DÖNEM: 22 CİLT: 133 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
14’üncü
Birleşim
2 Kasım 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep
ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1147)
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
2.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar’ın, Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yaptıkları
konuşmalarda, bazı sözlerinin yanlış anlamalara neden olabilecek
şekilde ifade edildiğine ilişkin konuşması
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Amasya Milletvekili
Hamza Albayrak’ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan’ın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239)
VIII. - OYLAMALAR
1.- Vakıflar Kanunu Tasarısının 7’nci maddesinin
açık oylama sonucu
Birinci ve İkinci
Oturumlar
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum
yaptı.
İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, yurt dışında, vatandaşlarımızdan,
herhangi bir kayda tabi olmadan para toplayan bazı holdinglerle ilgili
yasal düzenlemenin bir an önce yapılmasının önemine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin cevap verdi.
Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, gelişen ekonomik koşullar karşısında
Sakarya’nın konumuna,
Adana
Milletvekili Recep Garip, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle,
ülkelerin kalkınması, çağdaş ve modern ülkeler seviyesine ulaşmasında
katılımcı yönetim anlayışı ile cumhuriyetin önemine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan, Mersin-Kızkalesi’nde,
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır
ve çevresinde,
Meydana gelen sel afetine ilişkin birer açıklamada
bulundular.
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 24 milletvekilinin,
Beyşehir Gölü ve çevresindeki sorunların araştırılarak yörenin
gelişmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/388) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Fatma Ekenoğlu’nun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç’ı temsilen bir Parlamento heyetiyle icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresinin oylaması sırasında,
Genel Kurulda karar yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
Saat 15.40’ta toplanmak üzere, İkinci Oturuma
15.26’da son verildi.
Sadık Yakut |
Başkan
Vekili |
Harun Tüfekçi Yaşar Tüzün |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Üçüncü, Dördüncü
ve Beşinci
Oturumlar
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Fatma Ekenoğlu’nun
resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’ı
temsilen bir Parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresinin,
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 4’üncü sırasında bulunan 1213 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
bir an önce yapılabilmesi için bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına
ilişkin Anavatan Partisi,
Gündemin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 267’nci sırasında yer alan (10/331) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel
Kurulun
Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedikleri;
Açıklandı.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlu’nun,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in,
Konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral, çocuklarıyla
ilgili bir belge hakkında,
Birer açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun Tasarıları’nın görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
halinde görüşülmesi kararlaştırılan Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın
(1/1054) (S. Sayısı: 1239) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak
maddelerine geçilmesi kabul edildi; birinci bölüm üzerinde bir süre
görüşüldü.
2 Kasım 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 21.59’da son verildi.
İsmail Alptekin |
Başkan Vekili |
Harun Tüfekçi Yaşar Tüzün |
Konya Bilecik |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
No.:
21
II. - GELEN KÂĞITLAR
2 Kasım 2006 Perşembe
Tasarı
1.-
Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1258) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2006)
Teklifler
1.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in; Ülkemizdeki Fransa'ya Ait
Kavram ve Kelimelerle Adlandırılmış Cadde, Sokak, Bina, Park-Bahçe,
Alan ve Meydan İsimlerinin Türkçe İsimler ile Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi (2/884) (Dışişleri ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.10.2006)
2.-
Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; İş Geliştirme Merkezleri
Kanunu Teklifi (2/885) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.10.2006)
2
Kasım 2006 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika
süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla,
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmasına
dair bir tezkeresi vardır…
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sayın Başkan, gündem dışı konuşmalara ne oldu efendim?
BAŞKAN – Bugün gündem
dışı konuşma veremedik efendim.
Ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
EMİN KOÇ (Yozgat) – Nasıl
vermiyorsunuz?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Müsaade eder misiniz efendim, tutumunuz hakkında söz istiyorum,
63’üncü maddeye göre.
BAŞKAN – Efendim, ben
şu maddeyi okudum; okuduğum konuyu bir yerine getireyim, sizin talebinizi
değerlendiririm.
İSMET ATALAY (İstanbul) – Hayır, olmaz!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – 63’üncü maddeye
göre söz istiyorum!
BAŞKAN – Okutuyorum:
IV.— BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1147)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları
yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve
nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 12 Ekim 2006 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun
onayına sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı V.
“Adana Milletvekili
Abdullah Çalışkan, mazereti nedeniyle 30/09/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 20 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Bitlis Milletvekili
Vahit Kiler, mazereti nedeniyle 01/09/2006 tarihinden geçerli olmak
üzere 1 ay”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“İstanbul Milletvekili
Ersin Arıoğlu, mazereti nedeniyle 22/09/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 13 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Yılmazcan, hastalığı nedeniyle 29/09/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 20 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Karabük Milletvekili
Hasan Bilir, hastalığı nedeniyle 20/09/2006 tarihinden geçerli olmak
üzere 16 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Niğde Milletvekili
Erdoğan Özegen, mazereti nedeniyle 29/09/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 24 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri Saygun, hastalığı nedeniyle 18/06/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 13 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Yalova Milletvekili
Şükrü Önder, mazereti nedeniyle 19/09/2006 tarihinden geçerli olmak
üzere 14 gün”
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Danışma Kurulu
önerisini okutuyorum:
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 203 Tarihi:2.11.2006
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 205 inci
sırasında yer alan 735 sıra sayılı Kanun Teklifi ile 355 inci sırasında
yer alan Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci ve 6 ncı sıralarına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin, Genel
Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
Faruk Çelik |
Atilla Kart |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu Temsilcisi |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkan Vekili |
|
Başkan Vekili |
BAŞKAN – Danışma Kurulu
önerisi üzerinde söz istekleri var.
Lehte olmak üzere, Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Benim başvurum ne oldu Sayın Başkan?
ATİLLA KART (Konya) –
Usul tartışması yapılacaktı…
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Gündemi yürütüyorsunuz, usul tartışması ne oldu efendim?
EMİN KOÇ (Yozgat) – Başkan,
usul tartışması ne oldu?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Usul tartışması ne oldu efendim? Tutumunuz hakkında söz istemiştim…
BAŞKAN – Efendim, istediniz,
biz gündem dışı sözü verdik; yani, Danışma Kuruluyla ilgili sözü
verdik.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Hayır efendim, gündem dışı uygulamanızla ilgili olarak tutumunuz
hakkında söz istemiştim, gündem dışı konuşmaları iptal etmeniz dolayısıyla.
BAŞKAN – Şimdi, siz,
benim gündem dışı sözleri vermemem sebebiyle, tutumumuzla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak söz istiyorsunuz...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Evet efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Başkanın takdirindedir
bildiğim kadarıyla.
RESUL TOSUN (Tokat) – Başkanın inisiyatifindedir
bildiğim kadarıyla.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük’ümüzün 59’uncu maddesini okuyorum:
“Gündem dışı konuşma
Meclis Genel Kuruluna
duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü acele hallerde beşer
dakikayı geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle en çok üç kişiye gündem
dışı söz verilebilir. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.”
Bildiğiniz gibi, gündem
dışı isteklere, geçtiğimiz iki gün içerisinde imkân dahilinde söz
verdik ve burada Hükûmet de gerekli cevabı verdi. Bugün gündemin yoğunluğu
ve bitimine kadar çalışma durumu, haftanın da çalışmasının son günü
olması itibarıyla, sadece Sayın Cumhuriyet Halk Partisinden gelen
talepleri değil diğer partilerden gelen talepleri de bugün yerine
getiremedim, gündem dışı söz veremedim; bu takdir hakkımı kullandım.
İSMET ATALAY (İstanbul) – Sel var, her
şey var...
BAŞKAN – Bu noktada,
benim, açık, Tüzük yetkim itibarıyla, tutumumla ilgili söz vermem
gereken bir husus yok.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, önce
bu sözü verdiniz. Pazartesi günü sizinle bunları
konuştuk, siz bu sözleri pazartesi günü verdiniz, bugün kaldırınız.
O nedenle, tutumuzun hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, ben
aldım talepleri. Sizin taleplerinizi aldım, diğerlerini de aldım.
ATİLLA KART (Konya) –
63, takdir yetkisi vermiyor.
BAŞKAN – Efendim, 59
uncu madde...
ATİLLA KART (Konya) –
63, takdir yetkisi vermiyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sayın Başkan, ben, sizin tutumunuz hakkında söz istediğim zaman
herhangi bir takdir hakkınız yok.
BAŞKAN – Ama, tutumum
sadece gündem dışı söz vermememle ilgili.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Evet, uygulamalarınızla ilgili.
ATİLLA KART (Konya) –
Usul ve uygulamayla ilgili.
HALUK KOÇ (Samsun) –
63’te -böyle bir talepte bulunuldu- sizin takdir hakkınız yok. Sizin
tutumunuz hakkında söz istiyoruz, İç Tüzük’e son derece uygun.
BAŞKAN – Hangi tutumum?
HALUK KOÇ (Samsun) –
63’ü okur musunuz... Onu burada belirteceğiz efendim…
BAŞKAN – Efendim, siz
söyleyin, hangi tutumum; onu da ben değerlendireceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Önce kabul ettiniz, sonra vermiyorsunuz. 63’te çok açık efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Söylüyorum: Daha önce söz verdiğiniz halde, kaldırırken yanlış
yaptığınızı anlatmak istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Başkan niçin gündem dışı sözleri vermediğimi sordu. Ben de İç Tüzük’e
göre cevabını verdim. Tutumum bu.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, 63’te takdir hakkınız yok.
BAŞKAN – Bana bu yetkiyi
İç Tüzük vermiştir. Bu yetkiyi ve takdirimi kullandım.
ATİLLA KART (Konya) –
Hayır, takdir yetkisi vermiyor.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Hayır, 63’te öyle bir takdir hakkı yok.
BAŞKAN – Efendim,
63’te de, siz, bana, açık...
(Samsun Milletvekili
Haluk Koç’un, Başkanlık kürsüsü önüne gelerek konuşması)
BAŞKAN – Efendim, lütfen
yerinizden açıklayın...
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sizin rahat duymanız ve benim bağırmamam için...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
– Sayın Başkan, yetkiler keyfî kullanılmaz, gerekçesi olacak.
HALUK KOÇ (Samsun) –
63’ü okur musunuz Sayın Başkan...
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sayın Başkan, burada bir keyfî durum var, ben onu açıklayacağım. Sayın
Başkan, tutumunuzda bir keyfîlik var, onu açıklayacağım.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Kürsüyü işgal etmeyin, yerinize lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sen dün orada insanları tehdit ediyordun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Ben kimseyi tehdit etmedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ettin.
BAŞKAN – Efendim, bana
tutumumun ne olduğunu açıkça ifade eder misiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Efendim, Sayın Aslanoğlu’na söz vermiştiniz; bekliyor…
HALUK KOÇ (Samsun) – Efendim,
gündem dışı konuşmaları sizinle ben konuştum Grup Başkan Vekili
olarak. Üç kişiyi…
BAŞKAN – Efendim, böyle
bir şey olur mu? Peşin öyle bir şey olur mu? Değerlendireceğimi söyledim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Önemli konular…
BAŞKAN – Efendim, değerlendireceğimi
söyledim. Her gün karar verilir buna Sayın Başkan, biliyorsunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) –
63’ü niye okumuyorsunuz efendim?
BAŞKAN – 63’ü de okudum
ben.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Yüksek sesle okuyun.
BAŞKAN – Eğer bu Genel
Kurulu yönetimimde bir hata, bir eksiklik, bir tarafsızlıktan…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Tutumunuz için söz istiyoruz Sayın Başkanım, yapmayın. Biz sizi her
zaman tarafsız görüyoruz, her zaman adil görüyoruz, muvazeneli
davrandığınızı görüyoruz; mutlulukla sizin riyasetinizde çalışıyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Sayın Başkan, Sayın Aslanoğlu’na söz vermiştiniz…
BAŞKAN – Arkadaşlar,
burayı ya biz yöneteceğiz ya siz yöneteceksiniz. Ben vicdani kanaatimi
ortaya koyacağım.
63’e göre benim tarafsızlığım
noktasında itirazınız var…
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Evet.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Olur… Olur…
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Hayır efendim.
BAŞKAN – Bir dakika
efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
İç Tüzük 59 gayet açık efendim.
BAŞKAN – Sayın Çelik,
yapmayın; bu kararı ben vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Başkan…
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi bugün gündem dışı söz vermemem sebebiyle
tutumumla ilgili söz istedi. Ben de gündem dışı sözün İç Tüzük’te nasıl
verileceğini huzurunuzda okumak suretiyle bunun Başkanın takdiri
içerisinde olduğunu, bugün de niçin vermediğimi Genel Kurula ifade
ettim. Dolayısıyla, benim tutumum noktasında tarafsızlığımı ihlal
edecek, İç Tüzük’e ve yasaya aykırı bir durumum olmadığı düşüncesindeyim.
O bakımdan, bu noktadaki talebinizi kabul edemiyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Teamüllere aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
ben herhangi bir şey beklemiyorum. Burada tarafsız yönetmek istiyorum.
Genel Kurulu da germek istemiyorum.
İSMET ATALAY (İstanbul)
– Taraf oldun!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Milletin sesini kısmayın!
HALUK KOÇ (Samsun) –
Niye çekiniyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Koç,
ben, bugüne kadar, uzun siyasi hayatımda kendi vicdanımın ve doğru
bildiklerimin dışında ve yasaların dışında hiçbir şeyin tesiri
altında kalmadım. (CHP sıralarından gürültüler)
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, lütfen gündeme devam edelim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.34
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Danışma Kurulu
Önerisi üzerinde söz istekleri var.
Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, lehte…
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sayın Başkan, içeriye çekildiniz, ne oldu efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
– Herhâlde bir düşünceniz vardır, onu açıklamanız lazım.
EMİN KOÇ (Yozgat) – Başkan,
sadece burada sizin dediğiniz mi doğru?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkanım, süremi ayarlarsanız… Sürem daha başlamadan
bir dakikam gitmiş.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; bugünkü
Danışma Kurulunda neyi getirdik biliyor musunuz? 260 milyon maaş
verdiğiniz, bunun da, 260 milyonunu da Bağ-Kur primi kestiğiniz muhtarları
getirdik ve bu insanları, dünyanın hiçbir yerinde…
AHMET YENİ (Samsun) –
Maaşlarını ikiye katladık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Maaş veriyoruz diyorsunuz, ama, yaklaşık yüzde 60 muhtar
borçlu BAĞ-KUR’a. Ne kendisinin ne çoluk çocuğunun ne ailesinin bir
tek sağlık güvencesi yok. “Maaşın var, biz size yeşil kart veremiyoruz”
dediğiniz insanlar. Böyle şey mi olur değerli milletvekilleri? Bunlar
insan değil mi? Bunların hastası olmayacak mı? Bunların çocukları
hasta olduğu zaman, acaba, bunlar hastaneye gidemeyecek mi? “Yeşil
kartı, maaşın var, veremiyoruz” dediğiniz insanlar. Şu anda Türkiye’deki
52 bin muhtarın yaklaşık 26 bin tanesi BAĞ-KUR’a borçlu, sayın milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri,
hükûmet etmek, idare etmek bir erdemliliktir, sözlerde durmaktır. Ben
size zabıtları okuyacağım, zabıtları, değerli milletvekilleri.
Bu insanlara söz verip yapmadığınız zabıtları okuyacağım. Üç yıl
önce bu yasayı getirdiğimizde, 37’nci maddeyle, buna Hükûmet adına
cevap veren Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Bey. Aynen
okuyorum zabıtları, aynen okuyorum: “En kısa sürede… Bağ-KUR prim
borçlarını ödemekte zorlanabilirler; çünkü, almış oldukları ücret
şu anda BAĞ-KUR’u ödeyecek noktada değildir. Muhtarlarımızın da benzer
sorunları var ve Parlamentonun gündemi dolu. Bu yasa paketini en
kısa sürede gelecektir.” Cevabı... Sayın İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu Bey’in “5000 göstergeyi hazırladık, Maliye Bakanımızın olurunu
aldık, 5000 göstergeyi getiriyoruz önümüzdeki ay…” Bunlar 2004’ün
Mart ayı bütçe konuşmalarında, değerli milletvekilleri. Sayın AK
Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa Bey’in, burada, yine 37’nci maddede,
aynen okuyorum zabıtlardan. Meclis kapanmadan, 2005 yılının, Meclis
kapanmadan -bu, 5 Mayıs 2005- 5 Mayısta yapılan bu konuşma, Sayın
Fatsa’nın ifadeleri: -tutanaklar burada- “Meclis kapanmadan biz,
Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmiş, inanıyorum ki, önümüzdeki
ilk Bakanlar Kurulu toplantısının birinde geçerek Türkiye Büyük
Millet Meclisine Meclis kapanmadan getiriyoruz.”
Değerli milletvekilleri,
hükûmet etmek bir erdemliliktir. Söz vermek… Vatandaşa söz veriyorsun,
kimseyi kandırmaya hakkımız yoktur; ya getirin ya getirmiyoruz deyin.
Bu insanlar perişan. Siz İstanbul’daki, Ankara’daki bazı 3-5 tane
muhtarın aldığı belli ücretleri tüm Türkiye’ye mal ediyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu insanlar aç durumda, çocuklarını hastaneye götüremiyorlar.
Yine söylüyorum -değerli
milletvekilleri belki bilmiyorsunuz- yeşil kart hiçbir geliri olmayana
veriliyor veya 128 milyonun altında geliri olana veriliyor. “Bunlara
260 milyon maaş veriyoruz.” diyorsunuz. O 260 milyonun 260 milyonunu
da BAĞ-KUR primine kesiyorsunuz, ama “maaşın var” diyorsunuz. Çoluğu
çocuğu bu insanların yok mu arkadaşlar? Bunlar hastalanmayacak
mı? Bunların hastalanmaya hakkı yok mu?
Ben biliyorum Malatya’da
en az 30-40 muhtarım, İnönü Üniversitesine senet vermiş, 10-12 milyar,
çoluk çocuğunun tedavisinden dolayı icralık oldular. Yazıktır
arkadaşlar, yazık ediyoruz. Bu insanlar hepimizin muhtarı, seçilmiş
insanlar. Bizim adımıza iş yapıyorlar, toplum adına iş yapıyorlar.
Bunlar toplumun bir önderi.
Anlamak mümkün değil
arkadaşlar, üç yıldır söz verdiniz ve bu yasanın geçmesi için 37’inci
maddeden gündeme Meclis iradesi -teşekkür ediyorum- bu yasayı derhal
geçirelim dedi, ama her nedense… Biliyorum, biraz sonra çıkacaklar
aynı şeyi söyleyecekler: “Bunu alalım 5’inci sıraya.” Ondan sonra
ötele, ötele… Şuna saygı duyarım: “Bunu alıyoruz bugün şu sıraya,
ama gelecek hafta çıkarıyoruz.” Bu sözü verirseniz, hepinizin
önünde saygıyla eğilirim muhtarlarım adına. Ama, bu Meclis, milletvekili
arkadaşlarım bu yasa geçsin diye gündeme aldılar arkadaşlar, üç
yıldır getirilmiyor arkadaşlar. Nedir hikmeti?
Değerli milletvekilleri,
bir işveren SSK primini yıllarca ödemiyor, ama, SSK’lı bir işçi, işveren
primini ödemedi diye asla tedavi hizmetlerinden… Her zaman gidebiliyor.
İşveren primini ödemiyor, ama, orada çalışan işçi arkadaşlarımız
tedavi hizmetlerinden yararlanıyor; ama, bir muhtar borçlu diye,
BAĞ-KUR’a borçlu diye “sen hasta olamazsın” diyoruz. Yazıktır! Bu, hiçbir
şeye sığmaz arkadaşlar. Sosyal devlet anlayışına sığmaz değerli
arkadaşlarım.
Bu açıdan, ayrıca,
devlet eczanelerle anlaşma yapıyor arkadaşlar. Eczaneler iflas
etmek üzere, bunu da antrparantez söylüyorum. Dört aydır, beş aydır
eczanelerin parası ödenmiyor. Yarın bu eczaneler hiçbir hastaya
ilaç vermeyecek. İçinizde eczacı arkadaşlarım var, lütfen söylesinler,
vicdanen söylesinler; ben biliyorum, kıvranıyorlar. Artık hiçbir
ilaç şirketi, ilaç dağıtım şirketleri eczanelere vadeli ilaç vermiyor,
“sen iflas edeceksin” diyor arkadaşlar. Bu insanlar bunu hak ediyor
mu arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri,
BAĞ-KUR prim borçları, bu arkadaşlarımızın, muhtarlarımızın çoğu
taksitlendirildi, ama, inanın ikinci taksidini ödeyemedi. Ne olursunuz,
rica ediyorum, bir bakın arkadaşlar ya, BAĞ-KUR Genel Müdürlüğüne
bir sorun, kaç muhtarın borcu vardı, kaç kişi ödedi. Hiçbir işe yaramadı
arkadaşlar. Neyi ödeyecekler, yiyecek ekmekleri yok. Söz veriyoruz
her şeyi, ama hiçbir şeyi yerine getirmiyoruz değerli arkadaşlarım.
Yine, bu sene… Bunlar
köylü, her gün, en az haftada üç dört kere iline gidiyor, ilçesine gidiyor
arkadaşlar. Ceplerinden para harcıyor. Kim için harcıyor? Köylüsü
için, halkı için harcıyor. Bizim, bu insanlara saygı duymamız lazım,
bu insanların elini ayağını öpmemiz lazım. Ama, hakikaten, hep burada
getiriyoruz, onlar bizim muhtar babalarımız, muhtar emmilerimiz,
bizim her şeyimiz… Laf ola beri gele…
Değerli milletvekilleri,
bu sorunu, bu yüce Meclis çözecektir. Değerli milletvekillerimin
oylarıyla, yine söylüyorum, tüm grupların, 37’nci maddeden gündeme
alınsın ve buradan geçsin denilmesine rağmen, hükûmet, bu yasayı getirmiyor
arkadaşlar. Size şikâyet ediyorum, herkese şikâyet ediyorum. Bunlar
insandır. Sosyal devlet anlayışı bu değildir arkadaşlar. Söz veriyorsunuz,
sözümüzü yerine getirmiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
başka bir örnek vereceğim. Sayın Başbakan, Malatya’ya geldi “kayısı
dondu, 50 trilyon veriyorum vatandaşlarım, müjde” dedi. Nerede? Nerede?
O zaman, söz vermeyeceksin. O zaman, söz vermeyeceksin arkadaşlar.
Söz, namustur benim anlayışımda. Devlet, vatandaşını kandırmaz.
Devlet adına söz veriyorsun, aynı eczanelerde olduğu gibi. Tüm kamu
kurumları anlaşma yapmış eczanelerle bir ayda ödeyeceğim diye. Doğru
mu sayın milletvekilim, doğru mu değil mi? Bir ayda ödeyeceğim diye
anlaşma yapmış. Eczaneyi dolandırıyoruz. Devlet adam dolandırır
mı sayın milletvekilleri?
Değerli milletvekilleri,
tekrar, Danışma Kurulumuzun… Muhtarlar… Çok laf bilmem, ya evet ya hayır
deyin. Hayır diyorsak, diyelim ki, bu Meclis, bu yüce Meclis, muhtarların
hiçbir sorununu çözmeyecek diyelim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Maaşlarına biz zam yaptık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – O zaman, herkes de bunu bilsin arkadaşlar. Bu yasayı… Ben,
hepinize yalvarıyorum, bu yasa, Meclis gündemindedir. Bir an evvel…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Muhtarlar adına, 1 madde…
Değerli milletvekilleri,
1 madde, üç dakika sürmez. Hep beraber, bu yasa çıksın, biz de onlara
bir minnet borcumuzu ödeyelim, o insanlara.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verir misiniz.
İsmimden bahsedilerek,
daha önceki zabıtlardan da atıfla, benim, şöyle şöyle söylediğim;
ama, sözümü yerine getirmediğimden bahsedildi. Söz istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Burada efendim… Burada Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tamam efendim, cevap vereceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ben zabıttan konuştum…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Bakan, Danışma Kurulu kararında sadece açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
– Bir sataşma yok…
BAŞKAN – Tabii…
Buyurun, açıklamanızı
yapın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkanım, ben, bunu okudum. Ben bunu okudum.
BAŞKAN – Tamam.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Aslanoğlu, biraz
önce yapmış olduğu konuşmada…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ben, bunu okudum…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – … yanılmıyorsam, 2004 yılında…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet efendim…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bir tekliflerinin, yapmış
olduğum konuşmada, muhtarlarımızın özlük haklarını iyileştirmeye
Hükûmet olarak çalıştığımızı ifade ettiğimi; ancak, bunun gerçekleşmediğini
ve devlet adamlığı sözünü yerine getirmeyi gerektirir ifadesini
kullandı biraz önce.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Evet, muhtarlarımızın özlük
haklarını iyileştirmeyle ilgili bir tasarı hazırlığını Bakanlar
Kuruluna getirdik, konuştuk. Ancak, hâlâ yürürlükte bulunan Yasa’nın
Bakanlar Kuruluna bir yetki vermiş olduğunu görerek, önce o yetkiyi
kullanalım, muhtarlarımızın maaşlarını hemencecik, bir Bakanlar
Kurulu kararıyla artıralım diye karar verdik…
İSMET ATALAY (İstanbul)
– Eee niye yapmadınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – … ve nitekim bunu yaptık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Nerede yaptınız?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – 120 milyondu, 240 milyona çıkardık,
yüzde 100 artış yaptık. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Evet…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – BAĞ-KUR primi ne kadar efendim?!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Asgari ücret yapacağız diye söz verdiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – 5000 gösterge Sayın Bakanım, 5000 gösterge dediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Yani, biz, Hükûmet olarak, bir
konuda bir şey yapmaya söz vermiş isek, onu mutlaka yerine getiririz.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
– Al bu sözünü geri…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakanım, 5000 gösterge…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sayın Aslanoğlu diyor ki:
“Efendim, muhtarların çoluk çocuğu hastaneye gidemiyor.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ben, hepinize teşekkür ediyorum.
Artık, Türkiye’de, yılbaşından itibaren 18 yaşındaki herkes sigortalıdır.
(AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Herkes hastaneye
gidip sağlık hizmetini alacaktır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ne zaman?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Elinde sağlık karnesi olup
olmadığına bakılmaksızın alacaktır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Nerede?.. Nerede?..
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Hastanelere kuyruktan giremiyor insanlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bunu AK Parti İktidarı gerçekleştirdi,
size rağmen gerçekleştirdi. (AK Parti sıralarından alkışlar) Size
rağmen gerçekleştirdi.
BAŞKAN – Arkadaşlar,
lütfen, yapmayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Biz ne söz vermişsek yaparız.
Sayın Başbakanın Malatya’da kayısı üreticilerinin zararlarıyla
ilgili verdiği söz de yerine getirilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Asla! 12 trilyon verdiniz, 35 trilyon söz vermiştiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sadece, beyannamelerine
itiraz olan üreticiler vardır, beyannamelerine…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Hayır, 35 trilyon söz verdiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Çünkü, hatalı beyanname vererek,
maalesef, haksız para alma peşinde olanlar da, az da olsa vardı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Asla!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – … bunlarla ilgili itirazlar
vardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Asla! Vermediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bu itirazlar sonuçlandıktan
sonra, eğer hakları varsa onlar da verilecektir. Bunun ne kadar olacağı,
bütün bu çalışmaların sonucunda bellidir. Dolayısıyla, Malatya’da
üreticilerimiz asla mağdur edilmemiştir, hak sahiplerine verilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Malatya’ya sorun Sayın Bakanım, Malatya’ya sorun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Geri kalanıyla ilgili, itiraz
süreci bittikten sonra da verilecektir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – 35 trilyon söz verdiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Ne bağırıyorsun ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yapmayın Allah aşkına ya!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – O nedenle, bilmeden, araştırmadan,
işin arka planında ne var bunun farkında olmadan gelip burada ulu orta
konuşuyorsunuz ve tabii ki ters düşüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ulu orta konuşmayın Sayın Bakanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Patates, soğan satanlar gibi bağırıyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – 35 trilyon söz verdiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sayın Aslanoğlu, demin siz
burada konuşurken ben sizi dinledim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Benden bir tek laf duydunuz
mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ama, yalan söylüyorsunuz diyorsunuz, yalan söylemiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bakın, bir konuşma adabı
var…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
böyle bir usul yok.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Konuşma adabını dahi bilemeyenin
ne kendisine ne millete hiçbir hayrı dokunmaz. (AK Parti sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Önce, siz konuşma adabını bir öğrenin. Önce
konuşma adabını bir öğrenin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ayıptır! Ayıptır!
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) – En azından, sizin gibi yalan söylemiyor Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz açıklamanızı yapın lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
– Açıklamayı çok aştı Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Evet, açıklama yapıyorum
efendim, açıklama yapıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
– Açıklama filan kalmadı Sayın Bakanım, polemik yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Efendim, eczaneler iflas
ediyormuş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şu söze bakın ya! Eczaneler
şu anda altın çağını yaşıyor, altın çağını. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Altın çağını yaşıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yapmayın!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Eczanelerin önüne gidin,
kuyruk göreceksiniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
– Milleti hasta ettiniz, onun için kuyruk var orada.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Çünkü, daha önce kamu kuruluşlarının,
hastanelerin içerisindeki eczaneler kapatıldı, şimdi, vatandaşlarımız
istediği hastaneden ilaçlarını temin etme imkânına sahip oldular;
bunlar daha önce yoktu.
Arkadaşlar, Türkiye
değişiyor, Türkiye gelişiyor. Tabii, bunu fark etmeyen veya fark
ettiği halde siyasi nedenle bunu itiraf edemeyenler olacaktır, bunu
da anlayışla karşılıyoruz. O nedenle, muhtarlarla ilgili, kuşkusuz
ki, Hükûmet olarak maaşlarında yüzde 100 artışı yaptık. Peki, daha
yeni düzenlemelere ihtiyaç var mı? Kuşkusuz ki vardır, Hükûmet olarak
onu da yapacağız, onun da hazırlıkları içerisindeyiz. Muhtarlar,
devletimizin en ücra noktada temsilcileridir.
Aslan, yattığı yerden
belli olur. Devletimizin en ücra noktasındaki kamu görevini yapan
o kişilerin, bu görevlerini yaparken, gerek muhtarlık yaptıkları
binalarının gerekse konumlarının devletimizin şanına yakışır
olması gerekir. Biz, muhtarlarımızı sizden daha fazla düşünüyoruz.
Çünkü, onlar bizim mesai arkadaşlarımızdır. Onların özlük haklarını
iyileştirme konusunda yapmış olduklarımızı yeterli görmüyoruz,
daha iyilerini yapacağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Aleyhte olmak
üzere…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkanım, bir dakika... “Ulu orta konuşmak” nedir
efendim?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
böyle bir gelenek yok. Zaten yerinizden gereği kadar konuştunuz siz.
Sayın Ümmet Kandoğan,
buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ben ulu orta konuşmam, belgeyle konuşurum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Milletvekilliği böyle mi olur? Mevlüt Bey, lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Senden öğrenecek değilim.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Öğreneceksin bilmiyorsan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kendin öğren o zaman.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Bilmiyorsan da, beyefendi ol, beyefendi ol!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sen kendin öğren tamam mı?
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Beyefendi ol. Gerekirse benden öğreneceksin.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ben hakkımı koruyorum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Bu kutsal çatının altında öyle mahalle kavgası yapamazsın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Onu senden öğrendim, senden. Mahalle kavgası yapmayı önce
senden öğrendim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Duyuyorsun değil mi? Bak, konuşurlarsa senin için
iyi olmaz.
BAŞKAN – Buyurun efendim,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Sayın Başkanım, yarım dakikam böyle geçti.
BAŞKAN – Vereceğim
Sayın Kandoğan. Sizin hakkınızı zayi etmem.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün Meclisi yöneten çok değerli Meclis Başkan
Vekilimizin bugünkü uygulamalarıyla ilgili birkaç cümle söylemek
istiyorum.
Bugüne kadar 22’nci
Dönem Parlamento olarak Beşinci Yasama Yılını idrak ediyoruz. Bugüne
kadar Meclis başkan vekillerimizin gündem dışı söz talepleriyle
ilgili olarak böyle bir uygulaması olmadı. Biz buradan bir şey söyleyince,
sayın Meclis başkanları “teamül böyle” diyorlardı.;
ama, 5’inci yasama yılında teamüle ne oldu ki, ilk defa böyle bir uygulamaya
başladınız Sayın Meclis Başkan Vekilim?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Vahiy geldi, vahiy!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Şimdi, muhalefetin burada gündem dışı beş dakika söz talebinden
dolayı niçin rahatsız oluyorsunuz? Niçin bu talebi yerine getirmekten
kaçınıyorsunuz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Çok yoğun program!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Yani, böyle bir Meclis yönetiminin son derece yanlış olduğunun
altını çizmek istiyorum ve yine, biraz önce, Danışma Kurulu önerisiyle
ilgili Malatya Milletvekilimiz konuştu, bir tutanak okudu; Mecliste
Sayın Bakanın yapmış olduğu bir konuşmayı tutanaktan okudu ve Sayın
Bakan da “benim ismim geçiyor” diye söz talep etti. Ancak, Sayın Bakan
geldi, burada, Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtar maaşlarıyla ilgili
olarak söylediğine değil de -ismi orada geçmişti Sayın Bakanın- eczacılarla
ilgili konulara kadar girdi.
AHMET IŞIK (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Sizin Meclis
Bakan Vekili olarak o noktada devreye girmeniz lazım Sayın Meclis
Başkan Vekili. O noktada devreye gireceksiniz. Sayın Bakanın
talebi, sadece tutanakta muhtar maaşlarıyla ilgili geçen hususla
ilgili. Çünkü, Danışma Kurulu önerileri üzerinde böyle bir usul
yok. Sizi usule uymaya davet ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, ne zaman Sayın Bakan burada oluyor Meclis geriliyor… Geriliyor!
Halbuki, bir Sayın Bakanın en öncelikli görevi Meclisin daha rahat
ve huzurlu bir şekilde çalışabilmesi için bir bakan olarak üzerine
düşeni iyi bir şekilde yapması lazım; ama, ben izliyorum, ne zaman
ki, Sayın Bakan burada, o günkü Meclis görüşmeleri bir sinir harbi
hali içerisinde geçiyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Onu sen yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Hayır.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Her gün yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Ben her gün konuşuyorum; ama, Sayın Bakan ara sıra teşrif ediyorlar,
Sayın Bakan burada bulunduğu bütün oturumlarda aynı tabloyu sergiliyor.
Onun için, ben, Sayın Bakandan özellikle istirham ediyorum, bundan
sonra Mecliste bulunduğu dönemlerde, anlarda, lütfen, Meclisi gerginleştirecek
tutum ve davranışlardan mutlaka kaçınması lazım.
Şimdi, Sayın Aslanoğlu’na
diyor ki: “Sen ulu orta konuşuyorsun.” Yani, şimdi, bir Bakanın kullanacağı
üslup mudur bu değerli milletvekilleri? Şimdi, diyor ki: “Yerinden
dinlemesini bilmeyen insanın memlekete hayrı yoktur.” Yani, bir
Bakan böyle bir cümle kullanabilir mi Allah aşkına! Yani, Sayın Mevlüt
Aslanoğlu yerinden iki cümle yapmışsa, Sayın Aslanoğlu’nun memlekete
hayrı olmadığını nasıl söyleyebilirsiniz? Böyle bir düşünceyi,
anlayışı şiddetle reddediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bugün bir Danışma Kurulu önerisi geldi. Şimdi, Danışma Kurulu
önerisiyle ilgili olarak baktım, AK Parti Grup Başkan Vekili de bunun
altına imza atmış. Danışma Kurulu önerisinin altında AK Parti
Grup Başkan Vekilinin de imzası var. Ancak, iki gündür AK Parti adına
çıkan milletvekilleri buraya gelip diyorlardı ki: “Meclisin gündemi
belli, salı günü biz bu gündemi belirledik, niçin yeni bir grup önerisi
getiriyorsunuz? Sizin maksadınız Meclisi kilitlemek, Meclisin
çalışmasını engellemek, kanunların çıkması karşısında zorluk çıkartmak.”
Bunları söylediniz. İki gündür aynı cümlelerle altı arkadaşımız
konuştu. Şimdi, ne oldu? Bugün Danışma Kurulu önerisi gelmiş, AK
Parti Grup Başkan Vekilinin altında olumlu imzası var. İki gündür söylediklerinizin
tam tersi bir uygulama. O zaman, ben de dönüp size söylüyorum: Sizin
de mi maksadınız Meclisi kilitlemek, Meclisin çalışmasını engellemek,
Meclisin çalışmasına zorluk çıkartmak?
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Meclisin bu haftaki gündemi belli.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Efendim, 5’inci, 6’ncı sıralara alıyorsunuz. Salı günü yapmadınız
mı bunu? Salı günü zaten yaptınız bunu, Meclisin gündemini belirlediniz.
İki günden beri öyle söylüyordunuz, bugün ne oldu ki, bu Danışma Kurulu
önerisinin altında imzanız var?
Şimdi, Aslanoğlu da
bahsetti, şimdi, 5’inci ve 6’ncı sıralara alındı, güzel; eğer bunda
samimiyseniz, 5’inci ve 6’ncı sıralara alınmasında samimiyseniz
ve bunun Meclis gündemine gelmesini arzu ediyorsanız, bundan sonraki
Meclisin çalışmalarında biz bunun takipçisi olacağız. Eğer, maksadınız,
sadece bugün iki ayrı partinin vermiş olduğu grup önerilerinin burada
konuşulması, görüşülmesinden dolayı sürenin bir miktar daha böyle
geçeceği düşüncesinden yola çıkarak yapmışsanız, biz bunun takipçisiyiz.
Şimdi, muhtar maaşlarıyla
ilgili bir düzenleme yapıldı, teşekkür ediyoruz. Ha, 240 milyon olmuş,
teşekkür ediyoruz, ama yeterli mi değerli milletvekilleri? Yeterli
mi? Değil.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
– Yeterli olmadığını biliyoruz.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Yeterli olmadığını Bakan söyledi ya.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– İşte, biz de onun için diyoruz ki, bunu Meclisin gündemine alalım.
Değerli milletvekilleri
bakınız, şimdi artırdık, güzel, teşekkür ediyoruz. Ama, şu BOTAŞ zammına
bakın, yılbaşından beri yüzde 27 zam yapmışsınız. Yüzde 27, yılbaşından
beri, ortalama…
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Ama petrol…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Biliyorum petrolü… Petrol 70 dolarların üzerindeyken yapmadınız
da, şimdi 60 doların altına inince mi yapıyorsunuz, aklınıza onun
için mi geldi?
Şimdi, her aile bütçesine,
aylık, yılbaşından beri yapılan zammın 35 milyon lira, 35 YTL yükü
var, bütün ailelere aylık maliyeti. Ben şimdi soruyorum size: Memur
maaşlarında aylık bu kadar artış yaptınız mı? Kira artışlarına bakıyoruz,
yıllık yüzde 20’nin üzerinde, yüzde 21 olmuş, ama artış, artış maalesef
bunun çok altında.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – İktidar olunca siz yaparsınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Bakınız, ben, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bir soru önergesi
vermiştim. Tarihini de size söylüyorum, 15/2/2006 tarihinde bir soru
önergesi verdim. Soru önergesinde şunu sordum: Ankara Büyükşehir
Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ’a olan borcu ne kadardır? Bu
borçlar geçmişe dönük hangi yıllar için alınmıştır?
Soru iki: Ankara Büyükşehir
Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ’a olan borcunun faizleri
ne kadardır?
Ben, bugünleri gördüm,
sekiz ay önce bir soru önergesiyle bu meseleyi gündeme taşıdım. Bakın,
cevabı okuyorum, ne kadar ibret verici bir cevap.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Konumuz BOTAŞ zammı mı Sayın Başkan?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Evet, evet, muhtar maaşlarının artışıdır, BOTAŞ’taki yapılan zam
da muhtar maaşlarını reel olarak azaltmaktadır, son derece tabii
bir şey bunu söylemem.
FİKRET BADAZLI (
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Bakınız, bakınız
ne diyor. Bu bilgiler, bak, cevap, benim sorularıma cevap. Antalya Milletvekili,
dinleyiniz.
“Bu bilgiler, BOTAŞ
Genel Müdürlüğünün ticari sır niteliğindeki bilgileri olduğundan,
üçüncü taraflara açıklanması mümkün olmamaktadır.” Şu cevaba bakın
sayın milletvekilleri, bir milletvekiline bir bakan “siz üçüncü kişisiniz,
taraf değilsiniz” diyor. Bu borçlar diyor, ticari sırdır diyor. Şimdi,
ne oldu sayın milletvekilleri? Nerede o Enerji Bakanı şimdi? Ben
görmek istiyorum Enerji Bakanını şimdi, şu cevabı veren Enerji Bakanını
görmek istiyorum. Ticari sırmış!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
– Tüccar siyasetçi, tüccar…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Peki, EGO Genel Müdürlüğü, vatandaştan, bu paraları tahsil etti
mi? Etti.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
– Peşin…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Çünkü, verdiği gazın paralarını peşin alıyor. Bedava alamıyorsunuz
veya veresiye alamıyorsunuz. Peşin alıyor, ama, BOTAŞ’a olan borcunu
ödemiyor ve Sayın Enerji Bakanı da bu bilgiyi bize vermiyor. EGO’nun ne kadar borcu
var, ne kadar faiz borcu var? Enerji Bakanı “Bu ticari sırdır.” diyor.
Şimdi çıksın, 70 milyona, bu Enerji Bakanı hesap versin arkadaşlar,
hesap versin.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
– Veremez.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– EGO’dan tahsil edemediği parların bedelini, bu fakir, fukara vatandaşın
sırtına yüklemesin değerli milletvekilleri. Öncelikle bu görev
İktidar Partisi milletvekilleri olarak sizin. Bunun faturası öncelikle
size çıkıyor. Bunun hesabını vatandaş size soruyor. Siz de, bugün,
Enerji Bakanına sorun. Enerji Bakanına sorun “Niçin bu paralar tahsil
edilmedi?”, “Ne kadar faiz borcu var?” şeklindeki sorularınızı.
ASIM AYKAN (Trabzon) –
35 milyon değil, 15 milyon.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Sizin o hesabınız…
ASIM AYKAN (Trabzon) –
15 milyon…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Sayın Aykan, gelin, benden sonra o hesabı bir de siz burada yapın. Hep
beraber bu hesabı birlikte yapalım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Hesabı bilmiyorsun, yanlış yapıyorsun, matematiğiniz yanlış, zayıf…
O zaman 19 milyon fatura gelmesi lazım.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Sayın milletvekilleri, bu hesabın yanlış olduğunu iddia eden milletvekili
kimse, bakın, benim konuşmamdan sonra kürsü boşalıyor, o milletvekilimiz
buraya gelir, bunun hesabını yapar, ben de öğrenmiş olurum, millet
de öğrenmiş olur.
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Kestirmeden söylüyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Siz Ankara’da doğal gaz kullanmıyor musunuz Sayın Aykan?
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Kullanıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Ne kadar kullanıyorsunuz ayda?
ASIM AYKAN (Trabzon) –
200 milyon.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– 200 milyon…
Peki, yıllık ne yapar?
ASIM AYKAN (Trabzon) –
600 milyon çıkıyor.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
karşılıklı konuşmayalım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Yanlış yapıyorsunuz. Siz üç ay mı kullanıyorsunuz doğal gazı? Üç
ay mı kullanıyorsunuz?
BAŞKAN – Siz Genel Kurula
hitap edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Ankara şartlarında altı ay süreyle doğal gaz evlerde kullanılır.
Yaz dönemlerindeki, yine, mutfakta ve diğer taraflarda kullanılan
doğal gaz ayrı. Bunun hesabını yapın. Hesabını yapın ve iktidara
geldiğiniz günden beri de yüzde 83, doğal gaza yapılan zam. Dün -kümülatif
olarak- enflasyonu, Sayın Milletvekili, burada, geldi, yüzde 39 dedi.
Peki, yüzde 39 kümülatif enflasyonun olduğu bir ülkede, yüzde 82,
doğal gaza yapılan zammın faturası fakir fukaraya çıkmayacak mı?
Bunun hesabını, gelin, hep beraber yapalım.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan on bir
dakikalık konuşması içerisinde, bize yaptığı tavsiyeye, ne yazık
ki uymadı, bugüne kadar olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Hangi tavsiye Sayın Başkan?
BAŞKAN – Lehte olmak
üzere, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce,
Sayın Başkanın müsaadeleriyle, bugün Başbakanlıkta yapılan bir
siyasi nezaketsizliğe, cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir
partizanlığa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bugün yurdumuzu ziyaret
eden Moğolistan Başbakanıyla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığında,
heyetler arası resmî bir görüşme yapılmıştır. Bu heyetler arası
resmî görüşmeye Türkiye-Moğolistan Parlamentolararası Dostluk
Grubu Başkanı olarak ben değil de -kaldı ki Moğolistan’dan da muadilim
gelmiş olmasına rağmen- Dostluk Grubu Başkan Yardımcım çağırılmıştır.
Anlaşılıyor ki, Sayın Başbakan, uluslararası memleket meselelerinde
bile, ya bizi görmeye, Başbakanlıkta altı oklu rozeti görmeye ya
da simamızı görmeye tahammülü yok ya da bugün Başbakanlıkta Türkiye
ile Moğolistan arasında kamuoyundan saklanacak şeyler görüşülmüştür.
Bu, etik değildir, nazik
bir davranış değildir, saygısız bir davranıştır. Şu Meclis çatısından
Sayın Başbakana bunun hesabını soruyorum. Ben, bu Parlamentoya
Sinop halkının oylarıyla gelmiş bir milletvekiliyim. Bu, bu çerçevede,
Sinop’ta yaşayan, Türkiye’nin her yerinde yaşayan bütün Sinoplulara
da yapılmış bir hakarettir. Bunu belirtmek istiyorum.
Malatya Milletvekilimiz
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ve 24 arkadaşının verdiği, dört yıldır
uğraştığı muhtarlarımızın özlük sorununu, şu çatı, altında maalesef
konuşamadık.
Şimdi, Danışma Kurulu
olarak kabul ettiniz, ama, bizi yine atlatacaksınız, bunu biliyoruz.
Bu Yasa, yine, buraya gelmeyecek. Sayın Aslanoğlu senin yüreğinin
muhtarlarımız için nasıl çırpındığını biliyorum. Bütün arkadaşlarımızın,
hepimizin yüreği de muhtarlar için aynı şekilde çırpınmakta. Ama,
anlaşılıyor ki, İktidar, bu konuda, İMF’den ve Dünya Bankasından
bir vize alabilmiş değildir. Bu yüzden de, bu İktidar muhtarlarımızın
yaşadığı sorunlara çare bulamayacaktır.
Sayın Bakan diyor ki,
şöyle böyle… Ayancık ilçesi Yarenler köyü Muhtarının eşi için, o kadını,
hanımefendiyi hastaneye yatırmak için Sağlık Bakanı dahil aramadığım
kimse kalmadı. Üç aydır Yarenler Muhtarının eşi hastaneye kabul
edilmedi. Sayın Bakan, bu kürsüye gelip de, son sözü de iktidar olmanızın
avantajıyla kullanarak, millete, olur olmaz yanlış bilgi vermeyin
lütfen.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
demokrasi merdiveninin ilk basamağı olan muhtarlık müessesesi,
maalesef, bugün itibariyle hak ettiği saygınlık noktasında değildir.
Muhtarlarımız, bugün itibariyle içinde bulundukları ne sosyal konumu
hak ediyorlar ne de ekonomik statüyü hak ediyorlar.
Malumunuz, muhtarlık
müessesesinin iki ayağı vardır: Bir mahalle muhtarları, bir köy muhtarları.
Mahalle muhtarlarımızın da sorunları var; tüzel kişilik sorunları,
iş yoğunluğuna rağmen fiziki kapasite, imkân sorunu… Bunları biliyoruz.
Örneğin Çankaya’nın en iyi semtlerinden Hilal Mahallesi Muhtarı
bir barakada hizmet veriyor. Bu da hoş değil. Bunları düzeltmemiz
lazım, ama…
BAŞKAN – Sayın Altay,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan Başbakanı
Miyegombo Enkhbold ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoşgeldiniz”
denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şu anda Genel Kurulumuzu Moğolistan Başbakanı Sayın Miyegombo
Enkhbold ve beraberindeki heyet teşrif etmiştir.
Kendilerine yüce heyetiniz
adına “hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar)
Buyurun.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Teşekkür ederim.
HARUN AKIN (Zonguldak)
– Engin bak, senin için geldiler!
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Ben de, bugün, Başbakanlıkta sayın heyetle bir arada olamadığım
için üzgünüm, ama, maalesef, işte size söylediğim olay budur. Bu heyetle
görüşmesi gereken adam benim. Bu, yüce Meclisin iradesidir.Bu Başbakan
da bunun hesabını verecektir. Evet…
Şimdi, asıl sorun köy
muhtarlarıdır sayın milletvekilleri. Şimdi, Türkiye’de kaç tane
köy var? Hepiniz bilirsiniz, siyaset yapıyorsunuz, sahada geziyorsunuz.
34 460 tane köyümüz var ve bunların 47 070 tane de bağlısı var. Yani,
80 bin yerleşkeden bahsediyoruz ve bu muhtarlarımız… Sayın Bakan
diyor ki: “122, 142, 160 yaptık.” Ne yaptıysanız yaptınız. Köy muhtarının
aldığı maaş, ortalama BAĞ-KUR 12’nci basamağa tekabül ediyor mu? Ucu
ucuna ediyor. BAĞ-KUR’unu 12’nci basamaktan ucu ucuna ödüyor. Ee, biraz
da yüksek bir basamaktan emekli olayım derse, yani 24’üncü basamaktan
emekli olmak isterse bir köy muhtarı 625 bin lira ödeyecek. Demek ki,
300 milyon, 400 milyon daha ekleyecek.
Bir muhtarın, çalışkan
bir muhtarın, görevin yürütülmesiyle ilgili masraflarıyla birlikte,
BAĞ-KUR primiyle birlikte, her ay 1 milyar ila 5 milyar arasında cebinden
para çıktığını Sayın Bakan acaba biliyor mu? Bilmiyor. Köye greyderci
gelir, dozerci gelir, ormancı gelir, kadastrocu gelir, öğretmen gelir,
imam gelir, tapucu gelir, adliyeden keşifçi gelir, seçim heyeti gelir,
gelir, gelir, gelir... Kim veriyor bunların yemeklerini? Muhtar veriyor.
Biz, şimdi, Mecliste, valiliklerde… Kaymamaklar, valiler hiç cebinden
yemek parası veriyor mu? Muhtar nedir? Şimdi, biraz sonra muhtarın
ne olduğunu söyleyeceğiz.
Şimdi, bakın, Türkiye’de
hiçbir kurum, hiçbir müessese yoktur ki, ikili temsil karakteri olsun.
Biz burada halkı temsil ediyoruz. Ama, muhtarlar hem devleti hem milleti
temsil ediyor. Bir muhtar, köyünde, cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanı,
valiyi, kaymakamı, yani devleti temsil ediyor. Bir muhtar, kasabada,
şehirde de o köy halkını temsil ediyor. Bu kadar önemli bir temsil makamına
bir vatandaşımızı oturtuyoruz, sonra da, onu itip kakıyoruz. Kullanılmış
bir mendil gibi, görev süresi boyunca kullanıyoruz, daha sonra, aldığı
tabancasına bile yüksek ruhsat harcı alıyoruz. Bu, Allah’tan reva
mıdır?
Şimdi, bir muhtar düşünün.
Adliyede, jandarmada, tarım müdürlüğünde, orman müdürlüğünde
esas duruşta bekletiliyor. Türkiye’de -bu hepinizin kabahati demiyorum
ama, bu işi birlikte düzeltmemiz lazım.- muhtarların, devlet ricalinde
maksimum saygı görmesi lazım.
Şimdi, köylerine hizmet
almak iddiasıyla seçime girip seçiliyor bu muhtarlar. Sonra ne oluyor?
Çok şükür, döneminizde, iktidarınızda, AKP’ye üye olmayan muhtarlar
hizmet izolasyonuna tabi tutuluyor. Tutulmuyor mu? (CHP sıralarından
“doğru, doğru” sesleri)
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Doğru değil.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Gerçek öyle değil! Hepsi tarafsız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Evet. Döneminizde, muhtarlar, tehditle ve tecritle karşı karşıyadır.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Hangi muhtarlar? AKP’ye üye olmayan
muhtarlar.
FİKRET BADAZLI (
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Gel ben sana Sinop’ta göstereyim.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Yalan söylüyorsun böyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Şimdi, bazı bürokratlarca da, muhtarlar, devletin meydancısı gibi
muamele görüyor. İddiayla, inançla söylüyoruz: Muhtarlar, bu ülkede,
herkesten daha çok saygın bir konumda tutulmalıdır. Devletin valisi
ne kadar saygınsa, Parlamentonun üyeleri, milletvekilleri ne kadar
saygınsa, muhtarlarımız da o saygınlığı, o muameleyi hak ediyorlar.
Ama bunları göremiyoruz. Bu konuda, Hükûmetinizin, valilere yazdığı
iki satır yazı var mı? “Muhtarları, hükûmet kapılarında, adliye kapılarında
sıkıştırmayın, bekletmeyin, esas duruşta onları bekletmeyin” diye
bir yazı var mı? İçişleri Bakanlığının Jandarma Teşkilatına şöyle
bir yazısı var mı: Anons: “Falan, falan, falan muhtarı, acele jandarmaya.”
Anons: “Alpugan Muhtarı, acele jandarmaya.” Anons: “Dağdelen Muhtarı,
acele tarım müdürlüğüne.” Bu ne ya?! Bu teknoloji çağında bu ne?!
Böyle şey olur mu?!
Muhtarlar, bu uygulamaların
hiçbirini hak etmiyor ve arkadaşlar, bir yürek, bir iyi niyet, Parlamentoya
diyor ki: Muhtarların içinde bulunduğu ekonomik durumu düzeltelim.
Demin saydım, köye her gelen muhtarın kapısına yıkılıyor; siz de gidince
muhtarın kapısına yıkılıyorsunuz, biz de gidince muhtarın kapısına
yıkılıyoruz. Giderken 2 kilo etle 4 kilo meyve mi götürüyorsunuz
muhtara, ya da biz, fark etmez? Ama, bir sistem var. Yazıktır, günahtır!
Muhtarlara bu zulmü yapmaya hakkımız yok. Onları, beş yıl çalıştırıp
devletin meydancısı gibi kullanıp bir kenara atmaya hakkımız yok.
Biz, nasıl ki, iki yıl parlamenterlik yaptıktan sonra, yirmi beş hizmet
yılımızı da tamamlayınca milletvekilliği emeklisi oluyorsak, onlar
da, bu gibi olmasa da, buna benzer bir tarzı yakalamalı.
Haydi gelin bir kanun
verelim, on beş yıl, on yıl yapmayınca milletvekili emeklisi olunmasın.
Ben yararlanamıyorum. Haydi gelin verelim, biz de bunu geri çekelim,
Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntıdan dolayı bunu yapamıyoruz
diyelim. Sen geleceksin, ben geleceğim iki yıl…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bu söylediklerine arkadaşların
bile katılmıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Arkadaşlarım katılıyor katılmıyor bilmem Sayın Bakanım, ama
ben, muhtarlar bu durumu hak etmiyor diyorum. Siz de icra organısınız
ve Atatürk’ün bir sözünü size anımsatırım: Muhakkak ki, icra eden
siz, karar veren bizden daha güçlüsünüz. Gereğini yapın, onu söylüyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Biz yaptık yapacağımızı.
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Yani, 120’yi 240 yaptık demek yeterli değildir, onu söylüyoruz değerli
milletvekilleri.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Sen gelince 500 yaparsın.
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Şimdi, sorun çok.
Şimdi, muhtarlar üzerindeki
iktidar baskısına acilen son vermelisiniz. Siz şunu zannetmeyin:
Bu muhtarlar, bizim karşımızda el pençe duruyor, hep böyle dururlar.
O sandık ayrı bir şeydir. O sandıkta, muhtar, vicdanıyla, yaşadıklarıyla
ve Allah’la baş başadır ve muhtarlar başta, bu millet, size, o gün, bu
yaptıklarınızın hesabını şüphesiz ki soracaktır.
Zamanım doluyor.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Öneri üzerinde, aleyhte
olmak üzere, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa.
Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerisinin
aleyhine şahsım adına söz aldım; bu vesileyle Başkanlık Divanını
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Danışma Kurulu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, muhtarlarımızın
özlük haklarıyla alakalı, 735 sıra sayılı, Malatya Milletvekili
Sayın Aslanoğlu ve 24 arkadaşının bir kanun teklifi ve yine Anavatan
Partisi Grubunun 1216 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hakkında
Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel
Kurulun gündemine alınmasıyla alakalı iki ayrı muhalefet grubunun
talebidir.
Bu, Başkanlık Riyasetinde
değerlendirilmiş ve netice itibariyle de, bir Danışma Kurulu talebimiz
olmamasına rağmen, muhalefet partisine mensup grupların getirmiş
olduğu grup önerilerinin kabulü noktasında bir ittifak çıkmış, yani
uzlaşılmış. Meclis gündeminin -bu haftayla alakalı değil, bundan
sonraki, önümüzdeki haftayla alakalı- gündemin, Vakıflar Yasası’ndan
sonra, 1239 sıra sayılı Vakıflar Yasası Kanun Tasarısı’ndan sonra
görüşülmek üzere alınması talep edilmiş ve ittifak sağlanmış.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bu ittifaktan sonra, Genel Kurul açıldıktan sonra yaşadıklarımızı
hep beraber görüyor, kamuoyu da bizleri izliyor. Eğer, maksat, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, gündemiyle alakalı, daha hızlı,
daha süratli çalıştırmasını temin etmekse, üzerinde de mutabakat
sağlanmış bir Danışma Kurulu ortadayken burada bu süreci, Meclisin
gerçek gündemine geçiş sürecini engelleme gayretlerini, üzerinde
mutabakat sağlanmış grup önerileriyle ilgili burada yapılan konuşma
ve onun içeriğini kamuoyunun idrakine arz ediyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Size iyilik yapıyoruz, daha ne istiyorsunuz; iyilik yapıyoruz,
yanlış yapmamanız için iyilik yapıyoruz size.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Müsaade edin, müsaade edin.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, bu konuya gelmeden önce, bir hususla alakalı, özellikle
muhalefet partisinin usul tartışması talepleri oldu. Gündem dışı,
Başkanlık Makamının kullandırmadığı, yani İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine
göre tamamen Başkanlığın inisiyatifine bırakılmış, yani bununla
ilgili karar verme mercii Başkanlık Makamı olduğu İç Tüzük’ün 59’uncu
maddesinde açık ve net olarak yazılmış olmasına rağmen, usul tartışma
taleplerini de, ayrıca, Meclisin çalışmalarını erteleme gayreti
olarak düşünüyorum, kamuoyu da böyle düşünüyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Niye dört yıldır Başkanlık bunu kullanmadı da bugün kulllanıyor?
EYÜP FATSA (Devamla)
– Müsaade edin değerli arkadaşlar, müsaade edin.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– YİMPAŞ’ın konuşulmasını istemiyor musunuz yoksa, korkuyor musunuz
YİMPAŞ’ın konuşulmasından?
EYÜP FATSA (Devamla)
– Deniliyor ki: “Bu uygulanmayan bir şey.”
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Fındığın konuşulmasından korkuyor musunuz?
Niye dört yıldır kullanmıyor
Sayın Başkan bu yetkiyi de bugün kullanıyor?
BAŞKAN – Efendim, lütfen,
dinleyelim.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Sayın milletvekili… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Fatsa,
siz öneri üzerine dönün lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, ben, muhalefet partisine mensup grup başkan
vekili arkadaşlarımla beraber, dört yıldan beri, Başkanlık Danışma
Kurulu toplantılarına gidiyorum. Eğer tutanaklar çıkarsa, tutanaklar
çıkartılırsa orada da görülecektir. Meclisin gündeminin ehemmiyetine
ve yoğunluğuna binaen zaman zaman gündem dışı konuşmaların yapılmaması
ve sözlü soruların görüşülmemesi Danışma Kurulu kararıyla da buraya
gelmiştir. Kaldı ki, gündem dışı konuşmalarının verilip verilemeyeceği
de, tamamen Başkanlığın inisiyatifindedir, İç Tüzük 59 da bunu
açık ve net olarak ortaya koyuyor. Lütfen, burada konuşan arkadaşlarımız,
yani, İç Tüzük’ün ilgili maddelerini doğru okusunlar ve kamuoyuyla
doğru bilgileri paylaşsınlar.
Değerli arkadaşlar,
burada, tabii Danışma Kurulunun iki tane ayrı talebi vardı, ama,
bu 1216 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hakkındaki Tasarı pek
gündeme gelmedi. Daha çok, muhtarlarımızla alakalı ve onların özlük
haklarıyla alakalı talepler burada gündeme getirildi. Benim, Sayın
Bakanla beraber, bu Meclis kürsüsünden yapmış olduğum bir konuşma
da bununla alakalı ilintilendirilerek ifade edildi Sayın Aslanoğlu
tarafından.
Değerli arkadaşlar,
muhtarlarımızın fedakârlığını, hizmetlerini göstermiş oldukları
özverili çalışmaları kimse tartışmıyor, bu hizmetler her türlü
takdirin üzerindedir. Bakın, 2002’den beri, yani bu yana, bir muhtarlık
müessesesi filan ihdas edilmiş değildir; cumhuriyetimizle beraber
var olan, -hatta onun öncesi de var- uzun yıllar, bir asırlık, belki daha
uzun bir süre muhtarlık müessesesi vardı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden
önce, her birimiz… Burada İktidar ve muhalefet partisine mensup
bütün milletvekili arkadaşlarımız, bakın, bizi Türkiye’nin on binlerce
muhtarı izliyor, Türkiye Muhtarlar Derneği Genel Merkezinin yetkilileri,
Türkiye Muhtarlar Federasyonunun bütün yetkilileri izliyor. Bu
insanlar, bu fedakârca görev yapan insanlar, 3 Kasım 2002’den önce, yani
2002 yıl sonu itibarıyla 98 milyon lira aylık alıyorlarmış, 98 milyon
ve kendileriyle yapmış olduğumuz bütün görüşmelerde bizden bir tane
talepleri vardı: “Bizim ücretlerimizi BAĞ-KUR primlerimizi ödeyebilecek
bir seviyeye…” Bir rakam vermediler.
Bakın, biz bununla ilgili,
gerek illerdeki muhtarlar derneği yetkilileriyle gerekse Türkiye
Muhtarlar Derneğinin yetkilileriyle ve Federasyon yetkilileriyle
defalarca görüşmeler yaptık. Bu taleplerini ısrarla yinelediler.
Yasal düzenleme yapacağımızı söyledik, dediler ki: “Bizim için
geçtir, ilgili Kanun, bu konuda Bakanlar Kuruluna yetki veriyor,
dolayısıyla, Bakanlar Kurulunun alacağı bir karar bizim talebimize
cevap veriyor.” dediler ve onların talebi doğrultusunda ve onlarla,
muhtarlarımızla mutabakata kalarak, mutabakata kalarak bu uygulama
yapılmıştır ve sonuç itibarıyla, 2002’de 98 milyon lira olan muhtar
aylığı, 2005’in yıl sonu itibarıyla 250 milyon -artış yüzde 155- 2006’nın
sonu itibarıyla da 269 milyona ulaşmış ve artış da yüzde 174’tür.
Bak, bütün bunları
muhtarlarımız biliyor. Bak, bu Bakanlar Kurulu kararı çıktıktan
sonra -muhtemelen sizin gruplara da gelmişlerdir ama- Türkiye Muhtarlar
Derneğinin yetkilileri ve Federasyonun yetkilileri, gruplarımızı
ziyaret ederek, özellikle Grup Genel Kurulumuza gelerek, Sayın Başbakanımıza,
kendilerine bu dönemde gösterilen ve hiçbir dönemde hatırlanmadıklarını,
sadece siyaseten istismar edildiklerini, ama özlük haklarıyla,
yetkileriyle alakalı kendilerine hiçbir şekilde yardımcı olunmadığını,
ilk defa AK Parti İktidarıyla beraber muhtarlık müessesesinin
saygınlık kazandığını, bundan dolayı minnet ve şükranlarını arz
etmiş, çiçek ve plaket takdim etmişlerdir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Vay be!..
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, müsaade edin…
Bakın, biz, sadece bunu
yapmadık; değerli arkadaşlar, biz, muhtarlarımızla ilgili sadece
bunu yapmadık. Bir seneden beri, Allah aşkına hepinize soruyorum,
mahallesinin yoluna dozer isteyen, köyünün suyunun programa alınmasını
isteyen, çakıl isteyen, kamyon isteyen, kum isteyen, büz isteyen
bir tane muhtar Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi mi, bir taleple
geldi mi? Niye?..
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Çok...
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Çok geliyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Sadede gelsin, sadede...
EYÜP FATSA (Devamla)
– Sayın Başkan, bitiriyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– AKP’ye üye olan muhtarlara...
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, bak, BELDES’le beraber, biz, mahallî idarelerin
yeniden yapılandırılmasıyla beraber, muhtarlarımıza çok önemli
hizmetlerde de öncülük edecek, hizmetlerde de saygınlık kazandıracak
imkânlar getirdik. Köy muhtarlarımızın il genel meclisi üyeleri toplantılarına
katılmalarını, mahalle muhtarlarımızın belediye meclisi toplantılarına
katılmak suretiyle, direkt meselelerini yetkililere aktarma ve
o kurulun bir parçası olma imkânı getirildi.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– KÖYDES projelerindeki Ali Dibolardan da bahset biraz.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Bu da yetmedi, 2006 yılında, KÖYDES’le beraber, 2 katrilyonluk bütçe
Türkiye’deki köylere kullandırılmak suretiyle, cumhuriyet tarihinde
hiçbir zaman yapılmamış, köylerimizde bir büyük yeniden yapılanma,
bir altyapı hizmeti, yol, su ve köprü noktasında büyük bir mücadele
başlatılmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Hiçbir şey yapılmadı.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar...
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İhaleleri nasıl verdiğinizi de anlat!
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Bu arkadaş ne konuşuyor efendim?
BAŞKAN – Efendim, siz
Genel Kurula hitap edin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Ne konuşuyor
efendim?
BAŞKAN – Lütfen efendim...
EYÜP FATSA (Devamla) – Sürekli kesiyorlar...
BAŞKAN – Sayın Fatsa,
önergeyle ilgili son cümlelerinizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Önergeyle ilgili söylüyorum Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Bir Grup Başkan Vekiline yakışmaz böyle konuşmak!
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN – Efendim, şahsı
adına söz almış...
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Yani Grubunun önerisinin aleyhinde mi konuşacak?
BAŞKAN – Dinleyelim,
bir bakalım sonunda ne diyecek efendim, lütfen.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından “Süresi bitti” sesleri)
Yapmayın ama efendim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
– Süresi bitti, süresi bitti.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Sayın Başkan, biz konuştuğumuzda müdahale ediyorsunuz...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Bir daha kimseye
laf söyleme hakkınız yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Siz Meclisin
Başkanı mısınız, Fatsa’nın başkanı mısınız?!
