DÖNEM: 22 CİLT: 130 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2 nci Birleşim
3 Ekim 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya’nın, geçen dört yasama yılı içerisinde Parlamentonun
yapmış olduğu çalışmalara, Camiler ve Din Görevlileri Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve belde
belediyelerine yaptığı kaynak aktarımındaki farklı uygulamalara,
idarî yargıya taşınan projelere ve trafik sorununa ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Aksaray Milletvekili
Ali Rıza Alaboyun’un, Avrupa Birliği müzakerelerinin birinci yıldönümünde
gerçekleşen reformlara ve Avrupa Parlamentosundaki Türkiye Raporuna
ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 1.7.2006 tarihli ve 5541
sayılı Kanun’un, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/1117)
2.- Pakistan Ulusal
Meclis Başkanı Choudhry Amir Hussain’in davetlisi olarak Pakistan’a
resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık
Tezkeresi (3/1118)
3.- Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, Genel Kurul gündemine
alınan 1057 sıra sayılı (1/1120) Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının
Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1119)
4.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler’in (6/1702) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/401)
5.- Hakkâri Milletvekili
Fehmi Öztünç’ün Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/404)
6.- (10/254, 258)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun
görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1123)
7.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan’a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1120)
8.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın Mısır’a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1121)
9.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın Hırvatistan ve Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1122)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler’in, Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/692) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/402)
11.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, Her Yıl Ekim Ayının İlk Haftasının Uyuşturucu ile Mücadele
ve Eğitimi Haftası Olması Hakkında Kanun Teklifinin (2/308) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/403)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz
Baykal ile Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz,
İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
nitelikli ortaöğretim kurumlarında atıl kapasite oluşturarak
kamu kaynaklarını israf ettiği, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığını
işlevsizleştirerek ders kitapları ve yardımcı kitapların içeriğinde
sorunlar oluşturduğu, YÖK ile çatışmaya girdiği, kadrolaşmak ve
yargı kararlarını uygulamamak suretiyle görevini kötüye kullandığı
iddialarıyla, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/6)
2.- Antalya Milletvekili
Tuncay Ercenk ve 28 milletvekilinin, Antalya Lara Kent Parkının temalı
parka dönüştürülmesinin ve tahsis sürecinin araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/375)
3.- Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 76 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
IV.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
V.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin Milletvekili
Yüksel Çorbacıoğlu’nun, Barzani ve Talabani’nin Türkiye’deki statüsüne
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/842)
2.- Hatay Milletvekili
İnal Batu’nun, Batılı bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize işlemlerinde
çıkardığı güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/865)
3.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, palm yağı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/892)
4.- Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç’ın, Türkiye’ye girişlerinde ABD vatandaşlarının
parmak izi ve fotoğraf kaydının alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/920)
5.- Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek’in, Ankara-Şabanözü kara yolundaki çalışmalara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/938)
6.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının
değiştirilmesi projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/949)
7.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının
değiştirilmesi projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/950)
8.- Kars Milletvekili
Selami Yiğit’in, Çin’den yapılan ithalatın etkilerine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/959)
9.- Bursa Milletvekili
Mehmet Küçükaşık’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesi mücavir alanından
bazı köylerin çıkarılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/971)
10.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel’in, Çin mallarına karşı alınacak tedbirlere
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/973)
11.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/993)
12.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/997)
13.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, avcılık belgelerinden her yıl harç alınmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1008) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
14.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Gürsoy’un, Atatürk Baraj Gölü’nün kirlenmesinin
önlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1091) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
15.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel’in, Balıkesir-Erdek-Tatlısu köyündeki
kamuya ait bir arazide yapılan tersaneye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1170) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin
cevabı
16.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel’in, doğal afetlerin tespitine yönelik radar
sistemlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1199) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
17.- Balıkesir
Milletvekili Orhan Sür’ün, bir fabrikanın çevreyi kirlettiği iddialarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1236) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin
cevabı
18.- Tunceli Milletvekili
Hasan Güyüldar’ın, Tunceli-Ovacık-Bilgeç bölgesinde meydana gelen
yangına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1310) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
19.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan Balandı’nın, denizlerimizdeki kirliliğe ve
alınacak önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1478) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
20.- Hatay Milletvekili
Abdulaziz Yazar’ın, İskenderun Körfezi’nde batan MV Ulla adlı gemiye
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1533) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
21.- İzmir Milletvekili
Vezir Akdemir’in, İzmir’deki Demir Çelik Fabrikasının çevreye verdiği
zarara ve alınacak önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1545) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
22.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1009)
23.- Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1017) ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un
cevabı
24.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir’in, Iğdır ilçe ve belde belediyelerinin SSK ve Emekli
Sandığı borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1021)
25.- Manisa Milletvekili
Nuri Çilingir’in, Manisa-Salihli ilçesine müze açılıp açılmayacağına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1051) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un cevabı
26.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir’in, Elazığ ilinin turizm varlıklarına sahip çıkılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1057) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un cevabı
27.- Hatay Milletvekili
Züheyir Amber’in, gümrük çıkış beyannamelerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1060)
28.- Çorum Milletvekili
Feridun Ayvazoğlu’nun, Çorum’u bazı illere bağlayan yol yapım projelerine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1063)
29.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur Yaka’nın, Muğla iline bağlı köylerdeki inşaat yasağına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1073)
30.- Kars Milletvekili
Selami Yiğit’in, Dış Ticaret Müsteşarlığının uluslararası zeytinyağı
kodeksi uygulamasından doğacak mağduriyete ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1100)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir ATEŞ’in, Gaziantep’te kamu kuruluşlarının
temizlik ihalelerini kazanan şirketlere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/16074)
2.- Erzurum Milletvekili
İbrahim ÖZDOĞAN’ın, FİSKOBİRLİK yönetimine ve fındık piyasasına
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN’un cevabı
(7/16733)
3.- Konya Milletvekili
Atilla KART’ın, Sayıştayda boş bulunan üyeliklere ve seçim sürecine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail
ALPTEKİN’in cevabı (7/17799)
VI.- KİT KOMİSYONU RAPORU
1.- Kamu iktisadi
teşebbüslerinin 2004 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu ( I. II.Cilt )
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açıldı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç,
yeni yasama yılının ülkemize, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
hayırlı olması temennisiyle bir konuşma yaptı.
Genel Kurulu teşrif eden ve
milletvekillerince ayakta alkışlanan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e
Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
İstiklal Marşı okundu.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer, 22 nci Dönem Beşinci Yasama Yılı açış konuşmasını yaptı.
3 Ekim 2006 Salı günü saat
15.00’te toplanmak üzere, birleşime 16.34’te son verildi.
|
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Başkan |
|
|
|
|
|
|
|
Bayram Özçelik |
|
Türkân Miçooğulları |
Burdur |
|
İzmir |
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
No.: 1
II.- GELEN
KÂĞITLAR
2 Ekim 2006
Pazartesi
Rapor
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunun, kamu iktisadi teşebbüslerinin 2004 yılına ait
bilanço ve netice hesapları ile faaliyet raporlarından denetimleri
tamamlananlara dair raporu (Sayı 134) (Dağıtma tarihi: 2/10/2006) (Rapor,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3/10/2006 tarihli 2 nci Birleşim Tutanak
Dergisine eklenmiştir.)
No.: 2
3 Ekim 2006 Salı
Tezkereler
1.- “Kıyıların Kullanımının Planlanması ve Denetimi”
Başlıklı Performans Denetimi Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1114) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2006)
2.- “e-Devlete Geçişte Kamu Kurumları İnternet Siteleri”
Başlıklı Performans Denetimi Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1115) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.9.2006)
3.- “e-Dönüşüm Türkiye Projesi Çerçevesinde Yürütülen
Faaliyetler” Başlıklı Performans Denetimi Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1116) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.9.2006)
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Antalya
Milletvekili Tuncay ERCENK ve 28 Milletvekilinin, Antalya Lara Kent Parkının
temalı parka dönüştürülmesinin ve tahsis sürecinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/375) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/8/2006)
2.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN ve 76 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/376) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/9/2006)
Gensoru Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanı ve
Antalya Milletvekili Deniz BAYKAL ile Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ali TOPUZ, İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk
KOÇ’un, nitelikli ortaöğretim kurumlarında atıl kapasite oluşturarak kamu
kaynaklarını israf ettiği, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığını
işlevsizleştirerek ders kitapları ve yardımcı kitapların içeriğinde sorunlar
oluşturduğu, YÖK ile çatışmaya girdiği, kadrolaşmak ve yargı kararlarını
uygulamamak suretiyle görevini kötüye kullandığı iddialarıyla, Milli Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/6) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/10/2006) (Dağıtma tarihi: 3/10/2006)
3 Ekim 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
15.04
BAŞKAN : Başkan
Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Yeni yasama yılının ülkemize ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Camiler ve Din Görevlileri
Haftasıyla ilgili olmak üzere, Samsun Milletvekili Sayın Musa
Uzunkaya’ya aittir.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
Süreniz 5 dakikadır.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın,
geçen dört yasama yılı içerisinde Parlamentonun yapmış olduğu çalışmalara,
Camiler ve Din Görevlileri Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Beşinci Yasama Yılımız, Camiler ve Din Görevlileri
Haftası münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde
bulunduğumuz rahmet ve bereket ayı olan ramazanı şerifi, millî birlik,
beraberlik, sevgi ve kardeşlik duygularımızı doruk noktaya çıkararak,
ayrılık ve gayrılığa sebep olabilecek yanlışlara düşmeden, Yunus’un
diliyle “Elif üstün ötürü, Pazar eyledik götürü; Yaradılanı hoş
gördük, Yaradan’dan ötürü” diyebilecek bir ruh ve gönül coşkunluğu
içerisinde birbirimizle kucaklaşabilecek sevgi halelerini, muhabbet
tomurcuklarını yeşertebilecek bu güzel iklimi, gerek Parlamentomuz
ve gerekse yurdumuzun tüm zemin, mahfil ve makamlarında değerlendirmeye
mecburuz. Millet olarak bu ay ve tüm zamanlarda yegâne muhtaç olduğumuz
şey, sevgi, barış, kardeşlik ve farklılıklarımızla beraber, birbirimize
duyacağımız saygıdır. Başkalarına, bir insan, mükemmel bir varlık
olarak, renk, inanç, düşünce ve yaşam biçimi ne olursa olsun, eğer gerekli
saygıyı gösteremiyorsak, kendimize duyulmasını istediğimiz
saygı ve sevgiyi beklememiz elbette mümkün değildir. Binaenaleyh,
bulunduğumuz makam, görev, yetki ve sorumluluk, hiçbir şart ve ahvalde
başkalarının haklarına, inanç ve değerlerine saldırma, onları istihfaf
ve istiskale imkân vermez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’mızın 77’nci maddesinin
birinci fıkrası gereği, milletvekilliği seçimlerini beş yılda
bir yapar. İkinci fıkrada ise, bir zaruret halinde Meclisin erken seçim
kararı alması mümkün kılınmış; bu nedenle de 1983 seçimlerinden bu
zamana ilk defa, zamanında, yani, Anayasa’mızın öngördüğü beş yıllık
bir sürede seçim yapılma yolu açılmıştır. Bu, ülkemizin ekonomik
ve siyasal istikrarı açısından önemli, iç ve dış piyasalara sağladığı
güven bakımından da fevkalade mühimdir. Tabiatıyla, bu başarıyı
iktidar ve muhalefetiyle temin eden Yüce Heyetinizi en kalbî duygularımla
tekrar selamlıyor ve milletim adına sizlere şükranlarımı ifade
ediyorum.
Dört yasama yılı içerisinde olağanüstü gayretlerle
800 civarında hayati kanun çıkarıp, yürütmenin ve tüm erklerinin
önünü açan, işleyen demokrasi çarkına çomak sokmak, devrim ve reform
niteliğindeki düzenlemeleri hafife almak, işleyen piyasa ekonomisini
ürkütmek, var olduğu bilinen eli silahlı birkısım terör örgütleri
ve gruplara rağmen hayalî birkısım düşmanlar uydurmak ve ihdas etmek,
fevkalade sakıncalı, ülkenin geleceği açısından zararlı olduğu
kanaatindeyim.
Son zamanlarda, yetkili yetkisiz, sorumlu ve kendi
ilgi alanı olmadığı için sorumsuz bir kısım eşhası muhteremin açıklamaları
calibi dikkattir; hatta, biraz da hayret vericidir. Filhakika, toplum,
bu tür yaklaşımları kanıksamış, yakın geçmişte yaşananı bir acı
tecrübe olarak hafızasında hâlâ muhafaza etmektedir. Bizi biz yapan
değerlerimizi suç odağı kapsamı içerisine almak, kaynaşma ve millet
olma vasfımızı ifade eden dil, tarih ve millî değerlerimizle, vatan
ve millet uğrunda fedayı can etmeyi cana minnet bilip, mertebelerin
en yücesi şehit olmayı şereflerin en büyüğü sayan din ve onun kutsallarını
dogmatik, çağı geçmiş, geriliğin ve geri kalmışlığın alameti sayıp
“keşke Anadolu insanı Müslüman olmasaydı” diyecek kadar milleti
ve onun manevî değerlerinden uzak akademik anlayışla, şu mübarek
günlerde, tüm dünya coğrafyasında aynı lâhuti “Allahuekber” sedasıyla
birliği tesis, “Allahuekber” sedalarıyla ezanı Muhammedî’deki bu
duyguların tüm dünya coğrafyasında bir anda yükseldiği bir zeminde
“Allah Allah” sedalarının millî mücadelemizin askerlerimizle verildiği
o zeminin idrakinden uzak hale gelmesi fevkalade üzücüdür. Şahısların
kişisel düşünce, kanaat ve inançları farklı ve çok da aykırı olabilir;
ancak, temsil ettikleri makam ve mevkilerin ulviyet ve mehabetine
uygun düşmeyen yaklaşım ve üslupları, her şeyden evvel, o makamlara
olan güven, sevgi ve saygıyı zaafa uğratır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, mikrofonu açıyorum, lütfen,
tamamlayın efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Çünkü, devletimizin tüm kurum ve kuruluşları bu
milletin kendisidir, ayrılmaz parçasıdır. Kişisel inanç ve ihtiraslarımız,
hiç de yasal hakkımız olmayan alanlarda bizi açıklama yapmaya zorlamamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun
hemen tüm kesimleri, şu üç konuda kendisini bilgili ve söz söylemede
yetkili zannetmektedir: Bunlar, diyanet, tababet ve siyaset alanlarıdır.
Her gün, kahve köşelerinde, ülke yönetiminde kendini söz sahibi
sayıp, üç defa hükümet yıkıp, beş defa yeni kabine oluşturanlara
elbette diyeceğimiz bir şey yoktur; ama, halkımızın “yarım hoca dinden,
yarım tabip de candan eder” sözünün bir gerçek payı vardır.
Değerli arkadaşlar, inanıyorum ki, yirmibir yıldan
beri Diyanet İşleri Başkanlığımızca kutlanan Camiler ve Din Görevlileri
Haftasının, din, din hizmetlisi, cami ve cemaat anlayışını 1-7 Ekim
tarihleri arası bir hafta süreyle toplumun gündemine taşıması,
dinde cehaletin toplumu hangi badirelere sürükleyebileceği
gerçeğini son olay ve açıklamaların perspektifinde daha iyi anlayabiliyoruz.
Anayasa gereği toplumu din konusunda aydınlatma, neyin din ve neyin
de din dışı bir yaşam, arzu ve ifade sorumluluğu olduğunu beyan etme
yetkisi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmesine rağmen, diğer
bir kısım şahıs ve kurumların Diyanet ve din adına beyanda bulunmaları,
kanaatimizce, bir hukuk ihlali ve huzursuzluk zeminine toplumu
taşımak olur. Yüce Meclise ve anayasal kurum ve kuruluşlar ile ilgili
kuruluşlara düşen görev, Diyanetin kurumsal, yasal ve personel
açısından eksikleri varsa onları gidermeye çalışmak, din sahasında
gerçek mütehassıs din bilginlerinin yetişmesini sağlamak olmalıdır.
Bugün, din hizmetlerinin verildiği camilerde ne nitelik ne de sayısal,
nicelik yönünden yeterlilik olmadığını kabul etmek zorundayız. Halen
Diyanet İşleri Başkanlığının…
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, lütfen son cümlenizi alayım.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
Diyanet İşleri Başkanlığımızın halen 16.000 civarında imam, 2.000
civarındaki çok önemsediğimiz Kur’an kursu öğretmeni ve diğer alanlarda
da ciddî kadro açığı olmasının yanında, yıllardır Yüce Parlamentoda
zaman zaman gelip giden, ta rahmetli Özal’dan beri yakinen hatırladığım
ve bildiğim Diyanet kanununun hâlâ bugüne kadar, 79’dan beri kadük
olan Diyanet kanununun çıkarılamamış olması da ciddî bir eksikliktir.
Dolayısıyla, bu yasama yılının başında, bu hayırlı ve bereketli
ay içerisinde benim temennim odur ki, iktidar ve muhalefetiyle Yüce
Parlamentomuz, hükümete gelmiş olan, Parlamentoya intikal ettiğini
zannettiğim Diyanet kanununun, bir an önce teşkilat kanununun çıkarılarak,
yaşanan sıkıntılarının giderilmesi ve din konusunda toplumu aydınlatmakla
vazifeli kılınan bu anayasal Kurumun üzerine düşen görevi kendisinin
yapması; ama, başkalarının din adına hüküm ve beyanda, bir kısım tasarruflarda
bulunmasından kaçınılmasının sağlanmasıdır.
Bu duygu ve temennilerimle, yeni yasama yılının,
aziz milletimize, içinde bulunduğumuz feyizli ay vesilesiyle hayırlı
olmasını diliyor, bugüne kadar Diyanet camiasında hizmet vermiş
-1-7 Ekim arası vesilesiyle- ebediyete intikal eden –bir eski Diyanet
mensubu olarak- meslektaşlarımı rahmetle, hayatta olanları minnet
ve hayırlı hizmetlerinin devamı duyguları ve şükranla yâd ediyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunkaya.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz isteği,
İstanbul ilinin sorunları ile ilgili olmak üzere, İstanbul Milletvekili
Sayın Berhan Şimşek’e aittir.
Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve belde belediyelerine
yaptığı kaynak aktarımındaki farklı uygulamalara, idarî yargıya
taşınan projelere ve trafik sorununa ilişkin gündemdışı konuşması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul’un
sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
İstanbul’u adaletli yönetiyor muyuz, kaynak dağılımına
bir bakalım. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilçe ve belde belediyelerine
yaptığı ayni ve nakdî yardımlarda siyasi parti ayrımcılığı yapıldığı
ortadadır. 15 000 nüfuslu AKP’li Boğazköy Belde Belediyesine 1
trilyon 739 milyar verilirken, CHP’li 63.000 nüfuslu Kadıköy Belediyesine
1 trilyon 356 milyar verildiği ortaya çıkmıştır. İstanbul’da, Beşiktaş’ta,
Avcılar’da, Kadıköy’de, Bakırköy’de yaşayan yurttaşlarımız bu ülkenin
yurttaşları değil midir?
Belediyelerde siyasi parti farkı gözetilmesi
sadece kaynak dağılımında değil değerli arkadaşlarım, İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü arkadaşımın yaptığı çalışmaya göre 16 büyükşehir belediyesi
içinde AKP’li olan 12’sinin Meclis kararlarına neredeyse hiç itiraz
edilmezken, İzmir Büyükşehir Belediyesinin tam 117 Meclis kararı
idarî yargıya götürülmüştür. Haksızlık etmeyelim, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin 2 Meclis kararı da 5216 sayılı Yasanın verdiği yetkiyle
valilik tarafından yargıya taşınmıştır; ama, bu 2 karar da CHP’li
olan 2 belediyenindir; Bakırköy ve Avcılar Belediyelerinin imar
kararlarıdır.
Bir belediyenin bir projesinin idari yargıya taşınması,
o projenin en az iki yıl gündemden düşmesine neden oluyor. Bu durum,
CHP’li belediyelerin çalıştırılmamasını ortaya çıkarıyor. İktidar
desteğiyle çalışan belediyelerin ise, mesela, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından AKP İstanbul İl Başkanı Müezzinoğlu’nun
villasının bahçesine İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler
Müdürlüğüne ait bir kamyonda hazır çim ve fidan götürülmüş ve İl Başkanının
villası yenilenmiştir. İl Başkanının evinin bulunduğu o bölge de
deprem riski taşıdığından dolayı bütün bölge boşaltılıyor, İl Başkanının
bahçesinin Büyükşehir Belediyesi tarafından peyzaj işleri yapılıyor.
Çalışan bir belediye başkanınız daha var; Kâğıthane
Belediye Başkanı. Milletvekiliniz Vahit Kiler’in gökdelenine,
jet hızıyla kaçak inşaatına ruhsat veriyor.
Hakkını yemeyelim, bir belediye daha var, Maltepe
Belediyesi. Kardeşine ait arazinin imar durumunu değiştirme konusunda
hızla çalışmalarına devam etmektedir.
Sayın İçişleri Bakanına buradan soruyorum,
“CHP’li belediyelere müfettişler gönderirken, basına çıkan bu
olaylarla ilgili görevlendirmeniz var mı” diye.
Bu gerçekler bizi AKP’nin tek iktidar, tek parti iktidarı
değil, parti-devlet iktidarıyla Türkiye’nin genel ve yerel yönetimini
ele aldığının en somut resmidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul,
2010 yılı Dünya Kültür Başkenti seçildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Meclisinin Turizm ve Sanat Komisyonu, Eğitim, Kültür ve Gençlik Komisyonu
bugüne kadar bir kez toplanmadı. Yalnız, ballı komisyon 3.593 kez toplandı.
Yani, İmar Komisyonundan bahsediyorum.
