DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 131
3’üncü
Birleşim
4 Ekim 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündem DIşI Konuşmalar
1.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven’in Dünya
Hayvanları Koruma Gününe ve çevrenin tabiî bir parçası olan bitki
ve hayvanları korumanın önemine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu uygulamasının doğurduğu sorunlar
ile Dikmen 4 ve 5’inci Etap Kentsel Dönüşüm Projesi çalışmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun
cevabı
3.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın, KÖYDES
Projesi uygulama sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI
ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 41
milletvekilinin, fındık piyasasındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir ve 20 milletvekilinin,
artan orman yangınlarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/378)
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Fransa’ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1124)
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Avusturya’ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1125)
3.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un, İtalya’ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1126)
4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malezya’ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1127)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere’nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/822) (S. Sayısı: 662)
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye
Milletvekili Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Osmaniye Milletvekili Mehmet Sarı’nın, Osmaniye
Milletvekili Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın,
Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
doktorların mecburi hizmet kuralarıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/14673)
2.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR’in, Kafkas
Üniversitesinin ihtiyaç duyduğu kadrolara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/15995)
3.-Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN’ın, ülkemizdeki
gelir dağılımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY’ın cevabı (7/16261)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
Bingöl’ün Karlıova İlçesi Kazanlı köylüleri için yapılacak deprem
konutlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
ÖZAK’ın cevabı (7/16292)
5.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Derme-Finike
karayolundaki bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK’ın cevabı (7/16293)
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, şans oyunları
adı altında yayınlanan televizyon programlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY’ın cevabı (7/16357)
7.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT’in, Anadolu
Ajansının bürolarına ve personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY’ın cevabı (7/16360)
8.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ’ın, Anadolu
Ajansı Genel Müdürlüğüne, personel alımına ve ücret ödemelerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY’ın cevabı (7/16361)
9.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE’nin,
Afyonkarahisar’daki Gümrük Müdürlüğünün personel ve teknik altyapı
ihtiyacına,
- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hatay Cilvegözü
Sınır Kapısının TIR ve kamyon geçişlerine kapatılmasına,
- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR’ın, İpsala Gümrük
Kapısındaki bazı seyyar satıcılara,
- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hatay Yayladağ
Sınır Kapısındaki eksikliklerin giderilmesine,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’in
cevabı (7/16370, 16371, 16372, 16374)
10.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
Bosna Hersek’ten ithal edilen ayçiçek ve ayçiçek yağına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’in cevabı (7/16373)
11.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun,
Maliye Teftiş Kurulunca yürütülen bir soruşturmaya ve Kurul Başkanlığına
vekalet eden kişi hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN’ın cevabı (7/16516)
12.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in,
ABD’nin Şırnak-Silopi’de üs kuracağı iddiasına ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL’ün cevabı (7/16658)
13.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
bir verem savaş merkezinin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ’ın cevabı (7/16712)
14.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun,
Fiskobirlik’in soruşturulmasına ve fındıkla ilgili bazı hususlara
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali ÇOŞKUN’un cevabı
(7/16736)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya, geçen dört yasama yılı içerisinde Parlamentonun
yapmış olduğu çalışmalara, Camiler ve Din Görevlileri Haftasına,
İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve belde belediyelere
yaptığı kaynak aktarımındaki farklı uygulamalara, idarî yargıya
taşınan projelere ve trafik sorununa,
Aksaray Milletvekili
Ali Rıza Alaboyun, Avrupa Birliği müzakerelerinin birinci yıldönümünde
gerçekleşen reformlara ve Avrupa Parlamentosundaki Türkiye Raporuna,
İlişkin gündemdışı
birer konuşma yaptılar.
Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında 1.7.2006 tarihli ve 5541 sayılı Kanunun,
Anayasanın 89 ve 104 üncü maddelerine göre bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı;
Pakistan Ulusal Meclis
Başkanı Choudhry Amir Hussain’in davetlisi olarak Pakistan’a resmî
ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık;
Tezkereleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, Genel Kurul gündemine
alınan 1057 sıra sayılı (1/1120) Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının
komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi okundu; söz konusu
tasarının, bir defaya mahsus olmak üzere, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonuna,
Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler’in (6/1702) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; sorunun,
Geri verildiği;
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile
Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili
K.Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, nitelikli ortaöğretim
kurumlarında atıl kapasite oluşturarak kamu kaynaklarını israf
ettiği, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığını işlevsizleştirerek
ders kitapları ve yardımcı kitapların içeriğinde sorunlar oluşturduğu,
YÖK ile çatışmaya girdiği, kadrolaşmak ve yargı kararlarını uygulamamak
suretiyle görevini kötüye kullandığı iddialarıyla, Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/6) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp
alınmayacağı konusundaki görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından
tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı;
Antalya Milletvekili
Tuncay Ercenk ve 28 milletvekilinin, Antalya Lara Kent Parkının temalı
parka dönüştürülmesinin ve tahsis sürecinin (10/375),
Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 76 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının
(10/376),
Araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı;
Açıklandı.
Hakkâri Milletvekili
Fehmi Öztunç’un Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
(10/254, 258) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; komisyona bir aylık
ek süre verildiği açıklandı.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın:
Yunanistan’a,
Mısır’a,
Hırvatistan ve Makedonya’ya,
Yaptığı resmî ziyaretlere
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri;
Gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 12’nci
sırasında yer alan 662 sıra sayılı Tohumculuk Kanunu Tasarısının
bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 3.10.2006 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının
görüşülmemesine, 4.10.2006 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine; çalışma sürelerinin ise 3.10.2006 Salı günkü birleşimde
saat 18.30'a kadar, 4.10.2006 Çarşamba
ve 5.10.2006 Perşembe günlerinde ise saat 13.00'ten 18.30'a kadar olmasına;
10.10.2006 Salı günü saat 14.00'te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildi.
Balıkesir Milletvekili
Ali Kemal Deveciler’in, Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması (2/692),
İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, Her Yıl Ekim Ayının İlk Haftasının Uyuşturucu ile Mücadele
ve Eğitimi Haftası Olması (2/308),
Hakkında Kanun Tekliflerinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/842),
2’nci “ “ (6/865),
3’üncü “ “ (6/892),
Esas numaralı soruların,
üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya
çevrildiği ve gündemden çıkarıldığı açıklandı.
4’üncü sırasında bulunan (6/920),
5’inci “ “ (6/938),
6’ncı “ “ (6/949),
7’nci “ “ (6/950),
8’inci “ “ (6/959),
9’uncu “ “ (6/971),
10’uncu “ “ (6/973),
11’inci “ “ (6/993),
12’nci “ “ (6/997),
14’üncü “ “ (6/1009),
16’ncı “ “ (6/1021),
19’uncu “ “ (6/1060),
20’nci “ “ (6/1063),
21’inci “ “ (6/1073),
23’üncü “ “ (6/1100),
Esas numaralı sorular,
ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
13’üncü sırasında bulunan (6/1008),
22’nci “ “ (6/1091),
47’nci “ “ (6/1170),
58’inci “ “ (6/1199),
67’nci “ “ (6/1236),
95’inci “ “ (6/1310),
149’uncu “ “ (6/1478),
188’inci “ “ (6/1533),
194’üncü “ “ (6/1545),
Esas numaralı sorulara,
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap verdi; (6/1008) ve (6/1170) esas
numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.
15’inci
sırasında bulunan
(6/1017),
17’nci “ “ (6/1051),
18’inci “ “
(6/1057),
Esas numaralı sorulara, Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç cevap verdi;
(6/1051) ve (6/1057) esas numaralı soru sahibi de karşı görüşünü açıkladı.
4 Ekim 2006 Çarşamba
günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime
18.04’te son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
Ahmet
Küçük |
|
Kırklareli |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
Türkân
Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.:
3
II.- GELEN KÂĞITLAR
4
Ekim 2006 Çarşamba
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ ve 41 Milletvekilinin, fındık piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün
104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/377) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR ve 20 Milletvekilinin, artan orman yangınlarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci,
İçtüzüğün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/378) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
4
Ekim 2006 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 3’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekilimize gündem dışı söz
vereceğim.
İlk gündem dışı söz,
Dünya Hayvanları Koruma Günü münasebetiyle, Kütahya Milletvekili
Sayın Alaettin Güven’e aittir.
Buyurun Sayın Güven.
Süreniz 5 dakika.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündem DIşI Konuşmalar
1.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven’in Dünya Hayvanları Koruma
Gününe ve çevrenin tabiî bir parçası olan bitki ve hayvanları korumanın
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; insan ve ötekiler;
yani, canlı-cansız tüm varlıklar, su, toprak, hava, ay, güneş, deniz,
ırmak, çiçek, böcek, yürüyen, sürünen, uçan tüm hayvanlar insan hayatını
kolaylaştırmak için yaratılmış olup, bu anlamda, insan yaşamında
üretimden ulaşıma, beslenmeden korunmaya ayrı bir yer tutarken, ne
var ki, insanlar, hayvanlarla paylaştıkları yeryüzü ortamında onlara
gerekli ihtimamı göstermediklerinden, ülkemizde 1908’den itibaren
hayvanları koruma dernekleri kurulmaya başlanmış, bu alandaki sivil
toplum çalışmaları günümüze kadar devam etmiş, dünyada ilk defa
1931 yılında Lahey’de toplanan Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu
4 Ekimi, yani, bugünü Dünya Hayvanları Koruma Günü ilan ettiği, ülkemizde
de 1936 yılından beri kutlanmakta olan bugün için gündem dışı söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Güven,
bir dakikanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; ben Hatibi takip edemiyorum, bilmem siz takip
edebiliyor musunuz. Rica ediyorum, arkadaşlar yerine otursun.
Sayın Bakanım… Sayın
Bakanım…
Lütfen, arkadaşlarımız
yerine otursunlar.
Buyurun efendim.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
– Yine, bu vesileyle, 22’nci Dönem Parlamentomuzun Beşinci Yasama
Yılını kutluyor, verimli çalışmalar dileklerimle de hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; insan, eşrefi mahluk olup, vaat edilenlerin
en üstünü; düşünür, yapar ve üretir. Eşrefi mahluk, öncelikle, insan
hak ve özgürlüklerine saygılı, çevre ve doğasına, aynı zamanda,
yaşamakta olduğu evrene ve evreni kendisiyle paylaşan diğer canlılara
da saygılı olan insandır; yani, yaratılmışlar içerisinde en donanımlı,
en değerli varlık. Ancak, bu değer, insanın kendine, çevresine, tabiata
ve eşyaya bakışıyla bir anlam kazanır. İnsanı güzelleştiren en
önemli özellik, insanın güzel davranış biçimidir, ahlakıdır. Güzel
davranışın en belirgin özelliği de, kişinin yüreğindeki sevgidir,
merhamettir.
Doğal çevrenin tabiî
bir parçası olan bitki ve hayvanlar da, öncelikle korunması gereken
varlıklardır. Sevgi, merhamet ve şefkat bir insanlık görevi ise
eğer, sevmek, acımak, eşya ve canlılara kol kanat germek en yüce ödevimizdir.
Onun için, Yunus Emre’nin deyişiyle “yaratılmışı severiz Yaradan’dan
ötürü.”
Sezai Bey “Balkon” şiirinde,
“Çocuk düşerse ölür;
çünkü, balkon,
Ölümün cesur körfezidir
evlerde.
Yüzünde son gülümseme
kaybolurken çocukların,
Anneler, anneler, elleri
balkonların demirinde” derken, bizlerin tabiattan, çevreden ve
canlılardan nasıl uzaklaştığımızın kaygısını dile getirmektedir.
“Yaş koman altını, kuruluk
sepin,
Koşumdan koşuma gözlerin
öpün.
İreçberler, hoşça tutun
öküzü” diyen Pir Sultan Abdal’ın engin hoşgörüsünü, vefasını, üretime
saygısını da gözardı etmek, hiç mi hiç mümkün olmasa gerektir.
Balkon çocukları,
birçok canlı varlığı tanımıyor artık. Onlar, hayatımızda yüzbinlerce
yıldan beri yer tuttukları yeri bir bir terk ediyor. Aldığımız bilgilere
göre, her yıl bir yığın hayvanın nesli tükeniyor. Artık, kırda bir çalılıktan
ansızın bir tavşan fırlamıyor, önümüzden “pır” diye bir keklik sürüsü
havalanmıyor, bülbül şiirlerde, turnalar türkülerde kaldı.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hayvanları sevmeyi bilen insan, bitkileri
de, doğayı da, diğer insanları da seviyordur zaten. Bizim tarihimiz
ve kültürümüz, bu sevginin ve ilginin örnekleriyle donanmıştır.
Atalarımız, gerek
Selçuklu ve gerekse Osmanlı döneminde, hayvanlara büyük şefkat ve
sevgi göstermişler, onların yararına birçok vakıflar kurmuşlar,
zayıf ve yaşlı hayvanların ömürlerini tamamlayabilmeleri için büyük
otlaklar vakfetmişler, kış aylarında onlara gıda ve su verilmesini
sağlamışlar, göçmen kuşların göçlerini kolaylaştırmak için, yine
vakıflar kurarak, yardımcı olmuşlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatılmıştır)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Cami, medrese ve konakların cephelerine, sanat eseri niteliğinde
kuş evleri eklemişler, böylece insanlığa birçok hizmet sunan, dünyamızın
süsü olan bu yaratıklara karşı bir kadirşinaslık örneği vermişlerdir.
Osmanlı’daki bu soluk alıp veren canlı sevgisi, bu topraklarda gezi
yapan seyyahların anılarında da yer almıştır. Batılı seyyah Le Martin
“bizim memlekette de, başıboş bırakılan ve azarlanan bu zavallı
hayvanların hepsine şefkat ve merhamet teşmil ederler. Bütün sokaklarda, mahalle
köpekleri için belli aralıklarla su kovaları sıralanır. Bazı Türkler
de ömürleri boyunca besledikleri kumruların, öldükten sonra hayatlarının
devam etmesi için, vakıflar tesis edip, kendilerinden sonra da yem
verilmesini sağlarlar” tespitlerini ülkesine taşımıştır.
Ayrıca, Peygamber
Efendimizin de bu hususla ilgili olarak, hayvanların korunması,
onlara iyi muamele edilmesi noktasında ciddî öneri ve emirleri vardır.
Sağım sırasında koyunların memelerinin incinmemesi ve çizilmemesi
için sağıcıların tırnaklarını
kesmelerini istemeleri, yine, fizikî şiddet bir tarafa, onlara
kötü söz söylenmesini dahi tasvip etmeyip, binitine bedduada bulunan
bir kişinin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güven,
son cümleleriniz için açıyorum mikrofonu.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
– … ayağını aşağıya indirmesini istemelerini, bizim örnek almamız
gereken davranışlar olarak değerlendiriyoruz.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlarım, insanın, yaşayan tüm canlılara karşı ahlaki bir yükümlülüğü
olduğunu ifade eder, insan, hayvan, canlı ve cansız tüm varlıklarla
huzur ve barış içerisinde bir dünyada yaşamak dileğiyle, Yüce Meclisi
ve yüce milletimizi selamlar ve saygılarımı sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Güven.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı ikinci söz isteği, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu’nun uygulamada doğurduğu sorunlar ile Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yürüttüğü Dikmen 4 ve 5’inci Etap Kentsel Dönüşüm
Projesi hakkında olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz
Ateş’e aittir.
Buyurun Sayın
Ateş.(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu uygulamasının doğurduğu sorunlar ile Dikmen
4 ve 5’inci Etap Kentsel Dönüşüm Projesi çalışmalarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
YILMAZ ATEŞ (Ankara)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yeni yasama dönemimizin
ulusumuza, devletimize, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisimize
hayırlı olmasını diliyor; hepinize de başarılı çalışmalar ve hayırlı
bir yeni dönem diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ankara’mızda, maalesef, sorunlarımız çok. Başkent, hepimiz Ankara’da
yaşıyoruz; ama, sorunlarımız da büyük bir oranda.
İşsizlik had safhada.
2000 yılında işsizlik Ankara’da yüzde 7 iken, Türkiye İstatistik Kurumunun
verilerine göre 2005 yılında yüzde 11,8; yani, yüzde 12’ye çıkmış durumda.
Bu oran, Türkiye ortalamasının da –işsizlik oranının- çok üzerinde
bir rakam.
Ankara’da, maalesef,
yeni yatırımlar yapılmadığı gibi, Ankara’daki temel kurumlar da,
gereksiz bir yere İstanbul’a taşınıyor. Merkez Bankamız İstanbul’a
taşınacak mı, taşınmayacak mı, bir yetkilimiz “taşınacak”, diğer
yetkilimiz “bakacağız” diyor. Sanırım, o konuda da bir açıklama yapılırsa
çok seviniriz.
Ankara’daki bu yoksulluğun,
işsizliğin artması nedeniyle Ankara bir köye, ama, köylerimiz de,
maalesef, çöle döndü, viraneye döndü. Özellikle bu “pergel yasası”
diye bilinen yasayla, değerli arkadaşlar, Büyükşehir Belediyesine
bağlanan köylerimiz tam bir perişanlık içerisinde. Köy Hizmetleri
eskiden vardı, şimdi il özel idaresine devredildi yetkileri. O büyükşehire,
büyükşehir ona, vatandaşı, ata ata, bir top şeklinde dönüştürüyorlar.
Aradan geçen ikibuçuk yıla rağmen, maalesef, bu, bizim köylerimizdeki
durum halen düzelemedi.
Ankara’nın hemen burnunun
dibinde lağımlarımız çok açıkta akıyor, yollarımız çok bozuk, su sorunumuz
var. Örneğin, Bâlâ’nın Büyükdavdanlı diye bir köyü var; 30 kilometrelik
yolda, daha şu ana kadar doğum sancısına tutulan hiçbir kadınımız
hastaneye yetiştirilemedi; ya yolda doğum yapıyor ya da yolda can
veriyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
bu köylülerimiz haklı olarak şunu söylüyorlar: “Yani, bizim de yollarımızın
asfaltlanması için yollara biz de mi mayın döşeyelim; yani, illa da
bu noktaya mı gelmesi lazım” diye sürekli sitemde bulunuyorlar.
Yine, değerli arkadaşlar,
bir köyümüzün muhtarı “ya, greyder burada duruyor, şu yolumuzu düzeltin”
dedi diye, belde belediye başkanı kaymakamlığa şikâyet edip, görevden
alınmasına çalışılıyor.
Bâlâ’nın Evciler köyü
var, Ankara’ya 24 kilometre; ama, yol yapılmadığı için, 75 kilometre
dolanarak Ankara’ya geliyorlar.
Yine, Elmadağ’ımızın
Akçaali diye bir köyü var, Ankara’ya, Mamak ilçemize 9 kilometre;
ama, yol yapılmadığı için, 50-60 kilometre dolanarak Ankara’ya geliyorlar.
Bu köylerimizin ortak
özelliği, değerli arkadaşlar, okul var, masa, sıra yok, öğretmen eksik;
hastane var, olanların da ebesi bile yok doktorundan vazgeçtik; ziraat
evleri var bir kısmında, ama, maalesef, görevlilerimiz yok.
Değerli arkadaşlar,
köylülerimizin gerçekten sorunları da çok büyük. Diyorlar ki, ne
ürettiysek ucuzladı sattığımızda, ne aldıysak pahalandı. 400 bin
lira olan buğday, şimdi 300 bin lira; 800 bin lira olan mazot, şimdi 2,5
milyon lira dolayında.
Tabiî, Ankara’nın içi
dışarıdan daha dertli; maalesef, su sorunumuz, ulaşım sorunumuz,
doğalgaz sorunumuz da aynı durumda. Şu anda, Türkiye’nin en pahalı
hizmetlerini alıyoruz suda, doğalgazda ve ulaşımda; ama, maalesef,
Türkiye’nin de, en borçlu belediyesi konumunda Büyükşehir. Yağdı
yağmur, Büyükşehirimizin, maalesef, makyajı bozuldu; Ankara’nın
göbeğinde, saatlerce, o alt geçitler tıkandı sulardan, yüzme öğrenmeye
başlaması lazım Ankaralıların yaşamını sürdürmesi için.
Değerli arkadaşlar,
tatil bitti, herkes Ankara’ya döndü; Ankara’nın, bildiğiniz gibi,
bu meşhur Kuğulu Kavşağı inşaatına başlandı. Eğer… Buna hizmet denmez, buna dense dense işkence denir;
Ankaralılara, Çankayalılara işkence etmek denir.
AHMET YENİ (
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
– Özür dilerim Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Belediye
Başkanımız, oniki yıldan sonra, diyor ki: Ya Ankaralılar kusura
bakmayın, benim şu asfaltlama, yol yapma çalışmalarım hataydı, yanlıştı.
Şimdi, Ankara’nın ağaçları, Hollanda’dan, İtalya’dan geliyor... Değerli
arkadaşlar, Ankaralıların, Büyükşehirin şu deneyimine bakın
ki, logarı dahi yapamıyormuşuz, onları da Almanlar gelip yapacaklarmış.
Ankara’da bu kadar yoksulluk, Türkiye’de bu kadar yoksulluk varken,
400 milyon dolar ağaca vereceğiz, Ankara’yı ağaçlarla donatacağız;
ama, onun da, bugün dikilen, yarın sökülüyor. Şimdi, bunun, bu yanlış,
yolların bu yanlış, yapımının bir, değerli arkadaşlar, müsebbibinin
olması lazım. Bugün aklınıza geldiği gibi yapıp, yarın sökmenin
bir bedeli var. Bunu, yetkililer hakkında… Bunun, mutlaka tahsil
edilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar,
Ankaramızın bir Dikmen Vadisi var. Tam bir içler acısı bir durum. Burada
yapılan uygulamayı, maalesef, İsrail, ne Filistin’e uyguladı ne
Lübnan’a uyguladı. Şimdi, evleri başına yıkılıyor. Nedir: Biz,
efendim, kentsel dönüşüm projesi yapıyoruz... Peki, daha önce de
1’inci, 2’nci etabı yapıldı; o koşullar neyse, aynısını uygula, herkes
razı. Hayır, o olmayacak… Resmî tebligat yapılmadan evleri başlarına
yıkılıyor; bir. Efendim, siz nasıl hakkınızı ararsınız, eylem yaparsınız,
basına çıkarsınız diye, yardım yapılan vatandaşların yardımı kesiliyor.
Şimdi tehdit ediliyor; illa sizin elektriğinizi de, suyunuzu da
kestireceğiz… Peki neden: Efendim, biz size arsa veriyoruz, gidin…
Değerli arkadaşlar, ayda 480 milyon lira taksit ödeyemeyen vatandaşlara,
gidin, biz size arsa veriyoruz, onun için bize 480 milyon aylık ödeme
yapın ve orada da villa yapın… Yani, ekmek bulamıyor yemeye, siz,
pastayla geçinin demek gibi bir mantık… Dikmen Vadisi içler acısı
bir durumda.
Eğitimimiz deseniz,
hakeza öyle. Değerli arkadaşlar, Sincan İlçemizde, Selahattin Akbilek
diye, bir lisenin başarılı bir müdürü vardı. Millî Eğitimimizin
yaptığı bir denetimde 100 üzerinden 97 aldı; ama, öğrencileri taciz
eden, Atatürk’e hakaret eden bir öğretmen hakkında işlem yaptı diye -bugün aldığım habere göre- o müdür o
yerinden alınmış, bir başka yere sürgün edilmiş.
Değerli arkadaşlar,
bu kadar haksızlıklara, Adalet ve Kalkınma Partisi sayın milletvekillerinin,
İktidarının göz yummaması gerekir diye düşünüyorum. Ankara’nın
bu yaşadığı sorunlar karşısında da, Sayın Bakanımızı, Sayın Başbakanımızı
daha duyarlı olmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
İçişleri Bakanımız
bir açıklama yapacak gündem dışı konuşmaya karşı.
Buyurun Sayın Bakan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş arkadaşımızın “büyükşehir belediyelerinin
sınırlarını genişleten 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun
uygulamada doğurduğu sorunlar ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin
yürüttüğü ve Dikmen 4-5 Etap Kentsel Dönüşüm Projesi uygulamaları”
konulu gündem dışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmamın
hemen başında, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini en içten saygımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce Sayın Yılmaz Ateş arkadaşımız, 5216 sayılı Kanun’la getirilen
büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesi ile yine
değişik kanunlarla belediyelerimize tanınan kentsel dönüşüm
yetkilerinin kullanılması konusunda ortaya çıkan bir kısım uygulama
sorunlarını dile getirdiler ve bize konuşma fırsatı verdikleri
için de kendilerine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, Hükûmetimizin kurulmasından
sonra başlatılan kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları
kapsamında yerel yönetimler alanında büyük bir dönüşüm ve değişim
başlatılmıştır. Mahallî düzeyde daha fazla yerelleşme ve hizmetlerin
halka en yakın birimler tarafından sunumunu gerçekleştirmek ve etkili
bir koordinasyon mekanizması oluşturmak amacıyla, büyükşehir belediyelerinin
sınırları genişletilmiştir.
5216 sayılı Kanun’la
getirilen değişiklikle, büyükşehir belediyelerinin etrafında
sağlıksız şekilde oluşan, ancak, büyükşehir belediyesine bağlı
olmayan köy ve belediyelerin büyükşehir belediyesi sınırlarına
alınması suretiyle, imar ve temel altyapı hizmetlerinde bütünlüğün
sağlanması ve bu yerleşim yerlerinin kent yaşamına entegrasyonu
öngörülmekteydi. Bu birleşmeyle, büyükşehir belediyelerinin
su, kanalizasyon ve ulaşım gibi temel altyapı hizmetleri ile sosyal
ve kültürel hizmetlerden bu köy ve belediyelerin daha çok yararlanması
amaçlanmaktaydı.
Bu kapsamda, Ankara
Büyükşehir Belediyesine 7 yeni ilçe, 21 belde belediyesi ve 205
adet köy, mahalle olarak katılmıştır.
Kanunun yayımlandığı
tarihten bugüne kadar, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları
içerisine alınan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin Büyükşehir
Belediyesi sınırlarına alınması sebebiyle, İller Bankası tarafından
Ankara Büyükşehir Belediyesine aktarılan kanunî pay toplamı 17. 678. 038. YTL’dir. Buna karşılık, aynı
dönemde, Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarının, anılan
bu belediyelere, bu yerleşim yerlerine yaptığı yatırımların toplamı
-bakın, buna dikkatinizi çekiyorum- 93.084.978 YTL’dir. Bunlar için
17 milyon 500 bin YTL alıyor; ama, 93 milyon YTL harcama yapıyor; yani,
bir başka deyişle, Ankara Büyükşehir Belediyesi, bu bölgelere,
kanununun çıkmasından sonra, yirmi ay içinde, aldığının 5,5 katı
harcama yapmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Cari açık var demek ki.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu yıl yaptığı
ve önümüzdeki yıl yapmayı planladığı yatırımlarla birlikte bu miktar
300 milyon YTL’ye çıkması beklenmektedir.
Ankara Büyükşehir
Belediyesi 205 köyün yollarını asfaltlamak üzere harekete geçmiş
ve bu çerçevede, köy yollarına, bu yıl içerisinde 360 bin ton asfalt
dökmüştür. Yapılan 350 kilometrelik yolun belediyeye maliyeti
26 milyon YTL’dir.
Ayrıca, pek çok köyün
su ve kanalizasyon işi halledilmiş, 2008 yılı sonuna kadar, Ankara
Büyükşehir Belediyesine bağlı susuz, kanalizasyonsuz ve asfaltsız
mahalle kalmaması hedeflenmiştir.
Yine, Büyükşehir Belediyemizce
nüfusu 400’ün üzerinde olan tüm köylere çocuk bahçesi yapılması
planlanmış ve 7 adet oyun grubu, ilgili yerlere, bu köylere -şu anda
mahalle tabiî- bu mahallelere monte edilmiştir.
Bu kanun değişiklikleri
olmasaydı, mahalleye dönüşen köyler ile Büyükşehir Belediyesine
bağlanan ilk kademe ve ilçe belediyelerine bu kadar yatırım ve
harcamaların yapılması da mümkün olmayacaktı.
Ankara örneğinde görüldüğü
gibi, kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında
başlatılan dönüşüm ve değişimin çok önemli etkilerinin olduğu da
açıktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Bakan, bu yasadan önce de çok iyi hizmetler gitti köylere; yani,
köyler sahipsiz değildi.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) - Bir anlatayım…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sanki, ilk kez köylere su geldi!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) - Bir anlatayım… Bir anlatayım…
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; kentsel dönüşüm konusunda Hükûmetimiz
tarafından hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabulüne
mazhar olan 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5104 sayılı Kuzey Ankara
Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihî
ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkında Kanun’larla, belediyelerimize sağlıksız
kentleşmenin önlenmesi, fakir ve muhtaç vatandaşlarımızın daha
sağlıklı ve kaliteli konutlara sahip olması, tarihî ve kültürel
varlıklarımızın aslına uygun olarak onarılması ve korunması ve
buralarda yaşayanların her türlü belediye hizmetinden daha fazla
yararlanması hedeflenmiştir.
Bu Kanun, Hükûmetimizin
kentleşme ve kentlerimizdeki tarihî ve kültürel dokunun korunması
konusundaki vizyonunu da ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, uygulamanın
en iyi yapıldığı yerlerden birisi de Ankara Büyükşehir Belediyesi
olarak görülmektedir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Tam tersi, Sayın Bakan!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) - Örneğin, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi
bunun en güzel uygulama örneklerinden biridir. Burada oturan vatandaşlarımızla
uyum içerisinde çalışarak, kentsel açıdan çok kötü gözüken yapıların
ve miadını doldurmuş altyapılarının yıkılarak yeniden yapılması
ve orada yaşayan vatandaşlarımıza sağlıklı konutların sağlanması
hedeflenmiştir. Havaalanı yolu bunun bir parçası olup, bitirilme
aşamasına gelmiştir. Diğer taraftan, yine, değerli milletvekili
arkadaşımın temas ettiği Dikmen Vadisi 4’üncü ve 5’inci Etap Projesini
de üç gruba ayırmak mümkündür: Birinci grup, bu bölgede toplu arsa sahibi
olanlar; ikinci grup, 1984 öncesi, 2981 sayılı Yasa’dan yararlanan,
hak sahibi olmuş gecekondu sahipleri ve üçüncü grup ise, 1984’ten sonra
gecekondu yapmış, ancak, tapusu ve tapu tahsis belgesi bulunmayan
kaçak gecekondu sahipleridir. Bunlardan, tapu tahsis belgesi bulunan
1.104 hak sahibiyle anlaşma yapılmıştır. Tapulu arsa sahibi olan
80 kişinin arsaları karşılığında, arsa değer tespit çalışmaları
da devam etmektedir. Tapu ve tapu tahsis belgesi olmayan 1.100 adet
gecekondu sahibi vatandaşımızdan 554 adediyle, arsa karşılığı
sözleşme tamamlanmıştır. Geriye kalan 550 hak sahibinin önemli bir
kısmıyla da 15 Eylül tarihi itibariyle uzlaşma sağlanmıştır. Bu
kapsamda, gecekonduların 1.463 adedi, tamamen, Ankara Büyükşehir
Belediyesine elektrik ve su abonelikleri kapatılarak teslim edilmiş,
551 adedi, hiçbir tartışma olmadan da yıkılmıştır. Arsa sahipleri
ve hak sahibi olanlara, arsaların büyüklüğüne göre konutları verilmekte,
hak sahibi olmayan kişilere ise, hiçbir hakkı olmamasına rağmen
-bakın, hiçbir hakkı olmamasına rağmen- yüzyirmi ay taksitle, Doğankent’te
arsa veya dileyenlere Karacaören’den TOKİ’ye ait konutların onbeş
yıl taksitle verilmesi sağlanmaktadır. Netice olarak, Dikmen 4 ve
5’inci etapta yüzde 85 oranında anlaşma sağlanmıştır; geri kalanlarıyla
da çalışma devam etmektedir. Yapılmakta olan bu ve diğer çalışmalarla
bir yandan gerek büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesi
gerekse kentsel dönüşüm konusunda belediyelerimize sağlanan kanunî
yetkilerle belediyelerimizin ve kentlerimizin görünümü çağdaş
kent yaşamının gereklerine uygun hale getirilirken, diğer yandan
da, mevcut tarihî ve kültürel doku muhafaza edilerek vatandaşlarımıza
sağlıklı konut ve yaşam imkânı sunulmaktadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakana. Sayın Bakan gereken açıklamalarda bulunmuştur.
Gündem dışı üçüncü
söz isteği, KÖYDES programı hakkında Kars Milletvekili Sayın Zeki
Karabayır’a aittir.
Buyurun Sayın Karabayır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın, KÖYDES Projesi uygulama
sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu’nun cevabı
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 5 dakikalık
kısa bir zaman dilimi içerisinde, AK Parti Hükûmetimizin devrim niteliğindeki
yüzlerce icraatlarından biri olan KÖYDES Projesinden özetle bahsetmek
istiyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maksadım, sessiz sedasız bir şekilde devam etmekte olan böyle önemli
bir projeyi sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmaktır.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, 58 ve 59’uncu AK Parti Hükûmetleri döneminde, başta
sosyal güvenlik, sağlık, ulaşım, eğitim, toplu konut olmak üzere her
alanda büyük reformlar yapılmıştır. Bizden önceki hemen her cumhuriyet
hükûmetleri dönemlerinde hayal edilen, fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen,
hatta bir kısmı da hayal bile edilemeyen büyük projeler birer birer
tamamlanmaktadır. Bu projelerden en önemli olanlarından biri de,
yıllardır evinin mutfağında ve kapısının önünde su görmeyen, sağlıksız
derelerden ve kuyulardan omuzluklarla, bazen de hayvan sırtında su
getirmek zorunda bırakılan, köyündeki hastasını doktora götürecek
yolu, izi bulunamayan, ufak bir yağmurda cenazesini köyüne götüremeyen,
bu sorunların halli için sürekli siyasîlerin kapılarını çalmak zorunda
kalan, çoğunlukla eli boş dönmesine rağmen yine de ümidini başka
bir bahara bırakan, sözlerini bir türlü yerine getiremeyen siyasîleri
yine de güler yüzle karşılayan cefakâr köylümüzü birinci derecede
ilgilendiren KÖYDES Projesidir. 2005’te 200 trilyon, 2006 yılında ayrılan
2 katrilyon ödenekle, İçişleri Bakanlığımızın koordinatörlüğü
ve Maliye Bakanlığımızın malî desteğiyle iki yıldan beri devam etmekte
olan ve 2007’de bitecek olan KÖYDES Projesiyle Türkiye’nin her tarafında
âdeta kangren haline gelmiş köy yolları ve içme suları meselesi,
şimdi artık tarihe karışmaktadır. Ankara’yı mesken tutarak her gün
siyasîlerin kapılarını çalma siyaset anlayışı ortadan kalkmış,
başta Başbakanımız olmak üzere, bakanlarımız, milletvekillerimiz
ve bürokratlarımızın vatandaşların ayağına giderek, meseleleri
yerinde tespit edip çözüme kavuşturma anlayışı başlamıştır.