EYÜP FATSA (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar,
sadece bu yetmedi, bak bir şey daha yaptık: Kaymakamlıklarımızın
nezaretinde oluşturulan, riyasetinde oluşturulan KÖYDES heyetinin
iki asıl üyesi de muhtarlardan oluşmuştur. Köylerinin
suyunu, köylerinin yolunu, altyapısını, asfaltını, kanalını,
sanat yapılarını muhtarlar kendileri programlamış ve ihaleleri
de kendileri yapmışlardır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İhalesiz yaptınız, ihalesiz verdiniz.
BAŞKAN – Efendim, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Son cümle... Son cümle...
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Al yap şeklinde verdiniz. Nerede ihale yaptınız?
EYÜP FATSA (Devamla)
– Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bizim dönemimizde yapılanları,
elbette ki, muhtarlarla alakalı yeterli görmüyoruz.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– KÖYDES’te hangi kaymakam ihale yaptı? Bunu söyleyin bana.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Ama, bir asır kimsenin hatırlamadığı muhtar, ilk defa AK Parti İktidarıyla
beraber hatırlanmış, kendilerine hem imkân hem de saygınlık kazandırılmıştır.
Muhtarlarımız sizinle
aynı fikirde değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Muhtarlar burada, soralım o zaman!
EYÜP FATSA (Devamla)
– Gittiğimiz her yerde, köylerine, mahallelerine yapmış oldukları
hizmetten dolayı da minnet ve şükranlarını bizimle beraber paylaşmaktadır.
BAŞKAN – Sayın Fatsa,
lütfen… Son cümlenizi rica ediyorum Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Lütfen, muhtarlarımızı artık siyasi istismar konusu yapmaktan
elinizi de sözünüzü de çekin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Fatsa.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN – 1’inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Okudum dilekçenizi.
Ben, bu konuda size gerekli açıklamayı yapacağım.
ATİLLA KART (Konya) –
Oturum içinde bir değerlendirme yapacaksınız…
BAŞKAN – Oturum devam
ediyor zaten.
ATİLLA KART (Konya) –
Ama, görüşmeye başlamadan önce…
BAŞKAN – Efendim, benim
şuradaki çalışmama lütfen engel olmayın.
ATİLLA KART (Konya) –
Ama, İç Tüzük’ten doğan bir hakkım var. Karar vermiyorsunuz…
BAŞKAN – Ben açıklayacağım
kararımı. Buyurun siz…
2’ nci sırada yer
alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
İle Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN – Komisyon?..
Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN – Komisyon?..
Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonları
Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde, Tasarı’nın
birinci bölümü üzerindeki gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, şahıslar adına
konuşmalar yapılacaktır.
Şahsı adına, Sayın
Ali Yüksel Kavuştu, Çorum Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1239 sıra sayılı
Vakıflar Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
vakıflar, milletlerin sahip bulunduğu manevi güç ve değerlerinin
tamamlanmasına yardımcı, tüzel kişiliğe sahip demokratik bir sivil
toplum kuruluşudur.
Bu Kanun Tasarısı’ndaki,
bazı maddelerde değişiklik getiren ve dikkat etmemiz gerektiğine
inandığım bazı hususlar vardır. Mesela, Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın
7’nci maddesinde, aynen geçtiği takdirde, on yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan ecdat yadigârı
mülhak vakıflarımız mazbut vakıf haline gelmekte ve bir daha yönetici
seçimi ve ataması yapılamamaktadır. Madde metninin birinci fıkrasında
sadece “mülhak vakıflar” ibaresi kullanıldığından dolayı, azınlık
vakıfları muaf tutulmuş olmaktadır. Bundan sonra, mülhak, cemaat
ve esnaf vakıflarının mazbut vakıflar arasına alınmasının önlenmesi
ve on yılın sonunda da, yönetici atanamayan veya yönetim organı
oluşturulamayan vakıfların yöneticisiz kalmaması için yeni bir
tedbir olarak “mülhak” ibaresinin çıkarılması ve “yeni hak sahipleri
çıkıncaya kadar” ifadesinin eklenerek değiştirilmesi zarureti
olduğuna inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
temelde vakıf olup tavize tabi tutulan yerlerin mutasarrıfına verilen
vakfın hakkını korumak ve ortaklığın giderilmesi, kamulaştırma
veya cebri icra yoluyla satışı yapılacak taşınmazlarda, diğer tavizler
yerinin devir arasında daha adil bir uygulama yapılabilmesi için,
18’inci maddenin birinci fıkrasında “emlak vergisi değerinin yüzde
10’u” ifadesi çıkarılarak, yerine “kamulaştırma komisyonlarınca
belirtilerek rayiç değerinin yüzde 20’si” ibaresinin konulması
gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde, emlak vergisi değeri,
hepimizin de bildiği gibi, gerçek değeri yansıtılmadığından, yüzde
10 oranında taviz bedelleri mutasarrıfına terk edilmiş vakıflar
adına bir haksızlık olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla, bu maddenin
de değiştirilmesi zaruretine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
diğer yandan, vakıfların yurt dışında şube ve temsilcilik açmalarında
olduğu gibi, yurt dışından ayni ve nakdî bağış almalarında da vakıfların
en temel metni olan vakıf senetlerinde hüküm bulunması ilkesinin
getirilmesi son derece önemlidir. Zaten, Vakıflar Genel Müdürlüğü
de vakıfların vakıf senetlerine göre ve mevzuata göre idare eder. Bu
amaçla, Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın 25’inci maddesinin ikinci fıkrasını
vakıf senetlerinde hüküm bulunması kaydının giderilmesi gerektiğine
inanıyorum.
(x) 1239 S. Sayılı Basmayazı 01/11/2006 tarihli
13’üncü Birleşim tutanağına eklidir.
Değerli milletvekilleri
“Bir insanın kıymeti, himmeti nispetindedir; kimin himmeti milletiyse,
o, tek başına küçük bir millettir.” diye güzel bir özdeyişimiz vardır.
İşte, ecdadımızın erdemli, ideal bir şuura ve yüksek bir ruha sahip
hamiyetli insanlarımızla vakıf hizmetini zirveye taşımıştır. Vakıflar
Kanunu Tasarısı’nın aynı ruh ve aynı şuurla çıkacağına yürekten
inanıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kavuştu.
Yine, şahsı adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu… (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz vakıflarla ilgili Tasarı’nın birinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz aldım.
Burada dikkate almak
istediğim bir iki husus var. Özellikle vakıflarla ilgili bu düzenleme,
kendi millî mevzuatımızın vakıflarla ilgili daha düzenli bir hale
getirilmesi açısından gerekli. Yeni birtakım kavramlarla da bu
mevzuatı desteklememiz, zenginleştirmemiz gerekli. Ama, bu yönüyle
baktığımız zaman, Anavatan Partisi olarak da desteklediğimiz bir
yönü var. Ama, bazı desteklemediğimiz, hoşumuza gitmeyen, âdeta,
midemizi bulandıran birtakım hususların olduğunu da ortaya koymak
lazım. Özellikle “cemaat vakıfları” adı altında, bu Tasarı’da “cemaat
vakıfları” adı altında geçen azınlık vakıflarıyla ilgili birtakım
düzenlemeler ve bunlara verilecek imkânların genişletilmesi noktasında
ciddi itirazlarımız ve ciddi de endişelerimiz söz konusu.
Bu yönüyle bakıldığında,
mevzuatımızı zenginleştirelim, düzeltelim derken, acaba, yanlış
bir iş mi yapmış oluyoruz? Bu soruyu kendi kendime sormaktan alıkoyamıyorum.
O itibarla, şahsım adına diyorum ki, gelin bu maddeleri çıkaralım
ve gönül rahatlığıyla burada bir Vakıflar Kanunu Tasarısı’nı görüşelim,
olgunlaştıralım ve de yasalaştıralım. Ama, bu maddeler, özellikle
azınlık vakıfları, bunların yurt dışındaki vakıflarla ilişkileri
ve benzer birtakım hususların içerisinde olduğu bu Tasarı’ya katkıda
bulunmak gerçekten şahsım adına ve Parti Grubumdaki arkadaşlarımın
da aynı endişeleri söz konusu, içimize sinmiyor. Bu bakımdan olgunlaştırılması
gereken bir tasarı, ama bizim başından beri İktidar Partisine bu
yöndeki yaptığımız birtakım uyarılar fazlaca yer bulmadı. Ama, şundan
eminim ki, İktidar Partisi milletvekilleri arasında da bizim duyduğumuz
aynı endişeleri duyan birçok insan var, birçok milletvekili var. Tabii
burada isim vermek mümkün değil. İktidar Partisinin birçok milletvekili
de aynı endişeleri, karşılıklı görüştüğümüzde, dile getiriyorlar.
Hatta şunu da ifade ediyorlar, -belki burada bunu dile getirmem hoş
olmuyor ama- İktidar Partisinin bazı milletvekillerinin konuya
yaklaşımını ortaya koymak, endişelerinin ciddiyetini, önemini
vurgulamak açısından burada söyleme ihtiyacı hissediyorum: “Biz
Grup içerisinde itiraz etsek bile, itirazımız yeteri kadar yer bulmayacak,
ama ne olur, muhalefet olarak, muhalefet sözcüleri olarak siz bunları
üzerine basa basa dile getirin, belki bir düzeltilme, bir değiştirilme
veya tümüyle yasadan çıkarılma imkânı ortaya çıkar” gibi birtakım
ifadelerde bulunuyorlar. Gerçekten de haklılar. Zaten muhalefetin,
iki günden beri, gerek CHP’nin ve gerekse de Anavatan Partisinin kanun
tasarıları üzerinde, bu Tasarı ve ilgili bölümler üzerinde yaptıkları
konuşmalarda hep dile getirdikleri ve vurgulamaya çalıştıkları
hususlar da bunlar oldu. Bu bakımdan, aynı endişeleri sadece milletvekilleri
olarak bizler değil, toplumumuzdan da bize gelen mesajlar veya bize
gelen birtakım bilgiler doğrultusunda baktığımızda, aynı kaygılar,
aynı endişeler Türk toplumunda da söz konusu.
Bu endişelerin kaynağı
nedir? Bu endişelerin kaynağı, bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti
kolay kurulmadı. Biraz sonra ikinci bölümde de söz alacağım Grup adına,
orada daha net açıklayacağım. Niçin bu endişelerimizi hâlâ taşıyoruz?
Hâlâ bu endişelerimizden kurtulmadık. Niçin bu endişelerimiz yerli
yerinde; cumhuriyetin kurulduğu ilk günden beri hangi güçteyse,
bugün de hâlâ sürüyor? Bunun gereklerini ikinci bölüm üzerinde açıklamaya
çalışacağım. Ama, bir kere daha vurguluyorum ki, gerçekten ciddi
endişelerimiz var. Türk devletinin devamlılığını sağlamak noktasında,
Türk devletine zarar verme noktasında, bazı kesimler ellerine geçirdikleri
her fırsatı kullanmaktan geri kalmıyorlar. Bazı kesimler dediğim
zaman yeteri kadar anlaşılıyor, bazı yabancı güçler…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Çünkü, bu güçlerin bu tür oyunları yeni değil, tarihimizde bunun
çok örnekleri var. Onun için, Türkiye düşmanı bu güçlere, bu yabancı
güçlere yeni birtakım fırsatlar vermektense, kendi atımızı sağlam
kazığa bağlamanın ve bir tedbir olarak da bunu her dönemde, en öncelikli
olarak görevimiz olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.
İşte, üzerinde tartıştığımız
Tasarı’da bu tür endişeleri içeren ve bizim de bu endişelerimize
karşı daha hassas davranmamızı gerektiren bazı hususlar var. İnşallah,
bunları önergelerle değiştirme imkânı bulacağız. Ümit ederim ki, İktidar
Partisi de, muhalefet tarafından verilen bu önergelere yeteri kadar
destek çıkarlar. Özellikle birinci bölüm üzerinde de birtakım önergeler
var. Desteklerseniz, hem milletimizi hem de bizi manen tatmin etmiş
ve kaygılardan uzaklaştırmış oluruz.
Hepinize teşekkür eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerinde, onbeş dakika süreyle, soru ve cevap işlemi yapacağız.
Bu bölümün görüşmelerine
dün başlanmış olduğundan, bazı arkadaşlarımız soru sormak için cihaza
girmişlerdi. Biz de, Başkanlık Divanı olarak, cihazdaki isimleri
giriliş sırasına göre tespit ettik. Şimdi, önce onları okuyacağım.
Ama, bugün de ayrıca cihaza söz için girenler var, zaman müsait olursa,
sırayla söz vereceğiz.
Dünden kalanlar: Ahmet
Işık, Ali Yüksel Kavuştu, Hüseyin Ekmekcioğlu, Atilla Kart, Selami
Uzun, Mehmet Küçükaşık, Nuri Akbulut, Recep Özel, Atila Emek, Vezir
Akdemir, Hamza Albayrak, Kemal Sağ, Mehmet Saim Tekelioğlu, Feridun
Ayvazoğlu, Nail Kamacı, Ahmet Yeni, Tuncay Ercenk.
Şimdi, bugün cihaza
giren arkadaşlarımızı okuyorum: Ahmet Işık, Selami Uzun, Atilla
Kart, Hamza Albayrak, İbrahim Özdoğan, Muharrem İnce, Nail Kamacı,
Mehmet Küçükaşık, Feridun Ayvazoğlu.
Ama, bunlar, elimdeki
listeden sonra işlem görecekler.
Şimdi, soruların, konuyla
ilgili ve kısa, öz olmasını da rica ediyorum, diğer arkadaşlar da
bu haktan istifade etsin.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkan, onu Ahmet Işık’a söyleyin!
BAŞKAN – Sayın Işık,
kısa ve öz.
AHMET IŞIK (Konya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İki kısa sorum olacak
Sayın Bakana.
Sayın Bakanım, yeni
Tasarı’yla, vakıf taşınmazları üzerinde kazandırıcı zaman aşımı
ve zilyetlik yoluyla kazanım mümkün müdür?
Diğer sorum: Yeni düzenlemeyle
yine, vakıf malları, gayrimenkul malları üzerinde tasarrufta bir
genişleme var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kavuştu, cihazınızı
açar mısınız.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımdan… Yeni düzenlemeye göre,
vakıfların ayni ve nakdî bağış almalarında vakıfların senetlerinde
hüküm bulunması gerekmekte midir? Birinci sorum bu.
İkincisi: Tasarı’nın
15’inci maddesinin son fıkrasında “…akara devredilebilir veya…”
ibaresinin yanlış anlaşılma ve uygulamalara sebebiyet verebileceği
ihtimali var mıdır? Bunların cevabını lütfederse…
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kavuştu.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Bu Tasarı’nın 5’inci
maddesinin son fıkrasında, yabancılar Türkiye’de yeni vakıf kurabilirler
hükmüyle, yabancılara Türkiye’de vakıf kurma hakkı tanınacaktır.
Yabancıların yurt içinde yeni vakıf kurabileceklerine dair düzenleme,
Türk hukukuna -ilk defa olmak üzere- yeni bir yenilik getirmekte
olup, bu konuda hiçbir yerde, herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, bu madde, bu haliyle doğuracağı hukuki ve fiilî sonuçlar
itibarıyla, ucu açık, pek çok sorunu ve tartışmayı beraberinde getirecektir.
Bu maddeyle birlikte, AB’ye verilen sözler mi tutulmak istenmektedir?
İkinci sorum: Dış baskılar
sonucunda mı 5’inci madde Tasarı’ya konulmuştur?
Bu Tasarı’dan önce
“Türkiye’de kurulan vakıfların, vakıf senetlerinde belirtilen
amaçlarını gerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyette bulunması
ve yurt dışında şube açması ile yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf
ve kuruluşlarla işbirliği yapması, Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.” deniliyordu.
Ancak, görüştüğümüz Tasarı’nın 25’inci maddesinde, anılan bakanlıkların
uygun görüş ve izin şartı kaldırıldığı gibi, en azından bildirim şartı
bile getirilmemiştir. Tasarı bu şekliyle, vakıfların yurt dışı ilişkilerini,
devlet kurumlarının takip etme yetkisi elinden alınmıştır. Bu durum,
bu tür faaliyetlerin takibinde ve denetiminde ciddi sorunlara
yol açmayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Kart…
ATİLLA KART (Konya) –
Yaz aylarında, Sayın Başbakanın katılımıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından restore edilen çok sayıda vakfın açılış töreni yapıldı.
Ancak, bu işlerin çoğunun süresinde bitirilmediği, bir bölümünün
de restorasyonunun devam ettiği, süresi içinde bitirilmemiş olmasına
rağmen, evrak üzerinde bitirilmiş gibi işlemler yapıldığı yolunda
bilgiler ve deliller tarafımıza ulaşmıştır. Buna göre, Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından 2005-2006 yılları içinde restorasyonu
yapılan eser sayısı nedir? Bu işlerin bitirilme tarihi nedir? Devam
eden iş var mıdır? Yapılan işlerin ihale bedeli, tutarı nedir? Gecikme
veya sözleşmenin ihlalinden dolayı tazminat süreçleri neden işletilmemiştir?
Bu işlerin ihalesi kimlere verilmiştir? Bu işlerin, Sayın Başbakanın
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, belediyenin
işlerini yapan belli bir firmaya verildiği doğru mudur?
Bunların devamında,
başka bir soruyu da, kısa bir soruyu da hemen yöneltmek istiyorum:
Yunanistan’daki mevcut vakıflar mevzuatına göre vakıf yöneticisi
olmanın şartları nedir? Bu şartların, Türkiye’deki mevcut uygulama
ve görüşülmekte olan Tasarı’yla kıyaslaması yapılmış mıdır? Ne gibi
farklar söz konusudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Sayın Uzun…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Gerek muhalefet, gerek sivil toplum örgütleri, basında, medyada,
internet sitelerinde, cemaat vakıfları hakkındaki düzenlemelerin
Tasarı’nın önüne geçtiği, diğer maddeler hakkında kamuoyunun yeterince
bilgi sahibi olamadığı görüşüne katılıyor musunuz?
Bazı yeni vakıfların
bile kendilerini ilgilendiren maddeler yerine başka maddeler
hakkında görüş açıkladığı konusunda ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Bakanım, bir ay önce yayınlanan Uğur Dündar’ın yaptığı
bir Arena programında, Vakıf Gureba Hastanesi Başhekiminin, Yönetim
Kurulu Başkanı ve ortağı olduğu Zirve Tıp Merkezine Vakıf Gureba
Hastanesinden hastaları yönlendirerek burada eko testi ve eko kardiyografi
çektirdikleri belirtilmişti ve simsarlar da programda yer almıştı
uzun süre. Bu konuda, bildiğiniz gibi, Samatya SSK Hastanesinde aynı
sorun yaşanmıştı ve iki başhekim yardımcısı arasında bir çatışma
meydana gelmişti. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak ve vakıflardan
sorumlu Devlet Bakanı olarak, bu konuda Vakıf Gureba Hastanesinde
yaşanan yolsuzluklarla ilgili herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
Başhekim hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmış mıdır? Açığa
alınmış mıdır? Bu konuyu cevaplamanızı istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Küçükaşık.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Sayın Bakanım, benim sorum da restore edilen vakıf eserleriyle
ilgili olacak.
Sayın Bakanım, ben sayı
verilmesini istiyorum. AK Parti Hükûmeti iktidara gelmeden önce
kaç tane vakıf kültür eserimiz restore edildi? Bu dört yıllık AK Parti
Hükûmeti döneminde kaç eseri restore ettik ve yıl sonuna kadar kaç
eser restore edilmiş olacak?
Teşekkür ediyorum.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
– Çanak soru!
BAŞKAN – Sayın Özel?.. Komisyonda.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) –
Sayın Bakan, görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu Tasarısı’yla yabancı
vakıflara Türkiye’mizde izinsiz ve sınırsız mülk edinme hakkı tanındığına
göre, yabancı vakıfların bu yolla mülk edinmesi üniter devlet yapımıza
bir tehdit unsuru oluşturuyor mu?
İkinci sorum: İdari
yapımızın yeniden şekillenmesine ve eyaletler sistemine geçişin
ön koşulları mı hazırlanıyor?
Üçüncü sorum: Bu yolla,
teokratik devlet düzenine geçiş mi amaçlanıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Süremiz geçti.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– İç Tüzük’e göre çanak soru sormak caiz midir? Sürekli çanak soru
soruyor da arkadaşlar.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
gerçekten, sorularıyla bu Tasarı’nın daha iyi anlaşılmasına katkıda
bulunan tüm arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabii, soru
sormak için söz isteyen arkadaşlarımız peş peşe birçok soruyu sordukları
için hepsini tespit etmekte oldukça zorlandığımı ifade etmek istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Ahmet Beyden başlayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ancak, tespit edebildiğim
sorulara cevap vereceğim. İktidar Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımız tarafından sorulan sorulara arkadaşlarımız “çanak
soru” tabirini kullanıyorlar. Eğer uygun görürseniz, onlara cevap vermeyeyim,
onları milletvekili olarak da kabul etmeyelim olur mu?! Yani, bir
sorunun çanak olup olmadığını nereden değerlendireceğiz? Elimizdeki
ölçü nedir?
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Milletvekilliklerine itirazımız yok; sorularına itirazımız
var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Aşağı yukarı birbirinize
paralel sorular soruyorsunuz. Yani, farklı siyasî partilere de
mensup olsak, birbirimizi böyle incitici ifadelerde bulunmak -bu
ifadeyi önce kendim için söylüyorum- pek uygun olmuyor. Ben, izin verirseniz…(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, siz
soruları cevaplandırın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Işık’ın ilk sorusu,
“vakıf taşınmazlarının zilyetlik nedeniyle bir kişi tarafından
elinde bulundurulması halinde zaman aşımı yoluyla bunun iktisabı
mümkün müdür değil midir?” diye, yanlış anlamadıysam bir soru yönelttiler.
Aslında, bu sorunun cevabı, Tasarı’nın, yanılmıyorsam 15’inci maddesinde
var. Burada, kazandırıcı zaman aşımının işlemeyeceği maddede
açıkça ifade edilmiş bulunuyor.
Ayrıca, Işık’ın ikinci
sorusunu tespit edememişim, kusura bakmasın. Tabii, zabıtları inceleyerek,
daha sonra, tespit edemediğim ve cevaplandıramadığım sorulara
mutlaka yazılı olarak cevap vereceğim.
“Ayni veya nakdî bağış
almak için vakıf senedinde hüküm olması şart mıdır?” Sayın Kavuştu’nun
bir sorusu. Hayır, böyle bir şart bulunmamaktadır; ancak, nakdî yardımlar
banka aracılığıyla yapılacağı için Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bilgi verilmesi gerekmektedir. Zaten, denetimde de bunların nerelere
harcandığı, amaca uygun harcanıp harcanmadığı da, bilindiği gibi,
denetlenebilecektir.
Yabancıların Türkiye’de
vakıf kurabilmesiyle ilgili düzenleme, ilk defa bu Tasarı’yla
Türk mevzuatına getirilmiyor, böyle bir düzenleme zaten var. Nitekim,
dün de ifade etmiştim, Türkiye’de yabancıların kurduğu ilk vakıf
1962’li yıllarda, daha sonra da değişik dönemlerde yabancılar Türkiye’de
vakıf kurmuşlar ve 34’tü sayı eğer dünden beri artmadıysa, ilgili bürokrat
arkadaşların bana verdiği bilgiye göre 34’tü ve ayrıca, Türk vatandaşları
da Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiye’deki yabancıların sahip
olduğu haklara sahip, oralarda da vakıf kurma imkânına sahip olabiliyorlar.
Sayın Kart, restore
edilen veya restore edildiği iddiasıyla açılan ve toplu açılışları
yapılan bazı vakıf eserlerinin, aslında, bitmeden, restorasyonu
ve onarımı bitmeden açıldığına dair duyumlar alındığını ifade etti.
Doğrusu, Sayın Kart bu konuda bizi bilgilendirirlerse, hangi ilde,
hangi ilçede bitmeden açılmış veya bitmediği halde açılmış gösterilen
eserler varsa, onları, doğrusu, bilmek isteriz.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Bakan, sorularıma cevap verin de, ondan sonra eksikleri ben
tamamlarım. Sorularıma bir cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz, göreve gelmeden önceki
dört yıl içinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce Türkiye genelinde sadece
46 vakıf eseri restore edilebilmişti. Bizim görevde bulunduğumuz
dört yıl içerisinde, açılışını Adana’da Sayın Başbakan’ın da katılımıyla
birlikte yapmıştık, 1.111 vakıf eserinin açılışını toptan gerçekleştirmiştik.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şu anda restorasyonu
devam etmekte olan ve bu yıl sonuna kadar açılması planlanan 750 tane
vakıf eserini daha bu yılın sonuna kadar restore etmeyi, onarmayı
planlıyoruz. Böylece 1.111; 750 daha, 2 bin’e yakın vakıf eserini
dört yıl içerisinde onarmış olacağız ki, bu, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
geçmiş tarihini de göz önünde bulundurursak, rekor sayıda vakıf
eserinin ihya edildiğini, restore edildiğini ve onarıldığını göstermektedir.
Bunu nasıl sağlıyor
Vakıflar Genel Müdürlüğü? Dün de ifade etmiştim, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
2003 yılı bütçesi 40 trilyondu. Ayrıca şunu da ifade edeyim: Vakıflar
Genel Müdürlüğüne genel bütçeden hiçbir ödenek ayrılmaz. Yani, hazineden,
genel bütçeden Vakıflar Genel Müdürlüğüne hiçbir para ayrılmaz,
aktarılmaz. Sadece kendi imkânlarıyla kendi gelirini kendisi ortaya
koyarak bir çalışma ortaya koyan genel müdürlüktür Vakıflar Genel
Müdürlüğü. Buna rağmen, gelirlerini 2006 yılında 10 misli artırarak
400 trilyon gibi bir noktaya getirmiş ve yüzde 50’sini de yatırımlar
için ayırmayı başarmış bir genel müdürlüktür. İşte, böylesine başarıyla
çalışan bir genel müdürlük de, Türkiye’de vakıf eserlerini onarma
bakımından gerçekten, geçmişle kıyasladığımızda önemli başarılara
imza atmıştır.
Şimdi, Sayın Kart, yıllar
itibariyle sormuştu, ben, izin verirseniz…
Sürem doldu mu efendim?
BAŞKAN – Evet…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Doldu, doldu…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sürem dolmuş.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– İhaleler kimlere verildi?
BAŞKAN – O cevabı da
verin de kapatalım efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – 2003 yılında 194 adet eski
eser, 2004 yılında 400, daha sonra 51 proje, 2005 yılında 519; 2006 yılında
750 adet eserin onarımının da şu anda devam etmekte olduğunu ifade
ettim.
Aslında bu konuda daha
detaylı bir doküman var, fotokopisini Sayın Kart’a arzu ederse çıkartıp
gönderebilirim.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.14
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Hükûmet ve Komisyon
yerinde.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddeyi okutuyorum:
VAKIFLAR KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Artvin |
Çorum |
Amaç
Madde 1-
(1) Bu Kanun; vakıfların
yönetimi, faaliyetleri ve denetimine, yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf taşınır ve taşınmaz eski eserlerin tescili, muhafazası, onarımı
ve yaşatılmasına, vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi
ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi
amacıyla hazırlanmıştır.
(2) Bu Kanun; mazbut,
mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarını kapsar.
(3) Mülhak vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünce
niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı birer hükmi şahsiyet sayılır.
Bunlar kendi taahhütleri ile ilzam olunur ve Borçlarını kendi
mallarından öderler. Cemaat ve esnaf vakıfları mülhak vakıfları,
hükümlerine tabidir.
(4) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik sayılır.
Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne kaydedilmiş olup olmamaları
şahsiyetlerine helal getirmez.
(5) Yeni Vakıflar
özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptirler.
(6) Yeni vakıflar;
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
(7) Yeni vakıfların
kuruluşunda amaca özgülenecek mal varlığı miktarı, mahkemesince
belirlenir.
(8) Mazbut vakıflar,
Genel Müdürlük tarafından yönetilir ve temsil edilir.
Mülhak vakıflar, vakfiye
şartlarına göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler eliyle yönetilir
ve temsil edilir. Vakıf yöneticileri kendilerine yardımcı tayin
edebilirler. Mülhak vakıf yöneticilerinde aranacak şartlar ile
yardımcılarının nitelikleri yönetmelikle düzenlenir. Vakfiyedeki
şartları taşımamaları nedeniyle kendilerine yöneticilik verilemeyenler
bu şartları elde edinceye, küçükler ile kısıtlılar fiil ehliyetlerini
kazanıncaya ve boş kalan yöneticilik yenisine verilinceye kadar,
vakıflar işleri Genel Müdürlükçe temsilen yürütülür.
(9) Cemaat vakıflarının yöneticileri
mensuplarınca seçilir. Vakıf yöneticilerinin seçim usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
(10) 2762 sayılı Vakıflar
Kanununun yürürlük tarihinden önce kurulmuş esnaf vakıfları, mülhak
vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu vakıflar esnafın
seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilir. Yeni vakıfların yönetim
organı vakıf senedine göre oluşturulur.
(11) Vakıfların yöneticilerinin
Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda olmaları esastır. Yabancılar, karşılıklı
olmak, yerleşik bulunmak ve çoğunluk oluşturmamak kaydıyla yönetim
organlarında görev alabilirler.
(12) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar mahkeme
kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir. Bu vakıflara
bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz. İlgililerin vakfiye
şartlarına göre intifa hakları saklıdır.
(13) Herhangi bir sebeple
veya herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması yapılamaz.
Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(14) Yeni vakıfların
organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu
takdirde; vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması
hâlinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması
hâlinde ise icraya yetkili organın kararı ile Genel Müdürlükçe yenisi
atanır.
(15) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli
dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye
fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine karşı işlenen
suçların birinden mahkûm olanlar yönetici olamazlar.
(16) Vakıf yöneticisi
seçildikten sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi bir suçtan
mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi olamazlar, vakıf
yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri hâlinde yöneticilikleri
düşer.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Muharrem
Kılıç önerge sahibi olarak gerekçesini açıklayacak, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; AKP Hükûmeti döneminde, dört
yıllık süre içinde bu Meclise gelen en önemli yasalardan, yasa tasarılarından
bir tanesi Vakıflar Yasa Tasarısı. Çünkü, değerli arkadaşlar, bu
Tasarı, ülkemizin, vatan topraklarımızın yapısını ilgilendiren,
vatan topraklarımızın mülkiyet durumunu ilgilendiren bir yasa
tasarısı. Bizim vatanımızın asıl tapusu Lozan Anlaşması’yla sağlanmıştı.
Ancak, Lozan Anlaşması’ndan sonra, cumhuriyet döneminde, bu vatanı
mülk yapan yasaların başında Tapu Kanunu geliyordu, Köy Kanunu geliyordu,
Vakıflar Kanunu geliyordu.
Değerli arkadaşlar,
Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesini yabancıların lehine değiştirdiniz;
Köy Kanunu’nun 87’nci maddesini, yani, köylerde yabancıların mülkiyet
edinmesine yönelik maddeyi değiştirdiniz. Şu anda da sıra Vakıflar
Yasası’na geldi. Oysa, Vakıflar Yasası Yüce Atatürk tarafından
oluşturulmuş, ülkemizdeki azınlık sorunlarını çözümleyen önemli
bir yasadır. Bir anlamda, bu Yasa devrim yasalarındandır. Çünkü,
devrim yasalarından bir tanesi de Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasıdır.
Şu anda, âdeta, bu Vekâleti yeniden icra etmeye çalışıyorsunuz.
(AK Parti sıralarından “Ne alakası var?” sesleri)
Şöyle alakası var:
Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devletiyle adalet sağlanıyor. Ancak,
Osmanlı Döneminde bu adalet sistemi… Sizin gerekçenizde de var, diyorsunuz
ki: “İç ve dış güvenlik, adliye hizmetleri, bunların dışındaki her
şeyi vakıf sistemi yapıyordu Osmanlı’da, bu da sosyal güvenliği
sağlıyordu.” diyorsunuz. Oysa, bizde öyle mi değerli arkadaşlar?
Anayasa’mızın 2’nci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, laik bir sosyal
hukuk devletidir.” diyor. Yani, sosyal devletin görevleri, eğitimi
sağlamak, sağlığı sağlamak, sosyal güvenliği sağlamak. Siz bunları
devletten alarak vakıflara yaptırmaya çalışırsanız, o zaman çok
sorunlar çıkar değerli arkadaşlar. Şu anda, köylümüzün durumu perişan.
Köylüyü ekmeğe muhtaç ettiniz. (AK Parti sıralarından “Ne alakası
var?!” sesleri) Ben bayram süresince Malatya’da köyleri dolaştığımda,
köylü, tüp gaz alırken, tüp gazı tam olarak alamıyor. Gidiyor istasyonlara,
LPG istasyonlarına, 5 liralık tüp gaz alıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Vakıflar Kanunu’ndan dolayı, değil mi?!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, şimdi, siz, Vakıflar Kanunu’yla, şimdi...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, yabancı vakıflara, azınlık vakıflarına
mülk edinme hakkı tanırsanız ve bu vakıflar, yurt dışından, yabancı
lobilerden kaynaklar aldıkları zaman, bu kaynaklarla, o, ekmeğe
muhtaç olmuş çiftçinin elinden arazilerini almayacaklar mı değerli
arkadaşlar?
Şimdi, Sayın Bakan,
dün, burada, bu Vakıflar Kanunu’nun gerekçesini anlatırken “efendim”
diyor, “mevzuat çok dağınıktı, uygulamada sıkıntı vardı, bu nedenle
biz bu tasarıyı getirdik” diyor.
Sayın Bakan, lütfen
gerçek bilgi verelim. Bu Tasarı’nın geliş amacı AB kriterleridir. Hem de bu, AB kriterlerinden
hukuki kriter değil. Biz, Komisyonda, AB’den sorumlu bürokrata sorduk.
Dedik ki: “Sayın bürokrat, bu AB kriterlerinden siyasi kriter midir,
hukuki kriter midir?” Açıkça söyledi, “Bu siyasi kriterdir.” dedi değerli
arkadaşlar. Siyasi kriterlerin sonu gelmez değerli arkadaşlar.
Batı’nın her dediğini
yapmak Batılı olmak değildir. Yüce Atatürk Batı'ya karşı savaştı. Ancak,
Batıcıydı, Batılıydı. Damat Ferit Hükûmetiyse, Batı’nın her dediğini
yapıyordu, Batı ne derse yapmaya hazırdı. Ancak, Damat Ferit Batılı
mıydı, Batıcı mıydı değerli arkadaşlar? Bu ayırımı yapmak zorundayız.
Kamuoyunda, sanki,
azınlıklara haksızlık yapılıyormuş imajı yaygınlaşıyor. Bazı basın
organlarında, azınlıklar “biz rehine miyiz?” diyor. Oysa, değerli
arkadaşlar, medeni hukuk anlamında, Türkiye’de yaşayan Rum vatandaşlarımız,
Ermeni vatandaşlarımız, Yahudi vatandaşlarımız, Türk ve Müslüman…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Medeni hakları kullanma
açısından, Türkiye’de yaşayan, azınlık olduğunu kabul eden Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının, Türkiye’de yaşayan Türk ve Müslüman
insanlardan zerrei miktar bir hak kaybı söz konusu değildir. Yani,
şu anda, burada, Parlamentoda bulunan arkadaşlarımızla İstanbul’daki
bir Ermeni vatandaşımızın vakıf kurma anlamında bir hak kaybı söz
konusu değil. Kesinlikle değil. Ama, bunların talebi nedir? Bunların
talebi fazlalık hakkıdır. Bu fazlalık hakkı nereden geliyor değerli
arkadaşlar? Lozan’dan geliyor. Lozan’dan gelen haklarını talep edecekler;
ancak o hakların bir sınırı vardır. O sınırı, siz, dilediğiniz şekilde
genişletemezsiniz; çünkü Osmanlı’nın en büyük sorunu azınlıklar
sorunuydu. Osmanlı’ya müdahalelerin kaynağı, hep, Osmanlı’da bulunan
azınlıklardı değerli arkadaşlar. Şu anda, siz, yeni azınlıklar yaratmaya
çalışıyorsunuz.
Yüce Atatürk, Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sürenizi
verdim. Son cümlenizi rica edeyim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, yüce Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra,
Amerikan heyetinin İçişleri Bakanlığına talebi iletiliyor. Diyorlar
ki: “Amerikalılar Anadolu’da öksüzler yurdu ve hayır kurumları açacak.”
İçişleri Bakanlığı bu talebi yüce Atatürk’e iletiyor. Ancak, yüce
Atatürk diyor ki: “Kesinlikle böyle bir şeye müsamaha edemeyiz, çünkü,
biz, Anadolu’daki bu sorunu kökünden çözdük, bu sorun yeniden kaşınmış
olur.”
Bu konular çok hassas
konular değerli arkadaşlar. Bu konular, ülkemizin toprak bütünlüğüyle,
vatanımızın bütünlüğüyle ilgili bir konudur. Bu konuda hassas
davranmamız gerekiyor. Bu konu iktidar-muhalefet konusu değil.
Bu konuda herkesin
hassasiyet göstereceğini umuyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısı arayacağım. Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler sayımda
anlaşamadıklarından işari oylamayı elektronik cihazla yapacağım,
üç dakika süre veriyorum.
Vekâleten oy kullanacak
sayın bakan varsa, onlar kimin adına oy kullandıklarını açıkça bildirip,
Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı)
BAŞKAN – Arkadaşlar,
sayın arkadaşlar, bu önerge oylaması, arkasından maddeyi oylayacağım;
niye dışarı çıkıyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, isteyen çıksın. Çıkmak da irade beyanıdır. Niye karışıyorsunuz
milletvekillerinin özgür iradelerine?
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Komisyonun
bir talebi var.
Evet, Sayın Komisyon...
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, 1’inci maddenin üçüncü satırında
“…dışındaki vakıf taşınır…” kısmındaki “vakıf” kelimesinin çıkması
lazım.
BAŞKAN – Yazım hatası
mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Evet, yazım hatası, “vakıf”ın çıkması
lazım.
BAŞKAN – “…yurt içi ve
yurt dışındaki…”den sonra gelen “vakıf” kelimesini yazım hatasından
dolayı çıkararak maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
Niğde |
Bursa |
Antalya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
M. Nuri Saygun
|
Muharrem Kılıç |
|
Çorum |
Tekirdağ |
Malatya |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
Madde 2- Kapsam
Bu Kanun; mazbut, mülhak,
cemaat ve esnaf vakıflarını kapsar.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge sahibi
Sayın Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekilimiz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Yasa
Tasarısı’nın 2’nci maddesindeki değişiklik önerisiyle ilgili söz
almış bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasa’nın yasalaşması halinde Türkiye’ye getireceği sancı ve sıkıntıları
ifade etmenin her şeklini denedik. Özellikle Adalet Komisyonu çalışmaları
sürecinde defalarca tekrar ettik, ama ne yazık ki, bu, bütün ikazlarımıza
rağmen, Komisyondan çıktı ve huzurlarınıza geldi. Dün, Bakanımızın,
konuşması sırasında, bizim bütün bu iddialarımızın doğru olmadığı,
gerçek olmadığı veyahut önerge haline dönüştürülmediği yönünde
bir iddiası oldu. Hazır Bakanımız buradayken, kendisine, bu anlattıklarının
doğru olmadığını, sizlerin huzurunda, bir kere daha ifade etmek
istiyorum, çünkü, biz, Yasa’nın geneliyle ilgili konuşmalara başladığımızda,
bu Yasa’nın tutulur tarafının olmadığını ve ne yaparsak yapalım
bu Vakıflar Yasası’nın düzeltilmesinin söz konusu olamayacağını
defalarca tekrar ettik; önerge yoluyla desteklemeyeceğimizi,
ama, birikimimizi, fikirlerimizi, aklımızı gene de destek amacıyla
ortaya koyacağımızı söyledik.
Sayın Bakan 2’nci maddedeki
mütekabiliyeti dile getirdi, “Bu konuda bir önerge verdiniz mi?”
dedi. Sayın Bakanım, 21/9/2006 tarihli Komisyon tutanaklarını alıp
okursanız, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin, bu konuda,
ısrarla, bu maddeye mütekabiliyet esasının işlenmesi gerektiğini
söylediğini görürsünüz ve biz bunları söylediğimiz zaman, henüz,
daha verilmiş bir önerge söz konusu değildi, bizim bu iddialarımızdan
sonra bu önerge geldi.
Başka katkı mı istiyorsunuz?
Efendim, 5’inci maddede, benim yaptığım konuşmayla, mütekabiliyet
esasının mutlaka 5’inci maddeye girmesini istedik ve -zabıtlarda
çok açıktır- Sayın Bakan da bizim iddiamızı kabul etti, 5’inci maddeye
mütekabiliyet girdi.
Efendim, 25’inci maddede,
uluslararası faaliyet yapacak olan vakıfların şube ve temsilcilik
açmalarına yönelik bir yanlışlık vardı, bunu iddia ettik. Vakıf senetlerinde
olması şarttır, bu olmazsa çok saçma bir düzenleme olur dedik, kabul
ettiniz, bunu da aldınız, oraya yerleştirdiniz.
41’inci maddede gene
bir iddiada bulunduk, gene kabul ettiniz.
45’inci maddede, Meclisin
toplantı sayısının hiç adil olmadığını ifade ettik, toplantı sayılarının
değişmesi gerektiğini söyledik, gene kabul ettiniz. Ama, bizim bu
iddialarımızın kabul edilmiş olması, şu Vakıflar Yasası’nın sağlıklı
bir yasa olması için yeterli değil. Eğer bizim iddialarımız bu Yasa’yı
sağlıklı hale getirebilecek olsa idi, geçmişte diğer yasalarda
örneklerini gördüğümüz gibi, biz, gereken katkıyı değişiklik
önergeleri yoluyla verir ve Yasa’nın bu ülkeye, bu ulusa hayırlı
olacak hale gelmesine sebep olurduk; ama yeterli olmazdı ki, bu Yasa’nın
tutulur tarafı yoktu.
Dün, Sayın Bakanımız
bir şey daha söyledi: “Efendim, Avrupa Birliğinin bu konuda bize
çok ciddi bir dayatması yoktur. Biz, önder olarak, demokrasinin önderi
olarak böyle bir düzenleme yaptık.” dedi. Sizin bastırmış olduğunuz
metinde, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Raporu’nu değerli arkadaşlarım
lütfedip de bir bakar ve okurlarsa görürsünüz ki, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonunun bütün notlarında Avrupa Birliğinin direktifleri
vardır. Verdiği direktifler çok açıktır: Gayrimüslim dinî cemaat vakıflarına
ait gayrimenkullerin satışının ve bunlara el konulmasının ortadan
kaldırılması, bunların kendi din adamları tarafından dinî eğitimlerine
izin verilmesi, varlıklarını koruyabilecek bütün tedbirlerin
alınması. Yani, Sayın Bakanımızın söylediği gibi değil değerli
arkadaşlarım, bizim iddia ettiğimiz gibi, bu Vakıflar Yasa’sı, Türkiye’deki
vakıf dünyasına bir ihtiyaç olduğu için değil, Avrupa Birliğinin
dayatmalarına direnemeyen bir Hükûmetin teslim olması sonucu bugün
bu Meclise gelmiştir.
Dün, konuşmacımız Sayın
Onur Öymen sizlere bunu anlatırken bir şey ifade etti: Lütfen,
Hükûmet teslim olmuş olabilir, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi oylarıyla
bu teslimiyetin önüne geçebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Ben, sizlerden bunu bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği baskıları bir taraftan, Yasa’nın tümden yanlışlıkları
bir taraftan ve bizim tarihimizin değerlerini koruyacak, tarihimizin
asırlar boyu doğru yönleriyle taşınmasına imkân verecek bir vakıf
dünyasının böyle bir yasayla Avrupa’ya teslimiyeti doğru olmaz. Bir
daha söylüyorum: Avrupa’da bir müktesebat birliği yaratacağız. O
zaman gayet kolay. Elimizde, Yunanistan’daki mevcut Vakıflar Yasası
var. Sayın Bakanım, dün onu çıkardı, gösterdi. Hiç uğraşmayalım, o
Yasa’yı alalım, o şekliyle kabul edelim. O Yasa’ya baktığınız zaman
bir şey görüyorsunuz.(CHP sıralarından alkışlar)
O Yasa’ya baktığınız zaman bir şey görüyorsunuz değerli arkadaşlarım.
O Yasa’da, Batı Trakya’daki Türk-Müslüman azınlıklar inanılmaz bir şekilde
baskı altındalar, özellikle vakıflar konusunda baskı altındalar.
Biz, mütekabiliyet diyoruz, yasaya koyuyoruz ve Türkiye’deki…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Saygun,
son cümlenizi alıyorum efendim.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…Türkiye’de yaşayan,
bizim vatandaşımız olan gayrimüslim azınlıklara biz elimizden gelen
her şeyi verirken, Batı Trakya’daki Müslüman azınlığa bu imkânı tanımayan
bir Yunanistan’la sözde bir mütekabiliyet düzenlemesi yapıyoruz.
Arkadaşlarım, mütekabiliyet,
devletler arası bir protokoldür, uluslararası bir protokoldür. Türkiye’deki
gayrimüslim azınlıklar bizim vatandaşımızdır, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıdır. Biz, hangi ülkeyle bunlarla ilgili bir protokol düzenleyeceğiz?
BAŞKAN – Sayın Saygun,
lütfen, son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
Bunlar zaten bizim vatandaşımız.
Biz, 2’nci maddeye mütekabiliyet
değil, ama Lozan’nın 45’inci maddesindeki esaslar saklıdır deseydik,
çok daha doğru bir düzenleme yapmış olurduk. En azından mütekabiliyetin
uluslararası bir protokol olduğunu anlar ve 5’inci maddedeki mütekabiliyet
esasının doğruluğunu sağlamış olurduk.
Benim sizlere önerim
ve beklentim… Bu Yasa’nın bu şekliyle geçmesinin Türkiye’de vakıflar
dünyasına hiçbir katkısı olmayacağına inanıyoruz ve bu Yasa’nın
Türkiye’nin Avrupa Birliği önünde yeni baştan bir ezilme, bir baskı
altında kalmasının bir örneği olacağına inanıyoruz. Oylarınızın
bu yönde takdir edilmesini, bu yönde değerlendirilmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
III. - Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Oylamaya geçildi efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır, hayır!
BAŞKAN – Efendim, bundan
sonraki maddede… Ben sordum… Bundan sonraki maddede şeyinizi değerlendirelim…
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır, hayır!
BAŞKAN – Efendim, şimdi bunu tartışmayalım.
Ben oylamaya geçtikten sonra talep ettiniz Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Hayır Sayın Başkan!
BAŞKAN – Efendim, yapmayın
bunu...
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, eller yukarıdayken ayağa kalktı arkadaşlar!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Tamam efendim,
tespiti yapalım.
Şimdi, isimleri tek
tek tespit edeceğim: Sayın Topuz, Sayın Arz, Sayın Oksal, Sayın Çakır,
Sayın Anadol, Sayın Küçükaşık, Sayın Akın, Sayın Arıtman, Sayın Saygun,
Sayın Kılıç, Sayın Kaptan, Sayın Oral, Sayın Çetin, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Emek, Sayın Çerçioğlu, Sayın Semerci, Sayın Sözen, Sayın Kepenek,
Sayın Işık, Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica
ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde
kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılığa göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin onuncu fıkrasında yer alan “gayrimüslim”
kelimesini “Müslüman olmayan” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Selami Uzun Kerim Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 3. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Baloğlu |
|
Çorum |
Artvin |
Antalya |
Madde 3-
(1) Bu Kanunun uygulanmasında;
Genel Müdürlük veya
Denetim Makamı: Vakıflar Genel Müdürlüğünü,
Genel Müdür: Vakıflar
Genel Müdürünü,
Meclis: Vakıflar Meclisini,
Vakıflar: Mazbut, mülhak,
cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları,
Vakfiye: Mazbut, mülhak
ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını ve vakfedenin
isteklerini içeren belgeleri,
1936 Beyannamesi: Cemaat
vakıflarının 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince verdikleri
beyannameyi,
Vakıf senedi: Mülga
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 22/12/2001 tarihli ve 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların, malvarlığını
ve vakıf şartlarını içeren belgeyi,
Mazbut vakıf: Bu Kanun
uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar
ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden
önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar
Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıfları,
Cemaat vakfı: Vakfiyeleri
olup olmadığına bakılmaksızın 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince
tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olan Türkiye’deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları,
Esnaf vakfı: 2762 sayılı
Vakıflar Kanununun yürürlüğünden önce kurulmuş ve esnafın seçtiği
yönetim kurulu tarafından yönetilen vakıfları,
Yeni vakıf: Mülga 743
sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine
göre kurulan vakıfları,
Şube: Vakıf faaliyetlerinin
yürütülebilmesi için yeni vakfa bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği
olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birimi,
Vakıf yönetimi: Mülhak,
cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936 Beyannamesi,
vakıf senedi ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili
organı,
Vakıf yöneticisi:
Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye,
1936 Beyannamesi, vakıf senedi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve
bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi veya yetkili
organlarda görev alan kişileri,
Hayrat: Mazbut, mülhak,
cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların, doğrudan toplumun
istifadesine bedelsiz olarak sundukları mal veya hizmetleri,
Akar: Vakıf amaç ve faaliyetlerinin
yerine getirilmesi için gelir getirici şekilde değerlendirilmesi
zorunlu olan taşınır ve taşınmazları,
Mukataalı vakıf: Zemini
vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası
yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını,
İcareteynli vakıf:
Değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle
süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını,
Taviz bedeli: Mukataalı
ve icareteynli taşınmazların serbest tasarrufa terki için alınan
bedeli,
İntifa hakkı: Mazbut
ve mülhak vakıflarda, vakfiyelerindeki şartlara göre ilgililere
bırakılmış galle fazlaları ve hakları,
ifade eder.
(2) Mülhak vakıflar,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı
birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleri ile ilzam
olunur ve Borçlarını kendi mallarından öderler. Cemaat ve esnaf vakıfları
mülhak vakıfları, hükümlerine tabidir.
(3) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik sayılır.
Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne kaydedilmiş olup olmamaları
şahsiyetlerine helal getirmez.
(4) Yeni Vakıflar
özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptirler.
(5) Yeni vakıflar;
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
(6) Yeni vakıfların
kuruluşunda amaca özgülenecek mal varlığı miktarı, mahkemesince
belirlenir.
BAŞKAN – Bu önerge en
aykırı önergedir, bunu işleme alıyorum ve Komisyona katılıp katılmadığını
soruyorum.
Katılıyor musunuz
efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Efendim, konuşuyor
musunuz, gerekçeyi mi?..
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Çorum Milletvekili
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
Bir dakikanızı…
Değerli arkadaşlar,
bazı arkadaşlarımız soru sormak için cihaza giriyorlar. Henüz birinci
bölümde olduğumuz için, şu anda cihaza girmelerinin bir pratik faydası
yok. İkinci bölüme başlarken gerekli uyarı yapılacak. O bakımdan,
burada bir yanlışlık olmaması için arkadaşlar cihaza şu anda girmesinler.
Buyurun efendim.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “reform paketi”
adı altında bir tasarıyla karşı karşıyayız. Yüce Meclisin huzuruna
getirilen ve adına “reform paketi” denilip bunların içerisinden
biri olduğu iddia edilen bir tasarıyla, Vakıflar Yasası Tasarısı’yla
karşı karşıyayız.
Böyle bir yasaya, tasarıya
ihtiyaç var mıydı? Mevzuatımıza bakıldığında, gerek Medeni Kanun’umuzun
101 ve devamı maddeleri gerekse şu andaki 2762 sayılı Vakıflar Yasası
ve diğer mevzuat hükümlerine bakıldığında böyle bir Yasa’nın tasarı
olarak getirilmesine ve üstelik yüce Meclisin olağanüstü toplantı
gününde toplantıya çağırılmak suretiyle Adalet Komisyonunda toplanarak
bunun gündeme getirilip görüşülmesine gerçekten gerek var mıydı
denildiğinde, gerek bunun kamuoyu tarafından tartışılması gerekse
gerçekten siyasi iradeler tarafından tartışılması sonucunda şu
çıkıyor ki: Böyle bir tasarıya ihtiyaç yok idi, çünkü toplumun gerçekten
o kadar büyük sorunları var ki, Vakıflar Yasası’yla bu tür sorunların,
temel sorunların çözülebileceğine dair de hiçbir işaret kimse tarafından
görülmüyor, görülemiyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerekçeye bakıldığında, sanki cumhuriyetimizin bütün kurum ve
kuruluşları Osmanlı dönemindeki, yani eskiden kalan vakıflarla
ilgili bütün kurumlar vasıtasıyla o sorunlar, o hizmetler veriliyordu,
başka şekilde hizmetlerin verilebilmesi mümkün değil gibi bir anlayışı
gösteriyor. Bu gerekçelere katılabilmek mümkün değildir ki, şu
ana kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidar olarak, maalesef,
uygulayageldiği cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarıyla nasıl kavga
eder hale bugüne kadar getirdiyse bundan sonra da bu gerekçe de onu
görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım,
Tasarı’da 1936 Atatürk Beyannamesi görmezden geliniyor. Bilindiği
gibi, 1912 yılına kadar hükmi şahısların taşınmaz mal edinemedikleri
açıktır. Tasarı’da ise, 1912 öncesi nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlar
adına tescil edilip de hukuki sebeplerle, yani burada 1974 Yargıtay
kararıyla hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edilen
bütün taşınmazlar üzerinde hak iddia etmelerine olanak veriliyor.
Bu Tasarı’yla AB’nin devamlı ödün istediği süreçte Fatih Sultan Mehmet
Han’ın fetih camii olarak bilinen Ayasofya’nın da, Fener Rum Patriğinin
resmî kilisesi yapılmasında bir engel kalmadığından ve geçmişte
de kilise olduğundan bahisle yeni bir ödün istemelerine fırsat verilip,
bunun önü de açılıyor. Değerli arkadaşlarım, özellikle bu konulara,
lütfen, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bağlı bulunduğumuz uluslararası hukuk ve kurumlarının bir kararıyla
Trabzon Sümela Manastırı, Ani Harabeleri, Akdamar Kilisesi, Aziz
Nicholas Kilisesi, Sivrihisar Ermeni Kilisesi gibi daha birçok
tarihî eserimizin azınlıklarla ilişkilendirilmek suretiyle cemaatleştirilmeye
çalışılmasının önü açılacak, sıkça tartışılan ve ulusumuzu rahatsız
eden misyonerlik faaliyetlerine de olanak verilmiş olacağı
aşikârdır.
Bu Tasarı’yla yabancıların
yurt içinde vakıf kurarak yönetme, üst kuruluş kurma ve bunlara üye
olmaları hakkı da tanınıyor. Bunun sonucu anayasal hakka kavuşacak
bu vakıfların sahipleri de elbette ekonomik ve bununla da kalmayarak
stratejik olarak küresel sermayenin önde gelenleri olacaktır. Denetim
mekanizmasının da etkisinin azaltılacağı göz önündedir.
Bunlar değerlendirildiğinde,
vakıf adı altında ortaya çıkacak grupların gerek Gürcistan, Ukrayna,
Kırgızistan gibi ülkelerdeki siyasi faaliyetleri ile Avrupa’daki
bazı vakıfların PKK KONGRA-GEL gibi bölücü terör örgütlerine…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – …siyasi, ekonomik, lojistik destek verdikleri gerçeği
ortadayken, bu gerçekleri görmezden gelmek suretiyle, bu tür
imkânların da sağlanabileceği açık iken, böyle bir Tasarı’nın bunları
ne şekilde tehlikeli boyutlara getirebileceğini nasıl düşünmeden
böyle bir Tasarı’ya olumlu oy vereceksiniz?
Değerli arkadaşlarım,
elbette, bu sürecin ayrı bir göstergesi de, Yunanistan’ın bazı milletvekillerinin
şimdi Gökçeada’nın özerkliğini Avrupa Birliğinden talep ettiklerini
de, maalesef, üzüntüyle duymaktayız. Bunu duyuyoruz. Böyle bir talebin,
Avrupa Birliğinden yapılacak olan talebin, bizlere Avrupa Birliği
sürecinde ne gibi sıkıntılar yaratabileceğini de yüce Meclisin
ve sizlerin vicdanlarına, takdirlerine bırakıyoruz. Üstelik, bununla
da yetinmeyip Gökçeada’yla ilgili kartvizit bastırdıkları gerçeği
de vardır. Bunların tek bir tarihi var ve tarifi var…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu,
son cümlenizi rica ediyorum.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum.
Bunların tek bir tarifi
var, tek bir tarihi var ki, içte bir tarafta sözde özelleştirme uğruna
devletin, cumhuriyetin küçültülmesini isteyen bir iktidar, bir
tarafta dışta da AB uğruna Türkiye’yi dilim dilim etmeye çalışan
ve buna nasıl göz yumacağız diye birbirimize soru sormamız gereken
istilacı ve emperyalist güçler. Buna, elbette, milletimiz karar
verecektir. Bu kararın nasıl olacağını, şimdiden, Adalet ve Kalkınma
Partisi çok iyi görüyor, ama, buna ne yapacağının da şaşkınlığı içerisinde.
Onun da takdirini yine millet verecektir, kararını da millet sizlere
sunacaktır.
Saygılar, sevgiler
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayvazoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3’üncü maddesinin onuncu fıkrasında yer alan “gayrimüslim”
kelimesinin “Müslüman olmayan” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Selami Uzun Kerim Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Kabul etmiyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet katılmıyor.
Gerekçesini mi okutalım
efendim?
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Konuşacaksınız.
Sivas Milletvekili
Sayın Uzun gerekçeyi açıklayacak.
Sayın Uzun, buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu temel yasanın 3’üncü maddesi
hakkında verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Önergenin özellikle
verdiğimiz kısmındaki kelimeye dikkat edersek, belki, muhalefetteki
arkadaşlarımız yeterince anlamaz diye bunu izah etmek istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Ne demek “anlamaz”? Genel Kurula nasıl hitap ediyor Sayın Başkan.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Cemaat vakfı. Cemaat vakfı, vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın,
2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, Türkiye’deki gayrimüslim cemaatlere
ait vakıflardır. Yani, evet, Müslüman olmayan insanlarımıza ait vakıflardır.
Değerli arkadaşlar,
esas olan, anlamamız gereken, vakıf nedir, bu müessese nasıl ayakta
kalır, nasıl daha iyi ve çağdaş yönetilir ve hizmet verilir? Bu Tasarı’nın
önemi buradadır. Bu Tasarı’yı, âdeta cemaat vakıflarına boğdurmaya
çalışıyorsunuz. Bugün, Avrupa’da, Yunanistan’da Türk vakıflarına
haklarının verilmesi için elbirliğiyle çalışalım; ama, bizim, kendi
vakıflarımız, mülhak, mazbut ve yeni vakıflarımız hakkında düzenleme
yapmayalım mı? Bu Tasarı’nın görüşmelerinde, gerek muhalefet gerek
diğer birtakım sivil toplum örgütleri, basında, medyada, internet
sitelerinde, cemaat vakıfları hakkındaki düzenlemeleri Tasarı’nın
önüne geçirmeye çalışıyorlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Tasarının asıl getiriliş amacı o Sayın Uzun.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Diğer maddeler hakkında kamuoyu yeterince bilgi sahibi olamıyor.
Özellikle, bazı sivil toplum örgütleri, yeni vakıflar bile, kendilerini
ilgilendiren maddeler hakkında değil de cemaat vakıfları hakkında
görüş beyan etmektedirler. Özellikle Ana Muhalefet Partisi, bu Yasa
toptan geri çekilsin, diye feryat edip duruyor. Çoğunuz hatırlarsınız,
bunlar, İstanbul Boğazı’na köprü yapılmasına da böyle karşı çıkmışlardı;
ama, şimdi, hep beraber köprüden geçiyorlar.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Mugalata yapıyorsun… Mugalata, mugalata…
SELAMİ UZUN (Devamla)
– CHP dediğiniz zaman, yeniliğe kapalı, bütün yapılan hizmetlere
karşı demek mi oluyor?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hadi oradan sen
de!..
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Otoyollara karşı, özelleştirmeye karşı…
BAŞKAN – Sayın Uzun,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın Uzun, siz, kendi
önergenizi açıklayın lütfen.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Açıklıyorum Sayın Başkanım, müsaadenizle.
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Konuşsunlar, konuşsunlar; cevabını alacaklar.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Beşiktaş’ın Çarşı Grubu gibi âdeta, oturmuşsunuz, Çarşı her şeye
karşı! Çarşı Grubu ara sıra pankart açıyor: “Çarşı Her Şeye Karşı.” Çarşı
Grubuna benziyorsunuz gerçekten. (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Maşallah!..
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) –
Dur bir saniye… Beşiktaş’a laf atma!..
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Önergenizi önce Komisyona, sonra Hükûmete kabul ettirin…
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Vakıf Yasası’nda gerçekten neye karşısınız? 9’uncu maddede, “vakıflarda
hırsızlık, nitelikli hırsızlık, yağma, dolandırıcılık vesaire,
mahkûm olanlar vakıf yöneticisi olamaz,” maddesine mi karşısınız?
10’uncu maddeye mi karşısınız? 11’e, 12, 13’üncü maddeye mi karşısınız?
Toptan neye karşısınız? İkide bir cemaat vakıflarını ileri sürüyorsunuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Dinlersen anlarsın. Dinlersen anlarsın.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Bu Tasarı’ya toptan karşı çıkmak için, gerekçelerden birisi olarak
da “Bu kadar hacimli kanuna gerek yoktur, Medeni Kanun’da bir iki madde
var, yeterli.” diye bir arkadaşımız çıktı buradan konuştu.
Osmanlı’da ve cumhuriyetin
başlarında, vakıflarla ilgili bakanlık olduğunu biliyor olmalısınız.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
– Evet.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Onu söyledik zaten, siz dinlemediniz herhâlde. Yeni mi öğrendiniz
siz?!
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Sosyal fonksiyonları ile bütünleşmeyi sağlayan vakıflarımızı…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Atatürk devrimleri sayesinde kaldırıldı o vekâlet.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– … ve Tasarı’mızı sizin de desteklemenizi diliyoruz.
Avrupa Birliğinin
dayatmalarıyla hiçbir alakası olmayan konuları buradan gelip dakikalarca
konuşuyorsunuz.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Neyle alakalı?
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Bu, bizim kendi isteğimiz, kendi tasarrufumuz, kendi tasarımızdır.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yalan söylüyorsun.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Neden korkuyorsunuz? Biz büyük devletiz. Biz büyük devlet, her türlü,
vatandaşının, her dinden, ırktan, nesilden olan vatandaşının haklarını
vermek zorundadır. Biz büyük devletiz, kendimize güveniyoruz. Siz
yoksa kendinize güvenemiyor musunuz?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Damat Ferit de her dediklerini yapıyordu Fransızların, İngilizlerin.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Biz size güvenmiyoruz; kendimize güveniyoruz da, size güvenmiyoruz.
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Biz, herkese güveniyoruz. Biz, sizlere de güveniyoruz.
BAŞKAN – Sayın Uzun,
siz önergeyle ilgili son cümleleri söyleyin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Damat Ferit de mi ilericiydi?
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Evet, son cümlem: Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Uzun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Önerge reddediliyor arkadaşlarınız tarafından; bak bak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Ancak böyle kakofoni yaparsınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Damat Ferit ilericiliği sizinki.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – … sunuyorum:
Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı istemiştik.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…Madde
kabul…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Karar yeter sayısı istendi.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı istedik.
BAŞKAN – Efendim, ben
oylamadan sonra istediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, oylamaya geçmeden önce istedik.
BAŞKAN – Her seferinde
bunu… Ben oylamadan sonra siz istediniz. Bundan sonraki maddede iste…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanağa bakın anlarsınız.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, geçmeden önce istedik.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanağa bakın.
BAŞKAN – Efendim “Maddeyi
oylarınıza sunuyorum” dedikten sonra…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanağa bakın, tutanakta var.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, bakın, çok net bir şekilde, çok erken istedim.
BAŞKAN – Sayın Koç, beni
yönlendiremezsiniz, lütfen yerinize oturun. Hayır…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanağa bakın lütfen. Tutanakta var.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Çok erken istedim ama…
BAŞKAN – Hayır. Şimdi
isteyin…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Çok erken istedim, tutanağa bakın, çok erken istedim.
BAŞKAN – Hayır, ben
çok dikkat ediyorum o işe.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Tutanağı getirtin.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Çok erken istedim.
BAŞKAN – Efendim, çok
dikkat ediyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, devam edin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanağı getirin.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, tutanağa bakın…
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Devam edin Allah aşkına.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Başkan, tutanakta var.
BAŞKAN – Hayır, lütfen beni
yönlendirmeyin.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, çok erken istedim.
BAŞKAN – Tutanağa
siz bakın.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, devam edelim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, çok erken istedik.
BAŞKAN – Efendim, şimdi
istersiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Başkan, tutanakta var.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı Allah aşkına ya?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Usulsüz iş yapılıyor… Yani, karar yetersayısı yok.
BAŞKAN – Size göre öyle
olabilir. Teşekkür ederim.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– İndirin oradan.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
İndir bakayım! İndir bakayım! İndir!.. (AK Parti ve CHP sıralarından
ayağa kalkmalar)
AHMET YENİ (
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, niye teşekkür ediyorsunuz?.. Sayın
Başkan, dinlemiyorsunuz beni, bakın.
BAŞKAN – 4’üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Vakıflarla İlgili
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tüzelkişilik, Ehliyet,
Yönetim, Temsil, Tüzelkişilik
MADDE 4.-
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yetersayısı olmadan madde oyluyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, bir
engel mi var okutmama?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yetersayısı olmadan madde oyluyorsunuz.
BAŞKAN – Şimdi madde
üzerinde bir önerge var; okutuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Yanlış yapılıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben her türlü
talebe dikkat ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Yakışıyor mu Sayın Başkan?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanakları getirin lütfen.
BAŞKAN – Efendim, oturun
yerinize lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, yakışıyor mu bu?
BAŞKAN – Ben gereğini
yaptım. Vicdani bir rahatsızlığım yok.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, gereğini yapmadınız. Yakışmıyor bu. Erken istedim…
Yakışmıyor bu.
BAŞKAN – İsteyin bundan
sonra.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı Allah aşkına?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, yakışmıyor.
BAŞKAN – Efendim, lütfen
buyurun. Beni zorlamayın.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, siz gereğini yapın.
BAŞKAN – Ben gereğini
yaptım.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Yapmadınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, tutanakta var.
BAŞKAN – Efendim, oylamadan
sonra istediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, erken istedim. Çok net bir şekilde erken istedim.
BAŞKAN – Buyurun…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, ben bu lafı kullanmak istemiyorum; ama, gerçek dışı konuşuyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurun okuyun
efendim:
“Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına”
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Sen oranın bekçisi misin yahu? Alo! Sen bekçisi misin oranın?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Konuşma! Ne diyorsun?
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Kimi indiriyorsun lan sen oradan?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Ne konuşuyorsun?
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Sen ne konuşuyorsun? Kimi indiriyorsun? Gel indir beni.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Terbiyeli konuş!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sen kimsin? Hıyara bak! Gel indir!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Gel… Gel… Terbiyeli konuş!