İstanbul’un Dünya Kültür Başkenti ilan edilmesinden
sonra, 2010 yılına kadar yapacağı çalışmalardan biri de, tarihî yarımadada
yapılacak restorasyon çalışmalarıdır. Konuyla ilişkin Bakanlar
Kurulu kararı yayımlandı. Bu kararda, yapılacak çalışmalara
ilişkin bir danışma kurulunun oluşması öngörüldü. Ancak, danışma
kuruluna ve çalışmalarına ilişkin, şimdiye kadar, İstanbul’daki
Mimarlar Odası ve diğer odalar çağrılmadı. Acil Eylem Planında, Hükümet
Programında, katılımcılık, şeffaflık, çoğulculuk gibi kavramlar
anlatılırken, gerçekte, bunların rafa kalktığı ortaya çıkmıştır.
“Herkes ipek kumaş dikemez” diyerek mimarlarımızı aşağılayan, Mimar
Belediye Başkanı Sayın Topbaş’a kızmamak lazım; zira, o Genel Başkanı,
doktorlarımızı iğne yapmayı bilmemekle suçlamış ve yabancı doktor
ithalini sağlıkta reform olarak tanıtmıştı. İstanbul Metropoliten
Planlama Bürosunda çalışan 400 mimarımız kalın kumaşla mı elbise
dikiyor Sayın Topbaş, size soruyorum. İkiz kulelerin hayalî olduğu,
imara aykırı olduğu için yapılamayacağı bugünlerde gündeme gelmektedir.
Bu durumu, maalesef, dört yılda öğrendik; AKP, önce ateş ediyor, sonra
nişan alıyor ve onun için, dört yıllık yapılan bütün işler de alabildiğine
çoğalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - İstanbul’un otantik peyzajını
bozacak, silüetini değiştirecek bir başka proje ise, Haydarpaşa
Garının satılması ve buraya gökdelenlerin dikilme projesidir. Çok
ilginçtir, İstanbul 5 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu, 3 Mayıs 2006 tarihinde, Haydarpaşa ve çevresini sit alanı
ilan etmiştir. 2863 sayılı Yasa’ya göre, alınan bu sit kararı, resmî
duyurularla, işleme alınmamıştır. Bu baskı nereden geliyor? Bu kararın
yayınlanmaması ve hukuksuzluğun giderilmesi için İstanbul’da onbinlerce
imza toplanmıştır. Ben bir klasörünü yanımda getirdim, 50-60 binden
fazla İstanbullu Haydarpaşa için imza topladılar. İstanbullu milletvekillerine
ve milletin vekillerine, sizlere duyuruyorum.
Bu kararın işleme alınmaması, Kartal ve Küçükçekmece
Projeleri, Galataport, Dubai Kuleleri gibi projeler İstanbul’un
yağmalandığını göstermektedir. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme
dönmüştür. İstanbul’da, imar oyunları ile yeşil alanlar, okul alanları,
park, konut alanlarına dönüştürülüp, ballı börekli siyaset yapılıyor.
İstanbul’un altyapı sorunları dururken, 7 tepeli
kente 7 tünel açılırken, tüneller, yağmur yağınca gölete dönüyor.
Lale Devrinin devam ettiği İstanbul Belediyesinde
Kamu İhalesi Bülteninde yer alan bir ihaleye sonuç duyurusu ortaya
çıkmıştır. Kamu İhale Bülteninde yayımlanma tarihi 20/6/2006. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ihale sonuç ilanı. İhale kayıt numarası:
2006/49 532. Konusu: Fotoğraf albümü ve anahtarlık seti alımı.
110.000 adet fotoğraf alımı ve 110.000 adet anahtarlık. Sözleşme bedeli:
2.480.700 YTL; yani, 2,5 trilyon lira. İhaleye bir firma katılmış ve o
firmaya verilmiş.
BAŞKAN – Sayın Şimşek, konuşmanızı, lütfen, tamamlayın.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN – Toparlamayalım da bitirelim.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Ne tesadüf değil mi? Bu
tesadüfler, birçok ihalelerde yaşandığı gibi…
Yağmur, kar yağdığında hayalet kente dönüşen İstanbul!.. 300 trilyon lira harcanan formula pistinde İstanbullular
mayolarıyla yüzmeye gidiyor sayenizde.
Trafik sorunu: Bir yıldır, Olimpiyat Stadına maça
gidenler evine dönemiyor. Anlayışınız, yerel yönetim ve belediyecilik
anlayışınız da maalesef bu.
Sayın Başbakana soruyorum ve söylüyorum: İstanbul
sevdalısı Başbakan döneminde İstanbul’a ihanet ediliyor. Kendi uhdesinde
olan yetkileri Bayındırlık Bakanlığına devreden bir Büyükşehir
Belediye Başkanı İstanbul’u iyi yönetiyor mu, sizlere soruyorum.
İstanbul sevdalısı Başbakanın…
BAŞKAN – Sayın Şimşek…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN – Efendim, 5 dakikalık konuşma hakkınız 3
dakikayı geçti.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Hayır, biraz önce Sayın
Hatip de 4 dakika…
BAŞKAN – Ben onu da biliyorum, o da 3 dakika idi. Lütfen,
toparlayın.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) – Sayın Başkan, Meclisin
ilk gününde serbest olsun lütfen.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkan, hoşgörünüze
teşekkür ediyorum, toparlıyorum.
BAŞKAN – Lütfen, toparlayın.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Türkiye’nin kalbinden,
İstanbul’dan bahsediyorum Sayın Başkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Uzunkaya’ya ne kadar
verdiyseniz, o kadar eksüre vereceksiniz Sayın Başkan.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) – Kendi uhdesinde olan
yetkileri Bayındırlığa devrettiğini söyledim.
İstanbul sevdalısı Başbakan Sevda Tepesi sevdalısı
Arap şeyhlerine mi, yoksa İstanbulluya mı hizmet ettiği, zaman içinde
ortaya çıkacaktır.
Yeri gelmişken sormak istiyorum: Suudi Kralına,
acaba, Sayın Başbakan, Osmanlı döneminde Mekke’nin korunması için
kurulmuş Ecyad Kalesinin yıkılmasını sordu mu?
Anlaşılan şu: İstanbul’u da yönetemediniz, Türkiye’yi
de yönetemediniz, ortada; ama, İstanbul da bilmeli, Türkiye de bilmeli
ki sahipsiz değildir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
RECEP KORAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz, arkadaşımız kendi söyledikleriyle çelişkili, İstanbul’la
ilgili gerçek olmayan o kadar şey söyledi ki… Mesela “kar yağdığında
İstanbul felç oluyor” dedi. (CHP sıralarından gürültüler)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) – Bakanlar cevap veriyor…
BAŞKAN – Efendim, bir vesileyle siz de söz istersiniz,
açıklayabilirsiniz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Bunun mutlaka cevabının
verilmesi için söylüyorum. Gerçekleri söyleyeceğiz…
BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğümüzde böyle bir cevap
verme durumu yok. Sayın Bakan olsaydı o konuda açıklama yapardı.
Teşekkür ederim.
Üçüncü gündemdışı söz isteği, Avrupa Birliği
hakkında olmak üzere, Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun’a
aittir.
Buyurun Sayın Alaboyun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Uygun kullanmaya çalışalım.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Hayhay efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza
Alaboyun’un, Avrupa Birliği müzakerelerinin birinci yıldönümünde
gerçekleşen reformlara ve Avrupa Parlamentosundaki Türkiye Raporuna
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan AB ile müzakerelerin
birinci yıl dönümünde müzakere süreciyle ilgili görüşlerimi dile
getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Avrupa
Birliği süreci ülkemizin bir devlet politikasıdır. Bu devlet politikasının
temelini de Yüce Atatürk’ün “muasır medeniyet seviyesine ulaşma”
hedefi oluşturmaktadır. Bu hedef, Anayasa’mızın 174’üncü maddesinde
“Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak” şeklinde
tanımını bulmuştur.
Değerli arkadaşlar, AB’yle ilişkilerin tarihsel
sürecine bir bakacak olursak, her dönem parlamentolarının ve cumhuriyet
hükümetlerinin bu doğrultuda büyük çabalar göstermiş olduğunu
görürüz.
1959 yılında, zamanın Menderes Hükümetinin girişimleriyle
o zamanki AET’yle ilişkiler kurulmuş; daha sonra, 1963 yılında, İnönü
Hükümeti zamanında Ankara Anlaşması imzalanmış; 1987 yılında,
Özal Hükümeti zamanında ilk üyelik başvurusu yapılmış; 1995 yılında,
Çiller-Karayalçın ortaklığı döneminde Gümrük Birliği Anlaşması
imzalanmış; 1999 yılında, Ecevit-Bahçeli ve Yılmaz’ın oluşturduğu
Koalisyon Hükümeti döneminde adaylık statüsü alınmıştır.
Ayrıca, bu dönemde, Sayın Bahçeli’nin başkanlığında,
AB yolunda izleyeceğimiz yol haritasını ortaya koyan ulusal program
hazırlanmış ve program çerçevesinde, idam cezasının kaldırılması,
Kürtçe’nin serbest bırakılması yönünde yasal ve anayasal değişiklikler
yapılmıştır.
AK Parti İktidarı döneminde, iktidar ve muhalefet
elbirliği içerisinde, AB’yle ilgili reformlar hızlandırılmış ve
Kopenhag Kriterlerini yerine getirme konusunda olumlu adımlar
atılarak, 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelere başlama tarihi alınmıştır.
Görüleceği gibi, bu sürece bütün iktidarlar
katkıda bulunmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde
tartışma yaratan Avrupa Parlamentosundaki Türkiye raporu konusunda
bir şeyler söylemek istiyorum.
Raporun ne olduğunu anlamak için, öncelikli olarak,
Avrupa Parlamentosu nedir, bunu iyi bilmemiz gerekir. Avrupa Parlamentosunun
ne olduğunu anlamak için bir ulusal parlamentoyla karşılaştırmakta
yarar var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, ulusal parlamentolar, iktidarı
ve muhalefeti olan, bünyesinde bir hükümet çıkartabilen parlamentolardır.
Ulusal parlamentolarda istikrar için bağlayıcı grup kararları, etkili
mekanizmalardan biridir. Ulusal parlamentolarda, hükümet, kendi
programına uygun, millî menfaatlarıyla uyumlu iç ve dış politika
izler. Ancak, Avrupa Parlamentosunda durum ulusal parlamentolardan
oldukça farklıdır. Avrupa Parlamentosunda bir iktidar ve muhalefet
kavramı yoktur, çoğunluğa dayalı bir hükümet de bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, belli bir politik amaca yönelik, uyumlu ve sağlıklı
politikalar üretilememektedir. Avrupa Parlamentosunda politik
gruplar olmasına rağmen, bağlayıcı grup kararları almaları da mümkün
değildir. Avrupa parlamenterlerinin bireyselliği ön plana çıkmaktadır.
Avrupa Parlamentosu, lobicilik faaliyetlerine aşırı derecede
açık ve bu konuda da zafiyeti olan bir parlamentodur ve bu Parlamentoda
25 aday ülkeden seçilen 732 parlamenter bulunmaktadır. Bazen, 732
kafadan 732 ayrı ses çıkabilmektedir. Biraz çaba gösteren her parlamenter
istediği ifadeyi, istediği rapora dercettirebilmektedir. Hele,
Camiel Eurling gibi, Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmayan bir
parlamenterin, kendi taslak raporuna Dış İlişkiler Komisyonunda
sahip çıkmaması sonucunda, kendi içinde çelişkiler ve zıtlıklar
içeren, ipe sapa gelmez, tartışmalı bir rapor ortaya çıkabilmektedir.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa’nın en önemli kurumlarından biri olmasına
rağmen, almış olduğu kararlar, hazırlamış olduğu raporlar, Avrupa
Birliğinin karar mekanizmaları olan Avrupa Birliği Komisyonunda,
Avrupa Birliği Başkanlar Konseyinde ve Avrupa Birliği Adalet Divanında
daima ihtiyatla karşılanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AB sürecinde,
bir zamanlar, aday statüsü almak bizim hedefimizdi, onu aldık; daha
sonra, müzakere tarihi almak hedef oldu, onu da aldık; müzakerelere
başlayıp, başlayamayacağımız sorgulandı, müzakerelere başladık
ve 35 bölümden oluşan başlıklardan birinin görüşülmesini de tamamladık.
Şunu unutmamamız gerekiyor ki, AB yolunda yapılacak reformlar,
kendi insanımız, kendi demokratik gelişimimiz içindir; AB’ye karşı
verilmiş tavizler olarak asla algılanamaz, algılanmamalıdır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Derogasyonlar ne oldu?
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) – Türkiye’nin AB süreci,
elbette ki, diğer ülkelerden farklıdır. Biz, 70 milyon nüfuslu, farklı
bir kültüre sahip, gelir düzeyi düşük bir ülkeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) – Bu nedenle, süreci,
diğer ülkelerin AB süreciyle karşılaştırmak doğru bir şey değildir.
AB’yle ilişkilerimizi birtakım raporlar ve Avrupalı parlamenterlerin
açıklamaları değil, Müzakere Çerçeve Belgesi ve bizim uzun vadeli
millî menfaatlerimiz belirler.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) – Müzakere Çerçeve
Belgesi çok mu hoşunuza gitti, çok mu sevdiniz?!
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) – Önemli olan, bu süreçte,
ülkemizi kalkınmış ülkeler seviyesine çıkarmak, demokrasimizi
ve hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını geliştirmek temel hedefimiz
olmalıdır. Bu süreçte, eğitimli, bilgili, kültürlü nesiller yetiştirmek
en büyük kazancımız olacaktır. Türkiye, bu konuda da, Avrupa Birliğinin
Lizbon Stratejisi hedeflerine uygun hareket etmektedir.
Değerli arkadaşlar “Avrupa Birliğine bizi alacaklar
mı almayacaklar mı” gibi umut kırıcı görüş ve dedikodular zaman zaman
ön plana çıkarılmaktadır. Bu tür söylemlere asla prim verilmemelidir.
On yıl veya onbeş yıl sonra Türkiye’nin ve Avrupa Birliğinin nerede
olacağını hiç kimse bilemez. Bundan altı yıl önce, 11 Eylül olaylarının
olabileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Ama, görüyoruz ki, komşu
ülkelerde cereyan eden olayların temelinde 11 Eylül olayları yatmaktadır.
Bu nedenle, umutsuzluğu körüklemek yerine, geleceğe bakmamız gerekiyor.
Burada hepimize görev ve sorumluluk düşmektedir. Bizim için önemli
olan, tam üyelik yolunda ev ödevlerimizi iyi yapmak, ülkemizi, Anayasa’mızda
ifade edildiği gibi, çağdaş ülkeler seviyesinin üzerine çıkarmaktır.
Ayrıca, şunu da unutmamak gerekir ki, sürecin sonunda
AB’ye üye olmamız yalnız ve yalnızca 25 AB ülkesinin elinde değildir.
Türkiye, millî menfaatleriyle örtüşmediği sürece, kendi istediği
zaman AB sürecini askıya alabilir, bu süreçten vazgeçebilir. Bu
konularda kendimize ve Parlamentomuza güvenmemiz gerekmektedir.
Bu süreçte umutsuzluğun asla galip gelmemesini
diliyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alaboyun.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup
bilgilerinize sunacağım.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 1.7.2006 tarihli ve 5541 sayılı Kanun’un, bir kez
daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
Tezkeresi (3/1117)
17.7.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İLGİ: 4.7.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-17766/45789
sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca
1.7.2006 gününde kabul edilen 5541 sayılı “Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” incelenmiştir.
Yasanın 1 inci maddesiyle 4.11.1981 günlü, 2547 sayılı
Yükseköğretim Yasa’sına eklenen geçici 53 üncü maddede,
“1995 yılından itibaren Türkiye’ye göç eden Ahıska
Türklerinden önlisans ve lisans diploması sahiplerinin, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde Yükseköğretim
Kuruluna müracaatları halinde seviye tespit sınavına tabi tutulmaksızın
diploma ve belgeleri incelenerek ilgili kişilere Diploma Denklik
Komisyonunca Diploma Denklik Belgesi verilir.”
düzenlemesine yer verilmiştir.
1- Anayasanın 131 inci maddesinin birinci fıkrasında,
yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek,
yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim
ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların
yasada belirlenen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini
ve üniversitelere özgülenen kaynakların etkili biçimde kullanılmasını
sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak
amacıyla Yükseköğretim Kurulu kurulacağı belirtilmiştir.
Bu maddedeki Yükseköğretim Kurulunun kuruluş
amacının öğeleri, aynı zamanda kurulun görev ve yetki alanını da
belirlemektedir. Buna göre, yükseköğretimin planlanması, düzenlenmesi,
yönetilmesi ve denetlenmesi yetkisi Yükseköğretim Kuruluna verilmiştir.
Bu yetki, yükseköğretim alanının düzenlenmesine ilişkin yönetsel
düzenleyici işlemleri de kapsamaktadır.
Yükseköğretim Kurulunun yükseköğretimin planlanması,
düzenlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi yetkisinin, yurt dışındaki
yükseköğretim kurumlarından alınmış önlisans, lisans ve lisans üstü
diplomaların denkliğini inceleyip kabul ya da reddetmeyi içerdiğinde
kuşku bulunmamaktadır.
Nitekim, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 7
nci maddesinin (p) bendinde, yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından
alınmış önlisans, lisans ve lisansüstü diplomaların denkliğini kabul
etmek Yükseköğretim Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.
Yükseköğretim Kurulunun bu düzenlemeye dayalı
olarak çıkardığı “Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği”
ile yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından alınmış önlisans,
lisans ve yüksek lisans diplomalarının denklik işlemlerinde uyulacak
ilke ve yöntemler düzenlenmiştir.
Yönetmelik ülke ya da üniversite bazında herhangi
bir ayrıma yer vermemekte ve getirdiği düzenlemeler tüm yabancı
ülke yükseköğretim kurumlarından alınan önlisans, lisans ve yüksek
lisans diplomalarını kapsamaktadır.
Yönetmelikte öngörülen süreç sonunda uygun görülenler,
yine yönetmelik uyarınca oluşturulan Diploma Denklik Komisyonunun
önerisi ve Yükseköğretim Yürütme Kurulunun kararı ile denklik belgesi
verilmektedir.
5541 sayılı Yasayla yasakoyucu, Anayasanın 131
inci maddesiyle Yükseköğretim Kurulunun yetki ve görev alanına
bırakılan bir konuyu bir yasama tasarrufu ile doğrudan düzenlemektedir.
Yapılan düzenlemede, yukarıda da belirtildiği
gibi, önlisans ve lisans diplomalarının denkliğini belirleme konusunda,
öncelikle Anayasanın 131 inci maddesiyle ve daha sonra 2547 sayılı
Yasaya dayanılarak çıkarılan yönetmeliğin 4 üncü maddesiyle
Yükseköğretim Yürütme Kuruluna tanınan karar yetkisi, 1995 yılından
itibaren Türkiye’ye göç eden Ahıska Türklerine ilişkin diplomalar
yönünden, Diploma Denklik Komisyonuna bırakılmaktadır ki, bu düzenlemeyi
Anayasanın 131 inci maddesiyle bağdaştırmak olanaksızdır.
2- Anayasanın 6 ncı maddesinde, Türk Ulusunun egemenliğini,
Anayasanın koyduğu ilkelere göre yetkili organları eliyle kullanacağı;
hiçbir organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini
kullanamayacağı belirtilmiş; Anayasanın 124 üncü maddesinde de,
Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin kendi görev
alanlarını ilgilendiren yasaların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere yönetmelik çıkarabilecekleri vurgulanarak, yönetmelik
çıkarma yetkisi yönetime verilmiştir.
Yükseköğretim Kurulu, yukarıda da belirtildiği
gibi, 2547 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin (p) bendinin verdiği yetkiyle,
yurtdışından alınan yükseköğretim diplomalarının denklik konusunu
“Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği” ile düzenlemiştir.
Yönetmelikte, yabancı ya da Türk uyruklu kişilerin
yabancı ülke yükseköğretim kurumlarından aldıkları diplomaların
Türkiye’deki benzer eğitime denk olup olmadığı konusunda “tereddüde
düşülmesi” durumunda, Yükseköğretim Yürütme Kuruluna “…bir sınıf
geçme, ders geçme sınavı niteliğinde olmayan, ancak, öğrencinin
almış olduğu derslerin kapsamını ve öğrencinin kazanması gereken
en az bilgi düzeyinin tespitini” amaçlayan “özel bir seviye tespit
sınavı” yapılabilmesi konusunda yetki verilmiştir. Anayasa ile
Yükseköğretim Kuruluna bırakılan ve yönetmelikle Yükseköğretim
Yürütme Kuruluna tanınan bu yetki, yasa koyucu tarafından lisans
diploması sahibi olan ve yalnızca “1995 yılından itibaren Türkiye’ye
göç eden Ahıska Türkleri” yönünden sona erdirilmektedir.
Bu durum, Yükseköğretim Kurulunun Anayasa ile
öngörülen düzenleme alanına yasama organınca doğrudan karışılması
anlamına gelmektedir ki, bunu, Anayasanın 6 ve 124 üncü maddeleriyle
bağdaştırmak olanaksızdır.
3- Ayrıca, 5541 sayılı Yasa ile getirilen geçici
53 üncü maddede, yalnızca “1995 yılından itibaren Türkiye’ye göç
eden Ahıska Türkleri” kapsama alınmıştır.
Böylece, Ahıska Türkleri ile bu kökenden olmayan
Türkler ya da yabancı uyruklu diğer kişiler arasında yurtdışından
alınan yükseköğretim diplomasının denkliğinin kabulü yönünden
ayırım yapılmış olmaktadır.
Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devleti ilkesi,
Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılmış; 10 uncu
maddesinde de, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin
yasa önünde eşit olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da açıklandığı
gibi, yasa önünde eşitlik, hukuksal durumları aynı olanlar için söz
konusudur. Eşitlik ilkesi ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmektedir.
Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak
ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir.
Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara
aynı kurallar uygulanarak, yasa karşısında eşitliğin zedelenmesi
önlenmiştir.
Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler
ya da topluluklar için değişik kuralları gerektirebilir. Aynı hukuksal
durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa,
Anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmiş olmaz. Ancak, nitelikleri
ve durumları özdeş olanlar için değişik kurallar konulamaz.
Buna karşın, 5541 sayılı Yasayla getirilen geçici
maddede, 1995 yılından itibaren Türkiye’ye göç eden Ahıska Türklerine
ayrıcalık sağlanmıştır.
Haklı bir nedene dayanmayan bu ayrıcalık, Anayasanın
2 ve 10 uncu maddelerine uygun düşmemektedir.
Yasanın genel gerekçesinde, bu özel düzenlemenin
nedeni olarak “3835 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin (c) bendinde,
göçmenlerin üretici duruma getirilebilmeleri için gerekli tedbirlerin
alınacağının belirtilmesine karşın Türkiye’ye gelen Ahıska Türklerinin
birçok sorunla karşılaştığı; 1992-1995 yılları arasında Yükseköğretim
Kuruluna dilekçeyle müracaat eden Ahıska Türklerine önlisans ve
lisans diplomalarının tanınarak ‘Diploma Denklik Belgesi’ verildiği,
ancak 1995 yılından sonra diplomaların denkliğinin kabul edilmediği
ve böylece aynı okulda, aynı sınıfta okumuş kişilerin birinin diplomasının
tanındığı, diğerinin diplomasının ise tanınmadığı; böylece bu
kişilerden biri mesleğini icra ederken, diğerinin edemez durumda
kaldığı; getirilen düzenlemeyle bu mağduriyetin giderilmesinin
yanı sıra önlisans ve lisans mezunları hakkında Yükseköğretim Kurulunun
farklı uygulamalarından kaynaklanan eşitsizliklerin giderilmesi”
gösterilmektedir.
Yurtdışında yüksek öğretimini tamamlayıp Türkiye’ye
gelen Ahıska Türklerinin salt işsizlik sorununu çözmek için onlara
diploma denklik belgesi verilmesi kamu yararına ve hukuka uygun
görülemez.
Böyle bir tutumun özellikle halk sağlığını, gençlerin
eğitimini, can ve mal güvenliğini ilgilendiren konularda ne denli
sakıncalar ve giderilmesi olanaksız sonuçlar yaratabileceği
açıktır.
Kaldı ki, işsizlik, yabancı ülkelerdeki yüksek
öğretim kurumlarında eğitimlerini tamamlayıp yurda dönen, hatta
Türkiye’de eğitim gören tüm Türk yurttaşları için de geçerli bir sorundur.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle
uygun görülmeyen “5541 sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun”, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez
daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri
uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 13, 14, 21, 22, 47, 48,
52, 58, 67, 80, 91, 95, 149, 188, 193, 194, 233 ve 254 üncü sıralarındaki
soruları birlikte cevaplandırmak isteğinde bulunmuştur.
Sayın Bakanın bu isteği, sırası geldiğinde yerine
getirilecektir.
Bilgilerinize arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
2.- Pakistan Ulusal Meclis Başkanı
Choudhry Amir Hussain’in davetlisi olarak Pakistan’a resmî ziyarette
bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık Tezkeresi
(3/1118)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç’ın, Pakistan Ulusal Meclis Başkanı Choudhry Amir Hussain’in davetine
icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Pakistan’a
resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca, Genel Kurulun 29 Haziran 2006 tarihindeki 122
nci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ADI SOYADI: SEÇİM
ÇEVRESİ
Mehmet Fehmi Uyanık Diyarbakır
Recep Koral İstanbul
Hakkı Ülkü İzmir
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
3.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, Genel Kurul gündemine alınan
1057 sıra sayılı (1/1120) Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının
Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1119)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuzca esas komisyon olarak görüşülerek
Genel Kurul gündemine alınan 1057 sıra sayılı ve 1/1120 esas numaralı
Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının, İçtüzüğün 88 inci maddesi
çerçevesinde Komisyona geri verilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Demir
Samsun
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Tasarı, İçtüzüğün 88’inci maddesi gereğince
Komisyona geri verilmiştir.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir
tezkere vardır; okutuyorum:
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler’in (6/1702) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/401)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular kısmının 319 uncu sırasında
yer alan (6/1702) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Hüseyin
Güler
Mersin
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir gensoru önergesi vardır.
Önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi okutacağım gensoru 500 kelimeden fazla olduğu
için, önergenin özeti okunacaktır. Ancak, önergenin tam metni Tutanak
dergisine eklenecektir.
Okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol
ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, nitelikli ortaöğretim kurumlarında
atıl kapasite oluşturarak kamu kaynaklarını israf ettiği, Talim
ve Terbiye Kurulu Başkanlığını işlevsizleştirerek ders kitapları
ve yardımcı kitapların içeriğinde sorunlar oluşturduğu, YÖK ile çatışmaya
girdiği, kadrolaşmak ve yargı kararlarını uygulamamak suretiyle
görevini kötüye kullandığı iddialarıyla, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/6) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
11.6.2006 tarihinde yapılan Ortaöğretim Kurumları
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı sonucunda birinci ve ikinci
yerleştirmelerden sonra Anadolu Liseleri, Fen Liseleri ve Anadolu
Öğretmen Liselerinde 5 115, Anadolu Meslekî ve Teknik Ortaöğretim
Kurumlarında 30 178 olmak üzere, toplam 35 293 boş kontenjanı üçüncü
yerleştirme başvurusuna açmayıp, öğrencilerin nitelikli eğitim
alma hakkını engellemek suretiyle kamu kaynaklarını israf eden;
millî eğitim politikalarının belirlendiği, ders kitaplarının incelendiği
Talim ve Terbiye Kurulunda yapılan yönetmelik değişiklikleriyle
kurumu işlevsizleştiren, okullarda kullanılan ders kitapları ve
100 Temel Eser gibi yardımcı kitapların içeriğini hurafe, argo, küfür,
hakaret ve dinsel motiflerle donatarak okullara sokan, Millî Eğitim
Bakanlığının tüm birimlerinde yapılan partizanca atamaları yargı
kararlarına rağmen sürdürerek görevini kötüye kullanan Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
Deniz
Baykal
Antalya
CHP
Grup Başkanı
|
Ali Topuz |
Kemal Anadol |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
İzmir |
Samsun |
|
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
Özet Gerekçe:
OKS sınavı, yerleştirme boyutuyla tam bir skandala
neden olmuştur. OKS sonucunda birinci ve ikinci yerleştirmelerden
sonra boş kalan 35 293 kontenjan için üçüncü duyuruya çıkılmayarak
bu okullarda devlet eliyle atıl kapasite oluşturulmuştur. Bu yolla, Anadolu Liseleri ve Fen Liselerinde 5
115, meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarında 30 178 kontenjan
boş bırakılmıştır. Türkiye’nin en nitelikli, en gözde Anadolu ve
Fen Liseleriyle birlikte diğer Anadolu Liseleri yüzde 17,6’lık boş
kapasiteyle eğitim-öğretime başlamıştır.
Gerek kamu okullarının boş kapasiteyle çalışmasına
neden olunmakla gerekse velilerin çocuklarının nitelikli bir eğitim
almaları için yıllardır binbir fedakârlıkla yaptıkları eğitim harcamaları
ve emekleri dikkate alındığında büyük bir kaynak israfına yol açılmıştır.
Öte yandan, Bakan Çelik, göreve gelir gelmez, bakanlığın
en stratejik birimi olan Talim Terbiye Kurulunda görev yapan 167 uzmanı
kuruldan uzaklaştırmış; ancak, bu uzmanların hemen hemen tümü yargı
kararıyla göreve iade edilmiştir. Bunun üzerine, önce 3.12.2003 tarihinde
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 55 inci maddesini değiştirerek
yardımcı ders kitaplarının ve eğitim araçlarının denetim ve inceleme
yetkisini kuruldan almış, daha sonra da, 1.9.2006 tarihinde yaptığı
yönetmelik değişikliğiyle de ders kitapları, çalışma kitapları
ve öğretmen kılavuz kitaplarının inceleme ve denetleme yetkisini
kuruldan alarak kurulu bütünüyle işlevsizleştirmiştir.
Bunun sonucunda ders kitaplarında, yardımcı
ders kitaplarıyla ve eğitim araçlarında tam anlamıyla bir başıboşluk
yaratılmış, okullarımıza argo, küfür, hakaret dolu ifadelerin
yer aldığı kitaplar girmiştir. 15.7.2005 tarihinde
Bakan Çelik imzasıyla ilköğretim öğrencilerinin yararlanması
için tavsiye edilen 100 Temel Eser belirlenmiştir. Bu eserler denetim
dışı kaldığı için yabancı masal kahramanlarının İslamî söylem kullandığı,
cumhurbaşkanına alenen hakaret edildiği manilerin yer aldığı ve
müstehcen içerikli bilmece kitapları okul kütüphanelerinde yer
almıştır.
Ayrıca 1999 yılında Talim Terbiye Kurulunun aldığı
kararla yazarı ve eserleri belirlenerek okullara sokulamayacak
kitaplar tekrar okullara girmeye başlamıştır. Tarikat liderlerinin
takma adlarla yazdığı ve daha önce yasaklanan kitapları okullara
sokmak için yapılan yasal düzenlemeler laik Türkiye Cumhuriyetinde
kabul edilemez. Bakan Çelik’in bu uygulamalarıyla cumhuriyet okullarına
küfür, argo, hakaret, anti laik söylem ve eylem içerikli yayınlar
girmiştir.
Bu süreçte Millî Eğitim Bakanlığında olağanüstü
boyutlarda kadro kıyımı yaşanmıştır. 4 573 okul müdür yardımcısı, 4 013 okul müdürü, 416 ilçe-il millî eğitim müdürü,
552 ilçe-il millî eğitim şube müdürü, 186 ilçe-il millî eğitim müdür
yardımcısı ve 94 kadın yönetici olmak üzere 9 834 yönetici atanmıştır.
Bu uygulamayla okullarımızda tam bir kaos, kargaşa ve huzursuzluk
ortamı yaratılmıştır. Okullarda başarısızlığın ve şiddetin yoğun
bir şekilde yaşanması bu kadrolaşma süreciyle paralel gelişmiştir.
Yükseköğretim Kurumunun güvenlik gereksinmesi
için talep ettiği ödeneği aktarmayarak önemli bir anayasal kurumun
güvenliğini riske atacak kadar bu kurumla çatışma içinde olan Millî
Eğitim Bakanı yurtdışında lisansüstü öğretim yapacak öğrencilerin
seçimini kendi uhdesinde yürüterek Anayasa suçu işlemektedir.
Sonuç olarak Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
görev yaptığı dönemde;
Okullara argo, hakaret, küfür, anti laik söylemler
içeren kavramlar bulaşmış,
Öğrencilerin geleceklerini kendileri ve aileleri
adına Bakan Çelik şekillendirmeye başlamış.
Bakan Çelik’in uygulamalarıyla kamunun büyük
masraflarla kurduğu nitelikli eğitim kurumlarında atıl kapasiteler
yaratılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle görevini kötüye
kullanan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik hakkında Anayasanın
98 ve 99 uncu, TBMM İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergenin görüşme günü Danışma Kurulunca daha
sonra belirlenecek ve oylarınıza sunulacaktır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin 2 önerge
vardır; ayrı ayrı okutacağım ve daha sonra bilgilerinize sunacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
2.- Antalya Milletvekili Tuncay
Ercenk ve 28 milletvekilinin, Antalya Lara Kent Parkının temalı
parka dönüştürülmesinin ve tahsis sürecinin araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/375)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Antalya Lara bölgesindeki Lara Kent Parkı, Kültür
ve Turizm Bakanlığınca temalı parka dönüştürülmüş ve tahsis kapsamında
ihaleye çıkarılmıştır.
1997 yılında onaylanan planla halkın kullanımına
açılan ve bu amaçla ayrılan park 3 500 dönümlük bir alanı kapsamaktadır.
Lara Kent Parkı Antalya halkının ortak kullanım
alanıdır.
Tahrip edilmemiş, yağmalanmamış bu alan benzeri
dünyada çok az görülebilen özellikler taşımaktadır.
Kumulu, ekosistemi, florası, endemik türleri,
kızılçamları, türlü kuşlarıyla çok özel bir doğa alanıdır. Şimdi bu
alan AKP İktidarı döneminde, tartışmalı bir biçimde, üzerine gölgeler
düşmüş bir ihaleyle elden çıkarılmaktadır.
28.4.2006 tarihinde gerçekleştirilen
ilk ihale LİMAK tarafından Lara Temalı Parkı tahsisi kapsamında
alınmış ancak iptal edilmiştir.
17.8.2006’daki ikinci ihalede ise, UDE Şirketine
tahsisi gerçekleşmiştir.
İhalenin hukukî temeli, ihaleye kadar uzanan süreç
yanında, ihale aşamasındaki siyasal müdahalelerin de araştırılması
gerekmektedir.
Bu nedenle TBMM tarafından kapsamlı bir araştırmanın
yapılabilmesi için bir Meclis araştırmasının yapılmasında zorunluluklar
bulunmaktadır.
Özellikle şu soruların yanıtları mutlaka ortaya
konulmalıdır:
Temalı projesine uygun alanın seçilmesinde bilimsel
ve teknik çalışmalar yapılmış mıdır?
a) Park alanı için,
konusunda uzman kuruluşlar tarafından tüm kriterler dikkate alınarak
özel fizibilite çalışmasının yapılması,
b) Fizibilite sonuç
raporlarına uygun master plan çalışmasının yapılması,
c) Master plan ile
belirlenecek konseptin belirlenmesi,
d) Yeraltı su kaynaklarının
ve yollarının belirlenmesi,
e) Arazinin topografik
ve jeolojik yapısına uygun olarak, master planda belirlenecek temelli
ve temelsiz yapıların yerleştirilebileceği uygun alanların belirlenmesi
gibi bilimsel ve teknik çalışmalar yapıldıktan sonra temalı park
kararının getirilmesi gerekir.
Lara Kent Parkı ile ilgili olarak herhangi bir bilimsel
ve teknik çalışma yapılmadan Temalı Park kararı getirilmiş ve tahsis
edilmiştir.
AKP İktidarının hiçbir plana ve projeye dayanmayan,
sadece kamu alanlarını satmaya yönelik fırsatçı ve çevresini yararlandırmaya
yönelik anlayışı karşısında, konunun ulusal gündeme taşınması
gerekmektedir.
Sorulması gereken başka sorular da vardır. Bu konular
da ayrıntılı biçimde araştırılmalıdır.
Temalı park yapılması amacıyla tahsis edilmek istenen
Lara Kent Parkı arazisi doğru bir seçim midir?
1) Alanın bir ormanlık bölge olması ve özel bir peyzaj
planlanmasına uygun mudur?
2) Arazinin kumul yapıya sahip olması ve yeraltı
su seviyesinin yüksek olması tartışılmış mıdır?
3) Yurtdışı temalı parklarda, parklardaki temelli
yapılar için yapı yoğunluğu araştırılmış mıdır?
4) İhalenin gerçekleştiği 17.8.2006 tarihinde
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Antalya’da tatildedir. Başbakanın
kalmakta olduğu Rixos Otel Fettah Tamince’ye aittir ve söz konusu kişinin
şirketi olan UDE, aynı tarihteki ihalede, Lara Kent Parkının tahsisine
ilişkin ihaleye katılarak, çok cüzi bir miktar karşılığında sonuca
ulaşmıştır.
Tartışmalı tahsis ihalesini alan şirketin ve bu
şirketin büyük ortaklarının da bu çerçevede araştırılması gerekmektedir.
Şirket ve kurucularının çok kısa bir süreçte gösterdikleri olağanüstü
gelişme ile uluslararası ilişkileri de araştırma kapsamı içine
alınmalıdır.
Tahsis ihalesini alan şirketin ortaklarının,
başka hangi şirketlerde benzer ortaklıkları olduğu ve bu şirketlerin
ilişkileri de TBMM tarafından araştırılmalıdır.
İptal edilen ilk ihale ile ikinci ihalenin birbirini
tamamlayan bir özellik taşıyıp taşımadığı ve her iki ihaleye katılan
ya da çekilenlerin ilişkisi de kapsamlı biçimde araştırılmalıdır.
Bu uygulama, cumhuriyet tarihinde eşine az rastlanılan
bir şüpheyi gündeme getirmektedir. Kaldı ki, şüpheler ve gölgeler
bununla da sınırlı değildir. Meclis Araştırması tüm bu sorunların
arkasındaki gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Bu gerekçelerle, Antalya Lara Kent Parkının tahsisiyle
ilgili gelişmelerin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci
maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104-105 inci maddelerine göre Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla talep ediyoruz. 21.8.2006
1. - Tuncay Ercenk (Antalya)
2. - Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
3. - Nail Kamacı (Antalya)
4. – Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
5. –
Atila Emek (
6. –
Osman Kaptan (
7. –
Osman Özcan (
8. – Haluk Koç (Samsun)
9. – Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10. – Mehmet Küçükaşık (Bursa)
11. – Mustafa Özyurt (Bursa)
12. – Ahmet Küçük (Çanakkale)
13. – Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
14. – Mustafa Gazalcı (Denizli)
15. – Mesut Değer (Diyarbakır)
16. – Rasim Çakır (Edirne)
17. – Nejat Gencan (Edirne)
18. – Erol Tınastepe (Erzincan)
19. – Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
20. – Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
21. – Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
22. – Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
23. – Mehmet Işık (Giresun)
24. –
Fuat Çay (Hatay)
25. –
Gökhan Durgun (Hatay)
26. – Abdulaziz Yazar (Hatay)
27. – Yücel Artantaş (Iğdır)
28. – Halil Akyüz (İstanbul)
29. – İsmet Atalay (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:
3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan
ve 76 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye denizlerinin bağlı bulunduğu Akdeniz’de
5 000, Karadeniz’de 1 700 civarında canlı türünün yaşadığı bilinmektedir.
Karadeniz’de 247, Marmara Denizinde 200, Ege Denizinde 300 ve Akdeniz’de
500 balık türü bulunmaktadır.
Tüm bu zenginliklere rağmen, ülkemizde balıkçılıkla
ilgili çağdaş, etkin politikalar geliştirilememesi, dünyada balıkçılık
teknolojisinin gelişimine rağmen ülkemizde yeni uygulamaların
hayata geçirilememesi, bilimsel bir kurumun böylesine önemli
bir sektöre destek ve yön verememesi sonucunda, balıkçılık sektörü
verimsizlik ve yetersiz ortamına sürüklenmiştir.
Dünya nüfusu ortalama kırk yılda 2 misli artmakta
ve insanların üçte 2’si normal beslenmelerinin altında bir gıda yetersizliği
içinde yaşamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler, gıda gereksinimlerini
karşılayabilecek ve ulusal kaynak gelirlerini artıracak önlemleri
almakta; ekonomik, sosyal ve diğer koruyucu hizmetlerle bireylerin
uygarca yaşamalarına çaba göstermektedir. Bu nedenle, balıkçılığın
önemi ekonomik kaynak sağlamasından çok, insan beslenmesine olan
yüksek düzeydeki protein katkısı nedeniyle de değerlendirilmelidir.
Özellikle dengeli beslenmenin bilincinde olan uluslar, hayvansal
protein kaynaklarını daha da zenginleştirmek için denizlerden yüksek
oranlarda yararlanmanın yollarını sürekli olarak aramakta, özellikle
geleceğe bugünden yatırım yapmaktadırlar.
Balıkçılık sektörü, hem ekonomik getirisi nedeniyle
hem de balığı avlayan tekne, avlanan ürünün muhafaza, nakliye, işlenmesi
ve pazarlama gibi bir dizi sektörle entegre olmuş ve bu sektörlerin
lokomotifi durumundadır. Sanayi kolları nedeniyle yaklaşık 30
000 kişiye iş sahası ve katmadeğer sağlayan bir sektör konumundadır.
Ülkemizde halen balıkçılık alanında kaynak kullanımı,
denetim ve kontrol, yapısal eylemler, pazar politikası, devlet yardımları
ve balıkçılarımızın sosyal sorunları konularında ciddî bir boşluk
yaşanmaktadır.
Ülkemizde balıkçılık araştırmaları konusunda
da ilgisizlik yaşanmaktadır. OECD ülkeleri 2000 tarihli balıkçılık
yönetimiyle ilgili harcamalara bakıldığında, Türkiye'de balıkçılık
için ayrılan parasal ödenekler ile diğer ülkelerin harcamaları
arasında ciddî bir uçurum söz konusudur. Örneğin, İsveç’in 1997 yılında
balıkçılıkla ilgili araştırma giderleri 20 170 000 USD iken, Türkiye,
2006 yılında 840 000 euroluk malî kaynakla araştırma ve proje faaliyetlerini
sürdürmeye çalışmaktadır. Yunanistan’ın 1997 yılında bu faaliyet
için ayırdığı ödenek 36 110 000 USD’dir. OECD’nin yayımladığı tabloda,
Türkiye'nin balıkçılık yönetimiyle ilgili harcamalarını içeren
ödenek hanesi “bilgi alınamadı” şeklinde gösterilmiştir. Oysa,
Türkiye, İspanya dışında Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerden daha
fazla balık üretmekte ve bu konuda söz sahibi olması gereken bir ülkedir.
AB sürecindeki Türkiye’nin en kısa zamanda canlı sucul kaynaklarının
sağlıklı yönetimi için yeniden yapılanmayla eksikliklerini giderip
süreklilik arz eden araştırma programlarıyla, mevcut üretim gücüyle
uluslararası platformda yer alması gerekmektedir. Devletle balıkçılık
sektör çalışanları arasında sağlıklı diyaloglar geliştirilmeli,
araştırmalar için gereken altyapının ülkesel çerçevede yaşama geçirilmesi
sağlanmalıdır.
