deneme 2 9 2006-07-27T12:10:00Z 2006-07-27T12:10:00Z 1 77987 444529 Türkiye Büyük Millet Meclisi 3704 1042 521474 10.2625 Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 22                         CİLT: 125       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

121 inci Birleşim

28 Haziran 2006 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞIT­LAR

III.- BAŞ­KAN­LIĞIN GENEL KURULA SUNUŞ­LARI

A) Tez­kereler ve Öner­geler

1.- Dev­let Bakanı Kür­şad Tüz­men'in Katar'a yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1087)

2.- Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in İs­rail'e yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1088)

3.- Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanı Murat Başes­gioğ­lu'nun Çin Halk Cum­huriyetine yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1089)

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN GELEN DİĞER İŞ­LER

1.- Tokat Mil­let­vekil­leri, Or­han Ziya Diren ve Feramus Şahin'in yasama dokunul­maz­lık­larının kal­dırıl­ması hak­kın­da Baş­bakan­lık tez­keresi ve Anayasa ve Adalet Komis­yon­ları üyelerin­den kurulu Kar­ma Komis­yon Rapor­ları (3/980) (S.Sayısı: 1197)

2.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214)

3.- Çanak­kale Mil­let­vekil­leri Meh­met Daniş ve İb­rahim Köş­dere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Mil­lî Par­kı Kanununa Geçici Bir Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi) ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

5.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)

6.- Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı:1210)

7.- Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları Rapor­ları (1/572) (S. Sayısı: 817)

8.- As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu Raporu (1/1210) (S.Sayısı: 1212)

9.- Or­man Mühen­dis­liği, Or­man En­düs­tri Mühen­dis­liği ve Ağaç İş­leri En­düs­tri Mühen­dis­liği Hak­kın­da Kanun Tasarısı ile Tarım, Or­man ve Köyiş­leri Komis­yonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

10.- Deniz­li Mil­let­vekili Os­man Nuri Filiz ile Balıkesir Mil­let­vekili Ali Os­man Sali'nin; Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Kuruluş ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ve Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

11.- Hâkim­ler ve Sav­cılar Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1220) (S. Sayısı: 1217)

12.- Terör­le Mücadele Kanununun Bazı Mad­delerin­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Adalet Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1194) (S. Sayısı: 1222)

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Par­tİ GruBU Önerİlerİ

1.- Gün­dem­deki sıralamanın yeniden düzen­len­mesine iliş­kin Anavatan Par­tisi grup önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAP­LAR

A) YazIlI Sorular ve Cevap­larI

1.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Kemal KILIÇ­DAROĞ­LU'nun, Türk Telekomun his­selerinin satışına ve bazı id­dialara iliş­kin Baş­bakan­dan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/14344)

2.- Adana Mil­let­vekili N. Gaye ER­BATUR'un, Bod­rum Güver­cin­lik Köyü or­man alanının kiralan­masının ve bir id­diaya iliş­kin sorusu ve Çev­re ve Or­man Bakanı Os­man PEPE'nin cevabı (7/14354)

3.- Kon­ya Mil­let­vekili Atil­la KART'ın, Kon­ya-Meram'daki SHÇEK taşın­maz­larının Hazineye dev­rine ve bazı id­dialara iliş­kin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/14374)

4.- Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met KAN­DOĞAN'ın, Deniz­li İlin­deki belediyelere yapılan yar­dım­lara iliş­kin sorusu ve Çev­re ve Or­man Bakanı Os­man PEPE'nin cevabı (7/14427)

5.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin kamuyu zarara uğ­rat­tığı id­diasına iliş­kin sorusu ve Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Ab­dül­latif ŞENER'in cevabı  (7/14434)

6.- Hatay Mil­let­vekili Züheyir AM­BER'in, Hatay Genç­lik ve Spor İl Müdür­lüğün­ce düzen­lenen bir et­kin­lik­le il­gili id­dialara iliş­kin sorusu ve Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Meh­met Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14439)

7.- İz­mir Mil­let­vekili Er­dal KARADEMİR'in, bazı hol­ding­ler­ce mağ­dur edilen tasar­ruf sahip­lerinin sorun­larına yak­laşımına iliş­kin Baş­bakan­dan sorusu ve Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Ab­dül­latif ŞENER'in cevabı (7/14503)

8.- İs­tan­bul Mil­let­vekili Ber­han ŞİM­ŞEK'in, Baş­bakan­lık Müs­teşarının maaşına iliş­kin Baş­bakan­dan sorusu ve Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Meh­met Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14504)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yap­tı.

Birin­ci, İkin­ci, Üçün­cü ve Dör­dün­cü Oturum­lar

Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin 8.6.2006 tarih­li ve 5518 sayılı Kanunun bazı mad­delerinin Anayasanın 89 un­cu mad­desine göre bir kez daha görüşül­mek üzere geri gön­deril­diğine iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lığı tez­keresi Genel Kurulun bil­gisine sunul­du.

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kanı Bülent Arınç'ın, Rus­ya Federas­yonu Federal Mec­lisi Federas­yon Kon­seyi Baş­kanı Ser­gey M. Mironov'un Rus­ya'ya res­mî davetine, beraberin­de par­lamen­to heyetiy­le icabetine iliş­kin Baş­kan­lık,

Baş­bakan Recep Tay­yip Er­doğan'ın En­donez­ya'ya,

Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in Sudan'a,

Yap­tık­ları res­mî ziyaret­lere katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık;

Tez­kereleri kabul edil­di.

Gün­demin "Genel Görüş­me ve Mec­lis Araş­tır­ması Yapıl­masına Dair Ön­görüş­meler" kıs­mının 255 in­ci sırasın­da bulunan (10/316) esas numaralı, çimen­to sek­törün­deki denetim­siz fiyat oluşumu ve tekel­leş­me id­dialarının araş­tırılarak alın­ması gereken ön­lem­lerin belir­len­mesi amacıy­la verilen Mec­lis araş­tır­ması öner­gesinin ön­görüş­melerinin Genel Kurulun 27.6.2006 Salı gün­kü bir­leşimin­de yapıl­masına iliş­kin Anavatan Par­tisi Grubu önerisinin, yapılan görüş­meler­den son­ra, kabul edil­mediği;

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leriy­le Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının 7 nci sırasın­da yer alan 1199 sıra sayılı kanun tek­lifinin bu kıs­mın 6 ncı sırasına, 11 in­ci sırasın­da yer alan 817 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 364 ün­cü sırasın­da yer alan 1212 sıra sayılı kanun tasarısının 8 in­ci sırasına, 8 in­ci sırasın­da yer alan 1040 sıra sayılı kanun tasarısının 9 un­cu sırasına, 26.6.2006 tarih­li gelen kâğıt­lar lis­tesin­de yayım­lanan ve bas­tırılarak dağıtılan 1215 sıra sayılı kanun tek­lifi ile 1217 sıra sayılı kanun tasarısının 5 in­ci ve 11 in­ci sırasına, 27.6.2006 tarih­li gelen kâğıt­lar lis­tesin­de yayım­lanan ve bas­tırılarak dağıtılan 1222 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına 48 saat geç­meden alın­malarına ve diğer iş­lerin sırasının buna göre tesel­sül et­tiril­mesine; 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) gün­demin "Özel Gün­dem­de Yer Alacak İş­ler" kıs­mın­da yer al­masına, görüş­melerinin 3 bölüm halin­de yapıl­masına, her bölüm üzerin­de siyasî par­ti grup­ları ile Hükümet ve Komis­yonun konuş­ma sürelerinin 30'ar dakika (Hükümetin sunuş konuş­ması dahil), kişisel konuş­maların 10'ar dakika ol­masına, siyasî par­ti grup­larının sürelerinin bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabil­mesine; Genel Kurulun, 27.6.2006 Salı günü 1212 sıra sayılı kanun tasarısının görüş­melerinin bitimine kadar, 28.6.2006 Çar­şam­ba günü 1222 sıra sayılı kanun tasarısının görüş­melerinin bitimine kadar çalış­masına; 29.6.2006 Per­şem­be günü ise Genel Kurulun çalış­malarının saat 11.00'de baş­lamasına iliş­kin AK Par­ti Grubu önerisinin, yapılan görüş­meler­den son­ra,

Türk Silah­lı Kuv­vet­leri'nin Av­rupa Kuv­veti Kon­go Demok­ratik Cum­huriyeti Harekâtı kap­samın­da yurt dışına gön­deril­mesine; bu kuv­vet­lerin verilecek izin ve belir­lenecek esas­lar çer­çevesin­de kul­lanıl­masına Anayasanın 92 nci ve 117 nci mad­deleri uyarın­ca izin veril­mesine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresinin, görüş­melerini müteakiben,

Kabul edil­dik­leri;

Açık­lan­dı.

Bit­lis Mil­let­vekili Edip Saf­der Gay­dalı, Düz­ce Mil­let­vekili Yaşar Yakış'ın, konuş­masın­da, ileri sür­müş ol­duğu görüş­ler­den fark­lı görüş­leri ken­disine at­fet­mesi nedeniy­le bir açık­lamada bulun­du.

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının:

1 in­ci sırasın­da bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüş­meleri, daha ön­ce geri alınan mad­delere iliş­kin komis­yon raporu henüz gel­mediğin­den;

2 nci sırasın­da bulunan, Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3 ün­cü sırasın­da bulunan, Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1115) (S. Sayısı: 1147),

4 ün­cü sırasın­da bulunan, Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifinin (1/1219, 2/812) (S. Sayısı: 1210),

Görüş­meleri, il­gili komis­yon yet­kilileri Genel Kurul­da hazır bulun­madığın­dan,

Er­telen­di.

5 in­ci sırasına alınan, Or­du Mil­let­vekili Cemal Uy­sal ve 6 Mil­let­vekilinin, 193 Sayılı Gelir Ver­gisi Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına İliş­kin Kanun Tek­lifinin (2/825) (S. Sayısı: 1215), görüş­melerini müteakiben, elek­tronik cihaz­la yapılan açıkoy­lamadan son­ra, kabul edilip kanun­laş­tığı açık­lan­dı.

Saat 23.55'te top­lan­mak üzere, Dör­dün­cü Oturuma 23.43'te son veril­di.

 

                                                                 Nev­zat Pak­dil

                                                                  Baş­kan­vekili

 

Harun Tüfek­ci

 

Tür­kân Miçooğul­ları

 

Kon­ya

 

İz­mir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                Meh­met Daniş

                                                                    Çanak­kale

                                                                    Kâtip Üye

 

 

Beşin­ci Oturum

Gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının:

6 ncı sırasına alınan, Trab­zon Mil­let­vekili Cev­det Er­döl ve 7 Mil­let­vekilinin, 190 Sayılı Genel Kad­ro ve Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması, 4576 Sayılı Dev­let Memur­ları Kanunu, Har­cırah Kanunu, Bazı Sağ­lık Per­sonelinin Dev­let Hiz­met Yüküm­lülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadas­tro Genel Müdür­lüğü Kuruluşu ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Değiş­tirilerek Kabulü Hak­kın­da Kanun, Kadas­tro Kanunu ile Genel Kad­ro Usulü Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Eki Cet­vel­ler­de Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanunun Bazı Mad­delerinin Yürür­lük­ten Kal­dırıl­ması, 181 Sayılı Sağ­lık Bakan­lığının Teş­kilat ve Görev­leri Hak­kın­daki Kanun Hük­mün­de Karar­namenin Bazı Mad­delerinin Değiş­tiril­mesi Hak­kın­daki Kanun Tek­lifinin (2/798) (S. Sayısı: 1199), yapılan görüş­meler­den son­ra, kabul edilip kanun­laş­tığı açık­lan­dı.

7 nci sırasına alınan, Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da (1/572) (S. Sayısı: 817),

8 in­ci sırasına alınan, As­kerî Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da (1/1210) (S. Sayısı: 1212),

Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarılarının görüş­meleri, il­gili komis­yon yet­kilileri Genel Kurul­da hazır bulun­madığın­dan, er­telen­di.

28 Haziran 2006 Çar­şam­ba günü, alınan karar gereğin­ce saat 14.00'te top­lan­mak üzere, bir­leşime 02.36'da son veril­di.

 

                                                           İs­mail Alp­tekin

                                                             Baş­kan­vekili

 

Bay­ram Öz­çelik

 

Meh­met Daniş

 

Bur­dur

 

Çanak­kale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

No.: 169

II.- GELEN KÂĞIT­LAR

28 Haziran 2006 Çar­şam­ba

Rapor­lar

1.-  İz­mir Mil­let­vekili Yıl­maz Kaya ile Muğ­la Mil­let­vekili Ali Ars­lan'ın; Avukat­lık Kanununun 96 ncı Mad­desinin Değişik­liğine Dair Kanun Tek­lifi ile Malat­ya Mil­let­vekili Ferit Mev­lüt As­lanoğ­lu ve 5 Mil­let­vekilinin; Avukat­lık Kanununun 96 ncı Mad­desin­de Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ve Adalet Komis­yonu Raporu (2/694, 2/696) (S. Sayısı: 1226) (Dağıt­ma tarihi: 28.6.2006) (GÜN­DEME)

2.- 8.6.2006 Tarih­li ve 5518 Sayılı Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun ve Anayasanın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­deleri Gereğin­ce Cum­hur­baş­kanın­ca Bir Daha Görüşül­mek Üzere Geri Gön­der­me Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1221) (S. Sayısı: 1227) (Dağıt­ma tarihi: 28.6.2006) (GÜN­DEME)

3.- Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi İdare Amir­leri Bin­göl Mil­let­vekili Fey­zi Ber­dibek, An­tal­ya Mil­let­vekili Bur­han Kılıç, Iğ­dır Mil­let­vekili Dur­sun Ak­demir ile Manisa Mil­let­vekili Mus­tafa Er­doğan Yetenç'in; 2919 Sayılı Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Sek­reter­liği Teş­kilat Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/816) (S. Sayısı: 1228) (Dağıt­ma tarihi: 28.6.2006) (GÜN­DEME)

 

 

BİRİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma Saati: 14.00

28 Haziran 2006 Çar­şam­ba

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşimini açıyorum.

Top­lan­tı yeter­sayısı var­dır; görüş­melere baş­lıyoruz.

Baş­kan­lığın Genel Kurula sunuş­ları var­dır.

Anayasa ve Adalet Komis­yon­ları üyelerin­den kurulu Kar­ma Komis­yonun, bazı sayın mil­let­vekil­lerinin yasama dokunul­maz­lık­ları hak­kın­da rapor­ları var­dır; sırasıy­la okutup, bil­gilerinize sunacağım.

Buyurun.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER

1.- Tokat Mil­let­vekil­leri Or­han Ziya Diren ve Feramus Şahin'in Yasama Dokunul­maz­lık­larının Kal­dırıl­ması Hak­kın­da Baş­bakan­lık Tez­keresi ve Anayasa ve Adalet Komis­yon­ları Üyelerin­den Kurulu Kar­ma Komis­yon Rapor­ları (3/980) (S. Sayısı: 1197) (x)

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

İl­gi: (a) Tokat Mil­let­vekili Or­han Ziya Diren'in  (3/608) esas nolu dos­yası hak­kın­da Kar­ma Komis­yonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 16 sayılı kararı.

(b) Kar­ma Komis­yonumuzun 2 Şubat 2006 tarih­li top­lan­tısı.

Tokat Mil­let­vekili Or­han Ziya Diren hak­kın­daki (3/980) esas nolu dos­ya, Kar­ma Komis­yonun il­gi (a) kararı ile sonuç­lan­dırıl­mış ol­masına rağ­men, Komis­yonun il­gi (b) top­lan­tısın­da oluşan görüş nedeniy­le, Kabahat­ler Kanunu çer­çevesin­de değer­len­diril­mek üzere, Baş­kan­lığınız­ca, Kar­ma Komis­yonumuza tek­rar gön­deril­miş­tir.

Hazır­lık Komis­yonunun 6.4.2006 tarih­li kararıy­la, Kar­ma Komis­yonumuzun Tokat Mil­let­vekili Or­han Ziya Diren hak­kın­daki (3/980) esas nolu dos­yaya konu olayı il­gi (a) kararıy­la sonuç­lan­dır­ması nedeniy­le, dos­yanın, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına geri gön­deril­mesine karar veril­miş­tir.

Kar­ma Komis­yonumuzun, daha ön­ce dos­yaya konu olay hak­kın­da iradesini bel­li et­miş ol­ması nedeniy­le, dos­yanın, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına geri gön­deril­mesine oy­bir­liğiy­le karar veril­miş­tir.

Raporumuz, Genel Kurulun bil­gilerine arz edil­mek üzere, Yük­sek Baş­kan­lığa say­gıy­la sunulur.

                                                                                                                 Bur­han Kuzu

                                                                                                                     İs­tan­bul

                                                                                                     Komis­yon Baş­kanı ve üyeler

 

                         

(x) 1197 S. Sayılı Bas­mayazı tutanağa ek­lidir.

BAŞ­KAN - Bil­gilerinize sunul­muş­tur.

Diğer raporu okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

İl­gi: (a) Tokat Mil­let­vekili Feramus Şahin'in (3/608) esas nolu dos­yası hak­kın­da Kar­ma Komis­yonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 15 sayılı kararı.

(b) Kar­ma Komis­yonumuzun 2 Şubat 2006 tarih­li top­lan­tısı.

Tokat Mil­let­vekili Feramus Şahin hak­kın­daki (3/980) esas nolu dos­ya, Kar­ma Komis­yonun il­gi (a) kararıy­la sonuç­lan­dırıl­mış ol­masına rağ­men, Komis­yonun il­gi (b) top­lan­tısın­da oluşan görüş nedeniy­le, Kabahat­ler Kanunu çer­çevesin­de değer­len­diril­mek üzere, Baş­kan­lığınız­ca, Kar­ma Komis­yonumuza tek­rar gön­deril­miş­tir.

Hazır­lık Komis­yonunun 6.4.2006 tarih­li kararıy­la, Kar­ma Komis­yonumuzun Tokat Mil­let­vekili Feramus Şahin hak­kın­daki (3/980) esas nolu dos­yaya konu olayı il­gi (a) kararıy­la sonuç­lan­dır­ması nedeniy­le, dos­yanın, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına geri gön­deril­mesine karar veril­miş­tir.

Kar­ma Komis­yonumuzun, daha ön­ce dos­yaya konu olay hak­kın­da iradesini bel­li et­miş ol­ması nedeniy­le, dos­yanın, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına geri gön­deril­mesine oy­bir­liğiy­le karar veril­miş­tir.

Raporumuz, Genel Kurulun bil­gilerine arz edil­mek üzere, Yük­sek Baş­kan­lığa say­gıy­la sunulur.

                                                                                                                 Bur­han Kuzu

                                                                                                                     İs­tan­bul

                                                                                                     Komis­yon Baş­kanı ve üyeler

BAŞ­KAN - Bil­gilerinize sunul­muş­tur.

Baş­bakan­lığın, Anayasanın 82 nci mad­desine göre veril­miş 3 tez­keresi var­dır; ay­rı ay­rı okutup, oy­larınıza sunacağım:

III.- BAŞ­KAN­LIĞIN GENEL KURULA SUNUŞ­LARI

A) Tez­kereler ve Öner­geler

1.- Dev­let Bakanı Kür­şad Tüz­men'in Katar'a yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1087)

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Dev­let Bakanı Kür­şad Tüz­men'in, görüş­meler­de bulun­mak üzere bir heyet­le bir­lik­te 1-4 Mayıs 2006 tarih­lerin­de Katar'a yap­tığı res­mî ziyarete, ek­li lis­tede ad­ları yazılı mil­let­vekil­lerinin de iş­tirak et­mesi uy­gun görül­müş ve bu konudaki Bakan­lar Kurulu Kararının  sureti ilişik­te gön­deril­miş­tir.

Anayasanın 82 nci mad­desine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

                    Lis­te

Ab­dur­rahim Ak­soy               Bit­lis

Nuri Çilin­gir                          Manisa

Eyüp Fat­sa                             Or­du

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Diğer tez­kereyi okutuyorum:

2.- Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in İs­rail'e yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1088)

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Tarım ve Köyiş­leri Bakanı Meh­met Meh­di Eker'in, İs­rail Ag­ri-Tech Fuarına katıl­mak üzere bir heyet­le bir­lik­te 8-10 Mayıs 2006 tarih­lerin­de İs­rail'e  yap­tığı res­mî ziyarete, ek­li lis­tede ad­ları yazılı mil­let­vekil­lerinin de iş­tirak et­mesi uy­gun görül­müş ve bu konudaki Bakan­lar Kurulu Kararının  sureti ilişik­te gön­deril­miş­tir.

Anayasanın 82 nci mad­desine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

                      LİS­TE

M. Nezir Nasıroğ­lu                Bat­man

Meh­met Ali Suçin                  Bat­man

M. İh­san Ars­lan                     Diyar­bakır

Ali İh­san Mer­danoğ­lu            Diyar­bakır

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Diğer tez­kereyi okutuyorum:

3.- Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanı Murat Başes­gioğ­lu'nun Çin Halk Cum­huriyetine yap­tığı res­mî ziyarete katılacak mil­let­vekil­lerine iliş­kin Baş­bakan­lık tez­keresi (3/1089)

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Çalış­ma ve Sos­yal Güven­lik Bakanı Murat Başes­gioğ­lu'nun, görüş­meler­de bulun­mak üzere bir heyet­le bir­lik­te 14-18 Mayıs 2006 tarih­lerin­de Çin Halk Cum­huriyetine yap­tığı res­mî ziyarete, An­kara Mil­let­vekili Meh­met Zekai Öz­can'ın da iş­tirak et­mesi uy­gun görül­müş ve bu konudaki Bakan­lar Kurulu Kararının  sureti ilişik­te gön­deril­miş­tir.

Anayasanın 82 nci mad­desine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tay­yip Er­doğan

                                                                                                                    Baş­bakan

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Anavatan Par­tisi Grubunun, İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desine göre veril­miş bir önerisi var­dır; okutup, oy­larınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Par­tİ GruBU Önerİlerİ

1.- Gün­dem­deki sıralamanın yeniden düzen­len­mesine iliş­kin Anavatan Par­tisi grup önerisi

28.6.2006

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Danış­ma Kurulu 28.6.2006 Çar­şam­ba günü (bugün) siyasî par­ti grup­larının katıl­maması sebebiy­le top­lanamadığın­dan; Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç­tüzüğün 19 un­cu mad­desi uyarın­ca Genel Kurulun onayına sunul­masını arz ederiz.

Say­gılarımız­la.

                                                                                                             Süley­man Sarıbaş

                                                                                                             Grup Baş­kan­vekili

Öneri:

Genel Kurul gün­deminin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mının 366 ncı sırasın­da bulunan 1213 sıra sayılı kanun tek­lifinin bu kıs­mın 5 in­ci sırasına alın­ması öneril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, şu ana kadar, leh­te üç talep gel­miş­tir Baş­kan­lığımıza; Sayın Üm­met Kan­doğan, Sayın Bülent Baratalı ve Sayın Süley­man Sarıbaş.

Bu ar­kadaş­larımız için­de hak­kın­dan feragat edecek ar­kadaş yok­sa, kura çekeceğim… Peki.

Baş­kan­lık Divanın­daki ar­kadaş­larımız­la bir­lik­te çek­miş ol­duğumuz kura sonucun­da, Sayın Süley­man Sarıbaş ve Sayın Bülent Baratalı'nın konuş­ma hak­ları doğ­muş­tur.

Leh­te, Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Sayın Baş­kan, çok teşek­kür ediyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, getir­diğimiz öneride, geçen haf­ta Genel Kurulun gün­deme alın­masını kabul et­tiği ve dün kabul et­tiğimiz gün­dem­de de, Ateş­li Silah­lar Yasasın­daki 1 mad­delik değişik­lik­le ör­tüşen bir tasarı ol­duğu için getir­diğimiz bir tasarı. Burada, ne getiriyoruz; tamamen şehit ailelerine, şehit­lerimize yönelik bir kanun tek­lifi ol­duğunu, geçen haf­ta 37'ye göre burada an­lat­tığım­da, siz de oy­larınız­la kabul et­miş­tiniz. Burada getir­mek is­tediğimiz şey, tamamen şehit ailelerimizin gün­lük yaşan­tıların­da çek­tik­leri sıkın­tılarıy­la il­gili bir hadisey­di.

Bun­lar­dan bir tanesi, biliyor­sunuz, şehit ailelerine bir kamu görevi kon­ten­janı tanıyoruz; yani, şehit ailelerin­den 1 kişiye kamu görev­lisi olarak bir kon­ten­jan hak­kı veriyoruz. Bu çoğu zaman, dul kalan eşin küçük çocuğuna kul­lan­mak üzere eş tarafın­dan muhafaza ediliyor, çocuğum büyüdüğün­de kul­lanır diye. Bu da, aile arasın­da bir ger­gin­lik yaratıyor; çün­kü, baba, genel­de, diğer kar­deş­ler­den birinin hemen kul­lan­ması yönün­de ıs­rar ediyor. Dul eş, is­ter is­temez küçük çocuğunu düşünüyor, yir­mi sene son­rayı düşünüyor, dolayısıy­la bu bir ger­gin­lik yaratıyor­du. Biz, bunu ikiye çıkaralım; yani, bir tanesini dul eş çocuğu için kul­lan­sın -eğer dul eşi var­sa şehidimizin- bir tanesi de, füruuna verelim; yani, an­ne baba ve kar­deş­lere bu hak­tan bir tane verelim. Bu çok büyük maliyet, çok büyük sayı getir­mez. Tabiî -in­şal­lah, şehit­lerimiz, hiç ol­masını ar­zu et­miyoruz; ama- ol­duğu zaman da, mil­let olarak, buna, bu ül­ke için canını veren­lere sahip çık­mak adına, bunu, bu kad­royu ikiye çıkaralım. Aile, yani, şehidin eşi ve çocuk­larıy­la an­ne, baba, kar­deş­leri arasın­daki bir itiş­meyi, bir kopuk­luğu, bir kav­gayı or­tadan kal­dıracak, ailelerin dağıl­masını ön­leyecek bir düzen­leme.

İkin­ci bir ön­gör­düğümüz düzen­leme -görüşeceğimiz kanun­da da var- şehidin yadigâr kalan silahın­dan; yani, hatıra silahın­dan resim, harç, ruh­sat alın­mamasıy­dı. 1 mad­delik bir kanun tasarımız zaten gün­dem­de, ay­nı kap­sam­da.

Bir baş­kası, taz­minat mik­tar­larının; yani, dul eşe ve an­ne babaya verilen taz­minat mik­tar­larının oran­larının belir­len­mesiy­di. Burada da çok büyük tar­tış­malar oluyor; çün­kü, ne kadarının manevî taz­minat, ne kadarının mad­dî taz­minat ol­duğu, eş ve çocuk­la füru bir­leşir­se bun­ların pay­larının ne olacağı tam an­laşıl­madığı için kanun­dan, bu, dava vesileleri oluyor, bu, niza vesileleri oluyor ve bu, tar­tış­ma vesileleri oluyor. Yani, hem ev­ladını şehit veren ailelerin ken­di iç­lerin­de de bu tür tar­tış­maları yaşamaması için, net, açık, oran­ları belir­telim demiş­tik.

Bir baş­ka düzen­leme daha getiriyor­duk. Yani, Al­lah kim­senin ocağına ateş düşür­mesin, bu çok kolay bir şey değil. Böy­le bir durum­da, şehit aileleri kurum kurum gez­mesin­ler; yani, Emek­li San­dığına, SSK'ya, Silah­lı Kuv­vet­lere veya Em­niyete, kapı kapı ev­rak top­lamasın­lar. Baş­bakan­lık­ta bir şehit aileleri daire baş­kan­lığı kuralım; nerede şehidimiz ol­muş­sa, direkt olarak dev­let buna sahip çık­sın, bu daire sahip çık­sın; onun her tür­lü taz­minatını, hak­kını hukukunu, verilecek madal­yasını, bel­gesini, beratını hazır­lasın, evin­de tak­dim et­sin, kapısın­da tak­dim et­sin; çün­kü, hiç değil­se, dev­let olarak bu görevi yapalım dedik, yapacak bir düzen­lemeyi or­taya getir­dik.

Bir baş­ka düzen­leme is­tediğimiz husus, şehit der­nek­lerimiz. Biz burada diyoruz ki, şehit der­nek­lerimizi, eğer kamunun, yani özel idarelerin yeri var­sa, bun­lar­dan birer oda, ikişer odalık yer­ler tah­sis ederek, bu in­san­ların bir araya gel­melerine, şehit­lerini yâd et­melerine fır­sat sağ­layalım. Yok, il­ler­de böy­le bir şey yok­sa, nüfusu 100 000'i geçen il­çe ve il­ler­de, şehit sayısı 30'u geçen il­çe ve il­ler­de, ne yapalım, dev­let olarak, özel idare olarak bun­lara, en azın­dan kira ve yakıt­larını kar­şılamak üzere bir kat­kı payı verelim. O gün, o il­çenin şart­larına göre, il en­cümen­leri bunu tayin et­sin­ler; ama, 5 mil­yara kadar, yakıt ve barın­ma, kira kar­şılığı bir yar­dım yapalım diye düşünüyorum. Bu da, bu der­nek­lerimizin ayak­ta kal­malarını sağ­layacak­tır; çün­kü, ben, yur­dun bir­çok yerin­de bu der­nek­lerimize uğ­radığımız­da, hakikaten kiralarını veremedik­leri, hakikaten ısınamadık­ları, ken­di zar zor şart­lar­da ken­di cep­lerin­den ver­dik­leri küçük paralar­la ayak­ta dur­maya çalış­tık­ları, acılarını yâd et­tik­leri, oy­sa, bun­ları bir arada tutan o manevî değerin, o manevî gücün kar­şılık­sız kal­mamasını, en azın­dan dev­letimizin bun­lara kol kanat ger­mesi gerek­tiği kanaatin­deyim. Çok büyük bir şey de değil bu. Tür­kiye gibi büyük bir ül­kenin şehit­lerine sahip çıkacağını, hepimizin sahip çıkacağını bu mil­let bilir. Bu Mec­lis­teki bütün ar­kadaş­larımın da bun­da hem­fikir ol­duğuna inanıyorum. Bizim getir­diğimiz düzen­leme bu.

Biz, eğer, bu kanun tek­lifimizi, hemen görüşeceğimiz olan ateş­li silah­lar­la il­gili kanun tek­lifin­den öne alıp, bir­leş­tirip, var­sa yapılacak düzen­lemeler tek­rar komis­yona al­mak suretiy­le… Ama, sadece 1 mad­delik bir ruh­sat har­cı için değil, temel­de var olan, yaşanan sorun­ları or­tadan kal­dıracak 4-5 mad­delik bir düzen­lemey­le, şehit­lerimize, şehit ailelerimize, bu mem­leket için, bu vatan için canını ver­mek­ten çekin­meyen kah­raman­larımızın en azın­dan mezar­da rahat uyumalarını sağ­layacak, en azın­dan çoluk çocuk­larının geleceğini, hiç değil­se, garan­ti edecek bir düzen­lemeye ih­tiyaç ol­duğu kanaatiy­le bu kanun tek­lifinin görüşül­mesinin mil­letimize fay­da getireceğini, mil­letimizi gurur­lan­dıracağını, buradaki bütün mil­let­vekili ar­kadaş­larımın da kal­ben buna katıl­dık­larını düşünüyorum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sayın Sarıbaş, teşek­kür ediyorum.

Sayın Bülent Baratalı, İz­mir Mil­let­vekili; buyurun.

BÜLENT BARATALI (İz­mir) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Anavatan Par­tisi Grup Baş­kan­vekil­leri Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man Sarıbaş ve Gazian­tep Mil­let­vekili Ömer Abuşoğ­lu'nun ver­dik­leri bir kanun tek­lifi ve doğ­rudan gün­deme alın­ması öner­gesi hak­kın­da söz al­mış bulun­mak­tayım; Grubum adına ve ken­di adıma siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Ön­celik­le, değer­li iki mil­let­vekilimizi, ver­dik­leri bu kanun tek­lifi ve bu öner­ge nedeniy­le bir kut­lamak is­tiyorum. Kanun tek­lifi, 1 in­ci ve 7 nci mad­desiy­le, bütün mad­desi bir­biriy­le bütün ih­tiyaç­ları kar­şılayan önem­li bir kanun­dur. Tek­rar ken­dilerini kut­luyorum. 13 yaşın­da babasız kal­mış olan bir görev şehidi subayın oğ­lu olarak ve bu ül­kenin ver­diği olanak­lar­la bugüne kadar, gel­miş olan bir in­san olarak, bu kanun mad­desini baş­tan sonuna kadar Grubum ve şah­sım adına des­tek­lediğimizi ifade et­mek is­tiyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; ateş düş­tüğü yeri yakar. Bu, bel­ki de, bu konu için söy­len­miş ve bu konu üzerine oturan, ör­ten önem­li bir deyiş­tir. Evet, ateş düş­tüğü yeri yakıyor. Bir ül­ke uğ­runa top­rağa düşen­lerin geride kalan­larının buradaki sıkın­tılarını, yaşam sıkın­tılarını, kat­lan­dık­ları sıkın­tıları or­tadan kal­dıran bir tek­lif olarak görülüyor. Hem 6136 sayılı Yasada değişik­lik ön­gören tek­lif uy­gun­dur hem de avans öden­mesi ve sürelerin kısal­tıl­ması tek­lifi çok uy­gun­dur. Nak­dî taz­minat­lar çok uy­gun­dur. Beyiye ödememeleri olarak bilinen, o uzun süredir, Kur­tuluş Savaşı için çıkarıl­mış olan bu tek­lif de, bu mad­de de çok uy­gun­dur; ama, bun­ların ör­güt­lenebil­mesi, özel­lik­le büyük­şehir­ler­de bir yer edinebil­mesi, belediye baş­kanının ve valinin ve kay­makamın şef­katiy­le barın­dık­ları uy­gun yer­ler bulun­masının dışın­daki kötü koşul­ları hep beraber görüyoruz, iz­liyoruz; bu da çok önem­lidir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­lar; bu vatanın bize nasıl kal­dığını hep beraber bir göz­den geçir­memiz gerek­mek­tedir. Bakın, üç kıtada hüküm­ran­lık yapan, ama, in­kıraza uğ­raması nedeniy­le fiilen Çanak­kale Savaşı, Bal­kan Savaş­ları sonun­da biten Os­man­lı İm­parator­luğu, bir yer­de 2,5 mil­yon kilomet­rekareye, bir yer­de de 1 870 000 kilomet­rekareye yayıl­mış olan bir im­parator­luk­tu.

Bugün son kalan bu 776 000 kilomet­rekarede her­kes şunu bil­meli ki,  bu Gazi Mec­lis de şunu bil­meli ki, bu 1 870 000 met­rekarenin her met­rekaresin­de bu vatan için ölen, bu vatan için ken­dini, en aziz var­lığını feda eden in­san­lar yat­mak­tadır. Nereler­de yat­mak­tadır; Os­man­lının çar­pışan 10 or­dusunun ol­duğu yer­ler­de yat­mak­tadır; Mek­ke-i Müker­reme'de yat­mak­tadır, Medine-i Münev­vere'de yat­mak­tadır, Mısır'da Kanal Harekâtın­da yat­mak­tadır, Irak'ta, Suriye'de, Kaf­kas cep­hesin­de, Galiç­ya'da yat­mak­tadır, Çanak­kale'de yat­mak­tadır, Cezayir'de yat­mak­tadır değer­li ar­kadaş­lar. Bu ül­kenin ev­lat­ları Kore'de de yat­mak­tadır, bu ül­kenin ev­lat­ları, Kıb­rıs'ta da yat­mak­tadır. Bunu, subay olan­lar bilir. Bugün, gidin Kıb­rıs'a, Gir­ne ile Gazi Magosa arasın­daki şehit­liğe bakın, o An­ti Trodos Dağ­larının al­tın­daki şehit­lik­te, bel­ki hepimizin daha küçük rüt­beli subay­ları bel­ki as­subay­ları, bel­ki de er­leri orada kaleler gibi yat­mak­tadır. İş­te, biz­ler, on­lar orada yatar­ken, burada, refah için­de, mut­luluk için­de yaşam­larını sür­dürüyoruz değer­li ar­kadaş­lar. Bugün, ül­kemiz­de, Gabar'da da şehit­lerimiz yat­mak­tadır; bugün, ül­kemiz­de, Ten­dürek­ler­de de bu vatan ev­lat­ları yat­mak­tadır. Hat­ta, bazılarının mezar­ları yok­tur; anaları, tem­silî mezar­ların başın­da ağ­lamak­tadır değer­li ar­kadaş­lar. O neden­le, han­gi kanun tek­lifini görüş­tüğümüzü burada ifade et­meye çalışıyorum.

Bizim, bun­lara bir bor­cumuz var. Bu ül­kenin kay­nak­ları, bu in­san­lara, bu dul­lara, bu yetim­lere, on­ların  miras­çılarına yetecek kadar, ben­ce, olanak­lar için­de.

Şim­di, biz de Par­lamen­toya gel­diğimiz­den itibaren değer­li ar­kadaş­lar, Grubumuzun da kabulüy­le önem­li kanun tek­lif­leri ver­dik. İki kanun tek­lifi buradan geç­ti, doğ­rudan gün­deme alın­dı; ama, ön­celik­le konuşulamadı. Sayın Eyüp Fat­sa biliyor, ken­disiy­le de konuş­tum, ken­disi burada bir konuş­ma yap­tı. Bu as­subay­lar ile bin­başılar hak­kın­da ve as­subay­larımızın, yük­seköğ­retim gören as­subay­larımızın hak­ları konusun­da el­bet­te bu Mec­lis bu hak­ları verecek dedi. Ben bir mil­let­vekili olarak iz­liyorum. Son yıla giriliyor -son yıl var mı yok mu bilemiyorum 22 nci Dönem­de- ama, bu in­san­ların hak­ları verilemiyor. Küçücük bun­lar grup­lar, küçücük, bir el­le, ufak bir des­tek­le mut­lu olabilecek, daha rahat yaşayabilecek, daha kon­for­lu yaşayabilecek in­san­lar; bun­lar­dan bizim bun­ları esir­gemememiz gerekiyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, Plan Büt­çede de uzun görüş­meler yap­tık. Bakınız, Er­zurum, Sivas Kon­gresin­den, mahal­lî direniş hareket­lerin­den ve Kur­tuluş Savaşın­dan kalan ve dev­let­ten maaş alan in­san­ların sayısına bir bak­tınız mı ar­kadaş­lar kaç kişi; yani, büt­çenin ar­kasın­daki cet­vel­lere bir bak­tınız mı, bize bu ül­keyi bırakan in­san­ların sayısı kaç kişi kal­mış; 190 kişi ar­kadaş­lar, hep­si 190 kişi. Ta Kara Fat­ma'dan, ta Şehit Kâmil'den, Batı Cep­hesin­den yine Kur­tuluş Savaşının cep­helerin­den kalan in­san­ların sayısı iş­te 200 kişi ar­kadaş­lar. Bu 200 kişinin maaş­larının ar­tırıl­ması için, Plan Büt­çede, biz Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu olarak gereğini yap­tık. Ay­rıca, biliyor­sunuz taşıma bedel­leri yok bu in­san­ların, şehit dul ve yetim­lerinin; su bedel­lerinin ol­maması konusun­da da ver­diğimiz öner­geler, maalesef, red­dedil­miş­tir. Yani, bir şehir, bir büyük­şehir düşünün, şehit ve gazilerini bedava taşıyor, ken­di kesesin­den; yine, ken­di kesesin­den su bedel­lerini bedava ver­mek is­tiyor; ama, Mec­lis bunu kabul et­miyor! Yani, böy­le bir garaip durumun ol­ması, in­sanın vic­danını sız­latıyor değer­li ar­kadaş­lar.

Buna ben­zer şey­leri, buna ben­zer olanak­ları biz­ler düşün­meliyiz değer­li ar­kadaş­lar. Bilemiyorum değer­li mil­let­vekil­lerin­den Batılı ül­keler­de veya Amerika'da hiç gazilerin kal­dığı yer­lere giden, bulunan ol­du mu değer­li ar­kadaş­larım. Şim­di, Tür­kiye'de de, büyük bir mem­nuniyet­le, özel­lik­le rehabilitas­yon mer­kez­lerine bakıyorum. Keş­ke, rehabilitas­yon mer­kez­leri bu ül­kede kurul­masay­dı. Keş­ke, bu ül­kenin başın­da bölücülük gibi bir bela ol­masay­dı da bun­ları konuş­masay­dık; ama, var. Olacağı da görünüyor. Buna alış­kın ol­malıyız. Bunun­la mücadele et­meliyiz. Bunun­la mücadele eden ve top­rağa düşen "vatan sağ ol­sun" diyen o in­san­ların ve on­ların ar­dıl­larının, biz­ler, burada, daha iyi yaşamasını, onur­lu yaşamasını, daha kon­for­lu yaşamasını, dev­letin şef­katini bir baba gibi üzer­lerin­de bulun­dur­masını yap­mak­la mükel­lefiz diye düşünüyorum. Bunu, bütün vic­dan sahibi mil­let­vekili ar­kadaş­larımın ta göğüs­lerinin üzerin­de, kafaların­da ol­duğunu da biliyorum.

Şim­di yap­mamız gereken, bun­ları ver­mek değer­li ar­kadaş­lar. Bun­lar çok büyük şey­ler değil. Bu şef­kati, bu baba şef­katini, bu yetim kalan in­san­ların, dul kalan in­san­cık­ların, eş­lerinin gös­ter­diği şef­kat­leri, dev­let olarak ve ona biz de burada hük­meden bir Mec­lis olarak, biz bu şef­kati gös­ter­mek zorun­dayız değer­li ar­kadaş­lar. On­lar bizim onurumuz. On­lar, 15 ilâ 20 yaş­ların­da top­rağa düş­tüler.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Baratalı, konuş­manızı tamam­layınız.

BÜLENT BARATALI (Devam­la) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kanm, bitiriyorum.

ve, biz, bugün, burada daha faz­la refah bek­liyoruz. Biz, bugün, burada, daha zen­gin­leş­mek bek­liyoruz. Biz, bugün, burada, zaman zaman maaş­larımızın yeter­siz­liğin­den bah­sediyoruz, daha iyi yaşamak is­tiyoruz. Daha iyi yaşamak her­kesin hak­kı; ama, on­ları yaşat­mak, daha iyi yaşat­mak, bizim hak­kımız değil, bizim görevimiz, bu Gazi Mec­lisin görevi değer­li ar­kadaş­lar. Bakınız, Pey­gam­berin kut­sal emanet­lerini savunan Os­man­lı or­duları, Mek­ke-i Müker­remede ve Medine-i Münev­verede, ar­kadan Arap han­çeri yediler, kıv­rak uç­lu cen­biyey­le karın­ları deşil­di, ön­lerin­den de İn­giliz mız­rak­larıy­la oralar­da kal­dılar; ama, görev­lerini yap­tılar. Biz de, bu Gazi Mec­lis olarak, bu in­san­lara bu görev­lerimizi yap­malıyız.

Hepinizi, bu duy­gu ve düşün­celer­le, say­gıy­la selam­lıyorum. Tek­rar, hepimizin, bu, görevi ol­duğunu hatır­lat­mak is­tiyorum. Teşek­kür ederim. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Baratalı.

Önerinin aley­hin­de, İs­tan­bul Mil­let­vekili Ünal Kacır; buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

ER­DAL KARADEMİR (İz­mir) - Ünal Kacır, neyin aley­hin­de konuşacak­sın?!

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Yani, bunun aley­hin­de olur mu?!

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Anavatan Par­tisi Grubunun grup önerisi aley­hin­de söz al­mış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Efen­dim, grup önerisinin aley­hin­de söz al­mak, şehit­lerin ve şehit ailelerinin aley­hin­de söz al­mak değil­dir.

AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Ama, ay­nı şey, ay­nı an­lama gelir.

ÜNAL KACIR (Devam­la) - Ay­nı şey değil, ay­nı şey değil; onu izah et­meye çalışacağım.

ER­DAL KARADEMİR (İz­mir) - Dolan­dır!.. Dolan­dır!..

ÜNAL KACIR (Devam­la) - Biz, inanırız ki, top­rak­ları top­rak yapan, üs­tün­deki kan­dır. Top­rak, eğer…

Af­feder­siniz, bay­rak­ları bay­rak yapan, üs­tün­deki kan­dır…

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Bil­miyor­san okuma!

ÜNAL KACIR (Devam­la) - Top­rak, eğer uğ­run­da ölen var­sa vatan­dır…

ALİ RIZA BODUR (İz­mir) - Öğ­ren de gel!

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Kafasını karış­tır­dınız.

ÜNAL KACIR (Devam­la) - …ve bu Mec­lis­te, şehidin değerini bil­meyen bir tek vekilin ol­duğunu düşün­müyorum, düşünemiyorum; an­cak, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi olarak biz­ler, çalış­ma prog­ramımızı dün burada belir­ledik. Üç gün içerisin­de han­gi yasaları görüşeceğimizi bir­lik­te belir­ledik, Mec­lisimiz bir karar ver­di. Anavatan Par­tisi Grubu, bugün bir öneri getiriyor. Ne diyor; diyor ki: Genel Kurul gün­deminin Kanun Tasarı ve Tek­lif­leri ile Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler kıs­mının 366 ncı sırasın­da bulunan 1213 sıra sayılı kanun tek­lifinin, bu kıs­mın 5 in­ci sırasına alın­masını öneriyoruz. Az ön­ce belir­ledik­leri şehit aileleriy­le il­gili tek­lifin 5 in­ci sıraya alın­masını is­tiyor. Şim­di ben de, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi gün­demimizi açıyorum ve 5 in­ci sıraya bakıyorum. 5 in­ci sırada ne var; Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu rapor­ları. İçeriğine bak­tığımız­da, içeriğin­de, yine şehit aileleriy­le il­gili hüküm­ler bulunan bir kanun tasarısı. Biz bu gün­demi, bu Mec­lis­te görüşerek dün belir­lemişiz ve bu Hükümet tasarısı. Daha ön­ceden bu konudaki ih­tiyacı bilen, tes­pit eden Hükümetimiz tasarıyı gön­der­miş, tasarı komis­yon­da görüşül­müş ve tasarı, bugün, burada görüşülecek. Dolayısıy­la, ay­nı konuda bir tasarı gün­dem­dey­ken, şim­di, kim­senin red­dedemeyeceği bir tasarıyı gün­deme getir­menin manası, sadece ve sadece burada gün­demi gecik­tir­mek, gün­deme geçişi gecik­tir­mek­ten öte bir şey ol­duğunu düşün­müyorum.

ALİ RIZA BODUR (İz­mir) - Tasarı değil, tek­lif.

ÜNAL KACIR (Devam­la) - Bu tasarıda olan husus­lar, sizin talep et­tiğiniz husus­lar­la bire bir ör­tüş­meyebilir. Tabiî, birisi tek­lif birisi tasarı, fark­lı kalem­ler­den çık­mış­tır; ama, burada, bu tasarı görüşülür­ken öner­geler verilir, o öner­geler içerisin­de de görüş­ler burada or­taya konulur ve bu tasarıy­la bu ih­tiyaç­lar giderilir. Onun için, bu manevî duy­gular üzerin­de işi ajite et­menin, bu manevî duy­gular üzerin­de siyaset yap­manın pek doğ­ru ol­duğu kanaatin­de değiliz ve zaten gün­demin 5 in­ci sırasın­da biz bu konuları görüşeceğimiz için, bu tasarıyı görüşeceğimiz için yeniden böy­le gün­demin belir­len­mesine gerek ol­madığı kanaatiy­le, Anavatan Par­tisi grup önerisine kar­şı ol­duğumuzu, aley­hin­de ol­duğumuzu bil­gilerinize arz ediyorum ve Yüce Mec­lise say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın mil­let­vekil­leri, Grup önerisini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler... Kabul et­meyen­ler... Öneri kabul edil­memiş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, gün­demin "Özel Gün­dem­de Yer Alacak İş­ler" kıs­mına geçiyoruz.

Bu kıs­mın 1 in­ci sırasın­da yer alan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­layacağız.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

2.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214) (x)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yerin­de.

Hükümet?.. Yerin­de

Komis­yon raporu 1214 sıra sayısıy­la bas­tırılıp dağıtıl­mış­tır.

Görüş­meler, Genel Kurulun 27.6.2006 tarih­li 120 nci Bir­leşimin­de kabul edilen grup önerisine ve 3067 sayılı Kal­kın­ma Plan­larının Yürür­lüğe Kon­ması ve Bütün­lüğünün Korun­ması Hak­kın­da Kanunun 2 nci mad­desi hüküm­lerine göre, Planın tümü üzerin­de, üç bölüm halin­de yapılacak­tır.

Planın birin­ci bölümünün, Giriş, Planın Viz­yonu ve Temel İl­keler, Ulus­lararası Geliş­meler ve Temel Eğilim­ler ile Av­rupa Bir­liğine Katılım Süreci; ikin­ci bölümünün, Plan Ön­cesi Dönem­de Tür­kiye'de Ekonomik ve Sos­yal Geliş­meler ile Plan Dönemi Hedef ve Tah­min­leri; üçün­cü bölümünün, Temel Amaç­lar: Geliş­me Ek­sen­leri ile Uy­gulama, İz­leme, Değer­len­dir­me ve Koor­dinas­yon kısım­ların­dan oluş­ması hususunu oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

                         

(x) 1214 S. Sayılı Bas­mayazı tutanağa ek­lidir.

Her bölüm üzerin­de konuş­ma süreleri, siyasî par­ti grup­ları, komis­yon ve hükümet için -hükümetin sunuş konuş­ması dahil- 30'ar dakika, şahıs­lar için 10'ar dakikadır. Siyasî par­ti grup­larının süreleri bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabilecek­tir.

Planın hükümete geri veril­mesine iliş­kin gerek­çeli öner­geler, Baş­kan­lığa, planın bölüm­leri üzerin­deki görüş­melerin bitimine kadar verilebilecek­tir. Planın tümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­dık­tan son­ra, öner­ge kabul edil­meyecek­tir.

Şim­di, Planın sunuş konuş­masını yap­mak üzere, Hükümet adına, Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Sayın Ab­dül­latif Şener'i rica ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

Sayın Bakanım, süreniz 30 dakikadır.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planını tak­dim et­mek mak­sadıy­la söz al­mış bulunuyorum ve Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Bil­diğiniz gibi, kal­kın­ma plan­ları, ül­kenin ekonomik ve sos­yal en­van­terini çıkarıp plan­lamak ve kay­nak­ları et­kin bir şekil­de kul­lan­mak için düzen­lenen bel­geler­dir ve kal­kın­ma planı çalış­maları sadece son yıl­lara dayanan bir hadise değil­dir, sadece dün­yanın bel­li bazı ül­kelerin­de uy­gulanan, yapılan bir çalış­ma değil­dir; dün­yanın değişik ül­kelerin­de, her yerin­de, her ül­kede ve değişik dönem­ler­de uy­gulanan bir ens­trüman­dır.

Tür­kiye'ye bak­tığımız­da, dün­yada plan­cılık an­layışının ilk uy­gulan­dığı ül­keler­den birinin Tür­kiye ol­duğunu gör­mek­teyiz. Cum­huriyetimizin kuruluşuy­la bir­lik­te 1923'te İz­mir İk­tisat Kon­gresi top­lan­mış­tır ve bu top­lan­tıda Türk ekonomisinin nasıl bir yol iz­leyeceği belir­len­meye çalışıl­mış, liberal ekonomi politikaları aracılığıy­la kal­kın­manın ger­çek­leş­tiril­mesi yolun­da görüş­ler ağır­lık kazan­mış­tır; an­cak, daha son­raki dönem­ler­de ve özel­lik­le 1929 ekonomik buh­ranıy­la bir­lik­te, dev­letin ön­cülüğün­de bir kal­kın­ma an­layışının hayata geçiril­mesi gerek­liliği or­taya çık­mış­tır. Yani, bir taraf­tan dış koşul­lar, diğer taraf­tan, o gün­kü, ül­kenin iç koşul­ları, özel girişimin ve ser­maye birikiminin yeter­siz­liği, nitelik­li iş­gücü ve alt­yapının yeter­siz­liği nedeniy­le dev­letin kal­kın­ma sürecin­de ön­cülük yap­ması gerek­tiği bir kesin kanaat olarak or­taya çık­mış­tır.

Bunun neticesin­de, 1929 ekonomik buh­ranının et­kilerinin de derin­leş­mesiy­le bir­lik­te, Tür­kiye, dün­yada ilk kal­kın­ma planı hazır­layan ül­keler­den biri ol­muş­tur ve 1933-1937 yıl­ları arasın­da uy­gulan­mak üzere Birin­ci Beş Yıl­lık Sanayi Planını hazır­lamış­tır.

Bu Planın uy­gulan­ması sonucun­da çimen­to, şeker, kömür, cam, seramik ve dokuma gibi bazı temel sek­tör­ler­de sanayi tesis­leri kurul­muş ve Plan dönemi de, ger­çek­ten, cum­huriyet dönemi içerisin­deki en önem­li büyüme oran­larının ger­çek­leş­tiği yıl­lar­dan biri ol­muş­tur. Daha son­raki dönem­ler­de de plan an­layışı zaman zaman gün­deme gel­miş­tir. 1947 yılın­da Beş Yıl­lık Tür­kiye İk­tisadî Kal­kın­ma Planı hazır­lan­mış; an­cak, bu Plan uy­gulanamamış­tır.

Nihayet, 1960'lı yıl­lar, Tür­kiye'de, sürek­li olarak, günümüze kadar gelen plan­lı kal­kın­ma dönem­leri olarak cum­huriyet tarihinin önem­li bir dönemini oluş­tur­muş­tur. 1963 ve 1967 arasını kap­sayan beş yıl­lık dönem Birin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Plan dönemi olarak kabul edil­miş ve o gün­den bugüne kadar beşer yıl­lık dönem­leri kap­samak üzere top­lam 8 kal­kın­ma planı hazır­lan­mış ve uy­gulamaya gir­miş­tir; dolayısıy­la, son kır­küç yıl, 1963'ten bugüne kadar­ki dönem 8 planın uy­gulan­dığı dönem ol­muş­tur.

Plan dönem­leri arasın­da bazı geçiş prog­ram­ları ön­görül­müş­tür. 1978 yılı, 1984 yılı, 1995 yılı ve için­de bulun­duğumuz 2006 yılı, beş yıl­lık kal­kın­ma plan­ları dönemi dışın­da, geçiş prog­ram­larının uy­gulan­dığı yıl­lar ol­muş­tur.

İlk plan­lı döneme girişin ön­cesin­de, 1958 yılın­daki ödemeler den­gesi krizini görüyoruz. OECD ve Dün­ya Ban­kası, Tür­kiye'nin koor­dineli bir kal­kın­ma gay­reti içerisin­de ol­masını öner­miş­tir. Buna ben­zer çalış­malar içeride de yapıl­mış­tır. Nihayet, bir plan­lı döneme geçiş kararı veril­miş ve 1960'lı yıl­lar­da ilk plan hazır­lık­ları tamam­lan­mış­tır.

1960'lı yıl­lara bak­tığımız­da, ger­çek­ten, yeter­li ser­maye birikiminin henüz yeter­li bulun­madığı ve Tür­kiye'nin top­luiğ­neyi bile yurt dışın­dan it­hal et­tiği bir dönem ol­duğunu gör­mek­teyiz.

Kamu eliy­le bir it­hal ikameci, sanayileş­me stratejisi, iş­te bu dönem­de oluş­turul­muş­tur. Birin­ci Plan dönemi, ay­nı zaman­da, yeni KİT'lerin kurul­duğu bir dönem ol­muş­tur. Tüketim mal­ları, ara mal­ları, yatırım mal­ları sanayiine kadar, kamu sek­törünün doğ­rudan yatırım yap­tığı ve bu alan­lar­da özel sek­törün de teş­vik edil­diği yıl­lar ol­muş­tur.

Bu dönem­de, önem­li kamu teşeb­büs­leri olarak, Pet­kim, TÜP­RAŞ, İs­ken­derun Demir-Çelik Fab­rikaları, Sey­dişehir Alümin­yum Tesis­leri, güb­re, çimen­to ve şeker fab­rikalarının kurul­maya baş­ladığını açık­ça gör­mek­teyiz.

Birin­ci Plan, İkin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planı ve Üçün­cü ve Dör­dün­cü Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Plan­ları bu it­hal ikameci politikalara ağır­lık­ların veril­diği dönem­ler­de hazır­lan­mış ve plan stratejileri de iç tüketimin, iç üretim­le kar­şılan­ması an­layışına dayanılarak yapıl­mış ve bu yol­da sanayimiz teş­vik edil­miş­tir. An­cak, bu it­hal ikameci politikaların uy­gulan­dığı ilk dört, beş yıl­lık kal­kın­ma plan dönemin­de ekonomimiz iki önem­li şok­la kar­şı kar­şıya kal­mış­tır. Birin­cisi, 1973'te yaşanan birin­ci pet­rol şokudur. İkin­cisi ise, 1978-1979 yıl­ların­da yaşanan ikin­ci pet­rol şokudur. Pet­rol fiyat­ları 3 dolar­dan 33 dolara kadar çık­mış, Tür­kiye'de, ödeme den­gesin­de bel­li bir yük oluş­tuğu için ödemeler den­gesin­de bozul­malar or­taya çık­mış, bazı mal kıt­lık­ları mey­dana gel­miş ve nihayet 24 Ocak karar­ları, 1980 yılın­da alın­mış­tır.

1980 yılın­dan itibaren, Tür­kiye'de it­hal ikameci politikalar­da önem­li bir değişik­lik or­taya çık­mış, yeni bir strateji oluş­turul­muş ve dışa dönük ve ih­racata dayalı bir büyüme stratejisi kurul­muş­tur.

İh­racata önem­li öl­çüde teş­vik sis­temi getiril­miş­tir; ver­gi iadeleri, ih­racat döviz prim­leri, ucuz krediler, bu dönem­ler­de uy­gulanan yeni ekonomik modelin politika araç­ları olarak or­taya çık­mış­tır ve 1980'li yıl­lar­dan itibaren hazır­lanan dört yeni kal­kın­ma planı, ih­racata yönelik veya dış pazar­lara yönelik bir büyüme stratejisinin eseri olarak, ürünü olarak or­taya çık­mış­tır. Bunun neticesin­de, 1980'de ih­racatın mil­lî gelir içerisin­deki payı yüz­de 5 düzeyinin al­tın­day­ken, 2005 yılın­da, bu, yüz­de 20'ye çık­mış­tır.

Sanayileş­me politikasının dışa yönelik olarak oluş­turul­duğu bu dönem­de, Beşin­ci, Al­tın­cı, Yedin­ci ve Sekizin­ci Kal­kın­ma Plan­ları hazır­lan­mış­tır. Bu kal­kın­ma plan­ları dönemin­de, dün­ya ekonomisiy­le en­teg­ras­yon, dış­ticaret hac­min­deki büyüme önem­li bir değişimi, önem­li bir gelişimi or­taya çıkar­mış­tır. Güm­rük­ler ve sınır­lar, es­ki an­lam­ların­dan öte, yavaş yavaş, ekonomimizin dışa daha büyük oran­lar­da her yıl açıl­mamızı sağ­layacak şekil­de geniş­letil­miş­tir.

İt­hal ikameci politikaların uy­gulan­dığı dönem­ler­de pozitif lis­te uy­gulanır­ken, yani, it­halatı ser­best mal­lar ilan edilip kalan tüm mal­ların it­halatı yasak­lanır­ken, 1980'li yıl­lar­dan itibaren negatif lis­teye geçil­miş­tir, yasak­lar ilan edil­meye, onun dışın­da kalan mal­ların it­halatı da tamamen ser­best bırakıl­maya baş­lan­mış­tır ve böy­le bir kon­jonk­tür ve geliş­menin ar­dın­dan, Tür­kiye, bu Dokuzun­cu Plan ön­cesin­de top­lam 8 plan hazır­lamış; bu plan­lar, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Kurulun­da ve Komis­yon­da görüşül­müş, mil­let­vekil­lerimizin hem Komis­yon­da hem Genel Kurul­da kat­kılarıy­la bir­lik­te yasama or­ganın­dan geç­miş ve uy­gulan­mış­tır.

Geçen plan dönemi uy­gulamalarına bak­tığımız­da, açık­ça, hazır­lanan plan­lar­dan ekonomimizin önem­li öl­çüde yarar­lan­dığını, kay­nak tah­sisinin ih­tiyaç­lara uy­gun olarak yön­len­diril­meye çalışıl­dığını gör­mek­teyiz. Bunun­la bir­lik­te, plan hedef­lerinin tamamıy­la ger­çek­leş­tirilebil­diğini söy­leyebil­mek de müm­kün değil­dir. Tüm büyük­lük­ler itibariy­le değil, sadece ekonomideki büyümelerin nasıl geliş­tiğini in­celediğimiz­de, plan hedef­lerinin büyük öl­çüde al­tın­da kalın­dığını da gör­düğümüzü belirt­mek gerekir.

Birin­ci Plan dönemin­de, ekonomimiz, gay­ri safî mil­lî hâsılamız yüz­de 6,6 büyümüş­tür; İkin­ci Plan dönemin­de, yıl­lık or­talama yüz­de 6,3 büyüme ger­çek­leş­miş­tir; Üçün­cü Plan dönemin­de, yıl­lık or­talama yüz­de 5,2'lik bir büyüme ger­çek­leş­miş­tir; hal­buki, İkin­ci ve Üçün­cü Plan dönemin­de yıl­lık or­talama büyüme oran­ları yüz­de 8'in üzerin­de ön­görül­müş­tür. Dör­dün­cü Plan Dönemi ise, büyüme oranının büyük düşüş gös­ter­diği ve 8 plan dönemi içerisin­de yıl­lık or­talama büyümenin en düşük olarak ger­çek­leş­tiği bir dönem ol­muş­tur; yıl­lık yüz­de 1,7'lik bir büyüme an­cak müm­kün olabil­miş­tir. Dör­dün­cü Plan dönemin­den son­ra, Beşin­ci Plan dönemin­de 4,7; Al­tın­cı Plan dönemin­de 3,5; Yedin­ci Plan dönemin­de yıl­lık or­talama 3,8 ve Sekizin­ci Plan dönemin­de yıl­lık or­talama 4,4'lük bir büyüme ger­çek­leş­miş­tir ve tüm bu rakam­lar, plan hedef­lerinin gerisin­de kalın­dığını da gös­ter­mek­tedir.

Bil­diğiniz gibi, son Plan, yani, Sekizin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planı, 2001 ve 2005 yıl­ları arasın­da uy­gulanan bir plan ol­muş­tur ve 2001 ve 2005 arası itibariy­le yıl­lık or­talama büyüme oranı, gay­ri safî mil­lî hâsıla büyüme oranı 4,4 ol­mak­la bir­lik­te, eğer, Planın ilk yılı, yani, 2001 yılı hariç tutulacak olur­sa, 2002 ve 2005 arasın­daki son dört yıl­lık dönem­de Plan hedef­lerinin üzerin­de kal­dığımızı görüyoruz. Son dört yıl­da, yıl­lık or­talama gay­ri safî mil­lî hâsıla büyüme oranı yüz­de 7,8'dir; an­cak, 2001 krizi nedeniy­le, Plan dönemini bir­lik­te değer­len­dir­diğimiz­de, büyüme oranının, top­lam­da, Plan hedefinin gerisin­de kal­dığı görül­mek­tedir. Buradan, is­tik­rara, güvene dayalı bir stratejinin önem­li ol­duğunu, Plan hedef­lerinin ger­çek­leş­tirilebil­mesi açısın­dan da önem arz et­tiğini rahat­lık­la gör­memiz müm­kün hale gel­mek­tedir.

İş­te, Türk ekonomisinin plan­lı gelişim süreci içerisin­de Dokuzun­cu Plan dönemine bu şekil­de ulaşıl­mış­tır. 2005 yılı Sekizin­ci Planın son yılı idi; nor­mal­de, 2006'yla bir­lik­te Dokuzun­cu Kal­kın­ma Plan döneminin baş­laması gerekir­ken, 2006 yılı, bir geçiş yılı olarak kabul edil­miş­tir. 28 Nisan 2005 tarihin­de, 5339 sayılı Yasay­la, 1978, 1984, 1995 yıl­ları gibi, 2006 yılı da bir geçiş yılı olarak kabul edil­miş­tir ve yeni Plan döneminin 2007'yle bir­lik­te baş­layacağı hük­me bağ­lan­mış­tır. Nihayet, 5 Tem­muz 2005 tarih­li Baş­bakan­lık  genel­gesiy­le, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı hazır­lık­ları baş­lamış; kamu ve özel kuruluş­lara Plan hazır­lık­larına baş­lan­masıy­la il­gili direk­tif­ler veril­miş­tir. Bu Baş­bakan­lık genel­gesine is­tinaden de özel ih­tisas komis­yon­ları kurul­muş­tur. Ey­lül 2005'te kurularak çalış­malarına baş­layan özel ih­tisas komis­yonu sayısı 57'dir. 57 ay­rı özel ih­tisas komis­yonu, bu Plana baz teş­kil edecek, temel teş­kil edecek çalış­maları baş­lat­mış­tır. 57 adet özel ih­tisas komis­yonun­da top­lam 2 252 kişi çalış­mış­tır; yani, sadece bürok­ratik bir mekaniz­ma içerisin­de hazır­lanan bir plan değil­dir Dokuzun­cu Plan; sadece bir siyasal metin olarak kabul edilebilecek bir çalış­ma olarak nitelen­dirilemez. Özel sek­törün, bürok­rat­ların, üniver­sitelerin, sivil top­lum kuruluş­larının tem­sil­cilerinin için­de bulun­duğu çok geniş bir katılım­la hazır­lan­mış bir plan­dır. 2 252 kişinin 57 adet özel ih­tisas komis­yonu oluş­turul­mak suretiy­le katılımının sağ­lan­dığı bu çalış­malara, 1 000 civarın­da kamu kuruluş­ların­dan tem­sil­ci katıl­mış­tır, 400 civarın­da üniver­sitelerimiz­den katılan öğ­retim üyelerimiz bulun­muş­tur, geri kalan özel ih­tisas komis­yon­ların­da çalış­malara katılan kişiler de sivil top­lum kuruluş­ları tem­sil­cileri ve mes­lek kuruluş­ların­dan gelen tem­sil­ciler­den oluş­mak­tadır.

Bu çalış­malar neticesin­de, her bir özel ih­tisas komis­yonu ken­disiy­le il­gili alan­da bir rapor hazır­lamış­tır. Her bir özel ih­tisas komis­yonu raporu, ay­rı bir hac­me sahip­tir; 250 say­falık, 150 say­falık özel ih­tisas komis­yonu rapor­ları var­dır. Bu rapor çalış­maları son­rasın­da, tek­rar bir strateji is­tişare top­lan­tısı yapıl­mış­tır. Bu top­lan­tıya 18 kişi katıl­mış­tır. Tam gün, Kızıl­cahamam'da, 11 Şubat­ta bu rapor­lar göz­den geçiril­miş, Plan stratejisinin neye dayan­ması gerek­tiği müzakere edil­miş­tir.

Daha son­ra, yine 27 Şubat­ta, yine Kızıl­cahamam'da, tam gün,  bakan­lık­larımızın, kamu kuruluş­larımızın müs­teşar­larının katıl­dığı baş­ka bir is­tişare top­lan­tısı düzen­len­miş­tir. Bu is­tişare top­lan­tısın­da da, tam gün, Plan hedef­leri ve stratejisi tar­tışıl­mış­tır.

Daha son­ra, Yük­sek Plan­lama Kuruluna getirilen plan stratejisi ve Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı tar­tış­maları yapıl­mış, Bakan­lar Kurulun­da görüş­meler tamam­lan­mış ve daha son­ra da Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisine gön­deril­miş, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­daki müzakereleri de tamam­lan­mak suretiy­le Genel Kurul gün­demimize in­diril­miş­tir.

Tüm bu süreç içerisin­de, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı kime ait bir plan­dır, kimin hazır­ladığı bir doküman­dır sorusu sorul­duğun­da, bu, tüm Tür­kiye'ye ait, tüm ül­kede, bu konu üzerin­de düşünen, tar­tışan, fik­ri ve düşün­cesi olan her­kesin düşün­cesinin katıl­dığı bir Plan­dır diye cevap ver­mek gerekir diye düşünüyorum; çün­kü, bu, sadece bir siyasî metin değil­dir, bu, sadece bir bürok­ratik metin değil­dir, bu, sadece ik­tidara ait, sadece muhalefete ait bir metin değil­dir; bu, tüm üniver­sitelerimizin, sivil top­lum kuruluş­larımızın, özel sek­törümüzün, bürok­rasimizin katılımıy­la ol­gun­laş­tırılan, siyasî karar süreç­lerin­den geçen bir metin­dir ve tüm Tür­kiye'nin dam­gasını vur­muş ol­duğu, önümüz­deki dönemi belir­lemeye yönelik bir metin­dir.

Eğer, sayın muhalefetimiz "burada biz­den eser yok" diyor­sa, buna katıl­madığımı belirt­mek is­terim. Genel Kurul sürecin­deyiz ve bu süreç içerisin­de de, her zaman önerilerini ifade edebilir­ler, öner­gelerini verebilir­ler ve bu Plana kat­kılarını sunabilir­ler. Böy­le bir nok­tada, el­bet­te, bu Planın diğer plan­lar­dan fark­lılık arz eden taraf­ları var­dır; bun­lara da, özet itibariy­le değin­mek is­tiyorum.

Her şey­den ön­ce, bu Plan, daha ön­ceki 8 plan­da ol­duğu gibi, her alanı detay­lı olarak düzen­lemeye dayanan bir plan an­layışının ürünü değil­dir. Daha ön­ceki bazı plan­ları in­celediğimiz zaman, prog­ram ve proje an­layışı çer­çevesin­de, çok detay ay­rın­tıların, sek­törel baz­da, plan içerisin­de yer al­dığını ve ay­rın­tıların veril­meye çalışıl­dığını görebiliriz. Bu Plan­day­sa, böy­lesine detay ay­rın­tıların bulun­madığını rahat­lık­la ifade edebiliriz. Onun yerine, bu Plan bir viz­yon or­taya koy­muş­tur. Bu viz­yon, is­tik­rar içerisin­de büyüyen, gelirini daha adil pay­laşan, küresel rekabet gücüne sahip, bil­gi top­lumuna dönüşen ve Av­rupa Bir­liğine üyelik için uyum sürecini tamam­lamış bir Tür­kiye'yi viz­yon olarak belir­lemiş­tir ve bu viz­yona uy­gun olarak da, ekonomik ve sos­yal geliş­me ek­sen­leri belir­lemiş­tir. Planın belir­lemiş ol­duğu ekonomik ve sos­yal geliş­me ek­sen­leri ise, 5 ana bölüm­de ifade edilebilir, 5 temel ek­sene sahip­tir. Bu 5 temel ek­sen­den birin­cisi, rekabet gücünün ar­tırıl­masıdır. Bugün, her­kes, her ül­ke ve her birey, küresel rekabetin bas­kısı al­tın­dadır. Onun için, bu Planın birin­ci geliş­me ek­seni de, küresel rekabet­te rekabet gücünün ar­tırıl­masını temel al­mış­tır, esas al­mış­tır.

İkin­ci ekonomik ve sos­yal geliş­me ek­seniy­se is­tih­damın ar­tırıl­masıdır.

Üçün­cü geliş­me ek­seni, beşerî geliş­me ve sos­yal dayanış­manın güç­len­diril­mesidir; çün­kü, mil­letimizin temel karak­ter­lerin­den, temel has­let­lerin­den biridir dayanış­ma kav­ramı. Bunu bir temel deter­minant olarak belir­ledik ve beşerî geliş­me ve sos­yal dayanış­manın güç­len­diril­mesi bu planın bir temel ek­seni olarak belir­len­miş­tir.

Dör­dün­cü geliş­me ek­seniy­se, böl­gesel geliş­menin sağ­lan­masıdır. Tüm böl­gelerimizin potan­siyelinin or­taya çıkarıl­ması ve ekonomimizin büyümesine, kal­kın­maya bu potan­siyelin girişiy­le hareket sağ­lan­ması küresel rekabet­te de en önem­li avan­taj­larımız­dan biridir ve bu neden­le böl­gelerimizin geliş­mesi bir temel ek­sen olarak belir­len­miş­tir.

Beşin­ci geliş­me ek­seni olarak­sa, kamu hiz­met­lerin­de kalite ve et­kin­liğin ar­tırıl­ması olarak belir­len­miş­tir.

Kısacası, bu Dokuzun­cu Plan, mak­ro den­geleri gözeterek, ön­görülebilir­liği ar­tıran, piyasaların daha et­kin iş­leyişine im­kân verecek kurum­sal ve yapısal düzen­lemeleri öne çıkaran, sorun­ları ön­celik­len­diren, temel amaç ve ön­celik­lere yoğun­laşan stratejik bir plan olarak hazır­lan­mış­tır. Diğer taraf­tan, diğer ulusal ve böl­gesel plan ve prog­ram­lar ile sek­törel ve kurum­sal strateji bel­gelerinin dayanağını oluş­turacak şekil­de hazır­lan­mış­tır. Bil­diğiniz gibi, Av­rupa Bir­liği sürecin­de hazır­ladığımız doküman­lar var, prog­ram­lar var, plan­lar var, böl­gesel nitelik­li plan ve prog­ram­larımız var, sek­törel ve kurum­sal stratejilerimiz var. Bun­lar zaman zaman hazır­lan­mak­tadır. Bun­lar bir yıl­lık olabil­diği gibi, or­ta vadeli, üç yıl­lık plan, prog­ram ve doküman­lar halin­de de hazır­lan­mak­tadır. Büyük bir çoğun­luk­la Dev­let Plan­lama Teş­kilatı tarafın­dan hazır­lan­mak­tadır. İş­te, tüm bu Av­rupa Bir­liği sürecin­de, ulusal ve böl­gesel olarak, sek­törel olarak hazır­ladığımız bu doküman­lara da dayanak oluş­turacak bir temel bel­ge olarak hazır­lan­mış­tır Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı.

Tüm bu nitelik­leri itibariy­le, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının diğer plan­lar­dan ilk bakış­ta fark­lı ol­duğunu gör­düğümüz boyut­ları var­dır. Nedir bu boyut­lar dediğimiz­de; birin­cisi, bu Planı eline alan her­kes, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının, diğer 8 plana göre daha kısa bir metin ol­duğunu görecek­tir. Top­lam 101 say­falık bir metin olarak hazır­lan­mış­tır; an­cak, met­nin kısa oluşu, et­kili ol­madığı an­lamına gel­mez. Ak­sine, daha et­kin, daha stratejik ve daha es­nek bir metin olarak kar­şımıza çık­mak­tadır. Burada stratejiler, viz­yon ve geliş­me ek­sen­leri belir­len­miş­tir. Bu strateji içerisin­de zaten il­gili kurum­lar yıl­lık prog­ram­larını ve proje ay­rın­tılarını plana uy­gun olarak hazır­layacak­lar­dır ve bunun, daha dinamik bir yapı olarak or­taya çıkacağı da an­laşıl­mak­tadır.

İkin­ci temel özel­liği, diğer plan­lar­da bulun­mayan bir diğer niteliği bu Planın; daha ön­ceki 8 Planın tamamı da beş yıl­lık dönemi kap­sayacak şekil­de hazır­lan­mış­tır. Bu neden­le de, biz­de kal­kın­ma plan­ları beş yıl­lık kal­kın­ma planı olarak anıl­mak­tadır, zik­redil­mek­tedir. Daha ön­ceki plan­lar beş yıl­lık kal­kın­ma planı olarak hazır­lan­mış ol­masına rağ­men, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı yedi yıl­lık bir dönemi kap­samak­tadır; 2007 ile 2013 arasın­daki yedi yıl­lık bir dönemi kav­rayacak şekil­de hazır­lan­mış ve dolayısıy­la, ar­tık biz de plan­dan bah­seder­ken "beş yıl­lık kal­kın­ma planı" kav­ramını kul­lanamayacağımız bir nok­taya gel­miş bulun­mak­tayız; çün­kü, diğer­leri beş yıl­lık kal­kın­ma planıy­ken, bu Dokuzun­cu Plan, yedi yıl­lık bir kal­kın­ma planı olarak anılabilecek, zik­redilebilecek bir plan­dır. Neden, yedi yıl­lık bir dönemi kav­rayacak şekil­de hazır­lan­mış­tır, 2007 ve 2013 yılı olarak hazır­lan­mış­tır;  bu, Av­rupa Bir­liğin­de de bir yeni malî dönemi ifade et­mek­tedir. 2007-2013 dönemi, bizim açımız­dan da Av­rupa Bir­liğiy­le müzakereleri sür­dür­düğümüz bir dönem­dir. Dolayısıy­la, bu yedi yıl­lık plan dönemi, Av­rupa Bir­liğiy­le müzakere dönemimizi kav­rayan, kon­jonk­tür olarak böy­le bir dönemi içeren, plan­layan ve tam üyeliğe Tür­kiye'yi hazır­layan bir plan olarak hazır­lan­mış­tır. Ay­nı zaman­da, küresel­leş­menin yeni ev­resin­de, küresel rekabet­te de avan­taj­larımızı önp­lana çıkar­mayı hedef­leyen ve buna göre hazır­lanan bir plan ol­muş­tur.

Bunun dışın­da, üçün­cü bir özel­liği bu Planın, daha ön­ceki tüm plan­lar­da, 8 plan dahil, 1933 ve 1937 arasın­daki beş yıl­lık sanayi planı dahil, ön­ceki plan­ların hep­sin­de, kal­kın­ma, kamudan, yani yukarıdan itilerek ger­çek­leş­tirilen bir niteliğe sahip­tir; yani, daha ön­ceki plan­ların tamamın­da kal­kın­ma…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Bakanım, 30 dakikalık süreniz dol­du. Tabiî, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, ön­celik­li bir konu. Konuş­manızı ne kadar bir sürede tamam­layacak­sanız, size o kadar süre vereceğim. Ar­kadaş­larıma, diğer ar­kadaş­lara da, adalet­li dav­ran­mak için, o kadar süre de on­lara vereceğim.

Ne kadar sürede tamam­lar­sınız; 5 dakika yeter mi?

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - Yeter efen­dim.

BAŞ­KAN - Peki.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - Evet, daha ön­ceki plan­lar­da kal­kın­ma an­layışı, kamudan, yukarıdan itilerek ger­çek­leş­tirilir­ken, bu an­layış çer­çevesin­de plan oluş­turulur­ken, bu Plan­da ise kal­kın­manın itici gücü top­lum­sal dinamik­lerin ken­disidir. Bu ül­kenin en büyük zen­gin­liği, en büyük kay­nağı, bu ül­kede yaşayan yet­mişüç mil­yon in­sanımızın ken­disidir.

TUN­CAY ER­CENK (An­taly,a) - Kişi başına düşen mil­lî gelir ne kadar hedef­leniyor Sayın Bakanım, 2013'te?

BAŞ­KAN - Sayın Er­cenk…

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - 2013 yılın­da kal­kın­manın temel deter­minan­tı in­sanımızın ken­disi ol­duğu için kişi başına mil­lî gelirimiz de 2013 yılın­da 10 100 dolar olarak hedef­len­miş­tir; ama, satın al­ma gücü paritesine göre kişi başına mil­lî gelir 15 300 dolar civarın­da ger­çeleşecek­tir. Dolayısıy­la, 15 000 doları aş­mış satın al­ma gücü paritesine göre bir mil­lî gelirin or­taya çık­masını hedef­leyen bir plan hazır­lan­mış durum­dadır.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Son­radan değiş­tiril­miş diye, efen­dim, bir duyum var da o bakım­dan söy­lüyorum; 7 000 iken, 10 000'e çıkarıl­dığı söy­len­di de onun için.

BAŞ­KAN - Sayın Er­cenk, lüt­fen, is­tir­ham ediyorum, Sayın Bakanı din­leyelim efen­dim.

Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - Tabiî bu mil­lî gelir hesap­larına EUROS­TAT ile Tür­kiye İs­tatis­tik Kurumunun or­tak yap­mış ol­duğu çalış­maya göre oluş­turulacak yeni hesap­lama yön­temi de dahil değil­dir. Biz­deki hesap­lama yön­temiy­le mil­lî gelir Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­den daha az çık­mak­tadır. Av­rupa Bir­liğin­de kul­lanılan stan­dart­lar Tür­kiye'de kul­lanılır, hesap­ları ona göre yapıl­maya baş­lar­sa, zaten bizim mil­lî gelir düzeyimiz biraz daha yük­sek ger­çek­leşecek­tir. Bu 10 000 dolara o dahil değil­dir.

Ama, dör­dün­cü bir özel­liği var bu Kal­kın­ma Planının; bu da, et­kili bir iz­leme ve değer­len­dir­me mekaniz­masına sahip oluşudur. Daha ön­ceki plan­lar­da bil­diğiniz gibi plan hazır­lan­mış­tır, planın uy­gulan­masıy­la il­gili bir kanun var­dır; bu kanun hüküm­leri çer­çevesin­de Mec­lis komis­yon­ları plana ay­kırı kanun tasarı ve tek­lif­lerini görüşemez denil­mek suretiy­le plana uy­gun­luk denet­lenir­ken, çoğu kez komis­yon­lar­da buna da dik­kat edil­mediğin­den plan­la uyum­lu ol­mayan düzen­lemelerin yasalaş­tığı, geç­miş dönem­ler­de, yıl­lar­da görül­müş­tür; ama, bu Plan­la bir­lik­te et­kili bir iz­leme ve değer­len­dir­me mekaniz­ması oluş­turul­mak­tadır. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Müs­teşarımızın baş­kan­lığın­da bir iz­leme ve yön­len­dir­me komitesi oluş­turul­mak­tadır. Bu komite her yıl plan uy­gulamalarını göz­den geçir­mek­tedir ve iler­leme rapor­larını hazır­lamak suretiy­le Bakan­lar Kuruluna sun­mak­tadır ve böy­lece, sürek­li olarak, plan hedef­leri ney­di, o yıl içerisin­de neler yapıl­mış­tır, neler yapıl­mamış­tır, bu göz­den geçiril­mek suretiy­le, plan hedef­lerinin ger­çek­leş­tiril­mesine daha güç­lü bir zemin hazır­lan­mış olacak­tır.

Ben konuş­malarımı burada tamam­lıyorum ve Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ül­kemize hayır­lı ol­masını diliyor, hepinize say­gılarımı sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Bakanım.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Sayın Bakana ver­miş ol­duğum ek 4 dakikalık süreyi, bun­dan son­ra konuşacak olan hatip­lere de vereceğimi bil­gilerinize arz ediyorum.

Şim­di, birin­ci bölümün görüş­melerine baş­lıyoruz.

Planın birin­ci bölümü, Giriş, Planın Viz­yonu ve Temel İl­keler, Ulus­lararası Geliş­meler ve Temel Eğilim­ler ile Av­rupa Bir­liğine Katılım Süreci kısım­larını kap­samak­tadır.

Konuş­ma süreleri, siyasî par­ti grup­ları, Komis­yon ve Hükümet için 30'ar dakika, şahıs­lar için 10'ar dakikadır. Siyasî par­ti grup­larının süreleri bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabilecek­tir.

Planın birin­ci bölümü üzerin­de, siyasî par­ti grup­ları adına söz alan sayın üyelerin isim­lerini okuyorum: Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, İs­tan­bul Mil­let­vekili Bir­gen Keleş; Anavatan Grubu adına, Diyar­bakır Mil­let­vekili Muh­sin Koç­yiğit ve Kars Mil­let­vekili Selami Yiğit; AK Par­ti Grubu adına, Kocaeli Mil­let­vekili Muzaf­fer Baş­top­çu. Şahıs­ları adına, Üm­met Kan­doğan, Meh­met Eras­lan, Faruk Koca ve Cemal Uy­sal.

İlk söz, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, İs­tan­bul Mil­let­vekili Bir­gen Keleş'e ait­tir.

Sayın Keleş, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA BİR­GEN KELEŞ (İs­tan­bul) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Sayın mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı konusun­da Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubunun görüş­lerini açık­lamak için söz al­mış bulunuyorum ve Yüce Mec­lise say­gılar sunuyorum.

Bugün, burada, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planını in­celemek­teyiz. Bilin­diği gibi, bir süredir, Tür­kiye'de, fark­lı neden­ler­le hazır­lan­mış çok sayıda plan ve prog­ram var­dır. Ay­rıca da, her kurumun ken­di amaç­ları doğ­rul­tusun­da hedef­ler koy­duğu stratejik plan­lar­dan söz edil­mek­tedir.