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Kimi indiriyorsun?
BAŞKAN – Buyurun okuyun:
“Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz…”
BAŞKAN – Oturun arkadaşlar
yerinize lütfen. Yerinize oturun. (AK Parti ve CHP sıralarından
ayağa kalkmalar)
Lütfen yerinize oturun…
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 17.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN : Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının 4’üncü maddesinde
verilmiş olan bir önerge vardır, şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 4. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
|
Artvin |
Çorum |
Antalya |
Madde 4-
(1) Mülhak vakıflar,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı
birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleri ile ilzam
olunur ve Borçlarını kendi mallarından öderler. Cemaat ve esnaf vakıfları
mülhak vakıfları, hükümlerine tabidir.
(2) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik sayılır.
Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne kaydedilmiş olup olmamaları
şahsiyetlerine helal getirmez.
(3) Yeni Vakıflar
özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptirler
(4) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar mahkeme
kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir. Bu vakıflara
bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz. İlgililerin vakfiye
şartlarına göre intifa hakları saklıdır.
(5) Herhangi bir sebeple
veya herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması yapılamaz.
Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(6) Yeni vakıfların
organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu
takdirde; vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması
halinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması
halinde ise icraya yetkili organın kararı ile Genel Müdürlükçe yenisi
atanır.
(7) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli
dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye
fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine karşı işlenen
suçların birinden mahkûm olanlar yönetici olamazlar.
(8) Vakıf yöneticisi
seçildikten sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi bir suçtan
mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi olamazlar, vakıf
yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri halinde yöneticilikleri
düşer.
(9) Vakıf yöneticileri;
vakfın amacına, yürürlükteki mevzuata uymak ve basiretli bir yönetici
gibi hareket etmek zorundadır.
Birinci fıkrada belirtilen
zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Fiilleriyle vakfı
zarara uğratan,
d) Denetim Makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları
verilen süre içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı
işlemlere devam eden,
e) Medeni hakları
kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 1 inci maddesi uyarınca iki defa idari para cezası
alan,
Vakıf yöneticileri,
Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu
üzerine vakfın yerleşim yeri asliye mahkemesince görevlerinden
alınır. Telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak hallerde dava sonuçlanıncaya
kadar, Meclis kararı üzerine Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin
geçici olarak görevden uzaklaştırılması veya kayyımca yönetilmesi
ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edilir.
(10) Görevinden alınan
vakıf yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı vakfın
yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca (c), (e), ve
(f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticileri
başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılır ve
beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev
alamazlar.
(11) Vakıf yönetiminde
yer alan kişiler ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri nedeniyle
vakfa verdikleri zararlardan sorumludurlar.
(12) Vakıf yöneticileri
mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçesini
mi okutayım efendim?
Sayın Küçükaşık gerekçeyi
açıklayacak.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, burada biraz
önce konuşan Sayın Selami Uzun arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partisiyle
ilgili yine birtakım suçlamalar yaptı. Hep sizin klasik, bugünlere
kadar söylediğiniz suçlamalardan biri ve siz kendinize elli beş
yıldan beri diyorsunuz ki: “Biz bir misyonun temsilcisiyiz.”
Arkadaşlar, unutmayın
ki, o misyona hep, siz, burada, bizden çok daha fazla hakaret ediyorsunuz.
Elli beş yıldan beri o misyon sayesinde Türkiye bu halde; gelir dağılımı
dünyada en fazla bozuk üçüncü ülke, yolsuzlukların liginde birinci
sıralamada, öyle mi? Sizin misyonunuz sayesinde bunlar işte, o dediğiniz
misyon hep bunları yapıyor. O yüzden, sizler çok başarılısınız ki,
İstanbul’da o kadar başarılısınız ki, şu anda İstanbul’da insanları
zodyak botlarla kurtarıyorlar! Çok övünüyorsunuz ya; siz neyi övünüyorsunuz?
Neyin farkındasınız? Yapmadığınızı, kurtarmadığınız bir işi,
içinde olmadığınız bir şeyi… Şu anda Türkiye’nin temel kurucu yasalarını
da ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz ve bunlarla övünüyorsunuz.
Komisyonda da aynısını yaptınız: Kahkahalar atıldı, gülündü; neye
gülüyorsunuz siz? Ne diyorsunuz biliyor musunuz? Sayın Bakanımız
burada konuşma yaptı dün, dedi ki: “4778 sayılı Yasa’yı…”
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sayın Başkanım, önerge üzerinde konuşsun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Konuşuyorum ben Selami, konuşuyorum senin konuştuğun gibi.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Önerge üzerinde konuş.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Önerge üzerinde konuşuyorum, dinle.
Ben, Adalet Komisyonunda
bunun tartışmasını yaptım.
Bakınız arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyeti’nde 4771 sayılı Yasa ile Ağustos 2002 tarihinden
itibaren, yani 57’nci Hükûmet zamanında, yabancılara, Türkiye’de
gayrimenkul edinme hakkı ve cemaat vakıflarına gayrimenkul edinme
izni verilmişti; beş tane şarta bağlı olmuştu Bakanlar Kuruluyla
ilgili. Sayın Bakanımız burada okudu, 4778’i okudu aslında 4771 diye;
ama, hep “Ağustos 2002, Ağustos 2002” dedi; ama, unuttuğu başka bir şey
var: Ocak 2003 var; yani, 58’inci Hükûmet zamanında çıkarılmış… “Yabancılar
Bakanlar Kurulundan izin alıyorlar, iyi gayrimenkul edinemiyorlar,
biz verelim” diye, 4778 sayılı başka bir Yasa çıkarttılar burada ve
orada hükûmetten aldılar yetkiyi “yabancılar gayrimenkul edinebilsinler”
diye, genel müdürlüğe verdiler. Bunu burada hiç telaffuz etmedi, hiç de ağzına
diline de dolaştırmadı burada.
Şimdi, öyle bir şeyler
konuşuluyor ki, geçici 9’uncu madde var arkadaşlar. Türkiye’de en
fazla sorunlardan bir tanesi de buydu. Orada ne diyor? Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine davalar açıldığından bahsediliyor. Orada Yasa’nın
temel başlığında ne biliyor musunuz: “Yabancıların Türkiye’de taşınmaz
edinememesi nedeniyle” diye. Biz, kavga dövüş bunu öyle getirdik.
Bakın, hukukçular
olarak söylüyorum, bütün milletvekilleri olarak söylüyorum:
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gidip de dava açan bir tane insan olsa ve dese ki, bu Bakanlar
Kurulu bu Tasarı’yı getirmiş ve burada yazıyor ki, yabancı cemaat
vakıflarının Türkiye’de gayrimenkul edinememesi nedeniyle… Halbuki,
o Hükûmet, Ocak 2003’de gayrimenkul edinmesi için yasa çıkartmışsa, bunun
adına ne denir? Gaflet mi denir, dalalet mi denir, yoksa ihanet midir,
ona kim karar verecek o zaman? Kendi çıkarttığı yasayı bilmiyorsa
iki yıl önce, üç yıl önce, buna ne cevap verirsiniz siz arkadaşlar? Biz
bunları eleştiriyoruz burada, biz bunları düzeltmeye kalkıyoruz,
düzeltilen bu. Karşılık deniyor, karşılıklılık yoktu arkadaşlar.
Bu Tasarı Hükûmet tarafından bir yıl önce getirildi, bir yıl önce yoktu.
Yabancılara yine
gayrimenkul satışına izin, toprak satışına izin verilen Yasa nedeniyle
Tapu Kanunu’nun 35’nci maddesiyle ilgili burada yaptığım konuşmada
da ben aynı şeyi söyledim. Siz, yabancı vakıflara da gayrimenkul
edinmesinin önündeki bütün engelleri ortadan kaldırıyorsunuz dedim.
Bakınız, Ticaret Kanunu’nda
değişiklik yaptık şimdi, vakıfları tacir olarak kabul ettik ve vakıfların
ticari işletme kurmasına izin vereceksiniz ve ticari şirket sahibi
olan bir vakfın Türkiye’de sınırsız şekilde gayrimenkul edinmesine
bir izin var mı, bir yasaklama var mı? Evet vardır diyecek bir tane babayiğit
var mı burada?
Tapu Kanunu’nun 35’inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki kısıtlık bizim isteğimizle geldi,
o da bir kısıtlama değildir. Yabancı vakıflar Türkiye’de kurmuş oldukları
her türlü ticaret şirketiyle Türkiye’de sınırsız şekilde toprak
edinebilirler, aksini iddia eden varsa gelsin burada konuşsun, başka
yerde konuşmasın.
Sayın Bakanımız dün
yine alındı. Dün, Yozgat’taki cenaze töreniyle alındı. Pekala başka
bir şey soralım o zaman. Tabii, Hikmetyar’ın dizinin dibine Sayın
Başbakanı biz mi oturtturduk?
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) – Konuşma be! Konuyla ne ilgisi var?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Biz mi oturtturduk? Niye alınıyorsunuz onlarla? Yasin Kadı’yla ortaklığı,
dostluğu biz mi kurduk da alınıyorsunuz da? Ha?..
Ondan sonra “Bu fotoğrafı niye gösteriyorsunuz?” diyorsunuz. O karelerde
yer alan bizler değiliz, sizlersiniz. O karelerde yer aldınız diye…
(Mikreofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Ne ilgisi var?!
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
– Millet cenazesine gidemeyecek mi?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Konuyla ilgili ne güzel konuşuyordun, ne güzel faydalanıyorduk.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakın, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Efendim, siz
önergeyi açıklar mısınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Önergeyi… Bitiriyorum.
Bakınız, bir şeyi söylüyorsanız,
geçmişinize bakacaksınız. Geçmişinizde eğer savunamayacağınız
kareler içerisinde yer alıyorsanız, sözler söylüyorsanız, burada
da onun cevabının verileceğini bileceksiniz.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Herkesin bir geçmişi, senin de var…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Küçükaşık.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: 4’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Birleşime beş dakika
ara veriyorum, karar yeter sayısı yoktur.
Kapanma Saati: 17.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın 4’üncü maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 4’üncü maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
4’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
5’inci maddeyi okutuyorum:
Yeni vakıfların kuruluşu,
mal varlığı, şube ve temsilcilikleri
MADDE 5-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 5. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Artvin |
Çorum |
Madde 5-
(1) Yeni vakıflar;
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
Yeni vakıfların kuruluşunda amaca özgülenecek mal varlığı miktarı,
mahkemesince belirlenir.
(2) Vakıf yöneticileri;
vakfın amacına, yürürlükteki mevzuata uymak ve basiretli bir yönetici
gibi hareket etmek zorundadır.
(3) Birinci fıkrada
belirtilen zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Fiilleriyle vakfı
zarara uğratan,
d) Denetim Makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları
verilen süre içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı
işlemlere devam eden,
e) Medeni hakları
kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 11 inci maddesi uyarınca iki defa idari para cezası
alan,
Vakıf yöneticileri,
Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu
üzerine vakfın yerleşim yeri asliye mahkemesince görevlerinden
alınır. Telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak hallerde dava sonuçlanıncaya
kadar, Meclis kararı üzerine Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin
geçici olarak görevden uzaklaştırılması ve kayyımca yönetilmesi
ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edilir.
(4) Görevinden alınan
vakıf yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı vakfın
yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca (c), (e) ve
(f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticileri
başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılır ve
beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev
alamazlar.
(5) Vakıf yönetiminde
yer alan kişiler ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri nedeniyle
vakfa verdikleri zararlardan sorumludurlar.
(6) Vakıf yöneticileri
mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
(7) Genel Müdürlükçe
yapılacak tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri
zamanında vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı olarak
toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
(8) İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde vakıflar meclisine
itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin red kararı üzerine,
30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre
kanun yoluna başvurabilir.
(9) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(10) Cemaat Vakıfları
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu malları üzerinde
tasarrufta bulunabilirler.
(11) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
(12) Mülhak, cemaat
ve yeni vakıflara amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin
başvurusu üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararı
ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe yetkilendirilmiş bağımsız
ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf
yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
(13) Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
(14) Mazbut ve mülhak,
cemaat vakıflarının vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine
fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin
teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye, güncelleştirmeye ve
yükümlülükleri kaldırmaya Meclis yetkilidir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Çorbacıoğlu,
buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu Tasarı’yla Türk hukuk sisteminde çok temel kanunlarda temel istisnalar
yaratıyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğünün çalışma veya yetkilerini
veya gücünü artırmak için hukuk adına böylesine yanlış yapmayı bir
hukukçu olarak kabul etmiyorum.
Komisyonda ve Genel
Kurulda önergeler üzerinde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
arkadaşlarım, bu Tasarı’nın vakıf sistemine ve Türkiye Cumhuriyeti
devletine ne kadar zarar verdiğini anlatmaya çalıştı. Ama, ben size
bir konuyu burada açıklamak isterim: Burada iddia ediyorum, ne Sayın
Bakanımız ne Hükûmet ne Vakıflar Genel Müdürü, bu Vakıf Yasası sonucu,
özellikle yabancı vakıfların, cemaat vakıflarının elde edecekleri
hakları veya gayrimenkulleri bilmiyorlar, sayısını da değerini
de yerini de, hiçbir şeyini bilmiyorlar. Çünkü, bugüne kadar bu konuda
net bir cevap alamadım; o nedenle bu iddiada bulunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği karşı oy yazısının, Tasarı’nın
32’nci ve 33’üncü sayfalarında olan karşı oy yazısının son bölümüyle
ilgili değerlendirmeler yapmak istiyorum ve bu Tasarı’nın sadece
cemaat vakıfları ve yabancı vakıflar açısından sorun yaratmasının
yanında, onun ötesinde başka bir amaç taşıdığını bu Tasarı’nın, onu
sizlerle paylaşmak istiyorum. Nedir o amaç?
Değerli arkadaşlar,
Hükûmetin gönderdiği ve elinizde olan Tasarı’ya bakarsanız, özellikle
2’nci sayfanın başında aynen şu belirtilmektedir: “… Osmanlıda iç
ve dış güvenlik ile adli hizmetlerin haricindeki tüm hizmetler vakıflar
eliyle yürütülmüş, bu sayede sosyal adalet sağlanmış ve sosyal çatışmalar
önlenmiş, gelir ve servet dağılımında denge sağlanmış, kişi ve toplumlar
arasındaki sosyal ilişkiler düzenlenmiştir.” Buna benzer değerlendirmeler
var. Bunları ayrıntılı okumuyorum; çünkü, beş dakikada görüşlerimi
açıklayamayacağımdan. Yani, bu Tasarı’nın -ki, biliyorsunuz, kanunların
metni ile gerekçesi bir bütündür- bu genel gerekçesinde Osmanlı dönemi
takdir ediliyor, Osmanlı dönemine özeniliyor, Osmanlı dönemine
öykünülüyor ve ben diyorum ki, bu Tasarı’nın çıkış amaçlarından, en
önemli gerekçelerinden biri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın
3’üncü maddesinde olan “sosyal devlet” alanının vakıflar tarafından
doldurulması amaçlandığı içindir, Tasarı’nın amacı budur. Bu, çok
önemli bir iddiadır sayın milletvekilleri. Peki, bunu neden söylüyorum?
Yine paragraftan devam
ediyorum: “Kısaca vakıf, genel olarak Osmanlı Devleti’ndeki bütün
sosyal kurumları içine alan veya bütün sosyal kurumların çalıştığı,
kullandığı bir hukuki organizasyon olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Bunları burada yazmışsınız ve takdir etmişsiniz.
Arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti sosyal hukuk devletidir ve burada sizin söylediğiniz
gibi, Osmanlı döneminde olduğu gibi, bütün sosyal alanları vakıflara
bırakamazsınız. O zaman Anayasa’yı ihlal edersiniz.
Tabii, bu gerekçenin
içinde, bir de -aynen söylüyorum- belgede tahrifat var, sahtekârlık
var. Evet, çok ağır bir itham bu. Sayfayı açın, 2’nci sayfayı açın, göreceksiniz.
Ne göreceksiniz? Sondan ikinci paragrafa bakın. Vakıfların Mustafa
Kemal Atatürk tarafından da desteklendiğini söylerken, aynen şunu
yazıyorsunuz: Atatürk’ün, 1 Mart 1923 tarihinde Mecliste yaptığı konuşmadan
alıntı yapmışsınız: “Atatürk, vakıflara olan hassasiyetini Türkiye
Büyük Millet Meclisinin …1923 tarihinde yapılan açılış konuşmasında...”
Okuyorum: “…Vakıflar konusu mühimdir. Memleket ve milletin hakiki
menfaati yönünden tetkik ve günün gereklerine uygun bir şekilde çözülmesi
lazım ve çok gereklidir.” Bunu yazmışsınız. Benim elimde de belgeler
var. Bu belgelerde deniliyor ki: “Vakıflar sorunu önemlidir.” Dikkat
edin: “Vakıflar sorunu önemlidir.” Evet, resmî belgelere göre, Atatürk,
vakıflar alanını “sorun” olarak nitelemiştir ve siz, burada, bunu
çarpıtıyorsunuz, tahrifat yapıyorsunuz ve “konu” diyorsunuz.
Kim, neden yapıyor bunu?
Bunun altında Sayın Başbakanın imzası var, Bakanlar Kurulunun kararı
var. Bunun hesabını gelip vereceksiniz. Atatürk’ün sözünü nasıl
tahrif edersiniz?!
Ben işi sağlama almak
için tutanakları çıkarttım ve 1/3/1339, eski tarihiyle; tutanağın
13’üncü sayfasını okuyorum: “Efendiler, geçen sene arz etmiştim
-Mustafa Kemal söylüyor- bu sene de tekrara mecburum ki, evkaf meselesi
mühimdir.”
Ne demek bu? “Mesele”
ne demektir Öz Türkçe’de? “Sorun”
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – “Konu” demektir efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – “Sorun” anlamına
gelmez.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Hiç de “sorun” değil.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – Evet, sizin Türkçeniz kıt.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – “Sorun” anlamına
gelmez.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – “Mesele”, “sorun”dur.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – “Sorun” anlamına
gelmez.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Lütfen…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – “Sorun” anlamına
gelmez, “konu” anlamına gelir. Yanlış söylüyorsun, çarpıtıyorsun!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
Sayın Çorbacıoğlu, son cümlelerinizi
rica edeyim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Türkçeyi
bilmiyorsun, Osmanlıcayı bilmiyorsun! Çarpıtıyorsun, yanlış söylüyorsun!
ÖMER ÖZYILMAZ (
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, peki, şu gerekçeyi okudunuz mu? “Memleket
ve milletin hakiki menfaati yönünden tetkik ve günün gereklerine
uygun bir şekilde çözülmesi lazımdır.” derken bunu bir problem olarak
söylemiyor mu?
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Hayır… Biz de onu yapıyoruz şu anda.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – Ben, bunu böyle anlıyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Biz zaten onu yapıyoruz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Yanlış anlıyorsunuz!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Haa, bu
tahrifat konusunu...
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Yanlış
alnıyorsunuz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Yanlış anlıyorsunuz!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, ben böyle anlıyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Yanlış anlıyorsunuz!
Yanlış anlıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz! Buna hakkınız
yok. Yanlış yapıyorsunuz! Yanlış yapıyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın Torun, lütfen yerinize
oturun.
Sayın Çorbacıoğlu,
siz son cümlenizi…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Efendim, son
cümlenizi rica ediyorum.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum.
…bu tahrifat konusunu,
bu evrakta sahtekârlık konusunu, yukarıda, Anayasa ve Adalet Komisyonundaki
belgelerde de görüyoruz, orada da var. O konuda da neler yaptığınızı
biliyorum. Ama, Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Git Türkçeyi öğren de gel, öyle konuş!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) – O zaman, aslını yazın buraya, aslını yazın!
Mustafa Kemal Atatürk’ün
sözünü çarpıtmayı Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerine yakıştıramıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çorbacıoğlu.
Efendim, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
Yönetim ve temsil şekli
MADDE 6-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum
ve aykırılığına göre de işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
ikinci fıkrasına .... “vakfiye şartlarına”
ibaresinden önce gelmek üzere “Anayasaya aykırılık teşkil etmeyen”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İnci Özdemir |
Ayhan Zeynep Tekin (Börü) |
Cahit Can |
|
İstanbul |
Adana |
Sinop |
|
Mustafa Ilıcalı |
Öner Ergenç |
Mustafa Dündar |
|
Erzurum |
Siirt |
Bursa |
BAŞKAN – İkinci önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 6. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Antalya |
Artvin |
Madde 6. –
(1) Mazbut vakıflar,
Genel Müdürlük tarafından yönetilir ve temsil edilir.
(2) Mülhak vakıflar,
vakfiye şartlarına göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler
eliyle yönetilir ve temsil edilir. Vakıf yöneticileri kendilerine
yardımcı tayin edebilirler. Mülhak vakıf yöneticilerinde aranacak
şartlar ile yardımcılarının nitelikleri yönetmelikle düzenlenir.
Vakfiyedeki şartları taşımamaları nedeniyle kendilerine yöneticilik
verilemeyenler bu şartları elde edinceye, küçükler ile kısıtlılar
fiil ehliyetlerini kazanıncaya ve boş kalan yöneticilik yenisine
verilinceye kadar, vakıf işleri Genel Müdürlükçe temsilen yürütülür.
(3) Cemaat vakıflarının
yöneticileri mensuplarınca seçilir. Vakıf yöneticileri-nin seçim
usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
(4) 2762 sayılı Vakıflar
Kanununun yürürlük tarihinden önce kurulmuş esnaf vakıfları, mülhak
vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu vakıflar esnafın
seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilir. Yeni vakıfların yönetim
organı vakıf senedine göre oluşturulur.
(5) Vakıfların yöneticilerinin
Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda olmaları esastır. Yabancılar, karşılıklı
olmak, yerleşik bulunmak ve çoğunluk oluşturmamak kaydıyla yönetim
organlarında görev alabilirler.
(6) Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilmeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
(7) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı hizmetlerde
kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve restorasyon
karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
(8) Mülhak vakfa ait
hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alı-nır.
(9) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
(10) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru ve Meclis
kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya
vakfın akarına dönüştürülebilir.
(11) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin
mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, hazine taşınmaz
malının satış ihalesine yetkili olan komisyon tarafından takdir
edilecek değerinin yüzde on beşi oranında taviz bedeli olarak alınarak
serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı
hayrata tahsis edilemeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
(12) Taviz bedelinin
hesaplanmasında; ortaklığın giderilmesi veya cebri ihale yoluyla
satılanlarda satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
(13) Bu Kanun hükümleri
gereğince taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere
ilişkin hükümler uygulanmaz.
(14) Taviz bedelleri,
yapılacak tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak ödenebileceği
gibi eşdeğer bir taşınmazla takas edilebilir veya yarısı peşin,
kalanı bir yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme halinde,
taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin zamanında ödenmesi
durumunda faiz uygulanmaz.
Taksitlendirmede taşınmaza
birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden birinin
zamanında ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin tamamı muaccel
olur. Muaccel olan taksitlere yasal faiz uygulanır.
(15) Genel Müdürlükçe
tahakkuk ettirilen taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen
ödenmediği takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile birlikte tahsil
edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Önerge sahipleri…
Sayın Baloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir dakika… Sayın Baloğlu,
siz buyurun da…
Sayın Yeni, cihaza
girdiniz arka arkaya. Bir isteğiniz mi var?
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(BÖRÜ) (Adana) – Soru soracaktı.
BAŞKAN – Bu, ikinci bölüm
için, soru-cevap sırası geldiğinde. O bakımdan, cihazdan siliyorum.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yasa Tasarısı’nın
6’ncı maddesindeki değişiklik önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: Vakıf kavramı toplumumuza yabancı bir kavram değil, bugün
başlamış değil, yüzyıllardır bu kavramla birlikte yaşıyoruz, ama,
tek bu kavrama dayalı bir sosyal anlayışın, sosyal devlet anlayışının
da geçerli olmadığını biliyoruz. Benden önceki konuşmacı arkadaşım
bu konudaki saplantıların doğru olmadığını ifade etti. Biz bunları
ifade ettiğimiz zaman hemen şu söyleniyor: “Cumhuriyet Halk Partisi
vakıf kavramına karşı mıdır, vakıflara karşı mıdır?” Hiçbir sosyal
demokrat dayanışma kavramının karşısına çıkmaz, dayanışma sosyal
demokratların temel kavramlarından birisidir, ama, neye karşı çıkıyoruz?
Karşı çıktığımız şey çok açık: Sosyal devleti yok sayıp, zayıflatıp,
sosyal devletin işlevlerini sınırlı hale getirip bu görevi vakıflara
verirseniz bunun toplum yaşamında ciddi bir sorun olarak ortaya çıkacağını
düşünüyoruz.
Bu yasada gerekçe
olarak Hükûmetin öne sürdüğü en önemli husus bunun bir toplumsal ihtiyaç
olduğu ve bu Yasa’nın Türkiye için hazırlandığıydı. Sayın Başbakan
Yardımcısı da Sayın Bakan da bu konuda “Türkiye için hazırlanmıştır,
Türkiye’ye özgüdür” biçiminde bir ifadeyle kürsüde sundu.
Şimdi arkadaşlar,
dört yıldır iktidardasınız, Adalet ve Kalkınma Partisi dört yıldan
beri Türkiye’de tek başına iktidardadır, Türk siyasi tarihindeki
ender çoğunluklardan birini yakalamıştır Mecliste, buna rağmen
bu konudaki düzenlemeyi bugüne kadar getirmediniz ve 7 Kasım gibi
bir tarih öncesinde çok ivedi olarak bunu Meclisten, temel yasa kavramı
içinde, tartışmayı sınırlı kılarak geçirmeye çalışıyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
– Her maddede konuşuyorsunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Şimdi arkadaşlar, kırk yıllık bir hukukçuyum, Adalet Komisyonu
üyesiyim, zaman zaman, neyi değiştirdiğimizi, nasıl değiştirdiğimizi,
neden değiştirdiğimizi bile unutacak hale getirdiniz bizi. Bunu
halk önünde itiraf ediyorum. Bunun aksini söyleyecek hiçbir iktidar
milletvekili olmadığını da kişisel sohbetlerimiz sırasında
edindiğim bilgilere dayanak söylüyorum. Bu kanun yapma tekniğinin,
bu kanun yapma anlayışının geçersizliği apaçık ortadayken, sizin,
ısrarla yasaları böyle bir zaman dilimine sıkıştırıp, son dakikaya
sıkıştırıp, sınır tanımadan bunları Meclis önüne getirmeniz, üstelik
de tartışmaya sınır koymanız anlaşılır bir şey değil. Sizin, Parti
olarak vakıflar konusundaki bu özeniniz samimi ise, bırakın bu konuyu
ayrıntılı tartışalım. Bu konu Komisyonda tartışıldığı zaman en
azından on beş maddede bizim katkımızla olumlu değişiklikler yapıldı,
ama neresi düzeltilecek, birini düzeltiyoruz birisi bozuluyor,
birini düzeltiyoruz birisi kayboluyor.
Üstelik, bu Yasa tartışılırken
Antalya’daki vakıf arazisinin satışı gündeme geldi. Antalya’daki
vakıf çiftlikler -çok geniş bir alandır- satışa çıkarıldı. Antalya
kamuoyunun baskısı, bedduanın etkisiyle… Kanuni Sultan Süleyman’ın
bir vakıf bedduası vardır; o beddua, vakıflara el uzatanların başına
neler geleceğini söyler.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Yine oku, yine oku!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Komisyonda son çare olarak o bedduayı okudum. Sayın Bakan
da o bedduanın etkisiyle sanıyorum, bu satışı, bu ihaleyi durdurdu.
Bedduayı burada bir
daha okumuyorum, sizi çarpmasından korkuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu arada, demin bir Milletvekili Arkadaşımız bizim yasalara bakışımızı,
eleştirimizi de esprili bir dille gündeme getirdi; ama, çok talihsiz
bir benzetme yaptı, dedi ki, Sayın Selami Uzun sanıyorum, yanılmıyorsam:
“Siz, Çarşı Grubu gibisiniz; Çarşı her şeye karşı, Cumhuriyet Halk
Partisi de her şeye karşı.” Şimdi, bunun nesini düzeltelim? Bu, sizin Vakıflar
Tasarı’nız gibi her tarafı yanlış bir benzetme oldu.
Birincisi: Cumhuriyet
Halk Partisi her şeye karşı değil, Cumhuriyet Halk Partisi yanlışlara
karşı, yanlış düzenlemelere karşı. Sizin getirdiğiniz olumlu hangi
değişikliğe -ki çok enderdir olumlu değişik getirmeniz buraya-
hangisine karşı çıktık? Yanlışlara karşı çıktık. Yanlışlıkta ısrar
ederseniz yine karşı çıkacağız.
Çarşı’ya gelince: O
konuda düzeltme bana düşmez, ben Beşiktaş taraftarı değilim; ama,
bunu zapta geçirdiğiniz için ve konuşma sırası da bende olduğu
için söylüyorum, Çarşı, emperyalizme karşıysa -öyle söylüyorlar-
Çarşı, savaşa karşıysa bunun nesinden gocunuyorsunuz, bunda gocunulacak
bir şey var mı? (CHP sıralarından alkışlar) Siz, derdinizi Beşiktaşlılara
nasıl anlatacaksınız? Ben Beşiktaşlı değilim, ama ben Sayın Selami
Uzun’un, gelip burada özür dilemesini bekliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Çarşı, sadece bir spor topluluğu, bir grup değil, siyasi
anlayışı da olan bir grup. Sizi rahatsız eden bu mu? Geniş kitlelerin
siyaset yapması mı? Bu talihsiz örneği hiç yakıştıramadım arkadaşıma.
Sanıyorum, Beşiktaşlı Çarşı Grubu da bunu hiç yakıştıramayacaktır,
her gördüğü yerde bunun hesabını soracaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Beşiktaşlıları tahrik etme…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum...
BURHAN KILIÇ (Antalya)
– Sen Antalyasporu destekle…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) – Şimdi, bu söz atmalarla zamanımı kullanmama engel oluyorlar,
bu yanlış. Ankaragücülüğümü de, Antalyasporluluğumu da inkâr edecek
değilim, ama, konu bu değil. Siz bu konuyu gündeme getirdiğiniz
için ben konuşmak zorunda kaldım.
Ben devam ediyorum.
Şimdi, arkadaşlar, siz, Batı Trakya’daki Türklerin yaşadığı dramı
yaşayan insanlarsınız. Bunu, vicdanınızda, inancınızda duyması
gereken insanlarsınız. Oradaki Müslüman Türk toplumunun başına
gelenleri, kendi müftülerini atayamamalarını, baskıları, vakıflarının
yağmalanmasını, Yunan valilerin o vakıfların başına getirdiği
kayyımların yaptığı baskıları görmeseniz bile, biliyorsunuz. Siz,
İpsala’dan geçtikten sonra Türk turist gruplarının niye İskeçe’ye,
niye Gümülcüne’ye sokulmadığını biliyor musunuz? Karşılıklılık
olmadan düzenlenen bu Yasa, oradaki zorbalığa verilmiş bir ödündür.
Bu ödün, tarih önünde sizi mahkûm edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu açıkça söylemek istiyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
ikinci fıkrasına .... “vakfiye şartlarına”
ibaresinden önce gelmek üzere “Anayasaya aykırılık teşkil etmeyen”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İnci
Özdemir (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.
Gerekçesini...
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Mustafa Dündar...
BAŞKAN – Sayın Mustafa
Dündar, Bursa Milletvekilimiz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) –
Mustafa sen Batı Trakyalısın, unutma!
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vakıflar Kanunu Tasarısı
görüşülmeye başladığı günden itibaren, tabii en çok konuşulan,
gündeme gelen konu Batı Trakya oldu ve Batı Trakya’daki sorunlar en
ince detayına kadar gündeme getirildi. Bu durum beni memnuniyetle
sevindirdi, benimle birlikte Batı Trakyalıları sevindirdi ve oradan
bize gelen tepkiler de bu yöndedir.
Ben, bu vesileyle...
22’nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerek Büyük Millet Meclisindeki
üye arkadaşlarımın gerekse Başbakanımızın, bakanların, komisyonların
Batı Trakya’yı ziyaretleri oldu. Hiçbir dönemde bu kadar yoğun ziyaret
gerçekleşmedi ve hiçbir dönemde Batı Trakya konusu bu kadar gündeme
geldiği gibi sorunlarına da bu kadar fazla eğilinmedi.
En çok, bu Kanun’la ilgili
olarak mütekabiliyet özellikle gündeme geldi ve Başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, 5’inci Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’nda,
İstanbul’da, bizzat kendileri de katılarak, orada ne söylemişse, o
söyledikleri de aynen bu Kanun’a geçmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hükûmet Tasarısı’nda karşılıklılık yoktu, biz koydurduk onu, biz. Hükûmet
tasarısında yok, Hükûmet tasarısına bak sen, Başbakanın imzasında
yok.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Bizim önergemizle kondu.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– Şimdi ben burada, Vakıflar Kanunu Tasarısı, vakıflar görüşüldüğü
için de, Batı Trakya’daki vakıfların bugünkü durumunu sizlere bir
nebze anlatmak istiyorum, bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Fakat ondan önce, bir konuyu daha burada sizlerin dikkatinize
arz etmek istiyorum: Bu kadar ziyaret olmasına rağmen ve özellikle
Avrupa komisyonlarının Batı Trakya’ya yapmış oldukları ziyaretlerde
vakıfların gündeme gelmemesi, oradaki vakıflarla ilgili özel incelemenin
yapılmaması beni düşünceye sevk etmiştir. Bunu paylaşıyorum ve
diyorum ki, bundan sonraki ziyaretlerde özellikle orada vakıflar
incelensin, vakıf yöneticileriyle görüşülsün.
ATİLLA KART (Konya) –
Hükûmete söyle.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– 1912’deki vakıfların durumu neydi, bugün nedir? Şimdi ne?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – 67’den sonra ne? Bilmiyorlar da ondan. Sen söyle.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– Onları da söyleyeceğiz.
Şimdi, yine, buradan
şunu dile getirmek istiyorum: Basından takip ettiğim kadarıyla, Avrupa
Konseyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen vakıflarla ilgili
tasarıyı ilgiyle izliyormuş, fakat, pek memnun değil gibi bir ifade
kullanıldı. Ben de onun için, yine Yunanistan’ın da dikkat ve ilgiyle
izlemesini talep ederek Avrupa Konseyinden, Batı Trakya’daki vakıfların
şu anki durumunu, yasalardan kaynaklanan haklarıyla birlikte,
sizlere arz etmek istiyorum:
1913 tarihli Atina Anlaşması’nın
11’inci maddesi, kurulmuş ve kurulacak olan vakıflar kurumunun
özerkliğine, hiyerarşik yapısına ve mülklerinin yönetimine dokunulmayacağını
hükme bağlamış, aynı Anlaşma’nın 12’nci maddesi vakıfların bulundukları
bölgedeki İslam cemaati tarafından yönetileceğini belirtmiştir.
Yine 2345 sayılı,
1920 tarihli Yasa’nın 12’nci maddesi de aynı şekilde, cemaat yöneticilerinin
azınlık mensubu Batı Trakya Müslüman Türkleri tarafından seçileceğini
hükme bağlamıştır. Buna rağmen, seçimle ilgili hükümler 1949 yılında
ilan edilen Kral iradesiyle ancak otuz altı yıl sonra uygulamaya konabilmiş
ve bu, 1950 yılına kadar tayinle vakıfların idare edildiğini göstermektedir.
Sadece 1950-1967 yılları arasında cemaat vakıfları kendi yöneticilerini
seçebilmişler ve yöneticiler seçimle işbaşına gelmişlerdir.
1967 yılında, askerî
darbe sonucu, Yunanistan’da bütün bu tür sivil toplum örgütlerinin
yönetimleri lağvedilmiş ve yine o zaman da vakıf idarelerine atama
yapılmıştır. Tabii, bu atamalar da idarenin kendine yakın olan kişiler
olmuşlardır.
Yani, hâlâ bugün Avrupa
Birliği üyesi Yunanistan’daki Müslüman Türklere ait vakıf yöneticileri
seçimle işbaşına gelememektedirler, yani kendi yöneticilerini
seçememektedirler.
Bugün, vakıfların
mülkleri hakkında sağlıklı bilgi elimizde mevcut değildir, çünkü
vakıflar kapalı kutudur. Bu konularla ilgili araştırma yapmak isteyen
kişiler de bilgiye ulaşamamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Başkanım, Mustafa konuşsun, kesme.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– Teşekkür ederim Başkanım.
Bugün, Dedeağaç ilinde
ne kadar vakıf mülkü vardır? Gümülcine’deki durum nedir? İskeçe’deki
durum nedir? Veya Yunanistan’ın diğer vilayetlerindeki durum nedir?
Ben, dernek başkanlığı yaparken hatırlıyorum, Selanik’ten bir fotoğraf,
takvim olarak yapmıştık, 1910 küsur yıllara ait bir fotoğraf. O fotoğrafa
baktığınız zaman, Selanik’in umumi manzarasında sayılamayacak
kadar cami, minare resmi vardı. Bugün, acaba kaç tane cami var, kaç
tane minare var Selanik’te? Bunları biliyor muyuz? Durum nedir?
Bugün, yine şunu da
buradan memnuniyetle ifade etmek istiyorum: Çok şükür ki Yunan Meclisi
komisyondan bir karar geçirdi, Atina’ya cami açmaya izin verdiler. Biz
bunların da çoğalmasını istiyoruz, çünkü Türkiye bu tür konularda
çok daha önemli adımlar atmakta, çok daha müşfik davranmaktadır.
Yine, 1913 tarihli
Atina Anlaşmasına göre kurulmuş, kurulacak olan vakıfların hiyerarşik
yapısına, mülklerinin yönetimine dokunulmayacağı söylenmişti…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın
efendim konuşmanızı.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– 29/1/1997 tarihinde kabul edilen İslam vakıflarının vergilendirilmesine
dair yasayla “24 Temmuz 1923 Lozan Barış Anlaşması’nın öngördüğü ve
kâr amacı gütmeyen azınlık tüzel kişilerinin büyük taşınmaz malları
vergiye tabi” hükmü getirilmiş ve binde 7 olan vergi oranı yüzde
35’e çıkarılmıştır.
Günümüzde, yönetim,
vakıf mallarını, mal beyanında bulunmamak, vergi borçlarını ödememek
gibi bahanelerle ipotek altına almaktadır. Hâlbuki, vakıf mallarının
vergisi ödenmek istenmesine rağmen ödeme talebi vergi dairesi tarafından
kabul edilmiyor, vergi borcu, faiz, gecikme tazminatı karşılığı
olarak vakıf mallarına ipotek tesis ediliyor. Vergi borçlarının da
ödenme imkânı olmayacak şekilde, 5 milyon euro gibi fahiş rakamlarla
tahakkuk ettirildiği söylenmektedir.
Batı Trakya’daki vakıflar;
yine, şehir planının uygulanması, dere ıslahı, toprak bütünlemesi,
yol çalışmaları sonucunda birçok gayrimenkul kamulaştırılmış,
tarihî eser, çeşme tahrip edilmiş, yıkılmış, cami bahçeleri yol açma
gerekçesiyle daraltılmıştır. Hâlâ birçok cami ve tarihî esere onarım
izni verilmemektedir. Yeni Cami ki, Gümülcine’nin merkez camiidir;
içi restore edilmiş, fakat, dışının restorasyonu için bugün hâlâ
izin verilmemektedir.
Çeşitli sebeplerle
yapılan kamulaştırmalar ile ele geçirilmiş bulunan vakıflara ait
mülkler iade edilmemektedir. Vakıflar, taşınmaz mülk edinememektedirler.
Şimdi, Türkiye’nin
yapmış olduğu yeni uygulamaya karşılık Yunanistan ne yapacaktır?
Batı Trakya’da kamulaştırılan mülkler iade edilecek midir? Vergi
cezaları kaldırılacak mıdır?
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İyi dinleyin. Bak, iyi dinleyin!
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
– Vakıf yönetimleri için seçim yapılacak mıdır?
Bütün bunlar hem Türkiye
kamuoyu tarafından hem Batı Trakyalılar tarafından merakla beklenmekte,
ilgiyle takip edilmektedir ve buradan yine biz, Avrupa tarafına,
Avrupa Konseyine diyoruz ki, sizler de bu konuyu takip edin.
Türkiye’nin yapmış olduğu
bu açılımın karşılığını inşallah orada görmek istiyoruz diyorum.
Bana göstermiş olduğunuz
bu teveccühten dolayı Başkanım, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter
sayısı arıyorum:
Maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
7’nci maddeyi okutuyorum:
Genel Müdürlükçe yönetilecek
ve temsil edilecek vakıflar
MADDE 7.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 7. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Baloğlu |
|
Çorum |
Artvin |
Antalya |
|
|
Atilla Kart |
|
|
|
Konya |
|
Madde 7-
(1) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar mahkeme
kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir. Bu vakıflara
bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz. İlgililerin vakfiye
şartlarına göre intifa hakları saklıdır.
(2) Herhangi bir sebeple
veya herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması yapılamaz.
Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(3) Genel Müdürlükçe
yapılacak tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri
zamanında vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı olarak
toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
(4) İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde vakıflar meclisine
itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin red kararı üzerine,
30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre
kanun yoluna başvurabilir.
(5) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(6) Cemaat Vakıfları
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu malları üzerinde
tasarrufta bulunabilirler.
(7) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
(8) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflara amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin
başvurusu üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararı
ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe yetkilendirilmiş bağımsız
ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf
yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirebilir
veya paraya çevrilebilir.
(9) Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
(10) Mazbut vakıfların
tescil görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği üzerine,
tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir. Bu tescilde hiçbir
resim ve harç aranmaz.
(11) Mazbut ve mülhak,
cemaat vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine
fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin
teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye, güncelleştirmeye ve
yükümlülükleri kaldırmaya Meclis yetkilidir.
(12) Vakıfların hayrat
taşınmazları haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı işlemez. Bu kanunun
gösterdiği haller dışında satılamazlar.
(13) Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
(14) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer
amaçlı vakıflara tahsis edilebilir.
(15) Mülhak vakfa ait
hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
(16) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
(17) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru ve Meclis
kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya
vakfın akarına dönüştürülebilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
uyuyor mu, katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılmıyor.
Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçesini
Sayın Atilla Kart, Konya Milletvekili…
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tasarı’nın 7’nci maddesiyle
ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dün 13’üncü Birleşimde yapılan konuşmalar esnasında Sayın Devlet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in şahsıma yönelik hakaret içeren suçlamalarına
karşı aynı oturumda cevap vermek üzere talepte bulundum. Sayın Başkan
Vekili İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre bu konuda hemen değerlendirme
yapması gerekirken bu değerlendirmeyi hâlen yapmadığını görüyorum.
Bugün yazılı olarak talebimi tekrarladım. Geldiğimiz aşamada bunun
henüz değerlendirilmemiş olduğunu bir kez daha ifade ediyor, Sayın
Başkanı bu noktada kararını açıklamaya bir kez daha davet ediyorum.
Bu değerlendirmeden sonra, değişiklik önergesiyle ilgili görüşlerimi
ifade etmek istiyorum.
Biraz evvel, bakın değerli
arkadaşlarım, ibret verici bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Siyasi
iktidara mensup Bursa Milletvekili arkadaşımız Sayın Mustafa
Dündar’a ben huzurunuzda teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arkadaşımız neyi anlatmaya çalıştı. Bakın, siyasi iktidara
mensup olmanın getirdiği sınırlama ve disiplin içinde olabilecek
en uygun bir dille bu Tasarı’dan duyduğu rahatsızlıkları ve endişeleri
anlattı değerli arkadaşlarım. Bunları, Batı Trakya toplumuna mensup
olan bir kişi olması sebebiyle, konuları yaşayan bir kişi olması
sebebiyle, sorunları yaşayan bir kişi olması sebebiyle son derece
somut gerekçelerle, değerlendirmelerle sizlerin bilginize sundu
değerli arkadaşlarım. Bizim de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
Tasarı’nın başından bu yana anlatmaya çalıştığımız buydu. Belki
üslup olarak zaman zaman sert denebilecek, zaman zaman kırıcı denebilecek
ifadelerimiz de oldu; ama, konunun hassasiyeti karşısında, konunun
önemi karşısında ve siyasi iktidarın yanlış tavrı karşısında zaman
zaman bu üslubu kullanmak durumunda kaldık, ama, ben, sizleri, gelinen
bu aşmada çok geç olmadığı için, Sayın Dündar’ın yaptığı açıklamalar
noktasında yine bir öz eleştiri, bir iç muhasebe yapmaya davet ediyorum
değerli arkadaşlarım.
Bakın, sözcülerimiz
hep şunu anlatmaya çalıştılar, bunu ben gene genel hatlarıyla değerlendirmek
ve anlatmak istiyorum: Lozan Anlaşması’nın hemen hemen her maddesinde
azınlıkların dinî, hayri, sosyal ve eğitsel haklarına vurgular yapılmıştır.
Sözü edilen cemaat vakıfları, dinî, hayri, sosyal ve eğitsel haklarını
kullanabilmeleri için oluşturulmuş, bu haklar teminat altına alınmış
ve bu haklara -dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlarım- kurumsal
bir kimlik kazandırılmıştır. Buradan hareketle söz konusu cemaat
vakıflarının amacı -tekrar ifade ediyorum- dinî, hayri, sosyal ve
eğitsel konularla sınırlandırıldığına göre bu vakıfların mal
edinme rejiminin de bu amaçlarla sınırlandırılmış olduğunu kabul
etmemiz gerekiyor; çünkü, vakıf müessesinin tarihsel sürecine
göz atıldığında vakıf esprisi içinde başlangıcından bu yana vakfın
amacı ve bu amaca özgülenen mal, mal varlığı, o vakıf tanımının ayrılmaz
iki temel unsurudur değerli arkadaşlarım. Yani, bir taraftan vakfın
amacı, bir taraftan bu vakfa özgülenen mal varlığı mütemmim cüz teşkil
ediyor, ayrılmaz iki unsuru teşkil ediyor. Bu nedenle, her vakıfta
olduğu gibi, cemaat vakıflarının da amaçlarını gerçekleştirmeleri
için elbette mal edinmeye ihtiyaçları vardır, ancak burada bir an durup
cemaat vakıflarının Türk hukuk sistemi içindeki Lozan’da kurulan
statüsüne ve amacına bakmamız yerinde olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nda, biliyorsunuz, vakıf kurma hakkı 33’üncü maddeyle kişisel
haklar kapsamında teminat altına alınmıştır. Türk hukuk sistemi
bir bütün olarak vakıf kurma hakkını bir, kişi hakkı, birey hakkı kapsamında
ve niteliğinde görmüştür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafında kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
– Bu hakkı da, Türk hukuk mevzuatı, yine Anayasa’nın 10’uncu maddesi
kapsamında, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşüce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan herkese tanımıştır değerli arkadaşlarım.
Yine, burada, bakıyoruz,
sadece 10’uncu maddenin üçüncü fıkrasıyla ve ayrıca Medeni Kanun’un
101 ve müteakip maddelerindeki sınırlamalarla kısıtlı bir şekilde
bu düzenlemeyi yapmıştır. Burada, hemen şunu ifade edeyim: Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları arasında bu noktada hiçbir ayrım yaratmamıştır.
Bakıyoruz Anayasa’nın
10’uncu maddesinin üçüncü fıkrasına, şu düzenlemeyi yapıyor: Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamamasını
esas itibariyle düzenliyor. İşte, değerli arkadaşlarım, cemaat
vakıfları kavramı içinde bunu tartışmamız gerekiyor, bunu gerçekten,
bunu bütün unsurlarıyla sizlerin, bu Genel Kurulun tartışması ve
değerlendirmesi gerekiyor.
Ben, bunu ilerideki
önergelerde daha somut örnekleriyle anlatmaya devam edeceğim.
Bu aşamada Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
maddenin oylanmasından önce bir açık oylama istemi vardır.
Önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Tasarı’nın 7’nci maddesinin oylamasının açık oy
şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Faruk Çelik?
Burada.
İnci Özdemir?.. Burada.
Mehmet Sarı?.. Burada.
İrfan Gündüz?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas?..
Burada.
Mustafa Tuna?.. Burada.
Sedat Kızılcıklı?..
Burada.
Ahmet Işık?.. Burada.
Ali Yüksel Kavuştu?.. Burada.
Cavit Torun?.. Burada.
Mustafa Cumur?.. Burada.
Abdullah Erdem Cantimur?..
Burada.
Kerim Özkul?.. Burada.
Nurdoğan Topaloğlu?..
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN – Tekeffül ediyor.
Abdullah Çetinkaya?..
Burada.
Hakan Taşcı?.. Burada.
Adem Tatlı?.. Burada.
Fahrettin Poyraz?.. Burada.
Niyazi Özcan?.. Burada.
Mustafa Duru?.. Burada.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin,
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
Efendim, ismini okuduğum
20 arkadaşımız da oylama için elektronik cihaza girebilir.
Şimdi, 7’nci maddeyi
oyluyoruz. Sonuca göre, maddenin kabul edilip edilmediği anlaşılacak.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
1239 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin açık oylaması
sonucu:
Oy sayısı: 194
Kabul : 193
Ret : 1 (x)
Böylece, madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 19.30’a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.39
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın 8’inci maddesini
okutuyorum:
Yeni vakıf organlarının
tamamlanması
MADDE 8-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki önerge var, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılığa göre
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 8 inci maddesinde yer alan “vakıf senedi değişikliğine
yetkili organın, bunun bulunmaması halinde ise” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve talep ederim.
Ömer Özyılmaz Kerim
Özkul
Erzurum Konya
BAŞKAN – İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Atilla Kart |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Konya |
Artvin |
|
|
Feridun Baloğlu |
|
|
|
Antalya |
|
Madde 8-
(A) Yeni vakıfların
organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu
takdirde; vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması
halinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması
halinde ise icraya yetkili organın kararı ile Genel Müdürlükçe yenisi
atanır.
(B) Genel Müdürlükçe
yapılacak tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri
zamanında vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı olarak
toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde vakıflar meclisine
itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin red kararı üzerine,
30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre
kanun yoluna başvurabilir.
(C) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Cemaat vakıfları
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu malları üzerinde
tasarrufta bulunabilirler.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
Mülhak, cemaat ve yeni
vakıflara amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile,
diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe yetkilendirilmiş bağımsız
ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf
yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
(D) Mazbut vakıfların
tescil görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği üzerine,
tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir. Bu tescilde hiçbir
resim ve harç aranmaz.
(E) Mazbut ve mülhak,
cemaat vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine
fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin
teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye, güncelleştirmeye ve
yükümlülükleri kaldırmaya Meclis yetkilidir.
(F) Vakıfların hayrat
taşınmazları haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı işlemez. Bu kanunun
gösterdiği haller dışında satılamazlar.
Mimari ve tarihi değeri
olan eserler satılamaz.
(G) Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer
amaçlı vakıflara tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat
taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılmaz, tahsise aykırı kullanımın tespiti
halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin
mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru ve Meclis
kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya
vakfın akarına dönüştürülebilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge sahipleri
adına, Sayın Kart gerekçeyi açıklayacak.
Sayın Kart, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
Yeni bir oturum başlarken,
Sayın Başkanın, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre yaptığım talep hakkında
henüz değerlendirme yapmadığını bir kez daha ifade ederek sözlerime
başlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu Tasarı’nın, bakıyorsunuz, bütün maddelerinde iki temel karakteristik
kendisini gösteriyor. Birincisi: Anayasa’nın 10/3’üncü maddesini
ihlal etmek pahasına, belirli bir zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınması,
bir özel statü getirilmesi; daha eski ifadeyle, yeni özel bir kapitülasyon
sürecinin başlatılması. Bunu, çoğu maddede görüyorsunuz, bu değerlendirmeyi
yapabiliyorsunuz.
İkinci temel olay ise
şu: Bakıyorsunuz, vakıf kavramıyla bağdaşmayacak bir şekilde, vakfın
amacıyla, konusuyla, tahsis edilen mal varlığı arasındaki, o mütemmim
olma hâli, birbirinden ayrılamaz olma hâlinin ihlal edildiğini görüyoruz.
Yani, başka bir ifadeyle, vakıf kavramının ticari şirket haline dönüştürüldüğünü
görüyoruz değerli arkadaşlarım. Vakfın bu yönüyle nitelik değiştirdiğini
ve bir ticari şirket niteliği kazandığını görüyoruz, yanlış olan
bu. Bu, yeni bir kurumu ihlal etmek, o kurumun içini boşaltmak anlamına
geliyor. Bu durumda, kurum işlevini yapamaz hâle geliyor. Bunu, maalesef,
vakıf düzenlemesinde de yaşıyoruz, görüyoruz.
Biraz daha somut örneklerle
bunu anlatmak gerekiyor elbette. Bakın değerli arkadaşlarım, gerek
Anayasa’mızda gerekse ona dayalı olan hukuk sistemimizde hep birey
esas alınmıştır, birey hakları esas alınmıştır ve bu mevzuatın yapısı
içinde cemaat vakıfları düzenlemesi yoktur. Yani, belirli sosyal
sınıflara yönelik olarak, belirli gruplara yönelik olarak hak kazanımını
düzenleyen cemaat vakfı düzenlemesi niteliğinde bir düzenleme
yoktur, çünkü cemaat vakıfları, bireylerin inisiyatifiyle, girişimleriyle
tüzel kişilik kazanarak kurulmamıştır. Cemaat vakıflarının,
tamamen o döneme özgü olarak özel bir yapılanması vardır. Bu vakıflar
hukuk sistemimizin neresinde yer almaktadır? Olayın esası bu. Bunu
değerlendirmemiz, bunu analiz etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, bu kuruluşlar
Osmanlı hukukunda “vakıf” adıyla değil, Osmanlı hukukunda -aynen
o zamanki tabirle, kavramla söylüyorum- eşhası hükmiyenin gayri
menkule tasarruflarına dair olan 16 Şubat 1328 tarihli Kanun hükümlerine
göre müessesatı hayriye olarak kuruluyor, hayır kurumları olarak
kuruluyor. Cemaatlerin dinî, hayri, sosyal, eğitsel, kültürel ve
sağlık hizmetlerinin karşılanmasında bu hayır kurumlarından yararlanılıyordu.
Bu kuruluşlar, Lozan Barış Anlaşması’na taraf olan devletlerin kabulüyle
ve sadece o kurumlara özgü olmak üzere vakıf olarak kabul edilmiştir.
İşte, Lozan Anlaşması’nda azınlıklara tanınan hak cemaat vakfı kurma
hakkı değil, dikkatinizi çekiyorum, cemaat vakfı kurma hakkı değil,
var olan hayır kurumlarına tanınan vakıf olma hakkıdır. O hayır kurumuyla
sınırlı bir özel düzenleme getiriliyor. Bu Anlaşma’yla -Lozan Anlaşması’yla-
hayır kurumlarının ismi değiştiriliyor, kavram olarak ismi değiştiriliyor.
Amaçlar açısından bakıldığında, cemaat vakıfları toplumun bütün
fertlerini değil, sadece belirli bir cemaatin ortak ihtiyaçlarının
karşılanmasını amaçladığından, genel nitelikli, bireysel olmayan,
istisnai niteliği olan kolektif bir hak olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan “cemaat”
sözcüğünün anlamını ayrıca irdelemeye ben gerek görmüyorum. “Cemaat”
sözcüğünün anlamının çerçevesi, kapsamı, bunlar hepimizin bildiği
hükümler, bunları, tekrar burada anlatmak istemiyorum. Ama, geldiğimiz
aşamada sonuç olarak şunu tespit etmemiz gerekiyor, şunu kabul etmemiz
gerekiyor: Lozan’daki Antlaşma çerçevesinde değerlendirme yapıldığı
zaman, cemaat vakfı Müslüman olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
– … başka bir din ve soya mensup olanların dinsel, hayri, sosyal ve
eğitsel amaçlarını karşılamak üzere varlıkları, hükmi şahsiyetleri
Lozan Antlaşması’yla tanınan ve uluslararası sözleşmeyle teminat
altına alınan vakıfları ifade ediyor. Bu tanım, cemaat vakfının istisnai
olan hukuki statüsü ve vakıf esprisi hep birlikte değerlendiğinde
cemaat vakıflarının mal edinme haklarını da yine Lozan’da belirlenen
amaçlarla sınırlamak gerektiği bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Ama, maalesef, görüşülmekte olan Tasarı’yla bu temel özelliği deliyoruz
değerli arkadaşlarım.
Bunları, ben ve arkadaşlarım,
ilerleyen maddelerde daha somut örnekleriyle anlatmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 8 inci maddesinde yer alan “vakıf senedi değişikliğine
yetkili organın, bunun bulunmaması halinde ise” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ömer Özyılmaz Kerim
Özkul
Erzurum Konya
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor musunuz önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutalım efendim?
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz
açıklamak istiyor.
Buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüştüğümüz Yasa’nın 8’inci
maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergenin gerekçesini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
önce, şunu bir defa daha hepimiz çok iyi düşünmeliyiz: Şu anda görüştüğümüz
Yasa’nın konusu olan vakıf, 21’inci yüzyılın en önemli konularından
birisidir. Çünkü, günümüz insanı -ben bunu tenkit etmek için söylemiyorum;
ama, bir vakıayı söylüyorum- hep kendisi için çalışma yaparken, daha
iyi yaşamak, daha lüks, daha güzel yaşamak için gayret sarf ederken,
vakıf medeniyeti ise, vakıf anlayışı ise, kendisinin dışında başka
insanları düşünmeyi de ve bunu gönülden bir yaşam biçimi haline
getirmeyi de bize öğreten bir konudur. Dolayısıyla, 21’inci yüzyılın
en ihtiyaç duyduğu konulardan birisidir. Böyle önemli bir konuyu
görüştüğümüzün hepimiz farkındayız, bunu biliyorum.
Bu çerçevede, ben, görüşmeler
esnasında bazı arkadaşlarımızın değindiği konularla ilgili düşüncelerimi
açıklamak istiyorum.
Önce, bu Kanun Tasarısı’nı
görüşürken, tenkit etmekte olan arkadaşlarımız bizi, AK Partiyi
ve Hükûmetimizi Osmanlı’ya öykünmekle suçladılar. Bu, Osmanlı’da
vardı, Osmanlı’da olduğu için siz bunları daha da geliştirmek istiyorsunuz,
benzer şekilde tenkit ettiler.
Şimdi, arkadaşlar,
şunu ifade edeyim: Biz, AK Partililer olarak, cumhuriyetin çocuklarıyız,
cumhuriyetin müesseselerinde yetiştik ve yıllarca bu memlekete
bu müesseselerde hizmet ettik. Cumhuriyetin kazanımlarını, demokrasinin
kazanımlarını içselleştirmiş durumdayız. Biz, bu konuları çok
iyi bilen, çok iyi uygulamasını da bilen bir kadroyuz. Bu manada, hedefimiz,
demokrasimizin ve cumhuriyetimizin kazanımlarını daha da ileriye
götürüp, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaktır.
Biz bunu yaparken, aynı
zamanda, ecdadımızı da çok seviyoruz. Dedelerimizin o güzel, o
bugün pek çok kimseyi, pek çok kurumu, pek çok devleti hayran bırakan
güzel işleriyle de iftihar ediyoruz. Vakıf medeniyeti de bunlardan
birisidir. Dolayısıyla, onunla ilgili bir kanun tasarısı getirip,
bugünün icaplarına, bugünün gereklerine ve bugünün ihtiyaçlarına
göre onu yeniden düzenlemeye çalışmak, elbette güzel bir şeydir. Şunu
hepimiz biliyoruz ki, geçmişini bilmeyen, geleceğini de güzel
bir şekilde düzenleyemez. Biz konuya böyle yaklaşıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Osmanlı’nın rejimini de mi getireceksiniz?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– Dolayısıyla, bu manada bizi tenkit etmeniz doğru değildir değerli
arkadaşlar.
İkincisi; “efendim,
siz vakıfları geliştirerek, devletin, Anayasa’nın 3’üncü maddesinde
belirtmiş olduğu sosyal devlet ilkesini zedeliyorsunuz” diyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Osmanlı hayranlığı buraya kadar gitmesin.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– Arkadaşlar, hele bunu bize hiç dememeniz lazım. Zaman zaman muhalefet
olarak şunu diyorsunuz: “Efendim, fakirlere, yoksullara o kadar
çok yardım yapıyorsunuz ki, insanlar tembelliğe alışmaya başladılar.”
ATİLA EMEK (Antalya)
– Allah’tan korkun!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Dilenci haline getirdiniz...
ATİLA EMEK (Antalya)
– İstismar ediyorsunuz…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– İzninizle…
Bakınız, arkadaşlar,
biz, AK Parti Hükûmeti olarak…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Çadırlara mahkûm ettiniz yoksulları.
ATİLA EMEK (
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …Hükûmetimiz
ve Partimiz, sosyal devlet ilkesini, gerek sosyal yardımlaşma alanında
gerek eğitim alanında gerek sağlık alanında -ben ayrıntılara girmeyeceğim-
bunları en mükemmel şekilde uygulayan bir hükûmetiz.
Şu anda Erzurum’un,
soğuk, yarın 30 derece soğuğa gelecek, binlerce ton kömür oraya,
yoksula gönderiyoruz.
Bir başka ile, bir başka ilin ihtiyacını gönderiyoruz.
Bu, sosyal devlet ilkesinin, işte, Anayasa’nın 3’üncü
maddesindeki sosyal devlet ilkesinin gereği olarak yaptığımızdır.
Ama, şunu bilesiniz değerli arkadaşlar: Her şeyi devlet yapmaz. Halkın kendi gücünün harekete geçmesi fevkalade önemlidir.
Eğitimde de bu böyledir. Bu, sosyal yardımlaşma
alanında… Vakıf, müesseseleşmiş hâlidir sosyal yardımlaşmanın.
Dolayısıyla, buna da itibar etmek mümkün değildir.
Önemli bir husus da, biraz önce konuşan,
yani, akşam oturumundan önce konuşan, ara vermesinden
önce konuşan bir arkadaşımız bir konu üzerinde burada durdu ve şöyle
dedi: “Metin üzerinde tahrifat yaptınız, sahtekârlık yaptınız.” Aslında, bu, son derece fevri söylenmiş bir sözdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– Bana göre, söylenmemesi gereken bir sözdü; çünkü, arkadaşımız
konuyu yanlış değerlendirerek bunu söylemiştir. Söylediği konu şudur.
Atatürk’ün bir sözü: “Vakıf meselesi mühimdir.” Atatürk
bu cümleyi söylemiştir, ama, arkadaş bunu “vakıf konusu” değil de
“vakıf sorunu” şeklinde tercüme etmiştir. Bu,
yanlış. Eğer, o günkü kültürü çok iyi bilirsek buradaki “mesele”
kelimesinin “sorun” değil, “konu” olduğunu bilmemiz gerekir. Dolayısıyla,
Mustafa Kemal Atatürk o gün demiştir ki: “Vakıf konusu çok önemli bir
konudur.” Ben de konuşmama başlarken bunu anlatmaya
çalışmıştım.
Diğer bir konu
da, yine Atatürk o konuşmasında “vakfı günün icatlarına ve asrın ihtiyaçlarına
göre sürekli geliştirmek ve ilerletmek lazımdır” diye -ben metni
okumuyorum, zaman darlığından dolayı- söylemiş. İşte, biz, şu anda AK Parti olarak Hükûmetimiz
böyle bir Tasarı getirmiş ve Hükûmetimizin getirdiği bu Tasarı vakıfları
çağdaşlaştırmak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son
cümlenizi alıyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– Bitiriyorum Sayın Başkanım.
…vakıfları günümüz
ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemektir. Biz, bunu yapmaktayız.
Bu vesileyle şunu
söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, sanki, burada böyle pusuya yatmış da “aman, bir, Anayasa’ya
aykırı bir durum, bir şey bulacak mıyız” gibi bir hava içerisindesiniz.
Cidden bu doğru değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Pusuya yatmasak Anayasa’yı delecek misiniz, Anayasa’yı ihlal mi
edeceksiniz?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
– Bu manada, arkadaşlar, sizden daha çok biz bu memlekete… Özür dilerim,
daha çok demeyeyim, en az sizin kadar bu memleketi seviyoruz, en az
sizin kadar bu memleketin yasalarını geliştirmek için gayret sarf
ediyoruz. Dolayısıyla, hiç kimse, herhangi bir kanun görüşülürken
başka bir şey aramasın. Sizden istirhamım şudur: Konuyla ilgili olarak
teknik bilgileriniz varsa, burada Kanunu geliştirmek için ileriye
süreceğiniz teklifleriniz varsa, lütfen, onu daha uygun bir tarzda
getirin diyor, bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özyılmaz.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN – …oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
Şimdi, maddeyi…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN – “Yok” dediyse,
o zaman ihtilaf var demektir.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) – Nasıl ihtilaf, 100 kişi yok orada!
BAŞKAN – Elektronik
cihazla oylama yapacağım ve üç dakika süre vereceğim.
Evet, verilen önergeyi
oyluyoruz arkadaşlar. Biraz önce Sayın Özyılmaz’ın gerekçesini
açıkladığı önergeyi oyluyoruz ve başlatıyorum oylamayı.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, söylesenize “İktidar Partisinin önergesi” desenize,
arkadaşlar karıştırıyorlar. “İktidar Partisinin önergesi” deyin.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Oylama bitti, hâlâ pusula geliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Hâlâ pusula geliyor!
BAŞKAN – Efendim, şimdi,
pusula veren arkadaşlarımızı okuyacağım.
Sayın Sami Güçlü?
Yok.
Sayın Halil Ürün?
Sayın Mahmut Durdu?
Sayın Maliki Ejder
Arvas? Burada.
Sayın Şükrü Önder? Burada.
Sayın Ekrem Erdem? Burada.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Dört tane sahte oy!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
önerge reddedilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, 8’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde okutuyorum:
Vakıf yöneticisi
olamayacaklar
MADDE 9-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 9. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Yılmaz Kaya |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Antalya |
İzmir |
Artvin |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
Madde 9-
(1) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli
dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye
fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine karşı işlenen
suçların birinden mahkûm olanlar yönetici olamazlar.
(2) Vakıf yöneticisi
seçildikten sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi bir suçtan
mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi olamazlar, vakıf
yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri halinde yöneticilikleri
düşer.
(3) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(4) Cemaat Vakıfları,
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu malları üzerinde
tasarrufta bulunabilirler.
(5) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
(6) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflara amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin
başvurusu üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararı
ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe yetkilendirilmiş bağımsız
ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf
yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
(7) Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
(8) Mazbut vakıfların
tescil görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği üzerine,
tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir. Bu tescilde hiçbir
resim ve harç alınmaz.
(9) Mazbut veya mülhak,
cemaat vakıflarının vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine
fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin
teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye, güncelleştirmeye ve
yükümlülükleri kaldırmaya Meclis yetkilidir.
(10) Vakıfların hayrat
taşınmazları haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı işlemez. Bu kanunun
gösterdiği haller dışında satılamazlar.
