DÖNEM: 22 CİLT: 134 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
16’ncı
Birleşim
8 Kasım 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik’in,
geçtiğimiz hafta Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sel afetinin meydana
getirdiği zarara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- Mardin Milletvekili Mahmut Duyan’ın, geçtiğimiz
hafta Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sel afetinin meydana getirdiği
zarara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, narenciye
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239)
5.- Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/1259) (S. Sayısı : 1257)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir’in, Iğdır’ın
düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümüne ilişkin açıklaması
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Antalya Milletvekili Fikret Badazlı’nın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan’ın, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN’ın, şube
müdürlüklerine sınavsız atama yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı
(7/14577)
2.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK’ın, Bursa-Hasanağa’daki
TOKİ konutlarının tesliminin gecikmesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/16007)
3.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
düşen askerî uçaklara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
GÖNÜL’ün cevabı (7/17784)
4.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, incirlik
üssünden askerî mühimmat sevkiyatı yapıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL’ün cevabı (7/17783)
5.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN’ın, İstanbul
Asliye 14. Ticaret Mahkemesinde görülen bir davaya müdahale iddialarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/16281)
6.- İstanbul Milletvekili Lokman AYVA’nın, özürlülerin
oy verme haklarını kullanmalarına yönelik tedbirlere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/16282)
7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalar sebebiyle ödenen tazminatların
personele rücu edilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK’in cevabı (7/16283)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Toprakbank
davalarındaki zaman aşımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK’in cevabı (7/16286)
9.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in,
Almanya’da yaşayan Sivas olayları sanıklarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/16289)
10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN’ın, 4616 sayılı
Kanun çerçevesinde serbest bırakılan hükümlülere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/16290)
11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in,
kamu çalışanlarının ve emeklilerinin maaşlarına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16220)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Finansbank
hisselerinin satışına izin vermesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER’in cevabı (7/17796)
13.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, dış ticaret
firmalarının denetimine ve gümrük kapılarındaki kaçakçılık önlemlerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’in cevabı (7/17795)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı
tamamlanmış atıl durumdaki yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/17882)
15.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
üniversite mezunu gençlerin işsizlik sorununa ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı
(7/16794)
16.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, tıp fakültesi
bulunan üniversitelerin bütçelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16498)
17.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, bütçenin
fazla vermesine ve ödenmeyen bazı borçlara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16508)
18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın,
Eskişehir’de kamulaştırılan arazilerin ödenmeyen bedellerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16514)
19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
TOKİ’nin Doğu ve Güneydoğu’da yapmayı planladığı lojmanlara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in
cevabı (7/16241)
20.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
milletvekili, hükümet üyeleri ve bürokrat çocuklarının askerlik
görevlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL’ün
cevabı (7/18079)
21.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, sporcuların
sağlık kontrollerinin yeterliliğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/16341)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak yedi oturum
yaptı.
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in 5 Kasım
2006’da vefatı nedeniyle bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum Başkanı, TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,
eski Başbakan Bülent Ecevit’in vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet dileyen
bir konuşma yaptı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin, Bülent Ecevit’in siyasi kişiliği ve hizmetleri konusunda
gündem dışı bir konuşma yaptı; Anavatan Partisi Ankara Milletvekili
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu, CHP Ankara Milletvekili Önder Sav, AK
Parti Bursa Milletvekili Faruk Çelik Grupları adına, Elâzığ Milletvekili
Mehmet Kemal Ağar da şahsı adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Bülent Ecevit’in vefatı nedeniyle:
Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır,
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci,
Birer konuşma yaptılar.
İrlanda Dış İlişkiler Ortak,
Slovenya Ulusal Meclisi Dış Politika,
Komitesi Başkanı ve beraberindeki parlamento
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak, resmî temaslarda
bulunmak üzere, ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın, Oman Şûra Meclisi Başkanı Sheikh Abdullah bin Ali Al Qatabi’nin
vaki davetine icabetle, beraberinde bir parlamento heyetiyle
Oman’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik
Devletleri’ne,
Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un,
Yunanistan’a;
Yaptıkları resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık;
Tezkereleri;
Genel Kurulun 7/11/2006 Salı günkü birleşiminde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 8/11/2006 Çarşamba günkü
birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesine; çalışma sürelerinin
de 7/11/2006 Salı günkü birleşimde saat 23.00’e kadar, 8/11/2006 Çarşamba
günkü birleşimde saat 14.00’ten 23.00’e kadar, 9/11/2006 Perşembe günkü
birleşimde ise saat 14.00’ten 21.00’e kadar olmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun Tasarıları’nın görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4’üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılan
Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın (1/1054) (S. Sayısı: 1239), görüşmelerine
devam olunarak 49’uncu maddesine kadar
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan’ın, konuşmasında, Hükûmete,
İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın,
konuşmasında, şahsına,
Sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
8 Kasım 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.59’da son verildi.
|
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
Harun Tüfekci |
Ahmet Küçük |
Mehmet Daniş |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
No.:
25
II.
- GELEN KÂĞITLAR
8
Kasım 2006 Çarşamba
Tasarılar
1.- Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1260)
(Çevre, Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.10.2006)
2.- Enerji Verimliliği Kanunu Tasarısı
(1/1261) (Adalet, Çevre, Plan ve Bütçe, Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2006)
3.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam
Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1262) (Plan ve Bütçe, Millî Savunma
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2006)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan’ın;
İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/889) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2006)
2.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun;
Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi Hisseleri Hakkında Kanun Teklifi
(2/890) (Plan ve Bütçe, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2006)
Raporlar
1.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç’ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.
Sayısı: 1256) (Dağıtma tarihi: 8.11.2006) (GÜNDEME)
2.- Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/1259) (S. Sayısı: 1257) (Dağıtma tarihi: 8.11.2006) (GÜNDEME)
8
Kasım 2006 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
16’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Şırnak ilinde meydana gelen doğal afetle ilgili söz isteyen Şırnak
Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik’e aittir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
dün yaptığımız gibi bugün de arkadaşlarımızın normal konuşma sürelerine
ilaveten bir dakikalık ek süre verilecektir. Onun için, arkadaşlarımız
sürelerini gayet iyi kullansınlar, Başkanlık Divanından tekrar
bir söz talebinde bulunmasınlar, istirham ediyorum.
Sayın Birlik, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik’in, geçtiğimiz hafta
Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sel afetinin meydana getirdiği zarara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Şırnak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçtiğimiz hafta
Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Şırnak ili ve ilçelerinde meydana
gelen doğal afet ile ilgili sizleri bilgilendirmek üzere şahsım adına
söz almış bulunmaktayım; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, ülkemizin siyasetine damgasını vuran devlet adamı Sayın Bülent
Ecevit’in vefatından dolayı duyduğum üzüntüyü sizlerle paylaşırken
merhum Ecevit’e Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Diyarbakır, Batman,
Mardin, Şanlıurfa, Hakkâri vesair illerimizde sel baskınlarında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Ülkemizin çeşitli
bölgelerinde olduğu gibi Şırnak ilimizde de yaşanan sel baskınlarında
çok ciddi boyutlarda maddi zararlar meydana gelmiş ve hayatını kaybeden
vatandaşlarımız olmuştur. Bu vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan
rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; afet olayının başladığı birinci gün, Şırnak Milletvekilimiz
Sayın Abdullah Veli Seyda ile beraber bölgeye intikal ederek olayları
takip etmeye başladık.
Son bilgilere ve yapılan
gayretli çalışmalara göre, Şırnak Merkez YİBO, Silopi YİBO, Ortaköy
İlköğretim, Buğdaylı Çiftlik İlköğretim ve Şenoba İlköğretim Okullarının
haricinde kapalı okulumuz kalmamış, il ve ilçelere bağlı köylere
elektrik verilmiş olup, yalnızca Uludere Andaç köyümüze elektrik verilememiştir.
Oraya da elektrik verilmesi için çalışmalara devam edilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
31/10/2006 tarihi itibarıyla yağmur afetine maruz kalan Şırnak Merkez,
il ve ilçelere bağlı köylerde ne yazık ki can ve mal kaybı meydana
gelmiştir.
Merkeze bağlı Kızılsu
ve Kavuncu mezrasında bir vatandaş sele kapılarak hayatını kaybetmiş;
Güneyce köyü, menfez ve köprüler yıkılmış, konutlarda büyük hasar
meydana gelmiştir.
Merkez ilçede yüzlerce
dekar meyve bahçesi zarar görmüştür.
Yapılan ilk incelemelerde,
il ve ilçe genelinde su şebekeleri selden dolayı tamamen tahrip
olmuş durumdadır.
Uludere ilçesinde 5
kilometrelik yol ve 3 köprü kullanılmaz hale gelmiş, 20’den fazla
araç sele kapılmış, ilçeye bağlı köylerin tamamı büyük zarar görmüş,
bağlı beldelerimizden Uzungeçit, Hilal ve Şenoba büyük zarar görmüştür.
Yüzlerce dekar meyve
bahçesi, 1.000 dekara yakın yonca alanı da zarar görmüş, ilçe esnafının
dükkânları tamamen sel sularının altında kalmıştır.
Uludere ilçemizde
bir polis memurumuz ve eşi yaralanmıştır.
Silopi ilçesi merkezinde
2 çocuk ve Ortaköy’de 1 kadın hayatını kaybetmiştir.
450 civarında konut
hasar görmüş, ilçeye bağlı Ortaköy, Buğdaylı, Görümlü ve Çiftlik
köyleri sular altında kalmış, hayvanlar telef olmuştur.
Nar yetişen alanda
yüzlerce dekar meyve bahçesi ve pamuk alanı, yüzlerce dekar mısır
alanı zarar görmüş, yüzlerce arı kovanı ile küçük ve büyükbaş hayvan
telef olmuştur.
Görümlü beldesi Eğrikonak
Köprüsü, Nevro Köprüsü, beldenin boğaz girişindeki köprü, üst kısmındaki
köprü, yine beldedeki büyük köprü ve su deposuna gelen köprü de yıkılmış
durumdadır.
Çalışkan beldesi;
belde girişi köprüsü ve menfezler çökmüş, evler hasarlı, su, elektrik,
telefon şebekeleri zarar görmüştür.
Sınır hattı yolunda
meydana gelen heyelan nedeniyle elektrik direkleri ve istinat duvarları
yıkılmış durumdadır.
Beytüşşebap ilçemizde
köyler su altında kalmış, yüzlerce küçük ve büyükbaş hayvan telef olmuş,
yine yüzlerce arı kovanı sele kapılmıştır.
Güçlükonak ilçesi
girişinde bulunan köprü çökmüş, kaplıca yolu menfezleri tamamen
tahrip olmuş, yüzlerce dekar bağ ve meyve alanı da zarar görmüştür.
Cizre ilçemizde 250
konut sular altında kalarak büyük oranda maddi hasar oluşmuş, aynı
zamanda yüzlerce dekar meyve bahçesi de zarar görmüştür.
İktidarımızın müdahaleleriyle;
Valiliğimiz, acil olarak ilçelere tıbbi müdahale için sağlık ekiplerini
takviyeli olarak afet alanlarına çıkarmış, yerel yönetimler ve tarım
müdürlüğünce, telef olan hayvanlar toplanarak yerleşim alanlarının
dışına çıkarılmıştır.
Ulaşım ve haberleşme,
elektrik ve su şebekeleri büyük zarar gördüğünden dolayı il merkezinde
ve ilçelerde oluşturulan kriz masaları GSM servis sağlayıcıları
ile koordinasyonlar kurmuş, sivil savunma ekipleri hızlı bir şekilde
afet alanına yönlendirmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birlik,
ek bir dakikalık sürenizi başlattım; buyurun, tamamlayın konuşmanızı.
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Devamla) – Afet olayının ikinci günü Bayındırlık Bakanımız, İçişleri
Bakanımız, Tarım Bakanımız ve Afet İşleri ve Karayolları Genel Müdürlerimiz,
bölge milletvekilleri ile hemen afet bölgesine gelmişlerdir. Silopi
ilçesine ve bu ilçemize bağlı olan Ortaköy’e ve Uludere ilçesine
gidilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bu arada bir hassasiyet dikkatimi çok çekti; bunu söylemeden geçemeyeceğim.
Bu olaylar yaşanırken
Sayın Başbakanımız sık sık afet bölgesini telefonla arayarak çalışmalar
hakkında bilgi edinmiş ve vatandaşlarımıza moral vermişlerdir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Biraz önce ben Şırnak’la konuştum, öyle bir şey yok.
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Devamla) – Vatandaşlarımızın yaşadığı bu acı ve kederli günde
devletimiz ve Hükûmetimizi yanında gören hemşehrilerim son derece
duygulanmışlardır. Gördüğünüz gibi, iç karartan bir tabloyla karşı
karşıyayız. Âdeta, bölgeyi afet kapsamında yeniden yapılandırmak
durumundayız.
Sözlerime son verirken,
vatandaşlarımızın yaşadığı bu kederli günde devletimizin ve
Hükûmetimizin yetkililerinin göstermiş olduğu sıcak ilgiden dolayı,
huzurlarınızda, Şırnak milletvekilleri olarak, Şırnaklılar adına,
başta Sayın Başbakan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam mı?
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara)
– “Başbakan”da kaldı, onu bir tamamlasın.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– “Başbakan”da kaldı.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, birkısım şeyleri tadat etmeyiniz.
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Devamla) – Söyle arkadaşım, söyle…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Tamamlayın dedik, lütfen…
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Devamla) – Orada çamurlar altında…(CHP ve Anavatan
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar,
lütfen…
Buyurun Sayın Birlik.
İBRAHİM HAKKI BİRLİK
(Devamla) – Şırnaklılar adına, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere,
bölgemize gelen bakanlarımıza, bölgedeki askerî birliklere, bürokratlarımıza,
Vali ve kaymakamlarımıza, tüm kamu görevlilerine ve Şırnak ilinin
derdini dinleyen siz değerli arkadaşlarımıza şükranlarımı arz
ederim.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Birlik’in
ek konuşma süresi sadece 23 saniyedir. Bundan sonraki arkadaşlarımız
için de aynı şey uygulanacaktır.
Bilgilerinize sunarım.
Gündem dışı ikinci
söz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde meydana gelen sel afetiyle ilgili
olarak, biraz önce olduğu gibi, söz isteyen Mardin Milletvekili
Mahmut Duyan’a aittir.
Sayın Duyan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Duyan, süreniz
beş dakikadır.
2.- Mardin Milletvekili Mahmut Duyan’ın, geçtiğimiz hafta Güneydoğu
Anadolu’da yağmur ve sel afetinin meydana getirdiği zarara ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in cevabı
MAHMUT DUYAN (Mardin)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken, Demokratik Sol
Parti Onursal Genel Başkanı Sayın Ecevit’in vefatı nedeniyle Allah’tan
rahmet diliyorum, Demokratik Sol Parti ailesine de başsağlığı diliyorum.
Güneydoğu’da sel felaketine maruz kalan vatandaşlarımıza da Allah’tan
rahmet diliyorum, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Ekonomik
kaybı olan vatandaşlarımıza da ekonomik kayıplarının yerine getirilmesi
için, onları da afet bölgesi olarak, Hükûmetimizin gereken yardımlarını
ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, sel felaketi olduğu günün akabinde, Genel Başkanımız Sayın
Deniz Baykal’ın talimatları doğrultusunda, bölgeye 8 milletvekili
arkadaşımla beraber gittik. İlk önce Diyarbakır, Diyarbakır’ın Çınar
ilçesine gittik. Orada gözlediğimiz manzara gerçekten içler acısı.
Yani, ufak bir ihmal büyük bir felaketi getirmiştir. Hele, Diyarbakır-Mardin
yolunun ufak bir soba borusu kadar bir menfezi büyük bir felaketi
gündeme getirmiştir. Özellikle yatılı bölge okulunun böyle bir dere
yatağında oluşu büyük bir felaketi… Bir ilkokul öğretmeni, gece selin gelişini fark
ederek 400 tane öğrenciyi kurtarmıştır. Bu öğretmene hepinizin huzurunda
teşekkür ediyorum.
Akabinde, Mardin-Savur-İçören
köyüne gittik. Orada da manzara aynı ve 14 tane hemşehrim minibüsün
içinde boğulmuştur, sel sularına kapılmıştır. Bunlara da Allah’tan
rahmet diliyorum.
Akabinde Batman’a gittik.
Batman’da İlihan Deresi... Şimdi, “İlihan Deresi nedir?” diyeceksiniz.
İlihan Deresi eski Batman’ın ismi. İlihan, köyken kasaba olmuş, kasabayken
ilçe olmuş ve sonra 500 bin nüfuslu bir il olmuş. Ama, İlihan Deresi
hâlâ ıslah edilmemiş. Ancak, 20 tane insanın canına mal olduktan sonra
daha yeni yeni gündeme gelmiştir. Buna benzer çok örnekler verebiliriz.
Silopi’nin Ortaköy,
Buğdaylı köylerine gittik. Emin olun, oradaki köylüyü gördüğümüz
zaman ciğerlerimiz dağlandı. Vatandaş aç, perişan. Vatandaş, erzakını,
böyle, yığın içinde bekletmiş ve bütün ayakkabıları, elbiseleri,
gece sel olduğu için, hepsi, böyle, afetin altında kalmış, çamur deryasında.
Millet “Açız…” Yalın ayakla o çamurun içerisinde gördüğümüz zaman
yüreğimiz dağlanmıştı. Bizi gördükleri zaman vatandaş haklı olarak
üzerimize yürüdü. Biz onları teselli ettik. “Bütün Karadeniz’in,
Marmara’nın ciğeri yanıyor, herkes sizi düşünüyor, devletimiz büyük
devlettir, size gereken yardımı yapacak.” ve teselli ettim. Ama, İlçe
Kaymakamı, Valisi hiç gitmemiş, yalnız bakanlarımız gitmiş o gece
helikopterle, onun dışında hiç kimse gitmemişti. Bu… Oradaki muhtarın
dediğini anlatıyorum. Ama, Mehmetçiğimiz orada çadırlar kuruyordu,
millete yemek veriyordu.
Şimdi, bunları niye
anlatıyorum? Urfa’da da aynı, Ceylanpınar’da da aynı. Şimdi, ufak
bir tedbirsizlik, bu insanların canına, malına mal olmuştur. Ben,
size, bu kürsüde, bir ihbarda bulunayım: Mardin Kızıltepe ilçesinin
Zergan Çayı-Deresi de aynı İlihan Deresi gibi. Yakında, öyle bir
sel olduğu zaman, bu köyde, onlarca değil, yüzlerce insan ölecektir.
Ben, milletvekili olarak, ben ve İktidar milletvekili Sayın Selahattin
Dağ’la ortaklaşa biz bütün bakanlara raporlar verdik. İl Hıfzısıhha
Kurulunun raporları var, hepatit had safhada, yüzde 3 iken yüzde
300 olmuştur. Bütün o kanalizasyonun artıkları o dereden, 30 köyün
içinden geçiyor ve Kızıltepe... İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
da geldi, Sayın Mehmet Elkatmış’la beraber gezdik -eğer yalansa, burada
düzeltsin- kokudan adamlar araçtan inemediler ve içler acısı... Tabii,
bunları es geçiyorum, kısa kısa, ama durum çok vahim. Bölge kan ağlıyor.
Sayın Başbakanımız,
bölgeyle ilgili “çok abartılıyor” dedi. Ben bunu hayretler içinde
izledim ve Sayın Başbakanımıza yakıştırmadım. İnsanın bir keçisi
ölürse bile, o keçi, o fakir adamın ekmek teknesi. Bir oğlu öldüğü
zaman, bir çocuğu öldüğü zaman, insanın yüreği dağlanır, ama Sayın
Başbakan, Ankara’da: “Ne abartıyorsunuz? Ne var yani?” Bundan daha
ne olacak yani? (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, huzurunuzda,
Başbakanımızı kınıyorum. (AK Parti sıralarından “Çarpıtıyorsunuz”,
“Öyle demedi” sesleri)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Duyan.
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Ama sayın bakanlarımız görevini yaptı, bölge milletvekilleri
görevlerini yaptı.
Acaba Başbakanımız,
bakanlarına, milletvekillerine güvenmiyor mu? Verilen raporları
hiç okumadı mı? Yani, 50 kişi ölmüş, hâlâ daha “Ne oluyor?” diyor.
“Asker yatıyor…” Asker
yatmıyordu.
AHMET YENİ (
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Gözümüzle gördük.
AHMET YENİ (Samsun) –
Çıkamayacağınız konulara girmeyin!
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Asker orada, orada asker herkese çadır dağıtıyordu, yemek dağıtıyordu.
Gözümüzle gördük.
AHMET YENİ (Samsun) –
Çıkamayacağınız konulara girmeyin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) –
İşinize gelmedi mi?
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Gerçekleri söylüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) –
Çıkamayacağınız konulara girmeyin.
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Bakın, Mesut Yılmaz da “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi,
millet onu boğdu, Kralkızı Barajı’nda boğdu.
AHMET YENİ (Samsun) –
Çıkamayacağınız konulara girmeyin.
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Başbakan çıktı, dedi ki: “Türkiye’de Kürt sorunu var.” Ama, o sorunu
söyleyemedi.
AHMET YENİ (Samsun) –
Çıkamayacağınız konulara girmeyin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) –
Siz de o barajda boğulacaksınız.
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Sorun ne: İşte, sorun bunlar. Açıklasın… Ne var yani?
Hiç gücenmeyin. Güneydoğu
perişan, güneydoğu insanları kan ağlıyor. Afet işte.
Bakın, bunlar, Allah
tarafından bize gönderilen musibetlerdir yani. Daha ne olacak, 50
kişi ölmüş? Başbakan evinde.
AHMET YENİ (Samsun) –
Siz tahrik edin onları!
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Şimdi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak…
AHMET YENİ (Samsun) –
Siz de alet edin onları!
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Bakın, Meclise biz önerge verdik bölgenin afet bölgesi olarak ilan
edilmesi için.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Duyan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MAHMUT DUYAN (Devamla)
– Lütfen, bölgeyi afet bölgesi olarak ilan edelim ve oradaki yaraları
saralım, hep birlikte, iktidarı muhalefeti, Güneydoğu insanlarına
yardım edelim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü
söz, narenciye üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler’e aittir.
Sayın Güler, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler’in, narenciye üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; tabii ki, başta Sayın Bülent Ecevit’in vefatı
dolayısıyla kendisine Allah’tan rahmet, başta eşi Rahşan Hanım’ın
ve tüm DSP’lilerin ve Türkiye’nin de başı sağ olsun diyorum.
Bu arada, Güneydoğu
Anadolu’da yaşanılan sel felaketinde -bunların içerisinde Mersin’imiz
de maalesef doğal afetten nasibini almıştır- ölenlere Allah’tan rahmet,
geriye kalan ailelerine de başsağlığı diliyoruz. Ama, bu, iyi niyetten
öteye gitmeli. Hükûmet burada bir şeyler yapmalı. Evet, “abartmayın”
diyen Sayın Başbakana burada hatırlatmak lazım: Ateş düştüğü yeri
yakıyor. Lütfen, gitsin, görsün; bir an önce o yaralar sarılsın ve ülkenin
ihtiyacı olan kardeşliğe, barışa, sevgiye ve bütünlüğe bir katkıda
bulunsun. Sözüm bu konuda bu.
Tabii ki, narenciye
üreticilerinin sorunlarına gelince: Aslında, bu kürsüde en az on
defa konuşuldu. Ne değişti? Hiçbir şey. Koskoca bir yıl öncesinde
de aynı isyanları dile getirdik. Narenciye üreticilerimizin sorunlarını
dile getirirken kısmen sözcüleri olmaya özen gösterdik ve Meclis
olarak, siz AK Parti Grubu olarak dediniz ki: “Biz araştırma komisyonu
kuracağız, araştıracağız.” Evet, 3’üncü ayın 15’inde başlayan bir
araştırma komisyonu ve bugün, geçen ay, 14/10/2006 tarihinde bitti;
ama, ortada rapor yok.
Sormak istiyorum: İktidar olarak ne
yaptınız? Yapmamaya da özen göstereceksiniz.
Yaklaşık -bir
Mersin’in değil- bir bölgenin, yani Hatay,
Tabii ki, ülkenin, narenciye
üreticisinin temel sorunu, başta girdiler artmak üzere… Hele hele
bir de en önemli bir sorun var: Mersin’de Alata Araştırma Enstitüsü. İnanır
mısınız arkadaşlar, o da Turizm Bakanlığına devrediliyor. Yani,
bu kadar geniş bir coğrafyada, geniş bir alanda, yaklaşık 92 bin hektar
olan narenciyenin, yeni üretim, başta virüslere karşı da dirençli
ve kaliteli üretim yapabilmesi için gerekli olan Alata Araştırma
Enstitüsü, sözde, adım ona “turizm bölgesi” filan denilerek Turizm
Bakanlığına devredilmek isteniyor. Böyle geniş bir yelpazede baktığımızda
hiçbir sorunu çözmediniz ki. Bugün narenciye üreticilerinin sesine
tekrar kulak vermek istemiyorsunuz. Geçen yıl ifade edildi, “ton başına
100 dolar” dendi. Tabii ki, Hükûmet bunu 80 dolarla kıyasladı, adını
koydu, ama bugün o parayı dahi ödemedi.
Benim narenciye üreticim
alın terinin, emeğinin karşılığını istiyor. Çocuğunun yarınlarını,
başta eğitim, sağlık, yani kısaca aşını, evin mutfağını düşünüyor
ve bu konuda üretmenin suç olduğu bu ülkemizde, tabii ki, sermaye
olsa, rant olsa sorunu çoktan çözerdiniz.
IMF’ten almadığınız
direktifler doğrultusunda narenciye üreticilerini gözden çıkarttınız.
Bugün, Avrupa İlerleme Raporu hazırlanacak, oradaki verilen konu,
yüzde 35 bir köylü ve çiftçi kesiminin, tarımla uğraşan kesimin çok
büyük olduğu, bunun yüzde 10’lara düşmesi gerektiği şeklinde bir
rapor var.
Yani, kısaca, çiftçileri
kaderiyle baş başa bıraktınız, kısaca, narenciye üreticisini de
baş başa bıraktınız. Bu konuda… Bugün de dalında kalma ihtimali
çok yüksek.
Endüstriyel tarım işletmelerini
teşvik etmekten uzak kaldınız. Yani, kısaca, dalında kalan… Narenciye
üreticileri bugün borçlanacak gücü kalmadı ve her geçen gün narenciye
ağaçları kesimine başladılar. Yani, kısaca bunu… Kamuoyunun bu
sorunlarına, toplumun bu sorunlarına kulak tıkadınız, tıkamaya
da devam ediyorsunuz.
Bizim istediğimiz
tek bir şey var: Narenciye üreticisinin dünya pazarında rekabet
edecek koşulları yaratmanız. Çok net. Pazarlamacılıkla övündünüz.
Ben size burada sormak istiyorum: En büyük pazarımız olan Rusya, Ukrayna
ve Arabistan gibi ülkelerde pazar payımız arttırıldı mı? Hepimiz
iyi biliyoruz ki arttırılmadı. Ama, narenciye üreticisine verdiğiniz
tek şey vaat. Evet, belki bu yıl, önümüzdeki süreç seçim dönemi. Bundan
sonra belki bir göz ardı etmezseniz ve gereken desteği ve önemi verirsiniz
diye düşünüyorum. Ama, böyle de bir, somut bir adım dahi atılmamaya
özen gösteriliyor.
Bu yüzden, narenciye
üreticisinin yaklaşık…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kısaca, narenciye
üreticisine Sayın Başbakanın “Al ananı da al götür.” demesini unutmadı
bu toplum. Bu yıl tekrar aynı şeyleri mi söyleyeceksiniz, yoksa, gerçekten
bu topluma sahip mi çıkacaksınız; zaman gösterecek. Ama, bu halkımızın
isyanını, bu halkımızın “SOS” veren sıkıntılarını çözün diyoruz
ve burada milyonlarca insanımızın alın teri ve emeğini göz önünde
bulundurun; çünkü, bu toplumun temel direkleridir üreten toplumlar,
bu ülkenin bütünlüğünü, ülkenin ulusal ve millî değerlerini koruyan
unsurların başında gelir üreticiler. Bugün varoşlara göçen, daha
doğrusu, büyük şehirlere göçen büyük bir göç akımı, nüfus akımı yapılmakta
ve sadece, bu toplum, suç üretmeye devam etmekte.
Biz de diyoruz ki kısaca:
Üreten toplumu teşvik edelim, tüketen toplumu değil. Bu yüzden, narenciye
üreticilerinin sorunlarını kısmen dile getirmeye çalıştık ve AK
Parti İktidarının bu konuda gereken duyarlılığı göstereceğini
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Güler.
Gündem dışı konuşmaya
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; gündem dışı olarak bugün yapılan konuşmalara cevap
vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakanım,
üç konuşmaya da mı cevap vereceksiniz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Evet, üç konuşmaya birden cevap
vereceğim.
BAŞKAN – O zaman, bir
dakika, sürenizi ona göre ayarlayayım.
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
28 Ekim tarihinden itibaren, 5 Kasım tarihine kadar, ülkemizin, Diyarbakır,
Şanlıurfa, Mardin, Batman, Şırnak, Hakkâri, Antalya, Mersin illeri
başta olmak üzere birçok ilimizde, maalesef, çok yoğun yağmur yaşanmış,
yoğun yağış meydana gelmiş ve buna bağlı olarak da bu illerimizde,
bazılarının birkaç ilçesinde, bazılarının bir ilçesinde veya
bunların köylerinde, merkez köylerinde sel afeti yaşanmıştır.
Bu oluşan sel felaketi
sebebiyle, tabii, çok şiddetli yağış ve şiddetli yağışın birden
oluşturduğu yoğun sellere kapılan vatandaşlarımız olmuştur. Bunlardan,
bütün bu vilayetlerde toplam olarak, maalesef, 43 tane vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 3 tane vatandaşımız kayıp ve 15 vatandaşımız
da yaralanmıştır.
Ben, tabii, huzurunuzda,
hayatını kaybeden bütün yurttaşlarımız için Allah’tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum
ve bütün milletimize geçmiş olsun diyorum.
Felaketin yaşandığı
günün ilk haberi alınır alınmaz, tabii, Hükûmet olarak, biz, İçişleri
Bakanımız ve ben felaket bölgesine hareket ettik. Burada, Diyarbakır,
Şırnak, Batman, Mardin’in felaketten etkilenen bir köyü ve Şanlıurfa
illerinde incelemeler yaptık. İçişleri Bakanımız, Bayındırlık
Bakanımız, Sağlık Bakanımız, Millî Eğitim Bakanımız, Enerji Bakanımız
ve ben Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak bölgeye, bazılarımız bir
defa uzun süre orada kalmak suretiyle, bazılarımız da ikişer defa
bölgeye gitmek suretiyle, bütün sel felaket bölgesini yerinde inceleme,
olayları yerinde görme, olayı yerinde görme ve alınan tedbirleri
yakından görme, oradaki aksaklıkları giderme konusunda duruma
nezaret etmek üzere görev başında olduk.
Öncelikle, tabii, bu
felaketin yaşandığı anda, bölgedeki valiliklerimiz, gerek askerî
birlikler gerek sivil kamu kuruluşları ve Kızılay başta olmak üzere,
ilgili herkes çok yoğun bir çaba sarf etmiştir. Sadece Diyarbakır’ın
Çınar ilçesinde afetin vuku bulduğu gece 300’e yakın vatandaşımız,
mahsur kaldıkları yerlerde hayati bir tehlikeyle karşı karşıya bulundukları
noktada kurtarılmışlardır. Diğer il ve ilçelerimizde de, keza aynı
kurtarma faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Huzurunuzda, bu kurtarma
faaliyetlerine katılan ve birçok vatandaşımızın hayatının kurtulmasına,
ölümden dönmelerine sebebiyet veren, bu konuda katkı ve destek sağlayan
tüm görevlilere, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu adı geçen vilayetlerimizde, toplam olarak 221 köy, 10.475 çiftçi
etkilenmiştir. Tabii, ilçe merkezlerinde esnaf ve tüccar, hatta kamu
kuruluşları da bu sellerden önemli ölçüde etkilenmişlerdir. Bütün
bunların etki derecesiyle, hasar durumuyla ilgili bütün illerde
hasar tespit komisyonları oluşturulmuş ve bunlar selin olduğu günün
hemen ertesinde faaliyetlerine başlamışlardır.
Elimizdeki ilk bilgilere
göre, yapılabilen ilk hasar tespit çalışmalarına göre 311 bin dekar
pamuk alanı, 682 bin dekar hububat alanı, 50.500 dekar sebze alanı, 14
bin dekar meyve alanı, 24.500 dekar bağ alanı, 2.600 dekar mısır alanı
çeşitli derecelerde etkilenmiştir. Bazılarının yüzde 10 mesabesinde,
bazılarının yüzde 70-80 mesabesinde etkilendiği ve hasarların
oluştuğu bilinmektedir. Tabii, bunların kesin rakamları ve ne olduğu
yönündeki çalışmalar, hasar tespit çalışmaları sonlanınca ortaya
çıkacaktır. Ama, her ilde, yeteri kadar, içinde her türlü teknisyenin,
uzmanın bulunduğu hasar tespit komisyonları oluşturulmuş ve bunlar
gece gündüz çalışmaktadır.
Bunun yanında, 1.675
büyükbaş hayvan ile 8.800 civarında küçükbaş hayvan, 3.200 civarında
arılı kovan, 5.175 kanatlı hayvan ve yine bazı yerlerimizde, kültür
balıkçılığının yapıldığı yerlerde binlerce, on binlerce balık
bundan etkilenmiştir.
Tabii, bu tür durumlarda
öncelikli olarak alınması gereken tedbirler, vatandaşın o an itibarıyla
can ve mal emniyetinin sağlanması, bunlara selden zarar gören, evi
yıkılan veya evi kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımıza barınma
imkânı sağlanmasıdır. Bu, valiliklerimiz tarafından temin edilmiştir.
İkincisi: Tabii, bu
vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu, günlük ihtiyaç duyduğu sıcak
yemek tedarikidir. Bu iki husus da, anında, alınan tedbirler suretiyle
gerçekleştirilmiştir.
Bu tür acil hizmetlerde
kullanılmak üzere Başbakanlık Afet İşleri Genel Müdürlüğünden -buradaki
fondan- 1 trilyona yakın para ilgili valiliklerin emrine gönderilmiştir.
Bunun dışında, Bayındırlık Bakanlığımızın Afet İşleri Genel Müdürlüğü
de, yine gündelik hayatın akışını tesis edecek, onu temin edecek şekilde,
yine vilayetlere yeteri kadar ödenek göndermiştir ve bunlar, vatandaşlarımızın
gündelik ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılmıştır.
Bu çerçevede Batman’da
3 aşevinde 12.750 kişiye gündelik olarak sıcak yemek tedariki yapılıyor.
Şırnak’ta 345 tane çadır tesis edilmiş ve 3.500 kişiye sıcak yemek tedarik
edilmiştir. Diyarbakır’da keza 201 çadır kurulmuş ve yaklaşık 5 bin
kişiye üç öğün sıcak yemek tedarik edilmiştir.
Bunun dışında, Bayındırlık
Bakanlığımızca -80 tanesi gitti- konut olarak kullanılabilecek
konteyner... Bunlar daha çok Batman’a, çünkü hasarın en yüksek oranda
görüldüğü şehir merkezi Batman’dır maalesef ve 427 tane daha konteyner
tedarik edilmiş ve bunların da sevkiyatları yapılmaktadır, konut
olarak kullanılmak üzere.
Acil barınma ihtiyaçları,
şehirlerimizde gerek kamu kuruluşlarına ait misafirhane ve yurtlarda
gerekse... Hatta bir vilayetimizde, mesela Batman’da, bir otel tedarik
edilmek suretiyle, hem yemek hem barınma birlikte, bu şekilde karşılanmıştır.
Zarar gören esnaf ve
tüccarla ilgili olarak da bu vatandaşlarımızın acil Bağ-Kur ve SSK
borçlarının, primlerinin ertelenmesiyle ilgili gerekli çalışma
başlatılmıştır, öncelikle onu söylemek istiyorum.
Keza, çiftçilerimizin,
biliyorsunuz, doğrudan gelir desteği ödemeleriyle ilgili olarak
kayıt süresi 1 Kasımda doldu. Biz, bunu bir ay süreyle uzattık. Dolayısıyla,
vatandaşlarımız bir ay süreyle daha doğrudan gelir desteği kaydı
için, çiftçi kayıt sistemi için müracaat etme imkânına sahip olacaklar.
Bunların dışında,
çiftçilerimize dönük olarak, ürünleri çeşitli derecelerde hasar
görmüş üreticilerin durumlarını iyileştirmek ve bunlara yapılabilecek
ayni ve nakdî yardımlarla ilgili de çalışma başlatılmış, tohumluk
ve hububat tohumluğu tedariki başta olmak üzere, yapılabilecek
birçok iş ve işlem programa alınmış, bunlar üzerinde şu anda çalışma
yapılıyor ve hasar durumu kesinleşince bunlar hayata geçirilecek,
vatandaşlarımızın yaraları bir şekilde sarılacaktır.
Tabii, bu seller sebebiyle
altyapısı zarar gören il ve ilçelerimizin yol, su, elektrik, telekomünikasyon
gibi bütün hizmetleri tedarik edilmekte, bunlar hızla yapılmakta,
yollar açılmakta, su akışı vesaire, içilecek su vesaire tedarik
edilmektedir.
Bilinmelidir ki, dün
Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, vatandaşlarımızın bu
konudaki mağduriyetleri ve zararları giderilecek, kendilerine
yardımcı olunacaktır.
Biraz önce, değerli
bir milletvekili arkadaşımızın Sayın Başbakanımıza atfen kullandığı
bu “abartılıyor” ifadesi bir çarpıtmadır. Sayın Başbakanımızın bu
manadaki bir, yani, olayı küçümseyen, olayı hafife alan, vatandaşlarımızın
hele hele can ve mal kayıplarını hafife alan bir tutum, kesinlikle
böyle bir tutumu yok, böyle bir sözü de yok. O sözün, ona atfen söylenen
sözün ifade edildiği noktada ben de oradaydım…
İSMET ATALAY (İstanbul)
– Sayın Bakan, siz televizyonları izlemiyorsunuz herhâlde!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben oradaydım, Sayın Başbakanın
yanındaydım o sözler kullanıldığında. Bununla ilgili değildir.
“Neden Türkiye'de bu
afetler yapılıyor?” şeklinde birtakım iddia ve isnatlar vardır. Tabii,
bu bir saçma iddiadır. Sayın Başbakanımız da, bunun dünyanın her yerinde
olan felaket olduğunu, dünyanın her yerinde görülebilen doğal
afet olduğunu, bunun gelişmiş ülkelerde de, Amerika Birleşik Devletleri’nde
de, başka ülkelerde de vuku bulduğunu söylemiştir. Yoksa, bu vatandaşlarımızın,
hayatını, canını, malını kaybeden ve hasar gören vatandaşlarımızla
ilgili değildir. Lütfen, bu şekildeki ifadeleri, bu millete sevdalı,
bu millet için gece gündüz çalışan Sayın Başbakanımıza, bu tür isnatları
yapmayın; bu doğru değildir, bu haksızlıktır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya)
– Biz yapmıyoruz, Sayın Başbakan kendi söylüyor!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Medyanın gözü önünde söyledi!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Niye Sayın Başbakan hep yanlış anlaşılıyor?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Milletimiz de, şunu bilin ki,
bu tür haksız isnat ve ithamları zaten bu şekilde dikkate almakta
ve bunlarla ilgili değerlendirmesini de beş yılda bir sandıklarda,
bunun cevabını en uygun şekilde vermektedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Hiç şüpheniz olmasın!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ama çarpıtma yapmayın, bu doğru
değildir.
Hükûmet olarak biz, her
zaman zarar gören, hasar gören, tabii afetlerle, doğal afetlerle karşı
karşıya kalan vatandaşlarımızın hep yanında olduk.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
– Sayın Bakan, tabii afetle ne ilgisi var! Çınarlı Köprüsü küçük yapılmış,
kapandı. Teknik hatalar var.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İşte, bakın, geçmişte -Allah
bir daha göstermesin- Bingöl’de deprem oldu, bu Hükûmet rekor denilecek
bir zamanda vatandaşlarımızın yarasını sardı (AK Parti sıralarından
alkışlar) konutları yaptı ve diğer bütün afete maruz kalan yerlerde
de, bugüne kadar, Hükûmetimiz, çok seri bir şekilde hareket etti, bütün
tedbirleri aldı ve bunun gereğini yaptı. Bundan sonra da böyle olacağından
hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ama, tabii, muhalefet icabı, arkadaşlarımız
olanları da çarpıtmak suretiyle başka şekilde göstermek istiyorsa,
o tabii, muhalefetin icabıdır.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
– Sayın Bakan, ben gördüm Ortaköy’de, Çiftlikköy’de, adam yemek yememiş,
üç gündür aç.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Milletimiz de, onu muhalefetin
gereği olarak değerlendiriyor.
Değerli milletvekilleri,
bunların hepsiyle ilgili her türlü tedbir alınıyor, alınacak.
Bunun dışında, ben,
bir değerli milletvekilimizin narenciye üreticilerinin sorunlarıyla
ilgili olarak dile getirdiği hususlara da cevap vereceğim.
Biliyorsunuz, Türkiye,
önemli bir narenciye üreticisi ülkedir ve yaklaşık 2,5 milyon ton
narenciye üretimimiz vardır. Bunun da yaklaşık yüzde 30’luk bir kısmı
ihraç edilebilmektedir.
Tabii, maalesef, geçmişte
dünya pazarlarının taleplerine uygun çeşitler dikilmediği için,
yetiştirilmediği için bu ürünlerin bir kısmı zaman zaman pazarlama
sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Tabii, sadece uluslararası
pazarları kastetmiyorum, Türkiye’nin içerisinde de, maalesef, zaman
zaman pazar bulamıyor. Bu, bir sorundur.
Şimdi, bizim Hükûmetimiz
bu soruna kalıcı bir çözüm olmak üzere, Meyve Bahçelerinin Yenilenmesi
Projesini başlatmıştır. Her sene belirli oranda meyve bahçesini
uygun çeşitlerle belli bir yüzdede değiştirmek suretiyle, dünya
pazarlarının talebine uygun, damak tadına uygun çeşitlerle, biz,
bunları belirli bir süre içerisinde değiştireceğiz. Bunun kesin,
kati, radikal çözümü budur.
Bunun dışında, pazarlama
organizasyonuyla ilgili veya teşvik ve destekle ilgili zaten
biz, gerekli adımları Hükûmet olarak attık, bundan sonra da atacağız.
Gerek ihracatla ilgili desteklerde gerekse diğer organizasyonlarla
ilgili, bizim bunlarla ilgili aldığımız tedbirler var. Mesela, 8
tane turunçgil üretici birliği kurulmuştur ki, bu, pazarlama fonksiyonuna
yardımcı olsun diye tesis edilmiştir.
Biz, virüsten ari, bu
destekleme kapsamında… Bakın, virüsten ari meyve fidanıyla bahçe
tesis eden vatandaşımıza, narenciyede dekar başına 300 YTL destek
veriyoruz. Bunu, bu Hükûmet başlattı, bu Hükûmet uyguluyor, bu Hükûmet
sürdürüyor. Şimdi, bu işten anlayan vatandaşlarımız bilirler ki,
dekar başına 300 YTL’lik bir destek, çok büyük bir destektir, maliyetin
çok büyük bir kısmını karşılamaktadır. Dolayısıyla, yine, bu çerçevede,
gerek ürünlerin pazarlama şansını artırmak, mesela, meyve suyu veya
ambalajlama tesisi, paketleme tesisi gibi konularla ilgili olarak
da, pazarlamayı kolaylaştırmak amacıyla da biz, Hükûmet olarak 2006
yılında başlattığımız kırsal kalkınma yatırımları çerçevesinde
vatandaşlarımıza destek veriyoruz. Yaptıkları yatırımları yüzde
50 oranında hibe yoluyla destekliyoruz, bu meyvelerin işlenmesi,
pazarlanması, ambalajlanması, paketlenmesine dönük tesisler kurulduğu
takdirde. Şimdi, destek dediğimiz bu. Yani, bir yandan pazarlamayı
sağlıyoruz, bir yandan, mevcut olarak, geçmişten gelen, uygun olmayan
çeşitlerin değiştirilmesiyle ilgili de tedbirler alıyoruz ve inşallah,
biz bunları Türk çiftçisinin, Türk üreticisinin lehine olarak, uygun
bir zaman içerisinde bunlardan sonuç almış olacağız.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
memleketimizin, milletimizin bir daha bu tür felaketlerle karşılaşmaması
temennimi ve dileğimi ifade ediyorum, milletimize başınız sağ olsun
diyorum, geçmiş olsun diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Bizler de Başkanlık
Divanı olarak, sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa Cenabıhak’tan temenni ediyoruz
ve bütün milletimize bu kadarıyla geçmiş olsun diyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN – 1’inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır)
– Sayın Başkan, yerimden söz verecektiniz, söz istemiştim.
BAŞKAN – Biraz sonra
vereyim Dursun Bey.
2’nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
dün, Iğdır ilinin kurtuluşu münasebetiyle söz isteyen İdare Amirimiz,
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Dursun Akdemir’e söz vermiştik, ama, eski
Başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in rahmetli olması dolayısıyla
özel gündemle toplantıya başladık, o bakımdan söz verememiştim. Şimdi
kendisine yerinden çok kısa bir açıklama için söz vereceğim.
