DÖNEM: 22 CİLT: 129 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
131
inci Birleşim (Olağanüstü)
28 Eylül 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S.Sayısı:
1236)
2.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/822) (S. Sayısı: 662)
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal’ın, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, sporda
şiddet ve şikenin önlenmesine yönelik çalışmalara ve futbolda seyircisiz
oynama cezasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/16339)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN’ın, 22 nci
Dönem yasama faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in cevabı (7/16788)
3.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ’ın, TBMM’deki
yenileme çalışmaları sonucu kullanılmayan malzemelere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in
cevabı (7/16789)
4.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN’in, Türk bayrağını
resmeden bir tabloya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in cevabı (7/17720)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Atina’da yapılacak
olan “Güneydoğu Avrupa’da Ortak Ekonomik Alana Doğru” başlıklı konferansa,
Dünya Bankası Parlamenterler Ağı Başkanı Hollanda Parlamentosu
üyesi Bert Koenders tarafından ismen davet edilen Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner
Aksoy’un,
Strasburg’da düzenlenecek
olan II. Avrupa Akdeniz Tarım Konferansına, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin,
Katılmalarına ilişkin
Başkanlık tezkereleri ile;
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1 Ekim 2006 Pazar günü başlayacak olan yeni yasama yılının
ilk birleşiminde, Cumhurbaşkanının açılış konuşmasından sonra
başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Avrupa Sosyal Şartına Değişiklik Getiren Protokolün (1/967) (S. Sayısı:
976),
2 nci sırasında bulunan,
(Gözden Geçirilmiş) Avrupa Sosyal Şartının (1/968) (S. Sayısı: 977
ve 977´ye 1 inci Ek),
Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının görüşmelerini müteakiben
elektronik cihazla yapılan açıkoylamaları sonunda, kabul edilip
kanunlaştıkları açıklandı.
28 Eylül 2006 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.21’de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
II.-
BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak
üç oturum yaptı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1 inci srasında bulunan ve İçtüzüğün
91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılan, Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 15.6.2006 Tarihli ve
5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun (1/1227) (S. Sayısı:
1236), görüşmelerini müteakiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan
sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
2 nci sırasında bulunan, Tohumculuk
Kanunu Tasarısının (1/822) (S. Sayısı: 662), görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal,
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın,
konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Anayasa ve İçtüzüğün
ilgili maddeleri gereğince, 1 Ekim 2006 Pazar günü saat 15.00’te toplanmak
üzere, birleşime 17.53’te son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No.: 178
III.-
GELEN KÂĞITLAR
28
Eylül 2006 Perşembe (Olağanüstü)
Tasarı
1.- İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri
Kanunu Tasarısı (1/1246) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.9.2006)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek
ve 27 Milletvekilinin; Mali Tatil Kanun Teklifi (2/864) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.9.2006)
2.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz’un;
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/865) (Adalet ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.9.2006)
3.- Ankara Milletvekili Bülent Gedikli
ve 17 Milletvekilinin; Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkındaki Kanun
Teklifi (2/866) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.9.2006)
Tezkere
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(1/1113) (Anayasa ile Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.9.2006)
Sözlü
Soru Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Muharrem DOĞAN’ın, Mardin’in içme suyu projesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2472) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
3.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun, Başbakanın Antalya gezisinde
asılan bazı pankartlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2474) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.- Bursa
Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK’ın, Döllük-Güllüce Cazibe Sulama
Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2475) (Başkanlığa geliş tarihi:
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, mikro krediyle ilgili düzenleme
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17721)
(Başkanlığa geliş tarihi:
2.- Muğla
Milletvekili Ali Cumhur YAKA’nın, Muğla’daki liman açılışında yaşanan
bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17722) (Başkanlığa
geliş tarihi:
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, İsmailağa cemaati olarak adlandırılan
bir grup hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17723) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.- Mersin
Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, MİT’in şehit ailelerini soruşturduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17724) (Başkanlığa
geliş tarihi:
5.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İsmailağa cemaati olarak adlandırılan
bir grupla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17725) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, bir köyün elektrik şebekesinin
yenilenmesine ve Esenboğa Havalimanı yolu inşaatı ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17726) (Başkanlığa geliş
tarihi:
7.- Denizli
Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, Kızılay’ın vereceği madalyalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17727) (Başkanlığa geliş
tarihi:
8.- Mersin
Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, bir yeğeninin görevine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17728) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17729) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.- İzmir
Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, İstanbul’daki bir alışveriş merkezinin
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17730) (Başkanlığa
geliş tarihi:
11.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Türkiye’de ve AB ülkelerindeki memur
sayısına ve memur maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17731) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, çeşitli mal ve hizmet ücretleri
ile vergilerde ve memur maaşlarındaki artış oranına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17732) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, bazı sosyo-ekonomik sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17733) (Başkanlığa geliş
tarihi:
14.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Atatürk Olimpiyat Stadında yaşanan
ulaşım sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17734)
(Başkanlığa geliş tarihi:
15.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Yasin El Kadı hakkındaki bazı
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17735) (Başkanlığa
geliş tarihi:
16.- İzmir
Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, ABD ile imzalandığı iddia edilen
bir mutabakat belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17736) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Sıcak Yuva Vakfının bazı faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17737) (Başkanlığa geliş
tarihi:
18.- İzmir
Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Suudi Arabistan Kralının İstanbul’daki
arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17738) (Başkanlığa
geliş tarihi:
19.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, KKTC Hükümetinin istifasıyla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17739) (Başkanlığa
geliş tarihi:
20.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Göcek Tüneli geçiş ücretlerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17740) (Başkanlığa
geliş tarihi:
21.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Eskişehir’de deprem riski taşıyan
okulların tadilatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17741) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, ilçe ve köylerden il merkezlerine
yönelik göç sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17742) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.- Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman köylülerine yönelik ecrimisil
uygulamalarına, özel ağaçlandırmaya ve kent ormanlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17743) (Başkanlığa
geliş tarihi:
24.- Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Kocaeli’deki bazı uygulamalara ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17744) (Başkanlığa
geliş tarihi:
25.- Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman sınırlarına alınan fındıklıklara,
Sakarya Nehrindeki kum ocaklarına ve Mudurnu Deresindeki balık
ölümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17745) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
26.- Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Antalya’daki orman yangını öncesi
alınan tedbirlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17746) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’daki sedir ağaçlarının kurumasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17747)
(Başkanlığa geliş tarihi:
28.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme-Urla-Karaburun kıyı şeridindeki
balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17748) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Orhangazi Stadyumuna hayatını
kaybeden bir sporcunun adının verilip verilemeyeceğine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/17749) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.- Aydın
Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, Aydın İlinde sporun desteklenmesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/17750) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, GSMH verilerinin hesaplanmasında yaşanan
sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/17751) (Başkanlığa geliş tarihi:
32.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, Anadolu Ajansının yaptığı bazı haberlerle
ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/17752) (Başkanlığa geliş tarihi:
33.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Anadolu Ajansına alınan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/17753) (Başkanlığa geliş tarihi:
34.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Mersin’de kaybolan çocuklara ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/17754)
(Başkanlığa geliş tarihi:
35.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN’ın, yurtlarda barınan çocuklara yönelik
bir yarışmanın ödül törenine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/17755) (Başkanlığa geliş tarihi:
36.- Artvin
Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU’nun, Artvin’e doğalgaz verilip verilmeyeceğine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17756) (Başkanlığa geliş tarihi:
37.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Türkiye aleyhine açılan bir davanın takibine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17757) (Başkanlığa geliş tarihi:
38.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, İkinci Bandırma Sülfürik Asit Tesisine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17758) (Başkanlığa geliş tarihi:
39.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, elektrik kesintilerine ve Irak’a elektrik
satışına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17759) (Başkanlığa geliş tarihi:
40.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Türkiye-İsrail ümit milli futbol takımları
maçının Trabzon’dan Ankara’ya alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17760) (Başkanlığa geliş tarihi:
41.- Adana
Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK’ün, bir açılışta yapılan eyleme
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17761) (Başkanlığa
geliş tarihi:
42.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, polisin bazı olaylara müdahalesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17762) (Başkanlığa
geliş tarihi:
43.- İstanbul
Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL’in, bazı belediyelerin dağıttığı
yayınlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17763) (Başkanlığa geliş tarihi:
44.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun, İsmailağa Camii Kuran Kursu
binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17764) (Başkanlığa geliş tarihi:
45.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul-Çobançeşme Fidanlığı arazisinin
ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17765) (Başkanlığa geliş tarihi:
46.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Sivas Valiliğinin 2005 yılı
faaliyet raporuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17766) (Başkanlığa geliş tarihi:
47.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, haklarında soruşturma izni istenilen
belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17767) (Başkanlığa geliş tarihi:
48.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, KÖYDES Projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17768) (Başkanlığa geliş
tarihi:
49.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının
imar sınırlarını artırdığı projelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17769) (Başkanlığa geliş tarihi:
50.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya Vakıflar Zeytinliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17770) (Başkanlığa geliş
tarihi:
51.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya Müzesi ek binasıyla ilgili
bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17771) (Başkanlığa geliş tarihi:
52.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’daki sahte rehberler sorununa
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17772)
(Başkanlığa geliş tarihi:
53.- Malatya
Milletvekili Süleyman SARIBAŞ’ın, bazı soru önergelerine cevap
verilmemesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17773) (Başkanlığa geliş tarihi:
54.- Ankara
Milletvekili Yakup KEPENEK’in, vergi denetmenlerinin yer değiştirmelerine
ve bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17774) (Başkanlığa geliş tarihi:
55.- Ankara
Milletvekili Yakup KEPENEK’in, Ankara Defterdarlık ek binasında
meydana gelen göçük olayına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17775) (Başkanlığa geliş tarihi:
56.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Eskişehir’deki öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17776) (Başkanlığa
geliş tarihi:
57.- Yalova
Milletvekili Muharrem İNCE’nin, Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi
öğrencilerinin üniversite alan tercihlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17777) (Başkanlığa geliş tarihi:
58.- Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, ders kitaplarının incelenmesiyle
ilgili değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17778) (Başkanlığa geliş tarihi:
59.- Manisa
Milletvekili Hasan ÖREN’in, Bakanlık Müsteşarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17779) (Başkanlığa geliş tarihi:
60.- Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, bazı liselerin kapatılmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17780) (Başkanlığa
geliş tarihi:
61.- Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, liselerle ilgili bazı uygulamalara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17781) (Başkanlığa
geliş tarihi:
62.- Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, yurt dışına yüksek lisans için
burslu gönderilen öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17782) (Başkanlığa geliş tarihi:
63.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, İncirlik Üssünden askeri mühimmat
sevkiyatı yapıldığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17783) (Başkanlığa geliş tarihi:
64.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, düşen askeri uçaklara ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17784) (Başkanlığa
geliş tarihi:
65.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, şehit olan askerlere ve terörle
mücadele eğitimine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17785) (Başkanlığa geliş tarihi:
66.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Zonguldak-Ereğli-Kandilli Beldesindeki
bir hastanenin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17786) (Başkanlığa geliş tarihi:
67.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ilaç bedeli ödemeleriyle ilgili
kararlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17787)
(Başkanlığa geliş tarihi:
68.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, bir ilacın bedelinin ödenmemesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17788) (Başkanlığa
geliş tarihi:
69.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, kemik iliği tedavisine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17789) (Başkanlığa geliş
tarihi:
70.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, hekim istihdamındaki bazı
durumlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17790)
(Başkanlığa geliş tarihi:
71.- Denizli
Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, kamu sağlık kuruluşları yöneticilerinin
özel sağlık kuruluşlarıyla ilişkilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17791) (Başkanlığa geliş tarihi:
72.- Ankara
Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU’nun, bir kanser ilacının bedeli
ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17792) (Başkanlığa geliş tarihi:
73.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, bazı hastalara ucuz kalp kapakçığı
takıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17793) (Başkanlığa geliş tarihi:
74.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, tarım ilacı kullanımına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17794) (Başkanlığa
geliş tarihi:
75.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, dış ticaret firmalarının denetimine
ve gümrük kapılarındaki kaçakçılık önlemlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17795) (Başkanlığa geliş tarihi:
76.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, BDDK’nın Finansbank hisselerinin satışına
izin vermesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/17796) (Başkanlığa geliş
tarihi:
77.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, yabancı bankaların TMSF’ye devredilen
bankalardan alacakları ile ilgili IMF’ye teminat verilip verilmediğine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/17797) (Başkanlığa geliş tarihi:
78.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER’in, fındık üreticilerinin düzenledikleri
Ordu mitingiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17798) (Başkanlığa geliş tarihi:
79.- Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ve
seçim sürecine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/17799) (Başkanlığa geliş tarihi:
80.- Çanakkale
Milletvekili İsmail ÖZAY’ın, silah ruhsatı bulunan milletvekillerine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/17800) (Başkanlığa geliş tarihi:
81.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski
Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında gerçekleştiği iddia edilen görüşmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/9/2006)
82.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, KKTC’deki bazı siyasi gelişmelerle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17802) (Başkanlığa geliş tarihi:
83.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Borçka ve Deriner barajlarının yol sorunu
nedeniyle çalıştırılamadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17803) (Başkanlığa geliş tarihi:
84.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun,
85.- Ankara
Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin, bedeli ödenecekler listesi dışında
bırakılan ilaçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17805) (Başkanlığa geliş tarihi:
86.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, MKE’nin silah satışına ve bireysel silahlanmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17806) (Başkanlığa geliş
tarihi:
87.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir kanser ilacının bedeli ödenecek
ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17807) (Başkanlığa geliş tarihi:
88.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17808) (Başkanlığa geliş tarihi:
89.- İzmir
Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, gazilerin sağlık karneleriyle ilgili
bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17809)
(Başkanlığa geliş tarihi:
90.- Bilecik
Milletvekili Yaşar TÜZÜN’ün, 725. Ertuğrul Gaziyi Anma ve Söğüt Şenliklerinde
yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17810) (Başkanlığa geliş tarihi:
91.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme’den çıkış yapan ihraç malı yüklü
araçlara motorinde vergi muafiyeti sağlanıp sağlanmayacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17811) (Başkanlığa geliş
tarihi:
92.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, KKTC’deki bazı siyasi gelişmelerle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17812) (Başkanlığa geliş tarihi:
93.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE’nin, denetim elemanlarının bazı ek
ödemelerinin kaldırıldığı ve iş yüklerinin artırıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17813) (Başkanlığa geliş
tarihi:
94.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ’nin, Eskişehir’deki bir TOKİ projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17814) (Başkanlığa geliş
tarihi:
95.- İzmir
Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Sivas’taki Kongre Müzesi bahçesinin
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17815)
(Başkanlığa geliş tarihi:
96.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Yunanistan’ın kaçak göçmenlerle ilgili
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17816) (Başkanlığa geliş tarihi:
97.- Şanlıurfa
Milletvekili Turan TÜYSÜZ’ün, Bulgaristan’dan transit geçiş ücretine
ve yurt dışına çıkış harcına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17817) (Başkanlığa geliş tarihi:
98.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Fiskobirlik Yönetim Kurulu
eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında geçtiği iddia edilen görüşmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17818) (Başkanlığa geliş
tarihi:
99.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, din görevlilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17819) (Başkanlığa geliş tarihi:
100.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay Kanunu Teklifindeki üye seçimiyle
ilgili hükme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17820)
(Başkanlığa geliş tarihi:
101.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay Kanunu Teklifindeki KİT’lerin
denetimiyle ilgili hükme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17821) (Başkanlığa geliş tarihi:
102.- Balıkesir
Milletvekili Sedat PEKEL’in, akaryakıt kaçakçılığı konusunda kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu raporundaki tespitlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17822) (Başkanlığa geliş tarihi:
103.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Başbakanlık Koruma Müdürlüğü
personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17823)
(Başkanlığa geliş tarihi:
104.- Bursa
Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, bazı kaçak yayınlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17824) (Başkanlığa geliş tarihi:
105.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Başbakanlık binasına ilave
kat yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17825)
(Başkanlığa geliş tarihi:
106.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN’ın, TOKİ ve Muğla Belediyesince yaptırılan
konutların satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17826) (Başkanlığa geliş tarihi:
107.- Yalova
Milletvekili Muharrem İNCE’nin, şehitlere ve şehit yakınlarına
yapılan yardıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17827)
(Başkanlığa geliş tarihi:
108.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU’nun, vakıf üniversitelerine,
üniversite hastanelerine ve devlet üniversitelerine yönelik yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17828) (Başkanlığa geliş
tarihi:
109.- Muğla
Milletvekili Gürol ERGİN’in, KÖYDES Projesinin kapsamına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17829) (Başkanlığa geliş tarihi:
110.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İzmir çevre yolu projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17830) (Başkanlığa
geliş tarihi:
111.- Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Seydişehir Tapu Müdürlüğünün
yaptırdığı bir kadastro çalışmasına yönelik iddialara ilişkin Bayındırlık
ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17831) (Başkanlığa geliş
tarihi:
112.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER’in, Diyarbakır’daki bir yolun asfaltlanmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17832) (Başkanlığa geliş tarihi:
113.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Bozöyük-Adapazarı karayolu
projesi ile Seyitgazi-Alpu karayolu onarım çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17833) (Başkanlığa
geliş tarihi:
114.- İstanbul
Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in, İstanbul-Beykoz’daki kadastro
çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17834) (Başkanlığa geliş tarihi:
115.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17835) (Başkanlığa geliş
tarihi:
116.- Antalya
Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU’nun, Antalya-Büyük Düden’deki
çevre kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17836) (Başkanlığa geliş tarihi:
117.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN’in, azınlık vakıflarına bazı hak ve imtiyazlar
verileceği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/17837) (Başkanlığa geliş tarihi:
118.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Heybeliada Ruhban Okuluyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/17838) (Başkanlığa geliş tarihi:
119.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının
güvenliğine ve ırkçı saldırılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17839) (Başkanlığa geliş tarihi:
120.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ABD’de tutuklu bir Türk vatandaşına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/17840) (Başkanlığa geliş tarihi:
121.- Adana
Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un, bir tarihçimizin Türkiye ve Avrupa
ile ilgili eserinin değerlendirilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17841) (Başkanlığa
geliş tarihi:
122.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık Tanıtma Fonunun desteklediği
uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/17842) (Başkanlığa geliş tarihi:
123.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık Tanıtma Fonunun desteklediği
uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/17843) (Başkanlığa geliş tarihi:
124.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Roma NATO Savunma Kolejindeki bir brifinge
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/17844) (Başkanlığa geliş tarihi:
125.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hollanda’daki Türk milletvekili
adaylarıyla ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17845) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/9/2006)
126.- Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyonu
yapılan eserlere ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17846)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
127.- İzmir
Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Boğaziçi’ndeki imar yetkilerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/17847) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
128.- Malatya
Milletvekili Süleyman SARIBAŞ’ın, memurların alım gücüne ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/17848) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
129.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Gümrük Müsteşarlığındaki bazı üst düzey
yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17849) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/9/2006)
130.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Gümrük Müsteşarlığındaki
bazı üst düzey yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17850) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/9/2006)
131.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı tamamlanmış atıl durumdaki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/17851) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
132.- Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir ATEŞ’in, “Turquality” projesine ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17852)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
133.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, TETAŞ’ın elektrik alım ve satımına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17853)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
134.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Bakanlığın bir avukatına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17854) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/9/2006)
135.- Aydın
Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN’ın, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin
elektrik piyasasına etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17855) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/9/2006)
136.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Kemerköy Termik Santrali bünyesindeki
bir sitenin inşaatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17856) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
137.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in, Diyarbakır-Kulp’ta arazi keşif ve
ölçümlerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17857) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/9/2006)
138.- Konya
Milletvekili Atilla KART’ın, Yasin El Kadı hakkındaki işlemlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17858) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
139.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir şahıs hakkındaki silahlı çete soruşturmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17859) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
140.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, İstanbul-Fatih’teki İsmailağa Camii
emekli imamının katilinin öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17860) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
141.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bazı kıyafetleri giyenler hakkında
yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17861) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
142.- Ankara
Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Dikmen
Vadisindeki bir projesiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
143.- Antalya
Milletvekili Atila EMEK’in, Antalya’daki trafik kazası riski yüksek
noktalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
144.- Antalya
Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, Manavgat Toptancı Hali Müdürünün
atanma şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
145.- İzmir
Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Büyükşehir belediye meclisleri kararları
aleyhine açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
146.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul’daki bir tünel inşaatı ile ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17866) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
147.- Kars
Milletvekili Selami YİĞİT’in, BELBİM eski Genel Müdürü hakkındaki
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17867) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
148.- Mersin
Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bazı
görevlendirmelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17868) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
149.- İstanbul
Milletvekili Ali Kemal KUMKUMOĞLU’nun, Kurtköy toplu konut bölgesindeki
bir arsayla ilgili iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17869) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
150.- Mardin
Milletvekili Muharrem DOĞAN’ın, köye dönüş yapan Süryanilerin sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17870) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/9/2006)
151.- İstanbul
Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in, İstanbul-Maltepe-Başıbüyük Mahallesi
Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17871) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
152.- Ankara
Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
Kuğulu Park civarındaki katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17872) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/9/2006)
153.- Ankara
Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
Kuğulu Park civarındaki katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17873) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/9/2006)
154.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Devlet sanatçılarına yönelik
bir ifadesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17874) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
155.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, festival düzenleme konusunda yaptığı
iddia edilen bir açıklamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17875) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
156.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir vergi denetmeninin tayini ile ilgili
iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17876) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
157.- Antalya
Milletvekili Atila EMEK’in, emlak vergisi ve kiralardaki artışa
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17877) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
158.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, bir kanser ilacının bedeli ödenecek
ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17878) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
159.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT’in, emlak vergisi ve tapu harçlarındaki sorunlara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/9/2006)
160.- Manisa
Milletvekili Hasan ÖREN’in, Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikasının
özelleştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17880) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
161.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER’in, vergi kayıp ve kaçakları ile denetim
elemanlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17881) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
162.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı tamamlanmış atıl durumdaki
yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17882) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
163.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Demre-Karabucak Mahallesi
Bozdağ mevkiindeki elektrik sorununa ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17883) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
164.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, okullarda tahsil edilen paralara
ve okulların giderlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17884) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
165.- Gaziantep
Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA’nın, Gaziantep’teki okullarda sınıfların
öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17885) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
166.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, İzmir’in OKS’deki başarı düzeyine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17886) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/9/2006)
167.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Devlet bursuyla yurt dışına gönderilecek
öğrencilerin seçimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17887) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
168.- İzmir
Milletvekili Enver ÖKTEM’in, OKS’ye ve ortaöğretim kurumlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17888) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/9/2006)
169.- Samsun
Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER’in, Samsun İl Milli Eğitim Müdür Vekilinin
bazı açıklamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17889) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
170.- Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, ders kitaplarının içeriğine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17890) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/9/2006)
171.- Adana
Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un, ilköğretim ders kitaplarının incelenmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17891) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/9/2006)
172.- Ordu
Milletvekili Kazım TÜRKMEN’in, Ordu’daki bazı okulların sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17892) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/9/2006)
173.- Sivas
Milletvekili Selami UZUN’un, Eğridir Sarıidris Jandarma Komutanlığı
emrindeki bir erin ölümüne ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17893) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
174.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı
bir konuşmaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17894) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
175.- Ankara
Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, güvenlik güçlerinin can yeleği
kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17895) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
176.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, hastalara takılan kalp kapakçıklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17896) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
177.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, bir kanser ilacının bedeli ödenecek
ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17897) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
178.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, AB finansmanındaki engellilerle
ilgili bir projeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17898) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
179.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, SSPE hastalığına ve bir iddiaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17899) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/9/2006)
180.- Zonguldak
Milletvekili Harun AKIN’ın, Alaplı Devlet Hastanesinin uzman ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17900) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/9/2006)
181.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’nın kadın doğum hastanesi
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17901) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
182.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Demre-Üçağız Köyünün doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17902) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
183.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, fındığın maliyeti ile fındık fiyatı
ve alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17903) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
184.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kırklareli’de sel felaketine maruz
kalanların zararlarının telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17904) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/9/2006)
185.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine
ve kuraklık mağduru çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17905) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/9/2006)
186.- Ordu
Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17906) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
187.- Ordu
Milletvekili Kazım TÜRKMEN’in, Ordu Arıcılık Enstitüsünün laboratuvar
ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17907) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
188.- İzmir
Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, kadının statüsüyle ilgili bazı
olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/17908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
189.- Zonguldak
Milletvekili Harun AKIN’ın, Ereğli İş Geliştirme Merkeziyle ilgili
bazı iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
190.- Antalya
Milletvekili Atila EMEK’in, cari açığa ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/17910) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/9/2006)
191.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN’in, özelleştirilen Türk Telekomun denetimine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17911) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/9/2006)
192.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya DİREN’in, bazı konfederasyon ve sendikaların
mal varlıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17912) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
193.- İzmir
Milletvekili Ali Rıza BODUR’un, TRT’deki bir diziye, çalışanların
özlük haklarına ve Genel Müdür Vekiline ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/17913) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/9/2006)
194.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet YILDIRIM’ın, kızamık aşısına ve bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17914) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/9/2006)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 14.05
28
Eylül 2006 Perşembe
BAŞKAN
: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; gündeme geçiyoruz.