(11) Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
(12) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer
amaçlı vakıflara tahsis edilebilir.
(13) Mülhak vakfa ait
hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
(14) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
(15) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürlüğünün oluru ve
Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir
veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
(16) Tasarruf edenlerin
veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk
veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine göre vakfı adına
tescil edilir. Kazanılmış haklar saklıdır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Selami Uzun’un Çarşı’yı
hatırlatması nedeniyle, tahmin ediyorum yirmi beş dakika sonra
başlayacak olan UEFA Kupası maçında Beşiktaş’a başarılar diliyorum.
(Alkışlar)
Bir Beşiktaş Kongre
Üyesi olarak, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında büyük bir Türkiye bayrağıyla,
Türkiye Cumhuriyeti yazan bir pankartı açan ve Atatürk posterini
açan Çarşı taraftarını tekrar burada gündeme getirdiği için, bir
Fenerbahçeli olarak Selami Uzun’a teşekkür ediyorum. Biz, evet, Çarşı’yı
destekliyoruz; onlar Mustafa Kemal’dir, onlar ilericidir, onlar antiemperyalisttir.
O yüzden de Çarşı’yla her zaman için gurur duyduk ve duymaya da devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar,
ben, 9’uncu madde hakkında söz aldım. Buradaki tüm konuşmalarda,
karşılıklılık ve mütekabiliyet esasının var olduğu üzerinde çok
büyük tartışmalar yapıldı. Bakınız, ilk defa bu Tasarı Adalet Komisyonuna
17 Mayıs 2006 günü geldi, yani Danıştay saldırısının olduğu gün geldi.
O gün Adalet Komisyonuna gelen Tasarı’da, 2’nci maddede mütekabiliyet
esası asla yoktu. Sayın Orhan Eraslan, dün buradaki konuşmasında
-17 Mayıstaki, hem benim konuşmamın hem kendisinin konuşmasının
ve diğer, Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyesi arkadaşlarımın-
mütekabiliyet esası olmadığını çok açık bir şekilde belirttiler.
Bizim o toplantımızdan sonra alt komisyon kuruldu Adalet Komisyonunda,
biz üye vermedik, Cumhuriyet Halk Partili üyeler, alt komisyona üye
vermedik. AKP’li üyeli arkadaşlarımızın hazırladığı tasarıda,
yine mütekabiliyet esası yoktu. Ne zaman ki, Sayın Başbakan eylül
ayında Batı Trakya Türklerinin bir genel kongresine gittiğinde, mütekabiliyet
esası olduğunu orada öğrendi ve orada söz verdi “ben bu karşılıklılığı
getireceğim” diye ve Sayın Bakanımız, 2’nci madde görüşmeleri esnasında
-tahmin ediyorum kendi imzasıyla olması gerekir- mütekabiliyet
esasını karşılıklılığı düzenleyen bir metin getirdi.
Şimdi, karşılıklılıktan
bahsediyoruz. Bakınız, Yunanistan’ın 1980 yılında çıkartmış olduğu
bir Vakıflar Tasarısı var, orada, 6’ncı maddede, kimlerin vakıflara
üye olamayacağını, yönetim kurulunda görev alamayacaklarını belirtiyor,
6 aynen şöyle: “Adaylar yirmi beş yaşını doldurmuş olan, herhangi bir
sebeple siyasi haklardan yoksun kılınmamış, ağır suçtan, hırsızlık,
sahtekârlık, şantaj, sahte imza, ihanet, rüşvet, baskı, görev ihmali,
ahlaka aykırı hareket, sahte propaganda ve borçlanma suçlarından
(iflas) dolayı mahkûmiyeti bulunmayan Müslüman vatandaşlar olabilir.”
Türk değil, dikkat edin, Müslüman; Türk yok. 7’nci maddeye aynen devam
ediyorum tekrar. 7’nci maddeyi… Bakın, kimler olamıyor daha biliyor
musunuz vakıflarda yönetim kurulu üyesi: Müftüler ve müftünün emrindeki
memurlar, müftülerle doğrudan veya dolaylı ikinci dereceye kadar
kan veya sıhri akrabalığı bulunanlar, seçilen milletvekili veya
belediye meclisi ile köy belediye meclisi üyeleri aday olamazlar.
Şimdi söyler misiniz, sizin getirdiğiniz 2’nci maddede karşılıklılık
var mı?
Bakın, bu, Avrupa Birliği
ülkesi Yunanistan’ın 1980 yılında çıkartmış olduğu Vakıflar Kanunu
-tasarısı değil, kanunu- ve uyguluyor şu anda. Eğer mütekabiliyetten
bahsediyorsanız, mütekabiliyet karşılıklılıktır, bire bir karşılıklılıktır;
hukuki ve fiilî karşılıklılıktır mütekabiliyet, bu demektir.
Şimdi, oradaki Türkler
Türk sayılmayacak, Müslüman azınlık olarak gelecek, “Türk” kelimesini
kullanan bütün dernekler kapatılacak, her şey kapatılacak, oradaki
Müslüman din adamları, Türk milletvekilleri, Müslüman milletvekillerinin
hiçbir akrabası vakıflarda yönetim kurullarında üye olamayacak,
aday bile olamayacaklar ve siz diyeceksiniz ki burada: “Evet, burada
karşılıklılık var.” Allah aşkına, siz kimi kandırıyorsunuz? Kendinizi
mi kandırıyorsunuz? Kimi kandırıyorsunuz arkadaşlar?
ÖNER ERGENÇ (Siirt) –
Hiç kimseyi kandırmıyoruz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Ne yazık ki, bakın, gerçek karşılıklılık bu. Buna çok iyi bakın. Yok
böyle bir şey, karşılıklılık yok.
Yine aynı şekilde
12’nci madde var. 12’nci maddede de bir düzenleme getirdik. Bakınız,
öyle bir düzenleme getirdiniz ki, Türkiye’de eskiden Vakıflar Kanunu’nda
vakıf yönetim kurullarının ve kuruluşlarının Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olma şartı getiriliyordu. Şimdi o şartı kaldırdınız ve
başlangıçta öyle bir getirdiniz ki, çoğunluğunu Türkiye’de ikâmet
edilme, etmiş olma…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Yabancılar için var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakın, bunlar yeni vakıftır. Yabancılar Türkiye’de vakıf kurabilirler
ve sadece Türkiye’de ikâmet etme şartını getirdiniz ve yabancıların
ve yabancı tüzel kişilerin ve yabancı vakıfların ve onların şirketlerinin
ve hastanelerinin ve okullarının Türkiye’de gayrimenkul edinmesinin
önünde hiçbir engel getirmediniz. Bunu 4’üncü maddedeki konuşmamda
da söyledim. Sadece, bizim ısrarımız üzerine 12’nci maddede şunu
söylediniz; bakın, aynen ne diyor: “Kurucularının çoğunluğu yabancı
uyruklu olan vakıfların taşınmaz mal edinmeleri hakkında 22/12/1934
tarih ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesi uygulanır.”
hükmünü getirdiniz. Arkadaşlar, 35’inci madde şu anda Anayasa Mahkemesinde
hâlâ. Bunu biliyorsunuz değil mi? Artı, 35’inci maddeyle sadece
ikinci fıkrada istisnalar getirdik ticaret şirketlerine. Ama, onlar
da bire bir karşılıkla uyuşmuyor ve ticaret şirketlerinde özel kanunlarla,
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu nedeniyle herkes istediği kadar
Türkiye’den gayrimenkul edinme hakkına sahip, tahsis ediyorsunuz. Nasıl
karşılıklılık bu? Böyle bir karşılıklılık yok.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Sayın Başkan bitiriyorum.
BAŞKAN – Efendim, son
cümlenizi alayım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– O yüzden, arkadaşlar, lütfen, metin elinizde. Ben hepinizden rica
ediyorum. Biz bir yıldan beri bunu Türkiye’nin gündemine getirmeye
çalıştık. Hükûmete anlatamadık, Adalet Komisyonunda belirttik. En
son toplantıda ancak değişiklikler yapılabildi. Karşılıklılık
maddeleri son değişikliklerde konuldu. Bakınız, okuyun, metinlerde
göreceksiniz. Ne olur şu metinleri bir okuyun… Şu metinleri okuyun…
Vakıflar Kanunu, Türkiye’nin, var, karşılıklılık esasına göre. Biz
açıkça ilan ediyoruz, hepimiz de ilan ettik. Getirin, Yunanistan’daki
Türk-Müslüman cemaate ilişkin yasal düzenlemeyi aynen bire bir getirin,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hepimiz kabul oyu vereceğiz. Bunu
size taahhüt ettik. Varsa cesaretiniz buyurun gelin.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Küçükaşık.
Efendim, gerekçesini
biraz önce dinlediğiniz önergeyi şimdi oylarınıza sunacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf yöneticilerinin
sorumlulukları ve görevden alınması
MADDE 10.-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
M. Nuri Saygun |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Tekirdağ |
Artvin |
|
|
Feridun Baloğlu |
|
|
|
Antalya |
|
Vakıf yöneticilerinin
sorumlulukları ve görevden alınması
Madde 10- Vakıf yöneticileri;
vakfın amacına, yürürlükteki mevzuata uymak zorundadır.
Birinci fıkrada belirtilen
zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Ağır ihmal ve kasıtlı
fiilleriyle vakfı zarara uğratan,
d) Teftiş Makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen
süre içeri-sinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere
devam eden,
e) Medeni hakları
kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 11 inci maddesi uyarınca iki defa idari para cezası
alan,
Vakıf yöneticileri,
Meclisin vereceği karara dayalı olarak Teftiş Makamının başvurusu
üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden
alınabilir. Telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilecek hallerde dava
sonuçlanıncaya kadar, Meclis kararı üzerine Teftiş Makamınca, vakıf
yönetiminin geçici olarak görevden uzaklaştırılması ve kayyımca
yönetilmesi ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edilir.
Görevinden alınan vakıf
yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve on yıl süreyle aynı vakfın yönetim
ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca ikinci fıkranın (c),
(e) ve (f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden alınan vakıf
yöneticileri başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış
sayılır ve on yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organlarında
görev alamazlar.
Vakıf yönetiminde
yer alan kişiler ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri nedeniyle
vakfa verdikleri zarardan sorumludurlar.
Vakıf yöneticileri
mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi…
Sayın Eraslan?..
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Evet.
BAŞKAN – Gerekçeyi
Sayın Orhan Eraslan açıklayacak.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her Cumhuriyet
Halk Partisinden çıkan konuşmacı, bu görüşmekte olduğumuz Vakıflar
Yasa Tasarısı’nın öneminin altını çizmeye çalışıyoruz, acaba, arkadaşlarımıza
“çok vahim bir hata yapmak üzere olduklarını anlatabilir miyiz” düşüncesiyle.
Ne yazıktır ki, hiçbir
şekilde, hiçbir kategoride temel yasa olmamasına rağmen temel yasa
biçiminde getirildiği için, muhalefetin, ancak böyle, önergeler
üzerine beşer dakika, kesik kesik söz alabilme olanağı olabiliyor.
Doğru dürüst, maddeler üzerine söz alıp açıklayabilme olanağımız
yok. Onun için, önergelerimiz biraz uzunca. Yasa temel olunca önerge
de temel oluyor, kusura bakmayın. Onun için, önerge konusundan ziyade
Yasa’yı anlatmaya çalışıyoruz. Bu da bir ihtiyaç.
Şimdi değerli arkadaşlarım,
iyi niyetli ve anlamayan yaklaşımları anlayabilirim. Bu Yasa’yı
iyi zanneden arkadaşlar, Hükûmetimiz hazırladı iyidir diyen arkadaşları
anlayabilirim, ama, bu yasa konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin
altı cilt tutan muhalefetini bile bile bu Yasa’ya iyi diyen arkadaşları
anlamakta zorluğum vardır.
Şimdi, bakın, bu Yasa’yla
neler getirilmişti. Bir tane, size geçici 5’inci madde okuyacağım.
Bu madde çok teknik, onu açıklayacağım müsaade ederseniz: “Bu Kanun’un
yürürlük tarihine kadar tasarruf edenlerinin ölüm, kayıp, terk ve
mübadil…” altını çiziyorum “…mübadil gibi durumları nedeniyle
son mirasçı sıfatıyla tapuda hazine adına -kayıtlı- tescil edilmiş
vakıf taşınmazları 17’nci madde hükmüne tabidir.” 17’nci madde ne? “Vakfına
döner” diyor.
Arkadaşlar, mübadeleyi,
Lozan’dan sonra biz bu yasalarla hükme bağlamışız mübadeleyi, tasfiye
etmişiz. Bakın, kaç tane yasa çıkmış mübadeleyle ilgili. Lozan deliniyor,
Sevr’in 140’ına dönüyorsunuz deyince “yahu vehim ediyorsunuz…” Vehim
değil, tek taraflı olarak, mübadeleden önceki duruma dönüyorsunuz
tek taraflı olarak. Yani, mübadil mallarını geri talep etme hakkını
tanıyorsunuz. Böyle bir vahim hata olabilir mi? Bunu anlattık. Neyse,
şükür ki, onu Komisyonda anlatabildik, Sayın Bakan himmet ettiler,
öyle diyeyim, yani, çektiler bu maddeyi. Tutanakları burada, çektiler.
Önce Sayın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal açıkladı Grup toplantısında,
sonra bizzat benim tarafımdan Komisyonda açıklandı, bu madde çekildi,
ama, 17’nci madde haşmetiyle duruyor.
Arkadaşlar, o çekilerek,
bu çekilerek düzelmiyor bu, yani, deve gibi her yeri eğri, yani, temelde
kuruluş felsefesi yanlış, yeniden olması lazım. Şurasını törpüleyerek,
burasını törpüleyerek düzeltemiyoruz, düzelmiyor; düzelse biz
de gayret edeceğiz, ama düzelmiyor.
Bakınız, bir ünlü geçici
9 vardı Hükûmet Tasarısı’nda, şimdi 7 oldu; onu, bilemiyorum kalan
zamanım içerisinde anlatabilir miyim. Nam-ı müstear ve nam-ı mevhumların
iadelerini, azınlık vakıflarına, cemaat vakıflarına iadelerini
öngörüyordu. Bunu anlamak için nam-ı müstearın ve nam-ı mevhumun ne
olduğunu anlamak gerekiyor ve Osmanlı mülkiyet ilişkisini bilmek
gerekiyor. Yani, bu bilgi kirlenmesi içerisinde, iyi şeyler yapılıyor
gibi değil. Şimdi, nam-ı müstear demek, “takma isim” demektir; nam-ı
mevhum da “kavram adı” demektir. Osmanlı’da…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Hayalî isim...
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– “Kavram adı” demektir. Hayalî isim nam-ı müsteardır, “takma ad”dır.
Şimdi, bakınız, Osmanlı’da,
1912 yılına kadar tüzel kişiliklerin mülk edinebilme imkânı yoktu,
gayrimüslim tüzel kişiliklerinin. 1912 yılından önce, çeşitli
azınlık vakıfları, müstear adla yahut da mefhumla, yani Cebrail
adına, Meryem adına, İsa adına yahut azizler adına, Hristiyan azizleri
adına mülk edinebiliyordu. Bunlara nam-ı mevhum deniliyordu; diğer
birtakım isimler adına olana da nam-ı müstear, takma ad deniliyordu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Şimdi, bu düzenlemeyle bunları geri talep etme hakkını veriyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar,
nam-ı mevhum, haydi anlayabilinir belki bir ölçüde, çünkü nam-ı mevhumlar
bellidir, çok çoğaltamazsınız; ama, her ismi, her gayrimüslim ismini
nam-ı müstear sayabilme olanağı vardır, gerçek, reel şahıslarınkini
bile. Yani, tapuda gördüğünüz her ismi müstear sayabilme imkânı
vardır. Bu, fiilen ve hukuken, devletin, son temsilci olduğunu, son
mirasçı olduğunu, -uluslararası, evrensel bir hukuk kaidesidir-
ortadan kaldıran bir şeydir. Çünkü, bu cemaatlere, tapuda Katerina’ysa,
bu müstear addı, bu takma addı, biz, yazdıramamıştık, onun için böyle
kaldı diyebilme imkânını verir.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Kayıtlı olacak…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Diyelim ki, başka bir şeyse de…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Kayıtlı olmadan olur mu?
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Efendim, müsaade et Nuri Bey, ne olduğunu biliyoruz herhalde.
Şimdi, bu konuda,
ben, bunların sınırı nedir diye, Sayın Genel Müdüre sordum, adedi
nedir diye -tutanak burada- “Adedini bilmiyorum.” dedi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son
cümlelerinizi rica edeyim.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Adedini bilmediği miktarda bir taşınmazın verilmesi öngörülüyor.
Bunu, sadece bizim ısrarlarımız sonucu, bir, yıl önerisi ile sınırlandı,
“otuz altı yılı” önerisiyle, ondan evvel, İstanbul’un fethine kadar
gidiyordu arkadaşlar. Bu Yasa’ya “evet” demeyin, lütfen. Bu doğru
bir yasa değil, bu vahim bir şey. Yani, bunu…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Vahim değil, vehim, vehim…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– “Vehim” diyen, dalalet içerisinde, gaflet içerisinde, yapmayın,
vehim değil.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Vehim, vehim…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Vehim değil.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Vehim…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Siz bunu bilerek söylüyorsanız hıyanet içerisindesiniz. Olur mu
öyle şey! (CHP sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sabahtan beri vehim üretiyorsunuz burada.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Eraslan.
Biraz önce gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
11’inci maddeyi okutuyorum:
İdari para cezası
MADDE 11-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
M.Nuri Saygun |
|
Çorum |
Artvin |
Tekirdağ |
|
Atila Emek |
Feridun Baloğlu |
|
|
Antalya |
Antalya |
|
İdari para cezası:
Madde 11- Genel Müdürlükçe
yapılacak tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri
zamanında vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı olarak
toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde vakıflar meclisine
itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin red kararı üzerine,
30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre
kanun yoluna başvurabilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Emek,
buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vakıflar
Kanunu Tasarısı’nın 11’inci maddesi için verilen değişiklik önergemiz
üzerine söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bu Tasarı’nın gelişinde, Avrupa Birliğinin talepleri ve AKP İktidarının
kendi siyasi anlayışına uygun hesapları vardır. Türkiye’miz, AKP
İktidarı döneminde dışarıdan yönlendirilmeye açık hâle getirildi.
Bu bağlamda, dış baskılara evet diyen ve dışarıdan gelen talepleri
yerine getiren bir görünüm sergilendi. Görüşmekte olduğumuz Tasarı
da, bu anlayışla yüce Meclise sunuldu. Üzücü olan, milletimizin
hakkı olanı vermek yerine, Avrupa Birliğinin taleplerini yerine
getirmek bu dönemde kural hâline geldi. AKP İktidarında 5’inci Yasama
Yılına girdik, hâlâ Avrupa Birliği uyum paketi, IMF dayatmaları,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini belirliyor. Yüce Meclisin
gündeminde milletin sıkıntısı ve çözüm bekleyen sorunları yok. Tam
bir teslimiyet anlayışı içinde dışarıdan talep edilen konuların
görüşülmesi öncelik arz ediyor. Vakıflar Yasası da bunun bir örneğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Tasarı’nın ülkemize ve milletimize vereceği
zararlar, günlerdir duyarlı kamuoyunda tartışılmaktadır. Ulus devlet
yapımızı tahribe yönelik, AKP İktidarının birçok projesini bu yüce
çatı altında tartıştık. Bunların başında Kamu Yönetimi Temel Kanunu
vardı. Sayın Cumhurbaşkanımızca veto edildikten sonra tekrar gündeme
getirilmedi. Ancak, bu Tasarı’yla kurgulanan oyun, orada tümden yapamadıklarını
burada bölümler halinde yasalaştırmak istiyorlar. Bu Tasarı ile
AKP’nin ülkede gerçekleştirmek istediği, sosyal devleti bir kenara
bırakıp, Türk ulusunu iane toplumuna dönüştürmektir. Bir diğer
amaç da kaldırılan Evkaf ve Şeriye Vekâletini fiilen kurmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP anlayışında denetim ve teftiş yoktur. Bu anlayışlarını
Vakıflar Yasa Tasarısı’na da aynen yansıtmışlardır. Bu tutum, yolsuzlukla
mücadelede yeri olmayan ve yapanın yaptığı yanına kalır anlayışının
ifadesidir. Kaynağı bilinmeyen, nereye harcandığı denetlenmeyen
bir anlayışla vakıfları yönetmenin hukuk devleti kurallarıyla
bağdaşmadığı açıktır. Bu yönüyle de Tasarı’nın kanunlaşması ülkemizde
yeni yolsuzlukların kaynağını oluşturacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değişiklik önergemizle düzeltmeye çalıştığımız
11’inci madde de Tasarı’nın bütünü için belirttiğim anlayışın bir
ürünüdür. Yüce heyetinizin değişiklik önergemizi kabul etmesi,
baştan sona ülkenin ve ulusun zararına olan bu Tasarı’nın hiç olmazsa
bir maddesinde düzeltme olanağı sağlayacaktır. Ancak, bunun da bir
fayda getirmeyeceğini biliyorum.
Yapılması gereken,
bu Tasarı’nın tümüyle geri çekilip, Türk ulusuna, Lozan’ın ruhuna,
laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetine yaraşır bir yasa yapmaktır.
Bunu başarmak AKP’nin de lehinedir. Ancak, siz bunu başaracak gücü,
inancı kaybettiniz. Yüce milletimiz de size güvenini kaybetti. Size
verdiği emaneti ilk seçimde sizden geri alacaktır, sizi yolcu edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclise saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Gerekçesini biraz
önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi okutuyorum.
İKİNCİ BÖLÜM
Vakıf Malları ve Faaliyetleri
Vakıfların mal edinmesi,
akar cinsinden olan malların değiştirilmesi
MADDE 12 -
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 12’nci maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Hüseyin Özcan Süleyman Sarıbaş
Mersin Malatya
“Mülhak, cemaat, esnaf
vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen mal ve haklar,
vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa,
denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap
ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak vakıf yönetiminin başvurusu üzerine Meclis
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir veya paraya
çevrilebilir.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet, katılıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Özcan
gerekçesini açıklayacak.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerindeki değişiklik
önergem hakkında söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, bu dört yıl süre içerisindeki Vakıflar Kanunu’yla ilgili,
birden, neredeyse günün sonuna kadar bitirilecek şeyiyle gündeme
getirilmesi gerçekten doğru değil, ama gündeme getirilecek başka
konular da var. Türkiye, bugün, gerçekten afetler ülkesi haline geldi.
Dört yıl önce Kızkalesi’nde
milyarlarca zarar olduğunu, esnafın, turizmin, kültürün zarar gördüğünü
herkes gördü. Dört yıl aradan geçti. 600 metrelik derenin bir genişletilmesi
konusunda becerikli olmayan bu Hükûmet, Türkiye’yi de neden tozpembe
gösteriyor anlayamıyorum. Bugün gidin sayın milletvekilleri,
Kızkalesi yürekler acısı. Kırka yakın otel ve motelin artık kullanılamaz
hale gelmiş, eşyaları denize taşınmış, dört yüz işyeri, eşyalarıyla,
bütün araç ve gereçleriyle denize dökülmüş.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede, gerçekten, turizmi canlandıracaksak, 400 metre kadar,
hatta 500 diyelim, 1 kilometrelik derede ıslah çalışması yapmayan
bu AKP Hükûmeti Türkiye’yi nasıl Avrupa Birliğine taşıyacak, merak
ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir an önce… Şunu söylemeyin: “Devletimiz büyüktür.” Elbette büyüktür.
Tedbir alacak diye… Dört yıl önce bu lafları duyduk. Neden yapılmadı,
400 metre veyahut da 600 metre uzunluğunda bir duvar veyahut da genişletilmesi?
Değerli arkadaşlar,
yürekler acısı olan, gerçekten, ülkenin bu ekonomik durumunda, bu
insanların çektiği ıstırabı görün. Bir metre çamur olmuş oteller,
turistik oteller. Hani Avrupa Birliğine gidiyorduk? Avrupa Birliğinden
gelen o turistler, oralarda mahsur kaldı, onları hiç duydunuz mu?
Alelacele, Avrupa Birliğine uyum yasası olarak getirdiniz, vakıflar…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Önergeye gel, önergeye…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Geliyorum, maddeye geliyorum.
Ama, şunu iyi biliyorsunuz:
Dört yıl önce ihaleleri yapılıp da bugün herkesten gizleyen, ihale
yasalarının önünde duran, bugün müteahhitleri harekete geçiren
anlayışa “dur” diyen sayın AKP İktidarı acaba o belediyelerden hesap
sordu mu? O ihaleleri kaça verdiler? Dört yıldan beri niye bekliyorlar?
Önce bunun hesabını versinler.
AHMET YENİ (Samsun) –
Maddeye gelelim, maddeye.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Evet, maddeye geliyorum.
AHMET YENİ (
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Evet, şimdi geliyorum, dinle.
Değerli arkadaşlar,
Tasarı’nın 12’nci maddesiyle, vakıfların mal edinmeleriyle ilgili
yeni hükümler getirilmektedir. Tasarı’nın 12’nci maddesinin üçüncü
fıkrasıyla, mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ve yeni vakıflara sonradan
iktisap ettikleri malları elden çıkarmasında neredeyse sınırsız
denilebilecek bir yetki tanınmaktadır. Artık bu vakıflar da ticarete
dönüşüyor. Çünkü, siz ticareti çok sevdiğiniz için ticari olsun diyorsunuz.
Vakıfların ne amaçla kurulduğunu herkes biliyor. Değerli arkadaşlar,
bu maddenin bu şekliyle yasalaşması halinde vakıfların amaçlarından
saparak, âdeta bir mala ve para değişimi yerine dönüşmesine başlayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
vakıfların bu yolla bir nevi ticarethane haline gelmesi sonucu,
tabii, vakıfların yöneticilerinin denetimsiz bir şekilde vakıf
mallarını elden çıkarmaları ve hatta bu yetkilerini kötüye kullanmaları
mümkün olacaktır. Her ne kadar, metinde, vakıfların sonradan iktisap
ettikleri mal ve hakların bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
olan rapora dayalı olarak paraya çevrilebileceği belirtilmekteyse
de, vakıflar meclisinin onayı olmadan bu işlemlerin yapılmasının
vakıflar açısından geri dönülmez sonuçlar doğuracağı da açıktır.
Değerli arkadaşlar,
öte yandan, yine 12’nci maddenin son fıkrasında, kurucuların çoğunluğu
yabancı uyruklu olan vakıfların taşınamaz mal edinmeleri hakkında
2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesi incelendiğinde görülecek ki, bu
madde, yabancı gerçek kişiler kendi ülkelerindeki…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– …mevzuata göre kurulmuş ticaret şirketlerinin ülkemizde mal
edinmelerine ilişkin hükümler içermektedir. Oysa, çoğunluğu yabancı
uyruklular tarafından ülkemizde kurulan ve kurulacak vakıflar
bizim mevzuatımıza tabi olacağından yabancı sayılmaları mümkün
olmayacaktır. Öte yandan, Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesi yabancı
gerçek kişileri ve yabancı ticaret şirketlerini ilgilendirdiğinden,
gerçek kişi ve ticaret şirketi olmayan yabancılar tarafından Türkiye’de
kurulan vakıfların 35’inci maddede yer alan sıralamalara göre tabi
olacaklardır. Dolayısıyla, bu madde, millî güvenlik nedeniyle, yabancı
gerçek kişi ve ticaret şirketlerinin mal edinmelerinin sınırlandırılmasına
yönelik yasaklayıcı düzenlemenin çoğunluğunu yabancıların
oluşturduğu vakıflar kanalıyla by-pass edilmesine hizmet edecektir.
Değerli arkadaşlar,
bu yüzden bu maddenin bahse konu sıkıntıları giderecek şekilde yeniden
ele alınmasında yarar vardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
– Bu maddenin daha sonra kötüye kullanılmasını engellemek ve hakkı
suistimale izin vermemek için bu türlü vakıfların mal edinmelerinin
sınırlandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (
BAŞKAN –
HÜSEYİN GÜLER (
BAŞKAN – Arayacağım…
Arkadaşlar, ayakta
olduğunuz sürece ben sayamıyorum ve o arkada göremiyoruz da. Varsanız, öne geçin arkadaşlar.
Bir defa herkes yerine otursun, rica ediyorum, sayamıyor
arkadaşlarımız.
Önerge reddedilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza…
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim… Komisyonun
bir talebi var.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, son fıkranın “kurucularının
çoğunluğunun” derken iki defa çoğul kullanılmış, o “nun”un çıkması
lazım.
BAŞKAN – “Çoğunluğu’mu”
olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – “Çoğunluğu” olacak.
BAŞKAN – Maddeyi
“nun” kısmı çıkarılarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Taşınmazların vakıfları
adına tescili
MADDE 13-
BAŞKAN – Madde 13 üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 13. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Muharrem İnce |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Yalova |
Artvin |
|
|
Feridun Baloğlu |
|
|
|
Antalya |
|
Madde 13-
(A) Mazbut vakıfların
tescil görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği üzerine,
tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir. Bu tescilde hiçbir
resim ve harç aranmaz.
(B) Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer
amaçlı vakıflara tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat
taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürlüğünün oluru ve
Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir
veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
(C) Tasarruf edenlerin
veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk
veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine göre vakfı adına
tescil edilir. Kazanılmış haklar saklıdır.
(D) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin
mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, hazine taşınmaz
malının satış ihalesine yetkili olan komisyon tarafından takdir
edilecek değerinin yüzde on beşi oranında taviz bedeli alınarak
serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı
hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda satış
bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri
gereğince taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere
ilişkin hükümler uygulanmaz.
(E) Taviz bedelleri,
yapılacak tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak ödenebileceği
gibi eşdeğer bir taşınmazla takas edilebilir veya yarısı peşin,
kalanı bir yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme halinde,
taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin zamanında ödenmesi
durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede taşınmaza birinci
derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden birinin zamanında
ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel
olan taksitlere yasal faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk
ettirilen taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı ile birlikte tahsil edilerek vakfı
adına gelir kaydedilir.
(F) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır.
Ancak onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; kira süresi Genel
Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar
tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya
mazbut vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım yapılacak
taşınmazlar; kira süresinin bitiminden bir ay önce bildirim yapılmak
kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün
talebi üzerine kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(G) Vakfiyelerinde
olmak koşuluyla ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf
ormanları kurulabilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi kim
açıklayacak?
Sayın Eraslan, buyurun
efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Atatürk’ün
felsefesiyle savunmaya devam edeceğiz. Hattı müdafaa yok, sathı
müdafaa var. Her maddede bunu sizlere anlatmaya çalışacağız, anlamaya
çalışın lütfen.
Şimdi, Yasa’nın kuruluşu,
değerli arkadaşlarım, düzelebilir ölçüde değil. Bizde, iki çeşit
vakıf var: Bir, Osmanlı’dan intikal eden eski vakıflar. İki, Medeni
Kanun hükümlerine göre kurulan vakıflar. İkisinin tabi olduğu,
eski deyimle ahkâm, farklı farklıdır. İkisini bir yasada toplar, bir
de yanına teşkilat yasasını eklerseniz, üç yasayı bir yasada çıkartmaya
çalışırsanız, art niyetli olmasanız bile, hata kaçınılmaz hale
gelir.
Şimdi, dün bir şey söyledim:
2762 sayılı Yasa -bu Yasa’yla kaldırıyor olduğumuz- bir hukuk harikasıydı.
Dokuz yıl üzerinde çalışılmış, Profesör Hans Lemann başkanlığında,
Ali Himmet Berki -Yargıtay Başkanı- ve Ebulula Mardin’in de yer aldığı
ilmî komisyon dokuz yıl çalışmış ve Osmanlı’daki ecdat yadigârı vakfı
bozmadan felsefesini, esasını, çok başarılı bir biçimde getirmiş,
Medeni Kanunla kaynaştırmıştı. Onun için, hukuk abidesi, hukuk anıtı
diyordum.
Şimdi, bu apar topar
Avrupa Birliği için hazırlanan, onun istekleri nazara alınarak hazırlanan
Tasarı’da böyle bir titiz çalışmayı bulabilmek, bu eksiklikleri
giderebilmek olanağı yok değerli arkadaşlarım. Bu, doğru değil.
Bakınız, şimdi, ecdat yadigârı birtakım vakıfları himaye edelim
derken, Lozan’ın 37-44 maddelerinden doğan ve sınırlı, sadece dört
noktayla sınırlı haktır. Yani, mülkiyet hakkının ucunu açıyorum diyemezsiniz.
O, Anayasa’ya aykırı olur. Niye aykırı olur? Çünkü, diğer vakıflara,
bir dini desteklemek, bir ırkı desteklemek, bir etnisiteyi desteklemek
hakkını tanımamışsınız, yasaklamışsınız. Sadece, bu uluslararası
antlaşmadan, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre azınlık vakıflarına
tanımışsınız. Neyle sınırlamışsınız bunu? Dinî, hayri, sosyal ve
eğitimsel, eğitsel. Beşincisini koyduğunuz anda, Anayasa ihlali
gelir. Hem Lozan’ı delersiniz hem Anayasa’ya aykırılık olur, eşitlik
kuralına aykırılık olur. Şimdi, burada bunu derken, bizim azınlıklarımız
vakıf kurmasın, mülk edinmesin… Böyle bir şey diyen yok. Şimdi, biz, eski
hukuka göre vakıf kurabiliyor muyuz? Ben kurabilir miyim? Siz kurabilir
misiniz? Hayır. Bunun cevabı hayır. Medeni Kanuna göre vakıf kurabiliyoruz,
azınlık vatandaşlarımız da kuruyor, çoğunluk da kuruyor. Tam bir
eşitlik söz konusu. Yani, bireysel özgürlüklerle kolektif özgürlükleri
karıştırmayın. Kolektif özgürlükler özgürlük değildir, insan hakkı
değildir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesine
göre de kolektif özgürlükleri tanımayan bir yasa aykırılık teşkil
etmez, Anayasa’nın 33’üncü maddesine de aykırılık teşkil etmez. Aksi
millî birlik ve bütünlüğümüze aykırıdır. Bakınız, bu konu, bize,
gündeme getirilirken, örnekler verdim, tekrar ediyorum. Islahat
Fermanı’ndan itibaren azınlık üzerinden geliniyor. Mülk edinme… Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin ya da Türk devletlerinin, geçmişte, Osmanlı’da
da dahil bu, azınlıkların mallarını nihai mirasçı olarak almasının
önüne engel çıkarılmak isteniyor. Yani, azınlığın malı azınlıkta
kalır. Kendisi mirasçısız öldü, ne olacak? Mübadele etti, ne olacak?
Ee devlet mirasçı tabii olarak. “Hayır, devlet değil” diyor, “onun vakfı
olsun.” Bakınız, Islahat Fermanı’nda bu var, arkadaşlar, Sevr’in
144’üncü maddesinde var, bunun 5’inci maddesinde var, 9’uncu maddesinde
var, geçici. Yani, bunun neresini alkışlıyorsunuz, neresini şak
şaklıyorsunuz, anlayamıyorum. Ha bu düşünülürken, muhtemeldir
ki, azınlık vakıfları bunu edinsin diye belki düşünülmedi, illa o
ısrarda değilim, ama bu sonucu doğuruyor, tevlit ediyor. Yani, bu
şekilde, Avrupa Birliğine çıkacağız diye, gireceğiz diye, böyle
bir şey olamaz, buna hakkınız yok, buna bizim hakkımız yok, bu doğru
değil. Ha, bunun bir bölümü düzeltildi mi? Evet, ısrarlarımızla bir
bölümünü toparladık, metin elinizde, ama buna rağmen, felsefe, kuruluş
temelde aykırı olduğu için, yanlış olduğu için, çok istememize rağmen
toparlayamadık, toparlanma imkânı yok.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Bakan da bu konuda, Adalet Komisyonunda bizim çabalarımız
üzerine toparlanma imkânı konusunda imkân vermeye çalıştı, ama yok
bazıları… Niye olmuyor? Çünkü, eski vakıf, yeni vakıf, teşkilat yasası,
üçü bir arada olunca, bu mümkün olmuyor. Bunu haklı kılacak bir şey
yok, üç yasa çıkaracağımıza tek yasa çıkarmamızı haklı kılacak
bir şey yok. Bu, bir tek bürokratik arzu olabilir, yasamız bir tane olsun
diye, ama bir tane olamıyor ki. Yani, ayrı noktalardan kaynaklanıyor.
Lütfen, bu Yasa’ya “evet” demeyelim arkadaşlar. Birbirimizi, yeniden
görüşmek zorunda kalacağımız, yeniden görüşeceğimiz Yasa’dan dolayı
ne kalbimizi kıralım ne üzelim ne mesaimizi harcayalım. Zaman zaman
yumuşak söylüyoruz, zaman zaman sert söylüyoruz. Nasıl anlatabiliriz
bilmiyorum. Lütfen, bu Yasa’yı reddedelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz yasayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Önerge.
BAŞKAN – Önergeyi… Düzeltiyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN – … ve karar
yeter sayısı arayacağım.
13’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.05
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın 13’üncü
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
13’üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
da arayacağım.
13’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
14’üncü maddeyi okutuyorum:
Amaç ve işlev değişikliği
MADDE 14 –
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 14. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
|
Artvin |
|
|
M.
Nuri Saygun |
|
|
|
Tekirdağ |
|
Madde 14 –
(A) Mazbut ve mülhak, cemaat vakıfların
vakfiyelerindeki şartlarına yerine getirilmesine fiilen veya
hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak
kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin teklifi üzerine,
bu şartları değiştirmeye güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya
Meclis yetkilidir.
(B) Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı
vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya
tasarrufundaki taşınmazlar, hazine taşınmaz malının satış ihalesine
yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek değerinin yüzde
on beşi oranında taviz bedeli alınarak serbest
tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata
tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize
tabi değildir.
Taviz bedelinin
hesaplanmasında; ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla
satılanlarda satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri
gereğince taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere
ilişkin hükümler uygulanmaz.
(C) Taviz bedelleri,
yapılacak tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak ödenebileceği
gibi eşdeğer bir taşınmazla takas edilebilir veya yarısı peşin,
kalanı bir yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme halinde,
taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin zamanında ödenmesi
durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede taşınmaza birinci
derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden birinin zamanında
ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel
olan taksitlere yasal faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk
ettirilen taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı ile birlikte tahsil edilerek vakfı
adına gelir kaydedilir.
(D) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır.
Ancak onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; kira süresi Genel
Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar
tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya
mazbut vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım yapılacak
taşınmazlar; kira süresinin bitiminden bir ay önce bildirim yapılmak
kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün
talebi üzerine kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(E) Vakfiyelerinde
olmak koşuluyla ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf
ormanları kurulabilir.
(F) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle ilgili hususlarda
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler
ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve
parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler
tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Genel Müdürlük,
düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi durumunda imar ve uygulama
planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane
veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından,
imar planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde kamulaştırılmadığı
takdirde Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi
olarak değerlendirilebilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi?..
Sayın İnce… (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Meclise gelen her kanun teklifi, her kanun tasarısı ya da her önerge
bu milletin yararına olacak diye bir kural yok. Örnek mi istiyorsunuz?
Bu Meclisi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü milletvekili seçtirmemek
için milletvekilliğiyle ilgili kanuna şu maddeler eklenmek istenmiştir.
Denmiştir ki: “Hangi ilden milletvekili olacaksa o ilde beş yıl ikamet
şartı olsun.” Ömrü cephelerde geçmiş bir insan, hayatı boyunca hiçbir
ilde beş yıl üst üste yaşamamış ki.
İkinci bir önerge de:
“Milletvekili olabilmek için, Misakımillî sınırları içinde doğmuş
olmak gerekir.” önergesi verilmiştir. Yani, Atatürk Selanik doğumlu
olduğu için, milletvekili olmasını bile engellemek istemiştir
bu Meclis. Bunları, sizlerin takdirlerinize sunuyorum.
O zaman, önünüze gelen
bu tasarı da doğru mu yanlış mı? Bunu bir kez okusaydınız, eminim ki,
bugün bizimle aynı düşünüyor olacaktınız. Biz, Yunanistan’daki vakıflardan
söz ederken, Rumeli’deki vakıflardan söz ederken, Kosova’daki, Bosna’daki,
Atina’daki, Yanya’daki vakıflardan söz etmiyoruz arkadaşlar. Biz,
şu anda fiilî, mevcut, 140 bin kişinin yaşadığı İskeçe’deki, Gümülcine’deki,
Dedeağaç’taki Müslüman Türklerin vakıflarından söz ediyoruz. Bu insanlar
kendi vakıflarını yönetemiyorlar, kendi vakıflarının gelirlerinin,
giderlerinin ne olduğunu bilmiyorlar ve Yunan valinin buradaki
vakıfların seçimleriyle ilgili müdahale etme hakkı var. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Dinlemiyorsunuz ki,
tabii, nasıl olsa grup başkan vekilleri yazmışlar getirmişler, onların
parmağına bakarak parmak kaldıracaksınız, sonra da oradan bana
laf atacaksınız.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Muharrem, 14’üncü madde ne diyor?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, bakınız, 1996 yılında bir hükûmet kararnamesiyle,
üç yıllığına seçilen bir komiteye devrediliyor. Bu komitenin görevi
Nisan 1999’da doluyor. Nisan 1999’dan bu yana bu komite görevini yapmaya
devam ediyor. Yani, ne oldu da, Batı Trakya’daki Müslüman Türklerin
vakıflarıyla ilgili haklarında birtakım gelişmeler oldu da, siz
bunların karşılığında bir hak mı veriyorsunuz? Asla böyle bir şey
yok. Tam tersine, o kadar zor durumda ki bu insanlar, siz bu getirdiklerinizle
onları incitiyorsunuz.
Bakın değerli arkadaşlarım,
buradaki vakıflar gerçekte vergiden muaf olmasına rağmen bunlara
vergi çıkartıldı, ödemek istemelerine rağmen ödettirmediler, sonra
da bu vakıflara ipotek yaptılar. Maalesef uygulamalar böyle. Siz
bütün bunları görmezlikten geliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
nasıl oluyor da, 15 Eylül günü, Batı Trakyalıların kurultayında İstanbul’da
Crowne Plaza’da Sayın Başbakan çıkıp kürsüye “Ey dostum Karamanlis,
yapacağım bütün uygulamalarda mütekabiliyet esas olacaktır, karşılıklılık
esas olacaktır.” diye Batı Trakya Türklerinin yüreğine su serpiyor,
o insanları ayağa kaldırıyor, kendisini alkışlatıyor; ama, Sayın
Başbakan bugün burada yok, onun milletvekilleri, onun Partisinin
milletvekilleri Batı Trakya Türklerinin yüreğini sızlatıyor.
Değerli arkadaşlarım,
neden bu kadar teslimiyetçisiniz, neden bu kadar edilgen bir politika
izliyorsunuz, neden bu kadar pasifsiniz, diye düşündüğümde, bunun
sizin ruh dünyanızla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yıllar yılı Avrupa
projesine, Avrupa Birliği projesine karşı çıkan bir zihniyetin
temsilcisi olarak bugün İktidara geldiğinizde, bunu, Avrupa Birliği
projesini savunur durumda olmak, sizin ruh dünyanızda bir teslimiyetçilik
yaratıyor. Batılılaşma projesi, çağdaşlaşma projesidir; Batılılaşma
projesi, Batıcılık değildir, Batı’ya teslim olmak değildir, Batı
zihniyetlerini aynen kabul etmek demek değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu Meclis, bu Parlamento,
Batı’nın emperyalist fikirlerine karşı mücadele etmiş, sonunda
bu cumhuriyeti kurmuş bir parlamentodur.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasa Mahkemeden döner, bu Yasa Sayın Cumhurbaşkanından döner;
siz de, yaptığınızla kalırsınız. Lütfen, bu Yasa’yı geçirerek insanları
mağdur etmeyiniz. Ben, sizin değiştiğinizi biliyorum. Artık Partinizin
Genel Merkezinde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Sen kendi Partine bak!
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Ben sizin değiştiğinizi biliyorum, bundan da memnun oluyorum. Partinizin
Genel Merkezinde doğum günü kutlamaları yapıyorsunuz, havuzlu
villalarda oturmaya başladınız, Marmaris’te tatil yapıyorsunuz,
ciplere biniyorsunuz; helal olsun! Helal olsun!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Yalnız size mi mahsus?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Helal parayla yapıyorsanız, helal olsun; buna itirazım yok. Ama,
Batı Trakya Türk’ünün başını öne eğmeyin, gönlünü kırmayın, yüreğini
kanatmayın. Ciplerin tamponunu parlattınız, sakalları kısalttınız,
Ali Diboları yarattınız, mısırcıyı akladınız, milletin yüreğini
kanattınız; işte sandık kapıda, bakalım nasıl kaçacaksınız, bunu
merak ediyorum?
Ve son olarak şunu söylemek
istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili, bedava kitaplarda
yolsuzluk olduğunu söyledim, Sayın Başbakandan randevu istedim
milletvekili olarak; Sayın Başbakan bana randevu vermedi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Her gelene randevu nasıl versin?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Dedim ki: “Buradaki kitaplarda teknik şartnameye uyulmuyor.” Sadece
bu bile yeterlidir. Dün, Sayın Başbakan medya patronlarına seslendi:
“Yolsuzluk varsa bana getirin.” dedi. Ne diye; pazarlık mı yapacaksın?!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Niye “savcılara getir” demiyorsun da “bana getir” diyorsun? Ne diye
sana getirsin; savcılara getirmeliydi. Ben de Sayın Başbakana… (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Bitiriyorum…
AHMET IŞIK (Konya) –
Savcıya sen niye götürmüyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Ben de diyorum ki, Sayın Başbakana: Ben de bir eski medya patronuyum,
1976 yılında Yalova Ortaokulu Gazetesinin Yazı İşleri Müdürüydüm,
eski bir medya patronuyum ben. Kendisinden randevu istiyorum.
Teşekkür ediyorum,
yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) –
Savcıya git, savcıya!
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İnce.
Sayın milletvekilleri…
AHMET IŞIK (Konya) –
Kendi savcıya gitmiyor!..
BAŞKAN – Arkadaşlar…
Değerli arkadaşlar, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
ASIM AYKAN (Trabzon) –
Biz de karar yeter sayısı istiyoruz!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Oradan birisi karar yeter sayısı istedi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge kabul
edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Duymadı Başkan…
BAŞKAN – 14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir. (AK Parti sıralarından “Madde, madde” sesleri)
Kusura bakmayın arkadaşlar…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Ara verelim artık…
BAŞKAN – Bu kadar mücadeleden
sonra… Doğrudur, 14’üncü madde kabul edilmiştir, düzeltiyorum. Teşekkür
ederim ikazınıza.
15’inci maddeyi okutuyorum:
Hayrat taşınmazların
nitelikleri ve değerlendirilmesi
MADDE 15-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 15. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Antalya |
Artvin |
Madde 15-
(A) Vakıfların hayrat
taşınmazları haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı işlemez. Bu kanunun
gösterdiği haller dışında satılamazlar.
Mimari ve tarihi değeri
olan eserler satılamaz.
(B) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır.
Ancak onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; kira süresi Genel
Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar
tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya
mazbut vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım yapılacak
taşınmazlar; kira süresinin bitiminden bir ay önce bildirim yapılmak
kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün
talebi üzerine kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(C) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle ilgili hususlarda
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler
ile değer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve parselasyon
planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler tarafından
Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Genel Müdürlük, düşüncelerini
bir ay içinde bildirmemesi durumunda imar ve uygulama planları askıya
çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane
veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından,
imar planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde kamulaştırılmadığı
takdirde Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi
olarak değerlendirilebilir.
(D) Vakıfların menkul
ve gayrimenkul malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(E) Mazbut Vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların, yangın, hırsızlık
ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel Müdürlük
adına sigortalanması zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları
tarafından ödenir.
(F) Türkiye’de kurulan
vakıflar, amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle yurt dışında kurulmuş
vakıf veya kuruluşlara üye olabilirler.
Türkiye’de kurulan
vakıfların, vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında şube açması
ile yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf veya kuruluşlarla işbirliği
yapması, Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri
Bakanlığının iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde
kurulmuş vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında yarar
görülen hallerde, karşılıklı olmak koşuluyla, Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye’de
faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler, şube açabilirler,
üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler
veya kurulmuş vakıflarla işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan mevzuata
tabidir.
(G) Yeni vakıflar ve
kurucuları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin etmek amacıyla,
Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya yetkilidir.
Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü
hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Hayır, katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge gerekçesini
kim açıklıyor?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Ben efendim.
BAŞKAN – Sayın Kılıç,
buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bakan açıklamalarında
-demin de belirtmiştim- bu Tasarı’nın bir ihtiyaçtan kaynaklandığını
belirtmişti. İhtiyaç mutlaka vardır. Yasalarda dağınıklık olabilir.
Uygulamada sıkıntı bulunmuş olabilir. Bunların çözümü için, mutlaka,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de destek vermek isteriz; ancak,
sorun burada değil değerli arkadaşlar.
Sorun, eski Vakıflar
Kanunu olan 2762 Sayılı Kanun’la yeni Vakıflar Kanunu’nun harman
edilmesinden kaynaklanıyor. Oysa, eski Vakıflar Kanunu aynı zamanda
bir tasfiye kanunudur. Çok uzun incelemeler sonucunda, cumhuriyetin
kurucusu olan kişilerin uzun araştırmaları sonucunda, Anadolu
coğrafyasındaki azınlıklara ait vakıfların, hayır kurumlarının,
mülklerin tasfiyesi sağlanmıştır bunlarla. Ancak, şu anda getirilen
düzenlemelerle burada bir geriye dönüş söz konusu oluyor. Çünkü,
Lozan Antlaşması’nın şartlarından bir tanesi de, karşılıklı olarak,
Türkiye’de, Anadolu coğrafyasında bulunan, yani İstanbul merkezinin
dışında yaşayan Rumlarla Batı Trakya’daki Türk ve Müslümanların
karşılıklı değişimini öngörmektedir. Bu değişim yapılırken, hem
mülkler tasfiye edilmiş hem de hayır kurumlarına ilişkin kurumlar
da tasfiye edilmiş. Ancak, şu anda yapılan düzenlemeler burada bir
geriye dönüşü öngörüyor. 2005 yılında Vatikan’ın bir açıklaması
oldu: “Gasp edilen kiliselere ait olan taşınmazların hesabını bir
gün Türk yetkililerden soracağız.” diyor.
Değerli arkadaşlar,
Anadolu coğrafyası Kurtuluş Savaşı’yla kuruldu. Misakımillî sınırları
dahilinde bir yurt kurduk. Ancak, bu yurdu oluştururken, bu Misakımillî’nin
dışında da bir yığın yurt kaybettik. Peki, oralarda da, Türklerin, Müslümanların ibadethaneleri
kaldı, mülkleri kaldı. Peki, onlarla ilgili durum ne olacak? Tekrar
geriye gidiş olursa, oradaki sorunu nasıl çözeceğiz değerli arkadaşlar?
Demin arkadaşlarımız
Yunanistan’daki durumu izah ettiler. Yunanistan’ın 1091/1980 sayılı
Vakıflar Kanunu’na baktığımızda, o Vakıflar Kanunu’nun 7’nci maddesinde,
Yunanistan’daki Müslümanların müftüsü, müftülük mensupları, müftünün
yakınları, vakıflarda yönetici bile olamıyorlar.
Yine, idari işlemlere
uygun hareket edilmemesi, seçilme niteliğini kaybettiriyor; yani,
valinin bir emrine uymamışsanız, idarecinin dediğini yapmamışsanız,
vakıflarda yönetici olamıyorsunuz. Şu anki Batı Trakya’daki uygulama,
tam bir vahşet. Çünkü, 1967’deki Yunan cuntasından sonra, oradaki vakıflara
el konuldu, vakıfların yönetimine el konuldu. Ancak, 1974’ten sonra,
Yunanistan demokrasiye geçtikten sonra düzelme yine olmadı. Oradaki,
şu anda Türklerin, Müslümanların vakıfları kayyum eliyle yönetiliyor.
Değerli arkadaşlar,
biz, kendi ülkemizdeki azınlıklara ait bir farklı uygulama içinde
değiliz. Örneğin, Türkiye’de yaşayan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler,
diledikleri şekilde, Türk ve Müslümanlar gibi aynı eşit şartlarda
vakıf kurabiliyorlar; ancak, Yunanistan’da bu bile farklı. Yunanistan’da,
Türk ve Müslüman bir vatandaş Yunan Medeni Kanunu’na göre yeni bir
vakıf kurduğunda, kuruluşu Medeni Kanun hükümlerine tabi; ancak,
o vakfın işleyişi, o vakfın kullanımı, şu an, 1980’de çıkan Azınlıklar
Hukuku’na tabi. Oysa, bizde öyle mi değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, gerek Adalet Komisyonunda yapmış olduğumuz
çalışmalarla gerekse bu Mecliste dile getirdiğimiz hususlarla,
samimi olarak, bu Vakıflar Yasa Tasarısı’nın ülkemiz için sorunlar
yaratacağını anlattık, ancak, yeteri kadar ilgi uyandıramadığımızı
görüyorum. Şu anda, Türkiye’yi ilgilendiren en önemli yasalardan
bir tanesini görüşüyoruz, ancak, ne yazık ki, arkadaşlarımızın
büyük çoğunluğu, şu anda kuliste oturmayı tercih ediyorlar. Şuna
eminim ki, bu Vakıflar Tasarısı’nı okumamışlardır. Eğer okumuş olsalardı,
Türkiye için ne gibi handikaplar taşıdığını görürlerdi, ilgi gösterirlerdi,
katkı sağlamaya çalışırlardı. Bu Tasarı’nın düzeltilecek hiçbir
yanı yok değerli arkadaşlarım. Bu Tasarı’yı Hükûmetin mutlaka çekmesi
gerekiyor.
Saygılarımı arz ediyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.29
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.40
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın 15’inci
maddesinin üzerindeki Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
15’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi okutuyorum:
Hayrat taşınmazların
tahsisi
MADDE 16-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin
son fıkrasında yer alan “aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir
veya” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Süleyman Sarıbaş Hüseyin Güler
Malatya Mersin
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hüseyin
Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Vakıflar Kanunu üzerinde bir değişiklik
önergesi verdik. Kabul etseydiniz, gerçekten, bugün tarihe bir not
olarak geçecekti; biz de şaşırırdık; çünkü, reddetme gibi bir alışkanlığınız
var. İçeriğine bir bakın. Neden verdiğimizi, lütfen, bir araştırın.
Aslında, en güzel olan şey… İnsanı korkutan tek şey vardır, bilgidir.
Bildiğiniz müddetçe korkacaksınız, ama cesaretiniz bilgisizlikten
kaynaklanıyor ve sığınacak liman olarak algılıyorsunuz. Bu Kanun’un
içerisinde aksayan yönleri gördükçe, aslında, sizlerin de içi sızlıyor;
farkındayız.
Bugün sosyal hukuk
devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısındaki temel doku değiştirilmek
isteniyor. Cemaat vakıfları geçmişte Osmanlı tarihinden başlayan
bir süreçte bugün hizmetini aksatmadan yapmıştır; ama, artık cumhuriyetteyiz
ve hukukun üstünde olan bir iradedeyiz. Böyle olunca, vakıflar yerine,
Türkiye’nin temel unsuru olan sosyal devlet hukukunu yerine getirmesi
gerekir. Ne demek bir vakfın, özellikle cemaat vakfının eğer malı
mülkü aynı cemaatte bir farklı vakfa… Size sormak istiyorum: Vakıflar,
tüzel kişiliktir, cemaatlerin temel malı mülkü değildir. Bunun altını
net olarak çiziyoruz. Buna “hayır” diyorsunuz. Yarınlarda başımıza
neler gelebileceğini, lütfen, dinleyin. Eğer bu konuda “evet” dediğiniz
müddetçe ülkenin bir sıkıntısını kısmen çözeceksiniz. Eğer bir vakfın,
bir cemaat vakfının malı, içeriği, işlevinden yoksunsa, devlete
verilir. Bu, son derece makuldür, ama bunu sizler değiştirdiniz. Niye
buna “hayır” demekte ısrar ediyorsunuz, anlamakta zorlanmıyoruz.
Haa, bunu farklı bir siyasi parti, Anavatan olarak biz getirseydik
bu Yasa’yı, siz bu Meclisi başımızın tepesine yıkardınız. Çünkü,
siyasal İslam sürecini en iyi şekilde savunucusu olduğunu iddia
ediyorsunuz. Biz de diyoruz ki, lütfen, Türkiye’yi farklılıklara
bölmeyin. Biz, bu ülkede gayrimüslimiyle, Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle,
Laz’ıyla herkes tek vücut, tek yürek. Evet, bu sorunlar çözümlenecek.
Gayrimüslim vatandaşlarımızı da burada sıkıntıya sokmak değil,
onların sorununu çözmek istiyoruz. Çok ufak, iki üç değişiklikle
bunlar çözümlenir de, ama, siz, kaş yapalım derken göz çıkarmayı, maalesef,
marifet biliyorsunuz.
Bugün ülkenin hassasiyeti…
Aslında, sizlerde de aynı sıkıntılar var. Bu konuda bire bir özel
sohbetlerimizde çok da samimiyet içerisinde itiraf ediyorsunuz. Eğer…
Siyasal süreç içerisinde buradaki her oyun kıymetini lütfen bilin.
Siz, Hükûmetin tasarısı veya Komisyonun “evet” veya “hayır” ya da
grup başkan vekillerinin iki dudağı arasına bakmayın lütfen; oturup
sorgulayın, bu ülkenin menfaatine mi yoksa aleyhine mi… Bu süreci
çok iyi değerlendirelim.
Sayın Bakan ikide bir
der ki: “Bu yasal sürecin Avrupa Birliği süreciyle ilgisi yok, tesadüf.”
Nasıl tesadüf oluyor da, 8 Kasım Avrupa İlerleme Raporu yetiştirilecek
ya, bugün sabaha kadar çalışacağız, bitene kadar.
Sayın Başkan bile zaman
zaman hata yapıyor. Peki, bizler neyi araştırıyoruz? Neyi kabul
edip etmediğimizin bile farkında olmadan, sizler daha içeriye girerken
elinizi kaldırarak sadece evet veya hayır… İşte, ne yapacaksınız;
geleceksiniz buraya katkıda bulunacaksınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Katılıyoruz buna.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Sadece katılıyorum, doğru, sadece katılıyorum. Katkınız bu,
doğru. Biz Anavatan olarak hep şunu söyledik: Bu önergemiz, son derece,
toplumun açık ve net, yarınlarını kaşımaktan çok yaraya merhem olacak
bir önerge. “Evet” derseniz bu toplum kazanır, “hayır” derseniz, maalesef ülkem
kaybeder. Bu yüzden, AK Parti Grubu olarak eğer gerçekten inandığınız
şeyler uğruna bire bir burada kabul edip, bir derece, önergenin bu
Kanun Tasarısı’nın üzerinde olumlu yönünü göz ardı etmeyin.
İddia ediyoruz, sizin
kendi önergelerinize bile “ret” oyu verdiniz. Sayın Vekilim burada
konuşuyordu; buradaki verdiği son derece masum önergesine ne siz
Grup ne Komisyon ne de Bakan olarak katkıda bulundunuz. Yani, kendinize
dahi sahip çıkmazken, bizim Anavatan olarak verdiğimiz yapıcı önergeye
sahip çıkmanızı da beklemiyoruz; kamuoyu da buna şahittir ve tanıktır
tarih.
Bu yüzden diyoruz ki
Anavatan olarak, toplumun yaralarını kaşımayın, kangrene çevirmeyin,
gelin yapıcı olun. Türkiye’nin bir sürü temel sorunları var. Meclis
bu şekilde çalışmaz sabaha kadar, burası fabrika değil. Alınan her
karar toplumun yarınlarını…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Toplumun yarınlarını, eğer, biz burada yasayla düzenlemek istiyorsak,
yapıcı olmak zorundayız. Toplumu kucaklamak zorundayız. Toplumun
sevgiye, kardeşliğe, barışa ihtiyacı olduğu bir dönem. Toplumsal
cinnet aşamasında olan bir süreci, lütfen, hep beraber yapıcı bir boyutta
bu sorunu çözelim.
Türkiye’nin temel sıkıntıları
var. Biz, bugün yaşanılan felaketi göz önünde bulundurunca, bu doğal
bir felaket değil. İnsan ürününün ihmali sonucu çıkan felaket. Hangi
çağda yaşıyoruz? 33 ölü ve kayıplarımız ve bu yaraların sarılması
konusunda Hükûmetten daha bir tek bir ses yok. O yaraların sarılması
için, o toplumun acılarının kucaklanması için somut bir adım atılmadı.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Nasıl böyle söylüyorsun?
EYÜP FATSA (Ordu) –
Sen hangi gezegendesin?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Benim Mersin’im dahil olmak üzere, Diyarbakır, Urfa da dahil olmak
üzere, bugün acılarımız var.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Bir kulaklık alsana!
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
– Bakanlar orada…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Evet, bakanlar orada, sadece bakacak; doğru. Bakanlar orada, sadece
bakacak; haklısınız. Somut icraat istiyor bu toplum, yaralarına
derman olunmasını istiyor. Yetkiniz sizin.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
– Yağmuru da mı Bakan durduracak?!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Meteoroloji diye bir bilim var ve Türkiye’de…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güler,
lütfen son cümlelerinizi alayım.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Meteoroloji diye
bir bilim dalı var. Lütfen… Önümüzdeki sürecin bir haftasını aşağı
yukarı şekillendiriyor. Hangi çağda yaşıyoruz da 33 ölü? Söyler misiniz
bana, hangi ülke, Somali mi burası? Söyler misiniz?
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Söyler misin, Amerika’da kaç kişi ölüyor?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Haa, Amerika… Kötü, emsal olur... Haklısınız, Amerika!
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Dünyanın en güçlü ülkesi.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Haklısınız! Olağanüstü o felaket olsa burada, yerle bir olur.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Felaketten de bir şey beklemeyin ya!..
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Japonya’da da deprem var, değil mi? 7 şiddetinde oluyor, hiçbir ölü
yok! 7 şiddetinde de deprem oluyor, hiçbir ölü yok. Bizde, keza, Allah
korusun, böyle bir süreç içerisinde toplumun yaşayacağı felaketler…
İstanbul için yapılan
senaryolar… Ne yaptınız şu ana kadar, dört yıl boyunca; gelip bir hesap
verin. İstanbullu vatandaşlarımız veya özellikle Marmara bölgesinde
yaşayan insanlarımız, hepsi kaygıyla yaşamakta.
BAŞKAN – Sayın Güler,
son cümlenizi rica ediyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bu Kanun’un verdiğimiz
önerge doğrultusunda… Değişiklik önergesine destek vermenizi bekliyoruz.
Keza, net olarak altını çiziyorum, vermeyeceksiniz, onu da biliyoruz,
ama, toplum da buna şahit olacaktır, yapılanları unutmayacaktır. Yine
de, tüm yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
16’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi okutuyorum:
Taşınmazların vakfına
dönmesi
MADDE 17-
BAŞKAN – Bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 17. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Niğde |
Artvin |
Çorum |
|
Muharrem Kılıç |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
Malatya |
Bursa |
Antalya |
Madde 17-
(A) Tasarruf edenlerin
veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk
veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine göre vakfı adına
tescil edilir. Kazanılmış haklar saklıdır.
(B) Türkiye’de kurulan
vakıflar, amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle yurt dışında kurulmuş
vakıf veya kuruluşlara üye olabilirler.
Türkiye’de kurulan
vakıfların, vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında şube açması
ile yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf veya kuruluşlarla işbirliği
yapması, Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri
Bakanlığının iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde
kurulmuş vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında yarar
görülen hallerde, karşılıklı olmak koşuluyla, Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye’de
faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler, şube açabilirler,
üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler
veya kurulmuş vakıflarla işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan mevzuata
tabidir.
(C) Yeni vakıflar ve
kurucuları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin etmek amacıyla,
Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya yetkilidir.
Şirket hisseleri ve hakların daha yararları olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü
hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(D) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde
yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda
ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer
amaçlı bir vakfa; dağıtılan vakıfların borçlarının tasfiyesinden
arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
(E) Vakıflara ait
yurt içi ve yurt dışı taşınır ve taşınmaz eski eserlerin tespiti, envanterinin
çıkarılması, tescili, Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait
olanların korunması, mülkiyeti el değiştirmiş eski eserler ile koruma
alanlarının kamulaştırılması, değerlendirilmesi, onarım ve restorasyonu
Kültür ve Turizm Bakanlığının da olumlu görüşü alınmak suretiyle
Genel Müdürlükçe yürütülür.
Sermayesinin yüzde
50’sinden fazlası Genel Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait işletme
ve iştiraklerin; Kurumlar Vergisi matrahının yüzde on beşi yeterli
geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait eski eserlerin onarımında
kullanılmak üzere Genel Müdürlüğe aktarılır.
(F) Vakıflara ait taşınır
ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları; Genel Müdürlük ve bağlı birimleri,
ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kullananları tarafından korunur.
Kasıtlı veya ihmali davranışla bu varlıkların zarar görmesine neden
olanlar, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyenler bu davranışlarından
sorumludurlar.
(G) Vakıf yoluyla meydana
gelip de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idarelerin
veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş eski eserler yapılacak
yargılama sonucuna göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış haklar
saklıdır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık
önergesini açıklayacak.
Buyurun efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu Yasa’yla
ilgili en fazla tartışılan noktalardan bir tanesi şuydu: Biz, bu Vakıflar
Yasa Tasarısı’nı kendi isteğimizle mi bu Meclise getirdik, kendi
özgür irademizle, yoksa Avrupa Birliğinin bizden isteği üzerine
mi getirdik diye. Biz, Mayıs ayından beri, bu Yasa’nın Avrupa Birliği
tarafından istendiğini ve Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında
bunların yer aldığını ısrarla söyledik; fakat, gerek Sayın Bakan
gerek Sayın Genel Müdür ve gerek kürsüye gelen -buraya- AKP sözcüleri,
“Hayır efendim, biz özgür irademizle bu Yasa’yı hazırladık. Avrupa Birliğinden,
bizden, bu konuda hiç kimsenin herhangi bir talebi olmadı. Biz yapıyorduk.
Ee, zaten, biz vakıf kurmuşuz, biz önder insanlarız, Avrupa Birliği
de görsün, bizden öğrensin. Avrupa Birliğini, Yunanistanlıları
boş verin, Türklere vakıf kurma izni vermeseler de, onlara toprak
edinme izni vermeseler de biz verelim, insanlığı bizden öğrensinler.”
diye burada çok güzel, çok veciz sözler söylediler; ama, başka bir
şey var şimdi. Avrupa Birliğinin 2005 Yılı İlerleme Raporu’nda o kadar
güzel metinler var ki, onları herhâlde hiç kimsenin okumadığını sanıyor
bazı arkadaşlarımız ya da hani Avrupa Birliği üyelerinin tercüme
hatası vardı ya, burada Sayın Abdullah Gül demişti yanlış yapıyorsunuz
diye, sonra özür dileyip de düzeltmek zorunda kalmışlardı. Yanlış
tercümeleri başkaları yapıyor.
