun teklifiyle ilgili olarak tümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yalnız, öncelikle, bu Kanun’un ismini sizlerin dikkatine
sunmak istiyorum, Kanun’un ismi şu: Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu,
Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1’inci Maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi.
Bir
kere, işin garabeti, yanlışlığı, böyle bir kanunun içerisine daha
önceden böyle bir hükmün yerleştirilmiş olması. Ben, daha önce de
meselenin bu yönünü eleştirmiştim, meselenin bu yönünü sizlerin
dikkatine sunmuştum. Ama, ne enteresandır ki, daha önceki konuşmalarımız,
maalesef, dikkate alınmamıştı.
Şimdi,
benim daha önce, bu Kanun burada görüşülürken yapmış olduğum konuşma
tutanağımı, her seferinde olduğu gibi, yine sizlerin huzuruna
getirdim. Çünkü, burada, belgeler konuşuyor, burada, tutanaklar
konuşuyor. Hafızai beşer nisyan ile maluldür, ama, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tutanaklarının yanlış yapma lüksü yok. Şimdi, o
tutanaklardan bazı bölümleri sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Şimdi,
orada demişiz ki: “Bu Kanun’un geçici 1’inci maddesi, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilir.” Buradan
itiraz etmişsiniz sizler, AK Parti milletvekilleri itiraz etmişler:
“Efendim, nereden çıkartıyorsunuz. Bunun Anayasaya aykırı herhangi
bir yönü yok.” Sayın Cumhurbaşkanı geri göndermiş. Sayın Cumhurbaşkanı
geri gönderdikten sonra bir kez daha çıkmışız bu kürsülere, tekrar
demişiz ki: “Sayın Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili görüşünü izhar
etti. Siz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, aynen bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirmişsiniz. Sayın Cumhurbaşkanının da görüşü bu doğrultuda
olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanı, bunu, ikinci sefer geri gönderme
hakkı olmadığı için, Anayasa Mahkemesine geri gönderir.” Anayasa
Mahkemesine gönderir. Burada söylemişiz, diğer muhalefet partisi
mensupları da söylemişler “Anayasa Mahkemesinden de bu Kanun’un geçici
1’inci maddesi geri gelir…” Şimdi gelinen noktada, yine başa döndük,
aynı noktaya geldik.
Şimdi,
ben, buradan… Sayın Komisyon Başkanımız da buradalar, Sayın Komisyon
Başkanımız, demin “Ben hukukçu değilim, ama, idare hukukunu bilirim”
şeklinde ifadelerde bulundular. Peki, ben, buradan şimdi Sayın Komisyon
Başkanımıza sormak istiyorum: Madem hukukla bu kadar haşır neşirler
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, bunun, nihayetinde
Anayasa Mahkemesinden geri döneceği söylenmiş olmasına rağmen,
Sayın Komisyon Başkanı o gün bütün bu uyarılara kulaklarını tıkayacak
ve bununla ilgili bir kez bile Meclis kürsüsüne gelip… Bunu Sayın
Cumhurbaşkanı geri göndermiş, oyunun rengini belli etmiş Sayın Cumhurbaşkanı,
bunu Anayasa Mahkemesine götüreceği de belli ve Anayasa Mahkemesinden
döneceğini de biz buralarda söylemişiz. Sayın Komisyon Başkanı,
gelip, niçin, o günlerde, o idare hukukunu bilen engin bilgisiyle
AK Parti Grubuna, en azından, müdahale veya Bütçe Plan Komisyonunda
bu konuşulurken, bunun Sayın Cumhurbaşkanının da geri gönderme gerekçesi
göz önüne alınarak, yeniden değerlendirmeye tabi tutulmasıyla ilgili
hiçbir önerisi olmamış? Olmamış, olmayınca, bugün geliyoruz, 31
Aralıkta görüşmüş olduğumuz bir Kanun’la ilgili, yaklaşık on bir ay
sonra, aynı Kanun’la ilgili yapılan yanlışlıkların, düzeltilmesi
demeyeceğim ona dilim varmıyor, ama yeniden yeni yanlışlıklar yapılarak
mesele içinden çıkılmaz bir hale getiriliyor.
Şimdi,
Sayın Çerçi -siz şimdi yerinizden müdahale etmeye çalışıyorsunuz
da- bakın, burada ben o konuşmaları yaparken “Sayın Cumhurbaşkanından
geri gelir, Anayasa Mahkemesinden geri gelir” derken, sizin de buralarda
sözleriniz var; bakın burada!
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) – Ben şimdi çıkacağım.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Sizin buralarda sözleriniz var ve şimdi, on
bir ay sonra aynı noktaya gelmişiz Sayın Çerçi.
Ne
oldu şimdi? On bir ay niye kaybettik arkadaşlar, değerli milletvekilleri?
Niçin on bir aydan beri hâlâ bu üniversitelere bir rektör atama meselesiyle
ilgili uğraşıyor Meclis? Niçin bu yanlışlıkları yapıyoruz, niçin
bu hataları yapıyoruz? O sözlerimize kulak verilmiş olsaydı, o
hatada ısrar edilmemiş olsaydı, bugün bu mesele çözülmüş olacaktı;
on beş ilimizdeki üniversiteler her yönüyle hayata geçmiş olacaktı,
ama, bu fırsatı kaçırdık. Şimdi, diyorlar ki “Efendim, geçmişte böyle
uygulama yapılmış.Dönemin Sayın Cumhurbaşkanı da bunu imzalamış.”