Dokuzun­cu Planın yedi yıl­dan uzun bir süreyi kap­layan bir stratejiye dayanıp dayan­madığı bel­li değil­dir. Ger­çi, Plan ve Büt­çe Komis­yonu çalış­maları sırasın­da sorul­duğun­da, Sekizin­ci Planın ilk dilimini oluş­turan ve 2001-2023 yıl­larını kap­sayan stratejiye dayan­dığı söy­len­mek­tedir; an­cak, bu, geçer­li bir yanıt olamaz; çün­kü, her iki planın süresi, plan fel­sefesi, yak­laşımı, bir­birin­den çok fark­lıdır. As­lın­da, bu alan­da cid­dî bir kar­maşa söz konusudur; çün­kü, plan, prog­ram adı al­tın­da var olan bel­gelerin ter­minolojileri, il­keleri, ön­celik­leri, düzen­leri bir­birin­den fark­lıdır.

Sayın Bakan, ek­sik ol­masın, lüt­fet­ti ve bu çalış­malar­da, Genel Kurul­da, is­tediğimiz kat­kıyı sağ­layabileceğimizi söy­ledi; ama, Sayın Bakanım, sos­yal­demok­rat bir yak­laşım­la düzel­tilecek bir yanı yok­tur bu hazır­ladığınız Planın; ama, bize yeniden bir plan hazır­lama yet­kisi verilecek olur­sa, tabiî, onu mem­nuniyet­le yaparız; ama, bu plan, bir­kaç öner­gey­le düzel­tilecek nitelik­te bir plan değil­dir, gös­ter­melik olarak yapıl­mış olan bir plan­dır.

Şim­di, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının iki üç plan dönemini kap­sayan uzun dönem­li bir stratejiye dayan­maması cid­dî bir ek­sik­lik­tir. Bir diğer ek­sik­lik de, bu Planın mak­ro büyük­lük­lerinin, bir bütün olarak ve daha ön­ceki plan­lar­la kar­şılaş­tır­ma yapılacak şekil­de veril­memiş ol­masıdır. Plan­da, yedi yıl­lık sürede Yeni Türk Lirasının değerin­de değişik­lik ol­mayacağı, gay­ri safî yur­tiçi hâsılanın yüz­de 7,3'üne ulaşan cari açığın hiç­bir sorun ol­madan finan­se edileceği, bu konuda hiç­bir sorun yaşan­mayacağı gibi ger­çek­çi ol­mayan var­sayım­lar var­dır. Bu var­sayım­lar yapılır­ken daha -son dal­galan­malar değil, plan hazır­lanır­ken- ulus­lararası likidite bol­luğu azal­mak­ta ve faiz­ler de yük­sel­mek­tey­di. Kal­dı ki, son yaşadığımız ekonomik dal­galan­malar ve bun­ların plan bel­gesine yan­sıtıl­mamış ol­ması, plan var­sayım­larını daha da geçer­siz hale getir­mek­tedir.

Şim­di, Dokuzun­cu Plan, ger­çek­çi ol­mayan, ken­di içerisin­de tutar­sız bir bel­gedir. Bir­bir­leriy­le çeliş­kili ve bir bütün oluş­tur­mayan hedef­ler ve politikaları içer­mek­tedir. Hükümetin cari iş­lem­ler açığı ve büt­çe açığı nedeniy­le ser­gilediği tutum da bir­bir­leriy­le çeliş­kilidir. Cari iş­lem açığını bugüne kadar "önem­li değil, finan­se ediyoruz" diye geçiş­tiren Hükümet, büt­çe faz­la ver­di diye, sevinç ifade et­mek­tedir.

Değer­li ar­kadaş­larım, her iki açık da dış­borç­la finan­se edil­mek­tedir; ama, dış­borç­la finan­se edilen iki açık arasın­daki bu fark, Hükümetin, dış çev­relerin et­kisiy­le ve oradan gelen talep­ler doğ­rul­tusun­da hareket et­tiğini gös­ter­mek­tedir. Hükümet büt­çe konusun­da duyar­lıdır; çün­kü, faiz dışı faz­la veril­mesi yaban­cıların alacak­larının garan­tisidir. IMF ve Dün­ya Ban­kası gibi kuruluş­ların bu konuda talep­leri var­dır. Hükümet, cari açık konusun­da duyar­sız­dır; çün­kü, işin bir tarafın­da ih­racatın yeter­siz­liği var­dır; ama, öbür tarafın­da it­halatın hız­lı ar­tışı, yaban­cı ara mal­ları ve yatırım mal­larının yer­li üretimi ikame et­mesi var­dır ve bu, yaban­cıların yararına olan ve bu neden­le de yaban­cılar tarafın­dan eleş­tiril­meyen bir konudur. Buna rağ­men son zaman­lar­da cari açık­taki hız­lı ar­tış, yaban­cıların bu konuda uyarıda bulun­masına neden ol­muş­tur; ama, Hükümet, sorun ol­madığını söy­lemeye devam et­miş­tir.

Sanayileş­menin gün­dem­dışına çık­ması sonucun­da ulaş­tığımız bu durum, bu sorun yumağı, dış­ticaret açığını tabiî ki olum­suz yön­de et­kilemek­tedir; çün­kü, ih­racat art­sa bile, dahil­de, özel­lik­le dahil­de iş­leme rejiminin de et­kisiy­le ih­racat­ta it­hal gir­diler kul­lanıl­mak­ta ve ih­raç ürün­lerinin yüz­de 60 ve 70'i it­hal ara malı ve it­hal yatırım malın­dan oluş­mak­tadır. Böy­lece, ih­racat ar­tışı it­halat ar­tışını kam­çılamak­tadır. Kal­dı ki, cari açığın ne pahasına finan­se edil­diği de çok önem­lidir.

Sayın mil­let­vekil­leri, ulus­lararası likiditenin daral­mak­ta ol­duğu yad­sınamayacak bir ger­çek­tir ve her­kesin bugün kabul et­tiği bir ger­çek­tir. Bu durum­da yaban­cı ser­mayeyi Tür­kiye'ye çek­mek daha yük­sek bir bedel ödeyerek müm­kün olabilecek­tir. Kal­dı ki, cari açığı sadece bir ödemeler den­gesi sorunu olarak gör­mek fev­kalade yan­lış­tır. Cari açık, ay­nı zaman­da bir üretim ve is­tih­dam sorunudur.

Son yıl­lar­da tüketim mal­ları ve tarım ürün­leri it­halatın­da da büyük bir hız­lı ar­tış ol­muş­tur. İçin­de bulun­duğumuz koşul­lar­da it­halat­taki hız­lı ar­tış, kısa bir süre ön­cesine kadar yapıl­dığı gibi, üretim ve yatırım­daki ar­tış­la açık­lanamaz. Ar­tık, açık­ça görül­mek­tedir ki, it­hal ara mal­ları ve it­hal yatırım mal­ları yer­li üretimi ikame et­mek­tedir. Bu ise, bir yan­dan sanayicinin ve tarım üreticisinin, öte yan­dan da iş­çilerin aley­hine sonuç ver­mek­tedir. İş­yer­leri kapatıl­mak­ta ve iş­çiler iş­ten çıkarıl­mak­tadır. İş­siz­lik­le cid­dî olarak mücadele et­mek is­teyen hiç­bir hükümet, cari açığı "finan­se ediyorum, önem­li değil" diye kar­şılayamaz, kar­şılamamalıdır; çün­kü, cari açığın rahat­lık­la finan­se ediliyor ol­ması, iş­yer­lerinin kapatıl­masını ve iş­çilerin iş­ten çıkar­tıl­masını ön­lememek­tedir.

Av­rupa Bir­liğiy­le yapıl­mış olan Kat­ma Protokol -An­kara An­laş­masının bir devamı olarak yapıl­mış olan Kat­ma Protokol- bir sek­tör veyahut da ekonominin tümün­de çok cid­dî zor­luk­lar ol­duğu tak­dir­de it­halatın sınır­lan­masına olanak tanıyan bir hüküm içer­mek­tedir; Kat­ma Protokolün 60 ın­cı mad­desi. Ay­rıca, bütün Av­rupa Bir­liği ül­keleri, tarım sek­tör­lerini en et­kin yön­tem­ler­le korumak­tadır ve diğer alan­lar­da da, tarım dışı alan­lar­da da bol bol tarife dışı en­gel­ler kul­lan­mak­tadır.

Av­rupa Bir­liği, Tür­kiye'ye ser­best dolaşım hak­kının tanın­mayacağını ve tarım ürün­lerine kalıcı kısıt­lamalar getireceğini de açık­ça söy­lemek­tedir. Kal­dı ki, bir ül­kenin ara malı ve yatırım malı üretimini teş­vik et­mesini hiç kim­se en­gel­leyemez, en­gel­lememelidir. Dolayısıy­la, it­halat üzerin­de durul­maması ve it­halatı azalt­mak için çaba gös­teril­memesine yol açan hiç­bir neden mev­cut değil­dir Hükümetimizin bu konudaki inanıl­maz, açık­lanamaz duyar­sız­lığı dışın­da.

Ara mal­ları ve yatırım mal­ları üretimi, Tür­kiye'nin sanayileş­me serüvenin­de 1970'li yıl­lar­da gel­diği bir aşamadır ve bugün için­de bulun­duğumuz durum, 80 son­rasın­da benim­senen ve hâlâ ıs­rar­la uy­gulanan üretimi, yatırımı dış­layan, sanayileş­meyi gün­dem­dışına çıkar­tan politikaların sonucudur.

Dokuzun­cu Plan­da yük­sek kat­madeğer­li mal üret­mek için yaban­cı ser­mayenin özen­diril­mesin­den söz edil­mek­tedir. Tür­kiye, yaban­cı ser­mayeye Mev­lânâ an­layışıy­la yak­laşan "gel, nasıl gelir­sen gel, nereye gelir­sen gel" diyen bir ül­kedir. Gelir­ken ileri tek­noloji getir­mesini de koşul olarak ileri sür­memek­tedir. O neden­le de, yaban­cı ser­maye girişinin 9,7 mil­yar dolar gibi büyük bir mik­tara ulaş­tığı 2005 yılın­da bile söz konusu büyük­lüğün sadece 800 000 000 doları fab­rika kur­mak veya fab­rikaları geniş­let­mek için gel­miş­tir; geri kalan bor­saya, gay­rimen­kul alımına, özel­leş­tir­meye, ban­ka satın al­maya ve or­tak­lık gibi amaç­lar­la gel­miş­tir. Yeni yatırım için gelen­lerin de, yük­sek tek­noloji koşulu ileri sürül­mediği tak­dir­de, daha çok ucuz el emeği ve doğal kay­nak­ları kul­lan­mak için gel­mesi müm­kün­dür.

Yük­sek tek­noloji kul­lanıl­dığın­da kuş­kusuz yurt­dışı rekabet olasılığı ar­tacak ve ül­kenin tek­nolojik kapasitesi geniş­leyecek­tir. An­cak, bu durum­da bile yaban­cı ser­mayenin kâr trans­feri, it­hal gir­di kul­lanıl­ması ve fiyat­lan­dır­ma kanalıy­la ileride yol açacağı kay­nak çıkışı mut­laka göz önün­de tutul­malıdır.

Nitekim, değer­li ar­kadaş­larım, Çin dahil, yaban­cı ser­mayeye davetiye çıkaran bütün ül­keler genel­de yük­sek tek­noloji kul­lanıl­masını, ih­racat yapıl­masını ve ih­racat için­de yer­li gir­di payının ar­tırıl­masını talep et­mek­tedir­ler; yaban­cı ser­mayeyi bu koşul­lar­da teş­vik et­mek­tedir­ler, her halükâr­da değil, bu koşul­lar­da. Üretim yapan yaban­cı ser­maye ile diğer­leri arasın­da ayırım­cılık yap­mak­tadır­lar, fark­lı yön­tem­ler uy­gulamak­tadır­lar. Böy­le bir yak­laşımın sanayileş­menin hız­lan­masına ve ih­racatın sürek­li ve is­tik­rar­lı bir şekil­de art­masına kat­kı yapacağın­dan hiç kuş­ku yok­tur.

Dokuzun­cu Plan­da "Av­rupa Bir­liğinin rekabet gücünü yitir­mek­te ve diğer ül­kelere kay­dır­ma eğilimin­de ol­duğu alan­lar­da iş­bir­liği ve geliş­me im­kân­ları değer­len­dirilecek" denil­mek­tedir.

Sayın mil­let­vekil­leri, bir ül­ke, ken­disini nasıl olur da böy­le bir mis­yona layık görür; çok rica ediyorum, nasıl olur da, on­ların is­temedik­leri sanayileri kur­maya, on­ların, zarar­lı ol­duğu için, zehir­li ol­duğu için baş­ka ül­kelere gön­der­mek is­tedik­leri sanayileri ken­di ül­kesin­de barın­dır­maya talip olur?!

Av­rupa Bir­liğinin rekabet gücünü yitir­mesi, iş­çilere düşük üc­ret ver­memesin­den; üretimi baş­ka ül­kelere kay­dır­mak is­temesi ise, çev­re sorun­ların­dan, sağ­lığa zarar­lı veya kat­madeğeri düşük üretim­den kay­nak­lan­mak­tadır, bun­ları is­tememesin­den kay­nak­lan­mak­tadır.

Av­rupa Bir­liğine tam üye ol­mak is­teyen Tür­kiye, ikin­ci ve üçün­cü sınıf rol­ler­le yetin­meye razı ol­mamalıdır. Kal­dı ki, sanayileş­miş ül­keler­den oluşan bir top­luluk­ta ezil­memek, uy­gulanan politikalar­dan zarar gör­memek ve bu politikalar­dan yarar­lan­mak için, on­lar gibi sanayileş­miş bir ül­ke ol­mak şart­tır. Bu neden­le de, Tür­kiye'de, hükümet­lerin, 1980'den son­ra da, bugün de, üretimi, yatırımı dış­layan ve sanayileş­meyi gün­dem dışına çıkaran politikalar iz­lemesi, ger­çek­ten, bir talih­siz­lik­tir.

Dokuzun­cu Plan­da, sanayi sek­törün­den pek söz edil­memek­tedir; ama, ekonomideki ağır­lığının giderek art­tığı vur­gulanarak, hiz­met­ler sek­törünün geliş­mesin­den, Planın baş­lan­gıç bölümün­de ise, bil­gi top­lumuna dönüş­mek­ten söz edil­mek­tedir.

Burada, bir konuyu açık­lığa kavuş­tur­mak­ta yarar görüyorum değer­li ar­kadaş­larım. Sanayileş­me sürecini tamam­lamış olan ül­keler­de bil­gi top­lumuna geçiş ve hiz­met sek­törünün geliş­mesi an­lam­lıdır; çün­kü, bil­gi top­lumu, sanayileş­me sürecin­den son­ra gelen bir aşamadır. Sanayileş­miş bir top­lum­da, ör­neğin, bil­gisayar üreten, bil­gisayar üretimini geliş­tiren, tek­nolojisini geliş­tiren bir top­lum­da, bu çabanın doğal sonucu olarak, bil­gisayar­lar­la il­gili prog­ram­ların hazır­lan­ması önp­lana çıkar. Bu prog­ram­ların üretil­mesi, hiz­met sek­törünü geliş­tirir. Sanayileş­memiş bir top­lum­da ise, böy­le bir talep ol­madığı için, böy­le bir hiz­met sek­törünün de geliş­mesi söz konusu ol­maz; an­cak, sanayi sek­törün­den gelen talep­le gelişen hiz­met sek­törü, bil­gi top­lumu ol­maya kat­kıda bulunur. Ak­si hal­de, hiz­met sek­törü mar­jinal olarak kalır veyahut da çokulus­lu şir­ket­lerin, yaban­cıların talebiy­le çalışan, ucuz emeğe dayanan, taşeron bir sek­tör olur.

Sayın mil­let­vekil­leri, kal­kın­mayı hız­lan­dır­mak, iş­siz­liği azalt­mak, kamu yatırım­larını ar­tır­mayı gerek­tirir. İmalat sanayi yatırım­ları ve ener­ji yatırım­ları dış­ticaret açığı olan ve çağ­daş­laş­mak is­teyen bir ül­ke için çok önem­lidir.

Dokuzun­cu Plan­da, kamu sek­törü imalat sanayi yatırım­larının cari fiyat­lar­la yüz­de 40 oranın­da düş­mesi, ener­ji yatırım­larının ise, cari fiyat­lar­la, an­cak ay­nı düzeyi koruması ön­görül­mek­tedir.

Kamu sek­törünü her alan­dan çek­mek İk­tidarın en büyük amacı durumun­dadır. Hükümet, kamu sek­törünü her alan­dan, hat­ta, eğitim ve sağ­lık gibi temel hiz­met alan­ların­dan da çek­meye karar­lıdır. An­cak, boşalt­tığı alan­ları, yaban­cı özel ve kamu şir­ket­lerine ver­mek­te bir sakın­ca gör­memek­tedir.

Yaşanan ve rapor­lar­da sap­tanan olum­suz deneyim­lerin­den son­ra bile, ener­ji sek­törün­de, hâlâ, kamu payını azalt­ma çabası var­dır. O kadar ki, en say­gın kuruluş­ların hazır­ladığı rapor­lar­da da açık­ça görül­düğü gibi, kamuda sorum­lu görev­de olan­lar, ener­ji sek­törün­de denetim görevini bile yap­mamış, söz konusu yol­suz­luk­lara ve usul­süz­lük­lere tep­ki gös­ter­memiş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, küresel­leş­me sonucun­da çokulus­lu şir­ket­lerin et­kin ol­duğu ve büyük şir­ket­lerin küçük şir­ket­lere yaşam hak­kı tanımadığı bir dün­yada yaşıyoruz. Dokuzun­cu Plan­da ve bu Plan dönemin­de bir­lik­te çalış­maları ön­görülen kal­kın­ma ajans­ları ile Yatırım Des­tek ve Tanıtım Ajan­sının yasa gerek­çelerin­de, yerel potan­siyel ve dinamik­leri harekete geçir­mek­ten ve KOBİ'lere dayalı bir kal­kın­ma an­layışın­dan söz edil­mek­tedir. Kamu sek­törüne yatırım yap­ma hak­kı tanımayan, en temel sanayilerini, yer­li-yaban­cı ayırımı gözet­meden yaban­cılara satan, ban­kacılık sek­törün­de yaban­cıların payının yüz­de 50'lere yak­laş­masını büyük bir duyar­sız­lık­la iz­leyen, Av­rupa Bir­liğinin kırk yıl­dır en et­kin yön­tem­ler­le koruduğu tarım üreticileri kar­şısın­da Tür­kiye'nin tarım üreticilerini korumasız bırakan bir hükümetin KOBİ'leri des­tek­lemesi söz konusu olamaz.

Temel sanayilerine ve ban­kacılık sek­törüne hâkim olan bir ül­kede KOBİ'leri korumak ve des­tek­lemek çok daha kolay­dır. As­lın­da, dışa açıl­mış olan Av­rupa Bir­liğiy­le bütün­leş­meyi hedef alan Tür­kiye, küçük şir­ket­lere dayalı bir kal­kın­ma an­layışı yerine, en ileri tek­nolojiyi kul­lanan özel ve kamu yer­li kuruluş­larına önem vererek ve on­lar kanalıy­la KOBİ'leri des­tek­leyerek üretimini ar­tır­mayı hedef alabilir ve bun­da çok da başarılı olabilir.

Eğer, böl­gelerarası geliş­miş­lik far­kının azal­tıl­ması hedef olarak alınıyor­sa, bilin­melidir ki, kal­kın­ma ajans­larıy­la bu da ger­çek­leş­tirilemez; çün­kü, bu sis­tem­de, Av­rupa Bir­liği, kredi verilecek böl­geleri ve projeleri seç­me hak­kına sahip­tir. Söz konusu projelere mer­kezî yönetim­ler­den ve yerel yönetim­ler­den ay­rılacak olan kay­nak­lar da Av­rupa Bir­liği is­tek­leri doğ­rul­tusun­da şekil­len­miş olacak­tır. Üs­telik, geliş­miş böl­geler proje yap­ma olanağı, girişim­ci kapasitesi ve kay­nak­lara ulaş­ma açısın­dan çok daha ileride ol­duğun­dan, geliş­miş böl­gelerin kay­nak­ları çek­me olasılığı da daha faz­ladır. Kal­dı ki, Hükümet bu konuda da çeliş­kili bir tutum ser­gilemek­tedir. Bir yan­dan, Yatırım Des­tek ve Tanıtım Ajan­sı ve kal­kın­ma ajans­ları kanal­larıy­la yatırımı des­tek­ler gözük­mek­te; ama, öte yan­dan da, Kurum­lar Ver­gisi Kanununu çıkararak yatırım­ları teş­vik et­mek­te kul­lanılabilecek en et­kili araç olan yatırım in­dirimini or­tadan kal­dır­mak­tadır. Daha doğ­rusu, Gelir Ver­gisi Kanunuy­la or­tadan kal­dır­dığı yatırım in­diriminin Kurum­lar Ver­gisi Kanunun­da da ay­nı şekil­de or­tadan kal­dırıl­mış ol­masını sağ­lamak­tadır. Bu tutum, cid­dî bir plan­lama an­layışın­dan yok­sun ol­manın bir sonucudur. Bu plan­la, İk­tidar, ül­kenin geleceğini yer­li ve yaban­cı ser­mayenin kâr et­mek amacıy­la verecek­leri karar­lara terk et­miş ol­mak­tadır.

Sayın mil­let­vekil­leri, plan­da "Kamu kesiminin ticarî mal ve hiz­met üretimin­den çekil­mesi ve önem­li KİT'lerin özel­leş­tiril­mesiy­le bir­lik­te, maden­cilik ve imalat sek­tör­lerin­de yatırım payı azalacak­tır" denil­mek­tedir. İmalat sanayiin­de, maden­cilik­te kamu yatırımı yapıl­maması, kamunun ticarî mal ve hiz­met üretimin­den çekil­mesi ve özel­leş­tir­menin bir hedef olarak, bir amaç olarak benim­sen­mesi, Tür­kiye gibi ül­keler­de sakın­calı sonuç­lar yaratabilir.

Ör­neğin, Doğu Anadolu'da ve Güney­doğu Anadolu'da, özel sek­törün ve yaban­cıların git­mediği yer­ler­de, hiç fab­rika kurul­mayacak mı? Sayın Bakan, kurul­mayacak mı? Yerel potan­siyeli harekete geçir­mek­ten söz ediyor­sunuz. Özel sek­törün git­mediği yer­ler­de hiç iş alanı açıl­mayacak mı?

MUHAR­REM DOĞAN (Mar­din) - Mev­cut fab­rikaları kapatıyor­lar.

BİR­GEN KELEŞ (Devam­la) - Güney­doğuda çeşit­li vesileler­le gör­düğümüz hüzün verici olay­lar­da -daha dün veyahut ev­vel­si gün, bir kon­gre vesilesiy­le, bir tanesine şahit ol­duk- kamunun üretim­den, yatırım­dan çekil­mesinin, özel­leş­tirilen kuruluş­ların kapatıl­masının hiç mi rolü yok? İş, aş sorun­ları ol­mayan in­san­ların ay­rılık­çı kış­kırt­malara, et­nik kökene ve mez­hebe dayalı azın­lık yarat­ma girişim­lerine kar­şı diren­meleri daha kolay ol­maz mı?

Dokuzun­cu Plan­da, tarım sek­törünün üretim ve kat­madeğer içerisin­deki payının azal­tıl­ması çok doğal bir geliş­me gibi açık­lan­mak­tadır. Tarım sek­törünün daha az sayıda in­san­la ve daha faz­la üretim yap­ması -az sayıda in­san­la- kuş­kusuz ar­zu edilen bir geliş­medir; an­cak, buradaki hedef, tarımın üretim ve kat­madeğer için­deki payının azal­tıl­masıdır. Av­rupa Bir­liğiy­le iliş­kisinin tarımı nasıl et­kilediği veya et­kileyeceği, tarım ürün­leri it­halatın­daki ar­tış ve ne yapıl­ması gerek­tiği hiç ele alın­mamak­tadır.

Kal­dı ki, değer­li ar­kadaş­larım, bir tür­lü iş­siz­liğin azal­tılamadığı bir or­tam­da, yeni iş­yer­leri açıl­madığı sürece, in­san­ların tarım sek­törün­de üret­ken kılın­ması, Av­rupa Bir­liği ül­kelerinin çift­çileriy­le rekabet edebilir nitelik­te üretim yapabil­meleri çok önem­li değil midir? Ak­si hal­de, yok­sul­luğun, yol­suz­luğun, yasalara ay­kırı dav­ranış­ların, hır­sız­lığın art­ması bek­lenebilir bir sonuç­tur ve İk­tidarınız dönemin­de bun­lar hız­la art­mak­tadır sayeniz­de.

Tarıma önem ver­meyerek, sanayileş­meyi gözar­dı ederek nereye varabilir­siniz?

Özel­leş­tirilen bir­çok kuruluşun rant sağ­lama amacıy­la satın alın­dığını ve kapatıl­dığını bil­miyor musunuz sayın mil­let­vekil­leri?

Özel­leş­tir­me sonucun­da, bir­çok arazinin ve çok geniş arazilerin, bazen satış fiyatın­da hesaba bile alın­madan, top­lumun malı ol­mak­tan çıkıp, Ah­met Beyin, Bay Hans'ın malı ol­ması içinizi hiç sız­lat­mıyor mu?

Bu durum gelir dağılımın­daki adalet­siz­liği daha da ar­tır­maz m; en azın­dan, hak­sız kazan­ca yol aç­maz mı?

Ener­ji sek­törün­de, en say­gın kuruluş­lar tarafın­dan hazır­lan­mış olan -Sayış­tay gibi, Cum­hur­baş­kan­lığı Dev­let Denet­leme Kurulu gibi- rapor­lar­da yer alan değer­len­dir­melere ve önerilere rağ­men, özel­leş­tir­me yönün­de yeni girişim­ler yap­manız -ener­ji sek­törün­de- doğ­ru mudur?

26.5.2004 tarih­li ve 5177 sayılı Kanunun geçici 1 in­ci mad­desi, büt­çeler­de gerek­li kay­nak ay­rıl­madığı hal­de, Eti Hol­ding Anonim Şir­ketin­den beş yıl için­de elin­deki rezer­vi belir­lemesini is­temek­te ve Eti Hol­ding Anonim Şir­ketinin elin­de bulunan ruh­sat­lar üzerine ay­rı grup­lar için ruh­sat veril­mesini müm­kün hale getir­mek­tedir.

Sayın Bakan, Plan Büt­çedeki ver­diğiniz yanıta rağ­men bunu söy­lüyorum; çün­kü, ver­diğiniz yanıt yan­lış. 5177 sayılı Yasanın, lüt­fen, geçici 1 in­ci mad­desine bakınız; orada değin­diğiniz yasayı değiş­tiriyor bu mad­dedeki bu hüküm. Suiis­timale yol aç­maz mı böy­le bir olanak? Hiç değil­se, bor, tor­yum ve uran­yum sahalarının, böy­le bir düzen­lemenin dışın­da tutul­ması -bu sahaların- gerek­mez mi? Maden­leri, özel­lik­le bor gibi paha biçil­mez maden­leri yaban­cı şir­ket­lerin in­safına terk et­mek doğ­ru mudur?!

Ban­kacılık sek­törün­de yaban­cı ser­maye payı bu kadar hız­lı ar­tar­ken… Değer­li ar­kadaş­larım, Sayın Adalet ve Kal­kın­ma Par­tili mil­let­vekili ar­kadaş­larım, gayet üs­tün­körü bir dik­kat­le din­leyen veyahut da baş­ka şey­le meş­gul olan ar­kadaş­larım, ban­kacılık­ta yaban­cı ser­maye payı ar­tar­ken hiç tedir­gin­lik duy­muyor musunuz?! Av­rupa Bir­liği ül­kelerinin, ban­kacılık sek­törün­de diğer üyelere kar­şı bir kısıt­lama getir­mesi, on­ların ken­di ban­kacılık sek­tör­lerin­deki pay­larını sınır­laması, acaba, siz­de, en ufak bir şekil­de bir duyar­lılık yarat­mıyor mu?!

Yunanis­tan'ın, kökeni fark­lı olan ken­di vatan­daş­larına bile bel­li yöreler­de top­rak satıl­masına izin ver­memesi, tek­rar tek­rar alınan anayasa karar­larına rağ­men, Tür­kiye'nin her yerin­de yaban­cı kişi ve şir­ket­lere top­rak sat­manızı nasıl oluyor da müm­kün kılıyor?! Bu tutum, hukuk dev­leti ol­manın gerek­leriy­le bağ­daşıyor mu?!

Dokuzun­cu Plan­da, ver­giy­le il­gili olarak çeşit­li bölüm­ler­de bazı ifadeler yer al­mış ol­sa da, ver­gi adaletini sağ­lama yönün­de bir yak­laşım görül­memek­tedir. Dolay­lı ve dolay­sız ver­gi ayırımın­daki çar­pık­lık­tan bile söz edil­memek­tedir.

Kay­nak açısın­dan çok önem­li olan kayıt­dışı ekonomi konusun­da da cid­dî bir politikanın var­lığın­dan söz edilemez. Orada, oy­sa, değer­li ar­kadaş­larım, kayıt­dışılık, sadece ekonominin yüz­de 50'sin­den faz­lasını kap­sayan ve ver­gi kay­bına neden olan bir ol­gu olarak değil; ama, ay­nı zaman­da, üretimi de olum­suz yön­de et­kilediği için önem taşımak­tadır; çün­kü, kayıt­dışı ekonominin var­lığı, geri tek­noloji kul­lanıl­masını des­tek­leyen bir un­sur­dur. Oy­sa, gerek fak­tör verim­liliğinin art­ması gerek yük­sek kat­madeğer sağ­layan üretime geçil­mesi gerek­se Av­rupa Bir­liği ül­keleriy­le rekabet edebilecek nitelik­te ve maliyet­te mal üretil­mesi, ileri tek­noloji kul­lanıl­masıy­la müm­kün­dür.

Sayın mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Plan, ne yazık ki, ekonomik ve sos­yal hiç­bir soruna çözüm getirecek nitelik­te bir bel­ge değil­dir; çün­kü, tarım sek­törünün geliş­tiril­mesine, sanayileş­menin hız­lan­dırıl­masına, dış­ticaret ve iş­siz­lik gibi sorun­ların çözül­mesine, ih­racatın ve is­tih­damın ar­tırıl­masına, kayıt­dışı ekonominin kayıt al­tına alın­masına, ver­gi adalet­siz­liğine son veril­mesine; eğitim, sağ­lık hiz­met­lerinin bel­li düzeye yük­sel­til­mesine; sos­yal güven­lik sis­teminin iyileş­tiril­mesine dönük hiç­bir cid­dî ve tutar­lı politika yok­tur. Ör­neğin, Dokuzun­cu Plan­da, es­nek­lik ve güven­ce bir arada değer­len­dirilerek, "iş­gücü piyasasının daha es­nek ve hareket­li bir yapıya kavuş­turul­ması sağ­lanacak­tır" denil­mek­tedir. Es­nek­lik ve güven­cenin bir arada ol­ma olasılığı yok­tur değer­li ar­kadaş­larım. Es­nek­lik, hak­ların geri çekilebil­mesini getir­mek­tedir. Kıs­mî çalış­ma, es­nek çalış­ma, bu tür çalış­ma yön­tem­leridir ve küresel­leş­menin geliş­tiği çağımız­da, ulus­lararası kuruluş­ların geliş­mek­te olan ül­kelerin ekonomilerini et­kileri al­tına al­mak is­tedik­leri or­tam­da, hem ulus­lararası kuruluş­lar hem çokulus­lu şir­ket­ler hem geliş­miş Batılı ül­keler­ce geliş­mek­te olan ül­kelere em­poze edilen bir çalış­ma biçimidir. Kayıt­dışı da es­nek çalış­manın bir türüdür ve zaten, Tür­kiye'de kayıt­dışılık nedeniy­le çok es­nek bir çalış­ma türü var­dır.

Dokuzun­cu Plan, iş­siz­lik konusuna da gereken ağır­lığı ver­memiş­tir. Oy­sa, iş­siz­lik oranının yüz­de 20'yi, iş­siz sayısının 5 000 000'u aş­tığı bir ül­kede yaşıyoruz; genç iş­siz oranı yüz­de 31'i aş­mış, kadın iş­siz oranı ise yüz­de 33'ü bul­muş­tur. Böy­le bir ül­kede iş­gücüne katılım oranıy­la oy­nayarak, hesap­lama yön­tem­lerini çar­pıtarak, ger­çek­leri sak­lamak ve sorun­lara çözüm bul­mak müm­kün değil­dir. Oy­sa, İk­tidarın yap­tığı, ne yazık ki, budur.

Dokuzun­cu Plan­da, kay­nak kısıtı dik­kate alınarak politikalara ön­celik verilecek­tir denil­mek­tedir. Yani, an­ladığım kadarıy­la, iki tane politika söz konusuy­sa, bun­lar­dan han­gisi daha az kay­nak gerek­tiriyor­sa ona ön­celik verilecek­tir. Bu, benim ilk defa gör­düğüm bir yak­laşım­dır plan­lama geç­mişin­de Tür­kiye'nin. Ay­rıca, bu durum, kay­nak­ların et­kin kul­lanımını değil, tam ter­sine, akıl­cı ol­mayan bir şekil­de har­can­masına yol açabilecek bir dav­ranış biçimidir diye düşünüyorum; çün­kü, nor­mal olarak, projelere ön­celik verilir, yapıl­mak is­tenen, uy­gulan­mak is­tenen politikaların ön­celiği var­dır ve bu ön­celiğine göre, kay­nak­lar, politikalar arasın­da dağıtılır.

Kay­nak­ların et­kin kul­lanıl­ması baş­ka bir şey, kay­nak ne kadar­sa o kadar sağ­lık hiz­meti ver­mek -ki, bunu yapıyor­sunuz- ve en temel in­san hak­ların­dan biri olan sağ­lık­lı yaşamı, kay­nak yeter­siz­liği nedeniy­le kıs­mak baş­ka şey­dir. İk­tidar, bugün bunu yap­mak­tadır ve Dokuzun­cu Plan­dan bu tutumun devam edeceği an­laşıl­mak­tadır. Kısa bir süre ön­ce kabul edilen Sos­yal Sigor­talar ve Genel Sağ­lık Sigor­tası Yasası da, bazı kesim­leri sos­yal güven­lik sis­temi dışın­da bırakan, kazanıl­mış hak­ları geri alan, yüküm­lülük­leri ar­tıran, hak­ları ise sınır­layıp er­teleyen bir an­layışı yan­sıt­mak­tadır. İs­ter­seniz, vak­timiz olur­sa, size tek tek sıralayabilirim, han­gi hak­ları geri al­dığınızı han­gilerini kısıt­ladığınızı.

Tür­kiye koşul­ların­da bir ül­kede, en önem­li alan­lar­da kamu hiz­met an­layışın­dan uzak­laş­mak, eğitim ve sağ­lık sek­tör­lerin­de özel girişim­leri teş­vik et­mek ve hiz­metin, özel girişim­ciler kanalıy­la veril­mesini hedef al­mak sos­yal dev­let an­layışıy­la bağ­daş­maz. Bağ­daşır mı değer­li ar­kadaş­larım?! Yap­tığınız, sadece, hiz­mete özel sek­törün de gir­mesini teş­vik et­mek değil; res­men, kamuyu çekerek, hiz­metin sadece özel sek­tör kanalıy­la, eliy­le veril­mesine im­kân tanımaya çalışıyor­sunuz. Dev­let okul­larının en temel ih­tiyaç­ları kar­şılanamaz­ken, özel okul­lar­da okuyan çocuk­lar çok daha faz­la kay­nak sarf edilerek yetiş­tirilir­ken, özel okul­lar­da öğ­ren­ci başına kat­kı yap­mayı nasıl oluyor da düşünebiliyor­sunuz?! Bu nasıl bir an­layış­tır, bunu an­layabil­miş değilim; ama, sizin, bir süre ön­ce yoğun bir şekil­de gün­deme getir­diğiniz bir an­layış­tır. Bırakınız sos­yal dev­let il­kesini, adalet­le, hak hukuk­la ve eşit­lik il­kesiy­le de böy­le bir yak­laşımın bağ­daş­madığını düşünüyorum.

Dokuzun­cu Plan­da, Tür­kiye-Av­rupa Bir­liği iliş­kilerine de hiç yer veril­memiş­tir. Baş­bakan­lık genel­gesin­de, Planın, Av­rupa Bir­liğine üyelik sürecine kat­kıda bulun­masını ön­gören bir plan ol­duğu ifade edil­mek­tedir. Zaten, beş yıl­lık plan süresinin yedi yıl­lık süreye çıkarıl­ması da bunun bir sonucudur. An­cak, ör­neğin, Plan­da, güm­rük bir­liği nedeniy­le Tür­kiye'nin için­de bulun­duğu koşul­lar ir­delen­mediği gibi, müzakereler­de kar­şımıza getirilen ve kabul edil­mesi müm­kün ol­mayan koşul­lara da en ufak bir şekil­de gön­der­me yapıl­mamak­tadır. Ör­neğin, tam üyelik müzakereleri ön­cesin­de hazır­lan­mış olan bel­geler­de, tarım ve el emeğiy­le il­gili olarak ileri sürülen ve kalıcı ol­duğu belir­tilen bazı kısıt­lamalar var­dır. Bu kısıt­lamaların kabul edilip edil­mediği hak­kın­da hiç­bir değer­len­dir­me yok­tur. Oy­sa, kabul edilip edil­memesi ekonomiyi doğ­rudan et­kileyecek­tir. Mesela "ser­best dolaşım söz konusu değil" diyor­lar. "Kabul edil­memiş­tir" deyip geçemeyiz; çün­kü "ser­best dolaşım söz konusu değil" diyor Av­rupalı yet­kililer, Tür­kiye'den çıt çık­mıyor. Eğer kabul edil­memiş ol­sa, buna bir tep­ki gös­teril­mesi lazım. Dolayısıy­la, içimize sin­dir­miş durum­dayız an­ladığım kadarıy­la; Hükümet çapın­da en azın­dan. Bu Plan­da, bu değer­len­dir­me yok yal­nız. Güm­rük bir­liğini kabul eden Tür­kiye, tam üye ol­madığı için, ken­di kat­kısı ol­madan Av­rupa Bir­liği ül­kelerinin oluş­tur­duğu dış­ticaret politikasını uy­gulamak ve diğer ül­keler­le Av­rupa Bir­liği ül­kelerinin yap­tığı ikili ticaret an­laş­malarına ben­zer an­laş­malar yap­mak zorun­luluğun­dadır.

Sayın mil­let­vekil­leri, bir zaman­lar, hazır­ladığı bütün plan­ları, yaban­cı ül­keler­den gelen, plan yap­ma tek­niğini çok iyi bilen uz­man­lar­la ve akademis­yen­ler­le çalışan Tür­kiye'nin, bugün, bir bütün oluş­tur­mayan, iç tutar­lılığı ol­mayan, Baş­bakan­dan gelen bir is­tek­le en temel büyük­lük­leri değiş­tirilen, son zaman­lar­da kar­şılaş­tığımız cid­dî dal­galan­maları bile yan­sıt­mayan, Tür­kiye'yi nereye taşımak is­tediği bel­li ol­mayan, cid­dî hedef­leri ve politikaları bulun­mayan bir plana sahip ol­ması, cid­den hüzün vericidir. Böy­le bir planın sorun­ları çöz­mesi, Tür­kiye'nin geliş­miş ül­keler arasın­da hak et­tiği yeri al­masını sağ­laması müm­kün değil­dir, gös­ter­melik bir çabadır. Bir tek iş­levi ol­muş­tur; o da, Hükümetin sorun­ları çöz­mek konusun­da ve kal­kın­mayı sağ­lamak açısın­dan ne kadar tutar­sız ve yeter­siz ol­duğunu bir kez daha gös­ter­miş ol­masıdır.

Teşek­kür ediyor,; hepinize say­gılar sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sayın Keleş, teşek­kür ediyorum.

Sayın Koç­yiğit ve Sayın Selami Yiğit, süreyi or­tak mı kul­lanacak­sınız, eşit olarak mı kul­lanacak­sınız?

MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Diyar­bakır) - Eşit olarak kul­lanacağız Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Evet… Siz­lere de 4 dakikalık ek­süreyi pay­laş­tırarak vereceğim.

İlk konuş­macı?..

MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Diyar­bakır) - Benim Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Anavatan Par­tisi Grubu adına ilk konuş­macı Muh­sin Koç­yiğit. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

Sayın Koç­yiğit, Sayın Bakana ver­diğim ek­süreyi sürenize peşin ilave et­tim; buyurun.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Diyar­bakır) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; görüş­mek­te ol­duğumuz 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının birin­ci bölümü üzerin­de görüş­lerimi belirt­mek üzere, Anavatan Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le, Yüce Genel Kurulumuzu say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 2007-2013 dönemini kap­sayan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, değişimin çok­boyut­lu ve hız­lı bir şekil­de yaşan­dığı, rekabetin yoğun­laş­tığı, küresel­leş­menin tüm dün­yayı et­kisi al­tına al­dığı, Av­rupa Bir­liği uyum sürecinin devam et­tiği ve belir­siz­lik­lerin art­tığı bir dönem­de hazır­lan­mak­tadır.

As­lın­da, ül­kemizin plan­lı sürece geç­mesi epey es­kilere dayan­mak­tadır. Hepimizin bil­diği gibi, tüm dün­ya 1929 ekonomik bunalımının sonuç­larını yaşar­ken, genç Tür­kiye Cum­huriyeti, 1930'lu yıl­lar­da, 1934 yılın­da kal­kın­ma planını hazır­layarak, tarım­dan sanayie geçişin ateşini yak­mış­tır. Bu dönem­de ül­kemize büyük sanayi kuruluş­ları kazan­dırıl­mış, bun­lar, çimen­to fab­rikaları, şeker fab­rikaları ve diğer fab­rikalar şek­lin­de yerini al­mış­tır; an­cak, Plan­lamanın anayasal kuruluş olarak ekonomik yaşama gir­mesi 1961 Anayasasıy­la ol­muş­tur. Dev­let Plan­lama Teş­kilatının, 30 Ey­lül 1960 tarihin­de, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de kabul edilen 91 sayılı Kanun­la kurul­masının ar­dın­dan, ekonomik ve sos­yal kal­kın­manın plan­lı bir şekil­de ger­çek­leş­tiril­mesi görevi anayasal sis­temimize gir­miş­tir.

Bugün tar­tış­mak­ta ol­duğumuz Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, bun­dan ön­ceki plan­lar­dan fark­lı olarak beş yıl­lık değil, yedi yıl­lık olarak hazır­lan­mış­tır.

Bu planın bir diğer özel­liği de, bir yıl gecik­meli olarak hazır­lan­masıdır. As­lın­da, bun­dan ön­ceki Dört, Beş ve Yedin­ci Kal­kın­ma Plan­ları da bir yıl gecik­meli olarak hazır­lan­mış­tır; an­cak, bunun nedeni siyasî is­tik­rar­sız­lık­tı. Oy­sa, bugün siyasî is­tik­rarın sağ­lan­dığı, tek başına bir par­tinin ik­tidar­da bulun­duğu dönem­de planın bir yıl gecik­meli olarak hazır­lan­ması, AKP Hükümetinin plan­lamaya ver­diği önemi gös­ter­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına iliş­kin görüş­lerimizi ifade et­meden ön­ce, bu Planın han­gi ekonomik ve sos­yal gös­ter­geler ışığın­da hazır­lan­dığını hatır­lat­mak is­tiyorum.

Top­lam borç stokunun 400 kat­ril­yon­ları bul­duğu, dış­borç­ların 170 mil­yar dolar ol­duğu, IMF'ye olan borç­ların 11 mil­yar doları bul­duğu, dış­ticaret açığının 45 mil­yar dolar ol­duğu, cari açığın 2005 yılın­da 22,5 mil­yar, bu yıl 27 mil­yar dolar hesap­lan­dığı, faiz­lerin yüz­de 23'lere dayan­dığı, iş­siz­liğin, TÜİK'in rakam­larına göre yüz­de 11,5 ol­duğu, enf­las­yonun iki haneye yak­laş­tığı, döviz kurunun, 1 ABD Dolarının 1 700 000'lere vur­duğu, büyümenin yüz­de 7,6 ol­duğu bir or­tam­da hazır­lan­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, kal­kın­ma planının esas amacı, uy­gulama dönemi sonun­da top­lumun ekonomik, sos­yal ve kül­türel yapısını değiş­tirip, top­lumun dönüş­mesini sağ­lamak ol­malıdır. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da or­taya konulan hedef­ler, maalesef, pek ger­çek­çi değil­dir. Kal­kın­ma planına dayalı olarak hazır­lanan or­ta vadeli prog­ram­da, 1 ABD Doları 2006 yılın­da

1 450 000, 2009 yılın­da 1 478 000 TL olarak hesap­lan­mış­tır. Cari açığın 2006 yılı sonu için 27,5 mil­yar dolar, 2009 yılı için 34 mil­yar dolar olacağı; iş­siz­lik oranının yüz­de 14 ve bu oranın 2009'da ay­nı kalacağı; 2005 yılın­da kişi başına 5 042 dolar mil­lî gelir olacağı -oy­sa, son dal­galan­madan son­ra, bu rakam 3 500 dolara düş­müş­tür daha şim­diden- 2013 yılın­da 10 100 dolar olacağı hesap­lan­mak­tadır, böy­le ön­görüler var­dır. Oy­sa, Dün­ya Ban­kasının 2006 yılı ekonomik memoran­dumun­da, yapısal reform­lar yapıl­mak şar­tıy­la, Tür­kiye'nin 2015 yılın­da kişi başına düşen mil­lî gelirinin an­cak 6 000 dolar olacağı belir­til­mek­tedir. Yani, kal­kın­ma planın­da 10 100 dolar olarak hesap­lanan mil­lî gelir, maalesef, Dün­ya Ban­kası rapor­larıy­la teyit edil­memek­te; bu, sadece, 6 000 dolar olarak gös­teril­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; dış piyasalar­daki ve buna bağ­lı olarak iç piyasalar­daki geliş­meler dik­kate alın­mamış­tır. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ana hedef­leri, mayıs ayı başın­dan bu yana iç piyasalar­da mey­dana gelen dal­galan­malar­la aşıl­mış, hedef­ler­de büyük sap­malar ol­muş­tur. 2006 yılı için 1 450 000, 2009 yılı için 1 478 000 TL olarak ön­görülen ABD Doları, daha şim­diden 1 700 000'lere çıkarak 2006 ve 2009 hedef­lerini geçer­siz kıl­mış­tır. Ay­nı şekil­de, yüz­de 10,4 olarak ön­görülen iş­siz­lik oranı da TÜİK'in rakam­larıy­la yüz­de 11,5'le şim­diden geçer­siz duruma gel­miş­tir.

Görül­düğü gibi, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı dinamik bir şekil­de hazır­lan­mayarak mayıs ayın­dan beri iç ve dış piyasalar­da mey­dana gelen sıcak geliş­meler, dal­galan­malar ve ekonomik faaliyet­ler dik­kate alın­mamış­tır. Planın stratejisine bakıl­dığın­da, yedi yıl boyun­ca iz­lenecek mak­roekonomik gös­ter­gelerin, IMF prog­ramın­da dayatılan politikaların yer­leş­tiril­mesin­den ibaret ol­duğu görülecek­tir. Yani, plan dönemi boyun­ca bir gün IMF'yle yol­lar ay­rıl­sa bile IMF politikalarının ruhu planın mak­roekonomik politikalarına sin­diril­miş durum­da, enf­las­yon hedef­lemesi ve dal­galı kur politikasının sür­dürüleceği, sıkı maliye ve para politikalarının devam edeceği gös­teril­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; 1980'ler­den bu yana ruhen ve for­mel olarak uy­gulanan IMF ve Dün­ya Ban­kası yapısal uyum politikalarıy­la büyük öl­çüde kan kay­beden ulusal kal­kın­ma planımız, Dokuzun­cu Plan­la bir­lik­te tamamen Av­rupa Bir­liğinin iradesine tes­lim edil­mek­tedir; yani, AB'ci bir plan or­taya çık­mak­tadır. 1947 Tür­kiye İk­tisat Kal­kın­ma Planıy­la dış kay­nak­lar­dan, Mars­hall Planın­dan yarar­lan­ma uğ­runa yarı güdüm­lü plan­lama an­layışın­dan, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­la, Av­rupa Bir­liği finans­man im­kân­ların­dan yarar­lan­ma adına tam güdüm­lü plan­lamaya geçil­mek­tedir.

Genel olarak ulusal plan­lama faaliyeti, özel­de Dev­let Plan­lama Teş­kilatının ekonomi yönetimin­deki et­kin­liği giderek azal­mak­tadır. Piyasalar, kal­kın­ma plan­lamasıy­la il­gili haber­ler­den çok Stan­dart and Poors, Moody's gibi kredi derecelen­dir­me kuruluş­larının not­larıy­la IMF stand-by an­laş­malarına önem verir duruma gel­miş­tir; yani, piyasaları oluş­turan ak­tör­ler, ar­tık, plan­lama ol­gusu ve kurumuna çok faz­la itibar et­memek­tedir. Sos­yoekonomik yapının gidişatını ve piyasaları et­kileyecek ulusal ik­tisat politikalarını belir­leyen güç, ulusal siyasî irade, plan­lama ve DPT gibi kurum­lar değil, ulus­lararası ser­mayenin güç­lü ak­tör­leri ol­muş­tur.

Bu Plan,  bir ül­kenin kal­kın­ma planı gibi değil, stratejik plan for­matına uy­gun şekil­de hazır­lan­mış iz­lenimini ver­mek­tedir. Planın ön­celik­leri ve kay­nak­ları açık ve net bir şekil­de gös­teril­memiş­tir. Eğitim, sağ­lık, gelir dağılımı, yok­sul­luk ve böl­gelerarası den­gesiz­lik­lerin gideril­mesi konusun­dan söz edil­mesine kar­şın, bun­ların han­gi maliyet yapısıy­la, han­gi kay­nak­lar­la nasıl yapılacağı konusun­da plan­lamada bir yer bulamamış­tır.

Ekonomimizin en büyük sorun­larının başın­da iş­siz­lik gel­mek­tedir. TÜİK'in rakam­larına göre, iş­siz­lik oranı, mayıs ayın­da, 2006'da, yüz­de 11,5'le, ger­çek iş­siz­lik yüz­de 26, nitelik­li iş­siz­lik oranı ise yüz­de 29'lara tır­man­mış bulun­mak­tadır. Bu çer­çevede, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının temel paramet­resinin is­tih­dam ol­ması gerek­mek­tedir; an­cak, is­tih­damın nasıl ve ne şekil­de çözüleceğine iliş­kin açık ve net politika hedef­leri belir­til­memiş­tir.

 Ekonominin büyümesi reviz­yon­lara bağ­lı olarak ar­tırılır­ken, it­halatın azal­tıl­ması ön­görül­mek­tedir. Bu, bir yer­de, tezat teş­kil et­mek­tedir; çün­kü, mev­cut büyüme, it­halata bağ­lı is­tih­dam yarat­mayan bir büyüme modelidir. Bugün ih­racatın yüz­de 70'leri it­hal edilen ara mal­lara dayan­mak­tadır. İt­halatın azal­ması demek ih­racatın azal­ması, ih­racatın azal­ması demek ise büyümenin küçül­mesi demek­tir. O hal­de, is­tih­dam yaratan büyüme modeli benim­sen­melidir. Bunun için, hız­lı ve yük­sek oran­lı sür­dürülebilir bir büyüme, it­hal ikamesine dayalı üretim politikası ve özel is­tih­dam politikaları geliş­tiril­melidir. An­cak, Kal­kın­ma Planın­da it­hal ikamesine yönelik bir üretim modeline rast­lanıl­mamış­tır. İs­tih­dam­daki ar­tış oranı yük­sek dış açığın devam et­tiği bir or­tamı da açık­layacak tek değiş­ken, top­lam fak­tör verim­liliğin­deki ar­tış olarak görül­mek­tedir. Bu ise, ger­çek­çi değil­dir. Plan­da han­gi sek­tör ve alt sek­tör­lerin top­lam fak­tör verim­liliğin­deki ar­tış yoluy­la bu is­tih­dam ar­tışını or­taya koy­ması gerek­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; cari açığın nasıl finan­se edileceği Plan­da açık değil­dir. Kal­kın­ma Planına dayalı olarak hazır­lanan or­ta vadeli plan­da, 2007 yılın­da gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 8'ine dayanan cari açığın ay­nen sür­dürüleceği ve bugün 28 mil­yar dolara ulaşan cari açığın 2007-2009 dönemin­de 35 mil­yar doların üzerine çıkacağı ön­görül­müş­tür.

YTL'nin dolar kar­şısın­da 1,400'ün al­tın­da kalacağı, giderek yük­selen cari açığın finans­manın­da dış­borç bulanabileceği var­sayımın­dan hareket edil­mek­tedir. Oy­sa, yaşanan ekonomik dal­galan­malara paralel olarak, bir yan­dan yaban­cı ser­mayenin yurt dışına çık­ması, öte yan­dan döviz kurunun daha faz­la yük­sel­memesi için bir para politikası ön­lemi olarak faiz­lerin ar­tırıl­ması, dış­borç­ların art­masına yan­sıyacak­tır. Bu koşul­lar­da, cari açığın finans­manın­da sorun yaşanabilir. Ay­rıca, cari açığın finans­manının kalitesi konusun­da, yani kısa vadeli ya da doğ­rudan uzun vadeli borç­lan­ma finans­manı şek­lin­de neler olacağı plan­lamada yer al­mamak­tadır.

Plan­da, Av­rupa Bir­liği üyelerinin çok üzerin­de sey­reden cari açığın önümüz­deki süreç­te düşeceği var­sayıl­dığı gibi, finans­man konusun­da her­han­gi bir çözüm önerisi getiril­memiş­tir. İt­halatın ih­racata oranının giderek büyümesi, Tür­kiye'nin ulus­lararası rekabet gücünün giderek zayıf­ladığını gös­ter­mek­tedir. Reel sek­töre ve KOBİ'lere kredi veren ban­kaların yaban­cı ser­mayenin eline geç­mesi, üretim ve is­tih­dam yapımız için bir risk oluş­tur­mak­tadır.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; rekabet gücü açısın­dan sabit ser­maye yatırım­larının ar­tırıl­ması kadar önem­li olan alan kamu maliyesidir. Borç­lan­ma gereğinin aşağıya çekil­mesi, reel faiz oran­larının düşürül­mesi ve faiz dışı faz­la veril­mesi, el­bet­te ki, ekonomik politikanın vaz­geçil­mez par­çasını oluş­turacak­tır. An­cak, mak­roekonomik is­tik­rarın yanı sıra, büyümenin kay­nak­larına inen, sek­törel ön­celik­lerini doğ­ru tayin eden, verim­lilik ve kat­madeğer ar­tışı sağ­layan or­ta vadeli bir sanayi stratejisinin geliş­tiril­mesi ih­tiyacı kar­şımız­da dur­mak­tadır.

Tür­kiye, han­gi sek­tör­ler­de rekabet üs­tün­lüğüne sahip­tir, nasıl bir sek­törel ön­celik belir­leyecek­tir; bu soruların cevap­lan­dırıl­ması gerek­mek­tedir.

Mev­cut sis­tem­de çok kap­sam­lı bir değişik­lik ol­mak­sızın, sanayinin rekabet gücünün çok faz­la ar­tırıl­ması müm­kün değil­dir. Ekonomik sis­temimizi bir bütün olarak yeniden tasar­layamaz­sak, her­han­gi bir sek­törümüzün ulus­lararası alan­da rekabet­çi ol­ması, hele bu rekabetin sür­dürülebilir ol­ması bek­lenemez. Bu bağ­lam­da, AB'nin Liz­bon stratejisi kap­samın­da 2010 yılın­da dün­yanın en rekabet­çi ekonomisi ol­mayı ken­disine hedef seç­tiğini hatır­lamak gerek­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; tarım sek­törü rekabet gücünü kay­bet­miş­tir. Tarım sek­törünün verim­liliği ve rekabet gücüne kavuş­turul­ması önümüz­deki Av­rupa Bir­liği sürecin­de kritik önem taşımak­tadır. Tarım­da rekabet halin­de bulun­duğumuz ül­keler­de yoğun tek­noloji ve yoğun süb­van­siyonel des­tek­ler yapılır­ken, ül­kemiz­de bas­kı yapılarak tarım­sal des­tek ve süb­van­siyon­ların en aşağı düzey­de tutul­ması tarımımızın rekabet­çi yapısını zedelemek­te, Türk tarımı, ken­dine rekabet­çi olan ül­kelerin tarımıy­la rekabet edemez duruma gel­miş­tir.

Gelir dağılımının iyileş­tiril­mesi en baş­ta cid­dî bir ver­gi refor­mu gerek­tir­mek­tedir; an­cak, ver­gi sis­temimizin dolay­lı ver­giler­den doğ­rudan ver­gilere doğ­ru yön­len­dirileceği, ser­vet ver­gisinin kuv­vet­len­dirileceği hep laf­ta kal­mış­tır; çün­kü, yapılan uy­gulamalar, maliye politikası ted­bir­leri ve para politikası ted­bir­leriy­le maalesef, ver­gi sis­temimiz daha faz­la dolay­lı ver­gilere kay­mak­tadır; çün­kü, AKP ik­tidara gel­diğin­de yüz­de 66'yla al­dığı dolay­lı ver­gilerin oranı bugün yüz­de 73'lere çıkarıl­mış­tır. Son yapılan Stopaj Ver­gisinin kal­dırıl­ması, Kurum­lar Ver­gisi oranının in­diril­mesi sonucun­da 7 kat­ril­yon liraya yakın bir vasıtasız ver­gi, vasıtalı ver­gilere kay­dırıl­mak suretiy­le dar­gelir­liler­den, çalışan­lar­dan, emek­liler­den, yok­sul­ların har­camaları üzerin­den daha faz­la ver­gi alınacağı ve ver­gi sis­teminin yapısının tamamen dar­gelir­lilerin sır­tına bin­dirileceği doğ­rudur.

Yine, bu Kal­kın­ma Planın­da böl­gelerarası gelir dağılımını düzel­tecek, böl­gelerarası den­gesiz­lik­leri or­tadan kal­dırılacak hedef­ler gös­teril­memiş­tir. Bunun tam ak­sine, özel­lik­le 5084 sayılı Teş­vik Kanunuy­la, böl­gelerarası den­gesiz­lik­ler iyice art­mış­tır ve art­maya devam edecek­tir.

Bu da yet­miyor­muş gibi, en son geçen haf­ta çıkar­dığımız Tür­kiye Yatırım, Des­tek ve Tanıtım Ajan­sı kurul­ması kanunuy­la da yaban­cı ser­maye yatırım­larının da tamamen batı böl­gelerine yapılacağı aşikar­dır. Bu durum­da, bir yan­dan yaban­cı ser­mayenin, bir yan­dan yer­li ser­mayenin, yer­li teş­vik­lerin batı böl­gelerin­de sürek­li yatırım yap­ması, böl­gelerarası gelir dağılımının iyice açıl­masına, makasın iyice açıl­masına neden olacak, bu da eşit­siz­lik­lere mahal verecek­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; kal­kın­ma plan­ları el­bet­te önem­lidir. Önem­li olan, bu kal­kın­ma plan­larının yaşama geçiril­mesidir; çün­kü, kal­kın­ma plan­ları bir top­lumun ekonomik, sos­yal ve kül­türel yapısını değiş­tiren, dönüş­türen plan­lar­dır. Eğer, bu plan­lar sadece kâğıt üzerin­de kalır­sa, hiç­bir an­lamı yok­tur.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Koç­yiğit, ben size ek süre ver­miş­tim; ama, 1 dakikalık süre vereyim konuş­manızı tamam­lamanız için.

Buyurun.

MUH­SİN KOÇ­YİĞİT (Devam­la) - Bun­ların or­ta vadeli plan­lar­la des­tek­lenip, yaşama geçiril­mesi gerek­mek­tedir.

Bu bakım­dan, bugün tar­tış­mak­ta ol­duğumuz Dokuzun­cu Yedi Yıl­lık Kal­kın­ma Planının tüm ulusumuza hayır­lı uğur­lu ol­masını diliyor, Yüce Genel Kurulumuzu say­gıy­la selam­lıyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Koç­yiğit.

Anavatan Grubu adına ikin­ci konuş­macı, Kars Mil­let­vekili Selami Yiğit.

Sayın Yiğit, buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; görüş­mek­te ol­duğumuz Dokuzun­cu Yedi Yıl­lık Kal­kın­ma Planı hak­kın­da Anavatan Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ön­celik­le şunu belirt­meliyim, Kal­kın­ma Plan­larının Yürür­lüğe Kon­ması ve Bütün­lüğünün Korun­ması Hak­kın­da Kanunun 2 nci mad­desi, kal­kın­ma plan­larının komis­yon­lar­da en çok yir­mi gün için­de görüşülüp tar­tışılıp karara bağ­lan­masını ön­gör­mek­tedir. Oy­sa, görüş­mek­te ol­duğumuz ve Av­rupa Bir­liği hedef­lerine göre dizayn edilen ve yedi yıl­lık süreyi kap­sayan bu doküman, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da sadece iki gün tar­tışılabil­miş­tir.

Av­rupa Bir­liği proje kriter­lerine uyum sağ­lamak açısın­dan, beş yıl yerine yedi yıl­lık bir süreyi kap­sayacak bir biçim­de hazır­lanan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ana ek­seni, 2014 yılın­da Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liğine tam üye olacağı bek­len­tisi üzerine otur­tul­muş­tur. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının bir baş­ka dik­kat çekici yönü de, çözüm önerileri ve prog­ram­ları getir­mek yerine, sadece sorun­ları ve hedef­leri or­taya koy­masıdır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ön­celik­le, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da or­taya konulan hedef­ler ger­çek­çi değil­dir. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına dayalı olarak hazır­lanan or­ta vadeli prog­ram­da, 1 Amerikan Doları, 2006 yılın­da 1,450 YTL, 2009 yılın­da 1,478 YTL olarak ön­görül­müş­tür. Günümüz­de 1,600 YTL'yi aşan doların durumunu göz önün­de bulun­durur­sak, Planın hiç de ger­çek­çi ol­madığı görül­mek­tedir. Cari açığın, 2006 sonu için 27,8 mil­yar dolar, 2009'da 34,4 mil­yar dolar olacağı ön­görül­mek­tedir. Oy­sa, şim­diden cari açık 28 mil­yar dolar seviyesin­dedir. Bu cari açık oran­larıy­la, Tür­kiye'nin kesin­tisiz ve bir büyüme tren­di için­de ol­ması müm­kün değil­dir. Tür­kiye'yle bir­lik­te, 5 Av­rupa Bir­liği ül­kesi, yüz­de 5'in üzerin­de cari açık ver­mek­tedir; an­cak, bu ül­keler, büyük öl­çek­li yar­dım­lar ve yatırım­cı yaban­cı ser­mayeyi çekerek açık­larını önem­li öl­çüde kapat­mak­tadır­lar. Oy­sa, Tür­kiye, Av­rupa Bir­liği stan­dar­dını yakalamak is­tiyor­sa, en az beş yıl sürey­le is­tik­rar­lı bir büyüme süreci geçir­melidir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Amerikan Dolarını 1,450 YTL olarak hedef­leyen Hükümet, büyük öl­çek­li cari açığın finans­manının düşük kur­la finan­se edileceği ve sürek­li dış­borç bulunabileceği var­sayımıy­la hareket et­mek­tedir. Cari açık açısın­dan Tür­kiye, Av­rupa ül­keleri arasın­da İz­lan­da, Bul­garis­tan, Por­tekiz, Roman­ya ve Macaris­tan'la bir­lik­te en kötü 7 ül­ke arasın­da yer al­mak­tadır. Oy­sa, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de cari açığın mil­lî gelire oranının yüz­de 3'leri geç­memesi bir kural­dır.

Dokuzun­cu Yedi Yıl­lık Kal­kın­ma Planın­da önümüz­deki bir­kaç yıl için­de küresel ekonomide hiç­bir den­gesiz­liğin yaşan­mayacağı var­sayımın­dan hareket edil­miş­tir. Oy­saki, ulus­lararası piyasalar­daki dal­galan­malar daha şim­diden Planın hedef­lerini al­tüst et­miş­tir. Cari açığın mil­lî gelire oranının yük­sel­diği dönem­ler kriz dönem­leridir. 1992 ve 2000 yıl­ların­da cari açık yük­sek ol­muş­tur ve ar­dın­dan ağır ekonomik kriz­ler gel­miş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; iş­siz­lik oran­ları Tür­kiye'nin sağ­lık­lı büyümediğini or­taya koy­mak­tadır. Bu yılın verilerine göre iş­siz­lik oranı yüz­de 11,5'ten yüz­de 11,8'e çık­mış­tır. Tarım çök­müş­tür ve kır­sal alan­dan kent­lere her yıl 1 000 000 kişi iş bul­ma umuduy­la göç et­mek­tedir. Son bir yıl­da Tür­kiye'de kır­dan ken­te 1 028 000 kişi göç et­miş­tir. Buna ek olarak kent­ler­deki iş talebini de dik­kate alır­sak, her yıl 1,5 mil­yon kişiye iş bul­mak zorun­dayız. Hükümet­ler 15-65 yaş arası in­san­larımıza iş olanak­ları sağ­lamaya dönük zemin­leri hazır­lamak zorun­dadır. Tür­kiye'de üniver­site mezun­larının yüz­de 30'u iş­siz­dir. Doğu ve Güney­doğu Anadolu'da iş­siz­lik oranı yüz­de 40'lara çık­mış­tır. İs­tih­dam düzeyin­deki ver­gi yükü yüz­de 40'ların üzerine çık­mış, kayıt­dışılık art­mış­tır. Tarım­daki çözül­me ve ek­sik is­tih­dam­la bir­lik­te Tür­kiye'de ger­çek iş­siz­lik oranı yüz­de 15,7 mer­tebesin­dedir. Bazı Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­deki iş­siz­lik oran­larının Tür­kiye'yle ben­zer­lik gös­ter­mesi bizi yanılt­mamalıdır. Unut­mamalıyız ki, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de kişi başına düşen mil­lî gelir biz­den en az 5 kat faz­ladır.

İs­tih­dam sorun­larının çözümüne dönük olarak 2009 yılına kadar Plan­da hiç­bir hedefin ol­madığı, Plan­da yer alan Or­ta Vadeli Prog­ram şemasın­da ken­dini gös­ter­mek­tedir. Ay­rıca, Hükümet, üç­buçuk yılı aş­kın ic­raat dönemin­de iş­siz­lik­le il­gili hiç­bir somut çözüm önerisi getir­memiş­tir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Dev­let Plan­lama Teş­kilatının hazır­ladığı Plan Tas­lağın­da, 2013 yılı için ön­görülen kişi başına düşen yıl­lık gelir 8 000 dolar iken, Yük­sek Plan­lama Kurulun­dan çıkan tas­lak­ta bu rakam 10 100 dolara çıkarıl­mış­tır. Oy­sa, Dün­ya Ban­kası tarafın­dan yayım­lanan 2006 yılı ekonomik verileri raporu sonuç­larına göre, yapısal reform­ları ger­çek­leş­tir­mek kay­dıy­la, Tür­kiye'de 2005-2015 yılın­da kişi başına düşen yıl­lık gelir an­cak 6 000 dolar seviyesin­de olacak­tır. Bu hususu Sayın Koç­yiğit de ay­rıca belirt­ti.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ay­nı biçim­de, Yük­sek Plan­lama Kurulun­da, önümüz­deki yedi yıl­lık süreye iliş­kin it­halat ve ih­racat hedef­leriy­le oy­nan­mış­tır. Yine, Dün­ya Ban­kasının 2006 ekonomik gös­ter­gelerine iliş­kin raporuna göre, Tür­kiye, gelir dağılımın­daki adalet­siz­lik açısın­dan per­for­man­sı en kötü ül­keler arasın­da yer al­mak­tadır. Rapora göre ül­kemiz­de nüfusun en zen­gin yüz­de 10'u ile nüfusun en yok­sul yüz­de 10'u arasın­da 17 kat fark bulun­mak­tadır. Gün­de 2 doların al­tın­da bir gelir­le yaşayan nüfus oranı yüz­de 10,3'ten yüz­de 18'e kadar çık­mış­tır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ay­rıca ül­kemiz, 25 Av­rupa Bir­liği ül­kesi için­de böl­gesel eşit­siz­lik­lerin de en faz­la ol­duğu ül­ke konumun­dadır. Av­rupa Bir­liği 2007-2013 malî büt­çe dönemin­de aday ül­kelere proje bazın­da des­tek ver­mek üzere 15 mil­yar euroluk bir kay­nak ayır­mış­tır. Bu büt­çe üzerin­de henüz bir uz­laş­ma sağ­lanamamasına kar­şın, kay­nak­tan azamî öl­çüde pay alabil­mek kay­gısı, geç­miş dönem­ler­de zaten hayata geçirilemeyen plan an­layış­ların­da kök­lü bir değişik­liği zorun­lu kıl­mış­tır.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 2006 yılı itibariy­le er­telen­mesi, 2007 yılıy­la bir­lik­te yedi yıl­lık bir sürece dayan­dırıl­ması da Av­rupa Bir­liğinin proje kriter­lerine uyum sağ­layabil­me kay­gılarını önp­lana çıkar­mak­tadır.

Anayasamızın 166 ncı mad­desi çer­çevesin­de, ekonomik, sos­yal ve kül­türel kal­kın­mayı, özel­lik­le sanayinin ve tarımın yurt düzeyin­de den­geli ve uyum­lu biçim­de geliş­mesini, ül­ke kay­nak­larının döküm ve değer­len­diril­mesini yaparak verim­li bir şekil­de kul­lanıl­masını plan­lama görevini dev­let adına üst­lenen Dev­let Plan­lama Teş­kilatının iş­levini yeniden tar­tışılır hale getir­miş­tir.

Dev­let Plan­lama Teş­kilatının iş­levini yeniden tar­tışılır hale getir­miş­tir. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı, bu süreç­te kal­kın­ma plan­laması yapan bir kuruluş ol­mak­tan çıkarak, Av­rupa Bir­liği stan­dart­ların­da proje havuzu sis­temini dev­reye sokan bir kuruluş ol­ma sürecine gir­miş­tir. Böl­gesel kal­kın­ma ajans­ları kurul­masına iliş­kin yasanın uy­gulamaya baş­lamasıy­la bir­lik­te Dev­let Plan­lama Teş­kilatı, Anayasada belir­tilen iş­lev­lerin­den daha da uzak­laşacak­tır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Hükümetin uy­guladığı maliye ve ver­gi politikalarıy­la, yüz­de 66 oranın­daki dolay­lı ver­gilerin payı 6 puan ar­tarak yüz­de 72'ye çık­mış­tır. KDV, Özel Tüketim Ver­gisi ve Özel İletişim Ver­gisi gibi dolay­lı ver­gilerin payı da yüz­de 72-73 mer­tebesine çık­mış­tır.

Tür­kiye'de kişi başına düşen mil­lî gelir, Av­rupa Bir­liğinin beş­te 1'i ve kişi başına tüketicilerin ödediği reel ver­gi, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­deki ver­gilerin 3-4 katıdır.

Sanayinin geliş­mesin­de çok önem­li bir fak­tör olan elek­trik, akar­yakıt, doğal­gaz gibi temel gir­diler­den alınan ver­gilerin çok yük­sek ol­masının yanı sıra, is­tih­dam üzerin­deki ver­gi yükü de yüz­de 42'ye çık­mış­tır.

Daha ön­ce belirt­tiğim üzere, cari açık açısın­dan Tür­kiye, Av­rupa ül­keleri olan İz­lan­da, Bul­garis­tan, Por­tekiz, Roman­ya ve Macaris­tan ile bir­lik­te cari açığın en yük­sek ol­duğu 7 ül­ke arasın­da yer al­mak­tadır.

2005 yılı sonu itibariy­le ih­racatımız 7 mil­yar doların üzerine çık­mış; an­cak, it­halat da 115 mil­yar dolar­la rekor kır­mış­tır. 2005 yılı sonun­da 23 mil­yar doları geçen cari açık, 2006 yılın­da 28 mil­yar dolara yak­laş­mış­tır. Cari açığın mil­lî gelire oranı yüz­de 8'leri bul­muş­tur. Plan­da, Av­rupa Bir­liği üyelerinin çok üzerin­de sey­reden cari açığın önümüz­deki süreç­te düşeceği var­sayıl­dığı gibi, finans­manı konusun­da da her­han­gi bir çözüm önerisi getiril­memiş­tir.

İt­halatın ih­racata oranının büyümesi, Tür­kiye'nin ulus­lararası rekabet gücünün giderek zayıf­ladığını gös­ter­mek­tedir. Büyüme ol­duğu dönem­ler­de, böy­le ih­racata yönelik dönem­ler­de bile, ih­racata yönelik teks­til, turizm gibi sek­tör­ler­de baş gös­teren sıkın­tı, sanayinin rekabet gücünün ar­tırıl­ması için, ekonomik sis­temin bir bütün olarak yeniden tasar­lan­masını zorun­lu kıl­mak­tadır.

Tür­kiye, ser­maye ve emek kul­lanımı yanı sıra, tek­nolojik değişim sonucu verim­lilik ar­tışına ayar­lı, verim­lilik ve is­tih­dam sağ­lamaya dönük, sür­dürülebilir bir büyüme sağ­layacak, zen­gin kuzey ül­kelerinin tarım süb­van­siyon­ların­dan et­kilenen, ulus­lararası pazar fiyat­ları, Çin ve Hin­dis­tan'ın ucuz emek gücü kar­şısın­da rekabet edebilecek küresel bir stratejiyi kur­mak zorun­dadır. Plan­da, maalesef, bu öğeler muğ­lak bırakıl­mış­tır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, savun­ma sanayii, Tür­kiye için ön­celiği olan, ül­ke güven­liğini doğ­rudan il­gilen­diren bir sek­tör­dür. Tür­kiye, ulusal güven­liği sağ­lamanın yanın­da, böl­gesel bir is­tik­rar un­suru ol­mak is­tiyor­sa, savun­ma sanayiini ekonomik olarak güç­len­dir­meli ve rekabet edilebilir bir yapıya kavuş­tur­malıdır. Tür­kiye'nin böl­gesel bir güç ol­ma potan­siyelinin değer­len­diril­mesine yönelik olarak plan­da her­han­gi bir viz­yon or­taya konul­maması düşün­dürücüdür.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ener­ji sek­törü, Tür­kiye'nin Or­ta As­ya ve Or­tadoğu ener­ji kay­nak­larının kav­şak nok­tasın­da bulun­ması nedeniy­le stratejik bir öneme sahip bir sek­tör­dür. Sanayi sek­törünün rekabet gücünü de doğ­rudan et­kileyecek olan ener­ji alanın­da al­ter­natif kay­nak­lara yönel­me, ucuz, güven­li ve sürek­li kay­nak­lar yarat­ma zorun­luluğu var­dır. Tarım sek­törünün verim­liliği ve rekabet gücüne kavuş­turul­ması, önümüz­deki Av­rupa Bir­liği sürecin­de kritik bir önem taşımak­tadır.

Av­rupa ül­kelerin­de tarım­sal üretimin yüz­de 65'i hay­van­sal, yüz­de 35'i bit­kisel üretime dayan­mak­tadır. Tür­kiye'de ise bu oran tam ter­sidir. Av­rupa Bir­liği politikaları çer­çevesin­de des­tek­leme politikaların­dan yok­sun kalan tarım kesimin­de çözül­me baş­lamış­tır. Bu çözül­me, kent­lere göç ve iş­siz­liği et­kileyen bir un­sur­dur. Tarıma yeniden rekabet gücü kazan­dır­mak ve verim­liliği sağ­lamak için teş­vik politikaları yeniden göz­den geçirilerek gönül­lü arazi bir­leş­tir­meleri yapıl­malı, tarım­sal sanayi geliş­tiril­meli, ürün plan­laması yapıl­malı, hay­van­cılığı geliş­tirecek projelere ön­celik veril­meli, tek­nolojik des­tek sağ­lan­malı, doğ­rudan gelir des­teği ürün plan­lamasıy­la bir­lik­te ailesel baz­da yeniden değer­len­diril­meli, tarım­sal ürün­lerin ih­racatına yönelik tarım, yatırım ve teş­vik politikaları hayata geçiril­melidir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Tür­kiye'de, eğitim sis­teminin, bu yapısıy­la sanayinin gerek­sin­melerine yanıt ver­mesi müm­kün değil­dir. Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de eğitim sis­temi içerisin­de mes­lekî ve tek­nikeğitimin oranı yüz­de 75'tir. Tür­kiye'de ise, eğitim sis­temin­de, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­deki sis­temin tam ter­si bir piramit oluş­turul­muş, üniver­siteye en­deks­li bir or­taöğ­retim sis­temi kur­gulan­mış­tır. Bu çar­pık sis­temin sonun­da, her yıl, hiç­bir mes­lekî for­mas­yonu ol­mayan 1,5 mil­yon genç üniver­site kapısın­da zor­lan­mak­ta, bun­lar­dan an­cak yüz­de 20'si yük­seköğ­renim şan­sı el­de et­mek­tedir. Eğitim sis­temin­de Av­rupa Bir­liği stan­dart­ların­da niteliği yük­sel­tecek, sanayinin ih­tiyaç duy­duğu eleman ih­tiyacını kar­şılayacak radikal değişik­lik­lere gidil­mesi er­telenemeyecek acil bir ih­tiyaç­tır.

Yüz­de 60'lara varan kayıt­dışı ekonomi, yıl­lık 1,5 mil­yar dolara yak­laşan kaçak­çılık, kamu yatırım­ların­daki azal­ma, özel­leş­tir­meler­de or­taya çıkan sorun­lar ve sağ­lık sek­törün­deki yaşanan­lar kök­lü değişik­lik­leri gerek­li kıl­mak­tadır.

Ül­kemiz, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının uy­gulanacağı yedi yıl­lık süreç­te cid­dî bir yol ay­rımın­dadır. Ulus­lararası piyasalar­la rekabet edebilecek is­tik­rar­lı bir ekonomik yapının oluş­turul­ması ve Av­rupa Bir­liği stan­dart­larının yakalanabil­mesi için yatırım or­tamının iyileş­tiril­mesi, sanayi ve tarım sek­tör­lerinin rekabet gücüne kavuş­turul­ması, ih­racata dönük bir yatırım prog­ramı ile kesin­tisiz büyümenin ger­çek­leş­tiril­mesi, ver­gi adaletinin sağ­lan­ması, is­tih­dam sorunun çözüm­len­mesi, gelir dağılımın­daki adalet­siz­liğin gideril­mesi, finans sek­törünün üretici kesim­leri ve yatırım­ları des­tek­leyecek niteliğe kavuş­turul­ması, iş­gücü piyasalarının iyileş­tiril­mesi ve emeğin niteliğinin ar­tırıl­ması, her alan­da tek­nolojik yenilen­me sağ­lan­ması için ger­çek­çi ve akıl­cı bir viz­yon­la yeni bir prog­rama ih­tiyaç var­dır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bu Planın tüm ek­sik­lik­lerine rağ­men ül­kemize yarar­lar getir­mesini diliyor, Yüce Mec­lisin üyelerini say­gıy­la selam­lıyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sayın Yiğit, teşek­kür ediyorum.

AK Par­ti Grubu adına Kocaeli Mil­let­vekili Muzaf­fer Baş­top­çu.

Sayın Baş­top­çu, buyurun. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA MUZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Kocaeli) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; 1214 sıra sayılı 2007-2013 dönemine ait olacak Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı görüş­meleri kap­samın­da, AK Par­ti Grubumuz adına söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le de, hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; çok genel bir değer­len­dir­me yapıp, es­ki beş yıl­lık kal­kın­ma plan­larıy­la kar­şılaş­tır­dığımız­da, bu Planın, AK Par­ti Hükümetimiz tarafın­dan, fark­lı bir an­layış ve yapıda hazır­lan­dığını görüyoruz. Hepimizin bil­diği gibi, bun­dan ön­ceki kal­kın­ma plan­ları, ör­neğin, tarım, sanayi, sağ­lık, eğitim hiz­met­leri gibi anabaş­lık­lar al­tın­da uy­gulaması ay­rın­tılı bir şekil­de açık­lan­mış, bir­kaç yüz say­falık plan­lar­dı. Dokuzun­cu Plana bak­tığımız­da ise, ay­rın­tısı ol­mayan, ama, ken­di için­deki tutar­lılığıy­la, dinamik bir yapıda, dün­ya ger­çek­leriy­le ör­tüş­müş, kısa, öz, 100 say­falık bir plan görüyoruz.

Bu Hükümet dönemin­de yapılacak iş­ler­le il­gili olarak, temel fel­sefe, hep daha çok katılımın sağ­lan­dığı, demok­ratik, ger­çek­çi, top­lum­sal talep­leri önp­lan­da tutan, or­tak akıl­la çözüm üreten bir yapı ol­muş­tur. Bu neden­ledir ki, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı hazır­lanır­ken, bütün kamu kurum ve kuruluş­ları ile özel kesim, sivil top­lum ör­güt­leri, akademis­yen­ler, kısacası, tüm il­gililer çalış­maların için­de ol­muş­lar, Dev­let Plan­lama Teş­kilatımızın eş­güdümün­de, 57 ih­tisas komis­yonun­da 2 252 kişi görev yap­mış­tır. Bütün amaç, ül­ke kay­nak­larını en verim­li şekil­de kul­lanarak, kal­kın­manın sağ­lan­ması ve in­sanımızın refahının ar­tırıl­ması, sür­dürülebilir kal­kın­ma ve geliş­miş ül­keler düzeyine gelin­mesidir.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; bu Planın temel niteliği, is­tik­rar için­de büyüyen, gelirini daha adil pay­laşan, dün­ya öl­çeğin­de rekabet gücüne sahip, bil­gi top­lumuna dönüşen, Av­rupa Bir­liğine üyelik için uyum sürecini tamam­lamış bir Tür­kiye modelidir.

Dün­yamız­da hemen hemen bütün ül­kelerin kal­kın­ma plan­ları var­dır. Gazeteci ar­kadaş Karadeniz yöresin­de röpor­taj­lar yapar­ken köyün birin­de yaş­lı bir nineye şöy­le bir soru sor­muş: "Nine, diyor­lar ki: 'Karadeniz'de her ev­de bir Temel var­dır.' Bu doğ­ru mudur?" Nine cevap veriyor: "Tabiî doğ­rudur uşağım, hiç temel­siz ev olur mu?!" Evet, bütün ül­kelerin bu şekil­de kal­kın­ma plan­ları da var­dır.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Tür­kiye'deki plan­lı kal­kın­ma tarihî sürecine kısaca bir göz atacak olur­sak, 1929 dün­ya büyük ekonomik krizin­den son­ra, ger­çek­çi bir yak­laşım­la, genç cum­huriyetimiz­deki ekonomik sorun­ları çöz­mek için, ül­kemiz­deki ilk sanayi ve kal­kın­ma planı, 1933 ve 1937 yıl­ları arasın­da cum­huriyetimizin kurucusu Mus­tafa Kemal Atatürk dönemin­de uy­gulan­mış, çok büyük yeni kuruluş­lar­la, or­talama yüz­de 7, yüz­de 8 büyüme oran­ları sağ­lan­mış­tır. Ne tesadüf­tür ki, ay­nı, AK Par­ti Hükümetimizin son üç yıl­da sağ­ladığı yüz­de 7,8'lik büyüme gibi.

1963-1980 yıl­larını kap­sayan plan­lar it­hal ikameli olup, bir yer­de içe kapanık, "ken­di tüketimimizi ken­dimiz üreteceğiz" temel yapısın­dadır.

1980 son­rası plan­lar­da ih­racata yönelik sanayileş­me ana hedef ol­muş.

Bugüne bak­tığımız­da ise, bu Plan­da, mak­ro den­geler gözetilerek ön­celik­leri belir­leyen açık, şef­faf, net, sor­gulanabilir, hesap sorulabilir, hem kamu hem de top­lumun bütün kesim­leri için hedef bir­lik­teliğini sağ­layan stratejik amaç­lar belir­len­miş­tir.

Bu bağ­lam­daki geliş­me ek­sen­leri de şun­lar ol­mak­tadır: Rekabet gücünün ar­tırıl­ması, is­tih­damın ar­tırıl­ması, beşerî geliş­me ve sos­yal dayanış­manın güç­len­diril­mesi, böl­gesel geliş­melerin sağ­lanımı, kamu hiz­met­lerin­de kalitenin ve et­kin­liğin ar­tırıl­ması.