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir’in, Iğdır’ın
düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümüne ilişkin açıklaması
DURSUN AKDEMİR (Iğdır)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben, bugün, burada,
öncelikle büyük bir devlet ve siyaset adamı olarak Kıbrıs fatihi,
onur ve ilke adamı, liyakat sembolü, nezaket ve dürüstlük abidesi
olan Sayın Ecevit’i bu milletin kaybetmesi dolayısıyla Türk milletine
başsağlığı diliyor, eşi Sayın Rahşan Ecevit’e ve DSP mensuplarına
keza, başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Ben, bugün, burada,
Iğdır’ın kurtuluşunu yerimden kısaca size aktarmak istiyorum. Iğdır
bölgesi doksan yıl Rus işgalinde kaldı ve Sürmeli Sancağı olarak yönetildi.
Ancak, doksan yıl sonra Ekim 1917 Devrimi olunca Çarlık yönetimi çekilirken
bu bölgede Ermenilere “Ermenistan” adında bir devlet kurmak üzere
yetki vermeye çalıştı. Mondros Mütarekesi’yle, Osmanlı İmparatorluğu,
ordusunu bölgeden çekmişti, ancak, yöre halkı yiğit Iğdırlılar
Azeri’siyle, Kürt’üyle bir araya gelerek, Iğdır’da, Tuzluca’da, Aralık’ta,
Karakoyunlu’da, Gaziler’de, Melekli’de milis güçleri oluşturdular,
Ermenilere karşı güçsüz insanları, çocukları, hastaları, yaşlıları,
kadınları savundular. Ama, nihayet, Osmanlı İmparatorluğu, o dönemde
Kâzım Karabekir Paşa’yı 15. Kolordu Komutanı yaptı, düzenli ordu
birlikleri de Iğdır’a 14 Kasım 1920’de girerek düşmandan kurtardılar.
Tarihimizin bu acı
sayfasını abideleştirmek üzere, bugün, Iğdır’da bir anıt meydana getirildi,
Türkiye’nin en yüksek anıtıdır. Ağrı Dağı’nın silüetiyle birlikte
bu anıt görülmekte. Anıt beş kılıçtan oluşuyor, keskin kenarları dışa
doğrudur, ülkenin savunmasına karşı bir güç sembolüdür. Ayrıca,
bu kılıçla Türkiye’ye güven, insanlığa barış, dostluk, huzur verilmek
amacıyla şehitlerimizin anısına yapılmıştır. Iğdır’da Nahcivan’dan
gelen yolun, Ermenistan’dan ve İran’dan gelen yol kavşağında olan bu
anıtın Türklük dünyasına bir kardeşlik anıtı olarak anılmasını temenni
ediyorum.
Bu anıt, tabii, oluşturulması
kolay değil. Anıt oluşturulurken ve yaşanan olaylarda şöyle bir şiir
meydana gelmiştir:
“Ve bir gün gördük
Sevinçten bulutların
ağladıklarını,
14 Kasım günü gördük
Güneşin parladığını.
İşte bu günü, bu mutlu
günü gördük.
Ona alev mısralardan
çelenkler ördük.
İşte süngüler parladı,
Allah Allah, sesleriyle
göğüslerde horladı.
Mehmetler koşuyor,
Yüce Türk, bine karşı
tek dövüşüyor,
Şaha kalktı yağız atlar,
Saldırdı düşmana
rüzgâr kanatlar.
Ey Mehmet Çavuşum, şehit
düşen,
Toprağa kan, yurduna
can veren Çavuşum.
Sen Iğdır göklerinde
bir parça bulut,
Sen Aras sularında
bir avuç kansın.
Ağrı’nın zirvesinde
kar,
Kalbimizde en sevgili
yarsın.
Sen kapandın toprağa
İsteyerek bilerek,
Şehit oldun vatan
için gülerek.”
İşte bu şehri kurtaran
bu insanların Iğdır’ın kurtulması anısına yazmış olduğu bu şiiri,
yörenin halkı, Türk halkı birlikte yazdılar.
Müsaade ederseniz,
bir dakikayla bitiriyorum Sayın Başkanım.
Yörede Mehmet Çavuş
şehit oldu, şiirde adı geçiyor, Çankırılıdır. Türkiye’nin mozaiği,
Iğdır’ın kurtuluşunda -Sayın Grup Başkanım, yazılmıştır, Sayın Anadol-
Türkiye’nin mozaiği yaşandı.
Dinç Türetken, Sakarya’dan
teğmen olarak şehit oldu. Okan Canbolat Kütahya’dan, Bekir Kurt Tokat’tan,
Süleyman Efek Burdur’dan, Hakkâri’den Tahir Töre, efendim, Diyarbakır’dan
Kudbettin Özmen, Kastamonu’dan Ramazan Özcan, Bitlis’ten Bahri Acar,
Diyarbakır’dan Murat Seregen, Urfa’dan Ceyhan Demirkazık ve nihayet
Şırnak’tan Mehmetler şehit oldular Iğdır’ı kurtarmak için.
Bugün, ülkemizi etnik
gruplara parçalayarak bölmek isteyenler için, bu şehitlerin anısı
önemli bir belgedir. Bu belgeyi Türk milletine hatırlatmak istiyor,
Türkiye’nin her türlü etnik grubuyla, Türk’üm diyen herkesin yurdu olduğunu
hatırlatıyor ve Iğdır’ın kurtuluşunu kutluyor ve yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Anadolu coğrafyasını
Türk milletine yurt kılmak için bu uğurda şehit düşen bütün şehitlerimizi
rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
4’üncü sırada yer
alan Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Üçüncü bölümde yer
alan 49’uncu madde üzerinde verilen iki önergeden, birincisi görüşülmüş
ve reddedilmişti.
Şimdi, Sivas Milletvekili
Selami Uzun ve arkadaşları tarafından verilen diğer önergeyi tekrar
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
Müdürlük ana hizmet birimleri ile danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin”
ibaresinin “Genel Müdürlük ana hizmet birimleri, danışma ve denetim
birimleri ile yardımcı hizmet birimlerinin” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Selami Uzun |
Fikret Badazlı |
Fahri Keskin |
|
Sivas |
Antalya |
Eskişehir |
|
Faruk Anbarcıoğlu |
Murat Yılmazer |
Abdurrahman Anik |
|
Bursa |
Kırıkkale |
Bingöl |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız
Sayın Badazlı?
Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
(x) 1239 S. Sayılı Basmayazı 1/11/2006 tarihli
13’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
Sayın Badazlı, süreniz
beş dakika.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vakıflar
Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerindeki önergemiz üzerine
söz aldım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
ebediyete intikal etmiş olan eski devlet adamlarımızdan Sayın Bülent
Ecevit’e ve meteorolojik olumsuzluklarla hayatını kaybetmiş, yurdumuzun
çeşitli yörelerindeki insanlarımıza Tanrı’dan rahmet diliyor,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi 3 Kasım 2002 Pazar günü Türk siyasi tarihine bir milat
olarak damgasını vuran yüce Türk halkının değerli tercihleri, geçmiş
siyasetçileri dışlayıp AK Partiyi kahir ekseriyetle Meclise ve
iktidara taşımış, Cumhuriyet Halk Partisini de ana muhalefet partisi
konumuna oturtmuş, yani, Meclise iki partiyi
taşımıştı. Halkımız eski kısır çekişmeleri, hortumcuları, beceriksizleri
azledip, beklentilerini halletme noktasında yepyeni kadroları
görevlendirmişti. Gerçekten, 22’nci Dönem bu Parlamentonun yapacak
çok da işi vardı. Bir yanda Atatürk’ün bu ülkeyi kurarken dışarıdan
getirip tercüme ettirdiği 5’er 10’ar maddelik yasalarla 1923’lerden
2002’lere gelen koskoca bir Türkiye, diğer yanda kıymetli Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki 59’uncu Cumhuriyet
Hükûmetinin AB yolunu aralamasıyla önümüze açılan bir yolda uyum yasaları
ve benzer ihtiyaçlar.
Bilmiş olacağınız gibi,
şu anda sıralarında oturduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama
meclisidir, sizler de yasama meclisi üyelerisiniz. Meclisin görevi
yasa çıkarmaktır. Yasa çıkarmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemindeki yasanın her maddesini, muhalefetin çokça arzuladığı
gibi, burada imal etmesi demek değildir. Bu şekilde, pratikte mümkün
de değildi. Şayet böyle olsaydı, Meclis yılda ancak birkaç yasa çıkarabilirdi.
Bunun pratikte mümkün olmayışı nedeniyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında mevcut siyasi partilerin, üyeleri orantısında
temsil edildikleri 17 adet ihtisas komisyonu vardır. Yasalar, bu komisyonlarda
hazırlanır ve uzmanların, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin
ve diğer ilgililerin katılımlarıyla sona yakın şeklini alır.
Gelin görün ki, bizde,
muhalefet, komisyonlardaki çalışmaları sıfır kabul ederek “katkı
yapmak istiyoruz” adı altında, yasaları Mecliste imal etme hevesinde
oluyorlar. Bildiğiniz gibi, madem ilgi duyuyorsunuz, katkı yapmak
istiyorsunuz, komisyona üye olsun olmasın, her milletvekili katılır
ve fikrini orada söyler, sadece oy kullanamaz. Niye? Çünkü, orada
üçüncü kanal canlı vermiyor da ondan. Neticede, ülke kaybediyor,
Meclisimizi lüzumsuz işgal edenler, yasa çıkarmanın önüne engel
çıkaran siyasiler kaybediyor. Bu kürsüye çıkıp ilgili ilgisiz
laflarla kürsüyü işgal etmek, Meclisin zamanını boşa tüketmek… Yazık
değil mi bu ülkeye?
Değerli arkadaşlarım,
bu Meclis, üç yılı aşkın sürede, başarıyla, bu görevi, İktidarıyla,
muhalefetiyle, aslına uygun bir biçimde gerçekleştirmiş ve ülkenin
ihtiyacı olan birçok yasayı, başarıyla, İktidar-muhalefet iş birlikteliğiyle
sağlanan konsensüsle çıkarmıştır. Ancak, son zamanlarda, özellikle
Ana Muhalefetin başını çektiği, Meclis çalışmalarını pres edercesine,
zaman zaman düzeyini kaybeden nitelikte çalışmaları presleme
gayretleri içerisine girdikleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çatısı altına pek de yakışmayan davranışları, üzülerek halkımız
da görüyor.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
– Kendiniz yapıyorsunuz onu. Muhalefet ne yapıyor?
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Bu kanaate, ikibuçuk yıl kadar önce, benim de üye olduğum Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunda ittifak halinde olgunlaştırdığımız
Tohumculuk Yasa Tasarısı, gecikmeli olarak, geçenlerde Genel Kurula
gelince, muhalefetin, âdeta o gün öyleydi, bugün böyle oldu dercesine
sergiledikleri tavır, benim bu kanaatimi güçlendirmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
buraya ne zaman bir yasa tasarısı gelse, muhalefet, hemen “alelacele”,
“yangından mal kaçırır gibi”, “geri çekin, oturup üzerinde enine boyuna
çalışalım” gibi laflarla ilk çıkışı yapıyor.
Öte yandan, CHP sözcülerinin
her kürsüye gelirkenki, her şeyi biz biliriz tarzındaki havalarını,
sanki öğretmenmiş gibi tavırlarını hiç içime sindirmediğimi belirtmek
isterim. Nitekim, dün akşam, Sayın Baloğlu, sözel olarak da, kendilerinin
çok bilgili ve usta olduklarını ifade etti. Bu da, benim gözlemlerimi
pekiştirmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurunuz.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Tamamlıyorum efendim.
Örneğin, bu yasa
için, Sayın Başbakan Yardımcımız izah etti, 2003’lerde bu çalışma başlatılmış
ve komisyonda olgunlaştırılmış. CHP sözcüsü Sayın Eraslan, perşembe
günü “bu kanun çok teknik bir iştir, normal hukukçuların kapasitesini
aşar” gibi söylemlerde bulundu. Ben, bu söylemleri kabul etmiyorum.
Bu Meclis, her şeyin en iyisini yapmaya muktedirdir. Bu sıralarda,
her şeyi en iyi bilen milletvekilleri vardır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Desteksiz bu…
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, bizim liderimiz, gidip bir gecekonduya misafir
olabilir. Bizim misyonumuz tevazu içindedir, burnumuz toprakla
birdir. Ancak, herkes şunu bilsin ki, içine sindirsin ki, AK Partinin
hızını, üretkenliğini kıskanıyorsunuz. Ancak millete seferberliği
kıskanmamalı, tam tersine desteklemelisiniz, çünkü milletimiz
bu bilgi ve hizmeti en iyisiyle, çoktan hak ediyordu da, bulamıyordu.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Çok popülistçe yaklaşıyorsunuz…
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, kral çıplak diye bir İngiliz hikâyesi
vardır. Hiçbir şey üretmeden, üretiyormuş gibi laflarla milleti
uyutmak…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
süreniz doldu.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
– Listede yerin garanti.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Yirmi saniyem daha var.
BAŞKAN – Mikrofonunuzu
açayım…
Saygıdeğer arkadaşlarım,
lütfen, dünkü uygulamamıza devam edeceğiz, istirham ediyorum, herkes
süresini kullansın, yoksa, kalmaz.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Yirmi saniyem daha var.
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
lütfen.
Buyurun.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Tamam.
Sayın Eraslan’ın perşembe
akşamı Sayın Uzun’a yönelttiği “hıyanet içindesiniz” ifadesinin
tam tersi, Meclisi, maksatlı çalıştırmama gayretlerine daha çok
yakıştığını belirtmek isterim.
Gelin, gündemi yüklü
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını kolaylaştıralım,
yasaları çıkaralım.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) –
Getirin adamlarınızı çalıştırın.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Bir sonraki maddede, geçmişten birkaç tutanak okuyacağım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) –
Yeteri kadar sayınız var, getirin çalıştırın.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, bundan sonraki konuşmacı arkadaşlarıma şunu ifade
etmek istiyorum: Dün uygulamış olduğumuz bir dakikalık süreyi
bundan sonra da uygulayacağım. Arkadaşlarımız, teşekkür için dahi
mikrofonun açılmasını beklemesinler, istirham ediyorum; bilgilerinize
de arz ediyorum.
Önergeyi…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Tamam.
Önergeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 49’uncu maddesi üzerinde verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
50’nci maddeyi okutuyorum:
Ana hizmet birimleri
MADDE 50-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun tasarısının 50 nci maddesinin
(e) bendinde yer alan “Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı” ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Fikret Badazlı Mücahit
Daloğlu
Antalya Erzurum
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 50. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Rasim Çakır |
M. Nuri Saygun |
Muharrem Kılıç |
|
Edirne |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Mehmet Küçükaşık |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Baloğlu |
|
Bursa |
Artvin |
Antalya |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
(A) Genel Müdürlüğün
ana hizmet birimleri şunlardır:
a) Vakıf Hizmetleri
Daire Başkanlığı,
b) Hayır Hizmetleri
Daire Başkanlığı,
c) Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Daire Başkanlığı,
d) Yatırım ve Emlak
Daire Başkanlığı,
e) Kültür ve Tescil Daire
Başkanlığı
f) Dış İlişkiler Daire
Başkanlığı.
(B) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün
saydam bir yapıya kavuşturulması amacıyla, Genel Müdürlüğün kimliği,
misyonu, vizyonu, çalışma alanı ve faaliyetleri ile vakıfların çalışma
ve faaliyet alanları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek,
b) Genel Müdürlüğün
çalışmalarına ve yürüttüğü projeler ile faaliyetlerine ilişkin
kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla, görsel ve yazılı basın organlarıyla
iletişim kurmak, Genel Müdürlüğe ilişkin enformasyon niteliğindeki
bilgileri derlemek, bunları Genel Müdürlük adına haberleştirerek
kitle iletişim araçları kanalıyla kamuoyuna duyurulmasını sağlamak,
c) Genel Müdürlükle
ilgili duyuru, bülten, bildiri, açıklama şeklinde derlenmiş her
tür haberin medya planını hazırlayarak, bu planı uygulamak,
d) Genel Müdürlüğün
kamuoyu nezdinde tanıtımının yapılabilmesi amacıyla, çalışmalarının
ve kurumsal kimliğin tanınması ve hatırlanır olmasına yönelik
reklam ve tanıtım stratejilerini belirlemek, bunların uygulamaya
geçirilmesini sağlamak,
e) Genel Müdürlük adına,
tanıtım amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri
ve üniversiteler ile ortak organizasyonlar planlamak, yayın faaliyetlerinde
bulunmak, tanıtıcı broşür, afiş gibi görsel tanıtım araçları oluşturarak,
bunların hedeflenen kitlelere ulaşmasını sağlamak,
f) 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bilgi edinme hakkını kullanmak
isteyen vatandaşların bilgi almasını kolaylaştıracak şekilde
organize olmak, bu kapsamda, ilgili birimler ile bilgi edinme hakkını
kullanan vatandaş arasında koordinasyon görevini yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından
verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün
insan gücü politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak
ve tekliflerde bulunmak,
b) Genel Müdürlük personelinin
atama, sicil, disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve
benzeri özlük hakları işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük personelinin
hizmet içi eğitim programını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek,
d) İç denetimle ilgili
hizmetleri yürütmek,
e) Mevcut mevzuat
esasları dairesince toplu iş sözleşmelerini yürütmek, işçilerin
sendika üyelik durumlarını ve buna ait işlemlerini takip etmek,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri
temin etmek, dağıtımını sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek,
kayıtlarını tutmak ve harcamalara ilişkin tahakkuk işlemlerini
yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların
kiralanması işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma,
bakım, onarım ve taşıma işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(E) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Konuşacak
kimse var mı, gerekçeyi mi okutayım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Rasim Bey konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Çakır.
Süreniz beş dakikadır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemle ilgili söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz
gün kaybettiğimiz büyük devlet adamı Bülent Ecevit’e Tanrı’dan rahmet
diliyorum. Başta eşi Rahşan Ecevit olmak üzere tüm ulusumuza ve Demokratik
Sol Parti camiasına, Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı
diliyorum.
Yaşamımın belirli
bir bölümünde aynı cezaevi çatısını paylaşmak durumunda kaldığım
değerli devlet adamının ebedî intikale göçmüş olmasının Türk siyaseti
açısından çok önemli bir kayıp olduğunu ifade ederek, yeniden, nur
içinde yatmasını, ışıklar içerisinde yatmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
uzun bir süreden beri Vakıflar Yasası’nı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Ana Muhalefet Partisi
olarak, gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda bu yasanın Türkiye’nin
geleceğiyle ilgili ne türden sakıncalar taşıdığını dilimiz döndüğü
kadar anlatmaya çalıştık. Artık her şey o kadar çok ve defalarca söylendi
ki, milletvekillerinin de, artık, söylenecek sözlere olan ilgisi,
yavaş yavaş, hatta, tamamıyla kaybolmaya başladı. Ama, biz, İç Tüzük’ün
bize verdiği imkânları da kullanarak sonuna kadar sizleri uyarma
görevimizi yerine getirmeye gayret edeceğiz.
Ben Edirne Milletvekiliyim,
dolayısıyla, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızla yaşamım boyunca
çok yakın ilişkiler kurmuş, onların sorunlarını bilen, o bölgede
yaşanılan sorunları bilen bir insanım. Meclis kulisinde sohbet
ederken bu sorunları çok iyi bilen diğer milletvekili arkadaşlarımla
konuştuğumuzda, bu yasanın gelecekte onlara yönelik ne türden eksiklikler
getirdiğini paylaşmış olmamıza rağmen, maalesef, buraya gelindiğinde,
parmaklar kalktığında, daha önce birilerinin vermiş olduğu kararları
düzeltebilme, değiştirebilme olanağını bulamıyoruz.
Batı Trakya’da okulların
onarılamadığı, yeni okulların yapılamadığı, Türk azınlık vakıflarının
yöneticilerinin valiler tarafından atandığı bir noktada, bizim
bu Meclisten çıkardığımız yasanın, oranın geleceğine yönelik onlara
hiçbir kazanım sağlayamayacağı bugünden, çok açık ortada.
Geçtiğimiz ay İstanbul’da
yapılan Batı Trakya Türkleri Kurultayı’nda Sayın Başbakan kürsüye
çıktı ve bir söz söyledi, dedi ki: “Biz önümüzdeki günlerde Vakıflar
Yasası’nı çıkaracağız. Ama, ben, umuyorum ve diliyorum ki, komşumuz
Yunanistan ve Bulgaristan da bizim attığımız adımları atabilmeli.”
Tabii, biz bu sözü duyunca,
oradaki Batı Trakya Türkleriyle beraber bir sevinç içerisine girdik.
Yalnız, karşılaştığımız tablo, maalesef, bu durumu açıklamıyor değerli
arkadaşlarım.
Biz, bu filmi daha önce
de gördük. Daha önce, hatırlayacaksınız, Kıbrıs’ta yapılan referandumla
ilgili yine aynı Başbakan, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan Türklere “evet”
oyu kullanması yönünde telkinlerde bulunmuştu. Daha sonra, Avrupa
Birliğinin ve Amerika’nın Kuzey Kıbrıs’a yönelik desteklerinin olacağını
vaat etmişti. Ama, maalesef, zaman geçti, bu desteklerin hiçbiri,
verilen sözlerin hiçbiri yerine gelmeyince, hatta, tam tersine,
Türkiye’nin limanlarını ve havaalanlarını Güney Kıbrıs Rumlarına
açma zorunluluğu noktasında bir dayatma gelince, Sayın Başbakan
aslan başlı maskını giyip, AB’ye ve ABD’ye “Eğer, Kuzey Kıbrıs’a gereken
sözler, vaatler yerine getirilmezse, ben, limanları ve havaalanlarını
açmada düşünürüm” şeklinde kükreme ihtiyacı hissetti.
Yani, bu bir “ver, almaya
çalış” politikası. Şimdi de aynı politikanın içerisindeyiz; veriyoruz,
süreç içerisinde alabileceğimizi umuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu politika doğru değildir. Bu politika Türkiye’nin geleceğine
katkısı olabilecek, faydalı olabilecek bir doğru politika değildir.
Bu politikadan derhal vazgeçilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Çakır, konuşmanızı tamamlayın.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
– Eğer biz bir şeyleri vermişsek, bir şeyleri verdikten sonra bütün
kükremelerimize rağmen almak istediklerimizi alabilecek pozisyonda
değilsek, kozlarımız elimizde yoksa, işte o zaman, ben, Sayın Başbakana,
mevcut durumu değiştirebilme şansı yoksa, mevcut durumdan zevk almasını
tavsiye etmekten başka elimde yapabilecek bir şey kalmıyor. O bakımdan,
değerli arkadaşlarım, samimi, vicdani kanaatlerinizi kullanarak,
kulislerde bizimle konuşmalarınızı burada paylaşarak, talimat
nereden gelmiş olursa olsun, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili ciddi
bir yanılgı içerisine düşmekten uzak durmamız gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyetinize güveniyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının 50’nci maddesi
üzerinde verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclis Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 50 nci maddesinin (e) bendinde yer alan “Sağlık Hizmetleri
Daire Başkanlığı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederim.
Mücahit Daloğlu (Erzurum)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutuyorum Sayın Daloğlu?
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Badazlı.
Süremizi uygun kullanalım.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Bir önceki maddede, konuşmamda, bu maddede devam edeceğimi ifade
ettiğim, size, Meclisin zamanını israf etme veya seçmene mesaj
gönderme maksadıyla geçmişte yapılmış, muhalefet sözcülerinin
birkaç örneğini tutanaklardan okuyacağım.
1 Aralık 2004 Çarşamba.
İstanbul Milletvekili Sayın Emin Şirin’in Manavgat suyuyla Konya
Ovası’nın sulanması hakkında verdiği sözlü önergesi. Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart söz alıyor. Bakınız, ne diyor: “Ülkemizin kalkınmasında
ve tarımsal sulamada şiddetle ihtiyaç olmasına rağmen Manavgat
suyunu KOP veya benzeri projelerde kullanmayıp neden öncelikle
İsrail’e satıyoruz? İsrail’le yapılan çerçeve anlaşmasının kapsam
ve şartlarını neden kamuoyundan gizliyorsunuz, açıklamıyorsunuz?
Manavgat suyunun kaynağının yeterli olduğu ve Konya Ovası’na terfi
ettirilmesinin mümkün olduğu resmî kayıt ve yazışmalarla doğrulanmış
olmasına rağmen, bu suyun KOP’ta kullanılması konusunda neden siyasi
iradeyi ortaya koymuyorsunuz?”
Bakınız Sayın Kart,
konuşmanız tamamen bilgi ve izan zafiyeti ile sadece bir suçlamaya
matuf bir hayalî mizansenden ibaret. Bir kere, suyun İsrail’e satılması
noktasında hangi sözleşme var? Bir. Varsa bile, ne zamandan beri
hükûmetler yabancı devletlerle yaptıkları ticari sözleşmeleri
ilan tahtasında askıya çıkarıyorlar? İki.
Bakınız Sayın Kart,
sizin bilmediğiniz hususlarda bu vesileyle sizi bilgilendireyim,
bana sevabı olur, size de lazım olur. Manavgat suyu üzerinde Oymapınar
Barajı ve Hidroelektrik Santrali vardır. Rezervuar hacmi 236 milyon
metre küp olup -rakamlara dikkat edin- saniyede 450 metre küp su, bu
barajdan cebri borularla 140 metre düşü ile şalt sahasına ulaştırılır
ve 540 megavat elektrik enerjisi üretilir. Bu enerjiyi, siz, suyu terfi
ettirmeye çevirseniz aynen, bırakın 140 metreyi, 70 metreye vardıramazsınız,
kaldı ki 1.100 metre rakımdaki Konya Ovası’na sulama. Herhalde, Keban
Barajı’nın elektriğini gönderseniz kâfi gelir mi bilmem, makine mühendislerine
bir hesap ettirirsiniz.
İlginizin ve haberinizin
olmadığını düşündüğüm KOP sulaması Silifke’den denize dökülen
Göksu Irmağı’nın Toroslardaki yataklarında yapılacak bir baraj
ve yine Toroslarda açılacak 17 kilometrelik mavi tünelle, KOP sulaması
noktasında yakında ihalesi yapılacak bir projeyi AK Parti İktidarı
gerçekleştirme noktasında harekete geçmiştir. Bizim İktidarımız
büyük projelerin üretildiği iktidardır. Antalya Milletvekili
olarak sayenizde Konyalı hemşehrilerime müjdeliyorum.
İkinci tutanak: Efendim,
buradan okuyorum, aynen, tutanaktan. Emekli maaşlarından fiş toplama
mecburiyetini kaldırarak, yüzde 4 peşin ödeme noktasında yaptığımız
kanun tasarısı. Görüşme tarihi: 2.2.2006, bu sene. Sayın Haluk Koç
kürsüye geliyor: “Değerli arkadaşlarım, IMF’nin uzun süredir… Şimdi
bir çelişkiyi dile getireceğim. Sunuşu ilginç Sayın Bakanın. Ben
kendisine, saygım var, onu söyleyeyim ve sunuşunda ilginç bulunduğum
bir nokta var. Yani, bunu söylemeliyim. ‘Emeklilerimiz zahmete girmesinler,
fiş toplamak zor, yazışmalar zor, gözleri görmüyor, yaşlılar, onları
zahmetten kurtarmak için biz peşinen yüzde 4 vergi iadesi yapıyoruz’
dediniz. Bunu IMF istiyor değerli arkadaşlarım. Emeklilerden kesilen
bu yüzde 1’lik fark kaç para tutuyor biliyor musunuz; 1 katrilyon liraya
yakın değerli arkadaşlarım. Nerede kaldı AK Partinin sosyal devlet
anlayışı?”
Bakınız Sayın Koç,
2006 bütçesi 175,2 katrilyon.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – “AK Parti” dememiştir, “AKP” demiştir.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Tutanaktan okuyorum. Merak ederseniz, bakarsınız.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – “AKP” demiştir.
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
konunun da pek… Yani, konuyla ilgisi de yok.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Ben örnek veriyorum… Örnek veriyorum…
BAŞKAN – Hayır, süre
de doluyor. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Örnek veriyorum. Yani, burada, seçmene mesaj için yapılan şeylerin
ilginçliğini anlatıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Sayın Başkan, isim de veriyor; cevap hakkı doğar.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Ben rakamlara âşık olduğum için, bu tutanakları odamda topladım,
çok örneği vardır.
Sayın Koç’a soruyorum:
FKB okuduğunuza göre, yüzde 1’i 1 katrilyon ediyor ise, 175 katrilyon
bütçenin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
bu defa, lütfen bir dakika içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– …100 katrilyon lirası emekli maaşı mıdır? Lütfen, bu tip konuşmalarla,
matematik millî zayıfı olan ülkede emeklilerin beynini yıkamaya
çalışıyorlar; ama, emekliler bize medyunuşükran; hesabı, Sayın
Koç’tan daha iyi yapmışlar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Emekli sürünüyor, sürünüyor.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Şimdi, kredi kartlarıyla ilgili, burada, Kanun görüşülüyor, Kanun
Tasarısı. Ümmet Kandoğan bakınız ne diyor, aynen tutanaktan okuyorum:
“Niye yüzde 18, niye? Yüzde 10 olabilirdi. Var mı bunun kuralı? Bu
iradeyi koyacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi değil mi? Buradaki
milletvekillerinin hür iradesiyle gelinecek nokta budur.” gibi,
efendim, burada lüzumlu lüzumsuz konuşmalara şahit olduk.
Bizim… Gelin arkadaşlar,
bu millet sizin çalışmanıza, üretmenize ihtiyacı var.
Bizim Antalya’da boş
laf edenlere -milletvekilleri orada da var Antalyalı- “Laf söyledi
bal kabağı.” derler. Ben, umarım, böyle boş laf eden milletvekilleri
olduğunda, Antalyalılar üçüncü kanalı dinliyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRET BADAZLI (Devamla)
– Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Badazlı,
teşekkür ediyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Kem söz sahibine yakışır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şu anda yoklama
isteminde bulunan arkadaşları tespit edeceğim:
Sayın Anadol, Sayın
Eraslan, Sayın Kaptan, Sayın Saygun, Sayın Oksal, Sayın Kepenek, Sayın
Bayındır, Sayın Üstün, Sayın Çakır, Sayın Özkan, Sayın Kaya, Sayın
Diren, Sayın Ercenk, Sayın Bodur, Sayın Parlakyiğit, Sayın Özyurt,
Sayın Önder, Sayın Çilingir, Sayın Akdemir, Sayın Erbatur, Sayın Ayvazoğlu.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için dört dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
51’inci maddeyi okutuyorum:
Vakıf Hizmetleri Daire
Başkanlığı
MADDE 51.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 51. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Antalya |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
(A) Vakıf Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mülhak, cemaat, esnaf
ve yeni vakıflarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek,
b) İdari para cezası
ile ilgili işlemleri yürütmek,
c) Vakıf hizmetlerinin
geliştirilmesi için çalışmalar yapmak.
d) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün insan gücü politikası ve planlaması konusunda
çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak,
b) Genel Müdürlük personelinin atama, sicil, disiplin, emeklilik,
nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri özlük hakları işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlük personelinin hizmet içi eğitim programını hazırlamak,
uygulamak ve değerlendirmek,
e) Mevcut mevzuat
esasları dairesince toplu iş sözleşmelerini yürütmek, işçilerin
sendika üyelik durumlarını ve buna ait işlemlerini takip etmek,
f) Genel Müdürlük tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak,
(C) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri
temin etmek, dağıtımını sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek,
kayıtlarını tutmak ve harcamalara ilişkin tahakkuk işlemlerini
yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların
kiralanması işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma,
bakım, onarım ve taşıma işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak, arşiv
ve faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I. Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar
ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinler dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu
Tasarısı’yla ilgili olmak üzere şu aşamaya kadar geldiğimizde görünen
manzara şudur: Vakıfları tarif ettik, vakıfların amacını anlattık,
vakıfların bugüne kadarki yapılanması ve topluma vermiş olduğu
hizmetlerin Osmanlı döneminden bugüne kadar ne şekilde getirildiğini
anlatageldik; daha sonra, vakıflar yönetiminin ve vakıflara üye
olabilecek yabancılardan tutunuz, Türkiye’de yerleşmiş olup olmamasına
bakılmaksızın ne şekilde üye olunacağına kadar konular ele alındı,
geçti; daha sonra, vakıflarla ilgili bugüne kadar yapılan çalışmaların
bizlere ne gibi katkıları oldu ve bu teşkilatlanmalar, merkez teşkilatı
ile taşra teşkilatı şeklinde nasıl oluşması gerekir noktasında da
şu anda bu konulardan bir bölümü olan 51’inci maddeyle ilgili bir
önerge verdik. Bu önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyoruz, yüce Meclisi saygıyla selamlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
meselenin özüne bakıldığında, hep söylediğimiz şu oldu: Biz, bu tasarıdaki
vakıfların amacının sosyal açıdan, kültürel açıdan, verebileceği
hizmetleri noktasında hiçbir şekilde karşı olunamayacağını söyledik.
Çünkü, bugüne kadar gerek Osmanlı döneminde gerekse cumhuriyet
döneminde, vakıfların bu hizmetleri zaten yeterince yapageldiğini
ileri sürdük ve bunu kabullendik. Bizim söylemek istediğimiz ve endişe
ettiğimiz konuları da baştan bugüne kadar, şu ana kadar hep dile getirdik.
Bunların içerisine bakıldığında, gerek yabancıların gerekse bu
tasarının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere belirli bölümlerinde
hangi amaçla bu tasarının getirildiği ortaya çıkıyor, fakat, gerçeği
açıklanmıyor. Bir şeyler gizlenmeye çalışılıyor. Bu gizlenen şeylerin
içerisinde ve altında bizim endişelerimizin, korkarız ki, ileride
haklı çıkacağı noktasını bizler kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Örneğin, bu tasarının
Hükûmet tarafından hazırlanmasındaki gerekçesine şöyle bir bakıyoruz,
özellikle 2’nci sayfasında şu şekilde bir tabir yer alıyor değerli
arkadaşlarım: “Vakıf, tekrar Osmanlı Devleti’ndeki sosyal kurumları
içine alan, bütün sosyal kurumların çalıştığı, kullandığı bir hukuki
organizasyon şeklinde” dedikten sonra devam ediyor: “…kamusal alanın
tamamen vakıflara terk edilmesi…”, “…özellikle Batılı sosyal siyasetçilerin,
16. yüzyıl Osmanlı toplumu için ‘vakıf cenneti’
tabirini kullanmalarına neden olmuştur” şeklinde, gerekçede bir
bölüm yer alıyor. Bu ne demektir değerli arkadaşlarım?
Şimdi, Batılı sosyal
siyasetçiler, Osmanlı toplumu için, 16’ncı Yüzyılda “vakıf cenneti”
tabirini kullanıyorlar ve bu tabirin, Osmanlılara yabancıların
bakış açılarının çok olumlu olmadığını bildiğimiz halde, sanki,
biz, buraya, yabancı olarak burada yer alan sosyal siyasetçilerin
değerlendirmelerini iyi niyetli kabul ederek, bunu tasarı gerekçemize
koyuyoruz. Böyle bir şey olmaz değerli arkadaşlarım. Giderek, bunun
devamında, hepimizin bildiği gibi, 2003 yılında, yine Hükûmetiniz,
“kamu yönetiminde yeniden yapılanma” adı altında yapmış olduğu
çalışmalar çerçevesinde hazırlanan bir Vakıflar Kanunu taslağı
getirmiş idi.
Bu taslağın da amacına
ve özüne bakıldığında, gerçekten merkezî otoritenin zayıflatılması
noktasındaki endişelerimizi hep dile getirdik ve bu “yeniden yapılanma”
şeklinde adlandırılan, o tomar halinde getirilen, yerine göre
torba yasa şekline dönüştürüp getirilen, burada, Meclisimizde
yasalaştırılmaya çalışılan o tasarılar kabul görmedi, ama parça
parça bir şeyler getiriliyor, Meclise bir şeyler sunuluyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Biz, bu noktada da bir kez daha söylüyoruz. Elbette demokrasinin
bütün sosyal katmanlara ulaştırılması gerektiğine biz de katkı veriyoruz,
biz de buna katılıyoruz, fakat merkezî otoritenin zayıflatılmak
suretiyle, bunu Türkiye’mizin en ücra köşelerinde yetkililer uydurmak
suretiyle, yetkililer kullanmak suretiyle, bunları tasarıyla yasalaştırma
durumuna girersek, o endişelerimizi maalesef bu tasarıyla gerçekleştirmiş
olacağız.
O nedenle, biz, bu tasarıya
belirttiğimiz gerekçelerle karşı duruyoruz. Vakıf Hizmetleri Daire
Başkanlığı olsun, Hayır Hizmetleri Daire Başkanlığı adı altında
olsun, olabildiğince daire başkanlıklarının kurulacağı böyle
bir teşkilatın, inanıyoruz ki hiçbir yararı olmayacaktır. Bunlar,
yarardan çok ülkemize zarar getirecektir ve bu zarar getirmeyi de
bir kez daha burada, bu madde sebebiyle dile getiriyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Bu tasarının Hükûmet tarafından geri alınması en büyük
dileğimizdir.
Hepinize sevgiler
ve saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci maddeyi okutuyorum:
Hayır Hizmetleri Daire
Başkanlığı
MADDE 52-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 52. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Antalya |
Artvin |
Tekirdağ |
|
Muharrem Kılıç |
Vezir Akdemir |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
İzmir |
Bursa |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
(A) Hayır Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır :
a) Vakfiyelerde yer
alan hayır şart ve hizmetleri yerine getirmek,
b) Hayrat taşınmaz
malların tahsis işlemlerini yürütmek,
c) Vakfiyelerde yazılı
hayır şart ve hizmetleri yerine getirmek üzere her seviyeden eğitim-öğretim
tesisleri, öğrenci yurtları, sağlık ve sosyal yardım kurumları,
aşevleri gibi tesisler açmak, yönetimini sağlamak, öğrencilere
eğitim yardımı yapmak, ihtiyaç sahibi insanlara sosyal yardımlarda
bulunmak, muhtaç ve engellilere aylık bağlamak,
d) Sosyal yardım hizmeti
veren kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
e) Genel Müdür tarafından
verilen diğer benzer görevleri yapmak,
(B) Sanat Eserleri ve
Yapı İşleri Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Vakıf kültür varlıklarının
tespit ve envanterini yapmak ve belgelerini arşivlemek,
b) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının röleve, restitüsyon,
restorasyon ve diğer projeleri ile yıllık ve beş yıllık onarım programlarını
hazırlayarak veya hazırlatarak onarım ve restorasyonlarını yapmak
veya yaptırmak, talep halinde kontrollük görevi Genel Müdürlükçe
yürütülmek kaydıyla düzenlenecek protokol esasları dahilinde kamu
kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırmak,
c) Vakıf kültür varlıkları
birim fiyat analizlerini hazırlamak, Genel Müdürce onaylandıktan
sonra yayınlanmasını sağlamak,
d) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
onarım ve restorasyon projeleri ile ilgili gerekli işlemleri yapmak
ve hali hazır durumlarını röleve ve fotoğraflarla tespit etmek,
gerektiğinde eser ile koruma alanlarının kamulaştırma işlemlerini
yürütmek,
e) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
onarımı ile yeni yapılanların inşa, onarım ve ihale işlemlerini yürütmek,
f) Vakıf kültür varlıklarının
ve yeni yapıların onarımı için gerekli görülen malzemeleri satın
almak, şantiye kurmak ve şantiyeleri kontrol etmek,
g) 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilgili işlemleri yürütmek
üzere Turizm ve Kültür Bakanlığı ve koruma kurulları ile ilgili
ilişkileri yürütmek,
h) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Yatırım ve Emlak
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğe,
mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarına ait taşınmaz malların envanterini
çıkarmak, kütük kayıtlarını tutmak,
b) Bu Kanun ve ilgili kanunlar uyarınca vakfına intikali gereken
taşınmaz malların tespitini yaparak vakfı adına tapuya tescilini
sağlamak, vakfı adına tescil kararı verilmiş olanların işlemlerini
yürütmek, vakıf kültür varlıklarının mülkiyet ve tasarruf işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların; imar uygulama ve kadastro
çalışmalarını takip etmek; kamulaştırma, kiralama, vakıf konut
veya hizmet statüsüne alma, çıkarma işlemlerini yürütmek; Kiralama
usul ve esaslarını belirlemek; kat karşılığı, yapım veya onarım karşılığı
kiralama modelleri ile değerlendirilmelerini sağlamak; her türlü
tecavüzden korunmaları ile ilgili tedbirleri almak; elde tutulmasında
fayda görülmeyenlerin değiştirilmesi, satılması ve gerekli görülen
taşınmazların satın alınması işlemlerini yürütmek,
d) Genel Müdürlüğe yapılacak taşınmaz mal bağış işlemlerini yürütmek,
e) Tavize tabi olan
taşınmaz malların tespiti ile taviz bedellerinin tahsilini sağlamak,
f) Görev ve faaliyetlerinin
gerektirdiği alt yapı çalışmalarını yapmak veya yaptırmak,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) Genel Müdürlüğün
yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığı,
b) İdari İşler Daire
Başkanlığı
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Akdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
– Sayın Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün ilkelerinden, izinden yaşamı boyunca hiç şaşmayan Sayın
Bülent Ecevit’in ölümü Türkiye’yi, bütün halkı üzmüştür. Kendisine Allah’tan
rahmet diliyorum. Kederli ailesine ve Demokratik Sol Partiye de,
herkese başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vakıf Yasası, ülkemizin
koşullarına göre yerinde olmadığını, bu Yasa’nın güncelleşmesi
ülke sorunlarını çözmeyeceği inancındayım. Nitekim, güncel olarak
ülkede yaşadığımız konuları görüyoruz. Vakıf demek, esas olarak,
özünde fakirlere, fukaralara, eğitim sıkıntısı yaşayan insanlara,
sağlık sorunu yaşayan insanlarımıza yardım edilmesi gereklidir.
Ama, nedense, her nedense, bundan önceki hükûmetlerin düşündüğü gibi,
mevcut Hükûmetin de sosyal devlet anlayışını yaşatmaktansa vakıflara
yönelik hizmet vermesini tercih ediyorlar. Ama, görüyoruz ki, vakıf
yönetimlerinde, vakıf kurucularında ve meclisinde günün koşullarına
göre çok sıkıntı yaşanmıştır. Bu sıkıntıların daha da ilerleyeceği
inancındayım; çünkü, esas olarak bünyesinde şaibenin yoğun olduğu
bir kurum olacağına inanıyorum; çünkü, denetimi yeterli değildir.
Çok büyük bütçelere sahip olan vakıflar bu bütçeleri yeterince yerinde
kullanmadıklarını görüyoruz. O nedenle, bu yasanın çıkması da bu
vakıflarımızın sağlıklı çalışacağına inanmıyorum.
Burada Sayın Başbakanımıza
seslenmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın içinde bulunduğu Birlik
Vakfını ve bakanlarımızın içinde bulunduğu… Çalışma Bakanı, İçişleri
Bakanı ve Sanayi Bakanı ve Grubunuzun, grup başkan vekillerinizin,
birçok milletvekili arkadaşlarımızın bu vakfa üye olduklarını
biliyoruz. Şimdi, güneydoğuda ve Türkiye’de ihtiyaç duyulan, felaket
yaşanan bölgelere neden yardım etmiyorlar? Mademki vakıf yoluyla
fakir fukaraya, sel felaketine uğrayanlara, depremde zarar gören
insanlara yardım eli uzatılacaksa, neden bu Birlik, elini uzatmıyor?
Ve olayı yerinde bizzat
yaşayarak, sizlere, birkaç konuya değinmek istiyorum: 31 Ekim günü
ülkemizde başlayan sel felaketi, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde,
Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Batman ve Şanlıurfa’da büyük hasarlar
meydana getirmiştir ve doğuda Tunceli de buna dâhildir. Akdeniz’de
Mersin ve Antalya vardır ve İstanbul’da da sel felaketleri yaşanmıştır.
Bunu incelediğimizde “Allah’tan gelen bir felaket” deyip de üstünü
çizmemek gereklidir. Sayın Bakanımız yerinde incelemiştir. Ben
Sayın Bakanımdan şunu isterdim, şunu beklerdim: Evet, sel felaketlerinin
olduğu yerleri inceledik… Ama, teknik açıdan hiçbir konuya değinmedi
arkadaşlar. Çınarlı ilçesinin o sel felaketine uğramasının nedeni
2’ye 2 metrelik bir menfezin yüzünden olduğunu Sayın Bakan da gördü,
Sayın Valimiz de gördü ve o bölgeyi ziyaret eden herkes de görmüştür.
Neden, teknik açıdan yanlış bir şekilde köprünün kuruluşundan söz
edilmedi? Neden, yanlış bir yerleşim biriminde bölge yurdunun kurulduğunu
söylemedi? 300 öğrencinin orada sel felaketine kapılmasının nedeni
esas olarak Hükûmetin suçudur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Akdemir, konuşmanızı tamamlayınız.