Ama, bakın değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer, bunu, geri gönderme gerekçesinde de zikrediyor zaten, söylemiş
bunu. Diyor ki Sayın Sezer: “Kuşkusuz, kurucu rektör adaylarının belirlenmesinde
önceki yasalarda benzer düzenlemelerin yapılmış olması, incelenen
Yasa’nın geçici 1’inci maddesinin hukuka ve Anayasa’ya uygunluğunu
göstermemektedir.” Yani, Sayın Cumhurbaşkanı, sizin o söylediğiniz
hususlara da, geri gönderme gerekçesi içerisinde bir cevap veriyor.
Şimdi, bu geri gönderme gerekçesi iyi okunmuş olsaydı, bu mesele
de, en azından bu noktaya gelmeyecekti.
Şimdi
daha karışık bir durum söz konusu değerli milletvekilleri. Şimdi,
4 üniversitemizde 17-18 Kasım tarihlerinde rektör seçimleri yapılacak,
17-18 Kasım tarihlerinde. Şimdi, bugün ayın 14’ü. Bu Kanun, büyük bir
ihtimalle bugün bitmeyecek, yarına kalacak, Sayın Cumhurbaşkanına
gidecek, on beş gün inceleme süresi var. O on beş günün sonunda, Sayın
Cumhurbaşkanı, bunu tekrar geriye döndürecek olur ise, ne olacak
şimdi? Bu 4 üniversitede, yapılan bu uygulamayla ilgili olarak
içinden çıkılmaz bir durumla daha karşı karşıya kalacağız. Nasıl
aşacağız, nasıl çözeceğiz bu meseleyi, merak ediyorum? Niçin, bu
kadar ısrarla, bu meselenin içinden çıkılmaz hâle getirilmesi noktasında,
maalesef, büyük bir duyarsızlık gösteriyoruz?
Şimdi,
Sayın Komisyon Başkanı diyor ki: “Anayasa Mahkemesi 2 üyesi karşı
oy yazısı yazmış.”
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – Raportör dâhil.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Sayın Milletvekilim, raportör tamam, kabul
de, kararı verecek 15 Anayasa Mahkemesi üyesi. Raportör istediği
şekilde rapor yazabilir, Anayasa Mahkemesi üyelerini bağlamaz.
Sayın Komisyon Başkanı da diyor ki: “2 üye bu konuyla ilgili aykırı
görüş bildirmiş.” 13 tanesinin de, bunun Anayasa’ya aykırı olduğu
şeklinde görüşü var. Yani, siz 13’ü orada bırakacaksınız, 2’sinin
görüşünü, gelip burada kürsülerden söyleyeceksiniz.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) – Bazı hukukçular da bunun doğru olduğunu söylüyor.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Şimdi, hukuka inanıyorsak 13 rakamı 2’den çok
büyüktür. Yani, Anayasa Mahkemesi eğer çoğunlukla karar veriyorsa,
13’e 2 verilmiş olan bir karar vardır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Meclisin…
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – YÖK’ü mü savunuyorsun?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Sayın Bilen, artık siz… Yani, ne söyleyeyim size?
Siz, geçen dönemde başkalarının elinde olan rekoru almaya çalışıyorsunuz.
Yani, yerinizden müdahale ederek hatibi susturmaya çalışıyorsunuz.
Gelin buraya, gelin… Biraz sonra bu kürsü boşalacak. Bak, benden önce
8 tane AK Parti milletvekilinin ismi okundu, bunlar buraya müracaat
etmişler, tümü üzerinde konuşma yapmak için müracaat etmişler. Sebep
ne? Sebep bizi engellemek. Ama, bugün, işte gördünüz, o 8 arkadaş da
çıkmadı kürsüye. Kürsü boş. Kürsü boş, gelin, bir şeyiniz varsa, buradan,
kürsüden söyleyin.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – YÖK’ü mü savunuyorsun?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Ben YÖK’ü savunmuyorum ve YÖK’ün mutlaka yeni
bir düzenlemeyle yeni bir çehreye kavuşturulması düşüncesindeyim
ve sizin en iddialı olduğunuz konulardan biri de YÖK Kanunu’nun çıkarılmasıydı.
Nerede YÖK Kanunu? 355 kişilik milletvekili grubunuz var. Getirin
YÖK Kanunu’nu, ben de sizinle beraber destekleyeceğim. Ben de memnun
değilim YÖK’ün antidemokratik uygulamalarından, yanlış uygulamalarından
ben de şikâyetçiyim. Ama, orta yerde fiilî bir durum var. Ben, bu fiilî
durumu sizlerin takdirlerine, bilgilerine sunmaya çalışıyorum.
Yoksa, Acil Eylem Planınızda var, getirin YÖK Kanunu’nu. Getirin…
Elinizi tutan mı var? Getirmek istediniz de biz mi engel olduk?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, lütfen toparlar mısınız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu Meclisin maalesef,
kabul edilmesi mümkün olmayan, yanlışta ısrar ve inat meselesi var.
Bakınız,
22’nci Dönemde buradan geçen 50 kanun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri gönderilmiş bir kez daha incelenmek üzere. Bu, cumhuriyet tarihi
boyunca rekor. Hiçbir dönemde bu kadar sayıdaki kanun Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilmemiş ve yine hiçbir dönemde Anayasa Mahkemesi
tarafından bu kadar çok kanun iptal edilmemiş. 17 kanun Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş, yürürlüğü durdurulmuş, 50 kanun da Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiş.
Şimdi,
eğer Kanun bu haliyle geçecek olursa, bu haliyle geçecek olursa, yeniden
akıbetinin ne olacağı konusunda benim ciddi kuşkularım, endişelerim
var.
Sayın
Komisyon Başkanı diyor ki: “Benim derdim bu Kanun’un bir an önce hayata
geçmesi.” Benim derdim de o. Benim düşüncem de o. Ben, bunun mücadelesini
yaptım bu Kanun burada görüşülürken, ama, maalesef, bütün bu mücadelelerimize
rağmen hiçbir netice alamadık. Sayın Bakan dedi ki: “Kanun teklifi
verilmesinden niye rahatsız oluyorsunuz?”