Olağanüstü toplantı
çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer
alan, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S.
Sayısı: 1236) (x) (xx)
BAŞKAN – Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu,
1236 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun
3, 4, 9, 11, 13, 15, 22, 26, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddeleri Cumhurbaşkanınca
uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen
gerekçeyle birlikte, Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında “Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama
durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan
maddeleri görüşebilir...”
İçtüzüğün 81 inci
maddesinin son fıkrasında ise: “Cumhurbaşkanınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan
önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece
uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün
oylaması her halde yapılır” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre,
geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun
bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulun 26.09.2006 tarihli 129 uncu Birleşiminde alınan karar
gereğince, kanunun tümü, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir.
Bu nedenle, Kanun, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
(x) Kanunun ilk görüşmeleri 13.6.2006 tarihli 114 üncü,
14.6.2006 tarihli 115 inci ve 15.6.2006 tarihli 116 ncı Birleşimlerde
yapılmıştır.
(xx) 1236 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kanunun tümü üzerinde;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı,
Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu’nun
söz talepleri vardır.
Şahısları adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan,
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu, İstanbul Milletvekili
Ünal Kacır, Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu ve Nevşehir Milletvekili
Osman Seyfi’nin söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’ya aittir.
Sayın Baratalı, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce sizin de açıkladığınız gibi, söz konusu
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, halk arasında ve literatürde bilindiği
gibi Ombudsmanlık Kanunu, Sayın Cumhurbaşkanınca, 12 maddesi Anayasanın
ilgili maddeleri gereğince tekrar görüşülmek üzere, yani, taliki
veto yetkisini kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine iade
edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
geri gönderme yazısında, egemenliği Türk Milleti adına kullanan
Meclisin, Anayasanın 6 ncı maddesinden kaynaklanan yetkilerini
kullanabileceğini ifade ediyor.
BAŞKAN – Sayın Baratalı,
üç beş saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Başkanlık Divanındaki arkadaşlara da sordum, bana mı acaba çok
uğultu geliyor diye; o arkadaşlarımız da aynen teyit ettiler. Evet,
çok uğultu var; lütfen sükûneti sağlayalım efendim.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu geri gönderme tezkeresinde
Sayın Cumhurbaşkanı aynen şöyle söylüyor: “Yasa koyucunun kuşkusuz
hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasaya uygun olmak üzere her konuda
yasal düzenleme yetkisi vardır” diyor. Meclisin bu tür yetkisini
kabul ettikten sonra, kendince anayasal tartışmalar yaparak, görüşmekte
olduğumuz yasanın 12 maddesini Anayasaya aykırı buluyor. Anayasaya
aykırı bulurken, önce kuvvetler ayrılığı prensibinden hareket
ediyor, onu söylüyor.
Sonuç olarak, bizim
de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir yıldır komisyonlarda ve Genel
Kurulda söylediğimiz, biz bu yasadan yanayız. Bu yasa üzerinde büyük
bir toplumsal mutabakat var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu yasanın
çıkmasını istiyor, Hükümet istiyor, Parlamentoda temsilcisi bulunan
partiler istiyor, demokratik kitle örgütleri istiyor, sivil toplum
örgütleri istiyor, sendikalar istiyor, yurttaş istiyor, Avrupa
Birliği istiyor, bütün dünya istiyor; yani, bu kadar üzerinde büyük
bir mutabakat olan bir yasa, bana göre, şimdiye kadar burada görüşülmedi.
Biz de istiyoruz, katkıda bulunuyoruz. Söylediğimiz şudur: Bu yasa,
muhakkak, bir anayasal kurumu tarif etmelidir. Daha doğrusu, bu tür
bir kurum, muhakkak Anayasada yerini bulmalıdır. Bunu neye dayanarak
söylüyoruz: Anayasa Mahkemesinin 2 tane önemli kararı var; bunlardan
bir tanesi, Sayıştay Yasasıyla ilgili verdiği bir karar, diğeri
de RTÜK’le ilgili verdiği bir karar. Belki, Sayıştayı bu dönem arkadaşlar
hatırlamayabilir; ama, RTÜK konusunda verilen karar ve Mecliste
bizim onu yerine getirdiğimiz şeklini bütün arkadaşlarımın burada
hatırlayacağını sanıyorum. Yasayla düzenlenen bir kurumda seçim
olamayacağını, daha doğrusu, RTÜK’ün ancak anayasal bir kurum olması
gerektiğini burada ifade ettik ve iki grup olarak, RTÜK’ü, Radyo Televizyon
Üst Kurumunu, biz, anayasal bir kurum haline getirdik. Sonra seçimler
yapıldı ve şimdi bu kurum çalışıyor.
Bizce, Kamu Denetçiliği
Kurumu da, ombudsmanlık da, aynen RTÜK gibi bir yolla devam etmeli,
bir anayasal kurum olmalı, hem saygınlığını artırmak hem gücünü artırmak
hem inanılırlığını artırmak açısından; çünkü, bu kurum, ancak başombudun
saygınlığından güç bulabilen bir kurum olarak devam edecektir, bütün
dünyada da öyledir; ama, bir anayasal kurum olmalıdır dedik. Ama, yasaya
karşı çıkmadık. Neden karşı çıkmadık; çünkü, bu, çağdaş bir denetim
kurumu. Üstelik, bize de yabancı bir kurum değil. Bizim şeyhülislamlık
kurumundan esinlenmiş, kazasker, şeyhülislamlığa bağlı kazasker
ve kadıaskerlik uygulamasından örnek alınmış. Örnek alan da, 1709
yılında Ruslara yenilerek bir müddet Osmanlının konuğu olarak kalan
Demirbaş Şarl olarak bilinen İsveç Kralının yaptığı incelemelerdir.
Kral, memleketinden uzun süre uzak kaldığı zaman, oradaki memurları
ve onların yaptığı idarî işlemleri denetlemek için böyle bir kurum
kurmuş, “kamu hakemi” adına gelen, İsveççe’de, ombudsmanlık kurumunu
kurmuş. Daha sonra, 1919’dan başlayarak, Finlandiya’dan başlayarak,
bütün çağdaş ülkeler bu kurumu almış. Şu anda, bütün AB ülkelerinin
tümünde bu kurum uygulanıyor. Yine, 120’nin üzerindeki dünya ülkelerinde
bu kurum uygulanıyor. Bu, bize ait bir kurum. Şeyhülislamlıktan önce
de uygulanmış, daha çok Emevilerde, Abbasilerde, Memluklarda, Selçuklularda
uygulanmış. Örneğin, Divanı Mezalim denen (Haksızlıklar Divanı), Dar’ül Adl denen (Adalet Evi, Yakınmalar
Evi) bu tür kurumlar gibi, bizden, Osmanlıdan önceki bütün İslam devletlerinde
ve Osmanlıda uygulanmış. Onun için, bizim bir kurumumuz. Biz de, bundan
yanayız.
Peki, daha bu kurumun
faydaları nelerdir; bir defa, bu kuruma müracaat ücretsizdir. Kurum,
idarî davalara göre, vatandaş yakınmalarının, yargıda harcadığı
sürelere göre, çok daha kısa sürede kararlarını verecektir. Kolay erişilebilir
bir kurumdur, bir merasime tabi değildir, bir harç yatırmamak gerekmektedir.
Ayrıca, idarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir; ancak,
idarenin tutum ve davranışları
yargı denetimine tabi değildir. Ayrıca, insan haklarına bağlı ihlallere
de bakabilecektir. O nedenle, kamu gücü ile bireyler arasındaki
ilişkileri düzenleyen, kişi hak ve özgürlüklerini savunan, yurttaşları
yönetime karşı koruyan, kötü yönetimden doğan haksızlıkları önleyen
bir kurumdur. Yani, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kurumun
Türk idarî sistemine girmesinden yanayız. Açıkladığım tarihî gerekçelerle,
hukukî gerekçelerle ve idarî gerekçelerle böyle bir kurumun kurulmasında
yarar vardır; çünkü, bu kurum, yasanın, tam madde olarak belki yazılmadı
ama, yerindelik ilkesini uygulayacaktır, saydamlık ilkesini uygulayacaktır,
etkenlik ilkesini uygulayacaktır, hakkaniyete uygun kararlar
verecektir; çağdaş bir kurumdur, bu kurumun muhakkak kurulması gerekmektedir.
Tabiî, bunu yapmak gerekirken, bu kurumu ölü doğurmamak gerekir. O
nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi, bizim de, gerek
yukarıdaki komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettiğimiz
ve yazdığımız gibi ve gerek Genel Kurulda ifade ettiğimiz gibi, bu
kurumun önemli maddeleri Anayasaya aykırı bulunmaktadır. Bunlardan
bir tanesi, kuvvetler ayrılığını düzenleyen 6, 7, 8 inci maddelerdir.
Şimdi, bir idarî kurum kuruyoruz; bu idarî kurum, yasama yetkisini
kullanan Meclise bağlı olan bir kurum; yani bir garaip durum var; kuvvetler
ayrılığı prensibine böylelikle de karşı bir kurum oluşturuyoruz.
Yine, Anayasanın 87
nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri tadat
edilen, sayılan bu maddesinde, böyle bir kurumu kurmak gibi bir görevi
ve yetkisi de bulunmamaktadır Türkiye Büyük Millet Meclisinin.
Diğeri, yasamaya
bağlı bir yürütme organı, bir idarî kurum kuruyorsunuz; başombudu,
onun yardımcılarını, onun denetçisini buralarda seçiyorsunuz veya
karma komisyonlardan geliyor buraya seçimler, siz burada bir seçim
yapıyorsunuz; bu seçim de, Anayasanın 87 nci maddesinde tariflenmemiş
bir seçimdir. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasada olmayan
ve Büyük Millet Meclisiyle ilişkilendirilmeyen bir konuda seçim
yapma yetkisi yoktur ve başdenetçi ve denetçi tayin etme yetkisi
de yoktur.
Şimdi Anayasaya önemli
aykırılıklardan bir tanesini söyledim. Yani, Anayasanın 7, 8 ve 9
uncu maddesinde, yürütmenin, yargının ve yasamanın görev ve yetkilerini
sayan Anayasanın bu maddelerinde böyle bir kurumu kurmak mümkün değil.
Yasama erkine bağlı, ona hesap veren, ona rapor veren, yasama erki
tarafından seçimi yapılan ve denetlenen ve yine yasama erki tarafından
seçilen bu görevlilerin kamu görevlileri olmadığını da bu arada
ifade etmek istiyorum. Bunların azline, son verme gibi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, Anayasanın 87 nci maddesinde böyle bir görevi
bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer bir konu da, yine 5521 sayılı Yasanın 26 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında dercedilen bir konudur. Burada da,
kamu görevinin kimler tarafından yapılacağı konusunda genel tarife
bir aykırılık bulunmaktadır. Türkiye’nin Anayasasına ve ona bağlı
yasalarına göre, kamu görevi kamu görevlileri eliyle yürütülür.
Bu da, yine bizim bir genel kabulümüze aykırı bulunmaktadır.
Ama, diğer çok ilginç
bir konu var -sanıyorum, Sayın Bakanımız da burada- onu ben arz etmek
istiyorum. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir Kamu Denetçiliği
Kurumu oluşturuyoruz. Başdenetçiyi ve denetçiyi Türkiye Büyük
Millet Meclisi seçiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde yemin
ederek göreve başlıyorlar. Bu ajanlar daha sonra yine bu kurul tarafından
azledilebiliyor. Yine, Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçesi ayrı
bir bütçe olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi içinden sağlanıyor.
Değerli arkadaşlar,
oluşturulan bu kurum yine 5521 sayılı Yasanın yürütme bölümündeki
41 inci maddesiyle ilişkileniyor. Yürütmede aynen şöyle söyleniyor,
yani yasama yetkisine bağlı bir kurum, bütün gereksinimleri, seçilmeleri,
azledilmeleri, her şeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
sağlanan bu kurum şöyle bir yürütmeyle karşı karşıya; izninizle,
yürütme bölümüyle ilgili 41 inci maddeyi okuyorum: “Madde 41- Bu
Kanunun başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları
ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer hükümleri
de Bakanlar Kurulu yürütür.”Yani, bu, çok büyük bir çelişki. Sayın
Bakanım, sizin de dikkatinize sunuyorum, komisyonun dikkatine
sunuyorum.
Yasama meclisine
bağlı bütün, tüm ilişkilerini bu Meclisle kuran, başta söylediğim
gibi, seçimi, azledilmesi, bütçesi her tür şeyi, hesap vermesi, denetimi
bu Meclis tarafından yapılan bu kurumun, ombudsmanlık kurumunun
Bakanlar Kuruluyla ne ilgisi var; neden bu kanunu Bakanlar Kurulu
yürütüyor; bunu bir hukukçu olarak anlayabilmiş değilim. Umuyorum,
diliyorum, eğer, 41 inci maddedeki gibi Bakanlar Kuruluna ilişkilendirilerek
ısrar edilirse, bunun gerekçesini de bir hukukçu olarak bilmek, öğrenmek
ve anlamak isterim, Sayın Bakanım veya komisyon lütfederlerse. Bu,
bize göre önemli yanlışlardan bir tanesi.
Diğeri, anayasal olmayan
bir kurumun temsilcileri, yani başombud ve bunun yardımcıları neden
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin etsinler? Bu
da, yine 5521 sayılı Yasanın, başta söylediğim gibi, bizim son derece
desteklediğimiz yasanın ruhuna aykırı bulunuyor değerli arkadaşlar.
Diğer bir konu da,
oluşturulan bu kurulda, kurul üyelerine, önemli bir bölümüne, yine
önemli dokunulmazlıklar getiriliyor, kurulun hemen hemen tamamı
büyük bir dokunulmazlık zırhı içine alınıyor.
Değerli arkadaşlar,
Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi -biz arkasında
duruyoruz dokunulmazlıklar konusunda ama- yurttaşımıza verdiği
bütün sözlerde, sözlü olarak ve yazılı olarak verdiği bütün sözlerde,
yayınladığı bütün belgelerde, dokunulmazlıkların kaldırılmasını
veya en azından sınırlandırılmasını ifade etti. Biz, bu sözleri,
zaman zaman bu kürsüde veya diğer yerlerde, bütün zeminlerde hatırlattığımız
zaman “dokunulmazlıkları kaldıralım, ama, tüm dokunulmazlıkları
birden kaldıralım” dediler. Nedir bu diğer dokunulmazlıklar; bürokratların
üzerindeki, hâkim teminatları vesaire gibi sayabileceğimiz dokunulmazlıklar.
Peki, böyle bir düşüncesi olan bir hükümetin, bir iktidarın yeniden
dokunulmazlıklar yaratmasını, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
uygun bulmuyoruz değerli arkadaşlar. Dokunulmazlıkların tümünün
kaldırılmasından yanayız. Başta, burada, milletvekillikleri dokunulmazlıkları
olmak üzere tümünü kaldırmak durumundayız, en azından, bu dokunulmazlıkları,
diğer çağdaş demokrasilerde olduğu gibi kürsü masuniyetine indirmek
durumundayız. Çok rahat edeceğimizi ve çok rahat edeceğinizi sanıyorum;
yani, bunu yaparsak, hep beraber, halkın karşısına, görevlerini
yapmış, sözlerini tutmuş insanlar olarak çıkabileceğimizi de ifade
ediyorum. Dokunulmazlıklar, hakikaten bütün zeminlerde çok önemli;
ama, burada da, biz kendi elimizle, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
yeni yeni dokunulmazlıklar ihdas ediyoruz; yani, mevcudun üzerine,
en azından, yine saydığım kadarıyla, 10 adet kurumu tekrar çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
ben, bu kürsüden ikinci kez, ombudsmanlık konusunda Meclise hitap
ediyorum. İki kez de, bu yasanın, Plan Bütçe Komisyonunda ve alt komisyonlarında
uzun süre çalıştık. Orada, az önce söylediğim gerekçelerle, -bizim
karşı oy yazımızda da görebilirsiniz, Sayın Cumhurbaşkanın geri
gönderme tezkeresinde de görebilirsiniz- bunları hep biz söyledik.
Dedik ki: “Dört yıldır biz aynı filmi görüyoruz. Burada yasaya bile
bile aykırı olarak çıkarılan, üretilen, Anayasaya aykırı olarak
çıkarılan bütün yasalar, önce Sayın Cumhurbaşkanının denetiminden
geçiyor, tekrar Meclise iade ediliyor -bu kanunda olduğu gibi- Mecliste
ilgili komisyonlarda görüşülüyor; ama, ilgili komisyonlarda,
açıkça, aykırılıklar giderileceğine, bu tekrar devam ediyor, sonra
Genel Kurula geliyor; bu kez, tekrar, Sayın Cumhurbaşkanı ikinci
kez veto edemeyeceği için, bu yasayı, yetkisini kullanarak, Anayasa
Mahkemesine götürüyor; sonuçta, bir sene, iki sene veya altı ay
emek ürettiğimiz yasalar, değerli arkadaşlar, yürürlüğe giremiyor.
Şimdi, Sayıştay Kanununu
görüşüyoruz, orada aynı şey; ombudsmanı görüşüyoruz, orada aynı
şey; YÖK’ü konuştuk, orada aynı şey. Yani, “bile bile lades” dediğimiz
olay, bu dört yıldır -beşinci yıla başladık- burada devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
içinde bulunduğumuz çağ, bilim çağı. Bilgiyi kullanmak, bilgiye
erişebilmek ne kadar önemliyse, içinde bulunduğumuz çağın diğer
bir özelliği de, saydamlık, hesap verebilirlik gibi ve katılımcı
demokrasi gibi, önemli evrensel kurallardır. Ben, değerli arkadaşlarımı,
Adalet ve Kalkınma Partisini, azınlıkların haklarını da korumaya,
katılımcı demokrasiden yana olmaya da, burada çağırmak istiyorum.
Çünkü, çağımız çoğulculuk çağıdır. Çağdaş demokrasiler, plüralizm
dediğimiz çokseslilik ve çok sesler…
BAŞKAN – Sayın Baratalı,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
– Bitiriyorum Sayın Başkan.
Plüralizm -çoğulculuk-
önemli bir olgudur. Öykündüğümüz ve içine girmeye çalıştığımız… Bizce,
19 Mayıs 1919’da, biz, Avrupa Birliğinin içine girdik; ama, şimdi, tekrar,
nedense, büyük bir girme çabaları var. Avrupa Birliğinde de bu ilkeler
kullanılıyor değerli arkadaşlar.
Diğer bir konu da değerli
arkadaşlarım, dört yıldır burada İktidar ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Meclis üstünlüğü sistemini uyguluyor.
Değerli arkadaşlar,
artık, içine girmeye çalıştığımız demokrasilerde, birliklerde
Meclis üstünlüğü sistemi kaldırılmıştır; yani, benim sayım fazla,
benim parmak sayım çok üstün, ben her şeyi yapabilirim düşüncesi
1950 yılından beri artık Batılı demokrasilerde, çağdaş demokrasilerde
uygulanmıyor. Şimdi, çok büyük üstünlüğünüz var, bizi ikiye katlıyorsunuz,
beş on kişi de parmak sayısı olarak fazlasınız; ama, ben, size soruyorum,
istediğinizi bu Mecliste yapabildiniz mi? İstediğinizi bu Meclisten
çıkarabildiniz mi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baratalı,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
– Son sözümü söylüyorum.
Yapamıyorsunuz; çünkü,
artık, Meclis üstünlüğü sistemi değil, Anayasal üstünlük sistemi
vardır; bizim de haklarımız, azının da hakları vardır. Bunları görmezden
gelerek, bu ısrarı devam ettirerek hiçbir yere gidemezsiniz ve gidemiyorsunuz.
Bunları muhalefetin sorumluluğu üzerinde bir kez daha hatırlatıyorum,
Sayın Meclise en derin selamlarımı sunuyorum.
Çok teşekkür ederim.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Anavatan Grubu adına
Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1236 sıra sayılı 15.6.2006 Tarihli 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanunu hakkında Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu, ombudsman kanunu
görüşülürken sizlere şunu söylemiştim: Böyle önemli bir kanun çıkarken
muhalefetin de görüşlerini alalım, muhalefet burada öneri yapar;
ama, kanun yapmak iktidarın görevidir ve bu pay da sizindir demiştim.
Ne oldu? Önemli yasalarda hep dediniz ki, bunu biz buraya temel yasa
olarak getirelim, muhalefeti de susturalım. Tabiî ki susturursunuz,
iktidar gücü elinizde; ama, her zaman bu güç yetmez, yetmediği de ortada.
Eğer, o günlerde muhalefetin sesini de dinleseydiniz, onların
eleştirilerine de kulak assaydınız, bugün bu yasa altı ay evvelinden
yasalaşmış olurdu. Ne oldu; yanlış yapıldığı için Sayın Cumhurbaşkanından
geri döndü. 4, 3, 9, 13, 11…
Bu yasalar yapılırken,
muhalefet virgül söylese kabul etmiyorsunuz, sebebi nedir? Bu yasa
sadece bugünkü iktidarın yasası mı oluyor; hayır, yetmişiki milyon
insanın yasası oluyor. Niye yaparsınız bunu hiç anlamam sevgili
arkadaşlarım, niçin yapılır anlamış da değilim. “Bugün kamu denetçiliği
kurumu bulunmayan tek ülke Türkiye” sözü konuşuluyor. İnşallah,
bugünden sonra, eksisiyle artısıyla bu yasa çıktıktan sonra, Avrupa
ülkelerinde, Türkiye’nin de, bu kanununu yapmış olarak yerini alacak
diye düşünüyorum. Yani, yasaya karşı değiliz. Yasanın çıkması lazım
idi. Ta Osmanlı zamanında başlayan bu yasanın önderi biziz. İsveç
Kralı XII. Charles İstanbul’dan alıp Avrupa’ya götürdüğünde bugün bütün
Avrupa ülkelerinde bu ombudsmanlık yasası uygulandığına göre,
Türkiye’de de uygulanmaması için bir sebep yoktur diye düşünüyoruz.
Ama, gelin, iyisini yapalım. Bir işe başladık mıydı onu güzel bitirelim.
“Muhalefet dediyse”
olmaz. Niye olmasın? Niye? Sebep ne? Doğru ise doğru diyeceksin. Ben
iktidarın doğru yaptığına doğru diyorum ya. Yani, ben, sizin doğru
yaptığınızı söylersem puanı siz mi alıyorsunuz zannediyorsunuz;
doğru söyleyen alır, doğru söyleyen. Onun için de, bazı eksiklikler
var burada; yine söylüyorum.
Şimdi, deniyor ki,
başdenetçi ve beş denetçiyi Meclis seçecek. İyi, seçsin. Ama, Meclis
Genel Kurulunda da milletvekilleri önünde yemin edecek. Peki… Tam
ben hukukçu değilim, ama bir şey söylüyorum: Burada kim yemin ediyor
Meclis kürsüsünde; seçilmiş milletvekilleri, artı, Cumhurbaşkanları,
artı, dışarıdan atanmış bakanlar. Bu nereden çıktı? Bu yanlış. Ya,
doğrusu ne? Diyeceksiniz ki, yanlışı söylemek kolay, doğrusunu
söylüyorum: Burada seçilen denetçileri Anayasa Genel Kurulunda
yemin edebilir veyahut da Yargıtay Genel Kurulunda yemin edebilir.