İletişimin saniyeler­le sağ­lan­dığı kocaman bir köy ol­muş dün­yamız­da para kazan­mak giderek zor­laş­mak­tadır. Sınır­ların hemen hemen yok ol­duğu bir or­tam­da eğer rakip­leriniz­le rekabet edecek gücünüz ve üretiminiz yok­sa, sizi hep zor gün­ler bek­leyecek­tir. Ar­tık, rakip­leriniz ken­di ül­keniz­dekiler değil, sizin için yarışıp rekabet edeceğiniz diğer ül­keler­deki rakip­leriniz­dir. Kaliteli malı ucuza üretebil­diğiniz sürece ayak­ta kalabilir­siniz. Bu iş, ay­nen bisik­lete binip yol al­maya ben­zer ki, bisik­let­te devam­lı pedal bas­mak zorun­dasınız­dır, pedal bas­maz­sanız düşer­siniz.

Bütün ül­keler­de ol­duğu gibi, ül­kemiz­de de is­tih­dam ve iş­siz­liğe çare aran­mak­tadır. Nüfusumuz art­mak­tadır. Her yıl yak­laşık 1 000 000 kişiye iş bulun­mak­ta ve de tarım­dan ay­rılan nüfus iş bek­lemek­tedir. En ger­çek­çi yak­laşım­la şu an­da 10,3 olan iş­siz­lik oranı, 2013 yılın­da yüz­de 7,7 olacak şekil­de hedef­len­miş­tir.

Burada hemen belirt­mek is­terim ki, hiç­bir plan­da hedef yüz­de 0 iş­siz­lik ol­mamış­tır; çün­kü, bu, hiç­bir zaman ger­çek­çi olamaz.

Eğitim ve öğ­retimi iyi plan­layarak, her alan­da ih­tiyaç duyulan in­san­gücünü hem nitel hem de nicel olarak oluş­tur­mak zorun­dayız. Bu plan­lamalar kamu ve özel sek­tör iş­bir­liğiy­le sağ­lanacak­tır. İş­siz­lik ve kayıt­dışı ekonomi bu ül­kede yaşayan hepimizin sorunudur.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; kır­sal alan­da tarım dışı yeni is­tih­dam alan­ları oluş­tur­mak için turizm, el­sanat­ları, am­balaj ve paket­leme, yöreye öz­gü ürün­lerin mar­ka haline getiril­mesi, ön­celik­ler olacak­tır. Bu konudan olarak, kır­sal kal­kın­ma kurumu kurul­ması çalış­maları devam et­mek­tedir.

Ak­tif iş­çi ve iş­gücü sağ­lama politikaları ile özel­lik­le belir­li mes­lek grup­ların­da nitelik­li eleman yetiş­tir­mek kent­ler­de sağ­lan­dığın­da, büyük met­ropol­lere göç ve oralar­da oluşan sorun­lar en aza in­dir­genecek­tir.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; bu Planın böl­gesel gelişime yak­laşımı, es­kiler­den fark­lı olarak, kal­kın­manın aşağıdan yukarıya doğ­ru oluş­masıdır. Ül­ke coğ­raf­yasının tümünü kap­sayacak şekil­de yapılan bu değer­len­dir­meler, hem böl­gesel geliş­me ve hem de yerel kal­kın­mada önem­li bir adım olan yöredeki hal­kın ve kurum­ların lider­lik ve inisiyatif­lerini or­taya çıkaracak­tır.

Bu dönem­de yasasını çıkar­dığımız yeni ve öz­gün kurum­lar olan kal­kın­ma ajans­ları, Dev­let Plan­lama Teş­kilatımız ve yerel­le bir­lik­te ak­tif olarak çalışacak, böy­lelik­le, ül­kemizin kal­kın­masın­da ön­cü kuruluş­lar olacak­tır. Kal­kın­ma ajans­larının, katılıma ve diyaloğa açık, kap­sama alanın­daki kamu kesimi, özel kesim ve sivil top­lum kuruluş­ların­dan oluşan, bütün yerel ak­tör­leri bir araya getiren yapısıy­la, yerel düzey­de çok önem­li ve başaralı bir yönetişim ser­gileyecek­lerini um­mak­tayız, bek­lemek­teyiz.

Yerel potan­siyel­lere iv­me kazan­dırarak, bütün yerel ak­tör­lerin projelere katılıp sahip­len­me ve uy­gulan­ma süreç­lerin­de bir­lik­te ol­maları bu ajans­lar kanalıy­la ger­çek­leşecek­tir.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; bilin­diği gibi, geç­miş­te böl­gesel geliş­meler­deki durağan­lığın sebebi, her böl­genin ken­disine öz­gü bir kurum­sal yapısının ve özel kay­nak­larının ol­mayışıy­dı. Kal­kın­ma ajans­larıy­la, böl­geler­deki kurum­sal yapılar dev­reye girerek, özel­lik­le az geliş­miş yörelerimiz­deki uz­man tek­nik per­sonel yeter­siz­liği giderilecek, çok az olan proje üretim kapasiteleri ar­tırılacak ve böl­gesel kal­kın­ma için stratejik ön­celik­ler­de kul­lan­dırılan kay­nak­lar harekete geçirilecek­tir.

Burada siz­ler­le pay­laş­mak is­tediğim bir diğer önem­li konu da, geçen­ler­de Genel Kurulumuz­da kabul edilen Tür­kiye Yatırım Des­tek ve Tanıtım Ajan­sı Kurul­ması Kanun Tasarısıdır. Çok yay­gın tanımıy­la, küresel­leşip kocaman bir köy haline gelen dün­yamız ekonomisin­de, ar­tık, ül­ke ekonomilerinin ulusal kay­nak­larını harekete geçirip özel sek­tör ön­cülüğün­de sür­dürülebilir büyümelerini ger­çek­leş­tir­meleri yal­nız başına yeter­li ol­mayıp, yaban­cı ser­maye ve yatırım kay­nak­ların­dan en çok yarar sağ­lamayı kesin bir zorun­luluk haline getir­miş­tir. Borç yükünü ar­tır­madan dış­kay­nak sağ­layıp is­tih­dam yaratarak iş­siz­liğe çare oluş­turan, dış­satım olanağı ve ver­gi geliri ar­tışı sağ­layan, ileri tek­noloji ve modern iş­let­mecilik model­leri getiren yaban­cı yatırım­ların gerek­li koşul­ları sağ­layarak doğ­rudan cez­bedil­mesi, ulusal ekonomi politikaların­da ar­tık temel strateji haline gel­miş­tir.

Bu stratejiyi sağ­lamanın koşulu, belir­li bir kurum­sal yapı ve kapasitey­le yürütül­mesi gerek­li yatırım des­tek ve tanıtım faaliyet­leridir. AK Par­ti Hükümetimiz, bu tasarıy­la -yeni yak­laşımıy­la- ül­kemiz­de, yer­li ve yaban­cı yatırım­cılara, yatırım süreci ve yatırım son­rası gerek­sinim duy­duk­ları her konuda bil­gilen­dir­me, yön­len­dir­me, des­tek ve yar­dım­cı ol­malarına olanak sağ­layacak­tır.

Ajans, idarî ve malî özerk­liği olan bir yapıda hız­la karar alıp hiz­met sunabilen, değişen koşul­lara hemen uyum sağ­layabilen, özel sek­tör an­layış ve yak­laşımıy­la çalışan, Baş­bakan­lık­la il­gili, ulusal düzey­de yatırım des­tek ve stratejisi belir­leyip uy­gulayacak olan bir kamu tüzel­kişiliğidir. Ajans, kal­kın­ma ajans­ları ve il­gili diğer kuruluş­lar­la iş­bir­liği için­de çalışacak­tır. Sayın Baş­bakan tarafın­dan belir­lenen ve bakan­lar ve özel sek­tör tem­sil­cilerin­den oluşan bir danış­ma kurulu ajan­sın omur­gası olup, yatırım des­tek ve tanıtım stratejisi konusun­da öneriler geliş­tirip, ger­çek­leş­tirilecek faaliyet­ler­le il­gili tav­siyeler bu kurul kanalıy­la sağ­lanacak­tır. Ül­kemiz­de yatırım des­tek ve tanıtım faaliyet­leri ile rekabet üzerin­deki kurum­sal kapasite boş­luğu bu tasarıy­la dol­durul­muş olacak­tır.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; 3 Ekim 2005 tarihin­de baş­layan Av­rupa Bir­liği tam üyelik müzakereleriy­le ül­kemiz­de yeni bir dönem baş­lamış­tır. Bu süreç için­de ül­kemizin ekonomik, sos­yal, kül­türel ve siyasal yaşamın­da yeni gelişim ve dönüşüm­ler yaşanır­ken; daha çok demok­ratik­leş­me, daha çok yerel­leş­mey­le, çağ­daş norm ve stan­dart­lara ulaşılarak, hal­kımızın yaşam kalitesi yük­sel­tilecek­tir.

Hukuk dev­leti, demok­rasi, in­san hak­ları, sağ­lık, eğitim, sos­yal güven­celer, tüketici hak­ları, çev­renin korun­ması ve kurum­lar­da yeniden yapılan­ma ve iyileş­tir­meler, top­lam bir kalite an­layışı için­de in­sanımıza sunulacak­tır. Bu süreç, top­lum­sal baz­lı, şef­faf, katılım­cı ve mutabakat­ları sağ­lan­mış bir an­layış­la ger­çek­leş­tirilecek­tir.

Bu Plan dönemin­de, büyüme ve gay­ri safî yur­tiçi hâsılanın, her ikisinin de yüz­de 7 oranın­da art­ması bek­len­mek­tedir. Yine, bu Plan dönemin­de, sabit ser­maye yatırım­larının, kamuda yüz­de 9,4, özel sek­tör­de ise, yüz­de 8,1 oranın­da ar­tacağı tah­min edil­mek­tedir.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; bu Planın en önem­li ens­trüman­ların­dan biri, plan iz­leme ve yön­len­dir­me komitesidir. Bu komite, Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Müs­teşarı Baş­kan­lığın­da, il­gili bakan­lık­ların üst düzey yöneticilerin­den oluşacak­tır. Yıl­da en az bir kez top­lanacak olan bu komite, Plan uy­gulamalarını değer­len­dirip, hedef­lere iliş­kin geliş­meleri iz­leyecek, prog­ram­lama ve büt­çelemelere yön verecek ve yıl­lık iler­leme rapor­larını hazır­layarak Bakan­lar Kuruluna sunacak­tır. Dev­let Plan­lama Müs­teşar­lığı eş­güdümün­de kurum­lararası her tür­lü iş­bir­liği sağ­lanacak­tır.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Değer­li Dev­let Bakanımızın çok özel bir şekil­de açık­ladığı ve ay­rın­tılara girerek açık­ladığı Plan konusun­da ben bu kadar konuş­mak is­tiyorum ve siz­ler­le bu konuları anabaş­lık­lar halin­de pay­laş­mış ol­dum. Konuş­mamı burada tamam­lamak is­ter­ken; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planımızın hazır­lan­masın­da, baş­ta Dev­let Bakan­lığımız ve Dev­let Plan­lama Teş­kilatımız ol­mak üzere, emeği geçip, kat­kısı olan her­kese teşek­kür ediyoruz. Bu Planın, ül­kemizin ay­dın­lık yarın­larına bir ışık olarak ger­çek­leş­mesini, ül­kemize, in­sanımıza ve hepimize hayır­lı, bereket­li ol­masını diliyor, hepinize say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan "Bravo" ses­leri, al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sayın Baş­top­çu, teşek­kür ediyorum.

HALİL TİR­YAKİ (Kırık­kale) - Niye bu kadar çok al­kış­ladınız, ne ol­du?!

BAŞ­KAN - Evet, Sayın Baş­top­çu az zaman­da çok şey­ler söy­lediği için bu kadar­la ik­tifa et­ti Sayın Tir­yaki.

HALİL TİR­YAKİ (Kırık­kale) - Yok, bir şey demiyorum Baş­kan.

BAŞ­KAN - Şah­sı adına, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Buyurun Sayın Kan­doğan.

HALİL TİR­YAKİ (Kırık­kale) - Ben de buna al­kış yaparım; gel koçum!

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, size de ek­sürenizi oran­tılı olarak ver­dim.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri, say­gıy­la selam­lıyorum.

Bugün, 2013 yılına kadar hedef­lerimizi gös­teren, ül­kemiz için son derece önem­li olan bir planı görüşüyoruz; an­cak, söz­lerime baş­lamadan ön­ce, Tür­kiye için son derece an­lam­lı ve önem­li olan bir planı görüşür­ken, şöy­le, Mec­lis sıralarına bir bakıyorum. 2013 yılına kadar Tür­kiye'nin han­gi nok­talara geleceğini gös­terecek olan ve hepimizin heyecan duy­ması gereken, üzerin­de görüş­lerimizi açık­lamamız gereken, tar­tış­mamız gereken bir plan­la il­gili görüş­meler­de, 30 kişiy­le, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de bunu görüşüyoruz.

Şim­di, ben, 30 mil­let­vekilinin burada ol­masın­dan şunu an­lıyorum: Mil­let­vekil­lerimiz de, bu Plana cid­dî manada yak­laş­mamış­lar, bak­mıyor­lar. Bu Planı, kâğıt üzerin­de kalacak olan, uy­gulan­ma im­kânı ve şan­sı ol­mayan bir plan olarak görüyor­lar ki, Mec­lis salonun­da değil, dışarıda, kulis­ler­de vakit geçiriyor­lar. Hal­buki, bu Planı, burada, Mec­lis sıraların­daki mil­let­vekil­lerimizin büyük bir heyecan­la, büyük bir mut­luluk­la, 2013 yılın­da Tür­kiye'nin han­gi nok­talara geleceğini merak­la bek­leyen bir an­layış içerisin­de ol­maları gerekir­ken, şu Mec­lisin sıraları beni son derece mütees­sir et­miş­tir. Her­hal­de, Sayın Bakanımızın da benim­le beraber ay­nı düşün­celer içerisin­de ol­duğunu tah­min ediyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bir kere, bu Planın cid­dî ol­madığının en önem­li işareti, Sayın Baş­bakanın bu Plana müdahale et­mesin­den kay­nak­lan­mak­tadır. Şim­di, bakıyoruz, hedef, 2013 yılın­da kişi başına düşen gelirin 8 700 dolar olarak or­taya konul­duğu bir plan­dan Sayın Baş­bakanın müdahalesiy­le, bu rakam 10 099 dolara çıkarıl­mış! Keş­ke, Sayın Baş­bakanımızın talimatı 15 000 dolar ol­say­dı! Ne kadar da güzel olur­du; kâğıda da, buraya da yazar­dık, 15 000 dolar 2013 yılı sonun­daki hedefimiz, bütün mil­let de mut­lu olur­du, mem­nun olur­du.

An­cak, ben, bu 8 700 dolar­dan 10 000 dolara çıkarılır­ken Sayın Baş­bakanın han­gi gerek­çeler­le, han­gi rakam­lar­la, han­gi veriler­le bunu yap­tığını merak ediyorum. Ben, Sayın Bakanımızın, Sayın Ab­dül­latif Şener'in böy­le bir yak­laşıma da nasıl an­layış­lı dav­ran­dığını da merak ediyorum. Sayın Ab­dül­latif Şener gibi bir bakanımızın, en azın­dan, bu nok­tada cid­dî bir kar­şı koy­ma içerisin­de ol­ması lazım gelir­di.

Şim­di, son iki ay­dır, Tür­kiye'de, özel­lik­le, döviz ve faiz­deki yaşanan geliş­meler­den son­ra bu Planın, ben­ce, hiç­bir an­lam ve önemi kal­mamış­tır, hiç­bir an­lam ve önemi kal­mamış­tır. Niye; çün­kü, bu Plan hazır­lanır­ken, mayıs ve haziran ay­ların­da Tür­kiye'de olabilecek geliş­meleri dahi değer­len­diremeyen, ön­göremeyen bir ik­tidarın 2013 yılı sonuna kadar­ki hedef­leri, plan­ları ön­gör­mesinin müm­kün ol­madığı inan­cın­dayım. O neden­le, benim, özel­lik­le bir tav­siyem var: Ne olur, bu Planının, son bir buçuk ay­daki geliş­meler de göz önüne alınarak yeniden değer­len­diril­mesi lazım gel­diği inan­cın­dayım. Bunu nereden söy­lüyorum, bunu şunun için söy­lüyorum: 2013 yılı sonun­da cari fiyat­lar­la, cari rakam­lar­la 1 ABD Doları 1,45 seviyesin­de, cari fiyat­lar­la.

Şim­di, değer­li mil­let­vekil­leri, 2006 yılının haziran ayın­da, dolar fiyatının bu rakam­lar­da ol­duğu bir ül­kede, 2013 yılı hedef­lerinizi, siz, böy­le koyar­sanız yan­lış yapar­sınız. Niçin yan­lış yapar­sınız, an­latayım.

Şim­di, bu Planın içerisine, bu Plan­da, enf­las­yon oranının 2013 yılına kadar yüz­de 25'ler seviyesin­de olacağı söy­leniyor. Yani, 2013 yılı sonuna kadar­ki or­talama enf­las­yonu top­lar­sak yüz­de 25'ler seviyesin­de olacak.

Bir de 2006 yılın­daki, bu seneki enf­las­yon, ger­çek­leşecek rakama da bakacak olur­sak, aşağı yukarı, Tür­kiye'deki enf­las­yon, bun­lar ger­çek­leşir­se, bu Plan­daki gibi olur­sa yüz­de 35. Peki, şim­di, ben buradan soruyorum: 2013 yılı sonuna kadar yüz­de 35 oranın­da enf­las­yon rakamı or­taya koyan bir plan ve bunun neticesin­de, cari fiyat­lar­la 1,45'ler seviyesin­deki bir dolar kurunun ger­çek­çi olacağını söy­leyen bir Al­lah'ın kulu çıkabilir mi; müm­kün değil!.. Yani, o zaman şöy­le bir durum or­taya çıkıyor, onu da hemen söy­leyeyim: O zaman, çok aşırı bir değer­len­miş bir Türk parası olacak kar­şımız­da yine, çok aşırı değer­len­miş bir YTL olacak.

Peki, çok aşırı değer­len­miş bir YTL'nin Tür­kiye'deki ekonomiye et­kisi nasıl olacak; şim­di onu da tar­tışalım: Çok aşırı değer­len­miş Türk parasının neticesin­de, Tür­kiye'deki ih­racat­ta cid­dî sıkın­tılar olacak. Bunun kar­şılığın­da da, it­halat­ta, şim­di ol­duğu gibi, bu dönem­de ol­duğu gibi, bir it­halat cen­neti olan bir ül­ke konumun­da olacağız. Şim­di, Tür­kiye'deki sıkın­tıların, bir­buçuk ay­dan beri or­taya çıkan geliş­melerin al­tın­da yatan sebep­lerin başın­da, Türk parasının aşırı değer­len­miş ol­ması yat­mıyor muy­du; el­bet­te, aşırı değer­len­miş ol­ması yatıyor­du. İh­racat ile it­halat arasın­daki makasın açıl­masının al­tın­daki yatan sebep ney­di; aşırı değer­len­miş Türk parasın­dan dolayı, ih­racat­çıların ih­racat yap­mak­ta sıkın­tı çek­meleri, it­halat­çıların da, it­halat ürün­lerinin son derece ucuz ol­masın­dan dolayı, Tür­kiye'nin bir it­halat cen­neti ol­masıy­dı. Şim­di, ters taraf­tan ele alacak olur­sak, böy­le bir or­tam­da hedefiniz, 2013 yılı sonun­da, cari açığı da yüz­de 3'ler seviyesine in­direceğinizi söy­lüyor­sunuz. Şim­di, bu ne yaman bir çeliş­kidir!.. Bunu, nasıl açık­layabilir­siniz, nasıl izah edebilir­siniz?! Bir taraf­ta aşırı değer­len­miş YTL, diğer taraf­ta, cari açığın yüz­de 3'ler seviyesine getiril­mesi, ih­racat ile it­halat arasın­daki makasın kapan­ması!.. Sadece bu nok­tadan ele alacak olur­sak, ben id­dia ediyorum ki, bu Plan, sadece kâğıt üzerin­de kalacak olan bir plan­dır, uy­gulan­ma şan­sı ol­mayan bir plan­dır. Buradaki rakam­ların hiç­biri ger­çek­çi rakam­lar değil­dir.

Şim­di, bir rakam daha vereceğim: İş­siz­lik­le il­gili rakam­ların 2013 yılı sonun­da yüz­de 7,7'ye düşeceğini söy­lüyor­sunuz. Bu, sizin Planınız­daki rakam­lar; 7,7. Şim­di, ben buradan soruyorum; üç­buçuk yıl­lık AK Par­ti İk­tidarı dönemin­de, or­talama büyüme yüz­de 7,5.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Yüz­de 7,8.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - 7,5 or­talamanız. Or­talamanız 7,5; hesap­layın. Üç senenin or­talamasını yapın 7,5.

Plan­daki hedefiniz, or­talama büyüme yüz­de 7. Şim­di, ben soruyorum: Üç­buçuk yıl­lık or­talama büyüme yüz­de 7,5 olan bir Tür­kiye'de iş­siz­lik sorununu çözememiş­ken… Çözemediniz. Dev­ral­dığınız dönem­deki, 2002'deki iş­siz­lik oranı 10,3. Şim­di gelinen nok­tadaki iş­siz­lik oranı, üç­buçuk yıl­lık yüz­de 7,5 büyüme oranının ol­duğu Tür­kiye'de daha yukarıda. 2006 yılı hedefiniz -bakın, onu da söy­lüyorum- yüz­de 10,4. Yani, bu sene eğer ger­çek­leş­tirebilir­seniz, dev­ral­dığınız 2002'deki, o kriz or­tamın­dan son­raki yıl­daki iş­siz­lik oranın­dan daha yük­sek bir iş­siz­lik rakamını biz ger­çek­leş­tireceğiz diyor­sunuz, onun al­tına ineceğinizi söy­lemiyor­sunuz.

Şim­di, ben, size soruyorum: Yüz­de 7,5 kal­kın­ma hızıy­la, iş­siz­liği al­dığınız nok­tanın üzerine çıkar­dığınız bir dönem­de, iş­siz­lik rakam­ları böy­ley­se, yüz­de 7 kal­kın­ma hızının olacağı ül­kemiz­de dönem sonun­da iş­siz­lik rakam­larını yüz­de 7,7'ye nasıl in­diriyor­sunuz?! Nasıl inecek bu rakam yüz­de 7,7'ye?! Gelin, değer­li mil­let­vekil­leri, bunu, burada izah edin. Edemez­siniz, edemeyeceğiniz de or­tada; çün­kü, rakam­lar or­tada. Siz yaz­mış­sınız "yıl­da 985 000 kişi iş sahasına katılıyor" diye siz yaz­mış­sınız buraya. Şim­di, yüz­de 7 büyümey­le de bunu erit­meniz müm­kün değil. Erit­meniz müm­kün ol­madığına göre, yaz­mış ol­duğunuz -sadece iki rakam­dan bah­sediyorum, daha o kadar çok söy­lenecek söz var ki, diğer konuş­ma hak­larım­da bunu dile getir­meye çalışacağım- bu iki rakam­da bile…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Sadece bu iki rakamın bile ger­çek­leş­me şan­sının hiç ol­madığı, tamamen afakî rakam­lar ol­duğu ve bun­ları, uy­gulayacağınızı söy­lediğiniz bu ekonomik politikalar­la ger­çek­leş­tir­menizin müm­kün olamayacağını ifade et­mek is­tiyorum.

Şim­di, Sayın Baş­bakan 10 100 dolara çıkar­mış. Bunun hesap­laması son derece kolay. Enf­las­yonu hesap­lar­sınız, dolar kurunu hesap­lar­sınız, mil­lî geliri hesap­lar­sınız, kişi başına, vatan­daşa böler­siniz; or­taya çıkan rakam, sizin 10 100 rakamı ol­mayacağı, yine çok açık bir şekil­de kar­şımız­da duruyor değer­li mil­let­vekil­leri.

Onun için, önem­li olan, değer­li mil­let­vekil­leri, kâğıt üzerine bir şey­ler yaz­mak, çiz­mek değil; bunun sağ­lık­lı ol­ması, ger­çek­leş­tirilebil­miş ol­ması, doğ­ru ol­ması son derece önem­li.

Ben, konuş­mamın diğer bölüm­lerin­de Plan­la il­gili görüş­lerimi açık­lamaya devam edeceğim.

Hepinize teşek­kür ediyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Şah­sı adına, Hatay Mil­let­vekili Meh­met Eras­lan.

Buyurun Sayın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Hatay) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekil­leri; ön­celik­le siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Ger­çek­ten önem­li bir Kal­kın­ma Planını veya kal­kın­maya ulaş­ma çabası içerisin­de olan bir Planı görüş­meye baş­ladık. Ben, ül­kemize, mil­letimize hayır­lı ol­sun diyorum, hayır­lara vesile ol­masını ön­celik­le temen­ni ediyorum.

Tabiî ki demok­ratik ül­keler, geliş­miş ül­keler, liberal ser­best ekonomiye sahip ül­keler gelecek­lerini plan­lar­lar, kal­kın­malarını, sağ­lık­larını, eğitim­lerini, ekonomilerini, büyümelerini, yatırım­larını bir plan dahilin­de yürütür­ler ve bu plan­ları yapar­ken, ger­çek­ten, hem mev­cut­ta var olan sorun­ları tes­pit hem de bu sorun­ların ileriki aşamada çözümüne iliş­kin bir­takım öneriler­le beraber, han­gi amaç ve han­gi araç­lar­la, amaca han­gi araç­lar­la gideceğini de belir­leyerek plan­lar hazır­lar­lar ve biz bugün, 2013 yılına kadar bir kal­kın­ma planı uy­gulanacak ve bunun görüş­melerini yapıyoruz.

Değer­li mil­let­vekil­leri, top­lumumuzun sek­törel sorun­larını biliyoruz. Yani, bu ül­kede müref­feh yaşayan in­san­lar da var, bel­ki sorunu az olan in­san­lar da var, zen­gin olan, ser­mayesi olan in­san­lar da var, işadam­ları da var, yatırım­cı da var, ih­racat­çı da var; ama, önem­li olan, bu mut­lu kesimin, ekonomik sorun yaşamayan veya kay­nak sorunu yaşamayan bu kesimin top­lam nüfus içerisin­deki payının ne ol­duğudur as­lolan, önem­li olan; ama, biz, şim­di, kal­kıp, bu kesim top­lumun yüz­de 90'ını oluş­turuyor der­sek, büyük bir hak­sız­lık yaparız; ama, bu kesim top­lumun yüz­de 3'ünü veya yüz­de 5'ini oluş­turuyor; fakat, top­lumun yüz­de 95'inin ken­di alan­ların­da, ken­di bulun­duk­ları or­tam­da, sek­törel baz­da sorun­ları var­dır ve bu sorun­lar çözüm bulamamış­tır, çözüm­le buluşamamış­tır der­sek, daha cid­dî bir siyasî yak­laşım, daha cid­dî bir siyasî an­layış ser­gilemiş oluruz diye düşünüyorum.

Biz, kal­kın­ma plan­larımızı yapar­ken, bir defa, sek­törel baz­da her bir sorunu reel olarak, cid­dî olarak, yani, ayak­ları yere basık bir yak­laşım tar­zı, ob­jek­tif bir yak­laşım tar­zıy­la belir­leyip, bu çözüm­lerin, bu sorun­ların çözümüne iliş­kin yolumuzu, kal­kın­ma planımızı yapar­ken, hedef­lerimizi koyar­ken amaca ulaş­manın paramet­relerini, amaca ulaş­manın dikilitaş­larını da ob­jek­tif yap­mak durumun­dayız. Ak­si tak­dir­de, yapacağımız Kal­kın­ma Planı, ger­çeği, taban­da, arazide ger­çeği yan­sıt­mayacağı gibi, Tür­kiye'yi ve ken­dileri için yap­mış ol­duğumuz bu kal­kın­ma planı, mil­let adına yap­mış ol­duğumuz, ül­ke adına, Tür­kiye adına yap­mış ol­duğumuz bu Kal­kın­ma Planı 2013'e kadar hiç kim­seyi, ak­si tak­dir­de, taşıyamayacak­tır.

Şim­di, mev­cut ekonomik durum bel­li. Bakıyoruz -2001 yılı ile 2005 yılı sonunu kıyas­layacağım- 2001 yılı sonun­da ekonomimizin dış­ticaret açığı 10 mil­yar dolar. Bugün gel­mişiz 2005 yılının sonuna. Bu, yazılı soru öner­gesidir, yazılı soru öner­gesinin cevabıdır bu. Sayın Bakanımız demiş ki bize: "Şu an, 2005 yılı sonu itibariy­le 42,9 mil­yar dolar ve yüz­de 300'lük bir ar­tış, dış­ticaret açığın­da, söz konusudur." Evet, it­halat art­mış mıdır; it­halat art­mış­tır; ama, ih­racat, it­halatın çok çok üzerin­de art­tığı için bir dış­ticaret açığı söz konusudur. Cari açığa bakıyoruz; 2002 yılın­da, seçim yılın­da… Hat­ta, 2001 ekonomik krizi yaşan­mış­tır. 2000'de bile 9,8 mil­yar dolar, 2001 ekonomik krizinin yaşan­dığı yıl­da 3,4 faz­la ve 2002'de ise 1,5 mil­yar dolar açık söz konusu idi. 2005 yılı sonu itibariy­le bakıyoruz; 23 mil­yar dolar, Tür­kiye'nin, Türk ekonomisinin cari açık, maalesef, bu rakam­lara gel­miş­tir. Dolayısıy­la, mev­cut bu dış­ticaret açığı ve cari açığı, as­lın­da, biz­lere ekonomik olarak bir­çok şeyi gös­ter­mek­tedir. Hem Plan içerisin­deki hedef­lerin… Yani, bir defa, bunu rehabilite et­mek lazım. Yani, dış­ticaret açığının ve cari açığın makul seviyelere çekilerek rehabilite edil­mesi gerekir ki, biz, Plan­da zik­redilen büyüme hızının yüz­de 7 küsur ol­duğunu hedef­lemişiz; bunu tut­turalım. Kişi başına mil­lî gelirin, iş­te, 10 000 küsur dolar ol­duğunu hedef­lemişiz; bunu tut­turabilelim. İş­te, cari açık den­gesinin düşeceğini, 3-4 mil­yar dolar düzey­lerine ineceğini ve iş­siz­lik oranının da yüz­de 7, yüz­de 8'ler dolay­larına ineceğini, hedefini an­cak bu şekil­de tut­turalım.

Şim­di, ül­kede gir­di maliyet­lerinin yük­sek­liği… Bakın, ver­gi oran­larının yük­sek­liği, akar­yakıt fiyat­larının yük­sek­liği, dolayısıy­la, sev­kıyat maliyet­lerinin yük­sek­liği, iş­verenin iş­çiye ödemiş ol­duğu SSK prim­lerinin ay­nı zaman­da ger­çek­ten yük­sek­liği… As­garî üc­ret 380 000 000; iş­verenin iş­çiye ödediği stopaj­la beraber SSK primi neredey­se as­garî üc­ret kadar; 300 000 000… Ener­ji fiyat­ları Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de  3 sent­ken, 4 sent­ken, Tür­kiye'de 9 sent, 10 sen­te sanayicimiz, tarım sek­törümüz, maalesef, pahalıya ener­ji kul­lan­mak durumun­da kalıyor. Şim­di, bu gir­di maliyet­lerinin bu şekil­de kal­ması, peki,  KOBİ'lerimizi, sanayicilerimizi, yatırım­cılarımızı acaba dün­ya piyasasına nasıl taşıyacak?. Dün­ya piyasasın­da KOBİ'lerimizin, yatırım­cılarımızın, sanayicilerimizin ken­dilerini var et­mesi, global piyasalar­da rekabet et­mesini nasıl sağ­layacak ve biz, des­tek­leri, süb­van­siyon­ları, dev­let eliy­le kat­kıyı da cid­dî manada azalt­mış durum­dayız; kamu yatırım­larını azalt­tığımız gibi, tarım sek­törüne yap­mış ol­duğumuz süb­van­siyon­lar, des­tek­ler daha ön­ceki yıl­lara göre çok çok azal­dığı gibi. Mesela, 6-7 mil­yar dolar düzeyin­dey­ken tarım sek­törüne verilen des­tek­ler 1997 yılın­da, 54 ün­cü Hükümet dönemin­de, bakıyoruz, tarım sek­törüne verilen des­tek, top­lam tarım sek­törüne verilen des­tek 2-2,5 mil­yar dolar düzeyine düşürül­müş­tür.

Bu teş­vik­lerin, kay­nak ak­tarım­larının her geçen gün düş­tüğünü ve ar­tık bunun çekil­mez bir hal ol­duğunu gös­ter­mek­tedir. KOBİ'lerimiz, yatırım­cımız, ih­racat­çımız da bu nok­tada des­tek gör­meyeceği için, bu büyümenin nasıl yakalanacağını an­lamak müm­kün değil. Yüz­de 7,7 büyüme hızını ney­le yakalayacağız; yani, han­gi sanayiciy­le, han­gi teks­til­ciy­le, han­gi yatırım­cıy­la, han­gi ih­racat­çıy­la, han­gi ser­mayey­le, dün­ya piyasasıy­la yarışabilen ve o per­for­man­sı gös­terebilecek olan kim­le yakalayacağız?

Dolayısıy­la, yatırım, üretim ve ih­racat ekonomisinin güç­len­mesi gerekir ki, is­tih­dam sorunu or­tadan kalk­sın. İs­tih­dama bakıyoruz, şim­di, iş­siz­lik, mesela, yüz­de 12 dolay­larına gel­miş; fakat, Plan­da yüz­de 7, yüz­de 8 seviyesine iş­siz­lik oranının düşürüleceği söz konusu. Peki, bu is­tih­damı nasıl sağ­layacağız; yani, ön­ce bir siyasî irade olarak, ik­tidar olarak, ön­ce bir teş­vik­lerimizi, kay­nak ak­tarımımızı, süb­van­siyon­larımızı bir verelim, on­dan son­ra gir­di maliyet­lerini düşürelim, ken­di es­naf ve sanat­kârımızı, KOBİ'lerimizi, sanayici, yatırım­cı, işadamımızı, ih­racat­çımızı…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Lüt­fen konuş­manızı tamam­layın Sayın Eras­lan.

Buyurun.

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) - …dün­ya piyasasın­da var edelim, on­dan son­ra gelelim diyelim ki, bizim al­mış ol­duğumuz bu ted­bir­ler­le… Çün­kü, amacımız bel­li, biz amaç­larımızı biliyoruz, o amaç­lara doğ­ru yürüyoruz, yürüyeceğiz; ama, bu amaç­lara gider­ken han­gi araç­ları kul­lanacağımızı bil­miyoruz, han­gi kay­nak­ları kul­lanacağımızı bil­miyoruz ve ne kadar kay­nak kul­lanacağımızı, ne kadar kay­nak ak­taracağımızı bil­miyoruz. Bir yola çık­mışız, 2013 yılının sonun­da iş­siz­lik bu olacak, cari açık bu olacak, is­tih­dam bu olacak, büyüme bu olacak demişiz. Bunun reel ol­madığını, reel ol­mayacağını… Ay­rıca, yeniden amaç­ları belir­ler­ken, araç­larının ve kay­nak­larının da beraberin­de belir­len­mesi gerek­tiğini ifade ediyorum. Az son­raki konuş­malarım­da kat­kılarıma devam edeceğimi sunuyorum; siz­leri say­gıy­la, muhab­bet­le selam­lıyorum.

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Sayın mil­let­vekil­leri, Planın birin­ci bBölümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Şim­di, ikin­ci bölümün görüş­melerine baş­lıyoruz.

Planın ikin­ci bölümü, Plan Ön­cesi Dönem­de Tür­kiye'de Ekonomik ve Sos­yal Geliş­meler ile Plan Dönemi Hedef ve Tah­min­leri kısım­larını içer­mek­tedir.

Konuş­ma süreleri birin­ci bölüm­de ol­duğu gibi, siyasî par­ti grup­ları, Komis­yon ve Hükümet için 30'ar dakika, şahıs­lar için 10'ar dakikadır. Siyasî par­ti grup­larının süreleri bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabilir.

Planın ikin­ci bölümü üzerin­de, siyasî par­ti grup­ları adına söz alan üyeler: Anavatan Grubu adına, Sayın Muzaf­fer Kur­tul­muşoğ­lu, Sayın Hasan Öz­yer, An­kara ve Muğ­la Mil­let­vekil­leri; Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Tekir­dağ Mil­let­vekili Enis Tütün­cü; AK Par­ti Grubu adına, Karabük Mil­let­vekili Meh­met Cey­lan. Şahıs­ları adına, Üm­met Kan­doğan, Meh­met Eras­lan, Faruk Koca ve Cemal Uy­sal.

İlk söz, Anavatan Grubu adına, Muzaf­fer Kur­tul­muşoğ­lu, An­kara Mil­let­vekili. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

Sayın Kur­tul­muşoğ­lu, süreyi eşit kul­lanacak­sınız?..

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (An­kara) - Evet.

BAŞ­KAN - Evet, 15'er dakika.

Bir ön­ceki bölüm­de Sayın Bakan konuş­masını tamam­layamadığı için ar­kadaş­larımıza peşin uzat­ma sürelerini ver­miş­tim. Bu bölüm­de, konuş­ma sürelerine ilaveten, sadece teşek­kür et­mek için, 1 dakikalık ek süre verilecek­tir. Bil­gilerinize arz ederim.

Buyurun Sayın Kur­tul­muşoğ­lu.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (An­kara) - Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ikin­ci bölümü üzerine, Anavatan Grubu adına söz al­mış bulunuyorum. Söz­lerime baş­lamadan ön­ce Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, önümüze bir yıl gecik­meli olarak gel­miş­tir. Ay­nı gecik­meler, geç­miş­te Dört, Beş ve Yedin­ci Kal­kın­ma Plan­ların­da da bir yıl gecik­mey­le gel­miş­ti. Bu tür gecik­meler, sos­yoekonomik is­tik­rar­sız­lık­ların ol­duğu dönem­ler­de ger­çek­leş­miş­tir. Bugün­ler­de AB'ye uyum sürecin­de belir­siz­lik­lerin yaşan­dığı bir or­tam yaşamak­tayız. Bu gecik­me de bu belir­siz­liğin kanıtıdır.

Sayın mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, bir­çok yenilik içer­mek­tedir. İlk defa bir kal­kın­ma planı beş yıl olarak değil de, yedi yıl olarak hazır­lanıyor. Ay­rıca, bu Plan, AB'nin 2007-2013 büt­çe dönemine denk getiril­diği için, müzakereler sürecin­de AB tarafın­dan aday ül­kelere veril­mesi ön­görülen fon­lar­dan yarar­lanıl­ması plan­lanıyor. Yani, biz bu Plan­la 2014 yılın­da AB'ye tam üye olacağız.

Bu yenilik­lerin yanın­da, plan­da çok büyük hedef­ler or­taya kon­mak­tadır. Mesela, doların 2009 yılın­da 1,478 YTL olacağını ön­görüyor. Bu plan yazılır­ken dolar 1,300 YTL civarın­day­dı, şim­di ise, Mer­kez Ban­kasının da müdahalesiy­le, 1,650 YTL'ye in­diril­miş­tir. Bu plan, ön­görüleni kar­şılamamak­tadır.

Bunun yanın­da, plana göre, 2015 yılın­da kişi başına düşen gelirin 10 000 doların üzerin­de olacağı vur­gulan­mış­tır. Hükümet, şu an­da bu mik­tarın 5 040 dolar ol­duğunu söy­lüyor. Bu hesap, dolar kuru 1,300 YTL'den hesap­lan­dığın­da doğ­rudur. Doların bugün­kü fiyatıy­la, kişi başına düşen gelir 3 900 dolar civarın­dadır. Bu Planın nasıl tutacağını merak ediyorum. Üs­telik, Dün­ya Ban­kası, 2006 yılın­da açık­ladığı bir rapor­da, Tür­kiye tüm reform­ları yerine getir­diğin­de bu mik­tarın 6 000 dolar olabileceğini belirt­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, bu Plan, tarım­sal iş­let­meler­de öl­çek büyük­lüğünün ar­tırıl­ması ile modern tarım iş­let­meciliğinin yay­gın­laş­tırıl­masını amaç­lıyor. Bunun için gerek­li des­tek­lemelerin, çev­re ve kır­sal alan­da gelir getirici faaliyet­lerin yapılacağı belir­tiliyor. Bu amaç çok güzel; fakat, yap­tık­larınız, yapacak­larınızın teminatıdır. Bir tarım ül­kesi olan Tür­kiye'de, ne yazık ki, tarımın durumu iç­ler acısıdır. Tarım­da is­tih­dam gün geç­tik­çe azal­mak­tadır. Üretim kalitesi düş­mek­te; des­tek­ler hem eşit hem de et­kili biçim­de dağıtılamıyor. Mil­letin efen­disi olan çift­çiye yeterin­ce değer veril­medi, on­lar kovul­du, hor görül­dü. Umarım, bu Plan­da geçen söz­ler tutulur ve tarım sahip ol­duğu ger­çek yere ulaşır.

Sayın mil­let­vekil­leri, bu Planın söz­de güzel yan­ların­dan biri de, demir­yol­larının önp­lana çıkarıl­ması amacıdır; fakat, özel sek­törün demir­yolu sek­törüne gir­mesinin sağ­lan­masının ay­rın­tıların­dan şüp­helerim var­dır. Büyük stratejik önem içeren demir­yol­larının han­gi şart­lar­la özel­leş­tirileceğinin şart­lara bağ­lan­ması çok önem­lidir. Kamu kesiminin yet­kilerini sadece hat yapımıy­la sınır­lan­dır­mak, demir­yol­larımızı çok ileriye götürecek bir düzen­leme değil­dir. Ay­rıca, özel­lik­le demir­yol­larının karayol­larıy­la rekabet edebilecek hale getiril­mesi için verilecek teş­vik­lerin ve yatırım­ların çok yerin­de kul­lanıl­ması gerek­mek­tedir. Bu Planı yapan Hükümet, ik­tidara gelir gel­mez ül­kemizin her yanın­da dub­le yol yapacak­larını söy­ledi, buna da baş­ladı. Bu 15 000 kilomet­re dub­le yol için kul­lanıl­mak­ta olan kay­nak­la, 33 000 kilomet­re çift hat­lı demir­yolu yapabil­me al­ter­natifini elimiz­den kaçır­dık. Şim­di de diyor­sunuz ki: "Biz demir­yolu yapacağız." Yap­tık­larınız­la plan­ladık­larınız hiç de uyuş­muyor. Bu Planı ik­tidara gel­diğiniz zaman akıl et­sey­diniz, kazanacak­larınız çok daha faz­la olacak­tı.

Sayın mil­let­vekil­leri, cum­huriyet tarihin­den bu yana demir­yol­ları yeterin­ce rehabilite edilememiş­tir. Av­rupa'yla ve diğer taşımacılık model­leriy­le rekabet edecek düzey­de değil­dir. Demir­yol­larının raya bağ­lı ol­ması ve ik­lim koşul­ların­dan -kar, don, sis, yağ­mur vesaire- karayoluna göre daha az et­kilen­mesi, güven­liği, kon­for ve rahat­lığı ar­tır­mak­tadır. Ulaş­tır­ma sis­tem­lerin­de ölüm ris­ki 1 mil­yar yol­cu/kilomet­re başına demir­yol­ların­da 17 iken, karayol­ların­da 140; yaralan­ma ris­ki demir­yol­ların­da 41 iken, karayol­ların­da 8 500'le 10 000 kişidir. Durum böy­ley­ken, kazaların top­luma maliyetini dik­kate al­mayan bir ulaşım sis­temi ter­cihi nedeniy­le ül­kemiz­de hâlâ karayol­ların­da ıs­rar edilip demir­yol­larının ih­mal edil­mesi eğilimin­den vaz­geçil­melidir. Çift hat­lı, elek­trik­li ve sin­yal­li 1 kilomet­relik demir­yolunun maliyeti düz arazide 1,4, en­gebeli arazide 3 ve çok en­gebeli arazide ise 4,2 mil­yon dolar­dır. Buna kar­şın, 1 kilomet­relik otoyolun maliyeti düz arazide 6 000 000, en­gebeli arazide 12 000 000 doları buluyor. Buradan çıkan sonuç, karayolu demir­yoluna göre 4 kat daha pahalı ol­mak­tadır.

1980'ler­den bu yana Tür­kiye karayol­larına yak­laşık 30 kat­ril­yon lira para har­can­dı. Bu paray­la 12 500 kilomet­re demir­yolu yapılabilir­di.

Pet­rol bağım­lı bir ül­ke olarak her yıl mil­yon­lar­ca doları karayol­ların­da heba eder­ken, ener­ji tüketimi karayolunun dört­te 1'i olan demir­yol­larını ih­mal ediyoruz. Karayol­ları, ulaşım yatırım­ları için ay­rılan payın yüz­de 72'sini alır­ken, buna kar­şın demir­yolunun payı sadece yüz­de 7'dir. Çoğu cum­huriyet dönemin­den kal­ma 10 900 kilomet­re demir­yolu uzun­luğuy­la dün­yada 23 ün­cü sıradayız. Amerika 195 000 kilomet­rey­le 1 in­ci sırada yer alıyor; bu ül­keyi 87 000 kilomet­rey­le Rus­ya, 71 000 kilomet­rey­le Çin, 63 000 kilomet­rey­le Hin­dis­tan, 49 000 kilomet­rey­le Kanada, 46 000 kilomet­rey­le Fran­sa ve 45 000 kilomet­rey­le de Tür­kiye'nin yarısın­dan az yüzöl­çümüne sahip olan Al­man­ya takip ediyor.

Tür­kiye'nin, boyut­larına ve koşul­larına yakın geliş­miş ül­keler olan Fran­sa ve Al­man­ya'yı yakalaması için demir­yolu uzun­luğunun 5 katına çıkarıl­ması gerekiyor.

Sonuç olarak, Tür­kiye'nin demir­yolu uzun­luğu AB ül­kelerinin or­talama 5-6 kat al­tın­da kalıyor. AB ül­kelerin­de 10 000 kişiye düşen demir­yolu uzun­luğu or­talama 5,1 kilomet­re iken, bu oran Tür­kiye'de sadece 1,4 kilomet­rede kalıyor. Bu yüz­den demir­yol­larının ül­kemizin iler­lemesi için daha modern ve daha kap­sam­lı bir hale getiril­mesi şart­tır. Bunu yapan her kim olur­sa ol­sun, o hükümete teşek­kür edeceğim, yeter ki demir­yoluna önem ver­sin. Bunu is­tiyorum.

Sev­gili ar­kadaş­larım, demir­yoluy­la karayolu arasın­daki far­kımıza bir bakalım. Ül­kemiz­de şu an­da 3 500 ton üzerin­de ticarî kam­yon sayısı 677 000, 3 500 tonun al­tın­daki; yani, 3 500 tonun al­tın­daki ticarî kam­yon sayısı yak­laşık olarak 1 200 000, otobüs sayısı ise yak­laşık olarak 158 000, otomobil sayısı ise 5 518 000'dir.

Sev­gili ar­kadaş­larım, bun­ları top­ladığınız­da Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de bulunan kam­yon sayısı kadar Tür­kiye'de kam­yon var. Tür­kiye'de pet­role har­canan para yıl­da 8 mil­yar dolar. Şim­di, dışa bağım­lı olan bir ül­kemiz göz önün­de tutulur­sa, eğer demir­yol­larına -cum­huriyet dev­rin­den beri, Atatürk zamanın­dan beri 4 000 kilomet­re filan yol yapıl­mış- har­casay­dık bu ener­jimizin çoğunu, bugün bu kadar dışa bağım­lı olan ül­kemiz­de pet­rol har­caması ol­mayacak­tı. Bunun yanı sıra, sadece pet­rol har­caması değil, karayol­ların­daki o kam­yon­ların, otobüs­lerin yol­lar­da yap­tığı tah­ribat, onun yanı sıra orada ölen in­san­ların can, mal kay­bını bir hesap­ladığınız­da Tür­kiye çok şey kay­bet­miş durum­dadır.

Sev­gili ar­kadaş­larım, bu prog­ramın öy­le veya böy­le yapıl­ması… Tabiî ki lazım­dı plan; ama, planı yapar­ken… Sadece bugün­kü İk­tidarı suç­lamak­la da geçir­miyorum bu demir­yol­ların­da, geç­miş ik­tidar­lar da bu demir­yol­larına neden önem ver­medi hiç bunu an­lamış değilim. Hadi on­lar yap­madı, siz ol­sun niye yap­madınız üç­buçuk senedir?

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Yapıyoruz.

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - Baş­lamak, bir işi yüz­de 50 başar­mak demek­tir sev­gili ar­kadaş­larım. Niçin baş­lamadınız, onu da size soruyorum.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Baş­ladık…

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - Baş­ladığınız an, nerede ne yapabiliyor­sanız… Siz söy­lemeseniz de ben söy­leyeceğim, yeter ki bu ül­keme bu demir­yol­larını, Av­rupa Bir­liğine girecek bir ül­ke olarak baş­lat­mamız­da yarar var diye düşünüyorum; mal olarak düşünüyorum, mad­dî olarak düşünüyorum, in­san olarak düşünüyorum. Bu ül­kenin giden bir canı bizim canımız­dır, bu ül­kede har­canan, pet­role verilen para bizim paramız­dır. Onun yerine yok­sul­lara sağ­lık verelim, eğitim verelim, hiz­met verelim; ama, ne olur bu demir­yoluna önem verelim. Zararın neresin­den döner­sek kâr­dır. Ne zaman baş­lar­sanız… Ben, bu dub­le yolun yapıl­masına kar­şı değilim, otoban­ların yapıl­masına kar­şı değilim. On­lar için de teşek­kür ederim; ama, asıl mesele, bize demir­yolunun niye yapıl­madığıdır, demir­yol­larına niye önem veril­mediğidir; ama, söy­leyeyim, ver­diğim bu rakam­lar­la, bu otobüs­ler­le, bu kam­yon­lar­la, bu tak­siler­le… Sebebinin ne ol­duğunu siz­ler de benim kadar biliyor­sunuz; çün­kü, bir ül­ke dışa bağım­lıy­sa her yönüy­le dışa bağım­lıdır, eğer ekonomik bağım­sız­lığı yok­sa bu ül­kenin, siyasal bağım­sız­lığı da yok­tur ar­kadaş­larım. Tam bağım­sız olabil­mek için, Atatürk'ün söy­lediği gibi, il­kön­ce ekonomik bağım­sız­lığımızı al­mamız lazım. Bunun için de her yer­den, dışa bağım­lılık­tan kur­tul­mak mec­buriyetin­deyiz.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı ül­kemize el­bet­te ki lazım. Av­rupa Bir­liğine girer­ken, ek­sik­leri yok mu; dolu. Bu ek­sik­ler tamam­lanır. Her şey baş­lamak­la mey­dana çıkar ek­sik­lik­ler. Ben, ama, Atatürk zamanın­dan beri bu ik­tidar­ların neden demir­yol­larına önem ver­mediğini halen an­lamış değilim. Bunu söy­lüyorum. Bu, benim içimi yakıyor. Bu karayol­ların­da ver­diğimiz can­lara bir bakınız bakalım, bu mad­dî hasara bakınız bakalım. Bu dışa bağım­lılık­la, bu pet­role ver­diğimiz şey­ler­le okul yapamaz mıyız, biz has­tane yapamaz mıyız, sağ­lığımıza, eğitimimize daha faz­la para ayıramaz mıyız ar­kadaş­larım? Onun için, İk­tidara tek­rar söy­lüyorum: Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da birin­ci etap­ta demir­yol­larına, ikin­ci etap­ta tarım ül­kesi olarak tarıma çok faz­la önem verelim deyi düşünüyorum. Ne zaman ki bun­ları Tür­kiye'de gün­deme getir­diğiniz­de, bu kür­süye çıkıp, hiç­bir zaman…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kur­tul­muşoğ­lu, buyurun.

MUZAF­FER R. KUR­TUL­MUŞOĞ­LU (Devam­la) - Kim baş­latır­sa, kim yapar­sa çekin­meden ona teşek­kür et­meyi her zaman borç biliyorum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KA - Teşek­kür ederim.

Anavatan Grubu adına ikin­ci konuş­macı Muğ­la Mil­let­vekili Hasan Öz­yer.

Sayın Öz­yer, buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA HASAN ÖZ­YER (Muğ­la) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 2007-2013 yıl­ları arasını kap­sayan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ikin­ci bölümü için­de yer alan ve "Plan Dönemi Hedef ve Tah­min­leri" baş­lığını taşıyan kıs­mı üzerin­de Anavatan Par­tisinin görüş­lerini ifade et­mek üzere huzur­larınız­da bulunuyorum; hepinizi sev­gi ve say­gılarım­la selam­lıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, görüş­mek­te ol­duğumuz Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, bilin­diği gibi, hazır­lığı geçen yıl baş­lamış ve önümüz­deki yıl­dan itibaren geçer­li olacak bir bel­gedir. Planın stratejisi Hükümet tarafın­dan 24 Nisan 2006 tarihin­de onay­lan­mış­tır. Planın Yük­sek Plan­lama Kurulu ve Bakan­lar Kurulun­da onay­lan­ması da haziran ayını bul­muş­tur. An­cak burada il­ginç bir geliş­me yaşan­mış­tır. Siyasî idarenin talimatıy­la ay­lar süren komis­yon çalış­maları ve 2004 Mayıs ayın­da yapılan Dör­dün­cü  Tür­kiye İk­tisat Kon­gresi doküman­ları esas alınarak oluş­turulan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­daki mil­lî gelir hedefi değiş­tiril­miş­tir.

Mil­lî gelir hedefinin değiş­mesi, söz konusu rakamı oluş­turan ve hep­si de bir­biriy­le iliş­kili olan tüm ön­görülerin, hesap­ların değiş­mesi, yani, planın ruhunun yeniden oluş­turul­ması an­lamına gel­mek­tedir.

Madem­ki, Planın omur­gasını oluş­turan hedef­ler böy­le, bir çır­pıda değiş­tirilebil­mek­tedir, o zaman, niçin, bu iş için her biri ken­di alanın­da söz sahibi bin­ler­ce in­san ay­lar­ca emek har­camış­tır?! Ay­nı şekil­de, Planın alt­yapısını teş­kil eden Dör­dün­cü Tür­kiye İk­tisat Kon­gresin­de de yer­li-yaban­cı yüz­ler­ce bilim adamı ve il­gili sek­tör tem­sil­cisi niçin kafa pat­lat­mış­tır?! Burada bir çar­pık­lık var­dır.

El­bet­te, siyasî iradenin hedef belir­leme ve viz­yon çiz­me hak­kı var­dır; ama, bu hak, bilim­sel çalış­maların iki dudak arasın­dan çıkan söz­ler­le değiş­tirilebil­mesi hak­kını doğur­maz. Tam ter­sine, hedef belir­leyecek ve viz­yon çizecek olan siyaset­çi, ön­ce bilim­sel verilere bakacak, on­dan son­ra sözünü söy­leyecek­tir; ak­si tak­dir­de, her­kes dilediği rakamı telaf­fuz edebilir; an­cak, bun­ların hiç­bir an­lamı ol­maz. Yapılan iş, bilimin siyasete feda edil­mesidir.

Planın stratejik tas­lağına biz­zat siyasî irade eliy­le yapılan müdahale, Plana hiç­bir şey kat­mamış­tır; ama, güvenilir­liğini sakat­lamış­tır. Oy­sa, buradaki mil­lî gelir hedefi, tıp­kı diğer veriler gibi, belir­li şart­lar­da ulaşıl­ması müm­kün görülen bir rakamı ifade et­mek­tedir. Yani, bu Plan­da mil­lî gelir hedefi 8 700 dolar diye, Tür­kiye, daha faz­la mil­lî gelire ulaş­ma fır­satı yakalamış­ken, bunu tep­meyecek­tir.

Tür­kiye'nin bir­kaç ay ön­cesine kadar sahip ol­duğu gös­ter­geler, han­gi hedef­le, han­gi ön­görüy­le uyum­ludur? Önem­li olan, dev­letin im­kân­larının ve mil­letin ener­jisinin bu doğ­rul­tuda kul­lanıl­masıdır; ül­kenin, rotasın­dan şaş­mamasıdır.

Şart­lar uy­gun olur­sa, bu hedef aşılabilir; uy­gun ol­maz­sa da, hedefin gerisin­de kalınabilir. Bun­lar gayet nor­mal­dir. Nor­mal ol­mayan, Planın temel hedef­lerinin böy­le bir yak­laşım ve yön­tem­le değiş­tiril­miş ol­masıdır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bu temel eleş­tiriyi rezerv tutarak, Planın üzerin­de konuş­tuğumuz kıs­mın­da yer alan 2007-2013 dönemine iliş­kin hedef­leri ve bun­lara iliş­kin görüş­lerimi kısaca ifade et­mek is­tiyorum.

Bu kısım­da ifade edilen ilk hedef, mil­lî gelirin 2013 yılın­da 10 000 dolara yük­seleceğine iliş­kin­dir. Bu rakamın cid­diyet­siz­liğine iliş­kin görüş­lerimi biraz ön­ce ifade et­tim.

İkin­ci hedef, Tür­kiye'nin, dün­yanın en büyük 17 nci ül­kesi konumuna yük­seleceğine iliş­kin­dir. Sanıyorum, buradaki büyük­lük­ten kas­tedilen, ekonomik ve sos­yal büyük­lük­tür.

Tür­kiye, zaten, dün­yanın geliş­mek­te olan ilk 20 ül­kesi arasın­da yer al­mak­tadır. Ay­nı şekil­de, ekonomik büyük­lük itibariy­le, zaman zaman bir­kaç sıra fark et­mek­le bir­lik­te, uzun zaman­dır, genel­lik­le 17 nci sırada yer al­mak­tadır. Dolayısıy­la, burada sözü edilen hedef­ler Tür­kiye için daha ileri aşamaları değil, mev­cudu korumayı ifade et­mek­tedir. El­bet­te, şart­lar gerek­tiriyor­sa mev­cudu korumak da bir hedef olabilir; ama, Planın sunuluşun­daki id­diaya bak­tığımız­da, is­ter is­temez Tür­kiye'yi çok ileriye taşıyacak bir çer­çeve arıyoruz; ama, maalesef, böy­le bir çer­çeve bulamıyoruz.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Plan­da, tarım kesiminin gay­ri safî mil­lî hâsıla için­deki payının küçül­tül­mesi hedef­len­mek­tedir. Zaten bin­bir sıkın­tı için­de var­lık-yok­luk mücadelesi veren tarım kesiminin belinin tümüy­le büküleceği ve sek­törün, âdeta, ölüme terk edileceği an­laşıl­mak­tadır.

Bir baş­ka konu, kamu yatırım­larının gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranının nis­pî olarak azal­tılacağının ön­görül­mesidir. Oy­sa, yapıl­ması gereken kamu yatırım­larının azal­tıl­ması değil, kamu yatırım­larının niteliğinin değiş­tiril­mesidir. Bugün, ar­tık, kamunun fab­rika yap­mak, mar­ket aç­mak, tuz sat­mak için yatırım yap­ması, el­bet­te, çağ­dışı bir an­layış­tır; ama, kamunun savun­ma, güven­lik, eğitim, sağ­lık, sos­yal güven­lik, ulaşım ve kent­sel alt­yapı baş­ta ol­mak üzere pek çok alan­da yap­ması gereken yatırım­lar var­dır.

Ül­kemiz­deki mev­cut alt­yapının çoğunun der­me çat­ma ol­duğu, sürek­li yenilen­mesi veya yeni baş­tan kurul­ması gerek­tiği açık bir ger­çek­tir. Hal böy­ley­ken, kamu yatırım­larını oran­sal olarak azalt­mayı amaç­lamak, ya bu iş­ler­den vaz­geçip ül­keyi ken­di haline bırak­mak an­lamına gel­mek­tedir ya da bir tutar­sız­lığı ifade et­mek­tedir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, mak­ro ekonomik gös­ter­geler arasın­da yer alan it­halat ve ih­racat rakam­ları, ulaşıl­ması halin­de fev­kalade sevin­dirici bir durumu ifade eden; ama, nasıl ulaşılacağına dair hiç­bir verinin bulun­madığı hedef­ler arasın­dadır. Yine, bu fasıl­da, turizm gelir­lerinin 2013 yılın­da 36 mil­yar dolara ulaş­ması ön­görül­mek­tedir; an­cak, halihazır­da bu hedefe ulaşılabil­mesi için yapılan hiç­bir hazır­lık ol­madığı, tam ter­sine, sek­törün gerileme sürecine gir­diğini biliyoruz. Turizm gelir­lerinin 19 mil­yar dolar­dan, yedi yıl son­ra 36 mil­yar dolara ulaş­ması için yıl­da 2,5 mil­yar dolara yakın ar­tış sağ­lan­ması gerek­mek­tedir. Bu da, sek­törün, ül­kenin or­talama büyüme oranının 2 katına yakın bir büyüme per­for­man­sını gös­ter­mesini gerek­tir­mek­tedir. Büyüme ken­di ken­dine olacak bir iş değil­dir. Bunun bir bölümü sek­törü, bir bölümü kamuyu bir bölümü de ulus­lararası kon­jonk­türü il­gilen­diren pek çok şar­tı var­dır. Bugün sek­töre iliş­kin hiç­bir un­sur turiz­min hedef­lenen oran­lar­da büyümesine im­kân sağ­layacak bir görünüm için­de değil­dir.

El­bet­te, Planın en çar­pıcı verilerin­den biri enf­las­yon oranına iliş­kin­dir. 2013 yılın­da enf­las­yonun yüz­de 3'e düş­mesi hedef­len­mek­tedir. Bu temen­niye hiç­bir Türk vatan­daşının itirazının ol­ması düşünülemez; ama, temen­ni baş­ka şey­dir, plan hedefi baş­ka şey­dir. Enf­las­yonun 2013'te yüz­de 3'e düş­mesinin şar­tı, Tür­kiye'nin ekonomik, siyasî ve sos­yal or­tamının bu yılın başın­daki görünümünü muhafaza et­mesi şar­tına bağ­lıdır; yani, ül­kede yeter­li çoğun­luğa sahip bir tek par­ti ik­tidarı olacak, cid­dî hiç­bir şey yapıl­madığı hal­de dışarıdan sürek­li para girişi olacak; ama, bu, var­lık satışı veya fik­tif iş­lem­ler­le değil ger­çek an­lam­da yatırım­la olacak, satış fiyat­ların­daki ar­tış gir­di fiyat­ların­daki ar­tış­tan daha düşük sey­redecek, dolar 1,5 YTL'yi aş­mayacak ve buna ben­zer bir dizi şart daha.

Bun­ların ol­mayacağı daha Plan Mec­lis­te görüşül­meden an­laşıl­mış­tır. Bu durum, Plan­daki hedef­lerin ger­çek­çi değer­len­diril­meler yapıl­madan, sadece o gün­kü kon­jonk­tür esas alınarak belir­len­diğini or­taya koy­mak­tadır. Nitekim, bu Plana yönelik en büyük eleş­tiriler­den biri, ulus­lararası geliş­meler­le il­gili değer­len­dir­menin ve bun­ların Tür­kiye'yle mukayesesinin yapıl­mamış ol­masıdır.

Av­rupa Bir­liği sürecinin Planın her aşamasın­da gözetil­miş ol­ması bu ek­siği gider­memek­tedir; çün­kü, dün­ya Av­rupa Bir­liğin­den ibaret değil­dir. Hatır­lat­mak is­teriz ki, dün­yada son on yıl­da yaşanan ve ül­kemizi de derin­den sar­san kriz­lerin hemen hep­si Av­rupa Bir­liği dışın­daki ül­keler­de baş­lamış­tır.

Sonuç itibariy­le, mil­lî gelir hedefiy­le bir­lik­te enf­las­yon hedefi de daha Plan yürür­lüğe gir­meden geçer­liliğini yitir­miş bulun­mak­tadır. Nitekim, daha bir­kaç ay ön­cesine kadar 5 000 dolar olarak ifade edilen mil­lî gelir bir an­da 4 000 doların al­tına düş­müş­tür.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Plan­daki id­dialı ve fakat yan­lış ön­görüler­den biri de genel dev­let har­camalarının gay­ri safî mil­lî hâsıla için­deki payının 2013 yılın­da yüz­de 36,1'e düşeceği hedefidir. Bugün dün­yanın geliş­miş ül­kelerinin pek çoğun­da dev­let har­camalarının gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranı yüz­de 50'ye yakın­dır. Bu rakam, ül­kemiz­de, için­de bulun­duğumuz yıl itibariy­le yüz­de 45'tir.

Esas olan, dev­let har­camalarını top­lam­da azalt­mak değil­dir. Sos­yal dev­let il­kesinin giderek daha önp­lana çık­tığı bir dün­yada böy­le bir id­diay­la yola çık­mamız, dev­let ile top­lumu kar­şı kar­şıya getir­menin ötesin­den bir an­lam taşımaz. Burada önem­li olan, kamu har­camalarının doğ­ru yer­lere ve en verim­li şekil­de yapıl­masını sağ­layacak mekaniz­maları kur­mak­tır.

Dün­yanın en geliş­miş ül­kelerin­de bile ilaç gider­lerinin top­lam sağ­lık har­camalarına oranının yüz­de 20'nin al­tın­da ol­duğu bir dönem­de, bizim, bunun 2 katı ilaç har­caması yapıyor ol­mamız, ül­kemiz­de kamu har­camalarının doğ­ru ve verim­li yapıl­madığının en basit gös­ter­gelerin­den biridir. Ay­nı şekil­de, yol­ların tamirine in­şasın­dan daha faz­la para har­cadığımız bir dönem­de kamu har­camalarını sor­gulamamız­dan daha doğal bir şey yok­tur; ama, bu sor­gulama, har­cama oranıy­la il­gili değil, har­camanın niteliği ve verimiy­le il­gili ol­malıdır. Dolayısıy­la, Plan­daki kamu har­camalarına iliş­kin hedef, hem dün­ya ger­çek­lerine ay­kırıdır hem de ül­kemizin ih­tiyaç­ları bakımın­dan doğ­ru değil­dir.

Planın id­dialı hedef­leri arasın­da yer alan dev­letin faiz ödemeleri ve borç­lan­ma gereğine iliş­kin rakam­lar da, son haf­talar­da yaşadığımız geliş­meler ışığın­da, an­cak gülüm­semey­le kar­şılanabilecek hedef­leri ifade et­mek­tedir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ulaş­tır­ma hedef­leri arasın­da, yük taşımacılığının, karayolun­dan, demir ve deniz­yolu ağır­lık­lı bir yapıya kavuş­turul­ması yer al­mak­tadır. Demir­yolu uzun­luğuy­la il­gili hedef­lere bakıl­dığın­da ise, mev­cut 8 252 kilomet­relik demir­yolu hat­tının 2013 yılın­da  8 998 kilomet­reye çıkarılacağı ön­görül­düğü an­laşıl­mak­tadır. Yeni demir­yolu yap­madan, yük taşımacılığın­da demir­yol­larının payının nasıl yak­laşık 5 katına çıkarılacağı sorusunun cevabı ise verim­lilik ar­tışı olarak ifade edil­mek­tedir. Demir­yol­larının uzun­luğunu sadece 750 kilomet­re ar­tır­mayı düşün­düğümüz bu dönem­de, karayol­ların­daki bölün­müş yol uzun­luğunu 9 400 kilomet­reden 15 000 kilomet­reye çıkar­mayı hedef­liyoruz. Böy­le bir or­tam­da, yük taşımacılığın­da, ağır­lığın, nasıl olup da demir ve deniz­yol­larına kayacağını an­lamak müm­kün değil­dir.

Ben­zer bir tutar­sız­lık, in­ter­net kul­lanıcı yoğun­luğuna iliş­kin hedef­ler­de de var­dır. Bugün, Tür­kiye, in­ter­net kul­lanımı bakımın­dan hâlâ çok geriler­de bir ül­kedir, in­ter­net alt­yapısı bakımın­dan daha da perişan bir hal­dedir. İn­ter­net alt­yapısını güç­len­dir­me yönün­de, ger­çek­ten, et­kili ve karar­lı adım­ların atıl­madığı biz­zat sek­törün şikâyetidir. Hem or­taya bir hedef koyacak­sınız hem de bu hedefe ulaş­ma yönün­de hiç­bir adım at­mayacak­sınız; bu müm­kün değil­dir.

Ay­nı durum, is­tih­dam gös­ter­gelerine iliş­kin ön­görüler­de de söz konusudur. Tarım­daki is­tih­damın yüz­de 28'den yüz­de 19'a düş­mesi hedef­len­mek­tedir. Peki, tarım­daki is­tih­dam­dan ek­silen bu yak­laşık yüz­de 10'luk kesim nereye gidecek­tir; bu bel­li değil­dir.

Diğer rakam­lara bak­tığımız­da, sanayi is­tih­damın­da oran­sal olarak her­han­gi bir ar­tış bek­len­mediğini, sadece hiz­met­ler sek­törün­de bir ar­tış ön­görül­düğünü görüyoruz.

Tarım sek­törün­de azalacak olan is­tih­dam hiz­met­ler sek­törüne nasıl ak­tarılacak; bu, bel­li değil­dir. Ay­rıca, çağ nüfusu itibariy­le çalış­ma yaşına gel­miş nüfusu nereye yön­len­direcek­siniz; bu da bel­li değil­dir. Üs­telik, ar­tık, iş­siz nüfusumuzun yapısı da değiş­miş durum­dadır. Ar­tık, iş­siz­lerin önem­li bir bölümü üniver­site mezun­ların­dan oluş­mak­tadır.

Eğer, Planın, eğitime iliş­kin hedef­lerine ulaşılacak olur­sa, üniver­site eğitimi alan­ların çağ nüfusuna oranı yüz­de 48'e ulaşacak­tır. Üniver­site mezunu iş­sizin top­lum­sal maliyeti, vasıf­sız ve eğitim­siz kesim­lere göre çok daha faz­la ve derin ol­mak­tadır.

Planın hedef­leri arasın­da, iş­siz­liğin nasıl azal­tılacağı sorusu yanın­da, üniver­site mezun­larının is­tih­damının nasıl yük­sel­tileceğine iliş­kin de her­han­gi bir veri bulun­mamak­tadır.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­daki her bir hedef üzerin­de uzun uzun dur­mak ve dayanak­larını, geçer­liliğini, tutar­lılığını sor­gulamak müm­kün­dür. Üzülerek ifade et­meliyim ki, bu sor­gulamada sevin­dirici bir sonucun çık­ması müm­kün gözük­memek­tedir. Burada ifade et­tiğim husus­ların yanın­da, Plan hedef­lerinin yıl­lık ve dönem­sel olarak belir­til­memiş ol­ması, uy­gulamanın takibine iliş­kin ön­görülen mekaniz­manın zayıf­lığı, belir­lenen hedef­lere han­gi kay­nak­lar­la ve nasıl ulaşılacağının belir­siz­liği gibi pek çok eleş­tiri sıralanabilir. Bu eleş­tirilere kar­şılık, Hükümet, Planın, sadece mak­ro hedef­leri ve pren­sip­leri or­taya koy­duğu, ay­rın­tıların stratejik plan­lara ve dönem­sel büt­çelere bırakıl­dığı savun­masını yap­mak­tadır. El­bet­te, kal­kın­ma planının stratejisini ve yön­temini belir­leme hak­kı Hükümete ait­tir. Bu konuda her­kes görüşünü dile getirebilir; ama, Hükümetin kararına say­gı duy­mak durumun­dadır. Bizim burada eleş­tir­diğimiz, Planın hazır­lan­ma yön­temi değil­dir; eleş­tirimiz, Plan­daki hedef­lerin üzerine otur­tul­duğu temelin çürük ol­masınadır.

Daha yürür­lüğe gir­meden, hedef­lere esas teş­kil eden verilerin çök­tüğü, dolayısıy­la, ön­görülerin havada kal­dığı bir plan­la kar­şı kar­şıya bulunuyoruz. En basitin­den, 2009 yılın­da, dolar kuru için biçilen değer yak­laşık 1,5 YTL'dir. Mer­kez Ban­kası, haf­talar­dır, doları 1,70'in al­tın­da tut­mak için var gücüy­le çalış­mak­tadır. Plan­daki hedefe göre, 1,70'lik dolar kurunun çey­rek yüz­yıl son­raya tekabül et­mesi gerekiyor­du. Dolar kuru ar­tın­ca, ne mil­lî gelir hesabı ne faiz hedefi ne cari açık oranı ne de diğer ön­görülerin ger­çek­leş­mesi ih­timali, kal­mamış­tır.

Tek sorun da bu değil­dir; kar­şımız­da, Tür­kiye'nin rekabet gücünün nasıl ar­tırılacağına, reel sek­törün nasıl güç­len­dirileceğine, bil­gi ve tek­noloji ağır­lık­lı is­tih­dam yapısı doğ­rul­tusun­da nitelik­li iş­gücünün nasıl oluş­turulacağına dair doyurucu ve somut hiç­bir verinin yer al­madığı bir plan var­dır. Oy­sa, Tür­kiye'nin, önümüz­deki dönem­de, is­ter bu Plan­da ifade edil­sin İs­ter bu plan­da ifade edil­sin is­ter edil­mesin, hepimizin kafasın­da ve yüreğin­de var olan, büyük hedef­lere ulaşıl­masını sağ­layacak asıl un­sur­lar bun­lar­dır. Geliş­miş ül­keler­le diğer­leri arasın­daki fark, iş­te buradadır. Plan­da atıf­ta bulunulan Hin­dis­tan ve Çin ör­nek­lerine bak­tığımız­da da ay­nı şeyi; yani, rekabet gücünü, reel sek­törü görüyoruz.

Bir kez daha al­tını çizerek ifade et­mek is­tiyorum; bizim itirazımız mil­lî gelirin 10 000 dolar ol­masına, faiz­lerin düş­mesine, ih­racatın art­masına, turizm gelir­lerinin yük­sel­mesine ve diğer hedef­lere ulaşıl­masına değil­dir. Keş­ke bu hedef­lere ulaşılabil­se, keş­ke daha iyisi ger­çek­leş­tirilebil­se; bun­lar temen­nimiz­dir. Oy­sa, biz, burada, dev­letin ve mil­letin tüm im­kân­larının bu doğ­rul­tuda sefer­ber edileceği bir plan tar­tışıyoruz. Plan, temen­ni değil­dir. Plan, bir tanımıy­la düşün­cedir, bir tanımıy­la da bir işin yapılabil­mesi için uyul­ması gereken düzen­dir. Yani, plan dediğimiz şeyin ayak­ları yere bas­mak zorun­dadır. Halihazır­daki Plan as­kıda dur­mak­tadır; çün­kü, ayak diye belir­len­miş olan rakam­ların hiç­biri şu an­da geçer­li değil­dir; dolayısıy­la da yok hük­mün­dedir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, biz, Anavatan Par­tisi olarak, Tür­kiye'nin potan­siyeli ve gücünün, Plan­da ifade edilen hedef­ler­den çok daha faz­lasını ger­çek­leş­tir­meye yeteceğine inanıyoruz; fakat, bunun için, sadece hedef belir­lemek yet­memek­tedir. Belir­lediğimiz hedef­lere ulaşabil­mek için gerek­li şart­ları nasıl oluş­turacağınızı da or­taya koy­manız gerek­mek­tedir. Ger­çek­çi, sür­dürülebilir, her şeyin sis­tem için­de yürüdüğü bir ver­gi ve teş­vik sis­temi ile yine bu amaca uy­gun bir kamu iş­leyişini hayata geçir­memiz gerek­mek­tedir.

Yük­sek faiz, düşük kur sar­malıy­la oluş­muş is­tik­rar söy­lemiy­le tak­viye edilen ve fakat ekonominin ger­çek iş­leyişiy­le il­gili ol­mayan düzen üzerine kurulu bir ik­lime dayalı olarak gelecek kur­gusu yap­mak, sadece ken­di ken­dimizi kan­dır­mak­tır.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Öz­yer, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

HASAN ÖZ­YER (Devam­la) - Bitiriyorum.

Sıcak­paraya dün­yanın en büyük faizini vererek, ül­keyi sah­te bir iyim­ser­lik or­tamına sok­manın, ekonomik mucize yarat­mak değil, günü kur­tar­ma çabası ol­duğunu; dolayısıy­la, sür­dürülemez­liğini, ar­tık, her­kes an­lamaya baş­lamış­tır.

İn­san­lara başarı diye sunulanın as­lın­da rüya ol­duğu, ger­çek­te bir kabus yaşan­dığı, in­kâr edilemez bir vakıa olarak kar­şımız­da dur­mak­tadır. Acı olan, görüş­mek­te ol­duğumuz Planın da, bu rüyanın bir par­çası ol­masıdır.

Tür­kiye'nin, hakikaten çok büyük iş­ler başarabileceği bir dönemin, ger­çek­çi ve sür­dürülebilir temel­ler üzerine kurul­madığı için, yürümesi müm­kün ol­mayan bir plan sürecin­de heba edileceğin­den en­dişe ediyoruz.

Bu düşün­celer­le, her şeye rağ­men, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının, ül­kemize ve mil­letimize hayır­lı ol­masını diliyor; hepinize sev­gi ve say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, Tekir­dağ Mil­let­vekili Enis Tütün­cü.

Sayın Tütün­cü, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜN­CÜ (Tekir­dağ) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­de, İkin­ci Bölüm­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi, en iyi dilek­lerim­le, sev­giy­le, say­gıy­la selam­lıyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Tür­kiye'de, yeni bir plan­lama an­layışına geçişin ilk ör­neğini yaşıyoruz. Bu yeni plan­lama an­layışı, strateji ve politika plan­lamasıdır. Es­ki plan­lama an­layışı, 1960'lı yıl­ların başın­dan bu yana Tür­kiye'de sür­dürülen plan­lama an­layışı, hem Tür­kiye koşul­ları dik­kate alın­dığın­da hem de dün­ya koşul­ları dik­kate alın­dığın­da, metodoloji açısın­dan, tek­nik açıdan geçer­liliğini yitir­miş­ti.

Şim­di, Dokuzun­cu Plan­da strateji ve politika plan­lamasının, -yeter­siz de ol­sa, biraz son­ra açık­lamaya çalışacağım tutar­sız­lık­lar­la dolu da ol­sa- bazı açılım­larına tanık oluyoruz. Ön­celik­le, bir ger­çeği kabul et­mek mec­buriyetin­deyiz; strateji ve politika plan­lamasının baş­lan­gıcın­da, Dokuzun­cu Plan, bu Plan, dün­yadaki küresel­leş­me ol­gusunun ve giderek daha da güç­lenen yeni liberal kapitaliz­min bas­kısı ve kısıt­lamaları al­tın­da bulunuyor.

Bun­ların da ötesin­de, Dokuzun­cu Plan­da bir baş­ka kısıt­lama göze çar­pıyor; IMF'ye verilen söz­ler. Bu söz­ler nedeniy­le, Plan stratejisin­de yer alan bazı hedef­ler, neredey­se, ulus­lararası ser­mayenin alacak­larına güven­ce sağ­layacak şekil­de belir­len­miş­tir.

Ay­rıca, planın mak­ro hedef­lerin­de son an­da yapılan müdahaleler, Planın iç­sel tutar­sız­lığını daha da ar­tır­mış­tır. Tüm bu olum­suz­luk­lara ve kısıt­lamalara kar­şın şunu bil­meliyiz ve kabul et­meliyiz ki, Tür­kiye'nin, her zaman­kin­den daha faz­la plan­lamaya, plan­lama man­tığına, plan­lama fel­sefesine ih­tiyacı var­dır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; ulusal kal­kın­ma açısın­dan Tür­kiye için önem­li olan konu, iş­siz­lik, yok­sul­luk ve eşit­siz­lik­lerin kalıcı olarak aşılabil­mesidir ve bu amaç­la, üretim ekonomisinin ve sos­yal dev­letin yeniden ayağa kal­dırıl­masıdır. Dokuzun­cu Planı, iş­te, bu nok­talar­dan ele al­mak gerek­mek­tedir ve Dokuzun­cu Planı bu nok­talar­dan ele al­dığımız­da, ne yazık ki, hem ekonomik açıdan, üretim ekonomisine geçiş­te hem de sos­yal dev­letin yeniden ayağa kal­dırıl­masın­da, son derece yeter­siz ol­duğunu üzülerek tes­pit ediyoruz.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; konuş­mamın daha iyi an­laşılabil­mesi açısın­dan, Dokuzun­cu Planın baş­lan­gıcın­da, Tür­kiye'nin çöz­mek zorun­da ol­duğu sorun­lar­dan bir bölümünün net fotoğ­rafını siz­ler­le pay­laş­mak is­tiyorum.

Birin­ci fotoğ­raf, Tür­kiye'deki iş­siz­lik ve yok­sul­luk sorunudur. Ben­den ön­ce konuşan ar­kadaş­larım, iş­siz­lik ve yok­sul­luk­la il­gili bazı büyük­lük­leri siz­ler­le pay­laş­tı. Bana göre, Tür­kiye'deki iş­siz­lik sorunu yüz­de 25'ler dolayın­dadır. Bazı ar­kadaş­larımız yüz­de 15'leri telaf­fuz et­tiler. Yani, çalış­ma yaşın­daki yurt­taş­larımız­dan her 4 kişiden 1'i iş­siz­dir. İş­siz­lik, genç­lerin arasın­da ve okumuş nüfus grup­ları arasın­da çok daha yay­gın­dır. Genç­lerin için­de her 3 kişiden 1'i iş­siz durum­dadır. Bu man­zara, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Tür­kiye'nin dört bir yanın­da, hır­sız­lık, kap­kaç, çeteleş­me, uyuş­turucu, fuhuş gibi yasadışı olay­ların yay­gın­laş­masına yol aç­mak­tadır.

Sizin­le pay­laş­mak is­tediğim ikin­ci sorun, as­garî üc­retin bir sefalet üc­reti ol­mak­ta oluşudur. 380 Yeni Türk Lirası olan ve esasen, aç­lık sınırının çok al­tın­da bulunan as­garî üc­ret, Tür­kiye uy­gulamasın­da, neredey­se, or­talama üc­ret gibi kabul edil­mek­tedir. İşin daha da kötüsü, iş­siz­lik bas­kısı ve çaresiz­lik, genç­lerimizi kimi zaman, as­garî üc­retin al­tın­da çalış­ma zorun­da bırak­mak­tadır. Sonuç­ta, sigor­tasız çalış­ma, kaçak is­tih­dam hız­la art­mak­tadır. Tür­kiye'de, top­lam is­tih­damın yarısına yakın bölümü, kaçak, sigor­tasız bir şekil­de çalış­mak­ta ya da çalış­tırıl­mak­tadır. İş­gücü piyasasın­da sen­dikasız­laş­tır­ma, ör­güt­süz­lük ve taşeron­laş­ma yay­gın­laş­mak­tadır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Türk-İşin son tes­pit­lerine göre, aç­lık sınırı 558 Yeni Türk Lirasıdır. Aç­lık  sınırı, hepimizin bil­diği gibi, sadece gıda mas­raf­larını kar­şılayacak mas­raf tutarıdır. Buna göre, Tür­kiye'de as­garî üc­ret­le çalışan, çalış­mak mec­buriyetin­de olan ne kadar in­sanımız var­sa, demek ki, tümü, aç­lık sınır­larının ol­duk­ça al­tın­da yaşam mücadelesi veriyor demek­tir. Bit­medi; gelir ve üc­ret­leri 380 YTL'nin üzerin­de, ama, 558 YTL'nin al­tın­da, o aralık­ta olan, yine, ne kadar çalışan, iş­çi, çift­çi ar­kadaşımız var­sa, küçük es­naf ve sanat­kâr yurt­taşımız var­sa, bun­ların da hep­si, demek ki, aç­lık sınır­larının al­tın­da yaşam mücadelesi veriyor­lar demek­tir. Tür­kiye'de, geç­miş dönem­de, aç­lık ve yok­sul­luk, kim­sesiz, gariban ve yok­sul­ların sorunuy­du; ama, ne yazık ki, Dokuzun­cu Planın baş­lan­gıcın­da, aç­lık, yok­sul­luk, çalış­mak­ta olan nüfusun, üretim sürecin­de olan nüfusun sorunu haline gel­miş­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; sizin­le pay­laş­mak is­tediğim üçün­cü sorun, Tür­kiye'nin, kişi başına sağ­lık har­camaları açısın­dan OECD ül­keleri arasın­da sonun­cu durum­da ol­masıdır. Bakınız, OECD ül­kelerinin or­talama kişi başına sağ­lık har­camaları 2 276 dolar iken, biz­de, yal­nız ve yal­nız­ca 420 dolar­dır. 0 ile 5 yaş arasın­daki bebek ölüm oran­larına bak­tığımız­da, biz­de hâlâ çok yük­sek oran­lar­da sey­ret­mek­te ol­duğunu görüyoruz; bin­de 37; yani, 0 ve 5 yaş arasın­daki her 1 000 çocuğumuz­dan 37'si 0 ile 5 yaşın­da öl­mek­tedir. Oy­sa, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de bu oran bin­de 8'dir.