Bundan
en çok memnuniyet duyan benim. Kanun teklifleri verilsin milletvekilleri
tarafından. Ama, ben, 20’nin üzerinde kanun teklifi vermişim Sayın
Bakan, iktidar partisi milletvekili olmadınız mı, sizin verdiğiniz
kanun teklifleri komisyonları geçip, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelmiyor.
Hayır,
ben Hocama teşekkür ediyorum. Bizim itirazımız kanun tekliflerinin
verilmesi değil, benim itirazım, kanun teklifi veren milletvekilleri,
iktidar ve muhalefet ayrımı yapılmasını ben eleştiriyorum, ben
bunun karşısındayım.
Ben,
bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili Mücahit
Daloğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT
DALOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu’yla ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, iktidar ve muhalefet grubuna ait arkadaşlarımız, defalarca
bu Kanun’un Anayasa Mahkemesi tarafından reddiyle ve gerekçeleriyle
ilgili bilgiler verdiler. Dolayısıyla, bu noktada ben sizlerin
vaktinizi almak istemiyorum. Ancak, genel gerekçede, 5467 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun, Anayasa Mahkemesinin
iptal kararına göre, Komisyon Başkanımızın önerisiyle burada
bir düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenleme, tamamen Anayasa
Mahkemesinin gerekçeleri göz önünde bulundurularak ve Yükseköğretim
Kurumu da bu işin içine katılarak bir düzenleme yapıldığından dolayı
iptal gerekçesinin ruhuna ve hukuki gerekçelerine uygun bir düzenleme
yapıldığına inanıyorum.
Bundan
dolayı, Komisyonumuzun hazırlayıp, getirmiş olduğu bu teklifi
doğru buluyorum ve destekliyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, sekiz buçuk dakika daha var şahıs görüşmesi
adına; ben de görüşlerimi açıklayayım.
BAŞKAN
– Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi on dakikadır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
1) Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerinin
bu Yasa önerisine göre giderilmediği anlaşılmaktadır. Yeniden
Cumhurbaşkanı veto eder, Anayasa Mahkemesinden dönerse bu iş daha
da uzamayacak mıdır?
2) 15 yeni üniversiteye bugüne değin kaç para ve
kaç kadro verilmiştir?
3) Üniversite öğretim üyelerinin ücretlerini,
elemanlarının ücretlerini 7,5 milyon olan ders ücretlerini artırmayı
düşünüyor musunuz?
Son sorum: YÖK’ü dışlayarak, yurt dışına mülakatla
öğrenci göndermeye kalkıştınız; Danıştay bunu iptal etti. Bu ne durumdadır şimdi?
Bundan vazgeçtiniz mi? Hukuka uyuyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, kanun tasarısı olarak geldi; Sayın Cumhurbaşkanı
veto etti, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Böyle bir tasarıyı Millî
Eğitim Komisyonu Başkanının tekrar kanun teklifi olarak getirmesi,
Millî Eğitim Komisyonunu zor durumda bırakmıştır ve Komisyonu bir
anlamda yürütmenin emrine sokmuştur. Oysa, Millî Eğitim Komisyonunun
görevi, gelen tasarıları denetlemek, düzenlemektir. Yani, Millî
Eğitim Komisyonu, yasama organının bir parçasıdır. Siz, yasama organının
bir parçasını yürütmenin emrine sokarak, Anayasa’yı, bir anlamda,
ihlal ettiğinizi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Aracılığınızla, Sayın Bakana bir sorum olacak.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi dördüncü
yasama döneminde kuruldu; YÖK tarafından kurucu rektörümüz atandı,
senato oluştu, daire başkanlıkları belirlendi, ancak, kadrolar
serbest bırakılmadığı için, üniversitemizin bir ayağı eksik kaldı.
Kadroları ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz? Bir açıklama yaparsanız,
14 bin öğrencisiyle, öğretim görevlileriyle, çalışanlarıyla,
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ailesi sevinecektir.
Ayrıca -bunu özellikle istirham ediyorum- yurt
dışına, geçtiğimiz dönemlerde kaç öğrenci gönderildi, değişik ülkelere?
Bu öğrencilerden başarı elde edip kaçı yurdumuza geri döndü?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Özcan…
OSMAN ÖZCAN (Antalya) – Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Bu yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçeli on bir ay oldu, Anayasa Mahkemesinden de döneli
altı aya varıyor. Niçin
şimdiye kadar bu boşluğu, altı aydır beklettiniz de, doldurmadınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın
Kepenek…
YAKUP
KEPENEK (Ankara) – İki sorum var Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakanımızdan.
Birincisi;
üniversitelere, iktidarınız döneminde verildiği söylenen
16.150 yeni kadronun ne kadarı tıpta uzmanlık alanındadır, ne kadarı
diğer akademik personeldir, ne kadarı da idari personeldir? Bu, birinci
sorum.
İkinci
sorum da şudur: Rektör seçimlerini Millî Eğitim Bakanlığına almanızın
-öneri yapmam yönünden- gerçek nedeni nedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın
Kılıç…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç
sorum olacak.