Ne olur? Mademki yemin etmezse… “Önerir” diyor. Yani, hiçbir zaman,
burada tenkit ederken de yol göstermezlik de yapmıyorum, söylüyorum, bunu düzeltin, bunu düzeltin.
Yani, sevgili arkadaşlarım,
ombudsmanlık kanunu… Yaptırıcı gücü yoktur, önerir, bürokratik eksikleri
görür, ilgili makama önerir. Önceden, suç olacak olayları halka anlatır,
halka tanıtır; yani, adalete yardımcı olur, adaletin bir parçası değildir;
idareye yardımcı olur, idarenin bir parçası değildir. Onun için, öyle
geliyor ki bana, bu yasa gerekliydi; ama, kusura bakmazsınız değil
mi, incinerek söylüyorum ama, asıl ombudsmanlık nereye lazım biliyor
musunuz…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Meclise, Meclise…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) – …bugünkü bize lazım, Meclise lazım arkadaşlarım. Hiç
birbirimizi dinlemiyoruz, hiç birbirimizi saymıyoruz, hiç birbirimize
karşı saygımız, sevgimiz yok. Burada ağzımıza geleni söylüyoruz.
Neymiş; Meclis kürsüsü dokunulmazlığı varmış. Yok arkadaşlarım
böyle bir şey. Bu, adabımuaşerete uymaz; bu, insanlığa uymaz; bu bizim
örf ve âdetlerimize uymaz. Bir insanı tenkit ederken de yolları vardır,
yolu, yordamı vardır derler bir lafı konuşurken de. Bir kürsüde hatip
konuşuyor, karşıdan devamlı laf atılıyor, hatip de ona karşı cevap
veriyor; ama, bu cevap vermelerin yeri burasıdır. Gelirsiniz, buradaki
hatibin yanlışlarını kürsüye çıkar, söylersiniz.
Sevgili arkadaşlarım,
bunu niye söylüyorum; mademki yasa ombudsmanlık yasası, mademki
yasa bize bir şeyler öğretmeye çalışıyor; ama, biz de, bu yasadan,
hem çıkarken hem çıktıktan sonra, birtakım dersleri almak mecburiyetindeyiz
diye düşünüyorum. Birbirimizi sevmek mecburiyetindeyiz, birbirimize
tahammül etmek mecburiyetindeyiz. İktidar olmak her şeye kadir olmak
demek değildir. İktidar, biraz da dili kısa olur onun. Niye; nasıl olsa
güç onda. Burada da öyle değil mi gördüğünüz gibi. Bir yasa geliyor,
muhalefet, şu şöyle olsun dediğinde, olmaz diye tutturuluyor. Sonuçta,
kaldır parmağını, indir parmağını, bitti. Peki, her şeyi biliyordunuz
da veya biliniyorsa iktidarlar tarafından, muhalefete lüzum
yok, kimseye sormanıza lüzum yok. Hani, atalarımızın bir sözü var
ya, kendin pişir kendin ye diye, siz bunu yapıyorsunuz burada. O zaman
da ne oluyor sevgili arkadaşlarım: Yapılan yasalar ya Anayasadan
geri dönüyor ya Cumhurbaşkanlığından geri dönüyor. Gece saat
12’lere kadar, burada, aynı teraneyle yasa çıkarıyoruz.
Yasaların en az hatayla
çıkmasında yarar vardır. Bunu da yaparken, bilge kişilerden, akil
adamlardan, muhalefetten, içteki ve dıştaki muhalefetten, kim
olursa olsun, eğer yarayışlı bir şey söylüyorsa, iktidar buna dikkat
etmek mecburiyetindedir, bunu almak mecburiyetindedir; çünkü,
bu yasayı çıkardığınızda yanlışlarıyla birlikte… Her gün bu iktidarda
siz olmayacaksınız; dün olduğu gibi bugün de, siz gideceksiniz bir
başkası gelecek.
Peki, bu yasayı doğru
dürüst yapmazsak, bu yasanın vebali, günahı kime olacak? Size olmayacak
mı? Ne diyeceksiniz o zaman? “Muhalefet bizi susturdu, muhalefet
bize hiç imkân vermedi, mecburen böyle çıkardık” deme hakkınız var
mı?! Akşam başınızı yastığa koyduğunuzda, acaba biz ne yaptık diye
düşünmez misiniz acaba?
Bugüne kadar, doğru
yaptığınız hiçbir şeyde hayır demedim; partime rağmen demedim. Doğruya
doğru dedim. Bundan sonra da söylerim; ama, yanlış var. Yanlışı da söyleyeceğiz.
Bakınız, sevgili arkadaşlarım,
günlerdir, burada, bu kürsüden, fındıktan bahsediliyor. Yani, yönetimin,
Sayın Başbakanın, burada, Fiskobirlik ile Hükümet arasında taraf
olacağına, ombudsmanlık yapsaydı, daha iyi değil miydi acaba? 8 000
000 insanın ekmek kaynağı olan fındığın bugün halini düşününüz. TMO
ayrı alıyor, Fiskobirlik ayrı alıyor, tüccar ayrı alıyor. Tüccar 2
700’e fındık alıyor, TMO Giresun fındığını, 50 randımanlı fındığa 4
000 000 diyor, 3 800 000’e geliyor. Fiskobirlik “alırım” diyor, “5 000
000’a alırım, şubatta veririm, nisanda veririm yarısını da, diğerini
de temmuzda veririm” diyor. Gördünüz mü, bir fındıkta bile üç tane
baş çıktı ortaya. İşte, burada, bu çareyi, çaresizliği çareye çevirecek
kimdir; iktidardır, iktidarın da başı olan Sayın Başbakandır.
Bakınız, sevgili arkadaşlarım,
yanlış yapıyoruz. Sadece bundan, mısırda ayrı, buğdayda ayrı, üzümde
ayrı, yani ne söyleyeyim…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
– Narenciyeyi de söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) – Narenciyede ayrı. Hani, diyebilirsiniz ki, ya hoca,
bizim konumuz Kamu Denetçiliği Yasası. İşte ben de bunu anlatıyorum,
buradaki başı anlatıyorum, oradaki ombudsmanı anlatıyorum.
Bakınız ki, bir hatayı
görüyor musunuz sevgili arkadaşlarım, fındıkta Karadeniz halkını
mağdur etmemiz yetmediği gibi, bir de, ülkeler aşırı olduk, meşhur
olduk. İspanya’ya sıçradık. İspanya yetmedi, şimdi İtalya’ya da sıçradı.
Fındık ürünlerinin Türkiye’de böyle çok başlı, tek fiyat uygulanmadığı
için, ucuz fiyat uygulandığı için İspanya üreticileri de sokakta,
İtalya üreticileri de sokakta. Kutluyorum sizi sevgili arkadaşlarım;
baksanıza, ülke aşırı olduk.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
– Hastalığı bulaştırdılar.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Katalan’da, Brüksel’de çağrı yapıyorlar Katalan ve İtalyanlar,
İspanyollar, Brüksel’de Giresunlularla birlikte bir konferans yapalım,
yürüyüş yapalım diyorlar. Hakikaten, övünmek lazım bununla; ama,
ben olsam, bu halkı mağdur etmekle övünmezdim. Bu halka istihdam yaratırdım,
işsizliği önlerdim, insana aş verirdim, iş verirdim, Türkiye’nin
millî hâsılasını, gelirini artırırdım, fabrikalar yapardım, onunla
övünürdüm.
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Onları yapıyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) – Ekmek kısmakla değil de onunla övünürdüm ben olsam ve ben
yine de diyorum ki, iktidarın bir senesi var, bir senede çok şey yapılır.
Tabiî ki, eksikleriniz olacak, hepsi doğru olmak mecburiyetinde
değil. Geliniz, muhalefete de danışınız, bize de sorunuz. Biz de
kendi kendimize buraya birden bire gelmedik, hiçbir muhalefet milletvekili
anında buraya düşmedi, halkın içinden geliyor. Onlara da kulak vermek
lazım diye düşünüyorum; ama, baktım da, dört senedir burada ben iktidara
ne söylediysem olmadı.
Sevgili arkadaşlarım
“abi, abi” diyorlar arkadaşlarım, elini de cebine koyuyorlar böyle;
bir şey söylediğinde, bir öneri, şöyle tavana doğru, yukarı doğru
çıkıyor. O, biraz önce sokakta beraber olduğunuz arkadaş değil
sanki. İktidar için bir şey söyledin ya, yani “bunu böyle yapalım” dedin
ya, ee, ne var; senin kadar ben de biliyorum bir şeyler; otuz küsur senedir
ben yönetimde bulunuyorum bu ülkede. Hep siz mi biliyorsunuz zannediyorsunuz.
Bu insanlar hiçbir şey bilmiyor mu?! Ama, bir bakıyorum, inanın -en yakın
iktidar arkadaşlarıma söylüyorum; çok iyi arkadaşlarım, pırıl pırıl-
bugüne kadar bir şey önerip de “bu yanlıştır” dediğimde, samimiyetimle
söylüyorum size, hemen değişiveriyorlar, şöyle, bir havada, hiç
söylememiş gibi, hiç konuşulmamış gibi; yani, bu, şık değil, bu şık
değil.
Bu, kamu denetçiliğinde,
bu ombudsmanlık kanununda, bunları, ben, tekrar, bir fırsat bilerek
söylüyorum; onun için burada bulunuyorum. Bir gün diyeceksiniz ki:
“Bu Meclis Kürsüsünden bize söylenenlerin çoğu doğruymuş; ama, biz
yapmadık, yanlış yaptık; yanlış yaptığımız için…” İktidardan olmak
mühim değil, iktidardan, bugüne kadar, herkes olmuş; kimler gelmiş,
kimler geçmiş, siz de geçicisiniz; ama, asıl mesele, insanlar, yaptıklarıyla
bir şey yaparak, ileriye, kendiyle övünebileceği, bu zamanda, benim
iktidarımda, bunlar da yapıldı diye övünebileceğiniz bir şeyler
bırakın diye söylüyorum.
Hepinizi bu konuda
tekrar uyararak, beni dinlediğiniz için sabrınıza teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum; hoşça kalın. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
– Hocam,sizi çok özleyeceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kurtulmuşoğlu.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Hocam, sizi
çok özleyeceğiz!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Doktorun size
biçtiği ömür bir yıl arkadaşlar!
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
AK Parti Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu.
Sayın Baştopçu, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15 Haziran 2006 tarihinde
Genel Kurulumuz tarafından kabul edilerek yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına
gönderilen 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından, 1 Temmuz 2006 tarihinde, bazı maddelerinin yayımlanması
uygun görülmeyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisimizde bir kez daha
görüşülmesi için geri gönderilmiştir.
Bu konudan olarak, AK Parti Grubumuz
adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle
de, Yüce Heyetinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Yine, bu vesileyle, içinde bulunduğumuz
kutsal ramazan ayının ulusumuza, İslam âlemine ve bütün insanlığa
hayırlar getirerek, kurtuluşlara, huzur ve barışa vesile olmasını
niyaz ediyorum.
Hemen belirtmek istiyorum ki, çok ayrıntılı
ve özenli bir çalışmanın ürünü olan bu kanun, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzda çok kapsamlı bir şekilde incelenmiş,
bu süreçte, başta bakanlıklarımız olmak üzere, konuyla ilgili bütün
devlet ve kamu kurum ve kuruluşları ile sendikalar, vakıflar, dernekler,
kısacası, ülkemizdeki sivil toplum örgütleri, üniversitelerimizden
profesörler ve akademisyenler, bu konuyla ilgili kitap yazmış uzmanlar
ve çok geniş bir katılım sağlanarak, görüşleri alınarak katkıları
sağlanmıştır.
Her maddesi defalarca, tek tek tartışılan
kanunun, başta Anayasamız olmak üzere, mevcut yasa ve yönetmeliklerle
çelişkisi olmamasına özen gösterilerek, kanun yapma tekniği açısından
da eksiksiz olması için, bütün ilgililerce yoğun, ortak bir çaba
gösterilmiştir. Ben, burada, bir kez daha, bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen herkese, huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
20 Eylül 2006’da, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda
bir kez daha görüşülen kanunu yeniden önünüze getirmiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepimizin bildiği ve Anayasamızda belirtildiği üzere, Türkiye
Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal
hukuk devleti ise, yine Anayasamızda belirtildiği gibi, kişilerin
ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlayan, kişinin temel
hak ve hürriyetlerine saygı gösterip güvence altına alan, kişinin
maddî ve manevî varlığının gelişmesinin koşullarını oluşturan devlettir.
Devletin, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı göstermesi, işlemlerinde
hukuka bağlı kalması, toplumsal yaşamda idarenin bireye karşı eylem,
işlem, tutum ve davranışlarıyla ifadesini bulur. Bu nedenle, idarenin
eylem, işlem, tutum ve davranışlarının, adalet anlayışı içerisinde,
temel insan hak ve özgürlüklerine saygı esası üzerine yapılandırılarak
hukuka ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir. Anayasamızın
125 inci maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolunun açık olduğu; ancak, yargı yetkisinin, idarî eylem ve
işlemlerinin hukuka uygunluk denetimiyle sınırlı olduğu hükme
bağlanmıştır. Anayasanın söz konusu hükmünde ifade edildiği üzere,
yargı, idarenin eylem ve işlemlerini sadece hukuka uygunluk bakımından
denetlemektedir. Beri yandan, yargı yolu, bütün dünyada olduğu gibi,
ülkemizde de genelde uzun, zahmetli ve maalesef, masraflı bir yoldur.
İşte, böyle bir durum karşısında idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka
ve hakkaniyete uygun olması, eylem ve işlem tesis edilirken insan
hak ve hürriyetlerine saygı gösterilmesinin sağlanması için yeni
sistemler üretilmeye çalışılmış ve bunun sonucunda da, Batı’daki
adıyla “ombudsmanlık” kurumu ortaya çıkmıştır. Kamu denetçiliği
kurumu, dünyamızda, aralarında İsveç, Fransa, İngiltere, İtalya,
İspanya, Almanya, Danimarka, Yeni Zelanda ve Finlandiya gibi
100’ü aşkın devlette bulunup, görev yapmaktadır. Ayrıca, Avrupa
Birliği içerisinde de üye ülkelerin vatandaşlarının Avrupa Birliği
yönetimiyle ilgili başvuru ve şikâyetlerini değerlendirecek
olan Avrupa Birliği Ombudsmanlığı da kurulmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, yaşanan değişim ve gelişmeler,
kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması ihtiyacını ve zorunluluğunu
ortaya koymuştur. Yaşanan değişim ve gelişme karşısında, kamu hizmetleriyle
ilgili, idare-birey ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi ve
halkın şikâyetlerini en aza indirecek bir yönetim anlayışının oluşturulması,
artık, ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir. Günümüzde
kapsamı giderek genişleyen, idare-birey, yani, idare-vatandaş ilişkilerinden
kaynaklanan şikâyetlere, etkin ve hızlı çözümler üreten, idarenin
eylem ve işlemlerini, hukuka uygunlukla birlikte, yerindelik yönünden
inceleyen ve sorunun çözümü için önerilerde bulunan bir kuruma ülkemizde
de ihtiyaç duyulmuştur. Nitekim, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planlarında, bu ihtiyaç, özellikle dile getirilmiştir.
1997 yılında başlayan uzun ve kapsamlı çalışmalar neticesinde, idarenin
insan hak ve özgürlüklerine saygılı şekilde, hukuka ve hakkaniyete
uygun olarak görev yapmasını, kamu hizmetlerini etkin ve düzenli
ve verimli yürütmesini sağlamak için incelemeler yapmak ve idareye,
hükmedici yaptırım niteliği taşımayan önerilerde bulunmak üzere,
kamu denetçiliği kurumu kurulması için, Meclisimizden, Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanununu çıkarmıştık; ancak, Sayın Cumhurbaşkanı, bazı
maddelerini, yeniden görüşmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri gönderdi.
Özetle söyleyecek olursak, Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme gerekçelerini dört başlık altında toplayabiliriz:
Bunlardan birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bağlı, idarenin, eylem, işlem, tutum ve davranışlarını inceleyip,
araştıran, kamu tüzelkişiliğine sahip, özel bütçeli bir kurum oluşturmaya
anayasal sistemin olur vermediği, öte yandan, yasamanın yürütmeyi
denetlemesinin yalnız siyasal denetimi kapsadığı, bunun dışında
bir denetim mekanizması oluşturamayacağı yönündedir. Ayrıca,
Anayasanın 87 nci maddesinde, idarenin eylem ve işlemlerinin incelenip
araştırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri
arasında sayılmamıştır. Bu nedenlerle de, 5521 sayılı Kanunun 3, 4, 11,
13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci
maddeleri, Sayın Cumhurbaşkanının değerlendirmesine göre, erkler
ayrılığı ilkesiyle, anayasal sisteme uygun düşmemektedir. Halbuki,
Anayasada, yasamanın, yürütmeyi sadece siyasal denetim mekanizmalarıyla
denetleyebileceği belirtilmekte ise de, bu kanunda, klasik anlamda
bir denetim kesinlikle yer almamaktadır. Kanunla, kuruma, gerçek
ve tüzelkişilerin, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetlerini
belli yönlerden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak
görevi verilmektedir. İdarenin kurumun önerilerine uymasının
ya da uymamasının herhangi bir yaptırımı da kanunda öngörülmemiştir.
Bu açıdan bakıldığında, Anayasaya herhangi bir ayrılık ve aykırılık
söz konusu olmamaktadır.
Kaldı ki, Kamu Denetçiliği
Kurumunun kurulmasına ilişkin çalışmalar 1997 yılından bu yana yürütülmektedir.
Bu amaçla oluşturulan, içinde yüksek mahkeme üyeleriyle bilim adamlarının
da yer aldığı komisyonlarda bu kurum için anayasal bir dayanağa gerek
olup olmadığı hususları da uzun uzun tartışılmış; bu tartışmaların
neticesinde, bu kurumun kurulması için anayasal bir dayanağın bulunmasının
zorunlu olmadığı belirtilmiştir. Örneğin, bu konudan olarak, Norveç,
Yeni Zelanda, İngiltere ve Fransa’daki kamu denetçiliği kanunları
anayasal dayanağı olmayan kanunlardır.
İkinci husus: Sayın
Cumhurbaşkanına göre “yasama ve yargı erklerinin işlem, eylem ve
etkinlikleri hem idare kapsamında olmaması hem de anayasal sistemin
izin vermemesi nedeniyle kurumun görev kapsamına girmemekte; ayrıca,
Anayasanın 105, 125 ve 159 uncu maddelerinde yargı denetimi dışında
tutulan işlem, karar ve emirlerin yasayla Kamu Denetçiliği Kurumunun
görev kapsamına alınması anayasal kuralların özüne ters düşmektedir.
Bu nedenle de, kurumun görev alanını düzenleyen 9 uncu madde, Anayasanın
2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir”
denilmektedir. Ama, yasamanın kanun yapma, yargının da yargılama
faaliyeti dışında kalan, örneğin, bu yerlerde çalışan idarî personelin
özlük haklarıyla ilgili işlemleri, yine, klasik genel anlamda
idarî işlem kapsamında yer almakta olup, bunlara karşı idarî yargı
yerlerinde dava açılabilmektedir. Bu itibarla, Sayın Cumhurbaşkanının
bu tespitine de katılmak mümkün değildir.
Kaldı ki, yasama ve
yargının hangi faaliyetlerinin kurumun görev alanı kapsamı dışında
kaldığı kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında net bir şekilde
ifade edilmiştir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı bakımından, Anayasanın
105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hükme paralel bir düzenlemeye,
kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilmiş
ve kurumun görev kapsamı dışındaki iş ve işlemler açıkça ortaya
konmuştur.
Öte yandan, yargı organlarında
görülmekte olan veya yargı organlarında karara bağlanmış uyuşmazlıklar
kurum tarafından incelenemeyecektir. Bu yüzden, kurum, yargının
alternatifi değil, yargının iş yükünü azaltacak, sonuç doğuran ve
bu şekilde de, aslında, yargıya yardımcı olan bir işlev görecektir.
Bu sebeple, kanunla kurulması amaçlanan kurumun, Anayasamızla
herhangi bir çelişkisi söz konusu değildir.
Ayrıca belirtmek gerekir
ki, ombudsmanlık sistemi olarak isimlendirilen bu sistemin Avrupa’daki
uygulamalarına baktığımızda, görev alanının oldukça geniş bir
şekilde belirlendiği ve istisnaların mümkün olduğunca az tutulduğu
görülmektedir. Zira, buradaki amaç, idarenin iyi işleyişini tesis
etmektir.
Sayın milletvekilleri,
üçüncü husus olarak, Sayın Cumhurbaşkanınca, başdenetçi ve denetçilerin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçileceği ve yine, bazı
hallerde, görevlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
son verileceği; oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin
Anayasanın 87 nci maddesinde tek tek sayıldığı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu görev ve yetkilerinin dışına çıkmasının olanaklı
görülmediği, Anayasanın bu maddesinde ve diğer maddelerinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisine kamu görevlilerini seçme ya da atama görev
ve yetkisi veren açık bir kuralın bulunmadığı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile adı geçen kurum arasında anayasal sistemden kaynaklanan
doğal ve zorunlu bir ilişkinin bulunmadığı; gerçi, 5521 sayılı Kanunda
kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında çok sıkı bir bağ kurulduğu;
ama, bu bağın, anayasal sistemden kaynaklanan bir bağ olmadığı; bu
nedenlerle, Anayasanın 87 nci maddesiyle bağdaşmadığı ileri sürülmektedir.
Ayrıca, kanunun 13 üncü maddesinde, başdenetçi ve denetçilerin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ant içerek göreve başlayacaklarını
belirttiği seçimlerin Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılması
Anayasaya uygun düşmeyen, başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu yerine, işin önemine uygun bir başka kurul
önünde yemin etmelerinin daha uygun olacağı ifade edilmektedir;
ama, biz biliyoruz ki, bu kanunda, kurumun, Türkiye Büyük Millet Meclisine
bağlı bir kamu kuruluşu olarak kurulması öngörülmüştür. Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme yazısında da belirtildiği üzere, kurum ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi arasında bir bağ kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi
kararına da atıf yapılmak suretiyle, Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın
87 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin
tek tek sayılarak ifade edilmekteyse de, gerek Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme yazısında atıf yaptığı Anayasa Mahkemesi kararında
gerekse Anayasa Mahkemesinin daha sonraki tarihli olan 20 Kasım
1996 tarihli ve bu kararda da belirtildiği üzere, kanunda yer alan
bu düzenleme, kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasındaki
ilişkinin doğal bir sonucudur.
Öte yandan, idareye
sadece önerilerde bulunabilen ve elinde saygınlığı dışında bir
gücü bulunmayan böyle bir kurumun istenilen sonuçları sağlayabilmesi
için, arkasında, halkın iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yer alması gerekir. Aksi halde, kurum, işlevsiz
olacaktır. Kurumun arkasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gücünün
olduğunu hisseden idare, kurumun önerilerini dikkate alacak ve
yerine getirecektir. Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin etmelerinin öngörülmesi
de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin desteğinin kamuoyuna ifadesinin
bir aracı olarak kullanılmıştır.
Kaldı ki, kamu denetçiliği
sisteminin dünyadaki uygulamalarına bakıldığında, kamu denetçileri
idareye sadece önerilerde bulunabildikleri, bunların seçiminin
büyük bir çoğunlukla Parlamentoda yapıldığı, bu sebeple, Parlamento
ve halk desteğine sahip olduğu bilinen kamu denetçilerinin önerilerinin
tamamına yakınının idare tarafından yerine getirildiği görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dördüncü hususa gelince, Sayın Cumhurbaşkanınca,
kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında “uzman yardımcılarının
mesleğe alınmaları, yetişmeleri ve yeterlilik sınavının şekli
ile uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına
ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir” hükmünün Anayasanın
128 inci maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Bilindiği üzere, Kanunun
Dördüncü Bölümünde kurumda çalıştırılacak personele ilişkin hükümlere
yer verilmiş olup, 25 inci maddede uzman yardımcılığına atanabilmek
için aranan şartlar, 26 ncı maddede uzmanlığa atanacaklarda aranan
şartlar, 27 nci maddede personelin atanılmasına ilişkin hükümler
ve 28 inci maddede genel sekreter ve personelin malî ve sosyal hakları
düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde belirtilen hususlar ayrıntılı
olarak düzenlenmiş ve kanunda belirtilerek yönetmeliğe bırakılmamıştır.
Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “uzman yardımcılarının
mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri ve yeterlilik sınavının
şekli ile uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına
ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir” hükmü belirtilen
maddelerde yer alan şartların ve kuralların işleyişini sağlamak
için çıkarılacak yönetmeliğe dayanak olması bakımından konulmuştur.
Burada, kanunla verilmeyen bir görevin verilmesi değil, uzman ve
uzman yardımcıları arasındaki işbölümünün belirlenmesi, uzmanların
uzmanlık alanlarına göre çalışmaları ve başvuruların kısa sürede
sonuçlandırılması amaçlanmıştır. Dolayısıyla, Anayasamızın 128
inci maddesine aykırılık taşımamakta, hüküm ihlal edilmemekte,
sadece kanunda belirtilen hükümlerin işlemesini sağlamak amacıyla
yönetmelik çıkarılacağı belirtilmektedir.
Buraya kadar yaptığım
gerekçeli açıklamalarımla Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşlerini
paylaşmadığımızı üzülerek ifade ediyorum. Anayasamıza aykırılığı
söz konusu olmayan bu kanunun, Yüce Heyetinizin onayıyla yeniden
kabul edileceğine inanıyorum.
22 nci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin her şeyin en iyisine layık ulusumuza, insanımıza,
en anlamlı ve güzel bir armağanı olacak bu kanunun hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Baştopçu.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Daha önce burada görüştüğümüz,
ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bir kez daha görüşülmek üzere
gönderilen Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu üzerinde görüşmeler
yapıyoruz. Ben, bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmeden önce,
Anayasanın 80 inci maddesini okumak istiyorum. Anayasa, madde 80:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya
kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.” Yani,
milletvekilleri, sadece hangi ilden seçilmişse veya kendilerini
seçenleri değil, bütün milleti temsil edecekleri yazıyor ve yine
83 üncü maddede, milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden yapmış oldukları konuşmalarla ilgili olarak oy ve sözlerinden
dolayı sorumlu tutulamayacakları çok açık, amir bir hüküm.
Şimdi, ben, dün, burada,
geldim, bir konuşma yaptım. O konuşmamdan sonra AK Partili bir milletvekilimiz…
Bugün basında da yer aldı. 2006 Türkiyesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki şu çirkin manzarayı, bir kez daha, Meclis kürsüsünden
milletime göstermek istiyorum.
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
– Başka işin yok mu senin yahu?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, bir milletvekili, benim konuşmalarımı beğenmeyebilir,
benim görüşlerime katılmayabilir; ama, bunun yolu, bunun yolu bu
şekilde hareket etmek değil.
Ben 10 dakika sonra
bu kürsüyü boşaltacağım. Şimdi, kamu denetçiliğiyle ilgili de
söyleyeceğim sözlerle ilgili olarak söyleyeceğiniz bir şey varsa
Sayın Karslı, buraya gelir, benden sonra söylersiniz. Burada kaba
kuvvetle konuşmak isteyenleri susturmakla hiçbir yere varamayız.
Dün, benim konuşmamdan sonra, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Ali Sezal yanıma geldi, beş tane de yanında milletvekiliyle beraber
“artık seninle ilgili kaba kuvvet kullanacağız” sözünde bulundu.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) –
Yalan söylüyorsun!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben de buradan ifade ediyorum ki, hiçbir kimse, Ümmet Kandoğan’ı bu
kürsüden susturma cesaretini kendinde bulamayacaktır. Benim bildiğim
doğruları, bundan sonra da, en yüksek ve gür bir şekilde, bu kürsüden
söylemeye devam edeceğim değerli milletvekilleri.
Şimdi, tutanağı da
getirdim; Sayın Ünal Kacır’ın şahsıma yaptığı hakaretler var tutanakta;
bir milletvekiline yakışmayacak… hele hele bir iktidar partisi
milletvekiline yakışmayacak... Ben burada tek kişiyim, tek kişiyim,
siz 355 kişisiniz. Varsa fikriniz, varsa düşünceniz benim konuşmalarımla
ilgili, gelin, burada söyleyin; ama, Ünal Kacır’la, da mahkeme önünde
hesaplaşacağımı da, yine, bu yüce kürsüden ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısı… Bu kanun, biliyorsunuz,
daha önce de temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
geldi. Ben, inceledim, baktım. Temel kanun olarak alelacele Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirilen kanunların büyük çoğunluğu, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilmiş.
Şimdi, yaptığımız iş
nedir; yaptığımız iş, o zaman da söyledik, ben de söyledim –tutanakları
da getirdim, tutanaklar burada, benim konuşmamın tutanaklarını
da getirdim- ben dedim ki, bu kanun bu şekliyle çıkarsa Anayasaya aykırı;
bu, Sayın Cumhurbaşkanından geri gelir. Muhalefet partisinin diğer
milletvekilleri de, burada, geldiler, görüşlerini ifade ettiler
ve geri geldi. Yani, bunları bilmek için uzman olmaya gerek yok değerli
milletvekilleri; çünkü, Anayasada kamu denetçiliğinin karşılığı
yok. Çok yeni bir Anayasa Mahkemesi kararı var; RTÜK seçimleriyle
ilgili Anayasa Mahkemesinin kararı var, 2004 yılındaki bir karar.
Yani, onu okusaydınız, onu inceleseydiniz, bu kanunun Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderileceğini sizler de, bu kürsüden, gelip rahatlıkla
söyleyebilirdiniz.
Şimdi, ne olacak; ben
size söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı görüşünü bildirmiş, belli
görüşü ve aynı şekilde Bütçe Plandan geldi, buradan da biraz sonra
oylarınızla geçecek. Ne olacak; Sayın Cumhurbaşkanı büyük bir ihtimalle
Anayasa Mahkemesine gidecek. Anayasa Mahkemesinin, 2004 yılında
benzer bir emsal kararı var, o emsal kararı ortada dururken -daha
önce bir de Sayıştayla ilgili bir karar var-o emsal kararlar ortada
dururken, bunun Anayasa Mahkemesinden dönmesi de kuvvetle muhtemel.
Şimdi, siz, temel kanun
olarak getirdiniz. Ben de kabul ediyorum, kamu denetçiliği Türkiye
için ihtiyaç olan bir kurum, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bu
kurum kurulmuş, çok faydalı hizmetler yapıyor, Türkiye’de de olması
lazım, bir an önce kanunlaşması lazım, hayata geçmesi lazım; ancak,
Anayasa Mahkemesinin, büyük bir ihtimalle –yanılma payını da bırakıyorum-
bu kanunu iptal edeceği çok açık. Ne olacak; sonra, tekrar -bu Meclisin,
22 nci Dönemin buna ömrü yetmez; çünkü, bir yıllık bir süre kaldı- büyük
bir ihtimalle oradan geri gelecek ve çok iddialı olduğunuz ve benim
de desteklediğim, yürürlüğe girmesini istediğim Kamu Denetçiliği
Kanunu Türkiye’de uygulama imkânı bulamayacak.
Niçin, iddia ve ısrar
ediyoruz değerli milletvekilleri?! Ne olurdu Bütçe Plan Komisyonunda,
bu, yeniden ele alınıp değerlendirilseydi?! Muhalefet, Cumhuriyet
Halk Partisini dinlediniz “destekliyoruz” dediler, Anavatan Partisi
Grubu geldi “destekliyoruz” dedi, biz de diyoruz ki destekliyoruz.
Ee, bütün partilerin desteklediği bir hususla ilgili olarak, getirseydiniz
bir anayasa değişikliği de bunu kısa süre içerisinde gerçekleştirseydik,
kamu denetçiliği kurumu da Anayasada yerini alsaydı ve hayata
geçseydi bundan kim zarar görürdü?! Ama, maalesef, 22 nci Dönem Parlamentosunda,
nereden ve nasıl kaynaklandığını bilemediğim bir anlayışla, ısrarla,
Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlar, çok açık ve net Anayasaya
aykırılığı ifade edilmiş olmasına rağmen, maalesef, bu şekilde getiriliyor.
Sayın Baştopçu “bazılarına
sormuşlar, efendim, bu dünyanın değişik yerlerinde de varmış, efendim,
onun için, biz, bunu, Bütçe Plan Komisyonunda, tekrar, bu şekilde geçirdik…”
Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün
değil. Arkadaşlarımız, benden önce konuşanlar, niçin Anayasaya
aykırı olduğu hususlarını çok açık ve net bir şekilde dile getirdiler.
Fakat, benim burada merak ettiğim bir husus var; bu kanunun geçici
4 üncü maddesine bakıyorum: “Bu kanun hükümleri, mahallî idarelerin
eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları hakkında kanun bütünüyle
yürürlüğe girdikten bir yıl sonra uygulanır.”
Şimdi, bütün kurumlarla
ilgili uygulamayı daha önce hayata geçiriyorsunuz, sadece mahallî
idarelerin eylem ve işlemleriyle ilgili hususlar, kanun tümüyle
yürürlüğe girdikten sonra, bir yıl sonra yürürlüğe girer diyorsunuz.
Niye?.. Tarihe baktım, 1 Temmuz
2008’e tekabül ediyor; yedi sekiz ay sonra da mahallî seçimler yenilecek.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bir korkunuz, bir endişeniz mi var; bu kanun bu şekliyle yürürlüğe
girdikten sonra mahallî idaredeki işlem ve eylemlerle ilgili çok
yoğun şekilde müracaatlar olacağından dolayı bir korkunuz, endişeniz
mi var; niçin mahallî idarelerle ilgili olan husus bir yıl sonra yürürlüğe
giriyor?! Geliniz, bunu, bir arkadaşımız Allah için gelsin burada açıklasın. Bekledim, Sayın Baştopçu
açıklar mı diye; çünkü, çok önemli. Bu kanunun bence en önemli noktalarından birisi burası.
Şimdi, görev süresi
iki dönem. Başdenetçi ve denetçilerle ilgili iki dönem. Şimdi, biz,
milletvekilleri olarak bu dönemde öyle bir alışkanlık haline girdik
ki -Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunda, ticaret odalarında,
futbol federasyonunda- hangi kanun gelirse, o kanundaki yöneticilerle
ilgili sınırlama koyuyoruz; büyük bir alışkanlık haline geldi bu.
Burada da koyuyoruz. Niçin; milletvekilleri olarak biz, halk seçerse
ömür boyu seçileceğiz, hiçbir sınırlama yok, hiçbir kısıtlama yok;
ama, başdenetçi ve denetçilerle ilgili bir sınır, 50 yaş. Niçin başdenetçiyi
50 yaş sınırı içerisine alıyoruz? Bu ülkede cumhurbaşkanı olmak
için 40 yaş şartı yeterli; ama, başdenetçi seçilebilmek için 50 yaş
şartını getiriyoruz. Niçin getiriyoruz, niçin?.. (AK Parti
sıralarından “deneyim” sesleri) Deneyimse, yani, Cumhurbaşkanının daha
deneyimli olması gerekmez mi?! Cumhurbaşkanının fonksiyonu, Kamu
Denetçiliği Kurumundaki başdenetçinin fonksiyonundan daha mı
düşük arkadaşlar?! Yani, böyle bir kanun anlayışını kabul etmek
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
1 dakika içerisinde konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Yönetmeliklerin çıkarılması dokuz ay, azamî… Bu kadar zor mudur?!
Bu kadar önemli bir kanun bir an önce hayata geçsin diyorsunuz; ama,
yönetmeliğin çıkarılabilmesi için de dokuz aylık bir azamî süre veriyorsunuz.
Yani, bu yönetmelik bir ayda çıkar sayın milletvekilim. Siz, oradan,
sayın milletvekilim “bir ayda çıkamaz diyorsanız” bürokrasideki
arkadaşlarımız da sizin bu sözlerinizden cesaret alarak o süreyi
bir hayli uzatmaya devam ederler.
Şimdi “altı ay içerisinde
sonuçlandırır” diyor madde. 2 madde sonra “altı ay içerisinde sonuçlandırılamazsa...”
Yani, bir kanunun maddeleri arasında bu kadar çelişki olabilir
mi?!
Bir de, son olarak şunu
söylemek istiyorum: Uzman yardımcılıklarının mesleğe alınmasıyla
ilgili yönetmeliği Sayın Cumhurbaşkanı özellikle zikrediyor. Bakınız,
Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlara bakınız; bu noktada çok
ısrarlı Sayın Cumhurbaşkanı. Anayasanın 7 nci maddesi, yargı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Son cümlem Sayın Başkanım... Son cümlemi söylüyorum müsaade ederseniz.
Bir konu…
BAŞKAN – Bir cümle söyleyeceksiniz
yani.
Peki, buyurun, bir
cümle…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
– Cumhurbaşkanı, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
olduğunu ve bu hakkın devredilemeyeceğini, bugüne kadar geri
gönderdiği birçok kanunda zikretmiş. Şimdi, burada da çok açık. Yani
“siz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekilleri, siz kendi elinizde
olan bir yetkiyi niçin bir başka yere veriyorsunuz. Bu yetki sizin.
Bunu yasayla siz düzenleyeceksiniz” diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Biz
de ısrarla, hayır, biz yetkiyi kullanmıyoruz; yetkiyi başka yere
veriyoruz diyorsunuz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın konuşmacı
ismimden bahsederek…
BAŞKAN - Mahkemede hesaplaşacağınızı
söyledi.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Evet. Müsaade ederseniz, milletin huzurunda, birkaç dakika…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Hatibin konuşmaları sırasında, benim tespit ettiğim hususlar
şudur -Sayın Ali Sezal Bey de ayakta- kendisinin, yanına üç-dört milletvekiliyle
gelerek güç kullanımında bulunacağı ifade...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Kaba kuvvet…
BAŞKAN – Kaba kuvvet
de olur, neyse…
Şimdi, Sayın Sezal,
onunla ilgili söz isteyecektir.
Ben, kendisine kısa
bir açıklama imkânı vereceğim, konuyu açıklığa kavuştursun.
Buyurun Sayın Sezal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Sayın Sezal, bugün ramazan ve oruçlusunuz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Sezal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Oruçlusunuz ve ramazan bugün.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Sezal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal’ın, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir defa, Sayın Ümmet Beye,
ben, kaba kuvvet kullanırım demedim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Yalan söylüyorsun!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Müsaade buyur... Size kaba kuvvet kullanmaya ihtiyaç yok, size ince
kuvvet de yeter.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Hayır efendim, aynen…
ALİ SEZAL (Devamla) –
Lütfen bekleyin… Bekleyin…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Aynen, söylemekten haya ediyorum…
ALİ SEZAL (Devamla) –
Size ince kuvvet de yeter.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Söylemekten haya ediyorum; bir kelime daha kullandınız.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Söylemekten utanıyorum şimdi o kelimeyi.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, bu, tehdit etmek değil mi?!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.
BAŞKAN – Oturun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Utanıyorum o kelimeyi kullanmaktan! Siz, kullandığınız kelimeyle
ilgili…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen, oturun.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Utanıyorum o kelimeyi kullanmaktan!
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Sayın milletvekili, bir partiden seçiliyorsunuz; o parti, öyle
bir parti ki, kürsüde de çıkıp onu övüyorsunuz. Sonra da, her nedense
-olabilir, siyasette bunlar olur- bir başka partiye geçiyorsunuz,
bu da doğal; fakat, o kadar bir ileri görmezlik var ki, erdemsizlik
var ki…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Kürsüden söylersiniz varsa bir şey.
ALİ SEZAL (Devamla) –
…her gün çıkıp aleyhinde bu kadar ağır konuşuyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Siz de cevabınız varsa söyleyin!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Müsaade buyurun da konuşalım.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Evet… Sataşmayla ilgili konuşsun Sayın Başkan.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Müsaade buyurun…
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim, buyurun...
Açıklama yapsın...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Benim sözlerimle ilgili konuşsun.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Benim bildiğim, Parlamento ahlakında, kürsüdeki insanı konuşturmayan
milletvekili dışarı atılır. Haddini de bilmiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Öyle mi?!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Hakkını da bilmiyor, haddini de bilmiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Benim sözlerimle ilgili cevap verin siz.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun, Sayın
Sezal buyurun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Siz, benim sözlerimle ilgili cevap verin.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Konuşturmuyorsunuz ki…
BAŞKAN – Sayın Sezal,
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Siz, dün, “Tayyip Bey, Doğu Karadeniz’e giremiyor, Trabzon’a giremiyor”
dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Hayır, öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Müsaade buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Ben söyleyeyim söyleyeceğimi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Hayır, öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Böyle bir usul yok ki!..
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
her cümleye müdahale etmeyin lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Hayır, benim söylemediğim sözleri söylüyorsunuz!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Böyle bir usul yok ki!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Benim iddialarımla ilgili cevap verin!
BAŞKAN – Bak, biraz önce
konuştunuz, kimse size müdahale etmedi. Lütfen, böyle bir üslup
yok Sayın Kandoğan.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
– Ben dedim, ben...
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) –
“Oraya giremiyor” dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Onu başka milletvekili demiş…
ALİ SEZAL (Devamla) –
O da diyebilir kardeşim, o da diyebilir…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan,
lütfen…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Bir sus da dinle be!
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sen sus.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Baştopçu, oturunuz…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Terbiyesiz
adam!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Seninle de hesaplaşacağız…
BAŞKAN – Sayın Sezal,
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun efendim.
ALİ SEZAL (Devamla) –
Sonra da, arkadaşlar, buradan…(Gürültüler)
Ümmet Bey, müsaade buyurun…
Arkadaşlar, buradan siz giderken, yerinize otururken “Sayın Kandoğan,
Tayyip Bey her yere girer” dediler. Siz de, giderayak, elinizdeki
kâğıtla, böyle “tekzip etsin” dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Doğru, ben söyledim… Evet…
ALİ SEZAL (Devamla) –
Demek ki, söylemişsiniz. Yalan söyleyen sizsiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Doğru...
ALİ SEZAL (Devamla) –
Ben de, yanınıza geldim, dedim ki, Ümmet Bey, Tayyip Bey Trabzon’a girer.
Sizin hakkınızda da bir şey söylerler, o da yanlış olur, sonra çıkar
“tekzip et” derler dedim.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Mahalle kahvesini geçti!.. (Karşılıklı konuşmalar, gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Ne söylediniz?
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Ya, sus be!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – O kelimeyi
söyleyemiyorum.
ALİ SEZAL (Devamla) – Söylediklerimi
söylüyorum.
AHMET IŞIK (Konya) – Sen bize anlat.
ALİ SEZAL (Devamla) – Aslında…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – O kelimeyi
söyleyemiyorum…
ALİ SEZAL (Devamla) –
Hayır, müsaade buyurun…
BAŞKAN – Sayın Sezal,
Genel Kurula hitap ediniz.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine
be! Otur yerine!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Utanıyorum o kelimeyi söylemekten…
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be!..
BAŞKAN - Sayın Kılıç…(Gürültüler)
Arkadaşlarım…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hak etmişsin
sen, hak etmişsin…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Otur yerine!
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be! Otur…
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen…
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
ALİ SEZAL (Devamla) – Bakınız…
BAŞKAN - Sayın Sezal, buyurun, Genel Kurula
hitap edin.
ALİ SEZAL (Devamla) – Şimdi, şunu söyleyebilirim…(Gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine…
ALİ SEZAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakınız…(Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Kılıç… Sayın
Kılıç, lütfen yerinize oturunuz. (Gürültüler) Lütfen, yerinize
oturunuz da, Sayın Milletvekilimiz Genel Kurula açıklama yapsın.
Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
ben, sözümü toparlayacağım.
Parlamentoda tecrübesi olan, siyasette
tecrübesi olan bir insan olarak şunu söylüyorum: Bir insan, doğduğu
yuvaya, yeşerdiği yere bu kadar kötü söyleyemez. Parlamento, maalesef,
bu dönemde, bazı seviyesini, yerini, geldiği yeri bilmeyen insanlarla…
Şu anda, kardeşim karşımda bana hitap ediyor. Üzülüyorum, yakışmıyor.
(Gürültüler) Bu sözler de yakışmıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Hakaret edemezsin!.. Parlamentoya hakaret edemezsin!
ALİ SEZAL (Devamla) –
Bir daha, böyle yeri siz zor görürsünüz.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Sayın Başkan, Parlamentoya hakaret ediyor. Böyle hakaret olmaz milletvekillerine.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım… (Gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
– Böyle hakaret edilmez milletvekillerine. Çok ayıp ediyorsunuz.
Böyle hakaret edemezsiniz milletvekillerine.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş)
– Size demedim… (CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Yakışmıyor… Sakalınıza da yakışmıyor.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Size de hakaret ediliyor, farkında değil misiniz?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
– Sana ne oluyor Gürol Hoca?!.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
“Seviyesiz” deniliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Sizlere deniliyor,
bana denilmiyor… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Ergin…
Saygıdeğer arkadaşlarım…
NAİL KAMACI (Antalya)
– ANAP’tan gelen bir heyet… (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kamacı…
Lütfen, sükûneti sağlayalım
arkadaşlar!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Yazık sana, yazık!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Sayın Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Söyleyemedim, söyleyemedim!..
BAŞKAN –.Buyurun Sayın
Kacır; neyle ilgili?..
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Efendim, Sayın Kandoğan … (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar,
sükûneti sağlarsanız, Sayın Kacır’ın sözlerini duymak istiyorum.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Sayın Kandoğan, konuşması sırasında, dün burada yaşanan ve basına
yansıyan fotoğrafları göstererek ve benim de ismimden bahsederek,
benimle hesaplaşacağını söyledi. Konuyla ilgili bir iki cümleye
açıklık getirmek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Tutanak burada!
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, gazeteyi gösterdiği doğru, ben de gördüm. Arkasından
da…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Tutanak da burada!
BURHAN KILIÇ (Antalya)
– Bir sus artık ya! (AK Parti sıralarından “sus” sesleri)
BAŞKAN – Sayın Kacır,
mahkemede hesaplaşacağınızı söyledi; kısa bir açıklama vereceğim
size.
Herhangi bir sataşmaya
meydan vermeden Sayın Kacır, lütfen, kısa bir açıklama yapınız
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; dün, burada, Yüce Meclisin çatısı altında,
neticesi itibariyle, benim de çok hoşuma gitmeyen manzaralar oluştu;
ancak, tabiî, bu neden oluştu herkes bilmiyor, sadece fotoğrafı görüyor,
fotoğrafa bakıyor ve yorum yapıyor vatandaşlar ve arkadaşlarımız,
herkes de merak ediyor ne olduğunu.
Dün, Sayın Kandoğan,
kürsüden, bir yasa görüşülürken, yasanın bir maddesi görüşülürken
söz aldılar ve bu söz esnasında da, konuyla hiç alakalı olmadığı
halde, Doğu Karadeniz, efendim, Sayın Başbakanın Ordu’ya ya da Karadeniz’e
gizli gittiğini, gizli gizli halkın içine gidebildiğini, vesaire,
kürsüden konuştular, söylediler. Ben de, arkadaşımın oturduğu yerde
oturuyordum. Sayın Kandoğan konuşurken, konuşması sırasında, hiçbir
laf söylemedim, sadece dinledim. Fakat, konuşması bitti, yerine
gitti oturdu. Daha sonra bir arkadaşımız cevap vermek üzere söz aldı,
kürsüye geldi, arkadaşımız açıklamalarda bulunurken, yine Sayın
Kandoğan arka sıralarda oturduğu halde, yürüyerek şuralara kadar
gelip, hücum ederek, “tekzip etseydi öyleyse… tekzip etseydi öyleyse”
falan deyince, o arada ben de sinirlenmişim “otur kardeşim yerine…”
Ben tutanakları okumadım. Sayın Kandoğan okumuş ve “ hakaret” diyor;
ama, ben hakaret…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Evet burada, hakaret.
ÜNAL KACIR (Devamla)
– Efendim, hakaret manasında bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Buyurun!