Öte yan­dan, yine, dramatik bir sorunumuz, an­ne ölüm oran­larının yük­sek­liğidir. Doğum­da yitir­diğimiz genç kadın­larımızın oranı, Tür­kiye'de yüz­bin­de 40'ların üzerin­dedir. Oy­sa, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de yüz­bin­de yal­nız­ca 3'tür.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım, bu Plan başın­da, baş­lan­gıcın­da, Tür­kiye'nin bir diğer önem­li sorunu, dar ve sabit gelir­li hal­kımızın ver­gi adalet­siz­liği al­tın­da inim inim in­letil­mek­te oluşudur. Zen­gin­den ver­gi alamayan AKP, KDV'ye ve ÖTV'ye bin­direrek, yok­sulu ve garibanı daha da ez­mek­tedir.

Tarım ve hay­van­cılık çök­müş­tür. Çift­çi ve or­man köy­lüsü perişan durum­dadır. Türk çift­çisi, al­dığını pahalıya al­mak­ta, sat­tığını ise sürek­li ucuza sat­mak­tadır. Mazot, güb­re, ilaç, sulama elek­triği gibi gir­dileri, dün­yada en pahalı kul­lanan çift­çi Türk çift­çisidir. Buna kar­şılık, tarım ve hay­van­cılığa verilen des­tek açısın­dan, çift­çimiz, dün­yada son sıralar­da bulun­mak­tadır.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; tarımın des­tek­len­mesi şu açıdan önem­li: Tür­kiye'de, ilk kez geçen yıl, tarım­dan tarım dışına 1 200 000 dolayın­da göç yaşan­mış­tır. Eğer, tarımın sahip­siz­liği bu şekil­de devam eder­se -ki, ne yazık ki, biz, Dokuzun­cu Plan­da tarıma sahip çıkacak bir politika setini göremiyoruz- tarım­dan iş­gücü kopuş­ları giderek ar­tacak­tır; buna göre, Tür­kiye, Dokuzun­cu Plan dönemin­de, her yıl iş­gücüne katılan 900 000 dolayın­da yeni in­sanın, genç in­sanın önem­li bölümüne iş sağ­layacak, bunun dışın­da, tarımın tarım dışına sür­düğü yüz­bin­ler­ce tarım­sal iş­gücüne de tarım dışın­da iş sağ­lamak durumun­da, zorun­da kalacak­tır.

Küçük es­naf ve sanat­kâr­ların ser­mayeleri hız­la erimek­tedir. Dokuzun­cu Planın başın­da dik­kate al­mamız gereken bir diğer konu budur. Protes­to edilen senet­ler sayısı, bakınız, 2002'de 499 000 iken, 2005 yılı sonun­da 920 000'e çık­mış­tır. Protes­to edilen senet tutar­larına gelin­ce -es­ki Türk Lirasıy­la söy­leyeyim- 816 tril­yon lira idi AKP ik­tidara gel­diğin­de; 2005 sonu itibariy­le 2 kat­ril­yon 800 tril­yona yük­sel­miş­tir.

Bir diğer sorunumuz, dik­kate al­mamız gereken; yer­li sanayicilerimiz, özel­lik­le KOBİ'ler, hem iç piyasada hem de dış pazar­lar­da ayak­ta duramaz bir konuma, ik­tisadî sıkın­tıya düş­müş­ler­dir.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; yur­tiçi piyasayı ucuz it­hal mal­ları is­tila et­miş­tir. Ara malı; yani, gir­di üreten yer­li sanayicilerin bir bölümü, bu neden­le piyasadan sürül­müş­tür. Ekonomik büyüme veya ih­racat­ta yüz­de 1'lik bir ar­tış, es­ki yıl­lara göre çok daha faz­la it­halat gir­disine ih­tiyaç gös­ter­mek­tedir. Ekonomide dışa bağım­lılık art­mış­tır, ih­racatın it­halatı kar­şılama oranı yüz­de 61'lere kadar gerilemiş­tir; oy­sa, 2002'de, bu, yüz­de 70'ler dolayın­day­dı. İt­halatın finans­manı dış­borç­la kar­şılan­mak­tadır. Yani, yaban­cıların parasıy­la büyüyen, tüketen bir ekonomik yapı oluş­turul­muş­tur. İt­halat­ta tüketim mal­ları değeri, 2005 yılı sonun­da, 14 mil­yar dolara yak­laş­mış­tır. Ekonomik büyüme, bu yeni plan döneminin baş­lan­gıcın­da, ne yazık ki, is­tih­dam yaratamamak­tadır, yeterin­ce is­tih­dam yaratamamak­tadır, gelir dağılımın­daki adalet­siz­liğin düzel­til­mesine im­kân ver­memek­tedir. Hal­kımız, tasar­rufa yönelemeyen, üret­tiğin­den faz­la tüketen bir hayal dün­yasına sokul­muş­tur. Cari açığın sür­dürül­mesi müm­kün ol­mayan düzey­ler­de ol­duğunu, sizin, yeniden dik­kat­lerinize sun­mak is­tiyorum.

Tür­kiye'nin top­lam borç stokuna gelin­ce; Tür­kiye Cum­huriyeti Mer­kez Ban­kası ve özel sek­törün dış borç­ları da dahil ol­mak üzere, 362 mil­yar dolara yak­laş­mış­tır. Oy­sa, 2002'de bu 225 mil­yar dolar­dı. Yani, AKP dönemin­de, borç stoku, 137 mil­yar dolar art­mış­tır. Bu borç stoku için­de son derece vahim bir olum­suz geliş­me ise, top­lam borç stoku için­deki özel sek­tör, özel kesimin borç­larının art­mak­ta oluşudur. Özel sek­törün dış­borç­ları -ban­kacılık kesimi dahil ol­mak üzere- 2005 yılın­da 87 mil­yar dolara fır­lamış­tır, yüz­de 95 bir hız­la art­mış­tır. Oy­sa, top­lam kamu borç­ları, borç stoku, yüz­de 60'lar dolayın­da art­mış­tı. Böy­lece, özel kesim, ban­kacılık dahil ol­mak üzere, çok büyük bir kur ris­kine sokul­muş­tur. Kamu borç stokunun yüz­de 70'i faize ve kur­daki değiş­melere kar­şı duyar­lı, son derece duyar­lı bir hale getiril­miş­tir. Bakın, şim­di faiz ar­tıyor, kur ar­tıyor. Ne oluyor; hem kamunun iç ve dış­borç stoku hız­la yük­seliyor hem de özel kesimin ve ban­kaların döviz­le al­mış ol­duğu dış borç­ları yük­seliyor. İş­te, böy­le olum­suz koşul­lar­da, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Planı hazır­lıyoruz.

Şim­di, ben­den ön­ce ar­kadaş­larım da değin­diler; ama, izin verir­seniz, Planın ne kadar iç­sel tutar­sız­lık­lar­la dolu ol­duğuna, çok kısa, somut bir ör­nek ver­mek is­tiyorum. Plan dönemin­de büyüme hedefi yüz­de 7 dolayın­da -or­talama, yıl­lık- kabul edil­miş ve 2013'te yıl­lık kişi başına gelir de 10 100 dolar olarak plan­lan­mış. Ne var ki, bu düzey­de bir büyümenin ger­çek­leş­mesin­deki var­sayım­lara bakıyoruz; bu var­sayım­ların, son derece yeter­siz, hat­ta ve hat­ta, için­de yaşadığımız koşul­lar­da gülünç durum­da, gülünç konum­da ol­duğunu acı bir şekil­de tes­pit ediyoruz. Bakınız, dolar kuru 2006'da 1,450; 2007'de 1,470; 2008'de 1,480; 2009'da 1,478; 2013'te 1,436; bu var­sayım­la hazır­lan­mış. Dolar kurunun şu an­da bile 1,600'lerin çok çok üzerin­de sey­ret­tiğini biz bil­miyor muyuz?!

Diğer var­sayım­lara değin­meyeceğim; ama, enf­las­yon var­sayımına da değin­meden ken­dimi alıkoyamıyorum. Prog­ram hedefi enf­las­yon, 2006'da yüz­de 5, 2007'de -Mer­kez Ban­kasının hedef­lerin­den alıyoruz bunu; Plan­da sak­lan­mış- yüz­de 4 enf­las­yon hedefi, 2008'de yüz­de 4 enf­las­yon hedefi. Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; böy­le bir şey olabilir mi?! Şu an­da, az ön­ce dediğim gibi, döviz kuru fır­ladı, 1,600'lerin üzerin­de sey­rediyor. Şu an­da faiz­ler yüz­de 20'nin üzerin­de sey­rediyor; yani, bun­ların büt­çeye, bun­ların iç ve dış­borç­lara, bun­ların ban­kaların ve özel kesimin dış­borç­larına yan­sımadığını nasıl kabul ederek biz bir plan yapabiliriz; böy­le bir şey olabilir mi?! Böy­le bir şey olabilir mi?! An­lamak ve kabul et­mek müm­kün değil.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; bakınız eğer kur hedefi yüz­de 20 sap­may­la revize edilir­se, kişi başına 2013 yılın­daki gelir hedefiniz 10 000 dolar­dan 8 000 dolara iner. Eğer, buna, bir de enf­las­yon hedefin­de makul bir sap­mayı ek­leyip de yeniden bir hesap yapar­sanız, bu 10 000 dolar­lık 2013 yılı hedefinin 6 000 dolara in­diğini tes­pit eder­siniz.

Sonuç olarak, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Planın, şu şekil­de afakî, gay­ricid­dî var­sayım­lara dayan­dığı açık­ça or­taya çıkıyor. Son üç yıl­lık dönem­de yaşanan ve küresel likidite bol­luğun­dan kay­nak­lanan yoğun ser­maye girişi 2003 yılına kadar ay­nen devam edecek. Türk Lirası, es­kiden ol­duğu gibi, ay­nen değer kazan­maya devam edecek. Değer­li Türk Lirası, yani, düşük kur, yük­sek faiz ve yük­sek cari açık­ta büyüme ol­gusu 2003 yılına kadar sür­dürülecek­tir. Ee ne diyelim; Al­lah selamet ver­sin, bu planı hazır­layan­lara Al­lah akıl fikir ih­san ey­lesin! Amin!

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; Planın bir diğer yan­lışı da iş­siz­lik sorununa yak­laşımıdır. Bakınız, Plan­da, iş­siz­lik sorunu ger­çek boyut­larıy­la kav­ranabil­miş değil­dir. Bunun ana nedeni nedir biliyor musunuz; bunun ana nedeni, Tür­kiye'de, ne yazık ki, iş­siz­lik sorununa Av­rupa Bir­liği göz­lük­leriy­le bakıl­mak­ta oluşudur. Tür­kiye'nin sorununa Av­rupa Bir­liği göz­lük­leriy­le bak­tığınız an­da, Tür­kiye'deki is­tih­dam ya da iş­siz­lik sorununun, bir Fran­sa'nın, bir Al­man­ya'nın, bir İtal­ya'nın, bir Yunanis­tan'ın; yani, Av­rupa Bir­liğinin ön­de gelen ül­kelerinin iş­siz­lik sorun­larına yakın Tür­kiye'de iş­siz­lik sorun­larının ol­duğu nok­tasına gelir­siniz. Yüz­de 10'luk iş­siz­lik sorun­ları… Değer­li ar­kadaş­larım, bugün, Fran­sa'da, yüz­de 9,9 iş­siz­lik oranı var; bugün, Yunanis­tan'da, yüz­de 9,6 iş­siz­lik oranı var; bugün, Al­man­ya'da, yüz­de 9,7 iş­siz­lik oranı var; bugün, Polon­ya'daki iş­siz­lik oranı yüz­de 15'in üzerin­de, Slovak­ya'da iş­siz­lik oranı yüz­de 15'in üzerin­de. Ee, biz, hâlâ yüz­de 10 düzeyin­deki iş­siz­lik oran­larıy­la ken­dimizi avutuyoruz. Böy­le bir şey olabilir mi?! Böy­le bir şey olabilir mi?! Tür­kiye'nin göz­lük­leriy­le, Tür­kiye'nin ger­çek­leriy­le is­tih­dam sorununa bak­mak lazım, o şekil­de plan yap­mak lazım ve bu şekil­de bak­tığımız­da değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye'de, iş­siz­lik sorununu, bir başına değil, Tür­kiye'de iş­siz­lik sorununu, is­tih­dam, iş­gücü ar­zı, iş­siz­lik, yok­sul­luk ve gelir dağılımı boyut­larıy­la bir bütün olarak al­mak mec­buriyetin­deyiz. İş­te bu şekil­de iş­siz­lik sorununa yak­laş­tığımız­da, şunu gör­meliyiz -ki, Planın es geç­tiği, far­kın­da ol­madığı en önem­li konu- Av­rupa Bir­liğin­de, çalış­mak­ta olan nüfusun, çalış­ma yaşın­daki nüfusun yüz­de 70'i iş güç sahibidir; Tür­kiye'de ise çalış­mak­ta olan ya da çalış­ma yaşın­daki nüfusun yal­nız ve yal­nız­ca yüz­de 40'ı iş güç sahibidir. Ne yazık ki, Plan, az ön­ce dediğim gibi, bunun far­kın­da değil.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Tür­kiye, gelecek on yıl­lık dönem­de, her yıl 1,5 mil­yon genç, or­ta yaş­lı in­sanına iş olanak­ları yarat­mak mec­buriyetin­dedir. İş­siz­lik­le mücadelede, ar­tık, her­kesin kabul et­mesi gereken bir ger­çek var­dır; Tür­kiye'nin en büyük sorunu, yeter­li üretim yapamamasıdır.

Bakınız, bizim, kişi başına üretimimiz, yıl­lık 5 000 doların al­tın­dadır. Av­rupa Bir­liğin­de, yıl­lık or­talama kişi başına üretim değeri, net üretim değeri 30 000-40 000 dolay­lar düzeyin­de sey­rediyor; yani, biz­den 6 kat, 7 kat daha faz­la üretiyor Av­rupa. İs­tih­dam, iş­siz­lik ve yok­sul­luk sorununun da, Tür­kiye'de, özü, esası burada yatıyor; üretim­siz­lik. Üretimi nasıl ar­tırabiliriz; iş­te, Planın es geç­tiği en önem­li nok­talar­dan bir tanesi de budur.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; üretimi, an­cak satılacak bir mal ya da hiz­met üretebilir­sek ar­tırabiliriz. Tür­kiye'nin iç pazarı, ne yazık ki, üretimi faz­la ar­tır­maya im­kân ver­miyor. Bu neden­le, çıkış için tek yol kalıyor; dış pazar­lar, yani, ih­racat. Eğer ih­racatı ar­tırabilir­sek, üretimi de ar­tır­mış olacağız. İh­racat ar­tışı üretim ar­tışını, üretim ar­tışı ise is­tih­dam ar­tışını getirecek. Bu neden­le, Tür­kiye'nin, acilen, yeni bir an­layış­la, yeni bir ih­racat sefer­ber­liğine götürül­mesi gerekiyor. Plan­da, ne yazık ki, es geçilen nok­talar­dan bir tanesi de budur.

AKP'nin uy­guladığı yük­sek faiz, düşük kur politikası, uy­gulanan yan­lış teş­vik politikaları, ek­sik, yeter­siz dış­ticaret politikaları sonucun­da, ne yazık ki hem ih­racat yapan hem de ih­racata gir­di üreten sek­tör­ler büyük oran­da kan kay­bet­tiler. İh­racat yap­ma gücü ve iradesi dumura uğ­ratıl­dı Tür­kiye'de.

İş­te, Tür­kiye, ih­racat yap­ma gücün­de yitir­diği bu kay­bı nasıl giderecek­tir; bir ih­racat sefer­ber­liğini yeni bir an­layış­la nasıl baş­latacak­tır? Dokuzun­cu Plan, bu konuya -az ön­ce söy­lediğim gibi- ne yazık ki yeteri önemi ver­memiş­tir. Umut et­mek is­tiyorum ki, Sayın Bakanımız bu konuda, en azın­dan ileriye dönük bizi daha faz­la umuda götürecek  bazı açık­lamalar­da bulunacak­tır.

As­lın­da, yeni plan­lama an­layışı bize bu konuda önem­li avan­taj­lar sağ­lıyor. Size Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak bazı konular­da tüyolar verelim. Bakınız, ih­racat­ta yeniden atağa kalk­ma işi başıboş, gözü kapalı, birey­sel ser­maye grup­larının veya fir­maların piyasa dinamik­lerinin ter­cih­leriy­le değil, strateji ve politika plan­laması ışığın­da yapılacak ter­cih­ler­le, yön­len­dir­meler­le götürülebilir. Burada temel amaç, Tür­kiye'yi geleceğin dün­yasın­da kazanan­lar safına geçir­me ol­malıdır; strateji ve politika plan­lamasının zaten avan­tajı  budur. Biz böy­le bir plan­lama an­layışına geçiyoruz; ama, bu plan­lamanın bize ver­miş ol­du en iyi olanağı es geçiyoruz. Bu amaca ulaş­mak için, geleceğin dün­yasın­daki mal ve hiz­met talebinin han­gi sek­tör­ler­de yoğun­laşacağını tah­min et­mek durumun­dayız. Bu alan­lar­da seçilecek en­düs­triler­de -ki, bun­lara biz güneşi yük­selecek sanayiler diyoruz- KOBİ'ler ek­senin­de bir ih­racat sefer­ber­liğine Tür­kiye'nin bir an ön­ce götürül­mesi gerekiyor. Bu alan­ların bazılarını şöy­lece sıralayabiliriz: Biyotek­nolojinin, tarım ve hay­van­cılık baş­ta ol­mak üzere, çok sayıda kul­lanım alan­ları, iletişim tek­nolojileri, elek­tronik, elek­tromekanik sanayileri, bil­gisayar ve yazılım sanayileri, nük­leer fizik ve uzay tek­nolojileri gibi üretim alan­ları. Bu alan­lar­da, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri, bir birim üretim değeri, tarım­da ton­lar­ca buğ­day ya da ton­lar­ca ay­çiçeği üretimine bedel­dir veya hazır giyim­de, teks­til­de yüz­ler­ce, bin­ler­ce üretim birimine eş­değer­dir.

Öte yan­dan, Tür­kiye, yine ih­racat sefer­ber­liğin­de, şu an­daki mev­cut sanayilerini, rekabet gücü açısın­dan selek­tif bir teş­vik politikasıy­la daha da güç­len­dir­melidir. Bun­lara, biz, güneşi bat­mayacak olan sanayiler diyoruz. Bu bağ­lam­da, turizm, hazır giyim ve teks­til­de mar­kalaş­ma, dayanık­lı tüketim mal­ları, makine imalatı, otomotiv sanayii ve buna bağ­lı alt sek­tör­ler imalatı, ilaç sanayii, kim­ya sanayii gibi sanayiler sayılabilir. Bu sanayiler­den az da ol­sa bir bölümün­den söz ediliyor; ama, nasıl bir teş­vik politikasıy­la bu sanayiler­de bir ih­racat sefer­ber­liğine gidilebileceği, ne yazık ki, Plan­da yer al­mıyor.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­lar; Tür­kiye, AKP İk­tidarın­da sür­dürülen yan­lış teş­vik politikasın­dan bir an ön­ce dön­melidir. Her sek­törü gözü kapalı bir şekil­de, bilinç­siz­ce teş­vik et­me yan­lışın­dan dön­melidir; çün­kü, her 1 liralık teş­vikin, yan­lış teş­vikin faturasını, ekonomide birileri, mut­laka ve mut­laka, yük­lenir. Ne yazık ki, bu fatura da, daha çok dar ve sabit gelir­li gariban yurt­taş­larımıza çıkar.

İkin­ci olarak, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; kamu sabit ser­maye yatırım­ların­da çok cid­dî bir atılıma ih­tiyacı var­dır Tür­kiye'nin. Bakınız, kamu sabit ser­maye yatırım­ların­da, Tür­kiye, son derece yan­lış bir politikayı -ıs­rar­la mı diyeceğim, bilinç­siz­ce mi diyeceğim- götür­meye çalışıyor. Ay­nı politika an­layışının, ay­nı yeter­siz politika an­layışının Plana da yan­sıdığına tanık oluyoruz. Kamu sabit ser­maye yatırım­ların­da, Tür­kiye, Av­rupa Bir­liği 15 ül­ke or­talamasının kişi başına sadece yüz­de 19'u dolayın­da yatırım yapıyor. Böy­le bir şey olabilir mi Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım?!

Yine, Tür­kiye, kamu sabit ser­maye yatırım­ların­da Av­rupa 15 or­talamasının, kilomet­re başına, yal­nız ve yal­nız­ca, yak­laşık olarak yüz­de 15'i oranın­da yatırım yapıyor. Hani, biz Av­rupa Bir­liğiy­le aramız­daki far­kı kapatacak­tık?! On­lar 1 yapar­sa, bizim, 2, 2,5; 3, olanak­larımız çer­çevesin­de kamu sabit ser­mayesi yatırımı yap­mamız lazım.

Değer­li ar­kadaş­larım, bakınız, Tür­kiye gibi ül­keler­de kamu sabit ser­maye yatırım­larının es geçil­mesi demek, yapıl­maması demek, Tür­kiye'nin ya da o ül­kenin ileriye dönük giz­li bir borç yükü al­tına sokul­ması demek­tir. Bu durum­da, bırakınız yaban­cı ser­mayenin Tür­kiye'ye ya da o ül­keye gel­mesini, yer­li sanayicinin dahi bir nok­tadan son­ra ül­keyi terk et­mesine en­gel olamaz­sınız. Nitekim, Tür­kiye'de, yaban­cı ser­maye, kalıcı, üretime dönük, ih­racata dönük yaban­cı ser­maye gel­miyor. Onun da ötesin­de, yer­li ser­maye, tasını tarağını top­layıp Bul­garis­tan'a gidiyor, Yunanis­tan'a gidiyor, şim­di teks­til­de Mısır'a gidiyor. Değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye'nin bir an ön­ce ak­lını başına dev­şir­mesi lazım.

Tarım­da yan­gın var, yan­gın. Tarım ve hay­van­cılığı, dün­yada rekabet edebilecek bir düzeye çıkar­mamız lazım. Bunun için Tür­kiye'de bir tarım­sal ürün plan­laması, demok­ratik bir tarım­sal ürün plan­laması; yani, bugün Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­de, bugün İn­gil­tere'de ve bugün Fran­sa'da, yani, kapitalist ül­keler­de tarım plan­laması var Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; ama, böy­lesine stratejik bir konum­da olan Tür­kiye, yıl­lar­dan bu yana, tüm çabalarımıza rağ­men, tarım­sal ürün plan­lamasını yapabilecek bir konuma getirilemedi.

Tür­kiye'de, Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; bit­kisel üretimin ve hay­van­sal üretimin yapısına bak­tığımız an­da, tarım­sal kat­madeğerin, top­lam tarım­sal üretimin, yüz­de 65-70'i bit­kisel üretim­den geliyor, yüz­de 30-35'i an­cak hay­van­sal üretim­den geliyor. Oy­sa, Av­rupa Bir­liğin­de tam ter­si; orada, büyük öl­çüde, tarım­sal üretim, yüz­de 70, yüz­de 75, hat­ta yüz­de 80 hay­van­sal üretim­den geliyor. İş­te, Tür­kiye'nin, bir tarım­sal ürün plan­laması çer­çevesin­de, bu tarım­sal üretim yapısını bit­kisel üretim ağır­lık­lı yapıdan hay­van­sal üretim ağır­lık­lı yapıya bir an ön­ce dönüş­tür­mesi lazım. Bu neden­le, besicilik ve süt­çülük, Al­man­ya'daki gibi mekaniz­malar­la des­tek­len­melidir. Tarıma, mut­laka ve mut­laka dün­ya fiyat­ların­dan gir­di sağ­lan­malıdır. Demok­ratik kooperatif­çilik, top­rak top­lulaş­tır­ma, sulama kanal­ları, drenaj kanal­ları, eroz­yonu ön­leme prog­ram­ları yay­gın­laş­tırıl­malıdır ve et­kin­leş­tiril­melidir.

Or­ganize sanayi böl­geleri, bir diğer olanak. Ne yazık ki, bu Plan­da or­ganize sanayi böl­gelerinin de önemi yeterin­ce kav­ranabil­miş değil. Bakınız Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Tür­kiye'de 241 or­ganize sanayi böl­gesi şu an­da tüzel­kişilik kazan­mış durum­dadır. Ne yazık ki, bun­ların en çok…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Tütün­cü, ek 1 dakika süre veriyorum, konuş­manızı tamam­layın lüt­fen.

ENİS TÜTÜN­CÜ (Devam­la) - Efen­dim, 5 dakika verecek­tiniz yan­lış hatır­lamıyor­sam.

BAŞ­KAN - Hayır efen­dim, söy­lemiş­tim. O birin­ci bölüm için­di. Sayın Bakana ver­diğim için 4 dakika, diğer bütün ar­kadaş­lara da ver­dim. 1 dakika için­de tamam­layın.

ENİS TÜTÜN­CÜ (Devam­la) - Topar­lamaya çalışacağım Sayın Baş­kan.

O zaman, satır­baş­ları itibariy­le, izin verir­seniz… Or­ganize sanayi böl­gelerin­de, Tür­kiye'nin mut­laka ve mut­laka bir ay­rı sefer­ber­liğe git­mesi lazım. Bir an ön­ce 154 tane or­ganize sanayi böl­gesinin -bakınız, 241'den 87'si tamam­lan­mış- in­şaat­larının bitiril­mesi gerekiyor. Geçiyorum, nasıl bitirileceğine dair ay­rın­tılar var­dı.

Tür­kiye'nin bir diğer alan­da bir sefer­ber­liğe gir­mesi lazım, mes­lekî ve tek­nikeğitim ile yay­gın eğitim sefer­ber­liği. Değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye'de çalışan nüfusun, is­tih­dam­da olan nüfusun, üretim­de olan nüfusun yüz­de 70'i lise al­tı tah­sil seviyesin­de; yani, il­kokul, or­taokul. Lise mezunu değil ya da okuma yaz­ma bil­miyor ya da okuma yaz­ma bil­mesine rağ­men her­han­gi bir eğitim kurumun­dan mezun olamamış. Böy­lesine düşük bir eğitim yapısıy­la Tür­kiye'yi nereye götürebiliriz?! Bir an ön­ce Tür­kiye'nin mes­lekî ve tek­nikeğitim ek­senin­de bir sefer­ber­liğe götürül­mesi gerekiyor.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Tütün­cü, teşek­kür ediyorum.

ENİS TÜTÜN­CÜ (Devam­la) - Sayın Baş­kan, son bir şey söy­leyebilir miyim?

BAŞ­KAN - Yok, pren­sip­lerimi ih­lal et­tir­meyin lüt­fen. İs­tir­ham ediyorum.

ENİS TÜTÜN­CÜ (Devam­la) - Peki, o zaman arada söy­leyeyim.

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum siz­lere, sağ olun.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, bir­leşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapan­ma saati: 18.09

İKİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma Saati: 18.21

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER: Meh­met DANİŞ (Çanak­kale), Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşiminin İkin­ci Oturumunu açıyorum.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­deki görüş­melere kal­dığımız yer­den devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

2.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214) (Devam)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

Planın ikin­ci bölümü üzerin­de AK Par­ti Grubu adına Karabük Mil­let­vekili Sayın Meh­met Cey­lan; buyurun efen­dim. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; bugün Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planını görüş­mek­teyiz. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Plan Tas­lağının Beşin­ci ve Al­tın­cı Bölüm­leriy­le il­gili olarak AK Par­ti Grubu adına söz al­mış bulun­mak­tayım; bu vesiley­le Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, bilin­diği gibi, cum­huriyet hükümet­leri dönemin­de ül­kemizin geliş­me ve kal­kın­ması için çeşit­li plan­lar hazır­lan­mış ve hükümet­ler tarafın­dan da uy­gulanagel­miş­tir. 1960 yılın­da Dev­let Plan­lama Teş­kilatının kurul­masıy­la bir­lik­te de Tür­kiye, geliş­me ve kal­kın­masını cid­dî an­lam­da uzun vadeli plan­lar ve kısa vadeli plan­lar­la yürüt­meye çalış­mış­tır. Bugün gel­diğimiz nok­tada Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı hazır­lan­mış ve Yüce Mec­lisin huzuruna getiril­miş­tir.

Bun­dan ön­ce de 8 tane uzun vadeli kal­kın­ma planı hazır­lan­mış ve yürür­lüğe sokul­muş bulun­mak­tadır. Bun­dan ön­ceki plan­lar­la il­gili, bu plan­ların hususiyet­leri, özel­lik­leri, temel hedef ve stratejileri ve ben­zeri gibi özel­lik­leri Sayın Bakanımız Hükümet adına konuş­masın­da dile getir­diler. Ben bun­lara değinecek değilim; an­cak, yine, Dokuzun­cu Plan­la il­gili olarak da Sayın Bakanımız ve ben­den ön­ceki ar­kadaş­larımız, Dokuzun­cu Planın temel hedef­leri, stratejileri ve ben­zeri gibi husus­lar­da görüş­lerini dile getir­diler. Bun­lara tek­raren gir­meden, ben, 5 in­ci ve 6 ncı Bölüm­le il­gili Plan ön­cesi geliş­meler ve 6 ncı Bölüm­de de Plan hedef­leriy­le il­gili siz­lere görüş­lerimi açık­lamaya çalışacağım; an­cak, bu hususa gir­meden ön­ce bir hususu siz­ler­le pay­laş­mak is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, ben­den ön­ceki konuş­macı ar­kadaş­lar da ifade et­tiler, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, ger­çek­ten diğer plan­lara nazaran özel­lik­leri olan bir plan. Her şey­den ön­ce beş yıl­lık yerine, Av­rupa Bir­liğinin malî prog­ramına da uyum çer­çevesin­de, ar­tık, plan­lar yedi yıl­lık olarak hazır­lan­mak­tadır. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, ger­çek­ten uzun bir çalış­manın neticesin­de or­taya çık­mış ve huzurumuza gel­miş­tir. Sayın Bakanımız ve ar­kadaş­lar da ifade et­tiler, 57 adet özel ih­tisas komis­yonu oluş­turul­muş ve top­lam 2 250 kişi görev yap­mış bu çalış­ma sırasın­da değer­li ar­kadaş­lar. 2 250 kişinin çalış­tığı ve 57 adet özel ih­tisas komis­yonunun hazır­ladığı böy­lesi bir çalış­mayı bugün tar­tışıyoruz. İş­te, böy­lesi bir çalış­ma, böy­lesi bir Plan, Tür­kiye'nin gelecek yedi yılının geliş­me ve kal­kın­masını plan­layacak­tır. Ben, bu husus­ta, bu çalış­malar sırasın­da ger­çek­ten öz­veriy­le ay­lar­dır çalışan değer­li ar­kadaş­larımıza, baş­ta Dev­let Plan­lama Teş­kilatının yet­kilileri ol­mak üzere, özel ih­tisas komis­yon­ların­da görev alan değer­li akademis­yen­lere, bürok­rat­lara, özel teşeb­büs­ten in­san­lara, her­kese teşek­kürümü sunuyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, bu özel ih­tisas komis­yon­ları, ül­kemiz açısın­dan sadece Plan çalış­ması için değil, bir­çok alan­da bir­çok kişinin yarar­lanabil­diği çalış­malar bun­lar. 57 adet özel ih­tisas komis­yonu çalış­tı ve çok değer­li uz­man­lar, konunun uz­man­ları bu çalış­maları or­taya koy­dular. Bu çalış­malar, bun­dan son­raki sadece plan çalış­maların­da değil, plan­lama çalış­maların­da değil; ama, onun ötesin­de, Tür­kiye'de, gerek kamu kesimin­de gerek üniver­siteler­de gerek­se de özel teşeb­büs­te araş­tır­macılar için yol gös­terici olan değer­li çalış­malar­dır, önem­sen­mesi gereken çalış­malar­dır. O açıdan, ben, bir kez daha bu çalış­malar­da emeği geçen ar­kadaş­larımıza teşek­kürü bir borç biliyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, Plan ön­cesi geliş­melere geç­meden ön­ce, bir cüm­ley­le, ben de, Dokuzun­cu Planının önemini ve viz­yonunu ifade et­mek is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, bilin­diği gibi, bun­dan ön­ceki plan­lar, ül­kenin sorun­larını ve çözüm yol­larını içeren, sek­törel baz­da detay­lı, kap­sam­lı çalış­maları or­taya koyan plan çalış­malarıy­dı; ama, bu Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­la ül­kemiz­de yeni bir plan­lama an­layışı hâkim kılın­mak­tadır. Dokuzun­cu Plan, stratejik bir yak­laşım­la ül­kemizin temel sorun­larına odak­lanan 5 temel geliş­me ek­seni üzerine otur­tul­muş bulun­mak­tadır ve bu 5 temel geliş­me ek­seni çer­çevesin­de bütün­cül bir yak­laşım­la sorun­lara çözüm önerileri ve politikalar geliş­tiren bir plan an­layışı çer­çevesin­de hazır­lan­mış­tır.

Bu 5 temel geliş­me ek­senini ben bir kez daha hatır­lat­mak is­tiyorum: Birin­cisi, rekabet gücünün ar­tırıl­ması, ül­kemizin her alan­daki rekabet gücünün ar­tırıl­ması. İki; is­tih­damın ar­tırıl­ması. Üçün­cüsü; beşerî geliş­me ve sos­yal dayanış­manın güç­len­diril­mesi. Dör­dün­cüsü; böl­gesel geliş­menin sağ­lan­ması. Beşin­cisi; kamu hiz­met­lerin­de kalitenin ve et­kin­liğin ar­tırıl­masıdır.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; benim esas konuş­ma alanım 5 in­ci Bölüm­de Plan ön­cesi geliş­meler­di. Plan ön­cesi geliş­meler­de, özel­lik­le Sekizin­ci Kal­kın­ma Planı dönemin­de Tür­kiye'deki geliş­meleri, ekonomik ve sos­yal alan­daki geliş­meleri kısaca siz­ler­le pay­laş­mak is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, Sekizin­ci Kal­kın­ma Planı, bilin­diği gibi, 2001 ve 2005 yıl­larını kap­sayan bir plan dönemini içer­mek­tedir. Bu plan dönemi, bilin­diği gibi, 2001 yılı ül­kemiz açısın­dan son derece şan­sız bir yıl ol­muş­tur. Hepinizin de yakın­dan bil­diği gibi, 2001 yılın­da, ül­kemiz, derin­den yaşadığı bir ekonomik kriz­le kar­şı kar­şıya kal­mış ve özel­lik­le baş­ta ekonomi ol­mak üzere ül­kemizin tüm sek­tör­leri et­kilen­miş­tir. Hat­ta bu dönem­de gay­ri safî mil­lî hâsıla cum­huriyet dönemin­de bel­ki en faz­la düşüş gös­teren bir geliş­me gös­ter­miş­tir, -9,5 seviyesin­de ekonomi küçül­müş­tür. Tabiî, bu neden­le de, Sekizin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planının hedef­leri, özel­lik­le 2001 yılın­da yaşanan bu derin ekonomik kriz nedeniy­le hedef­lere ulaşıl­ması en­gel­len­miş bulun­mak­tadır, hedef­lere ulaşılamamış­tır. Ama, on­dan son­raki yıl­lar­da, 2002 yılın­da bir topar­lan­ma süreci yaşan­mış; daha da önem­lisi, 3 Kasım 2002 seçim­lerin­den son­ra, ül­kemiz, tek başına, güç­lü bir ik­tidar­la kar­şı kar­şıya kal­mış­tır ve AK Par­ti Hükümet­leri, 3 Kasım 2002 seçim­lerin­den son­ra, tek başına, güç­lü bir şekil­de ik­tidara gel­miş­tir.

AK Par­ti Hükümet­leri dönemin­de, 2003'ten itibaren, Hükümet Prog­ramı ve Acil Ey­lem Planı çer­çevesin­de, Hükümet­lerimiz, çok cid­dî ted­bir­ler al­mış, ül­kenin yıl­lar­dır biriken sorun­larını çöz­me nok­tasın­da gay­ret­ler sarf et­miş­tir ve bu çer­çevede, her şey­den ön­ce, ül­kemiz­de, yıl­lar­dır öz­lemini duy­duğumuz güven ve is­tik­rar or­tamı yakalan­mış­tır. İş­te, bu çer­çevede, yakalanan güven ve is­tik­rar or­tamıy­la ve alınan diğer ted­bir­ler­le bir­lik­te, baş­ta ekonomi ol­mak üzere, hemen bütün alan­lar­da çok önem­li geliş­meler kay­dedil­miş­tir.

Değer­li ar­kadaş­larım, karar­lılık­la uy­gulanan bu ted­bir ve politikalar neticesin­de, ekonomimiz, 2002 yılın­dan itibaren, cid­dî yapısal bir dönüşüm sürecine gir­miş­tir. Gay­ri safî mil­lî hâsıla açısın­dan, 2001 yılın­da yüz­de 9,5 oranın­da daralan ekonomi, 2002-2005 dönemin­de, yıl­lık or­talama yüz­de 7,8 oranın­da büyümüş­tür. Böy­lece, kişi başına mil­lî gelirimiz 2001 yılın­da 2 123 dolar iken -2001 yılın­da 2 123 dolara gerilemiş­ti- 2005 yılın­da 5 008 dolara ulaş­mış bulun­mak­tadır.

Uy­gulanan sıkı maliye politikası sonucu, kamu maliyesin­de disip­lin sağ­lan­mış­tır. Böy­lece, 2000 yılın­da, mil­lî gelirin yüz­de 11,9'u oranın­da açık veren kamu finans­man den­gesin­den is­tik­rar­lı bir şekil­de 2005 yılın­da yüz­de 0,1 faz­la veren kamu den­gesine ulaşıl­mış bulun­mak­tadır. Siyasî is­tik­rar, malî disip­lin ve sıkı para politikasının et­kisiy­le, enf­las­yon, bil­diğiniz gibi kon­trol al­tına alın­mış ve enf­las­yon oranı, uzun yıl­ların ar­dın­dan, ilk kez tek haneli rakam­lara gerilemiş­tir.

Tür­kiye ekonomisi dün­ya ekonomisiy­le daha faz­la en­teg­re ol­muş ve dış­ticaret hac­mi önem­li öl­çüde art­mış bulun­mak­tadır. 2000 yılın­da 27,8 mil­yar dolar olan ih­racatımız, 2005 yılın­da yak­laşık 3 katı ar­tarak 73,4 mil­yar dolara; 54,5 mil­yar dolar olan it­halatımız ise, 116,5 mil­yar dolara yük­sel­miş bulun­mak­tadır.

Ekonomideki belir­siz­lik­lerin or­tadan kal­dırıl­ması, piyasalar­da güven or­tamının yeniden sağ­lan­ması ve Av­rupa Bir­liğiy­le olan iliş­kilerimizin iv­me kazan­ması sonucun­da doğ­rudan yaban­cı ser­maye giriş­lerin­de cid­dî ar­tış­lar ger­çek­leş­miş bulun­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, doğ­rudan yaban­cı ser­maye giriş­leri bu dönem­de ger­çek­ten cid­dî oran­da art­mış, 2002 yılın­da sadece 1 mil­yar dolar seviyesin­de olan yaban­cı ser­maye girişi, bugün, 2005 yılın­da 10 mil­yar dolara… 9,7 mil­yar dolar olarak ger­çek­leş­miş bulun­mak­tadır.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; son yıl­lar­da yaşanan tüm bu olum­lu geliş­melere kar­şın ekonomide sağ­lanan iyileş­meler, is­tih­dama sınır­lı ve gecik­meli olarak yan­sımak­tadır. Son üç yıl­da sanayi ve hiz­met­ler sek­tör­lerin­de önem­li öl­çüde is­tih­dam ar­tış­ları sağ­lan­masına rağ­men, ar­tan nüfusumuz ve ekonomideki yapısal dönüşüme bağ­lı olarak tarım sek­törün­de yaşanan hız­lı çözül­me, sanayi sek­törün­deki boş kapasitelerin kul­lanıl­ması, top­lam is­tih­dam ar­tışını sınır­lamış bulun­mak­tadır. İş­te, bu neden­le, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı is­tih­damın ar­tırıl­masına yönelik politikalara özel önem ver­mek­tedir.

Değer­li ar­kadaş­larım, ben­den ön­ce konuşan özel­lik­le muhalefet­teki ar­kadaş­larımız bir iki hususun üzerin­de önem­li bir şekil­de dur­muş­lar­dır. Bun­lar­dan bir tanesi iş­siz­lik sorunudur. İş­siz­lik oran­larının yük­sek ol­duğun­dan yakın­mış­lar­dır.

Doğ­rudur, ekonomide ve diğer alan­lar­da çok önem­li geliş­meler sağ­lan­masına rağ­men, bu dönem­de özel­lik­le is­tih­dam alanın­da diğer alan­lar­dakine ben­zer şekil­de çok önem­li ar­tış­lar sağ­lanamamış­tır; ama, her şeye rağ­men, iş­siz­lik­te de bir ar­tış yok­tur değer­li ar­kadaş­larım. Elim­deki res­mî rakam­lara göre konuşuyorum; iş­siz­lik oranı 2002 yılın­da 10,3 seviyesin­dey­ken, yine, 2005 yılın­da da 10,3 seviyesin­de sey­ret­mek­tedir.

Tabiî, şunu hiç unut­mayalım ki, Tür­kiye'de genç­lerin yeni iş piyasasına gir­mesiy­le bir­lik­te her yıl 600 000-650 000 civarın­da yeni iş im­kân­ları yaratıl­mak­tadır. Bunun üs­tüne, iş­siz­lik­te bir geliş­me bek­len­mek­tedir. Bunu, mut­lak suret­te göz önün­de bulun­dur­mamız gerek­mek­tedir; ama, ifade et­tiğim gibi, tarım sek­törün­deki hız­lı çözül­me ve sanayi sek­törün­deki özel­lik­le boş kapasite alan­larının kul­lanıl­ması nedeniy­le iş­siz­lik konusun­da çok cid­dî geliş­meler sağ­lanamamış­tır; ama, Dokuzun­cu Plan dönemi hedef­lerinin en başın­da bu husus gel­mek­tedir ve buna önem verilecek­tir.

Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; Sekizin­ci Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planın­da, tabiî ki, ekonominin dışın­da da, diğer sek­törel alan­lar­da da çok önem­li geliş­meler kay­dedil­miş bulun­mak­tadır. Bun­ları, tabiî, detay­lı bir şekil­de an­lat­sak saat­ler sürecek; ama, bir iki husus­ta, özel­lik­le eğitim ve sağ­lık alanın­daki geliş­meleri bir iki cüm­ley­le siz­ler­le pay­laş­mak is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, AK Par­ti Hükümet­leri dönemin­de eğitime ve sağ­lığa çok cid­dî yatırım­lar yapıl­mış­tır. Bunu hiç kim­se in­kâr edemez. AK Par­ti Hükümet­leri dönemin­de genel büt­çe har­camaları için­de Mil­lî Eğitime ay­rılan pay bütün bakan­lık­ların üs­tüne çık­mış bulun­mak­tadır. Bakın, kon­solide büt­çe için­deki pay, Mil­lî Eğitimin payı 2002 yılın­da yüz­de 7,6 iken, 2004 yılın­da yüz­de 8,5'e ulaş­mış, 2005 ve 2006 yıl­ların­da da yüz­de 9,5'e yük­sel­miş bulun­mak­tadır. Mil­lî Eğitimin kon­solide büt­çeden al­dığı payı ifade ediyorum değer­li ar­kadaş­lar.

Diğer taraf­tan, çok önem­li kam­pan­yalar baş­latıl­mış durum­da, kanun­lar çıkarıl­mış durum­da. "Yüz­de Yüz Eğitime Des­tek" kam­pan­yası çer­çevesin­de, bin­ler­ce ders­hane, ders­lik yapıl­mış bulun­mak­tadır. Sadece son üç yıl­da, Tür­kiye'de özel sek­törün de des­teğiy­le, kamu kesiminin bir­lik­te yap­mış ol­duğu ders­lik sayısı 75 000'i bul­muş bulun­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu geliş­meler­le bir­lik­te, bu ders­lik­ler­le bir­lik­te, Tür­kiye'de ders­lik başına düşen öğ­ren­ci sayısı 2002 yılın­da 50,7 iken, 2005-2006 öğ­retim yılın­da bu sayı 43,5'e düş­müş bulun­mak­tadır.

MUHAR­REM İN­CE (Yalova) - Okul­lar­daki boş ders­lik­leri de sayar­san oluyor…. Dön de bir bak, ar­ka taraf­ta bir okul var, oraya da bak.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Tür­kiye'de ders­lik başına öğ­ren­ci sayısı -2002 yılın­da- 50,7'den 2006 yılın­da 43'e in­miş bulun­mak­tadır.

"Hay­di Kız­lar Okula" kam­pan­yası çer­çevesin­de 150 000 kız öğ­ren­cimiz okula baş­lamış bulun­mak­tadır. Bu dönem­de yine 15 adet yeni üniver­sitenin kurul­ması AK Par­tiye nasip ol­muş­tur ve bun­ların devamı da gelecek­tir değer­li ar­kadaş­larım.

Sağ­lık­ta reform niteliğin­de, dev­rim niteliğin­de iş­ler başar­dık siz­lerin des­tek­leriy­le, gay­ret­leriy­le. Sağ­lık­ta reform çalış­maları çer­çevesin­de, bil­diğiniz gibi, bütün sağ­lık kuruluş­ları tek çatı al­tın­da top­lan­dı. Ar­tık, SSK has­tanesi-dev­let has­tanesi ayırımı or­tadan kalk­mış bulun­mak­tadır. Tür­kiye'de aile hekim­liği uy­gulaması baş­latıl­mış­tır, pilot uy­gulaması uy­gulamaya sokul­muş bulun­mak­tadır.

Emek­li San­dığın­dan hiz­met alan vatan­daş­larımız özel has­tane ve polik­linik­ler­den de yarar­lan­maya baş­lamış bulun­mak­tadır. Genel sağ­lık sigor­tası çer­çevesin­de, hep bir­lik­te çıkar­dığımız yasa çer­çevesin­de, bun­dan son­ra, mad­dî gücü ol­mayan ve 18 yaşın üs­tün­deki bütün vatan­daş­larımız dev­letin sağ­lık güven­cesi al­tın­da sağ­lık hiz­met­lerini alacak­tır değer­li ar­kadaş­larım.

İş­te, eğitim­de ol­duğu gibi, sağ­lık­ta ol­duğu gibi, ulaş­tır­ma alanın­da da, alt­yapı alanın­da da, ener­ji alanın­da da, diğer alan­lar­da da, Tür­kiye'de, Sekizin­ci Kal­kın­ma Planı dönemin­de, 2003-2005 yıl­ların­da, özel­lik­le, çok önem­li geliş­meler, tarihî başarılar el­de edil­miş­tir.

Sayın Baş­kanım, değer­li ar­kadaş­larım; bu değer­len­dir­meden son­ra, Sekizin­ci Beş Yıl­lık Plan dönemine iliş­kin bu değer­len­dir­meden son­ra, Dokuzun­cu Plan hedef­leriy­le il­gili görüş­lerimi ifade et­meye çalışacağım.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Plan dönemin­de -ar­kadaş­larımız da ifade et­tiler- gay­ri safî yur­tiçi hâsılanın yıl­lık or­talama yüz­de 7 oranın­da art­ması hedef­len­miş bulun­mak­tadır. Bazı ar­kadaş­lar bu hedefi büyük olarak değer­len­direbiliyor­lar; ama, Tür­kiye, görül­düğü gibi, yüz­de 7'lik, yüz­de 8'lik, yüz­de 9'luk, 9,5'lik büyüme oran­larını başar­mış­tır; başaracak güç­te, büyük bir ül­kedir değer­li ar­kadaş­larım. Geç­miş plan dönem­lerin­de de, cum­huriyet dönemin­den itibaren, yüz­de 7'lik büyüme hız­ları bu ül­kede yaşan­mış­tır, ger­çek­leş­tiril­miş­tir, Dokuzun­cu Plan dönemin­de de çok rahat­lık­la başarabileceğimiz inan­cın­dayız.

2006 yılın­da gay­ri safî mil­lî hâsıla 380 mil­yar dolar civarın­day­ken, yüz­de 7'lik bir büyüme ar­tışıy­la bir­lik­te, 2013 yılın­da yak­laşık 800 mil­yar dolara gay­ri safî yur­tiçi hâsılanın ulaşacağını bek­lemek­teyiz. Bu çer­çevede, kişi başına mil­lî gelirimiz, 2013 yılın­da 10 100 dolara, satın al­ma gücü paritesine göre ise 15 332 dolara ulaşacak­tır değer­li ar­kadaş­larım.

Tarım kesimi, sıkın­tılı ol­duğumuz bir kesim. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı dönemin­de Tür­kiye ekonomisin­de yapısal reform­lar ve uy­gulanacak sek­törel politikalar sonucun­da, tarım­sal üretimin sek­törel kom­pozis­yonun­da da bir­takım değişik­lik­ler bek­len­mek­tedir.

Bu politikalara paralel olarak tarım sek­törünün kat­madeğeri için­deki payının azal­ması, buna kar­şılık, sanayi ve hiz­met­ler sek­tör­lerinin pay­larının ise art­ması ön­görül­mek­tedir. Tarım sek­törünün, Plan dönemin­de, yıl­lık, or­talama yüz­de 3,6 oranın­da büyümesi ve gay­ri safî yur­tiçi hâsıla için­deki payının -2006 yılı itibariy­le, şu an­daki seviyesi yüz­de 9,9- bu rakamın, 2013 yılın­da, yüz­de 7,8 seviyesine gerilemesi bek­len­mek­tedir. Bu da doğal­dır değer­li ar­kadaş­larım. Bütün geliş­miş ül­keler­de, tarım sek­törünün gay­ri safî yur­tiçi hâsıladan al­dığı pay gerilemek­tedir. Bu çer­çevede, şu an­da, ül­kemiz­de de, ifade et­tiğim gibi, gay­ri safî yur­tiçi hâsıla için­de tarım sek­törünün payı yüz­de 9,9 iken, 2013 yılın­da, yüz­de 7,8 seviyesine gerilemesi bek­len­mek­tedir.

Buna kar­şın, rekabet gücünün ar­tırıl­ması ve yük­sek kat­madeğer üreten bir yapıya geçişin sağ­lan­masına yönelik uy­gulanacak politikalar neticesin­de, sanayi sek­törünün yıl­lık or­talama yüz­de 7,8 oranın­da büyümesi ve dönem sonun­da kat­madeğer için­deki payının yüz­de 27,2 seviyesine ulaş­ması bek­len­mek­tedir. Bugün itibariy­le, sanayi sek­törünün kat­madeğer için­deki payı -2006 yılı itibariy­le söy­lüyorum- yüz­de 25,9 seviyesin­de bulun­mak­tadır. Plan dönemi sonun­da, sanayi sek­törünün payının yüz­de 25,9'dan yüz­de 27,2 seviyesine ulaş­masını bek­lemek­teyiz.

Yine, paralel bir şekil­de, hiz­met­ler sek­törün­de de küçük de ol­sa bir geliş­me bek­lemek­teyiz Plan dönemi boyun­ca. Plan dönemin­de hiz­met­ler sek­törünün de yıl­lık or­talama yüz­de 7,3 büyümesi ve 2013 yılın­da kat­madeğer­den yüz­de 65 oranın­da pay al­ması ön­görül­mek­tedir. Şu an­da hiz­met­ler sek­törünün top­lam kat­madeğer için­deki payı, yüz­de 64 seviyesin­de bulun­mak­tadır.

Değer­li ar­kadaş­larım, Plan dönemin­de, kamu ve özel sek­tör sabit ser­maye yatırım­ların­da da ar­tış­lar bek­lemek­teyiz. Bu dönem­de, kamu ve özel sek­tör sabit ser­maye yatırım­larının yıl­lık or­talama yüz­de 9,4 ve yüz­de 8,1 oranın­da art­ması ön­görül­mek­tedir. Yani, kamu kesimi ser­maye yatırım­larının özel sek­tör­den daha faz­la mik­tar­da art­ması ön­görül­mek­tedir. Kamu kesimi sabit ser­maye yatırım­larının yüz­de 9,4, özel kesim sabit ser­maye yatırım­larının da yüz­de 8,1 büyümesi ön­görül­mek­tedir.

Eğitim, sağ­lık alanın­da da, yine, önem­li ar­tış­lar bek­lemek­teyiz ve bu sek­tör­lerin top­lam büt­çe için­deki pay­larının giderek art­masını bek­lemek­teyiz.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı dönemin­de özel­leş­tir­me uy­gulamalarına devam edilecek ve bu çer­çevede çalış­malar sür­dürülecek­tir; an­cak, tabiî, üretim sek­tör­leri alanın­da dev­let, kamu sek­törü elini tamamen çekecek ve özel sek­töre tes­lim edecek; an­cak, özel­leş­tir­me uy­gulamaların­da, özel­lik­le tahıl alımı, tohum­luk üretimi, demir­yolu ulaşımı, elek­trik iletimi, pet­rol arama, havamey­dan­larının iş­letil­mesi, pos­ta hiz­met­leri ile kıyı em­niyetinin sağ­lan­ması alan­ların­da özel­leş­tir­me yapıl­masını ön­gör­müyoruz. Bu alan­lar­da özel­leş­tir­me yap­mayacağız değer­li ar­kadaş­lar.

Bunun dışın­da, ifade et­tiğim gibi, bu sek­tör­lerin dışın­da, özel­leş­tir­me tüm hızıy­la sürecek­tir. Bu çer­çevede kamunun elek­trik dağıtım ve top­tan ticaret alanın­dan, şeker, tütün ve çay ürün­lerinin iş­len­mesi, pet­rokim­ya sanayii, hava ve deniz ulaşımı ile lokomotif ve vagon üretimi, mal­zeme alımı konusun­da yürüt­tüğü faaliyet­ler­den tamamen çekil­mesi plan­lan­mak­tadır. Yine, bu kap­sam­da elek­trik üretimi, doğal­gaz piyasası, kömür ve diğer maden iş­let­meciliğin­deki kamu payı da düşürülecek­tir.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Plan dönemin­de yüz­de 7'lik gay­ri safî mil­lî hâsıladaki ar­tışa paralel bir şekil­de dış ticaret­te de ar­tış­lar ön­gör­mek­teyiz. 2005 yılın­da 73,4 mil­yar dolar olarak ger­çek­leşen ih­racatımızın, Plan dönemi sonun­da 2013 yılın­da yıl­lık or­talama yüz­de 14,2 ar­tış­la 210 mil­yar dolar seviyesine ulaş­masını bek­lemek­teyiz. İt­halat da paralel bir şekil­de ar­tacak; ama, ih­racata göre daha az bir ar­tış­la, or­talama yüz­de 11'lik bir ar­tış oranıy­la 2013 yılın­da it­halatımızın da 275 mil­yar dolar seviyesine çık­masını bek­lemek­teyiz. Dolayısıy­la, Plan dönemi sonun­da, değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye'nin top­lam dış­ticaret hac­mi 500 mil­yar dolar­lara yak­laş­mak­tadır. Yarım tril­yon doları bulan bir dış­ticaret hac­mine ulaşan bir Tür­kiye'yi gör­mek­teyiz.

Değer­li ar­kadaş­larım, tüm bun­lar sonucun­da carî iş­lem­ler açığının gay­ri safî yur­tiçi hâsıla için­deki payının 2005 yılın­da yüz­de 6,4'ten 2013 yılın­da yüz­de 3 seviyesine gerilemesi ön­görül­mek­tedir.

Değer­li ar­kadaş­larım, turizm gelir­lerin­de de Plan dönemin­de çok önem­li geliş­meler bek­lemek­teyiz. Bilin­diği gibi, 2000 yılın­da sadece 7,6 mil­yar dolar olan turizm gelir­lerimiz, 2005 yılın­da 18,2 mil­yar doları bul­muş bulun­mak­tadır  ve  turist  sayısı da,  2000 yılın­da  10,4  mil­yon­dan,  bugün, 23 000 000'u bul­muş bulun­mak­tadır. Plan dönemi sonun­da da, bugün, 18 mil­yar dolar seviyesin­de olan turizm gelir­lerimizin, 2013 yılı sonun­da, 36,4 mil­yar dolara ulaş­masını bek­lemek­teyiz.

Değer­li ar­kadaş­larım, doğ­rudan yaban­cı ser­maye giriş­lerin­de de, Plan dönemin­de, or­talama her yıl 12,1 mil­yar dolar seviyesin­de doğ­rudan yaban­cı ser­maye girişi bek­lemek­teyiz.

Enf­las­yon oranının -ar­kadaş­larımız ifade et­tiler- Plan dönemi sonun­da yüz­de 3'lere gerilemesini bek­lemek­teyiz.

Sayın Baş­kanım, değer­li ar­kadaş­lar, ekonomi alanın­da, malî alan­da bu geliş­meleri bek­ler­ken, diğer sek­tör­ler­de de çok önem­li geliş­meleri, el­bet­teki, hedef­lemek­teyiz. Plan dönemi boyun­ca, sek­törel, beşerî ve böl­gesel geliş­me konuların­da da çok önem­li geliş­meleri hedef­lemiş bulun­mak­tayız. Tarım sek­törün­de, ör­güt­lü ve rekabet gücü yük­sek bir yapıya geçiş amaç­lan­mak­tadır Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da.

Değer­li ar­kadaş­larım, sanayi sek­törü, rekabet gücü yük­sek bir yapıya kavuş­turulacak­tır. Bu amaç­la, gelenek­sel sek­tör­ler­de, yük­sek kat­madeğer­li ürün­lere…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Cey­lan, ek 1 dakikalık süre için­de konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - 1 mi, 4 mü Sayın Baş­kanım?

BAŞ­KAN - 1 dakika…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­larım, tabiî, 100 say­falık bir Plan dokümanı var. Bu kadar kısıt­lı bir zaman için­de, bun­ların hep­sini detay­lı bir şekil­de an­lat­mak im­kânına da sahip değiliz. Tabiî, siz­lerin de faz­la vak­tini al­mak is­temiyorum; an­cak, söz­lerimi şu şekil­de ifade et­mek is­tiyorum: Bu Plan, yeni bir yak­laşım getir­mek­tedir ül­kemize ve inanıyorum ki, yedi yıl­lık bir gelecek­te, bir pers­pek­tif için­de, bu Plan­la bir­lik­te, Tür­kiye, çok daha önem­li yer­lere gel­miş bulunacak­tır ve dün­ya ekonomileri için­de, in­şal­lah, inanıyorum ki, ilk 10 arasına gir­meyi başaracak­tır Tür­kiye.

Böy­lesi bir Planın hazır­lan­masın­da, baş­ta Dev­let Plan­lama Teş­kilatı yet­kilileri ol­mak üzere, emeği geçen bütün ar­kadaş­larımıza, yet­kililere, akademis­yen­lere teşek­kür ediyorum.

Planın ül­kemize, mil­letimize hayır­lı ve uğur­lu ol­masını diliyor, hepinize say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Cey­lan.

Say­gıdeğer ar­kadaş­larım, birin­ci bölüm­de Sayın Bakan sunuş yapar­ken, konu tamam­lanamadığı için, Sayın Bakan sadece 4 dakika, hat­ta 3,5 dakika civarın­da kul­lan­dı; ben, onun için, adalet­li ol­ması için o süreyi diğer ar­kadaş­lara ver­dim; ama, on­dan son­raki konuş­maların hiç­birisin­de böy­le bir şeyin söz konusu ol­mayacağını belirt­tim. Bun­dan son­raki bütün hatip­lerin konuş­masını teşek­kür için 1 dakika için uzatacağım; ama, topar­layamaz­sa, benim yapacağım hiç­bir şey yok, konuş­ma ken­diliğin­den kesil­miş olacak. Tek­rar hatır­latıyorum.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Düğ­meyi açabilir­siniz Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Şah­sı adına, Deniz­li Mil­let­vekili Üm­met Kan­doğan.

Sayın Kan­doğan, buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Ben­den ön­ce, AK Par­ti Grubu adına konuşan Çok Değer­li Mil­let­vekilimin söy­lemiş ol­duğu bazı husus­lar­la il­gili düşün­celerimi ifade et­mek is­tiyorum.

Bir kere, Sayın Mil­let­vekilim, kişi başı mil­lî gelir rakamını 5 008 dolar olarak ver­di.

MUS­TAFA ELİTAŞ (Kay­seri) - Doğ­ru…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - "Doğ­ru" diyen mil­let­vekilim kim; göremiyorum; ama…

Şim­di, o rakam, dolar kuru 1,30 YTL civarın­day­ken or­taya çıkan bir rakam. Şim­di dolar kuru 1,63-1,64 YTL civarın­da. Hesap­lar­sanız, Sayın Mil­let­vekilim, o, 5 008 dolar olan kişi başına mil­lî gelir, bugün, 4 100 dolar­lara düş­müş­tür. Biz hep bunu söy­lüyor­duk zaten; yani, bu mil­lî gelir hesap­lamasının kâğıt üzerin­de yapıl­masının yan­lış ol­duğunu ifade ediyor­duk.

Şim­di, siz, gel­diniz, söy­lediniz, ay­nı rakam­ları telaf­fuz ediyor­sunuz; ama, Tür­kiye'de, şu an­da, bu dolar seviyesiy­le kişi başına düşen mil­lî gelir rakamı 4 100 dolar­lar civarın­dadır. Bir kere bunun al­tını çiz­mek lazım.

İki…

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - 2005'in sonuna göre.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Ya, şim­di, sonu başı olur mu; şu an­ki durumu konuşuyoruz.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Olur tabiî.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Nereden biliyor­sunuz, 2005'in sonun­da veya 2006'nın sonun­da bu rakamın daha yukarıda olacağını, düşük olacağını? Mev­cut, bugün­kü durum bu. Biz, zaten bunu söy­lüyor­duk; aşırı değer­len­miş Türk parasın­dan dolayı bu rakam­lar böy­le şiş­miş­tir diye söy­lüyor­duk, söy­lediğimiz ger­çek­leş­ti.

Şim­di, siz diyor­sunuz ki Sayın Mil­let­vekilim, gay­ri safî yur­tiçi hâsıla 850 mil­yar dolar olacak 2013'te.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - 800 mil­yar dolar.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - 850 mil­yar dolar; siz öy­le söy­lediniz. Bunu neye dayanarak söy­lüyor­sunuz; 2013 yılı sonun­daki dolar kuruna, tes­pit et­tiğiniz dolar kuruna uy­gun olarak o rakamı söy­lüyor­sunuz; ama, 2013 yılı sonun­daki cari rakam­lar­la -dolar kuru öy­le ol­maz­sa, şu an­da öy­le değil- bu, 850 mil­yar dolar ol­mayacak. 850 mil­yar dolar ol­mayacağı için de, kişi başına, o, Sayın Baş­bakanın 10 099 dolara çıkar­mış ol­duğu rakam ol­mayacak. Bizim söy­lemek is­tediğimiz bu.

Şim­di, siz dediniz ki, 57 ih­tisas komis­yonu top­lan­mış; çok güzel. 57 ih­tisas komis­yonunun top­lan­tısının sonun­da bir plan hedefi çıkıyor; ama, Sayın Baş­bakan çıkıyor, o 57 komis­yonun yap­mış ol­duğu çalış­maları bir kenara bırakıyor, diyor ki, ben 8 700 doları kabul et­miyorum, 2013 yılı sonun­daki rakam­lar 10 099 dolar olacak. Şim­di, nerede kal­dı o 57 komis­yonun çalış­ması?

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - On­lar sek­törel, ih­tisas komis­yon­ları.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Ya, sek­törel veya değil sev­gili kar­deşim; yani, mesele, or­taya konulan rakam­ların sağ­lık­lı ol­masıdır, doğ­ru hedef­ler or­taya konul­masıdır, ulaşılabilecek hedef­lerin or­taya konul­masıdır. Yok­sa, ben de is­terim, keş­ke 15 000 dolar ol­say­dı. Hepimiz ar­zu ederiz. Kim ar­zu et­mez ki, Tür­kiye'de, 2013 yılı sonun­da kişi başına mil­lî gelir 15 000 dolar ol­masını kim ar­zu et­mez; ama, rakam­lar or­tada. O enf­las­yon rakam­larıy­la, döviz­de oy­nayabilecek yeni bir oy­nak­lık­la, o 10 000 rakam­larının ol­mayacağını siz­ler görecek­siniz. Onun için, mil­letin kar­şısına çıkıp, ger­çek rakam­lar ney­se on­ları söy­lemek lazım gel­mek­tedir.

Şim­di "tarımın payının düş­mesi doğal­dır" dediniz. Şim­di, AK Par­ti Seçim Beyan­namesinin 69 un­cu say­fasına bakıyoruz. Bunu söy­leyeceğinizi bil­sey­dim, yanım­da getirir­dim de; ama, yanım­da yok. 69 un­cu say­fasın­da diyor­sunuz ki Seçim Beyan­namesinin: "Tarımım Tür­kiye'deki gay­ri safî yur­tiçi hâsıladan al­dığı pay yüz­de 14'ler seviyesin­dedir." Bunu küçüm­süyor­sunuz Seçim Beyan­namesin­de. Yani, bu rakamın biz daha üzerine çıkacağız diyor­sunuz.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Azal­mayacak mı demişiz orada?

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Evet. Yüz­de 14'ü eleş­tiriyor­sunuz. "Tarımın gay­ri safî yur­tiçi hâsıladan al­mış ol­duğu pay yüz­de 14'lere düş­müş­tür." Eleş­tiriyor­sunuz ve bunu söy­leyerek, seçim­de oy is­tediniz vatan­daş­lar­dan ve vatan­daş­lar da, sizin bu Seçim Beyan­nameniz­deki tarım­la il­gili söz­lerinize dayanarak, kır­sal kesim­de çift­çilerimiz, tarım­la uğ­raşan­larımız size oy ver­di. Şim­di gel­diniz, burada diyor­sunuz ki -AK Par­ti adına konuş­tunuz; şah­sınız adına konuş­say­dınız bunu söy­lemez­dim, AK Par­ti Grubu adına konuş­tunuz- şim­di diyor­sunuz ki: "Yüz­de 10'lara düş­tü şu an­da, yüz­de 10'lar­da; biz bunu, 2013 yılı sonun­da yüz­de 7,8'lere düşüreceğiz" diyor­sunuz.

Şim­di, o zaman…

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Geliş­me öy­le.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Efen­dim, siz bir plan or­taya koy­muş­sunuz; bu plan­da, 2013 yılı sonun­da tarımın gay­ri safî yur­tiçi hâsıladan alacağı payın yüz­de 7,8'e düşeceğini söy­lüyor­sunuz; ama, seçim mey­dan­ların­da, vatan­daşa, çift­çiye, köy­lüye fark­lı şey­ler söy­lediniz. Tütün­de kotalar­la il­gili söy­lemiş ol­duk­larınız, şeker­pan­carı kotasıy­la il­gili söy­ledik­lerinizin tam ter­sini yap­tığınız gibi, burada da gelip, 7,8'e düşüreceğinizi söy­lüyor­sunuz.

Şim­di, nüfusun yak­laşık yüz­de 35 kesimi tarım­da. O da bir mik­tar düş­tü, yüz­de 29,5'lere düş­tü bu dönem­de. Bu vatan­daş­larımız ne yapacak?! Siz­lere güvenip, tarım­la il­gili politikanızın bu olacağına inanan vatan­daşımız ne yapacak?!

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Hiz­met sek­törüne, sanayi sek­törüne gidecek.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, sev­gili kar­deşim, güzel, is­teriz; tarım­daki nüfusumuz sanayi ve hiz­met­ler kesimine geç­sin, ben de is­terim; ama, var mı böy­le bir şey; hayır, yok böy­le bir şey. Tür­kiye'deki iş­siz­lik rakam­ları mey­dan­da. Dev­ral­dığınız döneme göre iş­siz­lik rakam­ları yük­sel­miş, yük­sek.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Hayır, çık­tı iş­te or­taya.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Bakınız Sayın Mil­let­vekilim, siz, bakınız, bu Plan­da diyor­sunuz ki… Bak, bu Plan­da hedefiniz 10,4; ulaşabilir­seniz. Dev­ral­dığınız da 10,3. Yani, dev­ral­dığınız duruma göre hedefiniz daha yük­sek ve ulaşamayacak­sınız, bu sene bu hedefe ulaşamayacak­sınız. Yani, iş­siz­lik­le il­gili, sanayide, hiz­met­ler sek­törün­de, tarım­dan ay­rılan nüfusu emebilecek bir kapasite ol­sa, hay hay, tarım­daki nüfusumuzu alalım, sanayi ve hiz­met­ler sek­törüne kay­dıralım. Yok böy­le bir şey.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon) - Yatırım­ları gör­müyor musunuz?

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Efen­dim, şim­di, bakınız "yatırım" diyor­sunuz da yan­lış söy­lüyor­sunuz. Bakınız, bir kere bunu tes­pit edelim: Tür­kiye'de bir büyüme yüz­de 7,5; sizin döneminiz­de. Siz 2002'yi de al­dığınız için 7,8 çıkar­tıyor­sunuz; 2002'yi ayırın bir kenara. 2002'de yüz­de 7,9 büyüme; yani, sizin üç­buçuk yıl­lık or­talamanız­dan daha yük­sek, 2002. Bakınız, o kriz or­tamın­dan son­raki büyüme yüz­de 7,9. Şim­di, bu dönem­de yüz­de 7,5 büyüdünüz, üç­buçuk yıl­da. Peki, bu yüz­de 7,5 büyüme var­sa bu iş­siz­liğe niye bir çare yok? Niye, biliyor musunuz; sizin büyümeniz, it­halata dayalı bir büyüme. Böy­le bir büyüme modeli Tür­kiye'de söz konusu. İt­halata dayalı bir büyüme modeli ol­duğu için o yüz­de 7,5 büyüme, iş­siz­liğe çare ol­mayacak bir büyüme. Bunu nereden çıkarıyorum; rakam­lara bakın, it­halat rakam­larına bakın. İt­halat rakam­ların­da ara malı it­halatı 80 mil­yar dolar; görül­memiş bir rakam. Siz, yurt dışın­dan it­hal et­tiğiniz ara mal­ların üzerine çok az bir muamele yaparak onu ih­raç ediyor­sunuz ve böy­le bir büyüme modeli ol­duğu or­taya çıkıyor. Buna bir ör­nek ver­mek is­tiyorum. Ben Deniz­liliyim. Benim bütün yakın çev­rem teks­til­le uğ­raşır. Şim­di, sizin, döneminiz­de -teks­tilin ara malı nedir; ham bez­dir- ham bez Çin'den, Hin­dis­tan'dan, Pakis­tan'dan ara malı olarak it­hal ediliyor. Niye it­hal ediliyor; çün­kü, aşırı değer­li Türk Lirasın­dan dolayı it­halat çok ucuz­ladı. Şim­di, bizim sanayicimiz, KOBİ'lere yap­tır­dığı veya ken­disinin üret­tiği ham bezi yurt dışın­dan it­hal ediyor; onun üzerine bir bas­kı yapıyor ve ih­raç ediyor. Siz, zan­nediyor­sunuz ki, ih­racatımız bu kadar art­tı. İh­racatınız da it­halata dayalı bir ih­racat ar­tışı… Bunun da al­tını çiz­mek lazım.

Onun için, değer­li mil­let­vekil­leri, Tür­kiye'nin sıkın­tısını iyi tes­pit et­mek lazım; ama, bunu, bu Kal­kın­ma Planın­da, siz, bugün­ler­de or­taya çıkan yan­lış­lığınız­dan, bu yan­lış­lığınız­dan dönememiş­siniz; çün­kü, bu yan­lış­lığı gör­meden ön­ce bu Plan hazır­lan­dı. Siz, bu Planın içerisin­de hâlâ aşırı değer­li Türk Lirası, aşırı değer­li…

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Yıl sonu or­talamasına bak.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Efen­dim, yan­lış düşünüyor­sun iş­te. Aşırı değer­li Türk Lirası -bak gene söy­lüyorum- it­halatı cazip hale getirecek­tir, ih­racatı zor­layacak­tır ve dolayısıy­la bir kısır­dön­gü içerisine girilip Tür­kiye'nin en büyük sıkın­tısı olan, şu an­da en büyük sıkın­tı olan cari açık art­maya devam edecek­tir. Bu politikay­la, siz, cari açığı düşüremez­siniz. Demin de söy­ledim, id­dia ediyorum ve bu konuda çok id­dialıyım. Bu politikay­la, bu sür­düreceğiniz bu politikay­la cari açığı düşür­meniz müm­kün değil, müm­kün değil; çok id­dialı söy­lüyorum.

O neden­le değer­li mil­let­vekil­leri, geliniz, yan­lış­lık­ların nerede yapıl­dığını bir kere bir tes­pit ediniz. Bu yan­lış­lık­lar­dan dönerek yeni bir ekonomi politikası, yeni bir viz­yon­la meselelere yak­laşınız.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Siz, doğ­rudan yaban­cı ser­mayey­le il­gili de şunu söy­lediniz: 2013 yılına kadar yıl­lık 12,1 mil­yar dolar doğ­rudan yaban­cı ser­maye gelecek.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - 10 mil­yar dolar gel­miş zaten.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Şim­di, sev­gili kar­deşim, bakınız, han­gi alan­lara gelecek, han­gi sek­tör­lere gelecek?! Bizim yer­li sek­törümüz, yer­li sanayicilerimiz dün­yay­la rekabet edemedik­leri için yatırım­larını Tür­kiye'ye değil, yurt dışına yap­maya baş­ladılar. Geçen gün gazeteler­de siz de gör­dünüz; 150 büyük sanayicimiz yurt dışına yatırım yap­mak için gidiyor. Şim­di, yurt dışın­dan gelen­lere de bakın, han­gi sek­tör­lere geliyor; gay­rimen­kul alımına geliyor­lar, gay­rimen­kul, ban­ka alıyor­lar. Yani, gelen yaban­cı ser­maye, Tür­kiye'de yeni is­tih­dam alan­ları yaratabilecek bir doğ­rudan yaban­cı ser­maye değil. İş­te, yanıl­dığınız nok­talar­dan birisi de bu. O neden­le, bun­ların iyi değer­len­dirilip, planın iyi hazır­lan­ması gerek­tiğini söy­lüyoruz.

Bu duy­gu ve düşün­celer­le, Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Bu ban­kaları satan­lar, paraları ne yapıyor; bir de onu söy­leyin.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Son­raki konuş­mam­da…

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Konuşacak mısınız Sayın Bakanım?..

Hükümet adına, Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Sayın Ab­dül­latif Şener.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Sivas) - Evet, Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ikin­ci tur ve birin­ci tur görüş­meleri içerisin­de, bazı nok­talar üzerin­de, özel­lik­le muhalefet mil­let­vekil­leri değer­len­dir­meler yap­tılar. Bu değer­len­dir­meler, bazı tek­nik boyut­ları da içer­diği için, hep­sine değil, ama, bu saf­hada bazılarına açık­lık getir­mek is­tiyorum.

Her şey­den ön­ce, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da yapılan müzakereler­de de ay­rın­tılı bir şekil­de değer­len­dir­mesi yapıl­dı. Sayın mil­let­vekil­leri orada da bunu çok gün­deme getir­miş­ler­di, burada tek­rar gün­deme gir­di. Yani, Yük­sek Plan­lama Kurulun­da, Sayın Baş­bakanın, kişi başına mil­lî gelirin 8 700 dolar değil de 10 000 dolar civarın­da ol­masını uy­gun gör­düğüy­le il­gili görüşünün Plan sürecine müdahale ol­duğunun ıs­rar­la ve tek­rar tek­rar vur­gulan­ması, ifade edil­mesi, bir kere, Plan sürecinin ne ol­duğuy­la il­gili bil­gilerin ek­sik ol­duğunu veya yan­lış ol­duğunu gös­ter­mek­tedir.

Bir kere, baş­tan beri, sürek­li olarak vur­guluyoruz. Bu Plan, sadece özel ih­tisas komis­yon­ları çalış­malarının sonucu değil­dir. Bu Plan, sadece Dev­let Plan­lama Teş­kilatının yap­mış ol­duğu bir çalış­manın sonucu da değil­dir. Bu Plan, bel­li bir süreç içerisin­de or­taya çık­mak­tadır. El­bet­te, 2 252 değer­li uz­man ih­tisas komis­yon­ların­da çalış­mış­lar­dır, bel­li ol­gun­luğa orada ulaş­tır­mış­lar­dır Plan çalış­malarını; hep­sine teşek­kür ediyoruz. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı da tüm Müs­teşar­lık bün­yesin­deki uz­man­larıy­la, memur­larıy­la, hiz­met­lileriy­le bir­lik­te bu Planın mükem­mel bir şekil­de or­taya çık­ması için gay­ret sarf et­miş­ler­dir. Baş­ta Sayın Müs­teşar ol­mak üzere, tüm Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Müs­teşar­lığının elaman­larına, men­sup­larına teşek­kür ediyoruz. Ama, Planın sonuç­ta Yük­sek Plan­lama Kuruluna geleceği bir yasal zorun­luluk­tur, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­den geçeceği de yine bir gerek­lilik­tir. Bu süreç­lerin hep­sin­de plan tek­rar göz­den geçirilir ve süreç­te karar ver­me yet­kisine sahip olan kişiler al­ter­natif­leri, detay­ları tar­tışır­lar ve bu tar­tış­ma sonucun­da da her aşamada plan yeni bir saf­haya ulaşır. Nitekim, Yük­sek Plan­lama Kurulun­da, bil­diğiniz gibi, üye olarak tek bir bürok­rat var­dır; DPT Müs­teşarıdır. Sayın Baş­bakan, Yük­sek Plan­lama Kurulunun baş­kanıdır ve 7 de bakan bu Kurulun üyesidir. Bu Kurul­da, bürok­rat­lar, il­gili uz­man­lar Planı tak­dim et­miş­ler­dir, Plan detay­ları tar­tışıl­mış­tır sonuna kadar ve Yük­sek Plan­lama Kuruluna Plan fark­lı al­ter­natif­ler­le, fark­lı var­sayım­lara göre fark­lı sonuç­lar­la tak­dim edil­miş­tir ve bu tak­dim içerisin­de de Sayın Baş­bakanın bunun 10 000 dolar civarın­da ger­çek­leş­mesinin daha makul ol­duğunu ifade et­tiği durum­da da konu müzakere edil­miş­tir ve son­ra karara bağ­lan­mış­tır.

TUN­CAY ER­CENK (An­tal­ya) - Uz­man­ların görüşü?!.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) -  Dolayısıy­la, Yük­sek Plan­lama Kurulunun, Kurula gelen rakam­ları, ifadeleri değiş­tir­me yet­kisi yok­tur demek -ki, burada yapılan id­dialar bu an­lama gelir- plan­lama sürecinin ne ol­duğunu bil­memek demek­tir. Dolayısıy­la, el­bet­te Yük­sek Plan­lama Kuruluna bir metin gelecek­tir. Bu metin­le bir­lik­te, kesin metin ol­madığı için, al­ter­natif­ler gelecek­tir. Bu al­ter­natif­ler içerisin­de de, el­bet­te ki, seçim ve ter­cih olacak­tır. Yapılan o ol­muş­tur.

Son­ra, Bakan­lar Kuruluna gel­miş­tir, orada da müzakere edil­miş­tir. Değişen kısım­lar, ilaveler, çıkar­malar, el­bet­te her saf­hada söz konusu olabilir. Nitekim, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da da bazı değişik­lik­ler ol­muş­tur. Eğer, Yük­sek Plan­lama Kurulun­daki müdahale hukukî değil­dir deniliyor­sa, bu tak­dir­de, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­daki değişik­lik­ler de hukukî değil­dir, Genel Kurul­da yapılacak değişik­lik­ler de hukukî değil­dir an­lamına gelir ki, bunu kabul et­mek, bunu savun­mak, bunun böy­le ol­duğunu id­dia edebil­mek müm­kün değil­dir.

MEH­MET AKİF HAM­ZAÇEBİ (Trab­zon) - Kim­se öy­le bir şey söy­lemedi.

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - Sürecin her saf­hasın­da bir­takım değişik­lik­ler olabilir, ol­malıdır ve bu da işin karak­teridir, doğasın­dan kay­nak­lan­mak­tadır.

Hat­ta, olaya ter­sin­den bakalım. Eğer, Yük­sek Plan­lama Kurulun­da ve Bakan­lar Kurulun­da hiç­bir değişik­lik ol­masay­dı, öy­le zan­nediyorum ki, eleş­tir­me kas­tıy­la bir şey söy­leme ih­tiyacı içerisin­de, aman, bu tamamen bir bürok­ratik metin ol­muş­tur, neden Yük­sek Plan­lama Kurulun­da veya Bakan­lar Kurulun­da değişik­lik ol­mamış­tır diye burada eleş­tirilebilir­di. Bel­ki de öy­le bir eleş­tiri yapılabilir­di, yapılır­dı da.

Dolayısıy­la, sürecin tamamını bir bütün olarak gör­mek lazım ve önem­li olan, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Genel Kurulun­dan çıkan met­nin ne olacağıdır. Burada da olum­lu kat­kı getiren her­kesin kat­kısı, el­bet­te değer­len­dirilecek­tir.

Diğer taraf­tan, özel­lik­le var­sayım­lar arasın­da, "2013 dolar kuru 1,436 YTL olarak belir­len­miş­tir; bu, son gün­ler­deki dolar­daki çıkışı inişi dik­kate al­mamak demek­tir…" Bir kere, son gün­ler­deki dolar­daki iniş-çıkışa göre önümüz­deki yedi yılın sonun­daki geleceğimiz nok­tayı belir­lemeye kal­kar­sak yan­lış yaparız. Plan, geçici kısa dönem den­gelerini ifade et­mez ki. Plan, bir uzun dönem den­gesini ifade ediyor. Dolayısıy­la, olay­ları değer­len­dir­mek, rakam­ların, verilerin nereye gideceğini, nereden geleceğini gör­mek, bu uzun dönem değer­len­dir­meler­le bir­lik­te verilecek karar­la an­cak an­laşılabilir. "Bu olur mu? Nasıl olacak? Şu an­daki düzeyin­de bir dolar kurunu 2013'te kabul ediyor­sunuz" diye ifade, yani, Tür­kiye'de yaşadık­larımız­la bir­lik­te değer­len­dirilir­se doğ­ru bir bakış açısı değil­dir. Neden; çün­kü, 2006 Kasımın­da dolar 1,680'di.

MEH­MET SOY­DAN (Hatay) - 2001…

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - 2002 Kasımını söy­lüyorum. Bir­kaç ay ön­cesin­de gel­diği nok­ta da 1,350 idi. Bu, sadece Tür­kiye'ye öz­gü bir şey de değil. Önümüz­deki dönem­de de uy­gulanacak verim­lilik­teki ar­tış, ekonomik den­geler, pers­pek­tif, rekabet gücünün ar­tırıl­ması… Plan hedef­leri ger­çek­leş­tiği tak­dir­de dolar kurunun geleceği yer burasıdır. Bunun tek­nik, ekonomet­rik hesap­ları yapıl­mış­tır. Peki, böy­le bir şey olabilir mi, müm­kün mü; el­bet­te olabilir ve el­bet­te ki müm­kün­dür. Neden? Şim­di, bakın, Güney Kore. 1997'de, Güney Kore'de 1 ABD Doları 1 900 Won­du; Kore'nin mil­lî parası. Şim­di kaç; 1 000 Wonun da al­tına düş­müş, 957 Won; yarıdan daha faz­la düş­müş.

Şim­di, Sayın Üm­met Kan­doğan diyor ki: "İş­te, doların değeri bu kadar düşer­se, bu kadar düş­müş dolar kuruy­la, bu ih­racat tıkanır, it­halat ar­tar, cari açık da ar­tar. Hal­buki, siz, 2013'ün sonun­da cari açığı yüz­de 3'e düşürüyor­sunuz." İş­te, rakam­lar or­tada. Güney Kore'de, 1 900 Won düş­müş 957 Wona ve Güney Kore'de, 2004 yılın­da 28 mil­yar dolar cari faz­la var, 2005 yılın­da 10 mil­yar doların üzerin­de cari faz­la var. Burada, ekonomiyi, sadece elinize al­dığınız bir veriy­le, bir rakam­la, iş­te, kur düşer­se ih­racat azalır, it­halat ar­tar diye tek bir veriden hareket­le değer­len­dir­me yap­tığınız zaman, or­taya iki şey çıkar: Bir; ben ik­tisat­çı değilim, ik­tisat­la il­gili dinamik­leri, tüm değiş­ken­ler­le, tüm paramet­reler­le bir­lik­te izah et­mem müm­kün değil­dir; birini seçer ona göre o var­sayım al­tın­da değer­len­dir­me yaparım demek­tir ki, bu realite ol­maz, bu ger­çek ol­maz ve ulaşacağımız sonuç da bu ol­maz. Dün­yanın değişik ül­kelerine bak­tığınız­da fark­lı ör­nek­leri her zaman bulur­sunuz.