Bakın, hepimiz, bu
yaz tatilimizin büyük bir bölümünü seçim bölgelerimizde, illerimizde,
ilçelerimizde, köylerimizde vatandaşlarımızın arasında geçirdik;
yapılan hizmetleri yerinde tespit ettik, gördüğümüz eksiklikleri
ilgili yerlere ilettik. Bu gezilerimiz esnasında, şimdiye kadar
hiçbir iktidar milletvekillerine gösterilmeyen coşku ve sevgiyle
karşılandık. Hiçbir dönemde iktidar vekilleri seçim bölgelerinde,
halkın arasında bu kadar rahat dolaşamamışlardır.
Sayın milletvekilleri,
KÖYDES Projesinin daha iyi anlaşılabilmesi için, izin verirseniz,
bizden önceki dönemler ile AK Parti dönemimizi birkaç rakamla kıyaslamak
istiyorum.
1950 yılından 2002 yılına
kadar Kars’ta şebekeli suya kavuşturulan köy sayısı 154’tür. Bu da,
yaklaşık yılda 3 köye tekabül eder. Oysa, dört yıllık iktidar dönemimizde
bu sayı 365’i buldu. Diğer bir ifadeyle, elliiki yılda 154 köy su almışken,
iktidarımız döneminde dört yılda 211 köy şebekeli suya kavuşmuştur.
Yani, önceki dönemlerde yılda ortalama 3 ünite yapılırken, bizim
dönemimizde yılda 53 köy su almıştır. Üstelik önceden yapılan birçok
şebeke de yenilendi. Ayrıca, bu çalışmalar, köylere hizmet götürme
birliklerince takip edildikleri için çok daha ucuza mal edilmektedir.
Bu başarı, yol, gölet,
sanat yapıları, okul, sağlık, duble yolları ve diğer tüm alanlarda
devam etmektedir.
Yol çalışmalarımızın
niteliği bölgeden bölgeye değişmektedir. Birçok yerde asfalt ve
beton yol çalışmaları yapılırken benim ilimin de içinde olduğu bazı
yerlerde ise halen stabilize çalışmalar yapılmaktadır. Bu nedenle,
önümüzdeki yıl yol çalışmaları için ödenek ayrılırken bölge durumlarının
dikkate alınmasını ve asfalt çalışmalarına başlanamayan illere
daha fazla ödenek ayrılmasını İçişleri ve Maliye Bakanlıklarından
talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir çarpıcı örnek daha vererek sözlerime son vermek istiyorum. 1999-2000
yılları arasındaki üç yıllık dönemde Kars’a kamu bütçesinden giren
nakit para miktarı 37 trilyon iken, 2003-2005 yılları arasındaki üç
yıllık dönemimizde ise 200 trilyondur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
– Bir daha söyleyin.
BAŞKAN – Buyurun.
ZEKİ KARABAYIR (Devamla)
– 2003-2005 yılları arasındaki üç yıllık bizim dönemimizde ise bu rakam
200 trilyondur, bizden önceki üç yılda 37 trilyon iken.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimin sonunda ifade etmek istediğim şey şu ki, AK Partiyle, bu
millet, yeniden büyük bir devlet olduğunu bir kez daha hatırlamış,
moral bulmuş, özgüvenini tazelemiştir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Evet, halk da öyle diyor!
ZEKİ KARABAYIR (Devamla)
- Ben, bu projeyi başarıyla yürüten İçişleri Bakanlığımız ile malî
desteği sağlayan Maliye Bakanlığımıza ve emeği geçen herkese huzurlarınızda
teşekkür ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karabayır.
Sayın Bakan, Karabayır’ın
bu konuşmasından sonra, açıklama yapacak, cevap verecektir. İçişleri
Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Kars Milletvekili Sayın Zeki Karabayır arkadaşımızın KÖYDES Projesiyle
ilgili yapmış olduğu gündem dışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, tekrar, hepinizi en derin, en içten saygılarımla selamlıyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) –
20 dakika konuşacak mısınız?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlerin de
bildiği gibi, Partimiz iktidara geldiğinde ülkemizin yıllardır
süregelen en büyük problemlerinden birisi, kamu yönetimi yapısında
görülen yetersizlik ve eskimişlik idi. Bu sıkıntının ortadan kaldırılmasını
en önemli hedeflerinden biri olarak belirleyen Hükûmetimiz, 2003 yılında,
kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları başlattı.
Bu kapsamda, İçişleri
Bakanlığı tarafından da, önemli görevler üstlenmiş ve geçen dört
yıllık süre içinde, önceki yönetimlerce yıllardır yapılması hedeflendiği
halde bir türlü cesaret edilemeyen mahallî idareler alanındaki reformlar
gerçekleştirilmişti. Mahallî idareler alanında yapılan reform çalışmalarıyla,
Belediye Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ve Mahallî İdare Birlikleri Kanunu, Türkiye Büyük Millet
Meclisince, sizlerin destekleriyle, oylarıyla kabul edilerek yürürlüğe
girmişti.
Hükûmetimiz, bu kanunların
hazırlanması ve uygulanması sırasında mahallî müşterek nitelikli
her türlü hizmetin, Anayasa’da öngörülen ilkelere uygun olarak halka
en yakın, en uygun yönetim birimi olan mahallî idareler tarafından
yürütülmesi, vatandaşımızın hayatının kolaylaştırılması, bürokrasi
ve kırtasiyeciliğin azaltılması, kararların alınmasında yerel
düzeyde katılımın sağlanması, kamu kaynaklarının etkili, verimli
ve tasarruflu kullanılması gibi temel ilkeler esas alınmıştı. İşte,
bu arz etmeye çalıştığım ilkelerden yola çıkan Hükûmetimiz, cumhuriyet
tarihimizin, asrın en büyük projelerinden biri olarak ortaya koyduğumuz
KÖYDES Projesini başlatmıştır.
KÖYDES Projesi, köye
ve köylüye yönelik olarak cumhuriyet tarihinde başlatılan en önemli
ve en kapsamlı bir kırsal projedir. Proje, 2005 yılında, Sayın Başbakanımızın
talimatıyla başlatılmıştır. Bu –altını çizerek belirtiyorum-
Hükûmetimizin ve Sayın Başbakanımızın köylere yönelik hizmet vizyonunun
somut, en büyük göstergesi olan KÖYDES Projesi, yukarıda da ifade
edilen temel ilkelerin de en güzel şekilde hayata geçirildiği bir
çalışmadır.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, Hükûmetimizin temel hedeflerinden birisi de, ülkemizdeki
altyapı hizmetlerinde hem bölgeler arası hem de iller arası farklılıkların
giderilmesidir. 21’inci Yüzyılda hâlâ yolsuz ve susuz yerleşim yerlerinin
kabul edilemez olduğunun bilincinde olan Hükûmetimiz, medeniyetin
ve gelişmişliğin vazgeçilmez unsuru olan yol yapımına ve sağlıklı
içmesuyu teminine gereken hassasiyeti en üst düzeyde göstermektedir.
Köylerin şebekeli
ve sağlıklı içme suyu ile, asfalt veya standardı yüksek yola kavuşturulması
amacıyla başlatılan KÖYDES Projesi, köylere hizmet götürme birlikleri
tarafından yürütülmektedir. Birliklerin bu çalışmada önplana
çıkmasının öncelikli sebeplerinden biri, günümüz modern yönetim
anlayışı içerisinde biraz önce saydığım ilkelere tam uygunluğu
ve aynı zamanda da şeffaflık ve hesap verilebilirliğin en önemli
unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki temel standardı sağlayabilmek
amacıyla, köye yönelik hizmetleri yürütmek için en uygun ve köylüye
en yakın idarî birim olarak, mahallî idare birimi olarak köylere hizmet
götürme birlikleri seçilmiştir. KÖYDES Projesinde en etkin rolü üstlenen birlik
encümeni, iki köy muhtarı, iki il genel meclisi üyesi ve bir de kaymakamdan
teşekkül etmektedir. Encümenin başkanı da kaymakamdır. Birlik encümeninin
bu yapısı, halkın kendisiyle ilgili kararlara etkin bir şekilde
katılımına imkân vererek azamî düzeyde şeffaflık sağlamakta ve yapılan
harcamaların kamuoyu tarafından sürekli denetimine imkân tanımaktadır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Parti meclisi gibi oluyor Sayın Bakan, parti meclisi.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Diğer taraftan, köylere hizmet götürme birlikleri,
karar alma, uygulama, personel istihdamı, ihale ve harcama gibi
hususlarda çok etkin, hızlı ve kolay bir çalışma sistemine sahiptir.
Bu uygulama KÖYDES Projesinin bürokratik süreç içerisinde boğulmadan
ve hızla hayata geçirilmesine de imkân vermektedir.
KÖYDES Projesi, ayrılan
kaynakların etkili ve verimli kullanımıyla maliyetleri düşürme
açısından da önemli kolaylıklar sağlamaktadır. 2006 yılı başında
tahsis edilen ödeneklerle yapılması
planlanan 17.500 civarındaki içme suyu ve yol projesi sayısı,
ihale indirimleri, tasarruflar, mahallî katkılarla 20.800 sayısına
ulaşmıştır. Bu sayının, devam eden işler bittikçe, artan ödeneklerin
yeni projelere aktarılması neticesinde daha da artacağı tahmin
edilmektedir. Ayrıca, yapılan işler, kalite, sağlamlık ve halkın
ihtiyacına uygunluk açısından da köylümüzü memnun etmektedir;
çünkü, yapılacak işlerin kararlaştırılması, programa alınması,
ihalesi, hayata geçirilmesi ve kontrolü, halkın temsilcilerinin
de doğrudan sürece dahil olduğu birlik encümenleri tarafından koordine
edilmekte, denetlenmekte ve bizatihi uygulanmaktadır.
Projenin genel hedefini
de burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu projede temel hedefimiz,
KÖYDES’le, suyu bulunmayan veya yetersiz olan 14.670 köy veya bağlısına
içilebilir ve şebekeli içme suyu götürülmesi, 51.647 kilometre
tesviye yolun stabilize kaplanması, 131.399 kilometre stabilize
yolun iyileştirilmesi veya asfaltlanması, betonlanması; yine,
mevcut, daha önce yapılmış olan 91.159 kilometre asfalt ve 1.834 kilometre
beton yolun standardının yükseltilmesi hedef alınmıştır.
Projeye 2005 yılında
başlanmış. İlk yıl, 2005 yılında, toplam 200 milyon YTL, yani, 200 trilyon
ödenek tahsis edilmiş. Bu ödeneğin 100 trilyonu köy içme sularına,
100 trilyonu köy yolları için verilmiş. Ayrılan bu ödenekle, ülke genelinde
-toplam rakam söylüyorum- 1.779 içme suyu projesi tamamlanmış,
3.576 kilometre stabilize yol, 543 kilometre asfalt yol, 387 adet sanat
yapısı, 41 kilometre ham yol -ilk defa yol açılıyor- 147 kilometre
onarım, 21 kilometre beton yol, 43 kilometre tesviye yol yapımı gerçekleştirilmiştir.
MEHMET KARTAL (Van) –
En az Van nasibini almış.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Köye yönelik içme suyu ve yol yapım çalışmalarında
2005 yılında elde edilen bu başarı üzerine, 2006 yılında ayrılan
ödenek miktarı, Sayın Başbakanımızın bizzat talimatıyla, 10 kat
artırılarak, 2 milyar YTL’ye, yani, 2 katrilyon Türk lirasına çıkarılmıştır.
(AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Onun için diyoruz
ki, cumhuriyet tarihimizin, kırsala, köye yönelik en büyük projesi.
Ülke genelinde içme suyu ve yol alanında yaklaşık 20 bin projenin
yapılması hedeflenmiş bu parayla ve “2007 yılı sonuna kadar içme
suyu ve yolu bulunmayan köy kalmayacak” sözünün hayata geçirilmesi…
Bu hedefimize de, inşallah, varmak üzere olduğumuzu da belirtmek
istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Bütün hedeflere olduğu gibi!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Birçok ilimizde, 2006’nın, bu yılın sonunda bu hizmetler
bitmiş olacak.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Bu yollar yapıldı da, mayınlar nerede patlıyor; onu anlayamadım!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Bakın, bu 3 Eylül 2006 tarihi itibariyle, 2.967 içme
suyu, 5.405 yol, 398 kanalizasyon ve 220 tarımsal alt yapı projesi olmak
üzere -3 Eylül itibariyle- 8.990 proje tamamlanmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yine, yol çalışmaları
kapsamında…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Bunun sonucu nasıl oldu Sayın Bakan?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Yol çalışmaları kapsamında, 5.104 kilometre birinci
kat asfalt, -bakın, dikkatinizi çekiyorum, 5.000- 5.680 kilometre
ikinci kat asfalt, 6.539 kilometre stabilize kaplama, 259 kilometre
beton yol, 87 kilometre ham yol, 205 kilometre tesviye, 746 kilometre
onarım ve 2.273 adet sanat yapısının yapımı da gerçekleştirilmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu hedeflenen projelerin
bir an önce başlanıp bitirilebilmesi için…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Sayın Bakan, köylüyü açlığa mahkûm ettiniz, açlığa!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Dinleyin… Lütfen, dinleyin…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– İçişleri Bakanısınız…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Sayın Bakan, köylüyü açlığa mahkûm ettiniz!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Burada rakam ve gerçekleri söylüyorum. Lütfen,
dinleyin. (Gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Köylere gitmeye yüzünüz kalmadı…
BAŞKAN – Sayın Bayındır,
dinleyelim lütfen.
Sayın Bakan, siz, Genel
Kurula hitap edin.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Hedeflenen projelerin bir an önce başlanıp bitirilebilmesi
için illere tahsis edilen ödenekler, illerimize dilimler halinde
aktarılmakta olup, toplam 2 milyar YTL’nin, yani 2 katrilyonun bugüne
kadar 1 katrilyon 475 milyarı illere gönderilmiş, kalan kısmı da
önümüzdeki haftalarda gönderilecektir.
KÖYDES Projesinin
gerçekleştirdiği mahallî idare birliklerinin, biz, denetimine de özel önem veriyoruz. Mahallî
İdare Birlikleri Kanunu’nun
22’nci maddesine göre, il, ilçe, köye hizmet götürme birliklerinin
iş ve işlemleri Bakanlığımca denetlenmektedir. Mülkiye teftiş kurulumuzun
2006 yılı genel teftiş programı kapsamında 6 ilin KÖYDES Projesi denetlenmesi
bitti, 10 il devam ediyor. 2006 yılı sonuna kadar, diğer il ve ilçelerin
de KÖYDES Projesi bakımından denetlenmesi bitirilmiş olacak. Ayrıca, valilerimiz
de, ilçelerindeki köye hizmet götürme birliklerini denetlemektedirler.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Sayın Bakanım, Sayıştaydan niye kaçırdınız?! Sayıştayın denetiminden
niye kaçırdınız o zaman?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, projenin yürütülmesi sırasında…
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Sayıştay denetiminden niye kaçırdınız?!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen… Böyle bir geleneğimiz yok!
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Niye Sayıştay denetiminden kaçırdınız?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Denetimden kaçmıyoruz.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Kaçırdınız, denetim yaptırmıyorsunuz…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Bakın, kaç türlü denetim yapıyoruz. Sizler de denetliyorsunuz.
Bu yazın illerinize
gittiniz, dolaştınız; yapılanları bizzat gördünüz.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu)
– Evet… Ordu’da hiçbir şey yok…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Ordu ilinde hiçbir şey yok…
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Bunları biz konuşalım…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Ordu ilinde bunların hiçbiri yok. Ordu İli hariç değil mi?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Her insaf sahibi bunu kabul ediyor. Lütfen… (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz, Genel Kurula hitap edin.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Ordu ili hariç mi?!
UFUK ÖZKAN (Manisa) –
Akhisar’a 10 kilometre uzaklıkta susuz köyler var!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Delik deşik oldu yollar…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu projenin yürütülmesi
sırasında, her zaman en büyük destek ve katkıyı sağlayan, bizleri
her zaman teşvik ve motive eden Başbakanımıza huzurlarınızda şükranlarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) –
Manisa’daki susuz köyleri gösterdiniz mi Sayın Bakan?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Yine, ödeneklerin zamanında gönderilmesi ve projenin
yürütülmesi…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Sayın Bakan, bu anlattığınız neresi, Türkiye mi?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – …sırasında hiçbir zaman desteğini esirgemeyen Maliye
Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan’a da teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar[!])
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Hayalî ihracat için mi teşekkür ediyorsun Maliye Bakanına?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Ayrıca, KÖYDES Projesinin planlanması ve uygulanmasındaki
katkılarından dolayı Devlet Planlama Teşkilatına, Hazine Müsteşarlığına
ve illerde uygulayıcı olan, denetleyici olan valilerimize, kaymakamlarımıza,
il genel meclis üyelerimize ve muhtarlarımıza, tüm emeği geçenlere
de huzurlarınızda bu kürsüden teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) –
Hükûmetin veda konuşması galiba Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük
önem verdiği ve dikkatle takip ettiği KÖYDES Projesinde 2006 yılı
atılım yılı olmuştur.
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Oylar niye düşüyor atılım yılı olduysa?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Bunun için, elbette yeterli kaynak ve insan gücüne
ihtiyaç bulunmaktadır; ancak, daha da önemlisi, bu hedeflere ulaşmada
gerekli inanç ve azmin olmasıdır, o da bizde vardır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Azminizi terörde gördük!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinde, kırsal
kalkınmayı sağlamak için ilk defa bu büyüklükte kaynak tahsis edilmiştir.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
– Yağma Hasan’ın böreği için mi bu kaynaklar?!
TUNCAY ERCENK (Antalya)
– Sayın Bakan, yanlış yazmışlar size!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Bu, Hükûmetimizin halkımıza duyduğu, köylümüze
duyduğu saygı ve sevgi ile idarecimize duyduğu güvenin sonucudur.
Bu çalışmanın başarıya ulaşması için gerekli olan inanç, hepimizin
yüreğinde mevcuttur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri) Bu inanç ve
azimle yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde, kırsal kesimde yaşayan
vatandaşlarımızın yol ve su gibi temel ihtiyaçları, çağdaş Türkiye’ye
yakışır bir şekilde karşılanmış olacaktır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) –
Sayın Bakanım, Manisa’da susuz köyler var, traktörle su çekiyorlar!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – Konuşmacı Sayın Milletvekili arkadaşıma da, KÖYDES
Projesi gibi önemli bir konuyu gündeme taşıdığı için teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Sayın Bakan, anlattıklarınızda bir tek doğru yok!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Sayın Bakan, Ordu hariç değil mi efendim?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (Devamla) – KÖYDES çalışmalarının ülkemiz ve köylümüz için hayırlı
ve güzel hizmetlere vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 2 önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI
ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 41 milletvekilinin,
fındık piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/377)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Fındık, Karadeniz
Bölgesi insanının önemli bir kesiminin tek geçim kaynağıdır. Yaklaşık
8 milyon insanımızı ilgilendirmektedir. Türkiye, yıllık 650.000
tonu aşan üretimiyle dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75’ini
gerçekleştirmektedir. Üretimin yaklaşık yüzde 80’i ihraç edilmektedir.
Türkiye’nin bu konumu nedeniyle, iç piyasada oluşan fiyat, fındığın
dünya fiyatı olmaktadır.
Karadeniz Bölgesi
ve Türkiye ekonomisi için böylesine önemli olan “fındık” 2004 yılı
Nisan ayında don afetine maruz kalmıştır. Don nedeniyle oluşan zararın
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılan tespitlere göre, 298 trilyon
TL’lik kısmının ödenmesi kabul edilmişse de, Aralık 2004’te ödenen 46
trilyon liradan artakalan 252 trilyon TL halen üreticiye ödenmemiştir.
Afet sonrasında azalan
üretim nedeniyle Türkiye’de ve dünyada fındık fiyatları yükselmiştir.
Öte yandan, fındık fiyatları 2002 yılına kadar Hükûmet tarafından belirlenirken,
2003 yılından itibaren FİSKOBİRLİK tarafından belirlenmeye başlanmıştır.
Bu nedenle, 2001, 2002 yıllarında 1.500.000-1. 625.000 TL aralığında
olan fiyat 2003 yılında 2.500.000-3.050.000 TL, 2004 yılında
5.050.000-5.250. 000 TL düzeyinde olmuş, 2005 yılında ise brüt 7 milyon
TL’yi aşmıştır. 2005 yılının net başlangıç fiyatı 6.300.000 TL düzeyindedir.
Fiyat politikasındaki
bu değişiklik, üreticinin geliri yanında fındık ihracatından elde
ettiğimiz geliri de artırmıştır. 2002-2003 sezonunda 593 milyon ABD
Doları olan ihracat geliri 2003-2004 sezonunda 915 milyon dolara,
2004-2005 sezonunda 1,5 milyar dolara yükselmiştir. Bu gelirin
2005-2006 sezonunda 1,9 milyar dolar düzeyinde olması beklenmektedir.
FİSKOBİRLİK’in
2005-2006 sezonunda Hazineden talep ettiği kredi verilmemiştir. Bankalardan
talep ettiği kredinin de engellenmesi sonucunda 2005 yılı fiyatı
4,5 YTL’ye kadar düşmüştür.
Fiyatlar bu düzeylerdeyken,
Sayın Başbakanın, Doğu Karadeniz Bölgesine yaptığı seyahatlerdeki
konuşmaları sonucunda daha da aşağılara düşmüştür. Sayın Başbakanın,
Giresun ve Ordu’da FİSKOBİRLİK’e ve fındığa desteklerinin söz konusu
olmadığı yönündeki konuşmaları sonrasında fındık fiyatı, her konuşmadan
sonra kilogramda 1 YTL olmak üzere toplam 2 YTL daha düşmüştür. Böylece
Sayın Başbakanın konuşmaları öncesinde 4,5 YTL olan fiyat, konuşmalar
sonrasında 2,5 YTL düzeylerine düşmüştür. Bu durum piyasayı izleyen
yabancılar tarafından merkezlerine “Sayın Başbakanın Karadeniz
Bölgesini ziyareti sonrasında fındık fiyatları çöktü” şeklinde
bildirilmiştir.
Yükselen fiyattan
üreticinin ve ekonomimizin sağladığı kazanç ortada iken Sayın Başbakanın
tutumu nedeniyle 2006 yılı fiyatları olağanüstü ölçüde düşmüştür.
Bunu takiben 2006-2007 sezonunda fındık alımı için, Hükûmet, konuda
uzman olmayan Toprak Mahsulleri Ofisini görevlendirmiştir.
TMO’nun Giresun kalite
fındık için belirlediği fiyat brüt 4 YTL’dir. Yüzde 5,1 oranında kesinti
sonrasında net fiyat 3,8 YTL’nin altına düşmektedir. Ancak TMO’nun
arz fazlası olarak alacağı fındık miktarını açıklamamış olması yanında,
alımlarda çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olma şartının aranması,
bugün başvuran üreticiye alım için gelecekte bir tarihin verilmesi,
TMO’nun uzman kuruluş olmaması nedeniyle yüzde 5,1’lik kesinti dışında
fire payı uygulaması, TMO’nun organize olamamış olması ve benzer
nedenlerle fındığın piyasa fiyatı bugünlerde 2,4 YTL düzeylerine
düşmüştür. Yaklaşık 1,5 dolara karşılık gelen bu rakam maliyetin
çok altındadır. Üretici, tarihinde ilk defa, maliyeti bile karşılamayan
bir fiyatla karşı karşıyadır.
Hükûmetin fındığa sadece
tüccar gözünden bakması nedeniyle geçimi doğrudan veya dolaylı
fındığa bağlı olan milyonlarca insan büyük ölçüde mağdur olmuştur.
Ayrıca ihracat gelirimizin 1 milyar doların üzerinde azalacak olması
nedeniyle ekonomimiz de olumsuz etkilenecektir. Bunun önlenmesi
gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Mehmet
Akif Hamzaçebi (Trabzon)
2- Gürol Ergin (Muğla)
3- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
4- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
5- Kâzım Türkmen (Ordu)
6- N. Gaye Erbatur (Adana)
7- Şevket Arz (Trabzon)
8- İlyas Sezai Önder (Samsun)
9- Tacidar Seyhan (Adana)
10- Mehmet Boztaş (Aydın)
11- Harun Akın (Zonguldak)
12- Nail Kamacı (Antalya)
13- Hasan Güyüldar
(Tunceli)
14- Mehmet Küçükaşık
(Bursa)
15- Ahmet Ersin (İzmir)
16- Yılmaz Kaya (İzmir)
17- Ufuk Özkan (Manisa)
18- Erdal Karademir
(İzmir)
19- İzzet Çetin (Kocaeli)
20- Engin Altay (Sinop)
21- Muharrem İnce (Yalova)
22- Şefik Zengin (Mersin)
23- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
24- Erol Tınastepe
(Erzincan)
25- Tuncay Ercenk (Antalya)
26- Özlem Çerçioğlu
(Aydın)
27- Atilla Kart (Konya)
28- Mehmet Ziya Yergök
(Adana)
29- Yakup Kepenek (Ankara)
30- Halil Akyüz (İstanbul)
31- Ali Rıza Bodur (İzmir)
32- Ahmet Sırrı Özbek
(İstanbul)
33- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
34- Kemal Sağ (Adana)
35- Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
36- Rasim Çakır (Edirne)
37- Mustafa Gazalcı
(Denizli)
38- Uğur Aksöz (Adana)
39- Ali Oksal (Mersin)
40- Abdulaziz Yazar
(Hatay)
41- Atila Emek (Antalya)
42- Mehmet Işık (Giresun)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi ikinci önergeyi
okutuyorum:
Buyurun.
2.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir ve 20 milletvekilinin,
artan orman yangınlarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/378)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde her yıl meydana
gelen ve son günlerde anormal bir şekilde yoğunlaşan orman yangınlarının
nedenlerinin, alınan önlemlerin yeterliliğin, meydana gelen can
kayıplarının ve maddî zararların büyüklüğünün araştırılması amacıyla
Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
Gerekçe:
Ormanlarımız sağladıkları
yararlar itibariyle toplumların vazgeçilmez doğal varlıkları olarak
önemli bir yere sahiptir. Ormanlarımızı sadece yetiştirmek değil,
aynı zamanda çeşitli tehlikelere karşı korunmasını sağlamak ve
her türlü tedbirleri zamanında almak devletin en temel görevidir.
Ülkemizde bu yaşanan
ve birçok bölgemizde günlerce devam eden orman yangınları, binlerce
haktar orman varlığımızın, yaban hayatının ve biyoçeşitliliğin
yanı sıra can kayıplarına da neden olmuştur.
Bu anlamda, orman yangınlarının
çıkış nedenleri, alınan önlemler, yaşanan can kayıpları ve yönetimden
kaynaklanan sorunların sorgulanması ve araştırılması gerekmektedir.
Şöyle ki;
1- Orman yangınlarını
önlemede, orman koruma faaliyetinde işlendirilen personel sayınız
ne kadardır, bu sayı yeterli midir?
2- Orman yangınlarıyla
mücadele görevini üstlenen Bakanlık görevlileri arasında, orman
yangınları konusundaki eğitim almayan Bakanlık çalışanı var mıdır?
3- Bu eğitimler ne kadar,
hangi aralıkla yapılmaktadır? Söz konusu eğitim 2003, 2004, 2005 ve
2006 tarihlerinde kaç kez gerçekleştirilmiştir?
4- Orman yangınları
konusunda eğitim almayan çalışanların orman yangınlarında görevlendirildiği
iddiaları doğru mudur?
5- Orman yangınları
artışının, 2003 yılından bu yana, Bakanlığınızda yönetici konumundaki görevlilerin
alınarak, yerine orman yangınları konusunda deneyimli olmayan
kişilerin getirilmiş olmasından
kaynaklandığı iddiaları doğru mudur?
6- Orman koruma faaliyetlerini
yürüten personelin ve orman muhafaza memuru sayısının düşürülmesinin,
orman yangınlarının artışında etkisi olmuş mudur?
7- Orman yangınlarından
sonra, orman koruma faaliyetlerini halen yürütmekte olan 3.500 orman
mühendisleri ile sayısı 4.500 olan orman muhafaza memurunun sayısının
arttırılması konusunda Bakanlığınızca bir çalışma yürütülecek
midir?
8- Orman koruma faaliyetlerinin
köy tüzelkişiliklerine ve ardından özel güvenlik şirketlerine
devredilmesine yönelik Bakanlığınızın başlattığı uygulamalar,
yangınlarının çıkışında ve önlenememesinde etkili olmuş mudur?
9- Orman yangınlarının
yoğun yaşandığı ülkemizde, Bakanlığınızın meteorolojik verileri
kullanmayarak görev ihmalinde bulunduğu iddiaları doğru mudur?
10 – Bakanlığınızın
hazırladığı “orman yangınlarıyla mücadele eylem planı”nda yangına
15 dakika içinde müdahale edileceği belirtilmiştir. Ancak, bazı
bölgelerimize beş gün boyunca müdahale edilememiştir. 2 adet
C-130 uçağından birinin arızalı olduğu, diğerinin Doğu Anadolu
Bölgesinde bulunduğu, diğer iki uçağın da bakımda olduğu basında
yer alan yetkililerin açıklamalarından öğrenilmiştir. Ayrıca, Bakanlığınızın
elinde denizden su alabilen amfibik uçak da bulunmadığına göre, Bakanlığınızın
yangın mevsimi gelmeden gerekli ya da yeterli önlemleri almadığı
söylenebilir mi?
11- Daha önce uygulamada
olan, orman yangınlarında askerî uçakların kullanımı neden uygulamadan
kaldırılmıştır? Askeriyeye ait, C-130 uçaklarının tekrar kullanımı
mümkün değil midir?
12- Sayın Osman Pepe
“Keşke daha fazla uçak alabilseydik” ifadesinin arkasında uçak alımını
engelleyen herhangi bir neden mi bulunmamaktadır?
13- Bakanlığınızca
ihale edilen ve yüklenici Barış Firması tarafından Rusya, Ukrayna
ve Gürcistan’dan kiralanan 27 helikopterin yaş ortalaması 25’tir. Kaş
gibi zor doğa koşullarında yangına müdahalede engel doğa koşulları
mıdır yoksa bu helikopterlerin teknolojik yetersizliği midir?
14- Helikopterlerde
görevlendirilen, yangın söndürülmesini sevk ve idare edecek teknik
ve yardımcı personel özel bir eğitimden geçirilmiş midir? Bu personelin
diğer ormancı çalışanlardan farklı özlük hakları (yıpranma tazminatı,
uçuş tazminatı vb.gibi) var mıdır?
15- İllerdeki kriz
merkezlerinde meteorolojik veriler doğrultusunda, orman yangınlarını
söndürmede kullanılacak araçların kısa sürede yangın bölgesine
ulaşabilmesini sağlayacak bir çalışma yapılmış mıdır?
16- Orman yangınlarında
kullanılan askerî helikopterlerin protokol gereği yangın ihbarından
hemen sonra uçmaları gerekirken hiyerarşik nedenlerle gecikmeler
meydana geldiği iddia edilmektedir. Bu gecikmenin önlenebilmesi
için bir girişimde bulunacak mısınız?
Ortaya çıkan can kayıplarının,
doğal varlıkların yok olmasının ve ekonomik kayıpların bir daha yaşanmaması,
zararların asgarî düzeyde atlatılması için orman yangınlarının
öncesinde ve sonrasında alınacak önlemlerin yukarıda belirtilen
gerekçelerle Yüce Meclisimizde ele alınması ve incelenmesi önem
arz etmektedir.
1- Erdal Karademir (İzmir)
2- Bülent Baratalı (İzmir)
3- Türkân Miçooğulları (İzmir)
4- Nadir Saraç (Zonguldak)
5- Harun Akın (Zonguldak)
6- Yaşar Tüzün (Bilecik)
7- Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
8- Şevket Arz (Trabzon)
9- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
10- Mehmet Boztaş (Aydın)
11- N. Gaye Erbatur (Adana)
12- Sedat Pekel (Balıkesir)
13- Rasim Çakır (Edirne)
14- Abdulaziz Yazar (Hatay)
15- Uğur Aksöz (Adana)
16- Ali Oksal (Mersin)
17- Tuncay Ercenk (Antalya)
18- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
19- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
20- Nail Kamacı (Antalya)
21- Atila Emek (Antalya)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın Anayasanın
82’nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır -4 adet- ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
Birinci tezkereyi
okutuyorum:
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Fransa’ya yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1124)
7.8.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak
üzere, bir heyetle birlikte 27-28 Haziran 2006 tarihlerinde Fransa’ya
yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82’nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mahmut Durdu (Gaziantep)
Recep Özel (Isparta)
Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
Onur Öymen (İstanbul)
İnci Özdemir (İstanbul)
Hakkı Köylü (Kastamonu)
Ramazan Can (Kırıkkale)
Şaban Dişli (Sakarya)
Bekir Bozdağ (Yozgat)
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Avusturya’ya yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1125)
14.8.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
AB-Latin Amerika Zirvesine
katılmak üzere, bir heyetle birlikte 10-12 Mayıs 2006 tarihlerinde
Avusturya’ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82’nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Şaban Dişli (Sakarya)
Şükrü Ayalan (Tokat)
BAŞKAN –
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
3.-
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un, İtalya’ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1126)
15.8.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun’un, IV. Avrupa-Akdeniz Laboratuvarı Yıllık
Konferansına katılmak
üzere, bir heyetle birlikte 16-18 Temmuz 2006 tarihlerinde İtalya’ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82’nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Fatma Şahin (Gaziantep)
Muharrem Kılıç (Malatya)
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dördüncü tezkereyi
okutuyorum:
4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malezya’ya yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1127)
17.8.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
3 Ağustos 2006 tarihinde
İslam Konferansı Örgütü İcra Komitesi Acil Toplantısına katılmak
üzere, bir heyetle birlikte Malezya’ya yaptığım resmî ziyarete ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82’nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik (Adana)
M. Said Yazıcıoğlu (Ankara)
Egemen Bağış (İstanbul)
Mustafa Eyiceoğlu (Mersin)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN – Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yetersayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, karar yetersayısı istenmiştir. Oylama yapıyorum.