ÜNAL KACIR (Devamla)
- Ama, daha sonra “otur” dedikten sonra, arkadaşımız yerine oturdu,
orada bir yere oturdu; ama, değerli arkadaşlar, el kol işaretiyle,
kinini ifade eden ve benimle hesaplaşmak istediğini ifade eden…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Allah!.. Allah!..
ÜNAL KACIR (Devamla)
- …ve beni dışarıya davet eden tavrından dolayı… Evet, arkadaşlardan
tanık da vardır, bilmiyorum, televizyon kayıtları da vardır. (AK
Parti sıralarından “Doğru… Doğru…” sesleri) O beni kavgaya davet
eden üslubundan dolayı, o anki bir anlık sinirlenmeyle benim bu fotoğraflara
yansıyan hareketim meydana gelmiştir. Benim çevremde -ve dört senedir
de bu Parlamentoda görev yapıyoruz- hiçbir arkadaşımla kavgaya
yönelik hiçbir hareketimin olmadığını, gerek Parlamentoda gerek
beni tanıyan herkes bilir.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Devamlı laf atıyorsun ya!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kacır,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla)
– Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Ama, dün benim gibi insanı
bile çileden çıkaracak konuşmalarıyla Meclisi bu kadar gerginleştiren
değerli arkadaşımızın tavırlarını Meclisi germeyecek şekle getirmesini
ben kendisinden beklerim.
HALUK KOÇ (Samsun) –
Sayın Başkan, grup adına mı konuşuyor?!
BAŞKAN – Hayır efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
– Böyle bir tarz yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kacır,
teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR (Devamla)
– Bitiriyorum efendim
Ve ben hakaret içerecek
hiçbir söz sarf etmediğim şeklinde ifadelerimi bitiriyorum.
Hepinize hayırlı
günler diliyorum, hayırlı çalışmalar diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S.
Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet adına,
Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kamu Deneticiliği
Kurumu Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak burada görüş serdeden arkadaşlarımıza
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Aslında bu kanunun
amacı, idarenin işleyişiyle ilgili olarak vatandaşların şikâyetlerini
sulhen halletmek, nizasız halletmektir; yani, bir anlamda toplumsal
barışa katkı sağlamaktır. Özünde barış olan, uzlaşma olan bir kanunun
görüşüldüğü sırada meydana gelen bu görüntülerden dolayı üzüntü
duyduğumu da ifade etmek istiyorum.
Şüphesiz arkadaşlarımızın
burada dile getirdiği hususlar, kanun hazırlandığı süreç içerisinde
de birçok yönüyle değerlendirilmiştir. Kanunun geri gönderilmesinin
gerekçesi büyük ölçüde Anayasaya aykırılık temeline dayanmaktadır.
Zaten bu hazırlıklar yapılırken, çoğunluğu hukukçu olan, hem akademisyen
hem de tatbikatın içinden olan değerli kurul üyeleri meseleyi en evvel
bu yönde değerlendirmişlerdir. Yürürlükteki Anayasamız açısından
bir sakınca var mıdır, yok mudur; bu, tartışma konusu olmuştur. Sonuçta
komisyon ve şahsen ben de bu kanunun Anayasaya bu anlamda bir aykırılık
teşkil etmeyeceği kanaatine vardık. Çünkü, yasamanın yaptığı her
iş, yasama faaliyeti olmadığı gibi, yargının yaptığı her iş de yargısal
faaliyet değildir, idarî işleri vardır. Dolayısıyla, bu organların
da işleyişinden kaynaklanan bazı sıkıntılar varsa, yargı yoluna
gitmeden, bu anlamda çözüme kavuşturmak gibi bir görevin bu Kurum
tarafından yerine getirilmesinde bir sakınca biz şahsen görmedik,
görmüyoruz. Kaldı ki, arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, kanunun
9 uncu maddesinde, bu Kurumun hangi noktalarda görevli olacağı
çok açık olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla, burada dile getirilen
hususların hiçbirisi, zaten bu anlamda… Yani, bir konu yargıya intikal
ettiyse, zaten bu Kurum görev yapamayacak. Daha evvel yargıda karara
bağlandıysa, zaten Kurumun görevi dışında. Ayrıca, yasama faaliyetiyse,
o, zaten bu Kurumla alakalı bir görev değil.
9 uncu madde iyi tetkik
edildiğinde, gerekçelerine de bakıldığında, geri gönderme gerekçelerinin
bizim tarafımızdan da isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Hiç şüphesiz,
yüce bir makamdan geri gönderilmiş olması sebebiyle, dile getirilen
hususlara saygı duyuyoruz; ancak, şöyle bir kanaate varırsak o da
yanlış olur: Yani, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçeleri
hakikatin ta kendisidir diyorsak, o zaman, çok farklı bir anlayışı
burada dile getirmiş oluruz. Size göre isabetli olabilir, bir başkasına
göre isabetli olmayabilir. Kaldı ki, yargı kararlarında bile, dün
öyle karar verebiliyor, benzer, hatta aynı olayla ilgili olarak,
aradan süre geçtikten sonra, o kararını, o görüşünü değiştiriyor,
yeni bir içtihat ortaya koyuyor. Neden; çünkü, hukukî değerlendirmelerde
matematik kesinlik söz konusu değildir. Nitekim öyle olmuş olsa,
bizim buraya getirdiğimiz kanunlarla ilgili olarak, muhalefet
açısından baktığımızda, buradan çıkan birkısım kanunlar Anayasa
Mahkemesine gidiyor, Anayasaya aykırılık sebebiyle dönüyor. O
zaman denilebilir ki, hükümetin getirdiği yasalar Anayasaya aykırıdır.
Tersinden baktığınızda da, Anayasa Mahkemesine götürülen her talepte
de Anayasaya aykırılık yoktur. İşin o kısmına da bakmak gerekecektir.
Yani, hukukta mesele iki yanlıdır; o tarafından bakarsanız farklı
sonuca varırsınız, bu tarafından bakarsanız da farklı bir sonuca
varabilirsiniz. Onun için, geri gönderme gerekçelerini saygıdeğer
buluyoruz; ancak, isabetli bulmadığımız içindir ki ısrar ettik. Yoksa,
gruplarımızın, bu anlamda, bu kanuna verdikleri katkıyı biliyoruz,
buna da müteşekkiriz. Böyle bir kurumun kurulmasına iktidarıyla
muhalefetiyle ihtiyaç duyduğumuz, destek verdiğimiz, geçmişte
de bugün de ifade edildi. Yani, burada bir şey üzerinde ısrar etmek
değil, Anayasaya aykırı olmadığı kanaatini samimi olarak taşımış
olmamızdan dolayıdır ki, kanunun aynen çıkmasını istedik.
Yine, burada dile getirilen
bazı hususlar var; onlar da, öyle de olsa olabilirdi, böyle de olmasında
bir sakınca yok. Mesela, yemin işleminin niye Türkiye Büyük Millet
Meclisi huzurunda yapılması… Yani, burada yapılmasa da bir yargı
organı önünde yapılmış olsaydı o da doğru olurdu, o da doğrulardan
bir tanesidir; ama, bu yapılan da yanlış değildir; bunun da bir gerekçesi
var. Bu gerekçe ne; bu görevi yapacak insanları bu Meclis seçiyor,
bu Yüce Meclis seçiyor; ona saygının ifadesi olarak burada yemin yapılması…
Bu kuruma böyle bir önem atfedildiği içindir; çünkü, bunların kararları
bağlayıcı değildir. Büyük ölçüde konumundan alacak, bu işlerde getirdiği
çözümlerden alacak, hakka hukuka uygun olarak ortaya koyduğu önerilerden
alacak. Dolayısıyla, böylesine yüce ve önemli bir görev yapacak insanların
yemininin mahkemeler yerine burada yapılmasında da hiçbir sakınca
yok. Mahkemelerde yapılsaydı; ister Anayasa Mahkemesi önünde, ister
Yargıtayda veya herhangi bir bidayet mahkemesi önünde de yapılmış
olsaydı bir sakınca olur muydu; bana göre onda da olmazdı; ama, bu kurum
ilk defa kuruluyor. İlk defa kurulduğu içindir ki, burada görev yapacak
insanların arkasında Meclisin gücü, Meclisin desteği, Meclisin
saygınlığı olabilirse, olabildiğince çözüm noktasında da etkinliği
artar. Bir anlamda, etkinliğini artırmak adına böyle bir gerekçeyle
bu düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, bu açıdan baktığımızda,
aynı konuyla ilgili olarak birden fazla doğru olabilir, biz bu doğruyu
tercih ettik. O açıdan, burada da, bana göre, bir eksiklikten ziyade
bir değerlendirme farklılığı olarak meseleye bakma imkânı vardır.
Bir de, yürürlük maddesiyle
ilgili olarak, “ bir taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisi, öbür taraftan
da Bakanlar Kurulu...” deniliyor. Bu da, yapılan faaliyetin tabiatından
kaynaklanan bir husus; yani, ilk defa yasalarımızda aynı konuyla
ilgili, hem Bakanlar Kurulunun hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkili kılındığı, sorumlu kılındığı, görevli kılındığı bir düzenleme
değildir bu. Bundan evvel de var. Mesela, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyeliğiyle Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanunda, hem “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı” hem de Bakanlar Kurulu bu Kanunu yürütür”
diyor. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk
ve Emekliliklerine Dair Kanunda hem “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, diğer hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür” diyor. 3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Kanununun yürütmeye ilişkin maddesinde hem “Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı” hem de “Bakanlar Kurulu yürütür” diyor. Bunun böyle
olması yapılan işin tabiatı gereğidir; yoksa, onun dışında başka
bir düşünceyle, başka bir mülahazayla böyle bir çifte yürütme durumu
konulmuş değildir.
Bir başka husus daha
var: Şimdi, bu kurumlar ilk defa kurulduğu için iyi niyetle kuruluyor.
Yarın tatbikatın içinde birkısım eksiklikler, birkısım noksanlıklar
olabilecektir. Belki, zaman içerisinde bazı maddeler değiştirilebilecek,
yenileri ilave edilebilecek, bugün öngöremediğimiz hususlar da
ortaya çıkabilecektir. Onun için, kurumun oturabilmesi ve başlangıçta
gerekli tecrübeyi elde edebilmesi açısından ilk önce merkezî idarenin
işlemleriyle ilgili, arkasından da mahallî idarelerle ilgili işlemler
için de bir geçiş süreci konulmuştur. Şimdi, buradan, yani iyi niyetle
ortaya konulmuş bir tasarıdan hemen nem kapıp -tabiri caizse leblebiden
nem kapıp, ki, o leblebi sabahtan akşama ateşin üzerinde pişiyor,
ondan nem kapıp- buradan, şunu yapıyor, bunu yapıyor tarzındaki
bir şey, iyi niyetle hazırlanmış bir tasarı açısından düşünülmemesi
gereken hususlar olduğu kanaatini taşıyorum.
Burada arkadaşlarımızın
dile getirdiği hususlarla ilgili, Sayın Baştopçu, büyük ölçüde
bir değerlendirme yaptı. Ben, onlara aynen katıldığımı tekraren
ifade etmek istiyorum.
Diğer hususlarla ilgili
de, zaten kanunun hem burada görüşülmesi sırasında hem de komisyonda
görüşülmesi sırasında Hükümet olarak görüşlerimizi ifade etmiştik.
İnşallah, bugün bu yasayı birlikte tekrar kabul ederiz ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak önemli bir adımı tekraren atmış oluruz.
Katkılarınızdan dolayı
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
Şahsı adına son konuşmacı
Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın 80 inci
maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri
bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün milletin temsilcisidir,
her bir milletvekili Türkiye’yi temsil eder. En doğusundan en batısına
kadar, en kuzeyinden en güneyine kadar 7’den 70’e var olan bütün milleti
temsil eden her bir milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
Parlamentosunda, bu hür kürsüde, milletin sorunlarını, milletin
dertlerini, milletin problemlerini ifade etmekle yükümlü ve görevlidirler.
Herkes, inandığını, düşündüğünü, duygularını mutlaka kendi özgür
iradesiyle, kendi hür iradesiyle, bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin
timsali olan bu kürsüden ifade edecekler. Dolayısıyla bu bir doğal
süreçtir, bundan hiç kimsenin rahatsız olmasına gerek yok.
Sayın Kandoğan “Başbakan
Karadeniz’e giremiyor” dediler, “fındık sorunu var, 8 000 000 fındık
üreticisi Karadenizli kan ağlıyor, ürün fiyatları çok düşük, girdi
maliyetleri yüksek, fındık elde kaldı, Toprak Mahsulleri Ofisi fındığı
toplamıyor, depolarına stok etmiyor, ileri tarih atıyor” dediler
ve böyle bir iddiada bulundular. Eğer, bunun aksini söyleyen milletvekili
varsa, o milletvekilimiz de çıkacak, demokratik usuller çerçevesinde,
bunun böyle olmadığını buradan ifade edecek, bu kadar basit bir
olay; ama, bir milletvekilimizin söylediği sözler, bir milletvekilimizin
kendi duygularını ifade etmesi birilerimizin hoşuna gitmedi diye
hakaret etmemiz doğru değil.
Sayın Kacır, bakın,
tutanaklardan çıkarttık, böyle bir yasama faaliyeti olmaz, böyle
bir parlamento usulü olmaz. Burada hakaret etmişsiniz, ben aynı
ifadeleri, aynı kelimeleri söylemek istemiyorum; ama, yani, bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi mensubu olan bir milletvekiline yakışacak
ifadeler, yakışacak laflar değil. Ha, beğenmeyebilirsiniz, Sayın
Kandoğan’ın o ifadelerini beğenmeyebilirsiniz, haklı bulmayabilirsiniz,
yanlış bulabilirsiniz; ama, siz de çıkar, kendi inandığınızı, kendi
doğrularınızı bu kürsüde koyarsınız. Ama, hakaret etmek suretiyle
ve belden aşağı vurmak suretiyle… Böyle bir mantık olamaz, böyle bir
felsefe olamaz. Biraz daha dikkatli olmamız gerekir, biraz daha
ayakları yere basık ve ne dediğini bilen, aklıselim bir vaziyette
yasama faaliyeti yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
15 Haziran 2006 tarihinde gerçekten önemli bir kanun tasarısını
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdik: Kamu Denetçiliği Kanunu.
Kamu Denetçiliği Kanunu gerekli mi; gerekli. Fakat, biraz sonra
da izah edeceğim, yani Cumhurbaşkanından niye döndü; Cumhurbaşkanından
döndü, bir de Anayasa Mahkemesinden dönecek. Bunu engellemenin
yollarını, Anayasa Mahkemesi tarafından da bu kanunun tekrar bozulmaması
için nelerin yapılması gerektiğini ifade etmeye çalışacağım.
Yani, hiç kimse şunu
aklına getirmesin: Kamu Denetçiliği Kanununa veya Kamu Denetçiliği
Kurumunun kurulmasına karşı değiliz. Evet, Türkiye Büyük Millet
Meclisine bağlı, idarenin her türlü eylem ve işlemlerini, tutum ve
davranışlarını inceleyen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı
bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurmaya çalışıyoruz ve aynı zamanda
bu kurum idareyi denetleyecek, idarenin tutum ve davranışlarını
inceleyecek ve denetleyecek. Kamu Denetçiliği Kurumu kurulması
çalışmaları 1997 yılından beri Parlamentomuzda, komisyonlarda
görüşmeleri devam eden bir konu, yeni bir konu değil, yeni, Türkiye’nin
veya Parlamentonun gündemine gelen bir konu değil. 1997 yılından
beri bu çalışmalar devam etmektedir.
Kamu denetçiliği
sistemi Avrupa Birliği ülkelerinin tümünde var ve 100’ün üzerinde
ayrıca dünya devletlerinde, dünya ülkelerinde uygulanan bir sistem
ve idarenin vatandaşla olan ilişkilerinden kaynaklanan sorunları,
problemleri incelemek üzere telkin veya tavsiyelerde bulunmak
üzere görev alacak çok önemli bir kurum; yani, bu kurumun önemsizliğini
söyleyebilecek hiç kimse yoktur. Bu kurum önemli bir kurum ve kurulması
gerekir. Hiçbir siyasî parti, muhalefet olsun iktidar olsun, sivil
toplum kuruluşları olsun, üniversiteler olsun böyle bir kurumun
kurulmasına kesinlikle karşı değiller; fakat, Kamu Denetçiliği
Kurumunun kurulması böyle bir yasa tekniğiyle Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya aykırı olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanımız, tekrar, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, görüşülmek üzere iade etmiştir.
Anayasanın 7 nci, 8
inci ve 9 uncu maddelerinde “kuvvetler ayrılığı” tarifi yapılmıştır.
Yasamanın görevi nedir; yürütmenin görevi nedir bunların hepsi
tarif edilmiş; ama, bu tarife rağmen, Anayasanın bu amir hükmüne rağmen,
biz, idareyi Anayasanın “yürütme” kısmından alıp “yasama” kısmına
getirirsek, işte burada ciddî bir Anayasa ihlali yapmış oluruz demektir.
Biz, bir kamu kurumu
kuruyoruz. Meclise bağlı çalışan, bir başdenetçisi olan ve en fazla 10 tane
denetçi üyesi olan bir kurum kuracağız. Bu kurum ne yapacak; bu kurum
idareyi denetleyecek. Peki, idareyi denetleyecek olan, yani, tarım
müdürlüğünü, bayındırlık müdürlüğünü veya çevre orman il müdürlüğünü
denetleyecek olan kimdir; idaredir. Bizim görevimiz yasama faaliyeti
yapmaktır. Anayasanın 87 nci maddesine bakıyoruz değerli arkadaşlar,
Anayasa elimizde. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri Anayasanın
87 nci maddesinde açık bir şekilde sıralanmaktadır: “… kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek;
Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek
ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek…” vesair
vesair diye devam ediyor.
Anayasanın 87 nci maddesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir görevi yoktur; yani, kendisine
bağlı, idareyi denetleyecek bir kurum kurma görevi yoktur. O halde
ne gerekir; anayasa değişikliği gerekir.
Yani, Kamu Denetçiliği
Kurumunun kurulmasına karşı değiliz. Bu, dünyada var olan bir şey,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde de kanunlaşarak, yasallaşarak
geçmesi ve Türkiye’ye de bu noktada kazanımın verilmesi gereken
bir şey. Ama, bunu yaparken, kanun tekniğine uygun bir şekilde yapmamız
gerekmektedir ve idare, yürütme bölümünün içerisindedir. İdareyi
sevk ve idare eden, denetleyen bakanlardır. Bakanlar, kendi taşra
teşkilatlarını denetlemekle yükümlüdür. Yürütmenin, yasamanın
kuvvetler ayrılığı gereği bu böyle olmaktadır. Şimdi, biz, idareyi
alıyoruz, yürütmenin… Anayasa değişikliği yapmadan, kanunî düzenlemeyi
yapmadan, idareyi alıyoruz, idareyi, yasama organı olan Türkiye
Büyük Millet Meclisine veriyoruz. Böyle bir yetkisi yok, Anayasa
87’yi okuyoruz, böyle bir yetkisi yok.
Kaldı ki, Türkiye Büyük
Millet Meclisine bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu, hem kamudaki etkinliği
artıracak hem de toplumsal memnuniyeti de beraberinde çoğaltacak
önemli bir kurum; ama, bu önemli kurum doğmadan bunu öldürme cihetine
gidiyoruz. Daha doğmadan anayasal özelliğini elinden alarak, maalesef,
saygınlığını ve güvenirliliğini, bu kurumun, âdeta yok ediyoruz.
Buna da hakkımız yok diye düşünüyorum. Bu iş Yasamanın işi değildir,
bu iş yürütmenin işidir; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
ek 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun:
MEHMET ERASLAN (Devamla)
– Bu iş yasamanın işi değildir efendim; bu iş, mevcut Anayasaya göre
idarenin işidir, Cumhurbaşkanlığının işidir ve Bakanlar Kurulunun
işidir. Bakın, RTÜK’te aynı hata yapıldı. RTÜK üyelerinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından atanmaları, Sayıştay üyelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından atanmalarıyla ilgili kanun
çıkarıldı ve bunlar tekrar, maalesef, Anayasa Mahkemesinden ret yedi
ve nasıl mümkün oldu, Sayıştay üyelerinin seçilmesi ve RTÜK üyelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmeleri nasıl mümkün
oldu; Anayasa değişikliğiyle mümkün oldu.
İşte, burada da yapılması
gereken, kesinlikle Anayasa değişikliği yapmak suretiyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı bir kamu kurumu denetçiliğinin kurulmasını
temin etmektir. Yapılması gereken bu. Yoksa, kimse buna karşı çıkmıyor,
kimsenin karşı çıktığı falan yok; ama, böyle bir yasa tekniğiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını harcıyoruz; yarın Anayasadan
dönecek. Anayasa Mahkemesinden dönmesini istemiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
– Dolayısıyla, tekrar yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini
vurguluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ilâ
23 üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Birgen
Keleş, Anavatan Grubu adına Kars Milletvekili Selami Yiğit, AK Parti
Grubu adına Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi; şahısları adına Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi.
İlk konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Birgen Keleş.
Sayın Keleş, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Keleş, süreniz
10 dakika.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kanununun, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek için Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen 12 maddesini inceliyoruz, iki
bölüm halinde inceliyoruz. Ben, birinci bölümde, o bölüm hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
Şimdi, Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunuyla ilgili olarak ayrıntıya girmeden önce, ben, sizlere
biraz kamu denetimiyle ilgili birkaç noktadan söz etmek istiyorum
ve bu noktaları dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir defa, gerek kamu
yönetimi temel ilkeleri ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
kanun gerek Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu, yeni bir denetim
sistemi getiriyor. Her iki kanunda da kamu kurum ve kuruluşlarının
iç ve dış denetime tabi olması öngörülüyor ve iç ve dışdenetimin
de, hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini kapsayacağı
öngörülüyor.
Getirilen düzenlemeye
göre, bir anayasal kuruluş olan ve Parlamentoya bağlı olarak görev
yapan Sayıştaya dışdenetim verilmiştir, içdenetim ise, kurum ve
kuruluşların kendi içlerinde yapacakları bir düzenlemeyle seçecekleri
iç deneticiye bırakılmıştır.
Bugün gelinen nokta
nedir derseniz, tek kelimeyle hüzün vericidir değerli arkadaşlarım;
çünkü, bugün gelinen noktada şu olmaktadır: Bir defa, söz konusu kanunlar
tartışılırken gündeme gelen teftiş kurullarının kaldırılması meselesi,
artık, neredeyse doğrulanmış durumdadır. Nitekim, bugüne kadar
kamu yönetiminde çok önemli bir görev yapan ve yolsuzlukların ortaya
çıkarılmasında büyük başarılara imza atan teftiş kurullarına,
artık, soruşturma görevi verilmemektedir.
İçdenetim sistemi
ise, getirilen içdenetim sistemi ise, tam olarak yerleşmemiştir,
tam olarak yerleşmediği için de, tam olarak uygulanamamaktadır;
çünkü, eksiklikleri vardır. Dolayısıyla, bugün, kontrol görevi yapılmamaktadır,
yolsuzlukları soruşturma görevi de yapılmamaktadır. Kamu Malî
Yönetim ve Kontrol Kanununda teftiş kurullarının ortadan kaldırılmasına
tepki gösterilmiştir bu tartışmalar sırasında. Onun üzerine, bazı
değişiklikler yapılmıştır ve bu Kanunda 75 ve 77 inci maddelerde
yapılan değişikliklerle, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarına, gerektiğinde,
teftiş yaptırma yetkisi verilmiştir; ancak, bu, iki bakanlığa verilmiş
olan bir yetkidir ve asıl önemlisi, yolsuzluk ve usulsüzlüğün soruşturulması
yetkisini de içermemektedir. Söz konusu yetki, sadece yolsuzlukların
ortaya çıkarılmasında sorumlu olan, bir anlamda, kontrol eksikliklerinin
incelenmesini öngörmektedir; bunu incelemek için verilen bir yetkidir.
Kamu yönetimi temel
ilkeleri ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olan yasada da
değişiklik yapılmıştır -18 inci maddede- ve burada da, İçişleri,
Maliye, Eğitim, Sağlık Bakanlıkları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, kurum dışı işyeri, kişi veyahut da çeşitli kuruluşları,
yerel yönetimlerle ilgili olarak, denetim ve rehberlik birimi
oluşturulabileceği öngörülmüştür yapılan değişiklikte; ancak,
bunların da teftiş ve soruşturma yetkisi yoktur.