Yine yan­lış baş­ka bir değer­len­dir­me: "Efen­dim, tarımın mil­lî gelir içerisin­deki payı 9,9'ken, siz 2013'te 7,8'e düşürecek­siniz. Bu sizin prog­ramınıza da ay­kırı, Seçim Beyan­namenize de ay­kırı, Hükümet Prog­ramınıza da ay­kırı. Tarımı küçül­tüyor­sunuz." Tarımı küçült­müyoruz. Neden tarımı küçült­müyoruz; çün­kü, 2006'da mil­lî gelir 380 mil­yar dolar. Bunun yüz­de 9,9'unu al­dığınız zaman, tarımın oluş­tur­duğu gelir mik­tarı 38 mil­yar dolar eder; mil­lî gelir içerisin­de 38 mil­yar dolar­lık bir payı ifade eder. Ama, 2013 yılın­da mil­lî gelirin tamamı büyüyecek, 380 mil­yar dolar­lık mil­lî gelir 800 mil­yar dolar olacak. Mil­lî gelir içerisin­de tarımın payı 7,8'e düşecek; ama, tarımın 38 mil­yar olan değeri 62 mil­yar dolara çıkacak, ikiye kat­lanacak. Dolayısıy­la, tarımı küçült­müyoruz; tarım­sal üretimi, tarım­sal geliri ar­tırıyoruz. As­lın­da olay değer­len­dirilecek­se, ger­çek­çi bir bakış açısıy­la, realist bir şekil­de, ob­jek­tif olarak, muhalefet yap­ma duy­gusuy­la değil, doğ­ruyu, ger­çeği tes­pit et­mek mak­sadıy­la konu an­latılacak, izah edilecek, tar­tışılacak­sa, bu bağ­lan­tıları içerisin­de or­taya konul­malıdır, değer­len­diril­melidir diyorum. Zaten tarımın is­tih­dam içerisin­deki payı da sürek­li düşüyor. Geliş­miş ekonomiler­de de böy­le. Japon­ya'ya bakar­sınız, Av­rupa'ya bakar­sınız, Amerika Bir­leşik Dev­let­lerine bakar­sınız -geliş­miş ekonomilere- tarım nüfusunun top­lam nüfus içerisin­deki payı biz­deki gibi yük­sek değil­dir.

NAİL KAMACI (An­tal­ya) - Nereye götürecek­siniz, han­gi sanayie götürecek­siniz?!

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Devam­la) - Bakın, 98'de tarım­daki is­tih­dam 9 000 000. 2005'te bu 6,5 mil­yona düş­müş­tür. Zaten düşerek geliyor, azalarak geliyor. Nor­mal gidiş bu zaten. Bunun dışın­da plana bir şey yaz­sanız, zaten doğal gidişe, nor­mal gelişime ay­kırı bir laf et­miş olur­sunuz, söz söy­lemiş olur­sunuz. Yani, 98'de top­lam is­tih­dam içerisin­de tarım­sal is­tih­damın payı yüz­de 41,5'ken, 2005'te bu 29,5'e düş­müş­tür. El­bet­te ki Plan dönemi boyun­ca da bu tarım­sal is­tih­damın top­lam is­tih­dam içerisin­deki payı da düşecek­tir. Bu, sanayi ve hiz­met­ler sek­törün­de ab­sor­be edilecek­tir, yeniden iş bulacak­tır ve ekonominin geliş­miş­liği de bu rakam­lar­la, bu veriler­le öl­çülür. Geliş­miş ekonomiy­le geliş­mek­te olan ekonomi arasın­daki fark budur zaten. Yüz yıl ön­ceki Tür­kiye'yi alın, ikiyüz yıl ön­ceki Av­rupa'yı alın, mil­lî gelir içerisin­de tarımın payı yüz­de 90'ın üzerin­dedir. Dün­yanın doğal gelişimi, nor­mal gelişimi bu iken "bu niye böy­le gidiyor kar­deşim" diye burada konuş­tuğunuz zaman, ik­tisadî geliş­meleri bir tarihî pers­pek­tif içerisin­de de iyi gör­meme gibi bir sonuç or­taya çıkarır diye düşünüyorum.

Özet itibariy­le, bu Plan­da, evet, özel ih­tisas komis­yon­ların­da çalışan 2 252 değer­li uz­manın et­kisi, payı, kat­kısı, ener­jisi var­dır; teşek­kür ediyoruz. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı, ay­lar­ca, bir yılı aş­kın süredir tüm per­soneliy­le emeğini bu konuya tek­sif et­miş­tir; ay­rın­tı, detay­dan öte, doğ­ruyu ve stratejiyi en uy­gun şekil­de belir­leme çabası içerisin­de ol­muş­tur, doğ­ru şey­ler tes­pit et­miş­ler­dir ve doğ­ru bir metin önümüze getir­miş­ler­dir, ken­dilerine teşek­kür ediyorum ve her tür­lü eleş­tiriye rağ­men bun­ları bir kat­kı say­dığım için, hem Plan ve Büt­çe Komis­yonunun değer­li üyelerine, hem de ik­tidarıy­la muhalefetiy­le tüm mil­let­vekil­lerimize teşek­kür­lerimi, şük­ran­larımı sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞK­TAN - Teşek­kür ederim Sayın Bakan.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, saat 20.15'te top­lan­mak üzere bir­leşime ara veriyorum.

Kapan­ma Saati: 19.20

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTURUM

Açıl­ma Saati: 20.21

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Nev­zat PAK­DİL

KÂTİP ÜYELER: Bay­ram ÖZ­ÇELİK (Bur­dur), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşiminin Üçün­cü Oturumunu açıyorum.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­deki görüş­melere kal­dığımız yer­den devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

2.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214) (Devam)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

Planın ikin­ci bölümü üzerin­de, şah­sı adına, Hatay Mil­let­vekili Meh­met Eras­lan'ın konuş­masın­da kal­mış­tık.

Sayın Eras­lan, buyurun.

Süreniz 10 dakika.

MEH­MET ERAS­LAN (Hatay) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekil­leri; ön­celik­le hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Daha ön­ce de ifade et­tiğimiz gibi, kal­kın­ma plan­ları yapılır­ken top­lumun ve sek­tör­lerin için­de bulun­duğu şart­lar göz önün­de bulun­durulur, sorun­ları dik­kate alınır ve plan­lar on­ların çözümü cihetin­de hazır­lanır demiş­tik ve bu Plan çer­çevesin­de, top­lum­sal ve sek­törel bir­çok sorunun gözar­dı edil­diği ve on­ların çözüme kavuş­turul­ması, rahat­latıl­ması cihetin­de ger­çek­ten cid­dî bir çalış­manın ol­madığı kanaatimi ifade et­miş­tim.

Sayın Bakanımız, tarım sek­törüne verilen des­tek­ler­den ve bunun 2013'te 7,7 olacağın­dan; dolayısıy­la, gay­ri safî mil­lî hâsılanın art­mış olacağın­dan dolayı, 800 küsur mil­yar dolayın­da olacağın­dan dolayı tarım sek­törünün gay­ri safî mil­lî hâsıladan alacağı payın da o şekil­de ar­tacağını ifade et­ti. Deniz­li Mil­let­vekilimiz Sayın Üm­met Kan­doğan Beyin hitabına cevaben bunu ifade et­ti diye düşünüyorum. Tabiî ki, ben, Sayın Kan­doğan'ın ifadelerini ve Sayın Bakanımızın da cevabını üst üs­te koy­duğum­da, şöy­le bir sonuç çıkarıyorum: Gay­ri safî mil­lî hâsıladan tarım sek­törümüzün al­dığı pay, doğ­ru yüz­de 14, yüz­de 15 seviyelerin­dey­di ve şu an, gay­ri safî mil­lî hâsıladan al­dığı pay, tarım sek­törünün, yüz­de 10'lar dolayına düş­müş­tür. Bunu, oran­sal olarak değil rakam­sal olarak değer­len­dirir­sek daha doğ­ru bir neticeye varacağımızı düşünüyorum. Mesela, Refah Par­tisi ile Doğ­ru Yol Par­tisinin koalis­yon ol­duğu 1997 verilerine bakıyorum; acaba Türk ekonomisi tarım sek­törüne ne kadar des­tek ver­miş -Sayın Bakanımız da Maliye Bakanıy­dı o zaman- 6,2 mil­yar dolar. 6,2 mil­yar doları verir­ken Türk ekonomisi tarım sek­törüne, o zaman­ki gay­ri safî mil­lî hâsılanın yanıl­mıyor­sam yüz­de 14 veya 15'ine veya daha faz­lasına tekabül ediyor­du; 1997'den 2005 yılına gel­mişiz, 2006 yılı büt­çesini yap­mışız, 2006 yılı büt­çesin­de, tarıma, tarım sek­törüne ayır­dığımız pay ise 2,8 mil­yar dolar. Gay­ri safî mil­lî hâsıla art­mış, gay­ri safî mil­lî hâsıla 358 mil­yar dolar ol­muş; gay­ri safî mil­lî hâsılamız art­masına rağ­men, tarım sek­törüne ayır­dığımız pay, 1997 yılın­da ayır­dığımız pay­dan çok çok daha aşağıya düş­müş­tür. Bun­lar, res­mî rakam­lar­dır; dolayısıy­la, 2013 yılın­da gay­ri safî mil­lî hâsılanın 800 küsur mil­yar dolar ol­duğunu farz ederek ve gay­ri safî mil­lî hâsıladan alacağı payın da 7,7 civarın­da olacağını hesap ederek, bugün­kün­den çok daha faz­la tarım sek­törüne des­tek verileceği kanaati, teorisi, bana göre, havada kalan bir teoridir ve bütün dün­ya tarım sek­törünü des­tek­ler­ken -çün­kü, tarım sek­törü önem­li bir sek­tör- özel­lik­le Tür­kiye'de, gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 11'ini oluş­turan tarım sek­törü, is­tih­damın yüz­de 33'ünü oluş­turan tarım sek­törü, her geçen yıl des­tek, süb­van­siyon nok­tasın­da, tarım sek­törüne ay­rılan kay­nak nok­tasın­da azal­ma yaşar­ken, gir­di maliyet­lerin­de de her geçen gün ar­tış gös­teriyor. Yazılı soru öner­gelerimize gelen cevap or­tada. Bakın, bir­kaç tane rakam ver­mek is­tiyorum size: 2002 yılı sonun­da -çift­çinin ana gir­di kalemi özel­lik­le mazot ve güb­redir- 1 245 000 lira olan mazot, gel­diğimiz gün itibariy­le 2 500 000 lira ol­muş­tur ve yüz­de 100'e varan bir ar­tış söz konusudur. Diğer taraf­tan, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de, akar­yakıtı, çift­çi, 55 sen­te kul­lanır­ken, biz, hemen hemen 2 dolar düzeyin­de kul­lanıyoruz veya 1,8 dolar düzeyin­de, çift­çimiz, akar­yakıtını alıp kul­lan­mak durumun­da kalıyor. Amerika Bir­leşik Dev­let­lerine bakıyoruz, 40 sent. Peki, orada da pet­rol çık­mıyor, Av­rupa Bir­liği ül­kelerin­de de pet­rol çık­mıyor, biz­de de pet­rol yok; on­lar da it­hal ediyor, biz de it­hal ediyoruz; ama, niye, biz 2 dolar düzeyin­de, mil­letimize, bu ül­kede yaşayan in­sana ve çift­çiye akar­yakıtı kul­lan­dırır­ken, ABD 40 sent, Av­rupa Bir­liği ül­keleri 55 sen­te kul­lan­dırıyor? Demek ki, biz­de ver­gi oran­ları hâlâ yük­sek, hâlâ ver­gi oran­larını düşürememişiz, dolayısıy­la, gir­di maliyet­lerini de ay­nı şekil­de düşürememişiz. Mesela, 2002 yılın­da 250 000 lira olan güb­re, 2005 yılı sonun­da, üre güb­resi -cin­sini de söy­leyeyim- 540 000 lira şu an ve ar­tış oranı yüz­de 113. Bunu han­gi çift­çiye söy­ler­seniz söy­leyin, bu rakam­ları, mut­laka on­dan alır­sınız. Ay­nı şekil­de, amon­yum sül­fat­taki ar­tış yüz­de 95, DAP güb­resin­deki ar­tış yüz­de 75. Özel­lik­le tohum­luk fiyat­ları ve ilaç fiyat­ları yüz­de 36 ile yüz­de 35 oranın­da ar­tış gös­ter­miş­tir. Sulamay­la il­gili ener­ji fiyat­ları, tarım­sal sulamada kul­lanılan ener­ji fiyat­ları yüz­de 30 oranın­da yine zam­lan­mış­tır, ar­tış gös­ter­miş­tir. Şim­di, çift­çimizin gir­di maliyet­leri sürek­li ar­tıyor; ama, ürün fiyatı ar­tışı söz konusu ol­madığı için kâr edemiyor. Kâr edemediği için bor­cunu bazen ödeyemiyor, kredisini ödeyemiyor ve kredisini ödeyemeyen bir çift­çinin ic­ra em­ri elim­de. Bakın, mek­tup­lar gön­der­miş­ler, demiş­ler ki, biz bor­cumuzu ödeyemedik, ic­ra em­rini siz­lere gön­deriyoruz. 15 514 000 000 asıl kul­lan­dık­ları kredi; fakat, ödeyemedik­leri için 10 706 000 000 faiz iş­lemiş; 15,5 mil­yar­lık kredi 26 221 000 000 ol­muş. Bu kadar düşük parayı bile vatan­daş ödeyememiş; ama, bu, sadece buz­dağının görünen bir yüzü.

Amerika Bir­leşik Dev­let­leri, 70-75 mil­yar dolar tarıma des­tek verir­ken, Av­rupa Bir­liği ül­keleri yıl­da 55 mil­yar euro tarıma des­tek verir­ken, ne hik­met­se, özel­lik­le, Av­rupa Bir­liğinin, iş­te, tarımınızı küçül­tün, tarıma ver­diğiniz des­tek­leri azal­tın şek­lin­deki tel­kin ve tav­siyelerini an­lamak müm­kün değil.

Bu ül­keyi bes­leyen tarım sek­törü. Bu ül­keyi bes­lediği gibi, tarım­sal ürün­lerini ih­raç eden, maalesef, tarım sek­törü, bugün, ken­dini dahi bes­leyemez, ken­di çoluk çocuğunu, ailesini dahi geçin­diremez nok­taya gel­miş­tir ve Tür­kiye, bir zaman­lar tarım­sal ürün­ler ih­raç eden bir ül­key­ken, maalesef, özel­lik­le teks­til­cimiz, mesela -2004 yılı rakamı  olacak,  yanıl­mıyor­sam-  2004  yılın­da, 1 mil­yar dolar, sadece Yunanis­tan'dan pamuk it­hal et­ti ve biz, tarım­sal ürün­ler ih­raç eden bir ül­key­ken, tarım­sal ürün­leri it­hal eden ve ken­di çift­çimizi, ken­di köy­lümüzü des­tek­leyemeyen, sürek­li des­tek­leri kısan bir politika iz­ledik. Ne adına yap­tık bunu; mak­roekonomik den­geler bozul­masın.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Eras­lan, konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) - Güzel, mak­roekonomik den­geler bozul­masın, ayağımızı yor­ganımıza göre uzatalım; ama, yani "mil­leti yaşat ki dev­let yaşasın" sloganını da rafa kal­dır­mayalım. Mil­letin mak­roekonomik den­gesi de bozul­masın, mik­roekonomik den­gesi de bozul­masın, biyolojik den­gesi de bozul­masın, ak­lî ve fik­rî den­gesi de bozul­masın; ama, bütün bun­lar oluyor mu; neredey­se ol­maya doğ­ru gidiyor ve tarım sek­törü konusun­da yapılan bu plan­lama, 2013 yılına kadar çift­çiyi, tarım sek­törüy­le iş­tigal eden kesimi çok cid­dî sorun­lar­la kar­şı kar­şıya bırakacak­tır.

Mev­cut ekonomik, ik­tisadî politika, Sayın Der­viş'in dönemin­de baş­layan, onun baş­kan­lığın­da baş­layan bu politika devam eder­se, bir­çok konuda sıkın­tı yaşayacak­larını ifade ediyorum ve yeniden bunun değer­len­diril­mesini siz­ler­den talep ediyorum, say­gılarımı ve sev­gilerimi arz ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, Planın ikin­ci bölümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Şim­di, üçün­cü bölümün görüş­melerine baş­lıyoruz.

Planın üçün­cü bölümü, Temel Amaç­lar, Geliş­me Ek­sen­leriy­le Uy­gulama, İz­leme, Değer­len­dir­me ve Koor­dinas­yon kısım­larını içer­mek­tedir.

Konuş­ma süreleri, diğer bölüm­ler­de ol­duğu gibi, siyasî par­ti grup­ları, Komis­yon ve Hükümet için 30'ar dakika, şahıs­lar için 10'ar dakikadır. Siyasî par­ti grup­larının süreleri bir­den faz­la konuş­macı tarafın­dan kul­lanılabilecek­tir.

Müracaat­lara göre, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına İs­tan­bul Mil­let­vekili Al­gan Hacaloğ­lu, Anavatan Grubu Adına Muhar­rem Doğan ve Ömer Abuşoğ­lu, AK Par­ti Grubu adına Hanefi Mah­çiçek ve Meh­met Cey­lan'ın; şahıs­ları adına Üm­met Kan­doğan, Meh­met Eras­lan, Faruk Koca ve Cemal Uy­sal'ın söz talep­leri var­dır.

İlk konuş­ma, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına, İs­tan­bul Mil­let­vekili Al­gan Hacaloğ­lu'na ait­tir.

Sayın Hacaloğ­lu, buyurun. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

Süreniz 30 dakika.

CHP GRUBU ADINA AL­GAN HACALOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan Tas­lağının üçün­cü bölüm görüş­meleri üzerin­de Grubum adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Plan­lama, bir anayasal süreç­tir, Anayasanın ön­gör­düğü bir kurum­dur. Tür­kiye, plan­lamayı dönem dönem et­kin bir şekil­de kul­lan­mış­tır. 1980 dönemin­den itibaren, plan­lama, giderek, es­ki et­kin­lik ve önemini maalesef yitir­miş­tir. Ben, bunu, bugün Plan­lamada görev yap­mak­ta olan çok değer­li tek­nis­yen ar­kadaş­larımın değer­len­diril­mesi amacıy­la söy­lemiyorum. Plan­lama ekolün­den gelen bir ar­kadaşınız olarak, bu süreç­te kat­kı sağ­layan tüm kişileri ve tüm çabaları say­gıy­la kar­şılıyorum. An­cak, ne yazık ki, bugün önümüze getiril­miş bulunan, siyasî iradenin doğal olarak ter­cih­leriy­le şekil­len­miş bulunan Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan Tas­lağı, ül­kemizin bugün ih­tiyaç duy­duğu çer­çeveden, temel gös­ter­geler­den, viz­yon­dan ve seçenek­ler­den, politikalar­dan büyük öl­çüde yok­sun­dur. Her planın iyi taraf­ları var­dır, her plan belir­li genel doğ­ruları kucak­lar. Dolayısıy­la, bir­çok yön­leriy­le plan için­de aradığınız bir­çok şey­leri bulabilir­siniz; ama, planın önem­li olan tarafı, iç tutar­lılığının ol­masıdır; temel mak­ro büyük­lük­ler ve gös­ter­geler olarak işaret et­tiği yörün­genin doğ­ru, uy­gulanabilir olabil­mesidir.

Şim­di, bir kere, buraya gelir­ken nasıl gel­diğimize iliş­kin bir iki şey söy­lemek is­tiyorum. Uzun zaman­dır, Tür­kiye, IMF'nin ön­gör­düğü çer­çeve için­de; ki, bu, dış­borç­ların özel­lik­le çev­rilebil­mesi ve kolay ödenebilir hal­de sür­dürül­mesini temel alan, dış kay­nağa bağım­lı, büyük öl­çüde ulusal viz­yon ve stratejiden yok­sun ve ran­tiye kesimini bes­leyerek sür­dürülen, o şekil­de ayak­ta durabilen bir ekonomik yapı için­deyiz. Bu, sadece bugünün değil, son on yılın or­taya koy­duğu bir çer­çevedir, bir yapıdır. Bu yapı bir kriz­den geç­ti; on­dan son­ra gelinen nok­tada bu tes­limiyet­çi, günü kur­tar­maya yönelik ve uy­gulama pratiğin­de bir talan ve sömürüy­le de eş­leş­tirilen, sür­dürülen bir uy­gulama politikasına dönüş­tü.

Bakınız, bu süreç, ekonomide bir kanama yarat­tı; bunu biliyoruz, bütün ar­kadaş­larım ifade et­ti; ama, tek­rar­lıyorum: 2002'den Mayıs 2006'ya kadar iç­borç­lar­da 163 mil­yar dolar­lık bir iç borç­lan­ma süreci yaşan­dı ve bu dönem için­de iç­borç­lar 77 mil­yar dolar; yani, 107 mil­yar YTL art­tı. Borç üreten bir ekonomi politikası uy­gulaması yaşadık. Dış­borç­lar­la beraber bugün gelinen nok­tada top­lam kamu, özel, iç ve dış­borç­lar top­lamı 333 mil­yar dolar; dış­borç­lar 2005 sonu olarak alın­mak kay­dıy­la.

Yine, kanama, en temel gös­ter­geler­den, ekonomiyi et­kilediği alan­lar­dan biri dış­ticaret­te görülüyor. İz­lenen günümüzün bu politikalarının al­tın­da temel ter­cih olan düşük kur yük­sek reel faiz çer­çevesin­de şekil­len­diril­miş bu politikalar dış­ticaret açığını pat­lat­tı, rekora taşıdı; cari iş­lem­ler açığını pat­lat­tı, rekora taşıdı ve 2002 yılın­da gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranı yüz­de 1'den az olan cari iş­lem­ler açığı, bil­diğiniz gibi, 2005 yılın­da gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 6,4'üne tır­man­dı ve nisan ayı sonu itibariy­le, son bir yıl­da top­lam 27 mil­yar dolar­lık bir rakam­la, bugüne değin en yük­sek cari açık, geriye dönük 12 ay itibariy­le, en büyük cari açık dönemini yaşadık.

İş­siz­lik konusun­da özel­lik­le Enis Bey çok kap­sam­lı ifadeler­de bulun­du, tes­pit­ler yap­tı; tümüne katılıyorum. Ona kar­şın, bir ar­kadaşımızın burada ifade et­tiği, hayır, bun­lar böy­le değil, iş­te, rakam­lar veriyorum, 2002 yılın­da şöy­ley­di, şim­di böy­le demesine yönelik olarak şu tes­piti bu kür­süden bir kez daha yapıyorum: Daha ev­vel de, bun­dan bel­ki bir haf­ta ev­vel ifade et­miş­tim, bakınız demiş­tim, yakın­da yeni is­tih­dam rakam­ları yayım­lanacak nisan ayı itibariy­le, oturun ken­diniz hesap edin, TÜİK'in rakam­larını alın ken­diniz hesap edin.

Şim­di, biz, bu rakam­ları alıp ken­dimiz hesap ediyoruz. Bu TÜİK'in rakam­ları, bilin­diği gibi, değer­li ar­kadaş­larım, iş­başı yap­maya hazır olup da iş aramayan­ları; ki, bu yak­laşık 2,8 mil­yon kişiyi kap­samak­ta ve bir de mev­sim­lik çalışan­lar; o da 700-800 bin kişidir... Enis ar­kadaşım, buna mev­sim­lik çalışan­ları da…

Mev­sim­lik çalışan­lar değil mi?

ENİS TÜTÜN­CÜ (Tekir­dağ) - Ek­sik is­tih­dam…

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) -…onu da ilave ediyor. Onu bir kenara koyarak, bir dizi olarak bunu hesap edip yayım­lıyoruz ve sunuyoruz.

Ona bak­tığınız zaman, hiç­bir düşünen in­san, ak­lı başın­da in­san, Tür­kiye'de iş­başı yap­maya hazır ol­duğu hal­de iş aramayan kişiyi, orada bir atıl güç, yok farz ederek iş­siz­liği, iş­gücünü hesap edemez. Bu rakam­ları iş­gücüne katınız, iş­siz­ler arasına koyunuz, görecek­siniz ki, Tür­kiye'de iş­siz­lik oranı, Nisan 2006 itibariy­le, yüz­de 21'dir, Enis Beyin yap­tığı hesaba göre yüz­de 25'tir; yani, hiç­bir şekil­de yüz­de 11-12 değil­dir.

Şim­di, Plana bakıyoruz, hedef­ler konuşuluyor; ay­nen, bu ifade et­tiğim, TÜİK'in bas­tırıl­mış -ay­nen kur­da ol­duğu gibi- sanal iş­siz­lik rakam­ları alınarak, 2013 yılına yönelik hedef veriliyor. Ger­çek­ten, o diziye göre yap­tığınız, koy­duğunuz hedef­ler, bu değer­len­dir­mey­le ele alın­dığı zaman, görecek­siniz ki, 2013 yılın­daki iş­siz­lik, ger­çek an­lam­da hiç­bir şekil­de yüz­de 8-9 değil, onun 2 katı düzeyin­dedir. Onu ön­görüyor­sunuz. Eğer, burada bir baş­ka durum var­sa, bizim gör­mediğimiz bir durum var­sa, ben, Sayın Bakanın bunu açık­lamasını is­tiyorum ve son üç­buçuk yıla bak­tığımız zaman, 2002 yılın­da top­lam is­tih­dam 21 354 idi, 2005 yılın­da 22 046 ol­du. Rakam­lar or­tada.

Değer­li ar­kadaş­larım, evet, bir büyüme yaşan­dı, bir sanal büyüme, bir cari açık­la büyüme, sıcak­paray­la büyüme dönemi yaşan­dı; ama, bunun, ne yazık ki, top­lam is­tih­dam yerin­de say­dı, iş­siz­lik sorunu ise kat­lanarak, ar­tarak devam et­ti ve böy­le bir süreç için­de Tür­kiye'de sos­yal dev­let çöker­til­di, piyasalar­da tekel­leş­me art­tı, emek­liler, memur­lar, iş­çiler, çalışan­lar ve bun­lar ile diğer gelir grup­ları arasın­daki gelir düzeyi fark­lılaş­ması tır­man­dı, yok­sul­laş­ma art­tı, Tür­kiye genelin­de gelir dağılımı daha bozul­du, Doğu Anadolu unutul­du, böl­gelerarası kal­kın­ma düzeyin­deki uçurum giderek daha derin­leş­ti ve yine, TÜİK'in rakam­larına göre, Tür­kiye'nin en zen­gin 3,4 mil­yon, yani, 3 400 000 en zen­gin kişinin geliri, en fakir 3 400 000 kişinin gelirinin tam 25 katı düzeyin­de. Bu, esasın­da, son 2004 yılı rakamıdır. Bugün bu rakamın çok daha büyüdüğü, diğer yok­sul­laş­ma verileriy­le or­taya çık­mak­ta. Bugün, 2006 Haziranı itibariy­le aç­lık sınırı 380 YTL ve as­garî 1 000 000 in­sanımız aç­lık sınırını yaşıyor. Bugün yok­sul­luk sınırı 1 861 YTL ve bugün 20 000 000'u aş­kın in­sanımız yok­sul­luk sınırı al­tın­da yaşıyor.

Değer­li ar­kadaş­larım, çok konuşul­du, zamanımı daha ekonomik kul­lan­mak is­tiyorum; ama, bu dönemin top­luma yap­tığı en büyük hak­sız­lık­lar­dan biri, AKP döneminin yap­tığı en büyük hak­sız­lık­lar­dan biri çift­çiyi korumasız, tarımı des­tek­siz bırak­masıdır. Bir taraf­tan IMF'ye tes­limiyet, diğer taraf­tan AB'den gelen yap­tırım­lar ve bas­kılar, bugün, Tür­kiye çift­çisini yakın zaman­ların en geri dönemine taşıdı. Tabiî, Hükümetimizin AB sürecin­de, o en baş­ta, 17 Aralık­ta o dik duramayışı, o tes­limiyet­çi tav­rı nedeniy­le kabul­len­diği o kalıcı derogas­yon­lar, kısıt­lamalar nedeniy­le, ola ki, günün birin­de tam üye ol­duğumuz zaman, tarım sek­törümüzün, çift­çimizin halinin, o kalıcı kısıt­lamalar ve des­tek­lerin er­telenecek ol­ması nedeniy­le şim­diden nerelere gidebileceğini çok iyi gör­mek­teyiz. Onun için, burada yapıl­mak­ta olan bazı tar­tış­maların, Av­rupa Bir­liğinin norm­larına, or­tak tarım politikalarına sokacağız id­diasıy­la or­taya konulan politikaların Tür­kiye'nin bugün­kü ger­çeğiy­le hiç­bir iliş­kisinin ol­madığını gör­memiz lazım. Tabiatıy­la, tarım­da verim­lilik art­malı, tabiatıy­la bir süreç için­de tarım daha sağ­lık­lı, giz­li iş­siz­liği aşan bir yapıya kavuş­turul­malı; ama, bunu, siz, sadece masa başın­da önünüze konulan tas­lak­lar çer­çevesi için­de yap­maya çalışır­sanız, sonuç ger­çek­ten çok daha cid­dî bir bunalım nok­tasına taşınacak.

Değer­li ar­kadaş­larım, bun­lar olur­ken ne ol­du; 2002 Ekimin­den Mayıs 2006 arasın­da iç ve dış ran­tiye kesim­lerine top­lam 167 mil­yar YTL, yani, 118 mil­yar dolar faiz öden­di, 118 mil­yar dolar ve bu faiz iç ve dış ran­tiyeye ödenir­ken o borç­ların çev­ril­mesi için, ki, bugün giderek ar­tan bir düz­lem­de reel faiz­ler ar­tarak bu ödemeler devam eder­ken, maalesef, top­lumumuzun çok geniş kesimi için AKP İk­tidarı dönemi bir karabasan dönemi, bir kayıp dönemi ol­du.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu sürecin ne kadar al­datıcı ol­duğu, nasıl bir kay­pak zemin­de ekonominin yürümek­te ol­duğunu, son bir­buçuk ayın geliş­meleri or­taya koy­du. Bu konuda çok şey söy­len­di, ben bun­ları geçiyorum; ama, kırıl­gan­lığın han­gi boyut­lar­da olabil­diğini, bu ekonominin bir bir­buçuk ay için­de yüz­de 20 devalüas­yon­la, reel faiz­lerin, o yıl­ların birikimiy­le, öz­verisiy­le gelin­miş olan, kazanıl­mış olan nok­tanın nasıl bir­buçuk ay için­de tek­rar­dan yüz­de 13'ler düzeyin­de reel faiz­ler or­tamına çekil­diğini hep beraber üzülerek gör­dük. Bunun temel nedeni, Tür­kiye'nin sıcak­paraya tes­lim ol­muş bir an­layış­la, ekonominin sür­dürül­meye çalışıl­mak­ta ol­masıdır.

Tür­kiye ekonomisi dış ak­tör­lerin denetimin­dedir ve bu yaşan­mış olan dal­galan­ma, Tür­kiye'de gerek büt­çe den­gelerinin gerek mak­ro den­gelerin gerek is­tik­rarın, eğer, bu politikalar, sağ­lık­lı bir yörün­geye oturul­maz­sa, yarın­lar­da da nasıl sorun­lar açacağını önümüze ser­di.

Bu dönem için­de Mer­kez Ban­kası piyasalara müdahalede bulun­du. İki uy­gulamay­la, faiz oran­larını yüz­de 4 oranın­da ar­tır­dı. Bu arada, geçen gün yapılan Genel Kurul­da, or­taya koy­duğumuz muhalefete rağ­men, par­ti olarak, yaban­cıların, sıcak­paranın Tür­kiye'deki yatırım­larına yönelik yüz­de 15 stopaj sıfıra in­diril­di.

Şim­di, soruyorum: Sayın Bakan, peki bun­ları yap­tınız, bir taraf­tan sıcak­paranın stopajını sıfıra in­dir­diniz, bir taraf­tan içerideki reel faiz oran­larının art­masına yol açan yüz­de 4'lük faiz ar­tışını Mer­kez Ban­kası uy­guladı. Peki, sıcak­paranın, gelecek olan sıcak­paranın Tür­kiye'de kalış süresini uzat­mayı özen­direcek, ön­görülebilir, makul boyut­lar­da bir ver­gi uy­gulamasını, çıkış­ta uy­gulanabilecek bir ver­gi ön­lemini dev­reye sok­mayı niye düşün­mediniz?.. Bun­dan daha uy­gun bir dönem olabilir miy­di?. Ben­ce, bun­dan son­ra bu treni de kaçır­dınız.

Politikaların bir bütün­lüğü ol­malıdır. Bir taraf­ta, madem stopajı in­diriyor­sunuz, madem reel faizi yük­sel­tiyor­sunuz, sıcak­para için yeni bir cen­net or­tamı yaratıyor­sunuz, o zaman sıcak­paranın bir daha vurup kaç­masını ve yeni kriz­lere yol açacak dal­galan­malar yarat­masını olabil­diğin­ce er­teleyebil­mek, ön­leyebil­mek için, Tobin ver­gisi ben­zeri bir uy­gulamayı gün­deminize al­manız gerekir­di. Sizin ek­sik­liğiniz ben­ce burada. Mer­kez Ban­kasını eleş­tirebiliriz; ama, siz, siyasî hükümet, or­gan olarak, ben­ce, tes­lim ol­muş vaziyet­tesiniz, ekonomideki geliş­meleri sadece sey­ret­mek­tesiniz.

Değer­li ar­kadaş­larım, es­kiden, plan mı pilav mı diye tar­tış­malar yaşanır­dı. Günümüz­de ise, ar­tık giderek, ben­ce, plan han­gi öl­çüde ger­çek­çi, han­gi öl­çüde hayalî ve sanal, bunu tar­tış­mak­tayız. Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan, ben­ce, tek­nis­yen­lerin bütün iyi niyetine rağ­men, sanal, gön­le hoş gelen söz­ler­le süs­lü, bezen­diril­miş, okuyun­ca kulağa hoş gelen; an­cak, ger­çek an­lam­da bakıl­dığı zaman, Tür­kiye'nin bugün ifade et­tiğimiz bu neoliberal rant ekonomisinin belir­li paramet­releriy­le uy­gulamasını temel alan bu politikanın, bu Tür­kiye'yi belir­li aç­maza sok­muş olan politikaları, Tür­kiye'yi ger­çek an­lam­da den­geli, is­tik­rar­lı bir büyümeye taşıyacak, sos­yal dev­leti ayağa kal­dıracak, Tür­kiye için­deki eşit­siz­lik­leri giderecek, refahın adil pay­laşımını sağ­layacak; ama, en önem­lisi, dış dün­yada rekabet gücünü ar­tırabilecek, ih­racatı geliş­tirecek bir yapıyı hedef al­dığını söy­leyebil­mek müm­kün değil.

Evet, bugün, her şeyin IMF'nin himayesin­de ol­duğu, yaban­cı spekülatif sıcak­paranın mer­hametinin, yeterin­ce ör­güt­len­memiş, rekabet koşul­ları yeterin­ce geliş­memiş, finans piyasaları yeterin­ce derin ol­mayan, belir­li zen­gin­liğe ulaş­mamış olan söz­de bir piyasa ekonomisinin basiretine bırak­mış hal­deyiz her şeyi. Tabiî, ör­güt­lü, rekabet­çi piyasa ekonomisini hedef alıyoruz; ama, ne yazık ki, bugün, Tür­kiye'deki piyasa ekonomisi bir vur kaç ekonomisi, bir talan ekonomisi. Ben, ekonominin, sanayide özel­lik­le ve hiz­met alan­larının bir­çok sek­tör­lerin­de görev yap­mak­ta olan girişim­cilerimizi suç­lamak için söy­lemiyorum; ama, piyasada rekabetin ol­madığını biliyoruz ve piyasada rant ekonomisinin -biraz ev­vel ifade et­tiğim- düşük döviz kuru, yük­sek reel faizin çekici hale getir­diği ran­tiye ekonomisinin et­kisiy­le, bugün, ne yazık ki, piyasanın Tür­kiye'yi nereye gön­derebileceğini, ne politikalarımız­la ne de plan­larımız­la yön­len­dir­me durumun­da değiliz.

Değer­li ar­kadaş­larım, Tür­kiye'nin ih­tiyaç duy­duğu tas­lak, kesin­lik­le bu Plan Tas­lağı olamaz. Tür­kiye'nin ken­di ger­çeğin­den, ken­di ulusal birikim ve olanak­ların­dan güç alan, Tür­kiye'nin ken­di ulusal değişim ve yapılan­ma prog­ramının uy­gulan­masına olanak tanıyacak bir plana ih­tiyaç var. Bel­li ki, IMF ve AB arasın­da kıs­kaca alın­mış olan Hükümetin, böy­le bir irade ve karar­lılığı or­taya koyabil­mesi müm­kün değil; ama, yine, bizim görevimiz, bu kür­süden bu ger­çek­leri dile getir­mek.

Bir kez daha ifade ediyorum değer­li ar­kadaş­larım, ger­çek­ten, tek­nolojik yapılan­mayı temel alan üretim ekonomisine geç­meden ve her alan­da eşit­siz­lik­leri azal­tacak, kim­sesiz­lerin kim­sesi olacak bir  sos­yal dev­leti ayağa kal­dır­madan Tür­kiye'nin düz­lüğe çıkabil­mesi müm­kün değil. Olaya hem ekonomik plat­form­da hem sos­yal plat­form­da bak­mamız lazım. Ne yazık ki, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Planın böy­le bir viz­yonu yok.

Cüm­leler arasın­da güzel kelimeler var, ben de okudum; ama, bunu or­taya koyacak iç bütün­sel­lik, onu uy­gulamaya geçirecek çok net rakam­sal­laş­tırıl­mış, somut hedefe dönüş­türül­müş id­diaları görebil­mek müm­kün değil.

Evet, Tür­kiye her yıl reel an­lam­da yüz­de 7 büyümelidir değer­li ar­kadaş­larım. Biz, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak 2002 yılı seçim bil­dir­gemiz­de bunu koy­duk. O gün­den beri defeat­le or­taya koy­duğumuz yayın­lar­da bunu ifade ediyoruz. An­cak, bunu yapabil­mek için bazı şey­lerin ger­çek­leş­mesi lazım. Sadece, tabiatıy­la, tek­nis­yen ar­kadaş­larımın bil­gisayar­ların­da yüz­de 6 için de, yüz­de 7'lik büyüme için de, yüz­de 6,5'lik, yüz­de 7,5'lik büyümeler için de çözüm­ler var­dır. Ve Sayın Baş­bakan "hayır, yüz­de 6,5 ol­masın, yüz­de 7 ol­sun" dediği zaman Sayın Baş­bakanın önüne bir tab­lo koy­muş­lar­dır. Buna inanıyorum. Ama, değer­li ar­kadaş­larım, bu Planın mak­ro hedef­lerinin ve iç bütün­sel­liğinin çok temel iki zaafı var­dır, iki yumuşak kar­nı var­dır. Bun­lar­dan biri -bir­çok ar­kadaşım ifade et­ti- döviz kuru bas­tırıl­mış­tır. Bugün bak­madım, rad­yolara, gazetelere, televiz­yon­lara.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Azal­dı… Azal­dı…

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Ama, zan­nediyorum, bugün­kü döviz kuru…

AH­MET YENİ (Sam­sun) - İniyor, iyi.

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - …1,600 diyelim. 1,600'ün al­tına in­memiş­tir…

AH­MET YENİ (Sam­sun) - İnecek… İnecek…

MUS­TAFA ÖZ­YÜREK (Mer­sin) - 1,63.

AH­MET YENİ (Sam­sun) - Efen­dim, şu an­da iyi gidiyoruz. 

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Evet, iyi gidiyor­sunuz!

Ben öy­le gör­müyorum. İn­şal­lah öy­le gider­siniz. Ama, 2013 yılın­da, ar­kadaş­larımın da ifade et­tiği gibi, ön­görülen kur, galiba 1,487. Rakam önüm­de değil şu an­da.

OS­MAN KAP­TAN (An­tal­ya) - 1,437.

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - 1, 437 YTL. Bugün 1,6 YTL, yedibuçuk yıl son­ra bugünün al­tına inecek. Hiç­bir tek­nis­yene bunu kabul et­tiremez­siniz.

SUAT KILIÇ (Sam­sun) - Daha ön­ce in­medi mi?!

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Hiç­bir şekil­de başınızı kuma…

Bakınız, değer­li ar­kadaş­larım, bas­tır­dınız, Tür­kiye borç et­ti. Konuş­mamın başın­da ifade et­tim, IMF'nin de bugün Tür­kiye'yi bırak­mak is­tememesinin nedeni, Tür­kiye'nin gir­miş ol­duğu bu borç batağıdır. Bu, çıkış değil­dir. Bu neden­le, Tür­kiye'de cid­dî bir fab­rika kurulamamak­ta, reel sek­törü des­tek­lemiyor­sunuz, onun için tek­nolojik yapılan­ma sağ­lanamamak­ta.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu birin­ci yumuşak kar­nı. Kesin­lik­le, bu id­diay­la, bu an­layış­la, eğer, siz, 2013 yılını plan­lar­sanız, sadece rakam­ları mak­yaj­lamış olur­sunuz. Burada ar­kadaş­larım ifade et­tiler, eğer, o kur nereye gelir­se… Sayın Baş­bakanın "10 000 dolar" deyip de, 10 099 dolar olarak tes­pit edil­miş olan 2013 yılı rakamının nasıl kolay­lık­la… Eğer 2013 yılın­da 1,6 YTL olur­sa, nasıl, kolay­lık­la, 9 000 YTL'ye, bir ben­zeri ufak dal­galan­ma yaşar­sınız, nasıl, kolay­lık­la, 7 500 dolara inebileceğini, ar­kadaş­larım da ifade et­tiler, ben de buradan dik­katinizi çekiyorum.

Refah, masa başın­da kazanıl­maz. Refah, ger­çek an­lam­da, ül­kede üretim ekonomisini tarım­da ve sanayide geliş­tirerek kazanılır. Refahın dağılımı ise, sos­yal dev­leti her boyutuy­la yaşama geçirerek sağ­layabilir­siniz.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan, ör­güt­lü ve dış rekabet gücü yük­sek, sos­yal piyasa düzeni eş­liğin­de verim­li ve tek­nolojik düzeyi yeter­li üretim ekonomisini temel alarak şekil­len­diril­meliy­di. Böy­le bir an­layış için­de, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan, kamu ve özel kesimin üretim kalelerini, tek­nolojik yapılan­madan geçirilerek, daha rekabet gücü yük­sek konuma çek­meyi hedef al­malıy­dı; çağın ileri kilit sek­tör­lerin­de yoğun­laş­mayı hedef al­malıy­dı; dış rekabet gücünün ar­tırıl­masın­da verim­lilik­te atılım sağ­lamayı cid­dî an­lam­da ob­jek­tif politikalar­la hedef al­malıy­dı ve sek­törel stratejik böl­gesel plan­lamay­la, ül­kemizin geri kal­mış yörelerinin kal­kın­dırıl­masına yönelik bugün uy­gulamadığınız politikaların uy­gulan­masını hedef al­malıy­dı; bun­lar yok, var diyebilir­siniz laf­la; ama, yok; bunun al­tını çiziyorum.

Değer­li ar­kadaş­larım, bu id­diay­la konuşur­ken, Cum­huriyet Halk Par­tisini tem­silen bu kür­süde bu id­diay­la konuşur­ken, bizi iz­lemek­te olan değer­li hal­kıma da buradan ses­len­mek is­tiyorum. Bu, benim üs­lubum değil; ama, cid­dî bir nok­tadayız. Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Planın uy­gulamasın­da sizin olacağınızı zan­net­miyorum. Bel­ki de ol­mayacağınızı bil­diğiniz için, bu kadar rahat­lık­la bu planı ele alabiliyor­sunuz.

FAH­Rİ KES­KİN (Es­kişehir) - Sen, olacağın­dan emin misin?

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Biz, bu Planı ilk genel seçim­ler­de ik­tidar ol­duğumuz zaman, değer­li ar­kadaş­larım, değiş­tireceğiz.

AH­MET YENİ (Sam­sun) - Hayal!.. Hayal görüyor­sun!

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Bu Plan­la, Tür­kiye'yi 2013 yılın­da düz­lüğe, refaha, huzura taşıyamaz­sınız.

AH­MET YENİ (Sam­sun) - Hayal görüyor­sunuz!

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Biz… Biz…

Hayali, siz, Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Plan­la gör­müş­sünüz.

Bu, Tür­kiye, IMF'yle sür­dür­mek­te ol­duğunuz tes­limiyet­çi iliş­kiy­le düz­lüğe çıkamaz. Biz, gelecek on yıl­lık dönem­de, faiz­dışı faz­layı, bugün IMF'nin ön­gör­düğü gibi yüz­de 6,5 olarak değil, en çok yüz­de 3'e in­direrek, tek­nolojik yapılan­ma ve temel yatırım­lar için kay­nak yaratacağız. Hız­lı ve ekonomik büyümeyi ger­çek an­lam­da reel olarak or­talama yüz­de 7 düzeyine çekecek politikaları uy­gulamaya koyacağız.

SUAT KILIÇ (Sam­sun) - Sizin viz­yonunuz nedir?! Siz ne yap­tınız?!

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Sağ­layacağımız is­tik­rar, dış politikadaki güven­le dış borç­ların hak­kımız olan bir er­teleme süreciy­le sür­dürebilir bir yapıda Tür­kiye ekonomisinin önün­de, geliş­mesinin önün­de bir en­gel ol­masını aşacağız. Daha çok yatırım, daha çok kamusal hiz­met için her yıl büt­çenin yüz­de 15'ini ekonomik ve sos­yal alt­yapı yatırım­larına, tek­nolojik yapılan­maya ayıracağız. Yer­li ve yaban­cı sabit ser­maye yatırım­larına sek­tör bazın­da  selek­tif teş­vik uy­gulayacağız; sizin yap­madığınız. Al­lak bul­lak et­tiniz Teş­vik Yasasıy­la yatırım­cının durumunu.

SUAT KILIÇ (Sam­sun) - Han­gi ik­tidar­da yapacak­sınız?!

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Adil, kap­sam­lı, tutar­lı bir ver­gi refor­mu uy­gulayarak hem ver­gi düzenini üretimi  des­tek­leyici bir yapıya çekeceğiz hem de KOBİ'lerin krediler­den daha adil bir pay al­masını sağ­layacağız.

Ül­kemizin, doğusu ve güney­doğusunu da Batı Anadolu'nun refah düzeyine çekil­mesi için gerek­li adım­ları atacağız. Bu amaç­la, gelecek on yıl, büt­çenin her yıl yüz­de 5'ini genel yatırım  büt­çesi dışın­da böl­gesel, sos­yoekonomik kal­kın­maya ayıracağız. Gelecek on yıl boyun­ca her yıl or­talama 1 500 000 ek is­tih­dam yaratarak ger­çek iş­siz­lik oranını bugün­kü yüz­de 21 düzeyin­den yüz­de 5'lere çekeceğiz. Daha adil  bir gelir dağılımı için üst ve alt yüz­de 20'lik gelir grup­ları arasın­daki far­kı beş yıl­da 10 puan gerileteceğiz ve en önem­lisi tarım­sal  kal­kın­ma, tarıma des­tek, çift­çiyi koruma için her yıl büt­çenin yüz­de 2'si kadar tarıma des­tek ayıracağız.

Değer­li ar­kadaş­larım, bunu hedef al­mak­tayız; ama, size bir şey söy­lemek is­tiyorum.

Bize inan­mayabilir­siniz…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Hacaloğ­lu, ek 1 dakikalık süre için­de konuş­manızı tamam­layınız lüt­fen.

Buyurun.

AL­GAN HACALOĞ­LU (Devam­la) - Bize inan­mayabilir­siniz; ama, hal­kımız bize inanıyor. Ama, size şunu söy­lüyorum: Sizin id­dianız ne olur­sa ol­sun, Tür­kiye baş­ka neden­le böy­le gidemez. Tür­kiye'de bugün temiz siyaseti, dürüst yönetimi tüm boyut­larıy­la Tür­kiye'ye hâkim kılamadığımız, bunu yaşama geçiremediğimiz öl­çüde, is­tediğiniz kadar dokuzun­cu plan­lar yapın, hep­si çök­meye mah­kûm­dur. Tür­kiye'ye verebileceğimiz en büyük güven­ce de iş­te budur. Biz, Tür­kiye'ye dürüst yönetim, temiz siyaset getireceğiz.

Hepinize say­gılarımı sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum.

Sayın Doğan ve Sayın Abuşoğ­lu, süreler nasıl kul­lanılacak?

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - 20'ye 10.

BAŞ­KAN - Peki.

Anavatan Grubu adına ilk konuş­macı Muhar­rem Doğan… (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

Buyurun Sayın Doğan.

Süreniz 20 dakika.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA MUHAR­REM DOĞAN (Mar­din) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­de görüş belirt­mek üzere, Anavatan Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; ön­celik­le, siz­leri ve Aziz Mil­letimizi şah­sım ve Grubum adına say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li mil­let­vekil­leri, Tür­kiye'nin ekonomik ve sos­yal kal­kın­masına dönük amaç­ları olan plan­lar, kamu yönetimi için em­redici, özel sek­tör açısın­dan ise yol gös­terici nitelik taşır­lar. Görüş­mek­te ol­duğumuz yedi yıl­lık Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da ekonomik, sos­yal ve kül­türel alan­lara bütün­cül bir yak­laşım esas alın­mamış­tır. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da in­san odak­lı bir geliş­me ve yönetim an­layışı cid­dî an­lam­da dik­kate alın­mamış­tır. Kamusal hiz­met sunumun­da şef­faf­lık, hesap verebilir­lik, katılım­cılık, verim­lilik, esas hedef alın­mamış­tır. Kal­kın­ma Plan­larının Yürür­lüğe Konul­ması ve Bütün­lüğünün Korun­ması Hak­kın­daki Kanunun 2 nci mad­desi, kal­kın­ma plan­larının komis­yon­da en çok yir­mi gün için­de görüşülüp karara bağ­lanacağı hük­münü getir­mek­tedir.

An­cak, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının alelacele Genel Kurula in­diril­mesi ve bir­kaç saat için­de geçiş­tiril­mesi, cum­huriyet tarihimiz­de bir ilk­tir. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da "is­tik­rar için­de büyüyen, gelirini daha adil pay­laşan, küresel öl­çüde rekabet gücüne sahip, bil­gi top­lumuna dönüşen ve AB'ye üyelik için uyum sürecini tamam­lamış bir Tür­kiye hedef­len­miş" demek doğ­ru değil­dir, fotoğ­raf bunu gös­ter­memek­tedir.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, Hükümet kanadına göre tam an­lam­da pem­be bir tab­lo; ama, ben, katıl­mıyorum; çün­kü, reform niteliğin­de bir viz­yonu yok­tur. Böl­gelerarası geliş­miş­lik far­kının gideril­mesi, verim­liliğin ar­tırıl­ması, is­tih­dam büyüt­me, iş­siz­liği ve yok­sul­luğu yenecek, öz­kay­nak­larımızı kul­lanabilen, kal­kın­mış, zen­gin bir Tür­kiye, maalesef, hedef­len­memiş­tir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, önümüze koy­duğunuz Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da, GAP gibi dün­ya projesi yok, Ilısu Barajı yok, kır­sal kal­kın­ma planı yok, tarım sulaması yok, or­ganik tarım yok, mayın­lı alan­ların or­ganik tarıma kazan­dırıl­ması projesi yok.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Ol­maz olur mu…

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, plan­lama an­layışı açısın­dan ilk­leri için­de barın­dır­mak­tadır. Çözüm önerileri ve yatırım prog­ram­ları getir­mek yerine, sadece sorun­ları ve hedef­leri or­taya koy­masıdır; bu hedef­ler ger­çek­çi değil­dir.

Dış piyasadaki geliş­meler hesaba katıl­mamış­tır. ABD Doları 2006 yılının ilk yarısın­da 1,7 YTL'nin, cari açık 28 mil­yar doların üzerine çık­mış, iş­siz­lik, Tür­kiye İs­tatis­tik Kurumunun rakam­larına göre yüz­de 11'i aş­mış­tır.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına siyasî müdahale söz konusudur. Ön­görülen cari açığın nasıl finan­se edileceği bel­li değil­dir. AB'yle uyum kay­gısı, Dev­let Plan­lama Teş­kilatı iş­levini tar­tış­malı hale getir­miş­tir.

Tür­kiye'nin ekonomik can damarı olan, dün­yanın 8 in­ci büyük projesi arasın­da sayılan GAP'ı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına al­mamak, ül­kenin gelişimini gör­mez­lik­ten gel­mek­tir; böl­gelerarası geliş­miş­lik far­kının devam et­mesini kabul et­me an­lamına gelir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, GAP'ın kısa bir özetini yapacak olur­sam, baraj­lar dahil GAP için har­canan mik­tar 16,6 mil­yar dolar­ken, 2004 yılı sonu itibariy­le 280 mil­yar kilovat/saat hid­roelek­trik ener­jisi üretimi yapıl­mış­tır; parasal değeri 17 mil­yar dolar­dır. Baş­ka bir ör­nek verecek olur­sam, 2004 yılın­da ül­kemiz­de üretilen 46 mil­yar kilovat/saat hid­roelek­trik ener­jisinin 22,4 mil­yar kilovat/saati bu böl­gede el­de edil­miş­tir; oran yüz­de 49'dur, parasal değeri 1,3 mil­yar dolar­dır. Yine, 2004 yılın­da, Tür­kiye'nin 150 mil­yar kilovat/saat­lik ener­ji üretimi için­de GAP'ın payı yüz­de 15'tir. O hal­de, GAP'a, güney­doğu değil, Tür­kiye projesi gözüy­le bak­malıyız. GAP'ta tarım yüz­de 12 ger­çek­leş­me oranıy­la yerin­de say­mak­tadır; an­cak, bu ger­çek­leş­me oranı yüz­de 80'lere ulaş­tığın­da 4 000 000 iş­size iş im­kânı sağ­layabileceği TOBB tarafın­dan hazır­lanan rapor­da belir­til­miş­tir. Bu söz­ler bana ait değil­dir, sivil top­lum kuruluş­larımızın söz­leridir. Buna rağ­men, ül­kemizin en kâr­lı projesi olan GAP'ı kapat­tınız; ben­ce, cum­huriyet tarihin­de alınan en talih­siz karar­dır. Sözümona ül­kenin önünü aç­mak için, ül­keyi zen­gin­leş­tir­mek için Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı yapıyoruz. Bana göre, kal­kın­ma planı demek, ül­kenin gelişimini ön­ceden gör­mek­tir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, öz­kay­nak­larımız­la il­gili konuya gelin­ce; Tür­kiye'nin fos­fat rezerv­leri 518 000 000 ton civarın­dadır. Bunun yüz­de 98'e yakın bölümü güney­doğudadır. Bunun dört­te 1'i Mazıdağı Fos­fat Tesis­lerinin bir ruh­sat alanın­dan el­de edil­mek­tedir. 100 yıl­lık ham­mad­de stoku hazır olan ve 450 000 000 dolara mal olan fos­fat tesis­leri, güneşin ve yağ­murun al­tın­da çürümeye terk edil­miş­ken, özel­leş­tir­me kap­samına alın­mış, Hükümet sadece seyir­ci kal­mak­tadır. Güb­re fab­rikası hayal­lerimiz suya düş­tü. Ül­kenin en önem­li doğal­gaz kay­nak­ları Diyar­bakır'ın Haz­ro İl­çesin­de mev­cut­tur. Suriye-Tür­kiye sınırın­da, hem pet­rol hem doğal­gaz sahaları mev­cut. Suriye'yle pet­rol ve doğal­gaz aramaların­da bir iş­bir­liği için söz­leş­meler yok. Dev­let elini taşın al­tına koy­madan, özel teş­vik­ler­le, doğu, güney­doğu des­tek­len­meden, böl­gelerarası geliş­miş­lik den­gesi sağ­lan­madan kal­kın­ma planın­dan bah­set­mek, ben­ce, adil bir yak­laşım değil­dir. Cazibe mer­keziy­le il­gili, bu Plan­da hiç dik­kate alın­mamış­tır. Sayın Maliye Bakanımız, bun­dan bir sene ön­ce, Mar­din Mazıdağı Fos­fat Tesis­lerini gez­diğin­de, ay­nen şu söz­leri kul­lan­mış­tır: "Fos­fat dolu dağ bize, biz ona bakıyoruz. Biz, buraları iş­leteceğiz ve cazibe mer­kezi haline getireceğiz." Ben, şim­di, Sayın Bakanıma soruyorum: Ay­nı Bakan­lar Kurulun­da çalışıyor­sunuz; Sayın Bakanım, bu konuda bir çalış­manız var mı? Neden Kal­kın­ma Planın­da yer al­mamış­tır? Lüt­fen, bunu bize izah eder­seniz mem­nun olurum.

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Özel olarak cevap verir…

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Ül­kemiz­de, or­talama, her 55 dakikada bir trafik kazasının mey­dana gel­diği ve bir can kay­bının ol­duğu trafik kazaların­da, yüz­de 28 oranın­da yol ve çev­re fak­tör­lerinin et­kili ol­duğu tes­pit edil­miş­tir.

ABD'de ve Av­rupa ül­kelerin­de, bak­tığımız­da, yol ve çev­re fak­tör­lerinin yüz­de 28 oranın­da et­kili ol­duğu trafik kazası yok. Trafik kazaların­da kay­bet­tiğimiz her 100 vatan­daşımız­dan 28'ini yol ve çev­re fak­tör­lerin­den dolayı kay­bet­tiğimiz hal­de, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da, kalıcı ve ön­leyici hiç­bir ted­bir alın­mamış­tır. Trafik kazaların­da her yıl yaşamını yitiren 5 000 vatan­daşımızın geride bırak­tık­ları yüz­bin­ler­ce dul ve yetim­leri düşünül­memiş­tir. Ölüm sıralamasın­da trafik kazaları birin­ci sıradadır. Bu  durum, Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­de ve Av­rupa'nın bazı ül­kelerin­de dör­dün­cü sıradadır.

Sayın Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; ül­kemiz­de bugün, yol­cu taşımacılığının yüz­de 95'i, yükün yüz­de 92'lik bölümü karayoluy­la ger­çek­leş­tirilir­ken, demir­yolunun payı yol­cuda yüz­de 2, yük­te yüz­de 4'tür. Ül­ke boyut­larına ve nüfus yoğun­luğuna bak­tığımız­da, mev­cut ağ çağın çok gerisin­dedir. Yapıl­ması gereken önem­li bir husus, demir­yol­larını tek­rar ayağa kal­dır­mak­tır. Öz­verili çalış­maları nedeniy­le, Sayın Ulaş­tır­ma Bakanıma buradan teşek­kür ediyorum. Karayolu taşımacılığının büyük bir kıs­mını demir­yoluna ve deniz­yoluna ak­tar­mak gerekir. Turizm sek­törünün odağı An­tal­ya ve çev­residir. Bur­dur-An­tal­ya demir­yolu yıl­lar­dır sürün­cemededir, neden Kal­kın­ma Planın­da yer al­mamış­tır? Hız­lı tren projeleri, ağır­lık­lı bir şekil­de hayata geçiril­melidir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bölün­müş yol­lar­da hız limitinin 110 kilomet­reye çıkarıl­ması bir ih­tiyaç­tır; an­cak, bölün­müş yol­ların fizikî koşul­ları, hız limitinin 110 kilomet­reye çıkarıl­ması için uy­gun değil­dir. Yol­lar­da kaliteyi getir­meliyiz. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da his­sedilen en büyük ek­sik­lik, otobanın ol­mamasıdır. Tür­kiye'de, Edir­ne'den Habur'a kadar otoban, Av­rupa ile As­ya'yı bir­birine bağ­lamalı ve zarurîdir.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­daki ek­sik­ler şun­lar:

İnanç ve kül­tür turiz­minin can­lan­dırıl­ması ve des­tek­len­mesi için çalış­ma yok.

Eğitim­de fır­sat eşit­liği sağ­lan­masına dair bir çalış­ma yok. Taşımalı eğitim­le il­gili olarak Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da yer veril­memiş­tir. Or­taeğitim­de mes­lekî eğitimin payı ar­tırıl­mamış­tır. Kal­kın­mada ön­celik­li yöreler­de eğitim stan­dar­dı sağ­lanamamış­tır.

Tür­kiye'nin en önem­li bir bölümü geçimini hay­van­cılık­tan temin et­mek­tedir. 1970'li yıl­lar­da ül­kenin nüfusu 40 000 000'lar­da iken, küçük ve büyük­baş hay­van, var­lık olarak 80 000 000'un üzerin­dey­di. Bugün ise ül­kenin nüfusu 70 000 000'un üzerin­de; küçük ve büyük­baş hay­van, var­lık olarak 40 000 000'un al­tına düş­tü. İk­tidar bunu gör­memez­lik­ten gelemez. Bu durum dik­kate alın­mamış­tır. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da hay­van­cılık konu bile edil­memiş­tir, des­tek­len­memiş­tir.

Değer­li mil­let­vekil­leri, 2003 son­rası dönem­de birin­cil ener­ji tüketimi yıl­lık or­talama yüz­de 5,7; elek­trik tüketimi yüz­de 6,7 oranın­da büyümüş­tür; yani, elek­trik tüketimi elek­trik üretimin­den daha faz­ladır. Ener­ji Bakanımız, Genel Kurul­da, defalar­ca 2007, 2009 yıl­ların­da Tür­kiye ener­ji dar­boğazına girebilir, bunun için baraj yapacak su arıyoruz dediğini hatır­lamaya çalışınız. Baraj­lar­la elek­trik üretimiy­le il­gili, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da yer yok. 1 mil­yar euroya mal olacak, 11 mil­yar met­reküp su tutacak, yıl­da 3 833 000 000 kilovat/saat ener­ji üretecek, 3 000 kişiye iş im­kânı sağ­layacak, böl­genin çeh­resini değiş­tirecek Ilısu Barajı, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da yok. An­cak, böl­ge mil­let­vekil­lerimizin "bugün yarın Ilısu Barajının temeli atılacak­tır" şek­lin­deki söy­lem­leri vatan­daşımızı umut­lan­dır­mak­tadır, hayal kırık­lığına uğ­rat­mak­tadır. Biz, Anavatan olarak, geç­miş­te, 7 tane büyük barajı yapıp hiz­mete sunan bir par­tiyiz. Ilısu Barajının yapıl­masını is­tiyoruz. Böl­genin çeh­resinin değiş­mesiy­le, böl­gede kır­sal kal­kın­manın, böl­gelerarası geliş­miş­lik far­kının daha kolay or­tadan kal­kacağını biliyoruz. Bun­dan dolayı, Ilısu Barajı yapıl­malı ve Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planına der­hal konul­malıdır; an­cak, hayalî temel at­ma töreni is­temiyoruz.

Değer­li mil­let­vekil­leri, ül­kemizin Suriye sınırı boyun­ca uzanan top­lam 210 000 000 met­rekare ve 943 kilomet­re büyük­lüğün­deki araziler mayın­lıdır. İki Kıb­rıs büyük­lüğün­deki bu arazilerin mayın­lar­dan temiz­len­mesi ve or­ganik tarıma dönüş­türül­mesi gerek­mek­tedir. Mayın­lar, dev­let tarafın­dan temiz­len­meli ve es­ki sahip­lerine ucuza satılabilir. Temiz­le-iş­let-dev­ret modeli, müteah­hit işi değil­dir; çün­kü, mayın temiz­leme işi, ih­tisas is­teyen bir iş­tir, as­kerin işidir; mut­laka, bu işin ih­tisasını yap­mış birileri tarafın­dan temiz­len­melidir. El­li yıl­dır kul­lanıl­mayan bu top­rak­lar, yük­sek verim alınabilecek araziler durumun­dadır. Top­rak­ları kul­lanacak yer­li ve yaban­cı girişim­cilerin açacağı modern tarım iş­let­meleri, böl­ge hal­kına cid­dî bir is­tih­dam kapısı açacağı gibi, doğu, güney­doğu böl­gelerinin ekonomisini de can­lan­dıracak­tır. GAP kadar fay­dalı olabilecek bu projenin Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da yer al­maması, Türk tarımı için bir kayıp­tır.

Değer­li ar­kadaş­lar, Sayın Bakanımızın birin­ci bölüm üzerin­de yap­tığı konuş­masın­da bu kitap­çığın kısa ol­duğunu ve 101 say­faya sığ­dığının neden­lerini an­lat­tı, şöy­le söy­ledi: "Kısa oluşu, et­kin ol­madığı an­lamına gel­mez; üs­telik, daha kısa ol­ması, daha dinamik bir yapı kap­sadığı için 101 say­fa ol­muş­tur" demiş­tir. Ben burada Sayın Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, GAP yok, baraj­lar yok; doğu, güney­doğuda fab­rikalar yok, öz­kay­nak­lar iş­letil­miyor, mayın­lı alan­lar bir çözüme kavuş­turul­mamış­tır, hay­van­cılık yok, böl­gelerarası geliş­miş­lik far­kı kal­dırıl­mamış­tır, eğitim­de fır­sat eşit­liği sağ­lan­mamış­tır. Eğer, siz bun­ları bu Plana dahil et­miş ol­say­dınız, bu kitap­çık, bu Kal­kın­ma Planı 101 say­fa değil, 201 say­fa olacak­tı.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Var, var… Siz gör­memiş­siniz.

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, özel­lik­le AKP'li mil­let­vekil­lerine ses­len­mek is­tiyorum. Değer­li mil­let­vekil­leri, duvar­da gör­müş ol­duğunuz söz Ulu Ön­der Atatürk'ün sözüdür: "Egemen­lik kayıt­sız, şart­sız mil­letin­dir." Bu söz, duvarı süs­leyen bir söz değil­dir. Siz, İk­tidar olarak, bu sözü, birin­ci göreviniz, buradan alıp hayata geçir­mek­tir. Dolayısıy­la, yap­tığınız iş­ler mil­let için ve dev­let için ol­malıdır diyorum.

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­maniye) - Ay­nen öy­le yapıyoruz.

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Yapın da görelim, size de teşek­kür edelim. Ama, bakın, sayın Mar­din mil­let­vekil­lerimiz de burada. Gerek yer­li basın­da gerek­se de böl­gesel basın­da "her gün, iş­te, Ilısu Barajının temeli atılıyor, Sayın Baş­bakan geliyor, temeli atılıyor" diye beyanat­ları var­dır.

MEH­MET BEŞİR HAMİDİ (Mar­din) - Ay­başın­da atıyoruz.

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Bakınız "ay­başın­da" diyor. Değer­li ar­kadaş­lar ben şun­dan kor­kuyorum: O böl­ge in­sanı çok temiz ruh­lu ve çok say­gıdeğer in­san­lar; bun­ları al­dat­mayalım. Yapabilecek­leriniz­den bah­sedin, on­ları an­latın. Lüt­fen…

Dev­let Su İş­lerinin yap­mış ol­duğu Ilısu Köyü ile Dar­geçit arasın­daki 13 kilomet­relik stabilize yolu şim­diden hazır­lat­tınız. Helikop­ter pis­tini de hazır­lat­tınız ve Sayın Baş­bakanı oraya in­dir­tip daha müteah­hit­ler gel­meden kon­sor­siyumu alan 3 tane büyük fir­ma ve 3 tane de yurt dışın­daki 3 fir­ma henüz daha iş­yerine gel­memiş, şan­tiyelerini kur­mamış, makine park­larını getir­memiş­ler. Siz, hayalî bir temel at­ma töreni düzen­leyebilir­siniz; ama, ben buradayım, sizin peşinize, hiç­bir zaman sıkıl­madan ve yıl­madan ar­kanız­da sizi takip edeceğimizi unut­mayınız. Biz, yatırım­lar için her tür­lü fedakâr­lığı yap­maya hazırız. Biz, Anavatan Par­tisi olarak geç­mişimiz­de çok büyük başarılar var.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Doğan, lüt­fen, konuş­manızı tamam­layınız; sadece 1 dakikalık süre…

MEH­MET BEŞİR HAMİDİ (Mar­din) - Mar­din iç­mesuyu gibi, bunu da yapacağız Sayın Mil­let­vekilim.

MUHAR­REM DOĞAN (Devam­la) - Tamam­lıyorum Sayın Baş­kanım.

Otoban işi, baraj işi, telekomünikas­yon işi, telefon işi, her köye elek­trik, su, yol, Anavatan Par­tisinin işidir. Yine, Anavatan Par­tisi gelecek ve bun­ları yapacak­tır.

Bütün olum­suz­luk­lara rağ­men, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının, mil­letimize ve ül­kemize hayır­lar getir­mesini diliyor, beni din­lediğiniz için sev­gi ve say­gılarımı arz ediyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Doğan.

Sayın Melik, sis­teme gir­miş­siniz; ama, bu Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­deki görüş­meler­de soru sor­ma diye bir usul yok. O bakım­dan, ben, bil­giniz dahilin­de mik­rofonunuzu kapatayım.

Teşek­kür ederim.

Anavatan Grubu adına ikin­ci konuş­macı Sayın Ömer Abuşoğ­lu; buyurun. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Bugün görüş­mek­te ol­duğumuz Dokuzun­cu Beş Yıl­lık Kal­kın­ma Planı ve bu Plan çer­çevesin­de, Planın son kıs­mıy­la il­gili, Anavatan Par­tisinin görüş­lerini açık­lamak üzere huzur­larınız­da bulunuyorum. Üzerin­de duracağım konular, eğitim, is­tih­dam, böl­gesel kal­kın­ma gibi, kamu yönetiminin iyileş­tiril­mesi gibi bir­birin­den fark­lı dört konuyu, dört baş­lığı içeriyor, hat­ta beş baş­lığı içeriyor. 10 dakikalık süre içerisin­de bu beş baş­lığın tamamı üzerin­de sadece bel­ki birer cüm­ley­le bir şey­ler söy­lenip geçiş­tirilir. Onun için, ben, bu baş­lık­lar­dan sadece birisi üzerin­de has­sasiyet­le dur­mak is­tiyorum, bazı husus­ları vur­gulamak is­tiyorum; o da böl­gesel kal­kın­ma meselesi.

Kal­kın­ma dediğimiz zaman, ken­di başına bir den­gesiz­lik içerir. Her ül­kede ol­duğu gibi, ül­kemiz­de de kal­kın­ma hareketiy­le bir­lik­te, Tür­kiye'nin bazı böl­geleri diğer­lerine oran­la, diğer­lerin­den fark­lı bir şekil­de, hız­lı bir şekil­de kal­kın­masını ger­çek­leş­tir­miş; fakat, bazı böl­geler ise, kal­kın­malarını bir tür­lü baş­latamamış­lar­dır, bırakınız ger­çek­leş­tir­meyi, kal­kın­manın baş­latıl­masın­da bile cid­dî prob­lem­ler, cid­dî sıkın­tılar yaşan­mak­tadır, hâlâ da yaşan­maya devam et­mek­tedir.

Bu çer­çevede, Hükümetin Plana koy­duğu, böl­gesel kal­kın­manın sağ­lan­masına yönelik ol­mak üzere Plana koy­duğu bugüne kadar hiç­bir plan­da görül­meyen yeni bir husus var. Plan­da bu pek açık bir şekil­de gözük­müyor; ama, Planın ruhunu yak­laşık olarak geçen haf­taki -yanıl­mıyor­sam cuma günüy­dü- Hükümet kay­nak­lı bir basın açık­lamasıy­la bir­leş­tir­diğim zaman, bu iki mesele, bu iki açık­lama, Planın met­ni ve Hükümetin basın açık­laması, böl­gesel kal­kın­ma konusuna yep­yeni bir an­layış­la yak­laşıl­dığı iz­lenimi ve in­tibaını uyan­dır­dı ben­de ve konuy­la yakın­dan il­gilen­diğim için, daha ön­ceki çeşit­li hükümet­ler dönemin­de bu konuy­la il­gili bir­takım çaba ve gay­ret­lerim ol­duğu için de hemen konuya dik­kat kesil­dim ve Planın görüş­mesi es­nasın­da, bu bölümün, Grubum adına konuş­masını üst­len­dim.

Konunun mahiyeti şudur: Yak­laşık bun­dan on­yedi yıl ön­ce, 1989 yılın­da, Tür­kiye Odalar ve Bor­salar Bir­liğin­de görev yapar­ken, AK Par­ti Mer­sin Mil­let­vekili -şu an­da salonumuz­da bulunuyor ken­disi de- Sayın Ömer İnan'la bir­lik­te, Odalar Bir­liğinin görüşünü yan­sıt­mak üzere, Hükümete, bir model tek­lifin­de bulun­duk ve bu da, neticede kitap­laş­tırıl­dı "Kal­kın­mada Ön­celik­li Yöreler ve Böl­gesel Kal­kın­ma İçin Bir Model" olarak Odalar Bir­liği tarafın­dan yayım­lan­dı.

Böl­gesel kal­kın­manın nasıl ger­çek­leş­tirileceği konusun­da bir model sun­muş­tuk o zaman. O günün hükümetin­de Anavatan Par­tisi İk­tidarı var­dı; fakat, maalesef, yeterin­ce, bizim sun­duğumuz öneri, bizim sun­duğumuz model, o günün bürok­rat­ların­ca, DPT bürok­rat­ların­ca pek dik­kate alın­madı ve hükümet de o doğ­rul­tuda bürok­rat­larını din­lediği için -bugünün Hükümetinin başın­da olan prob­lem gibi- bürok­rasinin çem­beri dışına faz­la çıkamadığı için hükümet­ler, siyasîler, o gün, faz­la üzerin­de durul­madı ve biz de o günün şart­ların­da konuyu yeterin­ce tar­tış­tık dilimiz ve gücümüz yet­tiğin­ce; fakat, daha son­ra unutul­du.

Orada tek­lif et­tiğimiz model­le, bugün, Hükümetin Plana koy­duğu ve böl­gesel kal­kın­manın ger­çek­leş­tiril­mesi nok­tasın­daki an­layış değişik­liğini ifade eden basın açık­lamasıy­la bizim söy­lediğimiz model, har­fiyen, üst üs­te çakışıyor. Biz o gün cazibe mer­kez­lerin­den bah­set­miş­tik. Böl­gesel kal­kın­manın ger­çek­leş­tiril­mesi için, geri kal­mış böl­geleri dar böl­ge kap­samın­da tutarak bu böl­geler içerisin­de bir­takım cazibe mer­kez­lerini ön­celik­li olarak kal­kın­dır­mak ve sanayileş­tir­mek, daha son­ra, bu cazibe mer­kez­lerin­den civar il­lere kal­kın­manın yan­sıması, yayıl­masını ön­gör­müş­tük. Böy­le bir model ger­çek­leş­tirilir­se, an­cak geri kal­mış böl­gelerin kal­kın­dırılabileceği, kal­kın­malarının hız­lan­dırılabileceğini ifade et­miş­tik ve o günün şart­ların­da bir­takım il­lerin cazibe mer­kezî olarak öne çık­tığını da isim isim belirt­miş­tik.

Ben, müsaadeniz­le, bu kitap­tan okuyorum. On­yedi yıl ön­ce tek­lif et­tiğimiz il­ler, sadece, Tür­kiye'nin tamamını değil kal­kın­mada ön­celik­li yöreler kap­samın­da ol­duğu için, bugün, Hükümetin tek­lif et­tiği iki tane il burada zik­redil­memiş. Bu il­ler­den birin­cisi Gazian­tep. Cazibe mer­kezi olarak, sanayileş­menin ön­celik­le o böl­geler­de hız­lan­dırıl­ması, kal­kın­manın hız­lan­dırıl­ması gereken, gerekir­se özel teş­vik­ler­le des­tek­len­mesi gereken bir il olarak Gazian­tep demişiz. Hükümetin, geçen haf­taki açık­lamasın­da var. Malat­ya demişiz; ay­nı şekil­de, Hükümetin açık­lamasın­da var bu il. Ay­rıca, Er­zurum demişiz; Hükümetin açık­lamasın­da var bu il. Ay­nı zaman­da Van demişiz; Hükümetin açık­lamasın­da, yine, ay­nı şekil­de, Van da bir cazibe mer­kezi olarak ilan edilecek bun­dan son­raki adım olarak. Hükümetin açık­lamasının sadece Kay­seri ve Kon­ya olarak, bizim zik­ret­tik­lerimizin dışın­da ay­rıca iki ili daha cazibe mer­kezî olarak ön­görüyor; fakat, biz, Tür­kiye'nin geri kal­mış böl­gelerini, kal­kın­mada ön­celik­li yörelerini al­dığımız için, bu iki il, bu kitap­ta sayıl­mamış. Ama, bu iki il dışın­da, Hükümetin cazibe mer­kezi olarak tes­pit et­tiği veya kal­kın­masını ön­celik­le hız­lan­dıracak politikaları uy­gulayacağı il­ler tümüy­le bu kitap­ta sayıl­mış.

Dolayısıy­la, benim ve ar­kadaşım Sayın Ömer İnan'ın müş­tereken hazır­ladığı ve tek­lif et­tiği bir modelin, Hükümet tarafın­dan, on­yedi yıl son­ra ben­zer bir şekil­de uy­gulamaya konul­ması, el­bet­te, bu konuy­la il­gilenen ve bu konuda fikir ser­deden iki akademis­yen olarak biz­leri ger­çek­ten heyecan­lan­dır­dı ve bu konuyu, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi kür­süsün­den dile getirerek kayıt­lara geçiril­mesini de is­tedim. Buradaki amaç, sadece "biz zamanın­da demiş­tik" değil "biz on­yedi sene ön­ce bunu söy­lemiş­tik"in bize ver­diği tat­mini his­set­mek, yaşamak değil. Ger­çek­ten, Tür­kiye'de, böl­gesel kal­kın­ma meselesinin çözümü an­cak bu şekil­de ger­çek­leş­tirilebileceği için, böy­le bir politika uy­gulan­maması halin­de, böl­gesel kal­kın­manın unutul­ması gerek­tiği için, bu konudan ger­çek­ten heyecan duy­dum.

Nitekim, Tür­kiye'de, özel­lik­le plan­lı dönem­den son­ra baş­layarak, 1960'tan son­ra, böl­gesel kal­kın­ma meselesi cid­dî bir mesele olarak ele alın­mış, Dev­let Plan­lama Teş­kilatı da dahil ol­mak üzere bütün kurum­lar, böl­gelerin ticaret ve sanayi odaları da dahil ol­mak üzere, sivil top­lum kuruluş­ları da dahil ol­mak üzere, bu konunun, çok cid­dî ve ön­celik­li olarak ele alın­masını sağ­lamış­lar; ama, bu konuda hiç­bir şey ger­çek­leş­tirilememiş. Tüm çaba ve gay­ret­lere rağ­men, böl­gesel kal­kın­ma dediğimiz zaman, geri kal­mış böl­gelerin kal­kın­dırıl­masına yönelik hiç­bir ted­bir sonuç ver­memiş.

An­cak, meselenin çözümü, bu cazibe mer­kez­lerinin oluş­turul­masın­da ve kal­kın­mayı, geliş­tiril­mesi is­tenen böl­genin tamamın­da bir­den ger­çek­leş­tir­mek değil, bir kutup oluş­turarak, bir çekir­dek böl­ge oluş­turarak kal­kın­manın baş­latıl­ması ve bu baş­layan kal­kın­manın, daha son­ra, civar il­lere doğ­ru yayıl­ması şek­lin­de ön­gören, meseleyi bu şekil­de tak­dim eden bir yak­laşım.

Nitekim, Tür­kiye'nin geliş­miş böl­gelerine bak­tığımız zaman -bakınız Mar­mara Böl­gesine- Çor­lu'dan, Tekir­dağ'dan baş­layın, Adapazarı ve Düz­ce'ye kadar uzanan yak­laşık 350 kilomet­relik bir böl­ge içerisin­de bir geliş­me böl­gesi oluş­muş, kal­kın­mış böl­ge oluş­muş. Kal­kın­ma, bu böl­genin tamamın­da, ay­nı an­da ve ay­nı şid­det­te ger­çek­leş­medi. Ön­ce İs­tan­bul, daha son­ra, İs­tan­bul'dan son­ra Kocaeli'ne yayılan sanayileş­me ve kal­kın­ma, bu böl­geler­de bir doyum nok­tasına ulaş­tık­tan son­ra Çor­lu ve Tekir­dağ'a, Kocaeli'nden de Adapazarı ve Düz­ce'ye doğ­ru yayıl­ma gös­ter­miş­tir. Eğer, İs­tan­bul ve Kocaeli böl­gesi bir doyum nok­tasına ulaş­masay­dı, sanayileş­menin ve geliş­menin bu şekil­de diğer il­lere sirayet et­mesi müm­kün ol­mayacak­tı.

Ay­nı man­tığı, ay­nı geliş­meyi, biz, cazibe mer­kez­lerinin oluş­turularak, ön­celik­le, her böl­gede bel­li bir çekir­dek böl­genin ön­celik­le sanayileş­mesi ve kal­kın­dırıl­ması, daha son­ra, civar il­lere bunun yayıl­ması şek­lin­de bir model tak­dim et­tik.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, ek 1 dakikalık sürenizi baş­latıyorum. Lüt­fen, konuş­manızı tamam­layınız.

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Ger­çek­ten, bu model, uy­gun teş­vik ted­bir­leriy­le des­tek­len­diği zaman, çalışabilecek, uy­gulanabilecek ve sonuç verebilecek bir model­dir; ama, bir tek aması var, bu kitap yazılalı, bu model sunulalı on­yedi senelik bir dönem geç­ti üzerin­den, on­yedi senelik dönem için­de de Tür­kiye'de de cid­dî bir­takım değiş­meler ol­du. Dolayısıy­la, ek­len­mesi gereken, ar­tık, cazibe mer­kez­lerinin bir tek il şek­lin­de değil, bun­dan son­ra, bir­kaç ili kap­sayacak şekil­de böl­gesel cazibe mer­kez­leri oluş­turul­ması; mesela, güney­de, Ak­deniz hav­zasın­da, Mer­sin, Adana, An­tak­ya, Gazian­tep, Kah­raman­maraş böl­gesinin bir cazibe mer­kezi ol­ması; doğuda, Malat­ya, Elazığ ve civar il­leri, Adıyaman'ı kap­sayacak şekil­de bir böl­gesel cazibe mer­kezi oluş­turul­ması; Çorum ve civarın­da bir böl­gesel cazibe mer­kezi oluş­turul­ması şek­lin­de, ar­tık, cazibe mer­kez­lerinin bir tek il kap­samı dışına taşınarak daha geniş çer­çevede alın­ması zarureti or­taya çık­mış­tır. Çün­kü, on­yedi seneden beri Tür­kiye'de mey­dana gelen geliş­me, çekir­dek böl­geyi, cazibe mer­kezini…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Son cüm­lem…

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, teşek­kür ediyorum.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - Sayın Baş­kan, cüm­lemi bitireceğim.

BAŞ­KAN - Sayın Abuşoğ­lu, lüt­fen…

Buyurun.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Devam­la) - …bir tek il ol­mak­tan çıkararak daha geniş kap­sam­da ele alın­ması zaruretini doğuruyor.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, şim­di, AK Par­ti Grubu adına iki konuş­macı var; Kah­raman­maraş Mil­let­vekili Sayın Hanefi Mah­çiçek ve Karabük Mil­let­vekilimiz Meh­met Cey­lan.

İlk konuş­macı, Sayın Mah­çiçek. On­dan kalan süreyi de Sayın Meh­met Cey­lan kul­lanacak­lar­dır.

Sayın Mah­çiçek, buyurun.