Yeni 15 tane üniversite kuruldu, ancak, bu üniversitelerde
kampüs alanları yok. Bununla ilgili kamulaştırma kaynakları yeterli
değil. Konukevleri yok, öğretim üyeleri için konutlar yok, araştırma-geliştirme
için yeterli kaynak yok. Daha doğrusu, kadro yeterli değil, kaynak
yeterli değil. Bu aşamadaki, yani, bu yeni üniversiteler bu şekildeyken
-yeni 15 tane üniversite- bir de geçmişte şu anda mevcut üniversitelerimizin
durumları var. Örneğin, bir Malatya İnönü Üniversitesinin kadro
sorunu var, Sayın Bakan, bunu siz de biliyorsunuz. Şu anda 700 tane
kadro, yaklaşık iki yıla yakın süredir, komisyondan geçtiği halde,
bekliyor. Bunlarla ilgili olarak, Sayın Bakan, Malatya İnönü Üniversitesi
Tıp Merkezinin kadro kanunu çıkartılması ne zaman gerçekleşecek?
Bu, bir.
İkincisi,
geçen sene İnönü Üniversitesine yeterli kaynak sağlanamadı. O
yüzden, tıp merkezinin 26 ameliyathanesinden şu anda 16’sı faal, 10
tanesi çalışmıyor. Kadro yetersiz, kaynak yetersiz. Bunlarla ilgili
olarak üniversiteleri bu darboğazdan ne zaman kurtarmayı düşünüyorsunuz?
Bir
de –son sorum Sayın Bakan- Adıyaman Üniversitesi kuruldu. Ancak,
Adıyaman Üniversitesinin şu anda gelişebileceği bir kampüs alanı
yok. Bununla ilgili olarak kamulaştırma için, bu kampüs alanına yönelik
kamulaştırma için bir kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Ünlütepe…
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Anayasa
Mahkemesinin kararı incelendiğinde iki husus ortaya çıkıyor, gerekçe
kısmı açık ve net: “Üniversite özerkliği üniversitelerin yönetiminin
siyasal iktidarların sübjektif tercihlerinden olabildiğince etkilenmeyecek
şekilde bir yapılanma. Gene, bilimsel özerkliğin idari özerkliği
de gerektirdiği ve bu iki ilkenin birbirini tamamladığı açıktır.
Bu yorumları ve üniversitenin genel yönetim ve denetiminde birinci
derecede yetki ve sorumluluk sahibi olan rektörlerin seçiminde
Yükseköğretim Kurulunun yetki sahibi olması” diye belirtiliyor.
Yani, buradan üniversite yönetiminin kendi içinden yeniden bir
rektörü seçmesi gerektiği belirtilmektedir. Çünkü, yönetsel
özerklik de burada açıkça belirtilmiştir. Böyle bir ortamda…
SALİH
KAPUSUZ (
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Efendim?
BAŞKAN
– Sayın Ünlütepe, lütfen sorunuzu sorar mısınız.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, Sayın Kapusuz sataşıyor efendim.
BAŞKAN
– Lütfen sayın milletvekilleri…
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Böyle bir ortamda Anayasa Mahkemesinin
kararı açıkken Anayasa’ya aykırı yeni bir yasal düzenlemeyi yapma
ihtiyacını niçin duyuyoruz?
İki:
YÖK tarafından, bu Yasa’nın Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden
sonra, bu kurulan üniversitelerin bağlı oldukları yönetiminin
rektörlüklerce yapılması karar kılınmış ve 17-18 Kasım günlerinde
dört üniversitemizde seçimler yapılacaktır. Bu Yasa, bugün Parlamentoda
görüşülürken oralardaki seçimlere bir etkisi olacak mı veya o yapılan
seçimleri nasıl karşılayacaksınız? Aynı benzer olaylar karşısında
iki farklı uygulamayla karşılaşılmayacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın
Özdoğan…
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birkaç
sorum var Sayın Bakana.
Sayın
Bakan, rektörlerin neden özerk olamayacağını anlatırken YÖK’ün de
özerk bir yapıya izin vermiyor olmasını örnek vererek ilkeleri ve
vizyonları değil, dar bir temel ufku aldı. YÖK’ün yapısının Türkiye’nin
çok özel, 12 Eylül şartlarında oluştuğunu biliyor olmalısınız Sayın
Bakan.
2006
Türkiyesinin de ve AB müzakerelerinin eşiğinde Bakan olarak üniversite
özerkliği konusunda iki örnek verdiniz. Biri, özel şartlarda oluşmuş
YÖK, diğeri sembolik olarak krallık sistemine sahip İngiltere. İngiltere’nin
krallık sistemi ne kadar sembolik ise, İngiltere’deki rektörlerin
atanması da o kadar semboliktir.
Sayın
Bakan, AB’yle müzakerelerde ilgili konularda size söz sırası geldiğinde,
üniversite özerkliği hakkında konuşurken YÖK’ü ve İngiltere’yi örnek
verecek misiniz?
Sayın
Bakan, bu tasarıyı bugün parmak gücünüzle geçirirseniz, Türkiye’deki
rektör atamaları konusunda bundan sonra izlemeye çalışacağınız
yol bu mu olacaktır? Daha doğru bir deyimle, izleyeceğiniz yol rektör
atamalarında siyasi iktidarın ağırlığını hissettirmeye çalışmak
mı olacaktır?
Son
sorum: Üniversitelerin özerk olmasının gerekliliğinin çok basit
bir sebebi vardır; üniversiteler araştırırlar, tespit ederler ve sahip
oldukları bilgiyi kamuoyuyla paylaşırlar. Araştırdıkları konular
bazen siyasi iktidarların ilgi alanları ile ihtilafa düşebilir.