VEZİR AKDEMİR (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ve ona benzer Silopi’nin
Cudi Dağı’nın eteğinde Uludere’si ve buna benzer birçok yerlerde yapılan
incelemelerde sonuç şu çıkıyor: Özellikle devletimiz tarafından
kurulan binaların yerleşik alanının çok yanlış olduğunu gördük. Sayın
Şırnak Milletvekili arkadaşımızın burada değindiği konuya değinmek
istiyorum. Orada, evet, bir polis memuru ve eşi yaralanmıştır. Yaralanmasının
sebebini ben devlete bağlıyorum, çünkü o lojmanlar yanlış yerlere
yerleştirilmişti. O nedenle, bu yerleşik alanların yanlış olduğunu,
teknik projelerinin yanlış olduklarını, bundan önceki hükûmetlerin
de suçlu ve yanlış olduklarını söylemek istiyorum.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
53’üncü maddeyi okutuyorum:
Sanat Eserleri ve Yapı
İşleri Daire Başkanlığı
MADDE 53.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 53. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Vezir Akdemir |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
İzmir |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
M. Nuri Saygun |
Feridun Baloğlu |
|
Bursa |
Tekirdağ |
Antalya |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Sanat Eserleri ve
Yapı İşleri Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Vakıf kültür varlıklarının
tespit ve envanterini yapmak ve belgelerini arşivlemek,
b) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının röleve, restitüsyon,
restorasyon ve diğer projeleri ile yıllık ve beş yıllık onarım programlarını
hazırlayarak veya hazırlatarak onarım ve restorasyonlarını yapmak
veya yaptırmak, talep halinde kontrollük görevi Genel Müdürlükçe
yürütülmek kaydıyla düzenlenecek protokol esasları dahilinde kamu
kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırmak,
c) Vakıf kültür varlıkları
birim fiyat analizlerini hazırlamak, Genel Müdürce onaylandıktan
sonra yayınlanmasını sağlamak,
d) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
onarım ve restorasyon projeleri ile ilgili gerekli işlemleri yapmak
ve hali hazır durumlarını röleve ve fotoğraflarla tespit etmek,
gerektiğinde eser ile koruma alanlarının kamulaştırma işlemlerini
yürütmek,
e) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
onarımı ile yeni yapıların inşa, onarım ve ihale işlemlerini yürütmek,
f) Vakıf kültür varlıklarının
ve yeni yapıların onarımı için gerekli görülen malzemeleri satın
almak, şantiye kurmak ve şantiyeleri kontrol etmek,
g) 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilgili işlemleri yürütmek
üzere Turizm ve Kültür Bakanlığı koruma kurulları ile ilgili ilişkileri
yürütmek.
h) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Kültür ve Tescil
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük arşivinde bulunan vakfiye, ferman, berat, hüccet
ve benzeri belgelerin tercüme ve transkripsiyonunu yapmak, tasnif
etmek ve arşivlemek.
b) Vakıfların merkezi
sicil kayıtlarını tutmak, kurulacak yeni vakıfların merkezi sicile
tescilini yapmak,
c) Devlet arşiv, kütüphane
ve müzeleri ile gerçek ve tüzel kişilerin elinde bulunan vakfiye
ve benzeri belgeleri tespit ederek bunların Genel Müdürlük arşivine
intikalini sağlamak,
d) Tevliyet, intifa
hakkı, mazbutiyet, şart tebdili ile hayır şartlarının güncelleştirilmesi
gibi belgeleri sicile kaydederek arşivlemek,
e) İlmi araştırmaların
güvenlik içinde yürütülmesini sağlamak,
f) Teberrukat eşyanın
en geç beş yılda bir sayımını yaptırarak demirbaş kayıtları ile mutabakatını
sağlamak,
g) Vakıflarla ve vakıf
kültür varlıklarıyla ilgili yayın faaliyetlerinde bulunmak,
h) Vakıf müze, kütüphane
ve kültür merkezlerini açmak, denetlemek,
ı) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf ve üst kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde bilimsel, kültürel
ve sosyal etkinlikler düzenlemek, projeler üretmek,
j) Arşivlerin kullanılmasını
kolaylaştıracak ve her tür ilmi çalışmalar için fayda sağlayacak
şekilde bir arşiv yönetim sistemi kurmak ve bu sistemin çalışmasını
sağlamak,
k) Ulusal ve uluslararası
toplantılar, konferans, panel, sempozyum, açık oturum, sergi, fuar
gibi etkinlikler düzenlemek,
l) Vakıflara ait taşınır
kültür varlıklarının korunması ve kaçakçılığın önlenmesi için gerekli
tedbirleri almak ve kaçırılan eserlerin iadesi ile ilgili işlemleri
yürütmek,
m) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Dış İlişkiler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Dışişleri Bakanlığının bilgisi altında Genel Müdürlüğün
uluslararası kuruluşlarla ilişki ve işlemlerini yürütmek,
b) Vakıflarla ilgili
uluslararası alandaki gelişmeleri takip etmek,
c) Yurt dışı vakıf emlak
konuları ile ilgili işlemleri yürütmek,
d) Genel Müdürlüğün Avrupa Birliği ile ilgili yapacağı çalışmaları,
diğer birimlerle koordinasyon sağlayarak yürütmek,
e) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda Türkiye’de düzenlenecek
uluslararası toplantıların organizasyonunu yapmak ve buna ilişkin
işlemleri yürütmek,
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir yasa
görüşüyoruz, ama, bu yasanın görüşmesi sırasında yasaya ilişkin
yaptığımız açıklamalar, anlaşılan İktidar Partisi Grubunda kimi
arkadaşlarda rahatsızlık yaratmış; burada söz aldılar ve çok vahim
açıklamalarda bulundular. Bu açıklamalara cevap verme ihtiyacı
vardır yanlış anlamayı önlemek için. Birisi Sayın Nuri Akbulut’un
dün yaptığı açıklamalar, birisi de bugün Sayın Fikret Badazlı’nın
açıklamaları.
Değerli arkadaşlarım,
dün, Sayın Akbulut’a cevap verme olanağım olmadı, konuşma sırası
bende değildi, yani, bölüştüğümüz bir sıraya göre bugün cevap verme
olanağım oldu.
Şimdi, burada bir şey
sergileniyor değerli arkadaşlar, İktidar Partisi Grubu -bu Parlamentoda
bir Ana Muhalefet Partisi var söz alan, zaman zaman bir de diğer muhalefet
partisi söz alıyor, zaman zaman da, ekseriya, söz almama tercihinde
bulunabiliyor. Onu da saygıyla karşılarız tabii ki- şimdi, bir Ana
Muhalefet Partisinin sesini kesebilmek için, muhalefetin sesini
kesebilmek için her yasayı temel yasa diye getiriyor.
Arkadaşlar, temel yasa,
bir hukuk alanını düzenler. Ceza Yasası bir temel yasadır, Türk Ceza Yasası,
Medeni Yasa bir temel yasadır, Borçlar Yasası bir temel yasadır. Bunlar
doğrudur, temel yasadır, koddur. Kodlara temel yasa denilir.
Şimdi, Medeni Yasa’nın
içerisindeki bir bölümü düzenleyen Vakıflar Yasası’na temel yasadır
diyeceksiniz, madde madde görüştürmeyeceksiniz bunu burada, muhalefetin
sesini kesmek için madde madde görüştürmeyeceksiniz, bunu içinize
sindireceksiniz, bunu demokratlığın gereği sayacaksınız, bunu
demokrasi anlayışınızla bağdaştıracaksınız, muhalefeti konuşturmamayı,
milleti neyin geçtiğinden haberdar etmemeyi… Maddeler bile okunmuyor.
Ondan sonra, Ana Muhalefet Partisinin sırf söz hakkı elde edebilmek
için, konuşabilmek için yasayı, verdiği önergelerin uzun olduğundan
bahisle şikâyette bulunacaksınız, diyeceksiniz ki: “Efendim, bu
millete yazıktır, bu milletin zamanı kayboluyor.”
Şimdi, bu millete yazıktır,
bu milletin zamanı kayboluyor diyeceksiniz, arkasından çıkacaksınız,
aynı şekilde -buraya çıkan Cumhuriyet Halk Partisi temsilcileri
hiç olmazsa vakıflarla ilgili konuşuyor- Sayın Badazlı ona buna
sataşmanın dışında, birtakım milletvekili arkadaşlara sataşmanın
dışında Konya’daki, bilmem, sulamadan tutun Manavgat Çayı’na…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Vergi iadesine…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– …efendim, vergi iadesinden tutun emeklilere kadar, vakıflarla ilgisi,
alakası olmayan şeyi, seçmene selam kabilinden ya da can havliyle,
CHP’ye cevap veriyormuş desinler kabilinden söyleyecek. Bunu zaman
israfı saymıyorsunuz öyle mi?
Arkadaşlar, her rejimde
iktidar vardır, her rejimde iktidar vardır, sadece demokrasilerde
muhalefet vardır. Muhalefetin sesini keserek demokrasi olmaz.
Muhalefetin sesini keserek demokrasi olmaz.
Şimdi, bu itibarla,
milletin neyle zamanı israf ediliyor, ona bir bakalım. Şimdi, bakınız…
AHMET YENİ (Samsun) –
Beş yüz kelimeyle, beş yüz!
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Bakınız şimdi, karar yeter sayısı istiyoruz. Karar yeter sayısını,
356 kişilik İktidar Partisi Grubu defalarca sağlayamadı, 138 kişiyi.
Kim israf ediyor zamanı?
Şimdi, bakınız, arkadaşlar
demek istiyorlar ki, ya tamam, muhalefetsiniz ama, muhalefetinizi
komisyonlarda yapın arkadaşlar, komisyonda söyleyeceğinizi söyleyin,
burada da bizim yakamızı bırakın, halkın karşısında bizi rezil
rüsva etmeyin; ne çıkardığımızı gizliyoruz, bunu Avrupa Birliği
istedi diye içimize atıyoruz, yani, bu kötü bir yasa, biz de biliyoruz,
ama, siz bunu açık etmeyin, demek istiyorsunuz. Böyle bir şey yok, yağma
yok arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) –
Beş yüz kelime!
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Yağma yok! Yağma yok!
Şimdi, İç Tüzük’e aykırı…
CHP’nin önergesinin hiçbiri İç Tüzük’e aykırı değil. İç Tüzük’ün verdiği
olanakları, Ana Muhalefet Partisi olarak sonuna kadar kullanmak
durumundayız ve ne yapacağımızı da, hiç kusura bakmayın, size sormayacağız.
Neyi, nerede, nasıl yapacağımızı size sormayacağız. Siz, bunu,
her yasayı, İç Tüzük’ün tanıdığı bir haktır diye…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) –
Hakkı suistimal etmeyin!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Önerge üzerinde hiç konuşmadınız.
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
konuşmayı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Önerge üzerinde…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Her yasayı, İç Tüzük’ün tanıdığı bir haktır diye, konuşturmamak
için temel yasa olarak getireceksiniz. Ondan sonra, bizim verdiğimiz
önergelerin uzun olduğundan şikâyetleneceksiniz. Böyle bir şeye
hakkınız yok, kusura bakmayın. Bu, sizin ne hakkınızdır ne haddinizdir!
Bizim ne şekilde muhalefet yapacağımızı siz tarif etmek durumunda
değilsiniz. Yani, her hâlde bu sizin demokrasi anlayışınızı ortaya
koyuyor. Yani, “muhalefetin yerine de biz söyleyelim, iktidarın
yerine de biz söyleyelim…” O zaman, biz çıkalım, siz kendiniz çalın,
kendiniz çağırın. Böyle bir şey var mı! Bu demokrasi olur mu?
Değerli arkadaşlar,
lütfen… Yani, bu konuyla ilgili çıkan arkadaşlara, yani, haksız ithamlarda
bulunan arkadaşlara verilecek çok cevabımız var. Yasa da yasa olsa
bari, yasa da yasa olsa! Türkiye’yi mağdur etmek için, parçalatmak
için çıkarılan bir şeye, millete yazıktır diyorsunuz. Asıl bu yasayı
çıkarmak millete yazıktır.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihazla oylamayı yapacağım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
önergenin oylamasından hemen sonra da maddenin oylaması vardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir yere gitmeyin!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Çok güzel Sayın
Başkan, çıkmayın diyorsunuz yani!
BAŞKAN – Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
54’üncü maddeyi okutuyorum:
Yatırım ve Emlak Daire
Başkanlığı
MADDE 54-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 54. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
(A) Yatırım ve Emlak
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğe,
mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarına ait taşınmaz malların envanterini
çıkarmak, kütük kayıtlarını tutmak,
b) Bu Kanun ve ilgili kanunlar uyarınca vakfına intikali gereken
taşınmaz malların tespitini yaparak vakfı adına tapuya tescilini
sağlamak, vakfı adına tescil kararı verilmiş olanların işlemlerini
yürütmek, vakıf kültür varlıklarının mülkiyet ve tasarruf işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların; imar uygulama ve kadastro
çalışmalarını takip etmek; kamulaştırma, kiralama, vakıf konut
veya hizmet statüsüne alma, çıkarma işlemlerini yürütmek; kiralama
usul ve esaslarını belirlemek; kat karşılığı, yapım veya onarım karşılığı
kiralama modelleri ile değerlendirilmelerini sağlamak; her türlü
tecavüzden korunmaları ile ilgili tedbirleri almak; elde tutulmasında
fayda görülmeyenlerin değiştirilmesi, satılması ve gerekli görülen
taşınmazların satın alınması işlemlerini yürütmek,
d) Genel Müdürlüğe yapılacak taşınmaz mal bağış işlemlerini yürütmek,
e) Tavize tabi olan
taşınmaz malların tespiti ile taviz bedellerinin tahsilini sağlamak,
f) Görev ve faaliyetlerinin
gerektirdiği altyapı çalışmalarını yapmak veya yaptırmak,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Kültür ve Tescil
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük arşivinde bulunan vakfiye, ferman, berat, hüccet
ve benzeri belgelerin tercüme ve transkripsiyonunu yapmak, tasnif
etmek ve arşivlemek,
b) Vakıfların merkezi
sicil kayıtlarını tutmak, kurulacak yeni vakıfların merkezi sicile
tescilini yapmak,
c) Devlet arşiv, kütüphane
ve müzeleri ile gerçek ve tüzel kişilerin elinde bulunan vakfiye
ve benzeri belgeleri tespit ederek bunların Genel Müdürlük arşivine
intikalini sağlamak,
d) Tevliyet, intifa
hakkı, mazbutiyet, şart bedeli ile hayır şartlarının güncelleştirilmesi
gibi belgeleri sicile kaydederek arşivlemek,
e) İlmi araştırmaların
güvenlik içinde yürütülmesini sağlamak,
f) Teberrukat eşyanın
en geç beş yılda bir sayımını yaptırarak demirbaş kayıtlar ile mutabakatını
sağlamak,
g) Vakıflarla ve vakıf
kültür varlıklarıyla ilgili yayın faaliyetlerinde bulunmak,
h) Vakıf, müze, kütüphane
ve kültür merkezlerini açmak, denetlemek,
ı) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf ve üst kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde bilimsel, kültürel
ve sosyal etkinlikler düzenlemek, projeler üretmek,
j) Arşivlerin kullanılmasını
kolaylaştıracak ve her türlü ilmi çalışmalar için fayda sağlayacak
şekilde bir arşiv yönetim sistemi kurmak ve bu sistemin çalışmasını
sağlamak,
k) Ulusal ve uluslararası
toplantılar, konferans, panel, sempozyum, açık oturum, sergi, fuar
gibi etkinlikler düzenlemek,
l) Vakıflara ait taşınır
kültür varlıklarının korunması ve kaçakçılığın önlenmesi için gerekli
tedbirleri almak ve kaçırılan eserlerin iadesi ile ilgili işlemleri
yürütmek.
m) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak,
(C) Genel Müdür, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı, Genel Müdür Yardımcıları, I. Hukuk Müşaviri,
Bölge Müdürleri ile Daire Başkanları ortak kararnameyle diğer personel
ise Genel Müdür tarafından atanır.
(D) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı geldiğinden
beri, içinde en fazla tartışılan konulardan bir tanesi de Vakıflar
Genel Müdürlüğünün açmış olduğu ihalelerle ilgili tartışmalardı.
Biz, denetimin kaldırılması nedeniyle duyduğumuz tedirginliği
belirtirken, Sayın Atilla Kart’ın da bu amaçla sormuş olduğu sorular
da, ne yazık ki, cevapsız kalmıştı.
Şimdi, ben, bugün, Bursa
ili İznik ilçesinde, Doğuş gazetesinde yazı yazan Hüseyin Ay isimli
bir hemşehrimizin tüm Bursa milletvekillerine çekmiş olduğu bir
mail’i okumak istiyorum. Çünkü, Bursa’da Vakıflar Genel Müdürünün
gözetiminde restorasyon çalışmaları yapılmakta, bu restorasyon
çalışmaları esnasında yaşanılan huzursuzluklar dile getirilmiş.
Ben bunu okumak istiyorum: “Son yıllarda İznik’te çok olaylar oluyor
da ben bu açık mektubumda bir tanesine, tarihî eserlerin restorasyonunda
yapılan yanlışlıklara dikkatinizi çekmek istiyorum. İznik’te tarihî
eserlerin restorasyonu adı altında bu eserler ciddi bir şekilde tahrip
ediliyor.”
Devam ediyorum: “Şu
anda İznik’te tarihî eser restorasyonu olarak; I. Murat Hamamı, Eski
Hükûmet Binası, Kırgızlar Türbesi devam ediyor. Şeyh Kudbettin Camii
-ayrı bir konu- bitti, Ayasofya ve Çandarlı Türbeleri sırada. Onarım
ve restorasyonu yapılan bu tarihî eserlerin ihalelerinin, hangi
tarihte, hangi bedelle, hangi müteahhide yapıldığına, onarımın
ne zaman başlayıp biteceğine, Bursa Anıtlar Kurulunun onaylarına
dair bilgi almak mümkün değil. Hiçbir onarım inşaatının inşaat sahasında
bu bilgilerin yer aldığı inşaat tanıtım tabelası yok.
Bu restorasyon ve onarımlardaki
yolsuzluk kuşkuları, söylentileri bir yana, yapılan onarımlarda
bu eserlerin tahribatı daha önemli. Üstelik bu mektubu yazmama neden
olan Kırgızlar Türbesi onarımında olduğu gibi gerçek mezarlar tahrip
ve yok ediliyor, yerlerine üzerleri yeşil çuhalarla örtülü boş sandukalar
konuyor. Vatandaşlar da gelip bu boş sandukaların önünde dua ediyor.
Bu olay açıkça halkın dinî inançlarıyla alay etmektir.” demiş.
Yine sayın hemşehrimiz
şunu yazmış: “Amacım kimseyi karalamak, suçlamak değildir. Öncelikle
yerel bir basın mensubu olarak bilgi almak, yanlışların düzeltilmesi,
yetkililerin yazdıklarımı incelemesi, varsa sorumluları hakkında
yasal işlem yapılmasıdır.” diye devam ediyor.
Şimdi, bakınız, ilk
yazı Haziran ayında Kırgızlar Türbesi’nin onarımı esnasında çıkmış.
“Bu türbe içerisindeki 14 tane mezar -ki, fotoğraflarını da çekmiş-
yok ortalıkta. Sadece boş sandık olarak konulmuş. Mezarlar yerinde
değil ve türbe onarımı için yapılan restorasyon çalışmalarında
hiçbir şey yapılmamış.” Haziran ayında bu yazıyı çıkarmış ve aynen
şunu yazıyor. Kendisi, gazetedeki yazısında da “İnanamadım, gerçek
mezar neredeydi? Bu haberden sonra isteyenler gidip görebilirler.”
demiş. “Onarım dedikleri yine baştan savma, özensiz yapılmış bir inşaat.
Girişte beş sıra kırmızı tuğlalardan örülmüş yükseltinin üzerine
harçları, inşaat artıkları bile silinmeden, yeşil çuhalı içi boş
8 sanduka konmuş. İçerideki bölüme ise 20 santimlik yükseltinin üstüne
evlerde döşeme olarak kullanılan seramikler döşenmiş, yine inşaat
artıkları temizlenmeden 6 içi boş sanduka da buraya yerleştirilmiş.”
Şimdi, yine, bir mektupta
yazılan da -yine basında yer alan haberler bunlar- “İki hafta önce
üst üste, cuma günü İznik Belediyesi tarafından açılışı yapılan -bakın,
açılışı da yapılmış- Şeyh Kudbettin Camii’nin yapım ve onarımındaki
aksaklıkları yazdım. Daha önceden çevre düzenlemesini üstlenen
İznik Belediyesi bu çevre düzenlemesini yapamayınca -merak etmeyin,
nedenini biliyorum- açılış günü daha büyük bir çirkinliğe imza attı…”
Etrafı mavi naylonlarla kapatılmış, çevre yolu yapılamadı; ama,
yol gözükmesin diye mavi naylonlar yapılmış; ama, yine, politikadan
bir açılış yapılmış. “…Vakıflar Bölge Müdürlüğünün eksik yaptığı,
sizin çevre düzenlemesini yapamadığınız camiyi açmakta Belediye
olarak bu aceleniz ne idi acaba?
Yazılarımızdan sonra
dolaylı olarak yapılan açıklamaya göre Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünün
281.761 yeni Türk lirasına yaptırdığı caminin aksaklıkları için bu
cami inşaatının kesin kabulünü yapan ilgililer hakkında soruşturma
açıldığı, İznik Belediyesinin de inşaatın kapı ve pencerelerindeki
yanlışları düzeltmek için bir dernek kurma ve bu derneğin vatandaşlardan
toplayacağı paralarla camiye yeniden kapı yapılarak hatanın düzeltileceğini
öğreniyorum...” Ya arkadaşlar, mümkün mü bu? Yani, Vakıflar Genel
Müdürlüğü nasıl ihale yapıyor, nasıl restorasyon çalışması yapıyor!
Bu mümkün mü? “…Yapanın yanına kâr kalacak, fatura yine vatandaşa
çıkacak anlaşılan.” demiş.
Şimdi, yine gelen bir
mektupta Sayın Kaymakam duyarlılık gösteriyor, basın mensuplarına
diyor ki: Kırgızlar Türbesi onarımının henüz bitmediği, bu konuda
Bursa Anıtlar Kurulunun da net bir karar veremediği, Kırgızlar Türbesi
içerisinde ne kadar mezarın olduğunun da bilinemediği, belirtilmiş.
Fakat, ben kendi hesabıma sormuyorum Sayın Bakanım, Sayın Genel Müdürüm,
şunu öğrenmek istiyorum…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bunun aynen, o gazeteci arkadaşın, hemşehrimizin dileklerini,
son beş isteği var, onu okumak istiyorum:
“1) İznik Kırgızlar
Türbesi’nin 2006 yılı onarımının kararını kim aldı, projesini kim
çizdi, kim onayladı?
2) Türbe’nin onarım
ihalesi hangi tarihte, hangi bedelle, hangi müteahhide verildi?
Onarım ne zaman başladı, ne zaman bitecek?
3) Bu onarım için devlet
bütçesinden, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinden bugüne kadar
ne kadar harcama yapılmıştır? Türbe’nin onarımı için Kırgızistan
devletinden hangi tarihte ne kadar para gelmiştir, bu para hangi kurum
tarafından harcanmıştır?
4) Türbe’nin gerçek mezarları
yerine konulan boş sandukalara ne kadar para ödenmiştir? Gerçek mezarı
onarmak yerine buraya içi boş 14 sanduka koymak kimin düşüncesi ve
önerisidir? Bunun için kim karar almıştır?
Bu sorularımı yerel
basın aracılığı ile Sayın Kültür Bakanına, Sayın Dışişleri Bakanına,
Sayın Bursa Valisine, Sayın Bursa Anıtlar Kuruluna, Sayın Vakıflar
Genel Müdürüne, Sayın İznik Kaymakamına ve Sayın Kırgızistan Büyükelçisine
soruyorum. Sayın İznik Cumhuriyet Başsavcısının da yazdıklarımı
lütfen ihbar kabul ederek sorumlular hakkında soruşturma başlatmasını
talep ediyorum.”
Ben de hemşehrimin dileklerine
katılıyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
55’inci maddeyi okutuyorum:
Sağlık Hizmetleri Daire
Başkanlığı
MADDE 55.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 55. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
Madde 55 –
(A) Sağlık Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların
vakfiyelerinde yer alan sağlık hayır şartlarının gerçekleştirilmesi
amacıyla; yataklı, ayakta, gezici sağlık hizmeti vermek ve bu konuyla
ilgili iş ve işlemleri yürütmek,
b) Sağlık tesislerinin
etkin ve verimli hizmet vermesine yönelik tedbirler almak,
c) Sağlık hizmeti veren
kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
d) Gerektiğinde kamu
kurum ve kuruluşları, sosyal güvenlik kurumları ve sağlık branşında
hizmet veren özel sigorta şirketleri ile anlaşma yapılmasını sağlamak,
e) Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesinin vakfiye
şartlarına uygun, eğitim hastanesi olarak etkin ve verimli çalışmasını
sağlamak,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Dış İlişkiler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Dışişleri Bakanlığının bilgisi altında Genel Müdürlüğün
uluslararası kuruluşlarla ilişki ve işlemlerini yürütmek,
b) Vakıflarla ilgili
uluslararası alandaki gelişmeleri takip etmek,
c) Yurt dışı vakıf emlak
konuları ile ilgili işlemleri yürütmek,
d) Genel Müdürlüğün Avrupa Birliği ile ilgili yapacağı çalışmaları,
diğer birimlerle koordinasyon sağlayarak yürütmek,
e) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda Türkiye’de düzenlenecek
uluslararası toplantıların organizasyonunu yapmak ve buna ilişkin
işlemleri yürütmek,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Hukuk Müşavirliğinin
görevleri şunlardır:
a) Hukuki konularda
ve hukuki, mali ve cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş
bildirmek,
b) Başbakanlıktan veya
diğer kuruluşlardan gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını
hukuki açıdan inceleyerek Genel Müdürlüğün görüşlerini belirlemek,
c) Genel Müdürlüğün menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları
önleyici hukuki tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin
bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak,
d) Genel Müdürlüğün taraf olduğu davalarda; gerekli bilgileri
hazırlamak ve Genel Müdürlüğü temsil etmek veya Genel Müdürlükçe
hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine
etmek,
e) Genel Müdürlük ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikleri hukuki
açıdan incelemek, gerektiğinde hazırlamak ve gerekli görülecek
değişiklikleri teklif etmek,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mülhak, cemaat ve yeni
vakıflar ile esnaf vakıflarının vakfiye ve vakıf senedinde yazılı
şartlara, yürürlükteki mevzuata uygun yönetilip yönetilmediği,
amacı doğrultusunda faaliyette bulunup bulunmadığı, mallarının
ve gelirlerinin vakfiye, 1936 Beyannamesi ve vakıf senedindeki
şartlara uygun kullanılıp kullanılmadığı hususlarını incelemek,
teftiş etmek ve rehberlik yapmak,
b) Vakıf ve iktisadi
işlemlerinin ve iştiraklerinin teftiş ve inceleme işlerini yürütmek,
c) Vakıf müfettişlerinin
araştırma, inceleme ve teftiş sonucu düzenleyecekleri raporları
Başkanlık görüşü ile birlikte Genel Müdürlük makamına sunmak,
d) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıfları ile esnaf vakıflarının teftiş raporları ile sonuçlarını
değerlendirmek ve gerekli işlemleri yürütmek,
e) Genel Müdür tarafından
verilen diğer benzer görevleri yapmak.
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı hizmetlerinin yürütülmesinde ihtiyaç duyulması durumunda
Genel Müdürün onayı ile taşrada çalışma grupları oluşturulabilir.
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı ile çalışma gruplarının çalışma usul ve esasları yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkanım, bu önergede 55’inci
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep etmişler, daha sonra
altına tasarı metnini eklemişler. Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
– Sayın Başkanım, biz de katılmıyoruz.
İzin verirseniz, çok
kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Biraz önce, Sayın Küçükaşık,
Bursa...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – İznik...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – ...İznik’te, Kırgızlar Türbesi’nin
onarımıyla ilgili bir gazete haberini, burada, bizlerle paylaştı.
Kırgızlar Türbesi ve mezarlığıyla ilgili işleri yapan, Vakıflar
Genel Müdürlüğü değil, İznik Kaymakamlığı. Ama, ben, Hükûmetin bir
üyesi olarak ve Başbakan Yardımcısı sıfatıyla, orada ileri sürülen
iddiaları ihbar kabul ederek, İçişleri Bakanlığı kanalıyla, İznik
Kaymakamlığından bilgi isteyeceğim ve cevabını size de göndereceğim,
ilgili gazeteye de ayrıca intikal ettireceğim. Çok teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Bravo.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Konuşma yapacağım.
BAŞKAN – Pardon. Buyurun,
buyurun Sayın Küçükaşık; buyurun efendim, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
Sayın Bakanım, duyarlılığınız
için teşekkür ediyorum. Aynı duyarlılığı, tahmin ediyorum, Şeyh Kudbettin
Medresesi’nde, Vakıflar Genel Müdürlüğü için de diliyorum ve aynı
şekilde, şimdi Sağlık Daire Başkanlığı olduğu için maddenin de metni,
Vakıf Gureba Hastanesindeki sürdürülen soruşturma nedeniyle de
aynı duyarlılığı bir kere daha diliyorum. Çünkü, Vakıf Gureba Hastanesiyle
ilgili sorularıma Perşembe akşamı saat 03.30 sırasında cevap vermiştiniz;
soruşturmanın açıldığı, ancak başhekimin görevde olduğunu iletmiştiniz.
Ben şunu bir kere daha özellikle belirtmek istiyorum: Başhekim görevdeyken,
ben, soruşturmanın çok sağlıklı bir şekilde yürütüleceği kanısında
değilim. Sanıyorum, buradaki tüm milletvekili arkadaşlarımız
da benimle aynı kanıdadır. Bu konuyu bir kere daha takdirlerinize
sunuyorum.
Şimdi, arkadaşlar,
dün üçüncü bölümle ilgili konuşma metnine başladığımda, bizim
AKP’yle ve Hükûmetle Vakıflar Kanunu Tasarısı üzerindeki hangi konularda
çelişkili düştüğümüzü, tartıştığımızı, tasarıda neyin getirildiğini
ve Adalet Komisyonunda yapılan tartışmalarla da hangi konuların
düzeltildiğini, düzeltilmeye çalışıldığını dile getirmiştim.
Sayın Sanay, müsaade
edebilir misiniz… Rica etsem, olur mu…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Şimdi, bakınız, burada, yine, konuşan AKP sözcüsü arkadaşlarımız
dediler ki: “Şu anda, biz ‘nam-ı mevhum’, ‘nam-ı müstear’ denilen eski
azınlık, cemaat vakıflarına, eski vakıflara ait taşınmazları
eğer iade etmezsek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde davalar açılıyor,
o davalarda da çok yüklü bir şekilde tazminat ödemek zorunda kalacağız.”
diye açıklamalarda bulundular. Şimdi, Sayın Ekrem Erdem de dün akşam
konuşmasında bunu belirttiler.
Bakınız, bir şeyin
çok iyi bilinmesi gerekiyor. Şimdiye kadar, Avrupa İnsanlar Hakları
Mahkemesinde, bu tasarı Adalet Komisyonunun gündemine gelinceye
kadar sadece iki tane dava açılmış. Bu davanın birinde de “uzlaşın”
denmiş. Ancak, bu tasarı Adalet Komisyonunun gündemine geldiği tarihten
itibaren, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, iki vakıf tarafından
tam 27 tane dava açılmış.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Ne fark eder?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Şimdi, bakınız…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Ne fark eder?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– “Ne fark eder?” Elbette fark eder. Yani, 1980 yılından beri uyuyan bir
insanı -dava açmamış, bizim böyle bir talebimiz yok demişsiniz-
siz, Yasa maddesini getirdiğinizde ancak şu hükmü koyarsanız… Geçici
madde 9’da, bakınız…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Mahkeme ne diyor?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakın, bakın, siz şunu derseniz yasa tasarısında…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – İlk açılan
davalar için…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Sayın Torun,
burada da konuştunuz, cevap vereceğim. Bakın, öyle bile olsa, siz
davayı baştan
Bakınız, burada tartışma
konusu, “Vakıfların istediği 36 tane mülk.” diyor. Bakınız, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün yazdığı, cemaat vakıflarına verilecek 36 tane
mülkten bahsediliyor. Halbuki, bu, Hürriyet gazetesinde, tasarı
Adalet Komisyonunda görüşülürken yayınlanmıştı. Benim sorum üzerine,
Sayın Genel Müdür tarafından aynen şu söylendi, bakın arkadaşlar:
121 adet vakıftan 1.261 adet malla ilgili müracaat yapılmış, yani
4771 ve 4778 sayılı yasalarla; çünkü, cemaat vakıfları gayrimenkul
edinebiliyor, eski edindiklerini de talep ediyorlar, bu hak vardı,
şimdi düzenlenmiyor bu. Bu 1.261 adet malla ilgili müracaatın 364 tanesi
-taşınmaz- vakıflar adına tescil edilmiş, yani Vakıflar Genel Müdürlüğü
demiş ki: Evet, doğrudur arkadaş, bu taşınmazları ben sizin adınıza
tescil ediyorum, demiş. Kim demiş bunu? AKP Hükûmeti zamanında çıkarılan
4778 sayılı Yasa gereği denmiş. 2003 tarihinden beri bunlar tescil
edilmiş.
Arkasından ne yapılmış?
898 adet taşınmazsa, kamu tüzel kişileri adına kayıtlı olduğu için
reddolmuş ve şu anda bize iletilen bilgiye göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün
tespit ettiği 35 tane taşınmazın vakıflar adına tescili öngörülüyor.
Şimdi ben size, gelen
tasarıyı okuyorum, bakın aynen şöyle yazıyor: “Geçici Madde 9.- Cemaat
vakıflarının mal edinememeleri nedeniyle tapuda…” Aynen böyle
yazıyor. Şimdi, cemaat vakıfları, 4771 sayılı Yasa’yla ve 4778 sayılı
Yasa’yla Türkiye’de mal edinemiyor mu? Ediniyor arkadaşlar, ediniyor
işte, ediniyor. Edinmeseydi -ne güzel anlatıyorsunuz- bu 364 tane
taşınmazı Vakıflar Genel Müdürlüğü hangi yasal yetkiyle gidip tescil
ettirirdi o zaman? Nasıl tescil ettirirdi?
Şimdi, bakınız…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Kendi malları… Kendi malları…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bitiriyorum.
Bu gerekçeyle, eğer
siz, bir yasa teklifini Hükûmet olarak getirirseniz, ben de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine dava açan herhangi bir hukukçu olarak derim
ki, arkadaş ben bu davayı yüzde yüz kazanırım. Bu gerekçeye dayanarak
dava açan her avukat, Türkiye aleyhine açtığı bütün davayı kazanır.
İşte sorun bu, biz bunları tartıştık burada ve o yüzden de geçici
madde 9 değişti, geçici madde 7 olarak düzeltildi. Bu hükmü çıkarttırdık,
bu manşeti. Yanlıştı, haksızdı, kendimize haksızdı, Türkiye Cumhuriyeti’ne
haksızlıktı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, biraz önce Sayın Badazlı’nın konuşması sırasında,
iki milletvekili arkadaşımız kendilerine sataşma olduğu gerekçesiyle
Başkanlıktan söz talebinde bulunmuşlardır.
Tutanakları inceledim.
Tutanakların incelenmesinde, Sayın Kart’a izafeten Sayın Badazlı
-kendisi de burada- “Konuşmanız tamamen bilgi ve izan zafiyeti ile
sadece bir suçlamaya matuf bir hayalî mizansenden ibarettir.” diyor.
Evet, burada, şahsa
yönelik bir sataşma var, ona vereceğim. Yalnız, Sayın Kandoğan’ın
ifadesi noktasında, kendi daha önceki kredi kartlarıyla ilgili
konuşmasını söylemiş: “Niye yüzde 18, niye? Yüzde 10 olabilirdi…”
vesaire, devam ediyor ve sonunda nokta budur gibi efendim, “Burada,
lüzumlu lüzumsuz konuşmalara şahit olduk.”
Burada, direkt olarak
Sayın Kandoğan’ı ilgilendiren herhangi bir husus yoktur. Gerekli
gereksiz anlamında bir ifade. Bu, umuma hitap noktasındaki bir konuşmadır,
benim anladığım budur.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Müsaade eder misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Müsaade edemem
efendim.
Sayın Kart, buyurun
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkanım, burada tutanak var, tutanak elimde.
BAŞKAN – Ben tutanağı
okudum efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Bakınız ne diyor?
BAŞKAN – Okudum tutanağı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– “Bizim Antalya’da boş laf edenlere -milletvekilleri orada da var
Antalyalı- ‘Laf söyledi bal kabağı’ derler.” Bunu niye sataşma kabul
etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Sen niye üstüne
alıyorsun bunu? Böyle
bir şey yok ki... Yok böyle bir şey.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Üstte benim
ismim var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Bundan sonra bütün milletvekilleri birbirlerine “bal kabağı” desin.
Böyle şey olabilir mi? Nasıl sataşma kabul etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen… Hayır, böyle bir
şey yok.
Buyurun, oturun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Hayır efendim,
burada, tutanak burada Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, oturumu ben yönetiyorum.
Böyle bir sataşma yok ve söz vermiyorum size.
Sayın Kart, buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sizi tarafsızlığa
davet ediyorum. Sizi tarafsızlığa davet ediyorum.
Bundan daha bariz bir sataşma olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Orada bir sataşma
yok size yönelik.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– O size göre. O zaman herkes birbirine “bal kabağı” desin!
BAŞKAN – Oturumu ben
yönetiyorum, bana göre ise, öyle o zaman. Buyurun, tamam. Mesele
yok.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Tamam, o zaman aynı şeyi biz de onlara söyleyelim!
BAŞKAN – Tamam.
Buyurun Sayın Kart;
kısa bir açıklama rica edeyim.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Antalya
Milletvekili Fikret Badazlı’nın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Badazlı’nın konuşmasının sağlıklı olarak
değerlendirilebilmesi için, konuşmasının dayanakları var mı,
yoksa gelişigüzel yapılan bir konuşma mı, kamuoyunun bu noktada
sağlıklı olarak bilgi sahibi olabilmesi için çok kısa bir değerlendirme
yapmak istiyorum KOP’la ilgili olarak.
KOP konusu, yani Konya
Ovası Projeleri, benim milletvekilliği dönemim boyunca en yakından
ısrarla ve kararlılıkla takip ettiğim bir proje. Burada, bu projeyi
takip ederken, öncelikle KOP projesinin alan olarak revize edilmesi
gereğinden hep söz ediyorum; yani, bu projenin Konya’nın kuzeyini
de kapsayacak şekilde, Cihanbeyli, Kulu, Ereğli, Aksaray, Karapınar;
ki, asıl sulanması gereken arazi bu bölge oluyor. Bunları ısrarla
dile getiriyorum.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Sataşmaya cevap vermiyor mu Sayın Başkan?
BAŞKAN – Lütfen efendim,
lütfen!
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
– Yine bunların devamında, dört yıl boyunca bu İktidar döneminde
beş kuruş para harcanmadığını ısrarla ve iddiayla ifade ediyorum.
Dört yıl boyunca beş kuruş para harcandıysa bu ifade edilsin.
“Efendim, Aralık 2007
tarihinde Mavi Tünel ihale edilecek.” Teşekkür ediyoruz. Nihayet
beşinci yılda bunun ihalesi yapılacak. Bunun kavgasını veriyoruz,
bunun mücadelesini veriyoruz ve bunlarla bağlantılı olarak şunu
soruyoruz değerli arkadaşlarım: Bakın, Manavgat suyu konusunda
Sayın Badazlı’nın bir Antalya Milletvekili olarak ne kadar cahil olduğunu,
ne kadar yetersiz bilgiye sahip olduğunu…
BAŞKAN – Sayın Kart,
lütfen!
Sayın Kart, bakınız,
siz de aynı şeyleri söylüyorsunuz, dikkat ediniz! Lütfen!..
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, Sayın Badazlı’nın kullandığı…
BAŞKAN – Lütfen, bu kelimeyi
tashih edininiz. Olmaz böyle bir şey yani, siz de aynı gerekçeyle söz
alıyorsunuz, aynı şeyleri söylüyorsunuz. İstirham ederim. “Bilgi
eksikliği” deyin de bari bir şeye benzesin.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Aynı şey.
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, tabii, doğru söylüyorsunuz, “bilgi eksikliği” ifadesi
daha uygun bir ifade; ama, izninizle şunu, lütfen, değerlendirmek
gerekiyor: Kullanılan o ifadenin, yani “izan zafiyeti” ifadesinin
karşılığı, herhalde o ifadeyle mütenasip bir ifadedir. Olayın bu
boyutunu da değerlendirelim.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Sayın Badazlı, Manavgat suyunun İsrail’e verilmesinin söz konusu
olmadığını, kaldı ki, böyle bir anlaşma varsa bunun ilan tahtasında
açıklanmayacağını ifade ediyor. Biz milletvekilleri olarak bunları
öğrenmeyecek miyiz, bunları bilmeyecek miyiz, bunları takip etmeyecek
miyiz? Milletvekili olarak ben bunun takibini yapıyorum. Kaldı
ki, Manavgat suyunun İsrail’e verildiği, bu konuda üç yıl boyunca…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart,
sadece bir dakikalık bir süre vereyim. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
– Üç yıl boyunca, Manavgat suyunun, İsrail’de kapalı kapılar ardında
anlaşmaların yapıldığını; bakın, burada, İsrail Enerji Bakanı
açıklama yapıyor: “Sadece Manavgat suyuyla sınırlı kalmayacak.”
diyor. Bunları sormak, araştırmak, milletvekilinin görevi değil
mi?
Sayın Badazlı’nın, bu
konuda, kendisine dikte ettirilen metni bir refleks yoluyla okumaktan
ibaret olan açıklamasını, kamuoyu herhalde değerlendirecektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Hiçbir muhakeme getirmeden, idrak zafiyetiyle
malul olan bu açıklamayı, kamuoyu elbette takdir edecek, değerlendirecek.
Bakın, burada, Sayın
Maliye Bakanının önergeme verdiği cevap var, ne diyor Sayın Maliye
Bakanı: “Manavgat Suyu Projesine yönelik olarak İsrail’le ülkemiz
adına Dışişleri Bakanlığınca yürütülen resmî görüşmeler sonucu,
her iki ülke arasında çerçeve anlaşması yapılmıştır.” diyor. Bunları
sorgulamayacak mıyız, bunların içeriğini öğrenmeyecek miyiz Sayın
Badazlı? Niçin varsınız siz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Sadece maaş alacaklar!
ATİLLA KART (Devamla)
– Siz niçin varsınız? Siz, bakın… Siz neyin hesabını sorun biliyor
musunuz, Manavgat…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart,
teşekkür ediyorum.
ATİLLA KART (Devamla)
– Bir cümle Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen… Yok,
tamam… Tamam oldu.
ATİLLA KART (Devamla)
– Bir cümle lütfen… Çok istirham ediyorum, bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, bakınız…
Kendisine özel söyleyin.
ATİLLA KART (Devamla)
– Manavgat Hidroelektrik Santrali Seydişehir’le birlikte pazarlanırken,
bedelsiz olarak pazarlanırken siz neredeydiniz? Bu satışa niye engel
olmadınız?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – 56’ncı maddeyi
okutuyorum:
Kültür ve Tescil Daire
Başkanlığı
MADDE 56.-
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Sayın Başkan, sataşma var, söz istiyorum. “Cahilane” dedi.
BAŞKAN – Arkadaşlarım,
bakın, burada…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– “Cahilane” dedi.
BAŞKAN – Bakınız, yasa
tasarısıyla ilgili olarak herhangi bir konu konuşulmadan, belirli
bir kısım şeyleri konuşursak, bunun sonu alınamaz. Ben, olduğu zaman
anında müdahale ettim, açıklama oldu. Bunun dışında bir husus varsa,
kendi arasında arkadaşlarımız konuşup, medeni ölçüler içerisinde
anlaşırlar.
Tamam, 56’ncı maddeyi
okuttuk.
Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 56. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Nail Kamacı |
|
Çorum |
Artvin |
|
|
|
M.
Nuri Saygun |
|
|
|
Tekirdağ |
|
(A) Kültür ve Tescil Daire Başkanlığının
görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük arşivinde bulunan
vakfiye, ferman, berat, hüccet ve benzeri belgelerin tercüme ve
transkripsiyonunu yapmak, tasnif etmek ve arşivlemek,
b) Vakıfların merkezi
sicil kayıtlarını tutmak, kurulacak yeni vakıfların merkezi sicile
tescilini yapmak,
c) Devlet arşiv, kütüphane
ve müzeleri ile gerçek ve tüzel kişilerin elinde bulunan vakfiye
ve benzeri belgeleri tespit ederek bunların Genel Müdürlük arşivine
intikalini sağlamak,
d) Tevliyet, intifa
hakkı, mazbutiyet, şart tebdili ile hayır şartlarının güncelleştirilmesi
gibi belgeleri sicile kaydederek arşivlemek,
e) İlmi araştırmaların
güvenlik içinde yürütülmesini sağlamak,
f) Teberrukat eşyanın
en geç beş yılda bir sayımını yaptırarak demirbaş kayıtları ile mutabakatını
sağlamak,
g) Vakıflarla ve vakıf
kültür varlıklarıyla ilgili yayın faaliyetlerinde bulunmak,
h) Vakıf müze, kütüphane
ve kültür merkezlerini açmak, denetlemek,
ı) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf ve üst kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde bilimsel, kültürel
ve sosyal etkinlikler düzenlemek, projeler üretmek,
j) Arşivlerin kullanılmasını
kolaylaştırmak ve her tür ilmi çalışmalar için fayda sağlayacak şekilde
bir arşiv yönetim sistemi kurmak ve bu sistemin çalışmasını sağlamak,
k) Ulusal ve uluslararası
toplantılar, konferans, panel, sempozyum, açık oturum, sergi, fuar
gibi etkinlikler düzenlemek,
l) Vakıflara ait taşınır
kültür varlıklarının korunması ve kaçakçılığın önlenmesi için gerekli
tedbirleri almak ve kaçırılan eserlerin iadesiyle ilgili işlemleri
yürütmek,
m) Genel Müdürlük tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün saydam bir yapıya kavuşturulması amacıyla,
Genel Müdürlüğün kimliği, misyonu, vizyonu, çalışma alanı ve faaliyetleri
ile vakıfların çalışma ve faaliyet alanları konusunda kamuoyunu
bilgilendirmek,
b) Genel Müdürlüğün
çalışmalarına ve yürüttüğü projeler ile faaliyetlerine ilişkin
kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla, görsel ve yazılı basın organlarıyla
iletişim kurmak, Genel Müdürlüğe ilişkin enformasyon niteliğindeki
bilgileri derlemek, bunları Genel Müdürlük adına haberleştirerek
kitle iletişim araçları kanalıyla kamuoyuna duyurulmasını sağlamak,
c) Genel Müdürlük ile ilgili duyuru, bülten, bildiri, açıklama
şeklinde değerlenmiş her türlü haberin medya planını hazırlayarak,
bu planı uygulamak,
d) Genel Müdürlüğün kamuoyu nezdinde tanıtımının yapılabilmesi
amacıyla, çalışmalarının ve kurumsal kimliğin tanınması ve hatırlanır
olmasına yönelik reklam ve tanıtım stratejilerini belirlemek,
bunların uygulamaya geçirilmesini sağlamak,
e) Genel Müdürlük adına, tanıtım amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları,
sivil toplum örgütleri ve üniversiteler ile ortak organizasyonlar
planlamak, yayın faaliyetlerinde bulunmak, tanıtıcı broşür, afiş
gibi görsel tanıtım araçları oluşturarak, bunların hedeflenen kitlelere
ulaşmasını sağlamak,
f) 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bilgi edinme hakkını kullanmak
isteyen vatandaşların bilgi almasını kolaylaştıracak şekilde
organize olmak, bu kapsamda, ilgili birimler ile bilgi edinme hakkını
kullanan vatandaş arasında koordinasyon görevini yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Genel Müdürlüğün
yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığı,
b) İdari İşler Daire
Başkanlığı.
