DÖNEM:
22 CİLT: 128 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
126 ncı Birleşim (Olağanüstü)
20
Eylül 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURU
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü maddelerine göre bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1109)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu
Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim
Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183,
2/743) (S. Sayısı: 1151)
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın,
Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz’ün, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Samsun Milletvekili Haluk
Koç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, konuşmasında,
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açılarak
dört oturum yaptı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 142 milletvekilinin,
Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ile Özel Öğretim Kurumları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İskân Kanunu
Tasarısı ve İskan Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı, Tohumculuk
Kanunu Tasarısı, Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderilen 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu, Vakıflar Kanunu Tasarısı, Sayıştay Kanunu Teklifi,
Avrupa Sosyal Şartına Değişiklik Getiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve (gözden geçirilmiş) Avrupa
Sosyal Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını
görüşmek üzere Anayasanın 93 üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 7 nci maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin
olağanüstü toplantıya çağırılmasına dair önergesi;
TBMM Genel Kurulunun 19 Eylül 2006
Salı günü saat 15.00'te olağanüstü toplantıya çağırıldığına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duyurusu;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Dışişleri Komisyonu Başkanlığının,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasında bulunan 977 sıra sayılı
kanun tasarısının Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi
okundu; söz konusu tasarının, bir defaya mahsus olmak üzere, Dışişleri
Komisyonuna geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 19.9.2006 Salı, 20.9.2006
Çarşamba, 21.9.2006 Perşembe günleri 15.00 – 20.00 saatleri arasında
çalışmasına ilişkin CHP;
Genel Kurulun 19.9.2006 Salı günü
saat 15.00-20.00, 20.9.2006 Çarşamba ve 21.9.2006 Perşembe günleri ise
14.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin Anavatan Partisi;
Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden
sonra,
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasında yer
alan 1223 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına
alınmasına, Genel Kurulun çalışma saatlerinin 19. 9.2006 Salı günü
1223 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar,
20.9.2006 Çarşamba günü 1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar ve 21.9.2006 Perşembe günü saat 14.00’te başlamasına
ve 1193 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar, 22. 9.2006 Cuma günü saat 14.00’te başlamasına ve 662 sıra sayılı
kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar olmasına,
26.9.2006 Salı günü ise olağanüstü çağrı gündemindeki diğer işleri
görüşmek üzere saat 15.00’te toplanmasına; 1151 ve 1223 sıra sayılı
kanun tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesine ve bölümlerinin;
1223 sıra sayılı kanun tasarısının;
1 ilâ 24 üncü maddelerinin (24 madde);
birinci bölüm,
25 ilâ 50 nci maddeleri (26 madde)
ile geçici 1 ilâ 3 üncü maddelerinin (3 madde); ikinci bölüm (toplam
53 madde)
1151 sıra sayılı kanun tasarısının;
1 ilâ 10 uncu maddelerinin (10 madde);
birinci bölüm,
11 ilâ 16 ncı maddeleri (6 madde)
ile geçici 1 ilâ 4 üncü maddelerinin (4 madde); ikinci bölüm (toplam
20 madde)
Halinde görüşülmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
Açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri
K. Kemal Anadol ve Haluk Koç’un, temel yasa olarak görüşülmesine karar
verilen 1151 ve 1223 sıra sayılı kanun tasarılarının bölümleri
üzerinde verilecek önerge sayılarının 2’yle sınırlandırılması
ile konuşma taleplerinin yeniden yapılması konusunda TBMM İçtüzüğünün
63 üncü maddesi uyarınca usul görüşmesi açılmasına ilişkin önergesi
üzerine yapılan usul görüşmeleri sonunda, Oturum Başkanı tarafından,
tutumunda herhangi bir değişiklik olmadığı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasına alınan
ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel
kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan
İskân Kanunu Tasarısı ve İskân Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının (1/352, 1/1209) (S. Sayısı: 1223), görüşmelerini
müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylama sonucunda, kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan,
Kayseri Milletvekili Niyazi Özcan’ın, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
20 Eylül 2006 Çarşamba günü saat
15.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.53’te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Ahmet Küçük Mehmet
Daniş
Çanakkale
Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 174
II. - GELEN KÂĞITLAR
20 Eylül 2006 Çarşamba (Olağanüstü)
Teklif
1.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve
6 Milletvekilinin; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/854) (Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.9.2006)
Raporlar
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu’nun
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Osman Özcan ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/978) (S. Sayısı:
751’e 3 üncü Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
2.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/799) (S. Sayısı:
1161’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
3.- İstanbul Milletvekili Yahya Baş’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/800) (S. Sayısı:
1162’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
4.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/820) (S. Sayısı: 1163’e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
5.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Trabzon Milletvekili Şevket Arz ile 5 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/821) (S. Sayısı:
1164’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi
Mahçiçek’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/837) (S. Sayısı: 1165’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.9. 2006) (GÜNDEME)
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
Balandı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/838) (S. Sayısı: 1166’ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
8.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/878) (S. Sayısı: 1168’e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
9.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/879) (S. Sayısı: 1169’a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
10.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/899) (S. Sayısı: 1170’e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
11.- Ordu Milletvekilleri Eyüp Fatsa ile
Enver Yılmaz’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Gaziantep
Milletvekili Mustafa Yılmaz ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/914) (S. Sayısı: 1171’e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
12.- Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz’ün
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki ile 5 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/922) (S. Sayısı:
1172’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
13.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/932) (S. Sayısı: 1173’e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
14.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya’nın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki ile 5 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/936) (S. Sayısı:
1174’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
15.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın;
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/955) (S. Sayısı: 1175’e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
16.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/961) (S. Sayısı: 1176’ya 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
17.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal
Deveciler’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Balıkesir Milletvekili
Ali Kemal Deveciler’in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/982) (S. Sayısı: 1177’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.9.2006) (GÜNDEME)
18.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporu ve Samsun Milletvekili Haluk Koç’un İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/984) (S. Sayısı: 1179’a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
20 Eylül 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale),
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
– Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Gündemin
“Başkanlığın Genel Kuru
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURU
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü
maddelerine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1109)
01/07/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
16.06.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-17760/45829 sayılı yazınız.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 15.06.2006 gününde kabul edilen
5521 sayılı "Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu" incelenmiştir.
1-
5521 sayılı Yasa ile, gerçek ve tüzel kişilerin, "idare"nin
her türlü eylem, işlem, tutum ve davranışlarıyla ilgili yakınmalarını,
Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde,
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete
uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve "idare"ye
önerilerde bulunmak, bir başka deyişle "idare"yi denetlemek
üzere Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmaktadır.
Yasada
Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özel bütçeli bir Kurum olarak
düzenlenmiştir.
Kurumda
bir Başdenetçi, en çok on denetçi bulunacak; Kurum, Başdenetçi tarafından
yönetilip temsil edilecektir.
Kurum,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile ilişkilendirildiği
için, Yasada,
- Kurumun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olduğu belirtilmekte,
(m.4)
- Başdenetçi
ve denetçilerin seçimi ve görevden alma yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna verilmekte, (m.11, 15)
- Başdenetçi
ve denetçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ant
içerek göreve başlayacakları belirtilmekte, (m.13)
- Kurulun,
her yıl sonunda etkinlikleri ve önerileri içeren bir rapor hazırlayarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan bir karma komisyona sunması
öngörülmekte, (m.22)
- Kurumun
geliri, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine bu amaçla konulacak
ödenekten oluşturulmakta, (m.30)
- Başdenetçi
ve denetçilerin göreve bağlı suça ilişkin ceza soruşturma ve kovuşturması
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının iznine bağlanmakta,
(m.33)
- Yasanın
Başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları ile ilgili
kurallarının yürütmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmektedir.
(m.41)
Yasa
koyucunun, kuşkusuz, hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasaya
uygun olmak koşuluyla her konuda yasal düzenleme yapma yetkisi
vardır.
Bu nedenle,
her şeyden önce anayasal sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına elverişli olup olmadığının
incelenmesi gerekmektedir.
Anayasanın
başlangıcında ve 6 ncı maddesinde, ulus istencinin mutlak üstünlüğü
ve egemenliğin kayıtsız, koşulsuz Türk Ulusunun olduğu belirtilmiş;
Türk Ulusunun egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkelere göre yetkili
organları eliyle kullanacağı kabul edilmiştir.
Devlet
organları Türk Ulusu adına egemenliği kullanırken karmaşa yaratılmaması
ve düzenin bozulmaması için, tüm çağdaş parlamenter demokrasilerde
olduğu gibi erkler ayrılığı ilkesi benimsenmiş; erkler ayrılığının,
belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı uygar bir işbölümü olduğu vurgulanmış; egemenliği kullanan
devlet organları arasında üstünlük bulunmadığı, üstünlüğün Anayasa
ve yasalarda olduğu belirtilmiştir.
Anayasamıza
göre, egemenliği Türk Ulusu adına kullanacak üç erk, yasama, yürütme
ve yargıdır. Bu erklerden her biri ulus egemenliğini kendi görev alanıyla
sınırlı biçimde kullanacaktır. Nitekim, Anayasanın 7, 8 ve 9 uncu
maddelerinde yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki
alanı net olarak belirlenmiştir.
Anayasanın,
- 7
nci maddesinde, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olduğu, bu yetkinin devredilemeyeceği,
- 8 inci
maddesinde, yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulunca, Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceği,
- 9 uncu
maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı,
belirtilmiştir.
Anayasa
koyucu, erklerin, özellikle yasama ve yürütme erklerinin, Anayasada
yer verilen işbirliği ve denetime ilişkin kurallar dışında, görev
ve yetki yönünden kesin ayrılıklarını benimsemiştir.
Bu husus,
Anayasanın 8 inci madde gerekçesinde şöyle anlatılmaktadır:
“1961
Anayasası bu felsefeye sadık kalarak, yürütmeyi devletin yönetiminde,
bütün faaliyetlerinde yasama kuvvetine bağlı, yasamaya tâbi bir
kuvvet olarak düzenlemiş idi. Halbuki, modern hayatta yürütme kuvveti
devletin beyni, hareket gücünün kaynaklandığı motorudur. Bundan
dolayıdır ki, 1961 ilâ 1980 arasındaki devrede karar almak kudretinden
yoksun hükümetler görülmüştür. İşte bu duruma son vermek için yürütme
yasamaya tâbi bir organ olmaktan çıkarılmış, her iki kuvvetin devlet
faaliyetlerinin düzenlenmesinde eşitlik ve denklik içinde işbirliği
yapmalarını öngören parlamenter hükümet sistemi bütün gerekleriyle
uygulanmaya konmuştur. Bu nedenle, yürütme 1961 Anayasasında olduğu
gibi bir görev olmaktan çıkartılmış, yürütme gerekli yetkilere sahip
ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getiren bir kuvvet
olarak düzenlenmiştir.”
Yürütme
organı, siyasal niteliği ile hükümeti, teknik niteliği ile de
“idare”yi kapsamaktadır. Yürütmenin siyasal kanadı olan hükümet,
izlenecek genel politikayı belirlemekte ve bununla ilgili kararlar
almakta; teknik kanadı olan “idare” ise, bu kararları somutlaştırmakta,
teknik ve günlük gereksinimleri giderecek biçimde görev yapmaktadır.
Anayasanın
üçüncü kısmında “Cumhuriyetin Temel Organları” düzenlenmekte; bu kısmın birinci bölümünde “Yasama”ya,
ikinci bölümünde de “Yürütme”ye ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir.
Yasama
bölümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, görev ve yetkileri,
etkinlikleri, bilgi edinme ve denetim yolları, seçimler ve milletvekillerine
ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Yürütme
bölümünde ise, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve “idare”ye ilişkin
kurallara yer verilmiştir. “İdare”, yukarıdaki açıklamalara uygun
biçimde Anayasanın yürütme bölümünde yer almıştır.
Bu
açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, anayasal sistem, Türkiye Büyük
Millet Meclisine bağlı, “idare”nin eylem, işlem, tutum ve davranışlarını
inceleyip, araştıran bir kurum oluşturulmasına olur vermemektedir.
Öte
yandan, yasamanın yürütmeyi denetlemesi, yalnız siyasal denetimi
kapsamakta ve denetim yolları Anayasanın “Yasama” bölümünün
98-100 üncü maddelerinde düzenlenmektedir. Bunun dışında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu
oluşturulması Anayasaya göre olanaklı değildir.
Ayrıca,
Anayasanın 87 nci maddesinde, “idare”nin eylem ve işlemlerinin incelenip,
araştırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri
arasında sayılmamıştır.
Üstelik,
Anayasanın “Yargı” bölümünde bulunan 125 inci maddesinde, “idare”nin
her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı tutulmuştur.
“İdare”nin
eylem ve işlemlerinin yargısal denetim dışında incelenip, araştırılması
ancak, yürütmenin kendi içinde oluşturacağı denetim kurum ya da birimleriyle
olanaklıdır.
Yapılan
açıklamalar karşısında, bugünkü anayasal sistemin, Türkiye Büyük
Millet Meclisine bağlı bir kamu denetçiliği kurumu kurulmasına
olanak vermediği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenle,
5521 sayılı Yasanın 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci
maddeleri erkler ayrılığı ilkesi ile anayasal sisteme uygun düşmemektedir.
2-
5521 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinde,
“(1)
Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, Türkiye Cumhuriyetinin
Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü
eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.
(2) Ancak;
a) Cumhurbaşkanının
tek başına yaptığı işlemler ile re'sen imzaladığı kararlar ve emirler,
b) Yasama
yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,
c) Yargı
faaliyetlerine ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve
eylemleri,
ç) Türk
Silahlı Kuvvetlerinin salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri,
Kurumun
görev alanı dışındadır."
denilerek,
maddenin (1) inci fıkrasında Kamu Denetçiliği Kurumunun görevlerine
yer verilmiş, (2) nci fıkrasında da, Kurumun görev alanı dışında tutulan
işlem, eylem ve etkinlikler düzenlenmiştir.
Maddenin
(1) inci fıkrasına göre, "idare"nin her türlü eylem ve işlemi
ile tutum ve davranışına ilişkin yakınmalar Kurumun görev alanına
girmektedir.
Anayasa
incelendiğinde, merkezî yönetim ve yerinden yönetim örgütlerinden
oluşan "idare"nin yürütme erki içinde, onun siyasal olmayan,
kamu görevinin yürütülmesi için örgütlenen bölümünü oluşturduğu
görülmektedir.
Dolayısıyla,
yasama ve yargı erklerinin işlem, eylem ve etkinlikleri, hem
"idare" kapsamında olmadığından, hem de anayasal sistem
izin vermediğinden Kurumun görev kapsamına girmemektedir.
Ayrıca,
Anayasa'nın 105, 125 ve 159 uncu maddelerinde yargı denetimi dışında
tutulan işlem, karar ve emirlerin, yasa ile Kamu Denetçiliği Kurumunun
görev kapsamına alınması anayasal kuralların özüne ters düşmektedir.
Cumhurbaşkanının anayasal konumu, devletin ve yürütmenin başı sıfatı,
işlem, emir ve kararlarının yasa kapsamına alınmasına engel oluşturmaktadır.
Anayasal
düzen ve kurallar nedeniyle yasa kapsamına alınamayacak konuların,
yasa kapsamında imiş izlenimi verilip istisna olarak düzenlenmesi,
hukuk devleti ilkesinin önemli konularından olan yasa yapma tekniği
ile bağdaşmamakta, dolayısıy
3-
5521 sayılı Yasanın,
- 11
inci maddesinde,
"(1)
Başdenetçi veya denetçilerden birinin görev süresinin bitmesinden
doksan gün önce, bu görevlerin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde
ise sona erme tarihinden itibaren onbeş gün içinde durum, Kurum tarafından
Başkanlığa bildirilir.
(2)
Başkanlık tarafından ilan edilen başvuru süresi içinde, 10 uncu maddede
yazılı nitelikleri taşıyanlardan, Başdenetçi veya denetçi aday
adayı olmak isteyenler Başkanlığa başvuruda bulunurlar.
(3) Komisyon,
Başdenetçi seçiminde başvuruda bulunan aday adayları arasından
üç adayı, denetçi seçiminde, başvuruda bulunan aday adayları arasından,
seçilecek denetçi sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin
bittiği tarihten itibaren otuz gün içinde belirleyerek Genel Kurula
sunulmak üzere Başkanlığa bildirir.
(4) Genel
Kurul, bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde, Başdenetçi ve
denetçi seçimlerine başlar.
(5)
Başdenetçi veya denetçi, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile
seçilir. Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde
ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğunun
oyunu alan aday seçilmiş olur. Bu oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu
sağlanamadığı takdirde en çok oy alan adaylardan, seçilecek aday sayısının
iki katı kadar aday ile seçime gidilir. Üçüncü oylamada karar yetersayısı
olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Birden fazla denetçi
seçimi yapılacağı durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası
düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Seçilecek üyelerin sayısından fazla verilen
oylar geçersiz sayılır.
(6) Seçim,
Kurumun Başkanlığa başvuruda bulunduğu tarihten itibaren en geç
doksan gün içinde sonuçlandırılır.
(7) Bu
madde hükmü, denetçi sayısının ondan az olması ve denetçi sayısının
yetmediğinin Başdenetçi tarafından Başkanlığa bildirilmesi halinde
de uygulanır.
(8) Bu
maddede yer alan süreler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
olması veya ara verme sırasında işlemez.",
- 15
inci maddesinde,
"(1)
Başdenetçinin veya denetçilerin 10 uncu maddede sayılan nitelikleri
taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya seçildikten sonra
kaybetmeleri halinde, bu durumun Komisyon tarafından tespit edilmesini
takiben Başdenetçi veya denetçinin görevinin sona ermesine Genel
Kurul tarafından görüşmesiz karar verilir.
(2) Seçilmeye
engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi
veya denetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun
bilgisine sunulmasıyla, Başdenetçi veya denetçi sıfatı sona
erer.",
- Geçici
1 inci maddesinde,
"(1)
İlk Başdenetçi ve en az beş denetçinin seçimi ile Kamu Denetçiliği
Kurumu kurulur.
(2) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün sonra Başkanlık
tarafından Başdenetçi ve beş denetçi seçimi için aday adaylığı başvuru
süreci başlatılır ve 11 inci maddede öngörülen usule uyularak seçim
sonuçlandırılır.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Yasanın
11 ve geçici 1 inci maddelerinde, Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi öngörülmüş; 15 inci
maddesinde de Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunca görevden alınabileceği belirtilmiştir.
Kurumun
asli ve sürekli görevlerini yerine getirecek Başdenetçi ve denetçilerin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi konusunun,
Anayasanın 87 nci maddesi yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasanın
değişik 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkilerinin,
- Yasa
koymak, değiştirmek ve kaldırmak,
- Bakanlar
Kurulunu ve bakanları denetlemek,
- Bakanlar
Kuruluna belli konularda yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi
vermek,
- Bütçe
ve kesinhesap yasa tasarılarını görüşmek ve kabul etmek,
- Para
basılmasına ve savaş ilânına karar vermek,
- Uluslararası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak,
- Üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af
ilânına karar vermek,
- Anayasanın
diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri
yerine getirmek,
olduğu
belirtilmiştir.
Görüldüğü
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri 87 nci maddede
tek tek sayılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu görev ve yetkilerin
dışına çıkması olanaklı görülmemektedir.
Nitekim,
87 nci maddenin gerekçesinde, "Anayasanın diğer maddelerinde
öngörülen yetkileri kullanma ve görevleri yerine getirme şeklindeki
hükümlerin genel nitelikteki görevleri düzenleyen bu maddeye
alınması uygun görülmüştür. Zira bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasada gerek bu maddede gerek diğer maddelerinde düzenlenmiş
olan bütün görev ve yetkilerini kapsayacak şekilde düşünülmüştür"
denilerek, tüm görev ve yetkilerin bu maddede düzenlendiği belirtilmiştir.
Anayasanın
bu maddesinde ve diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine
kamu görevlilerini seçme ya da atama görev ve yetkisi veren açık
bir kural bulunmamaktadır.
Bu durumda,
Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında
sayılmayan kamu görevlisini seçme ya da atama yetkisinin yasa ile
verilmesinin uygun olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
01.11.1990
günlü, 3677 sayılı "Sayıştay Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun"un kimi maddelerinin
iptali istemiyle açılan dava sonunda verilen Anayasa Mahkemesinin,
11.07.1991 günlü, E.1990/39, K.1991/21 sayılı kararı bu konuya ışık tutacak
niteliktedir.
Söz konusu
kararda, Sayıştay Yasasının Başkan ve üyelerin seçimine ilişkin 5
inci ve 6 ncı maddeleri Anayasanın 87 nci maddesi yönünden incelenirken;
"…Anayasanın
TBMM'nin görev ve yetkilerini belirleyen 87 nci maddesi ile Sayıştayın
görev ve yetkilerini düzenleyen 160 ıncı maddesinde Sayıştay Başkan
ve üyelerinin seçimleri ile ilgili herhangi bir hüküm getirilmemiştir.
Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında sayılmayan
bir konunun bir yasa ile Meclise verilmesinin Anayasaya uygun olup
olmayacağı öncelikle belirlenmelidir.
aa)
Anayasanın 160 ıncı maddesinde, Sayıştayın Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetleme yapacağı öngörülmüştür. TBMM ile Sayıştay
arasındaki bu ilişki, Sayıştayın kuruluşunu, üyelerinin seçimini,
denetiminin kapsamını ve böylece hukuksal yapısını belirler.
Anayasa,
Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimi konusunda açık bir kural koymamıştır.
Ancak, bu konuda yasa ile yapılacak düzenlemenin de Sayıştaya
ilişkin Anayasanın 160 ıncı maddesi ile TBMM'nin görev ve yetkilerini
sayan 87 nci maddesinin özüne ve sözüne uygun olması gerekir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan anayasal bir organın Başkan
ve üyelerinin seçimi Anayasada gösterilmemiş ise de, bu seçimlerin
TBMM Genel Kurulunca yapılması anayasal sistemin, diğer bir anlatımla,
TBMM ile Sayıştay arasındaki doğal ilişkinin sonucudur…"
yargısına
varılmıştır.
Anayasa
Mahkemesinin bu kararında; Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev
ve yetkilerinin Anayasanın 87 nci maddesinde tek tek sayıldığı, bu
görev ve yetkiler arasında yasama dışındaki organlara üye seçme
görev ve yetkisinin bulunmadığı, böyle bir görev ve yetkinin yasa
ile verilmesinin de ancak, o organ
Nitekim,
Yüksek Mahkeme, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile üye seçme yetkisi
verilen kurum arasında, anayasal sistemden kaynaklanan bir ilişkinin
bulunmaması durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisine o kuruma
üye seçme yetkisi veren yasa kuralını iptal etmektedir. Bu bağlamda,
4756 sayılı Yasanın, "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu"na Türkiye
Büyük Millet Meclisince üye seçilmesine ilişkin kuralları, Anayasa
Mahkemesinin 21.09.2004 günlü, E.2002/100, K.2004/109 sayılı kararıyla
iptal edilmiştir.
Anayasada
kamu denetçiliği konusuna ve bu denetimi yapacak organa ilişkin
özel bir düzenlemenin bulunmaması ve Anayasanın 87 nci maddesinde
ya da diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine Kamu Denetçiliği
Kurumunun Başdenetçi ve denetçilerini seçmek görevinin verilmemiş
olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile adı geçen Kurum
arasında, Anayasa Mahkemesinin yukarıda değinilen kararında
söz edildiği gibi, anayasal sistemden kaynaklanan doğal ve zorunlu
bir ilişki bulunmadığı açıktır.
Gerçi,
5521 sayılı Yasada, Kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında
çok sıkı bir bağ kurulmuştur, ama, bu bağın "anayasal sistemden
kaynaklanan" bir bağ olmadığı kuşkusuzdur.
Bu nedenlerle,
5521 sayılı Yasanın 11,15 ve geçici 1 inci maddeleri, Anayasanın
87 nci maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca,
Yasanın 13 üncü maddesinde, Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda andiçerek göreve başlayacakları
belirtilmiştir ki; seçimleri Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılması
Anayasaya uygun düşmeyen Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu yerine işin önemine uygun bir başka kurul
önünde yemin etmeleri daha uygun olacaktır.
4-
5521 sayılı Yasanın 26 ncı maddesinin (2) nci fıkrasında,
"(2)
Uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri ve
yeterlik sınavının şekli ile uzman ve uzman yardımcılarının görev,
yetki ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir."
denilerek,
uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına ilişkin
ilke ve yöntemlerin yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anayasanın
128 inci maddesinde,
- Devletin,
kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görüleceği,
- Memurların
ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işlerinin yasayla düzenleneceği,
belirtilmiştir.
Bir kamu
tüzel kişisi olarak oluşturulmak istenen Kamu Denetçiliği Kurumunun,
Yasada yer verilen kuruluş amacı ve görevleri incelendiğinde, genel
idare esaslarına göre kamu hizmeti gören bir Kurum, bu Kurumda çalıştırılacak
uzman ve uzman yardımcılarının da, kamu hizmetinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevleri yerine getiren kamu görevlileri olduğunda
kuşku bulunmamaktadır.
Bu durumda,
Kurumda çalıştırılacak uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki
ve çalışma ilke ve yöntemlerinin yasayla düzenlenmesi gerekirken,
bu konuların yönetmeliğe bırakılması Anayasanın 128 inci maddesiyle
bağdaşmamaktadır.
Öte
yandan, Anayasanın 6 ncı maddesinde, hiçbir kimse ya da organın kaynağını
Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı; 7 nci maddesinde
de, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin
olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasada
yasayla düzenlenmesi öngörülen bir konunun, yasada genel ilkeleri
konulmadan, sınırı ve çerçevesi çizilmeden yönetmeliğe bırakılması,
Anayasanın 7 nci maddesine de aykırı düşmektedir.
Nitekim,
14.07.2004 günlü, 5225 sayılı "Kültür Yatırımları ve Girişimlerini
Teşvik Kanunu"nun, Kültür ve Turizm Bakanlığı denetim elemanlarının
görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma ilke ve yöntemlerinin
yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin kuralı, Anayasa Mahkemesinin
08.12.2004 günlü, E.2004/84, K.2004/124 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5521 sayılı
"Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu", 3, 4, 9, 11, 13, 15, 22,
26, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddelerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve
104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Olağanüstü
toplantı çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek
için, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1 inci
sırada yer alan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (x)
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon
raporu 1151 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı, İçtüzüğün 91
inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
Tasarının
tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen Ömer Özyılmaz, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özyılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
20 dakikadır Sayın Özyılmaz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Madem temel yasa, hani, Bakan nerede? Bakan yok!
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) – Hani Millî Eğitim Bakanı?! Temel yasada bakmayan
var!
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Özel okullar olduğu için Ticaret Bakanını oturtmuşlar!
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) – Özel okul olduğu için mi Ticaret Bakanı oturdu acaba?!
AK PARTİ
GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Özel Öğretim Kurumları Yasasının görüşmeleri üzerine Grubum adına
söz almış bulunuyorum; AK Parti Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, AK Parti Hükümetimiz geçtiğimiz dört yıl içerisinde
demokratikleşme, ekonomi, sağlık, sosyal güvenlik ve ulaşım alanlarında
ve daha pek çok alanlarda yapmış olduğu reform niteliğindeki güzel
çalışmalardan sonra, şimdi de, eğitim sistemimizin çok önemli bir
sorununu çözmek üzere Özel Öğretim Kurumları Yasasıy
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Siz Hükümet adına mı konuşuyorsunuz?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Bildiğiniz gibi, 1965 yılında çıkarılan Özel
Öğretim Kurumları Yasası, o günden bugüne kadar…
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Millî Eğitim Bakanı nerede?!
BAŞKAN
– Sayın Uzdil, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - …ciddî anlamda ele alınamamış ve artık işlevini
yitirme durumuna gelmişti. Dünyada ve ülkemizde, eğitim öğretim
alanında, özel öğretim alanında çok ciddî gelişmeler olmasına rağmen,
1965 yılında çıkarılan Özel Öğretim Kurumları Yasası, artık bugüne
cevap veremez duruma gelmişti. İşte, hem çağdaş anlamda biz bir özel
öğretim yasası oluşturmak hem de eğitimimizin bu önemli sorununun
çözümünü sizlerle beraber sağlamak üzere bu yasayı getirmiş bulunuyor
Hükümetimiz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) – Hükümet üyesi misin?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kanunu görüşürken, genelde
iki konu üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bunlardan birincisi, devlet
ve devlet anlayışına bakışımız; ikincisi de, özel öğretim kurumları
müessesesine ve bu müesseseye bakışımız nedir, onunla ilgili konuşma
yapacağım.
Bildiğiniz
gibi, bizim yakın tarihimizde, çeşitli sebeplerden dolayı devlet
her şeyimizi kuşatmış bir anlayış içerisindeydi, her şeyi devlet
yapardı, her şeye devlet karar verirdi; fakat, 20 nci Asrın sonlarında
başlayan bir anlayışla, günümüzde artık her şeyi devlet eliyle yapma,
bütün dünyada olduğu gibi bizde de bu anlayış ortadan kalkmak üzeredir.
Devletin yapacağı işler vardır, halkın yapacağı işler vardır. Dünyada
gelişen anlayışa göre, bireyin ve grupların yapamayacağı derecede
önemli ve büyük işleri devlet eliyle toplumlar yapıyorlar. Dışpolitika,
yargı, iç ve dış güvenlik gibi konular tamamen devletin görevi;
ama, eğitim gibi, sağlık gibi, tarım gibi pekçok konuda devlet vizyon
belirliyor, standart belirliyor, denetleme yapıyor; ama, uygulamayı,
halkla beraber, hem kamu kurumları hem özel sektör kurumları ve gönüllü
kuruluşlar birlikte yapmaktadırlar. Bizim eğitim sistemimizde,
maalesef, bugüne kadar, devlet egemen bir şekilde eğitim sistemimiz
yürütülmüştür. Yani, vizyon belirleme, standart belirleme, denetleme
vesairenin yanında, okullardaki uygulamayı da tamamen kamu eliyle
yapmışız. İşte, bu, dünyadaki gelişmelere aykırı bir durumdur.
Değerli
arkadaşlar, bugün, dünyada, artık, eğitim sistemleri, hiçbir ülkede,
sadece kamu kaynaklarıyla ve sadece devlet eliyle yürütülmemektedir.
Bu, zaten, günümüzde, hiçbir ekonominin kaldıramayacağı bir yük
haline gelmiştir. Hiçbir ekonomi, ne Amerika devletleri ne Avrupa
devletleri ne Japonya gibi dünyanın en önde gelen ekonomilerine
sahip devletlerin, artık, bugün, eğitimin yükünü, ekonomik yükünü,
finansmanını sadece kamu kaynaklarıyla yürütmeleri mümkün değildir.
Dolayısıyla,
dünyada gelişen ve şu anda çok önemli ilerlemeler kaydetmiş olan yeni
anlayışta, kamunun yanında özel sektör ve gönüllü kuruluşlar da bu
işin içerisine çekilmiştir, girmiştir, halk ve kamu birlikte bu işi
yürütmektedir; çünkü, bundan bir asır öncesine kadar, insanlar eğitimin
önemini ve ondan yararlanmayı bu kadar içselleştirmemişlerdi. Şu
anda, artık -7’den 77’ye demeyeceğim- insanlar, dünyaya geldiğinden
itibaren eğitim almak istemektedirler. Bu çok önemli bir şeydir; bu
çok güzel bir durumdur. Bilgi çağının, ancak bu şekilde yaşanacağını
da hepimiz bilmekteyiz; ama, şu da bir gerçek ki, böyle, bütün insanların
istediği bir hizmeti de sadece kamu kaynaklarıyla değil, özel sektörün
ve gönüllü kuruluşların da katkısıyla yürütebiliriz.
Dünyaya
baktığımızda, bu manada, değerli arkadaşlar, bazı devletlerde
yüzden 15’ten, 20’den başlayan trendin yüzde 50’lere, 60’lara kadar yükseldiğini
görmekteyiz. Bizim içerisinde bulunduğumuz çağdaş, gelişmiş dünyadaki
devletlere baktığımızda, bunun böyle olduğunu görmekteyiz. Bu ne
demektir? Bir ülkede okula giden öğrencilerin yüzde 40’ı, yüzde
50’si özel okula gidiyor; bu ne demektir; o ülkede yıllık hazırlanan
bütçenin, 100 kişi için hazırlanmış olan bütçenin 50 kişiye harcanacağı
anlamına gelmektedir bu.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – O ülkedeki kişilerin geliri kaç lira; ona da bakalım.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla, kamu da burada rahatlamaktadır,
özel okullara çocuklarını gönderen veliler de çok daha kaliteli
bir eğitim almaktadırlar. Özel okullar bir ülkede geliştiği oranda,
o ülkedeki fakir ve yoksul halk da ve onların çocukları da çok daha
kaliteli bir eğitim alırlar; çünkü, özel okullara çocuklarını gönderen
velilerin boş bıraktığı yerde, tamamen, o imkânları elde edememiş
olan velilere, daha kaliteli, daha üstün ve daha güzel hizmet verilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla, eğitimin finansmanının bugün, artık,
hem kamu kaynakları hem özel sektör hem halkın gücü hem de gönüllü kuruluşlar
eliyle karşılanması, çağdaş dünyanın gelmiş olduğu noktadır ve çok
da doğru bir noktada bulunmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, şunu da ifade edeyim: Bir memlekette demokratikleşmenin
ve dolayısıyla piyasa ekonomisinin gelişmesi oranında, o ülkede
özel okulların da geliştiğini görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle, bir
memlekette özel okullar ne kadar gelişmişse, o memlekette demokratikleşme
ve piyasa ekonomisi de o derece içselleştirilmiş demektir.
Demokratikleşme
hususunda çok ciddî adımlar atan Hükümetimiz, bu yasada da, biraz
sonra sayacağım şekilde çok ciddî tedbirler almaktadır.
Bir
başka açıdan baktığımızda, değerli arkadaşlar, eğer bir hizmeti sadece
kamu eliyle yürütüyorsanız, orada tekelleşme var demektir. Tekelleşmenin
olduğu yerde de, muhakkak körelme ve içe kapanma meydana gelir, kalite
tutturulamaz orada.
Dolayısıyla,
bakınız, beraber olduğumuz çağdaş ülkeler içerisinde özel okulculuk
açısından en geride biziz, yüzde 2 bile değiliz. Avrupa’da en düşük
devlet yüzde 15’tir. Yüzde 30-40-50 olan devletler de vardır, özel okulculuğun
geliştiği devletler de vardır.
HÜSEYİN
GÜLER (
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Meclise yanlış bilgi vermeyin.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Yüzde 2’dir. Bizimki yüzde 2 de değil, hatta,
yüzde 1,9’dur.
HÜSEYİN
GÜLER (
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Yüzde 30’a çıkarmak için Avrupa Birliğine…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Müsaadenizle…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Avrupa’da kişi başına gelir kaç para, Türkiye’de
kaç para?! Bunu da söyler misiniz?! 4 000 dolara 30 000 dolar.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Bunları konuşacağız şimdi. Müsaadenizle…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yüzde…
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) – Bir de öğretmenlik yaptın değil mi yahu?! Yazık!
Ayıp oluyor ama… Olmuyor.
BAŞKAN
– Sayın Tiryaki, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Sizin bu yaptığınız ayıp asıl. Ben şerefimle 25
yıl öğretmenlik ve öğretim üyeliği yapmışım. Bunun ayıp neresinde?!
Ayıp sizin şu yaptığınızdadır.
BAŞKAN
– Lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Özyılmaz. Lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi bizde demokratikleşmenin
ve finansman kaynağını karşılamanın yanında, buradaki zorlukların
yanında asıl zorluk şuradadır: Kamudaki eğitim bir tekelleşme halindedir
ve sıçrama yapamamaktadır. Niçin? Çünkü, bir rekabet yoktur. İnsanlık
tarihine baktığımızda, dün de bugün de, eğer bir kurumda, bir yerde
rekabet varsa, orada daha büyük bir dinamizmin, daha büyük bir canlılığın
ve daha güzel bir gelişmenin olduğunu herkes bilir. Bunu inkâr etmemek
lâzım.
Ben
bunları söylerken, elbette ki, kamu alanında yapılan eğitimi küçük
görmüş değilim. Hayır, öyle bir şey yok. Onu öyle düşünenler bizi tanımamış
demektir. Ben bu eğitim sisteminde okumuşum, doçent olmuşum. Bu eğitim
sistemini kötüleme anlamında söylemiyorum, daha iyiye ulaşma anlamında
bunu söylüyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Özel okulda okusaydınız profesör olurdunuz kesin(!)
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, daha iyiye ulaşmak için
yüzde 2’yi bizim, ne edip edip yüzde 20’lere, yüzde 30’lara çıkarmamız
lâzım. Bu, her yönden önemlidir. Ben bunu kastediyorum. O zaman, düşünün,
özel okullar yüzde 30’u oluştursa bu memlekette, özel okullarla kamu
okulları arasında çok ciddî bir rekabet olacak ve bu rekabet ortamında
ülkemizde o yavrularımız, o çok ileri zekâda olan yavrularımız daha
iyi yetişecekler, daha iyi gelişeceklerdir. Dolayısıyla, kaliteli
bir eğitime ulaşmanın bir başka yolu da özel öğretim kurumlarını daha
da geliştirmektir.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – 1 000 YTL’yi niye geri çektiniz, 1 000 YTL’yi?
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenle.. Müsaadenle…
Bunları
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Ama, niyet farklı!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir memlekette özel okulların
geliştirilmesi, o memleketin -tekrar ediyorum- hem demokratikleşmesi
açısından, hem eğitimin kalitesinin yükselmesi açısından, hem de
finansman sorununun çözümü açısından fevkalade önemlidir.
