Normal deneme 2 10 2006-10-04T12:34:00Z 2006-10-04T12:34:00Z 1 99020 564415 Türkiye Büyük Millet Meclisi 4703 1324 662111 10.2625 Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 22                                      YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 126

 

122 nci Birleşim

29 Haziran 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Mo­ğo­lis­tan Mec­lis Baş­ka­nı Tsend Nyam­dorj’un da­vet­li­si ola­rak Mo­ğo­lis­tan’a resmî zi­ya­ret­te bu­lu­na­cak olan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ı tem­si­len TBMM Baş­kan­ve­ki­li Sa­dık Ya­kut’un be­ra­be­rin­de­ki Par­la­men­to he­ye­ti­ni oluş­tur­mak üze­re grup­la­rın­ca isim­le­ri bil­di­ri­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1090)

2.- Mol­do­va Cum­hu­ri­ye­ti Par­la­men­to­su Dış Po­li­ti­ka ve Av­ru­pa ile Bü­tün­leş­me Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu he­ye­ti­ni Mol­do­va’ya resmî da­ve­ti­ne ica­bet edil­me­si­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1091)

3.- Pa­kis­tan Ulu­sal Mec­lis Baş­ka­nı Cho­udhry Amir Hus­sa­in’in, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ı Pa­kis­tan’a resmî da­ve­ti­ne ica­bet edil­me­si­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1092)

4.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın Azer­bay­can’a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1093)

5.- Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nı Atil­la Koç’un Bir­le­şik Arap Emir­lik­le­ri­ne yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1094)

6.- Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nı Mu­rat Ba­şes­gi­oğ­lu’nun İs­viç­re’ye yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1095)

7.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın Ce­za­yir’e yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1096)

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- To­kat Mil­let­ve­ki­li Re­sul To­sun’un ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın kal­dı­rıl­ma­sı hak­kın­da Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı üye­le­rin­den ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/981) (S.Sa­yı­sı: 1198)

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re’nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

4.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı:1147)

5.- Büt­çe Ka­nun­la­rın­da Yer Alan Ba­zı Hü­küm­le­rin İl­gi­li Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­le­re Ek­len­me­si ve Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ataş ve 9 Mil­let­ve­ki­li­nin; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1219, 2/812) (S. Sa­yı­sı:1210)

6.- Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1073) (S. Sa­yı­sı: 1040)

7.- Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1194) (S. Sa­yı­sı: 1222)

8.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Yıl­maz Ka­ya ile Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Ars­lan’ın; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­si­nin De­ği­şik­li­ği­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 5 Mil­let­ve­ki­li­nin; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­sin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/694, 2/696) (S. Sa­yı­sı: 1226)

9.- Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1217) (S. Sa­yı­sı: 1203)

10.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin 8.6.2006 Ta­rih­li ve 5518 Sa­yı­lı Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1221) (S. Sa­yı­sı: 1227)

11.- Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1220) (S. Sa­yı­sı: 1217)

12.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz’un; Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan’ın; 2918 Sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci Mad­de­si­nin (b) Fık­ra­sı­nın De­ğiş­ti­ril­me­si ile İl­gi­li Ka­nun Tek­li­fi ile İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/781, 2/785) (S. Sa­yı­sı: 1194)

V.- ÖNE­Rİ­LER

A) DA­NIŞ­MA KU­RU­LU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Gün­dem­de­ki sı­ra­la­ma ile ça­lış­ma sa­at­le­ri­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ne iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si

VI.- SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met ERAS­LAN’ın, tah­sil edi­le­me­yen ver­gi mik­ta­rı­na ve işi­ni terk eden mü­kel­lef­le­re iliş­kin so­ru­su ve Ma­li­ye Ba­ka­nı Ke­mal UNA­KI­TAN'ın ce­va­bı (7/14469)

2.- Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met ERAS­LAN’ın, üc­ret­li­ler­den, ku­rum­lar­dan ve ge­lir üze­rin­den alı­nan ver­gi­le­rin top­lam ver­gi­ye ora­nı­na iliş­kin so­ru­su ve Ma­li­ye Ba­ka­nı Ke­mal UNA­KI­TAN'ın ce­va­bı (7/14470)

3.- An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Ati­la EMEK’in, şe­ker ka­çak­çı­lı­ğı­na iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad TÜZ­MEN’in ce­va­bı (7/14566)

 

I.- GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 14.00'te açı­la­rak al­tı otu­rum yap­tı.

Bi­rin­ci, İkin­ci ve Üçün­cü Otu­rum­lar

To­kat Mil­let­ve­kil­le­ri Or­han Zi­ya Di­ren ve Fe­ra­mus Şa­hin'in ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lık­la­rı­nın kal­dı­rıl­ma­sı hak­kın­da (3/608) esas nu­ma­ra­lı dos­ya­ya ko­nu olay 12 Ocak 2005 ta­rih­li 15 ve 16 sa­yı­lı ka­rar­lar­la so­nuç­lan­dı­rıl­dı­ğın­dan dos­ya­nın TBMM Baş­kan­lı­ğı­na ge­ri gön­de­ril­me­si­ne ka­rar ve­ril­di­ği­ne iliş­kin Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı üye­le­rin­den ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon ra­po­ru (3/980) (S. Sa­yı­sı: 1197), Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad Tüz­men'in Ka­tar'a,

Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nı Meh­met Meh­di Eker'in İs­ra­il'e,

Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nı Mu­rat Ba­şes­gi­oğ­lu'nun Çin Halk Cum­hu­ri­ye­ti­ne,

Yap­tık­la­rı resmî zi­ya­ret­le­re ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­le­ri­nin ka­bul edil­di­ği;

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 366 ncı sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1213 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin bu kıs­mın 5 in­ci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na iliş­kin Ana­va­tan Par­ti­si grup öne­ri­si­nin, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­me­di­ği,

Açık­lan­dı.

Üç bö­lüm ha­lin­de gö­rü­şül­me­si ka­rar­laş­tı­rıl­mış bu­lu­nan, Do­ku­zun­cu Kal­kın­ma Pla­nı­nın (2007-2013), (3/1075) (S. Sa­yı­sı: 1214), bi­rin­ci ve ikin­ci bö­lüm­le­ri­nin gö­rüş­me­le­ri ta­mam­lan­dı; üçün­cü bö­lü­mü üze­rin­de bir sü­re gö­rü­şül­dü.

Sa­at 22.20'de top­lan­mak üze­re, Üçün­cü Otu­ru­ma 22.09'da son ve­ril­di.

                                                                         

 

 

Nev­zat Pak­dil

 

 

 

Baş­kan­ve­ki­li

 

 

Ya­şar Tü­zün

 

Meh­met Da­niş

 

Bi­le­cik

 

Ça­nak­ka­le

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Türkân Mi­ço­oğul­la­rı

 

Bay­ram Öz­çe­lik

 

İz­mir

 

Bur­dur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Dör­dün­cü, Be­şin­ci ve Al­tın­cı Otu­rum­lar

Do­ku­zun­cu Kal­kın­ma Pla­nı­nın (2007-2013), (3/1075) (S. Sa­yı­sı: 1214), gö­rüş­me­le­ri ta­mam­la­na­rak, elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­lan açı­koy­la­ma so­nun­da, ka­bul edil­di­ği açık­lan­dı.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1 in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi­nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305), gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2 nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3 ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147),

4 ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Büt­çe Ka­nun­la­rın­da Yer Alan Ba­zı Hü­küm­le­rin İl­gi­li Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­le­re Ek­len­me­si ve Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ataş ve 9 Mil­let­ve­ki­li­nin, Ba­zı  Ka­nun­lar­da  De­ği­şik­lik  Ya­pıl­ma­sı­na  Da­ir Ka­nun Tek­li­fi­nin (1/1219, 2/812) (S. Sa­yı­sı: 1210),

7 nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1073) (S. Sa­yı­sı: 1040),

8 in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Os­man Nu­ri Fi­liz ile Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Ali Os­man Sa­li'nin, Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tı Ku­ru­luş ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi­nin (2/499) (S. Sa­yı­sı: 949),

9 un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1220) (S. Sa­yı­sı: 1217),

10 un­cu sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1194) (S. Sa­yı­sı: 1222),

Gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan;

Er­te­len­di.

5 in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ateş­li Si­lah­lar ve Bı­çak­lar ile Di­ğer Alet­ler Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/572) (S. Sa­yı­sı: 817), gö­rüş­me­le­ri­ni mü­te­aki­ben, elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­lan açı­koy­la­ma so­nun­da,

6 ncı sı­ra­sın­da bu­lu­nan, As­kerî Mah­ke­me­ler Ku­ru­lu­şu ve Yar­gı­la­ma Usu­lü Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın (1/1210) (S. Sa­yı­sı: 1212), ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra,

Ka­bul edi­lip ka­nun­laş­tık­la­rı açık­lan­dı.

29 Ha­zi­ran 2006 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 02.03'te son ve­ril­di.

 

 

 

 

 

 

Sa­dık Ya­kut

 

 

 

Baş­kan­ve­ki­li

 

 

Türkân Mi­ço­oğul­la­rı

 

Meh­met Da­niş

 

İz­mir

 

Ça­nak­ka­le

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Ha­run Tü­fek­ci

 

 

 

Kon­ya

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                                                                            No.: 170

II.- GE­LEN KÂĞIT­LAR

29 Ha­zi­ran 2006 Per­şem­be

Ra­por­lar

1.- İskân Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve İs­kan Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/352, 1/1209) (S. Sa­yı­sı: 1223) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 29.6.2006) (GÜN­DE­ME)

2.- Ya­ban­cı­la­rın Ça­lış­ma İzin­le­ri Hak­kın­da Ka­nun ile Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1212) (S. Sa­yı­sı: 1225) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 29.6.2006) (GÜN­DE­ME)

3.- Ada­na Mil­let­ve­ki­li Atil­la Ba­şoğ­lu ve 5 Mil­let­ve­ki­li­nin; Yap-İş­let Mo­de­li ile Elek­trik Ener­ji­si Üre­tim Te­sis­le­ri­nin Ku­rul­ma­sı ve İş­le­til­me­si ile Ener­ji Sa­tı­şı­nın Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Tek­li­fi ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­biî Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/830) (S. Sa­yı­sı: 1231) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 29.6.2006) (GÜN­DE­ME)

 

 

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 11.00

29 Ha­zi­ran 2006 Per­şem­be

BAŞ­KAN: Baş­kan­ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 122 nci Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter­sa­yı­sı var­dır; gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı üye­le­rin­den ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yo­nun, bir sa­yın mil­let­ve­ki­li­nin ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lı­ğı hak­kın­da bir ra­po­ru var­dır; oku­tup, bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- To­kat Mil­let­ve­ki­li Re­sul To­sun’un ya­sa­ma do­ku­nul­maz­lı­ğı­nın kal­dı­rıl­ma­sı hak­kın­da Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si ve Ana­ya­sa ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı üye­le­rin­den ku­ru­lu Kar­ma Ko­mis­yon Ra­po­ru (3/981) (S.Sa­yı­sı: 1198) (x)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

İl­gi: (a) To­kat Mil­let­ve­ki­li Re­sul To­sun’un  (3/610) esas no­lu dos­ya­sı hak­kın­da Kar­ma Ko­mis­yo­nu­mu­zun 12 Ocak 2005 ta­rih ve 19 sa­yı­lı ka­ra­rı.

(b) Kar­ma Ko­mis­yo­nu­mu­zun 2 Şu­bat 2006 ta­rih­li top­lan­tı­sı.

To­kat Mil­let­ve­ki­li Re­sul To­sun hak­kın­da­ki (3/981) esas no­lu dos­ya, Kar­ma Ko­mis­yo­nun il­gi (a) ka­ra­rıy­la so­nuç­lan­dı­rıl­mış ol­ma­sı­na rağ­men, Ko­mis­yo­nun il­gi (b) top­lan­tı­sın­da olu­şan gö­rüş ne­de­niy­le, Ka­ba­hat­ler Ka­nu­nu çer­çe­ve­sin­de de­ğer­len­di­ril­mek üze­re, Baş­kan­lı­ğı­nız­ca, Kar­ma Ko­mis­yo­nu­mu­za tek­rar gön­de­ril­miş­tir.

Ha­zır­lık Ko­mis­yo­nu­nun 6.4.2006 ta­rih­li ka­ra­rıy­la, Kar­ma Ko­mis­yo­nu­mu­zun To­kat Mil­let­ve­ki­li Re­sul To­sun hak­kın­da­ki (3/981) esas no­lu dos­ya­ya ko­nu ola­yı il­gi (a) ka­ra­rıy­la so­nuç­lan­dır­ma­sı ne­de­niy­le, dos­ya­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na ge­ri gön­de­ril­me­si­ne ka­rar ve­ril­miş­tir.

Kar­ma Ko­mis­yo­nu­mu­zun, da­ha ön­ce dos­ya­ya ko­nu olay hak­kın­da ira­de­si­ni bel­li et­miş ol­ma­sı ne­de­niy­le, dos­ya­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na ge­ri gön­de­ril­me­si­ne oy­bir­li­ğiy­le ka­rar ve­ril­miş­tir.

Ra­po­ru­muz, Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­le­ri­ne arz edil­mek üze­re, Yük­sek Baş­kan­lı­ğa say­gıy­la su­nu­lur.

                                                                                                                 Bur­han Ku­zu

                                                                                                                     İs­tan­bul

                                                                                                     Ko­mis­yon Baş­ka­nı ve üye­ler

BAŞ­KAN – Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın bir tez­ke­re­si var­dır; oku­tup, bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

                                      

(x) 1198 S. Sa­yı­lı Bas­ma­ya­zı tu­ta­na­ğa ek­li­dir.

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) TEZ­KE­RE­LER VE ÖNER­GE­LER

1.- Mo­ğo­lis­tan Mec­lis Baş­ka­nı Tsend Nyam­dorj’un da­vet­li­si ola­rak Mo­ğo­lis­tan’a resmî zi­ya­ret­te bu­lu­na­cak olan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ı tem­si­len TBMM Baş­kan­ve­ki­li Sa­dık Ya­kut’un be­ra­be­rin­de­ki Par­la­men­to he­ye­ti­ni oluş­tur­mak üze­re grup­la­rın­ca isim­le­ri bil­di­ri­len mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1090)

                                                                                                                28 Ha­zi­ran 2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin Dış İliş­ki­le­ri­nin Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da 3620 sa­yı­lı Ka­nu­nun 6 ncı mad­de­si uya­rın­ca, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ı tem­si­len Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­ve­ki­li Sa­dık Ya­kut, Mec­lis Baş­ka­nı Tsend Nyam­dorj’un va­ki da­ve­ti­ne ica­bet­le, Mo­ğo­lis­tan’ın Ku­ru­lu­şu­nun 800 ün­cü Yıl­dö­nü­mü kut­la­ma­la­rı­na ka­tıl­mak üze­re be­ra­be­rin­de bir par­la­men­to he­ye­tiy­le bu ül­ke­ye resmî zi­ya­ret­te bu­lun­ma­sı, Ge­nel Ku­ru­lun 29 Mart 2006 ta­ri­hin­de­ki 81 in­ci Bir­le­şi­min­de ka­bul edil­miş­tir.

Anı­lan ka­nu­nun 2 nci mad­de­si uya­rın­ca, he­ye­ti oluş­tur­mak üze­re si­yasî par­ti grup­la­rın­ca bil­di­ri­len isim­ler Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­le­ri­ne su­nu­lur.

 

 

 

Bü­lent Arınç

 

 

 

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

 

 

 

Baş­ka­nı

Adı-So­ya­dı

Se­çim Çev­re­si

 

 

Ah­met Ko­ca

Af­yon­ka­ra­hi­sar

 

 

Ke­mal Ana­dol

İz­mir

 

 

Ve­li Ka­ya

Ki­lis

 

 

BAŞ­KAN – Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­nın 2 tez­ke­re­si da­ha var­dır; ay­rı ay­rı oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

2.- Mol­do­va Cum­hu­ri­ye­ti Par­la­men­to­su Dış Po­li­ti­ka ve Av­ru­pa ile Bü­tün­leş­me Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­nın, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu he­ye­ti­ni Mol­do­va’ya resmî da­ve­ti­ne ica­bet edil­me­si­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1091)

                                                                                                                27 Ha­zi­ran 2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na

Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın 24 Şu­bat 2006 ta­rih­li ve 79285 sa­yı­lı ya­zı­sın­da, Mol­do­va Cum­hu­ri­ye­ti Par­la­men­to­su Dış Po­li­ti­ka ve Av­ru­pa ile Bü­tün­leş­me Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­nın Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu he­ye­ti­ni Mol­do­va’ya da­vet et­ti­ği bil­di­ril­miş­tir.

Söz ko­nu­su da­ve­te ica­bet edil­me­si hu­su­su, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin Dış İliş­ki­le­ri­nin Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da 3620 sa­yı­lı Ka­nu­nun 6 ncı mad­de­si uya­rın­ca Ge­nel Ku­ru­lun tas­vip­le­ri­ne su­nu­lur.

                                                                                                                   Bü­lent Arınç

                                                                                                     Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

                                                                                                                      Baş­ka­nı

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­ğer tez­ke­re­yi oku­tu­yo­rum:

3.- Pa­kis­tan Ulu­sal Mec­lis Baş­ka­nı Cho­udhry Amir Hus­sa­in’in, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ı Pa­kis­tan’a resmî da­ve­ti­ne ica­bet edil­me­si­ne iliş­kin Baş­kan­lık tez­ke­re­si (3/1092)

                                                                                                                28 Ha­zi­ran 2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ın, Pa­kis­tan Ulu­sal Mec­lis Baş­ka­nı Cho­udhry Amir Hus­sa­in’in da­ve­ti­ne ica­bet et­mek üze­re, be­ra­be­rin­de Par­la­men­to he­ye­tiy­le, Pa­kis­tan’a resmî zi­ya­ret­te bu­lun­ma­sı hu­su­su Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin Dış İliş­ki­le­ri­nin Dü­zen­len­me­si Hak­kın­da 3620 sa­yı­lı Ka­nu­nun 6 ncı mad­de­si uya­rın­ca Ge­nel Ku­ru­lun tas­vip­le­ri­ne su­nu­lur.

                                                                                                                   Bü­lent Arınç

                                                                                                     Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

                                                                                                                      Baş­ka­nı

BAŞ­KAN – Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Baş­ba­kan­lı­ğın Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ve­ril­miş 4 tez­ke­re­si var­dır; ay­rı ay­rı oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

4.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın Azer­bay­can’a yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1093)

                                                                                                                     26.6.2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Ba­kü’de dü­zen­le­nen Eko­no­mik İş­bir­li­ği Teş­ki­la­tı IX. Zir­ve Top­lan­tı­sı­na ka­tıl­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te 4-6 Ma­yıs 2006 ta­rih­le­rin­de Azer­bay­can’a yap­tı­ğım resmî zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                                           Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                                     Baş­ba­kan

                     Lis­te

Ya­şar Ya­kış

Düz­ce

Şa­ban Diş­li

Sa­kar­ya

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­ğer tez­ke­re­yi oku­tu­yo­rum:

5.- Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nı Atil­la Koç’un Bir­le­şik Arap Emir­lik­le­ri­ne yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1094)

                                                                                                                     26.6.2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Kül­tür ve Tu­rizm Ba­ka­nı Atil­la Koç’un, gö­rüş­me­ler­de bu­lun­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te 2-6 Ma­yıs 2006 ta­ri­hin­de Bir­le­şik Arap Emir­lik­le­ri’ne yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

                                                                                                           Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

                                                                                                                     Baş­ba­kan

                                       Lis­te

Meh­met Me­sut Özak­can

Ay­dın

İs­ma­il Öz­gün

Ba­lı­ke­sir

Me­tin Yıl­maz

Bo­lu

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­ğer tez­ke­re­yi oku­tu­yo­rum:

6.- Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nı Mu­rat Ba­şes­gi­oğ­lu’nun İs­viç­re’ye yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1095)

                                                                                                                     26.6.2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nı Mu­rat Ba­şes­gi­oğ­lu’nun, Ulus­la­ra­ra­sı Ça­lış­ma Ör­gü­tü­nün, 31 Ma­yıs-16 Ha­zi­ran 2006 ta­rih­le­rin­de Ce­nev­re’de ya­pı­lan 95 in­ci Ge­nel Kon­fe­ran­sı­na ka­tıl­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te İs­viç­re’ye yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

 

 

 

Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

 

 

 

Baş­ba­kan

 

Lis­te

 

 

Bay­ram Ali Me­ral

An­ka­ra

 

 

Agâh Kaf­kas

Ço­rum

 

 

Meh­met Feh­mi Uya­nık

Di­yar­ba­kır

 

 

Meh­met Sa­it Ar­ma­ğan

Is­par­ta

 

 

İz­zet Çe­tin

Ko­ca­eli

 

 

Hü­se­yin Tan­rı­ver­di

Ma­ni­sa

 

 

Cev­det Er­döl

Trab­zon

 

 

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­ğer tez­ke­re­yi oku­tu­yo­rum:

7.- Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın Ce­za­yir’e yap­tı­ğı resmî zi­ya­re­te ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık tez­ke­re­si (3/1096)

                                                                                                                     26.6.2006

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rüş­me­ler­de bu­lun­mak üze­re bir he­yet­le bir­lik­te 21-23 Ma­yıs 2006 ta­rih­le­rin­de Ce­za­yir’e yap­tı­ğım resmî zi­ya­re­te, ek­li lis­te­de ad­la­rı ya­zı­lı mil­let­ve­kil­le­ri­nin de iş­ti­rak et­me­si uy­gun gö­rül­müş ve bu ko­nu­da­ki Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­ra­rı­nın su­re­ti ili­şik­te gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 82 nci mad­de­si­ne gö­re ge­re­ği­ni arz ede­rim.

 

 

 

Re­cep Tay­yip Er­do­ğan

 

 

 

Baş­ba­kan

 

 

 

Lis­te

Den­gir Mir M. Fı­rat

Mer­sin

 

 

Mus­ta­fa Eyi­ce­oğ­lu

Mer­sin

 

 

Ab­dul­lah Ve­li Sey­da

Şır­nak

 

 

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun bir öne­ri­si var­dır, oku­tup oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım.

Bu­yu­run.

V.- ÖNE­Rİ­LER

A) DA­NIŞ­MA KU­RU­LU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Gün­dem­de­ki sı­ra­la­ma ile ça­lış­ma sa­at­le­ri­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ne iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si

Da­nış­ma Ku­ru­lu Öne­ri­si

                        No: 195                                                                                29.6.2006

Da­nış­ma Ku­ru­lun­ca aşa­ğı­da­ki öne­ri­le­rin Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nul­ma­sı uy­gun gö­rül­müş­tür.

 

 

 

Nev­zat Pak­dil

 

 

 

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

 

 

 

Baş­ka­nı Ve­ki­li

 

AK Par­ti Gru­bu Baş­kan­ve­ki­li

CHP Gru­bu Baş­kan­ve­ki­li

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu

 

Eyüp Fat­sa

Ha­luk Koç

Baş­kan­ve­ki­li

 

 

 

Sü­ley­man Sa­rı­baş

Öne­ri:

Gün­de­min “Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler” kıs­mı­nın 8 in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1222 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın bu kıs­mın 6 ncı sı­ra­sı­na, 10 un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1203 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 8 in­ci sı­ra­sı­na, 7 nci sı­ra­sın­da yer alan 1217 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 10 un­cu sı­ra­sı­na, 360 ın­cı sı­ra­sın­da yer alan 1194 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 11 in­ci sı­ra­sı­na alın­ma­sı, da­ha ön­ce bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan ve 28.6.2006 ta­rih­li ge­len kâğıt­lar lis­te­sin­de ya­yım­la­nan 1226 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi ile Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len 1227 sı­ra sa­yı­lı ka­nu­nun, 48 sa­at geç­me­den bu kıs­mın 7 nci ve 9 un­cu sı­ra­la­rı­na alın­ma­sı ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si,

Ge­nel Ku­ru­lun; 29.6.2006 Per­şem­be gü­nü 11 in­ci sı­ra­sın­da yer alan işin gö­rüş­me­le­ri­nin bi­ti­mi­ne ka­dar ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si,

Öne­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN – Öne­ri­nin le­hin­de Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş…

Sa­yın Sa­rı­baş, bu­yu­run.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si le­hin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, son iki haf­ta­dır bir hay­li ka­nun çı­kar­dık. Ge­çen haf­ta 6 ka­nun çı­kar­dık, bu iki gün­de de 6 ka­nun, evet, bir Hü­kü­met tez­ke­re­siy­le be­ra­ber 6 ka­nun çı­kar­dık.

Ya­ni, efen­dim, Mec­li­si iş­te en­gel­li­yor­lar, yok, mil­le­tin hay­rı­na olan ka­nun­la­rın çık­ma­sı­na fır­sat ver­mi­yor­lar şek­lin­de­ki an­la­yı­şa as­la ka­tıl­mı­yo­rum. Çün­kü, bir Mec­lis eğer iki gün­de 6 ka­nun çı­kar­tı­yor­sa, Fran­sa Mec­li­si­nin bir yıl­da çı­kart­tı­ğı ka­nun sa­yı­sı­na eşit...

Şim­di, eğer is­te­ni­yor­sa ki mad­de­le­ri da­hi oku­ma­ya­lım, eğer is­te­ni­yor­sa ki hiç­bir şe­ye bak­ma­dan bun­la­rı ge­çi­re­lim; bu müm­kün de­ğil.

Biz is­ter­dik ki ko­nut fi­nans­ma­nı ka­nu­nu­nu da, biz is­ter­dik ki Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nu da, as­lın­da biz is­ter­dik ki o lis­te­de mev­cut bu­lu­nan ve her sek­tör için ken­di­si açı­sın­dan önem­li olan 362 ta­ne ka­nu­nu da bu Mec­lis çı­kar­sın.

Şim­di, il­gi­li sek­tör­ler arı­yor­lar ta­biî grup­la­rı, özel­lik­le İk­ti­dar Par­ti­si Gru­bu, efen­dim Ana­va­tan Par­ti­si koy­mu­yor ki çı­kar­ta­lım! Ne de­mek ya­ni?! 550 mil­let­ve­ki­li­nin ol­du­ğu bir Mec­lis­te 20 mil­let­ve­ki­li­nin ka­nun çı­kart­ma­mak gi­bi bir gö­re­vi var mı? Ka­nun çı­kart­mak gi­bi de bir gö­re­vi­miz yok. Bi­zim gö­re­vi­miz, İk­ti­da­rın ge­tir­di­ği ka­nun­la­ra kat­kı sağ­la­mak, uya­rı­lar­da bu­lun­mak, mil­le­tin hay­rı­na gör­dü­ğü­mü­ze de des­tek ol­mak. Şim­di­ye ka­dar da bi­zim yap­tı­ğı­mız bu. Ya­ni, hiç tar­tış­ma­dan çı­kar­ta­lım, si­ze ge­rek yok, ih­ti­ya­cı­mız da yok, siz ke­nar­da du­run di­yor­sa­nız, bu müm­kün de­ğil. Biz de Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak her ka­nun üze­rin­de ba­kış açı­mı­zı, gö­rüş­le­ri­mi­zi, mil­le­tin hay­rı­na gör­dü­ğü­müz yön­le­ri, eleş­ti­ri yön­le­ri­mi­zi or­ta­ya ko­ya­ca­ğız.

Ha, biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak şu­nu söy­le­riz: Bü­tün ka­nun­la­rı çı­kar­ta­lım, ha­ki­ka­ten önem­li… Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun önem­li ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen kim­se var mı? Ve­ya­hut da ko­nut fi­nans­ma­nı ka­nu­nu­nun, ko­nut edin­dir­me ka­nu­nu­nun çık­ma­ma­sı­nın, üç ay geç kal­ma­sı­nın bu ül­ke­ye ma­li­ye­ti­nin bir­kaç mil­yar do­lar ola­ca­ğı­nı ben de bi­li­yo­rum. Ça­lış­tı­ra­lım Mec­li­si, tem­muz ayı bo­yun­ca ça­lış­tı­ra­lım. Nor­mal sü­re­sin­de ça­lış­tı­ra­lım. Her gün 1 ka­nun çı­kar­sak 30 ta­ne ka­nun eder. Ne ya­ni... Ça­lış­ma­mak di­ye bir ka­ide­miz yok. Biz bu­na ha­zı­rız. Tem­muz ayı bo­yun­ca da ça­lış­ma­ya ha­zı­rız. 30 ta­ne ka­nu­nu çı­kar­ma­ya da ha­zı­rız. Ama ka­nun­la­rı tar­tı­şa­rak, ama ka­nun­la­ra hak­lı öne­ri­le­ri­mi­zi ile­ri sü­re­rek, ge­rek­li gör­dü­ğü­mü­ze des­tek, ge­rek­li gör­dü­ğü­mü­ze de uya­rı­lar­da bu­lu­na­rak biz bu ka­nun­la­rın çık­ma­sı ta­raf­ta­rı­yız. Biz di­yo­ruz ki, ik­ti­dar­sı­nız, bi­zi sı­kış­tır­ma­yın, ama, ça­lı­şa­lım, tem­muz ayı bo­yun­ca bu ka­nun­la­rı sı­ray­la tek tek çı­kar­ta­lım.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sa­rı­baş.

Öne­ri­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Gün­de­min “Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler” kıs­mı­na de­vam edi­yo­ruz.

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (De­vam)

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re’nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1 in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2 nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon?.. Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3 ün­cü sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

4.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı:1147)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon?.. Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4 ün­cü sı­ra­da yer alan, Büt­çe Ka­nun­la­rın­da Yer alan Ba­zı Hü­küm­le­rin İl­gi­li Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­le­re Ek­len­me­si ve Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ataş ve 9 Mil­let­ve­ki­li­nin; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

5.- Büt­çe Ka­nun­la­rın­da Yer Alan Ba­zı Hü­küm­le­rin İl­gi­li Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­le­re Ek­len­me­si ve Ba­zı Ka­nun ve Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ataş ve 9 Mil­let­ve­ki­li­nin; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1219, 2/812) (S. Sa­yı­sı:1210)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon?.. Yok.

Er­te­len­miş­tir.

5 in­ci sı­ra­da yer alan, Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

6.- Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1073) (S. Sa­yı­sı: 1040) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon?.. Bu­ra­da.

Hü­kü­met?.. Bu­ra­da.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1040 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, bu ta­sa­rı, İç­tü­zü­ğün 91 in­ci mad­de­si kap­sa­mın­da gö­rü­şü­le­cek­tir. Bu ne­den­le, ta­sa­rı, tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­la­nıp mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si ka­bul edil­dik­ten son­ra bö­lüm­ler ha­lin­de gö­rü­şü­le­cek ve bö­lüm­ler­de yer alan mad­de­ler ay­rı ay­rı oy­la­na­cak­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Meh­met Işık, AK Par­ti Gru­bu adı­na Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Adem Tat­lı…

İlk söz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Meh­met Işık’a ait­tir.

Sa­yın Işık, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET IŞIK (Gi­re­sun) – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1040 sı­ra sa­yı­lı Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ya­sa Ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, ül­ke­miz, or­man ba­kı­mın­dan fa­kir bir ül­ke­dir. 20,7 mil­yon hek­tar or­man ala­nı­mız var­sa da, bu­nun ya­rı­ya ya­kı­nı bo­zuk or­man­lar­dır. Or­man­la­rı­mı­zın yüz­de 99’u da dev­let or­ma­nı­dır, dev­let mül­ki­ye­tin­de­dir.

Ana­ya­sa­mı­zın 169 un­cu mad­de­siy­le, mül­ki­yet ayı­rı­mı­na ba­kıl­mak­sı­zın, tüm or­man­la­rın gö­ze­ti­mi­nin dev­le­te ait ol­du­ğu hü­küm al­tı­na alın­mış­tır. Böy­le­ce, or­man­la­rın çev­re­ye ve in­san­lı­ğa yap­tı­ğı, ye­ri baş­ka şe­kil­de dol­du­ru­la­ma­ya­cak ya­şam­sal öne­mi ha­iz kat­kı­la­rı ne­de­niy­le, gö­ze­til­me­si iş­le­vi­ni dev­let yü­küm­len­miş­tir. Ya­sa­nın, ko­mis­yon ve alt ko­mis­yon­da gö­rü­şül­me­sin­de, di­ğer grup ar­ka­daş­la­rım­la bir­lik­te, Ana­ya­sa­mı­zın bu amir hük­mü­ne ay­kı­rı bir du­rum ya­ra­tıl­ma­ma­sı için, azamî dik­kat gös­te­ril­miş­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ta­rım, Or­man ve Kö­yiş­le­ri Ko­mis­yo­nu ve alt ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rın­da özel­lik­le çe­şit­li mes­lek oda­la­rı ve si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın en ge­niş şe­kil­de gö­rüş­le­ri alın­mış, di­ğer mes­lek di­sip­lin­le­ri­nin ta­sa­rı­da­ki en­di­şe­le­ri bu ça­lış­ma­lar­da özel­lik­le dik­ka­te alın­mış, müm­kün ol­du­ğun­ca bu en­di­şe­ler gi­de­ril­me­ye ça­lı­şıl­mış­tır. Di­sip­lin­ler ara­sın­da müş­te­rek üre­ti­le­cek pro­je­ler için, ya­sa­da “ka­tı­lır” ifa­de­si kul­la­nı­la­rak, mes­lek­le­ra­ra­sı da­ya­nış­ma sağ­lan­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır.

Yi­ne, ta­sa­rı­da, Tür­ki­ye Mi­mar Mü­hen­dis Oda­lar Bir­li­ği ile Or­man Mü­hen­dis­le­ri Oda­sı ara­sın­da iliş­ki­ler dü­zen­le­ne­rek, Or­man Mü­hen­dis­le­ri Oda­sı ile Tür­ki­ye Mi­mar Mü­hen­dis Oda­lar Bir­li­ği ara­sın­da­ki iliş­ki dü­zen­li ha­le ge­ti­ril­miş­tir.

                         

(x) 1040 S. Sa­yı­lı Bas­ma­ya­zı tu­ta­na­ğa ek­li­dir.

Or­man­cı­lık tek­nik hiz­met­le­ri ha­len de­ği­şik üni­ver­si­te­le­re bağ­lı or­man fa­kül­te­le­rin­ce me­zun edi­len baş­ta or­man mü­hen­dis­le­ri ol­mak üze­re, bun­lar­la or­ga­nik bağ için­de olan or­man en­düs­tri ve ağaç iş­le­ri en­düs­tri mü­hen­dis­le­rin­ce yü­rü­tül­mek­te­dir.

Bu mü­hen­dis­le­rin bir mes­lek ya­sa­la­rı bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la bu ih­ti­ya­cın kar­şı­lan­ma­sı sağ­lan­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Biz, bü­tün mes­lek men­sup­la­rı gi­bi, bu mes­lek men­sup­la­rı­nın da bir mes­lek ya­sa­sı­na sa­hip ol­ma­sı­nı is­te­mek­te­yiz ve bu ge­rek­çey­le de bu ta­sa­rı­yı des­tek­le­mek­te­yiz.

Bu ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sıy­la, ser­best or­man­cı­lık mes­le­ği­nin stan­dart­la­rı­nın ge­li­şe­ce­ği­ni, Ana­ya­sa­mı­zın il­ke­le­ri göz önün­de tu­tu­la­rak, her tür­lü or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin ser­best ve ye­min­li or­man­cı­lık bü­ro­la­rın­da dev­le­tin gö­ze­tim ve de­ne­ti­mi al­tın­da sa­tın alı­na­rak ya­pıl­ma­sı sağ­lan­mış ola­cak­tır.

Bu ta­sa­rıy­la, Av­ru­pa Bir­li­ği Mük­te­se­ba­tı­nın Üst­le­nil­me­si­ne İliş­kin Tür­ki­ye Ulu­sal Prog­ra­mı­nın “ser­best do­la­şım” bö­lü­mün­de­ki, ön­ce­lik­li ola­rak mes­lekî ni­te­lik­le­rin kar­şı­lık­lı ta­nın­ma­sı­na iliş­kin sis­te­min ça­lı­şa­bil­me­si­nin te­mel un­sur­la­rın­dan bi­ri­si­ni dü­zen­le­miş ola­ca­ğız.

Bir mes­le­ğin edi­ni­le­bil­me­si, ic­ra­sı ve sür­dü­rü­le­bil­me­si ka­nun ve ben­ze­ri dü­zen­le­me­ler­le be­lir­til­me­si ha­lin­de dü­zen­len­miş mes­lek ola­rak ta­nım­lan­mak­ta­dır. Bu ya­say­la, bu mes­lek men­sup­la­rı yet­ki ya­sa­la­rı­na ka­vuş­tu­ru­la­rak Av­ru­pa Bir­li­ği mü­za­ke­re sü­re­cin­de bir ek­sik­lik gi­de­ril­miş ola­cak­tır.

Dün­ya­da, dik­kat­ler, 1992 yı­lın­da ger­çek­leş­ti­ri­len Rio Zir­ve­siy­le öne çı­ka­rı­lan, or­man­la­rın odun üre­ti­mi­nin öte­sin­de pa­ray­la öl­çü­le­me­yen fonk­si­yo­nel özel­lik­le­ri­nin sür­dü­rü­le­bi­lir şe­kil­de plan­la­nıp, uy­gu­lan­ma­sı­na çev­ril­miş­tir. Tüm dün­ya­da or­man mü­hen­dis­li­ği çok kap­sam­lı bir öğ­re­ti­mi zo­run­lu kı­lan, eko­sis­tem yö­net­me ve iş­let­me sa­na­tı ola­rak ka­bul edil­mek­te­dir. Dün­ya Ulus­la­ra­ra­sı Or­man­cı­lık Araş­tır­ma Ku­rum­la­rı Bir­li­ği (IUF­RO) or­ga­ni­zas­yo­nu da bu esas­la­ra gö­re şe­kil­len­miş­tir.

Bu ne­den­le, or­man­la­rın fonk­si­yo­nel de­ğer­le­ri, or­man mü­hen­dis­le­ri­nin, bu ta­sa­rıy­la, gö­rev, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı ya­sal çer­çe­ve­si be­lir­len­miş mes­lek men­sup­la­rı ka­na­lıy­la ha­ya­ta ge­çi­ri­le­bi­le­cek­tir. Ye­ni bir dü­zen­le­me­ye bu açı­dan da aci­len ih­ti­yaç bu­lun­mak­ta­dır.

Yü­rür­lük­te bu­lu­nan mev­zu­at­ta or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin üçün­cü şa­hıs­lar­dan sa­tın alı­na­bi­le­ce­ği­ne da­ir hü­küm­ler bu­lun­mak­ta­dır. 6831 sa­yı­lı Or­man Ka­nu­nu­nun 6 ncı mad­de­sin­de “dev­let or­man­la­rı­na ve dev­let or­ma­nı sa­yı­lan yer­le­re ait her çe­şit iş­ler Or­man Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­ce ya­pı­lır ve yap­tı­rı­lır” hük­mü var­dır. Yi­ne, 4856 sa­yı­lı Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı Teş­ki­lat Ka­nu­nu­nun 2 nci, 11 in­ci ve 13 ün­cü mad­de­le­rin­de de, or­man­cı­lık iş ve iş­lem­le­ri­nin üçün­cü şa­hıs­la­ra yap­tı­rı­la­bi­le­ce­ği­ne da­ir dü­zen­le­me­ler var­dır. An­cak, bu hiz­met­le­ri ya­pa­cak olan mes­lek men­sup­la­rı­nın ya­sa­la­rı bu­lun­ma­dı­ğı gi­bi, or­man ida­re­si­nin de elin­de bu iş­le­ri Ka­mu İha­le Ka­nu­nu ma­ri­fe­tiy­le ya­pa­cak olan şa­hıs­lar ile ser­best or­man­cı­lık bü­ro­la­rı­nı de­net­le­yip, yön­len­di­re­cek bir ka­nunî mev­zu­at da bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu du­rum­da, hem or­man ida­re­si hem de or­man­cı­lık ko­nu­la­rın­da li­sans eği­ti­mi al­mış mü­hen­dis­ler olum­suz et­ki­len­mek­te­dir.

Ha­len ser­best ola­rak ça­lış­mak­ta olan mes­lek men­sup­la­rı­nın tek­nik, idarî ve hu­kukî so­rum­lu­luk­la­rı açık de­ğil­dir.

Or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin özel sek­tö­re yap­tı­rıl­ma­sı esas­la­rı, Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı ile Or­man Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün ge­nel­ge ve emir­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ya­pıl­mak­ta­dır.

Or­man­cı­lık tek­nik hiz­met­le­ri­nin ya­nın­da, ka­nun­la­rın or­man ida­re­si­ne yük­le­di­ği çe­şit­li idarî iş­ler de, mes­lek için­de önem­li bir yer tut­mak­ta­dır. Tek­nik hiz­met­le­rin ak­sa­tıl­ma­sın­dan doğ­ru­dan doğ­ru­ya or­man­lar et­ki­le­nir­ken, idarî iş­le­rin ak­sa­tıl­ma­sın­dan doğ­ru­dan halk olum­suz ola­rak et­ki­len­mek­te ve halk-or­man iliş­ki­le­ri bo­zul­mak­ta­dır. Bu du­rum­da, hal­kın, idarî olum­suz­lu­ğa olan tep­ki­si, tek­nik hiz­met­le­rin ak­sa­ma­sı pa­ha­sı­na ba­zen öne ge­çe­bil­mek­te­dir. Hal­bu­ki, tek­nik hiz­met­le­rin ak­sa­ma­sı, or­man­la­rın de­vam­lı­lı­ğı­nı teh­li­ke­ye sok­mak­ta, or­ta, kı­sa ve uzun va­de­de hal­ka da yan­sı­mak­ta­dır; an­cak, bu hu­sus, ilk ba­kış­ta, tek­nik ele­man­la­rın dı­şın­da­ki çev­re­ler­ce kav­ra­na­ma­mak­ta­dır.

Bu ko­nu­ya gir­miş­ken Or­man Ba­kan­lı­ğı­nın tek­nik per­so­nel is­tih­da­mın­da­ki tu­tu­mu­nu da ir­de­le­mek­te fay­da gö­rü­yo­rum. Or­man iş­let­me­ci­li­ği­nin en te­mel bi­ri­mi or­man iş­let­me şef­li­ği­dir. Bu idarî ka­de­me, or­man iş­let­me­ci­li­ği­ni biz­zat ara­zi­de uy­gu­la­mak­ta, dö­ner­ser­ma­ye ge­re­ği ta­hak­kuk me­mur­lu­ğu gö­re­vi­ni yü­küm­len­mek­te, or­man-halk iliş­ki­le­ri­nin dü­zen­li ol­ma­sı­nı sağ­la­mak­ta, or­man­la­rın ko­run­ma­sı­nı, ge­liş­ti­ril­me­si­ni, her tür­lü or­ma­na te­ca­vü­zü ön­le­mek­le gö­rev­li­dir. Bu ka­de­me­de ye­ti­şen ele­man­lar, ka­zan­dık­la­rı de­ne­yim ve gös­ter­dik­le­ri li­ya­ka­ta gö­re da­ha üst gö­rev­le­re ata­na­bil­mek­te­dir­ler. Or­man Ge­nel Mü­dür­lü­ğü bün­ye­sin­de 1 300 ci­va­rın­da iş­let­me şef­li­ği ku­ru­lu­şu var­dır. Bu ku­ru­luş­la­rın şu an­da üç­te 1’i tek­nik ele­man­sız­dır ve baş­ka şef­le­rin vekâle­tiy­le yü­rü­tül­mek­te­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, en et­kin ol­ma­sı ge­re­ken bu şef­lik­le­rin boş tu­tul­ma­sı­nı an­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Bu ek­sik­li­ğin halk-or­man iliş­ki­le­ri­nin bo­zul­ma­sı­na ve or­man­la­rın ge­le­ce­ği­nin teh­li­ke­ye gir­me­si­ne se­bep ola­ca­ğı unu­tul­ma­ma­lı­dır.

Dün­ya öl­çü­le­ri­ne gö­re za­ten çok ge­niş bir alan­da ça­lış­mak du­ru­mun­da olan iş­let­me şef­le­ri­nin ikin­ci bir iş­let­me şef­li­ği­ne vekâlet et­me­si­nin ne ka­dar uy­gun ol­du­ğu­nu tak­dir­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

Ağaç­lan­dır­ma Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de­ki ele­man açı­ğı­nın bo­yu­tu ise da­ha da bü­yük­tür.

Bu­gün iş­siz du­rum­da olan or­man mü­hen­dis­le­ri­nin bu bo­yut­ta ol­ma­sı­nın en bü­yük se­be­bi­nin Ba­kan­lı­ğın bu per­so­nel po­li­ti­ka­sın­dan kay­nak­lan­dı­ğı­nı özel­lik­le be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

Bu­gün ağaç­lan­dır­ma ça­lış­ma­la­rı­nı ar­tır­mak­la övü­nen Sa­yın Ba­ka­na sor­mak is­ti­yo­rum: Fi­dan­lık­lar sa­tı­lıp ka­pa­tı­lır­ken, bi­rim met­re­ka­re­den alı­na­cak sağ­lık­lı fi­dan sa­yı­sı bel­liy­ken, ye­ter­li tek­nik ele­man is­tih­dam edil­mez­ken bu ge­liş­me­ler na­sıl sağ­lan­mak­ta­dır?

Sa­yın Ba­kan bo­zuk bal­ta­lık or­man­la­rın ko­ru­ya dö­nüş­tü­rül­me­si için ça­lış­ma­la­ra baş­la­dı­ğın­dan bah­set­mek­te­dir. Bo­zuk bal­ta­lık­la­rın ko­ru­ya dö­nüş­tü­rül­me­si tek­nik ba­kım­dan bi­ri­kim is­te­yen, an­cak de­ne­yim­li mü­hen­dis­ler­ce ya­pı­la­bi­le­cek uzun va­de­li bir ça­lış­ma­dır. Za­ten tek­nik ele­man açı­ğı olan Ba­kan­lı­ğın tec­rü­be ka­zan­mış ele­man ye­tiş­tir­me­si için za­ma­na ih­ti­ya­cı var­dır. Dı­şa­rı­da iş­siz ele­man­lar bek­ler­ken, bu tek­nik iş­le­ri yü­rüt­me­si müm­kün ol­ma­ya­cak, yan­lış mü­da­ha­ley­le ile­ri­de da­ha da için­den çı­kıl­maz so­run­lar or­ta­ya çı­ka­cak­tır.

Bu du­rum ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de ay­nen şöy­le ifa­de edil­mek­te­dir; özel­lik­le dik­ka­ti­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­si­ni: “Hiz­met­le­ri yü­rü­te­cek ye­ter­li sa­yı­da tek­nik ele­man Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı ile Or­man Ge­nel Mü­dür­lü­ğü kad­ro­la­rı­na alı­na­ma­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, or­man ida­re­sin­de ye­ter­siz sa­yı­da tek­nik ele­man­la or­man­cı­lık tek­nik hiz­met­le­ri yü­rü­tül­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Ha­li­ha­zır­da dev­let­ten baş­ka ça­lış­ma ola­na­ğı ol­ma­yan or­man mü­hen­dis­le­ri atıl du­rum­day­ken, tek­nik or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin de is­te­ni­len dü­zey­de sür­dü­rül­me­sin­de güç­lük­ler­le kar­şı­la­şıl­mak­ta­dır.” Ya­ni, tek­nik hiz­met­le­rin yü­rü­tül­me­sin­de zor­luk­la kar­şı­la­şıl­mak­ta; ama, ele­man alı­na­ma­mak­ta­dır di­yor. Ba­kan­lar Ku­ru­lu üye­si ol­muş bir ba­ka­nın, Mec­li­se sevk et­ti­ği bir ta­sa­rı­da, bu du­ru­mu bu şe­kil­de izah et­me­si ka­bul edi­le­bi­lir bir du­rum de­ğil­dir; üzün­tüy­le ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Ba­kan­lar Ku­ru­lun­da ola­cak­sı­nız, tek­nik ele­man ih­ti­ya­cı­nız ola­cak, idarî ve tek­nik hiz­met­le­ri­niz ak­sa­ya­cak; ama, ben ele­man ala­mı­yo­rum di­ye­cek­si­niz; bu­nu ka­bul et­mek müm­kün de­ğil­dir.

Ge­rek mev­cut ele­man­la­rın iş sa­hi­bi ol­ma­sı­nın sağ­lan­ma­sı ge­rek or­man­la­ra tek­nik mü­da­ha­le­nin ya­pı­la­bil­me­si ge­rek­se halk-or­man iliş­ki­le­ri­nin dü­zen­li ha­le ge­ti­ril­me­si açı­sın­dan, aci­len, Or­man Ba­kan­lı­ğı­nın bu mü­hen­dis­le­ri bün­ye­si­ne kat­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Eğer, Sa­yın Ba­kan, ben or­man mü­hen­di­si ol­ma­dan bu iş­le­ri yap­tı­rı­rım di­yor­sa, bu­nu da bil­mek is­ti­yo­ruz. Bu, dok­tor­suz sağ­lık hiz­me­ti, öğ­ret­men­siz eği­tim hiz­me­ti yap­ma­ya ben­zer.

Yi­ne, Sa­yın Ba­ka­na tek­rar sor­mak is­te­rim: Yok­sa, bu ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de bah­se­di­len dev­let or­man­cı­lı­ğın­dan mil­let or­man­cı­lı­ğı­na ge­çi­şi böy­le mi sağ­la­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır?!

Dev­let, mil­let ta­ra­fın­dan ku­rul­muş bir or­ga­ni­zas­yon ol­du­ğu­na gö­re, dev­let ma­lı­nın ger­çek sa­hi­bi mil­let­tir. Bu­nun için, dev­let ma­lı­na ka­mu ma­lı de­nil­mek­te­dir. Bu ifa­dey­le, dev­let or­man­la­rı­nın mil­le­tin ma­lı ol­du­ğu or­ta­da­dır. Pe­ki, dev­let or­man­cı­lı­ğın­dan mil­let or­man­cı­lı­ğa ge­çiş­ten ne an­la­dı­ğı­nı­zı öğ­ren­mek is­ti­yo­rum? Bu de­yim için­de, Ana­ya­sa­ya rağ­men bir özel­leş­tir­me he­ve­si mi yat­mak­ta­dır? Böy­le bir uy­gu­la­ma­nın Ana­ya­sa­mı­zın ih­la­li ola­ca­ğı­nı özel­lik­le ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu he­ves­ten vaz­ge­çil­me­si­ni özel­lik­le tav­si­ye ede­rim.

Ül­ke­miz­de or­man­cı­lık eği­ti­mi 1857 yı­lın­da baş­la­mış; an­cak, 1930’lu yıl­lar­da, Ulu Ön­de­ri­miz Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk’ün da­ve­tiy­le Fran­sa, Al­man­ya ve Avus­tur­ya’dan ge­ti­ri­len bi­lim adam­la­rıy­la bu­gün­kü çağ­daş, bi­lim­sel eği­ti­min te­mel­le­ri atıl­mış­tır. Yi­ne, ilk or­man ka­nu­nu olan 3116 sa­yı­lı Ka­nun bu dö­nem­de çı­ka­rıl­mış­tır. Or­man­cı­lık tek­ni­ği ve ör­güt­len­me ko­nu­sun­da bu ül­ke­le­rin et­ki­si or­man­cı­lı­ğı­mız­da ha­len sür­mek­te­dir.

Or­man­cı­lı­ğı­nı ken­di­mi­ze ör­nek al­dı­ğı­mız Al­man­ya’da or­man mü­hen­dis­le­ri al­dık­la­rı eği­tim ve öğ­re­ti­me uy­gun ola­rak çe­şit­li uz­man­lık alan­la­rın­da ça­lış­mak­ta­dır­lar. Fa­kül­te­le­ri­miz­de ay­nı sis­tem için­de ye­tiş­ti­ri­len or­man mü­hen­dis­le­ri­nin de ben­zer şe­kil­de ça­lış­tı­rıl­ma­la­rı en ger­çek­çi ve dün­yay­la uyum için­de akıl­cı bir yak­la­şım ola­cak­tır.

Al­man­ya, Av­ru­pa Bir­li­ği için­de si­yasî alan­da ol­du­ğu gi­bi, or­man­cı­lık ala­nın­da da ile­ri dü­zey­de ve et­ki­li ko­num­da­dır. Türk or­man­cı­lı­ğı­na tek­nik an­lam­da da, ku­ru­lu­şun­da da bü­yük kat­kı­la­rı ol­muş­tur.

Bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la, Türk or­man mü­hen­dis­le­ri­nin de dün­ya or­man­cı­la­rıy­la ay­nı pa­ra­lel­de hak ve yet­ki­le­re sa­hip ol­ma­la­rı­nın yo­lu açı­la­cak­tır.

Di­ğer ta­raf­tan, or­man en­düs­tri mü­hen­dis­le­ri­nin gö­rev alan­la­rı, or­man mü­hen­dis­le­ri­nin ça­lış­ma alan­la­rı­nın bit­ti­ği yer­de baş­la­mak­ta, ağaç ve ağaç kö­ken­li mal­ze­me­le­rin özel­lik­le­ri, yon­ga lev­ha, lif lev­ha, ke­res­te, kontr­plak gi­bi ya­rı ma­mul­le­rin üre­ti­mi ve özel­lik­le­ri ile bun­lar­dan üre­ti­len yer dö­şe­me­si, doğ­ra­ma, ah­şap ya­pı ele­ma­nı, mo­bil­ya gi­bi son ürün­le­rin üre­til­me­si, pa­zar­la­ma­sı ve sa­tı­şıy­la so­na er­mek­te­dir. Or­man en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği, or­man en­düs­tri­si­ne yö­ne­lik olan çe­şit­li bi­lim dal­la­rı­nın be­lir­li bo­yut­lar­da en­teg­re edil­di­ği, te­mel bil­gi­ler, mü­hen­dis­lik bil­gi­le­ri, ağaç mal­ze­me­den sa­yı­lan ya­rı ma­mul ve bun­lar­dan kâğıt, mo­bil­ya ve­sa­ir gi­bi son ürün­le­rin üre­til­me­si­ni he­def­le­yen, bu mes­lekî alt­ya­pı­nın for­mas­yo­nu­na uy­gun şe­kil­de yö­ne­tim ve iş­let­me­ci­lik bil­gi­le­riy­le des­tek­len­di­ği bir uz­man­lık da­lı­dır.

Yu­ka­rı­da­ki açık­la­ma­lar kap­sa­mın­da, kıt olan or­man kay­nak­la­rın­dan el­de edi­len odun ürün­le­ri ile ih­ra­ca­tı­mız­da önem­li bir yer tu­tan odun dı­şı ürün­le­rin (ta­li ürün­le­rin) tek­nik ku­ral­la­ra gö­re kıy­met­len­di­ril­me­si ve sa­na­yi te­sis­le­rin­de yük­sek ve­rim­li­lik­te iş­len­me­si­nin öne­mi­ni açık­la­ma­ya ge­rek yok­tur. Bu ko­nu­da, her ke­si­min olum­lu yön­de ol­mak üze­re ay­nı gö­rüş­te ola­bi­le­cek­le­ri mu­hak­kak­tır. Tek­ni­ği­ne uy­gun yü­rü­tül­me­yen odun ham­mad­de­si­ne dö­nük iş­lem­ler ile odun dı­şı ürün­le­rin, ya­ni, ta­li ürün­le­rin iş­len­me­sin­de­ki eko­no­mik ka­yıp­la­rın bü­yük bo­yut­lar­da ol­du­ğu bir ger­çek­tir. Bu du­rum millî eko­no­mi açı­sın­dan bü­yük bir so­run­dur. Bu so­run­la­rın ya­şan­ma­ma­sı için, bu sa­ha­da­ki en­düs­tri­yel fa­ali­yet­le­rin tek­nik ku­ral­la­ra gö­re, or­man en­düs­tri­si ala­nın­da eği­tim al­mış tek­nik ele­man­la­rın kat­kı­la­rıy­la ya­pıl­ma­sın­da ül­ke­miz açı­sın­dan bü­yük ya­rar­lar bu­lun­mak­ta­dır. Bu ya­sa bu alan­da­ki boş­lu­ğu da gi­der­me­ye ça­lış­mak­ta­dır. Bu şe­kil­de, ül­ke­mi­ze önem­li oran­da dö­viz gir­di­si sağ­la­yan odu­na da­ya­lı mo­bil­ya sek­tö­rü­mü­zün de ge­li­şen dün­ya eko­no­mi­si için­de hak et­ti­ği ye­ri al­ma­sı, bu alan­da­ki ye­ni­lik­le­ri ta­kip eden, uy­gu­la­ma­ya ak­ta­ran or­man en­düs­tri ve ağaç en­düs­tri mü­hen­dis­lik mes­le­ği men­sup­la­rı­nın kat­kı­la­rıy­la müm­kün ola­bi­le­cek­tir. Odun ham­mad­de­si­ne son tü­ke­tim şek­li­nin ve­ril­me­sin­de­ki ih­ti­yaç du­yu­lan tek­nik kat­kı­lar da bu ya­say­la kar­şı­lan­mış ola­cak­tır.

Böy­le­ce, or­man mü­hen­dis­le­ri de, or­man­cı­lık­la il­gi­li ola­rak, pro­je, etüt, en­van­ter, alan tef­ri­ki te­sis et­me, plan­la­ma, uy­gu­la­ma, yö­net­me, ti­ca­ret, so­rum­lu mü­dür­lük, da­nış­man­lık, tek­nik mü­şa­vir­lik, bi­lir­ki­şi­lik, ha­kem­lik, de­ne­tim, eks­per­lik, stan­dar­di­zas­yon, çev­re­sel mu­ha­se­be, za­rar zi­yan be­lir­le­me, de­ğer be­lir­le­me, ser­ti­fi­ka­lan­dır­ma, çev­re­sel et­ki de­ğer­len­dir­me yap­mak gi­bi bir yet­kiy­le do­na­tıl­mış ola­cak­tır.

Bu ya­sa ta­sa­rı­sı, or­man mü­hen­dis­le­ri, or­man en­düs­tri mü­hen­dis­le­ri ve ağaç iş­le­ri en­düs­tri mü­hen­dis­le­ri­nin öz­lem­le bek­le­di­ği bir ta­sa­rı­dır.

Ta­sa­rı­nın ül­ke­miz or­man­cı­lı­ğı­na ve ül­ke­mi­ze ve mes­lek men­sup­la­rı­na ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor; ta­sa­rı­ya olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi be­lir­tip, şah­sım ve Gru­bum adı­na siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP ve AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Işık.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di, AK Par­ti Gru­bu adı­na, Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Adem Tat­lı.

Bu­yu­run Sa­yın Tat­lı. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA ADEM TAT­LI (Gi­re­sun) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu ta­sa­rı Hü­kü­me­ti­miz ta­ra­fın­dan 20 Ha­zi­ran 2005 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne sevk edil­miş ve bu­gün de, Yü­ce Mec­li­si­miz­de ya­sa­laş­tı­rıl­mak üze­re gö­rüş­me­le­re baş­lan­mış­tır.

O ne­den­le, or­man­cı­lık tek­nik hiz­met­le­ri az sa­yı­da tek­nik ele­man­la yü­rü­tül­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Ha­li­ha­zır­da dev­let­ten baş­ka is­tih­dam imkânı ol­ma­yan or­man mü­hen­dis­le­ri boş­ta ge­zer­ken, Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı­nın son ay­lar­da al­dı­ğı çok önem­li ka­rar­lar­dan ola­rak, ba­tak­lık­la­rın ko­ru or­man­la­rı­na dö­nüş­tü­rül­me­si, ağaç­lan­dır­ma ve or­man­la­rın re­ha­bi­li­te­si ve ben­ze­ri or­man­cı­lık fa­ali­yet­le­ri­nin uy­gu­la­ma­ya ge­çi­ril­me­si ve tek­nik or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin is­te­ni­len dü­zey­de sür­dü­rül­me­si bü­yük önem arz et­mek­te­dir. Bu­na kar­şın, yü­rür­lük­te­ki mev­zu­at­ta, or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin üçün­cü şa­hıs­lar­dan sa­tın alı­na­bi­le­ce­ği­ne da­ir hü­küm­ler bu­lun­mak­ta­dır. Şöy­le ki: 6831 sa­yı­lı Or­man Ka­nu­nu­nun 6 ncı mad­de­si ile 4856 sa­yı­lı Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nu­nun 2 nci, 11 in­ci ve 13 ün­cü mad­de­le­rin­de or­man­cı­lık iş ve iş­lem­le­ri­nin üçün­cü şa­hıs­lar eliy­le yap­tı­rı­la­bi­le­ce­ği­ne da­ir dü­zen­le­me­ler mev­cut­tur; an­cak, bu hiz­met­le­ri ya­pa­cak olan mes­lek men­sup­la­rı­nın gö­rev ve yet­ki ya­sa­la­rı yok­tur. Bu­na kar­şın, or­man ida­re­si­nin de elin­de, bu iş­le­ri Ka­mu İha­le Ka­nu­nu ma­ri­fe­tiy­le ya­pa­cak mes­lek men­sup­la­rı ile ser­best or­man­cı­lık bü­ro­la­rı­nı de­net­le­yip yön­len­di­re­cek bir ka­nunî mev­zu­at da bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu du­rum­lar­dan hem or­man ida­re­si ve hem or­man mü­hen­dis­le­ri olum­suz et­ki­len­mek­te­dir. Ay­rı­ca, ha­len ser­best ola­rak ça­lış­mak­ta olan mes­lek men­sup­la­rı­nın tek­nik, idarî ve hu­kukî so­rum­lu­luk­la­rı da açık ol­ma­yıp, bu ko­nu­da bir ya­sal boş­luk bu­lun­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sı ha­lin­de, dev­le­tin gö­ze­ti­min­de ça­lı­şan, hak, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı açık­lı­ğa ka­vuş­tu­rul­muş mes­lek men­sup­la­rın­ca ku­ru­la­cak ser­best ve ye­min­li or­man­cı­lık bü­ro­la­rı, mes­lekî stan­dart­la­rı ge­liş­ti­ril­miş mü­hen­dis­ler­ce, dev­let­le bir­lik­te or­man­la­rın de­vam­lı­lı­ğı­nın sağ­lan­ma­sın­da önem­li bir fonk­si­yon üst­le­ni­le­cek­tir.  Bu ka­nu­nun çık­ma­sıy­la önem­li bir ih­ti­yaç gi­de­ril­di­ği gi­bi, or­man­cı­lık ala­nın­da yak­la­şık 11 000 mü­hen­di­se ye­ni iş ola­nak­la­rı sağ­lan­mış ola­cak­tır.

Bu ta­sa­rı, or­man mü­hen­dis­li­ği­nin ya­nı sı­ra, or­man en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği, ağaç iş­le­ri en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği di­sip­lin­le­ri­nin de ya­sal gö­rev sı­nır­la­rı­nı be­lir­le­mek­te­dir; zi­ra, bu mes­lek­ler or­man mü­hen­dis­li­ğiy­le or­ga­nik bir bağ için­de bu­lun­mak­ta­dır. Or­man mü­hen­dis­li­ği hiz­me­ti­nin bit­ti­ği yer­de or­man en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği ile bu­nun de­va­mın­da ağaç iş­le­ri en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği baş­la­mak­ta­dır. Bu zin­cir, to­hum, fi­dan, ağaç, ya­ka­cak odun, mo­bil­ya ve pa­zar­la­ma ola­rak şe­kil­len­mek­te­dir.

Or­man en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği, or­man en­düs­tri­si­ne yö­ne­lik olan çe­şit­li bi­lim dal­la­rı­nın be­lir­li bo­yut­lar­da en­teg­re edil­di­ği, ağaç mal­ze­me­den ya­rı ma­mul ve bun­lar­dan kâğıt, mo­bil­ya ve ben­ze­ri son ürün­le­rin üre­til­me­si­ni he­def­le­yen, bu mes­lekî alt­ya­pı­nın for­mas­yo­nu­na uy­gun şe­kil­de yö­ne­tim ve iş­let­me­ci­lik bil­gi­le­riy­le des­tek­len­miş bir uz­man­lık da­lı­dır.

Ül­ke­mi­zin kıt olan or­man kay­nak­la­rın­dan el­de edi­len odun ve odun dı­şı ürün­ler ül­ke içi tü­ke­ti­min­de ve ih­ra­ca­tı­mız­da önem­li bir yer tut­mak­ta­dır. Bu ürün­le­rin tek­nik ku­ral­la­ra gö­re kıy­met­len­di­ril­me­si ve sa­na­yi te­sis­le­rin­de yük­sek ve­rim­li­lik­le iş­len­me­si bü­yük önem arz et­mek­te­dir. Bu ko­nu­da her ke­si­min, ay­nı is­ti­ka­met­te gö­rüş be­yan ede­cek­le­ri­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Ül­ke­miz­de, son tü­ke­tim ma­hal­lin­den tek­ni­ği­ne uy­gun üre­tim ya­pa­ma­yan odun ham­mad­de­si­ne dö­nük iş­let­me­ler ile odun dı­şı ürün­le­rin iş­len­me­sin­de­ki eko­no­mik ka­yıp­la­rın bü­yük bo­yut­lar­da ol­du­ğu bir ger­çek­tir. Bu ka­yıp­la­rın ön­len­me­si ve­ya as­garî dü­ze­ye in­di­ril­me­si, bu sa­ha­da ça­lı­şan iş­let­me­le­rin en­düs­tri­yel fa­ali­yet­le­ri­nin, tek­nik ku­ral­la­ra gö­re, or­man en­düs­tri­si ile ağaç en­düs­tri­si ala­nın­da eği­tim al­mış tek­nik ele­man­la­rı is­tih­dam et­me­le­riy­le müm­kün ola­cak­tır. Bu ka­yıp­la­rın ön­len­me­sin­de or­man en­düs­tri ve ağaç iş­le­ri en­düs­tri mü­hen­dis­li­ği­nin kat­kı­la­rı bü­yük önem arz et­mek­te­dir. Bu ka­nun, bu alan­da­ki boş­lu­ğu da gi­de­re­cek­tir.

Bu ya­say­la, Av­ru­pa ül­ke­le­ri baş­ta ol­mak üze­re, dün­ya­nın bir­çok ül­ke­sin­de uy­gu­lan­mak­ta olan dev­le­tin de­ne­tim ve gö­ze­ti­min­de or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­nin ser­best­çe sa­tın alın­dı­ğı bir or­man­cı­lık hiz­met sek­tö­rü ül­ke­miz­de de or­ta­ya çı­ka­cak ve dün­ya­da­ki ben­zer uy­gu­la­ma­lar baş­la­tıl­mış ola­cak­tır. Kıt olan odun ve odun dı­şı or­man kay­nak­la­rı­mız dev­le­tin amaç­la­rı doğ­rul­tu­sun­da, dev­le­tin gö­ze­ti­min­de ya­pı­la­cak, hiz­met sa­tın alın­ma­sı yön­tem­le­ri ge­liş­ti­ri­le­cek­tir. Or­man­cı­lık ve or­man en­düs­tri­si hiz­met­le­ri, to­hum, fi­dan ağaç, üre­tim, en­düs­tri ve tü­ke­tim ek­se­nin­de top­lu­ca ele alı­na­cak­tır. Dev­le­tin ye­ni­den ya­pı­lan­ma­sı kap­sa­mın­da çı­ka­rı­lan ye­ni ya­sa­lar­la, ağaç­lan­dır­ma gi­bi ba­zı or­man­cı­lık hiz­met­le­ri, mer­kezî yö­ne­ti­min ya­nın­da, il özel ida­re­le­ri ile ye­rel yö­ne­tim­ler­ce de ya­pı­la­bi­le­cek­tir. Bu ku­rum­la­rın ih­ti­ya­cı olan tek­nik hiz­met sa­tın alım­la­rı, dev­le­tin de­ne­ti­min­de, or­man mü­hen­dis­le­ri oda­sı­nın ko­or­di­nas­yo­nun­da, Ba­kan­lı­ğın de­ne­tim ve gö­ze­ti­min­de ça­lı­şa­cak olan, ye­ter­li ka­li­te­de ve mik­tar­da bu hiz­met­le­ri ser­best­çe ya­pa­cak ger­çek ve tü­zel­ki­şi­ler­den de sa­tın alın­ma­sı­nın önü açıl­mış ola­cak­tır.

Bu ka­nun­la, Or­man Mü­hen­dis­le­ri Oda­sı gi­bi önem­li bir si­vil top­lum ör­gü­tü üye­le­ri­nin mes­lekî stan­dar­dı­nın ge­liş­ti­ril­me­si, li­sans­lı mes­lek men­sup­la­rı­nın sı­nav­la be­lir­len­me­si, de­ne­ti­mi ve yö­ne­ti­mi ko­nu­la­rın­da bü­yük so­rum­lu­luk­lar ve­ril­mek su­re­tiy­le bü­yük bir re­form ya­pıl­mış ola­cak­tır.

Ka­nu­nun ül­ke­mi­ze, ül­ke in­san­la­rı­mı­za, or­man­cı­lık mes­le­ği ve bu alan­da gö­rev ya­pa­cak mü­hen­dis­le­ri­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­ler; Gru­bum ve şah­sım adı­na Yü­ce He­ye­ti­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tat­lı.

Şah­sı adı­na, Bo­lu Mil­let­ve­ki­li Yük­sel Coş­kun­yü­rek... Yok.

Sa­yın Tat­lı, şah­sı­nız adı­na da ko­nuş­ma ta­le­bi­niz var; ko­nu­şa­cak mı­sı­nız?

ADEM TAT­LI (Gi­re­sun) – Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım.

BAŞ­KAN – Ko­nuş­mu­yor­su­nuz.

Hü­kü­met adı­na, Ada­let Ba­ka­nı­mız Sa­yın Ce­mil Çi­çek.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Bu­gün, çok önem­li bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nı, siz­le­rin kat­kı­la­rıy­la ya­sa­laş­tır­mış ola­ca­ğız. Bu Mec­lis, pek çok alan­da ilk­le­ri ba­şar­dı. Bu­gün, ya­sa­laş­tır­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız Or­man Mü­hen­dis­li­ği, Or­man En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği ve Ağaç İş­le­ri En­düs­tri Mü­hen­dis­li­ği Hak­kın­da­ki Ka­nun Ta­sa­rı­sı da, bu alan­da­ki ilk­ler­den bir ta­ne­si ol­mak­ta­dır; çün­kü, ül­ke­miz­de bu mes­le­ği ic­ra eden yak­la­şık 9 000’e ya­kın mü­hen­dis ca­mi­ası, mes­lek ya­sa­sı­na ilk de­fa ka­vuş­muş ola­cak­tır. Bu, hem Hü­kü­met ola­rak bu mes­le­ğe ve or­man­cı­lı­ğa ver­di­ği­miz öne­min gös­ter­ge­si­dir hem de Mec­lis ola­rak böy­le­si­ne önem­li bir ya­sa­yı çı­kar­mış ol­mak­la, Türk or­man­cı­lı­ğı­na bü­yük bir kat­kı sağ­la­mış ola­ca­ğız. Bu kat­kı­la­rı­nız­dan do­la­yı he­pi­ni­ze, par­ti grup­la­rı­mı­za ay­rı­ca te­şek­kür edi­yo­rum.

Böy­le bir ya­sa­ya ger­çek­ten ih­ti­yaç var mı­dır yok mu­dur... Şüp­he­siz, böy­le bir ya­sa gün­de­me gel­di­ğin­de, bir ih­ti­ya­cın so­nu­cu ola­rak gel­miş­tir. Sa­de­ce, Hü­kü­me­tin dü­şün­ce­si ka­na­ati ola­rak de­ğil, ya­sa bu saf­ha­ya ge­lin­ce­ye ka­dar Mec­li­sin il­gi­li ko­mis­yo­nu baş­ta ol­mak üze­re, bu mes­le­ği ic­ra eden ke­si­min ör­güt­le­ri ve Mec­li­si­miz­de gru­bu bu­lu­nan par­ti­le­ri­miz ya­sa­nın bu ha­le ge­le­bil­me­si nok­ta­sın­da çok ciddî ça­ba­lar sarf et­miş­ler­dir ve böy­le­ce ta­sa­rı hu­zu­ru­nu­za gel­miş­tir.

Ger­çek­ten de, Tür­ki­ye’de ba­zı mes­lek­le­rin ya­sa­la­rı var­dır ve ol­ma­sı da ge­rek­mek­te­dir. Tür­ki­ye, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ci içe­ri­sin­de mu­ha­tap­la­rıy­la gö­rü­şe­bil­me­si ve ta­nın­mış­lık prob­le­mi­ni or­ta­dan kal­dı­ra­bil­mek adı­na da hem mes­lek stan­dart­la­rı­nın, mes­lek il­ke­le­ri­nin be­lir­len­me­si hem de her mes­le­ğin men­sup­la­rı­nın bel­li bir ya­sa çer­çe­ve­sin­de fa­ali­yet­le­ri­ni sür­dü­re­bil­me­sin­de, za­ten bu an­lam­da da bir za­ru­ret var­dır. Do­la­yı­sıy­la, bu ya­sa, böy­le bir za­ru­re­ti de kar­şı­la­mış ol­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, or­man­cı­lık ko­nu­su, Tür­ki­ye’nin en önem­li ko­nu­la­rın­dan bir ta­ne­si­dir. Ay­rı bir ba­kan­lık çer­çe­ve­sin­de yü­rü­tül­müş ol­ma­sı da, za­ten Tür­ki­ye açı­sın­dan öne­mi­ni açık­ça or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Çün­kü, or­man­cı­lık, sa­de­ce bi­zim üze­rin­de dur­du­ğu­muz ko­nu de­ğil, bir­çok ül­ke, çöl­le­ri ye­şil­len­dir­mek, ağaç­lan­dır­mak için bü­yük kay­nak­lar sarf et­mek­te­dir. Öbür ta­raf­tan da, Tür­ki­ye’de, sa­yı­la­rı mil­yon­lar­la ifa­de edi­le­bi­le­cek va­tan­daş­la­rı­mı­zın önem­li bir kıs­mı or­man­cı­lık­tan ge­çi­mi­ni sağ­la­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, bu ya­sa, çok yön­lü or­man­cı­lık hiz­me­ti­ni sür­dü­ren­le­re kat­kı sağ­la­ya­cak bir ya­sa­dır ve dün­ya­da da or­man­cı­lık ko­nu­sun­da önem­li bir kon­sept de­ği­şik­li­ği var.

Bi­zim ül­ke­miz or­man­la­rı­nın ne­re­dey­se ta­ma­mı­na ya­kı­nı dev­le­te ait­tir ve dev­let eliy­le iş­le­til­mek­te­dir. Hal­bu­ki, dün­ya­da­ki or­man­cı­lık ko­nu­sun­da­ki kon­sept­te bir de­ği­şik­lik var. Bir ta­raf­tan dev­let or­man­cı­lı­ğı fa­ali­yet­le­ri sür­dü­rü­lür­ken, öbür ta­raf­ta dev­le­tin de­ne­ti­min­de, gö­ze­ti­min­de ve ön­cü­lü­ğün­de bu hiz­met­ler sür­dü­rül­mek­te ve özel sek­tö­rün imkânla­rın­dan da azamî öl­çü­de fay­da­la­nıl­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Eğer, biz de, bu ge­li­şi­me ayak uy­du­ra­rak Tür­ki­ye’de­ki or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­ni sür­dü­re­cek­sek, bu­nun hu­kukî alt­ya­pı­sı­nın açık­ça or­ta­ya ko­nul­ma­sı, il­ke­le­rin, yet­ki­le­rin, so­rum­lu­la­rın, so­rum­lu­luk­la­rın açık­ça or­ta­ya ko­nul­ma­sı la­zım ge­lir.

Öbür ta­raf­tan, bu mes­le­ği ic­ra eden 9 000’e ya­kın in­sa­nı­mız var. Bun­la­rın bir mes­lek ya­sa­sı yok. Or­man mü­hen­dis­le­ri ve ge­nel­de “or­man mü­hen­dis­li­ği” adı al­tın­da ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­ğı­mız bu in­san­lar, kış yaz de­me­den, dağ ba­yır de­me­den, se­ne­ler­den be­ri Tür­ki­ye’de or­man­cı­lı­ğın ge­liş­me­si, or­man­la­rı­mı­zın gi­de­rek da­ha güç­lü ha­le gel­me­si, ül­ke eko­no­mi­si­ne kat­kı sağ­la­ya­bil­me­si açı­sın­dan bü­yük bir öz­ve­riy­le ça­lış­mak­ta­dır­lar; fa­kat, bu­na kar­şı­lık bir ya­sal dü­zen­le­me­le­ri, ya­sal gü­ven­ce­le­ri de söz ko­nu­su de­ğil­dir. Or­man­cı­lık fa­ali­ye­ti dev­let eliy­le yü­rü­tül­dü­ğü için, or­man mü­hen­dis­le­ri­nin ne­re­dey­se ta­ma­mı­na ya­kı­nı­nı da dev­let­te is­tih­dam et­mek gi­bi de bir mec­bu­ri­yet var­dır, özel sek­tör­de is­tih­dam imkânı fev­ka­la­de sı­nır­lı­dır.

O ne­den­le, Tür­ki­ye’de iş­siz­lik en ön­ce­lik­li prob­lem­ler­den ol­du­ğu­na gö­re, es­ki usul­ler­le, es­ki yön­tem­ler­le ye­ni so­run­la­ra çö­züm bul­ma imkânı ola­ma­ya­ca­ğı için, bu an­lam­da, Tür­ki­ye’de­ki or­man fa­kül­te­le­rin­den me­zun olan bu de­ğer­li in­san­la­rı­mı­za, tek­nik ele­man­la­rı­mı­za ye­ni iş sa­ha­la­rı­nın açı­la­bil­me­si açı­sın­dan da böy­le bir mes­lek ya­sa­sı­nın çı­ka­rıl­ma­sın­da fay­da ol­mak­ta­dır.

Bi­raz ev­vel de ifa­de et­tim, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ciy­le il­gi­li ola­rak da, böy­le bir ya­sa­da za­ru­ret var. Biz, çı­kar­dı­ğı­mız her ya­sa­yı, ay­nı za­man­da, Av­ru­pa Bir­li­ği mük­te­se­ba­tıy­la ye­ri­ne ge­tir­mek du­ru­mun­da ol­du­ğu­muz bir kı­sım yü­küm­lü­lük­le­ri de kar­şı­la­mak için çı­ka­rı­yo­ruz. Bu ya­sa, ay­nı za­man­da, böy­le bir ama­ca da hiz­met ede­cek­tir.

Kı­sa­ca ifa­de et­me­miz ge­re­kir­se, bu ta­sa­rı, in­şal­lah, bi­raz son­ra de­ğer­li kat­kı­la­rı­nız­la ve oy­la­rı­nız­la ya­sa­laş­tı­ğın­da, ka­mu yö­ne­ti­mi­nin ye­ni­den ya­pı­lan­ma­sın­da or­man­cı­lık hiz­met­le­ri, mer­kezî yö­ne­ti­min ya­nın­da ye­rel yö­ne­tim­ler­le de ya­pı­la­bi­le­cek­tir. Ye­rel yö­ne­tim­ler, ih­ti­yaç­la­rı olan or­man­cı­lık hiz­met­le­ri­ni, bu ya­say­la ku­ru­la­cak olan ser­best or­man­cı­lık bü­ro­la­rın­dan te­min ede­bi­le­cek­ler­dir.

Ka­mu­nun kü­çül­me po­li­ti­ka­sı­na uy­gun ola­rak ye­ni is­tih­dam sağ­la­na­cak ve dev­let da­ha ucu­za hiz­met sa­tın ala­bi­le­cek­tir.

Dev­let­çe teş­vik edi­len özel ağaç­lan­dır­ma ça­lış­ma­la­rı ve olu­şa­cak özel or­man­lar bu mes­lek men­sup­la­rı ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­le­bi­le­cek­tir.

Ka­tı­lım­cı­lık sağ­la­na­cak, sek­tö­rün üre­tim gü­cü ar­tı­rı­la­cak­tır ve ni­ha­yet, Av­ru­pa Bir­li­ği mük­te­se­ba­tı­na uyum açı­sın­dan da önem­li bir ya­sa­yı, bu­gün, de­ğer­li oy­la­rı­nız­la ger­çek­leş­tir­miş ola­ca­ğız.

Kat­kı­la­rı­nız­dan do­la­yı he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­rum. Bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın, mü­hen­dis­ler ca­mi­amı­za, bu mes­lek­te hiz­met ve­ren her­ke­se ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bi­rin­ci bö­lü­mün gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz. Bi­rin­ci bö­lüm, 1 ilâ 9 un­cu mad­de­le­ri kap­sa­mak­ta­dır.

Bi­rin­ci bö­lüm üze­rin­de şa­hıs­la­rı adı­na, Ha­luk Koç, Fa­tih Arı­kan ve Yük­sel Coş­kun­yü­rek’in söz ta­lep­le­ri var­dır...

Bu­yu­run.

OR­MAN MÜ­HEN­DİS­Lİ­Ğİ, OR­MAN EN­DÜS­TRİ MÜ­HEN­DİS­Lİ­Ğİ VE AĞAÇ İŞ­LE­Rİ

EN­DÜS­TRİ MÜ­HEN­DİS­Lİ­Ğİ HAK­KIN­DA KA­NUN TA­SA­RI­SI

Bİ­RİN­Cİ BÖ­LÜM

Amaç, Kap­sam ve Ta­nım­lar

Amaç

MAD­DE 1.-

BAŞ­KAN – Gö­rüş­me ta­le­bi, şa­hıs­lar adı­na?.. Yok.

Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

NE­CA­Tİ UZ­DİL (Os­ma­ni­ye) – De­ği­şik­lik öner­ge­si var­dı 2 ta­ne.

BAŞ­KAN – Bu, bö­lüm üze­rin­de­ki şey­di; 1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum şim­di şu an­da.

Kap­sam

MAD­DE 2.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­nım­lar

MAD­DE 3.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

İKİN­Cİ BÖ­LÜM

Ge­nel Hü­küm­ler

Mes­le­ğin ko­nu­su

MAD­DE 4.-

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de 2 adet öner­ge var­dır; öner­ge­le­ri, ön­ce ge­liş sı­ra­la­rı­na gö­re oku­tup, son­ra ay­kı­rı­lık du­rum­la­rı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

Bu­yu­run.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1040 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 4 ün­cü mad­de­si (a) ben­di­nin 7, 8, 11, 12 ve 17 nci mad­de­le­ri­nin so­nun­da­ki “ça­lış­ma­la­rı yap­mak” ifa­de­si­nin, “ça­lış­ma­la­rı­na ka­tıl­mak” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.                                                                                             21.6.2006

 

Ne­ca­ti Uz­dil

Os­man Öz­can

Ah­met Er­sin

 

Os­ma­ni­ye

An­tal­ya

İz­mir

 

Hak­kı Ül­kü

Atil­la Kart

Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu

 

İz­mir

Kon­ya

An­tal­ya

 

Gök­han Dur­gun

Meh­met Par­lak­yi­ğit

Ab­du­la­ziz Ya­zar

 

Ha­tay

Kah­ra­man­ma­raş

Ha­tay

 

 

R.Ke­rim Öz­kan

 

 

 

Bur­dur

 

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

Bu­yu­run.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1040 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 4 ün­cü mad­de­si­nin 19 un­cu fık­ra­sı­nın mad­de met­nin­den çı­karl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

 

Prof. Dr. Ömer Abu­şoğ­lu

Tu­ran Tüy­süz

Zü­he­yir Am­ber

 

Ga­zi­an­tep

Şan­lı­ur­fa

Ha­tay

 

Mu­har­rem Do­ğan

Dr. Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu

Prof. Dr. Dur­sun Ak­de­mir

 

Mar­din

An­ka­ra

Iğ­dır

 

 

Hü­se­yin Öz­can

 

 

 

Mer­sin

 

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM, OR­MAN VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI VA­HİT Kİ­RİŞ­Cİ (Ada­na) – Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Tek­rar ma­hi­ye­tin­de­ki bu ifa­de yu­ka­rı­da­ki fık­ra­lar­da za­ten zik­re­dil­di­ğin­den ge­rek­siz gö­rül­mek­te­dir.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1040 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 4 ün­cü mad­de­si (a) ben­di­nin 7, 8, 11, 12 ve 17 in­ci mad­de­le­ri­nin so­nun­da­ki “ça­lış­ma­la­rı yap­mak” ifa­de­si­nin “ça­lış­ma­la­rı­na ka­tıl­mak” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­rim.

Say­gı­la­rım­la.                                                                                                21.6.2006

                                                                                      Ne­ca­ti Uz­dil (Os­ma­ni­ye) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM, OR­MAN VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI VA­HİT Kİ­RİŞ­Cİ (Ada­na) – Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

NE­CA­Tİ UZ­DİL (Os­ma­ni­ye) – Ge­rek­çe­yi oku­tun Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Bu ko­nu­lar ekip ça­lış­ma­sı­nı ge­rek­tir­mek­te­dir. Tek ki­şi­ye is­ti­na­den “ya­par” di­ye ifa­de et­mek, baş­ka mes­lek grup­la­rı­nın gö­rev ve so­rum­lu­luk­la­rı­na mü­da­ha­le et­mek de­mek­tir.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

4 ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

5 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Hak, yet­ki ve so­rum­lu­luk­lar

MAD­DE 5.-

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır; öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1040 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 5 in­ci mad­de­si­nin 2 nci fık­ra­sı­nın son kıs­mın­da­ki “Ba­kan­lı­ğın uy­gun gö­rü­şü alı­na­rak” bö­lü­mü­nün çı­ka­rıl­ma­sı­nı ve pa­rag­ra­fa son cüm­le ola­rak, “mev­zu­ata uy­gun ola­rak yü­rür­lü­ğe gi­rer” cüm­le­si­nin ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­rim.

Say­gı­la­rım­la.                                                                                                21.6.2006

 

Ne­ca­ti Uz­dil

Os­man Öz­can

Ah­met Er­sin

 

Os­ma­ni­ye

An­tal­ya

İz­mir

 

Hak­kı Ül­kü

Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu

Gök­han Dur­gun

 

İz­mir

An­tal­ya

Ha­tay

 

Atil­la Kart

Ab­du­la­ziz Ya­zar

Meh­met Par­lak­yi­ğit

 

Kon­ya

Ha­tay

Kah­ra­man­ma­raş

 

R. Ke­rim Öz­kan

Meh­met Işık

 

 

Bur­dur

Gi­re­sun

 

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM, OR­MAN VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI VA­HİT Kİ­RİŞ­Cİ (Ada­na) – Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Bir mes­lek gru­bu­nu il­gi­len­di­ren yö­net­me­lik için Ba­kan­lı­ğın uy­gun gö­rü­şü­nün ge­rek­li gö­rül­me­si mes­lek oda­la­rı­nın ba­ğım­sız­lı­ğı­na ve hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü il­ke­si­ne ay­kı­rı­dır.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

5 in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mes­lek men­su­bu ol­ma­nın şart­la­rı ve sı­nav

MAD­DE 6.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ser­best or­man­cı­lık ve or­man ürün­le­ri bü­ro­la­rı

MAD­DE 7.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ser­best ye­min­li or­man­cı­lık ve or­man ürün­le­ri bü­ro­la­rı

MAD­DE 8.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…Ka­bul edil­miş­tir.

Ye­min

MAD­DE 9.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bi­rin­ci bö­lüm­de yer alan mad­de­le­rin oy­la­ma­la­rı ta­mam­lan­mış­tır.

Şim­di, ikin­ci bö­lü­mün gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

İkin­ci bö­lüm, ge­çi­ci 1 in­ci mad­de da­hil, 10 ilâ 16 ncı mad­de­le­ri kap­sa­mak­ta­dır.

Söz ta­le­bi?.. Yok.

Ya­sak­lar

MAD­DE 10.-

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır, öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 10 un­cu mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı­nın ikin­ci cüm­le­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve ta­lep ede­riz.

 

Sa­dul­lah Er­gin

Ünal Ka­cır

Zül­fü De­mir­bağ

 

Ha­tay

İs­tan­bul

Ela­zığ

 

Ke­nan Al­tun

Fik­ret Ba­daz­lı

 

 

Ar­da­han

An­tal­ya

 

“Ser­best ye­min­li mes­lek men­sup­la­rı yu­ka­rı­da sa­yı­lan ya­kın­lık­ta­ki ser­best mes­lek men­sup­la­rı­nın bak­tı­ğı iş­le­ri tas­dik ede­mez.”

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM, OR­MAN VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI VA­HİT Kİ­RİŞ­Cİ (Ada­na) – Olum­lu gö­rüş­le tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

İfa­de­nin da­ha düz­gün ol­ma­sı ge­rek­çe­siy­le de­ği­şik­lik öne­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge is­ti­ka­me­tin­de 10 un­cu mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Gö­rev­le il­gi­li suç­lar

MAD­DE  11.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Di­sip­lin ce­za­la­rı

MAD­DE  12.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Dör­dün­cü Bö­lüm

Çe­şit­li ve son hü­küm­ler, üc­ret

MAD­DE 13.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Yö­net­me­lik

MAD­DE 14.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mük­te­sep hak­lar

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 1.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Yü­rür­lük

MAD­DE 15.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Yü­rüt­me

MAD­DE 16.-

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ikin­ci bö­lüm üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Böy­le­ce, ta­sa­rı­nın gö­rüş­me­le­ri ta­mam­lan­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır. Or­man mü­hen­dis­le­ri­miz, Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı­mız ve mil­le­ti­miz için ha­yır­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nın bir ko­nuş­ma­sı ola­cak.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, si­ze ve de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze ve grup­la­rı­mı­za, böy­le­si­ne önem­li bir ya­sa­ya kat­kı­la­rın­dan do­la­yı te­şek­kür edi­yo­ruz; or­man­cı­lık ca­mi­ası­na ha­yır­lı ve uğur­lu ol­sun.

BAŞ­KAN – Biz de, Hü­kü­me­ti­mi­ze ve tüm eme­ği ge­çen­le­re ca­nı­gö­nül­den te­şek­kür edi­yo­ruz; ha­yır­lı, uğur­lu ol­sun di­yo­ruz.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 6 ncı sı­ra­ya alı­nan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

7.- Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1194) (S. Sa­yı­sı: 1222) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hü­kü­met ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1222 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ha­luk İpek, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Niğ­de Mil­let­ve­ki­li Or­han Eras­lan, Ana­va­tan Gru­bu adı­na Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Sa­rı­baş; şa­hıs­la­rı adı­na, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan.

Bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın söz ta­lep­le­ri ay­nı an­da gel­di­ği için, eğer hep­si ko­nuş­ma ta­lep­le­rin­de ıs­rar­lı olur­lar­sa ku­ra çe­ke­ce­ğim.

Di­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, Ha­luk Koç, Esat Ca­nan ve Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu.

İlk söz, AK Par­ti Gru­bu adı­na An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ha­luk İpek’e ait­tir.

Sa­yın İpek, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA HA­LUK İPEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1222 sı­ra sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li ola­rak AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; Yü­ce He­ye­ti say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­mok­ra­tik top­lum re­jim­le­ri için en bü­yük teh­li­ke­yi oluş­tu­ran te­rör ey­lem­le­ri, ki­şi hak ve öz­gür­lük­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sı açı­sın­dan bir teh­dit oluş­tur­mak­ta; ay­rı­ca, top­lu­mun sos­yal ve ik­ti­sadî ba­kım­dan ge­liş­me­si­ni en­gel­le­mek­te­dir. İn­san onu­ru ve bu­na bağ­lı ola­rak in­san hak ve öz­gür­lük­le­ri­ne say­gı, bi­re­yin hak ve öz­gür­lük­le­ri­nin gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı, de­mok­ra­tik top­lu­mun te­mel pren­sip­le­ri­ni oluş­tur­mak­ta­dır. İn­san onu­ru­na ya­kı­şır bir şe­kil­de ya­şa­ma hak­kı, in­san vü­cu­du­nun do­ku­nul­maz ve say­gın­lı­ğı hak­kı, öz­gür­lük ve gü­ven­lik hak­kı ve ay­nı za­man­da dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü, dü­şün­ce­yi öz­gür­ce açık­la­ma ve öz­gür­ce bil­gi­len­dir­me hak­kı de­mok­ra­tik top­lum dü­ze­ni­nin te­me­li­ni oluş­tu­ran hak­lar­dan­dır. Te­rö­rizm, bu hak­la­rın kul­la­nıl­ma­sı­nı teh­li­ke­ye sok­mak­ta­dır. Te­rör ha­re­ket­le­ri, hu­kuk dev­le­ti esa­sı­na da­ya­lı top­lum dü­ze­ni­nin bo­zul­ma­sı­nı, bi­rey­sel hak­la­rın ve de­mok­ra­tik dü­ze­nin da­ya­na­ğı­nı oluş­tu­ran te­mel pren­sip­le­rin ih­la­li­ni so­nuç­la­mak­ta­dır. Te­rör ha­re­ket­le­ri, mu­ay­yen bir dev­le­tin ve­ya ara­la­rın­da bel­li müş­te­rek­lik­ler bu­lu­nan dev­let­le­rin ku­rum­la­rı­nı ve­ya hal­kı­nı he­def al­mak­ta­dır. Te­rör ey­lem­le­ri, hal­kın kor­ku ve pa­ni­ğe ka­pıl­ma­sı­na, top­lum­da­ki si­yasî, eko­no­mik ve sos­yal ya­pı­la­rın bü­yük öl­çü­de za­rar gör­me­si­ne se­be­bi­yet ver­mek­te­dir.

Te­rö­rizm, te­rör ey­lem­le­ri­nin si­ya­sal amaç­lar doğ­rul­tu­sun­da ör­güt fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de sis­tem­li ve sü­rek­li ola­rak iş­len­me­si­ni bir stra­te­ji ola­rak be­nim­se­yen an­la­yış­tır. Te­rö­rizm, bir ey­lem tar­zı­dır. Bir ne­vi stra­te­ji, ama­ca gö­tür­mek üze­re kul­la­nı­lan bir tür araç­tır. Te­rö­riz­mi fark­lı kı­lan en önem­li özel­li­ği, onun be­lir­li po­li­tik amaç­la­ra eriş­mek için kul­lan­dı­ğı ken­di­ne mah­sus suç iş­le­me yön­tem­le­ri­dir. Bu ba­kım­dan, te­rö­rizm, bir ide­olo­ji, bir dok­trin, hat­ta sis­te­ma­tik bir fi­kir de­ğil­dir. Te­rö­rizm­den söz ede­bil­mek için, ay­nı si­yasî ama­ca yö­ne­lik ola­rak ve bir ör­gü­tün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­miş ce­bir ve şid­det içe­ren bir di­zi su­çun var­lı­ğı ge­rek­li­dir. Ce­bir ve şid­det içer­me­si­ne rağ­men bir­bi­riy­le bağ­lan­tı­lı ol­mak­sı­zın iş­le­nen suç­lar da top­lum­da­ki deh­şet ve kor­ku­yu ar­tı­ra­bi­lir; an­cak, bu suç­la­ra te­rör ey­le­mi vas­fı­nı ka­zan­dı­ran un­sur, bun­la­rın bir ör­güt fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de sis­tem­li ve sü­rek­li ola­rak iş­len­me­si­dir.

Te­rör ey­lem­le­ri­nin bir özel­li­ği de ce­bir ve şid­det içe­ren suç­la­rın si­ya­sal bir amaç­la iş­len­me­sin­den­dir. Te­rör ey­lem­le­ri bağ­la­mın­da be­lir­li si­ya­sal he­def­le­re ulaş­mak ama­cıy­la ce­bir ve şid­de­te baş­vu­rul­mak­ta, ce­bir ve şid­det içe­ren suç­lar iş­len­mek­te­dir. Or­ta­çağ ka­no­nik hu­ku­kun­da ka­bul gö­ren “meş­ru ama­ca ulaş­mak için her araç mu­bah­tır” man­tı­ğı­nı be­nim­se­yen te­rör ör­güt­le­ri meş­ru ad­det­tik­le­ri si­ya­sal amaç­la­ra ulaş­mak uğ­ru­na çok ağır suç­la­rı iş­le­ye­bil­mek­te­dir­ler. An­cak, gü­nü­müz­de, hu­kuk bi­li­mi, meş­ru ama­ca ulaş­mak için her araç mu­bah­tır man­tı­ğı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu ka­bul et­mek­te­dir; bu iti­bar­la, te­rör ey­lem­le­ri ni­te­li­ğin­de­ki suç­la­rın han­gi si­ya­sal amaç­la iş­len­di­ği­ne ba­kıl­ma­ma­lı­dır.

Te­rör ey­lem­le­ri, top­lum­da­ki çe­şit­li su­ret­ler­le iş­len­mek­te­dir. Mal var­lı­ğı­nın tah­ri­bi, ka­mu­sal ve bi­rey­sel mülk­le­re za­rar ver­mek, mü­es­sir fi­il, hür­ri­ye­ti tah­dit, ölüm teh­di­di ve öl­dür­me gi­bi suç­lar bu kap­sam­da iş­le­ne­bil­mek­te­dir.

Te­rör ey­lem­le­ri kap­sa­mın­da bu suç­la­rın iş­len­me­si su­re­tiy­le, suç kur­ban­la­rı ve bun­la­rın ak­ra­ba­la­rı bü­yük bir ele­me gark edil­mek­te­dir. Bu in­san­la­rın ge­le­ce­ğe yö­ne­lik bü­tün plan­la­rı al­tüst edil­mek­te­dir. Bu in­san­la­rı ha­ya­ta bağ­la­yan te­mel un­sur­lar yok edil­mek­te­dir. Te­rör ey­lem­le­ri­ne ma­ruz ka­lan ki­şi­ler, maddî ve ma­nevî ba­kım­dan bü­yük za­rar­lar gör­mek­te ve hat­ta, ha­yat­la­rı­nı kay­bet­mek­te­dir­ler.

İn­san­lık ta­ri­hi ka­dar geç­mi­şe sa­hip olan te­rör, bu­gün, es­ki­ye na­za­ran da­ha teh­li­ke­li bir hal al­mış­tır. Zi­ra, gü­nü­müz­de, te­rö­rist­ler, ik­ti­sadî ve do­la­yı­sıy­la sos­yal ba­kım­dan bü­yük çap­ta tah­ri­ba­ta se­be­bi­yet ve­re­bi­le­cek ve hat­ta top­lu ölüm­le­ri ve kit­le­le­rin im­ha­sı­nı so­nuç­la­ya­cak et­ki­de ye­ni si­lah­la­ra, pat­la­yı­cı mad­de­le­re sa­hip ola­bil­mek­te­dir­ler.

Gü­nü­müz­de, te­rö­rist­ler, ol­duk­ça pro­fes­yo­nel­leş­miş­ler­dir. Güt­tük­le­ri amaç­la­ra ula­şa­bil­mek için, ic­ra et­tik­le­ri fi­il­le­rin or­ta­ya çı­ka­ra­bi­le­ce­ği muh­te­mel ne­ti­ce­ler açı­sın­dan, ta­ma­men umur­sa­maz bir duy­guy­la ha­re­ket et­mek­te­dir­ler.

Gü­nü­müz­de ulus­la­ra­ra­sı bir ya­pı­lan­ma­ya sa­hip olan te­rö­rist­le­rin çe­şit­li ül­ke­ler­de bağ­lan­tı­la­rı mev­cut­tur. De­ği­şik ül­ke­ler­de üs­sü ve lo­jis­ti­ği bu­lu­nan te­rö­rist­ler ara­sın­da ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de bir ile­ti­şim ağı mev­cut­tur. Tek­no­lo­jik ge­liş­miş­lik ve ka­nun­da­ki bil­gi­le­re ulaş­ma ko­lay­lık­la­rı, te­rö­rist­le­rin işi­ni de ol­duk­ça ko­lay­laş­tır­mak­ta­dır.

Te­rör ey­lem­le­ri­nin gü­nü­müz­de ka­zan­dı­ğı bu ma­hi­yet, bu suç­lar­la mü­ca­de­le ba­kı­mın­dan adlî mer­ci­ler ile gü­ven­lik bi­rim­le­ri ara­sın­da mu­tat iliş­ki bi­çi­mi­ni ye­ter­siz kıl­mış­tır. Zi­ra, gü­nü­müz­de, te­rö­rist­ler, bir­bir­le­ri ara­sın­da ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de bir iliş­ki ve ile­ti­şim ağı­na sa­hip bu­lun­mak­ta­dır­lar ve ül­ke­le­rin mev­zu­at­la­rın­da­ki hu­kukî boş­luk­lar­dan bü­yük öl­çü­de ya­rar­la­na­bil­mek­te­dir­ler. Ay­rı­ca, be­lirt­mek ge­re­kir ki, te­rö­rizm, çe­şit­li kay­nak­lar­dan bü­yük öl­çü­de lo­jis­tik ve fi­nan­sal des­tek bu­la­bil­mek­te­dir.

Te­rör ey­lem­le­ri bir suç­lu­luk şek­li ola­rak te­za­hür et­mek­te­dir. Bu suç­lu­luk­la mü­ca­de­le, mu­tat suç­la­ra na­za­ran bü­yük bir özel­lik arz et­mek­te­dir. Te­rör ey­lem­le­ri do­la­yı­sıy­la dev­let­le­rin em­ni­yet ve güm­rük teş­ki­lat­la­rı ara­sın­da da­ha sı­kı bir ir­ti­bat ve iş­bir­li­ği ge­rek­li ol­mak­ta­dır.

Te­rör ey­lem­le­ri­ne kar­şı or­tak du­yar­lı­lık gös­te­ren dev­let­le­rin yar­gı mü­es­se­se­le­ri, sav­cı­lık ve mah­ke­me teş­ki­lat­la­rı ara­sın­da da­ha ko­lay ir­ti­bat ku­rul­ma­sı­nı te­min ede­cek bir sis­tem oluş­tu­rul­ma­sı ge­re­ği hâsıl ol­muş­tur, hat­ta, dev­let­le­rin ce­za hu­ku­ku mev­zu­at­la­rın­da­ki te­rör ey­lem­le­riy­le il­gi­li hü­küm­le­rin bir­bi­ri­ne yak­laş­tı­rıl­ma­sı dü­şün­ce­si de gün­de­me gel­miş­tir.

Te­rör­le mü­ca­de­le ba­kı­mın­dan dev­let­ler ara­sın­da ön­gö­rü­len iş­bir­li­ği­nin hız­lan­dı­rıl­ma­sı ge­re­kir. Bu ne­den­le, suç­lu­la­rın ia­de­si­ne iliş­kin pro­se­dü­rün ba­sit­leş­ti­ril­me­si ci­he­ti­ne gi­dil­me­li­dir. Hat­ta, bu pro­se­dür, sa­de­ce suç şüp­he­si al­tın­da bu­lu­nan ki­şi­le­re mün­ha­sır kı­lın­ma­lı­dır. Bu­na kar­şı­lık, bel­li bir suç­tan ke­sin bir hü­küm­le mahkûm olup da, ce­za­nın in­fa­zın­dan kur­tul­mak için baş­ka bir ül­ke­ye kaç­mış bu­lu­nan ki­şi­ler açı­sın­dan, suç­lu­la­rın ia­de­si pro­se­dü­rü­nün iş­le­til­me­si­ne ge­rek ol­ma­yıp, ba­sit tes­lim usul­le­riy­le ye­ti­nil­me­li­dir.

Ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de te­rör ni­te­li­ğin­de­ki suç­lar­la il­gi­li ola­rak bir dev­let­te ge­rek so­ruş­tur­ma aşa­ma­sın­da ge­rek ko­vuş­tur­ma aşa­ma­sın­da ve­ril­miş olan ka­rar­la­rın di­ğer dev­let­ler ta­ra­fın­dan da ta­nın­ma­sı yö­nün­de bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­lı­dır. Bu iti­bar­la, te­rör ey­lem­le­ri kar­şı­sın­da or­tak du­yar­lı­lık gös­te­ren dev­let­ler­den bi­rin­de te­rör ni­te­li­ğin­de suç­lar­la il­gi­li ola­rak ve­ri­len tu­tuk­la­ma ka­ra­rı­nın, di­ğer dev­let­ler­de de ay­nı et­ki­yi gös­ter­me­si sağ­lan­ma­lı­dır.

Ba­zı dev­let­le­rin mev­zu­atın­da te­rö­rist ey­lem­ler çe­şit­li su­ret­le ifa­de edil­miş­tir. Ör­ne­ğin, 1994 Fran­sız Ce­za Ka­nu­nun­da, ka­mu dü­ze­ni­nin de­vam­lı su­ret­te bo­zul­ma­sı açı­sın­dan el­ve­riş­li olan teh­dit ve şid­det ey­lem­le­ri te­rö­rist ey­lem­ler ola­rak ni­te­len­di­ril­miş­ler­dir. Por­te­kiz Ce­za Ka­nu­nun­da ise, millî men­fa­at­la­rın ih­lal edil­me­si, dev­let mü­es­se­se­le­ri­nin iş­le­yi­şi­nin sek­te­ye uğ­ra­tıl­ma­sı ve­ya de­ğiş­ti­ril­me­si, bel­li bir şey yap­ma­la­rı­nı ve­ya yap­mak­tan im­ti­na et­me­le­ri­nin te­mi­ni zım­nın­da ka­mu gö­rev­li­le­ri­ne bas­kı kul­la­nıl­ma­sı, bi­rey­le­rin ve­ya grup­la­rın teh­dit edil­me­si, te­rö­rist ey­lem­ler ola­rak ta­nım­lan­mış­tır. Ke­za, İs­pan­yol Ce­za Ka­nu­nun­da, İtal­yan Ce­za Ka­nu­nun­da ben­zer hü­küm­ler var­dır. İn­gil­te­re’de 2000 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gi­ren Te­rö­rizm Ka­nu­nun­da da ay­rın­tı­lı bir ta­nım ve­ril­me­ye ça­lı­şıl­mış ve bu­ra­da da şid­det ka­bul edil­miş­tir.

Dik­kat edil­me­li­dir ki, bü­tün ka­nun­lar­da yer alan ifa­de­ler te­rör ey­lem­le­ri­nin bir ta­nı­mı ni­te­li­ğin­de de­ğil­dir. As­lın­da, bu ifa­de­ler­le, te­rör ey­lem­le­ri­nin be­lir­len­me­sin­de dik­ka­te alın­ma­sı ge­re­ken özel­lik­le­re işa­ret edil­mek­te­dir. Te­rör kav­ra­mı bir maddî ce­za hu­ku­ku kav­ra­mı ol­ma­dı­ğı için, bu kap­sa­ma han­gi suç­la­rın gi­re­ce­ği ko­nu­sun­da da­ima bir be­lir­siz­lik söz ko­nu­su ol­muş­tur. Bu ne­den­le, te­rör­le mü­ca­de­le­ye ko­nu edi­len ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler­de te­rör­le il­gi­li bir ta­nım ve­ril­me­miş, sa­de­ce te­rör ey­lem­le­ri ola­rak ni­te­len­di­ri­le­bi­le­cek suç­la­ra iliş­kin ay­rın­tı­lı bir lis­te ya­pıl­mış­tır.

Bu ko­nu­da şu ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler ör­nek ola­rak gös­te­ri­le­bi­lir: 16 Ara­lık 1970 ta­ri­hin­de La­hey’de im­za­la­nan Uçak­la­rın Ya­sa­dı­şı Ele Ge­çi­ril­me­si­nin Ön­len­me­si Söz­leş­me­si, 23 Ey­lül 1971 ta­ri­hin­de Mon­tre­al’de im­za­la­nan Si­vil Ha­va­cı­lık Gü­ven­li­ği­ne Kar­şı Ya­sa­dı­şı Ey­lem­le­rin Ön­len­me­si­ne Da­ir Söz­leş­me, Dip­lo­ma­tik Ajan­lar Da­hil Ulus­la­ra­ra­sı Ko­ru­nan Ki­şi­le­re Kar­şı Suç­la­rın Ön­len­me­si ve Ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı Söz­leş­me­si, Re­hin Al­ma­la­ra Kar­şı Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me, Nük­le­er Mad­de­le­rin Fi­zikî Ko­run­ma­sı Söz­leş­me­si, De­niz­ci­lik Se­fer Yol­la­rı­nın Gü­ven­li­ği­ne Kar­şı Ya­sa­dı­şı Ey­lem­le­rin Ön­len­me­si Söz­leş­me­si -ki, bu söz­leş­me­le­rin ta­ma­mı Tür­ki­ye’nin ta­raf ol­du­ğu söz­leş­me­ler­dir- Kı­ta Sa­han­lı­ğı­na Ku­ru­lan Sa­bit Plat­form­la­rın Gü­ven­li­ği­ne Kar­şı Ya­sa­dı­şı Ey­lem­le­rin Ön­len­me­si Hak­kın­da Pro­to­kol, Te­rö­rist Bom­ba­la­ma­la­rı­nın Ön­len­me­si Söz­leş­me­si, Te­rö­riz­min Fi­nans­ma­nı­nın Ön­len­me­si­ne Da­ir Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me…

Tür­ki­ye’nin de ta­raf ol­du­ğu bü­tün bu söz­leş­me­ler­de, esa­sın­da, suç teş­kil eden te­rö­rist ha­re­ket­ler lis­te ha­lin­de sa­yıl­mış­tır.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sın­da da, bu söz­leş­me­ler­de­ki dü­zen­le­me­ler dik­ka­te alın­mak su­re­tiy­le, han­gi suç­la­rın te­rör su­çu sa­yı­la­ca­ğı hu­su­sun­da say­ma yön­te­mi be­nim­sen­miş­tir.

Bu iti­bar­la, te­rör ey­lem­le­ri, esa­sen, ce­za ka­nun­la­rın­da ta­nım­lan­mış suç­la­rı oluş­tur­mak­ta­dır; an­cak, bu suç­lar ge­rek iş­le­ni­şin­de gü­dü­len sa­ik ge­rek iş­le­niş tarz ve ma­hi­ye­ti iti­ba­riy­le te­rör su­çu ola­rak ni­te­len­di­ri­le­bil­mek­te­dir­ler.

Ce­za ka­nun­la­rın­da esas iti­ba­riy­le suç ola­rak ta­nım­la­nan bu fi­il­le­rin bir ör­gü­tün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­siy­le, dev­le­tin ana ya­pı­sı­nı, bu ya­pı­nın da­yan­dı­ğı te­mel pren­sip­le­ri de­ğiş­tir­mek ve yık­mak, top­lum­da kor­ku ve pa­nik ya­rat­mak ama­cı­nın gü­dül­müş ol­ma­sı du­ru­mun­da, bu suç bir te­rör su­çu ni­te­li­ği ka­zan­mak­ta­dır.

Söz ko­nu­su suç­la­rın te­rör su­çu ni­te­li­ği ka­za­na­bil­me­si için, bun­la­rın bir te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­si ge­rek­mek­te­dir. Çağ­daş ce­za ka­nun­la­rın­da, suç iş­le­mek için ör­güt kur­ma su­çun­dan ay­rı ola­rak, te­rör ör­gü­tü kur­ma su­çu­na iliş­kin bir ta­nım ya­pıl­mak­ta­dır. Al­man Ce­za Ka­nu­nu­nun 129 ve 129/A mad­de­le­ri bu hu­sus­ta bir ör­nek ola­rak gös­te­ri­le­bi­lir. Ta­sa­rı­da yer ve­ri­len di­ğer hü­küm­ler ile te­rör ör­güt­le­ri­nin malî kay­nak­la­rı­nın önü­ne geç­me­ye yö­ne­lik ola­rak “te­rö­riz­min fi­nans­ma­nı su­çu” ta­nı­mı­na yer ve­ril­miş ve eko­no­mik çı­kar ama­cı­na yö­ne­lik be­lir­li suç­la­rın te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­si ha­lin­de te­rör su­çu sa­yıl­ma­sı sağ­lan­mış­tır.

Si­lah ve uyuş­tu­ru­cu mad­de ti­ca­re­ti te­rör ör­güt­le­ri ba­kı­mın­dan önem­li bir malî kay­nak oluş­tur­mak­ta­dır. Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Ku­ru­lu­nun 24 Ka­sım 1993 ta­rih­li ka­ra­rın­da da açık­ça işa­ret edil­di­ği üze­re, te­rör ör­güt­le­riy­le si­lah ve uyuş­tu­ru­cu mad­de ka­çak­çı­lı­ğı ara­sın­da güç­lü bir bağ bu­lun­mak­ta­dır. Ke­za, göç­men ka­çak­çı­lı­ğı ile in­san ti­ca­re­ti suç­la­rı da te­rör ör­güt­le­ri­ne malî kay­nak oluş­tur­mak­ta önem­li bir yer tut­mak­ta­dır. Sah­te pa­sa­port ve­ya sah­te vi­ze­ler yo­luy­la alı­nan ko­mis­yon­lar ve sı­nır­da tes­lim or­ga­ni­zas­yon­la­rı kar­şı­lı­ğı alı­nan pa­ra­lar da ör­güt­ler ba­kı­mın­dan bir malî kay­nak oluş­tur­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, te­rör ör­güt­le­ri­nin önem­li malî kay­nak­la­rın­dan bi­ri­si­ni ra­fi­ne hır­sız­lık ve gasp suç­la­rı oluş­tur­mak­ta­dır. Bi­li­şim ala­nın­da iş­le­nen suç­la­ra baş­vu­rul­mak su­re­tiy­le, bu ör­güt­le­rin önem­li bir malî kay­nak el­de et­ti­ği bi­lin­mek­te­dir. Bu ba­kım­dan, ta­sa­rı­da, söz ko­nu­su suç­la­rın bir te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­si te­rör su­çu sa­yıl­mış­tır.

Te­rör ör­güt­le­ri­nin malî kay­nak­la­rın­dan bi­ri­si de, ya­ban­cı dev­let­ler­den te­min edi­len nakdî ve malî yar­dım­lar­dır. Bu amaç­la, ta­sa­rı­da “te­rö­rün fi­nans­ma­nı” su­çu ta­nım­lan­mış, bu su­ret­le, 9 Ara­lık 1999 ta­rih­li Bir­leş­miş Mil­let­ler Te­rö­riz­min Fi­nans­ma­nı­nın Ön­len­me­si Söz­leş­me­sin­den kay­nak­la­nan ulus­la­ra­ra­sı yü­küm­lü­lük­le­ri­mi­ze uy­gun dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır. An­cak, bu dü­zen­le­me ya­pı­lır­ken, kö­tü­ye kul­lan­ma­la­rın, salt in­sanî mü­la­ha­za­lar­la ya­pı­lan yar­dım­la­rın da bu ka­te­go­ri­de de­ğer­len­di­ril­me­si­nin önü­ne ge­çe­cek bir ifa­de kul­la­nıl­mış­tır. 2003 yı­lın­da Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum sü­re­cin­de çı­ka­rı­lan 6 ncı ve 7 nci uyum ka­nun­la­rın­da, ya­ni, 4928 ve 4963 sa­yı­lı Ka­nun­lar­da, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun çe­şit­li mad­de­le­rin­de de­ği­şik­lik ya­pıl­mış­tır. 6 ncı uyum pa­ke­tiy­le il­gi­li ka­nu­nun 20 nci mad­de­siy­le ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le, te­rör suç­la­rı­nın iş­len­me­sin­de­ki yön­te­me açık­lık ge­ti­ril­miş­tir. Bu de­ği­şik­li­ğe gö­re, bir su­çun te­rör su­çu ni­te­li­ği­ni ta­şı­ya­bil­me­si için, mut­la­ka, ce­bir ve şid­det yön­tem­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu de­ği­şik­lik, ge­rek Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ve ge­rek ko­mis­yon­lar­da ve Ge­nel Ku­rul­da AK Par­ti­nin ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin oy­la­rıy­la ka­bul edil­miş­tir (6 ncı ve 7 nci uyum pa­ket­le­ri).

Gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 6 ncı mad­de­siy­le de­ğiş­ti­ri­len Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın 7 nci mad­de­sin­de ya­pı­lan dü­zen­le­me­de, bu uyum ya­sa­la­rın­da be­nim­se­nen il­ke­ler esas alın­mış­tır. Az ön­ce bah­set­ti­ğim gi­bi, te­rör ör­güt­le­ri­nin amaç­la­rı­nı ger­çek­leş­ti­re­bil­me­si için tek­no­lo­jik bü­tün imkânlar­dan ya­rar­la­nıl­mak­ta­dır. Te­rör ör­güt­le­ri­nin be­nim­se­dik­le­ri yön­tem­ler, ço­ğu za­man, bu hu­sus­ta bir ka­nunî dü­zen­le­me ya­pı­lır­ken ön­gö­rü­le­me­mek­te­dir. Bu ne­den­le, te­rör ör­güt­le­ri­nin be­nim­se­dik­le­ri suç iş­le­me yön­tem­le­riy­le et­kin mü­ca­de­le ede­bil­me­si için, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da gü­nün ko­şul­la­rı­na uy­gun­lu­ğun sağ­la­na­bil­me­si ama­cıy­la ge­rek­li de­ği­şik­lik­le­rin va­kit ge­çir­mek­si­zin ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir ve bu amaç­lan­mış­tır.

Bu mü­la­ha­za­lar­la, ta­sa­rı­da, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da mev­cut ol­ma­yan pek çok hu­sus­la il­gi­li ola­rak dü­zen­le­me ya­pıl­mak­ta­dır. Ya­pı­lan ye­ni dü­zen­le­me­le­ri şu şe­kil­de özet­le­ye­bi­li­riz:

Te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­yet çer­çe­ve­sin­de, suç iş­le­me­ye ale­nen teş­vik, iş­len­miş olan suç­la­rı ve suç­lu­la­rı­nı öv­me ve te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı­nı içe­ren sü­re­li ya­yın­la­rın ted­bir ola­rak dur­du­rul­ma­sı­na imkân ta­nı­yan bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır.