Bakınız arkadaşlar,
Avrupa Birliğinin 2005 Yılı İlerleme Raporu’nda, Vakıflar Kanunu’yla
ilgili… Aynen Rapor’dan okuyorum: “Halen Türk Parlamentosunda bulunan
Vakıflar Kanunu’na ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Böyle bir
Yasa, gayrimüslim topluluklara, vakıflarıyla ilişkin olarak bazı
iyileştirmeler sağlama potansiyeline sahip olsa da, mevcut hâliyle
Avrupa standartlarının gerisinde kalmaktadır. Dinî çoğulculuk,
daha genel olarak, sadece tüm dinî toplulukların faaliyet gösterebilmesi
için koşulları sağlayan açık ve kapsamlı bir yasal çerçeve yoluyla
garanti edilebilir.”
Devam ediyorum: “Dinî
vakıflar, mahkeme kararı olmadan, onları kapatabilen, varlıklarına
el koyabilen, mali destekçilerini azledebilen ve varlıklarının
ve hesaplarının yönetimine müdahale edebilen Vakıflar Genel Müdürlüğünün
müdahalesine maruz kalmaya devam etmektedir.” Şimdi, siz ne yapıyorsunuz?
Tüm vakıfların, cemaat vakıfları dahil, yeni kurulacak vakıfların
tümünün mali denetiminin yapılmasını ortadan kaldırmadınız mı?
Bunların her türlü yabancı vakıflardan, yabancılardan, yurt dışından
para almasına izin vermiyor musunuz siz? Veriyorsunuz. Hani,
emir nerde? Yok.
Devam edeyim İlerleme
Raporu’na, yine devam; çok ilginç çünkü, çok ilginç. Bakınız, Türkiye’de
hangi topluluklar olduğunu da göreceksiniz: “Mülkiyet haklarına
gelince: Ocak 2003 Tüzük’üne uygun olarak yapılan…” Hani, benim ilk konuşmamda,
4’üncü maddede söylediğim… Yani, AKP tarafından yapılan 4778 sayılı
Yasa -Ocakta çıkarılan- ve ona ilişkin Yönetmelik’e atıfta bulunuyor.
Onu da söyleyeyim. Hani “biz çıkarmadık, daha önce, bizden önceleri
çıkartmış” diyorsunuz ya; hayır, siz çıkartmışsınız; onu söylüyorum.
“Ocak 2003 Tüzük’üne göre uygun olarak yapılan 2.285…” Bakın, arkadaşlar,
Sayın Bakan “161 cemaat vakfı var” diye söylemişti “ve bunlara ait
de bizde -yine basında- 35 tane sadece verilmesi gereken gayrimenkul
var” denmişti; 4771 ve 4778 sayılı Yasa’dan.
Bakınız, başvuru kaç
tane olmuş? Benim bunları sormam üzerine söylendi. 2.285 tane mülkiyet
kaydı başvurusundan 341’i kabul edilmiştir. Biz bunu ne zaman öğrendik,
biliyor musunuz? Avrupa Birliği komisyon raporunu da ezbere biliyoruz
da, Türkiye Cumhuriyeti parlamenterleri olarak Adalet Komisyonunda
ancak 27 Eylülde öğrenebildik sayısını. Sayın Genel Müdüre bizzat
sordum “Kaç tane var?” diye. Ama, Avrupa Birliğinin gelen uzmanları
ezbere biliyor bunu. Biz bunu biliyorduk. Özellikle sordum, ben sordum
ve Sayın Genel Müdür bizzat açıklamak zorunda kaldı.
Devam edelim yine, bakınız:
“Başvurular, sadece, Tüzük’te listelenen 161 azınlık vakfı tarafından
yapılabilmiştir.” Vah vah demek lazım. Demek başkaları da yapacak
şimdi. Bu Yasa çıkınca, evet, yapacaklar, göreceksiniz neler olduğunu.
Devam ediyorum: “Dinî
toplulukların yasal statüleri olmayışı nedeniyle mevcut mülkiyetlerine
el konulması riski hâlâ devam etmektedir ve hukuki yollarla mülkiyeti
geri alma gayretleri birçok sorunla karşılaşmaktadır. Katolik ve
Protestan topluluklar dahil bazı gayrimüslim dinî topluluklar hâlâ
kendi vakıflarını kurma hakkına sahip değildirler…” Ne demek bu?
Bu ne demek, Allah aşkına söyler misiniz bana? “…ve dolayısıyla mülkiyet
kaydettirme…”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Yani, diyor ki: Türkiye’deki Katolikler cemaat vakfı kuramıyor.
Cemaat vakıfları Lozan’da bitmişti, yeni kurulamaz. Ama, siz onlara
yeni cemaat vakfı kurdurma iznini vermek zorundasınız diyor Avrupa
Birliği size. Ve bunlara ilişkin düzenlemeler yaptınız. Bizim müdahalemizle
bunları engellediniz siz. Yeni vakıfları kurmasına kimsenin engeli
yok bugün; Katolik de kurar, Protestan da kurar, deist de kurar, ateist
de vakıf kurar, yeni Medeni Kanuna göre. Her Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı kurar, buna hiçbir yasal engel yok.
Bitireyim, bakınız.
En son mülkiyetle ilgili ne getiriyorlar: “… ve dolayısıyla mülkiyet
kaydettirme, elde etme ve elden çıkarma hakkından mahrumdurlar.”
Siz şimdi cemaat vakıflarına,
mülkiyet edinme hakkını verdiniz mi? Verdiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Yeni cemaat vakıfları kurulabilecek mi?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Kurulmayacak işte. Ona biz müdahale etmeseydik onlar da geliyordu,
onu anlatmaya çalışıyoruz size. Arkadaşlar, bakınız, yasal engeller
hâlâ bitmedi. Siz yurt dışındaki… Şunu unutmayınız: Bakın arkadaşlar,
yurt dışındaki yabancı vakıflar da olsun, kim olursa olsun, onlara
ticari işletme kurma hakkı verdiğiniz takdirde cemaat vakıfları…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son
cümlelerinizi rica edeyim.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Sayın Başkan, bitireceğim şimdi.
Bakınız, eğer cemaat
vakıfları, ticari işletme kurma hakkına sahip olacaksa -ki olacaktır-
Türkiye’de sınırsız bir şekilde gayrimenkul edinme ve yeni taraflar
edinme ekonomik potansiyel elde edecektir ve o vakfı kendisi bizzat
yönetecektir, bizzat o vakfı yönetecektir. Okul kurabilecektir.
Buna izin veriyorsunuz. Okul kuracaktır, eğitim kurumu kuracak,
her şeyi kurduracaksınız cemaat vakıflarına, her tür ticari işletme
yapacaksınız, yurt dışında faaliyet göstereceksiniz. Bu izinleri
niye veriyorsunuz arkadaşlar? Teker teker okuyoruz. Bakın, Avrupa
Birliğinin raporuyla sizin getirdiğiniz yasal düzenlemeler tıpatıp
aynı; sizin iradeniz değil, yok burada. Bakınız, ilerleme raporu
açıklandı artık. Vakıflar Kanunu’nu bu Meclisten geçirseniz de geçirmeseniz
de olumsuz. O belli. O yüzden, bu saatte bütün Türkiye’yi de bizi de
tedirginliğe sokmayınız…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – 33’üncü maddeyi
okuyun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Hepsini
konuşacağız. Hepsini, hepsini konuşacağız…
… bizi tedirginliğe
sokmayınız.
Gelin bu Tasarı’yı buradan geri çekiniz. Bizim değil. Bizim olmayan
bir tasarıyı, bize aitmiş gibi ne olur tutmayınız. Geri çekin.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: 17’nci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi okutuyorum…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir açıklama
yapma ihtiyacı doğduğu inancındayım; çünkü, Tasarı’nın, çıkış amacı
dışında bir yöne doğru, arkadaşlarımız tarafından, muhalefet sözcüleri
tarafından sevk edildiğini görüyorum. Hem Genel Kurulu hem de televizyonları
başında bizleri izleyenleri aydınlatma ihtiyacı var. Lütfederseniz,
bir açıklama yapma ihtiyacını hissediyorum.
BAŞKAN – 69’a göre söz
verebilirim.
Buyurun, açıklamanızı
yapmak üzere. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkanıma, göstermiş
olduğu anlayış nedeniyle çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
birkaç saattir, Vakıflar Yasa Tasarısı’yla ilgili görüşmeleri yürütüyoruz,
devam ettiriyoruz. Sanıyorum, hem sizlerin hem de televizyonları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızın dikkatini çekmiştir.
Muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız konuşmalarında genellikle,
konuyu, Batı Trakya’da yaşamakta olan soydaşlarımızın sorunlarına
getiriyorlar ve “Orada yaşayan soydaşlarımızın vicdanlarını yaralıyorsunuz,
orada yaşayan vatandaşlarımıza haksızlık yapıyorsunuz.” diyorlar
ve Sayın Küçükaşık bir konuşmasının bir bölümünde “getirin Yunanistan’daki
Vakıflar Kanunu’nu Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekleyeceğiz”
dedi.
Değerli arkadaşlar,
gerek muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız gerekse iktidar partisine
mensup arkadaşlarımızdan burada söz alan arkadaşlarımız, Batı
Trakya’da yaşayan Müslüman Türk azınlığıyla ilgili Yunanistan’ın
uygulamalarından burada bahsettiler. Ben arkadaşlarımızın tespitlerinin
tamamına katılıyorum, doğrudur. Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımız,
başta vakıf kurma, temel hak ve özgürlükler bakımından Avrupa standartlarının
altında bir uygulamaya muhataptırlar.
Şimdi, arkadaşlarımız
da bahsettiler, Batı Trakya’daki Osmanlı Türk vakıfları Yunanistan’da
cunta yönetiminin işbaşına geçtiği 1967 yılından bu yana Atina tarafından
atanan soydaşların yönetimindedir. Tabiatıyla vakıfların yönetiminde
söz sahibi olamamak Batı Trakya Türk toplumunu kurumsal olarak vakıflar
tarafından sağlanması öngörülen sosyal, kültürel ve ekonomik hizmetlerden
yoksun bırakmaktadır. Bu tespitler doğrudur.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– 1999’da süre doldu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şimdi ne yapmak istiyoruz? Arkadaşlarımızın
bu açıklamaları, bu Yasa Tasarısı’yla, acaba, Batı Trakya’da yaşayan
soydaşlarımızın bu mağduriyetini giderebilir miyiz?
Arkadaşlar, bu Yasa
Tasarısı’yla bunu halletmek mümkün mü?
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Yani buraya bir hüküm ekleyelim,
diyelim ki…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Mümkün, mümkün… Gelip açıklayacağız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Mümkündür, şöyle yapılabilir:
Şimdi, siz diyorsunuz ki: “Bunu aynen kabul edelim.” Yani, şu demektir:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bizim gibi Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, ama, başka bir dine mensup, başka bir soydan geliyor, İstanbul’da
yaşayan 2 bin tane Ortodoks’a, biz, ikinci sınıf insan muamelesi yapalım.Peki,
ne istiyorsunuz, ne yapmamızı istiyorsunuz?
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Açıklayacağız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Onların Medeni Kanun konusunda bir sıkıntısı yok Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ne yapmamızı istiyorsunuz
peki? Yani, eğer İstanbul’da yaşayan, Türkiye’de yaşayan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı gayrimüslimlerin şu anda sahip olduğu temel
hak ve özgürlüklerin bir kısmını elinden alarak, bu yasal düzenlemeyle…
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Öyle bir şey yok!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …yani Yunanistan’da uygulanan
vakıflar yasasını buraya getirerek, yani Yunanistan’ın oradaki
Müslüman Türk azınlığına uyguladığının aynısını biz burada uygularsak,
oradaki sorunu çözebilir miyiz?
AHMET IŞIK (Konya) –
Asla!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Çözeriz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Çözebilir miyiz arkadaşlar?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Deneyin bir görün bakalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Eğer çözebileceksek oturup
çözelim, çözelim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Var efendim çözme yolu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Çözmenin bir anahtarı da budur Sayın Bakan.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Çözme yolu var, anlatacağız; tabii var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar,
buraya hüküm koyalım…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ah, bu teslimiyetçilik adamı böyle mahveder işte!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …diyelim ki Batı Trakya’da
yaşayan veya Yunanistan’da yaşayan azınlıkların temel hak ve özgürlükleri
alanındaki tüm engeller kaldırılmıştır diye buraya yasa koyalım,
madde koyalım; çözülür mü?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – O olmaz canım, olur mu?
AHMET IŞIK (Konya) –
Kim dinler Sayın Bakan!
HALUK KOÇ (Samsun) –
Keşke hiç konuşmasaydınız Sayın Bakan, çok yanlış oldu!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, yapılması
gereken nedir biliyor musunuz; yapılması gereken şudur arkadaşlar,
bakın yapılması gereken şudur: Yunan vatandaşıdır orada yaşayan
soydaşlarımız ve aynı zamanda Avrupa Birliği vatandaşıdır. Tıpkı,
Türkiye’de yaşayan cemaat vakıflarına mensup insanlar, nasıl ki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giderek Türkiye’deki uygulamalar
aleyhine dava açarak bizim önümüze kararları getiriyorlarsa, orada
yaşayan soydaşlarımız da aynı yolu denemelidir. Nitekim denemeye
başladılar, denemeye başladılar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Sonuç, sonuç?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bakın, bugüne kadar seçilmiş
müftülerin maruz kaldıkları uygulamalara ilişkin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine intikal etmiş olan 5 davada da, Mahkeme, müftüler
lehine karar verdi.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sonuç?
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Bakan, Sayın Başbakan Gümülcine’de Türk Gençler Birliğini
ziyaret bile etmedi, kapısından içeri girip çay içmedi!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şimdi geleceğim oraya, şimdi
geleceğim
Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada söz alan arkadaşlarım, bu konuda samimi olarak duyarlı
olduğunu bildiğim arkadaşlarım, burada oturan tüm arkadaşlarımız,
sizler, Batı Trakya’da yaşamakta olan Yunan vatandaşı ama bizim soyumuzdan
gelen insanların orada yaşadıkları sıkıntıların…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Türk ve Müslümanlar efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …sıkıntıların acısını, ıstırabını
yüreğinizde duyuyorsunuz, hepimiz duyuyoruz.
HALUK KOÇ (
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Hah, tamam… İşte, ne yapacağız?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Büyük devlet iddiasını ortaya koyacaksınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Önce dinleyeceğiz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Hah, şimdi ne yapacağız:
1) Siz ve biz, burada
konuşuyoruz ya, burada konuştuklarımızı, değişik mahfillerde
de konuşarak, o insanlara ileteceğimiz mesajlarla, arkadaş, bakın,
Yunanistan’da maruz kaldığınız bu muameleler, tüm dünyanın, Avrupa
Birliği ülkelerinin, Yunanistan’ın, Türkiye’nin, her birinin altına
imza koyduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin şu şu maddelerine
aykırıdır, bunların iptali için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
dava açın dememiz lazım, yönlendirmemiz lazım.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Onlar kullanılıyor, hepsi kullanılıyor.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Kurtlar sofrasına yalnız mı gönderiyorsunuz onları?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – O konuda, kendilerine hukuki
yardımda da bulunulmalıdır gerekirse…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Sayın Bakan, kurtlar sofrasına yalnız gönderilmez kuzular!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bitmedi, bitmedi.
Şimdi, biz, Avrupa Birliği sürecinde
müzakereler yürütüyoruz değil mi? Ben, Başmüzakerecimiz Sayın
Ali Babacan’la görüştüm, hatta, kendisine, şu, Yunanistan’daki Vakıflar
Yasası’nı da verdim, hatta, onun bir uygulama örneğiyle ilgili şu
bilgi notunu da verdim. Dedim ki Sayın Babacan’a…
BAŞKAN – Sayın Bakan,
toparlar mısınız lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Tabii, toparlıyorum.
Dedim ki: Onlar, Türkiye’de,
işte, temel hak ve özgürlükler bakımından “Avrupa Birliğinin gerisindesiniz.”
işte “Müzakere sürecinde üstünüze düşenleri yapmadınız, ilerleme
raporunda kötü puan alacaksınız.” falan diyorlar ya Sayın Babacan,
bunları, orada, Avrupa Birliği ülkelerinin temsilcilerine, Avrupa
Konseyinin ilgililerine bunları bir gösterin. Siz bize bunları
söylüyorsunuz ama, bizim gerimizde Avrupa Birliği ülkeleri var,
biz ondan daha ileriyiz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Sayın Bakan, Başmüzakereci nerede? Var mı öyle bir kişi?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ve açıklıkla söylüyorum ki,
temel hak ve özgürlükler bakımından Türkiye, Yunanistan’dan daha
ileridedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Peki, dört yıldır neredeydiniz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Hah, bu, bizim için bir avantajdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakan, dört yıldır neredeydiniz? Süreniz bitiyor…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Hah, tamam, bu bizim için bir
avantajdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Yeni mi aklınıza geldi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – O halde, Avrupa Konseyi düzleminde,
diğer, dünya çapındaki uluslararası örgütlerin toplantılarında,
Türkiye, özellikle, oralarda bizi temsil eden milletvekili arkadaşlarımız
var iki tane muhalefete mensup…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Başmüzakereci yapsın onları!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bütün bunları, oralarda,
yüksek sesle dile getirmeliler ve o zaman, oradaki Müslüman-Türk
kardeşlerimizin sorunları işte gündeme gelir, onların çözümüyle
ilgili Yunanistan da adım atmak durumunda kalır. Biz, bu yolları denemeliyiz.
Yani, temel hak ve özgürlüklerin, şu anda çağdaş özgürlüklerin son
derece gerisinde olan Yunanistan’daki Vakıflar Yasası’nı Türkiye’ye
getirmek çözüm değildir. Bizim şu anda yapmış olduğumuz düzenleme,
çağdaş anlamda gerçekten örnek gösterilebilecek olan bir Vakıflar
Yasası’dır. Biz, örnek olanı yapmalıyız ve örnek olmalıyız ve bizim
gerimizde olanlara da demeliyiz ki…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Niye?.. Niye?..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hani mütekabiliyet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …arkadaş, bakın, temel hak
ve özgürlükleri ancak böyle tanıyabilirsiniz. Dünyayı ayağa kaldırmalıyız.
Bunun çaresi budur.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakan, 2’nci maddedeki karşılıklılık nerede kaldı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Kendinizle çelişiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bunun çaresi, burada, efendim,
bu konuyu bahane ederek, çok mükemmel hazırlanmış olan bir yasa tasarısına
karşı çıkmak değildir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakan, karşılıklılık nerede kalıyor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Biz, herhangi bir baskıyla,
Avrupa Birliğinin baskısıyla falan da bu Yasa Tasarısı’nı hazırlamadık.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Bu doğru değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Eğer öyle olsaydı...
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Hani mütekabiliyet Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Avrupa Birliği bakın bizden
ne istiyor:
ATİLA EMEK (
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Arkadaşlar, mazbut vakıflar arasına
alınmış...
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – ... cemaat vakıflarının
da mazbutiyetten çıkarılmasını istiyoruz diyor. Hayır vermeyeceğiz diyoruz,
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Biz verdirtmedik,
veriyordunuz canım!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Etmiyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Veriyordunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Üçüncü şahısların eline geçmiş
olan gayrimenkulleri geri vereceksiniz...
ATİLA EMEK (Antalya)
– Baş üstüne diyorsunuz, baş üstüne...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – ... vermezseniz tazmin edeceksiniz
diyorsunuz; hayır, kabul etmiyoruz. Baskılara boyun eğseydik, bunlar
da kabul edilirdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Arkadaşlar boşa alkışlıyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Biz Türkiye cumhuriyeti vatandaşı
gayrimüslim vatandaşların 1935 yılında sahip oldukları mülk edinme
hakkının 1974 yılında bir Yargıtay kararıyla elinden alınması...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan,
son cümlenizi alayım lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Tamamlıyorum.
1974 yılında bir Yargıtay
kararı sonucu elinden alınmış olan o yanlış uygulamayı sadece düzeltiyoruz.
Yapılması gereken de budur. Bu da doğrudur.
Bu Yasa Tasarısı’nın,
cemaat vakıflarıyla ilgili getirdiği düzenlemeler bizim daha
önceden yapmamız gereken bir düzenlemeydi, onu şimdi yapıyoruz
geç de olsa, yapılması gerekirdi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Mübadelede gönderilen Rumları da çağırın bari de, onlar da gelsin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ben, bu Parlamentonun böyle
bir yasal düzenlemeyi yaparak tarihî bir örnek görevi ifa edeceğine
inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde 18’i okutuyorum:
Taviz bedeli
MADDE 18-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 18. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Antalya |
Çorum |
Artvin |
Madde 18 –
(A) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin
mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, hazine taşınmaz
malının satış ihalesine yetkili olan komisyon tarafından takdir
edilecek değerinin yüzde on beşi oranında taviz bedeli alınarak
serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı
hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda satış
bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri
gereğince taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere
ilişkin hükümler uygulanmaz.
(B) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır.
Ancak onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; kira süresi Genel
Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar
tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya
mazbut vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım yapılacak
taşınmazlar; kira süresinin bitiminden bir ay önce bildirim yapılmak
kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün
talebi üzerine kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(C) Vakfiyelerinde
olmak koşuluyla ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf
ormanları kurulabilir.
(D) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle ilgili hususlarda
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler
ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve
parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler
tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Genel Müdürlük,
düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi durumunda imar ve uygulama
planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane
veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından,
imar planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde kamulaştırılmadığı
takdirde Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi
olarak değerlendirilebilir.
(E) Vakıfların menkul
ve gayrimenkul malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(F) Mazbut vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların, yangın, hırsızlık
ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel Müdürlük
adına sigortalanması zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları
tarafından ödenir.
(G) Türkiye’de kurulan
vakıflar, amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle yurt dışında kurulmuş
vakıf veya kuruluşlara üye olabilirler.
Türkiye’de kurulan
vakıfların, vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında şube açması
ile yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf veya kuruluşlarla işbirliği
yapılması, Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri
Bakanlığının iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde
kurulmuş vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında yarar
görülen hâllerde, karşılıklı olmak koşuluyla, Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye’de
faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler, şube açabilirler,
üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler
veya kurulmuş vakıflarla işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan mevzuata
tabidir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi…
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Vakıflar Yasası üzerinde
söz almış bulunuyorum.
Şimdi, biraz önce, değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan burada söz aldı. Doğrusu, üzüntüyle de
izledim. Neyi üzüntüyle izledim? Bu kadar anlatılan şeyi, 6 cilt tutan
tutanakları, yani, bu kadar, insan farklı yansıtabilir, bu kadar
farklı anlayabilir. Şu söz, bizim tarafımızdan hep söylendi değerli
arkadaşlar: Yani, eğer Avrupa Birliği böyle bir dayatma içerisindeyse,
Yunanistan’ın Vakıflar Yasası… Avrupa Birliğinin üyesidir; olur,
tercüme edelim, onu çıkartalım bizimki yetersizse. Bu bir ironidir,
bu bir ironidir, bu bir kara mizahtır. Anlatabiliyor muyum? Bunu,
yani, bizim şimdiki, mevcuttaki Yasa’mız, Yunanistan’ın bu elimde
tuttuğum Yasa’sının fersah fersah fersah ilerisindedir.
Sayın Bakan diyor ki:
“Anlatın.” Avrupa’ya demek istiyoruz ki: Ey Avrupa, 2762’ye yetersiz
diyorsun ama, senin üyen olan Yunanistan, senin böyle bir müktesebatında
yok, üyen olan Yunanistan’daki durum bu. Biz buna razı geliriz de, kendi
vatandaşımız olan azınlıklar çok mağdur olur. Demek istediğimiz bu.
Bunu anlayamamış olabilir mi Başbakan Yardımcısı sıfatını taşıyan
bir arkadaşımız? Çok rica ederim, çok rica ederim…
Şimdi, Yunanistan’daki
Vakıflar Yasası’nda, değerli arkadaşlar, her şey var. Yani, 36 beyannamesi
eleştiriliyor Avrupa tarafından. Burada 36 beyannamesinin karşılığı
var, size göstereyim maddesiyle. 36 beyannamesinden daha ağır
20’nci madde var arkadaşlar, Yunanistan Vakıflar Yasası’nın 20’nci
maddesi; Sayın Bakanın elinde, açar, bakar. Eğer vakıfsa, bir vakfın
vakfiyesi olur. Haa, bu azınlık vakıflarının vakfiyesi yoktu. 36’da
devlet onlara dedi ki: “Beyanname verin, neyiniz var neyiniz yoksa.”
Yanlış olan ne? Kendi beyanlarıdır bu. Ha, kendi beyanlarına uymayıp,
vay biz şunu da bildirmediydik, bunu da bildirmediydik dediler. Peki…
4771 sayılı Yasa çıktı, bu imkân verildi, öyle mi? 4778 çıktı, bu imkân
genişletildi. Bu Lozan, 45’inci maddesi açık. Bizim, buradaki Rum
azınlığa verdiğimiz her şeyin karşılığını, Batı Trakya’daki Türk
ve Müslüman azınlığa vermek durumundadır Yunanistan. Bu, mütekabiliyet
değil arkadaşlar. Bakın, mütekabiliyet ayrı bir şeydir, devletler
arasında olur. Burada bir mütekabiliyet var, yükümlülükte mütekabiliyet.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaptığına karşılık Yunanistan
devleti aynı yükümlülükte mütekabildir, ama, bu haklar, bizim yurttaşlarımız
açısından biz kötüleştirelim demiyoruz, gayrimüslim yurttaşlarımız
açısından. İyileştirelim, o başka bir şey. Ama, bu paralel hakkı almayı
bilmek hükûmetlerin işidir, yakınmak değildir. İşte, hükûmet odur ki,
adı üstünde hükûmet odur ki, verdiği hakları uluslararası tescil
edilmiş anlaşmayla mütekabil devletin karşı tarafa zorlattırır. Burada,
yani, işi egzajere edip bir de Yunanistan’a mı yasa çıkaralım? Biz,
4771 ile 4778’i niye çıkardık? Onun karşılığı ne? Hani Avrupa’ya boyun
vermiyorduk, hani dik duruyorduk! Böyle bir şey var mı arkadaşlar?
Bakın, Avrupa bizden ne istiyor, bunu anlattım, gözden kaçırmayın.
Avrupa bizden şunu istiyor, diyor ki Avrupa, ilerleme raporunda:
“Uygulamada gayrimüslim topluluklar önemli sorunlarla karşılaşmaya
devam etmektedir. Bu topluluklar tüzel kişilikten yoksundur.”
Arkadaşlar, ilk konuşmamızda
da söyledik. Dünyanın hiçbir üniter devletinde hiçbir topluluğun
tüzel kişiliği olmaz. Vakıfların tüzel kişiliği olur, o ayrı. Topluluğun
tüzel kişiliği olmaz. Eğer, topluluklara tüzel kişilik tanırsanız
devleti inkâr edersiniz, devleti yok edersiniz, devleti kompartımanlara
ayırırsınız. Bunun dünyada örneği yoktur. Hiçbir yerde azınlıkların
tüzel kişiliği olabilemez, böyle bir şey olamaz. Bu, istenmesi… Demek
istiyorlar ki, Türkiye’yi salam dilimi gibi, sucuk dilimi gibi,
azınlık politikaları adı altında dilimleyelim. Bırakın azınlıkları,
Avrupa’da kiliselerin tüzel kişiliği yoktur. Kime anlatıyorsunuz?
Şimdi, Sayın Bakan,
burada, birden, sanki… Hakikaten arzu etmem bunu, kendisine söylemeyi.
Birçok şeyi söyledik, düzelttirdik, kabul ettirdik yani, ama, yetmiyor.
Yani, burada öyle bir duruma düşürdü ki Türkiye Cumhuriyeti devletini,
yani, oradaki soydaşlarımızın, Türk ve Müslüman soydaşlarımızın
bireysel başvurusundan başka çıkar çözüm yolu yok. “Ne yapalım? Ne yapalım?
Onlar bireysel başvuru versinler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
canım. Avrupa Birliği ülkesi… Ee biz bir şey yapamıyoruz.” demeye
getirdiler. Arkadaşlar, işte bizim karşı çıktığımız anlayış budur.
Bu teslimiyetçi anlayıştır. Bu teslimiyetçi anlayışla, ne Avrupa
Birliğine müzakere yapıp Avrupa Birliği hedefine ulaşabilirsiniz
ne Türkiye’yi şanlı, şerefli bir biçimde Avrupa’da temsil etme
imkânınız olabilir. Bu, pes etmektir. Bu, havlu atmaktır. Bunu kabul
etmiyoruz. Önce, Yunanistan, 4771 ve 4778’in karşılığını oradaki
soydaşlarımıza, Türk ve Müslüman azınlığa, Batı Trakya’daki Türk ve
Müslüman azınlığa vermek zorunda. Bu, nereden doğuyor? Bu, uluslararası
bir antlaşmadan doğuyor, Lozan’dan doğuyor. Lozan’ın 45’inci maddesi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
– Niye almadınız? Kırk sene hükûmet oldunuz.
BAŞKAN – Son cümlenizi
alabilir miyim Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Cumhuriyet Halk Partisinin hükûmet olduğu dönemde Yunanistan kımıldayamadı.
Kendinize gelin! Kendinize gelin! Yani, tarihi bilmiyorsunuz, yakın
tarihi bilmiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi kaç yıldır hükûmet değil.
Kendinize gelin! Alabuçuk bir Hükûmetimizle de Kıbrıs’a çıktık. Neyi
anlatıyorsunuz? Kime anlatıyorsunuz?
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19’uncu maddeyi okutuyorum:
Taviz bedelinin tahsil
şekli
MADDE 19-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 19. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Artvin |
Çorum |
Madde 19-
(A) Taviz bedelleri,
yapılacak tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak ödenebileceği
gibi eşdeğer bir taşınmazla takas edilebilir veya yarısı peşin,
kalanı bir yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme halinde,
taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin zamanında ödenmesi
durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede taşınmaza birinci
derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden birinin zamanında
ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel
olan taksitlere yasal faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk
ettirilen taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı ile birlikte tahsil edilerek vakfı
adına gelir kaydedilir.
(B) Vakıf yönetimi;
vakfın yönetici veya yönetim kurulu üyeleri listesini, bir önceki
yıla ait faaliyet raporlarını, mali tablolarını ve bu tabloların
uygun araçlarla yayınlandığına dair belgeyi, vakıf taşınmazlarının
listesini, işletme ve iştiraklerinin mali tabloları ile yönetmelikle
belirlenecek diğer bilgileri içeren beyannameyi her takvim yılının
ilk altı ayı içerisinde elektronik ortamda Genel Müdürlüğe verir.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat
ve yeni vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi esastır.
Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği gibi, bağımsız
denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.
Vakıf yöneticileri,
en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.
Vakıfların amaca ve
yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün
görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların
vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi
belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen
hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak
amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile işletmeler
kurma, kurulmuş şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya etmek,
e) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili
konularda; araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın faaliyetlerinde
bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer
kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde çalışır ve koordinasyonun sağlanması hususunda gerekli
tedbirleri alır. Genel Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla
sınırlı olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık ve hukuki mütalaa
şeklinde hizmet satın alabilir.
(E) Ortak kararnameyle
atanan üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde
otuz gün içerisinde 43 üncü madde doğrultusunda üç yıllığına yenisi
seçilir.
Uhdesinde kamu görevi
bulunmayan Meclis üyelerine, ayda dörtten fazla olmamak üzere her
toplantı günü için (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ayvazoğlu.
Sayın Ayvazoğlu gerekçeyi
açıklayacak.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yepyeni bir tasarı görüşüyoruz.
Bu, yeni derken, temeli bir asra yakın Yasa ve vakıf dediğimizde de
çok eskileri her birimize hatırlatan bir konu olduğunu görüyoruz
ve biliyoruz.
Burada, Sayın Bakanımız
başta olmak üzere, yapılan konuşmalarda, özellikle İktidar mensubu
arkadaşlarımızın yapmış olduğu konuşmalarda, çok önemli bir Yasa
Tasarısı’nın görüşüldüğü, tartışıldığı bahsedildi. Fakat, nasıl
önemli bir tasarıdır ki, nasıl önemli bir yasadır ki, böyle bir Yasa
Tasarısı, İç Tüzük hükümleri zorlanmak suretiyle, temel kanun olarak
Meclisin huzuruna getirildi ve her biri, her bir kelimesi, her bir
cümlesi, gerçekten tartışılması gereken, gerçekten konuşulması
gereken bir Tasarı, bu şekilde, konuşmadan uzaklaşmak suretiyle,
konuşmayı önlemek suretiyle görüşüp bitirilsin istendi; bunu anlamak
mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, 19’uncu maddeyle ilgili, 18’inci maddenin devamı olan bir maddeyi
tartışıyoruz ve görüşüyoruz. Bunun özüne baktığımızda, 18’inci
maddede taviz bedelinden bahsediliyor, 19’uncu maddede de taviz
bedelinin tahsil şeklinden bahsediliyor ve bunun düzeltilebilecek,
olabilecek şekliyle de vermiş olduğumuz önerge üzerinde bir konuşma
yapıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
neyin taviz bedeli olacaktır? Şimdi, bu Kanun’un kapsamına bakıldığında,
mukataalı vakıf, yani, zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf
edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını;
icareteynli vakıf, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira
alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını;
taviz bedeli olarak da, mukataalı ve icareteynli taşınmazların
serbest tasarrufa terki için alınan bedeli şeklinde tarifini buluyor.
Değerli arkadaşlarım,
biz, meselenin aslından, temelinden uzaklaşıp maalesef, burada yapılan,
özellikle İktidar tarafından yapılan değerlendirmeler ve konuşmalarda
teferruata boğulunmuş olunuyor. Burada, bu Yasa’yla, temelden uzaklaşıp
teferruatta boğulunduğu sürece -az önce yapılan konuşmalardan
da şu anlaşılıyor ki- biz, bu Tasarı’yla teslimiyetçilik anlayışından
kurtulamayacağız.
Sebebine baktığımızda,
değerli arkadaşlarım, şimdiye kadar, gerek Komisyonda gerekse şu
ana kadar yapılmış olan konuşmalarda ve görüşmelerde Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızın ve bizlerin belirtmiş olduğu gibi,
Lozan’la, biz, bu vakıfların, özellikle cemaat vakıflarının hemen
hemen tüm temel sorunlarını çözmüş idik, çözülmüş idi. Ama, maalesef,
şimdi getirilmek istenen Yasa Tasarısı’yla geri dönüş yapılmak ve
Lozan’ın özellikle 37 ve 45’inci maddelerine kadar olan cemaat vakıflarına
ait hükümleri bir kalemde silip atmak suretiyle, başımıza daha büyük
belaların gelebileceğini burada bulunan arkadaşlarımızın anlaması
gerektiği kanısındayız. Şöyle ki: Lozan’ın görüşmeleri sırasında,
gayrimüslim azınlıklara Anadolu ve Trakya’da taşınmaz mal edinme
olanağı sağlayacak düzenlemeler Lozan Anlaşması’na aykırıdır. Bunun
devamında, Lozan Barış Anlaşması’nın eki olan Türk ve Rum ahalisinin
mübadelesine dair sözleşme ve protokolün uygulanmasından doğan
aksaklıklar ve sorunlar Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan
Ankara ve Atina Anlaşmaları’yla çözümlenmiş…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – … ve İstanbul sınırları dışında -özellikle bunu söylüyoruz-
Türkiye’nin hiçbir yerinde, Rum azınlığın, vakıf, kilise, cemaat,
gerçek ve tüzel kişilikler dahil, bir karış toprağı ve taşı kalmamıştır.
İş böyle olduğu halde, Lozan’la bu mesele çözülmüş olduğu halde, çıkartmış
olduğumuz şu Tasarı’yla, bunları sil baştan yapıyoruz; ne Batı Trakya’daki
Türklere karşı yapılan haksızlığa bir çözüm bulabiliyoruz ne de
şimdiye kadar İstanbul dışında hiçbir şekilde hak iddia edemeyen
bu cemaat vakıflarına, İstanbul’u bırakınız, Anadolu’da bulunan,
Trakya’da bulunan bütün vakıf malları üzerinde sizin de hakkınız
var şeklinde, az önce Sayın Bakanın anlattığı doğrultuda, düz bir
mantıkla gidersek, Anayasadaki eşitlik ilkesinden, uluslararası…
BAŞKAN – Efendim, konuşmanızı
tamamlayın.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – … hukukta yer alan anlaşmalardan bahsetmek suretiyle,
güya onları eşit hale getiriyoruz. Eşit hale getirmiyoruz, kendi
vatandaşlarımızdan, Batı Trakya’daki Türklerden daha fazla haklar
vermek suretiyle eşitsizlik yaratıyoruz. Bu eşitsizliği yaratmak,
şu anda bulunan 22’nci Dönem milletvekilleri olarak ve şu andaki,
dört yıldan beri ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin
Hükûmetine kısmet olmasının da hesabını ve günahını…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sevabını da, sevabını da…
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) – … elbette, bu Mecliste, bu Yasa’ya “evet” oyu verenler mutlaka
ve mutlaka vereceklerdir diye düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayvazoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi okutuyorum:
Kira süresi
MADDE 20-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılığına
göre işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 20 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç yıldır”
ibaresinin “iki yıldır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hamza
Albayrak Kerim
Özkul
Amasya
BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın 20. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
||||
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
||||
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
||||
|
Çorum |
Antalya |
Artvin |
||||
|
|
Haluk Koç |
|
||||
|
|
|
Samsun |
|
|||
Madde 20 –
(A) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır.
Ancak, onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; kira süresi Genel
Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar
tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya
mazbut vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım yapılacak
taşınmazlar; kira süresinin bitiminden bir ay önce bildirim yapılmak
kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün
talebi üzerine kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(B) Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek usul
ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlamak;
varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini gerçek mahiyetlerine
uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde muhasebeleştirmek;
finansal tablolarını finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve doğru şekilde
hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve gerçek mahiyetlerine
uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler; kanuni ve yardımcı
defterleri, kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki birimleri
ile hesap mutabakatı sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Vakıflar tarafından
tutulacak defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu,
vakıfın mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Vakıf yönetimi;
vakfın yönetici veya yönetim kurulu üyeleri listesini, bir önceki
yıla ait faaliyet raporlarını, mali tablolarını ve tabloların uygun
araçlarla yayınlandığına dair belgeyi, vakıf taşınmazlarının
listesini, işletme ve iştiraklerinin mali tabloları ile yönetmelikle
belirlenecek diğer bilgileri içeren beyannameyi her takvim yılının
ilk altı ayı içerisinde elektronik ortamda Genel Müdürlüğe verir.
(D) Genel Müdürlüğün
görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların
vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçecek hüccet, berat, ferman
gibi belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart
ve hizmetleri yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen
hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak
amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile işletmeler
kurma, kurulmuş şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya etmek,
e) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili
konularda; araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın faaliyetlerinde
bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer
kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde çalışır ve koordinasyonun sağlanması hususunda gerekli
tedbirleri alır. Genel Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla
sınırlı olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık ve hukuki mütalaa
şeklinde hizmet satın alabilir.
BAŞKAN – Bu önerge en
aykırı önerge.
İşleme alıyorum.
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önergenin gerekçesini
Sayın Koç açıklayacak.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmaya başlamadan önce şu hususun altını çizmek istiyorum:
Lütfen, burada bir siyasi kimlikle konuşmadığımı, belli sıkıntıları,
belli duyarlılıkları gösteren bir arkadaşınız olarak konuştuğumu
önceden kabul edin ve beni o şekilde dinleyin.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, dün Sayın Onur Öymen konuşmasında bir soru sordu. Bu soru,
belki dikkatinizden kaçtı, yanıtlanmadı çünkü Sayın Bakan tarafından.
Burada 2005 yılının Mayıs ayında Hükûmetin talimatıyla azınlıkların
haklarını ve imtiyazlarını düzenleyen Azınlık Sorunlarını Değerlendirme
Kurulu, Lozan Anlaşması’nda öngörülen “karşılıklılık ilkesi”nden
vakıflar konusunda vazgeçmeyi kararlaştırdı. Tarih: Mayıs 2005.
Yani, Türkiye’nin, Lozan’dan bu yana seksen üç yıldır izlediği politikayı
değiştirmeyi kararlaştırdı.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda Hükûmet hepimizin Hükûmeti. Ama, Mayıs 2005’te atılan adımı ben
dikkatlerinize sunuyorum. Yani, bugüne gelişin, yolun taşları
nasıl döşendi, onları dile getirmeye çalışıyorum.
Şimdi, soru önergesi
verildi. Bu bilgi doğru mudur? Gerçekten böyle bir talimat verildi
mi? Verdiyse hangi yetkiyle verildi? Ne oldu, ne bitti, bu konuda
bir yanıt gelmedi Ana Muhalefet Partisine.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan demin bazı açıklamalarda bulundu. Ben öncelikle şunu
söylemek istiyorum: Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olan ve gayrimüslim statüsünde, azınlık statüsünde bulunan
hiçbir yurttaşımızın hiçbirimizden farklı olmadığını, biz, defalarca
söyledik, defalarca da söylüyoruz. Ne olur, bu konuda bir suçlama
tarzında ifadede bulunurken, insaf ölçülerinde hareket etmek gerekiyor.
Bizim söylemek istediğimiz,
sadece… Hep “Batı Trakya” diye söylendi. Ben, Mustafa Dündar’a bir kere
daha teşekkür ediyorum. Bir siyasi parti disiplini içerisinde,
söylenmesi gerekenleri o kadar keskin bir siyasi nezaket üslubu
içerisinde ifade etti ki, yani, burada sorunlar var dedi, bu sorunların
bu Yasa’yla çözülmesine bir ihtimal vermiyorum anlamında söyledi.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, hep söylüyoruz; ama, incelemiyoruz, dönüp bakmıyoruz. Lozan
Anlaşması’nın 37 ile 44’üncü maddeleri, İstanbul’daki Rum azınlığının
haklarıyla ilgilidir. Eğitim konusunun hakları nelerdir, sosyal
hakları nelerdir, dinî hakları nelerdir, vakıflarla ilgili hakları
nelerdir, bunların hepsi ayrıntılı olarak belirtilmiş durumda.
Buna benzer haklar,
daha önce Türkiye’yi mahkûm eden Sevr Anlaşması’nda da var. Peki,
Sevr’de bu azınlık hakları daha güçlü bir şekilde yazılmış.
Peki, Sevr’le Lozan
arasındaki en önemli fark ne? En önemli farklardan biri şu: Sevr Anlaşması’nı
açıyorsunuz, 147’nci maddesi, 149’uncu maddesi bu haklarla ilgili. Fakat,
farkı şu: Lozan’da bir 45’inci madde var ve diyor ki bu 45’inci madde:
“Bu hakların aynısı Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman azınlık için geçerlidir.”
Yani, Yunanistan onlar için uygulayacak siz de İstanbul’daki Rumlar
için uygulayacaksınız. Sevr Anlaşması tek taraflı mükellefiyet
yüklüyor ve baktığınız zaman, bilhassa 151’inci maddesi Sevr’in “bu
hakları, İstanbul’daki Ortodoksların azınlık haklarını Türkiye’nin
nasıl uygulayacağını devrin büyük devletleri tayin eder” diyor. Mütekabiliyet
filan yok, bir talimat var Sevr’de. Şimdi “Türkler de onların taleplerine
uyar” diyor Sevr’in 151’i.
İşte, bize “bunu yapın”
diyorlar. Avrupa Birliğinin raporlarında, Parlamentosunun raporlarında,
komisyon raporlarında azınlıklarla ilgili hüküm, size, neyin nasıl
yapılacağını söylüyor.
Geldik Sevr Anlaşması’nın
demin belirttiğim 151’inci maddesine. İşte, orada bu söyleniyor.
Yani, size “bir anlaşmanın gereklerini yerine getirin” demekle
kalmıyor, nasıl yapacaksınız, hangi yöntemi kullanacaksınız, hangi
kanunu çıkartacaksınız?.. Ruhban Okulunu açacaksınız…
Biraz önce, bir ay kadar önce özel eğitim kurumlarında bu tuzak aşıldı,
sizlerin, bir kısmınızın duyarlılığıyla aşıldı. Ekümenlik sıfatını
taşıma iddiası gelecek daha sonra. “Vakıflarla ilgili şu hakları
vereceksiniz, şu mülkiyet haklarını vereceksiniz.” Geriye dönük
bu haklar zaman içerisinde talep edilecek, yargı içtihadı oluşacak,
o yargı içtihadından sonra Türkiye’de Hazreti İsa’ya, Meryem’e mütevelliliği
giden vakıfların hakları bu şekilde teslim edilecek.
Peki, dönelim bakalım.
Biz Sevr’i yırttık değerli arkadaşlarım, kanla yırttık, canla yırttık,
Kurtuluş Savaşı verdik ve sonra Lozan’ı getirdik.
Şimdi, burada, bizim
yapmamız gereken -Sayın Dündar’ın söylediklerini ve diğer arkadaşlarımın
söylediklerini ben tekrar etmiyorum- ama, bu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Sayın Başkan, toparlıyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan,
şu konferansta şunu söyledi, bunu söyledi, onu da söylemiyorum, artık
herkes öğrendi. Şimdi, birçok konuda biz karşılıklılık ilkesini
koyuyoruz, anlaşmalarımızda var, kanunlarımızda da var. Burada
niye koymuyoruz değerli arkadaşlar? Yani, 2’nci maddede, sonradan,
Cumhuriyet Halk Partisinin uyarısıyla ve mücadelesiyle eklenen
o mütekabiliyet fıkrası kâğıt üzerinde kalan bir olay. Çünkü, Batı
Trakya’da yapılan uygulamaların hiçbir kanuni çerçevesi, Yunanistan
devleti tarafından, ne Avrupa Birliği hukukunda ne Yunan iç hukukunda,
oradaki soydaşlarımıza tanınmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bir acı gerçeği paylaşalım: Zaman zaman hükûmetler baskı altında
kalabiliyor, doğaldır, hele bizim coğrafyamızda yaşanan süreçleri
alt alta koyacak olursanız... Bir, 1 Mart olayı yaşadık. Yine, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti baskı altındaydı, ama Parlamentoya havale
etti ve Parlamentoda, şu veya bu oy çokluğuyla, 4 oyla 1 Mart tezkeresi
reddedildi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum anlayışınız
için.
Yani, Hükûmetin üzerine
olan baskıyı bu Parlamento attı. “Türkiye Cumhuriyeti bağımsız
bir devlettir” dedik, hep beraber dedik, hep beraber dedik.
Peki, şimdi, şimdi ne
yapmak zorundayız? Şimdi, bakın, Türkiye bir irade getiriyor, bu Kanun’un
maddeleriyle ilgili bir irade getiriliyor. Bizim son önerimiz şu
değerli arkadaşlarım: Tarihi bir hata yapıyoruz. Bu Kanun’un yürürlük
maddesi geldiğinde -ben Sayın Bakana anlattım, içeride arkadaşlarımızla
konuşuyorlar- Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman azınlığa Yunan iç
hukukunda aynı uygulamalar kanun çerçevesinde sağlanana kadar,
mütekabiliyet gerektiren maddelerin yürürlüğü durdurulsun. Bu,
İstanbul’daki Rum azınlığa mensup bizim kendi yurttaşlarımızı rehin
almak, onları cezalandırmak değil. Biz adım atıyoruz değerli arkadaşlarım,
biz adım atıyoruz, irade koyuyoruz, irade koyuyoruz, “yap kardeşim…”
Biz büyük devletsek Yunanistan’ı bu masaya çekmek zorundayız. Ama,
Sayın Bakanın deminki söylemleriyle “ee ne yapalım canım, onlar da
bireysel olarak sorunlarına çözüm bulsunlar…” Onların ana vatanı
biziz değerli arkadaşlarım, altı yüz yıl onlar Osmanlı Rumelisi’nde
kaldılar, ecdat topraklarında kaldılar. (CHP sıralarından alkışlar)
Yunanistan’ı masaya oturtmanın tek şartı budur. Bunu, lütfen düşünün.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu son önerimizi yapıyoruz. Bu tarihi
hatadan… Hiç olmazsa, orada, kulağını, gönlünü, gözünü Türkiye’ye
açmış, Türkiye televizyonlarını izleyen, Türkiye’den haber bekleyen,
Türkiye’den umut bekleyen soydaşlarımızı mücadelelerinde tek başlarına
bırakmayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 20 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç yıldır”
ibaresinin “iki yıldır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kerim
Özkul (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Katılmıyorlar kendi üyelerine, helal olsun!..
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Albayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan Vakıflar Kanun
Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle ilgili verilen önergenin lehinde
söz aldım. Gecenin bu saatinde, hepinizi ve bizi izleyenleri, sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
20’nci maddede, mazbut vakıf eserlerinin -ki, bunların sayısı
41.550’dir- önergemizde, biz, ilk kira sözleşme süresinin -“üç yıl”
olarak kanun metninde yer almış- bunun, iki yıla indirgenmesini, dolayısıyla,
41.550 adet olan mazbut vakıf eserinin kiralama işlemlerinin de güncel
olarak takip edilmesini amaçladık.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben,
bir hususu, gerçekten, dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Bütün
kanunların, bağlayıcı üç ana hususu vardır: Amaç, kapsam ve tanımlar.
Kanun’un hiçbir maddesi amaca, hiçbir maddesi kapsama, hiçbir maddesi
de tanımlara aykırı olarak tadat edilemez. Bizden önceki konuşmacılar,
hep mütekabiliyetten bahsettiler, katkı verdiklerinin de altını
çizdiler ama, buna rağmen, diğer maddelerle ilgili, bu Kanun’un
2’nci maddesindeki kapsamı hep atladılar. Bakınız, kapsamla ilgili
2’nci maddeyi okuyorum: “Bu Kanun; mazbut, mülhak ve yeni vakıflar,
cemaat ve esnaf vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü kapsar.“
“Bu Kanunun uygulanmasında
milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır.“
Bu, kapsam maddesi,
değerli arkadaşlar. Bu, kapsam maddesidir. Dolayısıyla, bu kapsam
maddesine aykırı diğer maddeler olamaz. Dolayısıyla, bu Kanun’un
bütün maddelerinde mütekabiliyet esası aranacaktır.
Yine, bir şeyin altını
çizmek istiyorum: Sayın muhalefet, 969 sayılı Kanun’un mükemmelliğinden
bahsediyor, gecenin bu saatine kadar... Mademki o Kanun o kadar güzel,
doğru, niçin önerge vererek zaman israfına yol açıyorsunuz? Bu, sizin
bir çelişkiniz değil mi değerli arkadaşlar?
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Siz niye temel kanun yapıyorsunuz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Bakın değerli arkadaşlar, bu Kanun’un 57’nci maddesiyle, ilk defa,
Vakıflar Genel Müdürlüğü bir dış işleri dairesi başkanlığı ihdas
ediyor. Biz, ecdat vakfının yurt dışındaki eserlerinin bakım ve onarımında
büyük güçlükler yaşıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hükûmet bir şey yapamıyor ki, Dış İşleri Başkanlığı, ne yapsın?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– İşte, bu Dış İşleri Başkanlığı ile ondan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz,
yurt dışındaki bütün vakıf eserlerinin bakım ve onarımını yapacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hükûmet ne yapmış ki Dış İşleri Başkanlığı ne yapsın? Hükûmet ne yaptı
şimdiye kadar?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, sayın CHP’liler, 20/4/1936’da çıkmış olan 2950 sayılı
Kanun’u size hatırlatıyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hükûmetin yapamadığını daire başkanı mı yapacak?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Ne diyor bu Kanun biliyor musunuz? İktidarsınız... Vakıf eserlerinin
satılması ve kiraya verilmesiyle vakıf talanını niçin başlattınız?
Kimlere o vakıfları satarak kimleri zengin ettiniz? Ben bunları,
huzurlarınızda size hatırlatmak istiyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Somut örnek göster, hayalî şeyler söyleme.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Yine, 3 Ağustos 2002 tarihinde 4771 sayılı Yasa’yla...
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Yıl kaç, yıl?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hayalî şeyler söyleme!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– ... Anasol-M Hükûmeti zamanında, yani 57’nci Hükûmet döneminde -o zamanın
iktidarı DSP, MHP ve ANAP- cemaat vakıflarının mal alımını serbest
bırakıyorlar, 161 tane cemaat vakfının 1 200 tane mülk edinmesine
yol açıyorlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– CHP’yle ne alakası var? Kafa karışıklığı yaratma!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ne ilgisi var?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Şimdi de diyorlar ki: Efendim, siz azınlık vakıflarına şunu tanıyorsunuz,
bunu tanıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Tanımıyor musunuz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Tanıyoruz, ama ne tanıyoruz biliyor musunuz? Vakıfların üzerinde
bulunan...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Bravo!
ATİLA EMEK (Antalya)
– Hiç yakışmadı size.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Bakın değerli arkadaşlar, bu Kanun ne getiriyor? Hazineye ait...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Misyonerlik okullarını getiriyor.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Hayır efendim… Hayır… Bu Kanun’la, cemaat vakıfları, hazineye
ait…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Azınlık vakıfları okul açamayacak mı? Açacaklar.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Dinleyin de öğrenin arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hazineye ait 124 parça
mülk edinecek…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– İyi okumamışsın.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Okumadan gelmişsin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Kanun’u iyi okumamışsın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 24 parça mülk edinecek. Kıyameti
bundan koparıyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Tasarı’yı iyi okumamışsın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, yapmayın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Gerçekten Tasarı’yı iyi okumamışsın.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Kimin mülkle ilgilendiğini herkes biliyor. Mülk Allah’ındır, biz
ilgilenmiyoruz mülkle.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Bugün, sizin 55 bin dönüm Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 22 bin
dönümünün nasıl talanına sebep olduğunuz ortada. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Kim talan etti?! Kim düşürdü?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Bakınız ey CHP’liler, işte, 2001-2002 KİT Komisyonu Raporu. Atatürk
Orman Çiftliğinin talanıyla ilgili…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– O zaman CHP var mıydı?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– İktidar Partisinin… Sadece Hamza Albayrak’ın muhalefeti var. Neredeydiniz
Atatürk Orman Çiftliği talan edilirken?!
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Kim etti? Kim etti?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– AK Parti mi talan etti?!
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Arkadaşların mı etti?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– 22 bin dönüm talan edilirken kim iktidardı Allah aşkına?!
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Arkadaşlar, size talancı diyor.
ATİLA EMEK (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– İşte, burada, belge burada.
Dinlerseniz, Kanun’u
okurum.
Değerli arkadaşlar,
bakınız…
BAŞKAN – Sayın Albayrak,
siz lütfen…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Kafan karışmış senin, kafan!
BAŞKAN – Affedersiniz,
önergenize son cümlelerle katkınızı yapın. Son cümlelerinizi alayım
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Cumhuriyet Halk Partisi o zaman iktidarda değildi. AK Parti vardı,
biz yoktuk. Yine siz vardınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Değerli Başkanım, bizim ecdadımız ne Osmanlı döneminde ne de cumhuriyet
döneminde hiçbir vakıf esere müdahil olmamış, hiçbir vakıf eseri
camiye çevirmemiştir. 1453 yılındaki Ayasofya da bir şahıs malıdır,
vakıf eseri değildir. Dolayısıyla, Ayasofya’nın tekrar mülk değiştirmesi
de mümkün değildir. Ayasofya Camii, tekrar mülk değiştirme gibi bir
riskle karşı karşıya değildir.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Cehaletin bu kadarı da az olur!
BAŞKAN – Efendim, son
cümlenizi rica ediyorum.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Dolayısıyla, bu Kanun, bütün vakfiyelerin son cümlesi olan “vakfa
bir çivi çakan abat olsun, vakıftan bir çivi söken mahvolsun” duasına
uygun bir Kanun’dur.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Bu vebalin altında kalacaksınız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Önergeni nasıl reddedecekler bakalım!
BAŞKAN – Kabul edenler…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Bu vebalin altından kalkamayacaksın. Hiç yakışmadı, hiç yakışmadı!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Ne oldu; hani alkışlıyordunuz?..
BAŞKAN – 20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Ne oldu?.. Takiye yaptılar takiye!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Takiye işte böyle oluyor!..
BAŞKAN – 21’inci maddeyi
okutuyorum:
Vakıf ormanları
MADDE 21-
BAŞKAN – Bir adet önerge
var, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 21 inci maddesine
birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Süleyman Sarıbaş Ömer
Abuşoğlu Hüseyin Güler
Malatya Gaziantep Mersin
“Kurulmuş ve kurulacak
olan vakıf ormanları orman arazisi olarak tescil edilir ve orman vasfı
değiştirilemez.”
“Çeşitli nedenlerle
orman niteliği kaybolan vakıf ormanı arazileri; vakfınca mümkün
olmaması halinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce veya Orman Genel Müdürlüğünce
yeniden ağaçlandırılır.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Abuşoğlu,
buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Sayın Başkan, değerli milletvekileri; gecenin bu saatinde biraz
dikkatlerinizi toplamak için ve süremin de beş dakika olduğunu
dikkate alarak biraz hızlı konuşmak istiyorum, derdimin tamamını
anlatmak gibi bir mecburiyet içerisindeyim.
Görüştüğümüz Tasarı’yla
ilgili gerek Anavatan Partisi sözcüleri ve gerekse de Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri tarafından dile getirilen bu Tasarı’nın eksik
ve hatalı, hatta tehlikeli birtakım yönlerini anlatmaya çalışıyoruz.
Ama, bir kere daha şunu ifade etmek, dile getirmek mecburiyeti hasıl
oldu. Genellikle, şimdiye kadar yapılan itirazlar Lozan Anlaşması
çerçevesinde dile getirildi. Ben, size konunun önemini daha iyi
vurgulayabilmek açısından Lozan Anlaşması’nın ne olduğunu iki cümleyle
anlatayım:
Lozan Anlaşması, yabancı
müstevlilerin, savaş muharebelerinin meydanlarda elde edemediğini
konferans masasında elde etmek üzere bir araya geldikleri, fakat
bunu da başaramadıkları bir anlaşma, bir müzakere, bir konferans
dönemidir. Ama, Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Anlaşması’nda, savaştan
yeni çıkmış olmanın getirdiği birtakım sıkıntıları da dikkate
alarak, savlarının tamamını yeterince anlaşma metnine dercedemedi.
Bu çerçevede, Batılı müttefiklerin birtakım arzularını gerçekleştirecek
açık kapılar, gedikler bırakıldı. Bunu dikkate alarak, cumhuriyet
hükûmetleri, cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle, bu gedikleri
kapatmak ve ülkenin birliğini ve bütünlüğünü sağlamak noktasında
bir savunma mekanizması oluşturdu. Bu savunma mekanizması, bugün
üzerinde durduğumuz vakıfların da konu edildiği birtakım mevzuatlarla
ifade edilmektedir. İşte, bu vakıflar mevzuatı, özelikle azınlık vakıflarıyla
ilgili olan mevzuat, bu gedikleri tıkayan önemli bir belgedir. Türkiye’nin
önemli bir savunma mekanizmasıdır, bu savunma mekanizmasının
önemli bir parçasıdır. Biz bu Tasarı’yla ne yapıyoruz? Bu savunma mekanizmasında
tıkanan gedikleri yeniden açıyoruz.
Irak’ın başına gelenleri
görüyorsunuz. Türkiye büyük devlettir, Türkiye’nin bu tür gedikleri
açmasından herhangi bir endişeniz olmasın. Biraz önce, sayın İktidar
Partisi milletvekilleri bunları bir vehim olarak niteledi. Yirmi
sene önce Iraklıya deseydiniz, Irak’ın başına böyle bir felaket gelecek,
inanır mıydı? Bize düşen görev vehmetmek değil, vehimler doğrultusunda,
riskleri önleyebilecek tedbirleri almaktır. Ama, biz ne yapıyoruz?
Tedbirleri almak yerine, elimizdeki mevcut tedbirleri de zayıflatıyoruz;
hatta, yeri geldiğinde de ortadan kaldırıyoruz.
Sadece mesele, Batı
Trakya’daki Türk ve Müslüman azınlıkla ilgili mütekabiliyet meselesi
değil. Geçen de, Bulgaristan’da bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşandı.
Cumhurbaşkanlığı adaylarından birisi ne diyordu biliyor musunuz:
“Türkiye’den 10 milyar dolar istiyorum. Bu, Bulgarların hakkıdır,
Bulgar vatandaşlarının hakkıdır; Bulgar vakıflarının, Bulgar kiliselerinin
hakkıdır.” Sadece, mesele, Batı Trakya Türkleriyle alakalı değil
öyleyse. Açılan bu gedikten çok sular akacaktır, barajın bentlerini
yıkabilecek derecede akıntılar meydana gelecektir. Bunun için
dikkatinizi çekmek üzere bu maddede söz aldım.
Bunun sadece örnekleri
bununla bitmiyor. Bu Tasarı’yla, Türk vatandaşı olmayan yabancılara
vakıf kurma imkânı veriyoruz. Şöyle bir bakıyorum: 1830’lu yılları
hatırlıyor musunuz? Siyasi tarihe meraklı olanınız var mı içinizde?
Mora isyanı nedir bilir misiniz? Bulgar komitacılarının yaptıklarını
bilir misiniz? Ermeni komitacılarının yaptıklarını bilir misiniz?
Nerede yetişti bu komitacılar, bu çeteciler? Azınlık okullarında
yetişti. Azınlık okullarının, bunlara bağlı vakıfların, bu vakıflara
bağlı hastanelerin Türkiye’de neler yaptıklarını, dönün, şöyle,
tarihe bir göz gezdirerek yakından bir kere daha hatırlayın. Benim
tavsiyem, Türk siyasetinde yer almak isteyen, ister milletvekili
olsun, ister parti il başkanı düzeyinde olsun, herkesin 1830’dan sonraki
siyasi tarihi, bu Avrupalıların, bize bugün birtakım dayatmalarda
bulunanların…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– …Osmanlı Devleti’ni nasıl parça parça ettiklerini, nasıl lime lime
edip parçalar kopardıklarını, Oniki Ada’ları elimizden nasıl aldıklarını
bir bir okuyun ve bundan çıkaracağımız derslerle vakıflarla ilgili
ve buna benzer yasalarla ilgili kararımızı, reyimizi düşünerek,
bir kez daha düşünerek ondan sonra verelim.
Burada çok ciddi tehlikeler
var. Bugün çok masummuş gibi, Sayın Bakanın “bu erdemi biz gösterelim,
bu alicenaplığı biz gösterelim” şeklindeki ifadeleriyle yürütülecek
bir mesele değildir. Uluslararası diplomasi, alicenaplık ve erdemlik
gösteri alanı değildir. Buralarda devlerle aşık attığınızı bilmelisiniz.
Devletlerle misket oynamıyorsunuz. Devlerle aşık atıyorsunuz.
Onun için, gelin, bu Parlamento olarak, Türk toplumunun bu konudaki
iradesini yansıtacak şekilde davranalım. Bu Tasarı’nın geri çekilmesi
için elimizde ne imkân varsa bunu kullanalım. Tehlikelerden arındırılsın,
risklerden arındırılsın. Ondan sonra, hep birlikte bu Tasarı’yı çıkaralım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür varlıklarının
korunması ve imar uygulamalarının bildirilmesi
MADDE 22-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 22. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
Feridun Ayvazoğlu |
Muharrem Kılıç |
|
Konya |
Çorum |
Malatya |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Muharrem İnce |
Orhan Eraslan |
|
Artvin |
Yalova |
Niğde |
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
|
Bursa |
Antalya |
|
Madde 22-
(A) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle ilgili hususlarda
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler
ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve
parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler
tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Genel Müdürlük,
düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi durumunda imar ve uygulama
planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane
veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından,
imar planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde kamulaştırılmadığı
takdirde Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi
olarak değerlendirilebilir.
(B) Meclis, Genel Müdürün
çağrısı üzerine ayda en az iki defa, üye tam sayısının beşte üçü ile
toplanır ve Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alır. Meclis
üyeleri çekimser oy kullanamaz. Meclis üyeleri oy ve kararlarından
sorumludur.
Meclis üyeleri, kendilerini
ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile evlatlıklarını
ilgilendiren toplantı ve oylamaya katılamazlar.
Vakıflar, kendilerini
ilgilendiren toplantılarda, oy hakkı olmaksızın bir yetkili ile
temsil edilebilirler.
(C) Meclis üyeleri,
görevleri süresince ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki
yıl süre ile Genel Müdürlük ve ilgili kuruluşlarına karşı doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak taahhüde giremez, komisyonculuk ve
temsilcilik yapamaz.
Meclis üyeleri görevleri
süresince edindikleri gizli bilgi ve belgeleri kanunen yetkili
kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz, kendilerinin veya
üçüncü şahısların lehine veya aleyhine kullanamazlar. Bu yükümlülük
görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Mazereti olmaksızın
üst üste üç veya yılda toplam on toplantıya katılmayanların üyeliği
sona erer.
(D) Genel Müdürlüğün
merkez teşkilatı; ana hizmet, danışma, denetim ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur.
Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
(E) Genel Müdür, Genel
Müdürlüğün en üst amiri olup Genel Müdürlüğü temsil eder.
Genel Müdür, Genel Müdürlük
faaliyetlerini; vakfiye şartlarına, kalkınma planlarına, yıllık
programlara ve mevzuata uygun olarak, görev alanına giren konularda
diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde Başbakana veya
Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Devlet Bakanına karşı
sorumlu olarak yürütür.
Genel Müdür, merkez
ve taşra teşkilatının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını
denetlemek ve denetletmekle ayrıca vakıfların faaliyetlerinin
amaçlarına uygunluğunun denetimini gözetmekle görevli ve yetkilidir.
(F) Genel Müdürlük
ana hizmet birimleri ile danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
koordinasyonunda Genel Müdüre yardımcı olmak üzere iki Genel Müdür
yardımcısı atanabilir. Genel Müdür yardımcısı, Genel Müdür tarafından
verilen görevleri yerine getirir.
(G) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde
yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda
ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer
amaçlı bir vakfa; dağıtılan vakıfların borçlarının tasfiyesinden
arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Yalova Milletvekili
Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biz, Sayın Başbakanın
Gümülcine ziyaretinde Türk Gençler Birliğinin önünden geçip, içeriye
girmediğini söylediğimizde, değerli hemşehrimiz Sayın Faruk Çelik
de “siz oralara hiç gidemediniz” dedi.
Değerli arkadaşlar,
bugün Atina’ya gidip Karamanlis’le Pire Limanı’nda sinarit balığı
yemek önemli değil. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı
Sayın Baykal’ın bundan yıllar önce jandarma korkusunun kol gezdiği
yıllarda, dağ köylerine giderken jandarma engeliyle karşılaştığı
yıllarda, oraları…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Şahin köy…
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Şahin’de…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Ben de oradaydım.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Evet, Sayın Hacaloğlu da o ekipteydi. Biz o zamanlar il başkanıydık.