(D) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Efendim, biz de katılmıyoruz.
Sayın Başkanım, izin
verirseniz, çok kısa bir açıklama yapmak durumundayım.
Biraz önce Sayın Küçükaşık,
Adalet Komisyonunda bu tasarı görüşülmeye başlandıktan sonra, cemaat
vakıfları tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 27 tane
davanın açıldığını ifade etti. Bu beyan doğru değildir. 27 davanın
açıldığı doğrudur, ama bu davalar 2003 ve 2004 yıllarında açılmıştır
ve bu davaların açılmasından sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince
ön inceleme yapılmış, ön inceleme bittikten sonra, bu yılın Eylül
ayında Hükûmetimize bu davalarla ilgili tebligat yapılmıştır. Yani,
bu yıl, görüşmeleri Adalet Komisyonunda başlayan tasarıdan sonra
açılmış olan herhangi bir dava yoktur ve kaldı ki, bu yasa tasarısının
yasalaşması hâlinde, Türkiye lehine şöyle bir durum oluşacaktır:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmadan önce tüketilmesi
gereken bir iç hukuk yolu olacaktır. Bu iç hukuk yolu oluşmadan açılmış
olan davalar Türkiye lehine bir sonuç doğuracaktır. O bakımdan, bu
yasa tasarısının çıkmış olması Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesindeki davalar açısından lehine olacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Konuşmacı var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Pardon…
NAİL KAMACI (Antalya)
– Hemen oya sundunuz da…
BAŞKAN – Efendim, sık
sık müdahale…
Buyurun Sayın Kamacı.
Antalya muhabbeti
devam etmesin yalnız, istirham ediyorum.
NAİL KAMACI (Antalya)
– Edecek Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bakınız, arkadaşlar,
bundan sonra, herhangi bir konuyla ilgili olarak olmazsa, iktidar,
muhalefet fark etmez, sözleri keseceğim. Böyle bir şey olmaz yani,
böyle bir çalışmayı sürdüremeyiz. Lütfen…(AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Başlatan kim Sayın Başkan?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Başlatan kim Sayın Başkan?
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Başlatan kim? O zaman kesmeniz lazımdı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Badazlı’nın konuşmasında bir tek “vakıf” kelimesi geçmiyor
beş dakikada. Sayın Badazlı’nın konuşması burada.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Antalya muhabbetini Sayın Badazlı başlattı.
BAŞKAN – Vakıf kelimesi…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Geçmiyor… Bir tek kelime…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
konuşmadınız bu sıralar. Galiba stres bastı sizi. Lütfen, sakin olunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Evet, bir tek “vakıf” kelimesi geçmiyor konuşmasında.
BAŞKAN- Sakin olunuz…
Buyurun Sayın Kamacı.
NAİL KAMACI (Antalya)
– Sayın Başkan, Sayın Badazlı, sadece Antalya’yla ilgili değil, milletvekillerinin
genel konuşmasıyla ilgili de burada konuşma yaptı. O yüzden, ben
bunu şahsıma alıyorum diğer arkadaşlarım gibi. Çünkü, hiçbir milletvekili
bu yüce makamın bu kürsüsünü boşu boşuna, nafile olsun diye, boş
vakit geçirsin diye harcamaz, zaten harcamamalı da. O anlamda, Sayın
Badazlı, sanıyorum, biraz da sınırını aşan bir konuşma yaptı.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Badazlı, Manavgat Irmağı’yla ilgili, arkadaşımız söyledi,
Dokuma, Lara, Ferrokrom ve Karayolları satıldığı zaman, ağzını
açıp da Antalya’da kamuoyuna hiçbir şey söylemedi. Bu anlamda, Sayın
Badazlı’nın öncelikle Antalya’nın sorunlarına sahip çıkmasını istiyorum,
yani, milletvekillerine laf atmasını değil.
Değerli arkadaşlar,
nedendir bilinmez, uzunca süreden beri, muhalefet partilerinin
konuşmacılarına, İktidar Partisinden, beş dakikayla sınırlı olmasına
rağmen -dayanılır gibi olmuyor- söz atmalar, laf atmalar; “Konuşmayın,
ne gerek var, bu yasa geçsin…”
Değerli arkadaşlar,
nasıl olsa bu yasa geçecek. Sayınız bu yasanın geçmesine yetiyor;
ama, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri de, bu yasa üzerinde,
ama önergeyle ama grup adına konuşmalarına devam edecek. Bunu önleme
şansınız yok, ancak İç Tüzük’ü değiştirirseniz, aynı bu temel yasa
gibi, bunu yapma hakkınız, şansınız vardır; onu da önümüzdeki dönemlerde
yapabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar,
her konuşmacı küreselleşmenin güzelliği, özelliği ve dayanılmaz
hafifliğinden bahsediyor burada ve bu yasaların çıkarılmasının
da bir noktasını ona bağlıyor. Sayın Bakan da, Avrupa Birliğiyle
uyum yasalarıyla ilgili bir yasa olduğu için bundan bahsetti, “Ama,
sadece onunla değil, kendi geleneğimizden, kültürümüzden kaynaklanan
hasletlerimiz de var, bunu da yapmak zorundayız.” dedi.
Değerli arkadaşlar,
ben, şunu açıkça söylemek istiyorum: Küreselleşme olgusuna dünyada
Türkiye mi önderlik yapıyor? Türkiye'nin önderlik yaptığı hiçbir
küresel güç yok. Varsa söyleyin, benim bilmediğim. IMF’yi siz mi yönetiyorsunuz?
Dünya Bankasını siz mi yönetiyorsunuz? Avrupa Birliğini siz mi yönetiyorsunuz
değerli arkadaşlar?
Yani, onlardan gelen
her türlü yasayı bu Mecliste kabul edeceğiz veya uyum olsun diye. Çok
uyduk ya! Çok uyum sağladık! Neye uyum sağladık acaba? Neye uyum sağladık?
Onlardan gelen yasalara “evet” diyerek uyum sağlamaya çalışıyoruz
değerli arkadaşlar.
Bunun gibi, Kalkınma
Ajansları geçti, Belediyeler Yasası geçti, İl Özel İdareleri geçti.
Hiç canınız acımıyor mu acaba? Güneydoğu’da bir belediye başkanı,
“Bu bölgenin madenleri benim olsun, hidroelektrik santralleri benim
olsun.” derken, daha fazla onlara, o yerel özerkliği mi tanımak lazım
değerli arkadaşlar?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Ne alakası var ya?
NAİL KAMACI (Devamla)
– Bununla alakası var. Getirilen bütün yasaların bunlarla alakası
var değerli arkadaşlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Karşı mısın?
NAİL KAMACI (Devamla)
– Çünkü küreselleşmeyle ilgili olan bütün yasaların bunlarla ilgisi
var arkadaşlar. Olmaması mümkün değil. Hiçbir devlet, yabancıların
bu kadar mülk alışına izin vermemeli.
Ben, bu yasayı, daha
önce çıkarılan yabancılara mülk satışıyla ilgili, özel eğitim yasasıyla
ilgili yasalarla bir paralellik içinde görüyorum değerli arkadaşlar.
Bu yasa, diğer yasalarda olduğu gibi yanlış bir yasadır, uygulaması
da getirilmesi de yanlış olmuştur.
Şimdi, Avrupa Birliği
uyum yasaları... 8 Kasım geldi. Önümüzdeki… Bugün veya yarın bu açıklamalar
olacak. Ne getirecek bize? Ne olacak? Ne oldu şu ana kadar?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Hâlâ Avrupa Birliğini kavrayamamışsın!
NAİL KAMACI (Devamla)
– Bizden biraz daha fazla istek, talepte bulunuyorlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Karşı mısın?
NAİL KAMACI (Devamla)
– Dün, Sayın Başbakan Yardımcısına şunu söyledim: “Siz, bu açıklamaları
yapıyorsunuz. 1995’ten bu yana burada milletvekilisiniz.” dedim. “Neden
bir yasa teklifi getirmediniz?” diye sordum. Sayın Bakan, “Ben, son
dört seneden beri bakanım burada.” dedi.
Ben de şimdi burada
soruyorum: Refah Partisi döneminde, sanıyorum Grubunda etkili
bir milletvekiliydi. Etkili milletvekili olduğu dönemde bu yasaları
getirebilir. O zaman bu yasayı niye getirmedi de şimdi getiriyor?
Demek ki, siyasette bir eksiklik var değerli arkadaşlar. Burası
ile burası arasında fark var. Bunu yapmayın. Yani, iktidar uğruna
bazı şeyleri içinize sindirmek olası değildir. Sayın Bakan geçmişte
yapmadıklarını -belki içine sindiriyor sindirmiyor, onu bilemiyorum-
şimdi yapmayı göze alabiliyor. Bu, çok doğru bir olay değildir. Bu,
çok yanlış bir olaydır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Karar yeter sayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.10
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının 56’ncı maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, 56’ncı maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
56’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
57’nci maddeyi okutuyorum:
Dış İlişkiler Daire
Başkanlığı
MADDE 57-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 57. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
|
|
Ümmet Kandoğan |
|
|
|
Denizli |
|
(A) Dış İlişkiler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Dışişleri Bakanlığının
bilgisi altında Genel Müdürlüğün uluslararası kuruluşlarla ilişki
ve işlemlerini yürütmek,
b) Vakıflarla ilgili
uluslararası alandaki gelişmeleri takip etmek,
c) Yurt dışı vakıf emlak
konuları ile ilgili işlemleri yürütmek,
d) Genel Müdürlüğün Avrupa Birliği ile ilgili yapacağı çalışmaları,
diğer birimlerle koordinasyon sağlayarak yürütmek,
e) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda Türkiye'de düzenlenecek
uluslararası toplantıların organizasyonunu yapmak ve buna ilişkin
işlemleri yürütmek,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının vakfiye ve vakıf senedinde
yazılı şartlara, yürürlükteki mevzuata uygun yönetilip yönetilmediği,
amacı doğrultusunda faaliyette bulunup bulunmadığı, mallarının
ve gelirlerinin vakfiye, 1936 Beyannamesi ve vakıf senedindeki
şartlara uygun kullanılıp kullanılmadığı hususlarını incelemek,
teftiş etmek ve rehberlik yapmak,
b) Vakıf ve iktisadi
işletmelerinin ve iştiraklerinin teftiş ve inceleme işlerini
yürütmek,
c) Vakıf müfettişlerinin
araştırma, inceleme ve teftiş sonucu düzenleyecekleri raporları
Başkanlık görüşü ile birlikte Genel Müdürlük makamına sunmak,
d) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıfları ile esnaf vakıflarının teftiş raporları ile sonuçlarını
değerlendirmek ve gerekli işlemleri yürütmek,
e) Genel Müdür tarafından
verilen diğer benzer görevleri yapmak.
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı hizmetlerinin yürütülmesinde ihtiyaç duyulması durumunda
Genel Müdürün onayı ile taşrada çalışma grupları oluşturulabilir.
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı ile çalışma gruplarının çalışma usul ve esasları yönetmelikle
düzenlenir.
(C) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün
insan gücü politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak
ve tekliflerde bulunmak,
b) Genel Müdürlük personelinin atama, sicil,
disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri özlük
hakları işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük personelinin
hizmet içi eğitim programını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek,
d) İç denetimle ilgili
hizmetleri yürütmek,
e) Mevcut mevzuat
esasları dairesince toplu iş sözleşmelerini yürütmek, işçilerin
sendika üyelik durumlarını ve buna ait işlemlerini takip etmek.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri
temin etmek, dağıtımını sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek,
kayıtlarını tutmak ve harcamalara ilişkin tahakkuk işlemlerini
yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların
kiralanması işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma,
bakım, onarım ve taşıma işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(E) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Siz sonradan
imzaladınız Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Olabilir…
BAŞKAN – Burada bulunan
arkadaşlar varsa, o önergeyi imzalayan arkadaşlar, onlara bir soracağım,
yani, iştirak ediyorlar mı bakalım diye.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Ben sıramı veriyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Baloğlu,
önergenize sonradan Ümmet Kandoğan Bey imza atmış. Şu anda…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Evet, konuşmasını kabul ediyorum efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Katılıyoruz, izin veriyoruz, Ümmet Bey konuşsun.
BAŞKAN – İzin veriyorsanız…
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok büyük bir mücadele neticesinde
kürsüye çıkma fırsatı bulabildim. Hem Sayın Meclis Başkan Vekilinin
bu tutumunun ne kadar yanlış olduğunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
çok önemli bir kanun görüşüyoruz, vakıflarla ilgili bir kanun, Türkiye’yi
ve Türkiye dışındaki insanları ilgilendiren bir kanun. Böyle bir
kanunda böyle bir konuşma yapmak ihtiyacı hissetmemiştim; ama,
şartlar beni zorladı.
Şimdi, demin bir arkadaşımız
vakıflarla ilgili olarak bir önerge lehinde söz aldı -tutanak elimde-
beş dakika konuştu. Konuşmasının içerisinde bir tek “vakıf” kelimesi
geçmiyor. Yani, bu kanun tasarısıyla ilgili vermiş olduğu önergeyle
ilgili bir tek kelime söz etmedi, tamamen farklı konular. Sayın
Atilla Kart’ın konuşması, Sayın Haluk Koç’un konuşması ve benim konuşmamla
ilgili, geçmişte yaptığımız konuşmalarla ilgili bir konuşma yaptı
ve bunu söylerken de Millet Meclisinde milletvekillerinin vakti
çalmak için boş ve lüzumsuz konuşmalar yaptığına örnek vererek bu
konuşmayı yaptı.
Şimdi, Sayın Milletvekili
biraz önce dışarı çıkıyordu, dedim ayrılmayın, ben size bir cevap
vereceğim. Gitti. Özellikle kendisinden istirham ettim ayrılmaması
noktasında. Şimdi, benim o kredi kartlarıyla ilgili konuşmam, iddia
ediyorum, bu Mecliste yaptığım en iddialı konuşmaların başında
olan bir konuşmadır. Tutanakları da getirdim, burada. Dört konuşma
yapmışım ve altına imza atıyorum, çok iddialı şeyler söylemişim ve
o söylediğim şeyler bugün hayata geçmiş. Bakınız, oradan bir cümle
okumak istiyorum: “Altı ay sonra aynı problemle karşı karşıya kalacağız.
Merkez Bankası, akdî faiz yüzde 4'tür, yüzde 5'tir, yüzde 6'dır derse
ne yapacağız?” Soruyorum, yüzde 4, 5, 6 derse akdî ve gecikme faizi?
Bir AK Parti milletvekili diyor ki: “Yok, olmaz böyle bir şey!”
Şimdi, ben, size soruyorum:
Merkez Bankası akdî faiz oranı kaçtır arkadaşlar, kaçtır?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
– Vakıflarla ilgili mi konuşuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Geleceğim, vakıflara da geleceğim.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
– Önerge… Önerge…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Soruyorum: Merkez Bankasının akdî faiz ve gecikme faiz oranları
kaçtır? Benim bu söylediğim rakamların üzerinde değerli milletvekilleri.
Ben iddialı bir şekilde bunu söylemişim, siz itiraz etmişsiniz ve
bugün Merkez Bankasının açıklamış olduğu faiz oranları 5,72. Ben, bu konuşmalarımın
altına tekrar imza atıyorum. Hatta, bir konuşma talebinde bulanacaktım
bunları dile getirmek için, vesile oldu.
Şimdi, Sayın Milletvekili
Badazlı diyor ki: “Boş laf edenlere Antalya’da ‘laf söyledi bal kabağı’
derler.” Şimdi, bu beş dakikalık konuşmadan sonra, bu “laf söyledi
bal kabağı derler” ifadesi tam Sayın Badazlı’yla örtüşüyor, tam örtüşüyor,
dört dörtlük örtüşüyor, dört dörtlük örtüşüyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, siz, bir önerge lehinde çıkıp konuşacaksınız, bir
tek “vakıf” kelimesi kullanmayacaksınız ve “milletvekilleri, geçmişteki
konuşmalarında, Meclisi engellemeyle ilgili konuşmalar yapmış”
diye suçlayacaksınız. Tam “laf söyledi bal kabağı derler” ifadesi
Badazlı’yla örtüşüyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu, 57’nci maddeyle ilgili olarak verilen bir önerge, son derece
güzel bir önerge. Niçin? Ben de altına imza attım. Şunun için imza attım:
Bakınız, 57’nci maddenin (a) fıkrası “Genel Müdürlüğün uluslararası
kuruluşlarla ilişki ve işlemlerini yürütmek,” diyor; ama, bu önergede
ne diyor? “Dışişleri Bakanlığının bilgisi altında…” Çok güzel bir
ibare, son derece yerinde konulmuş ve mutlaka bu Kanun içerisinde
yerleşmesi gereken bir ifade. Niçin bu öyle? Çünkü, vakıflarla ilgili
mesele, sadece yurt içindeki vatandaşları ilgilendirmiyor, yurt
dışında da -çeşitli seferler dile getirildi bu konu- işte Yunanistan’daki
vatandaşlarla ilgili olarak orada da ciddi problemlerin olduğu dile
getirildi. İşte verilen önerge: “Dışişleri Bakanlığının bilgisi
altında Genel Müdürlüğün uluslararası kuruluşlarla ilişki ve işlemlerini
yürütmek” ifadesi bir önerge haline getirilmiştir.
Ben, özellikle bütün
milletvekillerimizden bu önergenin bu şekline destek vermenizi
istiyorum. Niçin bunu söylüyorum? Çünkü vakıflar meselesi son derece
önemli bir mesele. Demin de söyledim hem yurt içini hem de yurt dışını
ilgilendiren bir mesele. Böyle bir meselede Dış İlişkiler Daire
Başkanlığının görevini yürütenlerin, mutlaka, bu konuları, Dışişleri
Bakanlığıyla koordine ederek takip etmesinin faydalı olacağını
ifade ediyor; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Bravo, iyi tespit etmişsiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– İyi değil mi?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Çok önemliydi. Çok yararlı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Önemli tabii.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Kandoğan’ın bu talebi,
madde içerisinde zaten karşılanıyor (d) fıkrasıyla efendim. Diğer
birimlerle iletişim kurarak bu işleri yürütme konusunda zaten
madde içerisinde var.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Uluslararası ilişkileri söylüyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ama, kendisine gene de teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı istenmiştir, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip Üyeler arasında
ihtilaf vardır, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için iki dakika
süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
58’inci maddeyi okutuyorum:
Danışma ve denetim
birimleri
MADDE 58-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının, 58 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Selami Uzun |
Murat Yılmazer |
Abdurrahman Anik |
|
Sivas |
Kırıkkale |
Bingöl |
|
Fahri Keskin |
Faruk Anbarcıoğlu |
|
|
Eskişehir |
Bursa |
|
“b) Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı”
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 58. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
(A) Genel Müdürlüğün
danışma birimleri şunlardır:
a) Hukuk Müşavirliği,
b) Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı,
c) Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığı,
d) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği.
(B) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük
için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri temin etmek, dağıtımını
sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek, kayıtlarını tutmak ve harcamalara
ilişkin tahakkuk işlemlerini yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri
için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların kiralanması işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet
binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma, bakım, onarım ve taşıma
işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
(D) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I. Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar
ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibariyle yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
(E) Genel Müdür, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı, Genel Müdür Yardımcıları, I. Hukuk Müşaviri,
Bölge Müdürleri ile Daire Başkanları ortak kararnameyle, diğer
personel ise Genel Müdür tarafından atanır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kart,
siz mi konuşacaksınız?
ATİLLA KART (Konya) –
Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 58’inci maddeyle ilgili değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha evvelki konuşmalarımda da birkaç kez ifade ettim, bu tasarının
esası mütekabiliyet uygulamasının hangi ölçüde uygulanabileceği
noktasında düğümleniyor diye düşünüyorum. 2’nci maddede bu konuda
çok net bir düzenleme yapılmış, doğru. Bu gayet açık, bundan tereddüt
edecek bir şey yok, ama, bu tasarıyı bir bütün olarak değerlendirmemiz
gerekiyor.
Bakın, tasarının 5,
6, 12, 14, 15, 16, 25, 26, 27’nci maddeleri ile geçici 7’nci maddesi;
bunların hepsi birlikte, bir bütün olarak değerlendirildiği zaman,
2’nci maddedeki mütekabiliyet düzenlemesinin fiilen hiçbir anlamının
olmadığı ortaya çıkıyor.
Burada, şu tabloyu
görüyoruz değerli arkadaşlarım: Aslında, yapılan bu uygulamanın,
58 ve 59’uncu Hükûmetin bariz bir özelliği olduğunu, karakteristik
bir özelliği olduğunu görüyoruz. Çünkü, bu hükûmetler döneminde,
58 ve 59’uncu hükûmetler döneminde, devletin denetim fonksiyonunun
organize bir şekilde tasfiye edildiğini görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Vahim olan durum da budur. Bunu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Duyamıyoruz Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkanım, Genel Kurulda çok uğultu var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen, sükûneti sağlayalım, İktidar ve muhalefet.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, 58 ve
59’uncu hükûmetler döneminde, devletin denetim fonksiyonunun tasfiye
edildiğini, ortadan kaldırıldığını ifade ettim. Bunu, çok yeni
bir örnekle bilgilerinize sunmak istiyorum.
Bakın değerli arkadaşlarım,
elimde, Sayıştay Başkanlığının 2005 yılı Hazine İşlemleri Raporu
var. 2006 Ekim tarihli bu rapor değerli arkadaşlarım. Bu raporda yapılan
tespitleri kısaca sizinle paylaşmak istiyorum. Çok açık bir şekilde,
bu Sayıştay Raporu’nda, değerli arkadaşlarım, Hazinece verilen
teşvik kredilerine ait muhasebe kayıtlarının hatalı olduğundan
söz ediliyor. Bu rakamın, hatalı olan bu uygulamaların tutarı nedir
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Resmî rakamlar ve raporlara
dayanarak ifade ediyorum: 2005 yılında gerçekleştirilen toplam
138 milyon 187 bin 600 YTL’lik, yani, 138 trilyonu aşan bir teşvik kredisinin,
muhasebe kayıtlarına yansıtılmadığından söz ediliyor değerli
arkadaşlarım. Bunların, yapılan işlemlerin, basit bir muhasebe
hatası olarak değerlendirilemeyecek kadar önemli sonuçlar yarattığından
söz ediliyor. Hatalı muhasebe kaydının mali tablolar açısından
son derece ciddi sorunlara yol açtığı ifade ediliyor.
Hazinece verilen
teşvik kredileri ve geri dönüşlerin Hazine Müsteşarlığınca denetlenmediği
ifade ediliyor değerli arkadaşlarım. Hazine Müsteşarlığının aracı
bankalar aracılığıyla kullandırdığı teşvik kredilerinin, esasında
Hazine alacağı olduğu, Hazine Müsteşarlığı bütçesinden verilen
teşvik kredilerinin aracı bankalar tarafından ilgili yatırımcılara
kullandırıldığı, her ne kadar bu alacakların ilgili yatırımcılardan
zamanında tahsil edilerek bütçeye gelir kaydedilmesi sorumluluğunun
aracı bankalara ait olduğu ifade edilmiş ise de, bu sorumluluğun Hazinenin
genel sorumluluğunun devri anlamına gelmeyeceği ifade ediliyor
ve devamında da, bu bankaların şirket statüsünde olup, ayrı bir tüzel
kişiliğe sahip oldukları ifade ediliyor.
Teşvik ve Uygulama
Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan incelemeler neticesinde, verilen
teşvik kredilerinin geri dönüşlerinin izlenmediği tespit ediliyor.
Bugüne kadar, hangi aracı banka kanalıyla, hangi yatırımcılara,
ne şartlarda kredi verildiği bilgileri ve verilen bu kredilerin
geri dönüşlerine ilişkin yeterli veriye ulaşılmadığı ifade ediliyor.
Bu maddeyle bağlantılı
olarak, bu düşüncelerimi 59’uncu maddede de ifade edeceğim. Bu aşamada,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının, 58 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Selami
Uzun (Sivas) ve arkadaşları
“b)
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Denetim kavramının,
uzun yıllardır kullanılagelen ve kapsamı daha geniş olan, yerleşik
teftiş kavramıyla değiştirilmesini sağlamak ve buna göre Tasarı’da
yapılan değişikliklere uyum sağlamak için bazı ibareler değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Değiştirilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu maddeyi okutuyorum:
Hukuk Müşavirliği
MADDE 59-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 59. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Atilla Kart |
|
Malatya |
Antalya |
Konya |
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Bursa |
Çorum |
Tekirdağ |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Hukuk Müşavirliğinin
görevleri şunlardır:
a) Hukuki konular
ile hukuki, mali ve cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş
bildirmek,
b) Başbakanlıktan veya
diğer kuruluşlardan gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını
hukuki açıdan inceleyerek Genel Müdürlüğün görüşlerini belirlemek,
c) Genel Müdürlüğün
menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri
zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak
yapılmasına yardımcı olmak,
d) Genel Müdürlüğün
taraf olduğu davalarda; gerekli bilgileri hazırlamak ve Genel Müdürlüğü
temsil etmek veya Genel Müdürlükçe hizmet satın alma yoluyla temsil
ettirilen davaları takip ve koordine etmek,
e) Genel Müdürlük ile
ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikleri hukuki açıdan incelemek,
gerektiğinde hazırlamak ve gerekli görülecek değişiklikleri
teklif etmek,
f) Genel Müdür tarafından
verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Ulusal kalkınma
strateji ve politikaları, yıllık program ve hükümet programı çerçevesinde
Genel Müdürlüğün orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını
belirlemek, amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak.
b) Genel Müdürlüğün
görev alanına giren konularda, performans ve kalite ölçütleri geliştirmek
ve bu kapsamda verilecek diğer görevleri yerine getirmek.
c) Genel Müdürlüğün yönetim ile hizmetlerin geliştirilmesi ve
performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak.
d) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda, hizmetleri
etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum içi kapasite araştırması
yapmak, hizmetlerin etkinliğini ve tatmin düzeyini analiz etmek
ve genel araştırmalar yapmak.
e) Yönetim bilgi sistemlerine
ilişkin hizmetleri yerine getirmek.
f) Genel Müdürlüğün kefalet sandığı
işlemlerini yürütmek.
g) Genel Müdürlüğün sınai, ticari, zirai, turizm, sağlık, eğitim,
kültür, sosyal yardım ve diğer alanlarda girişeceği yatırımları
planlamak, gerekli etüt ve projeleri hazırlamak veya hazırlatmak.
h) İşletmelerin ekonomik
kurallar içinde üretimlerini artırıcı mali ve teknik etütler yapmak,
işletme ve iştiraklere ait iş ve işlemleri yürütmek.
ı) Mazbut vakıflara
ait hesapları tutmak, intifa hakkı işlemlerini yürütmek.
i) Mülhak vakıfların
yıllık kesin hesaplarını incelemek ve tasdik etmek.
j) Dış kaynaklı fonlara
ulaşabilecek projelerin üretilmesini ve uygulamaya geçilmesini
sağlamak.
k) Genel Müdür tarafından verilecek
diğer benzer görevleri yapmak.
(C) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli
araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri temin etmek, dağıtımını sağlamak,
onarım hizmetlerini yürütmek, kayıtlarını tutmak ve harcamalara
ilişkin tahakkuk işlemlerini yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların
kiralanması işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma,
bakım, onarım ve taşıma işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kart,
buyurun.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarının özünde şu özellikler var: Belli gruplar lehine imtiyaz
yaratan özellikler var, vakıf kavramının niteliğini değiştiren,
vakıf kavramını ticari şirkete dönüştüren özellikler var ve bütün
bunların devamında, vakıfların denetimini etkisiz hale getiren
bir anlayış var, bir süreç var. Bunu biraz evvelki maddede Sayıştay
raporuyla somut olarak anlatmaya gayret etmiştim. Bunu bu maddede
de sürdürmek ve Vakıflar Tasarısı’yla bunun bağlantısını kurmak istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Bakın, Hazine Müsteşarlığının
uygulamalarından, harcamalarından söz ediyorum; en üst düzeydeki
harcama biriminden söz ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bu birimin harcamalarının
bile denetim altında olmadığı, kontrol altında olmadığı, verilen
teşvik kredilerinin dönüşünün sağlanamadığı Sayıştay raporuyla
tespit ediliyor. Devletin denetim fonksiyonu anlamında söylüyorum,
bundan daha vahim bir tablo olamaz değerli arkadaşlarım.
Bakın ne deniyor: “Gerek
aktarılan kredinin Hazine bütçesinin borç verme tertibinden gerçekleştirilmesi
gerekse kredinin ikraz şartlarının (ayrı bir ikraz anlaşması olmasa
bile) mevzuatta açıkça belirlenmesi sebebiyle aktarılan kaynak
Hazine alacağıdır. Muhasebe Yönetmeliği’nde de bu işlemler Hazine
alacağı olarak düzenlemiştir.”
“Teşvik kredilerinin
geri dönüşünün Başbakanlık Merkez Saymanlığına yapılması yine
hatalı bir uygulamadır.”
“Teşvik kredilerinin
izlenmesine yönelik yeterli denetim mekanizması işletilmemiştir,
işletilememiştir.”
Bunlar, değerli arkadaşlarım
2006 yılına ait Sayıştay Raporu’nda düzenlenmiş olan hükümler.
Şimdi, böyle bir düzenlemeden
sonra şu sonuçları görmemiz gerekiyor, şu sonuçları değerlendirmemiz
gerekiyor: Böyle bir uygulama -Vakıflar Tasarısı’yla da bağlantılı
olarak söylüyorum- devletin denetim fonksiyonunun tasfiye edilmesi
anlamına gelmez mi? Bu süreç, ne vahimdir ki, devletin resmî harcamalarının
kayıt dışı hale gelmesi anlamına gelmez mi? Bunu, burada, Hükûmet
adına yetkili kimse, çıkıp kamuoyuna, bu konuda, açık bir şekilde,
somut bir şekilde, demagoji yapmadan, olayı başka boyutlara çekmeden
açıklamalıdır değerli arkadaşlarım. Bu konuda kamuoyunun açık
bir şekilde ve ivedi olarak tatminkâr bir şekilde bilgilendirilmesi
gerekmektedir.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
getirilen tasarının 80’inci maddesiyle, yeni tasarının 80’inci
maddesiyle -biraz evvel sözünü ettiğim ve denetimi işlevsiz hale
getiren 7-8 maddeyle bağlantılı olarak söylüyorum- bu maddeyle,
277 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kaldırılıyor. Bu fıkra hükümleri
kaldırıldığı içindir ki, bu süreçten sonra, artık, Türk hukuk sisteminin
içinde yer almayan ve yabancılara Türkiye’de vakıf kurma hakkını
veren, fiilen ve doğrudan vakıf kurma hakkını veren bir süreci başlatmış
oluyoruz. Bunu, 5’inci maddeyle çok net bir hale getirmiş oluyoruz.
Bu düzenlemeyle, yapılan
bu düzenlemeyle, hangi tür hukuki ve fiilî sonuçlar doğuracağı
belli olmayan bir süreci de başlatmış oluyoruz. Tasarıdaki metin,
bu şekliyle, yabancılara Türkiye’de, Türk Medeni Kanunu hükümlerine
göre vakıf kurma hakkını da tanımaktadır; ancak, bu haliyle, hukuki
ve fiilî sonuçları itibarıyla, ucu açık pek çok sorunu da, pek çok tartışmayı
da, pek çok ihtilafı da başlatmış oluyoruz değerli arkadaşlarım.
Bu değerlendirmelerle,
Genel Kurulu bir kez daha duyarlı davranmaya davet ediyor ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı maddeyi okutuyorum:
Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı
MADDE 60-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 60 ıncı maddesinin madde başlığında ve madde
metninde yer alan “Rehberlik ve Denetim Başkanlığı” ibarelerinin
“Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı” olarak değiştirilmesini, birinci
fıkrasının giriş cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
aynı fıkranın (c) bendinde yer alan “Vakıf denetçilerinin” ibaresinin
“Müfettişlerin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı, Genel Müdürün emri veya onayı üzerine, Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra kuruluşları ile ilgili olarak Genel Müdür adına teftiş,
inceleme ve soruşturma işlerini yürütür, ayrıca aşağıdaki görevleri
yapar:”
|
Faruk Anbarcıoğlu |
Fahri Keskin |
Murat Yılmazer |
|
Bursa |
Eskişehir |
Kırıkkale |
|
Mücahit Daloğlu |
Abdurrahman Anik |
Hikmet Özdemir |
|
Erzurum |
Bingöl |
Çankırı |
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanun Tasarısının 60 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı
Madde 60- Rehberlik
ve Teftiş Başkanlığı, Genel Müdürün emri veya onayı üzerine Genel
Müdür adına aşağıdaki görevleri yapar:
a) Genel Müdürlüğün
merkez kuruluşları ile taşra kuruluşlarının her türlü işlemleri
ile ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek,
b) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıfların vakfiye ve vakıf senedinde yazılı şartlara, yürürlükteki
mevzuata uygun yönetilip yönetilmediği, amacı doğrultusunda faaliyette
bulunup bulunmadığı, mallarının ve gelirlerinin vakfiye, 1936 Beyannamesi
ve vakıf senedindeki şartlara uygun kullanılıp kullanılmadığı
hususlarını incelemek, denetlemek ve rehberlik yapmak,
c) Vakıfların işletmelerinde
ve sermayesinin % 50 sinden fazlasına sahip olduğu şirketlerde gerektiğinde
inceleme yapmak,
d) Denetim elemanlarının
araştırma, inceleme ve denetim sonucu düzenleyecekleri raporları
daire görüşü ile birlikte Genel Müdürlük makamına sunmak,
e) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıfların iç denetim raporları ile sonuçlarını değerlendirmek
ve gerekli işlemleri yürütmek,
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak,
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı hizmetlerinin yürütülmesinde ihtiyaç duyulması durumunda
Genel Müdürün onayı ile taşrada çalışma grupları oluşturulabilir.
Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığının kuruluş esasları ile Müfettişlerin çalışma usul ve
esasları tüzükle düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Saygun,
buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan Vakıflar Yasa Tasarısı’nın 60’ıncı maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önergeye yönelik söz almış bulunuyorum; bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda görüşmekte olduğumuz 60’ıncı maddenin bu yasa tasarısı
içerisinde çok özel, çok önemli bir yeri var, çünkü 60’ıncı madde Rehberlik
ve Denetim Başkanlığının düzenlenmesine yönelik. Rehberlik ve Denetim
Başkanlığının daha önceki uygulamalarda ve yasalardaki yeri
Teftiş Kurulu. Teftiş Kurulunun gerek kurulması gerek özlük hakları
gerek denetleme hak ve yetkilerinin kendine ait bir yasayla tanzim
ettiği hepimizin malumu. Ancak, bu yasal düzenlemeyle birlikte,
Teftiş Kurulunu Denetleme Başkanlığı haline getirip, aldık, Vakıflar
Genel Müdürlüğüne bağlı bir kurum haline getirdik.
Değerli arkadaşlarım,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün kendi bünyesi altındaki bir kurumun
ne kadar özerk olabileceği, ne kadar denetim konusunda hassas olabileceği
tartışma götürür bir durum.
Şunu unutmayalım: Vakıflar
Genel Müdürlüğü, tarihten milletimize miras olarak bırakılmış
olan vakıfları idare ve temsil etmesi nedeniyle bir emanetçi kurumdur,
tarihimizi, geçmişimizi emanet ettiğimiz bir kurumdur. Bu kurumda
denetlemenin esas olduğu, ciddi, saygın ve düzenli bir denetlemenin
mutlaka gerekliliği şarttır. Ancak, bu maddede yapılan düzenlemeyle,
ne yazık ki, bu kurum bu hak ve yetkisinden, bu anlayışından çok uzaklaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
sadece 60’ıncı madde değil, biraz evvel İktidar Partisinin milletvekillerinden
konuşma yapan Sayın Badazlı, ders verir gibi, bu yasanın ne mahiyette
olduğunu ve bizim de ne anlamsız iddialarda bulunduğumuzu söyledi.
Hatta, bir süre de sözü, zannediyorum kastını da aştı ve layıkı veçhile
söz söylemeyenlere o yörede bir laf söylenirmiş “laf söyledin bal
kabağı” şeklinde… Yani, bu tabirin ne kadar saygın, bu kürsüye ne kadar
uygun olduğu konusunda takdiri siz değerli Meclis üyelerine ve bu
sözü sarf eden değerli arkadaşımıza bırakıyorum. Ona bu yönde bir
cevap verme ihtiyacı duymuyorum. Ama, şunu da bilelim: Bu kürsüden
sözlerimizi sarf ederken biraz daha titiz, biraz daha dikkatli olmamız
gerektiğine inanıyorum.
Efendim, biz bu yasayla
ilgili birçok değişiklik önerdik. Bunların bir tanesi bu 60’ıncı
maddeydi. Fikret Bey’in anlattığı gibi değil. Biz, aklıselim, doğru,
samimi ve tutarlı iddialarda bulunduk. Burada anlattık, Rehberlik
ve Denetim Başkanlığının özerk bir yapısı olması gerektiğini ifade
ettik, denetim müessesesinin ancak ve ancak özerk bir yapısı olursa
ciddi, sağlıklı bir denetim görevi yapabileceğini anlattık. Ama,
getirildi, Genel Müdürlüğe bağlandı. Şimdi, Genel Müdürlüğe bağlı
bir kurumda ne derece denetim olacağının takdiri sizlere ait.
Değerli arkadaşlarım,
sadece bu değil, bakın, bizim talep ettiğimiz birkaç şey daha var. Mesela,
52’nci maddenin (e) fıkrasında, Hayır İşleri Daire Başkanlığının
görevlerini sayarken “uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapmak”
diye bir ibare var. Ama, bu işi yapacak olan kurul Hayır İşleri Daire
Başkanlığı.
Değerli arkadaşlarım,
bir taraftan da Dış İlişkiler Daire Başkanlığı kurduk. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bünyesinde Dış İlişkiler Daire Başkanlığı var. Şimdi,
Dış İlişkiler Daire Başkanlığı durur iken, uluslararası kuruluşlarla
iş birliği yapma düzenlemesinin ve görevinin Hayır İşleri Daire
Başkanlığına verilmiş olmasının hiçbir haklı mazereti olamaz. Biz
bunu da söyledik.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Saygun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Bunun ilgili başkanlığın bünyesine dahil edilmesini
söyledik. Ama, bu iddiamız da, ne yazık ki, gerektiği şekilde kabul
görmedi ve yasada böyle bir yanlışlık daha var.
Yasada bundan başka
ne yanlışlıklar var derseniz, özellikle Dış İlişkiler Daire Başkanlığına
yönelik yurt içindeki ve yurt dışındaki vakıf ve üst kurullarıyla,
bilimsel, sosyal, kültürel etkinlikler düzenlemek konusunda, gene
56’ncı maddenin (ı) fıkrasında, Kültür ve Tescil Daire Başkanlığı
yetkilendirilmiş.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bir kez daha aynı şeyi, izin verirseniz, dikkatinize sunmak istiyorum:
Yurt içi ve yurt dışındaki vakıf ve üst kuruluşlarıyla, bilimsel,
kültürel, sosyal etkinlikler düzenlemek. Şimdi, mademki yurt dışındaki
vakıflarla bir iletişim kurulacak, o zaman gene aynı noktaya geliyoruz,
gene Dış İlişkiler Daire Başkanlığının görev ve yetkisine bu görevlendirmeyi...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Saygun, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 60 ncı maddesinin madde başlığında ve madde
metninde yer alan “Rehberlik ve Denetim Başkanlığı” ibarelerinin
“Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı” olarak değiştirilmesini, birinci
fıkrasının giriş cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
aynı fıkranın (c) bendinde yer alan “Vakıf denetçilerinin” ibaresinin
“Müfettişlerin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı, Genel Müdürün emri veya onayı üzerine, Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra kuruluşları ile ilgili olarak Genel Müdür adına teftiş,
inceleme ve soruşturma işlerini yürütür, ayrıca aşağıdaki görevleri
yapar.”
Fahri
Keskin (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
Tasarının 60. maddesi mevcut haliyle, Genel Müdürlüğün ve Genel
Müdürlük Personelinin işlemleri hakkında yapılacak inceleme,
soruşturma ve teftiş işlerini kapsamamaktadır. 5018 Sayılı kanunun,
iç denetçilerin görevini düzenleyen 64. maddesinde iç denetçilerin
genel olarak; hataların önlenmesi, risk ve zayıflıkların belirlenmesi,
iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması, yönetim sistemlerinin
ve süreçlerinin geliştirilmesi amacıyla denetim yapacak olması
ve inceleme soruşturma yetkilerinin olmaması, Sayıştay’ın dış denetim
yapacak olması nedeniyle Genel Müdürlüğün ve Genel Müdürlük personelinin
iş ve işlemleri üzerinde inceleme, soruşturma ve teftiş işlerinin
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
61’inci maddeyi okutuyorum:
Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığı
MADDE 61-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 61. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Artvin |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Çorum |
Antalya |
Tekirdağ |
(A) Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Ulusal kalkınma
strateji ve politikaları, yıllık program ve hükûmet programı çerçevesinde
Genel Müdürlüğün orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını
belirlemek, amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak.
b) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda, performans
ve kalite ölçütleri geliştirmek ve bu kapsamda verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
c) Genel Müdürlüğün yönetimi ile hizmetlerin geliştirilmesi
ve performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak.
d) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda, hizmetleri
etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum içi kapasite araştırması
yapmak, hizmetlerin etkinliğini ve tatmin düzeyini analiz etmek ve
genel araştırmalar yapmak.
e) Yönetim bilgi sistemlerine
ilişkin hizmetleri yerine getirmek.
f) Genel Müdürlüğün kefalet sandığı işlemlerini yerine yürütmek.
g) Genel Müdürlüğün sınai, ticari, zirai, turizm, sağlık, eğitim,
kültür, sosyal yardım ve diğer alanlarda girişeceği yatırımları
planlamak, gerekli etüt ve projeleri hazırlamak veya hazırlatmak.
h) İşletmelerin ekonomik
kurallar içinde üretimlerini artırıcı mali ve teknik etütler yapmak,
işletme ve iştiraklere ait iş ve işlemleri yürütmek,
ı) Mazbut vakıflara
ait hesapları tutmak, intifa hakkı işlemlerini yürütmek,
i) Mülhak vakıfların
yıllık kesin hesaplarını incelemek ve tasdik etmek,
j) Dış kaynaklı fonlara
ulaşabilecek projelerin üretilmesini ve uygulamaya geçirilmesini
sağlamak.
k) Genel Müdür tarafından verilecek diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Genel Müdürlüğün
yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığı,
b) İdari İşler Daire
Başkanlığı.
(C) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, 1. Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar
ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Saygun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gene, Vakıflar Yasa
Tasarısı’nın bu kez 61’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, bir kez daha yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
demin sözümü tamamlayamamıştım, yarım kalmıştı. Tabii, bu yarım
kalmanın da özel bir gerekçesi var. Biz bu yasayla ilgili iddialarımızı,
aslında, Meclis İç Tüzüğü’nün belirlediği şekilde, maddelerle ilgili
konuşma yapmak suretiyle ifade edebilseydik, sanıyorum, hem yarım
kalma sıkıntısını yaşamayacaktık hem de kendimizi daha iyi ifade
edecektik. Ama, temel yasa olarak buraya geldiği için, önergelerle
kendimize edinebildiğimiz süre de kısıtlı olduğu için, ancak, bu
şekilde ifade etme şansını buluyoruz.
Şimdi, bu temel yasayla
ilgili de çok kısa bir şey söylemek istiyorum izin verirseniz. Bugün
Adalet Komisyonunda Türk Ticaret Kanun Tasarısı görüşüldü. Şimdi,
bu tasarının yarın öbür gün Meclise gelmesi halinde temel yasa olarak
gelmesi kuvvetle muhtemel. 1.535 maddelik bir yasa, gerçekten bir temel
yasa. Yani, onun bir temel yasa olarak buraya gelmesini anlamak mümkün.