Ül­ke­miz­de­ki te­rör ey­lem­le­ri­ni des­tek­le­mek üze­re ya­ban­cı ül­ke­ler­de ya­pı­lan ya­yın fa­ali­yet­le­ri­nin dur­du­rul­ma­sı yö­nün­de Ada­let ve Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lık­la­rı­mı­zın bu dev­let­ler nez­din­de bu­lun­duk­la­rı gi­ri­şim­ler, ken­di mev­zu­atı­mız­da­ki dü­zen­le­me­ler ör­nek gös­te­ri­le­rek, bü­yük öl­çü­de so­nuç­suz kal­mış­tır. Bu is­tis­ma­rın önü­ne geç­mek ama­cıy­la, ta­sa­rıy­la, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­na ye­ni bir hü­küm ge­ti­ril­miş­tir. Te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı ni­te­li­ği­ni ta­şı­yan be­lir­li fi­il­le­re açık­lık ge­ti­ri­le­rek, uy­gu­la­ma­da kar­şı­la­şı­lan te­red­düt­le­rin gi­de­ril­me­si amaç­lan­mış­tır.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 6 ve 7 nci mad­de­le­rin­de ta­nım­la­nan suç­lar­la il­gi­li ola­rak ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı sa­hip­le­ri­nin ob­jek­tif so­rum­lu­lu­ğu­nun ka­bul edil­di­ği hü­küm­ler de­ğiş­ti­ril­miş­tir. Ya­pı­lan bu dü­zen­le­mey­le, ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­nın sa­hip­le­ri ve ya­yın so­rum­lu­la­rı hak­kın­da an­cak tak­si­re da­ya­lı so­rum­lu­luk re­ji­mi be­nim­sen­miş­tir. Te­rör suç­la­rın­dan do­la­yı yar­gı­la­ma yap­mak üze­re gö­rev­li mah­ke­me­le­rin gö­rev ala­nı­na gi­ren suç­la­rın iş­le­ni­şi­ne 15 ya­şı­nı ta­mam­la­mış olan ço­cuk­la­rın iş­ti­rak et­me­si ha­lin­de da­hi bu ki­şi­ler hak­kın­da açı­lan da­va­la­rın bu mah­ke­me­ler­de gö­rül­me­si­ne imkân ta­nı­yan bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­da te­rör suç­la­rıy­la il­gi­li ola­rak ya­ka­la­nan ve­ya gö­zal­tı­na alı­nan ki­şi­nin du­ru­mu hak­kın­da sa­de­ce bir ya­kı­nı­na bil­gi ve­ril­me­si­ne imkân ta­nı­yan dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır. Ta­sa­rıy­la ya­pı­lan dü­zen­le­me­ye gö­re, te­rör suç­la­rın­dan do­la­yı şüp­he­li bu­lu­nan ki­şi­ler gö­zal­tı sü­re­cin­ce yal­nız bir mü­da­fi­in hu­kukî yar­dı­mın­dan ya­rar­la­na­bi­le­cek­tir. Ke­za, gö­zal­tın­da­ki şüp­he­li­nin mü­da­fii ile gö­rüş­me hak­kı 24 sa­at sü­rey­le kı­sıt­la­na­bi­le­cek­tir; an­cak, bu sü­re zar­fın­da şüp­he­li­nin ifa­de­si alı­na­ma­ya­cak­tır.

Te­rör suç­la­rın­dan do­la­yı şüp­he­li­nin kol­luk ta­ra­fın­dan ifa­de­si alı­nır­ken an­cak bir mü­da­fi ha­zır bu­lu­na­bi­le­cek­tir. Bu dü­zen­le­mey­le, mü­da­faa hak­kı­nın kö­tü­ye kul­la­nıl­ma­sı­nın ve bu su­ret­le so­ruş­tur­ma­nın güç­leş­ti­ril­me­si­nin önü­ne ge­çil­mek is­ten­miş­tir.

Te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev alan kol­luk gö­rev­li­le­ri­nin, te­rör ör­güt­le­ri­nin he­de­fi ha­li­ne gel­me­le­ri­nin ön­len­me­si ama­cıy­la, dü­zen­le­nen tu­ta­nak­la­ra bu gö­rev­li­le­rin sa­de­ce si­cil nu­ma­ra­la­rı­nın ya­zıl­ma­sı yö­nün­de dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­da, te­rör suç­lu­la­rı­nın mü­da­fi­li­ği­ni üs­le­nen ki­şi­le­rin bu yet­ki­si­ni kö­tü­ye kul­lan­ma­la­rı­nın önü­ne ge­çe­cek sa­ir dü­zen­le­me­ler ya­pıl­mış­tır.

Te­rör suç­lu­la­rı­nın “dur” ih­ta­rı­na rağ­men dur­ma­ya­rak si­lah kul­lan­ma­ya te­şeb­büs et­me­si ha­lin­de, te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev alan kol­luk gö­rev­li­le­ri­nin, sal­dı­rı teh­li­ke­si­ni et­ki­siz kı­la­cak öl­çü ve oran­da doğ­ru­dan ve du­rak­sa­ma­dan he­de­fe ateş et­me­le­ri­ne imkân ta­nı­yan bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır. Bu su­ret­le, ya­pı­lan dü­zen­le­me­de, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin 31.3. 1992 ta­rih ve 1991/18 ka­rar 1991/20 sa­yı­lı ip­tal ka­ra­rı­nın sö­zü edi­len öl­çüt­le­ri de dik­ka­te alın­mış­tır.

An­cak, son ola­rak şu­nu da be­lirt­me­den ede­me­ye­ce­ğim: Ta­sa­rı­nın gö­rü­şül­me­si sı­ra­sın­da, ko­mis­yon­la­ra gel­di­ğin­de, alt ko­mis­yon za­ma­nın­da, ka­mu­oyun­da hiç ye­ri yok­ken, bu te­rör­le mü­ca­de­le, bir te­rör de tüm ül­ke­de­ki tüm si­ya­sal par­ti­le­rin millî bir ko­nu­su ol­muş­ken, ge­rek­siz bir tar­tış­ma ol­du, ona da bu­ra­da de­ğin­me­den ede­me­ye­ce­ğim:

Ta­sa­rı­nın Hü­kü­met ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne sev­kin­den son­ra, te­rör­le mü­ca­de­le­de et­kin­li­ği sağ­la­mak ama­cı­na yö­ne­lik ola­rak ge­ti­ri­len bü­tün bu dü­zen­le­me­ler gö­zar­dı edi­le­rek, sırf te­rör üze­rin­den si­ya­set yap­ma uğ­ru­na, ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 6 ncı mad­de­si­nin son fık­ra­sın­da yer alan “et­kin piş­man­lık” hü­küm­le­ri­nin uy­gu­la­ma ala­nı­nı te­rör suç­la­rıy­la il­gi­li ola­rak sı­nır­lan­dı­ran hü­küm, hu­kukî ba­kım­dan da­ya­nak­sız ge­rek­çe­ler­le eleş­ti­ril­miş­tir.

Be­lirt­mek ge­re­kir ki, bu eleş­ti­ri­ler, baş­ta yük­sek mah­ke­me yar­gıç­la­rı ve üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­le­ri ol­mak üze­re, hu­kuk çev­re­le­rin­de hak­lı bu­lun­ma­mış­tır. Bu­na rağ­men, te­rö­rist­ba­şı­nın af­fe­di­le­ce­ği hu­su­sun­da spe­kü­la­tif de­ğer­len­dir­me­ler­de bu­lu­na­rak po­pü­list bir po­li­ti­ka iz­len­me­si ve te­rör­le mü­ca­de­le­nin si­ya­sal is­tis­mar ara­cı ola­rak kul­la­nıl­ma­sı eği­lim­le­rin­de ıs­rar­cı olun­muş­tur. Te­rö­rist­ba­şı­nın af­fe­dil­me­si yö­nün­de bir ira­de­nin bu­lun­ma­ma­sı­na…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – 1 say­fa kal­dı Sa­yın Baş­ka­nım; to­par­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Şim­di, ne ka­dar sü­re­de bi­ti­re­cek­si­niz?

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – 1-1,5 da­ki­ka içe­ri­sin­de bi­ter.

BAŞ­KAN – Şim­di, say­fa üze­rin­den ko­nuş­ma­ya­lım da, bü­tün bu tü­mü üze­rin­de ko­nu­şa­cak olan ko­nuş­ma­cı­lar­dan grup adı­na ko­nu­şa­cak­la­ra 2 da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim, si­ze de 2 da­ki­ka ve­ri­yo­rum. Onun için, bun­dan son­ra­ki ar­ka­daş­la­ra da ada­let için ve­re­ce­ğim; lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız bu sü­re içe­ri­sin­de.

Bu­yu­run.

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – Pe­ki; te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­ka­nım.

Te­rö­rist­ba­şı­nın af­fe­dil­me­si yö­nün­de bir ira­de­nin bu­lun­ma­ma­sı­na, bu yön­de bir teh­li­ke­nin bu­lun­ma­ma­sı­na rağ­men, Ada­let Ko­mis­yo­nun­da ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le, ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 6 ncı mad­de­si­nin son fık­ra­sın­da “et­kin piş­man­lık” hü­küm­le­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı­nı sı­nır­lan­dı­ran dü­zen­le­me, Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 221 in­ci mad­de­si­ne ak­ta­rıl­mış­tır; ya­ni, bir te­rör ör­gü­tü men­su­bu, şu an­da mev­cut Ce­za Ka­nu­nu­mu­za gö­re, 221’e gö­re, hiç suç iş­le­me­miş­se, ken­di­si tes­lim ol­muş­sa, ör­gü­tün iş­le­di­ği suç­lar­la il­gi­li bil­gi ver­miş­se, bu, 221 in­ci mad­de­den, et­kin piş­man­lık­tan ya­rar­la­na­bi­lir Ce­za Ka­nu­nu­na gö­re, da­ha son­ra, ya­rar­lan­dık­tan bir müd­det son­ra tek­rar da­ğa çı­ka­bi­lir, tek­rar ge­ri ge­le­bi­lir, tek­rar ya­rar­lan­mak is­ti­yo­rum di­ye­bi­lir­di. Do­la­yı­sıy­la, ta­sa­rı­nın 6 ncı mad­de­si­nin son fık­ra­sı­na ge­ti­ri­len dü­zen­le­mey­le, bir kez ya­rar­lan­may­la il­gi­li bir dü­zen­le­me ge­ti­ril­miş­ti. Bu­ra­da­ki ama­cı­mız, te­rör ör­gü­tü men­sup­la­rı­nın bir­den faz­la ya­rar­lan­ma­sı­nın önü­ne geç­mek­ti. İş­te, bu­ra­da­ki, 6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sın­da­ki dü­zen­le­me­yi…

NE­CA­Tİ UZ­DİL (Os­ma­ni­ye)- Ni­ye kal­dır­dı­nız?!

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – Ta­mam­la­ya­yım, ay­nı nok­ta­ya ge­le­ce­ğiz.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Kal­dır­dı­ğı­nız bir şe­yi ni­ye tar­tı­şı­yo­ruz ki?! Kalk­mış git­miş; da­ha ni­ye tar­tı­şı­yor­su­nuz?!

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – Ay­nı nok­ta­ya ge­le­ce­ğiz.

6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sın­da­ki mu­ra­dı­mı­zı, Ce­za Ka­nu­nu için­de et­kin piş­man­lı­ğı, tüm suç­lar için “bir kez et­kin piş­man­lık­tan ya­rar­la­nı­la­bi­le­cek­tir” şek­lin­de dü­zelt­ti­ği­miz için, ta­sa­rı­nın bu bö­lü­mün­den çı­kar­dık; her­ke­se ha­yır­lı ol­sun.

Böy­le­lik­le, te­rör ör­gü­tü men­sup­la­rı­nın et­kin piş­man­lık­tan bir­den faz­la ya­rar­lan­ma imkânı­nı or­ta­dan kal­dı­ran bu ira­de­miz, hu­kuk sis­te­mi­miz­de bir baş­ka dü­zen­le­me­de yer al­dı­ğın­dan, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın 7 nci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­dan çı­ka­rıl­mış­tır.

Ay­rı­ca, be­lir­te­lim ki, da­ha ön­ce sö­zü­nü et­ti­ği­miz ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler­de dev­let­le­re, te­rör ey­lem­le­ri ola­rak ni­te­len­di­ri­len suç­lar­la il­gi­li ola­rak, bun­la­rın si­ya­sal suç sa­yıl­ma­ma­sı, bu suç­la­rı iş­le­yen­le­re sı­ğın­ma hak­kı ta­nın­ma­ma­sı, va­tan­daş ve­ya ya­ban­cı ol­du­ğu­na ba­kıl­mak­sı­zın bu ki­şi­le­rin su­çun iş­len­di­ği ül­ke­ye ia­de edil­me­si ve su­çun ne­re­de ve ki­me kar­şı iş­len­di­ği­ne ba­kıl­mak­sı­zın yar­gı­lan­ma­la­rı­nı sağ­la­ma hu­su­sun­da yü­küm­lü­lük­ler ge­ti­ril­miş­tir.

1 Ha­zi­ran 2005 ta­ri­hin­de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın İpek, te­şek­kür edi­yo­rum siz­le­re.

HA­LUK İPEK (De­vam­la) – Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın te­rör­le mü­ca­de­le eden gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Niğ­de Mil­let­ve­ki­li Or­han Eras­lan.

Sa­yın Eras­lan, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA OR­HAN ERAS­LAN (Niğ­de) – Sa­yın Baş­kan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin de­ğer­li üye­le­ri; çok önem­li bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sın­da de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin ya­sa ta­sa­rı­sı, Hü­kü­me­tin ta­sa­rı­sı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, te­rö­rün çok çe­şit­li ta­nım­la­rı var. Ge­nel ola­rak suç, top­lu ya­şa­ma ku­ral­la­rı­nın ih­la­li­dir. Te­rör su­çu ise, top­lu ya­şa­ma ku­ral­la­rı­nın ih­la­li­nin ya­nı sı­ra, dev­le­tin de ih­la­li­dir, tü­müy­le yok sa­yıl­ma­sı­dır. O ba­kım­dan, tüm dün­ya­da, te­rör su­çu önem­li ola­rak gö­rü­lür, et­kin şe­kil­de mü­ca­de­le edil­me­si ge­re­ken suç ola­rak gö­rü­lür.

Te­rör­le mü­ca­de­le; her hu­kuk dev­le­ti suç­la mü­ca­de­le eder, her hu­kuk dev­le­ti te­rör­le ön­ce­lik­le mü­ca­de­le eder; çün­kü, te­rör, dev­le­tin, do­la­yı­sıy­la hu­ku­kun inkârı­dır. Hiç­bir hu­kuk dev­le­ti, te­rö­rün hiç­bir tü­rü­ne, hiç­bir çe­şi­di­ne sem­pa­tiy­le ba­ka­maz, onu hi­ma­ye edi­ci dav­ra­nış­lar ser­gi­le­ye­mez, ko­ru­yu­cu, gö­zet­le­yi­ci dav­ra­nış­lar gös­te­re­mez.

Şim­di, ül­ke­miz, yir­mi yı­lı aş­kın sü­re­dir, yo­ğun bir te­rör ey­lem­le­ri­nin et­ki­si al­tın­da. Bu uğur­da 30 000’i aş­kın yurt­ta­şı­mız ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir, mil­yar­lar­ca do­lar­la öl­çü­le­bi­le­cek maddî ka­yıp­la­rı­mız ol­muş­tur. Onun için, te­rör ey­lem­le­ri he­pi­mi­ze kar­şı ya­pıl­mış ey­lem­ler­dir, top­lu­mu teş­kil eden her bi­re­ye kar­şı ya­pıl­mış ey­lem­ler­dir. Bu çer­çe­ve içe­ri­sin­de, te­rör­le mü­ca­de­le­nin en et­kin yol­la­rı­nı bul­mak ve ha­ya­ta ge­çir­mek ge­re­ki­yor.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, biz, İk­ti­dar Par­ti­si­ne de, yap­tı­ğı­mız ko­nuş­ma­lar­la, te­rör­le mü­ca­de­le ira­de­ni­zi or­ta­ya ko­yun… Te­rör­le mü­ca­de­le, ön­ce­lik­le bir ira­de me­se­le­si­dir. Vay ca­nım, şun­la­ra da do­ku­nur mu, bun­la­ra da do­ku­nur mu en­di­şe­siy­le, te­rör­le mü­ca­de­le ya­pı­la­maz. Bu, ön­ce­lik­le, net bir ira­de me­se­le­si­dir. Ya­ni, ki­me do­ku­nur­sa do­ku­nur; ama, te­rör­le mü­ca­de­le edil­mez­se, hu­kuk dev­le­ti ku­ru­la­maz, var edi­le­mez, ya­şa­tı­la­maz. Bu­nun an­la­şıl­ma­sı ge­re­kir. Bu çer­çe­ve­de ça­ba­la­rı­mız ol­muş­tur. Bu çer­çe­ve­de ve­ri­le­cek mü­ca­de­le­yi de des­tek­le­ye­ce­ği­mi­zi açık­ça ifa­de et­tik. Ne var ki, bu ko­nu­da uzun sü­re ayak sü­rün­dük­ten son­ra, 2002’de te­rö­rün gel­di­ği nok­ta bu­gün ye­ni­den yük­se­le­rek 2002’de gel­di­ği nok­ta­lar­dan çok ön­ce­si­ne, 1980’li yıl­la­rın ikin­ci ya­rı­sı­nın bu­lun­du­ğu dö­ne­me doğ­ru yük­sel­me­ye baş­la­dı­ğı dö­nem­de, aşa­ma­da, ya­ni, her gün yur­dun çe­şit­li böl­ge­le­ri­ne bay­ra­ğa sa­rı­lı ta­but­lar, şe­hit ce­na­ze­le­ri gel­me­ye baş­la­dı­ğı nok­ta­da bir Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa Ta­sa­rı­sı gel­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di bu­ra­da Sa­yın İpek bah­set­me­se ben kül­len­miş bir tar­tış­ma­yı can­lan­dır­mak ni­ye­tin­de de­ğil­dim. Doğ­ru­su, ko­nuş­ma­mı onun üze­ri­ne de ku­ra­cak de­ğil­dim. Biz gör­dük ki, bu ta­sa­rı­da va­him bir şey var. Bu bi­le­rek olur bil­me­ye­rek olur, ora­sı­nı bi­le­mem; ama, va­him bir ha­ta var. 6 ncı mad­de­si­ne bir son fık­ra ek­le­ni­yor. Son fık­ra­da de­ni­li­yor ki… Te­rör suç­la­rı sa­yıl­mış. İş­te şu şu suç­lar te­rör suç­la­rı. 2 nci mad­de­sin­de sa­yı­lı­yor Ya­sa­nın. 6 ncı mad­de­de de, et­kin piş­man­lık dü­zen­le­ni­yor ve Türk Ce­za Ya­sa­sı­nın 221 in­ci mad­de­si­ne atıf­ta bu­lu­nu­la­rak “te­rör ör­gü­tü­nün ku­ru­cu­su ve yö­ne­ti­ci­si de et­kin piş­man­lık hü­küm­le­rin­den ya­rar­la­nır” de­ni­li­yor. Ne­dir bu et­kin piş­man­lık hük­mü? Ka­ba­ca söy­le­ye­cek olur­sak, şim­di eğer te­rör ör­gü­tü ku­ru­cu­su ve yö­ne­ti­ci­si ör­gü­tün ya­pı­sı hak­kın­da ve fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de bil­gi ve­rir­se -ya­ni, baş­ka, ör­gü­tün ya­ka­lan­ma­sı, fa­ali­ye­ti­ni dur­dur­ma­sı şar­tı yok- in­di­rim ya­pı­la­bi­le­cek. Ya­ni, üç­te 1’in­den dört­te 3’üne ka­dar ce­za­sın­dan in­di­rim ya­pı­la­bi­le­cek. Eğer gön­lüy­le tes­lim ol­duy­sa -o ko­nu da tar­tış­ma­ya açık- ce­za­sız ka­la­bi­le­cek.

Biz bu hu­sus­ta İk­ti­dar Par­ti­si­ne bir uya­rı­da bu­lun­duk. De­dik ki: Si­zin ni­ye­ti­niz ne­dir, ora­sı­nı bil­me­yiz; am­ma, bu, te­rör ör­gü­tü­nün ba­şı­nın ve di­ğer ya­ka­lan­ma­yan te­rör ör­gü­tü­nün yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ya­rar­la­na­bi­le­ce­ği açık bir ka­pı­dır. Dik­kat edin! Eğer bu­nu bi­le­rek ya­pı­yor­sa­nız bun­dan vaz­ge­çin, bil­me­ye­rek ya­pı­yor­sa­nız dik­kat edin!

Bu­nun üze­ri­ne, bir­çok şey söy­len­di. De­nil­di ki -uzat­mak is­te­mi­yo­rum bu­ra­da- Sa­yın Ba­kan baş­ta ol­mak üze­re İk­ti­da­rın çe­şit­li söz­cü­le­ri: Efen­dim, bu ka­rar ke­sin­leş­ti, ar­tık en­gel­dir, fa­lan­dır fi­lan­dır. Ya­ni, ce­za hu­ku­kun­da bir ku­ral var­dır, ke­sin­le­şen ka­rar­la­ra da le­he ya­sa­lar uy­gu­la­nır; maddî ce­za hu­ku­ku­na iliş­kin olun­ca. Bu, ev­ren­sel bir hu­kuk­tur. Kal­dı ki, Ce­za Ka­nu­nu­nun 7 nci mad­de­sin­de, za­man ba­kı­mın­dan uy­gu­la­ma­da bu ko­nu çok açık ola­rak var­dır. Özel ya­sal hük­mü ay­rı­ca uy­gu­la­nır. “İn­faz Ya­sa­sı en­gel­dir” de­di­ler. O da en­gel de­ğil, öy­le bir şey söz ko­nu­su de­ğil. On­lar da açık­la­nın­ca, bu de­fa “efen­dim, te­rör ör­gü­tü ba­şı Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 125 in­ci mad­de­sin­den, -es­ki Ce­za Ka­nu­nu­nun- mahkûm ol­du, oy­sa bi­zim bu ge­tir­di­ği­miz suç, ör­güt­le il­gi­li piş­man­lık su­çu­dur” di­ye bir sa­vun­ma ya­pıl­dı.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ge­rek 125 in­ci mad­de -şim­di kar­şı­lı­ğı 302-, ge­rek 146 ncı mad­de -şim­di­ki kar­şı­lı­ğı 309 un­cu mad­de- as­lın­da ör­güt su­çu­nun özel bi­çim­le­ri­dir, ni­te­lik­li bi­çim­le­ri­dir.Ya­ni, Av­ru­pa ya­sa­la­rın­da­ki dü­zen­le­me­ler­de, ül­ke­nin bü­tü­nü­nü böl­mek ya­hut top­rak­la­rı­nı par­ça­la­mak ve­ya ana­ya­sal dü­ze­ni de­ğiş­tir­mek de­ğil o suç­la­rın adı, ül­ke top­ra­ğı­nın, ül­ke bü­tün­lü­ğü­nün bo­zul­ma­sı ama­cıy­la ör­güt kur­mak, ana­ya­sal dü­ze­nin de­ğiş­ti­ril­me­si ama­cıy­la ör­güt kur­mak bi­çi­min­de­dir; çün­kü, bu suç­lar, ör­güt­süz iş­le­ne­bi­le­cek suç­lar de­ğil­dir. Bi­ri­si so­ka­ğa çı­ka­rak, ben, ül­ke­yi bö­lü­yo­rum, böl­mek is­ti­yo­rum der­se, sa­de­ce ko­mik olur; ya­ni, o su­çu iş­le­miş ol­maz. Onun için, bi­zim hu­ku­ku­muz­da, bu, böy­le gö­zük­me­ye­bi­lir, Tür­ki­ye açı­sın­dan yar­gıç­lar böy­le dü­şün­me­ye­bi­lir; ama, Ab­dul­lah Öca­lan’ın AİHM ka­ra­rı­nı alır­sa­nız, Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si böy­le gör­mü­yor. Elim­de ka­rar de­ğer­li ar­ka­daş­lar, si­ze oku­yo­rum; na­sıl gö­rü­yor ve ne­re­den dö­nül­dü bi­zim uya­rı­la­rı­mız sa­ye­sin­de, gö­nül­lü dö­nül­dü, gö­nül­süz dö­nül­dü; ama, dö­nül­müş ol­ma­sı­nı, Tür­ki­ye açı­sın­dan bü­yük bir teh­li­ke­nin bir öl­çü­de at­la­tıl­ma­sı ola­rak sa­yı­yo­rum. Ba­kı­nız, 24 Ni­san 1999 ta­rih­li dos­ya­sın­da “An­ka­ra Dev­let Gü­ven­lik Mah­ke­me­si Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı, baş­vu­ru­cu­yu, Türk top­rak­la­rı­nı böl­me he­sa­bıy­la fa­ali­yet­ler dü­zen­le­mek ve bu he­de­fe ulaş­mak için si­lah­lı ör­güt kur­mak ve bu ör­gü­te li­der­lik et­mek­le suç­la­mış­tır” di­yor. Kim di­yor; Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu tür dü­zen­le­me­ler ya­pı­lır­ken “ben şu­nu kas­tet­tiy­dim” önem­li de­ğil. Siz, ya­sa­yı ya­par­ken kas­tı­nız ola­bi­lir; ama, ya­pıp bi­tir­dik­ten son­ra, kar­şı­da­ki­nin ne an­la­dı­ğı önem­li­dir, o ge­di­ği ver­me­mek önem­li­dir. Bu iti­bar­la, bu ko­nu­da uya­rı­lar yap­tık; de­dik ki, bun­dan vaz­ge­çin. “Ha­yır, de­ğil” de­di­ler. O za­man, so­rum­lu­luk si­zin, vaz­geç­mi­yor­sa­nız, bu­nun öy­le ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor­sa­nız; biz, bu sü­re­ce bu bağ­lam­da kat­kı­da bu­lun­ma­ya­ca­ğız. Ni­ha­yet, bi­zim için­de yer al­ma­dı­ğı­mız, sa­de­ce AKP mil­let­ve­kil­le­rin­den ku­ru­lu bir alt ko­mis­yon­da, 6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sın­dan vaz­ge­çil­di­ği­ni, ko­mis­yo­na ge­ti­ril­di­ğin­de gör­dük. Bu, olum­lu bir ge­liş­me­dir, bun­da bir yan­lış­lık yok­tur. Ha­ta­dan zor da ol­sa, böy­le, te­vil­li de ol­sa dö­nü­le­bil­me­si­ni mut­lu­luk ve­ri­ci bu­lu­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; an­cak, bu ye­ter­li de­ğil de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Şim­di, te­rör­le mü­ca­de­le bir ak­sa otur­mak du­ru­mun­da­dır. Mev­cut ya­sa­nın üze­rin­de de­ği­şik­lik­ler ya­pı­la­rak iyi ne­ti­ce el­de edi­le­bi­lir mi; bu ko­nu, çok tar­tı­şı­la­cak bir ko­nu­dur.

Te­rör­le mü­ca­de­le­yi bir ak­sa oturt­mak du­ru­mun­da­sı­nız. Ön­ce­lik­le, te­rör suç­la­rı­nı çok net ola­rak be­lir­le­mek du­ru­mun­da­sı­nız. Hü­kü­me­tin bel­ge­si sa­yı­lan… İk­ti­dar Par­ti­si mil­let­ve­kil­le­rin­den ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız, ben onu söy­le­yin­ce “o ne­re­den gel­di” di­yor­lar. Millî Gü­ven­lik si­ya­set bel­ge­le­rin­de, Tür­ki­ye için iki bü­yük teh­dit­ten söz edi­li­yor, bir ta­ne­si bö­lü­cü te­rör ör­gü­tü teh­di­di; di­ğe­ri ise, ir­ti­caî te­rör. Bun­lar, Millî Gü­ven­lik si­ya­set bel­ge­le­rin­de var­dır, ga­ze­te­ler­de ya­yın­la­nı­yor ve Millî Gü­ven­lik Ku­ru­lu­na ka­tı­lan Sa­yın Hü­kü­me­tin ba­kan­la­rı­nın da bu­nun al­tın­da im­za­sı var­dır. O hal­de, iki teh­dit var­sa, bu iki teh­dit de na­sıl ön­le­ne­bi­le­cek, ne­re­den sı­za­bi­le­cek­se, o yol­la­rı ka­pat­mak­la Par­la­men­to­muz mü­kel­lef­tir, gö­rev­li­dir.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar­dan bi­ri­ni yok sa­ya­rak ya da bi­ri­ni gör­mez­den ge­le­rek, bi­raz­cık to­le­rans ta­nı­ya­rak te­rör­le mü­ca­de­le ol­maz. Ya Millî Gü­ven­lik Si­ya­set Bel­ge­si doğ­ru­dur ya de­ğil­dir. Doğ­ru de­ğil­se, o za­man, Hü­kü­me­tin ba­kan­la­rı “ha­yır, biz bu­nu im­za­la­ma­dık; böy­le bir teh­dit yok­tur” de­me­li­dir­ler. Var­sa, o za­man, te­rör sü­re­ci di­na­mik bir sü­reç­tir; da­ima de­ği­şen bir sü­reç­tir, bu di­na­miz­me uy­gun ola­rak for­mü­las­yon­la­rın ge­liş­ti­ril­me­si la­zım.

Bi­zim ül­ke­miz­de, de­di­ğim gi­bi, ir­ti­caî te­rör, bö­lü­cü te­rör te­mel teh­dit ola­rak var­dır; bu­nun ya­nı sı­ra, si­yasî amaç­lı di­ğer ide­olo­jik te­rör­ler ve çı­kar amaç­lı te­rör­ler de mev­cut­tur. Te­rör­le mü­ca­de­le­yi bu ak­sa otur­ta­rak ya­sa­laş­tır­mak ve di­na­mik sü­reç­te ne­re­den, ne­ler sı­za­bi­lir, ne ola­bi­lir; ya­ni, ön­le­mek na­sıl olur te­rö­rü, bu­nun ça­lış­ma­sı ya­pıl­ma­sı ge­re­kir­di. Te­rör­le mü­ca­de­le­de, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın en önem­li ek­sik­le­rin­den bi­ri­si, ön­le­yi­ci kol­lu­ğa iliş­kin bir dü­zen­le­me, ne acı­dır ki, yok­tur. Ya­ni, ta­sa­rı­nın bü­tü­nü, suç iş­len­dik­ten son­ra­sı­na iliş­kin­dir. Bu, önem­li bir ek­sik­lik­tir; so­ruş­tur­ma ve ko­vuş­tur­ma­ya iliş­kin­dir. Te­rö­re kay­nak­lık eden sos­yal şart­la­ra iliş­kin de bir dü­zen­le­me ve bir mü­ca­de­le prog­ra­mı, ne ya­zık ki, bu­ra­da bu­lun­ma­mak­ta­dır.

Şim­di, bu ko­nuy­la il­gi­li kat­kı­la­rı­mız ola­bi­le­cek­ti; alt ko­mis­yo­na, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, biz, bir üye ver­me­dik, ma­lum ne­den­ler­den do­la­yı. Ar­ka­daş­la­rı­mız, inat­laş­tı­lar gös­ter­di­ği­miz çok ayan be­yan olan bir şe­ye. Ya­ni, hep ken­di dün­ya­mız içe­ri­sin­de de­ğer­len­dir­dik. Oy­sa, baş­ka şey­ler var, eli­miz­de do­kü­man­tas­yon var. Bun­la­rı, ben, il­gi­li ar­ka­daş­la­ra ver­dim “ba­kın, şu ka­rar­la­rı in­ce­le­yin; bu, si­zin bil­di­ği­niz gi­bi de­ğil; ya­ni, eğer iyi ni­yet­le bah­se­di­li­yor­sa, bun­da bir art ni­yet yok­sa, bu­nu gö­rün lüt­fen” di­ye; ama, bu, bir ref­lek­sif sa­vun­ma nok­ta­sı­na ge­ti­ril­di.

Bu­ra­da ken­di ara­la­rın­da yap­tık­la­rı ça­lış­ma­lar­da, ye­ni ta­sa­rı gel­di­ğin­de -de­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, te­rör­le mü­ca­de­le­den da­ima ya­na­yız, bu ko­nu­da ta­viz ve­ril­me­si­ni doğ­ru bul­mu­yo­ruz, ka­bul et­mi­yo­ruz- gör­dük ki, va­him bir şey var, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın ba­zı nok­ta­la­rı ba­zı sa­ik­ler al­tın­da çar­pı­tıl­mış. Ne çar­pı­tıl­mış; şim­di, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın 1 in­ci mad­de­si­nin ikin­ci ve üçün­cü fık­ra­sı me­tin­den çı­ka­rıl­mış. Çı­ka­rı­lan ne: “İki ve­ya da­ha faz­la kim­se­nin bi­rin­ci fık­ra­da ya­zı­lı te­rör su­çu­nu iş­le­mek ama­cıy­la bir­leş­me­si ha­lin­de bu ka­nun­da ya­zı­lı olan ör­güt mey­da­na gel­miş sa­yı­lır. Ör­güt te­ri­mi, Türk Ce­za Ka­nu­nu ile ce­za hü­küm­le­ri­ni içe­ren özel ka­nun­lar­da ge­çen te­şek­kül, ce­mi­yet, si­lah­lı ce­mi­yet, çe­te ve­ya si­lah­lı çe­te­yi de kap­sar” mad­de­le­ri çı­ka­rıl­mış. Bu­ra­da amaç, çe­te, ce­mi­yet, te­şek­kül gi­bi şey­le­rin te­rör ör­gü­tü ola­ma­ya­ca­ğı doğ­rul­tu­sun­da bir an­la­yı­şa ge­ti­ril­miş ve “te­rör ör­gü­tü sa­de­ce si­lah­lı olur” nok­ta­sı­na ge­ti­ril­miş­tir.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, te­rör ör­gü­tü sa­de­ce si­lah­lı olur öl­çü­tü yan­lış­tır. Si­la­hın öl­çü­tü ne­dir? 5 ta­ne ma­ce­ra­pe­rest ser­se­ri bir ara­ya ge­lir­se, 5 de ta­ban­ca ta­kar­sa be­li­ne, dev­let için bir te­rör teh­di­di mi olur? Bu­nu kim ciddîye ala­bi­lir?.. Ama, bu­nun ye­ri­ne, çok or­ga­ni­ze ol­muş bir güç, Ana­ya­sa­da ya­zı­lı cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni sar­sa­cak de­re­ce­de hal­kı ayak­lan­ma­ya teş­vik ede­cek –si­la­hı yok, dik­kat edin- doğ­rul­tu­da ça­lış­ma­lar ya­par­sa, o mu da­ha teş­vik edi­ci olur?..

Şim­di, bu­ra­da çok açık, ki­mi ir­ti­caî ör­güt­le­rin, iş­te, el al­tın­dan hi­ma­ye­si ol­sun di­ye dü­şü­nül­müş; ama, bu so­nu­cu tev­lit et­mez. Onu, ar­ka­daş­la­rı uyar­dık, de­dik ki, ba­kın, bu ya­sa­nın 1 in­ci mad­de­sin­de “cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri” de­ni­li­yor, la­ik, de­mok­ra­tik, hu­kuk, sos­yal, ve­sa­ire, bu te­mel ni­te­lik­le­ri de­ni­li­yor, bu­na kar­şı ey­lem­ler...

Ha şim­di, ce­bir ve şid­det… Ce­bir ta­nı­mı ar­ka­daş­lar, zor de­ğil­dir, maddî zor de­ğil­dir. Ce­bir iki çe­şit olur; ma­nevî zor da –Yar­gı­ta­yı­mı­zın iç­ti­ha­dı böy­le­dir- ce­bir­dir. İn­sa­nın iç dün­ya­sı üze­rin­de bas­kı ya­ra­tan ma­nevî ce­bir de var­dır. Ceb­ri, sa­de­ce maddî ce­bir ola­rak al­gı­la­ya­maz­sı­nız. Bu­nu, böy­le bir amaç­la dü­zen­le­mek is­te­ye­bi­lir­si­niz, bu şe­kil­de ya­sa­yı bu­da­mak is­te­ye­bi­lir­si­niz; ama, bu, bel­ki, Si­vas kat­li­amı ya­pan­lar ben­ze­ri­nin hi­ma­ye­si­ne yol aça­bi­lir. Ya­ni, ora­da si­lah kul­la­nıl­ma­mış­tır; ama, o ey­lem bir te­rör ey­le­mi­dir, hiç kim­se­nin kuş­ku­su ol­ma­ya­cak şe­kil­de. Bu yo­lu, kit­le­sel ayak­lan­ma­la­ra ve te­rö­rün si­ya­sal­laş­ma­sı­na ka­pı ara­lar­sı­nız, yan­lış ya­par­sı­nız. Ay­nı yo­lu bö­lü­cü te­rö­rün kul­lan­ma­sı­na da ola­nak ve­rir­si­niz. Bu­nu yap­ma­yın çağ­rı­la­rı­mız ve yap­tı­ğı­mız öne­ri­ler, dü­zel­til­me­si ko­nu­sun­da ko­mis­yon­da ver­di­ği­miz öne­ri­ler, ne acı­dır ki, ce­vap bul­ma­mış­tır, kar­şı­lık bul­ma­mış­tır. Ar­ka­daş­la­rı­mız, sa­de­ce ka­fa­la­rın­da­ki bel­li nok­ta­la­rı gün­de­me ge­tir­miş­ler ve o nok­ta­da bir ça­ba sarf et­me­ye gay­ret et­miş­ler­dir. Bu ya­sa böy­le bir ak­sa otur­ma­dı­ğı için, te­rör­le mü­ca­de­le­de önem­li bir et­kin­lik sağ­la­ya­bi­le­ce­ği inan­cı­nı ko­ru­mak is­ti­yo­rum ama, ek­sik­li­ği­ni gö­rü­yo­rum, bu­na uya­rı­yo­rum, bu­nun dü­zel­til­me­si ge­re­kir di­yo­rum.

Şim­di, sa­de­ce ek­sik­lik bu de­ğil de­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rö­rün si­ya­sal­laş­ma­sı­na ve kit­le­sel­leş­me­si­ne ka­pı aça­cak bi­çim­de bir ek­sik­lik de­ğil; ya­ni, bu, bel­ki Fa­tih Ca­mii av­lu­sun­da bir­ta­kım gös­te­ri­ci­le­ri ko­ru­mak için ya­pıl­mış, bel­ki baş­ka sa­ik­ler­le ya­pıl­mış ol­sa, ha­di bir par­ça bu­nun öte­si­ne ge­çe­bi­lir nok­ta­da; bu­nun dı­şın­da da ek­sik­lik­le­ri var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hep, de­min İk­ti­dar Par­ti­si­nin Sa­yın Söz­cü­sü­nü din­le­dim, te­rö­re teş­his ko­nu­lur­ken ek­sik şey­ler ya­pı­lı­yor. Te­rö­rü ta­nım­la­mak­tan ka­çı­nı­nız. Her ta­nım bir sı­nır­la­ma­dır. Sı­nır­la­ma­lar ek­sik olur. Şim­di, te­rör ör­güt işi­dir de­ni­lir­se, ar­ka­daş­lar, ora­da da yan­lış­lık var­dır; bi­rey­sel te­rör di­ye bir şey var­dır, bi­rey­sel te­rö­rizm di­ye. Te­rö­re, ör­güt işi­dir, ör­güt çer­çe­ve­sin­de iş­le­nen suç­tur der­se­niz, bu­nun açık­la­ma­sı zor­dur. Ya­ni, ör­nek ver­mek is­te­mi­yo­rum ama, zo­run­lu­yum, an­la­şıl­sın di­ye ör­nek ver­mek du­ru­mun­da­yım, bu­gün te­rör fark­lı bir bo­yut ka­zan­dı, Tür­ki­ye ta­ri­hin­de; hat­ta bir ko­nuş­mam­da söy­le­di­ğim gi­bi, te­rö­riz­min ba­ba­sı sa­yı­lan Ha­san Sab­bah’tan bu ya­na en bü­yük aşa­ma­sı­nı kay­det­ti, ada­let da­ğı­tan bir he­ye­ti, yük­sek mah­ke­me he­ye­ti­ni ada­let da­ğıt­tı­ğı sı­ra­da, dev­let adı­na bir ege­men­lik er­ki­ni, yar­gı er­ki­ni kul­lan­dı­ğı sı­ra­da ba­sa­rak kat­let­ti, kur­şu­na diz­di. Bu, bir sui­kas­tın öte­sin­de bir şey. Bir ege­men­lik hak­kı­nın kul­la­nıl­ma­sı­nın ön­len­me­siy­di.

Şim­di, bu­ra­da çok ace­le edil­di, çe­şit­li ör­güt­ler, şun­lar bun­lar çı­ka­rıl­dı.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Eras­lan, 2 da­ki­ka­lık sü­re de si­ze ve­ri­yo­rum; ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) - Te­men­ni ede­riz ki so­ruş­tur­ma so­nuç­lan­sın. Ama, şu ana ka­dar el­de bir sa­nık var de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir sa­nık var.

Şim­di, te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da bu sa­nı­ğa dört gün­lük gö­zal­tı uy­gu­lan­dı ve ona uy­gun iş­lem­ler ya­pıl­dı. Şim­di, bu ör­gü­tü or­ta­ya çı­ka­ra­maz­sa­nız, böy­le bir şey doğ­maz­sa -dik­ka­ti­ni­zi çe­ki­yo­rum- ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk açı­sın­dan dört gün­lük gö­zal­tı­nı na­sıl yo­rum­la­ya­cak­sı­nız? Avu­kat ve sa­vun­ma sı­nır­la­ma­la­rı­nı na­sıl izah ede­bi­le­cek­si­niz? Ya­ni, ya­sa­nın bi­rey­sel te­rö­rizm­le il­gi­li ek­sik­li­ği­nin çar­pı­cı bir ör­ne­ği­dir. Bu ör­ne­ği onun için ver­mek is­te­dim.

Bu ko­nu­da olum­lu kat­kı­la­rı­mız ola­cak­tı. Ar­ka­daş­la­rı­mız, uzat­tı­ğı­mız eli fark­lı şey­ler­le it­ti­ler, ver­di­ği­miz öner­ge­le­re iti­bar et­me­di­ler; bir goy­goy­cu­luk içe­ri­sin­de “vay bi­zim fi­lan­ca­cı­la­rı­mız gi­di­yor” man­ta­li­te­si içe­ri­sin­de. Ol­maz ar­ka­daş­lar, te­rör­le mü­ca­de­le öy­le ol­maz.

Şim­di, ta­biî, bu ek­sik­lik­le­rin ya­nı sı­ra, ba­sın öz­gür­lü­ğün­de de ek­sik­lik­ler ol­muş­tur. Şim­di, te­rör ör­gü­tü­nün ve te­rör ey­lem­le­ri­nin öv­me­si­ne hiç kim­se ce­vaz ver­mez; ama, ar­ka­daş­lar, pro­pa­gan­da ile övü­me­nin ara­sın­da­ki far­kı bi­lin. Ba­zı şey­le­rin an­la­tıl­ma­sı pro­pa­gan­da ola­rak de­ğer­len­di­ri­lir, ora­da övül­me kas­tı yok­tur. Bu in­ce ayı­rım ko­ru­na­ma­mış­tır. Sa­vun­ma hak­kıy­la il­gi­li bir­ta­kım şey­ler düz­gün ya­zı­la­ma­mış­tır. Ni­ye; es­ki ya­sa­nın üze­rin­de bir­ta­kım oy­na­ma­lar ya­pıl­mış­tır. Ye­ni bir ak­sa, Millî Gü­ven­lik si­ya­set bel­ge­le­rin­de bah­se­di­len şe­kil­de, te­rör­le mü­ca­de­le­yi ye­ni ak­sın üze­ri­ne otur­tup, bu­nun için­de si­lah­lı te­rö­rü, si­lah­sız te­rö­rü, bi­rey­sel te­rö­rü, kit­le­sel te­rö­rü komp­li­ke bir şe­kil­de, ir­ti­caî te­rö­rü, bö­lü­cü te­rö­rü, hep­si­ni kap­sa­ya­cak bir şe­kil­de ve özel bir şe­kil­de  iyi bir ça­lış­ma ya­pı­la­ma­mış­tır. Bu­na rağ­men, biz te­rör­le mü­ca­de­le­nin ya­pıl­ma­sın­dan ya­na­yız, ya­sa­yı en­gel­le­me­ye­ce­ğiz; ama, böy­le ek­sik­lik­le­ri içe­ren, böy­le yan­lış­lık­la­rı içe­ren ya­sa­ya da …

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN –Sa­yın Eras­lan, te­şek­kür edi­yo­rum.

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) – Ben te­şek­kür ede­ce­ğim; bit­ti…

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, lüt­fen, ha­tip­ler kür­sü­yü zor­la­ma­sın.

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­ce­ğim Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN – İyi, gü­zel, de ba­kı­nız, ben…

Ar­ka­daş­lar, sü­rek­li ola­rak siz­le­re söy­lü­yo­rum, di­yo­rum ki: “Ar­ka­daş­lar, sü­re şu­dur; şu şe­kil­de kul­la­nı­yor­su­nuz.”

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, 22 da­ki­ka az bir za­man de­ğil­dir…

Bu­yu­run, aça­yım, bir  te­şek­kür edin.

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) – Bu ne­den­le, ya­sa­ya en­gel­le­me yap­ma­ya­ca­ğız; ama, bu ek­sik­lik­le­riy­le ya­sa­ya olum­lu oy ver­me­yi de içi­mi­ze sin­di­re­mi­yo­ruz.

He­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­na­rım.(CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Ana­va­tan Gru­bu adı­na Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li ve Grup Baş­kan­ve­ki­li Sa­yın Sü­ley­man Sa­rı­baş; bu­yu­run.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 1222 sı­ra sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, her­ke­sin bil­di­ği gi­bi, te­rör bir in­san­lık su­çu­dur. Te­rör­le mü­ca­de­le ön­ce­lik arz eden, et­kin mü­ca­de­le ge­rek­ti­ren, ka­rar­lı­lık is­te­yen bir olay­dır. Te­rör­le mü­ca­de­le­nin en et­kin yol­la­rı bu­lun­ma­lı ve bu hu­sus­ta ira­de or­ta­ya ko­nul­ma­lı, ka­rar­lı­lık gös­te­ril­me­li­dir. Bi­zim ül­ke­miz yir­mi yıl­dır te­rör­le ba­şı dert­te olan bir ül­ke­dir. Bu uğur­da bin­ler­ce gü­ven­lik men­su­bu­mu­zu, bin­ler­ce va­tan­da­şı­mı­zı şe­hit ver­dik.

Ta­biî, te­rör ya­sa­sı ye­ni bir ya­sa de­ğil; da­ha ön­ce, Ana­va­tan Hü­kü­me­ti dö­ne­min­de de, te­rör­le mü­ca­de­le için et­kin olan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı çı­ka­rıl­mış­tı; an­cak, Türk Ce­za Ka­nu­nun­da ya­pı­lan de­ği­şik­lik ne­de­niy­le, Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun ye­ni­den ya­pıl­ma­sı ne­de­niy­le o ya­sa­da bir­ta­kım de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor­du. Ge­ti­ri­len ya­sa da, za­ten, ye­ni çı­ka­rı­lan Türk Ce­za Ya­sa­sı­nın ba­zı mad­de­le­ri­nin da­ha ön­ce­ki Te­rör Ya­sa­sı­na mon­te edil­me­sin­den iba­ret­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör­le mü­ca­de­le eden gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­mi­zin mo­ti­vas­yo­nu sağ­lan­ma­lı­dır, on­la­ra psi­ko­lo­jik mo­ral des­tek ve­ril­me­li­dir, bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için mü­ca­de­le eden­le­rin şevk ve he­ye­can­la­rı kı­rıl­ma­ma­lı­dır.

Şim­di, bir ül­ke­de te­rör var­sa, mut­la­ka te­rör­le mü­ca­de­le ola­cak­tır. Ya­ni, dağ­da bö­lü­cü eş­kı­ya­nın elin­de si­lah, ül­ke­ni­ze, ül­ke­ni­zin in­san­la­rı­na, ül­ke­ni­zin top­rak­la­rı­na kas­tı var­sa, mut­la­ka, si­zin de, gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­ni­zin de ay­nı et­kin­lik­le, çok da­ha faz­la et­kin­lik­le bu­nun­la mü­ca­de­le et­me­si esas­tır; ama, te­rör faz de­ğiş­tir­mek­te. Te­rör, si­ya­sal­laş­ma­ya ve ay­rı­lık­çı bir ha­re­ke­te dö­nüş­me­ye baş­la­mış­tır.

Şim­di, ge­tir­di­ği­miz ta­sa­rı, dağ­da­ki si­lah­lı eş­kı­yay­la, te­rö­rist­le gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­mi­zin na­sıl mü­ca­de­le ede­ce­ği­ni, yar­gı­la­ma sü­re­cin­de han­gi kıs­tas­la­ra uya­ca­ğı­nı; ya­ni, di­ğer adi suç­lar­dan fark­lı ola­rak ne­le­ri uy­gu­la­ya­ca­ğı­nı or­ta­ya ko­yan bir ta­sa­rı; ama, ay­rı­lık­çı mü­ca­de­le­yi or­ta­dan kal­dır­mak için; ya­ni, bu ül­ke­nin in­san­la­rı­nın öz­de bü­tün­leş­me­si için… Ki, bin yıl­lık ta­ri­hin­de, mil­let ol­ma şuu­run­da bir­li­ği var­dır, bir ai­le mil­le­ti ol­mu­şuz; kız al­mı­şız, kız ver­mi­şiz.

Ba­kın, çok açık ve net söy­lü­yo­rum, bi­zim ül­ke­miz­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı olan Kürt va­tan­daş­la­rı­mız Türk­ler­le kız alıp ver­mek­te ve­ya Türk­le­rin Kürt va­tan­daş­la­rı­mız­dan kız alıp ver­me­sin­de bir prob­le­mi yok­tur ve o böl­ge­de ye­ti­şen va­tan­daş­la­rı­mız da, bu cum­hu­ri­ye­tin te­mel de­ğer­le­ri­ne, bu mil­let ol­ma­nın şu­uru­na gö­nül­den bağ­lı­dır­lar; an­cak, ulus­la­ra­ra­sı kon­jonk­tür, ulus­la­ra­ra­sı den­ge­ler, ulus­la­ra­ra­sı alan­da Tür­ki­ye’nin bö­lün­me­si­ni, za­yıf­la­ma­sı­nı, güç kay­bet­me­si­ni, mo­ti­vas­yon ka­za­na­ma­ma­sı­nı, iler­le­ye­me­me­si­ni, zen­gin­leş­me­si­ni ön­le­mek için, sin­si bir plan­la, bu ül­ke­nin Ça­nak­ka­le’de, bu ül­ke­nin Kur­tu­luş Sa­va­şın­da omuz omu­za sa­vaş­mış in­san­la­rı­nı bir­bi­ri­ne düş­man et­mek nok­ta­sın­da sin­si plan­lar uy­gu­la­dı­lar. Bun­la­ra giz­li ser­vis­ler da­hil ol­du, bun­la­ra dost bil­di­ği­miz ül­ke­ler da­hil ol­du. Bü­tün amaç­la­rı; böl­ge­de ken­di çı­kar­la­rı­nı öne çı­kar­mak için, ken­di is­te­dik­le­ri oyu­nu oy­na­ya­bil­me­le­ri için, bu ül­ke­nin, bu gü­zel ül­ke­nin in­san­la­rı­nı bir­bi­ri­ne dü­şür­mek­ten baş­ka bir amaç ta­şı­ma­dı­lar.

Şim­di gel­di­ği­miz nok­ta­da, iş­te, he­pi­niz bi­li­yor­su­nuz, han­gi Av­ru­pa­lı -bu ül­ke­ye kar­şı ni­ye­ti bo­zuk Av­ru­pa­lı- gel­se, ön­ce Di­yar­ba­kır’a gi­di­yor. Ni­ye?!. Di­yar­ba­kır’da­ki va­tan­daş­la­rı­mız da bu cum­hu­ri­ye­tin va­tan­daş­la­rı. Tür­ki­ye’nin baş­ken­ti An­ka­ra, Tür­ki­ye’nin bü­tün idarî sis­te­mi, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin idarî sis­te­mi ve so­run­la­rı, bu Mec­lis­te, bu Par­la­men­to­da ve bu Par­la­men­to­nun çı­kar­dı­ğı, Hü­kü­me­tin al­dı­ğı ic­ra ka­rar­la­rıy­la çö­zül­dü­ğü­ne gö­re,bu Di­yar­ba­kır’da ne var?! Bu Di­yar­ba­kır’da ne var, ni­ye gi­der­ler?

Şim­di, bir şey yap­tık ar­ka­daş­lar; ya­ni, 1 Mart tez­ke­re­si­nin bu Mec­lis­ten geç­me­me­si­ni sa­vu­nan­lar ola­bi­lir; ama, ben, o tez­ke­re­nin geç­me­me­siy­le, bu ko­nu­da çok ge­ri kal­dı­ğı­mız, çok za­fi­yet gös­ter­di­ği­miz ka­na­atin­de­yim. Ba­kın, o tez­ke­re­den son­ra bu ül­ke­de bom­ba­lar pat­la­ma­ya baş­la­dı. O tez­ke­re geç­me­dik­ten son­ra Ku­zey Irak’ta olu­şum­lar da­ha net­leş­me­ye baş­la­dı. O tez­ke­re geç­me­dik­ten son­ra Ku­zey Irak’ta­ki ken­di­ni bil­mez aşi­ret li­der­le­ri Tür­ki­ye’ye laf at­ma­ya, laf söy­le­me­ye baş­la­dı­lar.

Ön­le­yi­ci ted­bir de­di­ği­miz bir şey var­dır. El­bet­te, te­rör ola­yı var­sa, onun­la mü­ca­de­le ede­cek­si­niz, sa­nık­la­rı­nı ya­ka­la­ya­cak­sı­nız, yar­gı­ya çı­kar­ta­cak­sı­nız; ama, bir de, ön­le­yi­ci ted­bir de­ni­len bir ha­di­se var. Biz, o za­man, de­dik ki, Tür­ki­ye, Türk as­ke­ri Ku­zey Irak’ta ol­maz ise, ya­rın ken­di için­de te­rör­le mü­ca­de­le et­mek zo­run­da ka­lır. Oy­sa, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, Tür­ki­ye’nin ana te­rö­rü bö­lü­cü te­rör, ay­rı­lık­çı te­rör. Şim­di, bö­lü­cü ve ay­rı­lık­çı te­rö­rü bes­le­yen yer, oto­ri­te­nin ol­ma­dı­ğı ve­ya oto­ri­te var­sa bi­le Tür­ki­ye’ye has­ma­ne emel­ler bes­le­yen oto­ri­te­le­rin ol­du­ğu Ku­zey Irak’tan kay­nak­lan­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Lo­jis­tik des­te­ği­ni ora­dan alı­yor, kamp­la­rı ora­da, des­te­ği ora­da bu­lu­yor. İş­te, mu­ha­tap­la­rı­mı­za ba­kın ne di­yo­ruz “ge­lin şu Kan­dil Da­ğı­nı bir te­miz­le­ye­lim...” Kaç se­ne geç­ti tez­ke­re­den son­ra; şu an, Irak’ta Ame­ri­kan as­ker­le­ri­nin bu­lun­ma­sın­dan bu­gü­ne üç se­ne­ye ya­kın bir za­man geç­ti, en ufak bir adım at­ma­dı­lar. Ni­ye at­ma­dı­lar; çün­kü, o be­nim te­rö­ris­tim de­di­ği; ya­ni, El Ka­ide­yi gör­dü­ğü, ken­di te­rö­ris­ti­ni eli­mi­ne et­mek için, var gü­cüy­le, bü­tün bom­ba­sıy­la, bü­tün as­ke­riy­le, bü­tün si­la­hıy­la yok et­me­ye ça­lı­şı­yor ki, doğ­ru­dur, ken­di hak­kı­dır; ama, bir baş­ka ül­ke­nin te­rör ör­güt­le­ri­nin kamp kur­ma­sı­na da mü­sa­ade et­me­me­li­dir. Dost­luk bu ol­ma­lı­dır; ya­ni, be­nim te­rö­ris­tim kö­tü, öl­dü­rü­rüm, ama se­nin te­rö­ris­tin fark­lı, se­nin te­rö­ris­tin ya­şa­sın, ya­şa­ma­lı şek­lin­de ulus­la­ra­ra­sı bir an­la­yı­şı bu­ra­dan te­lin et­mek, kı­na­mak la­zım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör ko­nu­sun­da Mec­li­sin ya­pa­ca­ğı çok önem­li şey­ler var­dı. Ge­çen se­ne ey­lül ayın­da de­dik ki: “Ge­lin bu­nu bir tar­tı­şa­lım.” Ya­ni, bu­ra­da tar­tı­şa­lım der­ken, AK Par­ti söz­cü­le­ri hep çık­tı­lar, “efen­dim, mu­ha­le­fet, iş­te, te­rör­den si­ya­set yap­ma­ya ça­lı­şı­yor… “ Te­rör­den kim­se si­ya­set yap­maz, te­rör­le si­ya­set ya­pan da te­rö­rün al­tın­da ka­lır; böy­le bir şey yok. Te­rör, hiç­bir par­ti­nin mü­ca­de­le­si de­ğil­dir; te­rör, Türk Mil­le­ti­nin top­yekûn mü­ca­de­le­si­dir; çün­kü, Türk Mil­le­ti bu top­yekûn mü­ca­de­le­si­ni, ken­di mil­le­ti­nin için­den çı­kar­dı­ğı gü­ven­lik kuv­vet­le­riy­le yap­mak­ta­dır. Gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­miz, ne bir si­yasî par­ti­nin ne de ik­ti­da­rın gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­dir, bu mil­le­tin gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­dir. Do­la­yı­sıy­la, te­rör­de şe­hit olan in­san­lar da bu mil­le­tin ço­cuk­la­rı­dır, bu ül­ke­nin fert­le­ri­dir; do­la­yı­sıy­la, bir par­ti­nin ve­ya­hut da mu­ha­le­fe­tin ve­ya­hut da ik­ti­da­rın fert­le­ri de­ğil­dir. Do­la­yı­sıy­la, her gün akan kan, he­pi­mi­zin vic­dan­la­rı­nı ka­nat­mak­ta, he­pi­mi­zin vic­dan­la­rı­nı sız­lat­mak­ta­dır.

Onun için, bu­nun­la et­kin mü­ca­de­le­de, bir si­yasî par­ti­nin bun­dan bes­len­miş ol­ma­sı ve­ya ik­ti­da­rın bun­dan pu­an kay­bet­me­si şek­lin­de­ki bir an­la­yı­şa as­la ka­tıl­mı­yo­ruz. Te­rör­le ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ne var­sa, bu Mec­li­sin önü­ne ge­ti­ril­me­li -ya­ni, ya­sal baz­da- Mec­li­sin yap­ma­sı ge­re­ken nok­ta­da, Mec­lis her tür­lü des­te­ği bu ko­nu­da ik­ti­da­ra ver­me­li­dir. Biz so­nu­na ka­dar, İk­ti­dar bu ko­nu­da ne yap­mak is­ti­yor­sa, biz o des­te­ği ve­re­ce­ğiz. İş­te, bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sın­da da, bi­raz ön­ce tar­tı­şı­lan et­kin piş­man­lık; ki, ben hiç ka­tıl­ma­dım, hiç ka­tıl­mı­yo­rum et­kin piş­man­lı­ğa. Et­kin piş­man­lık di­ye bir şey yok ar­ka­daş­lar. 7 de­fa Piş­man­lık Ya­sa­sı çı­kar­dık. Ne ne­ti­ce al­dık; hiç­bir ne­ti­ce ala­ma­dık. Da­ha gel­di­ği­miz za­man, AK Par­ti­nin prog­ra­mın­da ol­ma­ma­sı­na rağ­men, se­çim be­yan­na­me­sin­de ol­ma­ma­sı­na rağ­men, bir Eve Dö­nüş Ya­sa­sı adı al­tın­da -ki, ben ret ver­dim o ya­sa­ya- bir ya­sa çı­kar­dık. Ney­di, ne den­miş­ti bi­ze o gün; Sa­yın Ba­ka­nım bu­ra­da: Efen­dim, Kan­dil Da­ğın­da­ki te­rö­rist­ler ge­le­cek­ler, et­kin piş­man­lık­tan ve­ya­hut da Eve Dö­nüş Ya­sa­sın­dan fay­da­la­na­cak­lar, te­rö­rün kö­kü ka­zı­la­cak. Ne ol­du, ne ol­du; ce­za­ev­le­rin­den, 2 000 ta­ne, te­rör ör­gü­tü­ne bu­laş­mış, ör­gü­te bu­laş­mış in­san­lar da ora­la­ra git­ti­ler, te­rör ör­gü­tü­ne ka­tıl­dı­lar; hiç­bir fay­da sağ­la­ma­dı.

Şim­di, 6 ncı mad­de, evet, çık­tı­ğı için faz­la üs­tün­de dur­mak is­te­mi­yo­rum; ama, sü­rek­li “et­kin piş­man­lık…” Ya­ni, “he­le bir ör­güt ku­ra­yım, gi­de­yim, be­ce­re­mez­sem ge­lir piş­man olu­rum. Ol­ma­dı, bir da­ha ku­ra­yım...” Ya­ni, bu an­la­yı­şı ge­ti­rir. Et­kin piş­man­lık­la­rın fay­da­sı var­sa, za­ma­nı ge­lir, şart­la­rı ge­lir, olu­şur, te­rör ör­gü­tü diz çö­ker, haa, o gün der­sin ki, ta­mam, te­rör ör­gü­tü diz çök­müş­tür, bu ya­sa­yı çı­ka­ra­lım, ge­çi­ci bir sü­re için, fay­da­la­nan fay­da­lan­sın de­ne­bi­lir. Ki, on­da da bek­le­nen amaç, hiç­bir za­man ta­hak­kuk et­me­miş­tir. 7 de­fa çık­tı, ne ta­hak­kuk et­ti?! Te­rör ör­gü­tü bit­ti mi?! Kaç ki­şi et­kin piş­man­lık­tan fay­da­lan­dı?! Ne za­man fay­da­la­nı­yor?.. Gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­miz ya­ka­la­yıp ada­le­te tes­lim edin­ce, ar­tık, bir çı­kış nok­ta­sı kal­ma­yın­ca, “efen­dim, ben et­kin piş­man­lık­tan fay­da­lan­mak is­ti­yo­rum” şek­li­ne ge­li­yor. Za­ten, ya­ka­lan­mış­sın, ya­pa­ca­ğın bir iş kal­ma­mış; ama, ken­di ira­de­siy­le ge­len üç beş ki­şi­den baş­ka, o ya­sa­dan fay­da­la­nan ol­ma­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­biî, bu ya­sa­nın tar­tı­şıl­ma­sı sı­ra­sın­da top­lu­mun de­ği­şik ke­sim­le­rin­den de iti­raz­lar gel­di. Hak­lı ola­rak, te­rör kas­tı­nı ta­şı­yan, ha­ki­ka­ten, bu mil­le­tin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne, bu mil­le­tin hu­zu­ru­na, bu mil­le­tin bir­li­ği­ne kas­tet­miş­le­ri, te­rö­rist­le­ri ayır­mak; ama, dü­şün­ce ve ifa­de öz­gür­lü­ğü­nün, din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nün has­sas nok­ta­sı­nı da çiz­me­miz la­zım. Ya­ni, in­san­lar dü­şün­ce­le­ri­ni top­lu ola­rak açık­la­dık­la­rı tak­dir­de ve­ya­hut da ifa­de öz­gür­lük­le­ri kul­lan­dık­la­rı tak­dir­de de bu­nu bir te­rör suç­lu­su gi­bi mu­ame­le­ye ta­bi tut­ma­ma­mız la­zım­dı. Kal­dı ki, din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nün de bu ül­ke­de, biz, sa­vu­nu­cu­su bir par­ti­yiz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, din ve vic­dan öz­gür­lük­le­ri­ni de bir­ta­kım yan­lış an­la­ma­la­ra ve­ya­hut da uy­gu­la­ma­da sı­kın­tı­la­ra so­ka­cak, her dü­şün­ce­si­ni açık­la­ya­nı, her din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü­nü ya­şa­mak is­te­ye­ni, san­ki, bu ül­ke­ye kas­tı var­mış gi­bi al­gı­la­may­la özel mu­ame­le­le­re ta­bi tut­mak da sı­kın­tı ya­ra­tır­dı. Bu ko­nu­da bu ya­sa­nın ge­ti­re­cek­le­ri, gö­tü­re­cek­le­ri ve­ba­li de bu ya­sa­yı ha­zır­la­yan İk­ti­da­ra ve İk­ti­dar Gru­bu­na ait­tir. Siz, bu ya­say­la bun­la­rın ol­ma­ya­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yor­su­nuz. Biz sı­kın­tı­la­rın, hâlâ, ola­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz; ama, gü­na­hıy­la, ve­ba­liy­le si­ze bı­ra­ka­rak bu ya­sa­yı da des­tek­le­ye­ce­ğiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rö­rist­ba­şı ko­nu­sun­da, Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si, bi­li­yor­su­nuz, ka­ra­rı adil yar­gı­la­ma nok­ta­sın­dan boz­du, ka­rar bek­li­yor. Biz, Ce­za Usul Mu­ha­ke­me­le­ri Ka­nu­nu­mu­zun 311 in­ci mad­de­si­ne bir hü­küm ko­ya­rak, bu­nun önü­nü, ia­dei mu­ha­ke­me yo­lu­nu kes­mek is­te­dik. An­cak, da­ha son­ra, Ana­ya­sa­mı­zın 90 ın­cı mad­de­sin­de yap­tı­ğı­mız de­ği­şik­lik­le, ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­le­rin ka­nun­la­rı­mız­dan ön­de gel­di­ği­ni de ka­bul et­tik.

Biz, o za­man da, bu ka­rar çık­tı­ğın­da da Hü­kü­me­te söy­le­miş­tik; hiç bu­nu uzat­ma­nın bir an­la­mı yok. Eğer, Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ci­ni de­vam et­ti­re­cek­sek, eğer, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ka­tıl­ma ira­de­miz tam ise bu, mut­la­ka önü­mü­ze çı­ka­cak. Ya­ni, bu İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si ka­ra­rı­nı, Av­ru­pa Ko­mis­yo­nu, Av­ru­pa Kon­se­yi mut­la­ka önü­mü­ze çı­kar­ta­cak. Hiç kor­ku­la­rı­mı­za bü­rün­me­mi­ze, içe ka­pan­ma­mı­za ge­rek yok­tu. Tek­rar, ay­nı gün, mah­ke­me­mi­zi, yet­ki­li mah­ke­me­yi, gö­rev­li mah­ke­me­yi ku­rup bö­lü­cü ba­şı­nın ce­za­sı­nı ver­me­liy­dik, ver­me­liy­dik ve bu işi ka­pat­ma­lıy­dık; çün­kü, bu işin da­ha uzun sü­re gün­dem­de kal­ma­sı, tar­tı­şıl­ma­sı, te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı ha­li­ne ge­lir. Te­rör ör­gü­tü, san­ki bir hak ara­yı­cı­sı gi­bi, san­ki bir hak­la­rı mağ­dur edil­miş gi­bi dün­ya­ya ken­di­ni ta­nıt­ma­ya ça­lış­ma­sı, pro­pa­gan­da­sı­nı yap­ma­sı­nın önü bir an ön­ce ke­sil­me­li. Ce­za­sı, Sa­yın Ba­ka­nım “ke­sin­leş­miş” di­yor; ama, Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si ka­ra­rı var ol­du­ğu müd­det­çe, mut­la­ka, Av­ru­pa Bir­li­ği bu­nu önü­mü­ze bir şart ola­rak ko­ya­cak­tır. Bu­nu, bir an ön­ce, ken­di ken­di­mi­ze, ken­di ira­de­miz­le, on­lar da­yat­ma­dan, hak et­ti­ği ce­za­yı ye­ni­den mah­ke­me­le­ri­miz­ce ver­di­rip bu işi ka­pat­ma­mız ge­rek­ti­ği ka­na­atin­de­yim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye’de te­rör so­ru­nu var­dır, ay­rı­lık­çı so­run var­dır; ama, bir Kürt so­ru­nu yok­tur; çün­kü, evet, Tür­ki­ye’de Kürt va­tan­daş­la­rı­mız, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­da­şı olan Kürt va­tan­daş­la­rı­mız var­dır, Türk va­tan­daş­la­rı­mız gi­bi on­la­rın da sos­yal so­run­la­rı, eko­no­mik so­run­la­rı, kül­tü­rel so­run­la­rı var­dır. On­la­rın so­run­la­rı ol­ma­dı­ğı an­la­mın­da söy­le­mi­yo­rum; ama, et­nik an­lam­da bir Kürt so­ru­nu yok­tur; çün­kü, biz, bin yıl­dır ai­le mil­let ol­muş bir mil­le­tiz. Ba­kın, be­nim eşim Kürt va­tan­daş­la­rı­mız­dan; hiç­bir prob­le­mi­miz yok. Türk va­tan­daş­la­rın­dan kız alan bin­ler­ce de, mil­yon­lar­ca da Kürt va­tan­daş­la­rı­mız var; ai­le mil­let ol­mu­şuz; bin yıl­lık ta­ri­hi­miz, bir­lik­te ya­şa­ma he­ye­ca­nı­mız, bir­lik­te ira­de or­ta­ya koy­ma­mız, ta­sa­da ve kı­vanç­ta bir­li­ği­miz ar­tık bü­tün­leş­miş ve bi­zi mil­let ya­pan bü­tün de­ğer­ler kay­naş­mış­tır. Do­la­yı­sıy­la, bu­nu, tu­tup, bir et­nik so­run­muş gi­bi, bir Kürt so­ru­nu, et­nik so­run­muş gi­bi ta­rif et­mek, bu mil­le­te ya­pı­la­cak en bü­yük hak­sız­lık­tır. Ha, Kürt va­tan­daş­la­rı­mı­zın da, Türk va­tan­daş­la­rı­mı­zın da, baş­ka va­tan­daş­la­rı­mı­zın da so­run­la­rı var mı­dır; he­pi­mi­zin so­run­la­rı var; eko­no­mik so­run­la­rı­mız var, sos­yal so­run­la­rı­mız var, ifa­de öz­gür­lü­ğün­de so­run­la­rı­mız var, din ve vic­dan öz­gür­lü­ğün­de so­run­la­rı­mız var; ama, bu, mil­le­tin te­mel so­run­la­rı­dır. Böl­ge­le­ra­ra­sı kal­kın­mış­lık far­kı, gü­ney­do­ğu ve do­ğu­da­ki ge­ri kal­mış­lık, ül­ke­nin baş­ka böl­ge­le­rin­de de var, Yoz­gat’ta da var, Kas­ta­mo­nu’da da var; ya­ni, bu te­mel so­run­la­rı, sa­de­ce o böl­ge­ye ait, o böl­ge­nin hal­kı­na ait bir so­run gi­bi ifa­de eder­ken, bu­nu et­nik ya­pı­ya bü­rün­dür­mek, et­nik an­lam­da ifa­de et­mek, bu mil­le­te ya­pı­la­cak en bü­yük hak­sız­lık olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Hü­kü­me­tin ge­tir­di­ği bu ta­sa­rı­yı des­tek­le­di­ği­mi­zi söy­le­dim. Bu ta­sa­rı­nın ile­ri­de ya­ra­ta­ca­ğı sı­kın­tı­la­rın ve­ba­li de gü­na­hı da Hü­kü­me­te ait­tir, İk­ti­dar ta­ra­fı­na ait­tir. Biz, sı­kın­tı­la­rın ola­bi­le­ce­ği ka­na­atin­de­yiz; an­cak, sı­kın­tı­lar ya­sa­nın özün­den ol­maz, uy­gu­la­ma­da olur; uy­gu­la­ma­yı ya­pa­cak da Hü­kü­me­tin ken­di­si­dir, ida­re­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu ya­sa­yı ge­niş yo­rum­la­ma­dan, ya­ni bu yet­ki­ler alın­dı, çok ge­niş, ya­sa­da ol­ma­yan an­lam­da yo­rum­la­na­rak bir­ta­kım hu­zur­suz­luk­la­rın, bir­ta­kım in­san­la­rın ra­hat­sız ol­ma­sı­nın önü ke­sil­me­li­dir. Bu ya­sa, be­nim gör­dü­ğüm ka­da­rıy­la, te­rö­ris­te ve te­rö­re, ya­ni bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne kast eden­le­re kar­şı acı­ma­sız şe­kil­de ge­niş ola­rak uy­gu­lan­ma­lı; ama, ifa­de öz­gür­lü­ğü, dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü, din ve vic­dan öz­gür­lü­ğü ala­nın­da çok ge­niş yo­rum­lan­ma­ma­lı­dır; çün­kü, bu mil­le­tin de­ğer­le­ri, bir mil­le­tin de­ğer­le­ri ol­ma­dan mil­le­ti ayak­ta tu­ta­ma­yız, de­ğer­le­ri­mi­zi de yok sa­ya­ma­yız. Cum­hu­ri­yet, bu mil­le­tin de­ğer­le­ri üze­ri­ne in­şa edil­miş ve mil­let, ken­di de­ğer­le­riy­le cum­hu­ri­ye­tin il­ke­le­ri­ni be­nim­se­miş­tir. Cum­hu­ri­ye­tin de­ğer­le­ri ile mil­le­tin de­ğer­le­ri­nin ça­tış­tı­ğı hiç­bir nok­ta yok­tur; do­la­yı­sıy­la, cum­hu­ri­ye­tin de­ğer­le­ri­ni fark­lı, mil­le­tin de­ğer­le­ri­ni fark­lı fark­lı, san­ki, bun­la­rı bir­bi­riy­le ça­tı­şı­yor­muş gi­bi gös­ter­mek de, bu ül­ke­ye ya­pı­la­cak, bu ül­ke­nin bü­tün­cül ya­pı­sı­na ya­pı­la­cak en bü­yük kö­tü­lük olur.

Do­la­yı­sıy­la, biz di­yo­ruz ki: Bu mil­let, özün­de ai­le mil­le­ti ol­muş­tur, et­nik bir so­ru­nu yok­tur. Ana­ya­sa­mı­zın 66 ncı mad­de­si, bu coğ­raf­ya­da ya­şa­yan ve ken­di­ni bu va­ta­nın ev­la­dı ka­bul eden her­ke­si, üst kim­lik ola­rak Türk ka­bul eder. Bu üst kim­li­ğin al­tın­da, el­bet­te, de­ği­şik kül­tür­ler­den, de­ği­şik et­nik ya­pı­lar­dan in­san­lar var­dır; ama, bu in­san­lar da, ka­der­de, kı­vanç­ta, ta­sa­da bir ol­muş, be­ra­ber ol­muş, bu ül­ke­nin kur­tu­lu­şu­na, bu ül­ke­nin ku­rul­ma­sı­na, bir­lik­te, kan­la­rıy­la, can­la­rıy­la ka­tıl­mış in­san­lar­dır. Do­la­yı­sıy­la, hiç­bir ayı­rım, Şır­nak’tan Edir­ne’ye ka­dar, Kars’tan An­tal­ya’ya ka­dar hiç­bir va­tan­da­şı­mız, ken­di­si­ni bir baş­ka­sın­dan üs­tün ad­det­me hak­kı­na, hu­ku­ku­na sa­hip de­ğil­dir. Her­kes, ya­sa­lar önün­de bi­rin­ci sı­nıf va­tan­da­şı­mız­dır; her­kes, ya­sa­lar önün­de fır­sat eşit­li­ği­ne, ifa­de öz­gür­lü­ğü­ne, kül­tü­rel hak­la­rı­nı so­nu­na ka­dar ya­şa­ma­ya sa­hip­tir; ama, bu mil­le­tin bir­li­ği­ni, bü­tün­lü­ğü boz­ma­ya ça­lı­şan, bu va­ta­na kas­tet­miş düş­man­la­rı­mız var­dır. İç düş­man­la­rı­mız var­dır; evet, var­dır; çün­kü, Kâmran Be­yin ki­ta­bın­da bir şey var “ken­di ül­ke­si­ne ha­in ye­tiş­ti­ren, Tür­ki­ye gi­bi, baş­ka bir ül­ke yer­yü­zün­de yok” di­yor; doğ­ru, iç düş­man­la­rı­mız var­dır. Bun­dan şahsî men­fa­at uman, bun­dan bes­le­nen, bun­dan çı­kar sağ­la­yan züm­re­ler var­dır, şa­hıs­lar var­dır; ama, ya­ban­cı­la­rı unut­ma­mak la­zım. Ulus­la­ra­ra­sı plat­form­lar­da, özel­lik­le Hü­kü­me­te dü­şen gö­rev, Tür­ki­ye üze­rin­de oy­na­mak is­te­dik­le­ri oyun­lar­dan on­la­rı cay­dır­mak­tır; ya­ni, bir Roj TV’yi, Da­ni­mar­ka gi­bi sı­ra­dan bir ül­ke­ye iki se­ne­dir ka­pat­tı­ra­ma­mak, ka­pat­tı­ra­ma­mak, Tür­ki­ye gi­bi bü­yük bir ül­ke­ye ya­kış­ma­yan bir du­rum­dur. Mu­ha­tap­la­rı­mız, hiç­bir hu­kukî ulus­la­ra­ra­sı hük­mün ar­ka­sı­na sak­la­na­maz­lar; ya­ni, bir ül­ke­ye düş­man­lık bes­le­yen bir ya­yı­nı, ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler­le ya­yın yap­tı­rı­yor­muş­ca­sı­na… On­la­rı ko­ru­ya­cak hiç­bir ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me yok­tur; çün­kü, ak­si tak­dir­de, Tür­ki­ye’nin oy­na­ya­ca­ğı da bir­sü­rü oyun var­dır; ama, Tür­ki­ye gi­bi bü­yük bir ül­ke­ye…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Sa­rı­baş, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) - …baş­ka ül­ke­le­rin içiş­le­ri­ne ka­rış­mak gi­bi bir du­rum ya­kış­maz; çün­kü, bü­yük ül­ke ol­ma­nın fa­zi­le­ti hu­ku­ka uy­mak, in­san hak­la­rı­na uy­mak, de­mok­ra­si­ye uy­mak ve hu­ku­kun te­mel ola­rak üs­tün­lü­ğü­nü ka­bul et­mek­ten ge­çer. Bi­zim, ta­ri­hi­miz­de de, Al­lah’a çok şü­kür, mil­let ola­rak hiç­bir ka­ra le­ke­miz yok­tur. Ta­ri­hi­miz­de de, hiç­bir ül­ke­nin bö­lün­me­si­ne, par­ça­lan­ma­sı­na des­tek ol­ma­mı­şız. Ta­ri­hi­miz­de de, hep in­san­lı­ğın onu­ru için, in­san­lı­ğın du­ru­şu için, in­san­lı­ğın kay­naş­ma­sı için hiz­met et­miş bir ül­ke­yiz. Üç kı­ta­da in­san­lı­ğa me­de­ni­ye­ti öğ­ret­miş bir mil­le­tin ev­lat­la­rı­yız. Do­la­yı­sıy­la, ulus­la­ra­ra­sı mu­ha­tap­la­rı­mı­za da ke­sin ve ka­rar­lı bir şe­kil­de, ül­ke­miz üze­rin­de oy­na­dık­la­rı oyun­la­rın­dan vaz­geç­me­le­ri ge­rek­ti­ği­ni, ak­si tak­dir­de ge­re­ken ce­va­bın ve­ri­le­ce­ği­ni, ka­rar­lı bir şe­kil­de, ira­de­li bir şe­kil­de or­ta­ya koy­ma­mız la­zım. Yok­sa, iş­te, ge­lir­ler, böl­ge­niz­de, efen­dim, “he­le biz ken­di iş­le­ri­mi­zi bir bi­ti­re­lim…” Evet, ken­di iş­le­ri­niz önem­li­dir; ama, o za­man bı­ra­kın, biz ken­di işi­mi­zi de ken­di­miz bi­ti­re­lim de­mek ge­re­kir. Ben­ce, iki se­ne­dir Kan­dil Da­ğı di­ye bir dağ ol­ma­ma­lıy­dı. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, onu be­ce­re­bi­le­cek bü­yük­lük­te­dir, güç­te­dir, ka­rar­lı­lık­ta­dır. Bu mil­le­tin bü­tün ev­lat­la­rı, Kan­dil Da­ğı­nın yok ol­ma­sı için ca­nı­nı ver­me­ye da­hi ra­zı­dır; ama, Hü­kü­met de bu ka­rar­lı­lı­ğı, bu ira­de­yi or­ta­ya koy­ma­lı, hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü, hu­kuk pren­sip­le­ri da­hi­lin­de te­rö­rist­ler­le so­nu­na ka­dar mü­ca­de­le et­me­li­dir.

Şu­nu son de­fa söy­lü­yo­rum: As­la, te­rör, bir si­yasî par­ti­nin so­ru­nu de­ğil­dir, bu mil­le­tin te­mel so­ru­nu­dur; de­fe­dil­me­si ge­re­kir, mü­ca­de­le edil­me­si ge­re­kir ve biz bu mü­ca­de­le­de ha­yat­la­rı­nı kay­be­den bü­tün şe­hit­le­ri­mi­ze Al­lah’tan rah­met di­li­yo­ruz, ke­der­li ai­le­le­ri­ne sa­bır, baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­ruz ve ül­ke­mi­zin bu ba­di­re­le­ri de at­la­ta­ca­ğı­na, bun­la­rın ge­çi­ci ol­du­ğu­na ina­nı­yo­ruz. Bu mil­let, geç­miş­te, ta­ri­hin­de çok ba­di­re­ler at­lat­mış­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Sa­rı­baş, lüt­fen, te­şek­kür cüm­le­niz…

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) - … te­rör be­la­sı­nı da da­ğı­ta­cak­tır di­yo­rum; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan; bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Uzun za­man­dan be­ri Tür­ki­ye’nin gün­de­min­de olan çok önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz.

Yak­la­şık otuz yıl­dan be­ri, Tür­ki­ye­mi­zin en gü­zel kö­şe­le­rin­den bi­ri olan Gü­ney­do­ğu ve Do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­sin­de ya­şa­nan olay­lar he­pi­mi­zi de­rin­den üz­mek­te­dir. 30 000’in üze­rin­de ve­ri­len ka­yıp, 100 mil­yar do­lar ci­va­rın­da ya­pı­lan har­ca­ma, bu ola­yın bo­yu­tu­nun ne ka­dar bü­yük ol­du­ğu­nu gös­te­ren ra­kam­lar­dır.

Bu mil­le­ti­miz te­rör­den çok çek­ti; çok kan akı­tıl­dı, çok ma­sum in­san ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. 1987-1992 yıl­la­rı ara­sın­da Si­irt’te gö­rev yap­tım. Ge­çen, bir fo­toğ­ra­fa ba­kar­ken, be­nim­le be­ra­ber ay­nı ka­re­de yer alan, o dö­ne­min Si­irt Be­le­di­ye Baş­ka­nı Sa­yın Mah­mut Ça­lap­ku­lu, Şir­van Be­le­di­ye Baş­ka­nı Sa­yın Mü­nip Şe­ra­fet­ti­noğ­lu, Şir­van Be­le­di­ye­si Ya­zı İş­le­ri Mü­dü­rü Sa­yın Adil Kap­lan, Şir­van İl Ge­nel Mec­li­si üye­si Ab­dül­ke­rim Cel­lek, be­nim­le ay­nı fo­toğ­raf ka­re­si içe­ri­sin­de yer alan isim­ler; ama, ma­ale­sef, bun­la­rı te­rö­re kur­ban ver­dik. Da­ha dün gi­biy­di Sa­yın Mah­mut Ça­lap­ku­lu’nun ce­na­ze­sin­de, Si­irt’te göz­yaş­la­rı­mı­zı dök­tük. Onun için, ya­ra­mız bü­yük, acı­mız bü­yük, ül­ke ola­rak kay­bet­tik­le­ri­miz da­ha bü­yük; ama, ar­tık, bu­na bir son ver­me­nin za­ma­nı gel­miş­tir. El­bet­te, te­rör­le mü­ca­de­le eder­ken böy­le ya­sa­la­rın çı­ka­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor, bir ih­ti­yaç; ama, ola­yı sa­de­ce bir ka­nun bo­yu­tu­na in­dir­ger­sek, onun dı­şın­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bir­çok hu­su­su ih­mal eder­sek, ne ka­dar ka­nun çı­ka­rır­sak çı­ka­ra­lım bir ne­ti­ce al­ma­nın müm­kün ola­ma­ya­ca­ğı­nı hep be­ra­ber gö­re­ce­ğiz.

Ar­tık, biz, He­re­kol Da­ğın­da, Ga­bar Da­ğın­da si­lah ses­le­ri de­ğil, kuş ses­le­ri duy­mak is­ti­yo­ruz, ko­yun ve ku­zu me­le­me­le­ri­ni duy­mak is­ti­yo­ruz. O böl­ge­ler­den dost­luk ve kar­deş­lik ses­le­ri­nin, şar­kı­la­rı­nın bü­tün Tür­ki­ye'yi sar­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. İş­te, bu­nu ger­çek­leş­tir­mek için, bir mu­ha­le­fet par­ti­si ola­rak, Hü­kü­me­te her tür­lü des­te­ği ver­me­ye ha­zır ol­du­ğu­mu­zu da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

El­bet­te, ka­nun­lar çı­ka­cak, bun­lar ha­ya­ta ge­çe­cek, bun­lar uy­gu­la­na­cak; an­cak, o böl­ge­yi çok iyi bi­len bi­ri­si ola­rak şu­nu da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum ki, o böl­ge­de ya­pıl­ma­sı ge­re­ken çok şey var. Eko­no­mik ted­bir­le­rin alın­ma­sı la­zım. O böl­ge­nin can­lan­dı­rıl­ma­sı, kal­kın­dı­rıl­ma­sı, güç­len­di­ril­me­si la­zım. Ama, bir Teş­vik Ka­nu­nu çı­kar­dık. Da­ha do­ğuş­tan yan­lış ol­du­ğu­nu söy­le­dik. İki­bu­çuk yıl­dan be­ri uy­gu­la­ma­da; ama -o böl­ge­den mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zi gö­rü­yo­rum- Teş­vik Ka­nu­nu­nun o böl­ge­ye he­men he­men hiç­bir kat­kı­sı ol­ma­dı.

İş­te, bu yan­lış­tan dö­nül­me­si la­zım. Eko­no­mik ha­ya­tın can­lan­dı­rıl­ma­sı la­zım. Ya­tı­rım­la­rın git­me­si la­zım. Genç­le­re iş sa­ha­la­rı açıl­ma­sı la­zım. Genç­le­rin kan­dı­rıl­ma­sı­nın önü­ne ge­çe­cek ted­bir­le­rin alın­ma­sı la­zım. Sos­yal ted­bir­le­ri uy­gu­la­mak la­zım. Kül­tü­rel ted­bir­le­ri ha­ya­ta ge­çir­mek la­zım. Eği­tim ko­nu­sun­da ciddî adım­lar at­mak la­zım. Sağ­lık ko­nu­sun­da, o böl­ge­nin ek­sik­lik­le­ri­nin bir an ön­ce gi­de­ril­me­si ge­re­ki­yor. Alt­ya­pı hiz­met­le­ri­nin iyi ha­le ge­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor. Ula­şım­da­ki ciddî prob­lem­le­rin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Hâlâ, o böl­ge­de, oni­ki ay, köy­le­re, bel­de­le­re, ka­sa­ba­la­ra ula­şım imkânı­nın ol­ma­dı­ğı yer­ler var. Bu­ra­la­rın bu sı­kın­tı­la­rı­nın, dert­le­ri­nin bi­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor ve en azın­dan, o böl­ge hal­kı­nın ku­cak­lan­ma­sı ge­re­ki­yor. Te­rör ör­gü­tü ile va­tan­daş­lar ara­sın­da­ki o kes­kin çiz­gi ve ayı­rı­mı çok iyi or­ta­ya ko­yup, te­rör ör­gü­tü­nü tec­rit et­mek ge­re­ki­yor. Ben ina­nı­yo­rum ki, bu olay­lar­dan en çok mağ­dur olan ke­sim, o böl­ge­de ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız­dır. O böl­ge­de­ki va­tan­daş­la­rı­mız ye­rin­den yur­dun­dan ol­du­lar, ev­lat­la­rın­dan ol­du­lar, ge­lir­le­rin­den ol­du­lar, ha­yat­la­rı zin­dan ha­li­ne gel­di; ama, bü­tün bun­la­ra rağ­men, bü­yük ço­ğun­lu­ğu hâlâ dev­le­ti­mi­zin ya­nın­da­dır, dev­le­ti­mi­zin em­rin­de­dir, bö­lün­mez bü­tün­lük için, gö­nül­den Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin des­tek­çi­si­dir. İş­te, bu va­tan­daş­la­rı­mı­zı mut­la­ka ku­cak­la­ma­mız la­zım gel­mek­te­dir. O böl­ge­de­ki boş kad­ro­la­rın ta­mam­lan­ma­sı la­zım; kad­ro­la­rın bü­yük ço­ğun­lu­ğu, hâlâ vekâlet­le ida­re edi­li­yor. O böl­ge­ye gön­de­re­ce­ği­miz ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin çok özel­lik­le­ri ol­ma­sı nok­ta­sın­da dik­kat­li ol­ma­mız la­zım. O böl­ge hal­kı­nı ku­cak­la­ya­cak in­san­la­rı o böl­ge­de gö­rev­len­dir­me­miz la­zım. İs­tih­ba­rat hiz­met­le­ri­nin son de­re­ce iyi ha­le ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir ve yi­ne, is­tih­ba­rat bi­rim­le­ri ara­sın­da­ki ko­or­di­nas­yo­nun mut­la­ka sağ­lan­ma­sı la­zım gel­mek­te­dir. Ma­ale­sef, bu nok­ta­da ciddî ek­sik­lik­le­rin ol­du­ğu açık bir ger­çek­tir ve yi­ne, o böl­ge­de te­rör­le mü­ca­de­le eden gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin eko­no­mik ve sos­yal ba­kım­dan mut­la­ka des­tek­len­me­si ge­re­kir, mut­la­ka güç­len­di­ril­me­si ge­re­kir, mo­ral ola­rak güç­lü ol­ma­la­rı ge­re­kir. O böl­ge­de gö­rev ya­pan ve Tür­ki­ye’nin de­ği­şik yer­le­rin­de gö­rev ya­pan gü­ven­lik güç­le­ri­miz ya­rı­nın eko­no­mik sı­kın­tı­la­rın­dan en­di­şe edi­yor­lar­sa, ço­cuk­la­rı­na iyi bir eği­tim ve­re­me­me­nin üzün­tü­sü içe­ri­sin­de­ler­se, ev­le­rin­de sı­cak bir çor­ba­nın iyi bir şe­kil­de kay­na­ma­sın­dan en­di­şe­le­ri var­sa, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin en iyi şe­kil­de bü­tün per­for­mans­la­rı­nı or­ta­ya ko­ya­bil­dik­le­ri­ni söy­le­me­miz zor­dur. Emek­li olan bir baş­ko­mi­ser, eğer, 600-650 mil­yon li­ray­la ha­ya­tı­nı de­vam et­tir­mek mec­bu­ri­ye­tin­dey­se bun­la­ra sa­hip çık­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

GAP’ın o böl­ge­de bir an ön­ce bi­ti­ril­me­si la­zım, ta­mam­lan­ma­sı la­zım; ama, ne ya­zık ki, GAP’la il­gi­li ola­rak son dö­nem­ler­de ye­ter­li mik­tar­da öde­ne­ğin ay­rıl­dı­ğı­nı söy­le­ye­bil­me­mi­zin zor ol­du­ğu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum ve yi­ne dış­po­li­ti­kay­la il­gi­li ciddî ted­bir­le­rin or­ta­ya ko­nul­ma­sı la­zım. 70 000 000’luk dev bir ül­ke­nin, te­rör ör­gü­tü­nü bes­le­yen dış güç­le­re kar­şı da­ha ka­rar­lı, da­ha du­yar­lı, da­ha inanç­lı ha­re­ket et­me­si ge­re­kir. İş­te, bi­raz ön­ce Sa­yın Mil­let­ve­ki­li de bah­set­ti; bir Roj TV me­se­le­si, Kan­dil Da­ğı me­se­le­si ve ya­nı ba­şı­mız­da ve ya­nı ba­şı­mız­da­ki ül­ke­ler­de te­rör ör­gü­tü men­sup­la­rı­nın bes­len­me me­se­le­si. Biz, 70 000 000’luk bü­yük bir ül­ke­yiz. 600 000 nü­fus­lu di­na­mik bir or­du­ya sa­hi­biz. 200 000 nü­fus­lu, çok di­ra­yet­li, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da ken­di­si­ni çok iyi ye­tiş­tir­miş em­ni­yet güç­le­ri­ne sa­hi­biz ve en azın­dan, ar­tık, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da son de­re­ce du­yar­lı, ken­di­ni iyi ye­tiş­tir­miş ve bu nok­ta­da tec­rü­be­li ol­muş gü­ven­lik güç­le­ri­miz var ve 70 000 000’luk bir ül­ke­nin bü­tün si­yasî par­ti­le­ri de te­rör nok­ta­sın­da Hü­kü­me­tin ya­nın­da ve des­tek­çi­si ol­du­ğu­nu da ifa­de edi­yor. İş­te, böy­le bir nok­ta­da, Hü­kü­me­tin bu nok­ta­da da­ha du­yar­lı, da­ha ka­rar­lı, da­ha inanç­lı ol­ma­sı la­zım ve dış­po­li­ti­ka nok­ta­sın­da da üze­ri­ne dü­şe­ni bi­hak­kın ye­ri­ne ge­tir­me­si ge­rek­mek­te ve yi­ne psi­ko­lo­jik ha­rekât nok­ta­sın­da da bü­tün ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın üze­ri­ne dü­şen gö­re­vi de ye­ri­ne ge­tir­me nok­ta­sın­da du­yar­lı­lık­la­rı­nı sür­dür­me­le­rin­de fay­da mü­la­ha­za et­mek­te­yim.

To­par­la­ya­cak olur­sak, te­rör me­se­le­si, Tür­ki­ye’nin en ön­ce­lik­li me­se­le­si­dir, en ön­ce hal­le­dil­me­si ge­re­ken bir me­se­le­dir. Da­ha dün bir eri­mi­zi da­ha şe­hit ver­dik ve son gün­ler­de şe­hit sa­yı­la­rı­mız her ge­çen gün art­mak­ta­dır. O ne­den­le, bu işin üze­rin­den hiç­bir si­yasî dü­şün­ce içe­ri­sin­de ol­ma­dan…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kan­do­ğan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - …hiç­bir si­yasî mü­la­ha­za içe­ri­sin­de ol­ma­dan, bu me­se­le­nin hal­le­dil­me­si nok­ta­sın­da, ka­nun ih­ti­ya­cı var­sa onun des­tek­len­me­si, de­min say­mış ol­du­ğum ha­ya­ta mut­la­ka ge­çi­ril­me­si ge­re­ken ted­bir­le­rin ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si nok­ta­sın­da da, biz, Doğ­ru Yol Par­ti­si ola­rak Hü­kü­me­te hep des­tek ola­ca­ğı­mı­zı, bu ko­nu­lar­da ata­ca­ğı her adı­mı des­tek­le­ye­ce­ği­mi­zi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Ar­tık, bu me­se­le­nin bit­me­si la­zım. Ar­tık, Tür­ki­ye, te­rör me­se­le­si­ni hal­let­miş, di­ğer me­se­le­le­ri­ni önp­la­na alan, eko­no­mik kal­kın­ma, ge­liş­me nok­ta­sın­da at­ma­sı ge­re­ken adım­la­rı atan bir ül­ke ol­ma­sı la­zım. iş­te, dün Do­ku­zun­cu Kal­kın­ma Pla­nı­nı gö­rüş­tük. Ora­da bir he­def ko­nul­du; 10 000 do­lar he­de­fi. Keş­ke, te­rö­re ayı­ra­ca­ğı­mız kay­nak­la­rı ül­ke­nin eko­no­mik kal­kın­ma nok­ta­sın­da har­ca­sak, 10 000 do­lar de­ğil 15 000 do­lar ol­say­dı keş­ke; ama, geç­miş­te -ra­kam­lar bel­ki tam sağ­lık­lı de­ğil ama- 100 mil­yar do­la­ra ya­kın bu ül­ke­nin te­rö­re bir kay­nak ayır­dı­ğı söy­le­ni­yor. Eğer, o kay­nak, Tür­ki­ye’nin ge­liş­me­si, kal­kın­ma­sı nok­ta­sın­da har­can­mış ol­say­dı, bu­gün, Tür­ki­ye, çok da­ha fark­lı nok­ta­lar­da mut­la­ka ola­cak­tı; ama, ümi­di­mi­zi kır­ma­ya­lım, ümi­di­mi­zi kes­me­ye­lim. Hep be­ra­ber, el ele, gö­nül gö­nü­le olur­sak, bu me­se­le­nin de üs­te­sin­den ge­le­ce­ği­mi­ze ina­nı­yor, bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Hü­kü­met adı­na, Ada­let Ba­ka­nı Sa­yın Ce­mil Çi­çek.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Önem­li bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz. Keş­ke böy­le bir ya­sa ta­sa­rı­sıy­la, Hü­kü­met ola­rak, hu­zu­ru­nu­za gel­me­miş ol­say­dık. Se­vim­siz bir ta­sa­rı ol­du­ğu­nun far­kın­da­yız, bi­li­yo­ruz; an­cak, si­ya­set ya­pan in­san­lar ola­rak, za­man za­man, bu tür­lü sı­kın­tı­lar­la, bu tür­lü zor­luk­lar­la da kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı­mız, ka­la­ca­ğı­mız da bir ger­çek­tir. Afe­rin ala­cak ya­sa­lar var­ken, ya­şa, var ol, as­lan ba­kan, iyi ki sen var­sın tar­zın­da met­hü­se­na ala­cak ya­sa­lar var­ken, bun­la­rı ge­tir­mek var­ken, he­pi­mi­zin yü­re­ği­ni ya­kan bu tip olay­la­rı çöz­mek için ya­sa ta­sa­rı­la­rı ge­tir­mek, hem de bir­kı­sım in­san­la­rı­mı­zın ka­fa­sın­da ba­zı kuş­ku­lar, ba­zı te­red­düt­ler var­ken, ol­ma­ya de­vam eder­ken, cep te­le­fon­la­rı­nı­za me­saj­lar ge­lir­ken, gel­me­ye ça­lı­şır­ken, böy­le bir ya­sa ta­sa­rı­sıy­la hu­zu­ru­nu­za gel­mek, bu da bi­zim ka­de­ri­miz­de olan bir hu­sus. Ama, şu­nu bil­me­miz la­zım; te­rör, bu­gün, Tür­ki­ye’nin bir ger­çe­ği­dir ve ye­ni bir ger­çek de de­ğil­dir. Bu­ra­da de­ğer­li ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rı­mız ge­nel bir ra­kam ve­ri­yo­ruz; iş­te, 30 000’den faz­la in­sa­nı­mı­zı bu uğur­da şe­hit ver­dik. Hep­si­ne Al­lah’tan rah­met di­li­yo­ruz. Bu uğur­da gö­rev ya­pan bü­tün gü­ven­lik bi­rim­le­ri­mi­ze şük­ran­la­rı­mı­zı, min­net­le­ri­mi­zi, te­şek­kür­le­ri­mi­zi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Bu ül­ke­de ya­şa­dı­ğı­mız sü­re­ce, el­bet­te, ül­ke­nin bir­li­ği, dir­li­ği, bü­tün­lü­ğü ne­yi ge­rek­ti­ri­yor­sa, bu­nun ge­re­ği ya­pı­la­cak­tır; mev­zu­at ola­rak da ya­pı­la­cak­tır, baş­ka tür­lü de ya­pı­la­cak­tır. Bu, sa­de­ce bu Hü­kü­me­tin de­ğil, bun­dan ev­vel­ki hü­kü­met­le­rin yap­tı­ğı gi­bi bun­dan son­ra­ki hü­kü­met­le­rin de en ön­ce­lik­li gö­re­vi­dir ve böy­le de ola­cak­tır. Bu mü­ca­de­le­ye kim des­tek ve­ri­yor­sa, bu Hü­kü­me­te des­tek ve­ri­yor de­ğil, ül­ke­nin bir­li­ği­ne bü­tün­lü­ğü­ne, hu­zu­ru­na, ba­rı­şı­na des­tek ve­ri­yor de­mek­tir. Bun­dan do­la­yı da kim kat­kı sağ­la­dıy­sa, sağ­lı­yor­sa, sağ­la­ya­cak­sa, hep­si­ne, tek­rar, te­şek­kür ede­rim.

Tür­ki­ye’nin bir ger­çe­ği, ay­nı za­man­da böl­ge­nin bir ger­çe­ği ve te­rör ol­gu­su dün­ya­nın da bir ger­çe­ği­dir. Bu­nu kim­se gö­zar­dı ede­mez ve bu­gün yer­yü­zün­de hiç­bir dev­let yok­tur ki, hiç­bir ül­ke yok­tur ki, en ge­liş­miş olan­lar da da­hil, yüz­de yüz te­rör sal­dı­rı­la­rı­na kar­şı ken­di­si­ni ko­ru­muş ol­sun. Böy­le bir em­ni­yet, böy­le bir gü­ven­lik hiç­bir ül­ke için söz ko­nu­su de­ğil. Onun için, her ül­ke ken­di var­lı­ğı­nı, ken­di de­ğer­le­ri­ni, ken­di bü­tün­lü­ğü­nü, ken­di dü­ze­ni­ni ko­ru­mak adı­na ne ge­re­ki­yor­sa on­la­rı ya­pı­yor, bi­zim de yap­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız esas iti­ba­riy­le bu­dur. An­cak bu me­se­le­yi de­ğer­len­di­rir­ken sa­de­ce bir ce­za hu­ku­ku me­se­le­si ola­rak al­ma­ma­mız ge­rek­ti­ği­ni hep ifa­de et­me­ye ça­lış­tım; ya­ni, bu ka­nun çı­kar­sa bü­tün iş­ler bit­miş ola­cak gi­bi bir iyim­ser­li­ğe hiç kim­se ka­pıl­ma­ma­lı­dır. Böy­le bir iyim­ser­lik, bel­ki de te­rö­re en bü­yük des­te­ği ver­mek olur; çün­kü, te­rör, de­vam eden bir sü­reç, di­na­mik bir ol­gu, bu­gün bu şe­kil­de ya­rın baş­ka bir şe­kil­de, bu­gün bu ör­güt al­tın­da ya­rın baş­ka bir ör­güt al­tın­da var­lı­ğı­nı sür­dü­ren bir ol­gu. Do­la­yı­sıy­la, bir ya­sa çı­ka­cak, bu ya­say­la bü­tün bu iş­ler or­ta­dan kal­ka­cak di­yor isek, böy­le bir de­ğer­len­dir­me yan­lı­şı­na Hü­kü­met ola­rak biz düş­me­dik, kim­se de düş­me­me­li­dir.

Ya­say­la ol­maz, ama, ya­sa­sız da ol­maz. İş­te, biz, bu ya­say­la, ya­sa­sız ol­maz kıs­mı­nın bir bö­lü­mü­nü dü­zen­le­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz; çün­kü, şu an, Tür­ki­ye’nin şu ve­ya bu böl­ge­sin­de ha­ya­tı­nı or­ta­ya ko­ya­rak ül­ke­nin bir­li­ği ve dir­li­ği için mü­ca­de­le ve­ren in­san­lar, bi­zim yet­ki­le­re ih­ti­ya­cı­mız var, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın ye­ni baş­tan göz­den ge­çi­ril­me­si­ne ih­ti­ya­cı­mız var di­yor. Ya­ni, du­rup du­rur­ken bu ya­sa ni­ye gel­di di­yor­sa­nız, bu ih­ti­yaç­tan do­la­yı gel­di. Bu­nu her­ke­sin iyi an­la­ma­sı la­zım. Özel­lik­le cep te­le­fon­la­rı­nı­za me­saj gön­de­ren çev­re­le­rin çok iyi an­la­ma­sı la­zım! Du­rup du­rur­ken bu ya­sa Mec­li­sin gün­de­mi­ne gel­me­di, bir ih­ti­yaç­tan gel­di, bu ih­ti­yaç­la sı­nır­lı tut­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz ve şu ka­dar se­ne­lik tec­rü­bem içe­ri­sin­de söy­lü­yo­rum ki, dü­zen­len­me­si en zor olan ya­sa­dır bu, en zo­ru. En zor ol­du­ğu için uy­ku­muz ka­çar­ca­sı­na, kim­se ra­hat­sız ol­ma­sın; ama, kim­se­nin de ca­nı yan­ma­sın, bu ül­ke­de kan dö­kül­me­sin, kim­se kin kus­ma­sın adı­na  uy­ku­muz ka­çar­ca­sı­na her cüm­le­si­ne, her vir­gü­lü­ne dik­kat ede­rek bir den­ge­yi kur­ma­ya ça­lış­tık. Ne­dir o den­ge di­yor­sa­nız: Bir ta­raf­ta gü­ven­lik ih­ti­ya­cı var, öbür ta­raf­ta da öz­gür­lük ta­le­bi var. Kan­ta­rın to­pu­nu o ta­ra­fa, bu ta­ra­fa ka­çır­ma­dan bu den­ge­yi kur­mak ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­dük; ama, bu­nun söy­len­di­ği ka­dar da ko­lay ol­ma­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Bü­tün ce­za hu­ku­ku­nun, ce­za içe­ren  ka­nun­la­rın iki ta­ne te­mel ama­cı var; bir ta­ne­si, hak ve öz­gür­lük­le­ri te­mi­nat al­tı­na al­mak; ikin­ci­si de, ka­mu dü­ze­ni­ni te­sis et­mek.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ka­mu dü­ze­ni adı­na öz­gür­lük­ler­den fe­da ede­me­yiz; ama, öz­gür­lük­ler adı­na da ül­ke­yi bir kao­sun içe­ri­si­ne sü­rük­le­ye­me­yiz. Ka­mu dü­ze­ni­ni te­sis ede­mez­se­niz hiç­bir öz­gür­lü­ğü kul­lan­ma şan­sı­nız yok­tur. Bu­gün öz­gür­lük Irak’ta var mı, var mı Irak’ta? Se­ya­hat öz­gür­lü­ğü­nüz var mı; mülk edin­me öz­gür­lü­ğü­nüz var mı; top­lan­tı, gös­te­ri yü­rü­yü­şü hak­kı­nı kul­lan­ma imkânı­nız var mı? İs­ter­se­niz en mo­dern ana­ya­sa­yı ge­ti­rin Irak’a ka­bul et­ti­rin, is­ter­se­niz en mo­dern ce­za ya­sa­sı­nı ge­ti­rin Irak’a ka­bul et­ti­rin… Ka­mu dü­ze­ni bo­zul­duk­tan son­ra ül­ke­nin ne­ler kay­bet­ti­ği­ni -bı­ra­kın Irak’ı- biz 80 ön­ce­si ya­şa­dık, 80 son­ra­sı da za­man za­man ya­şa­dık. O hal­de bu ya­sa ni­ye ge­ti­ril­di di­yor­sa­nız, iş­te bir ta­raf­tan ka­mu dü­ze­ni­ni te­sis et­mek; ama, öbür ta­raf­ta da hak ve öz­gür­lük­le­ri bel­li bir te­mi­nat al­tı­na al­mak. Bu­nun söy­len­di­ği ka­dar ko­lay ol­ma­dı­ğı­nı bil­di­ği­miz için­dir ki, her­ke­sin iyi ni­yet­le bu nok­ta­da  yak­la­şı­mı­nı, kat­kı­sı­nı bek­le­dik. Des­tek ve­ren­le­re hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum.  Bu ya­sa­yı be­ğe­nen­ler olur, be­ğen­me­yen de olur; ama, ben bi­li­yo­rum ki, bu­gün bu­ra­da söz alan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın hep­si da­ha iyi bir ya­sa çık­sın di­ye bir ça­ba­nın, bir gay­re­tin içe­ri­sin­de ol­du­lar; ama, bu ya­sa ta­sa­rı­sı ya da hat­ta tas­la­ğı, tas­la­ğın tas­la­ğı gün­de­me gel­di­ğin­den be­ri bir­kı­sım de­ğer­len­dir­me­ler ol­du. Bu de­ğer­len­dir­me­ler as­lın­da si­yasî de­ğer­len­dir­me­ler­di. Bun­la­rı bel­li öl­çü­de an­la­yış­la kar­şı­lı­yo­ruz; an­cak, bi­zim hu­zu­ru­nu­za ge­tir­di­ği­miz ya­sa ta­sa­rı­sı bir hu­kukî dü­zen­le­me­dir. Biz bu­ra­da bir hu­kukî çer­çe­ve çiz­me­ye, ka­nun­suz suç ve ce­za ol­maz il­ke­sin­den, hu­ku­kun te­mel ku­ra­lın­dan ha­re­ket­le bu alan­da­ki fi­il­le­ri, kul­la­nı­la­cak yet­ki­le­ri, kul­la­na­cak ma­kam­la­rı, so­ruş­tur­ma usul­le­ri­ni ola­bil­di­ğin­ce net, açık­ça or­ta­ya koy­ma­ya ça­lış­tık.

Eğer, bu ya­sa ta­sa­rı­sın­da be­ğe­nil­me­yen hu­sus­lar var­sa, ek­sik olan hu­sus­lar var­sa, te­le­viz­yon­lar­da ve­ya me­saj­lar­la ge­nel ge­çer ifa­de­ler ye­ri­ne, o mad­de­yi öy­le de­ğil de şöy­le dü­zen­ler­sek da­ha uy­gun olur tar­zın­da tek­lif bek­le­dik. Doğ­ru­su, şu ana ka­dar da bi­ze di­şe do­ku­nur bir tek­lif gel­me­di. Hat­ta, An­ka­ra’ya ka­dar ge­len­ler ol­du; biz ken­di­le­ri­ne, “içi­niz­den iki hu­kuk­çu se­çin, 25 ki­şiy­le, 30 ki­şiy­le, 50 ki­şiy­le bu tür­lü me­se­le­le­ri ko­nuş­mak­ta, dü­zen­le­me yap­mak­ta zor­luk var, otu­run, ko­nu­şun, tek­li­fi­niz ney­se iki hu­kuk­çu ar­ka­daş ge­tir­sin onu, bak, alt ko­mis­yon­da biz bun­la­rın hep­si­ni din­le­me­ye va­rız” de­dik. Hiç kim­se­den ha­ber çık­ma­dı. Ken­di­le­ri­ne ha­ber ve­ril­di­ği hal­de, “bu­gün işi­miz var, ben de­ğil de öbür ar­ka­da­şı­mız gel­sin…” Hiç kim­se gel­me­di.

Eğer, fi­lan­ca mad­de­de öz­gür­lü­ğü kı­sıt­la­yan bir mad­de, bir hü­küm, bir fık­ra var di­yor­sa­nız, özel­lik­le te­rö­re des­tek an­la­mın­da, o za­man si­zin tek­li­fi­niz ne? Si­yasî de­ğer­len­dir­me­ler için kim­se­nin An­ka­ra’ya ka­dar zah­met et­me­si­ne ge­rek yok. Za­ten, te­le­viz­yon­lar­da biz bun­la­rı din­li­yo­ruz ve azamî öl­çü­de is­ti­fa­de et­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz, ça­lış­tık. O za­man siz­den me­tin bek­li­yo­ruz de­dik. Her­kes ez­be­ri­ni oku­du, on­dan son­ra çek­ti git­ti. Kim­se bir tek cüm­le bu nok­ta­da -açık söy­lü­yo­rum ba­kın, ta­ri­he not düş­mek adı­na- bel­ki ken­di ara­la­rın­da ko­nuş­tu­lar, bel­ki bir si­yasî me­saj ko­nu­su yap­tı­lar; ama, hu­kukî dü­zen­le­me­ye ge­lin­ce, işin zor olan kıs­mı­na hiç kim­se ya­naş­ma­dı. Bu­nu her­ke­sin de bil­me­si ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Ta­bi­atıy­la, te­rör ola­yı, bir ce­za hu­ku­ku ola­yı de­ğil. Bir­çok yö­nüy­le ted­bir­le­rin alın­ma­sı la­zım. Bü­tün cum­hu­ri­yet hü­kü­met­le­ri de bu­nu al­ma­ya ça­lı­şı­yor. Hiç­bir hü­kü­me­tin te­rör­le mü­ca­de­le­de ka­rar­sız­lı­ğı di­ye bir şey söz ko­nu­su ola­maz; çün­kü, bu ka­rar­sız­lı­ğın be­de­li­nin çok ağır ol­du­ğu­nun, hü­kü­met et­me be­ce­ri­si­ni gös­te­ren, hü­kü­met et­mek­te olan her si­yasî he­yet, her si­yasî ik­ti­dar bu­nun far­kın­da­dır; ama, şu­nu bi­li­yo­ruz ki, te­rö­rü ayak­ta tu­tan dış des­tek­tir bü­yük öl­çü­de. İç şart­lar, bel­ki bu­nun azal­ma­sı­na, art­ma­sı­na, da­ral­ma­sı­na, ge­niş­le­me­si­ne te­sir ede­bi­lir; ama, bi­li­yo­ruz ki, bu­gün Tür­ki­ye’de ey­lem ko­yan her te­rör ör­gü­tü­nün ar­ka­sın­da mut­lak su­ret­te bir dış des­tek var­dır, hem de bir de­ğil, bir­den faz­la var­dır. Bü­tün cum­hu­ri­yet hü­kü­met­le­ri de, bun­la­rın isim­le­ri­ni zik­ret­se de et­me­se de -bu­nu çok ta­ri­fe de ge­rek yok- bun­la­rın kim ol­du­ğu­nu bi­li­yor, elin­den gel­di­ği ka­dar da ça­ba gös­te­ri­yor ken­di imkânla­rı içe­ri­sin­de.

Do­la­yı­sıy­la, te­rö­rün kö­kü ku­ru­sun is­te­ni­yor­sa, mut­lak su­ret­te ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­anın iş­bir­li­ği­ne ih­ti­yaç var; ama, ma­ale­sef, bu­gün, böy­le bir iş­bir­li­ği söz ko­nu­su de­ğil; hem hu­kukî me­tin­ler­de bu iş­bir­li­ği söz ko­nu­su de­ğil hem uy­gu­la­ma­da söz ko­nu­su de­ğil. Si­zin te­rö­rist de­di­ği­ni­zi, pekâlâ, on­lar va­tan­se­ver ola­rak ka­bul ede­bi­li­yor, si­yasî sı­ğın­ma hak­kı ta­nı­yor, der­nek kur­ma imkânı­nı ta­nı­yor; baş­ka tür­lü, si­yasî, eko­no­mik ve pro­pa­gan­da des­te­ği sağ­lı­yor, eği­tim des­te­ği sağ­lı­yor, stra­te­jik imkânlar sağ­lı­yor, tak­tik imkânlar sağ­lı­yor, su­bay gön­de­ri­yor, baş­ka tür­lü ele­man­la­rı­nı gön­de­ri­yor. Bun­la­rın hep­si­ni, bu ül­ke­de, biz, gör­dük, ya­şa­dık. Do­la­yı­sıy­la, bu ka­nu­nu ko­nu­şu­yo­ruz; ama, bu ka­nu­nun sağ­la­ya­bi­le­ce­ği avan­taj­la­rın ne­ler ol­du­ğu­nun da far­kın­da ola­rak bu­nu söy­le­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti ve hü­kü­met­le­ri, te­rör­le mü­ca­de­le­de, çok yön­de, ta­bi­ri ca­iz­se, ye­di cep­he­de bir­den sa­vaş ve­ri­yor. Bu­gü­ne ka­dar el­de et­ti­ği ba­şa­rı­yı da... Hiç kim­se­ye, bu nok­ta­da, özel ola­rak bir te­şek­kür bor­cu­muz yok. Bir tek ke­si­me bor­cu­muz var; bu mil­le­tin an­la­yı­şı­na, bir­li­ği­ne, dir­li­ği­ne ve gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin fe­dakârlı­ğı­na, ha­ya­tı­nı or­ta­ya ko­ya­rak el­de et­ti­ği ba­şa­rı­la­ra ve on­la­ra te­şek­kür bor­cu­muz var. Onun dı­şın­da, hiç kim­se­ye bor­cu­muz da yok­tur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Çün­kü, bu des­te­ği ver­me­di­ler, ver­me­di­ler!.. Üç se­ne, si­la­hın ya­rı oto­ma­tik, oto­ma­tik ol­du­ğu­nu tar­tış­ma­ya de­vam edi­yor­lar. Biz, böy­le bir or­tam­da te­rör­le mü­ca­de­le­yi yü­rü­tü­yo­ruz. Her­kes, na­sıl bir teh­li­key­le kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­mu­zu iyi an­la­ma­lı­dır, mil­le­tin ka­fa­sı­nı if­sat et­me­me­li­dir; çün­kü, bu ya­sa­nın ama­cı, te­rör ör­gü­tü­dür, te­rö­rist­tir. Onun dı­şın­da, sa­de va­tan­da­şın, hiz­met eden in­san­la­rın he­de­fi bu ya­sa de­ğil­dir, bu­nun­la sı­nır­lı­dır. Uy­gu­la­yı­cı­la­rın da bu­nu böy­le an­la­ma­sı la­zım; böy­le an­la­ma­sı la­zım­dır ki, biz, te­rö­rün ta­nı­mı­nı de­ğiş­tir­me­dik, 1 in­ci mad­de ay­nen du­ru­yor. Ce­bir ve şid­det kul­la­na­rak, si­lah kul­la­na­rak top­lum­da kor­kut­ma, yıl­dır­ma mey­da­na ge­ti­re­rek, 1 in­ci mad­de­de ya­zı­lı amaç­la­rı el­de et­mek mak­sa­dıy­la bir ara­ya ge­lir­ler­se, bu te­rör ör­gü­tü­dür. Bu amaç­la bu ör­güt­te gö­rev alan­la­ra da te­rö­rist di­yo­ruz. Biz, bun­la­rı de­ğiş­tir­me­dik.

Do­la­yı­sıy­la, bu ka­nun ilk de­fa da gün­de­me ge­li­yor de­ğil -ba­zı te­red­düt­ler için söy­lü­yo­rum- şu ka­dar za­man­dır uy­gu­la­nı­yor ve bu uy­gu­la­ma­nın or­ta­ya koy­du­ğu bir bi­ri­kim var. Bu ta­sa­rı ha­zır­la­nır­ken, müm­kün ol­du­ğu ka­dar bun­lar­dan is­ti­fa­de edil­miş­tir.