Türkiye’deki Çernobil olayı buna bir örnektir. Sizin atayacağınız
rektörlerin…
BAŞKAN – Sayın Özdoğan, lütfen sorunuzu sorar mısınız,
süre tamamlandı.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – …sizin istemediğiniz
sınırları aşamayacağını idrak etmeniz çok mu zor diye soruyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, Meclisin değerli
üyeleri; Sayın Gazalcı tarafından sorulan bir iki soruya cevap vermek
istiyorum. Özellikle parasal bazı sorular soruldu. Bunların, Maliye
Bakanlığından, Devlet Personelden, hesaplarının yapılarak, yazılı
olarak verileceğini ifade etmek istiyorum ve “eğer dönerse, eğer
Anayasa Mahkemesi reddederse” şeklindeki yaklaşımı, benim, şimdi
cevaplandırmam doğru olmayacaktır; çünkü, yasama veya siyaset,
varsayımlar üzerine yapılmaz.
Diğer
taraftan, 1.000 öğrenciyle ilgili olarak “Danıştay, YÖK’ün başvurusu
üzerine, bunu iptal etti” şeklinde bir ifade kullanıldı. Değerli
arkadaşlar, Danıştay, bunu iptal etmedi. Millî Eğitim Bakanlığının
her yıl yurt dışına master ve doktora yapmak üzere 1.000 öğrenci göndermesini
Danıştay iptal etmedi. Sadece, sınavın nasıl yapılacağıyla ilgili
olarak belirlenen ve yüzde 25 oranında sonucu etkileyen mülakat
aşaması iptal edildi ve biz de mülakatı değerlendirmeye almadan
yeni bir hesaplama yaptık ve bu ayın 15’inde bunu açıklıyoruz, yani,
sonuçları açıklıyoruz. O değerlendirmeye tabi olmuş, müracaat etmiş,
mülakata girmiş olan öğrencilerimizin hakları yanmayacak. Dolayısıyla,
onlar, hak ettikleri biçimde, yurt dışına akseptanslarını aldıkları
zaman gönderileceklerdir. Öncelikle,
bunu ifade etmek istiyorum.
Sayın
İnce’nin “teknik olarak getirilmesi, yasamanın, Millî Eğitim Komisyonunun,
yürütmenin emrine verildi” şeklinde bir sorusu oldu, böyle bir itirazı
var. Aslında, Sayın Altıkulaç, böyle bir teklif hazırlayarak, yasama
görevini yerine getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
saygıdeğer mensupları, yasa teklifi verme hakkına sahiptir. Bu
hak kullanılmıştır. Dolayısıyla, sayın milletvekillerimizden birinin
teklif hazırlaması, onun yürütmenin emrine girdiği veya yasamanın
yürütmenin emrine verildiği şeklinde yorumlanması, kesinlikle,
şahsa ait, doğru olmayan bir yorumdur; bunun altını çizmek istiyorum.
Sayın
Özkan’ın, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesiyle ilgili olarak
sorduğu soruya cevap veriyorum: Değerli arkadaşlar, bildiğiniz
gibi, şu anda, bu üniversiteler, tedviren atanan rektörler tarafından
idare edilmektedir. Bir üniversitenin bütün yönetim organlarının
oluşması gerekiyor, yani, orada senatolar oluşması gerekiyor, yönetim
kurulları oluşması gerekiyor ve üniversitenin sağlıklı bir biçimde
işleyişini sürdürebilmesi için asaleten rektörlerinin atanması
gerekiyor. Biz de zaten bunu temin etmeye çalışıyoruz. Asaleten
rektörler atandıktan sonra, bütün bu işlemler yerine getirilecektir.
Sayın
Özcan’ın “Niçin şimdiye kadar bekletildi?” sorusuna cevap veriyorum:
Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan bir dava var. Anayasa Mahkemesi
ağustos sonu itibarıyla gerekçeli kararını yayınlamıştır ve ağustos,
eylül aylarında da, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kapalı durumdaydı ve 1 Ekimde Türkiye Büyük Millet Meclisi olağan
çalışmasına başlamıştır. Bu kırk beş gün süre içerisinde niçin getirilmiştir
diye sorarsanız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendine göre bir
gündemi vardır ve bugün bu getirilmiştir. Bu süre içerisindeki zaman
kaybını eğer soruyorsanız, bu, büyük bir zaman kaybı değildir.
Şimdi,
Sayın Kepenek’in “Kadroların hangisi, üniversitelerimize tahsis
edilen kadroların, 16 bin 150 kadronun kaçı TUS için kullanılmış, kaçı
araştırma görevlisi kadrosudur, kaçı idari kadro olarak kullanılmıştır?”
sorusuna, dediğim gibi, yine, detaylı olarak Yükseköğretimden
alınacak bir doküman ile cevap verilebilir.
Yalnız
şunun altını çizmek istiyorum değerli milletvekilleri: Millî Eğitim
Bakanlığına 93 bin kadro verildiği zaman, bunun kaçının idari olarak
kullanılacağı, kaçının öğretmen ataması için kullanılacağı şeklindeki
yetki ve irade de, Millî Eğitim Bakanlığına bırakılmaktadır. Dolayısıyla,
biz, bu kadroları tahsis ederken şu kadarını araştırma görevlisi
tayin edin, şu kadarını idari personel tayin edin şeklinde onları
bir sınırlamaya tabi tutmuyoruz. Biraz önce kürsüden de ifade ettim,
bakın, öğrenci sayısı esas alınırsa, Millî Eğitim Bakanlığına 150
bin kadro tahsis edilmesi halinde, oransal olarak, yükseköğretim kurumlarına
tahsis edilen kadronun seviyesine ulaşmış olacağız. Halbuki sözleşmeli
öğretmenleri çıkarırsanız, ders ücretiyle giren usta öğreticileri
çıkarırsanız, bu süre içerisinde kadrolu olarak atadığımız öğretmen
sayısı, daha doğrusu, verilen kadro sayısı 93 bindir. Üniversitelere
yönelik olarak kasıtlı bir kısma söz konusu değildir. Hükûmetimiz,
malumunuz, bir ekonomik program yürütüyor. Bu ekonomik program içerisinde
paranın yönetimi var ve personel yönetimi var, bunun da bilinmesini
istiyorum.