Başbakanlık tezkeresini oyluyorum:
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
C) Tezkereler ve Önergeler (Devam)
4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malezya’ya, Fransa’ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1127) (Devam)
BAŞKAN - Başbakanlığın
Anayasanın 82’nci maddesine göre vermiş olduğu tezkerenin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza
sunup karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere’nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN – 1’inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2’nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN- Komisyon?..
Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı:
662) (x)
BAŞKAN – Komisyon?..
Yerinde.
Hükûmet?.. Yerinde.
Komisyon Raporu 662
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulun 13.6.2006 tarihli 114’üncü Birleşiminde alınan karar
gereğince, bu tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp, maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra, bölümler halinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
(x) 662 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili
Sayın Necati Uzdil, AK Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ahmet Ertürk, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan’dır.
Şahısları adına söz
istekleri, sırayla: Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak, Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit
Yetkin, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Eraslan, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan
ve Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. Tabiî ki, 7 sayın milletvekili
söz istemiş; İç Tüzük’e göre, bunların hepsine söz veremiyoruz.
Şimdi, ilk söz talebi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın
Necati Uzdil; buyurun (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Uzdil, süreniz
20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 662 sıra sayılı Tohumculuk Kanunu Tasarısı hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yeni yasama
yılı nedeniyle sizlere başarılar ve ülkemiz için hayırlı çalışmalar
diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına sizlere saygılar sunarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gündemimiz Tohumculuk Kanunu Tasarısı. Biliyorsunuz, geçen ayın
19’unda olağanüstü toplanarak, Meclisimiz… Avrupa Birliği Uyum Paketi
içindeki yasalardan bir tanesi de Tohumculuk Kanunu Tasarısıydı;
ama, maalesef, bu işi AKP Grubu götüremediğinden, bugüne kadar kaldı.
Uyum yasaları dedik, acilen Meclisi topladık arkadaşlar. Acilen
topladığımız Mecliste görüşülecek yasa hakkında size kısa bir
bilgi vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Tohumculuk Kanunu Tasarısı 2004 yılında komisyonda görüşüldü. Acele
ettiğimiz, olağanüstü toplanarak görüşmeye çalıştığımız yasa
2004 yılında Komisyonda görüşülen bir yasa. Bu yasa komisyonda görüşülürken,
şu anki Tarım Bakanımız da komisyon üyesiydi; elinizdeki raporlarda
bunu görme şansına sahipsiniz.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasayı Avrupa Birliği bizden istemedi. Avrupa Birliği istese,
hadi, bir gerekçe bulurduk; ama, inanın ki Avrupa Birliğiyle ilgisi
yok. Avrupa Birliği çalışmalarına katılan arkadaşlar bilirler;
Avrupa Birliğinin bizden öncelikle istediği yasa, ulusal biyogüvenlik
yasası. Nerede? Şimdi sormak istiyorum. Tarım Bakanımıza ne sorayım.
Tarım Bakanımız… İki senedir Türkiye’de Tarım Bakanı var mı yok mu,
onu hep birlikte değerlendirirsiniz. Anadolu’da köyde, kırda, kentte
zaten değerlendiriyorlar, var mı yok mu.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasayı Avrupa Birliği istemedi. Bu yasayı yabancı tohum firmaları
ve Türkiye’deki işbirlikçileri istedi. Onun için bu kadar acil hale
getirdiniz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca bu yasayla ilgili bir cümle daha etmek istiyorum: Temel yasa…
Tohumculuk Kanunu Tasarısı temel yasa. Ne güzel, değil mi?! Böyle,
temel yasa deyince, ismine uygun önemli bir yasa gibi geliyor.
Peki, bu kadar önemli
bir yasayı niye 2 madde olarak görüşmek istiyorsunuz?! Ben size onu
da açıklayayım: Bir defa, milletvekillerimize açıklayayım, ikincisi,
buradan, Türk halkına, Türk çiftçisine açıklamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
televizyonlarda, yazılı basında tarım, maalesef, bir kenara itilmiş
durumda; doğru, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti tarafından da bir kenara
itilmiş durumda. Mecliste bu yasaların gündeme gelip birkaç saat
görüşülmesini engellemek için bu yasayı da temel yasa haline getirip,
burada görüşmeye çalışıyorsunuz.
Sevgili arkadaşlarım,
soruyorum, buradaki milletvekillerine soruyorum, ilgi duyduklarından
burada: Allah aşkına bu yasayı okudunuz mu? Kaç kişi okudu?
AHMET KAMBUR (Tekirdağ)
– Evet.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Siz okumuşsunuzdur, Komisyon üyesisiniz, okuyacaksınız.
Peki, bu yasada ne
var, biliyor musunuz; hayır. Peki, bu yasada ne olduğunu bu kürsüden
konuşsak Türk çiftçisi, Türk halkı duysa olmaz mı; hayır, o da olmaz. Duymasınlar,
bilmesinler; siz elinizi kaldırın!.. Çiftçi de bilmesin; çıksın. Niye;
çünkü, demin söyledim ya, birilerinin istediği bir yasa, alelacele
çıksın buradan.
Değerli arkadaşlarım,
işte, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yanlışlık nedeniyle
bu yasaya karşı oy vereceğiz, bu yasaya karşıyız. Bunu şimdiden
söylemek istiyorum. Lütfen, Tarım Bakanı bu yasayı çekebiliyorsa
oradan çeksin. Çeksin; önce kendi bürokratlarıyla, muhalefetle ve
üniversitede bu işin uzmanlarıyla otursun, konuşsun, dinlesin, düşünce
birliği yapsın; zarar gelmez, yarar gelir. Türkiye’ye uygun bir tohumculuk
kanunu tasarısı hazırlasınlar. Biz de, yurttaşlarımızla, çiftçimizle,
tüm milletvekili arkadaşlarımızla, güle oynaya bu yasayı çıkaralım.
Değerli arkadaşlarım,
size yasa hakkında da kısa teknik bilgiler vermek istiyorum.
Arkadaşlar, dikkatinizi
çekmek istiyorum; lütfen, okumadıysanız önünüzdeki raporlara bir
bakın. Yasanın 3’üncü ve 16’ncı maddelerinde alt birlikler kuruluyor.
Alt birlikleri size okumak istiyorum değerli arkadaşlarım. Alt
birliklerden bir tanesi, tohum dağıtıcıları birliği.
Değerli arkadaşlarım,
tohum dağıtıcıları kim? Lütfen, düşünün, düşünün. Dinlemeyen arkadaşlara
sesimi yükselterek duyurmak istiyorum; tohum dağıtıcıları kim? Ben
söyleyeyim: Tohum bayileri, yani, tüccarlar. Değerli arkadaşlarım,
tüccarlar bir alt birlik oluşturacak.
Tohum sanayicileri
birliği kurulacak. Değerli arkadaşlarım, tohum sanayicileri de
bir birlik oluşturacak. Dikkatinizi çekiyorum: Süs bitkisi yetiştiricileri
birliği, fidan yetiştiricileri birliği, fide yetiştiricileri
birliği... Size bir tane daha söyleyeyim, ne dersiniz dinleyen arkadaşlarım:
Tohum kullanıcıları birliği.
Değerli arkadaşlarım,
kim bunlar, kim? Hepsinden vazgeçtim; tohumu kim kullanır?! Ne güzel
değil mi?!
Arkasından da bu maddelerin
arkasına eklenmiş. Ne eklenmiş arkadaşlar, biliyor musunuz; kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıymış bunlar.
Değerli arkadaşlarım,
tüccarların, sanayicilerin, ticaret odası, sanayi odası yok mu?! Bunları
yeni bir meslek odasıyla bölmeye, kafa karıştırmaya ne hakkınız
var? Tohum kullanıcıları çiftçiler, süs bitkisi yetiştiricileri
de çiftçiler.
Değerli arkadaşlarım,
öyle ise, ziraat odaları diye odalar yok mu? Ziraat Odaları Birliği
diye bir birliğimiz yok mu? Bu, meslek odası değil mi? Peki, tohum kullanıcıları
birliğini meslek odası yaptık; onu da kabul ettik.
38’inci maddeye bakın,
lütfen, elinizdeki 38’inci maddeye bakın rapordaki. 1163 sayılı Kooperatifler
Kanunu’ndaki kooperatiflere sağlanan harçlar ve vergilerden bu
birlikler muaf olacakmış sevgili arkadaşlarım. 1163 sayılı Kanun’daki
kooperatifler, çiftçilerin ekonomik örgütleri değerli arkadaşlarım.
Siz önce şuna karar
verin: Bu birlikler meslek örgütleri mi, ekonomik örgütler mi? Kafanızı
biraz netleştirin de bu yasayı ondan sonra getirin.
Değerli arkadaşlarım,
Yasa’daki çarpıklıklar bununla da bitmiyor. Duyarlı olduğunuza
inanıyorum. Genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili, gündemde
her zaman yer var.
Arkadaşlarım, Türkiye’ye
genetiği değiştirilmiş organizmaların tohumlarının ve ürünlerinin
girmesi yasak. Güya yasak olduğunu da ekleyelim; çünkü, genetiği
değiştirilmiş organizma hangisi, bunu tespit edecek ne laboratuvarımız
var ne de elemanımız var.
Peki, bu yasayla, Sevgili
Hocam, buna olanak tanınmıyor mu, bunun önü açılmıyor mu? Bir üniversite
hocası olarak nasıl oy vereceksiniz?! Haa, elinizi vicdanınızdan
kaldırırsanız verirsiniz. Bilmediğiniz halde, grup başkanvekiline
bakıp oy verirseniz de verirsiniz. Sizden özellikle rica ediyorum,
şu kısa sürede bu dediğim maddelere lütfen, lütfen bakın arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
Türk çiftçisini perişan etmeye hakkınız yok. Eğer bu yasayı kabul
ederseniz, bundan sonra, bir çiftçi, bir başka çiftçiye, beğenilse
bile tarlasından çıkan ürün, tohum olarak veremeyecek. “Hayır, verecek”
diyeniniz varsa ona da cevap vereyim: İki sene müsaade ediyor bu yasadaki
madde, iki sene sonra kesinlikle veremeyecek. Çiftçi arkadaşlarım,
tarlasındaki ürünü güzel olan komşundan, sen, o ürünü, tohum olarak
alamayacaksın; yasaklıyor bu yasa.
Değerli arkadaşlarım,
tümümüz biliriz; pazar yerine gideriz, evin önüne 2 tane biber fidesi,
3 tane patlıcan fidesi alırız. Bu yasa, sevgili arkadaşlarım, bunu
da önlüyor. Önlemiyor diyen, çıksın, söylesin. Biliyorsa, çıksın,
söylesin. Unutmayın, iki sene sonra, bu son söylediğim iki şey gündeme
gelecek.
Değerli arkadaşlarım,
başka şeyler de var. Süreme bakıyorum, süremin azaldığını da hissediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasaları, tamam, hazırladık. Bu yasalar çıkarsa benim çiftçim
rahatlayacak mı?! Çok rica ediyorum. İşte, burada örnekleri var.
Ağustos ayında tarım kredi kooperatifleri çiftçiyi icraya verdiler
sevgili arkadaşlarım. Endel köyünde icraya verdiler. Buradan Osmaniye
milletvekillerine de sesleniyorum. Endel köyünden aldığım şeyler…
Tüm Osmaniye’de çiftçi, tarım kredi kooperatifleri tarafından icraya
veriliyor.
Değerli arkadaşlarım,
tutuyoruz “sosyal devletiz” diyoruz. Doğrudur; bir yerden biri borç
alır, bu borcu ödemek zorundadır; ama, sevgili arkadaşlarım, ödeme
şansı yoksa, ne yapacaksın; kendi yurttaşını ödeyemez hale getirdin,
tutup bir de hapse mi atacaksın, cezaevine mi koyacaksın?! Buna nasıl
vicdanınız elveriyor; anlam veremiyorum değerli arkadaşlarım.
İşte, burada, isimler de burada, isterse Sayın Tarım Bakanım, veririm;
çünkü, tarım kredilerle de ilişkisi çok iyi. Evet, söyleyeyim, ondan
sonra.
Yazık değil mi sevgili
arkadaşlarım, benim milletvekili arkadaşlarıma, benim hemşerilerime,
benim dostlarıma yazık değil mi; benim o arkadaşlarım köye gidemez
oldu, köylüye gidemez oldu sevgili arkadaşlarım. Yazık değil mi
bunlara?! Niye bu şansı vermiyoruz milletvekillerimize? Ben, açık
söylüyorum, Osmaniye’de benim milletvekillerim köye gidemiyor…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Yalan söylüyorsun!
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Peki, yalan söylüyorum! İsim vereceğim; yazın. Çıkıyor, sataşma
yapıyorum, onlara konuşma hakkı sağlıyorum. Buyurup gelip burada
cevap versinler. Orada Osmaniyeliler dinliyor, köylüler dinliyor.
Yanıkkışla köyü, Osmaniye’nin Hasanbeyli ilçesi, Yanıkkışla köyü…
Değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekiyorum. Buraya giden milletvekili -isim vereyim-
Mehmet Sarı, muhtarı çağırıyor, köyün imamını çağırıyor, imamını.
Değerli arkadaşlarım, belediyenin hoparlöründen bir ilan, “sayın
köylülerimiz, tayini olan, hükûmette işi olan -milletvekilimiz köyümüzü
ziyarete gelmiştir- buyurun gelin” diyor. Yalansa, Mehmet Sarı çıkar,
buradan cevap verir.
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Cevap vereceğim.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– İki -sana da söyleyeceğim Hocam- Durdu Mehmet Kastal, Toprakkale
ilçesinin Tüysüz köyüne gidiyor. Kimle gidiyor; Toprakkale Kaymakamıyla
gidiyor. Niye Toprakkale Kaymakamıyla gidiyor; çünkü, daha önce
gittiğinde, köyde oturtturmadılar kahveye, kovdular da onun için! (CHP
sıralarından alkışlar) Kaymakam rica ediyor, benim için…
MURAT YILMAZER (Kırıkkale)
– Şov yapma!..
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Şov değil, orada arkadaşım, çıkar açıklar; köylüler de dinliyordur
inşallah.
Kaymakamın ricasına
rağmen oturtturmuyorlar.
Sayın Hocam, bağırıyorsunuz,
hangi köye gittiniz?! Hemite köyünden sizi çağırdılar, gittiniz mi?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Gittik!..
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Orada Hemite köylüleri!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Hemite köyü ne istedi, biliyor musun…
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Size bir hikâye daha anlatayım arkadaşlarım, biraz vaktim var gibi.
Osmaniye’nin merkez ilçe Başkanı, AKP’nin Merkez İlçe Başkanı Bahçe
köyünden. Bizim milletvekillerimiz köylere gidemediğinden, merkez
ilçe Başkanımız…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Uzdil…
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Sayın Başkan, hakaret ediyor; söylediklerinin hiçbirisi doğru
değil.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
İçtüzüğün ilgili hükümleri gereğince -bir hayli tecrübe kazandınız
bu Parlamentoda- siz, bir kanunun geneli üzerinde söz aldınız.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Evet... Bu kanun çıksa da bunlar köye gidemez hocam.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Sen burada oturuyorsun, biz devamlı köylerdeyiz.
BAŞKAN – Bakın, Sayın
Uzdil, beni dinler misiniz… Beni dinlemek zorundasınız.
İsim vererek, yer vererek,
burada, kanunu aşan, tamamen başka mecralara ulaştıran, Genel Kurulu
geren bir konuşma yapamazsınız. Sizi, konuya davet ediyorum; aksi
takdirde, sözünüzü keseceğim.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Burada…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Necati Ağabey, iyi hazırlanmamışsın sen!
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Teşekkür ederim!..
BAŞKAN – Siz konuya
dönün efendim, yasaya dönün.
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Burada, reklam için laf atıp, bilmem ne yapanlar oldu; siz de yaparsınız,
sizin için de olur.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Necati Bey, yeter artık!
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Bu yasa, sevgili
arkadaşlarım, bu yasa benim çiftçime bir şey getirmiyor. Bu yasa çıkarsa,
Türk çiftçisini, Türk tohum sektörünü, Türk tohum firmalarını yabancı
tohum firmalarına peşkeş çekeceksiniz, feda etmiş olacaksınız,
Türk çiftçisini perişan etmiş olacaksınız diyorum. Bu kanunu çıkarırsanız,
Çukurova’ya gidemeyen Tarım Bakanı hiç gidemeyecek; evet, söylüyorum.
Ancak kiminle gidiyorsunuz; kamu kuruluşlarının toplantılarına
katılıyorsunuz veya çok sevdiğiniz tarım kredi kooperatifleri
özel toplantı hazırlarsa, ancak ona gidiyorsunuz. Söylüyorum, yine
söylüyorum: Sayın Tarım Bakanım, lütfen, çiftçilerin önderi olun,
çiftçilerin babası olun, çiftçileri arkanıza alın ve tarımla ilgili
yasaları Başbakanlıkta hazırlatmayın, kendi bürokratlarınızla,
kendi bilim adamlarınızla, kendi çiftçinizle hazırlayın. İşte o
zaman, gidersiniz, her türlü köye, her türlü çiftçiye koşarsınız. Onlar,
eksik de yapsanız yanlış da yapsanız, misafirperver insanlar, sizi
kucaklarlar.
Değerli arkadaşlarım,
şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Çıkardığınız kanunlar, alınan
kararlar, uygulama niteliği olan yasalar olsun, olan kararlar olsun.
Hatırlarsanız, burada,
daha önce de konuştum. Değerli arkadaşlarım, şöyle bir düşünün,
Türkiye’de uçakla zirai ilaçlama yasaklandı. Siz yasaklamadınız,
Bakanımın oluruyla yasaklandı. Peki, Sayın Bakanım, yazık değil
mi Adana Valisine, Osmaniye Valisine, Adana Teknik Ziraat Müdürüne,
Osmaniye Teknik Ziraat Müdürüne?! Yasakladınız da ne oldu; kendi
bürokratlarınızı dara soktunuz, kendi çiftçinizi perişan ettiniz,
ezik hale getirdiniz; ama, Çukurova’da uçakla mücadele devam etti.
Kendi müdürünüz “aman, mesaiden önce atın, aman mesaiden sonra atın,
aman tatil günleri atın” dedi. Ne oldu?! Benim zoruma gidiyor. Ben tarımcıyım
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Devamla)
– Bitiriyorum Başkanım.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
– Yeter… Yeter…
BAŞKAN – Buyurun.
NECATİ UZDİL (Devamla)
- Ben tarımcıyım. Benim Tarım Bakanımın sözü geçmeli, Türkiye’nin
her yerinde tüm bürokratlar onun verdiği emre uymalı. İlaçlanmadı
mı sevgili arkadaşlarım; gazetelerde çıktı, hani bir zirai mücadele
uçağı bir binaya çarpmıştı, büyük resimlerle; araştırın, sorun.
Ben, şunu istiyorum:
Türkiye’de tarımı düşünmeden, tarımın sorunlarını çözmeden, sevgili
arkadaşlarım, Türkiye’nin sorunlarını çözme şansınız yok. Lütfen, bu işi bir daha
düşünün, bir daha değerlendirin diyorum.
Bu yasayı, lütfen, geri
çekin. Türk tarımına, Türk çiftçisine, Türk tohum firmalarına olanak
yaratacak bir yasa hazırlayalım, ondan sonra yasayı bu Meclisten
geçirelim; herkes bize teşekkür etsin. Eğer bu yasa böyle geçerse,
herkes, özellikle kırsal alan ve çiftçi bize kızacak, nefretle bakacak,
Türk ekonomisine de büyük zarar vermiş olacaksınız.
Değerli çiftçi arkadaşlarım,
çözüm sizsiniz. Bir sene sabredin, bir sene sonra siz iktidarsınız,
istediğiniz yasayı siz çıkaracaksınız.
Size güzel günler diliyor;
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Sayın Başkan…
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Uzdil’e
teşekkür ederken bir açıklama yapmak istiyorum.
İç Tüzük’ümüzün 42’nci
maddesi komisyon raporlarını düzenlemektedir. Bu maddenin dördüncü
fıkrasını okuyorum: “Komisyon Raporu’nda imzası bulunan komisyon
üyesi, diğer komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı
olduğunu rapor metninde yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden
soru soramaz ve komisyon raporuna aykırı konuşma yapamaz.”
Bu fıkrayla bağlantılı
olarak, elinizdeki Yasa’yı eğer incelerseniz, Sayın Uzdil komisyon
üyesidir ve ben, bu basılı Yasa Tasarısının bütün sayfalarını karıştırdım;
kendisinin Komisyon Raporuna bir muhalefeti yoktur. Dolayısıyla,
yaptığı konuşmayla Komisyon Raporundaki imzayı, burada takdirlerinize
sunuyorum. Bu nedenle de kendilerine bir uyarıda bulunmuş oluyorum;
imzamıza göre konuşmamız lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum…
BAŞKAN – İç Tüzük böyle
emrediyor; benim bir şeyim yok.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Bir cümle efendim, müsaade eder misiniz?..
BAŞKAN – Bununla ilgili,
Sayın Komisyon Başkanı söz istemiştir…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tutanaklarda benim konuşmalarım var efendim, tutanaklarda benim
konuşmalarım var; lütfen…
BAŞKAN – Ancak, Osmaniye
Milletvekili Şükrü Ünal, Başkanlığımıza yazılı olarak müracaat
ederek “isim ve mekân göstermek suretiyle açıkça sataşılmıştır” ifadesini
kullanıyor. Buna göre, ben, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’a -İç
Tüzük’ün ilgili maddesi gereğince kısa bir cevap hakkı doğmuştur-
kısa bir açıklamada bulunması için söz vereceğim.
Sayın Ünal, siz de kesinlikle
bir sataşmaya meydan vermeyin; sadece size göre doğru olanları kamuoyuna
ve Genel Kurulumuza açıklayın. Sözü, kısa olarak veriyorum; buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye Milletvekili
Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce burada konuşan
çok değerli CHP sözcüsü, Osmaniye Milletvekili arkadaşımız Necati
Uzdil Bey, 3 milletvekili olarak bizlerin bu yaz boyunca veyahut da
yıl boyunca Osmaniye ilimize bağlı köylerimizi ziyaret edemediğimizi
ve köylere gidemediğimizi ifade ettiler.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
– Doğru!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
– Belgeleriyle sabittir, muhtarlarımızın şahadetiyle sabittir
ki, bu yaz sezonunda, bizzat Başbakanımız ve Genel Başkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Beyin talimatıyla, biz ve hatta bütün AK Parti milletvekili
arkadaşlarımız, illerinin, ilçelerinin köylerini tek tek gezdik.
Biz de, başta Çardak, Çona, Issızca, Dereli, Kanlıgeçit, Tehçi, Dervişiye
olmak üzere, kıyı köyleri dediğimiz köylerimizi, arkasından da,
Sayın Necati Beyin ifade ettiği, Cevdetiye’den başlamak üzere, Endel,
Hemite ve Bahçe gibi, diğer ova köylerimizi tek tek gezdik.
Espri olması babında
bir şey söylüyorum. İki şey var; bir, Osmaniye ilimiz, AK Parti İktidarında,
okullaşmada, Türkiye standartlarını aştı.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Gündemle ilgili mi Sayın Başkanım?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- Köy yolları ve köy içme sularında da Türkiye standartlarını aştı.
Bu İktidarın döneminde oldu bu; bu bir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Gündemle ilgili mi Sayın Başkanım?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- İkincisi, çok enteresan iki şeyle karşılaştık…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Gündemle ilgili, gündemle…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- O bahsettiği köylerde, muhtarlarımız ve köylülerimizle…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hemite’ye gittin mi, onu söyle!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- Bak, hiç itiraz etmeden dinledik Necati Bey…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hemite’ye gittin mi?! Niye anlatmıyorsun?!
BAŞKAN – Sayın Uzdil…
Sayın Uzdil...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
– Laf atmadık…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Okulu soran var mı?! Okul gündem mi Sayın Başkan?!
BAŞKAN – Dinler misiniz
Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Okulu soran var mı?! Okul gündem mi Sayın Başkan?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
– Laf atmadık…
BAŞKAN - Sayın Şükrü
Bey, Sayın Ünal…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
– Saygıyla sizi dinledik. Sonuna kadar dinledik…
BAŞKAN – Sayın Ünal,
siz Genel Kurula hitap edin ve konuyla ilgili son cümlelerinizi
alayım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
– Değerli milletvekili arkadaşlarım, bahsettiği -şu anda vatandaşlarımız
da dinliyor, o köylülerimiz de inşallah dinliyorlardır- o bahsettiği
aşağı ova köylerimizin birinde, köylülerimizle, kahvelerde, kahvehanelerde
toplantı yapıyoruz; dedik ki: Bir ihtiyacınız var mı; yol, su, okul,
elektrik? Kalktı, köylümüzün bir tanesi, dedi ki: ”Efendim, bir ihtiyacımız
kaldı; yol sorunumuz yok, elektrik sorunumuz yok, okul sorunumuz
yok, bir ihtiyacımız var.”
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ne güzel memleket!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- Nedir o dedim; “Camimizde klima yok, klima istiyoruz” dedi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun!.. Bravo!.. Bakanını da götür sen, Bakanını da!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)
- İspat edebilirim.
İkinci, bir başka köyümüzde
de aynen şunu söyledi: “Camimizde tek tip halımız yok” dedi. “Bizim
köyümüzün camiine tek tip bir halı döşeyin, yeter” dedi.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ünal.
Şimdi, yine, aynı şekilde,
Osmaniye Milletvekili Sayın Mehmet Sarı söz istemiştir; İç tüzük’e
göre, kendisinin isminden ve mekân gösterilerek bahsedildiğinden
bahisle.
Sayın Milletvekilimiz,
size de söz veriyorum; lütfen, kısa bir açıklama yapın, bir sataşmaya
da meydan vermeyelim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Osmaniye Milletvekili Mehmet Sarı’nın, Osmaniye Milletvekili
Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET SARI (Osmaniye)
– Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce, Şükrü Ünal Milletvekilimin de söylediği gibi, ben, üç
ay boyunca, Osmaniye ilinin 159 köyünden 109 köyünü ziyaret ettim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Camiden ilan verdirdin mi verdirmedin mi; sana onu sordum!
MEHMET SARI (Devamla)
– Osmaniye il merkezindeki…
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
bak, sizi dinlediler; rica ediyorum…
MEHMET SARI (Devamla)
– Osmaniye il merkez köylerimizin tamamını gezdim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Muhtarlarımız da şahit buna, köylülerimiz de şahit buna,
fotoğraflarımız da şahit buna.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Beni susturdunuz efendim; ama, yalnız şunu söyleyeyim: Yanıkkışla’da
camiden ilan verdirdin mi verdirmedin mi?
MEHMET SARI (Devamla)
- Ayrıca, Hasanbeyli’nin Yanıkkışla köyüyle ilgili bir şey söyledi.
Ben Osmaniye’nin Hasanbeyli ilçesinin Yanıkkışla köyüne geçen sene
de gittim, bu sene de gittim; hiçbir zaman, cami hoparlöründen böyle
bir ilan yaptırmadım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Yaptırmadın mı?! Çok güzel!.. Bravo sana!..
MEHMET SARI (Devamla)
– Bu, doğrudan doğruya bir yalandır. Burada “yalan söylüyor” demek
yanlış bir ifade; ama, basbayağı bir yalan olduğu için söylemek zorundayım.
Biz o köyde, yolunu
da yaptık, sulama suyunu da çektik, içme suyunu da getirdik.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğru söylemiyor!..
MEHMET SARI (Devamla)
– Ancak, oranın…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğru söylemiyor! Köylüler de izliyor!.. Cami hoparlöründen ilan
verdirdin mi verdirmedin mi?!
MEHMET SARI (Devamla)
– Vermedik beyefendi.
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
rica ediyorum…
MEHMET SARI (Devamla)
– Vermedik… Biz, hiçbir cami hoparlöründen, hiçbir yerde ilan vermedik.
Muhtarlarımızla birlikte, her toplantıda, her köyde, en güzel şekilde
gittik; ama, burada bir şeyi anlatmak durumundayım ben de. Bir köye
gittim, vatandaşın biri dedi ki: “Ben 72 yaşındayım. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisine oy verdim;
ama, bugüne kadar, kırkdokuz yıldır oy veriyorum, kırkdokuz yıldır
Cumhuriyet Halk Partisine oy veriyorum…”
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan, lütfen buna müdahale edin...
MEHMET SARI (Devamla)
– “Bu defa il genel meclisinde Adalet ve Kalkınma Partisine oy verdim;
ama, benim verdiğime kimse inanmaz.
Neden inanmaz derseniz; başka partiye oy kullanmadım ki” dedi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, gelsinler ben götüreyim, üçünü de ben götüreyim; gidemiyorlar
köylere!..
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum,
son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET SARI (Devamla)
– “Fakat şunu da belirtmek isterim ki” dedi, “bu Hükûmet gibi başka
bir Hükûmet gelmemiştir; köylüye, vatandaşa bu hükûmet sahip çıkmıştır” dedi.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Böyle hikâye anlatıyorlar!..
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Sarı.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Caminin hoparlöründen ilan verdirdin mi verdirmedin mi; sen onu
söyle!..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
biraz önce Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal buraya gelerek
benden söz istedi, yazılı olarak da bildirdi.
Sayın Kastal, buyurun;
kısa ve öz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Rica ediyorum, kısa
olarak açıklarsanız memnun olurum.
3.- Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın, Osmaniye Milletvekili
Necati Uzdil’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Osmaniye
Milletvekilimizin en güzel özelliği, karakolda doğru söyler, mahkemede
şaşar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dışarıda konuştuğumuz zaman
çok iyiyiz; yalnız, kürsüye geldiği zaman, tamamen seçmene mesaj babından,
böyle, hamasi nutuklar atar; ama, yine de kendisine saygı duyuyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tabiî ki duyacaksın.
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Şimdi, bu AK Parti Hükûmeti kadar çiftçiyi düşünen ve destekleyen
başka bir hükûmet olmamıştır. (CHP sıralarından “Oo” sesleri, alkışlar[!])
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Bravo!.. Tebrik ediyorum seni! Helal olsun sana!
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – Tabiî ki… Tabiî ki…
Yüzde 120 faizle, tarım
kredi borçlarında millet kan ağlarken, AK Parti iktidara geldi, 30
milyar olan borcu 4,5 milyara düşürdü.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Ayağını kaldır ayağını!..
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Bunu AK Parti İktidarı yaptı.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Ayağını kaldırmadan konuş.
BAŞKAN – Sayın Kastal,
siz, sataşmaya cevap verin.
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – Şimdi, bizim, geçen yıl…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ne için kaymakamı alıp gidiyorsun?! Bir milletvekili geziye kaymakamla gider mi?!
Yine de oturtmadılar kahveye!
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Biliyorsunuz, Türkiye, Dünya Ticaret Örgütüne bağlıdır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Endelliler de izliyor. Kaymakamı alıp gidiyorsunuz köye!
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Necati Bey, biz sizi dinledik; hatta, alkışladık Sayın
Milletvekilim. Siz de dinleyin.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tamam, ben de alkışlarım.
BAŞKAN – Buyurun,
siz…
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Bizim bölgemiz fıstık bölgesi. Geçen yıl, ocak ayında ithalat
olması gerekirken, marta erteledik; mart yetmedi, mayısa kadar erteledik
ve geçen yıl fıstık 1 milyon 500 bini buldu. Bu yıl, yine, aynı şekilde
fıstığın çıkış fiyatı 1 milyon 200 bin-1 milyon 300 bin liradır.
Aynı şekilde, mısır
fiyatı, cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamıdır. Şu an, tarlada
340 bin liraya mısır alınıyor. Hani çiftçimiz kötüydü?! (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hani çiftçimiz kötüydü?!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Gel, Bakanını al da gidelim.
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Arasınlar arkadaşlar ziraat odası başkanlarını. Cumhuriyet
tarihinde mısır fiyatları bu kadar güzel olmamıştır ve olmayacaktır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) – Sayın Başkan, sataşmayla ne alakası var bunların?!
BAŞKAN – Sayın Kastal,
son cümlenizi alalım.
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - AK Parti İktidarı çiftçinin her zaman yanındadır ve yanında
olacaktır. Bunda kimsenin tereddüdü olmasın ve bizim gezmediğimiz
köy yoktur, kimseden çekindiğimiz yoktur…
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
– Köylere gidemiyorsunuz!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tüysüz’e gidebildin mi?! Kahveye oturabildiniz mi?!
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) - Aynı zamanda, KÖYDES kapsamıyla, 1951’den bu yana su gelmeyen
22 köyümüze su gelmektedir diyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Çay içebildin mi? Oturttular mı seni?
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kastal.
Şimdi, Komisyon Başkanına
söz veriyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, bitti mi, başka yok mu?!
BAŞKAN – Osmaniye
milletvekili 4 kişi efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Adana, Hatay, komşu illerden devam edin!..
BAŞKAN – Sayın Başkan,
bir dakika efendim.
Buyurun.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662) (Devam)
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 662 sıra sayılı Tohumculuk
Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Prensip olarak, Komisyon
Başkanlığını yürüttüğüm süre içerisinde görüşülen kanunlarla
ilgili genelde söz almadım; ama, Sayın Uzdil gerçekten o kadar büyük
bir gaf yaptı ki, bizim artık buna bir cevap vermemiz ve bu konuda bir
açıklamayı Genel Kurulun bilgilerine arz etmemiz söz konusu oldu.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, “gaf yaptı” dedi, unutmayın!