Meclisin daha sağlıklı çalışmasını temin için de bunu anlamak mümkün,
ama, bir Vakıflar Yasası’nın bir temel yasa olarak ele alınmasının gerekçesini,
bir hukukçu olarak anlamakta zorlanıyorum ve sanıyorum bu yöndeki
uygulamanın pek de haklı tarafı yok.
Değerli arkadaşlarım,
az evvel bir şey söylüyordum, bu yasadaki yanlışlıklardan bahsediyordum
ve özellikle Dış İlişkiler Daire Başkanlığının görevleriyle ilgili
olan hususlarda, yasada, ne yazık ki, başka daire başkanlıklarına
görev verildiğinden bahsediyordum. İşte, Hayır İşleri Daire Başkanlığı,
Dış İlişkiler Daire Başkanlığının görev sahasına şu düzenlemeyle
tecavüz etmiş durumda. Efendim, Kültür ve Tescil Daire Başkanlığına
verilen görevlerle Dış İlişkiler Daire Başkanlığının görev sahasına
gene tecavüz edilmiş durumda.
Şimdi, hal böyle olunca
bu Vakıflar Yasası’nı… Değerli Milletvekili Arkadaşım geçen gün
konuşmasında da bahsetmişti “çok mükemmel, çok güzel bir düzenleme”
demiştiniz, duydum, doğru hatırlıyorsam. Size söylüyorum Ekrem
Bey.
Şimdi, bu kadar güzel
bir düzenlemede, bu kadar mükemmel bir yapılanmada niye o zaman bu
ve benzeri eksiklerimiz var değerli arkadaşlarım? Sadece bunlar
değil, daha sonra, maddelerine sıra geldiğinde gene sizlere ifade
etmeye çalışacağım, bu ve benzeri daha birçok hata var.
Şimdi, bütün bu hataları
görmezlikten gelerek “efendim, bizim yaptığımız yasa doğrudur” mantığı,
bizi, yarın öbür gün, bu ülkede bu yasalar yaşama geçtikten sonra uygulamalarını
da çok ciddi sıkıntıya sokacak. Bunu zaman gösterecek. Umarım bu sıkıntıları
yaşamayız; ama, elimizde çok net bir örnek var. Özellikle Adalet Komisyonunda
görev alan AKP’li arkadaşlarım bunu gayet iyi biliyorlar. Bir Türk Ceza
Kanunu getirdik, Türk Ceza Kanunu’nu kaç defa değiştirdik.
Şimdi, bir Vakıflar
Yasası’nı bu şekilde çıkaracağız. Yani, sizin baskın oylarınızla
bu yasa bir şekilde çıkacak, ama, korkarım, çok da uzun bir süre sonra
değil, kısa bir süre sonra, biz, bir şekilde bu yasayı alacağız getireceğiz
ve burada değişikliklere tabi tutacağız.
Değerli arkadaşlarım,
bu yönde bir Meclis çalışmasının verimliliği de olmaz, sağlıklılığı
da olmaz. Bunu defalarca söyledim, ama, bir kez daha söyleme ihtiyacı
duyuyorum.
Gene bir hususa dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu Rehberlik ve Denetim Başkanlığı,
68’inci maddeye göre -henüz daha o maddeye ulaşmadık ama- genel müdürün
teklifi ve başbakanın onayıyla gerçekleşiyor. Yani, eski tabirle,
biz teftiş kurulunu genel müdürün teklifi ve başbakanın onayıyla
hayata geçiriyoruz, oraya başkanı böyle atıyoruz. Ama, aynı maddede,
bakıyorum, genel müdür, genel müdür yardımcıları…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Saygun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Tamam Başkanım.
… genel müdür, genel
müdür yardımcıları, I. hukuk müşaviri ve bölge müdürü ortak kararnameyle
atanıyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bir hukuk müşaviri, bir bölge müdürü, bir genel müdür yardımcısının,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün teşkilat yapısı içinde mutlaka bulunması
gerekir, yapacakları görevler de önemlidir, ama, “teftiş kurulu
başkanlığını” eski tabirle, yani bu tabirle “denetim kurulu başkanını”
bu müesseseyle atamayıp da genel müdürün teklifi, Başbakan veya
önereceği bakanın onayıyla atama yoluna gitmek, görevler arasında
bir dengesizlik, görevler arasında bir sahiplenmemeyi ortaya çıkarıyor.
Bu sahiplenmemenin bedeli de, süreç içinde, Vakıflar Yasası’nın uygulanmasında
ve vakıfların denetiminde, ne yazık ki sık sık huzurlarımıza gelecek
diye düşünüyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
62’nci maddeyi okutuyorum:
Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği
MADDE 62.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 62. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Nuri Saygun |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Boztaş |
|
Tekirdağ |
Antalya |
Aydın |
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Çorum |
Bursa |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün saydam bir yapıya kavuşturulması amacıyla,
Genel Müdürlüğün kimliği, misyonu, vizyonu, çalışma alanı ve faaliyetleri
ile vakıfların çalışma ve faaliyet alanları konusunda kamuoyunu
bilgilendirmek,
b) Genel Müdürlüğün
çalışmalarına ve yürüttüğü projeler ile faaliyetlerine ilişkin
kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla, görsel ve yazılı basın organlarıyla
iletişim kurmak, Genel Müdürlüğe ilişkin enformasyon niteliğindeki
bilgileri derlemek, bunları Genel Müdürlük adına haberleştirerek
kitle iletişim araçları kanalıyla kamuoyuna duyurulmasını sağlamak,
c) Genel Müdürlük ile ilgili duyuru, bülten, bildiri, açıklama
şeklinde derlenmiş her türlü haberin medya planını hazırlayarak,
bu planı uygulamak,
d) Genel Müdürlüğün kamuoyu nezdinde tanıtımının yapılabilmesi
amacıyla, çalışmalarının ve kurumsal kimliğin tanınması ve hatırlanır
olmasına yönelik reklam ve tanıtım stratejilerini belirlemek,
bunların uygulamaya geçirilmesini sağlamak,
e) Genel Müdürlük adına, tanıtım amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları,
sivil toplum örgütleri ve üniversiteler ile ortak organizasyonlar
planlamak, yayın faaliyetlerinde bulunmak, tanıtıcı broşür, afiş
gibi görsel tanıtım araçları oluşturarak, bunların hedeflenen kitlelere
ulaşmasını sağlamak,
f) 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bilgi edinme hakkını kullanmak
isteyen vatandaşların bilgi almasını kolaylaştıracak şekilde
organize olmak, bu kapsamda, ilgili birimler ile bilgi edinme hakkını
kullanan vatandaş arasında koordinasyon görevini yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I. Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar
ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Baloğlu,
buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vakıflar Yasa Tasarısı’nın
62’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Madde, Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği konusunu düzenliyor. Tabii, Vakıf Yasası’nı
bir devrim gibi tanıttığı için İktidar Partisi -zaten, her şeyi devrim
olarak algılıyorlar- öncelikle, bu devrim kavramını bir tartışmak
ve çözüme kavuşturmak gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, devrim, hızlı, köklü ve nitelikli değişiklikler kavramıdır.
Şimdi, AKP İktidarının yaptığı her girişimi devrim olarak nitelerseniz
kendinizle çelişkiye düşersiniz. Daha önceki anlamlarıyla söylersek,
inkılap ya da ihtilal. Ben, AKP’nin bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek
istiyorum. Çünkü, her girişiminizin temelinde bu devrim kavramını
bir unsur olarak dikkate alıyorsunuz, öne getiriyorsunuz.
Şimdi, tarihte köylü
devrimcileri vardır; Emiliano Zapata bunlardan biridir. Yoksul
köylüye dayanarak bir devrim gerçekleştirmiştir ve Meksika’da kısmen
başarı kazanmıştır.
Nikaragua’da Sandinist
hareket, temelde bir köylü hareketidir, zamanla kent gerillasına
dönüşmüştür, başarılı olmuştur.
Biliyorsunuz, Daniel
Ortega daha önce seçimle göreve geldi, kaybetti. Demokratik yoldan
birkaç gün önce tekrar göreve geldi, Devlet Başkanı seçildi. Bu vesileyle,
kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum. Bunun da sizin açınızdan
başarılı bir örnek olacağını umut ediyorum. Fakat, sizin devrimcilik
anlayışınızın kentlerden köylere doğru yansıyan bir kentli devrimci
anlayışı mı, yoksa, kırsal alanda gelişen, kırsaldan gelişerek
kentleri ele geçirmeye çalışan, onları kuşatmaya çalışan bir devrimci
anlayışı mı olduğunuzu bugüne kadar sözcüleriniz hiç açıklamadılar.
Şimdi, ben, Türk Dil Kurumu
Sözlüğü’ne bakıyorum, devrim, belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli
değişiklik olarak niteleniyor.
Şimdi, siz, bu Vakıflar
Kanunu’nu hızlı, köklü ve nitelikli bir değişiklik olarak niteliyor
musunuz? Hızlılık konusundaki başarınızı kabul etmek zorundayım.
Bir temel yasa kavramı geliştirdiniz, hiç kimse konuşmadan birtakım
yasaları tamamlamaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Fikret Badazlı’ya da değinmek istiyorum; çünkü, kendisi bu
devrimcilik anlayışının mümtaz simalarından birisidir Antalya’da.
Tanımlamasına katılmıyorum, yani Sayın Badazlı’nın Antalya’da
birtakım bal kabaklarının milletvekili seçildikleri biçiminde
anlaşılabilecek sözlerini ben hiç doğru bulmadım. Antalya’da bu
tür konuşanların ağzına biber sürerler, acı biber sürerler. Sayın
Badazlı buraya gelmelidir ve bu sözünü geri almalıdır. Ben, Antalya’daki
gerek AKP milletvekillerini gerek Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini
gerekse geçmişte milletvekilliği yapmış çok sayıda arkadaşımızı
bu tanım altında değerlendirmesini kabul edemem.
Değerli arkadaşlarım,
buraya gelmeden önce 3 tane önemli ismin devrim konusundaki düşüncelerini
de araştırdım. Bunlardan birisi Ordinaryüs Profesör Sadi Irmak’tır.
Sadi Irmak, çok önce, 1967’de, devrim kavramı üzerine çok ayrıntılı
bir kitap yazdı. Şimdi, buradan çıkıyorsunuz, şu kapıdan çıktığınız
zaman bu Meclisin ilerisinde bir bölüm var “kütüphane” yazıyor kapısında.
Ben, zaman zaman oraya gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yani, bunu
da kimseyi zorlamak anlamında veya sizi veya kendi arkadaşlarımı
rahatsız etmek için söylemiyorum. İş takibi dışında, günlük meşgaleler
dışında da, bizim milletvekili olarak zaman zaman kütüphaneye gitmemiz
gerekiyor. Birkaç günden beri orada çalışıyorum bu devrim kavramı
üzerine ve bunu yaparken de çok ilginç notlar gördüm. Bu konuşma süresi
içinde bunları tamamlayamayabilirim, ama sanıyorum daha sonraki
konuşmalarda birtakım ek görüşleri de gündeme getireceğim.
Şimdi, buradan, size
ilginç bir nokta soracağım, özellikle Bayram Özçelik’in çok ilgi duyduğu,
çünkü kendisi gerçekten kırsal bölgelerde bu devrim hareketinde
zaman zaman rol almış bir arkadaşımızdır.
Şimdi, arkadaşlar…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Reform diyebiliriz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – O sizin tercihiniz “reform” diyebilirsiniz ama, “bal kabağı”
demeyin Sayın Badazlı.
FİKRET BADAZLI (
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) – Hayır,
şimdi zamanımı bana harcatmayın lütfen.
Şimdi, arkadaşlar,
Hocamız, millet egemenliği ve hukuk devleti kavramı içinde devrim
anlayışını uzun uzun anlatmış ve özellikle bir örnek veriyor devrimcilerin
nasıl olması gerektiği konusunda. Mustafa Kemal’den bir örnek veriyor,
diyor ki: “Erzurum’a atanan bir vali hakkında Mustafa Kemal bilgi almak
istedi. Paşa’nın, Mustafa Kemal’in endişe duyduğunu, o validen
korktuğunu falan veya endişe duyduğunu sandı bir dadaş, şunu söyledi:
Paşam ne merak ediyorsun, o adam, nasıl olsa
Trabzon’dan buraya Kop Dağı’ndan geçerek gelecektir. Bu kadar şüpheli adamsa
biz yolda bu işi hallederiz” demiş. Mustafa Kemal Paşa da demiş ki
“Biz, mücadeleye işte bu tür kanunsuz davranışlara son vermek için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Baloğlu.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) – Dersimizin konusu devrimcilik oldu bugün!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, yani, şunu söylüyor,
diyor ki Mustafa Kemal Paşa: “Biz, mücadeleye işte bu tür kanunsuz
hareketlere son vermek için başladık.” Devrimin en sıcak şartlarında
bile, Anadolu ihtilalinin en zor günlerinde bile bunu söylüyor.
Mustafa Kemal Paşa
devrimin en zor günlerinde, ülke Kurtuluş Savaşı verirken bunu söylüyor,
siz, burada bir temel yasa kavramı altında bizi konuşturmuyorsunuz.
Ondan sonra, ben burada geliyorum, değişiklik önergesi veriyorum,
değişiklik önergesini de beğenmiyorsunuz ve o nedenle, o fırsattan
yararlanarak konuşmaya çalışıyorum. O nedenle, beni anlayışla
karşılamanızı umuyorum.
Son olarak, Sayın Doğan
Avcıoğlu’nun da bu konuda bir kitabı var -ama, zamanım kalmadı- kendisi
bir dönemin çok iddialı bir devrimci yazarıydı. Kütüphanede kitabın
aslı var, 1971 basımdır, 612 numaralı sıraya kayıtlı, onu okumanızı
öneriyorum. Devrimci olmaya karar verdiğinize göre, devrimcilerden
ders almaya ihtiyacınız olduğunu da düşünüyorum.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Evet, Sayın Baloğlu’nun
önerdiği kitaplar umarım sizin de hoşunuza gitmiştir.
Sayın Baloğlu, kütüphanede
var mı bu kitaplar efendim?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Var efendim.
BAŞKAN – Arkadaşlarımız
yarın okusunlar!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Ama, şu anda bulamazsınız. Asılları benim büromda, yarın
iade edeceğim.
BAŞKAN – Anladım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Özel.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, (c) bendinin ikinci satırında
“her tür” ibaresinin “her türlü” olması lazım; bir yazım eksikliği
var.
BAŞKAN – Tamam, gerektiği
şekilde düzeltilecektir.
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi Komisyon Başkan
Vekilinin söylediği şekilde düzeltilerek kabulünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; saat 19.30’da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.27
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
VII. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 205 Tarihi: 8.11.2006
Gelen Kâğıtlar Listesinde
yayımlanan ve dağıtılan 1257 sıra sayılı, Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporunun, 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 5 inci sırasına
alınarak diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
ve 8.11.2006 Çarşamba günkü (bugün) Birleşimde bu işin görüşmelerinin
bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının, Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı V.
Eyüp
Fatsa Kemal
Anadol
AK
Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu
Anavatan
Partisi Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Şimdi, 1239 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
63’üncü maddeyi okutuyorum:
Yardımcı hizmet birimleri
MADDE 63-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 63. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Küçükaşık |
Mehmet Boztaş |
Muharrem Kılıç |
|
Bursa |
Aydın |
Malatya |
|
M. Nuri Saygun |
Feridun Baloğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Tekirdağ |
Antalya |
Çorum |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Genel Müdürlüğün
yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığı,
b) İdari İşler Daire
Başkanlığı.
(B) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün
insan gücü politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak
ve tekliflerde bulunmak,
b) Genel müdürlük personelinin
atama, sicil, disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve
benzeri özlük hakları işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük personelinin
hizmet içi eğitim programını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek,
d) İç denetimle ilgili
hizmetleri yürütmek,
e) Mevcut mevzuat
esasları dairesince toplu iş sözleşmelerini yürütmek, işçilerin
sendika üyelik durumlarını ve buna ait işlemlerini takip etmek,
f) Genel Müdürlük tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(C) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri
temin etmek, dağıtımını sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek,
kayıtlarını tutmak ve harcamalara ilişkin tahakkuk işlemlerini
yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların
kiralanması işlemlerini yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma,
bakım, onarım ve taşıma işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(D) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükle belirlenir.
(E) Genel Müdürlük görevlerinin
gerektirdiği uzmanlık hizmetleri, Vakıf Uzmanı ve Uzman yardımcılarından
oluşan meslek personeli eliyle yürütülür.
Vakıf Uzman Yardımcılığına
atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde
sayılanlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:
a) En az dört yıllık
eğitim veren yurt içi veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu
tarafından onaylanmış yurt dışındaki fakülte veya yüksek okullardan
mezun olmak,
b) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak veya Vakıflar Genel
Müdürlüğünde en az on yıl hizmetinin bulunması ve son altı yıl sicil
notunun yetmiş ve üzeri olması,
c) Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavında
en az (B) düzeyinde başarılı olmak,
d) Genel Müdürlükçe yapılacak sınavda başarılı olmak,
e) Genel Müdürlükçe yapılacak sınavın yapıldığı tarihte otuz
yaşını doldurmamış olmak.
Vakıf Uzman Yardımcılığına
atananlar, üç yıl çalışmak, olumlu sicil almak ve hazırlayacağı tezin
kabul edilmesi kaydıyla açılacak Vakıf Uzmanı mesleki yeterlilik
sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Vakıf
Uzmanı olarak atanırlar. İkinci sınavda da başarılı olamayanlar
durumlarına uygun memur kadrolarına atanırlar.
Vakıf Uzman Yardımcılığı
sınavı, eğitim programları ve süresi, tez hazırlama, mesleki yeterlik
sınavı ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir sona doğru yaklaşılıyor.
Bu sona isim verecek olursak, görüşmekte olduğumuz Vakıflar Yasası
Tasarısı’nın süreci; isim olarak da, artık, yüce Meclisin vermiş olduğu
ismin dışında kamuoyumuz buna nasıl bir isim verir, zaman gösterecektir;
ama, bir şeyin sonuna doğru yaklaşıyoruz ve bu son, diliyoruz ve istiyoruz
ki, şu ana kadar bizim yaptığımız konuşmalarda belirtmiş olduğumuz
endişeleri haklı çıkartmaz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu sona yaklaşırken, tasarının 63’üncü maddesiyle huzurunuzdayız.
63’üncü maddenin özü “Yardımcı hizmet birimleri” şeklinde adlandırılıyor
ve iki fıkra halinde, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı, Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığı…
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu sona geldiğimizde şu olacaktır: Toplam, ülkemizde vakıf sayısı,
mazbutlarıyla, mülhaklarıyla, yeni vakıflarıyla 46.510 adede ulaşmış
durumdadır ve bu vakıflara yapılan, bu tasarıyla yapılacak olan
gelişmelerden sonra ortaya çıkacak manzaralardan çok çarpıcı
olanları hep konuşuldu burada, söylendi, ama, belli başlı olanlar
gerçekten hepimizi tarih önünde büyük sorumluluk altına sokacaktır,
büyük vebal altına sokacaktır. Geliniz, bu tasarıyı -son maddelerine
kadar hep çağrı yapacağız, söyleyeceğiz, anlatacağız- lütfen çekiniz.
Bu tasarıya neden Cumhuriyet Halk Partisi bu kadar dirençli bir şekilde
karşı çıkıyor diye, elinizi vicdanınıza koyunuz ve tarafsız bir
şekilde, objektif bir şekilde, siyasetten uzak bir şekilde lütfen
düşününüz.
Bugüne kadar bu tasarıyla
getirilen yeniliklere bakıldığında, bizler, Türk ulusu olarak,
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak sanki yabancılara hiçbir hak
vermemişiz, yabancılar, ülkemizde yaşayan azınlıklar sanki bizden
daha geri bir vatandaşlık statüsünde ve daha geri haklara sahipmiş
gibi, bu tasarıyla, bırakınız Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik
ilkesini yan yana getirmeyi, bizim vatandaşlarımız Türkiye’de,
kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş haline dönüştürülecektir.
Bunu iddia ediyoruz. Bunu, getirilecek olan Vakıflar Yasası’ndaki
hükümlerin hayata geçirilmesiyle daha da net bir şekilde göreceğimizi
iddia ediyoruz.
Daha önce Tapulama
Kanunu’ndaki değişiklikle yabancılara toprak satışı, toprak verilmesiyle
ilgili yasanın üç kez Anayasa Mahkemesinden dönüşüne rağmen yine
de bizim, yabancılara olanak vermek suretiyle toprak satışını daha
verimkâr bir halde yabancılara sunmuş olmamızı bir tarafa bırakalım,
bir de karşımıza şimdiye kadar tabiat varlıkları şeklinde tarihî
eser niteliğine dönüşmüş vakıflara ait eserleri ve varlıkları yabancıların
sunumuna bir noktada bahşediyoruz. Geliniz bundan vazgeçelim değerli
arkadaşlarım.
Bunun devamında, Vakıflar
Genel Müdürlüğü veya hazineye bugüne kadar intikal eden taşınmazların
hemen hemen tümü cemaat vakıfları adına geçecektir bu tasarıdan
sonra. Bundan kimse kaçınamayacaktır. 1974’teki, Yargıtayın vermiş
olduğu karar hiçe sayılacaktır ve bunun devamında Türk Medeni Kanunu’muza
göre her zaman geçerli olan bir hüküm olduğunu biliyoruz. Nedir bu
hüküm? Son mirasçı devlettir. Şimdiye kadar nam-ı müstear ve nam-ı
mevhum adlarına kayıtlı olan vakıfların, taşınmazların şimdiye
kadarki sahipleri artık devlet de olamayacaktır ve o isimleri geçen
“kavram” ve “takma ad” olarak adlandırılan bu vakıflara geçecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ayvazoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Kimi kiliseler, kimi manastırlar, şimdiye kadar ülkemizin
sınırları içerisinde kalmış olan bu vakıf eserlerimiz, maalesef,
yabancılara bu şekilde sunulacaktır.
O nedenle, değerli
arkadaşlar, bir kez daha oturup bunları ciddi bir şekilde tartışalım,
ciddi bir şekilde bu tasarıya neden bu şekilde karşı çıkıldığını
-kendi kendimize- bizden ayrı bir yerde tartışınız, bizden ayrı bir
yerde birilerine sorunuz. Bizlere, şimdiye kadar görülüyor ki,
inanmadınız, inanmıyorsunuz, ama, gerçekten soracağınız kişilerin,
kurumların, tarafsızlığından şüphe etmediğiniz kuruluşların,
aynı şekilde bizim şimdiye kadar inatla iddia ettiğimiz endişeleri
taşıdığını anlayacaksınız, ama, iş işten geçmiş olacak. Geliniz,
iş işten geçmeden bunları bir kez daha düşünelim diyorum, bu duygu
ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayvazoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
64’üncü maddeyi okutuyorum:
İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı
MADDE 64-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 64. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini az ve teklif ederiz.
|
M. Nuri Saygun |
Mehmet Boztaş |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Tekirdağ |
Aydın |
Çorum |
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Personel ve Eğitim
Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün insan gücü politikası ve planlaması konusunda
çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak,
b) Genel Müdürlük personelinin atama, sicil, disiplin, emeklilik,
nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri özlük hakları işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlük personelinin hizmet içi eğitim programını hazırlamak,
uygulamak ve değerlendirmek,
d) İç denetimle ilgili
hizmetleri yürütmek,
e) Mevcut mevzuat
esasları dairesince toplu iş sözleşmelerini yürütmek, işçilerin
sendika üyelik durumlarını ve buna ait işlemlerini takip etmek.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Müfettiş Yardımcısı
olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idarî bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
(C) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(D) Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra teşkilatının her kademedeki idarecileri; yapmakla
yükümlü bulundukları hizmet ve görevleri Genel Müdürün ve üst amirlerinin
emir ve direktifleri doğrultusunda mevzuata, plan ve programlara
uygun yürütmekten sorumludur.
(E) Genel Müdür ve her
kademedeki yöneticiler hukuksal sınırlarını açıkça belirlemek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler.
Yetki devri uygun
araçlarla ilgililere duyurulur.
Yetki devri devredeni
sorumluluktan kurtarmaz.
(F) Mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerindeki
şartlar doğrultusunda, ilgililerin hakları saklıdır. Bu hakların
kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar tüzükle düzenlenir.
(G) Mülhak vakıflarda
vakıf yönetimine karşı açılan, mülkiyet ve intifa hakkı iddiasını
taşıyan davalarda vakıf yönetimi ile Genel Müdürlük birlikte hasım
gösterilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, teşekkür ederiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce de belirtmiş olduğumuz çekinceleri bir
kez daha vurguladıktan sonra, aynı tasarının 64’üncü maddesinde
“Yardımcı hizmet birimleri” adı altındaki İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı 64’üncü maddeyle tarifini buluyor. Tabii, 64’üncü maddeye
bakıldığında bu Dairenin, Daire Başkanlığının görevlerini yine,
fıkra şeklinde, belirtiyor. Tabii, bunların belirtilmiş olmasıyla
bu maddenin ve maddenin yer aldığı tasarının özünün ne olduğuna bakıldığında
eksikliklerinin alabildiğine olduğunu görmekteyiz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu tasarı “Vakıflar Yasası Tasarısı” şeklinde. Peki, vakıf denildiğinde,
vakfın tarifinin şimdiye kadar bütün konuşmacı arkadaşlarımız
tarafından vurgulandığı, yapıldığı gerçeğinin karşısında hemen
aklımıza şu geliyor: Biz ülkemizde yaşıyoruz. Ülkemizde yaşadığımız
sürece ülkemizin geçmişiyle yüz yüze geliyoruz, geleceğiyle yüz
yüze geleceğiz ve geleceğimize miras bırakacağız. Bize bugüne
kadar bırakılan miraslardan en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti’dir ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin Misakımillî sınırlarıyla çizilmiş olan
sınırlar içerisinde bulunan bütün değerlerdir. Bu değerlerin içerisinde
sosyal değerler, insanlarımızın -hangi etnik kökene sahip olursa
olsun- hep birlikte aynı duygu ve düşünceyi, aynı ulusal duyguları
yaşayabilmesi önem taşımaktadır. Zaten bir ulusu ulus yapmanın
özünde de bu vardır. Manevi duygular dediğimiz bütün değerlerin
birleşmesiyle aynı hedefe yönelen topluluklar ulus adını almaktadır.
Böyle bir ulusun evlatları olmaktan dolayı da hepimiz gurur ve onur
duyuyoruz ve tarihimizle yüz yüze geldiğimizde de tarihimizde
hiçbir şekilde gocunacak tarafımız olmadığını da biliyoruz. Bunu
en son Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni Yasası’yla ilgili
görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hepimiz gösterdik.
Hepimiz, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde, bu devletin sınırları
içinde yaşayan Türk ulusuna mensup kişiler olarak Fransız Meclisine
tepkimizi aynı duygularla dile getirdik. Bu, ulus olmanın, ulus olabilmenin
özelliklerinden birini en belirgin bir şekilde dünya çapında göstermemiz
açısından önemli bir örnektir değerli arkadaşlarım.
Bu çerçevede olmak
üzere, bize bırakılan mirasların içerisinde, eserler dediğimiz,
tarihî eserler dediğimiz, eski eserler dediğimiz bütün eserlerle
biz de iç içe yaşıyoruz. Bunlar görüşülürken vakıf eserlerinin de
asırlara dayalı, asırlardan gelen eserler olduğunu, eserler manzumesi
olduğunu görüyoruz. Fakat, burada bir eksikliği daha Hükûmete
iletmek durumunda kaldık. Şöyle ki: Vakıf eserleri denildiğinde,
yıllara, asırlara dayanan, bizlere intikal eden miraslar olduğunu
biliyoruz, söylüyoruz.
Peki, yine, aynı şekilde,
Kültür Bakanlığı bünyesinde tabiat varlıklarının korunmasıyla
ilgili bizim bir yasamız var. Bu yasanın kapsamındaki kültür ve tabiat
varlıklarının bu eserlerle bağlantılı bir şekilde, paralel bir şekilde
ele alınıp bu tasarıya getirilebilmesi olanağı da varken, bunun
gözden çıkartılması, göze alınmaması, tartışılmaması ve Kültür
Bakanlığıyla bu konuda belirli diyalogların sağlanmamış olması
ve tasarıya da aynı şekilde yansımamış olması büyük bir eksikliktir.
Kaldı ki, tabiat ve
kültür varlıklarına ilişkin olmak üzere, Türkiye çapındaki bütün
eserlerin, tabiri yerindeyse, sarı levhalı bütün eserlerin şimdiye
kadar sahiplerinin, mirasçılarının ne gibi sıkıntılar çektiği
gerçeğini de yaşıyoruz. Böyle bir yasaya… Kültür ve tabiat varlıklarıyla
ilgili yasanın da aynı şekilde -madem öyle- masaya yatırılıp, tartışılıp,
tasarı halinde, geniş kapsamlı ele alınmasında büyük faydalar sağlanacaktır.
Bu da bir eksiklik olarak, tasarıda gözükmüyor…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ayvazoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Keşke bu tasarı yapılırken, kültür ve tabiat varlıklarıyla
ilgili olmak üzere, o kanun da masaya yatırılsaydı ve Kültür Bakanlığıyla
ve ilgili birimlerle, üniversitelerimizle, aynı şekilde bunların
sıkıntılarını, sahiplerinin sıkıntılarının ne olduğunu, ne olabildiğini,
çözüm noktasını, Yüksek Anıtlar Kurulunun vermiş olduğu kararların
da eksikliğini ve hatalarını göz önüne aldığımızda, bunları da
gidermiş olurduk.
Tabii, hata derken,
oradaki kurul üyesi arkadaşlarımızı da biz burada suçlamış değiliz.
O hataların, eksikliklerden dolayı kaynaklanan hatalar olarak kabul
edilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bunlar da ele alınabilirdi.
Hiç olmazsa bu eksiklik de bu sayede giderilebildiği ölçüde giderilebilirdi.
Yoksa, onlar da getirilerek… Vakıf eserlerinin başına geldiği gibi,
yabancılara, onlara da peşkeş çekelim gibi bir yasa getireceksek
hiç getirmeyelim daha iyi olur idi diye düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyeler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65’inci maddeyi okutuyorum:
Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığı
MADDE 65-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 65. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Feridun Baloğlu |
Mehmet Boztaş |
Mehmet Küçükaşık |
|
Antalya |
Aydın |
Bursa |
|
M. Nuri Saygun |
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Tekirdağ |
Malatya |
Çorum |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) İdari İşler Daire
Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük
için gerekli araç, gereç, kırtasiye ve malzemeleri temin etmek, dağıtımını
sağlamak, onarım hizmetlerini yürütmek, kayıtlarını tutmak ve harcamalara
ilişkin tahakkuk işlemlerini yapmak,
b) Genel Müdürlük hizmetleri
için ihtiyaç duyulan taşınır ve taşınmazların kiralanması işlemlerini
yürütmek,
c) Genel Müdürlük hizmet
binalarının temizlik, aydınlatma, ısıtma, bakım, onarım ve taşıma
işlemlerini yürütmek,
d) Konut tahsisi, sağlık
ve sosyal tesislerin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri
yürütmek,
e) Genel evrak ve arşiv
faaliyetlerini düzenlemek,
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini
planlamak ve yürütmek,
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer benzer görevleri yapmak.
(B) Müfettiş Yardımcısı
olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanunun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
ol-mak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
(C) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(D) Bir sözleşme mevcut
olmasa dahi, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla hangi aşamada
olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel
kişiler arasında çıkan hukuki ihtilafların anlaşma ve sözleşme
değişikliği ile neticelendirilmesinde Meclis,
b) Maddi ve hukuki sebeplerle
takibinde veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte
fayda umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın
tanınması, menfaatin terkininde otuzbin Türk Lirasına kadar Genel
Müdür, bu miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini
kısmen veya tamamen Genel Müdür yardımcılarına ya da I. Hukuk Müşavirine
devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ve miktarların tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ayvazoğlu.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 65’inci
maddeye geldik. Bu Vakıflar Yasa Tasarısı’nın 65’inci maddesinde
de Destek Hizmetleri Daire Başkanlığından bahsediliyor ve bunun
görevlerinden söz ediliyor.
Tabii, sona adım adım
yaklaşıyoruz. Durum onu gösteriyor ki, bu tasarı da İktidar tarafından
yüce Meclise nasıl getirildiyse, yine, İktidar milletvekilleri
tarafından da aynı şekilde yasalaştırılacaktır. Durum bunu gösteriyor.
Bu konuda Allah’a şükür kimsenin endişesi yok.
Tabii, sondan sonraki
gelişmeler ve ondan sonraki sorunlar önemli. O sorunları da şimdiden
biz sizlere göstermeye çalıştık, bunları anlatmaya çalıştık. O nedenle
tartışıyoruz, o nedenle konuşuyoruz, bunu kamuoyuyla paylaşıyoruz
ve o, sonunda, yine diliyoruz ve istiyoruz ki, ülkemiz için ve ülkemizde
yaşayan insanlarımız için, Türkiye Cumhuriyeti’ne mensup, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarımız için iyi olur, kötü olmaz. Aksine, bu
toplumu da, az önce dediğimiz şekilde, yabancıları birinci sınıf
vatandaş, bizleri de, dileriz, geride olan vatandaşlar sınıfına
sokmaz. Tabii ki bu, farkında olmadan olabilecek ihtimaller ve tehlikeler
diye söz ediyoruz bunları. Yoksa, olacaktır diye hiçbirimiz istemeyiz,
istemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemiz… Osmanlı döneminden bugüne kadar, hoşgörü içerisinde yaşamış
ve ulus olarak birliğimizi, bütünlüğümüzü hep ön planda tutmuş bir
milletin evlatları olarak hepimiz buradayız ve ülkemizde yaşayan
insanlarımızın da duygu ve düşünceleri aynı şekildedir.
BAŞKAN – Bir dakika
Sayın Ayvazoğlu.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
arkada oturan arkadaşlar, lütfen yüksek sesle konuşmayalım.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Ve bu hoşgörülü ulusumuzun yapısı, geçmişiyle ve şimdikiyle
değişen bir şey olmadığını görüyoruz, bundan da kıvanç duyuyoruz.
Ülkemizde yaşayan Hıristiyanları, Musevileri, Süryanileri,
Kaldanileri, alabildiğince belli dinlere mensup topluluklar geçmişte
nasıl barış içerisinde yaşadı ise, cumhuriyet rejimi döneminde
de barış içerisinde, özgürlükler içerisinde yaşamaya devam edegelmişlerdir.
Ama, elbette, biz, ülkemizde, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları
olarak ve sınırları içerisinde yaşayan bütün insanlar olarak hepimiz
Müslümanlık dinini kabul etmiş olmaktan dolayı da ayrı bir gurur
ve kıvanç duyuyoruz. Biz, kesinlikle şu söyleyeceklerimizin o insanların
mensubu olan dinlerine karşıymış gibi algılansın şeklinde istemeyiz,
bu söylemlerimizi kesinlikle o şekilde istemeyiz.
Ama değerli arkadaşlarım,
ben, buna benzer soruları aynı şekilde Sayın Bakanımıza da dün sormuştum.
Gerçekten bu tasarı sonrası bizi en büyük endişeye sevk edecek konulardan
birisi, bu tasarı geniş yorumlanacaktır, bizim istediğimiz şekilde
yorumlanmayacaktır. Geniş yorumlayacak olan da Türkiye’deki yaşayan
insanlarımız değil, Avrupa Birliği ülkeleri bunu geniş yorumlayacaktır.
Avrupa Birliği ülkelerinin geniş yorumlaması demek ne demektir?
Başta, Avrupa Birliği ülkesi bu tasarıyı geniş yorumlayacak deyince,
karşımıza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çıkacaktır. Yarın bir
gün en ufak bir ihtilafta çıkarmış olduğumuz bu Vakıflar Yasasını,
Avrupa Birliği ülkeleri ve onun vatandaşları olarak ülkemizde yaşayan
insanlar, aynı şekilde, bunları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
dava olanağına kavuşacaklardır ve o davaların ne şekilde sonuçlanabileceğini
hepimiz biliyoruz. Ya açılan davalar aynı şekilde, talep nasıl ise
o şekilde, onların lehine sonuçlanacak yahut da tazminat şeklinde,
tazminatı Türkiye Cumhuriyeti’ni mahkûm etmek suretiyle sonuçlanacaktır.
Peki bundan zarar çekecek
olan kimdir? Elbette, ulus olarak hepimiz zarar çekeceğiz. Bu noktalara
dikkatinizi çekmek zorundayız.
Bir diğer konu, Avrupa
Parlamentosunun bir kararıyla, Sümela Manastırı -Trabzon’daki-
Ani Harabeleri, Akdamar Kilisesi...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – ...Aziz Nicolas Kilisesi gibi, bu tür kiliselerin gerçekten
önüne geçilemeyecektir. Böylece, günümüzde gerçekten sıkça tartışılan,
her türlü yoruma açık olan bunların da, sonunda, misyonerlik faaliyetlerin
de yasalaştırılmasının yolu açılacaktır. Bizim endişelerimiz
budur değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, bunlara meydan vermeyelim
diyorum, tarih önünde, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
22’nci Dönem milletvekilleri olarak sorumlu olmayalım -ağır bir sorumluluktur-
vebal altında kalmayalım diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce Meclisi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66’ncı maddeyi okutuyorum:
Taşra Teşkilatı
MADDE 66.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 66. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Feridun Baloğlu |
M. Nuri Saygun |
Mehmet Boztaş |
|
Antalya |
Tekirdağ |
Aydın |
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Çorum |
Bursa |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
(A) Genel Müdürlüğün
taşra teşkilatı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilatının
çalışma usul ve esasları tüzükte belirlenir.
(B) Bezm-i Alem Valide
Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde edilen
döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara; hizmet
sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi,
hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene,
ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan tavan ödeme
miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli için
tespit edilen esas ve usuller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usul, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak ödeme,
cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen
haklardan faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf
kira gelirlerinin yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçte birini
aşmamak üzere, Vakıflar Meclisince belirlenecek usul, esas ve oranda
ödeme yapılabilir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı
taraftan tahsil olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk
servislerinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında
02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat
ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır.
(C) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından yararlanır,
haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi,
resim, harç ve katılım payından istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından
açılacak davalarda teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve
mazbut vakıfların tahsil edilemeyen gelirleri 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel
Müdürlükçe tahsil edilir.
Vakıf kültür varlıklarının
onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi ve kamulaştırma
işlemleri 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabidir.
Vakıf kültür varlıklarının,
restorasyon ve onarım karşılığı kiralama işlemleri; 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabidir.
Bu harcama ve kiralamalara
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi ve yurt dışında
vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla
gerçek ve tüzel kişiler, Genel Müdürlüğün görev alanıyla ilgili faaliyet
ve yatırım programlarında yer alan her türlü ilmî organizasyon, stratejik
araştırma, konferans, sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin
yürütülmesi kapsamında sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle
ilgili sponsor kişi veya şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği
esaslar dahilinde reklam alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı taşınır
ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının; bakım, onarım ve restore
edilmesi, yaşatılması, çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması
dahil Genel Müdürlüğün kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri
tarafından yapılacak harcamalar, bağış ve yardımlar ile sponsorluk
harcamalarının tamamı Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda ve kurulduktan
sonra vakıflara bağışlanan taşınır ve taşınmaz mallar Veraset ve
İntikal Vergisinden istisnadır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait meralar 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine
tabidir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Avrupa Birliği
Komisyonu İlerleme Raporu kısmen yayınlandı. Vakıflar Kanunuyla
ilgili tartışmalarla ilgili bu İlerleme Raporundan şu anda internetten
hemen indirebildiklerimiz hakkında biraz bilgi vermek istiyorum
hepinize.
İlerleme Raporunda,
özellikle burada cemaat vakıfları ve azınlık vakıfları çok tartışma
konusu olduğu için aynen şu ibare var. İlerleme Raporunda azınlık
haklarıyla ilgili şu ifadelere yer verildi: “Türkiye’nin azınlık
haklarına yaklaşımı değişmedi. Türk yetkililere göre 1923 tarihli
Lozan Anlaşması uyarınca Türkiye’deki azınlıklar, Yahudiler, Ermeniler
ve Rumlar olmak üzere gayrimüslimlerden oluşuyor. Fakat, ilgili
uluslararası ve Avrupa standartlarına göre, Türkiye’de, azınlık
olarak tanımlanabilecek başka toplumlar da bulunuyor.”
Şimdi, bu tasarının
ilk gündeme geldiği perşembe günü ben, Avrupa Komisyonunun 2005
İlerleme Raporu’nda Vakıflar Kanunu’yla ilgili ve Türkiye’deki
azınlık meselelerine nasıl bakılıyor diye okumuştum. Şu anda öyle
gözüküyor ki, bir kere daha okumak, mülkiyet hakları konusunda bir
kere daha okumam gerekiyor. “Mülkiyet haklarına gelince, Ocak 2003
Tüzüğü’ne uygun olarak yapılan 2.285 mülkiyet kaydı başvurusundan
341’i kabul edilmiştir.” Yani, cemaat vakıflarına iade edilecek,
geçici 7’yle iade edilecek gayrimenkuller, azınlık raporunda. “Başvurular
sadece Tüzük’te listelenen 161 azınlık vakfı tarafından yapılabilmiştir.
Dinî toplulukların yasal statüleri olmayışı nedeniyle, mevcut
mülkiyetlerine el konulması riski halen devam etmektedir ve hukuki
yollarla mülkiyeti geri alma gayretleri birçok sorunla karşılaşmaktadır.
Katolik ve Protestan topluluklar dâhil bazı gayrimüslim dinî topluluklar,
hâlâ, kendi vakıflarını kurma hakkına sahip değildirler ve dolayısıyla,
mülkiyet kaydettirme, elde etme ve elden çıkarma hakkından mahrumdurlar.”
2005’te bu söyleniyordu, 2006’da da hemen hemen yine aynı cümleler
var. Raporun tamamı geldiğinde çok daha net olarak ne olduğunu da
göreceğiz.
Şimdi, ikinci bir bölüme
geldiğimizde ise yine İlerleme Raporu’nda devam ediyor. “Dinî Özgürlükler”
başlığı altında, Heybeliada Ruhban Okulunun hâlâ kapalı tutulmasından,
dinî azınlık vakıflarının mal edinme hakları ile din adamı yetiştirmelerinin
kısıtlandığından bahsedilen raporda, misyonerlik faaliyetlerine
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan vaazlarda ve yayınlarda
düşmanca yaklaşıldığı ifade edildi.
Dün, ben, Birlik Vakfından
bahsettim ve Birlik Vakfının İnternet sitesinde yayınlanan bir
perspektifle ilgili Profesör Doktor Mustafa Erdoğan’ın yaptığı
bir çalışmasından bahsetmiştim. Şimdi, bakınız, Avrupa İlerleme
Raporu burada. Mustafa Erdoğan’ın da Birlik Vakfının İnternet sitesine
koymuş olduğu vakıflarla ve cemaat vakıflarıyla ilgili amaç ve görüşlerini
koyduğumuzda, nasıl birbirinin aynısı olduğunu, ne kadar çakıştığını,
birbiriyle çatışan, çelişen hiçbir beyanlarının olmadığını göreceksiniz.
Aynen şöyle diyor, bakınız, Profesör Doktor Mustafa Erdoğan: “Sivil
bir tüzel kişiliğe devletin niteliklerini giydirmeyi öngören bu
hüküm, her şeyden önce ‘vakıf’ kavramının ruhuna aykırıdır. Çünkü,
vakıf özünde bir ‘hayır’ işidir. İnsanların kendileri için değerli
gördükleri her hayır işine mal varlıklarını tahsis edebilmeleri
esastır. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde insanlara kendi mal varlıklarını
hangi amaçlara tahsis edebilecekleri veya hangi amaçlara tahsis
edemeyecekleri kanunla veya başka bir şekilde emredilemez. Özellikle
de kişilere ‘şu veya bu grubu desteklemek için vakıf kuramazsın’ veya
‘devletin ideolojik tercihlerinden ayrılamazsın’ demek vakıf kavramıyla
bağdaşmaz. Çünkü vakıf, sivil ve gönüllü bir faaliyettir. “
Yani, Türkiye Cumhuriyeti’ni
yıkmak istiyorum diyen adama, ben malımı tahsis etmek istiyorum diyen
adama, hayhay efendim, hemen kabul edelim, buyur, sen gel vakfını kur,
Türkiye Cumhuriyeti’ni istediğin gibi yık, biz de demokrasi bu, insan
hakları bu, sen malını istediğin gibi bağışladın, ben sana karışamam
diyeceğim! Bunu bildiren görüşü de, burada Meclis kürsüsünden,
bir Grup Başkan Vekili getirecek, bilim adamının görüşüdür diye bu
Meclis kürsüsünde sallayacak ve biz bunu kabul edeceğiz! Avrupa
İlerleme Raporu da bunun aynısını kabul edecek, aynı şeyleri söyleyecek
ve biz sesimizi çıkarmayacağız burada!
Yine devam edeyim, bakınız,
cemaat vakıflarına geliyoruz: “Türk Medeni Kanunu’nun 101/4’ün en
sakıncalı yanlarından biri de cemaat dayanışmasına hizmet edecek
vakıfların kurulmasını yasaklamasıdır. Burada kastedilen azınlık
cemaatleri olduğuna göre, bu yasağın gayrimakul, hatta insaf dışı
olduğu açıktır. Çünkü, herhangi bir toplumda en fazla dayanışmaya
ve desteğe ihtiyacı olanlar genellikle azınlık durumunda olanlardır.