İkin­ci­si: Te­rör, bü­tün dün­ya­nın ol­gu­suy­sa, bir­çok ül­ke de te­rör­le mü­ca­de­le açı­sın­dan ken­di mev­zu­atı­nı gün­cel­leş­ti­ri­yor. Otuz se­ne ev­vel­ki ya­sa­lar­la bu­gün­kü ih­ti­yaç­la­rı kar­şı­la­mak müm­kün ol­ma­dı­ğı için­dir ki, bu­gün, bu ya­sa­yı çı­ka­rı­yo­ruz. İn­şal­lah ih­ti­yaç ol­maz, in­şal­lah ge­re­ği tek­rar gün­de­me gel­mez; ama, ih­ti­yaç hâsıl ol­du­ğun­da, ye­ni yet­ki­ler, ye­ni imkânlar ta­bi­atıy­la dev­le­te ve­re­cek­si­niz, gü­ven­lik güç­le­ri­ni­ze ve­re­cek­si­niz.

Bun­dan on se­ne ev­vel “in­ti­har bom­ba­cı­sı” di­ye bir şey var mıy­dı?! Ha­tır­la­yan­la­rı­nız var mı?! Ama, bu­gün, in­ti­har bom­ba­cı­lı­ğı ti­pi, te­rör­le mü­ca­de­le­de en önem­li ens­trü­man ha­li­ne gel­di. Siz, şim­di, es­ki ya­sa­la­rı­nız­da bu­nun­la il­gi­li hü­küm yok di­ye, mev­zu­atı­nı­zı göz­den ge­çir­me­ye­cek mi­si­niz?! Baş­ka tür­lü bir­kı­sım ted­bir­le­ri al­ma­ya­cak mı­sı­nız?! Çün­kü, tek­no­lo­ji­yi kul­la­nı­yor­lar. Tek­no­lo­ji­yi, bel­ki de, bi­zim top­lum­la­rı­mız­dan ev­vel te­rö­rist­ler kul­la­nı­yor. Bun­lar ca­hil in­san­lar da de­ğil; önem­li öl­çü­de bir kıs­mı dok­to­ra yap­mış, üni­ver­si­te tah­si­li yap­mış, bel­li ko­nu­lar­da uz­man­laş­mış in­san­lar. Eğer, mev­zu­atı­nız es­ki­diy­se, mut­lak su­ret­te, bun­la­rı da ta­biî ola­rak göz­den ge­çi­re­cek­si­niz. Ye­ni ted­bir­le­ri de al­mak bi­zim için söz ko­nu­su ola­cak.

Ni­te­kim, ge­ri­ye dö­nük ola­rak da, hü­kü­met­ler, bu be­la­yı de­fe­de­bil­mek adı­na, ba­zen alın­ma­sı çok zor ka­rar­la­rı al­mış­tır; si­ya­se­ten is­tis­mar ko­nu­su ola­bi­le­cek, si­ya­se­ten tri­bün­le­re oy­na­ma­yı müm­kün kı­la­bi­le­cek ka­rar­la­rı da al­mış­tır. 8 ta­ne piş­man­lık ya­sa­sı çık­mış­tır ve her hü­kü­met de çı­kar­mış­tır o gün­den bu­gü­ne. Ni­ye, du­rup du­rur­ken, bir hü­kü­met piş­man­lık ya­sa­sı­nı çı­kar­mak lü­zu­mu­nu du­yar; de­mek ki, bir dev­let ih­ti­ya­cı ola­rak. Hat­ta, bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı çı­ka­ran hiç­bir hü­kü­me­tin gün­de­min­de de “ben, böy­le bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nı çı­ka­ra­ca­ğım” di­ye ne hü­kü­met prog­ra­mın­da var ne se­çim be­yan­na­me­sin­de var. Ama, dev­let otu­rur ko­nu­şur ken­di bi­rim­le­rin­de, ken­di ku­rum­la­rın­da, ken­di bil­gi­le­ri­ni or­ta­ya ko­yar, böy­le bir ih­ti­yaç ha­sıl olur­sa, bu­nu da ge­ti­rir çı­ka­rır, çı­kar­mış­tır. O ne­den­le, söy­le­mek is­te­di­ğim şey şu­dur: Bu ko­nu­lar her ge­çen gün ye­ni ted­bir­le­ri gün­de­me ge­ti­re­bi­le­cek ko­nu­lar­dır ve bu ted­bir­le­ri… İş­te si­yasî ka­rar­lı­lık bu­ra­da ge­re­ki­yor. Ni­te­kim bi­zim Hü­kü­me­ti­miz de çı­kar­dı. O ya­sa ta­sa­rı­sı­nı da sa­vun­mak gi­bi bir ta­lih­siz­lik de be­nim ba­şı­ma gel­di. Ama, ben bu­nu, ül­kem için yap­tım. Bu­gün ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor­sa, bir de­fa da­ha ya­pa­rım, bir de­fa da­ha ya­pa­rım. Ye­ter ki, bu be­la­dan Tür­ki­ye kur­tul­sun. Bu­nun da çok ko­lay ol­ma­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Bu­nu da açık yü­rek­li­lik­le söy­le­riz. Söy­le­di­ği­mi yan­lış bu­lan­lar ola­bi­lir, ek­sik bu­lan­lar ola­bi­lir; ama, bu ül­ke­ye sa­da­ka­ti­mi hiç kim­sey­le tar­tış­mam, öz­gür­lük­le­re bağ­lı­lı­ğı­mı hiç kim­sey­le tar­tış­mam, hiç kim­sey­le!.. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Şim­di, bu ta­sa­rı­nın al­tın­da be­nim im­zam var. Mak­sa­dı­mız, bu be­la­dan Tür­ki­ye’yi kur­tar­mak. Ba­kın, di­yo­ruz ki, her gün şe­hit ce­na­ze­le­ri ge­li­yor, her gün bir eve bom­ba dü­şü­yor, yü­rek­ler ya­nı­yor. Böy­le bir or­tam­da hiç­bir hü­kü­met es­ki yön­tem­ler­le, es­ki usul­ler­le, es­ki yet­ki­ler­le bu be­la­yı or­ta­dan kal­dır­ma imkânı­na sa­hip de­ğil­se, otu­rup ya­sa­la­rı­nı, mev­zu­atı­nı göz­den ge­çi­re­cek­tir; İn­gil­te­re’nin yap­tı­ğı gi­bi, Al­man­ya’nın yap­tı­ğı gi­bi, İs­pan­ya’nın yap­tı­ğı gi­bi, Ame­ri­ka’nın yap­tı­ğı gi­bi. Ta­bi­atıy­la, biz de otu­ra­ca­ğız, ba­ka­ca­ğız. Bu ya­sa ni­ye gün­de­me gel­di di­yor­sa­nız, iş­te bir aya­ğı da bu­ra­da­dır.

Üçün­cü­sü: Ba­kı­nız, biz bu­ra­da ne­yi yap­ma­ya ça­lış­tık? Bi­ze mah­sus bir şey de yap­ma­dık ba­kı­nız. Ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­nı gi­der­me adı­na söy­lü­yo­rum. Tür­ki­ye’nin, ku­ru­cu­su ol­du­ğu bir­kı­sım ku­rum­lar var, üye­si ol­du­ğu bir­kı­sım ku­ru­luş­lar var, ka­rar or­gan­la­rın­da bu­lun­du­ğu bir­kı­sım ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar var, ta­raf ol­du­ğu söz­leş­me­ler var ve ta­nım­lar var. Ora­lar­da ne ya­zı­lı­yor­sa on­la­rı ge­ti­rip yaz­mış­tır; hat­ta, on­lar­dan çok da­ha net yaz­mış­tır. Ba­kı­nız, Av­ru­pa Kon­se­yi­nin 13 Tem­muz 2002 ta­rih­li bir ka­ra­rı var. Ora­da te­rö­rü şöy­le ta­rif edi­yor; di­yor ki: “Her üye dev­let, aşa­ğı­da (a) ben­din­den (i) ben­di­ne ka­dar sa­yı­lan kastî fi­il­le­rin, hal­kı ciddî şe­kil­de kor­kut­mak, bir dev­le­ti ve­ya ulus­la­ra­ra­sı bir ku­ru­lu­şu her­han­gi bir ta­sar­ru­fu yap­ma­ya ya da yap­ma­ma­ya aşı­rı zor­la­mak.” Şim­di, bi­zim te­rör ta­nı­mı­nı muğ­lak bu­lan­lar,  aca­ba ba­şı­mı­za bir iş ge­lir mi di­ye te­red­düt eden­le­rin, şu me­tin kar­şı­sın­da ne ka­dar has­sas dav­ran­dı­ğı­mı­zı gör­me­le­ri la­zım. Ne de­mek hal­kı ciddî şe­kil­de kor­kut­mak? İş­te, si­ze, bir muğ­lak ifa­de. Bu­nun içi­ni kim dol­du­rur? Yar­gı dol­du­rur. “Şu fi­ili ya da bu ta­sar­ru­fu ya­pıp yap­ma­ma­ya aşı­rı zor­la­mak...” Ne de­mek aşı­rı?!.. Si­ze gö­re aşı­rı olan ba­na gö­re nor­mal, ba­na gö­re nor­mal olan bir baş­ka­sı­na gö­re aşı­rı. Do­la­yı­sıy­la, or­ta­da, Ba­tı dün­ya­sı­nın ka­bul et­ti­ği me­tin ve ora­da han­gi fi­il­ler suç ola­rak ka­bul edil­diy­se, biz on­la­rı da bü­yük öl­çü­de ir­de­le­ye­rek, top­lu­mun has­sa­si­ye­ti­ne, geç­miş­te­ki birkı­sım uy­gu­la­ma­la­rı, hat­ta ya­pıl­mış yan­lış­lık­la­rı da dik­ka­te al­mak su­re­tiy­le, ola­bil­di­ğin­ce net, sap­la sa­ma­nı ayırt et­me­ye ça­lı­şan, ma­sum va­tan­daş­la te­rö­ris­ti bir­bi­rin­den ayırt et­me­ye ça­lı­şan bir met­ni, bir dü­zen­le­me­yi, ak­lı­mı­zın er­di­ği ka­dar, gü­cü­mü­zün yet­ti­ği ka­dar ge­tir­me­ye ça­lış­tık. Do­la­yı­sıy­la, bu­nun­la bi­zim he­de­fi­miz, doğ­ru­dan doğ­ru­ya te­rör ör­güt­le­ri­dir ve o ör­güt­le­re bi­le­rek ve is­te­ye­rek…

Ba­kı­nız, şim­di, bir­kı­sım ma­nip­las­yon­lar ya­pı­lı­yor. De­ni­li­yor ki: “Efen­dim, bi­ri­si, bir ku­ru­lu­şa 50 000 000 li­ra yar­dım et­ti. Ya, ya­rın bu­nu alıp ge­ti­rir, bi­ri­ni de te­rö­rist di­ye içe­ri tı­kar­lar­sa, so­ruş­tur­ma açar­lar­sa…” Şim­di bun­lar met­ni oku­ma­dan, ku­lak­tan dol­ma bil­gi­ler­le…

Bir de­fa, te­rör fi­il­le­ri, te­rör suç­la­rı kas­ten iş­le­nen suç­lar­dır; ya­ni, bi­li­ne­rek ve is­te­ne­rek iş­le­nen suç­lar­dır. Eğer, siz, ver­di­ği­niz pa­ra­yı, bir ki­şi­ye ve­ya bir ör­gü­te, te­rör ör­gü­tü ol­du­ğu­nu bil­mi­yor­sa­nız ve bu­nu da is­te­ye­rek yap­mı­yor­sa­nız, za­ten suç teş­kil et­mi­yor. Bu, ka­nun­lar­da bu ka­dar açık. Bun­dan da­ha açık ne ifa­de ya­zı­la­bi­lir ki… Şim­di, or­ta­da bir kar­ga­şa, bir te­red­düt mey­da­na ge­ti­rip Tür­ki­ye’de hu­zu­ru ka­çır­ma­ya ça­lı­şı­yor. Hal­bu­ki, biz bu ta­sa­rı­yı, kim­se­nin hu­zu­ru kaç­sın di­ye de­ğil, Tür­ki­ye’de hu­zur te­sis edil­sin di­ye yap­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz.

Onun için, bu ta­sa­rı, bu ni­yet­ler­le Tür­ki­ye’nin gün­de­mi­ne gel­miş. Bir ta­raf­tan ka­mu dü­ze­ni­ni te­sis et­mek ih­ti­ya­cı var. Bu­nu de­vam­lı gün­dem­de tut­ma­mız ge­re­kir. Ce­za mev­zu­atı­nın, söy­le­di­ğim gi­bi, esas amaç­la­rın­dan bir ta­ne­si bu­dur. Öbür ta­raf­ta da hak ve öz­gür­lük­ler… Hak ve öz­gür­lük­ler adı­na bu Par­la­men­to­nun yap­tı­ğı, ge­ri­ye dö­nük ya­pı­lan­lar­dan çok da­ha faz­la­dır. Ha­len, her ge­tir­di­ği­miz ya­sa­da, bu açı­lım­la­rı bi­raz da­ha zen­gin­leş­tir­mek, bi­raz da­ha ar­tır­mak is­ti­yo­ruz; ama, şu­nu da bi­li­yo­ruz ki, ka­mu dü­ze­ni te­sis edil­me­di­ği za­man, ya­sa­la­ra ne­yi ge­ti­rip ko­yar­sa­nız ko­yun, te­rö­rün ol­du­ğu yer­de se­ya­hat öz­gür­lü­ğü ol­maz, te­rö­rün ol­du­ğu yer­de can ve mal em­ni­ye­ti söz ko­nu­su ol­maz, te­mel hak ve öz­gür­lük­ler söz ko­nu­su ol­maz. En önem­li hak ha­yat hak­kı­dır; çün­kü, bü­tün öz­gür­lük­ler bu ha­yat hak­kıy­la bağ­lan­tı­lı­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­ka­nım, si­ze de 2 da­ki­ka­lık ek­sü­re ve­re­ce­ğim; ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Bi­li­yo­ruz ki, bü­tün öz­gür­lük­ler ha­yat hak­kıy­la bağ­lan­tı­lı­dır, ya­şa­yan in­san için­dir; te­rör ise, ha­yat hak­kı­nı or­ta­dan kal­dı­rı­yor; suç­lu suç­suz de­me­den, genç ih­ti­yar de­me­den, yaş­lı ço­cuk de­me­den ha­yat hak­kı­nı or­ta­dan kal­dı­rı­yor. Ölen in­sa­na han­gi öz­gür­lük la­zım ki?!

O ne­den­le, bu ta­sa­rı­nın ikin­ci ama­cı, ola­bil­di­ğin­ce ka­mu dü­ze­ni­ni de­vam­lı ayak­ta tu­ta­bil­mek, is­tik­rar­lı kı­la­bil­mek ve bo­zul­ma ema­re­si var­sa, is­ti­da­dı var­sa bun­la­rı or­ta­dan kal­dır­mak­tır.

Şüp­he­siz, bu mad­de­ler­le il­gi­li, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın söy­le­ye­cek­le­ri ola­bi­lir, de­ğer­len­dir­me­le­ri ola­bi­lir; ama, bu­ra­dan şu­nu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum özel­lik­le uy­gu­la­yı­cı­lar açı­sın­dan: Ta­bi­atıy­la biz –de­min söy­le­dim bu ya­sa­nın çer­çe­ve­si­ni- öz­gür­lük­le­ri kı­sıt­la­mak gi­bi bir ni­ye­ti­miz yok, ya­sa mad­de­le­ri uy­gu­la­nır­ken de bu­na uy­gun yo­rum­lan­ma­sı la­zım. Bu­ra­da­ki her fii­lin, te­rör ör­gü­tüy­le bağ­lan­tı­sı­nın, te­rör ama­cıy­la bağ­lan­tı­sı­nın ku­ru­la­rak ya­pıl­ma­sı la­zım ge­lir. Eğer, böy­le bir uy­gu­la­ma söz ko­nu­su ol­maz­sa, böy­le bir bağ­lan­tı te­sis edi­le­mez­se, o za­man, bu, keyfî uy­gu­la­ma olur. Bu da, ta­bi­atıy­la hu­kuk dev­le­tiy­le bağ­da­şa­bi­len bir du­rum de­ğil­dir.

Ta­sa­rı, bu dü­şün­ce­ler­le ha­zır­lan­mış bir ta­sa­rı­dır. İn­şal­lah, ül­ke­mi­ze fay­da­lı olur, ha­yır­lı olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Tü­mü üze­rin­de, şah­sı adı­na, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Be­kir Boz­dağ.

Bu­yu­run Sa­yın Boz­dağ. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı ra­por­la­rı üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, te­rör, uzun­ca bir za­man­dır ül­ke­mi­zin gün­de­min­de. Ben, bu mil­le­tin, bu dev­le­tin bir­li­ği, dir­li­ği, dü­zen­li­ği, hu­zu­ru, ba­rı­şı, kar­deş­li­ği için, 81 ilin ta­ma­mın­da ya­şa­yan in­san­la­rın ay­nı duy­gu ve has­sa­si­yet­te ol­du­ğu­na ina­nı­yo­rum; ama, bir hu­su­su da ifa­de et­mek is­te­rim uzun­ca bir za­man­dır te­rör­le mü­ca­de­le­de ve­ri­len şe­hit­le­rin en bol ol­du­ğu il­ler­den bi­ri­nin, Yoz­gat’ın ve­ki­li ola­rak: Her şe­hit ce­na­ze­sin­de ağ­la­yan ana­yı, ağ­la­yan ba­ba­yı, ağ­la­yan eşi, ağ­la­yan ço­cuk­la­rı gör­müş, on­la­ra baş­sağ­lı­ğı di­le­di­ğim­de “va­tan sağ ol­sun, siz sağ olun” di­yen; dik du­ru­şu­nu, onur­lu va­kur du­ru­şu­nu, sağ­du­yu­su­nu gör­müş bir kar­de­şi­niz ola­rak, te­rö­rü, bu­ra­dan, bir kez da­ha la­net­li­yo­rum ve bu­nun kö­kü­nün ka­zın­ma­sı he­pi­mi­zin gö­re­vi­dir; Mec­li­si­mi­zin ve Mec­lis dı­şın­da olan bü­tün si­yasî ve di­ğer ku­rum­la­rı­mı­zın or­tak gö­re­vi­dir.

Ben, bu ve­si­ley­le, bu­gü­ne ka­dar, ül­ke­mi­zin bir­li­ği, dir­li­ği için, gö­zü­nü kırp­ma­dan şe­hit­lik ma­ka­mı­na ko­şan bü­tün şe­hit­le­ri­mi­ze Al­lah’tan rah­met di­li­yo­rum. Ga­zi­le­ri­mi­zi, şe­hit­le­ri­mi­zi min­net ve şük­ran­la anı­yor, hu­zur­la­rın­da say­gıy­la eği­li­yo­rum.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti, dün ol­du­ğu gi­bi, bu­gün de, ya­rın da her tür­lü te­rö­rün üze­rin­den ge­le­bi­le­cek gü­ce, kud­re­te sa­hip­tir. Ne za­man, bu mil­le­tin ve dev­le­tin, gü­cü sı­nan­mış­sa, bu ko­nu­da­ki ira­de­si, ka­rar­lı­lı­ğı sı­nan­mış­sa, her za­man, bu sı­na­ma­yı ya­pan­lar, al­nın­da, şa­fa­ğın­da hak et­tik­le­ri to­ka­dı ye­miş­ler, ce­va­bı al­mış­lar­dır,bun­dan son­ra da al­ma­ya de­vam ede­cek­ler­dir.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nun Ta­sa­rı­sı, ül­ke­miz­de, te­rör­le mü­ca­de­le­nin da­ha et­kin, da­ha yet­kin, da­ha iyi bir bi­çim­de ya­pı­la­bil­me­si dü­şün­ce­siy­le çı­ka­rıl­mış ve uy­gu­lan­mak­ta olan bir ya­sa­dır. Bil­di­ği­niz gi­bi, te­rör de, sa­de­ce bu­gü­nün gün­de­mi de­ğil, uzun­ca bir za­man­dır ül­ke­mi­zin gün­de­min­de olan bir ko­nu­dur; ama, ma­ale­sef, bu­gü­ne ka­dar, ta­ma­men or­ta­dan kal­dı­rı­la­ma­mış­tır. Pek çok si­yasî ik­ti­dar da gel­miş, geç­miş­tir ve ben, emi­nim ki, cum­hu­ri­yet hü­kü­met­le­ri­nin ta­ma­mı da, te­rör­le et­kin bir mü­ca­de­le hu­su­sun­da ka­rar­lı­lık­la, bü­yük bir ira­dey­le mü­ca­de­le et­miş­ler­dir. AK Par­ti Hü­kü­met­le­ri de, gö­re­vi dev­ral­dık­la­rı gün­den bu­gü­ne, bu ko­nu­da, sa­mi­mi, iyi ni­yet­li, ka­rar­lı mü­ca­de­le­si­ni sür­dür­mek­te­dir. Ben, bu ne­den­le, si­yasî ira­de­le­rin bu­lun­ma­dı­ğı nok­ta­sın­da, hem bu­gü­ne dö­nük eleş­ti­ri­le­rin hem de geç­mi­şe dö­nük eleş­ti­ri­le­rin bu mü­ca­de­le­yi yü­rü­ten­ler açı­sın­dan bir hak­sız­lık ol­du­ğu ka­na­atin­de­yim. Türk Mil­le­ti­nin ve onun içe­ri­sin­den çı­kar­dı­ğı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti hü­kü­met­le­ri­nin, bu­gün, dün ve ya­rın da, bu ko­nu­lar­da si­yasî ira­de­le­ri var ola­cak­tır, var ol­ma­ya de­vam ede­cek­tir bu işin so­nu ge­le­ne ka­dar. İş­te, şu an­da hu­zur­la­rı­nız­da bu­lu­nan gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı da böy­le bir si­yasî ira­de­nin so­nu­cu­dur.

Bu ta­sa­rı, ta­bi­atıy­la, ge­tir­di­ği ye­ni­lik­ler ba­kı­mın­dan, bir yan­dan uyum ge­tir­mek­te, bir yan­dan te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da iş­le­nen suç­la­rın so­ruş­tur­ma usu­lü­nü, ko­vuş­tur­ma usu­lü­nü ve ce­za­la­rın in­fa­zıy­la il­gi­li bir­ta­kım de­ği­şik­lik­le­ri or­ta­ya koy­mak­ta­dır, suç­la­rın, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mı­na gi­ren suç­la­rın kap­sa­mın­da bir ge­niş­le­me yap­mak­ta­dır, ce­za­sın­da da bir ar­tı­rım yap­ma du­ru­mu söz ko­nu­su­dur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun he­de­fi adın­da bel­li­dir; bu, te­rör­le mü­ca­de­le­dir; bu­nun he­de­fin­de, te­rör var­dır, te­rö­rist var­dır, te­rör ör­güt­le­ri var­dır ve bu mü­ca­de­le, te­rör ör­güt­le­riy­le, te­rö­rist­ler­le ya­pı­la­cak bir mü­ca­de­le­dir. Va­ta­nı­nı, mil­le­ti­ni, dev­le­ti­ni se­ven te­miz in­san­la­rın bu ka­nun­dan hiç­bir en­di­şe duy­ma­la­rı­na ge­rek yok­tur; çün­kü, bu ka­nu­nun he­de­fi, bu ül­ke­nin bir­li­ği­ne, dir­li­ği­ne, dü­ze­ni­ne kas­te­den­ler­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu­ra­da ko­nuş­ma­lar ya­pı­lır­ken de­ği­şik bel­ge­ler­den de bah­se­dil­di. Millî Gü­ven­lik Si­ya­set Bel­ge­sin­den, baş­ka şey­ler­den de bah­se­dil­di ve ora­da or­ta­ya ko­nan an­la­yış­la­rın bu ta­sa­rı­ya yan­sı­ma­dı­ğın­dan da söz edil­di. Bu­na ka­tıl­mak imkânı­mız yok­tur; zi­ra, ora­da­ki an­la­yış­lar bu ta­sa­rı­ya yan­sı­mış­tır.

Te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da, ge­rek Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 302 nci mad­de­si ge­rek­se Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 309 un­cu mad­de­si kap­sa­mın­da, ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü aley­hi­ne ve ana­ya­sal dü­ze­ni­ne kar­şı suç iş­le­mek üze­re ku­rul­muş ör­güt­le­rin ta­ma­mı bu kap­sam­da de­ğer­len­di­ri­lir; si­la­ha baş­vur­mak kay­dıy­la, ce­bir, şid­det kul­lan­mak kay­dıy­la, bu ey­lem­le­ri ger­çek­leş­tir­miş ol­mak kay­dıy­la. Bu­ra­da, fa­lan­ca­lar bu­nun kap­sa­mın­da, fi­lan­ca­lar bu­nun kap­sa­mı dı­şın­da di­ye bir de­ğer­len­dir­me söz ko­nu­su de­ğil­dir.

Ben, bu­ra­da, bir hu­su­sun açık­lı­ğa ka­vuş­tu­rul­ma­sı için bir­kaç ke­li­me söy­le­yip hu­zur­la­rı­nız­dan ay­rıl­mak is­ti­yo­rum; o da, ka­mu­oyun­da çok­ça faz­la tar­tı­şı­lan ta­sa­rı­nın 6 ncı mad­de­si­nin son fık­ra­sıy­la il­gi­li. De­ğer­li hu­kuk­çu kar­de­şim Or­han Bey de bu­ra­da ko­nu­ya de­ğin­di­ler. Onun için, ko­nu­nun Tür­ki­ye’nin gün­de­min­den çık­ma­sın­da ya­rar var; an­cak, bir­kaç ke­li­mey­le de, ben, bu ko­nu­ya açık­lık ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 314 ün­cü mad­de­si­nin üçün­cü fık­ra­sı­nın at­fıy­la, Türk Ce­za Ka­nu­nu 221 in­ci mad­de­sin­de ön­gö­rü­len et­kin piş­man­lık hü­küm­le­ri 1 Ha­zi­ran­dan be­ri yü­rür­lük­te­dir. Ma­lum­la­rı­nız ol­du­ğu üze­re, Türk Ce­za Ka­nu­nu, bu Mec­li­sin or­tak ira­de­siy­le çık­mış­tır; ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le bu nok­ta­da bir or­tak ira­de var­dır, bu­nun yan­sı­ma­sı so­nu­cu da ya­sa­laş­mış­tır. Ora­lar­da bir ih­ti­laf söz ko­nu­su de­ğil­dir. Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 6 ncı mad­de­si­nin son fık­ra­sı­na ko­nan dü­zen­le­mey­le et­kin piş­man­lı­ğın ikin­ci kez uy­gu­lan­ma­sı­nın önü­ne ge­çil­mek is­ten­miş­tir; an­cak, ma­ale­sef, ko­nu, Türk ka­mu­oyun­da, bir­den­bi­re, bö­lü­cü­ba­şı­na af ge­ti­ri­li­yor şek­lin­de dö­nü­şün­ce, tar­tış­ma mec­ra­ın­dan çık­mış, ni­yet de kap­sa­mı dı­şa­rı­sı­na çık­mış ve oto­ma­tik ola­rak mil­le­tin zih­ni, bu nok­ta­da, bü­yük bir kar­ga­şa­nın içe­ri­si­ne gir­miş­tir.

Bu ko­nu­da gö­rüş­le­ri­ne baş­vu­ru­lan pek çok de­ğer­li hu­kuk­çu, aka­de­mis­yen ve bu ko­nu­ya emek ve­ren in­san­la­rın ta­ma­mı… Te­le­viz­yon­lar­da ve­ya ga­ze­te­ler­de bun­la­rın be­yan­la­rı­nı din­le­miş­si­niz­dir, duy­muş­su­nuz­dur; an­cak “ha­fı­zai be­şer nis­yan ile ma­lul­dür” sö­zü ge­re­ği, ben, bun­la­rı, bir kez da­ha ha­tır­lat­mak­ta ya­rar gö­rü­yo­rum.

Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet es­ki Baş­sav­cı­sı Sa­bih Ka­na­doğ­lu: ”Ta­sa­rı, ne Bay­kal’ın ifa­de et­ti­ği gi­bi af ni­te­li­ği ta­şı­yor ne de Ada­let Ba­ka­nı­nın ver­di­ği ör­nek doğ­ru. Öca­lan’ın mahkûmi­ye­ti te­rör ör­gü­tü ku­ru­cu­lu­ğu su­çun­dan de­ğil. Öca­lan, es­ki TCK’nın 125, ye­ni TCK’nın 302 nci mad­de­sin­den ce­za al­dı, her­han­gi bir şe­kil­de ya­rar­lan­ma­sı söz ko­nu­su de­ğil­dir.”

Doç. Dr. Adem Sö­zü­er: “Bu mad­de­nin, Öca­lan’ın hü­küm giy­di­ği TCK 125’le hiç­bir ala­ka­sı yok­tur, bu­nun­la il­gi­li tar­tış­ma ze­mi­ni de yok­tur.”

Doç. Dr Ka­yı­han İçel, İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si ce­za hu­kuk­çu­su: “O ki­şiy­le il­gi­li ola­rak mahkûmi­yet, es­ki TCK’yla il­gi­li­dir, bu­nun­la bir il­gi­si yok­tur.”

Sa­mi Sel­çuk’un bu ko­nu­da ka­na­ati de ay­nı yön­de­dir. Yar­gı­ta­yı­mı­zın il­gi­li ce­za da­ire­si bu ko­nu­lar­la il­gi­li ken­di­le­ri­ne baş­vu­ru ya­pıl­dı­ğın­da da ken­di­le­ri­nin bu ko­nu­da ka­rar ver­dik­le­ri­ni, ver­dik­le­ri ka­rar­da da 125 in­ci mad­de­den hü­küm gi­yen bi­ri­nin…

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ni­ye çı­kar­dı­nız o za­man?!

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Adem Sö­zü­er’i, biz, Türk Ce­za Ka­nu­nun­dan ta­nı­yo­ruz! Kim Adem Sö­zü­er?! Ki­mi bu­ra­da re­fe­rans ve­ri­yor­sun?!

OR­HAN ERAS­LAN (Niğ­de) – Ce­va­bı­nı ala­cak!..

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - …bun­dan is­ti­fa­de ede­me­ye­ce­ği­ni Yar­gı­tay bu  nok­ta­da iç­ti­ha­dıy­la ka­rar al­tı­na al­mış­tır. Hep­si­nin bel­ge­le­ri var…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Boz­dağ, lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Ba­kan açık­la­ma yap­tı, sa­na mı dü­şü­yor, tek­rar...

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Ni­ye kı­vırt­tın o za­man?! Ya­rın yi­ne ge­tir!..

BE­KİR BOZ­DAĞ(De­vam­la) – Bi­zim, bu ko­nu­da yap­tı­ğı­mız şey -Mi­mar Si­nan’ın bir hi­ka­ye­si var ma­lu­mu­nuz ol­du­ğu üze­re; ca­mi­in ya­nın­dan ge­çer­ken ço­cuk­la­rın bi­ri­si “mi­na­re eğ­ri” de­miş -o mi­na­re­yi doğ­rult­ma hi­ka­ye­si­nin bir ben­ze­ri­dir.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Aman se­lam­la­ma...

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Bit­miş bir şe­yi dön­dü­rü­yor, ak­ta­rı­yor­sun! Çek­miş­si­niz, ta­mam...

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Boz­dağ.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, bir­le­şi­me 1 sa­at ara ve­ri­yo­rum.

 

Ka­pan­ma Sa­ati: 13.57

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.00

BAŞ­KAN: Baş­kan­ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 122 nci Bir­le­şi­mi­nin İkin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1222 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (De­vam)

7.- Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve İçiş­le­ri ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/1194) (S. Sa­yı­sı: 1222) (De­vam)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hü­kü­met ye­rin­de.

1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

TE­RÖR­LE MÜ­CA­DE­LE KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR

KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 12/4/1991 ta­rih­li ve 3713 sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­si­nin baş­lı­ğı "Te­rör ta­nı­mı" şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Sa­yın İb­ra­him Öz­do­ğan.

Sa­yın Öz­do­ğan bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz 10 da­ki­ka.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1222 sı­ra sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; bu ve­si­ley­le, Yü­ce Ge­nel Ku­ru­lu en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nuş­ma­ma baş­lar­ken bir hu­su­su Ana­va­tan Par­ti­si adı­na be­lirt­mek is­ti­yo­rum: Biz, Tür­ki­ye’de bir te­rör so­ru­nu­nun ol­ma­dı­ğı­nı, bir bö­lü­cü­lük so­ru­nu ol­du­ğu­nu, te­rö­rün bö­lü­cü­lü­ğün bir so­nu­cu ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Bu ha­zır­la­nan ka­nun ta­sa­rı­sı Hü­kü­me­tin ha­zır­la­dı­ğı bir ka­nun ta­sa­rı­sı­dır. Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak bu ta­sa­rı­ya ka­tıl­mı­yo­ruz; an­cak, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin eli­nin ko­lu­nun güç­len­me­si adı­na des­tek ve­re­ce­ği­mi­zi de, ker­hen de ol­sa des­tek ve­re­ce­ği­mi­zi de bu­ra­dan be­lirt­mek is­ti­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu ka­nun ta­sa­rı­sı hak­kın­da Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı -ki, ken­di­si­nin iyi ni­ye­ti hak­kın­da zer­re ka­dar şüp­hem yok­tur, bü­yük bir va­tan­per­ver­dir, va­tan­se­ver­dir- met­hi­ye­ler diz­di­ler; fa­kat, bi­zim is­te­di­ği­miz an­lam­da bir ka­nun ta­sa­rı­sı de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 21 in­ci Yüz­yıl dün­ya­sı­nın gün­de­mi­ne dam­ga­sı­nı vur­muş, bir­çok ül­ke­nin or­tak so­ru­nu ha­li­ne gel­miş te­rör, in­san­la­rın kor­ku ve pa­nik­le ge­ri­le­me­si­ni amaç­lar. Te­rö­rist ey­lem­ler so­nu­cun­da in­san­lar kor­ku­ya ka­pı­la­cak, dev­let­ler âciz ka­la­cak ve kar­ma­şa ola­cak­tır. Böy­le­ce, te­rör ör­güt­le­ri de oto­ri­te­ye mey­dan oku­ya­cak­la­rı or­ta­mı bul­muş ola­cak­lar­dır. Te­rö­rün yegâne ama­cı bu­dur.

Te­rör ör­güt­le­ri, bu kir­li amaç­la­rı­na ulaş­ma­ya ça­lı­şır­ken, çok sa­yı­da ma­sum in­sa­nın ca­nı­nı ya­kar­lar, ka­mu dü­ze­ni­ni bo­zup, gün­lük ya­şa­mı sek­te­ye uğ­ra­tır­lar. Ya­ni, bu­gün, he­pi­mi­zin bil­di­ği üze­re, te­rör, hem dev­let yö­ne­ti­mi­ne hem de top­lu­ma ağır be­del­ler öde­tir. Te­rör­le mü­ca­de­le hü­kü­met­le­rin ön­ce­lik­le­ri ara­sın­da yer al­ma­lı ve hü­kü­met­ler bu­nun­la baş ede­bil­me­li­dir. Bu­nun baş­ka da al­ter­na­ti­fi yok­tur.

Te­rör­le mü­ca­de­le­de Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Hü­kü­me­ti­nin bir tür­lü kav­ra­ya­ma­dı­ğı, an­la­mak is­te­me­di­ği; ama, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak biz­le­rin so­nu­na dek far­kın­da ol­du­ğu çok önem­li bir nok­ta var­dır. Bu önem­li nok­ta, te­rö­rist ey­le­min, da­ha ger­çek­leş­me­den, kay­na­ğın­day­ken bas­tı­rıl­ma­sı nok­ta­sı­dır. “Evet, ben te­rör­le mü­ca­de­le et­tim” di­ye­bil­mek için, da­ha te­rö­rist ey­lem plan aşa­ma­sın­day­ken mü­da­ha­le et­mek, te­rö­rist­le­rin ça­ba­sı­nı bo­şa çı­ka­ra­bil­mek ge­re­kir.

Te­rö­rist ey­lem­ler ko­nu­sun­da ön­le­yi­ci ted­bir­le­re baş­vu­rul­ma­sı ilk ya­pıl­ma­sı ge­re­ken şey­dir; ama, biz­ler, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, dar an­lam­da ön­le­yi­ci po­li­si­ye ted­bir­ler­den söz et­mi­yo­ruz, biz, te­rö­rü, en ba­şın­dan, da­ha te­rö­rist ör­güt­ler te­şek­kül edip de ta­raf­tar top­la­ma aşa­ma­sın­day­ken et­ki­siz ha­le ge­tir­me­yi amaç­lı­yo­ruz.

Pe­ki, bu­nu na­sıl ya­pa­ca­ğız; ce­vap çok ba­sit­tir ar­ka­daş­lar, ayan be­yan or­ta­da­dır. Bu ül­ke­de hem eko­no­mik te­rör es­ti­ren maf­ya­nın hem de si­yasî te­rör ör­güt­le­ri­nin hal­ka se­vim­li gö­rü­ne­bil­mek için kul­lan­dık­la­rı tek bir yön­tem var­dır; te­rör ör­güt­le­ri, dev­le­te, dü­ze­ne kar­şıy­mış da, va­tan­da­şın ar­ka­sın­day­mış iz­le­ni­mi­ni oluş­tur­mak­ta, mo­dern dün­ya­nın Kö­roğ­lu ol­duk­la­rı iz­le­ni­mi­ne sı­ğın­mak­ta­dır ve dev­le­ti de za­lim Bo­lu Be­yi gi­bi gös­ter­me­ye ça­lış­mak­ta­dır­lar. Bu, te­rör ör­güt­le­ri­nin bir tak­ti­ği, bir halk­la iliş­ki­ler stra­te­ji­si­dir; ama, ay­nı za­man­da, dev­le­tin va­tan­da­şıy­la iliş­ki­le­ri­nin za­yıf­lı­ğı­nın da bir ka­nı­tı­dır. Ma­ale­sef, bu­gün, dev­let va­tan­da­şıy­la doğ­ru­dan, sağ­lık­lı ile­ti­şim ku­ra­ma­mak­ta, dev­let ile va­tan­da­şın ara­sı­na te­rör ör­güt­le­ri gi­re­bil­mek­te­dir. Bu­gün, Tür­ki­ye’de, bö­lü­cü ve kök­ten­ci sağ te­rö­rün ta­ba­nı­nı sü­rek­li ge­liş­ti­re­bil­me­si, bu­nun en ba­riz is­pa­tı­dır. Eğer, dev­let, va­tan­da­şıy­la sağ­lık­lı iliş­ki ku­ra­bil­sey­di, va­tan­daş dev­le­tin­den kork­mak ye­ri­ne, dev­le­ti­ne sev­giy­le bağ­la­na­bil­sey­di, te­rör ör­güt­le­ri sem­pa­ti­zan sa­yı­la­rı­nı ar­tı­ra­maz­dı.

Mar­ji­nal­li­ğe hap­sol­muş bir te­rör­le çok da­ha ko­lay baş ede­bi­lir­dik; ama, ne ya­zık ki, AK Par­ti Hü­kü­me­ti bu ger­çe­ği kav­ra­ma­mış, kav­ra­mak is­te­me­miş, işin ko­la­yı­na kaç­ma­yı yeğ­le­miş­tir.

Bü­tün bun­la­rın ne­ti­ce­si or­ta­da­dır; te­rör ör­güt­le­ri hiç­bir za­man bu İk­ti­dar za­ma­nın­da­ki ka­dar cü­ret gös­te­re­me­miş, te­rör­le mü­ca­de­le uğ­ru­na bü­yük be­del­ler öde­yen bü­yük mil­le­ti­mi­zin mo­ra­li hiç­bir za­man bu Hü­kü­met za­ma­nın­da ol­du­ğu ka­dar bo­zul­ma­mış­tır. Bu­gün, PKK, baş­ta İs­tan­bul ol­mak üze­re, bü­yük şe­hir­le­ri­miz­de ve bir­çok vi­la­ye­ti­miz­de iç sa­vaş pro­va­la­rı yap­mak­ta­dır­lar.

Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak ik­ti­da­ra gel­di­ği­miz­de, dev­let va­tan­da­şıy­la doğ­ru­dan ile­ti­şim ku­ra­cak, va­tan­daş, so­run­la­rı­nın çö­zü­mü­nü dev­let­te ara­ya­cak, dev­le­tin kud­re­ti­nin göl­ge­si va­tan­da­şı­mı­zın üze­ri­ne dü­şe­cek­tir. Va­tan­da­şı­mız dev­le­tin kud­re­ti­ni kar­şı­sın­da de­ğil, ar­ka­sın­da bu­la­cak­tır. Ana­va­tan Par­ti­si­nin bu yak­la­şı­mı te­rör ön­le­yi­ci mü­ca­de­le adı­na ciddî kat­kı­lar sağ­la­ya­cak, bu Hü­kü­me­tin ya­pa­ma­dı­ğı­nı ya­pa­cak­tır.

Di­ğer yan­dan, bu­gün te­rör­le mü­ca­de­le­nin en bü­yük za­af­la­rın­dan bi­ri de, dev­le­tin ra­di­kal grup­lar­la iliş­ki­le­ri­nin ta­yin edil­me­si­dir. Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak biz­ler, bu­gü­ne ka­dar ra­di­kal­lik­ten uzak dur­ma­ya, top­lu­mun tü­mü­nü ku­cak­la­ma­ya azamî özen gös­ter­dik. Bir ya da bir­kaç ra­di­kal gru­ba yak­la­şa­rak, Türk Hal­kı­nın ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ran sa­de va­tan­da­şı­mı­zı kav­ra­mak­tan uzak­laş­mak bi­zim kâbu­su­muz ol­muş­tur; hat­ta, bu yol­da çok ciddî be­del­ler de öde­dik. Tüm bun­la­rın ya­nın­da, her fark­lı ola­nı da öcü gör­me­dik, gös­ter­me­dik.

Ra­di­kal grup­la­ra ba­kı­şı­mı­za ge­lin­ce; ra­di­kal, adı üze­rin­de ra­di­kal­dir. Ge­niş­le­me, bü­yü­me, top­lum ta­ba­nı­na ya­yıl­ma, ra­di­kal­li­ğin do­ğa­sın­da yok­tur; zi­ra, o za­man, ra­di­kal grup­lar ra­di­kal ol­mak­tan çı­kar­lar. Bu tür grup­la­rın var­lı­ğı, ya­sa­la­ra uy­ma­la­rı, top­lu­mun hu­zu­ru­nu boz­ma­ma­la­rı şar­tıy­la to­le­re edi­le­bil­me­li, fark­lı dü­şün­ce­le­re say­gı du­yu­la­bil­me­li­dir.

Ra­di­kal­le­rin ya­sa­dı­şı­na çık­ma ih­ti­ma­li göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı, ted­bir alın­ma­lı; ama, bu ih­ti­mal pa­ra­no­ya­ya dö­nüş­tü­rül­me­me­li­dir. Di­ğer fark­lı olan her­kes, her grup, dev­let­te kuş­ku uyan­dı­rır. Dev­let, ken­di va­tan­da­şı­nı ha­sım gö­rür­se, bir­kı­sım va­tan­da­şı­mız tüm­den sis­te­min dı­şı­na iti­lir ve te­rö­riz­min po­tan­si­yel in­san kay­na­ğı ola­rak top­lu­mu­mu­za za­rar ve­re­ce­ği or­ta­ya çı­kar.

Biz Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak, hoş­gö­rü ile ted­bir ara­sın­da­ki öl­çü­yü iyi ko­ru­yo­ruz. Za­ten, ta­ri­hi­miz bo­yun­ca hep böy­le yap­tık; ama, gö­rü­yo­ruz ki, bu Hü­kü­met öl­çü­yü ka­çır­mış­tır, ta, en ba­şın­dan be­ri.

So­nuç iti­ba­riy­le, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, dev­le­tin, va­tan­da­şıy­la iliş­ki­le­rin­de koy­du­ğu öl­çü önem­li­dir. Dev­let, va­tan­da­şın öz­gür­lük ara­yış­la­rı­na ce­vap ve­re­bil­me­li­dir. De­rin­le­me­si­ne ide­olo­jik dü­şün­me­yen grup­lar­la, ken­din­den fark­lı dü­şü­nen­le­re şid­det eği­li­mi gös­te­ren grup­lar ara­sın­da ayı­rım ya­pı­la­bil­me­li­dir. Bu ayı­rı­mın ya­pıl­ma­sı o ka­dar ko­lay de­ğil­dir. Bu ka­dar has­sas bir ayı­rım ya­pı­la­bil­me­si için, si­ya­se­te ne­re­den bak­tı­ğı­nız önem­li­dir, si­yasî yel­pa­ze­nin ne­re­sin­de dur­du­ğu­nuz önem­li­dir. Ana­va­tan Par­ti­si­nin, Türk si­ya­se­ti­nin ne­re­sin­de ol­du­ğu bel­li­dir. Ana­va­tan Par­ti­si, fark­lı kül­tür­den va­tan­daş­la­rı­nın hep­si­ni an­la­ya­bi­le­cek, hep­si­nin ih­ti­yaç­la­rı­na ce­vap ve­re­bi­le­cek ve fark­lı grup­lar ara­sın­da ta­raf­sız ola­bi­le­cek bir ko­num­da­dır. Ana­va­tan Par­ti­si, hür dü­şün­ce­nin ya­nın­da­dır ve öz­gür­lük­le­rin ana­sı­dır.

Te­rör ör­güt­le­ri­nin ken­di­le­ri­ne ha­yat sa­ha­sı aç­tı­ğı yer, dev­let oto­ri­te­si­nin boş bı­rak­tı­ğı yer­ler­dir. Bun­lar­dan en önem­li­si, kav­ram kar­ga­şa­sın­dan kay­nak­la­nan so­run­lar­dır. İn­san hak­la­rı, şid­det, kat­li­am, ci­na­yet, hu­kuk gi­bi kav­ram­la­rın, hü­kü­met­le­rin ön­der­li­ğin­de, tüm top­lum­ca ta­nım­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Hü­kü­met­ler, bu­na ön­cü­lük et­mek­te­dir­ler. Hü­kü­met­ler, in­san hak­la­rı, hu­kuk dev­le­ti gi­bi çok kri­tik kav­ram­la­rın in­san­la­rın ka­fa­sın­da otur­ma­sı için ge­rek­li…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­do­ğan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

Bu­yu­run, ek sü­re­ni­zi baş­lat­tım.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Fa­kat, için­de bu­lun­du­ğu­muz sü­reç gös­ter­mek­te­dir ki, bu Hü­kü­met, ya­ni, AK Par­ti Hü­kü­me­ti, hu­kuk, in­san hak­la­rı kav­ram­la­rı­na ye­te­rin­ce sa­hip çık­ma­mış, bu kav­ram­la­rı tem­sil et­me nok­ta­sın­da ye­ter­siz kal­mış­tır. İn­san hak­la­rı kav­ra­mı, bu ev­ren­sel de­ğer, ma­ale­sef, Tür­ki­ye’de te­rör ör­güt­le­ri­nin, ken­di­sin­den baş­ka­sı­na ya­şam hak­kı ta­nı­ma­yan mar­ji­nal grup­la­rın elin­de oyun­cak ol­muş­tur. 21 in­ci Yüz­yıl dün­ya­sı­nın bu ki­lit kav­ram­la­rı, te­rö­rist ey­lem­le­re meş­ru­iyet ze­mi­ni oluş­tur­mak için kul­la­nı­lan ta­şe­ron­la­rın di­li­ne pe­le­senk ol­muş­tur.

Sa­yın Baş­ba­ka­nın ge­çen yıl ağus­tos ayın­da “Kürt so­ru­nu var­dır, bu so­run be­nim so­ru­num­dur” de­me­si, yan­gı­nın üze­ri­ne ben­zin dök­me­si gi­bi bir şey ol­muş­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör ko­nu­sun­da­ki di­ğer gö­rüş­le­ri­mi­zi, di­ğer mad­de­ler­de ak­ta­ra­ca­ğız.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­riz.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu…

Sa­yın Ay­va­zoğ­lu, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (Ço­rum) – Sa­yın Baş­kan, Yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1222 sı­ra sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da ya­pıl­ma­sı dü­şü­nü­len de­ği­şik­lik ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li ol­mak üze­re Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ne­den­le, Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­sin­de­ki bir ta­nım­dan, ya­ni, te­rör ta­nı­mın­dan bah­se­di­le­rek, da­ha ön­ce­ki yü­rür­lük­te bu­lu­nan baş­lık “Te­rör ta­nı­mı” ola­rak de­ğiş­ti­ri­le­cek­tir.

Te­rör de­nil­di­ğin­de, te­rö­rün Fran­sız­ca kö­ken­li bir ke­li­me ol­du­ğu ve bu­nun an­la­mı­nın “yok et­mek, yık­mak, yak­mak, mah­vet­mek” an­la­mı­nı ta­şı­dı­ğı, söz­lük ola­rak, bu­nun bu şe­kil­de ta­rif edil­di­ği ger­çe­ği kar­şı­sın­da, “ne­yin yok edil­di­ği, ne­yin mah­ve­dil­mek is­ten­di­ği” di­ye so­rul­du­ğun­da da, “in­san­la­rın yok edil­di­ği, can ve mal gü­ven­li­ği­nin yok edil­di­ği, hu­ku­kun yok edil­di­ği, dev­le­tin yok edil­di­ği” an­la­mı­nı ta­şı­ya­bi­le­cek, ge­niş açı­dan ba­kıl­ma­sı ge­re­ken bir ta­nım­dır di­ye dü­şün­mek du­ru­mun­da­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, böy­le bir ta­sa­rı ne­den gün­de­me gel­di, ne­den gün­de­me ge­ti­ril­di, ih­ti­yaç ne­re­den kay­nak­lan­dı de­nil­di­ğin­de, el­bet­te, he­pi­mi­zin kar­şı­sı­na çı­ka­cak bu so­ru­nun ce­va­bın­da, son yıl­lar­da ar­tan, da­ha doğ­ru­su can­lan­dı­ğı gö­rü­len te­rö­rün kar­şı­sın­da bu tür bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nın, Hü­kü­met ta­ra­fın­dan ih­ti­yaç his­se­dil­miş ol­ma­sın­dan do­la­yı gün­de­me ge­ti­ril­di­ği ce­va­bıy­la kar­şı kar­şı­ya­yız.

Bu da şu­nu gös­te­ri­yor ki, şu ana ka­dar mev­cut ya­sa­lar­la te­rör­le mü­ca­de­le­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı, ola­ma­dı­ğı ger­çe­ği­ni de, üç­bu­çuk yıl­dan be­ri bu ül­ke­yi tek ba­şı­na yü­rüt­mek­te olan Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin mev­cut ya­sa­la­rıy­la te­rö­rün önü­ne ge­çe­me­di­ği ger­çe­ği­ni ka­bul et­mek du­ru­mun­da ka­lı­nı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, pe­ki, bu­nun­la il­gi­li ol­mak üze­re, si­vil top­lum ör­güt­le­rin­den tu­tu­nuz, top­lu­mun tüm ke­sim­le­ri­ne ka­dar, si­yasî par­ti­le­rin çok çe­şit­li yö­ne­ti­ci­le­ri­ne ka­dar ya­pı­lan tes­pit­ler ve teş­his­ler kar­şı­sın­da, aca­ba Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, İk­ti­dar ola­rak, ge­re­ken tes­pi­ti ve teş­hi­si doğ­ru ola­rak ya­pa­bil­di mi? El­bet­te, bu­na ce­vap ola­rak “tes­pit ve teş­hi­si doğ­ru yap­tı” de­ni­le­bil­sey­di, bu­gün ya­şan­mak­ta olan, ya­şan­ma­ya de­vam edi­len te­rö­rün acı yü­zü­nü gör­mek müm­kün ol­maz­dı. Ma­ale­sef, her ge­çen gün bak­tı­ğı­mız­da, aca­ba ül­ke­mi­zin ne­re­sin­de ne şe­kil­de bir can, bir yü­rek ya­kı­la­cak­tır, ya­na­cak­tır di­ye he­pi­mi­zin bir­bi­ri­ne en­di­şe­li ba­kış­la­rı da bu­na olum­lu ce­vap ver­me­yi müm­kün kıl­ma­mak­ta­dır. Bu da gös­te­ri­yor ki, şim­di­ye ka­dar, si­yasî par­ti­ler ola­rak, baş­ta Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak yap­mış ol­du­ğu­muz uya­rı­la­rın İk­ti­dar ta­ra­fın­dan ku­la­kar­dı edil­me­si so­nu­cu bu­gün­le­re ge­lin­miş ol­du. Şöy­le bir ta­rihî sü­re­ce ba­kıl­dı­ğın­da, İk­ti­da­rın sü­re­ci­ne ba­kıl­dı­ğın­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin, can­lan­mak­ta olan te­rö­re kar­şı ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin ne­ler ol­du­ğu ve ol­ma­sı ge­rek­ti­ği nok­ta­sın­da yap­tı­ğı öne­ri­ler, İk­ti­dar ta­ra­fın­dan, hiç­bir şe­kil­de olum­lu kar­şı­lan­ma­dı. Bu­nun en can­lı ör­ne­ği, 15 Ey­lül­de ya­pıl­mış olan ge­nel gö­rüş­me is­te­ği­ne, Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan ve­ri­len ge­nel gö­rüş­me is­te­ği­ne, 19.9.2005 ta­ri­hin­de, Yü­ce Mec­lis ta­ra­fın­dan, İk­ti­da­ra men­sup mil­let­ve­kil­le­rin­ce ret ka­ra­rı ve­ri­le­rek, böy­le bir te­rör­le mü­ca­de­le­de bi­lim­sel ola­rak ya­pıl­ma­sı ge­re­ken araş­tır­ma­la­rın ge­re­ği ol­ma­dı­ğı nok­ta­sın­da, ma­ale­sef, bu şe­kil­de ce­vap ve­ri­le­rek, şim­di­ye ka­dar gö­zar­dı edil­me­ye ça­lı­şıl­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nun de­va­mı­na ba­kıl­dı­ğın­da, çok önem­li­dir, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin yet­ki­li ki­şi­le­rin­den, grup baş­kan­la­rın­dan Sa­yın Eyüp Fat­sa’nın, bir, ba­sı­na ver­miş ol­du­ğu be­ya­na­tı çok il­ginç­tir; ki, o gün­ler­de, te­rör ala­bil­di­ği­ne iv­me ka­zan­mış, ala­bil­di­ği­ne şe­hit­le­ri­miz mem­le­ket­le­ri­ne ge­li­yor, göz­ya­şı sel ol­muş akı­yor, bu­na kar­şı­lık, ya­pı­lan bir söy­le­şi­de Sa­yın Eyüp Fat­sa’nın ver­miş ol­du­ğu şu ce­vap çok il­ginç ve dü­şün­dü­rü­cü­dür. Ver­miş ol­du­ğu ce­va­bın ta­ri­hi 25.10.2005’tir. “Fat­sa, dün ga­ze­te­ci­le­rin so­ru­la­rı­nı ya­nıt­la­dı. TMY tas­la­ğıy­la il­gi­li ola­rak ‘de­mok­ra­tik ka­za­nım­lar­dan ge­ri dö­nüş ol­ma­ya­cak’ di­yen Fat­sa, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da, mev­cut ya­sa­lar­da boş­luk ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­di. Fat­sa ‘il­le de TMY’de de­ği­şik­lik ya­pa­lım gi­bi bir id­di­amız ve ace­le­miz de yok; şu an­da, acil ola­rak, gün­de­mi­miz­de böy­le bir ko­nu yok’ de­di. Fat­sa, Ada­let Ba­ka­nı Ce­mil Çi­çek’in de, te­rör­le mü­ca­de­le için mev­cut ya­sa­la­rı ye­ter­li bul­du­ğu­nu bil­dir­di” di­yor. De­di­ği ta­rih, 25.10.2005 ta­ri­hin­de­ki ba­sın or­ga­nı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ara­dan ay­lar geç­tik­çe, te­rör de­vam edi­yor ve ni­ha­yet, he­pi­mi­zin yü­re­ği­ni ya­kan, yü­re­ği­ni yak­ma­sı ge­re­ken ve he­pi­mi­zin dü­şün­me­si ge­re­ken bir ola­yı, hep bir­lik­te, ma­yıs ayı içe­ri­sin­de Da­nış­ta­yı­mı­za kar­şı ya­pı­lan sal­dı­rı­da, ma­ale­sef, gör­dük ve bu­nun­la de­vam eden te­rö­rün, dün de, Hakkâri Çu­kur­ca’da, bir şe­hi­di­miz­le, bu­nu gö­re­rek, bir kez da­ha yü­rek­le­ri­miz  dağ­lan­dı, yü­rek­le­ri­miz acı­lan­dı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, el­bet­te, te­rö­rün, bu ta­sa­rıy­la ne şe­kil­de ön­le­ne­ce­ği ko­nu­sun­da, ön­le­yi­ci kol­luk güç­le­ri­ne her­han­gi bir imkân ge­tir­me­di­ği­ni he­pi­miz bil­mek­te­yiz; an­cak ve an­cak, çı­ka­rı­la­cak olan ce­za ka­nun­la­rı­na uyum yö­nün­de­ki Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun, bu de­ği­şik­lik­le, an­cak ve an­cak, ön­le­yi­ci ve cay­dı­rı­cı­lık açı­sın­dan, suç iş­len­dik­ten son­ra ele alı­na­bi­le­cek bir nok­ta­da de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­kir. Bu­na ba­kıl­dı­ğın­da ise, el­bet­te, bu ta­sa­rı­da ge­ti­ri­len, te­rör mağ­dur­la­rı­na yar­dı­mın iyi ni­yet­li bir şe­kil­de yer al­dı­ğı­nı, yi­ne te­rör mağ­dur­la­rı­nın ço­cuk­la­rı­nın öğ­ren­ci ola­rak burs al­ma­sı­na ola­nak sağ­lan­ma­sı gi­bi, ulus­la­ra­ra­sı an­lam­da­ki an­laş­ma­la­ra uy­gun bir şe­kil­de, yi­ne Türk Ce­za Ka­nu­nun­da ya­pı­lan uyu­ma denk ge­le­bi­le­cek şe­kil­de­ki de­ği­şik­lik­le­ri Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nuy­la il­gi­li ta­sa­rı­da gö­re­bi­li­yo­ruz; ama, esas ola­yın, esas te­rö­rün ön­len­me­siy­le il­gi­li te­mel çö­zü­mün bu ka­nun­da ol­ma­dı­ğı­nı he­pi­miz gör­mek­te­yiz ve kar­şı­mı­za -bir sü­reç ya­şa­dık, ya­şa­dı­ğı­mız bu sü­reç içe­ri­sin­de- Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı­nın 6 ncı mad­de­si çı­kı­ver­di. 6 ncı mad­de­sin­de ise, bi­zim şim­di­ye ka­dar, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak uyar­dı­ğı­mız ko­nu­lar kar­şı­mı­za gel­di­ğin­de şa­şır­dık kal­dık. Kar­şı­mı­za ge­len ko­nu, ma­ale­sef, 6 Ekim 2004 ta­rih­li Av­ru­pa Bir­li­ği İler­le­me Ra­po­run­da yer alan ve yar­gı sü­re­ci­nin, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ta­ra­fın­dan de­vam et­miş ola­ca­ğı­na ka­rar ve­ri­len ve bu­na şu an­da­ki Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Hü­kü­me­ti­nin de im­za at­mış ol­du­ğu şe­kil­de ka­bul et­ti­ği ulus­la­ra­ra­sı bir an­laş­ma­da, bö­lü­cü­ba­şı­nın yar­gı sü­re­ci­nin ka­bul edil­di­ği hü­küm al­tı­na alın­mış­tı; ama, bu­na, Sa­yın Baş­ba­kan çık­tı “den­ge­li ve olum­lu bir ra­por” de­mek su­re­tiy­le, san­ki, bö­lü­cü­ba­şı­nın bu şe­kil­de ye­ni­den yar­gı­lan­ma­sı­na imkân ta­nın­ma­sı­nı, bu Hü­kü­me­tin, zım­nen de ol­sa ka­bul et­ti­ği an­la­mın­da be­ya­nat­ta bu­lun­du ve hat­ta bu ko­nu­da bay­ram­lar da ya­pıl­dı; ama, gel­dik gör­dük ki de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ge­ti­ril­mek is­te­nen 6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sın­da, te­rör ör­güt­le­ri­nin ku­ru­cu­su­na ve yö­ne­ti­ci­le­ri­ne giz­li bir af ge­ti­ri­le­ce­ği hü­küm al­tı­na alın­mış­tı. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­ler ola­rak biz, ko­mis­yon­da yap­mış ol­du­ğu­muz di­renç­li sa­vun­ma doğ­rul­tu­sun­da ol­mak üze­re, ku­ru­lan alt ko­mis­yo­na üye ver­me­dik; çün­kü, böy­le bir so­rum­lu­lu­ğun al­tı­na… Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, ta­rih önün­de, so­rum­lu­lu­ğu ka­bul et­me­di­ği­mi­zi, et­me­ye­ce­ği­mi­zi bil­dir­mek zo­run­day­dık. Bu­nu gö­ren; ama, ay­lar son­ra gö­re­bi­len Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si …

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ay­va­zoğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın lüt­fen.

Bu­yu­run.

FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (De­vam­la) - … alt ko­mis­yon­da 6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sı­nı çı­kar­mak su­re­tiy­le, et­kin piş­man­lık hü­küm­le­ri­nin bu şe­kil­de mad­de­den, ta­sa­rı­dan çı­ka­rıl­ma­sı­nı sağ­la­mış; ama, ger­çek­ten, geç ka­lın­mış­tır. Bu­nun da Tür­ki­ye’ye ne­le­re mal ol­du­ğu­nu gün geç­tik­çe he­pi­miz gör­dük.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nun de­va­mın­da, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk ku­ral­la­rı­nın bir an­lam­da hi­çe sa­yıl­dı­ğı gi­bi bir ma­na çı­ka­bi­le­cek, Ana­ya­sa­nın 90 ın­cı mad­de­si­ne rağ­men, böy­le bir ta­sa­rı­nın gün­dem­de tu­tul­ma­sı­nın an­la­mı­nın ol­ma­dı­ğı­nı be­lir­ten Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, ma­ale­sef, ken­di de­ğiş­tir­di­ği, bir­lik­te de­ğiş­tir­miş ol­du­ğu­muz 90 ın­cı mad­de­yi de gör­mez­lik­ten ge­le­rek, iç hu­ku­ku­mu­za gö­re fay­da­lan­ma­sı müm­kün ol­ma­dı­ğı şek­lin­de­ki sa­vun­ma­sı­nı, bir nok­ta­da, di­ğer eliy­le red­de­di­yor, di­ğer eliy­le inkâr edi­yor; ama, bun­lar da gös­te­ri­yor ki, ar­tık, ger­çek­ler sı­va­na­mı­yor, ger­çek­ler sak­la­na­mı­yor. Bu doğ­rul­tu­da, biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, ulu­su­muz­la Hakkâri’den Edir­ne’ye ka­dar ba­rış köp­rü­sü­nü kur­mak is­ti­yo­ruz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ay­va­zoğ­lu te­şek­kür edi­yo­rum.

FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (De­vam­la) – Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Biz, ül­ke­de yet­miş mil­yon in­san kar­deş­çe ya­şa­mak is­ti­yo­ruz. Te­rö­rün ön­len­me­siy­le il­gi­li ol­mak üze­re, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak üze­ri­mi­ze dü­şen ney­se, onu yap­ma­ya ha­zı­rız di­yo­ruz.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, say­gı­lar sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de üze­rin­de, şa­hıs­la­rı adı­na dört ar­ka­da­şı­mı­zın ay­nı an­da ver­miş ol­du­ğu söz ta­lep­le­ri var­dır. Şim­di, iki ar­ka­da­şım için ku­ra çe­ke­ce­ğim; kim­le­re çı­kar­sa, on­la­rı da­vet ede­ce­ğim.

Sa­yın Üm­met Kan­do­ğan... Yok.

Sa­yın Meh­met Eras­lan...

Bu­yu­run.

Di­ğer ko­nuş­ma­cı Sa­yın Be­kir Boz­dağ.

Sü­re­niz 5 da­ki­ka.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ger­çek­ten çok önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz. Te­rör­le mü­ca­de­le, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin ve Türk Mil­le­ti­nin yir­mi yıl­dan faz­la bir sü­re­dir ver­miş ol­du­ğu bir mü­ca­de­le­dir ve bu mü­ca­de­le­de 30 000’in üze­rin­de va­tan ev­la­dı­nı şe­hit ve­ren bir ül­ke­yiz, bir Tür­ki­ye’yiz. He­men he­men her ev­de, her va­tan­da­şın oca­ğın­da mut­la­ka bir şe­hit var­dır ve ger­çek­ten, top­lu­mu­mu­zu, mil­le­ti­mi­zi ve biz­le­ri de­rin­den ya­ra­la­yan bu man­za­ra­la­rın bir an ön­ce bit­me­si nok­ta­sın­da, dev­let ola­rak, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak, et­kin bir mü­ca­de­le pers­pek­ti­fi­ni ve stra­te­ji­si­ni bir an ön­ce ha­ya­ta ge­çir­me nok­ta­sın­da dü­zen­le­me­ler de ya­pa­lım, sos­yal ve eko­no­mik ted­bir­le­ri de be­ra­be­rin­de ala­lım; bu, bir bü­yük ge­rek­li­lik­tir di­yo­rum.

Bu­gü­ne ka­dar, Tür­ki­ye, mil­yar­lar­ca do­lar kay­na­ğı­nı te­rör­le mü­ca­de­le­ye har­ca­mış­ken üzü­cü olan şu­dur: Tür­ki­ye'yi müt­te­fik­le­ri­nin bi­le an­la­ya­ma­ma­sı­dır. Te­rör, sa­de­ce mi­sa­kı­millî sı­nır­la­rı­mız içe­ri­sin­de de­ğil, ay­nı za­man­da sı­nır­la­rı­mı­zın dı­şın­da da bir­ta­kım lo­jis­tik des­tek­ler ala­rak, eği­tim kamp­la­rı ku­ra­rak ve ya­ban­cı bir­ta­kım ül­ke­le­rin de des­te­ğiy­le ha­yat bul­mak­ta­dır, vü­cut bul­mak­ta­dır. Me­se­la, Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si Da­ni­mar­ka ül­ke­si bi­le, Tür­ki­ye'yi te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da ve te­rör­den ne ka­dar za­rar gör­dü­ğü ko­nu­sun­da, ma­ale­sef, an­la­ya­ma­mış ve bü­tün ta­lep­le­re rağ­men, Roj TV’yi ka­pat­ma ko­nu­sun­da ve ya­yı­nı­nı dur­dur­ma ko­nu­sun­da hiç­bir adım at­ma­mış­tır. Hü­kü­me­tin bu nok­ta­da da­ha et­kin ve da­ha du­yar­lı ol­ma­sı ve Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si olan Da­ni­mar­ka’nın ik­na edil­me­si ko­nu­sun­da dip­lo­ma­tik te­mas­la­rın da­ha yo­ğun bir şe­kil­de, da­ha ıs­rar­cı ve da­ha et­kin bir şe­kil­de sür­dü­rül­me­si ge­rek­ti­ği, bü­yük bir so­run ola­rak önü­müz­de dur­mak­ta­dır.

Gü­ven­lik güç­le­ri­nin, as­ke­ri­mi­zin ve po­li­si­mi­zin et­kin­li­ği­ni ve mo­ti­vas­yo­nu­nu azal­ta­cak, on­la­rın şevk­le­ri­ni kı­ra­cak her tür­lü dü­zen­le­me­ler­den ve her tür­lü be­ya­nat­lar­dan ve ifa­de­ler­den her­ke­sin ka­çın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Özel­lik­le si­yasîler, söy­le­dik­le­ri sö­zü söy­le­me­den ön­ce de­fa­lar­ca dü­şü­nüp, bu şe­kil­de söy­le­me­le­ri ge­rek­mek­te­dir ki, ak­si tak­dir­de, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin et­kin­lik ve mo­ti­vas­yo­nu­nu azal­tır, ay­nı za­man­da, te­rör ör­güt­le­ri­ne de bir mo­ral des­te­ği ver­miş olur. Söy­le­nen her şe­yin önem­li ol­du­ğu bi­lin­cin­de ol­ma­mız ge­re­kir ve yan­lış ifa­de­ler­den ve yan­lış dü­zen­le­me­ler­den… Bu dü­zen­le­me ya­sal dü­zen­le­me de ola­bi­lir, fark­lı dü­zen­le­me­ler de ola­bi­lir, Av­ru­pa Bir­li­ğin­den ge­len uyum ya­sa­la­rı da ola­bi­lir; biz, ka­mu dü­ze­ni­mi­zi, Tür­ki­ye’nin bir­lik ve be­ra­ber­li­ği­ni, ulu­sal çı­kar­la­rı­mı­zı ve bü­tün­lü­ğü­mü­zü, hiç­bir te­mel hak ve öz­gür­lü­ğe de­ği­şe­me­yiz, de­ğiş­me­miz de müm­kün de­ğil­dir, bu­nun böy­le bi­lin­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Eğer gü­ven­lik güç­le­ri­miz “kı­sıt­lan­mış yet­ki­ler­le te­rör­le mü­ca­de­le edi­yo­ruz” di­yor­sa, ora­da bir de­fa bir du­rup dü­şün­me­miz ge­re­ki­yor; çün­kü, Tür­ki­ye’de, özel­lik­le Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­miz ve Em­ni­yet güç­le­ri­miz et­kin bir şe­kil­de te­rör­le mü­ca­de­le eden en önem­li ku­rum­la­rı­mız­dır ve bu ku­rum­la­rı­mız­dan eğer bu tür ifa­de­ler çı­kı­yor­sa, kı­sıt­lan­mış yet­ki­ler­le te­rör­le mü­ca­de­le edi­yo­ruz di­yor­lar­sa ve ara­dan eğer bir­bu­çuk yıl­lık bir za­man geç­ti­ği hal­de on­la­rın is­tek­le­ri, tel­kin ve tav­si­ye­le­ri doğ­rul­tu­sun­da bir ye­ni dü­zen­le­me ya­pa­mı­yor­sak ve ara­dan…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Eras­lan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) – …bir­bu­çuk yıl geç­tik­ten son­ra an­cak ye­ni­den bir Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu şek­lin­de ye­ni bir dü­zen­le­me­ye he­nüz şim­di baş­lı­yor­sak, bi­zim, de­mek ki, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da­ki du­yar­lı­lı­ğı­mı­zın ve has­sa­si­ye­ti­mi­zin ye­ni­den ele alı­nıp sor­gu­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği ka­na­ati hâsıl olu­yor. Çok önem­li bir ko­nu, Tür­ki­ye’yi ve yet­mi­şüç mil­yon ül­ke in­sa­nı­nı il­gi­len­di­ren bir ko­nu. Bu ko­nu­nun ye­ni­den, as­lın­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ge­nel gö­rüş­me ola­rak ele alın­ma­sı, ir­de­len­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu­nun­la il­gi­li alın­ma­sı ge­re­ken, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler ko­nu­sun­da da ile­ri­ki mad­de­ler­de gö­rüş­le­ri­mi, dü­şün­ce­le­ri­mi siz­le­re ak­ta­ra­ca­ğım.

Bu ve­si­ley­le, bu ka­nu­nun ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum ve he­pi­ni­zi say­gıy­la ve hür­met­le se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, Be­kir Boz­dağ ken­di­si­ne fır­sat ver­di­ği için, Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li; bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun de­ğiş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin ta­sa­rı­nın 1 in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, te­rör­le mü­ca­de­le, dün­ya­da­ki tüm ül­ke­le­rin or­tak so­ru­nu­dur. Ya­şa­nan ge­liş­me­le­re pa­ra­lel ola­rak, gü­nü­müz­de, ör­güt­lü ola­rak iş­le­nen suç­la­rın ve suç ör­güt­le­ri­nin sa­yı­la­rı­nın gi­de­rek art­mak­ta ol­du­ğu bir va­kı­adır. Bu ne­den­le, ge­liş­miş­lik dü­ze­yi ne olur­sa ol­sun, dün­ya­da­ki tüm ül­ke­ler ulus­la­ra­ra­sı alan­da iş­bir­li­ği için­de ken­di iç hu­kuk­la­rın­da yap­tık­la­rı dü­zen­le­me­ler­le te­rör­le mü­ca­de­le­ye ça­lış­mak­ta­dır. Te­rör ey­lem­le­ri, bir yan­dan ki­şi hak ve öz­gür­lük­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sı­nı teh­dit eder­ken, di­ğer yan­dan sos­yal ve eko­no­mik ge­liş­me­yi en­gel­le­ye­rek top­lu­mu de­rin­den et­ki­le­mek­te­dir.

Te­rör ey­lem­le­ri, ge­nel ola­rak ce­za ka­nun­la­rın­da suç ola­rak yer al­mak­la be­ra­ber, dev­le­tin var­lı­ğı­nı teh­li­ke­ye dü­şü­ren, te­mel ya­pı­sı­nı ve ni­te­lik­le­ri­ni bo­zan, dev­let oto­ri­te­si­ni za­afa uğ­ra­tan bu suç­lar te­rör su­çu ola­rak fark­lı uy­gu­la­ma­la­ra ta­bi tu­tul­mak­ta­dır.

Te­rör ta­nı­mı ko­nu­sun­da ulus­la­ra­ra­sı alan­da ka­bul edil­miş bir ta­nım yok­tur. Tür­ki­ye’nin de ta­raf ol­du­ğu Te­rö­riz­min Ön­len­me­si­ne Da­ir Av­ru­pa Söz­leş­me­si te­rör su­çu ola­rak sa­yı­la­bi­le­cek ba­zı suç­la­ra iliş­kin lis­te içer­mek­te­dir. Av­ru­pa’da Fran­sa, İn­gil­te­re, Al­man­ya, İs­viç­re, İtal­ya ve Da­ni­mar­ka gi­bi ül­ke­ler te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da ya­sa­la­rın­da özel dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­sı­na ih­ti­yaç du­yan ül­ke­ler­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz­de Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu ilk ola­rak 1991 yı­lın­da 3713 sa­yı­lı Ya­say­la dü­zen­len­miş­tir. On­beş yı­lı aş­kın bir sü­re­den be­ri uy­gu­la­ma­da olan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu za­man içe­ri­sin­de 14 kez de­ğiş­ti­ril­miş ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan da ba­zı mad­de­le­ri ip­tal edil­miş­tir.

Mil­le­ti­mi­zin hu­zur ve gü­ve­ni­nin te­mi­na­tı olan gü­ven­lik güç­le­ri­miz  üst­len­dik­le­ri bu gö­re­vi in­sa­nüs­tü bir gay­ret­le ve ge­rek­ti­ğin­de can­la­rı­nı fe­da et­mek­ten çe­kin­me­ye­rek hak­kıy­la ye­ri­ne ge­tir­mek­te­dir. An­cak, ça­ğın imkânla­rın­dan ya­rar­lan­mak su­re­tiy­le or­ga­ni­ze bir şe­kil­de ça­lı­şan suç ör­güt­le­ri kar­şı­sın­da da­ha et­kin mü­ca­de­le edi­le­bil­me­si için ya­şa­nan sü­reç­te or­ta­ya çı­kan ve ih­ti­yaç du­yu­lan ba­zı dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği kuş­ku­suz­dur. Bu ih­ti­yaç, gü­ven­lik güç­le­ri­miz­ce de en üst dü­zey­de di­le ge­ti­ril­miş­tir. Bu amaç­la, kap­sam­lı ve ti­tiz bir ça­lış­ma yü­rü­tül­müş ve bu ça­lış­ma so­nun­da, şu an­da gö­rü­şül­mek­te olan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da de­ği­şik­lik ya­pan ta­sa­rı hu­zur­la­rı­nı­za ge­ti­ril­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın 1 in­ci mad­de­siy­le, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­si­nin “Te­rör ve ör­güt ta­nı­mı” şek­lin­de­ki baş­lı­ğı “Te­rör ta­nı­mı” ola­rak de­ğiş­ti­ril­miş­tir. De­ğiş­ti­ril­me se­be­bi, te­rör ör­gü­tü­nün, ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 220 nci mad­de­sin­de Tür­ki­ye’nin ta­raf ol­du­ğu Sı­nı­ra­şan Ör­güt­lü Suç­la­ra Kar­şı Bir­leş­miş Mil­let­ler Söz­leş­me­si­nin 2 nci mad­de­sin­de­ki ta­nı­ma uy­gun ola­rak ya­pıl­mış ol­ma­sı ne­de­niy­le­dir.

Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­ze ye­ni­den say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ak­bu­lut.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 3 ün­cü mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 3- 26/9/2004 ta­rih­li ve 5237 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci mad­de­le­ri ile 310 un­cu mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da ya­zı­lı suç­lar, te­rör suç­la­rı­dır."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin Gü­ler.

Sa­yın Gü­ler, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz 10 da­ki­ka.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 2 nci mad­de­si üze­ri­ne Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Böy­le has­sas bir ka­nun üze­rin­de yo­rum ya­par­ken, bu top­lu­mun kamp­laş­ma­sı­na ve ku­tup­laş­ma­sı­na hiz­met et­me­den, sağ­du­yu ve so­ğuk­kan­lı bir şe­kil­de bu ka­nu­nun ya­pı­lan­ma­sın­da fay­da var di­ye dü­şü­nü­yo­ruz. Ta­biî ki, Sa­yın Ba­ka­nı din­le­dik­ten son­ra, hâlâ ka­fa­mız­da so­ru işa­ret­le­ri var. Biz, Ana­va­tan ola­rak, ka­nun üze­rin­de, ge­rek Grup Baş­kan­ve­ki­lim ve di­ğer söz­cü ar­ka­daş­la­rı­mız, üzer­le­ri­ne dü­şen me­saj­la­rı ver­di; ama, Sa­yın Ba­ka­nı din­le­dim, ama, AKP’nin du­yar­sız­lı­ğı­nı gör­dük­çe de, bu­ra­da hay­ret­le kar­şı­lı­yo­ruz. Bu ka­dar has­sas, ger­gin­lik ya­ra­tı­lan bir ka­nun üze­rin­de bu ka­dar du­yar­sız kal­ma­sı­na da an­lam ver­mek­te zor­la­nı­yo­ruz.

Evet, te­rö­rün her tür­lü­sü­ne, ge­rek et­nik ge­rek din­sel ve­ya han­gi kim­lik ve sı­fat­la olur­sa ol­sun kar­şı­sın­da­yız. Ta­biî, te­rör bir de­re­ce­de so­nuç gi­bi al­gı­la­na­bi­lir. Bu top­lum çok acı­lar çek­ti. Te­men­ni­miz, bu ka­nun çı­kar­ken sağ­du­yu ve so­ğuk­kan­lı an­la­yı­şın bu Türk top­lu­mu üze­rin­de hâkim ol­ma­sı­nı bek­li­yo­ruz. Has­sas ko­nu­lar tar­tı­şı­lır­ken kaş ya­pa­lım der­ken göz çı­kar­ma­ya­lım ya da ate­şe ben­zin­le git­me­ye­lim.

Bu top­lum uzun yıl­lar­dır te­rör sı­kın­tı­sıy­la baş ba­şa; ya­ni, bu­nu sı­fat­lan­dır­mak­tan... Ama, bu­nun en bü­yük be­de­li­ni hem ca­nıy­la, Türk Hal­kı, hem de maddî var­lı­ğıy­la da fa­tu­ra­lar öden­me­ye de­vam et­mek­te.

Pe­ki, bun­lar çö­züm­le­ni­yor mu; de­ğil, sa­de­ce bas­tı­rı­lı­yor. Bas­tır­mak bir çö­züm mü; kıs­men bir çö­züm; ama, bir sü­re son­ra, o güç me­ka­niz­ma­sı or­ta­dan kalk­tık­tan son­ra tek­rar hort­lu­yor.

Bi­zim, bu­ra­da, işin ana­li­zi­ni ya­par­ken sos­yo­eko­no­mik ve kül­tü­rel de­ğer­ler­le bir­lik­te ana­liz et­mek­te fay­da var; ak­si tak­dir­de, bü­yük be­del­le­ri öde­me­ye de­vam ede­riz. Biz, Türk top­lu­mu hoş­gö­rü, say­gı… Hoş­gö­rü ve say­gı­ya evet, ta­vi­ze as­la. Bu in­ce an­la­yış içe­ri­sin­de Türk top­lu­mu­nu ku­cak­la­yan, tüm de­ğer­le­ri­ni ok­şa­yan, maddî, ma­nevî, ge­le­nek ve gö­re­nek­le­ri­ne sa­hip çı­kan bir an­la­yış içe­ri­sin­de tart­mak­ta fay­da var.

Gö­nül is­ti­yor, yü­rek is­ti­yor, he­pi­miz bu sı­kın­tı­la­ra son ve­ril­me­si... Ar­tık şe­hit­le­ri­miz ol­ma­sın, ar­tık ana­lar ağ­la­ma­sın, ar­tık Türk Mil­le­ti be­del öde­me­sin; ama, bu­nun kar­şı­sın­da, eğer, biz si­ya­sal du­ru­şu­mu­zu çö­züm­den ya­na, sağ­du­yu­dan ya­na kul­lan­ma­dı­ğı­nız müd­det­çe de, sa­de­ce bi­ri­le­ri­nin ek­me­ği­ne yağ sü­rü­lür. Et­ki-tep­ki, ger­gin­lik, bu, top­lu­ma sa­de­ce za­rar ve­rir.

Bi­zim, bu­ra­da, al­tı­nı çiz­me­miz ge­re­ken de­ğer­ler­den bi­ri bu. Özel­lik­le, ben, ken­dim, Mer­sin yö­re­sin­den, yüz­de 70’i göç olan bir top­lu­mun, bir ilin bir tem­sil­ci­si ola­rak, hoş­gö­rü­nün ve an­la­yı­şın ol­du­ğu bir ad­res­ten ara­nız­da­yız. Bu ve­si­ley­le, Mer­sin’de­ki hoş­gö­rü ve sağ­du­yu­nun te­mel gös­ter­ge­si ba­rı­şa kat­kı.

Za­man za­man çı­kan bir olum­suz­luk, ma­ale­sef, Tür­ki­ye’yi sars­mak­ta. As­lın­da top­lum sü­rek­li cin­net saf­ha­sın­da, en ufak bir ol­gu­yu kı­vıl­cım ola­rak al­gı­la­yıp ve top­lum psi­ko­lo­ji­sin­de ma­ale­sef lin­ce va­ran bir an­la­yış hâkim. Bi­zi bu te­rör ko­nu­sun­da son de­re­ce so­ğuk­kan­lı ve bu ka­nun… Ta­biî ki, te­men­ni­miz bu te­rö­rün bit­me­si ve acı­la­rın son bul­ma­sı; ama, ak­sa­yan yön­le­rin çok ciddî an­lam­da  tar­tıl­ma­sı ge­re­ki­yor; çün­kü, ulus­la­ra­ra­sı, ar­tık, ev­ren­sel bo­yut­la ola­yı al­gı­la­mak la­zım. İn­san hak­la­rın­dan as­la ta­viz ver­me­den, hoş­gö­rü ve ge­le­nek, gö­re­nek­ler­den as­la ta­viz ver­me­den; ama, te­rör­le de mü­ca­de­le­yi en iyi şe­kil­de yap­mak. Bu, iş­te, den­ge­ler un­su­ru; ama, dört yıl­da va­rı­lan so­nuç ma­ale­sef her ge­çen gün ar­tan acı­lar ola­rak kar­şı­mı­za gel­di. Bir dö­nem, AKP İk­ti­da­rın­dan ön­ce bas­kı­lan­mış bir te­rör olay­la­rı bu­gün ma­ale­sef art­ma­ya de­vam et­ti; ama, yi­ne de her şe­ye rağ­men tüm top­lu­mu ku­cak­la­ya­cak me­saj­la­rın ve­ril­me­sin­de fay­da var­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum ve bu te­rö­rün so­ru­nu­nun sa­de­ce bir yar­gı ve­ya sa­de­ce bir em­ni­ye­tin çö­züm un­su­ru­nun tek fak­tör ol­ma­dı­ğı­nı, bu­nun­la be­ra­ber top­lu­mun de­ğer­le­ri­ni ve özel­lik­le, eko­no­mik, eği­tim ve kül­tü­rel alan­da top­lum ba­rı­şı­nı ku­cak­la­ya­cak bir an­la­yış­la har­man­lan­ma­sı­nı  bek­li­yo­ruz; ak­si tak­dir­de ka­nun tek ba­şı­na ye­ter­li kal­ma­ya­cak­tır ve bu ka­nun­la da, mü­ca­de­le­de is­te­ni­len dü­zey­de so­nuç alın­ma­ya­cak­tır.

Bu­gün, ül­ke­de­ki ya­şa­dı­ğı­mız sü­re­ce bak­tı­ğı­mız­da kim­lik­le­rin kur­ca­lan­ma­sı, kim­lik­le­rin… Ta­biî ki her­ke­sin bir alt kim­li­ği de ola­bi­lir; ama, bir üst kim­li­ği var­dır ve Tür­ki­ye­li ol­mak­tan, Türk ol­mak­tan... Ve bu de­ğer­le­re üni­ter ya­pı ve sis­te­mi içe­ri­sin­de, bir bü­tün­lük için­de bak­mak­ta fay­da var­dır. Bi­zim bu­gün ulu­sal de­ğer­le­ri­mi­zi öne çı­ka­ra­cak ve pay­daş di­ye­ce­ği­miz, duy­gu­daş di­ye­ce­ği­miz bir an­la­yı­şın hâkim kı­lın­ma­sı ge­re­kir. Ak­si tak­dir­de kan­gren­le­şen sü­reç içe­ri­sin­de bi­ri­le­ri si­ya­sal ran­tı­nı çok ça­buk al­ma­ya ha­zır; ama, Türk Mil­le­ti­nin üze­rin­de, Türk Hal­kı­nı oluş­tu­ran tüm bi­rim­le­riy­le, halk­la­rıy­la be­ra­ber bu­nu kur­ca­la­mak ve ka­şı­mak sa­de­ce bu top­lu­ma za­rar ve­rir. Bu sü­re­ci iyi de­ğer­len­dir­mek la­zım. Ciddî an­lam­da top­lum­sal ba­rı­şı öne çı­ka­ra­cak bir si­ya­sal ira­de­nin ve du­ru­şun öne çık­ma­sı ge­re­kir. Bu­ra­da en önem­li un­sur, bu­ra­da Mec­lis ira­de­si­nin bu ko­nu­da­ki has­sa­si­ye­ti­ni, do­zu­nu çok iyi ayar­la­ma­sı la­zım; ver­di­ği her me­saj­da top­lu­mu öne çı­ka­ran, tüm de­ğer­le­ri­ne say­gı du­yan ve top­lum ba­rı­şı­nı ku­cak­la­ya­cak ve top­lu­mu ku­cak­la­ya­cak bir an­la­yı­şın, me­sa­jın çık­ma­sı­nı yü­rek­ten is­ti­yo­ruz.

Tek­nik bir ko­nu, has­sas bir ko­nu. Bu ko­nu­da, ta­biî ki, AKP, tüm se­va­bıy­la gü­na­hıy­la bu­nu ken­di bi­ri­ki­mi so­nu­cu Mec­lis gün­de­mi­ne ge­tir­di. Mec­lis ira­de­si, ta­ma­miy­le AKP’nin ken­di ini­si­ya­ti­fi da­hi­lin­de. Ne ko­nu­şur­lar­sa, on­lar ko­nu­şu­lu­yor.

Böy­le bir has­sas ko­nu üze­rin­de ge­rek ko­mis­yon ve ge­rek ulus­la­ra­ra­sı bir alan­da, ül­ke­min in­san hak­la­rı öl­çe­ğin­den as­la ta­viz ver­me­den, te­rör­le mü­ca­de­le­nin ba­şa­rı­ya ulaş­ma­sı­nı bek­li­yo­ruz. Top­lu­mun bir an ön­ce hu­zu­ra ka­vuş­ma­sı­nı di­li­yor, te­men­ni­miz, bu ka­nu­nun top­lu­ma ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı bek­li­yor, bir an ön­ce ba­rı­şın, hu­zu­run te­mel oluş­tur­ma­sı di­le­ğiy­le he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Gü­ler.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Niğ­de Mil­let­ve­ki­li Or­han Eras­lan.

Sa­yın Eras­lan, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA OR­HAN ERAS­LAN (Niğ­de) – Sa­yın Baş­kan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin de­ğer­li üye­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de­si üze­ri­ne, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, önem­li bir ta­sa­rı gö­rü­şü­lü­yor; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı Ta­sa­rı­sı. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin tu­tu­mu bu ko­nu­da net. Te­rör­le mü­ca­de­le ira­de­ni­zi des­tek­le­ye­ce­ğiz, eğer, ira­de ko­yar­sa­nız. Yan­lış­la­rı­nı­zı söy­le­me du­ru­mun­da­yız. Ya­nıl­dı­ğı­nız nok­ta­la­rı be­lirt­me du­ru­mun­da­yız. Mu­ha­le­fet ol­ma­nın ge­re­ği de bu­dur.

Şim­di, se­yir­ci de de­ği­liz. Ne ya­par­sa­nız, siz ya­pın; biz ka­rış­mı­yo­ruz nok­ta­sın­da da de­ği­liz. Bu ül­ke bi­zim ül­ke­miz. Gör­dü­ğü­müz yan­lış­lık­la­rı söy­le­ye­ce­ğiz.

Doğ­ru­su, bu ya­say­la il­gi­li ben hiç­bir şe­kil­de po­le­mik yap­ma, po­le­mik ko­nu­su ya­rat­ma ih­ti­ya­cı, ar­zu­su içe­ri­sin­de de­ğil­dim. Ne ben ne Par­tim böy­le bir ih­ti­yaç içe­ri­sin­de de­ğil, ne Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız; çün­kü, biz baş­tan de­dik. Taa ne za­man de­dik; 15 Ey­lül 2005’te. Ge­lin, şu te­rör işi­ni bir ko­nu­şa­lım; 2002’de­ki bo­yu­tun­dan fark­lı nok­ta­ya doğ­ru gi­di­yor, bu­na et­kin ön­lem­ler alın­maz­sa ge­li­şe­cek de­dik, bu ko­nu­da des­tek ola­ca­ğız ala­ca­ğı­nız ciddî, et­ki­li ön­lem­le­re; çün­kü, te­rör he­pi­mi­zi ya­kı­yor, ül­ke­mi­zi ya­kı­yor, yok edi­yor. Bu­nu söy­le­ye­rek ken­di­mi­zi bağ­la­dık, bun­dan ge­ri­ye düş­me­miz söz ko­nu­su de­ğil; ama, bu­nu söy­le­dik di­ye, ge­ti­ri­len her şe­yi de, se­yir­ci­yiz iş­te, ne ya­par­sa­nız ya­pın, siz yap­tı­nız, so­nu­cu­na siz kat­la­nır­sı­nız; böy­le bir şey yok. Ha­ta­la­rı söy­le­ye­ce­ğiz, ik­ti­dar ol­ma­nın ol­gun­lu­ğu­nu ta­şı­ya­rak bun­la­rı gö­re­cek­si­niz, ka­bul et­tik­le­ri­ni­zi de dü­zel­te­cek­si­niz, ka­bul et­me­dik­le­ri­ni­zin de so­rum­lu­lu­ğu­na kat­la­na­cak­sı­nız.

Böy­le bir ça­lış­ma içe­ri­sin­dey­ken, doğ­ru­su, 6 ncı mad­de­nin son fık­ra­sı, ya­ni, 221 in­ci mad­de­ye yol­la­ma ya­pan son fık­ra­sıy­la il­gi­li bir po­le­mik de aç­mak he­ve­si ve ar­zu­su içe­ri­sin­de de­ğil­dik; geç­miş­te kal­dı, dü­zel­til­di. Na­sıl ol­sa dü­zel­til­di, AKP ta­ra­fın­dan dü­zel­til­di, ama hü­kü­me­ti, ama bi­zim için­de üye bu­lun­dur­ma­dı­ğı­mız ko­mis­yo­nu, bu ha­ta­nın far­kı­na var­dı, dü­zelt­ti. Önem­li olan dü­zel­til­me­si di­ye dü­şü­ne­rek, böy­le bir po­le­mik içe­ri­sin­de de­ğil­dik, ih­ti­yaç içe­ri­sin­de de de­ğil­dik; ama, Sa­yın Boz­dağ’ın ko­nuş­ma­sın­dan son­ra, ko­nu­nun ye­te­rin­ce an­la­şı­la­ma­dı­ğı or­ta­ya çık­tı. Bir kez da­ha an­la­şıl­sın di­ye bu­ra­dan an­la­tı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 6 ncı mad­de­ye ya­pı­lan et­kin piş­man­lık -şim­di çı­ka­rıl­dı, on­dan do­la­yı, yan­lış­tan dö­nül­me­si­ni doğ­ru bu­lu­yo­rum- eğer, Sa­yın Boz­dağ’ın id­dia et­ti­ği gi­bi, mi­na­re­yi dü­zelt­me ola­yıy­sa, dü­zelt­me­yi­niz, eğ­ri kal­sın, böy­le bir risk yok­sa; var­sa, bu­nu bir sa­vun­ma ref­lek­si içe­ri­sin­de di­le ge­tir­mek doğ­ru de­ğil­dir. O za­man ben şu­nu an­lı­yo­rum: Ne acı­dır ki, İk­ti­dar Par­ti­miz, hâlâ, te­rör­le mü­ca­de­le­nin ne nok­ta­da ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, ih­ti­ya­cı­nın ne­ler ol­du­ğu­nu kav­ra­ya­ma­mış; bu­nu an­lı­yo­rum. Eğer kav­ran­dı, dü­zel­til­diy­se,me­se­le yok. Ama­cı­mız üzüm ye­mek, bağ­cı döv­mek de­ğil, kim­se­yi suç­la­mak de­ğil. Dü­zelt­tik der­si­niz, laf bi­ter. Dü­zel­til­miş, ta­mam; ama, bu­nu ha­tı­ra yap­tık… Bu doğ­ru de­ğil, bu­nu ka­bul ede­mem, bu­nu si­yasî eti­ğe de ay­kı­rı bu­lu­rum, çok va­him bir şey.

Şim­di, ba­kı­nız, ar­ka­daş­lar, Türk Ce­za Ya­sa­sı­na hep yol­la­ma ya­pı­lı­yor, san­ki Türk Ce­za Ya­sa­sı ana­ya­sa! Kal­dı ki, bi­zim, Türk Ce­za Ya­sa­sı­nı da han­gi ko­şul­lar al­tın­da yap­tı­ğı­mı­zı he­pi­niz bi­li­yor­su­nuz. Mu­ha­le­fe­ti­mi­zi de, bu­ra­da, biz­zat be­nim ağ­zım­dan di­le ge­tir­dik; ama, Av­ru­pa Bir­li­ği için şart ko­şul­du, en­gel­le­me yap­ma­ya­ca­ğız de­dik; tıp­kı, bu­gün ol­du­ğu gi­bi. Bu­gün de, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­na en­gel­le­me yap­ma­ya­ca­ğız; ama, içe­ri­ği­ni ek­sik bu­lu­yo­ruz, yan­lış­lık­lar­la do­lu bu­lu­yo­ruz. Bun­la­rı söy­le­ye­ce­ğiz. Ya­ni, en­gel­le­me yap­ma­mış ol­ma­mız, onu ka­bul et­ti­ği­miz bi­çi­min­de yo­rum­lan­ma­ma­lı­dır. Bu doğ­ru de­ğil­dir. Bu hak­lı de­ğil­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Şim­di, Ce­za Ya­sa­sın­da, ör­güt mad­de­si 220 nci mad­de­de dü­zen­len­miş­tir. Si­lah­lı ör­güt, ya­ni ör­gü­tün özel bir bi­çi­mi, ni­te­lik­li bir bi­çi­mi 314’te dü­zen­len­miş­tir. Bö­lü­cü ör­güt… Ona ör­güt den­me­di­ği için, ar­ka­daş­la­rım hep şa­şı­rı­yor. Bö­lü­cü­lük­le il­gi­li mad­de 302’dir. O da, ör­gü­tün özel bir bi­çi­mi­dir, ni­te­lik­li bir bi­çi­mi­dir, ya­ni, ül­ke top­rak­la­rı­nı böl­mek için ör­güt kur­mak­tır. Kim di­yor böy­le; Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si. Ne­re­de; bu­ra­da, eli­miz­de ka­rar. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ya­ni, Ab­dul­lah Öca­lan’la il­gi­li ka­rar, bu­ra­da oku­duk, din­le­sey­di ar­ka­daş­lar, bu in­ce­li­ği ka­çır­maz­dı.

Ana­ya­sal dü­ze­ni ih­lal et­mek için, ya­ni ana­ya­sal dü­ze­ni ih­lal et­me su­çu, o da bir ör­güt su­çu­dur, o da ni­te­lik­li bir suç­tur; çün­kü, bu suç­lar bi­rey­sel ola­rak iş­le­ne­mez, ör­güt va­sı­ta­sıy­la iş­le­ne­bi­lir. Şim­di, siz, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nı çı­ka­rı­yor­su­nuz, ya­zı­yor­su­nuz; di­yor­su­nuz ki, şu şu suç­lar te­rör su­çu, 314 te­rör su­çu, 302 te­rör su­çu, 309 te­rör su­çu, doğ­ru­dur. Al­tı­na da ek­li­yor­su­nuz, 6 ncı mad­de­ye; ör­güt­ten kas­te­di­len şey… Ör­gü­tün yö­ne­ti­ci­le­ri 221’de­ki ya­ni, “ni­te­lik­siz ör­gü­tün et­kin piş­man­lı­ğın­da­ki mad­de­den is­ti­fa­de eder” di­yor­su­nuz. Ge­rek­çe­sin­de de “bu­na te­rö­rist­ba­şı da da­hil­dir” di­yor­su­nuz. Şim­di biz bu­nu Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de gös­te­ri­yo­ruz. Di­yo­ruz ki: Bu yan­lış­tır. Bu, şu so­nu­cu do­ğu­rur, bu­nu gö­rün. Ha, şim­di çık­tı bu. Ama, bir ar­ka­da­şı­mız hâlâ di­yor ki: “O so­nu­cu da do­ğur­maz­dı. Fi­lan­ca öy­le de­diy­di, feş­me­kan­ca…” Ar­ka­daş­lar, her bi­lim­sel dü­zey­de­ki top­lan­tı­da, her sem­poz­yum­da, her nok­ta­da bu­nu tar­tış­ma­ya ha­zı­rım her­kes­le.

Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si­nin bir baş­ka ka­ra­rı­nı -ya­ni, ki­me ait ol­du­ğu­nu söy­le­ye­me­ye­ce­ğim, ce­vap ver­me du­ru­mun­da de­ğil- oku­yo­rum si­ze; ba­kın, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı içe­ri­si­ne al­mış­sı­nız si­lah­lı ör­gü­tü, bö­lü­cü ör­gü­tü ve ide­olo­jik ör­gü­tü, ana­ya­sal dü­ze­ni de­ğiş­tir­mek için. Bun­lar­dan si­lah­lı ör­gü­te fay­da­lan­dı­rı­rım, di­ğe­ri­ne fay­da­lan­dır­mam di­ye bir şey yok. Bak ne di­yor: “Fark­lı in­san grup­la­rı ara­sın­da de­ğil, fark­lı suç tür­le­ri ara­sın­da ayı­rım ya­pıl­dı­ğı so­nu­cu­na va­rıl­mış­tır. Söz­leş­me­nin 10 un­cu mad­de­si­nin ih­lal edil­di­ği 16’ya kar­şı 1 oy­la” di­yor Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si. Ya­ni, bu ha­liy­le biz bu teh­li­ke­yi gör­dük ve an­lat­tık si­ze. Siz de dü­zelt­ti­niz. Ama, bir ar­ka­da­şı­mız hâlâ ıs­rar­da. Eğer İk­ti­dar Par­ti­si­nin ço­ğun­lu­ğu bu ıs­rar­day­sa, yan­lış­ta­sı­nız ar­ka­daş­lar, yan­lış­ta ve ka­yıp­ta­sı­nız. Bu­nu açık­ça be­lirt­mek ge­re­kir. Po­le­mik ol­sun di­ye ko­nuş­mu­yo­rum.

Şim­di yi­ne bir nok­ta­yı be­lir­ti­yo­rum si­ze. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör­le il­gi­li dü­zen­le­me­ler kon­jonk­tü­rel­dir. Kon­jonk­tür ge­ti­rir, ir­ti­caî fa­ali­yet öne çı­kar; kon­jonk­tür ge­ti­rir, bö­lü­cü fa­ali­yet or­ta­ya çı­kar; kon­jonk­tür ge­ti­rir, baş­ka bir si­yasî te­rör or­ta­ya çı­kar. Şim­di “kon­jonk­tü­rel de­ğil­dir” de­me  imkânı­na sa­hip de­ği­liz. Şim­di kon­jonk­tü­rel dal­ga­lan­ma­la­ra bağ­lı dü­zen­le­me­ler ya­pı­lı­yor di­yor ar­ka­daş­lar. Doğ­ru­dur; ya­ni, te­rör öy­le bir şey­dir tam da.

Şim­di bir şey yap­tı­nız. 1 in­ci mad­de­nin al­tın­da, ikin­ci ve üçün­cü fık­ra­sın­da ya­zı­lı “ce­mi­yet, te­şek­kül, si­lah­lı te­şek­kül, si­lah­lı ce­mi­yet ve suç için an­laş­ma…” Bun­la­rın hep­si­ni çı­kart­tı­nız.Bu­ra­da amaç, ki­mi ir­ti­caî ey­lem­ci­le­ri hi­ma­ye et­mek­se, onun­la kal­maz­sı­nız!.. Onun­la kal­maz­sı­nız!.. Si­vas kat­li­amı ben­ze­ri olay­la­rı kış­kır­tı­cı, si­lah kul­lan­ma­dan, kış­kır­tıp kat­li­am ya­pan­la­rı te­rör kap­sa­mı­na ala­maz­sı­nız, te­rör su­çu kap­sa­mı­na ala­maz­sı­nız; sor­gu­la­ma, ce­za in­fa­zı yö­nün­den fark­lı ne­ti­ce­le­re ula­şır. Baş­ka ayak­lan­ma tar­zın­da ey­lem ya­pan­la­rı ala­maz­sı­nız. Bu­ra­da her şe­yi tu­ta­na­ğa ge­çirt­me­mek için öl­çü­lü ko­nu­şu­yo­rum, yan­lış ne­ti­ce­le­re ula­şır­sı­nız. Bu­nu biz ha­tır­lat­tık si­ze. Yan­lış ya­pı­yor­su­nuz de­dik. Bi­rey­sel te­rö­rizm­le…

Şim­di şöy­le bir sap­lan­tı var ar­ka­daş­la­rı­mın ka­fa­sın­da, İk­ti­dar Par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­nin: Te­rö­rizm si­lah­lı bir ör­güt ol­maz­sa ol­maz. Ha­yır, bu yan­lış. Te­rö­rizm bi­rey­sel de olur, si­lah­lı ör­güt­le de olur, si­lah­sız ör­güt­le de olur. Te­rö­rizm ta­nım­lan­maz za­ten, ta­nım­la­ya­nı da yok bu­nu. Önem­li olan, top­lum dü­ze­ni­ni ciddî bir bi­çim­de ze­de­le­yen…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Eras­lan, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) - … ciddî bir bi­çim­de sar­san, in­san­la­ra kor­ku ve­ren, dü­ze­ni teh­di­de dü­şü­ren ve kı­yı­mı, can yak­ma­yı, mal kay­bı­nı ya­ra­tan şey­ler­dir te­rö­rizm.

Şim­di bir teh­li­ke­ye dik­ka­ti­ni­zi çek­tim. Ba­kı­nız, can­lı bir ör­nek­ten dik­kat çek­tim. Da­nış­tay kat­li­amı ne­de­niy­le ör­güt ola­yı­nı, te­men­ni edi­yo­rum or­ta­ya çı­ka­rır­sı­nız. Çı­ka­ra­maz­sa­nız, bi­rey­sel te­rö­riz­mi dü­zen­le­me­di­ği­niz için, dört gün gö­zal­tın­da tu­tul­du­ğu için Tür­ki­ye’yi sı­kın­tı­ya so­ka­cak­sı­nız. Bu­nu ni­ye gör­mü­yor­su­nuz? Te­rö­rizm, öy­le zan­ne­dil­di­ği gi­bi, ka­fa­nız­da­ki mo­de­le uy­gun şey­ler de­ğil.

Bu ko­nu­da po­le­mik aç­mak gi­bi bir ni­ye­ti­miz yok; ama, ek­si­ği­ni­zi söy­le­ye­ce­ğiz. Biz te­rör­le mü­ca­de­le ira­de­si­ne des­tek ve­ri­riz, var­sa ira­de­niz; ama, yan­lış­la­rı­nı­zı söy­le­mek du­ru­mun­da­yız. Ya­ni, te­mel hak­la­rın özü­ne do­ku­nu­yor­sa­nız, onu da söy­le­mek du­ru­mun­da­yız. Şim­di bun­la­rı söy­le­dik, mü­ca­de­le ama­cı­na des­tek ver­dik di­ye bu­na ka­tıl­dık an­la­mı­nı da kim­se çı­kar­ma­sın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, ay­nı an­da mü­ra­ca­at eden ar­ka­daş­lar ara­sın­dan ku­ra çe­ke­ce­ğim, kim­le­re çı­kar­sa on­la­ra söz ve­re­ce­ğim.

Sa­yın Meh­met Eras­lan, Sa­yın Be­kir Boz­dağ…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu ku­ra çe­ke­ce­ği­miz ar­ka­daş­lar, is­ter­se­niz, ken­di ara­nız­da otu­run bir ko­nu­şun, han­gi mad­de­ler­de kim ko­nu­şa­cak­sa, her mad­de üze­rin­de tek­rar tek­rar ku­ra çek­me iş­le­mi yap­ma­ya­yım. An­la­şın, ona gö­re iş­le­ri ne­ti­ce­len­di­re­lim, bi­ze de ko­lay­lık sağ­la­yın; her­hal­de, bu iyi­li­ği esir­ge­mez­si­niz, uma­rım.

Bu­yu­run Sa­yın Meh­met Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­biî ki, te­rör­le mü­ca­de­le­de ya­sal dü­zen­le­me­ler, ka­nunî dü­zen­le­me­ler önem­li; ama, onun dı­şın­da si­yasî oto­ri­te­nin böl­ge­de ala­ca­ğı sos­yal ve eko­no­mik ted­bir­ler de çok önem­li ve ya­pı­lan ya­sa­ma ça­lış­ma­sı­nın uy­gu­la­na­bi­lir­li­ği ve ran­tabl ol­ma­sı bir o ka­dar da­ha önem­li.

Te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­zal­tı sü­re­si… Dün de ben bu­ra­da ifa­de et­tim. Sa­yın Ba­ka­nı­mız da bu­ra­da­lar. Ben, te­rör su­çun­dan ya­ka­la­nan in­san­la­rın, me­se­la İn­gil­te­re’de 28 gün gö­zal­tın­da bu­lun­du­ru­lup, ola­yın da­ha ciddî ma­na­da çok aşa­ğı­la­ra ine­rek tet­kik edil­me­si ko­nu­sun­da da­ha bir du­yar­lı olun­du­ğu­nu bi­li­yo­rum; ama, biz­de 24 sa­at. Bir te­rör zan­lı­sı­nı ve­ya bir te­rör suç­lu­su­nu ya­ka­lı­yor­su­nuz, as­ke­ri­miz ve­ya po­li­si­miz, 24 sa­at içe­ri­sin­de, da­ha onun kim­li­ği­ni da­hi bel­ki tes­pit ede­me­den, kim ol­du­ğu­nu, ne­re­li ol­du­ğu­nu, ne­ci ol­du­ğu­nu, bel­ki adı­nı, so­ya­dı­nı da­hi tes­pit ede­me­den, çok doğ­ru ve sağ­lık­lı bil­gi­ler al­ma­dan, o ka­dar kı­sa bir sü­re içe­ri­sin­de sav­cı­lı­ğa gö­tür­mek zo­run­da ka­lı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, iş­te, te­rör­le mü­ca­de­le­de ya­sa­ma fa­ali­ye­ti­nin ve­ya ka­nun ha­zır­lık­la­rı­nın önem­li ol­du­ğu bir ger­çek; ama, uy­gu­la­na­bi­lir­li­ği ve et­kin bir te­rör­le mü­ca­de­le­ye ne ka­dar yar­dım­cı ola­bil­di­ği çok önem­li.

Ka­mu dü­ze­ni­nin, ül­ke­nin bir­lik ve be­ra­ber­li­ği ile bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü biz hiç­bir şe­kil­de… İş­te, biz de­mok­ra­tik bir ül­ke­yiz, te­mel hak ve öz­gür­lü­ğe say­gı du­yan bir ül­ke­yiz. Evet, böy­le bir ül­ke­yiz; ama, ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne say­gı duy­ma­yan hiç kim­se­ye say­gı duy­ma imkânı­mız yok­tur, söz ko­nu­su ola­maz.

De­mok­ra­si, hiç kim­se­ye sı­nır­sız ifa­de öz­gür­lü­ğü ta­nı­maz; de­mok­ra­si, hiç kim­se­ye sı­nır­sız fi­il iş­le­me öz­gür­lü­ğü­nü ta­nı­maz. Evet, iş­te, ya­pı­lan son ya­sal dü­zen­le­me­ler­den son­ra -Av­ru­pa Bir­li­ği uyum ya­sa­la­rı çer­çe­ve­sin­de bir­ta­kım dü­zen­le­me­ler ya­pıl­dı- ba­kı­yo­ruz, on­dan son­ra, bi­ri­le­ri, bir­ta­kım çev­re­ler ve te­rör ör­gü­tü men­sup­la­rı, de­mok­ra­si­yi, te­mel hak ve öz­gür­lük­le­ri ken­di­le­ri­ne kal­kan edi­ne­rek, emel­le­ri­ne ulaş­mak için bir hay­li gay­ret içe­ri­sin­de­ler. İş­te, bu dü­zen­le­me­ler ya­pı­lır iken, bu ka­nunî ha­zır­lık­lar, dü­zen­le­me­ler ya­pı­lır iken, bun­la­rın gö­zar­dı edil­me­me­si ge­re­kir dü­şün­ce­sin­de­yiz.

Ve sı­nı­rö­te­si ha­rekât çok önem­li. Ken­di mi­sa­kı­millî sı­nır­la­rı­mız için­de­ki odak­la­ra ope­ras­yon yap­ma ko­nu­sun­da bir zor­lu­ğu­muz yok. Hem Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­miz hem de gü­ven­lik güç­le­ri­miz -po­li­si­miz- iş­bir­li­ği ya­pa­rak, is­tih­barî bil­gi­ler doğ­rul­tu­sun­da ope­ras­yon­la­rı­nı ya­pı­yor­lar; ama, te­rör ör­gü­tü­nün bes­len­di­ği yer esa­sen sı­nı­rö­te­si­dir, Kan­dil Da­ğı­dır, Ku­zey Irak’tır. Eği­ti­mi­ni de ora­dan alı­yor, lo­jis­tik des­te­ği­ni de ora­dan alı­yor; kim­le­rin on­la­ra des­tek ver­di­ği de bel­li, kim­le­rin on­la­ra eko­no­mik, lo­jis­tik si­lah yar­dı­mı yap­tı­ğı da bel­li ve on­la­ra kim­le­rin eği­tim ver­di­ği de bel­li.

Sı­nı­rı­mı­zın he­men ya­nı ba­şın­da di­ye biz, Tür­ki­ye ola­rak, yü­ce mil­let adı­na bir ope­ras­yon yap­ma zor­lu­ğu içe­ri­sin­de­yiz ve bu­nun aşıl­ma­sı ge­re­ki­yor; çün­kü, ba­tak­lı­ğın kay­na­ğı ora­da. Biz, siv­ri­si­nek­ler­le uğ­ra­şı­yo­ruz. Siv­ri­si­nek­ler­le uğ­ra­şa­ca­ğı­mı­za, güç­lü, yü­ce Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti adı­na il­gi­li­ler­le otu­rup, müt­te­fik­le­ri­miz­le otu­rup -kar­şı­lık­lı men­fa­at iliş­ki­si­ne da­ya­lı bir dip­lo­ma­si var ise- ar­ka­daş, mil­let ola­rak ar­tık bi­zim bu­na ta­ham­mü­lü­müz kal­ma­dı, biz bu­nu kal­dı­ra­ma­yız; mil­let ola­rak, va­tan­daş ola­rak…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - …ar­tık bi­zim şe­hit ver­me ta­ka­ti­miz so­na er­miş­tir ve te­rör­le mü­ca­de­le­de ya bi­zim ya­nı­mız­da du­ra­rak, so­mut adım­lar ata­rak ope­ras­yon­lar dü­zen­le­ye­lim, ba­tak­lık­la­rı ku­ru­ta­lım ve­ya bi­zim işi­mi­ze ka­rış­ma­yın, ken­di işi­mi­zi ken­di­miz ya­pa­lım de­me ce­sa­re­ti­ni, şe­ca­ati­ni gös­ter­me­li­yiz; Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak gös­ter­me­li­yiz, Tür­ki­ye adı­na ve yet­mi­şüç mil­yon ül­ke in­sa­nı adı­na gös­ter­me­li­yiz, bu si­yasî ira­de­yi ser­gi­le­me­li­yiz. Ak­si tak­dir­de, böy­le ede­bi­yat­lar par­ça­la­ya­rak, şi­ir­ler oku­ya­rak hiç­bir ye­re var­ma­mız müm­kün de­ğil.

Ha­zır­la­nan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun uy­gu­la­na­bi­lir­li­ği çok önem­li, ara­zi­de ve yar­gı­da özel­lik­le. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin ve gü­ven­lik güç­le­ri­nin ne ka­dar eli­ni ko­lu­nu ser­best bı­rak­tı­ğı ve ne ka­dar on­la­rın et­kin mü­ca­de­le ede­bil­me­si için işe ya­ra­dı­ğı tek­rar ele alın­ma­lı ve ir­de­len­me­li­dir di­yo­rum.

Bu dü­şün­ce­ler­le, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ.

Bu­yu­run Sa­yın Boz­dağ. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun ba­zı mad­de­le­rin­de de­ği­şik­lik ön­gö­ren ka­nu­nun 2 nci mad­de­si, yü­rür­lük­te­ki Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 3 ün­cü mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ön­gör­mek­te­dir. Bu de­ği­şik­lik­le ka­nu­nun met­ni mu­ka­ye­se edil­di­ği za­man, esa­sın­da, ya­pı­la­nın, bü­yük bir oran­da ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu­na uyum ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir. Mev­cut ya­sa­mı­zın 3 ün­cü mad­de­si­nin baş­lı­ğı “Te­rör suç­la­rı,” ye­ni ya­sa­da da ay­nı şe­kil­de­dir ve iki­sin­de olan mad­de­le­ri mu­ka­ye­se et­ti­ği­miz za­man, 5237 sa­yı­lı ye­ni Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun “Dev­le­tin bir­li­ği­ni ve ül­ke bü­tün­lü­ğü­nü boz­mak” baş­lık­lı 302 nci mad­de­si, es­ki Ce­za Ka­nu­nu­mu­zun 125 in­ci mad­de­si­ne; “As­kerî te­sis­le­ri tah­rip ve düş­man as­kerî ha­re­ket­le­ri ya­ra­rı­na an­laş­ma” baş­lık­lı 307 nci mad­de­si, es­ki Ce­za Ka­nu­nu­nun 131 in­ci mad­de­si­ne; “Ana­ya­sa­yı ih­lal” baş­lık­lı 309 ve “Ya­sa­ma or­ga­nı­na kar­şı suç” baş­lık­lı 311 in­ci mad­de­si, es­ki ya­sa­nın 146 ncı mad­de­si­ne; “hü­kü­me­te kar­şı suç” baş­lık­lı 312 nci mad­de, es­ki ya­sa­nın 147 nci mad­de­si­ne; “Ya­ban­cı hiz­me­ti­ne as­ker yaz­ma, ya­zıl­ma”  baş­lık­lı 320 nci mad­de, es­ki ya­sa­nın 148 in­ci mad­de­si­ne; “Suç iş­le­me­ye tah­rik” baş­lık­lı 214 ün­cü mad­de ve “Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti­ne kar­şı si­lah­lı is­yan” baş­lık­lı 313 ün­cü mad­de, es­ki ya­sa­nın 149 un­cu mad­de­si­ne; “Cum­hur­baş­ka­nı­na sui­kast ve fi­ilî sal­dı­rı” baş­lık­lı 313 ün­cü mad­de, es­ki ya­sa­nın 156 ncı mad­de­si­ne te­ka­bül et­mek­te­dir. Bu­ra­da fark olan, ye­ni olan bir hu­sus var, o da şu: Es­ki ya­sa­nın 171 in­ci mad­de­si, ye­ni ya­sa­mı­zın da 316 ncı mad­de­si “Suç için an­laş­ma” baş­lık­lı idi. Es­ki ya­sa­da -şim­di­ki ya­sa­mı­zın 314 ün­cü mad­de­sin­de yer alan- si­lah­lı ör­güt, te­rör ama­cıy­la iş­le­nen suç­lar kap­sa­mın­da iken, bu dü­zen­le­mey­le be­ra­ber “suç iş­le­me” baş­lık­lı 316 ncı mad­de te­rör ama­cıy­la iş­le­nen suç­lar kap­sa­mı­na alı­nır­ken, “Si­lah­lı ör­güt” baş­lık­lı 314 ün­cü mad­de te­rör suç­la­rı kap­sa­mı­na alın­mış­tır. Bu­nun dı­şın­da mad­de­de bir ye­ni­lik yok­tur.

Ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 4 ün­cü mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Te­rör ama­cı ile iş­le­nen suç­lar

MAD­DE 4- Aşa­ğı­da­ki suç­lar 1 in­ci mad­de­de be­lir­ti­len amaç­lar doğ­rul­tu­sun­da suç iş­le­mek üze­re ku­rul­muş bir te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­di­ği tak­dir­de, te­rör su­çu sa­yı­lır:

a) Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 un­cu mad­de­le­ri ile 310 un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da yer alan suç­lar,

b) 10/7/1953 ta­rih­li ve 6136 sa­yı­lı Ateş­li Si­lah­lar ve Bı­çak­lar ile Di­ğer Alet­ler Hak­kın­da Ka­nun­da ta­nım­la­nan suç­lar,

c) 31/8/1956 ta­rih­li ve 6831 sa­yı­lı Or­man Ka­nu­nu­nun 110 un­cu mad­de­si­nin dör­dün­cü ve be­şin­ci fık­ra­la­rın­da ta­nım­la­nan kas­ten or­man yak­ma suç­la­rı,

ç) 10/7/2003 ta­rih­li ve 4926 sa­yı­lı Ka­çak­çı­lık­la Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da ta­nım­la­nan ve ha­pis ce­za­sı­nı ge­rek­ti­ren suç­lar,

d) Ana­ya­sa­nın 120 nci mad­de­si ge­re­ğin­ce ola­ğa­nüs­tü hal ilan edi­len böl­ge­ler­de, ola­ğa­nüs­tü ha­lin ila­nı­na ne­den olan olay­la­ra iliş­kin suç­lar,

e) 21/7/1983 ta­rih­li ve 2863 sa­yı­lı Kül­tür ve Ta­bi­at Var­lık­la­rı­nı Ko­ru­ma Ka­nu­nu­nun 68 in­ci mad­de­sin­de ta­nım­la­nan suç."

BAŞ­KAN – Bu­ra­da grup­lar adı­na söz yok.

Şah­sı adı­na söz alan mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Boz­dağ, Sa­yın Ak­bu­lut ve Sa­yın Eras­lan, is­ter­se­niz, ben, dö­nü­şüm­lü ola­rak, siz­ler her mad­de­de ko­nu­şa­cak­sa­nız, si­ze söz hak­kı ve­re­yim, öy­le mi?

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – De­ği­şe­rek ko­nu­şa­ca­ğız.

BAŞ­KAN - Ya­ni, her de­fa­sın­da bu­ra­da ku­ra fa­lan çek­mek gi­bi bir iş­lem ol­ma­sın.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – Ge­rek yok.

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, ko­nu­şa­cak mı­sı­nız bu mad­de üze­rin­de?

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Bu mad­de üze­rin­de ko­nu­şa­ca­ğım Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Sa­yın Boz­dağ, siz ko­nuş­mu­yor­su­nuz o za­man.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Evet.

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, söz alan ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Er­gin -di­ğer grup baş­kan­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma da so­ru­yo­rum- şim­di, bu mad­de­ler üze­rin­de baş­ka ar­ka­daş­la­rın da söz ta­lep­le­ri var; bu­ra­da bir de kon­sen­süs var, it­ti­fak söz ko­nu­su. İs­ter­se­niz, öbür ar­ka­daş­la­rı­mı­za da, di­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za da bir söz sı­ra­sı ol­sun di­ye ben şah­sen dü­şü­nü­yo­rum.

SA­DUL­LAH ER­GİN (Ha­tay) – Baş­ka­nım, ayar­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ta­mam, pe­ki.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­bu­lut.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; gö­rü­şül­mek­te olan Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun çer­çe­ve 3 ün­cü mad­de­si hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­sa­rı­nın 3 ün­cü mad­de­siy­le, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 4 ün­cü mad­de­sin­de ba­zı de­ği­şik­lik­ler ya­pı­lı­yor. Es­ki ha­lin­de, bir te­rör ör­gü­tü­nün, ku­rul­muş bir te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de ve Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­sin­de­ki amaç­lar­la iş­len­me­si ha­lin­de di­ye on ka­dar suç ta­rif edil­miş­ti. Bu ta­rif edi­len suç­lar, da­ha ön­ce­ki ka­nun­da, millî bay­ra­ğa ve alâmet­le­re sal­dı­rı, fe­sa­dı resmî ma­kam­la­ra bil­dir­me­mek, as­kerî ko­mu­tan­lık­la­rın gas­pı, as­ke­ri ve za­bı­ta­yı ita­at­siz­li­ğe teş­vik, hal­kı dev­let kuv­vet­le­ri­ne kar­şı cü­rüm iş­le­me­ye teş­vik, hal­kı as­ker­lik­ten so­ğut­mak gi­bi 10 ka­dar mad­dey­di. Ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le bir te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti kap­sa­mın­da ve Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len amaç­lar­la iş­len­me­si ha­lin­de di­ye ba­zı suç­lar da bu kap­sa­ma alın­dı. Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 1 in­ci mad­de­sin­de­ki “amaç­lar­la iş­len­di­ği tak­dir­de” de­di­ği suç­lar şun­lar: On­la­rı si­ze ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: Cum­hu­ri­ye­tin te­mel ni­te­lik­le­ri­ni, si­yasî, hu­kukî, sos­yal, la­ik, eko­no­mik dü­ze­ni­ni de­ğiş­tir­mek, dev­le­tin ül­ke­si ve mil­le­tiy­le bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü boz­mak, Türk Dev­le­ti­nin ve Cum­hu­ri­ye­ti­nin var­lı­ğı­nı teh­li­ke­ye dü­şür­mek, dev­let oto­ri­te­si­ni za­afa uğ­rat­mak, te­mel hak ve hür­ri­yet­le­ri yok et­mek, dev­le­tin iç ve dış gü­ven­li­ği­ni za­afa uğ­rat­mak gi­bi suç­lar.

Bu­nun ha­ri­cin­de, ta­sa­rıy­la, Ce­za Ka­nu­nun­da­ki 50 ka­dar suç da ye­ni­den bu kap­sa­ma alın­mış­tı; an­cak, Ada­let Ko­mis­yo­nun­da, özel­lik­le Ada­let alt ko­mis­yo­nun­da yü­rü­tü­len ça­lış­ma­lar sı­ra­sın­da, da­ha ön­ce­den ta­sa­rıy­la bu kap­sa­ma alın­ma­sı dü­şü­nü­len 10 ka­dar suç Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mı dı­şı­na çı­ka­rıl­dı. Bun­lar­dan ba­zı­la­rı da, ço­cuk­la­rın cin­sel is­tis­ma­rı, çev­re­nin kas­ten kir­le­til­me­si, pa­ra­da sah­te­ci­lik, özel bel­ge­de sah­te­ci­lik, iha­le­ye fe­sat ka­rış­tır­ma, ban­ka ve kre­di kart­la­rı­nın kö­tü­ye kul­la­nıl­ma­sı, hü­küm­lü ve­ya tu­tuk­lu­nun kaç­ma­sı gi­bi suç­lar­dı. An­cak, ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 3 ün­cü mad­de­si­nin ba­şın­da, gel­di­ği şek­liy­le “Kas­ten öl­dür­me ve ya­ra­la­ma suç­la­rıy­la ce­bir ve şid­det içe­ren suç­lar” di­ye be­lirt­miş, on­dan son­ra ba­zı suç­la­rı mad­de mad­de say­mış­tı. Bu şe­kil­de “Kas­ten öl­dür­me ve ya­ra­la­ma suç­la­rı ve ce­bir ve şid­det içe­ren suç­lar” iba­re­si, ka­nu­nun, de­ği­şik­li­ğin yü­rür­lü­ğe gir­me­si ha­lin­de bel­ki uy­gu­la­ma­da ka­rı­şık­lık­la­ra se­bep ola­cak­tı; ya­ni, Ce­za Ka­nu­nun­da­ki han­gi mad­de ce­bir ve şid­det içe­ri­yor, han­gi mad­de içer­mi­yor gi­bi. Biz, bu­nun mah­zur­la­rı­nı dü­şü­ne­rek Ada­let alt ko­mis­yo­nun­da, bun­la­rı, ya­ni, Ce­za Ka­nu­nun­da ce­bir ve teh­dit içe­ren, şid­det içe­ren suç­la­rı say­dık te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­ken­ler ola­rak. Bu ha­liy­le, bel­ki, ta­sa­rı­ya ilk ba­kış­ta, me­se­la, in­ti­ha­rın te­rör­le mü­ca­de­ley­le ne an­la­mı var gi­bi dü­şü­ne­bi­lir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mız; an­cak -Sa­yın Ba­ka­nı­mız da be­lirt­ti- özel­lik­le, can­lı bom­ba­la­rı te­rör ör­güt­le­ri­nin sık­ça kul­lan­ma­sı ne­de­niy­le in­ti­ha­ra teş­vi­kin de Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­dük.  Bu­ra­da 50 ka­dar suç sa­yı­lı­yor. Ben on­lar­dan -ta­biî, mad­de ola­rak te­ker te­ker açıp bak­mak Ia­zım ama- bir kıs­mı­nı siz­le­re ha­tır­la­ta­ca­ğım. Göç­men ka­çak­çı­lı­ğı, in­san ti­ca­re­ti, kas­ten öl­dür­me, in­ti­ha­ra yön­len­dir­me, kas­ten ya­ra­la­ma, ezi­yet, teh­dit, şan­taj, ce­bir; ki­şi­yi hür­ri­ye­tin­den, eği­ti­min­den, ça­lış­ma hür­ri­ye­tin­den, si­ya­set hak­la­rı­nı kul­lan­ma­sın­dan, inanç hür­ri­ye­tin­den mah­rum et­me; ko­nut do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı ih­lal, sen­di­kal hak­la­rın kul­la­nıl­ma­sı, ni­te­lik­li hır­sız­lık, yağ­ma, ma­la za­rar ver­me, ge­nel gü­ven­li­ği kas­ten teh­li­ke­ye dü­şür­me, rad­yas­yon yay­ma, atom ener­ji­siy­le pat­la­ma­ya se­be­bi­yet ver­me, ze­hir­li mad­de kat­ma, uyuş­tu­ru­cu ve uya­rı­cı mad­de imal ve ti­ca­re­ti gi­bi suç­lar. Bun­la­ra ila­ve­ten, da­ha ön­ce­ki ka­nun­da var­dı, 6136 sa­yı­lı Ya­sa kap­sa­mın­da­ki suç­la­rın ku­ru­lu bir te­rör ör­gü­tü fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­si; yi­ne, Ana­ya­sa­nın 120 nci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ola­ğa­nüs­tü hal ila­nı­na se­bep olan olay­la­ra iliş­kin suç­lar; bun­la­ra ila­ve­ten, kas­ten or­man yak­ma su­çu ila­ve edil­di, bir de, kül­tür ve ta­bi­at var­lık­la­rı­nın yi­ne te­rör ör­güt­le­ri eliy­le iş­le­ne­bi­le­cek tek bir 68 in­ci mad­de­si bu kap­sa­ma alın­dı. Ya­sa­da­ki de­ği­şik­lik­ler bun­lar.

Ben, bu ve­si­ley­le, tek­rar, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN -Te­şek­kür ede­rim.

Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan;bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) -Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­biî ki, te­rör ko­nu­su ger­çek­ten çok önem­li bir ko­nu ol­du­ğu için, bir­kaç de­fa söz al­dım. Sü­rem çok kı­sa ol­du­ğu için, söy­le­ye­cek­le­ri­mi ve kat­kı­la­rı­mı bi­ti­re­me­di­ğim için tek­rar kür­sü­ye çık­tım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, te­rör­le mü­ca­de­le­de bu­lu­nur­ken, te­rör­le mü­ca­de­le ya­par­ken, bir an­la­yı­şa sa­hip ol­ma­mız ge­re­ki­yor ve bu an­la­yı­şın içe­ri­sin­de şu vur­gu­yu yap­ma­mız ge­re­ki­yor: Tür­ki­ye'de, ül­ke­miz­de Kürt so­ru­nu di­ye bir so­run yok­tur. Bi­ri­le­ri çık­tı­lar “bu ül­ke­de Kürt so­ru­nu var­dır, re­ali­te­dir, bu­nu ta­nı­yo­ruz, dev­let geç­miş­te yan­lış yap­tı…”

Bu tür ifa­de­ler so­run çöz­mü­yor, so­run üze­ri­ne so­run ge­ti­ri­yor; ya­ni, dev­let ne­re­de yan­lış yap­tı; 35 000 va­tan ev­la­dı yan­lış­lık­la mı şe­hit ol­du, yan­lış­lık­la mı vu­rul­du?! Ya­ni, on­lar mı aca­ba yan­lış yap­mış­tı so­ru­su ge­lir on­dan son­ra ak­la ve işin için­den de çı­ka­ma­yız on­dan son­ra.

İş­te, an­la­yış çok önem­li. Et­kin bir te­rör­le mü­ca­de­le ya­pa­bil­me­miz için, bir de­fa, an­la­yış ko­nu­sun­da bir ne­ti­ce­ye, an­la­yış ko­nu­sun­da bir ze­mi­ne ken­di­mi­zi oturt­ma­mız ge­re­ki­yor. Ne var­dır; PKK te­rör ör­gü­tü so­ru­nu var­dır, Kürt so­ru­nu yok­tur. Bu­nu bir­bi­rin­den ayır­ma­lı­yız, ay­rış­tır­ma­lı­yız. Te­rör ay­rı bir şey­dir. Te­rör, ya­ni, dün­ya­nın da baş be­la­sı­dır, yir­mi yı­lı aş­kın bir sü­re­dir Tür­ki­ye’nin de baş be­la­sı­dır.

Biz­ler, te­rör­le mü­ca­de­le ya­par­ken, yir­mi yıl­dan be­ri, do­ğu ve gü­ney­do­ğu hal­kı­nın ne den­li gü­ven­lik güç­le­ri­mi­ze, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­ze yar­dım­cı ol­du­ğu­nu ve be­ra­ber te­rör­le mü­ca­de­le et­ti­ği­ni bi­li­yo­ruz -ben de bi­li­yo­rum- ay­nı za­man­da, dev­le­tin ne ka­dar ya­nın­da dur­duk­la­rı­nı da bi­li­yo­ruz. Te­rör­le mü­ca­de­le­de top­yekûn böl­ge hal­kı­nın bi­zim­le be­ra­ber na­sıl yü­rü­dük­le­ri­ni, bi­zim­le be­ra­ber can­hı­raş na­sıl ça­lış­tık­la­rı­nı da çok iyi bi­li­yo­ruz. Do­la­yı­sıy­la, san­ki, böl­ge­de ya­şa­yan in­san­la­rın et­nik ya­pı­la­rı do­la­yı­sıy­la her­kes öy­ley­miş an­la­yı­şı içe­ri­sin­de ol­ma­mız müm­kün de­ğil­dir. Bu­nu ka­bul et­mek, hiç­bir şe­kil­de ak­lı­se­lim in­sa­nın… Ak­li­se­lim olan her in­sa­nın bu­nu bu şe­kil­de al­gı­la­ma­sı, an­la­ma­sı ve bu an­la­yış çer­çe­ve­sin­de stra­te­ji­si­ni ge­liş­tir­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Mil­let ola­rak biz hep bi­riz, tek vü­cu­duz ve her za­man bir­lik ve be­ra­ber­lik içe­ri­sin­de ya­şa­mı­şız. Tür­ki­ye’nin do­ğu­sun­dan ba­tı­sı­na ka­dar, Tür­ki­ye’nin en gü­ne­yin­den en ku­ze­yi­ne ka­dar her­kes, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu dö­ne­min­den be­ri, yüz­yıl­lar­ca, üç­yüz yıl­lar­ca, beş­yüz, al­tı­yüz yıl­lar­ca bir­lik ve be­ra­ber­lik içe­ri­sin­de, Ana­do­lu’da, bu­ra­da ya­şa­mış ve her za­man tek vü­cut ol­muş, bir­bi­ri­mi­ze des­tek ver­miş bir mil­le­tiz. Do­la­yı­sıy­la, et­nik ya­pı­ya da­ya­lı Tür­ki­ye’de bir so­run yok­tur; Kürt me­se­le­si yok­tur, PKK te­rör ör­gü­tü me­se­le­si var­dır.

Şim­di, bu mü­ca­de­le­yi ya­par­ken…

Ba­kın, bu­nu ne­re­den an­lı­yo­ruz; Ça­nak­ka­le’den an­lı­yo­ruz, Ça­nak­ka­le Şe­hit­li­ğin­den an­lı­yo­ruz. Gi­den­le­ri­niz çok iyi bi­lir­ler. Ça­nak­ka­le Şe­hit­li­ği­ni zi­ya­ret eden­ler, va­ta­nın her bir kö­şe­sin­den, her bir vi­la­ye­tin­den, her bir kö­yün­den, her bir ye­rin­den şe­hit ol­muş bu va­tan ev­lat­la­rı­nın yan ya­na yat­tı­ğı­nı gö­rür­sü­nüz. İş­te, az ön­ce­den be­ri söy­le­mek is­te­dik­le­ri­min de is­pa­tı odur. Bu an­la­yış çer­çe­ve­sin­de, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da­ki et­kin­li­ği­mi­zi ve stra­te­ji­mi­zi ge­liş­tir­me­miz ve bu an­la­yış­la ha­re­ket et­me­miz ge­rek­mek­te­dir.

Eko­no­mik ve sos­yal ted­bir­ler çok önem­li­dir. Vaz­ge­çil­mez un­sur­lar­dır eko­no­mik ve sos­yal ted­bir­ler. Eğer, emek­li bir po­lis, 650 000 000 gi­bi aç­lık sı­nı­rı­na ya­kın bir ma­aş alı­yor­sa, ya­ni, otu­rup dü­şün­me­miz ge­re­ki­yor. Hem gü­ven­lik güç­le­ri açı­sın­dan sos­yal ve eko­no­mik ted­bir­ler göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı hem de böl­ge hal­kı açı­sın­dan et­nik ve sos­yal ted­bir­ler ve eko­no­mik ted­bir­ler göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) – Bu ko­nu­yu da bir son­ra­ki ko­nuş­mam­da izah et­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım ve da­ha son­ra da ko­nuş­ma­la­rı­mı bu şe­kil­de bi­tir­miş ola­ca­ğım.

Bu ka­nu­nun ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni, ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze in­şal­lah ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni Ce­na­bı Al­lah’tan ni­yaz edi­yo­rum, te­men­ni edi­yo­rum ve he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

4 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 5 in­ci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 5- 3 ve 4 ün­cü mad­de­ler­de ya­zı­lı suç­la­rı iş­le­yen­ler hak­kın­da il­gi­li ka­nun­la­ra gö­re ta­yin edi­le­cek ha­pis ce­za­la­rı ve­ya adlî pa­ra ce­za­la­rı ya­rı ora­nın­da ar­tı­rı­la­rak hük­mo­lu­nur. Bu su­ret­le ta­yin olu­na­cak ce­za­lar­da, ge­rek o fi­il için, ge­rek her ne­vi ce­za için mu­ay­yen olan ce­za­nın yu­ka­rı sı­nı­rı aşı­la­bi­lir. An­cak, mü­eb­bet ha­pis ce­za­sı ye­ri­ne, ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet ha­pis ce­za­sı­na hük­mo­lu­nur."

Su­çun, ör­gü­tün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­miş ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la il­gi­li mad­de­sin­de ce­za­sı­nın ar­tı­rıl­ma­sı ön­gö­rül­müş­se; sa­de­ce bu mad­de hük­mü­ne gö­re ce­za­da ar­tı­rım ya­pı­lır. An­cak, ya­pı­la­cak ar­tı­rım, ce­za­nın üç­te iki­sin­den az ola­maz.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut.

Bu­yu­run .

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 4 ün­cü mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu mad­de, bir su­çun te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mı­na alın­ma­sı ha­lin­de ce­za­sı­nın ne ola­ca­ğı hu­su­su­nu dü­zen­li­yor. Bil­di­ği­niz gi­bi, su­çun te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da olu­şu­nun çe­şit­li aley­he do­ğur­du­ğu so­nuç­lar var. Ben bun­lar­dan kı­sa­ca bah­set­mek is­ti­yo­rum.

Bi­rin­ci­si: Bir suç, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­lir­se, özel so­ruş­tur­ma ve ka­vuş­tur­ma usul­le­ri ola­cak.

İkin­ci­si: Bu suç­la il­gi­li ola­rak yar­gı­la­ma ya­pa­cak mah­ke­me ba­zı suç­la­ra bak­mak­la özel gö­rev­li mah­ke­me ola­cak.

Bu suç­lar­la il­gi­li ola­rak ve­ri­le­cek ce­za, bu­ra­da da be­lir­til­di­ği üze­re, ka­nun­la­rın­da­ki kar­şı­lı­ğı olan ce­za­nın ya­rı nis­pe­tin­de ar­tı­rı­la­rak hük­mo­lu­na­cak ve ce­za­nın üst sı­nı­rı aşı­la­bi­le­cek.

Bu­ra­da, mü­eb­bet ha­pis ce­za­sı­nı ge­rek­ti­ren bir ce­zay­sa ve bu te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da tek­rar ağır­laş­tı­rı­la­cak­sa, ve­ri­le­cek ce­za ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet ha­pis ce­za­sı ola­cak.

Bir de, ba­zı suç­lar var ki bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mın­da -za­ten, Ce­za Ka­nu­nun­da, ör­güt­lü ola­rak iş­len­me­si ha­lin­de bir ağır­laş­tı­rı­cı se­bep var- ağır­laş­tı­rı­cı özel­li­ği ne­de­niy­le ce­za­sı ar­tı­rı­lı­yor. Bu­ra­da, ona işa­ret­le, eğer, te­rör­le mü­ca­de­le kap­sa­mın­da ce­za­lan­dı­rı­la­cak su­çun Ce­za Ka­nu­nun­da­ki kar­şı­lı­ğı, ör­güt­le iş­len­miş ol­ma­sı ne­de­niy­le ar­tı­rıl­mış­sa, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu ge­re­ğin­ce bu ar­tı­rım üç­te 2’den az ola­ma­ya­cak. Bu şe­kil­de bir ar­tı­rım var.

Di­ğer yan­dan, bir suç Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­lir ve bun­dan bir mahkûmi­yet alı­nır­sa, bu­nun in­faz sü­re­si de nor­mal suç­la­ra gö­re ağır ola­cak. Bi­li­yor­su­nuz, ye­ni Ce­za ve Gü­ven­lik Ted­bir­le­ri Hak­kın­da­ki Ka­nu­na gö­re, nor­mal suç­lar, nor­mal hü­küm­ler, ce­za­la­rı­nın üç­te 2’si­ni in­faz et­mek­le, şart­la tah­li­ye ola­bi­li­yor­lar. Hal­bu­ki, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu kap­sa­mın­da ce­za alan bir hü­küm­lü, ce­za­sı­nın an­cak ¾’ünün in­fa­zı ha­lin­de şart­la tah­li­ye ola­bi­le­cek.

Di­ğer yan­dan, yi­ne Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da bir hü­küm var; es­ki­sin­de de var­dı. Ya­sal sı­nır­lar içe­ri­sin­de kal­sa bi­le, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­dan hü­küm giy­miş olan hü­küm­lü­le­rin ce­za­la­rı yap­tı­rı­ma çev­ri­le­mi­yor ve te­cil edi­le­mi­yor. Bir de, böy­le bir aley­he du­ru­mu var.

Da­ha son­ra da, ta­biî ki, bu suç­lar­dan mahkûmi­ye­tin, ile­ri­de hü­küm­lü­le­rin ya­şam­la­rı ko­nu­sun­da ağır­laş­tı­rıl­mış du­rum­la­rı da ca­ba­sı di­yo­rum; tek­rar say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Öz­do­ğan, ko­nu­şa­cak mı­sı­nız?

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) – Grup adı­na, evet, son ola­rak.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı üze­ri­ne Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­dım; he­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı arz edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye’de in­san hak­la­rı ala­nın­da fa­ali­yet gös­te­ren der­nek­le­rin önem­li bir bö­lü­mü, yi­ne, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin is­tih­ba­rat bi­rim­le­ri ta­ra­fın­dan ya­sa­dı­şı ör­güt­ler­le ir­ti­bat­lan­dı­rıl­mış­tır. Bu bağ­lan­tı­nın tar­tış­ma oluş­tur­du­ğu dö­nem­ler­de de ara­da­ki bağ­lar, bel­ge­ler­le or­ta­ya ko­nul­muş­tur ve bu tes­pit de, ma­ale­sef, doğ­ru­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ne ya­zık ki, Tür­ki­ye’de in­san hak­la­rı kav­ra­mı, ya­sa­dı­şı ör­güt­le­rin, mar­ji­nal grup­la­rın söz­de tem­si­li­ne terk edil­miş, hü­kü­met­ler­den ve ka­mu­oyu­nun ezi­ci bir ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ran kit­le­ler­den ye­te­rin­ce il­gi gör­me­miş bir kav­ram­dır. Pe­ki, biz bu­nun be­de­li­ni na­sıl öde­dik? Ce­vap çok açık: Ope­ras­yon­la ölü ola­rak ele ge­çi­ri­len te­rör ör­gü­tü men­su­bu­nun du­ru­mu in­san hak­la­rı ih­la­li ola­rak de­ğer­len­di­ri­lir­ken, Tak­sim’de, Kı­zı­lay’da, şe­hir­le­rin gö­be­ğin­de pat­la­yan bom­ba­lar­la ha­ya­tı­nı kay­bet­miş ma­sum va­tan­da­şın ha­zin öy­kü­sü ne Tür­ki­ye’de­ki in­san hak­la­rı ör­güt­le­rin­den ne de bun­la­rın yurt­dı­şı bağ­lan­tı­la­rın­dan ka­bul gör­müş­tür. Evet, biz, in­san hak­la­rı gi­bi 21 in­ci Yüz­yıl dün­ya­sı­nın en önem­li kav­ra­mı­nı te­rör ör­güt­le­ri­nin is­tis­ma­rı­na terk et­tik ve bu­nun be­de­li­ni de çok ağır ola­rak öde­dik. Bu­gün, ya­kın geç­mi­şi­mi­ze bak­tı­ğı­mız­da, te­rö­re kar­şı en de­rin tah­ri­ba­tı, doğ­ru­dan si­lah­lı ey­lem­ler­de de­ğil, kav­ram­la­rın ve ku­rum­la­rın is­tis­ma­rı­na da­ya­nan bu tür çı­kış­lar­da ya­şa­dık. Bu, bü­yük bir gaf­let­tir ve da­la­let­tir. Ve, bu­gün, hâlâ, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin, in­san hak­la­rı is­tis­ma­rı, için­de sa­mi­mi­yet ba­rın­dır­ma­yan bir ba­rış ede­bi­ya­tı, der­nek­çi­lik, va­kıf­çı­lık adı al­tın­da yü­rü­tü­len des­tek­le­yi­ci te­rö­rist ey­lem­ler gi­bi psi­ko­po­li­tik çı­kış­la­ra kar­şı ge­liş­tir­di­ği bir sa­vun­ma me­ka­niz­ma­sı yok­tur.

Şu­nu unut­ma­mak la­zım­dır ki, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, MO­BE­SE gi­bi ge­liş­miş tek­no­lo­jik ta­kip sis­tem­le­ri, sa­de­ce tek­no­lo­jik bir do­na­nım­dır. Tek­no­lo­ji­nin çok önem­li bir özel­li­ği var­dır. Tek­no­lo­ji kul­la­nı­mı ya­rar­lı da ola­bi­lir, yı­kı­cı za­rar­la­ra da yol aça­bi­lir. Tek­no­lo­ji­den fay­da üre­ti­le­bil­me­si, si­zin tek­no­lo­jik ge­liş­me üze­ri­ne in­şa et­ti­ği­niz po­li­ti­ka­la­ra ve an­la­yı­şı­nı­za bağ­lı­dır. İk­ti­da­rın yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın suç dün­ya­sı­na ne­ler ge­tir­di­ği ise apa­çık or­ta­da­dır. Bu İk­ti­dar dö­ne­min­de, suç dün­ya­sın­da as­la ol­maz de­ni­len şey­ler ol­muş, 12 yaş al­tı kız ço­cuk­la­rı­nın suç ör­güt­le­rin­de yap­tık­la­rı ana ha­ber bül­ten­le­ri­ne ta­şın­mış­tır ve Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı da, 12 Mart 2005’te ba­sı­na ver­di­ği de­meç­te bu­nu açık­ça ka­bul et­miş­tir. So­ru­yo­rum siz­le­re: Se­kiz, do­kuz, on yıl ön­ce böy­le bir şey var mıy­dı?

Tür­ki­ye, te­rör­le na­sıl mü­ca­de­le edi­le­me­ye­ce­ği­ni bu İk­ti­dar­la gör­müş­tür. Te­rör­le et­kin mü­ca­de­le­nin na­sıl ola­ca­ğı­nı gör­mek­se, in­şal­lah, Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rı dö­ne­mi­ne na­sip ola­cak­tır.

Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rın­da in­san hak­la­rı, hu­kuk gi­bi kav­ram­lar hü­kü­met söy­le­mi­nin mer­ke­zi­ne otu­ra­cak, bu kav­ram­lar söy­lem­de de kal­ma­ya­rak, en üst per­de­den dün­ya­nın ge­liş­miş de­mok­ra­si­le­rin­de göz­len­di­ği bi­çi­miy­le uy­gu­la­na­cak­tır. Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rın­da kav­ram kar­ga­şa­sı­na fır­sat ta­nın­ma­ya­cak, in­san hak­la­rı, ba­rış, hu­kuk, ada­let gi­bi kav­ram­la­rın te­rör ör­güt­le­rin­ce, mar­ji­nal grup­lar­ca sö­mü­rül­me­si­ne izin ve­ril­me­ye­cek­tir.

Te­rör­le mü­ca­de­le­de ön­le­yi­ci ted­bir­ler­den bi­ri de is­tih­ba­rat­tır. Te­rö­rist grup­la­rın ey­lem­le­ri­nin ön­ce­den bi­lin­me­si ve ön­lem alı­na­bil­me­si için, dev­le­ti­mi­zin is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri­nin za­af­la­rı­nın gi­de­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin en bü­yük is­tih­ba­rat za­yıf­lı­ğı, is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri ile halk ara­sın­da­ki di­ya­lo­ğun za­yıf­lı­ğı­dır. Giz­li ser­vis, adı üs­tün­de, giz­li ser­vis­tir. Teş­ki­lat ya­pı­sı­nın ve fa­ali­yet­le­ri­nin giz­li kal­ma­sı, iş­le­yiş ba­kı­mın­dan el­bet­te ki ge­rek­li­dir; fa­kat, ül­ke­miz­de bu an­la­yış o ka­dar tu­tu­cu bir yak­la­şım­la ken­di­ni gös­ter­miş­tir ki, is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri va­tan­daş için ka­pa­lı bir ku­tu olup çık­mış­tır. Bu teş­ki­lat­lar ne ya­par, ne ka­dar do­na­nım­lı­dır, em­sal­le­ri­ne kar­şı üs­tün­lük­le­ri ve za­yıf­lık­la­rı ne­ler­dir; bun­lar va­tan­daş­ça bi­lin­me­mek­te­dir. Ni­te­kim, bu alan­da da olan ol­muş, te­rör ör­güt­le­ri va­tan­daş ile dev­le­tin millî is­tih­ba­ra­tı­nın ara­sı­na gir­miş­ler­dir.

Bu­gün, mar­ji­nal grup­lar­dan is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri­ne yö­nel­miş ciddî it­ham­lar var­dır; ama, Hü­kü­met, bu ko­nu­da hiç­bir şey yap­ma­mak­ta­dır. İs­tih­ba­rat ör­güt­le­ri, Ana­ya­sa­nın ver­di­ği yet­kiy­le ku­rul­muş, dev­le­tin büt­çe­sin­den fi­nan­se edi­len, kün­ye­le­ri­nin ba­şın­da “millî” iba­re­si yer alan teş­ki­lat­la­rı­mız­dır; ama, va­tan­daş ara­sın­da bu teş­ki­lat­lar­dan söz edi­lir­ken, san­ki gi­zem­li bir suç ör­gü­tün­den, ka­ran­lık bir odak­tan bah­se­di­lir gi­bi bir ruh ha­li hü­küm sür­mek­te­dir. Bu­ra­dan so­ru­yo­rum Hü­kü­me­te: İs­tih­ba­rat ör­güt­le­ri­nin ima­jı­nın bu den­li tah­rip edil­me­si ki­min ve­ya kim­le­rin işi­ne ya­rar? Hü­kü­met bu ko­nu­da bir şey yap­mış mı­dır? Hü­kü­me­tin pek çok ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi bu ko­nu­da da gü­nü kur­tar­ma­ya ça­lış­tı­ğı bi­lin­mek­te­dir; ama, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak söz ve­ri­yo­ruz, biz, bu so­ru­nu da ko­lay­lık­la çö­ze­ce­ğiz. Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rıy­la bir­lik­te, Tür­ki­ye’de taş­lar ye­ri­ne otu­ra­cak­tır, halk, dev­le­tin gü­cü­nü ve va­tan­da­şıy­la el ele ver­miş bir dev­let ya­pı­sı­na ka­vu­şa­cak­tır.

Te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da bir di­ğer za­fi­yet, is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri­nin ara­sın­da­ki ko­or­di­nas­yo­nun sağ­lan­ma­ma­sı­dır. Fark­lı is­tih­ba­rat teş­ki­lat­la­rı­mı­zın ay­nı ko­nu­da sık­lık­la gö­rüş ay­rı­lık­la­rı­na düş­tük­le­ri, hat­ta bir­bir­le­ri­nin ter­si yön­de gö­rüş bil­di­ren ra­por­lar ka­le­me al­dık­la­rı bir ve­ri­dir. İs­tih­ba­rat­çı­la­rın da bir ko­nu­da gö­rüş ay­rı­lı­ğı­na düş­me­le­ri bir ye­re ka­dar el­bet­te ki nor­mal kar­şı­la­na­bi­lir; fa­kat, yü­rüt­me or­ga­nı, ya­sa­ma or­ga­nı gi­bi is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri­nin bil­gi­si­ne baş­vu­ran ma­kam­lar, bir­bir­le­riy­le çe­li­şen ra­por­la ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­na uğ­ra­tıl­mak­ta, ger­çe­ğe ulaş­mak­ta güç­lük çek­mek­te­dir­ler. İs­tih­ba­rat teş­ki­lat­la­rı­nın gö­rev ta­nım­la­rı­nın net­leş­me­si, tar­tış­ma gö­tür­mez bir for­ma so­kul­ma­sı ve ara­la­rın­da­ki ko­or­di­nas­yo­nun ke­sin bi­çim­de sağ­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ma­ale­sef, AK Par­ti İk­ti­da­rı, bu ko­nu­da da ze­va­hi­ri kur­tar­mak için bir iki gös­ter­me­lik ham­le yap­mış, ge­ri­si­ni ge­ti­re­me­miş­tir. Biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak bu ba­şa­rı­sız­lı­ğı tu­haf kar­şı­la­mı­yo­ruz; zi­ra, AK Par­ti Hü­kü­me­ti, her ko­nu­da çu­val­la­mış, hiç­bir ko­nu­da de­rin­lik­li çö­züm­ler üre­te­me­miş­tir. Tüm yap­tık­la­rı, ya­pış ya­pış ara­besk, öz­gür­lük söy­le­mi­ne sı­ğın­mış, öy­le­ce de­vam et­mek­te­dir­ler.

Te­rö­rist fa­ali­yet­le­ri en­gel­le­mey­le il­gi­li, son ola­rak, söy­len­me­si ge­re­ken bir nok­ta da­ha var­dır. Bi­lin­di­ği gi­bi, te­rör, en ucuz sa­vaş yo­lu­dur. Bir ül­ke di­ğer bir ül­ke­nin ge­li­şi­mi­ni ya­vaş­lat­mak ni­ye­tin­dey­se, ya­pa­bi­le­ce­ği ma­li­ye­ti en dü­şük ey­lem, o ül­ke­de­ki te­rö­rist­le­re des­tek ver­mek ve­ya var­lık­la­rı­na göz yum­mak­tır. Dün­ya­da te­rör aley­hi­ne esen rüzgârla­ra rağ­men, ma­ale­sef, bu, önem­li bir ger­çek­tir. So­nuç­ta, te­rö­rü des­tek­le­yen dış mih­rak­lar her za­man var­dır; bun­la­rın var­lı­ğı gö­zar­dı edi­le­mez. Bu ko­nu­da, ge­rek­li ted­bir­ler alın­ma­lı­dır; ama, şu da unu­tul­ma­ma­lı­dır ki, her ta­şın al­tın­da dış mih­rak aran­ma­sı, dış mih­rak­la­rın gü­cü­nün abar­tıl­ma­sı, dev­le­tin eli­nin ko­lu­nun bağ­lı gös­te­ril­me­si, va­tan­da­şı­mız­da ye­ter­siz­lik duy­gu­su oluş­tu­rur ve siz, te­rör le­hi­ne, ken­di va­tan­da­şı­nı­za kar­şı psi­ko­lo­jik sa­vaş yü­rüt­müş olur­su­nuz ve ma­ale­sef, bu ye­ter­siz­lik psi­ko­lo­ji­si, AK Par­ti Hü­kü­me­ti za­ma­nın­da zir­ve­ye çık­mış, Türk Mil­le­ti­nin te­rö­re kar­şı psi­ko­lo­jik di­ren­ci­nin kı­rıl­ma­sı ope­ras­yo­nu, en çok, bu Hü­kü­met za­ma­nın­da ya­şan­mış­tır.

Şim­di, biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak di­yo­ruz ki, te­rö­re kar­şı, her şey­den ön­ce, psi­ko­lo­jik üs­tün­lü­ğü­mü­zü ge­ri ka­zan­ma­lı­yız. Evet, dış mih­rak de­nen şey var­dır, Tür­ki­ye’nin gü­zel gün­le­ri­ni is­te­me­yen­ler var­dır; ama, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak biz de va­rız ve Al­lah’ın iz­niy­le, gü­cü­müz, bu işi de hal­let­me­ye ye­te­cek­tir.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Eras­lan, bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­biî ki, te­rör­le mü­ca­de­le­de, hem Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri men­sup­la­rı­nın hem de gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si, ça­lış­ma şart­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si, eko­no­mik ve sos­yal alan­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si ger­çek­ten önem­li. Te­rör­le mü­ca­de­le­nin en ucun­da olan bu in­san­la­rı­mız, kol­luk güç­le­ri­miz, eko­no­mik bir sı­kın­tı ya­şa­ma­ma­lı­lar. Aca­ba ben kre­di kar­tı­mı na­sıl öde­ye­ce­ğim, ev ki­ra­mı na­sıl öde­ye­ce­ğim, elek­trik, su fa­tu­ra­mı na­sıl öde­ye­ce­ğim, ço­cuk­la­rı­ma, ai­le­me ve ken­di­le­rin­den so­rum­lu ol­du­ğum çev­re­ye kar­şı onur ve hay­si­ye­ti­mi na­sıl ko­ru­ya­ca­ğım ve ih­ti­yaç­la­rı­mı na­sıl kar­şı­la­ya­ca­ğım dü­şün­ce­sin­de ol­ma­ma­lı­lar. O ra­hat­lı­ğı, bir de­fa, on­la­ra ver­mek la­zım.

İki; böl­ge­de, böl­ge hal­kı­nın ve böl­ge­de ya­şa­yan in­san­la­rın sos­yal ve eko­no­mik şart­la­rı­nın da iyi­leş­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Bir de­fa, bu, yıl­lar­dan be­ri sü­re­ge­len böl­ge­ler ara­sın­da­ki kal­kın­mış­lık far­kı­nın, mut­lak su­ret­te bi­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Bu fark­lı­lık ol­du­ğu müd­det­çe,” biz, tam an­la­mıy­la et­kin bir şe­kil­de te­rör­le mü­ca­de­le edi­yo­ruz” slo­ga­nı­nı inan­dı­rı­cı bu­la­ma­ya­ca­ğız, mil­let bu nok­ta­da inan­dı­rı­cı gör­me­ye­cek­tir ve böl­ge­de, za­ten  yo­ğun bir iş­siz­lik söz ko­nu­su, ge­lir­siz­lik söz ko­nu­su, ge­çim­siz­lik söz ko­nu­su ve Tür­ki­ye genç bir nü­fus, di­na­mik bir nü­fus ve iş­siz­lik genç­li­ği ka­sıp ka­vu­rur­ken, en azın­dan do­ğu ve gü­ney­do­ğu böl­ge­le­rin­de­ki ka­mu ik­ti­sadî te­şeb­büs­le­ri­ni ka­pat­ma­ma­lı­yız ve­ya özel­leş­tir­me­me­li­yiz ve­ya sat­ma­ma­lı­yız di­yo­ruz. Bi­la­kis, ne yap­ma­lı; ka­mu ik­ti­sadî te­şeb­büs­le­ri­ni ka­pa­tıp iş­siz­lik or­du­su­na bi­raz da­ha iş­siz kat­mak ye­ri­ne, as­lın­da is­tih­dam oluş­tu­ra­cak, is­tih­dam alan­la­rı ya­ra­ta­cak pro­je­le­ri bir an ön­ce böl­ge­de ha­ya­ta ge­çir­me­li ve bu nok­ta­da böl­ge hal­kı­na yar­dım­cı olun­ma­lı di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

Dev­le­tin sos­yal dev­let il­ke­si­nin, bu uy­gu­la­ma­lar­la yo­ğun bir şe­kil­de böl­ge hal­kı­na his­set­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor. Bu çok önem­li. Evet, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti, ay­nı za­man­da sos­yal bir dev­let­tir; bu sos­yal dev­let il­ke­si­ni, Tür­ki­ye'de­ki her bir va­tan­da­şın, her bir fer­din his­set­me­si ge­re­kir; ama, özel­lik­le böl­ge hal­kı­nın bu­nu çok da­ha faz­la his­set­me ge­re­ği içe­ri­sin­de ol­du­ğu­nu biz­ler bi­li­yo­ruz.

Ka­li­te­li bir eği­tim hiz­me­ti çok önem­li. Eği­til­me­yen; hat­ta, ge­lir­siz bı­ra­kı­lan, ge­çim­siz bı­ra­kı­lan in­san­lar her şey olur­lar. Kap­kaç­çı­lık da ya­par­lar, hır­sız­lık da ya­par­lar, yan­ke­si­ci­lik de ya­par­lar, za­man ge­lir dağ­la­ra da çı­kar­lar, za­man ge­lir te­rör ör­gü­tü­nün ale­ti olur­lar ve on­la­rın oyu­nu­na ge­le­rek, gay­ri­meş­ru bir­ta­kım iş­le­rin içe­ri­si­ne gi­re­rek dev­le­tin kar­şı­sı­na di­ki­lir ve bir mü­ca­de­le ver­me­ye baş­lar­lar.

Do­la­yı­sıy­la, ka­li­te­li bir eği­tim hiz­me­ti için ted­bir­ler alın­ma­lı ve ya­tı­rım­lar ko­nu­sun­da, büt­çe­den, Ha­zi­ne­den ağır­lık­lı kay­nak­la­rın ora­ya ak­ta­rıl­ma­sı ge­re­kir ki, ül­ke­nin do­ğu­su ile ba­tı­sı ara­sın­da­ki bu kal­kın­mış­lık far­kı­nın gi­de­ril­me­si, an­cak bu yön­tem­le ve bu yol­la olur. Ka­li­te­li bir eği­tim hiz­me­ti­nin ya­nın­da ka­li­te­li bir sağ­lık hiz­me­ti de ver­mek ge­re­kir.

Cum­hu­ri­ye­tin ve de­mok­ra­si­nin fa­zi­let­le­ri ve avan­taj­la­rı, böl­ge hal­kı­na ve­ri­le­cek hiz­met­ler­le, eği­tim hiz­me­tiy­le, sağ­lık hiz­me­tiy­le, sos­yal ve eko­no­mik yar­dım­lar ve hiz­met­ler­le, de­mok­ra­si­nin, cum­hu­ri­ye­tin ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­nin fa­zi­let­le­ri bir ebir o in­san­la­ra his­set­ti­ril­me­li­dir, o böl­ge hal­kı, böl­ge in­sa­nı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - …dev­le­tin her za­man ken­di­le­ri­nin ya­nın­da ol­du­ğu bi­lin­ci­ni an­cak bu şe­kil­de on­la­ra ciddî ma­na­da aşı­la­mak müm­kün ola­cak­tır. Bu ül­ke bi­zim ül­ke­miz. Biz, bu ül­ke­nin sa­hip­le­ri­yiz. Yet­mi­şüç mil­yon ül­ke in­sa­nı bu ül­ke­nin sa­hi­bi. Bir­bi­ri­mi­ze her za­man muh­ta­cız. Bir­bi­ri­miz için va­rız. Bir­bi­ri­miz için var ola­rak yo­lu­mu­za de­vam ede­ce­ğiz; ama, ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet man­ta­li­te­siy­le yak­la­şıp bir­ta­kım, eğer, tav­si­ye­ler ve kat­kı­lar söy­le­ni­yor­sa, kat­kı ya­pı­la­rak bir­ta­kım tel­kin ve tav­si­ye­ler­de bu­lu­nu­lu­yor­sa, ger­çek­ten, bu­nun de­mok­ra­si­nin bir fa­zi­le­ti ola­rak al­gı­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum ve her bi­ri­ni­zin ve her bi­ri­mi­zin as­lın­da söy­le­di­ği şey­le­rin önem­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum ve üze­rin­de dü­şü­nül­me­si ve ça­lı­şıl­ma­sı ge­re­ken gü­zel dü­şün­ce­ler ol­du­ğu­nu ifa­de edi­yo­rum ve he­pi­ni­zi say­gıy­la, mu­hab­bet­le se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

5 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 5- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 6 ncı mad­de­si­nin bi­rin­ci, ikin­ci ve üçün­cü fık­ra­la­rın­da ge­çen "beş­mil­yon li­ra­dan on­mil­yon li­ra­ya ka­dar ağır pa­ra" iba­re­si "bir yıl­dan üç yı­la ka­dar ha­pis" ola­rak, dör­dün­cü fık­ra­sı ise aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş ve mad­de­ye aşa­ğı­da­ki fık­ra ek­len­miş­tir.

"Yu­ka­rı­da­ki fık­ra­lar­da be­lir­ti­len fi­il­le­rin ba­sın ve ya­yın yo­luy­la iş­len­me­si hâlin­de, ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­nın su­çun iş­le­ni­şi­ne iş­ti­rak et­me­miş olan sa­hip­le­ri ve ya­yın so­rum­lu­la­rı hak­kın­da da bin gün­den on­bin gü­ne ka­dar adlî pa­ra ce­za­sı­na hük­mo­lu­nur. An­cak, ya­yın so­rum­lu­la­rı hak­kın­da, bu ce­za­nın üst sı­nı­rı beş­bin gün­dür."

"Te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de suç iş­le­me­ye ale­nen teş­vik, iş­len­miş olan suç­la­rı ve suç­lu­la­rı­nı öv­me ve­ya te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı­nı içe­ren sü­re­li ya­yın­lar hâkim ka­ra­rı ile; ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan hal­ler­de de Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın em­riy­le ted­bir ola­rak on­beş gün­den bir aya ka­dar dur­du­ru­la­bi­lir. Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı, bu ka­ra­rı­nı en geç yir­mi­dört sa­at için­de hâki­me bil­di­rir. Hâkim kırk­se­kiz sa­at için­de onay­la­maz­sa, dur­dur­ma ka­ra­rı hü­küm­süz sa­yı­lır."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ya­sa Ta­sa­rı­sı­nın 5 in­ci mad­de­si­ne iliş­kin ola­rak Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun dü­şün­ce­le­ri­ni açık­la­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğım.

5 in­ci mad­de, ben­ce, bu ya­sa için­de dik­kat­le tar­tı­şıl­ma­sı ve üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken en önem­li mad­de­ler­den bi­ri­ni oluş­tu­ru­yor. Bu de­ği­şik­lik­le Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nın 6 ncı mad­de­si­ni de­ğiş­ti­ri­yo­ruz ve bu­ra­da Türk hu­ku­kun­da bir ye­ni uy­gu­la­ma­yı ge­ti­ri­yo­ruz; sav­cı­la­rın ga­ze­te­le­ri ka­pat­ma­sı­na iliş­kin bir yet­ki­yi cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı­na ve­ri­yo­ruz.

Şim­di, ya­sa­ya bak­tı­ğı­mız za­man, bu de­ği­şik­li­ğin çok açık bi­çim­de bir yet­ki aşı­mı ol­du­ğu or­ta­ya çı­kı­yor. Çok ola­ğa­nüs­tü dö­nem­ler­de ve çok bü­yük özel­lik ta­şı­yan dö­nem­ler­de kul­la­nıl­ma­sı ge­re­ken bir yet­ki­nin sü­rek­li ola­rak ve­ril­me­si­nin bir­ta­kım sa­kın­ca­lar ya­ra­ta­ca­ğı­nı bil­mek ge­re­ki­yor.

As­lın­da, bu ya­sa, öz­gür­lük ve gü­ven­lik ara­sın­da­ki den­ge­yi de ye­te­rin­ce oluş­tu­ra­ma­mış bir ya­sa­dır. Gü­ven­li­ğin sağ­lan­ma­sı ko­nu­sun­da kim­se­nin fark­lı bir şey söy­le­di­ği yok. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, ül­ke­nin gü­ven­li­ği­nin, hal­kı­mı­zın gü­ven­li­ği­nin, ül­ke­nin bü­tün­lü­ğü­nün sa­vu­nul­ma­sı yo­lun­da en ufak bir te­red­düt ta­şı­mı­yo­ruz. Bu dü­şün­ce­mi­zi, bu doğ­rul­tu­da­ki inan­cı­mı­zı da her aşa­ma­da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de ve bü­tün Tür­ki­ye’de gös­ter­dik. An­cak, gü­ven­li­ğin sağ­lan­ma­sı yo­lun­da­ki ça­ba­la­rı ya­sa­laş­tı­rır­ken, bu­nu ka­lı­cı ha­le ge­ti­rir­ken, öz­gür­lük kav­ra­mı­nın da ze­de­len­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Bu ko­nu­da, bu mad­de, ben­ce, bi­zim bu ya­sa­da bir ge­çit nok­ta­sın­da ol­du­ğu­mu­zu, bir ka­rar nok­ta­sın­da ol­du­ğu­mu­zu gös­te­ri­yor. Te­rör­le mü­ca­de­le­de, do­ğal ki, bir­ta­kım ön­lem­ler alı­na­cak­tır. Bu ön­lem­le­rin alın­ma­sı ko­nu­sun­da kim­se­nin bir te­red­dü­tü yok­tur; ama, bun­lar alı­nır­ken bir­ta­kım ku­ral­la­rın da ko­run­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Şim­di, bu mad­de­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik­te, ağır pa­ra ce­za­la­rı, ha­pis ce­za­la­rı­na dö­nüş­tü­rü­lü­yor; ilk bö­lüm­de bu var. Han­gi ko­nu­da; te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev al­mış ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin hü­vi­yet­le­ri­ni açık­la­yan­lar ve­ya ya­yın­la­yan­lar ve­ya bu yol­la ki­şi­le­ri he­def gös­te­ren­ler hak­kın­da ve­ri­len pa­ra ce­za­la­rı bir yıl­dan üç yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı­na dö­nüş­tü­rü­lü­yor.

Bu zo­run­lu bir dü­zen­le­me ola­rak dü­şü­nü­le­bi­lir, kar­şı çı­kan­lar da ola­bi­lir; ama, bu, ola­ğa­nüs­tü şart­la­rın ge­tir­di­ği bir so­nuç gi­bi dü­şü­nü­lüp, tar­tış­ma dı­şın­da bı­ra­kı­la­bi­lir; ama, ka­lı­cı bir ön­lem ola­rak, sü­rek­li ka­pat­ma so­nu­cu­nu ge­ti­re­bi­le­cek bir yet­ki­nin hâkim­le­rin ya­nın­da sav­cı­la­ra ve­ril­miş ol­ma­sı, mah­ke­me ka­ra­rıy­la çö­züm­len­me­si ge­re­ken bir ko­nu­nun bir tek ki­şi­nin ira­de­si­ne bı­ra­kıl­ma­sı, hu­kuk ku­ral­la­rıy­la bağ­daş­mış gi­bi gö­zük­mü­yor. Kal­dı ki, su­çun iş­le­ni­şi­ne iş­ti­rak et­me­miş sa­hip­le­ri ve ya­yın so­rum­lu­la­rı­nı bu suç kap­sa­mı için­de de­ğer­len­dir­mek ve bun­la­rı ce­za­lan­dır­mak da hu­kuk kav­ra­mı için­de tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­ken ye­ni bir uy­gu­la­ma ola­rak gö­zü­kü­yor.

Ni­te­kim, Tür­ki­ye’de­ki ba­sın ku­ru­luş­la­rı, fark­lı si­ya­sal eği­lim­le­ri ta­şı­yan, fark­lı eği­lim­le­ri ta­şı­yan ba­sın ku­ru­luş­la­rı, bu ko­nu­da­ki dü­zen­le­me­nin doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor­lar. Tür­ki­ye’de bu dü­zen­le­me ya­pı­lır­ken, bu ha­zır­lık­lar ya­pı­lır­ken -Sa­yın Ba­ka­nın bir ko­nu­da­ki eleş­ti­ri­si­ne ka­tıl­ma­mak da müm­kün de­ğil- ba­sın ku­ru­luş­la­rı, Ada­let Ko­mis­yo­nun­da bu ko­nu tar­tı­şı­lır­ken, ye­te­rin­ce gö­rüş sun­ma­mış­lar­dır. Şim­di, Ba­sın Kon­se­yi­nin Sa­yın Baş­ka­nı, yap­tı­ğı açık­la­ma­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de­ki Ada­let Ko­mis­yo­nun­da gö­rev­li mu­ha­le­fet mil­let­ve­kil­le­ri­nin de bu ko­nu­da özen gös­ter­me­dik­le­ri­ni söy­lü­yor. Ba­sın Kon­se­yi­nin Sa­yın Baş­ka­nı “ye­ni ta­sa­rı­yı ge­ti­ren Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin, ba­sın/med­ya dün­ya­sı­na, ta­am­mü­den ci­na­yet iş­le­me­yi ak­lı­na koy­muş bir po­tan­si­yel ca­ni tav­rıy­la bak­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz” di­yor; ya­ni, bu dü­zen­le­me­yi şid­det­li bi­çim­de eleş­ti­ri­yor. Da­ha son­ra da şu­nu söy­lü­yor: “Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si de ile­ti­şim (ba­sın) öz­gür­lü­ğü bo­ğaz­la­nır­ken ni­ye se­yir­ci kal­mış­tır?” Böy­le bir eleş­ti­ri­yi Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak ka­bul et­me­miz müm­kün de­ğil­dir. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si söz­cü­sü ola­rak, Ada­let Ko­mis­yo­nun­da, bu 5 in­ci mad­de dü­zen­le­me­si­nin hu­kuk ku­ral­la­rıy­la çe­liş­ti­ği­ni, olum­suz so­nuç­lar ge­ti­re­bi­le­ce­ği­ni söy­le­dik. Bu­ra­da da tek­rar edi­yo­ruz bu­nu. Do­ğal ki, bu­ra­dan kal­ka­rak Tür­ki­ye’de med­ya-ik­ti­dar iliş­ki­le­ri­ne iliş­kin bir­ta­kım eleş­ti­ri­le­ri söy­le­me hak­kı­mız da doğ­muş ola­bi­lir; ama, ko­nu­nun has­sa­si­ye­ti ne­de­niy­le ben mad­de üze­rin­de ko­nuş­ma­yı yeğ­li­yo­rum bu aşa­ma­da.

Sa­yın Ok­tay Ek­şi dı­şın­da, Türk ba­sın dün­ya­sı­nın ve ya­yın dün­ya­sı­nın önem­li ku­ru­luş­la­rı da or­tak bir bil­di­ri ya­yın­la­dı­lar. Bu bil­di­ri­nin al­tın­da Tür­ki­ye Ga­ze­te­ci­ler Ce­mi­ye­ti, Tür­ki­ye Ga­ze­te­ci­ler Sen­di­ka­sı, Tür­ki­ye Ya­yın­cı­lar Bir­li­ği, Ulus­la­ra­ra­sı Pen Tür­ki­ye Mer­ke­zi, Tür­ki­ye Ya­zar­lar Sen­di­ka­sı, Ki­tap Çe­vir­men­le­ri Mes­lek Bir­li­ği­nin im­za­la­rı var; ya­ni, fark­lı eği­lim­le­ri ta­şı­yan bir­çok ba­sın ku­ru­mu, bu dü­zen­le­me­nin hak­sız so­nuç­lar do­ğu­ra­bi­le­ce­ği­ne iliş­kin şerh­le­ri­ni bu ya­sa ko­nu­şu­lur­ken ka­mu­oyu­nun önü­ne koy­du­lar. Bu eleş­ti­ri­le­rin hiç­bi­ri­si dik­ka­te alın­ma­dı. Do­ğal ki…

BUR­HAN KI­LIÇ (An­tal­ya) – Tür­ki­ye’den ko­nuş.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (De­vam­la) – Şim­di, ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye’den ko­nuş­ma­mı is­ti­yor bir ar­ka­da­şım; ben baş­ka bir yer­den mi ko­nu­şu­yo­rum; Tür­ki­ye’yi ko­nu­şu­yo­ruz.

Bu uy­gu­la­ma, bu uy­gu­la­ma­nın ge­ti­re­ce­ği so­nuç­lar ya­rın he­pi­mi­zi mah­cup ede­bi­lir. Bu 5 in­ci mad­de­ye ve­re­ce­ği­niz her oy he­pi­mi­zi mah­cup ede­bi­lir.

Ba­kın, ar­ka­daş­lar, bi­raz ay­rın­tı­ya gi­rer­sek bu­nu çok açık bi­çim­de gö­re­ce­ğiz. Ne di­yor mad­de­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik; “te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de suç iş­le­me­ye ale­nen teş­vik, iş­len­miş olan suç­la­rı ve suç­lu­la­rı­nı öv­me, te­rör ör­güt­le­ri­nin pro­pa­gan­da­sı­nı içe­ren…” Pro­pa­gan­da ve öv­me gi­bi kav­ram­lar, çok izafî kav­ram­lar­dır, her­ke­se gö­re de­ği­şir. Siz bu­nun tak­di­ri­ni bir mah­ke­me­nin dı­şın­da bir sav­cı­ya bı­ra­kı­yor­sa­nız, bir tek ki­şi­ye, o, ka­rar de­ğil­dir. Ona bı­ra­kı­yo­ruz ve sü­re­li ya­yın­la­rı hâkim ka­ra­rıy­la ka­pat­ma­yı da an­la­yış­la kar­şı­la­ya­bi­li­riz. Bu on­beş gün­den bir aya ka­dar olan sü­re­ci de, iti­raz­la­rı var­dır, baş­ka yol­la­ra gi­di­le­bi­lir, an­la­ya­bi­li­riz; ama, sav­cı­ya ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan hal­ler­de bu yet­ki­yi ver­mek ve bu­nu bir emir di­ye ifa­de et­mek… Ba­kın, önü­nüz­de var, lüt­fen ba­kın, emir; “emir” di­yor, “sav­cı­nın em­riy­le ka­pa­tı­lır” di­yor.

Ar­ka­daş­lar, bir cum­hu­ri­yet­te ya­şı­yo­ruz ve de­mok­ra­si­nin bu cum­hu­ri­ye­tin te­mel­le­rin­den bi­ri ol­du­ğu­nu söy­lü­yo­ruz. Emir­le ga­ze­te ka­pat­tı­rı­yo­ruz biz bu­nun­la. Han­gi ga­ze­te­nin na­sıl ka­pa­tıl­dı­ğı ve ka­pa­tı­lan ga­ze­te­nin eği­li­mi­ni bir ye­re bı­ra­kı­yo­rum. Bu uy­gu­la­may­la ka­pa­tı­la­cak ga­ze­te­le­rin he­men he­men ta­ma­mı da bi­ze ve par­ti­mi­ze en ağır ha­ka­ret­le­ri ya­pan ga­ze­te­ler­dir; ama, bu uy­gu­la­ma bü­tün ba­sı­nı teh­dit al­tın­da tu­ta­cak­tır, böy­le bir ayı­rım ol­ma­ya­cak­tır. Her­kes teh­dit al­tın­da ola­cak­tır. İle­ti­şim öz­gür­lü­ğü, öz­gür ha­ber al­ma hak­kı, hep­si teh­dit al­tın­da ola­cak­tır. Emir­le ga­ze­te ka­pa­tıl­ma­sı­nın bu Mec­lis­te ka­bul edil­me­si, bu Mec­lis açı­sın­dan çok acı bir so­nuç ve­re­cek­tir.

Şu söy­le­ne­bi­lir: Bu ka­pat­ma ka­ra­rı 24 sa­at için­de hâki­me bil­di­ri­lir; 48 sa­at için­de de onay­la­maz­sa, dur­dur­ma ka­ra­rı hü­küm­süz sa­yı­lır. 72 sa­at­lik bir sü­re­ci bir em­re terk edi­yo­ruz; bu bir. İki; bu uy­gu­la­ma­nın ne ka­dar sü­rey­le ya­pı­la­ca­ğı ve kaç kez ya­pı­la­ca­ğı­na iliş­kin bir sı­nır­la­ma koy­ma imkânı ol­ma­dı­ğı­na gö­re tek­nik ola­rak, her za­man, bir sav­cı­nın, muh­te­me­len bir ga­ze­te­ye kar­şı de­fa­lar­ca bu yet­ki­yi kul­lan­ma ola­sı­lı­ğı var­dır ve bu­nun so­nuç­la­rı de­mok­ra­si açı­sın­dan hiç de olum­lu ol­ma­ya­cak­tır. Bu mad­de­nin bu ne­den­le dik­kat­le göz­den ge­çi­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Do­ğal ki, ül­ke bü­tün­lü­ğü aley­hi­ne ya­yın ya­pan­lar dur­du­rul­ma­lı­dır, ül­ke bü­tün­lü­ğü aley­hi­ne ya­pı­lan ya­yın­lar top­la­tıl­ma­lı­dır, ül­ke bü­tün­lü­ğü­ne yö­ne­lik sal­dı­rı­la­rı içe­ren ya­yın­lar ka­pa­tı­la­bi­lir; ama, bu­nu bir tek sav­cı­ya ve za­ru­ret gi­bi, ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan hal­ler gi­bi bir­ta­kım müp­hem kav­ram­la­rın ar­ka­sın­da du­ra­rak ver­me­nin he­pi­mi­zi de­mok­ra­si önün­de so­rum­lu du­ru­ma dü­şü­re­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum; bu­nu yap­mak­tan ka­çın­ma­lı­yız de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ta­biî, bu eleş­ti­ri­ler söy­len­di­ği za­man, bir­ta­kım eleş­ti­ri­le­rin za­ma­nı­nın ol­ma­dı­ğı gi­bi bir an­la­yı­şın da kar­şı­ma çı­ka­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Biz geç­mi­şi­miz­le, ki­şi­sel ola­rak ve Par­tim ola­rak ne­re­de dur­du­ğu­mu­zu, ne yap­tı­ğı­mı­zı bi­len in­san­la­rız. Eğer, bu ka­lı­cı ola­cak mad­de, Tür­ki­ye’ye ve Tür­ki­ye’nin de­mok­ra­si­si­ne, bi­ze, hu­kuk an­la­yı­şı­mı­za, hu­kuk dev­le­ti­ne za­rar ve­re­cek­se, bu Mec­lis bu­na kar­şı di­ren­me­li­dir.

Bu di­ren­ci gös­ter­mi­yor­sak ve bu mad­de­ye el­le­ri­mi­zi kal­dı­ra­rak ka­bul oyu ve­re­cek­sek, bu­nun so­rum­lu­lu­ğu­nu vic­da­nı­mız önün­de ta­şı­mak zo­run­da­yız. Sa­de­ce mil­let­ve­ki­li ola­rak de­ğil, öz­gür­lü­ğü sa­vu­nan in­san­lar ola­rak da bu mad­de­nin ne tür sa­kın­ca­lar ge­ti­re­ce­ği­ni bil­mek zo­run­da­yız.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­loğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (De­vam­la) – Eleş­ti­ri­le­ri­mi­zi söy­le­di­ği­miz za­man kü­sen­ler olu­yor. Kim­se­nin küs­me hak­kı yok­tur. Sa­yın Baş­ba­kan da kü­sen­ler­den bi­ri ola­rak za­man za­man or­ta­ya çı­kı­yor. Mil­let­ve­kil­le­ri­nin gö­re­vi, küs­me­le­re bak­ma­dan, inan­dık­la­rı­nı, öz­gür­ce söy­le­mek­tir. Ben dü­şün­ce­le­ri­mi bu öz­gür­lük an­la­yı­şım için­de açık­ça ifa­de edi­yo­rum ve  bir mil­let­ve­ki­li ola­rak, bu ya­sa­nın bu mad­de­sin­de­ki sa­kın­ca­la­ra Ge­nel Ku­ru­lun dik­ka­ti­ni çek­me­ye ça­lı­şı­yo­rum.

Do­ğal ki, geç­miş­te med­yay­la çok iyi iliş­ki­le­ri olan ve cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de gö­rül­me­miş bi­çim­de bu med­ya ta­ra­fın­dan des­tek­len­miş olan bir ik­ti­da­rın, bu mad­de­yi önü­mü­ze ge­tir­miş ol­ma­sı da ha­zin bir çe­liş­ki­dir. Bağ­la­rı­nı­zın kop­tu­ğu an­la­şı­lı­yor. İt­ti­fa­kı­nı­zın so­na er­di­ği an­la­şı­lı­yor. Hiç ol­maz­sa, bu ül­ke ya­ra­rı­na bir ge­liş­me­dir. Da­ha ob­jek­tif bir ba­sın gö­re­bi­le­ce­ği­mi­zi umut edi­yo­rum bu mad­de sa­ye­sin­de.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan.

Sa­yın Kan­do­ğan, bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Çok önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de gö­rüş­me­le­ri­miz de­vam edi­yor. İlk baş­ta da yap­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­da, te­rör­le mü­ca­de­le­nin sa­de­ce ka­nun­lar çı­kar­mak­la yet­me­ye­ce­ği­ni, bu­nun ya­nın­da bir­çok yan ted­bir­ler­le bu mü­ca­de­le­nin des­tek­len­me­si la­zım gel­di­ği dü­şün­ce­mi siz­ler­le pay­laş­mış­tım.

Bu 5 in­ci mad­de, bi­raz ön­ce Sa­yın Fik­ret Ba­loğ­lu da gün­de­me ge­tir­di­ler, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın en önem­li mad­de­le­rin­den bi­ri ve ta­biî, bu­ra­da as­lo­lan, ya­yın dur­dur­ma ka­ra­rı­nın hâkim ta­ra­fın­dan ve­ri­le­cek ol­ma­sı­dır. Ka­nun mad­de met­nin­de bu hu­sus çok açık bir şe­kil­de di­le ge­ti­ril­miş­tir. Ta­biî, Ana­ya­sa­mı­zın 28 in­ci mad­de­sin­de de bu hu­sus dü­zen­len­miş­tir. An­cak, ka­nu­nun en önem­li mad­de­si­nin, önü­müz­de­ki gün­ler­de Tür­ki­ye’de bu yö­nüy­le çok tar­tı­şı­la­cak ol­ma­sı da bi­zim için önem ifa­de et­mek­te­dir.

El­bet­te, te­rör ör­gü­tüy­le mü­ca­de­le eder­ken, bu mü­ca­de­le­de ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­na da çok bü­yük gö­rev­ler düş­mek­te­dir. Ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­nın da, bu mü­ca­de­le­de dev­le­tin ül­ke­si ve mil­le­tiy­le bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü ya­nın­da yer ala­cak­la­rın­dan hiç şüp­he­miz yok­tur; an­cak, za­man za­man bu­nun dı­şı­na çı­kı­la­bi­le­ce­ği dü­şü­nü­le­cek olur­sa, böy­le bir dü­zen­le­me­nin bu mak­sat­la ka­nun met­ni içe­ri­si­ne yer­leş­ti­ril­me­si söz ko­nu­su­dur.

Ta­biî, bu­ra­da önem­li olan hu­sus, cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın bu yet­ki­si­ni on­beş gün­den bir aya ka­dar kul­la­na­bil­me­si­dir. Ta­biî, dik­ka­ti­mi­zi çek­me­si ge­re­ken hu­sus, bu ka­ra­rın 24 sa­at içe­ri­sin­de hâki­me ile­til­me­si­dir. 24 sa­at içe­ri­sin­de hâki­me ile­til­me­si ka­nu­nun amir hük­mü olan bir ko­nu­da, hâki­min ve­re­ce­ği ka­ra­rın, sav­cı­nın ve­re­ce­ği ka­ra­rı onay­la­ma ve­ya ret şek­lin­de ola­ca­ğı da ka­nu­nun amir hük­mü­dür; an­cak, cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı­na ve­ri­len bu yet­ki, bel­ki, bi­raz son­ra Sa­yın Ba­ka­nı­mız da ifa­de ede­cek­ler, Ana­ya­sa­nın 28 in­ci mad­de­si­ne uy­gun ol­du­ğu­nu ifa­de ede­cek­ler; ama, bu me­se­le­nin bu yö­nüy­le bir kez da­ha ele alın­ma­sın­da, cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı­na ve­ri­len bu yet­ki­nin bir kez da­ha göz­den ge­çi­ril­me­sin­de, ma­dem­ki 24 sa­at içe­ri­sin­de ve­ri­len ka­ra­rın hâkim­li­ğe ile­til­me­si­nin de bu ka­nu­nun amir hük­mü ola­rak yer­leş­ti­ril­me­si söz ko­nu­suy­sa, bu­nun bir kez da­ha de­ğer­len­di­ril­me­sin­de fay­da mü­ta­laa edi­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, tek­rar edi­yo­rum, bu ka­nun, son de­re­ce önem­li bir ka­nun­dur, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin eli­ni kuv­vet­len­di­ren, güç­len­di­ren bir ka­nun­dur; an­cak, bu mü­ca­de­le­yi ya­par­ken, bu ka­nun çık­tı, ar­tık bun­dan son­ra te­rör­le ra­hat bir şe­kil­de mü­ca­de­le ede­bi­li­riz an­la­yı­şı içe­ri­si­ne gi­ril­me­me­si­nin de fay­da­lı ol­du­ğu inan­cın­da­yım.

Dev­let ola­rak, hü­kü­met ola­rak, bu me­se­le­de alın­ma­sı ge­re­ken di­ğer ted­bir­le­rin de, ya­pıl­ma­sı ge­re­ken di­ğer mü­ca­de­le­le­rin de bir an ön­ce ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si­nin de bu te­rör­le mü­ca­de­le­de son de­re­ce bü­yük bir önem arz et­ti­ği hu­su­su­nun al­tı­nı bir kez da­ha çi­zi­yor, bu dü­şün­ce­ler­le, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Boz­dağ, bu­yu­run.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 5 in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu mad­de­nin gö­rüş­me­le­ri sı­ra­sın­da ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mız, mad­de­nin, ni­te­li­ği iti­ba­riy­le ba­sın öz­gür­lü­ğüy­le ya­kın­dan il­gi­li ol­du­ğu için bir­ta­kım de­ğer­len­dir­me­ler­de bu­lun­du­lar. İşin doğ­ru­su, böy­le­si bir mad­de­ye ih­ti­yaç ol­ma­ma­sı, böy­le bir dü­zen­le­me­nin ya­pıl­ma­mış ol­ma­sı, ta­biî ki bi­zim de ar­zu­muz. An­cak, Tür­ki­ye’nin için­de ya­şa­dı­ğı şart­lar, uzun­ca bir za­man­dır ya­şa­dı­ğı te­rör or­ta­mı böy­le bir dü­zen­le­me­nin ya­pıl­ma za­ru­re­ti­ni or­ta­ya koy­muş­tur. Ba­sın öz­gür­lü­ğü da­hil bü­tün te­mel hak ve hür­ri­yet­le­rin an­cak gü­ven­lik, hu­zur ve ba­rış içe­ri­sin­de te­mi­nat­lı bir bi­çim­de kul­la­nı­la­ca­ğı da açık bir ger­çek­tir.

Şim­di, bu­ra­da ba­kar­sak bir­kaç hu­sus var. Bir ta­ne­si, mad­de­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da da­ha ön­ce pa­ra ce­za­sıy­la kar­şı­la­nan hu­sus­la­rın ha­pis ce­za­sı­na dö­nüş­tü­rül­dü­ğü gö­rül­mek­te­dir. Ne­dir o di­ye bak­tı­ğı­mız za­man, ör­ne­ğin, 6 ncı mad­de di­yor ki: “İsim ve kim­lik be­lir­te­rek ve­ya be­lirt­me­ye­rek, ki­me yö­ne­lik ol­du­ğu­nun an­la­şıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak su­ret­te ki­şi­le­re kar­şı te­rör ör­güt­le­ri ta­ra­fın­dan suç iş­le­ne­ce­ği­ni ve­ya te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev al­mış ka­mu gö­rev­li­le­ri­nin hü­vi­yet­le­ri­ni açık­la­yan­lar ve ya­yın­la­yan­lar…” Ne ya­pı­yor; bir ne­vi, te­rör ör­gü­tüy­le il­gi­li ve te­rör ör­güt­le­riy­le iş­bir­li­ği içe­ri­sin­de, on­la­rın he­def ve amaç­la­rı doğ­rul­tu­sun­da te­rör ör­gü­tü­nün fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de bir ya­yın­dan söz edi­yo­ruz; yok­sa, eleş­ti­ri, dü­şün­ce açık­la­ma­sı, ha­ber nak­li ve gün­cel olay­la­rı de­ğer­len­dir­me an­la­mın­da bir olay­dan de­ğil.

Öte yan­dan, ikin­ci fık­ra da­ha il­ginç: “Te­rör ör­güt­le­ri­nin bil­di­ri ve açık­la­ma­la­rı­nı ba­san­la­ra ve ya­yın­la­yan­la­ra” di­yor. Şim­di, bir ta­ne ga­ze­te ve­ya her­han­gi bir ya­yın PKK te­rör ör­gü­tü­nün bil­di­ri­si­ni ve­ya açık­la­ma­sı­nı bas­tı, ya­yın­la­dı, bu­nu ilan et­ti, du­yur­du. Bu­nun bir ce­zaî mü­ey­yi­dey­le kar­şı­lan­ma­sı doğ­ru mu­dur de­ğil mi­dir, ona bak­mak la­zım. Za­man za­man ga­ze­te­ler­de, ko­nu­şu­lur­ken söy­le­ni­yor; bö­lü­cü­ba­şı­nın is­mi­nin önü­ne bir­ta­kım sı­fat­lar ko­nu­la­rak ve­ya bu ül­ke­de te­rö­rü kö­rük­le­yen, des­tek olan ve te­rö­rün biz­zat içe­ri­sin­de olan in­san­lar­la il­gi­li bir­ta­kım de­ğer­len­dir­me­le­rin önü­ne bir­ta­kım sı­fat­lar ko­nul­du­ğu za­man, Tür­ki­ye­mi­zin her bir ye­rin­de, bu in­san­lar bun­la­rı söy­lü­yor, şu­nu şu­nu söy­lü­yor, bu­nun­la il­gi­li “ne­dir” di­ye de­nil­di­ği za­man her­ke­sin bun­dan ra­hat­sız­lık duy­du­ğu da bir ha­ki­kat­tir. Biz, mil­le­ti­mi­zin ra­hat­sız­lık duy­du­ğu bö­lü­cü ve te­rör ey­lem­le­ri­ne kar­şı et­kin ve yet­kin bir mü­ca­de­le açı­sın­dan böy­le bir ge­rek­li­li­ğin var­lı­ğı­nı dü­şü­nü­yor mu­yuz, dü­şün­mü­yor mu­yuz bu­nu de­ğer­len­dir­me­miz la­zım ve Tür­ki­ye’nin için­de ol­du­ğu ko­şul­lar de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de böy­le bir dü­zen­le­me­nin za­ru­re­ti or­ta­da­dır.

Öte yan­dan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, za­man za­man he­pi­miz kar­şı­la­şı­yo­ruz, siz­ler de kar­şı­laş­mış­sı­nız­dır se­çim böl­ge­le­ri­niz­de; Da­ni­mar­ka’dan Tür­ki­ye’ye ya­yın ya­pan bir te­le­viz­yon var; is­mi­ni an­mak is­te­mi­yo­rum; ama, siz bu te­le­viz­yo­nu ga­yet iyi bi­li­yor­su­nuz ve her git­ti­ği­niz yer­de “bu te­le­viz­yo­nun ya­yın­la­rı­na ni­ye mâni ol­mu­yor­su­nuz” di­ye so­ru­lu­yor ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti ve onun Hü­kü­me­ti bu ko­nu­da ge­rek­li gi­ri­şim­le­ri ya­pı­yor; ama, ma­ale­sef, ne­ti­ce alı­na­ma­dı ve on­lar da dö­nüp di­yor­lar ki: “Siz ken­di ka­nun­la­rı­nız­da bun­la­rın ya­sal alt ze­mi­ni­ni oluş­tur­du­nuz mu, siz­de bu­nun kar­şı­lı­ğın­da ne ya­par­sı­nız” den­di­ğin­de, bir ba­kı­yor­su­nuz, ka­nun­lar­da, si­zin ka­nun­la­rı­nız­da boş­luk var. Ör­ne­ğin, RTÜK ile il­gi­li dü­zen­le­me­ler­de RTÜK’ün bir­ta­kım ted­bir­le­ri var­dır; an­cak, o ka­rar­lar ida­re mah­ke­me­si ve­ya Da­nış­tay yo­luy­la de­ne­ti­me ta­bi ol­du­ğu için, et­kin­li­ği ve ne­ti­ce­ye olum­lu te­si­ri or­ta­dan kal­dı­rı­cı ni­te­lik­te­dir. Bu­ra­da tar­tı­şı­lan ko­nu, esas olan, hâkim ta­ra­fın­dan ka­rar ve­ril­miş ol­ma­sı­dır. An­cak, ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan hal­ler­de bu­nun cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan ve­ri­le­ce­ği ve bu ka­ra­rın da hâki­min de­ne­ti­mi­ne su­nu­la­ca­ğı hü­küm al­tı­na alı­nı­yor.

Ba­kın, Ada­let Ko­mis­yo­nu gö­rüş­me­le­ri sı­ra­sın­da, Ada­let Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­mız bir ko­nu­yu açık­la­dı. Ora­da, Al­man­ya Yar­gı­tay Baş­ka­nı­nın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

BE­KİR BOZ­DAĞ (De­vam­la) - … Ada­let Ko­mis­yo­nu­nu zi­ya­re­ti sı­ra­sın­da Sa­yın Baş­kan şu­nu so­ru­yor, di­yor ki: “Al­man­ya’da bir ga­ze­te ‘ya­şa­sın El Ka­ide’ di­ye man­şet at­sa, ne ya­par­sı­nız?” “Ga­ze­te­yi der­hal ka­pa­tı­rız ve onu top­la­tı­rız.” “Pe­ki, bu­na kim ka­rar ve­rir” di­yor. “İçiş­le­ri Ba­ka­nı ka­rar ve­rir.” Şim­di, Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si ül­ke­de İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın yap­tı­ğı bir yet­ki­yi biz cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­na ve­ri­yo­ruz ve onun ka­ra­rıy­la da ye­tin­me­yip, bu­nu mah­ke­me­nin de­ne­ti­mi­ne açı­yo­ruz. Bu, za­ru­re­tin do­ğur­du­ğu bir dü­zen­le­me­dir; uma­rım, bu­na ih­ti­yaç bu­lun­maz. Tür­ki­ye’de ya­yın ya­pan ya­yın or­gan­la­rı­mı­zın bun­dan en­di­şe­len­me­le­ri­ne ge­rek yok­tur; çün­kü, ya­yın or­gan­la­rı, Tür­ki­ye’nin bir­li­ği, dü­ze­ni içe­ri­sin­de ya­yın yap­mak­ta­dır­lar; yap­ma­yan­lar, ya­ra­sı olan­lar da bu­nun ge­re­ği­ne kat­la­nır­lar.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, ka­bul et­me­yen­le­ri hiç say­ma­dı­nız!

BAŞ­KAN – 6 ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 6- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 7 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 7- Ce­bir ve şid­det kul­la­nı­la­rak; bas­kı, kor­kut­ma, yıl­dır­ma, sin­dir­me ve­ya teh­dit yön­tem­le­riy­le, 1 in­ci mad­de­de be­lir­ti­len amaç­la­ra yö­ne­lik ola­rak suç iş­le­mek üze­re, te­rör ör­gü­tü ku­ran­lar, yö­ne­ten­ler ile bu ör­gü­te üye olan­lar Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 314 ün­cü mad­de­si hü­küm­le­ri­ne gö­re ce­za­lan­dı­rı­lır. Ör­gü­tün fa­ali­ye­ti­ni dü­zen­le­yen­ler de ör­gü­tün yö­ne­ti­ci­si ola­rak ce­za­lan­dı­rı­lır.

Te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı­nı ya­pan ki­şi, bir yıl­dan beş yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lır. Bu su­çun ba­sın ve ya­yın yo­lu ile iş­len­me­si hâlin­de, ve­ri­le­cek ce­za ya­rı ora­nın­da ar­tı­rı­lır. Ay­rı­ca, ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­nın su­çun iş­le­ni­şi­ne iş­ti­rak et­me­miş olan sa­hip­le­ri ve ya­yın so­rum­lu­la­rı hak­kın­da da bin gün­den on­bin gü­ne ka­dar adlî pa­ra ce­za­sı­na hük­mo­lu­nur. An­cak, ya­yın so­rum­lu­la­rı hak­kın­da, bu ce­za­nın üst sı­nı­rı beş­bin gün­dür. Aşa­ğı­da­ki fi­il ve dav­ra­nış­lar da bu fık­ra hü­küm­le­ri­ne gö­re ce­za­lan­dı­rı­lır:

a) Te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı­na dö­nüş­tü­rü­len top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yüş­le­rin­de, kim­lik­le­rin giz­len­me­si ama­cıy­la yü­zün ta­ma­men ve­ya kıs­men ka­pa­tıl­ma­sı,

b) Te­rör ör­gü­tü­nün üye­si ve­ya des­tek­çi­si ol­du­ğu­nu bel­li ede­cek şe­kil­de, ör­gü­te ait amb­lem ve işa­ret­le­rin ta­şın­ma­sı, slo­gan atıl­ma­sı ve­ya ses ci­haz­la­rı ile ya­yın ya­pıl­ma­sı ya da te­rör ör­gü­tü­ne ait amb­lem ve işa­ret­le­rin üze­rin­de bu­lun­du­ğu üni­for­ma­nın gi­yil­me­si.

İkin­ci fık­ra­da be­lir­ti­len suç­la­rın; der­nek, va­kıf, si­yasî par­ti, iş­çi ve mes­lek ku­ru­luş­la­rı­na ve­ya bun­la­rın yan ku­ru­luş­la­rı­na ait bi­na, lo­kal, bü­ro ve­ya ek­len­ti­le­rin­de ve­ya öğ­re­tim ku­rum­la­rın­da ve­ya öğ­ren­ci yurt­la­rın­da ve­ya bun­la­rın ek­len­ti­le­rin­de iş­len­me­si ha­lin­de bu fık­ra­da­ki ce­za­nın iki ka­tı hük­mo­lu­nur.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la Kart.

Sa­yın Kart, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 6 ncı mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; Ge­nel Ku­ru­lu Gru­bum ve şah­sım adı­na say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye, 1970’li yıl­lar­dan bu ya­na te­rör sal­dı­rı­la­rı­na ma­ruz kal­mak­ta­dır. 1990’lı yıl­la­rın so­nun­da te­rö­rist­ba­şı­nın ya­ka­lan­ma­sın­dan son­ra, 2000, 2001, 2002 yıl­la­rın­da fi­ilî ve şeklî an­lam­da te­rör olay­la­rın­da bir sükûnet sağ­lan­mış ise de, as­lın­da te­rö­re yol açan se­bep ve doğ­muş olan so­nuç­la­rın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı an­la­mın­da ciddî ve ka­lı­cı hiç­bir ça­lış­ma, ma­ale­sef, ger­çek­leş­ti­ri­le­me­miş­tir. Hü­kü­me­tin te­mel kav­ram­lar ve bağ­lı ko­nu­lar­da­ki di­ra­yet­siz, ba­si­ret­siz ve ön­gö­rü­den uzak po­li­ti­ka­la­rı se­be­biy­le, Tür­ki­ye, te­rör kıs­ka­cı­nı bü­tün bi­rim­le­rin­de ye­ni­den, şid­det­li bir şe­kil­de ya­şa­ma­ya baş­la­mış­tır.

Tür­ki­ye, ma­ale­sef, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­de bi­linç­li ve akıl­cı yön­tem­le­ri ha­len uy­gu­la­ya­ma­mak­ta­dır. Ak­si­ne, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ala­nın­da Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ve em­ni­yet bi­rim­le­ri­nin ça­ba­la­rıy­la, bü­yük zor­luk­lar­la ve öz­ve­ri­ler­le el­de edi­len ba­şa­rı­lar bi­le kı­sa bir za­man için­de kay­ba dö­nüş­tü­rül­müş­tür.

Si­yasî ik­ti­dar, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­de vaz­ge­çil­mez bir un­sur olan, te­mel bir un­sur olan, in­şa edi­ci bir un­sur olan si­yasî mü­ca­de­le ve ka­rar­lı­lık ira­de­si­ni ek­sik­siz ola­rak, is­tik­rar­lı bir şe­kil­de gös­te­re­me­miş­tir. Mü­ca­de­le­nin, sa­de­ce si­lah­lı mü­ca­de­le bo­yu­tuy­la ye­ti­nil­miş, bu ko­nu­da da ka­rar­lı­lık gös­te­ri­le­me­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye, gel­di­ği­miz aşa­ma­da te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ira­de­si­ni ek­sik­siz ola­rak ve mut­la­ka gös­ter­me­si ge­re­ken şart­lar­la kar­şı kar­şı­ya­dır. Ül­ke­mi­ze yö­ne­lik mev­cut te­rö­rizm teh­dit­le­ri in­ce­le­nir­ken bu şart­lar üze­rin­de ye­te­rin­ce de­ğer­len­dir­me ya­pıl­ma­dı­ğı­nı yi­ne gö­rü­yo­ruz. Gel­di­ği­miz aşa­ma­da…

Sa­yın Baş­kan, lüt­fen, şu­ra­da­ki ko­nuş­ma­ya mü­da­ha­le edi­niz, bi­rin­ci sı­ra­da­ki ko­nuş­ma!..

BAŞ­KAN – Bu­yu­ru­nuz.

ATİL­LA KART (De­vam­la) - …yak­la­şan bir baş­ka teh­li­ke söz ko­nu­su­dur. Tür­ki­ye, ken­di ini­si­ya­ti­fiy­le ek­sik­siz ola­rak bir te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ira­de­si­ni ser­gi­le­ye­mez­se, bu ira­de baş­ka dış un­sur­lar ta­ra­fın­dan be­yan ve dik­te et­ti­ri­le­cek­tir. Tür­ki­ye’nin iliş­ki­li ol­du­ğu, an­cak, be­lir­le­yi­ci ola­ma­dı­ğı ulus­la­ra­ra­sı are­na­da bu yön­de ira­de ha­zır­lan­dı­ğı­na da­ir ciddîye alın­ma­sı ge­re­ken işa­ret­ler gö­rül­mek­te­dir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, el­bet­te, bu or­ga­ni­zas­yon­la­rın ve plan­la­rın ha­ya­ta geç­me­si­ne izin ver­me­ye­cek­tir; an­cak, ola­yın gel­di­ği has­sas nok­ta­ya dik­ka­ti­ni­zi özel­lik­le çek­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dev­let ve si­yasî ik­ti­dar pa­ra­le­lin­de te­rö­riz­min an­lam ve öne­mi ko­nu­sun­da ge­re­ken an­la­yış bir­lik­te­li­ği sağ­lan­dık­tan son­ra; ya­ni, si­yasî ik­ti­dar, dev­le­tin bü­tün ku­rum­la­rıy­la ko­or­di­ne­yi ve uyu­mu sağ­la­dık­tan son­ra mut­la­ka şu uy­gu­la­ma­la­rı yap­ma­lı­dır: Te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da­ki si­yasî ira­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­nin Ana­ya­sa­da be­lir­ti­len ku­ru­luş ide­olo­ji­si dik­ka­te alı­na­rak, her­han­gi bir si­ya­sal par­ti­ye ya da si­yasî ik­ti­da­ra mal edil­me­ye­cek bir şe­kil­de, dev­le­ti oluş­tu­ran tüm un­sur­la­rın ka­tı­lı­mıy­la be­yan olun­ma­lı­dır. Baş­ka bir ifa­dey­le, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da si­yasî ik­ti­dar­la­rın ken­di eği­lim­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ko­lay­ca de­ğiş­ti­re­me­ye­cek­le­ri bir dev­let po­li­ti­ka­sı oluş­tu­rul­ma­lı­dır. Te­rö­rizm­le mü­ca­de­le, el­bet­te, bu ira­de­nin ya­nın­da, sos­yo­eko­no­mik, psi­ko­lo­jik, kül­tü­rel, sos­yo­lo­jik, fi­nan­sal ve ya­sal bo­yut­la­rıy­la bir­lik­te uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­lı­dır. Bu mü­ca­de­le­nin, sa­de­ce Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ve iç gü­ven­lik güç­le­ri­ne iha­le edil­me­me­si ge­re­kir. Bu mü­ca­de­le, dev­le­tin tüm or­gan­la­rı ara­cı­lı­ğıy­la, di­ğer sek­tör­le­rin, med­ya­nın ve hal­kın des­te­ğiy­le, en önem­li­si hal­kın des­te­ğiy­le sür­dü­rül­me­li­dir. Böl­ge hal­kıy­la bir­lik­te bu mü­ca­de­le sür­dü­rül­me­li­dir. Bu bir­lik­te­lik sağ­lan­ma­dı­ğı tak­dir­de, şu­nu ka­bul et­me­li­yiz ki, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­de ka­lı­cı bir so­nu­ca ula­şa­ma­yız. Bu yol­da hal­ka gü­ven ve­ril­me­li­dir.

Bun­la­rın de­va­mın­da, adlî ve idarî ya­pı­lan­ma­da, iç gü­ven­lik ve is­tih­ba­rat ör­güt­len­me­sin­de, te­rö­rizm­le mü­ca­de­le fa­ali­yet­le­ri­ni tüm bo­yut­la­rıy­la kap­sa­ya­cak şe­kil­de, ger­çek­leş­ti­re­cek şe­kil­de ve kı­dem ve li­ya­ka­te da­ya­lı bir de­ği­şim sağ­lan­ma­lı­dır, bir ya­pı­sal sü­reç, ya­pı­sal de­ği­şim sü­re­ci ger­çek­leş­ti­ril­me­li­dir. Te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­de ba­şa­rı­ya ula­şıl­dık­tan son­ra da, bu mü­ca­de­le­ye esas olan mev­zu­at ve ör­güt­len­me ya­pı­sı il­ga edil­me­me­li­dir, her an fa­ali­ye­te ge­çe­bi­le­cek bir nü­ve ola­rak ko­run­ma­lı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, te­rör­le mü­ca­de­le, bü­tün­lük, tek­nik ça­lış­ma ve ko­or­di­ne­ye da­ya­lı bir ça­lış­ma­yı ge­rek­ti­rir. Bu mü­ca­de­le­yi or­ga­ni­ze ede­cek si­yasî kad­ro­nun, te­rör iliş­ki­le­ri­nin mut­lak an­lam­da dı­şın­da ol­ma­sı, bu olay­la­ra, bu ör­güt­len­me­le­re hiç­bir şe­kil­de sem­pa­ti duy­ma­ma­sı, bu ko­nu­da­ki ira­de­si­ni tu­tar­lı ve ka­rar­lı bir şe­kil­de or­ta­ya koy­ma­sı ge­re­kir. İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gel­di­ği­miz aşa­ma­da –işin pra­ti­ği­ni söy­lü­yo­rum, işin özü­nü söy­lü­yo­rum- Tür­ki­ye’de te­mel so­run bu. Ba­kın, di­ğer bir­çok ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, bu ko­nu­da da, baş­ta Sa­yın Baş­ba­kan ol­mak üze­re, Hü­kü­met, ma­ale­sef gü­ven ver­mi­yor, ne ya­pa­ca­ğı­nı bi­le­mi­yor, ini­si­ya­tif kul­la­na­mı­yor, sü­rük­le­nip gi­den bir po­li­ti­ka­yı uy­gu­lu­yor, baş­ka­la­rın, hü­kü­met et­me ira­de­si dı­şın­da­ki un­sur­la­rın dik­te et­ti­ği po­li­ti­ka­la­rın pe­şin­de sü­rük­le­nip gi­di­yor.

Bu­ra­da şu du­ru­mu açık­yü­rek­li­lik­le tes­pit et­mek ge­re­ki­yor: Tür­ki­ye’ye yö­ne­lik iç un­sur­lar, dış un­sur­lar el­be­te var. Bu, ta­rihî bir ger­çek, bu, sos­yo­lo­jik bir ger­çek; bu, coğ­raf­ya­dan kay­nak­la­nan bir ger­çek. İş­te, hü­kü­met et­mek odur ki, bu un­sur­la­rı ön­gö­re­cek bir şe­kil­de bun­la­rı de­ğer­len­di­rip ge­rek­li ya­pı­lan­ma­yı, ge­rek­li mü­ca­de­le­yi or­ta­ya koy­mak ge­re­ki­yor, ge­rek­li ka­rar­lı­lı­ğı gös­ter­mek ge­re­ki­yor. Ama, Tür­ki­ye’de, ma­ale­sef, yö­ne­tim kri­zi ve ku­rum­la­rın içi­nin bo­şal­tıl­ma­sı de­di­ği­miz ola­yın bü­tün un­sur­la­rı­nı bu aşa­ma­da, bu sü­reç­te ya­şı­yo­ruz. Hü­kü­me­tin, te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev­li ve so­rum­lu olan ana­ya­sal ku­rum­lar ara­sın­da ge­rek­li ko­or­di­ne­yi sağ­la­ya­ma­dı­ğı­nı üzün­tüy­le ve deh­şet­le gö­rü­yo­ruz. İs­tih­ba­rat bi­rim­le­ri­nin ken­di ara­la­rın­da­ki çe­kiş­me­le­rin­den, Hü­kü­me­tin, ba­kı­yo­ruz, ta­raf ko­nu­mu­na gir­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Ola­yı ko­or­di­ne et­me­si ge­re­ken Hü­kü­me­tin, yü­rüt­me or­ga­nı­nın bu çe­kiş­me­ler­de ta­raf ko­nu­mu­na gir­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz.

Bü­tün bun­lar­la bağ­lan­tı­lı ola­rak, ba­kı­yo­ruz, te­rör­le mü­ca­de­le­yi, te­rö­rün kay­na­ğı­nı ve fi­nans­man iliş­ki­le­ri­ni Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da tar­tış­tı­ğı­mız bir dö­nem­de Tür­ki­ye bu ko­nu­da na­sıl bir yö­ne­tim an­la­yı­şı ve ya­pı­lan­ma­sı için­de? Bi­raz ev­vel açık­la­dı­ğım ko­nuy­la bağ­lan­tı­lı ola­rak, işin pra­ti­ği açı­sın­dan, işin uy­gu­lan­ma­sı açı­sın­dan bun­la­rı ko­nuş­ma­mız, bun­la­rı de­ğer­len­dir­me­miz, bun­la­rı hiç­bir komp­lek­se ka­pıl­ma­dan, hiç­bir ön­yar­gı­ya ka­pıl­ma­dan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ze­mi­nin­de ko­nuş­ma­mız, tar­tış­ma­mız ge­re­ki­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ba­kın, bu­gün, Grup Baş­kan­ve­ki­li­miz Sa­yın Ha­luk Koç ve İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li­miz Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu’yla bir­lik­te bir ba­sın top­lan­tı­sı yap­tık. O ba­sın top­lan­tı­sın­da ne­ler di­le ge­ti­ril­di de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım... Ne­yi tar­tı­şı­yo­ruz bu­ra­da; te­rö­rün fi­nans­ma­nı­nı tar­tı­şı­yo­ruz, Te­rö­rün kay­nak­la­rı­nı tar­tı­şı­yo­ruz. Bu nok­ta­da Hü­kü­me­tin al­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler ne­dir; bun­la­rı tar­tı­şı­yo­ruz. Ama ne ka­dar dra­ma­tik­tir ki, bü­tün bu ko­nu­lar­la denk ge­le­cek bir şe­kil­de ba­kı­yo­ruz... Hü­kü­met­le el­bet­te doğ­ru­dan iliş­ki­li de­mi­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kart, 1 da­ki­ka­lık sü­re için­de bu ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız, bel­ki di­ğer mad­de­ler­de de­vam eder­si­niz.

Bu­yu­run.

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Ya­ni, bir hü­kü­met ira­de­si ola­rak de­ğil, bir tü­zel­ki­şi­lik ola­rak de­ğil; ama, Hü­kü­met için­de­ki un­sur­lar­la bağ­lan­tı­lı bir şe­kil­de, Hü­kü­met için­de­ki bir­ta­kım un­sur­lar ile ka­ra­pa­ra iliş­ki­le­ri­nin ma­hi­ye­ti ne­dir, içe­ri­ği ne­dir, kap­sa­mı ne­dir; bun­la­rı ka­mu­oyu hu­zu­run­da açık­lı­ğa ka­vuş­tur­ma­mız ge­re­ki­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı, iler­le­yen mad­de­ler­de an­lat­ma­ya de­vam ede­ce­ğim.

Ge­nel Ku­ru­lu bu aşa­ma­da say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ; bu­yu­run.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 7 nci mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ön­gö­ren ta­sa­rı­nın 6 ncı mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu mad­de, esa­sın­da, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 7 nci mad­de­si­nin bir uyar­la­ma­sı­dır; an­cak, için­de de bir­ta­kım ye­ni­lik­ler var­dır. Bu ye­ni­lik­ler kap­sa­mın­da, mad­de­nin içe­ri­sin­de, da­ha doğ­ru­su, ta­sa­rı­da yer alan, ikin­ci fık­ra­sın­da yer alan “te­rör ör­gü­tü­nün ve­ya ama­cı­nın pro­pa­gan­da­sı” ifa­de­si, “te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı” şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş, suç bi­raz so­mut­laş­tı­rıl­mış. Ce­za­da da üst sı­nır üç yıl­dan beş yı­la çı­ka­rıl­mış­tır.

Öte yan­dan, ta­sa­rı­nın ikin­ci fık­ra­sı­nın (a) ve (b) bent­le­rin­de yer alan ifa­de­ler, bir­bi­riy­le ben­zer­lik­le­ri ne­de­niy­le, tek­ra­rın önü­ne geç­mek adı­na bir­leş­ti­ril­miş, bu da, top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yüş­le­ri­nin te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı ha­li­ne dö­nüş­me­si ha­lin­de, yü­zün gö­zün ka­pa­tıl­ma­sı ve ben­ze­ri bir­ta­kım hu­sus­lar suç ha­li­ne ge­ti­ril­miş ve ce­zaî mü­ey­yi­de­ye bağ­lan­mış­tır. Bu mad­de, bu an­lam­da, ye­ni­lik­ler ge­tir­mek­te­dir.

Bu­ra­da bir hu­su­sun da al­tı­nı çiz­mek­te fay­da gö­rü­yo­rum, o da şu: 6 ncı mad­de­nin, ya­ni, 7 nci mad­de­de de­ği­şik­lik ön­gö­ren bu mad­de­nin bi­rin­ci fık­ra­sı 314 ün­cü mad­de­ye atıf­ta bu­lu­nu­yor. Ta­biî, bu atıf ne­de­niy­le si­lah­lı-si­lah­sız ayı­rı­mı gi­bi bir­ta­kım de­ğer­len­dir­me­ler ya­pıl­dı. 314 ün­cü mad­de si­lah­lı ör­gü­tü dü­zen­li­yor; an­cak, si­lah­lı ör­gü­tün te­rör ey­lem­le­rin­de gi­riş­ti­ği ey­lem­le­ri kim ya­par­sa yap­sın, suç­tur. Bu­nu ya­pan ki­şi bö­lü­cü ni­te­lik­te ey­lem yap­sın ve­ya 309 un­cu mad­de kap­sa­mın­da ana­ya­sal dü­zen aley­hi­ne bir ey­lem koy­sun, ey­le­mi ko­yan­la­rın amaç­la­rı ve ni­te­lik­le­ri­ne bak­mak­sı­zın, si­lah­lı ör­güt­se, bu­ra­dan bir ce­zaî mü­ey­yi­dey­le kar­şı­la­na­cak­tır. Eğe­r ör­güt­len­me si­lah­sız bir ya­pı­lan­ma içe­ri­yor­sa, 220 nci mad­de kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­le­cek­tir. Bu­ra­ya dö­nük ey­lem ya­pan­la­rın da ni­te­li­ği­ne ba­kıl­ma­ya­cak­tır. Su­çun oluş­ma­sı ha­lin­de, bu ma­na­da bir de­ğer­len­dir­me­nin içe­ri­si­ne gi­ri­le­cek­tir.

Ben, bu­nu ifa­de edi­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Boz­dağ.

Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut; bu­yu­run.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) – Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ta­sa­rı­nın çer­çe­ve 6 ncı mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bil­di­ği­niz gi­bi, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun 6 ncı mad­de­si açık­lan­dık­tan he­men son­ra ka­mu­oyun­da ba­zı tar­tış­ma­la­ra se­bep ola­cak açık­la­ma­la­ra mu­ha­tap ol­muş­tu; an­cak, ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rın da söy­le­di­ği gi­bi, Par­ti­miz adı­na, bu ko­nu hiç kim­se­nin ra­hat­sız­lık du­ya­ma­ya­ca­ğı bir şek­le dö­nüş­tü­rül­dü.

Bu­ra­da amaç­la­nan, et­kin piş­man­lık­tan ya­rar­la­na­cak ki­şi­nin bir­den faz­la bun­dan ya­rar­lan­ma­ma­sıy­dı. Şu an­da Ada­let Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şül­me­si ta­mam­la­nan ve Türk Ce­za Ka­nu­nun­da da de­ği­şik­lik ya­pan bir ka­nun top­lu­lu­ğu içe­ri­sin­de, biz, amaç­la­nan mad­de­yi, il­gi­li Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 220 nci mad­de­si­ne Ko­mis­yon ola­rak yer­leş­tir­dik; ya­ni, mak­sat hâsıl ol­muş ol­du.

Dü­zen­le­me, ta­sa­rı­nın ge­nel ama­cı çer­çe­ve­sin­de özel­lik­le gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin ya­sa­dı­şı te­rör ör­güt­le­ri­ne kar­şı yü­rüt­tük­le­ri mü­ca­de­le­de el­le­ri­ni da­ha güç­len­dir­mek, yü­rü­tü­len fa­ali­yet­ler­de ih­ti­yaç du­yu­lan dü­zen­le­me­ler­le on­la­rın bu ça­lış­ma­la­rı­na yar­dım­cı ol­mak, kat­kı­da bu­lun­mak­tır. Ben, ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler­le bu ek­sik­li­ğin bü­yük öl­çü­de gi­de­ri­le­ce­ği­ni ve in­şal­lah ya­sa­nın da ama­cı­na ula­şa­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yor ve umu­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ak­bu­lut.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

7 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 7- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun mül­ga 8 in­ci mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­miş ve 8 in­ci mad­de­den son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki 8/A ve 8/B mad­de­le­ri ek­len­miş­tir.

"Te­rö­rün fi­nans­ma­nı

MAD­DE 8- Her kim tü­müy­le ve­ya kıs­men te­rör suç­la­rı­nın iş­len­me­sin­de kul­la­nı­la­ca­ğı­nı bi­le­rek ve is­te­ye­rek fon sağ­lar ve­ya top­lar­sa, ör­güt üye­si ola­rak ce­za­lan­dı­rı­lır. Fon, kul­la­nıl­ma­mış ol­sa da­hi, fa­il ay­nı şe­kil­de ce­za­lan­dı­rı­lır.

Bu mad­de­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da ge­çen fon; pa­ra ve­ya de­ğe­ri pa­ra ile tem­sil edi­le­bi­len her tür­lü mal, hak, ala­cak, ge­lir ve men­fa­at ile bun­la­rın bir­bi­ri­ne dö­nüş­tü­rül­me­sin­den ha­sıl olan men­fa­at ve de­ğe­ri ifa­de eder."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Atil­la Kart.

Sa­yın Kart, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 7 nci mad­de üze­rin­de Gru­bum adı­na, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 6 ncı mad­de­de ifa­de et­ti­ğim üze­re, bu aşa­ma­da te­rö­rün fi­nans­ma­nı­nı tar­tı­şı­yo­ruz. Bu fi­nans­man iliş­ki­le­ri­nin te­rö­re na­sıl kay­nak sağ­la­dı­ğı­nı, te­rö­rü na­sıl et­ki­li ha­le ge­tir­di­ği­ni, bun­la­rı gi­der­me­nin yol ve yön­tem­le­ri­ni tar­tı­şı­yo­ruz. Bu kap­sam­da da, bu­gün, Grup Baş­kan­ve­ki­li­miz­le bir­lik­te yap­tı­ğı­mız bir ba­sın top­lan­tı­sın­dan, bu­gün yap­tı­ğı­mız ba­sın top­lan­tı­sın­dan söz et­miş­tim. Bu ba­sın top­lan­tı­sın­da şu ko­nu­la­rı di­le ge­tir­dik; bun­la­rı iz­ni­niz­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum Ge­nel Ku­rul­la:

Te­rör­le mü­ca­de­le­yi, te­rö­rün kay­na­ğı­nı ve fi­nans­man iliş­ki­le­ri­ni Mec­lis Ge­nel Ku­ru­lun­da tar­tış­tı­ğı­mız bir dö­nem­de Tür­ki­ye na­sıl bir yö­ne­tim an­la­yı­şı ve ya­pı­lan­ma­sı için­de? Yö­ne­tim sü­re­cin­de­ki çe­liş­ki­le­ri ve iki­lem­le­ri bu nok­ta­da ka­mu­oyu­nun gün­de­mi­ne bir kez da­ha ta­şı­mak ge­re­ki­yor. Bu çe­liş­ki­le­rin ya­nın­da, si­yasî ik­ti­da­rın yö­ne­tim ka­de­me­le­rin­de et­ki­li bir bö­lü­mü­nün il­le­gal ya­pı­lan­ma­lar için­de ol­du­ğu­nu ve de­va­mın­da da yö­ne­tim ye­ter­siz­li­ği­nin ve ac­zi­nin bu­lun­du­ğu­nu he­men ifa­de et­mek ge­re­ki­yor, he­men vur­gu­la­mak ge­re­ki­yor.

Tür­ki­ye’de, ma­ale­sef, kri­tik ko­nu­lar­da ka­yıt­dı­şı bir yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın, hem si­ya­se­ten hem malî yön­den ka­yıt­dı­şı bir yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın var­lı­ğı­nı ka­rar­lı bir şe­kil­de sür­dür­dü­ğü­nü gö­rü­yo­ruz. Bu sü­re­ci, bu iliş­ki­le­ri ve yö­ne­tim an­la­yı­şı­nı so­mut bir olay­la an­lat­mak is­ti­yo­rum.

Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı Malî Suç­la­rı Araş­tır­ma Ku­ru­lu; ya­ni, ka­mu­oyun­da bi­li­nen is­miy­le MA­SAK, 30.11.2001 ta­rih ve 24626 mü­ker­rer sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te­de ya­yım­la­nan 3483 sa­yı­lı Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la, bü­tün pa­ra, mal, hak ve ala­cak­la­rı don­du­ru­lan Ya­sin El Ka­dı’nın ço­ğun­luk his­se­le­ri­ne sa­hip ol­du­ğu iki şir­ket, El­la Film Pro­dik­si­yon ve Ca­ra­van Dış Ti­ca­ret Li­mi­tet Şir­ke­ti hak­kın­da, 4208 sa­yı­lı Ka­ra Pa­ra­nın Ak­lan­ma­sı­nın Ön­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun ve Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu ve il­gi­li mev­zu­at kap­sa­mın­da in­ce­le­me baş­la­tı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bir ma­li­ye baş­mü­fet­ti­şi gö­rev­len­di­ri­li­yor. Ki­min ta­ra­fın­dan gö­rev­len­di­ri­yor; 57 nci Hü­kü­met dö­ne­min­de Ma­li­ye Ba­ka­nı olan Sü­mer Oral ta­ra­fın­dan, 2001 yı­lın­da gö­rev­len­di­ri­li­yor. Ga­yet olum­lu bir sü­reç. Hu­kuk dev­let­le­rin­de ol­ma­sı ge­re­ken bir sü­reç. Bir suç du­yu­ru­su, ih­ba­rı ya­pı­lı­yor, ciddî bir suç du­yu­ru­su; ida­re de, idarî aşa­ma­da in­ce­le­me sü­re­ci­ni baş­la­tı­yor. Do­ğal ola­rak da bu sü­re­cin so­nun­da il­gi­li mü­fet­ti­şin ve­ya mü­fet­tiş­le­rin ha­zır­la­ya­cak­la­rı ra­po­ra iti­bar edip, bu yön­de suç bul­gu­la­rı tes­pit edil­miş ise, adlî sü­re­cin baş­la­tıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Hu­kuk dev­let­le­rin­de ol­ma­sı ge­re­ken bu. Yar­gı­ya gü­ve­ni­yor­sak, yar­gı­nın öne­mi­ne ina­nı­yor­sak, ba­ğım­sız yar­gı di­yor­sak, hu­kuk dev­le­ti di­yor­sak, bu­nu yap­ma­mız ge­re­ki­yor.

Ba­kın, say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, bu in­ce­le­me kap­sa­mın­da el­de edi­len de­lil­ler doğ­rul­tu­sun­da, ka­ra­pa­ra in­ce­le­me­siy­le bağ­lan­tı­lı ola­rak te­rör ör­güt­le­riy­le bağ­lan­tı­lı ki­şi ve ku­ru­luş­la­rın bil­gi­le­ri­ni içe­ren lis­te­de adı ge­çen Su­udî Ara­bis­tan­lı işa­da­mı Ya­sin El Ka­dı hak­kın­da, mal var­lık­la­rı­nın don­du­rul­ma­sı için ge­rek­li iş­lem­le­rin ya­pıl­ma­sı yo­lun­da Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı iş­lem te­sis edi­yor. Olay, böy­le­si­ne cid­di­yet ka­za­nı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Or­ta­da, Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la, bü­tün pa­ra, mal ve hak­la­rı­na ted­bir ko­nu­lan Ya­sin El Ka­dı’nın Usa­me bin La­din’e ve El Ka­ide te­rör ör­gü­tü­ne malî kay­nak sağ­la­dı­ğı, ge­rek ken­di­si­nin ve ge­rek di­ğer ki­şi­le­rin he­sap­la­rı­na ciddî bo­yut­lar­da pa­ra trans­fe­ri­nin ya­pıl­dı­ğı yo­lun­da id­dia ve bul­gu­lar söz ko­nu­su ve ola­yın gü­nü­mü­ze olan bağ­lan­tı­sı, ola­yın Hü­kü­me­te olan bağ­lan­tı­sı, bu bağ­lan­tı­la­rın için­de de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Al­ba­ra­ka Türk Özel Fi­nans Ku­ru­mu di­ye, ma­lum özel fi­nans ku­ru­mu bu­ra­da da kar­şı­mı­za çı­kı­yor. Ma­li­ye Ba­ka­nıy­la bağ­lan­tı­lı olan bü­tün il­le­gal ya­pı­lan­ma­lar­da or­ta­ya çı­kan bu fi­nans ku­ru­mu, ba­kı­yo­ruz, bu­ra­da da kar­şı­mı­za çı­kı­yor.

Bu id­dia ve bul­gu­la­rın, idarî ve adlî sü­reç için­de, her hal­de ve ni­haî an­lam­da in­ce­len­me­si ve so­nuç­lan­ma­sı ge­re­kir. Bun­la­rı, il­gi­li mü­fet­tiş, ha­zır­la­mış ol­du­ğu -il­gi­li Ma­li­ye baş­mü­fet­ti­şi ha­zır­la­mış ol­du­ğu- 31 Mart 2004 ta­rih 53 sa­hi­fe­lik ra­po­ruy­la şöy­le açık­lı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; di­yor ki mü­fet­tiş: “Ti­carî fa­ali­yet­ten el­de edi­len ya­sal ge­lir­le­rin -ya­sal yol­dan el­de edi­len ge­lir­le­rin- çe­şit­li yol­lar­la te­rö­rist or­ga­ni­zas­yon­la­rın ey­lem­le­ri­ni fi­nan­se et­mek için ak­ta­rıl­dı­ğı...”

Ya­ni, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım -Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­mı­za yö­ne­le­rek ifa­de edi­yo­rum- ge­rek­çe­de ifa­de edil­di­ği gi­bi, o ge­lir, ya­sal yol­lar­dan el­de edi­le­bi­lir, meş­ru yol­lar­dan el­de edi­le­bi­lir; ama, o ge­lir, te­rö­rist or­ga­ni­zas­yon­la­rın ha­re­ke­te geç­me­sin­de kul­la­nı­lı­yor ise, bu­ra­da, ar­tık, bir ka­ra­pa­ra ha­re­ke­ti var­dır de­mek­tir. Bu­nu, mü­fet­tiş, çok so­mut şe­kil­de tes­pit edi­yor, bel­ge­le­riy­le tes­pit edi­yor.

“Ca­ra­van şir­ke­ti­nin 1997-2001 -Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­nın da yö­ne­tim ku­ru­lu üye­si ol­du­ğu, Al­ba­ra­ka­da yö­ne­tim ku­ru­lu üye­si ol­du­ğu dö­nem­le­ri kap­sı­yor- bu ta­rih­ler­de­ki ci­ro­su­nun, 10 tril­yon 600 kü­sur mil­yar Türk Li­ra­sı tu­ta­rın­da­ki ci­ro­su­nun, ti­carî fa­ali­yet­ler­den kay­nak­lan­ma­dı­ğı­nın an­la­şıl­dı­ğı; bu du­ru­mun, kay­na­ğı bel­li ol­ma­yan pa­ra­la­rın, şir­ket he­sap­la­rı kul­la­nı­la­rak ya­sal malî sis­te­me so­kul­du­ğu­nu gös­ter­di­ği; söz ko­nu­su tu­ta­rın, ka­ra­pa­ra­nın ön­len­me­siy­le il­gi­li 4208 sa­yı­lı Ya­sa­nın 2/a mad­de­sin­de ifa­de edil­di­ği üze­re, ön­cül suç­lar­dan, ha­zır­lık suç­la­rın­dan el­de edi­lip edil­me­di­ği­nin cum­hu­ri­yet sav­cı­lı­ğı ta­ra­fın­dan araş­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği...” Ya­ni, bu ola­yın, ar­tık, adlî sü­re­ce ta­şın­ma­sı ge­rek­ti­ği...

Yi­ne, bağ­lı ola­rak, “El­la Film Pro­dük­si­yon şir­ke­ti he­sap­la­rın­da, ben­zer şe­kil­de, 1 tril­yo­nu aşan pa­ra­nın, bu şe­kil­de fa­ali­ye­te ge­çi­ril­di­ği, Ya­sin El Ka­dı’nın he­sap­la­rın­da -ken­di ki­şi­sel he­sap­la­rın­da, şir­ket he­sap­la­rı dı­şın­da, ki­şi­sel he­sap­la­rın­da- 1997-2001 dö­ne­min­de top­lam 3 tril­yon 145 mil­yar tu­ta­rın­da bir meb­la­ğın iş­lem gör­dü­ğü, adı ge­çe­nin ül­ke­miz­de her­han­gi bir ferdî iş­let­me­si­nin ve ver­gi kay­dı­nın bu­lun­ma­dı­ğı” nı tes­pit edi­yor. De­vam edi­yor Ma­li­ye mü­fet­ti­şi, baş­mü­fet­tiş, Fa­tih Sa­raç isim­li ki­şi hak­kın­da da ben­zer suç­la­ma­lar­dan do­la­yı, yi­ne, bi­raz ev­vel is­mi­ni te­laf­fuz et­ti­ğim Ya­sin El Ka­dı da­hil ol­mak üze­re 10-11 baş­lık al­tın­da ben­zer suç­la­ma­la­rı bel­ge­le­riy­le on­lar­ca sa­hi­fey­le tes­pit edi­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Fa­kat ne­yi gö­rü­yo­ruz, gel­di­ği­miz nok­ta­da dra­ma­tik olan şu, üzü­cü olan şu, dü­şün­dü­rü­cü olan şu: Ba­kı­yo­ruz, bu ça­lış­ma­la­rı ya­pı­yor il­gi­li başmü­fet­tiş, 22 Mart 2004 ta­ri­hin­de Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­nın olu­ruy­la de­ni­yor ki, doğ­ru­dan mü­fet­ti­şe yö­ne­lik ola­rak ya­zı ya­zı­lı­yor, bu ça­lış­ma­la­rın on gün için­de bi­ti­ril­me­si ve so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı yo­lun­da bir emir ve­ri­li­yor, ya­zı­lı ta­li­mat ve­ri­li­yor. Böy­le­si­ne ciddî bir ça­lış­ma­dan, böy­le­si­ne kap­sam­lı bir ça­lış­ma­dan, böy­le­si­ne bel­ge­le­re da­ya­lı bir ça­lış­ma­dan, ya­ni, maddî ger­çe­ğin or­ta­ya çık­ma­sın­dan ni­ye ra­hat­sız olu­yo­ruz?! Biz, Hü­kü­met ola­rak bun­la­rın üs­tü­ne git­mek du­ru­mun­da de­ğil mi­yiz, bi­zim var­lık se­be­bi­miz bu de­ğil mi?! Ha­ni yol­suz­luk­la­rın üs­tü­ne gi­de­cek­tik, ha­ni te­mel po­li­ti­ka­mız bu idi?! Ama, gel­di­ği­miz nok­ta­da ne­yi gö­rü­yo­ruz; bu nok­ta­da da yi­ne Hü­kü­me­tin sa­bı­ka­sı­nı gö­rü­yo­ruz, yi­ne, Hü­kü­me­tin yan­lış iliş­ki­le­ri­ni gö­rü­yo­ruz. Pe­ki, bü­tün bu iliş­ki­le­rin kay­na­ğın­da, bi­raz ev­vel an­lat­tı­ğım iliş­ki­le­rin kay­na­ğın­da ve ser­ma­ye bir­lik­te­li­ği­ni oluş­tu­ran BİM, ya­ni, Bir­le­şik Ma­ğa­za­lar Ano­nim Şir­ke­ti­nin Yö­ne­tim Ku­ru­lu, bu sö­zü­nü et­ti­ğim ta­rih­ler bo­yun­ca -ya­ni, üç ay de­ğil, beş ay de­ğil, ye­di se­kiz yıl­lık sü­re­ci kap­sa­ya­cak bir şe­kil­de söy­lü­yo­rum- bu ya­pı için­de­ki bir ser­ma­ye ya­pı­sı­nın iliş­ki­le­ri­ni ve kim­li­ği­ni, bu­nu her­hal­de ka­mu­oyu­nun bil­me­si ge­re­ki­yor. Ba­kı­yo­ruz, bu iliş­ki­le­rin oda­ğın­da an­ne -ev­lat Zap­su­lar Ai­le­si, Sa­yın Cü­neyt Zap­su baş­ta ol­mak üze­re. Ba­kı­yo­ruz, bu iliş­ki­le­rin için­de Mus­ta­fa La­tif Top­baş. Ka­mu­oyu­nun ve siz­le­rin çok ya­kın­dan ta­nı­dı­ğı­nız isim­ler bun­lar ve bu ki­şi­le­rin Al­ba­ra­ka Türk özel fi­nans ku­ru­muy­la olan iliş­ki­le­ri, yi­ne, ka­mu­oyu­nun bil­gi­le­ri da­hi­lin­de olan ko­nu­lar.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kart, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın lüt­fen.