İç denetçiler, denetim
sırasında, eğer yolsuzluklarla ilgili bazı kanıtlara rastlarlarsa,
bunları yetkili mercilere vermek durumundadırlar; ama, takdir
edersiniz ki, tesadüfen rastlandığı zaman bir kanıtın yetkili mercilere
verilmesi başka bir şeydir, belli bir usulsüzlüğün ve yolsuzluğun
özel olarak soruşturulması başka bir olaydır.
Şimdi, açıktır ki, yolsuzlukların
çığ gibi yükseldiği bir dönemde, ayyuka çıktığı bir dönemde, teftiş
kurullarıyla ilgili bir olumsuz gelişme vardır; görevlerini yapamaz
hale getirilmişlerdir bunlar. Kaldı ki, değerli arkadaşlarım,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bir Sayıştay Yasası var, biz, bunu, birkaç
gündür inceliyoruz. Bu kanun, üyelerin seçilişinden başlayarak,
Sayıştayın niteliğini, çalışma şeklini bozan, Sayıştayın tarafsızlığını
ve bağımsızlığını zedeleyen ve sistemi yozlaştıran hükümler içermektedir.
Yasayla, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun lağvedilmesi ve
bunun elemanlarının Sayıştay bünyesinde hizmet görmesi öngörülmektedir;
ama, bunun yöntemi ve koşulları belli değildir.
Ayrıca, bunların yapmakta
oldukları yerel yönetimleri denetim görevini, Sayıştay çatısı
altında nasıl yapacakları konusunda da büyük bir belirsizlik vardır.
Şimdi, teftiş kurullarıyla
ilgili, Sayıştayla ilgili, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluyla
ilgili bütün bu olumsuz gelişmeler söz konusuyken, âdeta kara mizah
gibi, oturmuşuz ve şikâyetler üzerine idarenin durumunu incelemek
ve önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumunu kurmaya
çalışıyoruz.
Bunun, bir defa, Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı olarak kurulması mümkün değildir, Anayasa
karşısında mümkün değildir, Anayasanın ilkeleri, bazı ilkeleri
nedeniyle mümkün değildir, 87 nci maddesi nedeniyle ilgili değildir
-arkadaşlarımız söylediler- görevinin içinde değildir.
5521 sayılı Yasanın
9 uncu maddesine gelince, orada da mesele Sayın Bakanımın söylediği
kadar basit değildir, daha önceki Bakanın söylediği kadar basit
değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
9 uncu madde Kamu Denetçiliği Kurumunun görevini tanımlamaktadır.
“Kurum, idarenin işleyişiyle
ilgili şikâyet üzerine, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen
nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri
ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek,
araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”
İkinci paragrafı ise
istisnalar getirmektedir:
“a) Cumhurbaşkanının
tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler,
b) Yasama yetkisinin
kullanılmasına ilişkin işlemler,
c) Yargı faaliyetlerine
ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve eylemleri,
ç) Türk Silâhlı Kuvvetlerinin
salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri,
Kurumun görev alanı
dışındadır” denilmektedir.
Şimdi, ikinci fıkra,
bu fıkra, Anayasanın 105, 125, 159 uncu maddelerinde yargı denetimi
dışında tutulan kararları, işlemleri, emirleri, sanki yasayla Kamu
Denetçiliği Kurumunun görev kapsamına alınması mümkünmüş gibi
göstermektedir, istisna kapsamına alarak göstermektedir. İstisna
kapsamına alarak, sanki bunu Anayasa çerçevesinde alması mümkünmüş
izlenimini vermektedir. Örneğin, Cumhurbaşkanının, Başbakan ile
ilgili bakanın imzasıyla yapacağı işlemlerin Kamu Denetçiliği
Kurumunun görev kapsamına alınabileceği izlenimi çok nettir. Eğer,
siz, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı görevler bundan istisnadır
diyorsanız, diğer görevleri, yani Başbakanın ve bakanın imzasıyla
birlikte yapacağı görevler bunun içindedir demiş oluyorsunuz. Oysa,
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine,
Anayasa Mahkemesi dahil, hiçbir yargı merciine başvurulamayacağı
gibi, Cumhurbaşkanının, Başbakan ve ilgili bakan tarafından imzalanan
işlemlerinden ve kararlarından da sadece Başbakan ve ilgili bakan
sorumludur. Bakın, Anayasanın 105 inci maddesinde çok net olarak,
bazı görevlerin Başbakan ve ilgili bakanın imzasıyla birlikte yapılabileceği
söyleniyor; hemen altında, aynı cümlede “bu kararlardan Başbakan
ve ilgili bakan sorumludur” deniliyor.
Dolayısıyla, açıktır
ki, anayasal konumu nedeniyle, tek başına yaptığı işlerden de, Başbakan
ve ilgili bakanın yaptığı işlerden de sorumlu değildir Cumhurbaşkanı.
Anayasal düzen ve kurallar nedeniyle yasa kapsamına alınamayacak
konuların sanki yasa kapsamındaymış gibi istisna olarak düzenlenmesi,
yasa yapma tekniğiyle bağdaşmadığı gibi, öngörülemeyen bir karışıklığa
ve özenle korunması gereken bazı kurumlara karşı yapılacak yıpratma
çabalarına yol açabilir.
Sayın milletvekilleri,
ombudsman kurumu Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde olmadığı
gibi, yüzölçümü küçük olan, nüfusu az olan, hukukun üstünlüğü ilkelerine
çok riayet eden, bu sistem ve ilkelerin yerleşmiş olduğu ülkelerde
başarıyla kullanılmaktadır. Türkiye’de coğrafî durum, nüfus ve yüzölçümü
düşünüldüğünde, bu kurumun tekrara ve karışıklığa yol açması,
eğer iyi düzenlenmediği takdirde, mümkündür; onun için, Türkiye koşulları
dikkate alınmalıdır.
İdarenin denetlenmesinde
asıl önemli olan, Türkiye’de, idarî yargının, Sayıştayın, teftiş kurullarının,
yüksek denetleme kurullarının üyelerinin nitelikli, bağımsızlığı
garanti altına alınmış kişiler olması ve herhangi bir siyasî baskı
olmadan, özgürce çalışma olanağına kavuşmuş olmalarıdır; asıl önemli
olan budur; ama, ne yazık ki, Hükümetin bu anlayışı benimsediğini
ve bu yönde çaba gösterdiğini söylemek mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Keleş, konuşmanızı tamamlayınız.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
– Çünkü, iktidara geldiğinden beri, bu Hükümet, Anayasa ve yasaları
dikkate almamakta, teftiş kurullarını kaldırmakta, Sayıştayı
yozlaştırmakta, yüksek denetleme kurullarını görevini yapamaz
hale getirmekte, söz konusu kurullar tarafından hazırlanan fevkalade
değerli raporları bir kenara itmekte, dikkate almamakta ve bu tutumunu,
ısrarla sürdürmektedir. Asıl sorun, açıktır ki, ne yasalardaki eksikliklerde
ne de kurumlardaki eksikliklerdedir. Asıl sorun, AKP İktidarının
yönetim anlayışında ve cumhuriyetin temel ilkeleri ile en çağdaş,
sağlam kurumlarını yozlaştırma çabalarındadır. Bu nedenledir
ki, bu Parlamentonun çatısı altında, bu konudaki önemli soruna çözüm
bulmak, AKP’nin tutumu nedeniyle ve sayısal çoğunluğu nedeniyle,
ne yazık ki, mümkün değildir; ama, hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır
ki, önümüzdeki seçimlerde kesin çözüm bulunacaktır ve bu, Anayasa,
yasadışı işler ve Anayasaya aykırı eylemler bir son bulacaktır.
Her dönemin bir şeyi
vardır, kendine has özellikleri vardır. 22 nci Yasama Döneminin de
kendine has özellikleri var. Bence, Türk hukuk sistemi açısından fevkalade
tehlikeli olan iki özellikten bir tanesi, bir defa, yasaların aceleyle
hazırlanması, gerekli temaslar yapılmadan hazırlanması ve bunların
torba yasalar şeklinde buraya gelmesi, dolayısıyla, birbiriyle
hiç ilgisi olmayan, bağlantısız maddelerin aynı torbada olması;
ayrıca da, çok önemli ve tasarı olarak gelmesi gereken birçok konunun
teklif olarak gelmesidir. Sanıyorum, Hükümet, ileride bu konularla
ilgili suçlanmak istemediği için, onları, özverili arkadaşlarına
imzalatıp, teklif olarak gönderiyor; ama, bu, onları sorumluluktan
kurtarmaz diye düşünüyorum.
Ayrıca, ikinci özellik,
bu dönemde, yasamayla ilgili gördüğüm, tehlikeli bulduğum ikinci
özellik de şudur değerli arkadaşlarım: Cumhurbaşkanından ne zaman
vetoyla ilgili bir tezkere gelse, tezkere daha ellerine geçmeden
en yetkili kişiler, Başbakan veyahut da bakan hemen açıklama yapmakta
ve “aynen kabul edeceğiz” demektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu, bir defa, demokrasiyle bağdaşan bir tutum değildir.
İkincisi; Cumhurbaşkanına
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gösterilmesi gereken saygıyla
bağdaşan bir şey değildir.
Üçüncü olarak da; AKP
milletvekillerinin hak ettiği saygıyla da bağdaşan bir şey değildir.
Neden; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin bir
kısmı …
BAŞKAN - Sayın Keleş…
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
– Bitiyor efendim; son cümle…
BAŞKAN - Sayın Keleş,
siz, hep zamanı çok dikkatli kullandığınız için, ben size tahdit uygulamadım;
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
– Sağ olun… Son cümlemi... Bitiriyorum efendim.
.... belki, tezkeredeki
gerekçelerden etkilenecekler ve yasayı düzeltip, Türk hukuk sistemine
daha düzgün, işlerliği olan, eksikleri olmayan bir yasa hediye edeceklerdir;
ama, bu imkân kendilerinden alınmaktadır.
O bakımdan, yapılan
işler, sadece bu yasanın böyle, aynen geçirilmesi değildir. Giden
ve veto edilen yasaların çoğu aynen geçirilmektedir ve incelenmeden,
AKP yetkilileri tarafından kararlaştırılmaktadır böyle geçirilmesi.
Üzücü olan ve demokrasiye ve parlamenter sisteme yakışmayan da budur.
Çok teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Kars Milletvekili Selami Yiğit.
Sayın Yiğit, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 1236 Sıra Sayılı Kanunun birinci bölümü üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri;
dünyada ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde idarî yargı işlevi
görmek üzere kurulan kamu denetçiliği sistemi, bugün, Avrupa Birliği
ülkelerinin tümü dahil olmak üzere 120’yi aşkın ülkede uygulanmakta,
idarenin vatandaşla ilişkilerinden kaynaklanan şikâyetlerin incelenip,
giderilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.
Kamu Denetçiliği Kurumunun
etkin işleyişi sağlandığında, vatandaşın idareye ilişkin şikâyetlerinin
önemli bir bölümünün giderilmesinde zaman ve maddî kayıpların önüne
geçilecek, idarî yargının yükü hafifletilecektir.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, yeniden görüşmekte olduğumuz tasarı, 15 Haziran
2006 tarihinde, 5521 sayılı Yasa olarak Genel Kurulca kabul edilmişti.
Tasarı Genel Kurula inmeden önce, muhalefet milletvekilleri olarak,
Plan ve Bütçe Komisyonunda düşüncelerimizi dile getirdik. Genel
olarak düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu; ancak, bu tasarının kanunlaşmadan
önce, Anayasada değişiklik yapılması gerektiğini ısrarla söyledik.
Tasarının anayasal temeli olmadığını, gerek söz alarak gerekse
karşı oy yazılarımızla ifade ettik. Tasarının bu haliyle çıkması
halinde, büyük bir ihtimalle, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto
edileceğini söyledik. Beklenen oldu ve Sayın Cumhurbaşkanımız,
5521 sayılı, kamuoyunda “ombudsman” olarak bilinen Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanununun 12 maddesini ve 1 geçici maddesinin yayımlanmasını
uygun bulmayarak, söz konusu maddelerin bir kez daha görüşülmesi
için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri göndermiştir
ve Sayın Cumhurbaşkanı, veto gerekçelerini, engin hukukî deneyimiyle
ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız
5521 sayılı Yasanın 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 inci ve 41 inci
maddelerinin ve diğer, 9 ve 26 ncı maddelerinin anayasal sistemimize,
Anayasamızın kuvvetler ayrılığı ilkesine ve Anayasamızın ilgili
diğer maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının
veto gerekçeleri de, bizim, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse
Genel Kurulda dile getirdiğimiz “böyle bir kurumun oluşturulmasının
anayasal zemini yoktur” iddiasına dayanmaktadır; ancak, ne yazık
ki, her türlü uyarımıza karşın, İktidar Partisi, hukukî saygınlığı
olan, etkin bir kamu denetçiliği kurumunun oluşturulması için gerekli
anayasa değişikliğini önümüze getirmek yerine, her zaman yaptığı
gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından geri gönderilen yasayı,
noktasına virgülüne dokunmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonundan aynen geçirmiş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna indirmiştir. Avrupa Birliğinin sonbaharda
çıkaracağı ilerleme raporu için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrıldığı bir ortamda,
birçok yasayla birlikte, vetolu Kamu Denetçiliği Yasasını da yeniden
alelaceleyle gündeme getiriyorsunuz. Yasanın temel yasa olarak
görüşülmesi, Sayın Cumhurbaşkanının çok ciddî veto gerekçelerinin
tartışılmasına bile imkân vermemektedir. Sayın Cumhurbaşkanının
ikinci kez veto etme hakkı bulunmadığı için, bu yasa, İktidar Partisi
oy çokluğuyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul
edilecek; ancak, birçok yasada olduğu gibi, büyük bir olasılıkla
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; oysa, yapılması gereken, dünyada ilk kez Osmanlı
İmparatorluğu döneminde uygulanan ve birçok Avrupa ülkesi tarafından
da örnek alınan ombudsman gibi ciddî bir kurum oluşturulacaksa, bu
yasayı ve veto gerekçelerini incelemek, hatta daha da ileri giderek,
böyle bir kurumun daha etkin ve sağlıklı işleyebileceği anayasal
değişiklikleri ele almaktır. Anayasaya aykırı yasalar çıkarmayı
AKP Hükümeti alışkanlık haline getirmiştir. Örneğin, onbeş yeni
üniversitenin kurulması ve kurucu rektörlerin atanmasını Anayasaya
açıkça aykırı olarak siyasî iktidara bırakan yasa maddesiyle kurucu
rektör atamalarının tıkanması Anayasamıza açıkça meydan okumaktır.
Anayasal zemini olmayan düzenlemeler kurumların ölü doğmasına
neden olmaktadır. Ülkemizin çok ihtiyaç duyduğu ombudsmanlık kurumunun
önü de bu yasal düzenlemeyle tıkanmak istenmektedir; çünkü, bu yasa,
çıkardığımız anda tartışma konusu olacak, anayasal zemini bulunmadığı
için Kamu Denetçiliği Kurumu da daha başlangıçta etkisiz bir kurum
olarak doğacak, kendisinden beklenen kamu yararını sağlayamayacaktır.
Üstelik, kendisinden adalet beklediğimiz idarenin vatandaşla ilgili
şikâyetlerini inceleyecek ve bu konuda idareye tavsiyelerde bulunacak
olan bu kurumun hukukî statüsü tartışma konusu olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz yasayla, bildiğiniz gibi, idarenin her türlü eylem,
işlem, tutum ve davranışlarıyla ilgili şikâyetleri, adalet anlayışı
içerisinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk
yönlerinden inceleyip araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir Kamu Denetçiliği
Kurumu oluşturuyoruz. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçelerine
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Kamu Denetçiliği Kurumu Yasasının anayasal zemininin olmadığını,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı böyle bir kurumun oluşturulmasının,
yürütme, yasama ve yargı erklerinin görev ve yetki alanlarının kesin
olarak ayrılacağına ilişkin Anayasanın temel prensiplerine aykırı
olacağı, böyle bir kurumun oluşturulmasının yasamanın yargı alanına
müdahale niteliği taşıyacağı gibi haklı gerekçelerle söz konusu
yasayı geri göndermiştir. Anayasamızın yasamayla ilgili bölümünde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, görev ve yetkileri, nasıl
çalışacağı, seçimler ve milletvekillerinin nitelikleri sayılmıştır.
Anayasamızın bu bölümüne ilişkin maddeleri incelendiğinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bünyesinde idarenin eylem ve işlemlerini,
tutum ve davranışlarını inceleyip araştıracak sürekli bir kurum
oluşturma görevinin bulunmadığı görülecektir. Oysa, görüştüğümüz
yasa, başdenetçi ve denetçilerin Genel Kurul tarafından seçileceği,
hatta bunların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından görevden
alınacağı, ödeneği TBMM bütçesi içinde yer alacağı, Türkiye Büyük
Millet Meclisine bağlı bir kurum, bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmasını
öngörmektedir. İşte, bu yönüyle Kamu Denetçiliği Kurumunun anayasal
zemini yoktur. Dolayısıyla, böyle bir kurumun oluşturulmasına
imkân verecek bir Anayasa değişikliği yapılmadan ombudsmanlık kurumu
oluşumuyla ilgili önümüze getirilecek her türlü düzenleme Anayasaya
aykırı olacaktır. Oluşacak kurum gücünü Anayasadan almadığı için
etkisiz kalacak ve işleyişi büyük hukukî karmaşaya yol açacaktır.
AKP Hükümeti gerçekten böyle bir kurumun ülkemiz açısından ihtiyaç
duyulduğuna inanıyorsa, özellikle yapması gereken iş ombudsmanlık
kurumuna imkân verecek bir anayasal değişikliği derhal Meclis gündemine
getirmesidir. Bu anlamda getirilecek Anayasa değişikliğine parti
grubumuz olarak destek vereceğimizi vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
yukarıda da belirttiğim gibi, Sayın Cumhurbaşkanının haklı olarak
vurguladığı bir başka sakınca da, söz konusu kurumun yasama, yürütme
ve yargı erklerinin görev ve yetkileri açısından kesin olarak ayıran
Anayasa maddelerine aykırılığıdır. Gerçekten de Anayasamıza göre
yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı
ve Bakanlar Kurulunda, yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerdedir.
İdare, bu anlamda yürütme erkinin içindedir. Yasama organı da, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görev alanı içerisinde değildir. Oysa Kamu
Denetçiliği Yasasının 4 üncü maddesiyle, idareyi denetlemek üzere,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı bir kurum oluşturulmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi siyasî denetimdir. Bunun
da yolları Anayasanın 98 ve 100 üncü maddeleriyle düzenlenmiştir.
Siyasî denetimin yolu Meclis araştırmasıdır, Meclis soruşturmasıdır,
gensorudur, yazılı ya da sözlü soru önergeleridir; ancak, idarî denetim
apayrı bir şeydir. Bu anlamda Ombudsman Yasasını aynen geçirirseniz,
devletin işleyişiyle ilgili üç temel erk, yasama, yürütme ve yargı
arasında büyük bir karmaşaya yol açacaktır. Kurum, baştan büyük yara
almış olarak doğacak; kurum, yargıya siyasî müdahale iddialarının
hedefi olacaktır.
Tasarının 2 nci maddesiyle
bazı istisnalar getirilmesine karşın, Kamu Denetçiliği Yasasının
1 inci maddesi, idarenin her türlü işlem ve eylemleri ile tutum ve
davranışlarına ilişkin şikâyetleri, Kamu Denetçiliği Kurumunun
görev alanına almaktadır. Böylece yasama ve yargı organlarının
eylem, işlem, tutum ve davranışları Kamu Denetçiliği Kurumunun
görev alanı içerisine girmektedir. Bu düzenleme de Anayasaya aykırıdır.
Kamu Denetçiliği Kurumuyla
ilgili yasanın, başdenetçi ve denetçilerin genel kurulda seçilmeleri
ve görevden alınmaları, Genel Kurulda yemin ederek göreve başlamalarına
ilişkin maddeleri de bu durumda havada kalmaktadır; çünkü, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasamızın
87 nci maddesinde, böyle bir kurumda görev yapacak başdenetçi ve denetçilerin
seçimine ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur.
Değerli milletvekilleri,
gerçi, bu noktada hep Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimi örnek
gösterilmiştir; ancak, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararı
açıktır. Anayasa Mahkemesi, Sayıştay Başkan ve üyelerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçimine ilişkin itirazları incelerken…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Yiğit, konuşmanızı tamamlayınız.
SELAMİ YİĞİT (Devamla)
- …Sayıştay ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında anayasal zeminden
kaynaklanan bir ilişki olduğunu vurgulayarak, Sayıştay Başkan ve
üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki seçiminin bu açıdan
Anayasaya uygun olduğu kararına varmıştır. Takdir edersiniz ki,
Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında
anayasal bir ilişki olmadığından, başdenetçi ve denetçilerin seçim
ve görevden alınmalarında da, tıpkı RTÜK üyelerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından seçilmesine ilişkin kuralların iptal
edilmesine benzer pek çok hukukî karmaşa ve tartışma yaşanacaktır.
Kamu Denetçiliği Kurumunda
çalışacak uzmanlar ile diğer personelin durumu da ayrı bir tartışma
konusudur. RTÜK Yasası da benzer gerekçelerle Anayasa Mahkemesine
konu olmuş, RTÜK üyelerinin seçimine ilişkin maddeler Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine, Anayasa değişikliği
yapılmış ve RTÜK üyelerinin seçimi, Anayasanın Türkiye Büyük Millet
Meclisi görev ve yetkilerine ilişkin bölümüne konulmuştur. Kamu
kurumlarının haksız uygulamalarına karşı yurttaşları koruyan
ve hak aramalarını sağlayan, şikâyetlerini inceleyip sonuçlandıran
Kamu Denetçiliği Kurumu, günümüzde Avrupa ülkelerinin hepsinde
vardır.
Yukarıda belirttiğim
gibi, bu kurum, vatandaşların idareyle olan sorunlarının çözümünde
gerçekten de mahkemelere gerek kalmadan etkili bir rol oynamakta,
yargının yükünü hafifletmektedir; ancak, böyle bir kurumdan beklenen
faydayı sağlayabilmemiz için, anayasal zemine oturtmamız, görev
alanlarını açıkça yeniden düzenlememiz gerekmektedir.
Bu çerçevede, hiç vakit
geçirmeden, Kamu Denetçiliği Kurumuna anayasal statü kazandıracak
bir Anayasa değişikliği hazırlanmalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşmeye açılmalıdır. Eğer İktidar Grubundan böyle bir öneri gelirse,
tekrar söylüyorum, parti grubu olarak, buna destek olacağız.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki
karşı oy yazımızda da belirttiğimiz gibi, bu yasanın getirilecek
Anayasa değişikliğiyle birlikte yeniden ele alınmasını öneriyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Yiğit.
AK Parti Grubu adına,
Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi, aynı zamanda şahsı adına. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısı hakkında AK Parti
Grubunun ve şahsımın görüşlerini bildirmek için söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan kanun... Sadece bizde değil, aşağı yukarı dünyada
100’ü aşkın ülkede kullanılan ve yürürlükte bulunan bir müesseseyi
konuşuyoruz. Kurum olarak kamu denetçiliği, taa bundan üçyüz yıl
önce İsveç’te başlamış ve sırasıyla çeşitli Avrupa ülkelerine,
hatta Latin Amerika’ya kadar yayılmış bir kurumdur. İsveç dilinde
delege, avukat, temsil etme yetkisi verilen kişi anlamına gelmekte,
kurum olarak da parlamentoyu temsil eden büro manasını taşımaktadır;
yine, İspanya’da halkın savunucusu, Avusturya’da halkın avukatı,
Fransa’da arabulucu, Türkiye’de ise kamu hakemi, kamu denetçisi,
halk gözlemcisi gibi isimlerle anılmakta, kanunda da, bu tasarıda
da kamu denetçisi olarak isimlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanlığı tarafından daha önce gönderilen bu tasarı, Cumhurbaşkanlığı
tarafından tekrar görüşülmek üzere iade edilmiştir. Her ne kadar 9
sayfalık bir iade gerekçesi varsa da, bunun, özet olarak, gönderilen
iade gerekçelerini 3 kısımda özetlemek mümkündür ve burada da,
benden önceki muhalefet partilerinin sözcülerince de ifade edildi:
1 - Anayasaya aykırıdır.