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Müsaade ederseniz,
ben…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Komisyon Başkanı, üstelik de profesör, ben de kendisinin hemşerisiyim,
arkadaşıyım. Nereye isterseniz…
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Sayın Başkan, bu Kanun
Tasarısı, Komisyonumuza yedinci ay içerisinde, 2004 yılında gelmiştir
ve 8.7.2004 tarihinde görüşülmeye başlanmış, 15.7.2004 tarihinde neticelendirilerek
raporu tanzim edilmiş ve Başkanlığımıza sunulmuştur.
Şimdi, bu Kanun’un geneliyle
ilgili görüşlerini ifade ederken -ben tutanaklardan okuyacağım,
herhangi bir yorum yapmayacağım- Sayın Uzdil aynen şunu söylemektedir:
“Sayın Bakan, değerli
arkadaşlarım, çok kıymetli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önümüzdeki yasa, çıkarılması
gereken yasalardan birisi. Bu konuda tartışma yapacak halimizin
olduğunu da zannetmiyorum; ancak, geç kalındığını da hemen belirtmek
durumundayız. Avrupa Birliğinde bu çalışmalar 1960’lı yıllardan
sonra hızla devam ederken, biz, 1963’te çıkardığımız yasaya bile sahip
çıkamadık. Bakanlık olarak, bürokrasi olarak, bugün, Avrupa Birliğinin
istekleri veya onlarla uyum sağlama açısından bu yasayı alelacele
hazırlama ve çıkarma peşindeyiz. Ayın 15’inde, büyük bir ihtimalle
Meclis tatil olabilir; biz, Komisyonda bunu görüşüyoruz. Bu konuda
acele etmememiz gerektiğini düşünüyorum.”
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Nerede aykırılık var?.. Gaf; gafı söyle sen. Ne var; çelişki mi
var?..
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Hayır, birinci cümleyi
okudum; birinci cümlede bire bir katıldığınızı söylüyorsunuz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Neye katıldım; tasarının değiştirilmesine katıldım.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Şimdi, bu olumlu ifadeler bu tutanakta
devam etmektedir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Burada yine söyledim “tasarıyı
birlikte hazırlayalım” dedim.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Sayın Uzdil, müsaade ederseniz…
BAŞKAN- Sayın Uzdil…
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Müsaade ederseniz… Müsaade ederseniz,
ben bir şey açıklayıp…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Okuduğunuzu iyi değerlendirin…
BAŞKAN - Sayın Uzdil…
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – … huzurunuzu fazla
işgal etmeyeceğim, ben ayrılacağım kürsüden.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Profesörsün, Komisyon Başkanısın…
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Şimdi, burada, Sayın
Meclis Başkan Vekilimiz bir konuya açıklık getirdi ve İç Tüzük’ün
42’nci maddesinin dördüncü fıkrasını bizlerle paylaştı ve gerçekten,
bu, şu anda, sadece Necati Uzdil’i bağlayan bir konu olmaktan çıkmıştır;
çünkü, bu tasarı görüşülürken Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisinin
hiçbir üyesi muhalefet şerhi koymamıştır.
Bunu bilgilerinize
arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tutanaklardan karşı çıktıklarımızı
da oku bakalım neymiş!..
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri;
AK Parti Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk.
Buyurun Sayın Ertürk.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ERTÜRK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 662 sıra
sayılı Tohumculuk Kanunu Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına
söz almış buluyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK Parti Hükûmeti, Yüce
Meclise sunduğu yasa tasarı ve teklifleriyle, Türk tarımını hukuksal
bir zemine oturtarak, kural ve kaidelere bağlıyor. Üretim planlamasıyla,
üretenlere kazançlarını artırabilecekleri ve ülkemize, güzel
vatanımıza katmadeğer yaratabilecekleri fırsatlar ve açılımlar
getiriyor. Bunlardan birisi de, bugün görüşülecek olan, bu görüşmeye
başladığımız Tohumculuk Kanunu Tasarısıdır. Tarımın özü olarak
da vasıflandırabileceğimiz tohum, fide ve fidan, bu Kanun Tasarısıyla,
yeni kural ve kaidelere bağlanıyor.
Tohum veya çoğaltım
materyalleri, bitkisel üretimde, ürünün kalite ve miktarını belirleyen
en önemli girdilerden birisidir. Ülkemizde bitkisel üretimin gayri
safî millî hâsıla içerisindeki payı yaklaşık 20 milyar dolar civarında
olduğu tahmin edilirse, bu sektörün temel girdisi olan tohumluk, fide
ve fidanın ve bununla ilgili olduğu sektörün önemi ortaya çıkmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde
tohumculukla ilgili bilimsel ve teknik çalışmaların yüz yüzelli
yıllık bir geçmişe dayandığı bilinmektedir. 1850’li yıllarda başlayan
bu çalışmaların sonucunda, bu ülkeler, tohumculuk endüstrisini
ve bununla ilgili bitki ıslahı, araştırma altyapısı ve tohumculuk
sistemini kurmuşlardır. Böylece, hastalık ve zararlılara dayanıklı,
sanayinin ve tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap veren üstün çeşitler
geliştirmişlerdir.
Dünyadaki tohumculukla
ilgili faaliyetlere paralel olarak, 1900’lü yılların başında, tohum
ticareti ve kalitesiyle ilgili uluslararası organizasyonların
oluşumu gözlenmiştir.
Türkiyemizde ise tohumculuk
ve bitki ıslahıyla çalışmalar cumhuriyetle birlikte başlamıştır.
Dünyada ve ülkemizde tohumculuk sektöründe yaşanan gelişmelere
paralel olarak, 1963 yılında, tohumculukla ilgili, 308 sayılı Tohumlukların
Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonuna İlişkin Kanun uygulamaya konulmuştur.
Aynı yıllarda Türkiye, hem çeşit ıslah çalışmalarını hem de tohumluk
üretim faaliyetlerini yoğunlaştırmış ve bunu, ülkemizin, uluslararası
tohumculukla ilgili kuruluşlarına üyeliği de takip etmiştir.
1980’li yıllara kadar
Türkiye’de uygulanan kamu ağırlıklı tohumluk politikaları, ülke
ihtiyacının yurtiçi üretimlerle karşılanması yönünde olmuştur.
1983 yılında tohumluk fiyatlarının, 1984 yılında da tohumluk ithalatının
serbest bırakılması ve serbest piyasa ekonomisinin etkin hale gelmesiyle,
özel sektör tohumculuğu gelişme fırsatı bulmuştur. Tohumculuk sektöründe,
özel sektör, yalnızca üretim alanında değil, aynı zamanda, teknoloji
transferi, çeşit geliştirme, tohum işleme ve pazarlama konularını
da içine alacak şekilde organize olmuş, TÜRKTED adı altında dernekleşmiştir.
Bugün, sektörde 140’a yakın tohum şirketi vardır; bunun 70’in üzerindeki
kısmı özel tarımsal araştırma kuruluş yetkisine haizdir.
Tohum, dünyada ve ülkemizde
en çok ticarete konu olan metadır. Her geçen gün dünya tohumculuk ticaret
hacmi artmaktadır. Her yıl kullanılan tohumlukların parasal değeri
50 milyar doları, ticarete konu olan tohumluğun değeri 30 milyar
doları bulmaktayken, ülkemizde de tohum sektörünün büyüklüğü yaklaşık
300 milyon dolar civarındadır. Halihazırda, ülkemizde, yılda
60-70 milyon dolar civarında tohum ithalatı yapılırken, 20-25 milyon
dolarlık bir kısım da ihracat yapma fırsatımız vardır. İthalatın
büyük bölümünü sebze tohumları, ihracatın ise önemli bir kısmını
mısır ve ayçiçeği tohumları oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Yasa Tasarısı, tohumculuk sektöründeki hızlı
değişim, bilim ve teknolojideki gelişmeler yanında, mevcut Yasa’nın
günümüzde sektörün ihtiyaçlarını karşılayamaması, tohumluk
üretimi ve ticaretinde karşılaşılan problemler, tohumculuk sektörünün
yeniden yapılandırılması ve Avrupa Birliğine uyum amacıyla yapılmıştır.
Bu Yasa Tasarısının ilk hazırlık çalışmaları 1999’lu yıllarda başlamış
ve bu çalışmalar, Bakanlık birimleri, özel sektör kuruluşları, kooperatifler,
üniversiteler, meslek kuruluşları katılmışlar ve katkı sağlamışlardır.
2004 yılından itibaren de Meclisin gündemine indirilebilir hale
gelmiştir. Hazırlanan taslak, özel sektör, üniversiteler, meslek kuruluşları
ve diğer kamu kuruluşlarının görüşleri alınarak son şekli verilmiş
ve bu yasa tasarısının hazırlanmasında, uluslararası sistem ve kurallara
uygunluğu sağlamak amacıyla, uluslararası uzmanlardan da katkı
alınmıştır.
Kanun, tarla bitkileri,
bağ bahçe bitkileri, orman türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım
materyallerine ilişkin çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt
altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti,
piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile çok geniş bir yelpazeyi
ve düzenlemeleri kapsamaktadır. Söz konusu işlemler Batı’da da
benzeri kuruluşlar ve kurumlar tarifinde yapılanmaktadır. İşte,
burada, Türkiye Tohumcular Birliği gibi, bu Kanun’la yeniden kurulacak
olan bir örgütlenme çalışmasını Fransa’da GNIS, Hollanda’da da NAK birimleri
yetkili hale gelmiş ve çalışmalarını sürdürmektedirler.
Bu yasa tasarısıyla
yeni açılımlar ve düzenlemelerden, kısaca bazı maddelerinden bahsetmek
istiyorum. Bunlar, tohumluk ve tohumculukla ilgili günümüzdeki
bilimsel ve teknolojik gelişmelere uygun olarak yeni tanım ve anlayışlar
getirmiştir. Yasa’yla tüm bitki türlerini kapsayan, bağ bahçe bitkileri,
tarla bitkileri, orman bitki türleri ve diğerleri ile ulusal tek
bir tohumculuk yasası hedeflenmektedir. Bitki gen kaynakları bakımından
dünyada önemli bir yere sahip olan ülkemizin gen kaynaklarının kayıt
altına alınması imkânı sağlanmaktadır. Tohumluk üretim alanları ve
bölgelerinin ve tohumluk üretim bölgelerinin belirlenmesi için
bir yasal altyapı tesis edilmiştir. Bu şekilde yabancı döllenen ve
izolasyon mesafesi gerektiren tohumluk üretimlerindeki engeller
ortadan kaldırılmaya hedeflenmektedir.
Tohumculuk sektörünün,
yurt içinde yatırım yapmak kaydıyla, AB standartlarında ve uluslararası
rekabete uygun bir şekilde gelişmesi amacıyla teşvik ve desteklemelerden
yararlandırılması öngörülmektedir. Tohumculuk sektörü yeniden
yapılandırılarak tohumculukla iştigal eden tohum sanayicileri
ve üreticileri, tohum, fide, fidan, süs bitkileri üreticileri,
bitki ıslahçıları ve tohum dağıtıcılarının temsil edildiği kamu
tüzel kişiliği niteliğinde meslek kuruluşu statüsünde Türkiye
Tohumcular Birliği de kurulabilmektedir. Bu birliğin kurulması
ve alt birliklerin oluşturulmasıyla tohumculuk sektörü gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi yeni bir organizasyon ve yapılanmaya kavuşmuş
olacaktır. Hileli, etiketsiz, kalitesiz ve belirlenen standartların
altında, çiftçiye, tohum ve çoğaltım materyalleri pazarlayanlar
için cezalar ve yaptırımlar günümüz şartlarına göre yeniden düzenlenmektedir.
Kaliteli tohum ve
sertifikalı fide ve fidan, bilinçli üreticilerin olmazsa olmazı
kabullendiği bir tarım kuralıdır. Devletimiz de, kaliteli tohum
kullanan ve sertifikalı fide ve fidan diken üreticilere destek
primleri ödeyerek üreticileri kaliteli ürün yetiştirmeye yönlendirmektedir.
Ayrıca, ihracata uygun tarım ürünlerine de fırsat yaratmaktadır.
Tarım Bakanlığımız,
AK Parti Hükûmetleri dönemi içerisinde yaptığı yoğun ve etkin çalışmalarla
sertifikalı tohum üretenlere ve tarlasında sertifikalı tohum ve
fidan kullanan çiftçilere, üreticiye desteklemeler yapmaktadır.
Nitekim, 2006 yılında, içinde bulunduğumuz yılda, tarımda bu desteklemeler
en üst noktaya çıkmıştır. 2006 yılında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın
tohum ve fidanda yaptığı desteklemelerden sizlere birkaç örnek
söylemek istiyorum. Örneğin tohumda, sertifikalı tohumda, pamuk
üretimindeki destekleme primlerimiz 260 bin lira, 265 bin liraydı
2006 yılı ödemelerinde 2005 yılı ürünü için. Bu 265 bin liralık destekleme,
eğer çiftçimiz sertifikalı tohum kullanıyor ise, yüzde 20 nispetinde
artırılarak 320 bin liraya yükselmektedir;
yani, çiftçimiz, sertifikasız tohum kullandığında alacak olduğu
kilogram başına -1 kilo pamuktan- destekleme primi 265 bin lirayken,
sertifikalı tohum kullandığı takdirde
alacak olduğu destekleme primi 320 bin liraya yükselmektedir. Gene
soya ürünümüzde normal tohum kullandığı takdirde 200 bin lira alacak
olan çiftçimiz, 1 kilogram soya ürünü için, sertifikalı tohum, sertifikalı
soya tohumu kullandığında alacak olduğu destekleme primi 240 bin
liraya yükselecektir. Keza buğdayda sertifikalı buğday tohumu
kullanan çiftçilerimize dekar başına 5 YTL, çeltikte 8 YTL, patateste
20 YTL para ödenebilir hale getirilmiştir. Ayrıca, yem bitkilerinde
de tohum bedelinin yüzde 5 nispetinde bir artırımı öngörülmektedir,
ama, sadece sertifikalı yem bitkisi, yem tohumu kullandığı takdirde.
Sertifikalı fidanda
ise, değerli milletvekilleri, örneğin, zeytin, narenciye, nar, badem,
ceviz gibi sertifikalı fidan diken çiftçilerimize dekar başına
250 YTL, diğer meyve fidanları dikenlere dekar başına 200 YTL, eğer
bu sertifikalı fidanlar virüsten ari ise dekar başına 300 YTL gibi
akıl ve havsalanın alamayacağı büyük miktarlarda, Tarım Bakanlığımız,
üreten çiftçilerimize bir desteklemeye yönelmiş; sadece, tek söylediği,
bu kullanılan fidanlar sertifikalı fidan olacak demektedir.
Böylece, hem üreten
çiftçilerimizin daha fazla kazanması hem de bu ürünlerden elde edilecek
olan sebze meyve türü ürünlerin yurt dışına satışlarında iyi tarım
uygulamalarının uygulama fırsatlarını Sayın Bakanlığımız yönetmek
ve takip etmek istemektedir.
Keza, yine yapılan
bir düzenlemeyle, tohumda ve fidanda, mısır, buğday ve yoncada Katma
Değer Vergisi de yüzde 1’e indirilerek sertifikalı tohum kullanımı
konusunda çiftçilerimize bir fırsat ve açılım sağlanmaya çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarım kural ve kaidelere bağlanıyor, üretim planlı
hale geliyor, riskler garanti altına alınıyor. İşte, Tarım Kanunu,
Üretici Birlikleri Kanunu, Ziraat Odaları Kanunu, Organik Tarım
Kanunu, Tarım Sigortaları Kanunu, Toprak Muhafaza ve Arazi Kullanım
Kanunu, Islahçı Hakları Kanunu’yla, yasalaşan bu kanunlarla, bugün
görüşmeye başladığımız Tohumculuk Kanunu ve bilahara arkasından
gelecek olan Çiftçi Malları Kanunu gibi tarımla ilgili daha pek çok
kural ve kaide.
Beraberce ve birlikte
yasalaştırdığımız Tarım Kanunu’yla, tarımsal desteklemeler, artık,
siyasetçinin, örgütçünün ağzında sakız olmaktan çıkarılıyor,
sistem getiriliyor, kural getiriliyor “tarım desteklemeleri gayri
safî millî hâsılanın yüzde 1’inden az olamaz” hükmü getiriliyor. Devlet
kurumları, kurumun değerleri hoyratlıktan ve verimsizlikten kurtarılıyor,
TİGEM işletmeleri özel sektörümüze açılıyor. Bu işletmelerde hayvancılık,
bitkisel üretim, tohumculuk gibi faaliyetler yapılabilir hale getiriliyor.
TAGEM derlenip toparlanıp daha verimli bir hale getiriliyor. ARGE
gerçekten özen isteyen, teknik bir çalışma alanıdır. Araştırma enstitüleri,
cumhuriyetin ilk yıllarında ihtiyaç duyulan ve özel sektörce yapılamayan
iş ve faaliyetleri yapıyordu. Ayrıca, Sümerbank gibi, Tekel gibi
kurumlarımız, Zirai Donatım gibi kurumlarımız da özel sektörün
karşılayamadığı, yapamadığı iş ve eylemleri, alet ve edevatları,
ekipmanları, tohumları, gübreleri temin ederlerdi. Gelişen cumhuriyetle
kurumlarımız da gelişti ve varlığını sürdürdü, sürdüremeyenler
ise tasfiye oldu gitti. Şimdi, fuarlara katılıyoruz. Ülkemizin
pek çok yerinde, pek çok ilimizde fuarlar açılıyor. Bu fuarlarda her
türlü ekipman, traktörler, biçerdöverler, alet edevatlar, tarımsal
makinelerin özel sektörce yapılabildiğini ve pazarlandığını görüyoruz.
Devlet ön açıyor, yol
gösteriyor. Devlet özel sektöre
yol gösteriyor, rehberlik ediyor. Örneğin, bizim Aydın ilimizde,
benim uzun yıllar başkanlığını yaptığım bir kooperatif var. Bu kooperatifte
hem TİGEM’in tohumları satılıyor hem de özel sektörün tohumları satılıyor. Kooperatif
hayvancılıkla iştigal
ettiği için, çiftçilerin ihtiyaç duyduğu hayvancılık tohumlarını, fiğ, arpa, tritikale tohumlarını hem özel sektörden alabiliyor hem de TİGEM’den alıp ihtiyaç duyan çiftçilere dağıtabiliyor.
Ayrıca, buğday tohumlarında da hem TİGEM’in tohumlarını satabiliyor hem de özel sektörün tohumlarını satabiliyor. Böylece, özel sektör ile üretici, kamu rekabette
ve kalitede yarışıyor. Sonuçta çiftçimiz kazanıyor, sonuçta üreticimiz
kazanıyor, tarımcımız kazanıyor ve Türkiye kazanıyor.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) – Kazanan yok Ahmet Bey; kaybeden var; çiftçi kaybediyor…
AHMET ERTÜRK (Devamla)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının Türkiye
Büyük Millet Meclisimiz tarafından kabulü ve kanunlaşması halinde,
ülkemiz tohumculuk sektörünün önü açılacak, özellikle kendi bölgemizde,
Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya, Avrupa’da ve dünyada rekabet
gücümüzle birlikte ticaret hacmimiz artacaktır. Ayrıca, söktürün
AB’ye uyumu kolaylaşacak ve uluslararası alanda entegrasyonu tamamlanacaktır.
Tarım bizim geleneğimiz ve geleceğimizdir. Petrolümüz yok; ama,
tarım ürünlerimizde tarımsal geleceğimiz var ve bu fırsatları
eğer iyi değerlendirebilirsek Türkiyemiz, gerçekten, bölgesinin
geleceğinin parlayan yıldızı olabilecektir.
Değerli milletvekilleri,
tarlası, bahçesi ne kadar iyi ve güzel olursa olsun, üretici ne kadar
özen, gayret, ihtimam ve çaba gösterirse göstersin, eğer kullandığı
tohumu, fidesi ve fidanı iyi değilse emekleri boşa gidebilir. Bugün
pamukta dekarda 500 kilogram, mısırda dekarda 1.300 kilogram ürün
alabiliyorsak, sütte 40 kilogram süt veren inekleri sağabiliyorsak,
bu, kaliteli ve sertifikalı tohumun ve spermanın eseridir.
Türk çiftçisi, gelişmelere,
teknolojiye açık, bilgili, donanımlı, kendisini geliştirmiş halde
üretim yapmaktadır. İyi tohum, iyi fide, iyi fidan onun önceliğidir.
Kaliteli fide, fidan, tohum için yasa çıkarmak ne kadar önemliyse,
çıkarılan yasanın altını, üstünü, içini doldurmak da en azından o
kadar önemlidir. Çalışmalarımıza ve çabalarımıza bu yasayla güzellikler
ve yenilikler eklemek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu yasaya pek çok eleştiriler var. Son günlerde gerek kamuoyunda gerek
basında, çeşitli platformlarda eleştiriler var; bunlardan bir tanesi,
bu kanun taslağında GDO’ların yaygın olarak kullanılmasına imkân
sağlayacak hususların yer aldığı söylenmektedir; hatta, bazı çevrelerce
bu husus ulusal felaket olarak yorumlanmaktadır. Halbuki kanun taslağında,
genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO’ların) kullanılacağına
ve serbest bırakıldığına ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Sadece
GDO’lar, tanımlar bölümünde “biyoteknoloji” ifadesinin kullanılmış
olması nedeniyle dolaylı olarak kanun kapsamına girmektedir. Bu
konuyla ilgili gündemimizde biyogüvenlik kanun taslağı da vardır
ve GDO’ların konusu, üretimi, ithalatı, ihracatı gibi konular -Tarım
Bakanlığımızca GDO’ların serbestleştirileceği görüşünün hiçbirisinin
doğru olmadığı gibi- bunlarla ilgili, üretim ve satışla ilgili
özel düzenlemeler biyogüvenlik kanun taslağı içerisinde yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ikinci bir tenkit konusu, yetki devri konusudur.
Burada da, Bakanlık, üretim, sertifikasyon, ticaret ve devletin
yetkilerinin bir kısmını veya tamamını, ihtiyaç duyulduğu takdirde,
Türkiye Tohumcular Birliğine veya üniversitelere devredebilmektedir.
Böylece ilk aşamada sertifikasyon ve daha sonra gelişmelere bağlı
olarak denetim işleri Türkiye Tohumcular Birliğine verilebilecektir.
Bu maddeyle, devlet tarafından yapılan bazı işlemlerin, üreticileri
bir araya getiren, her türlü teknik bilgi ve altyapıyla donatılacak
Türkiye Tohumcular Birliğine devredilecek olması, ileri AB ülkelerinde
olduğu gibi, ülkemizde de çağdaş tohumculuk sisteminin gelişmesine
katkı sağlayacaktır.
Yine, iddialar arasında,
kanun taslağında, tohumculuk sektörünün çokuluslu şirketlerin
eline geçmesine neden olacağı iddiaları vardır. Ancak, taslakta
ve 308 sayılı Kanun’a ilave edilerek geliştirilmiş, tohumculuğun
yabancıların eline geçmesine neden olacak, bazı kesimlere avantaj
sağlayacak hiçbir hüküm yoktur.
Ayrıca, tarımda dışa
bağımlılığının artması iddiası da, bu yasa düzenlemesi içerisinde
tohumculuğun genel yapısı ve gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında,
özellikle hibrit çeşitlerdeki dışa bağımlılığın kırılması…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
– …ancak, yeni ARGE yatırımları ve yerli tohum sanayiinin desteklenmesi
ve çağdaş yapılanmalarla mümkün olabilecektir. Bunu sağlamak için
de, mevcut yapıyı ve durumu korumak yerine, yeni atılımlara ve açılımlara
ihtiyaç vardır. İşte, bu taslak, bu açılımların ve atılımların öncüsüdür
diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, değerli
oylarınızla yasalaşacak olan bu tasarımızın tohumculuk sektörü
için, üreticilerimiz için, ülkemiz tarımı için ve Türkiyemiz için
hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ertürk.
Tümü üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan;
buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Tohumculuk Yasası Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle, bu haftanın
Camiler ve İmam Hatipler Haftası olması dolayısıyla, aziz milletimizin
ve din görevlilerimizin Camiler Haftasını kutluyor, kendilerine
üstün başarılar diliyorum.
Ayrıca, 4 Ekim Dünya
Mimarlar Günü. Bu vesileyle, bize mimarlık örneklerinin en güzellerini
yaşatan Türk mimarlarına hayırlı olsun diyor ve kendilerine her
alanda başarılar diliyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Mimar Sinan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
– Tabii ki, çok haklısınız; başta büyük ceddimiz Mimar Sinan’ın yolunda
olacaklarını da burada temenni ediyorum ve öyle olacaklarını biliyorum.
Ayrıca bir günü de,
geçmiş bir günü de kutlamak durumundayım; o da, Dünya Çocuklar Günü.
Değerli arkadaşlar,
çocuklar, bizim her şeyimiz. Dünya Çocuklar Gününü kutluyor ve çocuklarımızın,
en derin sevgilerle yanaklarından öpüyorum.
Değerli arkadaşlar,
önemli bir yasa tasarısını görüşmekteyiz. Ben, bu yasa tasarısına
girmeden önce, yasa tasarısının ne anlama gelebileceği konusunda
bir şey söylemek istiyorum. Cumhuriyet hükûmetleri döneminde, AK
Parti Hükûmeti döneminde olduğu kadar köylünün adam yerine konulmadığı
bir dönem olmamıştır. İşte, ispatı. İşte, ispatı. Yani, bu yaz, biz
de, her yerde, bütün köylere gittik muhalefet partisi milletvekili
olarak. Tabiî ki, Hükûmet Partisi sayın milletvekilleri de gittiler.
Herkes, kendilerini bir yönden övüyor ve muhalefet partisine mensup
milletvekili arkadaşlarımızdan bir kısmı, AK Parti milletvekillerinin,
Hükûmet Partisine mensup milletvekillerinin köylere sokulmadığından
bahsediyorlar. Ben, bu konuya girmek istemiyorum; çünkü, belki bir
yıl, belki bir yıldan da az bir süre var seçimlere. Bizim köylümüz
efendidir. Bizim köylümüz misafirperverdir; ben inanıyorum ki, kapısına
giden hiç kimseyi azarlamaz, güler yüzle karşılar, buna inanıyorum.
Dostu da olsa, düşmanı da olsa, muarızı da olsa, en güzel şekilde
karşılar. Neden köylülerimiz adam yerine konulmamıştır bu Hükûmet
döneminde, bunu ispat etmek borcundayım değerli arkadaşlar.
Biliyorsunuz ki, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Ulu Önder Atatürk “millî ekonomimizin
temeli ziraattır” demiştir, bir; ikincisi “köylü milletin efendisi”
demiştir. Bu söz çok önemlidir. Yani, Büyük Atatürk, köylüyü milletin
efendisi yapmıştır; ama, bugün, köylü, adam yerine konulmamaktadır.
Neden: Köylüler her yerde şikâyet ediyor, Erzurum’un köylerinde de
şikâyet ediyorlar; “Ziraat Bankasından kredi almaya gidiyoruz, tarla
tapularımızı götürüyoruz, ev tapularımızı götürüyoruz, her şeyi
götürüyoruz, ipotek etmeleri açısından; fakat, hiçbirisi kabul
edilmiyor, bize ‘kredi almanız için 2 tane memur getireceksiniz’
diyorlar.” Bunun anlamı nedir; köylüye güvenmemektir ve köylünün
adam yerine konulmamasıdır değerli arkadaşlar.
Bugün, genel anlamda,
Türk köylüsünün durumuna baktığımız zaman, hakikaten perişan durumdadır.
Tabiî ki, Türkiye’nin her tarafında hayvancılık yapılmaktadır. Doğu
Anadolu’da ve Güneydoğu Anadolu’da en yüksek oranda hayvancılık yapılmaktadır.
Bir Erzurumlu olarak, bir köylü çocuğu olarak, hatta ve hatta köylü
olarak, bu problemleri yakından bilmekteyim. Bugüne kadar, AK Parti
Hükûmeti, maalesef, kaçak hayvancılığı -bilerek veya bilmeyerek-
önleyememiştir. Bugün, Türk besicisi, Türk köylüsü kaçak hayvancılık
nedeniyle perişan bir durumdadır. Bunu, bir defa daha, aziz milletimizin
huzurunda, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza tekrar ediyorum
ve sesim kısılıncaya kadar tekrar edeceğim; hatta ve hatta, kendilerine,
temmuz ayının başlarında yazılı soru önergesi verdim kaçak hayvancılık
konusunda, bugüne kadar -diğer bakanların olduğu gibi- Sayın Tarım
Bakanından bir cevap alamadım.
Karadeniz’e gelelim.
Karadeniz’in altın ürünü fındıktır; fakat, bugün, fındıkçımız perişan
durumdadır. Neden dolayı perişan durumdadır; şundan dolayı değerli
arkadaşlar: AK Parti Hükûmetinden dolayı perişan durumdadır; uluslararası
fındık ihracatçılarının talebi doğrultusunda ve uluslararası
fındık ihracatçılarının Türkiye’deki uzantısı bir kişi yüzünden,
fındık üreticimiz, Karadenizlimiz perişan durumdadır. İşte, bugünkü
Tohumculuk Yasa Tasarısı da, maalesef, uluslararası tohumculuk
ticareti yapan odakların isteği doğrultusunda hazırlanmış bir yasa
tasarısıdır değerli arkadaşlar.
Bu Hükûmet döneminde,
Türk köylüsü azarlanmıştır, Türk köylüsü hakarete uğramıştır. Elbette
ki, Türk köylüsü -aziz Türk Milleti olduğu gibi Türk köylüsü de- bir
feraset sahibidir, bir öngörü sahibidir, misafirperverliği yüzünden şimdi sesini çıkarmıyor; ama, yarın, o
genel seçimlerde, perdenin arkasına girdiği zaman, inşallah, hükmünü
verecektir. Bunları asla ve katiyetle affetmeyeceğini biliyorum.
Değerli arkadaşlar,
hamaset nutukları atacak değilim. Metne bağlı olarak bu Tohumculuk
Yasa Tasarısı üzerindeki endişelerimi aziz milletimle ve siz değerli
arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şöyle tasarıya genel olarak bakıldığında,
tasarı, tohumculukla ilgili düzenlemelerden daha çok, sektörün
özel sektöre devrine aracılık etmesi planlanan tohumculuk birliği
kuruluş kanunu intibaını uyandırıyor.
Tasarının “gerekçe”
kısmının ikinci paragrafında da, bu durum açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu paragrafta, 308 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun yetersizliğinden
bahisle, Avrupa Birliğinin taleplerine de vurgu yapılarak, tohumculuk
sektörünün özel sektöre devredilmesi gerektiği savunuluyor. Sektördeki
gelişmeler gerekçe gösterilerek, biyoteknolojik yöntemlerle tohumluk
üretiminin önü hiçbir kısıt konmadan açılmaktadır.
Tasarı, çok uluslu tohumculuk
şirketlerinin verimli Türkiye topraklarını deneme ve üretim sahasına,
Türkiye’nin bitkisel gen kaynaklarını da, kendi adlarına tescilli
tohumlukların kaynağı olan gen bankasına dönüştürmesine yol açacaktır.
Türkiye, bitkisel
gen kaynakları açısından yaklaşık 13 bin çeşide sahip bulunuyor. Bunun
sayısı, toplam Avrupa Birliği üyelerinin gen kaynaklarıyla neredeyse
aynı düzeydedir. Ne kadar zenginiz bu konuda değerli arkadaşlar!
Ayrıca, 3 bin çeşit, endemik, yani, sadece Türkiye’de bulunan çeşide
sahiptir ki, bu çeşitler içerisinde son derece öneme sahip tıbbî ve
aromatik bitkiler bulunmaktadır. Bir eczacı olarak bunları çok iyi
biliyorum farmasötik botanik okuduğumuz için.
Yıllarca, soğanlı,
yumrulu ve rizomlu bu tür bitkileri bir vesileyle yurt dışına çıkararak
ülkemizin gen kaynaklarını suiistimal eden, onları ciddî rantlara
dönüştüren, tohumculuk devi olmuş şirketlerin, tasarıyı -kanunlaştığı
takdirde- kendi çıkarları lehine acımasızca kullanacağı çok net
ve açıktır.
Ülkemiz, sertifikalı
hububat tohumluğunun ancak yüzde 25’ini, sertifikalı sebze tohumunun
ise yüzde 10’unu üretmektedir. Bu durumda dahi dışa bağımlı olan ülkemiz
tohumculuğunda, mevcut üretimlerin çok büyük bir bölümünü karşılayan
kamu üretim işletmelerinin devre dışı bırakılması kabul edilebilir
değildir.
Yıllarca, ülke tohumculuğuna
yönelik ciddî çalışmalar yapmış olan tarımsal araştırma enstitülerinin
ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün “devlet tohumculuk yapar
mı” gibi bir gerekçeyle sistemden çıkarılması, sadece tohum üretim
zararları açısından değil, ülkede gen kaynaklarının korunmasının
sahipsizliğini doğuracaktır maalesef.
1 kilogram sebze tohumluğu
için 2 tır dolusu ürün satmak zorunda olan üreticinin uluslararası
rekabet için maliyetlerde en büyük kalemi oluşturan tohumluk fiyatlarının
düşürülmesi zorunluluğu varken, piyasayı tamamen dışa bağımlı
hale getirmek akıl dışıdır değerli arkadaşlar.
Yapılması gereken
şey, yerli tohumculuğun geliştirilmesi ve teşvik edilmesidir. Bu
nedenle amaç, sektörde söz sahibi olan kamu kurum ve kuruluşlarının
içini boşaltmak, etkinliğini geriletmek değil, onların öncülüğünde
yerli tohumculuk sektörünün gelişmesini sağlamaktır.
Burada asıl dikkat çekici
olan şey, Avrupa Birliği ortak tarım politikalarının öngörülerine
göre tarımda rekabet şansımız olan yaş sebze ve meyve üreticiliğimizin,
dolaylı olarak da olsa, tasarıyla, bu gücünün kırılmasının hedeflenmesidir
maalesef.