Bu­yu­run.

ATİL­LA KART (De­vam­la)- Te­şek­kür ede­rim Sa­yın baş­kan.

Ba­kı­yo­ruz, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çok ta­nı­dık si­ma­lar var. Sa­yın Kor­kut Özal var bu iliş­ki­ler­de. Ba­kı­yo­ruz, bü­tün o iliş­ki­ler­de or­tak isim ola­rak Meh­met Fa­tih Sa­raç var.

İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ge­liş­me­ler kar­şı­sın­da, her­hal­de, ka­mu­oyu­nun bil­gi­len­di­ril­me­si­ni ge­rek­ti­ren bir­ta­kım il­le­gal iliş­ki­le­rin var­lı­ğı­nı tak­dir eder­si­niz, ka­bul eder­si­niz.

Bu kap­sam­da, biz, bi­raz son­ra açık­la­ya­ca­ğım, so­mut ola­rak açık­la­ya­ca­ğım, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­na, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­na ve Sa­yın Baş­ba­ka­na yö­ne­lik ola­rak açık­lan­ma­sı­nı is­te­di­ği­miz so­ru­la­rı, bun­dan son­ra­ki mad­de­ler­de, yi­ne, mad­de ko­nu­la­rıy­la bağ­lan­tı­lı bir şe­kil­de an­lat­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ge­nel Ku­ru­lu bir kez da­ha say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kart.

Sa­yın Boz­dağ, Sa­yın Ak­bu­lut, ko­nuş­mu­yor­su­nuz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan…

BAŞ­KAN – Sa­yın Koç, so­ru mu so­ra­cak­sı­nız?

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Bir tek so­rum var efen­dim.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun)- Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür ede­rim.

Te­rö­rün fi­nans­ma­nıy­la il­gi­li bir mad­de gö­rü­şül­dü­ğü için, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­na şu so­ru­yu yö­nelt­mek is­ti­yo­rum: Sa­yın Ba­kan, önem­li bir so­rum­lu­luk nok­ta­sın­da­sı­nız. Sa­yın Kart’ın da ko­nuş­ma­sın­da de­ğin­di­ği, bu­gün, bi­zim de çok ge­niş bir şe­kil­de ele al­dı­ğı­mız bir ko­nu hak­kın­da şu so­ru­la­rı yö­nelt­mek is­ti­yo­rum:

Ger­çek­ten, adı ge­çen şa­hıs, Cü­neyt Zap­su, Ya­sin El Ka­dı’nın he­sa­bı­na pa­ra ya­tır­mış mı­dır, ya­tır­dı­ğı pa­ra mik­ta­rı ne ka­dar­dır? Ne il­gi­si var der­se­niz, te­rö­rün fi­nans­ma­nı mad­de­sin­de­yiz.

BDDK’nın, pa­ra ha­re­ket­le­ri­nin sap­tan­dı­ğı Al­ba­ra­ka Türk Özel Fi­nans Ku­ru­mu­nun he­sap­la­rı­nı bu yön­den in­ce­le­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yor mu­su­nuz? Bir de, Al­ba­ra­ka Türk yet­ki­li­le­ri­nin, in­ce­le­me­yi ya­pan Ma­li­ye mü­fet­ti­şi­ne is­te­di­ği bel­ge­le­ri ver­me­di­ği, mü­fet­tiş ra­por­la­rın­da var; Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­nın, il­gi­li mü­fet­ti­şe -ki, Sü­mer Oral za­ma­nın­da baş­la­tıl­mış olan sü­reç­te- on gün içe­ri­sin­de bu işi hal­let şek­lin­de ifa­de ver­di­ği­ni bi­li­yor­su­nuz ve gö­rev­den al­dı­ğı­nı da bi­li­yor­su­nuz. Bu ko­nu­da, Ma­li­ye mü­fet­ti­şi­nin ra­po­run­da bas­kı al­tı­na alın­dı­ğı ifa­de­si üze­ri­ne, si­zin, Ada­let Ba­ka­nı ola­rak ta­kip­siz­lik ka­ra­rı ve­ren sav­cı­lık ma­ka­mıy­la il­gi­li her­han­gi bir yo­ru­mu­nuz ola­cak mı ve­ya bu ko­nu­da cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı­na, Ada­let Ba­ka­nı ola­rak -biz, bu­gün, ken­di­mi­ze dü­şen gö­re­vi yap­tık, açık­ça bir du­yu­ru­da bu­lun­duk- böy­le bir olay­da tek­rar bir gö­rev ve­re­cek mi­si­niz?

Bir so­rum da şu: Sa­yın Zap­su’nun adı çok ge­çi­yor; bu ko­nu­da ifa­de­si­ne baş­vu­rul­du mu? Baş­vu­rul­ma­dıy­sa, baş­vur­ma­dan ta­kip­siz­lik ka­ra­rı ver­mek hu­ku­ken doğ­ru mu­dur; ta­kip­siz­lik ka­ra­rı­na bir iti­raz ya­pıl­dı mı Sa­yın Ba­kan?

Ko­nuy­la il­gi­li so­ru­lar­dır; te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Işık...

AH­MET IŞIK (Kon­ya) – Sa­yın Ba­ka­nım, Av­ru­pa Bir­li­ği uyum sü­re­cin­de­ki söz­leş­me­ler dik­ka­te alı­na­rak te­rö­rün fi­nans­man su­çuy­la il­gi­li ola­rak ne gi­bi dü­zen­le­me­ler ya­pıl­mış­tır?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Koç­yi­ğit...

MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) – Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­ka­nım.

Be­nim de bir so­rum var: Te­rör­den za­rar gö­ren­le­re kö­ye ge­ri dö­nüş­le­ri ne­de­niy­le bu­gü­ne ka­dar ya­pı­lan öde­me­ler tu­ta­rı ne ka­dar­dır? Bek­le­yen dos­ya var mı­dır; bek­le­yen dos­ya­lar için ne za­man ve ne ka­dar öde­me ya­pı­la­cak­tır?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Koç­yi­ğit.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ev­ve­la, Sa­yın Koç’un be­lirt­ti­ği hu­sus­lar­la il­gi­li bir iki hu­su­su be­lirt­mek is­te­rim. Ta­biî, şu an iti­ba­riy­le, bah­se­di­len ko­nu­lar­la il­gi­li, be­nim, ay­rın­tı­lı bil­gi ver­me imkânım yok; an­cak, tev­cih et­ti­ği so­ru­lar tu­ta­nak­la­ra geç­ti­ği için, ben, o ko­nu­yu in­ce­le­yip, ken­di­si­ne ya­zı­lı ce­vap ver­me­yi ter­cih ede­rim; çün­kü, şu an ve­re­ce­ğim ce­vap en azın­dan ek­sik olur.

Yal­nız, şu­nun bi­lin­me­sin­de fay­da var: Ba­sın­da çı­kan bu tip id­di­alar­la il­gi­li ola­rak, hiç şüp­he­siz, yar­gı ma­kam­la­rı, her­han­gi bir ih­ba­ra ve­ya bu an­lam­da bir şikâye­te ge­rek ol­mak­sı­zın, suç teş­kil eden bir hu­sus var­sa, bu­na mut­ta­li ol­duk­la­rı an­dan iti­ba­ren, ken­di­lik­le­rin­den, ge­re­ği ney­se bu­nu ya­par­lar, yap­ma­la­rı ge­re­kir. Es­ki Ce­za Mu­ha­ke­me­le­ri Usu­lü Ka­nu­nun­da, -1412 sa­yı­lı Ka­nu­nun 148 in­ci mad­de­sin­de- bu tip gün­de­me ge­len ko­nu­lar­la il­gi­li, yar­gı ma­kam­la­rı her­han­gi bir iş­lem yap­ma­mış ise Ada­let Ba­ka­nı ola­rak, bu ko­nu­yu so­ruş­tur­ma ko­nu­su yap­ma ko­nu­sun­da emir ver­me imkânı var­dı; an­cak, 1 Ha­zi­ran 2005’ten iti­ba­ren, yar­gı­ya yer­li yer­siz si­yasî mü­da­ha­le­ler ol­ma­sın di­ye, Ada­let Ba­ka­nı­nın böy­le bir yet­ki­si yok. Do­la­yı­sıy­la, şu an, yar­gı ma­kam­la­rı bir su­ça mut­ta­li ol­duk­la­rın­da ve­ya ken­di­le­ri­ne her­han­gi bir ta­lep va­ki ol­du­ğun­da, za­ten ken­di­lik­le­rin­den, so­rum­lu­luk­la­rı­nın ge­re­ği ola­rak bir iş­lem ya­pı­yor­lar, ya­pa­cak­lar­dır, yap­ma­la­rı da ge­re­kir. Ay­rın­tı­sıy­la il­gi­li hu­sus­la­rı, mü­sa­ade eder­se­niz -çün­kü, çok kap­sam­lı ce­vap­lar ver­mek ge­re­ki­yor- ben, si­ze ya­zı­lı ola­rak mem­nu­ni­yet­le bil­di­ri­rim, ge­rek­li bil­gi­le­ri il­gi­li yer­ler­den top­la­dık­tan son­ra.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Efen­dim, ba­sın­da çı­kan ha­ber­ler­le il­gi­li de­ğil bi­zim bu­gün­kü de­ğer­len­dir­me­miz; uzun sü­re­dir ta­kip et­ti­ği­miz bir dos­ya­nın tekâmül et­me­si so­nu­cun­da­dır.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Hiç şüp­he­siz bu­nu ta­kip edi­yor­su­nuz; ama, bun­dan be­nim bil­gim yok, ka­mu­oyu­nun bil­gi­si de bel­ki bü­yük öl­çü­de ba­sın ya­yın­da yer alan hu­sus­lar­la ala­ka­lı­dır. Mü­sa­ade eder­se­niz, o yol­la, si­ze, ge­rek­li bil­gi­le­ri top­la­dık­tan son­ra ce­vap ve­re­ce­ğim.

Sa­yın Işık’ın sor­du­ğu so­ruy­la il­gi­li ola­rak, ko­nuş­ma­mın ba­şın­da da be­lirt­tim, Av­ru­pa Kon­se­yi çer­çe­ve ka­ra­rı var “te­rör ör­gü­tüy­le iliş­ki­len­di­ri­len suç­lar” di­yor 2 nci mad­de­sin­de “her üye dev­let, aşa­ğı­da­ki kastî fi­il­le­rin ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı için ge­rek­li ted­bir­le­ri alır.

a) Te­rör ör­gü­tü yö­net­mek

b) -Bu önem­li- Te­rör ör­gü­tü­nün suç fa­ali­yet­le­ri­ne kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­nı bi­le­rek, ör­güt fa­ali­yet­le­ri­ne bil­gi ve­ya ma­ter­yal te­min et­mek ya da malî des­tek sağ­la­mak.”

Ben de za­ten şu­nu ifa­de et­me­ye ça­lış­tım; bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sın­da biz ye­ni bir şey ge­tir­me­dik, bi­ze mah­sus bir şey ge­tir­me­dik, ilk de­fa bir su­çu ih­das edi­yor de­ği­liz. Esa­sen, ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­anın ka­bul et­ti­ği, ne­ti­ce­de Av­ru­pa Kon­se­yi­nin -ki, Tür­ki­ye bu­ra­nın ku­ru­cu üye­si­dir- al­mış ol­du­ğu çer­çe­ve ka­ra­rın­da, te­rö­rün fi­nans­ma­nıy­la il­gi­li ola­rak “dev­let ge­rek­li ted­bir­le­ri alır” di­yor. Bi­zim yap­tı­ğı­mız da, yar­dım ya­pan ki­şi, hem yar­dım yap­tı­ğı ku­ru­lu­şun, ör­gü­tün te­rör ör­gü­tü ol­du­ğu­nu bi­le­cek ve bu­nu da is­te­ye­rek ya­pa­cak.

Şim­di, ko­nu bu şek­liy­le bi­lin­me­di­ği için, san­ki dağ ba­şın­da te­rö­rist­ler gel­di, mez­ra­da köy­lü va­tan­daş­la­rı­mı­zı sı­kış­tır­dı, o da mı suç­lu ola­cak di­ye ko­nu bi­raz çar­pı­tı­lı­yor. Ta­bi­atıy­la, si­lah teh­di­di al­tın­da her­han­gi bir yar­dım­da bu­lun­duy­sa, za­ten bu is­te­me­ye­rek ya­pı­lan bir iş­tir; su­çun un­sur­la­rı ba­kı­mın­dan za­ten suç teş­kil et­mi­yor.

Yi­ne, ifa­de et­tim: Ka­mu­oyun­da bir te­red­düt mey­da­na gel­me­sin di­ye, es­ki dü­zen­le­me­de “kas­ten” de­miş­tik; ama, ka­sıt ta­bi­ri­nin bil­mek ve is­te­mek un­sur­la­rı­nın iki­si­nin bir ara­da ol­ma­sı­nı za­rurî kıl­dı­ğı için, bu­nu ka­mu­oyu an­la­ya­ma­ya­bi­lir dü­şün­ce­siy­le açık ha­le ge­tir­dik.

Bu­ra­da da, za­ten, çer­çe­ve ka­ra­rın 2 nci mad­de­sin­de, suç fa­ali­yet­le­ri­ne kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­nı, te­rör ör­gü­tü­nün, bi­le­rek ör­güt fa­ali­yet­le­ri­ne bil­gi ve­ya ma­ter­yal te­min et­mek ya da malî des­tek sağ­la­mak.

Ay­nı za­man­da, yi­ne, Te­rö­riz­min Fi­nans­ma­nı­nın Ön­len­me­si­ne Da­ir Ulus­la­ra­ra­sı Söz­leş­me var; bu, bi­zim de be­nim­se­di­ği­miz söz­leş­me; ya­ni, bu 7 nci mad­de­de zik­re­di­len hu­sus, za­ten söz­leş­mey­le ta­raf ol­du­ğu­muz hu­su­su ce­za hük­mü­ne bağ­la­yan bir dü­zen­le­me­dir.

Son ola­rak, de­ğer­li ar­ka­da­şı­mı­zın, kö­ye dö­nüş­le il­gi­li ola­rak, o ra­ka­mı şu an ve­re­mem, si­ze de mü­sa­ade eder­se­niz ya­zı­lı ce­vap ve­re­yim. Gel­di­ği­miz nok­ta iti­ba­riy­le biz o pro­je­yi des­tek­li­yo­ruz, onu önem­li bu­lu­yo­ruz, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı bün­ye­sin­de yü­rü­tü­len bir fa­ali­yet ol­du­ğu için de, mü­sa­ade eder­se­niz, ora­dan bil­gi al­dık­tan son­ra si­ze ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Mad­de 7’ye bağ­lı ek­li 8 in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

8/A’yı oku­tu­yo­rum:

"Ni­te­lik­li hal

MAD­DE 8/A- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­la­rın ka­mu gö­re­vi­nin sağ­la­dı­ğı nü­fuz kö­tü­ye kul­la­nıl­mak su­re­tiy­le iş­len­me­si ha­lin­de, ve­ri­le­cek ce­za ya­rı ora­nın­da ar­tı­rı­lır."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Atil­la Kart; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; mad­de kap­sa­mın­da, 7 nci mad­dey­le bağ­lan­tı­lı, çer­çe­ve mad­dey­le bağ­lan­tı­lı 8/A üze­rin­de de yi­ne Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ve şah­sım adı­na he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­raz ev­vel an­lat­tık­la­rım, te­rö­rün fi­nans­ma­nı kap­sa­mın­da an­lat­tık­la­rım so­yut be­yan­la­ra da­ya­lı de­ğil. Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı baş­mü­fet­tiş­le­ri­nin ha­zır­la­dı­ğı ra­por­la­ra da­ya­lı ola­rak bu bil­gi­le­ri siz­ler­le pay­laş­tım. Bu­ra­da, el­bet­te, Cü­neyt Zap­su, Sa­yın Kor­kut Özal ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın il­gi­li bi­rim­le­ri suç­lu­dur di­ye hü­küm kur­mak mev­ki­in­de de­ği­lim; hiç kim­se bu­nu ya­pa­maz. Ama, ne­dir, ne­yi an­lat­mak is­ti­yo­ruz; dev­le­tin me­ka­niz­ma­la­rı ça­lış­sın, dev­le­tin ku­rum­la­rı ça­lış­sın di­yo­ruz. Or­ta­da, ciddî bo­yut­la­ra va­ran, ulus­la­ra­ra­sı in­ce­le­me kap­sa­mın­da ciddî bo­yut­la­ra va­ran bir sü­reç var, bir idarî de­ne­tim sü­re­ci var. Siz, Hü­kü­met ola­rak, bu nok­ta­da, bu sü­re­ci yar­gı nok­ta­sı­na ta­şı­mak du­ru­mun­da­sı­nız; ama, ne­yi gö­rü­yo­ruz; bu­ra­da, yi­ne ben­zer ço­ğu ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, yar­gı sü­re­ci­nin en­gel­len­me­si­ni, yar­gı sü­re­ci­nin sa­bo­te edil­me­si­ni sağ­la­ma­ya yö­ne­lik bir­ta­kım gay­ret­le­ri ve or­ga­ni­zas­yon­la­rı gö­rü­yo­ruz. Bu ya­pı­lan­ma ol­du­ğu için­dir ki, ora­da, yi­ne di­ğer bir­çok ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da da bu Hü­kü­me­tin te­mel za­afı olan, te­mel so­ru­nu olan gü­ven so­ru­nu­nu gö­rü­yo­ruz; ya­ni, söy­le­dik­le­ri ile yap­tık­la­rı­nın mut­lak an­lam­da çe­liş­ki­li ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz.

Ba­kın, şu­nu çok iyi gör­me­miz ge­re­ki­yor: Yol­suz­luk sek­tö­rüy­le, yol­suz­luk iliş­ki­le­riy­le ka­ra­pa­ra iliş­ki­le­ri bir­bi­ri­ni bes­li­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir­bi­ri­ni sir­kü­le edi­yor, bir tür­bü­lans ya­ra­tı­yor. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da ka­ra­pa­ray­la mü­ca­de­le, bir an­lam­da, yol­suz­luk iliş­ki­le­riy­le de mü­ca­de­le an­la­mı­na ge­li­yor.

İki gün ev­vel, bu­ra­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da ge­ce 02.00 ci­va­rın­da, ilaç sek­tö­rün­de­ki, Baş­ba­kan­lık Tef­tiş Ku­ru­lu ra­por­la­rı­na da­ya­lı ola­rak 6 mil­yar do­lar se­vi­ye­sin­de­ki bir yol­suz­luk sü­re­ci­ni an­lat­ma­ya ça­lış­tım; Baş­ba­kan­lık Tef­tiş Ku­ru­lu ra­por­la­rı­na da­ya­lı ve İs­tan­bul Cum­hu­ri­yet Sav­cı­lı­ğı id­di­ana­me­si­ne da­ya­lı ola­rak. Sa­yın Ba­kan ora­dan ce­vap ve­ri­yor ko­nuş­mam bit­tik­ten son­ra: “Efen­dim, bun­lar doğ­ru de­ğil. Sa­yın Kart oku­du­ğu­nu an­la­ma­mış.” Sa­yın Ba­kan di­yo­ruz, ra­por Baş­ba­kan­lık Tef­tiş Ku­ru­lu ra­po­ru di­yo­ruz. “Ben, ra­por fa­lan bil­mem” di­yor. “Ben, ra­por fa­lan ta­nı­mam” di­yor. Bu­nu di­yen kim? Bu Hü­kü­me­tin Sağ­lık Ba­ka­nı. Han­gi ra­po­ru ta­nı­mı­yor? Baş­ba­kan­lık Tef­tiş Ku­ru­lu ra­po­ru­nu ta­nı­mı­yor. De­vam edi­yo­ruz. Ora­dan da bir mil­let­ve­ki­li kal­kı­yor “efen­dim, ya­lan söy­le­yip dur­ma” di­yor. Say­gı­sız­ca, ter­bi­ye­siz­ce, kal­kı­yor, ora­dan laf atı­yor. Böy­le bir ya­pı için­de, böy­le bir so­rum­lu­luk an­la­yı­şı için­de han­gi mü­ca­de­le­den söz edi­yo­ruz... Bun­la­rı, lüt­fen, gö­rün; bun­la­rı, de­ğer­len­di­rin ve bi­raz cid­di­yet di­yo­ruz, bi­raz cid­di­yet di­yo­rum, bi­raz so­rum­lu­luk di­yo­rum. Ya­ni, ora­dan kal­kıp ahkâm kes­mek­le ol­mu­yor. Bi­raz so­rum­lu­luk, bi­raz cid­di­yet ve bi­raz tu­tar­lı­lık di­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu­nu, tek­rar vur­gu­la­mak ge­re­ği­ni du­yu­yo­rum.

Ba­kın, gel­di­ği­miz aşa­ma­da, bu ta­sa­rıy­la bağ­lan­tı­lı ola­rak gel­di­ği­miz aşa­ma­da bir baş­ka te­red­dü­tü­mü siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Ne­dir o te­red­düt; ba­kı­yo­ruz, bu ta­sa­rı­nın özün­de, yi­ne, bir ta­raf­tan, san­ki “te­rör­le mü­ca­de­le” adı al­tın­da bir gay­ret; ama, öbür ta­raf­tan da ba­kı­yo­ruz, öz­gür­lük­le­ri, te­mel öz­gür­lük­le­ri, ana­ya­sal öz­gür­lük­le­ri kı­sıt­la­ma­ya yö­ne­lik yak­la­şım­la­rı gö­rü­yo­ruz.

 İl­gi­li mad­de­ler­de ge­çi­yor. İş­te, efen­dim, top­lan­tı ve gös­te­ri es­na­sın­da kim­li­ğin ka­pa­tıl­ma­sı, efen­dim, te­rör ör­gü­tü­nün pro­pa­gan­da­sı­nı yap­ma­ya yö­ne­lik, ey­lem­le­re yö­ne­lik bir­ta­kım ce­zaî dü­zen­le­me­ler ge­ti­ri­li­yor. Ta­mam, bu dü­zen­le­me­ler el­bet­te ya­pıl­sın, el­bet­te ada­let öl­çü­le­ri için­de, el­bet­te if­rat ve tef­rit aşıl­ma­dan, if­rat ve tef­ri­te yol açıl­ma­dan, bir den­ge için­de, et­ki­li bir şe­kil­de bu dü­zen­le­me­ler ya­pıl­sın. Bu, bi­zim de öte­den be­ri dil­len­dir­di­ği­miz, an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız bir ol­gu. Ge­rek­li et­kin­lik­te, ge­rek­li şid­det­te bu uy­gu­la­ma­lar ya­pıl­sın. Ba­kı­yo­ruz, elim­de…

FİK­RET BA­DAZ­LI (An­tal­ya) – Ya­pı­lı­yor…

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Onu pay­laş­mak is­ti­yo­rum efen­dim, onu pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

Ba­kı­yo­ruz, top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yüş­le­ri ile ba­sın açık­la­ma­la­rı hak­kın­da ka­nun ta­sa­rı­sı tas­la­ğı Hü­kü­met ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nı­yor. El­bet­te, bir tas­lak bu. El­bet­te, bu, da­ha mü­te­akip aşa­ma­lar­da de­ği­şe­cek­tir, de­ği­şe­bi­le­cek­tir ve as­lın­da, bu an­la­tı­mı­mın, bu açık­la­ma­mın bu an­lam­da bir uya­rı ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­si­ni, ben, he­men ifa­de edi­yo­rum. Ne di­yor bu­ra­da; yi­ne, bu gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı­da­ki dü­zen­le­me­le­rin, da­ha fark­lı ni­te­lik ta­şı­yan dü­zen­le­me­le­rin, yi­ne bu­ra­da bu tas­la­ğa da ta­şın­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu yan­lış. Ay­nı ko­nu­da iki ay­rı ta­sa­rı­da dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı­nın her­hal­de hu­kuk­la bağ­daş­ma­dı­ğı açık.

Ba­kı­yo­ruz –bun­la­rın, ta­biî, bir uya­rı ni­te­li­ğin­de de­ğer­len­di­ril­me­si­ni is­ti­yo­rum- o tas­la­ğın “Ya­sak­lar” baş­lık­lı 14 ün­cü mad­de­si­ne ba­kı­yo­ruz, be­şin­ci ben­di­ne ba­kı­yo­ruz. Bu ne­dir; top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yüş­le­riy­le bağ­lan­tı­lı ola­rak ya­sak­la­rı dü­zen­le­yen mad­de. Bu ya­sak­lar kap­sa­mın­da her­han­gi bir ey­lem ya­pıl­dı­ğı za­man, o top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yü­şü­nün da­ğı­tıl­ma­sı, en­gel­len­me­si söz ko­nu­su. Ney­miş o mad­de­ler­den bi­ri­si; efen­dim, top­lan­tı sı­ra­sın­da al­kol­lü iç­ki alın­dı­ğı ve top­lan­tı ala­nın­da al­kol­lü iç­ki sa­tıl­dı­ğı tak­dir­de, o gös­te­ri ve yü­rü­yü­şün en­gel­len­me­si du­ru­mu do­ğa­cak, ip­ta­li, o yön­de­ki izin­le­rin ip­ta­li du­ru­mu do­ğa­cak.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ya­ni, in­saf!.. 500 ki­şi­lik bir top­lu­luk­ta, 1 000 ki­şi­lik bir top­lu­luk­ta, 1 ki­şi, 2 ki­şi, 3 ki­şi al­kol al­dı. Ya­pı­la­cak olay bel­li. Bu mü­te­ca­viz, sal­dır­gan­lık bo­yut­la­rı­na var­mış ise, bu­nun hak­kın­da za­ten mün­fe­ri­den ya­pı­la­cak uy­gu­la­ma açık. O ki­şi hak­kın­da ge­rek­li ted­bi­ri alır­sı­nız; ama, bu, top­lan­tı­nın er­te­len­me­si için, top­lan­tı­nın en­gel­len­me­si için bir ge­rek­çe ola­maz, böy­le bir ge­rek­çe ka­bul edi­le­mez. Bu­nu he­men ye­ri gel­miş­ken ifa­de et­mek ge­re­ği­ni du­yu­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ba­kın, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ta­sa­rı, üzü­le­rek ifa­de edi­yo­rum, te­rör­le mü­ca­de­le adı al­tın­da, da­ha et­kin bir mü­ca­de­le adı al­tın­da ge­ti­ri­li­yor; ama, as­lın­da özün­de ve ön­ce­lik­le top­lu­mun bil­gi­len­di­ril­me­si­ni, top­lu­mun ger­çek­le­ri öğ­ren­me­si­ni en­gel­le­me­ye yö­ne­lik ve bu kap­sam­da da ba­sın öz­gür­lü­ğü­nü ih­lal et­me­ye yö­ne­lik çok ciddî hü­küm­ler ta­şı­yor.

Ba­sın ya­yın fi­il­le­ri­ni doğ­ru­dan il­gi­len­di­ren ve da­va açı­lan mad­de­le­rin ba­şın­da -bi­raz ev­vel Sa­yın Ba­loğ­lu da ifa­de et­ti­ler- 5 ve bağ­lan­tı­lı mad­de­ler var. Dü­zen­le­niş bi­çi­mi­ne gö­re, te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev al­mış ki­şi­le­rin isim ve kim­lik­le­ri­nin açık­lan­ma­sı, te­rör ör­güt­le­ri­ne he­def gös­ter­me ola­rak ka­bul edi­li­yor. Bu dü­zen­le­mey­le, ba­sın ve ya­yın or­gan­la­rı­nın sa­hip­le­ri­ne açık­la­ma ve ya­yın­la­ma ya­sa­ğıy­la il­gi­li ola­rak dik­kat ve özen gös­ter­me yü­küm­lü­lü­ğü ge­ti­ri­li­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve bu­na ay­kı­rı dav­ra­nış ha­lin­de de mü­ey­yi­de ge­ti­ri­li­yor.

Şim­di, he­men be­lir­te­lim ki, hü­kü­met­le olan eko­no­mik iliş­ki­ler -ya­ni, ba­sın ya­yın or­gan­la­rı­nın sa­hip­le­ri­ni kas­te­di­yo­rum- ora­da, ma­ale­sef, Tür­ki­ye ne­yi ya­şı­yor; ba­sın ya­yın or­ga­nı yö­ne­ti­ci­le­riy­le hü­kü­met­ler dö­ne­min­de­ki, sa­de­ce bu Hü­kü­met de­ğil, çı­kar iliş­ki­le­ri üze­ri­ne şe­kil­le­nen bir ba­sın po­li­ti­ka­sı­nın ol­du­ğu­nu he­pi­miz ka­bul et­me­li­yiz. Bu, Tür­ki­ye’nin bir ger­çe­ği. Bu, her dö­nem de­ği­şik doz­lar­da uy­gu­la­nı­yor. Bu dö­nem de çok yük­sek doz­da uy­gu­lan­dı­ğı­nı ifa­de et­mek ge­re­ki­yor. Bun­la­rın dı­şın­da -ama, bu ko­nu­da­ki eleş­ti­ri­le­ri­mi­zi sak­lı tu­ta­rak ifa­de edi­yo­rum- te­rör ve te­rör­le bağ­lan­tı­lı ko­nu­lar­da­ki ya­yın po­li­ti­ka­la­rı­na ya­yın or­ga­nı sa­hip­le­ri­nin doğ­ru­dan iş­ti­rak et­ti­ği­ni ka­bul et­mek müm­kün de­ğil. Bu, ger­çek­çi bir yak­la­şım ola­maz. Bu se­bep­le bu ha­ber­ler­den ya­yın or­ga­nı sa­hip­le­ri­ni de so­rum­lu tut­mak hu­ku­ka uy­gun ol­maz. Böy­le bir du­rum as­lın­da edi­tör­yal ba­ğım­sız­lı­ğı da ze­de­ler. Esa­sen, ba­sın ya­sa­sın­da, ba­sın mev­zu­atın­da ya­yın­la­nan ha­ber­ler ve ya­zı­lar­dan do­la­yı eser sa­hi­bi­nin so­rum­lu­lu­ğu ka­bul edil­miş ol­ma­sı­na gö­re, ya­yın or­ga­nı sa­hip­le­ri­nin ve so­rum­lu mü­dü­rün bu nok­ta­da so­rum­lu tu­tul­ma­sı, he­def alın­ma­sı doğ­ru de­ğil­dir. Bu­ra­da, ma­ale­sef, ba­sı­nı sus­tur­ma­ya yö­ne­lik…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kart, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız lüt­fen.

Bu­yu­run.

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; o ya­zı sa­hi­bi­ni, eser sa­hi­bi­ni za­ten so­rum­lu tu­ta­ca­ğız; bu ko­nu­da dü­zen­le­me­ler ya­pı­lı­yor. El­bet­te o an­lam­da ba­sın öz­gür­lü­ğü­nü ih­lal eden, ba­sın öz­gür­lü­ğü hak­kı­nı kö­tü­ye kul­la­nan­la­ra kar­şı el­bet­te gü­ven­lik ve ka­mu ya­ra­rı adı­na bir­ta­kım mü­ey­yi­de­ler uy­gu­la­na­cak, bun­dan söz et­mi­yo­rum; ama, ce­za­la­rın şahsîli­ği il­ke­si de­di­ği­miz olay, ev­ren­sel ku­ral­lar de­di­ği­miz olay, bü­tün bu sı­nı­rı aşa­cak bir şe­kil­de o ese­rin ha­zır­lan­ma­sı­na, o ese­rin içe­ri­ği­ne hiç­bir şe­kil­de kat­kı ve iş­ti­rak sağ­la­ma­mış olan ki­şi­le­rin de ce­zaî so­rum­lu­lu­ğu­na yol açıl­ma­sı… Bu çok kö­tü­ye kul­la­nı­la­bi­le­cek, si­yasî ik­ti­dar­lar ta­ra­fın­dan kö­tü­ye kul­la­nı­la­bi­le­cek, bas­kı un­su­ru ola­rak, ka­pat­ma un­su­ru ola­rak kul­la­nı­la­bi­le­cek bir sü­re­ci baş­la­ta­bi­lir; bu­nu uy­gu­la­ma­dan gö­rü­yo­ruz, bun­la­rı bi­li­yo­ruz, bun­la­rı on yıl ev­ve­lin­den bi­li­yo­ruz, otuz yıl ev­ve­lin­den bi­li­yo­ruz, iki yıl ev­ve­lin­den bi­li­yo­ruz. Bu nok­ta­da da yi­ne si­yasî ik­ti­da­rı uyar­ma­yı bir gö­rev bi­li­yo­rum, Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de 8/A’yı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 8/B’yi oku­tu­yo­rum:

"Tü­zel ki­şi­le­rin so­rum­lu­lu­ğu

MAD­DE 8/B- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­la­rın bir tü­zel ki­şi­nin fa­ali­ye­ti çer­çe­ve­sin­de iş­len­me­si ha­lin­de, Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun 60 ın­cı mad­de­si­ne gö­re bun­la­ra öz­gü gü­ven­lik ted­bir­le­ri­ne hük­mo­lu­nur."

BAŞ­KAN – Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu, ku­su­ra bak­ma­yın ben ek­ran­da gör­me­dim; ar­tık, bu mad­de­de so­rar­sı­nız.

MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Öbür mad­de­de…

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la Kart.

Sa­yın Kart, bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ge­nel Ku­ru­lu, şah­sım ve Gru­bum adı­na, bir de­fa da­ha se­lam­lı­yo­rum.

Öne­mi se­be­biy­le ve bağ­lan­tı­sı se­be­biy­le, ba­sın ya­yı­na yö­ne­lik dü­zen­le­me­ler­den duy­du­ğu­muz en­di­şe­le­ri, duy­du­ğu­muz kay­gı­la­rı bi­raz da­ha so­mut de­ğer­len­dir­me­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ba­kın, ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­ler­de, bu­ra­da ar­tış mad­de­le­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı sü­re­cin­de “sü­re­li ya­yın­lar” iba­re­si ta­sa­rı­dan çı­ka­rı­la­rak, sü­re­li ya da sü­re­siz tüm ya­zı­lı ba­sı­nın ya­nı sı­ra te­le­viz­yon, rad­yo, in­ter­net si­te­le­ri­nin de ya­sa kap­sa­mın­da ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı­nın ön­gö­rül­me­si, ya­yın­lar için ön­gö­rü­len on­beş gün­den bir aya ka­dar ka­pat­ma ce­za­sı­nın ise, her tür­lü ba­sın ya­yın or­gan­la­rı için da­ha da ge­niş­le­til­me­si, kay­gı ve­ri­ci bir sü­reç­tir.

Bu mad­de­ler so­nu­cun­da ba­sın öz­gür­lü­ğü­nün kı­sıt­lan­ma­sı, be­ra­be­rin­de baş­ka top­lum­sal ger­gin­lik­le­rin doğ­ma­sı ve art­ma­sı söz ko­nu­su ola­cak­tır. Özet ifa­dey­le, ba­sın ya­yın fi­il­le­ri hak­kın­da­ki dü­zen­le­me­ler, ifa­de, dü­şün­ce ve top­lu­mun bil­gi­len­di­ril­me­si hak­kı­nı ih­lal ede­cek bo­yut­la­ra ula­şa­bi­le­cek­tir.

Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, elim­de Tür­ki­ye Ya­yın­cı­lar Bir­li­ği Ya­yın­la­ma Öz­gür­lü­ğü Ko­mi­te­si­nin Ha­zi­ran 2006 ta­rih­li ra­po­ru var. Bu ra­po­ra da­ya­na­rak ifa­de edi­yo­rum. Ne di­yor bu ra­por­da; olum­lu tes­pit­ler de var; ne­dir o; 2004 Eki­min­den bu ya­na, bu Hü­kü­met za­ma­nın­da ki­tap ya­sak­lan­ma iş­lem­le­ri­nin, ta­sar­ruf­la­rı­nın, uy­gu­la­ma­la­rı­nın azal­dı­ğı­nı ifa­de edi­yor. Bu ga­yet olum­lu bir ge­liş­me. Bu­nu mem­nu­ni­yet­le ifa­de edi­yo­rum. An­cak, tah­kir, tez­yif edi­ci, müs­teh­cen, bö­lü­cü, yı­kı­cı, din­ci, din düş­ma­nı gi­bi ta­nım­la­ma­lar­la ki­tap­lar, ya­zar­lar ve ya­yın­cı­lar yar­gı­lan­ma­ya de­vam edi­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ma­ale­sef, Av­ru­pa Bir­li­ği uyum ya­sa­la­rı kap­sa­mın­da çı­kan ve Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ona­yı­nı alan ye­ni Türk Ce­za Ya­sa­sı, o za­man­ki eleş­ti­ri­le­ri­mi­ze rağ­men, ya­zar­la­rın ve ya­yın­cı­la­rın yar­gı­lan­ma­sın­da ye­ni bir sü­re­ci baş­lat­tı. Bu­nu, uy­gu­la­ma­la­rıy­la gö­rü­yo­ruz. Ba­kı­yo­ruz, bu dö­nem­de, ide­olo­jik te­mel­li da­va­lar­da, ba­sın ya­yın­la bağ­lan­tı­lı ola­rak, ide­olo­jik te­mel­li da­va­lar­da çok bü­yük ar­tış­lar mey­da­na gel­di. İde­olo­jik amaç­lı ih­bar­la­rın so­nu­cun­da, ya­zar, ga­ze­te­ci ve ya­yın­cı­la­ra yö­ne­lik ye­ni bir da­va pat­la­ma­sı sü­re­ci baş­la­dı. Bu an­lam­da açı­lan da­va­lar so­nu­cun­da, ada­let me­ka­niz­ma­sı­nın da ge­rek­siz ola­rak meş­gul edil­me­si ve ima­jı­nın ze­de­len­me­si sü­re­ci, yar­gı­nın da yıp­ran­ma­sı sü­re­ci baş­la­dı. Mah­ke­me­ler, ide­olo­jik grup­la­rın kam­pan­ya plat­for­mu­na dö­nüş­tü­rül­dü. Bu ko­nu­lar­da, ma­ale­sef, İçiş­le­ri ve Ada­let Ba­kan­lık­la­rı­nın, üst­le­ri­ne dü­şen ön­le­yi­ci gö­rev­le­ri, ya­pı­lan uya­rı­la­ra rağ­men, ye­ri­ne ge­tir­me­dik­le­ri­ni gö­rü­yo­ruz.

Öy­le bir sü­reç ya­şı­yo­ruz ki de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Baş­ba­kan ağır­lık­lı ola­rak, özel hu­kuk hak­la­rı­nın bi­le ifa­de öz­gür­lü­ğü­nü kı­sıt­la­mak için bir araç ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Sa­yın Baş­ba­kan, el­bet­te, her va­tan­daş gi­bi, özel hu­ku­ku­nu ve ki­şi­lik hak­la­rı­nı kul­lan­mak ama­cıy­la ya­sal hak­la­rı­nı kul­la­na­cak­tır; bu­na, say­gı duy­mak ge­re­kir, bun­da bir te­red­düt yok. An­cak, bu aşa­ma­da, hep an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız sü­reç baş­lı­yor; ya­sa­ma or­ga­nı­nın dı­şın­da, yü­rüt­me ve yar­gı­nın da üs­tü­ne dü­şen gö­re­vi yap­ma­sı ge­re­ki­yor. Sa­yın Baş­ba­ka­nın şah­sın­da, yü­rüt­me bi­rim­le­ri­nin, de­mok­ra­tik hoş­gö­rü ve sa­bır için­de ol­ma­la­rı, ana­ya­sal ku­rum­lar­la ça­tış­ma için gir­me­me­le­ri, bu ku­rum­la­rı he­def gös­ter­me­me­le­ri ve en önem­li­si, yar­gı­yı oluş­tu­ran ku­rum­la­rın meş­ru­iye­ti­ni tar­tış­ma­ya aç­ma­ma­la­rı ge­re­ki­yor. Bun­la­rı da­ha faz­la isim­len­dir­mek is­te­mi­yo­rum; ama, bir­ta­kım tes­pit­le­ri de yap­ma­ma izin ver­me­ni­zi is­ti­yo­rum. Yar­gı or­ga­nı­nın da, yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı çer­çe­ve­sin­de ve si­yasî ira­de­nin yön­len­dir­me­sin­de kal­ma­dan, öz­gür bir şe­kil­de, hak ara­ma ve sa­vun­ma den­ge­si­ni kur­ma­sı ge­re­ki­yor; Hü­kü­me­tin, bu den­ge­nin ku­rul­ma­sı­na kat­kı sağ­la­ma­sı ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yol­suz­luk ve ka­ra­pa­ra iliş­ki­le­ri sü­re­cin­de ge­li­şen ka­ran­lık or­ga­ni­zas­yon­lar­dan söz edi­yo­ruz. Bu ka­ran­lık iliş­ki­le­rin sor­gu­lan­ma­sı sü­re­cin­den kork­ma­ya­lım, bu ka­nal­la­rı tı­ka­ma­ya­lım. Te­rö­rün, fi­zikî mü­ca­de­le bo­yu­tu dı­şın­da, sos­yal, eko­no­mik ve kül­tü­rel bo­yut­la­rıy­la, hep bir­lik­te, net, ka­rar­lı bir şe­kil­de bu mü­ca­de­le­nin sür­dü­rül­me­si ge­re­ki­yor. Ya­pıl­mak is­te­nen, bu ya­sal dü­zen­le­me­le­rin -bu an­lam­da, bu ira­de­le­ri, bu un­sur­la­rı gör­me­di­ği­miz için üzü­le­rek ifa­de edi­yo­rum- pra­tik bir an­la­mı ola­ma­ya­ca­ğı­nın, üç ay son­ra, al­tı ay son­ra, baş­ka bek­len­ti­le­rin, baş­ka ta­lep­le­rin ka­mu­oyu hu­zu­ru­na ge­ti­ri­le­ce­ği­nin en­di­şe­si­ni ya­şı­yo­rum. Hü­kü­me­tin, bu ko­nu­da bir gü­ven or­ta­mı­nı ve inan­dı­rı­cı ol­ma ve tu­tar­lı ol­ma özel­li­ği­ni gün­de­me ge­tir­me­si ge­re­ki­yor. Bu­nun için de de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Hü­kü­me­tin, bir yer­ler­den baş­la­ma­sı ge­re­ki­yor, si­ya­se­ten bir yer­ler­den baş­la­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu­nu jest ola­rak ka­bul ede­bi­lir­si­niz, bu­nu top­lu­ma yö­ne­lik bir kre­di ola­rak ka­bul ede­bi­lir­si­niz; ama, bu­nu, en önem­li­si, top­lu­ma bir gü­ven un­su­ru ya­rat­mak adı­na de­ğer­len­dir­me­ni­zi is­ti­yo­rum. Ne­dir o; hiç­bir komp­lek­se ka­pıl­ma­dan, hiç­bir ezik­li­ğe ka­pıl­ma­dan, Hü­kü­me­tin şu­nu yap­ma­sı ge­re­ki­yor: Ba­kı­yo­ruz, gel­di­ği­miz bu sü­reç için­de, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın hiç­bir ini­si­ya­tif kul­la­na­ma­dı­ğı­nı, olay­la­rın hep ge­ri­sin­de kal­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Onun için, bir yer­ler­den baş­la­mak ge­re­ki­yor. O yer bel­li de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. O yer, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın is­ti­fa­sı­dır. Bir yer­ler­den baş­la­mak ge­re­ki­yor. Bu mev­zu­at, bu uy­gu­la­ma, dört yıl­dan bu ya­na, bu kad­ro­nun gü­dü­mün­de, bu kad­ro­nun kon­tro­lün­de; ama,  ba­kı­yo­ruz, hiç­bir ciddî adı­mın atıl­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu­nun se­bep­le­ri bel­li as­lın­da. Bu nok­ta­da bi­raz ce­sur ola­lım; bu  nok­ta­da bi­raz di­ra­yet­li ola­lım; bu nok­ta­da geç kal­ma­mış ola­lım de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım ve de­va­mın­da da, el­bet­te, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın is­ti­fa­sıy­la bir­lik­te, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın Müs­te­şa­rı­nın da o gö­rev­den alın­ma­sı ge­re­ki­yor. Var­lı­ğı ile yok­lu­ğu bel­li ol­ma­yan, gö­re­vi­ni han­gi ya­sal da­ya­nak­la sür­dür­dü­ğü bel­li ol­ma­yan o Müs­te­şa­rın da gö­rev­den alın­ma­sı ge­re­ki­yor.

Ba­kın, bu­ra­da İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı müs­te­şar­la­rı­na yö­ne­lik bir Da­hi­li­ye Me­mur­la­rı Ka­nu­nu var, bi­li­yor­su­nuz. Yi­ne, bir Ku­ru­luş Ka­nu­nu var. Ba­kı­yo­ruz, her iki ka­nun­da­ki ya­sal da­ya­nak­la­rı da, Müs­te­şar, bün­ye­sin­de ba­rın­dır­mı­yor. O za­man, ne­den bu ka­dar ıs­rar edi­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Böy­le bir ya­pı­lan­may­la, ya­ni, vekâle­ten yö­ne­tim şart­la­rı­nı da­hi ta­şı­ma­yan bir İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rıy­la te­rör olay­la­rı­nın üs­te­sin­den gel­mek müm­kün de­ğil­dir. O za­man, bu­ra­da Hü­kü­me­tin ira­de­si­ni sor­gu­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Hü­kü­met, bu nok­ta­da, top­lu­ma gü­ven ver­mek is­ti­yor­sa de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım -tek­rar ifa­de edi­yo­rum- bir yer­ler­den baş­la­ma­lı. Bu yer­le­rin de -gö­rüş­tü­ğü­müz Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sıy­la bağ­lan­tı­lı ola­rak ifa­de edi­yo­rum- İçiş­le­ri Ba­ka­nı ve bu uy­gu­la­ma­la­rın bi­rin­ci de­re­ce­de so­rum­lu­su olan İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı ol­du­ğu­nu ifa­de edi­yor, bu nok­ta­da Hü­kü­me­ti, komp­lek­se ka­pıl­ma­dan, sağ­du­yu­lu bir şe­kil­de ka­rar al­ma­ya da­vet edi­yor, Ge­nel Ku­ru­lu, bir de­fa da­ha say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; tav­zi­hen, kı­sa­ca, bir du­ru­mu izah et­mek is­te­rim.

Bi­raz ev­vel, Sa­yın Kart’ın di­le ge­tir­di­ği ba­sın ya­yın or­gan­la­rıy­la il­gi­li ola­rak Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li­miz, de­ğer­li ar­ka­da­şı­mız Meh­met Fa­ruk Bay­rak da bir öner­ge ver­miş­ti; bah­set­ti­ği ba­sın ya­yın or­gan­la­rı­nın su­çun iş­le­ni­şi­ne iş­ti­rak et­me­miş olan sa­hip­le­riy­le il­gi­li ola­rak sü­re­li ba­sın ya­yın tar­zın­da bir dü­zelt­me ya­pıl­ma­sı­nı is­te­miş idi. An­cak, İç­tü­zü­ğün 87 nci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı­na pa­ra­lel­lik sağ­la­na­ma­dı­ğı için bu öner­ge si­zin ma­ka­mı­nı­za in­ti­kal et­me­di. An­cak, içe­ri­ği­ne de ka­tıl­ma­dı­ğı­mı­zı Hü­kü­met ola­rak ifa­de edi­yo­rum.

Bu­ra­da, biz, şu­na özel­lik­le dik­kat et­tik: Her mad­de­yi dü­zen­ler­ken, aca­ba bu mad­de ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk açı­sın­dan, mu­ka­ye­se­li hu­kuk açı­sın­dan baş­ka ül­ke­ler­de bir dü­zen­le­me var mı yok mu; Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­si üye­le­rin uy­gu­la­ma­la­rı­na özel­lik­le dik­kat et­me­ye ça­lış­tık.

Şim­di, İs­pan­ya Ce­za Ka­nu­nu, Av­ru­pa’da­ki en ye­ni ce­za ka­nun­la­rın­dan ve en önem­li ce­za ka­nun­la­rın­dan bir ta­ne­si. Onun için, o ül­ke­ler­de bu ko­nu­lar na­sıl dü­zen­len­miş di­ye bu ya­sa me­tin­le­ri­ni ge­tir­dik.

İs­pan­ya Ce­za Ka­nu­nu­nun 571 ve mü­te­akip mad­de­le­ri te­rör suç­la­rı­nı kap­sı­yor. 578 in­ci mad­de­de şöy­le bir hü­küm var; onu, özel­lik­le de­ğer­li üye­le­rin bil­gi­si­ne sun­mak is­te­rim: “Bu Ce­za Ka­nu­nu­nun 571 ve 570 in­ci mad­de­le­ri kap­sa­mın­da­ki suç­lar -ya­ni te­rör suç­la­rı- ve­ya bu suç­la­rı ifa eden­le­ri, her­han­gi ile­ti­şim ya da ya­yın ara­cıy­la öven ya da hak­lı gös­te­ren­ler –sü­re­li-sü­re­siz ayı­rı­mı­nı yap­mı­yor, te­le­viz­yon-ba­sın ayı­rı­mı­nı yap­mı­yor, in­ter­net ayı­rı­mı­nı yap­mı­yor- ya da te­rör suç­la­rı kur­ban­la­rı­nın ve­ya bun­la­rın ai­le­le­ri­nin iti­ba­rı­nı ze­de­le­yen, hor gö­ren ya da onu­ru­nu kı­ran fa­ali­yet­le­ri ger­çek­leş­ti­ren­ler bir ilâ iki yıl ha­pis ce­za­sı­na çarp­tı­rı­la­cak­tır. Ay­rı­ca, yar­gıç, bu Ce­za Ka­nu­nu­nun 57 nci mad­de­sin­de ön­gö­rü­len bir ve­ya bir­den faz­la ya­sak­la­ma­yı da uy­gu­la­ma­ya ka­ra ve­re­bi­lir. Söz ko­nu­su ya­sak­la­ma­nın sü­re­si, yi­ne, yar­gıç ta­ra­fın­dan be­lir­le­nir.”

57 nci mad­de, suç­lu­la­rın beş yı­la ka­dar bir sü­re bo­yun­ca su­çun iş­len­di­ği ma­hal­le dön­me­le­ri­nin yar­gıç ta­ra­fın­dan me­ne­di­le­bi­le­ce­ği hük­mü­nü de içer­mek­te­dir.

Do­la­yı­sıy­la, bir de­fa da­ha ifa­de edi­yo­ruz ki, bu­ra­da ge­tir­di­ği­miz dü­zen­le­me­le­rin hiç­bi­ri bi­ze mah­sus dü­zen­le­me de­ğil; mut­lak su­ret­te, bu te­rör be­la­sı­na mu­ha­tap ol­muş ül­ke­ler­de biz­den da­ha ile­ri bo­yut­la­rı da var­dır. Ni­te­kim, ce­za ve­ri­yor, ay­rı­ca, o böl­ge­ye beş yıl da gi­re­me­me ce­za­sı­nı yar­gıç ka­ra­rıy­la ve­re­bi­li­yor. Hal­bu­ki biz, ken­di şart­la­rı­mız ve tec­rü­be­le­ri­miz içe­ri­sin­de, hiç­bir za­man ak­lı­mı­zın kö­şe­sin­den ba­sın öz­gür­lü­ğü­nü kı­sıt­la­ma, ifa­de öz­gür­lü­ğü­nü kı­sıt­la­ma gi­bi bir dü­şün­ce içe­ri­sin­de ol­ma­dık. Bu nok­ta­da önem­li adım­la­rı at­mış bir Hü­kü­met ve bir Par­la­men­to ola­rak; ama, baş­ka ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da di­le ge­tir­di­ği gi­bi, te­rör ör­gü­tü­nü yü­cel­ten, te­rö­rist­ba­şı­nı açık­ça kah­ra­man ilan eden ve bu suç­la­rı teş­vik ve tah­rik eden­ler­le il­gi­li hem mu­ka­ye­se­li hu­kuk­ta hem çer­çe­ve ka­rar­la­rın­da­ki me­tin­le­ri bu­ra­ya ak­tar­ma­ya ça­lış­tık.

Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bil­gi­si­ne tav­zi­hen arz et­mek is­te­rim.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

Bu­yu­run Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Ba­ka­na bir so­ru yö­nelt­mek is­ti­yo­rum.

2001 te­rör ey­le­min­den son­ra, El Ka­ide te­rör ör­gü­tü­nün Tür­ki­ye’de­ki uzan­tı­la­rı­nın da in­ce­len­me­si için yurt dı­şın­dan ge­len bil­gi­ler, Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ara­cı­lı­ğıy­la Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­na in­ti­kal edi­yor ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı bu ko­nu­da in­ce­le­me ya­pı­yor. An­cak, in­ce­le­me­yi ya­pan de­ne­tim ele­ma­nı, Al­ba­ra­ka Türk’ten bil­gi is­ti­yor; ama, is­te­di­ği bil­gi­le­ri ala­mı­yor. “Si­yasî ve bü­rok­ra­tik ma­kam­lar ta­ra­fın­dan bas­kı al­tın­da­yım” di­ye ra­por­da özel bir dü­zen­le­me var. Bü­tün bun­la­ra kar­şın, ha­zır­la­nan ra­por, da­ha ha­zır­lık aşa­ma­sın­day­ken, bil­gi, Al­ba­ra­ka Türk’ten is­ten­dik­ten son­ra, il­gi­li ba­kan ta­ra­fın­dan “on gün için­de ra­po­ru­nu bi­ti­re­cek­sin” di­ye bir ya­zı­lı ta­li­mat ge­li­yor –ki, bu­nun ka­nun­suz bir emir ol­du­ğu­nu, yi­ne, il­gi­li de­ne­tim ele­ma­nı ken­di ra­po­run­da be­lir­ti­yor; ama, on gün­lük sü­re için­de ra­po­ru­nu ya­zıp gön­de­ri­yor. Ra­por, sav­cı­lı­ğa gi­di­yor. Şim­di, sav­cı­lı­ğın yap­tı­ğı iş­lem şu:

1.- “Si­yasî ve bü­rok­ra­tik ma­kam­lar ta­ra­fın­dan bas­kı al­tın­da­yım” ifa­de­si sav­cı ta­ra­fın­dan de­ğer­len­di­ril­mi­yor.

2.- “Al­ba­ra­ka Türk ta­ra­fın­dan bil­gi ve­ril­me­di” di­yor; ama, bu bil­gi­nin ni­çin ve­ril­me­di­ği sav­cı ta­ra­fın­dan so­ruş­tu­rul­mu­yor.

3.- İs­mi ge­çen­ler­den, ör­ne­ğin Cü­neyt Zap­su, ör­ne­ğin Meh­met Sa­raç’la il­gi­li ola­rak bu ki­şi­le­rin bil­gi­si­ne hiç­bir za­man baş­vu­rul­mu­yor.

4. - So­ruş­tur­ma­nın giz­li ol­ma­sı­na kar­şın, Sa­yın Zap­su’nun avu­ka­tı ta­ra­fın­dan, mü­fet­tiş ra­po­ruy­la tı­pa­tıp uyu­şan ba­zı bö­lüm­ler­le il­gi­li ek açık­la­ma­lar var, bil­gi­ler var. Bun­lar na­sıl olu­yor, han­gi ka­nal­dan Sa­yın Zap­su’ya ula­şı­yor, bu bel­li de­ğil ve bu ara­da da, il­gi­li mü­fet­ti­şin bil­gi­si­ne de hiç baş­vu­rul­mu­yor “ar­ka­daş, sa­na bas­kı­yı kim ya­pı­yor, kim­ler bas­kı yap­tı...”

Şim­di, sor­mak is­te­di­ğim so­ru şu: Bü­tün bu olay­lar bir ger­çek iken ve bü­tün bun­lar bir bel­ge­ye da­ya­nır­ken, bir­den faz­la bel­ge­ye da­ya­nır­ken, il­gi­li sav­cı ta­kip­siz­lik ka­ra­rı ve­ri­yor. Şim­di, bir Ada­let Ba­ka­nı ola­rak böy­le bir tab­lo­dan ra­hat­sız­lık du­yup bu so­ruş­tur­ma­yı ye­ni­le­ye­cek mi­si­niz; ye­ni­len­me­ye­cek mi?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu’nun tev­cih et­ti­ği so­ru, bi­raz ev­vel Sa­yın Koç’un ba­na yö­nelt­ti­ği so­ruy­la ay­nı ma­hi­yet­te­dir ya da de­ği­şik bir şe­kil­de ifa­de edil­mek­te­dir. O ce­va­bı ay­nen tek­rar et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim; çün­kü, şu an iti­ba­riy­le, be­nim, işin bu ka­dar ay­rın­tı­sı­nı bil­me imkânım yok. Bu­gün, ba­sın top­lan­tı­sın­da da, zan­ne­di­yo­rum, di­le ge­tir­di­ği­niz hu­sus­lar. Bu ko­nu­yu in­ce­le­dik­ten son­ra bu­nun ce­va­bı­nı ve­re­ce­ği­mi ifa­de et­tim.

Mü­sa­ade eder­se­niz ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­ka­nım.

KE­MAL KI­LIÇ­DA­ROĞ­LU (İs­tan­bul) – Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN – Mad­de 8/B’yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bu ara­da, bir hu­su­su ha­tır­la­ta­yım: Ko­nuş­ma­lar çok sükûnet içe­ri­sin­de geç­ti­ği için, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız - ko­nuş­ma­la­rın­da ve­ya te­le­fon ko­nuş­ma­la­rın­da- en uzak kö­şe­ler­de de ol­sa­lar, ko­nuş­ma­la­rı net ola­rak ta kür­sü­ye ka­dar ge­li­yor. Bu­nu da Ge­nel Ku­rul­da bu­lu­nan ar­ka­daş­la­rın tak­dir­le­ri­ne su­nu­yo­rum.

7 nci mad­de­yi ek­li mad­de­ler­le bir­lik­te oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

8 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 8- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 9 un­cu mad­de­si baş­lı­ğıy­la bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Gö­rev ve yar­gı çev­re­si­nin be­lir­len­me­si

MAD­DE 9- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­lar­la il­gi­li da­va­la­ra, 4/12/2004 ta­rih­li ve 5271 sa­yı­lı Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­nun 250 nci mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da be­lir­ti­len ağır ce­za mah­ke­me­le­rin­de ba­kı­lır. Bu suç­lar­dan do­la­yı on­beş ya­şın üze­rin­de­ki ço­cuk­lar hak­kın­da açı­lan da­va­lar da bu mah­ke­me­ler­de gö­rü­lür."

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

9 un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 9- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 10 un­cu mad­de­si baş­lı­ğıy­la bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"So­ruş­tur­ma ve ko­vuş­tur­ma usu­lü

MAD­DE 10- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­lar­la il­gi­li ola­rak, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­nun 250 ilâ 252 nci mad­de­le­rin­de hü­küm bu­lun­ma­yan hu­sus­lar­da di­ğer hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır. An­cak;

a) So­ruş­tur­ma­nın ama­cı teh­li­ke­ye dü­şe­bi­le­cek ise ya­ka­la­nan ve­ya gö­zal­tı­na alı­nan ve­ya gö­zal­tı sü­re­si uza­tı­lan ki­şi­nin du­ru­mu hak­kın­da Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın em­riy­le sa­de­ce bir ya­kı­nı­na bil­gi ve­ri­lir.

b) Şüp­he­li, gö­zal­tı sü­re­sin­ce yal­nız bir mü­da­fi­in hu­ku­ki yar­dı­mın­dan ya­rar­la­na­bi­lir. Gö­zal­tın­da­ki şüp­he­li­nin mü­da­fi ile gö­rüş­me hak­kı, Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın is­te­mi üze­ri­ne, ha­kim ka­ra­rıy­la yir­mi­dört sa­at sü­re ile kı­sıt­la­na­bi­lir; an­cak bu sü­re içe­ri­sin­de ifa­de alı­na­maz.

c) Şüp­he­li­nin kol­luk ta­ra­fın­dan ifa­de­si alı­nır­ken, an­cak bir mü­da­fi ha­zır bu­lu­na­bi­lir.

ç) Kol­luk ta­ra­fın­dan dü­zen­le­nen tu­ta­nak­la­ra, il­gi­li gö­rev­li­le­rin açık kim­lik­le­ri ye­ri­ne sa­de­ce si­cil nu­ma­ra­la­rı ya­zı­lır.

d) Mü­da­fi­in dos­ya içe­ri­ği­ni in­ce­le­me­si ve­ya bel­ge­ler­den ör­nek al­ma­sı, so­ruş­tur­ma­nın ama­cı­nı teh­li­ke­ye dü­şü­re­bi­le­cek ise, Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın is­te­mi üze­ri­ne ha­kim ka­ra­rıy­la bu yet­ki­si kı­sıt­la­na­bi­lir.

e) Bu Ka­nun kap­sa­mın­da yer alan suç­lar­dan do­la­yı ya­pı­lan so­ruş­tur­ma­da mü­da­fi­in sa­vun­ma­ya iliş­kin bel­ge­le­ri, dos­ya­la­rı ve tu­tuk­lu bu­lu­nan şüp­he­li ile yap­tı­ğı ko­nuş­ma­la­rın ka­yıt­la­rı in­ce­le­me­ye tâbi tu­tu­la­maz. An­cak mü­da­fi­in te­rör ör­gü­tü men­sup­la­rı­nın ör­güt­sel amaç­lı ha­ber­leş­me­le­ri­ne ara­cı­lık et­ti­ği­ne iliş­kin bul­gu ve­ya bel­ge el­de edil­me­si ha­lin­de, Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı­nın is­te­mi ve hâkim ka­ra­rıy­la, bir gö­rev­li gö­rüş­me­de ha­zır bu­lun­du­ru­la­bi­le­ce­ği gi­bi bu ki­şi­le­rin mü­da­fi­ine ver­di­ği ve­ya mü­da­fi­in­ce bu ki­şi­ye ve­ri­len bel­ge­ler hâkim ta­ra­fın­dan in­ce­le­ne­bi­lir. Hâkim, bel­ge­nin kıs­men ve­ya ta­ma­men ve­ril­me­si­ne ve­ya ve­ril­me­me­si­ne ka­rar ve­rir. Bu ka­ra­ra kar­şı il­gi­li­ler iti­raz ede­bi­lir­ler.

f) Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­nun 135 in­ci mad­de­si­nin al­tın­cı fık­ra­sı­nın (a) ben­di­nin (8) nu­ma­ra­lı alt ben­din­de­ki, 139 un­cu mad­de­si­nin ye­din­ci fık­ra­sı­nın (a) ben­di­nin (2) nu­ma­ra­lı alt ben­din­de­ki ve 140 ın­cı mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı­nın (a) ben­di­nin (5) nu­ma­ra­lı alt ben­din­de­ki is­tis­na­lar uy­gu­lan­maz.

g) 13/12/2004 ta­rih­li ve 5275 sa­yı­lı Ce­za ve Gü­ven­lik Ted­bir­le­ri­nin İn­fa­zı Hak­kın­da Ka­nu­nun 92 nci mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı hük­mü bu Ka­nun kap­sa­mın­da yer alan suç­lar ba­kı­mın­dan da uy­gu­la­nır."

BAŞ­KAN – Mad­de 9’u oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 10’u oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 10- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 13 ün­cü mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

Se­çe­nek yap­tı­rım­la­ra çe­vir­me ve er­te­le­me ya­sa­ğı

MAD­DE 13- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­lar­dan do­la­yı ve­ri­len ha­pis ce­za­sı, se­çe­nek yap­tı­rım­la­ra çev­ri­le­mez ve er­te­le­ne­mez. An­cak, bu hü­küm, on­beş ya­şı­nı ta­mam­la­ma­mış ço­cuk­lar­la il­gi­li ola­rak uy­gu­lan­maz.

BAŞ­KAN – Mad­de 10’u oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 11’i oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 11- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 15 in­ci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 15- Te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev alan is­tih­ba­rat ve kol­luk gö­rev­li­le­ri ile bu amaç­la gö­rev­len­di­ril­miş di­ğer per­so­ne­lin, bu gö­rev­le­ri­nin ifa­sın­dan doğ­du­ğu id­dia edi­len suç­lar­dan do­la­yı ya­pı­lan so­ruş­tur­ma ve ko­vuş­tur­ma­lar­da mü­da­fi ola­rak be­lir­le­di­ği en faz­la üç avu­ka­tın üc­re­ti öde­nir ve bun­la­ra avu­kat­lık üc­ret ta­ri­fe­si­ne bağ­lı ol­mak­sı­zın ya­pı­la­cak öde­me­ler, il­gi­li ku­ru­luş­la­rın büt­çe­le­ri­ne ko­nu­la­cak öde­nek­ten kar­şı­la­nır.

Avu­kat­la­rın üc­ret­le­ri­nin öden­me­si­ne iliş­kin esas ve usul­ler, Millî Sa­vun­ma ve İçiş­le­ri ba­kan­lık­la­rın­ca müş­te­re­ken çı­ka­rı­la­cak yö­net­me­lik­le dü­zen­le­nir.”

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kırk­la­re­li Mil­let­ve­ki­li Meh­met Si­yam Ke­si­moğ­lu.

Bu­yu­run Sa­yın Ke­si­moğ­lu. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET S. KE­Sİ­MOĞ­LU (Kırk­la­re­li) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 11 in­ci mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni siz­ler­le pay­laş­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, şah­sım ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 11 in­ci mad­de, te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev alan is­tih­ba­rat ve kol­luk gö­rev­li­le­ri ile bu amaç­la gö­rev­len­di­ril­miş di­ğer per­so­ne­lin bu gö­rev­le­ri­nin ifa­sın­dan doğ­du­ğu id­dia edi­len suç­lar­dan do­la­yı ya­pı­lan so­ruş­tur­ma ve ko­vuş­tur­ma­lar­da sa­vun­ma­la­rıy­la il­gi­li hak­la­rı­nı gü­ven­ce al­tı­na alı­yor.

Ben­den ön­ce söz alan Gru­bu­mun de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da, hem şahsî hem de Gru­bu­mun gö­rüş­le­ri­ni Yü­ce He­ye­ti­niz­le pay­laş­tı­lar. Ben de, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da tüm var­lık­la­rı­nı or­ta­ya ko­yan mülkî ida­re amir­le­ri­nin için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­lar­la il­gi­li bir­kaç dü­şün­ce­mi siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu ta­sa­rı, el­bet­te ki ya­sa­la­şa­cak. İyi, gü­zel; an­cak, bu mü­ca­de­le­yi kim­ler­le ya­pa­cak­sı­nız? Bir si­vil­leş­tir­me­dir tu­tul­du gi­di­yor, iç gü­ven­lik­te, te­rör­le mü­ca­de­le­de si­vil­leş­me de­ni­yor. Ben­ce, işin bir ko­la­yı var; em­ni­yet ve asa­yiş­ten bi­rin­ci de­re­ce so­rum­lu mülkî ida­re amir­le­ri ma­ri­fe­tiy­le te­mel iç gü­ven­lik po­li­ti­ka­la­rı­nı İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­da bu­luş­tu­rur­su­nuz, olur bi­ter. Ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bu; an­cak, Hü­kü­met, bu­nu yap­mı­yor. Ne­den ya­pa­mı­yor sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; çün­kü, Hü­kü­met üye­le­ri­nin, İk­ti­dar mil­let­ve­kil­le­ri­nin, va­li­le­ri­mi­zin, kay­ma­kam­la­rı­mı­zın yü­zü­ne ba­ka­cak hal­le­ri yok.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, il ve il­çe­ler­de Cum­hur­baş­ka­nı­nı, Baş­ba­ka­nı, tek tek ba­kan­la­rı tem­sil eden, dev­let ve hü­kü­met po­li­ti­ka­la­rı­nı uy­gu­la­mak­tan so­rum­lu, gün­de­me ge­len tüm sa­hip­siz iş­le­rin, ko­nu­la­rın ya­nın­da, sa­hip­siz kim­se­le­ri de sa­hip­le­nen mülkî ida­re amir­le­ri, bu­gün, ken­di­le­ri­ne sa­hip çı­kıl­ma­ma­sı­nın ezik­li­ği, sı­kın­tı­sı ve hat­ta, öf­ke­si için­de­ler.

Si­yasî ira­de ve si­yasî ira­de­nin baş­kent bü­rok­ra­si­si, malî bü­rok­ra­si­nin et­ki ve tel­kin­le­ri al­tın­da, mülkî ida­re­yi sı­ra­dan bir mes­lek sı­nı­fı ola­rak gör­mek­te­dir. Mülkî ida­re mes­le­ği­ni ge­rek­siz gör­me ve hat­ta, yok say­ma, yok et­me si­ya­se­ti gü­dül­dü­ğü ka­na­ati, içiş­le­ri ka­mu­oyun­da ve ül­ke ka­mu­oyun­da her ge­çen gün hız­la yay­gın­la­şı­yor. 

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, oy­sa, si­yasî ira­de, taş­ra­da dev­le­ti ayak­ta tu­tan gü­cün bir­leş­ti­ri­ci, yön­len­di­ri­ci, üre­ti­ci me­ka­niz­ma­nın mülkî ida­re ol­du­ğu­nu gör­mek ve bil­mek du­ru­mun­da­dır. Si­yasî ira­de, taş­ra­da, hal­kın gö­zün­de dev­le­tin var­lı­ğı­nın, say­gın­lı­ğı­nın, gü­ven ve et­kin­li­ği­nin, ba­rış­çıl ya­pı­sı­nın ve bir­leş­ti­ri­ci­li­ği­nin va­li ve kay­ma­kam­la­rın şah­sın­da sim­ge­leş­ti­ği­ni ha­tır­la­ma­lı ve ben­ce iyi yo­rum­la­ma­lı­dır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu­nun ne­de­ni ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz? Hiç sor­du­nuz mu? Ben sor­dum, al­dı­ğım ce­vap o ka­dar il­ginç ve o öl­çü­de de kay­gı ve­ri­ciy­di; çün­kü, her­kes, Sa­yın Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın -İs­tan­bul Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı- ve onun Müs­te­şa­rı­nın -be­le­di­ye­ler­de­ki da­nış­man­lık, şir­ket yö­ne­tim ku­ru­lu üye­li­ği dö­ne­min­den ge­len- bu mes­lek men­sup­la­rı­na kar­şı du­ruş­la­rın­dan bah­se­di­yor. Bu mes­lek ca­mi­asın­da, mülkî ida­re amir­le­ri­nin mes­lek ör­gü­tü olan Türk İda­re­ci­ler Der­ne­ği­nin so­run­la­rı­nı di­le ge­tir­mek dü­şün­ce­siy­le ran­de­vu ta­le­bi­ne, Sa­yın Baş­ba­kan ve Müs­te­şar, ce­vap da­hi ver­mi­yor­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, keş­ke, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız bu­ra­da ol­muş ol­say­dı. Az ön­ce gör­düm; ama, zan­ne­di­yo­rum ku­lis­te ya da Ba­kan­lı­ğa dön­dü. Be­nim, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mı­za bir öne­rim var. As­lın­da, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­mız da ko­nu­yu ya­kın­dan bi­li­yor, bu ko­nuy­la il­gi­li söz­le­ri var. Ne za­man var; AKP İk­ti­da­rı­nın ilk gün­le­rin­de, 10 Ara­lık gü­nün­de; ya­ni, İda­re­ci­ler Gü­nün­de, Sa­yın Çi­çek, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mı­za vekâle­ten dü­şün­ce­le­ri­ni şöy­le özet­li­yor: “Mülkî ida­re amir­le­ri­nin ma­hallî so­run­la­rı­nın hâlâ hal­le­dil­me­miş ol­ma­sı­nı bü­yük bir ek­sik­lik ola­rak de­ğer­len­di­ri­yo­rum.” Ara­dan bun­ca za­man geç­ti, dört yı­la ya­kın bir sü­reç geç­ti; atı­lan bir adım yok.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın mer­kez teş­ki­la­tın­da gö­rev­li mülkî ida­re amir­le­ri aley­hi­ne, taş­ra­da gö­rev­li mülkî ida­re amir­le­ri ara­sın­da ma­aş far­kı mev­cut­tur. Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız bu­nu çok iyi bi­li­yor; an­cak, bu­gü­ne ka­dar çöz­me­di, çö­ze­me­di. Çe­kin­di­ği bir yer mi var, bi­le­mi­yo­rum; ama, ben­ce bu işin de bir ko­la­yı var; çün­kü, be­nim bu ko­nu­da bir ka­nun tek­li­fim var Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak sun­duk. Sa­yın Ba­kan ve AKP Gru­bu ona des­tek ol­sun­lar. Ara­da­ki ada­let­siz­li­ği de bu şe­kil­de gi­der­miş ola­lım ya da bi­rin­ci sı­nıf mülkî ida­re amir­li­ğiy­le il­gi­li ya­sa tek­li­fi­ni biz Ge­nel Ku­ru­la ge­ti­re­lim, siz­ler des­tek olun.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; ben, bu ko­nu­la­rı, çe­şit­li za­man­lar­da, çe­şit­li so­ru öner­ge­le­riy­le Mec­lis gün­de­mi­ne ta­şı­dım. Ne ce­vap al­dı­ğı­mı ay­nen siz­le­re ak­tar­mak is­ti­yo­rum:

Ha­li­ha­zır­da, “Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da gö­rü­şül­mek üze­re bek­le­mek­te olan 1700 sa­yı­lı Da­hi­li­ye Me­mur­la­rı Ka­nu­nu De­ği­şik­lik Ta­sa­rı­sı­nın ka­nun­laş­ma­sı için ge­rek­li ça­lış­ma­lar ya­pı­la­cak­tır. 3152 sa­yı­lı Ka­nun­da de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı su­re­tiy­le Ba­kan­lık mer­kez teş­ki­la­tın­da gö­rev ya­pan mülkî ida­re amir­le­ri­nin ma­aş­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin ça­lış­ma­lar de­vam et­mek­te­dir” di­yor. Kim di­yor; Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dül­ka­dir Ak­su di­yor. Ne za­man; bir haf­ta, bir ay ön­ce de­ğil, tam al­tı ay ön­ce ve ben sü­re­ci al­tı ay­dır ta­kip edi­yo­rum, kı­mıl­da­yan bir tek yap­rak yok sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri.

Bil­di­ği­niz gi­bi, şu an­da gün­dem­de bu­lu­nan bir ta­sa­rıy­la, Hâkim ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da de­ği­şik­li­ğe gi­di­le­cek. Bu de­ği­şik­lik­le de, yar­gı men­sup­la­rı ile Yar­gı­tay de­net­çi­le­ri­nin ma­aş­la­rın­da iyi­leş­tir­me ya­pı­la­cak. Bu, Gru­bu­mu­zun da des­tek ver­di­ği bir iyi­leş­tir­me­dir, hat­ta, ge­cik­miş bir iyi­leş­tir­me­dir.

Ben, bu­na bağ­lı ola­rak da dik­kat çek­mek is­te­di­ğim bir nok­ta­yı sun­mak is­ti­yo­rum, siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Da­ha ön­ce gün­de­me alın­mış, an­cak, gö­rü­şü­le­me­miş ve İk­ti­dar ço­ğun­lu­ğu­nun tak­di­ri­ni bek­le­yen bir ya­sa ve mül­ki ida­re amir­le­ri­nin onur­la­rı, hay­si­yet­le­ri ve li­ya­kat­le­ri için önem ver­dik­le­ri Bi­rin­ci Sı­nıf Mülkî İda­re Amir­li­ği Ya­sa Ta­sa­rı­sı yıl­lar­dır Ge­nel Ku­rul­da bek­le­mek­te­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız mülkî ida­re kö­ken­li, bi­zi dik­kat­le iz­le­yen Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız mülkî ida­re kö­ken­li, Ka­bi­ne­de ve bu kut­sal ça­tı al­tın­da mülkî ida­re kö­ken­li bir­çok mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım var ve ben, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­za sor­mak is­ti­yo­rum: Mes­lek­taş­la­rı­nız için dört yıl­dan bu ya­na ne yap­tı­nız?! Kür­sü­de -uma­rım ge­lir­ler- dü­şün­ce­le­ri­ni, bu­gü­ne ka­dar yap­tık­la­rı­nı biz­ler­le pay­la­şır­lar, biz de öğ­ren­miş olu­ruz.

Ben, bu ko­nu­yu Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mı­za sor­dum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Sa­yın Ba­kan “ben, Der­ne­ğin -ya­ni, Türk İda­re­ci­ler Der­ne­ği­ni kas­te­di­yor- tüm ge­nel ku­rul­la­rı­na ka­tıl­dım.” Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın, dört yıl­dan bu ya­na, mülkî ida­re amir­le­ri­nin öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li ola­rak yap­tı­ğı, ben­ce bu ka­dar. Eğer bu ka­dar­sa, vah bu mes­le­ğe, vah bu mes­le­ğin men­sup­la­rı­na de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım!

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Yü­ce Mec­li­si­miz bu hak­sız­lı­ğı gi­der­mek du­ru­mun­da­dır. Mülkî ida­re kö­ken­li ar­ka­daş­la­rı­mız se­çil­di­ler, gel­di­ler, mil­let­ve­ki­li ol­du­lar, ba­kan ol­du­lar, ken­di so­run­la­rı­nı kök­ten çöz­dü­ler. Şu an­da gö­rev ya­pan önem­li sa­yı­da mülkî ida­re ami­ri ola­rak gö­rev­li ar­ka­da­şı­mız var. Önü­müz­de­ki dö­nem­de, on­lar da ay­nı yo­lu iz­le­yip mil­let­ve­ki­li ola­ma­ya­ca­ğı­na gö­re, ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bel­li, yol bel­li, 1700 sa­yı­lı Da­hi­li­ye Me­mur­la­rı Ka­nu­nu de­ği­şik­li­ği­nin ya­sa­laş­ma­sı­nı ger­çek­leş­tir­mek de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ge­lin, hep bir­lik­te bu­nu ger­çek­leş­ti­re­lim. Bu mes­le­ğin men­sup­la­rı, elim­de gör­dü­ğü­nüz dü­şün­ce­le­ri­ni, ay­rın­tı­lan­dı­rıl­mış bir şe­kil­de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ke­si­moğ­lu ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın lüt­fen.

Bu­yu­run.

MEH­MET S. KE­Sİ­MOĞ­LU (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

…mes­le­ğin için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­la­rı, çö­züm öne­ri­le­riy­le bir­lik­te, üye­si ol­du­ğu Türk İda­re­ci­ler Der­ne­ği­ne faks­la­dı­lar. Bu­gün, Der­ne­ğin bu faks­la­rı, bel­ki de ta­ri­hin­de ilk de­fa ki­lit­len­miş bir du­rum­da. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın için­de bu­lun­du­ğu bu zor ko­şul­la­rı aş­ma­nın yo­lu siz­de de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu hu­su­su, dik­kat­le­ri­ni­ze ve tak­dir­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum. Yü­ce He­ye­ti­ni­zi bir kez da­ha say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ke­si­moğ­lu.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan; bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu mad­de üze­rin­de bir ko­nuş­ma ta­le­bim yok­tu; an­cak, Sa­yın Ke­si­moğ­lu’nu din­le­dik­ten son­ra, bir mülkî ida­re ami­ri ola­rak, bu ko­nu­da, ben de dü­şün­ce­le­ri­mi açık­la­ma ih­ti­ya­cı­nı duy­dum.

Te­rör­le Mü­ca­de­le Ya­sa­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz. Bu ya­sa­nın uy­gu­lan­ma­sın­da, ha­ya­ta ge­çi­ril­me­sin­de, mülkî ida­re amir­le­ri­ne bü­yük gö­rev dü­şü­yor. Yıl­lar­dan be­ri te­rör­le mü­ca­de­le­de va­li­le­ri­miz, kay­ma­kam­la­rı­mız üze­ri­ne dü­şen gö­re­vi la­yı­kıy­la ye­ri­ne ge­tir­me­nin gu­rur ve onu­ru içe­ri­sin­de­dir­ler ve bun­dan son­ra da bü­tün va­li­le­ri­miz ve kay­ma­kam­la­rı­mız ay­nı şevk ve he­ye­can­la ça­lı­şa­cak­lar ve ça­lış­ma­ya de­vam ede­cek­ler.

An­cak, bi­zim mes­lek­ten ol­ma­yan, mülkî ida­re amir­li­ği kö­ke­nin­den gel­me­yen bir de­ğer­li mil­let­ve­ki­li­mi­zin, mülkî ida­re­ye bu ka­dar sa­hip çık­ma­sın­dan do­la­yı ben ken­di­le­ri­ne şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum, çok te­şek­kür edi­yo­rum, bü­tün mes­lek men­sup­la­rı adı­na.

Sa­yın Ke­si­moğ­lu, çok hak­lı nok­ta­la­ra de­ğin­di. Ben de, dört yıl­dan be­ri, bü­tün o top­lan­tı­la­ra ka­tıl­dım. Sa­yın Ab­dül­ka­dir Ak­su, her top­lan­tı­da hep ay­nı şey­le­ri söy­le­di “bi­rin­ci sı­nıf mülkî ida­re amir­li­ği ka­nu­nu­nu bu dö­nem­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den ge­çi­re­ce­ğiz.” En son İda­re­ci­ler Gü­nün­de, yi­ne, ay­nı ko­nuş­ma­yı yap­tı Sa­yın Ab­dül­ka­dir Ak­su ve ben şu­na ina­nı­yor­dum ki, gü­ve­ni­yor­dum ki, bu dö­nem­de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de, özel­lik­le Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­sin­de mülkî ida­re­den ge­len ar­ka­daş­la­rı­mız çok önem­li gö­rev­de­ler, ko­num­da­lar. Böy­le bir dö­nem­de, bi­rin­ci sı­nıf mülkî ida­re amir­li­ği­nin mut­la­ka bu dö­nem Par­la­men­to­sun­dan ge­çe­ce­ği­ne ina­nı­yor­dum. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na ka­dar da gel­di bu ka­nun ta­sa­rı­mız; an­cak, ne ya­zık ki, iş­te, Dördün­cü Ya­sa­ma Yı­lı­nı ta­mam­lı­yo­ruz; bu dö­nem­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne gel­me­di.

Ama, ben he­men şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­rum: Bu ka­nun gel­sin ve­ya gel­me­sin, bü­tün mülkî ida­re amir­le­ri­miz -va­li­le­ri­miz, kay­ma­kam­la­rı­mız- bu­nu hiç me­se­le yap­ma­dan, prob­lem ha­li­ne ge­tir­me­den, gö­rev­le­ri­nin, so­rum­lu­luk­la­rı­nın bi­lin­cin­de, es­ki­sin­den da­ha faz­la gay­ret ve fe­dakârlık yap­ma­ya ha­zır­lar­dır. Mülkî ida­re amir­le­ri, hiç­bir za­man, vic­dan ve cüz­dan me­se­le­si­ni Türk ka­mu­oyu­na ta­şı­ma­mış­lar­dır ve bu ko­nu­da, hiç­bir mülkî ida­re ami­ri­miz, ken­di sos­yal ve öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li bu­gü­ne ka­dar her­han­gi bir bel­ge­nin al­tı­na im­za da at­ma­mış­tır, bu­nu, ka­mu­oyu önün­de de pay­laş­ma­mış­tır. Hep, kol kı­rı­lır yen içe­ri­sin­de ka­lır, kan ku­sa­rım, kı­zıl­cık şer­be­ti iç­tim dü­şün­ce­siy­le, gö­rev aş­kı ve so­rum­lu­luk bi­lin­ciy­le gö­rev­le­ri­ne de­vam et­miş­ler­dir; an­cak, bu­gün ge­li­nen nok­ta­da, den­ge­le­rin, ar­tık, Tür­ki­ye’de bo­zul­mak­ta ol­du­ğu­nu da gö­ren mülkî ida­re amir­le­ri­miz, ciddî ma­na­da bir sı­kın­tı içe­ri­si­ne düş­müş­ler­dir. Bu­nun yo­lu, bi­rin­ci sı­nıf mülkî ida­re amir­li­ği­ni ge­tir­mek­tir. Ora­da, sa­de­ce öz­lük hak­la­rıy­la, sos­yal hak­lar­la il­gi­li dü­zen­le­me­ler yok. Mülkî ida­re amir­le­ri­nin, özel­lik­le, va­li­lik mü­es­se­se­si­nin han­gi şart­lar­da yol­la­rı­nın açı­la­ca­ğı­nı gös­te­ren ve bun­la­rı bel­li ku­ral­lar içe­ri­sin­de top­la­yan bir ka­nun ta­sa­rı­sı; ama, ne ya­zık ki, bu­nu bu dö­nem­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne ge­ti­re­me­dik. Ben, bir­çok kez bu­nu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin kür­sü­sün­den di­le ge­tir­dim, mes­lek­taş­la­rım adı­na bu me­se­le­yi bu­ra­da siz­ler­le pay­laş­ma­ya ça­lış­tım; ama, ma­ale­sef, hiç­bir ne­ti­ce el­de ede­me­dik. Bu­gün mülkî ida­re amir­le­ri­miz, bu ko­nu­dan da son de­re­ce mü­te­es­sir­ler­dir. Vus­lat bir baş­ka ba­ha­ra kal­mış­tır.

İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­mız es­ki bir va­li­miz­dir, Ge­nel Sek­re­te­ri­miz mülkî ida­re kö­ken­li­dir, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız mülkî ida­re kö­ken­li­dir, Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı­mız mülkî ida­re kö­ken­li­dir ve bir­çok ar­ka­da­şı­mız, mülkî ida­re kö­ke­nin­den ge­len bir­çok ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da­dır; an­cak, bu me­se­le­nin çö­zü­mü müm­kün ol­ma­mış­tır.

Bü­tün bun­la­ra rağ­men, mülkî ida­re amir­le­ri, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da es­ki­sin­den da­ha da gay­ret­li ça­lış­ma­ya de­vam ede­cek­ler. İn­şal­lah, ar­zu­muz, te­men­ni­miz bu­nun, eğer, imkân olur­sa önü­müz­de­ki dö­nem Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si gün­de­mi­ne ge­ti­ri­lip, bu me­se­le­nin de çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­ma­sı­dır.

Ben, bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le siz­le­re te­şek­kür edi­yo­rum, say­gı­lar su­nu­yo­rum. Sa­yın Ke­si­moğ­lu’na da, ay­rı­ca, mes­lek­taş­la­rım adı­na şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum. Say­gı­lar su­nu­yo­rum.(CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

11 in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

12 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 12- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 17 nci mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Ko­şul­lu sa­lı­ve­ril­me

MAD­DE 17- Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­lar­dan mah­kum olan­lar hak­kın­da, ko­şul­lu sa­lı­ve­ril­me ve de­ne­tim­li ser­best­lik ted­bi­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı ba­kı­mın­dan 13/12/2004 ta­rih­li ve 5275 sa­yı­lı Ce­za ve Gü­ven­lik Ted­bir­le­ri­nin İn­fa­zı Hak­kın­da Ka­nu­nun 107 nci mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sı ile 108 in­ci mad­de­si hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

Tu­tuk­lu ve­ya hü­küm­lü iken fi­rar ve­ya ayak­lan­ma su­çun­dan mah­kum edil­miş bu­lu­nan­lar ile di­sip­lin ce­za­sı ola­rak üç de­fa hüc­re hap­si ce­za­sı al­mış olan­lar, bu di­sip­lin ce­za­la­rı kal­dı­rıl­mış ol­sa bi­le şart­la sa­lı­ve­ril­me­den ya­rar­la­na­maz­lar.

Bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­lar­dan mah­kum olan­lar, hü­küm­le­ri­nin ke­sin­leş­me ta­ri­hin­den son­ra bu Ka­nu­nun kap­sa­mı­na gi­ren bir su­çu iş­le­me­le­ri ha­lin­de, şart­la sa­lı­ve­ril­me­den ya­rar­la­na­maz­lar.

Ölüm ce­za­la­rı 14/7/2004 ta­rih­li ve 5218 sa­yı­lı Ka­nu­nun 1 in­ci mad­de­si ile de­ği­şik 3/8/2002 ta­rih­li ve 4771 sa­yı­lı Çe­şit­li Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun­la mü­eb­bet ağır ha­pis ce­za­sı­na dö­nüş­tü­rü­len te­rör suç­lu­la­rı ile ölüm ce­za­la­rı ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet ağır ha­pis ce­za­sı­na dö­nüş­tü­rü­len ve­ya ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet ağır ha­pis ce­za­sı­na mahkûm olan te­rör suç­lu­la­rı ko­şul­lu sa­lı­ve­ril­me hü­küm­le­rin­den ya­rar­la­na­maz. Bun­lar hak­kın­da ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet ağır ha­pis ce­za­sı ölün­ce­ye ka­dar de­vam eder."

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

13 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 13- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 19 un­cu mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 19- İş­le­ni­şi­ne iş­ti­rak et­me­miş ol­mak ko­şu­luy­la bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç fa­il­le­ri­nin ya­ka­la­na­bil­me­si­ne yar­dım­cı olan­la­ra ve­ya yer­le­ri­ni ya­hut kim­lik­le­ri­ni bil­di­ren­le­re pa­ra ödü­lü ve­ri­lir. Ödü­lün mik­tar, usul ve esas­la­rı İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­ca çı­ka­rı­la­cak yö­net­me­lik­te be­lir­ti­lir."

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

14 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 14- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 20 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 20- Te­rör­le mü­ca­de­le­de gö­rev ve­ren ve­ya bu gö­re­vi ifa eden adlî, is­tih­barî, idarî ve as­kerî gö­rev­li­ler, kol­luk gö­rev­li­le­ri, Ce­za ve Tev­ki­fev­le­ri Ge­nel Mü­dü­rü ve Ge­nel Mü­dür Yar­dım­cı­la­rı, te­rör suç­lu­la­rı­nın mu­ha­fa­za edil­di­ği ce­za ve tu­tu­kev­le­ri­nin sav­cı­la­rı ve mü­dür­le­ri, Dev­let Gü­ven­lik Mah­ke­me­le­rin­de gö­rev yap­mış ha­kim ve sav­cı­lar, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­nun 250 nci mad­de­siy­le yet­ki­li kı­lın­mış ağır ce­za mah­ke­me­le­rin­de gö­rev ya­pan ha­kim ve sav­cı­lar ile bu gö­rev­le­rin­den ay­rıl­mış olan­lar ve te­rör ör­güt­le­ri­nin açık he­de­fi ha­li­ne ge­len ve­ya ge­ti­ri­len­ler ile suç­la­rın ay­dın­la­tıl­ma­sın­da yar­dım­cı olan­lar hak­kın­da ge­rek­li ko­ru­ma ted­bir­le­ri Dev­let ta­ra­fın­dan alı­nır.

Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­nun 250 nci mad­de­si uya­rın­ca Ha­kim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lun­ca gö­rev­len­di­ri­le­cek ağır ce­za mah­ke­me­le­ri baş­kan ve üye­le­ri ile bu mah­ke­me­le­rin gö­rev ala­nı­na gi­ren suç­la­rı so­ruş­tur­mak­la ve ko­vuş­tur­mak­la gö­rev­li Cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı­nın ko­run­ma ve gü­ven­lik ta­lep­le­ri il­gi­li ma­kam ve mer­ci­ler­ce ön­ce­lik­le ve ive­di­lik­le ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. Ko­ru­ma için ih­ti­yaç du­yu­lan araç ve ge­reç­ler Ada­let ve İçiş­le­ri ba­kan­lık­la­rın­ca te­min edi­lir.

Bu ko­ru­ma ted­bir­le­ri; ta­lep ha­lin­de es­te­tik cer­ra­hi yo­luy­la fiz­yo­lo­jik gö­rü­nü­mün de­ğiş­ti­ril­me­si da­hil, nü­fus kay­dı, eh­li­yet, ev­len­me cüz­da­nı, dip­lo­ma ve ben­ze­ri bel­ge­le­rin de­ğiş­ti­ril­me­si, as­ker­lik iş­le­mi­nin dü­zen­len­me­si, men­kul ve gay­ri­men­kul mal var­lık­la­rıy­la il­gi­li hak­la­rı, sos­yal gü­ven­lik ve di­ğer hak­la­rın ko­run­ma­sı gi­bi hu­sus­lar­da dü­zen­le­me ya­pı­lır. Ko­ru­ma­ya alın­mış emek­li per­so­nel­den, mes­ken­de ko­run­ma­la­rı mut­lak su­ret­te zo­run­lu bu­lu­nan­lar; gö­rev yap­tık­la­rı ba­kan­lık ve­ya ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­na ait ko­nut­lar­dan Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğın­ca ra­yiç ki­ra­lar dik­ka­te alı­na­rak tes­pit olu­na­cak ki­ra be­de­li ile ki­ra­la­ma esas­la­rı­na gö­re ya­rar­lan­dı­rı­lır.

Bu ted­bir­le­rin uy­gu­lan­ma­sın­da, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ile il­gi­li di­ğer ku­rum ve ku­ru­luş­lar ge­rek­li her tür­lü giz­li­lik ku­ral­la­rı­na uy­mak zo­run­da­dır­lar.

Ko­ru­ma ted­bir­le­riy­le il­gi­li esas ve usul­ler Baş­ba­kan­lık­ça çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik ile be­lir­le­nir.

Yu­ka­rı­da sa­yı­lan­lar­dan ka­mu gö­rev­li­le­ri, gö­rev­le­rin­den ay­rıl­mış ol­sa­lar da­hi te­rör suç­lu­la­rı ta­ra­fın­dan ken­di­le­ri­ne ve­ya eş ve ço­cuk­la­rı­nın ca­nı­na vu­ku bu­lan bir ta­ar­ru­zu sav­mak için si­lah kul­lan­ma­ya yet­ki­li­dir­ler."

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

15 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 15- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 21 in­ci mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sın­da ge­çen "Me­mur ve" iba­re­si mad­de met­nin­den çı­kar­tıl­mış ve ay­nı fık­ra­nın (e) ve (ı) bent­le­ri aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"e) Malûl olan­lar ile ölen­le­rin dul ve ye­tim­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Emek­li San­dı­ğın­ca ken­di­le­ri­ne ve­ri­len ta­nı­tım kart­la­rı­nı ib­raz et­me­le­ri du­ru­mun­da, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­na ait bü­tün has­ta­ne­ler­de mu­aye­ne ve te­da­vi edi­lir­ler. Bun­la­rın her tür­lü te­da­vi gi­der­le­ri; il­gi­li­le­rin her­han­gi bir ka­mu ku­ru­mu ve­ya ku­ru­lu­şun­da ça­lış­ma­la­rı ha­lin­de bu ku­rum ve­ya ku­ru­luş­ça, emek­li, yaş­lı­lık, malûllük ve­ya dul ve ye­tim ay­lı­ğı al­ma­la­rı ha­lin­de bağ­lı bu­lun­duk­la­rı sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mun­ca, her­han­gi bir ku­ru­ma tâbi ola­rak ça­lış­ma­ma­la­rı, 1/7/1976 ta­rih­li ve 2022 sa­yı­lı 65 Ya­şı­nı Dol­dur­muş Muh­taç, Güç­süz ve Kim­se­siz Türk Va­tan­daş­la­rı­na Ay­lık Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun kap­sa­mın­da ay­lık alan­lar ha­riç emek­li, yaş­lı­lık, malûllük ve­ya dul ve ye­tim ay­lı­ğı al­ma­ma­la­rı du­ru­mun­da Millî Sa­vun­ma ve­ya İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­ca kar­şı­la­nır. Malûl olan­la­rın ek­si­len vü­cut or­gan­la­rı, yurt içi ve­ya yurt dı­şın­da en son tek­nik usûlle­re gö­re ya­pıl­ma­sı müm­kün su­ni­le­riy­le ta­mam­la­tı­lır ve ge­re­kir­se ta­mir et­ti­ri­lir ve­ya ye­ni­si yap­tı­rı­lır."

"ı) Te­rör­le mü­ca­de­le­den do­la­yı köy­le­ri bo­şal­tı­lan üni­ver­si­te ça­ğın­da­ki öğ­ren­ci­le­re ve ölen­le­rin ço­cuk­la­rı­na yük­sek öğ­re­nim­le­ri sü­re­sin­ce Dev­let­çe kar­şı­lık­sız burs ve­ri­lir."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Er­sön­mez Yar­bay; bu­yu­run.

ER­SÖN­MEZ YAR­BAY (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; bir ko­nu­nun za­bıt­la­ra geç­me­si açı­sın­dan söz al­dım; o da şu, be­nim şahsî gö­rü­şüm­dür: Tür­ki­ye, uzun yıl­lar­dır te­rör­le mü­ca­de­le edi­yor ve te­rör­le mü­ca­de­le et­ti­ği hal­de, bu mü­ca­de­le­den ke­sin bir ne­ti­ce alı­na­mı­yor. Te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı bo­yu­tu da var; an­cak, şu­nun al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum: Ön­ce gü­ven­lik mi, ön­ce öz­gür­lük mü?! Öz­gür­lük­ler olur­sa, gü­ven­lik olur. Gü­ven­lik ol­sun di­ye öz­gür­lük­le­ri git­me­ye kalk­tı­ğı­mız za­man, il­kön­ce gü­ven­li­ği sağ­la­ya­lım, son­ra öz­gür­lük­ler ol­sun de­di­ği­miz za­man yan­lış yap­mış olu­ruz. Dün­ya­nın ge­li­şi­mi hep öz­gür­lük­ler­den ya­na ol­muş­tur ve öz­gür­lük­ler ar­tı­rıl­dı­ğı oran­da gü­ven­lik art­mış­tır. Gü­ven­lik için ted­bir alı­yo­ruz, gü­ven­lik için ye­ni ka­nun­la­ra ih­ti­ya­cı­mız var, gü­ven­lik için ce­za­la­rı ar­tı­ra­lım, kap­sam­la­rı ar­tı­ra­lım de­di­ği­miz za­man, oto­ri­ter sis­te­me kay­ma ih­ti­ma­li var­dır. An­cak Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu gi­bi muğ­lak, ta­nı­mı muğ­lak, kap­sa­mı muğ­lak, her şe­yi muğ­lak olan bir ifa­dey­le biz va­tan­da­şı­mı­za mu­ame­le yap­ma­ya baş­la­dı­ğı­mız za­man, te­rö­rün sa­yı­sı­nı azalt­ma­yız, te­rö­rün sa­yı­sı ar­tar. 1991 yı­lın­dan bu ta­ra­fa, bu ka­nun 14 kez de­ğiş­ti, her de­ği­şi­şi­nin se­be­bi te­rör ar­tı­yor di­ye. Şim­di yi­ne de­ğiş­ti­ri­yo­ruz; bak, ka­lı­bı­mı ba­sı­yo­rum, azal­maz, bu ka­nun­la te­rör­le azal­maz; çün­kü, za­ten Ce­za Ka­nu­nun­da ve Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nun­da ye­te­rin­ce, her tür­lü mad­de var, her tür­lü, gü­ven­lik güç­le­ri şey ya­pıl­mış… An­cak, biz, sa­de­ce siv­ri­si­nek­le­ri öl­dür­mek­le ken­di­mi­zi gö­rev­li ad­de­di­yo­ruz. Hal­bu­ki, ba­tak­lık­la­rı ku­rut­ma­mız ge­re­ki­yor.

Elin­de va­liz, An­ka­ra’dan ge­le­cek te­le­fon­la­rı bek­le­yen me­mur­lar­la, biz ne ka­dar hiz­met gö­tü­re­bi­li­yo­ruz?! Ye­ni me­zun ol­muş ebe, hem­şi­re, dok­tor­lar­la, böl­ge­ye biz ne ka­dar hiz­met gö­tü­re­bi­li­yo­ruz?! Biz ne ka­dar o in­san­la­ra ün­si­yet sağ­la­ya­bi­li­yo­ruz ve te­rö­rü bir sek­tör ha­li­ne ge­tir­miş giz­li güç­ler­le, biz, ne ka­dar mü­ca­de­le ede­bi­li­yo­ruz?!

Onun için, ya­ni, be­nim Hü­kü­me­tim ge­tir­di bu ka­nu­nu, do­la­yı­sıy­la, Hü­kü­me­ti­miz her ko­nu­da ba­şa­rı­lı­dır di­yo­ruz, bu ko­nu­da da ba­şa­rı­lı ola­cak­tır di­yo­ruz; an­cak, şu­nun al­tı­nı özel­lik­le vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum: Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nu ge­ti­ren hiç­bir hü­kü­met, hiç­bir par­ti bun­dan fay­da gör­me­miş­tir, hep kü­çül­müş­tür. 1991’de çık­mış, 1991’de çı­ka­ran par­ti ne­re­de bu­gün?! On­dan son­ra, de­ğiş­miş, 1993, 1995, 1996, 1998, 2000. En so­nun­da, biz, pa­ket­ler­le öz­gür­lük­le­ri ge­niş­let­tik. Öz­gür­lük­le­rin bir kıs­mı bu ka­nun­la gi­di­yor; ya­ni, bir yan­dan öz­gür­lük­le­ri ve­rir­ken di­ğer ta­raf­tan öz­gür­lük­le­ri alı­yo­ruz. Bu­nun içe­ri­sin­de bir mad­de var, geç­ti bi­raz ön­ce -söz ta­le­bim var­dı, sı­ra gel­me­di- de­ni­yor ki, ba­sın ya­yın or­gan­la­rıy­la il­gi­li, suç­lu ol­ma­sa bi­le 5 000’den 10 000’e ka­dar ce­za ve­ri­lir. Hu­ku­kun ne­re­sin­de var hiç su­çu ol­ma­dı­ğı hal­de, su­ça iş­ti­rak et­me­di­ği hal­de böy­le ce­za?! Evet, böy­le bir ce­za ne­re­sin­de var hu­ku­kun?! O ba­kım­dan, bu ka­nun­la, 1993 yı­lın­da, mev­cut Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nuy­la, Bat­man Va­li­si özel or­du kur­muş­tur. Türk Or­du­su­nun dı­şın­da si­lah it­ha­la­tı yap­mış­tır Bul­ga­ris­tan’dan, Çin’den; kur­muş ol­du­ğu bu özel gü­ven­lik gü­cüy­le ora­da te­rör­le mü­ca­de­le et­miş­tir; ama, da­ha son­ra, ta­biî, bu va­li yar­gı­lan­mış­tır, kim­se sa­hip çık­ma­mış­tır. Şem­din­li ola­yı da öy­le… Bu­gün, dev­let gö­rev­li­le­ri bir­ta­kım olay­la­rın içe­ri­sin­de; ama, ne­den olay­la­rın içe­ri­sin­de; bu ka­nun­lar yü­zün­den olay­la­rın içe­ri­sin­de. Türk Ce­za Ka­nu­nun­da var, ör­güt­ler içe­ri­si­ne giz­li gö­rev­li yer­leş­tir­me ve o gö­rev­li­ler sa­ye­sin­de, şim­di… Me­se­la, DE­HAP’ın oto­büs­le­ri se­ya­hat et­ti. Ben, ta­biî, bun­la­rı sor­mak is­ti­yo­rum. Bu Türk Ce­za Ka­nu­nu­na gö­re, Ce­za Mu­ha­ke­me­le­ri Ka­nu­nu­na gö­re, bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­na gö­re bu te­rör ör­güt­le­ri­nin içe­ri­si­ne yer­leş­ti­ri­len bu dev­let gö­rev­li­le­ri­ni kim ko­ru­ya­cak?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Yar­bay, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ER­SÖN­MEZ YAR­BAY (De­vam­la) – Bun­lar or­ta­ya çık­tı­ğı za­man, kim­se ar­ka­sın­da dur­mu­yor. Bat­man Va­li­si “hem Baş­ba­kan hem İçiş­le­ri Ba­ka­nı, her­kes, bi­ze, hay­di as­lan­la­rım, te­rö­rü ne şe­kil­de olur­sa  en­gel­le­yin de­di­ler; on­dan son­ra, biz, as­kerî uçak­lar­la Bul­ga­ris­tan’dan Çin’den si­lah ge­tir­dik; an­cak, hiç kim­se son­ra ar­ka­mız­da dur­ma­dı” di­yor. Do­la­yı­sıy­la, biz, bu ka­nun­lar­la, te­rör­le mü­ca­de­le eden dev­let gö­rev­li­le­ri­ne, gü­ven­lik güç­le­ri­ne yar­dım­cı ol­mu­yo­ruz. Bu ka­nu­nun içe­ri­sin­de var, te­rör­le mu­ha­tap olan dev­let gü­ven­lik gö­rev­li­si sü­rek­li si­la­hı­nı kul­la­nır di­yor. Biz, si­lah kul­lan­ma­yı her­ke­se ser­best bı­rak­tı­ğı­mız za­man, bi­zim gö­re­vi­miz onu ko­ru­mak ol­ma­lı­dır, yok­sa ona si­lah sık­tır­mak ol­ma­ma­lı­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Onun için, bu ka­nun, bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun her çe­şi­di, öz­gür­lük­le­ri da­ral­tan her çe­şit ka­nun, bi­zim te­rör­le mü­ca­de­le­mi­zi ko­lay­laş­tır­maz, da­ha da güç­leş­ti­rir.

Be­nim te­men­nim, ben yan­lış çı­ka­yım; bu Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu çı­kın­ca te­rör he­men ke­sil­sin, ben öy­le te­men­ni edi­yo­rum.

Ben yan­lış çık­ma­yı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Yar­bay.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

16 ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 16- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun ek 2 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­miş­tir.

"EK MAD­DE 2- Te­rör ör­güt­le­ri­ne kar­şı ic­ra edi­le­cek ope­ras­yon­lar­da "tes­lim ol" em­ri­ne ita­at edil­me­ye­rek ve­ya si­lah kul­lan­ma­ya te­şeb­büs edil­me­si ha­lin­de kol­luk gö­rev­li­le­ri, teh­li­ke­yi et­ki­siz kı­la­bi­le­cek öl­çü ve oran­tı­da, doğ­ru­dan ve du­rak­sa­ma­dan he­de­fe kar­şı si­lah kul­lan­ma­ya yet­ki­li­dir­ler."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Ko­mis­yon; bu­yu­run.

ADA­LET KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ RA­MA­ZAN CAN (Kı­rık­ka­le) – Sa­yın Baş­ka­nım, bu­ra­da “ita­at edil­me­ye­rek” iba­re­si an­la­tım bo­zuk­lu­ğu­na ne­den ol­mak­ta­dır; “ita­at edil­me­me­si” şek­lin­de dü­zel­til­me­si yö­nün­de Baş­kan­lı­ğı­nız­ca re­dak­si­yon yet­ki­si alın­ma­sı hu­su­su­nu arz ve ta­lep edi­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ta­mam, ge­rek­li not alın­mış­tır, ge­rek­li dü­zelt­me ya­pı­la­cak­tır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

17 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 17- 3713 sa­yı­lı Ka­nu­nun 1 in­ci mad­de­si­nin ikin­ci ve üçün­cü fık­ra­la­rı ile 12, 16 ve 18 in­ci mad­de­le­ri yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış­tır.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

18 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 18- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

19 un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 19- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rı­nın tü­mü­nün oy­lan­ma­sın­dan ön­ce, leh­te ve aleyh­te, oyu­nun ren­gi­ni be­lirt­mek üze­re söz ta­lep­le­ri var­dır.

Leh­te Fa­tih Arı­kan, Kah­ra­man­ma­raş... Yok.

Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li... Yok.

İb­ra­him Hak­kı Bir­lik, Şır­nak... Yok.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, İç­tü­zük 86’ya gö­re söz ta­lep edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sa­yın Eras­lan, leh­te mi aleyh­te mi?

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Leh­te.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run.

Oyu­nun ren­gi­ni be­lirt­mek üze­re, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan, leh­te.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­biî ki, Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz Er­sön­mez Yar­bay’ın yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­yı din­le­dik­ten son­ra, bir­kaç hu­su­su ifa­de et­mek üze­re söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım.

Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz şah­sı adı­na söz al­dı­lar, ko­nuş­tu­lar ve ko­nuş­ma­nın ba­şın­da “ön­ce gü­ven­lik mi, öz­gür­lük mü” ifa­de­si­ni kul­lan­dı­lar. Ta­biî, her mil­let­ve­ki­li­nin mut­la­ka bir dü­şün­ce­si var­dır ve bü­tün dü­şün­ce­le­re de say­gı du­yu­yo­ruz. As­lın­da, bu­ra­da, ön­ce gü­ven­lik mi, öz­gür­lük mü kav­ram­la­rı­nın han­gi­si­nin da­ha ön­ce ge­le­ce­ği­ne iliş­kin bir ka­nunî dü­zen­le­me de­ğil… Ya­ni, mut­la­ka, Tür­ki­ye, hem de­mok­ra­tik bir ül­ke ol­ma yo­lun­da iler­le­ye­cek, te­mel hak ve öz­gür­lük­le­re mut­lak su­ret­te say­gı du­ya­cak; ama, hem de, bu ara­da gü­ven­li­ği­ni oluş­tu­ra­cak.

Bir de, Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz “öz­gür­lük ol­ma­dan gü­ven­lik de ol­maz” de­di­ler; ama, gü­ven­li­ğin ol­ma­dı­ğı yer­de de öz­gür­lük ol­maz. Bu­gün, eğer Irak ül­ke­sin­de, eğer, gü­ven­lik yok ise, ora­da öz­gür­lük­le­rin de ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Evet, öz­gür­lük ol­ma­dan gü­ven­lik ol­maz; ama, gü­ven­lik ol­ma­dan da öz­gür­lük ol­maz. Gü­ven­li­ğin ol­ma­dı­ğı yer­de de top­lum­sal hu­zur­dan, top­lum­sal mu­ta­ba­kat­tan ve gü­ven­lik­ten bah­set­me­miz de müm­kün de­ğil. Ya­ni, bu­ra­da, gü­ven­lik mi öz­gür­lük mü ter­ci­hi yap­mı­yo­ruz. Hem gü­ven­li­ğin hem de öz­gür­lü­ğün bir ara­da yü­rü­me­si ge­rek­ti­ği­ni, ama, eğer, de­mok­ra­si­yi, cum­hu­ri­ye­tin fa­zi­let­le­ri­ni, te­mel hak ve öz­gür­lük­le­ri ve ifa­de öz­gür­lü­ğü­nü is­tis­mar eden çev­re­ler var ise, bu­nun en­gel­len­me­si ci­he­tin­de bir ça­lış­ma­nın ol­du­ğu ka­nı­sın­da­yım. Do­la­yı­sıy­la, de­mok­ra­tik de­ğil­dir ve bu­nun­la hiç­bir şe­kil­de te­rör­le mü­ca­de­le en­gel­le­ne­mez şek­lin­de­ki ka­na­ate ka­tıl­mı­yo­rum. Sa­yın Ba­ka­nı­mız de­di­ler ki ko­nuş­ma­nın ba­şın­da: “Bi­zim de çok içi­mi­ze si­nen bir ka­nun de­ğil; ya­ni, bel­ki, biz bu­nun da­ha iyi­si­ni bek­li­yor, is­ti­yor­duk” şek­lin­de bir ifa­de kul­lan­dı­lar, bu an­lam­da. Ta­biî, onu aç­ma­dı­lar, onu tam an­la­ya­ma­dık; ama, ben, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin, yar­gı­nın ve po­li­si­mi­zin te­rör­le et­kin bir mü­ca­de­le ve­rir­ken on­la­rın ta­ra­fı­na da­ha da faz­la yon­tul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ve bu şe­kil­de ka­nu­nun ha­zır­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği ka­na­atin­de­yim.

Do­la­yı­sıy­la, eğer, Tür­ki­ye’nin ba­şı­na mu­sal­lat ol­muş böy­le bir ol­gu var ise, te­rör ol­gu­su var ise ve bu te­rör ol­gu­su Av­ru­pa Bir­li­ği uyum ya­sa­la­rı çer­çe­ve­sin­de, iş­te, de­mok­ra­tik­leş­me, ifa­de öz­gür­lü­ğü, te­mel hak ve öz­gür­lük­ler kal­ka­nı ar­ka­sı­na sı­ğı­na­rak da­ha ra­hat ma­nev­ra yap­ma, da­ha ra­hat te­rör fi­ili, te­rör su­çu iş­le­me yet­ki­si­ni ken­di­le­rin­de ve­ya ra­hat­lı­ğı­nı ken­di­le­rin­de bu­lu­yor­lar­sa, iş­te, o za­man, biz kal­ka­rız, şu­nu de­riz: Tür­ki­ye’nin ulu­sal bü­tün­lü­ğü, ka­mu dü­ze­ni­nin ko­run­ma­sı, Tür­ki­ye’nin çı­kar­la­rı, bir­lik ve be­ra­ber­li­ği, hiç­bir, ke­sin­lik­le hiç­bir te­mel hak ve öz­gür­lü­ğe fe­da edi­le­mez. Ama, en doğ­ru­su, bun­la­rın iki­si­nin bir ara­da yü­rü­tül­me­si­dir ve keş­ke, bu ka­nun ta­sa­rı­sı, bi­raz da­ha Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin ve em­ni­yet güç­le­ri­mi­zin, özel­lik­le sav­cı ve hâkim­le­ri­mi­zin bu ko­nu­da­ki, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da­ki ze­min­le­ri le­hin­de ol­say­dı di­ye dü­şü­nü­yo­ruz; ama, bu ha­liy­le de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - …bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı des­tek­le­di­ği­mi­zi ifa­de ede­rek, ül­ke­mi­ze ve mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yor, siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır; gü­ven­lik güç­le­ri­mi­ze ve aziz mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nın bir ko­nuş­ma­sı ola­cak­tır.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze te­şek­kür­le­ri­mi ve say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin ih­ti­ya­cı, bek­len­ti­si, ar­zu­su olan ve in­şal­lah, top­lu­mun hu­zu­ra ve ba­rı­şa ka­vuş­ma­sı­na da kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­na inan­dı­ğı­mız, en azın­dan bek­len­ti­mi­zin, te­men­ni­mi­zin, du­amı­zın bu ol­du­ğu bir ya­sa­yı de­ğer­li kat­kı­la­rı­nız­la ger­çek­leş­tir­miş bu­lu­nu­yo­ruz, ya­sa­laş­tır­mış bu­lu­nu­yo­ruz. He­pi­ni­ze te­ker te­ker te­şek­kür edi­yo­rum, grup­la­rı­nı­za te­şek­kür edi­yo­rum.

He­pi­mi­zin or­tak ar­zu­su, ina­nı­yo­rum ki, bu ka­nu­nun hiç uy­gu­lan­ma­ma­sı­dır. Bu ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sı­nı ar­zu et­mi­yo­ruz, bu ka­nun uy­gu­lan­sın di­ye de çı­kar­mı­yo­ruz; ama, bir ih­ti­yaç so­nu­cu bu ka­nun gün­de­me gel­di­ğin­de de uy­gu­lan­ma­ma­sı te­men­ni­si­ni de, hem ken­di adı­ma hem de siz­ler adı­na, bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Ama, öbür ta­raf­tan da, si­zin adı­nı­za, ken­di adı­ma bir şe­yi da­ha ifa­de et­mek is­ti­yo­rum; o da uy­gu­la­ma­yı ya­pan­lar­la il­gi­li ola­rak.

Ba­kı­nız, bu tar­tış­ma­lar sı­ra­sın­da gör­dük ki, as­lın­da, bu dü­zen­le­me­nin za­ru­re­ti­ni ka­bul eden­ler da­hi, aca­ba, hak­sız ye­re, hu­kuk­suz ye­re bir­kı­sım in­san­lar bu uy­gu­la­ma­lar­dan et­ki­le­ne­bi­lir mi en­di­şe­si­ni de hep be­ra­ber ta­şı­dık, ta­şı­yo­ruz. Ta­biî, ma­ri­fet, bu­nu uy­gu­la­yan­la­ra ait ola­cak­tır. Biz, bu ta­sa­rı­yı ge­ti­rir­ken, hiç kim­se­nin kı­lı­na za­rar gel­me­si­ni is­te­me­dik, öz­gür­lük­le­ri­nin kı­sıt­lan­ma­sı is­te­me­dik, hak kı­sıt­la­ma­la­rı­na ma­ruz kal­ma­la­rı­nı da is­te­me­dik.