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) – Yakacak parası veremiyorsun okullara ya!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Şimdi, özel okullara yapılacak bir desteği,
bir yardımı muhalefet öyle lanse ediyor ki, sanki kamu okullarından
parayı alıp özel okullara aktaracakmışız gibi. Hayır, böyle bir şey
yok. Tam aksine, özel okullara yapılacak destek, onların daha da gelişmesini,
daha da ilerlemesini ve daha da yaygınlaşmasını sağlayacaktır. O
okulların yükü, tamamen o okullara çocuklarını gönderen veliler
tarafından üstlenilmektedir. İşte onların çocuklarının başka
okullara, özel okullara gitmesi neticesinde… Düşünün, biz 14 000
000 çocuk için şu anda 17 katrilyon para ayırıyoruz.
Bildiğiniz
gibi, AK Parti Hükümetlerinin dört yıldır yaptığı bir husus vardır;
bütün kamu bütçesinde, diğer bütün bakanlıkların önüne geçirmiştir
Millî Eğitim bütçesini; ama, -az önce söylediğim gibi, dünyanın hiçbir
ekonomisi bunu tek başına kaldıracak güçte değildir- bununla beraber
okullarımızda sıkıntı vardır.
İşte,
özel okulları biraz destekleyip, onların gelişmesini ve oraya 4
000 000 öğrencinin gittiğini düşünün değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) - Devlet okullarına kömür veremiyorsunuz ya!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – O 4 000 000 öğrencinin gittiğini düşünün, bizim,
17 katrilyonu 14 000 000 öğrenciye değil de 10 000 000 öğrenciye harcadığımızı
düşünün, çok daha kaliteli, çok daha iyi eğitim alacağını herkes bilir.
Dolayısıyla,
sizin, biliyorum; sizin, özel sektöre, özel girişimciye, özel okullara
karşı bir alerjiniz var, onu biliyorum; ama, bu alerji…
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Senin de devlete karşı alerjin var, devlete; devlete
karşı alerjin var senin.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) – Sen konuşmanı yap, konuşmanı!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bu alerji, bakın, dünyanın her tarafında bu anlayış
kaldırıldı, bir kenara atıldı. Siz de kendinize gelin; siz de kendinize
gelin. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bu doğru politikaya karşı çıkmak yerine, desteğiniz
nedir onu söyleyin arkadaşlar.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) – Sen öğlen ne yedin? Yağlı yemişsin, yağlı; yağlı
yağlı konuşuyorsun.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kanun tasarısıyla
hangi yenilikleri getirdiğimizi kısaca arz edeyim.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar olmayan birtakım yenilikleri kısaca
arz ediyorum: Birincisi, özel okullar dışındaki özel öğretim kurumlarının
açılış ve kapanışlarının valiliklerce yapılması hükmünü getirmişizdir.
Yani, herhangi bir kurs açılması tamamen valiliklere aittir.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) – Sen özel okulda mı okudun Hoca?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi, öğretime başlama izni alabilmek
için gerekli belgelerle, en geç, öğretim yılı başından üç ay önce
başvurma şartını kaldırmış bulunuyoruz. Yani, en geç, öğretime
başlamadan üç ay önce başlama şartını kaldırmış bulunuyoruz.
Üçüncüsü,
özel öğretim kurumlarının açılışlarında istenen en az ödenmiş sermaye
ve malî teminat şartını da kaldırmış bulunuyoruz.
Dördüncüsü,
her özel öğretim kurumunun bir müdür tarafından yönetilmesi zorunluluğu
kaldırılmıştır. Şimdi düşünün, bir müessesenin, ilköğretim okulu,
lise, fen lisesi gibi bölümleri vardı, bunların her birine ayrı
bir müdür, ayrı bir müdür yardımcılığı, ayrı sekreterlik getirilmesi
mecburiyeti vardı; bunu ortadan kaldırdık, özel okul sahiplerini
rahatlatmış olduk.
Bir diğer
önemli husus, değerli arkadaşlar, ihtiyaç halinde kamu okullarında
görevli ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık
ders saati sayısını dolduran öğretmenlerin, sadece özel okullarda
-başka kurslarda değil, sadece özel okullarda- ders saati ücretli
olarak derse girebilecekleri hükmünü getirdik. Bu vesileyle, hem
ders saati yükü az olan öğretmenlerimizin daha çok eğitim faaliyetinde
bulunmalarını sağlamayı hedefliyoruz hem de, değerli arkadaşlar,
özel okullardaki öğretmen açığını bir noktada da olsa kapatmaya çalışıyoruz.
Bir diğer
önemli husus, demokratikleşme açısından çok önemli bir husustur, buna
özel okullar belli ölçüde de olsa karşı çıkıyorlar ama, özel öğretim
kurumlarında çalışan öğretmenler bugüne kadar sendikalı olamıyorlardı.
Bu kanun tasarısıyla, özel okullarda öğretmenlik yapan arkadaşlarımız
da sendikalı olabilecekler artık.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Güzel; buna bir şey demiyoruz.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Daha niceleri var bir şey demeyeceğiniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ne sendikası ya?!. Devletteki sendikalı öğretmenler
grev yapabiliyor mu; ne sendikası?!. Göstermelik sendikalar bunlar!
Kimi kandırıyorsun Ömer Bey! Sen öğretmenlik yapmış adamsın yahu,
bilmiyor musun bunları!
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen… Niye müdahale ediyorsunuz!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, şimdi…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sendika… Ne sendikası?! Hükümet oturuyor da öğretmenlerle
toplu görüşme yapıyor mu?!
BAŞKAN
– Sayın İnce, biraz tahammül eder misiniz; lütfen...
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın İnce, bu, şu andaki konu değil.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, Ali Rıza Bey teşekkür etti, sen de teşekkür
et.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Karşı çıkacağına teşekkür et.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Öğretmenler teşekkür edecek size seçimde, göreceksiniz!..
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar özel okullar
reklam veremiyorlardı, ilan asamıyorlardı…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ne veremiyorlar?! Boy boy her tarafta öğrenci isimleri
var.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) –
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …bunları da rahatlattık. O yönde de ciddî gelişmeler
var.
Arkadaşlar,
bir diğer önemli husus, bugüne kadar, bakın, dikkat edin…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Nasıl veremiyorlar yahu; bütün gazeteler öğrenci
ilanlarıyla dolu.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugüne kadar memleketimizde
özel okullar maalesef okul olarak görülmüyordu, herhangi bir anonim
şirket gibi, masrafları, su, elektrik, doğalgaz, buna benzer masrafları,
kamu okullarının yaklaşık 5 katı fazla para ödüyorlardı; şimdi,
biz, bu kanunla, özel okullarımızı da kamu okullarıyla aynı seviyeye
getirdik. Kamu okulu elektriği kaça kullanacaksa, kaç liraya kullanacaksa
özel okul da, kamu okulu suyu kaç liraya kullanacaksa, özel okul da,
diğer masraflar da aynı olacak.
Bir diğer
önemli husus, özel öğretim kurumlarında ücretsiz öğrenim görecek
öğrenci sayısının tespitinde, kurumda öğrenim gören öğrenci sayısı
esas alınmış ve yüzde 3’e çıkarılmıştır. Kurumun öğrenci sayısının
yüzde 3’ü kadar en az, orada parasız öğrenci okuyacaktır, bu da yasa
gereğidir.
Bir diğer
önemli husus, değerli arkadaşlar, özel okullarda okuyacak yabancı
uyruklu öğrencilerin oranı yüzde 20’den yüzde 30’a çıkarılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, hem özel okulların geliştirilmesi
hem özel okullara çocuklarını gönderen velilere destek verilmesi
hedef edilmiştir, ama bugün ama yarın bunlar gerçekleştirilecektir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Bir de azınlık okullarını söylesene, Müslüman kardeşlerimiz
de duysun.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Şunu ifade edeyim ki, biz, yoksul halkımızı,
özel okula gidemeyen halkımızı elbette çok önceden beri düşünmekteyiz.
İşte, bakın, okullarımız açıldı, okullarımıza bedava kitaplarını,
öğrencilerimizin takdim ettik. Yıllardan beri bunu yapıyoruz, bunu
AK Parti Hükümeti başlattı ve devam ettiriyor.
MEHMET
KARTAL (Van) – Astarı yüzünden pahalı.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Keşke onuruyla, parasıyla kitap alacak düzeye getirseydiniz!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Bildiğiniz gibi… Bildiğiniz gibi…
Hiç
karşı çıkmayın buna, hiç karşı çıkmayın, ayıp ediyorsunuz!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Bir de azınlık okullarına ne haklar verdiğinizi anlatsan
da sayın vekillerimiz bir dinleseler!..
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen…
Sayın
Özyılmaz, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Gümülcine’deki, İskeçe’deki Türklere ne muamele
yapılıyor, siz ne yaptınız karşılığında onu bir anlat da bir dinlesinler!
BAŞKAN
- Sayın ince, lütfen…
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Muharrem Bey, sıra gelince konuş, oradan bağırma!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Kitaplarını vermenin yanında, ilköğretim
okuluna, ortaöğretim okuluna ve üniversiteye giden…
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN
– Sayın İnce… lütfen Sayın İnce…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yanlış aktarıyor Sayın Başkanım.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …parasız ve yoksul vatandaşlarımıza…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yanlış aktarıyor.
BAŞKAN
– Sayın İnce, bir yasa görüşülüyor; söz istersiniz, kürsüden istediğiniz
şeyi söylersiniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Söyleyeceğim tabiî.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz, buyurun.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, fakir ve yoksul halkımızı
AK Parti olarak biz zaten baştan beri destekliyoruz, onlara her türlü
desteği veriyoruz. Gerek yeşilkart vesilesiyle gerek sosyal güvenlik
vesilesiyle gerek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu yardımları
vesilesiyle gerek okullarda çocuklarının kitaplarını hazır ve
nazır etmemizle…
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …gerekse ilköğretime…
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …ortaöğretime ve üniversiteye giden…
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …fakir vatandaşlarımızın çocuklarına her ay
destek vermekle zaten onları destekliyoruz.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – İş verdiniz mi, iş?! İş verdiniz mi?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Onu da verdik. Bak…
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Ne zaman verdiniz?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, yayınlandı bugün.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Ne zaman verdiniz?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın Anadol, bugün yayınlandı, işsizlik ilk
defa bizim dönemimizde yüzde 8’e düşmüş…
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …ilk defa yüzde 8’e düşmüş…
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Ali Dibolarla mı?!
ÖMER ÖZYILMAZ
(Devamla) – …bunu bilesiniz Sayın Anadol.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Yalandan kim ölmüş yahu?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Yani, eğer siz devletin bilgilerine güvenmiyorsanız,
o ayrı bir şey.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz, teşekkür ediyorum.
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bakın, ilk defa bu yıl AK Parti Hükümeti döneminde…
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …yıllardan beri bu yıl…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – İşsizlik rakamları da Dim Çayının üzerinden geçmiş
gibi!
BAŞKAN
– Teşekkür edin, lütfen Sayın Özyılmaz.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bitiriyorum…
BAŞKAN
– Hayır, baştan ilan ettim Sayın Özyılmaz, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Kanser ilaçlarını listeden çıkarttınız, yapmayın
yahu!
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN
- Teşekkür için Sayın Özyılmaz, sadece.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …bu vesileyle bu kanun tasarısının…
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – …ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor,
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özyılmaz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – İşsizlik rakamları da Dim Çayı üzerinden geçmiş gibi!..
BAŞKAN
- Tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin
Altay, Sinop Milletvekili.
Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu üzerindeki değişiklikle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî
Eğitim Bakanlığıyla ilgili ve çok önemli bir kanunu görüşüyoruz.
Millî Eğitim Bakanının nerede olduğunu, bu saat itibariyle nerede
olduğunu, ne yaptığını çok merak ediyorum. Bir ülkenin Millî Eğitim
Bakanı için böylesine hassas, önemli bir kanun görüşülürken bu Parlamento
çatısının dışında daha başka ne gibi önemli işi olabilir, merak ediyorum.
Sayın Başbakanla beraber Bursa’da, bütün Bursa’daki öğrencileri
toplayıp propaganda mı yapıyor, bilmiyorum; öğrenmek istiyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisinin, yani, bütün milletimizin ifade ettiği şekliyle
AKP’nin, eğitimi ticarîleştirme anlayışı, arzusu, bugün, en somut
bir şekilde vücut ve ifade bulmuştur. Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili
Özel Öğretim Kurumları Kanununu görüşüyoruz, Hükümeti Sayın Ticaret
Bakanı temsil ediyor. Bu da, çok büyük bir rastlantı mıdır; yoksa, niyetinizin
açık ifadesi midir; bunu da bilemiyorum.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Sanayi ve Ticaret Bakanı…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yasayı, Türkiye Büyük Millet
Meclisini olağanüstü toplantıya çağırarak, Avrupa Birliği uyum
yasaları statüsünde buraya getirdiniz. Bu Avrupa Birliği dayatmalarının
tadı kaçmıştır. Sizin de içinize sinmediğine emin olduğum birçok
yasa, böyle peyderpey, beşinci uyum, altıncı uyum, yedinci uyum, sekizinci
uyum paketi altında gelip geçmektedir.
Avrupa
Birliğine elbette ki evet; ama, başımız dik, alnımız açık bir şekilde.
Yerlerde sürünen bir Türkiye’nin Avrupa Birliğine gidiş sürecine
evet demek mümkün değil; benim kanıma dokunuyor, benim onuruma dokunuyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Avrupa Birliğine evet; ama, ulusal onurumuz
zedelenerek, ulusal onurumuz incinerek Avrupa Birliğine gidiyorsak,
o yolda bir süreci götürüyorsak, bu, benim kanıma dokunuyor, onuruma
dokunuyor; size dokunur, dokunmaz, onu bilmem.
Bu yasalar,
bize göre, uyum yasaları değildir. Bu yasalar, ipotek yasalarıdır.
Her geçen gün sonu gelmeyecek, sonu bitmeyecek taleplerine Avrupa
Birliğinin, ya istiklal ya ölüm şiarıyla kurulmuş bu Meclisin daha
fazla tahammül etmesi, edebilmesi de mümkün değildir.
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) – Bravo[!]
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Şimdi, özel öğretimi görüşüyoruz. Sayın Özyılmaz,
AKP Grubu adına konuşurken “eğitimin kamu eliyle yapılması dünyadaki
gelişmelere aykırıdır” dedi. Macaristan’da Başbakanın yalan söylediği
ortaya çıkınca, halk, hükümetin üstüne yürüdü. Bu kürsülere gelip
de, bu kürsülerden –nerede Sayın Özyılmaz- millete yalan söylemeyin,
ayıp oluyor! Verdiğiniz bütün rakamlar yanlıştır.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Verdiğiniz bütün rakamlar yanlıştır.
Bir şeyi
de söyleyeyim: Bizim parti olarak -benim şahıs olarak- özel okullara
bir alerjimiz yok.
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) – Var, var.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Belli oluyor…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bizim bir alerjimiz var.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Tarikat okullarına var.
ENGİL
ALTAY (Devamla) – Bizim bir alerjimiz var; cumhuriyetin temel değerlerini
içine sindiremeyen herkese alerjimiz var, herkese alerjimiz var.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Ancak bu kadar saptırılır.
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Sayın Özyılmaz, tasarıda şunlar var, bunlar var diye
anlattı. 5 inci maddeye niye hiç değinmediniz? 5 inci maddeyi okumadınız
mı? Bu tasarının 5 inci maddesine Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin
her birinin ayrı ayrı dikkatini çekmek isterim. Bu tasarının 5 inci
maddesi nedir biliyor musunuz; Müslüman mahallesinde salyangoz
satmaktır, evet, bu odur; bu böyle geçiştirilecek, sizlerin oyuyla
da yasalaşacak. Yarın meydanlarda bunun hesabını veremezsiniz.
Şimdi,
bu tasarının, önünüzdeki sıra sayısı 1151 olan metnin genel gerekçesine
bir bakın. Bu genel gerekçesinin 3 cümlelik bir ifadesi var:
1- Eğitim
devlete bir yük. Biraz önce Sayın Özyılmaz da söyledi.
2- Bizim
eğitime ayıracak paramız yok.
3- Devlet
okulları kalitesiz. Sayın Özyılmaz da o kalitesiz devlet okullarından
geldiğini de söyledi; ama, bu tasarının, getirdiğiniz tasarının
gerekçesi bu 3 cümleyle izah ve ifade edilebilir.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) – Hiç ilgisi yok.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Şimdi ben anlatacağım ilgisini ilgisizliğini.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Bunlara hep cevap vereceğim, ona göre.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Neye cevap verirsen ver, genel gerekçe ortada.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz diyoruz ki ve sizi uyarıyoruz ki, bu tasarının
5 inci maddesiyle, Türkiye'de, Osmanlıda ve cumhuriyetin ilk yıllarında
olduğu gibi misyoner okulların kapısı aralanmaktadır. Bunu size tarihî bir uyarı olarak sunuyorum.
Türkiye‘de bu tasarı kanunlaştığında, Hıristiyanlık anlayışına
dayalı eğitim organizasyonlarının
kapısı aralanıyor. Uyarıyorum, dikkatinizi çekiyorum; milletlerarası
özel eğitim kurumları, yabancı okullar ve azınlık okulları ile ilgili düzenlemeler bunu getiriyor
ve diyor ki tasarı: “Mütekabil mevzuat
ve uygulamalar dikkate alınarak hazırlanır…”
Geçen
Sayın Haluk Koç Yunanistan’dan gelmiş, isyan ediyor; Yunanistan’daki
Türklerin, oradaki azınlık durumundaki Türklerin eğitimle ilgili,
sosyal yaşamlarıyla ilgili gördükleri muameleye isyan ediyor.
“Bu mütekabil mevzuatı dikkate alır” diyor tasarı. Motamot karşılığı
da yok, esnek; yanlıştır, doğru değildir.
Bu tasarıyla,
Bakanlıkça uygun bulunması durumunda farklı öğretim programlarına
ve haftalık ders çizelgelerine
imkân tanınıyor. Nedir bu farklı öğretim programları, nedir; bunu
merak ediyoruz. Kaçak eğitim kurumlarına Türk Ceza Kanununda yaptığınız
bir değişiklikle getirdiğiniz serbestliği burada da daha legal
bir şekilde mi getireceksiniz? Bu farklı eğitim programları nedir?
Şimdi,
kurumda çalışacak personelle ilgili bu tasarı ne getiriyor bilmiyor
musunuz; 3 tane öğretmen 1 müdürle özel okul açma yetkisi getiriyor
tasarının 8 inci maddesi.
Bu tasarıyla,
bakın, bir şey daha geliyor: Bu yıl, özel okuldaki, bir özel okuldaki
öğretmenlere bir soruşturma neticesinde görevden el çektirilirse,
devletin valisi tedbir almakla yükümlüdür; yani, devletin valisi,
devletin öğretmenini senin özel okuluna tedbiren görevlendirecektir.
Bunu da epeyce düşünmek lâzım. Bu görevlendirmenin süresi, sınırı
ve malî boyutu da muğlaktır.
Şimdi,
malî hükümleri basından öğrendik. Bütçe Komisyonunda müteaddit
defalar sizi uyardığımız, ikaz ettiğimiz şu meşhur 1 milyar meselesinde
ve kredi faizlerinin yüzde 50 meselesinde sizi uyardık. Şimdi onu
çekeceğinizi duyuyoruz. Çektiniz mi, yani çekecek misiniz, bilmiyoruz;
ama, bir şeyi biliyoruz ki, şuraya geldiğiniz günden beri yaptığınız
her beş işten bir tanesi Anayasaya aykırıdır. Bu da Anayasaya aykırı
iş ve işlemlerinizden biridir.
Sadece
o değil, 12 nci maddeyle Bakanlık -bak bak şimdi- 4734’e göre kurumlardan
hizmet satın alabilir. Kriteri ne, endazesi ne, süresi ne; yok. Yani,
size yakın, cumhuriyete uzak yakın bir özel kurumdan…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Ya, bunları konuşmayın!
BAŞKAN
– Sayın Öksüz, lütfen…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Bu kadar da olmaz canım!
ENGİN
ALTAY (Devamla) -…Bakanlık, “kardeşim, buradaki 400 öğrenciyi bana
okut” diyebilecek…
BAŞKAN
– Şimdi cevap verecekler… Lütfen Sayın Öksüz…
ENGİN
ALTAY (Devamla) -…bunu söylüyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, cumhuriyetten uzak ne demek?! Bunu
nasıl kabul edersiniz?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bu kabul edilemez. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Altay, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz?! Grup başkanvekilleri
dinliyor, çıkıp cevap verirler.
Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Evet, ederler; biz de ne söylediğimizi anlatırız.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Bize yakın olmak cumhuriyete yakın olmaktır!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Şimdi, “su, doğalgaz, elektrik giderleri resmî okullarla
aynı durumda alınır” diyor. Bu, doğru, olabilir. Yahu, bunu şöyle
yapsanıza: Suyu, doğalgazı, elektriği, resmî okullara değil de camilere
endeksleyin. Camiler daha ucuz su alıyor, daha ucuz elektrik alıyor.
AHMET
SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – 65 kuruş…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Burada da bir iyilik yapın bu okullara.
Sonuç
ve kanaat…
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Sen camiye karşı mısın?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bu yasa…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Kim camiye karşı olacak yahu?! Belden aşağıya vurmayın!
Ne camiye karşı olacak! Din hortumcusu!..
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Ayıp yahu!..
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu yasa Türkiye’de…
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, duymuyor musunuz?! İşte din hortumcusu,
din hortumcusu!..
BAŞKAN
– Lütfen Sayın İnce… Böyle bir usul yok Sayın İnce… Lütfen…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – “Camiye karşı mısın” diyor, lafa bak! Kim var burada
camiye karşı?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Kim o benim camiye…
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Ben söyledim…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Kim bu sözü söylediyse, bilsin ki… Sen benim Müslümanlığımı
sorgulayacak kadar Müslüman mısın değil misin, onu ben bilmiyorum.
Ne alakası var?!
BAŞKAN
– Sayın Altay…
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Sen şimdi söylediğini edepli buluyor musun?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Edepli konuşun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Hayır, sen edepli konuş.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Yok öyle yağma!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Kimin iyi Müslüman olduğunu ancak Allah bilir; bırakın
bu işleri. Siz burada misyoner okullarına, Hıristiyanlık anlayışıyla
okul dizayn edilmesine göz yumun, ondan sonra…
BAŞKAN
– Sayın Altay…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bize dini siz öğretemezsiniz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
HARUN
AKIN (Zonguldak) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bize dini siz öğretemezsiniz; hadi oradan!..
BAŞKAN
– Sayın Altay, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Deveyi havuduyla götürün, ondan sonra bize Müslümanlık
taslayın!
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Ayıp, ayıp!
ATİ
HARUN
AKIN (Zonguldak) – Malı götürün, sonra da “Müslümanız” deyin!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasa yanlıştır,
bu yasa sakıncalıdır. Daha ileri gidiyorum; bu yasa tehlikelidir.
Bu ülkede misyonerlik faaliyetlerinin resmî okul statüsünde yeniden
hortlatılmasına, Hıristiyanlık anlayışı içerisinde eğitim kurumları
dizayn edilmesine içiniz elveriyorsa… Dindarlık taslayıp taslayıp
da bizim Müslümanlığımızı sorgulayacağınıza, burada, ne kadar
dindar olduğunuzu, dinimize ne kadar bağlı olduğunuzu, vereceğiniz
oylarla gösterin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Şimdi,
biraz önce, Sayın Özyılmaz “eğitime” dedi, bakın “eğitime bütün bakanlıklardan
fazla kaynak ayırıyoruz” dedi. Yanlış bir ifade. Eğitime kaynak ve…
Eğitimin zaten çok ciddî bir kaynak ve nitelik sorunu var. Sade kaynak
ve nitelik yok, güven sorunu var, başarı sorunu var, fırsat eşitliği
sorunu var, dağlar gibi. Önümüzdeki günlerde muhtemelen, getireceğimiz
bir gensoruyla bu çarpıcı konulara hep beraber yer vereceğiz; ama,
gayri sâfi millî hâsılanın yüzde 3’ünü eğitime ayırıyorsun, sürünerek
koştuğun, Avrupa Birliği sürecinde sürünerek koştuğun ülkelerin
en azı 6 ayırıyor.
Devlet
kendi okullarını milletin gözünün önünde kötü okul ilan edebilir
mi?! Bir öğretmen olarak, oniki yıl dağlarda çalışmış, birleştirilmiş
sınıflı okullarda öğretmenlik yapmış bir öğretmen olarak, bu tür ifadelerden,
bu tür gerekçelerden utanç duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
iktidar sözcüsü dedi ki: “En büyük bütçeyi biz Millî Eğitime verdik.”
Millî Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesi... Cari giderleri boş ver,o,
Bakanlığın kapasitesine göre olacak.
AHMET
SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – 600 000 öğrenci...
ENGİN
ALTAY (Devamla) – 2002’de yüzde 22, 2003’te 16, 2004’te 14, 2005’te 12,
2006’da 10,21. Hani en çok parayı Millî Eğitime verdiydin?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Söyleyeceğim şimdi.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Ne söyleyeceksin?! Bu benim verdiğim rakam, senin
Millî Eğitim Bakanının... Senin derken, yanlış anlaşılmasın, sizin
Millî Eğitim Bakanınızın, Türkiye’nin Millî Eğitim Bakanının...
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sizin de Bakanınız.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – ...2005-2006 eğitim istatistikleri CD’sinden alınmıştır.
Bak,
şimdi, bu da, 2002-2003 eğitim istatistikleri CD’si. Bu istatistikleri
geçtiğimiz bütçelerde burada mevzu ettik; 2002 ile 2005 arasında
hiçbir gelişmişlik yok, hiçbir nüans yok, hiçbir pozitif gelişme yok
dedik. Sayın Bakan işe uyandı, bu yıl bunu kitap değil de CD yaptı. Zannetti
ki, biz bunlara bakmayacağız. Bunlara da baktık.
Değerli
milletvekilleri, şurada dört yıldır beraber çalışıyoruz. Birbirimizin
çayını içtik, yemeğini yedik. Size yalvarıyorum, bir öğretmen olarak
yalvarıyorum.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) – Niye yalvarıyorsun?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bu, 2002-2003 Millî Eğitim Bakanlığının resmî sayısal
istatistik verileridir, bu da 2005-2006 istatistik verileridir.
Allahaşkına şu ikisini bir karşılaştırın, bana bir tane pozitif
gelişme getirin, sizden özür dileyeceğim. Pozitif gelişme...
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) – Yalvarmaya gerek yok; mecbur, doğrusu yapılacak.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – 1998’de bu bütçe yüzde 37,3’tü, biliyor musunuz?! Sizin
övündüğünüz Millî Eğitim yatırım bütçesi 10,21. Resmî kaynak. Geçen
yıl da -hatırlayın- okullaşma oranlarıyla ilgili Sayın Bakanla tartışırken,
okullaşma oranı düştü dediğimizde, çıktı, bizim yanlış ifade ettiğimizi
söyledi. Bu -hepinizin odasında var- 2006 programı; yani, bunu şöyle
açtığınızda, şurada yazar: 2 Kasım 2005, sayı 25984; Resmî Gazete
bu. Bu Resmî Gazete, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik döneminde
okullaşma oranlarında düşüş olduğunu yazıyor. Bu yazıyor, bu. Bundan
daha resmî bir belge olabilir mi?!
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) – Boş tarafından bakıyorsun!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Şimdi, gel de, o doluyu göster.
Şimdi,
bu memlekette… Değerli milletvekilleri, bu memlekette… (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
onlar, zaman çalmak için sizi böyle tahrik ediyorlar.
Bu memlekette,
bir veli, çocuğu devlet okulunda okuyan bir veli, 26 kalem, ayrı ayrı,
okula para ödüyor, bunu biliyor musunuz?!. 26 ayrı kalem halinde, değişik miktarlarda,
sıradan vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın, devlet okulunda
okuyan çocuklarına para ödediğini biliyor musunuz?!..
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) – Amma abartmışsın; yok öyle bir şey.
BAŞKAN
– Sayın Aydınoğlu, lütfen…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Ayıp ediyorsunuz… Azıcık bir şeyler okuyun… Ne alakası
var, gel göstereyim sana.
Şimdi,
bakın, okullaşma oranlarını söyledim. Siz, bu memlekette okulöncesi
öğrenim çağına gelip de, 6 000 000 öğrencinin, okulöncesi eğitim-öğretim
alamadığını biliyor musunuz?! Türkiye’nin nüfusu 70 000 000; 6 000
000’dan bahsediyorum. Çağ nüfusuna gelmiş 6 000 000 çocuğun bu hizmeti
alamaması bile, dört yıl orada oturan bir Millî Eğitim Bakanının “ben
işin gereğini yapamadım” deyip, istifa etmesi için çok yeterli bir
sebeptir. Bahsettiğim, 6 000 000 öğrenci; 6 000 000, bu memleketin evladı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Sayın Başbakan bugün Bursa’da eğitim vadisi açıyormuş ve demiştir
ki, eminim, “92 000 derslik yaptık,
bu ülkeye kazandırdık” demiştir. Bakın, 92 000 dersliği bilmem, biraz
sonra derslikleri de veririm size de… (AK Parti sıralarından gürültüler)
bir şeyi biliyorum… Vereceğim, vereceğim…
Millî
Eğitim Bakanının seçim bölgesi Van’da bir derslik başına kaç öğrenci
düşüyor biliyor musunuz; 52 tane. Şanlıurfa’da 63 tane, Batman’da
47 tane, Başbakanın şimdi olduğu Bursa’da bir derslik başına 42 öğrenci
düştüğünü biliyor musunuz?! Bunun normları 24’tür, daha ideali
16’dır…
YAHYA
BAŞ (İstanbul) – Daha önce ne kadardı?
ENGİN
ALTAY (Devamla) –Şimdi…
Söyleyeceğim…
Söyleyeceğim… Hiçbir şey değişmedi. Nasıl teslim aldıysanız, öyle.
Bakın, ben size bir kötü rakam vereyim, belki buna canınız sıkılır.
Verdiğim rakam, arkadaşlar, buradan…
Bir
dinleyin… Bu memlekette, siz iktidara geldiğinizde, 10 062 tane
ikili öğretim yapan okul vardı, sabahçı-öğlenci.
Dört
yıldır bu Bakanlık size teslim. Bu millet bu Bakanlığı size teslim
etmiş kalite için, başarı için. Geldiğiniz noktada 10 062 tane ikili
öğretim yapan okulun sayısı ne olmuş biliyor musunuz; 13 227 olmuş.
Bu mu başarı?! Bunun neresiyle…
YAHYA
BAŞ (İstanbul) – Sayısı artmış.
ENGİN
ALTAY (Devamla) - İkili öğretim yapan okul sayısını düşürmek, hatta,
ortadan kaldırmak övünülecek bir iştir. Onu ortadan kaldıranın
önünde şapka çıkarırız.
Şimdi,
özel öğretim… Türkiye’de, 189 000 özel ilköğretim öğrencimiz var, 76
000 de özel ortaöğretim öğrencimiz var.
Şimdi
“Avrupa’da en az yüzde
MEHMET
S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Böyle rakam olur mu?!
ENGİN
ALTAY (Devamla) - İsviçre’de kişi başına millî gelirin bizim 10 katımız
olduğunu da o zaman bilmiyorsunuz.
MEHMET
S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Böyle mukayese olur mu?!
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Analiz böyle yapılır hocam!
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Şimdi, Türkiye’de bazı özel okulların kontenjanları
boş. Ben şimdi isim vermek istemiyorum; ama, özel okula girmek için noter
huzurunda kuraya giren öğrenciler var; yani, o denli kapasiteli,
donanımlı özel okul da var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bitti mi?
BAŞKAN
– Sayın Altay, sadece teşekkür için 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) – Başkan, hep konuşarak sözlerini kestiler; 5 dakika
daha süre verin.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Çok teşekkürler.
Türkiye’de,
birçok böyle notere gidip de kurayla öğrenci alan okul da var, birçok
da böyle, devlet desteği ya da bazı çevrelerin, cemaatlerin vereceği
burslarla öğrenci toplamaya çalışan okullar da var.
Kalite
sorunu olmayan özel okulun devlet desteğine ihtiyacı yoktur. Kalite
sorunu olan özel okulun, niyeti başka olan özel okulların, devlet desteğine
ihtiyacı olur. Öyle ki, 9 834 yöneticinin yeriyle oynayan, göreve
geldiğinden beri 9 834 yöneticinin yeriyle oynayan bir Millî Eğitim
Bakanlığının içine, artık, nifak girmiştir, “100 Temel Eser”le argo
girmiştir, “100 Temel Eser”le küfür girmiştir. İçine, nifak giren, argo
giren, küfür giren bir Millî Eğitim Bakanlığından iyi şeyler bekleyebilemeyiz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Çocuklarınızı Millî Eğitim Bakanlığından koruyunuz!
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, ben bir sataşmaya cevap vermek istiyorum...
BAŞKAN
- Sayın Özyılmaz, buyurun.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, Hatip, ismimi de vererek “yalan
söylüyor” dedi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Yalan söylüyorsun tabiî; işte rakam…
BAŞKAN
– Bir saniye Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Sinop) - Al, buradan bak.
BAŞKAN
– Sayın Altay, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Hakarette de bulundu; söz istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özyılmaz.
Tüzüğün
69 uncu maddesi gereğince, sataşma nedeniyle; ancak, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Hayhay.
BAŞKAN
- 2 dakikalık süre veriyorum Sayın Özyılmaz.
Sayın
Özyılmaz, buyurun; sataşma nedeniyle veriyorum.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Yine yalan söylerse, dinleyecek miyiz Sayın Başkan?!
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖMER
ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bakınız, bugün,
çok önemli bir konuyu görüşüyoruz; eğitim konusu ve Engin arkadaşım
da eğitimci kendisi.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) – Hani, Bakan nerede?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Müsaadenizle… Lütfen…
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) – Bakan nerede?!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Lütfen… Müsaadenizle… Müsaadenizle…
Arkadaşımız
da, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan arkadaşımız da, yıllarını
eğitime vermiş bir öğretmen arkadaşımızdır. Ben, bütün eğitimcileri
ayrı olarak sevdiğim gibi, Engin Beyi de severim.
Şimdi,
burada, önemli bir konuyu konuşurken, bir defa sinirli olmamamız
lâzım. Hepimiz için, istirham ediyorum; bir defa sinirli olmayalım.
Lütfen, hiç sinirle konuşulacak bir konu değil.
BAŞKAN
– Sayın Özyılmaz… Sayın Özyılmaz, lütfen, sataşmayla ilgili konuşur
musunuz; süreniz dolmak üzere.
Buyurun.
ATİ
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi, katkı sağlamak esas olmalıdır.
Şimdi,
Engin Beyin söylediği konuya gelince: Ben, sözü kendisine iade etmek
istemiyorum; ama, benim ne hususta yalan söylediğimi söylemedi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Söyledim ya.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Herhangi bir konuda “şu konuda yalan söylüyor”
demedi. Ben, bu sözü, kendisine, dolayısıyla, iade ediyorum; bir.
İkincisi,
arkadaşlar, biz yalan söylemeyiz; biz, burada, gerçekleri konuşuruz.
İsviçre
örneğini verdi. İsviçre’de her şey özelleşmiştir zaten.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ömer Bey, biz zaten sizin bakan olmanızı istiyorduk.
Şimdi burada Bakan yok!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Ayrıca, özel okulun bulunmasına gerek yok. İsviçre’de,
sizin kafanızdaki devlet yok orada, orada çok özel bir devlet yapısı
var. Dolayısıyla, orada özel okul ayrıca olmasına gerek yok. Dolayısıyla,
bizim sözümüz yalan değil, doğrunun ta kendisi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Şimdi, sen bana yalancısın diyorsun…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Hayır, ben öyle bir şey demedim.
ENGİN
ALTAY (Sinop)- Ne alakası var!.. Gel, bütün belgeleri topla, televizyonlarda
seninle tartışalım.
BAŞKAN
– Sayın Altay, lütfen…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, ben öyle bir şey demedim. Dinle beni şimdi…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ne alakası var!..
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli husus da…
Bakın, cumhuriyetimizi ve cumhuriyetimizin temel ilkelerini
hiç kimse tekeline almamalıdır. Aynen arkadaşımızın dediği gibi,
nasıl inancımızı, İslamı hiç kimse… (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Yılmaz…
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım…
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Lütfen… Bitirseydiniz Sayın Yılmaz. Baştan 2 dakikalık süreyi
başka türlü kullandınız siz.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Yılmaz…
Teşekkür
ediyorum.
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım…
BAŞKAN
- Lütfen!
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, cumhuriyeti tekelinize
almayın. Burada “cumhuriyete karşı olanlara alerjiniz var” diyerek,
bakın, asıl siz büyük hataya giriyorsunuz.(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Yılmaz!..
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Şu anda ülkeyi yönetenlere iftira ediyorsunuz!
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Yılmaz!..
ÖMER
ÖZYILMAZ (Devamla) - Ben de sizi müfteri ilan ediyorum!
BAŞKAN
- Sayın Yılmaz, oturur musunuz lütfen.
Teşekkür ediyorum.
ATİ
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Biz de o müfteriyi alıp yakanıza koyuyoruz!
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN
– Sayın Gündüz, buyurun.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma var
BAŞKAN
– Sayın Gündüz, ne söyledi ki size sataştı; buyurun.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – “Cumhuriyete uzak, size yakın okullara” diyerek
Grubumuza hakarette bulundu.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Hayır, cumhuriyete uzak yakın dedim.