Dolayısıyla, azınlık cemaatlerinin bu tür amaçlarla vakıf kurmalarından
daha tabii bir şey olamaz. “
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, arkadaşlar,
bakınız, bundan sonraki maddede tekrar konuşacağım. O arada, Türkiye’deki
azınlık cemaat vakıflarının, aslında daha az hakkının olmadığını,
çok daha fazla hakkı olduğunu, hem Vakıflar Kanunu’na hem Lozan’a göre
iki vakıflar da çok rahat işlem yapabildiklerini anlatmaya çalışıyoruz
burada. Bunları da sizin görmenizi istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67’nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İstihdam
Personel rejimi
MADDE 67-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Rehberlik
ve Denetim Başkanı” ibaresinin “Rehberlik ve Teftiş Başkanı” olarak
değiştirilmesini, aynı fıkraya, yeni eklenen “Rehberlik ve Teftiş
Başkanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Baş Müfettiş, Müfettiş, Basın
ve Halkla İlişkiler Müşaviri,”, “ile Tekniker” ibaresinin “Şehir
Plancısı, Müze Araştırmacısı ile Kurum Tabibi” şeklinde değiştirilmesi,
ayrıca maddeye bağlı (III) sayılı cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Burhan Kılıç |
Agâh Kafkas |
|
İstanbul |
|
Çorum |
|
Hasan
Aydın |
Ahmet
Yeni |
|
|
Giresun |
Samsun |
|
(III) SAYILI CETVEL
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SÖZLEŞMELİ PERSONELİNE
İLİŞKİN AYLIK ÜCRET SINIRLARI (BRÜT YTL)
GÖREV UNVANI Taban Ücreti Tavan Ücreti
Genel Müdür 980.00 1.726.00
Vakıflar Meclisi Üyesi,
Genel Müdür Yrd.,
I. Hukuk
Müşaviri , Rehberlik ve Teftiş Başkanı 920.00 1.651.00
Baş Müfettiş, Daire
Başkanı, Hukuk
Müşaviri, Basın ve
Halkla İlişkiler
Müşaviri, Bölge Müdürü
650.00 1.602.00
Müdür, Şube Müdürü 520.00 1.377.00
GÖREV UNVANI Taban Ücreti Tavan
Ücreti
Müfettiş, Vakıf Uzmanı
Kadro Derecesi
1 895.00 1.377.00
Kadro Derecesi
2 890.00 1.350.00
Kadro Derecesi
3 860.00 1.320.00
Kadro Derecesi
4 830.00 1.290.00
Kadro Derecesi
5 805.00 1.265.00
Kadro Derecesi
6 780.00 1.240.00
Kadro Derecesi
7 760.00 1.200.00
Avukat, Mimar, Mühendis,
Şehir Plancısı,
Kurum Tabibi, Müze
Araştırmacısı
Kadro Derecesi
1 890.00 1.350.00
Kadro Derecesi
2 860.00 1.320.00
Kadro Derecesi
3 830.00 1.290.00
Kadro Derecesi
4 805.00 1.265.00
Kadro Derecesi
5 780.00 1.240.00
Kadro Derecesi
6 760.00 1.200.00
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 67. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Baloğlu |
M. Nuri Saygun |
|
Artvin |
Antalya |
Tekirdağ |
|
Mehmet Boztaş |
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Aydın |
Malatya |
Çorum |
|
|
Mehmet Küçükaşık |
|
|
|
Bursa |
|
(A) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I. Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar
ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
(B) Bezm-i Alem Valide
Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde edilen
döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara; hizmet
sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi,
hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene,
ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan tavan ödeme
miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli için
tespit edilen esas ve usuller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usul, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak ödeme,
cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen
haklardan faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf
kira gelirlerinin yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçte birini
aşmamak üzere, Vakıflar Meclisince belirlenecek usul, esas ve oranda
ödeme yapılabilir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı
taraftan tahsil olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk
servislerinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında
02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat
ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır.
(C) Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra teşkilatının her kademedeki idarecileri; yapmakla
yükümlü bulundukları hizmet ve görevleri Genel Müdürün ve üst amirlerinin
emir ve direktifleri doğrultusunda mevzuata, plan ve programlara
uygun yürütmekten sorumludur.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Son önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben güzelce anlatmaya
çalışıyorum ama anlamamaya bu kadar çok çalıştıktan sonra Sayın
Badazlı, ben ne diyeceğimi bilemiyorum.
Şimdi, bakınız, en
fazla tartışılan noktalardan bir tanesi gerçekten de geçici madde
7 şu anda, yani cemaat vakıflarına nam-ı müstear, nam-ı mevhum adıyla
ilgili taşınmazların verilmesi. Kamuoyunda en fazla tartışmaya
neden olan konulardan bir tanesi bu idi ve şu anda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nde, bildiğiniz gibi, Türkiye yargılanıyor deniyor, işte
iki vakıf 27 tane dava açtı, milyonlarca dolar veya avro dışarıya
para verebiliriz deniyor.
Şimdi, bakınız, buradaki
tartışmanın özü şu Sayın Badazlı, o zaman gelen metni bir okuyorum
size:
Birincisi: “Geçici
Madde 9.- Cemaat vakıflarının mal edinememeleri nedeniyle tapuda…”
Fıkraya giriş bu. Bu yanlış bir hüküm, çünkü cemaat vakıfları 2002
yılında çıkan 4771 ve 2003 yılında çıkan 4778 sayılı Yasa’yla Türkiye’de
taşınmaz edinebiliyor, mal edinebiliyor idi. Tasarının Adalet Komisyonunda
yapılan görüşmelerinde bu hükmün çıkarılması sağlandı, bu hüküm
çıktı.
İkincisi: “a) Nam-ı
müstear veya nam-ı mevhumlar,
b) Vakıflar Genel Müdürlüğü veya hazine,
c) Vasiyet edilmiş veya bağışlanmış olup da halen bağışlayan veya
vasiyet edenler, adına kayıtlı taşınmazları, tapu kayıtlarındaki
hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu Kanunun yürürlüğünden itibaren
onsekiz ay içinde tapu sicil müdürlüklerine müracaat edilmesi halinde
vakıfları adına tescil edilir” diyor.
Şimdi, bakınız, burada
hangi taşınmazların, nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlar, hâlâ bizim Vakıflar
Kanunu’muzda tanımlanmış değildir. Bunların ne olduğu konusunda
sadece doktrinde bir görüş birliği vardır, ama bu taşınmazların neler
olduğu, hangi tanımın, hangi taşınmazın bu tanıma girdiği, bu taşınmazların
nerede olduğu ise şu anda bilinmemektedir, sayısı da tam olarak bilinmemektedir,
ne oldukları da tam olarak bilinmemektedir.
İkincisi, yine azınlık
cemaat vakıfların bu gayrimenkulleri ellerinde tutup tutmadıkları,
1936 Beyannameleri’nde var olup olmadığı da ilk taslakta yoktu. İkincisi,
zilyetlik edip etmedikleri, bunları kullanıp kullanmadıkları da
yok idi. En vahimi de, sadece, vakıf, diyecekti ki bu yasa çıktıktan
sonra -Sayın Badazlı, söylüyorum- sadece diyecekti ki, gidecekti
vakıf, diyecekti ki o taşınmazın bulunduğu ilçedeki tapu sicil
müdürlüğüne, “arkadaş bu taşınmaz benim, benim adıma bunu tescil
et” ve o taşınmazın kimin adına olduğuna bakılmadan, ne olduğu, kimin
zilyetliğinde olduğuna bakılmadan da, tapu sicil müdürlüğü -bakınız,
dikkat edin- herhangi bir ilçedeki tapu sicil müdürlüğü, 2 bin nüfuslu,
3 bin nüfuslu, 4 bin nüfuslu bir ilçedeki tapu sicil müdürlüğü de,
evet arkadaş deyip de onun adına tescil etme şeyi vardı.
İtiraz üzerine ne oldu?
Bir: O baştaki yanlış
tanım çıktı. Yani, cemaat vakıflarının mal edinememeleri denilen
o tanımı çıkardık.
İkincisi: 1936 beyannamesinde
o taşınmazların belirtilmesi zorunlu olarak kılındı.
Üçüncüsü: O taşınmazlara
fiilî olarak zilyetlik edilmesi şartı getirildi.
Dördüncüsü: Tapu sicil
müdürlüğüne değil, tam tersi Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar
Meclisinden o tescil için karar çıkarılmasına karar verildi.
Bu da mı hâlâ yeterli,
uygulamada böyle olacağını mı tahmin ediyoruz? Ben böyle olacağını
tahmin etmiyorum, çünkü hazine ve diğer Vakıflar Genel Müdürlüğü
adına kayıtlı taşınmazların muhakkak ki tapu sicil müdürlükleri
-yine uygulamada büyük sorunlar yaşanacak burada- bu anlamda da
gideceklerdir, mahkemeden tescil kararını isteyeceklerdir. Olması
gereken de budur, olması gereken de budur. Nasıl ki, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde dava açıyorlar “Efendim, onun yerine biz parayı
alacağız, ama gelin anlaşalım, taşınmazları bize verin.” diyorlarsa,
Türk yargısından da bu taşınmazların gerçekten de 1936 Beyannameleri’nde
olduğu veya nam-ı mevhum, nam-ı müstear denilen tanımlar içerisinde
onların olup olmadığı muhakkak tartışılmak zorundadır.
O anlamıyla, eski geçici
9 şimdiki geçici 7’nci maddeye baktığımızda, bizim kafamızdaki
en büyük soru işaretlerinden bir tanesi: Gerçekten de Türkiye’de
nam-ı mevhum ve nam-ı müstear olarak kaç tane taşınmaz vardır? Sanıyorum,
Adalet Komisyonunda görev alan bütün arkadaşlarımızın kafasında
bu soru işaretleri hâlâ var. Bunların nerelerde olduklarını hâlâ
bilmiyoruz, bilmiyoruz bunları.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Kayıtlarda var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Hayır yok, şart o değil. Bunların nerede olduğunu hiç kimse bilmiyor.
Bunların Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesindeki istisnalar içerisine
kaçının girip girmeyeceğini asla hiç kimse bilmiyor. Bakınız, Avrupa
Birliği İlerleme Raporu’nda, hâlâ ve hâlâ, Heybeliada Ruhban Okulunun
açılması, din adamının yetiştirilmesi hâlâ bizden isteniyor.
Siz Özel Eğitim Yasası’nda
değişiklik yaptınız. 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımcılar
Kanunu’na göre bedelsiz arsa tahsisini öngördünüz. Aynen bu cümle
var. O vakıflar özel okul kuracaklar, istedikleri yerlerde, Tapu Kanunu’nun
35’inci maddesi sınırlamasına dayanmadan, her yerde, her yerde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– …her yerde Türkiye’de taşınmaz edinme hakkına sahipler. Yani, geçici
7’yle konulan sınırlamanın da yeterli olmayacağını belirtir, hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Rehberlik
ve Denetim Başkanı” ibaresinin “Rehberlik ve Teftiş Başkanı” olarak
değiştirilmesini, aynı fıkraya, yeni eklenen “Rehberlik ve Teftiş
Başkanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Baş Müfettiş, Müfettiş, Basın
ve Halkla İlişkiler Müşaviri”, “ile Tekniker” ibaresinin “Şehir
Plancısı, Müze Araştırmacısı ile Kurum Tabibi” şeklinde değiştirilmesini,
ayrıca maddeye bağlı (III) sayılı cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
(III) SAYILI CETVEL
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SÖZLEŞMELİ PERSONELİNE
İLİŞKİN AYLIK ÜCRET SINIRLARI(BRÜT YTL)
GÖREV UNVANI Taban Ücreti Tavan Ücreti
Genel Müdür 980.00 1.726.00
Vakıflar Meclisi Üyesi,
Genel Müdür Yrd.,
I. Hukuk
Müşaviri, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı 920.00 1.651.00
Baş Müfettiş, Daire
Başkanı, Hukuk
Müşaviri, Basın ve
Halkla İlişkiler
Müşaviri, Bölge Müdürü
650.00 1.602.00
Müdür, Şube Müdürü 520.00 1.377.00
Müfettiş, Vakıf Uzmanı
Kadro Derecesi
1 895.00 1.377.00
Kadro Derecesi
2 890.00 1.350.00
Kadro Derecesi
3 860.00 1.320.00
Kadro Derecesi
4 830.00 1.290.00
Kadro Derecesi
5 805.00 1.265.00
Kadro Derecesi
6 780.00 1.240.00
Kadro Derecesi
7 760.00 1.200.00
Avukat, Mimar, Mühendis,
Şehir Plancısı,
Kurum Tabibi, Müze
Araştırmacısı
Kadro Derecesi
1 890.00 1.350.00
Kadro Derecesi
2 860.00 1.320.00
Kadro Derecesi
3 830.00 1.290.00
Kadro Derecesi
4 805.00 1.265.00
Kadro Derecesi
5 780.00 1.240.00
Kadro Derecesi
6 760.00 1.200.00
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Yüce heyetin takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 67 nci maddesinin
ikinci fıkrasına, Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Baş Müfettiş, Müfettiş,
Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Şehir Plancısı, Müze Araştırmacısı,
Kurum Tabibi kadroları eklendiğinden (III) sayılı cetvelde gerekli
düzeltmelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67’nci maddeyi önergeyle
kabul edilen (III) sayılı cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
68’inci maddeyi okutuyorum:
Atamalar
MADDE 68-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 68 inci maddesinde yer alan “Rehberlik ve Denetim
Başkanı” ibaresinin “Rehberlik ve Teftiş Başkanı” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Murat Yılmazer |
Fahri Keskin |
Ömer Özyılmaz |
|
Kırıkkale |
Eskişehir |
Erzurum |
|
Faruk Anbarcıoğlu |
Mücahit Daloğlu |
Hikmet Özdemir |
|
Bursa |
Erzurum |
Çankırı |
|
|
Abdurrahman Anik |
|
|
|
Bingöl |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 68. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Küçükaşık |
Mehmet Boztaş |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Bursa |
Aydın |
Çorum |
|
Feridun Baloğlu |
M. Nuri Saygun |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Antalya |
Tekirdağ |
Artvin |
|
|
Muharrem Kılıç |
|
|
|
Malatya |
|
(A) Genel Müdür, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı, Genel Müdür Yardımcıları, I. Hukuk Müşaviri,
Bölge Müdürleri ile Daire Başkanları ortak kararnameyle, diğer
personel ise Genel Müdür tarafından atanır.
(B) Müfettiş Yardımcısı
olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
(C) Bezm-i Alem Valide
Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde edilen
döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara; hizmet
sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi,
hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene,
ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan tavan ödeme
miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli için
tespit edilen esas ve usuller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usul, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak ödeme,
cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen
haklardan faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf
kira gelirlerinin yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçtebirini
aşmamak üzere, Vakıflar Meclisince belirlenecek usul, esas ve oranda
ödeme yapılabilir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı
taraftan tahsil olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk
servislerinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında
02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat
ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır.
(D) Mazbut ve mülhak
vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin
hakları saklıdır. Bu hakların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
tüzükle düzenlenir.
(E) Mülhak vakıflarda
vakıf yönetimine karşı açılan, mülkiyet ve intifa hakkı iddiasını
taşıyan davalarda vakıf yönetimi ile Genel Müdürlük birlikte hasım
gösterilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün basında bir
haber vardı. Bizim vakıflarla ilgili eleştirilerimizi duymamış
da olsa, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı -sanıyorum-
Sayın Tevfik Bilgin aynen şu ibareyi kullandı özelleştirmeler ve yabancı
sermayeye açılma konusunda: “Korkarım, ileride bankalarımızın
başına da mister gelmesin.” dedi. İlginç bir laftı. Yani, biz, özellikle
“Türkiye’deki her bankanın özelleştirilmesi ve yabancılara satışı
yasaktır, yasaktır.” dediğimizde sizden herhangi bir ses çıkmıyor
idi. Ama, ne yazık ki, sizin atadığınız bir bürokrat bugün acı gerçeği
itiraf etmek zorunda kaldı ve “Korkarım ki, Ziraat Bankası dışındaki
bütün bankalar yabancıların eline geçecek ve BDDK’nın başına da ileride
mister gelmesin.” dedi. Ben de bu tasarıyla ilgili size söylemek istiyorum:
Yarın öbür gün Vakıflar Meclisinin başına mister getirmeyin. Çünkü,
tartışmalarda biz -Teftiş Kurulu Başkanlığı kaldırılmıştı- dedik
ki: “Arkadaşlar, Teftiş Kurulu Başkanlığını kaldırmayın, denetim
çok önemli.” Ha, kaldırılmıştı. Ve şu anda AKP Grubunun verdiği önergelerle
tekrar Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı yeniden kuruluyor,
“Hata yaptık, dönelim.” deniliyor ve ona ilişkin kadro ihdas ediliyor.
Bakınız, tarih 1 Mart
1923, bu kürsüden Mustafa Kemal Atatürk aynen şunu söylüyor bakınız:
“Vakıf sorunu önemlidir. Ülkemiz ve ulusumuzun gerçek yararına
uyacak biçimde incelenmeli ve modern görüşe uygun bir biçimde düzenlenmelidir
ve bu gereklidir…”
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– “Vakıf sorunu” değil, “Vakıf meselesi.”
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– “…Toplamı önemli bir miktara erişen vakıf harcamalarının hiçbir
denetim uygulanmadan yapılması uygun görülmediği gibi, sürekli
olarak halk tarafından…”
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– “Meselesi önemli.” “Vakıf sorunu” değil, “Vakıf meselesi önemli.”
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Lütfen keser misiniz! Bakın, Mustafa Kemal Atatürk tam 1923’te söylüyor,
dinleyin.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– “Sorun” değil, “Vakıf meselesi önemlidir.” diyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakın…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Yanlış anlatma. “Vakıf sorunu” demiyor, “Vakıf meselesi önemlidir.”
diyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Ha, başka kavramlara mı geliyorlar? Ben başka bir şey söylüyorum
bakın.
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Beyefendi, siz gelip konuşun. Vakıf meselesini de açmayın.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık…
Sayın Torun…
Genel Kurula hitap
ediniz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakın, Mustafa Kemal Atatürk teftiş konusunda ne diyor: “Toplamı
önemli bir miktara erişen vakıf harcamalarının hiçbir denetim uygulanmadan
yapılması uygun görülmediği gibi, sürekli olarak halk tarafından
yapılan şikâyetlerin bir an önce incelenmesi de mümkün olamadığından,
yeniden Teftiş Kurulu kurulması için bütçeye gerekli ödenek konmuştur.”
Şimdi, siz, Teftiş Kurulunu yeniden bu akşam koymuyor musunuz arkadaşlar?
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü üzerine başka bir şey, söyleyecek
bir şeyim yok benim.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 68 inci maddesinde yer alan “Rehberlik ve Denetim
Başkanı” ibaresinin “Rehberlik ve Teftiş Başkanı” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Murat Yılmazer |
Fahri Keskin |
Ömer Özyılmaz |
|
Kırıkkale |
Eskişehir |
Erzurum |
|
Hikmet Özdemir |
Mücahit Daloğlu |
Faruk Anbarcıoğlu |
|
Çankırı |
Erzurum |
Bursa |
|
|
Abdurrahman Anik |
|
|
|
Bingöl |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Denetim kavramının,
uzun yıllardır kullanılagelen ve kapsamı daha geniş olan, yerleşik
teftiş kavramıyla değiştirilmesini sağlamak ve buna göre tasarıda
yapılan değişikliklere uyum sağlamak için bazı ibareler değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf Uzmanı ve Vakıf
Uzman Yardımcısı
MADDE 69-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alıyorum.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 69. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Küçükaşık |
Mehmet Boztaş |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Bursa |
Aydın |
Çorum |
|
Feridun Baloğlu |
Muharrem Kılıç |
M. Nuri Saygun |
|
Antalya |
Malatya |
Tekirdağ |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Orhan Eraslan |
|
|
Artvin |
Niğde |
|
(A) Genel Müdürlük görevlerinin
gerektirdiği uzmanlık hizmetleri, Vakıf Uzmanı ve Uzman yardımcılarından
oluşan meslek personeli eliyle yürütülür.
Vakıf Uzman Yardımcılığına
atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde
sayılanlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır.
a) En az dört yıllık
eğitim veren yurt içi veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu
tarafından onaylanmış yurt dışındaki fakülte veya yüksek okullardan
mezun olmak,
b) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak veya Vakıflar Genel
Müdürlüğünde en az on yıl hizmetinin bulunması ve son altı yıl sicil
notunun yetmiş ve üzeri olması,
c) Kamu Personeli Yabancı
Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavında en az (B) düzeyinde başarılı
olmak,
d) Genel Müdürlükçe
yapılacak sınavda başarılı olmak,
e) Genel Müdürlükçe
yapılacak sınavın yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak.
Vakıf Uzman Yardımcılığına
atananlar, üç yıl çalışmak, olumlu sicil almak ve hazırlayacağı tezin
kabul edilmesi kaydıyla açılacak Vakıf Uzmanı mesleki yeterlilik
sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Vakıf
Uzmanı olarak atanırlar. İkinci sınavda da başarılı olamayanlar
durumlarına uygun memur kadrolarına atanırlar.
Vakıf Uzman Yardımcılığı
sınavı, eğitim programları ve süresi, tez hazırlama, mesleki yeterlik
sınavı ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
(B) Müfettiş Yardımcısı
olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanunun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki yeterlik
sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
(C) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(D) Mülhak vakıflarda
vakıf yönetimine karşı açılan, mülkiyet ve intifa hakkı iddiasını
taşıyan davalarda vakıf yönetimi ile Genel Müdürlük birlikte hasım
gösterilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu önemli yasayı
böyle taksit taksit, perakende perakende, beşer dakikalara sıkıştırarak
görüşmeye çalıştık. Şimdi, söz alan İktidar Partisi Grubuna mensup
değerli milletvekili arkadaşlarım, vakıflar konusunda biz açıklamalar
yapınca ikide bir şöyle bir isnatta bulundular: “Yahu, vakıflar Cumhuriyet
Halk Partisini ne ilgilendirir; bir sürü vakıf malı sattınız, bir
sürü vakıf mallarını heba ettiniz.” gibi, birtakım haksız, yersiz,
doğru olmayan ithamlarda bulundular.
Değerli arkadaşlarım,
vakıf, bizim kültürümüzden gelen bir şey; Osmanlı’dan, hatta daha evveli
Selçuklu’dan, hatta daha evveline gidersek Dört Halife Devrinden
itibaren gelen, bir anlamda ibadetin de bir parçası sayılan bir şey.
Her vakfın bir duası, bir de bedduası var vakfiyesinin. Bunlar değiştirilmez,
değiştirilmemesi gerekir, hele hele vakfın hayrat taşınmazları
hiç değiştirilmez.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisinin önerdiği, bir hukuk harikası olduğunu ifade ettiğim
2762 sayılı Yasa’nın gerekçesini okuyacağım; bir de siz, kendi yasanızın
gerekçesini okuyun, bir kıyaslayın: “Osmanlı devrinin millî hayatı
ezen ve milletin medeniyet yolunda ilerlemesine engel olan ananelerini
bir hamlede yıkarken bu noktada niçin durdu ve düşündü -cumhuriyet-
çünkü, onda benliğinden ve içtimai varlığından eser gördü. Mukaddes
yurdunun her tarafına serpilmiş abidelerinin kubbe ve duvarlarında
kendi dehasının; hastanelerinde, köprülerinde, çeşmelerinde,
sebillerinde Türk hayırhahlık ve cömertliğinin inceliğini ve büyüklüğünü
sezdi.”
Şimdi, bu “Başvekil
İsmet” imzasıyla gönderilen 2762’nin bir bölümü gerekçenin, bütününü
okursam zaman yetmez değerli arkadaşlar.
Yani, vakıflara Cumhuriyet
Halk Partisinin nasıl baktığını, Osmanlı’nın bütün kurumlarını
tasfiye ederken bunu niye tasfiye etmediğini çok uygun bir biçimde
anlatmış ve dünyada eşi benzeri olmayan bir biçimde, eski hukukun
kurumları bozulmadan yeni hukuka, hukuk devrimine rağmen taşınmıştır.
İşte 2762 onun abidesidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin
bu olaya nasıl baktığını böylelikle anladıktan sonra, şimdi sizin
nasıl baktığınızın ibretlik bir vesikasını göstereceğim, çok üzüleceksiniz.
Değerli arkadaşlar,
Okmeydanı olarak bildiğimiz yer, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfıdır.
Fethin 553’üncü yılında Fatih’in vakfında hepimizin, bizlerin de
hakkı var, gelecek nesillerin de hakkı var. Fatih Sultan Mehmet Han,
onu Türk gençliğine, spor yapsın, bedenî kabiliyetlerini geliştirsin
diye vakfetmiştir. Bu çerçevede de cumhuriyet hükûmetleri, çeşitli
hükûmetler, 1964 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla, Okmeydanı…
1964 yılında kim
hükûmetti pek hatırlayamıyorum, ama, siz hatırlarsınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Suat Hayri Ürgüplü…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– 1964 yılında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın iradesine uygun olarak, doksan
dokuz yıllığına -kararname elimde, isteyenler kütüphaneden alabilir-
doksan dokuz yıllığına Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne, onun lehine
intifaını vermiştir. Elimde kararname değerli arkadaşlar. Numarasını
da okuyayım: 26/12/1964 tarih, 6/4108, Okmeydanının tahsis tarihi.
Şimdi, sizin döneminizde
ne oldu? Elimde bir yasa var. 4706 sayılı Yasa’da yapılan bir değişiklik…
Efendim, tarihi, 19 Temmuz 2003. Kim iktidarda 19 Temmuz 2003’te? Siz
iktidardasınız, kusura bakmayın. Oraya eklenen geçici 4’üncü maddeyle
ne diyorsunuz: “Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya mazbut vakıflar
ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait, üzerinde toplu yapılaşma bulunan
taşınmazlar, Hazineye ait taşınmazlar ile trampa edilebilir. Trampaya
ilişkin usul ve esaslar taşınmaz maliki veya idare ve temsil eden kamu
kurum ve kuruluşunun bağlı, ilgili veya ilişkili olduğu bakanlık
ile Maliye…”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– “…Bakanlığınca müştereken bildirilir.” deniliyor. Burada kastedilen
Okmeydanı. Arkasından -bu, Anadolu Ajansının bir bülteni- Sayın Bakanın
da protokol yaptığı şey Okmeydanı’dır. Okmeydanı’nı trampa etmeye,
Fatih’in iradesine -bu, hayrattır arkadaşlar, hayrattır; dikkat
edin, hayrattır- aykırı olarak değiştirmeye çalışıyorlar, Fatih
Sultan Mehmet Han’ın, İstanbul’un fetih hakkı olan.
Şimdi, bu burada kalsa
iyi, haydi “Bu yasayı değiştiriyoruz, burada kalıyor” denilse
iyi; devamı var. Açın şimdi Hükûmet tasarısının 15’inci maddesini değerli
arkadaşlarım, bütün ihtişamıyla -bakınız “Vakıf, vakıf; siz vakıftan
ne anlarsınız?” diyen arkadaşlar bir anlayıversin- okuyorum, ikinci
fıkra: “Genel Müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait olup, tahsis
edildikleri amaca göre kullanılmaları kanunlara veya kamu düzenine
aykırı yahut tahsis amacına uygunluğunu kaybetmiş, kısmen veya tamamen
hayrat olarak…”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
teşekkür ederim, bir sonraki maddede devam edersiniz.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Devam edeceğim efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, konuyla ilgili
bir açıklama yapmak istiyorum. Önemli bir konuyu gündeme getirdiler.
Yani, vakıf arazilerini sanki yağmalıyormuşuz gibi bir ithamla
karşı karşıyayız.
BAŞKAN – Yani, sataşma
mı var diyorsunuz Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Evet Sayın Başkan, 69’a göre
söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Bakanım, konuyla ilgili... (AK Parti sıralarından alkışlar)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
3.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan’ın, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Sayın Eraslan, 1964 yılında İstanbul Beyoğlu ilçe sınırları
içerisinde yer alan ve adına “Okmeydanı” dediğimiz, birçok mahalleden
oluşan bir bölgenin Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne doksan dokuz
yıllığına tahsis edildiğini ifade etti. Aslında, o alanın çok az
bir bölümü, eski Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, şimdi Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilmiştir ve o alan üzerinde Beyoğlu’nda
Oksporun, Eroksporun ve Piyalepaşa’nın maçlarını yaptığı bir futbol
sahası vardır.
Bunun dışında, 4916
sayılı Yasa’yla, biz, üstünde toplu yapılaşma bulunan vakıf arazileriyle
ilgili trampa, takas imkânı sağlayan bir düzenleme yaptık. Böyle bir
düzenlemeye ihtiyaç vardı; çünkü, İstanbul’un Beyoğlu ilçesi Okmeydanı’nda,
Eyüp Alibeyköy’de, Antalya’da, Kâğıthane’de, Sarıyer’de ve Beykoz’da
üstünde toplu yapılaşma bulunan vakıf arazileri vardı. Okmeydanı’ndan
bahsetti Sayın Eraslan. Şu anda, uzun, elli-altmış yıldır üzerinde
toplu yapılaşma bulunan vakıf arazileri var, 60-70 bin kişi oturuyor.
Ne yapmak lazım? Sayın Eraslan’ın bu konuşmasından çıkaracağımız
sonuç şudur: Burası vakıf arazisidir, dozerleri, greyderleri takacaksınız,
60-70 bin kişinin oturduğu Okmeydanı’nı yerle bir edeceksiniz ve orayı
Vakıflar Genel Müdürlüğüne boş olarak teslim edeceksiniz. Eğer sizin
Parti olarak politikanız -İstanbul’da, Beyoğlu’nda, Okmeydanı’nda-
böyleyse, o, tabii, sizin takdirinizdir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ne olduğunu ben anlatayım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ama, biz, o insanların orada
mülkiyet sorununun çözülerek, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak
orayı Hazineye devretmeyi, Hazineden de Vakıflar Genel Müdürlüğüne
aynı değerde başka bir yerde arsa almayı düşündük ve böyle bir takas
işlemini, vakıflardan sorumlu Bakan olarak ben ve Maliye Bakanımız
yaptık. Şimdi, buradaki mülkiyet sorununu çözmek için, tabii, çalışmalar
devam ediyor, diğer yerlerde de devam ediyor; çünkü, vatandaşlarımızı,
biz, mağdur etmemeyi AK Parti olarak düşündük ve vatandaşlarımızın,
uzun yıllardır üstünde üç katlı, dört katlı, beş katlı binaların olduğu,
hatta daha fazla binaların olduğu bu yerlerdeki sorununu çözmeyi
düşündük.
Nitekim, hatırlayınız,
Cumhuriyet Halk Partili İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen buraya
geldi “Bu sorunu niye hâlâ çözmüyorsunuz? Hâlâ bu bölgelerdeki vatandaşlara
tapularını niye vermiyorsunuz?” diye bana burada soru sordu. Ben
de çıktım, kendisini cevaplandırdım.
Tabii, aynı Partinin
bir başka milletvekili arkadaşımız da “Siz buraları niye yıkmıyorsunuz
arkadaş?” diyor. Tabii, takdiri, ben, buralarda oturan vatandaşlarımıza
bırakıyorum, değerli kamuoyuna bırakıyorum ve tabii, sizlere bırakıyorum.
Teşekkür ederim efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
70’inci maddeyi okutuyorum:
Vakıf Denetçisi ve
Vakıf Denetçi Yardımcısı
MADDE 70-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 70 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Selami Uzun |
Murat Yılmazer |
Faruk Anbarcıoğlu |
|
Sivas |
Kırıkkale |
Bursa |
|
Abdurrahman Anik |
Fahri Keskin |
|
|
Bingöl |
Eskişehir |
|
Müfettiş ve Müfettiş
Yardımcısı
Madde 70- Müfettiş
Yardımcısı olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 70. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Küçükaşık |
Orhan Eraslan |
Mehmet Boztaş |
|
Bursa |
Niğde |
Aydın |
|
Feridun Baloğlu |
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Malatya |
Çorum |
|
M. Nuri Saygun |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
Tekirdağ |
Artvin |
|
(A) Müfettiş Yardımcısı
olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
(B) Bezm-i Alem Valide
Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde edilen
döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara; hizmet
sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi,
hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene,
ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan tavan ödeme
miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli için
tespit edilen esas ve usuller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usul, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak ödeme,
cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen
haklardan faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf
kira gelirlerinin yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçte birini
aşmamak üzere, Vakıflar Meclisince belirlenecek usul, esas ve oranda
ödeme yapılabilir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı
taraftan tahsil olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk
servislerinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında
02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat
ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır.
(C) Bir sözleşme mevcut
olmasa dahi, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla hangi aşamada
olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel
kişiler arasında çıkan hukuki ihtilafların anlaşma ve sözleşme
değişikliği ile neticelendirilmesinde Meclis,
b) Maddi ve hukuki sebeplerle
takibinde veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte
fayda umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın
tanınması, menfaatin terkininde otuzbin Türk Lirasına kadar Genel
Müdür, bu miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini
kısmen veya tamamen Genel Müdür yardımcılarına ya da I. Hukuk Müşavirine
devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ve miktarların tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
(D) Mülhak vakıflarda
vakıf yönetimine karşı açılan, mülkiyet ve intifa hakkı iddiasını
taşıyan davalarda vakıf yönetimi ile Genel Müdürlük birlikte hasım
gösterilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, benim konuşmam üzerine,
Sayın Bakan açıklama yapma ihtiyacı duydu. Şimdi, bir söz vardır:
“Ne diyeceğini değil, ne duyacağını hesaplayacaksın.” derler. Bu
güzel bir sözdür. Şimdi, benim ağzımdan, Okmeydanı’nı yıkın” diye
bir söz çıkmadı. Böyle bir şey -tutanaklar tutuluyor- varsa, burada
biz onu derhal geri alırız ve gereğini yaparız. Öyle bir şeyi ben söylemedim.
Sayın Bakan benim söylemediğim bir şeyi kendi anlayışı içerisinde
yorumlayarak, buradan, kolay, kısa yoldan siyasi sonuç elde etmeye
çalıştı. Ben bir şey söylemeye çalıştım. Bir İktidar Partisi Milletvekili,
geçmişte birtakım hayrat taşınmazların Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidar olduğu dönemde satıldığını yahut takas edildiğini iddia
etti. Ben bir şeyi göstermek istedim. Sizin döneminizde -şimdi yaşanıyor-
üstelik de kimin vakfı, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfı. Şimdi yaşanıyor
canlı bir biçimde. Yasa çıkartmışsınız buna, bu Yasa'nın da 15’inci
maddesine hüküm koymuşsunuz. Başkasına söylüyorsunuz da kendinizin
yaptığınızdan haberiniz yok. Haa, bu sorun… Fatih Sultan Mehmet
Han’ın iradesine mi uyulacak, uyulması mı gerekir? Evet, uyulması gerekir.
Bunun yolu yıkma değildir. Üstelik de bu, taşınmaz hayrattır. Madem
takas edeceksiniz, oradaki yurttaşları, mağdur olmayacak biçimde
takas ettiğiniz yere; ama, kesinlikle mağdur olmayacak biçimde takas
ettiğiniz yere taşırsınız. Hep-sini taşımanız da belki mümkün değilse,
en azından, o vakfa o hayatiyeti, o biçimi verdirecek ölçüde ayağa
kaldırırsınız, eğer amacınız buysa. Bu yapılamaz diye bir şey yok.
Hadi, Okmeydanı’nda
fiili imkânsızlık doğdu, olur ya, diyelim ki öyle; peki, Antalya’daki
zeytinlikte de mi yapılaşma vardı?
FİKRET BADAZLI (
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Oradaki vakıf, vakfedenin iradesini niye hiçe sayarak temalı
park yapmaya çalışıyorsunuz?
Şimdi, ortada bir gerçek
var; bu, ayan beyan tartışılmaz şekilde ortada.
Bakınız, 21’inci maddede
de, vakıf ormanlarından 2/B niteliğine kavuşanları satmayı, yok
etmeyi düşündünüz. Yani, burada amaç şu: Bakınız, bir şeyi görün.
Değerli arkadaşlarım, mezar açmaktaki amacınız, “ya, bu ala canlı
gömüldü, herhalde canlıydı, bir bakalım, bir canlandıralım” değil,
mezar açmaktaki amacınız, kusura bakmayın, söylemek zorundayım,
“ölünün altın dişi var mıydı, onu bir sökelim” amacıyladır. Bunu görün.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisine bir şey söylüyorsunuz: Yani, Cumhuriyet Halk Partisi
vakıflardan, işte, anlamaz, şöyle yapar, böyle yapar, geçmişte şöyle
oldu, böyle oldu… Ama, siz, bugün için, bugün için çok sayıda vakfı yok
ediyorsunuz; üstelik, hayrat taşınmazlarını yok ediyorsunuz. Satmak,
takas etmek, değiştirmek, o değerleri de çok su götürür şekilde… Yani,
eğer vakfa saygı gösterilecekse, vakfedenin iradesine saygı esastır.
Eğer, devlet, hazine burada bir yükümlülük alacaksa, Fatih Sultan
Mehmet Han’ın iradesine saygı gösterir, takasta oradaki vatandaşları
mağdur etmeyecek önlemleri alır. Niye bunları alternatif olarak
düşünmüyorsunuz da, hiç ağzımdan çıkmadığı halde, bana iftira ederek
“Yıkalım mı, CHP’nin anlayışı bu mu?” diye aklınıza dozer geliyor. Dozerin
dışında düşünce çeşitliliği olamaz mı? Dozerin dışında formüller
üretemez miyiz?
Şimdi, burada, Cumhuriyet
Halk Partisinin vakıflara bakışını, bir şeyi daha okuyarak bitirmek
istiyorum yine gerekçeden.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– 15 bin gecekondu var üzerinde.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Müsaade ederseniz bir paragraf daha, gerekçeden, bakınız: “Bu itibarla,
Türk’ün bu bergüzar hasenatı da Osmanlı saltanatından kurtulamadı
ve tabi olduğu usullerin toplu ve müdevven olmaması tezvirci kafalara
hileler icadına meydan vererek o tükenmez servetin epeyce kısmı heder
oldu. Yine çok şükre şayandır ki, o yağma ve tahrik devirlerinde
Türk’ün temiz ve asil kanını damarlarında taşıyan babalarının, dedelerinin
yadigârı olan bu abidelere kudretinin yettiği kadar el sürdürmedi
ve artık inkılabıyla varlığına tamamen sahip olan millet, kalan
servete de kudretli elini koyarak ve yaptığı kanunlara o serveti
yemlik edinenlerden temizleyerek nurlu ve şuurlu evlatlarını sinesinde…”
diye devam ediyor değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Kusura bakmayın, yazı çok uzun ve küçük, okuma gözlüğüm de yanımda
değil…
Yani, bakınız, burada
da çok açık, yağmacılardan nasıl koruduğunu cumhuriyetin, Osmanlı’nın
son döneminde de nasıl yağmalandığını vurgulamış. Cumhuriyet
Halk Partisinin vakıflara bakışı budur. Yani, eğer, koruyacaksınız
vakıfları, vakfedenin iradesine saygı göstereceksiniz önce. Ona
saygı göstermeden, ucuz, siyasete malzeme olarak bu işi götüremezsiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 70 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Selami
Uzun (Sivas) ve arkadaşları
Müfettiş ve Müfettiş
Yardımcısı
Madde 70- Müfettiş
Yardımcısı olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak,
b) Üniversitelerin
dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu
olmak veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilmiş yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak,
c) Sağlık durumunun,
her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgelemek,
d) Merkezi sistemle
yapılacak memur seçme sınavında başarılı olmak,
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak yarışma sınavında başarılı
olmak,
f) Yarışma sınavının
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında
en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan mesleki
yeterlik sınavında başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna atanırlar.
Yapılacak yarışma
ve yeterlik sınavının şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak mesleki
yeterlik sınavına girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti
olmaksızın sınava girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı
olamayanlar veya Müfettiş Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz
sicil alanlar bu unvanlarını kaybederler ve durumlarına uygun memur
kadrolarına atanırlar.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu önergeyle, Vakıf
Denetçiliği ve Vakıf Denetçi yardımcılığı ibareleri, uygulamada
yerlermiş unvan olarak diğer maddelere de paralel olarak, Müfettiş
ve Müfettiş Yardımcısı olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
71’inci maddeyi okutuyorum:
Kadro iptal ve ihdasları
MADDE 71-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1269 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 71 inci maddesinin eki (I) Sayılı Listede yer
alan
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Rehberlik ve Denetim
Başkanı 1 1 1
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Vakıf Denetçisi 1 50 50
GİH Vakıf Denetçisi 3 5 5
GİH Vakıf Denetçisi 4 2 2
GİH Vakıf Denetçisi 5 25 25
GİH Vakıf Denetçi Yardımcısı 5 1 1
GİH Vakıf Denetçi Yardımcısı 7 30 30
Unvanların aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Selami Uzun |
Faruk Koca |
|
Bursa |
Sivas |
Ankara |
|
İrfan
Gündüz |
Hasan
Aydın |
|
|
İstanbul |
Giresun |
|
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Rehberlik ve Teftiş Başkanı 1 1 1
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Başmüfettiş 1 40
40
GİH Müfettiş 1 10 10
GİH Müfettiş 3 5 5
GİH Müfettiş 4 2 2
GİH Müfettiş 5 25 25
GİH Müfettiş Yardımcısı 5 1 1
GİH Müfettiş Yardımcısı 7 30 30
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 71. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
Orhan Eraslan |
|
Bursa |
Antalya |
Niğde |
|
Mehmet Boztaş |
Nuri Saygun |
Muharrem Kılıç |
|
Aydın |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Artvin |
Çorum |
|
(A) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(B) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından yararlanır,
haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi,
resim, harç ve katılım payından istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından
açılacak davalarda teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve
mazbut vakıfların tahsil edilemeyen gelirleri 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel
Müdürlükçe tahsil edilir.
Vakıf vakıf kültür
varlıklarının onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi
ve kamulaştırma işlemleri 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine
tabidir.
Vakıf vakıf kültür
varlıklarının, restorasyon veya onarım karşılığı kiralama işlemleri;
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabidir.
Bu harcama ve kiralamalara
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi veya yurt dışında
vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla
gerçek ve tüzel kişiler; Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili faaliyet
ve yatırım programlarında yer alan her türlü ilmi organizasyon,
stratejik araştırma, konferans, sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin
yürütülmesi kapsamında sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle
ilgili sponsor kişi veya şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği
esaslar dahilinde reklam alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı taşınır
ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının; bakım, onarım ve restore
edilmesi, yaşatılması, çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması
dahil Genel Müdürlüğün kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri
tarafından yapılacak harcamalar, bağış ve yardımlar ile sponsorluk
harcamalarının tamamı Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda veya kurulduktan
sonra vakıflara bağışlanan taşınır ve taşınmaz mallar Veraset ve
İntikal Vergisinden istisnadır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait meralar 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine
tabidir.
(C) Bir sözleşme mevcut
olmasa dahil, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla hangi
aşamada olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel
kişiler arasında çıkan hukuki ihtilafların anlaşma ve sözleşme
değişikliği ile neticelendirilmesinde Meclis,
b) Maddi ve hukuki sebeplerle
takibinde veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte
fayda umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın
tanınması, menfaatin terkininde otuzbin Türk Lirasına kadar Genel
Müdür, bu miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini
kısmen veya tamamen Genel Müdür yardımcılarına ya da I. Hukuk Müşavirine
devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ve miktarların tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
(D) Genel Müdür ve her
kademedeki yöneticiler hukuksal sınırlarını açıkça belirlemek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler.
Yetki devri uygun
araçlarla ilgililere duyurulur.
Yetki devri devredeni
sorumluluktan kurtarmaz.
(E) Mazbut ve mülhak
vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin
hakları saklıdır. Bu hakların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
tüzükle düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Baloğlu,
konuşacak mısınız?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Orhan Eraslan,
deminki konuşmasında Fatih Sultan Mehmet’in bir görüşünü açıkladı.
Sultan II. Mahmut’un da benzer bir görüşü var. Diyor ki Sultan II. Mahmut:
“Ben vatandaşımın Müslüman’ını camide, Hristiyan’ını kilisede, Musevi’sini
de havrada fark ederim, aralarında başka bir fark yoktur; cümlesi hakkında
muhabbet ve adaletim kavidir, hepsi gerçek evladımdır.”
Şimdi, bizim tarihimizde
böyle bir anlayış var. Cumhuriyet de bu anlayışı sürdürmüştür, vatandaşları
arasında bir fark gözetmemiştir, onların hepsini ülkenin eşit haklara
sahip yurttaşları olarak görmüştür.
Şimdi, bu yasa getirilirken
temel kriter şu söylenmiştir, şu öne sürülmüştür, denilmiştir ki: Avrupa
Birliği bu tür bir düzenleme istiyor. Bu, resmî ağızlardan da ifade
edilmiştir, Genel Kurul da bunun farkındadır.
Şimdi, ben, şunu öğrenmek
istiyorum: Yunanistan 1981’den beri Avrupa Birliği üyesidir, yirmi
beş yıllık bir Avrupa Birliği üyesi ülkedir. O ülkede, benim bahsettiğim
deminki anlayışın zerresi yoktur. Avrupa Birliği yirmi beş yıllık
asil üyesini uyaracağı yerde, bizim gibi aday bir ülkeye dayatmalarda
bulunmaktadır. Bunu kabul etmek mümkün değildir, öncelikle bunu
söylemek istiyorum.