Bir yarımada ülkesi olan Türkiye’de balıkçılık
yönetiminde Bakanlık, hiç olmazsa bir genel müdürlüğün olması gerekmektedir.
Aksi halde balıkçılık sektörü önceki yıllarda olduğu gibi kimliksiz
ve sahipsiz olarak dağ gibi büyüyen sorunlarıyla bitme noktasına
gelecektir.
Balıkçılık sektörünün toplumsal beslenmeyi sağlayan,
ekonomik yönden güçlü ve iyi bir istihdam alanı yaratan özelliğine
karşın, bu sektörün ülkesel boyuttaki sıkıntıları ve bununla ilgili
darboğazların sürekliliği söz konusudur.
Balıkçılığımızın ulusal sorunlarına çıkış yolu
bulabilmek ve konuyu parlamento çatısı altında tartışmaya açabilmek,
çözüm önerileri üretebilmek ve ekonomik gücünü artırabilmek için
ülkemizde balıkçılığın sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi
için Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1 -
Ali Arslan (Muğla)
2 - Orhan
Sür (Balıkesir)
3 - Türkân Miçooğulları (İzmir)
4 - Erdal Karademir (İzmir)
5 - Ufuk Özkan (Manisa)
6 - Sedat Uzunbay (İzmir)
7 - Yılmaz Kaya (İzmir)
8 - Enver Öktem (İzmir)
9 - Harun Akın (Zonguldak)
10 - Fahrettin Üstün (Muğla)
11 - Muharrem İnce (Yalova)
12 - Mevlüt Coşkuner (Isparta)
13 - Mahmut Yıldız (Şanlıurfa)
14 - Abdurrezzak Erten (İzmir)
15 - Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
16 - Nail Kamacı (Antalya)
17 – Nadir Saraç (Zonguldak)
18 – Ali Cumhur Yaka (Muğla)
19 – Nejat Gencan (Edirne)
20 – Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
21 – Salih Gün (Kocaeli)
22 – Sefa Sirmen (Kocaeli)
23 – İzzet Çetin (Kocaeli)
24 – Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
25 – Mehmet Semerci (Aydın)
26 – Feramus Şahin (Tokat)
27 – Kemal Demirel (Bursa)
28 – Nezir Büyükcengiz (Konya)
29 – İsmail Özay (Çanakkale)
30 – Yücel Artantaş (Iğdır)
31 – Kemal Sağ (Adana)
32 – Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
33 – Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
34 – Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
35 – Nuri Çilingir (Manisa)
36 – Yavuz Altınorak (Kırklareli)
37 – Ahmet Ersin (İzmir)
38 – Rasim Çakır (Edirne)
39 – Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
40 – Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
41 – Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
42 – Yılmaz Ateş (Ankara)
43 – Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
44 – İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
45 – Mehmet Ali Arıkan
(Eskişehir)
46 – Mahmut Duyan (Mardin)
47 – V. Haşim Oral (Denizli)
48 – N. Gaye Erbatur (Adana)
49 – Ali Rıza Bodur (İzmir)
50 – Erol Tınastepe (Erzincan)
51 – Hakkı Ülkü (İzmir)
52 – Necati Uzdil (Osmaniye)
53 – Şefik Zengin (Mersin)
54 – Hasan Ören (Manisa)
55 – Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
56 – Cevdet Selvi (Eskişehir)
57 – İsmet Atalay (İstanbul)
58 – Muharrem Kılıç (Malatya)
59 – M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
60 – Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
61 – Halil Akyüz (İstanbul)
62 – Muharrem Toprak (İzmir)
63 – Tuncay Ercenk (Antalya)
64 –
Mehmet Işık (Giresun)
65 –
Yakup Kepenek (
66 –
Güldal Okuducu (İstanbul)
67 –
Bayram Ali Meral (
68 –
Atila Emek (
69 –
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
70 -
Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
71 -
Osman Özcan (
72 -
Mesut Değer (Diyarbakır)
73 -
Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
74 -
Gürol Ergin (Muğla)
75 - Uğur Aksöz (Adana)
76 - Vahit Çekmez (Mersin)
77 - Ali Oksal (Mersin)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Komisyondan istifa tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE
ÖNERGELER (Devam)
5.- Hakkâri Milletvekili Fehmi Öztunç’un
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/404)
4.7.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sayın Başkanım;
Seçmenlerimin yoğunluğu nedeniyle, komisyon
çalışmalarına yeterli katkıda bulunamadığımdan, Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden ve Kâtip Üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Fehmi
Öztunç
Hakkâri
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Kocaeli’nin Gebze ilçesinin Dilovası beldesindeki
sanayi atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla kurulan (10/254,258) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
6.- (10/254, 258) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1123)
14.6.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kocaeli’nin Gebze İlçesinin Dilovası Beldesindeki
Sanayi Atıklarının Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan (10/254,258) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
4.4.2006 tarihinde göreve başlamıştır. Anayasa ve İçtüzük gereği
kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan
Komisyonumuz 4 Ekim 2006 tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesine
karar vermiştir.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Eyüp
Ayar
Kocaeli
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – İçtüzüğün 105’inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “Araştırmasını 3 ay içinde bitiremeyen komisyona
1 aylık kesin süre verilir” hükmü gereğince, Komisyona 1 aylık ek
süre verilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre
verilmiş 3 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.
7.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
Yunanistan’a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1120)
7.7.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Selanik’te düzenlenen Güneydoğu Avrupa İşbirliği
Süreci Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesine katılmak üzere, bir heyetle
birlikte 2-4 Mayıs 2006 tarihlerinde Yunanistan’a yaptığım resmî ziyarete,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Yaşar Yakış (Düzce)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
8.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
Mısır’a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık Tezkeresi (3/1121)
10.7.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
20-22 Mayıs 2006 tarihlerinde Sharm Al Sheikh’te düzenlenen
Dünya Ekonomik Forumu Ortadoğu Toplantısına katılmak üzere bir
heyetle birlikte Mısır’a yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Mustafa Eyiceoğlu (Mersin)
Dengir Mir M. Fırat (Mersin)
Abdullah Veli Seyda (Şırnak)
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
9.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
Hırvatistan ve Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1122)
13.7.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 12-14 Haziran 2006
tarihlerinde bir heyetle birlikte Hırvatistan ve Makedonya’ya yaptığım
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Ömer Çelik (Adana)
Niyazi Pakyürek (Bursa)
Nükhet Hotar (İzmir)
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:199 Tarihi:3.10.2006
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 12 nci sırasında yer alan 662 sıra sayılı
Tohumculuk Kanunu Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,
Genel Kurulun;
3.10.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde Sözlü
Sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesi,
4.10.2006 Çarşamba günkü Birleşimde ise Sözlü Soruların görüşülmemesinin,
Çalışma sürelerinin de 3.10.2006 Salı günkü Birleşimde
saat 18.30’a kadar, 4.10.2006 Çarşamba ve 5.10.2006 Perşembe günlerinde
ise saat 13.00’ten 18.30’a kadar olmasının,
10.10.2006 Salı günü saat 14.00’te toplanmasının,
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
Ali
Dinçer
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Salih Kapusuz Ali Topuz Ömer Abuşoğlu
AK Parti Grubu
Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde, aleyhte
olmak üzere, şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan;
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Beşinci
Yasama Yılının ilk günü çalışmalarına başlamış bulunmaktayız; dolayısıyla, Beşinci Yasama Yılı çalışmalarının,
ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Dört yasama yılını geride bıraktık ve Beşinci
Yasama Yılında, son yasama yılında, Türkiye’nin, hem iç politikada
hem dış politikada karşı karşıya olduğu sorunların çözümü cihetinde
bir gayret sarf edileceği temennisinde de ayrıca bulunmak istiyorum.
Danışma Kurulunun aleyhinde söz aldım; çünkü, bu
Danışma Kurulu önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma
saatleri azaltılmış durumdadır. Salı günü, yani bugün 18.30’a kadar,
çarşamba ve perşembe günleri de saat 13.00’te başlayan ve yine
18.30’da sona erdirilen bir yasama çalışması olacak.
Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü
topladık ve Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplamakla
beraber gece 12’lere kadar çalıştık; doğru mu?! Peki, olağanüstü
toplanan Meclisin gündemi bitmedi ki. Bakın, daha Tohumculuk Kanunu
görüşülecek, Vakıflar Kanunu görüşülecek,
Sayıştay Kanunu görüşülecek. Yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olağanüstü toplanmasının sebebi olan ve gündemdeki
kanun tasarıları henüz bitmeden, daha biz bunların görüşmelerini
bitirmeden, gelmişiz -hem olağanüstü Meclis toplandığı sırada gece
12’ye kadar çalışırken, yani 24.00’e kadar çalışırken- bugün, sadece,
bu hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisini 18.30’a kadar çalıştırıp
ondan sonra tatil etme yönünde alınmış bir karar var. Türkiye Büyük
Millet Meclisi olağanüstü toplansın gerekçesiyle gündem nerede;
gündem yok. Gündem, bu hafta mı gelir -bu hafta gelmeyeceği kesin-
haftaya mı gelir; belli değil.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin dört yasama yılını
geride bıraktık. Muhalefet muhalefetini yaptı, kendi görüşlerini
ifade etti. Biz de toplumsal sorunlarla, sektörel sorunlarla ilgili
ve dış politikayla ilgili, elimizden geldiği kadarıyla, bu kürsüde,
milletin kürsüsünde, milletin menfaatleri ve ülkemizin menfaatleri
doğrultusunda sorunları dile getirmeye çalıştık. Çok değerli İktidar
milletvekili arkadaşlarımız da kendilerince bu ülkeye yapmış oldukları
katkıları dile getirdiler. Muhalefetin görevi belli, iktidarın
görevi belli. Muhalefetin ana görevi, muhalefetin birinci görevi,
aslolan görevi denetim mekanizması şeklinde kendini işletmesidir.
İktidarın görevi de muhalefetin bu söylemlerine, telkin ve tavsiyelerine
kulak vermesi ve bu telkin ve tavsiyeleri neticesinde alınması gereken
tedbirlerin, önlemlerin iktidar tarafından alınmasıdır. Çalışmanın
usulü, metodu, üslubu bu olmalıdır; fakat, Türkiye’nin var olan sorunlarını
görmezlikten gelip, hem içpolitikada hem dış politikada, hangi konuyu
alırsanız alın, gençliği alın, işsizliği alın; işsizlik oranı her geçen
gün artıyor ise, suç işleme oranı her geçen gün artıyor ise, terör örgütünün
eylemleri, bölücü örgütün eylemleri her geçen gün artıyor ise, cari
açık 1,5 milyar dolardan 23 milyar dolara geliyor ise, dışticaret
açığı 10 milyar dolardan –son üç yılı söylüyorum, 2002 ile 2005’i kıyaslıyorum-
eğer 43 milyar dolara gelmiş ise, eğer tarım sektörü çökme noktasına
gelmiş, girdi maliyetlerinin yüksekliği, ürün fiyatlarının da düşüklüğü
dolayısıyla Türk tarımı eğer kan ağlıyor ise, Karadeniz’de eğer fındıkçı
maalesef can çekişiyor ise, 7,5 milyon liraya alınacağı ifade edilen
fındığın fiyatı eğer bugün 2-2,5 milyon dolaylarında ise ve eğer Türkiye’nin
iç politikasında, KOBİ’lerinde, esnaf ve sanatkârlarında ve yatırımcısında
bir sorun var ise, bu ülkede hâlâ eğer vergi oranları yüksek ve vergi
yükü ağır ise ve biz, eğer vergi yükü ve vergi oranları açısından Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde üçüncü sırada isek, bunların tabiî ki
ele alınması ve değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Diğer yandan, Kuzey Irak’la ilgili bugüne kadar
Türkiye bir şey yapamamış ise, bunun da düşünülmesi ve Danışma Kurulu
önerileriyle, Türkiye’nin gündemine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bakın, hem iç politikada hem dış politikada sorunlar
var. Hiçbir şey yapılmadı, hiçbir şey yapılmıyor şeklinde bir söylem
içerisinde değiliz. Mutlaka, her cumhuriyet hükümetinin, her Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni idare etme yönünde gayret sarf eden bir hükümetin,
mutlaka, bu ülkeye katkıları olmuştur. 59’uncu Cumhuriyet Hükümeti
bugün işbaşındadır; ama, sürekli bardağın dolu tarafına bakarak
bardağın boş tarafını görmemezlikten gelmek, bu ülkeye yapılacak
ve bu millete yapılacak en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.
Eğitimde sorunlarımız var, sağlıkta sorunlarımız
var, ekonomide sorunlarımız var, Vergi Kanunu’nda, Vergi Usul Kanunu’nda
ve vergi politikalarında sorunlarımız var, gençliğimizin işsizlik
sorunu var, çiftçimizin sektörel bazda sorunları var, tekstilcimizin,
yatırımcımızın… Tekstilciler geçen gün ilan verdiler: “Başınız sağ
olsun, tekstilci vefat etmiştir.”
Enerji fiyatları Avrupa Birliği ülkelerinde
3-4 sent iken, maalesef, Türkiye’de enerji fiyatları 9-10 sent dolaylarındadır
ve vergi yükü, maalesef, KOBİ’lerimizin, sanayicilerimizin sırtı
üzerinde ağır bir yük oluşturur iken, global piyasalarda, dünya piyasalarında,
maalesef, tekstilcimizi, sanayicimizi ve yatırımcımızı var etmek
yönünde bir gayret sarf etmemiz imkânsız, olmamaktadır. Bütün bunlar
ülkenin sorunları.
Türkiye ekonomisinin yatırım, üretim ve istihdam,
dolayısıyla, ihracat ve istihdam ekonomisine geçmesi elzemdir. Yatırımın,
üretimin, ihracatın, dolayısıyla istihdam ekonomisinin olmadığı
yerlerde faiz-döviz-borsa üçgeni içerisine sıkışmış bir ekonomi,
kısır döngü içerisine sıkışmış bir ekonomiyle karşılaşacağımız
mutlaktır. Dolayısıyla, Türkiye’de yaşayan 73 milyon ülke insanının
huzur ve mutluluğu, barışı, geleceği, istikbali ve ikbali için daha
kararlı bir parlamento çalışması, daha kararlı yasama faaliyetleri,
bu milletin gündemiyle, milletin sıkıntılı gündemiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemini örtüştürecek birtakım yasal altyapı
çalışmalarının, yasal hazırlıkların yapılması elzemdir. Aksi
takdirde, geleceğe bakış açımız büyük bir umutsuzluk içerisinde
olacaktır, geleceğe bakarken umutla bakamayacağız.
Bakın, suç işleme oranları her geçen gün artış gösteriyor.
Az önce de ifade ettim; Emniyet Genel Müdürlüğünün verileri, 2004
yılı içerisinde işlenen suç oranlarının bir önceki yıla göre yüzde
24 oranında arttığını ifade ediyor. Bunlar bizim sosyal huzurumuzu,
sosyal mutabakatımızı, sosyal güvenliğimizi bozan şeylerdir. Gençliğin,
maalesef, gelirsizliği, işsizliği, parasızlığı, maalesef terör
örgütüne yönlenmeleri için büyük bir etken olmuştur. Eğitimsizlik
ve devlet yatırımlarının, devlet kaynaklarının, teşviklerinin
gençliğe yönelik olmaması neticesinde maalesef gençliğimiz ya
şehirlerde suç işleme oranını artırıcı birtakım fiiller içerisine
girmektedir veya bölücü terör örgütünün pençesine girmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan, son cümlenizi rica edeyim.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Bunlar işte Türkiye’nin
sorunlarıdır, bunlar toplumun sorunlarıdır, ülkemizin sorunlarıdır,
sektörel bazda kan ağlayan vatandaşlarımızın sorunlarıdır. Bu sorunları çözmek, inşallah,
22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin Beşinci Yasama Yılında
yapacağı çalışmalarla mümkün olacaktır diyorum; mümkün olmasını
da canıgönülden talep ediyorum, canıgönülden arzu ediyorum.
Hiç bu ülkede sorun yok, hiçbir insanımızın sorunu
yok, her şey güllük gülistanlık demekle hiçbir sorunu halledemeyiz
ve hiçbir sorunun üstesinden bu şekilde gelemeyiz. Sektörel bazda
sorunlar, iç politikada ve Türkiye’nin ulusal çıkarları, güvenliği, birlik ve beraberliğini ilgilendiren
dış politikadaki sorunların Parlamento kürsüsünde tekrar ele
alınması gerekir, Hükümet gündeminde var olması gerekir ve bu sorunların
çözümü cihetinde yapılacak olan yasal çalışmalar daha etkin yasal
düzenlemelerle Parlamentoya gelmek suretiyle milletin geleceğinin,
Türkiye’nin yarınının, Türkiye’nin geleceğinin rahatlatılması gerekir düşüncesindeyim.
Tekrar, bu Yasama Yılının, Beşinci Yasama Yılının,
Türkiye’ye, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum
ve bu çalışmaların ülke sorunlarının çözülmesi cihetinde olması
temennisinde bulunuyorum ve hepinizi saygıyla, hürmetle ve muhabbetle
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.19
BAŞKAN : Başkan
Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına devam edeceğiz.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili Ali
Kemal Deveciler’in, Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/692) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/402)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/692) esas numaralı kanun teklifimin Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Ali
Kemal Deveciler
Balıkesir
BAŞKAN – Önerge sahibinin söz isteği var.
Sayın Deveciler, süreniz 5 dakika.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 23 Ocak 2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğum 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na
bir madde eklenerek malî tatil ilan edilmesiyle ilgili kanun teklifimin
görüşülmesi için, Meclis İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisi, sevgi, saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin bütçe gelirlerinin yüzde 90’ı vergi
gelirlerinden oluşmaktadır. Bu vergi gelirlerinin beyannameyle
düzenlenmesi, tüm evrakların kayıt altına alınması, defterlere
işlenmesi, çıkan vergilerin tahakkukunun yapılması ve vergilerin
tahsilatının yapılması, mükelleflerin, başta Maliye Bakanlığı
olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla olan ilişkilerinin
yürütülmesinde, diğer çeşitli yasal yükümlülüklerin tam ve zamanında
yerine getirilmesinde 3568 sayılı Kanun’a göre yetki almış meslek
mensupları çok önemli bir rol oynamaktadırlar. Elde edilecek tüm gelirlerin
beyan edilmesi ve bu vergilerin ödenmesi, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına
verilmesi gereken beyan ve bildirimlerin düzenlenmesi, çeşitli
yasal yükümlülüklerin tam ve zamanında yerine getirilmesi ve ortaya
çıkabilecek tüm anlaşmazlıkların çözümü gibi ciddi ve önemli kavramlar
olup, ilgili yasalarda belirtilmiş bulunmaktadır.
3568 sayılı Yasa’da sayılan meslek mensupları,
mükelleflerin vergiyle ilgili tüm işlerini (Gelir Vergisi, Kurumlar
Vergisi, Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergileri, Gümrük Vergileri
ve mevzuattan kaynaklanan diğer vergiler) Sosyal Sigortalar,
BAĞ-KUR ve iş yasaları mevzuatlarından, sendika yasalarından kaynaklanan
işlemlerini, mükelleflerin gümrük ve kambiyo, dış ticaret mevzuatlarından
kaynaklanan işlemlerini takip ederken, yoğun bir iş temposu ve iş
stresi içerisinde yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Meslek mensupları
ve personeli başta olmak üzere, başta 3568 sayılı Meslek Yasası’nda
belirtilen, sayılan işler olmak üzere, çeşitli yasalar nedeniyle
meydana çıkan güncel, mali ve ekonomiyle ilgili işler nedeniyle
yoğun ve yorucu bir iş temposuyla uğraşmakta ve çalışmakta, ruhen
ve bedenen yorulmakta ve kendilerine ayrılan bir tatil zamanı olmadığından
dolayı yeterince dinlenememektedirler. Bu durum, muhasebe işlemlerinin,
mali işlemlerin ve diğer çeşitli işlerin verimini düşürmekte, düzenli
olarak yürütülmesini engellemekte, ülke ekonomisine ve sosyal
hayata olumsuz etkileri olmaktadır.
Anayasa’mızda belirtildiği üzere, devlet, çalışma
hayatının standartlarını yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek
ve çalışma barışını sağlamak, çalışmayı desteklemek ve çalışanları
korumak için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Ayrıca, dinlenmenin
her çalışanın hakkı olduğu da Anayasa’mızca açıkça belirtilmiştir.
Yasa teklifimde belirttiğim söz konusu mali tatil
uygulamasıyla, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, Sosyal Sigortalar
Kurumu, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile 3568 sayılı Yasa’da
belirtilen meslek mensupları, vergi dairesi ve sosyal güvenlik kurumu
çalışanları tatil yapabilecek olup, çalışmaların daha düzenli
ve verimli olması sağlanacaktır. Tatil süresinin temmuz ayında üç
hafta olarak belirlenmesi sebebiyle de, mevcut işlerde gecikme olmayacak,
hizmetlerin aksaması ve durması gibi bir durum ortaya çıkmayacak,
asgarî düzeyde belirlenecek olan nöbetçi personeller vasıtasıyla
yasal işlemlerin ve düzenlemelerin devam etmesi sağlanmış olacaktır.
Ülke ekonomimizin temel taşlarından olan, bütçe
gelirlerimizin yüzde 90’ını teşkil eden vergi gelirlerimizin tahakkuk
ve tahsilatını yapan kutsal meslek mensuplarına, artık, adliye
mensuplarına yıllardan beri verilen adli tatil hakkı gibi bir tatilin
mali tatil olarak verilmesinin zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir
bile. Bu hakkın kazanılabilmesi için, şu anda görüşmekte olduğumuz
mali tatil ilanıyla ilgili yasanın Meclisimizce kabul edilmesi
gerekmektedir.