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Altay, bir saniye…
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Söylediğiniz laf bu, ben de buna cevap vereceğim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Tutanağa bakın, ondan sonra söz verin.
BAŞKAN
– Sayın Altay, lütfen!..
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Yok, kulaklarımız yanlış mı duydu?!
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Yanlış duymuş…
BAŞKAN
- Lütfen Sayın Altay…
Buyurun
Sayın Gündüz; 3 dakikalık süre veriyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Al, tutanağa bak…
BAŞKAN
– Sayın Gündüz, 3 dakikalık süre vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, uzak demedim, uzak yakın dedim. Tutanağa
bakın, öyle söz verin o zaman.
BAŞKAN
– Sayın Altay, oturur musunuz! Oturun
lütfen!
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ben ne söylediğimi biliyorum!
BAŞKAN
– Siz konuşurken bu Parlamento sizi dinledi. Lütfen oturun!..
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Lütfen, oturur musunuz önce. (CHP sıralarından gürültüler)
K.KEMAL
ANADOL (İzmir) – Tutanağa niye bakmıyorsunuz Sayın Başkan?!
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Gündüz…
HARUN
AKIN (Zonguldak) – Başka zaman tutanağa
bakıyorsunuz! Tutanağa bakın o zaman!
BAŞKAN
– Sayın Gündüz, buyurun.
Yeni
bir sataşmaya mahal vermeden…
2.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
– Lütfen sayın milletvekilleri…
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – …gerçekten, ülkemiz için çok önemli bir konu Meclisin
gündeminde tartışılıyor. Aslında, çok güzel bir atasözümüz var:
“Sıkıntılar paylaşılarak azalır, sevinçler paylaşılarak büyür.
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) – Neyi paylaştınız ki?!
İRFAN
GÜNDÜZ (Devamla) – Türkiye’nin yamasının yarasına yetmediğini hepimiz
biliyoruz.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Sıkıntınız mı var?!
İRFAN
GÜNDÜZ (Devamla) – Hiçbir sıkıntımız yok!.. Lütfen dinle! Bak, ben,
herkesi sabırla dinliyorum; lütfen.
O yüzden,
burada, kaç senedir eğitime ayrılan bütçenin Millî Savunma Bakanlığını
geçerek, ilk defa en büyük bütçe olduğunu, bütün milletin huzurunda,
bu Mecliste sizlerin de huzurunda, biz, burada geçirdik. Bir defa,
bunu görmezlikten gelmek doğru değildir.
K.KEMAL
ANADOL (İzmir) – Bunun sataşmayla ne alakası var?!
İRFAN
GÜNDÜZ (Devamla) – Herkes elini vicdanına koyup söylemeli; bir.
İki;
bir şey daha söylüyorum: Gerçekten bizim kutsal değerlerimiz, sizin
de kutsal değerleriniz bizim de; bu konuda hiç kimse bizi yargılamaya
kalkmasın! Cumhuriyet, bayrak, devlet, millet, vatan bizim her şeyimizdir,
uğruna canımızı bile veririz. Bunu hiç kimse kendi tekeline almamalı!
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Nasıl yapacaksınız; onu söyle!
İRFAN
GÜNDÜZ (Devamla) – Sonra, kutsal değerleri böyle tahkir ve tezyif
edercesine, ya, camilerle de bunu kıyaslasanız gibi böyle küçültücü
ifadeler aslında doğru değildir. Bizim, birbirimizi kırmamamız
lâzım; burada oturup, gerçekten bu kanunun doğru yönleri varsa elbirliği
içerisinde savunalım, yanlışlar varsa onları düzeltelim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Buna inanıyor musunuz?!
İRFAN
GÜNDÜZ (Devamla) – O yüzden, bakın, burada, okulları, işte size yakın;
ama, cumhuriyete uzak gibi tasnif etmek de yanlış. Burada, Türkiye’nin
kaynakları yetmediği için, yine Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde,
devletin denetim ve gözetiminde özel kaynakların da okullaşmaya
ayrılması… Bir tek misal vereyim ben: Benim seçim bölgem, sadece İstanbul’da,
İstanbul İl Özel İdaresi, geçen sene, 2005-2006, 11 000 derslik yapmıştır
ve sınıfların ortalaması, bugün 35 seviyesine düşmüştür, 60 kişiden.
O yüzden, bunları görmezden gelmek doğru değildir; herkes insaflı
olmalı, eğri oturup doğru konuşmalıdır.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gündüz.
ATİ
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) – 60 kişilik sınıflar var!
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Televizyonlarda cumhuriyete küfredenleri görmüyorsunuz
galiba!
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir; buyurun.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu
Tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğimiz gibi, bu hafta başında 2006-2007 eğitim-öğretim
yılı, dönemi başladı. Bu dönemin, öğrencilerimize ve onların velilerine,
ailelerine hayırlı olmasını ve ülkemize faydalar getirmesini
temenni ediyorum. Ancak, şunu da ifade etmek isterim ki, bu eğitim-öğretim
yılı da diğerlerinden farklı bir şekilde başlamadı. Hükümet, iktidara
gelirken verdiği sözlerin hemen hemen hiçbirisini gerçekleştiremedi.
En büyük vaatlerinden birisi olan eğitim sisteminin iyileştirilmesi
konusunda ileri adım atılamadı, hatta gerileme oldu. Bu örneklerden
yola çıkacak olursak -gerileme örneğinde- mesela, dün, televizyon
haberi olarak, İstanbul’un Bahçeşehir’indeki bir okulunda 75 kişinin
bir sınıfta olduğunu ve çifte öğretim yaptığını örnek vererek, bu
konuyu burada kapatmak istiyorum.
Buradan, konuşmamı şu şekilde sürdüreceğimi,
siz değerli milletvekili arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Bu, paket halinde getirilmiş kanun olduğu için, maddeler teker teker
görüşülerek, eksiklerini bizim saptamamız ya da görüşlerimizin
değerlendirileceğini düşünmediğim için, siz değerli AK Parti milletvekillerinin
oylarıyla kapalı şekilde kabul edileceğini bildiğimden, ben, Türkiye
Cumhuriyetinin eğitim sisteminin genelinden bahsetmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, günümüzde, küreselleşmenin ortaya çıkardığı koşullar,
tüm devletleri kendi boyutlarında bir arayışa itmiş, hızla değişen
ve gelişen tempoyu iyi yönetebilme çabasına yöneltmiştir. Bu çaba
da, devletlerin çağdaş dünyanın standartlarıyla buluşması ve bunun
ötesinde, uygarlığa katkıda bulunacak toplumsal ve kültürel altyapı
oluşturması, eğitim ve öğretim sisteminin öncü rol almasından geçer.
Bilimin teknolojiyi beslediğini tam anlamıyla kavrayan ülkeler
bir yandan silikon vadileri oluştururken, diğer yandan da bilgi teknolojilerindeki
ilerlemeler, sürekli çoğalan bilginin erişebilirliğinin etkisini
ve gücünü artırmıştır. Yeni haberleşme sistemleri bilgiyi inanılmaz
bir hızla dünyaya yaymakta, bu gelişmeler böylece yeni beceriler
ortaya çıkarmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, burada AK Parti milletvekillerinin, 350 milletvekilinden
çok azınlığının bu çıkaracakları yasayı takip ettiğini görüyorum.
Kuliste olan arkadaşlarımın özellikle Genel Kurulda takip etmesinin
Türk eğitim sistemine faydası olacağını umuyorum; çünkü, özel öğretim
yasasının çıkarılması tek başına özel okulların meselesi değildir,
Türkiye’nin eğitim meselesidir. O nedenle, arkadaşlarıma, özenle,
sistematik bilginin ne kadar önemli olduğunu, bugünkü teknolojiyi
nasıl yönlendirdiğini çok iyi algılayan ülkelerin nereye gittiğini
ve ekonomide nasıl kazanca dönüştürdüklerini hatırlatmak istiyorum.
Bu değişim,
teknolojiyi besleyen sistematik bilgi olarak, tabiî, insanların
insan gücüne, hatta düşünce gücüne
üstel oranda etki etmiş ve bu yolculukta devletler, hakikaten, alması gereken
yolu almışlardır. Yeni yüzyılda geçerliliğini sürdüren küresel
değişim, bireyin iletişim kurabilme, yaratıcı düşünebilme, hızlı
problem çözebilme, tutarlı mantıksal sonuçlar çıkarabilme gibi
yetişmiş insan vasıflarını kazanabilme, eğitimin en önemli özelliğidir.
Maalesef, böyle olduğu halde, siz, 75 kişilik sınıflarda, çiftli öğretimle
bunu nasıl sağlayacaksınız?.. Atatürk’ün önderliğinde kurulan cumhuriyetimizin
temel ve öncelikli hedefi çağdaş uygarlık düzeyini yakalamaksa,
dün olduğu gibi bugün de uygarlık ailesinin seçkin bir üyesi olacaksa
Türkiye, eğitimini gerçek anlamda önplana çıkarmalı ve bütün
imkânlarını eğitime harcamalıdır.
Dolayısıyla,
küresel rekabette bilgi önplana çıktığına göre, cumhuriyetimizin
çağı yakalamak kavgasında, eğitimle özellikle yetişmesi gereken
çocuklarımızın sokakta bırakılmaması için, Hükümet, şu anda bütün
gücünü ona ayırdığını iddia ediyor ve Bakanlık olarak en fazla bütçe
ayrılan bir bakanlık olduğu iddia ediliyor; ama, maalesef, gelinen
sonuç ortada durmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bilginin temel üretim faktörleri arasında birinci
sıraya yükseldiği küresel rekabette, üstünlüğün bilgi üretimine
ve paylaşımına bağlı olduğu günümüzde eğitim sisteminin üzerinde
bu kadar durmamızın değerli olduğunu sizler de takdir edeceksiniz.
Sanayi toplumunun ve kitlesel üretimin yerini bilgi toplumu aldığı
sürece biz de rekabetteki yerimizi almış olacağız.
Değerli
arkadaşlar, bunu başarmış ülkelere örnek olarak bakacak olursak,
mesela, Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanı, 1997’de yaptığı
bir konuşmada eğitime önem vermek için aynen şöyle diyor: Amerika
Birleşik Devletlerinin geçmiş elli yılda olduğu gibi gelecek elli
yılda da dünyanın lideri konumunu koruyabilmesini eğitimin kalitesinin
yükseltilmesine, gelişen ekonominin ve teknolojinin gereklerine
uyum göstermesine bağlamıştır. Bunun içindir ki, başta Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere gelişmiş ülkeler, eğitimde her zaman uzun dönemli
hedefler ortaya koyarak buna göre stratejilerini belirtmişler
ve stratejilerinde sonuca ulaşmışlardır.
Dünyadaki
bu genel eğilim ve eğitime yüklenen yeni işlev, esasen Türkiye’nin
kendi tarihsel gelişimi sürecinde hep olagelmiştir. Cumhuriyetin
kuruluş sürecinde, sanayi ve modernizm çağıyla aramızdaki farkı
kapatmanın ve geride kalmışlığı yenmenin en stratejik alanı olarak
eğitim düşünülmüştür. Eğitime o zaman yüklenen bu işlev, bugün önemini
daha da artırmıştır. Eğitim ve beşerî sermaye, yaşadığımız çağda
rekabet üstünlüğünü ispatlayan, kanıtlayan ve gerçekleştiren en
önemli bir güçtür. Üstelik, Türkiye, beşerî sermaye alanında diğer
ülkelerle mukayese edildiğinde, genç nüfusuyla avantajlar sağlayacak
bir ülke konumundadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bunun içindir ki, Anavatan Partisinin
görüşlerini bildirmek üzere huzurunuzdayken, Anavatan Partisinin
görüşünü ısrarla burada vurgulamak ve kayda geçirmek istiyorum.
Eğitim
sisteminin hızlı ve kapsamlı bir reforma tâbi tutulması gerektiğini
ısrarla vurguluyorum. Bu nedenle, genel bilgi verdikten sonra, Türkiye'nin
genç ve dinamik nüfus yapısı ile sahip olduğu demografik koşulları
dikkate alındığında, eğitim, ülkemizin temel amaçları doğrultusunda
yararlanabileceği ve insanî gelişme düzeyiyle rekabet gücünü
artırabileceği ortak bir faktör konumundadır. Bu sebeple de, ülkemiz
için stratejik önemi giderek artacaktır. Bu önemin herkes tarafından
benimsenmesi ve beşerî kalkınmanın kamu harcamalarıyla anlamlı
bir oranda desteklenmesi, ülkemiz ve toplumumuz adına yapılabilecek
en kârlı yatırım alanı olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu bilinçten hareketle, eğitim, Anavatan Partisinin
acil ve öncelikli gördüğü bir reform alanıdır. Bu nedenle, eğitim politikamızın
temel hedefi de, piyasa ve toplumun ihtiyaçlarına hizmet etmek
amacıyla eğitim sistemimizin tüm öğretim kademelerini, çağdaş gelişmeleri
kapsayacak bir şekilde yeniden yapılandırmak olacaktır.
Değişik
araştırma sonuçları, Türkiye'nin önümüzdeki yirmibeş yıllık dönemde
yaşayacağı demografik sürecin, çalışabilir nüfusun toplam nüfus
içindeki payının zirveye ulaşacağını göstermektedir. İşte, ortaya
çıkacak olan bu çalışan nüfus potansiyeli, söz konusu bu dönemde
ekonomik büyüme açısından çok önemli bir fırsattır, çok büyük bir değerdir.
Doğal
olarak, eğitimde köklü değişimlerin başarılmasının önünde çok sayıda
engel vardır. Bu engellerden dolayı çok sayıda kişiye eğitim hizmetini
sunmanın güçlüğü, diğer bir ifadeyle, günümüzde var olan sayısal
bir baskının bir süre daha devam edeceği gerçeğini kabul etmek durumundayız.
Bu nedenle Hükümete hak vermek gerekebilir; ancak, aradan dört yıl
geçti. Bu konuda, o nedenle, bu zamanın boşa harcandığını burada
hatırlatmak istiyorum. Şehirleşme, göç ve nüfus hareketliliği,
yine, bu konuda önemli bir faktördür.
Değerli
arkadaşlar, biz, Anavatan Partisi olarak “eğitimi, ülkemizin öncelikli
sorunu, hem de çözüm alanı görüyoruz” dedik. Bu, asla “eğitim önemlidir”
şeklinde, tekerleme çerçevesinde dile getirilmiş basmakalıp bir
ifade olarak algılanmamalı. Dolayısıyla, Anavatan Partisi olarak,
eğitimi, Türkiye’nin zihnî coğrafyasının, bir arada olma bilincinin
şekillendiricisi, gelişme ve çağdaşlaşma ile idarenin motor gücü
olarak görüyor ve kelimenin sözlük anlamıyla “eğitim”i her şeyin
merkezine yerleştiriyoruz ve bunu ısrarla tekrarlamak istiyoruz.
Zira, eğitim, millî gücün stratejik bir kaldıracıdır ve iki temel amacı
vardır.
Bunlardan
biri, insanlara bireyleşme imkânı sağlamaktır. Eğer, birey, gerçek
anlamda birey oluyorsa, o ülkenin kalitesinin ve tüm standartlarının
yükseleceğini sizler çok iyi takdir edersiniz.
Bir diğeri
ise, toplumsallaşmadır. Eğer, birey, toplum içerisinde toplumun tüm
değerleriyle kaynaşarak birey olduğunu ispat edecek standartları
kazanmışsa, o ülkenin geleceğinden endişe etmemek gerekir.
Her
iki amacın gerçekleşebilmesi için, eğitim politikalarının rasyonel
bir temele oturtularak çözülmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlar, geleneksel eğitimin gelecekte kullanmak üzere bilgi
depolamaya yönelik bilgi odaklı modeli kaldırılmalıdır. Depolanan
bilgi çok çabuk unutulur; yerine, öğrenmeyi ve bilgiye erişmeyi öğreten,
öğrenciye kavramsal düşünme yeteneği kazandıran, öğrenci odaklı,
çağdaş eğitim modeline geçilmelidir. İşte, biz, bunu sağlayacağız.
Dünyada
yaşanan ekonomik, teknolojik ve demokratik değişimler, organizasyon
değişimini zorunlu kılmaktadır. Bu değişim alanı, Türk eğitim sisteminin
çekirdeğini, hatta omurgasını oluşturmaktadır. Merkez teşkilatından,
en küçük birim olan okul örgütüne kadar, bütün yönetim ve iletişim
modellerinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Aksi halde,
mevcut yönetim modelleriyle, sistem, daha fazla içinden çıkılmaz
hale gelecektir. Nitekim, AK Partinin dört yıllık uygulaması, burada
gösterdiği beceriksizlik bunun ispatıdır.
Değerli
arkadaşlar, eğitim sistemimizde, acilen, kariyer sistemine dayalı,
köklü bir personel rejimi uygulamasına ihtiyaç vardır. Böyle bir
yapı oluşturmadan, diğer sorun alanlarında başarılı olunabilmesi
olanağı doğmayacaktır, olmayacaktır.
Muhterem
arkadaşlar, bu kapsamda, merkez teşkilatında en küçük birim olan
okul örgüt modeline kadar, yeni bir organizasyon modeli kurulmalı,
insan kaynakları modeli, eğitim ve istihdam standartları bakımından
tekrar gözden geçirilmelidir. Bu kapsamda, yerinden yönetim kuruluşlarına
yetki devri zorunludur, zarurîdir, zamanı geçmiştir.
Millî
Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası, merkezî idarenin öğretim programları
onayı ve denetimi, bakanlık, taşra örgütünün ise, okul yapımından
başlayarak, öğretmen alımlarına kadar tüm hizmetleri ve icra fonksiyonlarını
yerine getirecek şekilde düzenlenecek tarzda olmalıdır. Buna koşut
bir düzenleme de, okul yönetimlerinin öğretmen, öğrenci, idareci
ve okul aile birliklerinin etkin katılımına dayalı bir yönetişim
modeli etrafında olaylar programlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, okulların özellikle aileler tarafından sahiplenmesi,
sistemin hemen dönüştürülmesinde, hem de bu dönüşümün sürdürülebilir
olmasında kilit önemi vardır. Bu dönüşüm, eğer sürdürülebilirse
sonuçlar, çözülebilir ve burada personelin durumu çok önemlilik
arz eder. Eğitimde personelin yeni sürece uyum sağlaması bakımından
akademik eğitimlere ve aldıkları hizmetiçi eğitimlere de, bu derecede
performans sistemine geçilecek şekilde bir düzene sokulmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, devletimiz, eğitimle ilgili çalışmalara, ayrıca,
özel teşebbüsün eğitimde rol almasına çok hassas ve dikkatli bir şekilde
yaklaşmaktadır. Dünyada eğitime bu denli hassas yaklaşan çok az ülke
görülmesine rağmen sonuç alınamamıştır. Devletimizin bu konudaki
hassasiyetinde birçok haklı nedenleri vardır. Bu hassasiyetlerden
dolayı, dünyada pek az ülkede görülen yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Yani, bizim yasal düzenlemelerimize rağmen alamadığımız sonuçları
ortada görmek ve -neden alamadığımız-
nedenleri ortaya koyarak onu irdelemek durumundayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugünkü Anayasamız
“eğitim ve öğretim, devletin denetim ve gözetiminde yapılır” diyor;
çok doğru. Ayrıca, Anayasamız, özel öğretimin bir kanunla düzenlenmesini
ortaya koymuştur. Bu da sadece 1982 Anayasasında değil, daha önceki
anayasalardan beri devam edegelmiştir; ama, buna rağmen, özel öğretim
kurumları da beklenen hedefe ulaşamamış, arzuladığımız verimli
sonucu ortaya koymamıştır. Özel öğretimin düzenlenmesini Anayasa
hükmü haline getiren devletimiz, eğitimle ilgili konularda ne kadar
hassas olunması gerektiğini biliyor, bilmiştir; ama, sonuç alınamamıştır.
Bu arada, ayrıca, özel öğretim kurumlarının açılış ve işleyiş ve kapanmasını
düzenleyen 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu tüm özel öğretim
kurumlarını kapsıyor zaten. Özel öğretim kurumları faaliyetini
bu kanun ve Anayasa çevresinde yürütüyor.
Değerli
arkadaşlar “Türk vatandaşı veya onların kurduğu şirketler de –gene Anayasada bahsediyor- gelişigüzel
ve keyiflerine göre kurum açamazlar ve işletemezler” hükmünü getirmekte,
“eğitim kurumları yasalara göre açılır ve çalıştırılır” emrini
vermektedir. Oysaki, dünyanın pek çok ülkesinde yabancılar özel öğretim
kurumu açabiliyorlar. Eğitim kurumlarının denetimine ihtiyaç
duymayabilirler.
Burada
vurgulamak istediğim, önemli olan, devletin niyeti, yasalara koydukları
değil, pratikte uygulanan ve ortaya çıkan sonuçlardır. Bu kadar
ciddî şekilde, yasal olarak ele aldığımız bir konudan sonuç almayışımızın
nedenlerini bugüne kadar, dört yıl süre içerisinde AK Parti fark
edememiştir. Bu nedenle bunun üzerinde durmak istiyorum. Paket halinde
yasa çıkarmakla meselenin kısa sürede çözüleceğine sakın inanmayalım.
Değerli
arkadaşlar, mesela, 625 sayılı Yasanın 2 nci maddesi aynen şöyle
diyor: “Bu kurumlar faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler.”
İşte, özel öğretim kurumlarının püf noktası burada ortaya çıkıyor.
Devlet okulları ile özel okulları kıyaslarsanız, gerçek anlamda
özel okullarda öğrenci sayısı, sınıf sayısı, öğretmen kalitesi
itibariyle daha üst düzeyde olabilir; çünkü, devlet, resmî okullarında
öğretmene yeteri derecede emeğinin karşılığını veremediği
için özel okullara kaliteli öğretmenlerin kayması çok kolaydır.
Tüm
bunlara rağmen, özel okul yönetim anlayışı paraya yönelik olduğu
için, daha doğrusu kazanca yönelik olduğu için, ikinci şık, çok okullarda…
Mesela, birkaç ya da 5-10 özel öğretim okulunu bir kenara atarsanız,
diğerlerinde kâra yönelik olduğu için beklenen amaç burada da ortaya
çıkmıyor ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) – …devletin, halkından, cebinden çıkan paranın
gerçek anlamda hedefe ulaşmadığını görmesi gerekirdi şimdiye kadar,
göremedi. Bu kanun paket içinde getirildiği için sonuç çıkaramayacağını
tahmin ediyorum. O nedenle, bu noktada uyarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, uygulama sonunda isim satan, isim alan birtakım
kurumlar ortaya çıkmıştır; ancak, bir örnek vererek konuşmamı kapatmak
istiyorum. Hükümet, bütün çalışmalarda olduğu gibi, her konuda
hemen hemen partizanca olaylara yaklaşıyor ve bir örnek vermek istiyorum
sadece. AK Parti Hükümeti, bu yıl 1 000 öğrenciye burs vererek yurt
dışına göndermek istiyor ve kararlaştırdı; ama, Yüksek Öğretim Kurumu
çıkıyor, Türkiye’nin televizyonlarında, basında diyor ki: “Bu öğrencilere,
ben, üniversitede görev vermeyeceğim.” Üniversitesinin hükümete,
hükümetinin üniversiteye güvenmediği bir devlet yönetiminde,
özel öğretim kurumlarının bu şekilde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Akdemir, lütfen…
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Son süreyi teşekkür için veriyorum.
Buyurun.
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu.
Buyurun
Sayın Aydınlıoğlu.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili
şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgilerimle
selamlarım.
625 sayılı
Özel Öğretim Kurumu Kanunu 1965 yılında yürürlüğe girmiş, bugüne
kadar birçok defa değişikliğe uğramış, âdeta yamalı bohçaya dönmüştür;
fakat, yine de, günümüz ihtiyaçlarına, maalesef, cevap verememiştir.
Bu yüzden, kendi içinde tutarlı, AB hedefimizle uyumlu olan, günün
ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeni ve komple bir çalışma yapılmıştır.
Okullar
ve kolejlerde olduğu, gibi bankalar, ticarî kuruluşlar, imalat,
iletişim ve lojistik şirketler, hastaneler, oteller, havaalanları
ve diğer birçok alanda özelleştirmeye doğru gidilerek çok önemli mesafeler
alındığı büyük bir gerçektir; ancak, alınacak çok daha mesafenin olduğu,
hızla gelişen dünyamızda ayak uydurma adına bir gerçektir. Yapabileceklerimizin
en iyisini yapmaya çalışsak da, iyileştirmemiz gereken çok daha
alan vardır. Mükemmellik gerçekten ulaşılabilecek bir yer, bir hedef
değil, bir yolculuk olmalıdır.
Gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de en problemli
ve en zor sektörlerin başından, maalesef, eğitim sektörü gelmektedir.
İngiltere, Fransa, İtalya gibi gelişmiş ülkelerde bile millî eğitim
komisyonları her dönemde eğitim politikalarını revize etme durumunda
kalmışlardır. İngiltere’de yapılan bir toplantıda ülkede eğitim
seviyesinin yeni teknolojiye ayak uyduramadığı belirtilerek,
veliler, daha iyi bir eğitim için çocuklarını özel okullara göndermeye
başlamışlardır.
Teknolojik
alandaki büyük değişim ve gelişim, teknolojinin eğitime adaptasyonunu
zorunlu kılmaktadır. Geleneksel eğitim sistemiyle bilim ve teknolojideki
gelişmeleri yakından takip etmek mümkün değildir. Ayrıca, günümüzde
kaynakların kıt olduğu, artık, herkes tarafından kabul edilen bir
gerçektir. Bu durumda, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kıt
kaynakları en iyi biçimde değerlendirmek ve özel sektörün bu alana
yatırımlar yapmasını mutlaka sağlamak gereklidir. Eğitimde planlama,
program geliştirme, denetim dışındaki hizmetlerin bir bölümünün
özel sektöre aktarılması, ülkemizdeki okullaşma ve eğitimde kaliteyi
artırma problemimizi daha kısa sürede çözüme kavuşturacaktır.
Şurası
bir gerçektir ki, özel okullar halkımızın talebinden doğmuştur. Özel
okulların çoğalmaya başlamasıyla birlikte Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okulların da hem fizikî kalitesi hem de eğitim-öğretimdeki başarı
grafiği hızla yukarıya doğru çıkmaya başlamıştır. “Geçmişten geleneğe”
ismiyle adlandırılan yepyeni mimarileriyle birer kişilik
rengârenk sıraları, pırıl pırıl fayans ve kalebodurlarla döşenmiş
koridorları, kütüphaneleri, yemekhaneleri, laboratuvarları,
çok amaçlı salonları, kantin ve spor salonlarıyla hızla fizikî şartlarını
iyileştirmeye başlayan Millî Eğitim Bakanlığımızın okulları son
yıllarda göze çarpmaya başlarken, hem sınıf mevcutları 50-60 kişiden,
35’lere düşmeye başlamış hem de bazı il ve ilçelerimizde sınavlardaki
başarılarıyla özel okulların önünde yer almaya başlamışlardır.
Hızla
bilgisayar ve internet bağlantıları okullarımıza yapılmaya başlanmış
ve bilgisayarlı eğitime hakikaten olağanüstü bir önem verilmiştir.
Dört yılda 92 000 yeni derslik inşa edilmiş, öğrencilerimiz siyah önlüklerden
kurtulmuş, özel okullar gibi rengârenk şık elbise ve formalarına kavuşmuşlardır.
Öğretmenlerimizin bilim ve teknolojiyi takibi için indirimli ve
taksitli bilgisayar kampanyaları yapılmış, demokrasi bilincinin
güçlenmesi için okullarımızda öğrenci meclisleri kurulmaya başlanmıştır.
Görüldüğü gibi hiçbir alanda rekabetsiz kalmak doğru değildir. Rekabetin
kaliteyi getirdiği bir gerçektir. Her şeye karşı çıkmak yerine bunlara
çözümler üretmelisiniz. Değişen ve gelişen dünyaya sırtınızı çeviremezsiniz.
Kendinizi gelişmiş dünyadan soyutlayamazsınız.
Değerli
milletvekilleri, şu anda ülkemizde 9 665 özel öğretim kurumu bulunmaktadır;
bunlar, özel okullar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları,
özel kurslar ve etüt merkezleri olarak sıralanmaktadır. Bunların 1 741 tanesi özel okul, 1 676’sı Türk okulu,
diğerleri yabancı okullar. Bu yasa bunların tümünü ilgilendiriyor.
Bu yasayla, bugüne kadar özel okullar Ankara’da Millî Eğitim Bakanlığından
açılış izni alıyorlardı; bunlar, yine Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından
açılacaklar; ancak, kurslar ve dershaneleri açma yetkisi bu kanunla
birlikte valiliklere devrediliyor. Yabancı okulların her türlü
bakım, onarım ve tadilat izni Bakanlık tarafından verilirken, bu
kanunla valiliklere devrediliyor. Bir arada olan kampus okullarına
ortak yönetim getiriliyor. Özel okulların kapatılışında doğrudan
eğitim-öğretimi ilgilendiren konularda problem varsa ancak bu
okullar kapatılabilecek.
Devlet
okullarında öğretmenlerimiz maaş karşılığı derslerini doldurup
da eğer açığı kalıyorsa, bağlı bulundukları okul müdürünün izni olmak
kaydıyla, özel okullarda ücretli olarak derslere girebileceklerdir.
Bu kanunla
getirilen en önemli yeniliklerden biri de özel okul öğretmenlerine
de sendikalara üye olma hakkı verilmesidir. Bu da demokrasimiz
adına gerçekte önemli bir kazanımdır.
Yine,
bu yasayla, özel okul ve dershanelerden alınan elektrik, su, doğalgaz
ücreti devlet okullarından 2 ya da 3 kat fazla alınır iken, devlet
okullarından alınan ücretle eşitlenmiş ve önemli bir haksızlık giderilmiş
oluyor.
Yine,
özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde
3’ünden az olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü oldukları,
Bakanlıkça bu oranın yüzde 10’a kadar artırılabileceği hükme bağlanmıştır.
Bu da, yoksul ve fakir öğrencilere daha fazla devletimizin el uzatması
anlamına gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde eğitim gerçekten oldukça pahalı bir
iştir. Büyük şehirlerde özel okulların birkısmı boştur. Bir taraftan
dört yılda devlet-vatandaş işbirliğiyle 92 000 yeni derslik yapılmasına
rağmen, özel okul ve derslik sayısı yetmemektedir. Eğer özel okullara
teşvik artar ve öğrencilerimiz daha fazla yönlenirse, hem bu okullar
dolar hem Millî Eğitim Bakanlığımızın yükü hafifler hem de eğitim-öğretime
bir renklilik, bir rekabet ve eğitime daha fazla kalite gelecektir.
Özel
okul tüm dünyada bir vakıadır, bir gerçektir. Bundan kaçınmanın, bu
rekabetin önünü kesmenin hiç kimseye faydası yoktur. Gelişmiş ülkelerde
kamu okullarının yanında özel okulların oranı en az yüzde 20’ler civarında
olup, bu oran bazı ülkelerde yüzde 25, 30 hatta yüzde 40’lar civarına
ulaşmıştır. Bizde ise özel okulların oranı maalesef yüzde 1,9’dur. Çağdaş
devlet anlayışının gereği, her şeyi yapmaya çalışan bir anlayış
değil, özel sektör ve gönüllü kuruluşlara, kişi ve gruplara da fırsat
vererek, birlikte çözümler üretmekten geçmektedir.
Tüm
dünyada eğitim devlet ve özel sektör eliyle birlikte yapılmaktadır.
Eğitim devletin aslî görevidir. Devlet bireylerini eğitmek zorundadır.
Özel okulların da teşvik edilmesi, ihtiyaç duyduğumuz vasıflı insan
gücünü topluma kazandırmak ve en son teknolojik gelişmeleri eğitim
sistemimize bir an önce koymak kaçınılmazdır. Ayrıca, özel okulların
da teşviki ile desteklenmesinin, bu okullarda okuyan öğrencilerin
yıllık ücretlerini aşağıya çekeceği bir gerçektir. Devlet tek başına
bu yükü taşımakta zorlanmakta ve ülke nüfusumuz hızla artmaktadır.
Bu nedenle, özel okulları da teşvik etmek katılımcı demokrasinin
bir gereğidir diyorum.
Biraz
önce, değerli arkadaşımız burada rakamlar verdi. İkili öğretim
yapan okul sayısı, siz iktidara gelirken 10 000’di, şu anda 13 000 oldu
dedi. Ben, Millî Eğitim Bakanlığımızın bürokratlarından rakamları
aldım; onları burada okumak istiyorum: 2002 yılında, ilköğretimde
8 532 okulumuz ikili öğretim yapıyormuş, şu anda 8 024 okula düşmüş;
yani, ilköğretimde ikili okulların aşağı düştüğü görülüyor. Ortaöğretimde,
2002 yılında 459 okulumuz ikili öğretim yaparken, 2005 yılında 652
okula çıkmış; burada çok az bir yükselme var. Okulöncesi eğitimde
bir yükseliş göze çarpıyor; o da, yeni çıkan yönetmelikten dolayı.
Sadece, anasınıflarında, 2002’de 1 071 anasınıfında eğitim öğretim
yapılırken, 2005 yılında 3 899 okulda ikili öğretim yapılmaya başlanmış.
Ancak,
o gün ile bugünkü öğrenci sayılarına bir bakmamız gerekiyor. 2002
yılında ülkemizde 320 000 öğrenci varken, 2005 yılında 550 000 öğrenci
var. Nüfusumuzun hızla artmış olması da, 92 000 yeni yapılan dersliğe rağmen,
maalesef, hemen hemen dengede tutmaya yetebilmiş; ama, hızla, Hükümetimiz
döneminde, gerçekten çok güzel okullar yapılmaya devam ediliyor.
Bunların açılışlarını yapan arkadaşlarımıza tavsiye ediyorum,
mutlaka bu yeni okullarımızı gidip görsünler; hakikaten, okullarımızın
fizikî kapasitesinde çok büyük iyileşmeler var.
Ben,
bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Ayrıca, bu hafta başında
başlayan 2006-2007 öğretim yılının da ülke insanımıza, öğrencilerimize,
öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize sevgi,
saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aydınlıoğlu.
Tümü
üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Hasan Aydın, Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN
AYDIN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün görüşeceğimiz bu kanun tasarısı, sadece özel
öğretim kurumlarını değil, tüm eğitim sistemimizi ilgilendirmektedir.
Bu yasayla, eğitim sisteminin eğitime kaynak transferi, eğitim kalitesinin
yükseltilmesi, eğitimde çağdaş yöntemlerin uygulama esnekliği,
sürekli eğitim gibi sorunlarına olumlu katkı sağlanacağı açıktır.
Sürekli
gelişen ve değişen günümüz dünyasında meydana gelen yeniliklere
ülke insanımızın uyum sağlaması ve buna paralel olarak nitelikli
insangücünün yetiştirilmesi, ayrıca
dünyada meydana gelen teknolojik gelişmelerin eğitim sistemimize
aktarılması için özel sektörün teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiği
bir gerçektir. Eğitimde özel sektörün üstleneceği sorumluluğun artırılarak,
devletimizin eğitim yükü hafifletilerek özellikle finansman sorununun
halledilmesiyle, ülke genelinde daha kaliteli eğitim verilebilmesi
için önemli bir ortam oluşacağı muhakkaktır.
Bu konuyla
alakalı olarak, dünyadan bazı örnekler vermemiz gerekirse, son dönemde
yapılan eğitim reformları incelendiğinde, Finlandiya ve Kore örneklerinde
olduğu gibi, reform yapan ülkelerin özel öğretim kurumlarının eğitim
sistemi içindeki paylarını artırdıkları ve destekledikleri görülmektedir.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde özel okulların genel eğitim sistemi
içindeki payı, Danimarka’da yüzde 12, Fransa’da yüzde 17’dir. Bu ülkelerdeki
özel okullarda öğretmenlerin maaşlarının karşılanması, eğitim yatırımlarının
finanse edilmesi ve öğrenci maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından
karşılanması devletin üzerine düşen bir görev olarak algılanmaktadır.
Yapım ve onarım durumunda, maliyetlerin yüzde 10 ile 30 oranında
devlet desteği yapılması ve giderlerin bir kısmının devlet tarafından
karşılanması gibi teşvik edici unsurlar uygulanmaktadır. Ayrıca,
bu oran, Hollanda’da, öğrenci sayısı bakımından, ilköğretimde yüzde
68, ortaöğretimde yüzde 76; İsviçre’de yüzde 5, Avusturya’da yüzde
12 ve Avustralya’da özel okul bakımından yüzde 27’dir. Ülkemizdeki
eğitim sistemi içerisinde, özel eğitim kurumlarının genel öğretimimiz
içindeki payı ise -bütün arkadaşların da belirttiği gibi- kurumda
yüzde 3,12; öğrenci sayısında 1,9 ve öğretmen sayısındaki oran ise
4,8’dir. Bu yasal düzenlemeyle, genel eğitim içindeki oranı yüzde
1,9 olan özel öğretim oranının, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması
için bir adımın atıldığı da bir gerçektir.
Eğitimin
en yüksek kuruluş maliyeti, fiziksel altyapıdır. Bu bakımdan, her
yıl hızla artan nüfusumuz karşısında okullarımızın kısıtlılığı
ve bu okulların yapımı ciddî bir sorundur. Bu okulların eğitim sistemimize
kazandırılması, ekonomimiz açısından ayrıca bir değer taşımaktadır.
Özel sektör, yüksek maliyet gerektiren eğitim yatırımları yaparak,
devletin bu alandaki yükünü azaltmada bir alternatif olarak karışımıza
çıkmaktadır. Sürekli büyüyen ve gelişen ülkemizde, İktidarımız
döneminde -siz ne kadar itiraz ederseniz edin- genel bütçeden en büyük
pay eğitime ayrılmıştır.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Personel giderleri!..