Yine, tasarıyla, şu
an uygulamada olan genetiği değiştirilmiş organizmaların genleriyle
oynanarak verimde ve hastalık zararlarının önlenmesinde avantajlar
sağlayan tohumlukların üretilmesi olayıdır; ama, tohumlukların
hastalıklarının giderilmesi… Bu tohumlarla üretilen ürünlerin
insan genetiğinde ve metabolizmasında ciddî sorunlara yol açması
beklenmektedir. Yurda giriş yasağı, dolaylı olarak da olsa, ortadan
kaldırılmaktadır. Zaten, değişik nedenlerden dolayı, yılda 2 milyon
ton genetiği değiştirilmiş organizmalı mısır, soya, pamuk ve kolza
ülkemize giriş yapmakta ve bu ürünler, 800’e yakın ürün aracılığıyla,
tüketicinin sofrasına girmektedir. Bu, ne tehlikeli ve vahim bir
durumdur değerli arkadaşlar! Biyogüvenlik yasası çıkarılmadan,
bu tasarıyla, genetiği değiştirilmiş organizmaların ülkede kolayca
çalışma sahası bulacak olması, çok acı verici bir olaydır.
Bir de, tasarının teknik
değerlendirmesine bakacak olursak; başlangıçta söylendiği gibi, tasarı, sadece tohumculuk sektörünün
Avrupa Birliği ve çok uluslu şirketlerin talepleri doğrultusunda
oluşturulacak tohumculuk birliğinin kuruluşunu düzenleyen ana
sözleşme gibidir. Tasarının 43 maddesinden yürürlük ve yürütmeyi
düzenleyen 2 maddesiyle, amaç, kapsam ve tanımlamayı içeren 3 maddeyi
çıkarırsak, tohumculukla ilgili düzenleme içeren madde sayısı
12’dir. Oysa, tohumculuk birliği kurulmasıyla ilgili madde sayısı
25’tir. Tasarıya göre, adı geçen birlik, yerli-yabancı tohumu materyallerini
kullanarak kendi adına patentlediği tohumlukları hem üreten hem
de satan, hem sorgulayan hem de yargılayan
hem de sonuçlandıran bir yapı niteliğinde düzenlenmiştir; yani,
hem hâkim hem savcı rolünde hem de suçlu rolünde.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, yasanın, ülkemizin mevcut üretim yapısında kullanılan geleneksel
tohumların en geç iki yıl içerisinde kullanımdan kaldırılacağını
içermesi, zaten canından bezer hale gelen çiftçimizi iyice pes ettirecektir.
Yani, çiftçi, artık, kendi ürettiği tohumu bile kullanamayacak hale
gelecektir. Ayrıca, üretim maliyetleri altında ezilen üreticilerimizin
maliyetlerinin iyice artmasına da yol açacaktır.
Bu nedenle, Tasarı,
nitelik olarak, ülkemizin tohumculuğunun geliştirilmesine, yerli
üretim mekanizmalarının harekete geçirilmesine, rekabet edebilir
yerli tohum üreticilerinin oluşturulmasına hizmet edecek bir tasarı
değildir; iç dinamiklerimizi, üreticimizi korumamakta ve kollamamaktadır.
Kendi gerçeklerimiz ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda yeniden sektör
ilgililerinin de katılımıyla gözden geçirilmesi ve buna göre yapılacak
düzenlemelerden sonra Meclise getirilmesi daha uygun olur diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, bu Kanun’la ilgili bazı hususların tekrar gözden geçirilmesi
de yerinde olacaktır. Nelerdir bunlar değerli arkadaşlar:
1- Tohumculuk Kanunu
Tasarısı, ilgili AB direktifleriyle uyumlu hazırlanmamıştır. Bu
direktiflere hem dikey hem de yatay uyumsuzluklar mevcut bulunmaktadır.
Bunlar, 3’üncü, 4’üncü, 6, 7, 8, 11, 12 ve 15’inci maddelerdir.
2- Kanun tasarısında
millî güvenliğimizi tehdit eden maddeler de vardır; bunlar 5, 15,
16’ncı maddelerdir değerli arkadaşlar.
3- Biyoteknolojik
yöntemler uygulanan türler ve her çeşit hareketi için Avrupa Birliği
direktifleriyle farklı bir proses hazırlanmış olup, diğer yöntemlerin
uygulandığı türlerden ayrı tutulmakta ve düzenlemeler buna göre
yapılmaktadır.
4- Avrupa Birliği ülkeleri,
ABD ve diğer ülkeler, ekoloji, tarım, sağlık, çevre gibi birçok alanda
biyoteknoloji teknikleriyle üretilmiş türlerden kaynaklanabilecek
risk, tehlike ve tehditlere karşı önlem alan mekanizmalarını kurduktan
sonra, belli kurallar çerçevesinde, biyoteknolojik teknikler uygulanan
tohumları, yani, genetiği değiştirilmiş organizmaları kullanmaktadır;
ancak, ülkemizde yapılan bu çalışmalar henüz tamamlanmadığı
için, bu kanun tasarısı bu haliyle yasalaşıp yürürlüğe girerse,
gerçek anlamda ulusal bir felaketle sonuçlanacağı kesin gibidir.
5- Avrupa Birliği direktifleri
ve uygulamalarında “biyogüvenlik takas mekanizması” diye bir
sistem mevcuttur. Bu sistem, tohumdan gıda maddesi, yem, vesaire olana
dek genetiği değiştirilmiş bir türün ürünlerinin, türevlerinin
tüm süreçlerini adım adım izleyen ve sonuçları veri tabanında toplayan
bir sistemdir. Bununla ilgili olarak ülkemizde ulusal biyogüvenlik
takas mekanizmasıyla ilgili çalışmalar henüz tamamlanmamış
olup, bu sistem tamamlanmadan bu kanun tasarısının yasalaşıp yürürlüğe
girmesi, gerçek anlamda ulusal bir felakettir.
6- Buraya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Halen devam eden Irak işgali çerçevesinde, ABD tarafından
Irak için hazırlanan kanunlardan karar 81’in 51 ilâ 79’uncu maddeleri
arası, Irak’ta yapılacak tarımla, tohumculukla ilgili düzenlemeleri
yapmaktadır, içermektedir. Karar 81 incelendiğinde, Meclise sunulan
tohumculuk kanun taslağıyla son derece benzer olduğu ve bununla
birlikte Avrupa Birliği uyum paketi içinde olmasına rağmen, Avrupa
Birliği direktifleriyle örtüşmediği görülmektedir. Bundan da anlıyoruz
ki, uluslararası tohumculuk şirketlerinin baskısı altında bu tasarı
hazırlanmıştır ve Türk çiftçisini yok edecektir.
7- Irak, savaş ortamında
olmasından dolayı ve bununla beraber, tüm çabalarına rağmen karar
81’i reddetmekte başarılı olamamış ve daha sonra tohumlarla ilgili
olarak, ülkenin, biyoteknolojik yöntemler uygulanmış, yani genetiği
değiştirilmiş tohum ihalesi Monsanto firmasına verilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Karar 81 ile Tohumculuk Kanun Tasarısında bunun yolunu açan maddelerin
benzer olmasından dolayı, ülkemizi tarımda tamamen dışa bağımlı
bir sona götüreceği gözümüzün önünde yaşanan bir örnekten dolayı
da kaçınılmazdır.
8- Biyoteknolojik
yöntemler uygulanmış, yani genetiği değiştirilmiş tohumlardan
elde edilen ürünlerin, türevlerin gıda ve yem olarak tüketime sunulması
sonucunda insan ve hayvan sağlığına olabilecek olumsuz etkilerinin
araştırılması için, yine, Avrupa Birliği mevzuatları ve iç mevzuatları
çerçevesinde farklı prosesler bulunmaktadır.
Bu kanun taslağında,
genetiği değiştirilmiş tohumların ürün türevlerine dönüşünde
insan ve sağlığıyla ilgili yapılacak herhangi bir hukukî düzenleme
belirtilmemiştir.
9- Çalışmaları devam
eden ulusal biyogüvenlik kanun taslağının 35 inci maddesine göre
“modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı
değiştirilmiş organizmalar ve ürünleriyle ilgili faaliyetleri
düzenlemek, denetlemek, izlemek üzere biyogüvenlik sistemini
kurmak, geliştirmek ve uygulamasını sağlamak amacıyla çıkarılacak
bu Kanun’un uygulanmasıyla ilgili usul ve esasları düzenleyen mevzuatlar
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde çıkarılır”
denmektedir.
Ayrıca, ulusal güvenlik
düzenlemelerini yapan çalışmalar, Avrupa Birliği uyum paketinde,
Tohumculuk Kanunu’ndan ya da diğer kanunlardan daha öncelikli bir
konu olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle, ulusal biyogüvenlik düzenlemeleri
yapılmadan diğer kanunlarda biyoteknolojik yöntemlerle elde edilen
türlerin kullanımının yasalaştırılması hem AB uyum çalışmalarında
hem de ulusal düzeyde ciddî handikaplara neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlenizi
alayım lütfen efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
– 10’uncusu ve son paragrafımı değerli arkadaşlarımla paylaşmak
istiyorum.
Avrupa Birliği uyum
çerçevesinde 5179 Kanun nolu Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun’un -ki, 5.6.2004 tarih ve 25483 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır-
Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda revize edilen taslağı
bir süre önce görüşe sunulmuştur. AB direktifleri doğrultusunda
revize edildiği ifade edilen Kanunun 3’üncü maddesinde yapılan gıda
tanımına genetik modifiye gıdalar da dahil edilmiştir. Ancak, bu
hususa, yukarıda belirtilen madde 9 gerekçe gösterilerek Sağlık
Bakanlığı tarafından itiraz edilmiş olup hem AB direktiflerine hem
de AB uyum çerçevesine uymadığı için, söz konusu AB düzenlemeleri
hatırlatılarak genetik modifiye gıdaların revize edilen Gıda
Kanunu’ndan çıkarılması da sağlanmıştır.
Diğer hususlar için
değerli arkadaşlar bu Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünde tekrar
birlikte olacağız; hep birlikte görüşürüz.
Hepinizi, tekrar, en
derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdoğan.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahısları adına,
Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
NECDET BUDAK (Edirne)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tohumculuk Kanunu Tasarısı’nın
tümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Dünya bitki ıslahı
ve tohum kalitesi çalışmaları 1800’lü yıllara dayanırken, ülkemizde,
cumhuriyet tarihiyle birlikte, 1930 yılında çeşit geliştirme ve
tohum üretimi, 1950 yıllarında ise tohum kalitesi ve test çalışmaları
ön plana çıkmış; 1963 yılında ise, şu anda hâlâ yürürlükte olan 308 sayılı
Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun’la,
ülkemizde, son kırküç yılda, ülkemizin tohumculuk politikaları,
tohumluk tescili, kontrolü, sertifikasyonu gibi birçok işlem, çeşitli
düzenlemelerle, günümüze kadar gelmiştir.
Gerçekten, burada,
muhalefet partisi milletvekili arkadaşımızın komisyonda dediği
gibi, çok geç kalmış bir kanun. Kırküç yıldır, Türkiye’nin tohumculuk
politikasına yön verecek bir kanuna ihtiyaç var.
Bu Kanun’a ihtiyaç olmasının
bir başka nedeni de, dünyada olsun, ülkemizde olsun, tohumlukta bilimsel
ve teknolojik gelişmeler, tohumluk üretim ve ticaretinin uluslararası
bir boyut kazanması, ayrıca, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecinde
uyması gereken bazı kurallar nedeniyle bu yasaya ihtiyaç vardır.
Tabiî, bu Yasa’ya ihtiyaç
gerçekten çok fazla. Üniversitelerde, araştırma enstitülerinde,
Tarım Bakanlığında, araştırma alanında yetersizlikler var. Tohumculuk
politikalarında destekleme ve üretimle ilgili belirsizlikler
var. Yasa ve mevzuatlarla ilgili sorunlar var. Tohum ticaretinde
yaşanan denetim yetersizliği, kayıt dışı faaliyetler gibi yetersizlikler
var.
İşte, son kırküç yıldır,
bir şekilde idare edilerek gelinen bugünümüzde, artık, bu dönemde,
bu Parlamento döneminde, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Cumhuriyeti
Devletimiz, gerçekten, dünya konjonktürüne uygun yeni bir tohumculuk
yasasına kavuşmuş olacaktır.
Avrupa Birliği açısından
baktığımızda, bu yasanın en önemli getirisi, Avrupa Birliğine
uyum açısından, Türkiye Tohumcular Birliğinin kurulacak olmasıdır.
Aslında, Türkiye Tohumcular Birliği, kamu kurumu niteliğinde
bir meslekî kuruluş olacak ve burada bitki ıslahçıları, fidan üreticileri,
fide üreticileri, tohum üreticileri, sanayiciler, tohum bayileri
ve tohum yetiştiricileri gibi tüm meslek grupları alt birlikler halinde
örgütlenecekler ve üst birliğe gönderecekleri temsilcilerle yönetimi
belirleyeceklerdir.
Burada yapılan eleştirilerden
birisi de, acaba bu yapılan yetki devriyle Türkiye'deki özel tohumculuk
sektörü ya da özele devredilen bu sektör uluslararası sermayeye
kaptırılıyor ya da kapılar buna açılıyor şeklinde yorumlar var. Aslında,
burada, bunların seçimi, her ilçede, yine, hâkim denetiminde, yine
birliklerde olduğu gibi belli kurallara uyularak yapılacaktır. O
bakımdan, burada endişe edilecek bir şey yoktur. Ayrıca, her bir firma
-kendi kapitaline göre buraya daha fazla üye gönderme şansı yoktur-
bütün Türk firmaları burada yer alacaklar, üye olacaklar ve kendi yönetimlerini
kendileri belirleyecektir.
Yasa’yla ilgili getirilerini
milletvekili arkadaşlarımız tek tek dile getirdiler. Maliye Bakanımız
da biraz önce buradaydı. Ben, Maliye Bakanımıza, tohumculukla ilgili,
son yıllarda, KDV oranlarında, gerek hayvancılığı desteklemek anlamında,
yem bitkilerinde yüzde 15’ten KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi, yine
sebzelerde de KDV oranının -tohumlukta- yüzde 15’ten yüzde 8’e düşürülmesi
nedeniyle verdiği katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Tabiî, aslında, biz
burada ne yapıyoruz, 22’nci Dönem Parlamentosunda şunu yapıyoruz:
Tarımı bir hukuksal zemine oturtuyoruz. Artık, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin bir Tarım Kanunu var. Tarım Kanunu ne getiriyor; Tarım
Kanunu şunu getiriyor: Bakın, önümüzdeki bütçe tartışmalarında
da bunu yapacağız, 4 milyar dolarsa, biz bunu 5 milyar dolar desteğe
nasıl çıkarabiliriz. İşte, Tarım Kanunu’nda koyduğumuzda, bunu
iktidar-muhalefet birlikte destekledik; o da şu: Biz, bütçenin… Zaten,
genel ekonomi iyi olmazsa, bizim, tarımda, eğitimde, sağlıkta, diğer
konulurda fazla bir şey yapmamız çok zor, bunlar bir bütün, ama şu var:
Bakın, değerli arkadaşlar, bence, burada, bir tek şeyi tartışalım
desteklemeyle ilgili -başka şeyler söyleyeceğim; ama siz- o da şu…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Destek örgütü mü, ekonomik örgüt mü; can alıcı nokta bu.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Milletvekilim, benim size önerim var.
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
bu alışkanlığınızdan lütfen vazgeçin, size bir şey kazandırmaz; lütfen…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ona da bir şey kazandırmaz.
BAŞKAN – Hatibi dinleyelim;
beğenmeyebilirsiniz, ama, dinleyelim.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ben şunu öneriyorum, burada, Parlamentodaki bütün milletvekillerine:
Eğer, 22’nci Dönem Parlamentosunda Türk çiftçisine verilen desteklerin
nereden nereye geldiğini hiç tartışmayın kürsüde, sadece şunu yapın:
Gidin ilinizin tarım il müdürlüğüne, 2002, 2003, 2004, 2005 yılında
ilinize verilen bitkisel ve hayvansal üretim desteklerinin tümünü
çıkartın. Ben, Edirne için biliyorum, 51 trilyondan 101 trilyona çıktı;
yüzde 100 artmıştır. Bunu, bu Parlamento yapmıştır arkadaşlar. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– O tarafa geçtiğin içindir o.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Benimle ilgisi yok. Bu, şahsımızla ilgili değil; bu, Parlamentoyla
ilgili.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Genel destekteki artışı söyle, ondan sonra söyle onu.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Şimdi, bir başka olay: Bakın, Tarım Kanunu’yla, biz, doğrudan gelir
desteğini azalttık; ama, prim sistemini artırıyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Verilen desteğin tümünde artış var mı, onu söyle.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bir dinlerseniz öğreneceksiniz. Bir dinlerseniz öğreneceksiniz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ya!.. Saptırma rakamları!..
NECDET BUDAK (Devamla)
– Tarımda yüksek bir nüfusumuz var. Biz, prim sistemine geçiyoruz.
Prim ne demek; şu birim alandaki verimliliği artıracak faktörleri
desteklemek demektir.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
– Allah Allah!..
NECDET BUDAK (Devamla)
– O da nedir; sertifikalı tohum desteğidir, toprak analizi desteğidir.
Bakın, sertifikalı
tohumda yüzde 5’ten yüzde 25’e gelindi; bu, büyük bir başarıdır.
Yine, geçtiğimiz yıl
17 trilyon, bu yıl 60 trilyon ilk kez sertifikalı tohumluk kullanımına
bütçe ayrılmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sen, desteğin tümünü söyle.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Peki, bu yeni mi; hayır; 1999 yılında bu çalışma yapılmaya çalışılmış
-bu Parlamento döneminde- yıllardır çalışılmış bu başarılamamıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Oh, ne güzel!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Burada şu var arkadaşlar: Biz, Türkiye’de, Tarım Kanunu’yla, tarım
sigortası… Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tarım Sigortası
Kanunu yoktu. Hepimiz milliyetçiyiz, bayrağımıza toz kondurmuyoruz,
bir karış toprak için canımızı vermeye hazırız, ama… (CHP sıralarından
gürültüler) Bakın, duygusal olmamak lazım. Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin bir Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası’nı burada
beraber yaptık; beraber yaptık bunları. O bakımdan, biz, tarım üzerinden
çok kolay siyaset yapabiliriz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Beraber yaptık; ama, Cargill’e madde
koymadık!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ama, bakın, bizim burada bir sorunumuz var: Bizi dinleyen üreticilere,
çiftçilere…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Cargill’e madde koymadık!
NECDET BUDAK (Devamla)
– … başka, bu tür tartışmalardan çok onlara yön verecek çalışmalar
yapmamız lazım. Bunları beraber yapıyoruz; ama, siyasetin kötü
özelliği, maalesef, bu şekilde polemiklerle çiftçimize zaman kaybediyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğru. Seçildiğin yerden başka partiye geçmek değil mi…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Tarım Kanunu’yla, ülkemizde bölgesel üretim havzaları oluşuyor…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğru!..
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Başkanım, yani…
MUHARREM CANDAN (Konya)
– Sayın Başkan, bu arkadaşı atar mısınız dışarı!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğrudan gelir desteği 16 milyardı, ne oldu, nereye gitti?
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Milletvekilim, doğrudan gelir desteği, beş yıllık…
BAŞKAN – Sayın Budak,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ama, zamanım geçiyor…
BAŞKAN – Sayın Uzdil,
elimde İç Tüzük...
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Çıkayım mı efendim?
BAŞKAN – …İç Tüzük’le
ilgili hakkınızda uygulayacağım maddeyi inceliyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Çıkmamı mı istiyorsunuz?
BAŞKAN – Gerekirse
maddeyi uygulayacağım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Çıkarım…
BAŞKAN – Size son ikazı
yapıyorum. Size son ikazımı yapıyorum.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Başkanım, 2,5 dakikam gitti.
Doğrudan gelir desteği,
sağ ya da sol fikir ayrılığı gözetmeksizin, burada, yıllarca, bu
kürsüde, sizler de bizler de bunun doğru olmayan bir destekleme olduğunu
dile getirdik. Neden; çünkü, Türkiye’ye siz 100 lira para ödüyorsanız
doğrudan gelir desteği, çiftçilerimizin yüzde 17’si paranın çoğunu
alıyor ve haksızlık, adaletsizlik var. Artı, üretimi teşvik etmiyorsunuz.
Ama, sertifikalı tohuma destek vermekle, toprak analizi yapana
destek vermekle üretimi artırıcı faktörleri destekliyorsunuz. O
bakımdan, doğrudan gelir desteği giderek azalarak, prim sistemine
geçilmesi… Buna, herhalde, burada, iktidar-muhalefet bir görüş
farklılığı olmaması gerekiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ya, boş ver, boş ver…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ayrıca, GDO’yla ilgili bir açıklık getirmek istiyorum. Şimdi…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Doğru cevap ver. Ya, profesörsün, yapma ya! Doğrudan gelir desteği
kaç liraydı, kaç lira oldu? Ödeniyor mu, ödenmiyor mu? Karşı çıktığımızı,
çıkmadığımızı…
AHMET IŞIK (Konya) –
Sayın Başkan…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Şimdi, size açıkladım; ama, siz anlamıyorsunuz herhalde.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sen anlamıyorsun.
NECDET BUDAK (Devamla)
– O zaman şöyle: Size, basit, anlayacağınız çok daha basit bir… Ben
köylülere anlatıyorum, Edirne’de 248 köyü dolaştım, anladılar,
siz anlamıyorsunuz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Tarıma verilen destek ne idi, ne oldu; onu söyle ya!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Yani, size şunu söylüyorum: Örneğin, yağlı tohumlarda ayçiçeği
primi 75 bin lirayken…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Genele bak, genele…
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bakın, ayçiçeği primi 75 bin lirayken 175 bin lira oldu. Doğrudan
gelir desteğinin azalması normal, verimliliği teşvik etmeniz gerekiyor,
ki, rekabet edebilesiniz.
Ayrıca, bu GDO’yla ilgili
yapılan eleştirilerle ilgili bir açıklık getirmek istiyorum. Sayın
komisyon üyemiz de, hoca olmamız sıfatıyla “nasıl oy vereceksiniz”
dedi. Halbuki, komisyonda biz oybirliğiyle geçirmiştik bu yasayı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET BUDAK (Devamla)
– Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Budak,
bir dakikanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük’ün “Onüçüncü Kısmında, “Disiplin Cezaları” bölümü ifade
edilmiştir. 156’ncı madde, milletvekillerine verilecek disiplin
cezalarında, uyarma, kınama, Meclisten geçici olarak çıkarma… Uyarma
maddesiyse, 157’nci madde. Bugüne kadar, hiçbir başkanımız, başkan
vekilimiz bu maddeleri uygulamadı, uygulamak istemedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Size yakışır!
BAŞKAN – Bunu ben de
istemiyorum; ama, görüyorsunuz ki, bu iş, iktidar-muhalefet işi değil,
Parlamentonun uyum içerisinde çalışması işi; yani, bir şey kazandırmayacak
bir tavırda ısrar etmek, Başkanı zor durumda bırakmaktır her şeyden
evvel. En azından bu makama saygı kabilinden bu maddeyi uygulamak
istemiyorum. Arkadaşlarımıza sükûnet rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sözlerinizi
tamamlayın efendim.
NECDET BUDAK (Devamla)
– GDO’larla ilgili olarak bir açıklık getirmek istiyorum. Ülkemiz,
Türkiye olarak bizler, sanayi devrimini tam yakalayamadık; bilişim
teknolojisini ucundan yakaladık. Dünyada şu anda üç konu tartışılıyorsa,
biri enerjidir, biri biyoteknolojidir, diğeriyse nanoteknolojidir.
Siz, devrimci nitelikte olan insanlarsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Bravo!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Avrupa Birliğine sizin daha çok destek vermeniz lazım. Yeni teknolojilerin,
devrim niteliğindeki teknolojilerin getirdiği bu yasalara sizlerin
daha çok destek vermesi gerekiyor.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
– Devrim anlayışına bak!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Ama, dünyada mı sağ-sol kavramı değişti, yoksa Türkiye’de mi; bunu
anlamakta güçlük çekiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Ama, yine de, bununla
birlikte, içinizin rahat olması açısından, biyoteknoloji konusunda…
(CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)
– Sen kendine bak!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bakın, dinlerseniz…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Kendine bak, kendine!..
BAŞKAN – Sayın Budak,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Biyoteknoloji konusunda, ülkemizde, üniversitelerde, araştırma
enstitülerinde…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Yakışmadı son söylediğin! Necdet, son söylediğin yakışmadı!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Hayır…
ATİLA EMEK (Antalya)
– Bu lafları etmeyecek tek kişi sensin!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Son söylediğin yakışmadı; düzelt!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Üniversitelerde, araştırma enstitülerinde biyoteknolojiyle
ilgili yoğun çalışmalar var.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Necdet, son söylediğini düzelt! Yakışmadı; düzelt!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Bakın, ben, bilimsel bir şey söylüyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Son söylediğini düzelt, ondan sonra söylersin!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Şimdi, bu çalışmaları bizim engellememiz mümkün değil.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Son söylediğini düzelt, ondan sonra seni dinleyeceğiz! Yakışmadı!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Şu anda, üniversitelerdeki hocalarımız, biyoteknolojik yöntemlerle
çeşit geliştiriyorlar.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Aynaya baktın mı hiç sen?!
NECDET BUDAK (Devamla)
– Araştırma enstitülerinde çeşit geliştiriyorlar. Eğer, biz,
GDO’ya karşı platformda, onları karşımıza alırsak, ülkemizde gelişecek
bilimi duraklamaya sokarız; ama, bizim yapmamız gereken şu GDO’yla
ilgili…
ATİLA EMEK (
NECDET BUDAK (Devamla)
– Yapmamız gereken şu değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN – Sayın Budak, son cümlelerinizi rica edeyim; süreniz geçti.
NECDET BUDAK (Devamla)
– Tamam, bitiriyorum Sayın Başkanım.
Yapmamız gereken, ülkemizde,
biyoteknolojik çalışmaları, yurt içinde, kayıtlı olarak, bu çalışmaları,
kendi bilim adamlarımızın kendi ülkemiz için tohumluk geliştirmesini
kontrol altında tutmamız gerekiyor.
Aslında, anlatacak
çok şey vardı; fakat, karşılıklı söz düellosu diyeyim, bu nedenle,
bazı şeyleri tam olarak aktaramamış olabilirim.
Bu Yasa’nın ülkemiz
çiftçilerine ve Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyorum.
Saygı ve sevgilerimi
sunuyorum; sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Budak.
Hükûmet adına söz isteği
var.
Tarım ve Köyişleri
Bakanımız Sayın Eker.
Buyurun Sayın Bakan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; Tohumculuk Yasa Tasarısıyla ilgili
Hükûmet görüşünü sunmak üzere huzurlarınızdayım ve Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tarımsal üretimin olmazsa olmaz girdisi tohumdur. Verimi, esas itibariyle
belirleyen genetik yapıdır tohum ve tohum ne kadar kaliteli olursa,
tohum ne kadar iyi olursa, verim de o kadar yüksek olur.
Şimdi, bizim bu alandaki
mevzuatımız 1963 yılında çıkarılan 308 sayılı Kanun’la belirlenmiştir
ve 1963 yılından sonra, hepinizin bildiği gibi, dünyada birçok alanda
gelişme kaydedilmiş, paralel olarak tarım sektöründe de çok ciddî
aşamalar kaydedilmiştir. Hepinizin bildiği gibi, 1960’lı yılların
sonlarında dünyada bir “yeşil devrim” diye tabir edilen yeni hububat
çeşitlerinin, hem çeltik hem mısır hem buğday hem diğer bitki çeşitleri
devreye girmiş, yüksek verimli çeşitler ve bunlar ülkemize de gelmiştir.
Daha sonra 1980’li yıllarda biyoteknolojik yöntemlerle tarımda tohumculuk
alanında yeni aşamalar kaydedilmiş ve bu bugün de, geldiğimiz noktada,
2000’li yıllarda, artık, klonlama, doku kültürü gibi çok daha ileri
tekniklerle üretimler yapılmaktadır.
Tabiî, bunların bir
kısmını biz kabul ettik, uyguladık, bir kısmını benimsemedik ve uygulamadık;
ama, geldiğimiz noktada, Türkiye’de tarımsal üretim, bu manada, bu
sektörün, tohumculuk sektörüyle çok yakından ilişkili olması hasebiyle
bu durumunu gözden geçirmek durumundadır.
Yine, hepinizin bildiği
gibi, 1980’li yılların başında, 1984 yılında, tohum ticareti ülkemizde
libere edilmiştir; yani, tohum ithalatı serbest hale getirilmiştir.
Özellikle, geliştirilen hibrit çeşitlerin devreye girmesiyle,
sebze tohumculuğunda veya “dışa döllenen” diye tabir ettiğimiz
birtakım bitki türlerinde, bu, hızla yayılmıştır.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
biz geçen yirmi yıllık zaman içerisinde bu alanda ciddi bir kayba uğradık.
Eğer, 1984 yılında tohum ithalatını libere ederken, bunu, ithalatı
serbest hale getirirken, iki tane kanunu çıkarmış olsaydık, bugün
Türkiye, tohumculuk alanında çok farklı bir noktada olmuş olurdu.
Neydi bunlar; bir tanesi,
2004 yılında AK Parti Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği
ve Yüce Meclisin kabul ettiği tohumculuktaki Bitki Islahçı Hakları
Kanunu’dur; ki, bu, tohumculuktaki patent kanunudur. Bu, son derece
de önemliydi, biz bunu yirmi sene önce yapmış olsaydık, bugün çok mesafe
kat etmiş olacaktık.
İkincisi de, bugün müzakerelerine
başladığımız tohumculuk sektörüyle ilgili kanundur.
Bu ikisini, biz, yirmi
yıl geciktirmekle, Türkiye’de tohumculuk alanında yirmi yıl zaman
kaybettik en az; en az yirmi yıl kaybettik.
Bunun karşılığı şudur
değerli arkadaşlarım: Bugün Türkiye, 74-75 milyon dolarlık, yılda,
tohum ithalatı yapmakta, buna karşı da 27-28 milyon dolarlık da tohum
ihraç etmektedir. Yani, kabaca bir 50 milyon dolar net ithalatçı durumundayız.
İşte, biz, bir yandan,
Bitki Islahçı Hakları Kanunu’nu yürürlüğe koyarak başlattığımız,
Türkiye içerisinde, sebze tohumculuğunda veya diğer bitki tohumlarında
çeşit geliştirme faaliyetleri bunu garanti altına almakla birlikte,
biz, son birkaç yılda, bu alanda, çok yoğun bir çalışma olduğunu, çok
yoğun yatırım olduğunu biz biliyoruz. Ancak, yine, bilgilerinize
sunmak isterim ki, tohumculukta bir konuda yapılan çalışmanın neticeye
ulaşması en az beş senedir, beş seneden önce, herhangi bir tohum alanında
yaptığınız çalışmanın neticesini almanız mümkün değildir; ama,
Türkiye, bu alanda ciddî bir mesafe katetmiştir 2004 yılından bu yana.
Şimdi, ikinci ayağını oluşturuyoruz. Bu da, tohumculuk sektörünü
düzenleyen, günün şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde,
son derecede kapsamlı, dünyadaki gelişmeleri de dikkate alan bir
yasa tasarısıyla huzurunuzdayız ve bunu da inşallah hayata geçirdiğimizde,
Türkiye’de tohumculuk sektörü ve buna paralel olarak da Türkiye’deki
tarımsal üretim artacaktır.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bizim dönemimizde… Önce şunu söyleyeyim: Bazı eleştiriler var, demin,
değerli muhalefet milletvekilleri değindiler; işte, bu tasarıyla
yerli tohumculuk ölüyor veya işte, uluslararası birtakım şeylere
peşkeş çekiliyor şeklinde veya işte Türkiye’nin yerli firmaları,
kamu kuruluşları -TİGEM, TAGEM- araştırma enstitüleri, bunlar ölüyor,
bunlara önem verilmiyor vesaire gibi iddialarla bunlar dile getirildi;
bunlar doğru değildir.
ALİ ARSLAN (Muğla) –
Dalaman’ı satıyorsunuz, Dalaman’ı…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Ben, size örnek vereceğim; bunun
böyle olmadığını ispatlayacağım. Yani, öyle, ezbere konuşmak olmaz.
Şimdi, bakın, TİGEM’de,
biz, 14 tane işletmeyi özel sektöre devrettik, 14 tanesini. Verdiğimiz
arazinin, kiraladığımız, uzun süreli kiraladığımız arazinin miktarı
toplam arazisinin yüzde 3,8’idir. Ancak, TİGEM, 2006 yılında tarihinin
rekorunu kırmıştır, tohumluk konusundaki üretimde.
ALİ ARSLAN (Muğla) –
Kapatıyorsunuz yavaş yavaş…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın, 2002 yılında, yani, AK
Parti iktidara geldiği zaman, TİGEM’in toplam ürettiği tohum 76 bin
tondur, TİGEM 76 bin ton 2002’de tohum üretmiş. 2001’i söylemiyorum, o,
58 bin ton, daha kötü. 2005 yılında, bu, 170 bin tondur, 170 bin tona çıkmış
TİGEM’in üretimi.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– O zaman satmayın…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yine, TİGEM’le ilgili bir şey daha
söylüyorum, buna da lütfen dikkat edin, dikkat buyurun: Esas bizim,
mesela, hububat ekilişlerinde kullandığımız çoğaltım materyali.
Bunu değerli uzmanlar çok iyi bilirler, burada, aramızda ziraat mühendisleri,
ziraat fakültelerinin öğretim üyeleri de var, onlar, çok iyi, bunun
ne demek olduğunu bilirler. Bakın, 2001 yılında 2.800 ton çoğaltım
materyali vardı TİGEM’in elinde, 2002’de 3 bin tondu; biz, iktidara
geldiğimiz zaman. 2006 yılında bizim elimizde 13.879 ton var; yani, 3
bin tonu 13 bin tona çıkardık; çoğaltım materyali bu. Bu, TİGEM’in
yaptığıdır; yani, biz, arazinin yüzde 3,8’ini uzun süre kiraya vermekle
ne TİGEM’in üretiminde ne de Türkiye’nin tohumluk üretiminde herhangi
bir azalma meydana getirmedik, bilakis, kat be kat artırdık; bunu,
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Şimdi, yine, yerli tohumculuğumuzun
geliştirilmesi babında ifade edilen bir husus daha vardı, o da şu;
deniyor ki, yerli tohumculuk gelişmiyor. Bakın, geliştirilen, tescil
ettirilen çeşitlerin yüzde 59’u Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
araştırma enstitüleri tarafından yapılmıştır, yüzde 4’ü üniversite
ve yüzde 37’si de özel sektör tarafından geliştirilmiştir. Dolayısıyla,
hâlâ, bizim kamu olarak, burada ciddî bir payımız, ciddî bir katkımız
var.