Kaldı ki, 9-10 Ekim 2004 tarihinde yapılan TÜRMOB’un
15’inci Genel Kurulunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal konuşmalarında,
her ikisi de, meslek mensuplarına mali tatil sözü vermişlerdir;
açıkça, resmen mali tatil ilan etmişlerdir. Bakınız, aradan tam iki
yıl geçti. Bu hafta sonu cumartesi-pazar günü 17’nci TÜRMOB Genel Kurulu
var. Buradan AKP’li milletvekillerine ve AKP Grubuna sesleniyorum:
İki yıldır neredeydiniz? İki yıl öncesinde 2004 Ekim ayında yapılan
15’inci TÜRMOB Genel Kurulunda Başbakanın vermiş olduğu mali tatil
sözünün arkasında bugüne kadar neden durmadınız? Neden bu konuyla
ilgili bir kanun teklifini bugüne kadar Meclise vermediniz? Neden
geçen hafta, ancak dört beş gün kala -önümüzdeki hafta sonunda TÜRMOB’un
Genel Kurulu var- kanun teklifini Meclise verebildiniz? Neden mi;
şimdi, televizyonları başında bulunan tüm meslektaşlarıma buradan
bunu açıklamak istiyorum. Şahsım, meslek mensubu olan bir Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanım Deniz Baykal’ın 2004 Ekim ayında yapılan 15’inci TÜRMOB Genel
Kurulunda vermiş olduğu mali tatil sözünü yerine getirmek ve gerçekleştirmek
için 3 Ocak 2006 tarihinde, tam dokuz ay evvel mali tatil ilanıyla ilgili
kanun teklifimi Türkiye Büyük Millet Meclisine verdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) – Neden verdim; çünkü,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal 2004 yılında
TÜRMOB’un 15’inci Genel Kurulunda Başbakanla birlikte mali tatil
ilan edilmesi sözü vermişlerdi. Ben de Cumhuriyet Halk Partili bir
milletvekili olarak ve 3568 sayılı Yasa’ya tabi bir meslek mensubu
milletvekili olarak bu sözün gereğini yaptım ve dokuz ay evvel konuyu
gündeme taşıdım ve bekledim. Tam 9 aydan beri bekliyorum, bu kanun
teklifini AKP ne zaman gündeme indirecek; ama, ne yazık ki, tam dokuz
ay geçti ve İktidar da böyle bir gündeme almadı. Ben de milletvekili
olarak Meclis İçtüzüğünün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınma hakkımı kullandım. Kırkbeş gün geçtikten sonra gündeme alabiliyorsunuz.
İçtüzüğün 37’nci maddesine göre kullandım ve doğrudan Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmesi için geçen hafta başvuruda bulundum.
Ve görüşme yapılabilmesi için geçen hafta perşembe günü kabul edildi
ve bu hafta salı günü gündeme alınması kabul edildi. Ve Meclis Genel
Kurulunda görüşüleceği kesinleşince olanlar oldu. AKP’nin artık
bu konuyu savsaklayacak hâli kalmadı; çünkü, bu hafta sonu TÜRMOB’un
17’nci Genel Kurulu yapılacak. Başbakan, Maliye Bakanı, TÜRMOB Genel
Kurulunda yapacağı konuşmasında ne diyecek? İki sene evvel vermiş
olduğu sözle ilgili ne diyecek? Hiçbir şey yok! Genel Kurulda meslek
mensupları demezler mi: “Sayın Başbakan, ne oldu bize iki yıl evvel
vermiş olduğunuz söz? Tek başına iktidarsınız, hatta üçte 2 çoğunluksunuz,
istediğiniz kanunları 24 saat geçmeden bile Meclis gündemine getiriyorsunuz!”
Onun için, bugün benim kanun teklifimin 37’nci maddeden görüşüleceği
kesinleşince, AKP Grubunca, apar topar mali tatil yasa teklifleri
dört beş gün evvel Türkiye Büyük Millet Meclisine verildi. Bakınız,
burada, 25’inde, 28’inde, 29’unda veriliyor arkadaşlar. Verildi ve
birleştirilerek yarın da Bütçe Komisyonunda gündeme alınması birdenbire
kabul ediliverdi. Neden kabul edildi? Biz Cumhuriyet Halk Partililer
olarak… Eğer ben kanun teklifimin 37’nci maddeden TÜRMOB Genel Kurulundan
evvel bugün gündeme alınmasını istemeseydim böyle bir şey olacak
mıydı, soruyorum sizlere. Olmayacaktı. İki yıldan beri olmamış.
BAŞKAN – Sayın Deveciler, son cümlenizi rica edeyim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) – Tamam.
Neredeydiniz?! İki yıl evvel verdiğiniz sözü iki
yıldır niye tutmadınız?! Tabii ki bu hafta sonu TÜRMOB Genel Kurulu
yapılacak. CHP’li bir milletvekilince TÜRMOB Genel Kurulundan evvel
mali tatil kanun teklifi gündeme getirildi ve görüşülecek ve karar
verilecek!.. Sıkıştınız; ne yapacağınızı şaşırdınız.
Onun için birdenbire yarınki komisyon gündemine alıverdiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Teşekkür et… Teşekkür et…
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- Şimdi soruyorum
sizlere… Bakınız, yarınki komisyon gündeminin birinci sırasına
benim kanun teklifimi almışsınız. Şu anda burada görüşüyoruz. Komisyona
gerek kalmaksızın, burada, eğer samimiyseniz… Çünkü, samimi olup
olmadığınızı şimdi oylamada anlayacağım. Meclis gündemine, yarınki
komisyon gündemine Ali Kemal Deveciler’in…
BAŞKAN – Sayın Deveciler, 4 dakika oldu; son cümlenizi
rica ediyorum. Maksat hâsıl olmuştur.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) – Bitiriyorum.
Kanun teklifi birinci sırada. Burada vereceğiniz
oylarla samimi olup olmadığınızı anlayacağım. Ret mi edeceksiniz
kabul mü edeceksiniz bilmiyorum; ama, ret verecek olursanız hiç inandırıcı
olmayacak.
Burada şunu söylemek istiyorum: İnşallah, hep
beraber, vermiş olduğunuz, iki ayrı genel başkanın vermiş olduğu
sözü burada tutarız, hep birlikte bu yasayı kabul ederiz ve sözde
kalmaz.
Mali Tatil Kanun Teklifi, başta TÜRMOB camiasına
olmak üzere tüm meslektaşlarıma, vergi dairelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumu personeline hayırlı olmasını diliyorum; sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Deveciler.
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Özyürek’in
de söz talebi var.
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; mali tatille ilgili kanun teklifinin gündeme
alınması konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu mali tatil ihtiyacı nereden çıktı, niçin böyle
bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız, izninizle, o konuda kısa
bir bilgi vereyim: Avukat olan, meslekten gelen arkadaşlarımız, belki adli tatille bunu benzerlik kurarak
bir yorum yapabilirler; ama, bu biraz daha farklı bir tatil yöntemi.
Çünkü, özellikle serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali
müşavirler ve yeminli mali müşavirler
serbest çalışan insanlardır. O nedenle, bunlara şu tarihler arasında
tatil yapacaksınız diye bir yasal düzenleme olmaz. O, tatilini istediği
gibi düzenler. Yalnız, mali tatil diye adlandırdığımız sürede,
özellikle meslek mensuplarına büyük angaryalar, yükler yükleyen
vergi beyannameleri, çeşitli bildirgeler, vergi incelemeleri,
SSK bildirgeleri, BAĞ-KUR bildirgeleri gibi görevleri o mali tatil
süresinde erteleyen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. O ertelemeyi
siz yaparsınız -Yüce Meclisin önüne gelen teklifin özü budur- ondan
sonra, serbest meslek mensubu olan mali müşavirler, diledikleri gibi
tatillerini ayarlarlar.
Bu konunun Yüce Mecliste konuşuluyor olması,
bir kanun teklifi halinde gelmesi ve yarın Plan ve Bütçe Komisyonunda
arkadaşlarımızla birlikte benim de verdiğim bir önergenin de görüşülüyor
olmasından büyük mutluluk duydum; çünkü, bu “mali tatil” kavramını
ilk ortaya atan kişi benim; TÜRMOB Genel Başkanlığı yaptığım dönemde,
arkadaşlarımızla birlikte bu kavramı gündeme getirdik. Bu kavram
gündeme geldiğinde, pek çok çevre “nereden çıktı, mali tatil olur
mu” dediler; fakat, ısrarlı taleplerimiz, her TÜRMOB genel kurulundaki
açıklamalarımız çerçevesinde, bugün, bu noktaya kadar konuyu getirdik.
Sayın Deveciler de açıkladılar, 2004 yılında,
TÜRMOB Genel Kuruluna Sayın Başbakan katılmıştı, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal katılmıştı. Biz, Sayın Baykal’la
yan yana otururken, Sayın Başbakan dedi ki: “Bu mali tadilde çok ısrarlı
camia, gördüğüm kadarıyla, böyle bir söz versek; yani, iktidar ve muhalefet
olarak, mali tatili yasalaştıracağız sözünü versek ne derseniz”
dedi. O da -Sayın Genel Başkan- “uygun olur” dedi. Sayın Başbakan bu
sözü verdi, müthiş alkış aldı; Sayın Deniz Baykal bu sözü verdi, müthiş
alkış aldı; aradan iki yıl geçti ortaya -tabii, Meclisimizin çalışma
yöntemi itibariyle ne yazık ki, kanun tekliflerine pek itibar edilmiyor-
bir tasarı gelmesi gerekirdi; o tasarı gelmedi. İşte, bu cumartesi
günü TÜRMOB Genel Kurulu var. TÜRMOB Genel Kurulunda, ister istemez,
bu konu gündeme gelecek; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı ve Başbakan söz vermiş, Anamuhafelet Partisinin Genel Başkanı
söz vermiş; hâlâ engel ne? Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal da “böyle
bir söz vermiştik, ne oldu” diye, bana, zaman zaman sordu. Arkadaşlarımızın
önergeleri var, bizim önergelerimiz var, inşallah gündeme alınır
diye bekliyoruz, diye cevaplar veriyordum. Şimdi, bu Genel Kurul
vesilesiyle, işte, Sayın Deveciler’in bu teklifinin de Genel Kurula
inmesi nedeniyle bir hız kazandı. Umuyorum ve diliyorum ki, bu kanun
teklifini burada gündeme alırız ve hızlı bir şekilde yasalaştırılmasını
sağlarız. Bu, sadece meslek mensuplarına tanınan bir hak değil. Şimdi,
vergi dairesi çalışanları, Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları,
işte, işsizlik sigortasına filan bakan birimler de, özellikle yaz
aylarında, işlerin yoğunluğu nedeniyle doğru dürüst bir tatil yapamıyorlar.
Yaz ayları, biliyorsunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Efendim, lütfen, tamamlayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …vergi denetim elemanlarının,
Maliye müfettişlerinin, hesap uzmanlarının, gelirler kontrolörlerinin,
vergi denetmenlerinin çok teftişe çıktığı, turneye çıktığı aylardır
ve tam tatile niyetlenen bir mükellefi, onun müşavirini derhal şeye
davet ederler “gelin, vergilerinizi inceleyeceğiz, hesaplarınızı
inceleyeceğiz…” O da tatilini yarım kesip gelmek durumuyla karşı
karşıya kalır. Onun için, hiç yoksa -benim teklifim bir aydır, Sayın
Deveciler’in teklifi üç haftadır- bazı teklifler var farklı farklı,
bunlar üzerinde bir uzlaşma sağlanabilir; ama, üç haftadan az bir süreyi
tatil ilan ediyoruz demek, bir şey yapıyormuş gibi görünüp hiçbir
şey yapmamaktır. O nedenle, işte “ondört gün olsun” diye İktidar Partisine
mensup bazı milletvekillerimizin kanun teklifleri var. Bunlar,
gerçekten bir aldatmaca olur; bu yola gitmemek lazım. Mademki bir camiaya
iki partinin genel başkanı söz vermiştir, öyleyse, anlamlı bir düzenleme
yapmamız lazım. Sırf genel başkanları aldatmak, onları, işte, söz
vermiştiniz, bak bunun gereğini yapıyoruz deyip hiçbir şey yapmamak
uygun olmaz, yakışık almaz. O nedenle, hem sadece vergi kanunlarından
kaynaklanan vergisel ödevleri değil, aynı zamanda SSK bildirgelerini,
BAĞ-KUR’la ilgili bildirgeleri ve diğer bildirgeleri de üç haftalık
sürede erteleyen bir düzenleme yaparsak, mali tatil yapmış oluruz
ve bu çerçevede de, iki genel başkanın, hem Başbakan Sayın Erdoğan’ın
hem de…
BAŞKAN – Sayın Özyürek, lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
…Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz
Baykal’ın verdikleri sözün gereği yerine getirilir.
Bu talebimiz sadece iki genel başkanın verdiği
sözün gereği olarak değil, bir ihtiyaç olarak, serbest muhasebecilerin,
serbest muhasebeci mali müşavirlerin, vergi dairesinde çalışanların,
sosyal güvenlik kurumunda çalışanların ve vergi incelemesi yapacak
kimselerin de insanca bir tatil yapması için zorunludur.
Bu teklife anlayış göstereceğinizi, gündeme
alacağınızı umuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Önerge üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
Her Yıl Ekim Ayının İlk Haftasının Uyuşturucu ile Mücadele ve Eğitimi
Haftası Olması Hakkında Kanun Teklifinin (2/308) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/403)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/308) esas numaralı kanun teklifimin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Ersin
İzmir
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Ersin, önerge
sahibi olarak söz istemiştir.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dünyanın önemli bir sorunu, Türkiye’nin çok önemli bir sorunuyla ilgili,
uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması sorunuyla ilgili ve bu sorunla
mücadele etmeye bir katkı vermek amacıyla hazırladığım yasa teklifi
nedeniyle, bu teklifi sizlere anlatabilmek umuduyla ve sizlerin
desteğini istemek amacıyla söz aldım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ancak, değerli arkadaşlarım, izin verirseniz,
bir üzüntümü de söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve bu Meclisi oluşturan milletvekillerinin başta gelen
görevi yasa yapmak; ama, bu yasa yapmak terimi sadece hükümet tasarılarını
yasalaştırmak diye anlaşılıyor olmalı ki milletvekillerinin
verdiği kanun teklifleri hiçbir şekilde kale alınmıyor. Bizler,
özellikle muhalefet partisi milletvekilleri araştırmalarımızı
yaparak, emek vererek bir kanun teklifi hazırlıyoruz, bir ihtiyaçtan
doğan kanun teklifi hazırlıyoruz, bunu Meclis Başkanlığına veriyoruz,
Meclis Başkanlığı ilgili komisyona havale ediyor, ama ilgili komisyona
giden kanun teklifi çöp kutusuna en yakın olan çekmeceye atılıyor
ve öylece kalıyor.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin
etkisiz konuma getirilmesine, milletvekillerinin zurnanın son
deliği olmasına izin vermek, bu yöntemi sürdürmek son derece yanlıştır.
Yani, hazırlanan, özellikle de muhalefet milletvekilleri tarafından
hazırlanan kanun teklifleri yıllarca ele alınmıyorsa, burada bir
sorun var demektir.
Şimdi size anlatacağım, anlatmaya çalıştığım
kanun teklifinin, sizlere açıklamaya çalışacağım kanun teklifinin
tarihi 6 Temmuz 2004 ve bu kanun teklifi uyuşturucu gibi Türkiye’nin
çok önemli bir sorununa, bu sorunla ilgili mücadeleye eğitim ayağıyla
destek vermeyi amaçlayan bir kanun teklifi. Ama, yirmiyedi aydan beri
ilgili komisyonda bekliyor ve bir türlü ele alınmıyor.
Meclis Başkanlığına bir soru önergesiyle, bu
dört yılda muhalefet milletvekilleri tarafından kaç tane kanun
teklifi verildiğine ve bunların akıbetlerinin ne olduğuna ilişkin
bir soru önergesi vereceğim. Bakalım, sonuçta, muhalefet milletvekillerine
verilen önemin, muhalefet milletvekillerini zurnanın son deliği
olarak değerlendiren anlayışın ne olduğunu bütün Türkiye öğrensin.
Değerli arkadaşlarım, gerek Birleşmiş Milletler
ve gerekse Emniyet Teşkilatımızın tespitlerine göre, Türkiye’de
uyuşturucu kullanma yaşı 11’e, yani, ilköğretim sıralarına kadar
inmiştir ve özellikle de lise öğrencileri arasında esrar, eroin ve
hap kullanımı hızla artmaktadır.
Uyuşturucu trafiğinde Türkiye daha önce bir geçiş
ülkesi, transit ülke iken, son birkaç yıldan beri, özellikle de son
iki üç yıldan beri, Türkiye, dünyanın sayılı üretim ve depolama merkezi
haline geldi. Gerek Avrupa Birliğinin hazırladığı raporlardan,
gerekse Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporlardan bu
sonuçları çıkarabiliyoruz.
Çocuk ve genç nüfusumuzun yoğunluğu, eğitimsizliği
ve yaşanan sosyoekonomik sorunlar, uyuşturucu tacirleri için son
derece uygun koşullar oluşturmakta ve iştahlarını kabartmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye, uyuşturucu madde üreten ve satanlar için çok
verimli bir pazar ve altın madeni durumundadır.
Değerli arkadaşlarım, alınan önlemlerin yetersiz
olması, sadece polisiye önlemlerle yetinilmesi nedeniyle, ülkemizde
uyuşturucu kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Nitekim, Emniyet
raporlarına göre, 2004 yılı itibariyle, ülkemizde, uyuşturucu
madde kullananların sayısında, bir önceki yıla göre yüzde 200 artış
var ve uyuşturucudan yaşamını yitirenlerin sayısında da, yine
2004 yılı itibariyle, bir önceki yıla göre yüzde 400 artış var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) – Yani, çocuklarımızı ve
gençlerimizi zehirleyen ve dolayısıyla toplumu çürüten uyuşturucu
tehlikesi bir çığ gibi büyüyerek üstümüze geliyor maalesef; ancak,
devletimizin bu tehlikeyi fark ettiğini ve yeterli bir mücadele
yürüttüğünü söylemek son derece zor. Sadece polisiye önlemlerle
verilen mücadelenin uyuşturucu üretiminin ve kullanımının yaygınlaşmasını
önleyemediği ortada.
Değerli milletvekilleri, polisiye önlemlerle
zararsız hale getirilen üretici ve satıcıların yerini yenileri
almaktadır ve bu yöntemle verilen mücadele bir kısır döngü olarak
devam ediyor.
Çağın vebası olan uyuşturucuya karşı polisiye
önlemler, eğitimle desteklenerek mücadele edilmesi gerekir. Oysa,
devlet, maalesef, uyuşturucu hakkında, çocukların, gençlerin ve anne
babaların eğitilmesi sorunuyla ilgilenmiyor ve bu sorumluluğunu
tam olarak yerine getirmiyor. Eğitim ayağı kullanılmadığı ve sadece
polisiye önlemlerle yetinildiği için de uyuşturucu ticaretinin
gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması bir türlü engellenemiyor.
Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ersin, ek süre verdim, son cümlenizi
rica edeyim.
AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Başkan, 2 dakika daha,
tamamlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) – Teşekkür ederim.
…kullanımının yaygınlaşmasına karşı verilen
polisiye önlemlere katkı vermek için, bu mücadelenin eğitim ayağını
da devreye sokabilmek için 6 Temmuz 2004 tarihinde bir kanun teklifi
verdim. Bu kanun teklifim… Her yıl ekim ayının ilk haftasında, ilköğretim
okullarının 6, 7 ve 8’inci sınıflarıyla, lise ve dengi okullarda,
Millî Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının denetiminde ve gözetiminde,
uyuşturucu maddeler hakkında çocuklarımızın ve gençlerimizin bilinçlendirilmesi,
uyuşturucu maddelerin kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda
ne tür sorunlara neden olduğuna ilişkin bilinçlendirilmelerini
sağlamak için bir kanun teklifi hazırladım ve verdim. Yirmiyedi aydan
beri bu kanun teklifi komisyonda bekletiliyor.
Değerli arkadaşlar, bunun, bu kanun teklifinin
siyasi bir yanı yoktur.
BAŞKAN – Sayın Ersin…
AHMET ERSİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Ersin, bir dakikanızı rica edeyim.
37’nci madde, süresinde komisyona gelmeyen bir
yasanın Genel Kurula inme usulü. Burada yasayı müzakere etmiyoruz.
Uzun uzun anlatmanıza gerek yok.
Size 2 defa süre verdim. Rica ediyorum, son cümleniz.
AHMET ERSİN (Devamla) – Son sözlerimi söylüyorum.
BAŞKAN – Kanun görüşülürken istediğinizi söylersiniz.
AHMET ERSİN (Devamla) – Kanunun görüşülüp görüşülmeyeceği
belli değil ki Sayın Başkanım.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin
gündeme alınması konusunda yardımcı olmanızı rica ediyorum ve
gündeme alındıktan sonra da kısa bir sürede kanunlaşması için yardımlarınızı
rica ediyorum.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin kurtarılmasında,
bu çağın vebası olan uyuşturucu bataklığına düşmemeleri için Türkiye
Büyük Millet Meclisi sayın milletvekillerinin de üzerlerine düşeni
yapmaları gerekir diye düşünüyorum.