HASAN
AYDIN (Devamla) – Ülke kaynaklarımızın maksimum verimle kullandığı
İktidarımız döneminde, ülke eğitimi açısından özel öğretim kurumlarının
fizikî kapasite kullanım oranlarının artırılması gerekmektedir.
Burada bir örnek vermek gerekirse, 2004-2005 eğitim-öğretim yılı verilerine
göre özel okullarımız yüzde 45 kapasiteyle çalışmışlardır.
Burada
bir konuyu daha özellikle üzerine basarak belirtmek istiyorum: Ülkemizde
özel okulların öğrenci kapasitesi yaklaşık 540 000 öğrenci civarındadır.
Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 240 000 civarındadır.
Bu da
bize gösteriyor ki, 300 000 öğrencilik bir kapasite atıl vaziyette
durmaktadır. Dolayısıyla, bu kapasiteyi iyi şekilde değerlendirmek
lâzım ve bu, devlet bütçesiyle değerlendirildiğinde karşımıza ne
kadar büyük bir malî yükün çıkacağı da gün gibi ortadadır.
Bunun,
ayrıca, biraz önce bahsedilen istihdam konusunda da önemi büyüktür.
Çünkü, bu okulların kapasitelerini değerlendirdiğimizde, fakülte
bitirmiş işsiz olan öğretmenlerimize de iş kapılarının açılacağı
bir gerçektir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; yurdumuzdaki özel öğretim kurumlarının
100 yıla yakın bir geçmişi vardır. Cumhuriyetimizin ilanından sonra
Atatürk’ün 1925 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış nutkunda
özel öğretim konusuyla ilgili söyledikleri, özel okul açılmasının
teşvik edilmesi bakımından dikkat çekicidir. Atatürk şöyle demektedir:
“Büyük Millet Meclisinin ve Cumhuriyet Hükümetinin her alanda gayret
sarf ettiği bilinmekle beraber, tüm vatandaşlarımızın eğitim istek
ve arzularını yerine getirmekten uzaktır.” Ayrıca, Atatürk devamla:
“Gelecek yıl devletimizin bu hususta gösterebileceği en büyük fedakârlığı
yapmasını önemle rica eder, maddî imkânları yerinde olan vatandaşlarımızın
çocuklarına sahip çıkmak amacıyla özel teşebbüs tarafından okutulup
yetiştirilmesini, yani, özel okul açılmasını önemle tavsiye ederim”
ifadelerini de hiçbir zaman unutmamak gerekir.
Cumhuriyet
döneminde açılan ve eğitimde farklı ve yeni bir sistem uygulayan ilk
özel Türk okulu, Türk Eğitim Derneği tarafından Ankara’da açılan özel
okuldur. Bu dernek, biliyorsunuz,
31 Ocak 1928 tarihinde kurulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, günümüzdeki özel öğretim kurumlarına da baktığımızda,
2005-2006 öğretim yılı -19.9.2006 tarihi itibariyle- toplam 10 424 kurumla
eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmektedir. Bu kurumların 1
764 tanesi özel Türk okulu, 19 özel Rum okulu, 18 özel Ermeni okulu, 2
Musevi özel okulu, 11 özel uluslararası okul, 15 özel yabancı okulu,
64 özel eğitim okulu, 3 928
özel dershane, 2 155 özel motorlu taşıt sürücü kursu, 2 124 özel muhtelif
kurslar, 324 özel öğrenci etüt merkezleri gözümüze çarpmaktadır. Dolayısıyla,
Türk eğitiminin içerisinde özel eğitim kuruluşlarının ne kadar yerinde
olduğunu da bu rakamlar göstermektedir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Özel eğitim değil Hasan Bey özel öğretim.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Özel öğretim. Özel eğitim ve öğretim diyelim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Hayır, özel eğitim
farklı bir şey, özel öğretim farklı bir şey.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Özel öğretim diyelim, düzeltiyorum, özel öğretim
diyorum.
Ekonomik,
toplumsal ve teknolojik gelişmenin sürekliliği, yaşam boyu öğrenimi
zorunlu kılmaktadır. Çok hızlı olarak artan nüfusumuzun beceri temelinin
yenilenmesi ve artırılması, yönetimler, işletmeler ve bireyler
için son derece önemli hususlardır.
Tabiî,
biraz önce Engin Altay kardeşimiz burada, bu kanunu anlatırken,
eleştirirken sanki yeni gelen bir kanun ve yeni bir şey gibi takdim
edilir gibi gördüm ben. Belki yanlış anlamış olabilirim; ama, bir tane…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Hasan Bey, keşke sen de fındıkla ilgili konuşabilseydin.
Konuşabilseydin fındıkla ilgili de dinleseydik.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Fındığa da geliriz. Zamanı geldiği zaman fındığa
da geliriz. Şu hassas konuyu bildiğiniz için, eğitim ve öğretimi konuşuyoruz,
özel öğretimleri konuşuyoruz burada. Onun için, fındığın yeri geldiği
zaman da konuşuruz.
Dolayısıyla,
burada bu konu değerlendirilirken, 14 maddelik yasanın -geçici
maddeleri de var- içerisinde bir tane 5 inci maddeye takılıp kalmanın
ne derece haklı olacağını düşünmek lâzım.
ENGİN
ALTAY (Sinop)- 6, 10, 12, 8…
HASAN
AYDIN (Devamla) – Ancak, şunu belirtmek istiyorum: Bu 5 inci maddedeki
açılacak okullarla ilgili hususu belirttikten sonra, yasanın devamını,
o maddenin devamını, ikinci bendini okursanız, Türkiye’nin bu konuda
herhangi bir sıkıntıya düşmeyeceği de gün gibi ortadadır. Bunun
da, özellikle halkımız tarafından bilinmesini arzu ediyorum.
Biliyorsunuz
değerli kardeşlerim, bu yasayla birçok yenilik getirilmiştir. Bu
yenilikleri benden önceki arkadaşlarımız da saydılar. Gayet güzel
yeniliklerdir. Türk eğitimi açısından, Türkiye’deki millî eğitim
açısından çok önemli değişikliklerdir. Daha fazlasının yapılması
lâzım. Benim şahsî düşüncemi eğer sormak gerekirse, parasal olarak
desteğin de devam etmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Niye geriye çektiniz?
HASAN
AYDIN (Devamla) - …çünkü, bu kapasitenin mutlaka kullanılması
lâzım diye -benim şahsî görüşümdür bu- onu özellikle söylüyorum.
Sonuç
olarak şunu belirtmek istiyorum: Günümüz dünyasında eğitim giderek
daha karmaşık…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aydın, lütfen, toparlar mısınız. 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çocuklarımızın
eğitim ihtiyacı, onlara neler sunulması gerektiği ve eğitim metodolojisi
hızla değişiyor. Bu gelişmeler eğitimde kaynak sorununu önplana
çıkarmaktadır. Devlet, ilk defa, gayri safî millî hâsılanın yüzde
3’ünden fazlasını eğitime ayırmıştır. Dolayısıyla, bu, çok güzel
bir gelişmedir, bu gelişme artarak devam edecektir diyorum ve bu kanunun
Türk Millî Eğitimine, ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Şimdi,
tümü üzerinde 20 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru
sorma süresi 10 dakikadır.
Sayın
Güler, buyurun.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçi,
bu sorularımıza yanıt alamayacağız; ama, çünkü, bu kadar önemli,
hassas bir nokta… Daha önceki Meclis gündeminde sorduğumuz sorulara
yanıt alamadık, bugün de alamayacağız; çünkü, Sayın Millî Eğitim Bakanı
da şu anda mevcut değil.
Şimdi,
sizin aracılığınız
Önce,
Millî Eğitim Bakanının çocuklarının, devlet okulunda mı yoksa özel
okulda mı okuduğunu, kamuoyunun merak ettiği gibi, bizler de merak
etmekteyiz.
Bugün
-OKS- ortaöğretim kurumları sınavıyla doldurulamayan öğrenci
sayısı ne kadardır; üçüncü yerleştirme yapılmamıştır nedeni nedir
ve bunca açık varken, neden kullanılmayıp da özel sektör tercih edilmektedir,
bunu açıklar mı?
Bugün,
hem kamuda görev yapan hem de özel sektörde çalıştırılmak istenen
öğretmenleri göz önünde bulundurduğumuzda, zaten kamuda çalışırken
yetersizliği bir itiraf olarak… Bugün, aslında, bu kanun teklifi,
aynı zamanda, bir beceriksizliğin itirafı mıdır?
İkincisi:
Hem kamuda çalışıp hem de özelde görev alacak öğretmenler için, bu,
özeli teşvik ederken, kamuyu ihmal etmeyi mi, hatta, bunun yanında
da, kamudaki kaliteyi düşürecek midir? Özellikle, para yardımı
konusunda neden kamuoyunda tartışılmadığını, neden bu tür adımdan
vazgeçildiğini açıklamayı düşünüyor musunuz?
Bunların
yanında, bu tasarıyla kamu gözardı edilirken, Anayasanın çeşitli
maddelerine, sosyal devlet ve 2 nci, 10 uncu, yanlış hatırlamıyorsam
da 47 nci maddesine aykırı olduğu söylenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından veto edilirse tekrar görüşülecek. Bu, dört yıldır neden
geciktirildi? Bu soruya da yanıt verirler mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın
Ercenk…
TUNCAY
ERCENK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya,
bir turizm, ticaret ve tarım kenti olduğu kadar aynı zamanda bir kültür
ve sanat kentidir de. Üniversite sınavlarında yapılan sonuçları
Sayın Bakanımızın takdirlerine arz etmek istiyorum:
1999
yılında yapılan sınavlarda, Antalya, 2 nci; 2000 yılında 1 inci;
2001, 2002, 2003 yıllarında 1 inci; 2004 yılında 6 ncı; 2005 yılında 12
nci; 2006 yılında 19 uncu sırada yer almıştır. OKS sınavında, ortaöğretim
kurumları sınavında 2000 yılında 11 inci; 2001 yılında 8 inci; 2002
yılında 7 nci; 2003 yılında 6
ncı; 2004, 2005, 2006 yıllarında ise 30 ve 35 inci sırada yer almıştır.
Bu olumsuz gelişmenin nedenlerini araştırmayı düşündünüz mü; alınan
sonuçlar nelerdir? Bu sonuçları Antalya’nın fazla göç almasına bağlamayı
doğru bir anlayış olarak görüyor musunuz?
Antalya’da
2006-2007 eğitim-öğretim yılı açılışı yapılırken, 1999 ve 2002 yılları
arasında yapılan okulları AKP döneminde yapılmış gibi göstererek
açılışları yapmanın devlet adamlığı anlayışıyla bağdaştığını düşünüyor
musunuz?
1999-2002
yılları arasında 220 okul yapımı hayırseverlerin de katkısıyla
gerçekleştirilmişken ve bu amaçla 100 trilyon harcanmışken, son yıllarda
7 trilyon Bakanlığın, 8 trilyon özel idarenin, toplam 15 trilyonluk
okul yapımı için ayrılmasını ve bunun da kullanılmamasını yeterli
ve doğru buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın
Özdoğan…
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de
Sayın Bakanımıza birkaç soru yöneltmek istiyorum ve Sayın Millî
Eğitim Bakanının burada bulunmamasını bir şanssızlık olarak değerlendiriyorum.
Birinci
sorum: Sayın Bakan, bakanlığınızın ilk günlerinden beri özel okullara
gidecek öğrencilere 1 000 YTL’lik bir devlet yardımı şeklinde bir
projeye sahip olduğunuz biliniyor; ancak, bugün bu tasarınızı geri
çekeceğiniz öngörülüyor. Sayın Bakan, senelerdir planladığınız
bu tasarıdan vazgeçmenizin sebebi nedir? Bugün itibariyle projenizin
iyi bir proje olmadığı kanaatine mi ulaşmış bulunuyorsunuz? Tasarılarınızı
dört sene kamuoyunun gündeminde tutup, daha sonra da geri çekmeyi
nasıl değerlendiriyorsunuz? İyi proje tasarlama ve uygulama konusunda
kendinizi nasıl görüyorsunuz?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, bu tasarınızda, özel okullara gidecek yoksul öğrencilere
1 000 YTL’lik devlet yardımı öngörülüyordu; eğitim ve temel eğitimi
özel okul işletmeciliğine havale ederek çözme konseptiniz devam
ediyor mu? Millî Eğitimin, milletin çocuklarına devlet eliyle eşit
eğitim vermek görevini kamu eliyle yürüttüğü prensibi siyasî ve kişisel
görüşlerinizle ne kadar uyuşuyor?
Diğer
bir sorum: Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde “YÖK sorunu çözülmeden
ortaöğrenimde sorunlar çözülmez” şeklinde bir ifadede bulundu.
Bu ifadesiyle, Sayın Bakanın, Millî Eğitim Bakanı olarak elinizin
kolunuzun bağlı olduğu, Türk çocuklarının eğitim sorunlarını çözmede
yapabileceğiniz bir şey olmadığına mı işaret ediyorsunuz?
Diğer
bir sorum: YÖK sorunu, örneğin, sizin temel eğitimi yaygınlaştırma,
mahrumiyet bölgelerimizde okullaşmayı yaygınlaştırma, temel eğitimde
sınıf başına düşen öğrenci sayısını 80’lerden 40’lara, 30’lara çekme,
kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engelleri kaldırma, ülkenin
az imkânlı şehirlerindeki ortaokul ve liselerde uzman öğretmen açığını
azaltma ve zamanla yok etme gibi çabalarınızı ne şekilde engellemektedir?
Son sorum:
Sayın Bakan, fen ve anadolu liselerindeki 5 000 öğrencilik kontenjan
açığı sizin tutumunuz sebebiyle doldurulamadı. Bu liseler öğrenim
yılına eksik kontenjanla başlıyorlar. Okula-bilgiye aç, annesi-babası
dargelirli yüzbinlerce öğrencimiz imkânsızlıklar içinde çırpınırken
fen ve anadolu liselerinin 5 000 kişilik kontenjanını dolduramamasının
sorumluluğunu taşıyarak hâlâ bu Meclisin çatısı altında Millî Eğitim
Bakanı olarak oturuyor olmanızı ilginç buluyor musunuz?
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Çerçioğlu…
ÖZLEM
ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Bakan, kaliteli eğitim verdiği bilinen
fen ve anadolu liselerinin OKS yerleştirme sınavı ikinci yerleştirme
işleminden sonra Türkiye genelinde 5 000 kişilik boş kontenjan bulunmasına
rağmen üçüncü yerleştirme işlemine yer verilmemiştir. Çocuklarımızın
tercihleri ve istekleri konusunda bu okullarda eğitim görme
imkânlarından yoksun bırakılmasını hangi millî eğitim politikasıyla
açıklıyorsunuz?
Çocukların
istekleri dışındaki okullara yerleştirilmesi, Millî Eğitim Bakanının
inisiyatifine bağlı olması doğru mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Çerçioğlu.
Sayın
Kepenek…
YAKUP
KEPENEK (Ankara) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza iki soru yöneltiyorum.
Sincan
Lisesinde bir edebiyat öğretmeni sanki derslerde yaptığı yetmiyormuş
gibi, öğrencilerine cep telefonuyla dincilik propagandası yaptı,
mezuniyet törenlerine gitmelerini engellemeye çalıştı ve bir
müdür yardımcısını dövdü. Şimdi bu öğretmen benim seçim bölgem olan
Çubuk Lisesine verildi. Eğer bu öğretmen sakıncalıysa Çubuk Lisesine
niye verildi? Birinci soru bu.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – O öğretmeni Söğüt’e versinler, Söğüt’te hizaya getirirler
onu!
YAKUP
KEPENEK (Devamla) – İkincisi, Sayın Bakanım, bu yıl kaç öğrencimiz,
kaç çocuğumuz daha doğrusu, temel eğitime devam edememektedir?
Bunların kız ve erkek olarak dağılımı nasıldır? İllere göre dağılımı
nasıldır?
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Bakanım, o öğretmeni Söğüt’e verin, Söğüt!..
BAŞKAN
- Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanın şu sorularımı yanıtlamasını diliyorum:
1 - Bu
tasarı hazırlanırken, Özel Okullar Birliği dışında, öğretmen sendikalarından,
üniversitelerden, uzmanlardan, demokratik kuruluşlardan görüş
alınmış mıdır; alınmışsa, hangi kuruluşlardan ve kişilerden alınmıştır?
2 -
Üniversiteye girişte ilk sıralarda başarılı okullar hangi okullardır;
devlet okulları mı, özel okullar mı?
3 – Öğrenciler,
devletin iyi eğitim verdiği fen ve anadolu liselerine girmek için
çaba harcıyorlar. Oralarda boş kontenjanı Bakanlık açmıyor; ama,
öğrenciler kapı zorluyor. Bir yandan övgüsü yapılan özel okulların
yarı kontenjanları boş olduğu söyleniyor. Bunun nedeni nedir? Devletin
okullarına çocuklar her türlü özveriyle girmeye çalışırken, niçin
öbür tarafa girmiyor?
Son sorum:
İsteği dışında, altıncı tercihe dayanarak imam-hatip lisesine
yerleştirilen çocuklara, Sayın Bakan “biz, onları okullara değil,
pansiyonlara yerleştirdik” dedi. Peki, eğer, bu sözü doğruysa, bu
çocuklar, bir yandan imam-hatip liselerinin pansiyonlarında okuyarak
hangi okullara yerleştirildi; yani, bunlar kaç tanedir, nedir; yani,
bu sözünün gereği nasıldır?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan buyurun.
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkanım, arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum.
Soruların
önemli bir kısmı nokta sorular ve bizzat Sayın Bakanın kanaatleriyle
ilgili olduğu için, sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ABDULKADİR
ATEŞ (Gaziantep) – Sorulara devam edilmesi lâzım Sayın Başkan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sorulara yine devam edelim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, niye bu kadar heyecanlısınız?!
HÜSEYİN
GÜLER (
BAŞKAN
– Hayır; devam edilmiyor mu sanki?!
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Amatör ruhumuz var içimizde.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Sorulara devam edin.
BAŞKAN
- Hiç kimse, Başkanlığa görevini hatırlatmasın lütfen.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Estağfurullah Sayın Başkanım, ne haddimize!
BAŞKAN
-Aceleye gerek yok Sayın Milletvekili.
Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
tabiî, burada Sayın Millî Eğitim Bakanının olmasını isterdim; geçtim
Bakanı, Müsteşar da yok, Sayın Müsteşar Yardımcısı burada. Hiç olmazsa
Sayın Müsteşar burada olsaydı. Ama, Sayın Bakanın nerede olduğunu
ben de sizlerle paylaşmak istiyorum: Şu anda Sayın Başbakan
BAŞKAN
– Lütfen sorunuzu sorar mısınız Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Tabiî, soruyorum Sayın Başkan.
Özel
okulların elektrik ve su ücretini devlet okullarıyla eşitliyorsunuz;
kursları hariç tutuyorsunuz, dershaneleri hariç tutuyorsunuz.
Bakınız, yarın mahkemeye gidecek dershaneler ve kurslar şunun
için; çünkü, devletin okullarında da hafta sonu kurs yapılıyor.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, sorusunu sorsun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – O zaman, siz, okullara, hafta sonu ayrı bir saat mi
takacaksınız, yoksa, bu ücret farkını nasıl dengeleyeceksiniz?
Bunu merak ediyorum.
İkincisi,
Erzincan Cumhuriyet Lisesinde kravat bedeli olarak öğrencilerden
30 YTL alındığı doğru mudur? Ziraat Bankası Gürcükapı Şubesi
34940685 nolu hesaba bütün öğrenciler kravat bedeli olarak 30 YTL verecek
denildiği ve çocuklara baskı yapıldığı doğru mudur?
Ayrıca,
derslerini geçmiş, yeterli notu almış; fakat, devamsızlık süresini
aştığı için sınıfta kalan yüzlerce, binlerce öğrenci var. Bu Meclisten
PKK’lılara af çıktı, hortumculara af çıktı, dopingli atlara af çıktı,
Hizbullahçılara çıktı; bu gençlere af çıkartmayı, Sayın Bakan bir
genelge yayınlamayı düşünüyor mu?
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın
Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öğretmenlerimiz,
memurlarımız, hizmetlilerimiz açlık sınırının altında bir ücretle
çalışmaya mahkûm edilmişlerdir. Eğitim emekçilerinin neredeyse tamamı
yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir.
Bu, çok üzüntü verici bir olaydır. Bu sıkıntının giderilmesi için Hükümetinizce
bir çalışma yapılmakta mıdır?
İkinci
sorum: Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca çalışarak görev yapan
öğretmenlerin sayısı 560 000 civarındadır. Şu anda, ülkemizde,
yaklaşık 166 000 öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Bu öğretmen açığını
nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın
Güler siz soruyu sormuştunuz, yeniden girmişsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan, zamanımız var.
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Güler...
Sayın
Ünlütepe, buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan aracılığınız
Geçen
hafta içinde Afyon Merkez İlçeye bağlı Kızıldağ Köyündeydim. Bana
sorulan bir soruyu Sayın Bakana aynen iletiyorum: “Okullar açılıyor
-ki, pazartesi günü açıldı- okulun suyu akmıyor. Çocuklar tuvalete
nasıl gidecek? İçmesularını nasıl karşılayacaklar? Çocuklarımızı
böyle mi eğiteceksiniz?” Ben, bu sorunun yanıtına, muhalefet milletvekiliyim
dedim; ama “siz, bir milletvekilisiniz…” Ve 2006 Türkiyesi… Bu, bana
sorulan soru.
Şimdi
benim kendi yorumum:
Anayasamızın
42 nci maddesi gereği ilköğretim zorunludur ve devlet okullarında
parasızdır. Okulun suyu parası yatmadığı için kesilmiş durumda.
Böyle bir ortamda oradaki çocuklara nasıl eğitim verebileceksiniz?
Oradaki öğretmenler, çağdaş bir eğitimi çocuklara nasıl anlatacaklar?
Bu okulda, susuz bir okulda eğitim yapılması insan haklarına aykırı
değil mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın
Özcan, buyurun.
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) – Sayın Başkan, Alanya’da dört yıl içinde devletin yaptığı
bir okul var mıdır? 65 kişilik sınıflar vardır. Orada hayırseverler
ancak okul yapmaktadır.
İki:
Bizim bir İbradı İlçemiz var; her yıl asil öğretmen verilmez, sonunda
da oraya vekil öğretmenler verilir. İbradı İlçesine vekil öğretmen
verilecek diye bir kanun mu çıktı, ne oldu, ben anlamıyorum. Bunun
da yerine getirilmesini, asil öğretmen verilmesini istiyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Sayın
Ateş, buyurun.
ABDULKADİR
ATEŞ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kamu
yatırımlarına baktığımız zaman eğitim açısından, iki ilimizin çok
özellik arz ettiğini görüyoruz. Öğrenci başına düşen, yatırım açısından,
ödenekler açısından, İstanbul en kötü durumda. Gaziantep de İstanbul’dan
sonra, öğrenci başına, Ankara’dan gönderilen kaynaklar açısından
ikinci en kötü il. Şimdi, bunu nasıl açıklamak mümkün, çok merak ediyoruz
ve ilim Gaziantep’te de bu özellikle tartışılıyor.
İkincisi;
bir sınıftaki öğrenci sayısına baktığımız zaman, okullarımızın
birçoğunda, Gaziantep’te, ortalama 70-75 öğrenci olduğunu görüyoruz.
Yine, bildiğimiz gibi, millî eğitimin amaçları içerisinde, bir sınıftaki
öğrenci sayısını 30’a düşürmek diye bir amaç var. Acaba, bu amaca, Gaziantep’te
ne zaman ulaşabiliriz? Bugünkü okullaşma, okul yapma, sınıf artırma
oranlarına baktığımız zaman, benim yaptığım hesaplara göre, ulaşabileceğimiz
yıl 2050 senesi oluyor. Bugün Gaziantep’te ortalama bir sınıfa düşen
öğrenci sayısı 53’tür.
Şimdi,
böyle bir eğitim sistemi, Türkiye’nin birçok konuda en ileri bir ilinde
eğitim sistemi ve eğitim olanakları bu kadar kötüyken, hâlâ “millî
eğitimde başarılıyız” diyebilmek mümkün müdür?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.
Sayın
Ercenk, siz de sorularınızı sormuştunuz.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) – Tekrar sorayım Sayın Başkan müsaade ederseniz.
Süre var nasılsa.
BAŞKAN
– Lütfen,Sayın Ercenk...
Sayın
Kandoğan, buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma şu soruyu tevcih etmek istiyorum: Hükümetimiz 2006 yılı
enflasyon oranını yüzde 5 olarak öngörmüştü ve kamu görevlilerinin
maaş artışları da yüzde 5 enflasyon olacak şekilde ayarlanmıştı.
Ancak, gelinen noktada, enflasyon oranının birinci altı aylık öngörülen
yüzde 2,5’in çok çok üzerinde olmasına rağmen, özellikle kamu görevlilerimizin
ve dolayısıyla öğretmenlerimizin maaşlarının aşındığı da çok
açık bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Bakanlık olarak öğretmenlerimizin
bu maaş aşınması karşısında enflasyondan doğan farkların ödenmesi
noktasında nasıl bir gayret içerisindesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın
Bakan, buyurun. Zannediyorum yazılı cevap vereceksiniz.
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, sorular kaydedildi; yazılı
olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum...
K.KEMAL
ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN
– Arayacağım Sayın Anadol.
Kabul
edenler...
Sayın
milletvekilleri, iki Kâtip Üye arasında anlaşmazlık olduğu için
elektronik sistemle oylama yapacağız.
Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı istenmiş olduğundan, maddenin
oylanmasında karar yetersayısı arayacağım.
Oylama
için 5 dakika süre vereceğim…
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Yarım saat olsun Sayın Başkan!..
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Milletvekili… Ne yapalım?!..
Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten
oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; maddelerine
geçilmesi
Birleşime
10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.02
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale),
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1151
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmeleri…
Birinci
bölüm 1 ilâ 10 uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin
Özcan, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özcan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanun Tasarısı
üzerinde konuşmak üzere Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2006-2007 öğrenim yılının, 14 000 000 öğrencimiz ilk ve
ortaöğretimde ve 595 000 öğretmenimizle -bu ay sonu itibariyle
üniversitelerimiz de öğretim yılına başlıyor- bütün öğrencilerimize,
öğretmenlerimize ve Millî Eğitim camiasına hayırlı olmasını ve
başarı dileklerimi sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Hükümet çıkıyor, biz kitapları parasız dağıtıyoruz
diyor. Acaba, bu kitaplar hangi matbaada, kaçar liraya bedelle basıldı?!
Keşke bu matbaaların ismi tek tek verilse de kaç trilyon lira, Millî
Eğitim kanalıyla, bu insanlara, bu basım kurumlarına para verdik;
bunu öğrenmek istiyoruz. Kaç trilyon paralarımız kimlere gitti?!
Bunları, Hükümetten, özellikle Millî Eğitim Bakanı olsa da, Sayın
Millî Eğitim Bakanımızdan birinci ağızdan duysaydık.
Değerli
arkadaşlar, bu trilyonlarca para şey yaparken, bu kitaplarda bakıyorsunuz
ki noksanlıklar var, iyice irdelenmemiş. Talim Terbiyeyi dışlayarak
kimler bu kitapların basımında, bu kitapların oluşumunda katkısı
oldu, onları öğrenmek istiyoruz. Özellikle irdelendiğinde bakıyorsunuz
ki, Mimar Sinan’ın eserleri İbn-i Sina’nın eserleri olarak gösteriliyor
bu kitapta, (
Değerli
milletvekilleri, hep söylenir, Türkiye’nin en önemli sorunu nedir
diye; genelde, herkes, kendi mesleğiyle ilgili sorunu öne çıkarmaya
çalışır. Nüfusumuzun yüzde 65’i 25 yaşın altında olan bir ülkede,
ilkokula başlayıp da liseyi bitiren öğrenci sayısı neredeyse sekizde
1 oranda azalıyor, sekizde 1; yani, liseyi bitiren öğrenci sekizde
1 oranda azalıyor, yedide 1’i ise üniversiteyi bitiriyor. Bu şartlar
içerisinde, 7,5 milyon, 7 600 000 insanımız hâlâ okuma yazma bilmiyorsa,
bizler, hâlâ bu insanlara karşı sorumluysak yöneticiler olarak,
Meclis olarak, neden bu insanların bu kadar çok olduğunu irdelememizde
yarar var. Hatta, tüm kamu ya da özel kurumlar, bu sorunla ilgili çalışmayı,
öncelikle, görev olarak kabul etmelidir; çünkü, günümüz bilgi toplumuna
ulaşma sürecinde eğitimle birlikte pek çok problemin de hallolacağına
inanmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, millî eğitimde çok ciddî sorunlar varken, Hükümetimiz
nelerle ilgilenmekte ve önümüze nasıl bir tasarı getirmektedir
diye düşünüyoruz ve yine, şimdi, getirilmekte olan, biraz sonra da
bakacağımız… Ki, tasarının 1 000 YTL’lik bölümünü, özel okullara
destek olarak verilen bu 1 000 YTL’yi geri çektiklerini söylüyorlar,
dileğimiz geri çekilmesidir.
Değerli
arkadaşlar, doğudaki veyahut da Karadeniz’deki ücra köylerde, taşıma
okullarına gittiğinizde, bu okullarda göreceksiniz ki, bazı okulların
hâlâ camları yok, oturacak sıraları yok çocuklarımızın. Bizler bunları
görürken, her sınıfta 60-70 tane, 40’ın üzerinde öğrenci okurken, biz
tutacağız, özel okullara devletin desteğini vereceğiz. Elbette
ki özel okullar olmalıdır, biz özelleştirmeye karşı değiliz; ama,
devletin okullarında hâlâ iki tedrisatla çalışan binlerce okul varken,
milyonlarca öğrencimiz hâlâ 60-70 kişilik sınıflarda, öğretmenlerimizin
az olduğu bölgelerde eğitim görüyorsa, biz, özel okullara bu kadar
çok paramız varsa, gerçekten, öncelikle devlet okullarımıza, yoksul
kesimde okuyan insanlara ve öğrencilerimize yardımcı olmak zorundayız.
Avrupa
Birliğine gidiyoruz. Avrupa Birliğinde, her öğrenci için yılda 6
500 dolar para harcanırken, Türkiye’de 650 dolar. Eğer biz, Avrupa
Birliğine giderken, öğretim birliğimiz içerisinde, bu öğrencilerimize,
bu bölgelere, öğretime yeteri kadar önem vermeyip, öğretmenlerimizi
perişan ederek başka okullarda ek iş aratmaya gidersek, bu, öğretim
birliğimize en büyük zararımız olur.
Değerli
arkadaşlar, işte bu okullarımıza giderken de, bu kitap paralarını
düşünüyoruz; ama, binlerce kırtasiye dükkânlarımız var, çalışan insanlar
var, buradan ekmek yiyor. Biz diyoruz ki: “Biz kitapları bedava satıyoruz”
ama, binlerce kırtasiye esnafının durumu nedir? Eğer dağıtılacaksa
yine parasız dağıtın; ama, kırtasiyeyle uğraşan esnafımız kanalıyla
dağıtırsanız, belki de biraz daha organizeli olur. O insanları da
düşünmek zorundayız; çünkü “Türkiye’de artık –övünüyorsunuz- işsizlik
oranını düşürdük” diyorsunuz. Nerede düşürdünüz; bu insanları da
işsizler ordusuna katıyorsunuz; köylerde yüzde 34 civarında… İnsanların
mağduriyeti belli; artık mahsulleri para etmezken, fındığından,
narenciyesinden diğer çeşitli ürünlerinden… Bu insanları da işsizlik
ordusuna kattığınızda, yüzde 20 civarında Türkiye’de işsizlik
var. Bunlar olurken, siz tutacaksınız, biz özel okullara yardımcı olacağız
diyorsunuz. Elbette olunsun; ama, öncelikle devlet okullarımızda
da 20-25 kişilik sınıflar oluşacak şekilde altyapıyı oluşturmak zorundayız.
Bunları yapamazsak, bu insanların eğitimde eşitsizliğini, sağlayamayız.
Hani eğitimde ve öğretimde eşitsizlik yoktu?!
Üniversite
imtihanlarına hazırlanan öğrencilerimize bakıyoruz, bir kısmı
dershaneye gidiyor. Bugün dershaneye giden, velilerin cebinden
çıkan neredeyse 9 milyar dolar civarında. Bunu eğitim kanallarına
aktarsak… Her sene, üniversiteye 1 800 000 insan giderken, ancak bunun
yüzde 10’u üniversiteye gidiyorsa, senede bu velilerin, diğer kazanamayan
öğrencilerimizin psikolojik, malî durumları ne olacak? Bunları
irdelememiz lâzım. Yapılacak şey, özellikle, ortaöğretimden itibaren
meslekî okullarımızı çoğaltıp ve öğrencinin kabiliyetine göre
okullara yöneltip, üniversite imtihanlarını kaldırmaktır. Her
yıl, bu velilere, 9 milyar, 10 milyar dolara yakın paraları ceplerimizden
dershanelere ve özel öğretmenlere aktaracağımıza, eğitim sistemi
içerisinde tutsak daha iyi olmaz mı?! Her yıl öğrencilerimizi bir
at yarışına sokup, veliler de başta olmak üzere, herkesi stres altına
sokmaya bir hakkımız var mı?!
Gelin,
millî eğitim konusunda gerçekten üreten, objektif, Atatürk cumhuriyetine,
Atatürk’ün ilkelerine bağlı, laik, demokratik bir çağdaş eğitim sistemini
hep birlikte, iktidarı muhalefeti, hep birlikte oluşturarak, gelecekte
öğrencilerimizi bir yarıştan kurtarmak ve Türkiye’nin geleceğini
hazırlamak için bu gençlere emanet etmek zorundayız. Anavatan Partisi
olarak, üniversite imtihanlarını -birbuçuk yıldan beri haykırıyoruz-
kaldıracağız. Bu öğrencileri artık stresten, velileri bu stresten
kurtaralım diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Özcan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer,
sizler, fizikî yapının noksan olduğu, öğrencilerimizi 30-40’ın üzerinde
sınıflarda okutmayalım diyorsanız, yol açık. Sayın Genel Başkanımız
da söylüyor, kaynak da vardır; gelin, kiralayalım eğer fizikî altyapısı
yoksa, derslikleri çoğaltalım. Birsürü öğretmenlerimiz bekliyor,
beden eğitimi ve çeşitli dallarda. Öğretmenlerimizi artık umutsuzluğa,
KPSS imtihanını kazanmayan, ki, bu KPSS imtihanı bir yüktür… Eğer
KPSS imtihanlarını yapacaksanız, üniversitelerimizi niye açtık?
Üniversitelerimize güvenmiyor muyuz? Eğer üniversitelerimize,
öğretimimize güveniyorsak, bir an önce bu istihdam alanlarını,
bu öğretim alanlarını genişleterek, öğretmenlerimizi bu bekleyişten
alıkoymalıyız ve onlara yardımcı olmalıyız. Altı yedi yıl bekleyen
öğretmenlerimiz var, hâlâ ailesinin üzerinde yük. Bu Türkiye…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) – 1 dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Özcan… Son süreyi verdim ben Sayın Özcan... Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Birinci bölüm üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Avni Doğan.
Buyurun
Sayın Doğan.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı hakkında
AK Parti Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinize
saygılar sunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, yeni eğitim öğretim yılının bütün öğrencilerimize,
Türk Milletine hayırlı olmasını diliyorum. Öğrencilerimize ve
öğretmenlerimize başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı, dünyanın geldiği
nokta iyi hesap edilerek hazırlanmış bir tasarıdır.
Cumhuriyet,
bir çağdaşlaşma projesidir; cumhuriyet, okuryazar olmayan bir milleti
okuryazar hale getirme, eğitilmiş bir millet haline getirme projesidir.
Bunun için, tabiî, cumhuriyetin emeği çok büyüktür; Türkiye’nin geldiği
nokta da bellidir. Biz, bütün bunlara rağmen, eğitim-öğretim açısından,
dünyanın ileri ülkeleri noktasına gelebilmiş değiliz. Hâlâ, bugün,
her 100 kişiden 10 kişisi Türkiye’de okuma yazma bilmemektedir. Türkiye’nin
eğitim sistemi eleştirilirken, niye hâlâ her 10 kişiden -Türk vatandaşının-
1’inin okuma yazma bilmediği iyi değerlendirilmelidir.
Birileri
itham edilirken, bir hükümet itham edilirken, bu hükümetin bu alanda
hangi sorunları devraldığı çok iyi hesap edilmelidir. Görüştüğümüz
tasarının neler getirdiğini arkadaşlarım anlattı. Tabiî, biz,
her konuda, muhalefetin eleştirilerine açığız, onları saygıyla
karşılarız, dinleriz, faydalanmaya çalışırız; ama, kimse, bu milletin,
bizim hassas olduğumuz noktalar üzerine gelmesin. Bir arkadaşımız
şunu söyledi; dedi ki: “Hiç kimse benim inancımı ölçemez, inancımı
test edemez.” Bu doğrudur. Bu doğrudur, bunu destekliyorum. Kimse
kimsenin, bu ülkede inancını test edemez; ama, ben bir şey daha söylemek
istiyorum: Kimse, AK Partinin, cumhuriyetin temel değerlerine
olan bağlılığını ayrıca test edemez. Biz, cumhuriyeti çağdaş bir
cumhuriyet haline getirmek istiyoruz. Biz, 20 nci Yüzyılın bu ülkede
ıskalandığını biliyoruz. Bizim yapmak istediğimiz şey, 21 inci
Yüzyılı ıskalamamaktır.