Evet,
Sayın Kılıç’ın bir sorusu var ve Sayın Kılıç diyor ki: “Bu yeni kurulan
üniversitelerin kampüs alanları yok, ar-ge için paraları yok, kadroları
yok, bunlar nasıl olacak?” Adıyaman Üniversitesiyle ilgili olarak
özel bir soru soruyor.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce kürsüden ifade
ettim. Yeni kurulan 15 üniversitenin yatırım bütçelerine konan
500 milyar Türk lirasıyla -bu sembolik bir paradır- bunlarla yatırım
olmayacağını herkes bilmektedir. Dediğim gibi, kampüs alanları
belirlendikten sonra, bu yatırımlar rasyonel bir zemine oturtulduktan
sonra, bütçedeki yedek ödenek faslından bunlara gerekli finansman
aktarılacaktır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Bunun sözünü veriyor
musunuz Sayın Bakan? Yani, kampüs alanlarıyla ilgili…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Bir de diğer
üniversitelerin…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Bir de, Sayın Bakanım,
İnönü Üniversitesinin kadro kanunu vardı...
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen… Karşılıkla konuşma
usulümüz yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Değerli
arkadaşlar, cevap veriyorum. Diğer
üniversitelerin personel ihtiyacıyla ilgili olarak da, sadece
(A) üniversitesinin, (B) üniversitesinin değil…
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Efendim, Malatya’nın özel bir durumu var, kadro kanunu
yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – …bütün üniversitelerin kadro
ihtiyaçlarıyla ilgili olarak Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim
Genel Müdürlüğü, Devlet Personel Başkanlığıyla müşterek bir çalışma
yapmaktadır, bu sonuçlandığı zaman, bu, bütün kamuoyu tarafından
bilinecektir. Yasa gerekiyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
huzuruna getirilecektir.
Ayrıca,
yine Sayın Ünlütepe’nin sorduğu bir soru var. Anayasa Mahkemesinin
“akademik özerklikle beraber, akademik özerklik, yönetsel özerkliği
de gerektiriyor” şeklinde gerekçede bir ifade kullandığını söyledi.
Değerli
arkadaşlar, hiçbir mahkeme, yüksek mahkeme -Anayasa Mahkemesi de
buna dahildir- kesinlikle kanun koyucunun koyduğu yetkiyi kullanamaz,
kanun koyucu gibi bir kanun ihdas edemez. Anayasa Mahkemesi olması
gerekenden söz ediyor, ama, 82 Anayasası da 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu da üniversitelerimize, sizin düşündüğünüz anlamda bir
idari özerklik getirmemiştir, bunu da ifade etmek isterim.
Sonra, 17-18 Kasımda dört üniversiteyle ilgili
seçim yapılacak dendi. Bir şeyin altını tekrar çizmek istiyorum,
bunu, kürsüden de ifade ettim: Hiç kimse, Anayasa’dan ve yasalardan
almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Buna, ben de dâhilim, Sayın Başbakan
da dâhildir, YÖK de dâhil, herkes buna dâhildir. Bugünkü, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu’nda, yeni kurulmuş bir üniversitenin rektörünün
nasıl atanacağıyla ilgili bir düzenleme yoktur. Burada bir yasal
boşluk varken YÖK’ün böyle bir seçim yaptırması, kesinlikle yasal olmayan
bir tavır ve davranıştır.
Diğer taraftan, yine bir milletvekilimiz, benim,
YÖK’ü örnek göstererek bu antidemokratik yapıyı savunduğumu söyledi.
Ben, antidemokratik
yapıyı savunmadım, mevcut fiilî durumdan söz ettim. Dedim ki, YÖK’ün
21 üyesinin 14’ünü icra tayin ediyor, dolayısıyla, bu da, orada bir
idari özerkliğin olmadığı anlamına geliyor dedim. Bunu, arkadaşlarımın,
aslında, anladığını sanıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
– Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım; ancak…
HALUK
KOÇ (Samsun) – Bir dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir yoklama talebi vardır.
Talepte
bulunan sayın üyelerin burada olup olmadığını tespit edeceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1256
sıra sayılı teklifin maddelerine geçilmesi sırasında yapılacak
oylama öncesinde yoklama yapılmasını arz ederiz.
Haluk
Koç? Burada.
Muharrem
İnce?.. Burada.
Mustafa
Özyurt?.. Burada.
Ufuk
Özkan?.. Burada.
Mevlüt
Aslanoğlu?.. Burada.
Halil
Ünlütepe?.. Burada.
Ramazan
Kerim Özkan?.. Burada.
Şevket
Arz?.. Burada.
Necati
Uzdil?.. Burada.
Mehmet Parlakyiğit?.. Burada.
Muharrem Kılıç?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?.. Burada.
Yakup Kepenek?.. Burada.
Rasim Çakır?.. Burada.
Nurettin Sözen?.. Burada.
Mehmet Yıldırım?.. Burada.
Engin Altay?.. Burada.
Fahrettin Üstün?.. Burada.