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA HANEFİ MAH­ÇİÇEK (Kah­raman­maraş) - Sayın Baş­kan, Yüce Mec­lisin değer­li üyeleri; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının üçün­cü bölümün­de, AK Par­ti Grubumuzun görüş­lerini ifade et­mek üzere söz al­dım; konuş­mamın başın­da, hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Bu arada, bu çalış­mayı, Dokuzun­cu Planı, biz­lerin önüne getir­mede çok büyük kat­kısı olan, beraber çalış­mış­lığımız olan, mesai ar­kadaş­lığımız olan Plan­lamadaki bütün ar­kadaş­larıma da yürek­ten teşek­kür ediyorum. İnanıyorum ki, ken­dileri, önümüz­deki dönem­ler­de de, zaman dilim­lerin­de de, böy­le kıy­met­li çalış­malar, yeni projeler üretecek­ler ve in­şal­lah, mil­letimizin önüne koyacak­lar­dır.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Plan, küresel­leş­menin her alan­da et­kili ol­duğu, birey­ler, kurum­lar ve ulus­lar için fır­sat­ların ve risk­lerin art­tığı bu dönem­de, Tür­kiye'nin, ekonomik, sos­yal ve kül­türel alan­lar­da bütün­cül bir yak­laşım­la ger­çek­leş­tireceği dönüşüm­leri or­taya koyacak temel strateji dokümanı olacak şekil­de tasar­lan­mış­tır.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­la, bir bütün­le bir­lik­te, yeni bir plan­lama yak­laşımına, yeni bir an­layışa geçil­miş­tir; çün­kü, son yıl­lar­da, plan­lama konusun­da, dün­yada ve ül­kemiz­de yaşanan değişim­ler dik­kate alın­dığın­da, ül­kemiz­de de, plan­lama yak­laşımının yeniden tasar­lan­ması kaçınıl­maz ol­muş­tur. Bu yeni yak­laşım çer­çevesin­de, geç­miş dönem­ler­de ol­duğu gibi, geniş kap­sam­lı ve ay­rın­tılı bir plan hazır­lamak yerine, mak­ro den­geleri gözeterek, sorun­ları ön­celik­len­diren, temel amaç ve ön­celik­lere yoğun­laşan, böy­lece ön­görülebilir­liği ar­tıran, piyasaların daha et­kin iş­leyişine im­kân verecek kurum­sal ve yapısal düzen­lemeleri öne çıkaran nitelik­te bir plan ter­cih edil­miş­tir.

Belir­lenen viz­yon çer­çevesin­de, ekonomik büyümenin ve sos­yal kal­kın­manın is­tik­rar­lı bir yapıda ger­çek­leş­tiril­mesi amacıy­la, temel sorun alan­larına odak­lanan 5 temel geliş­me ek­seni belir­len­miş­tir. Geliş­me ek­seni bazın­daki çözüm al­ter­natif­leri ve uy­gulanacak politikalar bu doğ­rul­tuda geliş­tiril­miş­tir.

Planın ilk geliş­me ek­seni rekabet gücünün ar­tırıl­ması olarak belir­len­miş­tir. Bu ek­senin temel amacı, ekonomimizin, yük­sek tek­nolojik kabiliyete ve nitelik­li iş­gücüne sahip, değişen şart­lara hız­la uyum sağ­layan, ulusal ve ulus­lararası pazar­lar­da rekabet gücü olan, is­tik­rar­lı ve yük­sek verim­liliğe sahip bir yapıya kavuş­turul­masıdır.

Son yıl­lar­da, ül­kemizin ulus­lararası rekabet gücü sıralamasın­daki yerin­de nis­pî bir iyileş­me görül­mek­tedir. Ül­kemiz, büyümeye iliş­kin rekabet gücü açısın­dan, 2002 yılın­da, 80 ül­ke arasın­da 69 un­cu sırada iken, 2005 yılın­da, 117 ül­ke arasın­da 66 ncı sıraya yük­sel­miş­tir. Tür­kiye, iş or­tamına iliş­kin rekabet gücü açısın­dan da, 2002 yılın­da 80 ül­ke arasın­da 54 ün­cü sırada iken, 2005 yılın­da, 117 ül­ke arasın­da 51 in­ci sıraya çık­mış­tır. An­cak, bir­çok alan­da ger­çek­leş­tirilen yapısal reform­lara rağ­men ve sağ­lanan mak­roekonomik is­tik­rar sonucu önem­li verim­lilik ar­tış­ları el­de edil­mesine rağ­men, ül­kemiz rekabet gücünün henüz yeter­li düzey­de ol­duğu söy­lenemez. Bu kap­sam­da, rekabet gücünün ar­tırıl­masını teminen Plan­da şu ön­celik alan­larına yer veril­miş­tir: Mak­ro is­tik­rar, mak­ro is­tik­rarın kalıcı hale getiril­mesi, iş or­tamının iyileş­tiril­mesi, ekonomide kayıt­dışılığın azal­tıl­ması, finan­sal sis­temin geliş­tiril­mesi, ener­ji ve ulaş­tır­ma alt­yapısının geliş­tiril­mesi, çev­renin korun­ması ve kent­sel alt­yapının geliş­tiril­mesi, ar-ge ve yenilik­çiliğin geliş­tiril­mesi, bil­gi ve iletişim tek­nolojilerinin yay­gın­laş­tırıl­ması, tarım­sal yapının et­kin­leş­tiril­mesi, sanayi ve hiz­met­ler­de yük­sek kat­madeğer üretim yapısına geçişin sağ­lan­ması. Bu un­sur­lar­da sağ­lanacak geliş­meler, ekonomimizin rekabet gücüne ve dolayısıy­la, kısıt­lı kay­nak­ların daha et­kin kul­lanımını sağ­layarak ül­kemizin refahına ve dün­ya öl­çeğin­de küresel bir güç ol­masına kat­kıda bulunacak­tır.

İs­tih­dam odak­lı sür­dürülebilir bir büyüme çer­çevesin­de ikin­ci geliş­me ek­seni, is­tih­damın ar­tırıl­ması olarak belir­len­miş­tir. Bu ek­senin temel amacı, rekabet­çi bir ekonomi ve bil­gi top­lumunun gerek­tir­diği doğ­rul­tuda is­tih­dam im­kân­larının geliş­tiril­mesi ve bu kap­sam­da iş­siz­liğin azal­tıl­masıdır.

Ekonomik büyümeye paralel olarak is­tih­dam edilebilir­liğin ar­tırıl­ması, tüm birey­lere eşit is­tih­dam fır­sat­larının sağ­lan­ması, eğitim ve is­tih­dam arasın­daki iliş­kinin güç­len­diril­mesi ve iş­gücü piyasasının daha es­nek hale getiril­mesini amaç­layan politikalar uy­gulanacak­tır.

Değer­li ar­kadaş­larım, Hükümetimizin bu alan­daki temel yak­laşımı, Dokuzun­cu Plan­da, is­tih­damın ar­tırıl­ması dedik. Bu ek­sen­de, Av­rupa Bir­liğinin Liz­bon Stratejisiy­le uyumu da dik­kate alınarak önümüz­deki yedi yıl­da Tür­kiye'nin is­tih­dam konusun­da iz­leyeceği yol haritası or­taya kon­mak­tadır.

Bu yol haritası, is­tih­damın ar­tırıl­ması, iş­gücü piyasasının geliş­tiril­mesi, eğitimin iş­gücü talebine duyar­lılığının ar­tırıl­ması ve ak­tif iş­gücü politikalarının geliş­tiril­mesi ana temaları üzerine kurul­muş­tur.

İs­tih­dam odak­lı sür­dürülebilir bir büyüme çer­çevesin­de rekabet­çi bir ekonomi ve bil­gi top­lumunun gerek­tir­diği doğ­rul­tuda nitelik­li in­san kay­nak­larının yetiş­tiril­mesi, is­tih­dam im­kân­larının geliş­tiril­mesi, iş­siz­liğin azal­tıl­ması, iş­gücü piyasasının iyileş­tiril­mesi ve ekonomik, sos­yal alan­da yapılacak düzen­lemeler­de is­tih­dam boyutunun gözetil­mesi temel amaç­tır.

Ulusal is­tih­dam stratejisinin oluş­turul­ması çalış­maların­da tarım sek­törün­deki çözül­me ile bu sek­tör­den gelen iş­gücünün tarım­dışı sek­tör­lere kazan­dırıl­ması konusuna ağır­lık veril­mesi ve is­tih­damın ar­tırıl­masın­da önem taşıyan girişim­ciliğin geliş­tiril­mesi ve teş­viki önp­lana çıkan diğer konular­dır.

Bu bağ­lam­da, iş­gücü piyasasın­da dezavan­taj­lı konum­da bulunan kesim­lere yönelik özel politikalar ön­görül­mek­tedir. Bun­lar arasın­da en çok kadın­lar, genç­ler ve özür­lüler üzerin­de durul­mak­tadır. Kadın­ların iş­gücüne katılım­larının ar­tırıl­masını sağ­layacak ön­lem­lere önem veril­mek­tedir. Genç­lerin iş­gücü piyasasına giriş­lerinin kolay­laş­tırıl­ması için, genç­lerin, iş­gücü piyasaların­da deneyim kazan­malarını sağ­layacak prog­ram­ların uy­gulan­ması ön­görül­mek­tedir.

Bu çalış­malar neticesin­de, hedef­lenen gay­ri sâfi yur­tiçi hâsılada, 2005 yılı itibariy­le, satın al­ma gücü paritesine göre kişi başına geliri, ül­kemizin, Av­rupa Bir­liği ül­keleri arasın­daki or­talamada yüz­de 36 düzeyin­dedir. 2013 yılın­da, in­şal­lah, bu kal­kın­ma hızımızı sağ­ladığımız tak­dir­de -ki, in­şal­lah, sağ­layacağız- Av­rupa Bir­liği ül­kelerinin yüz­de 55'i düzeyine çıkacak or­talaması ve böy­lece ekonomik gös­ter­gelerimiz, Av­rupa Bir­liği or­talamalarına önem­li öl­çüde yak­laş­mış olacak­tır.

Değer­li ar­kadaş­larım, yaşadığımız bu geliş­meleri devam et­tirebil­mek ve daha iyiye götürebil­mek amacıy­la, önümüz­deki dönem için­de ön­görülen politikalar, uy­gulan­ması gereken ens­trüman­lar şu şekil­de özet­lenebilir:

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı dönemin­de gelir dağılımın­daki eşit­siz­lik­ler, yok­sul­luk, sür­dürülebilir büyüme ve is­tih­dam, eğitim, sağ­lık ve çalış­ma hayatına iliş­kin politikaların uy­gulan­masıy­la, çok boyut­lu bir yak­laşım­la kalıcı bir şekil­de azal­tılacak­tır. Yok­sul­luk ve sos­yal dış­lan­maya maruz veya bu risk al­tın­da olan birey ve grup­ların, ekonomik ve sos­yal hayat­ta yer al­maları sağ­lanacak ve yaşam kaliteleri yük­sel­tilecek­tir.

Yok­sul­luk­la mücadelenin yanı sıra, kadın­lar, özür­lüler, yaş­lılar gibi dezavan­taj­lı grup­lara özel önem verilecek­tir.

Kadın­ların ekonomik ve sos­yal hayata katılım­larını ar­tır­mak için, bu kesime yönelik mes­lekî eğitim im­kân­ları geliş­tirilerek is­tih­dam edilebilir­lik­leri ar­tırılacak; kadına yönelik şid­detin ön­len­mesi için top­lum­sal bilin­cin ar­tırıl­ması yönün­de çalış­malar yapılacak­tır.

Özel­lik­le kır­sal kesim­deki kız çocuk­larımızın, özür­lülerin ve düşük gelir­li ailelerin çocuk­larının eğitim ih­tiyaç­larının kar­şılan­ması des­tek­lenerek, bu kesim­lerin eğitime erişim­leri kolay­laş­tırılacak­tır.

Yaş­lılara yönelik olarak ev­de bakım hiz­meti des­tek­lenecek; özür­lülerin ekonomik ve sos­yal hayata katılım­larının ar­tırıl­masına yönelik olarak sos­yal ve fizikî çev­re şart­ları iyileş­tirilecek­tir.

Dokuzun­cu Planın ana gelişim ek­sen­lerin­den bir tanesi, böl­gesel geliş­me. Bu nok­tada da görüş­lerimi kısaca siz­ler­le pay­laş­tık­tan son­ra konuş­mama son vereceğim.

Değer­li ar­kadaş­larım, sanayi top­lumun­dan bil­gi top­lumuna geçil­diği günümüz küresel­leşen dün­yasın­da, bil­gi ve iletişim tek­nolojiy­le ulaşım im­kân­ların­da yaşanan geliş­meler­le bir­lik­te, ül­kelerin ken­di araların­daki böl­gesel bütün­leş­me hareket­leri hız­lan­mış, ül­kelerin yerel yönetim­lere ver­dik­leri önem art­mış ve böl­ge ve alt böl­geler, dün­ya sis­temiy­le doğ­rudan et­kileşim içine gir­meye baş­lamış­tır. Diğer bir ifadey­le, küresel­leşen dün­yada böl­geler ve kent­ler, giderek, kapalı bir ekonomik sis­tem ol­mak­tan çık­mış­tır.

Günümüz şart­ların­da, ar­tık, şehir­ler ve böl­geler, dün­yadaki fark­lı nitelik­li ağ­lar, iliş­kiler için­de yer alabilen ve bun­lar­la et­kileşim içerisin­de bulunabilen yerel ak­tör­ler olarak al­gılan­mak­tadır.

Burada, dik­kat çeken ve mem­nuniyet verici olan nok­ta, Plan­da, sadece az geliş­miş böl­geler ile kır­sal alanın sorun­larına odak­lanıl­mamasıdır. Plan­da, küresel eğilim­ler de dik­kate alınarak, böl­gesel geliş­me bütün­cül bir yak­laşım­la ele alın­mış, ül­kemizin tüm böl­gelerine hitap eden politikalar geliş­tiril­miş­tir. Ör­neğin, az geliş­miş böl­gelerimizin en önem­li sorun­ları olan beşerî ve kurum­sal kapasite  zayıf­lığı, is­tih­dam im­kân­larının az­lığı, fizikî  ve  sos­yal alt­yapı im­kân­larının yeter­siz­liği ve bu ek­sik­lik­lerin doğur­duğu  özel­lik­le büyük şehir­lere doğ­ru yaşanan göç akımı, isabet­li bir şekil­de teş­vik edil­miş­tir.

Yeni bir yak­laşım­la ele alınan bu Planın böl­gesel geliş­me an­lamın­da getir­diği yenilik­lerin de ül­kemizin rekabet gücünün art­masına ve top­yekûn  kal­kın­masına önem­li kat­kılar sağ­layacağına inanıyorum.

Özet­le, yeni bir yön­tem, yak­laşım ve viz­yon­la ele alınan, hal­kımıza ve kuruluş­larımıza yerel­den baş­layan top­yekûn kal­kın­manın yol haritasını sunan  Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının, ül­kemiz için hayır­lara vesile ol­masını bütün kal­bim­le diliyor, hepinize, tek­rar, say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan kal­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Mah­çiçek.

AK Par­ti Grubu adına ikin­ci konuş­macı Karabük Mil­let­vekili Meh­met Cey­lan.

Sayın Cey­lan buyurun.(AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA MEH­MET CEY­LAN (Karabük)- Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­larım; Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının üçün­cü bölümü üzerin­de AK Par­ti Grubu adına söz al­mış bulun­mak­tayım; bu vesiley­le Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

İkin­ci bölüm­de de söz al­mış­tım. İkin­ci bölüm konuş­mam­da, Dokuzun­cu  Kal­kın­ma Planı hüviyetin­deki ekonomik ve sos­yal geliş­meler ile Dokuzun­cu Kal­kın­ma Plan hedef­leri üzerine konuş­maya çalış­mış­tım. An­cak, sek­törel baz­da, Plan hedef­leri ve geliş­meler­le il­gili olarak, ek­sik kalan kısım­larını tamam­lamak üzere söz al­mış bulun­mak­tayım. An­cak, bu geri kalan sek­törel baz­daki değer­len­dir­meleri yapar­ken de, bir mik­tar da, bun­dan ön­ce konuşan muhalefet­teki ar­kadaş­ların eleş­tirilerine cevap ver­meye çalışacağım.

Değer­li ar­kadaş­larım, muhalefet kesimin­den ar­kadaş­larımızın önem­li bir bölümü, döviz kur­ları üzerin­deki eleş­tirilerini yönelt­tiler. Hat­ta, bu konuş­malar-dan bazıları o kadar ileri git­ti ki, Sayın Üm­met Kan­doğan gibi, bu Planı, bu dö-viz kur­ları tah­min­leri nedeniy­le uy­gulan­ma şan­sı ol­mayan, ger­çek­çi ol­mayan bir Plan gibi ifadeler­le eleş­tir­diler. Değer­li ar­kadaş­larım, tabiî, buna ben­zer e-leş­tiriler diğer ar­kadaş­larımız tarafın­dan da yönel­til­di ve Planın ön­görülerinin, hedef­lerinin, 2013 yılı için­de Plan hedef­lerinin tut­mayacağını, dolayısıy­la, ger-çek­çi ol­mayacağı gibi var­sayım­lar­la eleş­tiriler­de bulun­dular.

Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da, döviz kur­ları, 2006 yılı itibariy­le dolar 1,45 YTL olarak alın­mış­tır, 2006'da 1,47 YTL, 2008 1,48 ve 2013 yılın­da 1,47 YTL olarak ön­görül­müş bulun­mak­tadır. Bun­lar, afakî değil, abart­ma değil, ger­çek­çi tah­min­ler­dir değer­li ar­kadaş­larım. 2006 yılının ilk dört ayına bak­tığınız­da -her ne kadar, son bir ay­da, bir­buçuk ay­da ulus­lara-rası piyasalar­daki dal­galan­maların da et­kisiy­le döviz kur­ları bir mik­tar tır­man-mış; an­cak, yılın ilk dört ay­lık kıs­mın­da bak­tığımız­da- döviz kurunun, or­talama dolar­da 1,32 YTL ol­duğu görül­mek­tedir. Dolayısıy­la, yılın geri kalan kıs­mın­da, son sekiz ay­lık kıs­mın­da da dolar kurunun or­talama 1,55 YTL olabileceği göz­den kaçırıl­mamalıdır. 1,55 ol­duğu tak­dir­de de, 1,45 YTL olan döviz kuru tah­mini tutacak­tır.

Bilin­diği gibi, Mer­kez Ban­kamız, Maliye Bakan­lığımız ve il­gili kuruluş­larımız, son bir ay, bir­buçuk ay­daki piyasalar­daki hareket­lilik konusun­da cid­dî ted­bir­ler al­mış­lar­dır ve bunun semereleri görül­meye baş­lan­mış­tır. Bil­diğiniz gibi, son üç gün­dür Mer­kez Ban­kasının al­mış ol­duğu ted­bir­ler­le dolar kuru aşağı doğ­ru sey­ret­mek­tedir, 1,6'ya doğ­ru sey­ret­mek­tedir.

Tam bu nok­tada, değer­li ar­kadaş­lar, bir anımı siz­ler­le pay­laş­mak is­tiyorum, küçük bir anımı. Sayın Enis Tütün­cü, benim sev­diğim bir büyüğüm­dür, ağabeyim­dir, öy­le ifade edeyim. Dev­let Plan­lama Teş­kilatın­da yıl­lar ön­ce bir­lik­te de çalış­tık, o ben­den ön­ce çalış­tı, say­gı duy­duğum bir büyüğüm­dür; ama, şunu ifade et­mek is­terim: Geçen yıl­lar­da, Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da bir­lik­te çalış­tık. Ken­disi, burada da eleş­tir­di, orada da eleş­tirir­di döviz kurunun tut­mayacağını. 2003 yılı büt­çesini hatır­lıyorum, Sayın Tütün­cü, orada da eleş­tir­diniz. İş­te, Hükümetin getir­diği büt­çede döviz kurunun ol­duk­ça düşük tah­min edil­diğini eleş­tir­diniz. O zaman­lar da, 2003 yılı büt­çesi hazır­lanır­ken 1,6'ya doğ­ru tır­man­mış­tı dolar kuru ve bunun kesin­lik­le tut­mayacağını falan ifade et­miş­tiniz. Biz de "sakin olun; bu, yıl or­talamasına bağ­lıdır, alınan ted­bir­ler­le tutar" dedik ve nitekim, yanıl­madık bu husus­ta. 2004 yılı büt­çe görüş­meleri gel­diğin­de ben size hatır­lat­tım; Sayın Tütün­cü, 2003 yılın­da da bu eleş­tirinizi yap­mış­tınız döviz kurunun tut­mayacağını, şim­diden daha 1,6'lara, 1,5'lere tır­man­dığını ifade et­miş­tiniz; tut­mayacağını, ben, size 2004 yılı büt­çesin­de açık bir şekil­de ifade et­tim; tutanak­lar oradadır.

Şim­di, Sayın Tütün­cü gibi diğer ar­kadaş­larımız da eleş­tiriyor; döviz kuru kesin­lik­le tut­mayacak, şu et­meyecek, bu et­meyecek… Dolayısıy­la, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı hedef­leri tut­mayacak şekil­de eleş­tiriler­de bulunuyor­lar. Değer­li ar­kadaş­larım, sakin olun, rahat olun; Tür­kiye, es­kisi gibi değil­dir, Tür­kiye ekonomisi güç­lü bir ekonomiye sahip­tir, gerek­li ted­bir­ler alın­mış­tır. Bir mik­tar ulus­lar arasın­daki dal­galan­malara bağ­lı olarak, Tür­kiye'de de, el­bet­te ki dal­galan­ma var­dır; ama, bu rayına oturacak­tır, son üç gün­dür de bunun işaret­lerini gör­mek­teyiz. Dolayısıy­la, döviz kuruna iliş­kin olarak eleş­tiriler yer­siz­dir, hak­sız­dır, tutar­sız­dır; bu açıdan da ifade et­mek is­tiyorum.

Diğer taraf­tan, Sayın Muhar­rem Doğan'ın söz­lerine ger­çek­ten üzül­düm; yani, Sayın Doğan bu Planı okudu mu okumadı mı bil­miyorum; beni bağış­lasın­lar; öy­le laf­lar et­ti ki burada, şaşır­mamak müm­kün değil doğ­rusu. İş­te, "tarım des­tek­leri yok" diyor, "tarım öl­dü" diyor, "GAP yok" diyor, "böl­gesel plan yok" diyor, "or­ganik tarım yok" diyor, şu yok diyor, bu yok diyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, Planın için­de böl­gesel geliş­me konusu, beş temel sorun­dan birisi olarak ele alın­mış­tır, böl­gesel geliş­me var­dır. Say­fa numarasını da vereyim mi Sayın Doğan; Temel Amaç­lar, Gelişim Ek­sen­leri'nde, say­fa 136'dan 140'a kadar, böl­gesel geliş­me ele alın­mış­tır; en temel beş sorun­dan birisi olarak ele alın­mış­tır. Lüt­fen, dik­kat­li okuyun.

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Sayın Doğan burada ol­madığı için nefesini tüket­me!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Or­ganik tarım var­dır, böl­gesel geliş­me var­dır; "yapabileceğinizi söy­leyin" diyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, AK Par­ti İk­tidarı olarak yap­tık­larımız yapacak­larımızın teminatıdır. (CHP ve Anavatan Par­tisi sıraların­dan "Bravo" ses­leri, al­kış­lar[!]) Bunu ifade edelim.

Bakın, tarım konusuna değin­diniz… Sakin olun ar­kadaş­lar…

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - O kadar komik şey söy­lüyor­sun ki! Gecenin bu saatin­de.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Tarım konusuna değin­diniz, Hükümetimiz dönemin­de tarıma ne kadar des­tek ver­diğimizi size rakam­lar­la izah edeceğim; sadece sakin olun, din­leyin. Sakin olun, din­leyin… (CHP ve Anavatan Par­tisi sıraların­dan gürül­tüler)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, din­leyelim Sayın Hatibi.

Buyurun Sayın Cey­lan.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, AK Par­ti İk­tidar­ları dönemin­de tarım sek­törüne olabil­diğin­ce des­tek ver­dik.

ATİLA EMEK (An­tal­ya) - Mil­let biliyor, mil­let!

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Çift­çinin hali mey­dan­da, çift­çinin haline bakın!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Geç­miş hükümet­ler­le kıyas­lama olarak…

Bakın Sayın Abuşoğ­lu, din­leyin.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Sayın Baş­kanım, is­mimi kul­lan­dığı zaman cevap hak­kı doğar.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Peki; hayır, din­leyin diye; siz cevap veriyor­sunuz da onun için din­leyin diyorum.

BAŞ­KAN - Hayır sataş­ma falan yok; sadece "din­leyin" diyor, bir şey demiyor.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Din­leyin diyorum yani.

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - Sen an­lat­maya devam et!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­larım, bakın, elim­de bir tab­lo var; 1999 yılın­dan 2005 yılına kadar, Tür­kiye'de, gerek Tarım Bakan­lığının gerek­se diğer kuruluş­ların, Hazineden tarıma verilen des­tek­leri izah et­mek­tedir.

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Ar­payı kaç liradan alıyor­sun onu söy­lesene?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - 2000 yılın­da, Sayın Meh­met Eras­lan da bunu eleş­tir­di…

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Ar­payı kaç liradan alıyor­sun bir söy­lesene?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Din­leyin, din­leyin ar­kadaş­lar!..

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Boş ver din­lemeyi!.. Sen cevap ver!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - 2000 yılın­da, bakın, sadece Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den -Sayın Bakanımız da buraday­dı- 2000 yılın­da, Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den top­lam prim ödemesi…

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Bırak tarımı, ar­panın fiyatını söy­le, ar­panın fiyatını söy­le…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Ya, bir din­leyin ar­kadaş ya!..

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Ar­panın fiyatını söy­le.

BAŞ­KAN - Sayın Öz­bek… Sayın Öz­bek… Lüt­fen…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Konuş­ma… Konuş­ma… Din­le!..

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Kabadayılık et­me, gelir alırım paçanı!

BAŞ­KAN - Sayın Öz­bek… Lüt­fen…

Sayın Cey­lan, Genel Kurula hitap edin.

AH­MET SIR­RI ÖZ­BEK (İs­tan­bul) - Kür­süden kabadayılık  et­mesin Sayın Baş­kan, alırım paçasını aşağıya!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - 2000 yılın­da, Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den, top­lam des­tek­ler, 325 tril­yon lira, top­lam olarak ve bunun, Tarım Bakan­lığı büt­çesin­deki des­tek­lerin gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranı 0,26 2000 yılın­da. Değer­li ar­kadaş­larım, her geçen yıl, İk­tidarımız dönemin­de, bu, ar­tarak devam et­miş. 2003 yılın­da 2 kat­ril­yon 845 mil­yar lira, 2004'te 3 kat­ril­yon 84 tril­yon lira, 2005'te 3 kat­ril­yon 813 tril­yon lira, sadece Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den tarıma des­tek veril­miş ve Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den tarıma verilen des­tek­lerin payı 2000 yılın­da yüz­de 0,26 iken, 2005 yılın­da 0,80 oranına ulaş­mış durum­da.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Yüz­de 1 bile değil!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, şim­di, buna ilaveten, tabiî ki, diğer tarım des­tek­leri de var. Tarım Bakan­lığı tarım­sal kredi des­tek­leri, DFİF tarım payı ve ben­zeri des­tek­ler­le ve ay­rıca, KİT'lerin yap­tığı alım­lar ve ben­zeri des­tek­ler de hesap­lan­dığın­da…

BAY­RAM ALİ MERAL (An­kara) - Kaç dönüm arazi sahip­lerine ver­diniz onu?!

ATİLA EMEK (An­tal­ya) - Buğ­dayın kilosu kaça?!.

BAY­RAM ALİ MERAL (An­kara) -  Sayın Hatip, or­man köy­lüsüne ne ver­diniz?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - …2000 yılın­da, top­lam, tarım sek­törüne 1,9 kat­ril­yon lira des­tek verilir­ken …

ATİLA EMEK (An­tal­ya) - Buğ­dayın kilosunu kaça alıyor­sun?!.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - 2005 yılın­da, top­lam 7,7 kat­ril­yon lira des­tek veril­miş­tir.

ATİLA EMEK (An­tal­ya) - Hikaye çok din­ledik!.. Buğ­dayın fiyatı kaça onu söy­le!...

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Bu ne demek­tir...

ATİL­LA EMEK (An­tal­ya) - Bun­ları hep din­ledik!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Bu ne demek­tir; gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranı, top­lam olarak, yüz­de 1,59 oranın­da tarım sek­törüne des­tek ver­mek demek­tir.

Değer­li ar­kadaş­larım…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Çift­çi abat mı ol­du, onu bir söy­le bakalım…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Şim­di, yine, çok sev­diğim Al­gan Hacaloğ­lu Beyefen­di bir eleş­tiride bulun­du "ik­tidarınız dönemin­de tarım sek­törüne vereceğiniz des­tek­ler büt­çe için­den en az yüz­de 2 olacak" dedi. Ar­kadaş­lar, şu an­da, zaten, biz, yüz­de 2'nin çok faz­la üs­tün­deyiz.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Bırak al­lahaş­kına ya!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Çok faz­la üs­tün­deyiz…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Yalan söy­leme, 2005'i ödemediniz daha!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Sakin olun!.. Sakin olun!..

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - 2005 öden­medi daha… İşiniz yalan, gücünüz yalan, her şeyiniz yalan!..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) Sadece Tarım Bakan­lığı büt­çesin­den verilen des­tek­lerin büt­çeye oranı, 145 kat­ril­yon­luk büt­çeye oranı, oran­lar­sanız, yüz­de 2,6 et­mek­tedir.

AL­GAN HACALOĞ­LU (İs­tan­bul) - Ben, gay­ri safî mil­lî hâsılanın yüz­de 2'si dedim…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - "Büt­çe" dediniz… "Büt­çe" dediniz…

AL­GAN HACALOĞ­LU (İs­tan­bul) -  Büt­çe dediy­sem, sür­çülisan…

BAŞ­KAN - Sayın Hacaloğ­lu, lüt­fen… Sayın Hacaloğ­lu…

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) -  Sayın Hacaloğ­lu "büt­çe" dediniz, ben öy­le al­gıladım.

BAŞ­KAN - Sayın Cey­lan, Genel Kurula hitap ediniz.

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - İyi not al­dım, tutanak­ları getirir­siniz "büt­çe oran­ları" dediniz.

Diğer des­tek­ler­le bir­lik­te, diğer des­tek­leri kat­tığınız­da, top­lam tarım sek­törüne verilen des­tek­lerin büt­çeye oranı yüz­de 5,3'tür Sayın Hacaloğ­lu.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Han­gi hol­ding­lere ver­diniz?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Biz, şim­diden bile, çok­tan geç­mişiz o oran­ları.

FERİDUN FİK­RET BALOĞ­LU (An­tal­ya) - İş­siz­lik sınırı, değil mi?..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Evet.

FERİDUN FİK­RET BALOĞ­LU (An­tal­ya) - Yüz­de 22 iş­siz­lik, Tür­kiye'de… Genç­ler kapımız­da ağ­lıyor bizim iş­siz­lik­ten. Ne iyiliği ya, yap­mayın böy­le… Bırakın bu mer­kez sağ ayak­ları ya! Beni bile sinir­len­dir­din ya, bu kadar sakin bir adamı…

ATİLA EMEK (An­tal­ya) - İş­siz­lik­ten kan ağ­lıyor üniver­site genç­leri, yalan mı?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­larım, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da, tabiî ki sadece tarım sek­törü değil, diğer sek­tör­lere de çok ön­celik­li olarak des­tek­ler verilecek­tir.

Bu çer­çevede, ulaş­tır­ma sek­törüne de eleş­tiriler getiril­di, ar­kadaş­larımız getir­diler. Bazı ar­kadaş­larımız, Sayın Muzaf­fer Kur­tul­muşoğ­lu Beyefen­di -sev­diğim bir büyüğümüz­dür yine-  demir­yol­larına önem veril­mesini ifade et­tiler. Demir­yol­larına önem veriyoruz değer­li ar­kadaş­lar. Cum­huriyet dönemin­den itibaren yapıl­mayan demir­yol­larına önem veriyoruz ve Tür­kiye'yi demir ağ­lar­la örüyoruz. An­kara-İs­tan­bul hız­lı tren projesi, An­kara-Kon­ya hız­lı tren projesi ve diğer hız­lı tren projeleri baş­latıl­mış­tır. Sadece 2005 yılın­da, Dev­let Demir­yol­larının yap­mış ol­duğu ihalelerin tutarı, tam 2 mil­yar dolar­dır değer­li ar­kadaş­larım, 2 mil­yar dolar…

BAY­RAM ALİ MERAL (An­kara) - Kime ver­diniz?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Dev­let Demir­yol­larının yap­mış ol­duğu ihalelerin tutarı…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Siz ihale hükümetisiniz zaten! İşiniz gücünüz ihale!

BAY­RAM ALİ MERAL (An­kara) - Orada da Ali Dibolar var mı?!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Bu, Dev­let Demir­yol­larına ver­diğimiz önemi gös­teriyor ve Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da da, ulaş­tır­ma hedef­lerimiz arasın­da demir­yol­larına ön­celik­li olarak ağır­lık vereceğimiz ifade edil­mek­tedir.

GÖK­HAN DUR­GUN (Hatay) - Kaç met­re demir­yolu yap­tınız? Kaç met­re?..

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Onun için, iyi değer­len­direlim Planı ve ona göre de eleş­tirilerimizi yönel­telim.

Değer­li ar­kadaş­larım, ben, daha faz­la vak­tinizi al­mak is­temiyorum. Dokuzun­cu Plan, ger­çek­ten Tür­kiye'nin uf­kunu açacak, viz­yonunu geliş­tirecek bir plan­dır ve alınacak bu ted­bir­ler­le Tür­kiye'nin rekabet gücü ar­tacak­tır; rekabet gücünün art­masıy­la bir­lik­te, kişi başına mil­lî gelir, ih­racatımız, it­halatımız ar­tacak, kişi başına mil­lî gelir 10 000 dolar­ları bulacak ve top­lam dış­ticaret hac­mi yarım kat­ril­yonu bulan bir Tür­kiye olacak­tır.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - İyi atıyor­sunuz ama!

MEH­MET CEY­LAN (Devam­la) - Bu Planın el­bet­te ki başarı şan­sı uy­gulayıcıların elin­dedir. Uy­gulayıcı kuruluş­lar ne kadar bu Plana sahip çıkar­sa, bu Plan, el­bet­te ki diğer plan­lar­da ol­duğu gibi, o kadar çok başarılı olacak­tır.

Bu duy­gu ve düşün­ce için­de, tek­raren, Planın hazır­lan­masın­da emeği geçen, baş­ta Dev­let Plan­lama Teş­kilatın­daki ar­kadaş­larımız ol­mak üzere, emeği geçen bütün kişi ve kuruluş­lara teşek­kür ediyorum.

Planın, ül­kemize, mil­letimize hayır­lı uğur­lu ol­masını diliyor; hepinize say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ederim Sayın Cey­lan.

Say­gıdeğer mil­let­vekili ar­kadaş­larım, bir­leşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapan­ma Saati: 22.09

DÖR­DÜN­CÜ OTURUM

Açıl­ma Saati: 22.24

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşiminin Dör­dün­cü Oturumunu açıyorum.

Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­deki görüş­melere kal­dığımız yer­den devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

2.- Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının (2007-2013) Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına Sunul­duğuna Dair Baş­bakan­lık Tez­keresi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (3/1075) (S. Sayısı: 1214) (Devam)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

Planın üçün­cü bölümü üzerin­de, şah­sı adına ilk söz, Üm­met Kan­doğan, Deniz­li Mil­let­vekili…

Buyurun Sayın Kan­doğan.

ENİS TÜTÜN­CÜ (Tekir­dağ) - Sayın Baş­kan, Sayın Cey­lan konuş­masın­da üç kez is­mimi zik­rederek, benim konuş­mamı…

Bu konuda ben söz is­tiyorum Sayın Baş­kan; zabıt­ları getir­tir­seniz mem­nun olurum.

BAŞ­KAN - Sayın Tütün­cü, ön­ce Sayın Kan­doğan'ı din­leyelim, son­ra sizi din­leyeceğim.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Biraz ön­ce Çok Değer­li Mil­let­vekilimizi din­ledik, ben de ken­dilerini çok seviyorum; an­cak, tarım­la il­gili olarak o kadar en­teresan söz­ler söy­ledi ki, acaba, bir baş­ka ül­keyi mi an­latıyor, oradaki tarım­dan mı bah­sediyor; şaşır­dım kal­dım. An­cak, köy­lülerimize, çift­çilerimize biraz kulak ver­miş ol­say­dı, Sayın Mil­let­vekilimizin o konuş­maları yap­mayacağın­dan son derece emin­dim. Şim­di, demin benim konuş­mam­dan son­ra Sayın Bakanımız kür­süye gel­diler, benim konuş­mama cevap ver­diler.

Sayın Sali, Sayın Bakanı meş­gul et­mez­seniz, benim konuş­mam­dan son­ra Sayın Bakan bazı söz­ler söy­lemiş­ti, on­lara bazı cevap­lar ver­mek is­tiyorum.

Şim­di, Sayın Bakanımız, benim, Sayın Baş­bakanın bu Plan hazır­lanır­ken daha ön­ceden tes­pit edilen kişi başına mil­lî gelirin 2013'te     8 700 dolar ol­masını, 10 000'e çıkar­masını eleş­tir­miş­tim. Şim­di, Sayın Bakanımız dedi ki: "Bunun hukukî ol­madığını mı söy­lemeye çalışıyor­sunuz?" Burada bu konuyu dile getiren hiç­bir mil­let­vekilimiz böy­le bir şey söy­lemedi. An­cak, ben şuna itiraz ediyorum Sayın Bakanım: Şim­di, Sayın Baş­bakan kişi başına düşen gelirin 8 700 dolar­dan 10 099 dolara çıkarıl­ma talimatını ver­diğin­de, yani, yüz­de 15,77 bunun ar­tırıl­masını söy­lediğin­de, bunun­la il­gili alt­yapıda bunu sağ­layabilecek im­kân­ların olup ol­madığı, bunun ger­çek­leşip ger­çek­leş­meyeceği husus­larının ne kadar tar­tışıl­dığı, ne kadar sağ­lık­lı ol­duğuna itiraz ediyorum. El­bet­te, Sayın Baş­bakan plan­lara müdahale edecek­tir, talimat­lar verecek­tir, hedef­ler gös­terecek­tir; an­cak, bunu verir­ken, bu talimat­ları verir­ken bunun alt­yapısının hazır­lan­ması lazım gel­diğini söy­lüyorum.

Şim­di, doğ­rudan yaban­cı yatırım 9,5 mil­yar dolar; ama, revizey­le 12,1 mil­yar dolara çıkarıl­mış. Şim­di ben soruyorum: Bu, 12,1 mil­yar dolara çıkar­tılır­ken, yüz­de 28 ar­tırılır­ken, han­gi sek­tör­lere, hesap­layamadığınız han­gi sek­tör­lere dün­yanın neresin­den yatırım­cılar gelecek; bunun­la il­gili ne gibi geliş­meler ol­du ki, yüz­de 28 civarın­da doğ­rudan yaban­cı ser­maye girişin­de bir reviz­yon yap­tınız?! Benim merak et­tiğim husus budur.

Şim­di, Sayın Bakanım, benim, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi Seçim Beyan­namesin­de 69 un­cu say­fada bah­sedilen ve tarımın mil­lî gelir­den al­dığı payın yüz­de 14'e düşürül­düğünü eleş­tir­diğim konuş­mama da bir cevap ver­diler. Şim­di, Sayın Bakan dediler ki: "Onu öy­le hesap­lamayın; siz maliyeci filan değil­siniz; o, öy­le hesap­lan­maz." Nasıl hesap­lanır­mış; mil­lî gelir­den tarımın al­dığı paya göre hesap­lanır­mış. Şim­di, peki Sayın Bakanım, ben size soruyorum şim­di: 2002 yılın­da yüz­de 14'e düşürül­müş; bunu eleş­tiriyor­sunuz. Peki, 2002 yılın­da mil­lî gelir 2001 yılına göre art­tı mı, art­madı mı; art­tı. 2002'de ekonomi 2001'e göre yüz­de 7,9 büyüdü. Sizin hesabınıza göre, 2002 yılın­da tarımın mil­lî gelir­den al­dığı pay yüz­de 15'ten 14'e düş­müş ol­masına rağ­men, sizin hesaba göre daha faz­la alıyor. Peki, sizin hesaba göre mil­lî gelir art­tığı için tarımın mil­lî gelir­den al­dığı pay daha da art­mış ol­masına rağ­men, siz bunu bil­miş ol­manıza rağ­men, Seçim Beyan­namenizin 69 un­cu say­fasına "tarımın mil­lî gelir­den al­dığı pay yüz­de 14'e düşürül­müş­tür" ibaresini niye koy­dunuz, niçin o ibare orada duruyor?! Bunun cevabını gelin, buradan verin.

İki; bunu hesap­lar­ken şöy­le hesap­layacak­sınız: Tarım­daki gir­di maliyet­lerini de hesap­layacak­sınız. Tek başına onu alır­sanız, yan­lış olur Sayın Bakanım. Siz maliye doçen­tisiniz; ama, bizim de biraz mürek­kep yalamış­lığımız var maliye hususun­da. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar [!])  Evet, evet… Onun için, bunu hesap eder­ken Tür­kiye'de tarım­daki gir­di maliyet­lerinin 2002'den 2005 yılı sonuna kadar yüz­de 100'ler seviyesin­de art­tığını da göz­den uzak tut­mayacak­sınız. Siz, bütün paramet­releri eşit kabul eder­seniz, o söy­lediğiniz husus geçer­li olur. Gir­di maliyet­leri yüz­de 100 ar­tacak, tarım­dan alınan pay daha faz­la olacak.

Şim­di, elim­de rakam­lar var. Kır­sal kesimin mil­lî gelir­den al­dığı pay­dan dolayı kır­sal kesimin fakir­leş­tiği… Tür­kiye İs­tatis­tik Kurumu rakam­ları. Peki, kır­sal kesim niye fakir­leşiyor Sayın Bakanım?

İki; şim­di, siz diyor­sunuz ki: "Dolar fiyatı 2013 yılın­da 1,47 YTL olacak." Olabilir; benim buna bir itirazım… Ama, benim itirazım şuna Sayın Bakanım: Şim­di, Tür­kiye'de 2013 yılı sonuna kadar yüz­de 35 enf­las­yon -siz, bunun içerisine yaz­mış­sınız bunu- yüz­de 35 enf­las­yon var diyor­sunuz 2013 yılı sonuna kadar. Ger­çek­leş­tirir­seniz, hedefiniz bu.

Şim­di, 2013 yılı sonuna kadar Tür­kiye'de yüz­de 35 enf­las­yon olacak­sa ve bunu, siz, Plan içerisine yer­leş­tir­miş­seniz, 2013 yılı sonun­da dolar kuru 1,47 YTL olur­sa -olabilir- ben diyorum ki, dolar kuru, yani, bunun kar­şılığın­da Türk parası aşırı değer­len­miş olur; benim söy­lediğim bu. Aşırı değer­len­miş Türk parası… İk­tisadın en basit kuralıdır; ik­tisat ve maliye bölümü öğ­ren­cileri daha birin­ci sınıf­ta bunu öğ­renir­ler, siz bunu öğ­ret­tiniz; eğer bir para, mil­lî para dövize kar­şı aşırı değer­len­miş­se, o ül­kedeki it­halat ar­tar ve ih­racat sıkın­tılı ol­maya baş­lar ve dolayısıy­la, o ül­kede bun­dan dolayı cari açık or­taya çıkar. Diğer paramet­reler de mut­laka et­kileyecek­tir; ama, en temel kural­dır bu, birin­ci sınıf öğ­ren­cilerine bu öğ­retilir. Bir mil­lî para aşırı değer­liy­se, it­halat­ta ar­tış olur, ih­racat­ta sıkın­tı olur.

İş­te, Tür­kiye'de son dönem­de yaşanan olay­ların sebebi budur Sayın Bakanım. Her­kes diyor­du ki, siz de söy­lediniz, diğer bakan­lar da söy­lüyor -hepiniz söy­lediniz- diyor­lar ki: "Türk parası aşırı değer­len­miş­tir, şim­di gel­diği nok­ta makul ol­duğu seviyedir." Sanayi Bakanı da söy­ledi, Sayın Tüz­men de söy­ledi, her­kes söy­ledi bunu. Benim itirazım onadır; yok­sa, 2013 yılın­da dolar şu fiyat olur, bu fiyat olur... Enf­las­yonu göz­den uzak tut­mayacak­sınız, bu şekil­deki bir döviz kurunun Tür­kiye'deki ekonomi üzerin­deki et­kilerinin ne ol­duğunu diğer paramet­releri de göz önüne alarak bu şekil­de değer­len­direcek­siniz; yok­sa, ay­nı nok­tadan hareket eder­seniz yan­lış­lık­lar­la kar­şılaşır­sınız.

Şim­di, tarıma tek­rar dönüyorum Sayın Cey­lan'ın söz­lerin­den son­ra. Şim­di, elim­de rakam­lar var Sayın Cey­lan, elim­de rakam­lar var. Buğ­day maliyeti ne ol­muş 2002'den 2005'e kadar, mısır maliyeti ne ol­muş,  pamuk maliyeti ne ol­muş;  as­garî bun­ların ar­tışı  yüz­de  80  ve  dev­ral­dığınız­da  mazot 1 200 000 lira, şim­di 2,5 mil­yon lira; yani, bu çift­çi bu gir­di fiyat­larıy­la boğuşur­ken, gir­di fiyat­ları yüz­de 100 oranın­da ar­tar­ken ürün fiyat­larının ne ol­duğunu ben sizin tak­dirinize bırakıyorum.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Pet­rol fiyat­ları dün­yada ne ol­du?!

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Ne ol­du ürün fiyat­ları?! 2002 yılın­daki ürün fiyat­larıy­la bir kar­şılaş­tırın al­lahaş­kına, pamuğu kar­şılaş­tırın, tütünü kar­şılaş­tırın, buğ­dayı kar­şılaş­tırın.

Bakın, ben, size, bazı rakam­lar vereceğim. 1997, 98 rakam­larını vereyim. 1997'de bir tüp al­mak için 34 kilog­ram buğ­day satıyor­dunuz, şim­di bir tüp alabil­mek için 120 kilog­ram buğ­day satacak­sınız günümüz­de. 1998'de bir trak­tör alabil­mek için 186 ton şeker­pan­carı satıyor­dunuz, şim­di bir trak­tör alabil­mek için 260 ton şeker­pan­carı satıyor­sunuz. Bir trak­tör alabil­mek için 1998'de 58 ton buğ­day satıyor­dunuz, şim­di, 2005'te 95 ton buğ­day satıyor­sunuz. 1 lit­re mazot alabil­mek için 2,4 kilog­ram buğ­day satar­ken, şim­di 7 kilog­ram buğ­day sat­mak durumun­dasınız. Yani, bütün gös­ter­geler, Tür­kiye'de tarımın cid­dî manada sıkın­tı içerisin­de ol­duğunu, hat­ta daha ilerisini söy­leyeyim, bir çökün­tü içerisin­de ol­duğunu söy­lüyor. Tür­kiye'deki bütün vatan­daş­lar söy­lüyor bunu, bütün rakam­lar bunu gös­teriyor; ama, siz kal­kıp gelecek­siniz, burada, tarımın iyi ol­duğunu, sizin döneminiz­de verilen im­kân­ların iyi ol­duğunu söy­leyecek­siniz.

97, Sayın Bakanın hükümet­te ol­duğu dönem, 6,5 mil­yar dolar tarım des­tek­lemeleri, şim­di 2,5 mil­yar dolar. Sayın Bakanım burada. 1997'de her­hal­de bakan­dınız, Maliye Bakanımız­dınız. O dönem­de tarıma ay­rılan kay­nak 6,5 mil­yar dolar, des­tek­leme şim­di 2,5 mil­yar dolara düş­müş, 2,8 mil­yar dolar. Şim­di, 6,5 mil­yar dolar mı büyük, 2,8 mil­yar dolar mı büyük Sayın Cey­lan?!

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

ÖMER ABUŞOĞ­LU (Gazian­tep) - 2,8 mil­yar büyük!..

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - 7,7 kat­ril­yon…

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Onun için, rakam­lar­la oy­namayın.

MEH­MET CEY­LAN (Karabük) - Siz oy­nuyor­sunuz.

BAŞ­KAN - Sayın Kan­doğan, lüt­fen, topar­lar mısınız.

Buyurun.

FAT­MA ŞAHİN (Gazian­tep) - 7,7 diyor.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - İşine gel­miyor.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Devam­la) - Değer­li mil­let­vekil­leri, bakınız, o rakam­lar -Sayın Bakanım bakın burada, es­ki Tarım Bakanımız ar­kada oturuyor- benim bir soru öner­geme Sayın Bakanımızın ver­miş ol­duğu cevap­tan al­dım o rakam­ları; yani, o rakam­lar Tarım Bakan­lığının bana ver­miş ol­duğu cevap. Eğer bir yan­lış­lık var­sa, es­ki Tarım Bakanımız -burada oturuyor ken­dileri- gelir biraz son­ra der ki, ben o rakam­ları o soru öner­gesin­de ver­diğim cevap­ta yan­lış ver­mişim, doğ­rusu budur der, düzel­tir ve yarın geleceğim, o soru öner­gesinin cevabını da huzur­larınız­da okuyacağım. Bu res­mî rakam­lar, ben söy­lemiyorum bu rakam­ları. Onun için, siz vatan­daşa sorun, vatan­daşa sorun.  Vatan­daş 1 kilog­ram buğ­dayı satıp 1 bar­dak çay içemiyor değer­li mil­let­vekil­leri, 1 bar­dak çay içemiyor. Yol­lar­da görüyor­sunuz 250 000 lira, 300 000 lira, 350 000 liraya satılan buğ­day… Bir tuvalete gir­diniz mi 500 000 bin lira. 1  kilog­ram buğ­dayı satarak bir tuvalet ih­tiyacını kar­şılayamıyor vatan­daş. Yahu, Tür­kiye bu duruma gel­miş ar­kadaş­lar. (CHP sıraların­dan al­kış­lar) Son­ra da kal­kacak­sınız, tarım iyi diyecek­siniz. Ya, tarımın iyi ol­duğunu söy­leyen bir Al­lah'ın kulu var mı Tür­kiye'de?!

Değer­li mil­let­vekil­leri, hepinizi say­gı ve sev­giy­le selam­lıyorum. (DYP ve CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Kan­doğan.

HALİL AY­DOĞAN (Af­yon­karahisar) - Tür­kiye'yi bu duruma siz getir­diniz.

ÜM­MET KAN­DOĞAN (Deniz­li) - İn­saf et… İn­saf et

ÜNAL KACIR (İs­tan­bul) - Köy­ler­de umumî tuvalet mi var; ne diyor­sun sen?!

BAŞ­KAN - Şah­sı adına söz is­teyen Meh­met Eras­lan, Hatay Mil­let­vekili…

Buyurun Sayın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Hatay) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekil­leri; siz­leri say­gıy­la selam­lıyorum.

Tabiî ki, sürek­li rakam­lar söy­leniyor, rakam­lar uçuşuyor; ama, kâğıt üzerin­deki bu rakam­lar, il­leri gez­diğimiz zaman, top­lumu, mil­leti gez­diğimiz ve ziyaret et­tiğimiz zaman, zik­redilen rakam­ların, söy­lenen rakam­ların taban­da, arazide, vatan­daş­ta, mil­let­te pek bir kar­şılık oluş­tur­madığını ve zik­redilen rakam­ların bir kar­şılığının vuku bul­madığını müşahede ediyoruz, görüyoruz.

Tabiî ki, büyüme önem­li bir rakam. Mak­ro ekonomik den­geler ger­çek­ten önem­li. Cari açık, dış­ticaret açığı, büyüme oranı, faiz oranı, reel faiz oran­ları, gay­ri safî mil­lî hâsıla, it­halat, ih­racat ve sair, kişi başına düşen mil­lî gelir ve gelir dağılımın­daki adalet ve ben­zeri konular ger­çek­ten önem­li konular; ama, bun­ların top­luma yan­sıması, mil­lete yan­sıması bir o kadar daha önem­li. Kişi başına düşen mil­lî gelir şu kadar bin dolar; ama, san­ki her bir fer­din cebine o kadar para gir­miş psikolojisiy­le bunu yan­sıt­tığımız zaman, bunu ifade et­tiğimiz zaman, vatan­daş o 4 000 doları da, 5 200 doları da, bel­ki öm­rü boyun­ca o parayı cebin­de göremeyen in­san­lar­la kar­şılaşıyoruz bu ziyaret­lerimiz es­nasın­da.

Tabiî ki, olanı, var olarak gös­ter­mek ve lan­se et­mek; ama, ol­mayanı da, ol­madığı için ifade et­mek gerekir ve bir er­dem­lilik­tir diyorum. Eğer, bu bar­dağın dolu tarafı var ise, onu da gör­mek lazım; ama, sürek­li bar­dağın dolu tarafını görerek, her şeyi toz­pem­be gör­menin de bir fay­da sağ­lamayacağını, ül­keye, Tür­kiye'ye hiç­bir yarar getir­meyeceğini düşünüyorum. Hat­ta, bar­dağın dolu tarafı yerine, as­lın­da, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi olarak ve par­lamen­ter­ler olarak bar­dağın sürek­li boş kesimini konuş­manın fay­dalı olacağını, eğer dol­durul­ması gereken yeri var­sa o bar­dağın, an­cak müzakere edilerek, görüşülerek, konuşularak ve kat­kı sağ­lamak amacıy­la fikir­leri ser­dederek o bar­dağın boş kıs­mının dolabileceğini ön­celik­le ifade et­mek is­tiyorum.

Bakın, son dört yıl­da, cari açığımız 77 mil­yar dolar art­mış. Şim­di, biz bunu söy­ler­ken, çok, böy­le gurur duyarak, övünerek ve bun­dan haz duyarak ifade et­miyoruz; böy­le bir şey olamaz zaten, hiç­bir vatan­sever in­sanın böy­le bir duy­gu içerisin­de olacağını veya hiç­bir mil­let­vekilinin böy­le bir duy­gu içerisin­de olacağını düşün­müyorum. Son dört yıl­da, cari açığımız 77 mil­yar dolar ar­tar­ken, dış­ticaret açığımız, son dört yıl­da, 150 mil­yar dolay­larına ulaş­mış­tır. Tabiî, bunun sonucun­da, ekonomide yapısal kırıl­gan­lık söz konusu ol­muş­tur ve çok yakın bir tarih­te, faiz­ler yük­sel­miş, döviz kur­ları ar­tış gös­ter­miş, as­lın­da yüz­de 27 ile yüz­de 30 dolay­ların­da bir devalüas­yon söz konusu ol­muş­tur ve bor­sada düşüş yaşan­mış­tır. Dolayısıy­la, mev­cut Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da, bu geliş­melerin, ekonomideki yaşanan, özel­lik­le bizim de devalüas­yon olarak ad­lan­dır­dığımız, yüz­de 30 oranın­da devalüas­yon olarak ad­lan­dır­dığımız bu geliş­melerin, Kal­kın­ma Planın­da ne kadarının değer­len­diril­diğini sizin tak­dir­lerinize bırakıyorum.

Her yıl, çalışabilir gen­cimiz, 925 000 dolay­ların­da ar­tış gös­teriyor. Or­talama 1 000 000 gen­cimiz, her yıl, çalışabilir konuma, çalışabilir duruma gelir­ken, genç nüfus, maalesef, bu nok­tada yeter­siz bir is­tih­dam­la kar­şı kar­şıyadır. Bakın, 2000-2001 yıl­ların­da, iş­siz­lik oranı, yüz­de 6 ile 7 aralığın­da; bugün ise, yüz­de 12 dolay­ların­da iş­siz­lik oranı; yani, iş­siz­lik oranının düş­tüğünü ifade eden söz­cü, neye dayanarak iş­siz­lik oranının düş­tüğünü ve bu ül­kede yaşayan genç­liğin, Tür­kiye'nin geleceğini oluş­turacak olan, Tür­kiye'nin bel­ki de güven­liğini ve yarınını oluş­turacak olan bu genç­liğin nasıl iş bulabil­diğini ifade et­ti, onu an­lamak­ta zor­luk çekiyorum ve iş­siz sayısın­daki ar­tış 1 000 000 dolay­ların­dadır. Üniver­siteler­den mezun olan genç­lerimiz, iş bul­ma nok­tasın­da büyük bir sıkın­tı yaşar­ken, zaten, eğer mes­lekî eğitim al­mamış ise, iş bul­ma im­kânının hiç ol­madığını biz biliyoruz ve an­lıyoruz.

Kamu yatırım­larına bak­tığımız zaman, İk­tidar­dan ön­ce, top­lam kamu yatırım­larının reel an­lam­da gay­ri safî mil­lî hâsılaya oranı yüz­de 5 ilâ 6 idi. 2004 yılın­da yüz­de 5 ve 6 aralığın­da olan kamu yatırım­ları, 2004 yılın­da yüz­de 4 dolay­larına düşürül­müş­tür. Zaten, kamu yatırım­larının -ik­tisat­ta bu böy­ledir- azal­ması, kamu yatırım­larının kısıl­ması, beraberin­de ekonomik dur­gun­luğu, özel­lik­le özel sek­tör­de, reel sek­tör­de dur­gun­luğu beraberin­de getirecek­tir ve bu nok­tada da zaten getir­miş­tir. Mesela, GAP Projesi, Doğu Karadeniz Kal­kın­ma Planı, Doğu Anadolu Böl­gesi Kal­kın­ma Planı gibi önem­li projeler, maalesef bu nok­tada rafa kal­dırıl­mış­tır.

Size, ken­di seçim böl­gem­den bir ör­nek vereyim. Amik Ovası, çok mükem­mel tarım arazilerinin çok geniş alana yayıl­dığı bir ova. Amik Ovasın­da, 1996 yılın­da plan­lan­mış Rey­han­lı Barajı var ve kos­koca Amik Ovasın­da hiç­bir baraj yok­tur ve sulama prob­lemi had saf­hadadır ve verim­li, birin­ci sınıf tarım arazileri çorak­laş­maya doğ­ru gider­ken, çift­çi, ürününü, maalesef, sulamak­ta büyük bir ac­ziyet içerisin­dedir, çaresiz­lik içerisin­dedir. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı, her yıl, iz bedeli 1 mil­yar TL koy­mak suretiy­le 1996 yılın­da dev­let yatırımı haline gel­miş olan Rey­han­lı Barajıy­la il­gili bugüne kadar ne ön­ceki İk­tidar ne şim­diki ik­tidar tarafın­dan, bizim de bütün gay­ret­lerimize rağ­men, görüş­melerimize rağ­men, Ener­ji Bakanımız­la, Tarım Bakanımız­la bir dizi görüş­meler yap­mamıza rağ­men maalesef bu projeyi baş­lat­ma im­kânımız söz konusu ol­mamış­tır. İş­te, burada ver­diğim rakam­lar­dan da, kamu yatırım­larının önem­li öl­çüde azal­dığını ve kamu yatırım­larının azal­mış ol­masın­dan dolayı reel sek­tör­de ve ser­best piyasada bir dur­gun­luğun ve iş­lemeyen bir ekonomi çar­kının var ol­duğunu ifade ediyoruz.

49 il­de teş­vik uy­gulaması yapıl­mış; fakat, 49 il­de yapılan teş­vik o 49 ile yatırımı götür­me nok­tasın­da yeter­li ol­mamış­tır. Hâlâ yatırım­lar ül­kenin batısın­da yoğun­laşır­ken, burada cid­dî bir yatırım söz konusu ol­mamış­tır. Dolayısıy­la, ya böl­gesel teş­vik uy­gulamasına veya sek­törel teş­vik uy­gulamasına acilen giril­mesi gerek­tiğini ifade ediyoruz.

Güven­lik sorunu ay­nı şekil­de ar­tış gös­ter­miş­tir. Em­niyet Genel Müdür­lüğünün verilerine göre, asayiş olay­ları 2001-2004 dönemi aralığın­da yüz­de 36 oranın­da ar­tış gös­ter­miş­tir. 2003 ve 2004 yıl­ların­da yıl­lık or­talama ar­tış yüz­de 10'dur ve bu ül­kede asayiş prob­lemi her geçen gün tır­manış gös­terir iken -yine Em­niyet Genel Müdür­lüğü verilerini söy­lüyorum- in­tihar ve in­tihara teşeb­büs vakaları 2004 yılın­da bir ön­ceki yıla göre yüz­de 24 oranın­da ar­tış gös­ter­miş­tir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Eras­lan, lüt­fen, topar­lar mısınız.

Buyurun.

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) - Tabiî, iş­siz­lik, yok­luk, yok­sul­luk, gelir­siz­lik ve dev­letin bu nok­tada sos­yal dev­let an­layışı il­kesini hayata geçirememesi neticesin­de hır­sız­lık, kap­kaç, asayiş sorun­ları, in­tihar ve in­tihara teşeb­büs olay­ları, vakaları Em­niyet Genel Müdür­lüğünün verilerine göre maalesef ar­tış gös­ter­mek­tedir.

Gelir dağılımın­daki adalet­siz­lik çözülebil­miş değil­dir. Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da bu sorunun nasıl çözüleceğini ger­çek­ten merak ediyoruz.

En üst gelir grubunun geliri ar­tar­ken, en alt gelir grubu ve geniş halk kit­lelerini oluş­turan in­san­ların gelir­leri her geçen gün düş­mek­tedir.

Kayıt­dışı ekonomiy­le mücadelede cid­dî bir mesafe katedilememiş­tir. Kayıt­dışı ekonominin, yıl­lık, ekonomimize maliyeti 30 mil­yar dolar iken, biz IMF'den acaba 10 mil­yar doları nasıl alırız kay­gısı ve çabası içerisin­deyiz. IMF bize bu kay­nağı verir­ken "bu kay­nağı çift­çiye, es­nafa, sanat­kâra, KOBİ'lere, yatırım­cılara kul­lan­mayacak­sınız, bunu cari gider­ler babın­da kul­lan­cak­sınız" şek­lin­deki tel­kin ve tav­siyelerini de maalesef alıyoruz ve ona uy­mak durumun­da kalıyoruz.

İz­lenen ver­gi politikalarının iyileş­tiril­mesi gerekir iken, ver­gi politikalarının ay­nı şekil­de devam et­tiğini görüyoruz. Evet, Kurum­lar Ver­gisin­de yüz­de 10 oranın­da in­dirim ol­muş­tur; ama, onun kar­şılığın­da da yine önem­li olan, yatırım­cı, üretim­ci için önem­li olan, maalesef, yatırım in­dirimini kal­dır­ma cihetine git­mişiz­dir.

Av­rupa Bir­liğin­de eğitim sis­temi içerisin­de mes­lekî ve tek­nikeğitimin oranı yüz­de 70'lerin üzerin­dedir ve Türk eğitim sis­teminin yeniden plan­lan­ması, yeniden ele alın­ması gerek­mek­tedir. Özel­lik­le mes­lekî ve tek­nikeğitime ağır­lık veril­melidir.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Eras­lan, lüt­fen…

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) -Av­rupa Bir­liği bunu çok daha ön­ceden gör­müş ve mes­lekî ve tek­nikeğitime ağır­lık vererek, mezun olan öğ­ren­cilerine, üniver­siteye git­meme halin­de ken­dilerini bir iş­le buluş­tur­ma im­kânı sağ­lamış­tır.

1,5 mil­yon öğ­ren­cimiz üniver­site sınavına giriyor, bunun 200 - 250 bin kişisi üniver­site kazanıyor; ama, 1 200 000 dolayın­da öğ­ren­cimiz mes­lekî eğitim de al­madığı için, tek­nikeğitim de al­madığı için, bir for­mas­yon al­madığı için, maalesef, üniver­siteye gidemeyen­ler, yine, top­lumun içerisine dağılarak, iş­siz­lik, gelir­siz­lik ve geçim­siz­lik dolayısıy­la, Em­niyet Genel Müdür­lüğünün de ver­miş ol­duğu verilere göre, suça teşeb­büs et­mek­le kar­şı kar­şıya kal­mak­tadır­lar, bu da, top­lum­sal yoz­laş­mayı, top­lum­sal bozul­mayı beraberin­de getir­mek­tedir. Bun­lar ül­kemizin sorun­ları ve Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının biz bu nok­tada uy­gulanabilir­liğini tar­tışıyoruz ve uy­gulanabilir­liği konusun­da cid­dî şüp­helere sahibiz.

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Eras­lan, lüt­fen…

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) - Teşek­kür edeceğim Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Teşek­kür için Sayın Eras­lan…

Buyurun; teşek­kür için, lüt­fen…

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la) - Ben, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının ül­kemize, mil­letimize hayır­lar getir­mesini temen­ni ediyorum ve Yüce Heyetinizi say­gıy­la, hür­met­le selam­lıyorum.

Teşek­kür ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Eras­lan.

Hükümet adına, Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı Ab­dül­latif Şener söz is­temiş­ler­dir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

DEV­LET BAKANI VE BAŞ­BAKAN YAR­DIM­CISI AB­DÜL­LATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Baş­kan, say­gıdeğer mil­let­vekil­leri; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Görüş­mek­te ol­duğumuz Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı, daha ön­ce hazır­lanan 8 plan­da ol­duğu gibi, Tür­kiye'nin içerisin­de bulun­duğu durumu ve önümüz­deki dönemi kav­rayan, bu süre içerisin­de dün­yadaki geliş­meleri yakın­dan iz­leyen ve buna göre ül­kemizin kal­kın­ma çabalarına iv­me kazan­dır­maya yönel­miş metin­ler­dir. Kon­jonk­tür ile bu kal­kın­ma plan­ları arasın­da hiç­bir iliş­ki bulun­madığı söy­lenemez. Gerek ül­kemiz­de gerek dün­yadaki kon­jonk­türel geliş­meler ve bek­len­tiler, kal­kın­ma plan­larının hazır­lan­masın­da da göz önün­de bulun­durul­mak­tadır. Nitekim, 60'lı yıl­ların başın­dan itibaren hazır­lanan ilk dört beş yıl­lık kal­kın­ma planı, it­hal ikameci bir sanayileş­me politikasını baz olarak al­mış­tır ve buna göre hazır­lan­mış­tır. 80 son­rası, günümüze kadar hazır­lan­mış ve uy­gulan­mış olan Beşin­ci, Al­tın­cı, Yedin­ci ve Sekizin­ci Kal­kın­ma Plan­larıy­sa, dışa açık bir büyüme stratejisini baz al­mış, temel al­mış, buna göre hazır­lan­mış­tır.

Şim­di, bugün, burada görüş­mek­te ol­duğumuz Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­sa, yine, ay­nı şekil­de, kronik sorun­larını aş­mış, 2000 ön­cesin­de kal­mış bazı has­talık­ları üzerin­den at­mış bir Türk ekonomisinin geleceğe güç­lü olarak yürüyebil­mesini temin eden bir plan olarak hazır­lan­mış­tır.

Ay­nı zaman­da, bu dönem, yani 2007 ile 2013 arasın­daki yedi yıl­lık Dokuzun­cu Plan dönemi, Tür­kiye'nin Av­rupa Bir­liğiy­le müzakerelerini sür­düreceği bir dönem­dir. Tam katılım ön­cesi, Av­rupa Bir­liğine tam üyelik ön­cesi müzakere dönemini kav­rayan bir plan ol­ması nedeniy­le de, Av­rupa Bir­liğiy­le iliş­kiler bağ­lamın­da, yine, bu Plan, Tür­kiye'nin, geleceğe, umut­la, karar­lılık­la ve güç­lü bir şekil­de yürümesini temin edecek şekil­de dizayn edil­miş­tir, kur­gulan­mış­tır.

Tüm bun­ların ötesin­de, dün­ya, küresel­leş­menin yeni bir ev­resin­dedir. Bu yeni dönem­de, bu ül­kede yaşayan in­san­ların daha mut­lu olabil­mesi için, daha huzur­lu olabil­mesi için, refah düzey­lerinin daha yük­sek olabil­mesi için, çocuk­larımızın, torun­larımızın yaşayacağı bu ül­keye iyi şey­ler kazan­dırabil­mek için dün­yayı okumak ve geliş­meleri yönet­mek nasıl müm­kün olacak­sa, bu Plan, bun­ları temel strateji olarak belir­lemiş, ele al­mış ve öy­lece tamam­lan­mış­tır.

Ger­çek­ten, son dönem­ler­de, dün­yada önem­li değişim­ler ol­duğunu kabul et­memiz gerekir. Bir plan hazır­lığın­da da bu değişim­leri hiç dik­kate al­madan yolumuza devam edemeyiz.

Küresel­leş­meyi fark­lı dönem­ler itibariy­le değer­len­direcek olur­sak, 1492 ön­cesi, yani, Amerika Kıtasının keş­fin­den ön­ceki dönemin, dün­yanın tamamının bilin­mediği bir dönem olarak, dün­yanın bazı böl­gelerinin tanın­madığı, bazı kıtalarının henüz keş­fedil­mediği bir dönem ol­duğunu biliyoruz. Ama, 1492'yle 1800'lü yıl­lar arasın­daki dönem, küresel­leş­menin birin­ci ev­resi olarak, birin­ci dönemi olarak, dün­yanın büyük boy­dan or­ta boya dönüş­tüğü bir dönemi an­lat­mak­tadır. Ar­tık, yer­küre üzerin­de bilin­meyen bir coğ­rafî alan yok­tur, bilin­meyen bir kıta yok­tur; ok­yanus­lar, kara par­çaları tamamıy­la bilinir hale gel­miş­tir. Bunun da ötesin­de, bir­takım ulaşım araç­ların­daki, tek­nolojiler­deki geliş­meler sayesin­de dün­ya, bilinerek, yorum­lanabilir hale dönüş­müş­tür. Onun için, daha ön­ceki dönem­de, ar­tık, büyük, bilin­meyen bir dün­yadan, küresel­leş­menin bu ilk ev­resin­de or­ta büyük­lük­te bir dün­yaya dönüş­müş­tür yer­küre.

An­cak, değişim hız­la günümüze doğ­ru seyir et­miş­tir. 1800'lü yıl­lar ile 2000'li yıl­lar arasın­daki dönem­de ise, dün­ya, or­ta boy­dan küçük boya dönüş­müş­tür. Ar­tık, otomobil­ler, tren­ler, faks­lar, telefon­lar, rad­yolar gibi, hat­ta televiz­yon­lar gibi, ulaşım ve iletişim araç­ları sayesin­de dün­ya daha hız­lı kav­ranır bir hale gel­miş­tir. Dün­yayı yorum­lamak ve bu yorum­lanan dün­yada pozis­yon belir­lemek daha hız­lı in­tikal edilebilir bir durum haline gel­miş­tir. An­cak, şunu da biliyoruz ki, ar­tık, 2000'li yıl­lar son­rası küresel­leş­mede yeni bir dönemi ifade et­mek­tedir ve bu dönem­de, dün­yanın küçük boy ol­duğunu bile kabul edemeyiz. Bu dönem­de ar­tık dün­ya, bir mik­ro boya dönüş­müş­tür. In­ter­net­ler­den, bil­gisayar ek­ran­ların­dan dün­yanın dört bir yanına, dört bir köşesine uzan­mak, oralar­daki bil­gileri dev­şir­mek, rakip fir­maların dün­yanın değişik köşelerin­de han­gi üretim tek­nolojilerini kul­lan­dık­larını, han­gi pazar payını kapat­maya çalış­tık­larını iz­lemek, takip et­mek müm­kün­dür. Hat­ta, bil­gisayar ek­ran­ların­dan dün­yaya açıl­mak suretiy­le bir ül­kede üretilen mal­ları diğer bir ül­keye pazar­lamak bile müm­kün­dür.

Yakın zaman­lara kadar mal­ların ih­raç edilebileceğini, it­hal edilebileceğini düşünüyor­duk; ama, hiz­met­lerin it­halini ve ih­racatını düşün­müyor­duk. Hat­ta, iş­bölümü halin­de hiz­met­lerin dün­yanın iki ay­rı ucun­da bir araya getirilerek yapılabileceğini bile hiç­bir zaman in­san­lık hayal et­memiş­ti. Fakat gel­diğimiz nok­tada, ar­tık, bu kav­ram­lar tar­tışıl­mak­tadır. Bakın, 2003 yılın­da Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­deki 25 000 şir­ketin ver­gi beyan­nameleri Hin­dis­tan'da tutul­muş­tur. Amerika Bir­leşik Dev­let­lerin­deki malî müşavir­ler ile Hin­dis­tan'daki muhasebeciler arasın­daki iş­bir­liğiy­le 25 000 şir­ketin def­ter­lerinin ve beyan­namelerinin dün­yanın öbür ucun­da tutul­duğu bir iş­bir­liği alanı oluş­muş­tur. 2004 yılın­da 100 000 beyan­name Hin­dis­tan'da tamam­lan­mış, tutul­muş­tur, düzen­len­miş­tir. 2005 yılın­da ise bu rakamın 400 000'e çık­tığı hesap­lan­mış bulun­mak­tadır. Ar­tık, hiz­met sek­törün­de bile, dün­yanın iki ucu bir araya gel­miş­tir.

Bunun ötesin­de, yine, Amerika'da gece, Avus­tral­ya'da gün­düz ol­duğu için, Amerika'daki has­taneler ile Avus­tral­ya'daki has­taneler arasın­da an­laş­malar yapılıyor, Amerika'da bir has­ta has­taneye git­tiği zaman dok­tor muayenesini yapıyor, rönt­gen­lerini, tomog­rafilerini çekiyor ve in­ter­net üzerin­den, gün­düz mesaisi yapan Avus­tral­ya'daki has­tanedeki dok­tor­lara bu bil­gisayar ağıy­la tomog­rafiler gön­deriliyor ve orada yapılan teş­his rapor­ları Amerika'ya iletil­mek suretiy­le, has­ta, daha has­taneden ay­rıl­madan dün­yanın iki ucun­daki dok­tor­lar iş­bir­liği yap­mak suretiy­le teş­hisini koyuyor, tedavilerini uy­gulamaya baş­lıyor­lar.

Böy­lesine hız­lı iş­bir­liğinin ve değişimin ol­duğu bir dün­yada yaşıyoruz. Bu dün­yada, in­san­lar yer­küre üzerin­de, ar­tık, es­ki sınır­lar­dan, es­ki sınır­ların en­gel­lerin­den arın­mış olarak seyahat ediyor­lar. Pek çok kim­se için, bugün, An­kara'dan İs­tan­bul'a git­mek kadar kolay­dır, An­kara'dan Lon­dra'ya, Paris'e git­mek.

Mal­lar, yine ay­nı şekil­de, yer­küre üzerin­de sınır tanımak­sızın hız­la dolaşıyor. Ar­tık, şunu her­kes bil­mek­tedir ki, kim­se ken­di mahal­lesin­deki in­san­lar­la veya rakip­leriy­le rekabet et­miyor, ül­kesin­deki ay­nı fir­malar­la rekabet et­miyor; her­kes küresel rekabet­tedir. Ül­keler de, fir­malar da ve ay­nı zaman­da birey­ler de küresel rekabetin içerisin­dedir­ler; çün­kü, fab­rikanızın bulun­duğu mahal­lede bile mal satabil­meniz için, dün­yanın öbür ucun­da üretim yapan fir­malar­dan daha kaliteli ve ucuz üretimi yap­mak zorun­dasınız. Eğer, en ucuz, en kaliteli malı üret­mediğiniz tak­dir­de, fab­rikanızın kurulu bulun­duğu mahal­lede bile mal satabil­meniz müm­kün değil­dir.

Ve ay­nı şekil­de, ser­maye, yer­küre üzerin­de daha büyük bir hız­la dolanıyor. 5 saniye içerisin­de ser­maye yer­küre üzerin­de 5 tur atıyor ve en kâr­lı gör­düğü piyasaya yer­leşiyor ve kazanıyor. Lon­dra Bor­sası mı daha kâr­lıdır, Tok­yo Bor­sası mı kâr­lıdır, İs­tan­bul Bor­sası mı daha kâr­lıdır; 5 saniye içerisin­de 5 kez göz­den geçiriyor, yer­leşiyor ve kazan­cını ona göre el­de ediyor.

Böy­le bir dün­yada kav­ram­lar değiş­miş­tir. Dün­yayı al­gılama, yönet­me, geleceğe hâkim ol­ma an­layışı değiş­miş­tir. Ar­tık, düne kadar, ül­ke olarak "küresel­leş­menin neresin­deyim" sorusunu sor­muyor­duk. Hat­ta, bunun da ötesin­de, bir ül­kenin güç­lü ol­duğunu gös­terebil­mesi için, dün­yada düş­man­larını say­ma alış­kan­lığı var­dı. "Yedi düvele kar­şı ayak­ta dim­dik dur­mak" bir ül­kenin güç­lü ol­duğunu ifade eden bir kav­ram­dı; ama, bu kav­ram, günümüz­de değiş­miş­tir. Ül­ke olarak güç­lü ol­manın yolu, düş­man­larını say­mak­tan değil, dost­larını say­mak­tan, iş­bir­liği yap­tığı ül­keleri say­mak­tan geç­mek­tedir.

Fir­malar için de ay­nı şey geçer­lidir. Ar­tık, fir­malar da "küresel­leş­menin neresin­deyim" diye sor­gulamak­tadır­lar, ona göre iş plan­larını kur­mak­ta, üretim alan­larını geliş­tir­mek­te ve dün­ya pazar­ların­daki pay­larını sürek­li geniş­let­meye çalış­mak­tadır­lar, iş­bir­lik­lerini geniş­let­meye çalış­mak­tadır­lar.

Ve birey­ler… El­bet­te ki, ar­tık, her birey de "küresel­leş­menin neresin­deyim" sorusunu sor­mak zorun­dadır. Küresel rekabet­te ol­duğunun bas­kısını his­sederek, avan­taj­larını ve maliyet­lerini önüne koyup, dinamik bir yapı kazan­mak zorun­dayız.

Dinamik bir yapıyı kazanan ül­keler kazanacak­lar­dır; top­yekûn nüfusuy­la, top­yekûn fir­malarıy­la, ül­ke yönetim an­layışıy­la, küresel rekabetin bas­kısını his­seden, avan­taj­larını yakalamaya çalışan, maliyet­lerin­den kur­tul­maya çalışan, bunu dinamik bir süreç olarak yaşayacak ül­keler geleceğin güç­lü ül­keleridir. İş­te, bu Plan, bu an­layış doğ­rul­tusun­da kurul­muş, kur­gulan­mış ve hazır­lan­mış­tır. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

Planın geliş­me ek­sen­leri bağ­lamın­da or­taya koy­duğu yapıları değer­len­dirir­ken, bunun çok açık bir kur­gu olarak belir­len­diğini açık­ça görüyoruz. Diyoruz ki, rekabet gücünün ar­tırıl­ması. İş­te, bugün, bu dinamik yapı içerisin­de, küresel­leş­menin bas­kısı al­tın­da ekonomimizin top­yekûn rekabet gücünün ar­tırıl­ması, bu Plan döneminin temel stratejisidir, temel geliş­me ek­senidir. İn­sanımızın ak­tif hale gel­mesi, üretim sürecine katıl­ması, kat­madeğere ilaveler sağ­layabil­mesi için is­tih­damın ar­tırıl­ması, beşerî geliş­me ve sos­yal dayanış­manın güç­len­diril­mesi, yine ay­nı şekil­de, yeni geliş­me ek­sen­leri olarak or­taya kon­muş­tur ve belir­len­miş­tir. Böl­gesel geliş­menin sağ­lan­ması, kamu hiz­met­lerin­de kalite ve et­kin­liğin ar­tırıl­ması da, yine ay­nı şekil­de, bu dinamik dün­yada var olabil­menin, geleceğe güç­lü bir şekil­de yürüyebil­menin temel deter­minant­larıdır; onun için, geliş­me ek­sen­leri olarak bu Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da belir­len­miş bulun­mak­tadır. Dolayısıy­la, bu Planı değer­len­dirir­ken, met­nin kısalığın­dan öte, or­taya koy­duğu stratejiye, dün­yaya ve ül­kemize bakış açısına dik­kat et­mek gerek­tiği kanaatin­deyim. Bu açıdan değer­len­diril­diği tak­dir­de, ar­tık, 21 in­ci Yüz­yıl­da yeni bir plan yapar­ken, modern, çağ­daş ve çağ­daş uy­gar­lık düzeyinin üzerin­de bir yer ve mev­zi tut­maya çalışan Tür­kiye'nin ih­tiyaç­larına, Türk Hal­kının duy­gularına, bek­len­tilerine cevap verecek bir plan ol­duğunu gör­memiz ve tes­pit et­memiz müm­kün­dür. Bu an­layış  doğ­rul­tusun­da, ger­çek­ten, bu plana, çok geniş bir katılım­la, pek çok uz­man kat­kı sağ­lamış­tır, kat­kıda bulun­muş­tur; baş­ta, sivil top­lum kuruluş­larımız, mes­lek ör­güt­lerimiz, üniver­sitelerimiz, ay­nı zaman­da, kamu kuruluş­larımız­daki bürok­rat­larımız ve uz­man­larımız ol­mak üzere, çok geniş bir katılım­la hazır­lan­mış bir Plan­dır. Dev­let Plan­lama Teş­kilatı, el­bet­te, bu Planın baş­lan­gıcın­dan sonuna kadar, her saf­hasın­da, işin için­de bulun­muş bir kuruluşumuz­dur. Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi, plana her zaman son nok­tayı koyacak kurum olarak var­dır ve mil­let­vekil­lerimiz de, gerek Plan ve Büt­çe Komis­yonun­da gerek­se Genel Kurul­da yap­mış ol­duk­ları eleş­tiriler­le bu kat­kıyı sağ­lamak­tadır­lar.

Ben, bu süreç içerisin­de, baş­lan­gıcın­dan bugüne kadar Plana kat­kı sağ­layan, emek har­cayan, din­leyerek ve katılarak, daha da ol­gun­laş­masına kat­kı sağ­layan her­kese teşek­kür­lerimi sunuyorum ve bu Planın, ül­kemize hayır­lar getir­mesini diliyorum. Çocuk­larımızın, torun­larımızın yaşayacağı ül­kenin güç­lü ve mamur olabil­mesine bu Planın kat­kı sağ­lamasını diliyor, hepinize say­gılarımı sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Bakan.

Baş­ka söz talebi?.. Yok.

Planın üçün­cü bölümü ve tümü üzerin­de görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Şim­di, Planın Hükümete geri veril­mesine dair gerek­çeli öner­gelerin iş­lem­lerini yapacağız.

Baş­kan­lığa veril­miş bulunan 8 adet geri ver­me öner­gesi, sırasına göre numaralan­dırıl­mış ve bir takımı Hükümete veril­miş­tir. Hükümetin bu öner­geler­den bazılarına katıl­dığı, Baş­kan­lığa gön­der­diği tez­kereden an­laşıl­mış­tır.

Şim­di, bu tez­kereyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planıy­la il­gili olarak veril­miş bulunan 8 adet değişik­lik öner­gesin­den yal­nız­ca 8 nolu öner­geye katıl­dığımızı, diğer­lerine katıl­madığımızı, bil­gilerinize, gereği için arz ederim.  28.6.2006

                                                                                                              Ab­dül­latif Şener

                                                                                   Dev­let Bakanı ve Baş­bakan Yar­dım­cısı

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, ön­celik­le Hükümetin katıl­dığı öner­geyi okutup, oy­larınıza sunacağım; son­ra da, Hükümetin katıl­madığı öner­geleri sırasıy­la okutacağım ve is­ten­diği tak­dir­de, Hükümete, Komis­yona ve öner­ge sahibine, 5'er dakikayı geç­memek üzere söz vereceğim. Daha son­ra da bu öner­geleri oya sunacağım.

Hükümetin katıl­madığı öner­geler­den Genel Kurul­ca kabul edilen olur­sa, bu öner­geler üzerin­de, en son­ra, yeniden görüş­me açılacak­tır.

Bu görüş­me sırasın­da da, bun­lar­dan her biri hak­kın­da, sadece Komis­yon, Hükümet ve geri ver­me öner­gesin­deki birin­ci im­za sahibi veya gös­tereceği bir diğer im­za sahibi konuşabilecek­tir.

Bu görüş­me sonun­da geri ver­me gerek­çeleri ay­rı ay­rı oy­lanacak ve kabul edilen geri ver­me gerek­çeleri, Plan­la bir­lik­te Hükümete geri verilecek­tir.

Hükümet, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­ce kabul edilen geri ver­me gerek­çelerini de dik­kate alarak, Plan­da uy­gun gör­düğü değişik­lik­leri yapacak ve bu husus­ları bir rapor­la Genel Kurula sunacak­tır.

Bu rapor üzerin­de, İç­tüzüğün 72 nci mad­desine göre, Genel Kurul­da müzakere açacağız. Bu iş­lem de bit­tik­ten son­ra, Planın tümü, var­sa yapılan değişik­lik­ler­le bir­lik­te açıkoy­lamaya sunulacak­tır.