Değerli arkadaşlarım,
ben, size, tabiî diğer bir sürü konu var; ama, şunu ifade etmek istiyorum:
GDO’yla ilgili, yani genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili
zihin bulandırılmak isteniyor. Bu kanun, sanki buna cevaz veriyormuş
gibi veya biz bu kanunu uyguladığımızda, artık Türkiye’ye genetiği
değiştirilmiş organizmalarla üretilmiş tohumluklar gelecek diye
bir şey söylenmeye çalışılıyor; bu, kesinlikle doğru değildir. Genetiği
değiştirilmiş organizmayla ilgili bu kanunun getirdiği herhangi
bir hüküm yoktur; bunu, net olarak ifade etmek istiyorum.
İki; tohumculuk sektörünün
organizasyonunda, Bakanlığın kontrol ve denetim yetkisi bakidir;
yeni gelen tasarıda da bu sağlanmaktadır. Burada da, herhangi bir
endişeye asla gerek yoktur.
Şimdi, ben, kısaca,
huzurunuzu fazla işgal etmeden, sizlere, bu Kanun esas itibariyle
neler getiriyor, sadece sekiz başlık halinde arz edeceğim.
Bir tanesi şudur: Türkiye,
dünyada endemik bitki türü sayısı bakımından en zengin ülkelerden
bir tanesidir; 3.000’in üzerindeki bitki türü Türkiye’de endemiktir;
yani, bunlar başka yerde yok, buraya mahsus.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Ama azalıyor!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ama, mevcut Kanun’la, 308 sayılı
Yasa’da herhangi bir koruma olmadığı için, bunlar bizim coğrafyamıza
tescil ettirilmediği için, bir şekilde Türkiye’den alınıp başka bir
yere götürüldüğü takdirde, bunlar bizim olmaktan çıkar. İşte, bu
Kanun, 2 ve 4 üncü maddelerde getirilen hükümlerle, çeşitlerin kayıt
altına alınması mecburiyetini getiriyor ve böylece, Türkiye’deki
endemik bitkilerin tamamının, kayıt altına alınmak suretiyle,
bunların, bizim millî kaynağımız haline gelmesine imkân hazırlıyor;
birinci getirdiği husus bu.
İkincisi, tohumluk
üretimiyle, üretim bölgeleri ile diğer ürünlerin birbirinden ayrılması
imkânı getiriyor. Mevcut durumda, tohum ile herhangi bir ürün yan yana
ekilebiliyor; bu da, hem bulaşmalara hem birtakım başka risklere
sebebiyet veriyor.
Bir başka husus şudur:
Biz, yurt içinde tohumculuğa yatırım yapmak kaydıyla, altyapı ve ARGE
yatırımlarının desteklenmesini öngörüyoruz, ki, bu da, tohumculuğumuzun
geleceği için son derecede önemlidir.
Bir başka husus şudur:
308 sayılı Yasa’ya göre, tescil edilmeyen çeşitlerin ticareti mümkündü,
ticareti yapılabiliyordu; ancak, şimdi, sadece kayıt altına alınan
çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilmekte ve tescil
edilmeyen çeşitlerin ticaretine engel olunmakta ve bu şekildeki,
tohumculuk sektöründeki haksız rekabetin önüne geçilmiş olmaktadır.
Bir başka husus şudur:
308 sayılı Yasa’ya göre, yani, mevcut mevzuata göre, sadece tohumluk
bayileri denetlenirken, biz, yeni tasarıyla, tohumluk üretimi,
satışı, dağıtımı ve diğer ticarî faaliyetleri yürüten gerçek ve
tüzel kişilerin tamamını denetim altına alıyoruz.
Yine, bir başka getirdiğimiz
yenilik şudur: Tohumculuk sektörü yeniden yapılandırılıyor. Tohumculukla
iştigal eden kişi veya kuruluşların temsil edildiği, kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşu statüsünde bir Türkiye tohumcular
birliği kurulmaktadır.
Yine, bir başka önemli
husus şudur: Kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan ve ithal eden
gerçek veya tüzel kişilere, zararı tazmin etme yükümlülüğü getirilmektedir;
yani, herhangi bir şekilde hastalıklı, kusurlu, verimi olmayan
bir tohumu birisi alıp da, bir yerde götürüp çiftçiye satıyorsa ve
bu bir zarara yol açmışsa, kesinlikle, bu zarar, bunu yapan kişiye
tazmin ettirilecektir. Böyle bir imkân getiriliyor bu Kanun’la.
Yine, ilave olarak
bir husus daha getiriliyor: Türkiye’deki
bu alandaki ihtilafları çözme konusunda, yargının işini hafifletme
adına, bu konuda uzmanlardan oluşan birlik veya alt birlik üyelerinin
üçüncü kişilerle olan ihtilaflarında aracı olmak kaydıyla, uzlaştırma
kurulu veya bir uzlaştırma müessesesi imkânı getirilmektedir.
Bir arkadaşım, muhalefet
partilerinden birine mensup bir arkadaşım dedi ki: “Üreticilerimiz,
kendi tohumluklarını kullanamaz hale geliyorlar bu tasarıyla.” Bu
da doğru değildir. 14’üncü maddede de, bu, teminat altına alınmıştır.
Kendi ihtiyacı için, kendisi kullanmak üzere alabileceği, kullanabileceği
şeyi yapmaktadır.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
– Satmak için…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Onunla ilgili de, bakın, birtakım
düzenlemelerle ilgili de geçiş süresi iki yıl olarak düzenlenmiş;
ancak, bizim o konuda bir önergemiz var. O geçiş sürecini de biraz
daha uzatmak suretiyle, bu konudaki oryantasyonu, bu konudaki
uyumu daha mümkün, daha kolay hale getirmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri,
bu Yasa Tasarısı Türkiye tarımı için gerekli bir yasa tasarısıdır,
önemlidir. Türkiye tarımını, Türkiye tohumculuğunu geriye değil
ileriye götürecek, dünyayla rekabet edebilecek hale getirecek
bir tasarıdır.
Ben burada, şunu da
aslında memnuniyetle biliyorum, sizlerle de paylaşmak istiyorum:
Bu Tasarının hazırlanması esnasında, ben de o zaman Tarım Komisyonu
üyesi olarak çalıştım, görev yaptım ve o zaman, Anamuhalefet Partimizin
değerli 8 temsilcisi komisyondaydı ve onların da tamamının iştirakiyle,
hepimiz birlikte, oybirliğiyle bu Tasarıyı komisyondan geçirdik.
Bu, benim için bir sevinç kaynağıdır. Her ne kadar, bugün, arkadaşlarımız,
muhalefet icabı, bu Yasa’ya, Tasarıya muhalefet ediyorlarsa da
onu da ben muhalefetin icabı olarak değerlendiriyorum, saygıyla
karşılıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Muhalefetin icabı değil Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Şahsı adına ikinci
söz isteği, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tohumculuk Kanunu Tasarısının
geneli üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere kişisel olarak söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, sizleri ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce, İktidar Partisine mensup milletvekillerimizi ve Sayın
Bakanımızı dinledik. Sayın Bakan, burada yapılan eleştirileri
muhalefet icabı olarak yapılmış eleştiriler olarak gördüğünü söyledi.
O zaman, bize şunu sorma hakkı doğmaz mı: Sayın Bakan, siz, Türkiye’nin
topraklarını parayla satılır hale getirirken, bunu iktidar olmanın
gereği olarak mı kabul ettiniz; muhalefette olsaydınız, acaba,
sizler de bizim gibi bu topraklara sahip çıkar mıydınız? (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri…
ASIM AYKAN (Trabzon) –
İlgisi yok!
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Canım, onun ilgisi oluyor da bunun ilgisi niye olmuyor?! Vatanın
toprağını satmanın ilgisi niye olmasın?!
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
– Ne demek toprak satmak?!
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Toprağımıza sahip çıkacağız.
Biraz önce konuşan
bir milletvekili, Sayın Necdet Bey “vatan toprağı kutsaldır” dedi,
işte canımızı veririz, şöyle yaparız… Canını verene kadar, satma
arkadaşım, satma!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
– İnandırıcı konuş, inandırıcı!
GÜROL ERGİN (Devamla)
– İnandırıcı değil mi?
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
– İnandırıcı değil.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Yalan mı söylediğim; yanlış mı? Satmıyor musun?!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
– Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın Ergin,
siz, konuya gelin efendim. Lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Neyse… Sen ağzına sahip çık; gelir, burada konuşursun.
BAŞKAN – Arkadaşlar,
laf atmayalım… Müdahale etmeyelim hatibe. Lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, bu Yasa, kim ne derse desin, Necdet Beyin
de söylediği gibi, Avrupa Birliği Uyum Paketi çerçevesinde görüşülen,
yani, Avrupa Birliğine ne şekilde olursa olsun girelim düşüncesinde
olanların getirdiği bir yasa tasarısıdır ve siz, bunu kabul edeceksiniz,
hiçbir şekilde eleştirmeden de kabul edeceksiniz.
Şimdi, tohum konusu
-biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettiği- gerçekten çok ciddî, tarımın
temelini oluşturan konudur; ama, şimdi, Sayın Bakan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcüsü de, burada, getirilen yasanın tohum konusunu yabancılara
peşkeş anlamına gelmeyeceğini, bu anlamda görülmemesi gerektiğini
söylediler. Peşkeş demeyeyim ama, değerli arkadaşlarım, bu yasa
çıktıktan sonra inanabiliyor musunuz ki, bir tane Türk patentli firma
Türkiye'de tohumculuk yapabilsin?! Mümkün olacak mı?!
Bakın, bu ülke Süt Endüstrisi
Kurumunu özelleştirdi. Alanlar hep yerli firmalardı. Bugün bir tane
yerli firma kaldı mı büyük firma olarak?! Ya Nestle’nin sütünü içiyorsunuz
ya Danone’nin sütünü içiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
yarın da, bugün zaten büyük ölçüde sebze tohumculuğunda piyasaya
hâkim olan yabancı firmaların size verdiği, nasıl olduğunu da bilemediğiniz
tohumları kullanacaksınız.
Burada, eleştiriler
3 hususta toplanmıştı; bunların yanlış olduğu konusunda, Sayın Bakan
da, değerli AKP’li arkadaşlarım da görüş belirttiler.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bir arkadaşım dedi ki -Sayın Ahmet Ertürk söyledi- bu Yasa’da GDO var
mı?
Değerli arkadaşım,
bu Yasa’da tohumun biyoteknolojik yöntemlerle elde edilmesi yazılı
ise -ki, yazılıdır- burada GDO’lu ürün var demektir. GDO’lu ürünler, biyoteknolojik
yöntemlerin biriyle elde edilmiş olan ürünlerdir. Nasıl yok dersiniz;
yani, var.
NECDET BUDAK (Edirne)
– Çıkaracağız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Çıkaracağız diyor arkadaşlar, çıkarırsanız memnun oluruz.
Şimdi, bir de bu konuda
şunu söylemek istiyorum: Biyogüvenlik Yasa Tasarısı üç yıldır
bekliyor, o yasa çıkmadan siz bu yasayı çıkarırsanız, Türkiye’de,
hiç kimse, -aynen bugün olduğu gibi; ama, daha fazla- ne yediğini
bilmeden bu ürünleri tüketecek.
Bakın, değerli arkadaşlarım;
Sayın Bakan bir konuya hiç değinmedi. Sayın Bakan, Türkiye’de GDO’lu
ürün serbest mi değil mi; yasak; ama, Türkiye’ye her yıl 2 milyon ton mısır,
kanola, soya GDO’lu olarak giriyor mu girmiyor mu? Bunun yanıtını
Türk Milletine vermeniz gerekiyor. Eğer, Biyogüvenlik Yasa Tasarısı
çıksaydı, yasalaşsaydı, en azından, ürünün üzerinde “bu ürün GDO’ludur”
diye yazma zorunluluğu olurdu. O zaman, isteyen kullanırdı, istemeyen
kullanmazdı; en azından bu olurdu değerli arkadaşlarım. Burada yanlış
yapılıyor.
“Yetki devri” yok deniliyor.
Bakın, Sayın Bakan, siz, bir yetkinizi değil, Bakanlığın bu alandaki
tüm yetkilerini devrediyorsunuz. Siz, diyorsunuz ki 15’inci maddede:
5’inci, 6’ncı, 7’nci, 8’inci maddelerdeki bakanlık görevleri şu şu
şu kurumlara, kuruluşlara devredilir. Bunlardan biri de, o kurulan
birlik, yani, yabancı şirketlerin Türkiye’deki uzantılarının veya
doğrudan kendilerinin Türkiye’de temsilcisi olarak kabul ettikleri
kişilerin oluşturduğu birlik.
Neyi veriyorsunuz
burada; 5’inci maddede, tohumluk üretimini tümüyle veriyorsunuz.
“Tohumculuktaki destekleme usul ve esaslarını Bakanlık belirler”
diyorsunuz; onu veriyorsunuz. 6’ncı maddede, tohumluk sertifikasyonuyla
yapılacak bütün çalışmaları onlara veriyorsunuz. 7’nci maddede,
tohumluk ticaretini; ithalatıyla, ihracatıyla, bütünüyle onlara
devrediyorsunuz. Siz, 8’inci maddede “tohumlukları yetiştiren,
işleyen ve satışa hazırlayan, dağıtan ve satan gerçek ve tüzel kişiler
Bakanlık tarafından denetlenir” diyorsunuz; bu denetleme yetkisini,
15’inci maddesiyle, denetleyeceğiniz kişilere veriyorsunuz. Bunların
hepsini veriyorsunuz.
Ayrıca “Ticarete
arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile, etiket ve ambalaj
bilgilerinin doğruluğu Bakanlıkça denetlenir” diyorsunuz; bunu
da veriyorsunuz. Nasıl vermiyorsunuz?!. Vermediğiniz bir tek yetkiniz
yok, bütün yetkileri veriyorsunuz. Kim ne derse desin, açık olalım,
dürüst olalım; burada, tohumculuğu Türkiye’de yapacak olanlar, bugün
bütün dünyaya egemen olan üç ya da beş firmadır, altıncı bir firma da
bulamazsınız, dünyada da yok. Onun için, burada gelip de, güzel güzel
anlatıp, insanları inandırdığınızı düşünmeyin. Bilenler var;
onun için, ona göre konuları ele alalım. Aslında, benim, tabiî, burada
söylemek istediklerim çok farklı şeylerdi; ama, ne yapalım ki, sizin
söylemleriniz, benim bu konulara girmemi gerektirdi.
Birlik Hakem Kurulu
diye bir kurul kuruyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu Yasa, kurulan
birliğe “bir meslek kuruluşu” diyor, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşu. Kamu niteliğindeki meslek kuruluşları, ancak ve yalnız,
kendi üyeleri arasındaki çatışmalarda, tartışmalarda taraf olur,
o konuları çözmeye çalışır veya üyelerinin yapacağı yanlışları
gidermeye çalışır, yapılan yanlışları belirlemeye çalışır. Siz,
burada, diyorsunuz ki: “Birlik üyeleriyle ve birlik ile üçüncü kişiler
arasındaki ihtilafların çözümüne çalışır.” Bunu, maddede, değişik
bir anlatımla anlatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
üçüncü kişi dediğiniz kimdir?! Burada, üçüncü kişi, iki ayrı grubu
temsil eder: Bunlardan birincisi, o yabancı firmaların sözleşmeyle
tohum ürettirecekleri insanlardır veya kurumlardır; ikincisi de,
o üretilen tohumları tarlasında kullanan çiftçilerdir. Yani, çiftçi
ile bu firmalar arasında sıkıntı çıkacak, bunun çözümünü de, siz, o
firmalara vereceksiniz. Bir hukuk devletinde, böyle bir yanlış yapılabilir
mi? Ha, şimdi diyeceksiniz ki, sonuçta, nihayet, bu iş adalete gider.
Siz, adalete gitmeden, o yolları, yabancı firmalar adına tıkayacak
çalışmaları başlatıyorsunuz bu Yasa’yla. Bunlara dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Bu arada, burada, köye
gitme-gitmeme tartışmaları oldu. Değerli arkadaşlarım, köylere
gidemediğiniz doğru; hiç, bu konuda sağa sola vurmayın. Bakın, Sayın
Eyüp Fatsa karşımda oturuyor; Eyüp Fatsa gelsin, şurada, yaşadıklarını
anlatsın, siz de ne olduğunu güzel güzel anlayın. Ben, kendisine
geçmiş olsun diyorum, yapılanı tasvip etmiyorum; bunu özellikle
söylüyorum; ama, arkadaşlar, köyde köylüyü, burada beni dinlemezseniz
olacak budur; bunu da bilin, bunu bilin ve siz, Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarıma söylüyorum: Arkadaşlar, bu…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
– Bu bir tehdit!
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Tehdit mi?!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)
– Tehdit ediyorsun!
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Hayır, hayır! Asla! O anlamda alırsanız buna üzülürüm.
Değerli arkadaşlarım,
belki, vakit bulursam tekrar söz alacağım, konuşacağım; ama, bir iki
konudan daha söz etmek istiyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
– Sabaha kadar konuşun.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Şimdi, size ben güzel bir cevap vereceğim; az sabırlı olun, bir sayfayı
bulamıyorum da…
Şimdi, değerli arkadaşlarım
-eğer yanılmıyorsam, Çorum’daydı veya Amasya’da- Çorum Şeker Fabrikasında
kampanya döneminin açılışında Sayın Muzaffer Külcü de konuşma yaptı,
AKP’li. Burada mı, aramızda mı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Sayın Başkan, açacak mısınız? Sıkıntı verdiğimin farkındayım;
ama, lütfen… 1 dakikaya ayarlıyorsunuz… Burada Necdet Bey 5 dakikaya
yakın konuştu. Siz böyle yaparsanız, tarafsızlığını yitirmiş bir
Başkan konumuna düşersiniz; en azından sizin şahsınıza yakıştıramam;
bunu söyleyeyim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ergin.
GÜROL ERGİN (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, Sayın Külcü de yaşadıklarını, gelsin, bu
kürsüden anlatsın da hepinize örnek olsun. Ben diyorum ki, Allah,
Türk çiftçisinin, köylüsünün yardımcısı olsun; ama, en az onun kadar
da sizlerin yardımcısı olsun; çünkü, siz, derdinizi Hükûmete anlatamıyorsunuz;
ya görmüyorsunuz ya da Sayın Başbakanın, derdinizi anlattığınızda,
vatandaşı azarlar gibi sizi de azarlayacağından korkuyorsunuz ya
da yan gelip yatıyorsunuz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, İç Tüzük’ün 81
ve 91’inci maddelerine göre 20 dakika süreyle soru ve cevap… 10 dakikalık
bölümü soru, 10 dakikalık bölümü ise cevap… Cihaza giren arkadaşlarımız
var, aşağı yukarı 15-16 arkadaşımız var; ne kadar kısa, öz ve net soru
sorulursa, kendisinden sonraki değerli arkadaşımıza soru sorma
imkânı da sağlanmış olur.
Şimdi, ben, sırayla,
arkadaşlarımıza soru sormak üzere söz vereceğim.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla Sayın
Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:
Toplam tohumcu sayısı
kaçtır ülkemizde Sayın Bakanım? Bunlardan kaç tanesi ARGE çalışması
yapabilmektedir?
Gen kaynağımız açısından
zenginliğimiz nedir? Avrupa’ya nazaran oransal konumumuz nedir?
Yasa tasarısıyla verilen
yetki devri var mıdır; varsa, süresiz ve sınırsız mıdır ve denetim
ve kontrol ağırlığı nedir?
Yine, işbu tasarıyla
dışa bağımlı hale mi getirilmektedir? İthal ettiğimiz tohuma
-ton olarak ifade ettiniz- ödenen kaç milyon dolardır ithalden? İhraçta
gelir ne kadardı; arasındaki mukayese nedir?
Gıda geleceğimize
yönelik bir risk söz konusu mudur? Türkiye’de tohumculuk alanında
yeterince yatırım yapılmış mıdır?
Son olarak; sokakta
satılan tohumculukta etiketlemede ve ambalajlamada sağlıklı
bir yapı söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2 sorum var Sayın Bakanımıza.
İlk sorum: Ülkemizde
buğday üreticileri tohumluk ihtiyaçlarını kendi ürettikleri ürünün
bir kısmını ayırarak karşılamaktadırlar. Bu şekilde sağlanan tohumluk,
sertifikalı tohumluk kullanımı dışında kalan uygulamalardır;
bu da, verimliliği azaltmaktadır. Buğday veriminde en önemli faktörlerden
biri, vasıflı tohum kullanımıdır. Buğdayda kullanılan tohumluğun
beş yılda bir değiştirilmesi gerekmektedir. Durum bu iken, Tarım Bakanlığı
araştırma enstitüleri ile üretme istasyonlarını kapatmıştır. Sertifikalı
tohumluk kullanımının yetersiz olduğu ülkemizde, Hükûmetiniz, üstüne
üstlük, bu alandaki çiftçi desteğini yok etmiştir. Hem sertifikalı
tohum üreten hem de kullanımda öncülük ve öğreticilik görevini yürüten
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün, özelleştirme planı dahilinde,
elini kolunu bağlamış ve buğday üreticisini yalnız bırakmıştır. Hükûmetiniz,
buğdaycılığın günümüze uygun koşullarda gelişmesi için iktidarınız
boyunca ne yapmıştır? Buğdayla ilgisiz bir Hükûmetin 2007 genel seçimlerinde
oylarını artırarak tekrar hükûmet olacağını vehmeden Sayın Başbakan
ve Hükûmeti, tarımın bir ülkenin millî yapısındaki yerinin ne olduğu
konusunda herhangi bir fikrin sahibi midir?
Son sorum: Anavatan’ın
tarım alanındaki en temel icraatlarından bir tanesi, fındığı, Karadeniz’in
ekonomik atılımında bir lokomotife dönüştürmek olacaktır. Hükûmetinizin,
fındık piyasasının yükselmesi ve üreticinin kalkındırılması konusunda
bir projesi mevcut mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdoğan.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara)
– Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakandan 3 soruya
yanıt vermesini istiyorum.
Bunlardan birincisi
şudur: Bakanlığın elindeki araştırma, geliştirme birimlerinden,
İktidarınız döneminde, kaç tanesi özelleştirilmiştir ve bunların
kaç tanesi tohumculukla doğrudan doğruya ilgilidir?
İkinci sorum: Tasarıda
tohumculuğumuzun tamamının yabancı sermayenin eline geçmesini
engelleyecek bir düzenleme var mıdır; varsa nerededir?
Üçüncüsü: Bu yaz, Hükûmet,
çok olumlu bir kararla, Et ve Balık Kurumunun yeniden kamu eliyle yapılandırılacağı
yönünde bir açıklama yaptı. Bu çerçevedeki çalışmalar ne durumdadır
ve Et ve Balık, çiftçiye yardım eden konumuna ne zaman getirilecektir?
Son sorum: Genetiği
değiştirilmiş organizmalar dediğimiz ürünlerin gıda sektöründeki
payı bu Yasa’dan sonra ne ölçüde artacaktır ve bunun denetimi, açıklığı
kesinkes sağlanabilecek midir?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kepenek.
Sayın Özkan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tohum üretiminde temel
yanlış, araştırma enstitülerinin faaliyetlerini azaltmak ve neredeyse
bitme noktasına getirmek olmuştur. Şu anda, sebze tohumunda tamamen
dışarıya bağımlı bir vaziyete döndük. Kendi ülkemizde üretilen
tohumlar yetmez oldu. Bu konuda araştırma enstitülerinin önünü
açacak bir faaliyette bulunacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma 2 soru sormak istiyorum.
Birinci sorum: Tarım
Kredi Kooperatifleri Genel Müdürümüz, son günlerde, Türkiye’nin
bütün il ve ilçelerinde binlerce köylüye, vatandaşa iftar yemekleri
tertiplemektedir. Bu tertiplemiş olduğu iftar yemeklerine nereden
ihtiyaç hissetmiştir böyle bir faaliyette bulunmak için? Sorum bu.
İki: Bu iftar yemeklerinin
parası hangi kişi ve kurumlar tarafından ödenmektedir? Bizim aldığımız
bilgiye göre, en son da dün Tekirdağ-Hayrabolu İlçemizde, böyle, büyük
bir iftar yemeği tertiplenildi; bu yemeğin de ücretinin Tarım Kredi
Kooperatiflerinin iştiraki olan Gübretaş firması tarafından
ödendiğini duyduk. Eğer bu doğruysa, Gübretaş firması, ödediği bu iftar
yemeği faturalarının maliyetini gübre fiyatına ilave ediyor
mu? Gübrenin fiyatının yabancı hammaddenin pahalılaşmasından dolayı
yükseldiğini İktidar mensupları söylüyorlardı; ama, bu da, gübre
maliyetlerine ve fiyatına bu masraflar da ilave oluyor mu?
İkinci sorum: Az önce
Edirne Milletvekilimiz söyledi; Edirne Tarımsal Araştırma Enstitüsünün,
tarımsal araştırma ve tohum üretmeyle ilgili birinci sınıf verimli
tarım toprağının, TOKİ’nin inşaat yapması, konut yapmasına verilmesi
gibi bir proje ortaya kondu. Tarım profesörü olan değerli arkadaşım,
Edirne Milletvekilim de bu projeyi destekledi ve bunun olunması
için gayret gösterdi. Bu yeni çıkarılacak olan tohumculuk yasası,
bu Bakanlığımızın politikasıyla uyuşuyor mu, uyuşmuyor mu?
Aynı şekilde, Lüleburgaz
Sarımsaklı Çiftliğinin özelleştirilmesi gündemde. Bu yeni çıkacak,
İktidar mensuplarının methettiği Tohumculuk Yasası, Lüleburgaz
Sarımsaklı Çiftliğinin özelleştirilmesine, satılmasına engel
olacak mı, olmayacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çakır.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakan, bu yıl domates
ihracatına ton başına
destek verilecek mi, verilmeyecek mi? Geçen yıl ocak ayında
domatese ton başına 50
dolar destek verildi mayıs sonuna kadar;
ama, Türkiye’deki üretimin, hasadın yoğun olduğu ve arz-talep dengesizliğinin
olmadığı aylar, sonbaharda kasım ve aralık, ilkbaharda
da mayıs ve hazirandır. Geçen sene sadece
bir ayı desteklemiş oldunuz. Önümüzdeki ay, kasım ayıdır. Bu aydan
itibaren domatese ihracat desteği verip vermeyeceğinizi lütfen
açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaptan.
Şimdi, sıra, Sayın Kaya’nın;
ama, Sayın Kaya, şifahen, bize, söz hakkını devrettiğini, Sayın Tandoğdu’nun
soru soracağını ifade etti.
Doğru mu efendim?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Evet, evet…
BAŞKAN – Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Sayın Bakana 3 tane sorum olacak.
Toprak Mahsulleri
Ofisi, Karadeniz Bölgesinde fındık alımına başladı; şu ana kadar
ne kadar fındık almıştır ve ne kadar ödeme yapmış, ne kadar borçludur?
İkinci sorum: FİSKOBİRLİK
son bir iki gün içerisinde, Toprak Mahsulleri Ofisinin desteğiyle
60 trilyon lira kadar bir kredi aldığını söylüyor; bunda, Bakanlığınızın
katkıları nedir ve gerçek midir? Bu parayla, 165 trilyon lira borcu
olan FİSKOBİRLİK’in bir kısım borcunun ödeneceği söyleniyor, geri
kalan borcu ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?
Bir de, Sayın Başbakanımız,
fındık taban fiyatının açıklanması için, kendi başkanlığında altı
bakandan oluşan bir fiyat tespit komisyonu kurulduğunu söylemişlerdi
ve bu fiyat açıklamasını da, 15 Eylülde açıklayacağını söylemişlerdi.
Siz, 15 Eylülü beklemeden, 6 Eylülde fındık taban fiyatını açıkladınız.
Acaba, bu altı kişilik komisyonun neticesinde mi açıklanmıştır,
yoksa kişisel olarak, Bakanlık olarak siz mi açıklamışsınızdır ve
bu rakamın değiştirilmesi söz konusu mudur bu altı kişilik komisyonun
çalışma neticesinde?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tandoğdu.
Sayın Türkmen… Efendim,
süremiz de dolmak üzere, ona göre sorunuzu sorarsanız.
Buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) –
Sayın Bakan, Başbakan halkın tepkisinden korktuğu için, Karadeniz
gezisi esnasında vatandaşın kendisine yöneltmiş olduğu soru karşısında,
fındığınızı -sizin önceden açıklamış olduğunuz Toprak Mahsulleri
Ofisine değil- Fiskobirlik’e verin
diye söylüyor. Sizin vermiş olduğunuz fiyatların, eksik ve yanlış
olduğunun, bu, bir itirafı mıdır?
Sorum iki: Sayın Başbakan:
“Ben fındığa fazla fiyat verseydim Türkiye batardı” diyor. Başbakan
Türkiye batardı derken, size göre, 10 tane spekülatör danışmanı
mı batardı demek istiyor; çünkü, bu eksik fiyatla Türkiye 1 milyar
dolar şu anda zarar etmiş durumda.
Sorum üç: Sayın Bakan,
geçen sene bugün, tüm Türkiye’de fındığın 1 kilosu 6 milyon 500 bin
lira; şu anda, 1 kilosu 2 milyon 500 bin-2 milyon 600 bin Türk lirası. Geçen
sene yine bugün, dünyada fındığın kentalı 776 dolar, şu anda 450 dolar.
Türkiye’ye bu kadar zarar veren bir Bakan olarak hâlâ görevde kalmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Türkmen.
Sayın milletvekilleri,
soru süremizi aştık. Ancak, sayın milletvekillerinin soru sormaları
sırasında kendilerinin sözünü kesmedim ve kesmek istemedim. İç
Tüzük’ümüz gayet açık. Tohumculuk Yasası’nı görüştüğümüze göre burada
soruların münhasıran tohumculuk üzerinde olması gerekirdi, ama,
bunu, ben, yine sizin takdirlerinize arz ediyorum.
Sayın Bakan, cevaplarınızı
vereceksiniz…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.
BAŞKAN – Aşağı yukarı
7 dakikanız var; buyurun efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Alabildiğim kadarıyla,
tabiî, notları, bunları vermeye çalışacağım; kalanını da yazılı
olarak sunacağım.
Sayın Ahmet Işık’ın sorusu
vardı.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Bir onu cevaplasan yeter zaten Sayın Bakan, gerek yok diğerlerini
cevaplamaya!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sizinkileri de cevaplarım,
merak etmeyin. Merak etmeyin…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Biz biliyoruz o yazılı cevapları.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Tüm soruların cevabı verilir,
hiç merak etmeyin.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Biz biliyoruz o yazılı cevapların nasıl olduğunu.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hiç merak etmeyin…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Burada yüzleş bizimle, burada milletin önünde yüzleş!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ama, bakın, süreyi…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sadece Ahmet Beyinkini cevaplandırın yeter!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bakın, soruların cevabından
zaman alıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Çakır…
Bu işi sırayla sordunuz Sayın Çakır.
Sayın Bakan, siz buyurun…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sorduğumuzu öğrenmek istiyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) – Biraz
dinleyin efendim, ayıp oluyor!
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Bizim sorularımıza cevap vermiyor.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
heyecana gerek yok. Sırayla cevaplandıracak işte. Siz, zamanın
kaybolmasına bu tartışmayla sebep oluyorsunuz.
Buyurun efendim, siz
buyurun; tohumculukla ilgili sorular…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.
Sayın Başkan, Sayın
Ahmet Işık’ın ifade ettiği, dile getirdiği sorularla başlıyorum. Türkiye’de
tohumculuk üretimi yapan kuruluş sayısı 145’tir. Bunlardan, yabancı
sermayeli olanların sayısı 10’dur. Bu, özellikle, tabiî, biraz önce
kürsüde Sayın Gürol Ergin Beyin işaret ettiği hususa da aynı zamanda
bir cevap…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakanım, bir de cirolarına bak, cirolarına, cirolarına!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - …olmuş olur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yapmayın, rakamsal yapmayın, cirolarına bakın!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Herkesin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Cirolarına bak!.. Cirosuna bakın Sayın Bakanım! Yapmayın
Allah aşkına!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bakın…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Orucun bozulur!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Orucun hesabını ben sana verecek
değilim!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Vereceksin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Orucun hesabını Allah’a veririm;
benim orucumu karıştırma, ayıp bir şeydir.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz Genel Kurula hitap edin.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Allah’a vereceğin hesap ayrı, o ayrı!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, Sayın Aslanoğlu, bizim
öngördüğümüz sistemde, bizim getirdiğimiz kanunda, tasarıda,
herkesin oy hakkı eşittir; yani, her firma 1 oya sahiptir. Dolayısıyla,
145 tane, eğer, Türkiye’de tohum üreten firma varsa, bunların her biri,
cirolarına bakılmaksızın, sermayelerine bakılmaksızın, 1 tane
oy oranına sahiptirler. Kaldı ki, 7 tane, biz, alt birlik öneriyoruz;
sadece tohum üreticileri değil, tohumla ilgili, mesela ıslahçılar,
mesela araştırıcılar, mesela dağıtıcılar, mesela diğer, tohumculukla
ilgili her türlü safhasında iş ve işlem gören bütün toplum kesimlerinin
hepsi alt birlik üyesidirler ve bunların tamamı üst birliği oluşturur
ve bunların hepsinin de oy oranları aynı ve eşittir. O nedenle de, burada
sayısal varlık önemlidir. Belirttiğiniz gibi, sadece sermaye yapısıyla
bu düşünülmez.