Ulusal
onur… Ulusal onur, cumhuriyetin temel değerleri, böyle, lafla falan
korunmaz. Bu milletin tarihten getirdiği bütün değerlere saygı duyarak
onları korumaya, onları yüceltmeye çalışılarak ulusal onur korunur.
Siz, bu memleketin bir dersliğinde 70 öğrenciyi okutacaksınız, 10
kişiden 1’ini okuryazar olmaz halde bırakacaksınız; sonra da diyeceksiniz
ulusal onur… Bu, kuru kuru ulusal onuru savunmaktır. Tekrar ediyorum;
cumhuriyet, bir çağdaşlaşma projesidir. Bizim yaptığımız şey, cumhuriyeti
çağdaşlaştırmaktır. Açacağınız özel okula aldığınız her bir öğrenci,
devletin okulundaki yükü birazcık azaltacaktır. Aldığınız her bir
öğrenci, bir sınıfta okuyan 48 kişiyi 47 kişiye düşürecektir. Dünyanın
gelişmiş ülkeleri eğitim problemini de böyle çözmüştür. Mesela,
Hollanda’da ortaöğretimde özelleşme oranı yüzde 75’tir. Bizim yapmaya
çalıştığımız şey kesinlikle budur.
Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşların bir konudaki değinmelerini çok saygıyla
karşılıyorum. O konuda da hassasiyetlerinin devam etmesini arzu
ediyorum. Bu kanunla misyoner okullarının çoğalacağı fikrini ortaya
attılar. Bu kanun böyle bir imkân tanımıyor, onu söyleyeyim. Ama, bu
ülkede misyoner okulları ne zaman açıldı, ne zaman korundu, ne zaman
kanuna nizama bağlandı; bunun da araştırılması lâzım.
Yabancı
okulların çoğaltılacağı söyleniyor. Bak, onu da söyleyeyim. Bu ülkede
dört yıllık AK Parti İktidarı döneminde bir tek yabancı okul açılmamıştır,
bir tek yabancı okul açılmamıştır dört yıldır; ama, 1950 öncesini düşünelim:
Hangi yabancı okullar açıldı, hangi yabancı okullar korundu, onlardan
kim mezun oldu, onlardan mezun olanlar hangi partilerde siyaset yaptı;
bunları iyi araştıralım.
TUNCAY
ERCENK (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – İlgisi var. Eğer, siz, bir hükümeti yabancı okulları
güçlendirmekle suçlarsanız, o hükümetten, o partiden biri çıkar,
sizin açtığınız yabancı okulları size söyler, onları nasıl desteklediğinizi
size söyler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onlardan sizin içinizdekilerin
mezun olup, sizin içinizde siyaset yaptığını size söyler.
Bakın…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Avni Bey, Cumhuriyet Halk Partisi TED’i destekledi,
TED’i!.. Atatürk TED’i destekledi, karıştırmayın!..
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen… Sayın İnce…
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Bakın, şimdi, Atatürk başka. Atatürk ile Cumhuriyet
Halk Partisini özdeşleştiriyor değiliz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – TED onların karşısında, yabancı okulların karşısında
alternatif olarak kuruldu; dikkatinizi çekerim.
BAŞKAN
– Sayın İnce…
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Şimdi, sizin bir iddianız var. Siz, cumhuriyeti
kurduğunuzu söylersiniz; ama, cumhuriyet sizi kurdu; kusura bakmayın.
Her partiyi kurduğu gibi, sizi kurdu. Siz nasıl cumhuriyetin eseriyseniz,
AK Parti de, Doğru Yol Partisi de, Anavatan Partisi de cumhuriyetin
eseridir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşu cumhuriyetten
öncedir.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Bravo!..
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Cumhuriyetçiliği kimse size bırakmaz. Sizin yaptığınız
ancak İran’daki cumhuriyet muhafızlarının yaptığı gibi onu bunu
kovalamaktır.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Helal
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Bravo!..
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Cumhuriyetçilik, cumhuriyeti çağdaş değerlere
taşımaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın,
benimle polemik yapamazsınız…
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Bu kubbenin altında benimle kimse şimdiye kadar
polemik yapamadı; ama, bir şeyde mutluyuz…
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Helal olsun
BAŞKAN
– Sayın Doğan… Sayın Doğan… Sayın Doğan, lütfen Genel Kurula konuyla
ilgili hitap eder misiniz…
RASİM
ÇAKIR (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Genel Kurula konuşuyorum.
BAŞKAN
– Sayın Doğan, lütfen…
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Biz yapamayız, beceremeyiz!..
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, cumhuriyet birtakım seçkinlerin,
birtakım seçkincilerin kendini ayrılıkçı, ayrıcalıklı sayanların
yönetimi değildir.
RASİM
ÇAKIR (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Cumhuriyet, halkın yönetimidir.
RASİM
ÇAKIR (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - “Bunlar nereden çıktı” diyenler var ya, “bu anlayış
nereden çıktı” diyenler var ya, onlara bir şey söylüyorum. İşte, bu
anlayış dedikleri halktır, halkın kendisidir. Iğdır’dır, Kayseri’dir,
Kahramanmaraş’tır,
RASİM
ÇAKIR (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Bizim farkımız da budur ve bu ülkeyi, Keban yapılırken
“ne yapacaklar, bunlar elektriği toprağa mı verecekler” diyenlere
rağmen, Boğaz Köprüsü yapılırken “istemezük” diyenlere rağmen bu
ülkeyi kalkındırmaya, yüceltmeye kararlıyız.
ALİ
ARSLAN (Muğla) – Bırak bunları; millet aç!..
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Bu ülkeyi çağdaş dünya hangi yöne gidiyorsa oraya
doğru taşımaya kararlıyız. Ulusalcılık lafla olmaz. Ulusalcılık,
bu büyük ulusun…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teslimiyetle olur(!)
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - …Edirne’den Kars’a bu büyük ulusun saygı duyduğu değerler
neyse, ona saygı duyarak olur. Atilla İlhan’ın bir sözüyle sözlerime
son vermek istiyorum. Hangi Sol’da der ki… “Adam” der, “boksör Clay adını
Muhammed yapmış diye kahvede sevincinden hora tepiyor, bizim solcular
da Muhammed Ali Clay’e karşı çıkarak halktan oy almaya çalışıyor.”
İşte sizin anlayışınız bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Siz de İsrail’e karşı gelerek sınır bölgelerini İsrail’e
veriyorsunuz!
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen
Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Sayın
İnce, buyurun.
Sayın
İnce, süreniz 15 dakikadır.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle tasarı hakkındaki teknik aksaklıkları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Devlet
okulundaki bir öğretmen bu tasarı sonucunda özel okullarda 15 saat
derse girecek. Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasanın 49 uncu maddesine
aykırı. “Devlet, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam
yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri
alır” diyor. Siz, binlerce işsiz genç öğretmen varken, onları boşta
bırakacaksınız ve bakacak özel okul sahipleri, hangi devlet okulunda
hangi öğretmen var, onlar 15 saat derse girecek. Bu, doğru değil. Yaptığınız
birincisi bu. Diyeceksiniz ki, öğretim üyeleri de vakıf üniversitelerinde
derse giriyor. Değerli arkadaşlarım, boşta gezen, onlarca, yüzlerce,
binlerce profesör, doçent yok; ama, öğretmen çok bu şekilde.
1- Teknik
olarak burası yanlış.
2-
Özel okullar haricindeki dershanelerin, kursların, etüt eğitim merkezlerinin
açılış iznini, açılma iznini valiliklere bırakıyorsunuz. Hiç içinizde
özel öğretim kurumu açan var mı, bilmiyorum; ama, bakın ne olacak: Siirt’te
bir dershane açmanın, bir kurs açmanın istekleriyle Tekirdağ’daki
aynı olmayacak. İllerimizde özel öğretim konusunda uzmanlaşmış
personel yok. Standartlar farklı olacak; Trabzon’da farklı olacak, Mersin’de
farklı olacak. Yine size gelecekler sayın milletvekilleri “valilik
izin vermedi, torpil yap” diyecekler; yani, siz, önce kanunu çıkarırken
yetkileri valiliklere devredeceksiniz, sonra kendi çıkardığınız
kanunla ilgili, kaymakamlardan, valilerden ricada bulunacaksınız;
söylemedi demeyin.
3 –
Uluslararası okul tanımı var; bu var. Bugün, bu ülkede de tabelalarında
uluslararası okul tanımı yazıyor. Siz, şimdi, ne yaptınız biliyor
musunuz; “milletlerarası” dediniz, büyük bir devrim yaptınız gerçekten!
Onlarca matbuat, o yazılı evraklar, tabelalar, her şey değişecek.
Ya bu yaptığınıza… İşte sizin reformlarınızdan birisi “uluslararası”
sözcüğünü “milletlerarası” yaptınız ve bu ülkeye birsürü masraf
çıkaracak. Benim için fark etmez; milletlerarası da olsa aynı, uluslararası
da olsa aynı; ama, yıllardır devam edegelen bu konuda yüzlerce, binlerce
evrak var. Ne gerek vardı buna?!
4 – Valilik,
teftiş ve denetleme sırasında, lüzum görülen durumlarda, yönetici,
öğretmen, usta öğreticiyi görevden alabilir.
Arkadaşlar,
siz, hiç hayatınızda teftiş geçirdiniz mi; ben, yıllarca geçirdim.
“Lüzum görülen haller…” O kadar böyle muğlak bir ifade, o kadar geniş
bir yetki alanı ki, böyle bir şey olamaz! Valiliğin canı sıkıldığında,
bir öğretmeni, bir yöneticiyi bir özel öğretim kurumundan görevden
alabilir. Bu çok yanlış. Taraflara yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Bu tasarının içinde bu yazılmalıydı, bu olmalıydı.
Yine,
Meclis, bir yerel yöneticiye, bir valiye, bir kaymakama böyle bir
yetkiyi nasıl devredebilir?! Yani, burada, siz, bir kanun çıkarırken…
Vali, lüzum gördüğü hallerde, bir özel öğretim kurumunun yöneticisini,
öğretmenini, yazılı olarak ona bildirmeden, ona tebliğ etmeden, sadece
lüzum görüyorum diyerek, bunu nasıl yapabilir?! Bu 4.
5 –
“İki defa teftiş raporuyla başarısızlığı tespit edilen yönetici
ya da öğretmenin çalışma izni iptal edilir” diyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Türkiye’deki müfettişlik kurumundan sizler
de hep şikâyetçisiniz. Niye bunu eklemiyorsunuz; aynı müfettiş olmayacak,
iki teftiş olacak; ama, farklı iki kişi olacak. Tasarının içine bu konabilirdi.
Bütün
bunlarda katkı sağlamaya çalıştık komisyonda, bizi dinlemediniz.
Şimdi, önergelerle bunu sağlayalım dedik, önergeleri kapattınız,
bir anlamda önerge hortumculuğu yaptınız burada. Ta cuma sabahından
önergeleri kapattınız, bize bıraktınız… Biz işimizi yapmaya çalışıyoruz.
Önce kanunu temel kanun olarak getirdiniz, maddeler üzerinde konuşmamızı
engellediniz, sonra önergeleri kapattınız. Yapıcı eleştirilerimizi,
bu teknik aksaklıkları, işin içinden gelmiş, uygulamadan gelmiş birisi
olarak paylaşmak istedik, bunları çözmek istedik, hiçbir art niyetimiz
yok, muhalefet yapmak gibi bir derdimiz de yok.
Yine,
reklamlarda… Sayın Özyılmaz –herhalde Türkiye’yi dolaşmıyor- dedi
ki bu kürsüden: “Öğrenciler reklamlarda kullanılmayacak.” Ya şöyle
bir Kızılay’a doğru iner misin allahaşkına?! O kadar çok kullanılıyor
ki, gazete, televizyon reklamlarında, dershane binalarında. Bu
ülkenin gerçeği bu. Tam tersine, bu tasarıyla, bu, yasal hale gelecek.
Değerli
arkadaşlarım, bunun önüne geçmeliydik, bunları tartışmalıydık.
Bunlar ülkemizin eğitimiyle ilgili, içişlerimizle ilgili, bir anlamda,
eleştirilerim, daha onlarcasını sayabilirim; ama, asıl önemli bir
konu var ki, bu, beni çileden çıkarıyor. Bakın, ne mi; değerli arkadaşlar,
bu ülkede azınlıklar var. 2 000, 3 000 civarında Lozan Antlaşması sonucu
İstanbul’da yaşayan bizim vatandaşlarımız var azınlık statüsünde;
ama, Batı Trakya’da, İskeçe’de, Gümülcine’de, Dedeağaç’ta da 130-140
bin bizim soydaşımız var. Bugün İskeçe’de Muzaffer Salihoğlu Lisesi,
Gümülcine’deki Celal Bayar Lisesi ve 230 tane de azınlık ilkokulu
var.
Bakın,
buradaki okullarda uygulama nedir; müdür bir Türktür. Onlar Türk olduklarını
da
Değerli
arkadaşlarım, tekrar söylüyorum, siz bu tasarıyla yabancı okullardaki
müdür başyardımcısının Türk olma şartını kaldırıyorsunuz, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olabilir diyorsunuz. Peki, 16 Eylül günü
İstanbul’da Crowne Plaza’da Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç çıktı, -Sayın Başbakanın, Sayın İnci Özdemir’in ve
Sayın Egemen Bağış’ın da olduğu bir toplantıydı; biz de Rasim Çakır
Bey’le oradaydık- Sayın Grup Başkanvekilimiz konuştuktan sonra Sayın
Başbakan kürsüyü geldi. Herhalde biraz Grup Başkanvekilimizin konuşmasından
etkilenmiş olacak ki, aynen sözleri şudur: “Dostum Kostas, her şey mütekabiliyet
esasına göre olacak” dedi.
Arkadaşlar,
Gümülcine’de, İskeçe’deki soydaşlarımız, Türk kardeşlerimiz eğitimle
ilgili hangi bir adım ileri hakkını aldılar da, siz bunun karşılığında
hak veriyorsunuz? Ben size bunun hesabını soruyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
AYAĞ (Edirne) – Bunu şimdi mi soruyorsun?!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Kitapları mı değişti?!
ALİ
AYAĞ (Edirne) – Yıllardır iktidar oldunuz, ne zaman hatırladınız?!
BAŞKAN
– Lütfen… Sayın Ayağ, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
Sen
Anavatan Partisinin il başkanıydın. Anavatan Partisi yıllarca da
bu ülkede iktidardı, sen ne zaman
bunları dile getirdin?
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen…
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) – Yasa maddesinden haberin var mı? Temel yasa yaptın,
okutmadın bile. Haberin bile yok.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Yeni öğrendi.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) – O, sabık il başkanı.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bakınız, 1973 yılından bu yana Batı Trakya kökenli olup da
Türkiye’de eğitim görmüş hiçbir öğretmene Yunan Hükümeti görev vermiyor,
1973’ten bu yana! Diyor ki: “İstanbul’da Yunan kaç öğretmen varsa, Batı
Trakya’da da o kadar olacak.” Bir tarafta 130 000 kişi, bir tarafta 2
000 kişi. 16 öğretmen var şu anda Batı Trakya’da.
Siz,
İskeçe’deki, Gümülcine’deki okulların onarımını ne zaman yapıyor
Yunan Hükümeti biliyor musunuz; okullar açılırken yapıyor ve eğitimi
aksatmak için… Siz ne getiriyorsunuz burada biliyor musunuz; yeni
arazi almalarına imkân sağlıyorsunuz, binalarını büyütmelerine
imkân sağlıyorsunuz. Ne için; Avrupa Birliği istedi diye. Nedir bu
Avrupa Birliği kompleksi ya; bunu merak ediyorum yani?! Dik durun
biraz arkadaşlar! Siz, dik durduğunuz için, ciddî muhalefet yaptığınız
için, bu milletin millî, manevî değerlerini savunduğunuz için iktidar
oldunuz. Ne oldu, ne değişti de bu kadar tavizkâr bir politika izliyorsunuz?!
RASİM
ÇAKIR (Edirne) – Gaflet ve dalalet içindeler Muharrem!
BAŞKAN
– Sayın Milletvekili, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Gaflet ve dalaleti de geçecek bu, bu gidişle.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, burada, gerçekten buna üzülüyorum. Müfredatlarını
kendileri yapacaklar, arazi alabilecekler, binalarını genişletebilecekler.
ALİ
AYAĞ (Edirne) – Sayın Muharrem İnce, ilk defa, cumhuriyet tarihinde
ilk defa bir Türk Başbakan oradaki köyleri gezdi.
BAŞKAN
– Sayın Ayağ…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bakın, yabancıların açacağı okulla ilgili de, bakın
ilginç bir şey var. Bu ülkede, şu ana kadar, bir yabancı gelip bir okul
açabilirdi; ancak -bakın, sizin yaptığınız değişikliği anlatıyorum
size. Bir yabancı gelip bu ülkede okul açabilirdi; ancak- kanunlarımız
gereği, devredeceği zaman, bunu, sadece ve sadece Millî Eğitim Bakanlığına
devredebilirdi. Değerini biçerlerdi, Bakanlık bu binayı alırdı.
Siz bu tasarıyla ne getiriyorsunuz biliyor musunuz; tüzüğünde
eğitim bulunan herhangi bir vakfa devredebilecek. İşte, misyoner
okulları burada gelecek. Gelecek bir yabancı işadamı, okulunu kuracak.
Türkiye’de hangi vakıfta, Türkiye’deki hangi vakfın tüzüğünde eğitim
yazmıyor arkadaşlar; hepsinde yazıyor. İstediği bir vakfa, bir işadamı
gelecek, saygın bir işadamı gelecek, daha sonra bunu devredecek.
Ben, bunların Yüce Meclisimizin tutanaklarına geçmesini istiyorum
ve gerçekten, Sayın Başbakan Yardımcısı da buradayken, iş işten geçmeden,
ben, bu tasarının geri çekilmesini istiyorum. Bunu tartışalım,
enine boyuna tartışalım. Bu, AKP-CHP meselesi değil, bu ülkenin geleceğiyle
ilgili bir mesele. Bir öğretmen vicdanıyla konuşuyorum ben size
bunları, bu işleri bilen bir adam olarak konuşuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, ben, tabiî, Sayın Başbakanın da burada olmasını isterdim.
O Crowne Plaza’da ben Başbakanı alkışladım “mütekabiliyet olacak
dostum Kostas” dediği zaman ben de alkışladım. Tamam dedim, böyle olmalı
dedim; ama, nerede mütekabiliyet?! Ne oldu, Batı Trakya’daki 130
000 kişiyi bir kalemde bir kenara bıraktık?! Bunları takdirlerinize
sunuyorum.
Şimdi,
yine, tabiî, Sayın Bakan burada yok. Hazırlıklarımız Sayın Bakana
göreydi. Ben, Sayın Başbakan Yardımcısını da burada cevap veremeyeceği
sorularla bunaltmak istemem; ama, Sayın Müsteşar da burada yok. Bu
olaya ne kadar ciddî bakıldığının bir ifadesidir.
Bakınız,
Sayın Bakanın müthiş bir projesi vardı. Diyor ki: “1940 yılından bu
yana bu ülkenin bir özlemi var; sosyal bilimler lisesi”. Bunu, kendi
projesi olarak, ballandıra ballandıra, televizyon kanallarında…
Çok da güzel bir, akıcı da konuşması var Sayın Bakanın; ikna edici de
bir… Söz sanatını da bilen birisi tabiî ki.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – Yok ya!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Peki… Güzel konuşuyor gerçekten, Allah için hakkını
verelim.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) – İltifata gerek yok!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Şimdi, 6 tane ilde sosyal bilimler lisesi açıldı;
Eskişehir, Aydın, İstanbul, Samsun, Erzurum, Ankara gibi. Sosyal
bilimler lisesiyle ilgili fiyaskonun son örneğini onbeş gün önce
yaşadık. İstanbul’da, Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinde -biliyorsunuz,
alan seçer çocuklar lise 2’den itibaren- 96 öğrenci alan seçmiş. Sosyal
bilimler lisesinde iki alan vardır. Türkçe-matematik, yani eşit ağırlık;
yani kamu yönetimi, hukuk gibi bölümlere gidilecek, işletme, iktisat
gibi bölümlere gidilecek olan alan. Bir de, sosyal bilimler alanı
vardır. Çok gariptir, İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinde
96 öğrencinin hiçbirisi sosyal bilimler bölümünü seçmemiştir. Yani,
proje ölü doğmuştur.
İki;
okul isimleri tüccar mantığıyla satılıyor. “Bas parayı, değiştir
tabelayı!” Böyle bir şey olamaz arkadaşlar! Cumhuriyetin ilk yıllarında,
bir öğretmen, bir müfettiş, eğitime katkılarından dolayı okula adı
verilirdi. Yalova’dan örnek vereyim: Öğretmen Yusuf Ziya İlköğretim
Okulu. Kuvayı Milliyenin önemli öğretmenlerinden birisi, Yalova’nın
kurtuluşunda mücadele etmiş birisi. Müfettiş Hamdi Girgin İlköğretim
Okulu. Böyle isimler verilirdi. Şimdi, bas 100 milyar lira, 2 tane çatıyı
onar, 4 tane bilgisayar al…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın İnce, teşekkür için 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bir diğeri, yine Sayın Bakanın projelerinden birisi.
Pardon,
Sayın Bakanın güvenilirliğiyle ilgili bir şey söyleyeyim; madem…
Sayın
Başkanım, 2 dakikada bitiririm onu.
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın İnce…
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bakınız, Zeki Çelik, Saadet Partisi Milletvekili,
2002 yılında bir soru önergesi vermiş.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) – Saadet yoktu o zaman…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – “16.5.2002, sayı 1120, Saadet Partisi Grup Başkanlığı.”
ALİ
ARSLAN (Muğla) – Tarihlerini unutmuşlar!..
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Tarihleriyle…
Bakın,
bir soru önergesi vermiş.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) – Fazilet, Fazilet…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Saadet efendim… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen, siz devam edin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ben ne yaptım biliyor musunuz; aynı soru önergesinin
virgülünü değiştirmeden, sadece Zeki Çelik’in adını değiştirdim,
Muharrem İnce yaptım bunu ispatlamak için bu Mecliste. Metin Bostancıoğlu,
10 sayfa, ayrıntılı olarak, nerede, okul müdürü, müdür yardımcısı,
genel müdür, kimleri görevden aldı, kimi değiştirdi, Meclise olan
saygısından dolayı 10 sayfa cevap yazmış. Hüseyin Çelik’in cevabı
yarım paragraf!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) – İşte, onun için güvenilir
değil Hüseyin Çelik, onun için; denetime güvenmediği için, Meclise
güvenmediği için… Bundan sonraki maddelerde devam edeceğim neden
bugün tartışma konusu olduğunu.
Saygılar
sunuyorum Yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Birinci
bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Murat
Yıldırım.
Sayın
Yıldırım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Öğretim
Kurumları Kanunu Tasarısının birinci bölümü hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu tasarının
amacı, 1965 yılında yürürlüğe girmiş olan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenmesini
sağlamaktır.
İnsanların
öğrenme ihtiyaçları, insanlık tarihi kadar eskidir. Öğrenme ve
öğretme, ya devlet tarafından alınmıştır veyahut da ihtiyaçlarını
karşılamak üzere özel olarak alınmıştır. Gelinen noktada, bizdeki
özel okul ile Avrupa ve diğer ülkelerdeki durumu karşılaştırdığımızda,
ülkemizde özel okullaşma, Avrupa’dakinin neredeyse onbeşte 1’i kadardır.
Değerli
milletvekilleri, Türk eğitimin sisteminin arzu edilen başarıyı
yakalayamamasının yegâne sebebi, eğitimin ekseriyetle devlet tekelinde
veriliyor olmasıdır. Eğitim sistemimizin yapısında, hâlâ uluslararası
normlara ulaşılamamıştır maalesef. Okulöncesi eğitimde arzu edilen
seviyeye gelinememiş, YÖK ve ÖSS sistemi malumunuzdur. Bunları
da hep kucağımızda bulduk. Bunu da, hep beraberce, yeniden yapılandırmak
zorundayız. Hükümetimiz sorunları biliyor ve çözüm yolları arıyor.
Ülkemiz eğitim stratejisini, gelecek yüzyılı hedefleyecek, günün
değil geleceğin şartlarına göre belirlemeliyiz. Yani, eğitimde
reform her zaman önplanda olmalıdır.
Dünya
Bankasının, ülkemiz için, 2015 yılında ortaöğretimde okullaşma
oranının yüzde 80’e ulaştırılması gerektiği noktasındaki tespitini
hatırlatmak isterim. Okullaşma oranı, bu ülkenin ve eğitim sistemimizin
en büyük açmazıdır. Devlet ne kadar yatırım yaparsa yapsın, bunda
zorlanmaktadır. Başarı için tek çıkar yol, özel okulların desteklenmesidir.
Özel öğretimin önü açıldığı sürece, devletin bir yapacağı yerde
özel sektör daha çok okul yapacaktır. Özel sektör hem kaliteli eğitim
verecek hem de bu kaliteyi devletten daha ucuza mal edecektir. Oluşan
rekabet ortamı ise eğitimde kaliteyi getirecektir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, AB yolunda hızla ilerliyor. Vatandaşlarımızın
gelecekte Avrupa’nın düşük ücretli hizmet sektörünün çalışanları
haline gelmesini istemiyorsak, nitelikli, kaliteli ve eğitimli
bir nesil yetiştirmek zorundayız. Bu neslin yetişmesi ise, sadece
devletin tekelinde yoğunlaşan bir eğitimle mümkün olmayacaktır.
Türkiye’nin geleceği, kısır kavgaların, günlük politikaların, şunun
bunun okulları gibi vesveselerin esiri olamaz, olmamalıdır. Özel
öğretim kurumları, Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve kontrolü
altındadır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, bu denetimler de yapılmaktadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Türk eğitim sistemi, idarî işleyişi,
finansal yapı ve eğitim felsefesi açısından belli kalıplar arasında
sıkışıp kalmamalıdır. Bazı yapısal düzenlemelerin gerçekleşmesi
halinde, eğitim sistemimizin kendisinden beklenen her türlü talebi
rahatlıkla karşılayabilme potansiyeline sahip olduğu bilinmelidir.
Özel okulların geliştirilmesi, ülkede demokratikleşmeyi, yerelleşmeyi
ve teknolojinin gelişmesini sağlayacaktır. Özel okullar ne kadar
çok gelişirse, devletin okulları da doğru orantılı olarak o kadar
çok gelişmiş olacaktır. Çünkü, özel okullar ne kadar fazla öğrenciye
sahip olurlarsa devlet okullarındaki öğrenci sayısı o kadar azalacağından,
devletin eğitime ayırdığı pay artacak, daha çok hizmet, daha çok
okul, araç ve gereç sağlanmış olacaktır. 15 000 000’u aşkın genç nüfusun
öğrenim gördüğü ülkemizde, devletin eğitim kurumlarına ayırdığı
kaynağın yetmediği hepimizin malumudur. Bütün kıt imkânlara, zor
şartlara rağmen partimiz, bütçede en büyük payı eğitime ayırmıştır.
Ders kitapları ücretsiz verilmiş ve yeni 15 tane üniversite kurulmuştur.
Bundan dolayı da Hükümetimize teşekkür ediyorum.
Devlet,
eğitimin yükünü özel sektörle paylaşmalıdır. Ülkemiz özel okulları
oldukça kalitelidir. Üstelik eğitim maliyetleri de devletten daha
düşüktür. Lakin, taşradaki okulların büyük bir bölümü yüzde 50 kapasiteyle
çalışmaktadır. Maalesef, ülkenin önemli bir kaynağı atıl olarak durmaktadır.
Aslında atıl kapasiteleri değerlendirerek yeni okullar kurulmasını
sağlamak ve devletin üzerinden önemli bir yükü almak istiyorsak,
Türkiye ortalamasında bir öğrencinin devlete maliyeti neyse devletin
onu veliye vermesini, velinin de çocuğunu istediği okulda okutmasını
sağlamalıyız; isterse devlet okulunda, isterse özel okulda.
Değerli
arkadaşlarım, istatistiklere baktığımızda özel okullar konusunda
ne kadar geri kaldığımızı da belirtmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar mısınız, 1 dakikalık eksüre veriyorum.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) - Ne acıdır ki bu ülkede hâlâ özel okulların gerekliliğini
şüpheyle karşılayanlar bulunmaktadır. Eğitimin özel okullar yoluyla
da sunulabileceğine şiddetle karşı gelmenin dayanağı olan ideolojik
yaklaşım tek anlamıyla gericiliktir. Özel okullar mevcut sistemin
bir alternatifi değil, bir parçasıdır.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – İlericiye bak ilericiye!
MURAT
YILDIRIM (Devamla) – Evet, ben ilericiyim, hem özel okulum var, hem
dershanem var, hem de eğitime katkım var; ama, sizlerin hiç katkısı
yok.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Tamam, tamam!..
MURAT
YILDIRIM (Devamla) - Uzun yıllardır eğitim camiası içindeyim. Bu düzenlemenin
yapılması Türk Milletine inşallah hayırlı olacağını temenni ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Şimdi,
bölüm üzerinde 15 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 8 dakikadır.
Sayın
Işık…
AHMET
IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanız
Sayın
Bakanım, ortaklarından bir ya da birkaçının yabancı uyruklu olduğu
tüzelkişiler tarafından özel öğretim kurumları kurulabilecek
midir?
İkinci
sorum: Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişilerce, sadece yabancı
uyruklu öğrencilerin devam edebileceği milletlerarası nitelikte
özel okullar açılabilecek midir?
Son sorum:
Tasarıda, özel öğretim kurumlarının amaca uygun verebilecekleri
reklam ve ilandan bahsedilmektedir; ama, televizyon reklamına müsaade
edilmemektedir. Buradaki reklam ve ilana müsaade ederken televizyon
reklamına müsaade edilmemesinin ana gerekçesi nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Özdoğan…
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Millî Eğitim Bakanımıza birkaç soru soruyorum. İnşallah, televizyonun
başındadır.
Sayın
Bakan, Bakanlığınızın 2005-2006 öğretim yılına damgasını vuran,
okullarda yaygınlaşan şiddet, bıçakla, silahla yaralama ve öldürme
olayları idi. Bu öğretim yılı, açıldığı ilk günde bir lise öğrencisinin
bıçaklanmasına sahne oldu. Geçtiğimiz sene, okullardaki şiddet
olaylarını medyanın abarttığını söylemiştiniz. Bu kanaat içerisinde,
okullardaki şiddete yönelik önlemleri gereksiz mi buldunuz? Bulmadıysanız,
hangi şehirlerde, hangi okullarda hangi tür önlemlerin koordinasyonunu
sağladınız?
İkinci
sorum: Dargelirli aile çocuklarının okul saatinde beslenme getirme
zorunluluklarına ilişkin nasıl bir önlem aldınız? Beslenme saati
için okula sadece kuru ekmek getirebilen çocuklarımıza, örneğin,
süt veya peynir takviyesi sağladınız mı?
Üçüncü
sorum: Temel eğitim kurum binalarının tamiri, tadilatı, okul binası
tuvaletlerinin hijyeni, öğrencilerin oturduğu sıraların çocuğun
anatomik sağlığına uygunluğu konularında hangi çalışmaları başlatıp
sonuçlandırdınız?
Diğer
bir sorum: Erzurum’daki ve Türkiye’nin birçok vilayetindeki okullarda
ders kitapları dağıtılmamıştır. Bu aksamanın sebebi nedir?
Son sorum:
Sayın Başbakan, bugün, yanına Sayın Millî Eğitim Bakanını alarak,
Bursa’da, 25 000 okul öğrencisini,
okul müdürlerine baskı yaparak, göstermelik gövde gösterisi yapmıştır.
Bu vahim durumu ahlakî buluyor musunuz? Şimdi de, sahte anketlerinizden
sonra- millete karşı gencecik beyinleri mi kullanıyorsunuz? Bu öğrenci
velilerinin kızgınlığından çekinmiyor musunuz?
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Akdemir…
DURSUN
AKDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, Hükümete iki sorum var benim; aracılığınızla
yöneltiyorum, teşekkür ediyorum.
Büyük
şehirlerde halkın huzur ve güvenliğini sağlamada polisin büyük
bir zorluk çektiği görülmektedir. Özellikle İstanbul’da darp, gasp
ve kapkaç olayı oranlarında endişe verici ciddî artışlar var. Son
olaylarda polisi umursamaz ve yetersiz duruma düşüren nedenler nelerdir;
önlemleriniz nelerdir?
İki:
Bunları önleyemeyen polisin, okulların açıldığı bugünlerde, geçen
yıllarda yaşadığımız okul önlerindeki öğrenci cinayetleri, bıçakla
yaralamalar ve özellikle de özel okulları tehdit altında bulunduran
uyuşturucu madde satışlarında ne yapacağı konusunda ciddî endişeler
ve tehlikeler altında bulunulmaktadır. Dolayısıyla, 14 000 000 öğrenci
ve 600 000 öğretmeni yakından ilgilendiren huzur, mal ve can güvenliği
gibi konularda koruma adına hangi önlemleri aldınız ve alacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın
Kepenek…
YAKUP
KEPENEK (Ankara) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakandan, bu yurt dışına gönderilecek öğrenciler için, 1 000 öğrenci
konusunda şu soruların yanıtlanmasını istiyorum:
Birincisi:
Bu yıl sınav sisteminde değişiklik yapılmasının ve LES’ten başka mülakat
ve referans puanlarına yer verilmesinin nedeni nedir?
İkincisi:
Mülakatı kimler ve nasıl yapmışlardır ya da yapacaklardır?
Üçüncüsü:
Bu 1 000 kişinin saptanmasında üniversitelere ihtiyaçları ya da
istekleri sorulmuş mudur?
Dördüncüsü:
Öğretim üyesi yetiştirilmesi aynı kalitede ve çok daha az masrafla
-üçte 1, dörtte 1, onda 1 masrafla- Türkiye üniversitelerinde yapılamaz
mıydı?
Beşincisi:
Bu konuda geç kalınmamış mıdır?
Bu sorulara
yanıt istiyorum ve çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın
Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Okulöncesi
çağ nüfusu 4 000 000’dan fazla olmasına karşın, okulöncesi eğitimden
yararlanan öğrencilerin sayısı 435 000’dir. Bu sayı, okul öncesi
çağ nüfusun yaklaşık yüzde 10’una tekabül etmektedir. Bu oranın artması
için bugüne kadar hangi çalışmaları yürüttünüz? Bakanlıkça bu sorunun
çözümü için bir çalışmanız var mı?
İkinci
sorum: İlk ve orta dereceli öğrencilerin uygun ortamlarda eğitim
yapabilmeleri için şu anda 145 000 dersliğe ihtiyaç vardır. Hayırseverlerin
yaptığı okul ve derslik dışında, siz, bakanlık olarak, dört yıl içinde
kaç adet okul ve derslik yaptınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın
İnce...
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlköğretim
okullarımızda, UNICEF destekli Çocuk Dostu Okul Projesi uygulanmaktadır.
Bu projenin uygulandığı okulda, okulun adının yazılı olduğu tabelanın
hemen yanına “bu okul çocuk dostudur” diye yazılmaktadır. Böyle bir
mantığı anlayamıyorum. Yani, 81 vilayetin, 300’ünde uygulanıyor
bu proje, okul tabelasının yanına “bu okul çocuk dostudur” yazıyor.
Siz bir çocuk olsanız, karşı okulda okuyor olsanız, bu tabelayı görseniz
ne düşünürsünüz? Diğer okullar çocuk dostu değil mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan,
Sayın Işık, Sayın Özdoğan, Sayın Akdemir, Sayın Kepenek, Sayın Ekmekcioğlu,
Sayın İnce tarafından sorulmuş sorular var. Bu soruların bir kısmını
zaten not almakta güçlük çekmiş bulunuyorum; diğer bazı soruların
ise, Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri tarafından teknik düzeyde
hazırlanmasına ihtiyaç var. Bu bakımdan, ilgili bakan bu soruları
yazılı olarak cevaplandıracaktır.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Öğüt…
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Ardahan’a insanî bilimler eğitim fakültesi kurulması
için YÖK onay verdi; ancak, Bakanlığınız, Devlet Planlama Teşkilatı
olarak, uygun görmediği için reddetti ve Ardahan’a altyapısı uygun
olmadığı için fakülte kurulmasının mümkün olmadığıyla ilgili yazı
yazdınız. Bunun gerekçesi nedir? Ardahan’a bir fakülteyi çok mu görüyorsunuz?
Sayın Başbakan Ardahan’a geldiği zaman, Ardahan’a fakülte kurulmasıyla
ilgili söz vermişti. Bu konuyla ilgili bir net açıklama yapar mısınız?
İkinci
sorum: Şu anda kış sezonu geliyor. Köy okullarında, maalesef, yakacak
konusu son derece önem taşıyor. Doğu ve güneydoğu köylerindeki
okullarda yakacak ihtiyacını köy bütçesinden karşılama diye bir
yasa var, 222 sayılı Millî Eğitim Yasası. Bu yasada “köy okulları bütçesinden
kendi yakacağını karşılayacak” diyor. Ancak, doğu ve güneydoğu
başta olmak üzere, çocuklar, sabahleyin okula giderken bir koltuğuna
defterleri, bir koltuğuna da tezek alarak okula gidip okulu ısıtmaya
çalışıyor. Bu çağdaş olmayan görünüme son vermek için doğu ve güneydoğudaki
ilkokulları, köy okullarını bu yakacak, tezekten kurtarmak için
herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın
Gazalcı…
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu tasarıda
özel okullardan hizmet satın alma öngörülüyor. Nasıl bir hizmet satın
alınacaktır? Bir yandan özel okullara, öğrencilere yardım edilmesi
düşünülüyor, bir yandan da oradan hizmet satın alma… Ne gibi hizmetler
satın alınacak? Örneğin, devletin ilköğretim okullarının üçte
2’sinde hizmetli yok. Bu köylerde, hizmet satın alarak bunu yapacağınızı
söylüyorsunuz. Kimden hizmet satın alarak okullarda hizmetlinin görevi
yapılacak?