Na­sıl, te­rör ör­gü­tü­nün ey­lem­le­ri, top­lum­da en­di­şe, kor­ku, yıl­gın­lık, bez­gin­lik mey­da­na ge­ti­ri­yor ve top­lum hu­zu­ru­nu bo­zu­yor­sa, uy­gu­la­yı­cı­lar da, bir baş­ka açı­dan, top­lum­da keyfî uy­gu­la­ma­lar ya­pı­lı­yor en­di­şe­si­ni, kor­ku­su­nu bu top­lu­ma ver­me­me­li­dir; ver­dik­le­ri tak­dir­de, bun­la­rın ta­rihî so­rum­lu­lu­ğu da uy­gu­la­yı­cı­la­rın üze­rin­de olur. On­la­rın da ge­rek­li has­sa­si­ye­ti bun­dan son­ra da­ha faz­la gös­ter­me­le­ri ge­re­kir; çün­kü, bu top­lum, her ge­çen gün, bi­raz da­ha açık top­lum­dur. Ya­pı­lan ne var­sa, hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ya­pı­la­cak­tır, ya­pıl­ma­lı­dır. Ak­si­ne bir du­rum söz ko­nu­su ol­du­ğun­da, hem Par­la­men­to­da hem ka­mu­oyu önün­de bu uy­gu­la­ma­lar tar­tış­ma ko­nu­su ol­mak­ta­dır.

Bu ne­den­le, uy­gu­la­ma­yı ya­par­ken, bu­ra­da, Mec­lis ira­de­si­ni, ka­nu­nun ge­rek­çe­si­ni, ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın di­le ge­tir­di­ği hu­sus­la­rı çok iyi özüm­se­me­le­ri ve bun­la­rı iyi­ce iç­le­ri­ne sin­dir­me­le­ri ve bu çer­çe­ve­de bu uy­gu­la­ma­la­rı yap­ma­la­rı ge­rek­mek­te­dir. Ak­si­ne bir du­rum, dev­let ile mil­le­tin ara­sı­nı açar. Bu da, te­rö­rün bes­len­me­si­ne imkân ve­ren bir at­mos­fe­rin oluş­ma­sı­na se­be­bi­yet ve­rir. Do­la­yı­sıy­la, bu en­di­şe­yi, bu bek­len­ti­yi de, bu ve­si­ley­le, siz­ler adı­na bu­ra­da di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum.

Bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı hep bir­lik­te ger­çek­leş­tir­dik. İn­şal­lah, ül­ke­miz için ha­yır­lı ve uğur­lu olur. Ba­rı­şın ve hu­zu­run te­sis edil­me­si­ne, te­rör be­la­sı­nın de­fe­dil­me­si­ne ve­si­le olur dü­şün­ce­si­ni ve te­men­ni­si­ni di­le ge­ti­ri­yo­rum.

Kat­kı­la­rı­nız­dan do­la­yı he­pi­ni­ze te­şek­kür ede­rim; ha­yır­lı uğur ol­sun. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Biz de te­men­ni­le­ri­ni­ze ka­tı­lı­yo­ruz Sa­yın Ba­ka­nım. Te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 7 nci sı­ra­ya alı­nan, İz­mir Mil­let­ve­ki­li Yıl­maz Ka­ya ile Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Ars­lan’ın; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­si­nin De­ği­şik­li­ği­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 5 Mil­let­ve­ki­li­nin; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­sin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ve Ada­let Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

8.- İz­mir Mil­let­ve­ki­li Yıl­maz Ka­ya ile Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ali Ars­lan’ın; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­si­nin De­ği­şik­li­ği­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 5 Mil­let­ve­ki­li­nin; Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı Mad­de­sin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/694, 2/696) (S. Sa­yı­sı: 1226) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hü­kü­met ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1226 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na İz­mir Mil­let­ve­ki­li Yıl­maz Ka­ya.

Sa­yın Ka­ya, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1226 sı­ra sa­yı­lı Avu­kat­lık Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ya­sa Tek­li­fi üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 23 Ocak 2006 ta­ri­hin­de ver­di­ğim bu ya­sa tek­li­fi­nin, 6 Ni­san 2006 ta­ri­hin­de İç­tü­zük 37 nci mad­de ge­re­ği gün­de­me alın­ma­sı için bu­ra­da yap­tı­ğım ko­nuş­ma so­nu­cu gün­de­me alın­ma­sı red­de­dil­miş idi; an­cak, da­ha son­ra ko­mis­yon­da gö­rü­şü­le­rek gün­de­me alın­mış ve bu­gün de gö­rüş­me­ye baş­la­mış bu­lu­nu­yo­ruz.

                               

(x) 1226 S. Sa­yı­lı Bas­ma­ya­zı tu­ta­na­ğa ek­li­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lun­ma­ma rağ­men, bu yo­ğun gün­dem için­de bu sü­re­nin ta­ma­mı­nı kul­la­na­cak de­ği­lim, ön­ce­lik­le onu söy­le­mek is­ti­yo­rum. Kı­sa bir ko­nuş­ma­dan son­ra, bu ya­sa tek­li­fi­ni ni­ye ver­di­ği­mi­zi kı­sa­ca izah et­tik­ten son­ra ko­nuş­ma­mı bi­tir­miş ola­ca­ğım.

1136 sa­yı­lı Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı mad­de­sin­de 2001 yı­lın­dan ön­ce yer alan hü­küm, ba­ro baş­kan­la­rı­nın, iki de­fay­la, se­çi­mi­ni sı­nır­lan­dır­mı­yor idi; an­cak, 2001 yı­lın­da 21 in­ci Dö­nem­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le ba­ro baş­kan­la­rı­nın iki­den faz­la se­çil­me­le­ri en­gel­len­miş idi. Şim­di, bi­zim ya­sa tek­li­fi­miz­le bu en­gel­le­me­nin kal­dı­rıl­ma­sı ta­lep edil­mek­te­dir. Biz bu­nu ni­ye ta­lep edi­yo­ruz, onu da bi­raz izah ede­yim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir­çok mes­lek oda­sın­da böy­le bir sı­nır­la­ma mev­cut de­ğil­dir. Zi­ra­at oda­la­rın­da, Tür­ki­ye Oda­lar ve Bor­sa­lar Bir­li­ğin­de böy­le bir sı­nır­la­ma mev­cut de­ğil­dir; an­cak, Avu­kat­lık Ka­nu­nun­da bu sı­nır­la­ma hâlâ mev­cut bu­lun­mak­ta­dır. En son, 22 nci Dö­nem­de çı­ka­rı­lan, Es­naf ve Sa­natkârlar Kon­fe­de­ras­yo­nu­nun baş­kan­lık se­çi­mi­ni yi­ne sa­yıy­la sı­nır­lan­dı­ran ya­sa Mec­lis­ten geç­tik­ten son­ra Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan ip­tal edil­miş, bu ya­sa­nın Ana­ya­sa­ya ay­kı­rı ol­du­ğu­na ka­rar ve­ril­miş­tir. Şim­di du­rum bu iken, Avu­kat­lık Ka­nu­nun­da­ki bu hük­mün ha­len dur­ma­sı doğ­ru de­ğil­dir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ver­di­ği ka­rar ge­re­ği, bu hü­küm, Ana­ya­sa­nın 12 nci, 13 ün­cü, 15 in­ci mad­de­le­ri­ne ve hat­ta 67 nci mad­de­si­ne ay­kı­rı bu­lun­muş ve ip­tal ka­ra­rı ve­ril­miş­tir. Bu­nun üze­ri­ne, ver­di­ği­miz bu ya­sa tek­li­fi­nin gün­de­me alın­ma­sı ko­mis­yon ta­ra­fın­dan gö­rü­şül­dük­ten son­ra ka­ra­ra bağ­lan­mış ve bu­gün de gö­rüş­me baş­la­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu mad­de ne­de­niy­le uy­gu­la­ma­da şöy­le bir sı­kın­tı da sık sık kar­şı­mı­za çık­mak­ta­dır; onu da izah et­tik­ten son­ra ko­nuş­ma­mı bi­tir­mek is­ti­yo­rum.

Ba­zı ba­ro­lar­da, bu mad­de mev­cut­ken ya­pı­lan se­çim­ler iti­ra­za uğ­ra­mış, il­çe ve il se­çim ku­rul­la­rı Avu­kat­lık Ka­nu­nun­da­ki bir hü­küm ne­de­niy­le, bu ko­nu­da esa­sa iliş­kin ka­rar ve­re­me­ye­ce­ği­ne ka­rar ver­miş ve ba­zı ba­ro­la­rın yap­tı­ğı se­çim­ler bu hük­me rağ­men ge­çer­li ka­bul edil­miş­tir. Ba­zı ba­ro­lar­da ya­pı­lan se­çim­ler ise, il­çe ve il se­çim ku­rul­la­rı ta­ra­fın­dan ya­pı­lan iti­raz­lar üze­ri­ne ip­tal edil­miş, da­ha son­ra da Yük­sek Se­çim Ku­ru­lu, bu ve­ri­len ka­rar­lar ko­nu­sun­da ba­zı­la­rı hak­kın­da olum­lu, ba­zı­la­rı hak­kın­da da olum­suz ka­rar ver­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ne­ti­ce iti­ba­riy­le, 1136 sa­yı­lı Ya­sa­nın mev­cut 96 ncı mad­de­si uy­gu­la­ma­da da çok bü­yük bir keş­me­keş­li­ğe ne­den ol­muş­tur. Bu mad­de­nin, hem bu uy­gu­la­ma­da­ki keş­me­keş­lik ya­rat­ma­sı ne­de­niy­le, zor­luk­lar çı­kar­ma­sı ne­de­niy­le hem de Ana­ya­sa­nın bi­raz ön­ce say­dı­ğım hü­küm­le­ri­ne ay­kı­rı­lık teş­kil et­me­si ne­de­niy­le yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Tek­li­fi­miz de bu­nu sağ­la­ma­ya yö­ne­lik­tir. Olum­lu oy ve­re­ce­ği­ni­zi dü­şü­nü­yo­rum.

Ko­nuş­ma­mı bi­tir­me­den ön­ce, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nım da bu­ra­day­ken bir şey arz et­mek is­ti­yo­rum. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­nuy­la il­gi­li de­ğil; ama, İs­tan­bul’da TMSF ve BDDK avu­kat­la­rı, şu an­da­ki Hü­kü­met­ten ön­ce gö­rev ya­pan avu­kat ar­ka­daş­la­rım be­ni sık sık ara­mak­ta­lar. Ken­di­le­ri­nin ye­ni gö­re­ve baş­la­yan avu­kat­lar­dan so­yut­lan­dı­ğı­nı, ay­rı tu­tul­duk­la­rı­nı, baş­ka bir bi­na­ya atıl­dık­la­rı­nı ve top­la­nan kar­şı vekâlet üc­ret­le­ri­nin ken­di­le­ri­ne öden­me­di­ği­ni, sa­de­ce ye­ni ge­len avu­kat­la­ra öden­di­ği­ni söy­le­mek­te­ler ve bu ko­nuy­la il­gi­li ba­na ya­kın­ma­la­rı­nı bil­dir­mek­te­ler. Sa­yın Ba­ka­nı ta­biî ki ten­zih edi­yo­rum; ya­ni, bir BDDK’nın ve­ya TMSF’nin, ora­da ça­lı­şan az sa­yı­da avu­ka­tıy­la bu ko­nu­da, olum­suz an­lam­da uğ­ra­şa­ca­ğı­nı tah­min et­mi­yo­rum; ama, bu ko­nu­yu bil­gi ola­rak ken­di­le­ri­ne ver­mek is­ti­yo­rum.

Ko­nuş­ma­mı da bu şe­kil­de bi­ti­rir­ken, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Te­şek­kür edi­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ka­ya, te­şek­kür ede­rim.

Tek­li­fin mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

AVU­KAT­LIK KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK

YA­PIL­MA­SI HAK­KIN­DA KA­NUN TEK­Lİ­Fİ

MAD­DE 1- 19/3/1969 ta­rihli ve 1136 sa­yı­lı Avu­kat­lık Ka­nu­nu­nun 96 ncı mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı­nın son cüm­le­si yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış­tır.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır; avu­kat­la­rı­mız için, hu­kuk ca­mi­ası için ve mil­le­ti­miz için ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 8 in­ci sı­ra­ya alı­nan, Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

9.- Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1217) (S. Sa­yı­sı: 1203) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon?.. Ye­rin­de.

Hü­kü­met?.. Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1203 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Ana­va­tan Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin Öz­can…

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) – Ko­nuş­mu­yor.

BAŞ­KAN – Şa­hıs­lar adı­na?.. Yok.

Ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

GE­NEL KAD­RO VE USU­LÜ HAK­KIN­DA KA­NUN HÜK­MÜN­DE KA­RAR­NA­ME­DE

DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- Ek­li (1) sa­yı­lı lis­te­de yer alan kad­ro­lar ih­das edi­le­rek 13/12/1983 ta­rih­li ve 190 sa­yı­lı Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin eki cet­vel­le­rin Sa­vun­ma Sa­na­yii Müs­te­şar­lı­ğı bö­lü­mü­ne ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2-  Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır; ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

                               

(x) 1203 S. Sa­yı­lı Bas­ma­ya­zı tu­ta­na­ğa ek­li­dir

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 9 un­cu sı­ra­ya alı­nan, 8.6.2006 Ta­rih­li ve 5518 Sa­yı­lı Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

10.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin 8.6.2006 Ta­rih­li ve 5518 Sa­yı­lı Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1221) (S. Sa­yı­sı: 1227) (x)(xx)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon?.. Ye­rin­de.

Hü­kü­met?.. Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1227 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 8.6.2006 Ta­rih­li ve 5518 Sa­yı­lı Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nu­nun 1 ve 2 in­ci mad­de­le­ri Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­ya­rak, bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re, bu hu­sus­ta gös­te­ri­len ge­rek­çey­le bir­lik­te Baş­kan­lı­ğı­mı­za ge­ri gön­de­ril­miş­tir.

Ana­ya­sa­nın 89 un­cu mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sın­da “Cum­hur­baş­ka­nın­ca kıs­men uy­gun bu­lun­ma­ma du­ru­mun­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri gö­rü­şe­bi­lir” İç­tü­zü­ğün 81 in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sın­da ise “Cum­hur­baş­ka­nın­ca ya­yım­lan­ma­sı kıs­men uy­gun bu­lun­ma­yan ve bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ri gön­de­ri­len ka­nun­la­rın sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne ka­nu­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ma­dan ön­ce Ge­nel Ku­rul­ca gö­rüş­me­siz ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum­da, sa­de­ce uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­ler­le il­gi­li gö­rüş­me açı­lır. Ka­nu­nun tü­mü­nün oy­la­ma­sı her hal­de ya­pı­lır” hü­küm­le­ri yer al­mak­ta­dır. 

Bu hü­küm­le­re gö­re, ge­ri gön­de­ri­len ka­nu­nun tü­mü­nün ve­ya sa­de­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­yan mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­na bağ­lı­dır. Bu ne­den­ler­le, söz ko­nu­su ka­nu­nun sa­de­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca uy­gun bu­lun­ma­yan 1 ve 2 nci mad­de­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ni Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi ve bağ­lı ge­çi­ci 1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

BA­ZI KA­MU ALA­CAK­LA­RI­NIN TAH­SİL VE TER­Kİ­Nİ­NE İLİŞ­KİN KA­NUN

                Ka­nun No.: 5518                                                              Ka­bul Ta­ri­hi:  8/6/2006

MAD­DE 1- 8/4/1929 ta­rih­li ve 1416 sa­yı­lı Ec­ne­bi Mem­le­ket­le­re Gön­de­ri­le­cek Ta­le­be Hak­kın­da Ka­nu­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de­ler ek­len­miş­tir.

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 1- Bu Ka­nun uya­rın­ca mec­bu­ri hiz­met kar­şı­lı­ğı yurt dı­şı­na gön­de­ri­len­ler­den, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce, eği­ti­min her­han­gi bir aşa­ma­sın­da öğ­ren­ci­lik­le ili­şik­le­ri ke­si­len­ler, öğ­re­nim sü­re­le­ri­nin bi­ti­min­de mec­bu­ri hiz­met­le­ri­ni ta­mam­la­mak üze­re gö­rev­le­ri­ne baş­la­ma­yan­lar, gö­rev­le­ri­ne baş­la­yıp da yü­küm­lü bu­lun­duk­la­rı mec­bu­ri hiz­me­ti­ni bi­tir­me­den gö­rev­le­rin­den ay­rı­lan­lar ile gö­re­ve baş­la­dık­tan son­ra mec­bu­ri hiz­met­le yü­küm­lü bu­lun­duk­la­rı sü­re içe­ri­sin­de kad­ro­la­rıy­la ili­şi­ği ke­si­len­ler­den hak­la­rın­da borç ta­ki­bi iş­le­mi de­vam eden­ler, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de baş­vur­ma­la­rı ha­lin­de, ken­di­le­ri­ne dö­viz ola­rak ya­pıl­mış olan her tür­lü mas­raf­lar için, im­za­la­dık­la­rı yük­len­me se­ne­di ile mu­te­ber im­za­lı mü­te­sel­sil ke­fa­let se­ne­di hü­küm­le­ri dik­ka­te alın­mak­sı­zın ve il­gi­li­le­re öde­me yap­ma so­nu­cu­nu do­ğur­mak­sı­zın,  14/7/1965 ta­rih­li ve 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun ek 34 ün­cü mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı hü­küm­le­ri­ne gö­re bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce­ki sü­re­ler için fa­iz uy­gu­lan­mak­sı­zın he­sap­la­na­cak tu­tar­lar­la yü­küm­lü tu­tu­lur­lar. An­cak, 657  sa­yı­lı  Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun ek 34 ün­cü mad­de­si­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce yük­len­me se­ne­di ile mu­te­ber im­za­lı mü­te­sel­sil ke­fa­let se­ne­di alı­nan­la­rın dö­viz borç­la­rı, il­gi­li adı­na fii­len öde­me­nin ya­pıl­dı­ğı ta­rih­te­ki T.C. Mer­kez Ban­ka­sın­ca tes­pit ve ilân edi­len efek­tif sa­tış ku­ru üze­rin­den Türk Li­ra­sı­na çev­ri­le­rek bun­lar adı­na Türk Li­ra­sı ola­rak ya­pı­lan har­ca­ma tu­ta­rı­na ek­le­nir. Bu şe­kil­de he­sap­la­na­cak borç, sarf ta­ri­hin­den bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­ri­he ka­dar ge­çen sü­re için 1/1/2006 ta­ri­hin­den ge­çer­li ol­mak üze­re tes­pit ve ilân edi­len ka­nunî fa­iz iş­le­ti­le­rek he­sap­la­nır. Bu şe­kil­de he­sap­la­na­cak borç mik­ta­rın­dan il­gi­li­nin bu za­ma­na ka­dar yap­tı­ğı tüm öde­me­ler mah­sup edi­lir; faz­la öde­nen tu­tar var ise il­gi­li­le­re ge­ri öde­me zo­run­lu­lu­ğu do­ğur­maz. Ka­lan borç var ise il­gi­li­nin du­ru­mu ve ödet­ti­ri­le­cek meb­lağ dik­ka­te alı­na­rak azamî beş yı­la ka­dar tak­sit­len­di­ri­le­bi­lir.

Bun­lar­dan borç­la­rı­nı mec­bu­ri hiz­met ya­pa­rak öde­mek is­te­yen­ler, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de Mil­li Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na mü­ra­ca­at et­me­le­ri ha­lin­de, 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 48 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ge­nel şart­la­rı ta­şı­ma­la­rı kay­dıy­la, mü­ra­ca­at ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de ata­ma­la­rı ya­pı­lır ve atan­dık­la­rı ku­rum­la­rın­da, yurt için­de ve­ya yurt dı­şın­da gör­müş ol­duk­la­rı öğ­re­nim sü­re­le­ri­ne iliş­kin ola­rak ge­nel hü­küm­ler çer­çe­ve­sin­de be­lir­le­nen mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­ler ve il­gi­li­ler adı­na öğ­re­nim­le­ri ne­de­niy­le çı­ka­rıl­mış olan her tür­lü borç tu­tar­la­rı­nın ta­ki­bin­den vaz­ge­çi­le­rek tah­si­lat iş­le­mi­ne son ve­ri­lir. Bun­la­rın da­ha ön­ce öde­miş ol­duk­la­rı tu­tar­la­rın bu­lun­ma­sı ha­lin­de, bu meb­la­ğa isa­bet eden sü­re­ler fa­iz bor­cu dik­ka­te alın­mak­sı­zın il­gi­li­le­rin mec­bu­ri hiz­met sü­re­le­rin­den in­di­ri­lir.

Bu Ka­nun kap­sa­mın­da yurt dı­şı­na gön­de­ri­len öğ­ren­ci­ler, yurt dı­şın­da resmî öğ­ren­ci ola­rak ge­çir­miş ol­duk­la­rı öğ­re­nim sü­re­le­ri­nin 18 ya­şı­nın ta­mam­lan­ma­sın­dan son­ra­ki dö­ne­me ait olan kıs­mı­nı, ha­len tâbi ol­duk­la­rı sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na bu mad­de­nin yü­rür­lük ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay için­de mü­ra­ca­at et­me­le­ri ve mü­ra­ca­at ta­ri­hi iti­ba­rıy­la bu­lun­duk­la­rı gö­rev ile de­re­ce ve ka­de­me ya da ba­sa­mak ya da pri­me esas ka­zanç tu­ta­rı üze­rin­den bu sü­re­ye iliş­kin ola­rak he­sap­la­na­cak prim, ke­se­nek, ku­rum kar­şı­lı­ğı gi­bi top­lam yü­küm­lü­lük tu­ta­rı­nı mü­ra­ca­atın ka­bul ta­ri­hin­den iti­ba­ren oni­ki ay­da eşit tak­sit­ler ha­lin­de öde­mek su­re­tiy­le borç­la­na­bi­lir­ler. Tak­sit öde­me dö­ne­mi so­nun­da bor­cu­nun ta­ma­mı­nı öde­miş ol­du­ğu tes­pit olu­nan­la­rın borç­lan­mış ol­duk­la­rı bu sü­re­ler, emek­li­li­ğe tâbi top­lam hiz­met sü­re­si­nin he­sa­bın­da ve si­gor­ta­lı­lık ya da iş­ti­rak­çi­li­ğin baş­lan­gıç ta­ri­hi­nin tes­pi­tin­de dik­ka­te alı­nır. Ay­lık tak­sit­le­ri­ni za­ma­nın­da öde­me­yen­le­rin ön­ce­ki ay­la­ra iliş­kin ola­rak öde­miş ol­duk­la­rı tu­tar­lar, sü­re­si ge­çen son tak­sit ta­ri­hin­den iti­ba­ren otuz gün için­de il­gi­li­le­re ia­de olu­nur. Baş­vu­ru ta­ri­hi iti­ba­rıy­la her­han­gi bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na tâbi ol­ma­yan­lar­dan, da­ha ön­ce her­han­gi bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na tâbi ça­lış­ma­sı olan­lar en son tâbi ol­duk­la­rı sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na, da­ha ön­ce her­han­gi bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na tâbi ça­lış­ma­sı ol­ma­yan­lar ise Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu­na (Bağ-Kur Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne) mü­ra­ca­at­ta bu­lu­nur­lar ve bun­la­rın borç­la­na­cak­la­rı sü­re­ye iliş­kin ola­rak öde­ye­cek­le­ri top­lam tu­tar, 8/5/1985 ta­rih­li ve 3201 sa­yı­lı Yurt Dı­şın­da Bu­lu­nan Türk Va­tan­daş­la­rı­nın Yurt Dı­şın­da Ge­çen Sü­re­le­ri­nin Sos­yal Gü­ven­lik­le­ri Ba­kı­mın­dan De­ğer­len­di­ril­me­si Hak­kın­da Ka­nu­nun 4 ün­cü mad­de­si uya­rın­ca Ba­kan­lar Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan be­lir­le­nen gün­lük tu­tar esas alı­na­rak tes­pit olu­nur."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 1 üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Tu­ran Tüy­süz; bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA TU­RAN TÜY­SÜZ (Şan­lı­ur­fa) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce, Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ri­len Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­si­li ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nu­nun ge­çi­ci 2 nci mad­de­si hak­kın­da Ana­va­tan Par­ti­si adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Hü­kü­me­tin çok ça­lış­tı­ğı­nın ifa­de­si ola­rak Mec­li­si­mi­ze ge­tir­miş ol­du­ğu ya­sa­lar, ne il­ginç­tir ki, bir bir ya Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­den ya da Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dön­mek­te­dir. Bu ge­ti­ri­len Ka­nun da Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nın­dan ge­ri dön­müş­tür. İti­raz ha­lin­de, ya­rın bu Ya­sa Ana­ya­sa Mah­ke­me­miz­den de ge­ri dö­ne­cek­tir.

Bu ka­nun ta­sa­rı­sı, Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı de­ğil­dir. Sa­de­ce is­mi var­dır, içe­ri­ği son de­re­ce özen­siz ha­zır­lan­mış, ora­dan ve bu­ra­dan ge­ce­ya­rı­sı öner­ge­le­riy­le des­tek­len­miş, ka­mu ala­cak­la­rıy­la il­gi­si ol­ma­yan bir ya­sa ta­sa­rı­sı ola­rak kar­şı­mı­za ge­ti­ril­miş­tir.

“Ba­zı ka­nun­lar­da”, “çe­şit­li ka­nun­lar­da” gi­bi ke­li­me­ler­le baş­la­yan ka­nun­la­rı çı­kar­mak AKP Hü­kü­me­tin­de mo­da ol­du. Son bir yıl içe­ri­sin­de ben­zer baş­lık­lı ka­nun ta­sa­rı­sı 14’tür. Oy­sa, ka­nun­lar, ta­nım­la­nan bir ko­nu­yu ele al­ma­lı ve o ko­nuy­la il­gi­li ku­ru­mu, hiz­met ala­nı­nı ya da ey­lem ve iş­lem­le­ri dü­zen­le­me­li­dir. Bu ta­sa­rı­da yir­mi­den faz­la ko­nu var ve ço­ğu da hu­kuk dev­le­ti il­ke­le­ri­ne, hak ve öz­gür­lük­le­ri ko­ru­yup kol­la­ma­ya, ada­let­li bir hu­kuk dü­ze­ni­ni ku­rup ge­liş­tir­me­ye, yar­gı de­ne­ti­mi­ne açık, Ana­ya­sa­nın eşit­lik il­ke­le­ri­ne ay­kı­rı dü­zen­le­me­ler­den oluş­mak­ta­dır.

Hü­kü­me­ti tek­rar uya­rı­yo­ruz: Bi­ri­le­ri­ne şi­rin gö­zük­mek için hu­kuk­suz­lu­ğu, ada­let­siz­li­ği Yü­ce Mec­li­sin önü­ne ge­tir­me­yin! Yü­ce Mec­lis, her za­man mil­le­tin çı­kar­la­rı­nı, her şey­den ön­ce, her­kes­ten üs­tün tut­muş­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu ka­nu­nun me­mur­lar ve yurt­taş­lar ta­ra­fın­dan doğ­ru an­la­şıl­ma­sı çok zor ol­du­ğu gi­bi, doğ­ru uy­gu­lan­ma­sı da söz ko­nu­su de­ğil­dir. Uy­gu­la­ma­da ka­nu­nun dı­şı­na çı­kı­la­cak, bir­çok hük­mü­nün ge­re­ği­nin ya­pıl­ma­sın­dan çe­ki­ni­le­cek­tir. Bu ka­nu­nun çı­kı­şı­nın so­rum­lu­su sa­de­ce ta­sa­rı­ya im­za atan Hü­kü­met üye­le­ri­miz­dir. Par­la­men­to­nun İk­ti­dar mil­let­ve­kil­le­ri, kar­ma­ka­rı­şık ve be­lir­siz­lik­ler­le do­lu böy­le bir ka­nun ta­sa­rı­sı­na el kal­dı­ran­lar da bu so­rum­lu­lu­ğun al­tı­na gir­miş­ler­dir. Mec­li­si­mi­zi “Mec­lis tor­ba ka­nun ya­par, tor­ba­ya da is­te­di­ği­ni ko­yar” di­ye an­la­ma hak­kı­mız ol­du­ğu­nu san­mı­yo­rum.

Biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak alı­şıl­mış, yı­kı­cı bir mu­ha­le­fet tar­zı­nı be­nim­se­me­di­ği­mi­zi, ak­si­ne ül­ke­miz ve hal­kı­mı­zın men­fa­atı­na uy­gun ko­nu­lar­da ik­ti­da­ra des­tek ve­re­ce­ği­mi­zi da­ha ön­ce de be­lirt­miş­tik. Ta­sa­rı­nın 1 in­ci ve 2 nci mad­de­le­rin­de di­le ge­ti­ri­len hu­sus­lar ne tam an­la­mıy­la kar­şı çı­ka­ca­ğı­mız ne de tam an­la­mıy­la des­tek­le­ye­ce­ği­miz hu­sus­lar­dır.

Ge­çi­ci 53 ün­cü mad­de­nin (a) ben­di li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim ama­cıy­la yurt dı­şın­da kal­ma­la­rı ge­re­ken sü­re içe­ri­sin­de öğ­re­nim­le­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­dık­la­rı için kad­ro­la­rıy­la iliş­ki­le­ri ke­si­len­le­rin af­fe­dil­me­si­ni ön­gör­mek­te­dir.

Yurt dı­şın­da li­san­süs­tü eği­ti­me gön­de­ril­miş ve dev­let ta­ra­fın­dan hiç azım­san­ma­ya­cak har­ca­ma­lar ya­pıl­mış ba­şa­rı­sız öğ­ren­ci­le­rin ön­ce­lik­le ne­den ge­re­ken sü­re içe­ri­sin­de öğ­re­nim­le­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­dık­la­rı iyi araş­tı­rıl­ma­lı­dır.

Bu ko­nu­da ye­te­rin­ce bir bil­gi ol­ma­dan bun­la­rın ka­yıt­sız, şart­sız af­fe­di­le­rek ku­rum­la­rı­na ge­ri dön­me­si, ba­şa­rı­lı, yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­miş öğ­ren­ci­le­rin ça­ba­la­rı­na bir hak­sız­lık ola­cak ve ka­mu vic­da­nı­nı ra­hat­sız ede­cek­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu mad­de, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mı­zın ge­rek­çe­le­riy­le bir­lik­te se­çi­ci bir iş­le­mi ha­iz ola­cak şe­kil­de ye­ni­den dü­zen­len­me­dik­çe ka­mu vic­da­nı­nı ra­hat­sız ede­cek­tir. Kuş­ku­suz, yurt dı­şın­da­ki öğ­ren­ci­le­re ke­fil ol­muş in­san­la­rın, o öğ­ren­ci­le­rin ba­şa­rı­sız­lık­la­rıy­la, epey­ce yük­lü bir bor­cun al­tı­na gir­dik­le­ri­nin far­kın­da­yız. Bu in­san­la­rın ço­ğu, borç­la­rı­nı kar­şı­la­ma­ya­cak du­rum­da­dır­lar. Bun­la­rın da mağ­du­ri­ye­ti­nin ön­len­me­si ge­re­kir. Bu ne­den­le, bu in­san­la­rın mağ­du­ri­yet­le­ri­nin gi­de­ril­me­si, bi­zim de ar­zu et­ti­ği­miz bir şey­dir. Bu­na hiç­bir vic­dan sa­hi­bi iti­raz ede­mez, et­me­me­li­dir. An­cak, ku­ru­nun ya­nın­da ya­şın da yan­ma­ya­ca­ğı, il­ke­li bir dü­zen­le­me yap­mak da gö­re­vi­miz, Yü­ce Mec­li­sin gö­re­vi ol­ma­lı­dır.

Bu­gün bu ya­sal dü­zen­le­me­yi ya­par­ken, 5518 sa­yı­lı Ya­sa ile 1416 ve 2547 sa­yı­lı Ya­sa­la­ra ek­le­nen ge­çi­ci 1 ve 53 ün­cü mad­de­nin, hu­kuk dev­le­tin­de bu­lun­ma­sı ge­re­ken ada­let an­la­yı­şıy­la, eşit­lik il­ke­siy­le, ka­mu ya­ra­rı ve hiz­me­tin ge­rek­li­li­ğiy­le bağ­daş­ma­dı­ğı­nı dü­şün­mek­te­yiz.

Ace­le­ye ge­ti­ril­miş, sa­de­ce gü­nü kur­tar­ma­ya yö­ne­lik ya­sal dü­zen­le­me­le­rin ye­ri­ne, ola­yın sos­yo­lo­jik, eko­no­mik ve psi­ko­lo­jik bo­yut­la­rı­nın ve ka­mu vic­da­nın­da yer ede­cek hâkim bir ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı ko­nu­sun­da ıs­ra­rı­mı­zı tek­rar tek­rar­lı­yor, Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­luk Koç; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; çok kı­sa bir açık­la­ma için söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız ta­ra­fın­dan ba­zı mad­de­le­ri­nin tek­rar gö­rü­şül­me­si is­te­miy­le Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ri gön­de­ri­len ka­nun ta­sa­rı­sı­nın, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, da­ha ön­ce­ki gö­rüş­me­le­rin­de de du­ru­şu­mu­zu ifa­de et­miş­tik.

Önem­li bir in­san kay­na­ğı­nın, aka­de­mik dün­ya­da Tür­ki­ye’ye kat­kı ve­re­bi­le­cek bir in­san kay­na­ğı­nın, bu­gün, yü­küm­lü­lük­le­ri do­la­yı­sıy­la, burs­la­rın­dan do­ğan yü­küm­lü­lük­le­ri do­la­yı­sıy­la, hem ken­di­le­ri -şu an­da ça­lı­şan­lar- hem ai­le­le­ri hem de ke­fil­le­ri çok ağır bir borç yü­kü al­tın­da­lar.

Bu­ra­da, ata­may­la il­gi­li hu­sus ko­nu­sun­da Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­le­ri üze­rin­de bir gö­rüş be­lirt­mek is­te­mi­yo­rum, say­gıy­la kar­şı­lı­yo­rum.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, bu so­ru­nun ar­tık çö­zül­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz ve ar­ka­daş­la­rı­mız­la bir­lik­te olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi ifa­de edi­yo­rum.

Ge­nel Ku­ru­lu say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP ve AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Koç, te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Kan­do­ğan, Sa­yın Eras­lan, ko­nu­şa­cak mı­sı­nız?

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım.

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 1’i oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­çi­ci mad­de 2’yi oku­tu­yo­rum:

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 2- Bu Ka­nun uya­rın­ca mec­bu­ri hiz­met kar­şı­lı­ğı yurt dı­şı­na gön­de­ri­len­ler­den, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce, bor­cu­nun ta­ma­mı­nı öde­me­den ve­ya mec­bu­ri hiz­me­ti­ni ta­mam­la­ma­dan ve­fat eden­le­rin borç yü­küm­lü­lük­le­ri or­ta­dan kal­kar. Bu­na bağ­lı ola­rak, borç­lu­nun ken­di­si, mi­ras­çı­la­rı ve ke­fil­le­ri hak­kın­da­ki her tür­lü borç yü­küm­lü­lük­le­ri or­ta­dan kal­dı­rı­lır ve her tür­lü borç ta­ki­bi iş­lem­le­ri­ne son ve­ri­lir."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 2’yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rü­şül­mek­te olan 1227 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 1 in­ci mad­de­si­nin oy­la­ma­sı­nın açı­koy­la­ma şek­lin­de ya­pıl­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak bir ta­lep var­dır. Mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mın is­mi­ni oku­ya­ca­ğım ve Ge­nel Ku­rul Sa­lo­nun­da bu­lu­nup bu­lun­ma­dık­la­rı­nı ara­ya­ca­ğım.

Sa­dul­lah Er­gin?.. Bu­ra­da.

Be­kir Boz­dağ?.. Bu­ra­da.

Zül­fü De­mir­bağ?.. Bu­ra­da.

Mah­mut Kap­lan?.. Bu­ra­da.

Ala­et­tin Gü­ven?.. Bu­ra­da.

Nus­ret Bay­rak­tar?.. Bu­ra­da.

Mu­har­rem Kars­lı?.. Bu­ra­da.

İb­ra­him Köş­de­re?.. Bu­ra­da.

Fah­ri Kes­kin?.. Bu­ra­da.

Mu­har­rem Toz­çö­ken?.. Bu­ra­da.

İl­yas Ars­lan?.. Bu­ra­da.

Tev­hit Ka­ra­ka­ya?.. Bu­ra­da.

Meh­met Çi­çek?.. Bu­ra­da.

Ala­at­tin Bü­yük­ka­ya?.. Bu­ra­da.

Eyüp Ayar?.. Bu­ra­da.

Mu­har­rem Can­dan?.. Bu­ra­da.

Ali Öğü­ten?.. Bu­ra­da.

Os­man As­lan?.. Bu­ra­da

Ali Öğü­ten?.. Bu­ra­da.

Os­man As­lan?.. Bu­ra­da.

Öner Er­genç?.. Bu­ra­da.

Fik­ret Ba­daz­lı?.. Bu­ra­da.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın 1 in­ci mad­de­si­nin açı­koy­la­ma şek­lin­de ya­pıl­ma­sı­na da­ir öner­ge­yi oku­dum, im­za sa­hip­le­ri­ni de ara­dım.

Açı­koy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açı­koy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için 4 da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len 4 da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len 4 da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 8.6.2006 ta­rih­li ve 5518 sa­yı­lı Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nu­nun 1 in­ci mad­de­si­nin açı­koy­la­ma so­nu­cu:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı   :   381

Ka­bul                         :   381(x)

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 2 nci mad­de­ye bağ­lı Ge­çi­ci Mad­de 52’yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 4/11/1981 ta­rih­li ve 2547 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de­ler ek­len­miş­tir.

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 52- Kısmî sta­tü­de gö­rev ya­pan­la­ra 15/3/2004 ta­ri­hin­den ön­ce­ki dö­nem için öden­miş olan ma­kam ve gö­rev taz­mi­nat­la­rı ge­ri alın­maz; öden­di­ği hal­de her­han­gi bir ne­den­le ge­ri alı­nan­la­ra ge­ri alı­nan tu­tar ia­de edi­lir. Bun­la­ra, 15/1/2003 ile 14/3/2004 ta­rih­le­ri ara­sın­da­ki dö­nem için öden­me­yen ma­kam ve gö­rev taz­mi­nat­la­rı, müs­ta­hak olu­nan ta­rih­te­ki mik­tar­lar üze­rin­den öde­nir."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci Mad­de 52’yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­çi­ci Mad­de 53’ü oku­tu­yo­rum:

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 53- 33 ün­cü mad­de­ye gö­re li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim ama­cıy­la yurt dı­şı­na gön­de­ri­len­ler ile 35 in­ci mad­de­ye gö­re yurt için­de baş­ka bir üni­ver­si­te­ye li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim ama­cıy­la gön­de­ri­len­ler­den ve­ya üni­ver­si­te­le­rin­de gö­rev ya­pan­lar­dan bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­ri­he ka­dar;

                                  

(x) Açı­koy­la­ma ke­sin so­nuç­la­rı­nı gös­te­ren tab­lo tu­ta­na­ğın so­nu­na ek­li­dir.

a) Li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim ama­cıy­la yurt dı­şın­da kal­ma­la­rı ge­re­ken sü­re içe­ri­sin­de öğ­re­nim­le­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le kad­ro­la­rı ile ili­şik­le­ri ke­si­len­ler­den ve­ya ili­şi­ği ke­sil­me­yip de­vam eden­ler ile baş­ka bir ka­mu ku­ru­mu­na nak­len ata­nan­lar­dan,

b) Eği­ti­min her­han­gi bir aşa­ma­sın­da, her ne se­bep­le olur­sa ol­sun Tür­ki­ye'ye çağ­rıl­mış olan­lar­dan,

c) Li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim ama­cıy­la yurt için­de­ki baş­ka bir üni­ver­si­te­de kal­ma­la­rı ge­re­ken sü­re içe­ri­sin­de öğ­re­nim­le­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le kad­ro­la­rı ile ili­şik­le­ri ke­si­len­ler­den,

d) Eği­tim­le­ri­nin her­han­gi bir aşa­ma­sın­da is­ti­fa et­miş ol­ma­la­rı ne­de­niy­le kad­ro­la­rıy­la ili­şik­le­ri ke­si­len­ler, sü­re­le­ri­nin bi­ti­min­de mec­bu­ri hiz­met­le­ri­ni ta­mam­la­mak üze­re gö­rev­le­ri­ne baş­la­ma­yıp çe­kil­miş sa­yı­lan­lar ile gö­rev­le­ri­ne baş­la­yıp da yü­küm­lü bu­lun­duk­la­rı mec­bu­ri hiz­me­ti­ni bi­tir­me­den gö­rev­le­rin­den ay­rı­lan­lar­dan,

e) Her­han­gi bir üni­ver­si­te­de gö­rev ya­par­ken ye­ni­den atan­ma­mak su­re­tiy­le üni­ver­si­te ile ili­şi­ği ke­si­len­ler­den,

en az yük­sek­li­sans (mas­ter) eği­ti­mi­ni ba­şa­rıy­la ta­mam­la­mış olan­lar; bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­na mü­ra­ca­at et­me­le­ri ha­lin­de, 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 48 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ge­nel şart­la­rı ta­şı­ma­la­rı kay­dıy­la, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lun­ca atan­ma­la­rı­nın uy­gun bu­lun­ma­sı üze­ri­ne mü­ra­ca­at ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de, (ön­ce­lik­le da­ha ön­ce kad­ro­la­rı­nın bu­lun­du­ğu ku­rum­lar ol­mak üze­re) Ku­ru­lun be­lir­le­ye­ce­ği yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da­ki du­rum­la­rı­na uy­gun öğ­re­tim ele­ma­nı kad­ro­la­rın­dan bi­ri­ne ata­na­bi­lir­ler.  Bun­lar­dan du­rum­la­rı yu­ka­rı­da­ki (a), (b), (c), (d) ve (e) bent­le­ri­ne uyan­lar için kul­la­nıl­mak üze­re yıl­da bir de­fa ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin sı­nır­la­ma­ya tâbi ol­mak­sı­zın 78 sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­nin ek 1 in­ci mad­de­si hük­mü uya­rın­ca Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la ih­ti­ya­ca gö­re öğ­re­tim ele­man­la­rı kad­ro­la­rın­da un­van ve de­re­ce de­ği­şik­lik­le­ri ya­pı­la­bi­lir. Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lun­ca atan­ma­sı uy­gun gö­rül­me­yen­ler alt­mış gün içe­ri­sin­de yar­gı yo­lu­na baş­vu­ra­bi­lir­ler. Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­na baş­vur­ma­yan­lar ile Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lun­ca ata­ma­sı uy­gun gö­rül­me­yen­ler­den, yar­gı yo­lu­na mü­ra­ca­at et­me­yen­ler ve yar­gı ka­ra­rı ile öğ­re­tim ele­ma­nı ola­rak atan­ma­la­rı uy­gun gö­rül­me­yen­ler ise bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren  bir yıl içe­ri­sin­de Dev­let Per­so­nel Baş­kan­lı­ğı­na mü­ra­ca­at eder­ler. Bun­lar, per­so­nel ih­ti­ya­cı dik­ka­te alı­na­rak anı­lan Baş­kan­lık­ça be­lir­le­ne­cek ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın boş me­mur kad­ro­la­rı­na sı­nav şar­tı aran­mak­sı­zın ve açık­tan ata­ma­ya iliş­kin sı­nır­la­ma­la­ra tâbi tu­tul­mak­sı­zın al­tı ay için­de ata­nır­lar.

An­cak bun­lar­dan yük­sek­li­sans eği­ti­mi­ni ba­şa­rıy­la ta­mam­la­ya­ma­mış olan­lar, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de Dev­let Per­so­nel Baş­kan­lı­ğı­na mü­ra­ca­at et­me­le­ri ha­lin­de, 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 48 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ge­nel şart­la­rı ta­şı­ma­la­rı kay­dıy­la mü­ra­ca­at ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay içe­ri­sin­de, per­so­nel ih­ti­ya­cı dik­ka­te alı­na­rak anı­lan Baş­kan­lık­ça be­lir­le­ne­cek ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın boş me­mur kad­ro­la­rı­na sı­nav şar­tı aran­mak­sı­zın ve açık­tan ata­ma­ya iliş­kin sı­nır­la­ma­la­ra tâbi tu­tul­mak­sı­zın ata­nır­lar. Bun­lar­dan ha­li­ha­zır­da Dev­let me­mu­ru sta­tü­sün­de ça­lı­şan­la­rın ise ça­lış­tık­la­rı ku­rum­lar­da mec­bu­ri hiz­met­le­ri­ni yap­ma­la­rı­na mü­sa­ade edi­lir.

Bun­lar, atan­dık­la­rı ku­rum­la­rın­da, ha­li­ha­zır­da ka­mu ku­rum­la­rın­da gö­rev ya­pan­lar ise bu ku­rum­la­rın­da yurt için­de ve­ya yurt dı­şın­da gör­müş ol­duk­la­rı öğ­re­nim sü­re­le­ri­ne iliş­kin ola­rak ge­nel hü­küm­ler çer­çe­ve­sin­de be­lir­le­nen mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­ler ve il­gi­li­ler adı­na öğ­re­nim­le­ri ne­de­niy­le çı­ka­rıl­mış olan borç tu­tar­la­rı­nın ta­ki­bin­den vaz­ge­çi­le­rek tah­si­lat iş­le­mi­ne son ve­ri­lir. Bun­la­rın da­ha ön­ce öde­miş ol­duk­la­rı tu­tar­la­rın bu­lun­ma­sı ha­lin­de, bu meb­la­ğa isa­bet eden sü­re­ler il­gi­li­le­rin mec­bu­ri hiz­met sü­re­le­rin­den in­di­ri­lir. An­cak, üni­ver­si­te­ye ve­ya baş­ka bir ka­mu ku­ru­mu­na dön­mek is­te­me­yen­ler­den mec­bu­ri hiz­met kar­şı­lı­ğı ola­rak, hiz­met­le­ri kar­şı­lı­ğın­da al­dık­la­rı yurt içi ma­aş­lar ta­lep edi­le­mez. Bu ma­aş­lar ha­ri­cin­de eği­tim­le­ri için ya­pı­lan di­ğer öde­me­ler ta­lep edi­lir.

Bi­rin­ci fık­ra­nın (a), (b) ve­ya (c) bent­le­rin­de sa­yı­lan du­rum­la­rın ger­çek­leş­me­si­ne rağ­men, ge­çi­ci 47 nci mad­de uya­rın­ca öğ­re­nim hak­kı ta­nı­nan­lar­dan ata­ma­sı ya­pıl­mış olan­lar ile kad­ro­la­rıy­la ili­şik­le­ri ke­sil­me­yen­ler­den hak­la­rın­da borç ta­ki­bi ya­pı­lan­lar kad­ro­la­rın­da bı­ra­kı­lır; bun­lar hak­kın­da da yu­ka­rı­da­ki fık­ra hük­mü uy­gu­la­nır. Bun­la­rın yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da ça­lış­mış ol­duk­la­rı sü­re­ler mec­bu­ri hiz­met­le­rin­den in­di­ri­lir.

Bu mad­de kap­sa­mı­na gi­ren­ler­den öğ­re­tim ele­ma­nı kad­ro­su­na ata­nan­lar­dan tek­rar mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lü­ğü ön­gö­rü­len bir gö­rev­len­dir­me ya­pıl­mış ve­ya ya­pı­la­cak­la­rın, söz ko­nu­su gö­rev­len­dir­me çer­çe­ve­sin­de li­san­süs­tü eği­tim-öğ­re­tim­le­ri­ni ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de ta­mam­la­mış ol­ma­la­rı ve­ya ta­mam­la­ma­la­rı ha­lin­de, bu gö­rev­de ça­lış­mış ol­duk­la­rı sü­re­ler ilk gö­rev­len­dir­me­ye iliş­kin mec­bu­ri hiz­met­le­rin­den in­di­ri­lir ve ikin­ci gö­rev­len­dir­me­ye iliş­kin mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lü­ğü de­vam eder; ba­şa­rı­sız ol­ma­la­rı ha­lin­de ise bu gö­rev­len­dir­me­den kay­nak­la­nan mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lük sü­re­le­ri ön­ce­ki mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lük sü­re­le­ri­ne ila­ve edi­lir.

Yu­ka­rı­da be­lir­ti­len hü­küm­ler çer­çe­ve­sin­de öğ­re­tim ele­ma­nı ve­ya me­mur kad­ro­la­rı­na atan­dık­tan son­ra yü­küm­lü bu­lun­duk­la­rı mec­bu­ri hiz­me­ti bi­tir­me­den gö­rev­le­rin­den ay­rı­lan ve­ya bir ce­za se­be­biy­le gö­re­vi­ne son ve­ri­len­ler ile bu mad­de kap­sa­mı­na gir­di­ği hal­de mü­ra­ca­at et­me­me­le­ri ve­ya Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 48 in­ci mad­de­sin­de be­lir­ti­len ge­nel şart­la­rı ta­şı­ma­dık­la­rı için ata­na­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le mec­bu­ri hiz­met yü­küm­lü­lü­ğü­nü ye­ri­ne ge­tir­me­yen­le­rin yü­küm­lü tu­tu­la­cak­la­rı tu­tar, im­za­la­dık­la­rı yük­len­me se­ne­di ile mu­te­ber im­za­lı mü­te­sel­sil ke­fa­let se­ne­di hü­küm­le­ri dik­ka­te alın­mak­sı­zın ve il­gi­li­le­re öde­me yap­ma so­nu­cu do­ğur­mak­sı­zın, ken­di­le­ri­ne dö­viz ola­rak ya­pıl­mış olan her tür­lü mas­raf­lar için;

a) Bun­lar­dan 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun ek 34 ün­cü mad­de­si­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği 5/8/1996 ta­ri­hin­den son­ra yük­len­me se­ne­di ile mu­te­ber im­za­lı mü­te­sel­sil ke­fa­let se­ne­di alı­nan­lar hak­kın­da, anı­lan mad­de­nin ikin­ci fık­ra­sı hü­küm­le­ri­ne gö­re bu Ka­nu­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­den ön­ce­ki sü­re­ler için fa­iz uy­gu­lan­mak­sı­zın he­sap­la­ma ya­pı­lır.

b) 5/8/1996 ta­ri­hin­den ön­ce yük­len­me se­ne­di ile mu­te­ber im­za­lı mü­te­sel­sil ke­fa­let se­ne­di alı­nan­lar hak­kın­da, il­gi­li adı­na fii­len öde­me­nin ya­pıl­dı­ğı ta­rih­te­ki T.C. Mer­kez Ban­ka­sın­ca tes­pit ve ilân edi­len efek­tif sa­tış ku­ru üze­rin­den Türk Li­ra­sı­na çev­ri­le­rek bu­lu­na­cak tu­tar ile bu tu­ta­ra sarf ta­ri­hin­den bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­ri­he ka­dar ge­çen sü­re için 1/1/2006 ta­ri­hin­den ge­çer­li ol­mak üze­re tes­pit ve ilân edi­len ka­nunî fa­iz iş­le­ti­le­rek he­sap­la­ma ya­pı­lır. An­cak, bu hü­küm­le­re gö­re he­sap­la­ma ya­pıl­ma­sı so­nu­cun­da borç­lu­nun aley­hi­ne bir du­rum or­ta­ya çık­ma­sı ha­lin­de (a) ben­di  hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

He­sap­la­nan borç mik­ta­rı, il­gi­li­nin du­ru­mu ve ödet­ti­ri­le­cek meb­lağ dik­ka­te alı­na­rak azamî beş yı­la ka­dar tak­sit­len­di­ri­le­bi­lir. Bun­la­rın da­ha ön­ce öde­miş ol­duk­la­rı tu­tar ile mec­bu­ri hiz­met­le­rin­de de­ğer­len­di­ri­len sü­re­le­re isa­bet eden tu­tar, anı­lan mad­de uya­rın­ca be­lir­le­ne­cek tu­tar­dan dü­şü­lür."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 53 üze­rin­de, Ana­va­tan Gru­bu adı­na Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Abu­şoğ­lu; bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; üze­rin­de tar­tış­tı­ğı­mız ta­sa­rı, bi­li­yor­su­nuz, ba­zı mad­de­le­ri iti­ba­riy­le Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­dan ge­ri gön­de­ri­len bir­ta­kım mad­de­ler içe­ri­yor. Bu 53 ün­cü mad­de­nin kap­sa­mı içe­ri­sin­de yer alan ki­şi­ler, dev­let adı­na ve­ya üni­ver­si­te­ler adı­na yurt dı­şı­na gön­de­ri­lip de ba­şa­rı­sız­lık­la­rı ne­de­niy­le yurt içe­ri­si­ne dön­me­miş ve­ya bir kıs­mı ba­şa­rı­lı ol­duk­la­rı hal­de dön­me­miş bir­ta­kım ki­şi­le­ri, bir­ta­kım ye­ni du­rum­la­rıy­la dev­let me­mu­ru ol­ma­yan, es­ki du­rum­la­rı iti­ba­riy­le dev­let me­mu­ru olup da gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len ve her bi­ri bir­bi­ri­ne ben­ze­me­yen çok fark­lı sta­tü­de­ki ki­şi­le­ri kap­sı­yor.

Ben, bu ta­sa­rı gö­rü­şü­lür­ken, da­ha ön­ce­ki ko­nuş­mam­da, bun­lar­la il­gi­li, bun­la­rın ni­çin bu tür bir mağ­du­ri­ye­te uğ­ra­dı­ğı­nı ifa­de et­miş­tim.

Ar­ka­daş­lar gü­rül­tü­ye de­vam ede­cek olur­lar­sa, 10 da­ki­ka­mın  ta­ma­mı­nı kul­la­na­ca­ğım; eğer gü­rül­tü­ye de­vam et­mez­ler­se, me­ra­mı­mı kı­sa­ca an­la­tıp, sü­re­yi dol­dur­ma­dan…

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım; ba­kı­nız, mil­let­ve­kil­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın gi­de­cek­le­ri yer­ler var, ça­lış­ma­lar var. Onun için, bir an ön­ce ta­mam­la­ya­lım ko­nuş­ma­la­rı. On­dan son­ra, oy­la­ma­lar ya­pa­ca­ğız, açı­koy­la­ma­lar. Lüt­fen, üç beş da­ki­ka sa­bır­lı ola­lım.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) – Bu mad­de kap­sa­mı­na gi­ren üni­ver­si­te asis­tan­la­rı, YÖK ta­ra­fın­dan ya­pı­lan mer­kezî bir sı­nav­la, tüm Tür­ki­ye ge­ne­lin­de, Tür­ki­ye’de­ki is­te­yen her­ke­sin mü­ra­ca­at et­me­si­ne imkân sağ­la­ya­cak şe­kil­de, YÖK ta­ra­fın­dan ya­pı­lan bir sı­nav­la, çe­şit­li üni­ver­si­te­ler adı­na asis­tan ola­rak alın­mış­lar ve kad­ro­la­ra atan­mış­lar ve da­ha son­ra, bun­lar, kad­ro­la­rı­na atan­dık­tan son­ra da yurt dı­şı­na gön­de­ril­miş­ler. Yak­la­şık iki se­ne bo­yun­ca, bun­la­ra, dev­let, hem okul pa­ra­la­rı­nı hem ki­tap pa­ra­la­rı­nı hem ora­da­ki burs­la­rı­nı öde­mek üze­re, çok ciddî mas­raf­lar­da bu­lun­muş; ama, iki yıl son­ra, dö­ne­min YÖK Baş­ka­nı Sa­yın Ke­mal Gü­rüz, yurt dı­şı­na, Ame­ri­ka’ya gi­de­rek, ora­da gü­ya bir in­ce­le­me ge­zi­sin­de bu öğ­ren­ci­le­rin Tür­ki­ye aley­hi­ne za­rar­lı ve yı­kı­cı fa­ali­yet­ler­de bu­lun­du­ğu­nun far­kı­na var­mış ve Tür­ki­ye’ye dön­dük­ten son­ra… Bu, şu­na çok iyi bir ör­nek; dev­let gü­cü­nü eli­ne ge­çi­ren­le­rin, yet­ki­yi eli­ne ge­çi­ren­le­rin bu yet­ki­yi na­sıl kö­tü­ye kul­lan­mak is­te­dik­le­ri za­man ön­le­ri­nin açık ol­du­ğu­nu gös­ter­me­si açı­sın­dan çok açık bir ör­nek teş­kil edi­yor. Onun için, bu­ra­da ya­sa ya­pı­lır­ken, ya­sa­lar üze­rin­de, ta­sa­rı­lar üze­rin­de ko­nu­şu­lur­ken ucu açık yet­ki­nin ve­ril­me­me­si ko­nu­sun­da Yü­ce He­ye­tin dik­ka­ti­ni çek­mek is­ti­yo­rum. Sa­yın YÖK Baş­ka­nı yurt dı­şın­dan dön­dük­ten son­ra üni­ver­si­te­le­re bi­rer ya­zı ya­zı­yor; fa­lan­ca fa­lan­ca öğ­ren­ci­ler -isim be­lir­te­rek- Tür­ki­ye aley­hi­ne yı­kı­cı fa­ali­yet­ler­de bu­lu­nu­yor ve bun­la­rın der­hal öğ­re­nim­le­ri­ni ya­rı­da ke­se­rek Tür­ki­ye’ye dön­me­le­ri­nin sağ­lan­ma­sı... El­de hiç­bir bel­ge yok, hiç­bir mah­ke­me ka­ra­rı yok, hiç­bir mü­fet­tiş ra­po­ru yok, hiç­bir so­ruş­tur­ma yok. O za­man ida­re­ci­yim ben; rek­tör yar­dım­cı­sı ola­rak, özel­lik­le bu yurt dı­şı­na gi­den öğ­ren­ci­le­rin iş­lem­le­riy­le il­gi­le­ni­yo­rum, so­rum­lu­lu­ğu ben­de. Or­ta­da apa­çık bir hak­sız­lık var. Bir kıs­mı yük­sek­li­sans­la­rı­nı bi­tir­me­ye üç dört ay kal­mış, bir kıs­mı yük­sek­li­san­sı­nı bi­tir­miş dok­to­ra­ya baş­la­mış, not or­ta­la­ma­la­rı iti­ba­riy­le ol­duk­ça ba­şa­rı­lı. Bun­la­rı gö­rev­le­ri­nin ba­şı­na dön­me­ye ge­ri ça­ğır­mak nok­ta­sın­da hem in­sanî ola­rak hem vic­danî ola­rak hem de Tür­ki­ye’nin o gü­ne ka­dar yap­tı­ğı mas­raf­la­rı dik­ka­te ala­rak böy­le bir çağ­rı­yı yap­mak içim­den gel­me­di ya­hut en azın­dan yö­ne­tim ku­ru­lun­da bu ko­nu gö­rü­şü­lür­ken iti­raz et­tim; en azın­dan YÖK Baş­ka­nı bu ko­nuy­la il­gi­li bi­ze ya­zı­lı bir ya­zı gön­der­sin, ya­zı­lı bir ifa­de gön­der­sin... Sa­de­ce söz­lü ifa­de.

Ya­zı­lı ifa­de, fa­lan­ca fa­lan­ca ki­şi­le­rin gö­rev­le­ri­ne ge­ri çağ­rıl­ma­la­rı. Ge­rek­çe?.. Hiç­bir ge­rek­çe yok; hiç­bir so­ruş­tur­ma ra­po­ru yok, hiç­bir mah­ke­me ka­ra­rı yok, hiç­bir mü­fet­tiş ra­po­ru yok. Bu öğ­ren­ci­ler bu şe­kil­de Tür­ki­ye’ye çağ­rıl­dı­lar. Bir kıs­mı taz­mi­nat öde­mek nok­ta­sın­da­ki at­tık­la­rı im­za­nın ağır­lı­ğın­dan çe­ki­ne­rek gö­rev­le­ri­ni ya­rı­da bı­ra­kıp Tür­ki­ye’ye dön­dü­ler, bir kıs­mı bu çağ­rı­ya uy­ma­yıp yurt dı­şın­da öğ­re­nim­le­ri­ne de­vam et­ti­ler. Dön­me­yen­le­rin me­mu­ri­yet­le­ri­ne son ve­ril­di. Bun­la­rı ni­ye an­la­tı­yo­rum; Cum­hur­baş­ka­nı­nın çün­kü ia­de ge­rek­çe­sin­de bir­ta­kım ifa­de­ler var, bun­lar, sı­nav­sız tek­rar me­mu­ri­ye­te alı­na­maz­lar fa­lan nok­ta­sın­da. Bun­lar, za­ten, me­mu­ri­ye­te gi­rer­ken bel­li sı­nav­lar­dan, mer­kezî bir sı­nav­dan geç­miş­ler. O ba­kım­dan, bu öğ­ren­ci­le­re ya­pı­lan... Dev­le­tin, ka­mu­nun ve ka­mu­yu tem­sil eden ki­şi­le­rin ve oto­ri­te­nin yap­tı­ğı açık bir hak­sız­lık so­nu­cu bu mağ­du­ri­yet­ler or­ta­ya çık­mış. Do­la­yı­sıy­la, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­sin­de­ki hu­sus­la­rı dik­ka­te al­mak bu mağ­du­ri­yet­le­rin de­va­mı­na yol aç­mak­ta­dır.

Ben, gö­nül ra­hat­lı­ğı içe­ri­sin­de, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ile­ri­ye sür­dü­ğü ge­rek­çe­le­re uy­ma­dan, bu ta­sa­rı­yı, bu mad­de­yi ye­ni­den ka­bul et­mek yö­nün­de içim ra­hat ve bu nok­ta­da da bu mad­de­ye leh­te oy ve­re­ce­ği­mi ifa­de et­mek üze­re hu­zur­la­rı­nı­za çık­tım; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Tay­yar Al­tı­ku­laç; bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz 5 da­ki­ka Sa­yın Al­tı­ku­laç.

TAY­YAR AL­TI­KU­LAÇ (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ana­ya­sal yet­ki­si­ni kul­la­na­rak Mec­li­si­miz­de bir ke­re da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ia­de et­ti­ği bir ya­sa ta­sa­rı­sı­nın mad­de­le­ri üze­rin­de mü­za­ke­re edi­yo­ruz. Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın, ta­biî ki, ana­ya­sal hak ve gö­re­vi ola­rak bu­nu ia­de onun için ne ka­dar bir hak­sa, bu ta­sa­rı üze­rin­de Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­nın ia­de ge­rek­çe­le­ri­ni de­ğer­len­dir­mek, ona ka­tıl­mak ya da ka­tıl­ma­mak Yü­ce Mec­lis için ve he­pi­miz için en ta­biî bir hak.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu öğ­ren­ci­le­rin yurt dı­şın­da, Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu ve­ya ka­mu ku­ru­luş­la­rı ta­ra­fın­dan yurt dı­şı­na gön­de­ri­len öğ­ren­ci­le­rin, ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı­la­rın da ifa­de et­ti­ği gi­bi, çok de­ği­şik, çok fark­lı du­rum­la­rı var. Yük­se­köğ­re­tim Ku­ru­lu­nun bun­la­rı ge­ri çek­me ge­rek­çe­le­ri­nin, ne ya­zık ki, hiç­bir ya­sal da­ya­na­ğı da yok.

As­lın­da yap­tı­ğı­mız iş, bu öğ­ren­ci­ler için bir af ya­sa­sı çı­kar­mak de­ğil, bir ih­ka­kı hak ola­yı­dır. Ya­ni, hak­sız­lı­ğa uğ­ra­mış bir genç­li­ğin hak­la­rı­nın ken­di­le­ri­ne ia­de­si­dir; ama, ne ya­zık ki, bu­na biz bir af ya­sa­sı de­mek du­ru­mun­da­yız.

Bu ya­say­la biz ne­yi sağ­la­mış olu­yo­ruz; çok ağır borç yü­kü al­tı­na gir­miş, öde­ne­mez ra­kam­lar­la fa­iz bor­cu al­tı­na gir­miş ai­le­le­ri, genç­le­ri bu sı­kın­tı­dan kur­ta­rı­yo­ruz, bir.

İkin­ci­si; dev­le­ti, tah­sil et­me­si çok imkânsız ha­le gel­miş, ne­re­dey­se imkânsız ha­le gel­miş bir ala­ca­ğı­nı tah­sil et­me imkânı­na ka­vuş­tu­ru­yo­ruz.

Bir di­ğer önem­li nok­ta da, yurt dı­şın­da eği­tim yap­mış, yük­sek­li­sans yap­mış, dok­to­ra yap­mış, dil öğ­ren­miş bu genç­ler­den ül­ke­mi­zin ya­rar­lan­ma­sı, yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rı­mı­zın ya­rar­lan­ma­sı imkânı­nı bu ya­say­la ge­tir­miş olu­yo­ruz. Bu iti­bar­la, içi­mi­ze si­ne si­ne bir af ya­sa­sı ya da ih­ka­kı hak ya­sa­sı­nı Mec­li­si­miz­de ka­bul et­miş ola­ca­ğız.

Ben, şah­sen, bu ya­sa le­hin­de oy kul­la­na­ca­ğı­mı bil­di­ri­yor; bu genç­le­re, ül­ke­mi­ze, ma­li­ye­mi­ze, dev­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı di­le­ğiy­le Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 53’ü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­çi­ci mad­de 54’ü oku­tu­yo­rum:

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 54- Bu Ka­nun uya­rın­ca mec­bu­ri hiz­met kar­şı­lı­ğı yurt dı­şı­na gön­de­ri­len­ler­den, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce, bor­cu­nun ta­ma­mı­nı öde­me­den ve­ya mec­bu­ri hiz­me­ti­ni ta­mam­la­ma­dan ve­fat eden­le­rin borç yü­küm­lü­lük­le­ri or­ta­dan kal­kar. Bu­na bağ­lı ola­rak, borç­lu­nun ken­di­si, mi­ras­çı­la­rı ve ke­fil­le­ri hak­kın­da­ki her tür­lü borç yü­küm­lü­lük­le­ri or­ta­dan kal­dı­rı­lır ve her tür­lü borç ta­ki­bi iş­lem­le­ri­ne son ve­ri­lir."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 54’ü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 2 nci mad­dey­le il­gi­li ola­rak bir açı­koy­la­ma ta­le­bi var­dır.

Açı­koy­la­ma ta­le­bin­de bu­lu­nan sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin isim­le­ri­ni oku­yup, Ge­nel Ku­rul­da olup ol­ma­dık­la­rı­nı ara­ya­ca­ğım:

Sa­yın Sa­dul­lah Er­gin?..

Be­kir Boz­dağ?..

Zül­fü De­mir­bağ?..

Mah­mut Kap­lan?..

Ala­et­tin Gü­ven?..

Nus­ret Bay­rak­tar?..

Mu­har­rem Kars­lı?..

İb­ra­him Köş­de­re?..

Fah­ri Kes­kin?..

Mu­har­rem Toz­çö­ken?..

İl­yas Ars­lan?..

Tev­hit Ka­ra­ka­ya?..

Meh­met Çi­çek?..

Ala­at­tin Bü­yük­ka­ya?..

Eyüp Ayar?..

Mu­har­rem Can­dan?..

Ali Öğü­ten?..

Os­man As­lan?..

Öner Er­genç?..

Fik­ret Ba­daz­lı?..

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, açı­koy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açı­koy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için 3 da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re için­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni; bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len 3 da­ki­ka­lık sü­re için­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne oy­la­ma için ön­gö­rü­len 3 da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir oy­la­ma da­ha var­dır; lüt­fen, Ge­nel Ku­rul­dan ay­rıl­ma­yı­nız.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 8.6.2006 ta­rih­li ve 5518 sa­yı­lı Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nu­nun 2 nci mad­de­si­nin açık oy­la­ma so­nu­cu:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı     : 386

Ka­bul                           : 385

Çe­kim­ser                     :      1(x)

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ka­nu­nun ba­zı mad­de­le­ri af içer­di­ğin­den, tü­mü­nün oy­la­ma­sı­nı açık oy­la­ma şek­lin­de ya­pa­ca­ğız.

Açık oy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için 3 da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, 8.6.2006 ta­rih­li ve 5518 sa­yı­lı Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca bir da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin tü­mü üze­rin­de ya­pı­lan açı­koy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı    :    398

Ka­bul                         :    398(x)

Böy­le­ce, ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır; öğ­ren­ci­le­ri­miz için, ya­kın­la­rı için ve mil­le­ti­miz için ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di ara ve­re­ce­ğiz; ama, ara ver­dik­ten son­ra tek­rar iki ka­nun üze­rin­de­ki gö­rüş­me­le­ri­miz de­vam ede­cek­tir.

Sa­at 21.05’te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me ara ve­ri­yo­rum.

 

Ka­pan­ma Sa­ati: 20.03

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.14

BAŞ­KAN: Baş­kan­ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 122 nci Bir­le­şi­mi­nin Üçün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

Ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni gö­rüş­me­ye de­vam ede­ce­ğiz.

10 un­cu sı­ra­ya alı­nan, Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

11.- Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1220) (S. Sa­yı­sı: 1217) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hü­kü­met?.. Ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1217 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de -bir ko­nuş­ma­cı- Ana­va­tan Gru­bu adı­na Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Sü­ley­man Sa­rı­baş; bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (Ma­lat­ya) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 1217 sı­ra sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Ay­rı­ca, te­le­viz­yon­la­rı ba­şın­da bu önem­li ka­nu­nun çık­ma­sı­nı bek­le­yen mes­lek­taş­la­rı­mı­za, hâkim ar­ka­daş­la­rı­mı­za ve yar­gı men­sup­la­rı­mı­za da say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği is­tis­naî bir mes­lek­tir, hem is­tis­na bir mes­lek hem de müs­tes­na bir mes­lek­tir; ya­ni, hâkim­le­ri­mi­zi ve sav­cı­la­rı­mı­zı dev­let me­mu­ru ka­te­go­ri­sin­den ay­rı tut­ma­mız la­zım, yap­tık­la­rı gö­rev iti­ba­riy­le, top­lum­da­ki say­gın­lık­la­rı iti­ba­riy­le. Ka­rar ver­me er­ki­ni; ya­ni, ada­let da­ğıt­ma, hak da­ğıt­ma er­ki­ni elin­de bu­lun­du­ran bu kut­lu mes­le­ğin men­sup­la­rı­nın, ha­ki­ka­ten, eko­no­mik ve sos­yal ha­yat­la­rı­nın çok zor ol­du­ğu­nu…

Sa­lih Bey, sen, ta­biî, bu­nu ge­tir­me­yi faz­la dü­şün­mü­yor­dun; ama, zan­ne­di­yo­rum, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ile bi­zim ıs­ra­rı­mız­la…

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) – Ala­ka­sı yok Sa­yın Baş­kan.

SA­LİH KA­PU­SUZ (An­ka­ra) – Biz ge­tir­dik…

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) – Siz ge­tir­di­niz de, eki­me kal­ma ih­ti­ma­li var­dı da, onun için gü­lü­yor­sun.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – AK Par­ti ge­tir­mez­se ol­maz.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) – Biz bu­nun gel­miş ol­ma­sı­na, gö­rü­şül­müş ol­ma­sı­na, ger­çek­ten… Siz de ge­tir­miş ol­sa­nız, bü­tün si­yasî par­ti grup­la­rı­mı­zın des­te­ği var; çün­kü…

İR­FAN GÜN­DÜZ (İs­tan­bul) – Biz ge­tir­dik.

                         

(x) 1217 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

SÜ­LEY­MAN SA­RI­BAŞ (De­vam­la) – Ha­yır, ben Sa­lih Bey gül­dü­ğü için söy­lü­yo­rum. Gü­lüş se­be­bi­ni izah ede­cek­sin o za­man çı­kıp bu­ra­ya.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, ha­ki­ka­ten, şa­ka bir ta­ra­fa, hâkim­le­ri­miz ve sav­cı­la­rı­mız ha­ki­ka­ten zor şart­lar­da ya­şı­yor­lar. Şim­di, bu mes­lek öy­le bir mes­lek ki, ço­ğu eşi­miz, dos­tu­muz, ar­ka­da­şı­mız, mes­lek­ta­şı­mız; pa­ra­sı bit­se kim­se­den pa­ra is­te­ye­mez, borç ala­maz -ken­di ka­nun­la­rın­da za­ten var, Sa­yın Ba­kan da bi­lir- borç­la­na­maz; mut­la­ka, bu­lun­du­ğu yer­de, ce­bin­de, ken­di kıt ka­na­at ge­çi­miy­le, kıt ka­na­at al­dı­ğı üc­ret­le ge­çin­mek mec­bu­ri­ye­tin­de. He­le he­le, mes­le­ğe ilk baş­la­dık­la­rın­da, Ana­do­lu’nun en üc­ra kö­şe­le­rin­de, kuş geç­mez, ker­van geç­mez yer­ler­de ke­şif­ler ya­pan, ka­das­tro ça­lış­ma­la­rı ya­pan, suç iş­le­ye­ne ce­za mü­ey­yi­de­le­ri ko­yan ve top­lu­mun hu­zur ve ba­rı­şı için ada­let da­ğı­tan bu in­san­la­rı, bu Mec­li­sin, Tür­ki­ye’nin, Tür­ki­ye Dev­le­ti­nin, bu bü­yük dev­le­tin, mut­la­ka, hak et­tik­le­ri sta­tü­ye, hak et­tik­le­ri sos­yal ve eko­no­mik ha­ya­ta ka­vuş­tur­ma­la­rı ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu ta­sa­rı­yı ha­zır­la­yan Ba­kan­lı­ğı­mı­za, bu ta­sa­rı­nın ha­zır­lan­ma­sı­na ta­li­mat ve­ren Sa­yın Baş­ba­ka­na, bu ta­sa­rı­nın ha­zır­lan­ma­sı­na kat­kı sağ­la­yan Sa­yın Ba­ka­na çok te­şek­kür edi­yo­rum. Ha­ki­ka­ten, yıl­lar­dır… Son dö­nem­de, zan­ne­di­yo­rum, Sey­fi Bey bir zam yap­mış­tı, Sey­fi Ok­tay Be­yin ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de bir iyi­leş­tir­me ge­ti­ril­miş­ti. On­dan bu­gü­ne, pa­ra­nın sa­tın al­ma gü­cün­de­ki ka­yıp­lar, pa­ra­nın de­ğer kay­bı kar­şı­sın­da, hâkim ve sav­cı­la­rı­mız, ha­ki­ka­ten, eko­no­mik yön­den çok zor du­rum­da idi­ler.

Şim­di, üç erk­ten, üç te­mel erk­ten bi­ri­ni kul­la­nı­yor­lar. Yar­gı­tay­da, bi­li­yor­su­nuz, ar­ka­daş­lar, 32 da­ire­miz var, se­ne­de 500 000 dos­ya. Ya­ni, bu de­mek­tir ki, he­men he­men, her da­ire­miz, gün­de yüz­de 100’e ya­kın dos­ya­yı -ki, bun­lar ha­ki­ka­ten önem­li dos­ya­lar- ka­ra­ra bağ­lı­yor­lar. Bun­la­rın için­de çe­te­ler var, bun­la­rın için­de ban­ka hor­tum­la­yan­lar var, bun­la­rın için­de maf­ya­lar var. Bu ka­dar ağır dos­ya­la­ra ka­rar ve­ren in­san­la­rı­mı­zın, sos­yal yön­den de, eko­no­mik yön­den de çok ra­hat, çok dik ol­ma­la­rı la­zım. Onun için, bu ta­sa­rı önem­li bir ta­sa­rı­dır. Bu ta­sa­rıy­la, in­şal­lah, ar­zu edi­len nok­ta­ya gel­miş olur­lar.

An­cak, ta­sa­rı­nın içe­ri­ği­ne bak­tı­ğı­mız za­man, ta­sa­rı­nın içe­ri­ğin­de eleş­ti­re­ce­ği­miz yön­ler de var. Ben, açık söy­lü­yo­rum, bu­ra­da­ki hi­ye­rar­şik dü­ze­ne çok ka­tıl­dı­ğı­mı söy­le­ye­mem Sa­yın Ba­ka­nım. Ya­ni, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­si ile Yar­gı­tay üye­le­ri­nin sı­nıf­sal bir ayı­rım­la­rı yok. Ya­ni, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri­miz de Yar­gı­tay üye­le­ri­miz­le ay­nı sta­tü­de ol­ma­sı­na rağ­men… Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri­mi­ze ne­den çok ve­ril­di de­mi­yo­rum; ama, Yar­gı­tay üye­le­ri­mi­zin de o nok­ta­ya çe­kil­me­si la­zım; ya­ni, ne di­yor ta­sa­rı­nın 103 ün­cü mad­de­yi de­ğiş­ti­ren 2 nci mad­de­sin­de: “Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı, Yar­gı­tay Baş­ka­nı, Da­nış­tay Baş­ka­nı, Uyuş­maz­lık Mah­ke­me­si Baş­ka­nı, Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­sı ve Da­nış­tay Baş­sav­cı­sı­na yüz­de 100…” Doğ­ru, bun­lar en üst yar­gı gö­rev­le­ri, yüz­de 100; ama, he­men bir al­tın­da; Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­kan­ve­ki­li, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay Bi­rin­ci Baş­kan­ve­kil­le­ri, Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı Ve­kil­le­ri, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay Da­ire Baş­kan­la­rı ile Ada­let Ba­kan­lı­ğı müs­te­şar­la­rı he­men 86’ya dü­şü­yor, 14 pu­an; bu çok faz­la bir fark. Bu­nun, en azın­dan 96 ol­ma­sı la­zım. Bu­nu 96 yap­ma­mız la­zım. Yar­gı­tay üye­le­ri­mi­zi de en azın­dan 94 ile, ya­ni, çok cüzî bir fark­la ara­ya koy­ma­mız la­zım; çün­kü, ne ya­pı­yo­ruz: Biz, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri­mi­ze 86 ve­ri­yo­ruz, Yar­gı­tay üye­le­ri­mi­ze 83 ve­ri­yo­ruz. İlk ge­len tas­lak­ta 84 idi, son­ra­dan bu­nun 1 pu­an dü­şü­rül­dü­ğü­nü gör­dük. Bu dü­şü­rül­me­me­liy­di ve biz, bu ko­nu­da, bir öner­ge ve­re­ce­ğiz. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı ve Yar­gı­tay Baş­ka­nı, ya­ni yük­sek yar­gı­nın baş­kan­la­rı yüz­de 100 alır­ken, he­men bir alt sı­nıf­ta, (b) şık­kın­da sa­yı­lan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın 96, Yar­gı­tay üye­le­ri­mi­zin ve Da­nış­tay üye­le­ri­mi­zin de 94’e çı­kar­tıl­ma­sı la­zım; çün­kü, bu­nun­la ge­ti­ri­len bir­ta­kım hak­la­rın, za­ten Sos­yal Gü­ven­lik Ya­sa­sıy­la da, bir­ta­kım ka­yıp­la­rı ola­cak; do­la­yı­sıy­la, bu­nun, bir öner­gey­le dü­zel­til­me­si la­zım.

Adlî yar­gı­da gö­rev ya­pan, bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış, ya­ni, bi­rin­ci sı­nıf­ta al­tı yı­lı­nı dol­dur­muş, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­li­ği­ne se­çil­me hak­kı ka­zan­mış olan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da 79’da ol­ma­sı, o da ka­bul edi­le­bi­lir bir du­rum de­ğil; çün­kü, eğer kad­ro ol­sa, bu ar­ka­daş­la­rı­mız da se­çil­me ye­ter­li­li­ği­ne sa­hip­ler ve se­çil­se­ler­di, bun­la­rın da bel­ki 94’le­re, 96’la­ra gel­me ih­ti­mal­le­ri var­ken, bun­la­rı 79’da bı­rak­ma­nın da ada­let­le bağ­da­şan bir ta­ra­fı ol­ma­dı­ğı ka­na­atin­de­yim. Bun­la­rı, ken­di ara­la­rın­da 2’şer pu­an sil­si­ley­le fark­lı­laş­tı­ra­rak da­ha uyum­lu ha­le ge­tir­miş olu­ruz di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Ta­biî, de­ni­le­bi­lir ki, di­ğer dev­let me­mur­la­rı­mız da bu ül­ke­de ha­ki­ka­ten zor şart­lar­da ya­şı­yor­lar, al­dık­la­rı üc­ret­ler, ha­ki­ka­ten on­la­rın da ya­şa­ma­sı­na, ra­hat ha­yat ya­şa­ma­sı­na ve­ya­hut da ge­çim­le­ri­ni sağ­la­ma­sı­na zor­la­nı­yor­lar; an­cak, on­la­rın da mut­la­ka iyi­leş­ti­ril­me­si la­zım. Büt­çe Ka­nu­nun­da da söy­le­dik, on­dan son­ra­ki bu tür dü­zen­le­me­ler­de de hep söy­lü­yo­ruz; bu dü­zen­le­me­le­rin bir sis­te­ma­tik içe­ri­sin­de, ya­ni, üc­ret ar­tış­la­rı­nın bir sis­te­ma­tik içe­ri­sin­de bü­tün ka­mu gö­re­vi ya­pan in­san­la­rı­mı­zı da kap­sa­ya­cak şe­kil­de ya­pıl­ma­sı la­zım.

Sa­yın Ba­ka­nım, bi­lir­si­niz ki, yıl­ba­şın­da biz ka­mu me­mur­la­rı­na yüz­de 2,5 zam yap­tık, iş­te, tem­muz ayın­da da bir yüz­de 2,5 ya­pa­ca­ğız; ama, son bir ay­da pa­ra­mı­zın eko­no­mik alım gü­cü­nün yüz­de 30’lar ora­nın­da de­ğer kay­bet­ti­ği­ni gö­rün­ce, yüz­de 2,5 zam­la­rı, ar­tık, me­mu­ra ve­ril­miş bir zam ola­rak te­laf­fuz et­mek doğ­ru bir şey de­ğil. O iyi­leş­tir­me­nin de bir an ön­ce gel­me­si la­zım.

An­cak, di­ğer me­mur ve ka­mu gö­rev­li­le­ri­mi­zin, hâkim­le­ri­mi­ze, yar­gı men­sup­la­rı­mı­za ya­pı­lan bu iyi­leş­tir­me­yi hiç kıs­kan­ma­ma­la­rı la­zım; çün­kü, ha­ki­ka­ten, yar­gı men­su­bu ol­mak, hak da­ğıt­mak, ada­let da­ğıt­mak, ay­rı bir, müs­tes­na bir mes­lek. O mes­le­ği, me­mur­luk mes­le­ğin­den ayır­ma­mız la­zım. Za­ten onun için­dir ki, hâkim­le­ri­miz ve sav­cı­la­rı­mız 657 sa­yı­lı Ya­sa­ya ta­bi de­ğil, ken­di­le­ri­ne ait özel ya­sa­la­rı, özel sta­tü­le­ri var­dır; çün­kü, yap­tık­la­rı iş özel­dir, yap­tık­la­rı hiz­met sta­tü­sü özel bir sta­tü­dür.

Bu ba­kım­dan, bu ya­sa­yı so­nu­na ka­dar des­tek­le­di­ği­mi­zi, açık ola­rak des­tek­le­di­ği­mi­zi ifa­de edi­yo­rum; an­cak, üc­ret sis­te­ma­ti­ği içe­ri­sin­de bu bir den­ge­siz­lik gö­rü­yo­rum; onun dü­zel­til­me­si­ni, ona kat­kı sağ­lan­ma­sı­nı, en azın­dan, yüz­de 100’den baş­la­ya­rak 2’şer pu­an­lık bir düş­mey­le ne­ti­ce­ye ka­vuş­tu­rul­ma­sı­nı… Yar­gı ara­sın­da, he­le he­le, yük­sek yar­gı üye­le­ri ara­sın­da bir far­kın, çok faz­la far­kın ora­da tar­tış­ma ko­nu­su ya­ra­ta­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Zi­ra, en bü­yük iti­raz o ta­biî; Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri ile Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­le­ri­mi­zin, san­ki, fark­lı sı­nıf­lar­dan­mış gi­bi ay­rı ay­rı üc­ret ska­la­sı­na ta­bi tu­tul­ma­sı çok doğ­ru de­ğil. Yük­sek yar­gı men­su­bu olan bü­tün hâkim­le­ri­miz, yap­tık­la­rı gö­rev iti­ba­riy­le eşit şart­lar­da­dır­lar. Za­ten, Ana­ya­sa Mah­ke­me­miz, di­ğer yar­gı, yük­sek yar­gı­mı­zın bir üst­lük-alt­lık iliş­ki­si içe­ri­sin­de bu­lun­ma­mak­ta­dır; eşit­ler içe­ri­sin­de, sa­de­ce pro­to­kol­de bir üs­tün­lük var­dır. Do­la­yı­sıy­la, bu ara­da­ki far­kın mut­la­ka kal­dı­rıl­ma­sı ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. En alt grup­ta gö­rev ya­pan 7 nci de­re­ce­de­ki, 8 in­ci de­re­ce­de­ki hâkim­le­ri­mi­zin de bir mik­tar da­ha ar­tı­rıl­ma­sın­da fay­da var; çün­kü, her za­man bu zam­la­rı yap­mak, her za­man bu tür ka­nun­la­rı Mec­lis­ten ge­çir­mek müm­kün ol­mu­yor. Ma­dem­ki, bir de­fa ya­pı­yor­sak, bu­nu, hiç de­ğil­se, in­san­ca ya­şam ko­şul­la­rı­nı or­ta­ya ko­ya­cak, dev­le­ti­mi­zin de ola­nak­la­rı iti­ba­riy­le... Ki, bun­la­rın sa­yı­sı çok de­ğil; ya­ni, Tür­ki­ye’de 10 000’e ya­kın hâkim ve sav­cı­mız var. Ne­ti­ce iti­ba­riy­le bir er­ki ida­re edi­yor­lar, bir er­ki kul­la­nı­yor­lar. Do­la­yı­sıy­la, bu dev­let, bu bü­yük dev­let, ada­let da­ğı­tan 10 000 hâkim ve sav­cı­sı­na sa­hip çı­ka­bi­le­cek, on­la­rın sos­yal ve eko­no­mik şart­la­rı­nı iyi­leş­ti­re­bi­le­cek güç­te­dir, kud­ret­te­dir. Bu­nu on­la­ra bir lü­tuf ola­rak de­ğil, on­la­rın yap­tı­ğı gö­re­vin ehem­mi­ye­ti­ne, on­la­rın yap­tı­ğı gö­re­vin is­tis­na­lı­ğı­na ve on­la­rın yap­tı­ğı gö­re­vin müs­tes­na­lı­ğı­na bağ­la­mak ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu duy­gu­lar­la, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Sa­rı­baş, te­şek­kür edi­yo­rum.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Öz­yü­rek; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ÖZ­YÜ­REK (Mer­sin) – Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na he­pi­ni­zi  say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce­lik­le, Mec­li­sin ta­ti­le gir­me­sin­den ön­ce hâkim­ler ve sav­cı­la­rı­mız­la il­gi­li bir iyi­leş­tir­me ya­sa­sı­nın gün­de­me gel­miş ol­ma­sın­dan mut­lu­luk duy­du­ğu­mu­zu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da bu ta­sa­rı gö­rü­şü­lür­ken de ifa­de et­ti­ği­miz ba­zı ek­sik­le­ri tek­rar be­lirt­mek üze­re hu­zu­ru­nuz­da­yım.

Ön­ce­lik­le, baş­ta da be­lirt­ti­ğim gi­bi, ye­ter­siz bul­ma­mı­za rağ­men, bel­li bir iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­mış ol­ma­sı son de­re­ce olum­lu; çün­kü, hâkim, yar­gıç ve di­ğer yü­ce mah­ke­me­le­rin üye­le­ri­nin çok önem­li bir gö­rev yap­tık­la­rın­dan hiç kuş­ku yok. Dün­ya­nın her ye­rin­de hâkim­lik, sav­cı­lık mes­le­ği son de­re­ce say­gın bir mes­lek­tir ve top­lum­da her­ke­sin say­gı duy­ma­sı ge­re­ken mes­lek­ler­dir; çün­kü, yap­tık­la­rı iş­ler son de­re­ce önem­li­dir. El­bet­te, top­lum­da gö­rev alan her­ke­sin yap­tı­ğı iş önem­li­dir; ama, hâkim ve sav­cı­la­rın yap­tık­la­rı iş­ler baş­ka gö­rev­ler­le, baş­ka iş­ler­le ke­sin­lik­le kar­şı­laş­tı­rı­la­maz.

Çok gü­zel bir de­yim var­dır: Et ko­kar­sa tuz var der­ler, tuz ko­kar­sa ne var der­ler. Eğer, yar­gı er­ki bir ül­ke­de tam ça­lı­şır­sa, iyi ça­lı­şır­sa, ora­da­ki hak­sız­lık­la­rı, ada­let­siz­lik­le­ri ke­sin­lik­le ön­ler­si­niz; ama, yar­gı­da bir bo­zul­ma, si­ya­sal­laş­ma gün­de­me gel­di­ği za­man, iş­te, top­lum, ar­tık çı­ğı­rın­dan çı­kar, yö­ne­ti­le­mez ha­le ge­lir. Ne ya­zık ki, Tür­ki­ye’de yar­gıy­la il­gi­li, yar­gı­yı si­ya­sal­laş­tır­may­la il­gi­li ba­zı olum­suz ge­liş­me­le­re ta­nık ol­mak­tan bü­yük üzün­tü du­yu­yo­ruz; çün­kü, yar­gıç­lar, her tür­lü tar­tış­ma­nın dı­şın­da, her tür­lü si­ya­sal et­ki­nin dı­şın­da tu­tul­ma­sı ge­re­ken in­san­lar­dır; çün­kü, ada­let, so­nun­da her­ke­se la­zım olur. Baş­ba­kan da ol­sa­nız, ba­kan da ol­sa­nız, mil­let­ve­ki­li de ol­sa­nız, sa­de va­tan­daş da ol­sa­nız, so­nun­da, yar­gı, her­kes için vaz­ge­çil­mez bir ku­rum­dur. Ni­te­kim, Tür­ki­ye’de Baş­ba­kan­la­rın da yar­gı­lan­dı­ğı­nı gör­dük. O ne­den­le, hâkim­le­rin, sav­cı­la­rın, top­lum­da çok müs­tes­na bir ko­num­da tu­tul­ma­sı ge­re­kir ve bir Yar­gı­tay Baş­ka­nı­mı­zın ifa­de et­ti­ği gi­bi, vic­da­nı ile cüz­da­nı ara­sın­da ke­sin­lik­le sı­kı­şıp kal­ma­ma­lı­dır. Onun için, yar­gıç­la­rı­mı­zın ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı­nı iyi­leş­ti­ren bu ya­sa­yı olum­lu kar­şı­lı­yo­ruz; ama, ye­ter­siz ol­du­ğu­nu da baş­tan ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Sa­yın Sa­rı­baş da ifa­de et­ti; bu­ra­da, bir iyi­leş­tir­me ya­pı­lır­ken, bel­li yar­gıç­la­rı­mı­zın, yük­sek mah­ke­me­le­rin üye­le­ri­nin öz­lük hak­la­rı dü­zel­ti­lir­ken, bun­la­rın ara­sın­da var olan den­ge­yi bo­zan ba­zı dü­zen­le­me­ler var. Bü­rok­ra­si­de üc­re­tin mik­ta­rın­dan da­ha önem­li­si, üc­re­tin adil ol­ma­sı­dır. Eğer, her­han­gi bir bü­rok­rat, her­han­gi bir yar­gıç, ken­di­siy­le ay­nı gö­re­vi yap­tı­ğı­nı dü­şün­dü­ğü bir kim­se­den da­ha az üc­ret alır­sa, si­zin ver­di­ği­niz pa­ra­nın, ona sağ­la­dı­ğı­nız imkânın hiç­bir de­ğe­ri kal­maz; o den­ge­siz­lik, o ada­let­siz­lik bü­yük tar­tış­ma­la­ra ne­den olur. Bu­ra­da da böy­le­si önem­li tar­tış­ma­la­ra ne­den olan dü­zen­le­me var. Bi­zim de bir öner­ge­miz var. Özel­lik­le bi­rin­ci sı­nıf hâkim­ler ile yük­sek mah­ke­me­le­rin üye­le­ri ara­sın­da­ki üc­ret far­kı­nın mut­la­ka gi­de­ril­me­si la­zım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, içi­miz­de yar­gı­dan ge­len ar­ka­daş­la­rı­mız var, hâkim­lik, sav­cı­lık yap­mış ar­ka­daş­la­rı­mız var. Hep­si bi­lir­ler ki, kür­sü hâkim­le­ri­nin yü­kü son de­re­ce ağır­dır. Kür­sü hâki­mi­dir ka­til­le kar­şı kar­şı­ya ka­lan, kür­sü hâki­mi­dir hır­sız­la, do­lan­dı­rı­cıy­la kar­şı kar­şı­ya ka­lan. Onun için, bu hâkim­le­ri­mi­zin, bu sav­cı­la­rı­mı­zın du­rum­la­rı­nı mut­la­ka iyi­leş­tir­me­miz la­zım.

Bu­ra­da­ki ta­sa­rıy­la, Da­nış­tay ve Yar­gı­tay üye­le­ri ile, bi­rin­ci sı­nıf hâkim­ler ara­sın­da­ki fark açıl­mak­ta­dır. Bu, den­ge­siz­li­ğe yol aça­cak­tır, bu, hak­sız­lı­ğa yol aça­cak­tır. Bu­nu mut­la­ka gi­der­me­miz ge­re­ki­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bir di­ğer önem­li nok­ta; di­ye­bi­lir­si­niz ki, iş­te, bi­ri­si üye ol­muş, Da­nış­ta­ya, Yar­gı­ta­ya üye ola­rak se­çil­miş, öbü­rü se­çil­me­miş. Ta­biî, se­çil­me hak­kı­na, se­çi­le­cek ko­nu­ma ge­len kim­se­ler ye­te­ri ka­dar kad­ro ol­ma­dı­ğı için ora­la­ra se­çi­le­mi­yor­lar. On­la­rın bir ek­sik­li­ğin­den kay­nak­la­nan fark­lı­lık de­ğil. O ne­den­le, öner­ge­mi­ze il­gi gös­te­ril­me­si­ni, bu nok­ta­da­ki ada­let­siz­li­ğin mut­la­ka gi­de­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hâkim­ler ve sav­cı­lar­la il­gi­li bir iyi­leş­tir­me ya­par­ken, hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ğin­den emek­li olan­la­rı dü­şün­me­mek bü­yük hak­sız­lık, bü­yük den­ge­siz­lik­tir. O ne­den­le, bu iyi­leş­tir­me, hâkim­ler ve sav­cı­la­ra ge­tir­di­ği­miz bu üc­ret ar­tı­şı, ne ya­zık ki, emek­li hâkim ve sav­cı­la­ra yan­sı­ma­mak­ta­dır. On­la­rı da mut­la­ka dü­şün­me­miz ge­re­kir. Di­ye­lim, bu ka­nun çık­ma­dan -özel­lik­le tem­muz ayı, bi­li­yor­su­nuz, yaş ne­de­niy­le önem­li emek­li­lik­le­rin mey­da­na gel­di­ği bir ay­dır- ön­ce emek­li­ye ay­rı­lan yüz­ler­ce hâki­mi­miz, sav­cı­mız, yük­sek mah­ke­me­le­rin üye­le­ri bu ya­sa­la­rın ge­tir­di­ği ola­nak­lar­dan hiç­bir şe­kil­de ya­rar­la­na­ma­ya­cak­lar; çün­kü, bu ola­nak­la­rı, yap­tı­ğı­mız bu zam­la­rı emek­li­le­re yan­sıt­mı­yo­ruz. Bu, bü­yük hak­sız­lık­tır; bu, bü­yük den­ge­siz­lik­le­re yol açar. Onun için, bu­ra­da ge­tir­di­ği­miz ar­tı­şı ay­nen emek­li­le­re de -ta­biî, emek­li­lik ma­aş­la­rı­na uy­gu­la­nan kat­sa­yı­lar kap­sa­mın­da- yan­sıt­ma­mız ka­çı­nıl­maz­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ya­sa ta­sa­rı­sı Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şü­lür­ken, mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­nın, mü­fet­tiş­le­rin, he­sap uz­man­la­rı­nın, ge­lir­ler kon­tro­lör­le­ri­nin, ba­kan­lık mü­fet­tiş­le­ri­nin de üc­ret­le­rin­de, ye­ter­siz de ol­sa bir iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı gö­rü­şü hâkim ol­muş­tu. Bu çer­çe­ve­de, alt ko­mis­yon­da be­nim­se­nen, ka­bul edi­len bir mad­dey­le mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­na da bir iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı ka­ra­ra bağ­lan­mış­tı. Ne ya­zık ki, özel­lik­le Baş­ba­kan­lık­tan ge­len tel­kin­ler doğ­rul­tu­sun­da, o mad­de­ye oy ve­ren; ya­ni, mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­nın da ma­aş­la­rı­na bel­li öl­çü­de zam ya­pıl­ma­sı­nı ka­bul eden ar­ka­daş­la­rı­mı­zın  bi­le fark­lı oy ver­me­le­riy­le, mad­de, me­tin­den çı­ka­rıl­dı. Ya­ni, biz, mü­fet­tiş­le­re, mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­na, siz­le­re de bir iyi­leş­tir­me ya­pı­yo­ruz, bir üc­ret ar­tı­şı ge­ti­ri­yo­ruz de­dik, on­la­rı se­vin­dir­dik; fa­kat, da­ha son­ra ko­mis­yo­na ge­lin­ce bu­nu ge­ri al­dık.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ca­mi­ayı, mü­fet­tiş­le­ri, he­sap uz­man­la­rı­nı, ge­lir­ler kon­tro­lör­le­ri­ni, ba­kan­lık mü­fet­tiş­le­ri­ni bu dav­ra­nı­şı­mız­la ren­ci­de et­tik. Di­li­yo­rum ki, Ge­nel Ku­rul, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, bu ca­mi­anın hak­kı­nı tes­lim et­sin.

Şöy­le bir önem­li den­ge­siz­lik olu­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bi­li­yor­su­nuz, Sa­yış­tay bir mah­ke­me sa­yıl­dı­ğı için, Sa­yış­tay de­net­çi­le­ri­nin bu ya­sa ne­de­niy­le üc­ret­le­rin­de bir ar­tış ola­cak, on­lar bun­dan ya­rar­la­na­cak. Bu­na kar­şı­lık, bir ba­kan­lık mü­fet­ti­şi, bir ma­li­ye mü­fet­ti­şi, bir he­sap uz­ma­nı, bir ge­lir­ler kon­tro­lö­rü bun­dan ya­rar­la­na­ma­ya­cak ve he­pi­niz, mü­fet­tiş­lik­ten ge­len ar­ka­daş­la­rım var­sa çok iyi bi­lir­ler, özel­lik­le taş­ra­ya gi­dil­di­ğin­de ay­nı mekânlar­da ka­lı­nır, ay­nı yer­ler­de ça­lı­şı­lır, ay­nı def­ter­dar­lık­lar­la ça­lı­şı­lır. Sa­yış­tay üye­si ve­ya Sa­yış­tay de­net­çi­si çok yük­sek üc­ret ala­cak -al­sın, da­ha faz­la­sı­nı da keş­ke ve­re­bil­sek- ama, bu­na kar­şı­lık ay­nı işi ya­pan bir ma­li­ye mü­fet­ti­şi, bir ba­kan­lık mü­fet­ti­şi, bir he­sap uz­ma­nı, bir ge­lir­ler kon­tro­lö­rü on­dan çok da­ha az üc­ret ala­cak!.. Bu­nu hak­ka­ni­yet­le, bu­nu eşit­lik­le izah et­mek ke­sin­lik­le müm­kün de­ğil­dir.

Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun alt ko­mis­yo­nu bu hak­sız­lı­ğı, bu ada­let­siz­li­ği gör­dü, bu­nu dü­zelt­mek üze­re bir mad­de­yi met­ne ila­ve et­ti; ama, ne ya­zık ki, ko­mis­yon­da, şim­di gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı­da, bu çı­ka­rıl­dı. Di­li­yo­rum ve bek­li­yo­rum ki, bu hak­sız­lık dü­zel­til­sin ve mü­fet­tiş­le­rin, mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­nın da hak­kı tes­lim edil­sin.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­biî, yar­gı bir bü­tün. Bu yar­gı­nın için­de, çe­şit­li, hâkim­ler ve sav­cı­la­rın yar­dım­cı­sı ko­nu­mun­da olan, es­ki de­yi­miy­le za­bıt kâti­bi olan, mü­ba­şir­lik ya­pan, çe­şit­li ha­pis­ha­ne­ler­de gö­rev ya­pan ve ge­ce gün­düz ça­lı­şan, ic­ra me­mur­luk­la­rın­da ça­lı­şan in­san­la­rı­mız var. Ya­ni, bu in­san­la­rın gö­zü hâki­min, sav­cı­nın al­dı­ğı zam­da ol­ma­ma­lı­dır. Ge­ce gün­düz bir­lik­te ça­lı­şan o in­san­la­rın da du­rum­la­rı­nı iyi­leş­ti­ren bir dü­zen­le­me­yi mut­la­ka yap­ma­mız la­zım. Bu­nu yap­ma­dı­ğı­mız za­man da, ad­li­ye ca­mi­ası­nın, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nın­dan baş­la­ya­rak mü­ba­şi­ri­ne ka­dar gi­den, bir bü­tün­lük arz eden ad­li­ye ca­mi­ası­nın so­run­la­rı­nı çöz­müş ol­ma­yız. Çöz­me­di­ği­miz gi­bi, ara­la­rın­da, iş­te, zam alan­lar-ala­ma­yan­lar, az zam alan­lar-çok zam alan­lar gi­bi bü­yük ada­let­siz­lik­le­ri, hak­sız­lık­la­rı be­ra­be­rin­de ge­tir­miş olu­yo­ruz.

El­bet­te, Tür­ki­ye’nin ka­mu re­for­mu­na ih­ti­ya­cı var. Bu Hü­kü­me­te, iş­te, üni­ver­si­te ho­ca­la­rı­nın du­ru­mu­nu ne za­man dü­zel­te­cek­si­niz de­di­ği­miz za­man, hep der­ler ki, bek­le­yin, per­so­nel re­for­mu ya­pa­ca­ğız, o za­man dü­zel­te­ce­ğiz. Kay­ma­kam­la­rın, va­li­le­rin, mül­ki­ye mü­fet­tiş­le­ri­nin du­ru­mu­nu ne za­man dü­zel­te­cek­si­niz de­di­ği­miz za­man, der­ler ki, bek­le­yi­niz, per­so­nel re­for­mu ya­pa­ca­ğız. Dok­tor­lar için böy­le, zi­ra­at mü­hen­dis­le­ri için böy­le. Bü­tün ka­mu gö­rev­li­le­ri için bir per­so­nel re­for­mu ede­bi­ya­tı­dır gi­der; ama, he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, dört yıl geç­ti, AKP İk­ti­da­rı­nın dört yı­lı geç­ti, hâlâ, per­so­nel re­for­muy­la il­gi­li bir tek adım atıl­ma­dı. Ara­da bir, son de­re­ce an­ti­de­mok­ra­tik, ka­mu per­so­ne­li­nin hak­la­rı­nı elin­den alan ba­zı tas­lak­la­rın ora­da bu­ra­da do­laş­tı­ğı­nı gö­rü­rüz. Bu tas­lak­la­ra yö­ne­lik olum­suz tep­ki­ler ar­tın­ca da, bu tas­lak­lar ge­ri çe­ki­lir ve per­so­nel re­for­mu tek­rar uyu­ma­ya terk edi­lir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, el­bet­te, baş­ta da ifa­de et­tim, hâkim­le­ri­mi­ze ve sav­cı­la­rı­mı­za da­ha faz­la imkân ta­nı­mak bi­zim di­le­ği­miz­dir; mut­la­ka, bu­nu ver­me­li­yiz, ta­nı­ma­lı­yız; ama, den­ge­le­ri de gö­zet­mek la­zım. Şim­di, kay­ma­kam ile bir il­çe­de­ki sav­cı ara­sın­da önem­li den­ge­siz­lik­ler ken­di­ni gös­te­re­cek­tir. Bir bi­rin­ci sı­nıf hâkim ile va­li­nin ma­aşı ara­sın­da den­ge­siz­lik­ler gö­rü­le­cek­tir. İs­ter is­te­mez; va­li, dev­le­tin ora­da­ki tem­sil­ci­si­dir; onun, her ba­kım­dan, özel­lik­le öz­lük hak­la­rı yö­nün­den de önem­li bir ko­num­da, fark­lı bir ko­num­da ol­ma­sı ge­re­kir­ken, şim­di, da­ha alt bir ko­nu­ma doğ­ru on­la­rı it­miş olu­yo­ruz. O ne­den­le, bu dü­zen­le­me, ek­sik­le­ri­ne rağ­men, ye­ter­siz­lik­le­ri­ne rağ­men, des­tek­le­di­ği­miz bir dü­zen­le­me; fa­kat, bu dü­zen­le­me, ye­ni ye­ni dü­zen­le­me­le­ri ka­çı­nıl­maz ha­le ge­ti­ri­yor ve per­so­nel re­for­mu­nu acil ha­le ge­ti­ri­yor. O ne­den­le, Hü­kü­me­tin, bir an ön­ce, tüm ka­mu per­so­ne­li­nin öz­lük hak­la­rı­nı ye­ni baş­tan dü­zen­le­yen ve özel­lik­le, ka­mu per­so­ne­li ara­sın­da var olan den­ge­siz­lik­le­ri gi­de­ren bir per­so­nel re­for­mu­nu bu Yü­ce Mec­li­sin önü­ne ge­cik­me­den ge­tir­me­si la­zım. Ge­cik­me­den ge­tir­sin ki, bu den­ge­siz­lik­le­ri or­ta­dan kal­dı­ra­lım. Ge­cik­me­den gel­sin ki, ka­mu per­so­ne­li, ar­tık, sü­rek­li, ço­lu­ğu­na ço­cu­ğu­na na­sıl ek­mek gö­tü­re­ce­ği­ni dü­şü­nen in­san­lar de­ğil, dev­le­te, hal­ka na­sıl da­ha çok hiz­met ve­re­ce­ği­ni dü­şü­nen gö­rev­li­ler ha­li­ne gel­sin. Bun­la­rı ge­tir­me­di­ği­miz tak­dir­de, bu şe­kil­de kısmî iyi­leş­tir­me­ler­le iyi­leş­tir­me yap­tı­ğı­mız in­san­lar mut­lu olur, mem­nun olur; ama, onun dı­şın­da, çok bü­yük bir ke­sim de mut­suz olur ve bu hak­la­rı, bu iyi­leş­tir­me­le­ri sağ­la­dı­ğı­mız in­san­la­ra kar­şı, hiç hak et­me­dik­le­ri hal­de, o ki­şi­le­rin bu öz­lük hak­la­rı, ver­di­ği­miz bu zam­lar hak­la­rı ol­du­ğu hal­de, bir ha­set, bir kıs­kanç­lık ken­di­ni gös­te­rir. Bun­la­rı da or­ta­dan kal­dır­mak Yü­ce Mec­li­sin gö­re­vi­dir; ama, ön­ce­lik­le, baş­ta da ifa­de et­ti­ğim gi­bi, bi­zim, bi­rin­ci sı­nıf hâkim­ler i­le, Da­nış­tay ve Yar­gı­tay üye­le­ri ara­sın­da­ki den­ge­siz­lik­le­rin gi­de­ril­me­si­ni, bu yap­tı­ğı­mız iyi­leş­tir­me­le­rin emek­li­lik­te de sav­cı­la­ra ve hâkim­ler ile yan­sı­tıl­ma­sı­nı ve ad­li­ye ca­mi­ası­nın ay­rıl­maz bir par­ça­sı olan di­ğer per­so­ne­le, ad­li­ye ça­lı­şan­la­rı­na da bu iyi­leş­tir­me­den mut­la­ka bir pay ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni ifa­de edi­yo­rum.

Bu ek­sik­lik­le­rin, bu yan­lış­lık­la­rın mut­la­ka bu­ra­da­ki öner­ge­ler­le gi­de­ri­le­ce­ği­ne ina­nı­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yü­rek, te­şek­kür edi­yo­rum.

Tü­mü üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Os­man Nu­ri Fi­liz.

Sa­yın Fi­liz, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA OS­MAN NU­Rİ Fİ­LİZ (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; Hâkim ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu ile Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın tü­mü üze­rin­de Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­ze Gru­bum ve şah­sım adı­na say­gı­lar su­na­rım.

Sa­yın Baş­kan, bi­lin­di­ği üze­re, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın 2 nci mad­de­si uya­rın­ca, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, top­lu­mun hu­zu­ru, millî da­ya­nış­ma ve ada­let an­la­yı­şı için­de, in­san hak­la­rı­na say­gı­lı, Ata­türk mil­li­yet­çi­li­ği­ne bağ­lı, baş­lan­gıç­ta be­lir­ti­len te­mel il­ke­le­re da­ya­nan, de­mok­ra­tik, la­ik ve sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti­dir. Yi­ne, Ana­ya­sa­nın 7 nci mad­de­sin­de ya­sa­ma yet­ki­si, 8 in­ci mad­de­sin­de yü­rüt­me yet­ki­si ve gö­re­vi, 9 un­cu mad­de­sin­de de yar­gı yet­ki­si dü­zen­len­miş, “Cum­hu­ri­ye­tin Te­mel Or­gan­la­rı” baş­lık­lı Üçün­cü Kıs­mın Bi­rin­ci Bö­lü­mü ya­sa­ma­ya, İkin­ci Bö­lü­mü yü­rüt­me­ye, Üçün­cü Bö­lü­mü ise yar­gı­ya ay­rıl­mış­tır.

Gö­rül­dü­ğü gi­bi, Ana­ya­sa­mız hem or­ga­nik hem de fonk­si­yo­nel an­lam­da kuv­vet­ler ayı­rı­mı il­ke­si­ni be­nim­se­ye­rek üç kuv­ve­ti bir­bi­rin­den ay­rı ay­rı dü­zen­le­miş­tir. Ana­ya­sa­nın “Baş­lan­gıç” bö­lü­mün­de, kuv­vet­ler ayı­rı­mı­nın, dev­let or­gan­la­rı ara­sın­da üs­tün­lük sı­ra­la­ma­sı an­la­mı­na gel­me­yip, bel­li dev­let yet­ki ve gö­rev­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sın­dan iba­ret ve bu­nun­la sı­nır­lı me­denî bir iş­bö­lü­mü ve iş­bir­li­ği ol­du­ğu ve üs­tün­lü­ğün an­cak Ana­ya­sa ve ka­nun­lar­da bu­lun­du­ğu vur­gu­lan­mış­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­na gö­re, dev­le­tin üç ba­ğım­sız er­kin­den bi­ri olan yar­gı­nın te­mel un­su­ru­nu hâkim ve sav­cı­lar oluş­tur­mak­ta­dır. Ka­ri­yer mes­lek ol­ma­sı ne­de­niy­le, hâkim­lik ve sav­cı­lık teo­rik ve pra­tik ba­kım­dan yo­ğun bil­gi bi­ri­ki­mi ge­rek­tir­mek­te­dir. Hâkim ve sav­cı­la­rın ay­lık ve öde­nek­le­ri­nin, yük­len­dik­le­ri gö­rev ve so­rum­lu­luk­lar­la uyum­lu ha­le ge­ti­ril­me­si, hem yar­gı or­ga­nı­nın ve­rim­li­li­ği­ni ar­tı­ra­cak hem de da­ha ni­te­lik­li ki­şi­le­rin hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ni seç­me­le­ri özen­di­ril­miş ola­cak­tır. Bu su­ret­le, yar­gı­la­ma fa­ali­yet­le­ri­nin et­kin bir bi­çim­de sür­dü­rü­le­rek so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı sağ­lan­mış ola­cak­tır.

Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le yü­rü­tü­len mü­za­ke­re sü­re­cin­de ül­ke­mi­ze iliş­kin ha­zır­la­nan ra­por­lar­da hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na iliş­kin tav­si­ye­ler yer al­mak­ta olup, mev­cut iş yü­kü ne­de­niy­le Tür­ki­ye’de adlî sis­te­min ve­rim­li ol­ma­sı ve iş­le­vi­nin ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği be­lir­til­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, 2802 sa­yı­lı Ka­nun­da hâkim ve sav­cı­la­rın malî ve öz­lük hak­la­rı­na iliş­kin mev­cut hü­küm­ler, bun­la­rın da bir ne­vi me­mur ol­du­ğu iz­le­ni­mi ver­di­ğin­den, yar­gı­nın ko­nu­mu ve iş­le­vi­ni yan­sıt­mak­tan uzak­tır. Bu du­rum, Ana­ya­sa ve ulus­la­ra­ra­sı hü­küm­le­re ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin iç­ti­hat­la­rı­na, hâkim ve sav­cı­la­rın me­mur ve di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­rin­den fark­lı ol­du­ğu­na iliş­kin te­mel il­key­le bağ­daş­ma­mak­ta­dır. Bu du­ru­mun mut­la­ka dü­zel­til­me­si ve bu işin bir an ön­ce ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor­du. Ta­sa­rı bu ama­ca hiz­met et­mek için ha­zır­lan­mış ve Yü­ce Mec­li­si­mi­ze su­nul­muş­tur.

Ta­sa­rıy­la, yu­ka­rı­da kı­sa­ca açık­la­ma­ya ça­lı­şı­lan ge­rek­çe­ler­le ye­ni bir sis­tem ku­rul­mak su­re­tiy­le hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rın­da iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı amaç­lan­mak­ta­dır.

Hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rı ko­nu­sun­da, Hü­kü­met ta­sa­rı­sı üze­rin­de Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ve alt ko­mis­yon­da ciddî bir ça­lış­ma ya­pıl­mış­tır. Bu ça­lış­may­la, kıs­tas ay­lı­ğı­na faz­la me­sai de da­hil edi­le­rek hâkim ve sav­cı­la­rın ma­aş­la­rın­da bir mik­tar da­ha ar­tış sağ­lan­mış­tır.

Ay­rı­ca, ad­li­ye ça­lı­şan­la­rı­nın me­sa­isi 3 mis­li ar­tı­rıl­mış ve ver­gi­siz ola­rak dü­zen­len­miş­tir. Böy­le­ce, on­la­rın da ma­aş­la­rın­da az da ol­sa bir iyi­leş­tir­me sağ­lan­mak­ta­dır.

Bu ta­sa­rıy­la, en yük­sek yar­gı or­ga­nı­nın ba­şın­da­ki ki­şi ile bir hâkim ada­yı ara­sın­da 500 ile 1 000 YTL ara­sın­da bir ar­tış sağ­lan­mak­ta­dır. Böy­le­ce, bu mes­le­ğe ca­zi­be da­ha da ar­tı­rıl­mış ola­cak­tır.

Bu ta­sa­rıy­la, hâkim ve sav­cı­lar ile Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­le­ri ara­sın­da bir fark ol­du­ğu söy­len­mek­te­dir. Hal­bu­ki, bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış ve kırk­beş ya­şı­nı dol­dur­muş, hem Yar­gı­tay hem de Da­nış­tay üye­le­ri ve hem de bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış­lar ay­nı üc­re­ti al­mak­ta­dır­lar; do­la­yı­sıy­la, üc­ret­ler­de bir fark yok­tur. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da, Yar­gı­tay üye­le­ri ile bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış hâkim­ler ara­sın­da bir üc­ret far­kı var­mış gi­bi te­lak­ki edi­li­yor. Hal­bu­ki, böy­le bir yön­den bir sı­kın­tı yok­tur.

Bu dü­zen­le­mey­le, ka­ri­yer mes­lek­ler ara­sın­da ma­kas açıl­mış­tır; bu­nu ka­bul edi­yo­ruz. De­ne­tim ele­man­la­rı, uz­man­lar, kay­ma­kam­lar ve di­ğer ka­ri­yer uz­man­lar ara­sın­da­ki üc­ret­le­rin ye­ni­den dü­zen­len­me­si ge­re­kir. Bu ko­nu­da Hü­kü­me­ti­mi­zin en kı­sa za­man­da bir ça­lış­ma yap­ma­sı­nı ve bu mes­lek­ler­de ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ve me­mur­la­rı­mı­zın mut­la­ka du­rum­la­rı­nın dü­zel­til­me­si ge­re­ki­yor. Biz, AK Par­ti ola­rak, bir ta­raf­tan, hâkim ve sav­cı­la­rın da­ha iyi mekânlar­da ça­lış­ma­sı için ye­ni ve mo­dern ad­li­ye sa­ray­la­rı ya­par­ken, bir di­ğer ta­raf­tan da, yi­ne, üc­ret­le­ri­nin yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı­na uy­gun ola­rak ar­tı­rıl­ma­sıy­la da­ha iyi bir imkâna ka­vuş­tur­muş olu­yo­ruz.

De­ğer­li Baş­kan, cüz­da­nı ile vic­da­nı ara­sın­da sı­kı­şıp kal­ma ko­nu­sun­da -ger­çek­ten, bu ke­li­me­yi kul­lan­mak fev­ka­la­de üzün­tü ve­ri­ci­dir; çün­kü, bi­zim hâkim­le­ri­miz vic­da­nıy­la ha­re­ket eder, hu­ku­ka ria­yet eder- göz önün­de bir cüz­da­nı or­ta­ya koy­maz. Do­la­yı­sıy­la, bu iki­si­nin ara­sın­da böy­le bir sı­kış­tır­ma yap­ma­nın hâkim­le­re say­gı­sız­lık ol­du­ğu inan­cın­da­yım.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, hâkim­le­ri­mi­ze ve yar­gı ca­mi­ası­na bu dü­zen­le­me­nin ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­ler, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Fi­liz, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, şah­sı adı­na, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Be­kir Boz­dağ.

Sa­yın Boz­dağ, bu­yu­run.

Sü­re­niz 10 da­ki­ka; ve­rim­li kul­la­nı­nız lüt­fen.