Vereceğinizi umduğum desteğiniz için şimdiden
teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mustafa
Gazalcı.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin’in, ekim ayının
ilk haftasının “Uyuşturucuyla Mücadele ve Eğitim Haftası” olmasını,
bunun gereği olarak da ilköğretimin 6, 7 ve 8’inci sınıflarında,
ortaöğretim sınıflarında uyuşturucu hakkında ekim ayında eğitim
yapılmasını, televizyonlarda 20 dakikayı geçmeyecek biçimde bu
konuda yayınlar yapılmasını isteyen bir önerisi var; ben de onu desteklemek
için kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ateş düştüğü yeri yakar. Uyuşturucu
ilköğretim okullarına kadar inmiştir. Bir bağımlılık, kötü alışkanlık,
onu tanıyarak ancak yok edilebilir; bu da, eğitimle olur. Yani, siz,
bu belayı, bu kötü alışkanlığı eğer çocuklara tanıtmazsanız, gençlere
tanıtmazsanız, aileye tanıtmazsanız kendiliğinden bu alışkanlık
yok olmaz.
Arkadaşım demin ticari yönlerini anlattı. Okulun
içinde, okulun karşısında uyuşturucu satan büroların olduğunu zaman
zaman basında duydunuz, okudunuz.
Değerli arkadaşlar, geçen yıl okullarda şiddeti
yaşadık ve beş ayın içinde 14 tane çocuğumuz şiddete kurban gitti. Unutmayalım,
olaylar üstümüze geldiği zaman, yaşandığı zaman değil, önceden önlemini
alırsak bir anlamı var. Şiddet ile uyuşturucunun arasında üstelik,
bir ilinti de var, bir bağ da var. Arkadaşımın yasa önerisi, aslında,
Anayasa’nın devlete verdiği görevin bir gereği. Bakın, Anayasa’nın
58’inci maddesinde “Gençliğin korunması” başlığıyla verilen bölümde,
“devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden korur,
bu konuda gerekli tedbirleri, önlemi alır” diyor. Peki, arkadaşım
ne diyor? Gelin, bu konuda eğitim yapalım okullarda, bir hafta yapalım
ve Türkiye bunda örnek olsun, diyor. Değerli arkadaşlar, bundan daha
güzel bir öneri olabilir mi, niçin desteklemiyoruz?
Değerli arkadaşlar, sokak ne ise okul da onun bir
parçasıdır. Sokakta eğer şiddet varsa, uyuşturucu varsa, bu, okula
da yansır. Bunu kaldırmanın yolu, hem sokakta önlem almaktır hem de
okulda önlem almaktır.
Bakın, şiddet yayınlarının arttığı dönemde ya
da uyuşturucuyu daha çok özendiren birtakım yayınların olduğu dönemde
bu bağımlılık artar, şiddet de artar; ama, tersi, barış kültürünü getirirseniz,
bunun eğitimini verirseniz, bu geriler.
Geçen yıl Nisan ayında, Çankaya Belediyesi, Hacettepe
Üniversitesiyle, bu madde bağımlılığı konusunda bir Amerikalı
profesörü konuşturdu. Ben de, rastlantı, AKP’den bir milletvekili
arkadaşım da vardı, onunla beraber o konferansı izledim ve sonunda,
birçok üzücü şeyler anlattı profesör. Dedi ki: “Geri kalmış ülkelere,
bu arada Türkiye’ye, sigaralar, içinde zift olan, Amerika’da satışı
yasak olan birtakım sigaralar -maalesef bu sizin de ülkeniz başta
olmak üzere- bu ülkelere gönderiliyor” dedi.
Değerli arkadaşlar, bakın, dışta, içte, çocuklarımıza,
gençlerimize bir saldırı var. Bunu önlemenin yolu, bunun önlemini
almaktır, eğitimini yapmaktır. Okulları, fiziki olarak, spor, sanat,
kültür ortamına getirecek bir yapıya kavuşturacaksınız. Zaten,
kalabalık sınıflar var, öğretmen eksikliği yaşanıyor, eğitimin
içinde bin bir dert var.
Sizin, bu arada, çocukların kötü alışkanlıklarını
önleyecek bir yasa önerisine destek vermenizi ben diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün -söylemeden
edemeyeceğim- gazetenin birinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
...”hatada ısrar etmem” diye, Sayın Millî Eğitim
Bakanının... Bu çok tartışılıyor: “Eğitim” diye, abdest suyunun alyuvarları
artırma sorunu vardı; şiddetle kendisi sahip çıktı. Dedi ki: “Bu,
Almanya’da bir yazarın görüşünü, biz, aldık, geldik, koyduk.” AKP içerisinden,
teşekkür ediyorum, çok olumlu görüş bildiren, “bu bir hurafedir” diyen
arkadaşlarım da çıktı “akla, bilime uygun değil” diye. Bu gazete
gitti, araştırma yaptı, orijinal metni buldu ve dün, onu yayımladı. Bugün,
Sayın Bakan “Hatada ısrar etmem” diyor; ama, değerli arkadaşlar, diyor
ki: “Bir genelge çıkaracağız, o metni yok sayacağız.” Yani, kitabın
içinde o metin duracak. Bakın... Yani, bu nasıl yok saymak?!
Geçen hafta da, yine, bir Özel Öğretim Kurumları
Genel Müdürünün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, siz, konunuz dışına çıktınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Bitiriyorum efendim,
bitiriyorum.
BAŞKAN – Son cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Peki Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Son cümleler...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sayın Öner Güney’in dilekçesinde
tahrifat olduğunu; yani, bozma olduğunu Sayın Bakan kabul etmişti.
Değerli arkadaşlar, bu mahkeme kararlarıyla,
bu kararlarla -o kadar çok ki bunlar; inşallah, gensoruda da konuşulacak-
gelsin, Sayın Bakan, bu eğitimin bu biçimde okullarda olmadığını
kabul etsin, en büyük hatanın kendisi olduğunu, kendisinin tutumu
olduğunu kabul etsin de, hem eğitimi hem de kamuoyunu rahatlatsın
diyorum.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmına geçiyoruz.
V.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu’nun, Barzani ve Talabani’nin Türkiye’deki statüsüne
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/842)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98’inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya
çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
2.- Hatay Milletvekili İnal Batu’nun,
Batılı bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize işlemlerinde çıkardığı
güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/865)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98’inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya
çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
3.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, palm yağı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/892)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98’inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya
çevrilecektir ve gündemden çıkarılmıştır.
4.- Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç’ın, Türkiye’ye girişlerinde ABD vatandaşlarının parmak izi
ve fotoğraf kaydının alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/920)
BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek’in,
Ankara-Şabanözü kara yolundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/938)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi
projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/949)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
7.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi
projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/950)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
8.- Kars Milletvekili Selami Yiğit’in,
Çin’den yapılan ithalatın etkilerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/959)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
9.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın,
Bursa Büyükşehir Belediyesi mücavir alanından bazı köylerin çıkarılmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/971)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
10.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel’in, Çin mallarına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/973)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
11.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/993)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
12.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/997)
BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
13.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, avcılık belgelerinden her yıl harç alınmasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1008) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe’nin cevabı
14.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Gürsoy’un, Atatürk Baraj Gölü’nün kirlenmesinin önlenmesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1091) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
15.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel’in, Balıkesir-Erdek-Tatlısu köyündeki kamuya ait bir arazide
yapılan tersaneye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1170) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
16.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel’in, doğal afetlerin tespitine yönelik radar sistemlerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1199) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
17.- Balıkesir Milletvekili Orhan
Sür’ün, bir fabrikanın çevreyi kirlettiği iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1236) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
18.- Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar’ın, Tunceli-Ovacık-Bilgeç bölgesinde meydana gelen yangına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1310) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
19.- Afyonkarahisar Milletvekili
Reyhan Balandı’nın, denizlerimizdeki kirliliğe ve alınacak önlemlere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1478) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
20.- Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar’ın, İskenderun Körfez’inde batan MV Ulla adlı gemiye ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1533) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
21.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir’in,
İzmir’deki Demir Çelik Fabrikasının çevreye verdiği zarara ve alınacak
önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1545) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin cevabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe, daha önce, gündemde bulunan 18 sorunun tamamını
cevaplandırmak istediğini bildirmiştir; ancak, çalışma saatimizin
daralması nedeniyle, Sayın Bakan, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının
sadece 13, 22, 47, 58, 67, 95, 149, 188 ve 194 üncü sıralarında yer alan
soruları cevaplandıracaklardır.
Şimdi, sırasıyla soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Osman Pepe’den sözlü olarak yanıtlamasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
1- 492 sayılı Harçlar Kanunu ve ilgili 8 sayılı
tarifesinde değişiklikler yapan 2 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe
giren 5035 sayılı Kanunun ilgili maddesi, yeni oluşturulan ve kazanılan
bir hak olan avcılık belgesinden her yıl harç alınacağına dair bir hüküm
getirmediği halde, avcılık belgelerinden her yıl harç alınacağına
dair uygulamanız hukuka aykırı değil midir?
2- Bu uygulamayla kaçak avlanmaya davetiye çıkarmıyor
musunuz?
3- Avcılık belgesi, aynı sürücü belgesi gibi veya
doktorluk diploması gibi sınavla alınan bir belge olup, ancak ilk
alındığında bir harç ödenmesi yapılabilir mi? Yoksa, bu durum kanunda farklı uygulamaların
doğmasına neden olmayacak mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Şevket
Gürsoy
Adıyaman
1- Adıyaman’ın atıksularının Atatürk Baraj Gölü’nü
kirletmesini önleyecek bir projeniz var mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
3.6.2004
Sedat
Pekel
Balıkesir
Balıkesir’in Erdek İlçesine bağlı Tatlısu Köyü
içinde mülkiyeti hazineye ait “köy gelişim alanı” olarak köy tüzelkişiliğine
tahsisi istenen deniz kenarı dolgu alanı içinde şahsa ait tersane
yapılmaktadır. 1877 parsel nolu, 3875 metrekarelik hazine arazisi
üzerinde yapılacak yatırım turistik belgeli tesislere ve özellikle
deniz, dağ ve orman potansiyeli yüksek yöreye zarar verebilecek
nitelikler taşımaktadır. Buna göre;
1- Tersane için ÇED raporu verilmiş midir?
2- Tersanenin tam kapasiteli çalışması durumunda
turistik belgeli turizm işletmelerine ve çevreye vereceği zararlar
değerlendirmeye alınmış mıdır?
3- Çevre ve turizme zararlarından ötürü yöre halkının
itirazlarına karşın tersanenin yapımına yönelik bir izin vermeyi
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
23.06.2004
Sedat
Pekel
Balıkesir
Ankara’nın Çubuk İlçesindeki hortum felaketi,
meydana gelebilecek hortumların önceden haber verilmesini sağlayan
radar sistemlerinin güvenilirliğini tartışmaya açmıştır. Türkiye’de
Balıkesir, İstanbul, Elmadağ ve Zonguldak’ta olmak üzere 4 adet hortum
radarı olduğu, bu radarlardan da İstanbul’da kurulu olanın 2004 yılı
başından bugüne kadar çalışmadığı bilinmektedir. Bu nedenle;
1- İstanbul’daki radarın kullanılmamasının büyük
bir eksiklik olduğunu düşünüyor musunuz?
2- Balıkesir, Zonguldak ve Elmadağ’daki radarların
faaliyetleri yeterli midir?
3- Radar sistemlerinin bakım ve onarımları düzenli
olarak yapılmakta mıdır?
4- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde fırtına izleme merkezî neden bulunmamaktadır?
5- Felaketlere yol açabilen meteoroloji olaylarını
takip etmek için yeterli sayıda meteoroloji mühendisi istihdam
edilmiş midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Orhan
Sür
Balıkesir
Bandırma İlçesi sınırları içerisinde kurulu
bulanan Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan’ın oğluna ait AB Gıda
adlı pastörize yumurta fabrikasının arıtmasının olmamasının
uzunca bir süredir bölgede çevre kirliliği oluşturduğu basına da
yansımıştır.
Balıkesir Jandarma Alay Komutanlığına bağlı Doğal
Hayatı Koruma Timleri, işletme içinde temizlikte kullanılan kostik
maddesinin Manyas Kuş Cennetine deşarj edildiğini saptamışlardır.
Tutanakla belirlenen durum, 09.04.2004 tarihinde Balıkesir Valiliğine
bildirilmiştir.
1-Çeşitli defalar uyarılmasına rağmen çevreyi
kirletmeyi sürdüren bu şirkete hangi yaptırımlar uygulanmıştır?
2- Bu kuruluşun uzunca bir süredir çevreyi bu düzeyde
kirletmesine göz yumulmasının nedeni kabinedeki bir bakanın oğluna
ait olması mıdır?
3- Manyas Kuş Cenneti, böyle duyarsızlıklar yüzünden
kaybettiği ve geçtiğimiz günlerde yeniden almayı başardığı A Sınıfı
Doğal SİT Alanı belgesini bu duyarsızlıklar sonucu tekrar kaybedebilir
mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
30.9.2004
Hasan
Güyüldar
Tunceli
20.04.2004 tarihinde Tunceli-Ovacık-Bilgeç bölgesinde
meydana gelen orman yangınında hektarlarca orman yanmıştır. Bölgede
yaptığım inceleme sonucu, orman işletme, köy hizmetleri ve çevre
belediyelerin ortak çalışması neticesinde yangın söndürülmüştür.
Bahsettiğim yangın bölgesi ülkemizin bir doğa
harikasıdır. Dünyanın ikinci büyük ve ülkemizin en büyük millî parkı
olan Munzur Vadisinin devamıdır.
Tunceli ormanla kaplı bir il olmasına rağmen;
1- Bölge iller dahil, olabilecek bir yangına müdahale
edebilecek uçak, helikopter ve teknik eleman olmadığı görülmüştür.
2- Yaşamı ormana bağlı Tunceli, personel eksikliği yüzünden
mağdur olmaktadır.
Sayın Bakanıma soruyorum:
Tunceli’de orman köylüsü için tedbirler almayı,
yetişmiş eleman göndermeyi düşünüyor musunuz?
Diğer bölgelere gösterilen hassasiyet Tunceli
için neden geçerli değildir? Bir çifte standart var mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Reyhan
Balandı
Afyonkarahisar
Soru:
Başta Tuna Nehrinin geçtiği Karadeniz ülkeleri
ile kıyı illerimizin çöp ve arıtmasız sanayi atıkları bütün denizlerimizi
kirletmektedir. Dolayısıyla denizlerimizdeki
balık türlerini yok olma tehdidi altında bırakan bu kirlenme karşısında,
içeride ve uluslararası düzeyde bağlayıcı ne gibi tedbirler alınmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim. 27 Nisan 2005
Abdulaziz
Yazar
Hatay
1- İskenderun
Körfezinde dört yılı aşkın bir süredir demirli olarak beklemesinin
ardından 6 Eylül 2004 tarihinde 2 200 ton “toksik atık” yüküyle batan
İspanyol bandıralı MV Ulla adlı geminin batığı ne durumdadır?
2-
Ulaştırma Bakanlığı tarafından atıkların çıkarılması amacıyla
açılan ihaleyi alan firma, iki ay gibi bir zaman
geçmiş olmasına rağmen çalışmalarına neden başlayamamıştır?
3- Söz
konusu batık gemide yüklü olduğu bilinen, ağır metal niteliğinde
olan kanserojen krom-6 içeren termik santral baca külünün geminin cidarlarında
ve gövdesindeki çürüme sonucu denize karışmasını engelleyecek
tedbirler alınmış mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman
Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir
Akdemir
İzmir
Toplumun sosyal ve endüstriyel anlamda gelişmesine
paralel olarak artış gösteren sınaî tesislerinin atıkları çevreyi,
doğal dengeyi ve insan sağlığını bire bir etkilemektedir. İzmir
Foça yolu üzerindeki demir çelik fabrikasının katı atıklarının
bertarafı ve depolanması, baza tozu ve cüruf atıklarının geri kazanımı
konusunda yatırımlar yapılmamıştır.
1- Demir
çelik fabrikasının çağın gereklerine göre faaliyetini sürdürebilmesi
için katı atıkların bertarafı ve depolanması, baza tozu ve cüruf
atıklarının geri kazanımı konusunda yatırımın yapılması şarttır.
Özellikle baca tozunun (henüz nitelik kazanmamakla
birlikte) uygun teknoloji kullanılması durumunda ekonomiye kazandırılacağı
gibi çevreye vereceği zarar da önlenmiş olacaktır. Ancak, İzmir
ili Aliağa ilçesi civarındaki çelik fabrikaları
yeterli teknolojiyle donatılmadığı için çevreye büyük zararlar
vermektedir. Bakanlık olarak bu konuda ne tür çalışmalarınız
vardır?
BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere, Sayın Çevre
ve Orman Bakanımız Osman Pepe söz istemiştir; buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekili arkadaşlarımın
sözlü sorularını cevaplamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlk
olarak, Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Gürsoy’un Atatürk Baraj
Gölünün kirlenmesinin önlenmesiyle alakalı sorumuş olduğu soruyu
cevaplandırıyorum: “Adıyaman’ın atık sularının Atatürk Baraj Gölünün
kirletilmesini önleyecek bir projeniz var mı?” 2002 Ekim ayında, Atatürk
Barajı Havzasında çevre sorunlarının tespitine yönelik yerinde
inceleme yaptırılmış olup, Atatürk Barajı Havzasında Baraj Gölü’nü
alıcı ortam olarak kullanan ve su sirkülasyonunun sınırlı olduğu
koylar etrafında bulunan Adıyaman il merkezi,
Kahta ilçesi ve Şanlıurfa ili Siverek ilçesi Çaylarbaşı beldesi
ve Bozova ilçesinde Göl’e ulaşan kirlilik etkisi gözlenmiştir.
Adıyaman ilinin topografik yapısı nedeniyle kanalizasyon
şebekesinin tek hat olarak tesis edilemediği, iki ayrı noktada toplanmakta
olduğu; bunlardan, ilin sadece yüzde 10’luk kesimine hizmet veren
bölümüne ait atıkların arıtmaya bağlandığı, diğer kesimde ise herhangi
bir arıtma işleminin yapılamadığı tespit edilmiştir.
Arıtma
tesisi yapımı için İller Bankasıyla proje başlatılmış; ancak, daha
sonra, işletme ve yapım maliyetinin yüksekliğinden dolayı projenin
tamamlanamadığı ve ilin yüzde 90 kanalizasyonunun toplandığı,
arıtma olmadan gözlemsel akım debisinin yaklaşık 5 litre/saniye olduğu
ve İncesu Deresi’yle birleşerek direkt olarak Baraj Gölü’ne boşaltıldığı
belirlenmiştir.
Bakanlığımızca, Atatürk Barajı’nın mevcut su kalitesinin
korunması ve temiz bir şekilde gelecek nesillere aktarılabilmesi
amacıyla, içme ve kullanma suyu kaynağı olarak Atatürk Barajı’nın
korunması projesi başlatılmış; ancak, yüklenici firma projeyi tamamlayamadığından,
proje feshedilmiştir.
Bakanlığımızın koordinatörlüğünde, baraj havzasındaki
valiliklerin ve GAP İdaresinin aktif katılımıyla baraj havzasındaki
sorunların giderilmesine yönelik olarak koruma, kullanma esaslarının
belirlenmesi amacıyla çalışmalar başlatılmıştır.
İkinci
olarak, Hatay Milletvekili Sayın Abdulaziz Yazar’ın İskenderun
Körfezi’ndeki batan Ulla gemisiyle alakalı olarak vermiş olduğu
sözlü soruyu cevaplıyorum:
“Ulla” isimli gemi, 2.200 ton krom-6 bileşimi de
içerisinde bulunan yüksek fırın tozlarıyla birlikte, 6/9/2004 tarihinde,
saat 15.00 civarında batmıştır. Olayın olduğu günden itibaren, akıntı
yönünde farklı noktalardan su numuneleri alınmış ve Çevre Referans
Laboratuvarı ile TÜBİTAK’ta, toplam krom analizleri karşılaştırmalı
olarak analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarının değerlendirmesi sonucu,
toplam krom değerinin, Dünya Sağlık Örgütünün ve TSE’nin içme su kriteri
toplam krom sınırı değeri olan 0,050 miligram/litrenin altına düştüğü,
dolayısıyla, insan ve çevre sağlığı için risk bulunmadığı tespit
edilmiştir.
25/1/2005 tarihinde Bakanlığımızda düzenlenen
toplantı sonucunda, Ulla gemisinde bulunan yükün çıkarılması ve
İspanya’ya gönderilmesi, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri
Genel Müdürlüğünce ihaleye çıkarılarak yapılması kararlaştırılmış
ve bu konudak, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü yetkilileri -bu konuyla
alakalı olarak- bir tarafta, bir tarafta da Lafarge şirketinin yetkilileri
bir tarafta olmak üzere, Bakanlığımızın koordinasyonunda bir araya
gelerek, Lafarge şirketinden 1,5 milyon ABD doları katkıyla geminin
içerisindeki atığın çıkarılmasıyla alakalı bir çalışma başlatılmıştır.
21/2/2005 tarihi itibariyle atık yükün çıkarılması amacıyla ihaleye
çıkmış, 11/3/2005 tarihi itibariyle ihaleyi kazanan firma belirlenerek,
21/3/2005 tarihinde, söz konusu firmayla sözleşme imzalanmıştır. Bu
arada, 16/3/2005 tarihinde, Bakanlığımızda, ilgili kurum, kuruluşlarla
yapılan toplantıda Ulla gemisinde bulunan atık yükü İspanya’ya götürecek
gemi veyahut gemilerin tip ve kapasiteleri belirlenmiş, söz konusu
gemilerin temini konusunda Lafarge Aslan Anonim Şirketiyle bazı
sıkıntılar yaşanmış olup; ancak, 23.5.2005 tarihinde operasyonu başlatmak
üzere, toplam 10.682 dead weight tonluk 2 adet tanker gemi temin edilebilmiştir.
Bunun üzerine, aynı tarihte Bakanlığımızda yapılan
toplantıda, teknik altyapının oluşturularak operasyonun başlatılması
tarihi 1/6/2005 olarak belirlenmiştir.