O yıllardan biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bir diğeri, Bosna’da tecavüze uğramış kadınlara yaşmak dağıtmak
için -yaşmak ki, saflığı, temizliği simgeler- Sayın Baykal’ın Bosna’da
buralara gittiğine o yöredeki insanlar şahittir.
Yine, size…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Türkiye’dekilere bir şeyler var mı?
AHMET YENİ (Samsun) –
Türkiye’dekilere ne dağıttı?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Siz ulufe mi dağıtıyorsunuz?
Yine, size Cumhuriyet
Halk Partisinin tarihiyle ilgili bir şeyleri hatırlatmam gerekiyor
arkadaşlar. 1923-1950, yirmi yedi yıl… Bakınız, içimizde sanayiden
anlayan arkadaşlarımız var. 1929 ile 1939 tarihleri arasında tüm
dünyadaki sanayi üretimi 19 kat artmıştır, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki
sanayi üretimi ise 96 kat artmıştır. Daha dün Hürriyet gazetesi
Einstein’ın Atatürk’e mektup yazdığını, 40 tane Alman bilim adamının,
Nazi zulmünden kaçan Alman bilim adamının Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarındaki Türkiye’ye sığınmak için Atatürk’e mektup yazdıklarını
ve 1924 bütçesinin 7 katı borç olmasına rağmen, 1950’de iktidarı Demokrat
Partiye devrederken, o borçları ödeyip, üstüne de 140 ton altın bıraktığını,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu altın tarihinden size aktarırım.
Cumhuriyet Halk Partisinin
kökenine, geçmiş yıllarına sataşırken önce bir abdest almanız lazım.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Nasıl baraj altında kaldınız?
MUHARREM İNCE (Devamla)
– O haddiniz de değil, hakkınız da değil, önce bunu bir bilin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Yahu bize hatırlatma, millete hatırlat, millete…
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Bir diğeri, sizin efeliğiniz, zaten çiftçiye karşı sizin efeliğiniz.
“Al ananı git” diyorsunuz da, siz, Kostas Karamanlis’e “al vakfını
git” diyebiliyor musunuz? Ben, o zaman göreyim sizin efeliğinizi.
(CHP sıralarından alkışlar) Sizin efeliğiniz, Meriç Nehri’nde bitiyor
sizin efeliğiniz, ben biliyorum sizin efeliğinizi.
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Siz efelik yaptığınız için…
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, neden bu Parlamentodaki gerginlikler? Bakın,
hep nelerle çıkıyor? TÜBİTAK’la ilgili gerginlik çıkıyor, YÖK’le,
eğitimle, vakıflarla, bunlarla ilgili konularda gerginlik çıkıyor.
Vakıflar konusu, sadece geçmişe ait bir konu değil, geleceğimizi
de şekillendiren bir konu. Bu kadar large, bu kadar teslimiyetçi,
bu kadar vurdumduymaz olmanızı gerçekten anlayamıyorum. Eğer, sizin
bu görüşünüz, bu anlayışınız, Batı taklitçisi bir anlayış değilse,
boyun eğen, emperyalistlerin isteklerini yerine getirmeyi çağdaşlık
sayan bir zihniyet değilse nedir? Değilse nedir?
Sayın milletvekilleri,
Özel Öğretim Kurumları Yasası’nı getirdiniz, Türk müdür başyardımcısı
şartını kaldırdınız. Niye kaldırıyorsunuz arkadaşlar? Yunanistan’daki
okullarda Yunan müdür şartı, müdür yardımcısı şartı kalktı mı? Siz,
niye kaldırıyorsunuz? Türk müdür yardımcısı şartını kaldırmanızın
anlamı nedir?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı şartı.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Yunanistan’da kaldırdılar mı? Siz, niye kaldırıyorsunuz bunu?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Misyonerliği rahat yapsınlar diye!
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Yine dediniz ki, arazilerini 5 kata kadar çıkarabilirler dediniz.
Arazilerini 5 kata kadar çıkarabilirler dediniz. Gümülcine’deki,
İskeçe’deki tütün depolarından bozma okullarda eğitim yapanların
okullarını mı yenilediler de siz de ona karşılık burada birtakım
haklar veriyorsunuz?!
Yabancı okulların vakıflara
devredilmesini getirdiniz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, sizin vakıf anlayışınızdan kuşku duymaya başladım. Sadece
burasıyla ilgili değil, işte, Millî Eğitim Bakanlığının vakfı var
bir tane de, sahte imzayla genel kurul topluyor. Özel Öğretim Kurumları
Genel Müdürü Öner Güney’i sahte imzayla görevden alıyorlar, yine
Millî Eğitim Vakfının sahte imzayla yönetim kurulunu topluyorlar.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Sizin döneminizde yapılanlar.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Gerçekten, bu konularda… Bunlar, sadece döneminize ait uygulamalardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Eski dönemde yapılanları anlatıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Gerçekten takip ediyorsanız, görürsünüz. Millî Eğitim Bakanlığının
Vakfında…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Zamanında neler yaptınız…
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Bayram Kabil, gelen kâğıtları okuyacağına, biraz Millî Eğitim Bakanının
neler yaptığına bak.
Sayın Bayram Kabil…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
– İsmini doğru söyle önce…
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada, gerçekten, yanlış işler
yapıyorsunuz. Gerçekten, yaptıklarınız yanlıştır. Burada, sizi
Batı Trakya’daki insanlarımız izliyor, size önümüzdeki seçimde
hesap soracaklar. Sadece Batı Trakya’dakiler değil, mübadiller de
hesap soracak. Sakın haa Batı Trakya’dakiler burada oy kullanmıyor
diye düşünmeyin. Türkiye’de 4 milyon da mübadil var, onlar da size
hesap soracak. Sandığa sizi gömecekler, bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Çok teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) –
Başkanım, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Tespitimizi
yapalım.
Sayın Koç, Sayın Emek,
Sayın Kılıç, Sayın Uzdil, Sayın Pekel, Sayın Akyüz, Sayın Kepenek,
Sayın Çerçioğlu, Sayın Yılmaz Ateş, Sayın Hacaloğlu, Sayın Sağ, Sayın
Ayvazoğlu, Sayın Işık, Sayın Muharrem İnce, Sayın Koç, Sayın Kart, Sayın
Eraslan, Sayın Küçükaşık, Sayın Özkan, Sayın Ünlütepe.
Efendim, isimlerini
burada tespit ettiğimiz değerli milletvekillerimiz yoklama cihazına
girmesinler lütfen.
Yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve başlatıyorum yoklamayı.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddeyi okutuyorum:
Zilyetlik yoluyla kazanım
MADDE 23 –
BAŞKAN – Bir adet önerge
var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Baloğlu |
Atilla Kart |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Konya |
Çorum |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
Madde 23 –
(A) Vakıfların menkul
ve gayrimenkul malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(B) Genel Müdürlüğün
görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların
vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi
belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen
hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak
amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile işletmeler
kurma, kurulmuş şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususunda karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya etmek,
e) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili
konularda; araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın faaliyetlerinde
bulunmak, ulusal ve uluslar arası koordinasyonu sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer
kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde çalışır ve koordinasyonun sağlanması hususunda gerekli
tedbirleri alır. Genel Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla
sınırlı olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık ve hukuki mütalaa
şeklinde hizmet satın alabilir.
(C) Genel Müdürlüğün
denetimi, Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı ve 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri çerçevesinde
yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün
bütçesi; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde
hazırlanır. Bütçe, Vakıflar Meclisinin uygun görüşünden sonra süresi
içerisinde ilgili mercilere sunulur.
Gelir fazlaları ertesi
yıla devreder.
(E) Genel Müdürlüğün
gelirleri şunlardır:
a) Kira gelirler,
b) İşletme kârları,
c) İştirak gelirleri,
d) Yönetim ve temsil
payları,
e) Mazbut vakıflara
ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirler,
f) Taviz bedelleri,
g) Şartlı bağışlar,
h) Şartsız bağışlar,
ı) Diğer gelirler.
(F) 39 uncu maddenin
(e) ve (f) bentlerinde yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz
alımında, vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında kullanılır.
Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici yatırımlarda, yurt içi ve
yurt dışında bulunan ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür
varlıklarının bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar
ve işlemler hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış yapana yazılı
bilgi verlir.
(G) Vakıflar Meclisi
vakıfların en üst seviyede danışma ve karar organıdır. Meclis bir
başkan ve dört üyeden teşekkül eder. Meclis üyeleri tercihen kamu yönetiminde
bilgi ve tecrübesiyle temayüz etmiş ve teşkilatın faaliyet alanı
ile hukuk, maliye, iktisat, tarım, işletme ve mühendislik alanlarında
bilgi ve tecrübe sahibi olanlar arasından Başbakanın teklifi üzerine
müşterek kararname ile atanır. Vakıflar Genel Müdürü Meclisin başkanıdır.
Meclis kararları salt çoğunlukla alınır. Vakıflar Genel Müdürü muhalif
kaldığı kararları on beş gün içinde Başbakanlığa sunabilir, bu durumda
Başbakanlığın, Danıştay’ın görüşünü almak suretiyle verdiği karar
doğrultusunda işlem yapılır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılmıyor.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tekrar geriye
dönmek istiyorum. Bütün konuşmalarımızda özellikle anlatmak istediğimiz,
vakıfların, Türkiye’de ticarî faaliyette bulunmaları ve ticarî faaliyette
bulunmaları esnasında Türkiye’deki gayrimenkul edinmeleri konusunu
bir kere daha gündeme getirmek istiyorum.
Bilindiği gibi, burada,
Özel Eğitim Kurumları Kanunu Tasarısı’nı kabul ettik. Bu Yasa’nın
5’inci maddesinde aynen şu hüküm var: “1) Yalnız yabancı uyruklu öğrencilerin
devam edebilecekleri yüksek öğretim dışındaki milletlerarası
özel öğretim kurumu; yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiler tarafından
veya Türk vatandaşlarıyla ortaklık yolu ile 4875 sayılı Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Kanunu çerçevesinde Bakanlar Kurulunun izniyle
açılabilir. Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk
tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel
kişiler de kendi adlarına aynı amaçla milletlerarası mahiyette
özel eğitim kurumu açabilir.”
Yani, biz bu Yasa’yla,
kabul ettiğimiz bu maddeyle beraber diyoruz ki: Türkiye Cumhuriyeti’nde
doğrudan yabancı her kişi, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu gereğince,
biz bunlara arsa tahsis ederek özel eğitim kurumu, öğrenim kurumu
kurmasına izin vereceğiz diyoruz.
Şimdi arkadaşlar, Tapu
Kanunu’nun 35’inci maddesinde, biz, ikinci fıkrada, tüzel kişilerde
sınırlamalar getirdik; ancak, buradaki istisnaları, Doğrudan Yabancı
Yatırımlar Kanunu gibi, Petrol Kanunu gibi, Turizm Kanunu gibi kanunlarda
özel hükümlerle sınırlamış bulunduk, ama, şimdi bakıyorsunuz, bütün
bu geldiklerimizde, ticari şirket kurduğu zaman… Ki, Ticaret Kanunu’nda
biliyorsunuz “tacir” tanımı değişti artık, vakıflar da tacir haline
geldi ve bu Tasarı’nın 26’ncı maddesinde de çok açıkça, biz, vakıfların
ticari işletme kurabileceklerini belirtiyoruz. Şimdi, bir ticari
işletmenin Türkiye’de gayrimenkul edinmesinin önünde herhangi bir
yasal engel var mı yok mu?
Biraz önce Sayın Hamza
Albayrak çok iddialı sözler söyledi burada. Hiçbir tanesi geçerli
değil söylediklerinizin, hiçbir değişiklik geçerli değil. Yabancılar
Türkiye’nin her tarafına gidecekler şirket kuracaklar, takır takır
almadık toprak bırakmayacaklar, almadık gayrimenkul bırakmayacaklar,
köye gidecekler köyde gayrimenkul alacaklar, her şeyi yapacaklar.
Bunlar vakıf mı? Ticari işletme bunlar.
Bir şeyin anlaşılması
gerekiyor arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki herkes yeni vakıf
kurabilir, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan. Siz şimdi Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olma şartını da ortadan kaldırdınız, Türkiye’de
ikamet etme şartını getirdiniz. Türkiye’de ikamet eden kim? Tüzel kişiler
de vakfa ortak olabilecek mi? Olabilecek, kurabilecek.
Şimdi, Soros’un vakıfları
ne olacak; şube açacaklar, ticari faaliyette bulunacaklar? Ukrayna’da
yapılan hükûmet darbelerini, seçimlere müdahaleleri, Gürcistan’daki
darbeleri siz hiç duymadınız mı dünyada? Soroz övünerek verdi:
“Açık, toplu, meclisleri sayesinde orada kendi elemanlarımızı yetiştirdik,
oralardaki darbeler, demokraside, işte, bizim payımız vardır” dedi.
Bunları açıkça söyledi bunlar. Şimdi, bunlar, bu oyunlar, aynı oyunlar
Türkiye’de oynanmayacak mı açık olarak? Aynen oynanacak. Niye bunlara
karşı hiç sesinizi çıkartmıyorsunuz arkadaşlar, niye sesinizi
çıkartmıyorsunuz siz? Lafa geldiği zaman muhafazakârlık. Nasıl muhafazakârsınız
siz? Bunun muhafazakârlıkla ne alakası var?
OSMAN KILIÇ (Sivas) –
Siz varsınız ya!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Elbette… Elbette… Elbette…
Hiçbir şey yok. Yani,
bakıyorum, diyeceğim ki, yahu arkadaşlar, en son bir sınırınız, geri
adım atmak için bir sınırınızın olması gerekir. Yok... Yabancılara
toprak satışından bahsediyorsunuz, geldik, o Kanun geldi, o zaman
da söyledim burada, rahmetli Turgut Özal 85, 86’da yabancılara toprak
satmaya geldi, emin olun Dubai’ye bile toprak satmaya kalktı; bırakınız
şahsı, devlete bile toprak satmaya kalktı, devlete bile; Anayasa
Mahkemesi iptal etti iki kere. Yine, Arap şeyhleri vardı o zamanlar
biliyorsunuz, gelmişlerdi. Sevda Tepesi var, şimdi imar planını değiştireceksiniz
ya, hani o Sevda Tepesi vardı, o zamanlar satıldı, Anayasa Mahkemesi
iptal ederken. Şimdi bakıyorsunuz, yıl 2005, 2006; yine muhafazakâr
olduğunu iddia eden insanlar var Türkiye’de, yine yabancılara toprak
satışı gündemde, yine yabancıların her türlü şirket kurması, her
türlü taşınmazı satın alması yine mümkün. Ya, arkadaşlar, ne oluyor
böyle? Oferler geliyor, diğerleri geliyor burada… Yani, anlamıyorum,
nasıl muhafazakârlık bu? Ben anlamadım. Yani, bunları anlayan birisi
varsa da gelsin bize anlatsın veya insanlara anlatsın; yok!
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) – Olsaydı, burada olurdu!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Haa, aman, hiç olmam orada, kalsın, kalsın!
Şimdi, başka bir şey
daha söyleyeceğim ben size: Bayramda bayramlaşma yaptık, Balkan
Türkleri BAL-GÖÇ’ün başkanlığında, Bursa’daki on beş derneğin katılımıyla
bir bayramlaşma yapıldı. O bayramlaşmaya…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bitireceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– O bayramlaşmaya Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Mustafa Özyurt,
ben, İl Başkanımızla katıldık; AKP’den de Sayın Ertuğrul Yalçınbayır,
Mustafa Dündar ve Zafer Hıdıroğlu katıldı. Orada BAL-GÖÇ Genel Başkanının
bir konuşması vardı, aynen şunu söyledi: “Biz, zamanında bize sırtını
dönen, bizim taleplerimizi reddedenleri sandığa nasıl gömmesini
bildikse, bundan sonra bizim taleplerimizi reddedenleri yine sandığa
gömmesini biliriz” dedi, insanların suratlarına karşı bu lafı
söyledi.
Bakınız, 1959 yılında,
Bulgaristan Hükûmeti, bütün Türk okullarını devletleştirdi ve Türkçe
eğitimi yasakladı. Siz, bu vakıflara verdiğiniz bu özelliklerle,
eğitim kurumlarına verdiğiniz özelliklerle, sadece Batı Trakya’daki
Rum azınlığa, vakıflara veya Türkiye’de yaşayan Rum azınlıklara mı
haklar verdiğinizi sanıyorsunuz? Bulgaristanlılara, Bulgarlara
ait vakıflar yok mu, gayrimenkul edinimi talebinde bulunan Bulgar
vakıfları da yok mu? Hani burada karşılıklılık? Hiçbir şey yok, hiç
yok arkadaşlar! Okuyun o önünüzdeki maddeleri lütfen.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
teşekkür ederim, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi okutuyorum:
Sigorta
MADDE 24-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki önerge vardır, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılığına
göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinde yer alan “kullananları tarafından”
ibaresinden sonra gelmek üzere “her yıl düzenli olarak” ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami Uzun Hamza
Albayrak Kerim Özkul
Sivas Amasya
Konya
BAŞKAN – İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 24. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Niğde |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Feridun Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Çorum |
Antalya |
Artvin |
|
|
Atilla Kart |
|
|
|
Konya |
|
Madde 24 –
(A) Mazbut Vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların, yangın, hırsızlık
ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel Müdürlük
adına sigortalanması zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları
tarafından ödenir.
(B) Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek usul
ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlamak;
varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini gerçek mahiyetlerine
uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde muhasebeleştirmek;
finansal tablolarını finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve doğru şekilde
hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve gerçek mahiyetlerine
uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler; kanuni ve yardımcı
defterleri, kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki birimleri
ile hesap mutabakatı sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Vakıflar tarafından
tutulacak defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu,
vakıfın mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat
ve yeni vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi esastır.
Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği gibi, bağımsız
denetim kuruluşlarına da denetim yaptırabilir.
Vakıf yöneticileri,
en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.
Vakıfların amaca ve
yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün
gelirleri şunlardır:
a) Kira gelirleri,
b) İşletme kârları,
c) İştirak gelirleri,
d)Yönetim ve temsil payları,
e) Mazbut vakıflara
ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirler,
f) Taviz bedelleri,
g) Şartlı bağışlar,
h) Şartsız bağışlar,
ı) Diğer gelirler.
(E) 39 uncu maddenin
(e) ve (f) bentlerinde yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz
alımında, vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında kullanılır.
Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici yatırımlarda, yurt içi ve
yurt dışında bulunan ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür
varlıklarının bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar
ve işlemler hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış yapana yazılı
bilgi verilir.
(F) Bu Kanunun diğer
maddeleri ile belirlenen görevlerinin yanı sıra, Meclis aşağıdaki
görevleri de yerine getirir:
a) Genel Müdürlüğe,
mazbut ve mülhak vakıflara ait akar ve hayrat taşınmazların tahsis,
satış ve trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda kamu
yararı kararını vermek,
b) Genel Müdürlük ve işletme müdürlüklerinin bütçelerini onaylamak,
c) Genel Müdürlük ve vakıflarla ilgili tüzük ve yönetmelik taslaklarını
karara bağlamak,
d) Genel Müdürlükçe gerek görülen hususları karara bağlamak,
e) Bu Kanun ve ilgili kanunlarla belirlenen diğer görevleri yerine
getirmek.
(G) Genel Müdürlüğün
merkez teşkilatı; ana hizmet, danışma, denetim ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur.
Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı ekli (1) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kart
açıklayacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kart, bir dakika...
Sayın Kart, daha önceki
konuşmalarında, 69’uncu maddeye göre Başkanlıktan bir konuşma talebinde
bulunmuş ve gerekçe olarak da dün, soru ve cevap kısmında, Sayın Bakanın
kendisine -buradaki kendi ifadeleriyle- saldırgan nitelikte konuşmada
bulunduğundan bahisle söz istemiştir. Kendisi de bir hukukçu. Dün,
ben, bu karşılıklı konuşmaları incelediğimde herhangi bir, 69’a
göre, söz vermeyi gerektiren husus görmedim. Benim takdirim. Yanlış
olabilir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Saldırganlık anında fark edilir zaten, bir gün sonra fark edilmez.
BAŞKAN – Ancak, İç Tüzük’ün
69’uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre aynı oturum içerisinde
bu işlemin yapılması gerektiğinden, şu an için İç Tüzük gereğince
bu talebinizi işleme koyamadım.
Bunu arz etmiş oluyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkanım, saldırganlık o anda belli olur.
BAŞKAN – Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, ihlali yapmaya devam ediyorsunuz. Aynı oturum içinde
ben talepte bulundum. Talepte bulunmamış olsaydım haklı olabilirdiniz.
Ben talepte bulundum. Huzurunuza geldim, gerekçeli olarak talepte
bulundum. Sabahleyin de, bugün, birleşim açıldığı zaman da 2 sayfalık
gerekçeyle bu talebimi bir kez daha tekrarladım. Üç dört maddedir,
konuşmalarımda da yine sizi uyarıyorum. Ama, siz, bütün bunlara
rağmen, hiçbir somut gerekçe getirmeden “konuşmanızı uygun görmedim”
diyorsunuz.
Sayın Başkan, 63’e göre
usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, bugünkü…
ATİLLA KART (Devamla)
– Usulünüz hakkında, davranışlarınız hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim,
siz konuşmanızı yapın.
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, 63’e göre, izninizle, davranışlarınızı değerlendirmem
gerekiyor.
Bakın, ben dün neyi anlattım;
dün Vakıflar Tasarısı görüşülürken…
BAŞKAN – Sayın Kart,
ben size şu anda önergeyle ilgili söz verdim.
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, usule ilişkin olarak talepte bulunuyorum 63’üncü
maddeye göre.
BAŞKAN – O talebinizi
değerlendireceğim. Ona göre söz verdiğim zaman siz konuşacaksınız.
Siz bir hukukçusunuz. İç Tüzük’ü benim kadar biliyorsunuz.
ATİLLA KART (Devamla)
– O konuda…
BAŞKAN – İç Tüzük’ün,
69’un ikinci maddesini okudunuz.
Diyor ki: 69’a göre
söz isteği aynı oturum içerisinde değerlendirilir. Oturum değil,
birleşim değişmiş, gün değişmiş; benim değerlendirmem mümkün değil.
Ha, siz, düşüncelerinizi bu kürsüden her zaman için aktarabilirsiniz.
Yapabileceğim bir şey yok.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Aynı oturum içinde değerlendirmediniz.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, tabii, burada çok açık bir İç Tüzük ihlali var. Ben,
63’üncü maddeye göre usule ilişkin olarak talebimi tekrarlıyorum.
Umarım ki, bu maddeden sonra veya bu Tasarı’nın görüşmelerinden sonra,
biraz insaflı, biraz hakkaniyete uygun, biraz adil, biraz sağduyulu,
biraz sorumlu bir davranış içine girerek, bu ihlalinizi sona erdirirsiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, yoruldunuz artık!..
ATİLLA KART (Devamla)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri…
BAŞKAN – Efendim, bir
dakika; sürenizi yeniden düzenleyeceğim.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
– Bu değerlendirmeden sonra 24’üncü maddeyle ilgili değişiklik
önergesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere, tekrar söz aldığım
için Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
sizleri gerçekten bir kez daha uyarmak gereğini duyuyorum. Tasarı’nın 12’nci maddesi,
vakıfların mal edinmesini düzenleyen madde; Tasarı’nın 14’üncü maddesi,
amaç ve işlev değişikliğini düzenleyen madde; Tasarı’nın 15’inci
maddesi, hayrat taşınmazların nitelikleri ve değerlendirilmesiyle
ilgili madde; hayrat taşınmazların tahsisiyle ilgili 16’ncı madde;
uluslararası faaliyetle ilgili 25’inci madde; iktisadi işletme
ve şirket kurulmasıyla ilgili 26’ncı madde ve sona eren veya dağıtılan
yeni vakıfların mal ve haklarıyla ilgili 27’nci madde. Bu maddeleri,
istirham ediyorum, rica ediyorum, geçici 7’nci ve geçici 9’uncu maddeyle
birlikte lütfen değerlendirin. Milletvekili sorumluluğumuzun
gereği olarak bunun değerlendirmesini, bunun tartışmasını lütfen
yapın.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Bir daha tekrar eder misin.
ATİLLA KART (Devamla)
– Tekrar ifade ediyorum: 12’nci madde, 14, 15, 16, 25, 26, 27’nci maddeleri
geçici 7 ve 9’uncu maddelerle birlikte bir kez daha değerlendirmeye
sizleri davet ediyorum.
Bakın, bu maddeleri
hep birlikte değerlendirdiğiniz zaman -Sayın Hamza Albayrak’a ifade
ediyorum, hitap ediyorum- 2’nci maddedeki, amaç maddesindeki, kapsam
maddesindeki o mütekabiliyet ilkesinin hiçbir pratik anlamının
olmadığını bir kez daha göreceksiniz. Aslında, mütekabiliyetin
fiilen uygulanmadığını, bu sorunların neler olduğunu İktidar
Grubuna mensup Sayın Mustafa Dündar anlattı, içi burkularak anlattı;
sizleri düşünmeye davet etti arkadaşımız. Bunları da mı değerlendirmeyeceksiniz,
bunların da mı sorgulamasını yapmayacaksınız arkadaşlar? O zaman,
tabii, hep başından beri söylediğimiz, “sizler, milletvekili sorumluluğunuzun
gereğini yapmıyorsunuz” yolundaki eleştirimizin ne kadar haklı
olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
Burada, ben, Sayın Bakanı,
hamaset yapmadan, demagoji yapmadan, bu getirdiğimiz eleştiriler
noktasında somut açıklama yapmaya, somut değerlendirme yapmaya
bir kez daha davet ediyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu sözünü ettiğim maddeler ile maddeler hep birlikte değerlendirildiği
zaman, cemaat vakıflarındaki mal edinme rejimindeki sınırlamalar
kaldırılmakta ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflarla
eşdeğer statüye getiriliyor. Cemaat vakfını doğuran ve onu istisnai
bir hak konumuna getiren oluşum sırasındaki koşul ve sınırlamalar
pas ediliyor.
Ayrıca, biraz evvel
de ifade ettiğim gibi, geçici 9’uncu maddede, şimdiye kadar yasal
sınırlamalar nedeniyle, tapuda nam-ı müstear veya nam-ı mevhum olarak
kayıtlı olan taşınmazlar ile evveliyatı vakıf olmakla birlikte,
yasalara uygun şekilde Vakıflar Genel Müdürlüğü yahut hazineye
intikal eden, halen vasiyet eden veya bağışlayan adına kayıtlı olan
taşınmazların da cemaat vakıfları adına, hiçbir şart aranmaksızın
kayıt ve tescili mümkün olacak.
Bakın, üyesi giderek
azalan cemaat vakıflarının, Lozan’daki sınırlamaya rağmen bu kadar
çok taşınmaz edinme hevesinin nedenlerini muhafazakâr bir parti
olarak biraz, lütfen, araştırın, biraz değerlendirin. Bu değişiklik,
bir sonraki adımda, doğrudan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sözleşmesinin
ve temel hukuk sisteminin yeniden tartışılması anlamına gelecektir;
bu sonucu doğuracaktır. Burada doğal olarak şu değerlendirme yapılabilir,
denilebilir ki: “Bu vakıfların mal edinme hakkı mevcut yasa ve Lozan
Anlaşması’ndaki amaçlarla sınırlandırıldığı takdirde, cemaat
mensuplarının diğer yasal ihtiyaçları, talepleri nasıl karşılanacak?”
Bu soru haklı bir sorudur. Tekrar ifade ediyorum: Vakıfların mal
edinme hakkını kısıtladığımız zaman, cemaat mensuplarının vakıf
kurma ihtiyaçlarını, taleplerini nasıl karşılayacağız? Bu soru
gerçekten haklı bir soru. Bakın, bu soruya verilecek cevap Türk hukuk
sisteminin içinde mevcut, değerli arkadaşlarım. Bilindiği gibi,
Türkiye Cumhuriyeti’nin azınlık statüsünde olmayan vatandaşlarına
tanınan tüm anayasal haklardan azınlık statüsünde bulunan vatandaşlar
da yararlanabilmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
– Burada dikkatinize önemle sunuyorum, değerli arkadaşlarım. Şu
yanlışı yapmamamız gerekiyor: Cemaat mensupları ile cemaat vakıflarının
ayrı birer hukuki varlık olduğunu herhâlde göz ardı etmememiz gerekiyor.
Bu sebeple, cemaat vakıflarının mal edinme hakkının Lozan’da kısıtlamalara
bağlanması, o dönemin şartları içinde özel bir statüye bağlanması,
cemaat mensuplarının bireysel haklarının kısıtlanması anlamına
gelmemektedir. Olayın esası bu. Cemaat mensupları, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak her türlü taleplerini, her türlü ihtiyaçlarını
Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer vatandaşları gibi yerine getirebilirler.
O halde sorun nedir? Sorunun ne olduğunu, bunu anlatmaya çalışıyoruz;
ama, nedense bunu anlamıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Ama, anlasanız
da bunu ifade edemiyorsunuz ve o zaman, elbette, milletvekili sorumluluğunuzu
tartışmaya açmak gereğini üzülerek duyuyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
– Bunları lütfen değerlendirelim, değerli arkadaşlarım. Bunları
değerlendirelim ki, milletvekili sorumluluğunun gereğini gerçekten
özgür bir şekilde, serbest iradeyle yerine getiriyor musunuz getiremiyor
musunuz? Bu, unutmayalım ki, milletvekili olmanın temel vasfıdır
değerli arkadaşlarım, varlık sebebidir, misyonudur.
Bu düşüncelerle, bir
kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Biraz rehavet çöktü gibi
arkadaşlara.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Evet.
BAŞKAN – Önerge kabul
edilmemiştir.
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa)
– Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Dündar,
buyurun.
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa)
– Sayın Başkan, bir söz talebim var. Hatip adımı kullanarak benim bahsetmiş
olduğum fikirleri ters anlaşılacak şekilde beyanda bulunmuştur.
Kısaca,
baştan anlatmak istiyorum.
BAŞKAN – Söz mü istiyorsunuz
69’a göre?
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa)
– Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Hemen veriyorsunuz Sayın Başkan, bir araştırma ihtiyacı duymuyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımız
ısrarla gerekçe olarak Sayın Dündar’ın konuşmasını aldılar. Bakalım
nerede yanlış anlama var.
Sayın Dündar, üç dakikalık
bir kısa süre veriyorum. Lütfen, kısa, öz…
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar’ın, Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yaptıkları
konuşmalarda, bazı sözlerinin yanlış anlamalara neden olabilecek
şekilde ifade edildiğine ilişkin konuşması
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; benim bu akşam yapmış olduğum konuşmam, özellikle Cumhuriyet
Halk Partisi tarafındaki arkadaşlarım tarafından birçok konuşmada
kullanıldı. Özellikle Grup Başkan Vekilimiz Haluk Koç ve az önce konuşan
Sayın Atilla Kart… Tabii, benim, bizim şu anda görüşmekte olduğumuz
Vakıflar Yasası’na muhalif bir tavır içerisinde olduğum gibi bir
izlenim edindiler herhâlde.
Ben, konuşmamda şunu
ifade etmek istedim: “Görüşmekte olduğumuz Vakıflar Yasası, basında
da takip ettiğimiz kadarıyla” dedim, “Avrupa Konseyi tarafından
takip ediliyormuş.” Ben bu konuşmamda, Avrupa Konseyi eğer burasını
takip ediyorsa, Yunanistan’daki vakıfların bugünkü durumunu izah
ederek, Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki vakıflar hangi konumdadır
bu izlensin, bu takip edilsin ve Türkiye’nin bu Vakıflar Kanunu Tasarısı’yla,
yeni çıkacak olan Tasarı’yla yapmış olduğu açılımı acaba Yunanistan
da yapacak mı? Onu gündeme getirdim. Yoksa, burada benim konuşmam
mehaz alınarak, yani AK Parti içerisinde muhalif bir tutum içerisinde
gibi bir durumda değiliz.
Bu Kanun’u yapan Komisyondaki
arkadaşlarımız, onlara tabii ki güveniyoruz ve bu Kanun yasalaştığı
takdirde Yunanistan’daki, Batı Trakya’daki sorunların da çözümü
için bir vesile olacağını düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Anladık…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Not edilmiştir!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dündar.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi ikinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 24 üncü maddesinde yer alan “kullananları tarafından”
ibaresinden sonra gelmek üzere “her yıl düzenli olarak” ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami
Uzun (Sivas) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyorum efendim.
BAŞKAN – Siz de katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi okutayım
mı, konuşacak mısınız Sayın Albayrak?
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
– Konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Sayın Albayrak, arkadaşlarınız kabul etmiyor. Kendi arkadaşlarınızı
lütfen aydınlatın bu konuda.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu
Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili verilen bir önergeye yönelik
lehte söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
24’üncü maddede “Kiraya
verilen veya tahsis edilen mazbut vakıf taşınmaz malların, yangın,
hırsızlık ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel
Müdürlük adına sigortalanması zorunludur”a biz, “her yıl düzenli
olarak kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludur” diye bir teklifte bulunduk; umarım, takdirlerinize layık
olacaktır bu.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; vakfiyelerin, yani, bütün vakıfnamelerin değişmez
bir maddesi vardır, son maddesi. Bu madde der ki: “Bu vakfa amacına uygun
olarak bir katkıda bulunanın tüm işleri abat olsun. Bu vakfı amacından
engelleyenlerin de sülalesi mahvolsun, her işi mahvolsun.” Bu bedduayla
biter cümle.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Eyvah, yandınız vallahi o zaman!
ATİLA EMEK (Antalya)
– İki yakanız bir araya gelmez. İşiniz bitti!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– O zaman işiniz çok zor!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bu Vakıflar Kanunu ile sizi temin
ederim ki, bütün vakfedenlerin duasını alacağız.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Barajın altında kalacaksınız sonra!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Ben huzurlarınızda Sayın Vakıflar Genel Müdürüne ve bu Kanun’a
katkı veren değerli ekibe şükranlarımı arz ediyorum.
Biliyorsunuz, vakıflar
katma bütçeli kuruluşlardır. 2002 yılı öncesi kamu bütçesinden vakıflara
para aktarılırken, vakıf eserler perişan haldeydi. Bunun geçmişi
de var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Canım, sizin vakıflarınız var, iktidarınız var ya elinizde!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Vakıflar abat edilirken, acaba, vakıf eserleri ahır olarak, samanlık
olarak kullananlar hangi iktidardı değerli arkadaşlar? Hangi iktidardı?
(AK Parti sıralarında alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – İşte siz… Beş yıldır İktidarsınız ya!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Önergeyle ilgili konuş Sayın Albayrak!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yazıklar olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Şimdi, Batı
Trakya’daki vakıflara sahip çıkacaksınız öyle mi? Anadolu’daki vakıf
eserleri, camileri, ibadethaneleri ahır yapacaksınız, samanlık
yapacaksınız ve şimdi vakıf aklınıza gelecek…
ATİLA EMEK (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Yok böyle
şey arkadaşlar! (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Özür dile! Terbiyesiz!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yazıklar olsun!
ATİLA EMEK (Antalya)
– Kimse camileri ahır yapmadı bu memlekette, sen ne konuşuyorsun!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Utanmıyor musun? Yaşını başını almış adamsın!
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Kim ahır yaptı?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Avrupa Birliği müzakere sürecini geciktirmek için gayret göstermeyiniz,
başaramayacaksınız. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen müdahale
etmeyin.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Özür dilesin!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, uyarın lütfen.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
lütfen müdahale etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Efendim, Sayın Başkanım, bakınız…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yazıklar olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Bakınız,
bizden önceki konuşmacılara bakınız, genel… (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (
BAŞKAN – Lütfen
müdahale etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bizden önceki konuşmacılar…
ATİLA EMEK (
BAŞKAN – Sayın Hatip,
siz de Genel Kurula hitap edin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– …kanun gerekçesinden atıfta bulundular.
BAŞKAN – Lütfen müdahale
etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Dinleyin lütfen…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Utanmaz adam!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Ahlak yoksunu seni!
ATİLA EMEK (
MUHARREM KILIÇ (
ATİLA EMEK (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Ne dediler biliyor musunuz? Efendim, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 1 Mart 1923’te yapmış olduğu konuşmadan alıntı
var... Bunu tenkit ettiler. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Sayın Başkan, lütfen…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sözünü geri alsın!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Ne dediler biliyor musun? “Vakıflar meselesi mühimdir” kelimesi
evrakta sahtekârlık olarak değiştirilmiş. Ne demiş…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Senin adın “Hamza”ysa, Mustafa Kemal’e borçlusun, yazıklar olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– …“mesele”, “sorun” olarak ele alınmış.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Başkan, uyar, özür dilesin!
ATİLA EMEK (Antalya)
– Kimse camiyi ahır yapmadı bu ülkede.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, sözünü geri alsın!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Değerli CHP’liler, bu, bir, evrakta sahtekârlık değildir. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Düzeltsin sözünü. Kimse, camileri ahır yaptınız diyemez.
BAŞKAN – Sayın Emek, her şeyin bir usulü
var. Siz, oraya vurarak bu işi halledemezsiniz; talep edersiniz, ben
değerlendiririm. (AK Parti sıralarından alkışlar.)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini banknotlardan indirmek evrakta
sahtekârlıktır, bu değil; unutmayınız bunları!
ATİLA EMEK (Antalya)
– Camiyi kimse ahır yapamaz bu memlekette!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Yazıklar olsun sana, yaşından başından utan!
BAŞKAN – O yolla bu iş
hallolmaz.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Evet, değerli arkadaşlar, Vakıflar Yasası’yla ilgili olarak, Sayın
Şükrü Elekdağ’ın…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, yani, doğrudan, çok ağır bir ithamda bulundu.
BAŞKAN – Zaptı istedim
Sayın Başkan.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– …yurt içinde ve yurt dışında, bu Kanun Tasarısı’yla ilgili teşekkürleri
kayıtlardadır.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Duydunuz efendim.
BAŞKAN – Ben duymadım,
zaptı getirteyim, bakacağım, ondan sonra cevap veririm, ezbere iş
yapamam.
HALUK KOÇ (Samsun) –
“Camileri ahır ettiniz” diyor
ATİLA EMEK (Antalya)
– Utanmaz adam!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
– Onu da tüm CHP’lilerin takdirlerine sunacağım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Kafandaki tüm pislikleri görüyoruz. Terbiyesiz herif!
ATİLA EMEK (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Bu Kanun öyle
bir kanun ki, Dışişleri de vesaire de içerisinde olsaydı böyle hazırlayamazdı
diye, Sayın Şükrü Elekdağ bizzat teşekkür etmiştir Vakıflar Genel
Müdürüme, Kanun’un mükemmelliği noktasında.
ATİLA EMEK (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakınız…
HALUK KOÇ (
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakınız…
ATİLA EMEK (
BAŞKAN – Sayın Albayrak…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Bakınız değerli
arkadaşlar…
HÜSEYİN GÜLER (
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) – Bitiriyorum,
bitiriyorum.
Biz, AK Parti olarak,
hiçbir zaman, Atatürk’ün sözlerini değiştirerek sahtekârlık yapmadık. Atatürk’ün, sadece “vakıflar meselesi mühimdir”
kelimesi, efendim “vakıflar konusu mühimdir” olmuştur. “Mesele”
“konu” olmuş da, evrakta sahtekârlık olmuş… Atatürk’ün icraatlarıyla,
tarafınızdan yapılan değişiklikler hangi cürme girer, onu takdirlerinize
arz ediyorum.
Bu Kanun’u hazırlayanlara
teşekkür ediyorum, hayırlı olsun, uğurlu olsun diyorum. Bu Kanun’a
destek verenleri alkışlıyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Senin teşekkürün yere batsın.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Kaç tane fezleke var hakkında! İşte burada sahtekârlığın.
BAŞKAN – Sayın Albayrak,
teşekkür ederim.
Ancak, benim takip
edemediğim, Sayın Koç’un, Partilerine ağır hakarette bulunduğu
noktasında, iddia üzerine, hemen zaptı getirtiyorum, bana düşen,
gereğini yapacağım. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Duymuyor musunuz, duyma sorununuz mu var Sayın Başkan?
ATİLA EMEK (Antalya)
– “Camileri ahır yapamazsınız” dedi.
BAŞKAN – O anda duyamayabilirim,
gerçekten duymadım. Şöyle duymadım: Biz, Başkanlık Divanı olarak…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Duyma sorununuz mu var, onu söyleyin.
BAŞKAN – …burada bir
mesele müzakere ediyorduk. Duymamış olabilirim, ne telaş ediyorsunuz?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hiçbir şeyi duymuyorsunuz Sayın Başkan.
ATİLA EMEK (
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, çok hassas bir konu.
BAŞKAN – Hayır, sizin…
Ne söyledi, siz bana bir söyleyin.
HALUK KOÇ (Samsun) –
“Siz, camileri ahır yaptınız” diyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, kürsüde böyle bir konuşma yok ki Allah aşkına ya! Sayın
Grup Başkan Vekilinin bir talebi varsa, şuraya gelir, buradan meramını
anlatır, usul böyledir. Her defasında oraya çıkmak doğru değil ki.
BAŞKAN – Sayın Çelik,
siz yerinize oturun. (Gürültüler)
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Lütfen ya… Meramınızı buradan anlatın…(CHP sıralarından
gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) –
Ben bağırmak istemiyorum…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Dini imanı sizden mi öğreneceğim. (Gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Bilmezse, öğrenecek tabii.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Meramınızı buradan anlatın…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Biz de öğrenelim.
BAŞKAN – Sayın Koç,
lütfen, Sayın Albayrak’ın, kürsüden, Partinize ne gibi bir ithamda
bulunduğunu bana iki cümleyle söyleyin, değerlendireyim. (Gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) – Efendim,
ne söylediği Sayın Divan Kâtipleri tarafından size ifade edildi.
Sayın Başkan, bazı
şeyleri duymuyorsunuz. Gerçekten, haklı olabilirsiniz, ama Divan
Kurulu var, yanınızdaki iki Kâtip arkadaş size söylesinler.
Yapmayın Sayın Başkan!
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkan, camileri samanlık yapan yok, ama camilerde para toplayıp
halkı dolandıran, camilerde hırsızlık yapanlar var, halkı dolandıranlar
var, YİMPAŞ’çılar var.
BAŞKAN – Sayın Koç, buyurun,
size bir açıklama hakkı veriyorum.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Camilerde hırsızlık yapanlar hesabını verecekler.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Camilerde para toplayanları konuşsunlar.
BAŞKAN – Yalnız, Sayın
Albayrak, bakın, dinleyin, belki bir yanlış anlama vardır. Bir gerginliğe
gerek yok. Birbirimizi itham etmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Camileri banka yaptılar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkanım, bilinçli şekilde gerginlik yaratılıyor.
BAŞKAN – Buyurun. (Gürültüler)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Amasya Milletvekili Hamza Albayrak’ın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımız müsaade
ederse, belki Sayın Albayrak’a da, deminki sözlerinin sehven söylendiği
konusunda, bir yanlış anlaşılma olduğu konusunda, belki bir özür
babında bazı şeyleri söyleme fırsatı tekrar doğar diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Yanlış anladınız.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Sayın Akbulut, siz bir Erzurum Milletvekilisiniz. Siz, Anadolu’nun
en çok acı çeken insanlarının olduğu ilden milletvekili seçilmişsiniz.
Benim, buradaki bu duygularımı ifade ederken, böyle, gülerek karşıda
bulunmanız o kadar acı ki! O kadar acı ki!
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Hayır, ben doğru söylediğini düşünüyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Anlamadığı için…
HALUK KOÇ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, biz nasıl bir millet olduk, biz
nereden bugünlere geldik, bunları o kadar çabuk unutuyoruz ki ve
kısır çekişmeler içerisinde, yani birtakım takıntıların, birtakım
kalıp siyasi ifadelerin, yani bu 2006 yılında bir milletvekili arkadaşım
tarafından, buradan, Cumhuriyet Halk Partisine dönerek, bu ülkenin
kuruluşunda harcı olan, bütün bir milleti ümmetlikten çıkartıp,
kulluktan çıkartıp yurttaşlık mertebesine çıkartan bir siyasi heyetin
siyasi organizasyonu olarak, o kadar ağır bir ifade ki bu.
Değerli arkadaşlarım,
elinizi vicdanınıza koyun. Ben, zamanının aydın ve kuvvacı bir din
adamının torunuyum.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) – Hayret!
HALUK KOÇ (Devamla) –
Evet, evet, evet! Molla Saitler varken Anadolu’da, aydın din insanları,
aydın din önderleri, Kuvayımilliyenin yanında, bu ülkenin kurtuluşu
için, antiemperyalist kurtuluş savaşına katılmışlardır. [CHP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar (!)]
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Ondan sonra da vatan hainliği yakıştırıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Ama, bu ülkede Ali Kemallerle işbirliği yapan Molla Saitler vardı.
Bunları çok çabuk unuttunuz, çok çabuk unuttunuz. Herkesin dedesinin…
Hiç gülmeyin bunlara,
hiç gülmeyin. Eğer o aydın insanlar olmasaydı, eğer bu ülkenin harcında
o insanların emeği olmasaydı, Sayın Albayrak, bu ülkenin, şimdi
hiçbir camiinde ne ezan okunacaktı ne ibadet yapılacaktı. Sizin
adınız da Hamza olmayacaktı, biliyor musunuz?
ATİLA EMEK (Antalya)
– Hans olacaktı, Hans güzel.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Şimdi, ne demek ahır yapmak? Ne demek ahır yapmak? Biz neleri savunuyoruz
burada, siz… Anlıyorum, anlıyorum, belli bir ezikliği içinizden atmak
için, böyle birtakım…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İhanet duygusuyla, susturmak için yapıyorlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
– Ne demek ihanet?
HALUK KOÇ (Devamla) –
… tarihin içinden birtakım saplantılarınızla bazı suçlamalar getiriyorsunuz.
Sayın Albayrak, hiç yakıştıramadım, hiç yakıştıramadım, hiç yakıştıramadım.
Mutlaka…
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
– Kapanan camilerin listesini okuyun.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Bakın, ben, demin bir konuşma yaparken sizden rica ettim, şu anda Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili kimliğiyle değil…
BAŞKAN – Sayın Albayrak, lütfen, dinleyelim.
HALUK KOÇ (Devamla) – …Türkiye Cumhuriyeti’nin
ortak duygularını taşıyan bir kardeşiniz, bir yurttaş kimliğiyle
bazı duygularımı dile getirdim. Siz, bunun akabinde kalkıp ne söylüyorsunuz!
Sayın Albayrak, bir özür fırsatı çıkacaktır, bir özür fırsatı çıkacaktır.
Birbirimize saygılı olmak zorundayız. Bu ülkeyi kuranların, bu ülkede o mücadeleyi veren insanların
emeğine de geçmişine de saygılı olmak zorundasınız. Size,
bunlar hiçbir siyasi kazanç getirmez, çünkü bugün bugünkü küresel
tek kutuplu dünya karşısında Türkiye coğrafyası üzerinde, Türk milleti
üzerinde emelleri olanların, şu anda izlediğiniz politikayla Sayın
Albayrak, siz neresindesiniz, yanında mısınız, arkasında mısınız
yoksa karşısında mısınız? Hiç bunu sorguladınız mı
Sayın Albayrak? KİT Komisyonunda yolsuzluklara karşı göstermelik
bir iki çıkış yapan Hamza Albayrak mısınız, yoksa deminki ifadeleri
yüreğinizden ifade
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) – Sayın Başkan…
(CHP sıralarından “Otur yerine” sesleri)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Otur yerine!
MUHARREM İNCE (Yalova)
– İsmet Paşa’ya da “asker kaçağı” diyen bu kafa işte.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Koç.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– “Camileri samanlık yaptınız!..” Lafa bak!..
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi okutuyorum:
Uluslararası faaliyet
MADDE 25 –
(Gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Kurtuluş Savaşına karşı kininiz var.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Cumhuriyet düşmanı, başka bir şey değil.
BAŞKAN – İki önerge
var. Önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dernekler”
ibaresinden sonra gelmek üzere “yasalar çerçevesinde” ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami Uzun Kerim Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN – İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Güler Süleyman Sarıbaş
Mersin Malatya
Madde 25 – Yeni vakıflar;
vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç ve faaliyetleri doğrultusunda,
uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilirler, yurt dışında kurulmuş kuruluşlara
üye olabilirler.
Yeni vakıflar; yurt
içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış
ve yardım alabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf
ve derneklere…”(AK Parti ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
oturalım yerimize.
İdare amirleri görevini
yapsın. Oturalım yerimize…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, seçilmiş bir milletvekiline “terbiyesiz” diyen bir
milletvekili olur mu? Lütfen müdahale edin.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın
Uzdil, siz oturun. O görev bize ait. Siz buyurun oturun.
ATİLA EMEK (
BAŞKAN – Okumaya devam edelim:
“… ayni ve nakdi
bağış ve yardımda bulunabilirler. Nakdi yardımların yurt dışından
alınması veya yurt dışına yapılması banka aracılığı
ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin
şekli ve içeriği yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Güler, buyurun.
Sayın Güler açıklayacak önergenin gerekçesini.(Gürültüler)
HÜSEYİN GÜLER (
BAŞKAN – Sayın Güler, siz buyurun. Siz konuşmaya başlayınca sakinleşir.
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (
Sayın Mehmet Ali
Şahin, bireyleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine birey olarak
gitmekle, yani “tırnağın varsa başını kaşırsın” anlayışıyla yaklaştı. Bugün, İnsan Hakları
Komisyonumuza, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve Heyeti
geldi. Söylediği iki tane unsur vardı. Birincisi şunu
söyledi, dedi ki: “Avrupa’da her geçen gün artan bir ırkçılık…” (AK
Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, müdahale
edecek misiniz lütfen…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen, tartışmayalım. Lütfen arkadaşlar…
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Bugün, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa İnsan Hakları
Komisyonunun Heyetiyle birlikte ziyarete geldiğinde iki şeyin
altını çizdi. Unutmayın arkadaşlar, Avrupa’da ırkçılık ve yabancı
düşmanlığı artmaktadır.
O zaman, ben, Sayın
Başbakan Yardımcısına sormak istiyorum: Bunlar da kaderleriyle
baş başa mı kalacaklar?
Avrupa Birliği, Avrupa
Birliği… Yapmayın, sığınacağınız liman değil. Bu, sizi kurtarmaz,
günahlarınızı arındırmaz. Kendinize gelin.
Yurt dışında yaşayan
5 milyona yakın yurttaşımız var. Her türlü sorunla, her türlü ırkçılıkla
karşı karşıya gelirken, bunun itirafını yapan komiser. Ama, bunları
hâlâ görmemezlikten gelmeye, inatla, ısrarla savunucusu olmaya
çalıştınız.
Evet, önergemiz, önergemizin
içeriği… En önemli unsur, Türkiye’de bu kadar… Daha doğrusu, küreselleşen
dünyada küresel sermayenin nasıl hareket ettiğini hepimiz iyi biliyoruz.
Bugün vakıflar aracılığıyla, geçmişinde örneklerle sergilediğimiz
Soros vakıfları ve örneğini sıralayabileceğimiz bir sürü unsurlarla
çeşitli ülkelerde ayaklanmalar, çeşitli ülkelerde provokasyonlar,
çeşitli ülkelerde çeşitli senaryoları hayata geçirdiler.
Peki, söyler misiniz,
vakıfların amacı ne? Vakıflar hayır kurumu ise, yurt dışındaki alacakları
yardımlarla beraber yapacakları nedir, söyler misiniz?
Sosyal hukuk devleti
olduğumuzu biraz önce söyledim. Birilerine, niye birilerinin
görevini havale ediyorsunuz, etme ihtiyacı duyuyorsunuz? Sağlık,
eğitim ve buna benzer birçok hayrat işleri.
Sizin, İktidar olarak,
her alanda bir şeyi bir yerlere havale etme gibi bir alışkanlığınız
var, vakıflar da bunlardan bir tanesi.
İçinizin kan ağladığını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu ülkeyi germeyin, bu ülkeyi sıkıntıya
sokmayın. Yapılacak, üç tane temel unsurda Yasa’yı geriye çekerek
yeniden konsensüs oluşsun, tek vücut, tek yürek olarak, Meclis olarak
sahip çıkalım; ama, öyle bir niyetiniz yok.
AHMET YENİ (Samsun) –
Bizim oylarımız yeter.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Evet, İktidarınıza güveniyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) –
Tabii… Tabii…
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Kendi arkadaşınızın verdiği önergeyi alkışlıyorsunuz, arkasından
oylar gelince, hayır.
AHMET YENİ (Samsun) –
Halkın desteği var.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Bu da sizin samimiyetinizi gösteriyor. Kendi arkadaşınıza yapmayın.
AHMET YENİ (Samsun) –
Halkın desteğiyle iktidarız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Evet, alkışlarla “Hayır.” Ve o verilen önergelere dahi en ufak bir şekilde
katılmanız dahi mümkün değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Siz de bir önerge veriyorsunuz, sizin önergenize biz de oy veriyoruz.
Çağırın arkadaşlarınızı gelsin.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Yapacağınız tek şey var: Grup Başkan Vekilinizin davranışına
Hükûmetin ve Komisyon Başkanının veya temsilcisinin kararına bakıyorsunuz.
Bu yüzden… (AK Parti sıralarından gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) – Daha
önce söylediniz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Evet söyledik, anlamaya niyetiniz yok. Çünkü, bizim sizi ikna etmek
gibi bir sorunumuz yok, biz buradan tüm halkımıza mesaj vermek istiyoruz.
Bu Vakıflar Kanunu’yla Türkiye’yi gereceksiniz. Bizler, Türkiye’deki
sorunları çözelim derken sağduyuya davet ediyoruz. Her geçen gün,
hoşgörünün, sevginin, anlayışın olması gereken bir dönemde, maalesef,
yine gereceksiniz çoğunluğunuzun vermiş olduğu anlayış doğrultusunda,
biz yaparız, biz biliriz anlayışından, hatta sorgulamadan. Bunun
adı ne olabilir arkadaşlar? Tek kelimeyle biat. Başka bir şey var mı?
Tüm kanunlarda tek kelimeyle biat etmek.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
– Ne biatı yahu?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Sorgulayın gelin ya, ne oluyor bu kanunlarda, neler geçiyor? Yapılacak
tek bir şey var. Gelin, topluma merhem olalım. Biz de diyoruz ki, bu kanun
teklifinde o üç ana temel konuyu hep beraber çözelim.
Şu ana kadar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
AHMET YENİ (Samsun) –
Hiçbir şey anlatmadın şu ana kadar.
BAŞKAN – Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii ki, verdiğimiz
önergenin içeriği çok net. Aslında dünyadaki sermaye akışlarını
da göz önünde bulundurduğumuzda, vakıfların, kendi amacı ve misyonu
dahilinde olmak üzere, yapacakları para transferi, akar değişimi
bu ülke için sorun olacaktır. Eğer Türkiye’nin hayrını düşünüyorsanız
yapacağınız tek şey var: Ülkenin tüm sistemini koruyabilecek, ülkede
tüm değerleri koruyabilecek anlayışın hâkim olmasına yardımcı
olun, yasal zeminlerle buna imkân tanıyalım.
Bizim Anavatan olarak
önerdiğimiz önergenin altına imza attık. İfade ettiğimiz gibi bizim
sorunumuz gayrimüslim vatandaşlarımızla değil, tam tersine, bu
ülkede gayrimüslim vatandaşlarımızla birlikte ülkenin tüm toplumlarını,
ülkenin tüm değerlerini anlayan, kucaklayan bir siyasi iradeyiz.
Bu yüzden ülkeyi gerginliklerle bir yere getirmenin bir fayda getirmeyeceğini
biliyoruz.
Önergemize katkıda
bulunmanızı bekliyoruz. Bir derece sevaplarınızı artırır, aksi
takdirde günahlarınızı siz kendiniz düşünün. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dernekler”
ibaresinden sonra gelmek üzere “yasalar çerçevesinde” ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçesini
mi okutayım?
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Uzun,
buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde çok vaktinizi
almamaya çalışacağım.
Vakıflar Kanunu Tasarısı
görüşülürken, dikkat ediyorum, konu tamamen azınlıklara, gayrimüslimlere
hasredilmiş, hapsedilmiş bir muhalefet. Türkiye’nin ihtiyacı olan
düzenlemelerde önerge yok, görüş yok. Zaten, önergelerde genellikle
hakkın kötüye kullanılması var: Uzun uzun önerge gerekçeleri… Beklerdim
ki, içinizden herhangi biri, çıkıp, dünyadaki vakıfçılık ne durumda,
geldiği nokta nedir, ne yapılıyor diye merak etsin. Bu konuda biraz
bilgi vermek istiyorum.
Dünyada, bugün vakıflar
“üçüncü sektör kuruluşları” diye anılıyor. Diğer sektörler, devlet
ve özel sektör. Devlet-özel-üçüncü sektör ayrımı alanları itibarıyla
kesin ayrılık yoktur.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Çok kitabi konuşuyorsun, sen kendi fikrini söyle!
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Gelişmiş Batı ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde bu üç sektör
sıkı işbirliği yapıyor, hayata geçirilen projelerden her taraf
hem haberdar oluyor hem katkıda bulunuyor. Tüm dünyada, kamu, üçüncü
sektöre önemli miktarda kaynak aktarıyor. Tabiri caizse, kamu
üçüncü sektörü, yani vakıf ve dernekleri taşeron olarak kullanıyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Niçin kullanıyor?
SELAMİ UZUN (Devamla)
– Bizim ülkemizde özel şirketler, kendi vakıfları veya diğer vakıflar
aracılığıyla sosyal vecibeleri yerine getirmek üzere mali destek
sağlıyor. Yabancı bir kuruluşun yapmış olduğu, otuz dört ülkede yapmış
olduğu araştırmaya göre, üçüncü sektör kuruluşlarının gelirlerinin
yüzde 34’ü devlet tarafından sağlanıyor. Araştırmaya göre, gene,
üçüncü sektör kuruluşlarının gelirlerinin yüzde 53’ünü mal ve hizmet
satışından elde ediyor olması. Yani, üçüncü sektör sınırları zorluyor,
üçüncü sektörün sınırları zorlanıyor. Ticari ve sanayi kuruluşları
gibi, vakıfların da faaliyetlerini globalleştirmeleri, yani
uluslararası arenaya taşımaları, çağımızın bize sunduğu gerçeklerdir.
Örnek olarak, Ford Vakfı,
2004 yılında 475 milyon dolarlık proje desteği vermiş, bunun üçte
1’i ABD dışındaki ülkelere gitmiş. Dünyada, bu büyüklükte olmasa
da irili ufaklı çok çeşitli vakıfların bu alanda çok hareketli olduklarını
görüyoruz. Türkiye’de henüz dışarıda vakıf faaliyetine rast gelmiyoruz,
ama dünyada ihtiyaç sahiplerine, projelere, felaketzedelere,
vakıflar aracılığıyla yardım gönderebilsek ne iyi olurdu, ülkemizin
ve vakıflarımızın saygınlığı artardı.
Batı ülkelerinde,
son yıllarda, genç zenginler, kurdukları vakıflar aracılığıyla,
çok farklı projelere, ilginç yöntemlerle destek veriyorlar. Buna,
verdikleri isim “venture capital”, yani risk sermayesinden etkilenerek
hayırseverliğin riske sokulması ya da risk hayırseverliği anlamında
“venture philanthropic” ismi veriliyor. Yani, ellerini taşın altına
koyup, iş ortağı gibi, projelerin yürütülmesinde söz sahibi oluyorlar.
Esnek yapıları nedeniyle, büyük kuruluşların giremedikleri
alanlarda, cesurca sosyal yatırım yapıyorlar. Bu konularda bizde
henüz kıpırdama yok. Devletin vakıfları, henüz, önemli yardımı
yok, finansal destek dışında ortak faaliyet yok. Muhalefetimiz de,
henüz, bunu fark ederek bizi hareketlendiremiyor; varsa yoksa cemaatler,
mütekabiliyetler. 25’inci madde, bu anlamda gerçekten önemlidir,
vakıflarımızı dünyaya taşıyacaktır.
Saygılarımla. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Uzun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Söylediklerine kendin inandın mı Sayın Uzun?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Nasıl reddediliyor bak önerge, nasıl reddediliyor!
BAŞKAN – Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26’ncı maddeyi okutuyorum:
İktisadi işletme ve
şirket kurulması
MADDE 26-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki önerge vardır. Geliş sırasına göre okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
Müdürlüğe” ibaresinden sonra gelmek üzere “en geç doksan gün içerisinde”
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Resul
Tosun Kerim
Özkul
Tokat
BAŞKAN – Öbür önergeyi okuyalım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 26. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan
Eraslan |
Feridun
Baloğlu |
Mehmet
Küçükaşık |
|
Niğde |
Antalya |
Bursa |
|
Muharrem Kılıç |
Atilla Kart |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Konya |
Çorum |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
Artvin |
|
Madde 26-
(A)Yeni vakıflar ve
kurucuları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin etmek amacıyla,
Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya yetkilidir.
Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü
hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(B) Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I.Hukuk Müşaviri,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri,
Müdür, Şube Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler, Vakıf
Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları, Avukat, Mimar ve
Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar, kadroları karşılık
gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel
Müdürlükte fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli
olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara
göre aynen yararlandırılır. Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile
ilişkilendirilir. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle
orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz
ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye
ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün
teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına
kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç) 10/10/1984 tarihli 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
(C) Genel Müdür, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı, Genel Müdür Yardımcıları, I. Hukuk Müşaviri,
Bölge Müdürleri ile Daire Başkanları ortak kararnameyle, diğer
personel ise Genel Müdür tarafından atanır.
(D) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal edilerek bu cetvelden
çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvele Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(E) Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra teşkilatının her kademedeki idarecileri; yapmakla
yükümlü bulundukları hizmet ve görevleri Genel Müdürün ve üst amirlerinin
emir ve direktifleri doğrultusunda mevzuata, plan ve programlara
uygun yürütmekten sorumludur.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kart buyurun.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel, kin ve hezeyan içinde Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişine
saldıran bir anlayışı ibretle izledik.
Peki, bu saldırının
temelinde ne var? Neden böyle bir tepki içine giriliyor? Neden böylesine
münasebetsiz, böylesine öfke dolu,
böylesine kin dolu bir anlayış sergileniyor? Bunu biraz sorgulamak
gerekiyor.
AHMET YENİ (Samsun) –
Tarihe bakarak...
ATİLLA KART (Devamla)
– Tarihte ne var Sayın Yeni? Tarihte, sizin kin içine girmenizi, öfke
içine girmenizi, husumet içine girmenizi gerektiren bir şey mi
var?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Cumhuriyet tarihiyle derdiniz nedir arkadaşlar? Böyle bir şey
olabilir mi?
ATİLLA KART (Devamla)
– Sizin Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişiyle, tarihiyle bağdaşamadığınız
bir durum mu var?
AHMET YENİ (Samsun) –
Bizim problemimiz yok.
ATİLLA KART (Devamla)
– Bunu yansıtıyorsunuz, bunu gösteriyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)-
Kurtuluş Savaşını sorguluyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Kart,
önergenize döner misiniz.
ATİLLA KART (Devamla)
– Bakın, aslında bu anlayış nereden sergileniyor? Bu anlayış, bu
Tasarı’nın içeriğinden eziklik duyan teslimiyetçi ve müstemlekeci
bir anlayışın hedef saptırmaya yönelik tezahür ve hezeyanlarını
ve bunu alkışlarla karşılayan bir siyaset grubunun yansımasını
gösteriyor. Bunun başka açıklaması yok, bunun başka izahı yok. Ama,
kamuoyu, bunu, elbette, dehşetle ve ibretle izliyor. Fakat, geldiğimiz
noktada, Türkiye’nin aslında ne kadar kritik bir süreci geçmekte olduğunu
bu davranışlarınızla, hiç olmazsa, o gerçekleri görmek istemeyen,
o saf su aydınlarımıza, o size demokrasi misyonunu yüklemek isteyen
ve toplumun gerçeklerinden kopuk olan bir kısım aydınlarımıza bu
davranışlarınızla gösteriyorsunuz.
Bu yönüyle de, bu gelişmeleri,
ben, yine bu yönüyle sınırlı olmak üzere olumlu bir gelişme olarak
görüyorum. Ama, tarih sizi ibretle izliyor. Bunu görmenizi, bunu
bilmenizi istiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
– Tarih sizi de biliyor.
ATİLLA KART (Devamla)
– Tarihimizden bizim utanacağımız, bizim çekineceğimiz hiçbir
şey yok, ama siz, kininizi, öfkenizi, hıncınızı, geldiğimiz aşamada
yine dile getirmekten kaçınmıyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Tamam, anlaşıldı efendim. Önergeye dönsün Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ATİLLA KART (Devamla)
– Evet, tabii, bu kadarı yeterli, doğru söylüyorsunuz.
Umarım ki, sağduyu sahibi
olan, sorumluluk sahibi olan arkadaşlarımız bu yanlışı idrak ederler.
Değerli arkadaşlarım,
geldiğimiz aşamada, birinci bölümün değerlendirmesinin yapılması
gereken bir aşamada, özet bir değerlendirme yapmak istiyorum. (AK
Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
Sayın Kart, süreniz
az kaldı. Siz, bölümle ilgili düşüncenizi lütfen aktarın.
ATİLLA KART (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada, şu sonuçları tekrar
ifade etmek gereğini duyuyorum: Lozan Barış Antlaşması’yla, vakıf
olma hakkı tanınan ve Türk hukuk sisteminin bir istisnası olan ve kolektif
bir hak niteliği taşıyan cemaat vakıfları, genel ve bireysel hak
gibi telakki edilerek, Yasa Tasarısı’nın biraz evvel ifade ettiğim
müteaddit maddelerinde, o vakıfların kuruluş amaçlarıyla bağlı
kalınmaksızın, Lozan’ın ve Anayasa’nın tanımadığı genişlikte her
türlü mal edinme hakkının tanınması, öncelikle ulus devletin kuruluş
felsefesine, Lozan Barış Antlaşması’na, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde
düzenlenen vatandaşların kanun önünde eşitliği prensibine ve aynı
maddenin bir, üç ve dördüncü fıkralarına açıkça aykırılık teşkil
etmektedir.
Tasarı’nın geçici
9’uncu maddesi ile ise geçmişten bu yana yasal sınırlamalar sebebiyle,
hazine yahut Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eden ne kadar taşınmaz
varsa…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
– …bunların cemaat vakıfları adına tescil edilmesinin, hiçbir şart
aranmaksızın tescil edilmesinin yolu açılmış olmaktadır. Bu sebeple,
biz, bu konudaki düzenlemelerin hâlen yürürlükte bulunan 2762 sayılı
Vakıflar Kanunu’ndaki hükümlere sadık kalınarak yapılması gerektiği
görüşündeyiz. Cemaat mensupları, dinî, hayri, sosyal ve eğitsel konular
dışındaki, diğer konulardaki vakıflaşma ihtiyaçlarını, Türkiye
Cumhuriyeti’nin azınlık statüsünde olmayan diğer vatandaşları gibi,
Anayasa’nın 33 üncü maddesine ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine
göre, bireysel hak niteliği taşıyan vakıflar kurmak suretiyle her
zaman karşılayabilirler. Tasarı, bu temel esprisi yönüyle sakat
bir tasarıdır. Tasarı, vakıf kavramının niteliğini değiştiren
bir tasarıdır. Tasarı, vakıf kavramını ticari şirket kavramına
dönüştüren bir tasarıdır. Tasarı, imtiyaz yaratan ve kapitülasyonlara
yol açan nitelikte bir tasarıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlenizi
alayım lütfen.