İkinci husus şu: Tabiî,
bu Yasa Tasarısının 15’inci maddesiyle, Bakanlık yetkilerinin
bir kısmının, kısmen veya tamamen, şartlarını belirlemek şartıyla,
süreli veya süresiz olarak devredilebileceği öngörülüyor; ancak,
burada, denetim, bütünüyle Bakanlığa aittir ve buna ait usul ve
esaslar ayrıca bir yönetmelikle belirlenecektir, detaylandırılacaktır.
Keza, eğer, usulsüzlük ve kanuna aykırı bir durumla karşılaşılacak
olursa, bu arada müeyyide uygulanacağı 12’nci maddede detaylı olarak
yazılmıştır.
Yine, sokakta satılan,
tohumculukta etiketlemede, ambalajlamada sağlıklı bir yapı var
mı diye bir soru var. Orada da, tabiî, yeni yasayla, sokakta, pazarda,
böyle, işportada, korsan CD satar gibi veya korsan herhangi bir şey
satar gibi tohum satışına müsaade edilmeyecek. Burada, etiketlenmemiş,
sertifikalandırılmamış ve açıkta yapılan satışlara bir yasak getiriliyor.
Dünyada, tohumculuğun
ticari değerinin ve cirosunun değeri hakkında, konusuyla ilgili
bir sorunuz var. Orada da, ticarî değer olarak 50 milyar dolar ve bunun uluslararası
ticarete konu olan miktarı 4 milyar dolardır dünyadaki şu anda toplam
tohum ticareti.
Türkiye’de, bugüne
kadar, tohumculuk alanında yatırım yapılmış mıdır diye bir soru
var. Burada da, tabiî, gerek altyapı gerekse araştırma-geliştirme
alanında tohumculukta, maalesef, yeterli bir çalışma yapılmamış;
ancak, eğer, bu Tasarı yasalaşırsa, Tasarının 5’inci maddesinde
bu konuda, biraz önce de kürsüde detaylarıyla arz ettim, buna göre,
yeni yatırımlara destek imkânı sağlanmış olacaktır.
Burada, bu Tasarıyla
birlikte, Türkiye’nin gıda üretiminde ve gıda üretiminin geleceğinde
herhangi bir risk olup olmadığı hususunda bir soru var. Bu Kanun’la
getirilen düzenlemelerde kesinlikle bir risk bulunmamakta, böyle
bir risk öngörülmemekte; çünkü, bütün detaylarıyla, zaten tüm ilgili
toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle, diğer kamu kuruluşlarıyla,
sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek kuruluşlarıyla ve -biraz önce
de arz ettiğim gibi- Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili komisyonda
da detaylarıyla bunlar tartışılıp konuşuldu ve oradan, bildiğiniz
gibi, oybirliğiyle geçti; dolayısıyla, bu manada herhangi bir
risk getirmesi mümkün değil.
Tasarının yerli tohumculuğu
olumlu yönde etkileyip etkileyemeyeceği hususunda yine bir soru
var. Burada da, yine, 5 inci maddede, yerli firmaların altyapı ve
ARGE’lerinin geliştirilmesi amacıyla destekleme kapsamına alınacağı
hükme bağlanmış; dolayısıyla, yerli tohumculuğu olumlu yönde etkilemesi
düşünülmektedir.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
süreniz doldu efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben diğer sayın vekillerimden
özür diliyorum, onların hepsine yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini…
HALUK KOÇ (Samsun) –
Karar yetersayısı…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Efendim, Kâtip Üyeler
arasında mutabakat bulunmadığından oylamayı elektronik cihazla
yapacağım.
Oylama için 3 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı vardır ve maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
662 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ilâ
20’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
söz isteği var. Birinci bölüm üzerinde, AK Parti Grubu adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Durdu Mehmet Kastal; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın
Kastal.
AK PARTİ GRUBU ADINA
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
662 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tohum veya çoğaltım
materyalleri, bitkisel üretimde ürünün kalite ve miktarını belirleyen
en önemli girdilerden birisidir. Ülkemizde, tarımsal üretimin gayri
safi millî hasıla içindeki payının yüzde 12 civarında olduğu dikkate
alındığında, bitkisel üretimin temel girdisi olan tohumculuk sektörünün
önemi ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda, her geçen gün dünya tohum ticaret
hacmi artmaktadır. Her yıl kullanılan tohumlukların parasal değeri
yaklaşık 50 milyar dolardır. Ticarete konu olan tohumluğun parasal
değeri 30 milyar dolardır. Ülkeler arasında ticarete konu olan miktar
ise 4 milyar dolardır. Ülkemizde ise, tohum sektörünün büyüklüğü
yaklaşık 300 milyon dolardır. Hâlihazırda, ülkemizde yılda ortalama
60-70 milyon dolar ithalat ve 20-25 milyon dolar da ihracat yapılmaktadır.
İthalatın büyük bölümünü sebze ve patates tohumları, ihracatın
ise önemli kısmını mısır, ayçiçeği ve pamuk tohumları oluşturmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde
tohumculukla ilgili bilimsel ve teknik çalışmaların yüz yüzelli
yıllık bir geçmişe dayandığı bilinmektedir. 1850’li yıllarda başlayan
bu çalışmaların sonucunda bu ülkeler tohumculuk endüstrisini ve
bununla ilgili bitki ıslahı, araştırma alt yapısı ve tohumculuk
sistemini kurmuşlardır. Böylece, hastalık ve zararlılara dayanıklı,
sanayinin ve tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap veren üstün çeşitler
geliştirilmiştir.
Dünyadaki tohumculukla
ilgili faaliyetlere paralel olarak, 1900’lü yılların başında tohum
ticareti ve kalitesiyle ilgili uluslararası organizasyonların
kuruluşu izlenmiştir. Türkiye’de ise tohumculukla ve bitki ıslahıyla
ilgili çalışmalar cumhuriyetle birlikte başlamıştır. 1920’li yıllarda
6 adet, o günkü adıyla “Tohum Islah ve Üretme İstasyonları” ile araştırma
kuruluşları Adapazarı, Eskişehir, Edirne, Ankara ve Samsun’da kurulmuştur.
1950’li yıllara kadar çeşitli geliştirme çalışmaları ağırlıklı olarak
yürütülmüş, 1953 yılından itibaren ise ülkemizde tohum kalite ve
test çalışmalarıyla ilgili laboratuvar Ankara’da kurulmuştur.
Dünyada ve ülkemizde
tohumculuk sektöründe yaşanan gelişmelere paralel olarak 1963 yılında
tohumculukla ilgili 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve
Sertifikasyonuna İlişkin Kanun uygulamaya konulmuştur. Aynı yıllarda,
Türkiye’de, çeşitli ıslah çalışmaları ve tohumluk üretim faaliyetleri
yoğunlaşmıştır. Bunu, ülkemizin uluslararası tohumculukla ilgili
kuruluşlara üyeliği takip etmiştir.
1980’li yıllara kadar
Türkiye’de uygulanan kamu ağırlıklı tohumluk politikaları, ülke
ihtiyacının yurt içi üretimlerle karşılanması yönünde olmuştur.
1983 yılında tohumluk fiyatlarının, 1984 yılında ise tohumluk ithalatının
serbest bırakılması ve serbest piyasa ekonomisinin etkin hale gelmesiyle
özel sektör tohumculuğu gelişme fırsatı bulmuştur. Tohumculuk sektöründe
özel sektör yalnızca üretim alanında değil, aynı zamanda teknoloji
transferi, çeşit geliştirme, tohum işleme ve pazarlama konularını
da içine alacak şekilde organize olmuştur. Bugün sektörde 145 tohum
şirketi vardır, bunun 75’i özel tarımsal araştırma kuruluş yetkisine
sahiptir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tasarıyla, tohum üretim alanında faaliyet gösteren
kamu ve özel sektör kuruluşlarının faaliyetlerini daha iyi şartlarda
sürdürmesi, sektörün güçlendirilmesi ve gerekli ARGE faaliyetlerini
destekleyici düzenlemeler getirilmektedir. Tohumculuk sektöründe
faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler, Türkiye Tohumcular
Birliğini oluşturan alt birliklere üye olmak zorundadır. Türkiye
Tohumcular Birliğinin yönetim ve denetiminde görev alacaklar alt
birlik üyeleri tarafından seçilmektedir. Ayrıca, üst birliğin yönetim
ve denetim kurullarında birer Bakanlık temsilcisinin bulundurulmasıyla
Bakanlığın asıl görevi olan denetim ve kontrol görevi ön plana çıkacağından,
denetim daha etkin bir şekilde gerçekleşecektir.
Tasarıyla, çiftçilerin
hakları etkin bir şekilde koruma altına alınmaktadır. Kusurlu tohum
nedeniyle uğrayacağı zararın tazmin edilmesi güvence altına
alınmıştır. Bu Yasa Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kabulü ve kanunlaşması halinde, ülkemiz tohumculuk sektörünün
önü açılacak, özellikle kendi bölgemizde, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika,
Orta Asya, Avrupa’da ve dünyada rekabet gücümüzle birlikte ticaret
hacmimiz artacaktır. Ayrıca, sektörün Avrupa Birliğine uyumu kolaylaşacak
ve uluslararası alanda entegrasyonu da
tamamlanacaktır.
Şimdi, bir de, az önce,
daha önce konuşan milletvekillerimiz AK Parti İktidarında hiçbir
şeylerin yapılmadığından bahsettiler. O konuya da değinmek istiyorum.
Şimdi, daha önce çiftçilerimiz tarım kredi konusunda çok büyük
borç altındayken AK Parti İktidarıyla, ne yapılmıştır, çok büyük
bir şekilde avantaj sağlanmıştır. Aynı zamanda, tohum ve fide konusunda, AK Parti
İktidarında bir dönüm…
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Sayın Başkan, gündemle ilgili değil, bakın…
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – AK Parti İktidarında…
BAŞKAN – Bak, Sayın
Kastal…
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – …hemşeriniz
ikaz ediyor, gündem dışına çıktı diye.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Size hatırlatıyorum, ondan sonra da konuşsun, serbest.
DURDU MEHMET KASTAL
(Devamla) – Şimdi, ikaz ediyor Sayın Başkanım da…
BAŞKAN – Buyurun, devam
edin.
DURDU MEHMET KASTAL (Devamla)
– Şimdi, 10 dönümden aşağı olan arazilerde ve 10 dönümlerde, nedir,
dönümüne 200-250 milyon sertifikalı tohumlarda AK Parti İktidarı
destek vermiştir. Nedir; burada herkes çıkıyor, ağzı olan konuşuyor,
ondan sonra da yalan yanlış olduğunu tespit etmekte zorlanıyor insanlar.
Nedir; seçmene selam babından konuşuyor. Ben, onun için bazı gerçekleri
söylemek durumundayım. Nedir; bu yıl buğday üretiminde Toprak Mahsulleri
Ofisi bizim Çukurova’da buğday almamıştır. Neden almamıştır; çünkü,
geçen yıl desteklendiği konusunda, ithalat yapılmadığı için, çok
büyük bir şekilde buğday fabrikacılarının ihtiyacı olduğundan,
nedir, Toprak Mahsulleri Ofisine verme gereğine dahi ihtiyaç duymamıştır.
Şimdi aynı şekilde mısır; Toprak Mahsulleri Ofisine verme ihtiyacı
duymuyor çiftçimiz. Neden; çünkü, mısır fiyatı korkunç derecede para
ediyor. Sadece şimdi mısır 340 bin lira, 50-55 bin lira da Hükûmetimiz
prim verdiği takdirde 390-395 bin lira olacaktır ve çiftçimiz bu konuda
bize gerçekten çok büyük ilgi göstermektedir. Onun için, çiftçimizi
AK Parti Hükûmeti olarak her konuda desteklemeye devam edeceğiz ve
bu tohumculukla da çiftçi gerçekten daha çok bilinçlendirilecek
diye ümit ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kastal.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; Tohumculuk Kanunu üzerine birinci bölümde Grubum adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu Kanun’un
geçmişini, biraz, kısa bir hatırlatmak istiyorum. Avrupa Birliği
süreci içerisinde değerlendirilmesi gereken bir unsur olarak algılandı;
ama, zamanında çıkartmayı düşünmediniz, bugün ise çıkartılmak isteniyor.
Evet, dört yılın, aslında, bir itirafı, AK Partinin tarım konusundaki
sınıfta kalmasının bir belgesi.
“Tohumculuk” diyoruz,
“önemli bir girdi” diyoruz ve gözardı edilen çokuluslu şirketler… Bunun
altını biraz çizmek lazım. Çok uluslu şirketlerden, hangilerinden,
ne kadar ürün alıyoruz? En büyük ithalatçı olduğumuz ülke Hollanda,
ikinci ülke İsrail, üçüncü ülke Fransa, sonra Amerika ve diğer ülkeler.
Bu kadar önemli girdiler içerisinde, yaklaşık dört yıllık iktidar
döneminde… Bunun adına da reform diyorsunuz. Size sormak isterim:
Avrupa Birliği dönemiyle beraber yaklaşık yüzde 35 gibi büyük bir
kitleyi kapsayan bir tarım konusundaki yaptıklarınız tek kelimeyle
özetlenebilir, o da Avrupa Birliği süreci içerisinde yüzde 35’ten
yüzde 15’e indirme gibi… Yani, yüzde 20’sini kaderiyle baş başa bıraktınız.
Bu da son darbe tohumculuk adına, hem de reform adına. Çünkü, tohumculuk
adına, 1963 yılından itibaren başladığı iddia edilen kanun bugün… Dört
yıldır siz neredeydiniz? Bu getirdiğiniz kanun teklifi de tohumculuk
adına bir şeyler vermek değil, tam tersine, teslimiyetin bir belgesi.
Yüzde 90 gibi ithalata
bağımlı olduğumuz stratejik önemi olan bir tohumda yapılan tek şey
var Türkiye’deki işbirlikçileriyle; geri kalan kısmı da tamamıyla
ipotek altına alınacaktır. “Stratejik önemi var” diyoruz. Dünyada
iki üç tane sektörel anlamda stratejik öneme sahip… Bunlardan bir tanesi
de tarımdır. Size hatırlatmak istiyorum. Türkiye’de yaptığınız
tüm işlem, maalesef… Burada tüm arkadaşlar, hepsi açtı konuyu; fındıkçıların
sorunu belli, Tütün Yasasıyla tütün üreticilerinin hali perişan,
pamuk üreticilerinin hali perişan, bugün -birazdan soru soracağım-
çeltik üreticilerinin hali perişan, şimdi kaldı geriye yaş sebze
ve meyve ürünleri…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kayısı?..
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Kayısı Allah’a emanet.
Bugün çiftçinin hali
bu. Yaşanılan sıkıntı bunca net olmasına karşın, dört yılda övündüğünüz,
reform adına sunduğunuz tarım süreci belli, yüzde 90 bağımlılık. Gelip
burada da övünerek anlatıyorsunuz. Bu ülke tek başına kendi kendine
yetebilen 7 ülkeden biriyken, her türlü olumsuz koşula rağmen tohumlarını
üretirken, bugün yüzde 90 bağımlı. Yani, kısaca, ithalatın maliyetini
Sayın Bakan da söyledi, sırf bir yıl için 50 milyon dolar. Yani, tohumların
fiyatını, aslında, artık, taneyle satın alır hale geldi bu insanlar.
Burada örnek vermek isterim: Hıyarın, pardon, salatalığın tohumunun
ne kadar olduğunu bilir misiniz, domatesin ne kadar olduğunu bilir
misiniz? Taneyle satılmaya devam ediyor.
Sayın Bakan diyor ki:
“Denetleme mekanizmasını kuracağız ve dışarıdan, zararlı, hastalıklı
tohum da dahil olmak üzere, kimse satamayacak.” Peki, ben Sayın Bakana
soruyorum burada: Türkiye’nin kaç yerinde bu tür, özellikle gümrük
kapılarında, tam donanımlı teşkilata sahipsiniz? Türkiye’de bir
tane örnek var, o da Ankara Tarım İl Müdürlüğü; gerisi Allah’a emanet.
“Bulursak cezasını çeker...” Yapmayın Sayın Bakan, bu ülke bu kadar
tesadüflerle yönetilmez.
Türk çiftçisinin hali
bu kadar perişanken, burada öne sürdüğünüz unsur Avrupa Birliği
süreci… Avrupa Birliği, ilk alanda, en büyük artı değerimiz olan tarım
kolunda elimizi kolumuzu kırmak için ciddî anlamda bir vesile aramakta.
Bu konuda tarım girdilerine baktığınızda, Türkiye, ithalatçı konuma
doğru gidiyor.
“Toprak satmadık” dedi
biraz önce. Sarımsaklı’dan bir örnek vereceğim size. Alpullu Şeker
Fabrikası için tohum üretimi çiftliği olan Sarımsaklı arazinin satışı
gündemde. Taliplileri de belli; İsrailliler. Bugün bu süreci gözardı…
Yer üstü dediğimiz
tüm ürünleri özelleştirme adı altında sattınız. Nereye gitti bu satışın
bedeli; faizlere. Bugün enflasyon yüzde 10-11 civarında, faize uygulanan
para yüzde 23. Dünyanın neresinde iki kat böyle faize para verilmekte,
yani, hem de karşılığında bir kuruş vergi dahi alamazken. Gücünüz
yetmedi burada vergi almaya; ama, çiftçisinin, tabiî ki, dolaylı
vergiler adı altında, kullandığı mazotundan, kullandığı suyundan,
elektriğinden, gübresinden rahatlıkla alabiliyorsunuz. Avrupa
Birliğinde, sürecinde, Avrupa Birliği ülkeleri kendi çiftçisini
korurken, biz, maalesef, en büyük kaybı Gümrük Birliği Anlaşmasıyla
imzaladık. Her yıl, yaklaşık 4,5 milyar dolar civarında gümrük ve fonlardan
kaybımız var. Avrupa Birliğinin bize verdiği bir vaat vardı; beş
yıl içerisinde 3,5 milyar dolar maddî kaynak sunulacaktı. Sayın Bakan
burada açıklasın, aldık mı bu parayı, yoksa vaat mi oldu? Yani, sadece
AKP’nin seçim döneminde uyguladığı bir vaatten öteye gitmedi mi? Bu yüzden, eğer çiftçiyi
korumak istiyorsak, gölge etmeyin, ihsan istemez. Kaderiyle baş başa bırakmayın. Siz burada iktidarsınız,
iktidarınızı hatırlayın.
Bu kadar
önemli bir kanunu temel kanun sıfatıyla getirdiniz, hiçbir maddesi tartışılmıyor. İki tane temel
önemli özelliği var. Genetiği değiştirilmiş organizmalar… Bunlar, net, insan sağlığına
da zararlı ve Avrupa’da çeşitli yasaklar getirilirken, nasıl, "sigara sağlığa zararlıdır” diye etiketlendirilirken, bugün
Türkiye’ye girişi maalesef kontrolsüz. Aslında tüketiyoruz günlük hayatımızda ve kontrolsüz bir şekilde. Yani, sağlığımız da
Allah’a emanet. Bu yüzden, tarım,
dünden Allah’a emanet. Biz de diyoruz ki, tarım
çiftçisinin kaderiyle
oynamayın.
Dört yılda yaptığınız şeyi biraz önce
anlattık.
Fındık üreticisinin sorunlarıyla ilgili Sayın Başbakan diyor ki: “Ülkenin
kaderiyle oynatmam.” Birkaç kişinin kaderiyle eşdeğer. Ben merak ediyorum, Sayın Başbakan, Türkiye kimliği kim, o Türkiye'nin
içerisine kimler giriyor? Bakıyorum, fındık üreticisi girmiyor, pamuk üreticisi girmiyor, tütün üreticisi girmiyor, şimdi, çeltik üreticisi de girmeyecek, kim kaldı acaba Türkiye profilinde; herhalde rantçılar; çünkü, son derece memnunlar, dünyanın hiçbir yerinde kazanmadığı rantı Türkiye'de kazanıyor; beş yılda, on yılda kazanacağı rantı Türkiye'de kazanırken, herhalde, Sayın Başbakanın yapacağı tek şey var,
itiraf etmek. Tarım çiftçisine “ananı al götür” derken, yiğitlik taslarken; ama, bugün, iç işlerimize
karışan Amerikan Büyükelçisine bir tane laf söylediğini
duymadım. Buyurun, söyleyin bakayım.
Kretschmer’e söylesin bakayım,
o zaman yürek ister. Biz de diyoruz
ki, bu ülkenin
temel direkleri olan bu tarım
çiftçilerimizin ve köylülerimizin hayatlarıyla
oynamayın. Her geçen gün bu
toplum suç üretmeye devam edecek.
Kretschmer’e bir laf söyleyebilse Sayın Bakan burada,
lütfen, Sayın Başbakan söylese ben de saygı duyacağım;
ülkem adına yapılan bir hakaret
çünkü, ülkemin iç işlerine müdahale.
Bir büyükelçi, kim oluyor
ki benim iç işlerime karışacak kadar bu pervasızlığı gösterebiliyor?! Söyleyin buyurun bakayım,
bir lafınız var mı?! Ama, çiftçisine, işçisine, köylüsüne gelince “bu millet sizi mi doyuracak” diyebilecek kadar
azarlayabiliyorsunuz.
Gelin, dış politikada Avrupa Birliğine önemli olan bir
değerimizle teslim olmayalım, kanadımızı kolumuzu kırmayalım. Bu gerek
GDO’lar ve gerekse tarım arazilerinin satışı konusunda çok uluslu firmalara peşkeş çekmeyelim bu ülkeyi.
Sayın Bakan söyledi: Türkiye’deki özel sektörün işte şu kadarı
yabancı sektör… O büyük bir ciroya
sahip, Sayın Bakan, yüzde 90’ına sahip. O zaman, neyleyeyim bu rakamları böyle farklı dilde kullanmanın.
Bu ülkenin gerçekleriyle yüz yüze gelebilmenin
tek yolu var. Bizim burada sözümüz
AK Parti milletvekillerine değil; sorgulama gibi, dinleme gibi
bir sorunları yok. Bizim ise tek bir mesajımız var buradan halkımıza:
Size yapılanları lütfen unutmayın; çünkü, bu köylünün, çiftçinin
yüzde 70 oyunu AKP aldı; ama, yaptığı tek şey var; kendine oy veren kesimin
ve kitlenin kanadını kolunu kırmakla da adına “reform” dedi, “devrim”
dedi.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa)
– ANAP’a mı oy versinler?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Evet.
Anavatan olarak bizler,
katılımcı demokrasi dediğimiz toplumun her alanında üretimini,
rekabetini ve verimini artıracak bir siyasî anlayışa sahibiz,
amacımız bu, ülkenin tüm değerlerini ayakta tutabilmek, millî ve
ulusal değerlerini koruyabilmek.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
– Avrupa Birliği süreci içerisinde onurlu, ilkeli, dimdik birliktelikten
yanayız. Merak ediyorum, sizin önünüze daha Avrupa Birliği süreciyle
ilgili verilecek ödevlere ne kadar “evet” diyeceksiniz?
Bugün Rum kesimine
limanların ve hava sahasının açılması yakında gelecek. Yakında
tarım dışında zaten daha birçok şeyler daha gelecek Ermeni sorunu
da dahil olmak üzere, onun karşısında nasıl duruş göstereceksiniz?
Herhalde, en son ilerleme
raporu onaylanırken sevindiniz. 10 taneden 1 tanesini geri çektiler.
Çekmediler de aslında, çekmediler de. Yakında tekrar kapınızı çalacak.
Biz ise diyoruz ki, ülkemizde
bereketin ve refahın bol olduğu, çiftçi ve köylü halkımızın tüm sorunlarını
çözecek bir siyasi yasal değişiklik istiyoruz. Bu toplumun kaderi
tütüncüler gibi olmasın. Çiftçilerimiz, kaderi bereketli, bol olsun.
Buradan hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kayısıcılar gibi olmasın.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Kayısıcılar, evet.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Güler.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
662 sıra sayılı Tohumculuk Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında
görüşlerimi belirtmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum; sizleri saygılarımla selamlarken,
Yüce Milletimizin de kutsal ramazan ayını huzurlu ve mutlu bir şekilde
geçirmelerini diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
tarımla yakından uzaktan biraz ilgisi olan herkes çok iyi bilir ki,
tarım yapabilmenin, iyi tarım yapabilmenin, iyi ürün elde edebilmenin
üç ana şartı vardır. Bu da, iyi hazırlanmış bir toprak, uygun hava koşulları
veya sulama ve iyi bir tohumdur. Eğer bu üç ana unsuru bir araya getirebilmişseniz,
bol ve kaliteli bir ürün elde etme şansınız vardır demektir. Muhakkak
yüksek verim elde edersiniz demiyorum; çünkü, uğraştığınız şey sonuçta
topraktır, doğadır ve bunu olumsuz yönde etkileyecek çok değişik
unsurlar vardır.
Türk tarımının da elbette
ki çok çeşitli sorunları vardır; ama, Türk tarımının sorunlarının
başında, bugün görüştüğümüz kanunun konusu olan tohum gelmektedir.
Peki, bu tohumculuk sorunu, tohum sorunu çözülebilir mi; elbette
ki, çözülebilecek bir konudur uğraşıldığı zaman; ama, bir konuyu
çözebilmek için, daha doğrusu, çözmeye başlayabilmek için, önce, o
konunun, ülke için, toplum için önemine inanmak gerekir. Ayrıca, o
konuyu, angarya olarak -tabiri caizse- bir yük olarak görmemek gerekir.
Tohumculuk da bu derece önemli bir konudur.
Diyeceksiniz ki, işte,
önemine inandığımız için kanun çıkarıyoruz. İnanmasak böyle bir çalışma
içine girer miydik? Doğru söylüyorsunuz elbette; yani, böyle bir sorun
tespit edilmiş ki, bu, bugün, kanun şeklinde önümüze geliyor uzun tartışmalardan
sonra; ama, ben şöyle söylüyorum: Eğer bu işin önemine gerçekten inansaydınız,
öncelikle, çiftçi için -yalnız çiftçi için de değildir bu konu tabiî-
sanayi için, aslında bütün toplum için bu kadar önemli olan bir konuyu
temel yasa olarak getirmezdiniz. Bütün toplumu ilgilendiren bu derece
önemli bir konuyu madde madde tartışır, bunu da bütün millet izler
ve kararını verir. Burada, benden önceki, çok değerli, özellikle
İktidar Partisi milletvekillerinin övünerek söylediği kanunun,
çıkarılacak Tohumculuk Kanunu’nun da ne olduğuna millet daha iyi
karar verirdi, siz de rahatlamış olurdunuz; ama, herhalde çekindiğiniz
bir şey var ki, bu Yasa’nın süratle geçmesini istiyorsunuz. İnsanın
aklına başka bir şey gelmiyor.
Değerli arkadaşlar,
tohumculukta, tabiî, çok önemli şeyler var; ama, en önemli şeylerden
biri -burada Tarım Bakanlığının önemli bürokratları oturuyor, konuyu
çok daha iyi biliyorlar- en önemli şey tohumculukta, kendi ülkenize,
kendi bölgenize uygun tohumları, mümkünse, kendinizin üretmesi. Kendinizin
üretmesine bir kere inanmanız gerekiyor. Buna inanacaksınız ki,
tohumculuk gibi, bilimin, paranın ve zamanın sınırının olmadığı
bir işe girebilesiniz; çünkü, tohumculuk gerçekten zor bir iştir;
ama, hangi ülkeye, hangi bölgeye, hangi tarlaya nasıl bir tohum ekilmesi
gerektiğini de ancak oranın sahibi bilir. Dolayısıyla, Türkiye’nin
neresinde hangi tohumluk daha verimlidir, hastalıklara dayanıklıdır,
sanıyorum, bizden daha iyi kimse bunu bilemez. Elbette ki, dünyayla
bilimsel iş birliği yapmak gerekir; bunu tartışmak bile anlamsızdır.
Şimdi, hepimiz “tohum
çiftçiler için çok önemli bir sorundur” diyoruz. Gerçekten de, uzun
yıllardan bu yana, Tohumculuk Yasası’nı görüştüğümüz şu anda bile,
çiftçimizin en önemli sorunu, aklınıza gelebilecek her türlü tohumluktur;
bitkisel üretimde elbette. Hububat ekiminin başladığı bugünlerde…
Bütün ülkemizde, genelde, kuru şartlarda tarım yapılan yerlerde
hububat ekimi başlamıştır, bazı yerlerde de başlamak üzeredir. Bugün,
ülkemizde, çiftçiye “al, korkmadan şu tohumu ek” diyebilecek bir
kurum ne de bir tohum var mıdır? Yani, Türkiye’de tohumculuğun durumu
gerçekten vahimdir.
Bakın, konu bu kadar
önemli olmasına rağmen -konunun ne kadar önemli olduğunu ben tekrar
anlatmıyorum değerli zamanınızı almamak için- Hükûmet, iki yıldır,
bu Kanun’u Genel Kurula indirmemiştir.
Şimdi, biz, iki yıldır
takip ediyoruz, arada da bakıyoruz, hele, gündeme geldikten sonra
tekrar baktık acaba bir değişiklik mi yapacaklar, tekrar, Kanun, Komisyona
mı alınacak ve acaba önergelerle mi değerli Hükûmet bir değişiklik
yapacak; böyle hiçbir şey yok. Şimdi, en son, sanıyorum, 1 Aralık 2004
yılında Genel Kurul gündemine alınmış; o gün de, ne olmuşsa olmuş,
yasa geri çekilmiş. O günden bugüne kadar, yasa taslağı üzerinde
herhangi bir değişiklik de yok. Acaba neden geri çekildi diye soruyorum,
bu sorulara biz de cevap bulamıyoruz; ama, diyorum ki, eğer önemsenseydi,
bu kadar bekletilmez, bu Yasa bir an önce çıkarılır, herkes de AK Parti
İktidarı döneminde bu yasanın tohumlukla ilgili sorunları çözüp
çözemeyeceğini görme imkânına sahip olurdu.
Değerli arkadaşlar,
ben, tarım sektöründe yapılacak herhangi bir düzenleme veya tarıma
verilecek herhangi bir desteklemenin, yalnız çiftçiyi değil, toplumun
bütün sektörlerini ilgilendirdiği kanaatindeyim; çünkü, çiftçiliğin
dışında, bu kadar zor; ama, etrafına da bu kadar fazla fayda sağlayan,
yapılan işten bu kadar çok sayıda insanın yararlandığı başka bir
iş olduğuna da inanmıyorum. Ancak, buna, yalnız benim gibi birkaç
kişinin değil, toplumun bütününün ve özellikle de hükûmetlerin inanması
gerekir ki, tarımın yıllardır biriken sorunları ve elbette şu anda
görüşmekte olduğumuz tohumculuk konusu da çözülebilsin.
Bugün, ülkemizde sahip
olduğumuz, başta otomotiv olmak üzere, her şeyin, kısacası dayanıklı
tüketim mallarının, tekstil sektörünün, hatta Türk vatandaşlarının
fazla giremediği, ama, ülkemize her yıl milyarlarca dolar getiren
turistik tesislerin altında yatan, tarımdan elde edilen sermaye
birikimidir. Bunların altında, bugün, Türkiye’de gördüğünüz bütün
eserlerin altında tarım ve çiftçi vardır.
Ancak, son yirmi yıldır
tarım sektörüyle ilgili karar alan bütün hükûmetler, buna 59’uncu
Hükûmet de dahildir ve 59’uncu Hükûmet de başta olmak üzere, tarımı
çağdaş ülkeler seviyesine çıkaracağız derken, aldıkları bütün
kararlarla tarım sektörünü yok ederek, ülkeyi daha da dışarıya bağımlı
bir hale getirilmesi için âdeta bir çaba içine girmişlerdir.
Değerli arkadaşlar,
bu dışa bağımlılık lafı, belki, size, biraz klasik bir laf gibi geliyor;
ama, gerçekten, tarımda öyledir. Başta hükûmetlerin ve onların yönlendirmesiyle
birlikte toplumun tarıma bakış açısı değişmedikçe, tarımda ciddî
bir değişim olacağına, ben şahsen inanmıyorum. 59 uncu Hükûmetin de
tarıma bakış açısını, kendisinden öncekilerden bir farkı olmadığını
zaten dört yıllık süre içinde hepimiz gördük. Şimdi, 59 uncu Hükûmetin,
kendinden öncekilerden niçin bir farkı yoktur, isterseniz buna bir
bakalım, bir izah etmeye çalışayım.
Değerli milletvekilleri,
22 nci Dönem Parlamentosunda sanıyorum en çok tarımla ilgili yasalar
görüşüldü ve yürürlüğe girdi. Bu yasaların bir kısmının uygulanması
da yaklaşık üç yılı buldu ki, bu hiç de azımsanacak bir süre değildir.
Bu yasalar görüşülürken, Hükûmet kanadı, her konuşmasında, tarımı
daha çağdaş bir düzeye getireceklerini ve çiftçiyi kalkındıracaklarını
söyleyerek, tarımda devrim yaptıklarını iddia ettiler. Kimin ne
dediği de zaten zabıtlarda mevcuttur. Ayrıca, Hükûmet temsilcileri
sık sık övünerek, kendi dönemlerinde genel ekonomideki büyüme hızının
yüzde 9’larda ve hatta, bazen, yüzde 13’lerde olduğunu da ifade ettiler.
Peki, değerli arkadaşlar,
ekonomi büyümektedir de… Sanıyorum, biraz önce Sayın Bakan da büyümeyle
ilgili bazı rakamlar verdi veya düzeltiyorum, Edirne Milletvekili
arkadaşımız verdi sanıyorum.
Peki, değerli arkadaşlarım,
ekonomi büyümektedir de, tarım niye büyümemektedir, çiftçi niye
fakirleşmektedir; daha doğrusu, olaya böyle bakalım. Yani, durumu bundan
dört sene öncesine göre iyi olan bir çiftçi var mıdır?! Tarımın büyüdüğünü
iddia edebilecek biri var mı -biraz önce edildi gerçi, onu ben söylüyorum;
ama, biraz önce biri etti- yoksa, tarım sektörü ekonominin dışında
mıdır? Yani, biz ekonomiyi konuşurken tarımı konuşmuyor muyuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Melik,
sizin şahsınız adına söz isteğiniz var. İzin verirseniz, onu ilave
edeceğim.