Söz konusu gemideki atık yükün çıkarılması konusunda
ihaleyi kazanan firma, 1/6/2005 tarihinde operasyona başlamış; ancak,
bazı teknik sorunlarla karşılaşılmıştır. Batık gemi içinde bulunan
yükün taşlaşmış olması nedeniyle pompalar yetersiz kalmıştır. Bunun
üzerine atık yükün gemiye hasar vermeden çıkarılmasına ilişkin
operasyonun yapılabilirliği, nasıl yapılacağı ve teknik bilgi
desteği konusunda ilgili kurumlardan görüş talep edilmiş, bilimsel
bir raporun hazırlanması sağlanmıştır.
Raporun değerlendirilmesi sonucunda, batık Ulla
gemisinin ambarlarında, kenar ve köşelerinde kalan katılaşmış
formdaki atık yükten kaynaklanabilecek krom kirlenmesi, insan ve
deniz ortamında var olan canlı hayatını olumsuz yönde etkileyecek
değerde bulunmamıştır.
Ulla isimli geminin atık yükünün çıkarılması konusunda
bugüne kadar yürütülen çalışmalara ilişkin 7 Eylül 2006 Cenevre’de
Basel Sekreteryası Başkanlığında İspanya Çevre Bakanlığı temsilcileri
ile Bakanlığımız temsilcilerinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu yapılan toplantı
en son toplantıdır. Bu toplantıda, İspanyol yetkililer operasyonun
tamamlandığını, çıkarılacak maksimum atığın çıkarıldığını, bundan
sonra yapılacak başka bir işlemin kalmadığını iddia etmişlerdir.
Buna karşılık, Bakanlığımızca, atığın çoğunluğunun
hâlâ gemide olduğu, 42 metre derinlikte olması nedeniyle operasyonun
Türk tarafınca bitmiş sayılmasının mümkün olmadığı ve atığın tümünün
alınması gerektiği bir kez daha ortaya konmuştur.
Taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığından,
Basel Sözleşmesi Genel Sekreteri tarafından, bu konunun tekrar
tartışılması ve sonuca ulaştırılması için COP-8 sürecindeki iki
tarafın katılacağı ayrı bir toplantı düzenleyebileceklerini
belirtmişlerdir. İki taraf da bu öneriye ılımlı yaklaşmış olup, toplantı,
herhangi bir karar alınmadan sona ermiştir.
Değerli milletvekilleri, bu konuyla alakalı,
bizim üniversitelerin konuyla uzmanlık sahasına sahip olan hocalarımızla
yapmış olduğumuz değerlendirmede, gemi içerisindeki atığın taşlaşmış
olması münasebetiyle ve bugünkü elimizdeki teknik donanımlarla
bu atığı çıkarmanın mümkün olamayacağını gördüğümüzden, geminin
kesilerek çıkarılması üzerinde durulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, üçüncü sırada, Balıkesir
Milletvekili Sayın Sedat Pekel’in doğal afetlerin tespitine yönelik
olarak sormuş olduğu soruyu cevaplıyorum:
Yıldırım düşmesi sonucu hasar gören İstanbul’daki
radarın tamir edilmesi yerine, yüklenici firmanın garantisi altında,
kamu menfaati göz önünde bulundurularak, tamamen yenilenmesi yoluna
gidilmiş ve 22 Eylül 2004 tarihinde, hasar gören anten ve radon yeniden
monte edilerek radar faal hale getirilmiş ve işletmeye alınmıştır.
Balıkesir, Zonguldak ve Elmadağ radarlarının
faaliyetleri kendi kapsadıkları alanlardaki meteorolojik bilgilerin
elde edilmesi açısından yeterlidir. Söz konusu radarlardan elde
edilen meteorolojik bilgiler, kuruluş amaçlarına uygun olarak kısa
süreli tahmin çalışmalarında kullanılmaktadır.
Elmadağ radarı, 1 Şubat 2005 tarihinde meydana
gelen arızanın giderilmesinin ardından yeniden faaliyete başlamıştır.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğümüzün
gözlem şebekesindeki tüm sistemler gibi, meteoroloji radarlarının
da bakımları düzenli olarak yapılmaktadır. Bu bakımlar, hem periyodik
olarak üç ayda, altı ayda ve oniki ayda bir yapılan koruyucu ve önleyici
bakım ve kalibrasyon hizmetlerini hem de herhangi bir arıza durumunda
yapılan arıza bulma ve giderme hizmetlerini kapsamaktadır. Bu hizmetlerin
en iyi şekilde yapılabilmesi için Genel Müdürlük bünyesinde bu konuda
eğitim almış uzman personelden oluşan özel bir birim kurulmuştur.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde,
merkez ve taşra teşkilatlarının tahmin birimleri bulunmaktadır. Merkezde
ve yurt genelinde askerî ve sivil hava meydanları da 24 saat esasına
göre, kara ve denizlerimizde yer ve yüksek atmosfer için meteorolojik
gözlem sistemleri kurulmuş olup, bu sistemlerden elde edilen veri
ve ürünler analiz edilerek tahminler üretilmektedir. Bu tahminlerle,
hava sıcaklığı, yağış ve rüzgâr gibi önemli meteorolojik parametrelerin
günlük, üç günlük ve bir haftalık periyotlar içerisinde değişkenlikleri
ve etkileri raporlanmaktadır. Gerektiğinde, kuvvetli meteorolojik
olaylar öncesinde meteorolojik uyarılar aynı şekilde raporlanmaktadır.
Bu raporlar, basın ve diğer medya aracılığıyla halka, taşra birimlerimiz
aracılığıyla ilgili yerel yönetimlere ulaştırılmaktadır. Bu genel
raporların dışında, özellikle hava meydanlarında uçuş emniyeti
için kısa süreli tahminler hazırlanarak, uçuşta ilgili birimlere
verilmektedir. Bununla beraber, ülkemiz çapında bölgesel tahmin
merkezleri oluşturularak, etkin ve hızlı bölgesel tahmin ve uyarı
sistemi kurulması için çalışmalar devam etmektedir.
Mevcut tahmin ve uyarı sistemimiz dahilinde, merkezde
33, taşra tahmin birimlerinde ise 84 olmak üzere toplam 117 meteoroloji
mühendisi çalışmaktadır.
Meteoroloji, atmosfer bilimleri içinde yer almakta
olup, matematik, fizik ve muhtelif mühendisliklerin uygulama alanına
girmektedir.
Bu bağlamda, meteoroloji, disiplinler arası bir
bilim ve uygulamalı mühendislik alanıdır. Yurt dışındaki gelişmiş
meteoroloji teşkilatlarının personel yapısına baktığımızda,
meteoroloji işleri içerisinde meteoroloji mühendisleri istihdam
edilmemektedir. Personel profillerinde, meteoroloji, matematik,
fizik mezunlarının yanı sıra, elektrik, elektronik, bilgisayar,
nükleer fizik, çevre mühendislikleri gibi çeşitli alanlardan uzmanlar
yer almaktadır. Bu nedenlerden, söz konusu Genel Müdürlüğümüzün
sadece meteoroloji mühendislerinden değil, radar ve uydu sistemleri
gibi teknolojilerin işletilmesi ve kullanılması, aynı zamanda
sayısal model çalışmalarının yürütülmesi için, fizik, matematik,
elektronik, bilgisayar dallarında master, hatta doktora yapmış teknik
personele ihtiyaç bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir
Milletvekili Sayın Orhan Sür’ün, Manyas Kuş Cennetiyle alakalı sorusunu
cevaplıyorum:
Bahse konu AB Gıda Sanayi İşletmesinde, Bakanlık
uzmanlarınca yapılan denetimler neticesinde, pastörize yumurta
üretimi yapıldığı tespit edilmiştir.
Tesiste, üretimden kaynaklanan herhangi bir atık
su oluşmamaktadır. Ancak, üretim sonucunda tankların yıkanması ve
tesis içi temizliğiyle, personelden kaynaklanan 10 metreküp/günlük
atık suyun oluştuğu; söz konusu bu atık suyun, tesis bünyesinde yapılmış
olan 3x30 metreküplük sızdırmaz beton foseptikte toplandığı, foseptikte
toplanan bu atık suyun işletme ve Kızılköy Belediye Başkanlığı arasında
yapılmış olan protokol gereği, belediyeye ait vidanjörle çekilerek
Kızılköy Belediyesine götürüldüğü tespit edilmiştir. Ancak, belediye
vidanjörlerinin yeterli olmaması sebebiyle, foseptiklerin zamanında
boşaltılmaması sebebiyle istenmeyen taşmalar olmuş ve bu durum
Bandırma Doğal Hayatı Koruma Timi tarafından yerinde tespit edilerek
Balıkesir İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne bildirilmiştir.
Aynı durum Bakanlığımız uzmanlarının yerinde
yaptığı incelemelerde dikkate alınmış; ancak, ilk tutanaktan sonra,
işletmenin, foseptiği düzenli olarak boşalttırdığı görülmüştür.
Denetimleri müteakiben, Balıkesir İl Çevre ve
Orman Müdürlüğümüz aracılığıyla işletmeye atık su arıtma tesisini
yaptırması yolunda resmî uyarılar yapılmış; bunun üzerine, işletme
yetkilileri, kapasite artırımlarını da göz önünde bulundurarak,
150 metreküp/gün kapasiteli atık su arıtma tesisini 2004 yılı sonuna
kadar yapmayı taahhüt etmişlerdir.
AB Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin atık su arıtma
tesisi yapımına ilişkin imalatçı firma 28/9/2004 tarihinde sözleşme
imzalamış olup, arıtma tesisine ait iş termin planı il müdürlüğümüze
sunulmuştur.
İşletmenin yapmakla yükümlü olduğu atık su arıtma
tesisinin projeleri 2004/3 sayılı genelgemiz kapsamında onaylanmak
amacıyla, 24/1/2005 tarihinde Bakanlığımıza sunulmuş; ilgili genel
müdürlüğümüzce incelenerek, 8/4/2005 tarihinde proje onayı yapılmıştır.
Firmanın atık su arıtma tesisi yapımına ilişkin
süreç yakından takip edilmektedir.
Manyas Gölü’nün yönetim planı, Ramsar Sözleşmesi çerçevesinde 2001
yılında tamamlanarak uygulamaya aktarılmıştır.
Kuş Cenneti Millî Parkı, Avrupa Konseyi tarafından,
bir seferde 25.000’den fazla su kuşu bulunduran alanlara verilen (A)
sınıfı diplomayla ilk kez 1976 yılında ödüllendirilmiş ve ödüllendirme,
2001 yılına kadar, her beş yılda bir olmak üzere 5 kez yenilenmiştir.
2001 yılında, Avrupa Konseyi diplomayı askıya almıştır. Avrupa
Konseyi Genel Sekreterliği Göl Yönetim Planında yer alan özellikle
Sığırcı Deresi’nden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi için gerekli
tedbirlerin alınması ve yönetim planının Bakanlığımız tarafından
etkin bir şekilde uygulanması sonucu, göle ulaşan kirlilik yükü
önemli oranda azalmış ve alanda belirgin bir iyileşme süreci başlamıştır.
Bunun sonucu olarak, Avrupa Komisyonu uzmanları alanı tekrar incelemeye
almışlar ve yapmış oldukları inceleme sonucunda, diplomanın iade
edilmesine karar vermişlerdir; diploma, Mayıs 2004 tarihinde ülkemize
iade edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tunceli
Milletvekili Sayın Hasan Güyüldar’ın Tunceli -Ovacık- Bilgeç bölgesinde
meydana gelen yangınlarla alakalı soru önergesini cevaplıyorum:
Orman Köylüleri Kalkınma Fonu Bütçesinden Bakanlığımızca
yapılan ferdî kredi uygulamaları için illere tahsis edilen miktarların
dağılımı, ilin orman varlığı, orman köyü sayısı, orman köylüsü nüfusu,
gelişmişlik durumu göz önünde bulundurularak elde edilen puan sistemine
göre yapılmakta olup, kredilendirme çalışmaları bu ödenekler doğrultusunda
yapılmaktadır. Belirtilen bu kriterlerin dışında farklı bir kriter
uygulanmamaktadır.
Orman Köylüleri Kalkınma Fonu Bütçesinden,
1989-2004 yılları arasında, Tunceli ilimize, ferdî krediler kapsamında,
fennî arıcılık, süt sığırcılığı ve süt koyunculuğu için toplam 632
aileye, 2004 yılı deflatör katsayısına göre 2 trilyon 342 milyar değerinde
ferdî kredi verilmiş olup, bu çerçevede, Tunceli ilimize, 2005 yılında
uygulanmak üzere 350 milyar ödenek tahsis edilmiştir. Bakanlığımızca
yetişmiş eleman sıkıntısı bulunan taşra birimlerimizin eleman ihtiyacı,
bütçe imkânları çerçevesinde karşılanmaya çalışılmakta olup,bu konuda herhangi bir çifte standart söz konusu
olamaz.
Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Reyhan Balandı’nın denizlerimizdeki kirliliğe ve alınacak
önlemlere ilişkin sözlü sorusunu cevaplıyorum:
Konuya ilişkin yapılan çalışmaları, uluslararası
düzeyde ve ulusal düzeyde yapılan çalışmalar şeklinde iki grupta
incelemek mümkündür. Uluslararası düzeyde yapılan çalışmalar:
Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi (Bükreş Sözleşmesi)
21 Nisan 1992 tarihinde Bükreş’te, Karadeniz’e kıyısı bulunan Bulgaristan,
Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna tarafından imzalanarak
6 Mart 1994 tarihli 21869 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Sözleşmeye taraf ülkelerin çevreden sorumlu Bakanları,
Nisan 1993-Odessa’da, doğal kaynakların rasyonel yönetimi ve iyileştirilmesi
için kısa, orta ve uzun vadeli çevresel hedefleri içeren bir deklarasyon
imzalamışlardır. Bu sözleşme ve deklarasyon çerçevesinde, Küresel
Çevre İmkânı (GEF), Karadeniz’in Çevresel Yönetimi ve Korunması
Programını başlatmış ve bu program çerçevesinde, organizasyon, kurumsal
yapının geliştirilmesi, kirlilik izleme, acil müdahale, biyoçeşitlilik
ve kıyı yönetimi gibi alanlarda birçok ulusal ve uluslararası çalışma
gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların neticesinde 30-31 Ekim 1996
tarihinde İstanbul’da düzenlenen Bakanlar Konferansında Karadeniz’in
Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı kabul
edilmiştir.
Sözleşmenin amacı, Karadeniz havzasında sürdürülebilir
kalkınma için iş birliği yapmak ve Karadeniz’in kaynaklarının yoğun
kullanımından dolayı su kalitesinin bozulmasına, biyolojik çeşitliliğin
azalmasına engel olmak; Karadeniz’in su kalitesini, deniz ve kıyı
ekosistemini iyileştirmek, bölgede sürdürülebilir kalkınma sağlamak
ve Karadeniz çevresinin ve canlı kaynaklarının Karadeniz ülkeleri
tarafından ortak bir çabayla korunmasını sağlamaktır.
Organize eden uluslararası kuruluşlar: Küresel
Çevre Fonu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler
Çevre Programı, Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu, Uluslararası Denizcilik
Örgütü gibi bölgesel ve uluslararası kuruluşlardır.
Karar organları: Koordinasyon, âkit tarafların
icra organı niteliğinde Karadeniz’e kıyıdaş her bir ülkeden bir
temsilcinin yer aldığı Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonuna
destek sağlamak üzere kurulmuş olan Karadeniz’in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonu Daimi Sekreteryasınca yürütülmektedir. Sekreteryanın
merkezi de İstanbul’dadır.
Ulusal düzeyde yapılan çalışmalar:
Karadeniz’de Kirlilik İzleme Projesi: Proje,
Türkiye’nin de taraf olduğu Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması
Sözleşmesi ve ek protokollerinin uygulanması amacıyla, Karadeniz
stratejik eylem planı kapsamında, proje alanında yürütülen çalışmalarla
uyumlu olarak gerçekleştirilmektedir. Ülkelerin stratejik eylem
planı programı kapsamında belirtilen aktiviteleri yerine getirme
zorunluluğu getirilmiştir. Gerek stratejik eylem planı kapsamında
gerekse Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sekretaryası tarafından
düzenlenen bütün toplantılarda, ülkelerden, kirliliğin izlenmesiyle
ilgili olarak yapılan çalışmalar değerlendirilmektedir.
Proje faaliyetleri içinde, Bakanlığımızca 2004
yılı çalışmaları kapsamında yapılması planlanan faaliyetler:
Kirlilik izleme ve değerlendirme raporlarında yer alan parametre
ve istasyonlarda, bununla birlikte, 1996 yılında teşhise dayalı
analiz bölgesinde belirtilen Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun, Ordu,
Giresun, Trabzon, Rize, Artvin olmak üzere toplam 9 sıcak nokta da
göz önüne alınarak, açık denizde, kıyıda ve karada belirlenecek istasyonlarda,
teknik şartname ekinde verilen parametrelere göre mevsimlik periyotlarla
analiz yapılarak kirliliğin izlenmesini yapmakla yükümlü olacak
Karadeniz’de kirlilik izleme konulu ihaleye çıkılmıştır. İhale,
10 Haziran 2004 tarihinde gerçekleştirilmiş ve 18 Haziran 2004 tarihinde
sonuçlandırılarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezun
ve Mensupları Vakfı İktisadi İşletmesine verilmiştir.
İzleme frekansları, tüm Karadeniz boyunca en batıda
İğne Ada’dan Hopa’ya kadar tüm kıyı şeridini içermektedir. Bu kapsamda
toplam 21 nokta belirlenmiş olup, bu 21 noktanın 20 metre, 50 metre,
100 metre kontorlarında dikey hat halinde istasyonlar yerleştirilmiştir.
Bu şekilde çalışma, toplam 63 istasyonda şu anda sürdürülmektedir.
Biz Bakanlığı devraldığımızda, 3 noktada izleme
yapılabiliyordu Karadeniz’de. Şu anda, 63 istasyonda Zonguldak,
Bartın, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin şehirleri,
Karadeniz Eylem Planı kapsamında sıcak noktalar olarak seçildiğinden,
özellikle dikkate alınmış ve çalışmalar bu sahalarla sınırlı tutulmayıp,
muhtemel riskli alanlarda da istasyonlar inşa edilmiştir.
İlave olarak, Tuna Nehrinin Karadeniz’e ve İstanbul
Boğazı, dolayısıyla Marmara Denizi’ne olan etkilerinin tespiti
için aylık olarak K0, mevsimsel olarak K1 ve K3 istasyonlarında çalışmalar
yürütülmektedir. Dolayısıyla, bu projeyle, kıyıda 66 noktada izleme
istasyonları yapılmakta ve Türkiye, Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler
arasında en çok izleme istasyonuna sahip ülke konumuna gelmiştir.
Bu projenin devamı, esas olarak, Bakanlığımız 2006 yatırım programında
da yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri, İzmir Milletvekili Sayın
Vezir Akdemir’in İzmir’deki demir-çelik fabrikasının çevreye verdiği
zararlarla alakalı ve alınacak tedbirlerle alakalı sözlü soru
önergesini cevaplıyorum:
Bakanlığımızca, EAO’lu tesislerin yoğun olarak
bulunduğu İzmir-Aliağa, Kocaeli’deki cüruf ve baca gazı tozlarının
bertarafına ilişkin bazı çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla,
24/11/2004 tarihinde yapılan demir-çelik sektöründen kaynaklanan
cüruf ve baca gazı tozlarının çevreye verdiği zararlar ve bertaraf
yöntemlerinin tartışıldığı toplantıda yörede mevcut olan sektörlerden
kaynaklanan baca külü, cüruf atıkların yaklaşık 6-7 milyon ton civarında
bulunduğu, bu atıklar baca külleriyle karşılaştırıldığında tehlikeli
özellik kazandıklarından karışımların önlenmesi, karışık toplanan
söz konusu atıkların ayrıştırma işleminin ekonomik olmaması nedeniyle
kısa vadede çözüme yönelik geçirimsizliği sağlayan uygun yerlerde
kullanılmayan taş ve maden ocağı ve benzeri yerlerde depolanmak suretiyle
bertarafların sağlanması, faaliyet sahipleri tarafından il müdürlüklerimizle
koordineli olarak bulundukları il veya yakın illerde bulunan alternatif
depolama alanlarıyla, kullanılmayan taş ve maden ocağı ve benzer
alanların mülkiyet durumlarının araştırılarak tespit edilmesi ve
alanların zemin yapısının depolamaya uygunluğu konusunda fizibilite
çalışması yapılması, bu hususta da termin planının hazırlanarak
Bakanlığımıza gönderilmesi, baca küllerinin Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği’nin geçici depolama hükümleri doğrultusunda
güvenli olarak depolanması ve Bakanlığımızdan lisans almış geri
kazanım tesislerine veya bertaraf tesislerine lisanslı araçlarla
gönderilmesi, buna ilişkin bilgi ve belgelerin periyodik olarak
ilgili valiliğe gönderilmesi gerektiği hususlarında kararlar
alınmış olup, bu çerçevede çalışmalar sürdürülmektedir.
Değerli milletvekilleri, konuya ilişkin olarak
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel
Müdürlüğünden alınan yazıda, cürufların agrega olarak kullanılabilmesi
için Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında uygunlaştırılmış
ilgili şartnamelerde belirtilen şartları haiz olmaları gerektiği
belirtilmiş olup, söz konusu yazı, sektörü bilgilendirmek üzere Demir
Çelik Üreticileri Derneğine ve Aliağa bölgesinde bulunan demir-çelik
fabrikalarına gönderilmiştir.