ATİLLA KART (Devamla)
– Tasarı, müstemlekeci bir anlayışla hazırlanmış olması sebebiyle,
gerçekten, yeniden değerlendirilmesi gereken, yeniden sorgulanması
gereken nitelikler taşımaktadır.
Geldiğimiz aşamada
bunun bir kez daha değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyor,
saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kart.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
Müdürlüğe” ibaresinden sonra gelmek üzere “en geç doksan gün içerisinde”
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Resul
Tosun Kerim
Özkul
Tokat
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Tosun
önerge sahibi olarak açıklamak istiyor.
Buyurun.
RESUL TOSUN (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün Vakıflar Kanunu’nu
görüşürken bazı gerçeklerin dile getirildiği noktada kimi arkadaşlarımızın
ne denli rahatsız olduklarını, tahammülsüzlük gösterdiklerini
ve buradan hareketle bu yüce Meclisin kürsüsünden, maalesef, koca
bir Grubu ve onu temsil eden milleti
rencide edecek sözleri sarf etmesini biz de ibretle dinledik, seyrettik.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Hangi gerçekler
o Sayın Tosun?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Biz, kem söz sahibine aittir, diyor ve kendilerine iade ediyoruz
o sözleri.
Biz, aynı zamanda, Sayın
CHP Genel Başkanının odasına astığını basından öğrendiğimiz ve
Divanda oturan Bilecik Milletvekilinin Meclise girdiğinde hepimize
dağıttığı Şeyh Edebali’nin nasihatinden yola çıkarak “Kızgınlık
onlara, sabır bize.” diyeceğiz, “Öfke onlara, hoşgörü bize.” diyeceğiz,
“Bağırmak onlara, konuşmak bize.” diyeceğiz, “Darılmak onlara, barıştırmak
bize.” diyeceğiz. [AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
“Vay be!” sesleri, alkışlar (!)] Demek durumundayız. Demek durumundayız…
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)
– Yolsuzluklar kime?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Yolsuzlukları konuşursak, eğer neşteri vurursak, orada oturamazsınız.
(CHP sıralarından “Vur!.. Vur!..” sesleri) Onun
için…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Vur!.. Vur!..
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)
– Ger!.. Ger!..
RESUL TOSUN (Devamla)
– Hayır, biz germeyeceğiz… Biz germeyeceğiz…
(CHP sıralarından “Aç… Aç…” sesleri)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Aç… Aç…
BAŞKAN – Sayın Tosun…
Sayın Tosun…
RESUL TOSUN (Devamla)
– Medeni insanlar konuşur… Medeni insanlar konuşur, başkaları bağırır.
BAŞKAN – Sayın Tosun…
Bir dakikanızı rica edebilir miyim Sayın Tosun.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Resul, biraz daha teknik açıklama yapsana.
BAŞKAN – Bakın, siz
önergenizi lütfen açıklayın. Biz, diğer milletvekili arkadaşlarımıza
da aynı ikazı yapıyoruz…
RESUL TOSUN (Devamla)
– Yapılan sataşmalar…
BAŞKAN – Bu hususa öncelikle
sizin uymanız lazım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– YİMPAŞ’ı soyanlarla kim ortak oldu? YİMPAŞ’ı soyanların arkadaşları
kimler?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– YİMPAŞ’ı anlat, YİMPAŞ’ı!..
RESUL TOSUN (Devamla)
– YİMPAŞ’ı anlatırsam, orada oturamazsınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Anlat!.. Anlat!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Kombassandan bahset.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Ali Diboları anlat, Ali Diboları!...
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın Tosun,
siz Genel Kurula hitap edin ve önergenizi anlatın.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Ne kadar masum gösterirsen göster, temizleyemezsin sen.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Şimdi, bu sataşmalardan yola çıkarak, fazla bağırdıkları için…(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim… Lütfen
arkadaşlar… Oturun yerinize. Gerekli ikazı ben yapıyorum.
RESUL TOSUN (Devamla)
– …sesleri yüksek çıktığı için haklı olduğunu zannedenler yanılıyorlar.
Bizim her konuda verilecek cevabımız vardır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Hiçbir cevabınız yok.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Her konuda verilecek cevabımız vardır.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Herkesin var…
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Hiçbir cevabınız yok.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Her konuda verilecek cevabımız vardır. Ancak, biraz önce söylediğim
gibi, biz, kavgadan yana değil, biz Edebali’nin vasiyetine, tavsiyesine
uyarak olgunluktan yana tavır koymak durumundayız. Ancak, bir gerçeğin
altını konuşmama başlamadan önce çizmem lazım: Buraya gelip, Cumhuriyet
Halk Partisinin tarihini anlatıp,
sonra da cumhuriyet tarihi diye bizi ikna etmeye çalışırken itiraz
edenleri, “Niye itiraz ediyorsunuz?” diye kınıyor değerli arkadaşlarımız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi, cumhuriyetin tarihidir. Kuvayımilliye’den
gelir Cumhuriyet Halk Partisi.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Bilmiyorsan öğren!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, buraya gelindi, Sevr’den bahsedildi, Lozan’dan
bahsedildi, Sevr Anlaşması’ndan bahsedildi.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, ne Osmanlı ne cumhuriyet hükûmetlerinin hiçbirisi, Sevr
diye bir anlaşmaya imza atmamıştır; tam tersine, Sevr’e karşı Türk
milleti Kurtuluş Savaşı’nda ayağa kalkmış ve Kurtuluş Savaşı’yla
Sevr’e cevap vermiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– O savaşı da Cumhuriyet Halk Partisi verdi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Kim yapmış, kim?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Ve Kurtuluş Savaşı sonunda imzalanan o Lozan… (CHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Adını söyle. Adını söyle, kim?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Ve Lozan’dan sonra… Dinle… Dinle… Dinle… Sabredersen söyleyeceğim
İnce. Sabret… Sabret… Ve Lozan’dan sonra kurulan…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Atatürk’ten de bahset. Cumhuriyetten de bahset.
RESUL TOSUN (Devamla)
– …Türkiye Cumhuriyeti devletini, Sayın Koç’un iddia ettiği gibi
Cumhuriyet Halk Partisi değil, Gazi Mustafa Kemal komutasında
Türk milleti kurmuştur. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Lideri kim?!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Cumhuriyetin kuruluşunu götürüp götürüp CHP’ye mal etmek, cumhuriyetin
özüne de aykırıdır, cumhura da aykırıdır…
BAŞKAN – Sayın Tosun…
RESUL TOSUN (Devamla)
– …millî iradeye de ters düşer.
BAŞKAN – Sayın Tosun,
beni dinlemiyorsunuz.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Buyurun Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergenize
dönün, yoksa mikrofonu kapatacağım.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Dönüyorum Sayın Başkanım.
ATİLA EMEK (
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ne güzel, değil mi Başkanım?
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, şimdi, bütün…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ne güzel konuşuyor, değil mi?
RESUL TOSUN (Devamla)
– …bu Vakıflar Kanunu’nu başından beri, ta iki seneden beri çıkan tasarılardan
bu yana yakından takip eden bir arkadaşınızım, okuyan bir arkadaşınızım,
defaatle okudum. Biraz önce yine Sayın Kart’ın “12’yi, 14’ü, 27’yi,
efendim, 2’nci madde, ek 9’uncu maddeyi bir daha okuyun…” Ben de –Kart,
bir hukukçudur- bir daha okudum burada.
Şimdi sorun nerede
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Sorun, çağı okuyamamakta; sorun,
çağı yakalayamamakta. Henüz, Ana Muhalefet Partili arkadaşlarımız,
20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde kalmışlar, 2006’ya gelememişler.
2006’nın dünyasını, konjonktürünü, küreselleşmeyi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Otur molla, otur!
BAŞKAN – Buyurun.
RESUL TOSUN (Devamla)
– …çağdaşlığı anlayamamışlar. (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Mahkûm ettiniz milleti!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Hâlâ, 20’nci yüzyılın ilk yarısındaki mantıkla bugün gelmişler, bizi
Yunanistan’la mukayese ediyorlar. Evet, mütekabiliyet esası Lozan’da
da vardır 45’inci maddede. Burada, zaten 2’nci madde, bütün maddeleri
kapsayan bir maddedir; ama, değerli arkadaşlar, mütekabiliyet esası
olmasa bile, ben, bir koca Türkiye Cumhuriyeti devletini Yunanistan’la
asla mukayese etmem. Yunan kim oluyor! (AK Parti sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Ne diye yalvarıyorsun Avrupa Birliğine, kapıda bekletiyorlar!
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Kapıda bekliyorlardı sizi!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Yunanistan… Benim kurduğum medeniyet, insan haklarını arşa çıkarmış
bir medeniyettir. Eğer benim vatandaşımsa, eğer bir insan hakkı söz
konusuysa, mütekabiliyet esası olmasa bile, her insana hakkını
vermek, Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyüklüğüne yaraşır bir
büyüklüktür.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) – O dediğine avanaklık diyorlar, avanaklık!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, getirip getirip işi, cemaat vakıfları, cemaat
vakıflarının edineceği mallara bağlıyorlar. Kimileri “Efendim,
barajlardan sular çıktı, bent yıkıldı.” diyor, kimileri “Devlet elden
gitti…” Yahu, Türkiye Cumhuriyeti devleti 2,5 tane vakfın…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Serbest, Başkanım. Biraz açın da konuşsun. Arkadaşım ne güzel konuşuyor!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Türkiye Cumhuriyeti devleti…
BAŞKAN – Sayın Tosun,
selamlayın lütfen.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – O yüzden mi bu saatte mesai yaptırıyor Avrupa Birliği? Tek
ayak üzerinde tutturuyorlar seni. Bak, saat yarım!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Türkiye Cumhuriyeti devleti, 2,5 vakfın edineceği 142 tane taşınmazla
mı çökecek Allah aşkına!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Senin ufkun bu kadar işte. Senin ufkun görmeye yetmez!
RESUL TOSUN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, sadece bu cemaat vakıflarıyla ilgili dört
hususu ifade edip, sözümü tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, müsaade
etmiyorum efendim.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Sayın Başkan, bunu açıklamam gerekiyor.
BAŞKAN – Siz zamanınızı
başka şeye harcadınız. Lütfen…
RESUL TOSUN (Devamla)
– Başkalarına verdiğiniz mühleti bize de tanıyın lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen, son
cümlelerinizi söyleyin.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, serbest, bırakın konuşsun.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Son cümlelerimi söylüyorum.
Değerli arkadaşlar,
ek 7’nci madde, bu Kanun’un tartışıldığı en önemli maddedir. Burada,
cemaat vakıflarının bazı malları edineceğinden yola çıkarak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin elden gittiğini iddia ediyorlar.
Bakınız, ek 7’nci maddenin
özünde şu vardır: Şu anda, 114’ü…
BAŞKAN – Sayın Tosun,
26’ncı maddeyi konuşuyoruz.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Şu anda, 114’ü hazineye kayıtlı, 28’i Vakıflar Genel Müdürlüğüne
kayıtlı 142 tane taşınmaz vardır ve bunlar, zaten cemaat vakıfları
tarafından kullanılmaktadır. Bunların… Sadece bir kanuni bir boşluk
vardır. 1936’da beyanname vermişler, kanuni boşluk var, sadece isimlerine
tescil edilmemiş. Bunların isimlerine tescil edilebilmesi için:
1) Önce…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Pes! Pes! Pes!
RESUL TOSUN (Devamla)
– …mütekabiliyet esasına riayet edilmesi gerekiyor.
2) Lozan’da…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Pes! Allah’tan korkun ya!
RESUL TOSUN (Devamla)
– İkincisi, Lozan’da ilgili madde 45: Yunanistan’daki Müslümanlar,
Türkiye’deki gayrimüslimlerin… (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Komisyon tutanaklarını okuyacağım, gör bak, komisyon tutanakları
var.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Kardeşim, bir dinleyiver ya, bir saat seni dinledik. Orada, Uzunçarşı
tellalı gibi bağırıp duruyorsun be! (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Ne dinleyeceğiz seni!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Dört dakika olmuş, daha konuşuyor.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Şimdi, değerli arkadaşlar, bir, bu gayrimüslimlerin, gayrimüslim
vakıflara…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tosun,
ben, teşekkür ediyorum, tamam. Teşekkür ediyorum, sağ ol.
RESUL TOSUN (Devamla)
– Sayın Başkan, ben, bunu anlatacağım, siz de öğreneceksiniz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– O cumhuriyete saygı duymasını öğreneceksin.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tosun.
Sayın milletvekilleri…(Gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
27’nci maddeyi okutuyorum:
Sona eren veya dağıtılan
yeni vakıfların mal ve hakları
MADDE 27-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 27. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Niğde |
Çorum |
Artvin |
|
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
Muharrem Kılıç |
|
Bursa |
Antalya |
Malatya |
Madde 27-
(A) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde
yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda
ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer
amaçlı bir vakfa; dağıtılan vakıfların borçlarının tasfiyesinden
arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
(B) Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek usul
ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlamak;
varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini gerçek mahiyetlerine
uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde muhasebeleştirmek;
finansal tablolarını finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve doğru şekilde
hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki
vakıflar işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve gerçek mahiyetlerine
uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler; kanuni ve yardımcı
defterleri, kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki birimleri ile hesap mutabakatı sağlamadan
bilançolarını kapatamazlar.
Vakıflar tarafından
tutulacak defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu,
vakıfın mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat
ve yeni vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi esastır.
Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği gibi, bağımsız
denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.
Vakıf yöneticileri,
en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.
Vakıfların amaca ve
yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Bu Kanun ile kendisine
verilen görevleri yerine getirmek üzere, kamu tüzel kişiliğini
haiz Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Başbakan, yönetim
ile ilgili yetkilerini gerekli gördüğü takdirde görevlendireceği
Devlet Bakanı vasıtasıyla kullanabilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü,
merkez ve taşra teşkilatından oluşur.
Genel Müdürlüğün merkezi
Ankara’dır.
(E) 39 uncu maddenin
(e) ve (f) bentlerinde yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz
alımında, vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında kullanılır.
Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici yatırımlarda, yurt içi ve
yurt dışında bulunan ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür
varlıklarının bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar
ve işlemler hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış yapana yazılı
bilgi verilir.
(F) Vakıflar Meclisi
Vakıfların en üst seviyede danışma ve karar organıdır. Meclis bir
başkan ve dört üyeden teşekkül eder.
Meclis üyeleri tercihen
kamu yönetiminde bilgi ve tecrübesiyle temayüz etmiş ve teşkilatın
faaliyet alanı ile hukuk, maliye, iktisat, tarım, işletme ve mühendislik
alanlarında bilgi ve tecrübe sahibi olanlar arasından Başbakanın
teklifi üzerine müşterek kararname ile atanır. Vakıflar Genel Müdürü
Meclisin başkanıdır. Meclis kararları salt çoğunlukla alınır. Vakıflar
Genel Müdürü muhalif kaldığı kararları on beş gün içinde Başbakanlığa
sunabilir, bu durumda Başbakanlığın, Danıştay’ın görüşünü almak
suretiyle verdiği karar doğrultusuna işlem yapılır.
Meclisin çalışma
usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Eraslan
gerekçesini açıklayacak.
Buyurun.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Orhan Abi, Meclisin mehabetine uygun, yatıştırıcı bir konuşma
yap.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Siz yapın o konuşmayı.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde,
çok önemli saydığımız, gerçekten önemli saydığımız bir yasayı görüşüyoruz.
Buraya konuşmaya çıkarken,
hiçbir zaman, bir polemik yaratmak, İktidar Partisiyle bir gerilim
yaratmak amacıyla hareket etmedik, vicdan sahibi olanların vicdanına
hitap etmek istedik, vicdan sahibi olanların; çünkü, Allah şahittir
ki, kalben inanıyorum, bu Yasa çok vahimdir; bunu bilip uyarmayan,
vebal atındadır. Bu görevi yapmak için çıkıyoruz burada, vicdanlarınıza
sesleniyoruz, diyoruz ki: “Hükûmetinizi dinlemeyin. Hükûmetlerinizin
mecburiyeti olabilir. Vicdanınızı dinleyin.” Neler getireceğini
anlatmaya çalışıyoruz. Burada da, mümkün olduğu kadar ucuz siyaset
malzemesi üretmemek, mümkün olduğu kadar polemik yaratmamak şeyindeyiz,
çünkü konu önemli. Belki, çocuklarının yüzüne utanmadan bakmak isteyecek
İktidar milletvekilleri bu Yasa’ya “Hayır” vereceklerdir, vicdanı
kabul etmeyecektir.
Şimdi, Yasa üzerinde
rahat konuşulamadığı için, temel yasa olduğu için, beşer dakikalık
kesintilerle bazı şeyleri söyleme olanağı bulamıyoruz; yani,
tam konuya girdiğimiz zaman süre bitiyor. Bu imkânı verebilmek
için, arkadaşları uyarmaya çalışıyoruz. Tam bu noktada, hiç gereksiz
yere ve hiç doğru olmayan argümanlarla Atatürk’e saldırılıyor, Cumhuriyet
Halk Partisine saldırılıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Olmadı!.. Olmadı!..
BURHAN KILIÇ (Antalya)
– Hayır… Hayır…
AHMET YENİ (
BURHAN KILIÇ (
BAŞKAN – Sayın Eraslan, lütfen, o cümlenizi
düzeltin. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanlığı buna müsaade etmez, bu Genel Kurulda da böyle bir şey olmamıştır.
Lütfen, olmayan bir şeyi olmuş gibi konuşmayın.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) – “Atatürk’e saldırıldı” sözünü geri alacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen, geri alın. Lütfen sözünüzü
geri alın
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Atatürk mü sanıyorsunuz
kendinizi?
MUHARREM KILIÇ (
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) – Siz kendinizi Atatürk mü zannediyorsunuz ya?
MUHARREM KILIÇ (
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
– Sözünü geri alsın.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Düzeltin sözünüzü.
BAŞKAN – Hayır, böyle
bir şey yok. Lütfen…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Başkan, önce zamanımı durdurun lütfen. Bu şekilde bir müzakere
yapılamaz.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
– Sözünü geri al.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Bir dakika efendim, bir dakika… Bir dakika... Öyle bir şey yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada bir hatip çıktı dedi ki: “1936 yılında camiler ahır yapıldı.”
Bu, kime saldırıdır?
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
– Ne ilgisi var?
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
o konuda Partiniz adına söz istendi ve açıklama yapıldı. Yani, bunu
yeniden gündeme getirip yanlış yorumlama yapamazsınız. Bu yanlış
bir şey.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Başkan, burada Başbakan Yardımcısı var. Başbakan Yardımcısı
biliyorsa 1936 yılında ahır yapılan camileri, Türkiye’nin vebali
boynuna, çıksın buradan açıklasın. O zaman bu bühtana engel olmuyorsunuz,
buna karşı çıkan milletvekilini susturuyorsunuz, bizim zamanımızı
sınırlıyorsunuz. Böyle bir şey yok… Böyle bir şey yok…
Bir başkası çıkıyor,
Sevr’in imzalanmadığı yalanını söylüyor. Sevr imzalanmıştır
hükûmetçe; ama, yürürlüğe konulamamıştır Meclisi Mebusan dağıtıldığı
için. İkisi farklı şey. Sevr imzalanmıştır, Meclisi Mebusan dağıtıldığı
için yürürlüğe konulamamıştır. Türk milleti kabul etmemiştir
Sevr’i. Şimdi burada “Sevr diye bir şey yok.” diyor. Bu Sevr, elimizde metni.
Yani, buna “yok” denilebilir mi?
Değerli arkadaşlar,
bu, şu…
RESUL TOSUN (Tokat) –
Sevr’in cevabını Kurtuluş Savaşı vermiştir. dedik.
Çarpıtma!
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, biz burada doğru bir müzakere yapalım, şu Yasa’yı
açıklayalım istiyoruz. Ama, bunu polemiklerle… (AK Parti sıralarından
“Polemik yapan sizsiniz” sesi) …bunu çarpıtmalarla bir gerilim ortamı
yaratırız da çözülmeyi engellersiniz diyorsanız, bu, karanlık
korkusuna karşı “inna ateyna” okumaya benzer. Yani, mahcup olursunuz.
Bakınız, bu Yasa’dan dolayı mahcup olursunuz. Diğer maddede de söz
alacağım, bu Yasa neleri getiriyor, onları açıklamaya devam edeceğim.
Mahcup olursunuz arkadaşlar, mahcup olursunuz.
Bakın, bilmediğiniz
noktalar var. Bu çok teknik bir yasa. Yani, art niyetten değil, özel
bir ihtisas gerektiren bir yasa; uzun çalışma gerektiren bir yasa,
vasat hukuk bilgisiyle de çözülemeyecek bir yasa, ortalama hukuk
bilgisinin çözemeyeceği bir yasa, özel bir çabayı gerektiren bir
yasa.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
– Sözünü geri al!
BAŞKAN – Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Başkan, sanırım benim zamanım bitti. Öbür maddede açıklamalarıma
devam edeceğim, bu Yasa’nın ne getirdiğine dair.
Hepinizi, şimdilik,
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 00.50
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.05
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın 28’inci
maddesini okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vakıf Kültür ve Tabiat
Varlıkları
Vakıf kültür varlıklarının
tespiti, tescili ve yaşatılması
MADDE 28-
BAŞKAN – Bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 28. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
Niğde |
Bursa |
Antalya |
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
Madde 28-
(A) Vakıflara ait
yurt içi ve yurt dışı taşınır ve taşınmaz eski eserlerin tespiti, envanterinin
çıkarılması, tescili, Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait
olanların korunması, mülkiyeti el değiştirmiş eski eserler ile koruma
alanlarının kamulaştırılması, değerlendirilmesi, onarım ve restorasyonu
Kültür ve Turizm Bakanlığının da olumlu görüşü alınmak suretiyle
Genel Müdürlükçe yürütülür.
Sermayesinin yüzde
50’sinden fazlası Genel Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait işletme
ve iştiraklerin; Kurumlar Vergisi matrahının yüzde on beşi yeterli
geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait eski eserlerin onarımında
kullanılmak üzere Genel Müdürlüğe aktarılır.
(B) Genel Müdürlüğün
görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların
vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi
belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen
hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak
amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile işletmeler
kurma, kurulmuş şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya etmek,
e) Mülhak, cemaat ve
yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili
konularda; araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın faaliyetlerinde
bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer
kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak,
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde çalışır ve koordinasyonun sağlanması hususunda gerekli
tedbirleri alır. Genel Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla
sınırlı olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık ve hukuki mütalaa şeklinde hizmet satın
alabilir.
(C) Meclis üyelerinin;
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenen
Devlet memuru olma şartlarını taşıması, hukuk, maliye, iktisat,
işletme, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler ve mühendislik
alanlarında en az dört yıllık yüksek öğretim yapan kurumlardan birini
bitirmiş olması, on beş yıldan az olmamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında
görev yapmış olması ve vakıflar konusunda tecrübeli olması gerekir.
Meclis üyelerinin görev
süresi üç yıldır. Ancak, göreve engel hastalık ve sakatlık durumunda
iş görememeleri veya Meclis üyeliği şartlarını kaybetmeleri durumunda
yerlerine ortak kararnameyle yenileri atanabilir.
Memur ve diğer kamu
görevlisi iken ortak kararnameyle Meclis üyeliğine atananların
Mecliste görev yaptıkları sürece eski görevleriyle olan ilişkileri
kesilir. Bu üyelerin; memuriyete giriş şartlarını kaybetme dışındaki
herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi, görevden ayrılma
isteğinde bulunması veya görev sürelerinin dolması durumunda
otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları halinde mükteseplerine
uygun bir kadroya atanırlar. Bu durumda Genel Müdürlükte geçirdikleri
süreler atandığı kurumda geçmiş gibi değerlendirilir. Akademik
unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla
üniversitelerden gelen personel hakkında da aynı hükümler uygulanır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge sahipleri
adına Sayın Eraslan önergesini açıklayacak.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, bu görüştüğümüz
Vakıflar Yasası’nda, tabii, bazı arkadaşlarımız diyorlar ki: “Sadece
azınlık vakıflarıyla ilgili konuşuyorsunuz.” Diğer noktalarında
da söyleyeceklerimiz var; dört bölüm… Daha bir bölüm… Yani, bunu biraz
azınlık vakıfları ağırlıklı izah etmeye çalıştık, dört bölümde izah
edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
bu Tasarı’yla, eski vakıf yeni vakıf fark etmiyor, bu vakıflar şube
açabilecekler mi? Açacaklar. Yurt dışından sınırsız yardım alabilecekler
mi? Alacaklar. Yurt dışındaki birlik ve üst birliklere katılabilecekler
mi? Katılacaklar. Mülk edinmede herhangi bir sınırları var mı Türk
vakıflarının? Yok. Azınlık vakıflarının malları birbirine devredilebilecek
mi? Devredilecek, madde geçti; bu, mazbut vakıfları da kapsayacak,
göreceksiniz. Hayrat taşınmazların tahsisini isteyebilecekler
mi? İsteyecekler. Cins değiştirilmesini isteyebilecekler mi? İsteyecekler.
Yabancıları yönetime alabilecekler mi? Alabilecekler. Kaybolma,
terk, mübadele ve ölüm gibi durumlarda vakfa malın dönmesi söz konusu
olabilecek mi? Olacak. Şirket kurabilecekler mi? Kuracaklar. Çeşitli
bağışıklıkları var mı? Var. Şimdi, bu ahval ve şerait altında ne
olur? Bakınız, Patrikhane nasıl ekümenik olur?
Değerli arkadaşlarım,
Patrikhane tek vakıftan ibaret değildir. Bunu, birileri söyler, yani,
“Eraslan yanlış söyledi, Patrikhane vakıf değil” diye; dört vakıftan
ibaret, dört vakıftan ibaret, parçalı. Şimdi, bu düzenlemenizle, bunu
tek vakıf yapabilirsiniz, birincisi bu. İstediği yerinde Türkiye’nin,
81 ilinde şube açmasına engel var mı? Yok, şube açabilecek. Çünkü,
Lozan’daki sınırlamaları kaldırdınız, şube açabilecek her yerde
Patrikhane. “Niye açıyorsun.” diyemeyeceksiniz. Yurt dışında birliklere
katılabilecek mi Patrikhane, üst birliklere, birliklere? Katılacak,
engeli yok. Arkadaşlar, yurt dışından herhangi bir yabancıyı yönetimine
alacak mı? Mesela, bir Amerikalı Ortodoks’u alabilecek mi yönetimine?
Alabilecek, engeli yok; hatta, patrik bile yapacak belki. Yani, bunların
hepsinin yolları açılıyor. Çabamızı, lütfen, anlayışla karşılayın,
bir ön yargı oluşturmayın da konuşalım bunu.
Şimdi, mülk edinmede,
bakın, Lozan -altını çizdim- dört noktada, biz, bunlara mülk edinme
hakkı vermişiz: Dinî, hayri, sosyal ve eğitsel. Şimdi, sınırı kaldırıyoruz
arkadaşlar, sınırı kaldırıyoruz; her amaçla mal edinebilecek. Şimdi,
her amaçla mal edinmenin esprisini… Dışarıdan da sınırsız para yardımı
alabilecek, kontrolü de yok… Şimdi, arkadaşlar…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Hayır, amaç denetim…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Akbulut, bir dinler misiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Hayır, hayır… Tamam, ama, amaç denetim…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Dinler misiniz ama… Yani, lütfen,
bir şey söylüyorum, çıkar, söylersiniz; önemli bir konu. Yani, bunu,
neden bir çekişme haline dönüştürüp zamanımı harcattırıyorsunuz;
lütfen...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Tamam ama...
BAŞKAN – Sayın Akbulut,
lütfen müdahale etmeyelim.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Şimdi, arkadaşlarım, sınırsız yardım alabilecek mi? Alabilecek.
Bakın, bir örneği var: Patrikhaneye “Vasilaki Floridi” denilen birisi,
bir Amerikan Rum’u, 3 milyon 300 bin dolar göndermiş. Şimdi de şikâyetçi.
Niye, patrik iç etti diye şikâyetçi; hepinize mektupları gelmiştir.
Eder, etmez, etmeyen patrik olur, o ayrı. Yani, yardımın miktarını
tahayyül edemezsiniz, milyar dolarları aşabilir. Yani, şimdi, arkadaşlar,
azınlık vakıfları, mallarını birbirine devredebilecek. Yani,
sönmüş vakıflar, devlet tarafından zapt edilmiş, mazbutaya alınmış
vakıfların bile, bu maddeden hareketle, mallarını isteme hakkı
doğabilecek. Hayrat taşınmaz tahsisi isteyebilecekler. Yani,
hayrat nedir: İbadethane. Cami, kilise, havra; bunlar hayrattır arkadaşlar;
çeşme vesaire onlar da hayrattır. Hayrat isteyebilecek, Anadolu’nun
çeşitli yerlerinde var olan hayratların tahsisini isteyebilecek,
ihtiyacım var diye.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
cins değiştirilmesini isteyebilecek, yani akarı hayrata tahvil,
hayratı akara tahvil edebilecek.
Yabancıları yönetime
sokabilecek. Yani, kaybolma, terk vesaire mübadele gibi gidenlerin
doğal mirasçısı kim? Devlet. Devletin mirasçılığını kaldırıyoruz. Dikkat edin, bu, evrensel bir hukuk kuralı.
Ona zarar veriyoruz arkadaşlar, bunu yapmayın. Bakın, başka söylenecek
çok şeyler var. Soros vakıflarıyla ilgili de anlatacaklarım var size.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Başkan, bir dakika daha şey yaparsanız...
Bakın, şimdi, tabii,
Yunanistan’ı örnek gösterince, arkadaşlarımın canı sıkılıyor. Biz
Yunanistan’ı örnek alalım, bize numune olsun diye değil; müzakereye
oturuyoruz Avrupa Birliğiyle. Avrupa Birliği bizi sıkıştırıyor,
bunları bunları isteriz... Peki kardeşim, sizin üyenizin yasası
var, biz ona razıyız diyebilin anlamında söylüyoruz. Yoksa, ben şahsen,
kendi azınlık yurttaşlarıma Yunanistan’ın vakıflar yasasını yakıştırmam,
kendime yakıştırmam onun altına Türk olarak imza atmayı.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Rehin tutalım diyorsunuz ama.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Efendim, rehin tutalım değil, bir müzakere yöntemi söylüyorum.
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Kendi vatandaşlarımızı...
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Uzun, yapmayınız. Yani, kendi... Ama bakınız, büyük devlet olmak
nedir arkadaşlar? Büyük devlet olmak, her isteneni vermek değildir.
Milletlerarası ilişkide verici olmayacaksınız. Milletlerarası
ilişkide karşı yükümlülüğün yerine getirilmesini de bekleyeceksiniz.
Böyle bir şey yok. Yani, ben, işte büyük devletim... Büyük devlet olmanın
bir yolu da şudur arkadaşlar: Geride bıraktıklarınıza sahip olabilmektir.
Biz diyoruz ki...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Karşılığını almadan vermezler zaten.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Biz verdik zaten karşılığını. Bakın, biz verdik. 4771 sayılı Yasa’yla...
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
son cümlelerinizi rica etsem.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Sayın Başkanım, toparlıyorum.
4771 sayılı Yasa’yla
ve 4778 sayılı Yasa’yla verdiklerimizin karşılığını almadık. Bakınız,
bu şekilde verimkâr olarak davranmayın. AB hep isteyecek, hep isteyecek,
hep isteyecek. Bunun, vererek, sonu gelmez. Şunu söyleyin; biz bunun
sorumluluğunu alıyoruz; biz bunun sorumluluğunu alıyoruz, deyin
ki AB’ye: Tamam kardeşim, biz vereceğiz, ama, Atatürk’ün partisi razı
gelmiyor. Onlar bilirler. O şifreyi anlarlar, Atatürk’ün partisinin
niye razı gelmediğini.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bakan,
bir dakika efendim. Bir dakika…
Siz, yani… 69’a göre
söz isteğiniz…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Evet, maalesef…
BAŞKAN – Sayın Eraslan
sizin sözlerinizi mi yanlış…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Çok yanlış bilgiler verdi
efendim Tasarı’yla ilgili. Kamuoyunu ve Parlamentoyu yanıltan bilgiler
verdi, düzeltmem lazım Tasarı’nın sahibi olarak.
BAŞKAN – Efendim, şimdi,
konuşmasında sizin açıklamalarınızla ilgili yanlış bilgi mi verdi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Gayet tabii… Yanlış bilgiler
verdi efendim. Düzeltmem lazım.
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
Kısa ve öz, lütfen.
69’a göre…
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Bakana yönelik bir değerlendirme yapmadı.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin’in, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan’ın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Sayın Eraslan, biraz önce cemaat vakıflarının uluslararası faaliyette
bulunma hakkını bu Tasarı’yla elde ettiklerini, dışarıda şubeler
açabileceklerini ve böylece Lozan’la verilmeyen birtakım hakları
bu Tasarı’yla kazandıklarını, kazanacaklarını söylüyor. Hayır.
Tasarı’yı didik didik ettiğini bildiğim, Komisyonda her satırını
tekrar tekrar müzakere ettiğimiz arkadaşımız, herhalde gecenin
bu ilerleyen saatinde bazı şeyleri unuttu.
Değerli arkadaşlar,
bakın, hemen, eğer önünüzdeyse açın lütfen, 5’inci madde… Şube ve temsilcilik
açma sadece yeni vakıflara tanınmıştır, cemaat vakıflarına tanınmamıştır.
“Yeni vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek
üzere Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik
açabilirler.” Sadece yeni vakıflar, cemaat vakıfları değil.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Onu ben koydurdum oraya…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Yani, Medeni Kanun’a göre,
Türkiye’deki yargı organlarının kararıyla kurulan vakıflar. Şu
anda zaten açabiliyorlar arkadaşlar. Çünkü, Dernekler Kanunu derneklere
yurt dışı faaliyet imkânı vermiş, yurt içinde ve yurt dışında temsilcilik
açma imkânı vermiş. Yine, Dernekler Kanunu’nun, yanılmıyorsam 119’uncu
maddesinde de “bu haklar, vakıflar hakkında da kıyasen uygulanır”
demiş. O nedenle, vakıflar da, zaten şu anda yurt dışı faaliyetinde
bulunuyorlar, şube ve temsilcilik açabiliyorlar.
Ayrıca, yine, uluslararası
faaliyetten bahsetti. Cemaat vakıflarının uluslararası faaliyette
bulunacağından bahsetti. “Vakıflar, vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla” diyor. Bu, bilinçli olarak konulmuştur.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Kim koydurdu Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Cemaat vakıflarının, biliyorsunuz…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ben koydurttum Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) –
… anladığımız anlamda bir vakıf senedi yok. Onların, sadece bildirgeleri
vakıf senedi sayıldı. Vakıf senetlerinde de böyle bir uluslararası
faaliyet koşulu olmadığı için, cemaat vakıflarının uluslararası
faaliyette bulunmaları da mümkün değil.
Arkadaşımız bunu biliyor.
Komisyonda, bunları biz, üstüne basa basa… Şimdi, bunu bildiğiniz
halde, Orhan Eraslan Bey çıktı “cemaat vakıfları uluslararası faaliyette bulunacak, yurt dışında şube
açabilecek” dedi. Yani, yanlış bilgi verdiniz ve ben de düzeltmek zorundayım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakan, ticaret yapınca uluslararası faaliyette bulunmayacak
mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bulunamazlar efendim.
ATİLLA KART (Konya) –
Nedir güvencesi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) –
Bulunamaz. Bulunamaz efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Engeli var mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) –
Bulunamaz.
O bakımdan, verilen
bilgilerin doğru olmadığını ifade etmek, hem sizleri hem de bizleri
televizyonları başında hâlâ dinlemekte olan vatandaşlarımız varsa
onları doğru bilgilendirme adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
28’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür ve tabiat
varlıklarının korunması
MADDE 29-
BAŞKAN – Madde üzerinde
bir adet önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 29. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
Niğde |
Bursa |
Antalya |
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Malatya |
Çorum |
|
Madde 29-
(A) Vakıflara ait taşınır
ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları; Genel Müdürlük ve bağlı birimleri,
ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kullananları tarafından korunur.
Kasıtlı veya ihmali davranışla bu varlıkların zarar görmesine neden
olanlar, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyenler bu
dav-ranışlarından sorumludurlar.
(B) Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından yararlanır,
haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi,
resim, harç ve katılım payından istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından
açılacak davalarda teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve
mazbut vakıfların tahsil edilemeyen gelirleri 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel
Müdürlükçe tahsil edilir.
Vakıf vakıf kültür
varlıklarının onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi
ve kamulaştırma işlemleri 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine
tabidir.
Vakıf vakıf kültür
varlıklarının, restorasyon veya onarım karşılığı kiralama işlemleri;
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabidir.
Bu harcama ve kiralamalara
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi veya yurt dışında
vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla
gerçek ve tüzel kişiler; Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili faaliyet
ve yatırım programlarında yer alan her türlü ilmi organizasyon,
stratejik araştırma, konferans, sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin
yürütülmesi kapsamında sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle
ilgili sponsor kişi veya şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği
esaslar dahilinde reklam alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı taşınır
ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının, bakım, onarım ve restore
edilmesi, yaşatılması, çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması
dahil Genel Müdürlüğün kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri
tarafından yapılacak harcamalar, bağış ve yardımlar ile sponsorluk
harcamalarının tamamı Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda veya kurulduktan
sonra vakıflara bağışlanan taşınır ve taşınmaz mallar Veraset ve
İntikal Vergisinden istisnadır.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait meralar 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine
tabidir.
(C) Bir sözleşme mevcut
olmasa dahi, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla hangi aşamada
olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel
kişiler arasında çıkan hukuki ihtilafların anlaşma ve sözleşme
değişikliği ile neticelendirilmesinde Meclis,
b) Maddi ve hukuki sebeplerle
takibinde veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte
fayda umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın
tanınması, menfaatin terkininde otuzbin Türk Lirasına kadar Genel
Müdür, bu miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini
kısmen veya tamamen Genel Müdür yardımcılarına ya da I. Hukuk Müşavirine
devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ve miktarların tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
(D) Genel Müdür, Genel
Müdürlüğün en üst amiri olup Genel Müdürlüğü temsil eder.
Genel Müdür, Genel Müdürlük
faaliyetlerini; vakfiye şartlarına, kalkınma planlarına, yıllık
programlara ve mevzuata uygun olarak, görev alanına giren konularda
diğer kurum ve kuruluşlarda işbirliği içerisinde Başbakana veya
Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Devlet Bakanına karşı
sorumlu olarak yürütür.
Genel Müdür, merkez
ve taşra teşkilatının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesapları
denetlemek veya denetletmekle ayrıca vakıfların faaliyetlerinin
amaçlarına uygunluğunun denetimini gözetmekle görevli ve yetkilidir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, tabii,
Sayın Bakan biraz önce açıklama yaptı. Şöyle dese ben kendisine burada
teşekkür de ederdim: “O iki maddede, ‘vakıf senetlerinde yer almak
koşuluyla’ sözcüğünü bizzat Komisyonda bizi uyaran, yerleştiren,
oraya koydurtturan arkadaşımız Orhan Eraslan’dır” deseydi ben burada
bir teşekkür borçlu olurdum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Daha önce söyleseydin ya
bunu.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Zararı yok, ben yine demiş kabul ediyorum kendisini.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Satır satır kabul edildi.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Müsaade edin. Ne olur, lütfen, müsaade edin.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
lütfen, müdahale etmeyelim. Gecenin bu yarısında zamanı iyi kullanalım,
lütfen.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Keşke, ben de Sayın Bakan kadar rahat olabilsem. Bunu tüm kalbimle
söylüyorum. Bir siyasi polemik amacıyla söylemiyorum. Değerli arkadaşlar,
o, Sayın Bakanın okuduğu size, “var” dediği şeyleri benim talebimle
konuldu. (AK Parti sıralarından “Var mı, yok mu?” sesi)
Şimdi, efendim, yetmiyor.
Neden yetmiyor? Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir gerçeğin altını
çizelim. Azınlık vakıflarının vakfiyeleri yok. Esasen, azınlıklarımızda
vakıf kültürü de yok. Şimdi, bu, sadece vakfiye yerine ne geçti?
36’daki beyanname geçti. Şimdi, 36 beyannamesine göre yeni mal edineceğiz
yazılmadığı için yüksek Yargıtayın Hukuk Genel Kurulu -bakın, burada,
çıkan, her çıkan değerli İktidar Partisi temsilcileri Yargıtaya
ha babam de babam vur ettiler- bir karar verdi, dedi ki: “Bunlar mal
edinemez, yeni mal; çünkü, vakfiyelerinde, vakfiye yerine geçen
beyannamelerinde mal edinir diye bir laf yok” dedi. Şimdi, biz bunu
önce, arkadaşlar, 4771 ile 57’nci Hükûmet döneminde kaldırdık, kaldırdılar.
Yani, kaldırdık derken ona ben sorumluluk almıyorum. Kaldırıldı;
fakat, orada şu sınırı titizlikle korumuşlardı: Neyi korumuşlardı?
“Dinî, hayri, sosyal ve eğitsel amaçlarla yeni mal edinebilirler” lafını
korumuşlardı. Hadi, bu, bir miktar tevil götürürdü, Lozan’ın ruhuna
uygundu, falandı filandı diye. 4778’e gelinince bu yetmedi. Buna
kültürel, bilmem başka bir şeyler eklendi; altı sebebe çıkarıldı,
Lozan’daki dört sebep. Şimdi bütünüyle kaldırıldı, bütünüyle.
Arkadaşlar, bu mesele
şu, müzakerede Hükûmetimizin izlemesi gereken nokta şu: Avrupa
Birliği Lozan’ı devre dışına almaya çalışıyor bu noktada. Buna sıkıca
sarılmamız lazım. Yahu, bir dakika, yapalım da, yani, burada 100
bin Rum varken bu ihtiyaç karşılanmış da, yani, dinî, hayri, sosyal,
eğitsel ihtiyaçlar, 2 bine düşünce mi karşılanmamış?
Şimdi, bakın arkadaşlar,
yani, o sınırlara rağmen, o sınırlar korumuyor, yetmiyor. Bunu dayatırlar.
Yabancıyı alırsanız, yönetime almak durumunda kalırsanız, dayatırlar.
Güçlü devletlerin birtakım vatandaşları gelir, dayatırlar. Dayatıldığının
örnekleri tarihimizde dolu ve sınırsız para kaynakları var.
Şimdi, Osmanlı, 1856
yılına kadar fethettiği ülkelerde gazilik hakkı dışında özel mülkiyet
vermiyordu. Toprak mülkiyeti ıkta sistemiydi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) – Temsilcilik…
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Efendim, ne olur yani… Ikta sistemiydi. Benim çok iyi bildiğim bir
sistemdir. Ikta sistemiydi. Onun işletme mukataasını veriyordu.
1856’da “Avrupa’ya gireceğiz.” diye Kırım Harbinde ilk defa özel mülkiyeti
tanındı Islahat Fermanıyla, hatırlayınız. Ne oldu? Türkler, cepheden
cepheye, oradan oraya, asker, çoğu da çiftçi, para yok, sermaye yok. Bir
bakıldı ki, Osmanlı’nın en kıymetli yerleri azınlıkların ellerine
geçti, bugünkü temel teşkil eden.
Arkadaşlar, dışarıdan
sınırsız yardım gelecek, sınırsız… Bunun kontrolü yok. Yani, Allah
korusun, İstanbul’un, tarihi yarımada üzerindeki emellerini biliyoruz.
Bunu,
bir vehim diye saymayın.
Diyelim ki, vehim. Vehim olarak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Burada vatan söz konusudur. Bunun tedbirini alalım, ne olur.
Bakınız, burada yasanın
kuruluşunda düzelmiyor. Niye düzelmiyor anlattım. Üç yasa bir arada:
Yeni vakıf, eski vakıf, teşkilat yasası. Yani, eski vakıfla bazı
şeyleri sınırlayalım derken yeni vakfın ayağını dar bir şeye sokuyorsunuz,
olmuyor. Ona hürriyet verelim derseniz bu sefer öbür tarafa imkân tanıyorsunuz.
Yani, bunun üçünün tek yasada olmasının bürokratik bir arzu dışında
ne gibi bir meşru sebebi olabilir? Bunu hiç kimse bana izah etmedi.
Ne olur yani vakıflar yasamız üç tane olsa? Yani, Medeni Kanunda yeni
vakıflarla ilgili vereceklerimizi versek, eski vakıflara da
2762 paralelinde, yani çağa uygun neyse; ama, o küreselleşme şeyine
de çok kapılmadan. Onun arkası tehlikedir, öyle hoş geliyor o da; küreselleşme
“yuvarlaklaşma” demektir; yuvarlaklaşmadan kaçınmak gerekir, biraz
köşede durmak gerekir. Yani…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Küreselleşmenin çok fazla efsununa kapılırsanız…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Ne demek o küreselleşme? Küreselleşmenin öyle manası yok.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, o küreselleşmenin anlamı tabii öyledir…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Öyle manası yok.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
– Öyledir, emperyalizme uşak olmadır.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
29 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
III. - Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebiniz
var.
Tespiti yapalım şimdi.
Sayın Emek, Sayın Kılıç,
Sayın Koç, Sayın Eraslan, Sayın Küçükaşık, Sayın Saraç, Sayın Ayvazoğlu,
Sayın Uzdil, Sayın Kart, Sayın Kesimoğlu, Sayın Gün, Sayın Işık, Sayın
Coşkunoğlu, Sayın Ünlütepe, Sayın Özkan, Sayın Çorbacıoğlu, Sayın
Çerçioğlu, Sayın Hacaloğlu, Sayın Bayındır, Sayın Akyüz, Sayın Özkan,
Sayın Durgun, Sayın Uzunbay.
Şimdi, yoklama için
üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı)
BAŞKAN – Pusula veren
değerli milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasın.
(Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – 29’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
30’uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür varlıklarının
devri
MADDE 30-
BAŞKAN – Madde üzerinde
iki önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30 uncu maddesinde yer alan “Genel Müdürlüğe devrolunur”
ibaresinin “mazbut vakfına devrolunur” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Ünal Kacır |
Sabri Varan |
|
Bursa |
İstanbul |
Gümüşhane |
|
Ramazan Toprak |
Maliki Ejder Arvas |
|
|
Aksaray |
Van |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 30. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Baloğlu |
|
Niğde |
Bursa |
Antalya |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Artvin |
Malatya |
Çorum |
Madde 30-
(A) Vakıf yoluyla meydana
gelip de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idarelerin
veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş eski eserler yapılacak yargılama sonucuna
göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış haklar saklıdır.
(B) Bu Kanunun diğer
maddeleri ile belirlenen görevlerinin yanı sıra, Meclis aşağıdaki
görevleri de yerine getirir:
a) Genel Müdürlüğe,
mazbut ve mülhak vakıflara ait akar ve hayrat taşınmazların tahsis,
satış ve trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda kamu
yararı kararını vermek,
b) Genel Müdürlük ve işletme müdürlüklerinin bütçelerini onaylamak,
c) Genel Müdürlük ve vakıflarla ilgili tüzük ve yönetmelik taslaklarını
karara bağlamak,
d) Genel Müdürlükçe gerek görülen hususları karara bağlamak.
e) Bu Kanun ve ilgili kanunlarla belirlenen diğer görevleri yerine
getirmek.
(C) Meclis üyelerinin;
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenen
Devlet memuru olma şartlarını taşıması, hukuk, maliye, iktisat,
işletme, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler ve mühendislik
alanlarında en az dört yıllık yüksek öğretim yapan kurumlardan birini
bitirmiş olması, on beş yıldan az olmamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapmış olması ve vakıflar konusunda tecrübeli olması
gerekir.
Meclis üyelerinin görev
süresi üç yıldır. Ancak, göreve engel hastalık ve sakatlık durumunda
iş görememeleri veya Meclis üyeliği şartlarını kaybetmeleri durumunda
yerlerine ortak kararnameyle yenileri atanabilir.
Memur veya diğer kamu
görevlisi iken ortak kararnameyle Meclis üyeliğine atananların
Mecliste görev yaptıkları sürece eski görevleriyle olan ilişikleri
kesilir. Bu üyelerin; memuriyete giriş şartlarını kaybetme dışındaki
herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi, görevden ayrılma
isteğinde bulunması veya görev sürelerinin dolması durumunda
otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları halinde mükteseplerine
uygun bir kadroya atanırlar. Bu durumda Genel Müdürlükte geçirdikleri
süreler atandığı kurumda geçmiş gibi değerlendirilir. Akademik
unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla
üniversitelerden gelen personel hakkında da aynı hükümler uygulanır.
(D) Ortak kararnameyle
atanan üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde
otuz gün içerisinde 43 üncü madde doğrultusunda üç yıllığına yenisi
seçilir.
Uhdesinde kamu görevi
bulunmayan Meclis üyelerine, ayda dörtten fazla olmamak üzere her
toplantı günü için (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
(E) Meclis, Genel Müdürün
çağrısı üzerine ayda en az iki defa, üye tam sayısının beşte üçü ile
toplanır ve Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alır. Meclis
üyeleri çekimser oy kullanamaz. Meclis üyeleri oy ve kararlarından
sorumludur.
Meclis üyeleri, kendilerini
ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile evlatlıklarını
ilgilendiren toplantı ve oylamaya katılamazlar.
Vakıflar, kendilerini
ilgilendiren toplantılarda, oy hakkı olmaksızın bir yetkili ile
temsil edilebilirler.
(F) Meclis üyeleri,
görevleri süresince ve görevlerinin sona ermesinden itibaren
iki yıl süre ile Genel Müdürlük ve ilgili kuruluşlarına karşı doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak taahhüde giremez, komisyonculuk ve
temsilcilik yapamaz.
Meclis üyeleri görevleri
süresince edindikleri gizli bilgi ve belgeleri kanunen yetkili
kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz, kendilerinin veya
üçüncü şahısların lehine veya aleyhine kullanamazlar. Bu yükümlülük
görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Mazereti olmaksızın
üst üste üç veya yılda toplam on toplantıya katılmayanların üyeliği
sona erer.
BAŞKAN – Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Buyurun. Sayın Küçükaşık
açıklayacak.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha birinci bölümde,
Tasarı’nın bütünü hakkında konuşmada, Sayın Bakanım, ben…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Çoğunluğunuz var mı ki katılmıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Önergeye katılındığında
çoğunluk aranıyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bir dakika Muharrem Bey, bir dakika, bir şey rica ediyorum…
Ben bir soru sormuştum:
Vakıf Gureba Hastanesinde yaşananlarla ilgili ve Arena programında,
bütün Türkiye’nin bildiği Arena programında yayınlanan, Uğur Dündar’ın
programında yayınlanan olaylarla ilgili bir soru sormuştum, o soruma
cevap vermedi.
Şimdi, herkesin huzurunda
tekrar soruyorum: Vakıf Gureba Hastanesinin Başhekiminin Zirve
Tıp Merkeziyle bir ilişkisi var mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Sayın Başkan, yasa görüşüyoruz burada, yasa…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bakınız, bu konuda herhangi bir soruşturma açtınız mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Denetleme görevini mi yapıyoruz, yasama görevini mi yapıyoruz
şu anda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Başhekim hâlâ görevde mi? Bunun cevabını istiyorum ben.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul
var mı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Hayır, şimdi istiyorum Sayın Bakanım, onu söyleyeceğim. Yetimin
hakkını, garip gurebanın hakkını kimlerin yediğini, o Başhekimi
o koltuğa kimlerin oturttuğunun hesabını siz vermek zorundasınız.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
siz önergeye gelin efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Gündeme geliyorum tabii, gündeme geliyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Ayağınızı yere basın!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Ayağım yerde.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Hayır, kaldırıyorsun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Ayağım yerde, ayağım yerde, bir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Kaldırıyorsun…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– İki: Ömrüm boyunca satılık işlerle hiç alakam olmadı, ama, Sayın
Başbakanın bir lafı vardı “ben ülkemi pazarlıyorum” diye. Gülüyorsunuz
değil mi?
Benim bildiğim tellal,
bir şeyleri satar, pazarlar. Tellal onu yapar. Pazarlama işini yapana
tellal denir.
BAŞKAN – Sayın Küçükaşık,
lütfen önergeye dönün. Bakın bu sözler doğru değil.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Önergeye dönüyorum Sayın Başkanım, bu lafı söylettiniz siz burada
ve geri aldırmadınız.
BAŞKAN – Önergeyle ilgisi
yok, lütfen önergenizi dönün.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bu sözü geri aldırmadınız burada. Tellal odur, bir şeyi pazarlayana
tellal denir ve şu Yasa’yla ilgili vatan topraklarını pazarlamaya
çalışıyorsunuz, daha başka tellal aranır mı? Garip, yetimin, gurebanın
hakkını yiyen insanları orada başhekim diye tutanlardan hesap sorulmaz
mı, bir açıklama yapılmaz mı?
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Belge getir, belge!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Buna mı gülüyorsunuz siz ya, bunlara mı gülüyorsunuz siz?
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Hani belgen?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Bunlara mı gülüyorsunuz siz arkadaşlar? Siz bunlara gülüyorsunuz.
Bakınız, bir açıklama
istedim, bu açıklamaya cevap verilmedi, bu açıklamaya cevap verilmedi.
Arkadaşlar, bakınız,
dört yıldan beri İktidarsınız, dört yıldan beri. Burada çıkardığınız
bütün yasa tasarılarıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu yasalarını
teker teker tasfiye etmeye çalıştınız, bunları yapmaya kalktınız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Yapma ya!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
– Ve biz bunlarla sürekli sizinle tartıştık.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Önergeye
dön, önergeye!
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Onun için sen barajdasın zaten!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Barajda olan sensin,
sen!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlar, lütfen, laf atmayalım. Yani, hatip konuşsun,
dinleyelim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Bakınız
arkadaşlar, bir kere daha tekrar ediyorum, bakınız. Bir kere daha tekrar ediyorum. Sayın
Başbakan bir kelime söylemişti. Bakın, biz,
tellal değiliz, pazarlamacı da değiliz. Sayın Başbakan, bir
laf söylemişti biliyorsunuz, demişti ki “Askerlik yan yatma yeri
değildir.” demişti. (AK Parti sıralarından “doğru söylüyor” sesi)
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yapma be gözünü seveyim!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Ne yaptı
biliyor musunuz? “Doğru söylüyor” diyor arkadaşınız.
Ne yaptı biliyor musunuz: Anketlerde sırf bu nedenle oyunun yüzde 9,5 düştüğünü öğrenince, gidip de şehit analarından
özür dilemek zorunda kaldı.
MEHMET SOYDAN (Hatay) – Siz niye oylamalarda
çıkmadınız?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) – Kim tellal,
kim pazarlamacı?
Saygılarımla. İyi düşünün. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Yanlış konuşmadı,
yanlış anlaşıldı.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Küçükaşık.
MUHARREM KILIÇ (
BAŞKAN – Efendim, biz,
önergeyi önce halledelim.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1239 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30 uncu maddesinde yer alan “Genel Müdürlüğe devrolunur”
ibaresinin “mazbut vakfına devrolunur” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Çelik,
gerekçesini açıklayacak.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir Yasa
Tasarısı’nı görüşüyoruz gecenin bu ilerleyen saatinde.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Görüşmeleri gündüze alalım Başkanım.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Benim, 30’uncu madde üzerindeki önerge üzerinde söz almamın sebebi,
biraz önce, yüce Mecliste bir gerginlik ortamı yaşandı ve maalesef,
Meclisin mehabetine yakışmayacak ifadeleri bütün milletimiz ve
siz değerli milletvekili arkadaşlarımız birlikte takip ettiniz,
takip ettik.
Şimdi, yeni bir tartışmaya
mahal vermek için bu sözü almadım. Tartışmaya konu olan Değerli Amasya
Milletvekilimiz Hamza Albayrak’ın konuşması üzerine bir tartışma
başlatıldı ve arkadaşın söyleyip söylemediği belli olmayan, çeşitli
yorumlarla konuşmasına çeşitli izafeler yapılarak olay çok farklı
yerlere taşındı.
Arkadaşımız konuşmasında
şöyle söylüyor: “Hamza Albayrak: Vakıflar abat edilirken, acaba, vakıf
eserleri ahır olarak, samanlık olarak kullananlar hangi iktidardı
değerli arkadaşlar? Hangi iktidardı? (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)”
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Camilerde para toplayanlar hangi iktidardı?
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Müsaade edin… Bakınız…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Burada…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Sayın Hacaloğlu, az önce başka şey konuşuyordunuz orada, şimdi,
bakın, tutanaklar gelince başka şey konuşuyorsunuz. Lütfen, dinleyin.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Evet…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Siz de “tutanaklar gelsin, konuşalım” dediniz. Tutanaklardan konuşuyoruz.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Devam edelim…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– “Devamla: Şimdi, Batı Trakya’da vakıflara sahip çıkacaksınız, öyle
mi? Anadolu’daki vakıf eserleri, camileri, ibadethaneleri ahır yapacaksınız,
samanlık yapacaksınız ve şimdi de vakıf aklınıza gelecek” diyor.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Evet, kim yapmış?
FARUK ÇELİK (Devamla)
– “… gelecek…” diyor. İfade bu…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Evet…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Şimdi, birbirimize saygılı olalım ifadeleri kullanıldı buradan.
Birbirimize saygılı olalım. Birbirimize…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Yani, bunu okuyarak, aynen tekrar ediyorsun…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Efendim, ifadeleri tutanaktan okudum.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Evet…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Şimdi, bunun üzerine söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup
değerli arkadaşımız Orhan Eraslan ise şu ifadeyi kullanıyor: “Hiç
gereksiz yere ve hiç doğru olmayan argümanlarla Atatürk’e saldırılıyor.”
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Evet…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– İfade bu. “Devamla: 1936 yılında ahır yapılan camileri, Türkiye’nin
vebali boynuna, çıksın burada açıklasın. O zaman bu bühtana engel
olmuyorsunuz Sayın Başkan.” diyor.
Şimdi, Sayın Hazma Albayrak’ın
konuşmasında tarih yok.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)
– Ondan önceki konuşmasında var.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Var efendim, var efendim, var efendim. Burada.
HALUK KOÇ (
FARUK ÇELİK (Devamla) – Hayır efendim,
yok, yok. Bakın, yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Var efendim.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Türkiye’de, İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan ve bizim yaşamadığımız
olaylarla ilgili, kamuoyunda çok farklı yorumlar, farklı anlayışlar,
farklı değerlendirmeler var.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Faruk Bey, 36; “49” dedi.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Efendim hayır, 36 yok efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Burada var.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Çelik, CD’de var.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Hayır, bakın…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Var efendim, naklen yayın CD’si.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Hayır efendim, burada, bakınız, tutanakları Meclisten aldık.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Naklen yayın mı önemli, tutanak mı önemli?
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Şimdi, arkadaşın Atatürk dönemine ait, dönük hiçbir ifadesi yok. İfade
gayet açık. İfadede kastedilen, 1940-1950 dönemleri arasında, İkinci
Dünya Savaşı şartlarında cereyan eden sosyal olaylar…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ne münasebet?
FARUK ÇELİK (Devamla)
– … ve bu olaylara, bakınız, onu da açık söylüyorum, halkımızın yorumları,
halkımıza intikaller çok farklı farklı şekilde yapılmıştı.
ATİLA EMEK (Antalya)
– O tarihi nereden buldunuz Sayın Çelik?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– O belgeyi nereden buldunuz Sayın Çelik?
ATİLA EMEK (Antalya)
– Gelsin kendisini açıklasın.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Şimdi, burada, diğer bir arkadaş çıkıyor diyor ki: “Atatürk’e saldırılıyor.”
ATİLA EMEK (
ORHAN ERASLAN
(Niğde) – Evet.
FARUK ÇELİK (Devamla) – Arkadaş, bir
saldırı varsa, AK Parti Grubuna saldırı var ve siz bunu sürekli, bir
yıldır yapıyorsunuz arkadaşlar. Bunu da gayet kibar cümlelerle
ifade ediyorum, az önce, benden önce burada konuşan
arkadaş, Sayın Başbakanımıza kullandığı ifadeleri de ibretle izlediniz.
Acaba, biz Sayın Deniz Baykal için bu ifadelerin çeyreğini kullansak
sizin tutumunuz ne olacak? Davranışınız ne olacak?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Daha ne kullanacaksınız, daha ne diyeceksiniz?
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Ben, burada, bir Partinin Grup Başkan Vekili olarak size şunu söylüyorum:
Bakınız, bir yıldır başlattığınız muhalefet anlayışını gözden geçiriniz.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Siz de davranışlarınızı gözden geçiriniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafında kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bakınız, neden gözden
geçiriniz biliyor musunuz? Bundan siyaset kaybediyor, bundan siyasetçi
kaybediyor, bundan Türkiye Büyük Millet Meclisi kaybediyor, bundan
millî irade kaybediyor. Bu yanlış bir yol. Bunu samimiyetle, içtenlikle
ifade ediyorum. Bu muhalefet anlayışı doğru bir muhalefet anlayışı
değil. “Efendim, biz devam ederiz.” Eğer bu anlayışa devam ederseniz,
bu akşam biz, grup olarak, bir saat cevap mahiyetinde konuşmaları
aldığımızda ne duruma düştüğünüzü hep beraber gördük. Yani, yarım
saat önce burada alev gibi yanan Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
tutanakları okuduğu zaman sessizliğe büründüğünü hep beraber
gördük. Onun için…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Allah Allah!
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Evet, aynen öyle.
Yani, burada, arkadaşlar,
sonra öyle cümleler var ki… Bakınız, o tutanakta şu cümle var: “Utanmaz
adam” deniyor. Diyor ki: “Kafandaki tüm pislikleri görüyorsunuz,
terbiyesiz herif!” Bunları geçelim, bugünün sıcaklığında oldu diyelim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, son
cümleleriniz…
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Son cümlem efendim.
Dün ben burada otururken
bir arkadaşımız ısrarla Başkanlık Divanına itirazlarına devam
etti. Dedim ki: Değerli arkadaşım, başka bir konuda gündeme getirirsiniz
bu konuyu dedim. Ve döndü -bana ifadesini söylüyorum- “Sen otur oturduğun
yerde terbiyesiz herif!” Bana ifadesi, tutanaklarda. Ve arkadaşlarım,
gruptaki arkadaşlarım hep beraber bir teskin cihetine gittiler ve
hep beraber bunu da yuttuk. Muhalefet anlayışını gözden geçiriniz.
Eğer devam ederseniz -şunu açık söylüyorum- AK Parti önümüzdeki haftadan
itibaren buradaki her olumsuz davranışınıza karşı cevabınızı verecektir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Hayır, eğer böyle değil diyorsanız…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Ne demek istiyorsun? Yakışıyor mu bir grup başkan vekiline?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Elinizden geleni geri koymayın Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Devamla)
– Hayır, eğer diyorsanız ki, bir uzlaşma, karşılıklı saygı ortamı
içerisinde, Meclisin mehabetine yaraşır…
ATİLA EMEK (
FARUK ÇELİK (Devamla) – …Meclisin, siyasetin
ve siyasetçinin itibarını yükseltecek bir anlayışı sergileyelim
diyorsanız, başından beri AK Parti bu anlayışı burada sergilemeye
çalışıyor, buna öncülük etmeye çalışıyor, muhalefeti de bu anlayışa
davet ettiğimizi ifade ediyorum.
Yasa’nın hayırlı
olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Şimdi 30’uncu maddeyi
Sayın milletvekilleri,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
İkinci bölüme geçmeden
önce, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, daha önceki Genel Kurul
çalışmalarında da muhtevasını anlattığım, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine
göre kendisine söz verilmesi noktasında Başkanlığa iki sayfalık
bir dilekçe vermiştir. Bu iki sayfalık dilekçesinde zaten söylemesi
gerekenleri hem Başkanın şahsına hem de ilgi tuttuğu Sayın Bakana,
İç Tüzük’ün 67’nci maddesindeki üslubu tamamen aşarak, belki de değerlendirmeye
tabi; ama, çok ağır, kabul edilemez, bu Parlamentonun mehabetine uygun
olmayan ifadelerle talep etmiştir. Ben bunu ortaya koymadım.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, okuyun, değerlendirelim.
BAŞKAN – İç Tüzük diyor
ki: “Böyle bir talep geldiği zaman Başkan iade eder.” Ben arkadaşımızı,
rencide etmek, kırmak, üzmek istemedim.
ATİLLA KART (Konya) –
Ne münasebet! Ben ne konuştuğumu gayet iyi biliyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Belki o şartlar
altında yazmış olabilir; ama, ısrarla, aldığı, maddeler üzerindeki,
her sözde söyleyeceğini fazlasıyla söylediği halde, şimdi bana
yeniden müracaatta bulunarak: “Siz bana 69’a göre söz vermediniz,
ben sizden 63’e göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.” diyor.
Değerli arkadaşlar,
ben bu Parlamentoda daha önce de bulundum ve o sandalyelerde, o koltuklarda
oturdum. Bu İç Tüzük o zaman da vardı. Bu makamı, o zaman da değerli
başkanlarımız işgal ediyordu. Ben, böyle bir şey görmedim.
Bu Parlamento hepimize
lazım, bu İç Tüzük hepimize lazım. 69’a göre ben söz istedim, vermedin,
ver 63’e göre, olmadı, 61’e göre...
Arkadaşlar, bu Parlamentodaki
Başkanın icraatı da, milletvekillerinin talepleri, icraatları
ve konuşmaları da bu Parlamentonun tarihine geçiyor, emsal oluyor,
bizden sonrakiler buna göre uygulama yapıyor.
Bu bakımdan, ben bunu,
beni de kıran bir davranış olarak görüyorum. Tutumum ortadadır. Tutumumu…
Benim tutumumda tarafsızlığı ihlal eden, arkadaşımızı kıran, ona
haksızlık yapan hiçbir durumun olmadığını vicdan rahatlığı içerisinde
söylüyorum.
Ancak, bir şey daha
söylüyorum zabıtlara geçmesi için: Ben, siyasette uzun yıllar katettim
ve çok siyasetçi gördüm, çok da çile çektim. Hiçbir siyasetçi, sertliğiyle,
kırgınlığıyla, başkalarını kırmakla uzun bir mesafe alamamıştır.
Bu yanlıştır, bu üslup yanlıştır, bu tavır yanlıştır.
Ama, ben, yine de aynı
hoşgörü içerisinde arkadaşıma rica ediyorum: Benim herhangi bir,
Tüzük’e aykırı davranışım yoktur.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, bir cümle… Müsaade eder misiniz…
BAŞKAN – O bakımdan,
kendisine 63’e göre söz vermem mümkün değildir. Benim tavrım, davranışım
ortadadır.