Buyurun efendim.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Veya, resmî rakamlara göre yüzde 35’i, ama, gerçekte bunun
daha üstündeki bir oranı oluşturan çiftçilerin gözleri mi doymamaktadır?
Değerli milletvekilleri,
meselenin özü aslında çok basittir. Konuşmamın başında da değindiğim
gibi, öncelikle, tarımın önemine inanmak, tarımı sahiplenmek gerekir.
Türkiye’nin her ilinde, her ilçesinde Tarım Bakanlığının teşkilatları
vardır; ülkemizde çok sayıda tarımla ilgili fakülte de vardır; yine,
yasayla kurulmuş çiftçi temsilcilikleri vardır; ama, açıkça şunu
söyleyebiliyoruz ki, bütün bunlara rağmen, tarım sektörü ve çiftçi
sahipsizdir.
Şimdi soruyorum değerli
arkadaşlar, çiftçi sahipsizdir derken: Bu ülkenin hangi bölgesinde,
hangi çeşit buğdayın, arpanın, mısırın, pamuğun, kısacası, her türlü
bitkisel ürünün ekileceği konusunda Bakanlığın elinde araştırma
sonuçları var mıdır? Yani, Bakanlık, Türkiye’nin herhangi bir bölgesi
için, örneğin, Güneydoğu Anadolu’yu söyleyeyim, şu buğday tohumu
burada uygundur diyebiliyor mu? Eğer, böyle bir araştırma sonucu
varsa, şimdiye kadar bu verileri niye çiftçiye iletmemiştir? Dört
senedir biz böyle bir şey duymadık. Bırakın dört seneyi, ondan önceki
çiftçilik hayatımızda da biz böyle bir şey görmedik. Yoksa, bu sorunun
çözümü için, Hükûmet, bu işi, sırf Tohumculuk Yasası’nın çıkarılmasını
mı beklemektedir?!
Değerli arkadaşlar,
tohum, daha önce de söylediğim gibi, tarımsal üretimin en önemli unsurlarından
biridir; ancak, en mükemmel tohumu kullansanız dahi, toprağı hazırlayamamışsanız,
zararlılarla mücadelenizi yapamamışsanız, sulama imkânınız yoksa,
yüksek verimli ve kaliteli tohum, ürün elde etmeniz mümkün değildir.
Dolayısıyla, tohumculuğu ıslah etmek ve tohum üretimine yeni ve
çağdaş bir düzen vermek istiyorsanız, tarımın diğer girdi ve unsurlarını
da göz önünde bulundurmak zorundayız.
Bakın, ben, niye tarım
sahipsizdir diyorum. Şimdi, Türkiye’de, bu yıl yaklaşık 300 adet pamuk
hasat makinesi çalışacaktır; bir kısmı çalışmaya başlamıştır. Bunların
değeri de yaklaşık 300 bin dolardır. Bakanlığın bundan haberi var
mı? Pamuk ekimi, makineyle hasada uygun olarak mı yapılmıştır, ekilen
tohum makineyle hasada elverişli midir; yoksa, her yıl olduğu gibi
klasik usullerle mi ekilmiştir? Şimdi, bunun önemini, tarımla uğraşan
değerli bürokratlar da, herkes de biliyor; tarım sanayicisi de biliyor
makineli hasadın ne demek olduğunu. Yoksa, yine, klasik usullerle
mi ekilmiştir? Uygun olmayan ekim şartlarında çiftçinin ve dolayısıyla
millî ekonominin kaybı ne kadar olacaktır? Çiftçi, defolyantı nasıl
yapacaktır? Yer aletleriyle defolyant yapmak mümkün müdür?
Yine, başımıza gelen
bir olay olduğu için söylüyorum; GAP Projesinin en önemli sulamalarının
yapıldığı Harran Ovası’nda, bu yıl -şu anda devam ediyor- pamukta yeşil
kurdun, mısırda koçan kurdunun ne kadar zarar verdiğini, hangi ilacın
ne ile ne zaman atıldığından veya ilaçlama yapılıp yapılmaması gerektiğinden,
acaba, Bakanlığın haberi var mı veya bu sorun hangi Bakanlığın sorunu?
Tabiî, yalnız Tarım Bakanlığını söylemiyorum ben burada. Hangi ziraat
fakültesi veya hangi ziraat odası şimdiye kadar bu konuyla ilgilenmiştir
de soruna el atmıştır?! Kısacası, olayın sahibi kimdir?! Ama, hem Tarım
Bakanlığı teşkilatlarının hem de ziraat odalarının yaptıkları
çok iyi bir iş var; o da, ellerine geçen çiftçiden, ellerine düşen
çiftçiden para almak, hem de yasak olmasına rağmen.
Şimdi, bakın, ben size
basit bir örnek vereyim; bu, sadece bir örnektir: Şimdi, Urfa’da,
2007 yılında ödemesi planlanan, 2006 yılına ait doğrudan gelir desteğiyle
ilgili dosyalar düzenlenmekte, bitti bir kısmı da tahmin ediyorum.
Şimdi, burada çiftçiden
ne para alınıyor, alınmaması gerekiyor. Şimdi, bir çiftçimizin
-elimdeki örnekteki çiftçinin- 9,8 hektarı var; yani, 10 dönümü yok
bu adamın. Tarım İl Müdürlüğü, önce, bundan bir 12 milyon lira dosya
bedeli diye bir para kesiyor. Ardından, 3 milyon Türk lirası Tarımspor’a
bağış diye bir para kesiyor. Zaten, bu çiftçi, Ziraat Odasına da 10
milyon ödemiş. Bu 10 milyon, Ziraat Odası, tabiî, bunu belli bir kanuna
dayanarak kesiyor, onu belirteyim. Yani, bu çiftçi, ileride ödenip
ödenmeyeceği belli olmayan toplam 98 milyon için, şimdiden 25 milyon
TL ödemiş oluyor. Bu miktara, prim ödemeleri sırasında bankada yapılacak
kesintiler de hariçtir.
Değerli arkadaşlar,
hani diyordunuz ki “devlet, millet için vardır.” Devletin izin vermediği
bir parayı, kim, hangi yetkiyle toplar?! Buna ne denir?!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Ayrıca, bu konuda, 29 Ocak 2004’te yürürlüğe giren ve hangi
isim altında olursa olsun, vatandaştan para alınmasını yasaklayan
5072 sayılı Kanun var ve bu Kanun’un 3’üncü maddesi diyor ki, “görevliler
hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis istemi…” olmasına rağmen bu
para toplanıyor. Başka toplanan paralar da var, ben bunları burada
açıklamak istemiyorum; çünkü, zaman yok.
Değerli milletvekilleri,
bu ve buna benzer örnekleri saymaya, dediğim gibi, zamanımız yetmiyor;
ama, birçoğunuz bunları biliyorsunuz, görüyorsunuz, gördüğünüzü
de ben biliyorum; ama, nedense, kimse ses çıkarmıyor. Zaten, yıllardır
bu memleketteki olayların başında, yapılan işlere yetkililerin
ses çıkarmamasından dolayı bu ülke bu hale gelmiştir. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz… Ben, bu tohumculuğun
asla kolay olduğunu iddia etmiyorum, ben tohum uzmanı değilim,
ama, ben, bunların içinde büyümüş bir insanım, nasıl tohum yetiştirildiğini,
yetiştirilmesi gerektiğini çok iyi bilirim. Yalnız, dediğim gibi,
zor bir iştir, kolay değildir; fakat, biz, bu Kanun’la zoru değil, kolayı
yapıyoruz; ben, onu demek istiyorum. Yoksa, elbette ki, Türkiye’de
tohumculukla ilgili yeni yasal düzenleme yapılmalıdır. Şimdi,
çok kısaca…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, konuşmanızı
lütfen tamamlayın; ek süreniz de geçti, ek süre de verdim ayrıca.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Ek süre vermediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Takip etmediniz
herhalde.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) – Ek süre?..
BAŞKAN – Efendim, 15
dakika, artı 1 dakika verdim. 1 dakikalık sürede toparlayın efendim;
buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, tohum deyince, yabancı haşerelerle, zararlılarla mücadeleyi
biz gözardı edemeyiz. Ben, çok kısa geçeceğim, Sayın Başkanın müsamahasına
sığınarak fazla zamanı uzatmadan. Yalnız, şöyle söyleyeyim: Dedim
ya tarım sahipsizdir; tarımın sahibi olsaydı, uçak ilaçlaması olmadan
pamuk nasıl ilaçlanır, 3 metre boyundaki mısır nasıl ilaçlanır, bunu,
artık, insanlar, yetkililer bilir ve buna göre bir tedbir alırlardı.
Bunun ilaçlama makinesi vardır, 200 bin dolardır; Türkiye’de kaç
çiftçi bunu 200 bin dolara alır?! Tabiî, siz, hepiniz bunları biliyorsunuz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin)
– Hiçbirisi alamaz!
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Tohumculuk Yasa Taslağı, bana göre ve Grubumuza göre, ülke gerçeklerini
gözardı eden, ülke gerçeklerini tam olarak kucaklamayan… Burada
söylendi, Sayın Bakanlar da buna cevap verdi; ama, göreceğiz, yine
çok uluslu şirketlere ve onların buradaki temsilcilerine tohumu
ve dolayısıyla tarımı teslim edecektir. Bu işler, biliyorsunuz,
üç beş ayda belli olmuyor. Dünyanın en büyük tohumculuk firmalarının
kim olduğunu da bizden daha iyi bilenler var; bunların buradaki faaliyetleri
hakkında da herkes biliyor. Biz, bunlarla işbirliği yapılmasın demiyoruz;
yalnız, ben, kısaca şunu söylüyorum: Suriye’de ICARDA diye bir enstitü
var; bu enstitüde, dünyanın her yerinden uzmanlar gelir çalışır;
onun izni olmadan Suriye’ye bir avuç tohum girer mi?! Bizim, yani, zaman
zaman, belki de, çok takdir etmediğimiz bir ülkedir. ICARDA’yı ben
görmedim; ama, sanıyorum, Bakanlık mensupları içinde, bunu çok ziyaret
eden insanlar vardır.
Dolayısıyla, bizim
önerimiz, bu kanunu, onur meselesi yapmadan, benlik meselesi yapmadan
-biz muhalefet olarak da, biz kanunu geri çektirdik demiyoruz- onun
için, bu Kanun’un geri çekilerek, çok daha geniş bir ortamda, geniş
katılımlarla tartışılması gerektiğini düşünüyor, Yüce Meclisi
ve sizleri saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Melik.
Şahsı adına, Konya
Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk tarımını,
en kısa zamanda, doğru üreten, ürettiğini değere dönüştüren, elde
ettiği değerle sürekli hacmini büyüten bir çizgiye getirmek için,
tüm gayretimizle çalışmalarımız devam etmektedir.
Türk tarımının geleceği,
Türkiye’nin geleceğidir, milletimizin geleceğidir. Dört yıllık
İktidarımız süresince, Türk tarımına can suyu taşımak, çiftçimizin,
köylümüzün, hayvancımızın problemlerine çözüm bulmak için çaba
gösterdik. AK Parti dönemi, tarımsal faaliyetler açısından hamle
yılları olmuştur.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
– Bravo!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
- Yasal düzenlemeler kapsamında, bugüne kadar, Türk tarımının, olmayan
kanunlarını çıkardık.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Temel yasaları çıkardınız…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
- Islahatçı Hakları Yasası, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun, Mera Kanunu, Türkiye Ziraat Odaları Kanunu, Üretici
Birlikleri Kanunu, Tarım Ürünleri Sigortası Kanunu, Tarım Kanunu,
Organik Tarım Kanunu, Toprak Kanunu, bu Hükûmet devrinde çıkarılmıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Düşünün, bugüne kadar,
Türkiye’nin, doğru dürüst bir tarım ve toprak kanunu bile yoktu. Tarım
Sigortası Kanunu’na, geçmiş hükûmetlerin hiçbiri yanaşmıyordu,
hiçbiri cesaret etmiyordu. Bugün, bunu da, AK Parti Hükûmeti çıkarmış
ve çiftçimiz, bundan sonra çok rahatlıkla, yüzde 50’sini devlet ödemek
kaydı şartıyla, kendi mahsulünü sigorta ettirecektir.
Hayvancılık açısından,
2003-2006 yılları, biz, Hükûmete geldiğimizden beri, 86.342 tane büyükbaş
hayvan, 201.600 tane küçükbaş hayvan dağıtımını sağlamışızdır. Diğer
hükûmetler zamanında Et ve Balık Kurumları kapanmış ve hayvancılığımız
yok olmakla yüz yüze kalmıştı. Şu anda, geldiğimiz günden beri, 300 bine yakın
bir hayvan desteği sağladık. Halen bunlar kooperatiflerimiz vasıtasıyla
da devam etmektedir ve bu sayede 128 bin kişiye iş temin edilmiştir
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar [!])
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun, işsizliği önlediniz!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Evet… Evet… İşletmeye açılan her bir kooperatif hem kredisini ödüyor
hiçbir aksaklık olmadan hem de devlete daha önce vermiş olduğu verginin
iki katını ödüyor, bunları bilin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kayısıyı ne yaptınız, kayısıyı?!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Yıllara göre hayvancılık desteklerini söylüyorum: 2001 yılında
48 trilyonken, 2005 yılında 622 trilyona çıkmıştır. Bu ne demektir;
on katı artmıştır. (CHP sıralarından alkışlar [!])
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun sana!.. Bravo!..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kayısı kaç para oldu?!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Sayın Başkan, tohumculuğa geçsin…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Sizler istediğiniz kadar… Rakam konuşuyorum.
Süt üretimi… Bakın,
dağıttığımız inekler, 25-30 ve 40 kilo süt vermektedir. Geldiğimizden
beri, süt üretimi yüzde 28 artış sağlamıştır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
– Süt fiyatlarını söyle…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Et üretimi, 421 binden 460 bin tona çıkmıştır.
BAĞ-KUR’lu çiftçi, biz
geldiğimizde 110 milyon Türk lirası alıyordu, şu anda 290 milyon
Türk lirası alıyor; üç katı yaptık, üç. (CHP sıralarından alkışlar
[!])
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun sana!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Arkadaşlar, buğday ithalatı bizim zamanımızda kalktı. Bakın, süneyle
yapılan bu mücadele sonucunu vermiştir.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Bu sene göreceğiz!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
- Süneyle yaptığımız mücadele sonucunda ve sertifikalı tohumu
dağıttığımızdan dolayı çok kaliteli buğdaylar elde edilmiş ve bu
kaliteli buğdaydan dolayı ithalatlar yapılmamıştır…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
– Sertifikayı kaldırdınız…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
- … ve geçen sene, Türkiye, dünyada un ihracında birinci olmuştur
arkadaşlar. Bunu da yapan, yine bu Hükûmettir. (AK Parti sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Bunları, hiçbir zaman gözardı
edemezsiniz.
ATİLA EMEK (Antalya)
– Sayın Özkan, Konya’ya gitmemişsiniz herhalde… Çiftçi perişan.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Konya’dayım. Ben sizi götüreyim Konya’ya.
Çiftçilerimizin
borçlanmalarını yeniden yaptırdık.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Beni götürme, Bakanını götür!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
- Sizin zamanınızda ve diğer hükûmetlere vermiş olduğunuz dolaylı
desteklerden ve hükûmetlerde bulunan diğer hükûmetler zamanında
çiftçimiz borçlarla bir yere gidemiyordu; biz, bunları yeniden yapılandırdık.
1,9 katrilyon borcu sildik, diğerini de üç yılda ödenecek şekle getirdik.
Tarımsal krediler,
biz geldiğimizde yüzde 59’du. Şu anda, tarımsal krediler yüzde
17,5’tir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – Seni bakan yapmak lazım, bakan!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Enflasyona gel, enflasyona!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Kullandırılan krediler: Ziraat Bankası 227 trilyon kullanıyordu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Şu 35 trilyonu ver. Kayısıya söz verdiğin 35 trilyonu
ver.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Vereceğim…
Ziraat Bankası 227
trilyon… Şu anda 2,2 katrilyon kredi kullandırıyor arkadaşlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bunlar… Çiftçi sahipli,
sahipsiz değil. (CHP sıralarından alkışlar[!])
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Bravo!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Bunları yapan AK Parti.
Enerji borçlarımızı
yeniden yapılandırdık ve çiftçilerimiz, o birikmiş enerji borçları
yeniden yapılandırılarak rahata kavuşmuşlardır.
Mazot ve gübre desteklerini
burada saymak için… 2 milyon 743 bin çiftçinin 165 670 dekarına 677
trilyon para ödenmiştir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – 700 bin liraya aldığımız mazot 2 milyon 500 bin lira. Sen
ne diyorsun?! Kime anlatıyorsun sen?!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Sertifikalı tohum… Bakın, arkadaşlar burada. 2002 yılında 75 bin
ton sertifikalı tohum veriliyordu. Bizim Hükûmetimiz zamanında,
şu anda, geçen sene 200 bin tonun üzerinde, bu sene, inşallah, 250 bin
tona yakın sertifikalı tohum dağıtılacaktır.
Bunların hepsini üst
üste koyduğumuzda arkadaşlar, çiftçimiz sahiplidir. Çiftçimize
bu Hükûmet sahip çıkıyor ve bu Hükûmet çiftçinin arkasındadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlenizi
alayım Sayın Öksüz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Arkadaşlar, AK Parti Hükûmeti zamanında çiftçimiz günlerini yaşıyor.
Bugün, ben, size bir
örnek daha vereyim...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kayısıya gel, kayısıya!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Ben, kendi yöremden veriyorum. Bugün, Konya’da kuru tarım yapan
bir çiftçi…
BAŞKAN – Sayın Özkan,
tamamlar mısınız konuşmanızı, sürenizi çok aştınız.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Başkanım, bitiriyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Öksüz, söz namustur, 35 trilyonu ver!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– …200 dekar arazi eken bir çiftçinin, bir yıl nadasa, bir yıl ektiğini
düşündüğünüzde, verdiğimiz desteklerle o çiftçinin yapmış olduğu
tüm masrafları veriyoruz ve ektiği biçtiği de kendi cebinde kalıyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Helal olsun?!. Bravo?!.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
– Bunları sizinle hesaplaşmaya hazırım arkadaşlar.
Saygılar. (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Öksüz, şu kayısıya gel! 35 trilyon nerede?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özkan.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
İç Tüzük gereğince,
bölümler üzerinde 15 dakika süreyle soru ve cevap işlemini yapacağız.
Soru sormak isteyen
değerli milletvekillerimiz cihaza girmiş durumda. Ben, sırayla
kendilerine söz vereceğim.
15 dakika olduğuna
göre, bunun yarısını soruda, yarısını cevapta kullanacağız. Arkadaşlarımızın
zamanı iyi kullanmalarını da rica ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, buyurun,
şu kayısı işine gelelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakanım, 25 Nisan, kayısıyı dondurduk, öldürdük.
25 Nisan… Nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim; yedi ay
oldu Sayın Bakanım. Aç insanların halinden anlar mısınız? Benim
bildiğim, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, benim bildiğim, Türkiye
Cumhuriyetinin Tarım Bakanı söz verdiyse, bu söz namus sözüdür. Bu
sözü yerine getirecek misiniz? 35 trilyonu ödeyecek misiniz, ödemeyecek
misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Tütüncü...
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana 3 soru
yönelteceğim.
Birincisi, ülkemizde
çok çeşitli ve kalitesiz buğday tohumu kullanılması sonucunda,
yörelere göre değişmekle birlikte, hem kalitede hem de verimde düşüklükler
ortaya çıkmaktadır ve ayrıca, Trakya’da bu sene süne zararlısı tekrar
sahneye çıkmıştır. Ülkenin bazı yörelerinde de süne zararlısının
büyük ölçüde tahribat yaptığı anlaşılmıştır. Öyle sanıyorum ki,
bu sene, kaliteli buğday ithalatı Türkiye’de yapılmak mecburiyetinde
kalınacaktır. Şimdi, süneye dayanıklı, yörelere göre nasıl bir
programla, nasıl bir tohumculuk politikası önümüzdeki yıllarda
uygulamayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Çiftçi,
tohum konusunda kime, neye güveneceğini şaşırmış durumdadır. Aldığı
sertifikalı tohumlar dahi kalitesiz çıkıyor; verimi düşük, hastalıklara
ve dona karşı dayanıksız olduğu anlaşılıyor. Çiftçimiz “bu nasıl
sertifika vermektir” diye feryat ediyor. İktidarınız süresince,
tohumculukta sahtekârlık yapan kaç firma hakkında takibatta bulundunuz?
Bu takibatın sonuçları nedir?
Son sorum, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri: Üzüm üreticileri son derece zor durumdadır.
Aslında, Türkiye, Tekel’in özelleştirilmesinin nasıl yanlış olduğunun,
nasıl, özellikle üzüm üretimi açısından tahribata yol açtığının
acı sonuçlarını yaşıyor. Geçen sene, örneğin Şarköy ve Tekirdağ
Merkez’de 900 bin-1 milyon 100 bin Türk lirası arasında satılan şaraplık
siyah üzüm, bu sene, 400-500 bin liradan alıcı bulamıyor. Bu durumda,
daha verimli ve daha kaliteli şaraplık üzüm yetiştirilmesi yönündeki
yılların çabaları -ki, bu çabalar, belirli ölçüde, sizin Hükûmetiniz
zamanında da sürdürülmüştür- hangi amacı, hangi hedefi gözetmiştir?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Güler…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; sizin aracılığınızla Sayın Bakana
sorularımız var.
Şimdi, narenciye üreticilerinin
sorunlarını geçen yıl yaşadık. En büyük sıkıntıyı da, başta Mersinimiz
olmak üzere, geçen yıl büyük bir sıkıntı yaşayan narenciye üreticilerinin
sorununun bu yıl da yaşanmaması için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz
ve bu konudaki projeleriniz var mıdır?
İkinci sorumuz: Yeşil
mazot projeniz vardı. Bu, hayatta mıdır; yoksa, seçim dönemini mi
bekliyorsunuz?
Çeltik ürünündeki yaşanılan
sıkıntıları çok iyi biliyoruz. Karadeniz ve Güney Marmara’da hasadın
başlamasından on onbeş gün geçmesine rağmen halen fiyat açıklanmamıştır.
2006 mahsulü çeltik fiyatlarının geçen yılki fiyatların altına
düşmüş olduğundan haberiniz var mı? Haberiniz varsa ne gibi önlemler
aldınız? Düşen fiyatlara ne zaman müdahale etmeyi düşünüyorsunuz?
Çeltik üreticisine
prim ödemesi yapacak mısınız? Bu konuda açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Geçen
yıl, gümrük birliği ve Avrupa Birliği anlaşması gereği, 31 Temmuz
tarihinden itibaren ülkemize gümrüksüz pirinç girişi olmuş mudur?
Olmuşsa, ne kadardır?
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 20.06.2006 tarihinde, Ziraî Karantina Yönetmeliğine
göre yurda girişi sakıncalı bulunan ve ithale men teşkil eden 70
adet hastalık ve zararlılar bu listeden neden çıkarılmıştır? Böyle
bir genelgeyi neden çıkarma ihtiyacı duymuşsunuzdur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Sayın Muharrem Doğan…
MUHARREM DOĞAN (Mardin)
– Sayın Bakanıma başarılar diliyorum.
Yaklaşık 180 bin dekarlık
alanda sadece çeltik üretimi yapılan İpsala Ovası’ndaki bizzat üretim
yapan arazi kiracısı çiftçilerin büyük bir bölümünün çiftçi kayıt
sistemine kayıtlı olmadıkları doğru mudur?
İkinci sorum: Özelleştirilecek
tarım işletmelerinde çalışma önceliği sağlayacak Ceylanpınar’daki
kursa kaç kişi başvurmuştur? Kaç kişi kursa kabul edilmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Doğan.
Soru süresini aşarak
verdim. Cevap için Sayın Bakana…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) – 8 dakika var orada.
BAŞKAN - Efendim 15 dakika
tamamlanıyor. Benim önümde, cevap için 6 dakika 21 saniye var. (CHP
sıralarından gürültüler)
Efendim, 7,5 dakika
hakkınız.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
– 8,5 dakika var orada…
BAŞKAN – Efendim, o değil.
Benim önümdeki cihaz… O devam ediyor. 15 dakika bittiği zaman o iş
bitecek.
NAİL KAMACI (Antalya)
– Hayır; öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Efendim, bitti
süre; hatta, aştık.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiî, esasen, gerek teamül gerek İç Tüzük şunu öngörüyor; bunu değerli
milletvekillerimiz de biliyorlar: Bir kanun görüşüldüğü zaman soruların
da o kanunla ilgili olması gerekiyor; ancak, görüyoruz ki, yani,
konuyla hiç ilgisi olmayan, gündemimizle, müzakere ettiğimiz kanunla
hiç ilgisi olmayan, hiç ilgili…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Bakanlığınızla ilgili konular Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu, bütçe konuşması değil;
bu, bütçe konuşması değil; bu, bütçe müzakeresi değil; bu, özel bir
kanundur. Dolayısıyla, bu Kanun’la ilgili olarak sorulabilecek
bütün sorular, elden geldiğince, yerinde sözlü veyahut da bilahare
yazılı olarak cevaplanır. Ancak, bununla birlikte, ben, yine de, önemine binaen,
madem soruldu, Malatya’da kayısıyla başlayayım.
Malatya’da hasar tespit
komisyonu henüz iki tane ilçeden, tamamlanmadığı için, bize gelmedi;
Darende ve Akçadağ; iki ilçede…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakanım, hasar tespitleri o don olayından bir ay sonra tamamlandı.
Onlar sadece formalite gereği uzatmaya çalışıyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Hepsi bitti Sayın Bakanım, hepsi bitti, bir ayda bitti…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bakın, doğru değil… (CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, karşılıklı konuşmayalım…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Ama, size yanlış bilgi veriyorlar Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Aslanoğlu soruyu sordu,
ben kendisine cevap veriyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – O benim arkadaşım, Malatya Milletvekili…
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz Genel Kurula hitap edin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Hayır; yanlış bilgi veriyorlar size.
BAŞKAN – Sayın Kılıç,
lütfen…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Biz de Malatya Milletvekiliyiz, orayı biliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
siz Genel Kurula hitap edin efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Efendim, cevabı
beğenmeyebiliriz; ama, cevabı dinleyeceğiz tabiî.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Başbakanın sözü yerde kalıyor Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başbakanın sözü
hiçbir zaman yerde kalmaz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Yerde kaldı… İki ayda ödenecek denildi, beş ay geçti!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Hele hele, 59’uncu Hükûmetin
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hiçbir zaman sözü yerde kalmaz,
kalmamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Altı ay oldu!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Asla…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Altı ay oldu!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Asla… Öyle bir şey yok… Öyle bir şey yok…
Ben, sizlere… Bakın,
iki tane ilçeyle ilgili hasar tespit çalışmalarının tamamlanmadığından
dolayı, raporların bize…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Devlet bu kadar geç mi çalışıyor, bürokratlar bu kadar geç mi çalışıyorlar?!.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sadece devlet değil, orada
sadece devlet değil, hasar tespit komisyonunda bir sürü insan çalışıyor
ve bunların bir kısmı bizim Bakanlığımızın mensupları değil. Şimdi…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Üç tane ilçedeki zararı tespit edemediler mi?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Karşılıklı konuşmayalım.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Bakan “sürü” lafı doğru olmadı; “sürü” lafını kullanmayın,
geri alın; hiç yakışmadı!..
BAŞKAN – Sayın Bakan,
siz, Genel Kurula hitap edin lütfen.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, siz yakıştırdınız mı?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, iki…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, ne zaman ödeyeceksiniz?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bakın, bizim paramız…
BAŞKAN – Anlamadım
efendim...
GÜROL ERGİN (Muğla) –
“Orada çalışan bir sürü insan!..”
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bakın, bizim paramız var… Bizim
paramız var…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) –
Fındığı niye ödemiyorsunuz o zaman?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu raporlar bize intikal ettiği
zaman, en geç bir ay içerisinde ödenir; bitti…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Sayın Bakan, bu, söz mü?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bakın, bize geldiği andan
itibaren, bize raporlar intikal ettiği andan itibaren bir ay içerisinde
ödenir. Orada herhangi bir…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Malatya’da açıklayacağız “bir ay sonra ödenecek” diye.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, arkadaşlar, bakın, o
zaman, benim bazı şeyleri biraz daha teknik olarak açıklamam gerekiyor
anlaşıldığı kadarıyla.
Şimdi, siz, ön tespiti
hasar tespiti olarak tanımlıyorsunuz. Ön tespit başka bir şeydir,
kısa zaman içerisinde biter; ama, hasar tespiti teknik bir çalışma
gerektiriyor. Ayrıntılı, teknik bir…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
– Raporlar elimde Sayın Bakan, raporlar verildi…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Değil… Değil Sayın Vekilim.
Bize iki ilçeden gelmediği için yapmadık. Bize ulaştığı zaman gelir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakanım, öbürlerini ödeyin!..
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Gelenlerin günahı ne Sayın Bakan?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bunun dışında, Sayın Enis Tütüncü’nün sorularına cevap vermeye çalışacağım,
cevaplandıracağım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Yazılı olarak daha iyi…
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Enis Tütüncü, Türkiye’de,
bu seneki süne zararlısıyla ilgili bazı değerlendirmelerde ve
tespitlerde bulundu. Bu sene, tabiatıyla, genel anlamda, özellikle
şunu söyleyeyim: Trakya’da yüzde 1,7 olarak… Trakya’nın ortalaması,
süne zararlısı yüzde 1,7’dir. Bu şu demektir: 100 tane danenin 1,7 tanesinde
1 süne zararı söz konusudur.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– O zaman neden 280 bin liraya buğday alındı?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Şimdi, müsaade edin cevap vereyim…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Niye o zaman 280 bin liraya aldınız?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Müsaade edin, cevap vereyim…
BAŞKAN – Sayın Çakır,
Bakanın konuşmasına izin vermezsek, o zaman cevabı alamayız arkadaşlar.
Buyurun.
Anlatsın Bakan; beğenmeyebiliriz…
Siz devam edin efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, değerli milletvekilleri,
burada, süne hasarında, sınır, hasar, gerçek bir hasar diyebilmemiz,
zarardan bahsetmemiz, bunun sınırı yüzde 4’tür. Yüzde 4’ün üzerinde,
4 ve 4’ün üzerinde olursa bu anlamda bir gerçek süne hasarından ve zararından
söz edebiliriz; ama, burada -biraz önce de arz ettiğim gibi- Trakya
ortalaması bu sene yüzde 1,7’dir. Dolayısıyla, buğdayımızın kalitesinde
herhangi bir sorun bulunmamaktadır ve bu, Türkiye’de kaliteli buğday
ithalatı ihtiyacı doğurmamaktadır; şu anda da, Türkiye, bizim,
eldeki rekolteye göre, eldeki imkânlara göre de, Türkiye’nin böyle
bir ihtiyacı bulunmamaktadır; ancak, eğer, ilave ihraç etmek gayesiyle
tüccarlar, ithalatçılar, ihracatçılar ticaret yapmak isterlerse,
tabiî, o, istisnadır.
Şimdi, bu konuyla ilgili
bir şey söyleyeyim; yine, işte, çiftçi kime başvuracak, bunun sorunu
vesairesi, tohumu nasıl olacak diye. Ne Türkiye’de ne de dünyada şu
anda süneye dayanıklı, yani yüzde 100 süneye dirençli veya süneden
etkilenmeyen bir buğday çeşidi bulunmuş değildir; böyle bir şey söz
konusu değil, henüz böyle bir çeşit dünyada yok.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
– Ama, daha fazla risk var.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır.
Şimdi, yine Sayın Tütüncü,
bu tohumculukla ilgili birtakım uygulamalardan şikâyet ederek,
bunlardan kaç kişi hakkında, ne şekilde soruşturma açıldığını, neler
yapıldığını, bu konudaki çalışmaları bahsetti. Tabiî, biz de, zaten,
esas itibariyle bu Kanunu tam da bunun için getiriyoruz. Biraz önce,
ben, Kanun’la ilgili genel değerlendirme için huzurlarınıza çıktığımda
sekiz tane başlık saydım. Bunlardan bir tanesi de bu tür uygulamalarla,
bu tür icraatlarla veya ticaretle veya ortaya sürdüğü çeşitle veya
pazarladığı çeşitle vatandaşın, çiftçinin zararına sebebiyet
verenlerin bu Kanun yoluyla cezalandırılma imkânının olduğudur.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.
Bu kanun, bunun için
zaten gelmektedir. Daha bu ve bunun gibi birçok ihtiyacı giderecek
bir tasarıdır.
Ben bu arada bir cümleyle
bir şey daha söyleyeyim. Bizim elimizde, Türkiye’nin hangi bölgesinde
hangi hububat tohumluğunun kullanılabileceğine ve orada uygun
çeşit olduğuna dair bizim çalışmalarımız var, haritamız var, broşürümüz
var ve bunlardan, mesela şu elimdeki broşürden, tohumluklar ve damızlıklarla
ilgili 500 bin tane, Türkiye’deki tarımla ilgili tüm kişi ve kuruluşlara
dağıtılmıştır. Burada, haritada, hangi bölgede, mesela Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde hangi buğday çeşitleri verimlidir, tavsiye
edilmektedir; bunlar yazılıyor. Bunların tamamı bildiriliyor,
gönderiliyor. Dolayısıyla, hem bizim bu konulardaki çalışmalarımız
var, Hükûmetimiz döneminde bu çalışmalar hız kazandı. Getirdiğimiz
yeniliklerle daha da hız kazanıyor. Bundan sonra da çok daha iyi çalışmalar
yapılacak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
– Sayın Bakan, benim sorumu yeterince yanıtlamadı. Herhalde ben
anlatamadım.
BAŞKAN – Süremiz geçti
efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
– Benim sorum şuydu: Süneye karşı daha dirençli olan… Az dirençli
olanlar var, çok dirençli olanlar var. Daha dirençli olan buğday çeşitleri
bölgelere göre hangileridir diye sordum. Ona yanıt vermesi gerekirken,
Sayın Bakan, ne yazık ki, sorumu saptırarak yanıt vermeye çalıştı.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümün
maddelerine geçeceğiz; ancak, çalışma saatimiz bitmek üzere olduğundan,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Ekim 2006
Perşembe günü, alınan karar gereğince 13.00’te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.