Nuri Çilingir?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
BAŞKAN – Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için
elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaç’ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (Devam)
BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNU, YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU,
KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU, TELSİZ KANUNU İLE 78 VE 190 SAYILI
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 1
inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunla kurulan üniversitelerin
kurucu rektörleri, iki yıllığına Millî Eğitim Bakanınca belirlenen
dört profesör adaydan, Yükseköğretim Kurulunun 15 gün içinde seçerek
Cumhurbaşkanına sunduğu iki aday arasından Cumhurbaşkanınca atanır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde, yeni kurulan 15
üniversitenin rektör atamasıyla ilgili bir yasa önerisinin 1’inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, tümünüzü
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasa önerisini savunan Sayın
Tayyar Altıkulaç, sayın AKP sözcüsü, iki profesör arkadaş; Sayın Bakan,
doçent; üç tane öğretim üyesinin bu üniversite özerkliğini hiçe sayan
talihsiz konuşmalarını dinledik. Sayın Tahtakulaç, Komisyonda
birlikte çalıştığımız bir Sayın Başkan, burada, çok masum biçimde…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Altıkulaç…
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Altıkulaç…
…çok masum bir biçimde bir konuşma yaptı. Dedi ki:
“Bir boşluğu dolduruyorum.” Sayın Başkan aynı zamanda dedi ki: “Ben
sorumlu davranıyorum. Bir an önce bir yasa çıkaralım, bu iş bitsin
istiyoruz.”
Değerli arkadaşlar, biz 15 yeni üniversitenin
yasasını 30 Aralık 2005’te çıkardık. Bugün 14 Kasım 2006. Bakın, Anayasa
Mahkemesi kararı altı ay önce verildi. Esastan bozulacağı belli.
Altı ay önce yürütmeyi durdurma verilmiş. Duruyorsunuz duruyorsunuz,
geçen hafta Komisyona getiriyorsunuz, hemen bu gece yarısı da bu
yasayı çıkarmak istiyorsunuz. İnat yok, kötü niyet yok! Peki, ne
var: “Rektörleri ille de ben atayacağım.” var. “Peki, nereden biliyorsunuz
Cumhurbaşkanının geri göndereceğini, veto edeceğini, Anayasa
Mahkemesinin bu konuda iptal kararı vereceğini?” diye soruyor
Sayın Bakan, Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, elimizde kararlar
var; Cumhurbaşkanlığının geri gönderme yazısı var, Anayasa Mahkemesinin
iptal kararı var. Orada açıkça söylüyor. Diyor ki: “Hükûmet, yani, yönetim,
üniversite özerkliğini gölgeleyecek bir karışma yapamaz.” Bu kadar
açıkken Anayasa Mahkemesinin kararı ve Cumhurbaşkanının geri gönderme
yazısı, aynı biçimde, hiç değiştirmeden, hatta, birincisinden daha
kötü, “Millî Eğitim Bakanı 4 tane aday gösterir.” diyor. Arkadaşlar,
biz, Millî Eğitim Bakanını dört aydır uygulamalarıyla tanıyoruz.
İl, ilçe millî eğitim müdürlerini nasıl atadığını biliyoruz, çıkardığı
yönetmelikleri biliyoruz, birçoklarının mahkeme kararlarıyla
geri döndüğünü biliyoruz. Yani, Millî Eğitim Bakanı 4 değil, 400 tane
aday belirlese nasıl belirleyeceği ortada.
Hükûmetin -önemli olan, bakın- YÖK’ü de dışlayarak
bir aday ortaya koyması, Cumhurbaşkanının rektör atamadaki yetkisini
ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanı geri gönderme yazısında bunu
söylüyor, diyor ki: “104’üncü maddede, Anayasa, Cumhurbaşkanına
böyle bir yetki vermiştir.” Anayasa Mahkemesi kararı da aynı şekilde
söylüyor. Ama, siz, ısrar ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Hayır, ille
de, bunu, biz belirleyeceğiz, yani üniversiteyi kuşatacağız.
Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, ortada bir boşluk
yok Sayın Başkanın söylediği gibi. Neden boşluk yok? Bakın, YÖK beklemiştir
uzun süre. Daha sonra da, 2809 sayılı Yasa’ya eklenen 31’inci maddeye
göre “yeni kurulan üniversitelerde çıkacak sorunlar Yükseköğretim
Kurumunca giderilir.” diyor. Bir yasa hakkını kullanmış, tedviren
oraya… Bakın, tedviren olmasının da şu yararı var: Oraya rektör atamıyor.
Seçimle gelmiş, Cumhurbaşkanının onayından geçmiş bir rektörü -daha
önce bağlı olduğu üniversitenin, gelişmiş bir üniversiteyi- oralara
tedviren rektör olarak atıyor. Onlar süreci başlatıyor. Diyor ki:
Buralarda, siz, var olan yasaya göre seçim yapın.
Şimdi, bakın, 4 tane üniversitede, Düzce’de, Tekirdağ’da,
Uşak’ta ve Ordu’da, 1 Aralıkta, adayları YÖK’e bildirilecek. Peki, Sayın
Başkanın, Tayyar Bey’in verdiği bu yasa önerisi bu sorunu çözüyor
mu, çabuklaştırıyor mu; tam tersine, düğümlüyor mu, uzatıyor mu?
Değerli arkadaşlar, bir süreç başlamış, yasal
bir hak kullanılmış, eksiklik olduğu zaman nasıl gidereceğini yasa
belirlemiş. Şimdi, hukuka uyacak mıyız uymayacak mıyız; Anayasa
Mahkemesi kararlarına uyacak mıyız uymayacak mıyız? Burada bir
keyfîlik var değerli arkadaşlar.