Neden aykırıdır; Anayasada bu kurumla ilgili herhangi bir hüküm
yoktur.
2 - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevleri içerisinde bunun seçimi sayılmamaktadır.
3 - Genel olarak, hukukî
genel prensipler olarak parlamenter sisteme aykırıdır denilmektedir.
Bu 3 konuda özetlemek genelde mümkündür.
Değerli arkadaşlarım,
dünya tatbikatına baktığımız zaman bu kurum, bazılarında anayasa
müessesesi olarak oluşturulmuş, bazılarında ise yasal müessese
olarak oluşturulmuştur. Anayasada olacak diye bir mecburiyet yoktur.
Her şeyin de anayasada yazılması mümkün değildir. Anayasalar devletin
işleyişini, yapısını, örgütlenmesini, kuvvetlerin fonksiyonlarını,
yetkilerini ve bu arada, bilhassa, insan hak ve hürriyetlerini düzenleyen
belgelerdir. Bütün her şeyin anayasalarda yazılması mümkün de değildir,
gerek de yoktur. Hatta, bazen anayasalar, İngiltere’de olduğu gibi
yazılı da değildir, yazılı bir anayasa da bulunmamaktadır. Bu bakımdan,
Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmek doğru bir şey değildir. Niye doğru değildir;
değerli arkadaşlarım, dünyada anayasacılık hareketleri bilhassa ferdin hak ve hürriyetlerini
korumak için, idarenin yetkilerini kısıtlamak için geliştirilmiş
bir müessesedir. Burada, gerek amaç maddesinde gerekse 9 uncu maddede
açık ve sarih olarak şu ifade ediliyor: Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada
belirtilen nitelikleri çerçevesinde, adalet anlayışı içerisinde,
insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere bu kurumun
oluşturulduğu yazılıyor. Hedef, Anayasada da insan hak ve hürriyetlerinin
korunması, idarenin iyi işlemesi; kanunda da, bu amaçlar açık ve net
olarak yazılmıştır. Öyleyse, amaç yönünden bir aykırılık yoktur.
Anayasaların da genel amacı bu değil midir?!
Kaldı ki, Anayasada
yeri yoktur denirken, Anayasanın 74 üncü
maddesini birlikte okuyalım -maddeyi
tam olarak okumuyorum- Türkiye’de ikamet eden gerek Türk vatandaşları,
mütekabiliyet esası olmak suretiyle yabancılar kendileriyle veya
kamuyla ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında yetkili makamlara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine yazıyla başvurma hakkına sahiptir
diyor.
Şimdi, burada, demek
ki, vatandaşların yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
şikâyet ve dileklerini iletme hakkı Anayasada teminat altına alınmış
bir haktır. Peki, buradaki verilen nedir, aynı hak değil midir?! Dilekçe
Komisyonu kurulmuştur. Peki, Anayasada Dilekçe Komisyonu diye
bir şey var mı; kanunla veyahut İçtüzükle Dilekçe Komisyonu kurulmuş,
faaliyet gösteriyor.
Şimdi, bir hususa dikkat
etmemiz lazım burada. Olayı, sadece bir kurum olarak düşünüyoruz.
İnsan, ferdî hak ve hürriyetler açısından düşünmüyoruz. Bu kanunla
getirilen başvuru hakkı, diğer hakları öldürüyor mu; yargıya başvurmayı,
idareye başvurmayı, diğer başvurmaları, dilekçe vermeyi öldürüyor
mu; hayır. Onlar baki kalıyor, fazladan Meclise veya Meclisin oluşturduğu
bu kuruma yeniden bir başvuru hakkı tanıyor. Fazladan bir hak veriliyor.
Hangi vatandaş lehine verilen fazladan bir hak, Anayasanın hangi
maddesine aykırı olur?! Ruhuna mı aykırı olur?!
Şimdi, Cumhurbaşkanlığının
buradaki yorumu gerçekten çok daraltıcı ve zorlayıcı bir yorumdur.
Halbuki, fert hak ve hürriyetleri yönünden, hak ve hürriyetlerinin,
insan haklarının teminat altına alınması yönünden bizim genişletici
bir yoruma doğru gitmemiz lazım.
İkinci bir husus, deniyor
ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri içerisinde sayılmıyor.”
Değerli arkadaşlarım, kanun yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
en başta gelen görevidir. Yapılan nedir; kanunla ilgili bir düzenlemedir.
Öyleyse, bu sözün de hukukî dayanağının olmadığı, bu gerekçenin
de hukukî dayanağının olmadığı kanaatindeyim.
Kaldı ki “parlamenter
rejimlerde bu şekilde bir denetim olmaz” deniyor. Değerli arkadaşlarım,
artık klasik manada, ilk çıktığı manada kesinkes kuvvetler ayrılığı
rejimi, dünyanın hiçbir yerinde kalmamıştır. Anayasamızın “Başlangıç”
kısmında da bu husus belirtilmiş ve 61 Anayasasında kuvvetler ayrılığı
rejimi çok yanlış anlaşıldığı, çok sert tatbik edildiği için de bunu
bir ihtilal gerekçesi olarak, maalesef, gösterilmiştir. Burada ne
deniliyor: “Kuvvetler ayırımının devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret, bununla sınırlı, medenî bir işbölümü ve
işbirliği olduğu” deniliyor. Yerine göre, yasamanın yürütmeye,
yürütmenin de yasamaya çeşitli müdahaleleri vardır. Nitekim,
Anayasamızda da bu yetkiler, bu şeyler de belirlenmiştir. Meclisin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Hükümeti, idareyi denetleme hakkı
vardır. Anayasada, bunlar soru, gensoru, Meclis araştırması vesaire
gibi düzenlenmiştir ve idarenin de Meclise kanun teklif etme –teklif
demeyeyim- tasarı sunma hakkı vardır ve hatta, Cumhurbaşkanının,
Meclisi, şartlar oluşturduğu zaman, Meclisi feshetme hakkı vardır.
Ha, demek ki buradan ne çıkarıyoruz; bunlar, kesinkes birbirinden
ayrı olan müesseseler, kurumlar, erkler değildir, birbirlerini etkileyen
erklerdir. Yerine göre birbirlerine etki yaparlar. Parlamenter
sistemin adı da budur. Parlamenter sisteme de bundan dolayı parlamenter
sistem denilmektedir. Dolayısıyla, burada da bir aykırılık bulunmamaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
benim müşahede ettiğim, elbette, Cumhurbaşkanının, kanunları,
tekrar incelenmek için Meclise gönderme yetkisi vardır. Böyle bir
yetkinin olup olmadığını tartışmak bile abestir; bu yetki, mutlak
bir yetkidir. Yalnız, benim dikkatimi çeken, diğer gönderilen kanunlarda,
tasarılarda veyahut tekliflerde de, Sayın Cumhurbaşkanı, kendi
yetkilerini yorumlarken, kendi yetkilerini genişletici bir yorum
içerisinde, Meclisin yetkilerini yorumlarken, tam daraltıcı bir
yorum içerisindedir.
Değerli arkadaşlarım,
Hükümetin sorumluluğu, Cumhurbaşkanına karşı değildir. Hükümetin
sorumluluğu, Meclise karşıdır. Onun için, bu şekildeki yorumlarda
hukukî isabet olmadığı düşüncesindeyim.
Kaldı ki, bu kurumun
Anayasayla kurulmuş olması, bu kuruma daha bir ağırlık verir. Ben
bunu kabul ediyorum. Yasayla kurulmuş olması, elbette, Anayasayla
kurulmuş olmasına göre, biraz daha değiştirilmesi kolay, oynanması
kolay bir müessese olarak gelir; fakat, bu kurum, ağırlığını yasalardan
almayacaktır, bu kurum, ağırlığını, ileride vereceği kararlardaki
objektiflikten, hakkaniyetten, adaletten alacaktır.
Kaldı ki, şimdi, biraz
önce konuşan arkadaşlarımız, RTÜK’le bunu mukayese ettiler. Değerli
arkadaşlarım, şunu unutmayalım: Burada, bu kurumun vereceği kararlar,
kesin, uyulması mecburî kararlardan değildir; nihayet, ihtiyarî kararlardandır;
icraî bir karar da yoktur; ama, RTÜK’ün verdiği kararlar icraî kararlardır,
idare hukukunun içerisinde olan, infaz kabiliyeti olan kararlardır.
RTÜK’le bunu karıştırmamak lazım.
Bu olayı, bir de vatandaş
yönünden değerlendirmek lazım. Biraz önce söyledim, kısa olarak
üzerinden geçtim, biraz açmak istiyorum. Vatandaşa yeni bir hak veriliyor,
yeni bir kuruma başvurma hakkı veriliyor. Onun için, illa bir hakkın
kısıtlanması söz konusu değildir, yeni bir mükellefiyet getirilmesi
söz konusu değildir. Onun için, burada Anayasaya aykırılık olmadığı
kanaatindeyim ve Grubumuz olarak da, bu tasarıyı destekliyoruz. Hayırlı
ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Seyfi’ye ve daha
önce grupları adına konuşan arkadaşlara konu üzerinde konuşma
yaptıkları ve gösterdikleri duyarlılıktan dolayı şükranlarımı
sunuyorum.
Son konuşmacı, şahsı
adına, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, Kamu Denetçiliği
Kanunu, muhalefetiyle iktidarıyla bütün milletvekilleri, bir an
önce Türkiye’nin gündemine girsin ve icra edilsin istiyoruz. Bu kanun
görüşmeleri 15 Haziranda yapılırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi
4 üncü yasama yılını henüz doldurmadan yapılırken, o zaman dedik
ki: “Sayıştay üyelerinin TBMM tarafından atanması, RTÜK üyelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından atanmasıyla ilgili
yasa nasıl döndüyse, bu da dönecektir.” O zaman “Anayasaya- yani,
kanunun yapılış tekniği itibarıyla Anayasaya- aykırı olduğu
için, Sayın Cumhurbaşkanından dönecektir” dedik ve Sayın Cumhurbaşkanı,
ikinci defa görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdi.
Şimdi, aynı şeyde ısrar ediyoruz. Aynı şeyde ısrar ediyoruz ve şunu
söylüyoruz -yani, mutlu olduğumuzu ifade etmiyorum- bakın, şu hakkı
teslim edeyim: Bu kurum kurulmalıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı çalışmalıdır. Önemli
bir kurumdur; önemli görev alanları olacaktır, kamudaki etkinliği
sağlayacaktır, toplumdaki, kamuoyundaki memnuniyeti artıracaktır,
idare ile vatandaş arasındaki ilişkilerden kaynaklanan problemlerin
tespiti, bu konulara ilişkin telkin ve tavsiyeleri açısından önemli
bir kurum olacaktır ve Meclise bağlı çalışmalıdır. Belki de Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri seçmelidir. Bunlara kimsenin itiraz
ettiği yok; ama, yarın olacak olan ne biliyor musunuz; Anayasa Mahkemesi,
yine aynı şekilde bunu iptal edecek, ve üçüncü defa Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine alacağız, Meclisin gündemini işgal edeceğiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını harcayacağız ve böyle
önemli bir kanunu, maalesef, Türkiye’nin icrasına sunamayacağız.
İşte sorun bu, anlatmak istediğimiz bu.
Değerli arkadaşlar,
bu iş, evet, yasamanın işi değil; ama, yasamanın işi olsun istiyor
isek -ki, istiyoruz- o halde bu işi kanunla değil… Sayın Osman Seyfi
Bey dediler ki: “Dilekçe Komisyonumuz var Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
Peki, bu Dilekçe Komisyonu Anayasada var mı?” Sevgili Vekilim,
evet, birçok komisyonumuz var, Dilekçe Komisyonumuz da var. Anayasada
bunların isimleri, adları ayrı ayrı zikredilmiş değil; ama, onlar
komisyon. Siz, Meclis bünyesinde karar almak suretiyle komisyonlarınızı
artırabiliyorsunuz veya eksiltebiliyorsunuz; ama, siz bir kurum
kuruyorsunuz, müstakil bir kurum kuruyorsunuz ve bunu idarenin işlevselliğinden
çıkarıp… Aradaki fark işte bu. Bak, bir kurum kuruyorsunuz ve yürütmenin
elinden, yani, Başbakan, Bakanlar
Kurulu ve Cumhurbaşkanı olan yürütmenin
elinden bunu alıyorsunuz, yasamaya veriyorsunuz. Anayasanın
87 nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir görevi
yok. Yani, bunun gereksizliğinden bahsetmiyorum, bunun gerekliliğinden
bahsediyorum; ama, bunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip
zaman kaybına maruz olmaması için ve bir an önce Türkiye’de uygulanması
gerektiğini vurguladığım için, RTÜK üyelerinin atımı, Sayıştay
üyelerinin atımında olduğu gibi, bunu Anayasa değişikliğiyle yapalım
diyoruz. Derdimiz bu.
Ayrıca, bakın, Anayasanın
125 inci maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine
bağlıdır” deniliyor. Anayasanın amir hükmü; idarenin her türlü eylem
ve işlemleri ayrıca yargı denetimine tabi. Yani, Anayasa bu yetkiyi
yargıya vermiş; ama, bu bizde de olsun istiyor isek, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde olsun istiyor isek, bu anayasa değişikliklerini
yapmak zorundayız, yapmak durumundayız. Yapmadığımız takdirde,
bu kurum, doğmadan önce, maalesef, ölmüş olacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
– Kamu Denetçiliği Kurumu doğmadan önce ölmüş olacaktır ve yasal
bir dayanağı, anayasal bir dayanağı olmadığı için bu kurum sürekli
tartışılacaktır. Köşkten dönmüştür. Anayasa Mahkemesi, çok büyük
bir ihtimaldir ki, bu yönde karar verecektir ve doğmadan önce ölmüş
olacaktır; çünkü, anayasal dayanağı olmayan bir kurum olacaktır,
saygınlığı ve etkinliği de aynı zamanda olmayan bir kurum olacaktır.
O halde ne yapmamız gerekiyor…
Ayrıca, bakın, Anayasanın
6 ncı maddesini de hatırlatıyorum: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Anayasanın 6
ncı maddesi. Kullanamaz. Bu anayasa değişikliğini yapmadığınız
sürece, bu yetkiyi Anayasadan da almadığınız için bu devlet yetkisini
de kullanamayacaksınız ve bu organ doğmadan ölmüş bir kurum olacaktır,
ölmüş bir organ olacaktır.
Yeniden ele alınması
ve gözden geçirilmesini temenni ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeler, varsa, o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Amaç
MADDE 1.-
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yetersayısını arayacağım.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı
yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.58
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
1236 sıra sayılı kanunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S.
Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükümet yerinde.
1 inci maddenin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2 -
BAŞKAN –
Tanımlar
MADDE 3 -
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Kuruluş, Görev ve Çalışma
İlkeleri
Kuruluş
MADDE 4 -
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçilik
MADDE 5 -
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçivekili
MADDE 6 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurulu, görevleri,
toplantı ve karar yeter sayısı
MADDE 7 -
BAŞKAN –
Çalışma ilkeleri
MADDE 8 -
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Görev
MADDE 9 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Başdenetçi ve denetçilerin
nitelikleri
MADDE 10 -
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Adaylık ve seçim
MADDE 11-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bağımsızlık
MADDE 12-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Andiçme
MADDE 13-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görev süresi
MADDE 14-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görevden alınma ve görevin
sona ermesi
MADDE 15-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçi ve denetçilerin
malî ve sosyal hakları
MADDE 16-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kuruma Başvurma ve
Yapılacak İşlemler
Başvuru ve usûlü
MADDE 17-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilgi ve belge istenmesi
MADDE 18-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilirkişi görevlendirilmesi
ve tanık dinlenmesi
MADDE 19-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İnceleme ve araştırma
MADDE 20-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dava açma süresinin
yeniden işlemeye başlaması
MADDE 21-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kurulun raporları
MADDE 22-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Açıklama yapma yetkisi
MADDE 23-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1 ilâ geçici 4 üncü
maddeler dahil 24 ilâ 41 inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu, Anavatan
Grubu adına Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş’ın söz talepleri
vardır.
Şahsı adına: Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan,Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bülent Baratalı konuşacaklar.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Baratalı, buyurun efendim.
Sayın Baratalı, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
hakkında ikinci bölümdeki görüşlerimi ifade edeceğim. Yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum.
Geneli hakkındaki burada yaptığım konuşmaya,
konuşmalara, anayasal tartışmalara bir cevap gibi önce Sayın Baştopçu’dan,
sonra Sayın Bakanımızdan bazı yanıtlar geldi; ancak, bu yanıtlar
ve özellikle 41 inci maddede verilen kanun örneklerinin bu kurumla
hâlâ daha uyuşmadığı görüşündeyim.
41 inci maddede, yürütme maddesinde,
tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan, oluşturulan bu
kurumun seçimi, görevden alınması, bütçesi ve diğer yemini tamamen
Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan bu kurumda yürütmede Büyük
Millet Meclisinin yanında niye Bakanlar Kurulu var demiştim, garip
bir durum olarak ifade etmiştim. Sayın Bakanımız da “bunlar oluyor”
dediler; ancak, bence bu örneğe daha çok yine bir anayasal kurum
olan Sayıştaydan ben bir örnek vermek istiyorum. Sayıştay da, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına görev yapan, denetim yapan, aldığı bütün
kararları, kesinhesapları Türkiye Büyük Millet Meclisine sunan
anayasal bir kurumdur. Gerçi, bu kurum anayasal kurum değil; ama, belki
ikisinin yürürlük maddesinde bir paralellik aramak daha doğrudur
diye düşünüyorum. O nedenle, ben, şu anda Plan ve Bütçede görüşülmekte
olan Sayıştay Kanununun 82 nci maddesinden sonra, yürürlükten sonra
yürütmeyi okumak istiyorum. Yürütme, madde 83 “Bu Kanun hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetir” demektedir. Yani, sonuç olarak,
Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yürütme maddesini
de Anayasaya aykırı bulmuştur. Belki “…diğer hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür” olarak biten cümlenin, bu, diğer virgülden sonraki,
yani “Bu Kanunun Başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları
ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi…” diye bırakıp
“…diğer hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” diyen bölümünü bence
yasadan çıkarmak gerekir diye düşünüyorum. Hiç olmazsa, Anayasaya
aykırı görülen 12 maddenin bir maddesini böylelikle gözden geçirmiş
ve yasa metninden çıkarmış oluruz.
Yani, sonuç olarak, ikisi birbirine yakın
kurumlar olduğu için, bir anayasal kurum ve tamamen Türkiye Büyük
Millet Meclisine bağlı kurum olduğu için -aynen Ombudsmanlık Yasası
gibi- bunun yürütmesini tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine
bırakmak gerekir diye düşünüyorum.
Arz etmek istediğim konulardan bir tanesi
buydu. Diğeri de, bu yasanın, bizim hiçbir şekilde itiraz etmediğimiz,
çıkması için büyük katkılar verdiğimiz bu çağdaş bir denetim kurumu
yasasının Anayasaya uygun olup olmadığı, getiriliş şekliyle, bir
anayasal…
Bazı arkadaşlar dinlemek istemiyor;
ama, ben Cumhuriyet Halk Partisine anlatıyorum, onlar dinliyorlar
çünkü. (AK Parti sıralarından “Meclise anlat, Meclise” sesi)
Dinlemiyorsunuz ki, ben ne yapayım yani!
Dinleyenlere anlatmak daha doğru olarak…
Bu kurum, iyi bir kurum, destekliyoruz;
ama, yetkilerini Anayasadan alsın, anayasal bir kurum olsun diye
gayret ediyoruz. Bu konuda da muhalefet anlayışımız, sorumlu muhalefet
anlayışımız gereğini de, sonuca ulaşmasa da yapmaya çalışıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanımız, burada, 57 nci
Hükümetten itibaren yapılan bütün çalışmaları anlattı. 57 nci Hükümet
bu yasaya başlamış, şimdi bir sonuca varacağız.
Tasarının geneli hakkında “görüşler
ve öneriler” isimli, Türkiye’nin hemen hemen bütün üniversitelerinden,
bütün kurumlarından görüşler alınmış. Bilgiişlem dairesinden, Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden, üniversitelerden görüşler
alınmış. Sayın Bakanın buradaki konuşmasında, komisyonlarda görüş
aldığımız gerekli yerlerden ve kurumlardan Anayasaya aykırı olmadığı
şeklinde görüşler geldi demişti. Ben -bu görüşler benim elimde- bunlardan
birkaç tanesini Sayın Genel Kurula sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Danıştayın da bir görüşü var. Danıştay
görüşlerini bir gerekçeye bağlamış, kurumun gerekli olduğu şeklinde
bir düşünce üretmiş, ama, bitirirken bu görüşünü şöyle demiş, aynen
okumak istiyorum: “Halk denetçiliğinin oldukça geniş yetkilerle
donatıldığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçildiği, bundan
böyle devletin temel kurumları arasında yer alacağı gözetilip yukarıda
anılan sakıncaların da giderilmesi bakımından Türkiye Halk Denetçiliği
kurumuna Anayasal statü tanınması gerektiği ve bu statünün kurumun
işlevine uygun bir konum kazandıracağı düşünülmektedir.”
Hatta, biraz daha da ileriye gidip Anayasa
Mahkemesine başvurma yetkisinin tanınması gerektiği şeklinde
de görüşler var.
Bunlara benim de mezun olduğum İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesinin görüşlerini de ilave etmek mümkün.
Aynen görüşlerinin gerekçesinde de, bir maddesinde “üstelik başdenetçinin
kendisine sunulan idarî işlemleri yapan ilgili mercilere emir verme
yetkisi de Anayasa uyarınca mevcut değildir” şeklinde bu üniversitemizin
de bazı görüşleri var.
Bazı idare mahkemelerinin başkanlarının
ve hâkimlerinin görüşleri var.
Sonuç olarak, gerek tatbikatta gerek
içtihatta gerek literatürde bir beraberlik ve bir mutabakat yok.
Daha çok Anayasal kurum olması sonunda, bu kurumun daha iyi işleyebileceği
görüşünde baskın görüşleri olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, diğer konu, bu kurumun
araştırma, inceleme sonunda verdiği kararları -taraflar için, ihtiyarî
seçimlik kararlar- yerine getirip getirmeme konusunda taraflara
ait ve bir müeyyidesi olmadığı şeklinde bir görüş ileri sürüldü,
bir denetim kurumu olmadığı iddia edildi. Oysa, bu, bir denetim kurumu,
zaten adı üzerinde. Nedir adı; Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu. Yani,
kanunun başında böyle bir denetim yapma görevi verilmekte. Sayın
Baştopçu “o nedenle, kimse, bu kararlara -idare veya diğer kişiler,
şahıslar, yurttaşlar, hemşeriler- kararın niteliğine göre, bunlara
uymazlarsa, herhangi bir müeyyideleri yok” demişti. Ancak, iki taraf
da bu karara uyduğu zaman, iki taraf da bu kararla kendisini bağlayıcı
hissettiği zaman, bir denetim görevi ve sonuçta, bir kararın üretildiğini
de bu konuda unutmamak gerekmektedir. Bunun bir denetim kurumu olduğunu
da bu arada vurgulamak ve gereğini, Anayasada, ona göre yapmak gerekmektedir.
BAŞKAN – Arkadaşlarım, lütfen… Yani,
çok acil konusu olan arkadaşlarımız kulislerde sorunlarını halletsinler,
lütfen, istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür
ederim.