Yüce heyetinize arz
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) –
Bir cümle Sayın Başkan… Bir cümle Sayın Başkan…
BAŞKAN – İkinci bölüme
geçiyoruz.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Başkan, bir cümle…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Görmek istiyorum… Sayın
Başkan, bana hakaret edildiğini söylediğiniz dilekçeyi görmek istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 31 ilâ
46’ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
söz istekleri var, hepsini okuyacağım, ona göre arkadaşlarımız hazır
olsunlar.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç, Anavatan
Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu,
AK Parti Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Sıraları böyle.
Şahıslar adına talepler
aynı anda geldiği için kura çekeceğiz burada olanlar için.
Hükûmetin söz hakkı
var. Hükûmet bazı sorulara da o kendisinin kullanacağı söz, süre
içerisinde soruları cevaplandırabilir.
İkinci bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın
Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin, artık
gecenin demeyeyim de sabaha doğru saat iki sıralarında, Türkiye
Cumhuriyeti’nin, Anadolu topraklarının tapusunun alınmasını sağlayan
Lozan Anlaşması’nı önemli ölçüde etkileyen çok önemli bir Yasa Tasarısı’nı
görüşüyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, takip ederim.
Bana hakaret edildiğini söylediğiniz dilekçeyi görmek istiyorum.
Açıklamasaydınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Bu Yasa Tasarısı’nı görüşürken, ne yazık ki, zaman zaman Sayın Başkan
konuşmaları bazen anlamıyor, bazen önergeleri karıştırıyor, gelen
arkadaşlar, oylamak için gelen arkadaşlar kimin önergesine oy verdiklerini
bilmeden el kaldırıyorlar. Türkiye, Türk halkının önünde gerçekten
şu anda komik bir durum yaşıyoruz. En önemli yasalardan bir tanesini
görüşürken şu Meclisin haline bakın. Arkadaşlar, konuşma sıralarında
kulise gidiyorlar, çay kahve içiyorlar…
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Sen oraya bak, oraya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Konuşma bittikten sonra, oy verilirken de koşar adım içeri giriyorlar,
elleri de havada. Peki neye oy veriyorsunuz?
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Şuraya bak, şuraya, karşıya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Hangi maddeye oy veriyorsunuz? O maddeyi anladınız mı? Değerli
arkadaşlar, böyle bir çalışma usulü var mı?!
MEHMET CEYLAN (Karabük)
– Dışarıda televizyon yok mu?
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Böyle yasa yapılabilir mi? Bu yasa komikliği nedir?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
– Sana mı soracağız?!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Tabii bana soracaksınız. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyesiyim değerli arkadaşlar, ben tabii bunu sorgulayacağım.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– Buradakiler ne?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Sınıf mümessili misin?
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, Yasa…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Sayın Acar, lütfen… Arkadaşımız düşüncelerini aktarıyor, beğeniriz
beğenmeyiz. Lütfen dinleyelim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Sayın Acar, iki saattir, arkada uyudu uyudu geldi, canlandı.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Şimdi, değerli arkadaşlar bu sözler gerçekleri yansıtmıyor mu? Şu
anda, bu kadar telaşımız nedir değerli arkadaşlar, nereye kavuşmak
istiyoruz? Yani, bu Vakıflar Yasası’nı bu hafta bitirmesek de haftaya
devam etsek neyi kaybetmiş oluruz? Sayın Bakan diyor ki: “Bu Yasa,
Türk halkının ihtiyacı için yapılıyor.” Peki Sayın Bakan, bu telaşınız
nedir, bu aceleniz nedir? Bunu anlamak istiyorum. Yani, bir hafta
sonra çıkmasında ne gibi engel olacak veyahut ne gibi sakınca olacak?
Ancak, bizi de kandırmaya
çalışıyorsunuz, yüce Türk milletini de kandırmaya çalışıyorsunuz.
Çünkü, AB dayatmalarına boyun eğmek durumundasınız Sayın Bakan.
Bunu, açık ve net olarak söyleyin, deyin ki “AB bizden talepte bulundu,
biz bu talebi reddedecek konumda değiliz; biz, bunu 8 Kasımdan önce
çıkarmak durumundayız.” Bunu, açık ve net olarak söyleyin.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Uyum yasası… Hayret!..
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– AB uyum yasasıyla bunun alakası yok değerli arkadaşlar. Çünkü şöyle:
AB ülkelerinde, Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da, Almanya’da bizim
anladığımız anlamda bir vakıf sistemi yok. Bu nedenle, Vakıflar Yasası’nın
AB uyumu olması mümkün değil. Sadece, AB, bunu, bize, siyasi kriter
olarak dayatıyor. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti, siyasi kriter olarak,
Kopenhag Kriterlerini aşmıştı. Hep beraber, bunu, Türk halkına müjdelediniz,
dediniz ki: Kopenhag Kriterleri bitti, artık, bundan sonra sadece
uyum yasaları söz konusu. Ancak, bu, uyum yasaları içinde değil, siyasi
kriterdir.
Değerli arkadaşlar,
AB’nin 2005 İlerleme Raporu’na baktığımızda, ülkemizi önemli ölçüde
kıskaca sokan hükümler var. İlerleme Raporu’nda ne diyor değerli arkadaşlar:
“Dinî toplulukların, dinlerini tanıtmak ve korumak amacıyla, hukuki
bir kişilikle dernek kurma hakkını hâlâ tanımamaktadır; uygulamada,
gayrimüslim topluluklar önemli sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler.
Bu topluluklar, tüzel kişilikten yoksundur.” Yani, AB diyor ki, azınlıkları
tüzel kişilik haline getirin diyor; azınlıkları tüzel kişilik olarak
kabul edin, dernekler, vakıflar aracılığıyla, bunlar, dinlerini tanıtsınlar...
Yani, “dinlerini tanıtsınlar” derken ne demek istiyorlar: Misyonerlik
faaliyetlerinde devam etsinler. Oysa, değerli arkadaşlar, bu misyonerlik
faaliyetleri nedeniyle ülkemiz az mı sıkıntı çekti? Kurtuluş Savaşı
öncesi, Anadolu’daki Rum ve Ermeni çeteleri nerelerde örgütlendiler
değerli arkadaşlar? Bunlar, silahı, mühimmatı nerelerden sağladılar?
O zaman, Anadolu’nun her tarafında yer alan azınlık okullarında, manastırlarda,
kiliselerde, oralarda örgütlenip Türk halkına saldırmadılar mı? Bunları
ne çabuk unutuyoruz değerli arkadaşlar? Bunlar, uzak bir tarih değil,
daha, bunlar yakın tarihimiz. Kaldı ki, bu siyasi kriterlerden… Hadi
diyelim ki, Sayın Bakan da ısrarcı oldu, sizler de sabaha kadar çalıştınız,
bu Yasa’yı çıkardık. Peki, siyasi kriterler bitecek mi değerli arkadaşlar?
Hemen, yani bu Yasa’yı çıkarır çıkarmaz, ya iyi ki bu Yasa’yı çıkardınız,
hemen sizin önünüzdeki engelleri kaldırıyoruz, AB’yle ilişkilerde
hemen önünüzü açıyoruz mu diyecekler değerli arkadaşlar? Şimdiye
kadar, bu boyun eğen tutumla buraya kadar getirdiniz. Kıbrıs konusunda
verdiğiniz ödünlerle şu anda hangi noktaya geldik?
EYÜP FATSA (Ordu) –
Kıbrıs’ta ne ödün verdik?
MEHMET CEYLAN (Karabük)
– Bir tanesini söyleyin.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Verdiğiniz ödünlerle şu anda nereye geldik değerli arkadaşlar?
MEHMET CEYLAN (Karabük)
– Bir tanesini söyleyin verdiğimiz ödünlerin.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Mesela Maraş... Söyle ya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Şu anda, arkasından başka ödünler gelecek. Arkasından hangisi gelecek?
Ermenileri tüzel kişilik kabul edeceğiz, Rumları tüzel kişilik
kabul edeceğiz, Yahudileri tüzel kişilik kabul edeceğiz; çünkü,
AB ilerleme raporu öyle diyor: “Bu topluluklar tüzel kişilikten
yoksun” diyor. Oku arkadaşım, 2005 yılı İlerleme Raporu, şu anda
Mecliste var, al oku.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Biz büyük devletiz, öyle şeylere bakmayın.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, Osmanlı İmparatorluğu da “biz güçlü devletiz”
diyordu. Osmanlı İmparatorluğu koskocaman bir imparatorluktu,
o da güçlüydü. Ancak, sonuç ne oldu? Sonuç: 1956 Islahat Fermanı’ndan
sonra olayların şekli değişti, çünkü o zaman yabancılara ödünlere
verilmeye başladı; yabancılar, ülkemizde -azınlıklar- toprak hukukunda
önemli adımlar attılar.
1956 yılındaki Times
gazetesi...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) – Tayms... Tayms...
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– 1956 yılındaki (Tayms) Times gazetesi
diyor ki: Artık Anadolu toprakları bizim satın almamıza açılmıştır.
Bu yoldan sanayiciler gitsinler, Anadolu topraklarında yer alsınlar
diyorlar değerli arkadaşlar ve ondan sonra da...
ENVER YILMAZ (Ordu) –
Hangi yıl?
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– 1856 yılında çıkan (Tayms) Times gazetesi değerli arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Marks mezarda
ağlıyor be!
MUHARREM KILIÇ
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Yasa Tasarısı’yla ülkemiz
önemli sorunlar yaşayacak.
Özellikle azınlık vakıfları Türkiye’nin her tarafında
örgütlenecekler; çünkü, demin, Sayın Bakan, bu azınlık vakıflarının
vakfiyesinde olmadığı için şube açamayacağını söylüyordu. Ancak,
bu azınlık vakıfları okul açabilecekler, bu azınlık vakıfları ticaret
yapabilecekler; bu azınlık vakıfları, Türkiye’nin
her tarafında, ticari şirketlerinin şubelerini de açacaklar, ticari
faaliyette bulunabilecekler.
Bu nedenle, değerli
arkadaşlar, zaman geçmiş değil. Komisyonda, bununla ilgili endişelerimizi
dile getirdik. Burada, uzun süredir bunun aksaklıklarını anlatıyoruz.
Gerçekten, Vakıflar Yasası’nda bir sorun varsa, eski Vakıflar Yasası…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, eski Vakıflar Yasası bir tasfiye yasasıdır,
ona dokunmayalım. Ancak, yeni Vakıflar Yasası’nda bir sorun varsa,
onunla ilgili görüşmelerde bulunabiliriz. Biz de buna yardımcı
olalım. Çünkü, şu anki gelen sistemle, vakıflar, yurt dışından istedikleri
kadar yardım alabilecekler. Biz, bu hakkı derneklere bile vermedik
değerli arkadaşlar. Dernekler, yurt dışından yardım alacakları zaman,
İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca izin verilmesi
gerekiyor. Ancak, şu anda, biz, vakıflarda bu izinleri kaldırıyoruz.
Elini kolunu sallaya sallaya, dışarıdaki cemaatler, ülkemizdeki
azınlıklara istedikleri kadar yardım edecekler. Bunlar da, ülkenin
her tarafında, bu gelen büyük miktardaki yardımlarla koloniler
oluşturacaklar değerli arkadaşlar.
Bu nedenle, bu hassasiyete
bir kez daha dikkatinizi çekiyoruz, yüce heyete saygılar sunuyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlarım.
Şu anda saat ikiyi on geçiyor ve biz, Türkiye için
çok önemli bir tasarıyı müzakere edip Türkiye lehine birtakım hayırlı
sonuçlar üretmeye çalışıyoruz.
Her üç partinin sıralarına
bakıldığında, bu işin ne kadar yerinde ve yerinde bir zamanda ve yerinde
bir şart içerisinde, altında tartışıldığını görmek mümkün; gerek
iktidar sıraları gerek muhalefet sıraları, artık, havlu atmış durumda.
Gecenin saat ikisinde böyle bir fikrî müzakere yapılması mümkün değil
ve bundan hayırlı bir sonuç üretmek de mümkün değil.
AK Parti’nin, Meclisi
bu tür çalışma tarzına zorlaması, artık, bir zulüm haline gelmiştir.
Bunu açıkça ifade etmek durumundayım. Burada şeklen bir iş yapılıyor.
Her kürsüye çıkan konuşmacı süresini doldurup oturmak durumunda.
Ne dinleyen var ne de söylediğini gerçekten anlayan ve özümsemeye
çalışan var.
Dolayısıyla, beyhude
bir iş yapıyoruz ve dostlar bizi alışverişte görsün kabilinden, AK
Parti, Meclisi çalıştırdığını iddia ediyor. Biz, daha dirayetli,
daha yerinde bir Meclis çalışması önerdiğimiz zaman da, İktidar
Partisi sözcüleri kürsüye gelerek diyorlar ki, muhalefet, Meclisi
engellemeye çalışıyor. İşte, muhalefet, Meclisi engellemeye çalışmıyor,
Meclisi daha ciddi bir tavır içerisinde meseleleri müzakere etmeye
ve böyle bir ortam getirmeye çalışıyor. Fakat, AK Parti bunu dinlemediği
için, buna aldırmadığı için de, neticede, gecenin saat iki buçuğunda
böyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Şimdi, ben, ikinci bölümle
ilgili sözlerime başlamak üzere, biraz önceki bölümde Sayın Selami
Uzun’un 25’inci madde dolayısıyla yaptığı konuşmanın tutanaklarından
size bir iki cümle okuyacağım. “Tabiri caizse, kamu, üçüncü sektörü,
yani vakıf ve dernekleri taşeron olarak kullanıyor.” Zaten, bizim
de itirazımız, bizim de hassasiyetimiz, bizim de dikkati çekmek istediğimiz
husus, nokta burası. Büyük devletler, artık, dünyanın birçok ülkesinde,
siyaseten yapmak istedikleri birçok projeleri, uygulamaya koydukları
birtakım projeleri ve emelleri, siyasi bir tavır içerisinde değil
ama, vakıflar kanalıyla, vakıflar aracılığıyla gerçekleştirmeye
çalışıyor.
Ben, biraz önceki konuşmamda
dedim ki, Ermeni çetelerini, Rum çetelerini, Bulgar komitacılarını
hangi şartlar altında, kimler yetiştirdi? Bunları yetiştirenlerin
büyük bir çoğunluğu, Osmanlı’nın son döneminde, yani, 1800’lerin başından
itibaren Osmanlı topraklarında açılmaya başlanan yabancı okullardır.
Bunların açılmasını sağlayan vakıflar, sadece okullar değil, okullar
yanında açılan hastaneler de sadece bu amaca hizmet etmiştir; Osmanlı’ya
karşı ihtilalci, Osmanlı’ya karşı isyancı yetiştirmek üzere.
Şimdi, biz… AK Parti
genellikle konuyu bir Lozan çerçevesi içerisine sıkıştırıp meselenin
diğer yönlerini, bizim itirazımız olan diğer hususları geri plana
itmeye, âdeta üstünü örtmeye çalıştı. Mesele sadece Batı Trakya
Türkleriyle alakalı değil bizim itirazımız; aynı zamanda, yabancıların
Türkiye’de vakıf açması, yabancıların Türkiye’deki vakıflara kaynak
sağlaması. Bu mesele, çok ciddi bir meseledir.
Globalleşme gibi bir
kavramı burada yüceleştirip sanki yaptığınız birtakım hususları,
yaptığınız birtakım düzenlemeleri, globalleşmenin getirdiği
bir hürriyet, demokrasi ortamında yapıyormuş gibi ve bunun nimetlerini
de Türkiye’ye yansıtıyormuş gibi bir atmosferde sunmaya çalışıyorsunuz.
Yanlış. Globalleşmenin anlamı, bir tek cümleyle, yabancı büyük devletlerin,
küçük ve fakir devletler üzerinde hegemonya kurmasının bir amacıdır
globalleşme. Kavram olarak emperyalizmin sütre gerisine çekilip
üstünün bir şalla örtülmesidir. Başka hiçbir anlamı yoktur.
Globalleşmenin fakir
ülkelere, küçük ülkelere dikte etmeye çalıştığı birtakım umdeleri,
birtakım unsurları, siz, yüce, insani değerlermiş gibi buraya getirip
takdim etmeye ve bu yüce umdelere bağlı olarak biz de gerekli düzenlemeleri
yapıyoruz deyip yaptığınız işi masum göstermeye hakkınız yoktur.
Türk toplumu, Türk Milleti,
yapılan işi, anında, gecenin bu saati olmasına rağmen takip ediyor
ve yapılan işi yeteri kadar da kavrıyor. Burada, kürsüde yaptığımız
her konuşmanın akabinde Türkiye’nin muhtelif yerlerinden telefonlarla,
mesajlarla, bizim söylediğimiz hususlara içten, canı yürekten katıldıklarını
söylüyorlar, ifade ediyorlar.
O bakımdan, birtakım
süslü laflarla, yapılan bu işleri Türk Milleti’nin gözünden kaçıramazsınız.
Güzel bir belagata sahip olabilirsiniz, kürsüde güzel sözler söyleyebilirsiniz;
ama, bunlar, yaptığınız işi gizlemeye yetmiyor, haberiniz olsun. Yarın
hesap günü geldiğinde –ki, o hesap gününün hangi gün geleceğini biliyorsunuz.
Bilmiyorsanız, unuttuysanız ben yine size hatırlatayım, 4 Kasım
günü- Türk Milleti sizin kitabınızı elinize mutlak surette solunuzdan
verecektir. Bundan hiç endişeniz, hiç şüpheniz olmasın. Bu ülkeye
refah getirmediğiniz için değil, bu ülkenin fakir halkını doyurmadığınız
için değil, işsiz bıraktığınız için değil; kitabınız niçin sol elinize
verilecek: Millî değerleri bu kadar ucuza pazarladığınız için verilecektir.
Bunu kesinlikle unutmayın.
Siyasette, gelecek
dönemde ben olmayabilirim, siz olmayabilirsiniz veya bir başkaları
olabilir.
AHMET YENİ (
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Ama, şunu unutmayın: Bu milletin değerleri adına yapılmış her taviz,
sonraki dönemlerde…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Sen laf atamayacaksın bir dahaki sene bu zaman, orada bulunamayacaksın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– İbrahim Bey, bir dakika…
Millî değerler noktasında
verilen her taviz, bu millete, ileride çok pahalıya mal olmuştur. Bunun
tarihte örnekleri vardır. Biraz önce, Ege Adaları’nın, 12 Ada’nın, Girit’in,
Kıbrıs’ın, bu, bugün bizim girmeye çalıştığımız Avrupa Birliğinin
önderi ülkeler tarafından nasıl, hangi hilelerle, hangi desiselerle,
hangi düzenbazlıklarla elimizden alındığını… Siyas, Lozan’da değil,
siyasi tarihi açın, bir okuyun. 1800’den cumhuriyetin kuruluşuna
kadarki olan dönem Türk tarihi için ve bundan sonraki nesiller için
çok ibret olaylarıyla doludur. Benim bunu okuduğum dönemlerde, bu
dönemle ilgili tarihe merak sarıp da okuduğum dönemlerde… Çünkü,
bizim liselerimizde bu dönem pek okutulmaz, dönem sonlarına gelir
ve bu dönem, 1800’ler sonrası Osmanlı dönemi kimsenin dikkatini çekmez
ve en az bilgi sahibi olduğumuz dönem de budur Osmanlı tarihi hakkında.
Eğer, merak edip siz de bu dönemde Osmanlı’ya oynanan oyunları, kimlerin,
ne oyunlarla, nereleri elimizden aldığını bir okuyacak olursanız,
gözyaşlarınızı, inanıyorum, tutamayacaksınız.
Bugün, bu milletler,
bu devletler, bu amaçlarından, bu emellerinden vazgeçmişler mi? Eğer
“vazgeçmişler” diyorsanız, en büyük safdilliği yapıyorsunuz demektir.
Her fırsatta, ellerine geçirdikleri her imkânı kullanarak Türkiye’ye
hâlâ birtakım şeyleri zorla, hileyle dikte ettirmeye, desiseyle
Türkiye’nin elinden birtakım avantajlı konumlarını almaya çalışmaktadırlar.
İşte, gayrimüslim vakıflarıyla ilgili olan hususlar da bunlardır.
Unutmayın, “orta kapı”
meselesi nedir; hiç bileniniz var mı?
ALİM TUNÇ (Uşak) – Var,
var.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Hatırlayın o zaman. Sizi, tekrar hatırlamaya davet ediyorum. Mora
isyanında patrikhanenin rolü nedir? Bunu, bir kez daha düşünmeye
davet ediyorum. Burada vereceğiniz her oy, burada söyleyeceğiniz
her kelimenin, mutlak surette, arkasında, bunun idraki içerisinde
olmanızı bekliyoruz. Ama, ne yazık ki, bu hassasiyeti yeteri kadar
göstermiyorsunuz. Hatta, bu hassasiyeti gösterenlerle de, bu kürsüye
çıkıp alay ediyorsunuz. Bu, size hiç yakışmıyor. Böyle bir muhafazakâr
parti görünümü içerisinde bu tavır size hiç yakışmıyor. İnanıyorum
ki, bunun ıstırabını duyan, içinizde, çok milletvekili var. Farkında
olsanız burada yapılan işin, bunun ıstırabını tüm AK Parti Grubu
duyacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bunun ıstırabını
duymadan burada parmak kaldırmak mümkün değil. Tarihî bir sorumluluk
burada gerçekleştiriliyor. Bu sorumluluğun, bizden sonraki evlatlarımıza
da kalacağını bilmenizi isterim. Bunun maliyetini, sadece bizler
değil aynı zamanda onlar da yüklenecektir. Soros Vakfının, bir yabancının
kurduğu vakıfların ve bu tür vakıfların yardımıyla ülkelerde ne
gibi sonuçlar aldığını, çok uzak değil, altı, yedi ay öncesine dönerek,
gözlerinizde yeniden bir film şeridi gibi geçirebilirsiniz. Bunları
unutmayalım. Devlet idare etmek, devlet yönetmek, siyaset yapmak kolay
iş değildir; hele lafla geçiştirilecek hiç iş değildir, üzerinde
ciddi ciddi düşünmek gerekir. Düşüncenin iyi mahsul üretebilmesi
için de, bunun altında bilgi zemini gerek. Bilmeden düşünce ve fikir
üretilmez, sonuç çıkarılmaz, hüküm verilmez. Verilecek hükmün…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun efendim,
son cümlenizi tamamlayın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
– Verilecek hükmün -mutlak suretteki burada bir hüküm veriyoruz,
parmak kaldırarak bir hüküm veriyoruz- verdiğimiz hükmün, mutlak
surette, sağlıklı bilgiye, sağlıklı muhakemeye, sadece kendimizi
değil bundan sonraki nesillerimizi de düşünerek verilmesi gerektiğine
inanıyorum ve bir kere daha sizlere hatırlatıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
AK Parti Grubu adına
Çankırı Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
vakıf, insanla beraber mevcut olan, karşılıklı dayanışma ve başkasına
iyilik yapma duygusunu hukuki statüye kavuşturan ve ona süreklilik
kavramı sağlayan, milletlerin sahip bulunduğu manevi güç ve değerlerin
tanımlanmasına yardımcı, tüzel kişiliğe sahip, demokratik, sivil
bir toplum kuruluşudur.
Sözlükte, durdurma,
alıkoyma, ayırma, bağlama gibi manalara gelen “vakıf” kelimesi,
kavram olarak bir malı veya mülkü satılmamak kaydıyla bir hayır işine
bağışlama, bırakma şeklinde ifade edilmektedir. Yani, vakıf, maddi
bir karşılık beklemeden, başkalarına yardım etmek gibi dikkat çeken
bir düşüncenin ortaya koyduğu ve sosyal, ekonomik ve kültürel hayata
derin tesirler bırakmış önemli bir müessesedir.
Vakıflar, tarih boyunca,
hastaları tedavi etme, ilmin yayılmasını sağlayıcı araçları temin
etme, öğrencileri destekleme, hayvanları koruma, ibadethanelerin
ve diğer kamu tesislerinin inşa, bakım ve onarımını sağlama gibi
kamu yararı olarak nitelendirilebilecek bütün alanlarda aktif
bir rol üstlenmiştir.
Medeniyet tarihimizde
bütün varlıklara faydalı olmakla, merhametin doruğa çıktığı devirler
olmuştur. Buna örnek vermek gerekirse, Osmanlı Devleti, bir vakıf
medeniyetinin tesis edildiği devlet olarak dünyaya kendisini kabul
ettirmiştir. Bu gaye için meydana getirilen vakıf eserlerinin başında,
tam teşekküllü hastaneler, imaretler, aynı zamanda darüşşifalar,
medreseler, hamamlar ve diğer tesisleriyle bir külliye halinde
topluma hizmet vermişlerdir. Bunun yanında, çeşme, sebil, sarnıç,
havuz, kuyu, hatta göl gibi tesisler ile yolların tamirleri ve düzeltilmeleri
maksadıyla toplumun birçok ihtiyacına cevap veren vakıf eserleri
görülmektedir.
Türk vakıfları, yüzyıllar
boyunca, millet hayatında, sosyal düzenin her türlü sarsıntı ve örselenmelerinden
korunmasında, fertler arasında yardımlaşma ve dayanışma yoluyla
karşılıklı sevgi bağlarının kurulmasına çalıştığına göre, bu vakıfları
ve özellikleriyle ülkemizin en hayati meselelerine geniş ölçüde
hizmeti dokunduğuna şüphe yoktur.
Eğitim ve sağlık işlerini
yürütmek üzere kurulmuş vakıflar hep millî bünyeye hizmet etmişlerdir.
Millî kültürün yükselmesi, halk sağlığının korunması, fertlerin hayatlarının
korunması için, tehlike ve kazaların önlenmesi için çalışan vakıflar,
pek tabii ki, millî kurumlardır.
Vakıfların imar ve sanat
yönündeki hizmetlerini kim inkâr edebilir? Vakıflar eliyle yapılan
çoğu eser, abide vasfını haizdir. Bunlar bulundukları her yerde
Türklüğü temsil etmektedir. Abidelerimiz, Türk vatanının tapu senetleridir.
Millî hudutlarımız dışındaki vakıf eserlerimiz hâlâ Türklük damgasını
taşımaktadır. Parlamentolar arası birlik toplantısı için gittiğimiz
Kenya’da bile ecdadımızın yapmış olduğu bu vakıf eserlerini büyük
bir zevkle izlemiş olduk. Her yerde bulunan cami, medrese, köprü,
çeşme, kervansaray, han, hamam ve sebillerimiz hep vakıf abideleridir.
Müslüman Türk milleti,
geçmişte olduğu gibi gelecekte de vatanı uğruna malını ve canını
feda etmeye hazırdır. Ona fıtraten bahşedilmiş bu duyguları körletmemeliyiz.
Milletin dinî ve millî duygularını canlı tutmak için tüm sivil toplum
örgütü ve bireylerini harekete geçirmeliyiz.
Vakıflar, tarihimizde
yardımlaşma, dayanışma, sağlık, sosyal, güvenlik, eğitim, karşılıksız
iyilik yapma, faydalı olma gibi pek çok fonksiyonları icra etmişlerdir.
Zamanımızda ayakta duran vakıflarımıza gereken ilgiyi gösterme,
tamir, bakım ve restorasyonları yaparak amaç ve fonksiyon açısından
yeni vakıflar tesis ederek, 21’inci yüzyıla damgasını vuracak en
önemli kurumlardan biri olacağını ve vakıf müessesesinin, insanlar
arasında dayanışma, kardeşlik, hayır yapma, sevgi gibi duygu ve hasletlerin
var olduğu sürece de devam edeceğini ifade etmek gerekir. Böylece,
toplumun sosyal dayanışması açısından önemli bir fonksiyonu icra
ettiğini gördüğümüz vakıfların, iyi işlediği ve korunduğu zamanlarda,
insanların hayatta karşılaşabilecekleri maddi ve manevi zorlukların,
ıstırap ve sıkıntıların giderilmesi, hayatın güzelleştirilip
insan haysiyetinin korunması, sosyal düzenin her türlü tehlike ve
sarsıntıdan kurtarılmasında da yardım ettiği görülecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle seçim bölgem olan Çankırı’da, Hükûmetimiz
döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ve bizlerin de takipleriyle
gerçekleştirilen inşaat, onarım ve hayır hizmetleri özet olarak
şöyledir: 2004 yılından itibaren 750 kişiye günlük bir öğün sıcak yemek
ve ekmek dağıtımı yapılmaktadır. 2006 yılında 1.600 aileye kuru gıda
yardımı yapılmış olup 2007 yılında, ocak ayı itibarıyla bu yardımlar
aylık olarak, düzenli olarak yapılacaktır. 2006 yılında 50 ortaöğretim
öğrencisine 50 YTL burs bağlanmıştır, 8 yetim ve sakata aylık 219
YTL maaş bağlanmıştır. Bu işler için 1 milyon 250 bin YTL harcanmıştır.
Ayrıca, camilere 100 bin YTL nakdî yardım sağlanmıştır. Merkez Alacamescit
ve Mirahor Camilerinin onarımları gerçekleştirilmiş olup Merkez
Şeyhoğlu Camii, Buğdaypazarı Medresesi, Ilgaz Yerkaya Camilerinin
tüm projeleri çizdirilmiştir. Bu işler için, bugüne kadar 300 bin
YTL harcanmıştır. 2007 yılında dokuz adet eserimizin onarım, on adet
eserimizin de proje çizimleri yatırım programına alınmıştır. Bu
işler için öngörülen harcama toplamı 3 milyon YTL’dir. Önümüzdeki
yıllarda, bu hizmetlerin daha da artarak devam edeceğine inancımız
sonsuzdur.
Bu vesileyle, Sayın
Genel Müdürümüze ve Değerli Bakanımıza teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada ve ülkemizde faaliyet gösteren vakıflar,
aynı zaman da birer sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu teşekküller,
bulundukları ülkelerin, eğitimine, kültürüne, ekonomisine, sosyal
ve siyasal hayatlarına büyük katkı sağlamaktadır. Ülkemizde, bu
amaçlar doğrultusunda binlerce vakıf kurulmuş ve hâlâ kurulmaya devam
etmektedir.
Sivil toplum tarafından
meydana getirilen bu kuruluşların faydalarını saymakla bitirmek
mümkün değildir. Ecdadımızın bizlere sahip olmamız için bıraktığı
vakıf eserlerinin, daha iyi bir şekilde korunması, bakım ve onarımının
yapılması, mimari ve tarihî değere sahip vakıf abide eserlerinin
restorasyonlarının yapılması konusunda büyük bir çalışma içerisinde
olan ve 2006 yılını “vakıf medeniyet yılı” olarak kutlayan Vakıflar
Genel Müdürlüğü, ülke genelinde, hatta sınırlarımız dışında vakıf
eserlerinin bulunduğu komşu ülkeleri de içerisine alan çalışmaları
gerçekleştirmiştir. Gerçekleştirilen bu çalışmaların ve ortaya
konacak projelerin yeniden vakıf ruhunu, şuurunu çağın gerektirdiği
şekilde düzenlemek ve ele alıp yaşatmak ve kazanmak için bir gereklilik
olduğunu ayrıca ifade etmek isterim.
Türkiyemiz içerisinde
ve Türkiye dışında yapılan bu değerli hizmetlerin takdir edilmesi
gerekir, çünkü, hele son birkaç yıldır, buna büyük bir ağırlık verildiğini
görmekteyiz. Gerçekten, çok önemli eserlerimiz ihya edilmiştir, yeniden
yapılmıştır ve yapılmaya da devam etmektedir. Bunun böyle olması
gerekiyordu, çünkü, vakıf demek, bir insanın kendi özünde olan, gönlünde
olan, içinde olan, bünyesinde olan ilgi, görgü, sevgi, saygı, her şeyi
vermesidir; alması değildir. Vakıfçılıkta verme vardır, alma yoktur.
Dolayısıyla hep vereceksin, vaktinden vereceksin, sıhhatinden vereceksin,
malından vereceksin, zamanından vereceksin, vereceksin, vereceksin…
Verdiğin müddetçe yüceliyorsun ve yüceltiyorsun. Kim daha çok vermişse
yücelmiştir ve kendi ülkesini, devletini, milletini, insanlarını,
ailesini de yüceltmiştir. Bu bakımdan, vakıf yapmak, vakıfçı olmak,
vakıf hizmetinde bulunmak, her zaman insanların mutlaka yapması
gereken bir özelliktir, yani, özellik olmalıdır. Onun için, önümüzdeki
günleri düşünerek, geleceğimizi düşünerek yatırım yapmak ve bu
vakıf konusunda gerekli hassasiyeti göstermek her insan için önemli
bir çaba olmalıdır ve bu çaba neticesinde göreceğiz ki çok güzellikler
ortaya çıkacaktır ve ecdadımızın, büyüklerimizin bize bahşettiği
bu güzel günler varsa, onların bu eserleri sayesinde bu güzel günlere
geldik ve bu güzel günleri yaşamak ve yaşatmak hepimizin, inşallah,
görevi olmalıdır diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdemir.
Efendim, Sayın Hikmet
Özdemir, hem şahsı adına hem Grup adına söz talep etmiş, ilave de bir
süre istemedi.
Var mı ilave süre isteğiniz?
Var konuşma hakkınız.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
– Yok.
BAŞKAN – Yok, teşekkür
ediyorum.
Kişisel ikinci konuşma,
Sayın Kılıç.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; azınlıklarla ilgili olaylara
dikkatinizi çekmiştik. Bu azınlıkların vakıflarının durumu, malumunuz
üzere, 1936 Beyannamesinde bildirdikleri mallardan ibaretti.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bu 1936 Beyannamesinde bildirilen mallarda, kendilerinin beyanlarına
göre bu mallar dikkate alınmıştı. Bu mallardan bir tanesini sadece,
bir vakfın, bu azınlık vakıflarının, bu Balıklı Rum Hastanesi Vakfının
beyannamesine baktığımda, sadece bu vakfın, 329 parça taşınmazı
kendi vakfı olarak gösterdiğini gördüm. Ancak, bu kendi vakfı olarak
gösterilen bu taşınmazların karşısına baktığımda ise, bu taşınmazların,
329 taşınmazın yaklaşık 300 kadar taşınmazının gerçek şahısların
malı olduğunu görüyoruz. Yani, İstanbul’da yaşayan, İstanbul’u
terk etmiş veya terk etmemiş Rumların malları, burada Vakfın malı olarak
gösterilmiş. Daha sonraki aşamalarda, bu gerçek şahıslardan bir
kısmı bu Balıklı Rum Hastanesi Vakfını mahkemeye veriyorlar, “Burası
bizim taşınmazımızdır, Vakıf bunu kendi hayır malı olarak göstermiş”
diye iddialarda bulunmuşlar, bir kısmını kazanmışlar. Yine, bu taşınmazlardan
bazılarını hazine kazanmış. Hazine nasıl kazanıyor değerli arkadaşlar?
Medeni Kanun’un 501’inci maddesine göre, son mirasçı hazinedir. Zaten,
bu azınlık vakıflarının, cemaat vakıflarının hazmedemedikleri
maddelerden bir tanesi de budur; çünkü, değerli arkadaşlar, Sevr Anlaşması’yla,
bu azınlıklara ait malların kendi gruplarına, kendi toplumlarına
geçmesini talep ediyorlardı, Sevr Anlaşması’nın 144’üncü maddesi. Ancak,
daha sonra, Lozan Anlaşması’yla bu hükümler ortadan kaldırıldı. Lozan
Anlaşması’yla, bu azınlıklar da, artık, bizim, kendi vatandaşımız
olduğu için, Medeni Kanun anlamında bizden hiçbir farkları olmadığı
için, normal Türk vatandaşlarının statüsüne tabi tutuldular.
Değerli arkadaşlar,
demin, Sayın Bakan burada konuşma yaparken “gayrimüslimlere ikinci
sınıf muamele mi yapalım” diye bir beyanda bulundu. Oysa, bizim, kesinlikle
böyle bir talebimiz yoktur. Sosyal demokrat partiler, sosyal demokrat
insanlar, insanlar arasında ayırım yapmazlar, hümanist düşünceye
sahiptirler, insan haklarına saygılıdırlar. Bu nedenle, ülkemizde
yaşayan, bizim vatandaşımız olan azınlık mensubu insanlara, bizim
ikinci sınıf muamele yapmak kesinlikle aklımızın ucundan geçmez,
bunlar bizimle eşit haklara sahiptirler. Bizim üzerinde durduğumuz
husus, topluluk haklarıdır. Bunların, normal Türk ve Müslüman vatandaşlardan,
Medeni Kanun anlamında hiçbir farkları yoktur. Sadece, bunlar, Lozan
Anlaşması’ndan doğan azınlık hukukuna ilişkin, cemaat hukukuna
ilişkin fazlalık haklarını talep etmektedirler değerli arkadaşlar
ve Lozan Anlaşması’ndaki bu azınlıklar hukuku, demin de belirttim,
tasfiyeye yöneliktir. Yani, bizim ülkemizde kalan azınlık mensuplarına,
kendi dinî vecibelerini yerine getirmek amacıyla hayri vecibelerini
yerine getirmek amacıyla, eğitim vecibelerini yerine getirmek
amacıyla onlara bu imkân tanınmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Ancak, ülkemizde yaşayan bu azınlık mensubu vatandaşlarımızın
bir kısmı, daha sonra, çeşitli nedenlerle ülkemizi terk etmişlerdir.
Ancak, daha sonra, bunlar, kendi ihtiyaçlarına yönelik taşınmaz
edinmişlerdir. Bununla ilgili, gerçi zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır,
ancak, gerek 57’nci Hükûmet döneminde yapılan değişikliklerle gerekse
2003’te yapılan değişikliklerle bu sıkıntılar da aşılmıştı. Yani,
bu insanların gerçek anlamda bir ihtiyaçları varsa, bu insanların
dinî yönden, inançlarını yerine getirmek için, ibadethane ihtiyaçları
varsa yerine getirsinler değerli arkadaşlar, hayır kurumlarını
kursunlar. Ancak, ihtiyaçtan fazla, düşünün, cemaatler İstanbul’da,
Türkiye’nin başka illerinde bunlar niçin taşınmaz edinmeye çalışsınlar
veya ticari şirket kurarak, Türkiye’nin başka yerlerinde niçin taşınmaz
almaya çalışsınlar?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlelerinizi
alabilir miyim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, bunları, iyi niyetle izah etmek mümkün değil.
Bunlara bir kez daha
dikkatinizi çekmek istiyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerinde…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Söz istiyoruz efendim. İkinci konuşma kullanılmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, ikinci şahıs konuşması kullanılmadı. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, Hikmet
Özdemir’e şahsıyla ilgili…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Konuşmadı.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ama, konuşmadı.
BAŞKAN – Efendim, kura
çektik. Şahsıyla ilgili…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Anladım, kullanmayınca, ben istiyorum efendim.
BAŞKAN – Efendim, süreyi
kullanmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, süreyi kullanmıyorsa…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Hayır, kürsüye de çıkmadı efendim. Usul tartışması açalım o zaman
efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Şimdi, Sayın Başkan, ikinci şahıs sözü kullanılmazsa, bir başka arkadaş
kullanabilir.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
– Kullanıyorum Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Geçti.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– O geçti efendim, “kullanmıyorum” dedi.
BAŞKAN – Efendim, ben
anlatamadım. Kendisine hem grup adına hem şahsı adına söz verdim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ama efendim, kullanmadı.
BAŞKAN – Süreyi tamamlamadan
konuşmasını bitirdi.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Hayır efendim, kullanmadı. Tutanağı getirtin efendim.
BAŞKAN – Efendim, rica
ederim. Yani, bunun…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– “İstiyor musunuz” dediniz, “istemiyorum” dedi efendim.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
– Süreyi tamamlamadım.
BAŞKAN – Süreyi tamamlamadı
efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Hayır efendim. “İstiyor musunuz” dediniz, kullanmadı. Biz onun üzerine
ben size işaret ettim ben konuşacağım diye.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Grup adına konuşmayı tamamladıktan sonra “şahsî hakkınızı kullanacak
mısınız” dediniz, “kullanmayacağım” dedi.
BAŞKAN – Sayın Özdemir,
şahsınız adına söz ile grubu birleştirdiniz, öyle yeterli mi gördünüz?
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
– Sayın Başkan…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Hayır efendim, birleştirmedi. On
beş dakika vermediniz. O birleştiremez Sayın Başkan. Usul tartışması
açalım o zaman efendim. Sayın Başkan, kullanmadı efendim. Lütfen…
BAŞKAN – Hayır, o zaman
mevcutlara yeniden kura çekeceğim. Niye size vereyim de haksızlık
olsun? Kura çekeceğim mevcut arkadaşlar arasında.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Buyurun efendim.
BAŞKAN – Ben kura çektim,
o arkadaşlar çıktı. Sizden Sayın Kılıç çıktı, hiç kimse itiraz etmedi.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Buyurun çekin.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
– Sayın Başkanım,ben de kullanmak…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Geçti, geçti.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Geçti o, olur mu artık? “Kullanmayacağım” dedi.
BAŞKAN – Orhan
Eraslan yok bizde.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) – Orhan Eraslan’ı da yazın koyun oraya o zaman. Efendim, biz buraya konuşmaya
geldik.
BAŞKAN – Efendim, sabahtan beri hepimiz
konuşuyoruz Sayın Eraslan.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) – O zaman ben
konuşayım efendim.
ATİLA EMEK (
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Geçti artık.
BAŞKAN – Sayın Koç, istiyor
musunuz siz?
HALUK KOÇ (Samsun) –
İstiyorum.
BAŞKAN – Hayır, ben kuraya
atarım. Hanginiz çıkarsa. Bir kişi…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Ne demek bir kişi?
BAŞKAN – Burada olanlar
arasında kura çekmek istiyorum…
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir gözlemimi de Sayın
Başbakan Yardımcısının varlığında sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi bir Yasa Tasarısı görüşüyoruz. Bu Yasa Tasarısı’yla ilgili,
temel yasa kapsamında ele alındığı için, önemli noktalardaki görüşlerimizi,
çekincelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz ve acı olan sahne
şu: Yani, İktidar Partisi milletvekillerinin büyük çoğunluğu sadece
oy vermek için Genel Kurula geliyorlar. Yani, şu anda Meclisin, saat
üçe on yedi kala arz ettiği manzara bu. Bu çok acı. Acılığı şuradan
geliyor, sıkıntısı şuradan geliyor: Bakın, Sayın Abuşoğlu da söyledi,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, Sayın Eraslan da söyledi, belli
maddeler söyledi, lütfen, elinizde Kanun Tasarısı var, Hükûmetin getirdiği
metin var, Komisyonda yapılan değişikliklerle buraya, Genel Kurula
indirilen metin var. “Şu şu şu maddeleri lütfen okuyun” dedi, “lütfen
bir değerlendirin” dedi. “Belki İktidar Partisi disiplini içerisinde
oy verme sorumluluğunuzu yerine getireceksiniz; ama, hiç olmazsa
kendi vicdanınızda bu maddelere, bu Yasa Tasarısı’nın bu şekliye
çıkmasına, belki kendi vicdanınızda muhalif kalacaksınız, hiç olmazsa
o şansı kullanın” dediler. Ama, hiç oralı olmadınız, birçok arkadaşımız
olmadı. Futbol maçı seyredildi kuliste, buraya oylama sırasında
gelindi ve gidildi. Şu anda sergilenen manzara bu. Bunu eleştiri olarak
kabul edin. Hiç ağır bir tarafı yok bunun. Yani, ben üzülerek tespit
ediyorum, İktidar Partisi, belki de, bu yasama döneminde görüşülen,
önem sırasına göre en başlarda yer alabilecek olan bir kanun tasarısı
hakkında milletvekillerinin yeterli bir ön çalışma yapmadan, hiç
olmazsa, muhalefetin “Bütün Yasa Tasarısı’nı bırakın, belirli
maddelerinde duyarlılığınızı lütfen gösterin, kendi içinizi rahatlatın.”
diye altını çizdiği maddeler konusunda dahi hiçbir sorumluluk almadınız,
hiçbir şey hissetmediniz ve bunları otomatiğe bağlanmış şekilde
oylayıp gidiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
çok acı bir sahnedir. Bunlar tutanaklara geçsin. Bunlar, ileride, bugün
çekincelerini söylediğimiz, altını çizdiğimiz, açılan kapılardan,
açılan boşluklardan ne gibi sıkıntılarla Türkiye ileride karşı
karşıya kalacak, bütün bunları ileride, belki -Allah uzun ömür versin-
değerlendirme fırsatınız olur.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, hep mütekabiliyet, mütekabiliyet, mütekabiliyet… Birtakım
ifadeler dile getiriliyor. Bakın, bizim, Vakıflar Yasa Tasarısı’nı
görüşürken, bütün Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet sözcülerinin
altını çizdiği bir husus var, o da, yakın siyasi tarihimizden ders alma
konusu. Sayın Abuşoğlu 1830’lardan bahsetti, Sayın Eraslan Islahattan
bahsetti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ne şekilde, nelerin varlıklarının
içerisinde, ne gibi fitne fesatlar yeşertilerek nasıl o coğrafyayı
kaybettiğinin altını çizmeye çalıştılar.
Yakın siyasi tarih
çok önemli. Eğer -bu hepimiz için geçerli- iyi birer siyasetçi olmak
istiyorsak, bu ülkenin yakın siyasi tarihini çok iyi değerlendirmemiz
gerekiyor. Burada da kilit, 1790’lardan başlıyor; Abdülmecit’ten
başlıyor, III. Selim’den devam ediyor, II. Mahmut’tan devam ediyor ve
ondan sonra Islahat, I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet ve ondan sonra
Balkan harpleri, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet
dönemi. Neler yaşandı bu süreçlerde, çok iyi bakmak gerekiyor.
Mütekabiliyet dedim,
mütekabiliyet konusunda, bizim şu anda bu Yasa Tasarısı kapsamı
içerisindeki tek muhatabımız Yunanistan’dır. Bizim, Danimarka’yla
bir mütekabiliyet arayışımız yok, bizim, İzlanda’yla yok, Fransa’yla
yok, diğer, Avrupa Birliğine şu anda üye olan ülkelerle yok, bir tek
Yunanistan’la var. Çünkü, uluslararası antlaşmaların bizi bağlayan
birtakım yükümlülükleri var, bizi ve Yunanistan’ı bağlayan yükümlülükleri
var. Şimdi biz tek taraflı olarak, buradan, karşılığını almadan çok
büyük açıklar veriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
tarih önünde çok büyük sorumluluk hissetmemiz gerekiyor.
Bir konuyu söyleyerek
bitirmek istiyorum Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) –
Herhâlde, müsaadenizle uzatmayı da kullanacağım.
Sayın Bakana defaten
soruldu, ben soru olarak yönelttim, Sayın Onur Öymen konuşmasında
belirtti. İşin kilit noktası, belki sizin de ilginizi çeker, o da
şu: Sayın Bakan, daha hâlâ buna cevap vermediniz. Ben istirham ediyorum,
Hükûmet adına söz hakkınız var. Bizler çalışmak için buradayız, bu Yasa
Tasarısı’nın tümünün görüşülmesine kadar siz Danışma Kurulu çıkarttınız
ve arkadaşlarınızı yolladınız oylamaya geçmeden önce. Şimdi, soru
şu: Sayın Bakan, -lütfen, bunu geçiştirmeyin- bakın, 2005 yılının Mayıs
ayında, Hükûmetin talimatıyla, azınlıkların haklarını ve imtiyazlarını
düzenleyen, Azınlıkların Sorunlarını Değerlendirme Kurulu, Lozan
Antlaşması’nda öngörülen karşılıklılık ilkesinden vakıflar konusunda
vazgeçmeyi kararlaştırdı demiştik. Yani, Türkiye’nin Lozan’dan bu
yana seksen üç yıldan beri izlediği politikayı Hükûmet olarak değiştirmeyi
kararlaştırdınız. Bu konuda Dışişlerine talimatı kim vermiştir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Yani, bugün görüştüğümüz
Yasa Tasarısı’nda eleştirdiğimiz hususların, siz, 2005’te ön hazırlığını
yapmışsınız. Bir daha söylüyorum: Azınlık Sorunlarını Değerlendirme
Kurulu, Hükûmetin talimatıyla, vakıflar konusunda karşılıklılık
ilkesinden vazgeçmeyi kararlaştırmıştır. Çok acı ve hazin bir durumdur
bu. Bugün devamlı söyleniyor, böyle bir konuda, lütfen, Sayın Bakan,
Hükûmet adına, saat kaç olursa olsun, gelin buraya sorumluluğunuzu
gösterin, bu konuda açıklama yapın. Böyle bir konuda talimat verildi
mi, böyle bir değişiklik yapıldı mı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) –
Eğer yapıldıysa benim söyleyecek hiçbir şeyim yok ve iktidar milletvekili
olarak sizin bunu sorgulamanız gerekiyor; inşallah sorgularsınız.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Şimdi, bölüm üzerinde
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Işık?.. Yok.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci sorum: Vakıflar
Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra değişik yabancı vakıflarca
açılacak davalarda ne kadarlık bir artış beklemektesiniz? Bilindiği
üzere, daha Vakıflar Yasası’nın gündeme geldiği yaz aylarında açılan
davalarda bir artış gözlemlenmeye başlanmış, örneğin bir hafta içerisinde
2 vakıf 27 ayrı dava açmıştı. Yasa’nın henüz daha hazırlık safhasında
görülen bu artış, Yasa’nın kesinleşmesinden sonra büyük bir hızla
büyürse ne yapmayı planlıyorsunuz?
İkinci sorum: Yüce
Meclisimizin erken açılmasının sebeplerinden önemli bir tanesi,
Avrupa Birliğinin beklediği Vakıflar Yasası idi, Hükûmetinizin
AB’ye verdiği taahhütler bunu gerektiriyordu. Ancak, anlaşılması
zor olan şöyle bir husus söz konusu: Yunanistan, örneğin kendi ülkesindeki
Türk ve Müslüman vakıfların haklarını sürekli ihlal etmekte; hâlihazırda
bir AB ülkesi olan Yunanistan AB tarafından bu konuda yaptırım içeren
bir baskıya maruz bırakılmazken, aday konumundaki Türkiye, Meclisini
erken açtıracak bir yaptırıma maruz bırakılıyor. Hükûmetiniz büyük
bir geniş gönüllülükle AB ’ye bu taahhütleri verirken neden bu duruma
dikkat çekmedi ve neden bu aceleci yaptırım mekanizmasına boyun
eğdi? Gemiden mal kaçırırcasına Türkiye’yi aceleye getirmek tutumuna
karşı bir duruş sergilemeyi millî bir vazife olarak telakki etmek
sizin açınızdan çok zor bir hususiyet midir?
Son sorum: Yunanistan’da,
büyük bir hukuk ihlali olarak, Emirler Tekkesi’nin vakıf malı üzerine
spor tesisi yapılması üzerine, söz konusu Vakıf dava açtı. Görüldüğü
gibi, Yunanistan, bu konuda, son derece hak ve hukuk tanımaz bir tutum
içerisinde olabilmekte. Vakıflar Yasası, AB’ye üyelik için, Meclisi
erken açtıracak kadar bir olmazsa olmaz ise, bu olmazsa olmaz Yunanistan
için neden olabiliyor? Hükûmetiniz, bu soruyu, herhangi bir zaman diliminde
AB yetkililerine yöneltmiş midir? Yöneltmişse, nasıl bir cevap almıştır?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Sayın Bakan, görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu Tasarısı’nda, cemaat
vakıflarının hiçbir makamdan onay almadan taşınmaz sahibi olabilmelerinin
önünün açılması, yurt içi ve yurt dışından sınırsız bağış almasına
olanak verilmesiyle, bir: Cemaat vakıflarının ülkede egemen bir
güç haline gelmesini mi amaçlıyorsunuz? Bunun gerçekleşmesi durumunda,
ülkede, kamu düzeninin bozulacağını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün yapılan birleşimde,
Sayın Bakana yönelik olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve
vakıflar bağlantılı sorular yönelttim. Bu soruları, İstanbul Valiliğinin
9/4/1999 tarihli resmî belgesine dayanarak sordum Sayın Başkan. Bu
soruma, kara para hareketini, legal ve illegal para hareketini
sorgulayan bu soruma, Sayın Bakan, aynen şu ifadeyi kullandı: “Sayın
Kart hep böyle yapıyor. İnsanları, eline alıyor bir çamur, sürekli
karalıyor, mahkûm ediyor.” Bu bir iftira değil midir Sayın Başkan? Dünden
bu yana, size, şifahi olarak, yazılı olarak, bu iftiraya karşı, müfteri
tavra karşı cevap hakkımı kullanmaya çalışıyorum. Siz, verdiğim
yazılı dilekçeyi de okumuyorsunuz, ona da ayrıca bir yorum getiriyorsunuz,
tavsiyede bulunuyorsunuz. Bu nasıl bir adalet anlayışı Sayın Başkan?
Nasıl bir adalet anlayışı bu?
BAŞKAN – Efendim, muhatap
ben değilim. Siz, Bakana soru soracaksınız.
ATİLLA KART (Konya) –
Bu nasıl bir tahammülsüzlük, bu nasıl bir tarafsızlık?
Ben, bu düşünceyle Sayın
Başkan, sorumu tekrar yöneltiyorum ve Sayın Bakanı da, sorumlu davranmaya,
karalama yapmamaya, hakarette bulunmamaya, devlet adamı ciddiyeti
içinde, devlet adamı sorumluluğu içinde, saldırgan bir üslup kullanmadan
cevap vermeye davet ediyorum.
Aslında, tabii, bu
saldırgan üslup, sorulan soruların ağırlığından ve ciddiyetinden
kaynaklanıyor, sorun bu. Cevap veremeyince, saldıracaksınız, karalayacaksınız
ve siz de, Başkan olarak buna çanak tutacaksınız, bunu himaye edeceksiniz...
BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü
düzeltin!
ATİLLA KART (Konya) –
Ondan sonra da...
BAŞKAN – Başkana bu
şekilde hitap edemezsiniz. Lütfen, sözünüzü düzeltin!
ATİLLA KART (Konya) –
Ondan sonra da, savunma hakkımı kullanmak isteyince, o dilekçeyi
okumayacaksınız.
BAŞKAN – İşte bu konuşma
üslubunuzla...
ATİLLA KART (Konya) –
O dilekçeyi niye okumuyorsunuz?
BAŞKAN – ...nasıl bir
tavır içerisinde olduğunuzu herkes görüyor.
ATİLLA KART (Konya) –
O dilekçeyi neden okumuyorsunuz?
BAŞKAN – Sorunuzu sorun
efendim.
ATİLLA KART (Konya) –
Sizin haddinize mi düşmüş tavsiyede bulunmak?
BAŞKAN – Sorunuz yoksa
lütfen vazgeçin.
ATİLLA KART (Konya) –
O dilekçeyi neden okumuyorsunuz?
BAŞKAN – Sorunuzu sorun…
ATİLLA KART (Konya) –
Onun için, bunların tutanağa geçmesi gerekiyordu Sayın Başkan. İki
günden bu yana bunu sağlamaya çalışıyorum. İki günden bu yana, izninizle
bunu sağlamaya çalışıyorum ve sorumu soruyorum:
Bakın, İstanbul Valiliğinin
9/4/1999 tarihli yazısında, İstanbul Belediyesinin, Vakıflar Bankasında
iki türlü hesap açtırdığı, legal ve illegal hesaplar açtırdığı; bu
illegal hesapların, mükerrer hesapların, Fazilet Partisi ve Sayın
Başbakanın hesabına aktarıldığına dair belgeler söz konusu.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Çıkar
belgeleri.
ATİLLA KART (Konya) –
Bu kişi... Belgeden, tarihten söz ediyorum, sayıdan söz ediyorum,
İçişleri Bakanlığının raporlarından söz ediyorum ve diyorum ki:
Bu kişi şu anda da Başbakanlık örtülü ödeneğinin başında mıdır?
Sayın Bakan, demagoji
yapmadan, saptırma yapmadan soruma cevap veriniz.
BAŞKAN – Tamam mı efendim?..
Sayın Koç, buyurun. (CHP
ve AK Parti sıralarından gürültüler)
Sayın Haluk Koç buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) –
İki gündür soru sor diyor Başkanlık, sizin yaptığınız…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Soru soruyor işte.
ATİLLA KART (Konya) –
Soru sormama izin verilmiyor.
BAŞKAN – Efendim, sorunuzu
sorun, buyurun, mikrofon açık.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, süre doldu. Sayın Bakanın cevaplaması için süre yedibuçuk
dakikaydı.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun o zaman.
ATİLLA KART (Konya) –
Varsa benim karanlık ilişkim ortaya çıkarmazsan namertsin!
FARUK ÇELİK(Bursa) – Namert sizsiniz!...
ATİLLA KART (Konya) –
Namertsiniz!... Bunu söyleyip de getirmiyorsan namertsin!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Kart’ın, sanıyorum,
biraz psikolojik sorunları var. Allah şifa versin.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ama, sizin de sağlıklı değil!
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Sen doktor değilsin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Gecenin bu ilerleyen saatinde
üslubunuz sadece kırıcı oluyor. Allah
şifa versin! (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Burada hekim var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Önünüzde doktor var. Sayın
Koç…
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz soruya, ihtiyaç duyuyorsanız cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Kart’ın sinirlerinin
çok bozuk olduğunu görüyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Sayın Bakan, sorulan sorulara cevap versenize…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Ama, sizinki de sağlam değil.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Siz cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Vereceğim… vereceğim…
Yani, görünen köy kılavuz
istemez. Biraz sakinleşsin arkadaşımız. Çünkü, bana söylediği
şeyleri kendisi yapıyor. Benim yapmamam için tavsiyede bulunduğu
şeyleri kendisi yapıyor.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Bakan, belgeye dayalı soru soruyorum…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – O nedenle, kendisine dostça
tavsiyede bulunuyorum. Biraz sakin olun, sinirlerinize hâkim
olun. Gecenin bu ilerleyen saatinde çok kırıcı oluyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) –
Çok ustaca bir davranış Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Önce, Sayın Küçükaşık’ın
bir sorusu vardı; oradan başlamak istiyorum izin verirseniz.
Vakıf Gureba Hastanesi
Başhekim Vekilinin bir özel sağlık ünitesine haksız menfaat aktardığına
dair bir televizyon programında haber yapıldığı ve birtakım iddialarda
bulunulduğu ifade edilmiş, böyle bir program yayınlanmış. “Bu konuyla
ilgili, Bakanlık olarak ve Genel Müdürlük olarak, bir şey yaptınız
mı, yaptınızsa nedir” diye sordunuz.
Ben, doğrusu o programı
izleme imkânı bulamamıştım; ancak, Genel Müdürümüz Sayın Beyazıt
o programı izlemiş ve ertesi gün iki müfettiş görevlendirerek soruşturma
açılmış; soruşturmanın sonucuna göre gereken neyse yapılacaktır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Henüz daha görevden alınmadı yani; soruşturma devam ediyor
ve başhekim görevde!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tabiî, bir iddia üzerine… Şimdi,
bir televizyon programında bir iddiada bulunulur, o iddia müfettiş
raporlarıyla…
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– İddia zamana yayılır, olmamış sayılır!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Efendim, şimdi, gazetelerin
ve televizyonların her haberini biz doğru kabul ederek hareket
edersek doğru sonuçlara ulaşır mıyız arkadaşlar?!
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Bakanım, tedbiri yok mu bunun?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Size bir şey daha soracağım; o şahsı sizler mi atadınız?
Bir de sorumun devamı
vardı; yani, o Başhekim Vekilini sizler mi atadınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – O hastanede başhekim yardımcısıydı,
biz oraya henüz başhekim atamadık, vekâleten bakıyordu.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Siz atadınız yani!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Soruşturma sonucuna göre
gerekirse orayla ilişiğini keseriz. Çünkü, biz hiçbir yolsuzluğa
göz yummayız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Ben cevabımı aldım Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Özellikle benim Bakanlığımda
kör kuruşun hesabını sorarız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Ben cevabımı aldım. Yeterli.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Benim bu titizliğimi biliyorsunuz.
Kör kuruşun hesabını sorarım.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Kör kuruşu soruyorsun da gözü açık kuruşu sormuyorsun… Liralar
gidiyor…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Yok… Şu anda hiçbir şey yapamaz;
yani, öyle bir şey yapıyorsa bile şu anda yapamaz. Ancak, eğer, gerçekten…
Orada, birtakım gizli kamera görüntülerinden de bahsetti, ben izlemedim
dedim, herhalde izleyen arkadaşım hatırlayacaktır. Tabii ki onlar
da incelenir, ifadeler alınır, tespit edilmiş ise gerçekten bu suiistimal,
gereken hemen yapılır.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Açığa alma yok mu Devlet Memurları Kanunu’unda efendim?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Gelsin müfettiş raporu, bunu
açığa alın, bu işi yapmıştır derse, açığa alırız. (CHP sıralarından
gürültüler)
Efendim, arkadaşlar…
Yani, lütfen, bir televizyon programını, bir gazete haberini sanki
müfettiş raporuymuş gibi değerlendirerek işlem yapmamızı istiyorsunuz
bizden. Bu doğru mudur ya?!
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Önemli yolsuzluklar hep gazete haberleriyle çıkıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bu doğru mudur efendim?! Bir televizyon haberi
kâfi gelebilir mi?!
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz soruya devam edin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Efendim, şimdi, devam edelim.
Tabii, önemli sorulardan
bir tanesi de, Sayın Öymen de sormuştu, tabii, cevap verme imkânı bulamamıştım,
aynı soruyu Sayın Koç da ifade etti. O da…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Mayıs 2005.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Affedersiniz…
…azınlık sorunlarıyla
ilgilenen bir komisyonda, mütekabiliyetten, karşılıklılıktan,
vakıflarla ilgili karşılıklılıktan, mütekabiliyetten vazgeçildiğine
dair bir karar alındığı… Bahsettiğiniz toplantıyla ilgili tutanak
yanımdadır, böyle bir karar falan alınmış değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) – O
zaman, soru önergesine resmî cevap vermek gerekiyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bana böyle bir soru önergesi
gelmedi.
HALUK KOÇ (Samsun) –
İlgili bakana verildi, siz Hükûmette Başbakan Yardımcısısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Herhâlde, ilgili bakana verilmişse,
ilgili bakan arkadaşımız da İç Tüzük’teki süre içerisinde verir.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Efendim, siz Başbakan Yardımcısısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Koç, Bakan olarak bana
sorulmuşsa, bu soruyu bana sorarsınız. Dersiniz ki, size, Mehmet
Ali Şahin olarak bir soru yöneltmiştik, yazılı soru önergesi vermiştik,
hâlâ cevap vermediniz, ne zaman vereceksiniz diye bana…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Söylendi burada.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ben bilmiyorum ki kardeşim,
kime sordunuz, ne zaman verdiniz?
HALUK KOÇ (Samsun) –
Siz Başbakan Yardımcısısınız efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ya, Başbakan Yardımcısı olmak,
tüm bakanlıkların icraatlarını bilmek anlamına gelir mi? İnsaf
edin ya! İnsaf edin, Allah aşkına!
HALUK KOÇ (Samsun) –
Yani, böyle bir değişiklik yok diyorsunuz Sayın Bakan.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – “Ben kendiminkini zor biliyorum” de.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Burada, bakın, bu toplantıda,
İçişleri temsilcisi var, Dışişleri temsilcisi var, Millî Eğitim temsilcisi
var, Vakıflar temsilcisi var, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
temsilcisi var, Adalet Bakanlığı temsilcisi var ve MİT Müsteşarlığı
temsilcisi var.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Bir nüsha verebilir misininiz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Hayır, veremiyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Niye efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Gizli… Üstünde “gizli evrak…”
HALUK KOÇ (Samsun) –
İçeriğini bilmemiz lazım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bana itimat etmiyor musunuz?
Okudum biraz önce, böyle bir karar yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sesli okuyun da biz de duyalım efendim. Namahrem değilse biz de duyalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sürem bitmiş.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Namahrem değilse biz de duyalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tabii, birçok arkadaşımız
soru yöneltti…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Kart’ın sorusuna da bir cevap verin de, biz de öğrenelim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Efendim!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Sayın Atilla Kart’ın da sorusunun cevabını verin, biz de öğrenelim…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Evet… Affedersiniz, affedersiniz…
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) – Bakın, şu anda saat üç. Kaldık bu kadar, bir saat daha kalalım, bu da bitsin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Şimdi, Sayın Kart’ın da sorusuna
cevap vererek, diğer arkadaşlarımızın sorularına yazılı cevap
verme hakkımızı mahfuz tutarak…
Şimdi, “1999 yılında”
Sayın Kart, “Efendim, İstanbul Valiliğinin bir raporunda okumuştum.
Şu anda Başbakanlıkta görev yapan ve örtülü ödenekten de sorumlu
olduğunu bildiğim…” İsmi neydi arkadaşımızın?
ATİLLA KART (Konya) –
Yazı elimde mevcut, Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Olabilir.
1999 yılı… Şu anda hangi
yıldayız arkadaşlar? 2006 yılındayız. Yedi yıldır bu arkadaş hakkında
bu iddialardan dolayı bir şey yapılmış mı, dava açılmış mı?
ATİLLA KART (Konya) –
Onu soruyoruz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Şimdi, böyle bir şey yok. Bu
arkadaşımız hakkında herhangi bir soruşturma, herhangi bir dava
yok. Şimdi, ben, geçen gün, suçsuz insanları suçluymuş gibi göstermeyin
dedim; çünkü, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan hiç kimseyi
suçlayamazsınız. Yedi yıldır, eğer, bu arkadaş bir suç işlemiş olsaydı;
söylediğiniz olaylar tahakkuk etmiş, tespit edilmiş olsaydı,
herhâlde, şu anda hakkında bir işlem yapılmış, ya cezaevinde olacaktı
ya ceza alacaktı, kamu haklarından mahrum olacaktı; ama, şu anda bir
kamu görevi yapıyor.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
– İsim söyleyemiyor zaten.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – O nedenle, bu iddiaların,
demek ki, doğru olmadığı, uydurma olduğu anlaşılmış olacak ki herhangi
bir işlem yapılmamış.
ATİLLA KART (Konya) –
Sayın Bakan, raporun akıbetini soruyorum size.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Rapor ne oldu, rapor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bilmem ben kardeşim, nereden
bileceğim o raporu?
ATİLLA KART (Konya) –
Sorun, öğrenin, cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – O zaman, yazılı olarak sorarsınız,
cevap veririz.
ATİLLA KART (Konya) –
Soruyorum, siz kalkıp karalama yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Siz karalama yapıyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) –
Raporun akıbetini bana bildirin diyorum, karalama yapıyorsunuz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Siz karalama yapıyorsunuz.
Ben diyorum ki, insanları karalamayın. Yazılı soru sorarsınız,
araştırırız, onunla ilgili, valiliğin yazısıyla ilgili ne işlem
yapıldı, cevap veririz.
ATİLLA KART (Konya) –
Siz araştırıp cevap vereceksiniz.
BAŞKAN – Sayın Kart,
siz raporu ekleyin, sorunuzu sorun, cevabınızı alın.
Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum, süre doldu.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sorunun arkasına bir şey eklenemiyor efendim, İç Tüzük’e göre.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ben de diyorum ki, aradan yedi
yıl geçmiş. Bu arkadaş hâlâ ortadadır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre bir şey eklenemiyor soru önergesine.
Bunu nasıl söylersiniz?
BAŞKAN – Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.07
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.09
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Hükûmet?.. Yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
– Muhalefet burada, görüşelim. Buradayız biz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
için, 7 Kasım 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.