Şimdi, yeni bir önerge veriyorlar. Bakın, Komisyonda
biz bunu ayın 7’sinde görüştük, karşı oy yazılarımızı yazdık, orada
konuştuk. Burada, şimdi… Tabii, Millî Eğitim Bakanlığı YÖK’ün alt birimi
değil. Ee, biz ne yapalım? Öyle yapalım ki, YÖK bu adayları belirlesin
diyecek arkadaşlar, diyorlar. Ama, nasıl belirleyecekmiş? Onu da
söylüyorlar, hani, bir zamanlar katsayıyı biz burada yasayla belirlemeye
çalıştık ya. O önergede dörtte 3 oyla… Bakın, yeni, AKP’nin verdiği
önergede dörtte 3 kararı alınıyor. Bakın, kötü niyet mi, iyi niyet
mi size bırakıyorum. Ve 6 tane belirlesin diyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – YÖK Başkanı atasın efendim!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – … Millî Eğitim Bakanı
bunu 3’e indirgesin…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Lüzumu yok, YÖK Başkanı
atasın daha iyi!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – … ve Cumhurbaşkanına
göndersin diyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – İyi niyetle ne alakası
var? Allah Allah!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
biz çoğunluğumuza mı güvenip, burada, Anayasa’nın YÖK’e verdiği,
Yükseköğretim Kurumuna verdiği, Cumhurbaşkanına verdiği bir hakkı,
bile bile, yanlış yapıp kullanacağız, ille benim dediğim olacak mı
diyeceğiz; yok, hayır, hukuka uyacağız, bir süreç var, yasal bir süreç
var, buna saygı mı göstereceğiz?
Dünyanın her yerinde üniversite özerktir, çağdaş
ülkelerde. Sayın Bakanın burada çok talihsiz konuşması oldu biraz
önce, dedi ki: “Akademik özerklik verilmemiştir, yoktur.” Böyle bir
şey gerçekten akla uygun değil. Yani, yönetsel özerkliğin olmadığı
söyleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – “YÖK’e hayır” yazılarınız
ne oldu?
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, lütfen...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – ...Sayın Bakan önce
kendi işini görsün.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Sayın Başkan, böyle
bir usul var mı?
BAŞKAN – Sayın Uzdil…
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Yani, ortaöğretimle,
ilköğretimle ilgili, okul öncesiyle ilgili, yaşam boyu öğrenimle
ilgili... O işlerle uğraşsın. Bakın, eğitimin onca sorunu var ve
lütfen, zaten YÖK’le kavgalısınız, bundan üniversite öğrencileri
ve halkımız zarar görüyor, ama, siz, inadınızı ve ısrarınızı sürdürüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ortada gerçekten bir boşluk
yok. Sorunu bu düzenleme artırır. Yarın, yine, Cumhurbaşkanından
döner, Anayasa Mahkemesinden döner ve başlayan doğal bir süreci,
siz, engellemiş olursunuz.
Sonra, deniyor ki: “1992’de böyle atama yapılmıştı.”
Cumhurbaşkanının yazısını, geri gönderme yazısını okuduğunuzda,
o zaman, bunun, böyle yapılmış olmasının, Anayasaya uygunluk anlamına
gelmeyeceğini söylüyor Sayın Başkanım. Yani, yanlış, örnek olmaz.
Bakın, Anayasa Mahkemesi kararı ortada. O zaman Anayasa Mahkemesine
gidilmemiş -başka bir Cumhurbaşkanı var- hukuksal yönünden incelenmemiş.
Yani, geçmişte bir yanlış yapıldı diye, neden biz şimdi ısrar ediyoruz?
Aradan onbir ay geçtikten sonra üstelik.
Değerli arkadaşlar, biz, bu uyarıları yaptığımız
zaman...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, lütfen toparlar mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Biz, bu uyarıları, önerileri burada yaptığımızda,
o zaman ısrar edildi. Cumhurbaşkanı geri gönderdiğinde bir fırsat
yine vardı. Yine -inat yok deniliyor- inat edildi değerli arkadaşlar.
Burada, gerçekten üniversiteyi bir kuşatma amacı var, “İlle de ben
oraya rektör atayacağım.” inadı var.
Siz yok deyin, yani, olayların dili var, yapılan var, ısrar var,
yani, başka ne var? Anayasa Mahkemesi kararına bakın, bakalım hep
birlikte, bir kere daha. Orada, yönetsel özerkliğin açıkça bilimsel
özerklik olduğunu onlar da söylüyor. Yani, iki üyenin karşı çıkması
yeterli değil ki, orada bir karar verilmiş. Yeniden kuyunun dibine
niçin düşüyoruz? Yeni baştan niçin yapıyoruz? Niçin doğal süreci
işletmiyoruz?
Bakın, Komisyona YÖK temsilcisi geldi, “Gerek
yok bu düzenlemeye.” dedi. Sayın Başkan bunu biliyor. Biz Sayın Başkana
orada da “gerçekten bu öneri yakışmadı size, sizin demokratik tutumunuza”
diye söyledik. Cumhuriyet Halk Partililer olarak çok ısrar ettik. Ama,
ısrarla buraya getirildi. Şimdi, iş, genel konular konuşularak,
işte, geçmişte de böyle oldu denilerek, olayları tam anlatmadan,
Anayasa Mahkemesi kararının dediğine tam bakmadan, Cumhurbaşkanının
geri gönderme yazısına tam bakmadan daha kötü bir şey yapıyoruz. Sizin
verdiğiniz önerge de, değiştirme önerisi de bunu karşılamaz. O da
YÖK’ün vereceği kararı “yine şöyle karar verin, dörtte 3 kararla verin…”
Bak, Millî Eğitim Bakanı dört kişi belirleyecekmiş, onlar altı kişi.
Dörtte 3 kararla olacakmış.
Değerli arkadaşlar, açık Anayasa'nın 104’üncü maddesi,
açık Anayasa'nın 130’uncu ve 131’inci maddesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, lütfen… Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Teşekkür edeceğim
Sayın Başkanım.
Ben bu düzenlemenin geri çekilmesini istiyorum
arkadaşlar. Yani, yeni bir hukuk duvarına çarpmadan, sorunu daha
çok karmaşık duruma getirmeden geri çekilmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı
için, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Kasım
2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
23.00