O nedenle, bizce, Anayasanın 100 üncü
maddesinden sonra gelmek koşuluyla, bunun, doğrusu, kabul edilebilir,
herkesin üzerinde anlaşabileceği bir şekilde, Anayasanın 100 üncü
maddesinden sonra, hemen, kamu denetçiliği yüksek kurumu adı altında
yeni bir anayasal kurumun oluşturulmasına gerek var diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu çağdaş denetim kurumuna karşı
değiliz. Biz, bütün halka verdiğimiz sözlerde yazılı ve sözlü olarak,
bu kurumdan yana olduğumuzu, irademizi belirttik. Hatta, biraz daha
ileri gittik. Bizim belgelerimiz, zaman zaman, İktidar Partisi milletvekillerimizin
ellerinde de görülüyor. Eğer, oralara bakılırsa, bu kurumun yanında,
daha çok, diğer bir uzlaşma kurulunu da getirdik ihtilaflar azalsın
diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baratalı, gürültü nedeniyle
konuşma sürenizi uzattım; buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Ben çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
O nedenle, uzlaşma kurullarını bile
içine sindirebilen bir parti olarak ombudsmanı haydi haydi içimize
sindiriyoruz.
Bakın, buraya gelip bazı şeyleri de
söylemek mümkündü; ama, iş gerginliğe gitmesin, uzamasın diye bunları
söylemedim veya söylemedik; ama, Türkiye'deki adalet mekanizmasının
nasıl işlediğini zaman zaman, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Bakanımızla da görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri
olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda adalet hizmetlerinin gerektirdiği
bütün insan kadrolarını veriyoruz, bütün diğer akçalı ödeneklere
hayır demiyoruz. Daha geçen dönem tam 10 000 savcı ve hâkim için getirilen
kadroya evet dedik; ama, maalesef, Türkiye'de 10 000 kişiyi hâkim yapmaya
çalıştığınızda, bu da pek mümkün olmuyor, bu da, bazı yanında destekler
gerektiriyor. Özellikle hukuk fakültesinden mezun olan genç arkadaşlarımızın
yapılan sınavlarda çok başarılı olmadıkları görülüyor. Sanıyorum,
35 civarında, Türkiye'de hukuk fakültesi var; ama, birkaç bin bile
-senede- hâkim alamıyoruz, böyle bir insan açığımız var.
İkincisi, adalet hizmetlerine erişmek
son derece güç ve son derece pahalı veya şöyle de denilebilir: Anayasanın
125 inci maddesine göre idarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine
tabi. 138 inci madde gereğince de yargı kararlarına uyulması zorunlu.
Peki, uymayanlar hakkında Türkiye'de ne yapılıyor? Hani, idarenin
verdiği, yürütmenin verdiği kararlara uymayanların hakkında verilen
yargı kararları bile Türkiye'de yerine getirilmiyor, bu ombudsman
nereden çıkıyor, neden böyle bir lüks demedik buralarda. Hatta, burada
şunu da demedik: Yargı kararlarına iki defa uymadığı için üst üste
iki defa mahkûm olan bir bakanlık yetkilisinin, o bakanlığın bakandan
sonra en fazla yetkilisi olan kişisinin iki defa beşbuçuk ay müddetle,
yargı kararlarına uymadığı için, adalet mahkemelerinde hapse
mahkûm olduğunu söylemedik buralarda. Neden söylemedik; çünkü…
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Gerek yok…
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Gerek
yok... Evet Sayın Başkan, siz de “gerek olmadığını” söylüyorsunuz;
çünkü, uymuyorlar, gereği de yerine getirilmiyor; ama, bir hukuk
devletinde, demokrasinin tam uygulandığı yerlerde bu müsteşarın
da görevden alınmasına, ben, gerek vardır diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, yasanın ruhuna evet
diyoruz; ama, hâlâ, daha, Anayasaya aykırılık konusunda iddialarımızı
tekrar ediyoruz.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baratalı.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Süleyman
Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Kamu Denetçiliği Temel Yasasının ikinci bölümünde
Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının
iade gerekçesini hepimiz okuduk, bu kürsüye gelen arkadaşlarımız
da bunları ifade ettiler.
Hükümetin niyetinin, yani, yasa teklifini
hazırlayan Hükümetin niyetinin de çağdaş bir denetim, halk denetçiliği,
hakemlik, ombudsmanlık, kamu denetçiliği, ne dersek diyelim, bir
yapı oluşturmak olduğunu ve bunun elzem olduğunu da biliyoruz,
iyi niyetli olduğunu da biliyoruz.
Şimdi, ne Hükümetin iyi niyetinden bir
şüphemiz var ne Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesindeki hukuksal
analizinden bir şüphemiz var, hiçbir şüphemiz yok. Her iki taraf da
haklı; ama, ortada bir şey var, bir Anayasa var. Demek ki, bir Anayasa
var ve bu Anayasa bu durumu düzeltmiyor; yani, bu Anayasanın değişmesi
lazım. Baştan beri söylüyoruz, Anavatan Partisi olarak söylüyoruz;
siyasetçilere düşen, millete hizmet edecek güzel bir anayasal sistem
oluşturmak. Demek ki, bu anayasa sistemi, sistem olarak, bu milletin
bugünkü ihtiyaçlarına cevap verecek örgütlenmeyi, siyasal yapılanmayı
öngören bir sistem değil. Taa Cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak,
devletin kurumlarının işlev ve görevlerini yeniden tarif eden,
analiz eden ve milletin devletiyle barışık halini ortaya koyan yeni
bir anayasal sistem yapmak siyasetin en başta gelen görevi. Adalet
ve Kalkınma Partisinin 58 inci Hükümetinin ve 59 uncu Hükümetinin
hükümet programında da yeni, sivil bir anayasanın yapılacağı vaadi
var, taahhüdü var. Olmuyor işte, Anayasanın merkeziyetçi bir yapısı
var, Anayasanın… Her şeyi kurala bağlayan ve her şeyi işlemez hale
getiren anayasal bir sistem kurulmuş. O günün saikıyle, güvenlik
esaslı, millet esaslı olmayan bir sistem kurulmuş, bürokratik bir yapı
kurulmuş. Bundan demokratik yapıya, millet yararına hizmet gören
bir yapıya geçmek için sivil bir anayasaya ihtiyaç var.
Şimdi ne diyelim; Sayın Cumhurbaşkanının
hukuksal analizi yanlış mı? Anayasa diyor ki: Kamu görevlileri yasayla
göreve başlar, sınav yapılır. Burada “yönetmelikle” yazmış. “Anayasaya
aykırı” diyor. Anayasa Mahkemesinin o konuda kararları var. Ha,
bu Anayasaya baktığımız zaman Cumhurbaşkanımızın analizi doğru;
ama, Anayasanın bu sistemi doğru mu; hayır, yanlış. Ne demek yani,
devletin memurunu, kamu görevlisini yönetmelikle işe almanın veyahut
da sınav yapmanın ne sakıncası var?! Ama, Anayasa öyle yazmıyor. Demek
ki, ortada bir şey var, bu Anayasa değişmeli, baştan sona değişmeli.
Şimdi, cumhurbaşkanı kim olacak? Her yere
gidiyorsunuz, soruyorlar: Cumhurbaşkanı kim olacak? Şimdi, halk
seçsin diye bir hüküm olsa bu Anayasada, hiç kimse “cumhurbaşkanı
kim olacak” diye sorabilir mi? Cevabı hazır; halk kimi seçerse o olacak.
Niye, basit, milletin yararına güzel bir anayasa yapmak varken, bu
sıkıntıları da ortadan kaldırmak…
Sadece bu değil. Bakın, merkezî sistem
olduğu için, mahallî idareler temel yasasını çıkaramadık. Elzem
mi; evet, elzem. Millete hizmet açısından mahallî idareleri güçlendirmek
ve onlara birtakım yetkiler vermek, artık, okul gibi, sağlık gibi,
kültür gibi hizmetleri devretmek lazım; ama, Anayasada merkeziyetçi
bir yapı olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanı veto etti, siz de getiremediniz.
Anayasal sistemde YÖK var. Kocaman bir
yükseköğrenim alanını millet iradesinin dışında sadece Cumhurbaşkanının
iradesiyle -Cumhurbaşkanımız için demiyorum, kurum olarak Cumhurbaşkanının
iradesiyle- düzenlettiriyorsunuz. Çatışmayı doğuran bir Anayasa.
Devletin kurumları arasında sürekli çatışma doğuran ve işlevsel
olarak milletin Meclisinin, milletin hükümetinin, iktidarların
hizmet yapmasını engelleyen bir yapı var.
Şimdi, ne yapmak lazım; oturup, her şeyden
evvel, her şeyi bir tarafa bırakıp, sivil, demokratik bir Anayasa
yapmak ve bürokratik devletten demokratik devlete geçmek lazım.
Halk denetçiliği nerede lazım; demokratik bir devlette lazım. Devletimiz
bürokratik bir devletse, halk denetçiliğinin işlevi ne olacak? Önce,
devleti demokratik bir devlet yapalım, demokratik olsun, millete
hizmet esaslı bir devlet organizasyonu, devlet mekanizması kuralım,
o zaman görün bakın yolsuzluk yapabiliyor mu kimse, o zaman görün
bakın kimse devleti soyabiliyor mu!
Şimdi, dönüyorsunuz diyorsunuz “biz
yolsuzlukların üzerine gidiyoruz” Bu sistemle nasıl gideceksiniz
arkadaşlar? Sistem bir kere buna imkân vermiyor ki; kimse kendini denetletmek
istemiyor. Yok böyle bir şey. Hiç kimse… Köy muhtarı dahi, o dahi kendisini
denetletmek istemez; çünkü, herkes kendisinin en doğru yaptığı kanaatindedir.
Ama, öyle bir sistem kuracaksınız ki, otomatik olarak kendi içerisinde
o denetim sağlanmış olacak, millet hayrına bir şey olacak.
Bunu engelleyen bir
kurum var. Ne var; Anayasa var. Bu
Anayasa değişecek. Siyaset demokratik mi; hayır, o da demokratik
değil. Niye; bu Anayasa öyle öngörmüş. Bütün maddelerine baştan
başlayarak, sonuna kadar, devletin temel değerleri, elbette cumhuriyetin
temel değerleri, kimsenin buna itirazı yok, hiç kimsenin bu Mecliste
itirazı olduğunu da düşünmüyorum. Onlar bir tarafa. Anayasanın
tarifini bize hukuk fakültesinde böyle öğrettiler; dediler ki:
“Devletin şeklini, biçimini, organlarını ve organlar arasındaki
ilişkiyi düzenleyen kanun.” Bizde ne yapıyor; ormanı düzenliyor,
bizde ne yapıyor; çevreyi düzenliyor. Bizde ne yapıyor; devlet her
şeyini düzenliyor. Böyle bir Anayasa olur mu arkadaşlar? Böyle bir
Anayasa olur mu? Önce iktidar olmak istiyorsanız, muktedir olmak
istiyorsanız, sivil bir anayasa yapın. Bakın, rahmetlik Özal 83’te
geldi, “birinci transformasyon” dediği şey ekonomidedir, bunu başardı;
ama, ikinciyi yapamadı, siyasî transformasyonu -Sayın Bakanım çok
iyi bilir- yapamadı, ömrü de yetmedi. Niye yapamadı; çünkü, geldiğinde
81 ilde örfî idare vardı zaten. O Anayasayı yapan kişiler, konsey
üyeleri Köşkteydiler ve “bu Anayasayı biz yaptık, koruyucusu biziz”
diyorlardı. O safhada gerek de yoktu bu çatışmaya; ama, rahmetlik ölmeden
bunun farkına varmıştı; “ikinci transformasyon” dediği siyasî transformasyon,
yani, Anayasayı yeniden şekillendirmek, devleti yeniden, her kurumun
yerini, durumunu ayarlayan, millete hizmet eden bir organizasyon
haline getiren bir devlet yapısını yeniden kurmak için sivil bir
Anayasaya ihtiyaç vardı, bunu dillendiriyordu; ama, ömrü vefa etmedi.
İktidarınıza bu nasip oldu, bu Anayasayı değiştirecek güç nasip
oldu.
Hiç şey yapmıyorum, art niyetim falan
yok, iktidarınızı yermek için falan da söylemiyorum; ama, bu Meclisin
yapması gereken aslî görev, yeni bir Anayasa yapmaktı; bütün kurumlarını
yeniden tarif eden, mahallî idarelerini, merkezî idarelerini, üniversitelerini,
YÖK’ü yeniden tarif eden, yeniden kurgulayan bir sistem, demokratik
bir sistem. Bu Anayasa bürokratik bir sistem. Burada milletin vekillerinin
bir anlamı yok, milletin, millî iradenin bir anlamı yok; hâkimiyeti
milliye dediğimiz temel olması gereken şeyin izafi olduğu bir sistem
kurulmuş. Ee, kuranlar milletin hâkimiyetinden gelmedikleri için
-bu sistemi kuranlar- onlar ihtilalle gelmişler, millete verecekleri
bir hesap da yok, hatta, milleti zapturapt altına almanın bir esasını
oluşturmuşlar.
Ee, şimdi, Meclise, sivil bir Meclise,
demokratik bir Meclise düşen şey, bunu yeniden yorumlayıp, yeniden
kurgulayıp sivil bir anayasayı hayata geçirmek. Bunu yaptınız mı?
Millet bunun için oy verdi. Aslında, AK Partiyi, 365 kişiyle iktidara
getirmek demek, bir halk ihtilalidir. Yani, halkın, kendisini, yeniden
sistemi kurgulama ihtilalidir; ama, siz bunu ne yaptınız; siz, milletin
verdiği bu desteğin farkına varamadınız, milletin verdiği bu görevin
gereğini yapmadınız; günlük temaşalarla, günlük işlerle, işte,
yasalar çıkartarak, çok yasa çıkartarak… Ee, çıkartın, istediğiniz
kadar çıkartın, sistem aynı sistem olduktan sonra; işlemiyor ki!..
Gelin, değiştirelim. Bakın, altı aylık süre var. Sivil bir anayasa
yapın. Cumhurbaşkanlığı kurumundan başlamak üzere, devleti yeniden,
şekli bir, sivil bir, demokratik bir organizasyona tabi tutalım.
En azından, millete büyük bir hizmet etmiş olursunuz. Siz veya sizden
sonra geleceklere de, bu millete hizmet etmenin yolunu, kapısını
aralamış oluruz.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde, şahsı adına, Hatay Milletvekili
Mehmet Eraslan.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.
Bu, kanunun, en kısa zamanda, Anayasa
Mahkemesine de takılmadan, bir an önce yürürlüğe girmesini -zor
ama- temenni ediyorum yine. Neden zor olduğunu, daha önceki konuşmalarımda
ifade etmeye çalıştım.
Tabiî, değerli arkadaşlar, geçici 4
üncü maddeye baktığımızda kanunla ilgili, bu kanun hükümleri, mahallî
idarelerin eylem ve işlemleriyle, tutum ve davranışları hakkında
kanun, kanun bütünüyle yürürlüğe girdikten bir yıl sonra uygulanır.
Yani, bir Kamu Denetçiliği Kurumu kuruyoruz, bu kurumun, idareyi,
devlet kurumlarının idaresini denetleyeceği yetkisini kendilerine
veriyoruz; ama, ne hikmetse, sadece mahallî idarelerin, sadece mahallî
idarelerin eylemlerini, tutum ve davranışlarını, bu kurum, kanun
yürürlüğe girdikten bir yıl sonra, yani, 2007’nin sonuna doğru ancak
inceleme ve denetleme hakkına sahip olacak.
Tabiî, biz, mahallî idarelerde, Türkiye’de
nelerin olduğunu biliyoruz. Dün ve bir önceki gün Gümüşhane İlinde
neler olduğunu gazetelerden okuduk. Yerel yöneticilerin hangi
işlere karıştığını, hangi tür gayrimeşru işler, haksız fiiller
içerisine girdiğini gazetelerden okuduk. Daha önce Sinop İlinde
cereyan eden, yerel yöneticilerle ilgili, gerek kamu gerek siyasî
yöneticilerle ilgili Sinop İlinde cereyan eden olayları okuduk.
Diğer taraftan, Çorum İlimizde cereyan eden olayları okuduk. Hatay
İlimizde Ali Dibo olaylarının ayyuka çıktığını bütün Türkiye artık
duydu, öğrendi, gördü.
Şimdi, bu kadar mesele varken, bu kadar
problem varken, hem siyasî olarak, siyasî iktidar olarak bu yaraya,
bu soruna neşter vurma yolunda sorunu çözme ve suçluları meydana
çıkartma cihetinde bir gayret sarf etmiyor Sayın İktidar. Diğer taraftan
da, maalesef, mahallî idareler denetlenmesin; mahallî idareler, bu
kurulacak olan Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından, kanun yayımı
tarihinden bir yıl sonra denetlensin diyoruz. Bunun hakkaniyetle
bağdaşır, değerli arkadaşlar, hiçbir tarafı yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi,
özellikle siyasî iktidarın görevi, çıkarttığı kanunun arkasında
durmaktır ve kanunun yürürlüğe girdiği tarihi bir yıl sonra değil,
daha makul, daha asgarî bir süreye indirmektir ve gereğini yapmaktır.
Hatay’da birsürü olaylar oldu. Sayın,
çok değerli iki tane milletvekilimiz, meseleleri incelemek üzere
daha yolda giderken -üzülüyorum ya, Allah aşkına üzülüyorum- Sayın
Başbakanımız açıklama yapıyor. Peki, niye gönderdin ya!.. Sevgili
Başbakanım, Sayın Başbakanım, hem iki tane milletvekilini olayları
incelemek üzere gönderiyorsun. Onlar daha yoldayken, ya “böyle bir
şeyin olmadığı” açıklamasını yapıyorsun. Eğer, böyle bir şeyin olmadığı
açıklamalarını yapıyorsan niye gönderiyorsun iki sayın milletvekilini
Türkiye’nin en güneyine?! Ondan sonra, bütün gazetelerde manşet
oluyor, patlıyor. Gümüşhane, dün, önceki gün öyle; Sinop öyle, Çorum
öyle, Muş öyle… Her yerden kötü kokular geliyor, her yerden pis kokular
geliyor; ama, bugüne kadar yapılan hiçbir şey yok siyaseten! İşte,
siyaset kurumunun yıpranmasının sebebi bu. Ben de suçluysam, ben
de cezamı çekeyim; milletvekili de suçluysa, milletvekili de cezasını
çeksin; milletvekilinin babası suçluysa, babası da cezasını çeksin.
Siyaset kurumunu temizlemenin, siyasetçi ile milleti barıştırmanın,
devlet ile milleti bütünleştirmenin başka bir yolu yok. Artık, siyasetçi
eşittir yalancı olmayacak, politikacı eşittir yalancı olmayacak;
siyasetçi, politikacı eşittir Ali Dibo olmayacak. Yazık ya, siyaset
kurumuna yazık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına yazık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız;
1 dakika süre veriyorum; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, her geçen gün, saygınlığının azaldığını kamuoyunda
ben görüyorum; kamuoyunda siyasetçiye ve siyaset kurumuna bakış
açısının bozulduğunu, bu haberlerin milleti üzdüğünü ben görüyorum.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sizin gibiler
yüzünden!
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Ama, bu sorunları
çözmek, yine siyasetin işidir, siyaset kurumun işidir, siyasetçinin
işidir. Bu işleri çözmek hepimizin işi olmalıdır; ama, İktidarın
öncelikli görev alanı içerisinde olduğunu düşünüyorum ve bu şekilde
giderse, bu haberler, çeşitli bölgelerden ve çeşitli illerden gelen
bu yolsuzluk haberleri, Ali Dibo olayları ve keyfî birtakım haksız
fiiller, kamu üzerinde baskı kurarak ihale peşkeş haberleri devam
ederse, bu ülkeye de yazık olur, Türkiye Büyük Millet Meclisine yazık
olur, milletvekillerine yazık olur, siyaset kurumuna yazık olur;
bu halk ile devleti barıştıramama ve halk ile devleti bütünleştirememe
adına büyük bir yazık olur diyorum. Üç beş adamın palazlanması uğruna
hepimiz alet olamayız, bu Meclis alet olamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) –
Alet olmuyoruz zaten, merak etme!
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Ya, ne yaptınız
ki Allah aşkına?!
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
İkinci Bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri… Lütfen, Sayın
Eraslan, yerimize oturalım. Sayın Eraslan, lütfen… Yerimize oturalım
efendim.
Buyurun.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Personele İlişkin Hükümler
Genel Sekreter
MADDE 24-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu uzman yardımcılığı
MADDE 25-
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı…
BAŞKAN – Kabul edenler… Oylamayı yapacağım,
karar yetersayısını arayacağım.
Sayın Eraslan, grup başkanvekilini meşgul
etmeyelim efendim.
Sayın Çelik, oylama yapıyoruz ve karar
yetersayısı arayacağız.
Oylamayı yapacağım ve karar yetersayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı
yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.33
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.38
BAŞKAN
: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1236 sıra sayılı Kanunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.-
15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S. Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Kanunun 25 inci maddesinin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 25 inci maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
Arkadaşlar, lütfen... Oylamalar peş peşe
devam edecektir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Kamu Denetçiliği Kurumu uzmanlığı
MADDE 26-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Personelin atanması
MADDE 27-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Personelin malî ve sosyal hakları
MADDE 28-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelin
görevlendirilmesi
MADDE 29-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Kurumun gelirleri
MADDE 30-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kurumda çalışanların statüsü ve fazla
çalışma ücreti
MADDE 31-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Yasaklar
MADDE 32-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Başdenetçi veya denetçiler hakkında
ceza soruşturması ve kovuşturması usûlü
MADDE 33-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Genel Sekreter ve personel hakkında ceza
soruşturması ve kovuşturması usûlü
MADDE 34-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Emeklilik
MADDE 35-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Bütçe ve harcama
MADDE 36-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kadrolar
MADDE 37-
BAŞKAN – Madde 37’yi ekli listesiyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
MADDE 38-
BAŞKAN –
Yönetmelik
MADDE 39-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yeni geçici madde 5 eklenmesine dair bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Uğur Aksöz |
Mehmet Ali Özpolat |
Bülent Baratalı |
|
|
Adana |
İstanbul |
İzmir |
|
Ali Oksal |
Emin Koç |
Atila Emek |
|
Mersin |
Yozgat |
Antalya |
GEÇİCİ MADDE 5 – Kamu
Denetçiliği Kurulu, bu Kanunun 7 ve 22 nci maddeleri uyarınca hazırlanacak
yürütülen faaliyetler ile önerileri kapsayan raporu, 2007 yılı
için üçer aylık dönemler halinde hazırlar ve Komisyona sunar.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumun amaca uygun
olarak işleyip işlemediğinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun.
Yürürlük
MADDE 40-
BAŞKAN – Kabul edenler…
Yürütme
MADDE 41-
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümünün oylamasından önce, lehte ve aleyhte, oyunun rengini
belli etmek üzere söz talepleri vardır.
Aleyhte, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Konuşmayacağım
efendim.
BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.
Sayın Tandoğdu?.. Yok.
Sayın Eraslan?..
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Konuşmayacağım
efendim.
BAŞKAN – Görüşmüyorsunuz.
Lehte, Sayın Baştopçu.
Buyurun Sayın Baştopçu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; uzun konuşmayacağım.
Burada, Kamu Denetçiliği Kanununu
çok ayrıntılı şekilde birkaç kez görüştük. İnanıyorum ki, değerli
oylarınızla bu kanun yeniden
Ben, oyumun renginin “
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ
olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
kanunun görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açıkoylamaya
tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi sıra sayısı 1236’nın açıkoylama sonucunu açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı
: 263
Kabul : 213
Ret :
49
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakanımız,
yerinden, bir teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teker teker tüm milletvekillerimize
ve parti gruplarımıza, bu kanun için verdikleri destekten ve katkıdan
dolayı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ikinci sırada yer alan Tohumculuk Kanunu Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/822) (S. Sayısı: 662)
BAŞKAN – Komisyon?..
Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu olan kanun
tasarılarından 6’sı görüşülerek kanunlaştırılmıştır. Tohumculuk
Kanunu Tasarısının görüşülebilmesi için esas komisyon bulunamamıştır.
Sayıştay Kanunu Teklifi ile Vakıflar Kanunu Tasarısının ise komisyonlardaki
görüşmelerinin tamamlanamayacağı belirlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun 29-30 Eylül 2006 günleri çalışması
için de herhangi bir karar alınmamıştır.
Bu nedenle, Anayasa
ve İçtüzük gereğince yeni yasama yılının ilk günü olan 1 Ekim 2006
Pazar günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati : 17.53
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.