Şim­di, Hükümetin katıl­dığı öner­geyi okut­maya baş­lıyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 138 in­ci say­fasın­da yer alan 658 in­ci parag­raf­taki "…hiz­met ver­me potan­siyeli yük­sek mer­kez­ler belir­lenerek;..." ifadesinin "…hiz­met ver­me potan­siyeli yük­sek Cazibe Mer­kez­leri belir­lenerek;…" şek­lin­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

Ömer İnan

Ömer Abuşoğ­lu

Murat Yıl­mazer

 

Mer­sin

Gazian­tep

Kırık­kale

 

Süley­man Sarıbaş

 

Dur­sun Ak­demir

 

Malat­ya

 

Iğ­dır

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, bilin­diği gibi, Hükümet bu öner­geye katıl­mış­tı.

Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge kabul edil­miş­tir.

Şim­di, Hükümetin katıl­madığı öner­gelerin iş­lemini yapacağız.

Öner­geleri sırasıy­la okutup görüş­me açacağım ve son­ra oy­larınıza sunacağım.

1 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 59-100 ün­cü say­faların­da yer alan 57-325 in­ci parag­raf­larının plan tasarısın­dan çıkarıl­ması ve geç­miş politika uy­gulamalarını daha ay­rın­tılı değer­len­diren plan des­tek dokümanı olarak ay­rı bir kitap haline getiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

Meh­met Kar­tal

Kemal Kılıç­daroğ­lu

Nuret­tin Sözen

 

Van

İs­tan­bul

Sivas

 

İ. Sami Tan­doğ­du

Enis Tütün­cü

Mus­tafa Öz­yürek

 

Or­du

Tekir­dağ

Mer­sin

 

İs­met Atalay

Meh­met Yıl­dırım

Al­gan Hacaloğ­lu

 

İs­tan­bul

Kas­tamonu

İs­tan­bul

 

 

Meh­met Akif Ham­zaçebi

 

 

 

Trab­zon

 

BAŞ­KAN - Hükümet bu öner­geye katıl­mamış­tır.

Sayın Akif Ham­zaçebi, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Gerek­çe...

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Plan ön­cesi geliş­melerin değer­len­diril­diği bölüm, esas olarak rakam­sal geliş­melerin veril­diği bir bölüm olarak hazır­lan­mış­tır. Hal­buki, burada, ön­ceki dönem­de uy­gulanan temel politikalar, bu politikalar­dan or­taya çıkan sap­malar ve bunun yol aç­tığı sonuç­ların değer­len­diril­mesi bek­lenir­di. Bu duruma en iyi ör­nek ödemeler den­gesidir. Ödemeler den­gesi hedef­lerin­de yaşanan or­talama yüz­de 100'ün üzerin­deki sap­ma, bu sap­malara yol açan geliş­meler gibi nok­talara hiç giril­memiş, sadece par­ti prog­ramı gibi olum­suz­luk için­de yaşanan bazı olum­lu gibi görünen geliş­melere değinil­miş­tir. Bu an­lam­da, Planın met­ninin yüz­de 40'ı, Plan ön­cesi dönemin değer­len­diril­mesi şek­lin­dedir. Ön­ceki Plan­da bu bölüm Plan ön­cesi ekonomik ve sos­yal sek­tör­ler­deki geliş­meler baş­lığın­da bir­den faz­la kitap şek­lin­de des­tek dokümanı olarak hazır­lan­mış ve Planın için­de yer al­mamış­tır. Yine ay­nı şekil­de, Plan ön­cesi dönem­de Tür­kiye'de ekonomik ve sos­yal geliş­meler baş­lığı al­tın­da bir veya bir­den faz­la kitap des­tek dokümanı olarak çıkarılabilir.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

Şim­di, Hükümetin katıl­madığı 2 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 100 ün­cü say­fasın­da yer alan 327 nolu parag­rafın ve iz­leyen diğer ekonomik gös­ter­geler baş­lık­lı tab­lo 6.2'nin buna göre aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

M. Akif Ham­zaçebi

Kemal Kılıç­daroğ­lu

Meh­met Kar­tal

 

Trab­zon

İs­tan­bul

Van

 

Al­gan Hacaloğ­lu

Meh­met Yıl­dırım

Enis Tütün­cü

 

İs­tan­bul

Kas­tamonu

Tekir­dağ

 

Nuret­tin Sözen

Mus­tafa Öz­yürek

İs­met Atalay

 

Sivas

Mer­sin

İs­tan­bul

 

 

İ. Sami Tan­doğ­du

 

 

 

Or­du

 

"327. Bu büyüme per­for­man­sın­da verim­lilik ar­tış­ları, 2002-2005 dönemin­de ol­duğu gibi yine önem­li bir rol oy­nayacak­tır. Plan dönemin­de TFV ar­tışının yıl­lık or­talama yüz­de 1,5 dolayın­da ger­çek­leşeceği tah­min edil­mek­tedir. TFV ar­tışının özel­lik­le sanayi ve hiz­met­ler sek­tör­lerin­den kay­nak­lan­ması bek­len­mek­tedir. Gerek iş­gücü piyasasın­da ger­çek­leş­tirilen reform­ların gerek­se yürütülen ak­tif iş­gücü politikalarının et­kisiy­le, büyümenin is­tih­dama yan­sıması ve Plan dönemin­de yıl­lık or­talama yüz­de 3 oranın­da is­tih­dam ar­tışı sağ­lan­ması bek­len­mek­tedir. Plan dönemin­de sanayi ve hiz­met­ler sek­tör­lerin­de yıl­lık or­talama 835 bin kişi gibi dik­kate değer oran­da yük­sek bir is­tih­dam ar­tışı ön­görül­mek­te ve bu is­tih­dam ar­tışının, nüfus­taki ar­tış ve tarım­daki çözül­meye rağ­men, iş­siz­lik oranını dönem sonun­da yüz­de 7'ye düşür­mesi bek­len­mek­tedir."

BAŞ­KAN - Sayın Akif Ham­zaçebi, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Gerek­çe…

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Top­lam fak­tör verim­liliğinin (TFV) ar­tışı Plan dönemi boyun­ca or­talama yüz­de 2,3 ol­duk­ça yük­sek bir oran­da var­sayıl­mış­tır. Plan ön­cesin­de uy­gulanan ve sonuç getiren politikalar için­de fak­tör verim­liliğinin bu düzey­de ar­tışını açık­layacak her­han­gi bir geliş­me bulun­mamak­tadır. Verim­liliğin kriz son­rası olağanüs­tü dönem­ler dışın­da diğer dönem­ler­de ar­tışı uzun dönem­li eğitim, ar-ge gibi konular­da sağ­lanacak geliş­melere bağ­lı görül­mek­tedir. Bugün bu düzey­de orana sadece İs­kan­dinav ül­keleri sahip­tir. Bir­çok geliş­miş ül­kenin oranı bizim Plan­da ön­gör­düğümüz oranın neredey­se 1 puan al­tın­dadır. Bu oran Fin­lan­diya'da yüz­de 3,2; İs­veç'te yüz­de 2,3, Al­man­ya'da yüz­de 1,1, Amerika'da yüz­de 1,5; İtal­ya'da yüz­de 0,6'dır. Top­lam fak­tör verim­liliğinin Plan dönemin­de yıl­lık ar­tışı yüz­de 1,5'e, daha ger­çek­çi bir orana çekil­mek­tedir. Bu var­sayım çer­çevesin­de, cari iş­lem­ler ve dış­ticaret baş­ta ol­mak üzere diğer mak­ro paramet­relerin de buna uy­gun hale getiril­mesi gerek­mek­tedir.

BAŞ­KAN - Öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

Hükümetin katıl­madığı 3 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 108 in­ci say­fasın­da yer alan 354 nolu parag­rafın aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

"354. Plan dönemin­de kamu eğitim har­camaları GSYİH'ya oran olarak yüz­de 4,1 oranın­dan aşamalı olarak 2013 yılın­da AB ül­keleri seviyesi olan yüz­de 5,5'e çıkarılacak­tır. Har­camaların ar­tırıl­masın­da eğitim kademelerine göre ön­celik il­köğ­retime verilecek­tir. Plan dönemin­de okulön­cesi ve or­taöğ­retim kademesin­de okul­laş­ma oran­ların­da önem­li ar­tış­lar sağ­lan­ması hedef­len­mek­tedir. İl­köğ­retim kademesin­de çağ nüfusun­daki azal­manın da kat­kısı ile tüm çocuk­ların temel eğitim al­ması amaç­lan­mak­tadır. Or­taöğ­retim okul­laş­ma oran­ların­daki ar­tış­la bir­lik­te yük­seköğ­retime olacak talep ar­tışını kar­şılamak üzere, yük­seköğ­retim okul­laş­ma oranının yüz­de 48'e ulaş­ması plan­lan­mak­tadır."

 

M. Akif Ham­zaçebi

Kemal Kılıç­daroğ­lu

Meh­met Kar­tal

 

Trab­zon

İs­tan­bul

Van

 

Al­gan Hacaloğ­lu

Meh­met Yıl­dırım

Nuret­tin Sözen

 

İs­tan­bul

Kas­tamonu

Sivas

 

Enis Tütün­cü

Mus­tafa Öz­yürek

İ. Sami Tan­doğ­du

 

Tekir­dağ

Mer­sin

Or­du

 

 

İs­met Atalay

 

 

 

İs­tan­bul

 

BAŞ­KAN - Sayın Ham­zaçebi, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Gerek­çe…

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Özel­lik­le 2003 yılın­dan itibaren kamu eğitim har­camalarının GSYİH'ye oranı yüz­de 4,5'ler­den yüz­de 4'lere kadar gerilemiş­tir. Öğ­ren­ci sayısının 1 000 000'un üs­tün­de art­tığı bir dönem­de kamu eğitim har­camaların­daki düş­me özel­lik­le öğ­ren­ci başına eğitim har­camalarını çok düşür­müş­tür. Bugün Tür­kiye öğ­ren­ci başına kamu eğitim har­camasın­da OECD or­talamasının üç­te 1'in­den de düşük düzey­de har­cama yap­mak­tadır. (satın al­ma gücüne göre düzel­til­miş). Ay­rıca, son yedi yıl­dır uy­gulan­mak­ta olan ekonomik prog­ramın olum­suz et­kileri bu an­lam­da maliye politikasının kalitesinin düş­mesi an­lamın­da ken­disini eğitim sek­törün­de gös­ter­miş­tir. Kamu eğitim har­camalarının GSYİH'ye oranının yüz­de 5 üzerine çık­ması bu oranın AB ül­kelerinin sahip ol­duğu oran düzeyine ulaşıl­masına yol açacak­tır. AB ile yakın­sama ve prog­ramın sos­yal tah­ribatının gideril­mesi amacıy­la bu somut hedefin, Plana konul­mak­tadır.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

4 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 109 un­cu say­fasın­da yer alan 355 nolu parag­raf­tan son­ra yeni bir parag­rafın ek­len­mesini ve takip eden parag­raf­ların ise buna göre yeniden numaralan­dırıl­masını arz ve tek­lif ederiz.

"Top­lumun yok­sul olan en alt yüz­de 20'lik  kesiminin ulusal gelir­den al­dığı pay yok­sul yan­lısı ekonomik ve sos­yal politikalar ve özel­lik­le as­garî gelir des­teği prog­ramı ile yüz­de 7 seviyesine çıkarılacak­tır."

 

M. Akif Ham­zaçebi

Kemal Kılıç­daroğ­lu

Meh­met Kar­tal

 

Trab­zon

İs­tan­bul

Van

 

Nuret­tin Sözen

İ. Sami Tan­doğ­du

Vedat Melik

 

Sivas

Or­du

Şan­lıur­fa

 

Enis Tütün­cü

Mus­tafa Öz­yürek

İs­met Atalay

 

Tekir­dağ

Mer­sin

İs­tan­bul

 

Al­gan Hacaloğ­lu

 

Meh­met Yıl­dırım

 

İs­tan­bul

 

Kas­tamonu

BAŞ­KAN - Sayın Ham­zaçebi?..

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Gerek­çe…

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Yok­sul­luk­la mücadelede en önem­li un­sur gelirin top­lum­sal kesim­ler arasın­da adilane dağılımını sağ­lamaya yönelik yok­sul yan­lısı politikalar uy­gulan­masıdır. Tür­kiye'nin ulus­lararası plat­form­da yok­sul­luğu azalt­maya yönelik taah­hüt et­tiği somut hedef­lerin ulusal bir bel­ge olan Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planın­da da belir­til­mesi ve Plan­da önerilen sos­yal politikaların bu hedefe yönelik oluş­turul­ması gerek­mek­tedir.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

5 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 110 un­cu say­fasına 356 nolu yeni bir parag­rafın aşağıdaki şekil­de ek­len­mesini ve takip eden parag­raf­ların ise buna göre yeniden numaralan­dırıl­masını arz ve tek­lif ederiz.

 "356. Uy­gulanan ekonomik prog­ramın yarat­tığı sos­yal çözül­menin gideril­mesi amacına yönelik olarak sos­yal koruma niteliğin­deki kamu har­camaları plan dönemi boyun­ca aşamalı olarak ar­tırılarak GSYİH'ye oranı yüz­de 15 çıkarılacak­tır."

 

M. Akif Ham­zaçebi

Al­gan Hacaloğ­lu

Kemal Kılıç­daroğ­lu

 

Trab­zon

İs­tan­bul

İs­tan­bul

 

Meh­met Kar­tal

Meh­met Yıl­dırım

Nuret­tin Sözen

 

Van

Kas­tamonu

Sivas

 

Enis Tütün­cü

İ. Sami Tan­doğ­du

Vedat Melik

 

Tekir­dağ

Or­du

Şan­lıur­fa

 

İs­met Atalay

 

Mus­tafa Öz­yürek

 

İs­tan­bul

 

Mer­sin

BAŞ­KAN - Sayın Koç?..

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Gerek­çe…

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Sekizin­ci Plan dönemin­de sos­yal korumaya yönelik kamu har­camalarının oranı or­talama olarak yüz­de 7-8 civarın­dadır. AB ül­kelerin­de bu oranın yüz­de 20'ler düzeyin­de ol­duğu dik­kate alın­dığın­da bu oranın Tür­kiye'de ol­duk­ça düşük ol­duğu ve kamu har­camaları için­de yeterin­ce ön­celiği alamadığı görül­mek­tedir. Ay­rıca, son yedi yıl­dır uy­gulan­mak­ta olan ekonomik prog­ram­da bu an­lam­da bir tah­ribat yarat­mış­tır. Bu tah­ribatın gideril­mesi ve kamu har­camaların­dan sos­yal korumaya gerek­li olan ön­celiğin veril­mesi amacıy­la bu somut hedef Plana konul­mak­tadır.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

6 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 136 ncı say­fasın­da yer alan 633 nolu parag­rafın aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

"633. Sos­yal hiz­met ve yar­dım­lar sis­temin­de eşit­lik, sos­yal adalet, et­kin­lik ve et­kililik il­keleri çer­çevesin­de bu alan­lar­da var olan tüm kurum­ların ve yasalara dayanan uy­gulamaların tek çatı al­tın­da top­lan­masını sağ­layacak Sos­yal Hiz­met­ler Ana Planı ve Sos­yal Yar­dım­lar Ana Planı hazır­lanacak ve bu alan­lar­da tek bir sorum­lu kurum oluş­turulacak­tır."

 

M. Akif Ham­zaçebi

Al­gan Hacaloğ­lu

Kemal Kılıç­daroğ­lu

 

Trab­zon

İs­tan­bul

İs­tan­bul

 

Meh­met Kar­tal

Meh­met Yıl­dırım

Nuret­tin Sözen

 

Van

Kas­tamonu

Sivas

 

Enis Tütün­cü

İ. Sami Tan­doğ­du

Vedat Melik

 

Tekir­dağ

Or­du

Şan­lıur­fa

 

Mus­tafa Öz­yürek

 

İs­met Atalay

 

Mer­sin

 

İs­tan­bul

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Sos­yal hiz­met­ler ve yar­dım­lar alanın­da var olan kurum­lar ve uy­gulamalar et­kin­lik­ten uzak ve ol­duk­ça dağınık bir yapıdadır. Kay­nak, zaman ve emek is­rafına yol açan bu durumun düzel­til­mesi için ül­ke çapın­da bu alan­lar­daki hiz­met sunumun­da bir­liği ve stan­dart­ları geliş­tirecek yeni bir kurum­sal yapılan­maya ih­tiyaç bulun­mak­tadır.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

7 numaralı öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının 136 ncı say­fasın­da yer alan 634 nolu parag­rafın aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

"634. Sis­tem­den yarar­lanacak kişilerin belir­len­mesi amacıy­la or­tak bir veri tabanı oluş­turularak, nes­nel öl­çüt­ler­le iş­leyen bir tes­pit mekaniz­ması kurulacak­tır. Sos­yal hiz­met ve yar­dım­lar alanın­da nitelik­li per­sonel ek­sik­liği giderilecek ve mev­cut per­sonelin niteliği ar­tırılacak­tır."

 

M. Akif Ham­zaçebi

Al­gan Hacaloğ­lu

Kemal Kılıç­daroğ­lu

 

Trab­zon

İs­tan­bul

İs­tan­bul

 

Meh­met Kar­tal

Meh­met Yıl­dırım

Nuret­tin Sözen

 

Van

Kas­tamonu

Sivas

 

Enis Tütün­cü

İ. Sami Tan­doğ­du

İs­met Atalay

 

Tekir­dağ

Or­du

İs­tan­bul

 

Mus­tafa Öz­yürek

 

Vedat Melik

 

Mer­sin

 

Şan­lıur­fa

 

BAŞ­KAN - Gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Tür­kiye'deki sos­yal hiz­met ve yar­dım sis­teminin en büyük zaaf­ları hiz­met sunumun­daki nes­nel öl­çüt­lerin yeter­li düzey­de iş­letilememesi, yeter­siz per­sonel sayısı ve per­sonelin mes­lekî niteliğidir. Sos­yal hiz­met ve yar­dım­ların bir hayır iş değil bir mes­lek ol­duğu ve kamu sorum­luluğu ol­duğu ger­çeğin­den hareket­le bu alan­ların güç­len­diril­mesi gerek­mek­tedir.

BAŞ­KAN - Hükümetin katıl­madığı öner­geyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Öner­ge red­dedil­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı üzerin­de verilen öner­gelerin iş­lem­leri tamam­lan­mış­tır.

3067 sayılı Kanun gereğin­ce Planın tümü,  Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporun­da belir­tilen ve Genel Kurul­ca kabul edilen öner­geler­deki değişik­lik­ler doğ­rul­tusun­da açıkoya sunulacak­tır.

Açıkoy­lamanın şek­li hak­kın­da Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoy­lamanın elek­tronik oy­lama cihazıy­la yapıl­masını oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler... Kabul et­meyen­ler... Kabul edil­miş­tir.

Oy­lama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre için­de sis­teme giremeyen üyelerin tek­nik per­sonel­den yar­dım is­temelerini; bu yar­dıma rağ­men de sis­teme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oy­lama için ön­görülen 5 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

Ay­rıca, vekâleten oy kul­lanacak sayın bakan­lar var ise, han­gi bakana vekâleten oy kul­lan­dığını, oyunun ren­gini ve ken­disinin ad ve soyadı ile im­zasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oy­lama için ön­görülen 5 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

Oy­lama iş­lemini baş­latıyorum.

(Elek­tronik cihaz­la oy­lama yapıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, 1214 sıra sayılı Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planının açıkoy­lama sonucunu açık­lıyorum:

Kul­lanılan oy sayısı: 321

Kabul                      : 271

Ret                       :   50 (x)

Sayın mil­let­vekil­leri, böy­lece, Dokuzun­cu Kal­kın­ma Planı kabul edil­miş­tir; hayır­lı ol­sun.

Bir­leşime 5 dakika ara veriyorum.

                         

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Kapan­ma Saati: 23.33

 

BEŞİN­Cİ OTURUM

Açıl­ma saati: 23.40

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Tür­kan MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir), Meh­met DANİŞ (Çanak­kale)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşiminin Beşin­ci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğin­ce, söz­lü soru öner­gelerini görüş­müyor ve gün­demin "Kanun Tasarı ve Tek­lif­leriy­le Komis­yon­lar­dan Gelen Diğer İş­ler" kıs­mına geçiyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

3.- Çanak­kale Mil­let­vekil­leri Meh­met Daniş ve İb­rahim Köş­dere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Mil­lî Par­kı Kanununa Geçici Bir Mad­de Ek­len­mesine Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305 )

BAŞ­KAN - 1 in­ci sırada yer alan kanun tek­lifinin geri alınan mad­deleriy­le il­gili komis­yon raporu gel­mediğin­den tek­lifin görüş­melerini er­teliyoruz.

2 nci sırada yer alan Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

4.- Bazı Kamu Alacak­larının Tah­sil ve Ter­kinine İliş­kin Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

3 ün­cü sırada yer alan Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

5.- Tür­kiye Cum­huriyeti Hükümeti ile Amerika Bir­leşik Dev­let­leri Hükümeti Arasın­da Yayıl­manın Ön­len­mesi Amaç­larına Yönelik Yar­dım Sağ­lan­masının Kolay­laş­tırıl­ması İçin İş­bir­liğine İliş­kin An­laş­manın Onay­lan­masının Uy­gun Bulun­duğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş­leri Komis­yonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

4 ün­cü sırada yer alan Büt­çe Kanun­ların­da Yer alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine kal­dığımız yer­den devam edeceğiz.

6.- Büt­çe Kanun­ların­da Yer Alan Bazı Hüküm­lerin İl­gili Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­namelere Ek­len­mesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hük­mün­de Karar­nameler­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İs­tan­bul Mil­let­vekili Mus­tafa Ataş ve 9 Mil­let­vekilinin; Bazı Kanun­lar­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tek­lifi ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1219, 2/812) (S. Sayısı: 1210)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

5 in­ci sırada yer alan Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları rapor­larının görüş­melerine baş­lıyoruz.

7.- Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Plan ve Büt­çe Komis­yon­ları Rapor­ları (1/572) (S. Sayısı: 817) (x)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet?.. Yerin­de.

Komis­yon raporu 817 sıra sayısıy­la bas­tırılıp dağıtıl­mış­tır.

Tasarının tümü üzerin­de Anavatan Par­tisi Grubu adına söz is­teyen, Malat­ya Mil­let­vekili Süley­man Sarıbaş.

Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Sayın Baş­kan değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; görüş­mek­te ol­duğumuz 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanunun­da Değişik­lik Yapan Kanun Tasarısı üzerin­de Anavatan Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, mev­cut kanun tasarısın­daki düzen­leme, bu sabah Grup olarak getir­diğimiz, şehit aileleriy­le il­gili çeşit­li kanun­lar­da yapılan düzen­lemenin bir mad­desin­de zaten bizim de öner­diğimiz bir şey­di. Görev­leri nedeniy­le, mil­let için, bu mem­leket için değişik görev­ler­de bulunan ve o görev­leri başın­da şehit olan, yurt dışın­da görev yapan büyükel­çilerimiz, güven­lik kuv­vet­lerimiz, şehit­lerimiz, er ve er­baş­larımıza, on­ların silah­larının yadigâr kal­dığı, emanet kal­dığı, hatıra kal­dığı ailelerinin, taşımaları sırasın­da veya bulun­dur­maları sırasın­da, resim, harç alın­mamasını ön­gören bir kanun tasarısı.

Doğ­ru bir tasarı. Hakikaten bu vatan için kanını, canını top­rağa atan­ların, ailesinin bir par­çasını bu vatan top­rak­ları için şehit veren­lerin on­dan hatıra kalan silahı taşır­ken, bir de buna harç ödemesi, dev­letin bun­dan harç al­ması, rumuz al­ması düşünülemez­di. Çün­kü, bu in­san­lar, sadece bu silah­ları hatıra olarak taşıyor­lar, Anadolu deyimiy­le yadigâr olarak taşıyor­lar. Bunun bir bedeli ol­mamalı, bunun bir bedeli ol­mamalıy­dı. Şim­diye kadar­ki uy­gulama hakikaten yan­lış bir uy­gulamay­dı. Bun­da şehit aileleri der­nek­lerimiz biz­lere de gel­diler, çok makul olarak, her ruh­sat yenilemede 700-800 mil­yon lira harç ver­menin ken­dilerini üz­düğünü, bu şehide ait silah­ları, şehidin hatıra silahını, bu bedel­leri ödeyemedik­leri için iade et­mek zorun­da kal­dık­larını ve bunun doğ­ru ol­madığını an­lat­mış­lar­dı; samimî bir talep­ti. Bu talebi, biz, kanun tek­lifi olarak Mec­lis gün­demine getir­miş­tik.

Sadece bu değil­di tabiî şehit ailelerimizin is­tek­leri, baş­ka is­tek­leri de var­dı. İş­te, şehit aileleri der­nek­lerinin kira ve yakıt­larına dev­letin kat­kı sağ­lamasını is­tiyor­lar­dı, çok makul bir talep­ti. Ben inanıyorum, ileriki gün­ler­de Yüce Mec­lis bun­ları da dik­kate alacak­tır.

Tabiî, şehit ailelerin­den 1 kişiyi is­tih­dam ediyoruz kanun gereği, bunun 2'ye çık­masını is­tiyor­lar­dı, aile arasın­da prob­lem yaşan­mamasını is­tiyor­lar­dı ve bir şey çok önem­liy­di -sabah an­latamadım- önem­li olan şuy­du; yani, ateş düş­tüğü yeri yakıyor ar­kadaş­lar, bir ailede vatan için bir şehit ol­duğu zaman, onun hukukî muamelelerini dev­letin takip edeceği bir birimi oluş­tur­mak çok önem­liy­di. Biz dedik ki; Baş­bakan­lığa bağ­lı bir şehit aileleri veya şehit muameleleri baş­kan­lığı veyahut da müdür­lüğü, bir birim kuralım. Ül­kenin han­gi böl­gesin­de olur­sa ol­sun, han­gi birim­den olur­sa ol­sun, is­ter polis teş­kilatımız­dan, is­ter as­ker teş­kilatımız­dan, is­ter­se baş­ka kamu görev­lilerin­den, bir şehit ol­duğu zaman, şehit aileleri, il­gili kurum­lar­dan, efen­dim, iş­te, ölüm rapor­ları, otop­si rapor­ları veyahut da maaş bağ­lama, veraset ilam­ları, şun­lar­la bun­lar­la uğ­raş­masın. Dev­let, ay­nı gün,

                         

(x) 817 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

o birim, kuracağımız birim, bu şehidin bütün en­van­terini, ken­disin­de bir dos­ya tutarak, han­gi kanun­lar­da ne hak­ları ol­duğunu, ne gibi yar­dım­da bulunul­ması gerek­tiğini, onun özel dos­yasın­da muhafaza edip, onun özel dos­yasın­da bil­gilen­dirip, hiç uğ­raş­madan, bütün kanunî hak­larını o ailenin ayağın­da, evin­de bir zar­fın içerisin­de tak­dim edecek duruma gel­sin. Yani, büyük dev­let­lere yakışan budur.

Bakın, elin adam­ları gel­diler, Çanak­kale'de mezar­lık­lar yap­tılar, her yıl geliyor­lar, ken­di şehit­lerini her yıl anıyor­lar, torun­ları geliyor anıyor ve buna mukabil benim ül­kem, bu büyük ül­ke, bin yıl­dır, hakikaten hep Âkif'in dediği gibi, "şuheda fış­kıracak" dediği gibi, her san­timet­rekaresin­de şehit kanı olan  bu ül­kede, yani, 3-5 bin şehit ailemiz için, 3-5 bin dos­yayı bel­li bir mer­kez­de top­layıp bu in­san­ların bütün sorun­larına çare olacak bir birim oluş­turabilir­dik. Bize de bu yakışır, bu dev­lete bu yakışır­dı, bun­lara sahip çık­mak yakışır­dı.

Ar­tı; bakıyorum, hemen hemen her şehit ailesinin bir davası var. Şehidin tarifini yap­mamışız kanun­larımız­da. Alıyoruz as­kere Meh­met­çiği, bir sebep­ten, ya göreve gider­ken as­kerî araç­la trafik kazasın­dan veyahut da koğuş­ta baş­ka bir sebep­le vefat ediyor. Haliy­le il­gili bir­lik komutanı "vadesiy­le öl­müş­tür" raporu veriyor, davalar açılıyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, biz, on­ları zorun­lu olarak alıyoruz. Biz dedik ki, sevk ev­rakını al­dık­tan ter­his olana kadar, her­han­gi bir sebep­le olur­sa ol­sun, görevi başın­da, görevini deruh­te eder­ken vefat eden­lere bir nak­dî yar­dım yapalım. Çün­kü, zorun­lu olarak al­dığınız ve ken­di em­riniz­de dev­lete hiz­met eder­ken han­gi sebep­le  vefat eder­se et­sin, o ailenin yüreğin­de, o ailenin vic­danın­da o şehit. Örf, âdetimiz gereği, gelenek­lerimiz gereği de o şehit. Çün­kü, bu vatan için, bu mil­let için mec­bur ol­duğu hal­de, mec­bur tutarak yap­tır­dığımız görevi nedeniy­le bir ölüm vuku buluyor­sa, mut­laka buna des­tek ol­mamız, mut­laka kat­kı sağ­lamamız lazım.

Zan­nediyorum, bu Yüce Mec­lis, bunu -bütün mil­let­vekili ar­kadaş­larım da benim gibi düşün­dük­leri kanaatin­deyim- zamanı gel­diğin­de bu düzen­lemeyi yapacak­lar­dır.

Bu, bir mad­delik ol­mamalıy­dı; yani, şehit­lerimizin baş­ka sorun­ları da var­dı. Evet, bu çok önem­li bir  düzen­lemey­di, ar­zu edilen bir düzen­lemey­di; ama, şehit­lerimizin, bugün bilinen 5-6 şehit ailelerimizin 5-6 temel prob­lem­leri var­dır. Yani, bu 5-6, temel prob­lemi de kap­sayacak şekil­de, on­ları en azın­dan -acıyı din­dir­mesi müm­kün değil ama- en azın­dan "benim dev­letim bana sahip çıkıyor, benim ül­kem bana sahip çıkıyor" duy­gusunu yaşatabilir­di; bu geliş­menin burada baş­laması da önem­li bir şey. Bu tasarı da önem­li bir tasarı, en azın­dan, şehidin­den, eşin­den veya oğ­lun­dan ay­rıl­mış yüreği ateş­le dolu in­san­ların, onun hatırasını san­dığın­da sak­lar­ken, onun hatırasını evinin bir köşesin­de sak­lar­ken ona bir de bedel ödememeyi getiren bir tasarıdır. Bu bakım­dan, mil­letimize hayır­lı ol­sun diyorum, ül­kemize hayır­lı ol­sun diyorum, şehit­lerimiz için ne yap­sak az­dır, şehit ailelerimiz için ne yap­sak az­dır. Şehit­lerimize bir kez daha Al­lah'tan rah­met diliyorum. On­ların keder­li ailelerine bir kez daha sabır diliyorum, büyük­lerin el­lerin­den öpüyorum; hepinize say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Sarıbaş

AK Par­ti Grubu adına Veli Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRUBU ADINA VELİ KAYA (Kilis) - Teşek­kür ederim Sayın Baş­kan.

Değer­li Baş­kan, sayın mil­let­vekil­leri; 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı hak­kın­da AK Par­ti Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li konuş­macı, şehit­lerimiz­le il­gili çok güzel bil­giler ver­di. Hakikaten, Türk Mil­leti, şehidine çok önem veren ve şehit­leri cen­net makamıy­la ödül­len­diren bir mil­letin ah­fadıyız. Onun için, ailesin­de şehit ol­mayan, neredey­se, Türk ailesi yok­tur. Her ailede bir şehit var­dır.

Ben, konuş­mama bir şeyin al­tını çizerek baş­lamak is­tiyorum: Ben de am­camı bu vatan için şehit veren bir ailenin çocuğuyum. Kah­raman­maraş'ın An­dırın İl­çesin­de, 30'lu yıl­lar­da şehit düş­müş. Yıl­lar son­ra am­camın mezarını ziyaret için git­tiğim­de, köyün yaş­lıların­dan bir tanesiy­le görüş­tüm. "Mezarını tam olarak bil­miyorum; ama, 6 tane şehidimiz burada" dedi, 6 tane mezar gös­ter­di. Mil­lî Savun­ma Bakanımız ve Genel­kur­may Baş­kan­lığımızın yet­kilileri de buraday­ken, 6 tane şehidimizin mezar­ları yer­le bir ol­muş durum­da. Bu zamana kadar bu şehit­lerimize bir şehit­lik yapıl­maması, on­ların ailelerinin, gel­dik­lerin­de başın­da bir fatiha okuyacağı bir abidenin bulun­maması da, bu zamana kadar dev­letin ayıbıdır diye düşünüyorum. Hiç değil­se, bugün­den itibaren, Kah­raman­maraş'ın es­ki An­dırın, yeni is­miy­le Tok­mak­lı Bel­desin­deki bu şehit­liğin unutul­mayacağı kanaatin­deyim.

Değer­li mil­let­vekil­leri, şehit­lik mer­tebesi cen­net­le müj­delenir demiş­tim; çok önem ver­diğimiz bir makam­dır. Aziz şehit­lerimiz, vatanı uğ­runa canını seve seve verir­ken, geride kalan ailelerini unut­mamak, on­ların acılarını pay­laş­mak, on­lara değer ver­mek de büyük dev­let­lerin görev­leri arasın­dadır. Evet, ben de bunu pay­laşıyorum.

Şehit­lerimiz can­larını bu vatan için verir­ken, ken­dilerine mad­dî bir im­kân bağ­lan­masını as­la düşün­memiş­ler­dir. Mut­lak suret­te, dev­let­lerine güven­dik­leri için şehit düş­müş­ler­dir.

Bu top­rak­ların her san­timet­resi şehit kanıy­la doludur. Bu yasa, ben­ce, geç bile kal­mış bir yasadır. Şehit­lerimiz­le il­gili yasal düzen­leme yapılır­ken, on­lar­dan hatıra kalan bu silah­ların­dan alınan her tür­lü ver­gi ve harç­ların çıkarıl­mamış ol­ması da, ben­ce, geç­miş­teki ik­tidar­ların, yönetim­lerin büyük bir ek­sik­liği ve ayıbıdır diye düşünüyorum. Televiz­yon­lara bak­tığımız­da…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Tasarı, geçen ik­tidarın tasarısı; yap­ma bunu!

VELİ KAYA (Devam­la) - Değer­li Mil­let­vekilim, televiz­yon­ları iz­lediğimiz­de, bir şehidimiz düş­tüğü zaman, o şehidimizin sadece cenaze merasimin­de gös­teriler yap­mak suretiy­le bunun üzerin­den siyaset yapan­lar, cenaze def­nedil­dik­ten son­ra, ne hik­met­se, şehit ailelerinin ev­lerine git­meyi bir görev say­maz­lar.

FERİDUN FİK­RET BALOĞ­LU (An­tal­ya) - Biz sayıyoruz, hep gidiyoruz CHP olarak.

VELİ KAYA (Devam­la) - Sayan­lar­dan Al­lah razı ol­sun, teşek­kür ediyorum. Mut­laka gidil­mesi gerekir; şehit ailelerinin ziyareti gerekir, on­ları yal­nız bırak­mamak gerekir, dev­letin mil­letiy­le bölün­mez bütün ol­duğunun is­patı gerekir.

İş­te, 21 in­ci Dönem­de bu yasal düzen­leme Par­lamen­toya getiril­miş ol­masına rağ­men, bu husus neden­se çok önem­li görül­meyerek 22 nci Döneme ak­tarıl­mış. Şehit ailelerinin kur­muş ol­duk­ları der­neğin, ıs­rar­la, şehit ailelerinin fakir, fukara çocuk­ları ol­duğun­dan bahis­le bu har­cın alın­mamasını talep et­meleri, tabiî ki, hepimizin yüreğini burk­tu. Onun için, behemehal bu yasayı tak­dir­lerinize sunuyoruz. Ben biliyorum ki, bu yasay­la il­gili hem ik­tidar hem muhalefet or­tak hareket ediyor; çün­kü, düş­man, hepimizin düş­manı, par­ti ayırımı yap­mak­sızın şehit ediyor çocuk­larımızı. Onun için, bu çocuk­larımıza ve on­ların ailelerine yapacağımız bu ufak kat­kı, ben­ce çok az­dır, çok daha faz­lası gerekir. İn­şal­lah Yüce Par­lamen­to, bun­ların ailelerinin tüm talep­lerini yerine getirecek yasal düzen­lemeleri de gelecek süre içerisin­de tamam­layacak­tır, yapacak­tır, yap­ması da gerekiyor.

Değer­li mil­let­vekil­leri, bu har­cın alın­maması, bu silah­ların, şehit­lerimizin sadece bir hatırası, bir ar­mağanı olarak bir köşede sak­lan­ması, bu, paraya tekabül et­memeli; bu, paray­la öl­çülemez. Bu in­san­ları mut­lu et­menin baş­ka yön­leri de var. Ev­lat­larını, babalarını, kar­deş­lerini, bir şekil­de, bu vatan için top­rağa ver­miş­ler.

Bunun­la bir­lik­te, benim yak­laşık üç­buçuk senedir ıs­rar­la üzerin­de dur­duğum, em­niyet men­sup­ları içerisin­de çok say­gı duy­duğum, em­niyet men­sup­larının çok ağır yükünü taşıyan mahal­le bek­çilerinin de çok önem­li sorun­ları var. Bu yasay­la bir­lik­te -bunu burada açık­lıyorum, bir sür­priz yap­tık- mahal­le bek­çilerimizin talep et­tik­leri husus­ların bir kıs­mını, değer­li ar­kadaş­larımın kat­kılarıy­la, bir öner­gey­le -şim­di gelecek- on­ların da silah­ların­dan al­dık­ları, demir­baş, zat silah­ların­dan harç alın­mamasıy­la il­gili bir öner­gemiz var. Bun­dan dolayı da, hem Grubumu hem de İçiş­leri Komis­yonu Baş­kanımı, huzur­larınız­da teb­rik ediyorum, teşek­kür ediyorum. Yeter­li mi; o da yeter­li değil; çün­kü, mahal­le bek­çilerimizin, biliyor­sunuz, çok önem­li bir bölümünün vazifesi başın­da şehit edil­dik­lerini de biliyoruz. Bu in­san­ların, öz­lük hak­larıy­la il­gili de bir­takım sorun­ları var­dır. Bu sorun­ların da, çok kısa sürede, Grubumuzun yasalaş­tıracağını, bu in­san­ların mağ­duriyet­lerini gidereceğini, burada bir kez daha tek­rar et­mek is­tiyorum.

Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; Şair ne güzel söy­lemiş:

"Şühedâ fış­kıracak top­rağı sık­san, şühedâ!

Cânı, cânanımı al­sa da Hudâ

Al­san dün­yaları…

Et­mem bu…"

Ney­se, özür diliyorum…

"Et­mesin vatanım­dan tek dün­yada cüdâ."

Yani, şehit­ler­le il­gili çok güzel şey­ler var; ama, ben, çok daha faz­la konuş­mak yerine, bu yasanın bir an ön­ce yasalaş­masını is­tediğim için ve zaman­dan tasar­ruf et­mek is­tediğim için, bu yasaya des­tek veren, gerek muhalefeti gerek­se AK Par­ti Grubunu can­dan ve iç­ten teb­rik ediyorum; ama, şu şiiri de okumadan geçemeyeceğim, aziz şehit­lerimizin ruh­larına at­fediyorum:

"Vurul­muş ter­temiz al­nın­dan, uzan­mış yatıyor,

Bir hilâl uğ­runa, yâ Rab, ne güneş­ler batıyor!

Ey, bu top­rak­lar için top­rağa düş­müş, as­ker!

Gök­ten ec­dâd inerek öp­se o pâk al­nı değer.

Ne büyük­sün ki kanın kur­tarıyor Tev­hid'i...

Bedr'in ars­lan­ları an­cak, bu kadar şan­lı idi.

Sana dar gel­meyecek mak­beri kim­ler kaz­sın?

Gömelim gel tarihe desem, sığ­maz­sın.

Ey şehid oğ­lu şehid, is­teme ben­den mak­ber,

Sana ağuşunu aç­mış bek­liyor Haz­reti Pey­gam­ber."

Diyor Şair, şehit­lerimiz­le il­gili olarak.

Ben, bu yasanın  tüm şehit ailelerine, şehit der­nek­lerine, Türk Mil­letine hayır­lı uğur­lu ol­masını diliyor, say­gılar sunuyorum. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Kaya.

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - "Haz­reti Pey­gam­ber" değil "duruyor Pey­gam­ber…" Yan­lış okudun!

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Veli, şiiri yan­lış okudun!

HALİL AK­YÜZ (İs­tan­bul) - Şiiri yan­lış okudun!

BAŞ­KAN - Tümü üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz is­teyen Hak­kı Ül­kü, İz­mir Mil­let­vekili.

Buyurun Sayın Ül­kü. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA HAK­KI ÜL­KÜ (İz­mir) - Sayın Baş­kan, değer­li ar­kadaş­lar; Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı hak­kın­da Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Söz­lerime baş­lamadan ön­ce, demin konuşan Anavatan Par­tisi söz­cüsünün, gecenin iler­leyen saatin­de dil sürç­mesi olarak niteleyebileceğimiz bir konuş­masının, bir cüm­lesinin tarafım­dan düzel­til­mesi, bel­ki ken­dileri tarafın­dan da hoş kar­şılanabilir. An­zak­ların da şehit ol­duğu söy­len­di; oy­sa, on­lar fark­lı; iş­gal kuv­vet­leriy­di; onun düzel­til­mesini gerek­tiğini düşünüyorum, her­hal­de dil sürç­mesidir.

Evet, şim­di, yine, ar­kadaş­larımız­dan birisi, tasarının san­ki bu dönem veril­miş ilk tasarıy­mış gibi ol­duğunu söy­ledi. Oy­sa, geç­miş dönem­de; yani, 13 Şubat 2001 tarihin­de, geç­miş hükümet dönemin­de getiril­miş bir tasarıdır bu.

Tasarı, şehit dul ve yetim­lerinin ölüm nedeniy­le ken­dilerine in­tikal eden ateş­li silah­lar­dan harç alın­mamasıy­la il­gili bir tasarıdır. Sadece as­kerî per­soneli il­gilen­dirir­ken, komis­yon­da Em­niyet Teş­kilatını da bu kap­sama al­mış bulunuyoruz.

Stopaj Ver­gisi nasıl yaban­cı ser­maye için kal­dırıl­mış­sa  -ki, dün geç­ti o yasa- in­tikal eden bu ateş­li silah­lar için de kal­dırıl­malıdır. As­lın­da, işin esası, çocuk­larımızı ül­ke savun­masın­da şehit et­tir­memek ol­malıdır.

Bakın, or­dunun çeşit­li kademelerin­de, 5 504 kişi şehit ol­muş­tur 1984'ten bu yana. Polis­ler­den 464 kişi şehit ol­muş­tur. Yaralı sayısı, as­ker­de 11 794, polis­te 3 254. Sakat kalan­lar, as­ker­de 3 444, polis­te 268. Ki, bun­lar, hem polis şef­lerin­den hem general­ler­den hem as­ker­ler­den oluş­mak­ta olan­lar­dır. Sakat kalan­lar, eli, kolu, bacağı kopan­lar, teker­lek­li san­dal­yeye mah­kûm olan­lar da epey var­dır.

Bu bağ­lam­da, önem­li olan, terörü doğuran sos­yal neden­lerin or­tadan kal­dırıl­masıdır. Tasarıy­la getiril­mek is­tenen, silah­lan­ma yarışı değil, ül­ke savun­masın­da ya da tat­bikat­lar­da yaşamını kay­bet­miş şehit­lerin yakın­larına manevî bir hatıranın harç ve ben­zeri öden­tilerinin or­tadan kal­dırıl­masıdır. Biliyor­sunuz, Ulusal Kur­tuluş Savaşın­dan kal­ma madal­yaların, yine Ulusal Kur­tuluş Savaşın­da kul­lanıl­mış olan kılıç­ların ve buna ben­zer savaş alet­lerinin şu an­da zaman zaman sün­net düğün­lerin­de, zaman zaman ev­lilik düğün­lerin­de, torun­ları tarafın­dan kul­lanıl­dığı görül­mek­tedir. Bun­lar, tabiî, hoş şey­ler­dir, hatıraları an­mak için. Bu an­lam­da da, bun­ların güzel bir hatıra olabileceğini düşün­mek­teyiz ve yasanın yarar­lı ol­duğunu görüyoruz hep beraber.

Dik­kat çeken bir baş­ka husus da, dün­yada silah­lan­maya ay­rılan pay, 1 tril­yon civarın­dadır. Buna dik­katinizi çek­mek is­terim; silah­lan­maya ay­rılan pay, 1 tril­yon dolar civarın­da. İs­lam ül­kelerinin yap­tığı har­cama, her İs­lam ül­kesinin or­talama yap­mış ol­duğu har­cama, ken­di gay­ri safî mil­lî hâsılalarının ya da ulusal gelir­lerinin yak­laşık yarısıdır. 11 Ey­lülün ar­kasın­dan, Av­rupa Bir­liği üyesi ül­keler silah­lan­ma har­camalarına çok­ça pay ayır­mış­lar­dır ve ayır­maya da devam et­mek­tedir­ler. Baş­ta İn­gil­tere ol­mak üzere, Fran­sa, Al­man­ya, İtal­ya ve İs­pan­ya bun­ların başını çek­mek­tedir; ama, ne yazık ki, ül­kemiz de bun­lar­dan son­ra gel­mek­tedir. Yani, silah­lan­ma yarışın­da Av­rupa'da 6 ncı sıradayız.

Birey­sel silah­lan­ma da as­lın­da bir sorun olarak kar­şımıza çıkıyor. Biz, sevin­mesini bil­meyen bir top­lumuz. Maç­lar­da, düğün­ler­de ya da baş­ka bazı sevin­diğimiz konular­da silahı nasıl kul­lanacağımızı bil­mediğimiz­den dolayı, zaman zaman, bal­kon­da oturan masum bir in­sanı bile öl­dür­mek­teyiz. Bu gibi konular, birey­sel silah­lan­ma konusun­da tabiî ki tep­ki çek­mek­tedir. Ül­kemiz­de her 4 ev­den 1'in­de silah bulun­mak­tadır. Ruh­sat için baş­vuru neden­leri, yüz­de 35 iş ris­ki için, yüz­de 23,6 ev­de bulun­dur­mak için, yüz­de 16,7 merak ve hobi için, yüz­de 12,7 av­cılık-atıcılık için, yüz­de 6,8 mes­lek gereği, yüz­de 5,5 de anı. Kim bilir, bel­ki bizi de il­gilen­diren son söy­lemiş ol­duğum yüz­de 5,5'lik bölüm için­dir.

2003 yılın­da Tür­kiye'de 1 954 000 ruh­sat­lı silah var­ken, 2005 yılın­da bu rakam 2 145 000 ol­muş­tur. Ruh­sat­sız­ların sayısını sor­mayın, en az ruh­sat­lıların sayısının 4 mis­li faz­ladır. Mesela, İs­tan­bul'da her 2 vatan­daş­tan 1'i can güven­liği nedeniy­le silah taşımak­tadır. Âdeta bir kor­ku im­parator­luğu yaratıl­mış­tır. Buna kar­şın, birey­sel silah­sız­lan­ma çağ­rıları da var­dır el­bet­te; ama, galiba, en önem­lisi, önem­li olanı, in­san­ları silah­lan­mak­tan cay­dır­mak değil, silah­lan­ma ih­tiyacını or­tadan kal­dır­mak­tadır.

Peki, var olan­lar­la il­gili ne yap­mak lazım diye sorulur­sa, tasarı, bu şek­liy­le yasalaşır­sa, şehit aileleri   1 500 Yeni Türk Liralık harç ödemek­ten kur­tulacak­tır. Mesele sadece bu da değil. Demin de ar­kadaş­larımızın değin­diği gibi "şehit" kav­ramının, tarifinin üzerine de otur­mak­ta. Ger­çi "şehit" kav­ramı tam manasıy­la yapıl­mış değil­dir; ama, buna rağ­men şehit kav­ramı tarif­lenir­se eğer, ona da uy­mak­tadır.

Şehit tarifi çeşit­li şekil­ler­de yapılıyor; kimine "terör şehidi" deniliyor, kimine "görev şehidi" deniliyor. Bunun tarifinin de tam olarak yapıl­masın­da yarar var. Ay­rıca, bu kişilerin, bu şehit­lerin ailelerinin sıkın­tılarının, dert­lerinin, çarelerinin muhatap­ları yok. Hadi, as­kerin, diyelim ki Mil­lî Savun­ma Bakan­lığı var; polisin de ken­di ör­gütü var; ama, baş­ta, öğ­ret­men, Dışiş­leri men­sup­ları ol­mak üzere çeşit­li mes­lek­ler­den kişilerin şehit edil­meleri halin­de on­ların muhatap­ları yok. Oy­sa, Batı'da, Fran­sa gibi ül­keler­de, tüm şehit­ler için tek sorum­lu, tek bir idare var. Biz­de terörist­le çar­pışan ve ölen için fark­lı, göreve gider­ken trafik kazası geçirip ölen için fark­lı, mayına basan­lar için fark­lı, suda boğularak ölen­ler için fark­lı ve kısıt­lı yar­dım­lar yapılır­ken dahi fark­lılık­lar oluş­mak­tadır. Hat­ta, bun­ların  çocuk­larının da işe alın­maları fark­lı. Çocuğu üniver­siteye giden­ler için de fark­lılık arz et­mek­tedir bir­çok durum. Sakat kal­mış kişilerin durum­ları daha da kötü. Bu tip çar­pık­lık­ların gideril­mesi gerek.

Ay­rıca, silah ruh­sat­larının nasıl veril­mesi gerek­tiği konusunun bir kez daha göz­den geçiril­mesi gerek. Umut Vak­fı gibi vakıf­ların yurt genelin­de ör­güt­len­mesi lazım. Ruh­sat al­maya hak kazanan kişilerin sıkı eğitim gör­mesi lazım. Ruh­sat is­teyene fizikî ve psikolojik sağ­lam raporu al­ması koşulunun getiril­mesi lazım ve bel­ki de, en önem­lisi, il­kokul­dan itibaren birey­sel silah­sız­lan­maya kar­şı top­lum­sal bilinç­len­dir­me için ders­ler­de eğitim veril­mesi lazım.

Ben, bu yasanın, biraz ön­ce ar­kadaş­larımız tarafın­dan da, AKP Grubu tarafın­dan da veril­miş olan mahal­le bek­çilerini de içerecek şekil­de kabul edil­mesinin, mahal­le bek­çilerini de içine alacak şekil­de kabul edil­mesinin son derece yarar­lı ol­duğunu düşünüyorum ve hayır­lı ol­masını diliyorum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Ül­kü.

Tümü üzerin­de baş­ka söz talebi yok.

Soru-cevap iş­lemi yapılacak­tır.

Sayın Güler, buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan. Sizin aracılığınız­la, Sayın Bakana üç sorumuz var­dır.

Kaç şehit ailesi maaş al­mak­tadır? Bugün­kü ekonomik koşul­ları göz önün­de bulun­dur­duğumuz­da, yaşam­larını idame et­tir­meye yeter­li midir?

Korucuları şehit kabul ediyor musunuz? Kabul edil­miyor­sa, gerek­li yasal düzen­lemeyi çıkar­mayı düşünüyor musunuz?

Gazilerimiz­le il­gili de son sorum var. Kaç gazimiz maaş al­mak­tadır? Bugün­kü al­dık­ları maaş ken­dilerinin yaşam­larını idame et­tir­meye yeter­li midir?

Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Bakan, buyurun.

MİL­LÎ SAVUN­MA BAKANI MEH­MET VEC­Dİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Baş­kanım, sorunun an­cak bir kıs­mına cevap verebileceğim; çün­kü, rakam­lar yanımız­da yok, yani, kaç şehit, kaç gazi, kaç…

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap iş­lemi tamam­lan­mış­tır.

HÜSEYİN GÜLER (Mer­sin) - Sayın Baş­kanım, kıs­men yanıt verecek­ti Sayın Bakan.

BAŞ­KAN - Sayın Bakan, cevap verecek­siniz galiba.

MİL­LÎ SAVUN­MA BAKANI MEH­MET VEC­Dİ GÖNÜL (Kocaeli) - Bir kıs­mına an­cak cevap verebileceğim.

BAŞ­KAN - Buyurun.

MİL­LÎ SAVUN­MA BAKANI MEH­MET VEC­Dİ GÖNÜL (Kocaeli) - Al­dık­ları maaş­la il­gili sor­dunuz. Bir subay, as­subay veya uz­man çavuş şehit olur­sa, ailesi, o hayat­tay­mış ve ter­fi ediyor­muş gibi, ulaşabileceği rüt­benin sonuna kadar maaşını alabil­mek­tedir.

Er­ler için ise -onun tabiî ter­fii söz konusu değil- bugün için ödenen maaş, 960 000 000 liradır, 960 YTL'dir. Şehit ol­duğun­da an­nesi babası hayat­ta ise, bun­lar on­ların arasın­da pay­laş­tırıl­mak­ta; eşi var­sa, asıl büyük kısım eşine bel­li bir oran­da veril­mek­te -şu an­da hatır­layamıyorum oranını- an­nesine babasına da daha az bir mik­tar­da para veril­mek­tedir. Büt­çe kanununa göre, bu 960 000 000 her yıl ar­tırıl­mak­tadır.

Arz ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Mad­delerine geçil­mesini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­deyi okutuyorum:

ATEŞ­Lİ SİLAH­LAR VE BIÇAK­LAR İLE DİĞER ALET­LER HAK­KIN­DA KANUN­DA DEĞİŞİK­LİK YAPIL­MASINA DAİR KANUN TASARISI

MAD­DE 1.- 10.7.1953 tarih­li ve 6136 sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanunun 7 nci mad­desinin üçün­cü fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Birin­ci fık­ranın (1), (2), (3) ve (4) numaralı bent­lerin­de sayılan kişiler­le, vefat eden­den in­tikal eden ateş­li silah­lar­la sınır­lı ol­mak kay­dıy­la, 5434 sayılı Tür­kiye Cum­huriyeti Emek­li San­dığı Kanununun 64 ün­cü mad­desine, 2330 sayılı Nak­di Taz­minat ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2453 sayılı Yurt Dışın­da Görev­li Per­sonele Nak­di Taz­minat Veril­mesi ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2566 sayılı Bazı Kamu Görev­lilerine Nak­di Taz­minat Veril­mesi ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizal­tı, Dal­gıç ve Kur­bağa Adam Hiz­met­leri Taz­minat Kanunu ve 926 Sayılı Türk Silah­lı Kuv­vet­leri Per­sonel Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanuna ve 3713 sayılı Terör­le Mücadele Kanununa göre ay­lık bağ­lanan­lar ile ay­rıca, barış­ta ve olağanüs­tü hal­ler­de, as­kerî amaç­la veya iç güven­lik ve asayişin sağ­lan­ması amacıy­la yapılan eğitim, tat­bikat ve manev­ralar ile bir­lik veya grup halin­de in­tikal­ler sırasın­da, bu harekat ve hiz­met­lerin sebep ve et­kileri ile hayat­larını kay­beden­lerin dul ve yetim­lerinin, taşıyacak­ları veya bulun­duracak­ları ateş­li silah­ların taşın­masına veya bulun­durul­masına yet­ki veren kayıt ve bel­geler her tür­lü ver­gi, resim ve harç­tan muaf­tır."

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de Anavatan Par­tisi Grubu adına söz is­teyen Turan Tüy­süz, Şan­lıur­fa Mil­let­vekili.

Buyurun Sayın Tüy­süz. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA TURAN TÜY­SÜZ (Şan­lıur­fa) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; görüşül­mek­te olan 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısıy­la il­gili olarak mad­de üzerin­de Anavatan Grubu adına görüş bil­dir­mek üzere söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le, Yüce Mec­lisi ve mil­letimizi, şah­sım ve Grubum adına say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, tasarıy­la, 6136 sayılı Kanunun 7 nci mad­desinin üçün­cü fık­rasının değiş­tiril­mesi ön­görül­mek­tedir. Böy­lece, tasarıda sayılan kanun­lara göre ay­lık bağ­lanan­la beraber, barış­ta ve olağanüs­tü hal­ler­de as­kerî amaç­la ve iç güven­lik ve asayişin sağ­lan­ması amacıy­la yapılan eğitim, tat­bikat ve manev­ralar ile bir­lik veya grup halin­de in­tikal­ler sırasın­da, bu harekât ve hiz­met­lerin sebep ve et­kileriy­le hayat­larını kay­beden­lerin dul ve yetim­lerinin, taşıyacak­ları veya bulun­duracak­ları ateş­li silah­ların taşın­masına veya bulun­durul­masına yet­ki veren kayıt ve bel­gelerin her tür­lü ver­gi, resim ve harç­tan muaf tutul­ması amaç­lan­mak­tadır.

Bilin­diği üzere, stratejik bir konum­da bulunan ül­kemizin is­tik­rarını boz­mak, böl­mek, par­çalamak amacıy­la gerek dış  düş­man­larımız gerek­se içeride faaliyet gös­teren bölücü ve yıkıcı terör ör­güt­leri hain emel­lerini ger­çek­leş­tir­mek için el­lerin­den geleni yap­mak­tadır­lar.

Bu bölücü ve yıkıcı faaliyet­lerin kar­şısın­da or­dumuz ve em­niyet güç­lerimiz, vatanın bölün­mez bütün­lüğünü korumak ve mil­letimizin huzur ve refahını sağ­lamak için el­lerin­deki bütün im­kân­lar­la ve fedakâr­ca mücadele ver­mek­tedir­ler. Bu mücadele sayesin­dedir ki, biz­ler, huzur ve güven içerisin­de yaşayabil­mek­teyiz. Görevi başın­daki güven­lik görev­lilerimiz sayesin­de vatan­daş evin­de rahat uyuyabil­mek­tedir; an­cak, üzücü ol­mak­la bir­lik­te, operas­yon­lar, in­tikal­ler ve manev­ralar es­nasın­da can kay­bı da olabil­mek­tedir. Yıl­lar­dır süren bölücü terör nedeniy­le 5 000'in üzerin­de güven­lik görev­lisi vatan ev­ladı şehit ol­muş­tur. Vatanın  bölün­mez bütün­lüğü uğ­runa can­larını severek feda eden kah­raman vatan ev­lat­ları ile dul ve yetim­lerinin mad­dî ve manevî açıdan mağ­dur edil­memesi, savaş ve vazife es­nasın­da şehit olan­ların dul ve yetim­lerinin talep­lerinin yerine getiril­mesi de bizim için kut­sal bir görev ol­malıdır.

Şehit­lerin dul ve yetim­lerine dev­letin şef­kat kanat­larını ger­mesi ve on­lara müm­kün olan bütün im­kân­ları sefer­ber et­mesi gerek­mek­tedir. Bu neden­le, şehit ailelerinin üzün­tüsünü hafif­letebil­mek ve on­lara olan vefa bor­cunu ödeyebil­mek için ne yapıl­sa az­dır.

Değer­li ar­kadaş­lar, şehit­lerimizi unut­mamak ve on­ların hatırasını her yer­de yaşat­mak boy­numuzun bor­cudur. On­ların hatıralarının ailelerinin nez­din­de yaşaması için de üzerimize düşeni yap­mamız gerek­mek­tedir.

Şehidin en değer­li yadigârı, her­hal­de ünifor­ması ve silahıdır. Şehit yakın­larının da, on­dan kalan hatıra niteliğin­deki bu eş­ya ve silah­ları sak­lamaları en doğal hak­larıdır.

Şehit düşen güven­lik görev­lilerinin eş­leri, çocuk­ları veya an­ne-babaları, vatan uğ­runa şehit ver­dik­leri ev­lat­larının zatî taban­calarını hatıra olarak ev­lerin­de bulun­durabil­mek veya taşıyabil­mek için, il­gili makam­lara müracaat et­tik­lerin­de, ken­dilerin­den çeşit­li harç­lar talep edil­mek­tedir. Vatan uğ­runa ev­ladını, eşini veya babasını feda et­miş birisi böy­le bir talep­le kar­şılaş­tığın­da psikolojik açıdan olum­suz yön­de et­kilenecek­tir. Ay­rıca, bu durum, şehide ve yakın­larına kar­şı vefasız­lık olarak da değer­len­dirilebilecek­tir. Dolayısıy­la, şehit yakın­larının, şehide ait ateş­li silah­ları bulun­durabil­meleri ve taşıyabil­meleri için ödemeleri gereken ver­gi, resim ve harç­lar­dan muaf tutul­maları gerek­mek­tedir.

Biz, Anavatan Grubu olarak, bu meselenin takip­çisi ol­duk daha ön­ce. Grup Baş­kan­vekil­lerimiz tarafın­dan, Sayın Ömer Abuşoğ­lu ve Sayın Süley­man Sarıbaş tarafın­dan verilen 1213 sıra sayılı kanun tek­lifiy­le de, bu muafiyeti, yasa tek­lifi olarak gün­deme getir­miş­tik. Dolayısıy­la, ay­nı düzen­lemeyi içeren bu tasarının da yasalaş­ması fay­dalı olacak­tır.

An­cak, yapılacak­lar bunun­la bit­memelidir. Şehit ailelerinin mağ­dur ol­mamaları için bütün im­kân­lar sefer­ber edil­melidir.

Hayatının baharın­da ev­ladını, eşini veya babasını kay­beden şehit yakın­larına, en azın­dan mad­dî olarak kay­bet­tik­lerinin yok­luğu his­set­tiril­memeli ve bu neden­le mağ­dur ol­malarına kesin­lik­le izin veril­memelidir.

Bu değişik­liği bir baş­lan­gıç kabul ederek, vatanın bölün­mez bütün­lüğü uğ­run­da canını seve seve feda eden vatan ev­lat­larının geride kalan­larının sıkın­tılarını hafif­letecek kök­lü iyileş­tir­melerin de devamının gel­mesi gerekiyor.

Değer­li ar­kadaş­lar, dileğimiz, mem­leketimizin huzur ve refahını boz­maya yönelik her tür­lü bölücü ve yıkıcı faaliyet­lerin sona er­dirilerek vatan ev­lat­larının kan­larının ak­masının önüne geçil­melidir.

Bu cen­net vatanın üzerin­de men­fur emel­ler bes­leyen­ler bulun­duğu sürece, ül­kemizin bir­liğine, beraber­liğine, bütün­lüğüne uzanan el­ler de Silah­lı Kuv­vet­lerimiz tarafın­dan kırılacak­tır.

Bu uğur­da can­larını veren şehit­lerimiz için ne yapar­sak yapalım, on­lara olan min­net bor­cumuzu ödememiz müm­kün değil­dir.

Bu vesiley­le, bütün şehit­lerimizi say­gıy­la yâd ediyor, siz­leri ve yüce mil­letimizi en derin say­gıy­la selam­lıyorum.

Teşek­kür ediyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Tüy­süz.

Mad­de üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz is­teyen, Meh­met Yıl­dırım, Kas­tamonu Mil­let­vekili.

Buyurun Sayın Yıl­dırım.

CHP GRUBU ADINA MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Ger­çek­ten, gerek Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubunun gerek­se Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisi Grubunun ve diğer par­ti grup­larının da or­tak nok­tada buluş­tuğu…

TURAN TÜY­SÜZ (Şan­lıur­fa) - Diğer par­ti grubunun is­mi yok mu Sayın Baş­kan?!

MEH­MET YIL­DIRIM (Devam­la) - …ve ANAP, yani, Anavatan Par­tisi…

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Doğ­ru söy­le; Anavatan…

TURAN TÜY­SÜZ (Şan­lıur­fa) - Anavatan Par­tisi…

MEH­MET YIL­DIRIM (Devam­la) - Es­ki ANAP…

BAŞ­KAN - Lüt­fen, Sayın Tüy­süz…

MEH­MET YIL­DIRIM (Devam­la) -…ve o grup­ların da or­tak nok­tada buluş­tuğu bir yasa tasarısını konuşuyoruz.

Bu yasa tasarısın­da, şehit olan as­ker­lerimizin, öner­gey­le, polis­lerimizin ve emek­li bek­çilerimizin de ilavesiy­le, emanet olarak kalan silah­ların bir baş­ka nes­le in­tikalin­de harç­lar­dan muaf ol­ması.

Şim­di, şehit­lik konuşuluyor. Az ön­ce, Anavatan Par­tisi Grubunun söz­cüsü konuşur­ken, yerim­den müdahale et­mek zorun­da kal­dım. Son­ra, Hak­kı Ül­kü onu düzelt­ti. Dışarıdan Tür­kiye'yi iş­gal eden, Çanak­kale'ye iş­gale gelen güç­lerin de, o ül­keler tarafın­dan şehit­lerini ziyaret et­tik­leri tutanak­lara geç­ti. Çok zor bir olay.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Tamam, o da on­ların şehidi…

MEH­MET YIL­DIRIM (Devam­la) - On­ların şehidi de olamaz, bizim şehidimiz hiç olamaz. On­lar, iş­gal güç­leridir, Meh­met­çiği ve Tür­kiye'yi iş­gale gel­miş­ler­dir ve cevabını da Türk Mil­letin­den al­mış­lar­dır. On­lara yeni bir tarif getir­meyi, tutanak­lara geçir­meyi hiç doğ­ru bul­madım. (AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar) Yerim­den müdahale et­tim ve Sarıbaş da "evet, dil sürç­mesi" dedi.

SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Hayır, hayır…

MEH­MET YIL­DIRIM (Devam­la) - Evet, dil sürç­mesidir. Baş­ka tür­lü an­lamamız da zaten müm­kün değil­dir.

Değer­li ar­kadaş­lar, şehit­lik yasası var, 1111 sayılı Yasa var. Tür­kiye'de görev şehit­leri var değer­li ar­kadaş­lar. As­keriyeye al­ma sevk pusulasıy­la baş­lamalı ve tez­kerey­le sona er­melidir. Nasıl, bir iş­çi bir fab­rikada işe gidiyor­sa; nasıl, bir vatan­daşımız işine gider­ken sigor­talı olarak görünüyor­sa, Türk Silah­lı Kuv­vet­leri em­rine alınan as­kerimiz de sevk pusulasıy­la teminat al­tına alın­malı ve ter­his pusulasıy­la da görevi sona er­meli.

Bakın, benim çev­rem­de ve Kas­tamonu'da, yüz­ler­ce ar­kadaşımız var; şehit olarak gömüyoruz; ama, daha son­ra ailelerin müracaatın­da "sen 1111 sayılı Yasanın kap­samın­da değil­sin; sen görev şehidisin, sana şehit­lik maaşı bağ­lamıyoruz" diyoruz.

Değer­li ar­kadaş­lar, tören­ler yapıyoruz. Tören­ler­de as­ker­lerimizin om­zun­da "şehit" diye mezar­lığa getiriyoruz, Türk Bay­rağını dikiyoruz; ama, daha son­ra "sen şehit değil­sin, Emek­li San­dığı Kanunun­da ve alınan karar gereğin­ce seni şehit­lik hak­ların­dan mah­rum ediyoruz" diyoruz.

Türk Mil­leti büyük bir mil­let­tir. Ör­nek ver­mek is­tiyorum: Ör­neğin, sabah­leyin eğitim görevine çıkan bir as­ker koşu yapar­ken vefat ediyor ölüyor­sa, benim an­layışıma göre o şehit­tir değer­li ar­kadaş­lar. Ama, terör­le mücadele eder­ken, cep­hede mücadele eder­ken orada şehit olan­la onun arasın­da el­bet­te ki bir far­kı koy­mamız lazım, el­bet­te ki bir kademe far­kının, derecesinin ol­ması lazım, hiç kuş­ku yok. Ama, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi bu yasada önem­li değişik­liği yaparak… As­kere al­manın sevk pusulasıy­la baş­lamasını ve tez­kerey­le son bul­masına kadar geçen süreç­te o Türk çocuk­larımızı -madem­ki as­ker­lik zorun­ludur, gerek subay­larımız­da gerek er­baş­larımız­da zorun­lu bir hiz­met­tir- on­ları sigor­ta et­memiz lazım. Bunun­la il­gili yasal düzen­lemenin yapıl­ması gerek­tiğini düşünüyorum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Yıl­dırım.

Mad­de üzerin­de şah­sı adına söz is­teyen, Kütah­ya Mil­let­vekili Alaet­tin Güven... Yok.

Çan­kırı Mil­let­vekili Tev­fik Ak­bak...

Hatay Mil­let­vekili Meh­met Eras­lan, buyurun.

MEH­MET ERAS­LAN (Hatay) - Sayın Baş­kan, çok değer­li mil­let­vekil­leri; hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum; şehit­lerimizi rah­met­le anıyorum, gazilerimizi min­net­le anıyorum.

Bu ül­kenin bölün­mez bütün­lüğü için hayatını, canını feda eden şehit­lerimizin ve o şehit­lerimiz­den kalan yadigâr­larının kal­masın­dan ötürü, dev­rin­den ötürü oluşacak harç­ların alın­mamasına iliş­kin kanun tasarısı görüşülüyor; ama, bu kanun tasarısıy­la, biz, san­ki, şehit ailelerimize ve san­ki, gazilerimize, gazi ailelerimize dün­yayı bah­şet­miş gibi bir eda ile bir tavır­la, yak­laşık yarım saat­ten beri bu kanun tasarısını görüşüyoruz.

Efen­dim, bu, uy­gulan­ması gereken bir kanun idi ve 2001 yılın­da hazır­lan­mış, 57 nci Hükümet dönemin­de hazır­lan­mış bir kanun tasarısı ve as­lın­da şehit ailelerimize çok faz­la bir şeyi ver­meyen veya dün­yayı bah­şet­meyen bir kanun tasarısı ve 2001 yılın­dan beri Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisin­de bek­leyen bir kanun tasarısı ve bugün bunu getir­dik, burada görüşüyoruz; ama, şehit ailelerimizin ve gazilerimizin sadece harç­lara iliş­kin prob­lem­leri yok­tur. Sorun, Tür­kiye'nin sorunu ve şehit ailelerinin sorunu sadece harç al­ma veya harç al­mama sorunu değil­dir.

Bakın, şehit aileleri bir araya gel­miş­ler, der­nek­ler kur­muş­lar. Gazilerimiz bir araya gel­miş­ler, der­nek­ler kur­muş­lar ve Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi olarak, siyasî irade olarak veya Hükümet olarak, İk­tidar olarak biz, bu şehit ailelerimizin der­nek­lerine sahip olamamışız, gazilerimizin der­nek­lerine sahip olamamışız, kurum­sal­laş­mış ve kamu hiz­meti gören ve ken­di çabalarıy­la ayak­ta dur­maya çalışan bu der­nek­lerimizi, maalesef, dev­let olarak sahip­lenememişiz ve on­ların gider­lerini, en azın­dan kira gider­lerini, en azın­dan elek­trik, su ve orada is­tih­dam edecek­leri per­sonel gider­lerini kar­şılayamamışız. Her bir il­de bir der­nek ol­sa, 81 il­de 81 der­nek söz konusu olur ki, Tür­kiye Cum­huriyeti Dev­leti, on­ları onore et­mek adına, gazileri onore et­mek adına, şehit­lerimizi onore et­mek adına bu vazifeyi her halükâr­da görebilir ve görebil­me salahiyetine ve gücüne de ay­nı zaman­da sahip­tir; ama, bugüne kadar şehit ailelerimizin der­nek­leri ve gazilerimizin der­nek­leri cid­dî manada ele alınamamış ve yal­nız­lığa terk edil­miş­tir. Ekonomik kat­kının ar­tırıl­ması gerek­mek­tedir.

As­kerimizin ve polisimizin öz­lük hak­ları iyileş­tiril­melidir, çalış­ma şart­ları iyileş­tiril­melidir, ekonomik şart­ları iyileş­tiril­melidir ve değer­li ar­kadaş­lar, özel­lik­le güven­lik güç­lerimizin, polisimizin ve as­kerimizin terör­le mücadeledeki per­for­man­sını ve et­kin­liğini azal­tacak hiç­bir düzen­lemeye ve hiç­bir ifadeye yer veril­memelidir; bu, hepimizin vatan­daş­lık görevidir.

Av­rupa Bir­liği uyum yasaları hazır­lanır­ken, Türk Ceza Kanunu hazır­lanır­ken, bakıyoruz, terör suç­lusu, tutuk­lan­dığı saat­ten itibaren 24 saat­ten faz­la gözal­tın­da bulun­durulamıyor. Gözal­tı süresi… Bakın, terör­le mücadeleden bah­sediyoruz; ki, şehit ailelerini il­gilen­diriyor, gazilerimizi il­gilen­diriyor, Tür­kiye'nin bölün­mez bütün­lüğünü, güven­liğini, ulusal bir­lik ve beraber­liğini il­gilen­diriyor. Bakın, İn­gil­tere'de terör suçun­dan yakalanan in­san­lar 28 gün sor­gulanıyor. Gözal­tı süresi 28 gün; ama, Tür­kiye'de terör suçun­dan yakalanan ve sor­gulan­ması gereken kişiler 24 saat­ten daha faz­la gözal­tın­da bulun­durulamıyor. Yani, biz, İn­gil­tere'den daha  mı demok­ratız, demok­rasiyi özüm­semişiz?

As­lın­da böy­le ol­malıdır; ama, maalesef kanun­lar yapılır­ken…

(Mik­rofon otomatik cihaz tarafın­dan kapatıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın Eras­lan, lüt­fen, topar­lar mısınız.

Buyurun.

MEH­MET ERAS­LAN (Devam­la ) - Topar­lıyorum.

Kanun­lar  yapılır­ken, top­lumun için­de bulun­duğu şart­lar mut­laka gözar­dı edil­memelidir. Bel­ki Av­rupa Bir­liğinin, bel­ki İn­gil­tere'nin terör­le il­gili, terör­le mücadele gibi bir sorunu ol­mayabilir; ama, bizim jeopolitik yapımız ve için­de bulun­duğumuz coğ­raf­ya nedeniy­le, terör her zaman başımızın belası ol­muş­tur. Dolayısıy­la, Av­rupa Bir­liği uyum yasaları motamo alınıp bu coğ­raf­yada ve bu top­lum­da uy­gulan­mamalıdır  diye düşünüyorum ve özel­lik­le, Hükümetin, siyasî iradenin, Türk Silah­lı Kuv­vet­leri ve müt­tefik­lerimizin  bir arada or­tak operas­yon yap­maları konusun­da özel­lik­le, Kuzey Irak'a or­tak operas­yon yap­maları konusun­da karar­lı ol­ması gerek­mek­tedir ve Hükümetin bunu temin et­mesi gerek­mek­tedir.

Çün­kü, biz biliyoruz ki, bu ül­kenin başına bela olan kay­nak­lar, bu ül­kenin başına musal­lat olan terör odak­ları, Kuzey Irak'tan sınır­larımıza sız­mak­tadır ve Kuzey Irak'a operas­yon yap­mak Tür­kiye Cum­huriyeti Dev­letinin ve yet­mişüç mil­yon ül­ke in­sanımızın güven­liği açısın­dan büyük bir öneme sahip­tir diyorum.

Bu kanun tasarısının, şehit ailelerimize hayır­lar getir­mesini temen­ni ediyorum ve şehit ver­meyen bir Tür­kiye'nin, gazi ver­meyen bir Tür­kiye'nin bir­lik ve beraber­lik içerisin­de, huzur, güven­lik ve mut­luluk içerisin­de, ken­din­den emin ileriye doğ­ru yürüyen bir Tür­kiye'nin gelecek­te ol­ması dileğiy­le, hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum.Teşek­kür ediyorum.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de 3 adet öner­ge var­dır; Öner­geleri, ön­ce, geliş sıralarına göre okutacağım, son­ra, ay­kırılık­larına göre iş­leme alacağım.

İlk öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının 1 in­ci mad­desin­den son­ra 14.07.1965 tarih ve 6136 sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanunun 7 nci mad­desinin 4-B), (d) ben­din­den son­ra gel­mek üzere aşağıdaki mad­denin ek­len­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

Muhar­rem Doğan

Turan Tüy­süz

Ömer Abuşoğ­lu

 

Mar­din

Şan­lıur­fa

Gazian­tep

 

 

Hüseyin Güler

 

 

 

Mer­sin

 

"e) 6831 sayılı Or­man Kanununun 77 nci mad­desine göre silah taşıyanlar­dan,"

BAŞ­KAN - Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının 1 in­ci mad­desinin ikin­ci fık­rasının "sayılan kişiler­le" ibaresin­den son­ra gel­mek üzere aşağıdaki cüm­lenin ek­len­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

Şev­ket Arz

Gök­han Dur­gun

Meh­met Kar­tal

 

Trab­zon

Hatay

Van

 

Hak­kı Ül­kü

R. Kerim Öz­kan

Feramus Şahin

 

İz­mir

Bur­dur

Tokat

 

Meh­met S. Kesimoğ­lu

Hüseyin Ek­mek­cioğ­lu

Tun­cay Er­cenk

 

Kırk­lareli

An­tal­ya

An­tal­ya

"Emek­li ol­muş mahal­le gece bek­çileri"

BAŞ­KAN - En ay­kırı öner­geyi okutup, iş­leme alıyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan 817 sıra sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısının 1 in­ci mad­desinin aşağıdaki  şekil­de değiş­tiril­mesini arz ve tek­lif ederiz.

 

Faruk Çelik

Şük­rü Ön­der

T. Ziyaed­din Ak­bulut

 

Bur­sa

Yalova

Tekir­dağ

 

Meh­met Çer­çi

Öner Er­genç

Ünal Kacır

 

Manisa

Siirt

İs­tan­bul

 

Veli Kaya

Muhar­rem Toz­çöken

Faruk An­bar­cıoğ­lu

 

Kilis

Es­kişehir

Bur­sa

"Mad­de 1- 10/7/1953 tarih­li ve 6136 sayılı Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanunun 7 nci mad­desinin birin­ci fık­rasının (4) nu-maralı ben­dinin (B) alt ben­dine "e) Çar­şı ve Mahal­le Bek­çilerin­den," ibaresi ek­len­miş, ay­nı mad­denin üçün­cü fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş ve üçün­cü fık­radan son­ra gel­mek üzere aşağıdaki fık­ra ek­len­miş­tir.

"Birin­ci fık­ranın 1, 2, 3 ve 4 numaralı bent­lerin­de sayılan kişilere ait silah­ların, 5434 sayılı Tür­kiye Cum­huriyeti Emek­li San­dığı Kanununun 64 ün­cü mad­desine, 2330 sayılı Nak­di Taz­minat ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2453 sayılı Yurt Dışın­da Görev­li Per­sonele Nak­di Taz­minat Veril­mesi ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2566 sayılı Bazı Kamu Görev­lilerine Nak­di Taz­minat Veril­mesi ve Ay­lık Bağ­lan­ması Hak­kın­da Kanuna, 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizal­tı, Dal­gıç ve Kur­bağa Adam Hiz­met­leri Taz­minat Kanunu ve, 926 sayılı Türk Silah­lı Kuv­vet­leri Per­sonel Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanuna ve 3713 sayılı Terör­le Mücadele Kanununa göre ay­lık bağ­lanan­lara ait silah­ların, barış­ta veya olağanüs­tü hal­ler­de iç güven­lik ve asayişin sağ­lan­masına yönelik her tür­lü faaliyet, eğitim, tat­bikat ve manev­ralar ile bir­lik veya grup halin­de in­tikal­ler sırasın­da veya bu harekat ve hiz­met­lerin sebep ve et­kileriy­le hayat­larını kay­beden­lerin ana, baba, eş ve çocuk­larına bu kişiler­den in­tikal eden ateş­li silah­lar ile yukarıda sayılan kanun­lara göre ay­lık bağ­lan­mamış ol­sa bile bu şekil­de yaralanan­lara ait ateş­li silah­ların taşın­masına veya bulun­durul­masına yet­ki veren kayıt ve bel­geler her tür­lü resim, ver­gi ve harç­tan muaf­tır."

"Barış­ta veya olağanüs­tü hal­ler­de iç güven­lik ve asayişin sağ­lan­ması amacıy­la yürütülen her tür­lü faaliyet, eğitim, tat­bikat ve manev­ralar ile bir­lik veya grup halin­de in­tikal­ler sırasın­da bu harekat ve hiz­met­lerin sebep ve et­kileriy­le vefat eden­ler­den (şehit, er, er­baş ve malul gaziler dahil) in­tikal eden silah bulun­maması durumun­da; bun­ların ana, baba, eş ve çocuk­ların­dan sadece birinin, bir ateş­li silah­la sınır­lı ol­mak kay­dıy­la, silah taşımasına veya bulun­dur­masına yet­ki veren kayıt ve bel­geler her tür­lü resim, ver­gi ve harç­tan muaf­tır."

BAŞ­KAN - Komis­yon öner­geye katılıyor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KOMİS­YONU SÖZ­CÜSÜ SABAHAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Sayın Baş­kan, uy­gun görüş­le tak­dire bırakıyoruz.

BAŞ­KAN - Hükümet katılıyor mu?..

MİL­LÎ SAVUN­MA BAKANI MEH­MET VEC­Dİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Baş­kanım, katılıyoruz.

Müsaade eder­seniz, bir konuyu da açık­lamak is­tiyorum. Kanunun mev­cut halin­de, tasarının mev­cut halin­de, esas hüküm­lere dayalı olarak, subay, as­subay ve uz­man çavuş­lar emek­li olacak­ları için, bun­ların şehit­lik­leri halin­de veya gazilik­leri halin­de ruh­sat al­maların­da her­han­gi bir prob­lem yok; çün­kü, kanun, on­ları zaten ruh­sat­tan muaf tut­muş.

Burada iki şey ek­leniyor: Bir, mahal­le bek­çileri; iki, er­ler. Er­ler, ken­dileri gaziy­se veya şehit ol­muş­lar­sa, temin edecek­leri silah­lara ruh­sat har­cı yine alınıyor­du; bu gelen öner­gey­le, er ve er­baş­lar da, subay, as­subay ve uz­man çavuş­ların statüsüne kavuş­turul­muş ol­mak­tadır.

Arz ederim.

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Bakanım.

SALİH KAPUSUZ (An­kara) - Gerek­çe okun­sun Sayın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, ikin­ci okunan öner­ge, Sayın Gök­han Dur­gun, Sayın Şev­ket Arz, Sayın Meh­met Kar­tal ve Sayın Hak­kı Ül­kü'nün ver­diği öner­ge, bu öner­gey­le ay­nı mahiyet­te ol­duğu için, emek­li ol­muş mahal­le ve gece bek­çilerini kap­sadığı için, iki öner­geyi bir­leş­tirerek oy­larınıza sunacağım.

Şim­di, gerek­çeyi okutuyorum:

Gerek­çe:

Çar­şı ve mahal­le bek­çileri emek­li ol­duk­ların­da yönet­melik gereği silah taşıyabil­melerine rağ­men, harç­tan muaf ol­mamaları ve harç­lı olarak silah ruh­satı alabil­meleri nedeniy­le, bu durum­daki bir­çok kişi silahını taşıyamamak­ta, ruh­sat alamadığı için de silahını dev­ret­mek zorun­da kal­mak­tadır. Bu durum ise, mağ­duriyet­lerine neden ol­mak­tadır.

Diğer taraf­tan, vatanı uğ­runa görev yapar­ken şehit olan­lar­dan kalan silah­ların miras­çıları adına ruh­sata bağ­lan­ması es­nasın­da da, yasa gereği, harç alın­dığın­dan şehit yakın­larımızın mağ­duriyeti söz konusu ol­mak­tadır. Ay­nı zaman­da, görev­leri gereği yaralanan­ların da silah­ları için harç alın­ması nedeniy­le bu kişiler de mağ­dur ol­mak­tadır­lar.

Ay­rıca, hayat­larını kay­beden­ler­den in­tikal eden silah bulun­maması halin­de mad­de met­nin­de belir­tilen yakın­ların­dan yal­nız­ca birinin edineceği bir adet silahın harç­tan muaf ol­ması amacıy­la bu öner­ge veril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Bir­leş­tir­diğimiz öner­ge üzerin­de konuşacak mısınız, gerek­çeyi okutayım mı?

GÖK­HAN DUR­GUN (Hatay) - Konuşacağım efen­dim.

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Dur­gun.

GÖK­HAN DUR­GUN (Hatay) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; bugün, 2001 yılın­da hazır­lan­mış bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Ger­çek­ten, çok gecik­meli olarak görüş­tüğümüz bir tasarı; ama, ol­sun, yine, bugün, aradan uzun­ca bir zaman geç­mesine rağ­men, ül­kemizin, birer vatan­daş olarak, şehit­lerimize duy­duğu, şehit ailelerimize ver­diği önem ve say­gının gereği olarak, bugün, bu tasarıyı çıkarıyoruz.