Başka
bir soru: Liseler dört yıla çıkarıldı zorunlu eğitim süresi artırılmadan.
Geçen yıl hazırlığı okuyan, birinci sınıfa geçen çocuklar, sınıfta
kaldığı zaman, altı yılda liseyi bitirecekler. Türkiye’nin birçok
yerinde böyle. Bakanlık, bir genelge çıkardı, 8 kişiden fazla olanlara
sınıf açacağını söyledi, beğenmiyorsanız başka okullara gidin dedi.
Şimdi, 7 çocuk, beş çocuk, 6 çocuk, iki yıl okumuş, hazırlığı geçmiş
ve bir yıl da birinci sınıfta okumuş… Siz, bu çocuğa iki yıl daha yük
yüklüyorsunuz. Bakanlık olarak, bu genelgeyi yeniden düzeltmek istiyor
musunuz diye soruyorum.
Başka
bir soru: Kimi düz liseler anadolu lisesi yapıldı. O liselerde okuyan
çocuklar kendi okullarına kayıt olamadı Sayın Bakanım. Geldiler,
tabela değişmiş; hayır, siz bu okulda okuyamazsınız dendi. Kimileri
sabahçı-öğlenci yapıldı, kimileri de başka okullara girmekte sıkıntı
çekti. Yeni bir lise yaparak değil de, yerleşmiş liselerin böyle kolayca
yapılmasıyla, bu okullarda okuyan çocukların zararları, mağduriyetleri
nasıl önlenecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
Sarıbaş?.. Yok.
Sayın
Ercenk, buyurun.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî
Eğitim Bakanlığının temel görevi yeni okul açılmasını sağlamak
iken, Antalya Gazi Mustafa Kemal, İnönü İlköğretim ve Kız Meslek Lisesinin
kapatılmasının gerekçelerini açıklar mısınız?
2.-
Dört yıldır vekâleten yürütülen Antalya Millî Eğitim Müdürlüğüne,
seçime bir yıl ka
Sayın
Bakan, Sayın Cumhurbaşkanının “eğitim kesinlikle devlet denetiminde
ve gözetiminde, Atatürkçü düşünceden ve laik temelinden ödün verilmeden
yürütülmeli, bu bağlamda, dogmalarla ve boş inançlarla çocukları
ve gençleri etkileme amacı güden okulların ve kursların varlıklarını
sürdürmeleri engellenmeli, ders kitaplarının seçiminde özenli
olunmalı, ders kitaplarının ve öğrencilere önerilen kaynak yayınların
uygunluğu yetkin kişi ve kurumlarca belirlenmeli” şeklindeki uyarılarını
dikkate almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan,
yine, sorulan soruların bir kısmını yazılı olarak cevaplandırmak
üzere burada yanıtlamayacağım; ancak, Sayın Ensar Öğüt’ün Ardahan’a
açılacak fakülteyle ilgili sorusunu değerlendirmek istiyorum.
Daha
önce, burada ifade edilen soru, Sayın Öğüt tarafından yazılı olarak
da sorulmuştu, o yazılı soru önergesine cevap vermiştik, kendisine
ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
Ancak
burada şunu bilmemiz gerekiyor: Herhangi yeni bir fakülte kurulacağı
zaman, bununla ilgili ön çalışmayı Yükseköğretim Kurumu yapıyor
ve uygun görülen yeni fakültelerle ilgili talep Millî Eğitim Bakanlığına
geliyor. Millî Eğitim Bakanlığı üç kurumun görüşünü alıyor; Maliye
Bakanlığının görüşü alınıyor, daha çok bütçe imkânları açısından
değerlendiriliyor; Devlet Personel Başkanlığının görüşleri alınıyor,
personel ve kadro kapasitesi açısından değerlendirmesi alınıyor
ve Devlet Planlama Teşkilatının görüşü alınıyor, Devlet Planlama
Teşkilatı da, eğitim kurumlarının sektörel durumu, yatırım programındaki
konumu itibariyle değerlendirmeler yapıyor. Yapılan bu değerlendirmelerde,
ilgili kuruluşlar, görüşlerini Millî Eğitim Bakanlığına gönderiyor
ve sonunda, Bakanlık, bu fakültenin kurulmasıyla ilgili talebi
Başbakanlığa göndermek suretiyle, Bakanlar Kurulu kararı talep
ediyor; dolayısıyla, yeni bir fakültenin kuruluşu Bakanlar Kurulu
kararıyla yapılmaktadır, olmaktadır.
Bu ara
kuruluşlardan alınan görüşler, müspet veya menfi, yeni bir fakültenin
kurulmasını engellemez; çünkü, Bakanlar Kurulu eğer bir ile bir fakülte
kurulmasını doğru buluyorsa, siyaseten ve eğitim politikaları
gereği bunu gerekli görüyorsa bu kurumlardan birinin, birkaçının
görüşünün olumsuz olması fakülte kurulmasını engellemez; ama, bu
kurumlar kendi bakış açılarından görüşlerini özgürce ifade ederlerse,
değerlendirmede doğru kararlar verilmesine de katkı sağlarlar.
Şimdi,
geldiğimiz nokta itibariyle, Ardahan Türkiye’nin illerinden biridir.
Bir ilimizde fakülte kurulması, siyasî irade olarak da, hatta Parlamentoda
bu değerlendirilse Parlamento iradesi olarak da doğal ve yapılması
gereken bir işlemdir. Bazı teknik sorunların oluşabileceği düşünülse
bile, Bakanlar Kurulu kararıyla, görüşler ne olursa olsun, kurulabilir
ve nitekim Ardahan’a bu fakültenin kurulması konusunda da Hükümetimizde
bir farklı görüş yoktur; dolayısıyla, bu çalışma devam ediyor. Bakanlar
Kurulu kararıyla neticede bu fakülte kurulacaktır.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Yani, Bakanlar Kurulunda siz “evet” diyecek misiniz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Elbette
“evet” diyeceğiz.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Yani, şimdi
Devlet Planlama Teşkilatı bana bağlıdır.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Onun teknik
olarak görüşünü kendi verilerine göre, özgürce yapmasının doğru
olduğu kanaatindeyim; ama, işin içine Bakanlar Kurulu kararı, bir
siyasî irade girdiği zaman da, aman şu ile, şu ilçeye fakülte kurulmasın
diyemeyiz. Daha önce pek çok ilçeye fakülte kurulmuşken bir ile fakülte
kurulmamalıdır görüşünde değilim, Bakanlar Kurulunda da kimse
bu görüşte değildir. Herkes Ardahan’a da fakülte kurulması taraftarıdır
ve kararname tamamlanacak ve fakülte kurulacaktır.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1 inci
maddeyi okutuyorum:
ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
ve kapsam
MADDE
1-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 91 inci maddesi gereği, her
madde için milletvekilleri tarafından verilmiş önergelerin geliş
sırasına göre ilk ikisini işleme alacağım.
Esas
Komisyon ve Hükümetin önerge hakları saklıdır.
Şimdi,
1 inci madde için milletvekilleri tarafından verilmiş 2 önergeyi
okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “kurumlara yapılacak
Muharrem İnce Hüseyin Ekmekcioğlu Haluk Koç |
|
Yalova |
|
Ali Cumhur Yaka Mustafa Gazalcı Engin Altay |
|
Muğ |
|
Mustafa
Özyurt Berhan
Şimşek |
|
|
BAŞKAN
– İkinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin
aşağıda belirtilen gerekçelerle tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
|
Mustafa Gazalcı |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Engin Altay |
|
Denizli |
|
Sinop |
|
Haluk Koç |
Muharrem İnce |
Ali Cumhur Yaka |
|
|
Yalova |
Muğla |
|
Berhan Şimşek |
Mustafa Özyurt |
|
|
İstanbul |
|
|
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (
BAŞKAN
– Sayın Koç, konuşacak mısınız?
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
KOÇ (
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, temel yasa kapsamında
görüşülen yasalarda ilgili maddelerde verilen önergelerle bir
bütünlük sağlanamıyor. Ben, biraz hülle yaparak, 5 inci maddeyle
ilgili düşüncelerimi ifade edeceğim. Bunu da, açıkyüreklilikle,
baştan ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım -Sayın Muharrem İnce belirttiler- ben, İktidar Partisi
milletvekili arkadaşlarımızdan, lütfen, lütfen -biraz sonra oylayacaksınız,
belki oylama esnasında buradaki kalabalık daha da artacak- şu 5
inci maddeyi, satır satır, içinize sindirerek -buna İktidar Partisi
adına, birinci bölümde grup adına konuşan Kahramanmaraş Milletvekili
değerli arkadaşım da dahil- sadece söylemde değil, eylemde de söyledikleriyle
bir bütün olabilmek için, satır satır, lütfen, okuyun bu 5 inci maddeyi
ve nereye götürmek istiyorsunuz bizi, nerelere götürmek istiyorsunuz
bizi, neler var burada, bu tuzaklar nelerdir; lütfen, lütfen bunların
altını çizin. Eğer hâlâ sizin söylediğiniz söylemlerle siyaset yapmak
istiyorsanız, sözünüz ile eyleminizin bir arada örtüşmesini bekliyorsanız,
o zaman, gönül rahatlığı içerisinde hâlâ bu şekilde düşünüyorsanız,
evet oyu verebilirsiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Batı Trakya’nın, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın
azınlık okullarını 5 inci maddede düzenleyen “ve mütekabiliyet
aranır yönetmelik çerçevesinde” gibi, birtakım, daha henüz karşılığı
olmamış sözler karşısında neler yaşanıyor; Sayın İnce çok kısa değindi.
Bakın,
Batı Trakya’nın eğitim sorunlarıyla ilgili çok geniş raporlar var.
Burada çok açıklıkla söylüyorum: Burada yetişen Türk ve Müslüman
çocukları, ne Türkçe konuşabiliyorlar ne Yunanca konuşabiliyorlar;
anaokulundan başlayarak eğitimin her kademesinde örselenmiş vaziyetteler.
Şimdi,
arazi genişletme, şu-bu dahil, her türlü hak verilirken, İskeçe’deki
Muzaffer Salihoğlu Türk Lisesini, yolunuz düşerse, lütfen, görün,
gezin. Eski bir tütün deposundan bozma, çürük kirişler üzerinde tahta
odalar, yerin birbuçuk metre altında. Orada, benim çocuklarım, benim
soydaşlarım eğitim görüyorlar ve bunların arazisi var, arazisine
yeni bir okul yapmak için imar izni verilmiyor.
5 inci
maddede neye evet diyeceksiniz değerli arkadaşlarım, hangi mütekabiliyeti
arayacaksınız ve bakın, Türkiye’den, Türkiye’de öğretmen formasyonunu
almış 35 tane öğretmenin görevlendirilmesi gerekirken, Yunanistan
bunların ancak 16’sına müsaade ediyor. Selanik’te kurdukları bir
özel pedagoji enstitüsü var ve burada, medreseden yetişen ve temel
-Türkiye’deki eğitimle hiçbir ilgisi olmayan, orada özel pedagojik
formasyon kazandırıldığı savlanan, bizim kökenimizden insanlarımıza
eğitimi, güya, emanet ediyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, ne olur, bu mütekabiliyet konusunu kesin bir karşılığa
bağlamadan bu 5 inci maddeyi
onaylamayın veya bu yasa tasarısını, Sayın İnce’nin söylediği gibi,
çekin. Avrupa Birliğine, Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinin
ilerlemesi için bunun bir engel oluşturacağını hiç kimse iddia edemez,
hiç kimse böyle bir savın arkasına saklanamaz. Bu, Türkiye’den, Türkiye’nin
eğitim birliğinden, Türkiye’nin öğretim birliğinden alınan bir ödündür.
Sayın Kahramanmaraş Milletvekili arkadaşım, ah, o söylemlerin eylemlerinle
bir örtüşse! Bu ödünü verecek misin, bu ödünü verecek misin? Senin oyuna özellikle bakacağım.
Merak ediyorum, söylediklerinle uyumlu olacak mısın?
Değerli
arkadaşlarım, benim içim yanıyor, benim içim yanıyor. Bakın, bir başka
sorun; şimdi, arazi ve mülk edinme meselesi, 5 inci maddede yine; yabancılar
tarafından açılan okulların arazi edinmelerini, arazilerini genişletebilmelerini,
bina ve taşınmaz mal sahibi olmalarını ve bunları vakıflara devredebilmelerini
düzenliyor. Değerli arkadaşlarım, yani, şimdi, zaten, yabancılara
değişik mülk satışının tartışma konusu olduğu, daha, hâlâ yüksek
yargı sürecinde olduğu bir dönemde, kamuoyunda duyarlılığın yükseldiği
bir dönemde, şimdi, özel okulların bu amaçlarla kullanılabileceğini
hiç aklınıza getirmiyor musunuz?! Değerli arkadaşlarım, bu 5 inci
madde bir tuzaktır, bu 5 inci madde bir tuzaktır ve acı bir tespitimi
paylaşmak istiyorum: Eleştiri biraz ağır olacak. Eğer rencide edeceğim
arkadaşım varsa özür diliyorum. Türkiye üzerinden bütün beklediklerini,
Türkiye’nin temel değerlerini boşaltma konusunda bütün planlarını,
beklentilerini, ne yazık ki, sizin üzerinizden gerçekleştiriyorlar.
Lütfen, lütfen müsaade etmeyin. Bu 5 inci maddeyi, lütfen değerlendirin;
ya oy vermeyin ya da bu tasarıyı geri çekin.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “kurumlara yapılacak
Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (
BAŞKAN
– Sayın Ekmekcioğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (
İstediğimiz
değişiklik, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “kurumlara yapılacak
Yapılmak
istenen düzenlemeyle, kamu kaynaklarının ticarî amaçla kurulan
özel eğitim kurumlarına aktarılması hedeflenmektedir. Eğitim sisteminin
dağ gibi birikmiş sorunları varken, sanki bunların hepsini bitirmişcesine bu tasarının acilen Meclis gündemine
getirilmesinin bir anlamı mı var acaba; yoksa, birilerine sözler
mi verildi?! Şunu herkes bilsin ki, bu yasa, ağlayanlara değil, gülenlere
yarayacaktır. Kamu okullarının pek çok zorunlu harcaması ödenek
yetersizliği gerekçesiyle, öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümeti uyarıyoruz; bir ülke,
salt pazarlamacı bir kimlikle yönetilemez. Bölgeler arasındaki
zenginlik farkının 13 kata vardığı, milyonlarca insanımızın açlık
sınırının altında yaşadığı bir ülkedeyiz. Devlet kaynaklarının
parasız eğitim hizmeti üreten kurumlara aktarılması, siyasî, sosyal,
ahlakî ve vicdanî bir yükümlülüktür. Basit bir işlem gibi görülen bu
yaklaşımın neden olacağı sosyal felaketi herkesin görüp karşı koyması
gerekmektedir. Hükümete, özel okullar için öngördüğü katkıyı, köy
okullarına donanım, varoşlara normal sınıflı okullar yapımı için
kullanmasını öneriyorum. Söz konusu tasarının yasalaşması halinde,
eğitim alanında zaten var olan eşitsizlikler daha derinleşecek, belli
çevrelerin kontrolündeki özel okullara aktarılacak ve eğitim gibi
hayatî öneme sahip bir olgu piyasa koşullarına bırakılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılmak istenilen düzenlemeler
içinde, özel okullardan hizmet satın
Bu tasarı,
ayrıca, devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin özel okullarda
hizmet vermesinin önünü açmaktadır. Bu uygulama da kamusal hizmetin
tasfiyesinin bir parçasıdır. Eğitim sistemini hizmet satın
AKP,
özel okulların ihtiyaçlarını karşılamak için ısrarlı davranmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi de bu kanun tasarısının karşısında, parasız,
nitelikli eğitim hakkını savunmakta ısrarcı davranacaktır; toplumsal
kaynakların belli bir kesimin ihtiyaçları için değil toplumun çıkarları
için kullanılması, kamusal eğitimin herkes için parasız ve nitelikli
hale getirilmesi için mücadele edecektir.
Eğitim
bir kamu hizmetidir. Bu nedenle, hizmetin kamusal üretilip dağıtılması
gereklidir. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Devletin görevi,
hizmet satın almak değil…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Devamla) – …herkes için parasız, nitelikli hizmet
üretmektir. Asıl görev, kamu eğitiminin gerçekleştirilmesine kaynak
aktarmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümeti cumhuriyet tarihinde
ilk kez eğitimde özelleştirmeyi temel eğitim politikası olarak benimsemiştir.
Kamusal hakların kısıtlanması ve kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi
şeklinde özetlenebilecek anlayışın dayatılmasıyla başlayan uygulamaların
amacı, eğitimi tamamen paralı hale getirmektir. Katkı payı, kayıt
parası, harç ve benzeri kalemlerle eğitim tamamen paralı hale getirilmek
istenmektedir.
Türkiye’de
8 300 okulda ikili, 17 600 okulda birleştirilmiş sınıflarda eğitim
verilmektedir. Bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı yaklaşık
7 000 000’dur. Şehirlerde okulların yaklaşık üçte 2’sinde ikili eğitim
yapılmaktadır. Öğrencilerin daha uygun koşullarda eğitim görebilmesi
için 145 000 yeni derslik yapılması
gerekmektedir. Bu derslikleri yapmak yerine özel okullara kaynak
aktarmak mı eğitim sisteminin sorunlarını çözmek soruyorum size
Sayın Bakan? Bu tasarıyla birlikte,
özel okullar artık yabancı sermayeyle kurulabilecek, aynı zamanda
bu okulların müfredatları Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kontrol
edilemeyecek; bu durum, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1924’te çıkarılan
ve eğitim sistemi için çok büyük önem taşıyan Eğitim Birliği Kanununa
da aykırıdır. Bir ülkenin bağımsızlığını sürdürebilmesi için eğitimin
mutlaka millî olması gereklidir.
Sonuç
itibariyle, özel okullar mutlaka eğitim sisteminin içinde yer almalıdırlar;
fakat, bunu gerçekleştirirken, vatandaşlarımızın verdiği vergiler,
kamu okullarımızın durumu içler acısıyken özel okullar için kullanılmamalıdır.
Eğitim sisteminin kurtuluşu, özel okulların desteklenmesinde değil,
parasız eğitim yapan kurumların önündeki sorunların giderilmesinde
yatmaktadır.
Vermiş
olduğumuz değişiklik önergesine olumlu oy kullanacağınızı düşünüyor,
hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Önergeyi
oylarınıza…
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
– Arayacağım Sayın Anadol.
Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime yarım saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1151
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının
1 inci maddesi üzerinde Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
Önergeyi
Şimdi,
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Tanımlar
MADDE
2-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde, milletvekilleri tarafından
verilmiş ilk 2 önerge ile Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi
okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (o) fıkrasında
yer alan “iletişim araçları ile” ibaresinin “iletişim araç ve gereçleri
ile” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin
(e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Coşkun
Sanayi
ve Ticaret Bakanı
“e)
Azınlık okulları: Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları
tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış
ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler
ile bu azınlığa etnik veya dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu
çocukların devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim
özel okullarını,”
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) fıkrasında
yer alan “rehabilitasyon merkezleri ile benzeri” ibaresinin “rehabilitasyon
merkezleri ile buna benzer” şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle, madde metninin açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin
(e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Coşkun
Sanayi
ve Ticaret Bakanı
“e)
Azınlık okulları: Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları
tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış
ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler
ile bu azınlığa etnik veya dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu
çocukların devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim
özel okullarını,”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
azınlık okullarının tanımının bir taraftan etnik (Rum, Ermeni) diğer
taraftan dinî (Musevî) temele dayandırılmasının uygun olmayacağı
düşünülmektedir. Bilindiği üzere, gerek Lozan Barış Antlaşmasının
“Azınlıkların Korunması” başlıklı bölümündeki 37 ve devamı maddelerde,
gerek ülkemizin anayasal yapısı ve uygulamasında etnik temele
dayalı bir azınlık anlayışı bulunmamakta, gayrimüslim azınlıkların
varlığı kabul edilmektedir.
Bu çerçevede,
terminolojide Lozan Atlaşmasıyla uyum sağlaması bakımından, tasarının
2 nci maddesinin (e) bendinde yer
alan azınlık okulları tanımında “Rum, Ermeni ve Musevî azınlıklar”
yerine “Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları” ifadesinin
kullanılmasının daha yerinde olacağı,
Ayrıca,
Lozan Barış Antlaşmasının ilgili maddelerinde, azınlık okullarına
gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları dışındaki öğrencilerin
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Koç, yerinizden.
HALUK
KOÇ (
Şimdi,
bu önergenin kabulüyle, İstanbul’da, Zoğrafyan Rum Lisesi, Fener
Rum Lisesi tabelalarındaki “Rum” sözcüğü kaldırılacak mı? Tıpkı,
Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarındaki “Türk” ibaresinin
kaldırıldığı gibi.
Yani,
Sayın Bakan verdiği için, Sayın Komisyon Başkanı da var; bu konuda
Genel Kurula bir açıklamada bulunurlarsa sevinirim.
Teşekkür
ediyorum
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun
Sayın Başkan.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Lozan’da zaten “Rum”
tabiri vardır. Lozan Antlaşmasıyla “Rum” ifadesinin, “Rum” sözcüğünün
kullanılması, bir bakıma, bir anlamda, güvence altına alınmıştır.
Bu itibarla, bu tabelanın “Azınlık Okulu” şeklinde değiştirilmesi
bu antlaşmaya aykırı olacaktır ve her halde değiştirilemeyecektir.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (o) fıkrasında
yer alan “iletişim araçları ile” ibaresinin “iletişim araç ve gereçleri
ile” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?..
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
metnine kelime eklenerek anlamın tamamlanması amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kurum Açma, Kurucu, Kurum Binaları, Milletlerarası
Özel Öğretim Kurumları,
Yabancı Okullar ve Azınlık Okulları
Kurum
açma izni
MADDE
3-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde verilmiş olan 2 önergeyi
okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “onbeş işgünü içinde” ibaresinin “on işgünü
içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “bir kurumda öğretime” ibaresinin “bir kurumda
eğitim ve öğretime” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
metnine kelime eklenerek anlamın tamamlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “onbeş işgünü içinde” ibaresinin “on işgünü
içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sürenin
kısaltılmasıyla iş ve işlemlerin hızlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
Madde
4’ü okutuyorum:
Kurucu/kurucu
temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları
MADDE
4-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi
okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “en az yüz metre” ibaresinin “en az ikiyüz metre”
şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “altı ay veya daha fazla hapis cezası ile mahkûm
edilmemiş olma şartı aranır” ibaresinin “üç ay veya daha fazla hapis
cezası ile mahkûm edilmemiş olma şartı aranır” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sürenin
kısaltılmasıyla, suç işleme oranının düşürülmesi ve suçu işleyenlere
yönelik caydırıcı olması amaçlanmıştır.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 20.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.09
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
1151
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının
4 üncü maddesi üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan’ın
vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
Önergeyi
Diğer
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “en az yüz metre” ibaresinin “en az ikiyüz metre”
şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öğrencilerin
zarar görmemesi için açılacak bu gibi mekanların daha uzak olmasının
uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
Milletlerarası
özel öğretim kurumları, yabancı okullar ve azınlık okulları
MADDE
5-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 5 inci madde üzerinde milletvekilleri
tarafından verilmiş ilk 2 önergeyle, Hükümet tarafından verilmiş
1 önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1151
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin son
fıkrasındaki “Türk Medenî Kanununa Göre Kurulan Vakıflara” ibaresinden
sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulunun izni ile” ibaresi eklenmiştir.
Abdülkadir
Aksu
İçişleri
Bakanı
BAŞKAN
– Diğer önerge…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin
1 inci fıkrasında yer alan “en fazla beş misline kadar artırılabilir”
ibaresinin “en fazla üç misline kadar artırılabilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Diğer önergeyi…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin
üçüncü fıkrasında yer alan “tadilat yapabilir” ibaresinin “tadilat
ve onarım yapabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
metnine eklenen kelimeyle cümlenin bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin
birinci fıkrasında yer alan “en fazla beş misline kadar artırılabilir”
ibaresinin “en fazla üç misline kadar artırılabilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim. Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı
okulların arazileri ve mevcut kapasitelerinin artırılmamasının
daha uygun olacağı öngörülmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1151
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin son
fıkrasındaki “Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıflara” ibaresinden
sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulunun izni ile” ibaresi eklenmiştir.
Abdülkadir
Aksu
İçişleri
Bakanı
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
HALUK
KOÇ (
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Anamuhalefet Grubundan bile esirgiyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Öyle bir şey
yok efendim.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Bakalım efendim, neye göre oy kullanacağız?!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Bakın efendim.
BAŞKAN
– Son anda verildiği için zannediyorum ulaştırılamadı, evet.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Namahremse, namahrem deyin. Böyle bir şey yok ya!
Böyle bir şey yok!..
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Oyluyorsunuz, görmediğimiz bir önergeyi oyluyorsunuz,
böyle şey mi olur?! Yasama yapıyorsunuz. Gizli kapaklı ruhban okulu
açıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz!..
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Yok böyle bir
şey, böyle bir şey yok.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Var böyle bir şey, var böyle bir şey; elimizde belgeler.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Efendim, gelecek.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Ruhban okulu açıyorsunuz. Kamuoyundan, halktan saklıyorsunuz.
Çıkamıyorsunuz milletin önüne.
“Gerekçe:
Yabancı
okullarla ilgili mevzuat ve politikalar itibariyle lüzumlu görülmüştür.”
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Din görevliliği yaptınız, din adamısınız, yalan
söylüyorsunuz.
BAŞKAN
– Oylarınıza sunuyorum gerekçeyi:
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
–
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
– Önerge
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
HALUK
KOÇ (
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, efendim, anamuhalefet partisine…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
- 5 inci madde,
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, bizden kaynaklanan bir hadise yok ki burada.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, önergeyi ilk okuttuğumda hiçbir arkadaş uyarıda bulunmadı.
HALUK
KOÇ (
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Ben bulundum, kürsüye vardım efendim.
HALUK
KOÇ (
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Ben kürsüye vardım istedim.
HALUK
KOÇ (
Sayın
Başkanım… Sayın Başkanım, en doğal hakkımız bu. Yani, verilen önergenin…
BAŞKAN
– Sayın Koç, önergenin dağıtılması konusunda ben itiraz etmiyorum,
haklısınız; ama…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
- …son anda dağıtıldığı için zannediyorum çoğaltılmadı ve bizim
de bu konuyla ilgili, dağıtma konusunda herhangi bir şeyimiz yok
yani.
HALUK
KOÇ (
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Eğitim-Öğretim, Yönetim, Kurumun Kapatılması ve
Personel İşlemleri
Eğitim-öğretim
ve kurumların yönetimi
MADDE
6-
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Oylandı Sayın Başkan.
HALUK
KOÇ (
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – İş bitti, önerge geliyor!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde üzerinde verilmiş olan ilk 2
önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan “kurumun müdürü de olabilir” ibaresinin “kurumun
müdürü veya müdür yardımcısı da olabilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan “bir müdür tarafından yönetilmesi esastır” ibaresinin “bir
müdür veya bir müdür yardımcısı tarafından yönetilmesi esastır”
şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle, kapsamın genişletilmesi ve müdür yardımcılarına da sorumluluk
verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan “kurumun müdürü de olabilir” ibaresinin “kurumun
müdürü veya müdür yardımcısı da olabilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle, kapsamın genişletilmesi ve müdür yardımcılarına da sorumluluk
verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
Kurum
açma izninin iptali, kurumun kapatılması, devri ve nakli
MADDE
7-
BAŞKAN
– 7 nci madde üzerinde milletvekilleri tarafından verilmiş ilk 2
önerge ile Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan “en az üç ay önce” ibaresinin “en az beş ay önce”
şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğerini okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Coşkun
Sanayi
Bakanı
Özel
öğretim kurumları, kurum açma şartlarından herhangi birini kaybetmesi
veya izinsiz değişiklik yapması, mevzuatta belirtilen sayıda personel
çalıştırılmaması veya mevzuata aykırı personel çalıştırılması,
reklam ve ilana ilişkin gerekli şartların yerine getirilmemesi halinde,
davranışın ağırlık derecesine göre 15 günden az olmamak kaydıyla
üç aya kadar geçici olarak, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun
genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine uymayan, kurumunu mevzuata
uygun kapatmayan, geçici olarak kapatma cezası alan ve aynı fiili
tekrar işleyen kurumlar ise sürekli olarak kurum açma izni veren makam
tarafından kapatılır.
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “iki yıl içinde öğretime başlamayan” ibaresinin
“bir yıl içinde öğretime başlamayan” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum
açma izni verilen kurumların işlemlerini tamamlayabilmesi için
bir yıl sürenin yeterli olduğu düşünüldüğünden bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
UFUK
ÖZKAN (Manisa) – Ne
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
- Bir saniye… Saydırıyoruz Sayın Koç, bak.
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan özel öğretim kurumları Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Coşkun
Sanayi
Bakanı
Özel
öğretim kurumları, kurum açma şartlarından herhangi birini kaybetmesi
veya izinsiz değişiklik yapması, mevzuatta belirtilen sayıda personel
çalıştırılmaması veya mevzuata aykırı personel çalıştırılması,
reklam ve ilana ilişkin gerekli şartların yerine getirilmemesi halinde,
davranışın ağırlık derecesine göre 15 günden az olmamak kaydıyla
üç aya kadar geçici olarak, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun
genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine uymayan, kurumunu mevzuata
uygun kapatmayan, geçici olarak kapatma cezası alan ve aynı fiili
tekrar işleyen kurumlar ise sürekli olarak kurum açma izni veren makam
tarafından kapatılır.
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Özel
öğretim kurumlarının açılış ve işleyişine ilişkin yürürlükte bulunan
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun; “Kanun, tüzük ve yönetmeliklere
veya umumi emirlere aykırı hareketi veya aykırı harekette ısrarı
tespit edilen, özel eğitim kurumu, hareketinin ağırlık derecesine
göre, geçici veya sürekli olarak Millî Eğitim Bakanlığınca kapatılabilir.”
hükümlerinin yer aldığı 15 inci maddesi 13/07/2006 tarihli ve 26227
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilgi (a) Karar
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan “en az üç ay önce” ibaresinin “en az beş ay önce”
şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kapatılacak kurumlarla ilgili bilgilerin yazılı olarak ilgili
yerlere daha önceden bildirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kurumlarda
çalıştırılacak personel
MADDE
8-
BAŞKAN
– 8 inci madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, işleme
alıyorum.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 Sıra Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının
“Bir kurumun öğretime başladığı tarihten itibaren bu kurumlarda
görev alan öğretmen, uzman tarafından okutulması esastır” biçiminde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem İnce |
Ali Cumhur Yaka |
Mustafa Gazalcı |
|
Yalova |
Muğla |
Denizli |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Engin Altay |
Berhan Şimşek |
|
|
Sinop |
İstanbul |
|
|
Mustafa Özyurt |
|
|
|
|
|
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısının 8 inci maddesinin
aşağıda belirtilen gerekçelerle tasarı metninden çıkarılmasını,
arz ve talep ederiz.
|
Mustafa Gazalcı |
Engin Altay |
Berhan Şimşek |
|
Denizli |
Sinop |
İstanbul |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Muharrem İnce |
Mustafa Özyurt |
|
|
Yalova |
|
|
|
Ali Cumhur Yaka |
|
|
|
Muğla |
|
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Gazalcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar.)
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte
olduğumuz 1151 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısı üzerine
verdiğimiz bir önergeyi açıklamak için söz aldım; ancak, değerli arkadaşlar,
hiç yeri yokken özel öğretim kurumları gibi teknik bir konuyu temel
yasa içerisine aldık, aldınız. Önergeler verdiniz, önergeleri kapattınız,
kendi önergelerinizi kendi oylarınızla reddettiniz muhalefetin
sesini kısmak için.
16 maddelik
çok teknik bir konuyu, içinde yabancı azınlık okullarının olduğu,
devlet okullarının, özel okulların özünü ilgilendiren konuların
bulunduğu, dinî birtakım konuların olduğu, Dışişlerini ilgilendiren
bir konuda siz “bu temel yasa olsun, görüşülmesin ‘
Bakan
yok, kafalar karışık. 2 nci maddeye bakan son anda bir önerge verdi
değerli arkadaşlar, oradaki azınlık okullarının kapsamını genişletti.
Belki Lozan delindi. Dışişlerinin mütalaası gerekli. Karşılıklılık
ilkesi belki çiğnendi. Hiç gereği yokken burada bütün gayrimüslim
azınlıklara mensup kişilerin okul açabileceği ve dinî köken itibariyle
mensup yabancı uyruklu çocukların devam ettiği okulların açılabileceği
önergeyle
Bir 5
inci madde geçti az önce. Hepimizin kafası rahat değil. Bu konuda,
ben biliyorum, sizin içinizde de ikircikli ve ne olacağını bilmediği
için kaygılı arkadaşlar var. Değerli arkadaşlar, bir kere daha oldubittiden
bu tasarının çekilmesini diliyoruz, sizden gerçekten rica ediyoruz.
Ben
bir Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim, yıllardır eğitim konusunda konuşuyorum,
bu 8 inci maddeyle devlet okullarının içi boşaltılıyor; yani, öğretmenler,
aylıklarının karşılığı kadar zorunlu derse girdikten sonra özel
okullara gönderiliyor. Burada öğretmenin ayağı tutulmazsa, devlet
okullarında ayağı tutulmazsa o okulların içi boşalır ve başka bir
okula gösterilir. Yüzde 98’lik bir kesimin, eğitimin niteliğini
yükseltelim derken düşüreceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, gelin, oldubittiye getirmeyelim. Bu tasarıyı, 2 nci
maddeyi düşünerek, 5 inci maddeyi düşünerek, 12 nci maddeyi düşünerek,
bugün burada yeterince müzakere edemediğimizi düşünerek, Bakanın
olmadığını düşünerek, geri çekmenizi diliyoruz.
Bir
eğitimci olarak tekrar ediyorum: Bu, Dışişlerini ilgilendiren bir
konudur. Biz komisyonda görüşürken, Dışişleri sözcüsü, bu konuda
Avrupa Birliğinin bir müktesebatı olmadığı, bir kararı olmadığı;
yani, her ülkenin kendi kararına ilişkin olduğu söylendi. Şimdi,
burada, bu getirdiğiniz tasarıda bile olmayan birtakım şeyler
bir çırpıda değiştiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu
Değerli
arkadaşlar, temel yasa olacak bir durum yok. Arkadaşımız diyor ki:
“Bu, bir hafta sürer.” Sürsün, komisyonda biraz daha beklesin, ne çıkar?
Orada
bir sözcük, bir virgül...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Gazalcı, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) – Sayın Başkanım, ben toparlıyorum; ama, içeriğine
girmiyorum. 8 inci madde, bu, belki de tasarının en önemli maddelerinden
biridir; devlet okullarının niteliğiyle ilgilidir, oradaki öğretmenlerin
okulda tutulmasıyla ilgilidir. Bütün bunları, daha rahat görüşülebilmesi
için, ben, yeniden söylüyorum; hem önergemizi
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Asıl
düşüncelerimi, tasarıyla ilgili düşüncelerimi ikinci bölümde
söylemeye çalışacağım; ama, bu müzakere biçimi, müzakere biçimi
değil. Yanlış yapıyoruz, hatalı oluyoruz, belki -bir arkadaşımızın
söylediği gibi- bazı okulların açılmasına yol açıyoruz. 2 nci maddede,
5 inci maddede yapılan değişiklikler,
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Arayacağım Sayın Koç.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının
“Bir kurumun öğretime başladığı tarihten itibaren bu kurumlarda
görev alan öğretmen, uzman tarafından okutulması esastır” biçiminde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Sayın İnce, konuşacak mısınız?
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Evet.
BAŞKAN
- Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan -tutanaklardan okuyorum-
“bu ülkede, dört yıllık AK Parti İktidarı döneminde bir tek yabancı
okul açılmamıştır; bir tek yabancı okul açılmamıştır dört yıldır” diye
çok iddialı sözler söylemiş. Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim Bakanlığının
istatistiklerinden konuşuyorum size. 2002-2003 öğretim yılında
Türkiye’deki yabancı okul sayısı 6. 2006, bu öğretim yılındaki yabancı
okul sayısı 20. 14 tane açılmış, 6’dan 20’ye çıkmış. Önce tutanaklara
doğru bakmasını istiyorum, istatistikleri doğru okumasını istiyorum
Sayın Avni Doğan’ın; bu, bir.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, dün burada Sayın Kapusuz’la görüştük. Dedik
ki, yapmayın, etmeyin, bu önergeleri kapamayın, bizim buraya katkılarımız
olacak. Bakın, bir yabancı kişinin… Arkadaşlar, parantez açacağım
ama, yabancı okul ile azınlık okulunu birbirine karıştırmayalım;
bunlar aynı şeyler değil. Bir yabancı işadamı gelecek, bir okul kuracak.
MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Tamam, değiştirdik.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Tamam… Uyarımızı dinlemeseydin… Bir saattir dinlemedin
ama. Anlattım, anlattım ”hayır öyle değil” dedin. Şimdi de
MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Sizin niyetiniz üzüm yemek değil, bağcı dövmek.