İkincisi: 1997 yılında
Avrupa Konseyinde kabul edilen, “Avrupa’da Dernekler ve Vakıfların
Rolünün Geliştirilmesi” adlı tebliğde birtakım kriterler belirlenmiştir.
Yani, bu kriterler 1997 yılında, bundan dokuz yıl önce belirlenmiştir.
Biz 2006 yılını yaşıyoruz ve 2006 yılını yaşarken, 8 Kasım gibi çok
değer verdiğimiz bir tarih öncesine bu kanunu sıkıştırmaya çalışıyoruz.
Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu iki noktadan sonra önergemize geliyorum.
Sayın milletvekilleri,
dün son konuşmacı bendim. Temel yasa kavramına ilişkin eleştirilerimi
söyledikten sonra, sizi düşünmeye davet etmiştim. Dün gecenin sizin
için çok zor geçtiğini düşünüyorum, çünkü, bu temel yasa kavramının
çok zedeleyici sonuçlar doğurduğu ortaya çıktı.
Bakın, burada günlerdir
konuşuyoruz. Biz konuşmaktan yorulmayacağız, çünkü, anlatılacak
çok şey var; sizin dinlemekten yorulmak üzere olduğunuzu fark ediyorum.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
– İyiyiz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Yorulmadıysanız, daha çok konuşurum.
Şimdi, arkadaşlar,
bu temel yasa kavramıyla yapmaya çalıştığınız, ulaşmaya çalıştığınız
sonuca ulaşamadığınız ortaya çıkıyor. Siz ne düşündünüz temel yasayla?
Tartışma olmayacaktı, bu Kanun hızla geçecekti. Hiç böyle olmadı,
üç gündür anlatıyoruz, üç gündür dinliyorsunuz ve hiçbir şey de yapmıyorsunuz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
– Aynı şey!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Yani, biz bu kadar önerge verdik arkadaşlar, 200’e yakın
önerge; 80 tanesi işleme konuldu. Allah aşkına, bunlardan bir tanesi
de mi sizin katılacağınız önergelerden biri olamazdı? Hiç mi farklı
bir şey düşünmüyorsunuz? Yani, ille şu önümüze konulan yasayı bütün
unsurlarıyla aynen geçirmek zorunda mıyız?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Samimi değildi!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Anlayamadım söylediğinizi?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Samimi değildi!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Peki, o sizin düşünceniz, ama yarın bunu yargılayacaktır
tarih. Bunu, yalnız bu yasada da yapmıyorsunuz siz, her yasada böyle
davranıyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar,
bakın, bu maddede biz bir önerge getirdik, koyduk. Ne diyoruz? Okundu
önerge, dinlediğinizi umut ediyorum.
Şimdi, bölge müdür
yardımcıları bu maddeyle kaldırılıyor. Neden kaldırılıyor bölge
müdür yardımcıları? Yani, bir hiyerarşik yapı yok mu bölge müdürlüklerinde?
Bölge müdürleri var, bölge müdür yardımcıları var, şube müdürleri
var, amirler var, memurlar var, şefler var arada. Şimdi, biz bu hiyerarşik
yapı içinde bölge müdür yardımcılarını kaldırıyoruz. Peki, bunların işlevleri
ne olacak? Bu işlevleri kim yerine getirecek? Bu düzenleme ne şekilde
gerçekleştirilecek? Yaklaşık 35 civarında bölge müdür yardımcısı
var, çok küçük bir rakam. Size göre oy değeri ifade etmeyebilir;
ama, insani açıdan yaklaşırsanız, belirli bir hiyerarşik yapı içinde
bürokraside yer edinmiş insanlar, deneyimli insanlar. Bunları ne
yapacaksınız? Bu yasayla bunları nerede kullanacaksınız? Yani,
ben bunu çok merak ediyorum. 30 kişi olur, 1 kişi olur. 1 kişiye yapılan
haksızlık herkese yapılmış demektir. Haksızlığın büyüğü küçüğü
yok. Bu eksikliği gidermiyoruz. Bizim önergemizi de biraz sonra reddedeceksiniz.
Ondan sonra da bu yasanın belirli ölçüler içinde gerçekleştiğini
söyleyeceksiniz.
Şimdi arkadaşlar, 8
Kasım bugün; bu yasayı 8 Kasıma kadar yetiştirme iddiasıyla getirdiniz,
ama 8 Kasıma kadar çıkaramadınız. Bu arada Avrupa Birliği İlerleme
Raporu da İnternet sitelerinde duyulmaya başlandı şimdi haber
ajanslarında da geçiyor. İlk bölümünü Sayın Mehmet Küçükaşık açıkladı.
Orada öylesine sözler var ki, siz İlerleme Raporu’nun metnini okuduktan
sonra bu akşam bir daha düşüneceksiniz, iyice düşüneceksiniz, ne
yaptırılmak istendiğini bir kez daha göreceksiniz ve ben umut ediyorum
ki…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baloğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – …yarın buraya geldiğiniz zaman, içinizdeki arkadaşların
büyükçe bir bölümünün Heybeliada Ruhban Okulu’nun hâlâ kapalı tutulmasını,
Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir eksiklik gibi başımıza vuranlara
karşı ulusal bir uyanışın habercisi olacaksınız, ışığı olacaksınız.
Bugüne kadar söylenenleri dinlemediniz, üç gündür anlattık burada.
Hiç olmazsa, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda her defasında kafamıza
vurulan, bize hatırlatılan, bizi bir sömürge gibi gören anlayışa,
bu gece iyice düşünerek, yarın, geçmişinizi unutmayarak, geldiğiniz
yeri unutmayarak, gideceğiniz yeri unutmayarak “hayır” diyeceğinizi
umut ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1269 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 71 inci maddesinin eki (I) Sayılı Listede yer
alan
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Rehberlik ve Denetim
Başkanı 1 1 1
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Vakıf Denetçisi 1 50 50
GİH Vakıf Denetçisi 3 5 5
GİH Vakıf Denetçisi 4 2 2
GİH Vakıf Denetçisi 5 25 25
GİH Vakıf Denetçi Yardımcısı 5 1 1
GİH Vakıf Denetçi Yardımcısı 7 30 30
Unvanların aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Rehberlik ve Teftiş Başkanı 1 1 1
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Başmüfettiş 1 40
40
GİH Müfettiş 1 10 10
GİH Müfettiş 3 5 5
GİH Müfettiş 4 2 2
GİH Müfettiş 5 25 25
GİH Müfettiş Yardımcısı 5 1 1
GİH Müfettiş Yardımcısı 7 30 30
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
GEREKÇE:
Tasarı ile Rehberlik
ve Denetim Başkanı, Vakıf Denetçisi ve Vakıf Denetçi Yardımcısı
unvanları yerine Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Başmüfettiş, Müfettiş
ve Müfettiş Yardımcısı unvanları ihdas edildiğinden kadro değişikliği
yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
72’nci maddeyi okutuyorum:
Performans ve vekalet
ücreti
MADDE 72-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 72. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Boztaş |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Aydın |
Bursa |
Çorum |
|
Feridun Baloğlu |
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Antalya |
Malatya |
Artvin |
|
M. Nuri Saygun |
Mehmet Vedat Yücesan |
|
|
Tekirdağ |
Eskişehir |
|
(A) Bezm-i Alem Valide
Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde edilen
döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara; hizmet
sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi,
hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene,
ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle, Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan tavan ödeme
miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli için
tespit edilen esas ve usuller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usul, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak
ödeme, cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini
geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen
haklardan faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf
kira gelirlerinin yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçtebirini
aşmamak üzere, Vakıflar Meclisince belirlenecek usul, esas ve oranda
ödeme yapılabilir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı
taraftan tahsil olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk
servislerinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında
02/02/1929 tarihli ve 1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat
ve Saireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır.
(B) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından yararlanır,
haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi,
resim, harç ve katılım payından istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından
açılacak davalarda teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve
mazbut vakıfların tahsil edilemeyen gelirleri 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel
Müdürlükçe tahsil edilir.
Vakıf kültür varlıklarının
onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi ve kamulaştırma
işlemleri 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabidir.
Vakıf kültür varlıklarının,
restorasyon veya onarım karşılığı kiralama işlemleri; 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabidir.
Bu harcama ve kiralamalara
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi veya yurt dışında
vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla
gerçek ve tüzel kişiler; Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili faaliyet
ve yatırım programlarında yer alan her türlü ilmi organizasyon,
stratejik araştırma, konferans, sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin
yürütülmesi kapsamında sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle
ilgili sponsor kişi veya şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği
esaslar dahilinde reklam alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı taşınır
ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının; bakım, onarım ve restore
edilmesi, yaşatılması, çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması
dahil Genel Müdürlüğün kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri
tarafından yapılacak harcamalar, bağış ve yardımlar ile sponsorluk
harcamalarının tamamı Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda veya kurulduktan
sonra vakıflara bağışlanan taşınır ve taşınmaz mallar Veraset ve
İntikal Vergisinden istisnadır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait meralar 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine
tabidir.
(C) Genel Müdür ve her
kademedeki yöneticiler hukuksal sınırlarını açıkça belirlemek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler.
Yetki devri uygun
araçlarla ilgililere duyurulur.
Yetki devri devredeni
sorumluluktan kurtarmaz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Yücesan,
buyurun efendim.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın 72’nci maddesi için verilen değişiklik
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama
başlamadan önce, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında söz alan Cumhuriyet
Halk Partili konuşmacı arkadaşlarım, tasarının vakıf sistemine
ve Türkiye Cumhuriyeti devletine ne kadar büyük zarar verdiğini
ellerinden geldiği kadar anlatmaya çalıştılar.
Tasarı, vakıf anlayışını
baştan başa değiştirmektedir değerli arkadaşlarım; yabancılara
Türkiye’de vakıf kurma, mal edinme hakkı vermektedir. Vergiden muaf
olarak, yabancılar, vakıf kurmak suretiyle, sınırsız mal ve toprak
talep edebileceklerdir değerli arkadaşlarım. Bu uygulama, dünyanın
hiçbir yerinde görülmemiştir. Bir Türk vatandaşı Yunanistan’a gidip
bir vakıf kuramaz, o vakfa yönetici olamaz. Ancak, tasarıyla, Türkiye’de
cemaat vakfı kurmak mümkün oluyor. Artık, Türkiye, bir yabancı vakıflar
cenneti haline dönüşmektedir. Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gerek alt komisyonda ve gerekse Adalet Komisyonunda inanılmaz bir
hızla görüşülerek Genel Kurula indirilmiştir. Partili Komisyon
üyesi arkadaşlarımın alt komisyonda ve Komisyonda yapmış olduğu
şiddetli ve yoğun muhalefet karşısında, birtakım kısmi düzeltmeler
gerçekleşmişse de, tasarı, bu haliyle, düzeltilerek yürürlüğe konulabilecek
gibi değildir değerli arkadaşlarım.
Tasarı, hem vakıfların
bizzat kendi geleceği açısından hem de ulusal bütünlük ve güvenlik
açısından önemli sakıncalar içermektedir. Bu açıdan, aslında, yasa
tasarısının derhal geri çekilmesi gerekmektedir değerli arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri,
Lozan Anlaşması’yla, vakıfların, özellikle cemaat vakıflarının
tüm temel sorunları hemen hemen çözülmüş idi. Ama, maalesef, şimdi
getirilmek istenen yasa tasarısıyla geri dönüş yapılmakta ve Lozan’ın,
özellikle, değerli arkadaşlarım, 37’nci ve 45’inci maddelerine kadar
olan cemaat vakıflarına ait hükümler bir kalemde silinip atılmak
istenmektedir. Tasarının, gayrimüslim azınlıklara Anadolu ve
Trakya’da taşınmaz mal edinme olanağı sağlayan düzenlemeler içermesi,
bu hakkı tanıması, Lozan Anlaşması’na aykırıdır değerli arkadaşlarım.
Tasarının bu şekilde yasalaşması, Lozan’ın delinmesi anlamına
gelecektir, ki, bunun, çok ağır bir siyasi, tarihî bir sorumluluğu
vardır değerli arkadaşlarım, Hükûmetin ve sizlerin -tasarının bu
haliyle- başımıza büyük belalar gelebileceği anlamına gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Vakıflar Kanunu, Türkiye’deki vakıf dünyasının bir ihtiyacı olduğu
için değil, Avrupa Birliğinin dayatmalarına direnmeyen Hükûmetin
teslim olması sonucuyla, yıldırım hızıyla Meclise gelmiştir. Tasarı,
yeteri kadar, kamuoyunda ve komisyonlarda tartışılmamış, Meclis
Genel Kurulunda temel yasa olarak ele alınmak suretiyle, tasarının
madde madde görüşülerek, muhalefetin tasarı üzerinde doğru değişiklikler
yapması engellenmiştir. Gerekli düzenlemeler yapılmadan ve tasarının
bu şekilde yasalaşması halinde, ileride ciddi sorunlar doğurması
da kaçınılmaz olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Kanunu Tasarısı’yla, devletin sosyal
görevleri kısıtlanarak bu görevler vakıflara verilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir şeyin yapılması, toplum yaşamımızda onulmaz ve telafisi
mümkün olmayan sorunlara yol açabilecektir.
Diğer taraftan, getirilen
düzenlemelerle, teftiş ve denetim tamamen ortadan kaldırılmıştır,
Atatürk’ün vakıflar için öngördüğü Teftiş Kurulu kaldırılmıştır. Bu
doğrultuda yapılan düzenlemeler son derece yanlış ve hatalıdır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla -bu haliyle- vakıf sistemine ve ülkemize büyük zararlar
verecek düzenlemeler getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yücesan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum, tamamlıyorum efendim.
Hükûmeti, AKP yetkililerini,
siz milletvekillerini, Cumhuriyet Halk Partililer olarak uyarıyoruz
değerli arkadaşlarım. Telafisi güç olacak, tarihî hatalara yol
açacak tasarının geri çekilmesi için sizlerden tekrar son olarak ricada
bulunuyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi dördüncü bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm, geçici
1 ila 9’uncu maddeler dahil 73 ila 82’nci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Mehmet
Nuri Saygun, AK Parti Grubu adına Isparta Milletvekili Recep Özel,
Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan…
Sayın Saygun, siz şahsınız
adına da konuşacaksınız galiba?
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Öyle bir talebim var efendim.
BAŞKAN – O zaman sizi
ben en son konuşturayım, ikisini birleştireyim.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Olur.
BAŞKAN – Tamam.
AK Parti Grubu adına
Isparta Milletvekili Recep Özel.
Sayın Özel, buyurun
efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Vakıflar Kanun Tasarısı’nın son bölümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii ki, burada görüşmelerin
başından beri Muhalefet Partimizin saygıdeğer üyeleri, yasanın
içerisinde olmayan birtakım, kafalarda yanlış anlaşılmalar olabilecek
açıklamalarda bulundular. Bunları bir kez daha bir açıklama gereği
hissettik.
Şimdi, bir “yabancı
vakıf” tanımının burada çok defalar üzerinde basa basa durdular. Şu
yasa metni içerisinde yabancı vakıflarla ilgili bir tek cümle geçmemektedir,
yabancı vakıflarla ilgili hiçbir düzenleme burada mevcut değildir.
Sadece, yabancı vakıfların Türkiye’de şube açmaları veyahut da
yabancı kişilerin Türkiye’de yeni vakıf kurmalarıyla ilgili düzenlemeler
vardır. Yabancı vakıfların Türkiye’de şube kurmalarıyla ilgili
düzenleme, Dernekler Kanunu’na, Türk Medeni Kanunu’na atfen, zaten
Dışişleri Bakanlığının görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının
onayıyla şu anda mevcut. Yabancı kişilerin vakıf kurmaları ise, şu
anda yabancı kişilerin vakıf kurmalarının önünde hiçbir engel olmadığından
dolayı, yasal düzenleme bulunmadığından dolayı Türkiye’de yabancı
kişiler çok sayıda, miktarda vakıf kurmuşlardır. Biz, bu yasayla,
aslında bu yabancı kişilerin kurmuş oldukları vakıflara bir kısıtlama
getiriyoruz. Bu kısıtlama hangi alanlarda getirilmektedir?
Bir: Yönetici olma
anlamında getirilmektedir. Yabancı vakıfların, yabancı kişilerin
kurmuş oldukları vakıfların yöneticilerinin çoğunluğu Türkiye
Cumhuriyeti uyruklu değilse, mal edinmelerini Tapu Kanunu’na bağlamışız.
Bir ikinci kısıtlama
da -gerçi bunu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kurmuş oldukları
vakıflara da aynı hüküm uygulanacak. O da nedir? O da- vakıf yöneticilerinin
çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunma şartını getirdik bu yasayla.
Türkiye’de bir vakıf kuruluyor, daha sonra bakıyorsunuz yöneticisi
yurt dışına gitmiş, bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da olsa, tebligat
yapılacak, yapılamıyor. Aynı düzenleme içerisinde bunlar da bir
zapturapt altına alınmıştır.
Bir başka yanlış anlaşılmaya
burada mahal verecek, cemaat vakıflarının yöneticileri hakkında:
Yok, cemaat vakıflarına artık Rum Patrikhanesine Amerika’dan Rum
patriği gelecekmiş gibi, yasanın neresinde olduğunu bilmediğimiz
birtakım ithamlar. Cemaat vakfının tanımına, yasanın 3’üncü maddesine
bakarsanız, bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaklar ve
bunların, cemaat vakıflarının yöneticilerinin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olması daha önce bir düzenlemede olmamasına rağmen,
2004 yılında bunlarla ilgili bir yönetmelik var İçişleri Bakanlığının
çıkartmış olduğu. O Yönetmelik’in 6’ncı maddesinde seçmenlik, 7’nci
maddesinde ise seçilme şartları yazıyor. 6’ncı maddesindeki şartlarda,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, on sekiz yaşını doldurmuş
olmak, seçim çevresinde ikamet etmiş olmak şartı getiriliyor, seçilmiş
olanlara ilave olarak da, seçilebilme şartına ilave olarak da. Şimdi,
burada biz diyoruz ki, Yönetmelik’teki bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını
biz almışız, yasaya monte etmişiz. Şimdi, neresinden çıkartılıyor
bu, Amerikan vatandaşı birisi Rum Patrikhanesinin başına gelecek?
Şu mevcut Yasa’mıza bu maddeyi koymasak bile, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olma zorunluluğunu koymasak bile böyle bir hüküm yok.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Menderes zamanında yapıldı, Türk vatandaşı yapıldı. Hani,
çok övündüğünüz bazı şeyler var Recep, o söylendi. Tarih de veririm,
ismi de veririm isterseniz.
RECEP ÖZEL (Devamla)
– Bir başka düzenleme de: Vakıfların şube ve temsilcilik açmaları.
Vakıflar, şu anda şube ve temsilciliği yurt dışında uluslararası
faaliyet anlamında Dernekler Kanunu’nun 117’nci maddesine ithafen
açabiliyorlar. Burada da biz bunu, sadece, bu yasaya ithal ettik.
Başka bir yeni düzenleme bu alanda da yok.
Şimdi, bu bölümün en
çok tartışılan geçici 7’nci maddesiyle ilgili olarak da, nam-ı mevhum
ve nam-ı müstearla ilgili olarak, bu nam-ı mevhum ve nam-ı müstear kaç
adet taşınmaz olduğu belli değil, ucu açık bir düzenleme gibi lanse
edilmeye çalışılıyor. Yasa metnini iyi okursak, burada diyoruz
ki: 1936 Beyannamesi’nde yer alan ve cemaat vakıflarının bu beyannamede
yazmış oldukları nam-ı mevhum ve nam-ı müstearlar… Bu da yetmez, şu anda
halen tasarruflarında olma şartını getirdik. İki şart bir arada yer
alacak. Şimdi, 36 Beyannamesi’nde bu nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlar
-bu nam-ı müstear ve nam-ı mevhum da bilinen aziz ve dinî büyükler anlamında
kullanılıyor, Türkçe anlamı da bu- eğer 1936 Beyannamesi’ne yazmış
iseler bunlar, bunların da, hangi mallarını, hangi taşınmazlarını
yazdıkları 36 Beyannameleri’ne bakarız, belli. Orada “bunların belli
olmadığı, ucu açık, ucu nereye kadar gidecek?” gibi ifadeler de gerçeği
ifade etmemektedir.
Bir diğer husus da,
1936 Beyannamesi’nden sonra, her ne sebeple olursa olsun vakıflar,
cemaat vakıfları çeşitli sebeplerle taşınmaz elde edememişler.
36’dan 74 yılına kadar birtakım taşınmazlar satın almışlar, birileri
bunlara vasiyet etmiş, bağışlamış; ama, 74 yılında çıkan bir Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu kararıyla, bunların elinden bu taşınmazları,
maalesef, Lozan’a da ters düşecek bazda geri almışız. Adam, bir vakfa
bağışta bulunmuş, vasiyet etmiş ya da vakıf o taşınmazı satın almış,
biz, 74 Hukuk Genel Kurulu kararıyla bu taşınmazları bunların elinden
almışız. Şimdi, bu mal edinememe gerekçesiyle ellerinden alınan
bu taşınmazları bu yasayla iade ediyoruz, yani, bir hakkı olana hakkını
teslim etme anlamında bunu değerlendirmek istiyoruz. Bunun neresinde,
bir yerinde bir şey var?
Ya da şunu da söylemek
istiyoruz: Yabancılar, Türkiye’de, herhangi bir yabancı kişi Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarına göre vakıf kurduğunda artık bu bir yabancı
bir vakıf değil, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş,
Türk Medeni Kanunu’na göre kurulmuş, Türk medeni hukuk tüzel kişiliğine
sahip oluyor. “Yabancı”yı artık burada kaldırmamız gerekiyor.
Bir de, adam, getirmiş
buraya mal varlığını koymuş. Bir denetime tabi tutulan, gerek iç
denetim gerek de Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimine tabi
olan bir taşınmazını gelip vakfa vakfediyor. Eğer, bunun yasalarımıza
aykırı, millî güvenliğimize aykırı bir durumu varsa, denetimi Vakıflar
Genel Müdürlüğü veyahut da güvenlik birimlerimiz var, bunların denetimine…
Eğer bir kişi yasa dışı bir faaliyet yapmak istiyorsa, yasa dışı bir
mal varlığı ediniyorsa, bunu niye getirip vakıfların içerisine
koysun, denetime tabi bir kurum içerisine koysun?
Geçici 7’nci maddede
bir diğer hususu da açıklayayım. Bu, tabii ki, 2002 yılında çıkan Yasa’yla
bunlar bir kısım mallarını zaten aldılar. Şimdi, bunların mal…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – 2003 var, 2003.
RECEP ÖZEL (Devamla)
– 2003’te sadece oradaki Vakıflar Genel Meclisini, Vakıflar Genel
Müdürü adına değiştirdi, onay makamı, görüş alma yeri değiştirildi.
Şimdi, bu yasanın bir
diğer tartışılan konusu da teftiş kurulunun tekrar buraya ihdası.
Teftiş kurulu zaten var burada, teftiş ediliyor zaten. Vakıfların
teftişi şu anda yapılmakta, sadece buna yeni bir statü getirilmekte.
Bakın, vakıfların denetimi,
bu yasayla biz neleri getiriyoruz: Beyanname verme zorunluluğunu
bütün vakıflara getirdikten sonra, bunların yöneticilerini, faaliyet
raporlarını, bütçe ve bilançolarını, gayrimenkullerini, mali
tablolarını, işletme ve iştiraklerinin mali tablolarını bildirim
zorunluluğunu getiriyoruz. Ayrıca, şube ve temsilciliklerini,
mal aldıklarında bunları, aldıkları ve yaptıkları mali yardımları,
şirket ve işletmelerini bildirmelerini mecbur hale getiriyoruz.
İç denetim mekanizmasını kuruyoruz, ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ve teftiş kuruluna da yasaya ve amaca uygunluk denetimi yapmasını
temin ediyoruz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Şirketler ne olacak?
RECEP ÖZEL (Devamla)
– Şimdi, bu yasanın orasından burasından alarak ya da vakıflar alanında
Türkiye’de hiçbir düzenleme yokmuş gibi, sanki hiçbir düzenleme eskiden
mevcut değilmiş gibi, 2762 sayılı Yasa yürürlükte değilmiş gibi,
biz yeni bir yasayı uzaydan aldık geldik Türkiye’ye monte ediyormuşuz
gibi bir hükmü… Sadece “vakıf bizim geleneğimizde, kültürümüzde
var.” diyoruz.
46.500-47 bin adet Türkiye’de
vakıf var. Cemaat vakfı var, yeni vakıf var, mazbut vakıf var, mülhak
vakıf var. Türkiye’de cemaat vakfı adedi 161 adet. 46.500 adet vakfın
yanında 161 adedi… Bu yasayı lütfen, ne olursunuz kadük hale getirmeyelim.
Onu eleştirelim. Eksiği belki bu yasanın… Cumhuriyet Halk Partisinin
Komisyonda birtakım önerileri elbette ki oldu çok istifade ettiğimiz.
Özellikle Orhan Eraslan Bey’in ve diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımızın
önerilerini aldık, buraya koyduk. Güzel bir tartışma ortamında
orada çıkardık. Tabii ki tam mükemmel anlamında bir şeyi biz buraya
getirdik, gerçekten vakıflarımızın önünü açabilecek bir tabloyu
biz buraya getirdik. İnşallah, geleneğimizde, kültürümüzde var
olan bu vakıfların önünü açmak, kendi kültürümüzü, medeniyetimizi,
tekrar, dünya çapında örnek olmuş bir vakıf medeniyetimizi birtakım
sıkıntılarını bu yasayla çözmüş olmanın onurunu ve mutluluğunu
taşıyoruz.
Hepinize AK Parti
adına saygılar ve sevgiler sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özel.
Anavatan Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın
dördüncü bölümü üzerinde Anavatan Grubu olarak söz almış bulunuyorum;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
70’li yıllarda “Karaoğlan” olarak dağlara taşlara ismini yazdığımdan
dolayı çok memnunum. Çünkü, Karaoğlan dik durdu, ülkesini sevdi.
İyi bir yurtsever, dürüst bir politikacı, laik, demokratik, çağdaş,
hukuk devletinden, sosyal hukuk devletinden ödün vermeyen yiğit bir
savaşçıydı. Onu cumartesi günü uğurluyoruz. Karaoğlan, ruhun şad
olsun, toprağın bol olsun diyorum. Ailesi başta olmak üzere, Demokratik
Sol Parti camiasının ve tüm Türkiye’nin başı sağ olsun diyoruz. Uğurlar
olsun Sayın Genel Başkanım.
Değerli arkadaşlar…
AHMET YENİ (Samsun) –
DSP’ye...
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Ölmüş şeylere… DSP’de olabilir. Ben, Genel Başkanım olarak, 1970’li
yıllarda peşindeydim. Ona saygım var. Bütün ülkemizde de inanıyoruz
ki, dürüst siyasetçiler onu iyi anlar.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde ikinci bir sorun ise, sel sorunu. Batman, Diyarbakır, Urfa,
Şırnak, Mersin, Mardin gibi illerimizde ve bir sürü yöremizde sel
baskınından dolayı mağdur olan binlerce insanımız var. Kaybolan ve
can veren 43 kişinin ailesine başsağlığı diliyoruz, diğer, yaralılara
ve mağdur olanlara da geçmiş olsun diyoruz.
Sayın Bakanlar geç de
olsa bu bölgeye gittiler, ama, ben, bugün, Şırnak, Urfa ve Diyarbakır
il başkanlarımızla… Gerçekten bakanlar buralara geldi, sorunlar
konusunda yardımcı oluyorlar. Elbette gidecektir bakanlar. Gecikmeli de olsa
gitmelerinden memnunuz, şikâyetçi değiliz. Ama, orada çizmeleri televizyonlarda
göstermek… Çizmeleri giyerek değil… Orada keşke yalın ayak gezen çocukları
gösterseler, keşke o yalın ayak gezen çocukların milden başka basacakları
kuru bir yer olmadığını gösterseler daha iyi olurdu.
Elbette ki, devletimiz
ve Hükûmetimiz, bir an önce, onlara çözüm bulmak, onlara yardımcı olmak
ve kalıcı bir çözüm bulmak… Sadece olaylar olduğunda “devletimiz
güçlü” demekle yetinmeyelim, bu insanlar bizim insanlarımız, sahiplenelim.
Değerli arkadaşlarımız,
elbette ki, bakanlarımız bu bölgelere gidecektir, en doğal haklarıdır.
Ama, niye Mersin’i unuttunuz? Kız Kalesi’nde 300-400 esnafımız mağdur,
moteller ve oteller mağdur olmuş, perişan olmuş, insanlar devletten
bir yardım bekliyor. Nerede bizim Turizm Bakanımız -turizm ölüyor-
yoksa bir yerlerde uyuya mı kaldı?
Değerli arkadaşlar,
Turizm Bakanı… Hangi Bakanımız? Neden gitmediniz? Mersin’i gözden
çıkardınız.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Mersin) – Çıkarmadık.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Evet, hangi bakan gittiyse söyleyin?
Değerli arkadaşlar,
Sayın Başbakan Mersin’e gittiğinde, çiftçi doğal olarak narenciye
sorununu dile getirdi ki, bugün de aynı sorunlar var narenciyede.
Sebzecilerin bu felakette de mağduriyetleri var. Sayın Başbakan,
Mersin’den korkmasın, Mersin de Türkiye’mizin en güzide bir ilidir. Bir
an önce Mersin’deki, Kız Kalesi’ndeki esnafların sahiplenilmesi
gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) –
Şu kanuna bir gelir misin?
HACI BİNER (Van) – Vakıflar
Kanunu’nu görüşüyoruz Sayın Başkan, maddeye bir gelsin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Evet, Türkiye bunu yaşıyor. Maddeye de geleceğim, vakıflara da
geleceğim. Vakıfları böyle alelacele çıkarmanızın anlamını bilemiyoruz.
Neden bu kadar acele ediyorsunuz? Bazen de karar sayısı bulmakta da
güçlük çekiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
sizler nelerle uğraşıyorsunuz, biliyor musunuz? Öncelikle askerlerle…
“Yan yatma” dediniz, ama, Mehmetçik, bugün Güneydoğu’daki o sel yardımında
bulunan insanlara yardımcı oluyor, başta Genelkurmay Başkanı ve
tüm Silahlı Kuvvetlere teşekkür ediyoruz.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
– Çok ayıp! Çok
ayıp! Beyefendi, çok ayıp!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Ha, siz neyle uğraşıyorsunuz? Mecliste bir… Sayın Bakanım da burada,
Enerji Bakanım da burada, zam gelmeyecek demiştiniz doğal gaza, soruyoruz,
zam geldi mi gelmedi mi? Ama, burada, Mecliste iki tane memur, Sayın
Bakan bize doğru söylemedi diye bu adamlara ceza verdiniz ya. Sayın Bakan, zam geldi
mi gelmedi mi? Lütfen, kamuoyuna açıklayın.
AHMET YENİ (Samsun) –
Şu Vakıflar Kanunu’na ne zaman geleceksin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Evet, Vakıflar Kanunu’na geliyoruz, acele etmeyin. Bu, vatandaşın
sorunu. Siz, hâlâ bir memurun kendi aralarındaki konuşmasına kulak
verecek durumdaysanız, Türkiye’ye kulak verin ne olursunuz, o memurların
konuşmasına kulak vermeyin.
Değerli arkadaşlar,
Vakıflar Kanunu’na da geliyoruz, niye böyle acele ettiğinize şaşıyorum.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul)
– Vakit doldu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere yüce Meclis
tarafından 25/2/1998 tarihinde 4342 sayılı Mera Kanunu çıkarılarak,
ülkemizin hayvancılığı için önemi büyük olan meralarımız koruma
altına alınmış ve meraların tahrip edilmesinin, başka amaçlarla
kullanılmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Ama, maalesef, meraları
hayvanlarımız için yaptık, hayvancılığı da öldürdük. Sayenizde
hayvancılığı da öldürdük, hayvancılıkla ilgilenen vatandaşlar
da perişan oldu.
Bu Kanun’un 14’üncü
maddesinde “tahsis amacı değişmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu
Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz” denildikten
sonra, sınırlı olarak istisnalar gösterilmiştir. Bugüne kadar kişi
ve kurumlara başkaca bir istisna getirilmemiştir. Vakıflar Kanunu
Tasarısı’nın “Muafiyet ve İstisnalar” başlıklı 77’nci maddesinin
son fıkrasında Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait meraların
Mera Kanunu hükümlerine tabi olmayacağı belirtilmiştir.
AHMET YENİ (Samsun) –
O konuşmayı kim hazırladı?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Doğrusu, Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait mera arazilerinin
neden Mera Kanunu’ndan ayrı tutulduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
Acaba, mera vasfı taşıyan bu araziler başka amaçlarla mı kullanılmak
istenmektedir?
Değerli milletvekilleri,
özel mülkiyete konu mera arazileri ancak kamulaştırma yoluyla Mera
Kanunu çerçevesinde değerlendirilebileceğinden, mülhak vakıflar
adına tescilli arazilerin kamulaştırılmasından mera olarak tescil
edilmesi de zaten mümkün bulunmamaktadır. Ancak, Danıştay 1. Dairesinin
8/11/2001 tarihli, esas 2001/101 sayılı iştiraki kararında kamunun
yararlanmasına bırakılan mazbut vakıfların mülkiyetteki mera
vasıflı taşınmazlar devletin hükmü ve tasarrufu altında olduğundan
4342 sayılı Kanun hükümlerine tabi denilmiştir. Dolayısıyla, Genel
Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait mera arazilerinin 4342 sayılı
Mera Kanunu’ndan istisna tutulmasının doyurucu açıklaması bulunmamaktadır.
Bu şekilde istisnalarla,
Mera Kanunu’nun delinmesi, mera arazilerinin tahrip edilmesi söz
konusu olacaktır. Bu nedenle, söz konusu fıkranın madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
Tasarının 21’inci
maddesinde ve 2/B diye anılan orman arazilerinin vakıflar adına
tescil edilerek başka amaçlarla kullanılmasına kapı açılmak istenirken,
Adalet Komisyonunda bu hükümler çıkarılmıştır. Dolayısıyla, tasarılara,
bu şekilde amacı başka hükümler eklenmesi alışkanlığından vazgeçilmesi
gerekirdi.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 7’nci maddesiyle, cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinde
kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya
nam-ı mevhumlar adına tapuda kayıtlı taşınmazlar 1936 Beyannamesi’nden
sonra cemaat vakıfları tarafından satın alınmış ve cemaat vakıflarına
vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinmemeleri nedeniyle,
Hazine, Genel Müdürlük veya vasiyet edenlerle bağışlayanlar adına
kayıtlı taşınmazların cemaat vakıflarına verilmesi öngörülmektedir.
Bilindiği üzere, cemaat
vakıfları, aslında, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmayan,
dayanağını Lozan Anlaşması’ndan alan -tabiri caizse, olağanüstü-
vakıf türleridir. Medeni Kanun hükümlerine göre de, cemaat vakıfları
türünde vakıfların kurulması hâlâ mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özcan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun, bir dakikalık
süre veriyorum size.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Dolayısıyla, istisnai niteliği olan bu vakıflara, yine bu şekilde
istisnai haklar sağlayarak pozitif ayırımcılık yapılmakta, cemaat
vakıfları lehine kazanımlar sağlanmaktadır.
Bilinmesi gereken
husus şudur ki: Şu anda, Türkiye’de, Müslim ve gayrimüslim -azınlık
veya değil- bütün Türk vatandaşlarının yürürlükte olan Medeni Kanun
hükümlerine göre vakıf kurmalarında bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
şu anda, gayrimüslim cemaatlere mensup vatandaşlarımız ve diğer
vatandaşlarımız gibi, Kanun’da belirtilen sınırlar çerçevesinde,
eşit hak ve sorumluluklarla vakıf, dernek kurulabilmesine engel
olacak hiçbir hukuki ve maddi sınırlama bulunmamaktadır. Eşit haklara
sahip olma açısından bu konuda bir sorun bulunmamakla birlikte, ancak
cemaat vakıfları ile sair vakıfların hak ve sorumluluk yönünden,
yeni vakıf tabir edilen Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş vakıflarla
kıyaslanması da doğru değildir. Zira, bu vakıfların dayandığı Medeni
Kanun’ken, cemaat vakıflarının dayanağı Lozan Anlaşması olup...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özcan,
teşekkür ediyorum sizlere, sağ olun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ne kadar sesimiz de kesilse...
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gruplar adına
son konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri Saygun.
Sayın Saygun, şahsınız
adına söz talebinizle birleştiriyorum konuşmanızı.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın dördüncü bölümüyle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizleri
bir kez daha saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmama kendi hazırladığım iddialar ve maddelerle ilgili olarak
başlamadan önce, eğer izin verirseniz, az evvel bir konuşma yapan
Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcisi Değerli Recep Özel’e ve
onun iddialarına, sizlerin huzurunda bir cevap vermek istiyorum
ve bir istirhamım daha var: Sayın Bakanımızın, bu cevapları, istirham
ediyorum, dikkatle incelemesini istiyorum. Neden? Çünkü, burada,
Sayın Bakanım, yanlış iddia edildiği iddiasıyla, her fırsatta çıkıp,
konuşmacı arkadaşlarımıza cevaplar verdi. Umarım, benim söylediklerim
de yanlıştır ve Sayın Bakan da çıkar, bize cevap verir. Ama, korkarım,
Sayın Bakan da burada yok.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul)
– Vazgeç o zaman.
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Gelir, gelir...
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Şimdi, benim vazgeçecek halim yok. Burada bir temsil,
bir yetki söz konusudur. Ben, tıpkı Mehmet Ali Bey varmış gibi konuşmamı
üreteceğim.
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ
(Adana) – Yerin kulağı var.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Sayın Bakan da bu konuya vâkıf olmalı ki, orada Hükûmeti
temsil ediyor. O zaman, o da çıkar, bu cevabı verir. Eğer ondan bir cevap
alamazsam, Devlet Bakanımız Mehmet Ali Şahin’den cevap almamış sayacağım.
Değerli arkadaşlarım,
Recep Bey önce bir söz söyledi: “Bu Yasa uzaydan mı geldi?” dedi. Hayır,
bu Vakıflar Yasa Tasarısı uzaydan falan gelmedi, bu hepimizin malumu,
ama, bu yasa tasarısının Avrupa Birliği patenti olduğu konusunda
da Cumhuriyet Halk Partisinin en ufak bir endişesi yok.
Şimdi, birtakım iddialarda
bulundular. Dediler ki: “Biz, yabancıların vakıf kurmasıyla ilgili,
bu yasada hüküm koymadık, hatta ve hatta, sınırlamalar getirdik.” Ve
5’inci maddeyi örnek gösterdiler.
Şimdi, 5’inci maddeyi
bir açıp baktığımızda, bu maddede “yabancılar Türkiye’de yeni vakıf
kurabilirler.” şeklinde Tasarı’da bir ibare vardı. Aynen ibare bu
kadardı: “Yabancılar Türkiye’de vakıf kurabilirler.” Belgeler insanların
doğru söylediğini kanıtlar. Alt komisyon tutanaklarını açıp bakarsanız,
alt komisyonda, 5’inci maddeyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
adına benim, çıkıp, ısrarla, bu maddede, yabancıların hukuki ve fiilî
mütekabiliyet şartı olmadan mal edinmelerinin doğru olmayacağını
ısrarla iddia ettiğimi görürsünüz. Bu iddialarımın akabinde Komisyon
Başkanı Bakanımıza sordu, Bakanımızın cevabı da: “Mademki çok elzem,
o zaman koyalım bu ilaveyi.” dendi. Tutanaklar aynen bu şekildedir
ve bu buraya geldi.
Şimdi, Sayın Recep
Bey'e bir şey sormak istiyorum: Burada, her fırsatta, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu yasaya olumlu katkısı olmadığından bahsettiniz.
Hep söylüyoruz, yani, bu yasa, bir deve misali, neresini tutsanız
yamuk. Şimdi, bu kadar yamukluğu, biz, düzeltme şansına sahip değiliz.
Ama, her şeye rağmen, iddialarımızla, sözlerimizle, sizleri, hiç
olmazsa bazı maddelerde doğru tercihler yapmaya yönelttik. 5’inci
madde de budur.
Devam edelim efendim.
3’üncü maddede cemaat vakıflarının tanımı var ve cemaat vakıflarının
tanımında, cemaat vakıflarıyla ilgili, mal edinme veya edinmeme
konusunda cemaat vakıflarına yönelik bir atıf yok, bir açıklama
yok. 6’ncı maddede de, bu hususta yönetmeliğe atıf yapılıyor. Yani,
cemaat vakıflarının bu konudaki iddialarıyla ilgili olarak bir
yönetmelik tanzim edilecek ve daha sonra bu yönetmelikle ilgili
olarak da uygulamalar yürütülecek. Ama, burada, öyle ilginç şekilde
ifade ettiniz ki, ortada yönetmelik yokken, sanki bu yönetmelik
çıkmış ve sizin iddialarınız doğrultusunda tamamlanmış gibi bir
açıklamada bulundunuz. Ortada yönetmelik yok ise, bu iddialarınız
da tamamen boşlukta kalan iddialardır. Bu nedenle, önce yönetmeliği
bekleyelim, o yönetmelikten sonra bu iddialarınız doğru mu yanlış
mı hep birlikte görürüz.
Efendim, yasanın
25’inci maddesine geldiğimizde, dış ülkelerde vakıfların faaliyetleri
konusunda herhangi bir sınırlama yoktu, yani 25’inci maddeye göre,
vakıflar amaç ve faaliyetleri doğrultusunda yurt dışında kurulmuş
kuruluşlara üye olmak da dahil, yurt dışı faaliyetlerinde bulunabiliyorlardı.
Yine, Adalet Komisyonunun
tutanaklarına bakarsanız göreceksiniz ki, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin dayatmasıyla, buraya bir ilave yapıldı: Vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla… Şimdi, “vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla, ibaresi olmasaydı, tüm vakıfların uluslararası faaliyette
bulunmaları konusunda en ufak bir sınırlama getirilmemiş olacaktı.
Şimdi, bu da, Cumhuriyet Halk Partisinin sizi yönlendirmesi sonucu
bu yasanın metnine aldığımız bir husus.
21’inci maddede, ormanlarla
ilgili son hali tek cümle: “Özel vakıf ormanları kurulabilir.” Bizim
ısrarımızla yine bu madde bu hale getirildi, ama, tasarıdaki haliyle
“Fiilen orman vasfını kaybeden, şehir, kasaba ve köy yapılarının
bulunduğu yerlerdeki mazbut vakıf taşınmazlarının mülkiyeti hiçbir
hükme gerek kalmaksızın vakfı adına tescil edilir.” diye bir hüküm
var. Şimdi, bu hüküm, geçmişte gelip, reddedilen 2/B’yi tekrar çağrıştıran
bir hükümdü, ama, bunun yeri burası değildi. Biz, bunları da iddia
ettik. Görüyoruz ki, Adalet Komisyonundan sizin huzurunuza getirilen
son haliyle, bu iddia ettiğimiz hususta da kabul görmüşüz ve gerekli
değişiklikler yapılmış.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bunları niye sayma ihtiyacı duyuyorum? Hep söylediğimiz bir şey
var: Bu yasa, hükûmet tasarısı olarak hazırlanıp getirildiğinde,
eğer bu yönde değişikliklere tabi olmasaydı, mevcut haliyle gelseydi,
inanın, vakıf dünyasında telafisi mümkün olmayan çok ciddi zararlar
olurdu. Bir şeyler değişti. Ama, bugünkü haliyle, hâlâ, telafisi mümkün
olmayan zararlara neden olur mu derseniz, evet, bugünkü haliyle de,
hâlâ, telafisi mümkün olmayan zararlara neden olur efendim.
Şimdi, bu değişikliklerle
ilgili dördüncü bölüm, yani, konuşmakta olduğum bölümle ilgili
de bir iki hususu sizlerle paylaşma ihtiyacı duyuyorum.
Arkadaşlarım, bir
hükûmet düşünün, bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bazı kanunların
yürürlükten kalkacağını madde olarak hazırlamışlar. Bu, madde 80.
Madde 80 diyor ki: “Bu kanun yürürlüğe girdiğinde şu şu şu kanunlar
yürürlükten kalkar.” Ve çok ilginçtir, 3913 sayılı Vakıf Memba Suları
ile Orman ve Zeytinliklerin İşletilmesi Hakkında bir kanun var. Bu
Kanun’un da yürürlükten kaldırılması konusunda madde metninde hüküm
var. Ama, önce benim itirazım, daha sonra Sayın Akbulut’un da beni
destekler açıklamaları sonrası bu buradan çıktı. Niye çıktı biliyor
musunuz? Zaten bu yasa yürürlükte değildi çünkü. Bu yasa, zaten yürürlükten
kaldırılmıştı. Ama, yürürlükten kaldırılmış olan bir yasayı,
Hükûmet tasarısında bir kez daha yürürlükten kaldırmaya kalktınız.
Ee, şimdi, sadece bu
bile, yasanın hazırlanırken, ne kadar ciddiyetten uzak ne kadar ciddi
bir araştırma yapılmadan ortaya konduğunun en açık kanıtıdır.
Değerli arkadaşlarım,
geçici 1’inci maddede bir düzenleme yapıldı. Bu geçici 1’inci maddeyi
eğer açarsanız, bu düzenlemeyle “görev unvanı değiştirilen personelin
mali hakları kadrosuna uygun olarak ödenir” şeklinde bir ifade var.