BE­KİR BOZ­DAĞ (Yoz­gat) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu ra­po­ru hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, 22 nci Dö­nem Ya­sa­ma Mec­li­si, her ala­nın­da ol­du­ğu gi­bi ada­let ala­nın­da da önem­li ça­lış­ma­lar ger­çek­leş­tir­miş­tir. Bel­ki is­mi­ne re­form de­ne­bi­lir, bü­yük de­ği­şim de­ne­bi­lir, şu de­ne­bi­lir, bu de­ne­bi­lir; ama, bun­dan ön­ce­ki dö­nem­ler­de ya­pı­lan­lar­la mu­ka­ye­se edil­di­ği za­man, fev­ka­la­de ile­ri dü­zey­de ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­dı­ğı­nı, adım­la­rın atıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bir yan­dan Türk Ce­za Ka­nu­nu, Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu, Ce­za ve Gü­ven­lik Ted­bir­le­ri­nin İn­fa­zı Hak­kın­da Ka­nun, Ka­ba­hat­ler Ka­nu­nu gi­bi te­mel ya­sa­lar de­ğiş­ti­ri­lir­ken, öte yan­dan, yar­gı­da gö­rev ya­pan hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın da­ha uy­gun or­tam­lar­da, da­ha et­kin, da­ha ve­rim­li hiz­met yü­rü­te­bil­me­si için ge­rek­li şart­la­rın oluş­tu­rul­ma­sı yö­nün­de de önem­li adım­lar atıl­mış­tır.

UYAP Pro­je­si ha­ya­ta ge­çi­ril­miş ve şu an­da pi­lot böl­ge ola­rak ba­zı il­le­ri­miz­de uy­gu­lan­mak­ta. Bu hem uzun za­man sü­ren yar­gı­la­ma sü­re­ci­ni kı­salt­mak­ta hem halk ara­sın­da “ge­ci­ken ada­let ada­let de­ğil­dir” şek­lin­de şikâye­te ne­den olan bu uza­ma sü­re­ci­ni kı­salt­ma nok­ta­sın­da önem­li bir adım­dır. Uma­rım, önü­müz­de­ki yıl­lar içe­ri­sin­de 81 ili­mi­ze ve bü­tün ad­li­ye­le­ri­mi­ze bu pro­je­nin ta­ma­mı yay­gın­laş­tı­rı­la­cak ve me­ka­niz­ma da­ha da hız­lı bir ha­le ge­le­cek­tir.

Yi­ne bu çer­çe­ve­de, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın ta­ma­mı­na bi­rer ta­ne bil­gi­sa­yar ve­ril­di­ği gi­bi, ka­lem­de kul­la­nıl­mak üze­re, hep­si­ne de, yi­ne ka­le­me, bil­gi­sa­yar­lı bir dö­ne­me ge­çiş de bu dö­nem­de ya­pıl­mış­tır.

Yi­ne bu ta­sa­rı­nın 4 ün­cü mad­de­sin­de, hâkim ve sav­cı­la­ra ve­ri­len bil­gi­sa­yar­la­rın mül­ki­ye­ti­nin dev­riy­le il­gi­li de bir imkân ge­ti­ril­mek­te; bu da, bu nok­ta­da atıl­mış bir baş­ka önem­li ve ya­rar­lı adım ola­rak gö­rül­mek­te­dir.

Öte yan­dan, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın, hem de­ği­şen mev­zu­atı da­ha iyi özüm­se­me­le­ri hem pra­tik açı­dan yar­gı­da bir­li­ği ve da­ha ve­ri­mi te­min et­me­le­ri ba­kı­mın­dan Türk Ada­let Aka­de­mi­si­nin ku­rul­ma­sı ger­çek­leş­ti­ril­miş ve Ada­let Aka­de­mi­si de şu an­da fa­ali­yet­le­ri­ne de­vam et­mek­te­dir.

Öte yan­dan, ai­le mah­ke­me­le­ri ku­rul­muş, bu an­lam­da da önem­li de­ği­şim­ler ya­şan­mış ve bun­lar­dan da­ha da önem­li­si, bel­ki pek ço­ğu­nu­zun mem­le­ke­tin­de, ilin­de, il­çe­sin­de, âde­ta bir kah­ve oda­sı gi­bi, âde­ta bir ev oda­sı gi­bi bir­ta­kım iz­be yer­ler­de, ada­le­tin bü­yük­lü­ğü­ne ve ya­pı­lan hiz­me­tin öne­miy­le bağ­daş­ma­yan fi­zikî mekânlar­da hiz­met üre­ti­li­yor­du, ora­lar­da ada­let da­ğı­tı­lı­yor­du. Avu­kat­lık ya­pan bir ar­ka­da­şı­nız ola­rak ora­ya git­ti­ği­miz­de, ada­le­tin da­ğı­tıl­dı­ğı bir mekânda mı­yız, yok­sa kah­ve­ha­ne­de mi­yiz, yok­sa bir ev­de mi­si­niz, yok­sa bir baş­ka yer­de mi­si­niz… Ya­ni, yar­gı mü­es­se­se­si­nin psi­ko­lo­ji­si­ni, ma­nevî ha­va­sı­nı ora­da his­set­me imkânı bu­lu­na­mı­yor­du. Ma­ale­sef, ada­le­tin da­ğı­tıl­dı­ğı yer­ler, ada­le­te uy­gun de­ğil­di, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za uy­gun de­ğil­di. İş­te, bu dö­nem­de, Hü­kü­me­ti­mi­zin ve Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın özel­lik­le ve ıs­rar­la ta­ki­bi ve me­se­le­ye el koy­ma­sıy­la, pek çok ili­miz­de ve il­çe­miz­de ada­let sa­ray­la­rı in­şa edil­miş, bun­la­rın bir kıs­mı hiz­me­te açıl­mış­tır. Şu an­da -elim­de­ki ra­kam- sa­de­ce 2006 yı­lı için, 51 ta­ne­si­nin hiz­me­te açı­lır ha­le ge­le­ce­ği söy­len­mek­te­dir ve da­ha ön­ce açı­lan­lar, bun­dan son­ra­ki dö­nem­ler için plan­la­nan­lar dik­ka­te alın­dı­ğı za­man, fi­zikî mekân açı­sın­dan da önem­li bir de­ği­şi­min, dö­nü­şü­mün ya­şan­dı­ğı, iz­be yer­ler­den ada­let sa­ray­la­rı­na doğ­ru önem­li bir ge­çi­şin ol­du­ğu göz­len­mek­te­dir. Bu da, ya­rar­lı ve fay­da­lı bir ge­liş­me­dir.

Öte yan­dan, yi­ne, Türk hu­kuk sis­te­min­de “böl­ge ad­li­ye mah­ke­me­le­ri” adı al­tın­da, Yar­gı­tay ile ilk de­re­ce mah­ke­me­le­ri ara­sın­da ye­ni bir de­ne­tim me­ka­niz­ma­sı yi­ne bu dö­nem­de oluş­tu­rul­muş, Türk yar­gı­sı­nın hiz­me­ti­ne su­nul­muş­tur.

Ben, bun­la­rın hep­si­ni bu­ra­da sa­yıp vak­ti­ni­zi al­mak is­te­mi­yo­rum; ama, bir şe­yin al­tı­nı çiz­mek için söy­lü­yo­rum: Bu dö­nem­de ya­pı­lan bu de­ği­şim­ler, dö­nü­şüm­ler, ge­liş­tir­me­ler, Türk Ana­ya­sa­sı­nın ge­re­ği ola­rak, ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yar­gı, bu üçü bir­bi­riy­le ılım­lı, uyum­lu bir et­ki­le­şim içe­ri­sin­de, ara­la­rın­da da bir hi­ye­rar­şi gi­bi bir du­rum söz ko­nu­su de­ğil, ken­di ara­sın­da bir den­ge­si var; ama, ma­ale­sef, bu­gü­ne ka­dar, yar­gı, âde­ta, bun­la­rın dı­şın­da, san­ki bi­ri­nin kon­tro­lün­dey­miş gi­bi bir gö­rün­tü var­dı. Yar­gı­ya, sağ­la­nan bu imkânlar­la, Ana­ya­sa­mı­zın yar­gı­ya yük­le­di­ği üç güç­ten bi­ri ol­ma nok­ta­sın­da, önem­li fonk­si­yon­la­rın ge­re­ği ola­rak ge­re­ken de­ğer ve­ril­miş­tir. Ma­ri­fet, il­ti­fa­ta ta­bi­dir esa­sı ge­re­ği, yar­gı­ya, ge­re­ken yar­dım­lar imkânlar öl­çü­sün­de ya­pıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır.

Şu an­da gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı öz­lük hak­la­rın­da bir­ta­kım iyi­leş­tir­me­ler ge­tir­mek­te­dir. Ta­biî, ta­ma­mıy­la her­ke­si dört dört­lük mut­lu ede­cek bir iyi­leş­tir­me de­ğil. Bü­tün me­mur­la­rı­mı­zın ve ka­mu­da ça­lı­şan­la­rın hep­si­nin bek­len­ti­si var; gö­nül is­ter­di ki, hep­si­ne de iyi­leş­tir­me­ler ya­pıl­sın; an­cak, büt­çe imkânla­rı çer­çe­ve­sin­de, şu an­da üçün­cü güç olan yar­gı­da gö­rev ya­pan hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rın­da bir­ta­kım iyi­leş­tir­me­ler ya­pıl­mak­ta ve on­la­rın hiz­met­le­rin­de da­ha et­kin, da­ha ve­rim­li, da­ha ra­hat bir or­tam­da ça­lış­ma­la­rı­na ze­min ha­zır­lan­mak­ta­dır.

Ben, bu ve­si­ley­le, ta­sa­rı­nın yar­gı ca­mi­ası­na ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yor, baş­ta Hü­kü­me­ti­miz, Sa­yın Ba­ka­nı­mız ol­mak üze­re eme­ği ge­çen her­ke­se te­şek­kür edi­yor, Yü­ce He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Boz­dağ.

Şah­sı adı­na De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan.

Sa­yın Kan­do­ğan, bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Hâkim ve sav­cı­la­rı­mız açı­sın­dan son de­re­ce önem­li olan bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz. Hâkim ve sav­cı­la­rı­mız için bu ka­dar önem­li olan bir ta­sa­rı­nın üze­rin­de ko­nu­şur­ken, ge­rek­çe­de­ki hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zı son de­re­ce üzen bir cüm­le­den alın­tı yap­mak is­ti­yo­rum.

Ben, ka­nun­lar­la il­gi­li ola­rak ge­rek­çe­le­ri çok dik­kat­li oku­yo­rum, bu ta­sa­rı ni­çin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne ge­ti­ril­miş­tir, han­gi se­bep­ler­le böy­le bir ta­sa­rı ha­zır­lan­mış­tır. Ge­len bü­tün ka­nun­lar­da ön­ce­lik­le ge­nel ge­rek­çe­yi oku­yo­rum. An­cak, söy­le­me­ye­cek­tim; ama, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Os­man Nu­ri Fi­liz de bu ge­rek­çe­de­ki ay­nı cüm­le­le­ri oku­yun­ca, bu­nu söy­le­me ih­ti­ya­cı his­set­tim.

Ba­kı­nız, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın im­za­sıy­la su­nu­lan ge­rek­çe­de ne söy­le­ni­yor: “Hâkim ve sav­cı­la­rın ay­lık ve öde­nek­le­ri­nin, yük­len­dik­le­ri gö­rev ve so­rum­lu­luk­la uyum­lu ha­le ge­ti­ril­me­si hem yar­gı or­gan­la­rı­nın ve­rim­li­li­ği­ni ar­tı­ra­cak, hem de da­ha ni­te­lik­li ki­şi­le­rin hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ni seç­me­le­ri özen­di­ril­miş ola­cak­tır.” Ne ka­dar… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Doğ­ru” se­si)

Bir ar­ka­da­şı­mız “doğ­ru” di­yor; ama, ne ka­dar yan­lış bir cüm­le; ya­ni, bu­nu Sa­yın Baş­ba­kan na­sıl im­za­la­yıp, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­tir­di?! Ya­ni, şim­di­ye ka­dar hâkim ve sav­cı­lık mes­le­ği­ne ge­len­ler ni­te­lik­li de­ğil­di, bun­dan son­ra ma­aş­lar yük­se­lin­ce ni­te­lik­li ki­şi­ler hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ni se­çe­cek­ler; böy­le bir an­la­yı­şı ka­bul et­mek müm­kün mü de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri?! (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) – Yan­lış yo­rum­lu­yor­su­nuz!..

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ha­yır, bu­ra­da ay­nı­sı­nı ya­zı­yor, ben bu­ra­dan oku­yo­rum.

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) – Yan­lış yo­rum­lu­yor­su­nuz, öy­le olur mu?! Ni­ye ters yo­rum­lu­yor­sun?!

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) – Ayıp ayıp!..

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) –Ha­yır, bu­ra­dan oku­yo­rum.

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İs­tan­bul) – O si­zin yo­ru­mu­nuz!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Ha­yır… “Hem de da­ha ni­te­lik­li ki­şi­le­rin hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ni seç­me­le­ri özen­di­ril­miş ola­cak­tır.”

Ya­ni, bu­nu yap­tık­tan son­ra ola­cak, ya­ni, bu ka­nun ta­sa­rı­sı yü­rür­lü­ğe gir­dik­ten son­ra, ni­te­lik­li ki­şi­le­rin, ma­aş ar­tı­şı­nı gör­dük­ten son­ra hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ne gi­ri­şi özen­di­ri­lir­miş!.. Böy­le bir man­tı­ğı, böy­le bir an­la­yı­şı red­de­di­yo­rum, ka­bul et­mi­yo­rum ve siz­le­rin de ka­bul et­me­ye­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. O ba­kım­dan, bu ge­rek­çe­ler ha­zır­la­nır­ken, ne olur da­ha dik­kat­li ha­zır­lan­sın. Bu­nun al­tın­da, çün­kü, Sa­yın Baş­ba­ka­nın im­za­sı var.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, ben yir­mi­üç yıl bo­yun­ca, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın en ya­kı­nın­da olan isim­ler­den bi­ri­si ol­dum; hep ay­nı ka­de­ri pay­laş­tık, bir­lik­te se­vin­dik, bir­lik­te üzül­dük. Evet, şim­di, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız ora­dan te­bes­süm edi­yor; ama, be­nim gö­rev yap­tı­ğım yer­de­ki hâkim ve sav­cı­la­rı­mız­la bir gün kar­şı­laş­ma imkânı­nız olur­sa, na­sıl bir me­sai içe­ri­sin­de ol­du­ğu­mu­zu on­lar­dan so­ru­nuz. He­le he­le Ün­ye’de -Sa­yın Ba­ka­nım da çok iyi bi­lir­ler- Sa­yın Baş­sav­cı­mız ve ad­li­ye­de­ki gö­rev­li ar­ka­daş­la­rı­mız­la be­ra­ber, ben de Ün­ye Kay­ma­ka­mı ola­rak el ele ver­dik, Tür­ki­ye’nin o dö­nem­de en mo­dern ad­li­ye bi­na­la­rın­dan bi­ri­ni yap­tık, hem de ra­yiç be­de­lin, ke­şif be­de­li­nin çok çok al­tın­da bir fi­yat­la, bir­lik­te yap­tık.

Şim­di, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ben, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın han­gi şart­lar­da ça­lış­tık­la­rı­nı çok iyi bi­len bi­ri­si­yim.

TE­LAT KA­RA­PI­NAR (An­ka­ra) – Bil­me­di­ği­ni söy­le, bil­me­di­ği­ni!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­am­la) – Bi­raz ön­ce Sa­yın Boz­dağ da söy­le­di, ha­ki­ka­ten, hü­kü­met ko­nak­la­rın­da, 6 met­re­ka­re­lik kü­çü­cük oda­lar­da, zor şart­lar al­tın­da gö­rev ya­pan hâkim ve sav­cı­la­rı­mız hâlâ var. Bu dö­nem­de bir­çok ad­li­ye sa­ra­yı ya­pıl­dı, onun için de Sa­yın Ba­ka­nı­mı­za te­şek­kür edi­yo­rum; in­şal­lah, bun­lar ar­ta­rak de­vam eder. Araç ve ge­reç yö­nün­den çok ciddî sı­kın­tı­lar içe­ri­sin­de­dir hâkim ve sav­cı­la­rı­mız. Tür­ki­ye’nin her kö­şe­sin­de­ki hâkim ve sav­cı­la­rı­mız böy­le­dir. Da­ha ge­çen­ler­de ga­ze­te­ler­de ya­zı­yor­du; İs­tan­bul’da­ki ad­li­ye­ler­de üç hâkim ve sav­cı­nın o kü­çü­cük oda­lar­da bir­lik­te otu­rup me­sai yap­tık­la­rı ya­zı­yor. Ya­ni, çok zor şart­lar al­tın­da, çok güç ko­şul­lar al­tın­da, per­so­nel, ge­reç, araç ge­reç sı­kın­tı­sı içe­ri­sin­de, Tür­ki­ye için çok önem­li ka­rar­la­rın al­tı­na im­za atan bir mes­lek men­su­bu bun­lar. Ye­ri gel­di­ğin­de tril­yon­luk da­va­la­rın al­tı­na im­za atı­yor, ye­ri gel­di­ğin­de en ağır ce­za­la­rı ve­ren ar­ka­daş­la­rı­mız. Bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın hiç­bir maddî sı­kın­tı ve me­se­le içe­ri­sin­de ol­ma­ma­la­rı ge­re­ki­yor.

İş­te, böy­le bir ka­nun ta­sa­rı­sı önü­mü­ze gel­miş. O ba­kım­dan, en azın­dan, böy­le bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nın, bu­ra­da­ki mil­let­ve­kil­le­ri, he­pi­miz al­tı­na im­za atı­yo­ruz. Keş­ke, imkânla­rı­mız ol­sa, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın du­ru­mu­nu da­ha iyi ha­le ge­ti­re­bi­le­lim. Dün­ya­da, bu mes­le­ği ic­ra eden bü­tün hâkim ve sav­cı­lar, o ül­ke­de­ki ma­aş sı­ra­la­ma­sın­da en ön­de ge­len mes­lek gru­bu­dur. Onun için, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za ne ka­dar imkân ve­rir­sek az­dır ar­ka­daş­lar.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Hep ka­der ar­ka­daş­la­rı­nı­zı bı­ra­kıp git­ti­niz mi böy­le?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Şim­di, Sa­yın Sam­sun Mil­let­ve­ki­lim, ben se­ni cid­di­ye­te da­vet edi­yo­rum.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Hep ka­der ar­ka­daş­la­rı­nı­zı bı­rak­tı­nız mı?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Sa­yın Ye­ni, bak, Mec­li­sin 4 ün­cü yı­lı. Al­la­haş­kı­na, şu Mec­lis­te ha­tip­le­re en faz­la laf atan mil­let­ve­ki­li ola­rak re­kor kır­dı­nız!

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – En pa­si­fi de siz­si­niz!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Bu­nun­la ay­rı­la­cak­sı­nız bu Mec­lis­ten. Onun için, lüt­fen se­si­ni­zi ke­sin!

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Sam­sun­lu­lar bi­li­yor.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Böy­le ciddî bir ko­nu­da, böy­le ciddî bir me­se­le­de, bu ka­dar önem­li bir me­se­le­yi su­lan­dır­ma­yın! Su­lan­dır­ma­yın Sam­sun Mil­let­ve­ki­lim, Sa­yın Ye­ni!

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Ka­der ar­ka­daş­la­rı­nı­zı bı­ra­kıp git­ti­niz mi?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – Evet, ka­der ar­ka­daş­lı­ğı yap­tık. Şir­van’da -say­gıy­la anı­yo­rum hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zı- o te­rör or­ta­mın­da, te­rör­le mü­ca­de­le nok­ta­sın­da bi­zim­le be­ra­ber gö­ğüs­le­ri­ni si­per eden o hâkim ve sav­cı­la­rı­ma bu­ra­dan şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum. Çok fe­dakârca gö­rev yap­tı­lar. Si­irt’te­ki ar­ka­daş­la­rı­ma bu­ra­dan say­gı­lar su­nu­yo­rum, be­ra­ber gö­rev yap­tı­ğı­mız. Evet, bir­lik­te, ay­nı ka­de­ri pay­la­şan in­san­lar ola­rak ne bü­yük sı­kın­tı­lar ve zor­luk­lar içe­ri­sin­de gö­rev yap­tı­ğı­mı sen tak­dir ede­mez­sin; ama, biz bu­nu bir­lik­te ya­şa­mış in­san­la­rız.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) – Hep bı­ra­kıp git­tin mi?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) – De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di, bu ka­nun­la il­gi­li ola­rak, her­han­gi bir sağ­lık ne­de­niy­le 15 gün ra­por alan bir hâkim ve sav­cı­mı­zın, 15 gü­nü aşan gün­ler­de­ki bu ra­por me­se­le­sin­den do­la­yı yar­gı öde­ne­ği­ni yüz­de 50 ek­sik öde­ye­ce­ğiz.

Ya­ni, şim­di, ni­ye hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za gü­ven­mi­yo­ruz?! Ya­ni, bir hâkim ve sav­cı­mız, gi­dip, keyfî ola­rak ra­por mu ala­cak?! Ya­ni, her­han­gi bir sağ­lık ne­de­niy­le 20 gün ra­por al­dı­ğı­nı dü­şü­nün; 15 gün­den son­ra­sı için yar­gı öde­ne­ği­ni yüz­de 50 ke­si­yo­ruz. Ne ola­cak, dev­let ne el­de ede­cek bu ka­dar şey­den?! Ya­ni, bu ka­dar ha­sis dav­ran­ma­nın an­la­mı ne­dir de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri?! Ya­ni, bu­ra­da hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za bir gü­ven­siz­lik var. San­ki, keyfî ra­por ala­cak­lar­mış gi­bi bir dü­şün­ce­nin içe­ri­si­ne gi­rip, 15 gün­den son­ra­sı ra­por­lar­la il­gi­li böy­le bir uy­gu­la­ma­nın bu Ka­nun içe­ri­si­ne yer­leş­ti­ril­me­si­nin ­de hak­lı ve man­tık­lı bir ge­rek­çe­si yok.

Şim­di, 4 ün­cü mad­de­de “Hâkim ve sav­cı­la­ra gö­rev­le­rin­de kul­lan­mak üze­re za­ti de­mir­baş ola­rak bir adet bil­gi­sa­yar ve­ri­le­bi­lir” di­yor. Şim­di, ka­nun­lar­da böy­le “ve­ri­le­bi­lir, ola­bi­lir, ata­na­bi­lir” gi­bi hü­küm­ler ol­maz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za za­ti bir bil­gi­sa­yar ve­ri­le­cek­se, bir bil­gi­sa­yar ve­ri­lir. “Ve­ri­le­bi­lir...” Ami­rin tak­di­ri­ne bı­ra­kı­lan bir hu­su­sun, bu mad­de met­ni içe­ri­sin­de ol­ma­sı­nı da ben ka­bul­le­ne­mi­yo­rum.

AY­HAN SE­FER ÜS­TÜN (Sa­kar­ya) – Al­mak is­te­mez­se ne ya­pa­cak­sı­nız, zor­la mı ve­re­cek­si­niz?!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Bu­nun dü­zel­til­me­si la­zım Sa­yın Mil­let­ve­kil­lim. Bu “ve­ri­le­bi­lir” iba­re­si “ve­ri­lir” ha­le ge­ti­ril­me­si la­zım. Eğer, biz, bun­la­ra ve­re­cek­sek, bu mad­de­de amir bir hü­küm ola­rak yer al­ma­sı la­zım.

Şim­di, bu ka­nun ta­sa­rı­sı, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne gel­di­ğin­den be­ri, emek­li olan hâkim ve sav­cı­la­rı­mız, siz­le­ri de çok ara­dı­lar, biz­le­ri de çok ara­dı­lar ve şim­di hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın emek­li ma­aş­la­rı­nın ne ka­dar ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Şim­di, mes­lek­te bu gö­re­vi ic­ra eden hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za bir öl­çü­de ra­hat ne­fes al­dı­rır­ken, emek­li olan ar­ka­daş­la­rı­mı­za bu imkândan, bu­nu mah­rum bı­rak­ma­nın da sağ­lık­lı ol­du­ğu inan­cın­da de­ği­lim. O ne­den­le, bel­ki, bu­gün, bu fır­sa­tı ka­çı­rı­yo­ruz; ama, ilk fır­sat­ta, emek­li ol­muş hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın da du­rum­la­rı­nı dü­zel­te­cek ted­bir­le­rin mut­la­ka bu Mec­lis­çe alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Yi­ne, yıl­lar­dan be­ri hâkim ve sav­cı ma­aş­la­rı ile va­li ve kay­ma­kam ma­aş­la­rı eşit se­vi­ye­ler­de ol­muş­tur. Şim­di, bu dü­zen­le­me­den son­ra il­çe­de yan ya­na, il­de yan ya­na gö­rev ya­pan mülkî ida­re amir­leri ile hâkim ve sav­cı­la­rı­mız ara­sın­da bir ma­aş uçu­ru­mu ola­cak­tır. Bi­rin­ci Sı­nıf Mülkî İda­re Amir­li­ği Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si gün­de­min­de­dir.

Be­nim gön­lüm ar­zu edi­yor ki, emek­li bir mülkî ida­re ami­ri ola­rak, mülkî ida­re mes­le­ğin­de olan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da du­rum­la­rı­nın dü­zel­til­me­si için önü­müz­de­ki dö­nem Mec­lis açıl­dı­ğın­da, ne olur siz­le­rin de des­te­ğiy­le, Bi­rin­ci Sı­nıf Mülkî İda­re Amir­li­ği Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın da bu­ra­da mut­la­ka ka­nun­laş­ma­sı için hep be­ra­ber, el­bir­li­ğiy­le gay­ret gös­ter­me­mi­zin fay­da­lı ola­ca­ğı inan­cın­da­yım. Ben, bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen Hü­kü­me­ti­mi­ze ve bu­nun bu­ra­dan geç­me­si­ne kat­kı sağ­la­yan bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze, hu­zur­la­rı­nız­da te­şek­kür edi­yo­rum ve bü­tün sav­cı ve hâkim­le­ri­mi­ze de ça­lış­ma­la­rın­da ba­şa­rı­lar di­li­yor, siz­le­ri de say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kan­do­ğan.

TEV­HİT KA­RA­KA­YA (Er­zin­can) – Ni­te­lik­li se­lam… Se­la­mın ni­te­lik­li ol­sun!

BAŞ­KAN – Sa­yın Ak­gün, so­ru mu so­ra­cak­sı­nız efen­dim?

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) – Evet.

BAŞ­KAN – Ko­nuş­ma­yı ter­cih et­mez mi­si­niz?

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) – Ha­yır.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run; Sa­yın Mev­lüt Ak­gün so­ru so­ra­cak.

MEV­LÜT AK­GÜN (Ka­ra­man) – Sa­yın Baş­kan, de­la­le­ti­niz­le, Sa­yın Ba­ka­nı­mı­za bir so­ru yö­nelt­mek is­ti­yo­rum.

Bu ta­sa­rıy­la, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rın­da, kıs­men de ol­sa bir iyi­leş­tir­me ya­pı­lı­yor; ön­ce­lik­le, ha­yır­lı ol­sun di­yo­rum.

Di­ğer ta­raf­tan, özel­lik­le, sa­vun­ma gö­re­vi­ni üst­le­nen çi­le­keş ka­mu avu­kat­la­rı­nın du­ru­mu ha­zin ve­ri­ci du­rum­da. Ka­mu avu­kat­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı ko­nu­sun­da Ba­kan­lı­ğı­mız her­han­gi bir iyi­leş­tir­me ça­lış­ma­sı yap­ma­yı dü­şü­nü­yor mu?

Yi­ne, ad­li­ye­nin di­ğer yü­kü­nü çe­ken per­so­ne­li olan kâtip, mü­ba­şir ve ce­za­evi per­so­ne­li­nin du­ru­mu­nun iyi­leş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da da her­han­gi bir ça­lış­ma yap­ma­yı dü­şü­nü­yor mu?

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Ba­ka­nım, bu­yu­run.

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za arz edi­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

HÂKİM­LER VE SAV­CI­LAR KA­NU­NU İLE BA­ZI KA­NUN­LAR­DA

DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 24/2/1983 ta­rih­li ve 2802 sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu­nun 102 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"MAD­DE 102- Bu Ka­nu­nun 2 nci mad­de­sin­de be­lir­ti­len­le­rin; ay­lık ve yar­gı öde­ne­ği top­la­mın­dan olu­şan malî hak­la­rı bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ne ta­bi­dir.

Bu Ka­nun­da ge­çen:

a) Kıs­tas ay­lık: En yük­sek Dev­let me­mu­ru­na malî hak­lar kap­sa­mın­da fii­len ya­pıl­mak­ta olan her tür­lü öde­me­ler top­la­mı­nın brüt tu­ta­rı­nı,

b) Yar­gı öde­ne­ği: Gö­re­vin ni­te­li­ği ve ge­re­ği ola­rak brüt ay­lı­ğın 106 ncı mad­de­de gös­te­ri­len oran­da he­sap­la­nan tu­ta­rı­nı,

ifa­de eder."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz 10 da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (Ço­rum) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz 1217 sı­ra sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın özün­de hâkim­ler ve sav­cı­lar, ya­ni, yar­gı men­su­bu ki­şi­ler­le il­gi­li bir ta­sa­rı. Yar­gı de­nil­di­ğin­de, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, Ana­ya­sa­mız­da yer alan üç te­mel er­kin, ba­ğım­sız er­kin bi­ri­si­ni tem­sil eden yar­gı­nın men­sup­la­rı ola­rak hâkim ve sav­cı­la­rın bu ta­sa­rıy­la öz­lük hak­la­rın­da ne gi­bi iyi­leş­ti­ril­me­ler ge­ti­ri­li­yor, ge­ti­ril­mek is­te­ni­yor; bu, gün­dem­de.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ger­çek­ten, Ana­ya­sa­mı­za gö­re ele al­mış ol­du­ğu­muz bu erk­ten yar­gı er­ki­nin ne ka­dar önem ta­şı­dı­ğı­nı, yar­gı ol­ma­dan dev­le­tin ol­ma­dı­ğı­nı, ola­ma­ya­ca­ğı­nı ve “ada­let mül­kün te­me­li­dir” der­ken, ger­çek­ten, yar­gı­nın öne­mi­nin her za­man vur­gu­lan­mak­ta ol­du­ğu­nu ve bu te­mel­den, bu il­ke­den hu­kuk dev­le­ti ola­rak vaz­ge­çi­le­me­ye­ce­ği­ni he­pi­miz bi­li­yo­ruz, bil­mek zo­run­da­yız. Fa­kat, yıl­lar­dan be­ri, ne ya­zık­tır ki, böy­le bir er­kin men­sup­la­rı olan hâkim ve sav­cı­lar­la il­gi­li, özel­lik­le malî hak­la­rı­nın dü­zen­len­me­si ko­nu edil­di­ğin­de, gün­de­me gel­di­ğin­de, gün­de­me ge­ti­ril­di­ğin­de hep tar­tı­şı­la­gel­miş­tir. Tar­tı­şı­la­ge­len ko­nu da, aca­ba hâkim ve sav­cı­la­ra malî hak­la­rı, ma­aş­la­rı, al­mak­ta ol­du­ğu üc­ret­ler, ay­lık­lar ne şe­kil­de ar­tı­rı­lır­sa ka­mu ke­si­mi­nin di­ğer yet­ki­li­le­ri ve gö­rev­li­le­ri ta­ra­fın­dan bu ar­tı­rı­lan ve­ya ar­tı­rı­la­cak olan ma­aş­la­rı na­sıl bir tep­ki çe­ker di­ye bu hep tar­tı­şı­la­gel­miş­tir. Ne ya­zık­tır ki, eğer bir ül­ke­de yar­gı ve yar­gı men­sup­la­rıy­la il­gi­li ol­mak üze­re öz­lük hak­la­rı gün­de­me gel­di­ğin­de bun­lar tar­tı­şı­lı­yor ise, bun­lar çok gö­zü­kü­yor ise yar­gı men­sup­la­rı­na, bu­ra­da otu­rup he­pi­mi­zin dü­şün­me­si ge­re­kir. Ço­ğu Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de, hep duy­du­ğu­muz, işit­ti­ği­miz, oku­du­ğu­muz, te­ori­de tar­tı­şıp bu­nun ka­bul edil­me­si ge­rek­ti­ği nok­ta­sın­da ger­çek ola­rak yar­gı men­sup­la­rı­nın, ço­ğu Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de ol­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi, Tür­ki­ye’de de öz­lük hak­la­rı­nın, malî hak­la­rı­nın, ma­aş­la­rı­nın hiç­bir şe­kil­de tar­tış­ma ko­nu­su ya­pıl­ma­ma­sı ge­re­kir di­ye bu ül­ke­de hu­kuk dev­le­ti­ne inan­mış olan, Ana­ya­sa­mız­da ye­ri­ni al­mış olan bu ül­ke­miz­de böy­le bir ku­ral, ma­ale­sef, şim­di­ye ka­dar hiç uy­gu­la­na­gel­me­miş­tir. Bu, en baş­ta, yar­gı men­su­bu ki­şi­ler ola­rak hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zı bu­gü­ne ka­dar hep ren­ci­de eder du­ru­ma gel­miş­tir. El­bet­te, ge­lip ge­çen ik­ti­dar­lar ve şu an­da­ki İk­ti­dar böy­le bir ama­cı ta­şı­yor id­di­asın­da de­ği­liz, böy­le bir suç­la­ma­da bu­lun­ma­yız; ama, is­te­ye­rek ve­ya is­te­me­ye­rek bun­lar gün­de­me gel­di­ğin­de, mut­la­ka ve mut­la­ka, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın onur­la­rı­nın in­cin­di­ği­ni de, lüt­fen, bi­le­lim. Olay­la­ra bu şe­kil­de gi­de­lim, bu şe­kil­de ba­ka­lım, bu şe­kil­de ge­ti­ril­mek is­te­ni­len ya­sa ta­sa­rı­la­rı­nı bu şe­kil­de Mec­lis­te ele alıp de­ğer­len­di­re­lim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Şim­di, gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­ya bir ba­kıl­dı­ğın­da, yük­sek yar­gı men­sup­la­rı­nın baş­kan­la­rın­dan tu­tu­nuz baş­kan­ve­kil­le­ri­ne ka­dar, da­ha da alt rüt­be ola­rak –de­mek is­te­mi­yo­ruz, ama, ta­sa­rı­da bu şe­kil­de ele alın­dı­ğı için di­yo­ruz- üye­le­ri ara­sın­da­ki fark­lı­lık yer alı­yor. Da­ha­sın­da, emek­li­ler­le il­gi­li yan­sı­tıl­ma­yan iyi­lik­ler bu ta­sa­rı­da yer al­mı­yor.

Yi­ne, şim­di­ye ka­dar hiç­bir şe­kil­de gün­de­me ge­ti­ril­me­miş olan, ama, ge­ce­si­ni gün­dü­zü­ne ka­ta­rak, ye­ri­ne gö­re, ce­za yar­gıç­la­rı ola­rak, ce­za mah­ke­me­le­ri ola­rak, en ağır ce­za­la­rı ver­me­ye yet­ki­li hâkim ve sav­cı­lar­la il­gi­li ko­nu­lar­la be­ra­ber, en son­suz bir şe­kil­de ra­kam­la­ra hük­me­de­bi­le­cek hu­kuk hâkim­le­ri­ni de na­za­ra al­dı­ğı­mız­da, bun­la­ra ve­ri­le­bi­le­cek ne gi­bi imkânla­rın bu­gü­ne ka­dar so­mut bir şe­kil­de ele alın­dı­ğı­nı da gör­müş de­ği­liz ve bu­ra­da bir çe­liş­ki­nin ol­du­ğu­nu, bu ta­sa­rı­da da bir da­ha gör­müş olu­yo­ruz.

Bu­nun de­va­mın­da, hâkim ve sav­cı­la­rın her za­man ya­nı baş­la­rın­da olan ve bir mah­ke­me ka­ra­rı­nın ve­ya ve­ri­len her­han­gi bir sav­cı­lık ka­ra­rı­nın ke­sin­le­şip ke­sin­leş­me­di­ği nok­ta­sın­da im­za­la­rı ol­ma­dan ke­sin­leş­me şer­hi ve­ri­le­me­yen, mah­ke­me ka­rar­la­rı­na im­za atan ya­zı iş­le­ri mü­dü­rü ol­sun, kâtip­ler ol­sun ve di­ğer ad­li­ye per­so­ne­liy­le il­gi­li ol­sun, bun­la­ra pa­ra­lel bir şe­kil­de bu ta­sa­rı­da ele alı­na­ma­yan malî hak­la­rın iyi­leş­ti­ril­me­si­ne dö­nük bir iyi­lik ge­ti­ril­me­yiş ol­ma­sı da bu ta­sa­rı­da bir ek­sik­lik ola­rak gö­rül­mek­te­dir.

Yi­ne, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da, yar­gı de­di­ği­miz­de, yar­gı­nın el­bet­te hâkim, sav­cı ve ya­nın­da he­men avu­kat­la­rın yer al­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz; ama, bun­la­rın içe­ri­sin­de öy­le bir avu­kat­lar gru­bu ola­rak yer alan, dev­let adı­na gö­rev ya­pan, ka­mu adı­na gö­rev ya­pan ka­mu avu­kat­la­rı­nın da bu ta­sa­rı­da en azın­dan ne gi­bi imkânlar­la bun­la­ra bir iyi­lik ge­ti­ri­le­bil­me­si ola­na­ğı­nın da tar­tı­şıl­ma­mış ol­ma­sı, bu ta­sa­rı­da ek­sik­lik­tir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

Ka­mu avu­kat­la­rı­nın ger­çek­ten yap­mış ol­du­ğu gö­rev ica­bıy­la, gö­re­vin kap­sa­mı ica­bıy­la ne de­re­ce önem ta­şı­dı­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ço­ğu­mu­zun bu­ra­da, şah­sım adı­na da söy­lü­yo­rum, mes­le­ği­nin avu­kat­lık, sav­cı­lık ol­muş ol­ma­sın­dan do­la­yı bun­la­rı ya­şa­yan ki­şi­le­riz. Bu ne­den­le de bir mah­ke­me­de eğer hâkim, sav­cı, avu­kat ola­rak -ka­mu avu­kat­la­rı ve ser­best avu­kat­lar ola­rak- ve yi­ne, mah­ke­me­de gö­rev ya­pan ya­zı iş­le­ri mü­dü­rün­den tu­tu­nuz kâtip­le­re ka­dar, di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­ri­ne ka­dar ele alın­ma­yış du­ru­mu var ise, bu ta­sa­rı­da da mut­la­ka ek­sik­lik var­dır de­mek zo­run­da­yız de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Yi­ne, şim­di­ye ka­dar hiç­bir şe­kil­de tar­tı­şıl­ma­yan hâkim ve sav­cı­la­ra ve bu mes­lek­ten sa­yı­lan di­ğer gru­ba fi­ilî hiz­met zam­mı­nın bu­gü­ne ka­dar uy­gu­lan­ma­yış ol­ma­yı­şı ve bu­nun tar­tı­şıl­ma­ya­rak böy­le bir ta­sa­rı­da hiç ol­maz­sa ele alın­ma­yış ol­ma­sı da bir ek­sik­lik­tir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ger­çek­ten, biz, şim­di­ye ka­dar hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın han­gi gü­ven­ce­ler­le gö­rev yap­tı­ğı­nı çok iyi bi­li­yo­ruz ve bu gü­ven­ce­le­ri­nin ba­şın­da da vic­dan­la­rıy­la baş ba­şa ka­lan, vic­dan­la­rıy­la gü­ven­ce ara­sın­da, gü­ven­ce­yi ken­di­le­rin­de gö­ren hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zı şim­di­ye ka­dar hep gör­dük ve on­la­rı her za­man, her yer­de tak­dir­le kar­şı­la­dık, tak­dir­le kar­şı­la­mak zo­run­da kal­dık; çün­kü, bir za­man­lar, 1789 Fran­sız İh­ti­la­lin­den bu­gü­ne ka­dar söy­le­nen ve­ciz bir sö­zün al­tın­da, eğer, Fran­sa’da hâkim­ler var­sa, bu­gün Tür­ki­ye­miz­de de hâkim­le­ri­miz var­dır, Tür­ki­ye­miz­de de sav­cı­la­rı­mız var­dır. Bu­nu is­pat eden, is­pat ede­bi­le­cek du­rum­da olan şim­di­ye ka­dar ve­ril­miş olan ka­rar­la­rın al­tın­da im­za­sı bu­lu­nan yar­gıç­la­rı­mı­za, biz­ler, bu­ra­da, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin üye­le­ri ola­rak her za­man, her yer­de min­net ve şük­ran duy­mak zo­run­da­yız. Eğer gü­ven­ce ola­rak, ko­ru­ma ola­rak bir hâki­min ve sav­cı­nın sa­de­ce ve sa­de­ce ko­run­ma­sı, vic­da­nen ver­miş ol­du­ğu ka­ra­ra gü­ve­ne­rek ken­di vic­da­nıy­la ko­ru­na­bi­li­yor­sa bu­ra­da he­pi­mi­zin on­la­rın önün­de ger­çek­ten bir kez da­ha şük­ran­la­rı­mı­zı ifa­de et­mek zo­run­da ol­du­ğu­mu­zu, he­pi­mi­zin ifa­de et­mek zo­run­da ol­du­ğu­nu be­lirt­mek is­ti­yo­rum  de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. O ne­den­le, böy­le bir ta­sa­rıy­la hâkim ve sav­cı­la­rı­mız da az da ol­sa, ne de ol­sa iyi ni­yet­li bir şe­kil­de ha­zır­la­na­rak…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ay­va­zoğ­lu, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız lüt­fen.

Bu­yu­run.

FE­Rİ­DUN AY­VA­ZOĞ­LU (De­vam­la) – …ge­ti­ril­miş bu­lu­nan böy­le bir ta­sa­rı­ya Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz de des­tek ve­ri­yo­ruz. Gö­nül is­ter ki, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za, ad­li­ye men­sup­la­rı­mı­za, az ön­ce say­mış ol­du­ğu­muz yar­gı­ya eme­ği ge­çen, alın­te­ri ge­çen bu sek­tör­de de­mi­yo­ruz; ama, ka­mu sek­tö­rü­nün ve Ana­ya­sa­mız­da yer alan bu er­kin gö­rev­li­le­ri­ne böy­le bir imkânı ve­re­bi­li­yor­sak, bun­la­rı biz hiç­bir şe­kil­de çok gör­me­ye­lim. Da­ha faz­la­sı­nı ve­re­bil­mek için, da­ha la­yık ol­du­ğu şe­kil­de ve­re­bil­mek için, onur­la­rı­nı ren­ci­de et­me­den ve­re­bil­mek için ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rı biz­ler de olum­lu ola­rak kar­şı­la­ya­ca­ğız. Bu uğur­da Hü­kü­me­tin, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın yap­mış ol­du­ğu iyi ni­yet­li ça­lış­ma­la­ra Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak des­tek ve­ri­yo­ruz.

Bu ko­nu­da ya­pı­lan bu ta­sa­rı­ya olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi bil­di­ri­yo­ruz ve Tür­ki­ye’de gö­rev ya­pan, bu­gü­ne ka­dar onur­la­rıy­la, vic­dan­la­rıy­la gö­rev ya­pan hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zı hu­zur­la­rı­nız­da say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum, sağ olun, var olun di­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ay­va­zoğ­lu.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun Do­ku­zun­cu Kıs­mı­nın İkin­ci Bö­lüm baş­lı­ğı "Ay­lık Tab­lo­su ve Ay­lık­lar" şek­lin­de; 103 ün­cü mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Ay­lık tab­lo­su:

MAD­DE 103- Kıs­tas ay­lı­ğı oluş­tu­ran her bir öde­me un­su­ru­nun;

a) Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı, Yar­gı­tay Baş­ka­nı, Da­nış­tay Baş­ka­nı, Uyuş­maz­lık Mah­ke­me­si Baş­ka­nı, Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­sı ve Da­nış­tay Baş­sav­cı­sı­na % 100'ü,

b) Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­kan­ve­ki­li, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Üye­le­ri, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay Bi­rin­ci Baş­kan Ve­kil­le­ri, Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­ve­ki­li, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay Da­ire Baş­kan­la­rı ile Ada­let Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı­na % 86'sı,

c) Yar­gı­tay ve Da­nış­tay Üye­le­ri­ne % 83'ü,

ç) Bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­la­ra % 79'u,

d) Bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış hâkim ve sav­cı­la­ra % 65'i,

e) Bi­rin­ci de­re­ce­de bu­lu­nan di­ğer hâkim ve sav­cı­la­ra % 55'i,

f) İkin­ci de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 53'ü,

g) Üçün­cü de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 51'i,

ğ) Dör­dün­cü de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 49'u,

h) Be­şin­ci de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 47'si,

ı) Al­tın­cı de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 45'i,

i) Ye­din­ci de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 43'ü,

j) Se­ki­zin­ci de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra % 41'i,

ora­nın­da ay­lık öde­me ya­pı­lır. Bu mad­de kap­sa­mın­da­ki öde­me un­sur­la­rı ara­sın­da yer alan ik­ra­mi­ye­nin he­sa­bın­da, kıs­tas ay­lık için­de­ki ik­ra­mi­ye­nin bir malî yıl­da­ki top­lam tu­ta­rı­nın oni­ki­de bi­ri dik­ka­te alı­nır.

Bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­la­rın al­mak­ta ol­duk­la­rı ay­lık oran­la­rı­na, öde­me­ye esas ola­cak olan oran bi­rin­ci fık­ra­nın (c) ben­din­de­ki ora­nı geç­me­mek üze­re, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­lik­le­ri­ne se­çi­le­bil­me ye­ter­li­lik­le­ri­ni kay­bet­me­dik­le­ri sü­re­ce her üç yıl­da bir iki pu­an ila­ve edi­lir.

Sı­nıf­la­rı ve de­re­ce­le­ri yük­se­len hâkim ve sav­cı­lar, ye­ni sı­nıf ve de­re­ce­le­ri­ne iliş­kin ay­lı­ğa, söz ko­nu­su yük­sel­me­le­ri­nin ge­çer­li­lik ta­rih­le­ri­ni ta­kip eden ayın on­be­şin­den iti­ba­ren hak ka­za­nır­lar.

Kıs­tas ay­lı­ğı oluş­tu­ran öde­me un­sur­la­rın­dan ver­gi ve di­ğer ke­sin­ti­le­re tâbi ol­ma­yan­lar, bu mad­de­ye gö­re ya­pı­la­cak öde­me­ler­de de ay­nı şe­kil­de ver­gi ve di­ğer ke­sin­ti­le­re tâ­bi ol­maz."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Meh­met Eras­lan; bu­yu­run.

Ay­nı an­da mü­ra­ca­at eden sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­ne sı­ra­sıy­la söz ve­re­ce­ğim; çün­kü, her de­fa­sın­da ku­ra çek­me­ye ge­rek yok.

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan, bu mad­de üze­rin­de sı­ra si­zin.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ger­çek­ten, önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rü­şü­yo­ruz ve baş­ta da ifa­de ede­yim, biz­le­rin de des­tek ve­re­ce­ği, des­tek­le­ye­ce­ği ve olum­lu oy ve­re­ce­ği bir ka­nun ta­sa­rı­sı.

Dev­le­tin üç ba­ğım­sız er­kin­den bi­ri de ba­ğım­sız yar­gı or­ga­nı­dır. Hâkim ve sav­cı­la­rı­mız da ba­ğım­sız yar­gı or­gan­la­rı­nın te­mel un­su­ru­dur ve Yü­ce Türk Mil­le­ti adı­na ka­rar ve­ren hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı­nı iyi­leş­tir­me ci­he­tin­de olan bu ka­nun ta­sa­rı­sı, ara­dan üç­bu­çuk yıl son­ra Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­miş ol­ma­sı­na rağ­men, geç de ol­sa ben bu­nun Türk yar­gı­sı adı­na bir ka­za­nım ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

Ta­biî ki, ge­rek­çe­ye bak­tı­ğı­mız za­man: “Av­ru­pa Bir­li­ğiy­le yü­rü­tü­len mü­za­ke­re sü­re­cin­de, ül­ke­mi­ze iliş­kin ha­zır­la­nan ra­por­lar­da hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na iliş­kin tav­si­ye­ler yer al­mak­ta olup –ya­ni, Av­ru­pa Bir­li­ği bu nok­ta­da biz­le­re tav­si­ye­de bu­lun­muş, ge­nel ge­rek­çe­de ifa­de edil­di­ği gi­bi- mev­cut iş yü­kü ne­de­niy­le Tür­ki­ye’de adlî sis­te­min ve­rim­li­li­ği ve iş­le­vi­nin ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği be­lir­til­mek­te­dir.

Ta­sa­rıy­la, yu­ka­rı­da kı­sa­ca açık­lan­ma­ya ça­lı­şı­lan ge­rek­çe­ler­le, ye­ni bir sis­tem ku­rul­mak su­re­tiy­le, hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rın­da iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı amaç­lan­mak­ta­dır.”

Ya­ni, bu ifa­de­nin bu­ra­da yer al­ma­ma­sı ge­re­ki­yor idi. Av­ru­pa Bir­li­ği biz­le­re öner­di, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin öne­ri­si ol­du­ğu­nu da açık açık ge­rek­çe­de ya­zı­yo­ruz. Bu kı­sa ge­rek­çe­ye is­ti­na­den böy­le bir dü­zen­le­me­nin, ha­zır­lı­ğın ol­du­ğu vur­gu­la­nı­yor. Ta­biî, bu, onu­ru­mu­za do­ku­nu­yor; bu­nu da ifa­de ede­yim. Do­la­yı­sıy­la, ka­nun ta­sa­rı­la­rı ha­zır­la­nır iken, bu ge­rek­çe­ler bö­lü­mü­nün da­ha ti­tiz, da­ha dik­kat­li ve da­ha doğ­ru ifa­de­ler­le do­na­tıl­ma­sı uy­gun ola­cak­tır dü­şün­ce­sin­de­yim.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu dü­zen­le­me­ler­de, Sa­yış­tay de­net­çi­le­ri­mi­zin öz­lük hak­la­rı dü­zen­le­nir­ken, ka­mu­da ben­zer gö­rev ya­pan di­ğer per­so­ne­li­miz, mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı­mız kap­sam­dı­şı bı­ra­kıl­mış­tır. On­la­rın da, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın içe­ri­si­ne da­hil edil­me­si ge­re­ki­yor idi.

Di­ğer ta­raf­tan, 15 gün üs­tü ra­por alan hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın yar­gı öde­ne­ği­nin ke­sil­me­si çok ma­kul de­ğil­dir. Ger­çek­ten, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za bir gü­ve­ni­miz ve gü­ven duy­gu­muz söz ko­nu­su ise, ya­ni has­ta ol­ma­dı­ğı hal­de 15 gü­nün üze­rin­de, 20 gün ve­ya 1 ay ra­por alır­lar man­ta­li­te­siy­le yak­la­şı­lıp ha­zır­lan­mış bir  hü­küm­dür. Bu hük­mün, as­lın­da, ka­nun ta­sa­rı­sın­dan çı­ka­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ay­rı­ca, ta­sa­rı­da, ka­mu­da ça­lı­şan avu­kat­lar da­hil edil­me­miş­tir. On­lar, unu­tu­lan ke­sim­ler­dir; çün­kü, ka­mu­da ça­lı­şan avu­kat­lar, yi­ne yar­gı sü­re­cin­de var olan per­so­nel­ler­dir ve yar­gı me­ka­niz­ma­sı­nın da bi­rer par­ça­sı­dır.

Hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın ça­lış­ma şart­la­rı, ça­lış­ma or­tam­la­rı iyi­leş­ti­ril­me­li­dir. Öy­le ad­li­ye­ler, ad­li­ye sa­ray­la­rı, hü­kü­met ko­nak­la­rı bi­li­yo­rum ki, ger­çek­ten, çok il­kel, çok dar ve et­kin bir yar­gı hiz­me­ti ya­pı­la­ma­ya­cak or­tam­lar­da ça­lı­şan hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın ol­du­ğu­nu biz­zat, ben ken­dim gör­mü­şüm­dür. Araç ve ge­reç yö­nün­den ek­sik­lik­le­rin gi­de­ril­me­si, on­la­ra en bü­yük kat­kı ola­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­za ya­pı­lan bu iyi­leş­tir­me­ler ye­ter­li mi­dir; de­ğil­dir. Ama, ben, ile­ri­ki sü­reç­te, hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı ve eko­no­mik ve sos­yal şart­la­rı­nın da­ha da iyi­leş­ti­ri­le­ce­ği ka­na­atin­de­yim. Fa­kat, unut­tu­ğu­muz bir şey var; Tür­ki­ye’de, 2 300 000 di­ğer ka­mu per­so­ne­li var. Di­ğer ka­mu per­so­ne­li, ay­nı şe­kil­de, hâkim ve sav­cı­la­ra ya­pı­lan öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin ça­lış­ma­yı da hak edi­yor­lar di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Eras­lan, lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) –Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti­ne ve mil­le­ti­ne hiz­met eden, po­li­siy­le, as­ke­riy­le, dok­to­ruy­la, öğ­ret­me­niy­le, avu­ka­tıy­la, me­mu­ruy­la, söz­leş­me­li iş­çi­siy­le, ger­çek­ten, va­tan ev­lat­la­rı­na, bu mil­le­te hiz­met eden 2 300 000 ka­mu per­so­ne­li­nin, yi­ne, üc­ret­le­ri­nin iyi­leş­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Yüz­de 90’ı yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da üc­ret alır iken, önem­li bir ke­si­mi de aç­lık sı­nı­rı­na eş­de­ğer üc­ret al­mak­ta­dır ve en kı­sa za­man­da, ka­mu per­so­ne­li re­for­mu ka­nu­nu ge­ti­ril­me­li­dir. Ara­dan üç­bu­çuk yıl geç­miş­tir; ama, her de­fa­sın­da, ge­le­ce­ği söy­le­nen ka­mu per­so­ne­li re­for­mu ge­cik­ti­ril­miş ve ge­ti­ril­me­miş­tir. Ka­mu per­so­ne­li re­for­muy­la, eşit işe eşit üc­ret ve adil üc­ret uy­gu­la­ma­sı ge­ti­ri­le­cek idi; fa­kat, gel­me­di­ği için, eşit işe eşit üc­ret ve adil üc­ret uy­gu­la­ma­sı­na ma­ale­sef ge­çi­le­me­miş­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) –En kı­sa za­man­da bu ka­nun ta­sa­rı­la­rı ay­nı şe­kil­de dü­zen­le­nir, di­ğer ka­mu per­so­ne­li­nin de, di­ğer ka­mu ça­lı­şan­la­rı­nın da öz­lük hak­la­rı bu ka­nun ta­sa­rı­sın­da ol­du­ğu gi­bi, ge­ti­ri­lir ve ye­ni­den dü­zen­le­nir ve di­ğer ka­mu ça­lı­şan­la­rı da ra­hat­la­tı­lır te­men­ni­siy­le, bu ka­nu­nun, mil­le­ti­mi­ze ve yar­gı ca­mi­ası­na ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum ve he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, bir­le­şi­me 5 da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

 

Ka­pan­ma sa­ati: 22.34

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 22.46

BAŞ­KAN: Baş­kan­ve­ki­li Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 122 nci Bir­le­şi­mi­nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1217 sı­ra sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

IV.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

11.- Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1220) (S. Sa­yı­sı: 1217) (De­vam)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hü­kü­met ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de­si üze­rin­de­ki ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tı.

Şim­di öner­ge iş­le­mi­ni ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ko­nu­şa­cak ha­tip­ler için de bil­gi­yi Ge­nel Ku­ru­la su­nu­yo­rum: Bun­dan son­ra­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­la­nın­ca­ya ka­dar -bi­raz ön­ce Grup Baş­kan­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız­la ko­nuş­tuk- hiç­bir ko­nuş­ma­cı­nın hiç­bir ge­rek­çey­le 1 da­ki­ka­lık sü­re­si da­hi uza­tıl­ma­ya­cak­tır, 5 da­ki­ka bit­ti­ği an­da mik­ro­fon ke­si­le­cek ve ar­ka­da­şı­mız te­şek­kü­rü de, ar­tık ka­pan­mış­sa, öy­le­ce ya­pa­cak­tır.

Bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­rım.

Mad­de üze­rin­de 3 adet öner­ge var­dır.

Öner­ge­le­ri oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de­sin­de yer alan “% 79” ora­nı­nın “% 83” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

M. Akif Ham­za­çe­bi

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

Ha­lil Ak­yüz

 

Trab­zon

İs­tan­bul

İs­tan­bul

 

Enis Tü­tün­cü

Fe­ri­dun Ba­loğ­lu

Mus­ta­fa Öz­yurt

 

Te­kir­dağ

An­tal­ya

Bur­sa

 

 

Mus­ta­fa Öz­yü­rek

 

 

 

Mer­sin

 

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de, mad­de 103 kıs­tas ay­lı­ğı oluş­tu­ran her bir öde­me un­su­ru­nun;

(b) ben­din­de­ki % 86 ora­nı­nın % 96

(c) ben­din­de­ki % 83 ora­nı­nın % 93

(ç) ben­din­de­ki % 79 ora­nı­nın % 89

(d) ben­din­de­ki % 65 ora­nı­nın % 75’i

(e) ben­din­de­ki % 55 ora­nı­nın % 65’i

(f), (g), (ğ), (h), (ı), (i), (j) bent­le­rin­de­ki oran­la­rın 5’er pu­an ar­tı­rıl­ma­sı­nı arz ede­riz.

 

Muh­sin Koç­yi­ğit

Hü­se­yin Öz­can

İb­ra­him Öz­do­ğan

 

Di­yar­ba­kır

Mer­sin

Er­zu­rum

 

Ömer Abu­şoğ­lu

Mi­raç Ak­do­ğan

Ha­san Öz­yer

 

Ga­zi­an­tep

Ma­lat­ya

Muğ­la

 

 

Sü­ley­man Sa­rı­baş

 

 

 

Ma­lat­ya

 

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de­siy­le 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun de­ğiş­ti­ril­me­si ön­gö­rü­len 103 ün­cü mad­de­si­nin so­nu­na aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

M. Akif Ham­za­çe­bi

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

Mus­ta­fa Öz­yü­rek

 

Trab­zon

İs­tan­bul

Mer­sin

 

Fe­ri­dun Ba­loğ­lu

Ha­lil Ak­yüz

Enis Tü­tün­cü

 

An­tal­ya

İs­tan­bul

Te­kir­dağ

 

Mus­ta­fa Öz­yurt

Ha­şim Oral

 

 

Bur­sa

De­niz­li

 

“Yük­sek yar­gı or­gan­la­rı, mah­ke­me­ler ve ic­ra da­ire­le­rin­de ça­lış­mak­ta olan ge­nel ida­re hiz­met­le­ri sı­nı­fı­na da­hil per­so­nel ile söz­leş­me­li per­so­ne­le se­ki­zin­ci de­re­ce­de bu­lu­nan hâkim ve sav­cı­la­ra ve­ri­len yar­gı öde­ne­ği mik­ta­rı­nın yüz­de 50’si­ni geç­me­mek üze­re taz­mi­nat öde­nir. Taz­mi­na­tı un­van­lar iti­ba­riy­le be­lir­le­me­ye Ada­let Ba­ka­nı yet­ki­li­dir.”

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) – Ko­nu­şa­ca­ğım.

BAŞ­KAN – Ko­nu­şa­cak­sı­nız.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­loğ­lu.

FE­Rİ­DUN FİK­RET BA­LOĞ­LU (An­tal­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; as­lın­da, son de­re­ce zor bir gö­re­vi ye­ri­ne ge­ti­ri­yo­rum; ne ka­dar çok an­la­tır­sam an­la­ta­yım bu öner­ge­nin ka­bul edil­me­ye­ce­ği­ni bi­li­yo­rum; ama, za­bıt­la­ra geç­sin di­ye ko­nu­şa­ca­ğım.

Ad­li­ye bi­na­la­rı, sa­de­ce bi­na de­ğil­dir, için­de in­san­lar da ya­şar; yal­nız hâkim­ler ve sav­cı­lar da ya­şa­maz, onun dı­şın­da, o bi­na­la­rın için­de, mü­ba­şir­ler ya­şar, ya­zı iş­le­ri mü­dür­le­ri ya­şar, kâtip­ler, hiz­met­li­ler, san­tral me­mur­la­rı ya­şar -ic­ra mü­dür ve yar­dım­cı­la­rı, me­mur­lar, ce­za­evi mü­dür­le­ri, in­faz ko­ru­ma me­mur­la­rı o bi­na­la­rın dı­şın­da, ce­za­ev­le­rin­de- idarî iş­ler mü­dür­le­ri ya­şar. Bu öner­ge, o bi­na­la­rın için­de ya­şa­yan in­san­la­rın bir bö­lü­mü­nü gö­rü­yor bir bö­lü­mü­nü gör­mü­yor. Oy­sa­ki, hep­si­ni gör­me­miz ge­re­ki­yor. Hiç­bir tek­nik ge­rek­çe, ad­li­ye ça­lı­şan­la­rı­nı iki­ye böl­me­yi hak­lı gös­te­re­mez. Çün­kü, ad­li­ye bir bü­tün­dür. Eğer, bu­gün, yar­gı­ya ay­rı bir de­ğer ve­ri­yor­sak, Ana­ya­sa­da ay­rı bi­çim­de yo­rum­la­dıy­sak, ay­rı bir yer ayır­dıy­sak, onu önem­li bir güç sa­yı­yor­sak, bu­nun ne­den­le­ri sa­de­ce hâkim­ler ve sav­cı­lar de­ğil­dir, bü­tün ça­lı­şan­lar­dır. Or­tak bir emek­tir ka­rar­lar.

De­min bir faks ulaş­tı önü­me, onu oku­mak is­ti­yo­rum. Ad­li­ye ça­lı­şan­la­rı ay­nı ka­ra­rı, “ay­nı zap­tı im­za­lı­yo­ruz; im­za­mı­zın yok­lu­ğu Yar­gı­ta­yın boz­ma ne­de­ni­dir” di­yor­lar “bir­lik­te üre­ti­yo­ruz” di­yor­lar; ama, biz, sa­de­ce hâkim ve sav­cı­la­rı gö­rü­yo­ruz.

Yan­lış an­la­şıl­mak is­te­mi­yo­rum; ben, kür­sü­nün iki ta­ra­fın­dan da bak­tım, hâkim ola­rak da gör­düm o in­san­la­rı, avu­kat ola­rak da gör­düm. Ama, hep ay­nı in­san­la­rı gör­düm, o fe­dakâr in­san­la­rı gör­düm. Çok az bir ma­aş­la, hiç­bir za­man faz­la me­sai ta­lep et­me­den ça­lı­şan in­san­la­rı gör­düm. O in­san­la­ra hak et­ti­ği­ni ver­mek zo­run­da­yız. Bu­gün, bu­nu yap­ma­ya­ca­ğı­nı­zı bi­li­yo­rum; ama, bu­nu ilk fır­sat­ta yap­ma­mız ge­rek­ti­ği­ni bil­di­ğim için bu öner­ge­yi sa­vu­nu­yo­rum, bu öner­ge­yi ver­dik. Bu­nu an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum.

Ba­kın, hep­si­ni oku­ya­cak za­ma­nım yok; ama, önüm­de, seç­ti­ğim 4 ta­ne faks var, bu­gün ba­na ula­şan. Ço­ğu­nu­za ulaş­mış­tır. Ay­nı de­ğe­ri ver­me­ni­zi bek­li­yo­rum. Bi­ri­si, bir hâki­min. Al­tın­da bir sav­cı­nın da no­tu var. Di­yor­lar ki “bir­lik­te ça­lış­tı­ğı­mız in­san­la­rın da bi­zim ka­zan­dı­ğı­mız hak­lar­dan ya­rar­lan­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Biz on­la­rın yü­zü­ne da­ha ra­hat bak­mak is­ti­yo­ruz.” Bu öz­le­mi bir­lik­te kar­şı­la­mak zo­run­da­yız. Ba­kın, bu, bir hâki­min fak­sı.

Bir ikin­ci faks, Bü­ro Emek­çi­le­ri Sen­di­ka­sın­dan ge­li­yor. Uzun uzun oku­ya­ma­ya­ca­ğım; ama, di­yor­lar ki “ada­let hiz­met­le­ri­nin yü­rü­tül­me­si bir bü­tün­dür. Bu bü­tü­nü ger­çek­leş­ti­ren bü­tün in­san­la­rı eşit gör­me­li­yiz.” Bu da çok hak­lı bir ta­lep.

Üçün­cü­sü, bir cum­hu­ri­yet baş­sav­cı­lı­ğı ya­zı iş­le­ri mü­dü­rü­nün fak­sı. Bu­ra­da çok ciddî bir id­dia var; bu­nu, bu ko­nuş­ma­nın dı­şın­da da Mec­li­se ge­ti­re­ce­ğim ilk fır­sat­ta. Faz­la ça­lış­ma­ya iliş­kin nö­bet taz­mi­nat­la­rı­nın öden­me­sin­de­ki hak­sız­lı­ğı söy­lü­yor­lar, ör­nek­ler ve­ri­yor­lar, bel­ge­ler ek­li­yor­lar. Bü­tün bu hak­sız­lık­la­rı gi­de­re­cek bir fır­sa­tı bu­gün ya­ka­lı­yo­ruz; ama, kul­la­na­ma­ya­ca­ğız.

Bir faks da, bir ce­za­evi, ku­rum mü­dü­rün­den ge­li­yor, ce­za in­faz ku­ru­mun­da ku­rum mü­dü­rü, ce­za­evi mü­dü­rü ola­rak ça­lı­şı­yor ve in­faz ko­ru­ma me­mur­la­rı­nın sı­kın­tı­la­rı­nı an­la­tı­yor, dert­le­ri­ni an­la­tı­yor.

Bun­la­rı üst üs­te koy­du­ğu­muz za­man or­ta­ya çı­kan man­za­ra şu­dur ar­ka­daş­lar: Biz, ola­yın bir ta­ra­fı­nı gö­rü­yo­ruz. Bir ta­ra­fı­nı gör­me­mi­zin de ne­de­ni, fi­zikî ba­kı­şı­mız­dır. Biz, hâlâ, ada­let bi­na­la­rı­na sa­ray kav­ra­mıy­la isim ko­yu­yo­ruz. Ben, ön­ce, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­nı kut­lu­yo­rum; çün­kü, Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı, bi­na­la­rın, ada­let hiz­met­le­ri­nin fi­zikî ko­num­la­rı­nı de­ğiş­tir­mek­te bü­yük ça­ba gös­ter­miş­tir. Ama, bir de eleş­ti­rim var. Biz, on­la­ra “sa­ray” di­yo­ruz. Sa­ray kav­ra­mı, için­de fark­lı şey­le­ri ba­rın­dı­rır. Sa­ray kav­ra­mı, bir cum­hu­ri­yet kav­ra­mı de­ğil­dir. Sa­ray kav­ra­mı, üst ka­tıy­la, alt ka­tıy­la, fark­lı kav­ram­la­rı ta­şır için­de. Sa­ray kav­ra­mı, kral­la­rı, pa­di­şah­la­rı, ama, onun ya­nın­da, hiz­met­li­le­ri, kö­le­le­ri ba­rın­dı­rır. Bir cum­hu­ri­yet top­lu­mun­da sa­ray kav­ra­mın­dan ha­re­ket eder­se­niz, var­dı­ğı­nız nok­ta bu olur. O sa­ray kav­ra­mı­nın var­dı­ğı so­nuç, sa­de­ce hâkim ve sav­cı­la­rı gör­me­niz olur. Hâkim ve sav­cı­lar gö­rül­me­li­dir. Ger­çek­ten, kut­sal bir de­ğe­ri, ada­le­ti da­ğı­tı­yor­lar. On­la­ra ve­ri­le­cek her ku­ru­şun ya­nın­da­yız, on­la­ra sağ­la­na­cak her olum­lu de­ği­şik­li­ğin ya­nın­da­yız; ama, bu­nun­la ye­tin­me­mek ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Bü­tün umut­suz­lu­ğu­ma rağ­men, bu öner­ge­ye “evet” oyu ve­re­cek, ada­le­ti bi­len, ada­let bi­na­la­rın­da­ki acı­la­rı bi­len mil­let­ve­kil­le­ri­nin bu Ge­nel Ku­rul­da ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. O ne­den­le, bu öner­ge­ye “evet” oyu ver­me­ni­zi bek­li­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de­sin­de yer alan “% 79” ora­nı­nın “% 83” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                      Meh­met Akif Ham­za­çe­bi (Trab­zon) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) – Ge­rek­çe okun­sun Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: Bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­lar ile Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­le­ri ara­sın­da den­ge sağ­lan­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­nın 2 nci mad­de, mad­de 103 kıs­tas ay­lı­ğı oluş­tu­ran her bir öde­me un­su­ru­nun;

(b) ben­din­de­ki % 86 ora­nı­nın % 96

(c) ben­din­de­ki % 83 ora­nı­nın % 93

(ç) ben­din­de­ki % 79 ora­nı­nın % 89

(d) ben­din­de­ki % 65 ora­nı­nın % 75’i

(e) ben­din­de­ki % 55 ora­nı­nın % 65’i

(f), (g), (ğ), (h), (ı), (i), (j) bent­le­rin­de­ki oran­la­rın 5’er pu­an ar­tı­rıl­ma­sı­nı arz ede­riz.

                                                                                      Hü­se­yin Öz­can (Mer­sin) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: Ça­lı­şan ka­mu gö­rev­li­le­ri ara­sın­da üc­ret yö­nün­den ada­le­tin sağ­lan­ma­sı.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

2 nci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun 106 ncı mad­de­si baş­lı­ğı ile bir­lik­te aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"Yar­gı öde­ne­ği ve ek öde­me:

MAD­DE 106- 103 ün­cü mad­de­de un­van­la­rı be­lir­ti­len­le­re ay­nı mad­de­ye gö­re öden­mek­te olan brüt ay­lık­la­rı­nın % 10'u ora­nın­da yar­gı öde­ne­ği ve­ri­lir.

Sağ­lık ku­ru­lu ra­po­ru üze­ri­ne ve­ri­len has­ta­lık izin­le­ri ile kan­ser, ve­rem, akıl has­ta­lı­ğı, şe­ker has­ta­lı­ğı, açık kalp ame­li­ya­tı gi­bi uzun sü­re­li bir te­da­vi­ye ih­ti­yaç gös­te­ren has­ta­lı­ğa ya­ka­la­nan­la­rın kul­lan­dık­la­rı has­ta­lık izin­le­ri ve has­ta­lık­la­rı se­be­biy­le ya­tak­lı te­da­vi ku­rum­la­rın­da ya­ta­rak gör­dük­le­ri te­da­vi sü­re­le­ri ha­riç ol­mak üze­re, bir tak­vim yı­lı için­de kul­la­nı­lan has­ta­lık izin sü­re­le­ri top­la­mı­nın on­beş gü­nü aş­ma­sı ha­lin­de, aşan gün­le­re isa­bet eden yar­gı öde­ne­ği % 50 ek­sik öde­nir.

Hâkim ve sav­cı aday­la­rı­na kıs­tas ay­lı­ğın % 25'i ora­nın­da ek öde­me­de bu­lu­nu­lur.

Ada­let Mü­fet­tiş­le­ri­ne, 103 ün­cü mad­de­ye gö­re öden­mek­te olan brüt ay­lık tu­tar­la­rı­nın % 5'i ora­nın­da ek öde­me­de bu­lu­nu­lur.

Bu mad­de­ye ve 103 ün­cü mad­de­ye gö­re öde­me ya­pı­lan­la­ra; 375 sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me kap­sa­mın­da ya­pı­lan öde­me­ler ile tem­sil, ma­kam ve yük­sek hâkim­lik taz­mi­nat­la­rı öden­mez ve 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 152 nci mad­de­si uya­rın­ca öde­me ya­pıl­maz.

Bu mad­de­ye gö­re ya­pı­la­cak öde­me­ler hak­kın­da ay­lık­la­ra iliş­kin hü­küm­ler uy­gu­la­nır ve dam­ga ver­gi­si ha­riç her­han­gi bir ver­gi­ye tâ­bi tu­tul­maz.

Yar­gı öde­ne­ği, her ne şe­kil­de olur­sa ol­sun baş­ka bir öde­me­nin he­sap­lan­ma­sın­da dik­ka­te alın­maz."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Atil­la Kart.

Sa­yın Kart bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı­nın 3 ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım; Gru­bum ve şah­sım adı­na Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rın­da iyi­leş­tir­me­yi amaç­la­yan bir dü­zen­le­me­yi tar­tı­şı­yo­ruz. Do­ğal ola­rak, böy­le bir dü­zen­le­me­yi olum­lu gör­dü­ğü­mü­zü, ön­ce­lik­le, pe­şi­nen ifa­de edi­yo­rum.

Ta­biî, bu ve­si­ley­le, bu ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­nin ye­ter­li olup ol­ma­dı­ğı­nın tar­tı­şıl­ma­sı bir ya­na, yar­gı­nın te­mel so­run­la­rı­nın, te­mel ko­nu­la­rı­nın tar­tı­şıl­ma­sı ge­rek­ti­ği açık. Bu çer­çe­ve­de, ben, ko­nuy­la il­gi­li, bağ­lan­tı­lı de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi bil­gi­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ül­ke­miz­de 2005 yı­lın­da ve de­va­mın­da, da­ha ön­ce ör­ne­ği gö­rül­me­miş bir bi­çim­de, yar­gı or­gan­la­rı, yar­gı­da si­ya­sal­laş­ma ko­nu­sun­da­ki kay­gı­la­rı­nı ka­mu­oyuy­la pay­laş­ma ge­re­ği­ni duy­du­lar. Ge­çen tem­muz ayın­da, Yar­gı­tay, Da­nış­tay, Tür­ki­ye Ba­ro­lar Bir­li­ği ile Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu, si­yasî ik­ti­dar­dan yar­gı­da si­ya­sal­laş­ma ya­ra­ta­cak ça­tış­ma­lar­dan uzak dur­ma­sı­nı is­te­di­ler. Yar­gı­dan böy­le­si­ne kap­sam­lı bir ses çık­ma­sı, ka­bul et­mek ge­re­kir ki, ik­ti­da­rın yak­la­şım­la­rın­dan kay­nak­lan­mış­tır. Bu açık­la­ma­la­ra ko­nu en­di­şe­ler bu­gün ha­len var­lı­ğı­nı sür­dür­mek­te­dir. Yar­gı­nın ba­ğım­sız­lık ve gü­ven­ce­den yok­sun bı­ra­kıl­ma­sı, yar­gı­da gö­rev ya­pan ki­şi­le­ri me­mur­laş­tır­mak­ta.

As­lın­da, yar­gı­da­ki te­mel so­run bu­gü­ne öz­gü de­ğil; 1982 Ana­ya­sa­sı­nın ya­rat­tı­ğı en bü­yük tah­ri­bat bu. Bu 1982 Ana­ya­sa­sı­nın ya­rat­tı­ğı tah­ri­bat se­be­biy­le­dir ki, bir yar­gı­nın en bü­yük aşın­ma­sı olan, en olum­suz özel­li­ği olan yar­gı­nın bü­rok­rat­laş­ma­sı, yar­gı­cın me­mur­laş­ma­sı sü­re­ciy­le Tür­ki­ye kar­şı kar­şı­ya. Bu so­ru­nu aş­ma­mız ge­re­ki­yor. Bu so­ru­nu aşa­ma­dı­ğı­mız tak­dir­de hu­kuk dev­le­ti ya­pı­lan­ma­sın­da me­sa­fe al­ma­mız müm­kün de­ğil.

Bu­nu tek­rar ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Gü­nü­mü­zün si­ya­sal ik­ti­da­rı­nın uy­gu­la­ma­la­rıy­la sı­nır­lı ol­ma­yan, son de­re­ce kap­sam­lı, ana­ya­sal dü­zen­le­me­ler­den kay­nak­la­nan ve yar­gı­cın me­mur­laş­tı­rıl­ma­sı­nı, yar­gı­nın bü­rok­rat­laş­ma­sı­nı sağ­la­yan bir sü­reç­le kar­şı kar­şı­ya­yız.

Bu­ra­da şu­nu he­men ifa­de et­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Yar­gıç, dev­let me­mu­ru de­ğil­dir. Bu­nu, si­yasî ira­de­nin ka­bul­len­me­si ge­re­kir; bu­nu, bü­rok­ra­tik ya­pı­nın, ka­mu yö­ne­ti­mi­nin ka­bul­len­me­si ge­re­kir; bu an­la­yı­şı, bu ira­de­yi dev­le­tin bü­tün yö­ne­tim ka­de­me­le­ri­ne, as­ke­ri­ne, si­vi­li­ne an­lat­ma­mız ve be­nim­set­me­miz ge­re­kir. Tek­rar ifa­de edi­yo­rum: Yar­gıç, dev­let me­mu­ru de­ğil­dir. Do­la­yı­sıy­la, yar­gı­cın öz­lük hak­la­rı­nı tar­tı­şır­ken, di­ğer ka­mu yö­ne­ti­mi bi­rim­le­riy­le kı­yas­la­ma yap­mak­tan ka­çın­ma­lı­yız; bu, doğ­ru bir yak­la­şım de­ğil. Bu ne­re­den kay­nak­la­nı­yor; yar­gı­cın yap­tı­ğı gö­re­vin ni­te­li­ğin­den kay­nak­la­nı­yor. Yar­gı­cın yap­tı­ğı gö­rev, tüm sos­yal bi­rim kat­man­la­rın­dan uzak bir şe­kil­de, her tür­lü dış mü­da­ha­le­ye ka­pa­lı bir şe­kil­de gö­rev yap­ma­sı­nı zo­run­lu kı­lı­yor. Onun için, si­yasî ira­de ola­rak, bü­rok­ra­si ola­rak, ka­mu yö­ne­ti­mi ola­rak, bu ko­nu­da, inanç­lı bir şe­kil­de, ka­rar­lı bir şe­kil­de, sa­mimî bir şe­kil­de top­lu­ma me­saj ver­me­li­yiz; ama -bu­nu yi­ne si­yasî ik­ti­dar­la sı­nır­lı ol­ma­ya­rak söy­lü­yo­rum, tüm sos­yal bi­rim kat­man­la­rı­nı kas­te­de­rek söy­lü­yo­rum- bu an­la­yış top­lum­da ha­len yer­le­şe­bil­miş de­ğil de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu yak­la­şım için­de de­ğer­len­dir­me yap­tı­ğı­mız za­man, yar­gıç ve sav­cı­lar, bu so­run­la­rın sa­de­ce ma­aş so­ru­nu ola­rak top­lu­ma yan­sı­tıl­ma­sın­dan ra­hat­sız­lar, bun­dan in­ci­ni­yor­lar. Bun­dan ka­çın­ma­mız ge­re­ki­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; ya­ni, hâkim ve sav­cı­la­rın so­ru­nu­nu sa­de­ce ma­aş so­ru­nun­dan iba­ret­miş gi­bi sun­ma yan­lış­lı­ğı­na düş­me­me­miz ge­re­ki­yor.

Bu­ra­da, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gel­di­ği­miz aşa­ma­da, bu­nun­la bağ­lan­tı­lı ola­rak, yar­gıç aday­la­rı­nın mes­le­ğe ka­bul­le­ri­ne Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu ka­rar ver­mek­tey­se de, Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu­nun iki yıl aday­lık eği­ti­min­den geç­miş ki­şi­le­ri mes­le­ğe ka­bul et­me­me se­çe­ne­ği­nin, ih­ti­ma­li­nin uy­gu­la­ma­da ol­ma­dı­ğı­nı he­men ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Bu aşa­ma­da, ÖSYM ta­ra­fın­dan ya­pı­lan sı­nav­da ye­ter­li bu­lu­nan­lar ara­sın­dan Ba­kan­lık­ça em­pa­ti ku­ru­lan­la­rın… O em­pa­ti­nin de, ma­ale­sef, sağ­lık­lı bir em­pa­ti ol­ma­dı­ğı­nı, si­yasî ira­de ve iliş­ki­le­re da­ya­lı ol­du­ğu­nu he­pi­miz çok iyi bi­li­yo­ruz. Bu ya­pı­lan­ma, hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­nin ya­pı­lan­ma­sın­da­ki ni­te­lik­li ya­pı­lan­ma­yı olum­suz bir şe­kil­de et­ki­li­yor. Bu işin özü şu: İk­ti­dar yar­gı­yı şe­kil­len­di­ri­yor. Tür­ki­ye’de­ki va­kıa bu, Tür­ki­ye’de­ki fi­ilî du­rum bu. Bu yo­lun so­nu teh­li­ke­li­dir. Bu se­bep­le, Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu, yar­gıç alım­la­rı­nın ya­nın­da, yar­gıç aday­lı­ğı­na alım­lar­da da mut­la­ka söz sa­hi­bi ol­ma­lı­dır. Si­yasî ik­ti­dar, yü­rüt­me or­ga­nı, hu­kuk dev­le­ti ya­pı­lan­ma­sın­da sa­mimî ise, geç­mi­şin uy­gu­la­ma­la­rı­na sı­ğın­ma­dan, bu­na te­nez­zül et­me­den, bu nok­ta­da ira­de­si­ni or­ta­ya koy­ma­lı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, is­ti­naf mah­ke­me­le­ri uy­gu­la­ma­sı­na de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Ba­kın, ya­pıl­mak is­te­nen uy­gu­la­may­la is­ti­naf mah­ke­me­le­ri uy­gu­la­ma­sıy­la, Yar­gı­ta­yın yak­la­şık ola­rak yüz­de 75, yüz­de 80 ci­va­rın­da­ki iş hac­mi­nin ak­ta­rıl­ma­sı amaç­la­nı­yor. Pe­ki, bu iş hac­mi­ni han­gi böl­ge mah­ke­me­le­ri­ne ak­ta­ra­ca­ğız, han­gi is­ti­naf mah­ke­me­le­ri­ne ak­ta­ra­ca­ğız? Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın tef­ti­şi al­tın­da olan ve ya­say­la ye­ter­li­lik ve­ri­len yar­gıç ve sav­cı­lar­dan ku­ru­lu olan böl­ge mah­ke­me­le­ri­ne ak­ta­ra­ca­ğız; ya­ni, mev­cut ve­sa­yet iliş­ki­si bi­ze yet­mi­yor, bu ve­sa­yet iliş­ki­si­ni da­ha ile­ri bo­yut­la­ra gö­tü­re­ce­ğiz, da­ha da ba­ğım­lı ha­le ge­ti­re­ce­ğiz. Ya­pıl­mak is­te­ni­le­nin özü bu. Onun için, bu nok­ta­da, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nı da­ha ciddî, da­ha hu­kuk dev­le­ti ya­pı­lan­ma­sı­na uy­gun ara­yış­lar içi­ne gir­me­ye bir de­fa da­ha da­vet et­mek ge­re­ği­ni du­yu­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Böl­ge mah­ke­me­le­ri, Ba­kan­lık tef­ti­şin­den mut­la­ka çı­ka­rıl­ma­lı­dır. Tef­tiş al­tın­da, tef­tiş me­ka­niz­ma­sı al­tın­da, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın tef­ti­şi al­tın­da böl­ge mah­ke­me­si ya­pı­lan­ma­sı ola­maz. Bu, yar­gı kav­ra­mıy­la bağ­daş­maz. Bun­dan ke­sin­lik­le ka­çın­ma­mız ge­re­kir. Bu ara­yış­la­ra te­nez­zül et­me­me­miz ge­re­kir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Ta­biî, el­bet­te, Ana­ya­sal bir so­run, Tef­tiş Ku­ru­lu Baş­kan­lı­ğı­nın Ada­let Ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı ol­mak­tan çı­ka­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu ba­ğım­lı­lı­ğı sür­dür­dü­ğü­müz tak­dir­de, ger­çek­ten hiç­bir me­sa­fe al­ma­mız müm­kün de­ğil. Bu olay yar­gı kav­ra­mıy­la bağ­daş­maz, hu­kuk dev­le­ti kav­ra­mıy­la bağ­daş­maz. Bu nok­ta­da mut­la­ka ye­ni bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor.

Ay­nı şe­kil­de, Hâkim ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu­nun idarî ve malî özerk­li­ği­ni ve sek­re­ter­ya­sı­nı sağ­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Bun­la­rı an­la­tı­yo­ruz, üç yıl­dır an­la­tı­yo­ruz, üç bu­çuk yıl­dır an­la­tı­yo­ruz; ama, ma­ale­sef bu nok­ta­da hiç­bir ciddî yak­la­şı­mı gö­re­mi­yo­ruz ve bu, ay­rı­ca bir üzün­tü du­ru­mu.

Bu mev­cut ya­pı için­de Hâkim ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu, Ba­kan­lık tas­lak­la­rı­nı fii­len de­net­le­ye­mi­yor; bu müm­kün de­ğil. Bu nok­ta­da, Hâkim ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lun­dan iki do­ğal üye­nin mut­la­ka çık­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu iki do­ğal üye­nin kim ol­du­ğu ga­yet açık, bu­nu tek­rar­la­mak is­te­mi­yo­rum; an­cak, bu­nun dı­şın­da, Sa­yın Ba­ka­nın, Ada­let Ba­ka­nı­nın, özel­lik­le Yar­gı­tay ve Da­nış­ta­ya üye se­çim­le­rin­de bu Ku­ru­la ka­tıl­mak­tan ka­çın­ma­sı ge­re­ği­ni, si­yasî etik adı­na bir de­fa da­ha ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum.

Ay­rı­ca, gel­di­ği­miz dö­nem­de­ki te­mel bir çe­liş­ki­yi, te­mel bir yan­lı­şı bir de­fa da­ha ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Böy­le­si­ne ve­sa­yet iliş­ki­si için­de­ki bir yar­gı ya­pı­lan­ma­sın­da, böy­le­si­ne hi­ye­rar­şik bir ya­pı­lan­ma için­de­ki bir yar­gı ya­pı­lan­ma­sın­da Ada­let Ba­ka­nı­nın Hü­kü­met Söz­cü­sü ola­rak gö­rev yap­ma­sı; bu, ka­bul edi­le­bi­lir bir hal de­ğil de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­nın bu gö­re­vi la­yı­kıy­la yap­tı­ğı­na yü­rek­ten ina­nı­yo­rum; bu ay­rı bir me­se­le. Me­se­le, ki­şi­sel bir me­se­le de­ğil, sis­tem­de­ki yan­lış­tan söz edi­yo­rum. Bu iki gü­cü…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Kart, te­şek­kür edi­yo­rum.

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Sa­yın Baş­kan, ben te­şek­kür ede­yim, yi­ne ka­pa­tın; ben te­şek­kür ede­yim lüt­fen…

BAŞ­KAN – Efen­dim, siz te­şek­kür…

ATİL­LA KART (De­vam­la) - Lüt­fen efen­dim, an­la­yış­lı ola­lım.

BAŞ­KAN - Ba­kı­nız…

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Ya­ni, vur de­yin­ce öl­dür­me­ye­lim. Ben te­şek­kür ede­yim, yi­ne ka­pa­tın.

ME­TİN KA­ŞI­KOĞ­LU (Düz­ce) – Duy­duk biz te­şek­kü­rü­nü Atil­la Bey.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run, siz te­şek­kür edin.

ATİL­LA KART (De­vam­la) – Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­mam, ku­ra­lı uy­gu­la­ya­lım da, if­ra­tı ve tef­ri­ti sağ­la­ya­lım.

Ben, bu dü­şün­ce­ler­le -mü­te­akip mad­de­de yi­ne dü­şün­ce­le­ri­mi an­la­ta­ca­ğım- Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum, te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Bil­giç… Sa­yın Bil­giç yok mu? Pe­ki.

Mad­de üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır; öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­nın 3 ün­cü mad­de­siy­le 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun de­ğiş­ti­ril­me­si ön­gö­rü­len 106 ncı mad­de­si­nin so­nu­na aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Meh­met Akif Ham­za­çe­bi

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

Ha­lil Ak­yüz

 

Trab­zon

İs­tan­bul

İs­tan­bul

 

Enis Tü­tün­cü

Fe­ri­dun Ba­loğ­lu

 

 

Te­kir­dağ

An­tal­ya

 

“Bu ka­nu­na gö­re hâkim­ler, sav­cı­lar ve di­ğer per­so­ne­lin ay­lık­la­rın­da mey­da­na ge­len ar­tış­lar emek­li ay­lık­la­rı­nın he­sap­lan­ma­sın­da dik­ka­te alı­nır.”

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Ay­lık­lar­da mey­da­na ge­len ar­tış­la­rın emek­li ay­lık­la­rı­na yan­sı­tıl­ma­sı amaç­lan­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

4 ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun 112 nci mad­de­si­nin baş­lı­ğı "Mes­le­kî Kı­ya­fet, Ki­tap ve Bil­gi­sa­yar Yar­dı­mı:" şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş ve ay­nı mad­de­ye aşa­ğı­da­ki fık­ra ek­len­miş­tir.

"Hâkim ve sav­cı­la­ra gö­rev­le­rin­de kul­lan­mak üze­re za­ti de­mir­baş ola­rak bir adet bil­gi­sa­yar ve­ri­le­bi­lir. Bil­gi­sa­yar­la­rın ha­kim ve sav­cı­la­ra ve­ril­me­si ve dev­ri­ne iliş­kin usûl ve esas­lar, Sa­yış­ta­yın ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın gö­rü­şü üze­ri­ne Ada­let Ba­kan­lı­ğın­ca be­lir­le­nir."

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ada­na Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Zi­ya Yer­gök; bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET Zİ­YA YER­GÖK (Ada­na) – Sa­yın Baş­kan, Yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 4 ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; yü­ce mec­li­si­mi­zi ve  yü­ce mil­le­ti­mi­zi say­gıy­la se­lam­la­ya­rak söz­le­ri­me baş­la­mak is­ti­yo­rum.

4 ün­cü mad­dey­le, hâkim ve sav­cı­la­ra, mes­le­ğe atan­dık­la­rın­da, gö­rev­le­rin­de kul­la­nıl­mak üze­re, za­ti de­mir­baş ola­rak 1 adet bil­gi­sa­yar ve­ri­le­bi­le­ce­ği ve be­lir­li şart­lar­la bun­la­rın il­gi­li­le­re dev­re­di­le­ce­ği ön­gö­rül­mek­te­dir. Bu, doğ­ru ve ye­rin­de bir dü­zen­le­me­dir. Yar­gı­mı­zı ve yar­gı­cı­mı­zı, için­de bu­lun­du­ğu­muz bil­gi ça­ğın­da tek­no­lo­ji­nin tüm ola­nak­la­rıy­la do­nat­ma­lı­yız. Ad­li­ye­le­ri­mi­zi, ad­li­ye bi­na­la­rı­mı­zı tek­no­lo­ji­nin tüm ola­nak­la­rıy­la do­nat­ma­mız ge­rek­ti­ği açık­tır. Bu ko­nu­da atı­lan olum­lu adım­la­rı da tak­dir­le kar­şı­la­dı­ğı­mı­zı be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

Bu ta­sa­rıy­la, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rıy­la ye­ni bir sis­tem ku­rul­mak su­re­tiy­le hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rın­da iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı amaç­lan­mak­ta­dır. Bu, ge­nel ge­rek­çe­de de bu şe­kil­de vur­gu­lan­mış­tır. An­cak, bir nok­ta­ya dik­ka­ti çek­mek is­ti­yo­rum.

Yi­ne, ge­nel ge­rek­çe­de “Av­ru­pa Bir­li­ği ile yü­rü­tü­len mü­za­ke­re sü­re­cin­de, ül­ke­mi­ze iliş­kin ha­zır­la­nan ra­por­lar­da hâkim ve sav­cı­la­rın öz­lük hak­la­rı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na iliş­kin tav­si­ye­ler yer al­mak­ta olup, mev­cut iş yü­kü ne­de­niy­le Tür­ki­ye'de adlî sis­te­min ve­rim­li­li­ği ve iş­le­vi­nin ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği be­lir­til­mek­te­dir” den­mek­te­dir ve Av­ru­pa Bir­li­ği sü­re­ciy­le il­gi­li san­ki bu iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­dı­ğı da ge­nel ge­rek­çe­de yer al­mak­ta­dır. Hal­bu­ki, bu­na ge­rek yok, bu­na da­yan­ma­ya ge­rek yok­tu. Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti Gru­bu­na men­sup mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak, 22 nci Dö­ne­min ba­şın­dan bu ya­na, her ve­si­ley­le bu kür­sü­de yar­gı­mı­zın için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­la­ra dik­ka­ti çek­miş, ağır iş yü­kü al­tın­da bu­lun­duk­la­rı­nı, çok önem­li gö­rev yap­tık­la­rı­nı, öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni, yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı­nın sağ­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni her fır­sat­ta vur­gu­la­mış­tık. Sa­de­ce bi­zim açık­la­ma­la­rı­mı­za, ta­lep­le­ri­mi­ze, is­tek­le­ri­mi­ze de ku­lak ve­ril­miş ol­say­dı, bu nok­ta­ya ge­li­nir­di.

Ay­rı­ca, sa­de­ce bi­zim söy­lem­le­ri­miz­le de­ğil, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin ta­lep­le­rin­den ön­ce, Ana­ya­sa­mız­da ge­rek­li hü­küm­ler var­dır. Ana­ya­sa­mı­zın “üc­ret­te ada­let sağ­lan­ma­sı” baş­lık­lı  55 in­ci mad­de­sin­de böy­le bir vur­gu ya­pıl­mak­ta­dır. Bu mad­de­de “Dev­let, ça­lı­şan­la­rın yap­tık­la­rı işe uy­gun ada­let­li bir üc­ret el­de et­me­le­ri ve di­ğer sos­yal yar­dım­lar­dan ya­rar­lan­ma­la­rı için ge­rek­li ted­bir­le­ri alır” den­mek­te­dir.

Yi­ne, Ana­ya­sa­mı­zın yar­gı er­ki­ni ulus adı­na kul­la­nan yar­gıç ve sav­cı­la­rın ay­lık ve öde­nek­le­ri­nin de yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı ve yar­gıç­lık gü­ven­ce­si esas­la­rı­na gö­re ay­rı bir ya­say­la dü­zen­len­me­si ge­re­ği­ni em­ret­mek­te­dir. Bu, Ana­ya­sa­nın 140 ın­cı mad­de­si­nin üçün­cü fık­ra­sın­da yer al­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, özel­lik­le için­de bu­lun­du­ğu­muz ha­yat şart­la­rı­nın çok zor­laş­tı­ğı dö­nem­de, tüm me­mur­la­rı­mı­zın ha­yat stan­dart­la­rı, kuş­ku­suz, olum­suz yön­de et­ki­len­mek­te­dir. Öğ­ret­me­ni­mi­zin de, po­lis me­mu­ru­nun da, üni­ver­si­te öğ­re­tim üye­si­nin de, dok­to­run da, mü­hen­di­sin de, ver­gi me­mu­ru­nun da, kay­ma­ka­mın da, kı­sa­ca, tüm ka­mu per­so­ne­li­nin öz­lük hak­la­rın­da iyi­leş­tir­me ge­rek­ti­ği or­ta­da­dır; an­cak, ka­bul ede­lim ki, yar­gıç, her­han­gi bir dev­let me­mu­ru de­ğil­dir, yar­gıç sı­ra­dan bir mes­lek me­mu­ru de­ğil­dir. Yar­gıç, mil­let adı­na ka­rar ver­mek­te ve bu ne­den­le hiç­bir ka­mu gö­rev­li­sin­de ol­ma­yan bir so­rum­lu­lu­ğu ta­şı­mak­ta­dır. Yar­gıç ve sav­cı­la­rı­mı­za di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­rin­den da­ha faz­la bir üc­ret ver­mek, on­la­ra sağ­la­nan bir im­ti­yaz, bir ay­rı­ca­lık de­ğil, as­lın­da mil­le­te, as­lın­da va­tan­da­şa sağ­la­nan bir gü­ven­ce­dir. Bu­nu böy­le gör­mek du­ru­mun­da­yız.

Ger­çek­ten de, yar­gı­mız, yar­gıç­la­rı­mız, yar­gı men­sup­la­rı­mız çok sı­kın­tı­lı du­rum­lar ya­şa­mış­lar­dır. 18 Ma­yıs 2004’te yi­ne il­gi­li bir ya­say­la il­gi­li, ben, bu kür­sü­de ko­nuş­tu­ğum­da, 5 Ni­san 2004 ta­rih­li Sa­bah Ga­ze­te­sin­de­ki bir man­şe­te Ge­nel Ku­ru­lun dik­ka­ti­ni çek­miş­tim, onu yi­ne ha­tır­lat­mak is­ti­yo­rum: "İn­gi­liz Kon­so­los­lu­ğu, yar­gıç an­ne ile sav­cı ba­ba­nın oğ­lu­na 'si­zin ai­le­nin ma­aşı bi­zim ka­pı­cı­dan az' di­ye vi­ze ver­me­di. Genç A.G. ya­ban­cı di­li­ni iler­le­te­bil­mek ama­cıy­la İn­gil­te­re'de kur­sa git­mek is­te­di. Al­tı ay­lık vi­ze için İn­gil­te­re'nin İs­tan­bul Baş­kon­so­los­lu­ğu­na bel­ge­ler­le baş­vur­du. Gö­rev­li, an­ne ve ba­ba­sı­nın ma­aş­la­rı­nı gö­rün­ce vi­ze ver­me­di.” Şim­di, böy­le acık­lı bir du­rum­dan geç­miş­tir yar­gıç­la­rı­mız ve sav­cı­la­rı­mız.

Ay­rı­ca, di­ğer ül­ke­le­re bak­tı­ğı­mız­da, ora­lar­da da yar­gıç­la­rı­mı­zın ve sav­cı­la­rı­mı­zın, yar­gı men­sup­la­rı­nın, yük­sek mah­ke­me men­sup­la­rı­nın di­ğer ka­mu gö­rev­li­le­rin­den çok fark­lı bir üc­ret al­dık­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Ba­zı ör­nek­ler ver­mek is­ti­yo­rum. Ör­ne­ğin, Fin­lan­di­ya’da tüm me­mur­la­rın yıl­lık or­ta­la­ma ma­aşı 28 000 eu­ro iken, mes­le­ğin ba­şın­da bir hâki­min yıl­lık al­dı­ğı ma­aş 48 000 eu­ro­dur, yi­ne, ay­nı ül­ke­de yük­sek mah­ke­me ya da tem­yiz mah­ke­me­si hâki­mi­nin yıl­lık al­dı­ğı ma­aş ise 99 000 eu­ro­dur; böy­le 2’ye kat­la­na­rak git­mek­te­dir. Al­man­ya’da, yi­ne, tüm me­mur­la­rın yıl­lık or­ta­la­ma ma­aşı 25 500 eu­ro iken, mes­le­ğin ba­şın­da­ki bir hâki­min yıl­lık ay­lı­ğı 35 542 eu­ro, bir yük­sek mah­ke­me üye­si­nin yıl­lık or­ta­la­ma al­dı­ğı ma­aşı ise 83 000 eu­ro­dur. Yi­ne, bir baş­ka ör­nek ver­mek is­ti­yo­rum. İs­viç­re’de tüm me­mur­la­rın yıl­lık or­ta­la­ma ma­aşı 51 000 eu­ro iken, mes­le­ğin ba­şın­da bir hâki­min yıl­lık al­dı­ğı ma­aş 100 000 eu­ro­dur, yük­sek mah­ke­me ya da tem­yiz mah­ke­me­si hâki­mi­nin yıl­lık al­dı­ğı ma­aş ise 200 000 eu­ro­yu bul­mak­ta­dır. Ya­ni, bü­tün bun­lar, yar­gı­ca bir im­ti­yaz için de­ğil, bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim gi­bi, va­tan­da­şa bir gü­ven­ce için sağ­lan­mış­tır.

Şim­di ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­de olum­lu ar­tış­lar var­dır; ama, ken­di için­de de den­ge­siz­lik­ler ol­du­ğu­nu ka­bul et­mek la­zım. Bu­nu ar­ka­daş­la­rı­mız be­lirt­ti­ler ve bu ko­nu­da bun­la­rı gi­de­re­cek, iyi­leş­ti­re­cek öner­ge­le­ri de yi­ne ve­ril­mek­te­dir. Ör­ne­ğin, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si baş­kan­ve­ki­li, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri ay­rı bir sta­tü­de; an­cak, yük­sek yar­gı de­di­ği­miz­de ak­lı­mı­za ge­len ne­dir; Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay; an­cak, gö­rü­yo­ruz ki, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si baş­kan­ve­ki­li, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay bi­rin­ci baş­kan­ve­kil­le­ri, da­ire baş­kan­la­rı bir üst grup­ta, ay­nı yük­sek mah­ke­me ka­te­go­ri­sin­de olan Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­le­ri ise bir alt ka­te­go­ri­de. Hat­ta bi­rin­ci sı­nıf hâkim ko­nu­mun­da olan Ada­let Ba­ka­nı müs­te­şa­rı bi­le Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­le­ri­nin üze­rin­de gö­rül­mek­te­dir. Bu yan­lış­tır. Bu­na da dik­ka­ti çek­mek is­ti­yo­rum.

Ay­rı­ca da, ar­ka­daş­la­rım de­ğin­di, yar­dım­cı ada­let per­so­ne­li­nin ko­nu­mu da iyi de­ğil­dir. Yi­ne, yar­gı­nın ay­rıl­maz bir un­su­ru­nu oluş­tu­ran ka­mu avu­kat­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı, üc­ret­le­ri de son de­re­ce ye­ter­siz­dir. Yi­ne, zo­run­lu mü­da­fi­lik­ten do­ğan üc­ret­ler var -Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nun­dan do­ğan- bin­ler­ce avu­kat pa­ra ol­ma­dı­ğı için, ge­rek­li pa­ra ve­ril­me­di­ği için uzun sü­re­dir bu üc­ret­le­ri­ni ala­ma­mak­ta­dır, Ba­kan­lık bu du­rum­dan ha­ber­dar­dır; bu­nun da gi­de­ril­me­si ge­re­kir.

Fa­kat, asıl önem­li bir nok­ta­ya da­ha de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Ger­çek­ten, emek­li­le­re yan­sı­tıl­ma­mış ol­ma­sı bu iyi­leş­tir­me­le­rin, son de­re­ce yan­lış ol­muş­tur, hak­sız­lık ol­muş­tur. Bu nok­ta­da, Yü­ce Ön­de­ri­mi­zin emek­li­le­re dö­nük söz­le­riy­le bu hak­sız­lı­ğa dik­ka­ti çe­ki­yor ve söz­le­ri­mi ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum. “Bir mil­le­tin emek­li­le­ri­ne kar­şı tu­tu­mu, o mil­le­tin ya­şa­ma kud­re­ti­nin en önem­li kıs­ta­sı­dır. Ma­zi­de muk­te­dir­ken bü­tün kud­re­tiy­le ça­lış­mış olan­la­ra kar­şı min­net his­si duy­ma­yan bir mil­le­tin is­tik­ba­le gü­ven­le bak­ma­ya hak­kı yok­tur. Böy­le bir top­lum­da ada­let his­si kay­bol­muş de­mek­tir.” Bu yan­lış­lı­ğın da uma­rım ki, ve­re­ce­ği­miz öner­ge­ler doğ­rul­tu­sun­da de­ğiş­ti­ril­me­si söz ko­nu­su olur.

So­nuç ola­rak, ya­pı­lan dü­zen­le­me­nin tüm yar­gı ca­mi­ası­na ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­na di­li­yor, eme­ği ge­çen her­ke­se  te­şek­kür edi­yor, Yü­ce Mec­li­si, tek­rar, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sü­re­ye gös­ter­di­ği­niz özen için, ben de si­ze ay­rı­ca te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yer­gök.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

5 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 5- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de­ler ek­len­miş­tir.

"GE­Çİ­Cİ MAD­DE 16- Sos­yal Si­gor­ta­lar ve Ge­nel Sağ­lık Si­gor­ta­sı Ka­nu­nu yü­rür­lü­ğe gi­rin­ce­ye ka­dar, 103 ün­cü mad­de­de un­van­la­rı be­lir­ti­len­le­rin emek­li ke­se­nek ve kar­şı­lık­la­rı ile emek­li ay­lık­la­rı ve ik­ra­mi­ye­le­ri­nin he­sap­lan­ma­sın­da, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten ön­ce­ki bu hu­sus­la­ra da­ir hü­küm­le­rin uy­gu­lan­ma­sı­na de­vam olu­nur.

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 16 üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Niğ­de Mil­let­ve­ki­li Or­han Eras­lan.

Sa­yın Eras­lan, bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA OR­HAN ERAS­LAN (Niğ­de) – Sa­yın Baş­kan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin de­ğer­li üye­le­ri; çer­çe­ve 5 in­ci mad­dey­le il­gi­li söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na; he­pi­ni­zi say­gıy­la, sev­giy­le se­lam­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hâkim ve sav­cı­la­rın, yar­gıç­la­rı­mı­zın eko­no­mik du­rum­la­rın­da, öde­nek­le­rin­de olum­lu ge­liş­me sağ­la­mak için bir ya­sa çı­kar­ma­ya uğ­ra­şı­yo­ruz. Bun­da, grup­lar ara­sın­da bir bir­lik var, bir­lik­te ha­re­ket edi­li­yor. Bu olum­lu bir şey; yal­nız, bu ya­sa­da olum­suz bul­du­ğu­muz nok­ta­la­rı da be­lirt­mek du­ru­mun­da­yız.

Şim­di, te­le­viz­yon­la­rı ba­şın­da çok sa­yı­da hâkim ve sav­cı ar­ka­da­şı­mız ya­sa­nın çık­ma­sı­nı bek­li­yor. Ya­ni, ni­ye uza­tı­lı­yor di­ye de dü­şü­nü­le­bi­lir; ama, ko­nuş­ma­lar ve gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da ba­zı kav­ram­lar bu­la­nık­laş­tı. Onu ar­ka­daş­la­rım açık­la­dı; ama, bir kez de ben açık­la­ya­rak, bu­na bir bağ­lan­tı yap­mak is­ti­yo­rum.

Şim­di, Ana­ya­sa­mız, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı pren­si­bi­ni be­nim­se­miş­tir. Kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı pren­si­bin­de yar­gı, öy­le üçün­cü kuv­vet fa­lan de­ğil, çok esas­lı bir kuv­vet­tir. Mut­la­ka ba­ğım­sız ol­ma­sı ge­re­ken bir kuv­vet­tir. Onun için, hâkim­lik te­mi­na­tı­nı Ana­ya­sa 139 un­cu mad­de­sin­de ve hâkim­lik ve sav­cı­lık mes­le­ği­ni de 140 ın­cı mad­de­sin­de ay­rı ay­rı dü­zen­le­miş­tir.

Hâkim­lik mes­le­ği, her­han­gi bir me­mu­ri­yet de­ğil­dir, ka­mu per­so­ne­li de­ğil­dir. Ka­mu per­so­ne­li ol­mak kö­tü de­ğil; bu, baş­ka bir şey. Hâkim­lik, millî ege­men­li­ği kul­la­nan, mil­let adı­na ka­rar ve­ren bir mer­ci­dir. Ya­ni, dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, iki or­gan eliy­le millî ege­men­lik kul­la­nı­lır; hâki­mi­yet ka­yıt­sız şart­sız mil­le­tin­dir di­yo­ruz, iki or­gan kul­la­nır bu­nu, bi­ri­si, TBMM; ya­ni, ya­sa ko­yar, ku­ral ko­yar mil­let adı­na. Bi­ri­si de, yar­gıç­lar­dır; on­lar da, hü­küm ve­rir mil­let adı­na. Onun için­dir ki, hâkim­le­rin ka­ra­rı­nın üs­tün­de “Türk Mil­le­ti adı­na” di­ye ya­zar.

Şim­di, hâkim­ler ka­rar ve­rir­ken, ne dev­let­ten ne bir üst ma­kam­dan, Re­isi­cum­hur da­hil, hiç kim­se­den -Ana­ya­sa­mız­da da açık­tır- emir al­maz­lar; ta­li­mat al­maz­lar, ta­li­mat ve­ri­le­mez, tav­si­ye­de bu­lu­nu­la­maz, tel­kin­de bu­lu­nu­la­maz. Bir ka­mu ala­nın­da ça­lı­şan bir mes­lek dü­şü­nün ki, ken­di otur­du­ğu bi­na­yı tah­li­ye et­sin. İş­te, bu­nu hâkim ya­par. Dev­le­te kar­şı da ka­rar ve­rir; ya­ni, dev­le­tin hu­ku­ka ria­yet et­me­di­ği nok­ta­da da ka­rar ve­rir. Onun için, hâkim­lik te­mi­na­tı, ay­nı za­man­da va­tan­da­şın te­mi­na­tı­dır. As­lın­da, hâki­min te­mi­na­ta, gü­ven­ce­ye ih­ti­ya­cı de­ğil­dir as­lo­lan, de­mok­ra­si­nin, hu­kuk dev­le­ti­nin ku­ru­la­bil­me­si için, va­tan­da­şın te­mi­na­tı­dır hâkim­lik te­mi­na­tı bir an­lam­da; olay bu şe­kil­de de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Hâkim­le­rin ma­aş­la­rı, öde­nek­le­ri de­ğer­len­di­ri­lir­ken şu alış­kan­lı­ğı­mız­dan vaz­geç­me­li­yiz: Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı­nın, ya­ni, ida­re­nin bir me­mu­ru­nun ma­aşı­na en­deks­le­me alış­kan­lı­ğın­dan vaz­geç­me­li­yiz. Şim­di, bu, Tür­ki­ye’den baş­ka bir ül­ke­de olu­yor mu bil­mi­yo­rum, zan­net­mi­yo­rum; ya­ni, bir idarî me­mu­run, un­va­nı ne olur­sa ol­sun, on­la­rı kü­çüm­se­di­ğim de­ğil, ya­ni, mut­la­ka on­lar da çok bü­yük, önem­li iş­ler ya­pı­yor­lar; ama, mes­le­ğin özel­li­ği, ya­pı­lan işin özel­li­ği bu­dur. Bir idarî me­mu­run ma­aşı­na en­deks­len­mez mil­let adı­na ege­men­lik kul­la­na­nın ma­aşı, öde­ne­ği; Ana­ya­sa­da gü­ven­ce al­tın­da. Ba­kın, 139 un­cu mad­de­si Ana­ya­sa­nın ne di­yor: “Hâkim­lik ve sav­cı­lık te­mi­na­tı: Hâkim­ler ve sav­cı­lar az­lo­lu­na­maz, ken­di­le­ri is­te­me­dik­çe Ana­ya­sa­da gös­te­ri­len yaş­tan ön­ce emek­li­ye ay­rı­la­maz; bir mah­ke­me­nin ve­ya kad­ro­nun kal­dı­rıl­ma­sı se­be­biy­le de ol­sa, ay­lık, öde­nek ve di­ğer hak­la­rın­dan yok­sun kı­lı­na­maz.” Bu, 139 un­cu mad­de­nin bi­rin­ci fık­ra­sı; bu mes­le­ği ye­te­ri ka­dar ta­rif edi­yor. Bu, ay­nı za­man­da yurt­taş için gü­ven­ce, de­min söy­le­di­ğim gi­bi.

140 ın­cı mad­de­sin­de de di­yor ki, hâkim­le­rin, iş­te, yar­gı­lan­ma­la­rı, mes­lek­ten çı­ka­rıl­ma­sı ve­sa­ire­si, ve­sa­ire­si, “...mes­lek içi eği­tim­le­ri ile –bu­ra­yı oku­yo­rum- di­ğer öz­lük iş­le­ri mah­ke­me­le­rin ba­ğım­sız­lı­ğı ve hâkim­lik te­mi­na­tı esa­sı­na gö­re ka­nun­la dü­zen­le­nir.”

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu mad­de­de, ge­li­yo­ruz, ge­çi­ci 16 ncı mad­de­de, hâkim­ler bir an­da ka­mu per­so­ne­li du­ru­mu­na dü­şü­rü­lü­yor. Ar­ka­daş­lar, Ana­ya­sa­nın hiç­bir ye­rin­de, hâkim emek­li ola­na ka­dar hâkim, emek­li ol­duk­tan son­ra ka­mu per­so­ne­li­dir di­ye bir şey yok. Ya­ni, bu dü­zen­le­me, ge­çi­ci 16 ncı mad­de­de­ki dü­zen­le­me, hâki­mi me­mur rad­de­si­ne in­di­ri­yor; bu iti­bar­la, Ana­ya­sa­mı­zın 139 ve 140 ın­cı mad­de­le­ri­ne ay­kı­rı­dır. Ay­nı za­man­da, bu­gün emek­li olan ay­nı de­re­ce­de­ki hâkim ile ya­rın emek­li ola­ca­ğın ara­sın­da eşit­li­ği de yok edi­ci ni­te­lik­te­dir; do­la­yı­sıy­la Ana­ya­sa­nın 10 un­cu mad­de­si­ne de ay­kı­rı­dır.

Bi­raz­dan, Ana­ya­sa­ya ay­kı­rı­lık öner­ge­miz oku­na­cak. Ben, ya­sa­nın çık­ma­sı­nı ar­zu edi­yo­rum, ek­sik­lik­le­ri var için­de -Zi­ya Bey söy­le­di­ği için tek­rar et­mi­yo­rum, ar­ka­da­şım söy­le­di­ği için- oran­tı­sız­lık­lar var, yan­lış­lık­lar var, bun­lar bir ya­na; ama, ya­sa çık­sın. Ya­ni, na­mı bü­yük Ko­za­noğ­lu ha­li­ne gel­di, san­ki hâkim­le­re çok şey­ler ve­ri­li­yor­muş gi­bi, bir şey ha­li­ne gel­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, kuş­ku­suz, di­ğer ka­mu per­so­ne­li­mi­zin, in­san­la­rı­mı­zın ka­zan­cı da az; ama…

MEH­MET SA­RI (Os­ma­ni­ye) – Öğ­ret­men­ler…

OR­HAN ERAS­LAN (De­vam­la) - Ba­kı­nız, şim­di, siz, ya­pı­lan işin ehem­mi­ye­ti­nin far­kın­da de­ğil­si­niz, onun için laf atı­yor­su­nuz. Ya­pı­lan işin ehem­mi­ye­ti­nin far­kın­da de­ğil­si­niz. Ya­ni, ora­ya ve­ri­len pa­ra, ay­nı za­man­da yurt­taş­la­rın hep­si­ne ve­ri­len pa­ra­dır, gü­ven­ce­dir, o an­lam­da de­ğer­len­di­rin lüt­fen.

Şim­di, emek­li­lik­le il­gi­li ko­nu­da ya­pı­lan dü­zen­le­me Ana­ya­sa­ya ay­kı­rı­dır, 16 ncı mad­de. Ge­çi­ci 16 ncı mad­de­nin ya­sa met­nin­den çık­ma­sı la­zım. Ya­ni, bir gün, ça­lı­şan her­kes emek­li ola­cak­tır, her hâkim emek­li ola­cak­tır. Hâki­min emek­li­lik­te te­mi­na­tı­nın ol­ma­ma­sı, ay­nı za­man­da, Ana­ya­sa­nın 139 un­cu mad­de­sin­de ifa­de edi­len hâkim­lik ve sav­cı­lık te­mi­na­tı­nın za­rar gör­me­si an­la­mı­na ge­lir. Ya­ni, öner­ge­de ola­cak hu­su­su izah edi­yo­rum ki, za­man eko­no­mi­si, usul eko­no­mi­si ya­pa­lım. Ye­ni­den öner­ge­yi açık­la­mak üze­re bir da­ha söz al­mak is­te­mi­yo­rum.

Ve­ri­le­cek öner­ge­yi des­tek­le­me­ni­zi is­ti­yo­ruz. Bu önem­li bir olay­dır. Ha­ki­ka­ten Ana­ya­sa­ya ay­kı­rı bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­ma­lı­dır bi­li­ne bi­li­ne. Ana­ya­sa­nın 139, 140 ve 10 un­cu mad­de­le­ri açık­tır. Ge­çi­ci 16 ncı mad­de­nin ya­sa met­nin­den çık­ma­sı ge­re­kir. Çık­ma­ma­sı ha­lin­de Ana­ya­sa­ya ay­kı­rı ola­ca­ğı da ga­yet açık­tır di­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Eras­lan.

Ge­çi­ci mad­de 16 üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır.

Öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın çer­çe­ve 5 in­ci mad­de­siy­le ge­ti­ri­len ge­çi­ci 16 ncı mad­de­nin mad­de met­nin­den çı­kar­tıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

 

Or­han Eras­lan

Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu

Mus­ta­fa Öz­yurt

 

Niğ­de

İs­tan­bul

Bur­sa

 

Atil­la Kart

M. Me­sut Özak­can

 

 

Kon­ya

Ay­dın

 

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Mad­de­de ya­pı­lan dü­zen­le­me Ana­ya­sa­nın 139, 140 ve 10 un­cu mad­de­le­ri­ne ay­kı­rı­lık oluş­tur­du­ğun­dan mad­de met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Ge­çi­ci mad­de 16’yı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­çi­ci mad­de 17’yi oku­tu­yo­rum:

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 17- 103 ün­cü mad­de­nin ikin­ci fık­ra­sın­da Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­lik­le­ri­ne se­çi­le­bil­me ye­ter­li­lik­le­ri­ni kay­bet­me­dik­le­ri sü­re­ce bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­lar için her üç yıl­da bir ve­ril­me­si ön­gö­rü­len ila­ve pu­an­lar, bu mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te bi­rin­ci sı­nıf olan ve hâlen mes­lek­te bu­lu­nan­la­rın 33 ün­cü mad­de uya­rın­ca bi­rin­ci sı­nıf ol­ma ta­rih­le­rin­den iti­ba­ren üç yıl­lık hiz­met di­lim­le­ri­ne gö­re ken­di­li­ğin­den ek­le­nir. An­cak bu uy­gu­la­ma­nın ya­pı­la­bil­me­si için il­gi­li­le­rin in­ce­le­me ta­ri­hi iti­ba­rıy­la Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­li­ği­ne se­çil­me hak­kı­nı kay­bet­me­me­le­ri ge­re­kir. 22/12/2005 ta­rih­li ve 5435 sa­yı­lı Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği 24/12/2005 ta­ri­hin­den ön­ce bi­rin­ci sı­nıf olan ve ha­len gö­rev­de bu­lu­nan hâ­kim ve sav­cı­la­rın bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­ma ve bi­rin­ci sı­nıf ol­ma ta­rih­le­ri de bu Ka­nu­nun 5435 sa­yı­lı Ka­nun­la de­ği­şik 13, 15 ve 32 nci mad­de­le­ri­ne gö­re dü­zel­ti­lir. Bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­ma ve bi­rin­ci sı­nıf ol­ma ta­rih­le­ri­nin dü­zel­ti­le­bil­me­si için il­gi­li hâ­kim ve sav­cı­lar hak­kın­da ya­pı­lan ilk in­ce­le­me­de bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış ve bi­rin­ci sı­nıf ol­muş ol­ma­la­rı ge­re­kir.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır.

Öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın çer­çe­ve 5 in­ci mad­de­siy­le 2802 sa­yı­lı Ka­nu­na ek­len­me­si ön­gö­rü­len ge­çi­ci 17 nci mad­de­sin­de yer alan “33 ün­cü mad­de uya­rın­ca” iba­re­si­nin mad­de met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı ve son fık­ra ola­rak aşa­ğı­da­ki hük­mün ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

“Bu uy­gu­la­ma­lar, geç­mi­şe yö­ne­lik malî hak do­ğur­maz.”

 

İr­fan Gün­düz

Ra­ma­zan Top­rak

Mah­mut Kap­lan

 

İs­tan­bul

Ak­sa­ray

Şan­lı­ur­fa

 

Mu­rat Yıl­dı­rım

İr­fan Rı­za Ya­zı­cı­oğ­lu

Cü­ne­yit Ka­ra­bı­yık

 

Ço­rum

Di­yar­ba­kır

Van

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI SA­İT AÇ­BA (Af­yon­ka­ra­hi­sar) – Ka­tı­la­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: Mad­de­de, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak, bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­la­ra her üç yıl­da ila­ve pu­an ve­ri­le­bil­me­si per­for­mans kri­te­ri­ne bağ­lı tu­tul­ma­yıp, Yar­gı­tay ve Da­nış­tay üye­lik­le­ri­ne se­çi­le­bil­me ye­ter­li­lik­le­ri­ni kay­bet­me­me şar­tı­na bağ­lan­dı­ğın­dan, an­la­mı kal­ma­yan ve çe­liş­ki do­ğu­ran “33 ün­cü mad­de uya­rın­ca” iba­re­si­nin me­tin­den çı­ka­rıl­ma­sı amaç­lan­mış­tır.

Mad­de­nin yü­rür­lü­ğe gir­me­siy­le ha­len bi­rin­ci sı­nıf olan hâkim ve sav­cı­la­ra, bi­rin­ci sı­nıf ol­ma ta­rih­le­rin­den iti­ba­ren ve­ril­me­si ön­gö­rü­len ila­ve pu­an­la­rın geç­mi­şe yö­ne­lik malî hak do­ğur­ma­ya­ca­ğı vur­gu­lan­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge is­ti­ka­me­tin­de ge­çi­ci mad­de 17’yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­çi­ci mad­de 18’i oku­tu­yo­rum:

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 18- Ye­ni bir dü­zen­le­me ya­pı­lın­ca­ya ka­dar; ek­li (I) sa­yı­lı ek gös­ter­ge cet­ve­li, 103 ün­cü mad­de­ye gö­re ay­lık alan­lar için 6245 sa­yı­lı Har­cı­rah Ka­nu­nu yö­nün­den uy­gu­lan­ma­ya de­vam olu­nur."

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 18 üze­rin­de 2 adet öner­ge var­dır; ama, öner­ge­ler bu ka­nu­nun ko­nu­su­na gir­me­mek­te­dir. Di­ğer, sa­ir ka­nun­lar­da bir de­ği­şik­li­ği ön­gör­mek­te­dir. Öner­ge­le­rin sa­de­ce isim­le­ri­ni oku­ta­ca­ğım; ama, iş­le­me al­ma­ya­ca­ğım.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu ile Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 5 in­ci mad­de­siy­le 2802 sa­yı­lı Ka­nu­na ek­le­nen ge­çi­ci 18 in­ci mad­de­ye aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                              M. Akif Ham­za­çe­bi (Trab­zon) ve ar­ka­daş­la­rı

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 5 in­ci mad­de, ge­çi­ci 18 in­ci  mad­de­si­ne aşa­ğı­da­ki fık­ra­nın ikin­ci fık­ra ola­rak ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                               Sü­ley­man Sa­rı­baş (Ma­lat­ya) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN – Ge­çi­ci mad­de 18’i oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Çer­çe­ve 5 in­ci mad­de­yi ge­çi­ci mad­de 16, 17, 18’le bir­lik­te oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

6 ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 6- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun ek ge­çi­ci 2 nci mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı­na "ka­dar," iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re "ay­lık," iba­re­si ek­len­miş, ay­nı fık­ra­nın (b) ve (c) bent­le­ri aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

"b) Bi­rin­ci sı­nı­fa ge­çi­ril­dik­ten son­ra, bu sı­nıf­ta üç yı­lı­nı ta­mam­la­mış ve as­kerî yük­sek yar­gı or­ga­nı üye­lik­le­ri­ne se­çil­me ni­te­lik­le­ri­ni kay­bet­me­miş olan as­kerî hâ­kim ve sav­cı­lar; 2802 sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu hü­küm­le­ri uya­rın­ca bi­rin­ci sı­nıf hâkim ve sav­cı­lar,

c) Bi­rin­ci sı­nı­fa ge­çi­ril­miş ve as­kerî yük­sek yar­gı or­ga­nı üye­lik­le­ri­ne se­çil­me hak­kı­nı kay­bet­me­miş olan as­kerî hâkim ve sav­cı­lar; bi­rin­ci sı­nı­fa ay­rıl­mış ve Yar­gı­tay-Da­nış­tay üye­lik­le­ri­ne se­çil­me hak­kı­nı ka­zan­mış di­ğer hâkim ve sav­cı­lar,"

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la Kart.

Sa­yın Kart, bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA ATİL­LA KART (Kon­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; 6 ncı mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­dım; Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, bu mad­dey­le bağ­lan­tı­lı ola­rak 3 ün­cü mad­de­de sö­zü­nü et­ti­ğim ko­nu­la­rı an­lat­ma­ya de­vam et­mek is­ti­yo­rum. Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı­nın Hü­kü­met Söz­cü­sü ol­ma sı­fa­tı­nın yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı ile yü­rüt­me ve yar­gı or­gan­la­rı­nın fonk­si­yon­la­rıy­la bağ­daş­ma­dı­ğı­nı ifa­de et­miş­tim. Bu­nu bir cüm­ley­le ta­mam­la­mak is­ti­yo­rum. Sa­yın Ada­let Ba­ka­nı, gö­re­vi­nin ge­re­ği ola­rak, kri­tik da­va­lar­da, kri­tik olay­lar­da Hü­kü­met adı­na, za­man za­man da ki­şi­sel gö­rüş­le­ri­ni de ifa­de edi­yor. Böy­le bir sü­reç için­de o yar­gı­la­ma­nın sıh­ha­tin­den söz ede­mez­si­niz, o yar­gı­la­ma­nın se­la­me­tin­den söz ede­mez­si­niz. Bu nok­ta­da Sa­yın Ba­ka­nı ve Hü­kü­me­ti ciddî bir sor­gu­la­ma ve de­ğer­len­dir­me yap­ma­ya bu ve­si­ley­le bir kez da­ha da­vet edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “ne il­gi­si var” se­si)

Mad­dey­le bağ­lan­tı­lı de­ğer­li ar­ka­da­şım; bi­raz ka­nu­nu in­ce­ler­se­niz, bi­raz ge­rek­çe­le­ri in­ce­ler­se­niz, bi­raz, bi­raz in­ce­ler­se­niz o bağ­lan­tı­la­rı kav­rar­sı­nız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Ada­let Ba­kan­lı­ğı bün­ye­sin­de yar­gıç sı­nı­fın­da gö­rev­li ça­lış­tı­rıl­ma­ma­lı­dır. Hu­kuk­sal bil­gi ge­rek­ti­ren ko­nu­lar­da hu­kuk fa­kül­te­si­ni bi­tir­miş olan uz­man­la­rı el­bet­te ça­lış­tı­ra­bi­li­riz; an­cak, yar­gıç­la­rın ça­lış­tı­rıl­ma­sı on­la­rı Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın ve­sa­ye­ti al­tı­na so­ku­yor. Bu, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin tav­si­ye ka­rar­la­rıy­la da bağ­daş­mı­yor. An­cak, böy­le­si­ne bir uy­gu­la­ma­ya gir­mek ne­den­se Hü­kü­me­tin işi­ne gel­mi­yor.

Yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı için yü­rüt­me­nin söz sa­hi­bi ol­ma­dı­ğı Yar­gıç­lar Bir­li­ği­nin ku­rul­ma­sı zo­run­lu­dur. Ne mut­lu­dur ki, ne gü­zel bir ge­liş­me­dir ki, bu Yar­gıç­lar Bir­li­ği bir haf­ta ev­vel, on gün ev­vel, üç gün ev­vel ku­rul­du de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu aşa­ma­da, Ada­let Ba­kan­lı­ğın­ca ha­zır­lan­mak­ta olan Tür­ki­ye Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Bir­li­ği, da­ha doğ­ru­su -Ge­nel Ku­rul gün­de­mi­ne ve­ya Mec­lis Baş­kan­lı­ğı­na su­nul­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz- Tür­ki­ye Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Bir­li­ği Ya­sa Ta­sa­rı­sı­nın ka­nun­laş­ma­sı an­la­yı­şın­da ıs­rar edil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni ye­ri gel­miş­ken ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Bı­ra­kın yar­gıç­lar ken­di so­run­la­rı­nı ide­olo­ji ol­ma­dan, si­ya­sal­laş­ma­dan ken­di­le­ri çöz­sün­ler. Bı­ra­ka­lım ken­di ira­de­le­riy­le bu ka­rar­la­rı­nı ver­sin­ler.

Yar­gıç­la­ra coğ­rafî te­mi­nat sağ­lan­ma­lı­dır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, is­tek­le­ri ol­mak­sı­zın bir baş­ka ye­re ve gö­re­ve atan­ma­la­rı söz ko­nu­su ol­ma­ma­lı­dır. Yar­gıç ve sav­cı­la­rın ki­şi­sel ve­ya gö­rev­le il­gi­li suç­la­rın­da ay­rı so­ruş­tur­ma yön­te­mi­ne bağ­lı ol­ma­la­rı Bir­leş­miş Mil­let­ler il­ke­le­ri çer­çe­ve­sin­de yar­gıç gü­ven­ce­si­nin do­ğal bir so­nu­cu­dur. Yar­gıç ve sav­cı­la­rın mil­let­ve­ki­li se­vi­ye­sin­de ol­du­ğu gi­bi bir do­ku­nul­maz­lık­la­rı söz ko­nu­su de­ğil­dir. Bu kap­sam­da, ör­ne­ğin, tra­fik suç­la­rın­da bi­le do­ku­nul­maz­lık­la­rı var­mış gi­bi ka­mu­oyu­na yan­sı­tıl­ma­sı, hak­sız bir uy­gu­la­ma­dır. Yar­gıç ve sav­cı­la­rın -tek­rar ifa­de edi­yo­rum- do­ku­nul­maz­lık­la­rı yok­tur. Ki­şi­sel suç ni­te­li­ğin­de­ki tra­fik suç­la­rın­da bi­le, ağır ce­za mah­ke­me­le­rin­de ya da Yar­gı­tay­da yar­gı­lan­mak­ta­dır­lar; an­cak, po­lis, ce­za tu­ta­na­ğı de­ğil, tes­pit tu­ta­na­ğı dü­zen­le­mek­te­dir.

Kav­ram ve ku­rum­lar ka­rış­tı­rı­la­rak, yar­gı­da mes­lekî do­ku­nul­maz­lık var­mış gi­bi ka­mu­oyu yön­len­di­ril­me­me­li­dir. Yar­gı­da­ki özel so­ruş­tur­ma usu­lü, Bir­leş­miş Mil­let­ler il­ke­le­ri­nin, ev­ren­sel hu­ku­ku­nun zo­run­lu kıl­dı­ğı bir so­nuç­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu aşa­ma­da kı­sa bir ta­lep de­ğer­len­dir­me­si ya­pa­rak, ko­nuş­ma­mı bi­tir­mek is­ti­yo­rum. Yar­gıç­la­rın ma­aş de­ğer­len­dir­me­le­ri­nin, di­ğer dev­let me­mur­la­rıy­la ka­rış­tı­rıl­ma­ma­sı ge­re­ği­ni ko­nuş­ma­mın ba­şın­da ifa­de et­miş­tim. As­lın­da, bu ko­nu­da, ka­mu­oyun­da ge­nel bir uz­laş­ma da doğ­muş du­rum­da. Ye­ter ki, si­yasî ira­de ola­rak, si­yasî ik­ti­dar ola­rak, bu ko­nu­da sa­mimî bir ta­vır için­de ola­lım. Za­man za­man “efen­dim, as­kerî hâkim­ler­den do­la­yı, as­kerî sav­cı­lar­dan do­la­yı Ge­nel­kur­may bu ko­nu­ya kar­şı çı­kı­yor” gi­bi ge­rek­çe­le­re sı­ğı­nıl­dı­ğı­nı üzün­tüy­le gö­rü­yo­ruz. Oy­sa­ki, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­nın bi­le bu ko­nu­da bir kar­şı çı­kı­şı­nın ol­ma­dı­ğı­nı ka­mu­oyu çok iyi bi­li­yor, bu ko­nu­da­ki de­ğer­len­dir­me­ler ka­mu­oyu­nun gö­rüş­le­ri­ne yan­sı­dı.

Bir di­ğer önem­li ko­nu şu: Adlî hiz­me­ti sa­de­ce yar­gıç ve sav­cı yap­mı­yor. Adlî hiz­me­ti, ora­da ça­lı­şan za­bit kâti­bi ya­pı­yor, ora­da ça­lı­şan ya­zı iş­le­ri mü­dü­rü ya­pı­yor, mü­ba­şir­ler ya­pı­yor. Ce­za ve in­faz ku­ru­mu gö­rev­li­le­ri­nin de o adlî hiz­me­te öy­le ve­ya böy­le bir kat­kı­sı var. Do­la­yı­sıy­la, bu nok­ta­da, bu hiz­me­tin olu­şu­mu­na kat­kı sağ­la­yan bu yar­dım­cı per­so­ne­le de, mut­la­ka, hâkim ve sav­cı­lar ka­dar ol­ma­sa da, bir dü­zen­le­me, bir ar­tış, bir iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­sı ge­re­kir.

An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Fe­ri­dun Ba­loğ­lu’nun, ger­çek­ten, o mü­kem­mel su­nu­şu­nu bu­ra­da tek­rar­la­ma­ya ge­rek gör­mü­yo­rum; ama, sa­de­ce Kon­ya Ad­li­ye­sin­den, bu nok­ta­da, son bir haf­ta için­de on­lar­ca fak­sın, fer­ya­dın ve ta­le­bin gel­di­ği­ni bil­gi­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu­nun dı­şın­da, şu ko­nu­yu ka­bul et­me­miz ge­re­ki­yor: Ka­mu avu­kat­la­rı da -yi­ne, ar­ka­daş­la­rı­mız ifa­de et­ti­ler- adlî hiz­me­tin, adlî ka­ra­rın oluş­ma­sı­na kat­kı sağ­lı­yor­lar; ama, ka­mu avu­kat­la­rı­nın ne ka­dar mağ­dur edil­di­ği­ni ve bu ko­nu­da, ma­ale­sef, Hü­kü­me­tin hiç­bir ciddî gay­re­tin için­de ol­ma­dı­ğı­nı üzü­le­rek bir de­fa da­ha ifa­de edi­yo­rum.

15 Tem­muz 2003 ta­ri­hin­de Sa­yın Meh­met Ali Şa­hin, bu­ra­da, Ge­nel Ku­rul­da söz ver­di “2004 yı­lı için­de bu ko­nu­yu hal­le­de­ce­ği­ni” ifa­de et­ti; ama, 2006 yı­lı bi­te­cek, bu ko­nu­da hiç­bir ça­lış­ma­nın ol­ma­ğı­nı gö­rü­yo­ruz.

Yi­ne, mü­fet­tiş­le­rin ve tef­tiş ele­man­la­rı­nın, bun­la­rın hiz­met­le­ri­ni de adlî hiz­met­le­re, yar­gı ka­rar­la­rı­na kat­kı sağ­la­yan ka­mu gö­rev­li­le­ri ola­rak gör­me­miz ge­re­ki­yor. Do­la­yı­sıy­la, bu ko­nu­da da, hâkim ve sav­cı­lar dü­ze­yin­de ol­ma­mak­la bir­lik­te, mut­la­ka, mü­fet­tiş­ler açı­sın­dan ve de­ne­tim ele­man­la­rı açı­sın­dan bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği dü­şün­ce­sin­de­yim de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu de­ğer­len­dir­me­ler­le, bu ta­sa­rı­nın ya­rar­lı ol­ma­sı­nı, ve­rim­li ol­ma­sı­nı di­li­yor, bu de­ğer­len­dir­me­le­ri­mi­zin Hü­kü­met ta­ra­fın­dan göz önü­ne alın­ma­sı­nı, bun­dan son­ra­ki ça­lış­ma­lar­da göz önü­ne alın­ma­sı ta­le­bi­mi bir de­fa da­ha ifa­de edi­yor, Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

7 nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 7- 2802 sa­yı­lı Ka­nu­nun 54 ün­cü mad­de­si­nin son fık­ra­sı ile 104 ün­cü ve 105 in­ci mad­de­le­ri yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış­tır.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

8 in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 8- 8/5/1991 ta­rih­li ve 3717 sa­yı­lı Ka­nu­nun 2/A mad­de­sin­de yer alan "Ada­let Ba­kan­lı­ğı mer­kez ve taş­ra teş­ki­lâ­tı (ce­za ve in­faz ku­rum­la­rı ha­riç)" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re "ile Tür­ki­ye Ada­let Aka­de­mi­si" iba­re­si ek­len­miş; ay­nı mad­de­de yer alan  "iki ka­tı­na" iba­re­si "üç ka­tı­na" şek­lin­de de­ğiş­ti­ril­miş ve ay­nı mad­de­nin so­nu­na aşa­ğı­da­ki cüm­le ek­len­miş­tir.

"Bu mad­de uya­rın­ca ya­pı­la­cak öde­me, dam­ga ver­gi­si ha­riç her­han­gi bir ver­gi­ye tâ­bi tu­tul­maz."

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

9 un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 9- 27/1/2000 ta­rih­li ve 4505 sa­yı­lı Ka­nu­nun 5 in­ci mad­de­si­nin (c) ben­di­ne, ikin­ci cüm­le­den son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki cüm­le ek­len­miş­tir.

“An­cak mah­sup iş­le­ri, gö­rev taz­mi­na­tı­na uy­gu­la­nan mah­sup­la il­gi­li hü­küm­ler esas alı­na­rak yü­rü­tü­lür.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 10’u oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 10- Bu Ka­nun 15/7/2006 ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 11’i oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 11- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, bu, son mad­de­dir.

Mad­de üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Di­yar­ba­kır Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Muh­sin Koç­yi­ğit.

Sa­yın Koç­yi­ğit, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1217 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, Ana­ya­sa­mı­za gö­re üç ta­ne er­ki­miz bu­lun­mak­ta­dır; ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yar­gı. İş­te, bu­gün, bu­ra­da, yar­gı­ya men­sup hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si­ne iliş­kin dü­zen­le­me­le­ri gö­rü­şü­yo­ruz. Bun­lar­la be­ra­ber, ay­nı şe­kil­de, Sa­yış­tay mes­lek men­sup­la­rı­nın du­rum­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si de gö­rü­şül­mek­te­dir.

He­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, yar­gı er­ki­ni ye­ri­ne ge­ti­ren hâkim ve sav­cı­lık mes­lek­le­ri sı­ra­dan bir mes­lek de­ğil­dir; bun­lar ka­ri­yer mes­le­ği ol­du­ğun­dan, bil­gi, bi­ri­kim ve de­ne­yim ge­rek­tir­mek­te­dir. Bun­la­rın çok iyi ye­tiş­me­si Tür­ki­ye’nin men­fa­atı­na­dır; çün­kü, hâkim­le­ri­miz ne ka­dar iyi ye­ti­şir­se o ka­dar ba­ğım­sız, o ka­dar adil ka­rar­lar ve­re­bi­lir­ler; çün­kü, bir ül­ke­de ada­le­tin, dev­le­tin te­me­li hu­kuk­tur. Hu­kuk ol­ma­yın­ca ka­os olur, dü­zen­siz­lik olur, hu­kuk ol­ma­yın­ca de­mok­ra­si ol­maz, öz­gür­lük­ler ol­maz. O hal­de, bu tüm yü­ce kav­ram­la­rın, öz­gür­lük­le­rin, de­mok­ra­si­nin, ada­le­tin ye­ri­ne ge­ti­ri­le­bil­me­si için bu yü­ce yar­gı men­sup­la­rı­nın du­ru­mu­nun dü­zel­til­me­si tüm Türk Ulu­su­nun men­fa­atı­na­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la, bir yan­dan yar­gı öde­ne­ği ar­tı­rıl­mak­ta, öte yan­dan da ekö­de­me ya­pıl­mak­ta­dır. Ay­rı­ye­ten, bil­gi­sa­yar ve­ril­me­si de ya­sa ta­sa­rı­sı met­nin­de yer al­mak­ta­dır.

El­bet­te, hâkim­le­ri­mi­ze, sav­cı­la­rı­mı­za ve­re­lim, da­ha faz­la­sıy­la ve­re­lim. Bun­lar çok faz­la­sı­nı hak et­mek­te­dir­ler. An­cak, bun­la­rın ka­rar­la­rı­nın alın­ma­sı­na yar­dım eden, kat­kı­da bu­lu­nan ad­li­ye­nin di­ğer emek­çi­le­ri­nin du­ru­mu­nun da dü­zel­til­me­si ge­re­kir; çün­kü, sa­de­ce ka­rar­lar hâkim ve sav­cı­la­rı­mı­zın vic­da­nın­da de­ğil, bun­la­ra alt bi­rim­ler­de hiz­met ve­ren mü­ba­şir­ler, kâtip­ler, dak­ti­lo­lar, bil­gi­sa­yar iş­let­men­le­ri, hep­si, bir yer­de, bu ka­rar­la­rın alın­ma­sın­da yar­dım et­mek­te­dir. Bu ba­kım­dan, en yük­sek yar­gı or­ga­nı­na yüz­de 100 ve­rir­ken, en azın­dan di­ğer mes­lek men­sup­la­rı­na da yüz­de 50, yüz­de 30 ora­nın­da bir öde­ne­ğin ve­ril­me­si ada­le­ti ge­rek­tir­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; el­bet­te, yar­gı ba­ğım­sız­dır. Yar­gı ve ya­sa­ma­nın, mil­let­ve­kil­le­ri­nin, hâkim­le­rin ma­aş­la­rı­nın, öz­lük hak­la­rı­nın, yü­rüt­me­nin, Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı­nın ma­aşı­na bağ­lan­ma­sı bir yer­de yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğıy­la bağ­daş­maz. Doğ­ru­su, hem mil­let­ve­kil­le­ri­nin ve hem de yar­gı­nın, hâkim­le­rin ma­aş­la­rı­nın Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı­nın ma­aşı­na bağ­lan­ma­sı­dır, doğ­ru­su bu­dur. O za­man, yar­gı­mız da­ha ba­ğım­sız olur.

Ta­biî, yar­gı­nın ba­ğım­sız ol­ma­sı iyi­dir; ama, önem­li olan, ba­ğım­sız yar­gı­nın ver­di­ği ka­rar­la­rı da uy­gu­la­mak­tır. Eğer ba­ğım­sız yar­gı ka­rar ve­ri­yor­sa, o ka­rar­lar uy­gu­lan­mı­yor­sa, yar­gı­nın ba­ğım­sız­lı­ğın­dan bah­se­di­le­mez. As­lın­da, yar­gı ka­rar­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­sı bir yer­de ana­ya­sal zo­run­lu­luk­tur; ama, ma­ale­sef, ba­zı yar­gı ka­rar­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­dı­ğı da göz­len­mek­te­dir. Bu­nu da dik­kat­le­ri­ni­ze sun­mak is­ti­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; hâkim ve sav­cı­la­rı­mız sa­de­ce mes­lek­tey­ken de­ğil, bun­lar emek­li olun­ca da ya­şam mü­ca­de­le­si ver­mek­te, ço­cuk­la­rı­nı okut­mak­ta, sağ­lık­la uğ­raş­mak­ta, ula­şım so­run­la­rı bu­lun­mak­ta. O hal­de, bun­la­rın sa­de­ce gö­rev ba­şın­day­ken de­ğil, gö­rev­den ay­rıl­dık­tan son­ra da, emek­liy­ken de du­rum­la­rı­nın iyi ol­ma­sı ge­re­kir. Ama, bu ya­sa ta­sa­rı­sın­da, bu, emek­li­li­ğe iliş­kin hü­küm bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu­nu bir ek­sik­lik ola­rak gö­rü­yo­ruz. İn­şal­lah, ile­ri­de bu dü­zel­ti­lir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la, Sa­yış­tay mes­lek men­sup­la­rı­nın du­rum­la­rı iyi­leş­ti­ril­mek­te­dir. Sa­yış­tay, el­bet­te, çok önem­li gö­rev yap­mak­ta. Bir ka­ri­yer mes­le­ği­dir; ama, ay­nı şe­kil­de, Sa­yış­tay gi­bi, ka­ri­yer mes­le­ği olan di­ğer mer­kezî de­ne­tim bi­rim­le­ri de var­dır. Ör­ne­ğin, Baş­ba­kan­lık Yük­sek De­net­le­me Ku­ru­lu de­net­çi­le­ri, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı he­sap uz­man­la­rı, mü­fet­tiş­le­ri ve Baş­ba­kan­lık mü­fet­tiş­le­ri, ba­kan­lık mü­fet­tiş­le­ri; bun­lar da ka­ri­yer mes­lek­ler­dir.

Bir he­sap uz­ma­nı çok önem­li gö­rev­ler yap­mak­ta­dır. Yaz­dı­ğı ra­por­lar tril­yon­la­rı bul­mak­ta, bi­lir­ki­şi­lik yap­mak­ta, in­ce­le­me, so­ruş­tur­ma, tef­tiş yap­mak­ta, yol­suz­luk­la mü­ca­de­le­de Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ko­mis­yon­la­rın­da gö­rev al­mak­ta; ama, ma­ale­sef, bu­gün, bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la, Sa­yış­tay de­net­çi­le­ri ile di­ğer mer­kezî de­ne­tim ele­man­la­rı ara­sın­da­ki uçu­rum açıl­mak­ta­dır, ara­da 1 200 000 000 fark bu­lun­mak­ta­dır. Bu bir ek­sik­lik­tir, bu­nun dü­zel­til­me­si ge­re­kir. As­lın­da, bu ko­nu­da bir öner­ge ver­dik; ama, öner­ge­miz dik­ka­te alın­ma­dı. Ümit edi­yo­rum ki, önü­müz­de­ki Be­şin­ci Ya­sa­ma Yı­lın­da, bu mes­lek men­sup­la­rı­nın da du­rum­la­rı­nın dü­zel­til­me­si, ara­da­ki ma­ka­sın ka­pa­tıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; el­bet­te, ül­ke­miz­de, ka­mu per­so­nel re­ji­mi­nin ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir; ama, bu­gü­ne ka­dar, adın­dan sık­ça bah­se­dil­me­si­ne rağ­men, Mec­lis gün­de­mi­ne ge­ti­ri­le­me­miş­tir; çün­kü, ka­mu per­so­nel re­ji­mi­nin ya­pıl­ma­sı bü­yük meb­lağ­lar­da pa­ra­yı ge­rek­tir­mek­te­dir; en azın­dan, 3-4 kat­ril­yon li­ra­yı. Eğer biz ger­çek bü­yü­me ra­kam­la­rı­nı bu­lup büt­çe­mi­zi bü­yü­tür­sek, ina­nı­yo­rum ki, çok ra­hat şe­kil­de ka­mu per­so­nel re­for­mu ge­lir ve bu ka­mu per­so­nel re­for­mun­dan tüm ça­lı­şan­lar en iyi şe­kil­de hak­la­rı­nı alır­lar, du­rum­la­rı­nı dü­zel­tir­ler.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu ya­sa ta­sa­rı­sı gö­rü­şü­lür­ken, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak des­tek­le­ri­mi­zi ver­dik, alt ko­mis­yon­da da des­tek­le­ri­mi­zi ver­dik. Bi­zim gön­lü­müz da­ha kap­sam­lı ve da­ha yük­sek meb­lağ­lar­da zam­la­rın ya­pıl­ma­sın­dan ya­nay­dı; ama, ma­ale­sef, öner­ge­le­ri­miz ka­bul edil­me­di, gö­rüş­le­ri­miz ka­bul edil­me­di; ama, biz, bu­nu da ye­ter­li bul­mu­yo­ruz. İn­şal­lah önü­müz­de­ki dö­nem­ler­de da­ha da ar­tı­rı­lır. Bu Ya­sa Ta­sa­rı­sıy­la yar­gıç­la­rı­mı­za, hâkim­le­ri­mi­ze ge­ti­ri­len iyi­leş­me­le­rin ken­di­le­ri­ne ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum; Yü­ce Ge­nel Ku­ru­lu­mu­zu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Koç­yi­ğit, te­şek­kür edi­yo­rum.

Say­gı­de­ğer ar­ka­daş­la­rım, mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü açı­koy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açı­koy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açı­koy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için 4 da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma  rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len 4 da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len 4 da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, ge­ce­nin bu sa­at­le­ri­ne ka­dar çok öz­ve­ri­li bir şe­kil­de, gay­ret­li bir şe­kil­de ça­lı­şa­rak bir ne­ti­ce­ye ulaş­tık.

1217 sı­ra sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın açı­koy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı

:

227

Ka­bul

:

225

Ret

:

1

Çe­kim­ser

:

      1 (x)

Böy­le­ce, hâkim­ler ve sav­cı­la­rı­mız­la il­gi­li olan ka­nun ka­bul edil­miş ve ya­sa­laş­mış­tır; ken­di­le­ri için, ai­le­le­ri için, mil­le­ti­miz için ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. Bu hu­sus­ta bü­yük emek­le­ri ge­çen yar­gı men­sup­la­rı­na ve bu hu­sus­ta emek­le­ri­ni inkâr ede­me­ye­ce­ği­miz Ada­let Ba­ka­nı­mız Sa­yın Ce­mil Çi­çek’e de, si­zin na­mı­nı­za şük­ran­la­rı­mı, tak­dir­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nı­mı, bir te­şek­kür ko­nuş­ma­sı yap­mak üze­re, kür­sü­ye da­vet edi­yo­rum.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ADA­LET BA­KA­NI CE­MİL Çİ­ÇEK (An­ka­ra) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­raz ev­vel de­ğer­li oy­la­rı­nız­la, kat­kı­la­rı­nız­la ya­sa­laş­tır­dı­ğı­nız Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu se­be­biy­le he­pi­ni­ze te­ker te­ker te­şek­kür edi­yo­rum; yar­gı ca­mi­ası­na, bu ya­sa­nın, ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

Ta­bi­atıy­la, hem si­ze te­şek­kür eder­ken bir te­şek­kü­rüm de, en ev­vel, Sa­yın Baş­ba­ka­na ve Hü­kü­me­ti­mi­ze­dir. Ger­çek­ten, on­la­rın des­te­ği, ta­li­ma­tı, bu nok­ta­da­ki gü­cü ol­ma­say­dı, bun­ca sı­kın­tı içe­ri­sin­de, bun­ca zor­luk içe­ri­sin­de bu ya­sa­yı çı­kar­ma imkânı­mız ol­maz­dı. Ke­za, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­nun De­ğer­li Baş­kan ve üye­le­ri, özel­lik­le alt ko­mis­yon­da gö­rev ya­pan ar­ka­daş­la­rı­mı­za, Ma­li­ye Ba­ka­nı­na, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rı­na ve de­ğer­li Ma­li­ye bü­rok­ra­si­si­ne de hu­zu­ru­nuz­da te­şek­kür edi­yo­rum. On­lar da, ger­çek­ten, bir­çok ka­mu gö­rev­li­si­nin bek­le­di­ği bir nok­ta­da, hâkim ve sav­cı­la­rı­mız­la il­gi­li ola­rak, bü­yük bir öz­ve­riy­le bu ya­sa­nın çık­ma­sı­na kat­kı sağ­la­dı­lar.

                                  

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

He­pi­miz şu­nu bi­li­yo­ruz ki, yar­gı, her top­lum için önem­li­dir. Türk Mil­le­ti adı­na ya­sa­ma yet­ki­si­ni biz kul­la­nı­yo­ruz, Türk Mil­le­ti adı­na yar­gı­la­ma yet­ki­si­ni de yar­gı men­sup­la­rı kul­la­nı­yor. De­mek ki, bi­zim yap­tı­ğı­mız iş ile -Ya­sa­ma Mec­li­si ola­rak- yar­gı­nın yap­tı­ğı iş, iki­si de mil­let adı­na­dır. O ne­den­le­dir ki, yar­gı­nın öne­mi­nin he­pi­miz far­kın­da­yız ve bu öne­min ge­re­ği ola­rak da bu ya­sa ta­sa­rı­sı hu­zu­ru­nu­za ge­ti­ril­di ve ya­sa­laş­tı.

Bu­gü­ne ka­dar yar­gıy­la il­gi­li çok şey söy­len­di, yar­gı­nın öne­mi adı­na çok vur­gu ya­pıl­dı; ama, ka­bul et­mek ge­re­kir ki, şu dö­nem­de­ki ka­dar da yar­gı­ya önem­li hiz­met ve­ril­me­miş­tir. Eğer bu ül­ke­de hak var­sa, hak­şi­nas­lık var­sa, bir gün ge­lip yar­gı­nın ta­ri­hi­ni ya­zan­lar, bu dö­ne­me ay­rı bir say­fa ayır­ma­la­rı ge­re­ke­cek­tir; hak, hu­kuk bu­nu ge­rek­ti­ri­yor.

Açık­ça ifa­de et­tik hü­kü­me­ti ku­rar­ken de, Ada­let Ba­kan­lı­ğı büt­çe­le­ri ve­si­le­siy­le; de­dik ki, yar­gı dün­den da­ha iyi ola­cak­tır ve in­saf sa­hi­bi her­kes ka­bul eder ve et­me­li­dir ki -dört se­ne ev­ve­li­nin yar­gı­sı ile- bu­gü­nün yar­gı­sı, imkân iti­ba­riy­le de, mekân iti­ba­riy­le, sağ­la­nan ko­lay­lık­lar iti­ba­riy­le, dört se­ne ev­ve­liy­le kı­yas ka­bul et­me­ye­cek de­re­ce­de önem­li imkânla­ra ka­vuş­muş­tur; he­lal ol­sun, da­ha faz­la­sı­nı da ver­mek is­ti­yo­ruz. Bu, bi­zim, hu­ku­ka ba­kı­şı­mı­zın, yar­gı­ya ba­kı­şı­mı­zın, ona, bu ku­ru­ma ver­di­ği­miz öne­min bir gös­ter­ge­si­dir.

Ta­bi­atıy­la, mil­le­ti­mi­zin, ya­şa­dı­ğı­mız sü­reç içe­ri­sin­de, yar­gı­dan bek­len­ti­le­ri de her ge­çen gün art­mak­ta­dır. En ev­vel de­mok­ra­tik stan­dart­la­rın yük­sel­til­me­si, hak ve öz­gür­lük­le­rin te­mi­nat al­tı­na alın­ma­sı, da­ha çağ­daş bir Tür­ki­ye’nin in­şa­sı nok­ta­sın­da bu­gü­ne ka­dar yar­gı­nın gös­ter­di­ği öz­ve­ri her tür­lü tak­di­rin üs­tün­de­dir, ça­ba her tür­lü tak­di­rin üs­tün­de­dir; ama, bu­gün on­dan da­ha faz­la­sı­nı bek­le­mek­te­dir; çün­kü, için­den geç­ti­ği­miz sü­reç, doğ­ru­dan doğ­ru­ya, bi­re bir yar­gıy­la ala­ka­lı­dır. O ne­den­le­dir ki, he­men he­men her gün yar­gı­nın bir ka­ra­rı, bir ta­sar­ru­fu Tür­ki­ye’de tar­tış­ma ko­nu­su­dur, öv­gü ko­nu­su­dur ve­ya çe­şit­li tar­tış­ma­la­ra ve­si­le ol­mak­ta­dır.

Açık bir top­lum ol­ma­nın ge­re­ği ola­rak, Türk Mil­le­ti adı­na yet­ki kul­la­nan her ku­ru­mun ka­rar­la­rı bir beş se­ne ev­ve­li­ne na­za­ran, bir on se­ne ev­ve­li­ne na­za­ran top­lu­mun gün­de­min­de da­ha çok tar­tı­şıl­mak­ta­dır. O ne­den­le, yar­gı, bu­gün, da­ha çok top­lu­mun dik­ka­ti­nin çev­ril­di­ği bir ku­rum ha­li­ne gel­miş­tir. Ta­bi­atıy­la, yar­gı­dan bek­le­nen bu gö­rev­le­rin ve so­rum­lu­lu­ğun ye­ri­ne ge­ti­ri­le­bil­me­si adı­na, biz eli­miz­den ge­le­ni ya­pı­yo­ruz. Ta­bi­atıy­la, biz ya­pı­yo­ruz, yar­gı­mız da ya­pı­yor ve yap­ma­lı­dır.

Bu­ra­da yar­gıy­la il­gi­li ve bi­zim uy­gu­la­ma­la­rı­mız­la il­gi­li ba­zı de­ğer­len­dir­me­ler ol­du. Ge­ce­nin bu saa­tin­de bun­la­ra ce­vap ver­mek gi­bi bir du­rum içe­ri­sin­de ol­ma­ya­ca­ğım. Bun­la­rı baş­ka bir ze­min­de eni­ne bo­yu­na tar­tı­şı­rız. Ce­vap ver­me­miş ol­ma­mız, bun­la­rın çok doğ­ru ol­du­ğu an­la­mı­na gel­mi­yor. Bun­la­rı ay­rı bir plat­form­da ve­ya bu­ra­da yi­ne, bir baş­ka ve­si­ley­le bun­la­rı tar­tış­ma­ya de­vam ede­riz; ama, bi­le­lim ki, yar­gıy­la il­gi­li söy­le­nen bir­kı­sım hu­sus­lar ger­çe­ği tü­müy­le yan­sıt­mı­yor ya da ger­çe­ğin sa­de­ce bir yö­nü­nü gös­te­ri­yor.

Şu­nu yap­ma­ma­mız ge­rek­ti­ği ka­na­atin­de­yim: Ta­bi­atıy­la, yar­gı ka­ra­rı­nı ve­rir­ken Ana­ya­sa­ya, ya­sa­la­ra, hu­kuk ku­ral­la­rı­na ve vic­danî ka­na­ati­ne gö­re ve­re­cek­tir. Yar­gı si­ya­sal­laş­ma­ma­lı­dır. Bir ül­ke­de yar­gı­nın ba­şı­na ge­le­bi­le­cek en bü­yük fe­la­ket yar­gı­nın si­ya­sal­laş­ma­sı­dır ki, o, ül­ke için de en bü­yük fe­la­ket­tir. Yar­gı ne dı­şa­rı­dan si­ya­sal­laş­ma­lı­dır ne de ken­di için­den si­ya­sal­laş­ma­lı­dır. Bu iki­si de önem­li­dir. Biz bu­na azamî has­sa­si­ye­ti gös­te­ri­yo­ruz ve gös­ter­me­li­yiz. Yar­gı men­sup­la­rın­dan da, hiç şüp­he­siz, bu­nu bek­ler­sek, çok faz­la bir şey bek­le­miş ol­ma­yız. Tam ter­si, yar­gı­nın da­ha da iti­bar­lı ha­le ge­le­bil­me­si nok­ta­sın­da bu­nu bir ön­şart ola­rak gö­rü­yo­ruz; çün­kü, yar­gı si­ya­sal­laş­tı­ğı an­da Tür­ki­ye’de yar­gı­ya gü­ven aza­lır, yar­gı iti­bar kay­be­der ve hak ve hu­ku­ku ko­ru­mak­ta, öz­gür­lük­le­ri ko­ru­mak­ta sı­kın­tı­lar mey­da­na ge­lir.

Bir baş­ka şey da­ha ya­pıl­ma­ma­lı­dır; onu da ifa­de et­mek is­ti­yo­ruz. Yar­gı, ide­olo­ji­le­rin bağ­naz­lı­ğı­na da kur­ban edil­me­me­li­dir. O da en bü­yük teh­li­ke­dir. Yar­gı, ka­ra­rı­nı ve­rir­ken, Ana­ya­sa­da­ki il­ke­le­re gö­re ka­rar ver­me­si du­ru­mun­da­dır. Geç­miş­te, ba­zı dev­let ku­rum­la­rı­nın içi­ne düş­tü­ğü sı­kın­tı­la­rı, bö­lün­me­le­ri, par­ça­lan­mış­lık­la­rı gör­dük. Do­la­yı­sıy­la, yar­gı­yı, bu tür­lü bö­lün­müş­lük­ler­den, par­ça­lan­mış­lık­lar­dan ko­ru­mak da bi­zim, he­pi­mi­zin gö­re­vi­dir; bi­zim gö­re­vi­miz­dir, ken­di­le­ri­nin de gö­re­vi­dir. 

O ne­den­le, bun­la­rı da bu ve­si­ley­le söy­le­me ih­ti­ya­cı­nı duy­dum. Bu ya­sa ta­sa­rı­sı de­ğer­li oy­la­rı­nız­la ya­sa­laş­mış ol­du. İn­şal­lah, yar­gı ca­mi­ası için ha­yır­lı ola­cak­tır. Bu­nun­la her şe­yi dü­zelt­ti­ği­mi­zi söy­le­ye­mem. Yar­gı de­di­ği­miz za­man, sa­de­ce hâkim ve sav­cı­la­rı­mız­dan iba­ret de­ğil, yar­dım­cı per­so­nel de var; ama, şu­nu açık­lık­la ifa­de edi­yo­ruz. Bi­zim bu­ra­da de­ği­şik­lik yap­tı­ğı­mız ka­nun 2802 sa­yı­lı Hâkim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu­dur. Hal­bu­ki bah­se­di­len per­so­nel 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­na ta­bi­dir. O ko­nuy­la il­gi­li geç­miş­te ba­zı adım­lar at­tık, ye­ter­li­dir-de­ğil­dir; ama, bun­dan son­ra da bu ça­lış­ma­la­rı­mız de­vam edi­yor. İn­şal­lah, önü­müz­de­ki dö­nem­de on­la­rı da se­vin­di­re­cek bir ça­ba­yı hep bir­lik­te ger­çek­leş­ti­ri­riz ve o mut­lu­lu­ğu da bir­lik­te pay­la­şı­rız.

Bu dü­şün­ce­ler­le, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­ka­nım, te­şek­kür edi­yo­rum.

Biz de, bu ve­si­ley­le, bu ta­sa­rı­yı ge­ti­ren Hü­kü­me­ti­mi­ze ve bu­nu ka­nun­laş­tı­ran Mec­li­si­mi­ze tak­dir ve şük­ran­la­rı­mı­zı su­nu­yo­ruz; mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­ruz.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, ta­til et, yok­la­ma is­te­ye­ce­ğim, ye­ter…

BAŞ­KAN – Efen­dim  Sa­yın Baş­kan?..

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Ta­til et ar­tık, ya­rın de­vam eder. Yok­la­ma is­te­ye­ce­ğim, ta­mam… Bu ka­dar mu­ta­ba­kat ye­ter bir haf­ta­dır, ye­ter. (Gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 11 in­ci sı­ra­da yer alan İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz’un, Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan’ın, 2918 Sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci Mad­de­si­nin (b) Fık­ra­sı­nın De­ğiş­ti­ril­me­si ile İl­gi­li Ka­nun Tek­li­fi ile İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

12.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz’un; Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan’ın; 2918 Sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci Mad­de­si­nin (b) Fık­ra­sı­nın De­ğiş­ti­ril­me­si ile İl­gi­li Ka­nun Tek­li­fi ile İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/781, 2/785) (S. Sa­yı­sı: 1194) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon ve Hü­kü­met ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1194 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, Ana­va­tan Gru­bu adı­na Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ha­san Öz­yer.

Sa­yın Öz­yer, bu­yu­run efen­dim.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HA­SAN ÖZ­YER (Muğ­la) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 2918 Sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci Mad­de­si­nin (b) Fık­ra­sı­nın De­ğiş­ti­ril­me­si ile İl­gi­li Ka­nun Tek­li­fi üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­mek üze­re hu­zur­la­rı­nız­da bu­lu­nu­yo­rum; he­pi­ni­zi sev­gi ve say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun tek­li­fi, 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da, es­ki adıy­la il­ko­kul, şim­di­ki ha­liy­le il­köğ­re­tim okul­lu­nun 5 in­ci sı­nı­fı­na ka­dar eği­ti­mi­ni ta­mam­la­mış olan­la­rın da sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­sı­na imkân ta­nı­ya­cak bir de­ği­şik­li­ği ön­gör­mek­te­dir.

Bi­lin­di­ği gi­bi, söz ko­nu­su ka­nun­da 1997 yı­lın­da ya­pı­lan bir de­ği­şik­lik­le sü­rü­cü bel­ge­si alı­na­bil­me­si için en az or­ta­okul ve­ya se­kiz yıl­lık il­köğ­re­tim oku­lu me­zu­nu ol­ma şar­tı ge­ti­ril­miş; an­cak, bu­nun 1999 yı­lın­dan son­ra uy­gu­la­na­ca­ğı hük­me bağ­lan­mış­tır. 2000 yı­lı ba­şın­da ya­pı­lan bir ge­çi­ci dü­zen­le­mey­le, bu hük­mün uy­gu­la­ma ta­ri­hi 2004 yı­lı so­nu­na ka­dar er­te­len­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, 2005 yı­lı ba­şın­dan be­ri il­ko­kul me­zun­la­rı eh­li­yet ala­ma­mak­ta­dır­lar.

An­cak, bu du­rum, uy­gu­la­ma­da çe­şit­li sı­kın­tı­la­ra ve ada­let­siz­lik­le­re yol aç­mış­tır. Her şey­den ön­ce, ka­nu­nun söz ko­nu­su hük­mü­nün yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­ri­he ka­dar sü­rü­cü bel­ge­si alan il­ko­kul me­zun­la­rı ile bu ta­rih­ten son­ra sü­rü­cü bel­ge­si al­ma hak­kı ka­za­nan ve­ya bu yön­de ta­lep­te bu­lu­nan va­tan­daş­la­rı­mız ara­sın­da eşit­siz­lik du­ru­mu or­ta­ya çık­mış­tır. Ay­nı şart­la­ra sa­hip ol­duk­la­rı hal­de, ka­nu­nun yü­rür­lük ta­ri­hi se­be­biy­le bu hak­kı kul­la­na­ma­yan­lar mağ­du­ri­ye­te uğ­ra­mış­lar­dır.

                   

(x) 1194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bir baş­ka sı­kın­tı da, di­ğer ül­ke­ler­de­ki uy­gu­la­ma­lar ile ül­ke­miz­de­ki uy­gu­la­ma ara­sın­da­ki far­kın yol aç­tı­ğı kar­ma­şa­dır. Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si ül­ke­ler da­hil ol­mak üze­re, di­ğer ül­ke­le­rin ço­ğun­da sü­rü­cü bel­ge­si­ne sa­hip ol­mak için okur­ya­zar­lık ye­ter­li bir şart­tır. Bu ül­ke­ler­de sü­rü­cü bel­ge­si al­mış olan­lar, bu bel­ge­le­ri­nin ül­ke­miz­de de ge­çer­li­li­ği­ni ta­lep et­tik­le­rin­de, is­ter is­te­mez öğ­re­nim şar­tı or­ta­dan kalk­mak­ta­dır. Bu da, ül­ke­miz­de ay­nı şart­la­ra sa­hip ol­du­ğu hal­de sü­rü­cü bel­ge­si ala­ma­yan va­tan­daş­la­rı­mız aley­hi­ne bir eşit­siz­li­ğe yol aç­mak­ta­dır. Özel­lik­le sı­nır böl­ge­le­rin­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın bir bö­lü­mü­nün öğ­re­nim şar­tı se­be­biy­le di­ğer dev­let­ler­de eh­li­yet alıp, bu­nu ül­ke­miz­de de­ğiş­tir­mek su­re­tiy­le, ge­rek­siz za­man ve pa­ra kay­bı­na uğ­ra­dık­la­rı bi­lin­mek­te­dir.

Bir baş­ka so­run da, il­ko­kul me­zun­la­rı­nın eko­no­mik ve sos­yal sta­tü­le­ri dik­ka­te alın­dı­ğın­da, şo­för­lük mes­le­ği­nin bu ki­şi­ler için en çok ter­cih edi­len mes­lek­ler ara­sın­da yer al­ma­sın­dan do­la­yı or­ta­ya çı­kan mağ­du­ri­yet­le­ri­dir. Bu in­san­lar, sü­rü­cü bel­ge­si­ne sa­hip ol­ma­ma­la­rı ha­lin­de ha­yat­la­rı­nı ida­me et­ti­re­bi­le­cek­le­ri bir mes­lek­ten mah­rum kal­mak­ta­dır­lar.

Ay­rı­ca, il­ko­kul me­zu­nu olup da imkânı el­ve­rip araç sa­hi­bi olan va­tan­daş­la­rı­mı­zın bu araç­la­rın­dan ya­rar­la­na­ma­ma ve­ya bun­la­rı eh­li­yet­siz kul­lan­ma du­ru­muy­la kar­şı­laş­ma­la­rı da söz ko­nu­su­dur.

Bu so­run, özel­lik­le kır­sal ke­sim­de ciddî bir sı­kın­tı ola­rak gö­rül­mek­te­dir. Esa­sen, sü­rü­cü bel­ge­si alı­na­bil­me­si için böy­le bir öğ­re­nim şar­tı ge­ti­ril­me­si en baş­tan yan­lış bir dü­zen­le­me ol­muş­tur. Ül­ke­miz­de çağ nü­fu­su­nun öğ­re­nim dü­ze­yi­nin sü­rek­li art­tı­ğı bi­lin­mek­te­dir. Önü­müz­de­ki yıl­lar­da za­ten nü­fu­sun ta­ma­mı il­köğ­re­tim me­zu­nu ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, il­ko­kul me­zun­la­rı­na sü­rü­cü bel­ge­si ve­ril­me­me­si, mev­cut nü­fus­la il­gi­li bir sı­nır­la­ma­dır. Sü­rü­cü­le­rin da­ha bi­linç­li ha­le ge­ti­ril­me­si gi­bi bir amaç­la ko­nul­du­ğu an­la­şı­lan se­kiz yıl­lık okul şar­tı­nın pra­tik­te yol aça­ca­ğı sı­kın­tı ve mağ­du­ri­yet­le­rin ye­te­rin­ce de­ğer­len­di­ril­me­di­ği açık­tır. Do­la­yı­sıy­la, sü­rü­cü bel­ge­si al­mak için se­kiz yıl­lık okul bi­tir­me şar­tı­nın kal­dı­rıl­ma­sı­nın, ge­le­cek­te ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sı ko­nu­sun­da her­han­gi bir ek­sik­li­ğe ve sa­kat­lı­ğa yol aç­ma­ya­ca­ğı dü­şü­nü­le­bi­lir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ha­li­ha­zır­da Mec­lis gün­de­min­de 933 sı­ra sa­yı­lı bir ta­sa­rı bu­lun­mak­ta­dır. Bu ta­sa­rı, Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da kök­lü de­ği­şik­lik­ler ön­gör­mek­te, hat­ta da­ha da öte­sin­de, bu ka­nu­nu ye­ni baş­tan dü­zen­le­mek­te­dir. Top­lam 109 mad­de­lik bu ta­sa­rı­nın 18 in­ci mad­de­si­nin (b) fık­ra­sı, bu­ra­da gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun tek­li­fiy­le ge­ti­ri­len de­ği­şik­li­ği za­ten yap­mak­ta­dır. Gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun tek­li­fi, geç­ti­ği­miz ay­lar­da ve­ril­miş­tir. Oy­sa, sö­zü­nü et­ti­ği­miz 109 mad­de­lik kap­sam­lı ta­sa­rı, 2005 yı­lı ha­zi­ran ayın­da İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da ka­bul edi­le­rek Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şül­me­ye ha­zır ha­le gel­miş­tir. Ya­ni biz, söz ko­nu­su kap­sam­lı ta­sa­rı­yı geç­ti­ği­miz bir yıl için­de Ge­nel Ku­rul­da ele alıp ka­nun­laş­tı­ra­bil­miş ol­say­dık, bu­gün gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun tek­lif­le­ri­nin ve­ril­me­si­ne de, bu­ra­da gö­rü­şül­me­si­ne de ge­rek kal­ma­ya­cak­tı. Üs­te­lik, 109 mad­de­lik bu ta­sa­rı, Av­ru­pa Bir­li­ği mev­zu­atı­na uyum, mev­cut 2918 sa­yı­lı Ka­nu­nun ek­sik­le­ri­nin ve uy­gu­la­ma­da­ki ak­sak­lık­la­rın gi­de­ril­me­si, ce­za­la­rın cay­dı­rı­cı ha­le ge­ti­ri­le­rek tra­fik gü­ven­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı ve bu alan­da gü­nü­müz ge­rek­si­nim­le­ri­nin kar­şı­lan­ma­sı gi­bi fev­ka­la­de önem­li amaç­la­rı ger­çek­leş­tir­me­ye yö­ne­lik­tir.

Ül­ke­miz­de tra­fik an­la­yı­şı ve uy­gu­la­ma­sın­da esas­lı de­ği­şik­lik­ler ya­pa­cak bu dü­zen­le­me, geç­ti­ği­miz haf­ta­lar­da te­mel ya­sa ola­rak Mec­lis gün­de­min­de yer al­mış­tır. 109 mad­de­lik kap­sam­lı bir dü­zen­le­me ol­ma­sı­na kar­şı­lık te­mel ya­sa ola­rak ka­bul edil­di­ği için top­lam 5 bö­lüm ha­lin­de gö­rü­şü­le­cek olan bu ta­sa­rı­nın da­ha son­ra gün­dem­den çı­ka­rıl­dı­ğı­nı gör­dük. Söz ko­nu­su ta­sa­rıy­la, bu­ra­da gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun tek­li­fiy­le amaç­la­nan dü­zen­le­me da­hil, tra­fik­le il­gi­li var olan tüm so­run­la­rın çö­zül­me­si ve ek­sik­le­rin gi­de­ril­me­si müm­kün­dür; ama, bu ya­pıl­ma­mış, kap­sam­lı bir dü­zen­le­me­nin sa­de­ce bir fık­ra­sı­nı oluş­tu­ran ve iki yıl sü­rey­le da­ha il­ko­kul me­zun­la­rı­nın sü­rü­cü bel­ge­si­ni ala­bil­me­si­ni sağ­la­yan bir dü­zen­le­me Mec­lis Ge­nel Ku­ru­lu­na gel­miş­tir. Hal­bu­ki, ta­sa­rı­da­ki dü­zen­le­me, sü­re tah­di­di ol­mak­sı­zın il­ko­kul me­zun­la­rı­nın sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­sı­na imkân ta­nı­mak­ta, ya­ni so­ru­nu kök­ten çöz­mek­te­dir. Bu ka­nun tek­li­fi­nin gö­rü­şül­me­si için har­ca­na­cak za­man­dan bi­raz da­ha faz­la­sı­nı fe­da ede­rek, 933 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı­yı gö­rüş­mek­ten bi­zi ne­yin alı­koy­du­ğu­nu an­la­mak müm­kün de­ğil­dir.

Ma­ale­sef, bu­ra­da kar­şı­laş­tı­ğı­mız du­rum, Hü­kü­me­tin ge­nel ola­rak iş yap­ma tar­zı­nı or­ta­ya ko­yan bir ör­nek­tir. Ya­ni, so­run­la­rı kök­ten çöz­mek ye­ri­ne, pal­ya­tif, gü­nü ve­ya bu­ra­da ol­du­ğu gi­bi bir­kaç yı­lı kur­tar­ma­ya yö­ne­lik dü­zen­le­me­ler­le ya­sa­ma ku­ru­mu­nun ve yü­rüt­me­nin za­ma­nı ve ener­ji­si en ve­rim­siz şe­kil­de kul­la­nıl­mak­ta­dır. Tür­ki­ye, za­ma­nı­nı ve imkânla­rı­nı bu de­re­ce hoy­rat­ça har­ca­ma lük­sü­ne sa­hip bir ül­ke de­ğil­dir. Türk Mil­le­ti­nin çö­züm bek­le­yen so­run­la­rı ta­ham­mül sı­nır­la­rı­nı zor­la­ya­cak dü­zey­le­re ulaş­mış­tır.

Bir ta­raf­tan, ger­çek­ten re­form ni­te­li­ğin­de bir dü­zen­le­me var­dır ve bu­nu şu an­da gö­rüş­me ira­de­si eli­miz­de bu­lun­mak­ta­dır; di­ğer ta­raf­ta ise, bu dü­zen­le­me­de za­ten kök­ten çö­zü­len spe­si­fik bir so­ru­nu iki yıl sü­rey­le er­te­le­yen bir dü­zen­le­me var­dır. Man­tık­lı ve doğ­ru olan, te­mel ya­sa ha­li­ne ge­ti­ril­di­ği için gö­rüş­me sü­re­si za­ten fev­ka­la­de kı­sal­mış olan re­form ni­te­li­ğin­de­ki dü­zen­le­me­yi gün­de­me ge­tir­mek­tir. Man­tık­sız ve yan­lış olan ise, spe­si­fik dü­zen­le­me­yi gün­de­me ge­tir­mek­tir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bi­zim, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu ola­rak, il­ko­kul me­zun­la­rı­nın da sü­rü­cü bel­ge­si sa­hi­bi ola­bil­me­le­ri­ne imkân ta­nı­yan bu ka­nun de­ği­şik­li­ği tek­li­fi­ne hiç­bir iti­ra­zı­mız yok­tur; tam ter­si­ne, bu ka­nu­nu des­tek­li­yo­ruz.

Bu­ra­da an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğım ko­nu, gö­rüş­tü­ğü­müz tek­li­fin içe­ri­ği­ne kar­şı olup ol­ma­mak me­se­le­si de­ğil, bu iş için har­ca­ya­ca­ğı­mız za­man ve emek­le di­ğer ta­sa­rı­yı gö­rüş­me ve ha­ya­ta ge­çir­me şan­sı­na sa­hip ol­du­ğu­muz­dur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye, tra­fik alt­ya­pı­sı ve tra­fik gü­ven­li­ği ba­kı­mın­dan ma­ale­sef iyi bir si­ci­le sa­hip de­ğil­dir. Ül­ke­miz­de, yol­cu ve yük ta­şı­ma­cı­lı­ğın­da ka­ra­yol­la­rı­nın ağır­lı­ğı­nın yüz­de 95 dü­ze­yin­de ol­ma­sı bu du­ru­mun en önem­li se­bep­le­rin­den bi­ri­dir; ama, tek se­be­bi de­ğil­dir.

Bi­lin­di­ği gi­bi, ta­şı­ma­cı­lık­ta ka­ra­yo­lu­nun pa­yı Ame­ri­ka’da yüz­de 27, Al­man­ya’da yüz­de 58 dü­ze­yin­de­dir; ama, 82 000 000 nü­fu­sa ve 54  000 000 ta­şı­ta sa­hip Al­man­ya’da yıl­da 362 000 ka­za olur­ken, 72 000 000 nü­fu­sa ve 9 500 000 ara­ca sa­hip Tür­ki­ye’de 407 000 ka­za ya­şan­mak­ta­dır. Ya­ni, ül­ke­miz­de­ki ka­za­lar hem adet hem de ölüm iti­ba­riy­le çok da­ha faz­la­dır. Ay­rı­ca, bu­ra­da 8 800 di­ye­rek geç­ti­ği­miz yıl­lık ölüm sa­yı­sı, fev­ka­la­de deh­şet ve­ri­ci bir ra­ka­mı ifa­de et­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de ya­şa­nan tra­fik ka­za­la­rın­da­ki ölüm sa­yı­sı, biz­den 10 kat faz­la ara­ca sa­hip Ja­pon­ya’da­ki­ne ya­kın bir ra­kam­dır. Do­la­yı­sıy­la, tra­fik ka­za­la­rı­nın se­bep ol­du­ğu ölüm sa­yı­sı, ney­le kar­şı­laş­tı­rır­sa­nız kar­şı­laş­tı­rın, iza­hı müm­kün ol­ma­yan bir çar­pık­lı­ğı or­ta­ya çı­kar­mak­ta­dır.

Bu so­ru­nun çö­zü­mü, sa­de­ce bir iki un­sur­da ya­pı­la­cak iyi­leş­tir­me­ler­le müm­kün de­ğil­dir. Ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, top­yekûn bir bi­linç­len­dir­me ve ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma ça­lış­ma­sı­dır. Bu kap­sam­da, bir yan­dan in­san­la­rı­mı­zın eği­ti­mi, di­ğer yan­dan ka­ra­yol­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si ve ta­şı­ma­cı­lık­ta­ki pa­yı­nın azal­tı­la­rak de­mir, de­niz­yol­la­rı­nın güç­len­di­ril­me­si, öte ta­raf­tan tra­fik­te­ki araç­la­rın ni­te­li­ği­nin yük­sel­til­me­si, be­ri yan­dan sü­rü­cü ve araç fak­tö­rün­den ba­ğım­sız ola­rak ka­za­ya se­be­bi­yet ve­ren yol­la­rın dü­zel­til­me­si gi­bi pek çok iş ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Esa­sen tra­fik ka­za­la­rı­nın sa­yı ve ölüm ora­nı iti­ba­riy­le yük­sek ol­ma­sı­nın se­be­bi, di­ğer bir­çok eko­no­mik ve sos­yal gös­ter­ge gi­bi, ge­liş­miş­lik­le il­gi­li­dir.

Dün­ya­da mey­da­na ge­len tra­fik ka­za­la­rın­da yıl­da yak­la­şık 1 000 000 in­san öl­mek­te­dir. Bun­la­rın da­ğı­lı­mı­na bak­tı­ğı­mız­da, yüz­de 30’unun kal­kın­mış ül­ke­ler­de, yüz­de 70’inin ise di­ğer ül­ke­ler­de mey­da­na gel­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Oy­sa, mo­tor­lu araç­la­rın bü­yük bö­lü­mü kal­kın­mış ül­ke­ler­de­dir. Ya­ni, ge­ri kal­mış­lık ve tra­fik ka­za­la­rın­da­ki ölüm ora­nı­nın yük­sek­li­ği ara­sın­da doğ­ru­sal bir iliş­ki var­dır. Tür­ki­ye’nin du­ru­mu­nu da bu çer­çe­ve­de de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir. Biz kal­kın­dık­ça, ge­liş­tik­çe, eği­tim dü­ze­yi­miz yük­sel­dik­çe, alt­ya­pı­mız güç­len­dik­çe tra­fik ka­za­la­rın­da­ki ölüm ora­nı mut­la­ka aza­la­cak­tır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ateş düş­tü­ğü ye­ri yak­mak­ta­dır. Her yıl tra­fik ka­za­la­rın­da ölen bin­ler­ce in­san­la bir­lik­te bin­ler­ce ocak sön­mek­te, ço­cuk­lar ye­tim, ök­süz, ana­lar ba­ba­lar ev­lat­sız kal­mak­ta, eş­ler ha­yat ar­ka­daş­la­rı­nı kay­bet­mek­te­dir. Tra­fik ka­za­la­rı­nın maddî so­nuç­la­rı­nı hiç zik­ret­mi­yo­rum. Sa­de­ce can kay­bı­nın yol aç­tı­ğı tra­je­di­ler bir ara­ya ge­ti­ril­se, kar­şı­mı­za dün­ya­da ya­zıl­mış en önem­li dram ese­rin­den da­ha et­ki­le­yi­ci bir man­za­ra çık­mak­ta­dır. Hiç­bir dev­le­tin top­lu­mu­nu, hiç­bir top­lu­mun da fert­le­ri­ni böy­le bir zul­me terk et­me­si dü­şü­nü­le­mez.

Tra­fik so­ru­nu­nu bü­tün bo­yut­la­rıy­la ele alıp çö­ze­cek bir me­ka­niz­ma­yı, ma­li­ye­ti ne olur­sa ol­sun kur­ma­lı­yız; çün­kü, hiç­bir ma­li­yet, ha­li­ha­zır­da kat­lan­dı­ğı­mız ma­li­yet­ten da­ha faz­la ola­maz. Ya­sal dü­zen­le­me­ler bu işin önem­li bir par­ça­sı­dır; ama, tek baş­la­rı­na ye­ter­li de­ğil­dir.

Bu ko­nu­da­ki ça­lış­ma­la­rı ko­or­di­ne ede­cek, il­gi­li resmî ve gö­nül­lü ku­ru­luş­la­rın fa­ali­yet­le­rin­de eş­gü­düm sağ­la­ya­cak bir ya­pı oluş­tur­mak zo­run­da­yız. Bu ya­pı, ye­ni bir bü­rok­ra­tik ku­rum oluş­tur­ma şek­lin­de de­ğil, kü­çük ama sö­zü­nü et­ti­ğim mis­yo­nu ge­ti­re­cek et­kin­lik­te bir nü­ve ola­rak te­şek­kül et­ti­ril­me­li­dir.

Mev­zu­at­tan mu­ci­ze bek­le­me has­ta­lı­ğı­na hiç de­ğil­se bu ko­nu­da ya­ka­lan­ma­ma­mı­zı di­li­yo­rum, he­pi­ni­ze sev­gi ve say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sa­yın Öz­yer, te­şek­kür edi­yo­rum.

Mad­de üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz.

Sa­yın To­puz, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA GÜL­SE­REN TO­PUZ (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1194 sı­ra sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fiy­le il­gi­li ola­rak AK Par­ti Gru­bu adı­na ko­nuş­ma yap­mak üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum; Gru­bum ve şah­sım adı­na he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Yak­la­şık yir­mi­iki yıl­dır yü­rür­lük­te bu­lu­nan 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da, ül­ke­mi­zin şart­la­rı, gü­nün ih­ti­yaç­la­rı, ge­li­şen tek­no­lo­ji, araç, sü­rü­cü ve per­so­nel sa­yı­sıy­la uy­gu­la­ma­da gö­rü­len ek­sik­lik ve so­run­lar dik­ka­te alı­na­rak, çe­şit­li ta­rih­ler­de muh­te­lif de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­mış­tır.

Bi­lin­di­ği üze­re yurt dı­şın­da oku­ma yaz­ma bi­len­le­re sü­rü­cü bel­ge­si ve­ril­mek­te ve bu bel­ge­ler Tür­ki­ye’de de­ğiş­ti­ri­le­bil­mek­te­dir. Bu du­rum, il­ko­kul me­zu­nu ol­ma­sa­lar da­hi oku­ma yaz­ma­yı bi­len­le­rin eh­li­yet sa­hi­bi ol­ma­la­rı­nı sağ­lar­ken, Tür­ki­ye’de­ki il­ko­kul me­zu­nu va­tan­daş­la­rı­mı­za sü­rü­cü bel­ge­si ve­ril­me­me­si bü­yük bir eşit­siz­li­ğe ne­den ol­mak­ta­dır.

Şu an­da yü­rür­lük­te olan 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­dan do­la­yı 1.1.2005 ta­ri­hin­den iti­ba­ren ül­ke­miz­de 100 000’ler­ce il­ko­kul me­zu­nu va­tan­da­şı­mız sü­rü­cü bel­ge­si ala­ma­dık­la­rı gi­bi, eh­li­ye­ti olan­lar da mev­cut eh­li­yet sı­nı­fı­nı yük­sel­te­me­mek­te­dir­ler. Hat­ta, ağır va­sı­ta eh­li­yet sa­hi­bi bir il­ko­kul me­zu­nu sü­rü­cü, mo­to­sik­let eh­li­ye­ti ala­bil­mek için baş­vu­ru da­hi ya­pa­ma­mak­ta­dır. Bu du­ru­mun, il­ko­kul me­zun­la­rı­nın mağ­du­ri­yet­le­ri­ne ne­den ol­du­ğu gi­bi, ül­ke­mi­zin ver­gi ge­lir­le­rin­de dü­şüş, kat­ma­de­ğer­de azal­ma, is­tih­dam ek­si­ği gi­bi ka­yıp­la­rın doğ­ma­sı­na da ne­den ol­du­ğu her­kes ta­ra­fın­dan bi­lin­mek­te­dir.

Bu­nun so­nu­cun­da, ül­ke­miz­de eh­li­yet ala­ma­yan il­ko­kul me­zu­nu va­tan­daş­la­rı­mız yurt dı­şı­na yö­nel­miş­ler­dir. Kom­şu ül­ke­ler­den 2 000 – 2 500 eu­ro be­del­le sü­rü­cü bel­ge­si al­dık­la­rı çe­şit­li ba­sın ku­ru­luş­la­rın­da il­gi­li­ler ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ril­di­ği gi­bi, ba­na da bu ko­nu­da son de­re­ce so­mut bil­gi­ler ve bel­ge­ler gel­miş­tir. Ay­rı­ca, al­dık­la­rı sü­rü­cü bel­ge­le­ri­ni Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu ve Yö­net­me­li­ği hü­küm­le­ri uya­rın­ca ül­ke­miz­de de­ğiş­ti­re­bil­mek­te­dir­ler.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­miz­de il­ko­kul eği­ti­mi­ni al­mış ve bu eği­ti­mi­ni bir şe­kil­de de­vam et­ti­re­me­miş son de­re­ce bü­yük sa­yı­da va­tan­da­şı­mız bu­lun­mak­ta­dır. Bun­la­rın her bi­ri ye­tiş­kin ve ken­di ya­şam­la­rı­nı sür­dü­re­bi­lir ni­te­lik­le­re sa­hip­tir­ler. İş­te, mev­cut ka­nun­la, ör­ne­ğin bir araç edin­dik­le­rin­de eğer eh­li­yet­le­ri yok­sa bu ara­cı kul­la­na­ma­ma­la­rı da söz ko­nu­su­dur. Ay­rı­ca, ül­ke­miz­de uzun yol şo­för­le­rin­de -ki, bun­lar kam­yon, TIR, oto­büs- ma­lum ol­du­ğu üze­re us­ta-çı­rak iliş­ki­le­ri ge­çer­li­dir. Çe­şit­li ne­den­ler­den do­la­yı oku­ya­ma­yan ve il­ko­ku­lu bi­tir­dik­ten son­ra mua­vin ola­rak ha­ya­ta atı­lan bir­çok in­sa­nı­mız da bu­lun­mak­ta­dır. Bun­lar da uzun yol tec­rü­be­le­ri­ne sa­hip ol­duk­la­rı gi­bi, çe­kir­dek­ten ye­tiş­miş, alay­lı ta­bir et­ti­ği­miz ki­şi­ler­dir. Bu du­rum da eği­tim dü­ze­yi il­ko­kul se­vi­ye­sin­de olan va­tan­daş­la­rı­mı­zı mağ­dur et­mek­te­dir.

Di­ğer yan­dan, il­ko­kul me­zu­nu ol­du­ğu hal­de eh­li­yet al­mış ve ha­len tra­fi­ğe çı­kan mil­yon­lar­ca va­tan­da­şı­mız bu­lun­mak­ta­dır. On­la­rın tra­fi­ğe çık­ma şan­sı bul­muş ol­ma­la­rı, ay­nı du­rum­da olan ve şu an­da yü­rür­lük­te olan Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci mad­de­si ne­de­niy­le eh­li­yet edi­ne­me­yen­le­re kar­şı eşit­siz bir du­rum ya­rat­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, 1.1.2005 ta­ri­hin­den iti­ba­ren il­ko­kul me­zun­la­rı­nın sü­rü­cü bel­ge­si ala­ma­ma­la­rın­dan do­la­yı yak­la­şık 450 -500  bin va­tan­da­şı­mız ve yi­ne, yak­la­şık ola­rak da 600-700 bin va­tan­da­şı­mız da mev­cut eh­li­yet sı­nıf­la­rı­nı de­ğiş­ti­re­me­dik­le­rin­den yi­ne son de­re­ce bü­yük bir mağ­du­ri­yet ya­şa­mak­ta­dır­lar.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ka­nun tek­li­fin­de 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci mad­de­si­nin (b) ben­din­de ön­gö­rü­len A-1, A-2, B, C, D ve E sı­nı­fı sü­rü­cü bel­ge­si ala­cak olan­lar­da ara­nan en az or­ta­okul ve­ya se­kiz yıl­lık te­mel eği­ti­mi bi­tir­miş bu­lun­ma­la­rı şar­tı bu ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren iki yıl sü­rey­le aran­ma­ya­cak, il­ko­kul me­zu­nu ol­ma­la­rı ye­ter­li sa­yı­la­cak­tır ve ni­ha­yet bu eşit­siz­lik, çı­ka­rı­la­cak iş­te bu ka­nun­la gi­de­ri­le­cek­tir.

Ko­nuş­ma­ma bu­ra­da son ve­rir­ken, bu ka­nun tek­li­fi­nin ül­ke­mi­ze ve mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­ler, he­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­la­rım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın To­puz, çok te­şek­kür ede­rim.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Ali Ok­sal.

Sa­yın Ok­sal, bu­yu­run efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ OK­SAL (Mer­sin) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz’un, Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan’ın, 2918 Sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci Mad­de­si­nin (b) Fık­ra­sı­nın De­ğiş­ti­ril­me­si ile İl­gi­li Ka­nun Tek­lif­le­ri üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ül­ke­miz­de, il­ko­kul eği­ti­mi­ni beş yıl ola­rak al­mış ve bun­dan son­ra eği­ti­mi­ne de­vam et­me­miş ya da ede­me­miş çok sa­yı­da va­tan­da­şı­mız mev­cut­tur. Üni­ver­si­te me­zun­la­rı­nın bi­le iş­siz ol­du­ğu bir or­tam­da bu ki­şi­ler ha­yat­la­rı­nı, tüm zor­luk­la­rı­na rağ­men, de­vam et­tir­me­ye ça­lış­mak­ta­dır. Öğ­re­nim de­re­ce­si il­ko­kul olan bir ki­şi­nin ya­pa­bi­le­ce­ği iş­ler son de­re­ce kı­sıt­lı­dır. İş­siz­li­ğin sos­yal bo­yut­la­rı ve yan­sı­ma­la­rı dü­şü­nül­dü­ğün­de, ül­ke­miz açı­sın­dan çok önem­li bir teh­dit­tir. El­bet­te, he­pi­miz ül­ke­miz­de­ki eği­tim se­vi­ye­si­nin en üst dü­zey­de ol­ma­sı­nı is­te­riz. Ne var ki, bu du­rum­da­ki va­tan­daş­la­rı­mız için bu müm­kün gö­zük­me­mek­te­dir. Eği­ti­mi il­ko­kul olan bi­ri­nin ya­pa­bi­le­ce­ği en iyi iş­ler­den bi­ri de şo­för­lük­tür. An­cak, eği­ti­mi bu dü­zey­de olan bi­ri­nin 2004 yı­lın­dan bu ya­na sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­sı ma­ale­sef müm­kün de­ğil­dir. Za­ten çok zor şart­lar­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zı böy­le­si­ne bir çık­ma­zın eşi­ği­ne it­mek, son de­re­ce an­lam­sız ve eşit­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı­dır. İl­ko­kul me­zu­nu ol­du­ğu hal­de eh­li­ye­ti olan ve tra­fik­te araç kul­la­nan mil­yon­lar­ca in­sa­nı­mız var­dır. An­cak, bu­gün, iki yıl­lık ya­sal boş­luk­tan do­la­yı, il­ko­kul me­zu­nu 500 000 va­tan­da­şı­mız mağ­dur ol­mak­ta­dır; çün­kü, 2918 sa­yı­lı Ka­nun­da 17.10.1996 ta­ri­hin­de 4199 sa­yı­lı Ka­nun­la ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le, il­ko­kul me­zu­nu ol­ma ko­şu­lu en az or­ta­okul ve­ya se­kiz yıl­lık te­mel eği­ti­mi bi­tir­miş ol­ma ko­şu­lu­na dö­nüş­tü­rül­müş­tür. An­cak, ge­len her hü­kü­met, bu şar­tı, 2004 yı­lı­na ka­dar, de­ği­şik za­man­lar­da çı­kar­dı­ğı yö­net­me­lik­ler­le er­te­le­miş­tir. Şöy­le ki: 21.5.1997 ta­ri­hin­de 4292 sa­yı­lı Ka­nun­la ge­çi­ci bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış ve bu ko­şu­lun 31.12.1999 ta­ri­hi­ne ka­dar aran­ma­ya­ca­ğı ve bu ta­ri­he ka­dar il­ko­kul me­zu­nu ol­ma­nın sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­da ye­ter­li sa­yı­la­ca­ğı be­lir­til­miş­tir. Da­ha son­ra, 8.3.2000 ta­rih­li ve 4550 sa­yı­lı Ka­nun­la ye­ni bir ge­çi­ci dü­zen­le­me ya­pıl­mış ve 31.12.2004 ta­ri­hi­ne ka­dar il­ko­kul me­zu­nu ol­ma­nın sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­da ye­ter­li sa­yı­la­ca­ğı hü­küm al­tı­na alın­mış­tır.

Ay­rı­ca, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ül­ke­ler­de bu tür bir öğ­re­nim sı­nır­la­ma­sı da bu­lun­ma­mak­ta­dır. Sa­de­ce il­ko­kul me­zun­la­rı de­ğil, okur­ya­zar olan­lar bi­le sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­mek­te­dir­ler.

Bu­nun dı­şın­da, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk­tan do­ğan yü­küm­lü­lük­le­ri­miz ne­de­niy­le, yurt dı­şın­da alın­mış olan sü­rü­cü bel­ge­le­ri­nin ül­ke­miz­de ulu­sal sü­rü­cü bel­ge­si­ne dö­nüş­tü­rül­me­si zo­run­lu­luk­tur. Do­la­yı­sıy­la, yurt dı­şın­da öğ­re­nim ko­şu­lu aran­ma­dan ve­ri­len sü­rü­cü bel­ge­le­ri, ül­ke­miz­de de öğ­re­nim ko­şu­lu aran­ma­dan sü­rü­cü bel­ge­si­ne dö­nüş­tü­rül­mek­te­dir. Bu du­rum­da, sü­rü­cü bel­ge­le­ri­ni yurt için­den alan­lar ile yurt dı­şın­dan alan­lar ara­sın­da bir ada­let­siz­lik doğ­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, il­ko­kul me­zu­nu olan ba­zı va­tan­daş­la­rı­mı­zın, sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­mek için hiç de ko­lay ol­ma­yan de­ği­şik yol­la­ra baş­vur­duk­la­rı­nı duy­mak­ta­yız. Yurt dı­şın­da sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­mek için il­ko­kul me­zu­nu ol­mak ye­ter­li sa­yıl­dı­ğın­dan, ba­zı va­tan­daş­la­rı­mız, bü­yük bir be­del kar­şı­lı­ğın­da yurt dı­şı­na gi­de­rek sü­rü­cü bel­ge­si al­mak­ta­dır­lar. Al­dık­la­rı sü­rü­cü bel­ge­le­ri­ni, 2918 sa­yı­lı Ka­nu­nun 40 ın­cı mad­de­sin­de yer alan “yurt dı­şın­dan alı­nan sü­rü­cü bel­ge­le­ri ulu­sal sü­rü­cü bel­ge­le­ri­ne dö­nüş­tü­rü­lür” hük­mü ge­re­ğin­ce, be­lir­li bir sü­re zar­fın­da, il­gi­li yö­net­me­lik hü­küm­le­ri­ne da­ya­na­rak, ulu­sal sü­rü­cü bel­ge­si­ne dö­nüş­tü­rü­le­bil­mek­te­dir­ler. Va­tan­daş­la­rı­mı­zı böy­le­si­ne bü­yük bir maddî kül­fe­te sevk et­me­nin hiç­bir açık­la­ma­sı yok­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gü­ne ka­dar ya­pı­lan ge­çi­ci dü­zen­le­me­ler dik­ka­te alın­dı­ğın­da, sü­rü­cü bel­ge­si al­ma hak­kın­dan sa­de­ce bel­li bir ke­si­min yok­sun bı­ra­kıl­dı­ğı gö­rül­mek­te­dir; çün­kü, se­kiz yıl­lık te­mel eği­ti­min zo­run­lu ha­le gel­me­sin­den son­ra do­ğan­lar ve bu ya­sa­nın kap­sa­mı­na gi­ren­ler sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­da öğ­re­nim ko­şu­lu ba­kı­mın­dan her­han­gi bir so­run­la kar­şı­laş­ma­ya­cak­lar­dır.

Di­ğer ta­raf­tan, bi­raz ev­vel bah­set­ti­ğim ge­çi­ci dü­zen­le­me­le­re da­ya­na­rak sü­rü­cü bel­ge­le­ri­ni ön­ce­den al­mış olan­la­rın da mağ­dur ol­ma­la­rı söz ko­nu­su de­ğil­dir. Sa­de­ce bun­la­rın dı­şın­da ka­lan­lar hak kay­bı­na uğ­ra­mış­lar­dır; çün­kü, 2004 yı­lın­da, 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­mu­za gel­miş, ku­ru­lan alt ko­mis­yon­lar­da uzun za­man tar­tı­şıl­mış, üst ko­mis­yon­da ol­gun­laş­tı­rıl­mış ve Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şül­me­ye ha­zır ha­le ge­ti­ril­miş­tir.

Bu­gü­ne ka­dar ge­çi­ci dü­zen­le­me­ler­le uy­gu­lan­mış olan il­ko­kul me­zu­nu ol­ma­nın ye­ter­li sa­yıl­ma­sı şar­tı, 2918 sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sıy­la, il­ko­kul ve il­köğ­re­tim me­zu­nu ol­ma şar­tı şek­lin­de sü­rek­li ha­le ge­ti­ril­miş­tir. Ka­nun ta­sa­rı­sı­nın son ha­le ge­ti­ril­me­si­nin üze­rin­den al­tı­bu­cuk ay geç­me­si­ne rağ­men, he­nüz, Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şü­le­me­miş­tir. İki haf­ta ön­ce Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun al­dı­ğı ka­rar ge­re­ğin­ce 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı­nın Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lun­da te­mel ya­sa ola­rak gö­rü­şül­me­si gün­de­me alın­mış ol­ma­sı­na rağ­men, an­la­şı­la­ma­yan bir ne­den­le, gö­rü­şül­mek­ten vaz­ge­çil­miş ve ye­ri­ne bu ka­nun tek­li­fi ge­ti­ril­miş­tir. Eğer, bu­nu, za­man ye­ter­siz­li­ğiy­le açık­lar­sa­nız, ge­çer­li bir ma­ze­ret ola­rak ka­bul edi­le­mez; çün­kü, ka­nun ta­sa­rı­sı te­mel ya­sa ola­rak ge­ti­ri­le­cek ve 5 bö­lüm, ya­ni, 5 mad­de gi­bi gö­rü­şü­le­cek­ti. Ge­tir­miş ol­du­ğu­nuz ka­nun tek­li­fi ise 3 mad­de. Böy­le­si­ne önem­li ve tüm va­tan­daş­la­rı­mı­zı bu ka­dar ya­kın­dan il­gi­len­di­ren, ha­ya­tın ta için­den olan bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı to­pu to­pu 2 mad­de yü­zün­den mi er­te­le­di­niz?

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu­gün bu­ra­da gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz tek­lif­ler top­lum­sal bir so­ru­nu çöz­me­ye yö­ne­lik­tir; an­cak, ko­mis­yon üye­si ola­rak be­nim ve di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mın an­la­mak­ta zor­luk çek­ti­ği­miz şu­dur: Ar­tık ne­den­se, tüm Tür­ki­ye’nin bil­di­ği gi­bi, bir yı­lı aşan bir sü­re, İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­muz­da, alt ko­mis­yon­lar da ku­ra­rak, 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun ta­ma­mı­nı gü­nün şart­la­rı­na uyar­la­dık. Ka­nun ta­sa­rı­sı­nı 8.12.2005 ta­ri­hin­de ço­ğun­lu­ğun üze­rin­de uz­laş­tı­ğı bir du­ru­ma ge­tir­dik. Ko­mis­yon­da­ki bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bu ko­nu­da çok bü­yük emek­le­ri ol­du; an­cak, il­ginç bir şe­kil­de ve bi­lin­me­yen bir ne­den­le, ka­nun o gün bu gün­dür Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şü­le­mi­yor.

Ka­nun ta­sa­rı­sı İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­muz­da ele alı­nır­ken ulu­sal prog­ra­mı, Av­ru­pa Bir­li­ği mev­zu­atı­nı dik­ka­te al­dık, gü­nün ge­rek­si­nim­le­ri­ne gö­re ek­sik­lik­le­ri ve ak­sak­lık­la­rı gi­de­ri­ci ön­lem­ler ge­tir­dik, ce­za­la­rın cay­dı­rı­cı­lı­ğı­nı ar­tı­rıp, ya­sa­yı Ye­ni Türk Li­ra­sı, ye­ni Türk Ce­za Ya­sa­sı, Ka­ba­hat­ler Ka­nu­nu­na uyar­la­dık. Be­le­di­ye Ka­nu­nu ve Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Ka­nun­la­rı­na da uyum­lu ol­ma­sı sağ­la­na­rak, ya­sa­nın uzun za­man va­tan­daş­la­rı­mı­zın ve dev­le­ti­mi­zin ih­ti­yaç­la­rı­na ce­vap ver­me­si­ni amaç­la­dık; fa­kat, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta hiç de bi­zim dü­şün­dü­ğü­müz gi­bi ol­ma­mış­tır; çün­kü, bu­gün bu­ra­da gö­rüş­tü­ğü­müz dü­zen­le­me ka­nun ta­sa­rı­sı­nın için­de za­ten ya­pıl­mış­tır.

Ay­rı­ca, yak­la­şık iki ay ön­ce, 3 Ma­yıs 2006’da, Sa­yın Tev­fik Ak­bak’ın 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Tek­li­fi gö­rü­şü­lür­ken, il­ko­kul me­zun­la­rı­nın eh­li­yet ala­bil­me­si­ni sağ­la­mak an­la­mın­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­li­ler ola­rak bir öner­ge ver­miş­tik. Bu­na gö­re, ge­çi­ci bir mad­dey­le, il­ko­kul dip­lo­ma­sı bu­lu­nan­la­rın iki yıl için­de eh­li­yet ala­bil­me­le­ri­nin önü­nü aç­mak an­la­mın­da tek­li­fi­mi­zi Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na sun­muş­tuk. Ama­cı­mız, oluş­muş olan ya­sal boş­lu­ğu gi­der­mek­ti; an­cak, öner­ge CHP’li­ler ta­ra­fın­dan ve­ril­di­ği için ka­bul edil­me­di; çün­kü, Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı, ya­nın­da bu­lu­nan İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Baş­ka­nı­nın ver­di­ği bil­gi­ye da­ya­na­rak, öner­ge­yi red­det­me ge­rek­çe­si­ni şöy­le açık­la­dı: “Biz, bu hak­kı 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sın­da iki yıl­lı­ğı­na de­ğil, ömür bo­yu ve­ri­yo­ruz, böy­le bir öner­ge­ye ge­rek yok” de­di. Pe­ki, şim­di, AKP’li bir mil­let­ve­ki­li­miz, hem de ko­mis­yon üye­si ol­ma­yan bir ve­ki­li­miz öy­le bir tek­lif ge­tir­di­ğin­de, na­sıl ge­rek ol­du?! Bu tek­lif­le­ri ha­zır­la­yan Sa­yın To­puz’un ve Kan­do­ğan’ın şa­hıs­la­rı­na söy­le­ye­cek tek bir sö­züm yok. An­cak, bu dü­zen­le­me­yi bek­le­yen 500 000 va­tan­da­şı­mız üze­rin­den bu şe­kil­de si­ya­set ya­pıl­ma­sı­nı içi­mi­ze sin­di­re­mi­yo­ruz. Biz, CHP’li­ler ola­rak iki ay ön­ce bu ko­nuy­la il­gi­li öner­ge ver­di­ği­miz­de “ta­sa­rı­da var” di­yor­du­nuz. Si­zin ve­ki­li­niz ka­nun tek­li­fi ve­rin­ce anın­da gün­de­me alı­yor­su­nuz. Bu na­sıl bir çe­liş­ki­dir, bu na­sıl bir an­la­yış­tır?! Ama, var­sın öy­le ol­sun, bu ola­yın si­yasî ran­tı da si­zin ol­sun, ye­ter ki bu sı­kın­tı­yı çe­ken va­tan­daş­la­rı­mı­zın so­ru­nu or­ta­dan kalk­sın.

Bi­lin­me­li­dir ki, bi­zim si­ya­se­ti­mi­zin özün­de Tür­ki­ye sev­da­sı var­dır, bi­zim si­ya­se­ti­mi­zin özün­de in­san sev­gi­si var­dır ve in­san­la­rın so­run­la­rı­nı çöz­me ar­zu­su var­dır. Bu ne­den­le, ül­ke­miz­de ya­şa­yan tüm il­ko­kul me­zun­la­rı­nın sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­me­le­ri­nin önün­de­ki en­ge­li bir an ön­ce kal­dır­mak an­la­mın­da ve­ril­miş olan ka­nun tek­lif­le­ri­ne Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak olum­lu oy ve­re­ce­ğiz.

2918 sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ge­nel ka­de­ri bu ol­ma­lı ki, tek­lif­ler yi­ne ya­sa­nın önü­ne geç­ti. İl­gi­li ta­sa­rı­yı tek­lif­le­re bö­le­rek çı­kar­mak âde­ta mo­da ha­li­ne gel­di. Her ka­nun tek­li­fiy­le de bir ve­ki­li­niz şöh­ret olu­yor; doğ­ru­su, si­zi gö­nül­den teb­rik edi­yo­ruz.

RA­MA­ZAN TOP­RAK (Ak­sa­ray) – Si­zin şöh­re­ti­ni­zi eli­niz­den mi al­dık?

ALİ OK­SAL (De­vam­la) – O şöh­ret si­ze ait.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, son de­re­ce ge­niş kap­sam­lı olan 2918 sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı­nı bek­le­yen mil­yon­lar­ca in­sa­nı mağ­dur et­me­nin, bu ta­sa­rı üze­rin­de öz­ve­riy­le ça­lış­mış tüm bü­rok­rat­la­rın, si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin ve ko­mis­yon üye­si 24 mil­let­ve­ki­li­nin emek­le­ri­ni gör­mez­den gel­me­nin ne gi­bi bir ge­rek­çe­si var­dır?

Ma­dem ta­sa­rı­yı tek­lif­le­re bö­lü­yor­su­nuz, ya­sa­nın Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şül­me­sin­den de ar­tık her­kes ümi­di­ni kes­ti, öy­ley­se, bi­zim de 2 000 000 va­tan­da­şı­mı­zı mut­lu ede­cek bir tek­li­fi­miz var: Ge­lin, o za­man, hep bir­lik­te, bu­nu da, ek mad­dey­le, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz tek­lif­le­re ek­le­ye­lim. Sağ­lık so­run­la­rı­na rağ­men sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­ya hak ka­za­nan­la­ra, ör­ne­ğin, mo­no­kü­ler, ya­ni, tek gö­zü gö­ren­ler ve tek ko­lu olan gi­bi ki­şi­le­re de sü­rü­cü bel­ge­si al­ma yo­lu­nu aça­lım. Za­ten ya­şam­la­rı bo­yun­ca bir­çok zor­luk­la kar­şı kar­şı­ya ka­lan bu va­tan­daş­la­rı­mı­za, bu­gün, hep bir­lik­te, bek­le­dik­le­ri gü­zel ha­be­ri ve­re­lim.

Da­ha ön­ce CHP İz­mir Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Er­dal Ka­ra­de­mir ile 18 mil­let­ve­ki­li ta­ra­fın­dan İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­muz­da 2918 sa­yı­lı ka­nun ta­sa­rı­sı gö­rü­şü­lür­ken ve­ri­len bu ko­nu­da­ki ek mad­de tek­li­fi ta­sa­rı­ya ek­len­miş­ti; an­cak, ta­sa­rı Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şü­le­me­di­ğin­den, bu du­rum­da­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın mağ­du­ri­ye­ti de­vam et­mek­te­dir. Ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler, Av­ru­pa Bir­li­ği mük­te­se­ba­tı ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı kap­sa­mın­da, ki­şi­le­rin te­mel hak ve öz­gür­lük­le­ri ara­sın­da bu­lu­nan  se­ya­hat öz­gür­lü­ğü­nün sağ­lan­ma­sı an­la­mın­da, bu du­rum­da­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın da sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­sı­nın yo­lu­nu, ge­lin, hep bir­lik­te aça­lım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, İçiş­le­ri alt ko­mis­yo­nun­da, ta­sa­rı üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da, özel­lik­le tek gö­zü gör­me­yen sü­rü­cü­le­rin bü­tün Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­dik­le­ri ve in­san hak­la­rı­nın bir par­ça­sı olan sü­rü­cü bel­ge­si­ne sa­hip ol­ma hak­kı­nın ül­ke­miz­de tek gö­zü gör­me­yen­le­re ve­ril­me­me­si­nin in­san hak­kı ih­la­li ol­du­ğu be­lir­til­miş­ti. Ay­rı­ca, tek gö­zü gör­me­yen va­tan­daş­la­rı­mız yurt dı­şın­dan sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­mek­te ve bu sü­rü­cü bel­ge­si­ni, ül­ke­miz­de, ulu­sal sü­rü­cü bel­ge­siy­le de­ğiş­ti­re­bil­mek­te­dir. Bu du­rum, il­ko­kul me­zun­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi, yurt dı­şı­na çı­ka­bi­len va­tan­daş­lar ile yurt dı­şı­na çı­ka­ma­yan­lar ara­sın­da eşit­siz­lik ya­rat­mak­ta ve eşit­lik il­ke­si­nin ih­la­li an­la­mı­nı ta­şı­mak­ta­dır. Di­ğer ta­raf­tan, tek gö­zü gör­me­yen ki­şi­le­rin gör­me du­yu­la­rı­nın iki gö­zü gö­ren­ler­den an­cak ge­çi­ci bir sü­rey­le fark­lı ol­du­ğu bi­lim­sel de­ney­ler­le is­pat­lan­mış bu­lun­mak­ta­dır. Tek göz al­tı ay gi­bi kı­sa bir sü­re­de ken­di­si­ni çift gö­zün gö­re­bil­di­ği ala­nı gör­me­ye uyar­la­ya­bil­mek­te ve do­la­yı­sıy­la, tek göz gör­me en­ge­li kı­sa bir sü­re­de or­ta­dan kal­mak­ta­dır. Ül­ke­miz­de, araç kul­lan­ma ye­te­nek­le­ri göz önü­ne alın­ma­dan, bir­çok va­tan­da­şı­mız bu hak­tan mah­rum bı­ra­kıl­mış­tır.

Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de renk kör­le­ri de sü­rü­cü bel­ge­si ala­bil­mek­te­dir; an­cak, ül­ke­miz­de, bu du­rum­da­ki ki­şi­le­re de sü­rü­cü bel­ge­si ve­ril­me­mek­te­dir. Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı yet­ki­li­le­ri ta­ra­fın­dan ya­pı­lan açık­la­ma­lar­da, bu ko­nu­da yö­net­me­lik­le dü­zen­le­me yap­ma­nın da­ha doğ­ru ola­ca­ğı be­lir­til­miş­tir; çün­kü, sağ­lık so­run­la­rı ol­du­ğu hal­de, sü­rü­cü bel­ge­si al­ma hak­kı ka­za­na­bi­le­cek çok fark­lı du­rum­lar­da va­tan­daş­la­rı­mız bu­lun­mak­ta­dır.

Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı­mı­zın, bu ko­nu­da, bi­lim­sel ve­ri­le­re da­ya­lı ça­lış­ma­lar yü­rüt­tü­ğü ve ya­sal da­ya­nak ka­zan­dı­rıl­dık­tan son­ra, çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik­le, bu dü­zen­le­me­le­rin ya­pı­la­bi­le­ce­ği, o gün­ler­de biz­le­re be­lir­til­miş­ti. He­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, ya­sal da­ya­nak kıs­mı, bun­dan al­tı­bu­çuk ay ön­ce ta­mam­lan­dı ve bu ki­şi­ler ka­nun ta­sa­rı­sı­nın Ge­nel Ku­rul­da gö­rü­şül­me­si­ni bü­yük bir umut ve he­ye­can­la bek­le­mek­te­dir­ler.

Hat­ta, bu ko­nu­da al­mış ol­du­ğum ve tah­mi­ni­me gö­re bir­ço­ğu­nu­za da gel­miş olan bir e-ma­ili oku­mak is­ti­yo­rum: “İl­ko­kul me­zun­la­rı­nın da sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­sıy­la il­gi­li tek mad­de­lik bir ka­nun tek­li­fi­nin, Mec­li­si­mi­ze ve­ril­di­ği­ni ve bu­nun da he­men gün­de­me alın­dı­ğı­nı ba­sın­dan öğ­ren­dik. Oy­sa, sa­yı­sı ai­le­le­riy­le bir­lik­te 2 000 000’u aşan tek gö­zü gör­me­yen biz­ler, 2004 yı­lın­da Mec­li­si­mi­ze ge­len Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun, iki yıl­dır ya­sa­laş­ma­ma­sı­na an­lam ve­re­bil­miş de­ği­liz. 1983 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gi­ren mev­cut ya­sa­da, eh­li­yet al­ma­mı­zı en­gel­le­yen açık bir mad­de ol­ma­dı­ğı hal­de, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı bi­zim eh­li­yet al­ma­mı­zı en­gel­le­yen yö­net­me­lik mad­de­si­ni de­ğiş­ti­re­rek, ko­lay bir şe­kil­de prob­le­mi­mi­zi çöz­me­yi is­te­me­mek­te­dir. Biz­ler, bu ka­nu­nun ive­di­lik­le çı­ka­rıl­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Şu an­ki du­rum­da tek gö­zü gör­me­yen va­tan­daş­la­rı­mız yö­net­me­lik mad­de­si ne­de­niy­le eh­li­yet ala­maz­ken, tek gö­zü gör­me­yen ya­ban­cı tu­rist­ler ve eh­li­ye­ti­ni ya­ban­cı ül­ke­ler­den alan ül­ke­miz va­tan­daş­la­rı, Tür­ki­ye’de ser­best­çe araç kul­la­na­bil­mek­te­dir­ler. En azın­dan,  biz­ler de, ken­di ül­ke­miz­de, ya­ban­cı­la­rın sa­hip ol­du­ğu hak ve öz­gür­lük­le­re ka­vuş­mak is­ti­yo­ruz. Bu­nu en­gel­le­yen hiç­bir hu­kuk­sal ve bi­lim­sel en­gel ol­ma­dı­ğı hal­de, bi­zim so­ru­nu­mu­za ça­re ne­den bu­lun­mu­yor?”

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, si­zin de din­le­di­ği­niz gi­bi, bu ko­num­da olan va­tan­daş­la­rı­mız da fer­yat içe­ri­sin­de­dir. Ko­nuy­la il­gi­li öner­ge­mi­zi bi­raz ön­ce Yü­ce Mec­li­si­mi­ze ver­miş bu­lun­mak­ta­yız. Ge­lin, hep bir­lik­te bu so­ru­nu da or­ta­dan kal­dı­ra­lım, va­tan­daş­la­rı­mı­zı mut­lu ede­lim. Ha­di ge­lin bu­yu­run. Bu ola­yın da si­yasî ran­tı, si­yasî kat­kı­la­rı siz­le­rin ol­sun; ama, ye­ter ki, bu du­rum­da­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın da yüz­le­ri gül­sün, so­run­la­rı çö­zül­sün, mut­lu ol­sun, ya­rı­na umut­la bak­sın, ya­şa­ma se­vin­ci art­sın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yor, ka­nun tek­li­fi­nin ha­yır­lı ve uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

Ben, ta­biî, bu ya­zı­yı ha­zır­la­dım; ama, bi­raz ev­vel bir­lik­te öner­ge ver­dik hem AKP Gru­bu hem CHP Gru­bu ola­rak, bir­leş­ti­ril­di. O ne­den­le, ba­zı yer­le­ri de at­la­ya­rak geç­tim.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Afe­rin Ali!..

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Şah­sı adı­na De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Üm­met Kan­do­ğan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Gül­se­ren To­puz ve be­nim ver­miş ol­du­ğum bir ka­nun tek­li­fi­ni gö­rü­şü­yo­ruz. Çok uzun za­man­dan be­ri bin­ler­ce va­tan­da­şı­mı­zı ya­kın­dan il­gi­len­di­ren bir ko­nuy­du. En azın­dan, bu ko­nu­nun çö­zü­me ka­vu­şa­cak ol­ma­sı biz­le­ri son de­re­ce mut­lu et­mek­te­dir. Bin­ler­ce va­tan­da­şı­mız eh­li­yet ala­bil­mek için yurt dı­şı­na gi­dip, ora­lar­da bü­yük pa­ra­lar har­ca­ya­rak eh­li­yet al­mış ol­duk­la­rı­nı üzün­tüy­le öğ­ren­dik. İş­te, bu me­se­le­nin önü­ne ge­çe­bil­mek, va­tan­daş­la­rı­mı­zın be­lir­li bir sü­re, il­ko­kul me­zu­nu va­tan­daş­la­rı­mı­zın eh­li­yet ala­bil­me­le­ri­ne imkân sağ­la­yan böy­le bir ka­nun tek­li­fi­ni ver­dik. Bu ka­nun tek­li­fi üze­rin­de bü­tün si­yasî par­ti­ler mu­ta­ba­kat sağ­la­mış­tır. O ba­kım­dan, bi­raz son­ra he­pi­mi­zin oy­la­rıy­la, bu, ka­nun­la­şa­cak­tır.

Sa­yın Ali Ok­sal’ın te­men­ni­le­ri­ne de ka­tı­lı­yo­rum; Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı­nın bir an ön­ce Mec­lis­te gö­rü­şül­me­si ge­re­ki­yor­du. Keş­ke, ta­ti­le çık­ma­dan ön­ce bu­nu bu­ra­da ka­nun­laş­tı­ra­bil­sey­dik; ama, bu imkânı bu­la­ma­dık. En azın­dan, il­ko­kul me­zu­nu va­tan­daş­la­rı­mı­zın bu imkândan fay­da­lan­ma­sı için böy­le bir imkânı on­la­ra sun­duk.

Ben, bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, bu ka­nun tek­li­fi­nin ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum; il­ko­kul me­zu­nu kar­deş­le­ri­mi­zin, eh­li­yet al­dık­tan son­ra çok dik­kat­li araç kul­lan­ma­la­rı­nı ken­di­le­rin­den özel­lik­le is­tir­ham edi­yo­rum ve ken­di­le­ri­ne de ka­za­sız be­la­sız gün­ler te­men­ni edi­yor, siz­le­ri de say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ye­ni bir mad­de ih­da­sı­na da­ir bir öner­ge var­dır. Ma­lum­la­rı ol­du­ğu üze­re, gö­rü­şül­mek­te olan ta­sa­rı ve­ya tek­li­fe ko­nu ka­nu­nun ko­mis­yon met­nin­de bu­lun­ma­yan, an­cak, ta­sa­rı ve­ya tek­lif­le çok ya­kın il­gi­si bu­lu­nan bir mad­de­si­nin de­ğiş­ti­ril­me­si­ni is­te­yen ve ko­mis­yo­nun salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­dı­ğı öner­ge­ler üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me açı­la­ca­ğı, İç­tü­zü­ğün 87 nci mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sı hük­mü­dür. Bu ne­den­le, öner­ge­yi oku­tup Ko­mis­yo­na so­ra­ca­ğım. Ko­mis­yon öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la, 13 üye­siy­le ka­tı­lır­sa öner­ge üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me aça­ca­ğım. Ko­mis­yo­nun salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­ma­ma­sı ha­lin­de ise öner­ge­yi iş­lem­den kal­dı­ra­ca­ğım.

Şim­di, öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1194 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­ne aşa­ğı­da­ki mad­de­nin 1 in­ci mad­de ola­rak ek­len­me­si­ni ve mev­cut mad­de­le­rin bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Gül­se­ren To­puz

Sa­lih Ka­pu­suz

Ra­ma­zan Top­rak

 

İs­tan­bul

An­ka­ra

Ak­sa­ray

 

Ali Ok­sal

Hak­kı Ül­kü

Na­dir Sa­raç

 

Mer­sin

İz­mir

Zon­gul­dak

 

Ab­dü­la­ziz Ya­zar

Meh­met Ke­si­moğ­lu

Mah­mut Kap­lan

 

Ha­tay

Kırk­la­re­li

Şan­lı­ur­fa

 

Ünal Ka­cır

İr­fan Rı­za Ya­zı­cı­oğ­lu

Mu­rat Yıl­dı­rım

 

İs­tan­bul

Di­yar­ba­kır

Ço­rum

Mad­de 1- 13/10/1983 ta­rih­li ve 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci mad­de­si­nin (c) ben­di aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

c) Sağ­lık şart­la­rı:

Sağ­lık şart­la­rı ba­kı­mın­dan kim­le­re han­gi tür sü­rü­cü bel­ge­si ve­ri­le­bi­le­ce­ği hu­su­su yö­net­me­lik­le dü­zen­le­nir. Sü­rü­cü bel­ge­si ala­cak­la­rın il­gi­li yö­net­me­lik­te be­lir­ti­len he­kim­den sü­rü­cü olur ra­po­ru al­ma­la­rı zo­run­lu­dur. Bu mad­de­de sö­zü edi­len yö­net­me­lik İçiş­le­ri ve Sağ­lık Ba­kan­lık­la­rın­ca müş­te­re­ken ha­zır­la­na­rak yü­rür­lü­ğe ko­nu­lur.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ko­mis­yon, öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la ka­tı­lı­yor mu­su­nuz?

İÇİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI TEV­FİK Zİ­YA­ED­DİN AK­BU­LUT (Te­kir­dağ) – Salt ço­ğun­lu­ğu­muz var­dır Sa­yın Baş­ka­nım, ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Evet, ben de say­dım, 13 ki­şi var.

Ko­mis­yon öner­ge­ye salt ço­ğun­luk­la ka­tıl­mış ol­du­ğun­dan, öner­ge üze­rin­de ye­ni bir mad­de ola­rak gö­rüş­me aça­ca­ğım.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, öte­ki öner­ge­yi de oku­tun lüt­fen.

BAŞ­KAN – İsim­ler müş­te­re­ken okun­du. Bu öner­ge üze­rin­de mu­ta­ba­kat sağ­la­mış ar­ka­daş­la­rı­mız.

Öner­ge üze­rin­de söz is­te­yen var mı?

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) – Hak­kı Ül­kü ko­nu­şa­cak Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Ye­ni mad­de üze­rin­de, Sa­yın Hak­kı Ül­kü; bu­yu­run. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; bun­dan yak­la­şık bir yıl ön­ce gün­dem­de bu­lu­nan ve se­kiz ay uğ­ra­şa uğ­ra­şa bir şek­le ge­tir­miş ol­du­ğu­muz Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nun­da­ki de­ği­şik­li­ği içe­ren ve epey mad­de­yi bir ara­da gö­rüş­müş ol­du­ğu­muz ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­mı­zın eme­ği­nin kar­şı­lı­ğı­nı al­mak ve bu­ra­da Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun tü­mü­nün gö­rü­şü­le­rek ye­ni bir Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ya­sa­sı çı­kart­mak var­ken, 31 Ma­yıs 2006 ta­ri­hin­de ko­mis­yo­na ge­len ve bu ta­rih­ten son­ra da bu­gün gün­de­mi­mi­ze ge­len, ya­ni, bir ay son­ra gün­de­mi­mi­ze ge­len bir de­ği­şik­li­ği gö­rü­şü­yo­ruz.

Şim­di, bu Mec­li­sin, ça­lış­ma­la­rı­nın ya da  Mec­li­se emek ve­ren­le­rin eme­ği­nin kar­şı­lı­ğı­nı al­mak de­ğil, bi­raz da eme­ği­ni çal­mak gi­bi ge­li­yor bi­ze; çün­kü, uzun za­man­dır üze­rin­de du­ru­lan bir ya­sa­nın, üze­rin­de ça­lı­şı­lan bir ya­sa­nın gel­me­me­si, için­den cım­bız­la­na­rak ba­zı mad­de­le­ri­nin gün­de­me ge­ti­ril­me­si, doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, şık de­ğil, hoş de­ğil. Üs­te­lik, kal­dı ki, Ma­li­ye Ba­ka­nı sık sık bu­ra­la­ra gel­di­ğin­de, çık­tı­ğın­da ya da baş­ka ba­kan­lar da ol­muş ol­sa, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız da bu­na ka­tı­lı­yor­lar; de­ni­li­yor ki, bir gün­lük Mec­lis ça­lış­ma­sı­nın be­de­li 3 tril­yon Türk Li­ra­sı­dır. Şim­di, böy­le­si­ne bir mas­raf­lı Mec­lis­te, ya­sa­la­rın içe­ri­sin­den, ya­sa tek­lif­le­ri­nin içe­ri­sin­den, ya­sa tas­lak­la­rı içe­ri­sin­den cım­bız­la ba­zı mad­de­le­ri çe­ki­lip de ya­sa şek­lin­de ya da tek­lif şek­lin­de ge­ti­rip de ya­sa­laş­ma­sı­nı sağ­la­mak is­te­mek, doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, Mec­li­sin bü­yük ço­ğun­lu­ğu­na say­gı­sız­lık ola­rak ni­te­li­yo­rum ben. O ne­den­le, bu­nun bir alış­kan­lık ha­li­ne gel­me­si­nin uza­ğın­da dur­mak ge­re­ki­yor.

Şim­di, 15 000 ki­şi­yi il­gi­len­di­ri­yor bu il­ko­kul me­zun­la­rıy­la il­gi­li de­ği­şik­li­ği içe­ren ya­sa; ama, ta­biî ki, 2918 sa­yı­lı Ya­sa çı­kar­tıl­mış ol­sa, o     70 000 000 in­sa­nı il­gi­len­di­ri­yor. Şim­di ge­tir­miş ol­du­ğu­muz ve ko­mis­yo­nun ço­ğun­lu­ğu ta­ra­fın­dan da öne­ri­len, hep be­ra­ber öner­di­ği­miz mad­de de aşa­ğı yu­ka­rı 3 000 000 ki­şi, ya­ni, yak­la­şık 10 000 000 ki­şi­yi il­gi­len­di­ri­yor.

Bu ye­ni ge­ti­ri­len, ha­di, top­lu­mun bek­len­ti­le­ri di­ye­lim; çün­kü, yurt dı­şın­dan alı­nan bir eh­li­ye­tin, ya­ni, bir gö­zü gör­me­yen ar­ka­daş­la­rı­mı­zın eh­li­ye­ti­nin, Tür­ki­ye’de bu­lun­du­ğu za­man zar­fın­da, di­ye­lim ki, bir yıl bu­lun­du, bir yıl son­ra ye­ni­le­me­ye ça­lı­şı­yor eh­li­ye­ti­ni; an­cak, bu ye­ni­le­me­ye ça­lış­tı­ğı eh­li­ye­ti ka­bul edil­mi­yor ve do­la­yı­sıy­la ki­şi eh­li­yet­siz ka­lı­yor Tür­ki­ye’de. Bu­nun de­ğiş­ti­ril­me­si, dü­zel­til­me­si ve bu ko­nu­da or­tak öner­ge ve­ril­me­si çok do­ğal. Za­ten, biz de, onun için, ko­mis­yon sı­ra­la­rın­da otu­rup, bu­nun ya­sa­laş­ma­sı için el­bir­li­ğiy­le yar­dım edi­yo­ruz; ama, di­ğe­ri­nin, doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, tek­rar edi­yo­rum, ya­sa­nın içe­ri­sin­den bir mad­de­nin cım­bız­la­na­rak ge­ti­ril­me­si, bel­ki kı­sa bir sü­re içe­ri­sin­de bir ar­ka­da­şı­mı­za ya da bir si­yasî par­ti­ye rant ka­zan­dı­rı­yor gö­rü­le­bi­lir; ama, ge­ne­li­ne bak­tı­ğı­mız­da, kö­tü bir alış­kan­lık ola­bi­lir di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Za­man za­man, siz, bu alış­kan­lı­ğı bu­ra­la­ra ge­ti­rip ta­şı­yor­su­nuz. Bun­dan böy­le yap­ma­ma­nı­zı di­li­yo­rum.

Ya­rın bu dö­nem so­na eri­yor. Önü­müz­de­ki dö­nem zar­fın­da da böy­le­si bir şey ge­tir­me­ye­ce­ği­ni­zi uma­rak, hem siz­le­re iyi ta­til­ler di­li­yo­rum hem de ya­sa­nın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim.

Öner­ge­nin ka­bu­lüy­le ye­ni bir mad­de ih­das edil­miş ol­du.

Ye­ni 1 in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­de­yi ka­nun baş­lı­ğıy­la bir­lik­te, 2 nci mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

KA­RA­YOL­LA­RI TRA­FİK KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR

KA­NUN TEK­Lİ­Fİ

MAD­DE 2- 13/10/1983 ta­rih­li ve 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­na aşa­ğı­da­ki ge­çi­ci mad­de ek­len­miş­tir.

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 20 - 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu­nun 41 in­ci mad­de­si­nin (b) ben­din­de ön­gö­rü­len A1, A2, B, C, D ve E sı­nı­fı sü­rü­cü bel­ge­si ala­cak olan­lar­da ara­nan en az or­ta­okul ve­ya se­kiz yıl­lık te­mel eği­ti­mi bi­tir­miş bu­lun­ma­la­rı şar­tı, bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren iki yıl sü­rey­le aran­maz. İl­ko­kul me­zu­nu ol­ma­la­rı ye­ter­li sa­yı­lır.

BAŞ­KAN – Sa­yın Sa­rı­baş, Sa­yın Tüy­süz yok; ko­nuş­ma ol­mu­yor.

Mad­de üze­rin­de 1 adet öner­ge var­dır.

Öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1194 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 2 nci çer­çe­ve 1 in­ci mad­de­siy­le dü­zen­le­nen ge­çi­ci 20 nci mad­de­de ge­çen “iki” iba­re­si­nin “beş” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Sa­lih Ka­pu­suz

Ünal Ka­cır

Ra­ma­zan Top­rak

 

An­ka­ra

İs­tan­bul

Ak­sa­ray

 

Mah­mut Kap­lan

İr­fan Rı­za Ya­zı­cı­oğ­lu

 

 

Şan­lı­ur­fa

Di­yar­ba­kır

 

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

İÇİŞ­LE­Rİ KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI TEV­FİK Zİ­YA­ED­DİN AK­BU­LUT (Te­kir­dağ) – Ka­tı­lı­yo­ruz Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN – Hü­kü­met?..

İÇİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI AB­DÜL­KA­DİR AK­SU (İs­tan­bul) – Ka­tı­lı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: İl­ko­kul me­zun­la­rı­nın iki yıl ye­ri­ne beş yıl sü­rey­le sü­rü­cü bel­ge­si al­ma­la­rı­na ola­nak ta­nın­mak­ta­dır.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge is­ti­ka­me­tin­de mad­de 2’yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 2’yi 3 ün­cü mad­de ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Mad­de 3’ü mad­de 4 ola­rak oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, tek­li­fin tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Tek­lif, ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ka­nım. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ge­ce­nin bu vak­ti­ne ka­dar bek­le­di­niz, iki üç da­ki­ka da­ha bek­le­yin, Sa­yın Ba­ka­nı­mız ko­nuy­la il­gi­li bir te­şek­kür ko­nuş­ma­sı yap­sın.

İÇİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI AB­DÜL­KA­DİR AK­SU (İs­tan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­ruz.

Ger­çek­ten önem­li, top­lu­mun bü­yük bir kes­mi­nin bek­le­di­ği önem­li bir ko­nu oy­la­rı­nız­la ka­bul edil­di. Ben bu tek­li­fi ge­ti­ren ar­ka­daş­la­rı­ma da hu­zur­la­rı­nız­da te­şek­kür eder­ken, bu­ra­da da ifa­de edil­di­ği gi­bi, 2918 sa­yı­lı Ka­ra­yol­la­rı Tra­fik Ka­nu­nu üze­rin­de çok kap­sam­lı bir ta­sa­rı­mız İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­muz­da ve alt ko­mis­yon­da uzun sü­re gö­rü­şül­dü; çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mın bu ta­sa­rı­ya çok de­ğer­li kat­kı­la­rı ol­du; kap­sam­lı, gü­zel bir ta­sa­rı ha­zır­lan­mış­tı. İn­şal­lah, umut edi­yo­rum ki, ta­til­den son­ra ilk haf­ta bu ta­sa­rı da gö­rü­şü­lür, yi­ne oy­la­rı­nız­la ka­nun­laş­mış olur.

Ben bu önem­li ko­nu­da­ki des­te­ği­niz­den ve oy­la­rı­nız­dan do­la­yı he­pi­ni­ze tek­rar te­şek­kür edi­yor, şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum; ha­yır­lı uğur­lu ol­sun di­yo­rum efen­dim. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­ka­nım, te­şek­kür ede­rim.

Bu ya­sa­nın il­ko­kul me­zu­nu va­tan­daş­la­rı­mız için ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor ve eme­ği ge­çen bü­tün mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma ve grup baş­kan­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za da te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 30 Ha­zi­ran 2006 Cu­ma gü­nü sa­at 14.00’te, ya­ni bu­gün top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

 

Ka­pan­ma Sa­ati: 00.57