An­cak, bu tasarıda bir ek­sik­lik var­dı; polis­ler, as­subay­lar, subay­lar, er­ler, uz­man çavuş­lar bunun kap­samın­day­ken, unut­tuğumuz, o, geceleri biz ev­lerimiz­de yatar­ken, canımızı malımızı em­niyet et­tiğimiz, okul­lar­da okumayı öğ­ren­diğimiz zaman "bek­çi baba" şar­kısıy­la öğ­ren­diğimiz bek­çilerimizi unut­muş görünüyor­duk, unutul­muş­tu. On­ları da, hem AKP'li ar­kadaş­ların hem de Cum­huriyet Halk Par­tili ar­kadaş­larımız­la, benim­le bir­lik­te, beraber, ar­kadaş­larımız­la hazır­ladığımız bu öner­gey­le düzelt­miş oluyoruz.

Tür­kiye, önem­li bir coğ­raf­yada; dolayısıy­la, hem içeride hem dışarıda bir­çok düş­manı, bir­çok sıkın­tısı var. Bugün, terör­le mücadele et­me nok­tasın­da, cid­dî bir aşamaya gel­miş bulunuyoruz. Bugün, yine, Hak­kâri'de bir şehit ver­dik. Buradan, şehidimize rah­met diliyorum, ailesine baş­sağ­lığı diliyorum, bütün şehit­lerimize şük­ran­larımızı sunuyorum. Bugün, bek­çilerimizin de, diğer şehit ailelerimizin de, bu konuda, böy­le bir sıkın­tısını çöz­müş ol­duk. Umarım ki, önümüz­deki dönem­de, bu şehit aileleriy­le il­gili yeni düzen­lemeleri de or­taya koy­mak ve çıkar­mak durumun­dayız. Ken­dimizi bu konuda sorum­lu his­set­meliyiz.

Hepinize teşek­kür ediyorum, say­gılar sunuyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Dur­gun.

Öner­geleri oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Diğer öner­geyi okutuyorum:

Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisi Baş­kan­lığına

Görüşül­mek­te olan…

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, bir­leş­tirerek kabul et­tiğimiz bu öner­geler­le mad­de tamamen değiş­tiği için, bu öner­geyi iş­leme koy­muyoruz.

Kabul edilen öner­geler doğ­rul­tusun­da mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

2 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 2.- Bu Kanun yayımı tarihin­de yürür­lüğe girer.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de, Anavatan Par­tisi Grubu adına söz is­teyen İb­rahim Öz­doğan, Er­zurum Mil­let­vekili. (AK Par­ti sıraların­dan "Oo" ses­leri)

Buyurun Sayın Öz­doğan. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

Sayın mil­let­vekil­leri, lüt­fen… Sayın Öz­doğan Tüzük­teki hak­kını kul­lanıyor.

FAT­MA ŞAHİN (Gazian­tep) - Her şey Tüzük mü Baş­kan?!

BAŞ­KAN - Buyurun Sayın Öz­doğan.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Er­zurum) - Sayın Baş­kanım, değer­li mil­let­vekili ar­kadaş­larım; çok önem­li bir yasa çıkarıyoruz in­şal­lah. Konuş­mama baş­lamadan ön­ce, bütün şehit­lerimizin önün­de tazim­le eğil­diğimi ifade et­mek is­tiyorum ve hepinizi en derin say­gılarım­la selam­lıyorum. 

Değer­li ar­kadaş­lar, bu yasanın, bir an ön­ce, saniye gecik­meden çık­masını is­tiyor­dum. Bu mad­de üzerin­de de söz al­mayacak­tım; fakat, geneli üzerin­de, Sayın Grup Baş­kan­vekilimiz Süley­man Sarıbaş konuşur­ken, bir kav­ramı izah eder­ken, daha son­ra siyasî prim yap­mak için, Cum­huriyet Halk Par­tisin­den değer­li iki sayın mil­let­vekili ar­kadaşımız…

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Prim­le ne il­gisi var?!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Bir saniye, izah edeceğim…

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Tutanak­ları is­te… Konuş­maları iz­le…

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Bir saniye izah edeceğim, lüt­fen din­leyin.

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Sen An­zak'ı şehit mi sayıyor­sunuz Tür­kiye'de?

BAŞ­KAN - Sayın Öz­doğan...

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Lüt­fen, din­leyin, izah edeceğim.

BAŞ­KAN - Sayın Öz­doğan, lüt­fen, mad­dey­le il­gili konuşur musunuz.

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Mad­dey­le il­gili konuşuyorum.

BAŞ­KAN - Her­han­gi bir sataş­maya sebep ol­madan…

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Değer­li ar­kadaş­lar, dil­ler­deki kelimeler bir­bir­lerine ter­cüme edilir­ken, bazen, bir dil­deki kav­ramın diğer dil­de kar­şılığı bulun­maz. Şim­di, biz "şehit­lik" kav­ramını nereden alıyoruz; yüce dinimiz­den alıyoruz, Kur'an-ı Kerim'den alıyoruz. Cenab-ı Al­lah, Kur'an-ı Kerim'de şehidi şöy­le tarif ediyor: "Al­lah yolun­da öl­dürülen­lere sakın ölüler demeyiniz. Bilakis on­lar diridir­ler ve Al­lah katın­da rızık­lan­mak­tadır­lar." Ger­çek şehit budur. Bu ayeti kerimede "şehit" kelimesi geç­miyor bile; fakat, biz, bu kav­ramı izah edebil­mek için, Türk­çe'de "şehit" kelimesini kul­lanıyoruz. Sayın Grup Baş­kan­vekilimiz de… Tabiî ki, diğer mil­let­ler de harp­ler­de ölen­lere sahip çıkıyor­lar, bir kav­ram kul­lanıyor­lar. Sayın iki değer­li mil­let­vekilimiz, iş­te, "şehit demeyecek­siniz" dediği zaman, yerine bir kav­ram koy­madı. Han­gi kav­ramı Türk­çede kul­lanacak­tı sayın mil­let­vekilim? Niye söy­lemediniz burada?

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Var, şehit var! Şehit var!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Niye söy­lemediniz?

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Teröre kar­şı ölen şehit değil mi, Çanak­kale'de ölen şehit değil mi?

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Önem­li olan, kelimenin ifade et­tiği manadır; içini nasıl dol­dur­duğunuza bağ­lıdır.

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Sen An­zak'ı şehit kabul ediyor­sun! İş­gal­ci şehit ha?!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - El­bet­te ki, bizim an­ladığımız…

BAŞ­KAN - Sayın Öz­doğan, lüt­fen kar­şılık­lı konuş­mayalım…

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Şaşır­mış­sınız siz şaşır­mış­sınız!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Bir saniye Sayın Vekilim…

El­bet­te ki bizim an­ladığımız manada, Çanak­kale'de, Avus­tral­ya'dan gelen An­zak­lar…

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Şaşır­mış­sınız siz!..

BAŞ­KAN - Sayın Yıl­dırım, lüt­fen…

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - …bizim an­ladığımız manada, el­bet­te ki şehit değil­dir­ler; ama, Avus­tral­ya res­mî makam­larına, kanun­larına göre ne isim vereceğiz?

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - On­ların sorunu, benim sorunum değil!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Bunu belirt­tiniz mi? Türk­çede kar­şılığı nedir?

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Onun sorunu, benim sorunum değil o!

BAŞ­KAN - Sayın Yıl­dırım, lüt­fen… Lüt­fen, Sayın Yıl­dırım…

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - O benim sorunum değil, onun sorunu!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - İş­te, Sayın Süley­man Sarıbaş da bunu izah et­miş­tir. Siz­ler, bize, mil­lî ve muhafazakâr kav­ram­ları öğ­retemez­siniz; biz, bun­ları çok iyi biliyoruz değer­li ar­kadaş­lar.

MEH­MET YIL­DIRIM (Kas­tamonu) - Burası Avus­tral­ya Mec­lisi değil, Tür­kiye Mec­lisi!

İB­RAHİM ÖZ­DOĞAN (Devam­la) - Bu yasanın aziz mil­letimize hayır­lı uğur­lu ol­masını is­tiyor, tek­rar yüce şehit­lerimizin huzurun­da tazim­le eğiliyor; say­gılar sunuyorum. (Anavatan Par­tisi sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Öz­doğan.

Mad­de üzerin­de baş­ka söz talebi yok.

Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 3. - Bu Kanun hüküm­lerini Bakan­lar Kurulu yürütür.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de söz talebi yok.

Oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Mad­de kabul edil­miş­tir.

Tasarının tümü açıkoy­lamaya tabidir.

Açıkoy­lamanın şek­li hak­kın­da Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoy­lamanın, elek­tronik oy­lama cihazıy­la yapıl­masını oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler... Kabul et­meyen­ler... Kabul edil­miş­tir.

Oy­lama için 3 dakika süre vereceğim.

Oy­lama iş­lemini baş­latıyorum.

Bu süre içerisin­de sis­teme giremeyen üyelerin tek­nik per­sonel­den yar­dım is­temelerini, bu yar­dıma rağ­men de sis­teme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oy­lama için ön­görülen 3 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

Ay­rıca, vekâleten oy kul­lanacak sayın bakan­lar var­sa, han­gi bakana vekâleten oy kul­lan­dığını, oyunun ren­gini ve ken­disinin ad ve soyadı ile im­zasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oy­lama için ön­görülen 3 dakikalık süre içerisin­de Baş­kan­lığa ulaş­tır­malarını rica ediyorum.

(Elek­tronik cihaz­la oy­lama yapıl­dı)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Ateş­li Silah­lar ve Bıçak­lar ile Diğer Alet­ler Hak­kın­da Kanun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı oy­lama sonucu:

Oy sayısı: 289

Kabul     : 289  (x)

Böy­lece, tasarı kabul edil­miş ve kanun­laş­mış­tır; hayır­lı ol­sun.

Sayın mil­let­vekil­leri, bir­leşime 5 dakika ara veriyorum.

                         

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

 

Kapan­ma Saati: 00.57

 

 

AL­TIN­CI OTURUM

Açıl­ma saati: 01.04

BAŞ­KAN: Baş­kan­vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEK­Cİ (Kon­ya), Tür­kân MİÇOOĞUL­LARI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sayın mil­let­vekil­leri, Tür­kiye Büyük Mil­let Mec­lisinin 121 in­ci Bir­leşiminin Al­tın­cı Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarı ve tek­lif­lerinin görüş­melerine devam edeceğiz. 

6 ncı sırada yer alan, As­kerî Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­layacağız. 

IV.- KANUN TASARI VE TEK­LİF­LERİ İLE KOMİS­YON­LAR­DAN

GELEN DİĞER İŞ­LER (Devam)

8.- As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komis­yonu Raporu (1/1210) (S.Sayısı: 1212) (x)

BAŞ­KAN - Komis­yon ve Hükümet yerin­de.

Komis­yon raporu 1212 sıra sayısıy­la bas­tırılıp dağıtıl­mış­tır.

Tasarının tümü üzerin­de, Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz is­teyen, Çorum Mil­let­vekili Feridun Ay­vazoğ­lu.

Buyurun Sayın Ay­vazoğ­lu. (CHP sıraların­dan al­kış­lar)

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AY­VAZOĞ­LU (Çorum) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; 1212 sıra sayılı As­kerî Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve komis­yon raporu üzerin­de Cum­huriyet Halk Par­tisi Grubu adına söz al­mış bulunuyorum; bu vesiley­le, Yüce Mec­lisi say­gıy­la selam­lıyorum.

Böy­le bir tasarıya neden ih­tiyaç duyul­duğu ön­celik­le tek­nik yön­den açık­lan­ması gereken bir konu diye düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki, bir yıl, iki yıl süreden beri, bugüne kadar temel yasalarımız­da bir hay­li değişik­lik­ler yap­tık. Bu değişik­lik­lerin içerisin­de en önem­lisi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Cezaların İn­fazına Dair Kanun gibi temel yasalar­da değişik­lik­ler yapıl­dı. Bu yasaların uyumu açısın­dan, bun­lara uyum açısın­dan yapıl­ması gereken değişik­lik­lerin içerisin­de şu an­da görüş­mek­te ol­duğumuz tasarının da, böy­le bir ih­tiyaca cevap ver­mek zorun­da ol­ması nedeniy­le, Yüce Mec­lisin huzuruna gel­diğini belirt­mek is­tiyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, ön­celik­le, as­kerî yar­gının, bugüne kadar tar­tışılagel­diği üzere, sivil yar­gı dediğimiz ad­lî yar­gı, idarî yar­gı gibi yar­gı çeşit­leri içerisin­de yer alan bir yar­gı sis­temi ol­duğunu söy­lüyoruz. An­cak, idealin­de, bu yar­gı çeşit­lerinin tek bir çatı al­tın­da ele alınıp bilim­sel olarak bunun değer­len­diril­mesinin de sık sık tar­tışılagel­diği bir ger­çek­tir. Bun­lar, ileride tar­tışıl­ması gereken, ele alın­ması gereken, bilim­sel olarak değer­len­diril­mesi gereken konular­dır diye düşünüyoruz.

Bu bağ­lam­da ol­mak üzere, görüşül­mek­te olan bu tasarının, özel­lik­le Ceza Kanununa uyum açısın­dan, temel terim­ler yönün­den değiş­tiril­mesi ve uyum­lu hale getiril­mesi nok­tasın­da çok önem­li değişik­lik­ler getir­diğini söy­lüyoruz. Bun­ların içerisin­de As­kerî Ceza Kanunun­da ve As­kerî Mah­kemelerin Kuruluş Kanunun­da yer alan, ör­neğin para cezasının kar­şılığın­da Ceza Kanunun­daki terimin uy­gun ol­duğu öl­çüde "ad­lî para cezası" şek­lin­de değiş­tiril­diği, değiş­tiril­mek zorun­da ol­duğu, yine "hür­riyeti bağ­layıcı ceza" şek­lin­de as­kerî ceza kanun­ların­da yer alan terimin de, Ceza Kanunun­daki tarife uy­gun bir şekil­de "hapis cezası" olarak değiş­tiril­diği ger­çeği var.

                         

(x) 1212 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Yine, çok önem­li bir değişik­lik olarak da şunu belir­tebiliriz ki, hepimizin bil­diği gibi, Anayasanın 145 in­ci ve 156 ncı mad­desin­de yer alan as­kerî yar­gıy­la il­gili as­kerî mah­kemelerin görev­lerine bakıl­dığın­da, as­kerî mah­kemelerin, as­ker kişilerin iş­lemiş ol­duğu belir­li suç­ların, as­ker kişilere kar­şı iş­lenen suç­ların, yine, bu mah­kemeler­de görül­mek­te ol­duğu ger­çeği kar­şısın­da çok önem­li bir değişik­lik 13 ün­cü mad­dede yapıl­mak suretiy­le getiril­miş­tir. Bu da, sivil­lerin, barış zamanın­da, ar­tık, as­kerî mah­kemeler­de yar­gılan­mayacağına iliş­kin ulus­lararası söz­leş­melere uy­gun bir şekil­de değişik­lik getiril­mesi, çok önem­li bir değişik­lik olarak burada yerini al­mış­tır değer­li ar­kadaş­larım.

Değer­li ar­kadaş­lar, bunun­la il­gili çok uzun konuş­manın gereği ol­madığına inanıyoruz; çün­kü, Adalet Komis­yonun­da yapılan görüş­meler­de gerek Cum­huriyet Halk Par­tili üyeler, biz­ler gerek­se  Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisinin üyeleri ol­mak üzere Hükümet tasarısı, oy­bir­liğiy­le bu şekil­de değer­len­diril­di, görüşül­dü ve karara bağ­lan­dı. Ay­nı düşün­cede ol­mak üzere, şim­di, Yüce Mec­lis­te yasalaş­mak üzere huzurunuz­da.

Fakat, şim­diye kadar, şu konuyu, çok önem­le, hepimizin vur­gulaması gerek­tiğine inanıyorum: Az ön­ce, ideali, sivil yar­gı şek­lin­de, bütün yar­gının tek­liği bütün­lüğü adı al­tın­da yar­gılama sis­teminin kabulü gerekir diye söy­ledik. Bun­ların içerisin­de ol­mak üzere, Anayasamız­da ve ceza kanun­larımız­da idam cezasının kal­dırıl­mış ol­masın­dan son­ra da as­kerî ceza kanun­ların­da, gerek savaş anın­da gerek­se yakın savaş anın­da idam cezalarının ar­tık veril­meyeceği, bütün hukuk sis­temimiz­de idam cezalarının kal­dırıl­masıy­la as­kerî ceza kanunun­da da idam cezalarının kal­dırıl­mış ol­ması çok önem­li bir değişik­lik­tir ve ulus­lararası söz­leş­melere de uy­gun bir değişik­lik olarak bu sis­temimiz­de yer al­mış bulun­mak­tadır.

Hepimiz, ül­ke olarak, ulus olarak, zaman zaman olağanüs­tü rejim­ler yaşadık; 1960, 1971 ve 1980 gibi is­ten­medik olağanüs­tü rejim­ler içerisin­de as­kerî mah­kemelerimiz, ger­çek­ten, çok olağanüs­tü görev­ler ve yerine göre, bunun, kamu vic­danını rahat­latan, yerine göre de kamu vic­danını rahat­sız eden bir şekil­de görev­leri yerine getir­mek zorun­da ol­duğunu hepimiz biliyoruz. Diliyoruz ve is­tiyoruz ki, bun­dan son­ra, demok­rasinin içerisin­de olağanüs­tü rejim­lerin, hiç­bir zaman, hiç­bir şekil­de yaşan­mamasıdır. Biz, o tür rejim­lerin bir daha yaşan­madığı bir Tür­kiye'de yaşamayı ve bunun ulus­lararası hukuk çer­çevesin­de de Tür­kiyemizin, ül­kemizin, ger­çek­ten hukuk dev­leti ül­kesi ol­duğunu her alan­da is­pat edebil­mesi açısın­dan biz­lere büyük görev­ler düş­tüğüne inanıyoruz.

Bu duy­gu ve düşün­celer­le, görüş­mek­te ol­duğumuz bu tasarının yasalaş­masını, Cum­huriyet Halk Par­tisi olarak biz­ler de, Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisinin getir­miş ol­duğu tasarıya olum­lu oy vererek, bu tasarıyı yasalaş­tıracağımızı bil­diriyor ve bu duy­gu ve düşün­celer­le Yüce Mec­lisi say­gıy­la, sev­giy­le selam­lıyorum. (CHP ve AK Par­ti sıraların­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Ay­vazoğ­lu.

Tümü üzerin­de, Anavatan Par­tisi Grubu adına söz is­teyen, Süley­man Sarıbaş, Malat­ya Mil­let­vekili.

Buyurun, Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PAR­TİSİ GRUBU ADINA SÜLEY­MAN SARIBAŞ (Malat­ya) - Teşek­kür ediyorum Sayın Baş­kan.

Yüce Heyetinizi say­gıy­la selam­lıyorum.

Değer­li ar­kadaş­lar, tabiî, tasarı, tek­nik bir tasarı; as­kerî yar­gılama usulünü gös­teren bir tasarı; Av­rupa Bir­liği mev­zuatına uyum esasına dayanan, ulusal prog­ram kap­samın­da hazır­lan­mış bir tasarı; Anayasada, geç­miş ik­tidar dönemin­de yapılan anayasa değişik­liğine uyumu da or­taya koyan bir tasarı. Dolayısıy­la, tasarıyı, biz de, Anavatan Par­tisi olarak des­tek­liyoruz.

Ben zamanınızı faz­la al­mayacağım. Şunu söy­lemek is­tiyorum: Yar­gıda bir­liği, gör­düğüm kadarıy­la Cum­huriyet Halk Par­tisi de savunuyor; Adalet ve Kal­kın­ma Par­tisinin Prog­ramın­da da yar­gıda bir­lik esası var. Biz de, düşün­ce olarak, Anavatan Par­tisi olarak, suç ve ceza kav­ramın­da kişisel konum­ların veya bulunulan görev­lerin ayırım getiremeyeceğini, suçun, in­san­lar tarafın­dan iş­len­diğini, cezanın da hâkimiyeti mil­liyenin esası olan dev­letin ceza koy­ma kud­retin­den kay­nak­lan­dığını, dolayısıy­la, kişilerin bulun­duk­ları görev nedeniy­le veyahut da yap­tık­ları iş­lev nedeniy­le, fark­lı fark­lı mah­kemeler­de yar­gılan­malarının doğ­ru ol­madığı kanaatin­deyiz. Mut­laka, yap­tık­ları görev­ler­le il­gili suç­ların tür­leri, nevileri değişik olabilir; ama, on­ları da, ay­nı yar­gı bir­liği içerisin­de değer­len­dir­memiz, yar­gı bir­liği içerisin­de çöz­memiz müm­kün­dür.

Tür­kiye'de, bu yar­gının bölün­müş­lüğü, hukuka olan güveni de zedeler durum­dadır; çün­kü, önem­li olan, adalet an­layışının her­kes tarafın­dan tat­min edilebilir bir duy­guy­la or­taya kon­masıdır.

Şim­di, hukuk dev­let­lerin­de, adalet, suç iş­leyenin veya hak­kı yenilenin hak­kını iade edeceğini, idarenin iş­lem ve ey­lem­lerin­de hukukun üs­tün­lüğü pren­sibin­den ay­rıl­mayacağını or­taya koy­mak için teş­kilat­lar var­dır. Dolayısıy­la, tek başına bir ik­tidar­dan bek­len­mesi gereken, Anayasamızın il­gili mad­delerini de değiş­tirerek, hakikaten, bu dönem­de, yar­gıda bir­liği sağ­layacak, yar­gıda, idarî, as­kerî ve ad­lî yar­gıyı ay­nı çatı al­tın­da, ama, ken­di için­de ih­tisas­laş­tırarak, ken­di için­de ih­tisas mah­kemelerine ayırarak tek bir çatı al­tın­da topar­lamak demok­rasinin de gereğiy­di. Bütün Av­rupa ül­kelerin­de…

El­bet­te, as­kerî suç­lar­la, disip­lin suç­larıy­la il­gili as­kerî disip­lin mah­kemeleri olabilir­di; an­cak, as­kerî Yar­gıtayın ay­rı, Danış­tayın ay­rı, Yar­gıtayın ay­rı, keza bun­ların alt mah­kemeleri olan mahal­lî mah­kemelerin ay­rı ay­rı ör­güt­len­meleri pek doğ­ru değil­di. Bu yapılabilir miy­di; evet, yapılabilir­di, ger­çek­çi bir çalış­may­la bu yapılabilir­di. Hele hele tek başına ik­tidar olunan bir çoğun­luğa sahip bir ik­tidarın, bu çalış­mayı mut­laka yap­ması ve yar­gıda bir­liği mut­laka teşek­kül et­tir­mesi, or­taya koy­ması gerekir­di diye düşünüyorum. Bu, yapıl­mamış­tır.

Şim­di yapılan şey doğ­rudur; Av­rupa mev­zuatına uyum esasın­da, sivil­lerin iş­ledik­leri suç­lar­dan dolayı as­kerî mah­kemeler­de yar­gılan­masının önü bir neb­ze kapan­mak­tadır. Bu da, önem­li bir geliş­medir; an­cak, adım adım yapılan geliş­meler­dir. Oy­sa, kök­lü reform, bakın, Cum­huriyet Halk Par­tisi söz­cüsü de söy­ledi, kök­lü reform, yar­gıda bir­liği esas alacak, yar­gıyı tek çatı al­tın­da bir­leş­tirecek, Anayasada bu konudaki değişik­lik­leri yapabilecek ve mil­letin adalete, mil­letin hukuka tam güvenini, tam tes­limiyetini sağ­layacak bir reform yapabilir­dik. Bunu yapamadık. Keş­ke yapabil­sey­dik diyorum.

Gecenin bu saatin­de, çok faz­la zamanınızı da al­mak is­temiyorum.

Hepinize say­gılar sunuyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Baş­ka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerin­deki görüş­meler tamam­lan­mış­tır.

Mad­delerine geçil­mesini oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

1 in­ci mad­deyi okutuyorum:

AS­KERÎ MAH­KEMELER KURULUŞU VE YAR­GILAMA USULÜ KANUNUN­DA DEĞİŞİK­LİK YAPIL­MASINA DAİR KANUN TASARISI

MAD­DE 1- 25/10/1963 tarih­li ve 353 sayılı As­kerî Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanununun 3 ün­cü mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî mah­kemeler­de bulunacak subay üyelerin, en az yüz­başı rüt­besin­de muharip sınıf­tan ol­maları, sanığın as­tı ve yar­gılama süresin­ce en yakın âmiri ol­mamaları ve tak­sir­li suç­lar hariç, bir suç­tan hüküm­lü bulun­mamaları şart­tır."

BAŞ­KAN - Oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

2 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 2- 353 sayılı Kanunun 10 un­cu mad­desinin birin­ci fık­rasının (A) ben­di aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"A) Muvaz­zaf as­ker­ler; subay­lar, ast­subay­lar, as­kerî öğ­ren­ciler, uz­man jan­dar­malar, uz­man er­baş­lar, er­baş ve er­ler,"

BAŞ­KAN -  Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

3 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 3- 353 sayılı Kanunun 11 in­ci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Yaban­cı as­ker kişilerin as­kerî mah­kemeler­de yar­gılan­maları:

MAD­DE 11- Ulus­lararası an­laş­malar gereğin­ce yaban­cı as­ker kişilerin as­kerî mah­kemede yar­gılan­malarını gerek­tiren suç­ları hak­kın­da soruş­tur­ma ve kovuş­tur­ma yapıl­ması Mil­lî Savun­ma Bakanının iz­nine bağ­lıdır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

4 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 4 - 353 sayılı Kanunun 13 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Barış zamanın­da sivil kişilerin As­keri Ceza Kanununa tâbi  suç­ların­da yar­gılama mer­cii:

MAD­DE 13- As­kerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 64, 75, 79, 80, 81, 93, 94, 95, 114 ve 131 in­ci mad­delerin­de yazılı suç­lar, as­keri mah­kemelerin yar­gı yet­kisine tâbi ol­mayan sivil kişiler tarafın­dan barış zamanın­da iş­lenir­se; bu kişilerin yar­gılan­ması, ad­li yar­gı mah­kemeleri tarafın­dan, As­keri Ceza Kanunu hüküm­leri uy­gulan­mak suretiy­le yapılır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

5 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 5- 353 sayılı Kanunun 14 ün­cü mad­desinin (G) ve (H) bent­leri aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş ve ay­nı mad­deye aşağıdaki (I) ben­di ek­len­miş­tir.

"G) 1632 sayılı As­kerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 63, 64, 75, 78, 80, 81, 93, 94, 95, 100, 101, 102, 124, 125 ve 127 nci mad­delerin­de yazılı suç­lara ait davalar,

H) İlan olunan harekât böl­gesin­de, birin­ci derece as­kerî yasak böl­geler için­de veya nöbet yer­lerin­de karakol­lar­da kış­la ve karar­gâh­lar­da, as­kerî kurum­lar­da, yer­leş­me ve konak­lama amacıy­la kul­lanılan bina ve mahal­ler için­de as­ker­lere kar­şı iş­lenen 26/9/2004 tarih­li ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 86, 106, 108, 113, 125 ve 265 in­ci mad­delerin­de yazılı suç­lara ait davalar,

I) Nöbet, dev­riye, karakol, in­zibat, as­kerî trafik, kol­luk veya kur­tar­ma ve yar­dım görevi yapan as­ker­lere kar­şı bu görev­leri yap­tık­ları sırada iş­lenen (H) ben­din­de yazılı suç­lara ait davalar."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

6 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 6- 353 sayılı Kanunun 19 un­cu mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"Tek hâkim­le ve kurul­la bakılacak iş­ler:

MAD­DE 19- Subay ve ast­subay­ların iş­ledik­leri suç­lara ait davalar hariç ol­mak üzere, ad­lî para cezasını veya yukarı had­di üç yıla kadar hapis cezasını gerek­tiren As­kerî Ceza Kanunun­da ve diğer kanun­lar­da yazılı suç­ları iş­leyen­lerin davalarına ve suç konusu ol­mayan eş­yanın müsaderesine as­kerî mah­kemelerin hâkim sınıfın­dan olan üyelerin­den birisi tarafın­dan bakılır.

Bir kim­se tarafın­dan iş­len­miş mütead­dit fiil­lerin yar­gılan­ması en ağır cezayı gerek­tiren fiile bak­mak­la görev­li mah­kemeye ait­tir. Fiil­de ir­tibat hâlin­de de ay­nı hüküm uy­gulanır. Suçun subay ve ast­subay­la bir­lik­te iş­len­mesi hâlin­de birin­ci fık­ra hük­mü uy­gulan­maz.

Birin­ci fık­rada yazılı suç­lar­la il­gili soruş­tur­malar­da hâkim kararı gerek­tiren her tür­lü iş­leme ait karar­lar, as­kerî mah­kemenin hâkim sınıfın­dan olan üyelerin­den birisi tarafın­dan verilir. Bu karar­lara kar­şı itirazı in­celemeye, en yakın as­kerî mah­keme yet­kilidir.

İd­dianamenin kabulün­den son­ra, yar­gılamanın tek hâkim­le yürütül­mesi gerek­tiği gerek­çesi ile görev­siz­lik kararı verilemez.

Görül­mek­te olan davalar nedeniy­le tek hâkim ile as­kerî mah­keme kurulu arasın­da çıkan görev uyuş­maz­lık­larını As­kerî Yar­gıtay çözüm­ler."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

7 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 7- 353 sayılı Kanunun 20 nci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 20 - Er ve er­baş­lar ile yedek subay­ların as­kere gir­meden veya silâh al­tına çağrıl­madan ön­ce iş­ledik­leri yukarı had­di iki yıla kadar hapis cezasını gerek­tiren suç­lara ait davalar­da soruş­tur­ma ve kovuş­tur­ma iş­lem­leri as­ker­lik­lerini bitir­melerine kadar geri bırakılır.

Türk Silâh­lı Kuv­vet­lerin­den çıkar­mayı gerek­tiren suç­lar­dan sanık yedek subay­lar hak­kın­da bu hüküm uy­gulan­maz.

Savaş hâlin­de, silâh al­tın­da bulunan veya silâh al­tına çağ­rılan bütün as­ker kişiler aley­hine ad­liye mah­kemelerinin görevine giren suç­lar­dan aşağı had­di beş yıl ve daha faz­la hapis ceza-sını gerek­tiren­ler hariç ol­mak üzere, şüp­heli veya sanık bulun­duk­ları diğer suç­lara ait soruş-tur­ma ve kovuş­tur­ma iş­lem­leri barışa veya as­ker­lik­lerinin bitimine kadar geri bırakılır.

Savaş hâlin­de, aşağıda yazılı suç­lar hariç ol­mak üzere, as­kerî mah­kemenin görevine giren as­ker kişiler hak­kın­daki suç­lara ait soruş­tur­ma ve kovuş­tur­ma iş­lem­leri, barışa veya as­ker­lik­lerinin bitimine kadar geri bırakılır. An­cak teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri as­kerî men­faat ve zorun­luluk­lar kar­şısın­da geri bırak­ma hüküm­lerinin uy­gulan­mamasını as­kerî sav­cıdan is­teyebilir.

A) Aşağı had­di beş yıl ve daha faz­la hapis cezasını gerek­tiren suç­lar,

B) As­kerî Ceza Kanununun 3 ün­cü babının birin­ci, üçün­cü (63 ün­cü mad­desinin birin­ci fık-rası ile 76 ve 77 nci mad­deleri hariç), dör­dün­cü, beşin­ci (82, 83, 84, 95 in­ci mad­deleri hariç), yedin­ci fasıl­ların­da yazılı suç­lar,

C) As­kerî Ceza Kanununun 130, 131 ve 137 nci  mad­delerin­de yazılı suç­lar.

Geri bırak­ma süresi için­de zamanaşımı iş­lemez."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir. 

8 in­ci mad­deyi okutuyorum.

MAD­DE 8- 353 sayılı Kanunun 21 in­ci mad­desinin ikin­ci, üçün­cü ve dör­dün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş ve mad­deye ikin­ci fık­radan son­ra gel­mek üzere aşağıdaki fık­ra ek­len­miş­tir.

"As­ker ol­mayan kişilerin as­ker kişiler­le müş­tereken iş­ledik­leri suç­lar­da yet­kili as­kerî mah­keme, as­ker kişiler yönün­den yet­kili olan as­kerî mah­kemedir."

"Savaş hâlin­de sak­lı, yok­lama kaçağı, bakaya ve geç il­tihak suretiy­le bakaya suç­larından sanık er­baş ve er­ler ile sevk edil­diği eğitim mer­kezine zamanın­da katıl­mamak suretiy­le bakaya suçu iş­leyen yedek subay aday­ları, eğitim­lerini takiben veril­dik­leri bir­lik veya kurum­ların tâbi ol­duk­ları as­kerî mah­kemede yar­gılanır­lar."

"Savaş hâlin­de sak­lı, yok­lama kaçağı ve bakaya suç­ların­dan sanık yedek subay aday aday­ları, kayıt­lı bulun­duk­ları as­ker­lik şubelerinin tâbi ol­duğu as­kerî mah­kemede yar­gılanır­lar."

"Savaş halin­de, as­ker ol­mayan kişilerin as­kerî mah­kemeler­de yar­gılan­malarını gerektiren suç­lar­da ise, suçun iş­len­diği yere en yakın as­kerî mah­keme yet­kilidir. Suçun iş­len­diği yer bel­li değil ise, yet­kili as­kerî mah­keme 4/12/2004 tarih­li ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun­da gös­terilen usul­lere göre belir­lenir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

9 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 9- 353 sayılı Kanunun 22 nci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 22- Kad­ro ve kuruluş itibarıy­la han­gi as­kerî mah­kemenin yet­kisine gir­dik­leri bel­li ol­mayan kişiler, suçu iş­ledik­leri veya böl­gesin­de bulun­duk­ları yer­deki as­kerî bir­lik veya kurumun bağ­lı bulun­duğu as­kerî mah­kemenin yet­kisine tâbidir­ler.

Yet­kili as­kerî mah­keme bir­den faz­la ol­duğu tak­dir­de şüp­heliyi yakalayan veya soruştur­ma yapıl­masını daha ön­ce is­teyen kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirinin teş­kilatın­da kurulan as­kerî mah­keme yet­kilidir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

10 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 10- 353 sayılı Kanunun 28 in­ci mad­desi baş­lığıy­la bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Bir­den faz­la mah­kemeye tâbi şüp­heliler hak­kın­da yet­ki:

MAD­DE 28- Bir suç­ta bir­kaç şüp­heli bulunur ve bun­lar bir­den faz­la as­kerî mah­keme yet­kisine tâbi olur­sa il­gili as­kerî sav­cılar hep­si hak­kın­da soruş­tur­manın han­gi as­kerî sav­cılık tarafın­dan yapılacağını karar­laş­tırır­lar. Uz­laşamaz­lar ise, soruş­tur­mayı yapacak sav­cılığı Mil­lî Savun­ma Bakan­lığı tayin eder.

Bir­leş­tirilerek yapılan soruş­tur­ma sonun­da şüp­helilerin hep­si hak­kın­da dava, soruş-tur­mayı yapan as­kerî sav­cının teş­kilatın­da bulun­duğu as­kerî mah­kemede açılabilir.

Şüp­heliler­den biri hak­kın­da ev­vel­den dava açıl­mış ise as­kerî sav­cılar­dan birinin is­temi üzerine As­kerî Yar­gıtay tarafın­dan bütün şüp­helilerin davasına bakacak as­kerî mah­keme tayin olunur."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler…Kabul edil­miş­tir.

11 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 11- 353 sayılı Kanunun 32 nci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 32- Sanık, sınıf ve rüt­be yönün­den ol­mayan yet­kisiz­lik id­diasını duruş­mada sor-gusun­dan ön­ce as­kerî mah­kemeye bil­dirir.

Yet­kisiz­lik id­diası üzerine as­kerî mah­keme bu id­diayı, sanığın sor­gusun­dan ön­ce karara bağ­lar. Bu aşamalar­dan son­ra yet­kisiz­lik id­diasın­da bulunulamayacağı gibi mah­kemeler de bu husus­ta re'sen karar veremez."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

12 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 12 - 353 sayılı Kanunun 33 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Yet­kisi ol­mayan as­kerî sav­cının ve as­kerî mah­kemenin yap­tığı soruş­tur­ma ve kovuş­turma:

MAD­DE 33 - Yet­kisi ol­mayan as­kerî sav­cı ve as­kerî mah­keme tarafın­dan yapılan soruştur­ma ve kovuş­tur­ma iş­lem­leri, sadece yet­kisiz­lik nedeniy­le hüküm­süz sayıl­maz."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

13 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 13- 353 sayılı Kanunun 37 nci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"Hâkimin davaya bakamayacağı hâl­ler ve hâkimin red­di:

MAD­DE 37- Hâkim, Ceza Muhakemesi Kanunun­da belir­tilen hâl­ler­de ve dava ile il­gili olarak teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri sıfatı ile istem­de bulun­muş veya âmir sıfatı ile vak'a hak­kın­da rapor ver­miş ise hâkim­lik görevini yapamaz.

Savaş­ta, hâkimin davaya bakamayacağı hâl­ler dışın­daki bir sebebe dayanılarak hâkimin red­di is­temin­de bulunulamaz."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

14 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 14- 353 sayılı Kanunun 46 ncı mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"As­kerî sav­cıların red­di ve çekin­mesi:

MAD­DE 46- As­kerî sav­cılar red­dedilemez. An­cak, hâkimin davaya bakamayacağı hâl­lerden veya hâkimin ret sebep­lerin­den biri bulunur­sa davadan çekinir­ler."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

15 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 15 - 353 sayılı Kanunun 49 un­cu mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Teb­ligat ve yazış­ma usulü:

MAD­DE 49- Mah­keme kıdem­li hâkimi veya hâkim, her tür­lü teb­ligatı, tüm ger­çek  veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluş­ları ile il­gili yazış­maları yapar.

İn­faz edilecek karar­lar, as­kerî sav­cılığa verilir.

As­kerî Yar­gıtay­da teb­liğ veya yerine getirilecek karar­lar, As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cısına verilir. Baş­sav­cı, teb­liğ veya yerine getir­me için gerek­li ted­bir­leri alır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

16 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 16- 353 sayılı Kanunun 59 un­cu mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 59- As­ker kişi olan tanık­lar, bağ­lı bulun­duk­ları bir­lik komutanı veya as­kerî kurum âmir­lerinin em­ri ile getirilir­ler.

Tutuk­lu ve ivedi iş­ler ile savaş hâlin­de tanık­lar zor­la getirilebilir­ler."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

17 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 17- 353 sayılı Kanunun 63 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî mahal­ler­de keşif:

MAD­DE 63- As­kerî mahal­ler­de yapılacak keşif­ler­de o yer­deki as­kerî bir­lik komutanı veya as­kerî kurum âmiri haber­dar edilir. "

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

18 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 18- 353 sayılı Kanunun 69 un­cu mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Tutuk­lama kararı:

MAD­DE 69- Tutuk­lama kararı; soruş­tur­ma ev­resin­de as­kerî sav­cının veya teş­kilatın­da askerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirinin is­temi üzerine, kovuş­tur­ma ev­resin­de ise as­kerî sav­cının is­temi ile veya re'sen as­kerî mah­keme tarafın­dan verilir. 

Teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri şüp­helinin tu-tuk­lan­masını is­tediği tak­dir­de bu is­temini gerek­çesi ile bir­lik­te as­kerî sav­cıya bil­dirir. As­kerî sav­cı, bu is­temi yet­kili as­kerî mah­kemeye in­tikal et­tir­mek­le yüküm­lüdür."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

19 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 19- 353 sayılı Kanunun 71 in­ci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"Tutuk­lama neden­leri:

MAD­DE 71- Kuv­vet­li suç şüp­hesinin var­lığını gös­teren ol­guların bulun­ması durumun­da Ceza Muhakemesi Kanunun­da belir­tilen tutuk­lama neden­lerin­den birinin var­lığı hâlin­de veya as­kerî disip­linin korun­ması amacıy­la şüp­heli veya sanık hak­kın­da tutuk­lama kararı verilebilir.

Sırf as­kerî suç­lar­da, kanun­da ön­görülen cezanın üst sınırı bir yıl­dan az ol­sa dahi tutuk­lama kararı verilebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

20 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 20- 353 sayılı Kanunun 73 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Şüp­heli veya sanığın tutuk­lan­masın­dan kim­lere haber verileceği:

MAD­DE 73- Şüp­heli veya sanığın tutuk­lan­masın­dan; yakın­ları, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri ile şüp­heli veya sanığın men­sup ol­duğu as­kerî bir­lik komutanı veya as­kerî kurum âmiri der­hâl haber­dar edilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

21 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 21- 353 sayılı Kanunun 74 ün­cü mad­desin­de yer alan "Tutuk­lama kararına kar­şı sanık" ibaresi "Tutuk­lama kararına kar­şı şüp­heli, sanık" olarak, son fık­rası ise aşağıdaki şekilde değiş­tiril­miş­tir.

"An­cak, itirazı in­celeyen mah­keme, şüp­heli veya sanığın tutuk­lan­masına karar ver­diği takdir­de; şüp­heli veya sanık, itiraz­da bulunan teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirinin teş­kilatın­daki as­kerî mah­keme hariç, en yakın as­kerî mah­kemeye yukarıdaki süre için­de itiraz edebilir. Bu mah­kemenin ver­diği karar kesin­dir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

22 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 22- 353 sayılı Kanunun 75 in­ci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 75- Soruş­tur­ma ev­resin­de şüp­helinin tutukevin­de bulun­duğu süre için­de ve en geç otuzar gün­lük süreler itibarıy­la  tutuk­luluk hâlinin devamının gerekip gerek­meyeceği hususun­da, as­kerî sav­cının is­temi üzerine tutuk­lama kararını veren as­kerî mah­keme tarafın­dan 71 in­ci mad­de hüküm­leri göz önün­de bulun­durularak karar verilir. Bu karar şüp­heliye teb­liğ olunur.

Tutuk­luluk hâlinin in­celen­mesi, yukarıdaki fık­rada ön­görülen süre için­de şüp­heli tarafın­dan da is­tenebilir.

İn­celeme tarihin­de as­kerî mah­kemenin vereceği karara kar­şı, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri, as­kerî sav­cı ve şüp­heli üç gün için­de bu mah-kemeye en yakın as­kerî mah­kemede itiraz edebilir. İtirazı in­celeyen as­kerî mah­kemenin vereceği karar kesin­dir.

As­kerî mah­keme; tutuk­lu bulunan sanığın duruş­masın­da, tutuk­luluk hâlinin devamının ge-rekip gerek­meyeceğini, her oturum­da veya koşul­lar gerek­tir­diğin­de davanın açıl­masın­dan hük­mün kesin­leş­mesine kadar as­kerî sav­cı veya sanığın is­temi üzerine veya re'sen in­celeyerek karara bağ­lar."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

23 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 23- 353 sayılı Kanunun 79 un­cu mad­desi  aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 79- Aşağıda belir­tilen hal­ler­de, as­ker kişi her­kes tarafın­dan geçici olarak yakala-nabilir:

a) Kişiye suçu iş­ler­ken rast­lan­ması,

b) Suçüs­tü bir fiil­den dolayı; iz­lenen kişinin kaç­ması olasılığının bulun­ması veya hemen kim­liğini belir­leme olanağının bulun­maması.

Tutuk­lama kararı veya yakalama em­ri düzen­len­mesini gerek­tiren ve gecik­mesin­de sakın­ca bulunan hal­ler­de; as­kerî sav­cıya der­hal baş­vur­ma olanağı bulun­madığı tak­dir­de, âmiri, üs­tü, as­kerî karakol, nöbet­çi, dev­riye, as­kerî in­zibat ve kol­luk görev­lisi as­ker kişiyi yakalama yet­kisine sahip­tir.

Birin­ci fık­ra hük­mü, res­mi el­biseli subay, ast­subay ve as­kerî öğ­ren­ciler hak­kın­da an­cak a-ğır ceza mah­kemesinin görevine giren suç­lar­da uy­gulanabilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

24 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 24- 353 sayılı Kanunun 80 in­ci mad­desi baş­lığıy­la bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"Yakalanan kim­senin sor­guya çekil­mesi ve gözal­tı:

MAD­DE 80- Yakalanan kişi ser­best bırakıl­maz ise hemen en yakın as­kerî in­zibat karakoluna veya as­kerî makama tes­lim olunur veya yet­kili as­kerî in­zibat gelin­ceye kadar olay yerin­de tutulur.

Yakalanan kişi ve olay hak­kın­da as­kerî sav­cı ve Cum­huriyet sav­cısına hemen bil­gi verilerek em­ri doğ­rul­tusun­da iş­lem yapılır. Kişinin yakalan­dığı bir yakınına veya belir­lediği bir kişiye gecik­mek­sizin haber verilir.

Yakalanan kişi as­kerî sav­cı veya Cum­huriyet sav­cısı tarafın­dan bırakıl­maz­sa soruş­tur­manın tamam­lan­ması için gözal­tına alın­masına karar verilir.

Gözal­tı süresi, yakalama yerine en yakın as­kerî mah­keme veya sulh hâkimine gön­deril­mesi için zorun­lu süre hariç yakalama anın­dan itibaren yir­midört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın as­kerî mah­keme veya sulh hâkimine gön­deril­me için zorun­lu süre oniki saat­ten faz­la olamaz.

Top­lu olarak iş­lenen suç­lar­da, suçun niteliği, delil­lerin top­lan­masın­daki güç­lük veya şüp­heli sayısının çok­luğu nedeniy­le; as­kerî sav­cı veya Cum­huriyet sav­cısı gözal­tı süresinin, her defasın­da bir günü geç­memek üzere, üç gün sürey­le uzatıl­masına yazılı olarak emir verebilir. Gözal­tı süresinin uzatıl­ması em­ri gözal­tına alınana der­hâl teb­liğ edilir.

Yakalama iş­lemine, gözal­tına al­ma ve gözal­tı süresinin uzatıl­masına iliş­kin as­kerî sav­cı veya Cum­huriyet sav­cısının yazılı em­rine kar­şı, yakalanan kişi, müdafi veya kanunî tem­sil­cisi, eşi ya da birin­ci veya ikin­ci derecede kan hısımı, hemen ser­best bırakıl­mayı sağ­lamak için as­kerî mah­kemeye veya sulh ceza hâkimine baş­vurabilir. As­kerî mah­keme veya sulh ceza hâkimi in­celemeyi ev­rak üzerin­de yaparak der­hâl ve nihayet yir­midört saat dol­madan baş­vu-ruyu sonuç­lan­dırır. Yakalamanın veya gözal­tına al­ma veya gözal­tı süresini uzat­manın yerin­de ol­duğu kanısına varılır­sa baş­vuru red­dedilir.

Dör­dün­cü ve beşin­ci fık­ralar­da yazılı süreler için­de şüp­heli, sor­guya çekil­mek üzere as­kerî mah­keme önüne çıkarılır; as­kerî mah­keme önüne çıkarıl­ma im­kânı ol­maması halin­de, en yakın sulh hâkimine gön­derilir. Bu süreler geç­tik­ten son­ra mah­keme veya hâkim kararı ol­maksızın hür­riyetin­den yok­sun kılınamaz.

As­kerî mah­keme veya sulh hâkimi, yakalan­ma veya gözal­tına al­mayı gerek­tiren bir hal gör­mez veya bu sebep­ler or­tadan kalk­mış bulunur­sa gözal­tına alınan kişinin ser­best bırakılmasını em­reder."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

25 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 25- 353 sayılı Kanunun 81 in­ci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Şüp­heli veya sanığın getiril­mesi:

MAD­DE 81- As­ker kişiler, ifadelerinin alın­ması veya sor­guları için bağ­lı bulun­duk­ları as­kerî bir­lik komutanının veya as­kerî kurum âmirinin em­ri ile getirilir­ler.

Tutuk­lu olan­lar muhafaza al­tın­da gön­derilir.

Savaş hâlin­de as­ker ol­mayan şüp­heli ve sanık­lar davetiye çıkarıl­madan zor­la getir­tilebilir­ler."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

26 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 26- 353 sayılı Kanunun 84 ün­cü mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî sav­cı, as­ker kişi olan bir şüp­helinin yapılan soruş­tur­ma dolayısıy­la geçici olarak iş­ten el çek­tiril­mesini gerek­li görür­se, bu husus­ta karar veril­mesini teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan yet­kili kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirin­den is­ter. Kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri bu husus­ta en geç üç gün için­de kararını verir ve sonucunu as­kerî sav­cıya bil­dirir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

27 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 27- 353 sayılı Kanunun 85 in­ci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş-tiril­miş­tir.

"Müdafi sayısının sınır­lan­ması:

MAD­DE 85- Savaş hâlin­de müdafilerin sayısı sınır­lanabilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

28 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 28- 353 sayılı Kanunun 93 ün­cü mad­desinin birin­ci ve dör­dün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî suç­lara dair as­ker kişiler tarafın­dan yapılacak söz­lü ve yazılı ih­bar ve şikâyet­ler sil­sile yolu ile şüp­helinin âmiri olan as­kerî makama yapılır."

"As­ker kişiler­den baş­kası tarafın­dan yapılacak söz­lü veya yazılı ih­bar ve şikâyet­ler, Ceza Muhakemesi Kanunu hüküm­leri dairesin­de yet­kili makam­lara veya şüp­helinin âmiri olan as­kerî makama yapılır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

29 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 29- 353 sayılı Kanunun 95 in­ci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 95- Cum­huriyet sav­cılık­larına veya zabıta makam ve memur­larına yapılacak as­kerî yar­gıya tâbi suç ih­bar ve şikâyet­leri şüp­helinin âmiri olan makama gön­derilir.

As­kerî bir­lik komutanı veya as­kerî kurum âmiri maiyetin­den birinin ken­disine ih­bar veya şikâyet olunan veyahut diğer suret­le öğ­ren­diği, as­kerî mah­kemelerin görev alanına giren suç­ları hak­kın­da şüp­helinin kim­liğini, is­nat olunan suçu ve bu suçun delil­lerini gös­terir bir vak'a raporu düzen­ler ve ad­lî yön­den bağ­lı bulun­duğu as­kerî mah­kemenin teş­kilatın­da kurul­duğu kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirine gön­derir.

Teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri, suç ev­rakını in­celedik­ten son­ra as­kerî sav­cıya gön­derir ve şüp­helinin tutuk­lan­masını is­ter­se bu husus­taki is­temini de bil­dirir.

Ağır ceza mah­kemesinin görevine giren suç­lar veya gecik­mesin­de sakın­ca umulan hal­ler­de as­kerî sav­cılar der­hal soruş­tur­maya baş­lar­lar. Zorun­luluk halin­de bu soruş­tur­ma bir disip­lin subayı tarafın­dan da yapılabilir. Bu hal­ler­de durum der­hal yet­kili as­kerî mah­kemenin teş­kilatın­da kurul­duğu komutan veya as­kerî kurum âmirine bil­dirilir.

Cum­huriyet sav­cıları, zabıta makam ve memur­ları ve as­kerî âmir­ler as­kerî sav­cının işe el koy­masına kadar ey­lemin sübut vasıtalarının ve delil­lerinin kay­bol­masını ön­leyecek, gecik­mesin­de sakın­ca umulan ted­bir­leri alır­lar."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

30 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 30- 353 sayılı Kanunun 96 ncı mad­desinin baş­lığı ile birin­ci, üçün­cü ve dör­dün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Soruş­tur­ma:"

"As­kerî sav­cı 95 in­ci mad­dede yazılı usul ve yol­lar­la bir suçun iş­len­diğini öğ­renir öğ­ren­mez, kamu davasının açıl­masına lüzum olup ol­madığına karar veril­mek üzere bir soruş­tur­ma yapar."

"Şüp­heli suçunu itiraf et­se bile, öz vak'anın soruş­turul­ması gerekir.

As­kerî sav­cı, mad­dî ger­çeğin araş­tırıl­ması ve adil yar­gılamanın yapılabil­mesi için, kol­luk görev­lileri marifetiy­le, şüp­helinin lehine ve aley­hine olan delil­leri top­layarak muhafaza al­tına al­mak ve şüp­helinin hak­larını korumak­la yüküm­lüdür."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

31 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 31- 353 sayılı Kanunun 97 nci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 97- As­kerî sav­cı, gerek doğ­rudan doğ­ruya ve gerek­se as­kerî, ad­lî veya diğer kol­luk görev­lileri aracılığı ile her tür­lü araş­tır­mayı yapabilir; bütün kamu görev­lilerin­den ve özel kuruluş­lar­dan soruş­tur­maya iliş­kin her tür­lü bil­giyi is­teyebilir.

As­kerî sav­cılar; diğer as­kerî sav­cılar ile Cum­huriyet sav­cılarını is­tinabe edebilir­ler.

As­kerî, ad­lî ve diğer kol­luk görev­lileri, as­kerî sav­cının soruş­tur­maya iliş­kin bütün emir­lerini gecik­mek­sizin yerine getir­mek­le yüküm­lüdür. Bu emir­ler yazılı; acele hâl­ler­de söz­lü olarak verilir. Söz­lü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bil­dirilir.

Diğer kamu görev­lileri de, yürütül­mek­te olan soruş­tur­ma kap­samın­da ih­tiyaç duyulan bil­gi ve bel­geleri, talep eden as­kerî sav­cıya vakit geçir­mek­sizin temin et­mek­le yüküm­lüdür."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

32 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 32- 353 sayılı Kanunun 103 ün­cü mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Soruş­tur­ma sırasın­da bu soruş­tur­manın baş­ka bir kişiyi veya suçu kap­sayacak şekil­de geniş­letil­mesi gerekir­se, as­kerî sav­cı ivedi hâl­ler­de bu soruş­tur­mayı ken­diliğin­den yapar."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

33 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 33- 353 sayılı Kanunun 107 nci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Kovuş­tur­maya yer ol­madığına dair karara itiraz:

MAD­DE 107- As­kerî sav­cı tarafın­dan verilen kovuş­tur­maya yer ol­madığına dair karar, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri ile şüp­heli ve suç­tan zarar görene bil­dirilir.

Bu karara kar­şı teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri ya da suç­tan zarar gören,  kararın ken­dilerine teb­liğin­den itibaren on­beş gün için­de kararı veren as­kerî sav­cının teş­kilatın­da ol­duğu as­kerî mah­kemeye yer itibarıy­la en yakın as­kerî mah­kemede itiraz edebilir­ler. En yakın as­kerî mah­kemenin tayinin­de karar­sız­lık olur­sa, bu husus Mil­lî Savun­ma Bakan­lığın­ca giderilir. İtiraz is­temin­de kamu davasının açıl­masını hak­lı gös­terecek olay­lar ve delil­ler gös­terilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

34 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 34- 353 sayılı Kanunun 108 in­ci mad­desinin birin­ci ve ikin­ci fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"İtiraz üzerine as­kerî sav­cının o zamana kadar yap­tığı soruş­tur­mayı içine alan dos­ya, itirazı in­celeyecek olan as­kerî mah­kemeye gön­derilir.

As­kerî mah­keme, süre tayin ederek bir diyeceği var­sa bil­dir­mesi için itiraz is­temini şüp­heliye teb­liğ edebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

35 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 35- 353 sayılı Kanunun 109 un­cu mad­desinin ikin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Ret kararı suç­tan zarar görene; eğer itiraz, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri tarafın­dan yapıl­mış ise bu makama teb­liğ olunur ve ay­rıca as­kerî sav­cıya ve şüp­heliye bil­dirilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

36 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 36- 353 sayılı Kanunun 110 un­cu mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî mah­keme, itirazın yerin­de ve hak­lı ol­duğuna kanaat getirir­se, şüp­heli hak­kın­da kamu davası açıl­masının gerek­li ol­duğuna karar verir ve ev­rakı yet­kili as­kerî sav­cıya gön­derir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

37 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 37- 353 sayılı Kanunun 111 in­ci mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­kerî sav­cı tarafın­dan verilip süresi için­de itiraz edil­meyen veya itiraz edilip de süresi için­de itiraz edil­mediğin­den veya sebep gös­teril­mediğin­den hak­kın­daki itiraz red­dolun­muş bulunan kovuş­tur­maya yer ol­madığı kararı üzerine, Mil­lî Savun­ma Bakanı soruş­tur­maya devam edil­mesi veya kamu davası açıl­ması husus­ların­da as­kerî sav­cıya emir verebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

38 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 38- 353 sayılı Kanunun 112 nci mad­desinin ikin­ci ve üçün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Bu karara kar­şı şüp­heli ve suç­tan zarar gören ile teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri on­beş gün için­de itiraz edebilir.  

Bu itiraz hak­kın­da 107, 108 ve 109 un­cu mad­de hüküm­leri uy­gulanır. İtirazın kabul edil­mesi halin­de, as­kerî sav­cı, soruş­tur­manın sonucuna göre karar verir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

39 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 39- 353 sayılı Kanunun 115 in­ci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"İd­dianamenin iadesi kararına itiraz:

MAD­DE 115- As­kerî sav­cı, id­dianamenin iadesi kararına kar­şı yedi gün için­de en yakın as­kerî mah­kemeye itiraz edebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

40 ın­cı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 40- 353 sayılı Kanunun 196 ncı mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 196- Kanun yol­ları, as­kerî sav­cı, şüp­heli, sanık ve katılan, katıl­ma is­teği karara bağ­lan­mamış, red­dedil­miş veya katılan sıfatını alabilecek suret­te suç­tan zarar gör­müş bulunan­lar ile teş­kilâtın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı ve as­kerî kurum âmirine açık­tır.

As­kerî sav­cı ile teş­kilâtın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri şüp­heli veya sanık lehine de kanun yol­larına baş­vurabilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

41 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 41- 353 sayılı Kanunun 202 nci mad­desinin baş­lığı aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş ve mad­deye aşağıdaki fık­ra ek­len­miş­tir.

"İtiraz olunabilecek karar­lar ve itiraz mer­ci:"

"Bu Kanun­da ak­sine hüküm bulun­mayan hal­ler­de yapılacak itiraz­ları en yakın as­kerî mah­keme in­celer."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

42 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 42- 353 sayılı Kanunun 205 in­ci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 205- As­kerî mah­kemeler­ce verilen hüküm­ler tem­yiz edilebilir.

On­beş yıl ve daha faz­la hapis cezasına iliş­kin hüküm­ler ken­diliğin­den tem­yize tâbidir.

An­cak;

A) Üst sınırı beş­yüz günü geç­meyen ad­lî para cezasını gerek­tiren suç­lar­dan beraat hüküm­lerine,

B) Kanun­lar­da kesin ol­duğu yazılı bulunan hüküm­lere,

kar­şı tem­yiz yoluna baş­vurulamaz. Bu hüküm­ler hak­kın­da 243 ün­cü mad­de hüküm­lerine göre As­kerî Yar­gıtaya baş­vurulabilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

43 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 43- 353 sayılı Kanunun 207 nci mad­desinin birin­ci ve ikin­ci fık­rası ile üçün­cü fık­rasının birin­ci cüm­lesi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş ve üçün­cü fık­rasına aşağıdaki bent ek­len­miş­tir.

"Tem­yiz, kural olarak hük­mün hukuka ay­kırılığı sebebine dayanır.

Bir hukuk kuralının uy­gulan­maması veya yan­lış uy­gulan­ması hukuka ay­kırılık­tır.

Tem­yiz dilek­çesi veya beyanın­da gös­teril­miş ol­masa da aşağıda yazılı hâl­ler­de hukuka kesin ay­kırılık var­sayılır:"

"I) Hük­mün hukuka ay­kırı yön­tem­ler­le el­de edilen delile dayan­ması."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

44 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 44- 353 sayılı Kanunun 212 nci mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"İs­teme bağ­lı tem­yiz lâyihası ve teb­liği:

MAD­DE 212- Tem­yiz dilek­çesin­de veya beyanın­da tem­yiz sebep­leri gös­teril­memiş ise, tem­yiz dilek­çesi için belir­li olan sürenin bit­mesin­den veyahut hük­mün gerek­çesi henüz teb­liğ edil­memiş ise, teb­liğin­den itibaren yedi gün için­de hük­mü tem­yiz olunan mah­kemeye bu sebep­leri kap­sayan bir lâyiha da verilebilir.

Teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri veya as­kerî sav­cı, tem­yiz yoluna baş­vur­ma neden­lerini sanığın leh ve aley­hine ol­duğunu belirt­mek suretiyle gerek­çeleri ile bir­lik­te yazılı is­temin­de açık­ça gös­terir. Bu is­tem il­gililere teb­liğ edilir. İl­gililer, teb­liğ tarihin­den itibaren yedi gün için­de bu husus­taki cevap­larını bil­direbilir­ler."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

45 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 45- 353 sayılı Kanunun 216 ncı mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 216- Tem­yiz dilek­çesini ve beyanını ve var­sa lâyihasını ve ken­diliğin­den tem­yize tâbi hüküm­leri, as­kerî sav­cı dos­yaları ile beraber As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cılığına gön­derir.

As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cılığın­ca düzen­lenen teb­liğ­name, hük­mü tem­yiz et­meleri veya tem­yiz et­meseler dahi aleyh­lerine sonuç doğurabilecek görüş içer­mesi hâlin­de sanık veya müdafi ile katılan veya vekil­lerine teb­liğ olunur. İl­gili taraf teb­liğ­den itibaren bir haf­ta için­de ya-zılı olarak cevap verebilir. As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cılığı teb­liğ­name ile dos­yayı As­kerî Yar­gıtay Baş­kan­lığına gön­derir.

İkin­ci fık­ra uyarın­ca yapılacak teb­ligat­lar, il­gililerin dava dos­yasın­dan belir­lenen son ad­res-lerine yapıl­masıy­la geçer­li olur. Ceza Muhakemesi Kanununun 262 ve 263 ün­cü mad­de hüküm­leri sak­lıdır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

46 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 46- 353 sayılı Kanunun 218 in­ci mad­desinin baş­lığı ve birin­ci fık­rası aşağıdaki şe-kil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Duruş­malı in­celeme:"

"On yıl veya daha faz­la hapis cezasına iliş­kin hüküm­ler­de As­kerî Yar­gıtay in­celemesini, sanığın veya katılanın tem­yiz baş­vurusun­daki is­temi üzerine veya re'sen duruş­malı olarak yapar. İn­celemenin duruş­malı yapıl­ması, bir yıl­dan faz­la hapis cezasına iliş­kin hüküm­ler­de As­kerî Yar­gıtayın lüzum gör­mesine bağ­lıdır. Duruş­ma günün­den sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık duruş­mada hazır bulunabileceği gibi vekâlet­nameye sahip bir veya bir­kaç müdafi ile ken­disini tem­sil et­tirebilir. Şu kadar ki; 85 in­ci mad­de hük­mü sak­lıdır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

47 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 47- 353 sayılı Kanunun 219 un­cu mad­desinin ikin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Raporun, açık­lan­masın­dan son­ra, As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cısı, sanık, müdafi, katılan ve vekili id­dia ve savun­malarını açık­lar. Bun­lar arasın­da tem­yizi is­temiş olan taraf ön­ce din­lenir. Son söz sanığın­dır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

48 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 48- 353 sayılı Kanunun 220 nci mad­desinin ikin­ci fık­rasının (A) ve (F) bent­leri aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"A) Vâkıanın daha ziyade ay­dın­latıl­ması gerek­li ol­mak­sızın yal­nız beraate veya alt ve üst sınırı ol­mayan sabit bir cezaya hük­molun­ması gerekir­se,"

"F) Suçun hukukî niteliğinin tayinine ve ceza uy­gulamasına bir et­kisi bulun­mamak kay­dıy­la, dos­yadaki bil­gi ve bel­gelerin dışın­da hiç­bir araş­tır­ma yapıl­masına ve tak­dire gerek duyul­mayacak şekil­de tes­piti müm­kün olan, suçun tarihin­de hata yapıl­mış­sa,"

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

49 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 49- 353 sayılı Kanunun 221 in­ci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 221- As­kerî Yar­gıtay, tem­yiz edilen hük­mü, hük­mü et­kileyecek nitelik­teki hukuka ay­kırılık­lar nedeniy­le bozar.

Hük­mün bozul­masına neden olan hukuka ay­kırılık, bu hük­me esas olarak sap­tanan iş­lem­ler­den kay­nak­lan­mış ise, bun­lar da ay­nı zaman­da bozulur.

207 nci mad­de hüküm­leri sak­lıdır."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

50 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 50- 353 sayılı Kanunun 222 nci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 222- As­kerî Yar­gıtay tem­yiz dilek­çe, beyan ve lâyihasın­da ve teb­liğ­namede ileri sürülen husus­ları ve bun­lar dışın­da hük­mün esasına dokunacak derecede hukuka ay­kırı hâl­lerin bulunup bulun­madığını in­celer."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

51 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 51- 353 sayılı Kanunun 226 ncı mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"MAD­DE 226- Hüküm, sanık lehine bozul­muş ise ve bu husus­ların tem­yiz is­temin­de bulun­mamış olan diğer sanık­lara da uy­gulan­ması olanağı var­sa, bu sanık­lar da tem­yiz is­temin­de bulun­muş­çasına hük­mün bozul­masın­dan yarar­lanır­lar."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

52 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 52- 353 sayılı Kanunun 227 nci mad­desinin üçün­cü ve dör­dün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Hüküm, yal­nız sanık tarafın­dan veya onun lehine as­kerî sav­cı veya teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri veya 196 ncı mad­dede gös­terilen kim­seler­ce tem­yiz edil­miş ise, yeniden verilen hüküm, ön­ceki hüküm­le belir­len­miş olan cezadan daha ağır olamaz.

Sanık, müdafi, katılan ve vekilinin dos­yada bulunan ad­res­lerine de davetiye teb­liğ olunamaması veya davetiye teb­liğ olun­masına rağ­men duruş­maya gel­memeleri nedeniy­le boz­maya kar­şı beyan­ları sap­tan­mamış ol­sa da, duruş­maya devam edilerek dava yok­luk­ların­da bitirilebilir. An­cak, sanık hak­kın­da verilecek ceza, boz­maya konu olan cezadan daha ağır ise,  sanığın her hâl­de din­lenil­mesi gerekir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

53 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 53- 353 sayılı Kanunun dör­dün­cü kıs­mının baş­lığı aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş, 228 in­ci mad­desinin birin­ci fık­rasına  (F) ben­di ve mad­deye ikin­ci fık­ra ek­len­miş­tir.

"Yar­gılamanın Yenilen­mesi ve Kanun Yararına Boz­ma"

"F) Ceza hük­münün, İn­san Hak­larını ve Ana Hür­riyet­leri Korumaya Dair Söz­leş­menin veya eki protokol­lerin ih­lâli suretiy­le veril­diği ve hük­mün bu ay­kırılığa dayan­dığı, Av­rupa İn­san Hak­ları Mah­kemesinin kesin­leş­miş kararıy­la tes­pit edil­miş olur­sa.

Birin­ci fık­ranın (F) ben­din­de belir­tilen hâl­de yar­gılamanın yenilen­mesi, Av­rupa İn­san Hak­ları Mah­kemesi kararının kesin­leş­tiği tarih­ten itibaren bir yıl için­de is­tenebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

54 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 54- 353 sayılı Kanunun 232 nci mad­desine aşağıdaki fık­ra ek­len­miş­tir.

"Bu mad­de, 228 in­ci mad­denin birin­ci fık­rasının (E) ben­din­de yazılı hâl­de uy­gulan­maz."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

55 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 55- 353 sayılı Kanunun 243 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Kanun yararına boz­ma:

MAD­DE 243- As­kerî mah­kemeler­den verilen ve As­kerî Yar­gıtay­da in­celen­mek­sizin kesin­leşen karar ve hüküm­ler­de hukuka ay­kırılık bulun­duğunu öğ­renen Mil­lî Savun­ma Bakanı, o karar veya hüküm hak­kın­da kanun yararına boz­ma yoluna gidebilir. Bu tak­dir­de o karar veya hük­mün As­kerî Yar­gıtay­ca bozul­ması is­temini, yasal neden­lerini belir­terek As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cılığına yazılı olarak bil­dirir.

As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cısı teb­liğ­namesine yal­nız bu sebep­leri yazar ve dos­yayı As­kerî Yar­gıtay Baş­kan­lığına verir.

As­kerî Yar­gıtay, ileri sürülen bu sebep­leri yerin­de görür­se kararı veya hük­mü bozar.

Boz­ma neden­leri;

A) Ceza Muhakemesi Kanununun 223 ün­cü mad­desin­de tanım­lanan ve davanın esasını çöz­meyen bir karara iliş­kin ise, kararı veren hâkim veya mah­keme, gerek­li in­celeme ve araş­tır­ma sonucun­da yeniden karar verir.

B) Mah­kûmiyete iliş­kin hük­mün, davanın esasını çöz­meyen yönüne veya savun­ma hak­kını kal­dır­ma veya kısıt­lama sonucunu doğuran usul iş­lem­lerine iliş­kin ise, kararı veren hâkim veya mah­kemece yeniden yapılacak yar­gılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, ön­ceki hüküm­le belir­len­miş olan cezadan daha ağır olamaz.

C) Davanın esasını çözüp de mah­kûmiyet dışın­daki hüküm­lere iliş­kin ise, aleyh­te sonuç doğur­maz ve yeniden yar­gılamayı gerek­tir­mez.

D) Hüküm­lünün cezasının kal­dırıl­masını gerek­tiriyor­sa cezanın kal­dırıl­masına, daha hafif bir cezanın veril­mesini gerek­tiriyor­sa bu hafif cezaya As­kerî Yar­gıtay doğ­rudan hük­meder.

Bu mad­de uyarın­ca verilen boz­ma kararına kar­şı direnilemez.

Kanun yararına boz­ma yet­kisi, dör­dün­cü fık­ranın (D) ben­din­deki hâl­lere öz­gü ol­mak üzere ve kanun yararına olarak re'sen As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cısı tarafın­dan da kul­lanılabilir.

Mil­lî Savun­ma Bakanı tarafın­dan kanun yararına boz­ma baş­vurusun­da bulunul­duğun­da, bu yet­ki ar­tık As­kerî Yar­gıtay Baş­sav­cısı tarafın­dan kul­lanılamaz."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

56 ncı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 56- 353 sayılı Kanunun 244 ün­cü mad­desinin baş­lığı ile birin­ci ve yedin­ci fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Ceza ve güven­lik ted­bir­lerinin ne zaman, nasıl ve kimin tarafın­dan yerine getirileceği:"

"As­kerî mah­kemeler­ce verilen ceza hüküm­leri, kesin­leş­medik­çe yerine getiril­mez. Bu Kanun­da ve  As­kerî Ceza Kanunun­da ak­sine bir hüküm bulun­madığı tak­dir­de cezalar ve güven­lik ted­bir­lerinin yerine getiril­mesin­de,  13/12/2004 tarih­li ve 5275 sayılı Ceza ve Güven­lik Ted­bir­lerinin İn­fazı Hak­kın­da Kanunun il­gili hüküm­leri uy­gulanır."

"Cezaların as­kerî ceza ve tutukev­lerin­de ne suret­le in­faz edileceği Mil­lî Savun­ma Bakan­lığın­ca çıkarılacak bir yönet­melik­te gös­terilir. As­kerî ceza ve tutukev­lerin­de bulunan hüküm­lü ve tutuk­lular hak­kın­da uy­gulanacak disip­lin cezaları ve ted­bir­leri ile kısıt­layıcı ön­lem­ler de Ceza ve Güven­lik Ted­bir­lerinin İn­fazı Hak­kın­da Kanun hüküm­lerine tâbidir. Kınama haricin­deki disip­lin cezaları as­kerî mah­kemenin hâkim sınıfın­dan olan bir üyesi tarafın­dan verilir. An­cak, acil hâl­ler­de as­kerî sav­cılar veya as­kerî ceza ve tutukevi yet­kililerin­ce verilecek in­zibatî cezalar uy­gulamaya konulur ve der­hâl hâkim onayına sunulur."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

57 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 57- 353 sayılı Kanunun 248 in­ci mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Savaş­ta, as­kerî mah­kemeler­den verilen hüküm­ler tem­yiz olunamaz. On­beş yıl ve daha faz­la hapis cezası içeren hüküm­ler, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri tarafın­dan tem­yiz edilebilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

58 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 58- 353 sayılı Kanunun 249 un­cu mad­desinin birin­ci fık­rası aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Savaş hâlin­de, as­kerî mah­kemeler­den verilen ve Türk Silâh­lı Kuv­vet­lerin­den çıkar­mayı, rüt­benin geri alın­masını veya as­kerî öğ­ren­cilik hak­kının kay­bedil­mesini kap­sayan veya gerek­tiren cezalar hariç ol­mak üzere, diğer hapis cezalarının yerine getiril­mesi, teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmirinin is­temi üzerine Türk Silâh­lı Kuv­vet­leri Komutanı veya onun yet­ki ver­diği diğer komutan­lar tarafın­dan savaşın sonuna kadar geriye bırakılabilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

59 un­cu mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 59- 353 sayılı Kanunun 254 ün­cü mad­desi baş­lığı ile bir­lik­te aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"Cezaların yerine getiril­mesi sırasın­da alın­ması gereken karar­lar ve bu karar­lara itiraz:

MAD­DE 254- Cezaların yerine getiril­mesi sırasın­da, hüküm kesin­leş­meden ön­ce ger­çek­leşen şah­si hür­riyeti sınır­lama sonucunu doğuran hâl­ler nedeniy­le geçiril­miş süreler ile has­tanede geçen sürenin cezadan in­diril­mesine, değişik hüküm­ler­deki cezaların top­lan­masına ve mah­kûmiyet hük­münün yorumun­da veya çek­tirilecek cezanın hesabın­da durak­samaya iliş­kin bir karar alın­ması gerekir­se, hük­mü veren as­kerî mah­kemeden karar is­tenir. Bu karar­lar duruş­ma yapıl­mak­sızın verilir.

Karar veril­meden ön­ce as­kerî sav­cı ve hüküm­lünün görüş­lerini yazılı olarak bil­dir­meleri is­tenebilir.

Hük­mü veren as­kerî mah­keme kal­dırıl­mış ise ona en yakın as­kerî mah­keme karar verir.

Yukarıdaki fık­ralar uyarın­ca yapılan baş­vurular cezanın in­fazını er­telemez. An­cak, mah­keme olayın özel­liğine göre in­fazın er­telen­mesine veya dur­durul­masına karar verebilir.

Bu karar­ların as­kerî mah­kemeler­den veril­mesi hal­lerin­de, as­kerî sav­cı ve teş­kilatın­da as­kerî mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­kerî kurum âmiri ile hüküm­lü ve var­sa müdafi bir haf­ta için­de itiraz edebilir­ler.

İtiraz üzerine As­kerî Yar­gıtay karar verir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

60 ın­cı mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 60- 353 sayılı Kanunun 255 in­ci mad­desinin ikin­ci ve üçün­cü fık­raları aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"As­ker kişiler hak­kın­da verilen ad­lî para cezasına dair hüküm­ler as­kerî sav­cılar­ca yerine getirilir.

As­ker kişi ol­mayan­lar hak­kın­da verilen ad­lî para cezasına dair hüküm­ler Cum­huriyet sav­cıların­ca genel hüküm­lere göre yerine getirilir."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

61 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 61- 353 sayılı Kanunun ek 1 in­ci mad­desi aşağıdaki şekil­de değiş­tiril­miş­tir.

"EK MAD­DE 1- Bu Kanun­da ak­sine hüküm bulun­mayan hâl­ler­de Ceza Muhakemesi Kanununun ad­lî kon­trole iliş­kin 109 ilâ 115, değer­len­dir­me raporu yet­kisine iliş­kin 166 ve is­tinafa iliş­kin 272 ilâ 285 in­ci mad­deleri hüküm­leri hariç ol­mak üzere diğer hüküm­leri as­kerî yar­gıda da uy­gulanır.

Bu Kanunun uy­gulan­masın­da, atıf yapılan hüküm­ler­de yer alan, Adalet Bakanı, Mil­lî Savun­ma Bakanını; Yar­gıtay, As­kerî Yar­gıtayı; mah­keme, as­kerî mah­kemeyi; hâkim ve sulh ceza hâkimi, as­kerî hâkimi; mah­keme baş­kanı, duruş­ma hâkimini; Cum­huriyet Baş­sav­cılığı, as­kerî sav­cılığı; Cum­huriyet sav­cısı, as­kerî sav­cıyı ifade eder."

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

62 nci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 62- 353 sayılı Kanunun 18, 38, 39, 40, 41, 42, 44/a, 44/b, 47, 48, 50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 60, 61, 62, 64, 65, 68, 70, 72, 77, 78, 82, 83, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 99, 100, 101, 105, 106, 113, 114, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 142, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 198, 199, 203, 241, 245, 247, 251, 252, 253, 257, 258 ve ek 2 nci mad­deleri ile 10 un­cu mad­desinin (F) ben­di, 43 ün­cü mad­desinin ikin­ci, dör­dün­cü ve beşin­ci fık­raları, 143 ün­cü mad­desinin ikin­ci, üçün­cü, dör­dün­cü ve beşin­ci fık­raları, 201 in­ci mad­desinin dör­dün­cü fık­rası, 217 nci mad­desinin üçün­cü ve dör­dün­cü fık­raları, 219 un­cu mad­desinin üçün­cü ve dör­dün­cü fık­raları, 244 ün­cü mad­desinin üçün­cü fık­rası, 246 ncı mad­desinin ikin­ci ve üçün­cü fık­raları ile 248 in­ci mad­desinin dör­dün­cü, beşin­ci, al­tın­cı ve yedin­ci fık­raları yürür­lük­ten kal­dırıl­mış­tır.

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

63 ün­cü mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 63- 353 sayılı Kanuna aşağıdaki ek geçici mad­de ek­len­miş­tir.

EK GEÇİCİ MAD­DE 6- 353 sayılı As­keri Mah­kemeler Kuruluşu ve Yar­gılama Usulü Kanununun, bu Kanun ile değiş­tirilen ve yürür­lük­ten kal­dırılan hüküm­lerinin, yürür­lüğe konul­masına ve uy­gulan­masına iliş­kin, bu Kanunun yürür­lüğe giriş tarihi esas alınarak 23/5/2005 tarih­li ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürür­lük ve Uy­gulama Şek­li Hak­kın­daki Kanun­da belir­tilen esas­lar uy­gulanır.

Bu Kanun hüküm­leri, yürür­lüğe gir­diği tarih­ten itibaren kesin hük­me bağ­lan­mış olan­lar hariç, bütün soruş­tur­ma ve kovuş­tur­malar­da uy­gulanır.

Bu Kanunun yürür­lüğe gir­diği tarih­ten ön­ce, as­keri mah­kemeler­ce karar veril­miş ve henüz kesin­leş­memiş olan dava dos­yaların­dan görev­li yar­gı yeri değişen­ler hak­kın­da, as­keri sav­cının yazılı görüşü alın­mak suretiy­le, mah­kemesin­ce duruş­ma yapıl­mak­sızın görev­siz­lik kararı verilir. Bu karara kar­şı, teş­kilatın­da as­keri mah­keme kurulan kıt'a komutanı veya as­keri kurum amiri, as­keri sav­cı, sanık ve var­sa müdafi bir haf­ta için­de itiraz edebilir. İtiraz­lar en yakın as­keri mah­kemede in­celenir. Bu dos­yalar­dan tem­yiz ve itiraz edil­mek suretiy­le As­keri Yar­gıtay Baş­sav­cılığın­da ve As­kerî Yar­gıtay­da in­celeme aşamasın­da olan dos­yalar mah­kemesine iade edilir.

BAŞ­KAN -Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

64 ün­cü okutuyorum:

MAD­DE 64- Bu Kanun yayımı tarihin­den itibaren üç ay son­ra yürür­lüğe girer.

BAŞ­KAN - Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

65 in­ci mad­deyi okutuyorum:

MAD­DE 65- Bu Kanun hüküm­lerini Bakan­lar Kurulu yürütür.

BAŞ­KAN - Mad­de üzerin­de şah­sı adına söz is­teyen, Haluk Koç, Sam­sun Mil­let­vekili.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıraların­da al­kış­lar)

HALUK KOÇ (Sam­sun) - Sayın Baş­kan, değer­li mil­let­vekil­leri; vak­tinizi çok al­mayacağım, sadece bir hususu -bir ör­nek yaşadığımız için- belirt­mek için söz al­dım.

Lüt­fen, bu  Mec­lisin çalış­ma say­gın­lığına göl­ge düşür­meyelim. Belir­li bir zemin­de mutabakat ol­duğu zaman, temel yasa gibi bir yön­teme, 91 in­ci mad­deyi zor­layarak, lüt­fen baş­vur­mayalım. Eğer, o çer­çeveyi zor­lar­sak, yasama görevini ak­satacak, muhalefetin söz hak­kını kısacak, tam mutabakat sağ­lan­masa bile, il­le de biz bunu çıkart­mak is­tiyoruz şek­lin­de bir zor­lamay­la, muhalefetin sesini kes­meme durumunu da bir kere daha hatır­lat­mak is­tiyorum.

Bu yasanın görüşül­mesi sırasın­daki mutabakat buna bir ör­nek oluş­turur şek­lin­deki düşün­cemi bir dilek olarak ifade ediyorum ve hepinizi say­gıy­la selam­lıyorum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Teşek­kür ediyorum Sayın Koç.

Mad­deyi oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Kabul edil­miş­tir.

Tasarının tümünü oy­larınıza sunuyorum: Kabul eden­ler… Kabul et­meyen­ler… Tasarı kabul edil­miş ve kanun­laş­mış­tır.

Gün­demin 7 nci sırasın­da yer alan, Or­man Mühen­dis­liği, Or­man En­düs­tri Mühen­dis­liği ve Ağaç İş­leri En­düs­tri Mühen­dis­liği Hak­kın­da Kanun Tasarısı ile Tarım, Or­man ve Köyiş­leri Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­lıyoruz.

9.- Or­man Mühen­dis­liği, Or­man En­düs­tri Mühen­dis­liği ve Ağaç İş­leri En­düs­tri Mühen­dis­liği Hak­kın­da Kanun Tasarısı ile Tarım, Or­man ve Köyiş­leri Komis­yonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Gün­demin 8 in­ci sırasın­da yer alan, Deniz­li Mil­let­vekili Os­man Nuri Filiz ile Balıkesir Mil­let­vekili Ali Os­man Sali'nin; Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Kuruluş ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ve Plan ve Büt­çe Komis­yonu rapor­larunun görüş­melerine baş­lıyoruz.

10.-  Deniz­li Mil­let­vekili Os­man Nuri Filiz ile Balıkesir Mil­let­vekili Ali Os­man Sali'nin; Dev­let Plan­lama Teş­kilatı Kuruluş ve Görev­leri Hak­kın­da Kanun Hük­mün­de Karar­namede Değişik­lik Yapıl­ması Hak­kın­da Kanun Tek­lifi ve Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Gün­demin 9 un­cu sırasın­da yer alan, Hâkim­ler ve Sav­cılar Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu raporunun görüş­melerine baş­lıyoruz.

11.- Hâkim­ler ve Sav­cılar Kanunun­da Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Büt­çe Komis­yonu Raporu (1/1220) (S. Sayısı: 1217)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Gün­demin 10 un­cu sırasın­da yer alan, Terör­le Mücadele Kanununun Bazı Mad­delerin­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Adalet Komis­yon­ları rapor­larının görüş­melerine baş­lıyoruz.

12.- Terör­le Mücadele Kanununun Bazı Mad­delerin­de Değişik­lik Yapıl­masına Dair Kanun Tasarısı ve İçiş­leri ile Adalet Komis­yon­ları Rapor­ları (1/1194) (S. Sayısı: 1222)

BAŞ­KAN - Komis­yon?.. Yok.

Er­telen­miş­tir.

Sayın mil­let­vekil­leri, bugün­kü prog­ram böy­lece tamam­lan­mış­tır.

Sabahın bu saat­lerine kadar bizim­le bir­lik­te çalışan Kanun­lar ve Karar­lar Daire Baş­kanı, müdür yar­dım­cıları, Tutanak Müdür­lüğü stenog­raf­ları, tek­nik per­sonel ve kavas­lara teşek­kür ediyorum.

Kanun tasarı ve tek­lif­lerini sırasıy­la görüş­mek için, 29 Haziran 2006 Per­şem­be günü, alınan karar gereğin­ce saat 11.00'de top­lan­mak üzere, bir­leşimi kapatıyorum.

Kapan­ma saati: 02.03