Yani, bu atamalardan sonra görev yapan bazı personel kadrolarına
uygun bir yer bulamayıp bir alt kadro, özellikle mali açıdan bir alt
kadroda görevlendirilebiliyor. Şimdi, bir alt kadroda görevlendirdiğiniz
zaman bunun kazanılmış mali haklarını vermek zorundasınız ve yasada
var. Yasada var ama, burada da bu kadroda kaldığı sürenin ne kadar
olacağı hususunda bir açıklık yok. Yani, bu konuda, genel müdürlük
ve bakanlık gerek görürse, bu personeli, kendisinin bulunması gerektiği
kadronun altında çalıştırır, mali haklarını öder; ama, statü olarak
o kadrodan kurtulması için eğer isterse izin vermez ve o personeli
ilanihaye burada çalıştırır. Bunun aksini tevlit edecek, bunun aksini
belirtecek bir hüküm yasada yok. Bunu komisyon çalışmalarımızda
ifade ettik; ama, ne yazık ki buraya girmedi.
Geçici 2’nci maddede,
gene Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyon üyelerinin katkısıyla
bir değişiklik yaptık, hazırlanacak yönetmeliklerden söz ediliyor
değerli arkadaşlarım, bu yönetmeliklerin hazırlanma süresi olarak
da “bir yıl” deniyor.
Değerli arkadaşlarım,
bir yasa çıkarıyorsunuz, bu yasayı uygulayacaksınız ve bu yasayı
uygulamak için sizin ihtiyaç duyduğunuz yönetmeliklerin hazırlanması
için bir yıl gibi uzun bir süre ortaya koyacaksınız. Bizim iddialarımızla
bu da altı aylık süreye indirilmiştir. Böylece, en azından, bu yasanın
uygulamasında gündeme gelecek yönetmeliklerden doğacak boşlukların
çok uzun bir süre yaşamın içinde yer almasının önüne geçilmiştir.
Geçici 5’inci maddemiz
vardı Hükûmetin teklifinde, bizim iddialarımızla çıkartıldı, şu
anda geçici 5’inci madde burada yok.
Bunları söylerken,
bir: Önerge vermemiş olmamıza rağmen Yasa’ya sunduğumuz katkıları
belirtmeye çalışıyorum. İki: Sayın Bakanımızın buraya çıkıp, bu
kürsüden “Cumhuriyet Halk Partisi önerge mi verdi? Cumhuriyet Halk
Partisi bize yapıcı destek mi verdi?” sözlerine her fırsatta bir
gönderme yapma ihtiyacı duyuyorum. Çünkü, biz bir emek koyduk, bir
gayret sarf ettik. Olabilecek düzeltmeleri düzelttirmeye çalıştık.
Ama, bunun için önerge vermedik. Bunu, her fırsatta söylüyorum. Bu kadar
derme çatma bir yasanın önergeyle düzeltilebileceğine inanmadığımız
için önerge vermedik. Ama, gene de, mademki bu yasa bu ülkede uygulamaya
geçecek, mademki sizin tercihleriniz bu yönde, olabilen düzeltmeleri
yapabilmek için üzerimize düşenleri yaptık.
Aynı şey geçici 7’nci
madde için de geçerli değerli arkadaşlarım. Geçici 7’nci maddenin
-Hükûmet tasarısının metninde olan- metinden çıkarılması için bayağı
ciddi bir gayret sarf ettik ve bu maddede, vakıfların, genel müdürlük
adına kaydedilmiş olan mazbut vakıfların vakfı adına tescilini önlemiş
olduk. Çünkü, genel müdürlük adına tescil edilmiş olan mazbut vakıfların,
artık bu yönde yönetilmesi, bu yönde idare edilmesinin doğru olacağına
inanıyorduk. Yıllardır sürdürülmekte olan bir alışkanlıktı. Bu alışkanlıktan
ne Vakıflar Genel Müdürlüğü ne de vakıf dünyasında bir şikâyet yoktu.
Hangi akla hizmete böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyulduysa, biz
bunun böyle olmaması gerektiğini iddia ettik, bu da çıktı.
Ama, bir şey daha var.
Hükûmet tasarısındaki geçici 9’uncu, Komisyonunun 7’nci maddesinde,
değerli arkadaşlarım, çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Bir kere, burada,
nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlarla, yani, takma lakap kullanılan vakıf
varlıklarıyla kim olduğu belli olmayan taşınmazların ve Vakıflar
Genel Müdürlüğü adına veya hazine adına kayıtlanmış, tescil edilmiş
taşınmazların vakfı adına tescil edilmesi konusunda bu maddede
bir hüküm vardı.
Değerli arkadaşlarım,
hiçbir sınırlama yapılmadan, böylesine alelusul bir maddeyle eğer
sürdürseydik, inanın, Türkiye’de Genel Müdürlüğün elinde artık miras
bırakanı, vakfın sönmüş olması dikkate alınmadan, hepsi gidip o vakıflar
adına bir kez daha tescil göreceklerdi. Biz, buna bir hüküm eklettirmeye
çalıştık. Önce, bu maddenin, yasa metninden çıkması için çok ısrarcı
olduk. Israrımız bu şekilde kabul edilmeyince “hiç olmazsa alın buraya
getirin, 1936 Beyannamesi’nde bunların kayıtlı olması şartını koyun.”
dedik. Komisyon tutanaklarında bunların hepsi açıktır. Bu söylediklerimizin
doğru olmadığını veya bu söylediklerimizin AKP’nin ısrarıyla madde
metnine geçtiğini düşünen arkadaşlarımız varsa, bu Komisyon tutanaklarını
incelerler, görürler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Saygun,
bir dakikalık süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Daha buradayız, bir başka gün şu kürsüden söylediklerimizin
doğru olmadığını bize hatırlatırlar, ama ben söylediklerimizin
hepsinin doğru olduğuna yüzde yüz inanıyorum; çünkü, bunları biz
yaptık, tutanakları okuduk ve o tutanaklardan aldığımız bilgilerle
bu kürsüdeyiz.
Yalnız, burada bir eksik
kaldı değerli arkadaşlarım -zamanı geldiğinde, önergemizde vardır
yoktur, bizde yoksa lütfen siz talep edin- bakın, bu maddede tescil
yetkisi tapu sicil müdürlüğüne verilmiştir. Bu tescil yetkisi meclis
kararıyla, yani Vakıflar Meclisi onaylarsa tapu sicil müdürlüğü
tescil edecektir. Şimdi, değerli arkadaşlarım, vasiyetname yoluyla
bırakılmış birtakım gayrimenkullerin Meclis kararıyla tapu siciline
tescil edilmesi, Türk hukuk sistemi için bir kara leke olur. Türkiye’de
vasiyetnamenin geçerli olup olmadığı konusunda karar verebilecek
tek merci mahkemelerdir. Mahkemelerin elinden bu yetkiyi alamazsınız,
hukukun elinden bu yetkiyi alamazsınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Saygun,
teşekkür ediyorum, sağ olun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Böyle bir düzenleme yaparsanız, hukuku baypas ederseniz
bu doğru olmaz. Bu maddeyi lütfen bir kez daha değerlendirin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Dördüncü bölümün
tümü üzerinde şahsı adına Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu.
Sayın Kavuştu, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
Sayın Kavuştu.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi,
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
vakıf müessesesi, tarihî derinliği gerçekleştirdiği, sosyal hizmetler,
şark ve İslam medeniyetinin gelişmesine yaptığı katkılarıyla
varlığı hissedilen sosyal bir kuruluştur.
İnsanlığın birlikte
olması ve yaşamanın en yüce değerlerinden biri de, kuşkusuz dayanışma
ve yardımlaşma duygusudur. İnsana insanca bakan, gönüllerden doğan
bir sevgiyle yardıma koşan, sahip olduğu varlıklardan başkalarını
da faydalandırmak gibi güzel ve insani duyguların tümünü en geniş
şekliyle uygulayan kurum vakıflardır.
Değerli milletvekilleri,
ecdat yadigârı olan vakıfların bu topraklar üzerinde tarihî seyrine
bakıldığında, vakıflardan söz etmemek mümkün değildir. Bakınız,
Anadolu Selçukluları, hükümran olduğu topraklar üzerinde hızlı
bir şehirleşmeye girmişler ve merkezî idareden ayrılarak mahallî
idareye büyük önem vermişlerdir. Öncelikle, şehirlerin merkezî noktalarında
ulu camiler inşa etmişler, yanlarına beden temizliği için hamamlar,
eğitim için bugünkü üniversiteler seviyesindeki medreseler inşa
etmişlerdir. Toplumun sosyal, kültürel, ekonomik ihtiyaçları için
bedesten, arasta, darüşşifa, su tesisleri, han, kervansaray, imarethaneler
gibi yapılar inşa ederek, bu tesislerin devamı için akar bağlamışlardır.
Osmanlı toplumunda
ise ırk, renk, dil, din farkı gözetmeksizin insanlığın, hatta bütün
canlıların mutluluğu için vakıflar kurmuşlardır. Bugün belediyelerin,
Millî Eğitim, Kültür, Sağlık ve Bayındırlık bakanlıklarının görev
sahasına giren hizmetleri vakıf eliyle gerçekleştirerek vakıfları
halka hizmet kurumu haline getirmişlerdir. İnsanlar ve toplum içinde
yapılması faydalı görülen her şey vakfa konu olarak seçilmiş ve gerçekleştirilmesi
için çeşitli vakıflar kurulmuştur.
Türk tarihi, bugün
için modern adıyla sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik dediğimiz bu
faaliyetlerle inanç, kültür ve hayırseverlik müesseseleri için örnek
olarak kendilerini göstermiştir.
Bugün, biz, sorunları
yerinde tespit ederek çözüme kavuşturmak için merkezî idareden mahallî
idarelere geçmeye çalışırken, atalarımız bin yıl önce bu sistemi
kullanıyorlardı.
Vakıflar, sosyal devlet
kavramının doğmasından sonra devletin vatandaşlara sunmakla yükümlü
olduğu sosyal nitelikli kamu hizmetlerini tarih boyunca kendine
görev bilmiştir.
Vakıflar, 21’inci yüzyıla
girerken, dünya ekonomisinde üçüncü sektör olarak anılmaktadır. Gelecek
yüzyılda gönüllü kuruluşlar toplumunda daha etkili ve öncelikli
sektör haline gelecektir.
Değerli milletvekilleri,
AK Parti olarak Hükûmetimiz döneminde vakıflar tarihinde güzel gelişmelere
şahit oluyoruz. Bakınız, sizlerin değerli katkılarıyla hayata geçen
2/1/2004 tarihli Resmî Gazete’de ilan edilerek yürürlüğe giren 193 Sayılı
Kanun’un 89’uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen yeni alt
bentlere göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu nezdinde
eski eser tescili, abide eserlerin bakımı, onarımı, restore edilmesi
ve yaşatılması amacıyla abide eserlerin kayıtlı olduğu kurum ve
kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların tamamını, yıllık beyannameyle
bildirilen gelirlerden indirilmektedir. Ayrıca, fakirlere yardım
amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara
bağışlanan gıda maddelerinin maliyet bedelinin tamamı, yıllık
beyannameyle bildirilen giderlerden indirilmektedir.
Yine, gelir getirici
iş yerleri ve idare…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kavuştu,
bir dakikalık sürenizi başlatıyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, yeni Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın
yaşatılmasıyla, yarınların vakıflarımızın külli hizmetler yapabileceği
tarihî derinliğine ve ruhuna uygun zeminlere kavuşacağı günler
olacağını düşünüyorum.
Şimdiden, yapacağınız
katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyor, bu duygu ve düşüncelerle
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kavuştu,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü bölümün tamamı üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Evet, arkadaşlarımız,
tabii, girmelerine rağmen soru sorma mecburiyetleri yok.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim kısa bir sorum
olacak.
Sayın Bakanım, cemaat vakıflarının mülk edinme ve mallar üzerinde
tasarruf edebilmelerine imkân sağlayan 3 Ağustos 2002 tarihli 4771
sayılı Kanun’dan bugüne kadar cemaat vakıfları ne kadar mal edinmişlerdir?
Hükûmet tarafından bu konuda yapılan değişiklik ne
getirmiştir?
Son olarak, evveliyatı
cemaat vakıflarına ait olup da halen üçüncü şahısların mülkiyetine
geçen cemaat vakıflarının iadesi hukuken mümkün müdür? Daha doğrusu bununla ilgili bir düzenleme var
mıdır?
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Uzun…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sayın Bakanım, Sivas’ta bölge sorumluluğu altında 98 adet tescilli
vakıf eseri vardır. Bunların 2005’te 9 adedinde restorasyon yapılmıştır.
2006 yılında onarımı yapılan eser sayısı 13 adettir. Hâlihazırda koruma
kurulunda onay bekleyen eser 21 adettir. Bu eserlerin içerisinde Divriği
Ulucami ve Darüşşifası’nın restorasyonuna ne zaman başlanacağı
konusunda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Uzun.
Sayın Albayrak...
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma
üç tane soru sormak istiyorum.
Birinci sorum şudur:
80’inci madde içeriği doğrultusunda vakıfnamelere aykırı olarak
satış ya da kiralama suretiyle amacı dışında kullanıma imkân tanınan
vakıf eserleri ne kadardır? Bu eserler kimler tarafından satın alınmıştır
ve bugün ne olarak kullanılmaktadır?
İkinci sorum şu: Gerçekten,
1239 sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısı, vakfeden, vakfedilen ve vakıfname
bağlamında bizi duayla mı yoksa bedduayla mı karşı karşıya getirecektir?
Üçüncü sorum şu: Katma
bütçeli kuruluş olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 22’nci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi içerisinden çıkan 58 ve 59’uncu hükûmetler döneminde
bütçeden pay almadığı malumlarınızdır; dolayısıyla, 1990 ila 2002
yılları arasında bütçeden pay alırken, katma bütçeli kuruluş olan
Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu restorasyon, bakım, onarım
gibi vakıf eserlere ilişkin hizmetlerin bir karşılaştırmasını yapar
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, birkaç soru da benim var.
Sayın Bakan, bilindiği
gibi, Atatürk, vakıfların devlet için tehdit oluşturacak ölçüde güçlenmelerini
önlemek amacıyla -tabii ki yabancı vakıflardan bahsediyorum-
1936’da azınlık vakıflarının mülk edinmelerini yasaklamıştır. Hükûmetinizin
geldiği nokta ise, AB yolunun daha başında, gereksiz bir acelecilik
ve tavizkârlıkla Türkiye’yi bu alanda bir mayın tarlasına sokmak olmuştur.
Ayasofya gibi incilerimiz de bu mayın tarlasının etki alanı içindedir.
1920’lerde 8 milyon
gayrimüslim ve 19 tane vakıf bulunurken, bugün 150 bin gayrimüslim
ve 161 azınlık vakfı vardır. Bunların 78 tanesi Rum vakfı olup, Türkiye’de
1.800 civarında Rum kökenli vatandaşlarımız yaşamaktadır. Yani,
her 23 Rum kökenli Türk vatandaşımıza 1 vakıf düşmektedir. Bu yasayla
azınlık vakıflarının sayı ve talepkârlığında hızlı bir artış görülecektir.
Türkiye’nin devlet güvenliğini tehdit edici bu keyfiyetin önünü nasıl
alacaksınız?
İkinci sorum: Sayın
Bakan, Türkiye’nin tapu kadastrosu tamamlanmadığı için, ortada kime
ait olduğu bilinmeyen pek çok gayrimenkul bulunmaktadır. Özellikle
İstanbul’da mülkiyeti tartışmalı binlerce bina mevcut olup, azınlıklar
daha şimdiden buraları sahiplenme arzusu ve niyeti içerisindedirler.
Bu niyeti okuyabildiyseniz, almış olduğunuz bir önlem mevcut mudur?
Üçüncü sorum: Sayın
Bakanım, hazırlamış olduğunuz bu kanuni düzenlemeyle, birer
ferdî güç olmaktan çıkıp, cemaat güçlerini, yabancı cemaat güçlerini
arkasına alacak vakıfların nasıl bir noktaya geleceğinin hesabını
yaptınız mı? Bu tehlikenin farkında mısınız?
Dördüncü sorum: Sayın
Bakan, Vakıflar Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra Ermeni lobicileri
bu yasadan ne şekilde istifade edeceklerdir? Hükûmetiniz bu konuda
bir değerlendirme yapmış mıdır?
Diğer bir sorum: Sayın
Bakanım, AB’ye sürekli taviz vererek müzakere sürecini sürdürmeye
çalıştığınız gözlemlenmektedir. Ancak, taviz üstüne taviz vermenize
rağmen yine de olmuyor. Vakıflar Yasası denmekte, Kıbrıs denmekte,
Ermeni soykırımı denmekte, bundan sonra denilecekler de kapıda
beklemekte. Türkiye, müzakere sürecinde bir tren kazasıyla tehdit
edilmektedir. Bu kadar art arda taviz vermek yerine, bir kez, olacaksa
olsun bu tren kazası, biz de trenimizin vagonlarının kapasitesini
bir görelim demeyi neden hiç düşünmüyorsunuz? Sürekli taviz vermenize
rağmen kimseyi tatmin edemediğinize göre, bu tavizkâr tutumunuzda
neden ısrar ediyorsunuz? Ayrıca, Hükûmetiniz, Türkiye adına bu denli
çok taviz verme yetkisini nereden almaktadır, her 100 seçmenden
13-14’ünün oyuyla mı, yapılan son anketlere göre?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Tekelioğlu,
buyurun.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Efendim, bir konuda Sayın
Bakanımızın görüşünü almak istiyorum.
Bilindiği gibi, vakıflar
bizim medeniyet hayatımızda çok önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla da biz
medeniyetimize bu sebeple vakıf medeniyeti deriz. Ancak, vakıflar,
hep veren vasfıyla öne çıkmıştır, alan vasfıyla değil. Dolayısıyla,
vakıfların biz bu hususiyetini korumak zorundayız. Oysa, bazı camilerimizde,
vakıflar, para toplama adı altında masa açmakta ve bağış sahiplerinin
teneke çelenklerini orada kullanmaktadır. Bu, çiçek açısından da
doğru değildir, çiçekçilik sektörüne de ağır bir darbe indirmektedir.
Üstelik de, vakıfların veren değil alan mahiyetine zarar vermektedir.
Şimdi düşünelim, Sayın
Ecevit’in cenazesinde bir teneke çelenk ne kadar yakışır? Şunu unutmayalım
ki, çiçek bir israf değildir. Nasıl ki, koyunu kuzuyu besliyor ve tüketiyorsak,
aynı şekilde, çiçekçilik sektöründe de böyle bir durum söz konusudur.
Üstelik de, buradan istihdamda çok büyük bir insan grubu çalışmaktadır,
istihdam edilmektedir. Dolayısıyla, bu çiçek sektörüne zarar verecek
bir faaliyet içerisinde vakıfların bulunmaması gerekir diye düşünüyoruz.
Bu konuda Bakanımızın
bir görüşü, söyleyeceği bir şey vardır diye umuyorum, bunu bekliyorum.Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sıra bende mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Evet, yarısına
geldik. Şimdi, cevap hakkınızı kullanın.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Yazılı olarak cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Şimdi, yazılı olarak cevap
vereceğim derim ama, tabii kalan süreyi arkadaşlarımızın soru sorarak
değerlendirme imkânları var.
BAŞKAN – İsterseniz,
diğer arkadaşlara soru sorma hakkını vereyim. Siz, cevabınızı o
şekilde kullanın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Nasıl efendim?
BAŞKAN – Diğer arkadaşlara
soru sordurayım.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Soru soralım da, hepsine birden cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Hayır, ben cevaplandıracağım
efendim.
BAŞKAN – Peki. Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Cevaplandırayım izin verirseniz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkan; ilk soru Sayın Işık’tan geldi. “2002 yılının 3 Ağustosundan
itibaren, cemaat vakıfları mülk edinmeye başladılar. Başladılar
da ne oldu? Ne kadar gayrimenkul sahibi oldular? Ne kadar tasarrufta
bulundular?” diye bir soru sordu. Evet, 2002 yılından beri, cemaat
vakıfları, bağış yoluyla veya satın alma yoluyla mülk edinme imkânına
sahipler, edinmiş oldukları mülkleri satma imkânına sahipler. Tüm,
161 tane cemaat vakfını kastederek söylüyorum, 20 adet bağış yoluyla,
5 adet de satın alma yoluyla, toplam 25 adet taşınmaz edinmişler, 7
adet taşınmazı da satmışlar. Öyle, ifade edildiği gibi, cemaat vakıflarına
mülk edinme hakkı tanırsanız, Türkiye’de çok büyük araziler alırlar
ve böylece, Türkiye’nin üniter yapısını tehdit edecek bir karmaşaya
yol açarlar, şeklindeki iddiaların, şu verdiğim rakamlar karşısında
ne kadar tutarsız olduğu da ortaya çıkacaktır.
Tabii, bir de şunu sordunuz:
4771 sayılı Yasa, bizden önceki, 57’nci Hükûmet döneminde çıktı. Biz
de, daha sonra, 58’inci Hükûmet olarak 4778 sayılı Yasa’yla bir değişiklik
yaptık. Bu değişiklik de, sadece, daha önce bakanlar kurulu kararıyla
mülk edinme konusunda izin verilirken, Vakıflar Genel Müdürlüğü
yetkilendirilmiş oldu.
Tabii, cemaat vakıflarının
1974’ten 2002’ye kadar mülk edinememesiyle ilgili sorunu, daha önce
de söylediğim gibi, DSP, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisinin oluşturduğu Koalisyon Hükûmeti döneminde başladı. Bunu
şunun için söylüyorum: Sayın Özdoğan eleştirdi ya “Niye cemaat vakıflarına
mülk edinme hakkını veriyorsunuz?” diye. Kendi mensubu bulunduğu
Partinin hükûmet ortağı olduğu dönemde bu hak tanındı ve üstelik o
zamanki Genel Başkanları da Avrupa Birliğinden sorumlu -biliyorsunuz-
Başbakan Yardımcısıydı ve üstelik Avrupa Birliği süreciyle ilgili
ulusal programın yayınlanması da o Hükûmet döneminde olmuştu; ona
da, o sorusu itibarıyla cevap vermek istiyorum. Yani, Anavatan Partisi,
Avrupa Birliğine girmekten vaz mı geçti şu andaki Anavatan Partisi?
Ben de, inanıyorum ki, herhâlde kamuoyu da merak ediyordur.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Ulusal değerlerden taviz vermeyelim diyoruz, yoksa neden vazgeçelim!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ben şimdi cevaplara devam
ediyorum izin verirseniz.
Sayın Uzun’un Sivas’la
ilgili bir sorusu oldu Divriği konusunda. Şu anda, Kültür Bakanlığı
ve Sivas Valiliği, Divriği’yle ilgili restorasyon ve onarım çalışmalarını,
bildiğim kadarıyla, yürütüyorlar. Evet, Vakıflar Genel Müdürlüğü
de buna destek veriyor.
Bunun dışında, bir soru
daha geldi: “Atatürk, cemaat vakıflarının mülk edinmesini yasaklamıştı,
siz hangi hakla cemaat vakıflarına mülk edinme hakkı tanıyorsunuz?”
diye bir soru yöneltildi. Tabii, 2762 sayılı Yasa, beyanname veren
vakıflara mülk edinme hakkı verdi, yani, böyle bir yasak filan söz konusu
değil. 1936’dan 1974 yılına kadar, vakıflar mülk edinebiliyorlardı
bağış yoluyla, satın alma yoluyla, tasarrufta bulunabiliyorlardı.
Atatürk’ün, cemaat vakıflarının mülk edinmesini yasakladığı şeklindeki
değerlendirme doğru değildir, yanlıştır. Üstelik, mülk edinmeyle
ilgili yaşanan sorunun da, 57’nci Hükûmet döneminde bir değişiklikle
aşıldığını biraz önce ifade etmiş oldum.
Bir taraftan da saate
bakıyorum, Sayın Başkanım da saate bakıyor.
Bunun dışında başka
sorular da var, tespit edebildiğim sorulara cevap vermeye çalışıyorum,
diğerlerine yazılı cevap vereceğim. Sayın Tekelioğlu’nun çiçekçilikle
ilgili bir sorusu oldu. “Birtakım vakıfların ‘çiçek göndermeyin,
işte bizim vakfımıza bağış yaptığınız anlamında işte bir teneke
sembol gönderin’ şeklindeki uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?”
diye sordu. Ben, kişisel olarak söyleyebilirim ki, ben eğer bir yere
bir çiçek göndereceksem, orada bir tebriki ifade edeceksem, teneke
yerine çiçek gönderirim. Öyle yapmanın daha doğru olduğu kanaatindeyim.
Vakıflarımızın da, Türkiye’deki çiçekçilik sektörünü olumsuz etkileyecek
bir tutum ve davranış içerisinde bulunmamalarını tavsiye ediyorum.
Çünkü, 350 bin kişinin ekmek yediği bir sektörün olumsuz etkilenmesini
Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak doğru bulmadığımı
ifade etmek istiyorum. Sayın Tekelioğlu’na da, bu hassasiyeti nedeniyle
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, diğer
sorulara yazılı cevap vereceğim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü bölüm üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 22.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
16’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 1239 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
5’inci sıraya alınan,
Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/1259) (S. Sayısı : 1257) (x)
BAŞKAN – Komisyon?..
Burada.
Hükûmet?.. Burada.
Komisyon Raporu 1257
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Nurettin
Sözen, AK Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır,
Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Muzaffer Kurtulmuşoğlu’nun söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Nurettin Sözen’e aittir.
Buyurun Sayın Sözen.
(CHP Sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN
SÖZEN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan
önce, hepinizi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Yine, konuşmama başlamadan
önce, kaybettiğimiz eski Başbakan Sayın Bülent Ecevit’e Tanrı’dan
mağfiret diliyorum, Sayın Rahşan Ecevit’e, yakınlarına, DSP’lilere,
Türk ulusuna ve Kıbrıs halkına başsağlığı diliyorum.
Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili
olarak CHP Grubunun görüşlerini sunacağım. Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, dört madde bir ek maddeden
ibarettir. 10/11/1981 tarihli 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında
Kanun, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları ve devlet başkanları
ile cumhuriyetin kuruluşuna hayat veren Ulu Önder Atatürk’ün en yakın
silah arkadaşları olan İstiklal Harbi komutanlarını kapsıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti devletine Başbakan olarak hizmet edenleri
kapsamıyordu.
(x) 1257 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu yasa tasarısıyla,
“Devlet Başkanı” unvanı “Cumhurbaşkanı” olarak değiştirilmektedir.
Başbakanların Devlet Mezarlığı’na defnedilmesine olanak tanınmaktadır.
Vasiyet gereği veya ailesinin isteği doğrultusunda Devlet Mezarlığı
dışında bir yere de defnedilebilmeleri mümkün kılınmaktadır. Ayrıca,
İçişleri Komisyonunda, Komisyonun kararıyla Meclis Başkanlarının
da bu mezarlığa gömülmesine olanak sağlanmıştır. Bu düzenlemeyle
gösterdiği duyarlılık dolayısıyla Hükûmete teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa tasarısı yirmi beş yıl değişikliğe uğramamıştır. Yirmi
beş yıl sonra merhum Ecevit’in ölümüyle konu yeniden ele alınmıştır
ve dolayısıyla hükûmet tasarısında, Başbakanların bundan böyle
Devlet Mezarlığına gömülmesi, defnedilmesi olanaklı kılınmıştır.
Ancak, bugüne kadar yirmi beş yıl içerisinde sekize yakın Başbakanımızı
kaybetmişiz. Bunlardan merhum Celal Bayar ve merhum Turgut Özal’ın
anıt mezarları var, fakat diğer başbakanların, Ürgüplü gibi, Özdilek
gibi, Melen gibi, Talu gibi, Sadi Irmak gibi bakanların anıt mezarları
yok ve dolayısıyla büyük bir adaletsizlik ve haksızlık yapmış oluyoruz
Meclis olarak. Aslında, bu yasaya bir geçici madde konularak, yakınları
tarafından istenildiği takdirde kabir naklinin yapılabilmesine
olanak sağlanabilmeli idi diye düşünüyorum.
Bir başka görüşüm,
devlet hayatımızda, hiç temenni edilmemekle birlikte Başbakan olarak
hizmet edenlerin ileride böyle bir Devlet Mezarlığı’na defnedilmesini
hak etmediği gerçeğiyle de karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla,
bir yasa çıkarırken bütün olasılıkları dikkate alarak, definden
evvel bir Bakanlar Kurulu kararının alınmış olmasının da bu yasanın
ileriye dönük daha sağlıklı bir yasa olabileceği konusundaki görüşlerimi
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel ifade ettiğim gibi, Komisyonda Meclis başkanlarının
da defnedilmesine olanak kılan bir önerge kabul edilmiştir. Biz Meclis
Başkanlarına tanınan bu hakka karşı değiliz. Ancak, bir hükûmetin,
bir cumhuriyet hükûmetinin çok ciddi çalışması ve tutarlı olması
gerekmektedir. Bir gün evvel hükûmet tasarısında Meclis başkanları
yokken, İktidar Partisinin milletvekilleri tarafından verilen
önergeyle Meclis başkanlarının bu yasaya dahil edilmesi Hükûmetin
tutarlılığı açısından, İktidar Partisinin tutarlılığı açısından,
etik bakımdan doğru değildir.
Daha da acısı, maalesef,
Hükûmetin, sadece başbakanların Devlet Mezarlığı’na defnedilmesini
mümkün kılan kanun tasarısı, henüz imzalar kurumadan Başbakan Yardımcısı
bir büyük gazeteye beyanat vererek, Sayın Ecevit’in eşinin de kendisinden
ayrılmayacağını ve eşine de bu olanağın tanınabileceğini ima
eden beyanatta bulunmuştur. Bu da yanlıştır. Yirmi dört saat içerisinde
üç defa karar değiştiren bir hükûmet tasarrufunu kabul etmek mümkün
değildir. Bu kararlara saygı duymak mümkün değildir. Yarın daha ciddi
kararlar alacak hükûmetler; savaş kararı alacak, önemli ekonomik kararlar
alacak. Yirmi dört saat içerisinde üç defa karar değiştiren, üç defa
düşünce değiştiren bir hükûmeti eleştirmek, o hükûmete sitem etmek
doğal olarak hakkımızdır.
Değerli arkadaşlarım,
Ecevit’le ilgili çok şey söylendi, çok şey yazıldı, daha çok şey yazılacak
ve söylenecek; ancak bu kanun tasarısı vesilesiyle eski Başbakan
Sayın Ecevit’le ilgili bazı düşünce ve gözlemlerimi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Sayın Ecevit, aileden
gelen kültür, gelenek ve göreneklerle yetişmiştir. Bilgi ve sanata
yakınlık… Diploma peşinde koşmaktan çok, bilginin, sanatın, kültürün,
üretimin peşinde koşmuştur. Mütevazı, gösterişten uzak, hiçbir zaman
inançlarından, düşüncelerinden ödün vermeyen kişilik sahibidir
Ecevit. İnançları ve düşünceleri için öz güvene dayalı cesareti
vardı. Tehdit ve suikast ihbarlarının üzerine giden cesaret sahibidir
Ecevit.
Demokrasiye sınırsız
bağlılık sadece düşünce düzeyinde değil, gerektiğinde makamlarını
da bırakarak, demokrasi için eylemli tepkilerin sahibidir Sayın
Ecevit.
Sevgi ve saygıya dayalı,
bütün insanlara örnek olacak bir aile hayatı, sevgi, saygı, dayanışma
ve beraber üretme anlayışı egemendi aile yaşamında.
Onurlu ve ideallerine
bağlı yaşamak için, nikâh yüzüklerini ve saatlerini satmayı göze
alan yaşam biçimiyle, yaşam felsefesiyle örnek bir insandı.
Türkiye’de siyaset
platformlarında, köylerde ve meydanlarda ilk, sosyal demokrasiyi
ve de demokratik solu anlatan ve savunan siyasetçiydi.
Bugün, milliyetçiliği
sosyal demokratlara yakıştırmayanlara en güzel yanıtlar vardır
Ecevit’in uygulamalarında. CHP Genel Başkanı olarak yaptığı Kıbrıs
Barış Harekâtı ve emperyalist ülkelere karşı gösterdiği haşhaş direnişi,
sosyal demokratların milliyetçiliğini simgeleyen en güzel örneklerden
birkaçıdır.
Ecevit, uygulamalarıyla,
sosyal demokratların nasıl bir gerçek milliyetçi olduğunu her uygulamasıyla
kanıtlamıştır.
Kıbrıs’ın bugünkü durumundan
en çok üzüntü duyan da kuşkusuz Ecevit olmuştur. Kıbrıslı soydaşlarımızı
ölümden ve zulümden kurtarıp, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulmasını
sağlayan Ecevit, bu Cumhuriyetin tehlikede olduğunu görerek, kim
bilir, ne kadar çok acı çekmişti.
1957’de, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin en genç milletvekili olarak, rahmetli Doktor Suphi
Baykam’la birlikte, benim de katıldığım gençlik ekibiyle Trakya’yı
ve bazı Anadolu yörelerini karış karış dolaşırken, onun heyecanına,
halkıyla bütünleşmesindeki başarıya, halkıyla kucaklaşmasındaki
içtenliğe tanık olmuştum. O günkü sosyal demokrasi anlayışı, heyecanı,
çabası, gayreti, mütevazı yapısı, uygar yaklaşımları, ödünsüz yaşam
ve politika yapma anlayışı hiç değişmedi hayatı boyunca.
1961 Anayasası’nın çalışma
hayatımızı düzenleyen bölümlerini, yani, Sendikalar Yasası’nı,
yani, Toplu Sözleşme ve Grev Yasası gibi yasaları hayata geçiren
siyasetçi olarak da, kuşkusuz, tüm emekçilerin kendisine çok şey
borçlu olduğu siyasetçidir Ecevit.
En uzun Parlamento hayatı
olan siyasetçilerden biri olan Ecevit dürüst kimliği, sağlıklı aile
yapısı, ödün vermez siyasetçi kimliğiyle tüm siyasetçilere örnek
olacak niteliktedir.
Ecevit Atatürkçü düşünce
doğrultusundan hiç ayrılmadı. Atatürk’ün ilke ve devrimlerine yürekten
bağlıydı. Siyaset yaptığı sürece bu ilkelerden, özellikle laiklik
ilkesine bağlılıktan hiç ayrılmadı. Bunda, kuşkusuz Atatürk’ün en
yakın arkadaşı İnönü’yle beraber çalışması, CHP Genel Başkanı İnönü’nün
genel sekreterliğini yapmış olmasının da büyük payı vardır.
Ecevit’in mekânı cennet
olsun. Ailesine, sağlık ve sabır diliyorum. Tüm ulusumuza başsağlığı
diliyorum, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sözen.
AK Parti Grubu adına
Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır.
Sayın Yalçınbayır,
buyurun. (Alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Eski Ecevitçidir.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi 5 Kasım tarihinde Ecevit Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Ecevit’le ilgili olarak gündemde çok yoğun söylemler var, programlar
var. Türkiye Büyük Millet Meclisi buna kayıtsız kalamazdı ve Hükûmetin
özel gündemle toplanma isteğinin kabulü ve tüm partilerin de bunu
desteklemeleri Türk demokrasisi bakımından özel önem arz etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde herhangi bir üyesi bulunmamasına
rağmen, Ecevit’in kişiliğine duyulan büyük bir saygı, Ecevit’in kişiliği
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve tüm Türk camiasında, dünyasında,
Türkiye’de genel kabul gördü. Değerli milletvekilleri, bu ölümden
sonra ailelerine de bir fırsat tanımak bakımından Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması düşünüldü.
Bilindiği gibi, 6 Kasım
1981 tarihinde, tam bugünlerde 2549 sayılı Kanun kabul edildi ve 10
Kasımda yürürlüğe girdi.
Türkiye Cumhuriyeti
cumhurbaşkanları ve devlet başkanları -ki, daha sonra bu “devlet
başkanları” tabiri Kanun’da değiştirildi ve getirilen tasarıyla
da devlet başkanları burada yoktur, cumhurbaşkanlarıyla eş değerde
mütalaa edilmiştir- ile cumhuriyetin kuruluşuna hayat veren, Ulu
Önder Atatürk’ün en yakın silah arkadaşları olan İstiklal Harbi komutanları
-Kanun’daki tabirle “kahramanlar”- için Ankara’da bir devlet mezarlığı
tesisi ve bunun idame ve muhafazasıyla ilgili hususları düzenleyen
bu Kanun çıkarıldı.
Bu mezarlığa, Kanun’un
yürürlüğe girmesinden sonra, üç cumhurbaşkanımız (rahmetli Cemal
Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Sabit Korutürk) defnedildi. Buraya İstiklal
Harbi komutanları -61 kişi- başta Mareşal Fevzi Çakmak olmak üzere,
Fahrettin Altay, Kâzım Özalp, Kâzım Orbay, Salih Omurtak, Kâzım Karabekir,
Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Mehmet Nuri Conker gibi komutanlarımız
defnedildi.
Bilindiği gibi, Atatürk
Orman Çiftliği arazisi içinde ve Karadeniz Havuzu’nun çevresindeki
arazi seçildi. Millî Savunma Bakanlığı tarafından 1982 yılında bir
yarışma yapıldı. Bu, 1982 yılındaki yarışmada ödül alan 2 değerli
mimarı ve ziraat mühendisini söylemek istiyorum: Birisinin adı
Özgür Ecevit, diğeri Yüksek Ziraat Mühendisi Ekrem Gürenli.
Maksadım bunlardan
özel anlam çıkarmak değil… 6 Kasım 1981 ve yine o günler; 10 Kasım, yine
o günler.
Biz değerlerimize
sahibiz. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran rahmetli Atatürk Anıtkabir’e
defnedildi, Birinci Cumhurbaşkanımız. İkinci Cumhurbaşkanımız
İnönü de orada metfun. O, özel bir statü. Ondan sonraki statü Devlet
Mezarları Hakkındaki Kanun. 3 Cumhurbaşkanımız orada, 61 komutanımız,
kahramanımız orada.
Tabii, Türkiye Cumhuriyeti
bunlarla sınırlı değil ve Devlet Mezarlığı dışında defnedilen devlet
adamlarımızla ilgili bir kanunu, yine bu Meclis, çok uzun yıllar askıda
olan, kadük kalan bir tasarıyı 27 Temmuz 2003’te kabul etti ve o Kanun’la,
Üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ı ve yine o Kanun kapsamında
Hatay Cumhurbaşkanı Ata Tayfur Sökmen’i, rahmetli Menderes ve arkadaşlarını
o Kanun kapsamında değerlendirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna,
siyaset yoluyla gelişmesine hizmet eden herkesi hayırla yâd ediyoruz.
Atatürk ve arkadaşlarını -ki, 10 Kasım geliyor- o kahramanları, onların
takipçilerini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişip dünyada lider
ülkeler arasına girme hedefine katkıda bulunan herkesi, biz, hayırla
yâd ediyoruz.
Şüphesiz ki, Devlet
Mezarlarıyla ilgili bu düzenleme, 30 Ağustos 1988 günü, devlet töreniyle
hizmete açıldı. Biz, getirilen bu düzenlemeyle, demokrasinin de
gereği, protokolün de gereği unsurları ilave ediyoruz. Ecevit’e
özel bir kanun değil -kanunlar genel nitelikli olmalıdır. Ecevit’e
özel değildir- ama Ecevit kaynaklı olmuştur. O kaynaklı olması ayrı,
genel nitelik ayrı. Onun için “başbakanlar” ibaresi ilave edilmiştir.
Devlet protokolünde Cumhurbaşkanından sonra gelen Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı, devletin en temel organı olan yasamanın
başkanı, seçilmişliğin ifadesi olmak üzere, o da, bu sıralamada,
listede yer almalıydı denildi ve Türkiye’deki demokratikleşmeye
paralel olarak bu unsur da ilave edildi. 1981’in şartlarında, Danışma
Meclisinde böylesine bir düzenleme yapıldı. Güzel bir düzenlemeydi.
Bu gelişecektir, ama bunun sınırları fazla gelişecek de değildir.
Üç unsuru, üç kişiyi ifade ediyor: Cumhurbaşkanları, başbakanlar
ve meclis başkanları...
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
– Senato başkanları...
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) – Bu, Türkiye’deki demokratikleşmenin de bir ifadesidir.
Seçimler, milletin yaptığı seçimler ve o yolla gelen, millet adına
hizmet eden, devlet protokolünün en üst seviyesindeki üç unsuru,
şüphesiz ki, bizim dikkate almamız gerekirdi ve bu düzenleme bu nedenle
yapıldı.
Değerli milletvekilleri,
Ecevit’le ilgili olarak bugünlerde söylenenler hafızalarda da kalacaktır.
Ecevit’in kişiliği, siyasetteki dürüstlüğü, ilkeliliği ve mücadele
azmi hepimizin ve gelecek nesillerin de hatırasında olacaktır. Türkiye
Cumhuriyeti ve bu cumhuriyetin 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı ve
2000’li yıllarında bulunan bu değerli siyaset adamını, düşünce adamını
unutmak mümkün değildi. Meclis, dün, özel gündemle, bu vefasını da
gösterdi ve milletimizin genel karakterini de yansıttı ve hayırla
yâd etti Ecevit’i.
Bu anlamda ve bu bağlamda,
ben, öncelikle, Türkiye Cumhuriyetini kuran Aziz Atatürk ve silah
arkadaşlarını, kahramanları, hizmet eden tüm cumhurbaşkanlarını,
başbakanları, Meclis başkanlarını hayırla yâd ediyorum, sağ olanlara
da sağlıklı ömürler diliyorum. Bu kanunun çıkarılmasına, tüm grupların
katkısı nedeniyle, ayrıca özel bir anlam yüklemek istiyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Grup Başkan Vekili ve Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel büyük devlet adamı Bülent Ecevit’in ölümü
nedeniyle başta Rahşan Hanım’a, sonra Kıbrıs halkına, DSP’li arkadaşlara
ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, hepsine başsağlığı diliyorum.
Sayın Ecevit’in yönlerini,
bugünlerde, ne kadar güzel insan olduğunu medyadan okuyoruz, izliyoruz,
televizyonlardan izliyoruz; yakinen tanıyorum, kendim biliyorum;
o zarifliğini, o güzelliğini, o centilmenliğini hiç unutamıyorum.
Ruhları şad olsun diyorum.
Bu arada, bu Mecliste
grubu bulunan milletvekilleri arkadaşlarıma, grubu bulunmayan
milletvekillerine, tüm milletvekili arkadaşlarıma da bu yasayı,
buraya getirdikleri için, kendilerine, yani sizlere de teşekkür
ediyorum. Bu bir kadirşinaslıktır, bu bir güzelliktir. Demek ki bu
Meclis, istediğinde, hak edene hakkını veren bir meclistir. Bunu
böylece kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sizlere tekrar teşekkür
ediyorum. Bu Meclise, Atatürk’ün kurduğu bu Meclise bu yakışırdı diye
düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
yasa, Bakanlar Kurulundan gelirken Bülent Ecevit için geldi, ama Komisyonda
-sevgili arkadaşlarım ne düşündü ne düşünmedi, bilmiyorum- değişiklik
yapılarak, Meclis başkanlarını da koydular, koyuldu.
Elbette ki, bu Mecliste
cumhurbaşkanından sonra gelen ikinci adam olarak Meclis başkanları
ve başbakanlar geliyor. Ama, sevgili arkadaşlarım, sanki biraz, bana,
çok fazla yasayla oynanmış gibi oluyor. Yarın diyebilirler ki -demeye
hakları da vardır- “benim babam da başbakandı, cumhurbaşkanıydı”
ve denebilir ki “senato başkanları da var idi bu Mecliste.” Bunlar
unutulmuşsa o ayrı, ama unutulmaması lazım idi eğer bir kadirşinaslıksa,
eğer bunları hep Ecevit bahanesiyle, dolayısıyla hatırladıysak. Keşke,
Ecevit ölmeden evvel bunları hatırlayıp çıkarsaydık da burada birlikte
tartışsaydık daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Kanun teklifi yapılırken…
Hep burada söyledim, yine de söylüyorum: Kanunlar yapılırken, hazırlanırken,
geniş hazırlanmalı, ona göre yapılmalı diye düşünüyorum. Ama, burada
biraz gözden kaçmış olmasına rağmen, eksisiyle artısıyla, ne olursa
olsun, bu Meclise bu yakışırdı.
Onun için, güle güle
Karaoğlan diyorum. Hepinize, bu yasayı çıkardığınız, çıkaracağımız
için, size teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, iyi geceler diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
DEVLET MEZARLIĞI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 6/11/1981 tarihli
ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Kanunun amacı;
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanları ve Başbakanları ile Cumhuriyetin kuruluşuna hayat veren
Ulu Önder Atatürk’ün en yakın silah arkadaşları olan İstiklal Harbi
Komutanları (Kahramanları) için, Ankara’da bir “Devlet Mezarlığı”
tesisi ve bunun idame ve muhafazası ile ilgili hususları düzenlemektir.”
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Komisyonun
bir tashihi olacak galiba.
Buyurun.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, bu
1’inci maddede “Bu kanunun amacı” diye başlayan tırnak içindeki paragrafta
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanları ve Başbakanlar…” “Başbakanları” değil “ı” harfi kaldırılacak
ve “Başbakanlar” ile devam edecek. Onun bu redaksiyonla düzeltilmesi
gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Notlar alınmıştır, gerekli
düzeltme yapılacaktır.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2549 sayılı
Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
“EK MADDE 1- Devlet Mezarlığına
defnedilecekler hakkında kendisinin vasiyeti veya ailesinin talebi
üzerine bu Kanun hükümleri uygulanmayabilir.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 9 Kasım 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sayın Ecevit’e ve ahirete
intikal etmiş olan başbakanlara, cumhurbaşkanlarına ve Meclis başkanlarımıza
Allah’tan rahmet diliyorum.