Ayrıca, Aliağa’daki Zincox firmasının baca tozu
geri kazanımına ilişkin kuracağı tesisin ÇED çalışmaları devam
etmektedir. Tesis kuruluncaya kadar baca tozlarının yürürlükteki
mevzuata uygun bir şekilde fabrika sahasına geçici olarak depolanması
için gerekli…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Bakanım,
konuşmanız anlaşılmıyor…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, okuyacak olduğum, cevaplayacak olduğumuz çok soru
olunca, biraz seri gitmemiz lazım.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) – Biriktirmeseydiniz
Sayın Bakanım…
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) – Ayrıca,
Aliağa’daki Zincox firmasının baca tozu geri kazanıma ilişkin kuracağı
tesisin ÇED çalışmaları devam etmektedir. Tesis kuruluncaya kadar
baca tozlarının, yürürlükteki mevzuata uygun bir şekilde fabrika
sahasına geçici olarak depolanması için gerekli çalışmaların yapılması
hususu bölgede bulunan demir çelik tesislerine de bildirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili
Sayın Sedat Pekel’in, Balıkesir-Erdek-Tatlısu köyündeki kamuya
ait bir araziyle alakalı tersaneye ait soruları vardır; onları cevaplıyorum:
Söz konusu projeye ait proje tanıtım dosyası
11/6/2004 tarihinde Bakanlığımıza intikal ettirilmiştir. Dosya
ekinde yer alan proje yerinin çekek ve tekne imal yeri olarak tahsis
edilmesinin uygun olduğuna ve bu amaçla kullanılmak üzere kiralandığına
dair Denizcilik Müsteşarlığının 27/5/2004 tarih 1504 sayılı Millî
Emlak Genel Müdürlüğünün 13/4/2004 tarih ve 11699 sayılı yazıları
doğrultusunda proje hakkında ÇED Yönetmeliği’nin 16’ncı maddesi
kapsamında inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. Yapılan inceleme
ve değerlendirme süreci sonunda projeyle ilgili olarak 13/7/2004
tarihinde “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Muğla Milletvekili Sayın
Fahrettin Üstün’ün, avcılık belgeleriyle alakalı sorusunu cevaplıyorum:
Avcılık belgeleri için her yıl harç yatırılması
uygulaması Bakanlığımızın inisiyatifi yetkisinde yapılan bir
uygulama olmayıp, 492 sayılı Harçlar Kanunu ile Maliye Bakanlığının
bu husustaki genelgeleri ve görüşleri doğrultusunda yapılan bir
uygulamadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu gereği avcılık belgelerinden
her yıl harç bedeli alınması uygulamasının kaçak avlanmaya davetiye
çıkarabileceği endişesi Bakanlığımızca da paylaşılmakta olup, bu hususta gerekli
tedbirler alınmaktadır.
Avcılık belgelerinin Türk vatandaşlarının avcı
eğitimine katılıp başarılı olmaları halinde bir sefere mahsus
verileceği 4915 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde belirtilmiştir.
Ancak, bu belgenin her yıl vize edilmesi gerekmektedir. Vize işlemleri
ise yıllık harcın yatırılması halinde yapılabilmektedir.
Avcılık belgelerinin Türk vatandaşlarının avcı
eğitimine katılıp, başarılı olmalarında bir sefere mahsus verileceği…
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, bu, belli bir kurs neticesinde,
belli bir saat kursu dolduran avcı adaylarına verilmektedir. Tabii,
bu verdiğimiz belgeler de her yıl vize edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 adet
sözlü soru önergesini cevaplamış bulunuyorum. Beni sabırla dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru önergeleri cevaplandırılmıştır;
teşekkür ediyorum.
Ancak, Sayın Pekel’in, yerinden, İçtüzüğe göre
bir açıklama talebi var.
Buyurun Sayın Pekel.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Haziran 2004 tarihinde verdiğim, yani, ikibuçuk
yıl önce verdiğim sözlü soru önergelerinden 2’sine, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Pepe’nin cevap verdiği iki konuyla ilgili kısa görüşlerimi
belirtmek için söz aldım.
Bunlardan bir tanesi, millî park kimliğinde, özellikle
Bandırma’nın yazlığı, sayfiyesi konumundaki o Kapıdağ eteklerinde
kurulan tersaneyle ilgilidir. Bu konu gündeme geldiğinde, başta
köy muhtarlığı olmak üzere, köy halkı ve Bandırmalıların yoğun tepkisine
rağmen çeşitli bakanlıklardan izinlerin alındığını biz de biliyoruz.
Ancak, bunun uygun olmadığı cihetiyle muhtarlığın yargıya gittiğini,
önce Danıştay 6. Dairesinin bu itirazı reddettiğini; ama, Danıştay
Üst Kurulunda yürütmeyi durdurma kararına rağmen bu uygulamanın
sürdürülmesinin mantığını anlamadığımı öncelikle ifade etmeliyim.
Yani, yöre halkının tüm şiddetli itirazlarına rağmen, yargının hukuka
aykırı olduğunu kabul etmesine rağmen, hazineye çok önemli bir
katkı sunmayacak ve özellikle çevreye vereceği zararları dikkate
almadan böyle bir uygulamanın hâlâ sürdürülüp sürdürülemeyeceği
konusunda, ben, Sayın Bakandan net ifadeler almak isterdim ve bölgemize
giden, özellikle turizm ağırlıklı, Bandırma ve çevresinde, Balıkesir’in
önemli yerlerinde bu tür kararların alınması sırasında çok daha titiz
bir çalışmanın, bizim o bölgenin geleceğiyle direkt ilgili olduğunun
altını çizmek isterim.
İkincisi, bu 19 Haziran 2004 tarihinde Ankara’nın
Çubuk ilçesi Sünlü köyünde bir hortum olayı yaşandı, 4 vatandaşımız
hayatını kaybetti, 14 kişi de yaralandı. Bunların önlenmesiyle
ilgili, önlemlerin alınmasına yönelik de Sayın Bakan ayrıntılı
bilgi verdi; ben, kendisine teşekkür ediyorum; ancak, bu hortum da
sel, taşkın, çığ gibi, yani, meteorolojik karakterli doğal afetler
olduğundan ve bunların diğer doğal afetlerden farkının da daha önceden
tahmin edilebilir olmasından kaynaklanıyor. O nedenle de, bu ve
benzeri donanımların uygun yerlerde acilen tamamlanması ve hepsinden
önemlisi de onları kullanacak insanların görevlerinin başında
olmasının altını çizme gereğini duydum.
Fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pekel.
Şimdi, Sayın Üstün’ün bir açıklama talebi var; buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – İkibuçuk yıl sonra soruma
yanıt aldığım için teşekkür ediyorum Sayın Bakanıma.
Yalnız, bu Harçlar Kanunu’na göre, avlanma belgelerinden
harç alınıyor. Ayrıca, avlanma için yine de bankalardan tekrar ikinci
kez bir harç alınıyor. Bunların ikisinin avcı üzerinde müthiş bir ekonomik
baskısı var; bunlardan birisi kaldırılamaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 13, 22, 47, 58, 67, 95, 149, 188 ve 194 üncü sıralarındaki soru
önergeleri Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmıştır.
22.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1009)
BAŞKAN - Şimdi, 14 üncü sırada yer alan, Muğla Milletvekili
Sayın Fahrettin Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin, Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi…
Sayın Bakan, 14 üncü soruyu cevaplandıracak mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) – Cevaplandırmayacağım.
BAŞKAN – Cevaplandırmıyorsunuz…
Ertelenmiştir.
23.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün’ün, yapılan atamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1017) ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un cevabı
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
1- 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere
her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle
kaç atama yapılmıştır?
3- İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı
başka yerlere görevlendirilmiştir?
Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı
ne kadardır?
4- 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde asil veya
vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – Sayın
Başkanım, sayın milletvekillerim; 58’inci Hükûmet döneminde mülga
Kültür Bakanlığına bağlı kuruluş olan Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ve DÖSİM Müdürü kadrolarına
atama yapılmamıştır. Mülga Kültür Bakanlığında 58 kişinin ataması
yapılmıştır. Mülga Turizm Bakanlığınca da 10 kişinin ataması yapılmıştır.
59’uncu Hükûmet döneminde, Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürü olarak 1 kişinin ataması yapılmıştır. 59’uncu Hükûmet
döneminde ise, toplam 2.227 kişinin ataması yapılmıştır. 388 kişi açıktan
atanmıştır; bunlar, KPSS sınavı, özürlü sınavı, uzman yardımcısı ve
unvan değişiklikleri dolayısıyla olmuştur. Kurum içinde ise 1.446
tane atama yapılmıştır. Mahkeme kararı, teftiş kurulu raporu ve
yurt içi, yurt dışı yer değişiklikleridir bunlar. Kurum dışından ise
147 atama yapılmıştır. Özelleştirme İdaresinden de bize 246 memur
atanmıştır; ceman 2.227 kişi.
İkinci sorusuna gelince Sayın Milletvekilimizin:
58’inci Hükûmet döneminde, Bakanlığıma bağlı kuruluş olan Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
kadrosuna vekâleten atama yapılmamıştır. Boş bulunan DÖSİM Müdürü
kadrosuna vekâleten atama yapılmıştır.
58’inci Hükûmet döneminde, mülga Kültür Bakanlığınca
idari görevlere görevlendirme yapılmamış olup, 27 kişinin vekâleten
veya tedviren ataması yapılmıştır. Yine, 58’inci Hükûmet döneminde,
mülga Turizm Bakanlığınca idari görevlere görevlendirme yapılmamış
olup, 5 kişinin vekâleten veya tedviren ataması yapılmıştır.
59’uncu Hükûmet döneminde ise, 551 kişinin vekâleten
veya tedviren ataması yapılmıştır. Birleşmeyle, görevi düşen merkez
ve taşra personeli bu sayıyı yükseltmektedir. 59’uncu Hükûmet döneminde
Bakanlığın bağlı kuruluşu olan Devlet Tiyatroları Genel Müdürü
kadrosu ile DÖSİM Müdürü kadrosuna vekâleten atama yapılan personel,
her iki personel de halen görev yapmaktadırlar.
Sayın Milletvekilimizin üçüncü sorusunu şöyle
cevaplandırıyorum: İdari görevlerde bulunan idarecilerden 5 kişinin
başka yerlere görevlendirilmesi yapılmıştır. Yolluk ve harcırahların
ödenmesi 5018 sayılı Kanun uyarınca tüm birimlerin bütçesini oluşturduğundan
bu konuya Bakanlığımızca ayrıca cevap verilmesi lüzumu görülmemiştir.
Dördüncü soruya cevap ise; 58’inci Hükûmet döneminde
mülga Kültür Bakanlığınca 1 kişi görevinden alınmıştır. 58’inci
Hükûmet döneminde mülga Turizm Bakanlığından 1 kişi görevinden
alınmıştır. 59’uncu Hükûmet döneminde 418 asil,
mahkeme, teftiş, bakanlık birleşmesi dolayısıyla vekâlet görevinden
alınmıştır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Üstün, bir açıklama yapacak mısınız?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) – Daha sonra yazılı soru
soracağım efendim.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.
24.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir’in,
Iğdır ilçe ve belde belediyelerinin SSK ve Emekli Sandığı borçlarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1021)
BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
25.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir’in,
Manisa-Salihli ilçesine müze açılıp açılmayacağına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1051) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koç’un cevabı
BAŞKAN – Sayın Bakan, cevaplayacak mısınız?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – Evet,
cevaplayacağım.
BAŞKAN – Buyurun.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Nuri
Çilingir
Manisa
Dünya tarihinde para ilk defa Lidyalılar tarafından
basılmıştır. Bu bölge Manisa İli Salihli İlçesi Sart beldesidir.
Medeniyetlere ev sahipliği yapan bölgede birçok tarihî eser bulunmaktadır.
Kazılarak çıkartılan tarihî eserler sergilenememekte, Sart’ta kapalı
mekânlarda bekletilmektedir. Eserlerin çıkarıldığı yerde sergilenmesi
esastır.
Buna göre:
1- Manisa İli Salihli İlçesinde tarihî eserlerin
sergilenebilmesi için çok önemli ihtiyaç olan müze açmayı düşünüyor
musunuz?
2- Salihli İlçesine müze yapılmasıyla ilgili
Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Manisa Milletvekilimiz Sayın Nuri
Çilingir’in sorularını cevaplandırıyorum:
Manisa ilinde Bakanlığıma bağlı bölgenin arkeolojik
ve etnografik eserlerinin sergilendiği ve korunduğu bir müze ve
Salihli ilçesinde de Sardes ören yeri bulunmaktadır.
İkinci soruyu şöyle cevaplandırıyorum: Bakanlığım,
politikaları kapsamında her ilçede bir müze açmak yerine, kısıtlı
olan kaynaklarımızın uzman personel, bekçi, koruma, güvenlik görevlisi,
ödenek vesaire gibi mevcut müzelerimizin desteklenmesi yönünde
kullanılarak çağdaş müzecilik anlayışıyla örtüşebilecek müze
olgusunun yerine getirilmesine yönelik çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Amma, Manisa’nın özel durumu dikkate alınarak, Manisa merkezde 1
olmak üzere, Salihli’de ve diğer bir ilçemizde 3 tane müze yapmak
üzere çalışmalar devam etmektedir. İlk aşamada Manisa’da başlayacağız,
arkasından Salihli’de, sonra da Akhisar’da müze yapmak istiyoruz. Çünkü,
o bölgenin eserleri üzerinde yaptığımız kazılarda yeni bulgulara
ve buluntulara rastlanmıştır. O sebepten bu ihtiyaç doğmuştur. Bunun
da çalışmalarını yapmaktayız.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) – Sayın Başkan, söz talep
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çilingir, buyurun, açıklamalarınızı
yapın.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) – Sayın Bakana teşekkür
ediyorum; ancak, biraz çok hafif geçti gibi geldi bana.
Sart, Lidyalıların başkenti, paranın basıldığı
yer, turizm açısından çok önemli bir yer; ama, buraya müzenin bir an önce
kazandırılması gerekiyor. Çünkü, oradan çıkan eserler şu anda Manisa
Müzesinde depolarda bekliyor. Yani, turizmi canlandırmak istiyorsak
–ki kendisi Ege Bölgesinde turizmi canlandırmak için bir gayret içerisinde-
mutlak surette acil olarak Salihli içerisinde, yani, ören yerine yakın
bir yerde değil de, Salihli sınırları içerisinde, karayolunun kenarında
bir müzeye acilen ihtiyacımız vardır.
Kendilerine katkılarından dolayı teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çilingir.
Soru cevaplandırılmıştır.
26.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir’in,
Elazığ ilinin turizm varlıklarına sahip çıkılmasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1057) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koç’un cevabı
BAŞKAN – Buyurun, okuyun efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini
arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun
Akdemir
Iğdır
Elazığ İlindeki turizm varlıklarına sahip çıkılması
ve ekonomiye kazandırılmasına yönelik olarak;
1 – Doğa harikası Hazar Gölünün kirlilikten kurtarılması
için Bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır? Varsa hangi
aşamadadır?
2 – Harput’un inanç turizmine açılması için Bakanlığınızca
bir plan yapılmış mıdır?
3 – Hazarbaba Kayak Merkezinin yurt genelinde
tanıtımının yapılması için Bakanlık olarak herhangi bir katkıda
bulunacak mısınız?
BAŞKAN – Soruyu Sayın Bakan cevaplandıracak.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; önce, bölgemin milletvekili Sayın
Nuri Bey’e bir cevap vermek isterim. Ben, zaten ağır bir adam olduğum
için, hiçbir şeyi hafif bulmam merak etmeyin!
Onun ötesinde, son zamanlarda, Manisa’ya, özellikle
termal turizm alanında da ayrı bir önem atfetmekteyiz. Onunla beraber,
kazılara da büyük yatırımlar yaptık. Dediğiniz hususlar doğrudur;
ama, tekrar, sizi teyit etmek isterim ki, hiçbir meseleyi hafife aldığım
yok.
AHMET ERSİN (İzmir) – Hiç inandırıcı değil, Sayın
Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) – Zaten
vücudum buna müsait değil, beynim de değil!
Gelelim Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir’in
sorularına cevap vermeye. Evet, hakikaten bir doğa harikasıdır.
Bu hususta yaptığımız çalışmaları zatıâlilerinize arz etmek isterim.
Elazığ Hazar Gölü çevresinde, Bakanlığımız önerisiyle,
Bakanlar Kurulunca ilan edilen 1997 gün ve 23133 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elazığ Hazar Gölü Güneyköy-Sivrice
Turizm Merkezi bulunmaktadır. Söz konusu turizm merkezi ilan edilirken,
bu alanda ekonomik ve ekolojik verimlilik çerçevesinde koruma ve
kullanma dengesinin sağlanması hedeflenmişti; söz konusu turizm
merkezi sınırlarını da kapsayan alanda, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
25/8/1989 tarihinde onanan 1/25.000 ölçekli Elazığ Hazar Gölü Çevre
Düzeni Planı yürürlüktedir. Bu planın bir kısmında turizm merkezi
sınırlarını da kapsayan alanlarda Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca,
Elazığ Hazar Gölü Çevre Düzeni Planı kısmi revizyonu yapılmış
olup, 2003 tarihinde onaylanmıştır.
Ayrıca, Hazar Gölü çevresinin korunması için Diyarbakır
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 91 gün, 856 sayılı
kararıyla doğal sit alanı kararı getirilmiştir. Bu alanlarda Diyarbakır
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca, uygun görülen 6
ölçekli planlara göre uygulama yapılmakta, altyapı sistemlerini
gerçekleştirerek, Gölün kirlenmemesi için gerekli tedbirleri almaktayız.
Söz konusu turizm merkezi kapsamında olan 307 parselle ilgili
1/25.000 ölçekli plan değişikliği ile 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli plan
yapımı çalışmaları Bakanlığım tarafından sürdürülmektedir.
Sayın Dursun Akdemir’in ikinci sorusuna cevap
olarak şunu söyleyebilirim: Bakanlığımızca yürütülen inanç turizmi
projesi kapsamında Harput’ta bulunan
tarihî ve kültürel değerlerin korunması, geliştirilmesi ve tanıtılması
planlanmıştır. Ayrıca, Elazığ ili merkez ilçesi Harput beldesi sınırları
içerisinde 2005 gün, 25692 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren Elazığ Harput Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi bulunmaktadır.
Bölgede planlama çalışmalarına başlanmış olup, kurum görüşleri
alınmaktadır. Ayrıca, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri
kapsamında iletilen öneriler yönünde turizm potansiyelinin etüt
edilmesi çalışmaları da sürdürülmektedir. Harput’un tanıtımına
ilişkin olarak Bakanlığımızca hazırlanan tanıtıcı yayınlar için
de 2006 yılı bütçe imkânlarımız nispetinde destek sağlanması da mümkün
olmuştur.
Üçüncü soruya gelince: Hazarbaba Kayak Merkeziyle
ilgilidir. Elazığ Hazarbaba Dağı’nın kış sporları turizmine elverişliliği
nedeniyle bu amaçla planlaması çalışmalarına valilikçe başlanılmıştır.
Bakanlığımız ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden maddi katkı ve
teknik destek verilerek tamamlanması sağlanmıştır. Bu alanda mekanik
tesisler valilik tarafından yaptırılmış ve hizmet vermektedir.
Kış turizmine hizmet verecek konaklama ünitelerinin yürürlükteki
planlar uyarınca gerçekleştirilmesi ve gelişiminin sağlanması
yönünde Bakanlığımızca teknik destek ve yönlendirme yapılmaktadır.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) – Efendim, Sayın Bakanımıza
teşekkür ediyorum.
Tabii, bu geçen süre içerisinde -iki yıl önce sormuştum
ben soruyu- iki yıl içerisinde önemli şeyler yapılabildiği görülüyor;
ama, hâlâ Hazar Gölü’nün kirliliğinin devam ettiği benim aldığım
bilgiler içerisindedir. O konuda yeni bilgi var mı sizde?
Teorik olarak, tabii, söylediklerinizi doğru kabul
ediyoruz; ama, sit alanında yapılmış konutlar nedeniyle kirlilik
devam etmektedir.
BAŞKAN – Evet Sayın Bakan…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – İsterseniz
oradan cevap vereyim.
BAŞKAN – Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) – Sayın
Milletvekilim, haklısınız; ama, şunu kabul etmek gerekir ki, burada
açık açık söylersem turizme zarar verir düşüncesiyle açıklamak istemiyorum;
ama, bu bir, genel, büyük problemimizdir. Özel bir bütçeyle halledilmesi gerekir ve onun
için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Doğrusu, bu sene, bu çevre
kirlenmeleri ve deniz kirlenmeleri meselesinde en büyük ağırlığı
Antalya’ya vermiş bulunmaktayız; ama, Hazar Gölü’nün çevre kirlenmesinin
yanında… Tarihî su altı arkeolojik araştırmaları da yapıyoruz.
Zannediyorum 2007 yılında bu kirlilikten kurtulacağız; ama, tekrar
hepinize arz etmek isterim ki, bu, zannettiğimizden daha büyük bir
problem turizm açısından ve Türkiye suları açısından, hem iç sular
hem de deniz suları açısından.
Bu açıklamaya fırsat verdiğiniz için zatıâlinize
teşekkür ederim efendim.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) – Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Soru, böylece, cevaplandırılmıştır.
27.- Hatay Milletvekili Züheyir
Amber’in, gümrük çıkış beyannamelerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1060)
BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
28.- Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu’nun, Çorum’u bazı illere bağlayan yol yapım projelerine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1063)
BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
29.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
Yaka’nın, Muğla iline bağlı köylerdeki inşaat yasağına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1073)
BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
30.- Kars Milletvekili Selami Yiğit’in,
Dış Ticaret Müsteşarlığının uluslararası zeytinyağı kodeksi uygulamasından
doğacak mağduriyete ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1100)
BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi, soruları
cevaplandıracak sayın bakanlar Genel Kurulda bulunmamaktadır. Çalışma
süremizin bitmesine de az bir zaman kalmış olduğundan, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
4 Ekim 2006 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati :
18.04
VI.- KİT KOMİSYONU RAPORU
1.- Kamu İktisadi
Teşebbüslerinin 2004 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu (x)