Gelişmelere ayak uydurmak lâzım.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Gelişmelere ayak uydurduk. İşte, bizim söylediklerimizi
dinliyorsun şimdi.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın
İnce, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada yanlış yapılmaktadır,
hâlâ yanlış yapılmaktadır. Bunlar tutanaklara geçiyor; biz, Cumhuriyet
Halk Partisinin sözcüleri olarak bunları burada anlatıyoruz;
hâlâ yanlış yapılıyor. Bunları yeniden gözden geçirelim diyorum
ve siz, tabiî ki, geometrik çoğunluğunuza güvenerek burada “oylayalım”
diyorsunuz, geçiriyorsunuz; ona bir itirazım yok.
Şimdi,
bakınız, Sayın Bakanla ilgili, Sayın Bakana bir soru önergesi verdim.
Bir de, aynı soru önergesini Sayın Çalışma Bakanına verdim. Olay şu
arkadaşlar: Bugün okullarımızda hizmetli, memur kadroları yok.
Bunları aile birlikleri çalıştırıyor ve sigortalarını ödeyemiyor
insanlar, okul müdürleri ödeyemiyorlar; paraları yok ve bakanlık
ne yaptı biliyor musunuz; 612 tane okul müdürünü icraya verdiler,
icraya!.. İşveren görüldü okul müdürleri. Ne yapsın okul müdürü;
hizmetli aldı, memur aldı. Onlar SSK primlerini ödeyemediler diye
612 tane okul müdürünü icraya verdiler. İşveren Millî Eğitim Bakanı
mıdır, okul müdürü müdür?! Ve ben, bunu, soru önergesi yaptım. Çalışma
Bakanına çok teşekkür ediyorum. Bana, sayıyı, tam, net olarak, cevabında,
bir devlet adamına yakışan üslupla gönderdi; ama, Millî Eğitim Bakanı
“kayıtlarımızda böyle bir şey yoktur” diyor; tıpkı, az önce verdiğim
örnekte olduğu gibi. Sayın Zeki Çelik 21 inci Dönemde soru önergesi
veriyor; virgülüne dokunmadan aynı soru önergesini ben verdim. 21
inci Dönemde 11 sayfa cevap yazılıyor. Sayın Hüseyin Çelik yasama
görevimizi yapmamıza olanak sağlamıyor, yasama görevini ciddiye
almıyor, Parlamentoyu ciddiye almıyor. Onun içindir ki, bugün, basınla
kavgalı, muhalefetle kavgalı, Cumhurbaşkanıyla kavgalı, köşeyazarlarıyla
kavgalı. Onun için, bu ülkede istenmeyen bakan konumundadır. Bunları
da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, ısrarla şunu söylemek istiyorum: Ben, fizik
öğretmeniyim. Fizik öğretmenliği nasıl bir dersse, din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretmenliği de öyle bir derstir. Birinin diğerine
göre üstünlüğünü falan savunuyor değilim; ama, bu ülkede, üç yılda,
son üç yılda 86 fizik öğretmeni almışsanız, bunun karşılığında 4
296 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni almışsanız, bunun hesabını
sorarım. Bu matematik olsaydı da sorardım, bu dengesizlik kimya
için olsaydı da sorardım.
MUSTAFA
ÜNALDI (
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Fizik için 86, din kültürü ve ahlak bilgisi için 4
286. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) – Edebiyat için kaç kişi?!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın arkadaşlar…
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) – Edebiyat için kaç kişi?!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Ha, bir de şeyden geçenler ayrı, Diyanetten geçen
600 tane; onlar ayrı, Arapça öğretmenleri ayrı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinde ilk
kez, Millî Eğitim Bakanlığı, karnelerini değiştiren haylaz bir öğrenci
gibi suçüstü yakalanmıştır. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürünün
istifa dilekçesinin tarihi üzerinde oynanmıştır. Hani, zayıf
alan öğrenciler, karneyi, eve, babasına getirirken 3’ü 9 yapar ya,
işte bu Millî Eğitim Bakanlığının kadroları da, Özel Öğretim Kurumları
Genel Müdürünü görevden almak için istifa tarihinin üzerinde oynamışlardır.
Bu kanıtlanmıştır, mahkeme kararıyla böyledir; ama, ne yazık ki… Yani,
bunlar… Böyle bir Millî Eğitim Bakanlığı, bu ülkenin çocuklarına nasıl
örnek olacak; size sorarım?! Çocuklarınızı bu Millî Eğitim Bakanlığının
mantığından koruyun diyorum ben. Böyle bir şey olabilir mi?! Millî
Eğitim Bakanlığının en üst düzey genel müdürleri, bu ülkenin en yetkili
insanları, bu konuda, istifa dilekçelerinin üzerinde oynayarak,
istifa tarihlerini geçmiş ile gelecek arasında değiştirerek bu
ülkenin çocuklarına nasıl bir örnek olacaklar?!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Yalan mı konuşuyorum, yanlış mı konuşuyorum?!
Belgeli
değil mi bunlar?!.
BAŞKAN
– Sayın İnce…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Cevap versin Sayın Müsteşar Yardımcısı…
BAŞKAN
– Sayın İnce…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Sayın Bakana söyleyemiyorum, Sayın Müsteşara
söylemiyorum; yok çünkü. Sayın Müsteşar Yardımcısı cevap versin Sayın
Bakana… Bize cevap versinler.
BAŞKAN
– Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) – İngilizce öğretmeni kaç kişi; onu söylemedin
ama.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Doğan.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – İsmimi kullanarak sataşma yaptı.
BAŞKAN
– Ne diye sataştı?!.(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ne sataşması ya?!
BAŞKAN
- Bir saniye sayın milletvekilleri… Bir saniye… (CHP sıralarından
gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…
ATİ
BAŞKAN
– Sayın Doğan, ne diye sataştı?
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Benim konuşmamı tutanaktan okuyarak, benim,
AK Parti döneminde, dört yıllık dönemde yabancı okul açılmadığını
söylediğimi…
BAŞKAN
– Konuşmanızı tutanaktan okudu Sayın Doğan; başka bir şey söylemedi.
Evet...
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Evet; ama, benim sözlerimin aksine, Türkiye’de
bu dört yıl içerisinde yabancı okul açıldığını rakam vererek söyledi.
BAŞKAN
– Evet...
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) - Bunun doğru olmadığını söylemek istiyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Millî Eğitim Bakanlığının sitesinden okudum!
BAŞKAN
– Söyledikleriniz tutanaklara geçti Sayın Doğan.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Tutanaklara geçmesi yetmez Sayın Başkan.
Burada kavram saptırması var; yani, itham var, benim yalan söylediğimi…
(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Şurada bilgisayara girelim, bakalım. Orada bilgisayar
var bak; girelim, bakalım.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen; sizin yol göstermenizle hareket
edecek değiliz.
Buyurun
Sayın Doğan; yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin…
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Değerli arkadaşlar, biz, Muharrem Beyle
Millî Eğitim Komisyonunda da birlikte çalışıyoruz. Aslında eğitim-öğretim
konusunda gerçekten bilgisi olan bir arkadaş. Ben, Muharrem Beyin,
Lozan’da tanımı yapılan, Lozan Antlaşmasıyla güvence altına alınan
yabancı okullarla uluslararası okullar arasındaki farkı bildiği
kanaatindeyim ve benim sözlerimde ne demek istediğimi anladığı,
ama, anlamazlıktan geldiği kanaatindeyim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Tutanaktan okuyorum beyefendi!
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Yabancı okullar bellidir; işte, Alman Lisesi,
İtalyan Lisesi gibi liseler. Bu dönemde, bu tür liseler açılmamıştır,
sadece uluslararası okullar açılmıştır, uluslararası okullar açılmaya
da devam edecektir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Aslanoğlu… Lütfen…
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Bunu, biz de yabancı ülkelerde yapıyoruz, biz de
yapıyoruz. Eğer, sen, bu ülkedeki azınlıklara eğitim vermezsen, kusura
bakma, Almanya’daki 2,5 milyon Türk’e de kimse eğitim vermez.
HALUK
KOÇ (
AVNİ
DOĞAN (Devamla) – Birazcık, iğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına
batırın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Avni Bey, siz, burada “azınlık okulu” dememişsiniz “yabancı okul” demişsiniz.
AVNİ
DOĞAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bizim farkımız şudur: Bizim farkımız,
biz söyleneni oturduğumuz yerde dinleriz, kimseye sataşmayız. Bizim
demokrasi anlayışımız bu; ama, arkadaşlar oradan bırakmıyorlar
ki konuşasın. O da, onların demokrasi anlayışıdır. Ben başka şeyler
söyledim. Bana cevap verilecek şeyler başka şeylerdi. Aslında, bu
ülkedeki misyoner okullarından kimlerin mezun olduğunu, bizim sıralarımızda
kimsenin olup olmadığını, o okulların kapısının önünden bizde geçen
olmadığını, herkesin aynaya bakmasını söyledim. Esas cevap verilmesi
gereken konu o idi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
HALUK
KOÇ (
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Avni Bey “yabancı okullar” demişsin burada, bakın,
tutanaktan okuyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Koç.
Yerinizden
lütfen Sayın Koç; buyurun.
HALUK
KOÇ (
Sayın
Başkan, misyoner okulundan mezun olmak gibi bir konuy
BAŞKAN
– Hayır Sayın Koç... Lütfen… Sayın Doğan kendi Grubunu kastederek bizim
Grubumuzda var mı yok mu diye… (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bu şekilde davranmanız usul değil.
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) – Usul ne, usul?!
BAŞKAN
– Sayın Doğan kendi Grubunu kastederek…(CHP sıralarından gürültüler)
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) – Cevap vermeyse, çıktığı konu bu muydu; usul bu mu?!
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Koç…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Tutanakları getirteceğim o zaman.
Ben öyle biliyorum Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Getirtmedim; biliyorum çünkü.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
- Sayın Koç, tutanakları getirteceğim, söylediğiniz gibiyse vereceğim.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, lütfen oturur musunuz, önergeyi oylayacağım. Hayır…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Konuştunuz Sayın Koç. Niye?!. Sayın İnce konuştu bu konuda.
HALUK
KOÇ (
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, bu şekilde tartışmakla sonuca varamayız.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi?! Yani, başka
bir grubu böyle suçlattıracaksınız, böyle bir şey olabilir mi?!
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Bu, Başkanlığın takdirinde.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) – Nasıl takdir?!
BAŞKAN
– Tutanaklarını getirtiyorum.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Hayır… Lütfen…
ATİ
BAŞKAN
– 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (
ATİ
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) – Sayın Başkan tutanağa ne gerek var, sen duymadın mı?!
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, ben…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Hayır; Sayın Koç, size söz vermiyorum demedim. Ben, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna sataşma olmadığı iddiasındayım. Bunun aksini
iddia ediyorsanız tutanakları getirteceğim, size sataşma varsa,
söz vereceğim.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– 9 uncu maddeyi okutuyorum:
Özlük
hakları ve sorumluluklar
MADDE
9-
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Bu şekilde hiç olmaz Sayın Koç, lütfen…
HALUK
KOÇ (
Sayın
Başkan, ben buradan gitmem; o zaman beni atın!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 9 uncu madde üzerinde verilmiş olan ilk
önergeyi okutup, işleme alacağım.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “en az bir takvim yılı” ibaresinin “en az bir eğitim-öğretim
yılı” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “bir yıldan daha az bir süre içinde iş sözleşmesi
yapılabilir” ibaresinin “altı aydan daha az bir süre içinde iş sözleşmesi
yapılabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu
önergeyle görevli personelin daha kısa süre içerisinde göreve
başlatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
–Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “en az bir takvim yılı” ibaresinin “en az bir eğitim-öğretim
yılı” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle cümlenin daha anlaşılır olması ve dil bozukluklarının
giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
ATİ
BAŞKAN
– Sayın Komisyonun düzeltme talebi vardır.
Buyurun
Sayın Başkan.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkanım…
ATİ
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) – Önerge sahibi rahatsız değil, siz niye rahatsız
oluyorsunuz?!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – …9 uncu maddenin altıncı fıkrasında “kademe ilerlemesi
cezası” ibaresi…
ATİ
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – …657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/d maddesi
gereğince…
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Ayıp ayıp! Belediye Meclisinde bile böyle müzakere
olmaz; ciddî bir şey müzakere ediyoruz.
ATİ
BAŞKAN
– Sayın Emek, lütfen…
A. İSMET
ÇANAKCI (
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – … “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” şeklinde
bir redaksiyona ihtiyaç vardır “kademe ilerlemesinin durdurulması
cezası” şeklinde düzeltilmesi lâzım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Başkan, dikkate alınacaktır.
Yapılan
düzeltmeyle birlikte 9 uncu maddeyi oylarınızı sunuyorum:
Çalışma
izninin iptali ve geçici görevlendirme
MADDE
10-
BAŞKAN
– 10 uncu madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshine” ibaresinin “sözleşmenin
yok edilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “iki defa” ibaresinin “üç defa” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle görevli personele, başarısızlığının iki defa tespit
edildikten sonra uyarılarak bir üçüncü fırsatı vermenin daha uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “sözleşmenin
feshine” ibaresinin “sözleşmenin yok edilmesi” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle
cümlenin daha anlaşılır olması ve dil bozukluklarının giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
10 uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici 1 ilâ 4 üncü maddeler dahil, 11 ilâ 16 ncı maddeleri
kapsamaktadır.
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, tutanaklar…
YILMAZ
KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, reddedilmesine karar verilen önergelerin
maddelerini toptan söyleyin, arkadaşlar ve Komisyon yorulmasın.
BAŞKAN
– İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gazalcı.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Özel Öğretim Kurumları Yasa
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım;
tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, çok kötü bir yasa tasarısı biçimi görüşüyoruz. Kendiniz
çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Bir kere, kendi verdiğiniz önergeleri
kendi oylarınızla reddediyorsunuz. Bu, bütün milletin gözü önünde
oluyor. Temel yasa diye bu yasayı alıyorsunuz; bu, temel yasaya girecek
bir yasa değil hem maddelerin sayısı açısından hem de kamuoyunda ilgilendirdiği
kesim açısından.
Bakın,
değerli arkadaşlar, yeni öğretim yılına başladık; zil sancılı çaldı,
yeni öğretim yılı sorunlarla açıldı. Eğitimden sorumlu Millî Eğitim
Bakanı, sorunları azaltmadı, yaptığı açıklama ve uygulamalarla,
maalesef, sorunları artırdı. Sanki, Türkiye’nin tek eğitim sorunu
özel öğretim kurumları yasasıymış gibi, Meclisin olağanüstü toplantısında,
hem de temel yasa içerisine alınarak bu tasarı getirildi; kendisinin
de olmadığı bir oturumda, üstelik gergin bir oturumda bu tasarıyı
görüşüyoruz. Her şeye karşın, yeni öğretim yılının, yaklaşık 14
000 000 ilk ve ortaöğretim öğrencimize ve öğretmenlerimize başarılar
getirmesini diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın hazırlığı maalesef sakattır; yalnız Özel
Okullar Birliğinden görüş alınmıştır, başka kimsenin görüşü alınmamıştır.
Bu tasarıyla, eğitim, biraz daha özelleşecek ve paralı duruma getirilecektir.
AKP,
dört yıldır, iktidara geldi geleli, eğitimi özelleştirmek için, dinselleştirmek
için adım atmaktadır. Bursa Orhangazi’de, daha geçen yıl, partisinin
ilçe kongresinde -bir yıl bile geçmedi- Başbakan, eğitim işinden devletin
çekilmesi gerektiğini söyledi. Daha önce, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında, yine aynı biçimde, devletin eğitim işinden çekilip
özel kesime bırakılmasını söyledi. Şimdi, bu tasarıyla, bu adım
atılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, tasarı, Türkiye’deki eğitim sorunlarını çözmeyecek,
artıracaktır. AKP sözcüleri arkadaşlarımız Türkiye’de eğitim sorunlarının
çözümü için eğitimin özelleştirilmesi gerektiğini söylediler ve
dediler ki: “Bu dört yıllık AKP döneminde eğitime şu kadar önem veriliyor,
bütçeden en fazla para ayrılıyor.” Değerli arkadaşlar, rakamların
dili söylediğinize uymuyor. Bakın, 90’lı yıllarda eğitim bütçesinin
yüzde 14’ü-15’i pay olarak ayrılırken, sizin iktidarınız zamanında
yüzde 10’luk bir pay ayrılmaktadır.
Bakın,
size, sizin söylediklerinizin doğru olmadığını, sizin belgenizle
yalanlamak istiyorum. Bu, 2006 malî bütçesinde Bakanlığın dağıttığı
kitapçıktan alınmıştır. Burada, Millî Eğitim Bakanlığının yatırımlara
ayırdığı payı okuyorum değerli arkadaşlar: Devraldığınız zaman,
2002 yılında yatırım bütçesine ayrılan pay yüzde 22,34 -227 nci sayfada-
2003 yılında bu, yüzde 16,44’e düşüyor, 2004 yılında yüzde 12,13’e,
2006 yılında da yüzde 10,21’e düşüyor. Yani, eğitimin bütçesinden yatırıma
ayırdığınız pay sizin döneminizde düşüyor. Yüzde olarak vurulduğu
zaman da, yüzde 14’lerden yüzde 10’a geliyor. Yani, burada söylediğiniz,
işte en büyük payı ayırdık, eğitim bizim zamanımızda bilgisayara
kavuştu, şunlar oldu bunlar oldu; bunlar doğru değil. Bakın, siz,
dört yıl içinde, yaklaşık 90 000 civarında öğretmen aldınız. Bunun
30 000’i de sözleşmeli öğretmendir; yani, kadrolu öğretmen bile değil.
Ama, sizden önceki dört yılda alınan öğretmen sayısı 100 000 civarındadır.
Üstelik öğrenci sayısının arttığı düşünülürse, emekli olanların
bu dönemde daha çok olduğunu düşünürseniz, eğitime gerçek anlamda
bir pay ayırmıyorsunuz, değer vermiyorsunuz, öğretmen almıyorsunuz.
Aynen, işsizlik sorununu özel kesime devrederek işsizliği çözdüğünüzü
sanıyorsunuz, yatırımı çözdüğünüzü sanıyorsunuz, şimdi eğitim
sorunlarını da özel kesime havale ederek eğitim sorunlarını çözeceğinizi
sanıyorsunuz.
Bu tasarının
gerekçesinde, eğitimin niteliğinin artırılması ve verimliliğin
artırılması gerektiği için bu Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısını
getirdiğinizi söylüyorsunuz. Bu şablon, bu kalıplaşmış sözler, burada
da, başka benzeri sözlerde de var.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı… 10 000 çocuk okutmak için 2003 yılında devlet
parasıyla bir girişiminiz olmuştu, en büyük projelerden biri olarak
sunmuştunuz. Biliyorsunuz bu, Cumhurbaşkanı tarafından reddedildi.
Cumhurbaşkanının reddinin içinde bir şey vardı; demişti ki: “Özel
okulların tümü aynı nitelikte değildir.” Ben de şimdi size onu söylüyorum.
“İçinde iyi nitelikli özel okullar olmasına karşın, onların kontenjanları
dolmasına karşın, Türk eğitim sistemiyle uygun olmayan, Millî Eğitim
Temel Kanununa uygun olmayan, öğretim birliğine uygun olmayan
birtakım özel okullar var. Devlet parasıyla bu özel okullara öğrenci
gönderilemez” demişti Cumhurbaşkanı; ama, dinlenmedi.
Şimdi,
bu tasarıyla ne yapıyorsunuz; hiç ayırım gözetmeden, yani nitelik
ayırımı gözetmeden, bir teşvik geliyor, bir kolaylık geliyor. Başlangıçta
özel okulda, yapılması gereken güvence, yani teminattan vazgeçiyorsunuz,
özel okul açmayı kolaylaştırıyorsunuz, yol geçen hanına benzetiyorsunuz;
yani, herkes, yabancılar, azınlıklar, Türkiye’deki her kişi, her cemaat
istediği gibi özel okul açsın diyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz; siz, sektöre
yardım yapmıyorsunuz. Bakın, güvenceleri alıyorsunuz; niteliği
yükseltmez bu, niteliği düşürür. Gerekçede “nitelik” diyorsunuz,
buradaki sözcüleriniz nitelikten bahsediyor; ama, bu tasarıda
bir ayırım yok, bir ölçüt yok; yani, şu başarıda olan okullara ben destek
veririm yok. Ben size soruyorum şimdi: Devletin kimi eğitim aşamalarında
başarılı olmadığı alanlar var. Örneğin, okul öncesinde; örneğin,
meslekî teknikeğitim alanında. Şimdi, yüzde 65 genel lise var, yüzde
35 meslekî teknik liseler var. Siz, teşviki, başarılı olmadığınız
bir alana verseniz, o zaman, biraz, ben yapamıyorum, buraya özel kesim
de girsin, dersiniz; ama, siz, nitelik ayırımı yapmadan, bakın, nitelik
ayırımı yapmadan, sektöre yapmadan, doğrudan, gözü kapalı her türlü
özel okula bir teşvik veriyorsunuz; kapıları ardına kadar açıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, eğitim, insan kişiliğini yetiştiren bir süreçtir. Bu,
böylesine başıboş bırakılamaz. Bakın, Talim Terbiyede kitap incelemeyi,
önce, yardımcı ders kitaplarından kaldırdınız “100 Temel Eser” adı
altında çıkan rezaleti hep beraber gördünüz. O mânileri, o bilmeceleri,
o dinselleştirilmiş klasikleri hepimiz yaşadık. Şimdi, aynı şey
ana ders kitaplarında yapılmak isteniyor; yani, Talim Terbiye işlevinden
götürülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) – Bu tasarı, hizmet satın almayı öngörüyor. Bir
yandan, özel okullara yardım ediliyor, öğretmene deniyor ki: Sen git
maaşını benden al, dersini orada ver; bende ders ücreti düşüktür,
orada fazladır. Devlet okullarının içini boşaltıyorsunuz; bir yandan
da, orada -12 nci maddeye iyi bakın- hizmet satın alınacağını söylüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, demin önergede de söyledim, gelin, oldubittiye getirmeyin,
yangından mal kaçırır gibi, temel yasa adı altında, ne getireceğini
bilmediğimiz eğitim sistemimize, ülkemize ne getireceğimizi
bilmediğimiz bu tasarıyı geri çekin. Geri çekin, biraz üzerinde
konuşalım, madde madde görüşlerimizi söyleyelim. Gerçekten, özel
okulculuk niteliğini artırarak, kendi gücüyle, piyasa anlayışıyla
ayakta kalması için kurallar konacaksa koyalım; ama, bu tasarı ne
özel okulculuğu...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) – Belki de yabancı okulların Türkiye’de henüz sermaye
birikimi olmadığı için onları ezdireceksiniz…
BAŞKAN
– Sayın Gazalcı, lütfen.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) – Bitiriyorum efendim, teşekkür edip bitiriyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür için açıyorum Sayın Gazalcı, lütfen; buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) – Peki.
Değerli
arkadaşlar, fırsat olursa düşüncelerimi ayrıntılı olarak söyleyeceğim.
Ben, şimdilik teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu tasarının iyi hazırlanmamış
olduğunu, teknik yönden iyi hazırlanmamış olduğunu, ulusal çıkarlarımıza
aykırı olduğunu, Millî Eğitim Temel Kanununa aykırı olduğunu söylüyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
Koç, tutanakları getirtip inceledim. Sayın Doğan, konuşmasında,
aslında, bu ülkedeki misyoner okullarından kimlerin mezun olduğunu,
bizim sıralarımızda kimsenin olup olmadığını, o okulların kapısının
önünden bizde geçen olmadığını, herkesin aynaya bakmasını söyledim…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
– Sayın Aslanoğlu, niye tahammül edemiyorsunuz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
– Tutanakları okuyoruz burada.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
- Esas cevap verilmesi gereken konu o idi, konuşma bu Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN
– Sayın Aslanoğlu, lütfen…
HALUK
KOÇ (
BAŞKAN
– Sayın Koç, burada herhangi bir sataşma yok; ama…
ATİ
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Yapma ya, böyle şey mi olur!.. Buz gibi sataşma var;
yani, yapmayın!... Zekâmızla oynuyorsunuz, ayıp ediyorsunuz Sayın
Başkan, ayıp ediyorsunuz!
BAŞKAN
– Sayın Milletvekili, siz, o tür konuşmayla ayıp ediyorsunuz!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, olur mu böyle şey?!
BAŞKAN
– Lütfen…
Burada
herhangi bir sataşma yok; ama, buna rağmen, 2 dakikalık süreyle Sayın
Koç’a söz vereceğim; fakat, bu tarzınızla hareket ettiğiniz için değil,
onu da söyleyeyim.
Buyurun
Sayın Koç.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
HALUK
KOÇ (
Değerli
arkadaşlarım, amacımız kimseyi siyaseten üzmek değil. Amacımız,
sizleri açık düşürmek değil. Amacımız, burada sözcük aralarına sıkışmış
bazı yanlışların, bir yasa tasarısının tümünün farklı yönlere çekilmesine
neden olabilecek yanlışlıklarla çıkmasını engellemek. Şimdi, burada
-Sayın Avni Doğan’a son şeyimi söyleyeceğim- bu temel yasa kavramı
içerisinde bir demokrasi komedisi oynandığını söylemek istiyorum.
Söylememiz gereken, katkı yapmamız gereken noktalar, önümüz kapatılarak
konuşturulmuyoruz ve kuliste, arada, arkadaşlarımıza, aman burada
yanlış var, şu kelimenin anlamı şuraya gidebilir, lütfen duyarlı
olun… Bunlar buralarda düzeltilecek şeyler değil değerli arkadaşlar.
16 maddenin neresi temel yasa olur?!
Sayın
Avni Doğan’a gelince; benim kendisine saygım var. Aynaya bakacak,
bir misyoner okulunun önünden geçmiş olmak ya da misyoner okulundan
mezun olmakla neyi kastetti ben anlamadım?! Eğer, açık yüreklilikle,
buna ben de dahil, bu grupta herhangi bir arkadaşımız hakkında bir
bilginiz varsa, çıkın buraya konuşun.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Anlamadıysan neye cevap veriyorsun?
BAŞKAN
– Sayın Doğan, lütfen… Lütfen, Sayın Doğan…
HALUK
KOÇ (Devamla) – Çıkın buraya konuşun. Siz anlatamamışsınız demek
ki Sayın Doğan. Sizi kırmak istemiyorum. Sizi kırmak istemiyorum
“bir aynaya bakın” dediniz. Eğer, benim mezun olduğum okulu söylüyorsanız,
burada başka arkadaşlarım da var sizin Grubunuzda benimle aynı
okuldan mezun olan.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) – Size bir şey demedim.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Eğer, öyle bir kastınız varsa… Yani, misyoner okulundan
kastınız ne?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (
HALUK
KOÇ (Devamla) – Yapmayın, yapmayın Sayın Avni Doğan! Ama, şimdi bakın,
sıkıntı şurada; bunu da… Bir arkadaşınız
Değerli
arkadaşlarım, işin ciddiyeti gitti.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (
HALUK
KOÇ (Devamla) – Yapmayın! Devlet çalışıyor… Bunu bu şekilde küçümsemeyin
Sayın Göktaş.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (
HALUK
KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, komisyon, Genel Kurul, grup,
Parlamento, Hükümet arası kopuk. Kopuk… Ayaküstü birtakım düzeltmeler
yapmaya çalışıyorsunuz uyarılar sayesinde.
SALİH
KAPUSUZ (
HALUK
KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, net değilsiniz, içiniz rahat
değil, kafanız karışık. Bunu ne olur özeleştiri olarak alın. Bana
sesli itiraz edebilirsiniz; ama, içinizdeki yargı sistemini çalıştırın,
vicdan yargısını çalıştırın. Huzursuzsunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, bitireceğim.
BAŞKAN
– Buyurun.
HALUK
KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, demokrasi ilginç bir sistem,
keser döner sap döner çok yakın zamanda da gün gelir hesap döner. Bunu
da hiçbir zaman unutmayın.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
- İkinci bölüm üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Züheyir
Amber, Hatay Milletvekili.
Buyurun
Sayın Amber. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1151 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanununun ikinci bölümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitim
sistemimizin dağ gibi birikmiş sorunları varken, kamu okullarının
pek çok zorunlu harcaması ödenek yetersizliği gerekçesiyle öğrenci
ve velilerin omuzlarına yıkılırken, özel okulların Hükümet tarafından
desteklenmesi eğitimde tüccar siyasetinin geldiği son aşamayı
göstermektedir. Eğitim hakkı, her şeyden önce, kamusal bir insan hakkıdır.
Tasarıyla,
öğretmenler açısından da adaletsiz durum yaratılmaktadır. Öğretmenler,
devlet okulunda maaş karşılığı derse girdikten sonra, devlet okulu
yerine özel okulda ders verebilecek; bu da, yetenekli öğretmenlerin
devlet okullarında daha az derse girmesine yol açacaktır. Devlet,
özel okullardan hangi hizmeti satın alacaktır bu şartlarda?! Bu uygulama,
daha önce Cumhurbaşkanından dönen 10 000 öğrencinin özel okullarda
okutulması uygulamasının bir benzeridir.
Değerli
arkadaşlar, yabancı ve azınlık okulları dahil, Türkiye’de halen 1
741 özel okul bulunmakta olup, bunlardan 1 676’sı Türk okuludur. Ancak,
daha önce ithal doktor tartışmalarına neden olan yasayla, başka
mesleklerde yabancıların ülkemizde çalışmalarının önündeki engeller
kaldırılmıştı. Şimdi bu yasada da görüyoruz ki, yabancı ülke vatandaşı
olan eğitim ve öğretimcilere, ülkemizde birçok meslektaşının işsiz
olmasına rağmen, çalışma imkânı tanınmaktadır. Ülkemiz öğretmeni
işsizken, her alanda yabancılara böylesine iş imkânı sağlamak, sanırım,
ülkemiz işsiz öğretmenlerini ne kadar düşündüğünüzün göstergesidir.
Yasanın
getirdiği diğer bir eşitsizlik de, yukarıda bahsettiğim devlet okulunda
çalışan öğretmenlerimizin özel okullarda ücret karşılığı ders verebilmelerinin
sağlanmasıdır. Buradan yola çıkarak, diğer devlet memurlarımız
da kamu görevleri dışında ek iş yapabilecekler midir? Eğer, kamu
çalışanına da bir hak getiriyorsanız, bunu bir genellemeyle yapmalısınız.
Bugün birçok devlet memuru yoksulluk sınırının altında maaş almakta,
ailesine çağdaş, sosyal imkânlar sağlayamamaktadır. Ya bu memurlarımıza
da böyle bir imkân sağlayınız ya da böylesine eşitsizlik getiren bir
düzenlemeyi işsiz öğretmenlerimize sağlayın.
Yukarıda
bahsettiğim gibi, bu yasayla, nitelikli öğretmenlerimiz devlet
okullarına daha az vakit ayırarak özel sektörde yapacakları görevlerine
odaklanacaklardır; çünkü, özel sektörün vereceği maaş daha tatminkâr
olacaktır.
Tasarıda
bir başka ilginç kavram ise, resmî dengi bulunmayan kurumların yöneticilik
ve eğitim-öğretim hizmetlerinde ise yönetmelikle belirtilen nitelik
ve şartlar taşıyanlar görevlendirilir ibaresidir. Burada çıkarılacak
bu yönetmeliğin kapsamı ve içeriği bilinmemektedir. Resmî dengi
bulunmayan kurumlarda, hangi resmî yönetmelikle, hangi nitelik ve
şartlar aranacaktır.
Ülkemiz
eğitim sisteminde sorunlar gittikçe büyümektedir. Ne çalışanı ne
de eğitim-öğrenim göreni ve velisi, memnun değildir. Avrupa Birliğine
üye olmak için uğraş verdiğimiz şu zamanlarda, halen, çağdaş eğitim
seviyesini yakalayamamış durumdayız. Eğitim müfredatlarına
baktığımızda, halen ezberci bir anlayış devam etmekte, oysa, gelişmiş
ülkeler bu sistemi uzun yıllar önce bırakmış durumdalar.
Türkiye'de
ortalama 24 kişilik sınıflar kurabilmek için 145 000 derslik açık bulunmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı ise bu açığı yeni okul inşaatı yaptırtmakla,
rant kapısını açık tutmaya devam etmektedir. 145 000 derslik açığını
kapatmak hem uzun yıllar alacak hem de devletimizin çok yüksek maliyetler
ödemesine neden olacaktır. Burada, Anavatan Partisi olarak, sadece
bu sorun hakkında, Sayın Millî Eğitim Bakanının yeni inşaatlar yaparak
bu derslik açığını kapatmasını değil, kiralama yoluna gitmesini
önermekteyiz. Özel sektörden uzun zamanlı kiralama sözleşmeleri
yapılarak hem maliyetten tasarruf edilecek hem de zamandan. Bu uygulamayı
Bakanlık başlatırsa, kısa sürede eğitimimizin büyük bir sorunu
çözümlenmiş olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, hazırlanan bu yasa, eğitim sisteminin gereksinimleri
üzerinde değil, özel öğretim kurumlarının istekleri ve taleplerine
göre hazırlanmıştır. Böylece, hepsi ticarî amaçla kurulan; ancak,
müşteri bulunamadığı için zarar
Sağlık
sistemini çökerten hizmet satın
Bu bağlamda,
Anavatan Partisi olarak eğitim sisteminin hızlı ve kapsamlı bir reforma
tâbi tutulması gerektiğine inanıyoruz. Eğitim politikamızın hedefi,
çağdaş gelişmelere, piyasa ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak,
eğitim sisteminin tüm öğretim kademelerini kapsayacak şekilde yeniden
yapılandırmak olacaktır.
Bilinmelidir
ki, yükseköğretimden başlayarak eğitim sistemini kendimiz yeniden
yapılandıramazsak, 2008 yılından itibaren Avrupa Birliğine uyum
kapsamında yapmak zorunda kalacağız. Gelin, bunu Avrupa Birliği
istediği için değil, çocuklarımızın, gençlerimizin zaruri bir ihtiyacı
olduğu için şimdiden yapalım. Eğitim
konusunda yapacağımız her nitelikli çalışma bizlerin gelecek nesillerimiz
için yaptığımız en anlamlı çalışma olacaktır.
Giderek
arttığı gözlenen öğrenci davranış bozuklukları bugün en ciddî bilinen
eğitim kurumlarımızda bile görülür olmuştur. İlişkilerde toplumsal
değerler göz ardı edilir hale gelinmiş, çevrenin olumsuz etkilerinin
önlenemeyeceği öne sürülerek okullarda, neredeyse, bir şey yapılamaz
duruma gelinmiştir.
İktidar,
özel olan güzeldir sevdasından vazgeçmeli, yönünü eğitim sistemi
içinde çok küçük bir kesimi oluşturan özel okullara değil, sorunlarla
boğuşan kamu okullarına dönmelidir. Bugün evrensel bir gerçek olan
çağdaş eğitim hakkının temel bir insan hakkı olduğu gerçeği asla
unutulmamalıdır.
Özel
okul sektörünün eğitim sistemi içindeki payını yüzde 1,9’dan yüzde
10’lara çekmek için hazırlandığı öne sürülen bu çalışma, pek çok devlet
okulunun elektrik, su ve doğalgaz faturaları gibi en zorunlu ihtiyaçlarını
dahi ödemekte zorluk çektiği şu günlerde özel okullara getirilen
bu tip indirimler çelişki oluşturmaktadır. Sağlık sistemimizi çökerten
hizmet satın
Kamu
okullarının pek çok zorunlu harcaması, ödenek yetersizliği gerekçesiyle
öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılırken, böylesine bir yasanın
çıkarılması kuşku uyandırmaktadır.
Sayın
Bakanın Komisyondaki açıklamalarına baktığımızda “bizim de özellikle
büyük şehirlerde derslik sıkıntımız var. Verdiğimiz teşviklerle
özel okulların yüzde 100 kapasiteyle eğitim vermesini sağlarsak, devlet
okullarından özel okullara 370 000 çocuğumuz geçmiş olacak” demektedir.
Oysa, kamu okullarının durumu içler acısıdır. Dilerdik ki, öncelikle
bu teşvikler yerine kamu okullarının hiçbir sorunu kalmamasıdır.
Her öğrencinin kendilerine maliyetinin 1 000 dolar olduğunu belirten
Sayın Çelik, 370 000 öğrencinin özel okula geçmesiyle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Amber.
ZÜHEYİR
AMBER (Devamla) – … kamunun 300 000 000 dolar kazancı olacağını ifade
ederek, aslında kamu okullarında ne kadar başarılı olduğunu da
ifade etmektedir.
Aslında,
bu maliyet hesabını yüksek göstermek için hangi kıstasları kullanıyorsunuz
bilmiyorum ama, öğrenci velilerinin bu yokluk içinde okullara ne
kadar para ödediğini biliyor musunuz?! 145 000 derslik açığı var. Bunu
kapatmak için yeni okullar yaptırana kadar, Anavatan Partisinin çözüm
önerisi olan okul binalarını uzun dönem kiralama yoluna giderseniz,
sorun ivedilikle çözülecektir.
Ayrıca,
şu anki uygulanan, bir yıllık kullanım ömrü olan ders kitapları,
dört beş yıl kullanım ömrü olan ve sınıflarda muhafaza edilebilen
kitaplar şeklinde tasarlanmalıdır. Bu, Avrupa’da bu şekilde kullanılmaktadır.
Böylelikle, her yıl devletin boş yere ödediği yüksek miktarlardaki
parayı bu kiralamanın finansmanında kullanabilirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, son olarak, buradan, Yüce Atatürk’ün bir sözünü hatırlatmak
istiyorum. Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce
bir toplum halinde yaşatır veya bir ulusu esirliğe ve sefalete terk
eder. Bu yıllar önce söylenmiş sözü ciddiye alarak, eğitim-öğretim
konusunda tüm olanaklarımızı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi, seferber
etmeliyiz.
Hepinize
saygılarımı sunarım, teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Bölüm
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen, Hasan Aydın, Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HASAN AYDIN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, muhalefet sözcüsü arkadaşlarımızın bazı konularda yanlış
bilgi verdiklerini söylemek istiyorum. Bizleri ekranları başında
izleyen vatandaşlarımız, tüm kamuoyumuz bu yanlış bilgilerle yanıltılmaması
gerekir diye düşünüyorum.
Sayın
İnce, konuşmasında, konuyu âdeta bir yerlere çekme düşüncesiyle
zannederim, fizik öğretmeni ve din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni
kıyaslaması yaptı. Fizik öğretmeni az alınıyor, din kültürü öğretmeni
çok alınıyor...
TUNCAY
ERCENK (
HASAN
AYDIN (Devamla) – Kıyasladı, kıyasladı.
TUNCAY
ERCENK (
HASAN
AYDIN (Devamla) – Sayıları kıyaslama...
TUNCAY
ERCENK (
HASAN
AYDIN (Devamla) – Kıyaslama...
Bunun
yanı sıra, diğer branşları da kıyaslaması gerekirdi. Mesela, ne
kadar Türk dili edebiyatı öğretmeni alınıyor veya ne kadar kimya,
ne kadar biyoloji öğretmeni alınıyor?
TUNCAY
ERCENK (
HASAN
AYDIN (Devamla) – O zaman doğru rakamları söyleyelim. Devletin
resmî rakamlarını söylersek daha doğru bilgilere ulaşmış oluruz.
Fizik öğretmeni norm kadrosu 7 594. Mevcut öğretmen sayımız, şu anda
görev yapan öğretmen sayımız 7 679. Bu rakamlar incelendiğinde 86
tane fizik öğretmeninin fazla olduğu, norm kadrosu fazlası olduğu
görülüyor. Diğer bir kıyaslamayı da yaparsak, doğru bilgileri verirsek;
din kültürü ahlak bilgisi öğretmenlerinin norm kadrosu 23 621. Mevcut
din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni sayısı, çalışan kadrolu öğretmen
sayısı 13 236. Dolayısıyla, 9 802 tane norm kadro açığı var. Bunun bu
şekilde düzeltilmesini özellikle arzu ediyoruz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Müdür olanları saydın mı?! Fizik dersi haftada kaç
saat, din kültürü dersi kaç saat, ona baktın mı Hasan? Sen öğretmenlikten
uzak kalmışsın.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Bir başka konuyla alakalı doğru bilgileri de vermemiz
gerekirse; yine, muhalefet sözcülerimizden, zannederim, Sayın
Gazalcı burada, işte “döneminizde 60 000 civarında öğretmen alındı”
şeklinde söyledi; belki yanlış anlamış olabilirim. Ama, ben, doğru
rakamları söylüyorum, yine Millî Eğitim Bakanlığından almış olduğumuz
rakamları söylüyorum. Dört yıllık dönem içerisinde toplam kadrolu
öğretmen sayısı, alınan kadrolu öğretmen sayısı 105 209, 20 000 de sözleşmeli öğretmen
alındı. Toplam 125 209 öğretmen alındığını da, bu dönem içerisinde,
dört yıllık dönem içerisinde devlet kadrolarında en büyük payın eğitime
ayrıldığını özellikle söylemek isteriz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Emekli olanlar var.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Her kurumda emekli olan var Muharrem Bey.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – O kadar da emekli olan var.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Her kurumda emekli olan var.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – 130 000 öğretmen açığı var. Sizin verdiğiniz rakamlar.
HASAN
AYDIN (Devamla) – Devletin vermiş olduğu kadroya göre kıyaslarsak
gayet iyi durumda olduğunu da göreceksiniz.
BAŞKAN
– Sayın Aydın, Genel Kurula hitap eder misiniz. Lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
İnce, lütfen…
HASAN
AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben sözlerimi fazla uzatmak
istemiyorum; çünkü, bu konu enine boyuna tartışıldı; ancak, şu düşünceye
katılmıyorum: “Bu kanunu geri çekelim, yeniden tartışalım, bir daha
yeniden müzakere edelim” şeklindeki görüşe katılmıyorum. Niye
katılmıyorum; bu kanun tasarısını, biz, Millî Eğitim Komisyonunda,
değerli arkadaşlarımın da bildiği gibi, enine boyuna tartıştık.
Burada da tartışmaya devam ediyoruz. Yeterli miktarda tartışma yapıldığına
ben şahsım olarak inanıyorum ve bu kanunun ülkemiz millî eğitimi açısından
çok faydalı bir kanun olacağına yürekten inanıyorum.
Bu duygular
içerisinde, beni sabırla dinlediğiniz için, hepinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan 10 uncu maddeyle
ilgili olarak oylanan son önergenin
Bölüm
üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin
Güven; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN
GÜVEN (Kütahya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz 1151 sayılı tasarı üzerinde şahsî görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarken,
bu vesileyle, 2006-2007 öğretim yılında
eğitim-öğretime başlayan öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin,
velilerimizin, annelerimizin, babalarımızın ve bütün milletimizin
eğitim-öğretim yılının da hayırlara vesile olması için kutluyorum
eğitim-öğretim yıllarını; onlara da saygılarımı sunuyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; dünya değişiyor,
dünya gelişiyor. Bu gelişim ve değişim doğrultusunda nitelikli ve vasıflı insangücünü ülkemize kazandırmak
zorundayız. Bu zorunluluğun diğer yönü de, eğitim sistemimize teknolojik
gelişmeleri katarken özel sektörden olabildiğince faydalanma gereğidir.
Eğitimde
planlama, programlama, öğretim programlarını geliştirme, denetleme
ve koordinasyon işleri kamu eliyle yapılıp, bunun dışındaki hizmetlerin
özel sektör eliyle yürütülmesi, devletin eğitim yükünü azalttığı
gibi, finans problemlerinin çözülmesini de sağlamaya giden yol
olacaktır kanaatindeyim. Bu da eğitimde kaliteyi getirecektir,
başarıyı getirecektir. Eğitimde
özel sektörün varlığı, okullaşma problemimizin hallinde hızla mesafe
katedip kısa sürede çözüme kavuşturmamızı sağlayacaktır. Eğitimde
özel sektör, sivil toplumun eğitimde problemlere sahip çıkması demek
olduğu kadar, bu bir paylaşma, devlet-millet
dayanışması ve kaynaşmasıdır. Bu, aynı zamanda, istihdamın çözümüne
de giden yol anlamına gelmektedir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye’de özel okullar,
dershaneler, kurslar ve etüt merkezleri şeklinde, 18.9.2006 tarihi
itibariyle, 10 425 adet özel kurum bulunmakta. Bunlardan 1 893 adedi
özel okullardır. Bu kurumlarımızda, 35 396 öğretmenimiz tarafından, 294 466 öğrencimize eğitim verilmektedir.
619 571 kontenjan olmasına rağmen, bu okullarımızda 294 460 öğrencimiz
eğitim görmekte, dolayısıyla kapasite kullanımı yüzde 47 oranında
kalmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde 1 893 özel okulun varlığı şu anlama gelmektedir:
1 893 devlet okulumuzun okul başına ortalama 160 öğrenci izdiham
yükü azalmıştır. Diğer bir ifadeyle, 20 derslikli 1 893 devlet okulumuzda
derslik başına, yani, sınıf başına 16 öğrenci yükü hafiflemiş,
azalmıştır. Diğer bir ifadeyle, özel okullar olmasa idi, ülkemizde 1
893 devlet okulumuzun 40 mevcutlu sınıflarının her biri 56 öğrenciyi
istihdam etmek zorunda kalacaktı. Özel okulların varlığı 1 893 devlet okulumuzda anlatılanın
anlaşılması, iletişimin sağlanması, bilgilenmede etkinlik, ilgilenmede
etkinlik ve eğitimde aydınlık anlamına gelmektedir kanaatlerimi
sizlerle paylaşırken, sizleri saygıyla selamlıyor, bu tasarının
ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Şahsı
adına söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili…
Sayın
Gazalcı yok.
Şahsı
adına Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Temel
kanun olarak görüştüğümüz, ancak, temel kanun olma noktasında bu
kanunun son derece önemli olduğu, bütün Türkiye’yi ilgilendirdiği
ifade edilirken, temel kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Bakanın
burada olmamasını nasıl izah edeceğiz?! Türkiye’nin neresinde,
hangi etkinlik var ise, burada bu kanunun görüşülmesinden daha
önemli bir etkinlik olmadığı inancındayım.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Akşamdan beri burada bu kanunun görüşülmesi
sırasındaki yetmiş milyon insanın ibretle izlediği, zaman zaman
tebessümle izlediği ve maalesef, elimde değişiklik önergeleri
var; bu değişiklik önergeleri sadece laf olsun diye, sadece muhalefet
bu konularla ilgili görüşlerini açıklamasın diye verilmiş değişiklik
önergeleriyle bir kanunu görüşüyoruz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun… Oradan o
“bravo” diyen arkadaşımız da, lütfen, Meclisin bu kanunu görüşmesindeki
ciddiyetini muhafaza edecek bir tutum içerisinde olsun. Akşamdan
beri bir Meclisin… Burada gördüğümüz manzaralar tüylerimizi diken
diken etti. Verilen değişiklik önergelerinin neyi ihtiva ettiğini,
burada oturan komisyon üyeleri ve Sayın Bakan bile bilmiyordu. Saatlerce,
verilen değişiklik önergelerinin ne olduğu tartışıldı ve bir karara
vardınız, yarın tekriri müzakereyle, buradan geçen bir maddeyi yeniden
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz. Bu ne
aceledir, bu ne yanlışlıktır?! Bu kanun 28.4.2006’da komisyondan geçmiş.
Mayıs, haziran aylarında niye gelmedi bu kanun Türkiye Büyük Millet
Meclisine; niçin getirilmedi? Niçin 16 maddelik bir kanun temel kanun
olarak ele alınıyor? Bakınız, ben burada onlarca not çıkarmıştım,
teknik açıdan bu kanunu eleştiren ve doğru olduğuna inandığım hususları
sizlerle paylaşmak istemiştim; ancak, bir arkadaşımızın şu anda
burada bulunmamasından dolayı, ilk defa bir konuşma hakkına sahip
oldum. Ancak… Ancak…
Sayın
Başkan, şu köşeden Manisa Milletvekili…
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – … konuşmamın başlangıcından beri, konuşmamın
insicamını bozmak için ve eliyle de yüzünü kapatıyor utandığı
için…
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Lütfen… Lütfen…
BAŞKAN
– Uyaracağım Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Lütfen… Bu kadar önemli bir kanunda bu kadar samimiyetten
uzak, ciddiyetten uzak bir şekilde bu kanunu…
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan, lütfen… Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – …takip etmeye çalışan Manisa Milletvekiline
teessüf ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan… Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, madem bu kadar önemli,
temel kanun; nerede milletvekilleri?!
MEHMET
YÜKSEKTEPE (Denizli) –
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Nerede milletvekilleri?!
MEHMET
YÜKSEKTEPE (Denizli) – Sen neredesin?!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Nerede milletvekilleri?!
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Dışarıda oturup, sadece oy kullanılacağı zaman
içeri giren milletvekilleriyle bir Meclis çalışmasının sağlıklı
olduğunu ben
MEHMET
YÜKSEKTEPE (Denizli) – Çık git!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – …ve içeriye giren milletvekilleri de, önerge
sizin önerge olduğu için,
MEHMET
YÜKSEKTEPE (Denizli) –
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Sayın Yüksektepe, ellerinizi kaldırarak içeriye
giriyorsunuz.
BAŞKAN
– Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, böyle bir Meclis çalışmasının…
BAŞKAN
– Bölümle ilgili konuşur musunuz Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – …sağlıklı olmadığı inancındayım ve sağlıklı
olmadığının en güzel delili de, işte bu değişiklik önergeleri.
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Verdiğiniz önergelere bakıyoruz, Sayın Ali
Coşkun’un nedir bu yabancılara karşı bu kadar ilgisi, alakası?!
Eğer
-ben iddia ediyorum- bu kanun tasarısı, siz o tarafta değil de bu tarafta
oturuyorken, bir başka hükümet tarafından getirilmiş olsaydı, bu
Meclisi yıkardınız siz bu akşam, yıkardınız!. Ben sizleri tek tek tanıyorum.
Samimiyetinizi, düşüncenizi, dünya görüşünüzü biliyorum. Ne
oldu sizlere de böyle bir kanun tasarısı buraya geldiğinde sesiniz
bile çıkmıyor, sesiniz bile çıkmıyor.
Tekrar
ediyorum, bir başka hükümet bunu getirmiş olsaydı yarın Türkiye’nin
bütün meydanlarında, önde sizler, bu kanun tasarısını protesto
ederdiniz. Bu ceylan derisi koltuklar mı sizi şaşırttı?! Niçin bu
yanlışlık içerisindesiniz?!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Niçin bu Ali Coşkun’un vermiş olduğu değişiklik
önergesiyle ilgili görüşlerinizi açıklamıyorsunuz?!
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) – Anlamamışsın sen bunu.
BAŞKAN
– Sayın Çerçi, lütfen…
Sayın
Kandoğan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, biz itiraz
ettik, biz itiraz ettik. Şimdi, o itirazımızdan sonra o maddeyi çekiyorsunuz;
yarın tekrar görüşülecek. Peki, biz bunu daha önceden size söyledik.
Yapmayın, yanlış yapıyorsunuz, hata yapıyorsunuz dediğimiz halde,
sizlerin oylarıyla geçti, yarım saat önce geçti. Şimdi karar veriyorsunuz,
yarın tekrar görüşelim diye. Bu ne çelişkidir, bu ne tezattır! Tabiî,
ben biliyorum ki, bu kanunun 2 nci maddesinin, 5 inci maddesinin ne
getirip götürdüğünü, çok az sayıda milletvekili vardı, ilk uyananlardan
biri de bendim; ben götürdüm gösterdim, bu nedir, nasıl bu yanlışlığı
yapıyorsunuz diye ikaz ettim. Ondan sonra işin ciddiyeti ortaya
çıktı ve yarın tekrar gör
Değerli
milletvekilleri, ne olur, acele etmeyin; ne olur, acele etmeyin! Avrupa
Birliğine evet, gönülden istiyoruz; ama, Avrupa Birliğinin dayattığı
her şeyin de bu Meclisten geçmesinin söz konusu olmadığını, Meclis
olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - … bütün dünyaya, Avrupa Birliğine ispat etmemizin
zamanıdır.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) – Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Bölüm üzerinde, 15 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 8 dakikadır.
Sayın
Gazalcı…
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkanım, ben, Sayın Bakandan şu soruların
yanıtlanmasını diliyorum:
1- Bu
yatılı bölge okullarında, YBO’larda ve yatılı ortaöğretim okullarında
boş yatak sayısı kaçtır; YBO’larda ve yatılı ortaöğretim kurumlarında
boş yatak sayısı kaçtır, bunların nasıl doldurulması düşünülmektedir?
2- Bir
milletvekili arkadaşımıza, Sayın Berhan Şimşek’e, yazılı soru
önergesine verilen yanıtta, kadrolu öğretmen, bugüne kadar, AKP
İktidarında 72 000 alındığı söylenmiş, ayrıca 33 000 de sözleşmeli
atama olduğu söylenmiştir. 3 000’i de bunların bilgisayar öğretmenleri,
ayrılmış. Oysa, 2000 ile daha önce 2001-2002’de 106 000 öğretmen alınmıştır?
Bu dönemde, yani dört yıllık dönemde
kaç öğretmen emekli olmuştur ve kaç öğretmene gereksinim vardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
Işık…
AHMET
IŞIK (
Sayın
Bakanım, tasarıda, okullarda öğrenim gören öğrencilere, her ders
yılı için, öğrenci başına belirlenen ücretlerin yarısını geçmemek
üzere 1 000 YTL devlet katkısı yapılabileceği ifade edilmektedir.
Buradaki katkı, tüm öğrencilere istisnasız bir katkı mıdır, yoksa
bunun belli kriterleri var mıdır?
Diğer,
son sorum: Özel öğretim kurumlarında görevlendirilecek personelle
ilgili atama yetkisi valiliklere verilmiş, Bakanlıktan alınmış.
Bunun özel bir gerekçesi var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Özdoğan…
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (
Sorularım
şunlar: Devlet okullarındaki birçok harcama ödenek yetersizliği
nedeniyle yoksul ve düşük gelirli öğrenci velilerine yüklenirken,
özel okullardaki varlıklı öğrenci ailelerine bu kanunla hazırladığınız
kıyak adalet midir, yoksa zulüm müdür?
Diğer
bir sorum: Meslekî eğitim alanına bu sene hangi yeniliklerle giriyorsunuz?
Meslekî eğitimi yaygınlaştırıcı, güçlendirici hangi projeler,
geçtiğimiz sene içinde tarafınızdan hazırlanarak, bu sene uygulamaya
konuldu?
Diğer
bir sorum: Meslek lisesi mezunlarının üniversiteye diğer lise mezunlarıyla
eşit şartlarda girme engelini ne zaman kaldıracaksınız?
Diğer
bir sorum: Formasyon almış, öğretmenlik formasyonu almış fen-edebiyat
fakültesi mezunlarından bu sene öğretmen olarak kaç kişiyi aldınız
ve eğitim fakültesi mezunlarına orantısı nedir?
Son sorum
şudur: Sayın Ali Coşkun’un verdiği bir önergeyle, yabancı okullara
yeni bir kıyakta bulunmuştur. Sayın Ali Coşkun’un yabancılara olan
bu kıyağı, bu sevdası nereden geliyor? Bir yorum yapmanızı istiyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Yaka…
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan,
öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ilgili bir soru sormak istiyorum.
İlçe
millî eğitim müdürleri ve il ve ilçe millî eğitim şube müdürleri neden
uzman öğretmenlik sınavına katılamıyorlar? Bunların uzman öğretmenlik
sınavına katılamamaları nedeniyle yüzde 20 gibi bir tazminattan
mahrum oldukları biliniyor. Ayrıca, halk eğitim merkezi müdürlerine
hem fazla mesai hem de tam ders ücreti verildiği halde, neden ilçe
millî eğitim müdürleri ile il, ilçe millî eğitim şube müdürlerine bu
ders ücretleri verilmemektedir? Bu konuda da, idareci arkadaşlarımız,
bir lise müdüründen daha az ücret alır duruma düşmüşlerdir. Bu haksızlığı
gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Yaka.
Sayın
Eraslan…
ORHAN
ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu
sormak istiyorum:
Biraz
önce 2 nci maddede yapılan bir değişiklikle, öğrenci bulamadığı
için kapanan Ruhban Okulunun yeniden açılabilmesi için, Sayın Patriğin
arzuları doğrultusunda, aynı dinden ve aynı etnik özellikten olma
koşuluyla yabancı öğrenci alınabileceğini, Hükümet önerisiyle
kabul etmiş olduk, Sayın Ali Coşkun’un önerisiyle. Daha önce de, hatırlandığı
gibi, Sensinot Meclisine yabancı seçimi Hükümetinizce onaylanmıştı.
Şimdi,
bu bir plan, bildiğiniz gibi. Sayın Patrik, Konstantinopolis Ekümenik
Rum Patriği unvanını kullanıyor. Bu konuda Hükümetin herhangi
bir tepkisini de görmedim. Şimdi desteği var. Bunun turistik değeri
olduğunu söylüyorsunuz.
Şimdi,
bu değişikliklerden sonra, tarihî yarımadada bir Bizans Ortodoks
ya da Konstantinopolis Ortodoks devleti -Vatikan benzeri- kurulması
aşamasına ne zaman gelinecektir?
Bu değişikliklerle
Lozan’ı deldirdiğinizin farkında mısınız?
Patriğin
arzularını emir telakki etmeye ne kadar süre daha devam edeceksiniz?
Bütün
bu değişiklikleri yaptıktan sonra, Sayın Eyüp Fatsa’nın -arzu etmediğimiz;
ama- Ordu’da başına gelen olayın hepinizin başına tüm Türkiye’de geleceğini
de biliyor musunuz?
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın
Emek...
ATİ
Devlet
geleneğimizde okula, camie, kışlaya siyaset girmez. Böyle bilinir.
Ancak, AKP’nin Adıyaman kongresinde, eline AKP bayrakları verilmiş
öğrenciler stadı doldurdu. Bugün de Bursa’da Sayın Başbakanı 25 000
civarında öğrencinin karşıladığını öğreniyoruz.
Şimdi,
bu durumda, bu öğrencilerin gerek kongreye getirilmesi gerekse
derslerinden, okullarından alınıp Sayın Başbakanı karşılamaları
eğitime siyaset sokmak, okula siyaset sokmak değil midir? AKP’nin,
millet desteğini kaybetmiş olması karşısında bu eksikliği öğrencileri
okullarından alıp, bu şekilde, kongrelerine ve Sayın Başbakanı karşılamaya
götürmüş olması bir hükümet politikası mıdır? Yoksa, yöneticilerin
böyle bir zaafı var ise, bu konuda yöneticiler hakkında bir soruşturma
başlatılmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
MUHARREM
İNCE (Yalova)- Başbakan hakkında da soruşturma açmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN
- Soru sorma süresi dolmuştur.
Sayın
Bakan, buyurun.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Adıyaman ve Bursa’daki öğrencilerle
ilgili sorulan soruya şöyle bir cevap vereceğim: Bir defa böyle
bir politika yok. Biz de okula, camie, kışlaya elbette ki siyaset sokulmasına
karşıyız ve bu konuda titizlikle duruyoruz. Adıyaman’daki olayla
ilgili o zaman Sayın Millî Eğitim Bakanımıza soru sorulmuştu ve o
cevabını vermişti.
Bursa’da,
bugün, çok önemli ve belki Türkiye’de ilk defa bir eğitim vadisinin
açılışı yapıldı. Bu kampus büyük bir eğitim kampusu. İlk defa Türkiye’de…
Buraya veliler de öğrenciler de gitmiştir, gidebilir. Bundan da daha
normal bir şey olamaz ve katılan öğrenci sayısı, velilerle birlikte,
sizin dediğiniz gibi değil, 5 000-6 000 civarındadır.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Okul müdürlerine telefon açıldı Sayın Bakan “şu kadar
öğrenci getireceksiniz” diye.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Ve bir eğitim kampusu açılıyor,
ilk defa Türkiye’de İktidarımız döneminde böylesine bir tesis açılıyor,
büyük bir tesis açılıyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ticaret ve Sanayi Odası açıyor, Hükümet açmıyor.
Okul müdürlerine de talimat veriliyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
– Böyle bir kampusta birsürü okul vardır ve bu okullarda eğitim
gören birsürü öğrenci var. O öğrenciler oraya gelmeyecek mi? O okulda
bulunan öğrenciler Sayın Başbakan oraya geldiği için çıkıp da onu
karşılayıp alkışlayamayacak mı veya görmek istemeyecek mi? Bunu
mu soruyorsunuz?
ATİ
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Çocukların dersi yok mu Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Başka bir soru, meslekî…
ATİ
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Efendim, açılış var, açılış. Hepimiz
açılışlarda –eğer bulunduysak- kendi okulumuzu…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Her gün bir açılış var, hiç ders yapmayalım!
BAŞKAN
- Sayın İnce, lütfen…
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Tabiî, bunları yapamadığınız
için biz yapıyoruz, böyle laf ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Bugüne kadar yapılmamışları yapıyoruz.
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen…Lütfen, Sayın İnce…
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Laf konuşuyorsunuz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, oradaki eğitim vadisini Hükümet yapmadı,
Ticaret ve Sanayi Odası yaptı; Sayın Bakana hatırlatırım.
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen… Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılmaktadır.
Sorular soruldu, Sayın Bakan cevap vermekte.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – O desteği vermezseniz, özel
sektörün önünü açmazsanız, o imkânları tanımazsanız… Bugüne kadar
niye yapmadı?..
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ne desteği verdiniz?! Oda yaptı, oda.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Neden bugüne kadar yapmadı Ticaret
Odası? (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Bakan, lütfen, karşılıklı konuşmayın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Hükümet mi yaptı, oda yaptı!
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen, sorulara cevap verin.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, ben polis memuru değilim; niye bağırıyorsun?
Ben polis memuru değilim.
NAİL
KAMACI (Antalya) – Sayın Bakan bağırıyor.
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Kamacı, Lütfen…
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Efendim, ama karşıdan hep cevap
veriyorsunuz; dinleyin. Siz sordunuz, dinledik, biz de cevap veriyoruz.
(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ben polis memuru değilim.
ATİ
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – “Meslekî eğitimle ilgili ne yenilikler”
diye bir arkadaşımız sordu.
Meslekî
eğitim mezunlarının hangi alanlarda istihdam edildiği sanayi ve
hizmet sektöründe hangi alanlarda personel ihtiyacının olduğu,
web tabanlı olarak geliştirilen meslekî ve eğitim mezunlarının izlenmesiyle
ilgili olarak e-mezun projesi hayata geçirilmiştir.
Evet,
bir şeyi daha hatırlatmak gerekiyor. Bu eğitime yatırım yapanların,
eskiden, vergi muafiyeti yüzde 5’ti ve çok az yapılıyordu. Biz, bunu,
biliyorsunuz, yüzde 100’e çıkardık. Öyle olunca da, sanayici, işadamı,
hayırseverler çok daha rahat okul, eğitim kurumları yapmaya başladılar.
Diğer
soruları da yazılı olarak cevaplayacağım…
Sayın
Başkanım, diğer soruları da yazılı olarak cevaplayacağım.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) – Sayın Başkan, süre kaldı orada.
BAŞKAN
– Sayın Ercenk, lütfen…
TUNCAY
ERCENK (Antalya) – Bir soru var Sayın Başkan, süre kaldı.
BAŞKAN
– Burada, kaç dakikalık cevap verildiğini biliyoruz.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, denetim, hesap vermek,
onurluluktur. Burada, 10 uncu maddede, kamu adına, devlet adına bu
özel okullara yetki veriyorsunuz, halkın parasını toplatıyorsunuz;
ama, denetim olarak… Önerge verdim; fakat, hayır diyerek önergelerle
bunu yok ettiniz.
Bir sorumluluk
alıyorsunuz “Millî Eğitim Bakanlığı yetkilidir…” Millî Eğitim Bakanlığı
sadece müfredat denetliyor, malî açıdan bunların hiçbir denetimi
yapılmıyor. En azından, bir yetkili bağımsız denetim kuruluşunun
denetlemesini önerdik ve Maliye Bakanlığının her yıl malî açıdan
denetlemesini önerdik; ama, maalesef önergelerimize sıra… Bu, bir
vebaldir. Kamu adına halkın parasını toplatıyorsunuz; ama, harcamaları
denetlemiyorsunuz. Bunu tutanaklara geçmesi açısından bir kere
söylüyorum.
İkincisi
ise; demin bir arkadaşım dedi ki: “Dünya değişiyor, dünya gelişiyor,
nitelikli insan.”
Sayın
Bakanım, yabancı dil bilmeyen insan, ne dünyanın değişmesinden ne
dünyanın gelişmesinden haberi olmaz. Türk çocuklarını katlediyoruz.
Eğer biz, Türkiye’deki liseyi bitiren çocuğumuza en az bir yabancı
dil, üniversiteyi bitiren bir çocuğumuza en az iki yabancı dil öğretmezsek
ne dünyayı değiştiririz ne dünyanın gelişmesinden haberimiz
olur. Biz, çocuklarımızı katlediyoruz. Hâlâ ısrar ediyorsa, bir yerinden
başlamak zorundayız. Bu çocuklarımız hepimizin çocuğu. Türkiye’nin
çağdaş dünyaya gitmesi için bunlara mutlaka en az iki yabancı dil öğretmek
zor değil; ama, nedense Hükümetiniz, dört yıldır söylüyorum, ısrar
ediyor. (AK Parti sıralarından “soru sor, soru” sesi) Evet, bu Türk çocuklarına
yabancı dil öğretimini zorunlu hale getirecek misiniz, getirmeyecek
misiniz?
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Bakan, galiba yazılı cevap vereceksiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
İkinci
bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetim, Reklâm, Malî Hükümler ve Ücretler
Denetim,
reklâm ve ilânlar
MADDE
11-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 11 inci madde üzerinde verilmiş olan ilk 2
önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “ancak amaçlarına” ibaresinin “gayelerine” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “beyanlarda” ibaresinin “bildirimde” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önerge ile Türkçe kelimeler kullanılması ve metnin kolay anlaşılması
amaçlanmıştır.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) – Sayın Başkan, sabahtan beri karar yetersayısı
diye bağırıyorum!
BAŞKAN
– Arayalım Sayın Sarıbaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır;
önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “ancak amaçlarına” ibaresinin “gayelerine” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önerge ile kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
11 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Malî
hükümler
MADDE
12-
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 12 nci madde üzerinde milletvekilleri tarafından
verilmiş 2 önerge ile Hükümet
tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “1 000 YTL” rakamının “2 000 YTL” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinin beşinci
fıkrasında geçen “desteklerden” ibaresinin “yardımlardan” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının
“Malî Hükümler” kenar başlıklı 12 nci maddesinin üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkralarının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Coşkun
Sanayi
ve Ticaret Bakanı
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
:
Tasarının
bu düzenlemelerinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edileceği
düşünüldüğünden metinden çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kabul edilen bu önergeyle 12 nci maddenin üçüncü
ve beşinci fıkraları madde metninden çıkartıldığı için bu fıkralarda
değişiklik öngören ve daha önceden okunan Kahramanmaraş Milletvekili
Fatih Arıkan ve Konya Milletvekili Kerim Özkul’un önergelerini işlemden
kaldırıyorum.
Bu sebeple,
12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
12 nci
madde
Öğrenim
ücreti ve diğer ücretler, ücretsiz öğrenim ve yabancı uyruklu öğrenciler
MADDE
13-
BAŞKAN
– Madde üzerinde verilmiş 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “yüzde üçünden” ibaresinin “yüzde beşinden” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “yüzde ona” ibaresinin “yüzde sekize” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bu
önergeyle, kurumların maddî problemlerine bir nebze de olsa katkı
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “yüzde üçünden” ibaresinin “yüzde beşinden” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bu
önergeyle, ücretsiz okutulacak öğrenci sayısı günümüz şartlarına
göre az olduğundan, yükseltilmesinin daha gerçekçi olacağı amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
Yürürlükten
kaldırılan kanun, yönetmelikler ve hüküm bulunmayan haller
MADDE
14 -
BAŞKAN
– Madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup işleme alıyorum.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “hususlarda” ibaresinin “durumlarda” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında geçen “bir yıl” ibaresinin “6 ay” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle, belirsizliğin en kısa sürede giderilmesi ve yönetmelikleri
ivedilikle yürürlüğe konması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 Sıra Sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “hususlarda” ibaresinin “durumlarda” şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 1-
BAŞKAN
– 2 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde
geçen “öngörülen” ibaresinin “önceden hazırlanan” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde
geçen “devam olunur” ibaresinin “devam edilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde
geçen “öngörülen” ibaresinin “önceden hazırlanan” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 2-
BAŞKAN
– Madde üzerinde 2 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen
“kurumlarda” ibaresinin “özel eğitim kurumlarında” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen
“bitimi tarihine kadar” ibaresinin “bitimine” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önerge ile kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen
“kurumlarda” ibaresinin “özel eğitim kurumlarında” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önerge ile kavram tashihi yapılarak kurumların isminin açık şekilde
belirtilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 3-
BAŞKAN
– 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinde
geçen “2006-
Kerim
Özkul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanunun geçici 3 üncü maddesinin tasarıdan
tümüyle çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem İnce |
Mustafa Özyurt |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
Yalova |
|
|
|
Mustafa Gazalcı |
M. Siyam Kesimoğlu |
|
|
Denizli |
Kırklareli |
|
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, yine ne yaptığımızın farkında olalım da yine
yapalım. Türkçe’den başka dille öğretim yapan ve yabancılar tarafından
açılmış bulunan okulların kurucu ve müdürleriyle ilgili olay şuydu:
Müdür başyardımcısının Türk olma zorunluluğu vardı, Amerikan Lisesinde,
İtalyan Lisesinde falan. Şimdi, bunu “Türkiye Cumhuriyeti uyruklu
olma” olarak değiştiriyoruz. Arkadaşlar, yani, Gümülcine’de, İskeçe’de,
müdür yardımcıları, müdürler, bir değişiklik yapıldı mı; buradaki
Türk kökenli insanlar hem müdür hem müdür yardımcısı oldu mu? Bunlar
da Yunan vatandaşı. Biz bunu niye değiştiriyoruz anlamış değilim.
“Türk olma” şartını “Türkiye Cumhuriyeti uyruklu” olarak değiştiriyoruz.
Ne yaptığınızı bilin de ona göre oy kullanın. Tabiî ki çoğunluğunuz
var, geçireceksiniz bunu, öyle hissediyorum; ama, sizleri de aydınlatmak
istiyorum.
Yine,
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; yine bir başka konunun altını
daha çizmek istiyorum. Bir öğretmen haftada 30 saat derse girer, 15
saati maaş karşılığı, 15 saati ders ücreti karşılığı. Şimdi, diyoruz
ki, devlet okulunda görevli bir öğretmen 15 saate kadar özel okullarda
derse girecek. Binlerce genç işsiz öğretmen var arkadaşlar, sayın
milletvekilleri…
Bakın,
bana bu akşam yüzlerce mesaj geldi, mail geldi, fakslar çekiliyor
“biz genç öğretmenleri niye düşünmüyor bunlar” diyorlar. Siz, bu konuda,
gençlere, özellikle işsiz öğretmen adaylarına çok büyük haksızlık
yapıyorsunuz.
Bir de
Sayın Bakana bir cevap vermek istiyorum. Sayın Bakan az önce dediler
ki, hayırseverlerin okul yapmasıyla ilgili: “Her kim bu memlekete
bir okul yapıyorsa, biz onun elinden öperiz.” Buna hiç itirazımız yok,
hepimiz öperiz; ama, bu, şu değil Sayın Bakan: Siz “yüzde 5’ti, yüzde
100 yaptık” diyorsunuz, bu o değil, sözünü ettiğimiz o değil. Bugün
okullarda birazcık tamirat yapılınca, 3-5 bilgisayar alınınca… Sayın
Müsteşar Yardımcısına sorarsanız, size söyleyecek. Yani, 1 trilyon,
2 trilyon, 3 trilyon verip, okul yapılıp da ismi
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) – Hangi okul mesela? Bir örnek ver.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Hangi okul mu?
TUNCAY
ERCENK (
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ben, burada, bu kürsüden indiğimde, kendisine, en
az, ezberimde 5 tane okul ismi vereceğim. Yanına geleceğim.
Bunu
anlatmak istiyoruz. Yoksa, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
hayırseverlerle... Hepsini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, hepsine
saygılar sunuyorum. Bu memleket için bir okul yapmışlar. Bunlara itirazımız
yok. Lütfen ikisini karıştırmayınız.
Değerli
arkadaşlarım, yine, burada, Millî Eğitim Bakanlığının başlatmış
olduğu bir uygulama var. Uygulama şu: Öğrenci, öğretmen, veli bir
araya geliyor, bir sözleşme yapıyorlar. Öğrenci diyor ki: Ben, kurallara
uyacağım, dersime çalışacağım, devamsızlık yapmayacağım, okulun
içinde sigara içmeyeceğim, camları kırmayacağım, sıraları kazımayacağım.
Biraz basitleştiriyorum. Öğretmen de söylüyor, veli de söylüyor.
Ben,
buradan, Sayın Bakana sesleniyorum: Herkes bir sözleşme yapıyor
bu memlekette. Acaba Sayın Bakan şöyle bir sözleşmeye imza atmaya
var mıdır? Ben, müdür yaparken hemşerilerimi kollamayacağıma,
kadrolaşmaya gitmeyeceğime, eğitimin dayatmacı ve inatçı olmasına
imkân vermeyeceğime, bütün hemşerilerimi...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Yalova’da 3 tane var şube müdürü, sadece Yalova’da
3 tane.
BAŞKAN
– Sayın İnce, lütfen, toparlar mısınız…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Hemşerilerinden müdür olmayan kalmadı, Türkiye’nin
her yanında.
CÜNEYİT
KARABIYIK (Van) – İspatla bunu!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Hatta, Yalova’dan birçok insan, nüfus kaydını Sayın
Hüseyin Çelik’in memleketine aldırmayı düşünüyor, müdür olmak
için.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – İnsaf ya!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Sayın Bakan acaba şunun altına imza atabilir mi:
Ben, eğitimin çağdaş, bilimsel ve laik olması için var gücümle çalışacağım
diye bir sözleşme yapsak da, acaba, Sayın Hüseyin Çelik bunun altına
imza atar mı; tıpkı velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin attığı
gibi diyorum.
Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnce.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinde
geçen “2006-
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
HALUK
KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı…
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle eğitim ve öğretime başlama izni verilen okulların genel
teftişlerinin yukarıda belirtilen yıllardan başlaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici
Madde 4-
BAŞKAN
– Madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde
geçen “hükümleri gereği” ibaresinin “gereğince” şeklinde değiştirilmesini
arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde
geçen “şartlara uygun olarak” ibaresinin “şartları yerine getiren
kurumlar” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin bütünlüğü ve kolay anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde
geçen “hükümleri gereği” ibaresinin
“gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin bütünlüğü ve kolay anlaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
Sayın
milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1151
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
(Devam)
BAŞKAN
– Komisyon?.. Yok.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 21 Eylül 2006 Perşembe günü
saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.